Dosya-2: B

Transkript

Dosya-2: B
B
Baban, fiükrü (1888-1980)
‹stanbul’da Mülkiye Mektebi’nde, Yüksek Ticaret Okulu’nda, Hukuk ve ‹ktisat fakültelerinde uzun y›llar hizmet etmifl bir ekonomi profesörüdür.
1914’te M›s›r Ola¤anüstü Komiserli¤inde görev alm›fl, 1917’de Moskova’ya giden kurula kat›lm›flt›r. Ter cüman-› Hakikat gazetesini ç›karm›flt›r. Son y›llar›na
dek ‹stanbul gazetelerinde aral›ks›z yazm›flt›r.
F. Ergin
Babbage, Charles (1792-1871)
‹ngiliz matematikçisidir. Bilimsel çal›flmalar›n›n de¤eri
ve önemi ölümünden çok sonra anlafl›lm›flt›r. Hesap makinelerinin gerçeklefltirilmesini sa¤layan ilk incelemeleri yapm›flt›r. Operasyonel araflt›rmalar›n öncüsüdür. Bilgisayarlar›n bilimsel temeli de Charles Babbage’in bilimsel araflt›rmalar›d›r.
Bir bankerin o¤lu idi ve büyük servet sahibi olmas›
projelerini uygulama olana¤›n› sa¤lam›flt›. Makinelerini
kendisi imal etmek istemifltir. Tasarlad›¤› cihaza “Kendi
kuyru¤unu yiyen makine” ad›n› vermiflti. Bu makine
programlanabilecek ve verilmifl rakamlar› birbiri ard›na
çeflitli operasyonlarda iflleyebilecekti. ‹lk operasyon aflamas›ndan sonraki ifllemleri kendi kendine saptayabilecekti.
1832’de yay›nlanan On the Economy of Machinery
and Manufactures bafll›kl›, ‹ngiltere ve Avrupa sanayiini anlatan kitab› operasyonel araflt›rmalar 盤›r›na do¤ru
kaydedilmifl ilk ad›m say›lmaktad›r.
‹statistikleri belle¤inde stok eden, datay› iflleyebilen,
çok h›zl› hesap yapabilen makinelerin bilimsel çal›flmalarda ve uygulama alan›nda büyük hizmetleri olabilece¤ine inanm›flt›. Yaflam› boyunca bu hedefi gerçeklefltirmeye çal›flm›flt›r.
F. Ergin
Baade, Fritz, (1893-1974)
Alman iktisatç›s› ve devlet adam› uzun y›llar Türkiye’de
hizmet etmifltir.
Almanya’da Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra haz›rlad›¤› tar›m program› ile tan›nm›flt›r. Nasyonal Sosyalistler iktidara gelince Berlin Üniversitesi doçentli¤inden ayr›lm›flt›r. 1935 - 1944 y›llar›nda Türkiye’de önce
bakanl›k müflaviri, sonralar› özel müflavir olarak çal›flm›flt›r. Savafltan sonra bir süre ABD’de görev alm›flt›r.
Almanya’ya dönüflünde profesörlü¤e yükseltilmifl,
milletvekili seçilmifl ve Dünya Ekonomisi Enstitüsü müdürlü¤ünü yapm›flt›r. Türkiye’de tar›msal koflullar ve tar›m›n kalk›nd›r›lmas› hakk›nda haz›rlad›¤› bir rapor vard›r. Baade Raporu 1960’l› y›llarda ilgi toplam›fl ve bir
hayli tart›fl›lm›flt›r. (Bkz. Baade Raporu)
F. Ergin
Baade Raporu
[Alm. Baade-Bericht] [Fr. Rapport Baade ] [‹ng. Baade
Report]
Türkiye’de tar›msal koflullar ve tar›m› kalk›nd›rma konusu Baade Raporu olarak bilinen çal›flman›n esas›n›
oluflturmufltur. Rapor alt› bölüm ve bir ekten oluflmaktad›. Raporun yazar› 1893’de dünyaya gelen Alman iktisatç›s› Fritz Baade ’dir.
Dr. Fritz Baade’nin raporda üzerinde önemle durdu¤u konu, Türkiye topraklar›n› tehdit eden erozyondur.
Baade’nin görüflüne göre, kuru tar›ma elveriflli olmayan
ve ileri ülkelerde üretilen araçlarla makineler, rüzgâr ve
su erozyonunu art›rmaktad›r. Yak›n gelecekte erozyon
ülkemiz için felaket halini alabilecektir.
Baade erozyon kontrolü için baz› metotlar tavsiye etmifl, % 3’e kadar e¤imli topraklarda çeflitli otlar dikilerek erozyonun kontrolü alt›na al›nabilece¤ini, % 3 ile %
15’e kadar e¤imli arazide genifl tabanl› kontur teraslama
sisteminin uygun olaca¤›n› belirtmifltir. % 15’ten e¤imli
dik yamaçlardaysa çeflitli bitkiler ve a¤açlar›n topra¤›
sabitlefltirici etkisinden yararlanman›n faydal› olaca¤›n›
ifade eden Baade, çok dik yerlerde erozyon kontrolünün
devlet taraf›ndan yap›lmas› gere¤i üzerinde durmufltur.
(Bkz. Barker Raporu, Chenery Raporu, Fritz Baade)
D. Demirgil
Babeuf, Francois Noël (1760-1779)
Frans›z siyaset adam›. Fransa’da Terör Döneminde “E fl i t l er ” ad›yla bir gizli örgüt kurmufltur. Bu örgütün
amac›, devrimci hükümeti devirmek, yerine kolektivist
bir yönetim kurmakt›. Babeuf, 1797’de giyotinde can
vermifltir.
Babeuf, herkese tam bir eflitlik vermekten yanayd›.
fiirketlerin ve kurumlar›n mülkiyetini hemen, kiflilerin
mülkiyetini ise ölümleri sonunda millilefltirmeyi düflünmekteydi. Böylelikle elli y›lda bütün mülkiyet devletin
eline geçecekti. Devlet, üretimi ve da¤›t›m› memurlar›
arac›l›¤›yla yürütecekti. Siyasal haklar, emekleri devlet
taraf›ndan de¤erli say›lanlara verilecekti. Çocuklar, ailelerinden ayr› olarak büyütülecek, onlar›n e¤itiminde
pratik ve yararl› bilgilere önem verilecek, buna karfl›l›k
edebiyat, sanat ve benzeri konulara a¤›rl›k tan›nmayacakt›.
D. Demirgil
Baç
Osmanl› devleti döneminde devletin flehirlerdeki ticari
kazançlardan ald›¤› vergidir. Bu vergi, “rüsumu fler’iye ”
125
Bagehot, Walter
Ba¤›ms›z Harcama
(fleriatl›k vergiler ) ad› alt›nda toplanan vergilerden biridir. Devlet bu vergileri fleriatl›k görevleri için toplamaktayd›. Baç, önceleri sadaka ve zekât, yani bir çeflit yard›m iken sonralar› kiflilerce, ticari kazançlar› için devlete ödenen bir çeflit resim haline gelmifltir.
E. Korkmaz
Bir fonksiyonel iliflkide, ba¤›ms›z de¤iflkenlere göre de¤er alan de¤iflkenlere denir.
E. Alkin
Ba¤›ml›l›k Modeli
Bagehot, Walter (1826-1877)
1860 ile 1877 y›llar› aras›nda Economist dergisinin editörlü¤ünü yapm›flt›r. Yaflad›¤› dönemde çok etkili bir
yorumcu olarak bilinmektedir. En tan›nm›fl yap›t› Lom bard Street: A Description of the Money Market (1837)
ad›n› tafl›maktad›r. (Bkz. Bagehot Prensibi)
D. Demirgil
Bagehot Prensibi
[Alm. Bagehot-Frinzip] [Fr. Principe de Bagehot ] [‹ng.
Bagethot Pirinciple ]
Walter Bagehot, 1826-1877 y›llar› aras›nda yaflam›fl bir
‹ngiliz iktisatç›s›d›r. Bankac›l›k konular›nda ça¤›n›n bir
numaral› otoritesidir. Bir büyük bankan›n yöneticili¤ini
yapm›flt›r. The Economist dergisinin baflyazar› olarak ün
kazanm›flt›r. Anayasa, para piyasas› ve ekonomi teorilerine iliflkin yap›tlar› vard›r. ‹ktidarlar›n kamuoyu ile özdefllefltikleri sürece ulusal iradeyi temsil edebileceklerini
savunmufltur.
19.yy. ‹ngiltere’sinde Currency Principle, Banking
Principle ve Stand-by teorileri çat›flma halindeydi. ‹ngiltere Bankas›, bir uzlaflt›r›c› orta yol aram›fl ve 1870’li
y›llarda Bagehot Prensibi’ni kabul etmifltir.
Walter Bagehot’a göre, “merkez bankalar› sorumluluk tafl›yan kurumlard›r. Bu sorumluluk yaln›z merkez
bankalar›n›n yetkilerinden ve ayr›cal›klar›ndan ileri gelmemektedir. Teoriler ve yorumlar hangi yönde a¤›rl›k
tafl›rlarsa tafl›s›nlar, hükümet ve piyasa, krizlerde daima
merkez bankas›ndan yard›m beklemektedir. Bundan
ötürüdür ki, merkez bankas›n›n alt›n rezervleri piyasaya
güvenlik vererek, giflelelerine bavfluruldu¤unda banknotlar› k›ymetli madene çevirmeye yetecek düzeyde tutulmal›d›r.” (Bkz. Banking Principle, Currency Princip le, Stand-by Teorileri)
F. Ergin
[Alm. Abhangigheitsmodell] [Fr. Modèle de dépendan ce] [‹ng. Dependence model]
Az geliflmiflli¤i aç›klayan üç modelden biridir. Öteki iki
modelse Yay›lma Modeli ve Yap›sal Model ad›yla an›l›r. Ba¤›ml›l›k Modeli, Latin Amerika ülkelerindeki
azgeliflmiflli¤in incelenmesiyle ortaya ç›km›flt›r. 1960’l›
y›llarda, “sürekli durgunluk” ve çeflitli ülkeler aras›nda
eflitsizlik gösteren kalk›nma hamleleri azgeliflmifllik olgusunu yeni bir bak›flla aç›klamay› gerektirmifltir. Ba¤›ml›l›k Modeli’nin özü yedi ana noktada toplanabilir.
1. Azgeliflmifllik, her ülkenin kalk›nma sürecinde
bafllang›ç düzeyi olmayabilir.
2. Kapitalist geliflme ve geniflleme süreci içinde bugünün azgeliflmiflli¤i ortaya ç›km›flt›r.
3. Geliflmekte olan ülkelerin ekonomileri, ileri ülkeler ekonomilerinin ihtiyaçlar›na göre biçimlenmifl ve onlarla bütünleflmifltir. Böylece, geliflmekte olan ülkeler
ileri ülkelere ba¤›ml› duruma gelmifllerdir.
4. Geliflmekte olan ülkede, bankac›l›k sistemine,
imalat sektörüne, perakende sat›fl sektörüne, ulaflt›rma
sektörüne, reklamc›l›k ve e¤itim sektörlerine yabanc›
nüfuzu sonucu genel bir ba¤›ml›l›k oluflmaktad›r.
5. Geliflmekte olan ülkenin ekonomik fazlas›, sistematik bir biçimde ülkeden çekilmekte ve ileri ülkelere
transfer edilmektedir.
6. Çokuluslu flirketler, yat›r›mlar› arac›l›¤›yla ekonomiye nüfuz ederler. Yabanc› yat›r›mlar GSMH’y› art›r›r.
Ancak sermayenin d›fla akmas›na, ekonominin yabanc›
kontrol alt›na girmesine yol açar. Bu da yat›r›m› kararlar›nda istihdam ve üretim ihtiyaçlar›ndan çok kârl›l›k
k›stas›n›n kullan›lmas› sonucunu yarat›r.
7. Ba¤›ml›l›k artt›kça, geliflmekte olan ülke uluslararas› finans kurumlar›ndan, hükümetlerinden ve özel kredi kurumlar›ndan yard›m, hibe ve kredi aramaya mecbur olur. (Bkz. Yay›lma Modeli, Yap›sal Model)
D. Demirgil
Ba¤›ms›z Bütçe
Ba¤bank
(Bkz. Özerk Bütçe)
(Bkz. Türkiye Ba¤c›lar Bankas›)
Ba¤›ms›z De¤iflken
Ba¤dat Pakt›
[Alm. Unabhängige Variable ] [Fr. Variable indépen dente] [‹ng. Independant variable ]
Bir fonksiyonel iliflkide, kendi kendine de¤iflti¤i varsay›larak ald›¤› de¤erlerle ba¤l› de¤iflkeni etkileyen de¤iflkenlere denir. (Bkz. Ba¤›ml› De¤iflken)
E. Alkin
(Bkz. CENTO)
Ba¤fafl
(Bkz. Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. )
Ba¤›ms›z Harcama
Ba¤›ml› De¤iflken
[Alm. Otonomische Ansgaben] [Fr. Dépenses autono mes] [‹ng. Autonomous expenditure]
[Alm. Abhängige Variable] [Fr. Variable dépendent]
[‹ng. Dependant Variable ]
126
Ba¤›ms›z Tarife
BA⁄-KUR
Makro-ekonomik analizlerde, genellikle milli gelir de¤iflmelerinden etkilenmeyen harcamalara “ba¤›ms›z har cama ” denmektedir. Örne¤in, ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›, ba¤›ms›z tüketim harcamalar› vs. gibi. Do¤al
olarak bu tür harcamalar›, milli gelir d›fl›nda baflka de¤iflkenler etkileyebilmektedir.
E. Alkin
Ba¤›ms›z Tarife
[Alm. Otoname Tariffen] [Fr. Tarif autonome] [‹ng. An tonomous tariff]
Devletin ithal edilen mallara menfle fark› gözetmeksizin
uygulad›¤› gümrük tarifesidir. Bu tarife tek tarafl› olarak
belirlenir. Ancak uygulamada, ülkeler ikili ya da çok tarafl› anlaflmalarla gümrük vergilerinde karfl›l›kl› tavizler
kabul ettikleri için ba¤›ms›z tarifenin geçerlili¤i çok azd›r.
Günümüzde ba¤›ms›z tarife ancak anlaflmal› olmayan ülkelerin mallar› ile anlaflmal› ülkelerin anlaflma d›fl›nda kalan mallar› için uygulanmaktad›r. (Bkz. Gümrük
Tarifeleri)
E. Korkmaz
harcamas› yapmak karar›ndad›rlar. Gelir düzeyi ne olursa olsun, bu karar›n uygulanmas› gerekli say›lacakt›r.
Ba¤›ms›z yat›r›m fonksiyonu, bu nedenle gelir eksenine paralel bir do¤ru ile gösterilmektedir.
Yat›r›m ile milli gelir aras›nda fonksiyonel iliflki olsa
bile, bu iliflkiyi gösteren yat›r›m fonksiyonunun yine ba ¤›ms›z bir bölümü bulunabilir. Giriflimciler, ulusal gelir
ne olursa olsun, belirli bir yat›r›m harcamas›nda bulunmaya karar vermifllerdir. Bunun ötesinde, ulusal gelir
yükseldikçe iyimser bir havaya bürünen giriflimciler, yat›r›m harcamalar›n› art›rmak e¤iliminde olabilirler. Yat›r›m fonksiyonu bu durumda flöyle yaz›labilir:
L=Ia+Ii=Ia+iY
Fonksiyonunun ba¤›ms›z bölümü, (I a) ulusal gelir taraf›ndan uyar›lm›fl bölümüyse I i ile gösterilmektedir.
Uyar›lm›fl yat›r›mlar ulusal gelir de¤iflmelerine ba¤l›
varsay›ld¤›ndan I i yerine ( iY) ifadesi yaz›labilir. Burada
(Y) ulusal geliri, (i) yat›r›mlar ile ulusal gelir aras›ndaki
fonksiyonel iliflkiyi belirten koefisyan› göstermektedir.
(i) katsay›s›na marjinal yat›r›m meyli de denmektedir.
I
Ba¤›ms›z Yat›r›m
[Alm. Autonome Investition] [Fr. Investissement autono me] [‹ng. Autonomous investment]
Giriflimcilerin ve kamunun tüketim hacminde ya da ulusal gelirdeki de¤iflikliklerin etkisinde kalmadan yapt›klar› yat›r›m harcamalar›n› belirten bir kavramd›r.
Keynes tipi basit makro-ekonomik denge modelinde,
yat›r›m harcamalar›, ulusal gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olarak ele al›nmaktad›r. Bu modelde yat›r›mlar.
I=Ia
I=Ia+iY
Ia
α
Ia
yat›r›m fonksiyonu ile gösterilir.
O
I
Y
fiekil 2. Yat›r›m Fonksiyonu
Ia
I=Ia
O
Y
2 No.lu flekilde, yatay eksende ulusal gelir, dik eksende yat›r›m harcamalar› yer almaktad›r. (OIa) uzakl›¤›
ulusal gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olan yat›r›m harcamalar›n› göstermektedir. Öte yandan, ulusal gelir artt›kça yat›r›m fonksiyonu (Ia) noktas›ndan bafllayarak sa¤a do¤ru yükselmektedir. Yat›r›mlar›n yükselifl h›z›n›
gösteren (i) katsay›s›n›n say›sal de¤erini, fonksiyonun
yatay eksen ile yapt›¤› aç›n›n tanjant› (ya da fonksiyonun birinci türevi) belirler. (Bkz. Ba¤›ms›z Harcama,
Yat›r›m, Yat›r›m-Tasarruf Eflitli¤i, Makro-Ekonomik
Analiz, Keynes’in ‹stihdam Teorisi)
E. Alkin
fiekil 1. Ba¤›ms›z Yat›r›m Fonksiyonu
fiekil 1’de, yatay eksende ulusal gelir, dik eksende
yat›r›m harcamalar› yer almaktad›r. Giriflimler ulusal
gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olarak OIa kadar yat›r›m
BA⁄-KUR
Esnaf, sanatkâr ve di¤er ba¤›ms›z çal›flanlar›n baz› sosyal sigorta dallar›ndan yararlanmalar›n› sa¤layan kamu
kurumudur.
127
BA⁄-KUR
1961 tarihli T.C. Anayasas›’n›n 48. maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakk›na sahip oldu¤u, bu hakk›
sa¤lamak için sosyal sigortalar ve sosyal yard›m teflkilat› kurman›n veya kurdurman›n devletin ödevleri aras›nda bulundu¤u öngörülmüfltür. Kamu kesiminde memur
s›fat› ile çal›flanlar için kurulmufl olan T.C. Emekli Sand›¤›’n›n ve hangi kesimde olursa olsun iflçi s›fat›yla çal›flanlar için kurulmufl olan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun
yan› s›ra, ba¤›ms›z çal›flanlara da bu hakk› götürebilmek
amac›yla 2 Eylül 1971 tarihinde 1479 say›l› yasa kabul
edilmifltir. 14 Eylül 1971 tarihli Resmi Gazete’de yay›mlanan (No. 13956) yasan›n as›l ad› “Esnaf ve Sanatkarlar ve Di¤er Ba¤›ms›z Çal›flanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu”dur. Ad› geçen yasada 4.5.1979 tarihinde 2229 say›l› yasa ile önemli de¤ifliklikler yap›lm›flt›r. Kurumun ad›, yasa metninde yer alan “Ba¤›ms›z” ve
“Kurum” sözcüklerinden esinlenilerek BA⁄-KUR olmufltur.
BA⁄-KUR kapsam›na giren esnaf, sanatkâr ve di¤er
ba¤›ms›z çal›flanlar›n sosyal güvenliklerinin tümüyle
sa¤land›¤› söylenemez. 1479 say›l› yasan›n gerekçesinde de ifade edildi¤i gibi, flimdilik, hiç de¤ilse uzun vadeli sigorta kolu olan malullük, yafll›l›k, ölüm sigortalar›
kurulmufl ve ba¤›ms›z çal›flanlar›n zorunlu olarak bu sigortalara tâbi tutulmalar› uygun görülmüfltür.
BA⁄-KUR, örgüt olarak özel hukuk hükümlerine tabi olmakla beraber bir kamu tüzel kiflili¤idir. Örne¤in
kamu kurumu niteli¤i nedeniyle BA⁄-KUR hakk›nda
iflâs hükümleri uygulanamayacak, kurum alacaklar›
devlet alaca¤› gibi imtiyazl› say›lacak, kurum görevlileri
iktisadi devlet kurulufllar› görevleri gibi kabul edilecektir. Buna karfl›l›k, mali ve idari özerkli¤i nedeniyle, muhasebe-i umumiye, art›rma, eksiltme ve ihale kanunlar›
hükümlerine, Say›fltay’›n vize ve denetimine ba¤l› bulunmamaktad›r.
Kurumun üç organ› vard›r: Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu ve Genel Kurul. Yönetim Kurulu bir baflkan
ile dört üyeden oluflur.
BA⁄-KUR’un kapsam›na ald›¤› sigortal›lara sa¤lad›¤› ilk yard›m, malullük ayl›¤›d›r. 1479 say›l› yasan›n
28. maddesine göre çal›flma gücünün en az üçte ikisini
kaybetti¤i saptanan sigortal› malul say›l›r. Malullük ayl›¤›ndan yararlanabilmek için yaz›l› istek ve malullük
koflullar›ndan baflka en ez befl tam y›l sigorta primi ödemifl olmak gerekmektedir. 1979 y›l›nda yasaya eklenen
bir f›kra uyar›nca fiili sigortal›l›k devam ederken ifl kazas› ya da meslek hastal›¤› sonucu çal›flma gücünün üçte
ikisini kaybedenlerden befl tam y›l prim ödemifl olma
koflulu aranmamaktad›r. Malullük ayl›¤›, sigortal›n›n
son defa prim ödedi¤i gelir basama¤›n›n % 70’i oran›nda hesaplanmaktad›r. Yap›lan sa¤l›k kontrolü sonucu
malullük halinin kalkt›¤›n›n anlafl›lmas› halinde malullük ayl›¤›n›n kesilece¤i de yasan›n bir hükmüdür. (m.
33)
BA⁄-KUR’un sigortal›lara sa¤lad›¤› ikinci yard›m,
yafll›l›k sigortas› çerçevesinde yap›lan toptan ödeme ya
da yafll›l›k ayl›¤› ba¤lanmas›d›r. Sigortal›n›n iflten ayr›lmas› ve yaz›l› baflvurusunun yan› s›ra, kad›n ise 20 tam
y›l, erkek ise 25 tam y›l sigorta primi ödemifl olmas›
BA⁄-KUR
flartt›r. Kad›n 50, erkek ise 55 yafl›n› doldurmakla beraber en az 15 tam y›l sigorta primi ödemifl olanlara da
k›smi ayl›k ba¤lanaca¤› öngörülmüfltür (m. 35) Yafll›l›k
ayl›¤›n›n hesab›nda sigortal›n›n en son prim ödedi¤i gelir basama¤›n›n % 70’inin dikkate al›naca¤›, yirmi befl
y›ldan fazla prim ödenmesi halinde her tam y›l için buna
% 1 eklenece¤i, ancak bu ayl›¤›n her halde % 90 oran›n›
geçmeyece¤i de yasan›n bir emridir (m. 36) Ancak, sözü
geçen maddede, 20.2.1992 tarih ve 3774 say›l› yasayla
yap›lan de¤ifliklikle primi ödenmemifl 25 y›ldan az her
tam y›l için %1 indirim yap›laca¤› hükme ba¤lanm›fl bulunmaktad›r.
Kad›n ise 50, erkek ise 55 yafl›n› doldurduklar› halde
malullük ya da yafll›l›k ayl›¤›na hak kazanamayan sigortal›lara, yaz›l› istekleri üzerine, ödedikleri primler toptan
ödeme fleklinde geri verilmektedir. Bu kifliler BA⁄KUR yasas›na ba¤l› olarak yeniden çal›flmaya bafllarlarsa, toptan ödeme yoluyla ald›klar› paray› yasal faiziyle birlikte peflin ödeyerek önceki sigortal›l›k sürelerini
de geçerli k›lmaktad›rlar.
BA⁄-KUR’un sigortal›lara sa¤lad›¤› üçüncü yard›m,
ölüm sigortas› çerçevesinde, efle, çocuklara, ana ve babaya ayl›k ba¤lanmas›, bunlara toptan ödeme yap›lmas›
ve ölen sigortal› için cenaze masraflar›n›n verilmesidir.
Sigortal›n›n belirtilen yak›nlar›n›n ölüm ayl›¤›ndan yararlanabilmeleri için ölüm tarihinde en az üç tam y›l sigorta priminin ödenmifl olmas›, gerekmektedir. Malullük ya da yafll›l›k ayl›¤› almakta iken veya bu ayl›klara
hak kazand›ktan sonra ölen sigortal›n›n efl, çocuk ve
ana-babas›na ayl›k ba¤lanabilmektedir. Ayr›ca yasan›n
41. maddesi gere¤ince sigortal› iken geçirdi¤i ifl kazas›
ya da meslek hastal›¤› sonucu ölenlerden prim ödeme
süresi aranmamaktad›r. Ölen sigortal›n›n hak sahiplerinden hiçbiri ölüm sigortas›ndan ayl›k ba¤lanmas›na hak
kazanam›yorsa, sigortal›n›n ödedi¤i primler hak sahiplerine toptan ödeme biçiminde geri verilmektedir. (m. 44)
Ölen sigortal›n›n hak sahibi mirasç›lar›na (efl, çocuk,
ana, baba) hangi koflullarla ve hangi oranlarda ayl›k
ba¤lanaca¤› ya da toptan ödeme yap›laca¤› ad› geçen
yasan›n 45. maddesinde gösterilmifltir. Sigortal›n›n dul
eflinin evlenmesi, k›z çocu¤unun evlenmesi, çocu¤un 18
yafl›n› bitirmesi esas itibariyle ayl›¤›n kesilmesi için yeterli sebeplerdir. Ancak dul eflin ve k›z çocu¤un boflanmas› halinde ayl›k yeniden ba¤lanabilmektedir. Keza
çocuk orta ö¤retimde ise 20 yafl›n›, yüksek ö¤retimde
ise 25 yafl›n› dolduraca¤› tarihe kadar ayl›¤› devam etmekte, ayr›ca bu yafllar› doldurdu¤u halde çal›flamayacak kadar malul ise ayl›¤› kesilmemektedir. (m. 46)
BA⁄-KUR, sigortal›lara yukar›da aç›klanan yard›mlar› yapabilmek ve yönetim giderlerini karfl›layabilmek
için prim alma hakk›na sahiptir. Ödenecek primler sigortal›n›n seçti¤i gelir basama¤›n›n % 20’sidir. Sigortal›
ayr›ca sigortaya giriflte bir defaya mahsus olmak üzere
bildirilen gelirin % 25’i oran›nda girifl kesene¤i ödemek
zorundad›r. Ayl›k gelir basamaklar› 1479 say›l› yasan›n
50. maddesinde 12 basamak biçiminde düzenlenmifltir.
Bu basamaklar›n geçim indekslerine, asgari ücret ve genel ücret düzeylerindeki de¤iflmelere, ülkenin ekonomik
durumuna göre, Sosyal Sigortalar Kanunu’ndaki prime
128
Ba¤l› ‹htimal
Ba¤l›l›k Katsay›s›
esas tavan ücreti aflmamak üzere Bakanlar Kurulu’nca
yeniden düzenlenmesine de olanak verilmifltir. En son
olarak 26.10.1995 tarihli ve 95/7447 say›l› kanun hükmünde kararname ile söz konusu basamak ve göstergeler yeniden belirlenmifltir. Buna göre, birinci basamaktaki ayl›k gelir 2.100.000 TL, 24. basamaktaki ayl›k gelir
16.410.000 TL olarak tespit edilmifltir.
Sigortal›n›n on iki gelir basama¤›ndan herhangi birini seçmesi ve bunu en geç üç ay içinde kuruma verece¤i
girifl bildirgesinde veya dilekçesinde yaz›l› olarak bildirmesi gerekmektedir. (m. 51) Üç ay içinde basama¤›n
seçilmemesi halinde yasaya göre sigortal›n›n birinci basama¤› seçti¤i kabul edilmektedir. 52. maddeye göre sigortal› ilk befl basamaktan birine göre prim ödüyorsa,
her bir basamakta bekleme süresi bir y›ld›r ve basamak
yükseltilmesi talebe bak›lmaks›z›n kurum taraf›ndan
kendili¤inden yap›l›r. Buna karfl›l›k, sigortal›, di¤er basamaklardan birine göre prim ödüyorsa, bu basamaklarda en az iki tam y›l›n› doldurmak ve bir üst basama¤a
geçebilmek için yaz›l› talepte bulunmak zorundad›r.
Sigortal›lar›n prim borçlar›n› zaman›nda ödememeleri halinde ilk ay için % 10 ve bundan sonra geçecek
her ay için % 5 gecikme zamm› uygulanaca¤› da 1479
say›l› yasada öngörülmüfltür. (Bkz. Sosyal Sigortalar
Kurumu)
M. Kutal
P (E1 E2) = P (E1) x P (E2/E1)
=
P(E2/E1) =
1
3
=
olacak, fakat ikinci çekiflte kutu içinden bir k›rm›z› top
eksilmifl olaca¤›ndan, ikinci topun k›rm›z› olmas› ihtimali birinciye ba¤l› olarak,
P (E2/E1) =
2
8
=
1
4
fleklinde belirlenecektir. Her iki olay›n birarada ortaya
ç›kmas› ihtimali, yani P (E1E2), bu olaylar›n ihtimallerinin birbiriyle çarp›lmas› yoluyla,
1
=
1
P (E1E2)
P (E1)
fleklinde yap›labilir.
Top çekme deneyi iadeli olarak yap›ld›¤› takdirde
kutu içindeki toplam top say›s› ile k›rm›z› ve beyaz top
oranlar› bir çekiflten di¤erine de¤iflmeyece¤inden, çekifl
olaylar› ba¤›ms›z olacak ve dolay›s›yla ikinci topun k›rm›z› olmas› ihtimali birincinin k›rm›z› olmas› ihtimaline
eflit olacakt›r. Di¤er bir anlat›mla, (E1) ve (E2) nin ba¤l›
olmad›klar› durumda P (E2) ile P(E2 /E1)’nin ba¤l› olmad›klar› durumda P (E2) ile P(E2/E1) eflit olacaklar›ndan,
(E1) ve (E2)’nin birarada ortaya ç›kmalar› ihtimali,
P (E1E2) = P(E1) x P (E2)
3
3
=
x
9
9
Ba¤l› ‹htimal
3
9
x
3
4
12
olarak hesaplanacakt›r. Bu formül yard›m›yla ba¤l› ihtimalin tan›m› da
[Alm. Bedingte Wahrscheinlichkeit] [Fr. Probabilité
conditionnée] [‹ng. Conditional probability ]
Bir olay›n ortaya ç›kmas› bir baflka olay›n önceden
ortaya ç›km›fl olmas›ndan etkileniyorsa, bu olaylar ba¤l›
olaylard›r. Bu durumda ikinci olay›n ortaya ç›kmas› ihtimali de birincinin ortaya ç›k›p ç›kmamas›na ba¤l› olarak
de¤iflece¤inden, ikinci olay›n ihtimaline ba¤l› veya flart l› ihtimal denilmektedir.
Bir kutudaki 6 beyaz ve 3 k›rm›z› top aras›ndan iadeli olarak iki çekifl yapar ve (E1) ile ilk çekilen topun
k›rm›z› olmas› (E2) ile de ikinci topun k›rm›z› olmas›
olaylar›n› gösterirsek, (E 1) ve (E 2) olaylar› ba¤l› olaylard›r. Bu durumda (E2)’nin ortaya ç›kma ihtimali (E1)’in
ortaya ç›kmas›na ba¤l› oldu¤undan ba¤l› bir ihtimaldir
ve P (E2/E1) fleklinde belirtilecektir. ‹lk çekiflte 9 topun
3’ü k›rm›z› oldu¤undan (E1)’in ihtimali
P (E1) =
1
=
1
9
olacakt›r. (Bkz. Bayes Teoremi, Çarpma Teoremi, ‹hti mal)
B.A. Köksal
Ba¤l›l›k Katsay›s›
[Alm. Assoziationskoeffizien]t [Fr. Coefficient d’asso eiation] [‹ng. Coefficient of association]
Her biri sadece iki fl›kka sahip olan iki de¤iflken aras›ndaki iliflki basit olarak ba¤l›l›k katsay›s› yard›m›yla belirlenebilir.
Birçok araflt›rmaya ait gözlemlerin say› olarak (toplamlar d›fl›nda) 4 hane içinde toplanabilmesi ba¤l›l›k
katsay›s›n›n pratik önemini art›rmaktad›r.
Örne¤in, cinsiyete göre belirli bir partiye oy verip vermeme ya da yine cinsiyete göre bir ürünün kullan›lma
durumu ile ilgili veriler, söz konusu de¤iflkenlerin sadece iki fl›kk› bulunmas›ndan ötürü, 2x2’lik tablolar halinde sunulabilir. Bir araflt›rma sonucu elde edilmifl olan
verilerin afla¤›daki 4 grupta topland›¤›n› düflünelim:
a) A partisine oy veren kad›nlar,
b) A partisine oy vermeyen kad›nlar,
c) A partisine oy veren erkekler,
d) A Partisine oy vermeyen erkekler,
Bu gruplara ait gözlem say›lar›
a
c
b
d
fleklinde belirtildi¤inde (N = toplam gözlem say›s›) ba¤l›l›k katsay›s›,
(a+d) – (b +c)
B. K. =
N
129
Ba¤l› Mallar
Ba¤l› Talep
formülü ile belirlenecek ve de¤iflkenler aras›ndaki iliflkinin yönüne ve kuvvetine göre katsay›s›n›n de¤eri art› ve
eksi 1 aras›nda de¤iflecektir. Cinsiyetle oy verme aras›nda iliflki bulundu¤u durumunda katsay› art› ya da eksi
1’e yaklaflacak, iliflkinin zay›f oldu¤u durumda ise 0’a
yak›n olacakt›r. Yukar›daki örnekle ilgili toplam gözlem
say›s›n›n 160 oldu¤unu ve bu toplam›n gruplara göre
a=50, b =10, c=20 ve d= 80 flekilnde da¤›lm›fl oldu¤unu
varsayarsak, katsay›
(50 + 80) – (10 + 20)
B. K. =
= 626
60
olarak hesaplanacakt›r. Bu de¤er, cinsiyetle A partisine
oy verme aras›nda pozitif bir iliflki bulundu¤unu ve bu
iliflkinin kad›nlar›n A partisini tercih etmeleri yönünde
oldu¤unu göstermektedir. ‹liflkinin tam ve pozitif (+1)
olabilmesi ise A partisine oy veren toplam 70 seçmenintamam›n›n kad›n ve vermeyen 90 seçmenin hepsinin erkek olmas› ile gerçekleflebilecektir. (Bkz. Birlikte De¤i flim, Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri, Korelasyon)
B. A. Köksal
Baz› durumlarda ana flirket bir holding flirketidir; baz›
durumlarda ise, kendine ait bir faaliyeti oldu¤u halde,
bir ya da daha fazla yavru flirkette de kontrol paylar›na
sahip bulunabilir.
fiirketler aras›ndaki iliflkiler, do¤rudan do¤ruya pay
sahipli¤i yolu ile oluflturulabilece¤i gibi, dolayl› bir flekilde de kurulmufl olabilir. Böylece bir (A) flirketi (B)
flirketinin, (B) flirketi de (C) flirketinin ço¤unluk paylar›na sahipse her üç flirket de birbirine ba¤l›d›r ve hem (B)
hem de (C) flirketi (A) ana flirketinin yavru flirketleri
olarak kabul edilir. Baz› durumlarda flirketler aras›ndaki
pay iliflkileri, dörtlü ya da daha fazla kademeler halindeki flirket gruplar›n› kapsayarak oldukça kar›fl›k bir durum al›r. Bununla birlikte ba¤l› flirketler genel olarak bir
piramit kurarak yat›r›m ve yönetim becerisine sahip
grubun çok büyük bir faaliyet alan›n› kontrol alt›na almas›n› sa¤layabilir.
Ba¤l› Mallar
[Alm. Verbundguten, Kuppelprodukte] [Fr. Biens conjo ints] [‹ng. Joint products]
Tütektimi birbirine ba¤l› olan mallard›r.
A mal›n›n fiyat› düflerken bu maddenin talebiyle birlikte
B mal›ndan talep edilen miktar da art›yorsa, A ve B
ba¤l› mallard›r.
Örne¤in, foto¤raf makinesi ve foto¤raf filmi ba¤l›
mallard›r. Foto¤raf makinesi fiyatlar› düfltü¤ü takdirde
makine talebi ile birlikte film talebi de artar. Ba¤l›l›k,
çapraz elastiklik ile ölçülür. Çapraz elastiklik, herhangi
bir maldan taleb edilen miktarlar›n baflka bir mal›n fiyat
de¤iflmeleri karfl›s›nda gösterdi¤i duyarl›¤› belirtmektedir.
ÇE =
d Da
Pb
d Pb
Da
Yukar›daki denklem, B mal›n›n fiyat›nda (dPb) kadar
bir de¤iflme oldu¤u zaman, A mal›n›n talebinde (dDa)
kadar bir dalgalanma ortaya ç›kt›¤›n› göstermektedir.
Çapraz elastiklik negatif ise A ve B mallar› ba¤l› mallard›r. Elastikli¤in mutlak say›sal de¤eri ne kadar büyükse ba¤l›l›k o kadar fazlad›r. (Bkz. Tamamlay›c› Mal lar, Çapraz Elastiklik )
E. Alkin
Ba¤l› fiirket
[Alm. Tochtergesellschaft] [Fr. Société affiliée] [‹ng. Af filiate Company, Subsidiary Company]
Baz› anonim flirketler, di¤er flirketlerin pay senetlerinin tamam›na ya da ço¤unlu¤una sahip olabilirler. Böyle bir durumda, paylar› elinde bulunduran anonim flirkete “ana flirket ”, bu ana flirket taraf›ndan kontrol edilen
flirkete de “ba¤l› flirket ” ya da “yavru flirket ” ad› verilir.
BA⁄LI fi‹RKETLER
fiekilde görülen piramitleflme, karfl›l›kl› iliflkilerle
daha da karmafl›k bir duruma gelebilir. Yani ana flirket,
sadece B, C, D’ye de¤il, fakat do¤rudan üçüncü kademedeki flirketlere de yat›r›m yapabilir. Piramitleflme yoluyla, kontrolü elinde bulunduran flirket, küçük bir sermaye ile çok büyük yat›r›mlar› kontrol alt›na alm›fl olacakt›r.
Herhangi bir anonim flirket, di¤er birine ait paylar›n
tamam›n› ya da bir k›sm›n› ilk ihraçta nakit veya di¤er
aktif kalemlerin do¤rudan do¤ruya yat›r›lmas› suretiyle
elde etmiflse, bu durumda yavru flirket, ana flirketin anonim olarak teflkilatlanm›fl bir bölümünden ibarettir. Fakat bazen yavru flirket bafllang›çta ba¤›ms›z bir tüzel kiflilik olarak faaliyete geçtikten sonra, ço¤unluk paylar›
bir ya da birkaç defada di¤er bir anonim flirket taraf›ndan elde edilebilir. Bu durumda ana flirket, yavru flirketin pay senetlerini ya borsadan veya özel anlaflmalar ile
nakten sat›n alm›fl, ya da yavru flirket - pay senetleriyle
de¤ifltirmek amac›yla yeni pay senetleri ihraç ederek
yavru flirketin pay senetlerini ele geçirmifl olur. (Bkz.
Ana fiirket, Anonim fiirket, Hisse Senedi, Holding)
fi. Türen
Ba¤l› Talep
[Alm. Verbundene Nachfrage] [Fr. Demande conjointe]
[‹ng. Joint demand]
130
Ba¤l› Üretim
Bakiyeler Mizan›
Bir mal ya da hizmet üretmek için üretim faktörlerinin
teker teker de¤il, hep birden talep edildi¤ini belirten bir
terimdir.
Örne¤in, ayakkab› üretmek için hem deri ve kösele,
hem de insan eme¤i kullan›lmaktad›r.
Ba¤l› olarak talep edilen faktörlerden bir tanesinin
ayr› ve ba¤›ms›z fiyat› olam›yaca¤› ileri sürülmüfltür.
Bunu savunanlara göre, üretim sonunda faktörlere düflen
pay›n belirlenmesi olanaks›zd›r. (Bkz. Üretim Faktörle ri)
E. Alkin
Ba¤l› Üretim
[Alm. Verbundene Produktion, Kuppel produktion] [Fr.
Production conjointe ] [‹ng. Joint-production]
Teknik ve do¤al özellikleri nedeniyle üretimleri birbirine ba¤l› iki üretim etkinli¤idir. Burada yün üretimi zorunlu olarak koyun yetifltirilmesine ba¤l› olmaktad›r.
Koyun yetifltirilmesinden vazgeçildi¤i anda, yün üretimi
de s›f›ra inecektir.
E. Alkin
toplam›na eflittir. Bu iliflki nedeniyle, mizanlar, yaln›zca
hesap bakiyeleri esas al›narak da düzenlenebilir. Bu tür
bir mizana bakiyeler mizan› denir. (Bkz. Bakiyeler Mi zan›, Büyük Defter, Mizan)
Y. Ercan
Bakiyeler Mizan›
[Alm. Saldenbilanz] [Fr. Balance des soldes ] [‹ng. Trial
balance ]
Günlük deftere ifllenen her maddenin borç ve alacak tutarlar› eflit oldu¤una göre, büyük defterdeki borç bakiyesi veren hesaplar›n bakiyeleri toplam› da alacak bakiyesi veren hesaplar›n bakiyeleri toplam›na eflit olur. Bakiyeler mizan›n›n fonksiyonu bu eflitli¤in varoldu¤unu ispatlamakt›r.
Bakiyeler mizan›, büyük defter hesaplar›n›, bu defterdeki s›ras›yla listeleyen ve bakiyelerini (borç ya da
alacak) iki sütun halinde (borç sütunu ve alacak sütunu)
göstenen bir tablodur. Bu tablonun bafl k›sm› afla¤›da
görülmektedir.
................fiirketi
Mizan
31. Aral›k 1997
Bahflifl
[Alm. Trinkgeld] [Fr. Pourboire ] [‹ng. Tip]
Bir kimseye ödenen ve genellikle emek karfl›l›¤› olmayan bir miktar paraya verilen add›r. Ücret ile bahflifl aras›nda en önemli fark, ücretin bir ifl karfl›l›¤›nda ödenen
para olmas›d›r. Otel, lokanta ve benzeri e¤lence yerlerinde servis karfl›l›¤› çal›flanlara müflteriler taraf›ndan
ödenen paralar›n hepsini bahflifl olarak nitelemek mümkün de¤ildir. Çünkü müflteriye verilen hesap pusulas›n›n
alt›na eklenen ve yüzde usulüne göre saptanan servis
karfl›l›klar›, ‹fl Yasas›’n›n 25. maddesi uyar›nca ücret niteli¤indedir. Müflterilerin hiçbir yasal yükümlülükleri
olmaks›z›n, hesap pusulalar›ndaki yüzdelerin d›fl›nda
serviste çal›flanlara b›rakt›klar› paralar ise bahflifl niteli¤indedir.
Yabanc› kökenli bir sözcük olan bahflifl, “bir kimsenin yasal bir yükümlülü¤ü olmad›¤› halde baflka bir kifliyi memnun etmek için verdi¤i bir miktar para anlam›na gelmektedir. Bahfliflin, emek sahibi kifliyi ödüllendirmek gibi meflru bir amaç için verilebildi¤i gibi, gayrimeflru yollardan yap›lan faaliyetin karfl›l›¤› olarak ödendi¤ine de rastlanmaktad›r. Bu durumda bahflifl kavram›n›n d›fl›na ç›k›ld›¤› ve yasa d›fl› hareketin karfl›l›¤› anlam›na geldi¤i kuflkusuzdur ve bahflifl ad› alt›nda verilen
para, rüflvet niteli¤ini tafl›maktad›r. (Bkz. Rüflvet, Prim,
Ücret)
M. Kutal
Hesaplar
................
................
Bakiye
[Alm. Saldo] [Fr. Reste] [‹ng. Balance]
“Kalan”, “art›k” anlam›na gelir. Muhasebede bakiye bir
büyük defter hesab›n›n borç ve alacak tutarlar› aras›ndaki farkt›r. Borç tutar› alacak tutar›ndan daha büyükse
borç bakiyesi, alacak tutar› daha büyükse alacak baki yesi söz konusudur. Herhangi bir anda büyük defterdeki
hesaplar›n borç bakiyeleri toplam›, alacak bakiyeleri
Bakiyeler
Borç
Alacak
............
...............
Mizan, dönem sonunda finansal tablolar›n haz›rlanmas› sürecinin bir aflamas›n› oluflturur. Ayarlama ve kapan›fl kay›tlar›ndan önce haz›rlanan mizan (geçici mi zan) gelir ve gider hesaplar›n› da içerdi¤i halde, bu kay›tlardan sonra haz›rlanan mizan (kapan›fl sonras› mizan› veya kat’i mizan) yaln›zca bilanço hesaplar›n› içerir.
Bir mizan›n borç ve alacak sütunlar›n›n eflit olmas›,
ifllemlerin analizinde ve uygun hesaplara kaydedilmesinde hata yap›lmam›fl oldu¤unu ispatlamaz. Örne¤in bir
nakit girifli kasa hesab› yerine alacak hesaplar›n›n borcuna kaydedilmifl olsa ya da bir ifllemin kaydedilmesi
bütünüyle unutulmufl olsa, mizan tutarl›¤›n› korur.
Bir mizan›n borç ve alacak sütunlar› toplamlar›n›n
eflit ç›kmamas› bir ya da daha çok hatan›n yap›lm›fl oldu¤unu gösterir. Tipik hata örnekleri aras›nda flunlar say›labilir.
1. Bir hesab›n borcuna yap›lacak bir kayd›n alaca¤›na yap›lmas› (ya da tersi),
2. Hesap bakiyelerinin hesaplanmas›nda aritmetik
hata yap›lmas›,
3. Hesap bakiyelerinin mizana aktar›lmas›ndaki hatalar,
4. Bir borç bakiyesinin mizan›n alacak sütununa yaz›lmas› (ya da tersi)
5. Mizan toplamlar›n›n al›nmas›nda hata yap›lmas›.
Hatalar›n Saptanmas›: Mizan›n borç ve alacak sütunlar›n›n toplamlar› eflit ç›kmad›¤› takdirde, yap›lm›fl
131
Balans Kare
olan hata ya da hatalar›n afla¤›daki s›ra izlenerek sistematik biçimde aranmas› zaman ve emek tasarrufu sa¤layacakt›r.
1. Mizan›n sütun toplamlar›, bu defa afla¤›dan yukar›ya olmak üzere, tekrar hesaplan›r.
2. Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark hesaplan›r. Bu fark 9’a tam bölünebiliyorsa, bir say›n›n rakamlar› aras›nda hatal› bir yer de¤ifltirme yap›lm›fl olabilir.
(Örne¤in, bir hesab›n 28 592 TL olan bakiyesi mizana
25 892 TL olarak geçirilmifl olabilir.) Bu tip hataya
“takdim tehir ” ya da “transpozisyon hatas› ” denir.
Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark, tam olarak
de¤ilse, de, 9’a bölünebilir bir say› ise, bir kayma hatas›
(desimal hatas› ) yap›lm›fl olabilir. (Örne¤in 28 592 TL
mizana 285 92 TL olarak geçirilmifl olabilir.)
Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark, örne¤in
borç sütununa yaz›lmas› gereken bir hesap bakiyesinin
alacak sütununa (ya da tersi) yaz›lm›fl olmas›n›n da sonucu olabilir.
Böyle bir hata, mizan›n sütun toplamlar› aras›nda
tam iki misli bir fark yarat›r. Bu nedenle, hatay› ararken,
sütun toplamlar› aras›ndaki fark›n tam yar›s›na eflit olan
bir say›n›n mizan sütunlar›nda mevcut olup olmad›¤›na
bak›lmal›d›r.
3. Mizandaki tutars›zl›k devam ediyorsa, büyük defterdeki hesap bakiyelerinin mizana do¤ru olarak ve mizan›n uygun sütununa aktar›lm›fl olup olmad›¤› kontrol
edilir.
4. Büyük defterdeki her hesab›n bakiyesi tekrar hesaplan›r.
5. Bütün kay›tlar›n günlük defterden büyük deftere
do¤ru olarak aktar›lm›fl olup olmad›¤› kontrol edilir.
Kontrolü yap›lan her rakam›n yan›na hem günlük, hem
de büyük defterde bir çek (√) iflareti konulur. Kontrol
bitti¤inde, günlük defterde ve büyük defterde yan›na çek
iflareti konmam›fl rakam kal›p kalmad›¤› araflt›r›l›r.
(Bkz. Büyük Defter, Mizan, Bilanço)
Y. Ercan
Balans Kare
[Alm. Balanzierendesviereck] [Fr. Balance carré ] [‹ng.
Balance square ]
Toplama ifllemlerinde çeflitli kalemlerin dikey toplam›n›n bunlar›n yatay toplam›na eflit olmas› fleklinde yap›lan bir sa¤lama yöntemidir.
Örnek:
5 015 +
751 =
5 766
6 324 +
118 =
6 442
804 +
246 =
1 050
12 143 +
1 115 =
13 258
S. Abaç
Bal›kç›l›k Sektörü
[Alm. Fischerei Sektor] [Fr. Pêche] [‹ng. Fishing]
Uluslararas› endüstriyel s›n›rfland›rmada 1 numaral› ilk
ana bölüm olan “tar›m sektörü” kapsam›na bal›kç›l›k faaliyetleri de al›nm›flt›r. Tar›m sektörü kapsam›nda bal›k-
Banco de la Nacion, Lima
ç›l›k alt sektörü 13 kodunu tafl›maktad›r. Sektörün faaliyet alan› deniz, göl, tatl› sular ve nehirlerdir; faaliyeti
ise yaln›z deniz ve tatl› sulardan su ürünlerinin tutulmas›
ve ç›kar›lmas›d›r. (Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›)
E. Özötün
Banca Commerciale Italiana S.p. A.
Merkezi Milano'da bulunan özel sermayeli ticaret bankas›. 1894'te kuruldu. Özellikle, Birinci Dünya Savafl›
sonras›nda h›zla geliflerek Avrupa’n›n birçok ülkesinde
ve ABD'de flubeler açt›. Büyük Bunal›m ve ‹kinci Dünya Savafl›'ndan sonra yeniden yap›lanma sürecine girerek "‹talyan Mucizesi" olarak adland›r›lan 1960'l› y›llarda güçlü bir konum kazand›. 1970'lerde Banca di Legnano ve Banco di Chiavari e della Riviera Liguere'yi
bünyesine katt›. Günümüzde ‹talya'n›n en büyük, Avrupa Birli¤i ve dünyan›n önde gelen bankalar›ndan biri
konumuna yükseldi. 1991'de oluflturulan çok fonksiyonlu Banca Commerciale ‹taliana Group'un içinde yer ald›.
Hisselerinin %89'u ‹talya Merkez Bankas›'na aitken,
1993-1994'te özellefltirildi. En büyük pay %3'ü aflmamak kofluluyla hisseleri borsa arac›l›¤›yla halka aç›ld›.
1995 y›l› itibariyle sermayesi 1,794 trilyon liret, özkaynaklar› 118,924 trilyon liret olan bankan›n, toplam
mevduat› 107,744 trilyon lirete, kulland›rd›¤› krediler
toplam› 96,211 trilyon lirete, net kâr› 342 milyar lirete
yükseldi. Yurt içinde 866, yurt d›fl›nda 5 k›tada (42 ülkede: ‹ngiltere, ABD, Arjantin, Japonya, M›s›r, Avustralya vb.) 47 flubesi, 25 temsilcili¤i (biri Türkiye, Ankara'da), 100'ün üzerinde yan kuruluflu, 32 ifltiraki ve ortakl›¤› bulunan bankan›n, istihdam etti¤i personel say›s›:
19 329 000'a ulaflt›.
S. Abaç/A.Erhan
Banca Nazionale del Lavoro
Merkezi Roma’dad›r. 1 A¤ustos 1913’te Istituto Nazionale di Credito per la Cooperazione ad›yla kurulmufl,
ad› 1922’de Banca Nazionale del Lavoro e delle Cooperazione olarak de¤iflmifltir. 1929 Mart›nda flimdiki ad›n›
alm›flt›r. 1939’de Banca delle Marche e degli Abruzzi’yi, 1970’de Banca di (redito Provinciale) Pisa’y› bünyesine katm›flt›r. Sermayesi hazineye ve baz› kamu kurulufllar›na aittir. Özellikle her tür ipotekli kredilerle ve
kooperatiflerle kamu ifllerinin finansman›yla u¤raflmaktad›r.
1995 itibariyle sermayesi 1,76 trilyon Liret, mevduat
toplam 117,44 trilyon Lirettir. ‹talya’da 109 flubesi
vard›r.
S. Abaç/A.Erhan
Banca Romana Comert Exterior S.A.
(Bkz. Romanian Bank for Foreign Trade )
Banco de la Nacion, Lima
Merkezi Peru’nun Lima kentindedir. 1966’da bir devlet
bankas› olarak kurulmufltur.
132
Banco di Napoli
Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. (Ba¤fafl)
Sermayesi 1995 itibariyle 689 milyon Yeni Sol, toplam
mevduat› 2 278 milyon Yeni Sol’dur. fiube say›s›
84’dür, d›flarda 1 temsilcili¤i vard›r.
S. Abaç/A.Ertan
Banco di Napoli
Merkezi Napoli’dedir. 1539’da kurulmufltur. Temmuz
1936’da Banco Agricola Commerciale del Mezzogiorno’yu bünyesine katm›flt›r. Sermayesi 1995 itibariyle
1,10 trilyon Liret, toplam mevduat› 85,78 trilyon
Lirettir. ‹talya’da 810 flubesi vard›r.
S. Abaç
Banco di Roma S.p.A.
Merkezi Roma'da bulunan özel sermayeli ticaret bankas›. 1880'de kuruldu.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 1 675 trilyon
liret olan bankan›n, yurt içinde 1 276, yurt d›fl›nda 16
flubesi (2'si Türkiye'de, ‹stanbul, ‹zmir; Fransa, Japonya,
‹ngiltere, Almanya, ABD, Hong Kong vb.) 8 temsilcili¤i (Buenos Aires, Sydney, Pekin, Mexico City, Prag,
Brüksel, Moskova, Singapur) bulunmaktad›r.
Türkiye'de 1911'den bu yana bankac›l›k etkinliklerini
sürdüren Banco di Roma S.p.A.'n›n, 1995 y›l›nda toplam mevduat› 1,312 trilyon TL, kulland›rd›¤› krediler
toplam› 409 milyar TL, net zarar› 308 milyar TL olmufltur. ‹stanbul ve ‹zmir flubelerinde çal›flan personel
say›s› toplam› 81'dir.
A. ‹lkin/A.Erhan
Amsterdam Bankas›, d›fl ödeme güçlüklerine çözüm
getirmek amac›yla 1609’da kurulmufltur. Veznelerine
getirilen ayar› bozuk sikkeleri eriterek külçe de¤erlerini
sahipleri hesab›na alacak kaydetmifltir. Arac›l›k etti¤i
transfer ifllemlerinde alt›n ve gümüflün külçe de¤erini
esas tutmufltur. De¤er hesab›nda kulland›¤› birimin ad›
“Banco-Flori n ” idi. Tacirler, Amsterdam Bankas›’ndaki
Banco-Florin hesaplar›na dayanarak ödeme yapabiliyorlard›. Amsterdam Bankas› da, 600 Florini aflan senetlerin Banco-Florin mevduat›na geçirilmesini zorunlu
tutmaktayd›.
Banco-Florin ile ödeme yapan ve kabul eden tacirler, ayar› bozuk sikkeler yüzünden zarara u¤ramaktan
kurtulmufllard›r. Banco-Florin, ticari ödeme arac› ve de¤er ölçüsü olarak piyasalarda resmî devlet paras›na tercih edilmifltir. (Bkz. Ka¤›t Alt›n, Hesap Paras›, Özel Çe kifl Haklar›.)
F. Ergin
Bancor
[Alm. Bancor] [Fr. Bancor] [‹ng. Bancor]
John Maynord Keynes’in haz›rlayarak ‹ngiltere hükümeti ad›na Bretton Woods Konferans›’nda savundu¤u
planda önerilen uluslararas› ödeme birimidir.
Bancor bir “kaydi para” olacak ve de¤eri alt›na göresaptanacakt›. Miktar› uluslararas› likidite gereksinimine
göre ayarlanabilecekti.
Keynes Plan›, Bretton Woods Konferans›’nda reddedilmifltir. Ancak, Uluslararas› Para Fonu, 1970’de Özel
çekifl haklar› ad› alt›nda benzer bir ödeme birimi kabul
etmifltir. Avrupa Para Birimi ve ECU da bancoru and›ran ödeme birimleridir. (Bkz. White Plan›, Keynes Pla n›, Bretton Woods Antlaflmas›, Uluslararas› Para Fonu,
Avrupa Para Birimi, Özel Çekifl Haklar›).
F. Ergin
Banco do Brazil (Bank of Brazil)
Merkezi Brezilya’n›n Brasilia flehrindedir. 12 Ekim
1808’de kurulmufl; 1845 ve 1906’da yeniden örgütlenmifltir. Hisselerinin % 62’sine Federal Hükümet sahip
bulunmaktad›r.
S. Abaç
Banco do Estado de Sao Paulo S.A
Merkezi Brezilya’n›n Sao Paulo kentindedir. 1909’da
Banco de Credito Hipotecario e Agricolo do Estado de
Sao Paulo ad›yla kurulmufl, 1926’da flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1968’de Banco Nacional Lavoura e Comercio
S.A. ile, 1970’de Banco Nacional Lavoura e Comercio
S.A. ile 1970’de Banco Intercontinental do Brasil S.A.
ile ve 1973’te Banco de Sao Paulo ile birleflmifltir.
S. Abaç/A.Erhan
Banco-Florin
[Alm. Banco Florin ] [Fr. Banco Florin ] [‹ng. Banco
Florin ]
17.yy’da kullan›lmaya bafllanm›fl bir hesap paras› ve
kaydi parad›r.
16.yy. sonlar›nda, hükümdarlar s›k s›k para ayar›n›
bozmaktayd›. ‹çlerindeki alt›n ve gümüfl miktar› birinden ötekine de¤iflen ayar› bozuk paralarla uluslararas› ticaretin yürütülmesi güçleflmiflti.
Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. (Ba¤fafl)
16.1.1970'te, Band›rma'da kimyasal gübre ve asit üretmek üzere, üçü tüzel on dört ortak taraf›ndan 6 milyon
TL sermayeyle kuruldu. 1973'te kompoze gübreyle ilk
üretimin gerçeklefltirilmesini izleyen y›llarda sülfürik
asit, fosforik asit, kimyasal gübre üretimine geçildi. Bu
alanda dünyaca ünlü ‹ngiliz Albatros ve Alman Uhde
flirketleriyle imzalanan lisans anlaflmalar›yla kurulan entegre tesislerde 1995 ilk yar› y›l› itibariyle 220 bin ton
sülfürik asit, 33 bin ton fosforik asit, 254 bin ton kimyasal gübre üretimi gerçeklefltirildi.
Ödenmifl sermayesi 200 milyar TL olan ve bünyesinde 430 personel istihdam eden Ba¤fafl, yine ayn› dönemde 5 milyon dolarl›k d›flsat›mda bulunurken, net kâr› 304 milyar TL oldu.
‹fltirakleri: Badetafl Band›rma Deniz Tafl›ma A.fi.,
Bagasan Ambalaj Sanayii A.fi., Hidrokem Kimya Sanayii A.fi.
Günümüzde, flirket hisselerinin %69'luk bölümü (138
milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir.
fi. Özgencil/A.Erhan
133
Bandrol Usulü
Bankac›l›kta Kliring (Takas)
Bandrol Usulü
[Alm. Banderolensystem] [Fr. Système de la banderole]
[‹ng. Banderole system]
Bir tür vergi tahsil yöntemidir. Vergiye tâbi bir maddenin üretildi¤i yerlerde ambalajlar›na bandrol veya etiket
yap›flt›r›larak al›nan, tüketim vergilerine uygulan›r.
fi. Özgencil
Banka
[Alm. Bank] [Fr. Banque] [‹ng. Bank]
Yasalar›m›zda banka tan›m› yer almam›flt›r. Bankalar›n
yapt›klar› bafll›ca ifllevler dikkate al›narak flöyle bir tan›m verilebilir: Bankalar, mevduat ve / veya di¤er flekillerde birikim sahiplerinden toplad›klar› fonlar› kendi hesaplar›na iskonto, ödünç verme ve di¤er mali ifllemlerde
kullanmay› esas ve devaml› u¤rafl› haline getirmifl olan
finansman kurumlar›d›r. (Bkz. Bankac›l›¤›n Tarihçesi,
Bankac›l›kta Uzmanlaflma, Merkez Bankalar›, Mevduat
Bankalar›)
Ö. Akgüç
Bankac›l›¤›n Tarihçesi
[Alm. Geschicte des Bankwesens] [Fr. Origine et évolu tion des banques] [‹ng. History of banking]
Paran›n genel bir de¤iflim arac› olarak kullan›lmaya bafllanmas›ndan önce, tüccar senetleri ve mal karfl›l›¤› kredi
fleklinde ilkel banka ifllemleri yap›lmaya bafllanm›flt›r.
Bankalar, günümüzdeki yap›lar›na ticaret ve sanayiin
geliflti¤i son ça¤larda ulaflm›fllard›r.
‹lk ticari itibar belgelerinin Mezopotamya ’da kullan›ld›¤› bilinmektedir. Özellikle ‹.Ö. 5. ve 6. yy’larda
arazi ipote¤i ve kefalet karfl›l›¤› kredi ifllemleri yap›lm›flt›r. Ayr›ca, halk›n tap›naklara ve ilahlara arma¤an
ettikleri aynî maddeler kredi sisteminin kayna¤›n› oluflturmufltur. Bu kayna¤›n din görevlilerince gelir sa¤lamak amac›yla ödünç verilmesi ve tap›naklar›n en güvenilir para saklama yerleri olmas› ile bankac›l›k sistemi
de oluflmaya bafllam›flt›r.
Paran›n de¤iflim arac› olarak kullan›lmaya bafllamas›
ile para al›p borç veren, bir ülke ya da flehir paras›na çeviren bankerler ortaya ç›km›flt›r. Bunlar, sarrafl›k görevlerinin yan› s›ra müflterilerinden mevduat da kabul eder
ve bunlar› yüksek faizlerle baflkalar›na kredi olarak verirlerdi. Böylece, ilk örnekleri Mezopotamya, Eski Yunan ve Eski Roma’da görülen banka, ‹talyanca’da “ma sa, tezgâh” anlam›na gelen banco kelimesinden kaynaklanmaktad›r. ‹talya’da önlerine bir masa koyarak para ticareti yapan bu kiflilere 12. yy’da banchiero (banker)
ad› verilmifltir. Dünya politika ve ticaretinin en önemli
merkezlerinden biri olan Roma ’da önceleri para de¤ifltirmesi fleklinde bafllayan bankerlik, daha sonra mevduat
kabulü, kredi ifllemleri ve poliçe al›m sat›m›yla geliflmifltir.
Ortaça¤ ’da flehirlerin do¤mas› ile birlikte ekonomik
iliflkiler geliflmeye, Haçl› Seferleri nedeniyle ordular›n
gereksinimlerini karfl›lamak için büyük para nakilleri
yap›lmaya bafllanm›flt›r. Bu s›rada Avrupa’n›n Do¤u ülkeleri ile ticareti de geliflmekteydi. Bu nedenlerle, ticaretin kolayl›kla yürütülebilmesi için para ifllemlerinde
arac›l›k edecek kurumlara ihtiyaç duyulmufltur. Bütün
bu olaylar banka sisteminin geliflimini h›zland›r›rken ti caret hukukunun da do¤mas›na neden olmufltur. Bununyan›nda ‹slâm ve H›ristiyan dinlerinin faizi yasak etmesi, bankac›l›¤›n gelifliminde önemli bir engel olarak ortaya ç›km›flt›r. Bu iki dinin koydu¤u faiz yasaklamas›yla
Museviler banka sistemine egemen olmufllard›r.
Günümüz bankac›l›¤›, 1157’de Venedik Bankas›’n›n
kurulmas› ile bafllam›flt›r. 1408’de Cenova Bankas› kurulmufltur. Yeniça¤’la birlikte Avrupa’da düflünce ve
ekonomi alan›nda bafllayan önemli de¤ifliklikler nedeniyle faizin meflrulu¤unun kabul edilmesi bankac›l›¤›n
geliflimini engelleyen en önemli sebeplerden birini ortadan kald›rm›flt›r. Sömürgeleflmenin yayg›nlaflmas› ile
birlikte ticaretin çeflitlenmeye bafllamas› bankalar› da
uzmanlaflmaya ve birleflmeye yöneltmifltir.
19. yy’da ticaret sermayesinin geliflimi ve sanayi
devrimi banka sistemini büyük bir h›zla gelifltirmifl, bankalar› parasal iliflkilerin odaklaflt›¤› en önemli mali ku rumlar dan biri haline getirmifltir. Her ülkede ayn› biçimde olmamakla birlikte, genellikle halktan mevduat
toplayarak kaynak oluflturan bankalar ticaret alan›nda
uzmanlafl›rken kendi öz sermayeleri ile çal›flan bankalar
da yat›r›m ve ifl bankac›l›¤›nda uzmanlaflm›flt›r. Ticari
kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçifl sürecinin bafllamas›yla bankac›l›k alan›nda da birleflmeler bafllam›flt›r.
19.yy’da sermayenin uluslararas›laflmaya bafllamas›
uluslararas› ekonomik iliflkileri h›zland›r›rken bankac›l›¤a da uluslararas› bir nitelik kazand›rm›flt›r. (Bkz. Ban kac›l›kta Uzmanlaflma, ‹fl Bankalar›, Yat›r›m Bankalar›,
Ticaret Bankalar›, Merkez Bankalar›, Kalk›nma Banka lar›).
A. ‹lkin
134
Bankac›l›k Pani¤i
[Alm. Banken panik] [Fr.Panique bancaire ] [‹ng.Ban king panic]
Bir veya birkaç bankaya karfl› güvenin sars›lmas› sonucu mevduatlar›n› çekmek için genel olarak bütün bankalara, kitlelerin, ani ve büyük çapta hücum etmeleridir.
Bu tür bir panik sa¤lam bankalar›n bile iflâs›na yol açm›flt›r. ‹ngiltere’de en büyük Bankac›l›k pani¤i 1866 y›l›nda meydana gelmifltir. 1973-1974 bankac›l›k bunal›m›nda panik olmam›fl, ‹ngiltere Merkez Bankas› zaman›nda müdahale etmifltir. ABD’de 1932 y›l›nda bir bankac›l›k pani¤i meydana gelmifltir. (Bkz. Cankuran Ope rasyonu)
D. Demirgil
Bankac›l›kta Kliring (Takas)
[Alm. Klearing Abrechnung [Fr. Compensation, “Clea ring”] [‹ng. Clearing]
Yayg›n çek kullan›m›, çeklerin takas ve tahsilinin h›zl›
bir flekilde yap›lmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Bankalar,
gerek kendi ald›klar› önlemlerle, gerek di¤er bankalar
ve Merkez Bankas› ile iflbirli¤i yaparak, çeklerin takas
ve tahsilinde kolayl›k ve etkinlik sa¤lamaktad›rlar. Çeklerin yat›r›ld›¤› (tevdi edildi¤i) banka ile üzerine çekildi-
Bankac›l›kta Uzmanlaflma
Banka Çeflitleri
¤i banka farkl› ise, söz konusu bankalar birbirlerine karfl› olan taleplerini günlük olarak takas ederler. Arada bir
fark kal›rsa, borçlu kalan banka fark› Merkez Bankas›’ndaki ya da muhabir bankadaki hesab› üzerine çekti¤i
çekle öder. E¤er bir kentte çok say›da banka ya da banka flubesi varsa, bu bankalar›n bir takas odas›na üye olmalar›, burada günlük olarak çeklerin karfl›l›kl› takas
edilmesi, çek tahsiline h›z ve etkinlik kazand›rmaktad›r.
Bankalar›n Merkez Bankas›’nda serbest tevdiatlar›
bulundu¤undan, takasta borçlu kalan banka alacakl›
banka lehine Merkez Bankas›’ndaki hesab› üzerine çek
keflide etmektedir. Merkez Bankas› buradaki mebla¤›
çeki keflide eden bankan›n hesab›na borç, lehdar bankan›n hesab›na da alacak kaydetmektedir. Takas aç›klar›,
genellikle Merkez Bankas›’nda bulunan serbest tevdiatlar nedeniyle Merkez Bankas› üzerine keflide edilen çeklerle kapat›lmakla beraber, borçlu kalan bankan›n muhabir banka üzerine keflide etti¤i çekle de takas a盤›n› kapatmas› mümkündür.
Çeklerin olanak ölçüsünde h›zl› takas›nda bankalar›n
ç›karlar› vard›r. Çeklerin tahsilinde gecikmeler gelir
kayb›na yol açabilece¤i gibi, hesab›na çek yat›ran mevduat sahipleri için de zorluklar, olumsuz sonuçlar do¤urabilir. Baflka bir banka üzerine keflideli çek di¤er bir
banka taraf›ndan sat›n al›nd›¤› takdirde, çekin tahsilinin
gecikmesi bankay› fondan ve gelir sa¤lama olana¤›ndan
yoksun b›rak›r. Ayr›ca çekin tahsilinin gecikmesi, çekin
karfl›l›ks›z kalmas› olas›l›¤›n› da art›rabilir. Bu nedenle
çok say›da banka ya da banka flubesinin topland›¤› kentlerde takas odalar› kurulmas› çek tahsil takas›n›n h›zland›r›lmas›na olanak vermektedir.
Ö. Ökgüç
1) Belirli bir dönem sabit tutulan mevduat ve borçlar
büyük miktarlardad›r. Cari hesaplar hemen hemen
önemsizdir. Toptanc› bankac›l›¤›n en önemli özelli¤i,
kredi vadeleriyle koflullar›n›n her borçlanman›n özel durumuna uygun düflecek flekilde ayarlanmas›d›r. Borçlanmalar birkaç aydan 5-7 y›la kadar vadelerde, sabit dönemler içindedir. Baz›lar› bölümler halinde, baz›lar› da
vade sonunda geri ödenir. Benzer flekilde, baz›lar› vadeleri boyunca sabit bir faize tâbi iken, baz›lar› vadeleri
içindeki faiz de¤iflikliklerini yüklenmek durumundad›r.
2) Toptanc›l›k iflinin alan› uluslararas›d›r ve mevduatlarla kredilerin % 80 dolay›ndaki bölümü yabanc›
ülkelerdedir. Likidite bu bankalar için söz konusu de¤ildir. Toptanc› bankac› görece olarak az say›da fakat büyük rakaml› ifller yapar; bu yüzden selektif davranmak
ve kendi kurallar›n› koymak durumundad›r. Selektif politika daha az müflteri ile daha fazla ifl yapmak demektir.
Toptanc› bankalar, ifllerinin % 80 dolay›ndaki bölümünü müflterilerinin yaklafl›k % 20’si ile yürütürler. Bu
e¤ilimin giderek yayg›nlaflaca¤› san›lmaktad›r.
3) Likiditede temel prensip, vadeler ile nakit paran›n
efl zamanl› çak›flt›r›lmas›d›r.
4) Toptanc› bankac›l›k h›zl› bir rekabet içerisindedir
ve faiz oranlar› üzerindeki anlaflmalar birkaç istisna d›fl›nda bilinmez. Sistem, mevduat bankac›l›¤›na göre
-krediler için de¤ilse bile en az›ndan mevduat için- daha
yüksek bir faiz yap›s›yla ifller. (Bkz. Ticari Banka)
T. Çiller
Banka Çeki
Bankac›l›kta Uzmanlaflma
[Alm. Spezialisierung in Bankggeschäften] [Fr. Spécia lisation bancaire ] [‹ng. Specialization in Banking]
Bankac›l›k, çok genel bir s›n›fland›rma ile flu bafll›klar alt›nda toplanabilir: a) Ticari bankalar. Temel olarak
mevduat toplay›p k›sa vadeli borçlar verirler; b) Anonim
bankalar. Uzun dönemli ve daha büyük yat›r›mlar üzerine yo¤unlaflm›fllard›r.
Yat›r›m bankalar›ndan ay›rmak üzere ticari bankala r a Bat› Avrupa’da “kredi bankalar› ”, ABD’de “ü y e
bankalar ” ‹ngiltere’de “ortak sermaye bankalar› ” da denilmektedir. Bu tür bankalar en geliflmifl biçimde ‹ngiltere’de yayg›nd›r; nispeten az say›da banka ülke çap›nda
çok say›da flube ile yayg›n bir hizmet verir ve büyük ölçekli bir örgütlenmenin avantajlar›ndan yararlan›rlar.
ABD’de ve bir ölçüde Bat› Avrupa’da flube bankac›l›¤›
daha az yayg›nd›r.
Anonim bankalar, ‹ngiltere’de “tüccar bankalar ”,
ABD’de, “yat›r›m bankalar› ” olarak, ticari bankalar›n
yapt›¤› perakendecilik ifline karfl›l›k de¤iflik seviyelerde
toptanc›l›k iflleri yaparlar. Asl›nda toptanc› bankac›l›k
saf biçimiyle ABD’de ortaya ç›km›flt›r. Morgan Guaranty Trust ve Bankers Trust bunlar›n önde gelenlerindendir.
Toptanc› bankac›l›¤›n temel özellikleri flöyle s›ralanabilir:
[Alm. Bank Cheque] [Fr. Chèque Bancaire ] [‹ng. Bank
check]
Türk Ticaret Kanunu’nun 694. maddesi çeklerde muhatap olarak ancak bir bankan›n gösterilebilmesini zorunlu
k›lmas›na karfl›n, keflidecinin kimli¤i konusunda böyle
bir s›n›rlama yoktur. ‹flte keflidecisi bir banka olan, di¤er
bir deyiflle bir banka taraf›ndan tanzim edilmifl olan çeke “Banka Çeki” denir. Bankalar da di¤er ticari iflletmeler ve kifliler gibi ödemelerini nakit yerine çekle yapabilirler. (Bkz. Çek, Çizgili Çek, Adi Çek)
A.‹. Karacan
Banka Çeflitleri
[Alm. Bank-Typen] [Fr. Types de Banque] [‹ng. Bank
Types]
Günümüzde h›zla de¤iflen ekonomik ve teknolojik koflullar, bankac›l›kta farkl› faaliyet alanlar›n›n do¤mas›na
neden olmufltur. Böylece bankalar örgütlenmenin yasal
niteli¤ine, mülkiyet yap›lar›na, flube say›lar›na ve ekonomik fonksiyonlar›n›n özelliklerine göre çeflitli s›n›flara ayr›lm›flt›r.
Gördükleri ekonomik hizmetin özelliklerine göre
bankalar afla¤›daki gibi s›n›fland›r›labilirler:
Merkez bankalar›: Sermayelerinin tümü ya da büyük bir k›sm› devlete ait olan merkez bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r:
Ülkedeki para, kredi ve döviz politikas›n› oluflturmak, yürütmek ve denetlemek,
135
•
Banka Çeflitleri
Banka Çeflitleri
• Ülkedeki para arz›n› kontrol etmek,
• Emisyon yetkisine sahip olmak,
• Devlet ad›na bankac›l›k sistemini denetlemek,
• Devleti do¤rudan, özel sektörü ise dolayl› yoldan
finanse etmek,
• Bankalar›n açt›klar› kredi hacmini, reeskont haddini, mevduat karfl›l›¤› nispetinin tespitini, kredi ve aç›k
piyasa ifllemleri ile kontrol etmek, kredi da¤›l›m›n› ise
çeflitli tedbirlerle etkilemek,
Alt›n ve döviz al›m› yapmak, vb.
•
Ticaret ve mevduat bankalar›: 20.yy’da önemli
geliflme sa¤lam›fl olan ticaret ve mevduat bankalar›n›n
sermayeleri genellikle azd›r. Fonlar›n›n esas kayna¤›
mevduat olan bu bankalar, k›sa vadeli ticari ve sanayi
kredi vererek sanayii finanse ederler . Ticaret ve mevduat bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r:
Hesaptan hesaba devir yaparak kaydi para üretmek,
Ticari ve di¤er alanlara kredi vermek,
Kambiyo ifllemleri yapmak,
Kasa kiralamak,
Tahvil ve hisse senedi emisyonuna arac›l›k etmek,
Kefalet mektubu ve kabul kredisi vermek,
Di¤er bankac›l›k ifllemlerini yapmak.
Yat›r›m bankalar› : Devlet kurulufllar› ve özel flirketlerin uzun vadeli yat›r›m kredisi ihtiyac›n› hisse senedi ve tahvil ihraç etmek yoluyla karfl›layan mali kurumlard›r. Tasarruf sahipleri ile kamu teflebbüsleri ve
özel teflebbüsler aras›nda arac› rolü oynayarak menkul
k›ymetlerin ihrac›n› bafllatmakta, bunlar› garanti vermekte ve bunlar›n dolan›m›n› sa¤layarak sanayinin fi nansman›na yard›mc› olmaktad›rlar.
Yat›r›m bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r:
Tasarruf sahipleriyle menkul k›ymetler ihrac› yoluyla uzun vadeli kaynak sa¤lamak isteyen kamu ve
özel sektör kurulufllar› aras›nda arac›l›k yapmak,
Sermaye piyasas›n›n geliflimine katk›da bulunmak,
Menkul k›ymetlerin genifl halk kitlelerine da¤›l›mn› kolaylaflt›rmak,
Ekonomide varolan servetlerin mülkiyetinin transferini sa¤lamak,
Menkul k›ymet ihrac› yoluyla sermaye piyasas›ndan fon talep etmek ve tasarruflar›n› menkul k›ymetlere
yat›rarak sermaye piyasas›na fon arzetmek isteyenlere
dan›flmanl›k yapmak.
Büyük sermayeleri olan ve klasik bankac›l›k ifllemleri ile u¤raflmayan yat›r›m bankalar›, tasarruf sahipleri
ve tasarruf kurumlar›yla uzun vadeli yat›r›m sermayesi
talep eden firmalar ve hükümet aras›nda arac› durumdad›rlar. Yat›r›m bankac›l›¤›n›n geliflmekte olan ekonomilerdeki yans›mas› ise kalk›nma bankac›l›¤›d›r.
Kalk›nma Bankalar›: ‹kinci Dünya Savafl›’ndan
sonra geliflen tasarruflar›n kalk›nma projelerine transfer
edilmesi amac›yla kurulmaya bafllanm›flt›r. Özellikle ge liflmekte olan ülkelerde yat›r›m sermayesinin eksikli¤ini
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
gidererek sanayiin geliflmesini h›zland›rmak için bu
bankalar afla¤›daki faaliyetlerde bulunurlar:
Sanayi sektörüne uzun vadeli fon sa¤lamak,
‹ç kaynaklar› harekete geçirerek sanayi sektörüne
kanalize etmek,
Sermaye piyasas›n›n geliflmesine yard›mc› olmak,
Teflebbüs sahiplerine teknik yard›mda bulunmak,
Kârl› ve rasyonel yat›r›m alanlar› bulmak için
araflt›rma yapmak,
Yeni yat›r›m alanlar›na öncülük etmek,
D›fl ülkelerden ve uluslararas› finansman kurumlar›ndan sa¤lanacak kredi, döviz ve teknik yard›m› sanayie kanalize etmek..
Kalk›nma bankalar› bu fonksiyonlar›n› devlet bankalar›ndan ya da merkez bankas›ndan sa¤lanan kaynaklardan, kamu ve özel tasarruflardan, öz kaynak, d›fl kredi
gibi kaynaklardan fon sa¤layarak gerçeklefltirir.
‹fl bankalar›: Bu tür bankalar, geliflmifl ülkelerin sanayileflmesinde ve sermayelerinin oluflmas›nda önemli
bir yere sahiptir. 19.yy’›n ilk y›llar›nda tasarruf fonlar›n›
sanayie kanalize ederek endüstrinin gereksinimlerini
karfl›lamak üzere, kurulmaya bafllanm›flt›r. ‹fl bankalar›,
‹ngiltere ve k›smen ABD’de ihtisas bankalar› olarak
görev yaparlar. Büyük öz sermayeye sahip olan bu bankalar vadesiz mevduat kabul etmezler. ‹fltirak ettikleri
kurulufllar›n yönetim ve denetiminde etkindirler. Bununla birlite, günümüzde, baz› ifl bankalar› ticari banka
fonksiyonu da görmekte ve vadesiz mevduat kabul etmektedirler.
Bu bankalar›n fonksiyonlar› flunlard›r:
Kendilerine yap›lan ifltirak ve yeni yat›r›m teliflerini incelemek,
Ulusal tasarruflar› harekete geçirerek büyük iflletmelerin kurulmas›n› sa¤lamak ve ulusal sanayinin geliflmesine katk›da bulunmak,
Yeni kurulan iflletmelerin hisse senetlerini alarak
onlara uzun vadeli kredi sa¤lamak.
Kendi tahvillerini ve ifltiraklerine ait tahvilleri piyasaya arz etmek.
Ziraat Bankalar›: Genellikle devlet taraf›ndan kurulan bu bankalar tar›m kesimini k›sa, orta ve uzun vadeli kredilerle finanse ederler. Ekonominin tar›m gelirlerini art›rmak için, kredileri, düflük faizle ya kendileri
da¤›t›rlar ya da kooperatifler arac›l›¤› ile üreticinin eline
geçmesini sa¤larlar.
Mevduat kabul ederler ve ülkenin her taraf›nda flubeleri vard›r.
Maden Bankalar›: Ülkedeki do¤al kaynaklar›n
araflt›r›lmas› ve iflletilmesi için maden sektörüne kredi
sa¤larlar. Geliflmifl ülkelerin aksine, geliflmekte olan ülkelerde devlet bankalar› fleklindedirler. Maden bankalar› bu ülkelerde büyük miktarda ve uzun vadeli kredi
sa¤layarak yeni iflletmeler kurar ve kurulmufl olanlar›
destekler.
Emlâk Bankalar›: Ülkedeki konut ihtiyac›n›n karfl›lanmas› için genel olarak flu faaliyetlerde bulunurlar:
136
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Banka D›fl› Faiz
Banka ‹htiyatlar›
•
•
•
Uzun vadeli ipotek karfl›l›¤› düflük faizli konut
kredisi açmak.
Uzun vadeli tahvil ihraç etmek ve vadeli mevduat
kabul ederek fon sa¤lamak,
Konut kooperatiflerinin kurulmas›n› desteklemek
ve konut yap›p satmak.
Faaliyetleri büyük ölçekli sermayeyi gerektirdi¤inden, emlâk bankalar› genellikle devlet eliyle ve özel ya salarla kurulur.
Halk Bankalar›: Küçük iflletme sahiplerini ve sanatkârlar› korumak amac›yla devlet taraf›ndan kurulurlar. Esnaf ve sanatkâr kooperatifleri nin kurulmas›n›
destekleyerek kredilerini bu kooperatifler arac›l›¤› ile
da¤›t›rlar. (Bkz. Merkez Bankalar›, Ticaret Bankalar›, ‹fl
Bankalar›, Yat›r›m Bankalar›, Kalk›nma Bankalar›)
A. ‹lkin
Banka D›fl› Faiz
[Alm. Ausserbankzins] [Fr. Taux du Marché] [‹ng. Mo ney market rates]
Banka faizinin serbest rekabet koflullar›nda oluflmas›na
izin verilmedi¤i durumlarda (güdümlü faiz ya da faiz
karteli rejimlerinde) para otoritelerince veya banka anlaflmalar›yla saptanan faiz oranlar›, fonlar›n arz ve talebini eflitleyemez durumdaysa, para piyasas›nda bu eflitli¤i sa¤layacak düzeyde bir faiz oran› oluflur. Buna ‘ban ka d›fl› faiz’ denir. (Bkz. Banka ‹çi Piyasa, Banka D›fl›
Piyasa)
S. Abaç
Banka D›fl› Piyasa
[Alm. Extrabank Markt] [Fr. Marché hors banque ] [‹ng.
Extra bank market]
Bat› ekonomilerinde bankalar›n günlük borç ve alacaklar›n›n takas›nda nakit fazlal›klar› nakit noksanl›klar›n›
aflarak pozitif bir bakiye veriyorsa, para piyasas›n›n
“banka d›fl›nda oldu¤u ” ifade edilir. Bunun anlam›, bankalar›n “merkez bankas› paras›” gereksinimi içinde olmad›klar›, aksine bankalarda “merkez bankas› paras›”
fazlal›klar›n›n bulundu¤udur. Bu nakit fazlal›klar› plasman arad›klar› sürece “banka d›fl› faiz oran› ” düfler.
(Bkz. Banka ‹çi Piyasa )
S. Abaç
Banka Faizi
[Alm. Bank Zinsen] [Fr. Taux de la banque] [‹ng. Bank
interest]
Bankalar›n mevduat ve kredi ifllemlerinde uygulad›klar›
faiz oran›d›r. Bu faiz oran›, ekonomide geçerli olan faiz
rejimine göre ya para otoriteleri nce azami faiz oranlar›
olarak saptan›r ya da bankalararas› rekabet veya centil menlik anlaflmalar› yla belirlenir. Birinci durumda gü dümlü banka faizi, ikincide serbest banka faizi, üçüncüde ise anlaflmal› banka faizi (kartel faizi) söz konusu
olur.
S. Abaç
Banka Havalesi
[Alm. Money order] [Fr. Mandat] [‹ng. Anweisung]
Bir kimsenin bir banka arac›l›¤› ile di¤er bir kimseye
para göndermesi.
Havale ile ilgili kanuni hükümler Borçlar Kanunu’nun 457-462. maddelerinde düzenlenmifltir. Havaleye bankalar veya posta idareleri tavassut edebilir. Birinci flekilde yap›lan havalelere “banka havalesi”, posta
idareleri arac›l›¤›yla yap›lan havalelerde de “posta havalesi” denilir.
Havale amiri verdi¤i havaleyi, lehtara ödenmeden
önce her safhada iptal ettirmek hakk›na sahiptir. E¤er
banka havaleyi lehtar›na ihbar etmemifl durumda ise havale tutar› amire iade olunur. E¤er havale lehtar›na ihbar
edilmifl ise havalenin iptali için lehtar›n da r›zas› gerekir.
Bankalar havale ifllemlerinde havale yapt›ranlardan
kredili müflterileri ise 2279 say›l› Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu uyar›nca tanzim olunan tarifeye göre, kredili müflteri de¤ilse kendilerinin belirleyece¤i bir oranda
“havale komisyonu” tahsil ederler. Tatbikatta, bankalar
havaleyi ödemifl olmakla do¤abilecek hukuki ihtilaflarda taraf olmamak için flartl› havale kabul etmemek e¤ilimindedir.
N. Topçuo¤lu
Banka Hesap Özeti
(Bkz. Ekstre)
Banka ‹çi Piyasa
[Fr. Marché en banque, Marché interbancaire ] [‹ng. In terbank market]
Bat› ekonomilerindeki uygulamaya göre, takas odas›nda
bankalar›n günlük borç ve alacaklar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda,
nakit fazlal›klar›n›n ya da noksanl›klar›n›n neden oldu¤u
bir günü gününe para piyasas› oluflmaktad›r. Nakit fazlal›kar›n›n do¤urdu¤u kanuni para arz› ile nakit noksanl›klar›n›n yol açt›¤› kanuni para talebinin karfl›laflmas›
ise, bu piyasada tek bir faiz oran›n›n belirlenmesine yol
açmaktad›r. Ancak bu piyasada, nakit fazlal›klar› ve
noksanl›klar› aras›ndaki aç›k sürekli de¤iflmektedir.
E¤er a盤›n iflareti cebirsel olarak eksi ise, yani noksanl›klar fazlal›klardan fazla ise, para piyasas› merkez bankas› paras›n› talep edicidir. Uygulamada bu durum para
piyasas›n›n bankan›n içinde oldu¤u flekilde ifade edilir
ve nakit gereksinmelerinin (taleplerinin) merkez bankas›nda karfl›lanabilece¤i anlat›lmak istenir. Bu durumda
oluflan faiz banka içi faizdir ve faiz oran› “merkez bankas› paras›” gereksinmeleri tamamen karfl›lanana dek
yükselir. (Bkz. Banka D›fl› Piyasa )
S. Abaç
Banka ‹htiyatlar›
[Alm. Bankreserven] [Fr. Réserve de la banque, Réser ves Bancaires] [‹ng. Bank reserves]
Bankalar›n yükümlülüklerini zaman›nda yerine getirebilmeleri için ellerinde bulundurduklar› para mevcuduna
137
Banka ‹kramiyesi
Banka ‹fltirakleri
ve süratle paraya çevrilebilir varl›klara (de¤erlere) “ban ka ihtiyatlar› ” ya da “banka rezervleri” denilmektedir.
Banka ihtiyatlar› birinci (ilk) derece ihtiyatlar ve
ikinci derece ihtiyatlar olarak ayr›ma tâbi tutulmaktad›r.
Bankalar›n birinci derece (ya da ilk) ihtiyatlar ›n› kasa
mevcudu, merkez bankas›ndaki serbest tevdiatlar› ve
muhasebelerindeki vadesiz alacaklar› oluflturur. Genellikle bir gelir sa¤lamayan para ve para benzerlerinden
oluflan ilk ihtiyatlar, bankalarca derhal kullan›labilir.
‹kinci derece ihtiyatlar› ise, de¤er kayb›na u¤rama dan süratle paraya çevrilebilen, likiditesi yüksek gelir
sa¤layan iktisadi varl›klar oluflturur. Serbest portföydeki
devlet tahvilleri, hazine plasman bonolar›, özel kesimin
ç›karm›fl oldu¤u fiyatlar› istikrarl› ve kolayl›kla paraya
çevrilebilir (tahvil, pay senedi, bono gibi) finansal varl›klar, di¤er bir bankaca kabul edilmifl poliçeler, ikinci
derece rezervlerdendir.
Yasal bir gere¤i yerine getirmek için al›nm›fl olan
devlet tahvilleri ve hazine bonolar›, ikinci derece ihtiyatlara dahil edilmemektedir.
Çok k›sa süreli ya da vadesiz ödünçlerin (kredilerin),
özellikle sermaye piyasas›n›n geliflmifl oldu¤u ülkelerde
mali arac›lara verilen kredilerin (call loan ), banka portföyünde bulunan, merkez bankas›nca reeskont veya
avansa kabul edilebilecek ticari senetlerin (reeskontal
senetlerin), merkez bankas›nda tutulan mevduat karfl›l›klar›n›n ya da kanuni mevduat karfl›l›klar›n›n yat›r›ld›¤› iktisadi varl›klar›n ikinci derece ihtiyat say›lmas› konusunda görüler ve ülkeler aras› uygulamalar farkl›d›r.
‹kinci derece ihtiyatlar›n ifllevi, ilk ihtiyatlar›n bankan›n yükümlülüklerini karfl›lama konusunda yetersiz
kalmas› halinde, paraya çevrilecek ilk ihtiyatlar› pekifltirmek ve bankaya gelir sa¤lamakt›r.
Yükümlülüklerine karfl› tüm ihtiyatlar›n› para ve para benzerleri fleklinde tutmalar› halinde gelir kayb›na
u¤rayacaklar›ndan, bankalar ihtiyatlar›n›n bir bölümünü
süratle ve de¤er kayb›na u¤ramadan paraya çevirebilecekleri iktisadi varl›klara plase etmekte ve bu varl›klar
da ikinci derece ihtiyatlar› oluflturmaktad›r.
Bir bankan›n ihtiyatlar›n›n yeterlili¤i, birinci ve ikinci derece ihtiyatlar›n›n, ayr› ayr›, ve toplam olarak, bankan›n süresiz ve k›sa süreli yükümlülüklerine oranlanmas› yoluyla ölçülmektedir.
Bankan›n paraya çevrilme olana¤› yüksek ifltirakleri
de, beklenmeyen risklere, öngörülemeyen zor durumlara
karfl› bir ihtiyat ifllevi görmektedir.
Ö. Akgüç
Banka ‹kramiyesi
[Fr. Lôterie bancaire ] [‹ng. Bank lottery]
Mevduat›n pazarlanmas›nda kullan›lan bir banka genifl leme politikas› arac›d›r. Bankalar›n mevduat hacminde ki art›fl› h›zlad›rmak için zaman zaman baflvurduklar› bu
araç, Türkiye’de geçmiflte yo¤un flekilde kullan›lm›flt›r.
Banka masraflar›n› ço¤altt›¤›, reklam, harcamalar›n› art›rd›¤›, flube art›fl›n› teflvik etti¤i görüflüyle bu yoldaki
30 y›ll›k uygulamaya 1975 y›l›nda son verilmifltir. Ge-
liflmifl ülkeler aras›nda yaln›zca Japonya’da yayg›n flekilde kullan›lm›flt›r.
S. Abaç
Banka ‹fltirakleri
[Alm. Bankbeteiligungen] [Fr. Participation de banque ]
[‹ng. Bank Participation ]
25.4.1985 tarih ve 3182 say›l› Bankalar Yasas›'n›n 47.
maddesi (De¤iflik: KHK/538-16.6.1994), banka ifltiraklerini flu flekilde düzenlemifltir:
1) Bankalar, ana etkinlik konular› para ve sermaye
piyasalar›yla sigortac›l›k olan ve bu konularda özel yasalar›na göre izin ve ruhsatla etkinlik gösteren mali kurumlar d›fl›ndaki bir ortakl›¤a, bedelsiz olarak edindikleri hisseler dahil, öz kaynaklar›n›n en fazla %15'i oran›nda ifltirak edebilirler. Bu tür ortakl›klara yat›r›lacak kaynaklar›n toplam› banka özkaynaklar›n›n %60'›n› aflamaz.
‹fltirak olunan ortakl›¤›n sermayesinin %10'undan az
olan ifltirak tutarlar›, yukar›da belirtilen limitlerin hesab›nda dikkate al›nmaz.
2) Bankalar ve sermayelerinin %50'sinden fazlas›na
sahip olduklar› ifltirakleri, kamu kuruluflu fleklinde olanlar d›fl›nda, banka sermayesinin %10'undan fazlas›na sahip olan ortaklar›n, yönetim kurulu baflkan› ve üyelerinin, genel müdür ve genel müdür yard›mc›lar›n›n ayr›
ayr› ya da birlikte sermayelerinin %25'inden fazlas›na
sahip olduklar› ortakl›klara ifltirak edemezler.
3) Bu yasaya göre yürürlü¤e konulan standart rasyolar› tutturamayan bankalar, hiçbir surette yeni ifltirak
edinemezler.
Ayr›ca, bankalar›n sermaye azalt›c› ifllemler (Bnk. Y.
m. 48) ve emtia ticareti (Bnk. Y. m. 49) yapmalar› yasaklanm›fl, gayrimenkul üzerine ifllemleri, Bnk. Yasas›'n›n 50. maddesinin baz› f›kralar›nda yap›lan de¤iflikliklerle yeniden düzenlenmifltir.
Madde 50/1 (De¤iflik: K H K 538-16. 6.1994): 3 8 .
maddenin birinci f›kras›ndaki s›n›rlara dahil olmak üzere, bankalar›n edinecekleri gayrimenkullerin amortismanlar düflüldükten sonraki kay›t de¤erleri toplam›, özkaynaklar›n›n yar›s›n› geçemez.
Yeniden de¤erleme yap›larak özkaynaklara ilave edilen fonlar, bu maddedeki, s›n›rlaman›n hesaplanmas›nda
%50 oran›nda dikkate al›n›r.
Madde 50/2 : Bankalar, ticaret amac›yla gayrimenkul
al›m ve sat›m›yla u¤raflamazlar ve T.C. Merkez Bankas›
taraf›ndan al›nan kararlara uygun olarak bankac›l›k ifllerini yürütebilmek için gereksinim duyduklar› say› ve büyüklü¤ün üstünde herhangi bir flekilde gayrimenkul edinemezler.
Madde 50/3: Bankalar›n, sermayesine %10'un üstünde kat›ld›klar› ortakl›klarla bunlar›n sermayelerinin ço¤unlu¤una sahip olduklar› ortakl›k ve kurulufllar›n ifl konular›n›n gerektirdi¤i iflyeri, fabrika, imalathane ve eklentileri gibi gayrimenkuller d›fl›nda gayrimenkul edinmeleri, T.C. Merkez Bankas›'n›n iznine ba¤l›d›r.
Madde 50/4 (De¤iflik: KHK/538-16. 6. 1994): Bankalar, münhas›ran gayrimenkul ticareti yapan ortakl›kla-
138
Banka Karfl›l›¤›
ra kat›lamazlar, bu konuda ifl yapan gerçek ve tüzel kiflilere kredi açamazlar.
Madde 50/5: Bankalar, alacaklar›ndan dolay› edinmek zorunda kald›klar› gayrimenkulleri, edinme gününden bafllayarak üç y›l içinde elden ç›kartmak zorundad›rlar. Bu süre içinde elden ç›kartman›n imkâns›z oldu¤unun, ya da banka için büyük zarar do¤uraca¤›n›n belgelendi¤i hallerde, bu süre Hazine Müsteflarl›¤› taraf›ndan uzat›labilir.
Madde 50/6 (De¤iflik: 3332 - 25.3.1987): Bankalara
gayrimenkul üzerine borç verme konusunda yetki veren
özel yasa hükümleri sakl›d›r.
Bakanlar Kurulu taraf›ndan gayrimenkul üzerinde bu
maddede belirtilen konularda görev verilen bankalarla,
ana statülerinde bu maddede belirtilen konularda kendilerine görev verilen Kamu ‹ktisadi Teflebbüsü statüsündeki bankalar hakk›nda 1., 2., ve 4. f›kra hükümleri uygulanamaz.
Ö. Akgüç/A. Erhan
Banka Karfl›l›¤›
(Bkz. Banka ‹htiyatlar›)
Banka Komisyonu
[Alm. Bank Komissionen] [Fr. Commission de banque]
[‹ng. Bank commission]
Bankalar›n yapm›fl olduklar› çeflitli bankac›l›k ifllemleri
ve hizmetleri karfl›l›¤›nda, bu ifllem ve hizmetin niteli¤i,
kapsam› ve lira olarak tutar› ile iliflkili olarak ald›klar›ücrete “banka komisyonu” denir. Banka komisyonu genellikle bankac›l›k hizmetleri karfl›l›¤›nda, bu hizmetlerin yap›ld›¤› müflteriden tahsil olunur ve faizden sonra
bankalar›n en önemli gelir kayna¤›n› oluflturur.
Bankac›l›k hemen her yerde en genifl kapsamda düzenleme ve denetime tâbi tutuldu¤undan, bankalar gelirlerini, bu arada komisyon gelirlerini belirli bir tarifeye
uyarak almak zorundad›rlar. Bu bak›mdan bankalar›n
komisyon gelirleri de düzenlemeye konu olmufltur.
Konuya tarihsel aç›dan bak›ld›¤›nda, ülkemizde komisyon oran ve miktarlar›n›n Ödünç Para Verme ‹flleri
Kanunu çerçevesinde belirlendi¤i görülecektir. Ancak
bu belirlemenin bafllang›c›nda faiz ve komisyon oranlar›
toplam› belirli bir tavanla k›s›tlanma aç›s›ndan birlikte
düflünüldü¤ünden, faiz ve komisyon kavramlar› birbirine kar›flt›r›lm›flt›r. Gerçekten de 8.6.1933 tarih ve 2279
say›l› Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu’nun 15. maddesinde “Faiz tabirinde, ödünç para verme mukabilinde
borçludan muamele vergisiyle damga resminden baflka
komisyon ve hesap masraf› ve sair her ne nam ile olursa
olsun al›nan para dahildir ” denilerek faiz tan›mlanm›flt›r. Bu faiz tan›m› 25.5.1933 tarih ve 3399 say›l› kanun
ile daralt›lm›fl, ancak komisyon, “faiz” tan›m› içinde kabul edilmeye devam edilmifltir. Ancak 14.7.1960 tarih
ve 18 say›l› kanun ile faiz ve komisyon terimi birbirinden ayr›lm›flt›r. Bu aradaki dönemde ilgi çekici bir düzenleme ise, Milli Korunma Kanunu’na dayanan 23.10.
1956 tarih ve K/1056 say›l› karard›r. Bu kararda, banka-
Banka Konsorsiyumlar›
lar›n müflterileri hesab›na yapt›klar› her türlü hizmet
karfl›l›¤›nda alacaklar› komisyon ve di¤er ücretlerin toplam›n›n cari borçlu hesap faiz oran›n›n % 40’›n› aflamayaca¤› belirtilmifltir.
Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu’nun 18 ve 1211
say›l› kanunlarla de¤iflik 9. maddesine göre, ödünç para
verme ifllerinde ve mevduat kabulünde al›nacak ve verilecek azami faiz nispetleriyle sa¤lanacak di¤er menfaatlerin maliyet ve azami hadlerini belirlemeye ve bunlar›n
yürürlük zamanar›n› tespite Bakanlar Kurulu yetkilidir.
Banka komisyonlar› “temin edilecek sair menfaatler”
kapsam› içinde kald›¤›ndan, bunlar›n oran ve miktarlar›
uygulamada Bakanlar Kurulu karar› ile belirlenmektedir. Bakanlar Kurulu ise komisyonlar›n nitelik ile azami
oran ve tutarlar›n› “Ödünç para verme iflleriyle mütera f›k”, “Ödünç para verme iflleriyle ilgili ” olmak üzere iki
tablo halinde düzenlemektedir. Bu konuda uygulamada
ortaya ç›kan sorun, kredi iliflkisi olmayan kiflilerden al›nan paralarda, bankalar›n komisyon tarifesi ile ba¤l›
olup olmad›klar›d›r. Ancak uygulamada bankalar, yerleflmifl bir gelenek olarak, ödünç para verme iliflkisi olmayanlardan da ayn› tarife s›n›rlar› içinde komisyon almaktad›rlar. 18 say›l› kanundan sonra banka komisyonlar›na iliflkin olarak 5/184 (Resmi Gazete, 1.8.1960), 5
/387 (Resmi Gazete, 12.101960), 5/ 1123 (Resmi Gazete, 6.5. 1961) ve 7/5825 (Resmi gazete, 12.2 1973) say›l› Bakanlar Kurulu kararlar› ile düzenleme yap›lm›flt›r. 7
/ 5825 say›l› karar yürürlüktedir.
Di¤er yandan Türkiye Bankalar Birli¤i, mesleki birtanzim karar› olarak, bankalar›n hariçteki muhabirlerinden tahsil edecekleri komisyon ve benzeri menfaatlerin
asgari oran ve miktarlar›n› belirlemektedir. (Bkz. Ban kalar Birli¤i, Komisyon)
A.‹.Karacan
Banka Konsorsiyumlar›
[Alm. Konsorzium der Banken] [Fr. Consortium bancai re] [‹ng. Bank Consortium]
Konsorsiyum, birden çok bankan›n belirli bir ifl ya da
amac› gerçeklefltirmek için riski aralar›nda paylaflmak
suretiyle biraraya gelmeleri, di¤er bir deyiflle bir birlik
oluflturmalar›d›r. Yap›lacak iflin ya da gerçeklefltirilecek
amac›n çap›n›n bir bankan›n mali gücünü aflmas› ve /veya tek bir bankan›n üstlenemeyece¤i ölçüde riskli olmas› halinde, söz konusu belirli ifl ya da amac› gerçeklefltirmek için banka konsorsiyumlar› oluflturulmaktad›r. Uygulamada önemli projelerin finansman›, büyük tutarl›
d›flal›mlar›n gerektirdi¤i d›fl ödeme olanaklar›n›n sa¤lanmas›, riskli kredi ya da büyük tutarl› teminat mektuplar› isteklerinin karfl›lanmas›, büyük çapl› menkul de¤er
ç›kar›mlar›nda özellikle taahhütlü sat›fl (underwriting)
anlaflmalar› ile arac›l›k yap›lmas› için bankalar aras›nda
konsorsiyumlar›n olufltu¤u görülmektedir.
Konsorsiyuma kat›lan bankalar, belirli bir ifl ya da
amac›n gerçeklefltirilmesi için geçici bir ortakl›k kurmakta, iflin ya da amac›n gerçekleflmesi veya öngörülen
di¤er sona erifl nedenlerinin oluflmas› ile bankalar aras›
bu geçici ortakl›k son bulmaktad›r.
Ö. Akgüç
139
Banka Kredi Kart›
Banka Kredisi
Banka Kredi Kart›
[Alm. Kreditkarte] [Fr. Carte de crédit ] [‹ng. Credit
cart ]
1950’den sonra kullan›lma¤a bafllanm›fl olan banka kre di kartlar› , bankalar›n tüketici kredileri konusunda gelifltirdikleri yöntemlerden biridir. Ayr›nt›lar› de¤iflmekle
beraber, banka kredi kart› tekni¤i ayn›d›r. Banka, perakende sat›fl yapan çok say›da ma¤aza ile kredi kart›n›ngösterilmesi (ibraz›) üzerine veresiye sat›fl yap›lmas› konusunda anlaflmaya giriflmekte ve belirli kriterlere göre
seçilmifl ya da belirli koflullar› yerine getirmifl müflteri
ad›na kredi kart› düzenlemektedir.
Kredi kart› sahipleri, bu kart› kullanarak banka
otomatlar›ndan nakit para çekebilmekte ya da banka ile
anlaflma yapm›fl ifltirakçi firmalardan mal sat›n alabilmektedirler. Söz konusu firmalar sat›fl fifllerini bankaya
göndermekte ve sat›fl tutar›ndan önceden kararlaflt›r›lm›fl
olan iskonto oran› düflüldükten sonra bankadan kredi almakta ya da banka sat›fl fifllerini iskonto etmektedir. ‹skonto oran›, firman›n yapt›¤› ifl hacmine göre farkl›laflt›r›labilmekte, ifl hacmi artt›kça iskonto oran› düflürülmektedir.
Banka, genellikle her ay sonunda, kredi kart›yla
kullan›lan kredinin tüm tutar›n› bankadan bankaya
de¤iflen oranlarda bir faiz de ekleyerek kredi kart› sahibine dekont etmektedir. Kredi kart› sahibi dekont edilen
tutar›n tamam›n› ödeyebilece¤i gibi ödemeyi belirli bir
süreye de yayabilmektedir.
Bankalar genellikle kredi kart› verdikleri kiflilerin
kredi de¤erliliklerini incelemekte ve kendilerine borçlanabilecekleri bir kredi limiti tan›maktad›rlar. Bir kredili
al›m tutar›n›n saptanan bu tavan› aflmas› halinde, sat›c›
firman›n banka ile iliflki kurarak bu aflan miktar›n bankaca kabul edilip edilmeyece¤ini ö¤renmesi gerekir.
Banka kredi kartlar› ticaret bankalar›na tüketici kredisi veren di¤er kaynaklarla rekabet etme imkân›n› sa¤lad›¤› gibi, yeni müflteriler edinme, yeni kredi alanlar›
bulma ve mevduat toplama olanaklar›n› da vermektedir.
Her kredi iflleminde oldu¤u gibi, banka kredi kart›
sisteminin banka aç›s›ndan afl›r› risk do¤urup do¤urmamas›, kredi kart› verilen kiflilerin iyi incelenip de¤erlendirilmesine ba¤l›d›r. Kredi kart›nda risk göreli olarak
yüksek oldu¤undan, zaman›nda ödenmeyen borç bakiyelerine uygulanan faiz oran› da genellikle riski karfl›layacak flekilde yüksek saptanmaktad›r. Banka kredi kartlar›n›n kullan›m› son y›llarda ülkemizde de son derece
yayg›nlaflm›flt›r.
Ö. Akgüç
Banka Kredilerini Tanzim Komitesi
1211 say›l› Merkez Bankas› Kanunu ile 1970 y›l›nda
kald›r›lm›fl olan Banka Kredilerini Tanzim Komitesi, ülkedeki ekonomik faaliyetlerin gereklerine göre banka
plasmanlar› üzerinde nitel (keyfiyet) ve nicel (kemiyet)
yönlerden düzenleyici önlemler almakla, genel kredi
hacmi ile genel kredi hacmi içindeki çeflitli kredi türlerinin sektörler ve konular itibariyle da¤›l›m tarz›n› ayarlamaya yönelik kararlar almakla, Bankalar Kanunu’nun
uygulamas› ile ya da genel olarak bankac›l›k ve kredi
kanunlar› ile ilgili konularda hükümetçe verilecek konularda istiflari görüfller bildirmekle ve Bankalar Kanunu’nda verilen di¤er iflleri yapmakla görevli olarak kurulmufltu.
Bu komite Maliye, Ticaret, Sanayi ve Çal›flma Bakanlar›yla, Hazine Genel Müdürü, ‹ç Ticaret Genel Müdürü, Sanayi Odas› Baflkan›, T.C. Merkez Bankas› Genel Müdürü, Amortisman ve Kredi Sand›¤› Genel Müdürü (1964 y›l›nda Devlet Yat›r›m Bankas› kurulduktan
sonra Devlet Yat›r›m Bankas› Genel Müdürü), Türkiye
Ticaret ve Sanayi Odalar› ve Ticaret Borsalar› Genel
Sekreteri, ödenmifl sermaye ve yedek akçeleri toplam›
befl milyon liradan fazla bankalar›n genel müdürlerinin
kendi aralar›ndan iki y›l için seçecekleri dört genel müdür, ödenmifl sermaye ve yedek akçeleri toplam› befl
milyon liradan az olan banka genel müdürlerinin kendi
aralar›ndan iki y›l için seçecekleri bir genel müdür ile
Kalk›nma ve Yat›r›m Bankalar› genel müdürlerinin kendi aralar›ndan iki y›l için seçecekleri bir genel müdürden
ve Bankalar Birli¤i Genel Sekreteri’nden oluflmaktayd›.
Komitenin baflkan› Maliye Bakan› olup, Maliye Bakan›’n›n bulunmad›¤› zamanlarda Ticaret Bakan› komiteye baflkanl›k ederdi. Komitenin kararlar› Bakanlar Kurulu’nun onay› ile uygulamaya konulurdu.
Komite, resmi daire ve kurulufllarla bankalardan ve
risk santrali teflkilat›ndan gerekli görece¤i bilgileri almaya ve risk santralizasonu konusunda önlemler almaya
yetkiliydi.
Komitenin görev ve yetkileri, 1211 say›l› yasa ile
TC Merkez Bankas›’na devredilmifltir. Ancak, an›lan
yasan›n yürürlü¤e girdi¤i 26 Ocak 1970 tarihinden önce
komitece al›nm›fl kararlar, T.C. Merkez Bankas›nca aksine karar al›nmad›kça geçerli olmaya devam etmektedir.
Ö. Akgüç
Banka Kredisi
[Alm. Bank Krediten] [Fr. Crédit de banque ] [‹ng. Bank
credit, Bank loan, Bank lending]
‹fl aleminde tüccar ve firmalar›n ifl gere¤i birbirlerine
(imalatç› ya da ithalatç›n›n toptanc›ya, toptanc›n›n perakendeciye) açt›klar› kredilerden ay›rdetmek için bankalarca aç›lan kredilere denir. Banka kredisi di¤er kredilere göre genellikle daha ucuz ve daha tutarl› d›r. Fakat
daha s›k› kay›tlara ba¤l›d›r.
Banka kredisi, krediyi açan bankan›n türüne ve kredinin kullan›laca¤› alana göre de¤iflik adlarla an›l›r: Ticari kredi, sanayi, tar›m, emlâk, esnaf vb kredileri gibi,
Bu krediler de kendi içlerinde yan gruplara ayr›l›r: ‹ç ticaret, d›fl ticaret, yat›r›m, iflletme, çevirme kredileri gibi.
Bankac›l›kta bütün kredi türlerini kapsamak üzere
bafll›ca flu ayr›mlar yap›l›r:
Parasal krediler: ‹mzal› krediler (bankan›n para
yerine imzas›n› kredi vermesi, teminat mektubu, aval,
kabul kredileri)
•
140
Bankalararas› Piyasa
•
Karfl›l›k (güvence) aç›s›ndan: Karfl›l›kl› (güvenceli) krediler (maddi karfl›l›kl› ya da kiflisel karfl›l›kl› krediler); karfl›l›ks›z krediler.
Süre (vade) bak›m›ndan: K›sa süreli (vadeli) krediler (4 aya kadar); orta vadeli krediler (5 y›la kadar);
uzun vadeli krediler (10 y›l ve daha fazla vadeli krediler.)
S. Abaç
•
Bankalararas› Piyasa
(Bkz. Banka ‹çi Piyasa )
Bankalar Birli¤i
Türk kanunlar›na göre kurulmufl ve kurulacak bankalar
ile yabanc› ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube
açmak suretiyle çal›flan ve çal›flacak olan bankalar aras›nda 25 Nisan 1958 tarih ve 3182 say›l› Bankalar Kanunu'nun 57'nci maddesi hükmü uyar›nca merkezi ‹stanbul olmak üzere "Türkiye Bankalar Birli¤i" ad›yla tüzel kiflili¤i olan bir Birlik kurulmufltur.
Türkiye'de çal›flan bütün bankalar bu Birlik'e üye olmak ve bu statü hükümlerine uymak ve Birlik'in yetkili
organlar›n›n alaca¤› kararlar› uygulamak zorundad›r.
Bankalar, 3182 say›l› kanunun 11'inci maddesine göre
bankac›l›k ifllemlerine bafllama iznini ald›klar› tarihten
itibaren 3 ay içinde kay›tlar› yap›lmak üzere Birlik'e
baflvurmak ve son bilançolar›n› göndermek zorundad›rlar. Her ne suretle olursa olsun çal›flmas›na son verilen
veya di¤er bir banka ile birleflen üyelerin kay›tlar› silinir.
Birlik, ülke içinde gerekli teflkilat› kurabilir.
Birlik'in amac› bankac›l›k mesle¤inin geliflmesini,
bankalar›n dayan›flma, birlik ve bankac›l›k mesle¤inin
gerektirdi¤i vakar ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlar›na uygun olarak çal›flmalar›n› sa¤lamak ve haks›z rekabeti önlemek üzere gerekli kararlar› almak ve uygulamakt›r.
Birlik bu amac›n› bafll›ca;
1) Bankac›l›k mesle¤ini gelifltirmek gayesiyle her
türlü önlemleri almak,
2) Bankalararas› iliflkilerde mesleki dayan›flmay› güçlendirmek,
3) Üyeleri aras›nda haks›z rekabeti ortadan kald›rmak
için gerekli bütün önlemleri almak ve uygulamak,
4) ‹ç ve d›fl iliflkilerde Türkiye bankac›l›¤›n› temsil
etmek ve tan›tmak için gerekli giriflimlerde bulunmak;
gerekti¤inde kamuoyuna bankac›l›k konusunda ayd›nlat›c› bilgi vermek,
5) Yurt içinde ve d›fl›nda bankac›l›k hareketlerini izleyerek toplayaca¤› bilgileri üyelerine ve ilgililere ulaflt›rmak; bankac›l›k örf, âdet ve teamüllerini saptamaya
ve banka ifllemlerinde uygulanan usullerde birlik sa¤lanmas›na çal›flmak,
6) Banka ve bankac›l›kla ilgili olan konularda resmi
makam ve kurulufllara istiflari mahiyette mütalaa vermek,
7) Ulusal tasarrufun teflviki için gerekli çal›flmalar›
yapmak ve yetkili mercilere önerilerde bulunmak,
Bankalar Birli¤i
8) Bankalar aras›nda ç›kabilecek anlaflmazl›klarda,
taraflar›n iste¤i ile hakem atamak ve hakemlik yapmak,
9) Banka mensuplar›na ait sosyal yard›m konular›n›
incelemek ve üyelerine tavsiyelerde bulunmak,
10) Bankalar Kanunu'nun kendisine yükledi¤i bütün
görevleri yapmak,
11) Bankalar›n, müflterileri hesab›na yapt›klar› hizmetler karfl›l›¤›nda tahsil edecekleri komisyon, ücret ve
masraflar›n, açt›klar› krediler ve bunlarla ilgili veya müteraf›k ifllemler için uygulayacaklar› kredi faiz oranlar›,
komisyon ve ücretlerin, mudilerine ödeyecekleri mevduat faizlerinin azami oran ve s›n›rlar›n›n tespitine iliflkin olarak bankalara yönelik tavsiye kararlar› almak,
yollar› ile gerçeklefltirmeye çal›fl›r.
Bankalar, Birlik'te yönetim kurulu baflkan›, murahhas
üye, genel müdür veya genel müdür vekilinden birisi taraf›ndan temsil olunur. Bunlar›n mazeret nedeniyle bulunamamalar› halinde bir genel müdür yard›mc›s›na
temsil yetkisi verilebilir. Ancak, Birlik yönetim kurulu
baflkanl›¤› ile yönetim kurulu baflkan vekilli¤i görevini,
seçilen bankan›n genel müdürü yürütür.
Birlik'in organlar› genel kurul, yönetim kurulu, genel
sekreterlik ve denetçilerden ibarettir.
Birlik genel kurulu: Üye bankalar›n temsilcilerinden oluflur.
Genel kurul, ola¤an ve ola¤anüstü toplant›s›n› Birlik
merkezinde veya yönetim kurulunun kararlaflt›raca¤›
baflka bir yerde yapar.
Ola¤an toplant› her y›l may›s ay› içinde yap›l›r. Yönetim kurulu bu toplant›n›n yerini, gününü, saatini, gündemini ve ço¤unluk olmad›¤› takdirde yap›lacak ikinci
toplant›ya iliflkin hususlar› kararlaflt›r›r.
Üyelerin genel kuruldaki oy haklar› y›l sonu bilançolar›nda yer alan aktif toplam›n›n sektör aktif toplam›na
bölünmesiyle bulunan her 1/1000 (binde biri) için bir
oydur. 1/1000 (binde bir)'in alt›nda kalan üyeler genel
kurulda bir oya sahiptir. Oy hesab›nda kalan 0,5/1000
(binde yar›m) ve yukar›s› için bankalar›n oy adedine bir
ilave yap›l›r.
Genel Kurul, bu oy haklar›na esas olan özkaynak
mevduat tutarlar›n› iki kat›na kadar art›rmaya yetkilidir
(m. 9)
Yönetim Kurulu: 13 bankan›n temsilcisinden oluflur:
1) Kamu iktisadi teflebbüsü veya ba¤l› ortakl›k statüsüne sahip veya özel kanunla kurulan ticari bankalardan
oluflan gruptan 4 üye,
2) Bunlar›n d›fl›nda kalan bankalardan y›l sonu bilançolar›na göre aktif toplamlar› en büyük ilk alt› bankadan
oluflan gruptan 4 üye,
3) Aktif toplamlar› itibariyle yukar›daki grubu teflkil
eden alt› bankadan sonra gelen di¤er ticari bankalardan
oluflan gruptan 3 üye,
4) Kalk›nma ve yat›r›m bankalar› grubundan 1 üye,
5) Sermayelerinin yüzde 50'den fazlas› yabanc›lara
ait olan bankalar ile Türkiye'de flubesi bulunan yabanc›
bankalar grubundan 1 üye,
141
Bankalar Kanunu
olmak üzere, genel kurulda her grupça kendi aralar›nda gizli oyla seçilmek suretiyle yönetim kurulu teflkil
edilir.
Yönetim kurulu üyeleri iki y›l için seçilir. Süresi dolan üyeler tekrar seçilebilir.
‹dari ifller, yönetim kurulu taraf›ndan atanan genel
sekreter taraf›ndan yürütülür.
Genel kurul: ‹ki y›l süre ile görev yapmak üzere, yönetim kurulunda temsil edilmeyen bankalar aras›ndan 3
bankay› denetçi olarak seçer.
Denetçiler: Gizli oyla seçilirler. Süreleri sona eren
denetçiler tekrar seçilebilirler.
Birlik'in gelirleri afla¤›daki kaynaklardan sa¤lan›r:
Bankalar Kanunu'nun 60'›nc› maddesine dayanarak,
yukar›daki 9'uncu madde gere¤ince saptanan oy say›lar›yla orant›l› olarak hesaplanan gider paylar›;
bankalar›n bir defa için verecekleri ve tutar› yönetim
kurulu taraf›ndan saptanacak girifl aidat›;
tutar› genel kurul taraf›ndan oy say›lar›yla orant›l›
olarak saptanacak y›ll›k aidat;
bir önceki y›ldan devreden gelir fazlalar›;
her türlü ba¤›fllar;
sair gelirler.
A. ‹lkin /A. Erhan
Bankalar Kanunu
Türkiye'de kurulmufl ve kurulacak bankalarla yabanc›
ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube açmak yoluyla faaliyette bulunan ya da bundan sonra Türkiye'de
flube açarak faaliyete geçecek olan bankalar, 25.4.1985
tarih ve 3182 say›l› Bankalar Kanunu hükümlerine tâbidirler. Bankalar Kanunu, 2.5.1985 tarih ve 18742 say›l›
Resmi Gazete'de yay›nlanarak yürürlü¤e girmifl ve o tarihe kadar yürürlükte bulunan 7129 say›l› Bankalar Kanunu ile ek ve tadillerini yürürlükten kald›rm›flt›r. 3182
say›l› Bankalar Kanunu, 3991 say›l› Yetki Kanunu'na
dayan›larak Bakanlar Kurulu taraf›ndan 16.6.1994 tarih
ve 538 say›l› Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
önemli ölçüde de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r. Buna karfl›l›k,
3991 say›l› çerçeve yasa, Anayasa Mahkemesi'nin Esas:
1994/68, Karar no: 1994/80 say› ve 29.11.1994 tarihli
karar›yla iptal edilmifltir. Gerekçeli karar, 10.2.1995 tarihli Resmi Gazete'de yay›mlanmakla birlikte,
KHK/538'in iptali yönünde Anayasa Mahkemesi'ne baflvuru olmad›¤›ndan ve yasal baflvuru süresi (60 gün) oldu¤undan, an›lan yasayla gerçeklefltirilen de¤ifliklikler
geçerlidir.
N. Topçuo¤lu/A. Erhan
Bankalar Mevduat›
(Bkz. Mevduat)
Bankalar Yeminli Murak›pl›¤›
Bankalar Kanunu ile di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmas›n› ve her türlü bankac›l›k
ifllemlerinin denetimiyle, bankalar›n varl›klar›, alacaklar›, öz kaynaklar›, borçlar›, kâr ve zarar hesaplar› aras›ndaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi etkileyen tüm
Banklar Yeminli Murak›pl›¤›
ö¤elerin tespit ve tahliliyle u¤raflan, banka, para ve kredi
sorunlar›yla Maliye Bakan› taraf›ndan verilecek mali,
iktisadi ve sair konularda her türlü inceleme ve araflt›rmay› yapmakla görevli olan, Maliye Bakanl›¤›’na ba¤l›
denetim örgütüdür.
Bankalar›n özel bir denetim örgütü taraf›ndan denetlenmesi fikri ilk kez 2243 say›l› Mevduat› Koruma Kanunu (m. 19) ile ortaya ç›km›flt›r. Bu kanun, 2243 say›l›
kanunun hükümlerinin uygulanmas›na nezaret göreviyle
yükümlü olmak üzere Maliye ve ‹ktisat Bakanl›klar›’nca
bankalar murak›b› atanaca¤›n› ve bu murak›plar›n Bakanlar Kurulu’nda yemin edeceklerini belirtmektedir.
Kanun, banka murak›plar›n›n, bankalardan mevduat sahiplerinin adlar›n›n yer ald›¤› bir cetvel isteyemeyeceklerini öngörmektedir.
2999 say›l› Bankalar Kanunu (m. 39-40) ile bankalar
yeminli murak›pl›¤› bir denetim örgütü olarak muhafaza
edilmifl olmas›na ra¤men, murak›plar›n yetki k›s›tl›l›¤›
sürmüfl, ayr›ca murak›plar›n kredi, kefalet, teminat ve
sair banka ifllem ve hizmetlerinin ayr›nt›s› ve ilgililerin
adlar› ve hesaplar› hakk›nda bilgi isteyemeyecekleri de
belirtilmifltir.
Bir denetim örgütünün bu kadar k›s›tl› yetkilerle
kendisinden beklenen görevleri yerine getirebilmesini
beklemek güçtür. Nitekim 2243 say›l› kanunun yürürlü¤e girdi¤i 1933 y›l›ndan, 7129 say›l› Bankalar Kanunu’nun yürürlü¤e girdi¤i y›l olan 1958’e kadar geçen
sürede, bankalar yeminli murak›pl›¤›, c›l›z ve ifllevlerini
yerine getiremeyen bir denetim örgütü olarak kalm›flt›r.
7129 say›l› Bankalar Kanunu (m. 61) ile bankalar yeminli murak›plar›n›n bankalar›n ifllemlerine iliflkin yetki
k›s›tlamalar› kald›r›lm›fl, 28 say›l› kanun hükmünde kararname ve günümüzde yürürlükte bulunan Bankalar
Kanunu (25.4.1985 tarih ve 3182 say›l› de¤iflik:
KHK/538 - 16.6.1994) ile görev ve yetkileri daha da geniflletilmifltir.
Söz konusu görev ve yetkiler, Bankalar Kanunu'nun
61. maddesinin 1-7. bentlerinde belirtilmifltir:
1. Bu kanunla ek ve de¤iflikliklerinin di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmas›n›n ve her
türlü bankac›l›k ifllemlerinin denetimi, bankalar›n varl›klar›, alacaklar›, özkaynaklar›, borçlar›, kâr ve zarar
hesaplar› aras›ndaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi
etkileyen di¤er tüm unsurlar›n saptanmas› ve incelenmesi, bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar› taraf›ndan yap›l›r.
2. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›,
Türk Paras›n›n K›ymetini Koruma Hakk›nda Kanun hükümlerine ayk›r› hareket eden banka ve ilgililer hakk›nda, ad› geçen kanunun E/1. maddesindeki yetkilere ve
Bankalar Kanunu'nda yaz›l› görevleriyle kay›tl› olmak
üzere vergi inceleme yetkisine sahip olduklar› gibi, Türkiye Kalk›nma Bankas› ve tüm bankalar›n kurulufl kanunlar› hükümleriyle di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili
hükümlerinin uygulanmas›n› da denetlemeye yetkilidirler.
3. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›, bankalar, bankalar›n ifltirak ve kurulufllar›yla di¤er gerçek
ve tüzel kiflilerden, yukar›da yaz›l› kanun hükümleriyle
142
Banka Mevduat Sertifikas›
ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunlar›n tüm
defter, kay›t ve belgelerini incelemeye yetkili olup, bunlar da istenilen bilgileri vermekle, defter kay›t ve belgeleri incelemeye haz›r bulundurmakla yükümlüdürler.
4. Devlet daire ve kurulufllar›, Türkiye Cumhuriyeti
Merkez Bankas›, Türkiye Bankalar Birli¤i ve benzeri
kurulufllarla risk santral› teflkilat›, istenecek her türlü bilgiyi gizli de olsa, bankalar yeminli murak›plar›na ve
yard›mc›lar›na verirler.
5. Bankalar yeminli murak›p yard›mc›lar›, konular›yla ilgili dallarda yüksek ö¤renim yapm›fl adaylar aras›ndan s›navla seçilerek memuriyete al›n›rlar. En az üç y›l
bankalar yeminli murak›p yard›mc›l›¤› yapt›ktan sonra,
yeterlik s›nav›nda baflar› gösterenler ortak kararla bankalar yeminli murak›b› olarak atan›rlar. Bankalar yeminli murak›plar› baflkan›n›n da, bankalar yeminli murak›b› s›fat ve yetkisi vard›r.
6. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›, Ankara'da Asliye Ticaret Mahkemesi'nde yemin etmedikçe
denetim yapamazlar.
7. Bankalar yeminli murak›plar›n›n çal›flma tarz›, bir
yönetmelikle düzenlenir.
A. ‹. Karacan/A. Erhan
Banka Mevduat Sertifikas›
(Bkz. Mevduat Sertifikas›)
Banka Paras›
[Alm. Bankgeld fonds] [Fr. Monnaie scripturale ] [‹ng.
Bang money]
Bankaya yat›r›lan mevduat üzerinde çek çekmek yoluyla da tasarruf edilebilmesi, banka paras› n›n (ya da kaydi paran›n) oluflmas›na olanak vermektedir.
Ticaret bankalar›, borçlanma yoluyla ödeme arac›
yaratabilen yegâne finansman kurulufllar›d›r. Banka para
yaratabilmeleri, ticaret bankalar›n› di¤er finansman kurumlar›ndan ay›ran en önemli özelliktir.
Bankalar›n, banka paras› ya da kaydi para yaratma
gücü,
a) Genel olarak mevduat karfl›l›k (kanuni karfl›l›k rezerv) oran›na,
b) Vadeli ve vadesiz mevduat için farkl› mevduat
karfl›l›k oran› saptan›p saptanmad›¤›na,
c) Artan mevduat›n vadesiz ve vadeli olarak bölümüne,
d) Bankac›l›k sisteminde d›fl›na para s›zmas› olup ol mad›¤›na, di¤er bir deyiflle ekonomik birimlerin likit
fonlar›n› nakit ve banka mevduat› olarak tutma e¤ilimlerine (ekonomide çek kullanma al›flkanl›¤›na),
e) Bankalar›n yükümlülüklerine karfl› ellerinde tutacaklar› likit de¤erlerin yükümlülüklerine oran›na (disponibilite veya ankes oran›na) ba¤l›d›r.
Ekonomide, kanuni karfl›l›k oran›n›n düflük olmas›,
artan mevduat›n daha çok vadesiz mevduat fleklinde
oluflmas›, disponibilite oran›n›n düflük saptanmas›, ekonomik birimlerde çekle ödeme al›flkanl›¤›n›n yayg›n olmas›, di¤er bir deyiflle bankac›l›k sistemi d›fl›na para
Banka Sermayesi
s›zmas› olay›n›n olmay›fl› ya da çok az oluflu, bankalar›n
“banka paras›” yaratma gücünü artt›rmakt›r. (Bkz. Dis ponibilite)
Ö. Akgüç
Banka Rezervleri
(Bkz. Banka ‹htiyatlar›).
Banka Sermayesi
[Alm. Bank Kapital] [Fr. Capital de banque ] [‹ng. Bank
capital ]
Sermaye, “ana” , “esas” , “nominal” , “kay›tl›” , “müsec cel” gibi s›fatlarla nitelendirilen, ana sözleflme ya da kurulufl kanunu hükmü ile saptanarak belirlenmifl ve yasalaflm›fl, iflletme sahiblerinin iflletmeye koymay› kararlaflt›rd›klar› paran›n üst s›n›f›d›r. Banka sermayesi ise, tan›mdan anlafl›laca¤› gibi, banka ortaklar›n›n ya da pay
sahiplerinin bankaya koymay› kararlaflt›rd›klar› fon tutar›n›n üst s›n›r›d›r. Ancak uygulamada bundan farkl›
olarak ödenmifl sermaye ve ihtiyatlar toplam› tan›m›
vard›r.
Ticari iflletmeler için sermaye k›smen bir alternatif
finansman kayna¤›, k›smen de iflletmeden alacakl› olanlar› koruyan bir unsurdur. Herhangi bir zamanda bir iflletme için uygun sermaye miktar›n› piyasa koflullar› belirlemektedir. Ancak ayn› sonuca bankalar için ulaflmak
olas›l›¤› azd›r. Bunun nedeni, bankalar›n ulusal, hatta
uluslararas› ekonomide oynad›klar› kilit rol ve u¤rafl›lar›nda kamunun güvenine dayanmalar›n›n önemli bir etken olufludur. Gerçekten de, dünyan›n hemen her yerinde ticaret bankalar› u¤rafllar›n› kamudan toplad›klar› fonlara dayanarak sürdürürler; dolay›s›yla özkaynak lar›n bankac›l›k faliyetlerindeki ifllevi oldukça azd›r.
Ancak bankac›l›k u¤rafl›lar›n›n di¤er bir önemli özelli¤ini de, banka kaynaklar›n›n kullan›ld›¤› yerler ve kullan›m fleklinin bir sonucu olarak büyük ölçüde risk ö¤esinin egemen oluflu oluflturmaktad›r. Bu aç›dan bir bankan›n gereksinme duydu¤u sermaye miktar›, bankan›n
hem aktifinin hem de pasifinin kompozisyonuna, nakit
ak›mlar›n›n istikrar›na, yönetimin niteli¤ine ve bankan›n
u¤rafl›da bulundu¤u ortam›n (özellikle rekabet aç›s›ndan) yap›s›na ba¤l›d›r.
Banka sermayesinin ifllevleri: Yukar›daki k›sa
aç›klamalardan anlafl›laca¤› gibi, ticaret bankac›l›¤›nda
sermayenin ifllevleri di¤er endüstri alanlar›na k›yasla oldukça farkl›d›r. Bankalar daha yüksek finansal kald›raç
(toplam borçlar›n toplam varl›klara oran›) derecesine sahip olduklar›ndan, bu durum sermayenin ifllevlerine
farkl› bir ifllev verilmesini gerektirir. Bu bak›mdan bankalarda sermayenin ifllevleri farkl› aç›lardan (bankan›n
kendisi, mevduat sahipleri, ortaklar ve kamu yönetimi
vb.) incelenebilir.
Bankan›n varl›klar›n›n büyük bir k›sm› mevduat sahipleri taraf›ndan finanse edildi¤inden, banka sermayesinin koruyucu ifllevi birinci derecede öneme sahip bir
konu olarak ortaya ç›kmaktad›r. Banka sermayesinin geleneksel ifllevi bu olmufl ve bankac›l›k tarihinde banka
143
Banka Sermayesi
Banka Sermayesi
sermeyesinin mevduat sahiplerini korumaktan baflka bir
ifllevi oldu¤u düflünülmemifltir. Ancak bankac›l›¤›n istikrar› konusundaki geliflmeler ve al›nan önlemler (mevduat sigortas›, banka tasviyelerinin özel yöntemlere ba¤lanmas› gibi), banka sermayesinin bu ifllevini bankalar
lehine takviye etmifl bulunmaktad›r. Ancak, herfleye ra¤men bugün bile sermayenin bu ifllevinin önemini korumakta oldu¤unu söylemek pek yan›lt›c› olmayacakt›r.
E¤er bir banka u¤rafllar›n› sürdürmek ve endüstrideki
göreli pay›n› korumak istiyorsa, mevduat sahiplerinin
güven duyabilece¤i bir sermaye ya da özkaynak tutar›na
sahip olmal›d›r. Böyle bir güven duygusu olmad›kça
bankalar›n mevduatlar›n› korumalar›nda ve yeni mevduat çekmelerinde sorunlarla karfl›laflmalar› do¤ald›r.
Banka sermayesinin di¤er önemi, onun bir finansman kayna¤› olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Gerçekten
de banka sermayesinin ilk ifllevi bankan›n bina, mobilya, büro makineleri vb. sabit yat›r›mlar›n› finanse etmektir. Bu ifllev yeni bir bankan›n kuruluflu aflamas›nda
özellikle belirginleflmektedir. Gerçekten de, bir bankan›n u¤rafl›na bafllayabilmesi için ilk fon kaynaklar›n›n
sermayedarlar taraf›ndan sa¤lanmas› gerekir. Böylece
banka sermayesi, bir bankan›n u¤rafl›na bafllayabilmesi,
u¤raflta bulunabilmesi, olas› zararlar› kârlar emene dek
u¤rafl›n› sürdürebilmesini sa¤layacakt›r.
Banka ortaklar› aç›s›ndan banka sermayesinin ifllevi,
bankan›n faaliyet masraflar›n› ve tatmin edici bir geliri
sa¤layacak yeterli bir kazanç gücüne ulaflmas›d›r. Di¤er
endüstri dallar›nda oldu¤u ölçüde belirgin olmasa bile,
küçük yat›r›mc›lar›n banka pay senetlerine yat›r›m yapmaktan do¤al beklentileri, yeterli bir geliri sa¤lamakt›r.
Di¤er yandan kâr elde etmeyen bir bankan›n sa¤l›kl› bir
yap›ya sahip oldu¤unu söylemek güçtür ve böyle bir
bankay› gerek k›sa, gerekse uzun dönemde önemli sorunlar›n bekleyee¤i kuflkusuzdur.
Bankalarla ilgili düzenleyici kararlar alan kamu oto riteleri de bankalar›n sermayeleri ile ilgilenmektedir.
Bunun nedeni, kamu yönetiminin bankac›l›¤›n istikrar›yla, bu endüstrinin ekonomideki kilit yeriyle ilgilenmek zorunda olmas›d›r.
Bu bak›mdan hemen her ülkede genellikle bankalar›n gerek u¤rafllar›na bafllamalar› aflamas›nda, gerekse
bafllad›ktan sonra, belirli bir en az sermaye miktar›na sahip olmalar› zorunlulu¤u getirilmektedir.
Banka Sermayesine ‹liflkin Düzenlemeler
Kanun’un 3'ncü maddesindeki "milli banka" tan›m› kald›r›lm›fl olmakla birlikte, di¤er kanunlarda yer alan
"milli banka" ifadesinden "Türkiye Cumhuriyeti kanunlar›na göre kurulan, sermayesi Türk paras› olarak konulan ve sermayesinin ço¤unlu¤u ile yönetim ve denetimi
Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›na ait olan" fleklindeki
tan›m›n anlafl›lmas›nda, uygulaman›n birli¤i aç›s›ndan
yarar mütalaa edilmektedir.
Maddede yap›lan de¤ifliklikle yabanc› ülkelerdeki flubelere ayr›lan sermayenin ödenmifl sermayeden düflülmesi uygulamas› kald›r›lm›flt›r.
Ödenmifl sermayeye eklenecek yedek akçeler eskiden
oldu¤u gibi Türk Ticaret Kanunu'nun 466 ve 467'nci
maddelerine göre ayr›lan kanuni ve ihtiyari yedek akçeler ve bu kanunun 32'nci maddesine göre ayr›lan muhtemel zararlar karfl›l›klar› ile bankalar›n anasözleflmelerine göre ayr›lan yedek akçeler toplam›ndan, varsa y›l sonu bilançosunda yer alan zararlar indirilerek hesaplanacakt›r.
Di¤er taraftan, Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer
298'nci maddesi uyar›nca, an›lan kanuna göre yap›lan
yeniden de¤erleme sonucu bilançonun pasifinde özel bir
fon hesab›nda tutulan de¤er art›fllar›, Bankalar Kanunu
uygulamas›nda yedek akçelere eklenecek ve özkaynak
olarak dikkate al›nacakt›r.
Kanunun 5'nci maddesinde yap›lan de¤iflikli¤e göre
bir kifliye ait hisselerin sermayenin %5, %20, %33 ve
%50'sini aflmas› veya bu oranlar›n alt›na düflmesi halinde izin al›nmas› gerekmektedir. Örne¤in, banka sermayesinin %10'una tekabül eden miktar kadar daha hisse
edinmeleri halinde izin al›nmas›na gerek bulunmamaktad›r. Buna karfl›l›k sermayenin %15'ine eflde¤er miktarda hissesi olan bir kifli, paylar›n›n sermayenin %9'una
karfl›l›k gelen k›sm›n› bir kifliye, kalan›n› da bir baflka
kifliye devretti¤i takdirde, hisse oran› %5'in alt›na düflece¤inden izin al›nmas› gerekecektir. ‹zne konu olan hisse edinimleri ile devirlerinde ifllemin hukuken tamamlanmas›ndan önce Hazine Müsteflarl›¤›'na baflvuruda bulunulmal›d›r.
Kanunun 38'nci maddesinin üçüncü f›kras›n›n (b)
bendinde belirtilen gerçek ve tüzel kiflilere ait hisseler
bir kifliye ait pay addolundu¤undan bu kifliler aras›nda
yap›lacak hisse devirleri izne tabi de¤ildir.
Mülkiyet el de¤ifltirmese dahi, banka yönetimini
kontrol olana¤› veren intifa hakk› ile oy hakk›n›n edinilmesinde de ayn› hükümler cari olacakt›r.
Di¤er taraftan, halka arz yoluyla sat›lan tertip ve grubu belirli hisse senetlerinin borsada gerçekleflen devir
ifllemleri için önceden izin al›nmas› zorunlulu¤u bulunmamakta, ancak Bankalar Kanunu'nun 5'nci maddesinin
3'ncü f›kras›nda belirtilen oranlara ulafl›lmas› veya bu
oranlar›n afl›lmas› sonucunu veren devir ifllemlerinde
devir alan›n bütün ortakl›k haklar›ndan yararlanmak istemesi halinde, devir iflleminden sonra Hazine Müsteflarl›¤›'ndan izin almak üzere baflvuruda bulunulmas› ve
gerekli iznin verilmesinden sonra iktisap edilen hisse senetlerinin pay defterine kaydettirilmesi gerekmektedir.
Yukar›da say›lan izinleri almadan hisseleri edinenler
temettü d›fl›ndaki ortakl›k haklar›ndan yararlanamayacaklard›r. Bu nedenle bankalar, hisse oranlar›n›n %5,
%20, %33 ve %50'yi geçmesi veya bu oranlar›n alt›na
düflmesi hallerinde Hazine Müsteflarl›¤›'n›n yaz›l› izni
olmaks›z›n pay sahipleri defterine kay›t yapamayacak
ve yap›lan kay›tlar da hüküm ifade etmeyecektir. Ayr›ca, kurucularda aranan niteliklere sahip olmayan veya
bu nitelikleri kaybeden ortaklar›n temettü d›fl›ndaki haklar›n› kullanmalar› tahdit edilmifl, bu ortaklara ait paylar›n temettü d›fl›ndaki haklar›n›n Tasarruf Mevduat› Sigorta Fonu taraf›ndan kullan›lmas› öngörülmüfltür.
Bu alanda yap›lan son de¤ifliklik, 16.6.1994 tarih ve
144
Bank Austria AG
538 say›l› KHK ile gerçeklefltirilmifl olup, Bankalar Kanunu'nun 5. maddesi d bendine göre, bir bankan›n kurulufluna izin verilebilmesi için en az 1 trilyon ödenmifl
sermayesinin bulunmas› gerekmektedir.
Türkiye'de kurulmufl ve kurulacak bankalarla yabanc›
ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube açmak suretiyle faaliyette bulunan veya bulunacak bankalar 5 ve
6'nc› maddelere göre sahip olmalar› gereken özkaynaklar›na ek olarak en az;
a) Nüfusu 1 milyondan fazla olan flehirlerde aç›lm›fl
ve aç›lacak her flube için 2 milyar lira,
b) Nüfusu 500 binden fazla, 1 milyondan az olan flehirlerde aç›lm›fl ve aç›lacak her flube için 1 milyar lira,
c) Nüfusu 500 binden az flehir ve kasabalarda aç›lm›fl
ve aç›lacak her flube için 500 milyon lira, özkaynak bulundurmak zorundad›rlar.
Bankalar, genel nüfus say›mlar›ndan sonra geçici sonuçlar›n Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan yay›mlanmas›n› izleyen 1 y›l içinde flubeleri için bulundurmalar›
gereken özkaynaklar›n› say›m sonuçlar›n›n gerektirdi¤i
miktara ç›kartmakla yükümlüdürler.
Bankalar›n flubelerinden biri nam ve hesab›na ifllem
yapmak üzere turizm, fuar, konferans gibi nedenlerle
açt›klar› geçici irtibat bürolar› ve flanj bürolar› ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankas›'n›n dahili muhabirleri
taraf›ndan devlet daire ve kurulufllar› ve askeri k›ta ve
karargâhlar›nda aç›lan sürekli irtibat bürolar› 1'nci f›kra
hükümlerine tâbi de¤ildir.
(5)de belirtilen oranlar›n afl›lmas› halinde:
a) Pay sahiplerince sermaye art›r›m› dolay›s›yla ortaya ç›kabilecek rüçhan haklar› kullan›lmaz,
b) Yeni pay senedi sat›n al›nmaz.
Yukar›da belirtilen hükümlere ayk›r› ifllemler geçersiz say›lm›flt›r.
A.‹. Karacan/A. Erhan
Bank Austria AG
1880 y›l›nda Österreichische Länderbank A.G. ad›yla
kuruldu. Ekim 1991’de Zentralsparkasse und Kommerzialbank AG, Wien ile birlefltikten sonra Z-Länderbank
Banka Austria AG, A¤ustos 1993’te de flimdiki ad›n› ald›. 1994 sonu itibariyle sermayesi 9,34 milyar, mevduat
toplam› 651,70 milyar fiilin’dir. Avusturya’da 381 flubesi, yurtd›fl›nda 8 temsilcili¤i vard›r.
N. Elhüseyni
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
Bir dolayl› vergi türü olarak 10 fiubat 1926 tarih ve 735
say›l› “Umumi ‹stihlak Vergisi Hakk›nda Kanun” ile ortaya ç›km›flt›r. Kanunun 1. maddesinde “.. bankac›l›k,
sigortac›l›k.. gibi muamelât-› ticariyeden madut umur ile
ifltigal edenlerin hizmet mukabili ald›klar› mebla¤ üzerinden iflbu kanun mucibince bir umumi istihlak vergisi
ahzolunur” denilmektedir. Verginin nispeti % 2,5 olup,
pul yap›flt›r›lmak suretiyle ödenir. 735 say›l› kanunun
yerini 1039 say›l› ve 26.5.1927 tarihli “Muamele Vergisi Hakk›nda Kanun” alm›flt›r. Banka ve sigorta muameleleri vergisi konusunda en önemli de¤ifliklik ve düzen-
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
leme, 28.5.1940 tarih ve 3843 say›l› kanun ile olmufltur.
Bu kanundaki ilkeler bugün de de¤iflikliklerle yürürlükte olan 13.7.1956 tarih ve 6802 say›l› Gider Vergileri
Kanunu’nda korunmufltur. 3065 say›l› Katma De¤er
Vergisi Kanunu'nun 61. maddesiyle, 6802 say›l› kanunun 1-27. maddeleri yürürlükten kald›r›lm›flt›r. Ancak,
Gider Vergileri Kanunu'nun banka ve sigorta muameleleri vergisine iliflkin hükümleri halen yürürlüktedir.
3843 say›l› kanun, vergi nispetini % 2,5 olarak korumuflken 6802 say›l› kanun nispeti % 15’e ç›karm›flt›r. Daha
sonra, 15.2.1963 tarih ve 186 say›l› kanunla bu oran %
20’ye , 29.7.1970 tarih ve 1318 say›l› kanunla %25’e ç›kar›lm›flt›r. 17.4.1981 tarih ve 2447 say›l› kanun oran›
yeniden % 15’e indirmifltir.
6802 say›l› kanun (210, 482, 2447, 3239, 3297 ve
4008 say›l› kanunlarla de¤iflik) yürürlükteki banka ve sigorta muameleleri vergisini düzenlemektedir.
Verginin konusu: Banka ve sigorta flirketlerinin
10.6.1985 tarihli ve 3226 say›l› Finansal Kiralama Kanunu'na göre yapt›klar› ifllemler hariç olmak üzere, her
ne flekilde olursa olsun yapt›klar› tüm ifllemler, dolay›s›yla kendi lehlerine her ne ad ile olursa olsun nakden
ya da hesaben ald›klar› paralar, banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusunu oluflturmaktad›r.
Bankerlerin yapm›fl olduklar› banka muamele ve
hizmetleri nedeniyle kendi lehlerine, her ne ad ile olursa
olsun nakden ya da hesaben menkul k›ymet al›p, satmay›, al›m-sat›ma arac›l›k etmeyi ya da al›p satt›klar› menkul k›ymet karfl›l›¤› borçlar› ödemeyi taahhüt etmeyi
meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolay›s›yla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek ya da sair
adlarla faiz ve benzeri menfaatler sa¤lamak üzere devaml› olarak para toplama ifliyle u¤raflanlar›n toplad›klar› paralara sa¤lad›klar› gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karfl›l›¤› gibi adlarla ald›klar› paralar (dahil) da banka muameleleri vergisine tâbidir.
2279 say›l› ödünç para verme iflleri kanununa göre,
borç verme iflleriyle u¤raflanlarla yukar›da belirtilen ifllem ve hizmetlerden herhangi birini sürekli olarak yapanlar, Gider Vergisi Kanunu uygulamas›nda banker say›l›rlar.
Bir flahs›n yaln›zca alt›n al›m ve sat›m› ile u¤raflmas›
banker say›lmas›n› gerektirmez.
‹stisnalar: Afla¤›da belirtilen ifllemler nedeniyle al›nan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden
müstesnad›r.
1) Merkezleri Türkiye'de bulunan bankalar›n kendi
flube ve ajanslar› ile ya da flube ve ajanslar›n birbirleriyle yapt›klar› ifllemler dolay›s›yla tahakkuk eden paralar,
2) Merkezleri Türkiye d›fl›nda bulunan bankalar›n
Türkiye'deki flube ve ajanslar›n›n birbirleriyle yapt›klar›
muameleler dolay›s›yla tahakkuk eden paralar,
3) Özel kanunlarla her türlü vergiden istisna edilmifl
olan hisse senedi ve tahvillerin faiz, temettü ve ikramiyeleri,
4) Bankalar›n müflterileri ad›na ve hesab›na baflka
kifli ve kurumlara yapt›klar› hizmetler karfl›l›¤›nda ald›k145
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi
lar› ve aynen bu flah›s ya da kurulufllara ödedikleri paralar,
5) Bankalar›n, bankerlerin ve sigorta flirketlerinin
sermayelerinin tamam› kendilerine ait veya ifltirakleri
bulunan s›nai iflletmelerden sa¤lad›klar› kârlar,
6) Bankalar›n, bankerlerin ve sigorta flirketlerinin
sermayelerine kat›ld›klar›, banka, banker ve sigorta flirketlerinin bu kanuna göre banka ve sigorta muameleleri
vergisine tâbi ifllemlerden kaynaklanan kârlar›,
7) 5842 say›l› Denizcilik Bankas› Türk Anonim Ortakl›¤› Kanunu’nun 6, 7, 8, 9 ,10 ve 11. maddeleriyle
12. maddesinin (b) ve (c) f›kralar›nda belirtilen ifller dolay›s›yla Denizcilik Bankas› Türk Anonim Ortakl›¤› lehine tahakkuk edecek paralarla ayn› kanunun 2. ve 13.
maddeleri gere¤ince bankan›n ya da kuraca¤› ortakl›klar›n yukar›da say›lan ifllerin görülmesine veya tesislerin
iflletilmesine iliflkin gerçek ve tüzel kiflilerle yapt›klar›
anlaflmalar dolay›s›yla elde edecekleri paralar ve bankan›n veya kuraca¤› ortakl›klar›n anlaflmalar yapt›klar›
gerçek ve tüzel kifliler lehine ayn› ifller dolay›s›yla tahakkuk edecek paralar,
8) 6266 say›l› kanuna göre kurulan kan bankalar›n›n
sözü geçen kanunda yaz›l› ifller dolay›s›yla elde edecekleri paralar,
9) Hayat sigortalar› ile ihracata ait nakliyat sigortala r›nda poliçe üzerinden al›nan paralar,
10) Mükerrer sigorta ifllemleri ile retrosesyon ifllemleri dolay›s›yla al›nan prim, komisyon vesair paralar,
11) Biçilmemifl ya da toplanmam›fl her türlü tar›m
ürünleriyle tar›m hayvanlar› için düzenlenen zirai sigortalar dolay›s›yla al›nan paralar,
12) Nükleer rizikolara karfl› yap›lan sigortalar dolay›s›yla al›nan paralar,
13) Türkiye Halk Bankas›’nca Esnaf ve Sanatkârlar
Kefalet Kooperatiflerinin kefaleti alt›nda esnaf ve sanatkârlara verilen krediler dolay›s›yla al›nan paralarla bu
kooperatiflerin ortaklar›ndan “masraf karfl›l›¤›” ad›yla
ald›klar› paralar,
14) Mevduat toplamayan bankalar›n açm›fl olduklar›
yat›r›m kredileri dolay›s›yla kendi lehlerine ald›klar› paralar.
15) Bankalar›n, yetkili kurulufllar›n, özel finans kurulufllar›n›n ve PTT'nin, Türk Paras›n›n K›ymetini Koruma Hakk›ndaki Kararlar ve bu kararlara dayan›larak ç›kar›lan tebli¤lere göre Merkez Bankas›'na yapacaklar›
zorunlu, döviz ve efektif devirleri,
16) Arbitraj ifllemleri ve bu ifllemler sonucu lehe al›nan paralar,
Matrah ve Nispet: Banka ve sigorta muameleleri
vergisinin matrah›n›, banka ve sigorta flirketleri ile bankerlerin ald›klar›, istisna kapsam›na girmeyen paralar
oluflturur. Kambiyo al›m ve sat›m ifllemlerinde kambiyo
sat›fllar›n›n tutar› vergiye matrah olur. Vergi matrah›ndan gider ve vergi ad› alt›nda indirim yap›lamaz. Yabanc› para üzerinden yap›lm›fl olan ifllemlerle ilgili vergi
matrah›n›n uygulanmas›nda esas al›nacak kurlar Maliye
Bakanl›¤›’nca belirlenir. (Bu konuda bk. 15 No.’lu
Damga Vergisi Genel Tebli¤i)
Banking Principle
Banka ve sigorta muameleleri vergisinin nispeti %
15’dir. Kambiyo muamelelerinde nispet, matrah›n binde
biridir. Ancak, Bakanlar Kurulu, bu oranlar› bankalar
aras› mevduat ifllemleri ile di¤er banka ve sigorta ifllemleri için ayr› ayr› ya da birlikte %1'e kadar indirmeye
yetkilidir.
Verginin Beyan› ve Ödenmesi: Banka ve Sigorta
muameleleri vergisi mükellefin beyan› üzerine tarh olunan bir vergidir. ‹lgililer bir ay içindeki vergiye tâbi ifllemlerini ertesi ay›n 15. günü akflam›na kadar ilgili vergi dairesine bildirmek ve vergiyi de beyanname verme
süresi için ödemek zorundad›rlar.
A.‹. Karacan/fi. Akkaya
Bank Ekspres A.fi.
1992'de özel sermayeli ticaret bankas› olarak bankac›
‹brahim Betil taraf›ndan kuruldu. 1994'te Do¤ufl Holding A.fi.'ye sat›ld›. 1995 y›l sonu itibariyle ödenmifl
sermayesi 1,250 trilyon TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 12,530 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 7.661 milyar TL'ye, net kâr› 944
milyar TL'ye ulaflt›.
fiube say›s›: 12
Personel say›s›: 396
A. Erhan
Banker
[Alm. Bankier] [Fr. Banquier] [‹ng. Banker]
Para, kredi, esham ve tahvilat iflleri ile u¤raflan kiflilere
verilen ad. Yabanc› ülkelerde bankac›lara da
banker denilirken bizde bu konuda kesin bir ayr›m vard›r.
fi. Özgencil
Banking Department
‹lk örne¤i ‹ngiltere’dedir. Baz› merkez bankalar›nda iki
ayr› bölüm vard›r. Emisyon bölümü ve bankac›l›k bölümü. Emisyon bölümü, yaln›z merkez bankac›l›¤› kapsam›na giren ifllemleri kapsar. Bankac›l›k bölümünde ise
mevduat ya da ticaret bankalar›n›n da yapt›klar› ifllemlerden bir k›sm› yap›l›r.
Bilançolarda ve haftal›k hesap durumlar›nda bu iki
bölümün faaliyeti ayr› tablolar halinde aç›klan›r. (Bkz.
‹ngiltere Bankas›).
F. Ergin
Banking Principle
[Alm. Bankingprinzip] [Fr. Banque Principe ] [‹ng. Ban king Principle]
‹ngiltere’de 1763’den sonra konjonktür dalgalanmalar›
devri bir karakter arz etmeye bafllam›flt›. Refah dönemlerini izleyen para darl›¤›, krizlere yol açmaktayd›. Krizler ifl hacminin daralmas›na sebep olmakta, iflâslar birbirini izlemekte, üretim yavafllamakta ve bankalar kredi
taleplerini karfl›layamamaktayd›lar. Currency Princip le’e ba¤l› olan ‹ngiltere Bankas›’n›n yeni emisyonla likidite hacmini artt›rmamas› ve bankalar› desteklememesi krizleri fliddetlendirmekteydi. Piyasa çevrelerinde
146
Bank Kapital Türk A.fi.
Bank of Amerika
merkez bankalar›n›n fonksiyonlar› ve sorumluluklar›
tart›fl›lmaktayd›.
Currency Principle ’i elefltirenlerin tezine Banking
Principle deniliyordu. Banking Principle’in bafll›ca temsilcisi, Thomas Tooke idi.
Thomas Tooke, Klasik Ekol ça¤›n›n ‹ngiliz iktisatç›lar›ndand›r. 1774-1858 y›llar›nda yaflam›flt›r. ‹fl hayat›ndan yetiflmifltir. Fiyat hareketlerinin tarihi hakk›nda derin incelemeler yapm›flt›r. Bafllang›çta alt›n standard›na
ve Miktar Teorisi’ne karfl› de¤ildi. Ancak para arz›ndaki de¤iflmenin fiyatlar› yükseltebilece¤ini, fiyat yükselifllerinden sonra piyasay› dengeye getirmek için emisyon miktar›n› yeniden art›rmak gerekti¤ini savunuyordu. Modern terminoloji ile ifade etmek gerekirse, Miktar Teorisi’nin yaln›z moneter talep enflasyonu üzerinde
durmas›n› bir eksiklik say›yordu. Fiyatlar›n para miktar›na ba¤l› olmaks›z›n da yükselebilece¤ini ileri sürüyordu. Maliyetlere ba¤l› enflasyonlar olabilece¤ini ve maliyet enflasyonlar›n›n ifl hacmini daralt›c› etkisini likidi teyi ferahlatarak gidermek gerekti¤ini düflünmekteydi.
Thomas Tooke’un görüflleri 1819-1847 aras›nda Ricardo’nun görüfl sisteminden giderek uzaklaflm›fllard›r.
“Kaydi Para” miktar›n›n, piyasa talebine paralel olarak
de¤iflti¤ini, dolay›s›yla bunun fiyatlar› tahrik etmeyece¤ini ileri sürmüfltür. Para hacminin alt›n rezervlerine de¤il, iktisadi faaliyete göre dalgalanmas› gerekti¤ini savunmufltur. Merkez bankalar›n›n izledikleri politika ile
fiyat hareketlerine yön verebilmek gücüne sahip olmad›klar›n› söylemifltir.
Thomas Tooke’un Banking Principle hakk›ndaki görüflleri flöyle özetlenebilir:
“Bankalar›n görevi, piyasan›n talep etti¤i sat›n alma
gücünü sa¤lamakt›r. Alt›n standard›nda, emisyon miktar› de¤erli metal rezervlerine göre ayarlanmaktad›r.
Emisyonun alt›n stoku ile s›n›rlanmas›, zaman zaman
para darl›¤› çekilmesine zemin haz›rlamaktad›r. Oysa
banknot emisyonunun gerçek hedefi, ellerindeki ticaret
mallar›na ya da üretim araçlar›na dayanarak para talep
edenlerin gereksinimini karfl›lamak, olmal›d›r. Piyasan›n
likidite talebine göre ayarlanan emisyon, alt›n kuvertür
olsa da olmasa da, ayn› ifllevi görür.” (Bkz. Currency
Principle, Bagehot Prensibi, Stand-by Teorileri)
F. Ergin
Bank Kapital Türk A.fi.
1991’de özel sermayeli ticaret bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Bankan›n ana ortaklar› Ceylan Holding
ve Ceylan ailesidir.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 802 milyar TL
olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
1,789 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 1,030
trilyon TL’ye; net kâr› 180 milyar TL’ye ulaflt›.
A. Erhan
‹ran devletine aittir. Londra ve ‹stanbul’da birer flubesi
vard›r.
1995'te ödenmifl sermayesi 57 milyar TL (‹stanbul
fib.) olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
822 milyar TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 349
milyar TL'ye, net kâr› 101 milyar TL'ye yükselmifltir.
fiube say›s›: 3
Personel say›s› : 52
S. Abaç/A. Erhan
Bank Melli ‹ran
Merkezi Tahran’dad›r. 1928’de Banque Nationale de
Perse ad› alt›nda bir emisyon (merkez) bankas› olarak
kurulmufltur. 1933’te tar›m bölümü Banque agricole et
Industriel de l’‹ran ad›yla ayr› (ba¤›ms›z) bir banka olarak ayr›lm›fl; 1935’de ad› “Banque Melle Iran” olarak
de¤iflmifltir. 1938’de ipotek bölümü Bank Rahmi ‹ran
ad›yla ayr› (ba¤›ms›z) bir banka olarak ayr›lm›flt›r.
1943’de yukar›daki ad› alm›fl, 1960 da banknot ihraç
bölümü kald›r›larak banknot ihrac› yetkisi yeni kurulan
Bank Markaz› Iran’a (‹ran Merkez Bankas›) verilmifltir.
‹ran hükümetine ait olan sermayesi 1994 itibariyle 1,145
trilyon, mevduat toplam› 17,47 trilyon riyaldir. ‹ran’da 2
473, öbür ülkelerde 22 flubesi vard›r.
S. Abaç
Banknot
[Alm. Banknote] [Fr. Billet de banque] [‹ng. Bank note]
‹lk kez, Uzakdo¤u ülkelerinden Çin ve Japonya, 9.
yy’da “uçan para” ad› alt›nda ka¤›t para tedavül etmifllerdir. Bat›’da orta ça¤larda kurulan bankalarsa, kendilerine yat›r›lan alt›n karfl›l›¤›nda makbuz verirlerdi. Bu
makbuzlar üstlerinde yaz›l› olan de¤ere göre piyasada
dönüflüme girmiflti. Ancak bu makbuzlar, ödeme araçlar›n›n hacmini art›rm›yordu.
17. yy’›n ortas›nda Stockholm Bankas›’n› kuran
Palmstruck, banknotun mucidi say›l›r. Palmstruck, Mevduat sertifikalar›n›n tedavül zorluklar›n› gidermek için
hamiline banka notlar› ç›kard›. Bunlar, faiz getirmeyen,
ülkenin her yerinde tedavül eden ve mal karfl›l›¤›nda kabul gören ilk banknotlar olmufltur. Banknot ‹ngiltere’de
1964’te kullan›lmaya baflland›. Onu, 1717’de Law’un
Genel Bankas› öncülü¤üyle Fransa, 1764’te Almanya
izledi. 1787’de de Bourgogne Kardefller taraf›ndan
Avusturyada banknot uygulamas› bafllat›ld›.
D. Demirgil
Banknot Emisyonu
(Bkz. Emisyon)
Bank of America
Merkezi ABD’nin California eyaletinde, San Francisco’dad›r. 1904’de Bank of Italy unvan›yla kurulmufl,
1927’de Bank of Italy National Trust and Savings Association unvan› alt›nda ulusal banka olmufltur. 1930’da
Bank of America of California ile birleflerek flimdiki
Bank Mellat
Merkezi Tahran’dad›r. 20 Mart 1980’de on ‹ran bankas›n›n birleflmesiyle kurulmufltur. Sermayesinin tümü
147
Bank of Credit and Commerce International (BBCI)
ad›n› alm›flt›r. Amerika’n›n ve dünyan›n en büyük mevduat bankas›d›r. Federal Reserve System ve Federal Deposit Insurance Cop. üyesidir.
S. Abaç
Bank of Credit and Commerce International (BBCI)
Merkezi Luxemburg’da bulunan BBCI çok uluslu
bir bankad›r. Daha çok Afrika ve Ortado¤u ülkelerinde
faaliyet göstermektedir.
A. ‹lkin
Bank of Montreal
Merkezi Kanada’n›n Quebec flehrindedir. 1817’de Montreal Bank ad›yla kurulmufl: 1822’de flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1903’de Exchange Bank of Yarmouth’u, 1905’de
Peoples Bank of Brunswick’i, 1918’de Bank of British
North America’y›, 1922’de Merchants Bank of Canada’y›, 1925’de The Moisons Bank’› bünyesine katm›flt›r.
Sermayesi 1995 itibariyle 3,86 milyar, mevduat toplam› 199,61 milyar Kanada dolar›d›r.
S. Abaç
Bank of Tokyo-Mitsubishi Ltd.
Bank of Tokyo (1946) ve Mitsubishi Bank Ltd. (1880)
aras›ndaki birleflmeyle Nisan 1996’da kurulmufltur.
1995 itibariyle sermayesi 19,34 trilyon, mevduat toplam› 50,23 trilyon Yen’dir. Japonya’da 33 flubesi, yurtd›fl›nda 21 flubesi ve biri Türkiye’de 15 temsilcili¤i vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
Banque de France
Napolyonun emriyle bir bankerler grubu taraf›ndan kurulmufl 1800’de çal›flmaya bafllam›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› devletlefltirilen banka, komisyon bankac›l›¤›n›n yan›nda normal banka ifllemleri de yapm›fl, kredilerin düzenlenip denetlenmesinde etkili rolü olmufltur.
C. Ersoy
Banque de Paris et des Pays Bas S.A.
Merkezi Paris’tedir 1968’de kurulmufl ve 1872’de ayn›
isimle kurulmufl olan müesssesenin Fransa’daki bankac›l›k çal›flmalar›n› üstlenmifltir. Ad› geçen müessese de,
“Compagnie Financière de Paris et des Pays Bas” unvan› alt›nda bir holding flirketi olmufltur.
S. Abaç
Barclays Bank Limited
Merkezi Londra’dad›r. ‹ngiltere’nin “5 Büyükler” denilen en eski ve en büyük bankalar›ndan biridir. Londra
Takas Odas›’n›n üyesidir. Özel banka olarak 1964 y›l›nda kuruldu; 19. yy’da, Sanayi Devrimi s›ras›nda hisse
senetli flirket halinde birleflen 20 kadar özel bankaya ortak oldu. Tar›m alan›nda egemenlik kurdu; maden sanayii ve ‹ngiliz gemi inflaat› iflleriyle çeflitli ba¤lant›lar›
vard›. 1917’de yukar›daki unvan› ald›. Birinci Dünya
Savafl ›’ndan sonra ‹ngiliz bankac›l›k sisteminde
Barkan, Ömer Lütfi
1900’den beri görülmekte olan merkezilefltirme hareketine uyarak ‹ngiliz bankalar› aras›nda üst s›ralara yükseldi. Pamuk sanayiinde çok faal olan Union Bank of
Manchester ile birleflti. 1920’de Anglo-Egyptian
Bank’›n yüzde 90 sermayesine sahip oldu. Gene bu s›ralarda (1836’da ‹ngiliz sömürgelerinde köleli¤in kald›r›lmas› s›ras›nda kurulmufl olan) Colonial Bank’›n alt›n elmas madenlerinin iflletilmesinden beri Güney Afrika’da
büyük bir örgüt kuran National Bank of South Africa’n›n sermayesine kat›ld›. Bu birleflmeden hukuksal
olarak ana kurulufltan ayr› Barclays Bank (Dominion,
Colonial and Overseas) do¤du. Barclays ‹ngiliz bankac›l›¤›nda “amaçlara yönelik” yönetim sistemini ilk uygulayan bankad›r. Barclays grubunun Fransa ve Kanada’da çok güçlü iki flubesi vard›r. Dünya bankalar› içinde mevduat bak›m›ndan ön s›ralarda bulunmaktad›r.
S. Abaç/A. Erhan
Barem
[Alm. Einstufung, Barem] [Fr. Barème] [‹ng. Wage tab le, Triff schedule]
De¤iflik unsur ve ihtimallere göre hesaplamalarda kolayl›k sa¤lamak amac›yla önceden haz›rlanm›fl cetvellere
verilen add›r.
Barem cetvelleri sayesinde zamandan tasarruf sa¤lamakta ve ilgililer karmafl›k hesaplar› pek çok kez yapma külfetinden kurtulmaktad›r. Örne¤in, ücret bordrolar›n›n düzenlenmesinde vergi ve sigorta primi yükümlüsü
olan iflçi ve iflverenlerin hangi kademeye göre ödeme
yapacaklar› önceden haz›rlanm›fl cetvellere göre kolayca
bulunabilmektedir. Barem cetvellerinin en önemli yararlar›ndan biri de, yap›lan hesaplarda yanl›fll›k yapma ihtimalini büyük ölçüde azaltmas›d›r.
Ülkemizde barem sözcü¤ü, uzun süre sadece devlet
personelinin k›dem, tahsil, liyakat gibi koflullara ba¤l›
olarak terfi etmeleri halinde hak kazanacaklar› maafl durumunu gösteren yasa hakk›nda kullan›lm›flt›r. Asl›nda
memurun de¤iflik durum ve niteliklerine göre maafl durumunun önceden belirlenen esaslara göre yasa ile belirlenmesi de genel anlamda bir barem cetvelinden baflka
bir fley de¤ildir.
Barem sistemini bulan B.F. Barrême’dir ve sistem ilk
olarak 1682’de uygulanm›flt›r. (Bkz. Bordro)
M. Kutal
Barkan, Ömer Lütfi ( 1902 - 1979)
‹ktisat tarihçisi, Türkiye ve Fransa’da edebiyat ö¤renimi
gördü. 1937’de ordinaryüs profesörlü¤e yükseltildi. Ayn› fakültenin Türk ‹ktisat Tarihi Enstitüsü’nü kurdu
(1950). Emekliye ayr›ld›ktan (1973) sonra da bu enstitüde çal›flmalar›n› sürdürdü.
Türk ‹ktisat Tarihi Enstitüsü çevresinde oluflturdu¤u
çal›flma grubuyla nüfus say›mlar›, Osmanl› bütçeleri,
yasalar, fiyat tarihi, tar›m tarihi, hukuk tarihi gibi genifl
bir araflt›rma alan›n› kapsayan çal›flmalar yapt›. Türkiye
iktisat tarihi aç›s›ndan büyük önem tafl›yan arfliv malzemesinin taran›p bilim dünyas›na sunulmas› yolunda çabalar harcad›. Barkan, ayn› zamanda Osmanl› ekonomi148
Barker Raporu
Bas›lm›fl Kaimeler
sinin yap›s›n› ve dünya ekonomisindeki yerini “Annales” okulunun bilim yöntemleriyle inceleyen yap›tlar›yla da bat›daki bilim çevrelerinde de sayg›nl›k kazand›.
Sorbonne Üniversitesi’nden “özel ça¤r›” ve Strasbourg
Üniversitesi’nden” “onur doktoru” unvan› ald›: alt› y›l
süreyle (1973-1979) Uluslararas› Oryantalistler Birli¤i’ne ba¤l› Osmanl› ve Osmanl›lar Öncesi Tarih Konseyi’nin baflkanl›¤›n› yapt›.
Barkan’›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Zirai Ekono minin Hukuki ve Mali Esaslar›, Süleymaniye Camii ‹n flaat›na Ait Tereke Defterleri, ‹stanbul Saraylar›na Ait
Masraf Defterleri vb. çal›flmalar› kitap olarak yay›nlanm›fl, genifl hacimli birçok önemli makalesi dergilerde
kalm›flt›. Ölümünden sonra bunlar›n bir k›sm› biraraya
getirilerek kitap halinde yay›nlanm›flt›r.
fi. Özgencil
Barker Raporu
[Alm. Barker-Bericht] [Fr. Rapport Barker ] [‹ng. Bar ker Report]
Türkiye ekonomisi hakk›nda, Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas› taraf›ndan James M. Barker Baflkanl›¤›ndaki bir heyete haz›rlat›lan rapordur. 1950 y›l›n›n
ikinci yar›s›nda haz›rlat›lan bu rapor 1951 y›l›nda yay›nlanm›flt›r.
‹ki k›s›mdan oluflan raporun birinci k›sm›nda Türkiye’nin ekonomik sorunlar› ve tarihi geliflimi ele al›nmaktad›r. ‹kinci k›sm›ndaysa ekonominin çeflitli sektörleri, izlenecek politikalar ve uygulanacak program üzerinde durulmaktad›r.
Raporda, ekonomik kalk›nmay› h›zland›rmak için
ekonomik ifllerde koordinasyon sa¤lamak ve daha iyi bir
yönetim mekanizmas› kurmak, özel teflebbüsün geliflmesini kolaylaflt›rmaya elveriflli bir ortam yaratmak, mali
istikrar› sa¤lamak, e¤itim ve sa¤l›k hizmetlerini düzenlemek gerekti¤i vurgulanmaktad›r.
Raporda, tar›m›n gelifltirilmesine a¤›rl›k verilmektedir. Ancak ana amaç, tar›ma dayal› olarak sanayinin gelifltirilmesidir. (Bkz. Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma
Bankas›, Chenery Raporu)
D. Demirgil
Barone, Enrico (1859-1924)
‹talyan iktisatç›s›, Matematik tahlil yöntemleriyle ekonomik sorunlar› incelemifltir.
Uluslararas› ticaret teorisinde Ricardo’dan ayr›lm›flt›r. Tahlillerini eme¤i de¤er ölçüsü kabul ederek
trampaya dayanan mübadeleler yerine, fiyat fark›l›l›¤› n›n harekete geçirdi¤i mal ak›mlar› aç›s›ndan yürütmüfltür.
K›t kaynaklar›n marjinal yarar esas›na göre da¤›l›m›n› tahlil etmifltir. Majinal verimlilik analizlerinde, girdi leri talep fonksiyonlar› ve ç›kt›lar›, arz fonksiyonlar›
aç›s›ndan ifllemifltir.
Genel denge teorisine katk›s› olmufltur.
Kollektivist bir ekonomide,gölge fiyatlara dayanarak
rasyonel bir üretim düzeni kurulabilece¤ini ispatlam›flt›r. (Bkz. Genel Denge Teorisi, D›fl Ticaret Teorileri )
F. Ergin
Bas›lm›fl Kaimeler
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ilk olarak kaime, matbaada,
bas›lm›fl ka¤›t evrak› nakdiye olarak 1258 (1843) y›l›nda piyasaya ç›kar›lm›flt›r. Bu ilk bas›lm›fl kaimelerin ihrac›ndaki amaç, tedavülde bulunan el yazmas› fakat mühürlü 50, 100, 250 ve 1000 kuruflluk kaimeleri de¤ifltirmekti. Zira bu el yazmas› kaimelerin sahteleri bollaflmaya bafllam›flt›. ‹lk bas›l› kaimeler de taklit edildi. Vilayetlerde sahtelerin ayr›lmas› zor oldu¤undan bunlar›n
ihrac›ndan üç ay sonra yaln›z ‹stanbul’da geçerli olaca¤›
ilan edildi. Bu flekilde bas›lm›fl kaimelerin % 8 gibi o
zaman için yüksek denebilecek bir faiz getirmesi halk›n
bunlara ra¤betini sa¤lam›flt›. Bu nedenle hemen 100.000
liral›k daha bas›ld›. Bir taraftan halk›n bunlar› tahvil gibi saklamas›, di¤er taraftan halk›n bunlar›n hazine ve
gümrüklerce ödeme arac› olarak kullan›lmas›na izin verilmifl olmas› üzerine, tedavül ettirilmekten çok elde tutulan bu kaimelerin tedavülünü sa¤lamak için hükümet
faiz haddini 1260 (1845) y›l›nda % 6’ya indirdi. Böylece yeni kaimeler bas›larak eskileriyle de¤ifltirildi. 1267
(1852) y›l›nda 10 ve 20 kuruflluk kaimeler bas›ld› ve faizlerinin çok küçük tutarlar oldu¤u gerekçesiyle bunlara
faiz verilmedi. Bir y›l sonra yeniden bu defa daha büyük
küpürlü kaimeler ihraç edildi. Fakat kaimeler art›nca yine sahteleri türemeye bafllad›. Hatta Amerika’da bas›lm›fl 120.000 liral›k sahte kaimeler bir süre tedavüle girdi¤inden, kaimelerin alt›n para karfl›l›klar› birden düflmeye bafllam›flt›. Bu durum karfl›s›nda hükümet, tedavüldeki kaimeleri azaltmak için bir buçuk lira tutar›nda
bir ‹ane-i Umumiye uygulayarak bu yolla toplanan para
ile 1268 (1853) y›l›nda 400.000 liral›k kaimeyi halk›n
huzurunda yakt›rd›.
K›r›m savafl› bafllang›c›nda tedavülde sadece
170.000 liral›k faizli ve faizsiz kaime kalm›flt›. Bu savafl›n sürüp gitmesi sonucu hükümetin para ihtiyac› artm›fl
ve Ordu Kaimesi ad› alt›nda 10 ve 20 kuruflluk faizsiz
kaimeler tekrar bas›larak tedavüle sürülmüfltür. Fakat bu
ihrac›n sonucu olarak bütün kaimelerin de¤eri % 30 dolay›nda düflüfl kaydetmifltir. Bunun üzerine hükümet ‹stanbul’da altm›fl kadar sarraf dükkan› açt›rarak 100 kuruflluk kaime karfl›l›¤›da 90 kuruflluk gümüfl ya da alt›n
para; doksan kuruflluk gümüfl ya da alt›n para karfl›l›¤›nda da 10 veya 20 kuuflluk olmak üzere 100 kurufl de¤erinde kaime verdirmek yoluna gitmifltir. Bu yolla kaime
piyasas›nda fliddetli de¤er kayb› önlenmiflse de, kaimelerin madeni paralarla baflabafl olmas› sa¤lamam›flt›r.
Savafl›n sonunda Ordu Kaimeleri Vergi tahsilinde
kabul edilerek tedavülden kald›r›lm›flt›r.
1274 (1857) y›l›nda faizli kaimelerin Esham-› Cedi de ile, faizsiz olanlar›n nakit ve esham ile de¤ifltirilmesi
kararlaflt›r›l›p ilan edildi. Bunu yapmak için de 1275
(1858) y›l›nda Londra’daki Palmers bankas›ndan ihraç
de¤eri % 76 üzerinden 5 milyon ‹ngiliz liral›k (nakit getirisi; 3.800.000 ‹ngiliz liral›k) istikraz yap›ld› ve bu para piyasadan toplanacak kaimeler için karfl›l›k gösterildi.
Sonuç olarak 3,5 milyon liral›k kaime yak›ld›, fakat tedavülde 800.000 liral›k kaime kalm›flt›. Bunlar› da orta-
149
Bas›lm›fl Kaimeler
Bas›lm›fl Kaimeler
dan kald›rabilmek için ‹stanbul’daki bütün binalar›n takdir olunan bir y›ll›k kiras› esas al›narak mesken sahiplerinden % 5, akar sahiplerinden % 10, tücar ma¤azalar›ndan % 10 oran›nda bir vergi al›nd› ve bunun geliri kaimelerin kald›r›lmas›na ayr›ld›. Böylece 150.000 liral›k
kaime daha imha edildi.
Geri kalan›n imhas› için ayn› vergiyi vilayetlerde de
uygulama karar› al›nm›flt›. Fakat o s›rada fiam olay›
ç›km›fl ve elde edilen vergi geliri bu olay›n yol açt›¤› isyan› bast›rmak için harcand›¤›ndan kaimelerin geri kalan›n imhas›na gidilememifltir.
1277 (1860) y›l›nda hükümet fliddetli gelir ihtiyac›
karfl›s›nda kal›nca tek çare olarak yeniden kaime ihra c›’na baflvurulmufltur. Gümrüklerden ve Cidde ve Yemen eyaletlerinden baflka her yerde tedavül etmek üzere
2,5 milyon liral›k faizsiz kaime ç›kar›lm›flt›r. Bu gelirin
yar›m milyon liras› kambiyo kurlar›n› muhafaza için
sa¤lanacak alt›nlar›n karfl›l›¤› olacak, geri kalan iki milyon liral›s› da tedavüldeki kaimelerin iptaline ve dalgal›
borçlar›n ödenmesine ayr›lacakt›. Fakat Abdülaziz’in
önderli¤ini yapt›¤› israf ve afl›r› tüketim ekonomisi sonucu, eski kaimeleri de¤ifltirmek flöyle dursun, ›slahat-›
mülkiyebahanesiyle 1277-1282 (1860-65) y›llar› aras›nda bir milyon liral›k daha kaime ihraç edildi. Sonuç olarak, 1282 (1865) y›l›nda 650.000 liral›¤› eskiden
kalanlar olmak üzere 3.150.000 liral›k kaime tedavülde
bulunuyordu. Ve bir alt›n 160 kaimeye, yirmilik gümüfl
mecidiye de 32 kaime kurufla ç›km›flt›.
Bu befl y›ll›k dönemin daha bafl›nda, yani 1278
(1861) y›l› Cemazülhayr›n›n üçüncü perflembe günü, kaime ile bir alt›n 350 kurufla ç›kt›¤›ndan bütün çarfl›lar
kapan›p iflâslar baflgöstermiflti. Galata’daki Havyar Han›’nda sarraflar›n ma¤azalar› zab›ta kuvveti ile açt›r›ld›.
Ayn› fley di¤er dükkanlar için de yap›ld›. Öte yandan,
sarraf dükkanlar› açt›r›larak buralarda 160 Kurufl kaime
karfl›l›¤›nda bir alt›n verdirtildi; bir flahsa bu suretle üç
alt›n alarak karfl›l›¤›nda kaime verme hakk› tan›nd›. Fakat piyasada bir alt›n karfl›l›¤›nda kaime olarak 200-220
Kurufl verildi¤inden, bu resmî sarraflara pek baflvuran
olmad› ve sonuçta bu operasyon da baflar› ile sonuçlanmad›.
1280 (1863) y›l›nda Sadrazam Fuat Pafla’n›n öncülü ¤ü ile Osmanl› Bankas› kuruldu. Bu banka arac›l›¤›yla
yap›lan d›fl borçlanman›n nominal de¤eri, 8.800.000 lira
idi. Fakat % 6 faizli olan bu istikraz›n tahvilleri % 68
üzerinden piyasaya ç›kar›ld›¤›ndan, 6 milyon Lira dolay›nda gelir elde edilmiflti. Bu para ile 100 kuruflluk kaime karfl›l›¤› 40 kuruflu nakit, 60 kuruflu için de % 6 faizli ve % 2 ana para ödemeli esham-› cedide verilerek bütün kaimeler piyasadan topland› ve imha edildi. Bu istikraz için hükümet tütün, tuz, damga resmi ve temettü
vergisi gelirlerini karfl›l›k göstermiflti.
Kaimelerin imhas› için bir komisyon kurulmufl ve bu
operasyon 49 gün devam etmifltir. Komisyonda Osmanl›
Bankas› memurlar› da yeralm›flt›r.
Bu suretle imha edilen kaimelere ait özet bilgi afla¤›daki cetveldedir:
150
Osmanl› Liras›
1.868.731.10
8.119.276.10
Abdülmecit zaman›ndaki kaimelerden
Abdülaziz zaman›ndaki kaimelerden
9.988.007.20
100,50,20 ve 10 kuruflluk kaimeler
olarak 35.483.994 adet
Bu kaimelere karfl›l›k verilen esham ve nakit
5.992.930.000
Esham-› cedide
836.136.41
20 kuruflluk gümüfl mecidiye
3.031.736.42
Osmanl›, ‹ngiliz, Frans›z alt›n›
127.204.37
Londra, Paris üzerine çekilmifl poliçe
11.992.80
Komisyonun görevinin sona ermesinden sonra ibraz olunup karfl›l›¤›nda
esham-› cedide verilen senetler
10.000.000.000 Toplam
1863 operasyonu ile kaimelerin tamamen ortadan
kald›r›lmas›n›n sa¤lanm›fl olmas› ve bu tarihten itibaren
faizli ve ana paras› belli ve garantili esham-› cedide’lerin kaimelerin yerini almas›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ka¤›t para ihrac›n› 1293 (1877) y›l›na kadar gündemden kald›rm›flt›. Bunda Osmanl› Bankas› ile yap›lan
anlaflmada kaime ç›karma yasa¤›n›n getirilmesinin ve
yine bu dönemde al›nan d›fl borçlarda ayn› yasa¤›n flart
olarak sürülmesinin de büyük pay› vard›r.
1292 (1876) y›l›n›n 7 A¤ustos’unda ç›kar›lan bir kararname ile kaime ç›kar›lmas› kararlaflt›r›lm›fl ve bir y›l
sonra öngörülen 15 milyon liral›k kaimenin 10 milyon
liral›¤› tedavüle ç›kar›lm›flt›r. Osmanl› Bankas› ile yap›lan bir anlaflma üzerine ç›kar›lan bu kaimelerin üstünde
bu bankan›n mühürü bulunmaktayd› ve bunlar›n Hicaz,
Yemen, Trablusgarp vilayetleri d›fl›nda her yerde tedavül etmesi kararlaflt›r›lm›flt›. Kaimeler, gümrük resimleri
ve telgraf ücretleri d›fl›nda kalan her türlü devlet gelirlerinde nominal de¤er üzerinden kabul edilecekti. Bu kaimeler karfl›l›¤›nda, Hazine-i Hassa ’dan devral›nan Ere¤li Krom Madenleri ve baz› akarlar›n gelirleri Osmanl›
Bankas›’na b›rak›lm›flt›. Banka, elde etti¤i bu gelirlerle
kaimeleri imha edecekti. Fakat kaimeler, bu arada ç›kan
Osmanl›-Rus savafl› dolay›s›yla harcand›. Yenileri de ihraç edildi¤i için, piyasada tedavülde bulunan kaimelerin
de¤eri 6 milyon liraya yükseldi. Bu arada sahteleri de
piyasada görülme¤e baflland›¤›ndan, savafl›n sonunda
bir alt›n liran›n kaime olarak karfl›l›¤› 350 kurufla yükselmiflti. Hatta bak›r ve gümüfl meteliklerin de prim
yapt›¤› için tedavülden halk taraf›ndan çekilmesinden
dolay› hükümet piyasaya bir kuruflluk ka¤›t kaimeler ç›karmak zorunda kalm›flt›. Kaimenin de¤erinin bu flekilde sürekli düflüflü, 1294 (1879) y›l›nda hükümetin bir tak›m yeni vergiler getirerek bunlar›n has›lat›n›n kaimelerin ortadan kald›r›lmas›na ayr›lmas› karar›n› almas›na
sebep olmufltu. Yeni vergiler flunlard›r:
1) Müskirat resminin % 10’dan % 15’e ç›kar›lmas›.
2) Bandrol yoluyla vergilendirilen befl tütün cinsine
ve sigara rüsumlar›na %50 zam.
3) Tütün mürüriye resminin okka bafl›na 3 kurufltan
5 kurufla ç›kar›lmas›.
Ayr›ca alt›n ve gümüfl para olarak tahsil edilen güm-
Bas›m ve Yay›n Sanayii
Basit ‹ndeks
rük resminin, % 25 oran›nda nominal de¤eri üzerinden
kaime ile ödemesinin kabulü gibi bir tedbir daha al›nm›flt› ama, bunlar›n hiçbiri fayda etmemiflti. Sonunda 1
alt›n, 500 kaimeye ç›kt›. Dönemin Maliye Naz›r› Kâni
Pafla, kaime-yi ortadan kald›rmak için bir kararname yay›nlamak zorunda kald›. Kararname gere¤ince 1295
(1879) y›l›ndan itibaren devletin bütün vergi ve sair gelirleri madeni para ile tahsil edilecekti. Bu kararname ç›kar ç›kmaz alt›n liran›n de¤eri 900 kurufl kaimeyi bile
aflm›flt›. Bunun üzerine hükümet, bu defa Galata sarraf lar› n›n biraraya gelerek Osmanl› Bankas›’n›n yönetimi
alt›nda kurduklar› bir sendika ile istikraz anlaflmas› yapt›. Al›nacak borca karfl›l›k baz› vilayetlerin damga resmi, ispirtolu içkiler ve bal›k rüsumu ile ipek öflrünü göstermifl ve ayn› banker grubuna tütün ve tuz tekelinin yönetimini devretmiflti. Bu istikraz›n al›nmas›ndan bir y›l
dört ay sonras›na kadar süren dönem içinde gümrükler
hariç olmak üzere, devlet gelirlerinin tahsilinde 400 kaime, 100 Kurufl alt›n olarak hesap edilecekti. Devlet bütçesinden ödemelerde 1295 (1879) y›l›nda 40 kurufl kaime bir alt›n lira hesab› ile ödenmiflti. Gerçekte piyasada
bir alt›na karfl›l›k 1000 kurufl kaime ödendi¤i için bu
operasyon kaimelerin toplanmas›na büyük ölçüde yard›m etmifl, fakat çok kimse bundan zarar etmiflti. Bu sebeple Osmanl› maliye tarihinde kaimeler daima en haks›z ve adaletsiz bir vergi olarak yer almaktad›r.
Bu son kaimeler de 1879 y›l›nda Beyaz›t meydan›nda halk›n huzurunda yak›larak tedavülden kald›r›lm›flt›r.
Fakat hükümet bu operasyonun faturas›n› çok a¤›r ödemifl ve sonuç olarak, ödenemeyen d›fl ve iç borçlara çare
olmak üzere, 1881’de Muharrem Kararnamesi ile en
önemli devlet gelirleri Düyunu Umumiye denilen alacakl›lar birli¤ine terkedilmifltir.
H. Kazgan
Bas›m ve Yay›n Sanayii
[Alm. Druckerei und Druckerzeugnisse industirie] [Fr.
Edition et publication] [‹ng. Printing and publishing
and allied industries ]
‹malat sanayii ana sektörü içinde, uluslararas› endüstriyel s›n›flamada 34. bölüm 342. ana grubu kodunu alm›flt›r. Faaliyet alan› gazete, kitap, dergi, magazin, bas›l›
e¤itim gereçleri, ambalaj, reklam ve formüler bas›m›,
dizgi iflleri, kliflecilik, ciltçilik, a¤aç gravür iflleri, kitap
ve ka¤›d›n bronz ve alt›nla yald›zlanmas›, haritalar›n
bezlenmesi gibi üretimleri kapsamaktad›r. (Bkz. Ekono mik Faaliyet Kollar›)
E. Özötün
Basit Artan Oranl› Tarife
(Bkz. Artan Oranl› Tarife)
Basit Faiz
[Alm. Endinfacher Zins] [Fr. Intérêt simple] [‹ng. Simp le interest]
Belirli bir sermaye üzerinden belirli bir süre için hesaplanan faize denir.
Sermayeye (a), süreye (günlere) (t), faiz oran›na (n)
dersek, faizi (F) hesaplama yöntemleri flöyle olacakt›r.
Genel faiz formülü:
a. n. t
F=
36 500
Payda 36 500, 365 günün 100 ile çarp›m›d›r.
Eskiden hesaplar›n elle yap›ld›¤› zamanlar, kolayl›k
olsun diye bir y›l 360 gün say›lm›fl ve buna ticari y›l
denmifl, faiz formülünde payda 36 000 al›nm›flt›r. Bu
uygulama ticari gelenek olarak günümüze kadar gelmifltir. Günümüzde bankalar bu gelene¤i kredi faizlerinin
hesaplanmas›nda uygulamakta, mevduat faizlerinin hesaplanmas›nda y›llar› gerçek günlerine göre 365 ya da
366 gün olarak almaktad›rlar. Bir y›l›n böyle iki ayr› flekilde hesap edilmesi sonucu, aradaki fark 1/73’tir.
Sabit tambölen (diviseur fixe) yöntemi:
Yukar›daki genel faiz formülünde pay ve payday›
(n) ile bölersek faiz formülü:
a . t
F=
36500
n
olur. Sermayenin gün ile çarp›m›na adat (A), 36 500’ün
faiz oran›na bölümüne tambölen (Tb) dersek, faiz formülü F= A /Tb olur ve faiz hesab› böylece bir bölme iflleminden ibaret kal›r.
Tam çarpan (multiplicateur fixe) yöntemi;
Yukar›daki F= A / Tb formülünü F = A. 1 / Tb yazar ve
(1 / Tb)’ye veya (n / 36 500)’e tamçarpan (Tç) dersek,
faiz formülü F = A. Tç olur ve faiz hesab› bir çarpma ile
yap›l›r.
Di¤er yöntemler;
Parçalara bölme (mütedahil k›s›mlar) yöntemi, bankac›l›k (% 60) yöntemi gibi yöntemler de vard›r.
Faiz baremi: Bankalarda belirli faiz oranlar›na göre
önceden hesaplanarak haz›rlanm›fl faiz cetvelleri (baremi) vard›r. Faiz hesab›, böylece bir “toplama”dan ibaret
olur.
Faizin bilgisayarlarca hesaplanmas›: Art›k günümüzde faizler, aktif servislerden verilen “veriler”e göre,
bilgisayarlarca hesaplanmaktad›r.
S. Abaç
Basit ‹ndeks
[ A l m . Einfache Indizes] [ F r . Indices simples] [ ‹ n g .
Simple indices, Price relatives, Quantity relatives, Va lue relatives]
Bir indeks sadece bir maddenin fiyat›ndaki, miktar›ndaki ya da de¤erindeki nispi de¤iflmeyi ölçmekte ise basit
indeks olarak tan›mlanmaktad›r. Nispi fiyat, nispi miktar
ve nispi de¤er olmak üzere bafll›ca üç çeflidi bulunan basit indeksler, belirli bir devreye ait fiyat, miktar ya da
de¤erin (fiyat x miktar = de¤er) temel veya esas devre
olarak kabul edilen devreye ait fiyat, miktar veya de¤ere
bölünerek 100 ile çarp›lmas› sonucu elde edilir.
a) Nispi Fiyatlar: (P0) ile temel devreye ait fiyat, P n
151
Basit ‹ndeks
Baflabafl Analizi
ile de araflt›rma konusu olan devreye ait fiyat gösterilirse, nispi fiyat
Pn
N.F. =
x 100
Po
fleklinde hesaplanacakt›r. Örne¤in etin kilosu 1978’de
300 TL, 1981’de 500 TL, ise 1978 esas devre olarak
al›nd›¤›nda, et için nispet fiyat
N.F. = P 1978/1981 =
500
x 100 = 166,6
300
olacakt›r. Di¤er bir anlat›mla 1981 y›l›nda etin fiyat›
1978’e göre % 66,6 art›fl kaydetmifltir.
b) Nispi Miktarlar: Bir maddenin fiyat›ndaki de¤il,
üretim, tüketim ya da ihracat miktarlar›ndaki devrelere
göre geliflmenin izlenmesinde, miktarla ilgili basit indekslerden, yani nispi miktarlardan yararlan›lmaktad›r.
(q n) ile esas devreye ait miktar, qo ile de ilgili konusu
devreye ait miktar belirtilirse, nispi miktar
qn
N. M. =
133,9
x 100
49,5
= 270,9
Po q o
x 100 veya
( ) ( )
Pn
qn
x
x 100
qo
ile belirtilecektir. Örne¤in bir firma 1978’de fiyat› 100
TL’dan 1000 adet ve 1980’de 210 TL’dan 800 adet parça satm›fl ise nispi olarak firma cirosundaki art›fl
Po q o
N.D. =
=
( ) ( )
210
100
168
x
800
1000
x 100
Nispi fiyat, nispi miktar veya nispi de¤erlerle ilgili
olarak belirli bir y›l›n “esas devre = 100” kabul edilmesi
ile uzun bir dönemi kapsayan sabit esasl› indeks serileri
hesaplanabilece¤i gibi, bir önceki y›l› esas devre olarak
alan ve y›ll›k art›fllar› belirten zincirleme indeksler de
oluflturulabilir. (Bkz. Bileflik ‹ndeks, Fiyat ‹ndesleri, ‹n deksler)
B.A. Köksal
Basit Müterakkilik
(Bkz. Artan Oranl› Tarife )
[Alm. Einfache Buchung ] [Fr. Article de journal] [‹ng.
Simple entry]
Muhasebeyle ilgili ifllemlerin kaydedildi¤i günlük deftere, bir hesap borçland›r›l›p di¤er bir hesap alacakland›r›larak yap›lan yevmiye (günlük defter) kayd›d›r. (Bkz.
Günlük Defter, Defter Tutma Sistemleri, Birleflik Yevmiye Maddesi)
Y. Ercan
Bastiat, Frédéric (1801 - 1850)
olacak yani, bir y›l içindeki art›fl›n % 170,9 oldu¤u anlafl›lacakt›r.
c) Nispi De¤erler: Bir maddenin sat›fl ya da ihracat›ndaki geliflmeler sadece fiyat veya miktarlardaki nispi
de¤iflmeler yerine fiyat ve miktar›n çarp›m› ile elde edilen de¤erler yard›m›yla daha anlaml› bir biçimde izlenebilir. (P0) ve (q 0) ile bir maddenin esas devredeki fiyat
ve miktar› P n ve (q n) ile de araflt›rma konusu devreye ait
fiyat ve miktar›gösterilirse nispi de¤er, nispi fiyat ve
miktarlar›n çarp›m› olan
Pn q n
N.D. =
N.D. =
Basit Yevmiye Maddesi
x 100
qo
olarak belirlenecektir. Türkiye’nin sebze ihracat›
1978’de 49,5 tondan 1979’da 133,9 tona ç›km›flt›r. Bu
art›fl nispi miktar olarak,
N. M. =
olacakt›r. Ayn› sonuca basit fiyat ve miktar indekslerinin çarp›m› ile de ulafl›labilir.
210 x 800
100 x 1000
x100
Frans›z ekonomisti. Bayonne’da do¤du. Yaz› hayat›na
1844’de girdi. Tek bir eseri vard›r. Les Harmonies Eco nomiques (1849) Çevrildikten sonra ‹ngiltere’de serbest
ticaret yandafllar›n›n el kitab› haline gelen bu eser, mevcut düzeni savunur.
D. Demirgil
Baflabafl Analizi
[Alm. Analyse der Rentabilitätschwelle, Toter Punkt
Analyse ] [Fr. Analyse de rentabilité] [‹ng. Break even
analysis]
Maliyetler, faaliyet hacmi, sat›fl fiyatlar› ve kâr aras›ndaki iliflilerin incelenmesidir. Bu incelemelerin temel
amac›, maliyetleri ve sat›fllar› etkileyen çeflitli iflletme
kararlar›n›n kâr üzerindeki etkilerini ortaya koymakt›r.
Bu anlamda baflabafl analizi bir planlama arac›d›r.
Baflabafl noktas›, toplam gelirlerin toplam giderlere
eflit oldu¤u faaliyet düzeyi (sat›fl hacmi) olarak tan›mlan›r. Di¤er bir deyiflle baflabafl noktas›, kâr ya da zarar›n
s›f›r oldu¤u noktad›r. Baflabafl noktas›n› hesaplamak
için çeflitli teknikler, yaklafl›mlar kullan›labilir. Bunlar
afla¤›da k›saca özetlenmifltir:
1) Denklem yaklafl›m› : Herhangi bir muhasebe dönemi için afla¤›daki denklem yaz›labilir:
Sat›fllar + De¤iflken Giderler = Sabit Giderler = Net kâr
= 168
152
Baflabafl Analizi
Baflabafl Analizi
Bu denklem, belli bir “net kâr” elde edebilmek için
sat›fllar›n ne olmas› gerekti¤ini hesaplamada kullan›labilir.
Baflabafl nokta, kâr ya da zarar›n s›f›r oldu¤u nokta
olarak tan›mland›¤›na göre, baflabafl noktas› için denklem afla¤›daki gibi k›sal›r;
Grafikteki toplam giderler do¤rusuna, sabit giderlere
de¤iflken giderler eklenerek de ulafl›labilir:
TL
Toplam
Giderler
Sat›fllar = De¤iflken giderler = Sabit Giderler
Bu denklemde “sat›fllar” de¤er olarak baflabafl noktas›d›r. Denklem afla¤›daki gibi de yaz›labilir.
Sat›fl Miktar› x Sat›fl Fiyat› = (Sat›fl Miktar› x Birim
Bafl›na De¤iflken Maliyet) + Sabit Giderler
Bu denklemdeki “Sat›fl Miktar›” da miktar olarak baflabafl noktas›d›r.
2) Katk› kavram› yaklafl›m›: Birim bafl›na sat›fl fiyat› ile birim bafl›na de¤iflken maliyet aras›ndaki fark,
“birim bafl›na katk›” olarak tan›mlan›r. Bu kavramlar
kullan›larak, miktar olarak baflabafl noktas› afla¤›daki
denklemle hesaplanabilir.
Baflabafl Sat›fl Miktar› =
Sabit Giderler
Birim Bafl›na Katk›
Çeflitli mamuller satan bir firma için baflabafl noktas›n› Türk Liras› cinsinden hesaplamak kaç›n›lmazd›r.
Böyle bir durumda baflabafl noktas›n› hesaplamak için
“Katk› Oran›” kavram›ndan yararlan›labilir.
Katk› Oran› =
Sat›fllar - De¤iflken Giderler
Sat›fllar
Baflabafl Sat›fl Tutar› (TL. olarak) =
Sabit Giderler
De¤iflken
Giderler
Sabit
Giderler
O
Miktar
Baflabafl analizini bir planlama arac› olarak kullan›rken, bu analizin dayand›¤› varsay›mlar›n neler oldu¤unun fark›nda olunmas› gerekir. Bir baflabafl analizi genellikle flu varsay›mlara dayan›r.
1) Analizde sat›fllar ve maliyetler için varsay›lan
davran›fllar, gerçekte faaliyet hacmi ekseninin her noktas›nda de¤il, belli bir faaliyet hacmi aral›¤›nda geçerlidir. Bu aral›¤a uygun hacim aral›¤› (relevant range ) denir. Bu aral›¤›n berisinde, çok düflük faaliyet hacimlerinde, sabit kabul edilen maliyetlerin bir k›sm›ndan kaç›nmak mümkün olabilir. Uygun hacim aral›¤›n›n ötesinde, çok yüksek faaliyet hacimlerinde de, sabit maliyetlerde bir s›çrama söz konusu olabilir.
Bu nedenle baflabafl grafi¤inin uygun faaliyet hacmi
aral›¤› s›n›rlar› içinde kalmas› daha gerçekçi olur.
Katk› Oran›
TL
Belli bir net kâr tutar›na ulaflmay› sa¤layacak sat›fllar› hesaplamak için, yukardaki “Baflabafl Sat›fl Miktar›”
ve “Baflabafl Sat›fl Tutar›” denklemlerinde, payda yeralan sabit giderlere arzu edilen net kâr›n eklenmesi gerekir.
3) Baflabafl grafi¤i: Baflabafl analizine ve daha özel
olarak baflabafl noktas›na yap›labilecek bir di¤er yaklafl›m da baflabafl grafi¤idir. fiekilde bir baflabafl grafi¤i
görülmektedir.
Sat›fllar
Toplam
Giderler
O
Uygun faaliyet
Hacmi A¤›rl›¤›
Miktar
2) Gelir ve gider ak›fllar›, güvenilebilir bir do¤rulukla saptanm›flt›r ve uygun faaliyet hacmi aral›¤› üzerinde
do¤rusald›r.
3) Bütün maliyetler sabit ve de¤iflken k›s›mlar›na ayr›labilir:
4) Sat›fl fiyatlar› ve de¤iflken maliyet do¤rusunun
e¤imi sabittir.
5) Sabit maliyetler, grafikte görülen faaliyet hacimlerinde sabit kalmaktad›r.
6) Analiz tek mamul içindir ya da sat›fllar› oluflturan
mamullerin kompozisyonu (mamullerin toplam içindeki
nisbi miktarlar›) de¤iflmeyecektir.
153
Baflak Sigorta
Bat› Avrupa Birli¤i
7) Toplam geliri ve maliyetleri etkileyen tek faktör,
faaliyet hacmidir.
8) Dönem zarf›nda üretilen ve sat›lan miktar eflittir.
Di¤er bir deyiflle, stoklarda önemli bir de¤iflme olmad›¤›
varsay›l›r.
Baflabafl analizinin yararl›l›¤›, büyük ölçüde, bu analizde kullan›lan de¤iflkenlere iliflkin varsay›mlar›n gerçekli¤ine ba¤l›d›r. Bu de¤iflkenlerin beklenen davran›fllar›ndaki bir de¤ifliklik baflabafl noktas›n›, dolay›s›yla
beklenen kâr› de¤ifltirir. (Bkz. De¤iflken Maliyet, Sabit
Maliyet, Faaliyet Hacim)
Y. Ecran
mine verilen add›r. Devlet, tar›msal üründe baflfiyat› bir
garanti fiyat› olarak da ilan edebilir. Genelde baflfiyat,
bir tar›msal ürünün en iyi kalitesine verilen fiyat olur.
Ürünün di¤er kaliteleri bu baflfiyata göre derecelendirilir.
Baflfiyat uygulamas›nda piyasa (pazar) fiyat› genellikle serbest piyasa fiyat›n›n üstünde belirlenir. Devlet,
serbest piyasada baflfiyat üzerinden sat›lmayan art›k
ürünü sat›n al›r. Bu yolla üretici gelirlerinin artmas›, en
az›ndan sabit tutulmas› amaçlanmaktad›r.
Baflfiyat y›lda bir kez, ya ekim dönemi öncesi ya da
hasat dönemi sonras› ilan edilir. Birinci durumda devlet
bir garanti fiyat› uygulamas›n› da amaçlam›fl olmaktad›r. (Bkz. Taban Fiyat)
K. Mortan
Baflak Sigorta
1960'ta, T.C. Ziraat Bankas› öncülü¤ünde kuruldu. Bafllang›çta tar›m sektörüyle ilgili alanlarda etkinlik göstermek amac›yla kurulmufl olmas›na karfl›n, 1995 sonu itibariyle prim tahsilat›na göre ana çal›flma dallar›nda kaza
(2,242 trilyon TL), yang›n (770,5 milyar TL), hayat
(720,5 milyar), nakliye (666 milyar TL) sigortac›l›klar›,
tar›m (480,5 milyar TL) sigortas›n›n önüne geçmifl bulunmaktad›r.
Sigorta prim üretimi (5,296 trilyon TL) aç›s›ndan, ülkenin en büyük sigorta flirketidir.
fiirketin en büyük hissedarlar› T.C. Ziraat Bankas›
(%50), Tarifl (%16.67), Çukobirlik'tir (%16.67)
fi. Özgencil /A. Erhan
Bafl Vergisi
Baflar› De¤erleme
[Alm. Leistungsbewertung] [Fr. Evalution de la perfor mance] [‹ng. Performance evaluation ]
Bir örgütün saptanm›fl olan amaçlar›na ya da bir örgütsel birimin kendi hedef ve görevlerine ne ölçüde ulaflt›¤›n›n araflt›r›lmas›na veya bir örgütte görevli kimselerin
kendilerinden beklenen faaliyetleri nas›l yapm›fl olduklar›n›n incelenmesine “baflar› de¤erleme” diyoruz.
Baflar› de¤erleme geçmiflte olup bitmifl faaliyet ve
olaylar›n önceden planlanm›fl olan arzulanan durumlara
ne ölçüde uydu¤unu incelemektir. Bu flekliyle baflar› de¤erleme bir denetleme faaliyeti demektir.
Baflar› de¤erleme kriteri olarak örgütlerde kârl›l›k,
büyüme, otonomi gibi genel amaç ölçütleri (kriterleri)
kullan›ld›¤› gibi, çeflitli k›sa vadeli bütçe ve program hedeflerini, örgüt el kitaplar›nda yaz›l› görev ve iliflkilerin
yerine getirilme durumlar›n›, örgütte çal›flan personelin
güdülenme ve moral durumlar›n›, yöneticilerin yapt›klar› hatalar›n say›s›n› ve niteli¤ini, müflterilerin, çevre halk›n›n ve di¤er ç›kar gruplar›n›n örgüt hakk›ndaki düflünce, duygu, inanç ve davran›fllar›n› da birer kriter sayabiliriz. Bütün bu hususlar›n araflt›r›l›p incelenmesi, örgütün, birimlerinin ve personelinin baflar› de¤erlemesi demekti.
E. Eren
Baflfiyat
[Alm Höchstpreis] [Fr. Prix maximum] [‹ng. Target pri ce]
Tar›msal destekleme sistemi içinde bir uygulama biçi-
[Alm. Kopfsteur] [Fr. Capitation ] [‹ng. Poll-tax, Capi tation, Capitation taxes ]
Kifli bafl›na, aynî, nakdi ya da hizmet fleklinde al›nan
vergilerdir. Vergi konusu ve verginin matrah› kiflilerdir.
‹lkel yap›da bir vergilendirme fleklidir. Modern vergilendirme esaslar›na uygun nitelikte de¤ildir. Gerileyici
karakterdedir. çünkü gelir ve servet dikkate al›nmadan,
her kifli ayn› miktarda vergiye tâbi tutulmaktad›r. Bu sak›ncay› gidermek için, uyguland›¤› baz› ülkelerde vergi
yükümlüleri sosyal gelir gruplar› olarak s›n›fland›r›l›p,
farkl› vergi al›nm›flt›r.
Bafl vergileri geleneksel toplumlarda, feodal toplumlar ve krall›klarda genifl flekilde uygulanm›fl vergilerdir.
Vergi sadece yurt içinden de¤il, iflgal edilen bölge halk›ndan da, bir nevi yenilgi sembolü, olarak al›nm›flt›r.
Hatta daha önceleri Atina, Roma gibi flehir devletlerinde
vatandafll›k vergisi ad›yla bafl vergileri al›nd›¤› görülmüfltür. Türkiye’de uygulanm›fl olan Yol Vergiside, bir
bafl vergisidir. Ça¤›m›zda bafl vergilerine baz› geliflmemifl ülkelerde ve özellikle mahalli vergilendirme alan›nda rastlanmaktad›r. (Bkz. Hayvanlar Vergisi)
E. Korkmaz
Bat› Avrupa Birli¤i
[Alm. Westeuropäische Union] [Fr. Union de I’Europe
occidentale] [‹ng. Western European Union]
‹ngiltere, Fransa ve Benelux (Hollanda, B e l ç i k a ,
Lüksemburg) ülkeleri aras›nda 17 Mart 1948’de Brüksel’de imzalanan ekonomik, sosyal, kültürel iflbirli¤i ve
ortak savunma anlaflmas› ile kurulmufltur. Daha sonra
Ekim 1954 tarihinde Paris’te yap›lan bir toplant›da al›nan kararla ‹talya ve Federal Almanya’n›n da birli¤e kat›lmas› kabul edilmifltir.
Elli y›ll›k bir süre için kurulan Bat› Avrupa Birli¤i’nde d›fliflleri bakanlar›ndan oluflan bir Dan›flma Meclisi, savunma bakanlar›n›n oluflturdu¤u bir Savunma
Meclisi ile genelkurmay› ilgilendiren kanunlar› inceleyen Genelkurmay Komitesi vard›r. Antlaflma gere¤ince,
üyelerden biri Avrupa’da silahl› bir sald›r›ya u¤rad›¤›nda di¤er üye ülkeler kendisine güçlerinin elverdi¤ince
154
Batm›fl Maliyet
Bay›nd›rl›k Hizmetleri
askeri yard›mda bulunmakla ve di¤er yard›mlar› yapmakla yükümlüdürler.
E. Çam
m›flt›r. Sermayesi 1995 sonu itibariyle 1,32 milyar, mevduat toplam› 206,63 milyar Alman Mark›’d›r. Almanya’da bankac›l›k depatman›nda 387, ipotek departman›nda 10, d›fl ülkelerde 9 flubesi ve 7 temsilcili¤i vard›r.
Batm›fl Maliyet
[Alm. Sunk-Kosten] [Fr. Prix de revient failli] [‹ng.
Sunk-cost]
Bu kavram, maliyetlerin “karar verme” amaçlar› aç›s›ndan yap›lan s›n›fland›r›lmas›nda söz konusu olur. Batm›fl maliyetler, zaten sahip bulunulan kaynaklar›n (varl›klar›n) alternatifler aras›nda yap›lacak seçimden etkilenmeyecek olan tarihi maliyetleridir. Di¤er bir deyiflle
batm›fl maliyetler, zaten katlan›lm›fl bulunan, dolay›s›yla
“karar verme” aç›s›ndan ilgisiz (etkisiz) olan maliyetlerdir. Belli bir makinenin amortisman› bir batm›fl maliyettir; çünkü bu amortisman, makine için daha önce katlan›lm›fl bulunulan maliyetin bir da¤›t›m›n› temsil eder ve
örne¤in üretimi art›rma ya da azaltma karar›ndan etkilenmez. Bir sabit varl›¤›n maliyeti ya da defter de¤eri
(maliyet eksi birikmifl amortisman) de birer batm›fl maliyettir; çünkü bu maliyetler verilecek karar üzerinde etkiye sahip de¤ildir (sat›flta oluflacak defter kâr veya zarar›n›n vergi etkisi d›fl›nda) (Bkz. Amortisman, Birikmifl
Amortisman)
Y. Ercan
Bayar, Mahmut Celal (1882-1986)
Atatürk dönemi baflbakanlar›ndan, Türkiye’nin üçüncü
cumhurbaflkan›.
‹stiklâl Savafl›’ndan 1960 y›l›na de¤in milletvekili,
bankac›, kabine üyesi, baflbakan ve cumhurbaflkan› olarak hizmet etmifltir.
‹fl Bankas›’n›n kurulmas› onun inisiyatifiyledir. ‹lk
genel müdürü oldu¤u ‹fl Bankas› k›sa zamanda geliflmifl
ve piyasada faaliyet gösteren yabanc› mali arac›lara üstün duruma geçmifltir.
‹ki kez ‹ktisat bakanl›¤› yapm›flt›r. Ayr›ca k›sa bir
süre ‹mar ve ‹skân bakanl›¤›nda bulunmufltur.
‹ktisat bakanl›klar› baflar›l›d›r. Bu görevde bulunurken bürokrasiyi önlemeye çal›flan, kararlar›nda gerçekçi
olan ve pratik çözüm arayan yap›c› bir devlet adam› olarak tan›nm›flt›r.
‹kinci ‹ktisat bakanl›¤›nda ve baflbakanl›¤›nda d›flal›mlar› geniflleterek piyasay› ferahlatt›¤›ndan ülke ‹kinci
Dünya Savafl›’na o zamanlar için zengin say›labilecek
bir mal stokuyla girmifltir. Savafltan önce takviye edilen
mal stoklar› 1942’ye de¤in darl›k çekilmemesini sa¤lam›flt›r.
Demokrat Parti’nin dört kurucusu aras›ndad›r ve ilk
genel baflkan›d›r. 1950 Seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle cumhurbaflkanl›¤›na seçilmifl
ve 27 May›s 1960 harekât›na kadar bu görevde kalm›flt›r.
F. Ergin
Bayerische Vereinsbank
S. Abaç/N. Elhüseyni
Bayes Teoremi
[Alm. Bayessche Theorem] [Fr. Théorème de Bayes]
[‹ng. Bayes theorem]
Bir olay›n ortaya ç›kmas›nda birden fazla birbirinden ba¤›ms›z neden etkili olmakta ise bu nedenlerden
herhangi birinin o olay› yaratm›fl olmas› ihtimali Bayes
Teoremi yard›m›yla hesaplanabilmektedir.
A1, A2..... Ak ile (Ai) bir olay› ortaya ç›karabilecek
nedenleri, (B) ile de söz konusu olay› gösterirsek (B)
olay›n›n (Ai) nedeninden kaynaklanm›fl olmas› ihtimali
Bayes Teoremi olarak adland›r›lan
P (Ai/B)=
P (Ai)
.
P (B/Ai)
∑P (Ai) .
P (B/Ai)
formülü ile hesaplanacakt›r. Formülde P(Ai) ile (A i) nedeninin ihtimali, P (B/Ai) ile de ba¤l› bir ihtimal olan,
(Ai) nedenini ortaya ç›km›fl olmas› halinde (B)’nin
ihtimali gösterilmektedir. (Ai)’ler a priori, P (B/Ai)’ler
ise a posteriori ihtimaller olarak tan›mlanmaktad›r.
Örne¤in, bir oto imalat firmas›n›n üç ayr› (A1A2) ve
A3)fabrikas› bulundu¤unu ve toplam üretimin %20’sinin
A1, % 30’unun A2 ve %50’sinin, A3 fabrikas›nda elde
edildi¤ini varsayal›m. (B) kusurlu bir otomobilin al›c›
taraf›ndan geri getirilmesi olay› ise, P (B/A1) = .05 ile
(A1) fabrikas›n›n, P (B/A 2) = .02 ile (A 2) fabrikas›n›n ve
P (B/A3) = . 01 ile (A3) fabrikas›n›n kusurlu oranlar› belirtilebilir. Bu koflullar alt›nda, iade edilen kusurlu bir
otomobilin örne¤in (A2) fabrikas›nda üretilmifl olmas›
ihtimali afla¤›daki gibi hesaplanacakt›r.
P (A2/B) =
=
P (A2) . (P (B/A2)
P (A1) . P (B/A1)+ P (A2) . P (B/A2)
+ P (A3) . P (B/A3)
.30 x .02
(.20 x .05) + (.30 x .02) + (.50 x .01)
= .286
Bayes Teoremi, ba¤l› ihtimallerin, P (B\Ai) önceden
bilinmesini gerektirmesinden ötürü neden-sonuç yönünde de¤il, sonuç-neden yönünde bir mant›k içerdi¤i gerekçesiyle elefltirilmifltir. (Bkz. Ba¤l› ‹htimal, Çarpma
Teoremi)
B. A. Köksal
Bay›nd›rl›k Hizmetleri
[Alm. Öfflentliche Arbeiten] [Fr. Travaux publics] [‹ng.
Public works]
Tüm vatandafllar›n yararlanmas›na aç›k, kamu kurumla-
Merkezi Münih’tedir. 1869’da kurulmufltur. 1971’de
Bayerische Staatsbank’› (kuruluflu 1780) bünyesine kat155
Bayi
Bebek Sanayi
r›nca gerçeklefltirilen, yol, baraj, köprü yap›m›, bak›m›,
onar›m› gibi ifllerdir.
Vatandafllar›n günlük yaflant›lar›n› yak›ndan ilgilendiren bay›nd›rl›k hizmetleri, ülkenin iktisadi kalk›nma s›ndan önemli ölçüde etkilendi¤i gibi, ülkenin kalk›nmas›nda da önemli rol oynamaktad›r. Gerçekten de kalk›nm›fl ülkelerin güçlü ekonomileri bay›nd›rl›k hizmetlerine büyük yat›r›mlar yapmakta, bu yat›r›mlarsa ekonominin büyümesini h›zland›rmaktad›r.
Bay›nd›rl›k hizmetleri genellikle büyük yat›r›mlar›
gerektirdi¤inden, bu hizmetlerin yerine getirilmesini
planlayan, izleyen kamu kurumlar›na ihtiyaç vard›r. ‹flsizli¤in yayg›nlaflt›¤› dönemlerde çok say›da iflçiye ifl
olana¤› veren büyük bay›nd›rl›k hizmetlerine yat›r›m
yap›lmas› yararl› sonuçlar vermektedir. Böylelikle talep
hacmi genifllemekte, iktisadi durgunluk giderilebilmektedir.
Geliflme halindeki ülkelerdeyse, devletin bay›nd›rl›k
hizmetlerine ay›rabilece¤i fonlar genellikle s›n›rl›d›r.
Buna ra¤men ülkenin ihtiyac› olan bay›nd›rl›k hizmetlerini bir an önce tamamlayabilmek için devletin büyük
yat›r›mlara giriflmesi -iflsizli¤i azaltmas› bak›m›ndan
yararl› olmakla beraber- talep enflasyonu yaratmakta ve
fiyat art›fllar›n›n h›zlanmas›na neden olmaktad›r
M. Kutal
Bayi
[Alm. Verkaufer] [Fr. Vendeur] [‹ng. Dealer ]
Bir sözleflmeye dayanarak belirli bir yer ya da bölge
içinde sürekli olarak ticari bir iflletmenin mallar›n› satan
kimseye denir. Ayr›ca, muhasebe uygulamas›nda borçlar anlam›nda, bilançolar›n pasifinde bir ana hesap olarak bayiler kelimesi de kullan›lmaktad›r.
F. Bilgino¤lu
Baz Para
(Bkz. Para Baz›)
Baz Y›l
[Alm. Basisjahr ] [Fr. Année de base] [‹ng. Base year]
Bir istatistik seride indeks düzenlemesi ya da büyümenin oransal art›fl›n›n saptanmas› için bir dönem ve y›l›n
bafllang›ç olarak al›nmas›d›r. Geliflmenin niteli¤ini göstermesi ve uluslararas› k›yaslamalara konu olmas› nedeniyle, baz y›l›n tipik ya da normal bir dönem olmas› gerekmektedir. Bu yap›lmad›¤› takdirde temel al›nan y›l›n
düflük bafllang›ç de¤eri yüzünden di¤er y›llardaki de¤er
çok yüksek olacakt›r.
K. Mortan
B Cetveli
Türkiye’de bütçe yasalar›, yasa hükümlerini içeren metin k›sm› ile yasaya ba¤l› cetvellerden oluflur. Bu cetvellerin en önemlilerinden biri (B) cetvelidir. (B) cetveli,
genel bütçe ve katma bütçeli kurulufllar›n bütçe yasalar›n›n ikinci maddesinde hükme ba¤lanan gelir bütçesini
gösterir. Genel bütçeye ba¤l› (B) cetvelinde gösterilen
gelirler, “vergi gelirleri” , “vergi d›fl› normal gelirler”,
“özel gelirler ve fonlar” s›n›fland›rmas› içinde, o y›l›n
bütçesiyle elde edilecek tüm devlet gelirleri ve bunlara
ait gelir tahminleri belirlenir. Katma bütçeli idarelerin
kendi bütçe yasalar›n›n ikinci maddesinin belirtti¤i gelirler de o idarenin bütçe yasas›nda ek (B) cetvelinde yer
al›r. Katma bütçe gelirleri aras›nda en büyük miktardaki
geliri, devletin bu idarelere yapt›¤› katk› olan hazine
yard›m› oluflturur. Katma bütçeli idarelerin (B) cetvelinde -bütçenin genellik ilkesi gere¤i- vergi gelirleri yer
almaz. (Bkz. A Cetveli, C Cetveli, Ç Cetveli, F Cetveli)
G. Coflkun
Bear Market
[Alm. Bär Markt] [Fr. Marché baissier ] [‹ng. Bear Mar ket]
Bekleyifllerin kurlarda alçal›fl› öngördü¤ü piyasa ortam›d›r.
‹ngilizcede bear ay›, market ise pazar, piyasa demektir. Bear market, kötümserlik esintilerinin etkili oldu¤u bir durumdur. Talep durgundur. Kurlar›n düflece¤inden enifle ederek portföylerindeki de¤erleri paraya
çevirmekte acele edenler çoktur.
Bear market’in karfl›t kavram›, bull market’tir. (Bkz.
Bull Market)
F. Ergin
Bebek Sanayi
[Alm. Junge Industrie ] [Fr. Industrie naissante ] [‹ng.
Infant industry]
Yeni kurulmakta ya da geliflmesini henüz tamamlamam›fl olan ulusal sanayi dallar›n›n d›fl rekabete karfl› belli
bir süre korunmas› demektir.
Bu konuya 16. yy’da ‹ngiliz ve ‹talyan düflünürleri
ilk kez de¤inmifllerse de, terimi belirli bir iktisat politikas› olarak tan›mlay›p uyulayan Amerikal› düflünür ve
devlet adam› Alexander Hamilton’dur. Hamilton, d›fl ticaret ve sanayileflme konular›ndaki görüfllerini kapsayan
1791 y›l›nda tamamlad›¤› çal›flmas›nda bebek sanayiler
ya da yeni do¤an sanayiler in belli bir süre korunmas›n›
istemifltir.
Ekonomi biliminde korumac›l›k ya da ulusal ekono mi doktrinine ilk kez, Alman iktisatç›s› Friedrich List’in
1841’de yay›mlad›¤› Ulusal ‹ktisat Politikas› Sistemi
adl› eserinde yer verilmifltir. List’e göre ulusal sanayi,
do¤uflu s›ras›nda ve geliflme süreci boyunca, d›fl rekabete karfl› gümrük duvarlar›yla korunmal›d›r. Çocukluk
dönemini tamamlayan ve güçlenen ulusal sanayiin d›fla
aç›lmas›n› isteyen List, korunman›n bu aflamadan bafllayarak kald›r›lmas›n› savunmufltur. List, serbest piyasa
düzenine inand›¤› halde, ileri ‹ngiliz sanayii karfl›s›nda
Almanya’n›n sanayileflmesi için, geliflen sanayinin korunmas›n› gerekli görmüfltür.
Günümüzde de s›nai yat›r›mlar, geliflmekte olan ülkelerde, ileri sanayi ülkelerinin rekabetine karfl› çeflitli
önlemlerle korunmaktad›r. Bu önlemlerin bafl›nda güm rük vergileri, ithal yasaklar› ve sübvansiyonlar gelir.
E. Tokgöz
156
Bebel, August
Beklenen De¤er
Bebel, August (1840 - 1913)
yapmak, mal kapatmak ve kefilsiz sat›fl yapmak yasakt›.
‹stanbul’da üç bedesten vard›. Biri Galata’da, ikisi
Büyük Çarfl›’da idi. Galata’daki Eski Bedesten, Cenevizlilerden kalmad›r. Büyük Çarfl›’daki Eski Bedesten
(ya da Küçük Bedesten) Bizans yap›s›d›r. Yeni Bedesten
ya da Büyük Bedesten, Fatih zaman›nda infla edilmifltir.
Bedestenler 19. yy’da önemlerini kaybetmifltir. Galata Bedesteni ile halk›n Sandal Bedesteni ad›yla tan›d›¤› Büyük Bedesten uzun süre kapal› kalm›flt›r.
Sandal Bedesteni, 1914’te onar›larak yeniden aç›lm›fl ve belediyenin mezat yeri olarak kullan›lagelmifltir.
(Bkz. Aç›k Art›rma)
F. Ergin
Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin kurucular›ndan.
Partisinin liderli¤ini k›rk y›l› aflk›n bir süre boyunca yürütmüfltür. Milletvekilli¤ine seçilmifltir. Sosyalizmi halka anlatan be¤enilmifl bir kitab›n sahibidir. Büyük bir
parlamento hatibi olarak tan›nm›flt›r. Bismarck’la mücadele etmifltir. Alman iflçilerinin sevdikleri ve izinde yürüdükleri bir parti baflkan› idi.
F. Ergin
Bedaux Sistemi
|Alm. Systeme von Bedaux] [Fr. Système de Bedaux]
[‹ng. System of Bedaux]
Charles Bedaux’un gelifltirmifl oldu¤u bir primli ücret
sistemidir. Bu sistemle iflgücünün verimi do¤rudan do¤ruya ölçülüp, de¤erlendirilebilir. Bu sistemin uygulamas›nda üç etmen göz önünde bulundurulur: a) Zaman etüdü, b) Çal›flma rand›man›, c) Yorulma derecesi.
Bu sistemde hareket noktas› bir ifl birimi ya da “B”
ile ifade edilen bir Bedaux birimidir. Bir “B” orta nitelikte bir iflçi taraf›ndan, normal çal›flma koflullar› alt›nda
ve normal bir rand›manla çal›flmakla bir dakikada yap›labilecek ifl miktar›d›r. Bir saatlik normal çal›flman›n
karfl›l›¤› 60 B’dir ve bu çal›flma için iflçiye belirli bir temel ücret garanti edilmifltir. Bir saatte elde edilen ifl
miktar› 60 B’yi aflarsa, aflan miktar›n % 75’i iflçiye, geri
kalan % 25’de iflletmeye ait olur.
F. Bilgino¤lu
Bedreddin-i Simavî (1358 - 1420)
Türk din bilgini ve düflünürü. Din ayr›l›klar›n›n ortadan
kald›r›lmas›n›, insanlar›n maddi ve manevi eflitlik içinde
olmalar›n›, toprak ve mal›n paylafl›lmas›n› savunmufltur.
Bir sosyal hareket uyand›rmaya çal›flm›flt›r. Huzursuzluk ve istikrars›zl›k y›llar›na rastlayan telkinleri genifl yank› uyand›rm›fl ve eylemlere yol açm›flt›r. Vâridat
adl› eseri günümüz Türkçesine aktar›larak yay›mlanm›flt›r.
F. Ergin
Behaviorism
(Bkz. Davran›flç›l›k)
Bedelsiz ‹thalat
[Alm. Kostenlose Lieferung] [Fr. Importations non Con tingentées et Sans Transfert de Paiement, Prestations
Gratuites ] [‹ng. Imports with waiver]
Bedeli Türkiye’den döviz olarak ödenmeden yap›lan ithalat› gösterir. Örne¤in Almanya’daki iflçilerimizin getirdi¤i otomobiller ve çeflitli ev eflyas›, bu çeflit ithalat
aras›ndad›r. Bunlar gümrükten girerken normal ithalat
ifllemi görür ve ithalat rakamlar› aras›na girer. Yani, d›fl
ticaret dengesi aç›s›ndan adeta yabanc› paralar ile ödenmesi gereken ifllemler gibi görünür. Oysa bu ithalat için
Türkiye’den döviz ç›kmayacakt›r. fiu halde bu tür ithalat›n karfl›l›¤›, muhasebe gere¤i olarak, sermaye hareketleri aras›nda gösterilir. (Bkz. Ödemeler Dengesi)
E. Alkin
Bedesten
Farsçadaki bezzazistan ve bezistan sözcükleri dilimize
bedesten biçiminde geçmifltir. Bedestan diyenler de vard›r. Bez çarfl›s› anlam›ndad›r.
Geçmifl yüzy›llarda, kervanlar›n getirdi¤i kumafllar
ve pahada a¤›r mallar bedestenlerde depolan›p sat›l›rd›.
De¤erli eflya, mücevherat ve para, bedestenlerdeki dolaplarda saklan›rd›. Bedestende sürekli ifl yapan esnafa
hâcegan ya da hace¤i denirdi. Hâcegan’dan yaln›z bir
k›sm› dolap sahibi idi. Aç›k art›rma ile sat›fllar, bedestenlerde yap›l›rd›.
Bedesten bir kad› naibi ’nin ve loncan›n denetiminde
idi. Al›m sat›m ifllemleri kurallara ba¤l›yd›. Tavc›l›k
Bekleme Hatt› Modeli
[Alm. Warteschlangenmodel] [‹ng. Waiting-line model]
Bekleme hatt› modeli ya da kuyruk modeli, yöneylem
araflt›rmas› tekniklerine iliflin kavramlard›r. Bunlar, yap›lmakta olan iflin gelifl debisi ile sürecin servis debisi
aras›nda uyum sa¤lanamad›¤› hallerde ortaya ç›kan kuyruk problemlerini çözmeyi amaçlayan modelerdir. Tüm
iflletme tiplerinde, devlet, sanayi, okul ve hastane gibi
birimlerin kuyruk problemlerinin çözümünde bu yöney lem tekni¤inden yararlan›l›r.
F. Bilgino¤lu
Beklenen De¤er
[Alm. Der erwartete wert ] [Fr. Valeur prévisionnelle]
[‹ng. Expected value, Mathematical expectation]
Bir (X) tesadüfi de¤iflkeninin bölünmesinin beklenen
de¤eri, E (X)o da¤›l›m›n ortalamas›d›r. E¤er (X) kesikli
ise,
n
E (X) = Σ xipi = Σ x f(x)
i=1
x
(X) devaml› ise,
∞
∫ f(x) dx olacakt›r.
–∞
E (X)’in hesaplan›fl›n› bir kesikli ve bir devaml› tesadüfi de¤iflkende görelim:
E (X) =
157
Beklenen De¤er Cebiri
Beklenen De¤er Cebiri
(X, Y) birleflik s›kl›k fonksiyonuf (x, y) olan devaml›
bir bileflik tesadüfi de¤iflken ise,
∞ ∞
E[Q(x,y)] = ∫ ∫ Q (x,y) f(x,y) dy dx
–∞ –∞
Kesikli:
X
f(x)
–2
–1
1
2
3
5
1/10
1/10
2/10
1/10
3/ 10
2/10
E (X) = (–2)
+2
(
1
10
)
( 101 ) + (–1) ( 101 ) + (1) (
+3
(
3
10
)
+5
2
10
2
10
)
Teorem 3 : Bir sabit’in beklenen de¤eri kendisine
eflittir. c bir sabiti göstersin
= 2
E (c) = c
Teorem 4 : c bir sabit ve X, beklenen de¤eri E(X)
olan bir de¤iflken olsun,
Burada E (X) için fiziksel bir yorum da yap›labilir.
Örnekte 2, bu bölünmenin “kütle merkezi” dir; yani bir
çubu¤a belirtilen aral›klarla ihtimallerle orant›l› a¤›rl›klar konulsa, bir mil bu çubu¤u 2 hizas›nda dengede tutacakt›r. (‹htimallerin her birinin pozitif ve toplamlar›n›n
1 olufluna dikkat edilmelidir.)
Devaml›:
f(x) =
3
16
x+
1 =0
8
E (cX) = c E (X)
Teorem 5 : X de¤iflkeninin U (x) ve V (x) gibi iki
fonksiyonunun toplam›n›n ya da fark›n›n beklenen de¤eri
E[u(x) v(x)] = E [u(x)] E[v(x)]
1<x<3
Bu teorem, E’nin do¤rusal bir operatör oldu¤unu
gösteriyor.
Teorem 6: X ve Y, beklenen de¤erleri E (X) ve E(Y)
olan tesadüfi de¤iflkenler ise
aksi halde s›kl›k (yo¤unluk) fonksiyonu verildi¤inde,
beklenen, de¤er,
E (X)= ∫3 x
1
( 163
x+
1
8
)
dx =
17
8
E[X
bulunur.
Burada E (X)’in 1 ile 3 aras›nda ç›kmas› zorunlulu¤unu belirtmek gerekir. Bir bölünmede beklenen de¤er
o bölünmenin en küçük de¤erinden küçük, en büyük de¤erinden büyük olamaz.
Beklenen de¤ere uygulamal› istatistikte “aritmetik
ortalama” ad› verilir. Uyun matematiksel özellikleri nedeniyle istatistikte yayg›n olarak kullan›l›r. (Bkz. Tesa düfi De¤iflken, Bölünme)
U. Korum
Beklenen De¤er Cebiri
[Alm. Erwartungswertalgebra ] [Fr. Algèbre de Valeur
prévisionnelle] [‹ng. Expected value algebra ]
Beklenen de¤er cebiri, beklenen de¤er ifllemleri ile ilgili
kurallar› içerir. Bu kurallar teoremler fleklinde belirlenir.
Teorem 1: E¤er u (x), X’in bir fonksiyonu ve x ihtimal fonksiyonu f (x) olan kesikli bir tesadüfi de¤iflken
ise,
E [U (x)] = Σu(x) f(x)
x
Y] = E(X)
E(Y)]
Bu teoremi s›n›rl› say›daki tesadüfi de¤iflkene genellersek,
k
k
E Σ Xi = Σ E(Xi)
i=›
i=›
Teorem 7: X ve Y stokastik ba¤›ms›z ve beklenen
de¤erleri E (X) ve E (Y) ise,
[ ]
E (XY) = E(X) E (Y)
Teoremi s›n›rl› say›da ba¤›ms›z de¤iflkene genellersek,
E(X1, ... Xk) = E(X1) ... E(Xk)
Teorem 8: Bir bölünmedeki yay›lman›n en önemli ölçüsü olan varyans da bir beklenen de¤erdir.
Var (X) = E [ X - E (X)]2 = E (X2) - [ E (X) ]2
Teorem 9:
Var (c) = O
Var (X c) = Var (X)
Teorem 10:
Var (cX) = c2 Var (X)
X, s›kl›k fonksiyonuf (x) olan bir devaml› tesadüfi
de¤iflken ise,
∞
E [U (x)] = ∫ u(x) f(x) dx
–∞
Bu teoremin özel hali olarak U(x ) = x al›nd›¤›nda
beklenen de¤er tan›m› elde edilir.
Teorem 2: E¤er Q (x, y), x ve y reel say›lar›n›n bir
fonksiyonu ve ( X, Y) birleflik ihtimal fonksiyonu f(x, y)
olan kesikli bir bileflik tesadüfi de¤iflken ise,
E[Q(x,y)] = ∑ ∑ Q (x,y) f(x,y)
x y
Teorem 11:
Var (X+Y) = Var (X) + Var (Y) + 2 Cov (X,Y)
Var (X-Y) = Var (X) + Var (Y) – 2 Cov (X,Y)
Burada Cov (X, Y) Kovaryans (X, Y)’dir ve X ile Y
aras›ndaki do¤rusal iliflkinin ayn› yönde mi (+) z›t yönde mi (-) oldu¤unu ve iliflkinin boyutunu belirler. Teoremi daha gene olarak flöyle yazabiliriz:
Var (aX+bY) = a2 Var (X) x+b2 Var (Y) + 2 ab Cov (X,Y)
Var (aX–bY) = a2 Var (X) +b2 Var (Y) – 2 ab Cov (X,Y)
158
Beklenen Faaliyet Hacmi
Beklenti (Bekleyifl) Elastikli¤i
X ve Y stokastik ba¤›ms›z oldu¤undan Cov (X,Y) =
0 olaca¤› için bu terim düfler ve Var (X+Y) + Var (X-Y)
= Var (X) + Var (Y) olur. Teoremi (n) tane ba¤›ms›z de¤iflkene genellersek,
Var
(
n
∑ Xi
i=›
)
beklenen verim oran› (ki) risksiz faiz oran›
ki=Rf+pi
(Rf) ile risk primi (pi)’dan oluflur. Buradaki risk primi (Rho olarak okunur) ise sermaye pazar› ile menkul
de¤erin kendisinden kaynaklan›r. Dolay›s›yla yukar›daki ifade flu flekle gelir:
n
= ∑ Var (Xi)
i=›
ki=Rf+ (km-Rf)ßi
Aralar›ndaki kovaryans s›f›r olan de¤iflkenlere “ilifl kisiz” denir. E¤er iki de¤iflken stokastik ba¤ms›z ise
iliflkisizdir. Fakat normal bölünme d›fl›nda iliflkisi her
zaman ba¤›ms›zl›k anlam›na gelmez.
fiartl› bölünmeler’in de beklenen de¤erleri söz konusudur.
f(x,y) g(y) > o
g(y)
E (Xy) = ∑ x f (xy) g (y) > o
x
fiartl› bölünmelerin varyanslar› da,
Buna göre sermaye pazar›n›n ortalama getirisi ile
risksiz faiz oran› (bu da devlet tahvillerinin cari getiri
tutar›d›r) aras›ndaki fark (km-Ri), sermaye pazar›n›n bütününden kaynaklanan riskin ölçümüdür. Menkul de¤erin kendisinin riski (ßi) ise beta katsay›s› olup, sistematik risk olarak nitelenir ve elde birçok menkul de¤er bulundurmakla giderilemeyecek risk pay›n› simgeler.
Böylece risk primi (pi) pazar risk pirimi ile menkul
de¤erin kendisinin riskinin (ß i) çarp›m›ndan meydana
gelmektedir. Riksiz faiz oran› (Rf) ile pazar›n risk primi
ekonomik de¤iflkenlerdir ve herhangi bir menkul de¤erin beta’s› ile birlikte kullan›larak bu menkul de¤erin
beklenen verim oran› hesaplan›r. Buna göre, bir menkul
de¤erin riski artt›kça sa¤lanaca¤› beklenen verimin de
yükselmesi gerekir. Beklenen verim oran› hesaplamalar›, menkul de¤erlerin (tahvil ve pay senetleri gibi) de¤erlendirilmesinde kullan›l›r.
fi. Türen
Var (Yx) = E[Y–E (Yx)2 = ∑ [y–E (Yx)]2 g(yx)
y
(Bkz. Likidite Güdüsü ‹le Para Talebi)
f(x y)
f(x) > o
f(x)
(x) veri de¤erine göre Y’nin flartl› bölünmesi ise,
g(Yx) =
E (Yx) = ∑ yg(y/x) f(x) > o
y
Benzer flekilde,
f(Xy) =
Beklenmeyen F›rsatlar
Var (Xy) = E[X–E (Xy ]2 = ∑ [x–E (Xy)]2 f(xy)
x
Beklenti (Bekleyifl) Elastikli¤i
Teorem 12 :
E (Y) = E [E (YX)]
Teorem 13: X ve Y stokastik ba¤›ms›z ise,
E (X y] = E (X)
E (Y x) = E (Y)
olur.
Beklenen de¤er cebiri, özellikle ekonometri, ihtimal
kullanan iflletme analizleri ve istatistik metodlar›n çeflitli
bilim dallar›nda, bu arada iktisat ve iflletmede kullan›m›
aç›s›ndan büyük önem tafl›r. (Bkz. ‹htimal Fonksiyonu,
Varyans, Kovaryans)
U. Korum
Beklenen Faaliyet Hacmi
(Bkz. Faaliyet Hacmi)
Beklenen Verim Oran›
[Alm. Erforderliche Rendite ] [Fr. Taux de ristourne ex pectatif] [‹ng. Expected rate of return]
Kiflisel yat›r›mc›lar› bir menkul de¤eri sat›n almaya ya
da elde tutmaya teflvik edecek asgari verim oran› olarak
tan›mlanabilir. Herhangi bir riskli menkul de¤er için
[Alm. Elastizitat Der Erwartung ] [Fr. Elasticité Des
Previsions] [‹ng. Elasticity Of Expectations]
Dinamik iktisatta, özellikle dinamik genel denge tahlilinde kullan›lan bir kavramd›r. Beklenti elastikiyeti
katsay›s›n›n ald›¤› de¤erlere göre ekonomik sistemin istikrar›n› ya da istikrars›zl›¤›n› tan›mlamak mümkün olabilmektedir. Kavram, J.R. Hicks taraf›ndan De¤er ve
Kapital (Value and Capital) adl› eserinde dinamik genel
denge tahliliyle iliflkili olarak derinli¤ine ele al›nm›fl,
mal piyasas› ve para-tahvil piyasas› kapsam›nda, elastikiyet katsay›s›n›n ald›¤› de¤erlerle sistemin istikrar› aras›ndaki ba¤lant› araflt›r›lm›flt›r. K Wicksell ve J.M. Keynes gibi ünlü iktisatç›lar da, tahlillerinde beklentilere yer
verdikleri zaman, aç›kça belirtmeseler de, beklenti elastikiyeti katsay›s› konusunda bir varsay›m yapmak durumunda kalm›fllard›r. Keynes sonras› geliflen dinamik teoride ise, bu kavram tahlillere aç›kça girmekte, katsay›
ile istikrar ba¤lant›s› aç›kça kurulmaktad›r.
X mal› için kiflinin fiyat beklentisi elastikiyeti, “X’in
gelecekte beklenen fiyat art›fl haddinin x’in cari fiyat
art›fl haddine oran›” diye tan›mlan›r. Bu oran, yani fiyat
beklentisi elastikiyeti katsay›s› negatif, s›f›r, s›f›rla birim
aras› ya da birimden büyük olmak üzere farkl› de¤erler
alabilir. S›f›r ve birim elastikiyet katsay›s›na “temel” ,
159
Beklenti Kuram›
Beklentiler (Bekleyifller)
s›f›rla birim aras›ndaki katsay›ya “orta”, birimden büyük ve negatif katsay›lara da “uç” durumlar olarak bak›labilir.
Beklenti elastikiyeti katsay›s›n›n birim olmas›, X’in
gelecekte beklenen fiyat art›fl haddinin X’in cari fiyat
art›fl haddine eflit olmas› demektir. Bu durumda, cari fiyatlardaki bir de¤iflme, beklenen fiyatlar› da ayn› yönde
ve ayn› oranda de¤ifltirmektedir. Öyle ki, e¤er daha önce
fiyatlar›n eski düzeyinde sabit kalmas› bekleniyor idiyse, flimdi yeni düzeyinde sabit kalmas› beklenmektedir.
Beklenti elastikiyetinin s›f›r olmas›, beklentilerin ve ri olmas›, elastikiyetsiz olmas› demektir: Bugünkü fiyatlarda herhangi bir art›fl “geçici” say›lmaktad›r.
Beklenti elastikiyeti katsay›s›n›n birimden büyük olmas› durumunda, cari fiyatlardaki bir de¤iflmede kifliler
bir “trend” in varl›¤›n› sezinliyor ve bu trendi gelece¤e
uzat›yor demektir. E¤er beklentiler bunun tam tersiyse,
katsay› negatiftir: Bu durumda kifliler, fiyat de¤iflmesini
bir dalgalanman›n nihai doruk noktas› saymaktad›rlar.
Birimden küçük beklenti elastikiyeti, ekonomik sistemin istikrarl› olmas›n› sa¤lar: Cari fiyatlardaki bir art›fl geçici say›l›yorsa (s›f›r elastikiyet katsay›s›), mal piyasalar›nda “zaman içi” ikame etkileri ortaya ç›kar; tüketiciler harcamay› geciktirir; giriflimciler ürün arz›n›
çabuklaflt›r›r. Böylece talep azal›rken arz›n bollaflmas›,
fiyat art›fl›n›n gerçekten geçici olmas›n› sa¤lar. Oysa
beklenti elastikiyeti birimden büyükse ve özellikle faiz
haddi veri ise (çünkü, faiz haddi bugünkü ve gelecekteki
mallar aras›nda tercihi belirler), istikrar bozulur. Fiyatlar›n gelecekte artmas› bekleniyorsa, tüketiciler gelecekte
yapacaklar› harcamay› bugün yaparlarken, üreticiler de
arz edecekleri mallar›n piyasaya ç›k›fl›n› geciktirirler.
Birim elastikiyet ise, istikrar ve istikrars›zl›k aras›ndaki
s›n›r› çizer. (Bkz. Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon)
G. Kazgan
Beklenti Kuram›
[Fr. Prévisions] [‹ng. Expenctancy Theory]
Güdüleme ile ilgili olarak V. Vroom adl› düflünür taraf›ndan gelifltirilmifl bir kuramd›r. Örgütlerde yönetici ya
da iflgören durumunda bulunan bütün insanlara istenilen
davran›fllar› yapt›rabilme, onlar›n bu davran›fl› göstermekle elde edece¤i menfaaat veya kay›plar›n bunlar› elde etme arzular›na ba¤l› oldu¤unu ifade eden yeni bir
görüfltür. Kifli belirli amaç ve menfaatlere yönelip bunlar› belirli derecede arzulad›kça, kendinden istenen davran›fllar onu menfaat ve arzular›na ulaflt›rd›kça güdülenecektir. Aksi takdirde istenilen ya da beklenilen davran›fl› göstermeyecektir. Vroom’un beklenti ya da umut
kuram›n› bir denklemle göstermek mümkündür; bu
denklem flu flekilde yaz›labilir:
G= ‹xO
Burada (G), yap›lmas› istenen davran›fl›n güdüleme
gücünü (‹) bireyin istenen davran›fl› göstermekle elde
edece¤i menfaatleri ya da u¤rayabilece¤i kay›plar› arzulama derecesini, (O) birey istenen davran›fl› gösterdi¤i
takdirde elde edece¤i menfaatlerin ya da u¤rayaca¤› kay›plar›n gerçekleflme olas›l›¤›n› göstermektedir.
Formülde ifade edilen de¤erlerden ‹ katsay›s› (+) ile
(-1) aras›nda de¤iflirken, O kats›y›s› da s›f›r ile +1 aras›nda de¤iflmektedir. G=+1 oldu¤u zaman güdüleme
tam olmakta, G=-1 olunca güdüleme hiç olmamaktad›r.
(Bkz. Befleri ‹lifliler)
E. Eren
Beklentiler (Bekleyifller)
[Alm. Erwartung ] [Fr. Prévisions, Attente] [‹ng. Expec tations]
Zaman boyutu içeren, dolay›s›yla geçmifli, bugünü ve
gelece¤i olan herhangi bir ekonomik sistem, bugünden
yar›na ortaya ç›kabilecek, fakat kesinlikle öngörülemeyen de¤iflmenin yaratt›¤› belirizli¤i de hesaba katmak
zorundad›r. Gelece¤i kesinlikle bilemedi¤imiz halde, ortaya ç›kabilecek de¤iflmeyi tahmin etmek ve bu tahmine
göre davranmak zorunlu¤u vard›r. Tahminlere dayanarak gelecek için öngördü¤ümüz olaylar beklentilerimizi
oluflturur. ‹ktisadi kararlar almak durumundaki bütün kifliler (tüketiciler, firma yöneticileri, giriflimciler, planc›lar, ülke yöneticileri) gelece¤in neler getirece¤ini tam
bilemeden öngörülerine dayanarak kararlar al›rken, beklentilerine dayanmak zorundad›rlar. Gelecekte mallar›n,
ara mallar›n ve üretim kaynaklar›n›n fiyatlar›, sermaye
piyasas›nda hisse senedi ve tahvil fiyatlar› ya da ekonomide geliflme h›z›, al›nan kararlarda etkili olabilecek temel etkenlerdir. Ancak, ekonomik ö¤eler d›fl›nda, hava
koflullar›ndan siyasal koflullara kadar ekonomik kararlar› etkileyebilecek, ço¤u egzojen nitelikteki de¤iflkenlerin
de beklentilerin konusu oldu¤u eklenmelidir.
Beklentileri k›sa dönemi kapsayan ve uzun dönemi
kapsayan beklentiler olarak ay›rmak mümkündür. Ne
kadar uzak gelecek söz konusuysa, aç›kt›r ki, beklentilerde yan›lma pay› o kadar yüksektir. Çünkü belirsizlik
derecesi o kadar yüksektir. Örne¤in, bugün yap›lan bir
yat›r›mla üretilecek bir mal ya da hizmetin kaça sat›labilece¤i yat›r›m›n kârl›l›¤›n› belirleyen ö¤elerden biridir
ve yat›r›m eflyas›n›n ömrü süresince (sat›labilecek miktarla birlikte) fiyat tahmini yap›lmas›n› gerektirir. Yat›r›m› izleyen ilk bir-iki y›l için fiyat beklentileri, aç›kt›r
ki, befl-alt› y›l sonrakilere oranla daha az yan›lma pay›
tafl›yacak ve dolay›s›yla belirsizlik daha s›n›rl› olacakt›r
Beklentilerin ekonomik kararlar› alanlar›n davran›fllar›n›n biçimini etkilemekte ne denli önemli oldu¤unu
basit bir örnekle aç›klayal›m: Diyelim ki, tüketiciler herhangi bir (X) mal›n›n fiyat›n›n yar›n düflmesini beklemektedir; (X) mal›n› bugün almak yerine yar›n ald›klar›nda daha düflük fiyat ödeyecekleri için, sat›n almay›
erteleyeceklerdir. Bu beklenti, (fiyat› etkileyecek kadar
büyük bir tüketici kitlesi piyasadan çekilmiflse) bugün
(X) mal›n›n fiyat›n› düflürecektir. Oysa beklenti bunun
tersi olsayd›, yar›n fiyat›n bugünkünün üstünde olaca¤›
beklenseydi, tüketiciler piyasaya bugün girecek ve mal›n fiyat› bugün yükselmifl olacakt›.
Beklentilerin ekonomik kararlarda bu denli önemli
rolü olmas›na ra¤men, ekonomi teorisinin tarihsel süreç160
Beklentiler (Bekleyifller)
Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon
leri içermeyen statik bölümünde bu kavram›n yeri yoktur. Statik teori, üretim kaynaklar›n›, teknolojiyi ve
zevkleri veri kabul eder; ekonomik faaliyete kat›lanlar›n
her konuda mükemmel bilgi sahibi oldu¤unu varsayar;
sistemdeki bütün intibaklar›n an›nda gerçekleflti¤ini kabul eder. Bu varsay›mlar alt›nda, istikrarl› dengeye ulafl›lmas› ola¤and›r. Örne¤in, geçici bir nedenle fiyat art›nca, pozitif e¤imli arz e¤rileri üzerinde arz artarken,
negatif e¤imli talep e¤rileri üzerinde talep azal›r; böylece, arz ve talep e¤rilerinin gerisindeki parametrelerin
de¤iflmedi¤i bu durumda, tekrar eski denge durumuna
dönülür. Parametrelerin de¤iflti¤i durumda ise, yeni denge durumuna geçiflin içerdi¤i dinamik süreç ihmal edilir.
Oysa söz konusu intibak›n zaman boyutu ve bunun içerdi¤i beklentiler gözönünde tutuldu¤unda, çözüm bu
denli basit olmaktan ç›kar. Örümcek A¤› Teoremi,bu intibak sürecinin ne denli girift olabilece¤i konusunda iyi
bir örnektir.
Klasik ve Neo-Klasik iktisad›n temel yap›s›nda beklentilerin yeri yoktur. Bununla birlikte iktisatç›lar›n,
konjonktür dalgalar› tahlillerinde, bafllang›çtan itibaren
“beklenti”lere yer verdi¤i görülür. Bunun bafll›ca nedeni
de, optimal kaynak da¤›l›m›n› vurgulayan statik teoriye
karfl›l›k konjoktür tahlillerinde kaç›n›lmaz biçimde dengesizlik durumlar›n›n, dinamik süreçlerin inceleniyor olmas›d›r. Örne¤in, J.S. Mill’in depresyona götüren etken
olarak spektülatif al›mlara ve bununla ba¤lant›l› olarak
kredi genifllemesine yer vermesi, depresyonun yenilmesinde piyasaya güvenin geri gelmesini vurgulamas›,
beklentilerin iki yönlü rolü üzerinde durdu¤unu göstermektedir. Benzer bir yaklafl›ma A. Marshall’da rastlanabilir. Deprasyonda güvenin sars›lmas› dolay›s›yla sat›n
almalar›n azalmas›, depresyondan kurtulmak için kredilerin sa¤lam öngörü lere dayand›r›lmas› gibi beklentileri
içeren kavramlara Marshall’da da rastlanmaktad›r. Ancak, A. Marshall bekleyifllere kaynak da¤›l›m› tahlillerinde de yer vermifltir. Dinamik tahlile geçmifl olmas›
da, özel fiyat tahlillerinde arz ve talebin cari fiyatlar kadar fiyat bekleyifllerine de ba¤l› oldu¤unu belirtmesi, bu
alanda at›lm›fl önemli bir ad›md›r. Depresyon incelenirken, A.C. Pigou’da da benzer kavramlara rastlanabilir.
K. Wicksell’in tabii ve piyasa faiz haddi aras›ndaki farka
ba¤l› olarak ortaya ç›kt›¤›n› belirtti¤i y›¤›ml› süreçte ise,
beklentiler çok önemli bir yer tutmaktad›r. Beklentilerin
niteli¤ine ba¤l› olarak denge ya da dengesizlik durumlar›n›n geçerli olmas› söz konusudur. Dengede, belirli bir
piyasa faiz haddine tekabül eden belirli bir cari fiyat-fi yat beklentileri iliflkisi vard›r. Faiz haddi düflerse cari fiyatlar yükselir; e¤er fiyat beklentileri de¤iflmeseydi, bunun sonunda dengeye dönülebilirdi; fakat cari fiyatlar
fiyat beklentilerine oranla yükselmifl olurdu. Ne var ki,
e¤er cari fiyatlarla birlikte fiyat beklentileri de yükselirse, art›k dengeye dönüfl e¤ilimi söz konusu olmaz; cari
fiyatlar hiçbir zaman fiyat beklentilerine ulaflamaz. Böylece sistem y›¤›ml› süreçe girmifl olur.
J.M. Keynes, “Gelir ve ‹stihdam” teorisinin bütün
temel fonksiyonlar›na beklentileri ekleyerek, kurdu¤u
teoriye dinamik ö¤eler getirmifltir. Yat›r›m talebi fonksiyonu, likidite tercihi fonksiyonu, efl-anl› çarpan tahlili
beklentilerini ekleyerek, Keynes’in de¤iflik denge durumlar›n› inceleyen karfl›laflt›rmal› statik tahliline dinamik etkenler getirmektedir.
Beklentilerin safi kâr la ba¤lant›s›n› da F. Knight ele
alm›fl, bunun elde edilmesinde beklentilerin rolünü göstermifltir. Buna göre safi kâr, beklenen safi has›latla fiili
safi has›lat aras›ndaki farkt›r.
Beklentiler, Keynes’den sonra süratle geliflen dinamik ekonomi teorisinin ayr›lmaz parçalar› olmufltur. G.
Shackle ise, ‹ktisatta Beklentiler adl› kitab›nda -uygulanabilirli¤i flimdilik pek olmasa da- beklentilerin hesaplanmas›na temel olabileek yeni kavramlar getirmifl, beklentileri bafll› bafl›na bir etken olarak ele alm›flt›r. (Bkz.
Beklenti Elastikiyeti, Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon,
Örümcek A¤› Teoremi J. S. Mill, A. Marshall, FaizTeo rileri, J. M, Keynes, Dinamik Ekonomi, Rasyonel Bek lentiler)
G. Kazgan
Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon
[Alm. Erwartete Inflation ] [Fr. Inflation expéctative]
[‹ng. Expectational inflation]
Ücret ve fiyat art›fllar› hakk›ndaki genel beklentilerden
kaynaklanmaktad›r. Diyelim ki, hem iflçi sendikalar›
hem de iflverenler gelecek y›lda enflasyonun %20 olaca¤›n› beklemektedirler. Sendikac›lar toplu sözleflme görüflmelerine bafllarken nominal ücretlerde % 20 art›fl baz›ndan hareket ederek reel ücretleri sabit tutmaya çal›flacaklard›r. Kendilerini savunurken de firmalar›n mal fiyatlar›n› % 20 oran›nda art›rmakla ücret art›fllar›n› karfl›layabileceklerini öne sürecekler ve reel ücretlerde art›fl
sa¤lamak için görüflmeleri sürdürmeye çal›flacaklard›r.
Firmalar da görüflmelere nominal ücretlere % 20’lik
zam vermekle bafllayabilirler. Çünkü mallar›n›n fiyatlar›na % 20’lik zam yapmay› beklemektedirler. Sendikalarla iflverenler aras›ndaki toplusözleflme görüflmelerinin
temeli, nominal ücretlerin % 20’nin ötesinde ne kadar
artt›r›laca¤›d›r. Bu aflamada kâr, prodüktivite ve pazarl›k
gücü gibi faktörlere etkin olacakt›r.
Hem sendikalar hem de iflverenler, % 20’lik bir enflasyon beklentisi içinde olduklar› için, ücret ve fiyat belirlenmesindeki davran›fllar› % 20’lik enflasyon oran›n›
meydana getirmeye yönelik olacak, hatta bu e¤ilim para
ve maliye politikas›ndan etkilenmeyecektir.
Beklentilerin yaratt›¤› enflasyon, her zaman kendili¤inden meydana gelmez. Beklentiler talep enflasyonunun talep fazlas› ortadan kalkt›ktan sonraki sürecinden
de kaynaklanabilir. Örne¤in, bir hükümetin vergi gelirini aflan miktarlardaki harcamalar›n› finanse etmek için
yeni para bast›¤›n› ve iki-üç y›l süreyle % 20’lik talep
enflasyonu yaratt›¤›n› varsayal›m. Firmalar ve sendikalar % 20’lik enflasyonun sürece¤i beklentisi içinde asgari % 20’lik ücret ve fiyat art›fllar› yapacaklard›r. Sonradan hükümetin bütçe a盤›n› kald›rd›¤›n› kabul edelim. Enflasyon beklentisi sürerse % 20’lik ücret ve fiyat
161
Belgeli Kay›t Sistemi
Belirlenme Problemi
art›fllar› da sürecektir. Böylece önce talep enflasyonu
söz konusuyken, sonradan beklentilere ba¤l› enflasyona
dönüfl olur. Beklentilere ba¤l› enflasyonun tehlikesi, birkaç y›l sürmüfl bir talep enflasyonunu, bafllang›çtaki nedenler kalkt›ktan sora da uzun süre yürürlükte tutmas›d›r.
Enflasyoncu beklentiler yerlefltikten sonra, karar verenlerin beklentilerini afla¤›ya do¤ru ayarlamalar› kolay
olmamaktad›r. Hükümetlerin para ve maliye politikalar›n› de¤ifltirmeleri, enflasyoncu beklentilerin de¤iflmesi
için yeterli olmayabilir.
Beklentilerden kaynaklanan enflasyonun hükümet
taraf›ndan al›nacak tedbirlerle söndürülmesi için tek yol,
iktisat politikalar›ndaki isabet, istikrar ve süreklilikle
gelecekte fiyat düzeyinin artaca¤›na iliflkin beklentilerin
zay›flamas›n› sa¤lamaktad›r.
Beklentilerden kaynaklanan enflasyonla, ücret-maliyet enflasyonu aras›ndaki en önemli fark fludur: Beklentilere dayanan eflasyon baflka bir nedenle daha önce
bafllam›fl olan bir enflasyonu sürdürür. Ücret-maliyet
enflasyonuysa, kendili¤inden yeni bir enflasyona neden
olablir. Ekonomi fiyat istikrar› içinde bulunurken beklentilerden kaynaklanan bir enflasyon birdenbire ortaya
ç›kmayacakt›r. Ücret maliyet enflasyonu teorisine göre,
talep fazlas› olmad›¤› zamanlarda bile kuvvetli bir iflçi
sendikas› ücretleri, dolay›s›yla, maliyetleri ve fiyatlar›
yükseltebilir. (Bkz. Enflasyon)
D. Demirgil
indirgenmifl form A, LxL’lik tekil olmayan bir matris
olsun.
YΓA + XBA = EA
Y = – XBAA-1 Γ-1 + EAA Γ–1 = – XBΓ-1 = XBΓ-1 + EΓ-1
= XΠ + V
Belgeli Kay›t Sistemi
[Fr. Système d’enregistrement] [‹ng. Voucher system]
“Voucher sistemi” diye de an›lan bu sistem, iflletmelerin
yüklendikleri borçlar›n ve yap›lacak olan ödemelerin
çok sa¤l›kl› bir flekilde kontrol edilebildi¤i bir defter tutma sistemidir. Bu muhasebe düzeninde tüm borçlar ve
ödemeler için belgeler düzenlenerek çeflitli iç denetim
olanaklar› yarat›lm›fl olur.
Sistemin uygulanmas›nda, belgelerin haz›rlanmas›
yan›nda günlük defterin de genellikle en az üçe bölünmesi gerekir:
“Ödeme belgeleri günlük defteri” , “Çek günlük defteri”, “Genel günlük defter” (Bkz. Defter Tutma Sistem leri, Günlük Defter)
F. Bilgino¤lu
Belirlenme Problemi
[Alm. Idenitfizierung] [Fr. Identification] [‹ng. Identifi cation]
Belirlenme, ekonometrik modellerde ortaya ç›kan bir
matematiksel sorundur. Ayn› indirgenmifl formu veren
çok say›da yap›sal form bulunabilmesi halinde söz konusu olur. Ayn› indirgenmifl formu veren yap›sal formlara “gözlemsel efllenik yap›lar” ad› verilir. Matematiksel olarak
Y = + XB = E
Yap›sal formu göstersin
Y = – BΓ-1 + E Γ-1
Y = XΠ + V
ayn› indirgenmifl formu veren sonsuz say›da yap›sal
form düflünülebilir.
Bu durumda sorunun afl›labilmesi için denklem sistemine belli kay›tl›l›klar getirilmesi gerekir. Bu kay›tl›l›klar, iktisat teorisinde her de¤iflkenin ilgili oldu¤u de¤iflkenlerin saptanmas› ve modeldeki de¤iflkenlerin bütün model de¤iflkenleri yerine yaln›zca birkaç›n›n fonksiyonu olmalar› fleklinde belirir. Bu bir tan›mlama sorunudur.
E¤er bir denklem sisteminde belirlenme sorunu varsa, bu denklem gözlem say›s› art›r›larak çözümlenemez;
bu nedenle sorun istatistiksel de¤il, matematikseldir.
Büyük ekonometrik modellerde -s›f›r kay›tl›l›klar›n
fazlal›¤› nedeniyle- belirlenme sorunu genellikle ortaya
ç›kmaz. Piyasa modelleri tipinde (bir arz, bir talep ve bir
piyasa dengesi denkleminden oluflan üç denklemlik bir
model) küçük modellerde s›k rastlanan bir sorun olur.
Modellerde belirlenme durumu, o modelin her denklemi için ayr› ayr› incelenir.
Bir do¤rusal denklem sistemini oluflturan denklemlerden biri:
a) Eksik belirlenmifl,
b) Tam belirlenmifl,
c) Afl›r› belirlenmifl olabilir.
Burada iki koflul gözönüne al›n›r. S›ra koflullar› ve
Rank koflullar›.
1) S›ra koflullar›: Bir do¤rusal modelde (L) tane en dojen, (K) tane önceden belli de¤iflken bulunsun. Sistemin denklemlerinden birinde (r) tane endojen de¤iflken
(s) tane önceden belli de¤iflken yer als›n. Denklemde
yer almay›p sistemde bulunan (l-r) tane endojen ve (Ks) tane önceden belli de¤iflken var.
(L-r) + (K-s)
a) Eksik belirlenme:
(L–r) + (K–s) < (L–1)
K–s < r–1
Herhangi bir denklemde, denklem d›fl› tutulan önceden belli de¤iflken say›s›, denklemde yer alan endojen
de¤iflken say›s› (-1)’den küçük ise, o denklem eksik belirlenmifl say›l›r. Eksik belirlenmifl bir denklemin katsay›lar›n› bulmaya yönelen tahmin yöntemleri de mant›ksal dayanaktan yoksun kal›r.
b) Tam belirlenme:
K-s = r-1
Tam belirlenme durumunda ekonometrik modellerde
kullan›lan ve “tutarl›l›k” özelli¤ine sahip çeflitli tahmin
yöntemleri efllenik tahmin ediciler verirler.
c) Afl›r› belirlenme:
162
K-s > r-1
Benelux (Benelüks) Ülkeleri
Afl›r› belirlenme halinde geçerli olacak çeflitli tahmin
yöntemleri (örne¤in iki aflamal› en küçük kareler, s›n›rl›
bilgi maksimum likelihood, üç aflamal› en küçük kareler.. gibi) kullan›l›r.
2) Rank koflullar›: Sistemin denklemlerinden birini,
örne¤in birinci davran›fl denklemini alal›m. Denklemde
L-r+K-s=m tane de¤iflken yer al›yor. Bu de¤iflkenler
için s›f›r katsay›lar söz konusu: (m+1)’den (L+K)’ya kadar s›f›rdan farkl› katsay›l› de¤iflkenler var. (V) de¤iflkeni göstersin.
V1 ..... Vm Vm+1 ... VL+K
Bernoulli Deneyi
vard›r. Yasalar›n erdemlilik ve ahlâk ilkelerine dayanmalar› gerekti¤ini savunmufltur.
“Azalan Yarar Teorisi” ni kurmufltur. Ekonomide bireysel ç›karlar ile toplum ç›kar› aras›nda çeliflki olmad›¤›n› ileri sürmüfltür. Veraset vergilerini de tahlil etmifltir.
F. Ergin
Berkeley, George (1685-1753)
‹rlandal› din adam› ve filozof. Amerika’da bulunmufltur.
‹mans›zl›k ve materyalizm felsefesiyle mücadele etmifltir. Felsefe sistemi mutlak sübjektivizm ve immateryalizm ilkelerine dayanmaktad›r.
Paran›n dolafl›m h›z› n› araflt›rm›flt›r. Fiyat hareketleri ile dolafl›m h›z› de¤ifliklikleri aras›ndaki iliflkiyi tahlil
etmeye çal›flm›flt›r.
F. Ergin
0 ....... 0 s›f›rdan farkl›
[
a21
aL1
A
a2m
aLm
]
A (L–1) xm’lik bir matris
E¤er (A)’n›n s›ralar›n›n önemsiz olmayan (bütün
katsay›lar› s›f›r) bir do¤rusal bileflimi birinci s›ray› veriyorsa, birinci denklem belirlenemez. Belirlenme,
r(A)’ya ve (m) ile (L-1) aras›ndaki iliflkiye ba¤l›d›r.
r (A)≥ 1,1 ise belirlenme vard›r.
r(A)<L-1 ise eksik belirlenme durumu olacakt›r.
Küçük modeller için denklemlerin her birini bu ölçütler aç›s›ndan incelemek gerekir. Büyük modellerde
denklem d›fl› tutulan önceden belli de¤iflken say›s› genellikle oldukça büyük oldu¤undan pratikte bu sorun or taya ç›kmayacakt›r. (Bkz. Çarpanlar Matrisi )
U. Korum
Bernoulli, Daniel (1700-1782)
‹sviçreli matematikçi ve fizikçi Hidrodinamik’in kurucusudur.
‹sviçreli matematikçi G. Cramer’in tahlillerine dayanarak “Petersburg paradoksu” nu gelifltirmifltir. “bekle yifllerin belirsizli¤i” ve “bekleyiflte marjinal yarar“
kavramlar› üzerinde çal›flm›flt›r.
F. Ergin
Bernoulli, Jacob (1654-1705)
‹sviçreli matematikçi ve fizikçi. Büyük Say›lar Kanu nu’nun (“Bernoulli Say›lar›” n›n) bulucusudur. (Bkz.
Büyük Say›lar Kanunu, Bernouilli Deneyi)
F. Ergin
Benelux (Benelüks) Ülkeleri
1960 y›l›nda kurulmufl olan Benelux Ekonomik Birli¤i’ne (Benelux Economic Union) üye olan Belçika, Hollanda, ve Lüksemburg’dur. Benelux sözcü¤ü bu ülkelerin adlar›n›n ilk hecelerinin birleflmesinden oluflur. Her
üç ülke de uluslararas› dayan›flman›n ve özellikle Avrupa ülkelerinin ekonomik-siyasal birleflmelerinin savunucusu ve öncüsüdürler. Aralar›ndaki ekonomik birleflme
giriflimi de bu yaklafl›mlar›n›n ürünüdür. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’dan oluflan Benelux ülkeleri, kendi aralar›ndaki bütünleflme hareketinin yan› s›ra Avrupa
Ekonomik Toplulu¤u’nun da kurucu üyeleri aras›ndad›rlar. Belçika ve Lüksemburg aras›nda ekonomik birleflme giriflimi 1921’de bafllam›flt›r. Bu tarihte kurulan
“Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birli¤i “ (Belgian-Luxemburg Ecenomic Union- BLEU), ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›na kadar sürmüfltür. Savafl sonras› dönemde
Hollanda’n›n da kat›lmas›yla bu bölgesel bütünleflme
hareketi geniflletilmifl, 1 Kas›m 1960’da Benelux Ekonomik Birli¤i resmi nitelik kazanm›fl ve üye ülkeler
“Benelux ülkeleri” olarak an›lmaya bafllanm›flt›r. (Bkz.
Avrupa Ekonomik Toplulu¤u)
T. Berksoy
Bentham, Jeremy (1718-1832)
‹ngiliz felsefeci, hukukçu ve iktisatç›. Hukuk ilkeleri,
politik rejimler, felsefe ve ahlâk konular›nda kitaplar›
Bernoulli Deneyi
[Alm. Bernouilli Experimente] [Fr. Théorie des jeux]
[‹ng. Bernoulli trials ]
Bir deneyin sonuçlar› elveriflli ve elveriflsiz haller olmak
üzere iki fl›k içinde toplanabiliyorsa ve her bir halin ihtimali bir deneyden di¤erine de¤iflmiyorsa (elveriflli ve
elveriflsiz hallerin ihtimallerinin toplam› 1 olmak üzere)
bu deneyler Bernoulli Deneyleri olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in, bir madeni para ile befl at›fl yap›ld›¤›nda
her at›fl›n sonucu sadece yaz› ya da tura olmak üzere iki
fl›ktan oluflaca¤›, her at›flta yaz› ve tura gelmesi ihtimalleri de¤iflmeyece¤i ve ihtimallerin toplam› 1/2+1/2=1
olaca¤› için, befl ayr› Bernoulli Deneyi yap›lm›fl olacakt›r. Benzer flekilde, bir fabrikan›n günlük imalât› aras›ndan parçalar seçilerek kalite kontrolu yap›lacaksa, parçalar kusurlu ve kusursuz olmak üzere iki fl›kta toplanabilece¤inden, her test bir Bernoulli Deneyi olarak kabul
edilebilecektir. Pek çok deney sonucunun iki fl›kl› olmas› (bir ürünün kullan›l›p kullan›lmamas›, aile gelirlerinin belirli bir düzeyin alt›nda olup olmamas› gibi),
Bernoulli deneylerini esas alan istatistik metodlar›n yayg›n olarak kullan›lmas›na olanak vermektedir.
Yukar›da belirtilen özelliklere sahip deneyler ilk olarak ‹sviçreli matematikçi Jacob Bernoulli taraf›ndan in163
Bernstein, Eduard
Befl Nisan Kararlar›
celenmifl oldu¤u için onun ad›n› tafl›maktad›rlar. (Bkz.
Binom Bölünmesi, Büyük Say›larKanunu, Jacob Berno ulli)
B.A. Köksal
Bernstein, Eduard (1850-1932)
Alman Sosyal Demokratlar›ndan ve 19. yy. sonlar› ile
20.yy. bafllang›c› ünlü sosyalizm yazarlar›ndand›r.
Sosyal Demokat Partisi’ne 1872’de girmifltir. Bafllang›çta ünlü profesör Eugen Dühring’in etkisindeydi. Fried rich Engels ’in Anti Dühring adl› yay›n›ndan sonra
marksistlere kat›lm›flt›r.
1878’den 1898’e de¤in, Karl Kautsky ile beraber
marksizmin revizyonunun gerekti¤ine inanm›flt›r. Sosyalizmin evrim geçirmesini ve ça¤ ekonomisi gerçekleri
do¤rultusunda gelifltirilmesini savunmufltur. K a r l
Marx’›n “Artan fakirlik teorisi” nin do¤ru olmad›¤›n›
aç›klam›flt›r. Kapitalizmin bir ihtilalle ani olarak y›k›lamayaca¤›n› anlatmaya çal›flm›flt›r.
Almanya’da milletvekilli¤i, liderlik ve Hazine Bakanl›¤› yapm›flt›r.
F. Ergin
Bertrand’›n Düopol Modeli
[Alm. Beiderseitiges Teilmonopolmodel von Bertrand]
[Fr. Modèle du duopole de Bertrand] [‹ng. Bertrand’s
duopoly model]
1883 y›l›nda J. Bertrand taraf›ndan gelifltirilmifl iki firmal› bir piyasa modelidir. Cournot Düopol Modeli’nden
flu bak›mdan ayr›lmaktad›r. Her firma kâr›n› maksimize
ederken di¤er firman›n fiyat›n› de¤ifltirmeyece¤ini varsaymaktad›r.
Bertrand’›n Düopol Modeli iki firma için istikrarl›
denge halinde oluflmaktad›r. Bu, iki firma için tepki e¤rilerini içeren diyagramla gösterilebilir. (A) firmas›n›n
de¤iflik PA fiyatlarda sa¤lad›¤› maksimum kâr noktalar›n›n loküsünü çizebiliriz. Bunu çizerken (B) firmas›n›n fiyat›n› PB’de tuttu¤unu farzedebiliriz. Ayn›
fleyi (B) firmas›n›n tepki e¤risini çizmek için
PB
A n›n tepki
e¤risi
D. Demirgil
Befleri ‹liflkiler
[Alm. Menschliche Beziehungen] [Fr. Relations humai nes] [‹ng. Human relations ]
Örgütlerin sadece para, maddi araç ve gereçlerin yönetimiyle ilgili olmad›¤›n›, aksine insanlar aras› iliflkileri ve
etkileflimleri dikkate alman›n zorunlu oldu¤unu vurgulayan ve bu nedenle sosyal bilim dallar› konusunda yöneticilerin yetiflmifl ve bilgili olmalar›n›n zorunlu oldu¤unu ileri süren bir yönetim modelidir. Bu yönetsel modelde yöneticinin rolü örgüt üyeleri aras›ndaki iliflkileri gelifltirmek, iyilefltirmek ve güçlendirmektir. Befleri iliflkiler, örgütün verimlilik ve etkinlik gibi ak›lc› ilkelerinden
çok, sosyal yönüyle ve örgütte ifl yapan insanlar›n mutlulu¤u ile ilgilidir. Bu yöntemin modelinde sosyal iliflkileri güçlendirmek için psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji ve antropoloji gibi bilimlerin bulgular›ndan önemli
ölçüde yararlan›lmaktad›r.
Befleri iliflkiler, bir yandan örgütlerde bireylerin tek
tek arzu, ihtiyaç ve mutluluklar› ile bunlar›n tatmin edilmesine önem verirken, di¤er yandan da bunlar›n örgüt
içinde biçimsel olmayan iliflkileri sonucu oluflturduklar›
gruplaflmalara, bunlar›n nedenlerine, çal›flma biçimlerine ve biçimsel örgütle olan iliflkilerine de önem vermektedir.
Befleri iliflkiler ak›m›n›n en zay›f taraf›, kiflisel arzu
ve ihtiyaçlarla grup davran›fllar›na afl›r› önem vermesi,
örgütsel amaçlara olan ilgi ve dikkati azaltmas›d›r. Bu
nedenle, yap›sal otorite zaafa u¤rayarak örgütlerde ussall›k, yerini anarfliye b›rakabilir. (Bkz. Beklenti Kura m›).
E.Eren
Befl Nisan Kararlar›
B nin tepki
e¤risi
•E
O
Model birkaç bak›mdan elefltirilmektedir.
• Konjonktürel davran›fllar hakk›ndaki varsay›mlar çok
naiv’dir.
• Üretim maliyetlerini hesaba katmamaktad›r,
• Yeni firmalar›n girifline olanak vermemektedir.
Sürekli büyüyen kamu aç›klar›n›n kapat›lmas› için borçlanmaya baflvurulmas›n›n yaratt›¤› krizi aflmak, ekonomiyi istikrara kavuflturmak amac›yla 5 Nisan 1994 y›l›nda al›nan önlemler paketidir. Bu önlemler paketi esasen
kamu aç›klar›n› mümkün oldu¤unca azaltmay› hedeflemifltir. Befl Nisan Kararlar›' n›n temel noktalar› afla¤›daki gibi s›ralanabilir:
Merkez Bankas›'n›n kur belirleme sistemi de¤ifltirilmifltir. Döviz kurlar›n›n seçilen on bankan›n verilerine
göre belirlenmesi sistemi getirilmifl, böylece Merkez
Bankas›'n›n resmi kuru fiilen ortadan kald›r›lm›flt›r demek mümkündür. Sistemin de¤ifltirilmesi sonucunda 5
Nisan'da geçerli olan dolar kuru 23,078 TL iken, 6 Nisan'da yeni sisteme göre belirlenen, dolar›n sat›fl kurunun 32,053 lira olmas›yla, %39 civar›nda devalüasyon
gerçekleflmifltir.
Hükümet üçer ayl›k dönemlere iliflkin hedeflerin
belirlenece¤ini aç›klam›flt›r. ‹lk olarak da Nisan-Haziran
•
PA
yapabiliriz. (E) noktas›nda kararl› bir denge ye var›lmaktad›r: Bu noktada iki tepki e¤risi kesiflmekte, her
firma ürün için ayn› fiyat› uygulamaktad›r.
•
164
Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan›
döneminde bütçe gelirlerinde %16,3 trilyonluk art›fl,
bütçe giderlerinde de 22 trilyonluk bir azal›fl›n sa¤lanmas› suretiyle, bu dönemde bütçe a盤›n›n 9,3 trilyon liraya indirilmesi hedeflenmifltir.
Akaryak›t ve tekel ürünlerine uygulanan vergi fonlar› art›r›ld›, kamu kurulufl ürünlerinin fiyatlar›na yüksek oranl› zamlar yap›ld›. Örne¤in, akaryak›t ürünlerinin
fiyatlar›na %45,9 - %90 aras›nda, tekel ürünlerinin fiyatlar›na %46,7 - % 53,3 aras›nda zam yap›ld›.
Tüm kamu projelerinde %20 k›s›tlama yap›laca¤›
aç›kland›.
Kamu iflçileri ile memurlar›n 1994 y›l›na iliflkin ücret ve maafl zamlar›n›n mevcut bütçe ödemeleriyle s›n›rl› tutulaca¤› duyuruldu.
SSK'ya tâbi sigortal›lar›n emeklili¤e hak kazand›klar› prim ödeme gün say›s›n›n kad›nlar için 7200, erkekler için 9000 iflgününe ç›kar›lmas›, emekli ayl›¤› ödemeleri için yafl s›n›r›n›n getirilmesi, SSK primlerinin sosyal
yard›m zamm›n› da karfl›layacak flekilde art›r›lmas›, prime esas ücretin ve prim oranlar›n›n art›r›lmas› kararlaflt›r›ld›.
Emekli Sand›¤›'na tâbi olarak çal›flan kad›nlarda 15
y›l, erkeklerde ise 20 y›l›n› dolduranlar›n kurumlar›ndan
ayr›larak kalan sürenin primini ödedikleri takdirde
emekli olabilecekleri aç›kland›.
Bütçe a盤›n› kapatabilmek amac›yla bir defal›k
vergiler al›nmas› kararlaflt›r›ld›. Bu al›nan karardan sonra, ekonomik denge vergisi, net aktif vergisi, ek motorlu
tafl›tlar vergisi ve ek emlâk vergisi tahsil edilece¤i kesin
olarak belirlendi.
Eski teknolojiye dayand›¤› için rekabet flans›n› yitirdi¤i ve verimli olmad›¤› gerekçesiyle y›l sonuna kadar özellefltirilmemeleri halinde kapat›lmas› kararlaflt›r›lan kamu iktisadi teflebbüsleri belirlendi. Karabük Demir - Çelik ‹flletmeleri, Türkiye Zirai Donat›m Kurumu,
Türkiye Taflkömürü Kurumu'nun baz› maden ocaklar›.
Erdemir, Tüprafl, Petrol Ofisi, Petkim, THY, Turban,
Havafl, D.B. Deniz Nakliyat ve Ditafl'›n ayn› y›l›n sonuna kadar k›smen ya da tamamen özellefltirilmesi kararlaflt›r›ld›. Ayn› flekilde, kamu bankalar›n›n özellefltirilmesine h›z verilece¤i, 1994 y›l› içinde Sümerbank ve
Etibank'›n özellefltirilece¤i duyuruldu.
fi. Akkaya
•
•
•
•
•
•
Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan›
[Alm. Für-Jahriges– Entwicklungsplan ] [Fr. Plan de
développement pour une période de cinq années] [‹ng.
A five year–economic development plan]
Özellikle geliflmekte olan ülkelerde do¤al, befleri ve
ekonomik her türlü imkân tesbit edilmekte, buna göre
geliflme hedefleri saptanarak hedeflere varabilmek için
planlar haz›rlanmaktad›r. Bu tür programlar genellikle 5
y›ll›k periyodlar için haz›rlanmaktad›r.
Ülkemizdeki uygulamalarda da befler y›ll›k dönemler için planlar yap›lm›flt›r. Türkiye yeryüzünde kalk›nma plan› haz›rlay›p uygulayan ilk ülkelerden biridir. Ülkemizde haz›rlanan ilk befl y›ll›k plan, “Sanayi plan›”d›r
ve 1933-1937 y›llar› için haz›rlanm›flt›r. Bugün uygula -
Beta Hatas›
nan kalk›nma planlar›ndan önemli farkl›l›¤› vard›r. Ülkemizde ilk 5 y›ll›k kalk›nma plan› ise Devlet Planlama
Teflkilat› taraf›ndan 1963-1967 y›llar› için haz›rlan›p uygulamaya konulmufltur. Birinci 5 y›ll›k bu plan› s›ras›yla
1968-1972 için ikinci, 1973-1977 için üçüncü ve 19791983 y›llar› için dördüncü, 1985-1989 için beflinci,
1990-1994 için alt›nc› ve 1996-2000 için yedinci befl
y›ll›k planlar izlemifltir.
E. Özötün/ fi.Akkaya
Beta Hatas›
[Alm. Fehler zweiten Art, ß-fehler (Fehler 2. Art] [Fr.
Erreur de seconde espèce ] [‹ng. Type II error, ß error ]
‹statistik kararlar›n söz konusu oldu¤u hipotez testlerinde, do¤ru oldu¤u iddia edilerek test edilen hipotezin (s›f›r hipotezinin) do¤ru olmamas›na ra¤men yap›lan anlaml›l›k testi sonunda do¤ru oldu¤una hükmedilmesi halinde bir hata yap›lm›fl olacakt›r ki, bu hataya istatistikte Beta (ß) hatas› ya da “ikinci tip ‘hata” denilmektedir.
Hipotez testlerinde hata yapma riski, istatistik hipotezlerin bir tek de¤erle ilgili olarak ileri sürülmelerine
karfl›l›k, esas›nda o de¤erin etraf›nda toplanm›fl de¤erleri de içeren bir ihtimal bölünmesini belirtmelerinden
kaynaklanmaktad›r. Örne¤in, bir ana kitleye ait gelir ortalamas› 30 milyon TL. olsa bile tesadüfi nedenlerden
ötürü bu ana kitle içinden seçilen bir örne¤e ait gelir ortalamas› 30 milyon TL’dan farkl› olabilecektir. Bu nedenle belirli s›n›rlar saptayarak örnek ortalamas›n›n bu
s›n›rlar›n içinde ya da d›fl›nda bulunmas›na göre ileri sürülen varsay›m, yani s›f›r hipotezi (ki burada s›f›r hipotezi, H0 , ana kitle ortalamas›n›n, µ,30 milyon TL.’ya
eflit oldu¤udur.) kabul ya da reddedilecektir. S›n›rlar›
genifl tutmak ve uzakta bulunan örnek ortalamalar›n› da
kabul bölgesine dahil etmek yoluyla s›f›r hipotezinin
do¤ru olmas›na ra¤men yanl›fl diye reddedilmesi riski,
yani “Alfa hatas›” azalt›labilmektedir. Fakat Alfa hatas›n› küçültmek, do¤rulu¤u iddia edilen ana kitle parametresinden giderek daha uzaktaki örnek de¤erlerini kabul bölgesi içine almak anlam›na gelmektedir. Bu durum, s›f›r hipotezinin do¤ru olmay›p alternatif hipotezin,
yani s›f›r hipotezinin reddi halinde kabul edilecek olan
hipotezin do¤ru olmas› halinde bu alternatif hipotezin
kabul edilmemesi riskinin artmas›na neden olacakt›r. Bu
risk Beta hatas› olarak tan›mlanmaktad›r.
Örne¤in bir makinenin üretti¤i parçalar›n kusurlu
oran›n›n % 10 oldu¤u iddia ediliyorsa, π= ana kitle oran› olmak üzere, s›f›r hipotezi
Ho = π= .10
olacakt›r. Alfa hatas› % 5 oldu¤unda kabul bölgesi .7
ve .13 aras›nda ise, bu de¤erler aras›nda bulunan bir örnek oran›n›n, oran› .10 olan ana kitleye ait oldu¤u sonucuna var›lacakt›r. Ancak gerçek ana kitle oran› .12 ise
Beta hatas› yap›lm›fl olacakt›r. Alfa hatas›n›n % 1’e indirilerek s›n›rlar›n örne¤in .05 ve 15’e ç›kar›lmas›, alternatif hipotezin do¤ru olmas›na ra¤men reddedilmesi ihtimalini, yani beta hatas›n›n riskini art›racakt›r.
Gerek Alfa gerekse Beta hatalar›n›n bir arada azalt›lmalar› ise ana kitle içinden seçilen örne¤e dahil edilen
165
Beveridge, William Henry
Beyaz Ciro
birim say›s›n› art›rmakla mümkündür. (Bkz. Alfa Hata s›, Ana Kitle, Anlaml›l›k, Alternatif Hipotez, Hipotez
Testleri)
B. A. Köksal
Beveridge, William Henry (1879-1963)
‹ngiliz iktisatç›s›. Uzun y›llar idari ifllerde çal›flm›flt›r.
‹lk incelemesi iflsizlik konusundad›r. 1909’da yay›nlanm›flt›r. Bu yap›t, Keynes’ci iktisatç›lar›n da katk›la r›yla 1944’te ünlü “Beveridge Plan›” n›n esas›n› oluflturmufltur. Oxford Üniversitesi’ndendir. London School of
Economics and Political Science müdürlü¤ü ve Oxford
Üniversitesi yöneticili¤i yapm›flt›r. Sosyal devlet kavram›n›n gelifltirilmesine çal›flmalar›yla büyük katk›s› olmufltur.
Beveridge Plan› 1942’de aç›klanm›fl ve bütün dünya
da ilgi uyand›rm›flt›r. Bunun nedeni, plan›n savafl sonras› dünyas›nda iflsizlik ve sefaletin önlenmesini hedef tutmas›yd›.
Beveridge Plan›’nda daha önce kurulmufl sosyal güvenlik hizmetlerinin bir bilançosu ç›kar›lm›flt›r. Araflt›rmalara dayan›larak bu hizmetlerin yetersizlikleri tespit
edilmifl, sosyal ve ekonomik eflitsizlikleri düzeltmek ve
gelir da¤›l›m›n› yeniden düzenlemek için al›nabilecek
önlemler aç›klanm›flt›r.
Beveridge Raporu’nda öngörülen reformlar flöyle
özetlenebilir:
a) Yaln›z sosyal sigortalarla yetinilmeyerek toplumun bütün bireyleri aras›nda dayan›flma sa¤lanmas›, refah ve güvenli¤in kapsaml› bir sistem çerçevesinde gerçeklefltirilmesi.
b) Yürürlükteki güvencelerin geniflletilmesi ve evli
kad›nlar statüsünün düzeltilmesi,
c) Sosyal güvenlik sisteminde birlik ve basitlik sa¤lanmas›. Sosyal güvenlik hizmetlerinin tek bir bakanl›k
yönetiminde toplanmas›,
d) Milli sa¤l›k hizmetinin kurulmas› ve ‹ngiltere’de
yaflayan herkesin sa¤l›k hizmetinden ücretsiz yararlanabilmesi.
Beveridge Plan› savafl sonras› ‹ngiliz sosyal kanunlar›n› etkilemekle kalmam›fl, öbür ülkelerdeki sosyal güvenlik ve hizmetlere iliflkin politikalara da örnek olmufltur. (Bkz. Sosyal Güvenlik)
F. Ergin
Beveridge Raporu
[Alm. Beveridge-Plan›] [Fr. . Rapport de Beveridge]
[‹ng. Beveridge Report]
‹ngiliz hükümetinin talebi üzerine 1942 y›l›nda Lord
Beveridge taraf›ndan sosyal sigortalar ve ilgili hizmetler
hakk›nda haz›rlanan rapordur. Vermifl oldu¤u sonuçlara
Beveridge Plan› ad› verilmifltir.
Raporda yer alan öneriler flöyle özetlenebilir:
1) Çal›flamayacak kadar hasta olanlara t›bbi bak›m
sa¤layan yayg›n bir sa¤l›k hizmetinin kurulmas›,
2) Ailelere yard›m sa¤lanmas›,
3) Daha yayg›n bir iflsizlik sigortas›,
4) Dullara ayl›k ba¤lanmas›,
5) Daha yüksek bir emeklilik ayl›¤›,
6) Do¤um tazminat›,
7) Ölüm tazminat›.
Rapor, 1947’de kurulan ‹ngiliz ulusal sa¤l›k sisteminin temelini oluflturmufltur. (Bkz. William Beveridge)
D. Demirgil
Beyan Sistemi
[Alm. Steuererklärung] [Fr. Déclaration d’impôt] [‹ng.
Tax return system]
Yükümlünün ödeyece¤i vergi miktar›n› belirleyecek
bilgileri, doldurdu¤u beyanname ile ilgili kurulufla bildirmesi sistemidir. Buna göre, gelir ve kurumlar vergisinde yükümlüler gelir ve kazançlar›n› bizzat kendileri
bildirirler. Tüketim vergilerinde ise devlet, vergiye tâbi
maddeyi imal eden ve satanlar›, ellerinde bulunan mal
miktar›n› yasal süresi içinde bildirmekle yükümlü tutar.
Beyanname ile yükümlülerden gelir, servet ve fiyat gibi
matraha esas olan unsurlar ile ayr›ca vergi tah›n›n do¤rulu¤unu sa¤layacak ek bilgiler istenir.
Beyan sistemi geliflmifl bir sistemdir. Bununla birlikte vergilemede otomatik kontrole yer verdi¤i ve idari
kontrol alt›nda uyguland›¤› zaman daha etkin bir sonuç
elde edilebilir.
E. Korkmaz
Beyaza ‹mza
(Bkz. A盤a ‹mza)
Beyaz Ciro
[Alm. Blank endorsement] [Fr. Endorssement en blanc]
[‹ng. Blank endorsement]
Emre yaz›l› senetlerin devir flekli olan cironun bir türüdür. Tam cironun aksine beyaz ciro, lehine ciro yap›lan
kifli belirtilmeksizin (örne¤in...’e ödeyiniz. imza: Basri
Büke, ya da sadece ciro edenin imzas› at›larak- Basri
Büke-) gerçeklefltirilir. Beyaz cironun sadece imza at›larak yap›lmas› halinde, imzan›n emre yaz›l› senedin ya
arkas›nda ya da allonj üzerinde yer almas› gerekir. (Tk
m. 595) Çünkü, kural olarak poliçenin ön yüzüne at›lan,
keflideci ve muhatab›nkiler d›fl›nda kalan imzalar aval
anlam›na gelir.
Emre yaz›l› senetlerden do¤an haklar›n devrine yarayan temlik cirosunun beyaz ciro fleklinde yap›labilece¤i
kuflkusuzdur. Buna karfl›l›k tahsil (tevkil) cirosu ile terhin (rehin) cirosunun beyaz ciro olarak yap›l›p yap›lamayaca¤› tart›flmalara yol açm›flt›.
Hamile yap›lan ciro da beyaz ciro hükmündedir.
(TK m. 594/3)
TK m. 596’ya göre, senedi beyaz ciro ile devralm›fl
bulunan hamil:
1. Ciroyu kendi ad›na ya da bir üçüncü kifli ad›na
doldurarak, yap›lan beyaz ciroyu tam ciroya dönüfltürebilir. Kendi ad›na doldurmuflsa, ancak yine kendisi bir
tam ya da beyaz ciro yapabilir. Bu durumda ad› ciro silsilesinde yer alaca¤› için, kendisine de rücu edilebilir.
Buna karfl›l›k senedi beyaz ciro ile devralan, bofllu¤u bir
166
Beyaz Poliçe
B.I.S.
üçüncü kiflinin ad›n› yazarak doldurmufl ve ona elden
teslim etmifl ise art›k kendi ad› ciro zincirinde görülmez.
2. Poliçeyi yeniden beyaz olarak ya da tam ciro yaparak devredebilir.
3. Poliçeyi ciroyu doldurmaks›z›n ve yeniden ciro
etmeksizin oldu¤u gibi üçüncü bir kifliye devreder. Bu
son durumda senet tipler hâmiline imifl gibi el de¤ifltirmifl olur, fakat senet kesinlikle hâmiline yaz›l› duruma
gelmez.
Son ciro bir beyaz ciro olsa bile, bir poliçeyi elinde
bulunduran kifli, hakk› müteselsil ve birbirine ba¤l› cirolar›ndan anlafl›ld›¤› takdirde, yetkili hâmil say›l›r. Ayr›ca bir beyaz ciroyu bir tam ciro izlerse, son ciroyu imzalayan (tam ciroyu yapan) kifli, poliçeyi beyaz ciro ile
devralm›fl say›l›r (TK m. 598/1) Görüldü¤ü gibi, bu son
durumda kanun, ciro zincirindeki kopuklu¤u getirmifl
bulundu¤u bir karine ile ortadan kald›rmakta ve böylece
beyaz ciro ile devredilen bir poliçenin bir süre oldu¤u
gibi el de¤ifltirdikten sonra yeniden tam ciro ile devredilmesini mümkün k›lmaktad›r.
Ö. Teoman
geri dönmemekte, Kuzey Amerika ve Bat› Avrupa ülkelerinde yerleflmektedirler. (Bkz. Emek Göçü, Göç.)
E. Tokgöz
B›çak S›rt› Denge
[ F r . L’équilibre du dos de rasoir ] [ ‹ n g . R a z o r s e d g e
equilibrum]
Yat›r›m harcamalar›ndaki art›fllar yaln›zca talep geniflletici etki yaratmaz. K›sa dönemden daha ileriye do¤ru
bak›ld›¤›nda, yat›r›m harcamalar›n›n gelecekteki üretim
kapasitesine de bir katk›da bulunaca¤› ve arz art›fl›na neden olaca¤› aç›kt›r. Herhangi bir anda kurulmufl olan
arz-talep dengesinin daha sonra da devam edece¤i kesinlikle ileri sürülemez. Arz-talep dengesinin her dönemde gerçekleflmesi için, dün yap›lan yat›r›mlar›n bugün yarataca¤› mal ve hizmet arz› ile bugün yap›lan yat›r›m harcamalar›n›n bugün neden olaca¤› talep art›fllar›n›n birbirine eflit olmas› gerekir. Bu dengeyi belirleyecek olan, giriflimcilerin yat›r›mlar› her dönem ne oranda
art›racaklar›na iliflkin kararlar›d›r. Bu kararlar ülkedeki
tasarruf oran› ile sermayenin verimlili¤i çarp›m›na eflit
de¤ilse dengeden h›zla uzaklafl›l›r ve sonuç olarak ortaya ç›kan etkiler dengeye tekrar var›lmas›na de¤il, dengeden büsbütün uzaklafl›lmas›na yol açar. Bundan dolay› bu dengeye “b›çak s›rt› denge” denir.
E. Alkin
Beyaz Poliçe
(Bkz. Aç›k Poliçe)
Beyin Göçü
[Alm. Intellektuelle Emigration] [Fr. Emigration du
cerveau] [‹ng. Brain drain ]
Geliflmekte olan ülkelerden doktor, mühendis, bilim
adam› gibi yetiflkin ifl gücünün, geliflmifl ülkelere göç etmeleridir.
Geliflmekte olan ülkelerin büyük ço¤unlu¤unda nite liksiz ifl gücünün bol olmas›na karfl›l›k yetiflkin insan
çok k›tt›r. Bu nitelikli insanlar›n yetiflmesi -t›pk› bir yat›r›m gibi- harcamalara yol açmaktad›r. Befleri Sermaye
ad› verilen bu yetiflkin ifl gücünün yurt d›fl›na gitmesi,
yoksul ülke için bir çeflit sermaye ihrac› demektir. Bu
uzman insanlar› ülkelerine kabul eden geliflmifl ülkeler,
hiçbir harcama yapmadan befleri sermayelerini art›rmaktad›rlar. Geri kalm›fl ya da geliflmekte olan ülkelerde kalk›nman›n her aflamas›nda artan oranda yetiflkin iflgücüne önemli ölçüde ihtiyaç duyuldu¤undan beyin gö çünün bu ülkelere verdi¤i zarar pek büyük olmaktad›r.
1960’l› y›llardan bafllayarak dünyan›n her taraf›ndan
Kuzey Amerika ve Bat› Avrupa’ya yönelen beyin göçü,
1980’li y›llarda büyük çapta yön de¤ifltirmifltir. An›lan
ileri sanayi ülkelerinin içinde bulundu¤u ekonomik durgunluk iflsizli¤i yayg›nlaflt›rd›¤›ndan, bu ülkelere yönelik beyin göçü büyük çapta durmufltur. Buna karfl›l›k
özellikle petrol ihracatç›s› Arap ülkelerine yönelik beyin
göçü giderek önem kazanmaktad›r.
Beyin göçü veren ülkelerden biri de Türkiye’dir.
Burada yüksek ö¤renimlerini tamamlayan çok say›da
doktor, mühendis, bilim adam› ve iktisatç› yurt d›fl›nda
çeflitli ülkelerde çal›flmaktad›rlar. Ayr›ca yurt d›fl›na
yüksek ö¤renim için gönderilen gençlerin büyük k›sm›
B›rak›n›z Yaps›nlar, B›rak›n›z Geçsinler
[Alm. Laisser faire, laisser passer, Lasst alles laufen ]
[Fr. Laisser faire, laisser passer ] [‹ng. Laisser faire, la isser passer ]
Liberalizmin slogan›d›r ve ilk kez Fizyokratlar taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Du Pont, bu slogan›n Gournay taraf›ndan, Turgot ise, 1680 y›l›nda Colbert’i ziyaret eden
bir heyette bulunan Le Gendre adl› bir tüccar taraf›ndan
kullan›ld›¤›n› öne sürmüfltür. Turgot’ya göre Le Gendre,
sanayie uygulanan afl›r› devlet müdahalesinden yak›nm›fl ve hareket etme özgürlü¤ünü savunarak konuflmas›n› “b›rak›n yapal›m” cümlesiyle bitirmifltir. Oncken adl› yazar, ifadenin Marquis d’Argenson taraf›ndan, 1736
y›l›nda yazd›¤› Mémoires adl› eserde geçti¤ini ileri sürmektedir.
Cümlenin tümü flöyledir: “Laissez faire et laissez pas ser: le monde va de lui même.” (B›rak›n›z yaps›nlar,
b›rak›n›z geçsinler; dünya kendili¤inden gider ) Bu anlat›m›n özünde, insanl›¤a ilahi bir biçimde ve kendili¤inden yol gösteren do¤al hukuk kavram› yatmaktad›r. (Bkz. Fizyokratlar)
D. Demirgil
B.I.R.D.
(Bkz. Uluslararas› Kalk›nma Bankas›).
B.I.S.
(Bkz. Uluslararas› Uzlaflma Bankas›).
167
Bianko
Bilanço Analizi
Bianko
‹talyanca bianco sözcü¤ünden gelmektedir. “beyaz” demektir. “aç›k imza” yerine kullan›l›r. Cirolarda “aç›k”
ya da “beyaz ciroyu ifade eder. (Bkz. A盤a ‹mza, Aç›k
Ciro)
S. Abaç
Biel, Gabriel (1425-1495)
nalar› olmakla birlikte, muhasebe ilkelerine göre varl›klar, bilançoda tarihi de¤eriyle, yani elde edildiklerinde
iflletme taraf›ndan katlan›lm›fl olan maliyetleriyle rapor
edilir. Afla¤›da basit bir bilanço örne¤i sunulmufltur:
..............‹flletmesi
Bilanço
31 Aral›k 1996
Alman din adam› ve iktisatç›s›. Kendisine ultimus scho lasticorum (skolastiklerin en büyü¤ü) denilmifltir. Yarar Cari Varl›klar
Kasa
xx
ve de¤er kavramlar› aras›nda ilk ba¤lant› kuran düflüxx
nürdür. “Nominalist” lerdendir. (Bkz. Skolastikler, No - Banka
minalistler)
Alacak Hesaplar›
xx
F. Ergin
Eksi: fiüpheli alacaklar karfl›l›¤›
xx
xx
Alacak senetleri
xx
Bilanço
Peflin ödenmifl giderler
xx
[Alm. Bilanz] [Fr. Bilan] [‹ng. Balance sheet]
Di¤er cari varl›klar
xx
Bir iflletmenin belli bir tarihteki finansal durumunu, yani
Toplam Cari Varl›klar
xx
sahip oldu¤u varl›klar›, borçlar›n› ve özvarl›¤›n› gösteren bir tablodur. Bilanço, temel muhasebe eflitli¤ine Sabit Varl›klar
(varl›klar= borçlar+ özkaynaklar) dayan›r. Bilançonun
Arsa
xx
varl›klar taraf›na “aktif”, borçlar ve özvarl›k taraf›na
Bina
xx
“pasif” ad› da verilir.
Eksi: Birikmifl amortisman
xx
xx
Bilanço kalemleri çeflitli biçimlerde gruplanabilir.
Makine ve teçhizat
xx
En yayg›n kullan›lan gruplamalardan birine göre gerek
Eksi: Birikmifl amortisman
xx
xx
varl›klar, gerek borçlar likidite derecelerine (nakte döPatent
xx
nüflme çabukluklar›na) göre s›ralan›r. Yaklafl›k bir y›l
Toplam Sabit Varl›klar
xx
içerisinde nakte dönüflmesi beklenen varl›klara cari var Toplam Varl›klar
xx
l›klar ya da döner varl›klar denir. Kasa, alacak hesaplar›, stoklar cari varl›k örnekleridir. Nakte dönüflmesi da- K›sa Vadeli Borçlar
ha uzun süren alacak varl›klar ise sabit varl›klar ya da
Borç hesaplar›
xx
duran varl›klar olarak s›n›flan›r. Arsa, binalar, makina
Banka borcu
xx
ve teçhizat, “duran varl›k” örnekleridir.
Borç senetleri
xx
Borçlar da, bilançoda k›sa vadeli (yaklafl›k bir y›l
Di¤er cari borçlar
xx
içeresinde ödenecek olan) ve uzun vadeli (daha uzun bir
Toplam cari borçlar
xx
sürede ödenecek olan) borçlar olarak s›n›flan›r.
‹flletmenin sahip oldu¤u varl›klarla borçlar› aras›nda- Uzun Vadeli Borçlar
xx
ki farka eflit olan kaynak, iflletme sahiplerinin iflletmenin
Toplam Borçlar
xx
varl›klar› üzerindeki hakk›n› temsil eder. Özkaynak, ifl- Özkaynaklar
letme sahiplerinin iflletmeye para ve/veya mal olarak
Sermaye
xx
koydu¤u sermayeden ve da¤›t›lmam›fl kârlardan oluflur.
Kanuni ihtiyatlar
xx
Da¤›t›lmam›fl kârlar, genellikle, kâr da¤›t›m›nda kullan›Di¤er ihtiyatlar
xx
xx
labilme ve di¤er belli amaçlara tahsis edilmifl olma duToplam Öz Kaynaklar
xx
rumunu aç›kça belirtmek üzere, kanuni, fevkalade, özel,
Toplam Borçlar ve Özkaynaklar
xx
genel ihtiyatlar gibi gruplara ayr›larak rapor edilir. Da¤›t›lmam›fl kârlar terimi bazen de yaln›zca kâr da¤›t›- (Bkz. Aktif, Pasif, Varl›k Hesaplar›, Borç, Özkaynak,
m›nda serbestçe kullan›labilecek k›s›m için kullan›lmak- Mali Bilanço, Ticari Bilanço)
tad›r.
Y. Ercan
Hukuki kurallara (özellikle vergi kanunlar›na) uygun
Bilanço Analizi
olarak haz›rlanan bilançoya “mali bilanço” , muhasebe [Alm. Bilanzanalyse] [Fr. Compte de bilan] [‹ng. Balan ilkeleri temel al›narak iflletmenin özelliklerine ve ifllet- ce-sheet analysis]
me yönetiminin amaçlar›na uygun olarak haz›rlanan bi- Bir finansal durum tablosu olan bilançodaki verilere dalançoya da) “ticari bilanço” denir. Belli durumlarda fi- yan›larak yap›lan analize denilmektedir. Bilanço, iflletnansal tablolar›n (bilanço ve gelir tablosu) haz›rlanmas›- menin finansal durumu ve faaliyet sonuçlar› hakk›nda
n› düzenleyen hukuki kurallarla muhasebe ilkeleri ara- bilgi veren bir tablodur. Bilançoda yer alan bilgilerin bir
s›nda uyuflmazl›k olabilir.
analize tâbi tutulmas› gerekir ve ancak böyle bir analiz
Bilançoda yer alan varl›klar›n, ço¤u zaman piyasa faaliyeti yürütülerek bilançodaki bilgilerin önemi ve ande¤erlerini yans›tmad›¤›na dikkat edilmelidir. Baz› istis- lam› ortaya konulmufl olur.
168
Bilanço Kâr›
Bilateral Monopol
Kapsamlar›na göre statik ve dinamik bilanço analizi
ayr›m› yap›labilir. Statik analiz, belirli bir tarihteki bilanço kalemleri aras›nda rakamsal iliflkilerin incelenmesi fleklinde olur. Örne¤in cari varl›k, sabit varl›k, sermaye ve borç kalemlerinin yap›s› gibi. Statik analiz oranlar
(reflyolar), yüzdeler ve di¤er analitik tekniklerle yap›l›r.
Dinamik bilanço analizi, bilançoda yer alan verilerin
geçmifl y›llarla ya da benzer iflletmelerin verileriyle karfl›laflt›r›lmas›n› kapsar. ‹flletmeye ait trendleri gösteren
dinamik bilanço analizi, gelecek dönemler için yap›lacak tahminlere yard›mc› olur.
Bilanço analizi, yap›lma amaçlar›na göre de ayr›labilir. Yönetim amac›yla yap›lan bilanço analiziyle kredi
verilmesi ya da yat›r›m amac›yla yap›lan analizler farkl›l›klar gösterir. (Bkz. Bilanço, Dinamik Bilanço, Statik
Bilanço, Organik Bilanço)
F. Bilgino¤lu
Bilanço Kâr›
(Bkz. Dönem kâr›)
Bilateral Anlaflmalar
[Alm. Bilateralität ] [Fr. Monopole bilatéraux] [‹ng. Bi lateralism ]
Uluslararas› ticaretle iki ülke aras›nda ayr›cal›kl› bir ticaret iliflkisinin sürdürülmesidir. Bilateral anlaflma iki
ülke aras›nda özel kota ya da tarife uygulamas› fleklinde sürdürülür. Bu, k›sa dönemde iki ülke aras›ndaki ticareti gelifltiren bir etki yaratmaktaysa da, uzun dönemde uluslararas› ticareti olumsuz yönde etkileyen bir olgudur.
Bilateral anlaflmalar, özellikle 1930 Dünya Ekonomik Bunal›m›’n›n yo¤un oldu¤u y›llarda yayg›nlafl›p
uygulama alan› bulmufltur. Bunlar›n en büyük örne¤i,
‹ngiltere ile di¤er Commonwealth ülkeleri aras›nda
1932 y›l›nda imzalanan anlaflmad›r. ‹mperial Preference
System ad›n› tafl›yan bu anlaflma uyar›nca, ‹ngiltere ile
sömürgeleri aras›ndaki tüm ticaret iliflkileri bu türden
ikili anlaflmalar çerçevesinde yürütülecekti.
‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda, 1947’de kurulan
GATT ile bilateral anlaflmalar›n önüne geçilmeye çal›fl›lm›flt›r. Ancak günümüzde de birçok ülke d›fl ticaretini
bu tür çerçeve ticaret anlaflmalar› ile yürütmektedir.
K. Mortan
Bilateral Monopol
[Alm. Bilaterales Monopol] [Fr. Monopole bilatéral ]
[‹ng. Bilateral monopoly]
Tek al›c›yla tek sat›c›n›n karfl› karfl›ya geldi¤i bir monopol türüdür. Piyasada mal›n tek al›c›s› karfl›s›nda tek bir
sat›c›n›n bulunmas› iki yanl› (bilateral ) monopol durumunu yarat›r. Burada genellikle iki taraf ayn› güce sahip
de¤ildir. Hem al›c› hem de sat›c› kâr›n› maksimize etmeye ve dolay›s›yla kendine uygun olan fiyat-miktar
kombinezonunu karfl› tarafa kabul ettirmeye çal›flacakt › r . Sonuç karfl›l›kl› pazarl›k gücüne, pazarl›¤› idare
edenlerin yeteneklerine, firmalarla ilgili istihbarat›n sa¤laml›¤›na vb. dayan›r. Bu nedenle de bilateral monopol
piyasas›nda fiyat oluflumu hakk›nda kesin bir analiz
yapmak olanaks›zd›r.
fiimdi, tek bir firman›n üretip satt›¤› mal› hammadde
olarak kullanan yine tek bir firman›n bulundu¤unu varsayal›m ve bu iki firma aras›ndaki fiyat pazarl›¤›n› tart›flal›m.
Pazarl›k s›ras›nda fiyat›n tart›flma konusu olmayacak
bir alt ve üst s›n›r› olacakt›r. Alt s›n›r, firman›n minimum ortalama maliyetidir. Tek sat›c›n›n bu fiyattan afla¤›s›n› kabul etmesine olanak yoktur; çünkü böyle bir durumda zarar edecektir. Pazarl›¤›n üst s›n›r›n› ise al›c›n›n
sat›fl fiyat› ile hammadede d›fl›ndaki ortalama maliyetleri aras›ndaki fark belirleyecektir. Örne¤in bitmifl mal›n
fiyat› 15 TL ve hammadde d›fl›ndaki ortalama maliyet
10 TL ise, hammadde için verilecek en yüksek fiyat 5
TL’dir (hammaddenin bir biriminin, bitmifl mal›n bir birimi içinde oldu¤u gibi kullan›ld›¤› varsay›lmaktad›r).
Hammaddenin fiyat› 6 TL olsa ortalama maliyet 16
TL’na ç›karak fiyat› aflmakta ve firmay› zarara sokmaktad›r. fiu halde, tek sat›c› ve tek al›c› bu alt ve üst s›n›rlar aras›nda pazarl›¤a oturacakt›r.
fiekil 1 de yatay eksende mal miktar›, dik eksende fiyat yer almaktad›r. Tek sat›c›n›n raz› olabilece¤i en düflük fiyat (SS), al›c›n›n katlanabilece¤i en yüksek fiyat
(AA)’d›r. fiu halde fiyat mücadelesi ya da pazarl›k, bu
P
A
S
O
E
F
A
S
Q
Q
fiekil 1. Bilateral Monopolde S›n›rlar
s›n›rlar aras›nda olacakt›r. Örne¤in al›c›n›n hammadde
gere¤i (OQ) kadarsa ve sat›c› da üretimini bu miktara
göre ayarlam›flsa, pazarl›k (EF) do¤ru parças› üzerindedir. Dikkat edilecek olursa, pazarl›¤›n al›n›p sat›lacak
mal miktar› üzerinde de¤il, fiyat konusunda olaca¤› varsay›lmaktad›r. Bu varsay›m›n nedenleri flöyle tart›fl›labilir.
Tek sat›c›n›n tasarlad›¤› herhangi bir kâr düzeyini
de¤iflik m a l - f i y a t kominezonlar›yla elde edebilece¤i
aç›kt›r. Üretti¤i mal miktar› de¤ifltikçe üretim maliyetlerinin ve mal›n› satmak için uygulayaca¤› fiyatlar›n da
de¤iflti¤i, monopol -duopol-oligopol piyasalar› dolay›-
169
Bilateral Monopol
Bilateral Monopol
s›yla bilinmektedir. Elde edilecek kâr hacmi veri al›narak, hangi de¤iflik üretim-maliyet-fiyat düzeylerinin bu
veri kâr hacmini verebilece¤i tart›fl›labilir. Bu fiyat-mik tar kombinezonlar› dik koordinat sisteminde noktalar
halinde iflaretlenip bu noktalar birlefltirilirse bir mini mumlu parabol benzeri e¤ri elde edilir.
Örne¤in, afla¤›daki tabloda birinci sütunda bir firman›n üretim düzeyi, ikinci sütunda bu üretim düzeylerini
gerçeklefltirmek için yüklendi¤i toplam maliyetler yer
almaktad›r. Firman›n ne üretip satarsa sats›n, 3 TL tolam kâr elde etmek istedi¤i varsay›ls›n (efl-kâr durumu).
Bu durumda çeflitli üretim düzeylerinde elde etmesi gerekli toplam gelirleri dördüncü sütunda gösterilmifltir.
(TR = TC+TPR)
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
TP
TC
TPR
TR
P
TPR
TR
P
1
2
3
4
5
6
7
3
5
6
8
11
15
20
3
3
3
8
3
3
3
6
8
9
11
14
18
23
6,0
4,0
3,0
2,7
2,8
3,0
3,3
5
5
5
5
5
5
5
8
10
11
13
16
20
25
8,0
5,0
3,7
3,3
3,2
3,3
3,6
Buna göre, her sat›fl düzeyinde devaml› 3 TL kâr
sa¤lanmak isteniyorsa, mal 1 birim üretildi¤inde birimi
6 TL’dan, 2 birim üretildi¤inde birimi (3 TL kâr için gerekli TR= 8, TP= 2, P= 8/2=) 4 TL’dan, 3 birim üretildi¤inde (TR = 9, TP= 3, P=9/3=) 3 TL’dan, 4 birim üretildi¤inde (TR = 11, TP= 4, P= 11/4=)2,7 TL’dan sat›lmal›d›r. Dikkat edilecek olursa, üretim ve sat›fl miktar›
geniflledikçe ayn› kâr› elde etmek için uygulanacak fiyat
önce düflmekte, bir minumuma vard›ktan sonra yükselmektedir. Bu e¤ilim, yukarda de¤inilen minimumlu parabola benzer bir e¤riye iflaret etmektedir. Firman›n eflkâr iste¤i yükseldikçe
bu e¤rinin de yukar› kayaca¤› aç›kt›r (sütun 8). fiu halde
tek sat›c›n›n giderek yükselen efl-kâr istekleri biri üstünde yer alan efl-kâr (ya da sat›fl) e¤rileri ile gösterilebilir.
(fiekil 2)
fiimdi durum tek al›c› aç›s›ndan incelenecektir. Tek
al›c› di¤er maliyetleri yan›nda tek sat›c›n›n teklif etti¤i
fiyatlardan hammadde maliyetine de katlanmak zorundad›r. Tabloda tek al›c›n›n sat›c›dan ald›¤› hammaddeyi
iflleyerek satt›¤› piyasada oligopol (ya da eksik rekabet)
koflullar›n›n yürürlükte oldu¤u varsay›lmaktad›r.
(1)
(2)
(3)
(4)
TP
TC1
TPR
P
TR
(5)
TC
(6)
TC2
(7)
p
(8)
1
2
3
4
5
6
7
4
6
7
9
12
16
21
2
2
2
2
2
2
2
7
6
5
4
3
2
1
7
12
15
16
15
12
7
5
10
13
14
13
10
5
1
4
6
5
1
-6
-16
1
2
2
1,2
0,2
-
Tek al›c›n›n toplam ürünü birinci sütunda, hammadde
d›fl›ndaki maliyetleri ikinci sütunda, düflündü¤ü efl-kâr
düzeyi üçüncü sütunda ve oligopol (eksi rekabet) koflullar› alt›nda üretimini satmas› için uygulamak zorunda
bulundu¤u fiyatlar dördüncü sütunda yer almaktad›r.
Buna göre beflinci sütunda yer alan toplam gelir düzeyleri, tasarlanan efl-kâr düzeylerinin tutturulabilmesi için
ancak alt›nc› sütunda gösterilen toplam maliyetlere izin
vermektedir. fiu halde tek al›c›n›n hammadde harcamas›
olarak katlanabilece¤i maliyet yükü yedinci sütunda ve
bu nedenle tek sat›c›ya ödeyebilece¤i birim hammadde
fiyatlar› sekizinci sütunda gösterildi¤i gibi olacakt›r.
Tek al›c›n›n ödeyebilece¤i fiyatlar, sat›n alaca¤›
hammadde miktar› (üretimine ba¤l› olarak) art›r›l›nca,
önce yükselmekte sonra düflmekte ve maksimumlu para-
fiekil 2. Tek Sat›c›n›n Efl-kâr E¤rileri
fiekil 3. Tek Al›c›n›n Efl-Kâr E¤rileri
170
Bileflik Faiz
Bileflik ‹ndeks
bola benzer bir e¤ri çizmektedir. Al›c›n›n tasarlad›¤› eflkâr düzeyi yükseldikçe bu e¤rinin afla¤›ya do¤ru kayaca¤› aç›kt›r. fiu halde tek al›c›n›n giderek yükselen eflkâr istekleri, birbiri alt›nda yer alan efl-kâr e¤rileri ile
gösterilebilir (fiekil. 3)
Tek al›c›yla tek sat›c›n›n efl-kâr e¤rileri tak›mlar› ayn› koordinat sisteminde çizilerek pazarl›klar›n› yürütebilecekleri yol gösterilebilir. (fiekil. 4)
birinci dönem sonunda (genellikle üç ay) o süre içerisinde meydana getirmifl oldu¤u faizlerle birlefltirilerek ikinci dönemde bu tutar üzerinden faizde kalmas›, böylece
her dönem büyüyen bir sermayenin meydana gelmesi
anlafl›l›r.
Bileflik faizde iki sermaye vard›r: 1) Bafllang›ç sermayesi, 2) Nihai sermaye
Bulmak istedi¤imiz nihai sermayeye (A), bafllang›ç
sermayesine (a), faiz oran›na (r), dönem say›s›na (n)
dersek bileflik faiz formülü:
A= a(1+r)n
Bu formül ya logaritma cetvelleriyle ya da genellikle
haz›rlanm›fl tablolardan yararlan›larak hesaplan›r. Yasalar›m›za göre adi alacaklarda “bileflik faiz” uygulanamaz. (BK m. 308)
Ticari ifllerle cari hesaplarda -faizin ana paraya kat›lma (kapitalizasyon) dönemleri üç aydan az olmamak
flart›yla- bileflik faiz yürütülmesi kararlaflt›r›labilir. (TK
m. 8, TK m. 94)
Bankalarda kredi hesaplar›nda faiz, üç ayl›k dönem
sonlar›nda basit faiz formülüne göre hesap edilir ve bakiyeye eklenir; sonuçta bileflik faiz uygulanm›fl olur.
S. Abaç
Bileflik Fayda Fonksiyonu
[Alm. Gemeinsame Nutzenfunktion] [Fr. Fonction d’uti lité collective] [‹ng. Joint utility function]
Bir toplumdaki bireysel faydalar›n toplam›n› göstermektedir.
Toplumda N adet birey ve n adet mal varsa, bireylerin ayr› ayr› fayda fonksiyonlar›, tükettikleri mal miktarlar›na (q) göre flöyle yaz›labilir:
fiekil 4. Edgeworth Do¤rusu
‹ki taraf için de pazarl›k konusu olabilecek noktalar
karfl›l›kl› efl-kâr e¤rilerinin ortak noktalar›d›r. Ancak, iki
tür ortak nokta düflünülebilir; karfl›l›kl› e¤rilerin kesiflme
ya da de¤me (te¤et) noktalar›. Kesiflme noktalar›nda pazarl›¤a bafllaman›n olana¤› yoktur, çünkü bu noktalar iki
taraftan birinin, di¤erinin aleyhine aç›k üstünlük sa¤lad›¤› durumlar› belirtmektedir. fiu halde hem al›c› hem
de sat›c›, pazarl›¤› (A) ve (S) e¤rilerinin de¤me noktalar›na kayd›rmaya çal›flacaklard›r. Sonuç olarak pazarl›k, de¤me noktalar›n› birlefltiren (EF) do¤rusu üzerinde
olacakt›r. Burada (E) ve (F) noktalar› s›ras›yla al›c›n›n
ve sat›c›n›n katlanabilece¤i en yüksek ve en düflük fiyatlar› belirtmektedir. Pazarl›¤›n üzerinde oluflaca¤› bu
do¤ruya, analizi ilk yapan tan›nm›fl ‹ngiliz iktisatç›s›n›n
ad› verilerek Edgeworth do¤rusu denmektedir. (A) ve
(S) e¤rilerinin eksenlerinin konumu dikkate al›narak Edgeworth do¤rusu’nun yatay eksene dik oldu¤u söylenebilir. Bunun anlam› pazarl›¤›n al›n›p sat›lan miktar üzerinde de¤il, fiyat etraf›nda yap›laca¤›d›r. Al›c›n›n pazarl›k gücü yüksek fiyat (F)’ye yak›n bir noktada oluflur.
Sat›c› güçlüyse pazarl›k sonunda oluflacak fiyat (E) noktas›na yaklaflma e¤ilimindedir.
E. Alkin
u1: u1 (q1, q2,........qn),
u2: u2 (q1, q2,........qn),
..
..
..
..
.
uN: uN (q1, q2,........qn),
Bütün bireysel faydalar›n fonksiyonu olan kollektif
ya da bileflik fayda (U) afla¤›daki ifadeyle anlat›labilir:
U: U (u1, u2,........uN)
Ekonomik refah›n gerçekleflebilmesi için U bileflik
fayda fonksiyonunu ekonomik refah›n k›stas› olarak
kullanmak güçtür. (Bkz. Refah, Pareto Optimumu)
E. Alkin
Bileflik ‹ndeks
Bileflik Faiz
[Alm. Der Zinseszins] [Fr. Intérêt composé] [‹ngl. Com pounded interest rate ]
Faizin de faiz getirmesi halidir (faize faiz). Bileflik faiz
denilince, belirli bir süre için faize verilen sermayenin,
[Alm. Der zusammengestzte Index] [Fr. Indices d’agg régation ] [‹ng. Aggregative indices]
Birden fazla maddeyi dikkate alan ve bu maddelerin
fiyat, miktar ya da de¤erlerinde de¤iflmeleri toplu olarak
belirten indekslere denilmektedir. Banknot hacmi, belirli bir mal›n üretimi ya da milli gelir gibi de¤iflkenlerde
171
Bileflik ‹ndeks
Bileflik Kald›raç Etkisi
zaman içinde ortaya ç›kan geliflmelerin incelenmesinde
basit indekslerin yeterli olmalar›na karfl›l›k, örne¤in fiyatlar genel düzeyindeki de¤iflmelerin izlenmesinde birden fazla maddenin (bir maddeler grubunun) dikkate
al›nmas› gerekmektedir. Benzer flekilde birçok maddeden oluflan tar›msal ya da s›nai üretimdeki, ithalat ya da
ihracattaki geliflmeleri izlemeyi amaçlayan miktar indekslerinin de bileflik indeks niteli¤inde olmalar› gerekmektedir.
Bileflik indeks oluflturmadaki bafll›ca amaç, indekse
dahil edilecek maddeler grubunun tamam›n› temsil edebilecek bir ortalaman›n belirlenmesidir. Afla¤›da belirtilen üç temel bileflik indeks çeflidi bu amaca uygun ortalamalar›n hesaplanmas›nda kullan›lmaktad›r.
1- Basit toplam indeks: ‹ndeks, belirlenecek y›ldaki
fiyatlar›n, miktarlar›n ya da de¤erlerin toplam›n›n esas
devreye ait fiyat, miktar ya da de¤erlerin toplam›na
oranlanmas› ve sonucun 100 ile çarp›lmas› yolu ile hesaplan›r. Birden fazla maddeyi içeren bir fiyat indeksinin bu metodla hesaplanmas› söz konusu oldu¤unda,
∑ (P o) esas devre fiyatlar›n›n toplam›n› ve ∑ (Pn) belirli
bir devreye ait fiyatlar›n toplam›n› göstermek üzere basit toplam indeks
∑Pn
x 100
∑Po
fleklinde olacakt›r. Örne¤in A maddesinin fiyat› bir y›lda 50 TL’dan 60’TL’ya, B maddesinin fiyat› ise 5
TL’dan 10’TL’ya ç›km›fl ise bu indeks ortalama fiyat art›fl›n›
60 + 10
x 100 = 127
50 + 5
yani % 27 olarak yans›tacakt›r. Ancak, bir yandan ilgili
maddelerin miktar bak›m›ndan a¤›rl›klar›n› dikkate almamas›, di¤er yandan ise fiyatlar›n hangi birim (kg, ton,
litre, vb.) üzerinden belirtildi¤inin indeksi etkilemesi, bu
indeksin önemli sak›ncalar›d›r.
2- Basit indekslerin tart›s›z ortalamas›:
Fiyatlar›n
farkl› birimlere göre verilmesinin basit toplam indekste
ortaya ç›kard›¤› sak›ncay› ortadan kald›rmak amac›yla
önceden her maddenin basit indeksinin, yani nispi fiyat,
nispi miktar ya da nispi de¤erinin hesaplanarak bu basit
indekslerin aritmetik ortalamalar›n›n al›nmas› önerilmifltir. Fiyat indeksi söz konusu oldu¤unda nispi fiyatlar
Pn/Po ile belirlenmekte ve bu esasa göre hesaplanan bileflik fiyat indeksi, n= madde say›s› olmak üzere,
∑
(
pn
po
n
)
x 100
formülü ile belirtilerek basit indekslerin tart›s›z ortalamas› olarak tan›mlanmaktad›r. Yukar›daki örnekle
ilgili verilerin bu formüle uygulanmas› sonucu ortalama
fiyat art›fl›
60
50
+
10
5
= x 100 = 160
2
yani % 60 olarak saptanacakt›r. Ancak bu indeks hermaddeye eflit a¤›rl›k tan›makta oldu¤undan, indekse dahil maddelerin nispi önemlerini yans›tamamaktad›r.
3- Tart›l› bileflik indeksler: ‹ndekse dahil olan
maddelerin nispi önemlerini dikkate alan tart›l› bileflik
indekslerin en basiti, esas devrede sat›n al›nan maddelerin her birinin toplam de¤erinin tart› (a¤›rl›k) olarak kullan›lmas›yla hesaplanan ve basit indekslerin tart›l› olmas› olarak tan›mlanan indekstir. (vi) ile esas devredeki
toplam de¤erler belirtildi¤inde, fiyatlara göre hesaplanan indeks
pn
∑
vi
po
x 100
vi
fleklini alacakt›r. Esas derecede (A) maddesinin toplam
sat›fl› 200 TL, (B) maddesininki 400 TL oldu¤u durumda (A)’n›n tart›s› 1, (B)’ninki 2 ve tart›lar›n toplam› 3 ile
belirtilebilir. (A) ve (B) maddelerinin nispi fiyatlar› ya
da basit indeksleri olan 60/50 ve 10/5’in bu a¤›rl›klarla
çarp›lmas› ve a¤›rl›k toplam› olan 3’e bölünmesi ile bu
indeks ayn› maddeler için
( )
( )
60
50
x1+
( )
10
5
x2
x 100 = 140
3
de¤erini vereek, yani (A) ve (B) maddelerinin fiyatlar›n›n birarada ortalama olarak % 40 artm›fl oldu¤unu ortaya koyacakt›r. Bu formül, esas devredeki miktarlar›n indeksi hesaplanan devrede de sat›n al›nmaya devam edildi¤i durumda ortaya ç›kan ortalama fiyat art›fl›n› vermekte ve esas devredeki miktarlar›n bilinmeyip de¤erlerin bilindi¤i durumda yararl› olmaktad›r.
Tart›l› bileflik indekslerin birçok çeflidi olup bunlar
aras›nda Laspeyres, Paasche, Marshall-Edgeworth ve
Fisher indeksleri en önemlileridir. Bileflik indekslerin
tümü, fiyat indekslerinin yan› s›ra, miktar ve de¤er indekslerinin hesaplanmas›nda da kullan›lmaktad›r. (Bkz.
A¤›rl›kl› Ortalama, Basit ‹ndeks, Fisher ‹deal ‹ndeksi,
Fiyat ‹ndeksleri, Laspeyres ‹ndeksi, Marshall-Edge worth ‹ndeksi, Miktar ‹ndeksleri, Paasche ‹ndeksi)
B. A. Köksal
Bileflik Kald›raç Etkisi
[Alm. Zuzammengefasste Hebelwirkung] [Fr. Puissance
du levier] [‹ng. Combined leverage effect]
Bir firman›n giderlerinin bir bölümünün sabit gider niteli¤inde olmas› faaliyet kald›rac›, buna karfl›l›k firman›n
kulland›¤› fonlar aras›nda sabit faiz yükü getiren kaynaklar›n bulunmas› finansman kald›rac› olarak nitelenir.
Faaliyet ve finansman kald›raç derecelerinin bir arada
oluflturduklar› etkiye ise “bileflik kald›raç derecesi” denir. Bileflik kald›raç derecesini bulabilmek için faaliyet
172
Bileflik Seri
Bilimsel Sosyalizm
ve finansman kald›raç derecesini veren oranlar›n birbiriyle çarp›m› gerekir.
Bileflik kald›raç derecesi = Q(P-D) x Q(P-D)-S =
Q(P-D)-S
Q(P-D)-S-F
=
Q(P-D)
Q(P-D)-S-F
Burada (Q) sat›fl miktar›n›, (P) birim bafl›na sat›fl fiyat›n›, (D) birim bafl›na de¤iflken giderleri,(S) toplam sabit
giderleri, (F) toplam faiz yükünü simgeler.
Faaliyet ve finansman kald›raç derecelerinin bir arada ele al›nmas›, finansal kararlar›n sonuçlar›n› belirlemede büyük bir önem tafl›r. Çünkü bileflik kald›raç arac›l›¤› ile firman›n üretim ve sat›fl hacmindeki de¤iflikli¤in, firman›n kârl›l›¤› üzerindeki etkisi incelenebilmektedir. Buna göre, finansman kald›rac› faaliyet kald›rac›
ile birlikte sat›fllardaki de¤iflikli¤in firman›n özsermaye
kârl›l›¤› üzerine etkisini daha da büyütmektedir. Formülün verdi¤i sonuç ise, sat›fl tahminlerindeki yüzde bir
de¤iflmenin, pay bafl›na kârlarda yüzde kaçl›k bir de¤iflme olabilece¤ini göstermesidir. (Bkz. Faaliyet Kald›ra c›, Finansal Kald›raç)
fi. Türen
Bileflik Seri
[Alm. Gemeinsame Verteilung] [Fr. Distribution combi née] [‹ng. Joint distribution, Two-way clasification]
Araflt›rma konusu olan birimlerin -sadece bir de¤il- iki
ayr› özelli¤iyle ilgili bilgi toplanm›fl ise, bu bilgiler birarada sunularak bileflik bir seri oluflturulabilir. Örne¤in
bir grup seçmenin cinsiyetleri ile verdikleri oylar›n partilere göre da¤›l›m› ya da bir grup iflçinin ücretleri ile
birlikte verimlilikleri biliniyorsa, bu bilgiler birarada
gösterilebilir. Bileflik bir seri oluflturmadaki bafll›ca
amaç, söz konusu iki de¤iflken aras›nda bir iliflki bulunup bulunmad›¤›n› araflt›rabilmektedir. Örne¤in, iflçilerin ücretleri ile birlikte verimlilikleri de artmaktaysa bu
iki de¤iflken aras›nda bir iliflki bulundu¤u ve bu iliflkinin
pozitif yönde oldu¤u sonucuna var›labilir. Ancak iki de¤iflken aras›nda iliflki bulunmas›, yani de¤iflken de¤erlerinin birarada art›yor ya da azal›yor olmas›, söz konusu
de¤iflkenler aras›nda bir neden-sonuç iliflkisi bulundu¤u
anlam›na gelmeyebilir.
Bileflik seriler, di¤er seriler gibi tablo ya da grafik
halinde sunulabilir. (Bkz. Birlikte De¤iflim)
B. A. Köksal
Bilgi ‹fllem Sistemi
[ A l m . D a t e n v e r a r b e i t u n g s s y s t e m] [ F r . Processus de
cerveau électronique] [‹ng. Processing system]
Verilen programa göre tan›mlanan ifllemleri belirli bir
s›ra içinde büyük bir h›zla yapabilen makinelere
verilen genel add›r. Girifl-ç›k›fl ifllemleri d›fl›ndaki tüm
ifllemler elektronik devrelerle yap›ld›¤›ndan, bu sistem
Elektronik Bilgi ‹fllem Sistemi diye de tan›nmaktad›r.
Bilgisayar ve kompüter kavramlar› da efl anlamda ve
yayg›n olarak kullan›lmaktad›r.
Bilgi ifllem sistemlerinin (B‹S) genel özellikleri, belle¤in (haf›zan›n) bulunmas› ve belleklerde ifllenecek bilgi ile birlikte ifllemleri tan›mlayan komutlar›n (program›n) da saklanabilmesidir.
B‹S’de ikili (binary) say› sistemleri kullan›l›r; ‘0’ ve
‘1’ den oluflan iki de¤er sembolü söz konusudur; bu sistem elektrik ak›m› yok elektrik ak›m› var fleklindede
özetlenebilir. Bu iki sembolle çeflitli pozisyonlar yarat›labilir. Örne¤in 110000001=A,-1 gibi. ‹flte bu ikili pozisyonlar›n her birine “B‹T” denilmektedir ve B‹S’de
bilginin gösterilmesi (harf, rakam, özel iflaret vb.) sabit
say›da B‹T’lerin yanyana gelmesi ile olur. 8 “B‹T”den
oluflan bilgi birimi BYTE diye adland›r›lmakta ve bunlarla de¤iflik 256 karakter (harf, rakam, özel iflaret vb.)
gösterilebilmektedir.
B‹S dört üniteden oluflur: Girifl ünitesi, genellikle
delikli kart ve disketin kullan›ld›¤› bir kay›t ortam›na
aktar›lm›fl bilginin merkez ifllem ünitesine h›zla okunmas›n› sa¤layan makinelerdir. Girifl ünitelerine örnek
olarak delikli kart okuyucu, disket ünitesi ve ifl istasyonu gösterilebilir.
Merkezi ifllem ünitesi, sistemin iflleyiflini kontrol ve
koordine eder. Belleklenmifl program yönetiminde makine taraf›ndan yap›lan bütün aritmetik ve lojik ifllemlerin yap›ld›¤› makinedir. Bu ünitede yer alan iç bellekte
bilgi ve program depolan›r ve bilgiye eriflme h›z› çok
yüksektir.
D›fl bellek ünitesi, B‹S’e girifl ünitesiyle verilen bilgileri bellekte adreslenmifl (numaralanm›fl) olarak saklar. Makinenin büyük bir h›zla eriflebilece¤i bir ortam›n
(genellikle manyetik bant veya manyetik disk) bulundu¤u cihazd›r. Bilgi ya da programlar bu ünitelerde depolan›r.
Ç›k›fl ünitesi, bilgi ve sonuçlar›n sistemden belirli bir
ortama kodlanm›fl olarak ç›kar›lmas›n› ve makine lisan›ndan okunabilen yaz›ya çevrilmesini sa¤layan makinelerdir. B‹S’de yap›lan ifllemlerin sonuçlar› istenilen
ortama (liste gibi) bu makinelerde kaydedilir. Yaz›c›
ünite, disket ünitesi, görüntü ünitesi birer ç›k›fl ünitesi
örnekleridir. (Bkz. Elektronik Bilgi ‹fllem Merkezi)
F. Bilgino¤lu
Bilgisayar
(Bkz. Bilgi ‹fllem Sistemi)
Bilimsel Sosyalizm
[Alm. Wissenschaftlicher Sozialismus] [Fr. Socialisme
scientifique] [‹ng. Scientific soscialism]
Frans›z iktisatç›s› Gaëtan Priou’ya göre bilimsel sosyalizmin bafll›ca temsilcileri Johann Karl Rodbertus , Fer dinand Lassalle , Karl Marx ve Friedrich Engels ’tir.
Rodbertus ayn› zamanda Kürsü Sosyalizmi’nin temsilcilerindendir. Sosyalizm ak›m›n› politik faaliyetten ve
particilikten ay›rmak gerekti¤ini savunmufltur. Yaln›zca
ekonomik etkenlerin bask›s›yla toplum düzeyinin sosya173
Bilimsel Yönetim
Bilimsel Yönetim
lizme geçebilece¤ini ileri sürmüfltür. Geliflme yörüngesini ekonominin çizdi¤ini ve politikan›n bu yörüngeyi
izledi¤ini yazm›flt›r. Devrimcili¤e karfl› ç›km›flt›r. Düzen
de¤iflikli¤inin devrimle de¤il, evrimle gerçekleflebilece¤ine inanm›flt›r. Yaln›zca devlet müdahalesinin kitleleri
fakirlikten kurtarabilece¤ine ve gelir da¤›l›m›nda üçretlere düflen pay› koruyabilece¤ine iflaret etmifltir. Toprak
ve sermaye rantlar›n›n kald›r›lmas›n› istemifltir. Devletlerin birer tahrip eylemi oldu¤unu ve zararlara yol açt›¤›n› söylemifltir. Laissez faire yerine bir sosyal öngürü
sistemini ikame ederek ekonomiyi düzenlemede yarar
olabilece¤ini belirtmifltir. Özel mülkiyeti toplumun bafll›ca hastal›¤› saymakla beraber bunun kolay kald›r›lamayaca¤›n› ifade ederek toprak rant› ile faiz gelirinin
hükümet taraf›ndan yeni bir paylafl›ma ba¤lanmas› sonunda özel mülkiyetin sak›ncalar›n› s›n›rlaman›n mümkün olabilece¤ini düflünmüfltür.
Ferdinand Lassalle, ayn› zamanda devlet sosyalizminin temsilcilerindendir. Karl Marx’tan farkl› olarak sos yalizmi milli aç›dan görmüfltür. Milliyetçilik ve devlet çilik esaslar›na dayanan bir sosyalist düzen kurulmas›
gerekti¤ini savunmufltur. Sosyalizmin devrim ile de¤il,
sosyal demokratlar›n seçim kazanmalar›yla iktidara geçebilece¤ini ileri sürmüfltür. Kooperatifçili¤in sosyalizm
davas›na sa¤layaca¤› yararlara de¤inmifltir.
Karl Marx, bu iki iktisatç›y› bilimsel sosyalizmin
temsilcisi olarak kabul etmemifl, yaln›z kendi doktrininin bilimsel olabilece¤ini ileri sürmüfltür. Toplumlar›n
tarihini sürekli bir s›n›f kavgas› olarak niteleyen Marx,
ezen ve ezilen s›n›flar aras›ndaki mücadelenin eninde
sonunda egemen az›nl›k yenilgisiyle bitece¤ini yazm›flt›r.
Karl Mar x’›n doktrinine göre, kaç›n›lmas› imkâns›z
bir tarihsel 盤›r insanl›¤› sosyalizme do¤ru itmektedir.
Kapitalizm, ça¤›n› tamamlam›fl bir rejimdir. Özel mülkiyet ve sermaye rejimleri, geçmiflteki belirli bir dönemin gereksinmeleriydi. Yap›sal çeliflkiler, kapitalizmi
afl›nd›rm›fld›r. Özel sektör kapitalizmi yerini devlet kapi talizmine b›rakmal›d›r. Bu devrim enternasyonal karakterli olacak, bir iflçi ihtilâli ile gerçekleflecektir. (Bkz.
Karl Marx, Friedrich Engels, Karl Rodbertus, Ferdi nand Lassalle, Sosyalizm, Marksizm, Devlet Kapitaliz mi, Devletçilik)
F. Ergin
ler eski geleneksel insan çal›flt›rma usullerini bir kenara
b›rakarak insan güç ve eme¤inden azami verimi sa¤layacak bilimsel araflt›rmalar yapmal›d›rlar.
2- Yöneticiler, iflgörenleri istihdam ederken onlar›n
hangi iflte baflar›l› ve verimli olacaklar›n› belirleyecek
yöntemler gelifltirmeli ve bilimsel bir seçim yapmal›d›rlar. Ayr›ca personel, iflinde nas›l verimli olabilece¤i konusunda e¤itilmelidir.
3- ‹flin verimlili¤ini ve baflar›s›n› art›racak bütün bu
çal›flmalar›n yap›lmas› ve bunun için gelifltirilen yöntemler ve tekniklerin uygulamaya konulmas› için personelle s›k› bir iflbirli¤i yap›lmal› ve bu konuda bir teflvik
plan› uygulanmal›d›r.
4- Yap›lan ifli ve bunun sonucunda ortaya ç›kacak
durumlardan kaynaklanan sorumlulu¤u iflgörenlerle yö neticiler eflit ölçüde yükümlenmelidirler. Ayr›ca genç
nezaretçi ile alt kademede görev alan yönetici ve mühendisler, gelifltirdikleri bilimsel yöntem ve teknikleri
üst kademeye benimsettikten sonra yürürlü¤e koymal›d›rlar. Bir bilimsel usulün üst yönetim kademesine haber vermeden do¤rudan do¤ruya yürürlü¤e konulmas›
iflçilerden gelecek itirazlar sonucunda, alt kademe yöneticisinin otoritesini sarsabilir.
Bilimsel yönetimin geliflmesinde ilk ad›m›, Taylor
alt kademede görevli iflçilerin ifllerini metodik biçimde
inceleyerek atm›flt›r. Daha sonra Fayol adl› bir Frans›z
mühendis, daha çok üst kademe yöneticilerinin ifllerini
bilimsel olarak yapmalar›na yönelik Genel ve Endüstri
Faaliyetlerinde Yönetim adl› kitab›n› 1916 y›l›nda yay›nlanm›flt›r. Fayol bu kitab›nda bafll›ca yönetim ifllevleri olan planlama, örgütleme, kumanda, koordinasyon ve
kontrole iliflkin ilkeleri belirlemifltir. Taylor daha çok
iflin yap›ld›¤› teknik düzey üzerinde durdu¤u halde Fayol üst yönetimde görev alan yöneticinin görev ve ifllevleri üzerinde durmufltur.
Bilimsel ya da klasik yönetim ak›m›n›n geliflmesine
katk›da bulunan bafll›ca düflünürler olarak Fuilick, Urwick, Mooney, Reiley ve Graicunas’› görmekteyiz.
Bilimsel yönetim kuram›n›n üzerinde durdu¤u en
önemli konular, örgütün dikey ve yatay analizi, yöntem
analizi, ifllemlerin standartlaflt›r›lmas›, personeli özendirmek için primli ücret sistemleri, hareket ve zaman incelemeleri gibi, iflletmelerde uygulanabilir ilke ve kurallar›n belirlenmesini öngören sorunlard›r. Bilimsel yönetim ak›m› ile matematik esaslar yönetimi ugulanabilmifl,
Bilimsel Yönetim
bütçeleme, yöneylem araflt›rmas› ve istatistik kalite kon[Alm. Wissenschaftliche Betriebsführung, Wissenschaft - trol tekniklerinin ço¤u bu kuram ile iflletmecilikte kullaliche Management] [Fr. Gestion scientifique] [‹ng. Sci - n›lmaya bafllam›flt›r. Bilimsel yönetim objektif, deneysel
entific management]
ve gözlemsel birtak›m araflt›rma ve uygulamalar sonuYönetim, bir bilim dal› olarak geliflmesini F. W. Tay - cunda geliflti¤i için, ayn› zamanda mant›ksal bir süreçtir.
lor’un 1880-1890 y›llar› aras›nda yapt›¤› çal›flmalar soBilimsel yönetim ak›m›, en çok, insan› da di¤er birnucu ortaya koydu¤u B i l i m s e l Y ö n e t i m adl› kitab›na tak›m üretim araçlar› gibi ele alarak onun mutlulu¤unu
borçludur. Böylece, yönetimin bir bilim olarak kabul ve iflten bekledi¤i tatmini ikinci plana itmesi nedeniyle
edilmesi ancak bu kitab›n yay›nlanmas›ndan sonra ol- elefltirilmektedir. Oysa yönetim insan mutlulu¤unu
mufltur. Taylor bu kitab›nda bilimsel yönetimin bafll›ca amaçlamal›d›r. Bu kuramda insan robot gibi düflünülilkeleri (pratikte Taylorizmin ilkeleri) olarak bilinen flu mekte ve onun duygusal yönü, yetenekleri, arzu ve ihtihususlara iflaret etmektedir:
yaçlar› hiç dikkate al›nmamaktad›r. Bu durumda iflten
1- Günümüzde yönetim görevini yükümlenen kimse- do¤an tatminsizlikler, b›kk›nl›k ve monotonluklar art174
Biliflim
Bireycilik
makta ve ifl anormal davran›fllar›n kayna¤›n› oluflturmaktad›r. (Bkz. Taylorizm)
E. Eren
olacakt›r. Elveriflli hal yaz› olarak kabul edilirse, 10 at›fl
içinde yaz›n›n ortaya ç›k›fl say›s› (k) 0 ile 10 aras›nda
de¤iflecek ve dolay›s›yla binom de¤iflkeni s›f›r dahil
n+1 (bu örnekte 10+1 =11) fl›ktan oluflacakt›r. Bu fl›klar›n her birinin ihtimali hesapland›¤›nda, tüm fl›klar dikkate al›nd›¤›ndan, ortaya ç›kan binom bölünmesinin ihtimallerinin toplam› % 100’e, yani 1’e eflit olacakt›r.
Binom bölünmesinin ihtimallerinin hesaplanmas›nda
binom aç›l›m› formülünden yararlan›lmaktad›r. Elveriflli
halin ihtimali (p) elveriflsiz halin ihtimali (q), (p+q=1)
olmak üzere) toplam veriflli hal say›s› (k) ve deney say›s› (n) ile gösterilirse (p+x)n’in aç›l›m› yani,
Biliflim
(Bkz. Sibernetik)
Bimetallizm
(Bkz. Çift Maden Sistemi)
Bina ‹nflaat Harc›
1981 y›l›ndan önce belediye s›n›rlar› içinde yap›lan her
türlü inflaattan al›nan Bina ‹nflaat Vergisi’nin yerine getirilen harç. 2464 say›l› Belediye Gelirleri Kanunu'nda
1982 y›l›nda, 2589 say›l› kanunla yap›lan de¤ifliklikle
getirilen Bina ‹nflaat Harc›, belediye s›n›rlar› ve mücavir
alanlar› içinde yap›lan her türlü bina inflaat›ndan (ekler
ve tadiller dahil) al›nmaktad›r. Bina ‹nflaat Harc›’n›, inflaat, ek veya tadilat için inflaat ruhsat› alanlar öder. Ancak, inflaata ruhsats›z bafllan›lmas› halinde mükellef, inflaat ruhsat›n› almak zorunda olanlard›r. Harc›n matrah›
inflaat sahas›n›n metrekare olarak yözölçümüdür. Konut
inflaat› ile iflyeri inflaat› üzerinden al›nan harçlar farkl›laflt›r›lm›fl ve iflyeri inflaat›ndan al›nan harçlar, konut inflaatlar›ndan al›nan harçlardan yüksek olarak belirlenmifltir.
fi.Akkaya
(p+q)n = nCo poqn+nC1 p1qn-1 + nC2 p2qn-2 ...
n
+ nCn pnqn-n = ∑ nCk pkqn-k
o
Bina Vergisi
[Alm. Gebaudesteuer ] [Fr. Impôt sur la proprié bâtie ]
[‹ng. Property tax ]
Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda, 1860 y›l›nda arazi vergisi
ile birlikte, “emlâk vergisi” ad›yla, Emlâk Vergisi Kanu nu içinde düzenlenmiflti. Vergi Meflrutiyet döneminde
“Musakkafat vergisi” ad›yla ba¤›ms›z bir vergi haline
getirildi. Vergi matrah› önceleri binan›n de¤eri iken, bu
de¤ifliklikle “binan›n gayr›safi irad›” olarak belirlendi.
Türkiye’de 1931 y›l›na kadar bu flekli ile uyguland›.
1931 y›l›nda Bina Vergisi Kanunu’yla yeniden düzenlendi. (Bkz. Arazi Vergisi, Emlâk Vergisi)
E. Korkmaz
Binom Bölünmesi
[Alm. Binomialverteilung, Binomiale verteilung] [Fr.
Distribution binomiale] [‹ng. Binomial distribution]
Bir deneyin sonuçlar› belirli bir olay›n ortaya ç›kmas›
(elveriflli hal) ya da ç›kmamas› (elveriflsiz hal) olarak sadece iki fl›k içinde dikkate al›nabiliyorsa (ki bu tür deneylere Bernoulli deneyleri denilmektedir), bu deney (n)
kere tekrarland›¤› zaman (k) ile belirtilecek olan toplam
elveriflli hal say›s›, bir“binom de¤iflkeni” dir. Binom de¤iflkeninin tüm fl›klar›na, yani elveriflli hal say›lar›na
iliflkin ihtimaller hesapland›¤›nda ortaya bir ihtimal bölünmesi ç›kacakt›r ki, bu bölünmeye “binom bölünme si” ad› verilmektedir.
Örne¤in, bir madeni para ile 10 at›fl yap›ld›¤›nda her
biri iki sonuca sahip (yaz› ve tura) 10 deney yap›lm›fl
binom de¤iflkeninin, (k’n›n) ortaya ç›k›fl say›s›n›n ihtimallerini verecektir. Formülde nCk ile (n) birimi içinden (k) adedinin seçilmesiyle oluflturulabilecek toplam
kombinezon, yani grup say›s› gösterilmektedir. Sonuçlar› iki fl›kl› olan ya da iki fl›kka ayr›labilen tüm deneyler
için baflar› ile kullan›labilen binom bölünmesinin önemli
uygulama alanlar›ndan biri kalite kontroludur. ‹mal edilmifl olan çok say›da parça aras›ndan tesadüfi olarak (n)
birimlik bir örnek seçildi¤inde bu örnek içindeki kusurlu birim say›s› (k) bir binom de¤iflkenidir. Örne¤in bir
makinan›n % 10 kusurlu parça üretti¤i biliniyorsa, 10
birimlik bir örnek için 3 kusurlu bulunmas› ihtimali,
(p=.10, q=.90, k=3)
C3 (.10)3 (.90)7 = .0576
10
olacakt›r. (n)’nin büyük oldu¤u hallerde binom bölünmesinin ihtimallerini hesaplamak güçleflmektedir. Ancak (n)nin büyük olmas› (p) ve (q)’nun de¤erlerinin birbirine yak›n oldu¤u durumda binom bölünmesini simetrik bir bölünme olan normal bölünmeye yaklaflt›rmakta,
(p)’nin (q)’ya göre farkl› oldu¤u durumlarda ise asimetrik Poisson bölünmesine yaklaflt›rmaktad›r. Böylece bu
gibi hallerde binom yerine normal bölünme ya da Poisson bölünmesi kullan›labilmekte ve hesaplar basitleflmektedir. (Bkz. Asimetri, Bernoulli Deneyi, ‹htimal Bö lünmesi, Kombinezon, Normal Bölünme, Poisson Bölün mesi)
B.A. Köksal
Bireycilik
[Alm. Individualismus] [Fr. Individualisme] [‹ng. Indivi dualism]
Bireyin en kutsal de¤er oldu¤u inanc›na dayanan, toplum ve devlet karfl›s›nda özgür kalmas› gerekti¤ine iliflkin, liberalizm ile birlikte geliflmifl bir düflünce sistemidir.
Bu düflünce sistemine göre bireycilik üç temel ilkeye
dayan›r. Birinci olarak, her de¤er yarg›s› insanlar taraf›ndan kullan›l›r. Bir baflka deyiflle, inanç ve düflünceler,
ancak insanlar taraf›ndan sahip olunabilen kavramlard›r.
175
Bireysel Gelir
Biriktirme
Bu nedenle de insana yöneliktir. ‹kinci olarak, her birey
kendi içinde bir kutsal amaçt›r. Toplum ancak bireyin
kendisini tümüyle gelifltirmesine ve mutlulu¤una hizmet
etti¤i oranda anlam tafl›r. Üçüncü olarak, her insan ahlâkça eflittir. Yani hiç bir insan, bir baflka bireyin refah›na araç olarak kullan›lamaz.
Genellikle ekonomik alandaki liberalizm ile birlikte
geliflmifl olan ve onunla birlikte alg›lanan bireycilik,
toplumsal de¤erlere inananlar, özellikle sosyalistler taraf›ndan,tutucu ve hatta gerici bir düflünce ak›m› olarak
görülür. Oysa her düflünce ak›m› gibi, bireycili¤in de
ilerici ve gerici ifllevler gördü¤ü de¤iflik zamanlar ve de¤iflik mekanlar olmufltur. Örne¤in feodalizmin çöküflünde tarihsel olarak ilerici bir ifllevi vard›r. Temel hak ve
özgürlükleri yok edici faflist uygulamalara karfl› ifllev
tart›fl›lamaz biçimde ilericidir. Yani tarihsel aflamalar
bak›m›ndan, insan hak ve özgürlüklerini savunucu ve
daha ileri teknolojilere kofluttur.
Bütün bunlara karfl›l›k bireycilik, bireyin tam geliflmesinin ancak hiç müdahale edilmeyen bir ortamda gerçekleflece¤ini savundu¤u için, tüm geleneklere, disipline
ve ortak de¤er yarg›lar›na ayk›r› bir tutum içindedir.
Mülkiyet aç›s›ndan da denetimsiz ve s›n›rs›z bireysel ve
ailesel mülkiyeti savunur. Bu nedenle, zaman›m›zda
egemen anlay›fl olan “Sosyal Refah Devleti” içinde tu tucu, hatta gerici bir toplumsal e¤ilimi temsil eder.
Her ne kadar siyasal ve ekonomik olarak liberalizm ile
koflut görülüyorsa da gerek felsefi, gerekse toplumbilimsel ve siyasal olarak, anarflizme dek varan sonuçlar
oluflturacak bir düflünce ak›m›d›r.
E. Kongar
gösterirler (sermaye birikimi gibi). Birikim marksist
analizin anahtar kavramlar›ndan biridir.
Birikim, yan›zca makine ve binalar›n geniflletilmesinden ibaret de¤ildir. Ayn› zamanda bilimsel ve teknik
yeni bilgilerin oluflmas›, iflgücünün nitelik aç›s›ndan düzelmesi ve ifl örgütlenmesindeki de¤iflmelerle üretimde
bir geniflleme meydana gelmesidir.
Ekstansif birikim, ek birikimin kullan›lan sermayeye
orant›l› olarak olufltu¤u bir birikim biçimidir. Bu faktörlerin daha etkin bir kullan›m› sonucunda oluflmaktad›r.
Kullan›lan sermayeyi art›rmadan üretim de¤erinde daha
üst bir düzeyin gerçekleflmesidir.
Müterakki (Artan oranl›) birikim, uluslararas› düzeyde ekstansif bir geliflmeye (üçüncü dünya ülkelerine sermaye ihrac› gibi) ve ayn› zamanda iktisaden ileri ülkelerde entansif birikime yol açmaktad›r.
D. Demirgil
Birikmifl Amortisman
[Alm. Aufgelaufene Abschieibung] [Fr. Amortissement
plural ] [‹ng. Accumulated depreciation]
Bir sabit varl›¤›n maliyetinin çeflitli muhasebe dönemlerinde giderlefltirilen k›s›mlar›n›n kümülatif tutar›d›r. Sabit varl›klar için ayr›lan amortismanlar kümülatif olarak
birikmifl amortisman hesab›nda toplan›r.
Bir muhasebe dönemi için ayr›lan amortisman,
amortisman gideri hesab›n›n borcuna, birikmifl amortisman hesab›n›n alaca¤›na kaydedilir. Böylece çeflitli muhasebe dönemlerinde ayr›lan amortismanlar, kümülatif
olarak birikmifl amortisman hesab›nda toplan›r. Herhangi bir nedenle (sat›fl, hurdaya ay›rma vb. gibi) kayd› silinen bir sabit varl›¤›n birikmifl amortisman› da birikmifl
Bireysel Gelir
amortisman
hesab›ndan ç›kar›l›r (hesaba borç kaydedi[Alm. Primäre Einkommensbildung] [Fr. Revenue per lir.)
sonnel] [‹ng. Personal income ]
Önemli her sabit varl›k kalemi ya da grubu için ayr›
Bireysel (flahsi) gelir, ayr›nt›l› olarak afla¤›daki gelir kabir birikmifl amortisman hesab› tutulabilece¤i gibi, iflletlemlerinin bir toplam› olarak tan›mlanabilir:
medeki tüm sabit varl›klar için bir tek birikmifl amortis+ Ücret ve maafllar
man hesab›yla da yetiniliyor olabilir.
+ Faziler
Birikmifl amortismanlara bilançonun pasif taraf›nda
+ Kiralar
yer verilmesi yayg›n bir uygulamaysa da, bu kalemin il+ Kârlar
gili sabit varl›k ya da varl›klar›n alt›nda eksi bir kalem
A) Divitantlar (Kâr pay› ödemeleri)
olarak rapor edilmesi de uygundur. Böylece bilançoda
B) fiah›s flirketleri kârlar›
sabit varl›klar net de¤erleriyle de görülebilir; bilanço tutarlar› fliflirilmemifl olur ve ayr›ca ne bir borç, ne de bir
+ + Transferler
özvarl›k kalemi olan birikmifl amortismanlar›n bilançoBireysel (flahsi) gelir
nun
pasifinde yer almas› önlenir. (Bkz. Sabit Varl›klar,
(Bkz. Fert Bafl›na Gelir)
A. Kal›n Amortisman, Pasif.)
Y. Ercan
Birikim
[Alm. Akkumulation] [Fr. Accumulation] [‹ng. Accumu lation]
Genel anlam›yla birikim terimi, bir mal›n art›fl› anlam›nda kullan›l›r.
Ekonomide bu terim marksist iktisatç›lar taraf›ndan
kullan›lmaktad›r. Liberal iktisatç›lar birikim kelimesi
yerine “yat›r›m” kelimesini kullan›l›rlar; birikim kelimesini kulland›klar› takdirde neyin birikimi oldu¤unu
176
Biriktirme
[Alm. Hortung] [Fr.Thésauriation] [‹ng. Hoarding ]
Bu terim, likidite tercihinin yerine kullan›lm›fl ve faiz
biriktirmekten vazgeçmenin karfl›l›¤› say›lm›flt›r. Biriktirme, tasarruftan farkl› olarak, para birikimini kastetmektedir. ‹ddihar (gömüleme) ya da biriktirmede, para,
geçici de olsa, ekonomik sistemin d›fl›na ç›kmaktad›r.
Buna karfl›l›k, tasarruf, reel sermaye yat›r›m›n›n bir ön-
Birim Maliyet
Birinci Derecede Likidite
kofluludur ve üretim ile istihdam› olumlu bir biçimde etkiler. (Bkz. Gömüleme)
D. Demirgil
Bu uygulaman›n en büyük yarar›, küçük tasarruf sahiplerine riske girmeden tasarrruflar›n› de¤erlendirme
olana¤› vermesidir.
E. Tokgöz
Birim Maliyet
[Alm. Stückkosten] [Fr. Coût unitaire ] [‹ng. Unit cost]
Bir iflletmenin ana faaliyet konusunu oluflturan mamul
ya da hizmetleri elde etmek için harcad›¤› tüm üretim
faktörlerinin para ile ifade edilen de¤erlerinin, söz konusu mamul ya da hizmet birimleri bafl›na düflen tutar›na
denir. Bu tan›mdan da anlafl›laca¤› üzere, iflletmenin yaratt›¤› her k›ymet ya da hizmet, birim maliyet konusunu
oluflturur; yani bunlar maliyet tafl›y›c›s› durumundad›r.
Maliyetlerin yüklendi¤i birimler türlerine göre çeflitli ölçülerle ifade edilebilir. Adet, kilo, ton, metre gibi... Hizmet iflletmelerinde ise maliyet tafl›y›c›s› birimini saptamak güçlük gösterebilir; örne¤in banka iflletmesinde ha vale ifllemi, sigorta iflletmesinde poliçe, otel iflletmesi
için “müflteri/ geceleme” gibi birimler temel al›nabilir.
Birimlere yüklenen maliyetler ise direkt malzeme,
direkt iflçilik ve genel üretim maliyetlerinden oluflur. ‹stenirse bu tutara, genel yönetim maliyetlerinden uygun
bir k›s›m eklenebilir. Bunlar›n toplam›, birim üretim
maliyeti (s›nai maliyet) olarak tan›mlan›r. S›nai maliyetlere genel yönetim maliyetlerinden pay verilmesi konusunda gerek teoride gerek uygulamada tam bir görüfl
birli¤i yoktur. Maliyetlemede sübjektifli¤i yükseltti¤i
gerekçesiyle genel yönetim maliyetlerinden mamul maliyetlerine yükleme yap›lmamas› da savunulmaktad›r.
Türk vergi mevzuat› da bu konuda mükellefi serbest b›rakm›flt›r. Birim üretim maliyeti tutar›na genel yönetim
ve sat›fl giderlerinin de eklenmesiyle birim ticari maliyet
rakam› bulunur. Birim maliyetlerin hesaplanmas›, birim
maliyetleme sistemlerinin ya da kalkulasyon iflleminin
konusudur.
F. Bilgino¤lu
Birim Tröst
[Alm. Unit trust] [Fr. Trust d’unité] [‹ng. Unit trust]
Bir mal ya da hizmet piyasas›nda tekelleflmeyi hedef almayan tröst çeflitlerinden biridir. Menkul de¤erler piyasas›nda uzmanlaflm›fl ve tasarruf sahiplerinin paralar›n›
toplay›p de¤erlendirmeyi u¤rafl edinmifl olan bu tröstler
ikiye ayr›l›r. Biricisi yat›r›m tröstü (investment trust),
ikincisiyse birim tröst’tür (unit trust).
“Birim Tröst“ diye nitelenen firmalar, menkul de¤erler borsas›ndan ald›klar› hisse senetlerini ve tahvilleri
risk ve kârl›l›k yönünden denge sa¤layacak biçimde düzenlerler. Firma, bu amaçla menkul de¤erler portföyünü
10, 50 ve 100 dolarl›k küçük hisselere göre yeniden düzenleyip küçük tasarruf sahiplerine satar. Piyasa koflullar› dikkate al›narak düzenlenen ve“unit” (birim) denilen bu hisseler, toptan ya da perakende olarak piyasaya
sürülür. Mülkiyet hakk› ihraç eden firmada (birim tröst)
kalmak üzere sat›lan bu menkul de¤erleri alanlar, yaln›zca bunlar›n sa¤lad›¤› kazançlara sahip olurlar. Buna
karfl›l›k birim tröst, ihraç etti¤i bu menkul de¤erleri küçük bir indirim yaparak her zaman geri almay› önceden
taahhüt etmektedir.
177
Birinci Derecede Likidite
[Alm. Liquiden Mittelersten grades] [Fr. Liquidité pri maire] [‹ng. First liqudity]
“Likidite”, iktisadi ve mali kurulufllar›n her türlü parasal
angajman ve borçlar›n› yerine getirirken yararland›klar›
fonlar›, parasal olanaklar› ifade eder. Bir varl›¤›n paraya
çevrilebilme olanaklar›n› ifade eden likidite kavram› üç
unsura ba¤l›d›r: a) Sat›fltan do¤an sermaye kayb›, b) Sat›fl›n gerçekleflmesi için gerekli zaman, c) Sat›fl masraflar›n›n önemi. Birini derecede likit olan varl›klar, paraya
çevrilirken sermaye kayb›na u¤ramayan, paraya çevrilmesi zamana ve masrafa ihtiyaç göstermeyen varl›klard›r.
‹ktisadi ve mali kurulufllar içinde likidite kavram› en
çok ticaret (mevduat) bankalar›n› ilgilendiren bir konudur. Çünkü bu bankalar, temel fonksiyonlar› olan mevduat toplama ve kredi da¤›tma iflini yabanc› kaynaklardan yararanarak yerine getirirler. Yabanc› kaynak, bankaya vadesiz ya da vadeli olarak yat›r›l›r. Yabanc› kaynaklar›n geri istenme durumuna “ e x i g i b i l i t é ” d e n i r .
Normal zamanlarda çekilifller, yat›r›lanlarla karfl›lan›r.
Buna karfl›l›k krizli zamanlarda kitlesel çekilifller olur.
E¤er banka bunlar› karfl›layamazsa sars›l›r, y›k›l›r. Bu
nedenle bankalar›n en büyük dikkat ve özenleri, bu istemleri en ufak sekteye, gecikmeye u¤ratmadan, derhal
yerine getirebilme olanaklar› üzerinde toplan›r.
Bu olanaklar içinde bankan›n kendi kasalar›ndaki
paralar› ve Merkez Bankas›’ndaki alacak hesab› bakiyesi birinci derecede likiditeyi oluflturur. Banka bunlar›
derhal, an›nda kullanabilir. Bu likidite kavram›, disponi bilite ile eflanlamdad›r.
Merkez Bankas› nezdinde teminat› tesis olunmufl
(örne¤in senetleri ya da belgeleri teminata verilmifl), fakat o hesaptan para çekilmemifl ya da k›smen çekilmifl
kredi cari hesaplar›n›n limiti ile bakiyesi aras›ndaki fark
(limit bakiyeleri) ve di¤er bankalar nezdinde bulunan
mevduat hesaplar› birinci derecede likidite (disponibili te) kavram› içine girerse de uygulamada, krizli anlarda
di¤er bankalar›n da likidite darl›¤›na düfltükleri ve kendi
üzerlerine çekilen çeklere karfl›l›k olarak bu bankalar›n
di¤er bankalar üzerine çektikleri çekleri verdikleri görülmüfltür. Bu nedenle güçlü bankalar d›fl›ndaki bankalardaki paralar› bu gruba sokmamak gerekir.
Merkez Bankas›’nca sat›n al›nmas› taahüt edilen
devlet istikrar tahvilleri ve Merkez Bankas›’ndaki mev duat karfl›l›klar› da likiditesi çok yüksek varl›klard›r.
Fakat kasadaki paraya k›yasla paraya çevrilmeleri, k›sa
da olsa bir zamana ba¤l›d›r.
Bankan›n aktifindeki di¤er kalemler likidite (paraya
çevrilebilme) derecelerine göre s›ralan›r. (Bkz. Disponi bilite)
S. Abaç
Birinci Dünya Savafl›nda Türk Paras›
Birleflik Mamullerin Maliyetlenmesi
Birinci Dünya Savafl›nda Türk Paras›
1914’te, Osmanl› Devleti’nde alt›n ve gümüfl sikkeler
ile Osmanl› Bankas› banknotlar› kullan›l›yordu. Alt›na
çevrilebilir Osmanl› Bankas› banknotlar› 4 milyon lira
tutuyordu.
Hükümet, seferberlik harcamalar›n› karfl›lamak için
kaime bast›rmaya karar vermifl ve ç›kart›lacak kaimelere
halk›n güven duymas›n› sa¤lamak için Almanya’dan 5
milyon liral›k alt›n kuvertür al›nm›flt›r.
Osmanl› Bankas›, savafl›n finansman›na emisyonla
katk›da bulunmay› kabul etmemifltir. Buun üzerine Dü yun-u Umumiye ‹daresi ’nin garantisi alt›nda ka¤›t para
ç›kar›lm›flt›r. Osmanl› Bankas› banknotlar›n›n alt›na
çevrilmesi de durdurulmufltur.
Hükümet, Osmanl› Bankas› ve Düyun-u Umumiye
aras›nda anlaflmaya var›larak soruna çözüm bulununcaya dek, Almanya’dan al›nm›fl olan 5 milyon liral›k alt›n
harcanm›flt›r.
Hükümet müttefik devletlere baflvurarak yeniden
avans istemifltir. Almanya’dan 80 milyon Mark, Avusturya’dan 47 milyon Kuron tutar›nda alt›n sa¤lam›flt›r.
Ancak alt›nlar ‹stanbul’a gönderilmeyerek Berlin ve Viyana’da Düyun-u Umumiye ‹daresi ad›na sakl› tutulmufltur. Karfl›l›¤›nda 6,5 milyon liral›k kaime ç›kart›lm›flt›r.
Alt› ay sonra, yeniden ka¤›t para basmak zorunlulu¤uyla karfl›lafl›lm›flt›r. Almanya, bu sefer bar›fltan bir y›l
sonra alt›na çevrilebilir hazine bonolar› vermifltir. ‹kinci
tertip kaimeler, Alman hazine bonolar› karfl›l›k gösterilerek ç›kar›lm›flt›r. Halk, bir yabanc› devletin borç senetlerine dayan›larak yap›lan emisyonu güvensizlikle
karfl›lam›flt›r. Alt›n ve gümüfl piyasadan çekilerek gömülenmifltir.
Üçüncü tertip kaimeler dolafl›ma ç›kar›l›nca, ufakl›k
madeni sikkeler de piyasadan çekilmifltir. Hükümet
ufakl›k yoklu¤unu gidermek için eskiden toplanm›fl
“ma¤flufl meskûkat”›, yani ayar› bozuk sikkeleri dolafl›ma sürmüfltür. Kaimeler ile ayar› bozuk sikkeleri tramvay ve tünel kumpanyalar›yla Reji yönetimine kabul ettirmekte zorluk çekilmifltir.
Alt›nc› tertip kaimeler ç›kar›lmadan önce, yeni
bir önlem denenmifltir. K⤛t para art›k piyasaya fazla
geldi¤inden, dolafl›m hacmini fliflirmeyerek do¤rudan
do¤ruya Alman hazine tahvillerinin sat›fl›na giriflilmifltir.
K⤛t para bas›laca¤› yerde garantisini teflkil eden senetleri satarak ayn› miktar gelirin emisyonsuz sa¤lanabilece¤i düflünülmüfltür. Ancak halk, Alman hazine tahvillerine ra¤bet göstermemifltir.
Yedinci tertip kaimeler ise hiçbir karfl›l›k gösterilmeksizin ç›kar›lm›flt›r.
Yedi tertip halinde bas›lan kaime miktar› 161 milyon
lira tutmufltur. Bu miktar›n 74 milyonu yaln›z 1917’de
ç›kar›lm›flt›r. Reflat Alt›n›’n›n fiyat› 1917’de 5,5 liraya
ç›kt›ktan sonra mütarekede 4,5 liraya düflmüfltür. Düyun-u Umumiye ‹daresi’nin istatistiklerine göre,
1914=100 itibariyle geçinme endeksi 1918’de 1897’ye
ç›km›fl ve Mütareke y›llar›nda emisyonun durmas›yla fiyatlar yaklafl›k % 30 ucuzlam›flt›r. (Bkz. ‹stiklâl Sava -
fl›nda Türk Paras›, Cumhuriyet Döneminde Türk Para s›)
F. Ergin
Birinci Enternasyonal
(Bkz. Enternasyonaller)
Birinci Pazarlar
[Alm. Die Richtwerte setzender Grosshandelsmarkt,
Primäre Markten ] [Fr. Marchés primaires ] [‹ng. Pri mary markets]
Sermaye pazar›nda pay senedi ve tahvillerin ilk ya
da bafllang›ç sat›fllar›n›n yap›ld›¤› organizasyona “birin cil pazarlar” denir. Yani yeni menkul de¤er ihraçlar› ya
da ilk sat›fllar, birincil pazarlar›n konusudur. Dolay›s›yla, ilk defa sat›fla ç›kan menkul de¤erler, birincil pazarlar arac›l›¤›yla sermaye pazar›na girerler. Menkul de¤eri
ihraç eden firma, yeni kurulmufl bir flirket ya da faaliyetine uzun süredir devam eden bir iflletme olabilir. ‹hraca
konu olan menkul de¤erler, ihraç eden firman›n ilk defa
ç›kard›¤› bir tür olabilece¤i gibi, eskiden beri zaman zaman kulland›¤› bir menkul de¤er türü olabilir. Birincil
pazarlar›n en önemli unsuru, bu nedenle, ihraç edilen
menkul de¤erlerin ihraç eden iflletmeye yeni fonlar sa¤lamas›d›r. (Bkz. Menkul De¤er)
fi. Türen
Birleflik Mamullerin Maliyetlenmesi
[Alm. Kalkulation von Kuppelprodukten] [Fr. Prix de
revient des produits] [‹ng. Costing of joint products]
Bir imalat sürecinde tek bir girdiden ya da bir girdiler
setinden, her birinin nispi sat›fl de¤erinin önemli oldu¤u
kabul edilen birden fazla mamul birlikte elde ediliyorsa,
bu mamullere “birleflik mamuller” denir. (Bir ya da daha fazla mamulle birlikte elde edilen fakat bu esas mamullere göre nispi sat›fl de¤eri çok küçük olan mamullere tali mamuller veya yan ürünler denir)
Birleflik imalat sürecinde, birleflik mamullerin kendi
özelliklerine sahip ayr› mamuller olarak ortaya ç›kt›¤›
noktaya“ayr›m noktas›” , bu noktaya kadar katlan›lan
maliyetlere de“birleflik maliyetler” denir. Muhasebeci
için sorun olan husus, birleflik maliyetin birleflik mamullere da¤›t›m›d›r. Bu yap›ld›ktan sonrad›r ki, mamullerden her birinin birim maliyeti hesaplanabilir; birim maliyetleri bilindi¤inde de, gelir tablosu için sat›lan mallar›n maliyeti ve bilanço için stok de¤erleri hesaplanabilir.
Hemen her maliyet da¤›t›m›nda oldu¤u gibi, birleflik
maliyet da¤›t›m›nda da keyfilik mevcuttur. Bu nedenle,
birleflik maliyet da¤›t›m› sonucu hesaplanan birim maliyetlerinin karar verme amaçlar› için kullan›lmas› uygun
de¤ildir.
Birleflik maliyeti birleflik mamullere da¤›tma konusunda iki temel yöntem yayg›n bir kullan›m alan›na sahiptir (Bu iki yöntemden her biri çeflitli flekillerde uygulanmaktad›r) :
1- Fiziki ölçülere göre da¤›t›m: Bu yöntemde birleflik mamullerin ortak bir fiziki özelli¤i (a¤›rl›k, hacim
178
Birleflik Türk Körfez Bankas› (Körfezbank)
Birleflmifl Milletler
vb.) maliyet da¤›t›m ölçüsü olarak kullan›l›r. Örne¤in,
1.000.000 TL tutar›ndaki bir birleflik maliyet, birleflik
mamullere afla¤›daki gibi da¤›t›l›yor olabilir:
Mamul
A
B
Birleflik
Maliyet
Pay›
800.000 TL.
200.000 TL.
Üretim
Da¤›t›m
8.000 kg 1.000.000/10.000x8000
2.000 kg 1.000.000/10.000x2000
10.000 kg
1.000.000 TL
Dikkat edilirse, bu yöntemde mamullere yüklenen
bileflik maliyet pay› ile bu mamullerin gelir yaratma gücü aras›nda hiçbir iliflki kurulmamaktad›r. Birleflik mamullerden baz›lar› büyük kârlar, di¤er baz›lar› da büyük
zararlar gösterebilir.
2. Nispi sat›fl de¤erlerine göre da¤›t›m: Bu yöntemde birleflik maliyet, birleflik mamullere, bu mamullerin ay›r›m noktas›ndaki sat›fl de¤erleriyle orant›l› olarak
da¤›t›l›r. Mamullerden baz›lar› ay›r›m noktas›n›n ötesinde baz› ek ifllemlere tabi tutulduktan sonra sat›l›yorsa,
bu mamullerin ay›r›m noktas›ndaki sat›fl de¤erlerinden
ay›r›m noktas›ndan sonraki ek maliyetleri ç›kar›l›r. Tabloda 2.000.000 TL’l›k bir birleflik maliyetin da¤›t›m› görülmektedir. (tutarlar 1000 TL olarak)
A.fi., Aymak Makine ve Sanayi Ticaret A.fi., Antur Turizm A.fi., Ana Yat›r›m A.fi., fiahenk ailesidir.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 1,418 trilyon
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
29,062 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 5,831
trilyon TL’ye; net kâr› 5,007 trilyon TL’ye ulaflm›flt›.
fiube say›s›: 6
Personel say›s›: 332
A.Erhan
Birleflik Üretim
[Alm. Kuppelproduktion] [Fr. Production conjointe ]
[‹ng. Joint production ]
Bir üretim süreci sonunda, genellikle ayn› hammadelerden, teknik zorunluk nedeniyle birbirinden farkl› iki ya
da daha fazla ürünün elde edilmesi, “birleflik üretim”
veya “ba¤l› üretim” olarak adland›r›lmaktad›r.
Ba¤l› üretimin en karakteristik örneklerine kimya
endüstrisi, kok ve gaz üretimi, rafineriler ve yüksek f›r›nlar gibi alanlarda rastlan›r.
Bir birleflik üretim süreci sonunda zorunlu olarak
oluflan birleflik ürünler ekonomik yönden bir s›n›flamaya tâbi tutularak “ana ürün”, “yan ürünler” ve “art›klar”
ayr›m› yap›l›r. (Bkz. Birleflik Mamullerin Maliyetlenme si)
F. Bilgino¤lu
Birleflik Yat›r›m Bankas› A.fi.
Sat›fl
Mamul De¤eri
X
Y
5.000
1.500
Ay›r›m
Noktas›nda
Ek
Sat›fl
Maliyet
De¤eri
250
Sat›fl
De¤eri
Oran›
Birleflik
Maliyet
Pay›
5.000TL.
1.250 TL.
% 80 1.600 TL.
% 20
400 TL.
6.250 TL.
% 100 2.000 TL.
1989’da özel sermayeli kalk›nma ve yat›r›m bankas›
olarak ‹stanbul’da kuruldu.
Bankan›n ana ortaklar› Zeki Türkkan, Necla Kavala,
Osman Kavala, Nesli Rehaçebi, Tülay Türkkan, Hanze
Türkkan’d›r.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 500 milyar
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde kulland›rd›¤› krediler tutar› 1,021 trilyon TL, net zarar› 146 milyar olarak gerçekleflmifltir.
fiube say›s›: 1
Personel say›s›: 25
A.Erhan
Bu yöntemde birleflik maliyet, mamullerin maliyet
yüklenme yetenekleriyle orant›l› olarak da¤›t›lm›fl olmaktad›r. Normal piyasa koflullar›nda, bu yöntemle birleflik mamullerden her biri kârl› görünür.
Birleflik mamulleri ay›r›m noktas›nda ya da bu noktan›n ötesinde ek ifllemlerden (dolay›s›yla ek maliyetlere
katland›ktan) sonra satma alternatifleri aras›nda yap›lacak seçim, birleflik maliyet da¤›t›m teknikleriyle ulafl›lan sonuçlardan etkilenmemelidir. Böyle bir karar aç›s›ndan önemli olan, ek ifllemin sa¤lad›¤› has›lat art›fl›
(ek has›lat) ile neden oldu¤u maliyet art›fl› (ek maliyet)
aras›nda lehte bir fark bulunup bulunmad›¤›d›r. (Bkz.
Tali Mamuller, Birleflik Üretim, Ek Maliyet)
Y. Ercan
[Alm. Sammelbuchung] [Fr. Article de journal] [‹ng.
Compound journal entry]
Birden fazla hesab›n borçland›r›ld›¤› ve/ veya alacakland›r›ld›¤› yevmiye (günlük defter) maddesidir. (Bkz. Ba sit Yevmiye Maddesi, Defter Tutma Sistemleri, Günlük
Defter)
Y. Ercan
Birleflik Türk Körfez Bankas› (Körfezbank)
Birleflmifl Milletler
1987’de özel sermayeli ticaret bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Banka’n›n ana ortaklar› fieyh Muhammed Bin Hamad El Thani, Kemal Ali Salih Muhammed
Hamad, El Mana, Garanti Holding, Do¤ufl Holding
Birleflik Yevmiye Maddesi
Birleflme
(Bkz. Füzyon]
[Alm. Vereinte Nationen] [Fr. Nations Unies] [‹ng. Uni ted Nations]
1945’de 51 ülkenin kat›l›m›yla kurulmufl uluslararas› bir
örgüttür.
179
Birleflmifl Milletler
Birleflmifl Milletler
Dünya ülkeleri aras›nda bar›fl ve isbirli¤i sa¤lamak
amac›yla daha önce de çeflitli giriflimler yap›lm›flt›. ‹ki
savafl aras› dönemde bu amaca yönelik “Milletler Cemi yeti” adl› bir örgüt kurulmufltu. ‹kinci Dünya Savafl›
sonras›nda özgürlük ve demokrasi cephesini oluflturan
büyük ülkeler aras›nda bar›fl›n süreklili¤ini, uluslararas›
siyasal, ekonomik ve kültürel iflbirli¤ini sa¤lamak amac›yla bir örgüt kurulmas› giriflimleri bafllat›lm›flt›r. Gerçekte Birleflmifl Milletler terimi, ABD Baflkan› F.D. Roosevelt taraf›ndan ortaya at›lm›fl ve 1 Ocak 1942’de 26
ülkenin Mihver Devletleri’ne karfl› birleflme ve savafl›
sürdürme kararlar›n› içeren Birleflmifl Milletler Bildiri si’nde (Declaration by United Nations) ilk kez resmen
kullan›lm›flt›r. 1944 y›l›n›n A¤ustos- Ekim aylar› içinde
Çin, Sovyetler Birli¤i, ‹ngiltere ve Amerika Birleflik
Devletleri delegeleri ABD’nin Dumbarton Oaks kentinde biraraya gelerek Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi’nin temel ilkelerini belirlediler. 1945 y›l›n›n fiubat
ay›nda ABD, ‹ngiltere ve Sovyetler Birli¤i’nin kat›lmas›yla toplanan Yalta Konferans›’ndan sonra, ayn› y›l›n
Nisan-Haziran aylar› aras›nda San Francisco’da 50 ülkenin kat›l›m›yla Dumbarton Oaks’da saptanan ilkeler tart›fl›ld› ve Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi 26 Haziran 1945’de imzaland›. Ana Sözleflmenin kat›lan ülkelerin parlamentolar›nca benimsenmesinden sonra Birleflmifl Milletler 24 Ekim 1945’de resmen kurulmufl oldu.
Hery›l 24 Ekim günü, üye ülkelerde Birleflmifl Milletler
Günü olarak kutlanmaktad›r.
Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi, örgütün
amaçlar›n› flöyle belirler:
Uluslararas› bar›fl ve güvenli¤i, anlaflmazl›klar›n
bar›flç› çözümü ve ortak etkin önlemler yoluyla korumak,
Ülkeler aras›nda eflit haklara, halklar›n kendi geleceklerini belirleme ilkelerine, sayg›ya dayal› dostça iliflkileri gelifltirmek,
Uluslararas› ekonomik, toplumsal, kültürel ve insanc›l sorunlar›n çözümünde, ›rk, cins, dil ve din ayr›m›
gözetmeksizin, insan haklar›n›n gelifltirilmesinde iflbirli¤i sa¤lamak,
Ülkelerin bu amaçlarla gösterecekleri çabalar aras›nda uyum sa¤layan bir merkez olmak.
Birleflmifl Milletler’in temel ilkeleri ise flöyle belirlenmifltir.
Tüm üyeler egemen ve eflittir.
Tüm üyeler uluslararas› anlaflmazl›klara bar›fl, güvenlik ve adaleti zedelemeden, bar›ç› yöntemlerle çözüm aramakla yükümlüdürler.
Hiçbir üye ülke, bir baflka ülkenin topra¤›na ve siyasal ba¤›ms›zl›¤›na karfl› güç kullanmayacak ve güç
kullanma tehdidinde bulunmayacakt›r.
Tüm üyeler BM’in Ana Sözleflme uyar›nca giriflece¤i uygulamalar› desteklemekle yükümlüdürler.
BM, uluslaras› bar›fl› koruma d›fl›nda, hiçbir ülkenin iç ifllerine müdahale etmeyecektir.
Birleflmifl Milletler’in örgüt yap›s› alt› ana organ ile
birçok yan kurulufltan oluflur. Ana organlar flunlard›r:
Genel Kurul: ‹lk birleflimi 10 Ocak 1946’da yapan
Genel Kurul, örgütün temel tart›flma organ›d›r. Her üye
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
ülke burada temsil edilir ve bir oya sahiptir. Genel kurul, düzenli olarak her y›l›n Eylül-Aral›k aylar›nda ola¤an toplant›s›n› yapar.
Ayr›ca gerek duyuldu¤unda özel amaçl› ola¤anüstü
toplant›lar da yap›labilmektedir. Genel Kurul ola¤an
konularda salt ço¤unlukla, önemli görülen konularda ise
üçte iki ço¤unlukla karar al›r. Al›nan kararlar tavsiye niteli¤inde olup, üyeler aç›s›ndan ba¤lay›c› de¤ildir. 51
üye ülkenin kat›l›m›yla bafllayan Genel Kurul'un üye say›s›, son y›llarda SSCB'nin ve Yugoslavya'n›n da¤›lmas›yla artarak 179'a yükselmifltir. Merkezi New York’ta
olan Genel Kurul’un kulland›¤› resmi diller Arapça,
Çince, Frans›zca, ‹ngilizce, ‹spanyolca ve Rusça’d›r.
Güvenlik Konseyi: ‹lk toplant›s›n› 17 Ocak 1946’da
yapan Güvenlik Konseyi, uluslararas› bar›fl ve güvenlik
konular›nda temel sorumlulu¤u yüklenmifl bir organd›r.
Konsey bar›fla yönelik bir tehlike belirlendi¤inde süratle
toplanabilir. Böyle bir tehlike halinde Konsey kendi
üyeleri, Genel Kurul üyeleri, BM Genel Sekreteri ve
hatta örgüt üyesi olmayan ülkeler taraf›ndan uyar›labilir.
Konsey bar›flç› çözüm için önerilerde bulunmak ve gerekti¤inde bar›fl koflullar›n› belirlemek yetkisine sahiptir.
Birleflmifl Milletler’in tüm üyeleri Güvenlik Konseyi kararlar›na uymakla yükümlüdürler. Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesi vard›r. Bunlardan befli (ABD, Çin, Fran sa, ‹ngiltere ve Rusya) daimi üyedir. Di¤er 10 üye ülke
Genel Kurul taraf›ndan iki y›ll›k dönem için seçilir. Kararlarda dokuz olumlu oy zorunludur. Usule iliflkin konulardaki oylamalar d›fl›nda, daimi bir üyenin olumsuz
oy vererek “veto hakk›n›” kullanmas›, karar al›nmas›n›
engeller.
Ekonomik ve Sosyal Konsey: Bu organ, ekonomik,
sosyal, kültürel ve insanc›l sorunlarda uluslararas› iflbirli¤ini gelifltirmek görevini üstlenmifltir. BM ile ihtisas
kurulufllar› aras›nda eflgüdümü sa¤lar. Birleflmifl Milletler’in bölgesel komisyonlar› da bu konseye ba¤l›d›r.
Ekonomik ve Sosyal Konsey’in her y›l üç y›ll›k süre
için Genel Kurul taraf›ndan seçilen 54 üyesi vard›r.
Konsey normal olarak her y›l New York ve Cenevre’de
iki kez toplan›r.
Vesayet Konseyi: Vesayet alt›ndaki (ço¤u Afrika’da
bulunan) topraklar› yöneten hükümetlerin, bu topraklar›n kendi kendilerini yönetmeye ve ba¤›ms›zl›¤a haz›rlanmalar› için gerekli ad›mlar› atmalar›n› sa¤lamak üzere kurulmufltur. Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden oluflan Vesayet Konseyi’nin görev alan›na bafllang›çta 11 vesayet bölgesi girerken, bunlar›n ba¤›ms›zl›klar›na kavuflmas› sonucu günümüzde sadece ABD yönetimindeki Pasifik adalar› bölgesi kalm›flt›r. Vesayet sisteminde olmayan di¤er sömürgelerle Genel Kurul’un
oluflturdu¤u özel bir komite ilgilenmektedir.
Uluslararas› Adalet Divan›: 1945’de kurulan bu
organ, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi taraf›ndan 9
y›l için seçilen 15 yarg›çtan oluflur. Divan, çal›flmalar›n›
Hollanda’n›n Lahey(La Haye) kentinde sürdürür. Amac›, Ana Sözleflme’de öngörüldü¤ü gibi, anlaflmazl›klar›n
adalet ve uluslararas› hukuk ilkelerine uygun olarak bar›flç› yollardan çözümlenmesidir.
Birleflmifl Milletler Genel Sekreterli¤i: Genel Sek-
180
Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü
Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program› (UNDP)
reterlik, BM’in di¤er organlar› için çal›flan, onlar›n getirdi¤i program ve politikalar› yönetip, uygulayan organd›r. Genel Sekreter, BM’in üst yönetim görevlisidir.
Güvenlik Konseyi’nin önerisi üzerine Genel Kurul taraf›ndan seçilir ve Örgüt’ün Adalet Divan› d›fl›nda kalan
ana organlar›n›n toplant›lar›na kat›l›r.
Birleflmifl Milletler’in bu alt› ana organ›n›n yan› s›ra
çok say›da ihtisas kurulufllar›, bölgesel komisyonlar› ve
uluslararas› nitelikte örgütü bulunmaktad›r. (Bkz. Mil letler Cemiyeti, Yalta Konferans›, B.M. E¤itim, Bilim ve
Kültür Örgütü, B.M. S›nai Geliflme Örgütü, B.M. Tica ret ve Kalk›nma Konferans›, B.M. Kalk›nma Program›).
T. Berksoy/fi.Akkaya
Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür
Örgütü (UNESCO)
[Alm. UN Organisation Für Erziehung, Wissenschaft
und Kultur,] [Fr. Organisation des Nations Unies pour
I’éducation, les Sciences et Culture] [‹ng. United Nati ons Educational, Scientific and Cultural Organization ]
‹kinci Dünya Savafl› sonunda Birleflmifl Milletler düzeyinde kurulan örgütlerden biridir. Aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 44 ülkenin 16 Kas›m 1945’de Londra’da imzalad›klar› sözleflmeyle kuruldu. Üye ülkelerin
sözleflmeyi ayr› ayr› onaylamas›ndan sonra kurum 4 Kas›m 1946 tarihinde faaliyete geçti.
Unesco, e¤itim, bilim, kültür ve iletiflim alanlar›nda
uluslararas› iflbirli¤ini sa¤layarak bar›fl anlay›fl›n›n yerleflmesine çal›flmaktad›r. Kurumun ilk sözleflmesinin haz›rlanmas›nda, “savafllar›n genellikle ülkelerin birbirlerini yeterince tan›mad›¤›ndan do¤du¤una inanm›fl, yoksulluk, cahillik gibi toplumsal sorunlar›n çözümünün
önemini kavram›fl” bilim, kültür ve devlet adamlar› etkili olmufllard›r.
Merkezi Paris’te bulunan Unesco’nun çal›flmalar›na
yön veren ana hedefleri ve öncelikleri belirleme yetkisi,
en yüksek organ olan Genel Konferans’a aittir. ‹ki y›lda
bir, çift y›llarda toplanan bu konferansta ülkelerin eflit
oy hakk› vard›r. Çal›flma programlar›n›n ve bütçesinin
uygulanmas›, bölgesel temsil sistemine göre seçilmifl 45
üyeli ‹cra Konseyi’nin gözetim ve denetimi alt›nda yürütülür. ‹cra Konseyi’nin, gerekti¤inde Genel Direktörlük makam› için Genel Konferans’a aday gösterme görevi de vard›r.
Kurumun en yüksek memuru olan Genel Direktör
alt› y›l için Konferans taraf›ndan seçilir. Genel Direktör,
Konferans’a sunulacak program ve bütçe tasar›lar›n› ve
önerileri haz›rlar, kurumun yönetim yap›s›n› biçimlendirir ve gerekli personel atamalar›n› yapar. Kurumun k›saca Sekreterlik diye an›lan merkez örgütünde 115 ükeden
üç bini aflk›n personel çal›flmaktad›r. Sekreterlik, her biri bir Genel Direktör Yard›mc›s›’na ba¤l› alt› uzmanl›k
kesimine ayr›lm›flt›r. Bunlardan dördü operasyonel denilen 4 uzmanl›k kesiminden (e¤itim, fen ve do¤a bilimleri, sosyal bilimler, kültür ve haberleflme), biri kalk›nma için iflbirli¤i ve d›fliflleri görevini yürütmek üzere d›fl
iliflkilerden, biri de program desteklenmesi ile yönetimden sorumludur.
Unesco, üye devletlerde kurulmufl “Unesco Milli
Komisyonlar›” arac›l›¤›yla ilgili devletlerin kamu ve
özel kurulufllar›yla iliflkiler kurmaktad›r. (Bkz. Birleflmifl
Milletler)
E. Tokgöz
Birleflmifl Milletler G›da ve Tar›m Örgütü (F AO)
[Alm. Organisation für Ernährung und Landwirtschaft ]
[Fr. Organisation pour l’alimentation et l’agriculture ]
[‹ng. Food and Agriculture Organization of the United
Nations]
1943 y›l›nda dünyada yiyecek üretiminin art›r›lmas› ve
insanl›¤›n daha iyi koflullarda beslenmesi amac›yla kurulan örgütün merkezi Roma’dad›r.
FAO, amaçlar›n›n gerçekleflmesi amac›yla üye ülkelere teknik yard›mda bulunmaktad›r. Bu yard›m, özellikle tar›msal üretim tekniklerinin gelifltirilmesi ve pazarlama kanallar›n›n yarat›lmas› biçiminde yap›lmaktad›r.
Örgüt, dünya g›da üretim ve da¤›t›m›ndaki e¤ilimleri
gözlemlemek için veri raporlar› düzenledi¤i gibi, gelece¤e iliflkin projeksiyonlar da yapmaktad›r. FAO’nun
Birleflmifl Milletler üyesi ülkelerden ulusal ve uluslararas› etkinlikler yap›lmas›n› isteme yetkisi varsa da icrai
yetkisi bulunmamaktad›r.
K. Mortan
Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program› (UNDP)
[Alm. UN Entwicklungsprogramm] [Fr. Programme de
développement des Nations Unies] [‹ng. United Nations
Development Programme]
1965 y›l›nda Birleflmifl Milletler Genel Kurulu taraf›ndan geliflmekte olan ülkelere fiziki ve befleri sermayelerini gelifltirmeleri ve daha etkin biçimde kullanmalar›
amac›na yönelik olarak yard›m etmek üzere kurulmufl
bir örgüttür. Bu tarihte, BM bünyesinde mevcut “Bir leflmifl Milletler Özel Fonu” ve“Birleflmifl Milletler Ge niflletilmifl Teknik Yard›m Program›”, kurulufllar›n›n
birlefltirilmesiyle oluflmufltur. Örgüt, kuruluflundan bu
yana Asya, Afrika, Latin Amerika ve Ortado¤u’da geliflmekte olan ülkelerin kaynak yönetimi ve kullan›m›na
yönelik çok say›da projeyi gelifltirip uygulamaya koyarak h›zl› bir geliflme göstermifltir. Bu niteli¤iyle UNDP
mevcut en yayg›n teknik iflbirli¤i kurumu olarak kabul
edilmektedir.
UNDP temel olarak 5 tür amaca yönelik proje katk›s›nda bulunur:
1- Do¤al kaynaklar›n, s›nai ve ticari üretim potansiyelinin, ihracat olanaklar›n›n ve di¤er maden ve enerji
kaynaklar›n›n araflt›r›lmas› yoluyla, kalk›nma sürecinde
gerekli kaynaklar›n saptan›p de¤erlendirilmesini sa¤lamak,
2) Fizibilite çal›flmalar› yard›m›yla yat›r›m ihtiyaçlar›n›n belirlenmesi, teknik ve mali de¤erlendirilmelerinin
yap›lmas› suretiyle kaynaklar›n harekete geçirilmesini
sa¤lamak,
181
Birleflmifl Milletler S›nai Geliflme Örgütü
Birleflmifl Milletler Ticaret ve Kalk›nma Konferans›
3) Genel ve teknik e¤itim yoluyla kaynak kullan›m›nda etkinli¤in art›r›lmas›n› sa¤lamak,
4) Temel ve uygulamal› araflt›rmalar yap›lmas›, uygun teknoloji seçimi ve uygulamas›, yerel teknolojik kapasitenin de¤erlendirilip güçlendirilmesi yoluyla kaynaklar›n gelifltirilmesini ve tasarruflu kullan›lmas›n›
sa¤lamak,
5) Bölgesel ve ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal
planlar uygulanmas› suretiyle kaynak tahsisinin daha
rasyonel yap›lmas›n› sa¤lamak.
UNDP faaliyetlerinin finansman› BM üyesi ülkelerin
gönüllü katk›lar›yla ve örgütün iflbirli¤i yapt›¤› uluslararas› kurulufllar›n katk›s›yla sa¤lanmaktad›r. Birleflmifl
Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’i yoluyla Genel
Kurul’a karfl› sorumlu olan UNDP, 150 ülke ve 20 uluslararas› kurulufl ile iflbirli¤i yapmaktad›r. (Bkz. Birlefl mifl Milletler, B.M. S›nai Geliflme Örgütü, B.M. Ticaret
ve Kalk›nma Konferans›)
T. Berksoy
Birleflmifl Milletler S›nai Geliflme Örgütü
(UNIDO)
[Alm. UN Organisation für Industrielle Entwicklung]
[Fr. Organisation des Nations Unies pour le Développe ment de l’Industrie ] [‹ng. United Nations Industrial De velopment Organization]
BM Genel Kurulu’nun Kas›m 1966’da ald›¤› kararla,
geliflmekte olan ülkelerin sanayileflme çabalar›na teknik
yard›m sa¤lamak amac›yla, kurulmufl bir örgüttür. Birleflmifl Milletler taraf›ndan finanse edilen ve yönetilen,
örgütün bu yap›s›, 1975’ten bafllayarak bir de¤iflme sürecine girmifltir. Mart 1975’de Peru’nun Lima kentindetoplanan UNIDO ‹kinci Genel Konferans›, Birleflmifl
Milletler bünyesindeki geliflmekte olan ülkeler taraf›ndan getirilen önerileri benimseyerek “Lima Deklarasyonu” olarak bilinen bir bildiri yay›nlam›flt›r. Bildiri, geliflmekte olan ülkelerin dünya s›nai üretimi içindeki pay›n›n yükseltilmesini ve bu pay›n % 11’den 2000 y›l›nda
% 25’e ç›kar›lmas›n› öngörmekteydi. UNIDO’nun bu
görevi ancak özerk ve uzmanlaflm›fl bir örgüt olarak yerine getirebilece¤i düflünülerek, örgütün bu yönde yeniden düzenlenmesi de yap›lan öneriler aras›ndayd›. Lima
Deklarasyonu’nda yer alan öneriler BM Genel Kurulu’nun Eylül 1975 toplant› döneminde tart›fl›larak, UNIDO’nun finansman ve yönetim aç›s›ndan ba¤›ms›z bir
uzman kuruma dönüfltürülmesi ve bu amaçla bir ana
sözleflme düzenlenmesi kararlaflt›r›ld›. 1979 y›l›nda,
Birleflmifl Milletler üyesi 80 ülkenin resmen kabul etmesi halinde UNIDO’nun yeni statüsüne dönüflmesini öngören ana sözleflme haz›rland›. 21 Haziran 1985 tarihinde sözleflme 80 üye ülke taraf›ndan onayland›. Böylece
1 Ocak 1986 tarihinde UNIDO BM'nin 16. uzmanl›k
kuruluflu haline geldi.
UNIDO’nun temel amac›, “ulusal ve uluslararas›
kaynaklar› harekete geçirecek katk›lar› sa¤layarak ge liflmekte olan ülkelerin sanayileflme çabalar›na yard›m c› olmakt›r”. UNIDO, geliflmekte olan ülkelere, kendilerinden talep gelmesi halinde, makro ve mikro düzeyler-
de teknik yard›m sa¤layan bir örgüt olarak çal›flmaktad›r. Makro aç›dan s›nai geliflme plan, program ve politikalar›n›n oluflturulmas›na katk› sa¤lan›r. Mikro aç›dan
ise endüstri veya firma düzeyinde yat›r›m, finansman,
üretim, teknoloji, yönetim ve pazarlama gibi konularda
teknik sorunlar›n çözümüne katk›da bulunulur. UNIDO’nun teknik yard›mlar› çok özel sorunlar›n çözümüne yönelik oldu¤u gibi, süreli ve ar›zi e¤itim programlar›, uluslararas› iletiflimin sa¤lanmas›, araflt›rma faaliyetleri, toplant› ve konferanslar düzenenmesi gibi alanlara
da yay›lmaktad›r.
UNIDO'nun Genel Konferans, S›nai Geliflme Kurulu, Program ve Bütçe Komitesi ve Genel Direktörlük olmak üzere bafll›ca dört organ› vard›r. Genel Konferans
iki y›lda bir toplanmaktad›r.
S›nai Geliflme Kurulu, temel yaklafl›mlar› ve çözümleri oluflturmak üzere y›lda bir kez toplanan ana organd›r. BM Genel Kurulu taraf›ndan üye ülkeler ve kurulufllar aras›ndan seçilen 53 üyeden oluflur. Genel direktör idari yönetimden sorumludur. Program ve Bütçe Komitesi'nin 27 üyesi iki y›l için Genel Konferans'ta seçilmektedir. (Bkz. Birleflmifl Milletler, B.M. Ticaret ve
Kalk›nma Konferans›, B.M. Kalk›nma Program›).
T. Berksoy/ fi. Akkaya
Birleflmifl Milletler T i c a r et ve Kalk›nma
Konferans› (UNCTAD)
[Alm. UN Konferenz für Handel und entwicklung] [Fr.
Conférence des Nations Unies pour le développement et
le commerce] [‹ng. United Nations Conference on Trade
and Development]
1964 y›l› ilkbahar›nda Cenevre’de, Birleflmifl Milletler’
in gözetim ve denetiminde, geliflmekte olan ülkelerin
kalk›nma süreçlerinde uluslararas› ticaretten kaynaklanan sorunlar›n› tart›flmak üzere bir konferans toplanmas›na karar verildi. Birleflmifl Milletler Ticaret ve Kalk›n ma Konferans› olarak an›lan bu uluslararas› konferans,
k›salt›lm›fl ad›yla UNCTAD olarak bilinen örgütün do¤umuna yol açt›. BM Genel Kurulu, Aral›k 1964’te konferans›n sürekli bir örgüt haline getirilip Birleflmifl Milletler bünyesinde yer almas›n› kabul etti.
UNCTAD, geliflmekte olan ülkelerin kalk›nma ve
uluslararas› ticaret sorunlar›n› tart›flmak ve çözümler getirmek amac›yla belirli sürelerde uluslararas› konulara
yönelik sürekli faaliyetlerde de bulunmaktad›r. 1964,
Cenevre Konferans›’ndan sonra 1968 Yeni Delhi, 1972
Santiago, 1976 Nairobi ve 1979 Manila, 1983 Belgrad,
1987 Cenevre, 1992 Rio de Janerio Konferanslar› söz
konusu sorunlar›n tart›fl›l›p çözüm önerilerinin oluflturuldu¤u uluslaras› platformlar niteli¤i kazanm›flt›r.
UNCTAD’›n amac›, “geliflmekte olan ülkelerin kal k›nmalar›n› h›zland›rmaya yönelik ve tüm ülkeler tara f›ndan benimsenebilecek bir dizi ekonomi politikas›
oluflturmak” fleklinde tan›mlanmaktad›r. Bu genifl çerçeve, geliflmifl ve geliflmekte olan ülkelerde uygulanan, d›fl
ticaret, d›fl ödemeler ve iktisadi kalk›nma alanlar›nda etkili olabilecek tüm ekonomi politikas› önlemlerini kapsamaktad›r.
182
Birlefltirip Bölme Usulü
Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri
UNCTAD’›n konferanslar düzenlemekle kalmay›p
sürekli olarak yapt›¤› çal›flmalar, hammadeler ve stok
politikas›, ihracat›n çeflitlendirilmesi, d›fl borç sorunu,
teknoloji transferi ve geliflmekte olan ülkeler aras›nda
iflbirli¤i olanaklar› gibi sorunlar› kapsamakta, UNCTAD
bünyesinde kurulan komiteler bu sorunlar›n çözümüne
yönelik araflt›rma ve çabalar›n› sürdürmektedir.
UNCTAD’›n örgüt yap›s›n›n temelini Kalk›nma ve
Ticaret Konferans› oluflturur. Kalk›nma ve Ticaret Ku rulu ise, kendisine ba¤l› komiteler yoluyla, konferanslar
aras›nda örgütün çeflitli alanlardaki faaliyetlerini sürdüren organ›d›r. (Bkz. Birleflmifl Milletler, B.M. Kalk›nma
Program›, B.M. S›nai Geliflme Örgütü)
T. Berksoy/ fi. Akkaya
Birlefltirip Bölme Usulü
[Alm. Divisionssystem bei der Familienbesteuerung]
[Fr. Quotient familial] [‹ng. Quotient system]
Bu yönteme göre ailenin ödeyece¤i verginin matrah›n›
belirlemek için kar› ve kocan›n geliri önce toplan›r, sonra ikiye bölünür. Bu iki eflit bölüm ayr› ayr› vergilendirilir. Artan oranl› gelir vergisinde vergilemenin ailenin
gelirlerinin toplam›n›n yar›s› üzerinden yap›lmas›, her
yar›ya daha düflük bir vergi oran› isabet edece¤i için, aile gelirlerinin daha hafif bir flekilde vergilendirilmesini
sa¤lar.
Birlefltirip bölme usulü Amerika Birleflik Devletleri,
Bat› Almanya ve Fransa’da uygulanmaktad›r. Ancak
Fransa’da bu usul çocuklar›n gelirlerini de kapsamaktad›r. Türkiye’de ise kar› ve kocan›n geliri birlefltirilerek
vergilendirilmektedir. (Bkz. Artan Oranl› Tarife )
E. Korkmaz
Birlik Sigorta
1959 y›l›nda kurulmufl olan Birlik Sigorta en yo¤un olarak kaza sigortac›l›¤›nda çal›flma göstermektedir. fiirketin paydafll›klar› küçük paydafllar aras›nda da¤›lm›fl
olup, belirgin bir tüzel kiflilik orta¤› yoktur. Tar›msal
sektörde Birlik Sigorta’n›n herhangi bir etkinli¤i yoktur.
fi. Özgencil
Birlikte De¤iflim
[Alm. Konkurrierende Veränderungen ] [Fr. Variations
concomittantes, Covariations ] [‹ng. Covariability]
X ve Y ile belirtilebilecek iki de¤iflkene ait seri de¤erleri birarada ve uyumlu bir flekilde azalmakta ya da
artmakta ise, bu olay istatistikte “birlikte de¤iflim” olarak adland›r›lmaktad›r.
Araflt›rma konusu de¤iflkenler birlikte de¤iflmekteyse aralar›ndaki ba¤lant› pozitif ya da negatif yönde
olabilir. Gelir ile tüketim, bir mal›n fiyat› ile o maldan
arzedilen miktar ya da bir firman›n reklam harcamalar›
ile sat›fllar› ayn› yönde de¤iflmekte iseler, söz konusu
de¤iflkenler aras›nda pozitif bir ba¤lant› bulundu¤una
hükmedilecektir. Bu durumda de¤iflkenlerden birinin
de¤erleri artarken di¤erinin de¤erlerinin de artmas›, azal›rken ise di¤erinin de¤erlerinin de azalmas› beklenecektir. Bir de¤iflkenin de¤erleri artarken di¤erinin azalmas›
ise ters yönde, yani negatif bir ba¤lant›n›n varl›¤›na iflaret edecektir. Bir mal›n fiyat› artarken o maldan talep
edilen miktar›n azalmas›, bir fabrikan›n üretimi artarken
birim bafl›na maliyetlerin düflmesi ya da ailelerin gelir
düzeyleri artarken baz› tür g›da maddelerinin tüketimini
k›smalar›, negatif birlikte de¤iflime örnek olarak gösterilebilir.
‹ki de¤iflkenin birlikte de¤ifliyor olmas› aralar›nda
bir neden sonuç iliflkisi bulundu¤u anlam›na gelmeyebilir. Örne¤in, bir ma¤azan›n ‹stanbul ve Ankara flubelerinin sat›fllar› aras›nda pozitif bir ba¤lant› bulunmas›, herhangi bir flehirdeki sat›fllar›n di¤erini etkilemesinden de¤il, firman›n uygulad›¤› fiyat ve reklam politikalar›ndan
ileri gelebilir. Benzer flekilde, bir ülkede yat›r›m mallar›,
giyim eflyas› ya da besin maddeleri sat›fllar›n›n birlikte
artmakta oluflu, bu de¤iflkenlerin birbirini etkilemelerinden çok, konjonktür ve nüfus art›fl› gibi di¤er faktörlerden kaynaklan›yor olabilir.
Birlikte de¤iflim olay› iki de¤iflken aras›nda olabilece¤i gibi, biri ba¤›ml› ve di¤erleri ba¤›ms›z olmak üzere
ikiden fazla de¤iflkenle ilgili olarak da ortaya ç›kabilir.
Her iki halde de ba¤lant›n›n yönünü ve kuvvetini belirlemeye yönelik metodlar korelasyon analizinin kapsam›na, ba¤lant›y› bir do¤ru ya da e¤ri denklemi yard›m›yla belirtmeyi amaçlayan metodlar ise regresyon
analizinin kapsam›na girmektedir. (Bkz. Bileflik Seri,
Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri, Korelasyon, Regresyon)
B.A. Köksal
Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri
[Alm. Einfache Masse für Kovariation] [Fr. Mesures de
covariation ] [‹ng. Simple measures of covariability]
(X) ve (Y) de¤iflkenleri uyumlu bir flekilde de¤iflmekte
ise, yani aralar›nda birlikte de¤iflim olarak tan›mlanan
bir ba¤lant› bulunmakta ise, bu ba¤lant›n›n yön ve kuvvetini saptamada korelasyon analizine ek olarak baz› basit ve pratik aç›dan önem tafl›yan ölçülerden de yararlan›lmaktad›r.
Bu ölçüler aras›nda yayg›n olarak kullan›lan s›ra
farklar› (Spearman) korelasyon katsay›s› ve daha ender
baflvurulan ba¤›ml›l›k indeksi ile ba¤›ml›l›k katsay›lar›
afla¤›da k›saca aç›klanm›flt›r.
1) S›ra farklar› (Spearman) korelasyon katsay›s› .
E¤er (n) birimden oluflan bir grup iki ayr› de¤iflkenin
fl›klar›na göre düzenlenmiflse, her birimle ilgili (X iYi)
olmak üzere (n) çift gözlem bulunacakt›r. Gerek (X) gerekse (Y) serilerine ait de¤erler en büyü¤üne 1 vermek
üzere s›ralan›r ve her (X i) s›ra de¤eri ona tekabül
eden(Yi) s›ra de¤erinden ç›kar›l›rsa,
Yi-Xi = di
ile belirtilebilecek (n) say›da farkelde edilecektir. Bu
farklara dayanarak iki de¤iflken aras›ndaki ba¤lant›n›n
yönü ve kuvveti
6 ∑di2
rs = 1 –
2
n (n -1)
istatisti¤i ile ölçülebilmektedir. (-1) ve (+1) aras›nda de183
Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri
Blanc, (Jean Joseph Charles) Louis
¤iflebilen bu ölçü, s›ra farklar› korelasyon katsay›s› olarak ya da ölçüyü ilk gelifltiren Spearman adl› matematikçinin ad›yla belirtilmektedir.
X
Y
3
4
9
6
10
2
1
3
4
7
S›ralama
X
Y
1
2
4
3
5
2
1
3
4
5
2
di
di
+1
-1
-1
+1
0
1
1
1
1
0
∑=4
(X) ve (Y) de¤iflkenlerine ait de¤erler, bunlar›n s›ralamalar›, farklar ve farklar›n kareleri tablodaki gibi ise, bu
verilerle ilgili Spearman korelasyon katsay›s›
rs = 1 –
6 (4)
5 (25 – 1)
= .8
olarak hesaplanacakt›r. 8 de¤eri iki de¤iflken aras›nda
pozitif yönlü bir ba¤lant› bulundu¤una iflaret etmektedir.
De¤iflkenlerden birinin say›sal olmad›¤› durumda da
kullan›labilen bu katsay›n›n istatistik aç›dan anlaml›
olup olmad›¤›n› test etmek amac›yla metodlar gelifltirilmifltir.
2) Ba¤›ml›l›k indeksi. (X) ve (Y) de¤erleri aras›ndan
kaç adedinin art›fl ya da azal›fl kaydetti¤ini dikkate alarak hesaplanan bu ölçü basit bir ölçü olup, ba¤lant› hakk›nda ancak kaba bir fikir verebilmektedir. Bu indeks
(X) ve (Y) serilerindeki her de¤ere, bir önceki de¤ere
göre art›fl ya da azal›fl kaydetmifl olmas›na ba¤l› olarak,
(-) veya(+) iflaretleri verilmesi ve art› say›s› toplam›ndan
eksi say›s› toplam›n›n ç›kar›larak sonucun toplam iflaret
say›s›na (N) bölünmesi ile,
(n+) - (n-)
Ba¤›ml›l›k indeksi =
N
formülü ile hesaplanmaktad›r. Yukar›daki örne¤e ait (X)
serisinde 2 art› ve 2 eksi iflaretli de¤er, (Y) serisinde ise
1 eksi ve 3 art› iflaretli de¤er bulunmas› ve toplam iflaret
say›s›n›n 8 olmas› nedeniyle indeks de¤eri
5–3
2
B.‹. =
=
= .25
8
8
olacakt›r. Çok basit olmas›na ek olarak, bir önceki de¤ere göre fark göstermeyen gözlemlerin indekse nas›l dahil edilece¤inin de belirsiz oluflu, bu ölçünün sak›ncas›d›r.
3) Ba¤›ml›l›k katsay›s›. Ba¤›ml›l›k indeksinin gelifltirilmifl bir flekli olup, her de¤erin bir önceki de¤erle olan
fark›n›n hesaplanmas› esas›na dayanmaktad›r. Her (X)
de¤eri ile ilgili fark›n (∆X), ona tekabül eden (Y) de¤erine iliflkin farkla (∆Y) çarp›larak çarp›mlar›n›n mutlak
toplam›na bölünmesi ile bu ölçü,
Ba¤›ml›l›k katsay›s› =
Σ∆Χ∆Υ
Σ ∆Χ∆Υ
formülü yard›m›yla belirlenmektedir. Yukar›daki örnekle ilgili verilere uyguland›¤› takdirde bu katsay› .73 olarak hesaplanacakt›r. Görüldü¤ü gibi bu de¤er Spearman
korelasyon katsay›s› yard›m›yla elde edilmifl olan .8 de¤erine yak›nd›r.
Yukar›da belirtilen ölçüler sadece iki de¤iflkenin söz
konusu oldu¤u haller için geçerli olup, biri ba¤›ml› olan
ikiden fazla de¤iflken aras›ndaki ba¤lant›n›n saptanmas›
için korelasyon analizine baflvurmak gerekmektedir.
(Bkz. Ba¤l›l›k Katsay›s›, Birlikte De¤iflim, Bileflik Seri ler, Korelasyon)
B.A.Köksal
Biyentruve
Hesap kesim dönemlerinde cari hesab›n iflleyiflini ve
bakiyesini göstermek üzere bankan›n gönderdi¤i ekstreye hesap sahibi müflterinin mutab›k oldu¤unu bildirdi¤i
belge (tasvip, mutabakat, uygunluk belgesi). Pula tâbi
de¤ildir. Hesap sahibi 1 ay içinde itiraz etmezse bakiyeyi kabul etmifl say›l›r.
Biyentruve’yi göndermifl olman›n, hesaba geçen kalemlerin hukuken geçerli olmas›yla bir ilgisi yoktur.
Herhangi bir yanl›fl ve unutma, biyentruve gönderilmifl
olsa dahi, cari hesap aç›k oldu¤u takdirde her zaman,
hesap tamamen kapanm›fl ise, befl y›ll›k zaman afl›m› süresi içinde iddia ve dava olunabilir.
S. Abaç
Blanc, (Jean Joseph Charles) Louis
(1811-1882)
Frans›z tarihçisi ve politika lideri, Fikirleri sosyalizmin
geliflmesinde derin iz b›rakm›flt›r. Bafll›ca kitaplar› flunlard›r: Frans›z ‹htilâli Tarihi , ‹ngiltere Mektuplar›, 1848
‹htilâlinin Tarihi , On Y›l›n Tarihi (1830,1840) Günümü zün ve Yar›n›n Sorunlar›.
‹fl organizasyonu konusundaki yay›nlar›nda bütün
kötülüklerin rekabetten ileri geldi¤ini, rekabetin zay›f›
ezdi¤ini ve kiflisel ç›karc›l›ktan toplum ç›kar›n› ön plana
alacak bir düzene geçilmedikçe durumun düzelmeyece¤ini ileri sürmüfltür.
“Herkese ihtiyac› kadar vermek, herkesten gücüne
göre almak” ilkesini ortaya koymufltur.
Bütün ücretlerin efl düzeyde olmas›n› savunmufltur.
Kooperatifçilik ve sendikac›l›¤› desteklemifltir.
1848 ‹htilâli’nden sonra kabineye girmifltir. “Her va tandafla ifl güvencesi ” ve “Her çal›flana geçinebilece¤i
kadar kazanç güvencesi” ilkelerini iktidara kabul ettirmifltir. ‹fl saatlerinin k›salt›lmas›n› istemifltir. ‹fl anlaflmazl›klar›n› gidermek yollar›n› haz›rlayan ünlü Luxem bourg Komisyonu’nun bafl›na geçmifltir. ‹fl anlaflmazl›klar›n› hakem karar›yla çözüme ba¤lama yöntemini kurmufltur. Sosyal iflyerlerinde çok kiflinin geçimini kazanmas›n› sa¤lam›flt›r.
Giderek artan popülaritesinin uyand›rd›¤› endifle iktidar› ona karfl› tepki göstermeye ve tedbir almaya sevketmifltir. ‹ngiltere’ye kaçm›fl ve ‹kinci ‹mparatorluk sona erinceye de¤in geri gönmemifltir. (Bkz. ‹dealist Sos yalizm)
F. Ergin
184
Blanqui, Jérôme Adolphe
Blanqui, Jérôme Adolphe (1798-1854)
Frans›z iktisatç›s›. Adam Smith’in düflünce sistemi paralelinde bir liberaldir.
Jean-Baptiste Say ’den sonra Conservatoire des Arts
el Métiers’de iktisat kürsüsü profesörlü¤üne getirilmifltir.
Avrupa ‹ktisat Tarihi konulu bir yap›t› vard›r. Sanayi
ve ticaret sorunlar›n› teori ve uygulama kar›fl›m› bir yaklafl›mla incelemifltir. ‹flçi s›n›f›n›n çal›flma ve yaflama
koflullar›n› tahlil etmifltir. Liberallerden ayr›ld›¤› nokta,
hükümetin iflçi s›n›f›n› korumas› gerekti¤ini savunmas›d›r.
F. Ergin
Blanqui, Louis Auguste (1805 - 1885)
Frans›z sosyalisti ve ihtilâlcisi. Hukuk ve T›p ö¤renimi
görmüfltür. Genç yafllar›nda politikaya at›lm›flt›r. ‹htilâlci politika taktiklerinde ustal›¤›yla tan›nm›flt›r.
1830 ‹htilâli’nde savaflm›flt›r. ‹fl bafl›na gelen LouisPhilippe yönetimiyle geçinememifltir. Gizli cumhuriyetçi dernekleri kurmaya koyulmufltur. 1831 ve 1836’da iki
kez hapse mahkum edilmifltir.
1839’da bir silahl› ayaklanma düzenlemifltir. Sonunda yenilmifl, ölüme mahkûm edilmifl, ancak cezas› ömür
boyu hapse çevrilmifltir.
1848 ‹htilâli’nde tahliye edilerek Cumhuriyetçi hareket liderli¤ine getirilmifltir. Hükümeti solcu bir politikaya zorlam›flt›r. “Jacobinisme” ilkeleri do¤rultusuda yo¤un faaliyet göstermifltir. Ancak taraftarlar›n›n meclis
binas›na sald›rmalar› üzerine yeniden on y›l hapse hüküm giymifltir.
Politika felsefesini hapishane y›llar›nda kurmufltur.
Proleterya diktatörlü¤ünü komünizmi gerçeklefltirecek
tek yol olarak kabul etmifltir. ‹flçi s›n›f›n›n, sendikalar›
politik amaçlara yönelterek, grevler düzenleyerek ve eylemlere geçerek rejimi y›kabilece¤ini savunmufltur. Proleterya diktatörlü¤ü kurulduktan sonra kapitalizmden
aflamal› olarak sosyalizme geçilmesini önermifltir.
1859’da tahliye edilince gizli dernekleri yeniden örgütlemeye çal›flm›flt›r. Bir kez daha hapsedilmiflse de
kaçarak Belçika’ya s›¤›nm›flt›r.
1870-71 Frans›z-Alman Savafl›’nda Paris’te silahl›
ve e¤itimli 4 bin kiflilik bir ordu kurmufltur. Frans›z ordusunun Sedan’da yenilmesi üzerine ordusunu harekete
geçirerek imparatorluk rejimine son verilmesinde etkili
olmufltur. Bir aral›k Paris’te birkaç saatlik bir geçici hükümete baflkanl›k etmifltir. Ateflkesten sonra bir köfleye
çekilmifl, ancak iktidara gelen Thiers’nin emriyle tutuklanm›flt›r. Paris Komünü’ne seçilmiflse de, hapiste oldu¤undan kat›lamam›flt›r.
1879’da affedilmifl ve mücadelesine ömrünün sonuna de¤in kalemiyle devam etmifltir. (Bkz. Karl Marx,
Marksizm, Jérôme Adolphe Blanqui)
F. Ergin
Blokaj
[Alm. Sperre] [Fr. Blocage] [‹ng. Blocage]
Bankac›l›k terimi olarak, bir varl›¤›n yetkili otoritelerin
izni olmas›z›n sahibi taraf›ndan kullan›lamamas› demektir.
Bloke Esham ve Tahvilat
Bloke bir varl›k üzerindeki blokaj›n kald›r›lmas›, yani yetkili otoritelerin izniyle kullan›labilir, d›flar› transfer edilebilir duruma getirilmesi deblokaj terimiyle ifade
edilir.
Blokaj ve deblokaj ifllemlerinin esas›, ikametgâhlar›
yurt d›fl›nda olan bir k›s›m gerçek ve tüzel kiflilerin belirli baz› kaynaklardan elde ettikleri fonlar› Merkez
Bankas›’nda, menkul k›ymetleri de diledikleri bir bankada bloke ettirmeleri ve bloke paralar›n kolayl›kla d›flsat›m› yap›lamayan bir k›s›m yerli ürünlerin sat›fl bedellerinden ve di¤er belirli kaynaklardan do¤an dövizlerle
d›fla transfer edilebilmesidir. Blokaj ifllemlerinde uygulanacak esaslar “Türk Paras› K›ymetini Koruma" hakk›ndaki 32 say›l› karara (7.8.1989 tarih ve 89/14391 say›l›) iliflkin tebli¤lerde yer alm›flt›r. (Bkz. Deblokaj)
S. Abaç
Bloke Çek
[Alm. Gesperrte Scheck] [Fr. Chèque bloqué] [‹ng. Cer tified check]
Baz› kurum ve kurulufllar, örne¤in, gümrük ve vergi daireleri gibi resmi makamlar kendilerine nakit para yerine
verilmek istenen, Merkez Bankas› üzerine keflideli çeklerin bedellerini güvence alt›na almak amac›yla, muhatap bankan›n çek üzerine bedelinin kendi emirlerine bloke edildi¤i yolunda bir flerh vermesini talep ederler.
Özel kifliler de, keflide ettikleri çeklerin bedellerinin lehdar edene bloke edilmesi iste¤inde bulunabilirler. ‹flte
üzerine böyle blokaj flerhi konmufl olan çeklere “bloke
çekler” denir.
Keflidecinin baflvurusu üzerine bankalar bu flerhi vererek, çek bedelini bloke bir hesaba aktar›rlar.
Bu blokaj flerhinin hukuksal niteli¤i hukukçular aras›nda uzun zaman tart›flma konusu olmufltur. Baz›lar›
bunu bir k›s›m ülkelerde kullan›lan ve keflide an›nda
provizyonun mevcut oldu¤unu vurgulayan vize anlam›nda kabul etmifllerdir. Ticaret Kanunu’muz çeklerde
kabul yöntemini öngörmedi¤inden, Amerika’da oldu¤u
gibi bir tasdik (certification) söz konusu olamaz. Zira
böyle bir tasdik flerhi kabul niteli¤inde olaca¤›ndan, yasal olarak bunun yaz›lmam›fl kabul edilmesi gerekir.
Fakat uygulamada duyulan ihtiyaç, “bloke çekler”i
yaratm›flt›r. Yag›tay da bunu kabul ederek blokaj flerhinin bir tür kefalet (teminat) niteli¤i tafl›d›¤› sonucuna
varm›flt›r.
Ticaret Kanunu “tasdikli çek” yöntemine yer vermemifltir. Bu boflluk, uygulamada, yukar›da belirtildi¤i gibi
çek bedelini bloke etmek suretiyle giderilmeye çal›fl›lmaktad›r. (Bkz. Çek)
S. Abaç
Bloke Esham ve Tahvilat
[Alm. Gesperrte Effekten] [Fr. Titres bloqués] [‹ng. Blo ked shares and bonds]
Sahipleri taraf›ndan serbestçe kullan›lmas› belirli koflullar›n gerçekleflmesine de¤in durdurulmufl olan esham ve
tahvilata denir.
Bir bankan›n esham ve tahvilat servisinde bloke olarak duran menkul de¤erler bazen, bankan›n di¤er servisleri emrine bloke edilir. Bu menkul de¤erler bankaca
185
Bloke Etmek
Bodin, Jean
verilen teminat mektubuna da aç›lan herhangi bir krediye güvence olarak rehnedilmifltir. Bunlar bazen Ticaret
Bakanl›¤› emrine de bloke edilir. Menkul de¤erler, ço¤u
kez sigorta flirketlerinin sigorta sahiplerine karfl› yükümlülüklerine yerine getirmelerini sa¤lamak üzere, sigorta
flirketlerinin teftifl ve murakebesi hakk›ndaki kanuna göre hükümete vermek zorunda olduklar› kefalet akçeleriyle sat›n al›nm›flt›r. Bunlar için ayr›ca taahhütname
al›nmas›na gerek yoktur. Girifl makbuzlar›n›n bir nüshas›n›n bakanl›¤a yollanmas›yla yetinilir.
Anonim flirketler yönetim kurullar›na seçilen üyelerin flirket ifllerinde gereken dikkati göstermelerini sa¤lamak üzere Ticaret Kanunu gere¤ince flirkete (banka yönetim kurulu üyelerinin de Bankalar Kanunu gere¤ince
Merkez Bankas›’na ) teminat olarak yat›rmak zorunlulu¤unda olduklar› flirket hisse senetleri de bloke edilir.
Bunlar, üyelerin genel kurul taraf›ndan ibra edilmelerine
de¤in geri al›namaz, devir ve rehin edilemez. (Bkz. Blo ke Hesaplar )
S. Abaç
Bloke Etmek
[Alm. Blockieren] [Fr. Bloquer] [‹ng. To blocke]
Herhangi bir k›ymetin (örne¤in bir mevduat›n] sahibi taraf›ndan serbestçe kullan›lmas›n›, belirli baz› koflullar›n
gerçekleflmesine de¤in durdurmak, baflka bir deyiflle o
mevduat› belirli bir ödemeye hasretmektir. Bu, paray›
ayr› bir hesaba geçirmek suretiyle olabilece¤i gibi, ayn›
hesapta b›rak›p karton ya da föy üzerine bloke oldu¤unu
görünür flekilde iflaret etmek suretiyle de olabilir.
S. Abaç
kredinin teminat› olarak bir para bloke edilebilir. Vadeli
mevduat rehni karfl›l›¤› kredi böyledir. Burada kredi geri
ödenenene kadar mevduat üzerine bloke konulur. Ayn›
flekilde, bir teminat mektubunun nakit karfl›l›¤› verilmesinde de bir paran›n bloke edilmesi söz konusudur.
Gerek ‹cra ve ‹flâs Kanunu, gerekse Vergi hukuku
uygulamas› aç›s›ndan bankada mevcut bir para ya da hesap üzerine bloke kayd› konulabilir.
Di¤er yandan, bankac›l›k uygulamas›nda çok s›k
rastlan›lan bloke uygulamalar›ndan biri de, flirket kurulufllar› ve sermaye art›r›mlar› nedeniyle taahhüt edilen
nakdi sermayenin 1/4’ünün kurulufl ve art›r›m ifllemi sonuçlanana dek bir bankaya yat›r›lmas›d›r.
Bloke edilen para, bloke edilifl amac› sonuçlanana ya
da blokeyi tesis eden kifli veya kurulufltan ikinci bir talimat gelene dek hiçbir flekilde ödeme, nakil ve transfer
konusu olamaz. Örne¤in icra ya da vergi dairesinin emri
ile bloke edilen para, haciz veya ödeme yap›l›ncaya ya
da anlaflmazl›k çözülünceye dek bekletilir. fiirket kurulufl ve sermaye art›r›mlar›nda yat›r›lan para üzerindeki
bloke, Ticaret Bakanl›¤›’n›n yaz›s› ile, bir kredi ifllemi
nedeniyle bloke edilen para üzerindeki bloke kayd› ise
kredinin ödenmesi ile kald›r›l›r. (Bkz. Bloke Çek, Bloke
Hesaplar, Bloke Esham ve Tahvilat)
A.‹. Karacan
Blue Chip
Bloke Hesaplar
[Alm. Sperrkonten] [Fr. Comptes bloqués] [‹ng. Blocked
account]
Eskiden “mahsur hesaplar“ terimiyle ifade edilen bloke
hesaplar, daha do¤ru bir deyiflle bloke mevduat, muhasebe kay›tlar›nda ayr› bir defterikebir fasl›d›r. Lehine
bloke edildi¤i kifliler ad›na aç›lan hesaplar, tali hesapla r› oluflturur.
Sigorta flirketlerinin Ticaret Bakanl›¤› emrine bloke
edilmek üzere yat›rd›klar›, flirketlerin kuruluflu s›ras›nda
sermayelerinin dörtte bir oran›nda Ticaret Bakanl›¤› emrine yat›rd›klar› paralar bloke mevduat aras›nda yer al›r.
S. Abaç
[Alm. Erstklassige Aktien] [Fr. Actions de premier or dre ] [‹ng. Blue chip stocks]
Bat› dünyas›nda risk tafl›mayan hisse senetlerine verilen
add›r. Ekonominin genel çöküfl anlar› söz konusu oldu¤unda “Blue chips” olarak adland›r›lan çok az say›da
hisse senediyle karfl›lafl›l›r. Bunlar›n bafll›calar› ICI,
Unilever ve Shell flirketlerinin senetleridir. Günümüzde
“blue chips”, firma reklamlar›nda güven ve büyüklük
simgesi olarak kullan›lmaktad›r.
K. Mortan
BNP Bankalar Grubu
Merkezi Paris’tedir. Baflta Banque Nationale de Paris
olmak üzere 6 Frans›z bankas› ile di¤er ülkelerden 53
filyal ve ifltirak fleklinde bankadan oluflur.
S. Abaç
BNP Ak Dresdner Bank
Bloke Para
[Alm. Blockiertes Geld] [Fr. Monnaie bloquée] [‹ng.
Blocked currency]
K›smen ya da tamamen belli bir ödemeye veya iflleme
karfl›l›k tutularak, kullan›lmas› ya da harcanmas› k›s›t lanm›fl veya yasaklanm›fl paraya denir. Bir para çeflitli
amaçlarla ve belirli ya da belirsiz bir zaman süreci için
bloke edilebilir. Bankac›l›kta bloke para uygulamas› çeflitli flekillerde ortaya ç›kabilir.
Verilen kredinin belirlli bir k›sm›, kredinin bankaya
getirisini art›rmak amac›yla bloke edilir ve krediyi kullanan kifliye verilmez. Bu tür bir bloke ifllemi genellikle
kredi kullan›ld›¤› sürece ve kredinin belirli bir oran› olarak yap›l›r.
Gerek nakdi, gerekse kefalet fleklinde verilen bir
1985’te Türkiye’de kurulan özel sermayeli yabanc› ticaret bankas›. Merkezi ‹stanbul’dad›r. Banka’n›n ana ortaklar› Banque National de Paris, Dresdner Bank AG,
Akbank T.A.fi.’dir.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 560 milyar
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat›
8,703 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 873
milyar TL’ye, net kâr› 681 milyar TL’ye ulaflm›flt›r.
fiube say›s›: 2
Personel say›s›: 79
186
Bodin, Jean (1530-1596)
Frans›z politika yazar›. Miktar teorisinin öncülerindendir.
Bono
Bono
Hukuk ö¤renimi görmüfltür. Avukatl›k, üniversite
profesörlü¤ü ve Bordeaux Parlamentosu üyeli¤i yapm›flt›r. Büyücülükle u¤raflt›¤› öne sürülmüfltür. Cumhuri yet’in Kitab› bafll›kl› alt› ciltlik bir yap›t› vard›r.
Fikirleri baz› önemli konularda ayr›lmakla beraber,
doktrin tarihindeki yeri Merkantilistler aras›ndad›r.
Her türlü konuyu kalemiyle ifllemifltir. ‹ktisadi doktrinler tarihinde iz b›rakan yap›t›, 1568’de M. de Malestroit’ya verdi¤i yan›tt›r. M.de Malestroit, bir darphane
müdürü idi. Fransa’da enflasyon vard›. Pahal›l›k nedenlerini araflt›ran M. de Malestroit, para ayar› bozuldu¤u
için fiyatlar›n yükseldi¤ini ileri sürmüfltü. Jean Bodin,
gerçek nedenin para ayar› oldu¤unu ispatlayarak Miktar
teorisinin esaslar›n› tahlil eden ilk iktisatç›lar aras›nda
yer alm›flt›r.
1932’de Onalt›nc› Yüzy›lda Hayat Pahal›l›¤› bafll›¤›
alt›nda yeniden yay›nlanan kitab›, ilk bilimsel sosyal tarih monografisidir. Bu yap›t› haz›rlarken, yaflad›¤› ça¤da bulunabilen bütün kaynaklar› inelemifltir. Sikkelerden eksiltilmifl de¤erli maden oranlar›yla fiyat hareketlerini karfl›laflt›rm›fl ve hayat pahal›l›¤›n›n sikke ayar bozuklu¤u oran›ndan çok daha yüksek oldu¤unu görülmüfltür. Amerika’n›n keflfinden beri Fransa’ya girmifl alt›n ve gümüfl miktar›n› araflt›rm›flt›r. Pahal›l›¤›n para
miktar›ndaki art›fltan ileri geldi¤ini ortaya koymufltur.
16. yy’›n ikinci yar›s›ndan önce, para de¤erinin sabit
oldu¤u ve fiyatlar›n de¤iflti¤i san›l›rd›. Para ayar› bozulmazsa fiyatlar›n istikrarl› olaca¤› görüflü egemendi. Jean
Bodin bu yanl›fl inan›fl› düzeltmifltir. Yapt›¤› araflt›rmalar, Copernicus’un (1473-1543) gözlemlerini do¤rulam›flt›r. Copernicus bir gerçe¤i sezmifl, Jean Bodin ise
ayn› gerçe¤i ilk sosyal tarih monografisini kaleme alarak kan›tlam›flt›r. (Bkz. Miktar Teorisi)
F. Ergin
Bono
[Alm. Eigener Wechsel] [Fr. Billet à ordre ] [‹ng. Pro missory note]
Bono, belli bir mebla¤›n ödenmesi hususunda kay›ts›z
ve flarts›z taahhüdü içeren bir k›ymetli evrakt›r. Bononun borçlusu (keflideci), alacakl›ya (lehdara) belli bir
miktar paray› belli bir vadede ödemeyi vaadeder. Bononun di¤er bir kanuni ad› da emre muharrer senet dir. Bu
kavram, emre yaz›l› k›ymetli evrak kavram› ile kar›flt›r›lmamal›d›r. Gerçekten, emre muharrer senet (bono), emre yaz›l› k›ymetli evrak›n birçok türünden sadece biridir.
‹ktisadi bak›mdan bono bir kredi arac›d›r. Bonunun
bu ifllevi, kredili mal al›mlar›nda ve bankalarca iskonto
edilmelerinde aç›k bir flekilde görülür.
Bono, esas› itibariyle Türk Ticaret Kanunu’nun 688691 maddeleri aras›nda düzenlenmifltir. Ancak bonoya
iliflkin bütün hükümlerin an›lan dört maddeye s›¤d›r›lm›fl oldu¤u zannedilmemelidir. Bu maddelerde bononun
flekil flartlar› düzenlendikten sonra, di¤er bütün konularda poliçe hakk›ndaki Türk Ticaret Kanunu hükümlerine
yollama yap›lm›flt›r.
Bono kanunen s›k› flekil flartlar›na tâbi tutulmufltur.
Bu flartlara uygun olarak düzenlenmemifl olan bir bono
geçerli olmaz (T.K. 688,689); gerekli unsurlar› içermek
flart›yla “emre yaz›l› ödeme vaadi (T.K. 742) veya adi
borç senedi olabilir.
1) Bononun geçerli olabilmesi için zorunlu flekil
flartlar› flunlard›r.
a) Senet metninde bono veya emre muharrer senet
kelimesinin ve bono yabanc› dilde düzenlenmifl ise bu
dilde bono karfl›l›¤› olan kelimenin bulunmas› zorunludur.
b) Bono, belli bir mebla¤› ve bu mebla¤›n ödenmesi
konusunda kay›ts›z ve flarts›z bir taahhüdü içermelidir.
Belli mebla¤ Türk Paras› olabilece¤i gibi, Türk Paras›’n›n k›ymetinin korunmas›na iliflkin mevzuat çerçevesinde yabanc› bir para da olabilir. Bonoda mebla¤ hem
yaz› ve hem de rakam ile gösterilmifl olup da miktar bak›m›ndan farkl› olursa, yaz› ile gösterilen mebla¤a, sadece yaz› ile veya sadece rakamla gösterilen iki ve daha
fazla mebla¤ farkl› olursa en az olan mebla¤a itibar edilir.
c) Bononun alacakl›s›n›n (lehdar›n›n) ad›n›n ve soyad›n›n da senette gösterilmesi gerekir. Hamiline yaz›l›
bono düzenlenemez. Bono kanunen emre yaz›l› say›lan
bir k›ymetli evrakt›r. Nama yaz›l› k›ymetli evrak haline
getirilebilmesi için bir lehdar›n ad›na düzenlenmifl olmas› yetmez; ayr›ca üzerine “emre de¤il nama yaz›l›d›r”
mealinde bir kay›t konulmas› gerekir.
d) Bonoda tanzim tarihinin ve keflidecinin imzas›n›n
da bulunmas› zorunludur. ‹mza el ile at›lmal›d›r. Parmak izi, mühür ve paraf imza say›lmaz. Gözleri görmeyenlerin imzalar›n›n noterce onanmas› gerekir.
Yukar›daki koflullardan herhangi birini içermeyen bir
senet bono olarak geçerli olmaz.
e) Bononun tanzim yeri ile ödenece¤i yerin gösterilmesi de gereklidir. Ancak burada seçimlik bir zorunluluk söz konusudur. fiöyle ki, bonada ödeme yeri gösterilmemiflse tanzim yeri bononun, ödenme yeri say›l›r.
Tanzim yeri de gösterilmemiflse, senedin keflidecisinin
ad› ve soyad› (veya ticaret unvan›) yan›nda yaz›l› olan
yer tanzim yeri ve dolay›s›yla ödeme yeri say›l›r. Böyle
bir yer de mevcut de¤ilse bono hükümsüz olur.
Vade, bonoda bulunmas›, zorunlu flartlardan de¤ildir. Vadeyi içermeyen bir bono geçerli olup “görüldü¤ünde (ibraz›nda)” ödenmek üzere düzenlenmifl say›l›r.
Bonoya yaz›labilecek olan vadeler “görüldü¤ünde”,
“görüldükten belli bir süre sonra” “tanzim tarihinden
belli bir süre sonra” ve “belli bir tarihte” olmak üzere
dört türlü olabilir. Baflka türlü bir vadeyi veya birbirini
takibeden vadeleri tafl›yan bonolar geçersiz olur.
2) Bonoya yaz›labilecek (ihtiyari) kay›tlar: Bonoya, yukar›daki zorunlu ve seçimlik zorunlu flartlar d›fl›nda, taraflar›n uyuflmalar›na göre bir tak›m ihtiyari kay›tlar da konulabilir. Örne¤in, bononun düzenleme nedenini göstermek üzere “bedeli, malen (veya nakden) al›nm›flt›r” fleklinde bir kay›t, kanunen öngörülenden yüksek bir temerrüt faizi, ihtilâf ç›kt›¤›nda yetkili olacak
yarg› ve icra mercileri yaz›labilir. Bonoda ana para için
vadeye kadar iflleyecek olan anapara (kapital) faizi, ancak “görüldü¤ünde” ve “görüldükten belli bir süre sonra”, vadeli bonolar için flart edilebilir. Di¤er flekillerde,
vadeli bonolarda öngörülen anapara faizi yaz›lmam›fl sa-
187
Bono
Boom
y›l›r. Bononun özelliklerine ve niteliklerine ayk›r› olarak konulan ihtiyari kay›tlar bonoyu sakatlamazlar; yaz›lmam›fl say›l›rlar.
Yukar›da belirtilen bütün flekil flartlar› gözönünde
tutulmak suretiyle kanunen geçerli bir bono örne¤i flöyle
düzenlenebilir:
Vade
2.5.1997
TürkLiras›
-10.000.000.-
Tanzim tarihi ve yeri
‹stanbul, 20.12.1996
‹flbu bono karfl›l›¤›nda 2.5.1997 tarihinde Bay Ali Gedik
veya emrü havalesine ‹stanbul’da -Onmilyon-TL, ödeyece¤im. Bedeli nakden (veya malen) al›nm›flt›r. ‹htilâf
halinde ‹stanbul Mahkemeleri ve icra daireleri yetkili
olup ödemede gecikildi¤i takdirde % 50 temerrüt faizi
ödenecektir.
Borçlu
Mehmet Borçöder
Adres-‹mza
Beyaz (Aç›k) Bono: Düzenlenecek lehdar›na verildi¤i s›rada yukar›daki flekil flartlar›ndan bir k›sm›
(örne¤in bedeli, tanzim tarihi, yeri vs.) bilinçli olaraknoksan b›rak›lan ve noksan yerlerin önceden belirlenen
flekilde doldurulmas› hususunda senet hamilinin keflideci taraf›ndan yetkili k›l›nm›fl oldu¤u bonolard›r.
Ayr›ca belirtmek gerekir ki, zorunlu flekil flartlar›
yanl›fll›kla, unutkanl›kla veya irade d›fl› di¤er bir suretle
noksan b›rak›lm›fl olan bonolar beyaz (aç›k) bono say›lmazlar. (TK m. 584)
Bono bir kambiyo senedi ve dolay›s›yla kanunen
emre yaz›l› k›ymetli evraktan oldu¤u için, arka k›sm›na
veya bu k›sm›n devam› say›l›p alonj denilen ekine yaz›lacak ciro beyan› ve imza (veya sadece imza) ve senedin
teslimi suretiyle devredilebilir. (TK m. 593-602) Miras
ve cebri icra yolu ile vukubulan intikaller için ciroya gerek yoktur. Bonoyu ciro eden her hamil, kendisinden
sonraki bono hamillerine karfl› senedin bedelini ödememesi halinde, bono hamili, ödemeden kaç›nan keflideciyi
vadeyi takibeden iki ifl günü içinde noterden protesto etmifl olmas› koflulu ile s›ra gözetmeksizin ciro edenlerden herhangi birine veya hepsine birden senedi ödemesi
için baflvurulabilir ve r›zaen ödememesi halinde hakk›nda icra takibi yapabilir.
Bononun hak sahibi hamili “rehin cirosu” yap›p senedi teslim suretiyle elindeki bonoyu bir kimseye rehnedebilece¤i gibi, bono bedelinin tahsili ve kendisine
ödenmesi veya ödenmemesi halinde bu durumun noter
protestosu ile tesbiti ve senedin kendisine iadesi için bonoyu (genellikle bir bankaya) “tahsil cirosu” ile devir
edebilir (TK m. 600-601)
Bononun ödenebilmesi için vadesinde hamil, noter
veya (ço¤unlukla oldu¤u üzere) bir banka arac›l›¤› ile
as›l borçlusu olan keflideciye ibraz edilmesi gerekir. (TK
m. 620) Bonoyu ödeyen keflideci, imzal› bir ödeme flerhi
ile bonoyu hamilinden geri almal›d›r. Aksi halde, senedi
hüsnüniyetle iktisab etmifl olan yeni hamile karfl› ikinci
defa ödeme yapmak zorunda kalabilir. (TK m. 621)
Bono, keflideci taraf›ndan vadesinde ödenmedi¤i
takdirde hamilin (veya bir tahsil yahut rehin cirosuna
müsteniden onun ad›na hareket eden kimselerin) ödememe durumunu, bononun vadesini takibeden iki ifl günü
içinde bir noter protestosu ile tesbit ettirmeleri, cirantalardan ödeme talebinde bulunabilmeleri için kural olarak flartt›r; me¤er ki, keflideci veya ciranta, bono üzerine
“protestosuz* kayd›n› koyup imzalam›fl veya keflideci
iflâs etmifl olsun; yahut vadeden itibaren 30 günden fazla süren mücbir sebepler yüzünden bononun keflidecisine ödeme için ibraz veya ödememe nedeniyle protesto
edilebilmesi mümkün bulunmas›n. (TK m. 625-639
641-643)
Bono hamilinin keflideciye ve lehine aval verenlere
karfl› bonodan do¤an talep hakk›, vadenin bitiminden itibaren üç y›l geçmekle; hamilin cirantaya ve bunlar›n
aval verenlerine karfl› talep hakk› ise ödememe protestosu çekilmesinden ve e¤er bonoda“Protestosuz” kayd›
varsa bononun vadesinin gelmesinden itibaren bir y›l
geçmekle zamanafl›m›na u¤rar. (TK m. 661/2)
Bono bedelini ödemifl olan cirantan›n di¤er bir cirantaya karfl› bonodan do¤an talep hakk› ise alt› ay geçmekle zamanafl›m›na u¤rar. (TK m. 661/3) Bu sürenin
bafllang›c›, r›zaen ödeme halinde ödeme tarihi; dava yolu ile ödenmiflse davan›n aç›lmas› tarihidir. (TK m.
661/1) Ancak, dava devam etti¤i sürece alt› ayl›k zamanafl›m› ifllemez. (TK m. 662)
Bononun herhangi bir flekilde ziya› (çal›nmas›, at›lmas›, yitirilmesi vs) halinde Türk Ticaret Kanunu’nun
669-677. maddeleri hükümlerine göre iptaline karar verilmesi dava edilebilir. (TK m. 563/2) Mahkeme iptale
karar verirse, bonoyu zayi etmifl olan hamil, senetten
do¤an hakk›n› mahkemenin karar›na müsteniden senetsiz ileri sürebilece¤i gibi, borçludan, yeni bir senet (bono) düzenleyip vemesini de talep edebilir. (TK m.
564/1)
Bonolar Damga Vergisi Kanunu’na göre binde befl
damga vergisine (damga puluna) tâbidir. Damga pulunun yap›flt›r›lmamas› veya eksik yap›flt›r›lmas› bononun
geçerlili¤ini etkilemez; sadece, bankalara ve resmi dairelere ibraz›nda damga vergisi cezal› tahsil edilir.
Kambiyo senedi olmas› nedeniyle bonoya ba¤l› alacaklar ‹cra ve ‹flâs Kanunu’nun 167-170 (b) maddelerinde yer alan özel takip usulüne göre takip ve tahsil
edilirler.
E. Moro¤lu
Boom
[Alm. Boom, Aufswung] [Fr. Boom] [‹ng. Boom]
Ekonomik etkinliklerin en yüksek oldu¤u döneme “bo om” ad› verilir. Bir boom ile sonraki boom aras›ndaki
süre genellikle yedi ya da sekiz y›ld›r.
Boom s›ras›nda üretim genifllemekte, fiyatlar ve ücretler yükselmekte, iflsizlik azalmaktad›r. Tam istihdam
sa¤land›ktan sonra boom enflasyoncu bir karaktere bürünür.
Birçok sanayileflmifl ülkede, 1892’den 1913’e kadar
geçen 121 y›lda, her 7-8 y›lda bir boom meydana gelmifltir.
188
Borcun Nakli
Borç Reddi
1913’ten sonra konjonktür dalgalanmalar›n›n yerini,
özellikle iki savafl aras› dönemde, uzun süreli bir dep resyon alm›flt›r.
‹kinci Dünya Savafl›’n›n sona ermesinden sonra kapitalist ülkelerde izlenen tam istihdam politikalar›, kon jonktür dalgalanmalar›n›n oluflmas›na engel olmakla beraber, resesyonlar›n ortadan kalkmas›n› sa¤layamam›flt›r.
D. Demirgil
Borcun Nakli
[Alm. Schuldübernahme] [Fr. Reprise de dette] [‹ng. As sumption of debt]
Borç iliflkisinde borçlunun yerine bir baflka kimsenin
geçmesi mümkündür. Bu duruma borcun nakli denildi¤i
gibi, borcun yüklenilmesi tarz›nda ifade olundu¤u da
gözlemlenmektedir. Bu durumun gerçekleflmesi için alacakl›n›n onay› gereklidir. Zira eski borçlunun yerine
borç iliflkisine dahil olacak kiflinin ekonomik olanaklar›
ve ifa yetene¤i alacakl› yönünden önem tafl›r.
Borcun nakli iki evrede gerçekleflir. Bunlardan birincisi borçlu ile onun yerine geçecek kifli aras›nda yap›lacak bir sözleflmedir (BK 173) Di¤eri ise borçluya karfl›
borcu yüklenmeyi taahhüt eden üçüncü kifli ile alacakl›
aras›nda yap›lan bir “borcun nakli sözleflmesi”dir. (BK
m. 174)
1)Borçtan kurtulma sözleflmesi:
Bu sözleflme, borçlu ile onun yerine kaim olacak
üçüncü kifli aras›nda kurulur. Üçüncü kifli, borçluya, alacakl›n›n onay›n› alarak borcu yüklenmeyi ve onu borçtan kurtarmay› vaad eder (BK m. 173/1) söz konusu
sözleflme bir “iç ifllem” niteli¤indedir ve alacakl›ya bir
etkisi yoktur.
2) Borcun d›fl yüklenilmesi (Borcun nakli sözleflmesi):
Bu sözleflmenin taraflar›, borcu yüklenmek isteyen
üçüncü kifliyle alacakl›d›r. Alacakl› ile borcu yüklenmek
isteyen üçüncü kifli aras›nda sözleflmenin meydana gelmesiyle önceki (BK m. 174/1) borçlu art›k borç iliflkisinin d›fl›na ç›kmakta ve sözleflmenin taraf› olan üçüncü
kifli borçlu s›fat›n› kazanmaktad›r. (BK m. 175/2)
Borcun naklinin do¤urdu¤u en önemli sonuç, borçlunun de¤iflmesidir. Alacakl› önceki borçluya karfl› ileri
sürebilece¤i haklar› yeni borçluya karfl› da ileri sürebilir.
(BK m. 177/1)
Yeni borçlu, borçtan do¤an savunmalar› alacakl›ya
karfl› ileri sürebilir. Ancak önceki borçlunun flahs›ndan
do¤an def’ilerini ilke olarak alacakl›ya karfl› dermeyan
edemez. (BK m. 177/11) Yeni borçlu keza kendisi ile
eski borçlu aras›ndaki sözleflmeden kaynaklanan def’ileri de alacakl›ya karfl› kullanamaz (BK m. 177/111)
Borcun d›fl yüklenilmesine iliflkin sözleflme hükümsüz oldu¤u takdirde nakil keyfiyeti ve söz konusu ifllem
bafltan itibaren geçersiz olacakt›r. Taraflar›n hukuki durumunda bir de¤ifliklik meydana gelmeyeektir. Borcun
nakli iflleminin geçerlili¤ine güvenerek teminatlar›n›
serbest b›rakan alacakl›, bundan do¤an zarar›n› borcu
üstlenmeyi vaad eden üçüncü kifliden (nakil müteahhidinden) isteyebilir (BK m. 178/11)
‹. Ulusan
Borcun Ödenmesi
[Alm. Anzahlung der Uerschuldung] [Fr. Paiment de la
dette] [‹ng. Payment of the debt]
Borcun ödenmesi (itfas›), alacakl›ya paras›n›n iadesidir.
Aksine bir kay›t yoksa, borç, borcun nominal de¤eri
üzerinden ve borçlanma s›ras›nda kararlaflt›r›lm›fl para
ile ödenir. Borç, vadesi geldi¤i zaman ödenir. Ancak,
bazen vadesi gelmemifl borçlar da ödenebilir. Genellikle
borcun ödenmesi borçlanma d›fl› “normal” gelir ile gerçeklefltirilir. Ancak baz› durumlarda devlet eski borçlar›
ödeyebilmek için yeniden borçlanmaya baflvurabilir. Bu
takdirde, borcun ödenmesi, genel borç düzeyinde bir
azalma yaratmaz.
Ekonomik sonuçlar› aç›s›ndan, ödemenin ihtiyari ya
da mecburi olmas› fazla bir önem tafl›mamaktad›r. Buna
karfl›l›k, genellikle mecburi ödeme daha s›k görülür.
Ödeme zorunlu¤u bafll›ca üç olaydan kaynaklan›r.
a) Kanun ya da sözleflmeden do¤an zorunluluk,
b) Alacakl›n›n teflebbüsü ile ödeme
c) Borçlunun teflebbüsü ile ödeme.
Borç ya toplu flekilde ödenir ya da tedricen ödenir.
Borcun toplu flekilde ödenmesi, bir borcun vade sonunda tamamen iade edilmesidir. Borcun akti ile ödenmesi
aras›ndaki süre boyunca yaln›z faiz verilir. Tedrici ödeme, borcun devam etti¤i süre boyunca ve genellikle
akitten belirli bir süre sonra bafllamak üzere, alacakl›ya
faiz ile birlikte ana paran›n bir k›sm›n›n da iadesidir.
Toplu ödemede y›ll›k faiz ödemeleri birbirine eflittir.
Oysa tedrici ödemede -ana paran›n gittikçe azalmas› sonucu- y›ll›k faiz ödemeleri y›ldan y›la düfler. (Bkz. Dev let Borçlar› )
B. Ocakc›o¤lu
Borcun Reddi
[Alm. Schuldabwehr] [Fr. Répudiation de la dette publi que] [‹ng. Repudiation of public debt]
Devletin tek tarafl› bir karar›yla borcunun tamam›n›n ya
da bir k›sm›n›n ortadan kald›r›ld›¤›n› ilan etmesidir. Ancak Devletin istisnai bir karakter tafl›yan bu davran›fl›na
karfl› herhangi bir hukuki yapt›r›m uygulanamaz. Borcun reddi, genellikle ola¤anüstü durumlarda ve köklü siyasal de¤ifliklikler sonucu ortaya ç›kmaktad›r. Yeni gelen siyasal yönetimin eski rejimin her türlü tasarrufunu
ƒiilen ve hukuken iptal etmesi durumunda alacakl›lar›n
baflvuraca¤› hiçbir hukuki merci kalmayaca¤› için, borcun geri al›nmas› mümkün olmayacakt›r. Devletin borcunu reddetmesi, moratorium ilan etmesinden farkl›d›r.
Moratorium’da borç ödemeye bir süre için ara verilir,
borçlu ile alacakl›lar aras›nda borcun daha uygun bir
ödeme plan›na ba¤lanmas›, hatta bazen borcun miktar›nda indirim yap›lmas› için görüflmeler yap›l›r; fakat
borç ortadan kalkmaz.
Borcun reddi gerek iç gerekse d›fl borçlar bak›m›ndan olumsuz baz› sonuçlar do¤urur. ‹ç borçlar›n reddi,
her fleyden evvel hukuka ayk›r› bir tasarrufdur; ayr›ca
kamu kredisini sarsar ve devletin ilerde serbest piyasadan borçlanma imkânlar›n› genifl ölçüde azalt›r. Nihayet
servet da¤›l›m›n› ve bunun sonucunda gelir da¤›l›m›n›
bir grup servet sahipleri -devlete borç veren- aleyhine
bozar.
189
Borç
Borç ‹liflkisi
D›fl borcun reddi ise servet ve gelir da¤›l›m›n› do¤rudan etkilemez. Ancak uluslaras› iliflkilerin ciddi ölçüde bozulmas›na neden olabilir. Borçlar›n reddi geçmiflte
askeri müdahalelere kadar varan sonuçlar do¤urmakla
beraber, günümüzde bu a¤›r müeyyidenin harekete geçirilmesi güç olmaktad›r.
Nitekim, Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra Rusya’n›n, iki dünya savafl› aras›nda da Almanya’n›n d›fl
borçlar›n› reddetmeleri herhangi bir d›fl müdahaleye yer
vermemifltir. Ancak, bu davran›fl, borçlu devletin yeniden d›fl kredilere baflvurmas› imkânlar›n› çok s›n›rlayabilir. (Bkz. Devlet Tahvillerinin ‹hraç ve Sat›fl›, Borç
‹daresi, Borç Yükü)
M. Yafla
arac› olarak kullan›lmas›, borç miktar›nda ve borçlar›n
bilefliminde ayarlama yapmak fleklinde gerçekleflir.
Borç miktar›nda ayarlama, borç seviyesinin indirilmesi
ya da yükseltilmesidir. Borcun bilefliminde (terkipte)
ayarlama ise, borçlar›n vadelerinde ve/veya borcun alacakl›lar itibariyle da¤›l›m›nda de¤ifliklik yapmakt›r.
Devlet borcunun bu anlamda olmak üzere kullan›lmas›, esas itibariyle ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Devletleri’nde ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonraki dönemde
gelifltirilmifl bir politikad›r. Bu anlamda borç idaresi, bu
ülkelerle benzer sosyal yap› gösteren birçok ülkede de
söz konusudur. Bazen kimi ülkelerde borç idaresi ile
borcun aktedilmesinden ödenmesine kadar, akitten do¤an ve hukuki anlamda borçlar üzerinde yap›lan ifllemler ve / veya de¤ifliklikler anlafl›lmaktad›r. Borç idaresinin bu flekilde hukuki ve hatta daha dar olarak idari anlamda tarifinin uygulanmas›na, özellikle devlet borçlar›n›n do¤du¤u ve devletin zaman zaman genifl flekilde
borçland›¤› bir ülke olan Fransa ile K›ta Avrupas›’nda
rastlanm›flt›r. Bugün bu ülkelerin ço¤unda borç idaresi,
Anglo-Sakson literatürdeki anlamda de¤erlendirilmektedir.
Devlet borçlar› bir iktisat politikas› arac› olarak de¤erlendirildi¤inde, bunlar›n bütçe ile olan ilgisi de zay›flamaktad›r. Çünkü, art›k sadece bütçede gelir eksikli¤ini
tamamlamak için devlet borç almamakta, bunun yan›nda, s›rf ekonomiyi etkilemek ve yönlendirmek amac›yla
da borç alabilmektedir. (Bkz. Maliye Politikas›, Devlet
Borçlar›)
E. Korkmaz
Borç
[Alm. Schuld] [Fr. Dette] [‹ng. Debt]
Bir kifliyi, bir baflka kifliye karfl› ödeme yükümlülü¤ü alt›na sokan bir ba¤d›r. Bu ödeme yükümlü¤ü faizli ya da
faizsiz olabildi¤i gibi, vadeli ya da vadesiz de olabilir.
Borç alma ya da verme edimi senetle saptanabilece¤i gibi, senetsiz de gerçeklefltirilebilir.
Borcu, k›sa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olarak
s›n›flayabiliriz. K›sa vadeli borç 1 y›l içinde, orta vadeli
borç 3-5 y›l içinde, uzun vadeli borç 5 y›ldan uzun süre
içinde ödenen borçlard›r.
Borç terimi, bilanço dilinde iflletmeden alacaklar›n,
iflletme varl›klar› üzerindeki talep haklar›n›n para ile ifadesidir. Borç bilançoda, gelecek zaman içinde alacakl›ya ödenecek para miktar›n› ifade edecek flekilde de¤erlendirilir.
T. Atefl
Borç ‹liflkisi
Borç Hesaplar›
[Alm. Kreditorenkonto][Fr. Comptes de dette ] [‹ng. Ac counts payable]
‹flletmenin faaliyet konusunu oluflturan mallar›n, hammadde ve malzemelerin sat›n al›nmas›ndan do¤an k›sa
vadeli senetsiz borçlard›r. Bilançoda genellikle cari
borçlar›n ilk kalemi olarak yer al›r. Borç hesaplar›n›n
ödenecek ücretler, sosyal sigorta primleri, vergiler, dividantlar gibi di¤er cari borç kalemlerinden ayr› olarak,
yukarda belirtilen amaca uygun biçimde kullan›lmas›,
gerek bir iflletmenin zaman içindeki, gerekse iflletmeler
aras›ndaki bilanço analizlerinde tutarl›l›k sa¤lama aç›s›ndan yararl›d›r. (Bkz. Bilanço, K›sa Vadeli Borçlar,
Bilanço Analizi)
Y. Ercan
Borç ‹daresi
[Alm. Verwaltung der Staatsschulden] [Fr. Gestion de
la dette publique] [‹ng. Debt management]
Devletin kamu sektörü iç borçlar›n› bir iktisat ve maliye
politikas› arac› olarak kullanmas›d›r. Bu anlamda devlet
borçlar›, devletin iktisadi faaliyeti etkilemek ya da yönlendirmek içn baflvurdu¤u maliye politikas› araçlar› aras›nda yer almaktad›r. Ancak sonuçlar› yönünden daha
çok para politikas›n› desteklemek ve para politikas› ile
benzer sonuçlar elde etmek için kullan›lan bir araçt›r.
Devlet borçlar›n›n bir iktisat ve maliye politikas›
190
[Alm. Schuldverhältnis] [Fr. Obligation] [‹ng. Obligati on]
Borç iliflkisi Borçlar Hukuku’nun konusunu oluflturdu¤undan bu hukuk dal› bak›m›ndan büyük önem tafl›maktad›r.
Roma Hukuku’ndan günümüze de¤in uzanan süreç
içinde borç iliflkisi genel olarak flu flekilde tan›mlanmaktad›r: “Borç iliflkisi iki taraf aras›nda kurulan öyle bir
iliflkidir ki, buna dayanarak taraflardan birini teflkil eden
alacakl›, di¤er taraftan, yani borçludan belirli bir davran›flta bulunmas›n› (bir edimi yerine getirmesini) istemek
yetkisine sahip bulunmakta; buna karfl› borçlu da söz
konusu istemi yerine getirme yükümlülü¤ü alt›na girmektedir.”
Roma Hukuku’nda Iustinianus’un Institutiones’inde
borçlarla ilgili bölümün bafl›nda (13.13.pr.) borç iliflkisi
anlam›nda olmak üzere “hukukî zincir” (iuris vinculum)
deyimine yer vermifltir.
Tan›mdan da anlafl›laca¤› gibi, borç iliflkisinin üç
ana ö¤esi (unsuru) mevcuttur. Bunlar› k›saca sergileyelim:
1) Alacakl›: Borç iliflkisinin aktif öznesi olup, hak
sahibi olan taraft›r. Sahip oldu¤u alacak hakk›na dayanarak di¤er taraftan bir edimin yerine getirilmesini isteyebilir.
2) Borçlu: Borç iliflkisinin pasif öznesidir. Borçlu,
borç iliflkisine uygun olarak onun konusunu oluflturan
Borçland›r›c› ‹fllemler
Borçtan Yararlanma
edimi yerine getirmekle yükümlüdür. Bu mükellefiyete,
borç yükümlülü¤ü denilir.
3) Edim: Edim borç iliflkisinin konusunu oluflturur
ve borç iliflkisi gere¤ince alacakl›n›n borçludan istemeye yetkili bulundu¤u davran›fl biçimidir. Söz konusu
davran›fl biçimi bir yapma, verme ya da belirli bir davran›fltan kaç›nma tarz›nda gözükür.
Borç iliflkisinden do¤an haklar ve borçlar ilke olarak
sadece bu iliflkinin taraflar› aras›nda hüküm do¤urur.
Alacakl›, borç iliflkisi gere¤ince sahip bulundu¤u alacak
hakk›n›, kural olarak sadece borçluya karfl› ileri sürülebilir. Borç iliflkisinin bu özelli¤ine “borç iliflkisinin nis bi seciyesi” denilir.
‹. Ulusan
Borçland›r›c› ‹fllemler
[Alm. Verpflichtungsgeschäfte] [Fr. Actes génerateur
d’obligation] [‹ng. Debitory transactions ]
Hukuk dilinde “iltizami muameleler” ya da “borçlanma
ifllemleri” olarak da adland›r›lan borçland›r›c› ifllemler
hukukî ifllemlerin genel ayr›m› içinde malvarl›¤›n› etkileyen hukukî ifllemler aras›nda yeral›r.
Yayg›n tan›ma göre, borçland›r›c› ifllemler malvarl›¤›n›n pasifini art›ran, yani malvarl›¤›n›n pasif bölümüne
yeni bir borç ekleyerek sonuç olarak malvarl›¤›n›n azalmas›na yol açan hukukî ifllemlerdir. Örne¤in sat›m sözleflmesi, kira sözleflmesi ya da ba¤›fllama vaadi, bu tür
hukukî ifllemlerdendir.
‹. Ulusan
Borçlanma
(Bkz. ‹stikraz)
Borçlanma Yetkisi
borçlar Kanunu’nda düzenlenmifl bulunmakla birlikte,
bu yasa Medeni Kanunu’n bir devam› say›lmal›d›r.
Borçlar Hukuku’nun tafl›d›¤› önemi günlük yaflant›m›zda her zaman hissetmek mümkündür. Örne¤in bir tafl›ta binerken, bir lokantada yemek yerken, tiyatro ya da
sinema bileti al›rken devaml› borç iliflkileri kurmufl oluruz. Bu olgu, borç iliflkilerini düzenleyen Borçlar Hukuku’nun önemini göstermesi bak›m›ndan ilginçtir.
Borç iliflkilerinin ba¤l› bulundu¤u genel hükümler
ve bu borç iliflilerinin belli bafll› görünüm biçimlerini
düzenleyen özel bölüm, Borçlar Kanunu’muzun iki ana
bölümünü yans›tmaktad›r.
Borçlar Kanunu’nun genel bölümü içinde (BK m. 1181) sözleflmelerin (akitlerin) kurulmas›, flekli, irade sakatl›klar›, temsil, haks›z eylem, sebepsiz zenginleflme
durumlar› ile sözleflmenin ifas›, ifan›n türleri ifa etmeme
durumu ve buna ba¤lanan sonuçlar ile ayr›ca borç iliflkisinin sona ermesi, flarta ba¤l› hukukî ifllemler, sözleflme
cezas› pey akçesi ve nihayet alaca¤›n temliki, borcun
naklidir. Borçlar Kanunu’nun ikinci bölümünde akdin
muhtelif nevileri genel bafll›¤› alt›nda çeflitli borç iliflkileri düzenlenmifl bulunmaktad›r. Bu bölümde sat›m, ba¤›fllama, kira, ariyet, karz, hizmet, istisna, neflir (yay›m),
vekalet, vekaletsiz ifl görme, komisyon, ticari mümessiller ve di¤er ticari vekiller, havale, vedia, kefalet, kumar ve bahis, kayd› hayat ile, irat ile ölünceye kadar
bakma ve adi flirket bafll›klar› alt›nda, büyük ölçüde sözleflme tipleri yer almaktad›r. (BK m. 182-541)
Borçlar Hukuku’nun konusunu oluflturan sözleflme
tipleri d›fl›nda taraflar yeni tür sözleflmeler kurabilecekleri gibi, de¤iflik sözleflme tiplerinin kaynaflt›r›ld›¤› karma ve bileflik sözleflmeler ile ads›z sözleflmeler de Borçlar Hukuku’nun uygulama alan› içinde yer alabilir.
‹. Ulusan
Borçlu Bakiye
[Alm. Schulden Bevollmaechtigung] [Fr. Authorisation
d’endettement] [‹ng. Debt authorisation ]
Devletin borçlanmas›nda tercih ve karar yetkisi, hukuki
sistem taraf›ndan saptan›r. Genellikle borçlanma karar›
parlamento taraf›ndan verilir, (kanunla belirlenir) Ancak bu karar›n uygulanmas› hükümet kanal›yla olur.
Hükümetin borçlanma önerisi ya bütçe kanunu ile
ya da -uzun vadeli borçlar için yap›ld›¤› gibi- özel bir
kanunla kabul olunur. Bunlar›n d›fl›nda hükümet, ülkemizde Merkez Bankas› Kanunu ile borçlanma mekanizmas›n› devaml› flekilde kullanabilmektedir. Hükümete
borçlanma yetkisi veren kanunlar, borçlanmaya ait koflullar›n bir k›sm›n› içerir. Her devletin kendi hukuk sistemi, kanunda borçlanma ile ilgili hangi koflullar›n belirtilmesi gerekti¤ini, hangilerinin sonradan hükümet taraf›ndan saptanabilece¤ini belirler.
B. Ocakc›o¤lu
(Bkz. Alacakl› Bakiye)
Borç Senedi
[Alm. Schuldschein, Schuldurkunde] [Fr. Titre de cré ance] [‹ng. Instrument]
Borçlu taraf›ndan alacakl›ya yap›lacak olan ifay›, özellikle verilmesi gereken bir miktar paray› veya verilecek
olan fleyi göstermek için düzenlenen bir belgedir.
‹. Ulusan
Borçtan Yararlanma
Borçlar Hukuku
[Alm. Obligationenrecht, Schuldrecht ] [Fr. Droit des
obligations] [‹ng. Law of contracts and torts ]
Borçlar Hukuku, kifliler aras›ndaki borç iliflkilerini dü zenleyen hukuk dal›d›r.
Borçlar Hukuku’na ait kurallar ayr› bir yasada yani
[Alm. Die Fremdfinanzierung] [Fr. Levier de finance ment] [‹ng. Trading on equity]
Bir firman›n finansal yap›s›nda yer alan borcun özkaynak kârl›l›¤› üzerinde yaratt›¤› etkinin incelenmesi,
finansman kald›rac› ya da borçtan yararlanma olarak
nitelenir. Firmalar, özsermaye kârl›l›¤›n› art›rmak ve
pay bafl›na düflen kâr› yükseltmek amac›yla kendilerine
sabit bir faiz yükü getiren, kaynaklar kullan›l›r. Bu tür
kaynaklar›n yat›r›ld›¤› ekonomik varl›klar, firmaya, finansman giderlerinin üzerinde bir gelir sa¤lad›¤› takdirde, finansman kald›rac›n›n özsermaye üzerindeki etkisi
191
Borç Verilebilirlik
Bordro
olumlu yöndedir. Yani bu durumda borcun maliyeti, bu
kayna¤›n iflletmede kullan›m›yla sa¤lanan kârl›l›¤›n alt›ndad›r. Buna karfl›l›k kaynaklar›n yat›r›ld›¤› ekonomik
varl›klar›n sa¤lad›¤› gelir, bu kaynaklar›n getirdi¤i sabit
yükleri karfl›lam›yorsa (yani borcun maliyeti yat›r›m›n
kârl›l›¤›n› afl›yorsa), finansman kald›rac›n›n firman›n
özsermaye kârl›l›¤› üzerindeki etkisi olumsuz yöndedir.
Görüldü¤ü gibi, finansman kald›rac› iki ucu keskin bir
k›l›ç gibi olup, borçlar›n maliyeti ile varl›klar›n kârl›l›¤›
aras›ndaki iliflkiye ba¤l› olarak özsermaye kârl›l›¤›n›
hem azaltabilir hem de art›rabilir. Bunu flöyle bir denklemle gösterebiliriz:
Finansman Kald›raç
Derecesi
Q (P-D)-S
=
Q (P-D)-S-F
cun ekonomiye yükledi¤i zarar, sa¤lad›¤› faydadan daha
büyükse, borç yükünden sözedilecek, aksi halde ise devlet borcu bir yük olarak görülmeyecektir. Bu anlamda
borç yükü, borcun bireylerin refahlar›na, kamu ekonomisine ve/ veya ekonomide toplam refaha olumsuz etkisi olarak da ele al›nabilir. E¤er borç bireyin ya da toplumun refah›nda bir iyileflme meydana getirecekse, bir
yük say›lmaz. E¤er devlet borç almasayd›, bu kaynak
baflka bir alanda kullan›lacakt› ve bir fayda yaratacakt›.
Ancak devletin kullanmas›yla da bir fayda ortaya ç›km›flt›r. ‹flte karfl›laflt›r›lmas› gereken bu iki faydad›r. Bu
kayna¤› devletin kullanmas›yla ortaya ç›kan fayda, kullan›m›ndan vazgeçilmekle kaybedilen faydadan (alternatif fayda) daha büyükse, sonuç olarak bunun ekonomi
için bir yük say›lamayaca¤› aç›kt›r. Borç yükü terimi,
teknik bir terim olarak toplam borcun baz› iktisadi ak›m
ve de¤erlerle karfl›laflt›r›lmas› anlam›nda kullan›lmaktad›r. Bu anlamda devlet borçlar›n›n milli gelire oran› ve
borç toplam›n›n kamu harcamalar›na oran› iç borç yükü,
y›ll›k d›fl borç toplam›n›n d›fl ödeme gelirlerinin (döviz)
bir y›ll›k tutar›na oran› da d›fl borç yükü olarak kabul
edilmektedir. (Bkz. Borç ‹daresi )
E. Korkmaz
FVÖK
=
FVÖK- Faiz Yükü
(Q) sat›fl hacmini, (P) birim bafl›na sat›fl fiyat›n›, (D) birim bafl›na de¤iflken gideri, (S) toplam sabit maliyetleri,
(F) de faiz giderlerini göstermektedir.
[Q(P-D) - S] ifadesi bir iflletmede faiz ve vergi öncesi kâr› vermektedir. Formül, yani finansman kald›raç derecesi, faiz ve vergiden önceki kârlardaki belli bir yüzde
de¤iflimin pay senedi sahiplerine ait kârlarda yapaca¤›
yüzde de¤iflmeyi göstermektedir. Finansal yap›s›nda hiç
borç kullanmayan bir firmada finansman kald›rac› daima (1)’dir. Yani böyle bir iflletmede FVÖK (Faiz ve
vergiden önceki kâr) ile pay bafl›na kârlar paralel bir de¤iflim gösterecektir. Fakat finansal yap›s›nda borç tutarlar› artt›kça, borcun maliyetinin varl›klar›n kârl›l›¤›ndan
düflük oldu¤u varsay›m› alt›nda, finansman kald›raç derecesi de artacakt›r. Dolay›s›yla pay bafl›na kârlardaki
art›fl, faiz ve vergiden önceki kârlardaki art›fltan fazla
olacakt›r. ‹flletmenin finansal yap›s›nda borçlanma ile
sa¤lanan fonlar›n oran›n›n art›yor olmas›, paydafllar›n
kârl›l›¤›n› art›r›rken iflletmenin finansal riskini de art›racakt›r. Böylece borçlanarak kârl›l›¤›n› art›rmak amac›
güden bir iflletme, artan iflâs riskine de katlanmak zorunda bulunacakt›r. (Bkz. Özsermaye, Bileflik Kald›raç
Etkisi, Finansal Yap›, Finansal Kald›raç )
fi. Türen
Bordro
Borç Verilebilirlik
(Bkz. Kredi De¤erleri )
Borç Yükü
[Alm. Last der Schulden] [Fr. Charge de la dette publi que] [‹ng. Dept burden]
Özellikle ça¤›m›zda devlet borçlar›nda meydana gelen
y›¤›lma, borçlarla ilgili baz› sorunlar da do¤urmufltur.
Bunlardan biri de borç yüküdür. Konu, geliflmekte olan
ülkeler aç›s›ndan daha da büyük önem tafl›maktad›r. Buna karfl›l›k borç yükü kavram›yla ifade edilmek istenen
anlam konusunda herkesin birleflti¤i söylenemez.
Borç yükü kavram› ekonomik ve teknik anlamda olmak üzere iki flekilde incelenebilir. Ekonomik anlamda
borç yükü, borcun ekonomide meydana getirdi¤i faydal›
ve zararl› etkilerin net sonucudur. Di¤er bir deyiflle, bor-
[Alm. Lohnliste, Borderau] [Fr. Bordereau ] [‹ng. Pay roll]
Genel anlam›yla, bir hesap sonucunu ayr›nt›l› biçimde
gösteren belgeye verilen add›r.
Bordro günümüzde daha çok ücret ya da maafl karfl›l›¤› çal›flanlara yap›lacak ödemenin ayr› ayr› gösterildi¤i, bu kiflilere yap›lan ödemeler s›ras›nda dikkate al›nan
tüm eklentilerin ve kesintilerin ayr›nt›l› biçimde gösterildi¤i bir cetveli ifade etmektedir. Bu durumda ücret ya
da maafl bordrolar›ndan söz edilmektedir.
Ba¤›ml› çal›flanlar grubuna giren iflçi ve memurlara
her ödeme döneminde brüt gelirinin esas›n›n ne oldu¤unun, bunlara yasalarla ve sözleflmelerle ne gibi eklentiler yap›ld›¤›n›n, bunlardan yasalar›n gerekli k›ld›¤› ne
gibi kesintiler yap›ld›¤›n›n gösterilmesi birçok aç›dan
zorunludur. Bu belge, öncelikle emek sahibi için çok
büyük bir önem tafl›maktad›r. ‹flçi ya da memur k›dem
durumunu, brüt ücret ya da maafl›n› bu belge üzerinde
görebilmekte, bu gelirden yasalar uyar›nca ne gibi kesintilerin yap›ld›¤›n› ö¤renmektedir. Bu kesintiler bazen- vergi yükümlüsü olarak iflçinin devlete ödedi¤i vergiler, ba¤l› bulundu¤u sosyal güvenlik teflkilat›na ödedi¤i primler gibi - kayna¤›n› yasalardan almaktad›r. Bazen
de iflçinin kesinleflmifl bir borcunun sonucudur. Bütün
bu eklentileri ve kesintileri emek sahibinin ayr› ayr› görmesinde, hem durumunu ö¤renmesi bak›m›ndan, hem
de bir uyuflmazl›k halinde hakk›n› arayabilmesi aç›s›ndan yarar vard›r.
Öte yandan, bordrolar, emek sahibi iflçi ya da memura gerekli ödemenin yap›ld›¤›n› kan›tlamas› bak›m›ndan
da iflverenler ve kamu idareleri için önemli birer belge
niteli¤indedir. (Bkz. Ücret)
M. Kutal
192
Borsa
Borsada Primli Piyasa
Borsa
[Alm. Börse] [Fr. Bourse] [‹ng. Stock exchange]
Borsa teriminin kökü, Frans›zcadaki bourse sözcü¤üdür.
Bourse, kese demektir.
Savary’nin 1673’te yay›nlanm›fl Ticaret Sözlü¤ü’ne
göre, Bruges kentinde Hôtel des Bourses denilen bir han
varm›fl. Han sahibinin ad› Van der Bourse imifl ve han›n
armas› birarada üç kese imifl. Öbür kentlerden gelen tacirler, burada örnek üzerinden al›flverifl yaparlarm›fl. Döviz ve senet ifllemleri de yap›l›rm›fl.
Ortaça¤’dan beri fuarlarda benzer ifllemler yap›ld›¤›
bilinmektedir. Ancak al›m sat›mlar›n sürekli oldu¤u Hotel des Bourses ün yapm›fl ve K›ta Avrupas›’nda kurulacak borsalara ad›n› vermifltir.
Borsalar genellikle ifllem konular›na göre adland›r›l›r: Menkul de¤erler borsas›, zahire borsas› gibi... Tek
bir de¤er türü üzerinde çal›flan borsalar da vard›r. Almanya’daki Kuxe bunlara bir örnektir.
Borsalar, soyut pazarlard›r. Sat›c›, elinde bulunmayan bir mal›, bedelini ödemeyen bir al›c›ya satabilir. Sat›fl akdi sözle yap›l›r. Al›c› ve sat›c›, menkul k›ymetler
borsas›na giremezler. ‹fllemler, profesyonel bir arac›n›n
hizmetinden yararlan›larak gerçeklefltirilir.
Borsa ifllemleri vadeli ve vadesiz olarak ikiye ayr›l›r.
Vadesiz ifllemler spot market fiyat› üzerinden yap›l›r. Bu ifllemlerde al›m sat›m yap›lan yerin o andaki peflin fiyat› uygulan›r. Al›c›n›n talebini belirlemesiyle sat›fl
akdi ve fiyat› kesinleflir. Ancak sat›lan döviz ya da senet, iki ifl gününü geçmesiyle al›c› emrine girer. Araya
tatiller rastlarsa, teslim süresi uzayabilir. Örne¤in perflembe günü döviz satm›fl olan bir kimse, pazartesiye de¤in faizinden yararlanmaya devam eder. Ödeme ve tesellüm, borsan›n ilk hesap gününde tamamlan›r. Perflembe günü spot markette al›m yapm›fl bir kifli, bedelini
ödememifl ve teslim almam›fl oldu¤u halde, bu dövizi
cuma günü bir baflkas›na satabilir.
Vadeli ifllemlerde, fiyat› sat›fl an›nda kesinleflmifl
olan döviz, ileride günü gelince al›c› hesab›na yaz›l›r.
Menkul de¤erler borsalar›, ödünç verilebilir fonlar arz
ve talebi aras›nda birer köprüdür. Tasarruf sahipleri ellerindeki tahvil ve hisse senetlerini borsalarda k›sa zamanda paraya çevirebilirler ya da ellerindeki fonlar› faiz
ve temettü getiren de¤erlere ba¤layabilirler. (Bkz. Borsa
Organizasyonu, Vadeli Borsa ‹fllemleri, Borsa Spekü lasyonu, ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›)
F. Ergin
Borsa Bankeri Belgesi
[Alm. Börsen Bankier Zertifikat] [Fr. Certificat de bour sier] [‹ng. Stock broker certificate]
Menkul de¤erler piyasas›nda arac›l›k eden firmalara
Türkiye’de kanun gere¤ince verilen çal›flma iznidir.
F. Ergin
Borsada Deport
[Alm. Deport] [Fr. Déport] [‹ng. Backwardation]
Borsada vadeli sat›fl yapm›fl kiflilerin hesap günü taah-
hütlerini yerine getiremedikleri durumlarda baflvurulan
çözüm formülüne deport denilmektedir.
Bir örnek verelim: Diyelim ki (A) ad›nda bir kifli üç
ay vade ile 100.000 liradan Alpha flirketinin hisse senetlerini satm›flt›r. Vadeli sat›fl yapanlar, genellikle borsa
kurunun düflece¤ini tahmin ederek fiyat fark›ndan bir
kazanç umanlard›r.
Borsa, soyut bir pazard›r. Vadeli sat›fl an›nda (A)’n›n
elinde Alpha hisse senedi yoktur. Al›c›n›n de senet bedelini ödeycek likiditesi bulunmayabilir. (A), vade tarihi
gelince ya da yaklafl›rken spot marketten uygun fiyata
alaca¤› Alpha hisse senetlerini teslim etmeyi öngörmüfltür.
Ancak hesap gününde borsada Alpha hisse senedi
arz› s›f›r olabilir. Yani sat›l›k Alhpa hisse senedi bulunmayabilir. Böyle bir durumla karfl›lafl›l›nca, vadeli iflleme arac›l›k eden firma devreye elinde Alpha hisse senedi bulunan ve ad›na (B) diyece¤imiz bir baflka kifliyi sokar. (B) bir spekülatör de¤ildir ve hisse senetlerini de elden ç›karmak istememektedir.
Arac› firman›n yard›m›yla çift operasyonlu bir çözüm gerçeklefltirilir: (B) elindeki Alpha hisse senetlerini
örne¤in 105.000 liradan peflin parayla devreder.
Operasyonun bu ilk aflamas›, (A)’ya taahhüdünü yerine getirmek ve üç ay önce sat›fl yapt›¤› kimseye hisse
senetlerini teslim ederek 100.000 liradan bedellerini tahsil etmek olana¤›n› sa¤lar.
‹kinci aflama, (B) ile (A)n›n aralar›nda yapt›klar› bir
anlaflmad›r. (A) hisse senetlerini elde edebilmek için
bunlar› yak›n bir zamanda iade etmek flart›n› kabul etmifltir. Baflka bir deyiflle, 105.000 liraya ald›¤› Alpha
hisse senetlerini bir ay sonunda 95.000 liradan geri alacakt›r.
Deport’un (B)’ye sa¤lad›¤› iki kazanç vard›r: a)
105.000-95.000 liral›k fiyat fark›; b) yapt›¤› peflin sat›fltan elde etti¤i bedelin geri al›m gününe de¤in faizi.
(A)’n›n operasyondan zararl› ç›kmamas›, ikinci aflamada Alpha kurlar›n›n 90.000 liran›n alt›na düflmesiyle
mümkündür. ‹ade etmek kofluluyla ald›¤› hisse senetleri
kurlar›n›n 90.000 liran›n üstündeki her de¤eri, onun hesab›na bir kay›p olacakt›r. (Bkz. Report, Vadeli Borsa
‹fllemleri, Spekülasyon)
F. Ergin
Borsada Primli Piyasa
[Alm. Börsen-Markt-Prämien] [Fr. Marché à prime]
[‹ng. Stock market hedging]
Bu piyasan›n nas›l iflledi¤ini bir örnekle aç›klayal›m:
Diyelim ki bir kifli, yapt›¤› araflt›rmaya ya da kiflisel bilgisine güvenerek, (A) flirketi hisse senetlerinin yak›n bir
tarihte yükselece¤ini tahmin etmektedir.
Durumdan yararlanmak için bu hisse senetlerinden
sat›n almay› düflünecektir. Ancak bekleyifl gerçekleflmezse ya da tersine (A) flirketi hisse senetleri düflerse,
zarara u¤ramak ihtimali vard›r.
Spekülatör, zarar ihtimalinden korunmak için primli
piyaadan hisse senedi almay› tercih edecektir. Hisse senetlerini al›rken vade gününden önce kur düflerse, belirli
193
Borsa Koduna Kabul
Borsa Organizasyonu
bir mebla¤ ödeyerek akdi feshetmek hakk›n› sakl› tutacakt›r. Örne¤in bir ay vade ile tanesi 100 dolardan 200
tane hisse senedine angaje olurken, 1000 dolarl›k bir para karfl›l›¤›nda vazgeçmek olana¤›n› elinde tutacakt›r.
Primli piyasa, anormal bir düflüfle karfl› al›c›n›n gü vencesidir.
Sat›c›n›n menfaati, elindeki de¤eri daha kolay ve daha yüksekbir fiyata satabilmesidir.
Primli piyasada al›c› ve sat›c› birkaç tarih üzerinde
de anlaflabilirler. ‹lk vade tarihinde al›c› taahhüdünü yerine getirmeyi menfaatine uygun görmezse, kararlaflt›r›lm›fl tazminat› ödemekle beraber, opsiyonu sürdürebi lir. Anlaflmay› ikinci, hatta üçüncü bir vadeye de¤in
uzatabilir. (Bkz. Borsa Spekülasyonu, Vadeli Borsa ‹fl lemleri)
F. Ergin
Borsa Koduna Kabul
(Bkz. Borsa Organizasyonu)
Borsa Komisyoncusu
[Bkz. Borsa Organizasyonu)
Borsalar Tarihi
[Alm. Geschichte der börsen ] [Fr. Origine et evolution
des bourses] [‹ng. History of stock exchange]
Borsa sözcü¤ü, Bruges kentindeki Hôtel des Bourses
denilen ve armas›nda üç tane para kesesi bulunan bir han›n ad›ndan gelmektedir. Burada toplanan yerli ve yabanc› ifl adamlar›, sat›l›k mallar›n örnekleri üzerinden
al›flverifl yaparlarm›fl. Mal örne¤i üzerinden senetle al›m
sat›ma Ortaça¤ fuarlar›nda da rastlan›rd›. Ancak Hôtel
des Bourses’ün ünü k›sa sürede yay›lm›flt›r.
1531’de Anvers’de ilk borsa binas› aç›lm›flt›r. Anvers Borsas›’n› k›sa ara ile Lyon Borsas› ve Toulouse
Borsas› izlemifltir. Londra’da The Royal Exchange
1571’de hizmete girmifltir.
Anvers Borsas›’n›n 1576’da tahrip edilmesi üzerine
ticari ve mali ifllemler Amsterdam’da yürütülmüfltür.
Amsterdam Borsas› 1611’de infla edilmifltir. 1662’de
yeni bir borsa binas› yapt›r›lm›flt›r. New York Borsas›
1792’de 24 ifl adam›n›n giriflimiyle kurulmufltur. Paris
Borsas› ise 1724’te aç›lm›fl ve ilk binas›n›n yap›m›
1826’da tamamlanm›flt›r. (Bkz. Borsa, Borsa Spekülas yonu)
F. Ergin
Borsa Organizasyonu
[Alm. Börsengeschäfte] [Fr. Organisation de bourse ]
[‹ng. Stock exchange operations]
Borsa organizasyonu her yerde bir de¤ildir ve zamanla
de¤iflmektedir. Çal›flma kurallar›, borsan›n yetkili organlar›nca düzenlenmekte ya da kanunla konulmaktad›r.
Borsa, özel giriflimle kurulmufl olabilece¤i gibi bir kamu
kuruluflu da olabilir. Statüsüne ya da kanuna göre, borsan›n kâr amac› gütmesi de, gütmemesi de mümkündür.
Borsa elemanlar›n›n unvanlar› ve hukukî durumlar› da
bir ülkede ötekine farkl› olabilmektedir. Organizasyon
flekillerinin birbirinden ayr›lmas›na karfl›l›k, borsa mekanizmas›n›n iflleyifli daima ayn› fonksiyonel karakterleri göstermektedir.
Menkul de¤erler borsalar›n› örnek alal›m: Borsa yönetim organlar›n›n en üst kademesinde bulunan kifliye
baflkan, komiser, genel müdür ya da murahhas üye denilebilir. Baflkan seçimle veya atamayla göreve getirilebilir, borsa meclisinin ya da yönetim kurulunun önerdi¤i
kifliler aras›ndan resmi makamlarca belirlenebilir.
Borsada yaln›z bir yönetim kurulu veya ayr›ca bir
meclis ya da genel kurul bulunabilir. Meclis, kanunen
s›n›rlamad›¤› hallerde kurallar› saptayabilir ve de¤ifltirebilir, yöneticileri denetler. Yönetim kurulunda hükümet
temsilcisi bulunabilir ya da hükümet temsilcisi yönetim
kurulu d›fl›nda kalarak müdahale yetkilerini kullanabilir.
Ayr›ca, üyeler aras›nda ç›kacak anlaflmazl›klar› çözüme ba¤layacak bir hakem kurulu ile borsan›n bir hay siyet divan› bulunur.
Borsada yaln›z kote edilmifl senetler al›n›p sat›l›r.
Bir menkul de¤erin kote edilmifl olmas›, borsada ifllem
gören senetler listesinde yer almas›d›r. Borsa kotuna
al›nma ifllemi, hisse senedi ya da tahvil ç›karan firman›n
baflvurusu üzerine yap›l›r. Sermayeleri belirli bir miktar›n üstünde olan ve çok say›da orta¤› bulunan halka aç›k
flirketler menkul de¤erlerini kote ettirebilirler. Asgari
sermaye, halka da¤›lm›fl sermaye oran› ve ortak say›s›,
her ülkede ayr› saptanm›fl kriterlere ba¤l›d›r.
Menkul de¤erlerini kote ettirmek için baflvuran flirketin durumu ayr›nt›l› bir incelemeye tâbi tutulur. Ayr›ca flirketin baflvurusu ilan tahtas›nda bir süre as›l› kal›r.
Baflvuru kabul edildikten bir süre sonra, genellikle 30
gün tamamlan›nca kabul karar› yürürlü¤e girer.
Devletin, belediyelerin ve kamu kurulufllar›n›n tahvilleri, bu formalitelerden geçmeksizin listeye al›nabilir.
Borsa kotuna kaydedilme ile borsa kotasyonu kavramlar›n› kar›flt›rmamak gerekir. Borsa kotasyonu, afla¤›da aç›klayaca¤›m›z ayr› bir kavramd›r.
Halk, yani müflteriler borsada bizzat al›m sat›m yapamazlar. Borsa ifllemleri arac›lar marifetiyle yürütülür.
Arac›lara borsa bankeri, borsa simsar› ya da borsa
komisyonucusu gibi adlar verildi¤i görülmektedir. Ülkemizde kullan›ld›¤›na rastlanan ve mevzuatta yer alan
“borsa bankeri” terimi, yanl›fl bir terimdir. Banker sözcü¤ü, yabanc› dillerde farkl› anlamda kullan›lmaktad›r.
Simsar ya da tellal’›n Frans›zcada karfl›l›¤› courtier’dir
Courtier, al›c› ile sat›c›y› karfl› karfl›ya getiren, pazarl›kta rol oynayan ve bazen akit flartlar›n› haz›rlayan kiflidir.
Komisyoncu ise, baflkas› hesab›na ve kendi nam›na bir
ifli yürütür. Borsada do¤rudan do¤ruya müflteri hesab›na
al›m sat›m yapan komisyoncu ya da stockbroker ’dir.
Bir menkul de¤er almak ya da satmak isteyen müflteri, arac›ya siparifl verir. Borsada sürekli al›m sat›m yapan kifli veya firmalar›n arac›da cari hesaplar› vard›r.
Al›m sat›m ifllemlerinden borsaya sorumlu olan ve ödemeleri yapmakla yükümlü bulunan stockbroker oldu-
194
Borsa Organizasyonu
Borsa Organizasyonu
¤undan, de¤er dalgalanmalar›n›n neden olabilece¤i zararlara karfl›, geçici müflterilerden belirli bir yüzde peflin
yat›rmalar› istenmektedir.
Müflterilerin sipariflleri dört grupta ayr›lmaktad›r. Pi yasa emri ya da borsa emrinin karfl›l›¤› ‹ngilizce’de
market order’ d›r. Market order’da, arac›n›n talimat›
menkul de¤erin piyasaya göre en düflük fiyata al›nmas›
ya da en yüksek fiyata sat›lmas›d›r. Komisyoncu, bu fiyatlar› kollayarak siparifli yerine getirir. Borsa emri ve
öbür siparifllerde zaman birimi gün, hafta ya da ay olabilir. Örne¤in market order haftal›k ise, arac› haftan›n
uygun fiyat›n› kollayarak al›m ve sat›m› gerçeklefltirir.
S›n›rl› emirin karfl›l›¤› limitet order veya limit or der’d›r. Limited order’da müflteri diyelim ki (A) flirketi
hisse senetlerinden 100 adet, en çok 49,75 ödeyerek almak istemektedir. Günün kuru bu fiyat›n alt›nda ise, siparifl derhal yerine getirilir. Fiyat 50.00 ya da daha yüksek ise arac›, tecrübesine dayanarak hareket eder. Müflterinin fiyat› borsa havas› bak›m›ndan gerçekleflmeyecek gibiyse, hiçbirfley yapmaz. Bir flans görünüyorsa,
al›m talebini kaybettirir. Kaybettirilmifl siparifl, fiyat
49,75’e indi¤i anda yerine getirilir. Limited order’›n
özelli¤i, fiyat s›n›r›n› müflterinin önceden belirlemesidir.
Aç›k emir ya da GTC, iptal edilinceye de¤in yerine
getirilmesi sürdürülecek siparifltir. Bir standing or der’d›r.
Zarar-s›n›rl› siparifl ya da stop-loss order, biraz karmafl›k bir siparifl türüdür. Bir müflteri (A) flirketi hisse
senetlerinden 100 tanesini 50 dolardan alm›fl olsun. Hisse senetleri spot market operasyonlar›nda, ilk hesap günü gelince, vadeli operasyonlar›nda vadeyi izleyen hesap gününde teslim edilecektir. Arada kur düflebilir.
Müflteri, kur düflerse senet bafl›na 3 dolardan fazla zarara girmek istememektedir. Fiyat yükseldi¤inde ise, beklemeksizin paraya çevirmek arzusundad›r. Bu takdirde,
47 ve 53 üzerinden stop-loss emri verir. Stop-loss order,
kayda geçirilir. Hisse senedi 47’ye düfltü¤ü ya da 53’e
yükseldi¤i anda, derhal sat›l›r. Sat›fl 47’nin alt›nda ya da
53’ün üstünde cereyan edebilir. 47 ve 53, senedin sat›fla
ç›kart›laca¤› an›n fiyat›d›r. Uygulamada zarar ya da kâr
3 dolar› aflabilir.
Arac›lar, müflterilerden perakende siparifl de kabul
edebilirler. Borsada normal al›m sat›m, her menkul de¤er türü için 100’lük paketler halinde yap›l›r. Siparifl
100’den eksik ya da kesirli ise, perakende ifllemine tâbi
tutulur. Komisyoncu, perakendeleri odd - lot dealers denilen borsa oparatörleri arac›lar›ndan ister. Arac›lar borsa üyesi olabilecekleri gibi borsa d›fl› da çal›flabilirler.
Borsada al›m sat›m yürütenler, yaln›z üyelerdir. Borsa
d›fl› çal›flanlar, ald›klar› sipariflleri borsa üyesi komisyonculara aktar›rlar. Borsa üyelerinin say›s› s›n›rl›d›r.
Borsa üyesi arac›lar iki gruba ayr›l›r. Komisyoncular
borsa holünün kenar galerilerinde çal›fl›rlar. Galerilerde
bizzat bulunabilirler ya da bürolar›n›n personellerinden
bir veya birkaç kifli gönderebilirler. ‹fllemlerin yürütüldü¤ü parterre ve floor denilen zemine izinsiz inilemez.
Galerilerde telefonlar vard›r. Kanunun yasaklamad›¤›
hallerde, el telsizleri de kullan›labilir. Bürosundan aranan komisyoncu, galeride yanan bir kod ›fl›¤›yla haberdar edilir. Komisyoncu konuflmas›n› tamamlayarak siparifli ö¤renince, parterre ya da zemin’deki ilgili (U) masas›nda oturan operatöre el iflaretiyle bildirir. Her el sallamas›, bir paket anlam›ndad›r. Akdin sorumlulu¤u, komisyoncu üzerindedir.
Parterre ’ den galeriler ve galeriden parterre kolayl›kla görünür. Herkes birbirini tan›r. Zemindeki (U) biçimindeki masalardan her birisinde ifl hacmine göre bir
ya da birkaç senet ifllemi yap›l›r. Petrol flirketleri, otomotiv sanayii veya devlet tahvilleri gibi genifl ifl hacmi
olan senetler için tek bir (U) masas› tahsis edilir. Ayn›
de¤erler üzerinde çal›flan üyeler bir masada toplan›rlar.
örne¤in devlet tahvilleri masas›nda sekiz veya on ya da
daha fazla zemin üyesi bulunabilir. Her komisyoncu,
iflaretini her zaman ifl yapt›¤› zemin üyesine ya da operatörüne yollar. ‹fller yo¤unlaflt›¤›nda, komisyoncu two dollar broker denilen ve galeride serbest çal›flan kimseleri de koflturabilir.
Parterre operatörleri iki türdür: (U) masas›nda uzmanlaflt›klar› de¤er türleri üzerinde ifllemleri yürütenlere
specialist, jobber ya da dealer gibi adlar verilir. Specia list, sözlük anlam›nda uzman, dealer ya da jobber muameleci’dir. Dealer ve jobber, argodan borsa terminolojisine geçmifl sözcüklerdir.
Odd-lot dealers, 100’lük paketler d›fl›ndaki perakende siparifllerle paket küsürat›na iliflkin ifllemleri yaparlar. 100’lük paketler de al›p satt›klar› olur. Gelirleri perakende ya da kesirli siparifller için tahsil edilen ek komisyondur.
Limited orders ve stop-loss orders kay›tlar›n› tutanlar, specialist’lerdir. Specialist, limited orders ve stop loss orders’› geldi¤i anda bir deftere saat ve dakikay›
belirterek geçirir.
Borsa kuru, menkul de¤erlerin al›n›p sat›ld›¤› fiyatlard›r. Kurlar, her an de¤iflebilir. Zeminden ve galeriden
kurlar› ›fl›kl› tablo üzerinde izlemek mümkündür.
Cari kur üzerinden al›m ya da sat›m yapan specialist,
gerçekleflen operasyonu miktar ve fiyat› belirterek bir
ka¤›da yazar ve pnömatik (bas›nçl›) hava tüpüyle borsa
merkezine yollar. Modern donan›ml› borsalarda, pnömatik yerine elektronik cihazlar vard›r. Fomül ka¤›d›n›n
gelmesiyle, yeni durum, kurlar› gösteren tabloya derhal
yans›t›l›r.
Specialist ’in önemli bir görevi, arz ve talebi dengelefltirmektir. Baz› ülkelerde specialist kendi sermayesini
kullanarak arz ve talebi dengelefltirmekle yükümlü tutulabilir.
Kurun belli olmad›¤› durumlara gelince...Komisyoncunun iste¤ine göre, jobber ya da specialist, bir al›m sat›m fiyat›n› bildirmek zorunlulu¤undad›r.
Örnek verelim: (K) fiirketinin hisse senetleri, bir gün
önce 50 dolardan ifllem görmüfl olsun. Ertesi sabah, (Uk)
masas›ndaki specialist’lerden bir tanesi 49,75’ten sat›n
alabilece¤ini aç›klarken, öbürleri daha düflük fiyat versinler. Oysa komisyoncular 50,25’den satabileceklerini
195
Borsa Rayici (Borsa Kuru)
Borusan Holding A.fi.
bildirmifllerdir. Bu takdirde Kotasyon 49,75 - 50,25’dir.
Kotasyon tablosunda yaln›z fiyatlar gösterilir; arz ve
talep miktarlar› belirtilmez. Ancak komisyoncu, (Uk)
masas›ndan arz ve talep edilen hisse senedi miktarlar›n›
sorabilir.
(K) fiirketinin hisse senetlerinden 49,75 dolara birer
paket almak isteyen üç komisyoncu ve 50,25’den birer
paket satmak isteyen iki komisyoncu olsun. Talep 300,
arz 200’dür. Tam ya da eksik Kotasyon, 49,75 - 50,25,
300 - 200’dür.
Arz ve talep edilen miktarlar› bilmek komisyoncu
için önemlidir. Piyasan›n e¤ilimi, arz ve talep edilen
miktarlardan anlafl›labilir. E¤er talep yo¤unsa piyasa
sa¤lamd›r. Arz›n fazla olmas› ise zaaf göstergesidir.
Kur de¤iflikli¤i, specialist’lerden ya da komisyonculardan birinin müdahalesiyle meydana gelir. Diyelim ki
sat›c›lardan biri fiyat› 50,25’den 50,00’ye indirmifltir.
Bu kez “Kotasyon”, 49,75 - 50, 300 - 100 olur. Aradaki
fark›n daralmas›, operasyonu gerçeklefltirmeye do¤ru bir
ad›md›r. Specialist ya da komisyoncunun yeni fiyat
önermesiyle, arz ve talebin denge noktas›nda Borsa kuru
oluflur. (Bkz. Borsa, Borsada Primli Piyasa, Vadeli
Borsa ‹fllemleri, Vadesiz Borsa ‹fllemleri, Borsalar Tari hi, Borsa Spekülasyon)
F. Engin
Borsa Rayici (Borsa Kuru)
(Bkz. Borsa Organizasyonu)
Borsa Simsar›
(Bkz. Borsa Organizasyonu)
Borsa Spekülasyonu
[Alm. Börsenspekulation] [Fr. Spéculation de bourse ]
[‹ng. Stock exchange speculation]
Bu tür spekülasyon vadeli ifllemlerde yap›labilir. Spekülatör, ileride fiyatlar›n yükselece¤ini ya da düflece¤ini
tahmin ederek, vadeli al›m sat›mlara giriflebilir. Fiyatlar›n yükselmesini öngören piyasaya bull market, düflmesini öngören piyasaya bear market denilir.
a) Diyelim ki (A) flirketinin hisse senetleri 1 Haziran’da üç ay vadeli 95 dolara ifllem görmektedir. Spekülatör, üç ay sonra hisse senedi kurulunun daha yüksek
olaca¤›n› tahmin etmektedir. Borsa komisyoncusuna, üç
ay vadeli 1000 hisse senedi al›nmas›n› bildirir. Bu,
95.000 dolarl›k bir operasyondur. Güvence olarak, komisyoncuya bir avans yat›r›l›r. Devaml› bir müflterinin
komisyoncuda bir cari hesab› vard›r.
Üç ay sonra, birinci ihtimale göre, hisse senedinin fiyat› 95 dolar›n üstüne ç›km›flt›r. 95 dolara ald›¤› senetleri spot market’te satacakt›r. Masraflar ç›kt›ktan sonra
kalan mebla¤ onun spekülasyon kâr›d›r.
‹kinci ihtimal, hisse senedi kurunun 95 dolar›n alt›na
düflmesidir. Bu takdirde dilerse hisse senetlerini zarar›na
satabilir ve zarar daha önce komisyoncuya yat›rd›¤›
avanstan mahsup edilir. Ya da ayn› ifllemi bir uzatma ifl-
lemine tâbi tutar. Uzatmaya report denilmektedir.Report, ona fiyatlar yükselirse, zarar›n› karfl›lamak hatta
kâra çevirmek f›rsat›n› sa¤lar. Hisse senedi yükselmezse
ya da daha düflerse, u¤rad›¤› zarar da büyür.
b) Spekülatör (A) flirketi hisse senetlerinin düflece¤ini tahmin ediyorsa, operasyonu ters yönde gerçeklefltirir: Komisyoncuya bu kez üç ay vadeli sat›fl yap›lmas›n› bildirir. Üç ay sonra, fiyat 95 dolar›n alt›na düflmüflse, kâr eder. Spot market’den ucuza ald›¤› hisse senetlerini 95 dolar üzerinden al›c›ya teslim eder. (Bkz.
Vadeli Borsa ‹fllemleri, Report, Borsada Deport )
F. Engin
Borusan Holding A.fi.
1972'de kurulan ve yat›r›m, çelik, otomotiv, inflaat sektörlerinde etkinlik gösteren flirketler toplulu¤u.
Holding'in kurulufl amac›, Borusan Grubu'nun sa¤l›kl› geliflimini ve güçlenmesini sa¤layacak uzun dönemli
stratejik yat›r›m ve organizasyonel kararlar almak ve
uygulatmak, flirket yönetimlerini grup politikalar› do¤rultusunda yönlendirmektir.
Grup bünyesindeki flirketlerin yönetimleri, merkezden ba¤›ms›z olmalar›na karfl›n, finansman ve mali
kontrol etkinlikleri, yönetim bilgi sistemleri, insan kaynaklar› ve e¤itim-hukuk ifllevleri, Borusan Holding taraf›ndan yürütülmektedir.
Holding'in çekirde¤ini, yaklafl›k yar›m yüzy›l önce
As›m Kocab›y›k taraf›ndan kurulan ve bugün de etkinliklerini sürdüren ‹stikbal Ticaret A.fi. (1944) ve Borusan Birleflik Boru Sanayii A.fi. (1958) oluflturmaktad›r.
Böylece, tek bir makineyle mobilya, sanayi borusu
yap›m›na bafllayan Borusan fiirketi, zaman içerisinde
sürekli geliflerek günümüzde Borusan Holding bünyesinde, 4 grupta (yat›r›m, çelik, otomotiv, inflaat) toplanan 31 flirketin oluflturdu¤u dev bir ekonomik güce dönüflmüfltür.
Yass› haddelenmifl so¤uk rulo sac, kaynakl› yuvarlak
ve profil çelik boru, kaynakl› paslanmaz çelik boru, boyal› elektrik kablosu borusu, çelikten aç›k profiller, metal kaplamal› çelik bantlar, galvanizli saclar, ambalaj
çemberleri, manflonlar, motor supaplar›, sac iflleyen makineler, a¤›r makine ve donat›mlar›, amortisörler Halkal›, Kartal, Gemlik, Avc›lar, Sefaköy, Bilecik, Çorlu'da
ça¤dafl teknolojiler (ABD, Alman, Frans›z, ‹talyan, Japon, Türk) içeren tesislerde uluslararas› standartlara
(ISO 9001, 9002 kalite sertifikal›) uygun olarak üretilmektedir. Söz konusu ürünler ABD, Avrupa, Ortado¤u,
Rusya Federasyonu, Birleflik Devletler Toplulu¤u'nda
rahatça pazar bulabilmekte, yabanc› ürünlerle rekabet
edebilmektedir.
1994 y›l›nda ödenmifl sermayesi 480 milyar TL olan
Holding'in, yine ayn› dönemde net kâr› 365 milyar
TL'ye, toplam d›flsat›m› 92 milyon ABD dolar›na
ulaflm›flt›r.
Sözü edilen 31 flirkette istihdam edilen personel say›s› 2 678'dir. Holding'in çelik grubu flirketleri içinde
önemli bir yeri olan Borusan Birleflik Boru Fabrikalar›
196
Bossa Ticaret ve Sanayi ‹flletmeleri A.fi.
A.fi. hisselerinin % 20'si (96 milyar TL) halka aç›lm›fl
olup borsada ifllem görmektedir.
Borusan Holding bünyesindeki flirketler:
a) YATIRIM fi‹RKETLER‹ : Borusan Holding
A.fi., Borusan Yat›r›m ve Pazarlama A.fi., ‹stikbal Ticaret A.fi.
b) ÇEL‹K GRUBU fi‹RKETLER‹ : Borusan Birleflik Boru Fabrikalar› A.fi., Borçelik Çelik Sanayii Ticaret A.fi., Birlik Galvaniz Sac Sanayii ve Ticaret A.fi.,
Kerim Çelik Mamulleri ‹malat ve Ticaret A.fi., Borusan
‹hracat ‹thalat ve Da¤›t›m A.fi., Birlik Çelik Ticareti
A.fi., Comment Intertrade LTD., Boru Nakliyat ve Ticaret A.fi., Bortrans Denizcilik Hizmetleri A.fi., Borusan
Makina ‹malat A.fi., Kartal Boru Sanayi ve Ticaret A.fi.,
Bosafl Boru ve Profil sanayii A.fi., Boru ve Profil Ticaret A.fi., Bozoklar ‹nflaat Malzemeleri Ticaret A.fi., Ulko Demir Ticaret A.fi., ‹MPA Bursa ‹nflaat Malzemeleri
Pazarlama A.fi., Samsun Çelik Ticaret A.fi., Gaziantep
Boru ve Profil Ticaret A.fi., Borusan ‹malat Malzemeleri Pazarlama K›br›s LTD., Tubeco Pipe & Steel Corporation
c) OTOMOT‹V GRUBU : Borusan Oto Servis ve
Ticaret A.fi., Supsan Motor Supaplar› Sanayii ve Ticaret
A.fi., Borusan Amortisör ‹malat ve Ticaret A.fi.
d) ‹NfiAAT GRUBU fi‹RKETLER‹ : Borusan Makina Servis ve Ticaret A.fi., Borusan Granit Sanayi ve
Ticaret A.fi., Askon ‹nflaat Sanayii ve Ticaret A.fi.,
Machinery Intertrade Ltd.
fi. Özgencil/A. Erhan
Bossa Ticaret ve Sanayi ‹fllemeleri A.fi.
24.3.1951'de Adana'da Hac› Ömer Sabanc› taraf›ndan
küçük bir ç›rç›r ve prese fabrikas› olarak kuruldu. ‹plik
dokuma ve basma tesisleri (1954), pelufl ve rasel birimleri, Bossa II dokuma fabrikas› (1975), Kahramanmarafl
‹plik Fabrikas› (1979), ‹ndigo blucin tesislerinin (1986)
devreye girmesiyle Türkiye'nin say›l› entegre tekstil kurulufllar›ndan biri durumuna geldi.
Modern iplik (elyaf, polyester, pamuk, viskon), örgü
ve dokuma (mamul bez, indigo, havlu kadife) tesislerinde üretilen tekstil ürünleri, dizayn ve kalite aç›s›ndan, iç
pazar›n yan› s›ra d›fl pazarlarda da yabanc› markalarla
rahatça rekabet edebilmektedir.
Ödenmifl sermayesi 1,.8 trilyon TL olan ve bünyesinde 4 739 personel istihdam eden Bossa'n›n, 1994 y›l›nda
mamul bez, indigo ve havlu üretimi 55 milyon metre,
d›flsat›m› 63.5 milyon ABD dolar›, net kâr› 768 milyar
TL olmufltur.
Bafll›ca ifltirakleri: Exsa A.fi., Kordsa A.fi., Akçimento A.fi., I-Bimsa A.fi., Koza A.fi., Mesbafl A.fi.
A. Erhan
Bofl ‹flçilik
[Fr. Travail futile] [‹ng. Idle Labor]
Üretim düflüklü¤ü, malzeme eksikli¤i, tesis ve makine
onar›m› gibi nedenlerle çal›flmayan iflçilik saatleri için
kullan›lan bir kavramd›r.
Bofl Zaman
‹flletme faliyetlerinin yetersizli¤i nedeniyle ortaya ç›kan bofl iflçiliklerin, endirekt iflçilik maliyetleri kabul
edilerek genel imalat maliyeti içinde birim maliyete girmesi gerekir. ‹flletme faaliyetleri d›fl›nda ve yöneticilerin
elinde olmayan yang›n, elektrik kesilmesi gibi nedenlerle ortaya ç›kan bofl iflçiliklerin ise sonuç hesaplar›na aktar›larak dönem kâr ve zarar›n› etkilemesi sa¤lan›r.
F. Bilgino¤lu
Bofl Zaman
[Alm. Freizeit] [Fr. Loisir] [‹ng. Leisure]
Çal›flma sürelerinin d›fl›nda kalan, kiflinin diledi¤i gibi
kullanabildi¤i zaman› ifade etmektedir.
Eme¤i ile geçimini sa¤layan ve baflkas›na ba¤›ml›
olarak çal›flan kiflilerin (iflçilerin] iflyeri d›fl›nda geçirdikleri tüm saatlerin bofl zaman say›lmas› do¤ru de¤ildir.‹flçi günün önemli bir k›sm›n› iflyerinde yapaca¤› ifle haz›rl›kla ya da yolda geçiriyorsa, serbestçe kullanabilece¤i bir bofl zamandan söz edilemeyece¤i aç›kt›r.
19. yy’da liberal kapitalist çal›flma düzeni, günlük ifl
sürelerinin çok uzamas›na neden oldu¤undan, gerçek
anlamda iflçilere bofl zaman b›rakmam›flt›r. Bu dönemde
iflçi günde 15 saatten uzun bir süre iflyerinde çal›flt›ktan
sonra evine ancak gidip uyuyabilmekte ve yeniden iflyerine dönmekteydi. 20.yy’da ifl süresinin günde ancak sekiz saati kapsamas›, geri kalan sekiz saatte iflçinin uyumas› ve di¤er tüm sosyal faaliyetleri için de sekiz saatlik
bir zamana sahip olmas›, iflçi sendikalar›nca fliddetle savunulmufl ve istenmifltir.
Teknolojik geliflmelerin sonucu eme¤in verimlili¤i
artm›fl, böylece ifl sürelerinde önemli k›s›tlamalar olmufltur. Nitekim 20.yy’›n bafllar›ndaki k›rk sekiz saatlik
haftal›k ifl süresi istekleri günümüzde gerçekleflmifl, hatta birçok Bat› ülkesinde bu süre k›rk saatte düflmüfltür.
Böylece iflçiler kendilerine ay›racaklar› daha fazla bofl
zamana sahip olmufllard›r.
Bofl zamanlar›n de¤erlendirilmesi giderek önemli bir
sorun haline gelmifltir. Art›k sadece iflçilerin de¤il, çocuklar›n ve gençlerin, yafll›lar›n bofl zamanlar›n› en iyi
biçimde nas›l de¤erlendirebilecekleri üzerinde durulmaktad›r. Bofl zaman, hiçbir yararl› faliyet gösterilmeden bofl geçirilen zaman demek de¤ildir. Aksine, kiflinin
hofluna giden bir ifli yaparak, baflka bir deyiflle yararl›
bir u¤rafl içine girerek kendini mutlu hissetmesi, bofl zaman de¤erlendirmesinde amaçt›r. Günümüzde bilimsel
araflt›rmalar sonucunda kesinlikle anlafl›lm›flt›r ki, kifli
hareketsiz kalarak de¤il üreterek daha mutlu olmaktad›r.
Bu üretimin kiflinin her gün yapmak zorunda oldu¤u iflten farkl› bir konuda olmas› kiflili¤ini gelifltirmesine ve
gerçek anlamda dinlenmesine olanak vermektedir.
Özellikle gençlerin bofl zamanlar›n› iyi ve yararl› biçimde de¤erlendirmelerinin, beden ve ruh sa¤l›klar›n›
gelifltirmelerine f›rsat verilmesinin toplum sa¤l›¤› aç›s›ndan oldu¤u kadar, toplumsal bar›fl›n sa¤lanmas›nda
da önemli bir rol oynad›¤› anlafl›lm›flt›r.
M. Kutal
197
Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli
Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli
Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli
[Alm. Bouldings makro - verteilung Model] [Fr. Macro
model de la distribution du revenu de Boulding] [‹ng.
Boulding’s macro - distribution model]
Ekonomi biliminin tart›flmal› konular›ndan biri say›lan
gelir paylafl›m›nda, mikro tahliller genellikle a¤›r basm›flt›r denilebilir. Mikro-paylafl›mda, fiyat teorisinin
özel bir durumu olarak, üretim faktörlerinin fiyatlanmas› incelenir ve marjinal verimlilik ilkesi uygulanarak sonuçlara var›l›r. Ancak, mikro - paylafl›m ekonomik tahlillerde hakim gözükmekteyse de, makro tahlillerden
yoksun kalm›fl de¤iliz. Tarihsel aç›dan özellikle fizyokratik, Ricardo ve Marx’›n modelleri kapsaml› örneklerdir. Zaman›m›zda ise Keynes’ten sonra çeflitli makropaylafl›m modelleri ortaya ç›km›fl ve konu tekrar ön plana geçmifltir. Sorunun kalk›nma ile yak›n iliflkisi bu
alandaki çal›flmalar›n artan bir tempo ile geliflmesinde
etkili olmaktad›r.
Firma ve fertlerin davran›fllar› ile ilgili özdefllikler
(identity) kuran ve buradan bir denklem sistemine varan
Kenneth E. Boulding, birbirini izleyen alternatif modellerle makro - paylafl›m sorununu incelemifltir.
Modellerin tahlilinde kolayl›k sa¤lamak için ilkin
Boulding’in baflvurdu¤u basitlefltirmeleri ve kulland›¤›
sembolleri aç›klamak gerekir.
Geliri “ekonominin toplam aktifine ilaveler” olarak
kabul eden ve toplumun çeflitli s›n›flar›na ait net de¤erlerle art›fl fleklinde gören Boulding’e göre milli gelirin
paylafl›m› ücret ve kârlar, daha do¤rusu emek-gelir ve
emek -d›fl› gelirler (labor and non-labor income) aras›ndad›r. Brüt kârlar, net kârlar, faiz ve rantlar› ve firmalar›n da¤›lmayan rezervlerini kapsar. Kendi ifadesiyle, burada paylafl›m›n mümkün en basit flekli söz konusudur.
Bütün iktisati üniter ikiye ayr›lm›flt›r. Firmalar (busi nesses) ve fertler (households) Yaln›z daha sonraki çal›flmalar›nda banka sektörünü ve hükümeti ayr› üniteler
olarak ele alm›flt›r.
Mübadeleye konu olanlar da mallar (Q), borçlar (ya
da senetler) (K) ve para (M) fleklinde üç tiptir.
‹lkin, milli gelirin paylafl›m›n› en basit flekilde ele almak mümkündür. fiöyle ki, bafllang›çta bilindi¤i gibi sadece iki gelir vard›r: Ücretler (W) ve ücret olmayanlar
(V).V, kâr›, rant› ve faizi içine al›r. Milli gelir (Y), afla¤›daki temel özdefllikte ifadesini bulur.
Y=W + V
Keynesci tüketim fonksiyonu C = F c (Y) ve yat›r›m
fonsiyonu (I = Fi (Y) biraz geniflleterek:
•
•
C= Fc (W,V)
I = Fi (W,V)
flekline girebilir.
Di¤er taraftan, milli gelir, tüketim ve yat›r›m toplam›na eflittir.Ünlü yat›r›m - tasarruf özdeflli¤idir:
Y≡C+I
Görüldü¤ü gibi, sistem tamam de¤ildir. Çünkü dört
denkleme karfl›l›k befl bilinmeyen vard›r: Y, W, V, C, I.
Çözüm, beflinci bir denklemin bulunmas›n› gerektirir.
Boulding, firmalar›n global tasarruf özdeflli¤inden
hareketle sonuca gider. “‹ktisadi modellerde insan› flafl›rtacak derecede ihmal edilen” bu firmalar›n global tasarrufu, bütün firmalar›n net de¤erlerinin art›fl›na eflittir
ve dört unsura sahiptir:
(I) Firmalar›n reel aktif de¤erlerinin art›fl› (bu art›fl
gerçeklefltirilen net yat›r›mlardan baflka birfley de¤ildir);
(dMb) Firmalar›n para stoklar›n›n art›fl›;
(dKb) Fertlerin ya da özel kiflilerin firmalara karfl›
borçlar›n›n art›fl› (büyük ölçüde tüketim kredisi olarak
kendini gösterir);
(dK´b) Bütün bunlardan, firmalar›n özel kiflilere ya
da fertlere karfl› borçlar›n›n art›fl› (fertlerce tutulan firmalara ait de¤erler özellikle menkul de¤erler; senet ve
tahvilleri).
Dört unsuru toplarsak, firman›n toplam tasarrufu elde edilir.
Bu durumda, Boulding’in kâr özdeflli¤inde firmalar›n toplam kâr› (V), bu firmalar›n toplam tasarrufuna
(kâr olarak da¤›t›lmayan k›sm›) ve firmalar›n da¤›tt›¤›
faiz ve dividantlara (D) eflit olmal›d›r.
•
•
•
•
V≡ I+ dMb + dKb - dK´b + D
Böylece beflinci denklem elde edilmifl olur.
Burada kâr ve ücretler için ortak olan ve transfer
faktörü (T) ad› verilen önemli bir ifadeyi görüyoruz:
dKb+ dKb - dK´b + D
Transfer faktörü temel bir unsur say›l›r. Çünkü, firma yat›r›mlar› ve fertlerin tüketimleri aras›nda emilen
has›lan›n yap›s› global paylafl›m›n› belirler. fiöyle ki, T
faktörüne firmalar›n reel aktif art›fllar› (yat›r›m) eklenirse toplam kâr’a; kiflilerin tüketimi ile aktif art›fllar›ndan
(T) ç›kar›lsa elde edilecek sonuç ücretlere eflit olur.
V = I+T
W= Y - V= C+I - (I - T) = C -T
Uzun dönemde, denebilir ki, ücret ve ücret - d›fl› gelirler aras›ndaki paylafl›m› dividant fonksiyonu belirler.
Burada dividantlar›n da¤›t›m› gerçekleflen kârlara ba¤lan›rsa, kârlar azald›kça dividantlar da düflecek demektir.
Di¤er deyiflle, (D)’nin art›fl› (W)’yi azaltacakt›r. Rant ve
faiz sözleflmeye dayanan ödemeler oldu¤u için, dividantlar ücret d›fl› gelir pay›n›, yani kâr› belirleyen en
önemli etken durumundad›r. K›sa dönemde ise, buna kiflilerin ve firmalar›n nakdi stok hacimlerini belirleyen likidite tercihleri eklenebilir.
Boulding, kulland›¤› çeflitli denklem ve varsay›mlardan hareketle üç model halinde paylafl›m dengeleri meydana getirmifltir:
198
Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli
Birinci modelde tüketim, milli gelirde ücretlere ait
pay›n, yat›r›m ise kârlara ait pay›n fonksiyonu olmaktad›r. Milli gelir içinde ücret pay›n›n art›fl› tüketimi, kâr
pay›n›n art›fl› ise yat›r›m› flüphesiz ki artt›racakt›r.
Transfer faktörünün elemanlar›n› toplam gelirden (C +
I) ba¤›ms›z kabul edersek, transfer faktörü, bu modelde
bütün sistemi belirleyici bir role sahip olacak demektir.
Böylece, belirli bir paylafl›m belirli bir tüketim ve yat›r›ma, sonuç olarak da toplam gelire tekabül edecektir. (T)
faktörünün sistem d›fl›nda veri olarak ele al›nmas› halinde model bütünüyle belirlenemedi¤i için, (T) faktörünün
ba¤›ms›zl›¤› çok önemli bir duruma girmektedir.
‹kinci modelde, Boulding, tüketimi gelirin mutlak
seviyesine, yat›r›m› da kâr›n mutlak seviyesine ba¤lar.
Transfer faktörü yine output’dan ba¤›ms›zd›r. Herhangi
bir gelir seviyesine tekabül eden tüketim seviyesinden
(T)yi ç›kar›rsak ücret seviyesini buluruz. Yat›r›m kâr›n
bir fonksiyonudur ve gelirden ücretlerin düflürülmesiyle
kâr elde edilir. Milli gelir, yat›r›mla tüketim toplam›na
ve ücretle kârlara eflit oluncaya kadar dalgalanmalar
gösterir. Sistemi belirleyen (T) faktörünün önemi burada aç›kt›r.
Üçüncü modele gelince, tüketim ve yat›r›m fonksiyonlar› ücret ve kâr olarak iki de¤iflkene ba¤l› k›l›nm›flt›r. Di¤er bir deyiflle, tüketim ve yat›r›m›n büyüklü¤ü
hem toplam ücret hem de toplam kâra, böylece milli gelirin paylafl›m›na ve büyüklü¤üne ba¤›ml›d›r. Buradan
ç›kan sonuçlara göre, transfer faktörü artarsa gelir paylafl›m› gittikçe ücretlerin aleyhine, ücretli olmayanlar›n
lehine geliflir. Bundan baflka, (T) faktörü maksimum
milli gelire tekabül eden gelirin alt›nda oldu¤u zamanlar
ücretlerdeki art›fl milli geliri azalt›rken, faktör söz konusu gelirin üstünde oldu¤u zaman ücretlerdeki art›fl milli
geliri ço¤altacakt›r.
Elefltiriler: Boulding’in tahlillerine bütünüyle bak›l›rsa, onun milli gelirin ücret ve kâr aras›ndaki paylafl›m›nda stratejik de¤iflken olarak rol oynayan unsura tan›d›¤› ba¤›ms›zl›k niteli¤i, transfer faktörünün parçalar›na
de¤il, bu faktörün bizzat kendisinedir, kan›s›na gidilmektedir. Turvey için, “daha çok do¤rudan etkileri gözeterek elefltirilerini yöneltmifltir” denilebilir. Boulding
ise dolayl› ve vadeli etkilerin de ihmal edilmemesi gerekti¤i konusunda ›srar etmifltir. Tek tek iliflkiler yerine
bütünüyle gözetilmesi halinde ve ancak bu durumda Boulding’in teorisi ilginç olabilir. Marchal’› izleyerek diyebiliriz ki, sorunu tam olarak ortaya koymak için, yaln›z dolays›z (direkt) ve ani etkileri de¤il, ayn› zamanda
dolayl› ve vadeli etkileri de ihmal etmemek gerekir.
Modelde üretimi oluflturan faktörler ikiye indirilerek
halk›n bir k›sm› emek karfl›l›¤›nda ücret sa¤larken geri
kalan k›sm› da emek d›fl› (non - labor) gelirler - ya da
genel deyiflle brüt kârla - elde eder. Di¤er deyiflle, model iki yönlü iki’ci bir nitelik tafl›r. Gelir yönünden ücret
- kâr ikicili¤i yan›nda, halk da firmalar - fertler ayr›m›na
tâbi tutulur. Fertler ücretlerin, firmalar kârlar›n bütününe sahiptir.
Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli
Bu ayr›mlar, her modelde görülen basitlefltirmelerin
do¤al bir sonucudur. Ancak, basitlefltirmelerin reel hayata uymas› da gerekli kofluldur. R.M. Davis’in belirtti¤i gibi, halk›n firma - fert ayr›m›n›, enstitüsyonel bir geliflimi ifade etmesi yönünden kabul etmesi mümkündür.
Zira, klasik kapitalist müteflebbis tipi zamanla yerini
profesyonel kiflilerin firma iradesine egemen rol oynamalar›na b›rakm›fl ve “managerial revolution” kendini
göstermifltir. Boulding, ücret ve kârlara sahip iki grubun
tüketim, yat›r›m ve likidite fonksiyonlar›n› farkl› olarak
varsayar. Zaten bu fonksiyonlar ayn› olsayd› istihdam
ve gelir de¤iflkenleri ve gruplar›n paylar›ndaki de¤iflmeler aras›nda makro aç›dan iliflkiler kurmak mümkün olamazd›.
Fakat, halk›n bu ücret - kâr geliri ayr›m›, modern
dünyan›n gelirlerini tam yans›tmaktan uzakt›r. A Re construction of Economics adl› kitab›nda Boulding için
sorun fludur: Ücret-d›fl› sözleflmeye dayanan (faiz ve
rant) geliri ile art›k gelir (kâr) aras›ndaki paylafl›m› her
zaman obligasyonlar›n niteli¤i ve süresi ile belirlemifltir.
Ve bu sorun ciddi teorik sorunlar yaratmaz. Toplam gelirin emek geliri (ücretler) ve emek-d›fl› gelirler (buna
brüt kârlar diyebiliriz) (marksist art›-de¤er) aras›ndaki
paylafl›m› ise teorik yönden en önemli sorundur.
Dikkat edilirse, bu ifadede -birbirine ba¤l› olarak- üç
önemli nokta üzerinde durmak gerekir:
‹lk nokta, gelir kategorilerinin ikiye indirilmesi, modern ekonomilerin vard›klar› geliflme seviyesi gözetilirse, günümüz dünyas›n›n gerçeklerini yeteri kadar yans›tmakta m›d›r? Ücret geliri ile ücret d›fl› gelirler aras›ndaki temel ayr›mlardan baflka, bu iki gelir kategorisinin
kendi içlerinde de ayr›ca ayr›mlara gitmek gerekmez
mi?
‹kinci nokta, Boulding’in davran›fl› “Marksist” bir
davran›fl m›d›r? Bu yarg›ya varmak, do¤rusu aran›rsa,
oldukça zordur. Bilindi¤i gibi, Marx’ta da iki büyük gelir grubu vard›r. Ancak bu, kapitalist sistemin iflleyifline
s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Emek karfl›l›¤› ödenen “ücret” karfl›s›nda, sistemin -emekçilerin hakk›n› da yiyerek- meydana getirdi¤i ve kapitalistlere giden “art› de¤er” vard›r. J.
Marchal’›n deyifliyle, “bir faktör geliri ve bir de enstitüsyon ya da rejim geliri” söz konusudur. Marx, paylafl›m›n ilk aflamas›yla, yani ücret ve art› - de¤er aras›ndaki
iliflkilerle ilgilenir; art› de¤erin çeflitli kapitalist tipleri
aras›nda paylafl›lmas› Marx için önemli say›lmaz. Marx
burada iki geliri Boulding gibi bütün halka de¤il, farkl›
iki fert grubuna ba¤lar. ‹flçiler ücretlerin, kapitalistler de
art› -de¤erlerin (p l u s - v a l u e) sahibidir. Boulding ise
kârlar› ve ücretleri bütünüyle fertlerin bütününe (bütün
halka) ba¤lamay› gözetir. Fark aç›kt›r.
Üçüncü nokta ise fludur: Gelirlerde kabul edilen
ikinci nitelik, ücret ve brüt kârlar›n ayn› zamanda yeterli
bir homojenli¤ini gerektirir. Kendi gruplar› içinde farkl›
(küçük teflebbüs gibi) ya da ücretlerle ayn› etkiler alt›nda ise, milli gelirin ücretler ve brüt kârlar olarak paylafl›m›n› aç›kma yolu, bütün anlam›n› kaybedecek demektir.
199
Bourgeois, Léon (Victor Auguste)
Bölgesel (Co¤rafi) Bütünleflme
Bunun yan›nda, milli gelirin iki büyük grup aras›nda
paylafl›lmas› ile de yetinmek zorunlulu¤u kendini gösterir. Di¤er deyiflle, bu iki temel gelir grubunun kendi içlerinde ikinci paylafl›ma gitmeleri kabul edilmemektedir.
Boulding, çal›flmalar› bütünüyle ele al›n›rsa, Keynes’çi aletleri kullanarak makro-paylafl›m tahlillerini ilginç biçimde gelifltirmifl ve paylafl›m teorisini bir bütün
halinde toplamas›n› bilmifltir. Gelir paylafl›m›nda karfl›l›kl› etkilerin varl›¤›n› ve baz› kararlar›n yaln›z bir gelir
grubu üzerinde de¤il, bütün gelirler üzerinde etkisi oldu¤unu göstermek istemifltir.
Y. Ülken
rarl› faliyetler gösteren kifli, kurulufl ya da ülkeyi cezaland›rma onu haks›z hareketinden cayd›rma amac›na yöneliktir.
3) Boykot do¤rudan ve zor kullan›m›n› kapsayan bir
mücadele arac› de¤ildir. ›liflkilerin kesmek, al›mlar› ya
da sat›mlar› durdurmak yoluyla has›m taraf› güç durumda b›rakmak, boykotun as›l amac›d›r.
Boykotun, ayn› meslek sahiplerinden olup da haks›z
rekabete baflvuranlar› cezaland›rmak gibi mesleki daya n›flmay› amaçlamas› da mümkündür. Büyük firmalar›n,
birlikte hareket ederek, küçük firmalar› boykot ettikleri
de olmaktad›r. Ancak bu hareketten daha fazla yararlananlar, iktisaden zay›f olan tüketicilerdir. (Bkz. Grev,
Toplu ‹fl Mücadeleleri)
M. Kutal
Bourgeois, Léon (Victor Auguste) (1851 1925)
Frans›z iktisatç›s›, bürokrat›, politikac›s› ve diplomat›.
Birçok kabinede bakanl›k yapm›flt›r. Lahey Adalet Divan›’nda bulunmufltur. Milletler Cemiyeti’nin kurulmas›n› ilk önerenlerdendir. Sosyal politika, Versailles Antlaflmas› ve Milletler Cemiyeti hakk›nda kitaplar› vard›r.
Sosyal dayan›flmay› bir tür “toplumsal sözleflme”
olarak görmüfltür. Radikal sosyalistler, programlar›nda
k e n d i l e r i n i “bireysel liberalizm” den ve “ k o l l e k t i vizm”den ay›rt eden ilkeleri Léon Bourgeois’in doktrininden alm›fllard›r.
F. Ergin
Boykot
[Alm. Boykott] [Fr. Boycottage] [‹ng. Boycott]
Bir kifliye, kurulufla ya da ülkeye karfl› bir topluluk taraf›ndan iliflkileri kesmek, mallar›n› sat›n almamak gibi
yollarla yap›lan, zor kullanmaks›z›n uygulanan dolayl›
ve pasif bir mücadele hareketidir.
Boykotun amac›, bir toplulu¤u rahats›z eden kifliyi,
kuruluflu ya da ülkeyi cezaland›rmak, bu hareketinden
cayd›rmakt›r. Boykota baflvuran kifli ya da ülkeler güçlerini, bu harekete kat›lanlar›n say›s›n›n çoklu¤undan almaktad›r. Böylece boykot da grev ve lokavt gibi toplu
bir mücadele arac› d›r. Ancak grev ve lokavt mesleki
iliflkiler alan›nda kullan›labilen mücadele silahlar› iken,
boykotun çok genifl ve de¤iflik uygulama alanlar› vard›r.
Örne¤in iflçi ya da iflveren s›fat›na sahip olmayan ev han›mlar›n›n pahal› mal satan firmaya karfl› boykota baflvurmalar›, uluslararas› kurallar› çi¤nemeye devam eden
bir ülkeye di¤er baz› ülkelerin d›flal›m ve d›flsat›mlar›n›
durdurarak karfl›l›k vermeleri boykot say›lmaktad›r.
Boycott ‹rlanda’da bir makineyi yöneten emekli bir
subay›n ad›d›r (1832-1897). Civardaki köylerin flikayetlerine ra¤men tar›mla ilgili yasalara uymamas› üzerine
boykot edilmifltir. Bu kiflinin ad› zamanla toplu mücadele hareketlerinden birini ifade etmeye bafllam›flt›r.
Boykotu di¤er toplu mücadele hareketlerinden ay›ran özellikler flunlard›r:
1) Boykot bir kifliyi hedef alabilece¤i gibi, bir kurulufla ya da devletler hukukunda bir ülkeye karfl› da yap›labilir.
2) Boykot daha çok iktisadi ve siyasi alanlarda za-
Böhm Baverk, Eugen Von (1851 -1914)
Avusturya Okulu da denilen Psikolojik Okul’un en
önemli temsilcilerinden biridir. Katk›da bulundu¤u konular de¤er, sermaye ve faizdir. Böhm Bawerk’e göre
ayn› gayret, zaman süresi uzad›kça çok daha büyük bir
sonuç vermektedir. Bir bal›kç› üç günde bir olta, on
günde bir a¤, otuz günde bir sandal üretmektedir. Zaman uzad›kça sonuç çok daha verimli olmaktad›r.
Ayn› zaman kavram›na faizde de rastlamak mümkündür. Böhm Bawerk’e göre ayn› miktardaki efl mallar›n bugünkü de¤erleri, gelecekteki mallar›n de¤erlerinden daha yüksektir.
En önemli yap›tlar› Sermaye Faizi ile ‹lgili Teorile rin Tarihi ve Sermaye Teorisinin Tarihi ve Elefltirisi’dir.
(Bkz. Avusturya Okulu)
D. Demirgil
Bölgesel (Co¤rafi) Bütünleflme
[Alm. Regionale Integration ] [Fr. Integration régionale ]
[‹ng. Regional integration ]
Bütünleflme hareketleri bölgesel, global ve fonksiyonel
olabilir.
Co¤rafi ya da bölgesel bütünleflme, politik, ekomomik ve sosyal yaflam›n çeflitli alanlar›nda gerçeklefltirilebilir. Amerika Devletleri Organizasyonu, Avrupa Konseyi ve Arap Birli¤i, ortak bir cephede politikalar›n az
çok armonizasyonunu öngören giriflimlerdir. Hansa Birli¤i, Zollverein, OECE, ya da OECD, Benelux, Avrupa
Kömür ve Çelik Birli¤i, EURATOM, AET, CEMA ve
EFTA, Latin Amerika Serbest Ticaret Birli¤i ve Orta
Amerika Pazar›, geçmiflteki ve günümüzdeki bafll›ca
bölgesel ekonomik bütünleflme örnekleridir. NATO,
Varflova Pakt›, Bat› Avrupa Birli¤i, CENTO ve SEATO
ise güvenlik politikalar›na ba¤l› iflbirli¤ine ve k›smi bütünleflmeye yönelik kurulufllard›r.
Kat›lan aktörlerin homojenli¤i, bütünleflmenin bir
baflar› kofluludur. Politik sistem, psikolojik ortam ve
ekonomik geliflme düzeyi bak›m›ndan birbirlerine benzer olmayan ülkeler aras›nda bütünleflme ya da entegrasyon hareketlerinin gerçekleflebilme olana¤› s›n›rl›d›r.
Avrupa Konseyi, demokrasi ilkelerine ba¤l›l›¤› politik
sistem homojenli¤inin bir koflulu saymakta ve çat›s› al200
Bölgesel ‹stihdam Primi
Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü (RCD)
t›nda diktatörlere yer vermek istememektedir. Avrupa
Toplulu¤u, geliflme halindeki ülkelerin ancak uzun bir
haz›rl›k ve geçifl döneminde iktisadi yap›lar›n› gelifltirdikten sonra sisteme tam üye s›fat›yla kat›lmalar›n› kabul etmektedir. RCD’nin uzun y›llar verimsiz kalmas›,
ilgili ülkelerin ayn› ekonomik düzeyde yo¤un mübadele
ve iflbirli¤i iliflkileri kurabilmek durumunda olmalar›ndan ileri gelmifltir.
Bölgesel bütünleflmeye yönelik faaliyet, de¤iflik dereceler göstermektedir. Hükümetler aras› konferanslardan bafllayarak federasyon kurulmas›na de¤in, iflbirli¤i
ve bütünleflme hareketlerinin çeflitli aflamalar› vard›r.
NATO, OECD, CEMA, OAS, OPEC gibi organizasyonlarda merkezi otoritenin rolü s›n›rl›d›r ve karar yetkisi
hükümetlerin direktifiyle hareket eden delegasyonlardad›r. Kömür ve Çelik Birli¤i, EURATOM ve Avrupa
Toplulu¤u ise, “süpranasyonal” karakterli bölgesel kurulufllard›r. (Bkz. Bütünleflme, Global Bütünleflme,
Fonksiyonel Bütünleflme, Hansa, Avrupa Ekonomik
Toplulu¤u, Zollverein, Avrupa Konseyi, Avrupa Serbest
Ticaret Toplulu¤u, Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgü tü, Benelux Ükeleri, CENTO, NATO, OECD, OPEC,
Süpranasyonal Kurulufllar )
F. Ergin
Bölgesel ‹stihdam Primi
[Alm. Regionale Beschaeftigungspraemie] [Fr. Prime
de l’emploi régional] [‹ng. Regional employment premi um]
Geliflmemifl bölgelerde çal›flt›r›lanlar için uygulanan
prim. Söz konusu prim haftal›k bir ödeme olabilece¤i
gibi, erkek iflçilerle kad›n iflçiler aras›nda ay›r›m yap›larak da ödenebilir. Bazen devlet, iflverene prim fleklindeki nakdi ödeme yerine çal›flan say›s›nca vergiden indirim yapma hakk› tan›r.
Bölgesel istihdam primi uygulamas›nda devlet genellikle yat›r›m›n yap›ld›¤› sektörü dikkate al›r. Yat›r›m›n gerçekleflme süresi de, prim uygulamas›nda bir ölçüt olarak önem tafl›r.
Bu yöntem günümüzde en yayg›n biçimde ‹ngiltere’de uygulanmaktad›r.
K. Mortan
Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü
(RCD)
[Alm. Regionale Kooperation für Entwicklung] [Fr. Co opération régionale pour le développement ] [‹ng.
Regional Corporation for Development]
Türkiye’nin 27 May›s 1960 hareketinden sonra d›fl ekomomik iliflkilerinde görülen önemli olaylardan biri,
‹ran-Pakistan ve Türkiye aras›nda gelifltirilen iflbirli¤i
olmufltur. Ad› geçen devletler aras›ndaki iflbirli¤i, ekonomik ve kültürel alanda giriflilen faaliyetlerin sistemlefltirilmesi ve örgütlenmesi amac›yla bafllat›lm›flt›r. Bu
konudaki giriflimler 21 Temmuz 1964 tarihinde zirvesine eriflmifltir. Bu tarihte Pakistan Baflbakan› Eyüp Han,
‹ran Baflbakan› Hasan Ali Mansur ve Türkiye Baflbakan›
‹smet ‹nönü aras›nda ‹stanbul’da yap›lan zirve toplant›s›nda al›nan ortak kararla Bölgesel ‹flbirli¤i’nin temeli
at›lm›flt›r.
Üç ülke aras›ndaki ekonomik, teknik ve kültürel iflbirli¤ini h›zland›rma niyeti 1964 Nisan ay›nda Washington’da yap›lan CENTO toplant›s›nda da ‹ran, Pakistan
ve Türkiye d›fliflleri bakanlar› taraf›ndan aç›klanm›flt›r.
Daha sonra Temmuz ay›n›n ilk haftas›nda Pakistan Baflbakan› Eyüb Han’›n Ankara’y› ziyareti s›ras›nda iki ulus
aras›nda iflbirli¤i konusunda ayr›nt›l› görüflmelere giriflilmifltir.
Eyüb Han’›n temaslar›na paralel olarak, ayn› tarihlerde ‹ran, Pakistan ve Türkiye d›fliflleri bakanlar› da görüflmeler yapm›fllard›r. CENTO üyesi olan üç ülkenin
temsilcileri, ülkeleri aras›ndaki iflbirli¤ine güç kazand›racak tedbirleri ve CENTO’ya paralel baz› sorunlar›
gözden geçirmifllerdir. 6 Temmuz 1964 tarihinde yay›nlanan D›fliflleri Bakanlar› Ortak Bildirgesi, iflbirli¤i konusundaki fikirleri flöyle özetlemektedir: “Bakanlar ülkelerini ortaklafla ilgilendiren özel sorunlar› incelemifllerdir. Ekonomik, teknik ve kültürel alanlarda üç devlet
aras›nda halen mevcut iflbirli¤inin daha da artt›r›lmas›
gerekti¤i hususunda duyduklar› inanc› tekrarlam›fllard›r.
Bakanlar, bölge planlamas› konusunda milletleraras› iflbirli¤inin gelifltirilmesi için Birleflmifl Milletler ticaret
ve Kalk›nma Konferans›’nca al›nan kararlar›n tafl›d›¤›
önemi gözönüne alarak CENTO çerçevesi d›fl›nda da
genifl bir iflbirli¤i alan› mevcut oldu¤u sonucuna varm›fllard›r.”
‹ran, Pakistan ve Türkiye aras›nda öngörülen iflbirli¤i için yap›lan haz›rl›k çal›flmalar›n›n ikinci evresini 18
- 19 Temmuz’da Ankara’da yer alan teknik düzeydeki
toplant›lar oluflturmufltur. Bu görüflmeler sonunda, ekonomik kalk›nman›n sa¤lanmas› sürecinde bölgesel iflbirli¤inin yararl› olaca¤› görüflüne var›lm›flt›r. Buna ba¤l›
olarak ticaret anlaflmalar›, kalk›nma plan›n›n koordinasyonu, uzmanlaflma ve tamlaflmaya yönelik ekonomik giriflimleri, üretim potansiyeli, turizm, deniz ve hava ulafl›m›, telekomünikasyon, sigortac›l›k gibi teknik konularda yap›labilecek iflbirli¤i hakk›nda temsilcilerin ayr›nt›l› görüflmelerini yans›tan bir rapor haz›rlanm›flt›r.
Bu rapor 21 Temmuz 1964’te ‹stanbul’da bafllayan Baflbakanlar Konferans›’na sunulmufltur. Toplant›da ‹ran,
Pakistan ve Türkiye aras›nda iflbirli¤i yap›lmas› ortak
karar› resmen al›nm›fl ve koordinasyonun flekli genel
hatlar›yla belirtilmifltir.
Bölgesel Planlama Komitesi’nin çal›flmalar›na yard›mc› olmak üzere hava nakliyat›, ticaret, petrol, turizm,
bankac›l›k ve sigortac›l›k gibi teknik konularda ona ba¤l› çal›flma gruplar›n›n kurulmas› öngörülmüfltür. Bu çal›flma gruplar›, Bölgesel Planlama Komitesi’nin 7 -9 Eylül 1964’te Tahran’da yapt›¤› ilk toplant›s›nda Sürekli
Teknik Komitelerhaline getirilmifltir.
Her komitenin toplanmas›ndan ve yönetiminden bir
üye devlet sorumludur. Alanlar›n sorumlulu¤u flöyle
paylafl›lm›flt›r:
a) Ticaret, Deniz Ulaflt›rma, Turizm ve Ortak Amaçl› Giriflimler komitelerinin baflkanl›¤› Türkiye’ye,
201
Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü (RCD)
b) Kültürel ‹flbirli¤i, Kara ve Demir Yollar›, Petrol
ve Teknik ‹flbirli¤i komitelerinin baflkanl›¤› ‹ran’a,
c) Bankac›l›k, Sigortac›l›k, Posta Telgraf Telefon ve
Hava Ulaflt›rma komitelerinin baflkanl›¤› da Pakistan’a
verilmifltir.
‹ran, Pakistan ve Türkiye’nin örgütten bekledi¤i, üçlü bir siyasi blok kurarak kuvvet gösterisi yapmak de¤ildir. Üye devletlerin etkin bir biçimde ekonomilerini koordine etmek, turizmi gelifltirmek, temas noktalar›n› ço¤altmak, birbirlerine teknik yard›mlarda bulunmak ve
aralar›ndaki s›n›r duvarlar›n› kald›rarak kolayl›k sa¤lamak ve böylece birbirlerine daha yak›nlaflmalar›n› sa¤lamakt›r.
Bu devletler bir yandan ulusal, bir yandan da bölgesel kalk›nma faaliyetlerini daha etkili ve verimli k›lmay›
amaçlamaktad›rlar. Böylece aralar›ndaki tarihi ve kültürel ba¤lar› daha da kuvvetlendirmek amac›yla giriflilen
bölgesel iflbirli¤inin yukar›da belirtilen çerçeve içinde
yürütülmesine çal›fl›lmaktad›r.
Örgütün Yap›s›
1. Bakanlar Kurulu: Bu kurul üç ülke d›fliflleri bakanlar›ndan oluflmaktad›r. Üç ülke aras›ndaki iliflkilerde
en büyük karar organ›d›r. Bu kurul bölgesel iflbirli¤i faliyetlerini ve giriflimlerini inceleyip gerekli kararlar›
al›r. Genellikle 6-9 ay içerisinde, s›rayla üye ülkelerde
toplan›r.
2.Bölge Programlama Kurulu: Üç ülke program
dairesi baflkanlar› ve konu ile ilgili uzmanlar bu kurulda
üyedirler. Bu kurul üye ülkelerin imar planlar›, üretim
olanaklar›, ortak planlar, ortak planlarda eflgüdüm sa¤lanmas› konular›n› ve bölgesel iflbirli¤ine iliflkin di¤er
konular› inceleyerek bakanlar kuruluna önerilerde bulunur.
3. Alt Kurullar (Komiteler): Sabit Alt Kurullar
flunlard›r:
a)Ticaret,
b) Sanayi ve standart,
c)Petrol ve petro-kimya,
d) Genel idare ve teknik iflbirli¤i,
e) Toplumsal iletiflim ve ulafl›m.
f) Eflgüdüm alt kurulu.
Bu alt kurullar üç ülke uzmanlar›ndan oluflmaktad›r.
Alt kurullar›n amac› kendi konular›ndaki planlar aras›nda gerekli düzenlemeleri yapmakt›r.
Tüm sabit al›flverifli için uzmanlardan oluflan geçici
alt kurullar oluflturulabilir. Eflgüdüm alt kurulu, çeflitli
alt kurullar aras›nda eflgüdümü sa¤lamakla görevlidir.
Bu konuda bölgesel araflt›rma kuruluna bir rapor sunar
ve bakanlar kurulunun karar›n› ve ortak bildirilerin yaz›flmalar›n› haz›rlar. Örne¤in üye ülkelerin eflit katk›lar›yla haz›rlanan RCD bütçesinin oluflturulup izlenmesinde büyük hizmeti vard›r.
4.Genel Sekreterlik: Kuruluflu, çeflitli organlar aras›nda temas ve iflbirli¤i sa¤lamak amac›yla ‹stanbul
zirve toplant›s›nda kararlaflt›r›lm›flt›r. Daimi merkezi
Tahran’dad›r.
Genel sekreterli¤in Bakanlar Kurulu taraf›ndan belirtilen görevleri flöyle s›ralanabilir:
Bölgesel Kalk›nma
a) RCD Bakanlar Kurulu’nun ald›¤› kararlar› üye ülkelere ve RCD’nin di¤er organlar›na iletmek,
b) Sözleflmeleri haz›rlamak,
c) Çeflitli kararlar› tutanak halinde saptamak ve saklamak,
d) RCD’nin y›ll›k faliyet raporunu haz›rlayarak
programlaflma kuruluna göndermek,
e) RCD’nin giriflimlerini de¤erlendirmek,
f) Üç ülkenin son iktisadi geliflmeleri hakk›nda y›ll›k
rapor haz›rlayarak Bakanlar Kurulu’na sunmak.
Sonuncu maddede belirtilen husus ilgili organ›n son
y›llarda yüklendi¤i görevlerdendir.
RCD’nin genel sekreterli¤i üç y›lda bir üye ülkelerden s›rayla seçilir. Ayr›ca her ülkeden bir kifli olmak
üzere üç genel sekreter yard›mc›s› ve her ülkeden iki kifli olmak üzere alt› müdür, sekreterlik bünyesinde görevlendirilir. Di¤er görevliler de üç ülkeden seçilirler. 1969
y›l›nda ‹ran Meclisi’nde kabul edilen bir karar gere¤ince, RCD Genel Sekreterli¤i görevlileri siyasi ve diplomatik ayr›cal›ktan yararlanmaktad›rlar. 1985 y›l›nda
Tahran'da yap›lan toplant›da RCD'nin ad› Ekonomik ‹flbirli¤i Örgütü olarak de¤ifltirilmifltir. (Bkz. CENTO)
Ö. Ar›/fi. Akkaya
Bölgesel Kalk›nma
[Alm. Regioname Entwicklung] [Fr. Développement ré gional] [‹ng. Regional Development]
‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra h›zl› büyüme arzusu ile
birlikte artan sanayileflme yar›fl› uluslararas› iflbölümünün daha da artmas›na neden olmufltur. Uluslararas› düzeyde geliflmifl ve geliflmekte olan ekonomiler fleklinde
görülen bu farkl›laflma her ülkenin kendi içinde de meydana gelmifltir. Ancak, geliflmifl ülkelerde bölgeler aras›nda görülen farkl›laflma, geliflmekte olan ülkelere k›yasla daha azd›r.
Geliflmekte olan ülkelerin farkl› sosyo-ekonomik
yap›lar› nedeniyle kulland›klar› kalk›nma modelleri de
farkl›d›r. Bununla birlikte, daha ileri bir ekonomik
yap›ya geçebilmek için kulland›klar› ortak yol
sanayileflmedir. Sanayileflme sosyo-ekonomik yap›da
de¤ifliklikler yaparken, sanayileflmenin belli bölgelerde
yo¤unlaflmas› bölgesel dengesizliklere neden olmakta
ve birtak›m sorunlar yaratmaktad›r. H›zl› nüfus art›fl›,
kentleflme, sanayi yat›r›mlar› ve gelir da¤›l›m›n›n bölgeler aras› dengesizli¤i, geliflmekte olan ülkelerin en belirgin göstergeleridir. Sanayi ve ticaretin kentlerde yo¤unlaflmas›, k›r nüfusunun kente göçünü h›zland›rm›flt›r.
Bunun sonucu olarak kentle k›r aras›nda bafllayan ekonomik, sosyal ve kültürel farkl›laflma giderek artm›fl,
konut, altyap› yetersizli¤i, çevre kirlili¤i gibi yeni sorunlar ortaya ç›km›flt›r.
Bölgesel kalk›nma, sanayileflmenin belli bölgelerde
toplanmas› sonucu ortaya ç›kan bu eflitsizli¤i ortadan
kald›rmak amac›yla, geri kalm›fl bölgelerin sanayilefltirilerek ülke içinde adil bir refah da¤›l›m› n›n sa¤lanmas›d›r. Bu temel amac› gerçeklefltirmek için uygulanan bölgesel kalk›nma politikalar›, bölgeler aras›ndaki eflitsizlik
derecesine göre de¤iflmektedir. Ana amaç olan sanayi 202
Bölgesel Planlama
nin yayg›nlaflt›r›lmas› yolunda genellikle flu önlemler
al›nmaktad›r.
Bölgelerdeki sermaye ve eme¤in yo¤unluk derecesine
göre teknoloji seçilerek, bu yöndeki faliyetlere öncelik
verilmesi amac›yla bölgesel kalk›nma planlar›n›n haz›rlanmas›,
Modern teknolojiye dayal›, dayan›kl› tüketim ve sermaye mallar› üreten sanayilerin kurulmas›,
Bölgenin kendi kaynaklar›n›n kullan›lmas›na olanak
verecek yat›r›mlar›n yap›lmas›,
Kamu iktisadi teflekküllerinin öncelikle bu bölgelere
yat›r›m yapmalar›n›n sa¤lanmas›,
Özel kesim yat›r›mlar›n›n bölgelere çekilmesi için
vergi ve kredi gibi çeflitli teflvik tedbirlerinin uygulanmas›,
Organize sanayi bölgeleri kurularak devletin bu bölgelerde kurulacak iflletmelerin ürünlerine al›c› olmas›n›n
sa¤lanmas›,
Devlet yat›r›mlar›nda geri kalm›fl yörelerin altyap› tesislerine öncelik tan›nmas› ve bunun ulusal ekonomiyi
bütünlefltirici yönde olmas›n›n sa¤lanmas›,
Bu yörelerin teknik eleman ve vas›fl› iflçi a盤›n› giderecek e¤itim faaliyetlerinin düzenlenmesi vb.
(Bkz. Çevre Sorunlar›, Dengeli Kalk›nma, Dengesiz
Kalk›nma, Organize Sanayi Bölgesi)
A. ‹lkin
•
•
•
•
•
•
•
•
Bölgesel Planlama
[Alm. Regionale Planung ) [Fr. Planification régionale )
[‹ng. Regional planning)
Günümüzde baz› ülkelerde bölgeler aras›ndaki dengesizli¤i ortadan kald›rmak için bölgesel kalk›nma planlar›
haz›rlanmaktad›r. Böylece, kamunun geri kalm›fl bölgelerden yana ald›¤› ya da almas› gereken düzenleyici ve
özendirici önlemler bir bütünlük kazanmaktad›r. Baflvurulan bu teknikle, piyasa ekonomisinin iflleyiflinin ortaya
ç›kartt›¤› dengesizli¤i giderme olana¤› do¤maktad›r.
Baflka bir deyiflle, piyasa ekonomisi içinde kalarak, sistemin iflleyiflinin meydana getirdi¤i dengesizlikleri bölge planlamas› yoluyla giderme yollar› araflt›r›lmaktad›r.
Bölge planlar› bölgesel sorunlar›n türüne göre farkl›l›k göstermektedir. Geri kalm›fl bir bölgenin kalk›nd›r›lmas› hedef al›nd›¤› gibi, h›zl› geliflen metropoliten bölgelerin sorunlar› da böylelikle planlama tekni¤iyle çözümlenmektedir.
Bölgesel planlaman›n uygulamada ortaya ç›kard›¤›
baz› darbo¤azlar vard›r. Bunlardan birincisi, ulusal plan›n temel hedefleriyle bölge düzeyinde belirlenen hedeflerin ba¤daflt›r›lmas› sorunudur. Bir di¤er önemli sorun
da, bölge düzeyinde istatistik olmay›fl›d›r. Yak›n zamana dek hemen hiçbir ülkede ulusal muhasebe sisteminin
yan› s›ra bir bölge muhasebe sisteminin kurulmas› yoluna gidilmemifltir. Günümüzde birçok ülkede muhasebe
sistemi uygulamas› bafllat›lm›flt›r. Bu konuda iki farkl›
uygulama gözlenmektedir. Birincisi, do¤rudan bölgesel
örgütler kurarak bunlar›n ba¤›ms›z çal›flma yapmalar›n›,
ikincisiyse merkezde devlet istatistik enstütüsü yan›nda
ya da içinde bölgelere göre sistemin iflleyiflini sa¤lamakt›r.
Bretton Woods Anlaflmas›
Bölgesel planlaman›n bafllat›lmas› ve yürütülmesi
merkezî yönetimce ulusal planlamayla birlikte ele al›nd›¤› gibi, bunun tamamen bölgesel yönetimlere b›rak›ld›¤› da görülmektedir. Birincisine Fransa ikincisine eski
Yugoslavya örnektir.
Geri kalm›fl ülkelerde bölgesel planlamay› merkezî
otorite d›fl›nda bir bölgesel örgütle yürütmek çok zordur.
Bu ülkelerde yeterli düzeyde ve say›da iktisatç›, mühendis ve yönetici bulmak mümkün de¤ildir. (Bkz. Azgelifl mifl Ülkeler)
E.Tokgöz
Bölünme
[Alm. Verteilung] [Fr. Distribution] [‹ng. Distribution]
Bir vasf›n (de¤iflkenin) fl›klar›na göre düzenlenmifl olan
ve her fl›kta kaç gözlem bulundu¤unu gösteren serilere
“bölünme serileri” ya da k›saca “bölünme” ad› verilmektedir. Ancak gözlemler zaman ya da mekan vasf›n›n
fl›klar›na göre düzenlenmifl iseler, bunlar zaman ya da
mekan serileri olaca¤›ndan bölünme olarak nitelendirilemezler.
Da¤›l›m olarak da adland›r›lan bölünmeler cinsiyet,
medeni hal, göz rengi gibi say›sal olmayan vas›flarla ilgili iseler keyfi (say›sal olmayan) bölünme serileri olarak tan›mlan›rlar. Öte yandan boy uzunlu¤u, iflçi say›s›,
y›ll›k aile geliri ya da sabit sermaye de¤eri gibi rakamlarla belirtilebilen vas›flara göre düzenlenmifl olan bölünmelere “kemmî (say›sal) bölünme serileri” denilmektedir ki, bu tür bölünmeler istatistikte daha yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Örne¤in bir grup iflçi, ücretlere göre kategorilere ya da gruplara ayr›larak her kategoride
ya da grup içinde kaç iflçi bulundu¤u belirlenirse, ortaya
ç›kan seri say›sal bir bölünme serisi olacakt›r; çünkü ücret vasf› TL cinsinden ve rakamlarla belirtilebilen bir
vas›ft›r.
Bölünmeler, bir sütun de¤iflkenin fl›klar›n›, di¤er sütun bu fl›klara tekabül eden gözlem say›lar›n› göstermek
üzere iki sütunlu bir tablo halinde belirtilebilece¤i gibi,
X ekseninde de¤iflkenin fl›klar›, Y ekseninde ise gözlem
say›lar› olmak üzere grafik fleklinde de gösterilebir.
Gözlem say›lar› yerine her fl›kka tekabül eden ihtimallerin belirtildi¤i durumda ortaya ç›kacak olan bölünmeye
ise ihtimal bölünmesi ad› verilmektedir. (Bkz. Frekans,
Grafikler, Mekan Serileri, Zaman Serileri)
B.A.Köksal
Bölüflüm
(Bkz. Gelir Da¤›l›m›)
Bretton Woods Anlaflmas›
[Alm. Bretton Woods Abkommen] [Fr. Entente de Bret ton Woods] [‹ng. Bretton Woods Agreement]
‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra dünyada uygulanacak
uluslararas› para sistemini kararlaflt›rmak için ABD’nin
New Hampshire yöresindeki Bretton Woods kentinde
toplanan Uluslararas› Konferans sonucu imzalanan anlaflmad›r.
1930’lu y›llar›n s›n›rland›r›c› müdahaleleri dünya ti203
Bright, John
Brüt Prim
caretini büyük çapta daraltm›flt›. Katl› kurlar, bloke hesaplar, iki yanl› ticaret anlaflmalar› ve döviz kontrolü gibi müdahaleler yürürlükteydi. Savafl› hemen izleyen dönemde, s›n›rl› ölçüde döviz kontrolüne izin verilebilece¤i görüflü a¤›r basmaya bafllad›.
Öyle ki, sistem, çok yönlü ticaret geliflmesini sa¤lamal›yd›. Bunun için de istikrarl› döviz kurlar› ve paralar
aras›nda serbest konvertibilite gerekiyordu. Konferans
sonras›nda, ortaya ç›kacak modelin alt›n standard›n›n
avantajlar›na sahip olaca¤›, esneksizlik de göstermeyece¤i düflünülmüfltü.
Bu amaçlara eriflebilmek için iki yeni uluslararas›
kurulufl önerildi: Uluslararas› Para Fonu ve Dünya
Bankas›. Toplant›dan önce ‹ngiliz maliyesi Lord Keynes’in baflkanl›¤›nda, Amerikan maliyesi White’›n baflkanl›¤›nda birer öneri haz›rlad›lar. Genel olarak iki plan
birbirine çok benzemekteyse de aralar›nda baz› farklar
vard›. ‹ki heyet daha çok Amerikan önerisinin a¤›r bast›¤› ortak bir metin ile konferansa kat›ld›lar. (Bkz. Ulus lararas› Para Fonu, Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma
Bankas›)
D.Demirgil
Bright, John (1811 - 1889)
‹ngiliz politikac›s›. “Victoria Radikalizmi” denilen ak›ma kat›lanlardand›r. Bir liberal’dir. Ayn› zamanda ça¤›n
büyük hatiplerindendir. Büyük toprak sahiplerine cephe
alm›flt›r. Avam Kamaras›’nda uzun y›llar Parlemento
Reform Kanunu’nu ç›kartmaya çal›flm›flt›r. ‹ngiltere’nin
K›r›m Savafl›’na girmesine karfl› ç›km›flt›r. ‹rlanda’ya
ba¤›ms›zl›k verilmesini istemeyenlerdendir. Gladstone
kabinesinde bakanl›k yapm›flt›r.
Richard Cobden ile beraber “Manchester Oku lu” nun ya da Keynes’in deyifliyle “Manchester Siste mi”nin iki büyük temsilcisinden biridir. “Corn Law”
(g›da maddelerinden al›nan gümrük vergileri) konusunda giriflti¤i büyük mücadele, ‹ngiltere’nin 1846’da “ser best mübadele” sistemini kabul etmesiyle sonuçlanm›flt›r. (Bkz. Manchester Okulu, Serbest Mübadele, Libera lizm)
F.Ergin
Broker
[Alm. Makler] [Fr. Courtier ] (‹ng. Broker]
Müflterinin arzu etti¤i tip riskin kuvertürünü en iyi flekilde flirketlerden temin eden ve poliçe y›l› boyunca sigortal›n›n menfaatini koruyan arac›d›r. Bu hizmetleri için
Broker Komisyonudenilen bir ücret al›r.
Broker’lar genellikle sadece sigortal›n›n de¤il, sigortac›n›n ad›na da hareket ederler. Sigortan›n flartlar›n› görüflme s›ras›nda ve hasar›n tesbitinde sigortal›n›n nam›na hareket etmifl olmalar›na mukabil, Cover Note (temi nat belgesi ) vermeleri ve primi tahsil etmeleri s›ras›nda
sigortac› nam›na hareket ederler. Sigorta akdinin taraflar› Broker’dan yüksek derecede mesleki bilgi ve tecrübe
beklemek hakk›na sahiptir. Broker’›n bu konudaki standard› düflürmesi sebebiyle müflterinin u¤rayaca¤› zararlar, Broker’›n mesuliyetini gerektirir. Teamül olarak
Broker komisyonunu sigortac›dan al›r.
Lloyd’da ifl plase edilebilmesi ancak Lloyd Korporasyonu taraf›ndan kabul edilmifl Broker’lar kanal›yla
olabilir.
G. Uras
Brüksel Konferans›
[Alm. Brussel Konferenz] [Fr. Conférence de Bruxelles]
[‹ng. Brussels Conference]
Merkez Bankas› kurma fikrinin ilk kez ortaya at›ld›¤› ve
Brüksel’de toplanmas› nedeniyle bu adla an›lan konferans. 1920 y›l›nda Belçika’n›n baflkenti Brüksel’de toplanan para otoriteleri, finansal olaylar›n merkezî olarak
denetlenmesi için bir merkez bankas› kurma karar› ald›lar. ‹ki y›l süren toplant›lar 1922 y›l›nda ‹talya’n›n Cenova kentinde sonuçland›. Merkez bankas› kurulmas›
öncesinde para politikas› ve emisyon ifllemleri genellikle maliye bakanl›klar›n›n görevlendirdi¤i özel bir banka
taraf›ndan belirlenip yerine getiriliyordu.
K. Mortan
Brüt
[Alm. Brutto] [Fr. Brut] [‹ng. Gross]
“Gayrisafi” karfl›l›¤› olarak dilimize geçmifl bir terimdir.
1) Piyasada, toptan ve perakende al›flverifllerde, mal›n kab› ya da zarf› ile a¤›rl›¤›n›n belirtilmesi için kullan›l›r. Yani ticaret mal›n›n a¤›rl›¤›na daras› da dahildir.
Ticari ifllemlerde al›m sat›mlar ve pazarl›klar net (safi)
ya da brüt (gayrisafi) a¤›rl›k üzerinden yap›l›r.
2) Brüt ve net terimleri mali ifllerde de kullan›l›r.
Brüt maafl, ücret, yevmiye ve di¤er ödenekler, vergi ve
her türlü kesintiler düflülmeden önceki paralard›r. Genellikle resmi kurumlar ve özel kurulufllar personele
brüt esas› üzerinden ödeme yaparlar. Net ücret uygulamas› nadirdir.
S.Abaç
Brüt Kâr
[Alm. Bruttogewinn] [Fr. Bénéfice brut] [‹ng. Gross
profit]
Sat›fl has›lat› ile sat›lan mallar›n maliyeti aras›ndaki
olumlu farkt›r. Brüt kâr terimi yerine “gayrisafi kâr”
veya “sat›fl kâr›” terimleri de kullan›lmaktad›r. Brüt kâr›n hesab›nda sat›lan mallar›n de¤iflken ve sabit maliyetleri gözönüne al›n›r.
Sat›lan mal faaliyeti içine yaln›z de¤iflken üretim
maliyetleri al›nm›fl ve sabit maliyet unsurlar› dönem giderleri aras›na at›lm›flsa, sat›fl de¤eri ile sat›lan mal maliyeti aras›ndaki farka katk› pay› denir. (Bkz. Brüt, Gelir
Tablosu, Katk› Pay›)
Y. Ercan
Brüt Prim
[Alm. Brutto Prime ] [Fr. Prime brute ] [‹ng. Gross pre mium]
Sigortal› taraf›ndan ödenen her türlü vergiler dahil,
primler toplam›d›r.
Sigorta priminin hesaplanmas›nda muhtelif unsurlar›n dikkate al›nmas› gerekir. Bu unsurlar s›ras›yla flunlard›r:
204
Brüt Pur Net
Buhran
a) Tehlike pay› (riziko primi): Hasar tespitini ifade
eder. Bu nisbetin, ilgili sigorta dal› veya nevi için veya
özel bir k›sm› için yap›lm›fl ve yeterli bir devrenin (asgari 15 veya 20 sene) neticesini göstermesi gerekir. Bu
pay›n sigorta priminin temelini teflkil etmesi sebebiyle
mümkün mertebe do¤ru olarak tesbiti, tatminkar bir tarife elde edebilmek için zorunlu bir aflamad›r.
b)‹stihsal masraf› pay›: ‹lgili sigorta dal›nda verilen
komisyon, arac›l›k ve benzeri masraflar›n prim gelirine
olan nisbeti bu pay› ifade eder.
c)Umumi masraf pay›: fiirketin bilumum iflletme ve
reklam giderlerine ve benzeri ödemelere karfl›l›k olarak
konan payd›r.
d)Kâr pay›: Sigorta flirketinin, özel bir ticari kurulufl
olarak bulundu¤u piyasan›n ekonomik flartlar›na göre
makul bir kâr elde etmesi gerekti¤inden, bunu sa¤layacak bir yüklemenin prime ilavesi gerekir.
e)Afet (katastrof) pay›:Esas itibariyle bu nitelikte bir
faktörün bizatihi riziko primi içinde yer alm›fl olmas›
gerekir. Ancak meydana geliflleri devrevî olmayan baz›
afet hasarlar›n›n pay›, riziko primi içinde de¤erlendirilmemiflse, bunun için ayr› bir miktar›n primde in’ikâs›
tabiidir.
Bunun için de düflünülen fliddette bir afetin meydana
gelebilece¤i süre hususunda takribi bir emsal tesbiti gerekir.
Yukar›daki unsurlar esas itibariyle bütün umumi
branfl sigortalar› için müflterektir. Hayat sigortalar› priminin tesbitinde ayr›ca piyasan›n faiz nisbeti de dikkate
al›n›r.
G.Uras
Örne¤in gelecekteki üç y›ll›k bir süre içinde kiflinin
eline geçecek olan 2000, 3000 ve 4000 dolar›n bugünkü
de¤erini bulmak istersek,
Po =
genel formülünden yararlanmak gerekecektir. Burada
(Vt ) her döneme ait tutar›, (i) faiz oran›n›, (t) dönem say›s›n›, P 0 da bugünkü de¤er toplam›n› gösterir. Örne¤imizde faiz oran›n›n %30 oldu¤unu kabul edersek,
P0 =
Bugünkü De¤er
[Alm. Gegenwärtige Werte, Tageswert] [Fr. Valeur ac tuelle] [‹ng. Present value]
Gelecek bir dönemde elde edilecek olan bir tutar›n flimdiki de¤erini hesaplama yöntemidir.
1538 $
1773 $
1820 $
1
2
3
2000 $
3000 $
4000 $
+
3 000
(1+0,3)2
+
4 000
(1+0,3)3
= 1538+ 1773+ 1820+ 5131 dolar
Buhran
[Alm. Brutto für Netto] [Fr. Brut pour net] [‹ng. Gross
for net]
Uluslararas› ticari ifllemlerde ço¤unlukla “brüt pur net”
ya da ‹talyanca’s›yla “brutto per netto” esas› uygulan›r.
Örne¤in bir balya pamuk kanaviçesiyle, bir çuval fasulye çuval›yla birlikte tart›l›p bedeli hesap edilirse, bu
al›m sat›mda “brüt pur net” esas›na göre ifllem yap›lm›flt›r.
S.Abaç
0
2 000
(1+0,3)
Demek ki gelecek üç y›lda elimize geçecek toplam 9000
dolar›n bugünkü de¤eri %30 iskonto oran›nda, sadece
5131 dolard›r. Görüldü¤ü üzere, bugünkü de¤er yönteminde, gelecek dönemlere ait tutarlar belirli bir faiz oran›ndan iskontalanmakta, yani belirli bir faiz oran›n›n gerekli k›ld›¤› faiz tutar› ana paradan düflülmektedir.
Bugünkü de¤er hesaplar› için gelifltirilen formülde
üslü fonksiyonlardan yararlan›ld›¤› için, formülün çözümünde logaritma kullanmak gerekmektedir. Bu zorlu¤u
gidermek için belli bir dönemde elde edilecek paran›n
belli bir faiz oran›na göre bugünkü de¤erini veren tablolar gelifltirilmifltir.
fi. Türen/A. Erhan
Brüt Pur Net
Y›llar
Vt
(1+i)t
[Alm. Wirtschaftkrise, Krisis] [Fr. Crise] [‹ng. Econo mic crisis]
‹ster insan için olsun, ister toplumlar için, zor ve ac› koflullarla karfl›lafl›ld›¤› zaman buhran ya da bunal›mdan
söz edilebilir. Çeflitli dönemlerde siyasal, dini ve ekonomik buhranlar baflgöstermifltir. Ekonomik buhranlar, bugünkü spesifik anlamlar›n› 19. yy’da ald›lar. Bundan
önce de buhranlar olmaktayd›. Fakat bunlar daha çok
kötü hasat ya da açl›kla ortaya ç›kan k›tl›k buhranlar›
oluyordu. Bazan da buhranlar afl›r› kamu önlemlerinden
ya da ulaflt›rma güçlüklerinden kaynaklan›yordu. Dünya
ölçüsünde olmad›klar› gibi düzenli de de¤ildiler.
18.yy’›n sonundan itibaren buhranlar›n görünümü
de¤iflti. Buhranlar, art›k k›tl›kla de¤il, afl›r› üretimle ilgiliydi. Teknikteki büyük ilerlemelere ve iflverenlerin tek
bafl›na üretim kararlar› alabilmesine karfl›n, sistem geliflmelerine egemen olunam›yordu. Buhranlar, art›k k›smi
ve mevzii de¤il genel olmakta tekstil ya da tar›m gibi
dar bir faaliyeti de¤il, bütün etkinlikleri, bir bölgeyi de¤il bütün bölgeleri, bir ülkeyi de¤il bütün ülkeleri etkiler
duruma gelmiflti.
Buhranlar art›k tesadüfi olmaktan da ç›km›fl, periyodik olarak tekrarlanmaktad›r. Bu nedenle “buhran” kavram›ndan “dalgalanma” kavram›na geçilmifltir. Zaten
buhrandan söz ederken sorunu dalgalanmadan ba¤›ms›z
olarak ele almak mümkün de¤ildir. 1914 y›l›na kadar
dalgalanmalar de¤il, daha çok buhranlar tarihsel bir metodla incelenmifltir. 1820 ile 1920 aras›ndaki yüz y›l› aflk›n dönemde 13 buhran belirlenmifltir. Bunlar›n 11’i
205
Built in Stabilizer
1914’ten önce, 2’si 1914’ten sonra meydana gelmifltir.
S›ras›yla 1825, 1839, 1847, 1857, 1866, 1873, 18821890, 1893, 1900, 1907, 1913, 1914, 1920 ve 1929 y›llar›nda buhran patlak vermifltir. Buhranlar›n belirli bir
günde patlak verdi¤ini söylemek mümkündür. 10 May›s
1866 “kara cuma” ya da u¤ursuz cuma günü, 24 Ekim
1929 Perflembe gibi...
Buhranlar›n bafllang›c›n› belirlemek de mümkündür.
Her keresinde bir ülke buhran›n ilk iflaretini vermifltir.
1815 ile 1837 aras›nda ilk buhran iflaretini ‹ngiltere,
1847 ile 1857 aras›nda ‹ngiltere ve Fransa, 1866’da tek
bafl›na ‹ngiltere vermifltir. 1873 buhran› Almanya ve
Avusturya’da bafllam›flt›r. 1882-1884 buhran› Fransa ve
ABD’de, 1890 buhran› ‹ngiltere ve Almanya’da, 1900
buhran› Rusya’da, 1920 buhran› Japonya’da ve iktisat
tarihinin kaydetti¤i en fliddetli buhran 1929’da ABD’de
patlak vermifltir.
Buhran›n bafllang›c›n› belirlemek aç›s›ndan baz› iktisadi etkinliklerle de ba¤lant› kurulabilir. Bafllang›çta, üç
ana hammadde (kömür, demir ve çelik) buhrana yol açm›flt›r. 19. yy. boyunca demiryolu inflaat›, 19. yüzy›l sonundaysa yeni enerji flekilleri (petrol ve elektrik enerjisi) buhran› yaratan etkenler olarak görülür.
Buhran iflâslarla bafllamakta, özellikle banka ve borsa alan›nda yo¤unlaflmaktad›r. O s›rada fiyatlar üretim,
para tedavülü, spekülasyon azalmalar gösterir. Bunun
arkas›ndan iflsizlik ve sefalet ortaya ç›kar. (Bkz. Büyük
Depresyon)
D.Demirgül
Built in Stabilizer
[Alm. Built-in stabilizer] [Fr. Built-in stabilizer] [‹ng.
Built-in stabilizer]
Herhangi bir müdahale olmaks›z›n otomatik olarak iflleyen iktisat politikas› arac›na verilen add›r. Türkçe karfl›l›¤› ile teoride yer yer yerlefltirilmifl stabilizatör olarak
an›lmakla birlikte, yayg›n bir kullan›ma girmemifltir.
Söz konusu iktisat politikas› arac› genellikle milli gelir
ve istihdam düflüfllerinin yafland›¤› dönemde otomatik
olarak devreye girip etkinlik sa¤lar. Örne¤in, önemli bir
istihdam gerilemesinin yafland›¤› ekonomik çöküntü dönemlerinde, iflsizlere daha önce belirlenmifl bir oran üzerinden iflsizlik primi verilmeye bafllan›r. Böylelikle ekonomide muhtemel bir talep gerilemesi efl-anl› olarak önlenir. Daha do¤rusu, yap›lm›fl ekonometrik hesaplamalar çerçevesinde, Bat›l› geliflmifl ekonomiler ödedikleri
iflsizlik primiyle efektif talebi istenen biçimde -bir müdahelede bulunmaks›z›n- tutma olana¤› bulurlar. Bunun
gibi, milli gelir gerilemesi durumunda vergi oranlar›
otomatik olarak düflülür. Böylelikle enflasyon ve deflasyon aras›nda bir uyum sa¤lama olana¤› ortaya ç›kar.
Built in stabilizer, tek bafl›na uyguland›¤›nda yeterli
bir politika arac› olmamaktad›r. Ancak karar almaya
yetkili kamu organlar›n›n müdahalesini beklemeksizin
otomatik olarak devreye girmesi nedeniyle, zaman kayb›ndan do¤an erozyonlar› önleme olana¤› vard›r.
Türkiye’de bu iktisat politikas› en yayg›n biçimde
taban fiyatlar›nda uygulan›r. Özellikle tar›m ürünlerinde
Burjuva
her y›l o y›l›n fiyat art›fllar› dikkate al›narak taban fiyatlar› tespit edilmektedir. Ancak bu fiyat da yine kamu karar alma organlar›nca belirlenir. Bu arac›n yeterli olmas›
için, ayr›ca baz› ek maliye politikas› araçlar›n›n uygulanmas› zorunludur.
K.Mortan
Buharin, Nikolai ‹vanoviç (1888 - 1938)
Rus iktisatç›s›. Komünisttir. Lenin’in deyifliyle, Sovyet
Komünist Partisi’nin en büyük teoricisidir.
Geçifl Dönemi Ekonomisi bafll›kl› kitab›nda proleterya diktatörlü¤ü kurulduktan sonra devrimin tamamlanaca¤›n›, s›n›f kavgas›n›n sona erece¤ini ve komünizmin
do¤al geliflme evreleri yörüngesine girece¤ini ifade etmifltir.
Bafllang›çta Stalin’in izinde Troçki, Zinoviyef ve Ka menev’e cephe alm›flt›r. 1928 de Stalin’in ekonomi politikas›n› de¤ifltirmesi üzerine Stalin’le aralar› bozulmufl
ve görevlerinden uzaklaflt›r›lm›flt›r.
1936’da, Anayasa Komisyonu’na atanm›fl ve metnin
haz›rlanmas›nda önemli rol oynam›flt›r. 1937’de tutuklanm›fl, rejime ihanetle suçlanm›fl ve 1938’de kurfluna
dizilmifltir.
F. Ergin
Bull Market
[Alm. Bulle Markt] [Fr. Marché haussier ] [‹ng. Bull
Market]
Bo¤a’n›n ‹ngilizcesi bull’dur. Bull market, beklentilerin
kur yükseliflini öngördü¤ü piyasad›r. ‹yimserli¤in yayg›n oldu¤u ortamd›r. Bull market’te talep canl›d›r ve al›c›lar k›sa zamanda de¤er art›fl›ndan yararlanacaklar›n›
umut etmektedirler. Bull market’in borsa jargon’unda
karfl›t› bear market’tir. (Bkz. Bear Market, Jargon )
F. Ergin
Bulyonizm
(Bkz. Külçecilik]
Bunal›m
(Bkz. Buhran]
Burjuva
[Alm. Bourgeois] [Fr. Bourgeois] [‹ng. Bourgeois]
Burjuvazi s›n›f›ndan olanlara verilen add›r. Bu s›n›f
Türk Dil Kurumu sözlü¤ünde “eskiden Avrupa’da soylularla köylüler aras›ndaki flehirliler s›n›f›” ve “baflkas›n›n iflçisi olmay›p kendi bafl›na üretim ve kazanç yollar›nda çal›flarak kendine oldukça genifl ya da yeterli bir
geçim sa¤layan s›n›f ve bu s›n›fa ç›kar› ve yaflay›fl› bak›mandan ba¤l› bulunan tak›m” olarak tan›mlanmaktad›r.
Feodalizmin y›k›lma sürecine girdi¤i zaman, toplumda yeni bir s›n›f›n sivrilmeye bafllad›¤› gözlendi. Bu
s›n›f üyeleri kasaba ve kentlerde (burg) oturuyor ve genellikle ticaretle u¤rafl›yor ya da bir üretim biriminde
(örne¤in dokuma) yan›nda adam çal›flt›rarak geçiniyor206
Butlan
du. Bu s›n›f üyelerine “kentlerde oturanlar” anlam›na
gelmek üzere “burjuva” (kentsoylu) ad› verildi.
Hiç kuflkusuz insanl›k tarihinin çok daha eski dönemlerinde de bir fleyi üretenle tüketenler aras›nda arac›l›k eden kifliler, yani tüccarlar vard›. Bu olgu eski Yunan’da da, Roma’da da, Ortaça¤’da da görülür. Do¤u ile
Bat› aras›ndaki büyük ticaret yollar› da eski ça¤lardan
beri süregelen canl› ticaretin kan›t›d›r.
‹nsanl›k tarihinde k›talar aras› ve k›ta içi ticaretin kimi zaman duraklad›¤›, kimi zaman canland›¤› görülür.
Örne¤in, Ortaça¤’da durgunlaflan ticaret iliflkileri Haçl›
seferleriyle yeniden canlanm›fl, özellikle 15.yy’dan sonra yeni k›talar›n bulunmas› ve buralardan getirilen de¤erli maddelerin para biçimine dönüflerek ekonomik yaflama kat›lmas› ticaret yaflam›n› o günler için doruk noktas›na ç›karm›flt›r. Ayn› süreç içinde, eskiden faizi “haram” sayan kilise bu konuda yumuflamaya bafllam›flt›r.
Ancak Katolik Kilisesi’ndeki yumuflaman›n yeni gereklere uymakta yetersiz kalmas› üzerine Protestan ve Anglikan Kiliseleri’nin ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Bu geliflmelere paralel olarak, feodal birikimin sonucu ortaya ç›kan bu olgu, hem ticaret hem de sanayi burjuvazisine
yard›mc› olacakt›.
Tüm bu geliflmelerin sonucu olarak ticaret burjuvazisi say›ca gitgide büyürken toplumdaki ekonomik etkinli¤i ve buna ba¤l› olarak da siyasal etkinli¤i giderek
art›yordu.
Ticaret yapan kiflilere her ça¤da rastland›¤› gibi, el
ve aletle ya da hizmet yaparak üretimde bulunan ve
ürettikleri mallar› gereksinmesi olanlara satan kifliler
(ayakkab›c›, dokumac›, terzi, nalbant vb.) çok eski ça¤lardan beri olmufltur. Ancak önceleri düzensiz, sonralar›
ise feodal yap› içinde ve lonca kurallar›yla yap›lan bu
üretim, zamanla yerini kapitalist bir iliflkiye b›rakt›. Eskiden usta-kalfa-ç›rak iliflkileri varken, art›k iflçi-burjuva
(iflveren) iliflkisi söz konusu oldu. Yani bir yanda eme¤ini bir meta gibi belli koflullar alt›nda ve belli ücret
karfl›l›¤›nda sat›fla ç›karan iflçi, öte yanda bu eme¤i belli
bir tekni¤in yard›m›yla mal üretiminde kullanacak olan
ve bu nedenle sat›n almak isteyen “sanayi burjuvazisi”
ortaya ç›k›yordu. Bu geliflme “Sanayi Devrimi”yle h›zland› ve bu h›zlanma kapitalizmin bafllang›c› oldu. (Bkz.
Feodalizm, Kapitalizm)
T. Atefl
Butlan
[Alm. Nichtigkeit] [Fr. Nullite] [‹ng. Nullity]
Butlan, hukuki ifllemlerin geçersizli¤i (hükümsüzlü¤ü)
hallerinden biridir. Bât›l bir hukukî ifllem, bunu yapan
taraf ve taraflarca amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçlar› meydana getiremeyen bir ifllemdir. Böyle bir ifllem
fleklen ve fiilen mevcut olmakla beraber, hukukî bak›mdan içeri¤ini (muhtevas›n›) oluflturan hüküm ve sonuçlar›, daha yap›ld›¤› andan itibaren hiç kimseye karfl› do¤urmaz; yani yap›lan ifllem mutlak olarak hükümsüzdür.
Bu mutlak hükümsüzlük, ifllem ilgililerce noksans›z ve
geçerli bir flekilde yeni bafltan yap›lm›fl olmad›kça sonradan ›slah da edilemez. Ve bu hükümsüzlü¤e istinat etmekte hukukî yarar› bulunan her kimse taraf›ndan ve
Bürokrasi
herhangi bir süre ile de s›n›rl› olmaks›z›n ileri sürülebilir; bir davada mahkemeye arzedilmifl olan olaylardan
anlafl›labilmek kayd›yla yarg›ç taraf›ndan da re’sen
(kendili¤inden) nazar› itibara al›n›r. Hukukumuzda butlan ile ilgili genel hüküm, Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde yer almaktad›r. Esas itibariyle sözleflmeler
(akitler) hakk›nda konulmufl olan ve fakat Medeni Kanun’un 5. ve Ticaret Kanunu’nun 1. maddeleri gere¤ince medeni hukuk ve ticaret hukuku alan›na giren hukukî
ifllemler hakk›nda da uygulanabilen bu hükme göre,
muhtevalar› (içeri¤i) bak›m›ndan emredici nitelikteki
hukuk kurallar›na veya ahlâka (âdaba) ayk›r› olan veya
imkâns›z bulunan hukukî ifllemler bât›ld›rlar. Kanunlarda baflka özel butlan halleri de görülmüfltür. (BK m. 20)
Baz› hallerde butlan hukukî ifllemin tamam›n› de¤il
de bir k›sm›n› kapsayabilir. Gerçekten, Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinin ikinci f›kras› hükmüne göre, bir
hukukî ifllemin butlan›na yol açan sakatl›¤›, o ifllemin
yaln›z bir k›sm›na iliflkin olup da, bu k›s›m geçerli olmaks›z›n ilgililerin o hukukî ifllemi yapmayacaklar› kabul edilmek gerekmedikçe, yaln›z sakat olan k›s›m bât›l
olur.
E. Moro¤lu
Bücher, Karl (1847 - 1930)
Alman iktisatç›s›, istatistikçisi, tarihçisi ve sosyolo¤u.
Ortaça¤ nüfus hareketlerini araflt›rm›flt›r. “Evreler teori si”nin kurucusudur.
‹lkça¤’dan 19.yy’a de¤in süregelen ekonomiyi incelemifltir. Ekonomik geliflme evrelerini üçe ay›rm›flt›r.
‹lkel insan, mübadeleden çekinirdi. Mal›n› baflkas›n›nkiyle de¤ifltirmek istemezdi. ‹lkça¤’da tüketim için
üretilirdi. Üretici ile tüketici aras›na bir arac›n›n girmesine her zaman rastlanmazd›.
Ortaça¤’da kentleflmenin geliflmesiyle mübadele
ekonomisi ça¤›na girilmifltir. Sanatkâr, siparifl üzerine
ya da pazar yerine satmak amac›yla imalata bafllam›flt›r.
Üçüncü evre, “ulusal ekonomi” ça¤›d›r. Merkezî
devletler kurulmufl ve bölgeler aras› mübadeleleri zorlaflt›ran engeller kald›r›lm›flt›r. Üretici, genifl bir piyasa
için mal›n› üretmifltir.
Karl Bücher, Klasiklerin dolafl›m ve paylafl›m sorunlar›na önem verdiklerini, üretim ve tüketim tahlillerini
ihmal ettiklerini öne sürmüfltür. Alman Tarihçi Okulu
iktisatç›lar› ise Karl Bücher’in Eski Yunan ekonomisi
ve Ortaça¤ koflullar› hakk›ndaki görüfllerini elefltirmifllerdir. (Bkz. Alman Tarihçi Okulu, Viyana Okulu)
F. Ergin
Bünyevi ‹flsizlik
(Bkz. Yap›sal ‹flsizlik)
Bürokrasi
[Alm. Bürokratie] [Fr. Bureaucratie ] [‹ng. Bureauc racy]
Frans›zca “bureau” sözcü¤üyle Yunanca “kratos” sözcü¤ünün birleflmesinden oluflmufl bir sözcüktür. Büro,
207
Bürokrasi
Bürokrat
masa çal›flmalar›n›n yap›ld›¤› yer anlam›na gelir; kratos
ise egemenlik demektir. Bu durumda bürokrasinin sözlük anlam› “masa bafl›nda çal›flanlar›n egemenli¤i” olmaktad›r.
Türkçe’de bürokrasi, “bir iflin yönetilmesi için uzun
boylu ve dolafl›k yollardan ifllem yap›lmas› yöntemi” ya
da “k›rtasiyecilik” olarak anlafl›l›r. Ancak baflta Max
Weber olmak üzere bir dizi toplumbilimci bürokrasiden
farkl› bir anlam ç›karm›fllar ve bürokrasiyi çeflitli aç›lardan incelemifllerdir. Bu anlamda bürokrasi, “yüzyüze
iliflkilerin olanaks›z oldu¤u büyüklükteki birimler için de” kaç›n›lmaz olarak ortaya ç›kan örgütlenmedir. Bu
örgütlenme iflin gere¤inden do¤ar ve salt devlete özgü
de de¤ildir. Boyutlar› büyüdükçe özel kesim kurumlar›nda da bürokrasi görülebilir.
Merkezî devlet anlay›fl› gelifltikçe buna ba¤l› olarak
bir bürokrasinin olufltu¤unu görüyoruz. Geçmifl ça¤lar›n
büyük merkezî imparatorluklar›nda, örne¤in, Çin’de,
Sasanilerde, Roma’da merkez görevlilerinin oluflturdu¤u kitle, bürokrasi olarak adland›r›labilir. Merkezî imparatorluklar›n çözülmesi ve iktidar›n atomize olmufl oldu¤u feodal düzene geçmesinden sonra, devlet görevlisi
say›s›n›n çok azald›¤› görülmektedir. Ancak 17. yy’da
yeniden merkezî devletler kurulmaya bafllan›nca ve
özellikle soylular›n etkinli¤ini k›rmak isteyen merkez
yöneticilerinin çabalar›yla, güçlü bir memur grubu ortaya ç›kacakt›r. Bu devlet görevlileri, bir noktada kendilerini devletle özdefl göreceklerdir. Örne¤in Hegel’in kafas›nda devlet görevlisi, “tanr›sal kayna¤a en yak›n in san” durumundad›r.
Sanayi Devrimi’nden sonra devlet ekonomik yaflama
yo¤un bir biçimde girince bürokrasinin boyutlar› genifllemifl, devletin sa¤l›k, e¤itim, ulafl›m vb. görev ve ifllevlerinin artmas›yla birlikte bürokrasinin boyutlar› korkutucu ölçülere ç›km›flt›r. Üstelik bu büyüme, her türlü sistem tart›flmalar›n›n d›fl›ndad›r.
Gerçekten, bürokrasi söz konusu oldu¤u zaman, art›k sistem sorunu tart›flma d›fl› olmaktad›r. S.M. Lipser’in de¤inmifl oldu¤u üzere, örne¤in, Max Weber, Robert Michels gibi düflünürler, üretim araçlar›n›n kimin
mal› oldu¤u ve bu araçlar› kimin denetledi¤i aç›s›ndan
ekonomi sistemiyle di¤er kurumlar aras›ndaki ba¤›nt›lar› gözönüne almam›fllard›r. Yani bu yazarlar için temel
sorun kapitalizm ya da sosyalizm olmaktan ç›km›fl, bürokratlaflm›fl bir toplumun sosyal ve siyasal koflullar›n›n
neler olaca¤› biçimine dönüflmüfltür.
Weber, bürokratlaflmay› tüm modern toplumlar›n içlerinde tafl›d›klar› bir kurumlaflma olarak görmüfl ve bu
konuda oldukça ülkücü (idealist) ve iyimser bir model
kurmufltur. Ancak, her fleye karfl›n, bürokratlaflman›n
demokrasi ve özgürlükler üzerinde son aflamadaki etkisi
konusunda oldukça kötümserdir. Gerçekten de burada
son derece önemli bir sorun vard›r. Demokrasiyle yönetilen, yani halk›n kendi kendisini temsilcileri kanal›yla
yönetti¤i bir toplumda makro düzeydeki kararlar› kim
alacakt›r? Halk›n temsilcileri ve bunlardan kaynaklanan
yürütme gücü mü, yoksa bürokrat m›?
Weber’e göre sosyalizm de asl›nda bürokratlar diktatörlü¤ünden baflka bir fley olmayacakt›r. Zira sosyalist
toplumda bürokratik otorite kaç›n›lmaz olarak tüm topluma yay›lacakt›r.
Ancak, Max Weber, sonuçlar› konusunda önemli endifleleri olsa da, ilginç ve ak›lc› (rasyonel) bir bürokrasi
modeli kurmufltur. Bu modele göre bürokratik yönetimin dayand›¤› ilkeler flunlard›r:
1) Bürokratik yönetim kurallara ba¤lanm›fl, yani yasalara ve yönetim kararlar›na göre düzenlenmifltir.
2) Yetkiler s›n›rl›d›r.
3) Hiyerarfli vard›r. Alt makamlar üstleri taraf›ndan
sürekli denetlenir.
4) Yönetim düzgün bir dosyalama yapar.
5) Memurlar parasal aç›dan her zaman hesap vermek
durumundad›r.
6) Memurun yasal yetkisi salt göreviyle s›n›rl›d›r.
7) Memur görevini belli kurallara göre yürütür. Göreve atanmas› bir tür anlaflmaya dayan›r ve bu atamada
belirli bir uzmanl›k bilgisi aran›r.
Weber’e göre bürokratik yönetimin di¤er yönetimlere oranla tart›fl›lmaz kimi üstünlükleri vard›r. C.San’›n
toparlam›fl oldu¤u gibi, bu üstünlükleri flöyle s›ralamak
mümkündür:
Çabukluk, aç›kl›k, dakiklik, süreklilik, belgesellik,
ketumiyet,
Ancak unutmamak gerekir ki, Max Weber’e göre, bu
sonuçlar›n do¤abilmesi için ilkelere de titizlikle uymak
gerekir. Bu sonuçlara ulafl›lamamas›n›n nedeni, ço¤u
kez ilkelere uyulmamas› olmaktad›r.
Günümüzde özellikle özgürlükçü rejimlerde, bürokrasinin yeni baz› sorunlara yol açt›¤› görülmektedir.
Bunlardan birincisi, bürokrasinin nitelik aç›s›ndan
gerilemesidir. Zira devlet, say›ca da artan görevlilerine,
özellikle az geliflmifl ülkelerde ço¤u kez yeterince para
verememektedir. Bu nedenle nitelikli elemanlar ço¤u
kez devlet görevlisi olma yolunu seçmemektedir. Bu olgu ayr›ca rüflvet kurumunun da ana nedenlerinden biri
olmaktad›r.
‹kinci sorun, biraz yukar›da da de¤indi¤imiz gibi,
“devlete kimin egemen olaca¤›” konusundaki anlay›fl
fark›ndan kaynaklanmaktad›r. Bürokrat kendini devletin
sahibi gibi görürken, siyasetçi bürokrat› halk›n hizmet kâr› gibi görmektedir. Hiçbir siyasal iktidar yasalar› istedi¤i do¤rultuda h›zla de¤ifltiremedi¤i için, yürütmenin
yapt›¤› kimi idari tasarruflar, bürokrat taraf›ndan engellenebilmektedir. Hele yönetimdeki de¤ifliklik, ayn› zamanda bir ideolojik farkl›l›k ortaya ç›karm›fl olursa, bu
çat›flma daha genifl boyutlu ve k›r›c› olabilmektedir.
(Bkz. Bürokrat, Max Weber)
T. Atefl
Bürokrat
[Alm. Bürokrat] [Fr. Bureaucrate ] [‹ng. Bureaucrat ]
Bürokraside görev yapmakta olan kimseye verilen isimdir. Gündelik konuflma dilinde, iflini uygularken yasa,
tüzük, yönetmelik gibi metinlere s›k›ca ba¤l› kalarak titizlik gösteren kimselere de bürokrat ya da bürokrat zih niyetli gibisinden isimler tak›l›r. Bunun nedeni özellikle
kamu kesiminde sorumluluk almak istemeyen ve ayr›ca
208
Bütçe
Bütçe Dengesi
yetkileri de s›n›rl› bulunan görevlilerin, kimi zaman sonuç almaktan çok, ifli savsaklama e¤iliminde olmalar›d›r.
T. Atefl
ma yöntemi seçilmelidir. (Bkz. Bütçe Dengesi, Devrî
Bütçe)
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe
[Alm. Budget-Kontrolle] [Fr. Le Contrôle du budget]
[‹ng. Budget control]
Bütçenin önceden kabul edilmifl kanun hükümlerine göre uygulan›p uygulanmad›¤›n›n araflt›r›lmas›d›r. Her
fleyden önce parlementonun haklar›na uymak, yani bütçenin siyasi ifllevlerinin gerçekleflmesine imkân vermek
için bütçenin denetlenmesi gereklidir. Bunun d›fl›nda,
bütçenin iktisadi-mali ve hukuki fonksiyonlar› da tam
olarak ancak denetim yoluyla gerçekleflir.
Bütçenin denetiminde de¤iflik kriterler gözönünde
bulundurulabilir:
Denetlemeyi yapan organlar aç›s›ndan,
Denetlemenin yap›ld›¤› yer ve kullan›lan metotlar
aç›s›ndan,
Denetlenen unsurlar aç›s›ndan,
Denetlemenin uygulama s›ras›nda ya da sonras›nda
yap›lmas› aç›s›ndan,
Bütçeyi oluflturan gelir ve giderler aç›s›ndan,
Kronolojik esasa dayanarak.
Yasaman›n as›l denetimi, bütçenin yürütülüp uygulanmas›ndan sonra yap›lan denetimdir. Kronolojik aç›dan uygulamadan sonraki denetim olarak tasnif edilen
bu denetim sonuçlar›, Kesin Hesap Kanunu’nun görüflülüp kabulü ile hükme ba¤lan›r.
Genel olarak bütçenin denetimini flu flekilde özetleyebiliriz:
a) ‹dari denetim: Bütçenin uygulan›fl› s›ras›nda hükümetin yetkili organlar› taraf›ndan gerçeklefltirilir. Harcamalar yap›l›rken, gelirler tahsil edilirken yürütülür.
b) Yarg›sal denetim: Esas itibariyle Say›fltay taraf›ndan ve bütçe uygulanmas›ndan sorumlu kimselerin
(saymanlarla ikinci derecede itâ amirlerinin) bütün ifllemleri incelemesi suretiyle yürütülür. Bu denetim
TBMM ad›na yap›l›r. 1982 Anayasas›’na göre Say›fltay
bir hesap mahkemesi oldu¤u ve bu denetim sonucunda
cezalar verildi¤i için buna yarg›sal denetim ad› verilir.
c)Yasama organ›n›n denetimi: Yasama organ›n›n
ilk denetimi, bütçe tasar›s› incelemesidir. Bu s›rada parlemanto üyeleri, uygulanmakta olan bütçe hakk›nda her
türlü aç›klaman›n yap›lmas›n› isteyebilirler.
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Denetimi
[Alm. Budget, Haushaltspian ] [Fr. Budget] [‹ng. Budget]
Bütçe kavram›, s›n›rs›z olan ihtiyaçlar ile s›n›rl› kaynaklar aras›nda denge kurma sorunundan ç›km›flt›r. Bütün
bireyler, sosyal üniteler ve kurumlar, elde ettikleri gelirlerle zorunlu olarak ya da isteyerek yapacaklar› giderleri
denklefltirmek durumundad›rlar. Gelir ve gider aras›nda
denge kurmak için de giderler aras›nda tercih yapmak
zorundad›rlar. Bu denklefltirme ve seçim yapma sorunu
genellikle gelecekteki bir zaman ölçüsü ile s›n›rl›d›r.
Bir ö¤rencinin haftal›k harçl›¤› ile masraflar›n›, bir
aile reisinin ayl›k kazanc› ile giderlerini, özel ve kamu
sektöründeki her bir kurumun y›ll›k gelir ile giderlerini
karfl›laflt›r›p hangi ihtiyaçlar› için ne kadar ay›racaklar›n›
karfl›laflt›rma ifllemleri, söz konusu ünitelerin bütçelerini
oluflturur. Hukuki ve siyasi yönde ele al›nmadan dahi,
bütçenin gereklili¤i bu flekilde, iktisadi olarak, ortaya ç›kar. (Bkz. Devlet Bütçesi, ‹flletme Bütçesi)
B. Ocakc›o¤lu
•
•
•
•
•
•
Bütçe A盤›
[Alm. Haushaltsdefizit] [Fr. Déficit budgétaire] [‹ng.
Budget deficit]
Belirli bir dönem için haz›rlanan bütçenin gelir ve giderlerinin eflit ya da çok yak›n olmas› ile bütçe denkli¤i
sa¤lan›r. Ancak bazen elde edilen normal gelirler, yap›lmas› öngörülen giderlere yetecek düzeyde olmayabilir.
‹flte bu durumda bütçe a盤› söz konusudur.
Klasik anlay›fla göre, bir bütçenin denk olmas› için
y›ll›k gelir ve giderlerin birbirine eflit olmas›, yani y›ll›k
dahi olsa bütçenin aç›k vermemesi gerekir. Oysa modern bütçe teorilerinden biri olan devrî bütçe teorisine
göre, bütçe denkli¤i y›ll›k olmaktan çok belirli bir konjonktür devresinde gerçeklefltirilmelidir. Bu flekilde mali
y›l sonunda bütçenin aç›k ile kapat›lmas› söz konusu
olabilir. Bu görüfle göre, belirli bir y›l›n a盤› konjonktür
devresi içinde yarat›lacak fazla ile kapat›lacakt›r. Yeni
modern bütçe teorilerinden olan telafi edici bütçe teorisi
ise, çeflitli nedenlerden dolay› büyük sanayi ülkelerinde
tasarruflarla yat›r›mlar aras›nda bir bofllu¤un oldu¤u
varsay›m›ndan hareket ederek, bu ülkelerde tam istihdam›n sa¤lanabilmesi için bütçelerin devaml› olarak aç›kla
ba¤lanmas› gerekti¤i tezini savunur.
Bütçe a盤› iki flekilde (borçlanarak ya da para ba sarak ) kapat›l›r. Bu iki yöntemden hangisinin seçilece¤i,
içinde bulunulan konjonktürel duruma ba¤l›d›r. E¤er
normal devlet gelirleri, devlet harcamalar› seviyesine fiilen ç›kart›lmam›flsa, bütçe a盤› enflasyonist etkisi en
az olan kaynaklarla karfl›lanmaya çal›fl›l›r ve borçlanma
para basmaya tercih edilir. E¤er bütçe a盤› deflasyona
karfl› etkili bir maliye politikas› arac› olarak ve bilerek
yarat›l›rsa, geniflletici etkisi daha kuvvetli olan para bas-
Bütçe Dengesi
[Alm. Haushaltsgleichgewieht] [Fr. Equilibre budgétai re] [‹ng. Balance of the budget]
Normal devlet gelirlerinin toplam devlet harcamalar›na
eflit olmas› demektir. Maliye biliminde uzun y›llar bafll›
bafl›na bir amaç olarak benimsenen bütçe dengesinin
sa¤lanmas›, daha sonra konjonktürel bütçe kavram›n›n
gelifltirilmesi ile eski önemini kaybetmifltir. Ekonomik
dengenin korunmas› için, klasik anlamda bütçe dengesinden vazgeçilebilece¤i düflüncesi a¤›rl›k kazanm›flt›r.
Ekonomik istikrar› sa¤layabilmek için bütçeden yararlan›l›rken, depresyon y›llar›nda bütçenin aç›k vermesi,
209
Bütçe D›fl› Kamu Sektörü
enflasyon y›llar›nda ise bir fazlayla kapanmas› ile konjonktür devresi sonunda dengenin sa¤lanmas› istenmektedir.
Ancak, klasik maliye teorisinin savundu¤u bütçe
denkli¤i ilkesinin do¤rulu¤una, kamuoyunda ve politikac›lar aras›nda bugün de genellikle inan›lmaktad›r.
Karma ekonomilerde, hassas bir denge olan kamu ve
özel sektör aras›ndaki dengeyi sa¤lamakta, bütçe denkli¤i bir araç olarak görülmektedir. Bütçe dengesi sa¤lanarak kamu harcamalar› art›fl›n›n önlenebilece¤i ileri sürülmektedir. (Bkz. Bütçe Fazlas›, Bütçe A盤›)
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe D›fl› Kamu Sektörü
[Alm. Staatssektor auserhalb des Budgets ] [Fr. Secteur
public extra budgétaire ] [‹ng. Extra budgetary public
sector]
Her ne kadar bütçe ilkeleri aras›nda birlik ilkesi bulunmaktaysa da, de¤iflik nedenlerle kamu sektörünün genel
bütçe d›fl›nda kalan k›sm› da vard›r. Genel bütçe d›fl›nda
düzenlenen bütçeler, katma bütçeler, mahalli bütçeler ve
ola¤anüstü bütçelerdir.
1) Katma bütçeler: Devlet daireleri niteli¤indeki
tüzel kiflili¤e sahip kamu kurulufllar›na ait bütçelerdir.
Bu kurulufllar›n özel gelirleri vard›r. Ancak bunlar›n o
dairenin bütün gelirlerini karfl›lamaya yetecek düzeyde
olmas› flart de¤ildir. Gerçekten katma bütçeli idarelerin
ço¤u, giderlerini ancak k›smen kendi gelirleriyle karfl›lamakta, geri kalan›n› genel bütçeden al›nan yard›mlar
ile kapatmaktad›r. Katma bütçeli dairelerin gelirleri giderlerini aflarsa, gelir fazlas› genel bütçeye irat kaydedilir. (Örnek: Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, Beden Terbiyesi
Genel Müdürlü¤ü, ‹stanbul Üniversitesi)
2) Özerk bütçeler: Katma bütçelere göre daha genifl
bir serbestli¤e sahip olan kamu iktisadi teflebbüslerinin
bütçeleridir. (Örne¤in; Etibank, vb.)
3) Mahalli idarelere ait bütçeler: Ülkemiz co¤rafi
durum, iktisadi flartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri
gözönünde tutularak illere, iller ilçelere, ilçeler de bucaklara bölünmüfltür. Kendilerine düflen görevleri yerine
getirebilmek için, il özel idareleri ile belediyelerin, genel bütçe d›fl›nda, kendilerine ait bütçeleri vard›r.
4) Ola¤anüstü bütçeler: Ola¤anüstü masraflar› karfl›layabilmek için, normal gelirlerin d›fl›nda fevkalâde
gelirlerden yararlan›l›nca, devletin genel bütçesinin yan›s›ra “fevkalade bütçe” oluflturulur. Fevkalâde bütçelerin as›l özellikleri bunlar›n istikrarla finanse edilmeleridir. Bütün bütçelerin finansman› istikrazlarla sa¤lan›r.
(Bkz. Katma Bütçe, Özerk Bütçe, Mahalli ‹darelere Ait
Bütçeler, Ola¤anüstü Bütçe)
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Dönemi
[Alm. Haushaltsperiode ] [Fr. Période budgétaire ] [‹ng.
Budget period]
Bütçenin uyguland›¤› süreyi ifade eden bir terimdir. Gelenek olarak bütçe dönemi bir y›ld›r. Gerçekte bir y›ll›k
Bütçe Fazlas›
süre ne fazla uzun, ne de fazla k›sad›r. Daha uzun bir
dönem için yap›lacak tahminlerde isabet sa¤lamak güçleflir; daha k›sa süre için bütçe haz›rlamak ise, onu haz›rlayacak makamlar› gere¤inden fazla u¤raflt›r›r. Bununla birlikte bütçenin bir y›ldan k›sa dönemlerle s›n›rland›r›ld›¤› ya da bir y›l› aflan dönemleri kapsad›¤› olur.
Bir y›ldan k›sa bütçeler geçici bütçeler ile ola¤anüstü
bütçeler, bir y›l› aflanlar ise konjonktürel bütçelerdir.
Bütçe döneminin bir y›l olmas›na karfl›l›k, bu sürenin takvim y›l› olmas› zorunlu de¤ildir. Mali y›l olarak
adland›r›lan bütçe y›l›, de¤iflik ülkelerde de¤iflik zamanlarda bafllar. (Ocak, Mart, Nisan ve Temmuz aylar› genellikle mali y›l›n bafllang›ç ay› olarak ele al›n›r.)
Türkiye’de mali y›lbafl› Meflrutiyet döneminde 1
Mart idi. Cumhuriyet döneminde ise, 1926 y›l›nda 1 Haziran, 1944’te 1 Ocak, 1950’de 1 Mart mali y›l olarak
kabul edilmifltir. 1983 y›l›ndan itibaren 1 Ocak yeniden
mali y›l›n bafllang›c› olmufltur.
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Emaneti
[Alm. Deponierung] [Fr. Consignation budgetaire ] [‹ng.
Lodgment]
Adi emanetten ayr› olarak hazinede geçici bir süre için
tutulan paralard›r. Türkiye’de gerçek ya da tüzel kiflilerin, Artt›rma, Eksiltme ve ‹hale Kanunu gere¤ince, devlet ihalelerine girenlerin ödedikleri geçici ve kesin teminat akçeleri, temyiz depozitolar›, ilgililerin peflin ödedikleri bilirkifli ücreti gibi kanuni zorunluluklarla hazineye yat›rd›klar› paralar adi emanetler dir.
Bütçe emanetleri ise flu flekilde oluflur: Mali y›l içinde tahakkuk etmifl ve ita emrine ba¤lanm›fl bir devlet
borcunu alacakl› y›l›n sonuncu ödeme gününe kadar
saymana baflvurup almazsa, M.U.K. madde 91 gere¤ince, bunun masraf tutar› ait oldu¤u mali y›l›n bütçe gelirleri hesab›na geçirilir ve bu mebla¤ ilk f›rsatta hak sahibine ödenmek üzere bütçe emaneti hesab›na alacak kaydedilir.
Alacak kaydedilen bu emanetin hazinenin kaynaklar›
aras›nda say›lmas› gerekti¤ini savunanlar oldu¤u gibi,
bunun hazinenin karfl›lanmas› gereken bir ihtiyac›n›
oluflturdu¤unu ileri sürenler de vard›r.
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Fazlas›
[Alm. Haushaltsübersehuss ] [Fr. Excédent budgétaire]
[‹ng. Budget surplus]
Bütçe fazlas›, devlet gelirleri devlet harcamalar›n› aflt›¤›
zaman ortaya ç›kar. Bu fazla, devlet gelirlerinin yüksek
oldu¤u dönemlerde kesin hesap kanunlar›nda oluflabilece¤i gibi, maliye politikas›n›n bir arac› olarak da kullan›labilir. Bütçe fazlas›n›n bir araç olarak kullan›lmas›,
enflasyonist dönemlerde, ekonomik istikrar› sa¤lamak
amac› ile olur. Ancak bu durumda elde edilen fazla gelirin hangi alanlarda kullan›laca¤› önem kazan›r. E¤er bu
fazla gelir‚ ât›l ankes fleklinde korunursa, enflasyonu
210
Bütçe Gelirleri
Bütçeleme ‹lkeleri
önlemede talebi düflürücü etki yaratabilir. Fazla geliri
ât›l olarak bekletmek yerine bununla Merkez Bankas›’na olan borçlar da ödenebilir. Ancak, bu takdirde para
politikas›n›n hangi yönde iflledi¤i gözönünde tutulmal›d›r.
Bütçe fazlas› iki flekilde yarat›l›r. Ya vergiler art›r› l›r ya da kamu harcamalar› k›s›l›r. Bu iki yöntemin de
olumlu ve olumsuz etkileri vard›r. Enflasyonu azaltmak
amac› ile vergileri art›rmak, siyasi aç›dan oldukça güçtür. Kald› ki, yasal aç›dan da vergileri art›rma yoluna
gitmek uzun süre al›r. Vergi gelirlerinin art›fl› kullan›labilen geliri etkileyerek, -dolayl› yoldan- toplam talebi
düflürür. Devlet harcamalar›n› k›smak ise do¤rudan do¤ruya toplam talebi etkiler. Ancak personel giderlerinin
düflürülmesi yerine yat›r›m harcamalar›n› k›smak daha
rahatl›kla gerçekleflir. Bu, zaman aç›s›ndan, vergi art›r›m› kadar uzun süre gerektirmez. Ancak vergilemede genellik ilkesi bulundu¤undan, vergi gelirlerinin art›r›lmas› sonucu, uygulanan politikadan daha fazla kifli etkilenir.
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Gelirleri
giderler de, iktisadi ödemeler ve transfer ödemeler olmak üzere kendi içinde ikiye ayr›l›r:
a) ‹ktisadi (reel)ödemeler belli mal ve hizmet karfl›l›¤›nda yap›lan ödemelerdir. Bafll›calar› flunlard›r:
1) Maafl ve ücret olarak yap›lan ödemeler,
2) Ticari teflebbüslerden sa¤lanan mal ve hizmetler
için yap›lan ödemeler.
b) Transfer ödemeleri ise, mal ve hizmet fleklinde
do¤rudan bir karfl›l›¤› olmadan yap›lan giderlerdir; bafll›calar› flunlard›r:
1)Sosyal yard›mlar (emeklilere, harp malûllerine yap›lan ödemeler vb.),
2) Sübvansiyonlar (genel olarak, bir k›s›m mal ve
hizmetlerin piyasa fiyat›n› afla¤›da tutmak için yap›lan
ödemeler).
Bu giderlerin yap›labilmesine iliflkin formül, bütçe
kanununa ekli D Cetvelinde belirlenmifltir. Bütçe giderlerinin harcama kalemleri itibariyle ve ekonomik s›n›fland›rmas› bugünkü fleklini 1973 y›l›nda yürürlü¤e giren
program bütçe sistemi ile alm›flt›r. Daha önceki klasik
bütçede, bütçe giderleri kamu kurulufllar› itibariyle bütçe kanununa eklenirken A1 (cari giderler), A2 (yat›r›m
giderleri), A3 (transfer giderleri) cetvelleri biçiminde eklenmekteydi. (Bkz. A Cetveli, R Cetveli)
B. Ocakc›o¤lu
[Alm. Budgetseinkomme] [Fr. Ressources budgétaire ]
[‹ng. Budget revenues]
Bütçenin B çetvelinde tasnif olundu¤u flekli ile, bütçe
gelirlerinin bafll›calar› flunlard›r:
1) Vergi gelirleri (gelir, servet, üretim, harcama, hizmet, ithalat üzerinden al›nan vergiler),
2) Vergi d›fl› normal gelirler (devletçe yürütülen kurumlar has›lat›, devlet malvarl›¤›n›n gelirleri, çeflitli gelirler ve cezalar),
3) Özel gelirler ve fonlar (bunlar›n içinde en önemlisi vergi gelirleridir. Ancak devlet gelirlerinin toplanmas›
için her y›l bütçe kanununun ilgili k›sm›na [C cetveli]
izin verilmesi gerekir).
Gelirlerin tahsilinde bafll›ca rolü Maliye Bakanl›¤›
oynar. Maliye Bakanl›¤›, bütçe gelirinin en önemli k›sm›n› il ve ilçelerdeki vergi daireleri ve gelir müdür ve
memurlar› ile merkezdeki Gelirler Genel Müdürlü¤ü ve
k›smen Milli Emlâk Genel Müdürlü¤ü kanal›yla toplar.
(Bkz. B Cetveli, C Cetveli)
B. Ocakc›o¤lu
[Alm. Methode für den Abschluss der Budgetrechnun gen] [Fr. Méthodes de clôture des comptes budgétaires]
[‹ng. Methods of closing budget accounts]
Bütçe gelecek bir mali y›l için yap›l›r; yürütülüp uygulanmas›na mali y›lbafl›nda bafllan›r ve uygulama mali
günün son gününde sona erer. Ancak bütçe y›l› sona erdi¤i halde gelirlerinden baz›lar› henüz toplanmam›fl, giderlerin de baz›lar› ödenmemifl olabilir. Bu nedenle,
bütçe devresinin nas›l ve ne zaman sona erdi¤i, bütçe
hesaplar›n›n hangi sistemlerle kapat›ld›¤› söz konusu
olur.
Klasik olarak, bütçe döneminin hasap olarak kapat›lmas›nda iki yöntem kabul edilmektedir. Bunlar, jestiyon
ve ekzersiz yöntemleridir. Bu iki yöntem, kapsam ve süre aç›s›ndan farkl›l›klar gösterir. (Bkz. Jestiyon Usulü,
Ekzersiz Usulü)
B.Ocakc›o¤lu
Bütçe Giderleri
Bütçeleme ‹lkeleri
Bütçe Hesaplar›n›n Kapat›lmas› Yöntemleri
[ A l m . B u d g e t a u s g a b e n ] [ F r . Dépenses budgétaires ]
[‹ng. Budget expenditures]
Devlet gelirlerinden do¤rudan do¤ruya bütçede olan giderler bütçe giderlerini oluflturur.
Genel bütçenin ve katma bütçelerin birinci maddeleri, gider bütçesi ad› ile bütçe giderlerinin o mali y›l için
toplam rakamlar›n› verir. Bütçe kanunlar›na ek A cetvel leri ise bu bütçe giderlerinin kurulufllar itibariyle da¤›l›m›n› gösterir. Bütçe giderleri fonksiyonel ve idari bak›mdan bütçe kanununa ekli A cetvellerinde yer al›rken
ekonomik s›n›rland›rmaya da yer verilmifltir.
Bütçe giderleri genel olarak bu anlamda cari giderler
ve sermaye giderleri bafll›¤› alt›nda incelenebilir. Cari
[Alm. Haushaltsprinzipen ] [Fr. Principes budgétaires ]
[‹ng. Budgetary principles]
Bütçenin ifllevlerini yerine getirebilmesi için uyulmas›
gereken birtak›m ilkeler vard›r. Bunlara bütçeleme ilke leri denir.
Klasik bütçe ilkelerinin bafll›calar›n›, ana hatlar›n›
gözönüne alarak flu flekilde s›ralayabiliriz.
1) Genellik ilkesi: Devletin bütün gelir ve giderlerinin bütçede ayr› ayr› ve tam olarak gösterilmesi demektir. Bu ilkenin hareket noktas›, devlet maliyesinin bir
bütün halinde, tek bir varl›k olarak ele al›nmas›d›r. Bu
nedenle devletin bütün gelirlerinin hazineye girmesi ve
oradan devletin tüm ihtiyaçlar› için harcanmas› gerekir.
211
Bütçeleme Sistemleri
Bütçenin ‹fllevleri
Bu flekilde belli gelirlerin belli giderlere ba¤lanmas› önlenmifltir. Genellik ilkesinin istisnas›, iktisadi devlet te flekkülleri ile döner sermaye hesaplar›d›r.
2) Birlik ‹lkesi: Devletin tek bir bütçesi olmas›, tüm
devlet gelir ve giderlerinin tek bir bütçede toplanmas›d›r. Devletin mali durumu bütün aç›kl›¤› ile ancak bu
yolla izlenebilir. Özerk bütçeler, bu ilkenin istisnas›d›r.
Katma bütçeler, genel bütçe ile birlikte parlamentoya
verildi¤i ve konsolide bütçe hesab› içinde genel bütçeye
dahil edildi¤i için bu ilkenin d›fl›nda kalmazlar.
3) Aç›kl›k ilkesi: Bu ilke, bütçe ile ilgili tahminlerin
ve bütçe uygulamas› sonuçlar›n›n gerek parlamento üyeleri gerekse mükellefler, yani incelemek isteyen herkes
taraf›ndan kolayca anlafl›l›r flekilde olmas›n› gerektirir.
4) Sübjektif do¤ruluk (samimilik) ilkesi: Bütçeyi
haz›rlamakla görevli organlar›n (genel olarak Maliye
Bakan›’n›n) davran›fllar›nda aranan dürüstlük ve samimiyet, sübjektif do¤ruluk ilkesinden ileri gelir.
5) Objektif do¤ruluk (tahminlerde isabet) ilkesi :
Bütçeye konan gelir ve gider tahminlerine ait rakamlar›n ekonominin o mali y›l içindeki flartlar›na mümkün
oldu¤u kadar uygun olmas›n› gerektiren ilkedir.
6) Önceden izin alma ilkesi: Bu ilke, bütçenin ait
oldu¤u mali y›la girmeden önce parlamentoda kabul ve
tasdik edilmesini gerektirir.
7) Giderlerde tahsis (bölüm itibariyle onama) ilkesi: Bütçe ile verilen ödeneklerin, parlamentoca belirlenen amaçlara harcanmas› ve bu harcaman›n yine parlamentoca saptanan tutarlar kadar yap›lmas›n› gerektiren bu ilkedir.
8) Denklik ilkesi: Bu ilke, mutlak anlamda, bütçeye
giren gelir ve giderlerin eflit olmas›n› gerektirir. Kamu
giderlerinin aç›k finansmana ihtiyaç kalmadan, normal
devlet gelirleriyle karfl›lanmas› ilke olarak benimsenmiflse de, iktisadi durum aç›k finansman› daha yararl›
k›l›yorsa bu ilkeden fedakârl›k yap›labilir.
B. Ocakc›o¤lu
Bütçeleme Sistemleri
[Alm. Budgedsystems] [Fr. Systèmes budgétaires] [‹ng.
Budgeting systems]
Bütçeleme sistemleri bafll›ca befl bafll›k alt›nda incelenir.
1) Milli bütçe: Belli bir dönem içinde milli ekonominin (kamu sektörüyle özel sektörün) bir bütün olarak, gelir ve giderlerinin ulaflaca¤› toplamlar› tahmin
eden bütçedir. Amaçlar›na göre, üç ayr› tip milli bütçe
gözlenir.
a) Varolan planlar›n uygunluk derecesini araflt›ran,
bir teflhis arac› olarak kullan›lan bütçe,
b) Gelecekteki ekonomik geliflmeye ait bir tahmin
arac› ifllevini gören bütçe,
c) Hükümetin ekonomik politikas› için bir program
hizmetini gören bütçe.
2) Geleneksel devlet bütçesi: Bu bütçede, bütçe
ödenekleri, belirli kamu hizmetlerini yerine getirmek
amac›yla kurulmufl olan devlet daireleri nin ihtiyaçlar›
gözönünde bulundurularak belirlenir. Kuruluflun yapaca¤› kamu hizmetiyse genel bir biçimde belirtilmifltir.
Bu nedenle, verilen emekler, nicelik ve nitelikleri kesin
bir biçimde belirtilmifl hizmetler için de¤il, devlet daire-
sinin devaml›l›¤›n› sa¤lamak amac›yla verilmektedir.
Yak›n bir zamana kadar pek çok ülkede uygulanan tek
bütçe sistemi buydu.
3) Performans bütçe: Kamu hizmetleri için ayr›lan
ödeneklerden en yüksek hizmet ç›kt›s›elde etmek için
gelifltirilen tekniklerden biridir. Buna ifl bütçesi de denir.
‹fl bütçesi ile devlet kesiminde yürütülen bütün faaliyetlerde belli bir maliyet ile en yüksek hizmet düzeyini
gerçeklefltirmek amaçlan›r. Bafll›ca özelli¤i, giderlerin
(ücretler, harcamalar vb. olarak) kategoriler fleklinde de¤il de giriflilen kamu hizmetleri itibariyle s›n›fland›r›lmas›d›r. Performans bütçenin uygulanmas›yla eriflilmek
istenen amaç devlet faaliyetlerinin etkinlik derecesini
art›rmakt›r. Daha çok her bir hizmet türü için ayr› ayr›
düzenlenen bir bütçedir.
4) Program bütçe: Büçe ifllemlerinin yürütülüp uy gulanmas›na ve bu arada ekonomik etkinli¤e yer veren
bütçe tipidir. Devletin üstlendi¤i görevler bir plana ba¤lan›r. Plan›n uygulanmas› da bütçede yer alan programlar arac›l›¤›yla olur. Program bütçede alt programlara ve
bunlar›n alt bölümlerine yer verilir ve ödenek ayr›l›r.
Program bütçenin amac›, kamu idaresinde karar alma
mekanizmas›n› gelifltirmektir.
5) S›f›r esasl› bütçe: Bütçenin haz›rlanmas›yla ilgili
di¤er sistemlerde, her yeni mali y›l›n bütçesi, büyük
oranda bir önceki y›l bütçesindeki ödeneklere ba¤›ml›
olarak haz›rlan›r. S›f›r esasl› bütçeleme sistemi bu ba¤›ml›l›¤› ortadan kald›rmak ister. Yeni bir bütçe tasar›s›
haz›rlan›rken, cari y›l bütçesinde çeflitli kurulufl ve hizmetler için ayr›lan ödenekler hiç yokmufl (ya da s›f›rm›fl)
gibi hareket edilir. Bu flekilde herhangi bir daire yada
hizmete adeta yeni kuruluyormufl gibi, yani s›f›rdan bafllan›yormufl gibi, yeniden de¤erlendirilmesi yap›larak,
ödenek ayr›lacak ya da ayr›lmayacakt›r. (Bkz. Devlet
Bütçesi, Milli Bütçe, Performans Bütçe, S›f›r Esasl› Büt çe)
B. Ocakc›o¤lu
Bütçelenmifl Kapasite
(Bkz. Faaliyet Hacmi )
Bütçelenmifl Maliyet
[Alm. Soll-kosten] [Fr. Coût budgétaire ] [‹ng. Budgeted
cost]
Belli bir maliyet kaleminin (hammadde, iflçilik, enerji
gibi) bütçelenmifl faaliyet hacmi için tahmin edilen tutar›d›r. Toplam bütçelenmifl maliyet, bu tutarlar›n toplam›ndan oluflur. Bütçelenmifl maliyetler, fiili sonuçlar›n
de¤erlendirilmesi konusunda bir ölçü sa¤lar. Bu karfl›laflt›rmalar›n güvenilirli¤i, di¤er baz› faktörler yan›nda,
büyük ölçüde bütçelenmifl maliyet tahminlerinin ne derece geçerli ve tutarl› oldu¤una ba¤l›d›r.
Y. Ercan
Bütçenin ‹fllevleri
[Alm. Funktionen der Haushaltsplan ] [Fr. Fonctions du
budget] [‹ng. Functions of budget]
Her ekonomik ve hukuki kurum gibi bütçenin de ifllev212
Bütçenin ‹fllevleri
leri ve bunlar› yerine getirirken ba¤l› olmas› gereken ilkeler vard›r. Bu ifllev ve ilkeler 19. yy. klasik maliye düflüncesinin sonucu olarak çok kat› bir biçimde yerleflmifltir. Ancak, ça¤›m›zda bu ifllev ve ilkeleri aynen uygulamak olana¤› bulunmad›¤› gibi, devletin gördü¤ü
hizmetler de çok geliflmifl ve benimsenen dar kapsaml›
ilkelere uymayan ekonomik nitelikler kazanm›flt›r. Böylece ilke ve ifllevlerin yap›lar›nda pek çok de¤iflmeler
meydana geldi¤i gibi, ça¤dafl gereksinmeleri karfl›lamak
üzere bütçeye yeni ifllevler verilmifltir.
Bütçenin klasik ifllevleri genellikle dört kümede toplan›r:
Ekonomik ve mali ifllevi: Devletin, kamu hizmetle rini yaparken, hizmetlerin bir mali plan içinde s›ralanmas›yla bu hizmetlerin en etkin biçimde yerine getirilmesini sa¤layabilmesidir. En az mali kaynak ay›rarak en
çok yarar› elde etme olana¤›n›n yarat›lmas›d›r.
Yasal ifllevi: Bütçe ile hükümete gelir toplama ve
gider yapma yetkisi verildi¤ine göre, bütçenin haz›rlanmas› ve uygulanmas› dönemlerinde yap›lan bütün ifllemlerin yasal dayana¤a göre yap›lmas›, tüm kamu yönetiminin bütçenin haz›rlanmas› ve uygulanmas›n› bu mali
yasalar çerçevesinde sa¤lamas› gerekir.
Siyasal ifllev: Bütçenin, kamu yönetiminin gidiflini
etkileycek bir araç olarak parlamentoya hükümete yol
gösterme, yönetme olana¤›n› vermesidir. Bütçenin hükümetlerin kamu hizmetini yapabilmesi için adeta bir
mali plan olmas›, hükümetin bütçe ile ortaya koydu¤u
siyasi tercihini parlamentonun da onay›yla uygulamas›n›
sa¤lar.
Denetim ifllevi: Di¤er ifllevlerini tamamlayan ve onlar›n sonucu olan önemli bir ifllevdir. Bu denetim, bütçenin haz›rlanmas› ile uygulanmas› aras›ndaki karfl›laflt›rmayla bütçenin gerçekleflmesinin en do¤ru biçimde nas›l olabildi¤inin saptanmas› yoluyla sa¤lan›r.
Ça¤dafl bütçecilik, bütçenin ifllevlerinde de de¤iflmeler olmas›na yol açm›flt›r. Bütçenin ekonomik araç olarak kullan›lmas›, özellikle ekonomik ifllevini geniflletmifltir.
Bütçe ile yap›lmak istenen, sadece gelir ve gider tahmini de¤il, ayn› zamanda ulusal ekonomi içinde kamu
ve özel sektör aras›nda dengeyi kurarak mümkün olan
en üst çal›flma düzeyinde ekonomik dengeyi sa¤lamakt›r. Ekonomik denge yan›nda, dönemsel depresyonu bütçe politikas› ile telafi etme yoluyla bütçeyi araç olarak
kullanmak da bütçenin telafi edicilik ifllevini oluflturmaktad›r. Bütçe ile ekonomik kalk›nmay› sa¤lama ve
ekonomik planlamay› gerçeklefltirme olanaklar› da zaman›m›zda bütçenin ifllevleri aras›na girmifltir.
Geniflleyen ekonomik ifllevi yan›nda, ça¤›m›zda bütçeye yönetim arac› olma ifllevi de verilmifltir. Kamu yönetiminde verimlili¤i art›rmak, etkenli¤i sa¤lamak için
devlet bütçesi etkin rol oynamaktad›r. Plan-bütçe, iliflkileriyle yönetsel ve mali denetim, bütçe arac›yla etkin
biçimde gerçeklefltirilmektedir. Bütçe politikas›n›n esnekli¤i, bölgeler ve sektörler aras› dengesizli¤in düzenlenmesi, kamuoyuna hükümetin yerine getirdi¤i kamu
hizmetleri ve bunlar›n verimlili¤i hakk›nda bilgi verme
Bütçe Politikas›
de bütçenin ifllevleri aras›na girmifltir. Böylece ülkelerin
sosyo-ekonomik yap›s›nda bütçenin ifllevleri genifl biçimde yer almaktad›r.
G. Coflkun
Bütçenin Kanunlaflmas›
[Alm. Annahme des Haushaltsplans ] [Fr. Promulgation
de la loi de Finances ] [‹ng. Promulgation of the budget]
Günümüzde, demokratik sistemi benimsemifl ülkelerde,
bütçenin kanunlaflmas›, parlamentoya ait bir hak ve görevdir. Bu nedenle bütçeyi hükümet haz›rlar, parlamen to onaylar ve yasalaflm›fl olur. Bütçenin yasalaflmas›
prosedürü belli sürelerle s›n›rland›r›lm›flt›r. Genel kural,
bütçenin mali y›lbafl›na yetiflmesidir. Ancak bütçenin
reddi halinde, bulunan çözümler ülkelere ve rejime göre
de¤iflik olmaktad›r.
Türkiye’de 1961 Anayasas› ile çift meclisli parlamento yürürlükte iken Cumhuriyet Senatosu ve Millet
Meclisi taraf›ndan kabul edilen bütçe kanun tasar›s›,
cumhurbaflkan›n›n onay›na sunulurdu. Cumhurbaflkan›
di¤er kanunlar için sahip oldu¤u yetkiyi, yani on gün
içinde, bir daha görüflülmek üzere TBMM’ne geri gönderme hakk›n›, bütçe kanunu söz konusu oldu¤unda kullanamazd›. Bu nedenle, bütçe tasar›s› Millet Meclisi’nde kabul edilmekle kanunlaflm›fl olmaktayd›. Ancak yürürlü¤e girebilmesi için bütçenin imzadan sonra resmî
gazetede yay›nlanmas› gerekiyordu.
1982 Anayasas› ile tek meclisli parlamenter sisteme
geçilmifltir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçeyi onaylamama ya da kabul etme yetkisine sahiptir. Meclis taraf›ndan incelenip kabul edilen bütçe tasar›s›, cumhurbaflkan›n›n onay›na sunulmaktad›r. Cumhurbaflkan› di¤er
kanunlar için sahip oldu¤u yetkiyi, yani onbefl gün içinde, bir daha görüflülmek üzere TBMM'ye geri gönderme
hakk›n›, bütçe kanunu söz konusu oldu¤unda kullanamamaktad›r (1982 Anayasas› m. 89)
B. Ocakc›o¤lu/fi. Akkaya
Bütçe Politikas›
[Alm. Haushaltspolitik] [Fr. Politique budgétaire ] [‹ng.
Budgetary policy]
Kamu giderlerini finansman› ile izlenen yöntemi ortaya
koyar. Tarihi aç›dan bütçe politikalar› de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r. Geleneksel maliye politikas›, ilgili bütçe y›l› için
kabul edilen ve devlet görevlerinin gerçekleflmesi bak›m›ndan gerekli olan giderlerin, vergi, resim ve servet
has›lat›ndan elde edilecek normal gelirler ile finanse
edilmesi gerekti¤ini öne sürer. Bunun d›fl›na ancak savafl söz konusu oldu¤unda ç›k›labilir. Bir de yüksek rand›manl› kamu yat›r›mlar› için borçlanmaya baflvurulabilir.
Denk olmayan bütçe politikas› ise, klasik finansman
prensibini genifl kapsaml› yorumlayarak, bütçede aç›k
ve fazlalara izin verilebilece¤ini vurgular. ‹stemeyerek
uygulanmakla beraber, zararl› görülmeyen bu tür denk
olmayan bütçe politikas› ile konjonktürün çöküntü zamanlar›nda bir a盤› göze alan, refah zaman›nda oluflmas› beklenen gelir fazlas› ile a盤›n kapat›laca¤›n› ön213
Bütçe Tekni¤i
Bütünleflme (Entegrasyon)
gören denk olmayan bütçe politikas› aras›nda fark vard›r. Bu anlay›fla göre, tüm konjonktür devresi içinde
aç›k ve fazlalar›n denkleflmesi gerekir. ‹stemeyerek katlan›lan denk olmayan bir bütçe politikas› durumuna göre ortaya ç›kan önemli fark, denksizlikten dolay› endifle
edilmemesi ve bunlar› gidermeye ya da azaltmaya çal›fl›lmamas›, aksine konjonktürel durumun de¤iflmemesinin beklenmesidir. (Bkz. Ça¤dafl Bütçe Teorileri, Bütçe
A盤›, Bütçe fazlas›, Bütçe Dengesi)
B. Ocakc›o¤lu
bilecek yetkiye sahiptir. Gerekli de¤ifliklikler yap›ld›ktan sonra komisyondan ç›kan bütçe tasar›s› TBMM Genel Kurulu'nda görüflülür. Bu görüflmeler yap›l›rken milletvekilleri gider art›r›c› ve gelir azalt›c› tekliflerde bulunamazlar (1982 Anayasas› m. 162)
B. Ocakc›o¤lu/fi. Akkaya
Bütünleflme (Entegrasyon)
Bütçe Tekni¤i
[Alm. Technik der Finanzplancign] [Fr. Procédures et
techniques budgétaires ] [‹ng. Budgeting techniques]
Bütçenin haz›rlanmas›ndan uygulanmas›na kadar olan
tüm aflamalar› ve bu aflamalarda izlenen yolu kapsar. S›ra ile bütçenin afla¤›daki süreçlerden geçti¤ini görürüz.
a) Bütçenin haz›rlanmas›,
b) Bütçenin görüflülüp onanmas›,
c) Bütçenin yürütülüp uygulanmas›,
d) Bütçenin kontrol ve denetimi. (Bkz. Bütçe Denetimi,
Bütçenin Kanunlaflmas›, Ça¤dafl Bütçe Teorileri )
B. Ocakc›o¤lu
Bütçe Yetkisi
[Alm. Etatsermächtigung ] [Fr. Pouvoir en matière bud gétaire ] [‹ng. Budgetary authority]
Parlamenter demokratik rejimlerde bütçe yapma, yani
devlet gelir ve giderlerini belirleme yetkisi meclislere
aittir. Bütçe Yetkisi,bütçe tasar›s›n›n son fleklinin tesbiti
ve kabul edilmesi anlam›na gelir.
Tek meclisli ülkelerde, hükümet taraf›ndan haz›rlanan bütçe bu meclis taraf›ndan görüflülüp karara ba¤lan›r. Çift meclisli memleketlerde ise, tasar› her iki mecliste de ele al›n›r. Ancak, senatolar›n bütçe konusundaki
yetkileri s›n›rland›r›lm›flt›r. Bunun nedeni, birçok ülkede
senato üyelerinin genel seçimlerle ifl bafl›na gelmemeleridir.
Bütçe yetkisini meclislere vermeyen, tamamiyle yürütme organ›n› yetkili k›lan sistemler oldu¤u gibi, meclislerin yürütme organ› taraf›ndan verilen ilk teklifleri
kendi tercihi do¤rultusunda de¤ifltirdi¤i sistemler de
görülür.
1961 Anayasas›’na göre Türkiye’de uygulama, yürütme organ›n›n haz›rlad›¤› Bütçe Kanun tasar›s›
TBMM’inde, önce Bütçe ve Plan Karma Komisyonu’na
gönderilir, gerekli de¤ifliklikler yap›ld›ktan sonra komisyondan ç›kan bütçe önce Senato’da, sonra Millet Meclisi’nde ele al›n›rd›. Bütçenin hem denkli¤ini korumak,
hem de mali y›lbafl›na kadar tasdikten ç›kmas›n› sa¤lamak için 1961 Anayasas›’n›n 94. maddesi TBMM üyelerinin, bütçe kanun tasar›lar›n›n genel kurullarda görüflülmesi s›ras›nda gider art›r›c› veya belli gelirleri azalt›c› teklifler yapamayacaklar›n› belirtmiflti.
1982 Anayasas›'na göre ise yürütme organ›n›n haz›rlad›¤› bütçe kanun tasar›s› TBMM'de önce 40 üyeden
meydana gelen Bütçe Komisyonu'na gönderilir. Bu komisyon bütçe tasar›s› üzerinde istedi¤i de¤iflikli¤i yapa-
[Alm. Integration ] [Fr. Integration ] [‹ng. Integration ]
Ça¤›m›zda kâr maksimizasyonu ile birlikte egemenlik
ve güç kavramlar›n›n önem kazanmas›, iktisadi unsurlarda bir bütünleflme ve birleflmenin sa¤lanmas›n› zorunlu k›lm›flt›r. Giderek çok uluslu bir durum alan birleflme olgusu, her çeflit biraraya gelme ve iktisadi unsurlardaki yo¤unlaflma olarak ortaya ç›kmaktad›r. Bütünleflmenin nedenlerini aç›klayabilmek için birleflme bo yutlar› ve birleflme tipleri fleklinde bir s›n›fland›rmaya
gidilebilir. Boyutlar›na göre yatay, dikey ve çeflitlendi rilmifl olmak üzere üç birleflme flekli vard›r.
Yatay bütünleflme: Piyasadaki rekabeti ortadan kald›rmak amac› ile ayn› üretim safhas›ndaki iktisadi ünitelerin birleflmesi ile meydana gelir. Yatay bütünleflme yoluyla piyasaya egemen olan firma, büyük iflletmelerin
olanaklar›ndan yararlan›r. Bu olanaklar flu flekilde özetlenebilir:
Bu firmalar büyük miktarlarda hammaddeye gereksinme duymalar› nedeniyle daha kolay ve ucuz hammadde
bulabilmektedir,
Mali kaynak zorlu¤u çekmediklerinden hammaddelerini bol ve ucuz oldu¤u dönemlerde alabilmektedir,
Büyük miktarlarda hammadde sat›n almalar› ve genellikle bunlar› kendi araçlar› ile tafl›malar›, ulaflt›rma maliyetlerini düflürmektedir,
Genel masraflar›n›n çok yüksek olmas›na karfl›l›k birim bafl›na düflük maliyetle çal›flmakta ve içsel ekonomiler yard›m›yla bunu daha da düflürebilmektedirler,
Piyasay› tan›malar› ve piyasaya egemen olmalar› pazarlama sorunlar›n› daha kolay çözmelerine neden olmaktad›r,
Üretim faktörlerini daha kolay bulabildikleri gibi teknolojik yeniliklerden yararlanabilmektedirler.
Ça¤›m›zda genellikle tröst ve kartel fleklinde ortaya
ç›kan yatay birleflmeler yoluyla, büyük iflletmeler egemenliklerini sürdürebilmek için zaman zaman hükümetlere bask› dahi yapabilmektedirler.
Dikey bütünleflme: Birbiriyle ilgili, çeflitli üretim
kademelerinde çal›flan firmalar›n girdi sa¤lamak ve ç›k t›lar›na pazar bulmak için tek bir yönetim alt›nda toplanmas›d›r.
Yeni teknolojilerden yararlanma olanaklar›n› ve uzmanlaflmay› büyük ölçüde engellemesine ra¤men, firmalar afla¤›daki nedenlerle dikey bütünleflmeye gidebilirler:
Ekonomik krizler nedeniyle piyasa koflullar›n›n belirsiz olmas›,
Piyasada yeterli miktar ve kalitede hammadde ve ara
mal› bulunmamas›,
214
•
•
•
•
•
•
•
•
Bütünleflmifl Ekonomi
Büyük Say›lar Kanunu
ve ara mal› fiyatlar›n›n devaml› de¤iflmesi,
• Hamaddezevklerindeki
de¤iflmeler.
• Tüketici
Dikey bütünleflme kendi içinde geriye do¤ru dikey
bütünleflme ve ileriye do¤ru dikey bütünleflme olmak
üzere ikiye ayr›l›r. Birincisi, iflletmenin gerekli hammadde ve ara mal› sa¤lamak için bütünleflmeye gitmesidir. ‹leriye do¤ru olan bütünleflmede ise, üretilen mala
pazar bulma amac› ile birleflmeye yönelir.
Her iki bütünleflme tipinde de amaç, hammadde ve
ara mallar›n›n kolayl›kla sa¤lanarak üretilen mal›n pazarlanmas›d›r. Örne¤in, tekstil alan›nda faaliyet gösteren bir kumafl fabrikas› ucuz hammadde sa¤lamak için
bir yandan iplik fabrikas› kurarken, di¤er yandan üretti¤i kumafllar› daha kolay pazarlayabilmek için konfeksiyon fabrikas› ve sat›fl ma¤azalar› açabilmektedir. Görüldü¤ü gibi, üretim aflamalar› aç›s›ndan firmalar fonksiyo nel iliflki içindedirler. Bununla birlikte günümüzde firmalar›n uzmanlaflmadan ve teknolojik yeniliklerden yararlanmak istemeleri dikey bütünleflmelerin önemini yitirmesine neden olmufltr.
Çeflitlendirilmifl bütünleflme: Birbirinden ba¤›ms›z
piyasalara farkl› mallar süren firmalar›n etkin olmak,
vergi yasalar›ndan yararlanmak, kuramsal nedenler ve
rizikoyu azaltmak amac› ile bütünleflmeleridir. Örne¤in,
ilaç, kumafl ve otomobil gibi farkl› mal üreten iflletmelerden oluflan bir bütünleflmede yeralan firmalardan herhangi biri, bütünleflmenin yaratt›¤› güç nedeniyle rakipleri üzerinde etkili olabilmektedir. Zira di¤er firmalar›n
kârlar› rekabet mücadeleleri içinde bulunan bu firman›n
desteklenmesi için kullan›lmaktad›r. Böylelikle düflük
kârla veya maliyetine ürünlerini satan firma, rekabeti
olanaks›z k›lmaktad›r.
Belli elemanlar dizisinden oluflan her firman›n girdi,
üretim flekli, yönetim ve pazarlama biçimi vard›r. Her
eleman›n birleflti¤i noktada da yönetim faaliyetleri etkin olmaktad›r. Çeflitlendirilmifl bütünleflme yoluyla
ekonomik güçlerini ve etkinliklerini art›ran firmalar pi yasaya egemen olmaktad›rlar. Ayr›ca rekabeti ortadan
kald›rarak ülke ekonomisinde tekelci e¤ilimleri h›zland›rmaktad›rlar. (Bkz. Çok Uluslu fiirketler, Bölgesel Bü tünleflme)
A. ‹lkin
Bütünleflmifl Ekonomi
[Alm. Integrierte Volkswirtschaft] [Fr. Economie integ rée] [‹ng. Integrated economy]
Bir ekonominin çeflitli sektörlerinin etkin bir flekilde çal›flt›¤› ve karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k içinde bulunduklar› bir durumdur. Genellikle söz konusu sektörler tar›m ve sanayidir.
Bu durum, kalk›nma sürecinin bir parças› olarak ve
kalk›nma süreklili¤i ile bir arada oluflmaktad›r.
D. Demirgil
Büyük Defter
[Alm. Hauptbuch] [Fr. Grand Livre] [‹ng. Ledger]
Muhasebede, art›fl ve azal›fllar›n kaydedildi¤i çizelgeler
olan hesaplar›n yer ald›¤› deftere “Büyük Defter” ya da
“Defteri Kebir” denir. Muhasebe ifllemleri tarih s›ras›yla Günlük Deftere kaydedildikten sonra, sistematik olarak gruplanarak ikinci kez Büyük Deftere kaydedilebilir. Bu iflleme nakil denilmektedir. Yevmiye defteri,hesaplar› kronolojik s›ra içinde denetlemeye olanak verdi¤i halde büyük defter, ifllemleri her hesap düzeyinde ayr› ayr› denetlenmeye olanak sa¤lar. Büyük defter kay›tlar›nda en az›ndan;
‹fllemin yap›ld›¤› tarih,
Nakil iflleminin yap›ld›¤› hesaba karfl›l›k günlük defterde kaydedilmifl bulunan hesab›n ad›,
‹fllemin günlük defterde kay›tl› oldu¤u sayfa numaras›,
Günlük defterde ilgili hesaba kaydedilmifl bulunan tutar
yer almal›d›r.
Büyük defter ciltli olabilece¤i gibi yer de¤ifltirebilir
yaprakl› da olabilir. (Bkz. Günlük Defter, Yevmiye Defteri, Defter Tutma Sistemleri)
F. Bilgino¤lu
Büyük Depresyon
[Alm. Grosse Depression, Grosse Krise ] [Fr. Grande
dépression] [‹ng. Big Depression]
1929 y›l›nda 29 Ekim Sal› günü bafllayan ve ‹kinci Dünya Savafl›’na kadar süren büyük ekonomik bozguna verilen add›r. 29 Ekim 1929 günü hisse senetleri sat›fllar›,
bütün al›flverifli felce u¤rat›r. Çünkü, hisse senedi sat›n
almak için tek bir öneri bile yoktur. Herkes elindeki hisse senetlerini satmaya u¤rafl›r. Çöküntü, bankac›l›k kesimini ve giderek bütün ekonomiyi sarar; daha sonra öteki
kapitalist ülkelere s›çrar. Böylece, 55 y›ll›k uzun bir geliflme trendi, on y›l süreyle bir gerileme ve duraklamaya
dönüflmüfltür.
Büyük depresyonun bafll›ca nedenleri flunlard›r:
Zay›f ve spekülatif kredi yap›s›n›n 1929 hisse senedi
borsas› kriziyle y›k›lmas›,
Yanl›fl bir para politikas›,
Tar›m ürünlerine olan talebin inelastik oluflu yüzünden çiftçinin gittikçe azalan sat›n alma gücü,
Teknolojik iflsizli¤in giderek artmas›,
Kötü ve gittikçe de kötüleflen gelir da¤›l›m›,
Bütün bu nedenlerin etkisiyle tamamen altüst olan
sermaye birikimi,
Yat›r›mlardaki düflüflün milli gelirde düflmeye yol açmas›,
Yat›r›m harcamalar›nda ufak bir düflüflün “çarpan” etkisiyle, milli gelirde çok daha fliddetli bir azalma ortaya
ç›karmas›. (Bkz. Buhran)
D. Demirgil
•
•
•
•
•
•
•
•
Büyük Say›lar Kanunu
[Alm. Gesetz der grossen Zahlen, Gesetz der Durchsch nit] [Fr. Loi des Grands Nombres] [‹ng. Law of Large
numbers, Law of averages]
‹statisti¤in konusunu oluflturan kollektif nitelikteki olaylar tesadüfi etkilerin alt›nda olduklar›ndan, bunlar aras›ndan sadece bir olay›n incelenmesi ile grubun tamam›na ait bir genelleme yapmak sa¤l›kl› olmamaktad›r. Çok
say›da olay›n incelenmesi halindeyse tesadüfi etkiler
215
Büyüme
Büyüme Modelleri
birbirini giderecek ve olaylar›n ana e¤ilimleri, yani ortak yönleri ortaya ç›kacakt›r. Bu durum büyük say›lar
kanununun bir yans›mas›d›r.
Örne¤in, bir madeni parayla yap›lan 6 at›flta gerek,
yaz›, gerekse turan›n üste gelme ihtimallerinin 1/2 olmas›na ra¤men, toplam 3 yaz› ve 3 turadan farkl› sonuçlarla karfl›lafl›labilir. Çünkü, tesadüfi etkilerin a¤›rl›¤› fazlad›r. Buna karfl›l›k at›fl olay› 1000 defa tekrarland›¤›nda
toplam at›fl içindeki yaz› ve tura say›s› 500’e yaklaflacakt›r. Bu örnekten de yararlanarak büyük say›lar kanununu flöyle tan›mlayabiliriz: Çok say›da kollektif olay
incelendi¤inde elveriflli halin (yaz›) toplam hal say›s›na
oran› (yaz› oran›), o halin ihtimaline (1/2) yaklaflacakt›r.
Genellikle canl› varl›klar› konu alan sosyoloji, psikoloji, iktisat gibi sosyal bilimlerle t›p ve biyoloji dallar›nda tesadüfi etkilerin bulunmas› çok say›da olay›n incelenmesini gerekli k›lmaktad›r. Bu nedenle bir hastal›¤a yakalanm›fl olanlar›n ya da bir suçu ifllemifl olanlar›n
oran›, küçük bir grup incelendi¤inde önemli s›çramalar
gösterebilmesine karfl›l›k, bir flehrin ya da bir ülkenin tamam› dikkate al›nd›¤›nda daha istikrarl› sonuçlar elde
edilebilmektedir.
‹spat› ilk olarak ‹sviçreli matematikçi Jacob Bernoulli taraf›ndan yap›ld›¤› için Bernoulli Teoremi olarak
da adland›r›lan büyük say›lar kanunu, tesadüfi nedenlerden etkilenen olaylar›n tümü için geçerli olmas›ndan
ötürü, istatistikte önemli bir yere sahiptir. (Bkz. Berno ulli Deneyi, ‹htimal)
B.A. Köksal
Büyüme
[Alm. Wachstum] [Fr. Croissance ] [‹ng. Growth]
Ulusal ekonomiler de canl›lar gibi büyür. Her ülkede
nüfus, iflgüçü, kaynaklar, sermaye teçhizat› vb. y›ldan
y›la de¤iflik oranlarda büyümektedir. Üretimi art›rmak
için yat›r›m harcamalar› yap›ld›kça istihdam seviyesi
yükselmekte, sermaye stoku genifllemekte, ifllenmemifl
topraklar üretime aç›lmakta ve sonuç olarak milli has›la
ço¤ulmaktad›r. Büyüme s›ras›nda iktisadi unsurlarda
meydana gelen de¤iflikliklerin yan›nda toplumsal sorunlar›n görünüflü de de¤iflmektedir. E¤itim talebi artmakta,
köylerden flehirlere göç h›zlanmakta, sa¤l›k hizmetlerinin geliflmesi gerekmekte, siyasal yap›da dalgalanmalar
meydana gelmektedir.
Bu kadar karmafl›k olay›n bir arada cereyan etti¤i
büyüme sürecinde, kesin sonucu belirtecek ölçünün bulunmas› çok güçtür. ‹ktisadi unsurlar›n ço¤undaki de¤iflmeleri rakamland›rmak nispeten kolayd›r. Oysa toplumsal de¤ifliklikleri istatistik seriler halinde düzenleyip
yorumlamalara gitmek oldukça güçtür. Rakamlarla ifade
edilebilen iktisadi unsurlarda da büyüme s›ras›nda meydana gelen dalgalanmalar de¤iflik oranlarda olmaktad›r.
fiu halde sorun, bu çeflitli iktisadi unsurlardan en iyi
gösterge olabilecek birini seçmek ve temel ölçü olarak
kullanmakt›r. Uluslararas› alanda en yayg›n olarak kullan›lan ölçü, üretim hacmi ve milli gelirdir. Yaln›z, milli
gelir art›fl›n›n ulusal bir ekonominin topyekun büyümesini yans›tmad›¤›n›, fert bafl›na refah art›fl›na bir ölçü sa-
y›lamayaca¤›n› da belirtmek gerekir. Çünkü nüfus art›fl›,
yükselen milli gelirin bir k›sm›n› yutmaktad›r. fiu halde
büyümeyi fert bafl›na milli gelir rakam›yla da ölçmek
gerekecektir. Burada unutulmamas› gereken bir nokta,
milli gelirdeki art›fllar›n büyümenin sonucunu belirtmekte olmas›d›r. Asl›nda milli gelir endeksinin alt›nda
önemli iktisadi toplumsal ve siyasal olaylar yatmaktad›r.
Ölçü olarak milli gelir seviyesi seçildi¤ine göre, büyümenin tan›m› flöyle yap›labilir: ‹ktisadi büyüme, milli
gelirde bir y›ldan ötekine meydana gelen art›fl oran›ndan
ibarettir. Örne¤in, bir ülkenin milli geliri 1995 y›l›nda
100 trilyon lira iken 1996 y›l›nda 107 trilyon liraya ç›km›flsa büyüme h›z› % 7’dir. Ayn› ülkede y›ll›k nüfus art›fl h›z› %3 ise, 1995-1996 aras›nda fert bafl›na milli gelir %4 artm›fl demektir.
Yaz› ve konuflma dilinde “büyüme” terimi yerine bazen “geliflme”, “kalk›nma” gibi sözcüklerin de kullan›ld›¤› görülmektedir. Büyüme, geliflme ve kalk›nma terimlerinin anlamlar› aras›nda fark görenler bu tutumu
hatal› bulmaktad›rlar. Bunlara göre büyüme sadece bir
gövde genifllemesini ifade etmekte, geliflme ve kalk›nma
ise ulusun iktisadi, sosyal ve siyasal hayat›ndaki genel
geliflimi belirtmektedir.
‹ktisadi büyüme sorunu özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra yayg›n bir flekilde ele al›nm›flt›r. Önceleri
savafltan zarar görmüfl olan Bat› ülkelerinin ekonomilerini yeniden düzenlemeleri için gösterilen çabalar k›sa
zamanda geliflmekte olan ülkelere de yönelmifltir. Son
y›llarda bu sorunun daha da yo¤un olarak tart›fl›ld›¤› göze çarpmaktad›r.
Bununla beraber büyüme sadece bugünün sorunu
de¤ildir. ‹ktisat biliminin kuruldu¤u y›llarda, hatta daha
önceki dönemlerde bile büyüme ile ilgili fikirlerin tart›fl›ld›¤› görülmektedir. Fakat 1950’lere kadar bu tart›flmalar yaln›zca geliflmifl ekonomilerin nas›l geliflmifl oluduklar› ve bundan böyle bunal›ms›z nas›l büyüyebilecekleri noktalar› üzerinde süregelmiflti. Sonralar› azgeliflmifllerin büyüme sorunlar›n›n ele al›nd›¤› teorik modeller yayg›nlaflt›. Günümüzün dinamik dünyas›nda azgeliflmifllerin h›zla bünye de¤ifltirerek geliflen ekonomiler niteli¤ini kazanmalar› sonunda, azgeliflmifller için
kurulan modellerin de ayn› h›zla varsay›mlar›n› ve çerçevelerini de¤ifltirdikleri göze çarpmaktad›r. (Bkz. Bü yüme Modelleri)
E. Alkin
Büyüme H›z›
(Bkz. Büyüme)
Büyüme Modelleri
[Alm. Wachstumsmodellen] [Fr. Modèles de croissance ]
[‹ng. Growth models]
Ekonomilerin büyüme biçimi insan organizmas›n› and›rmaktad›r. Ulusal ekonomilerin nüfus, faal iflgücü, do¤an kaynaklar, sermaye stoku vb. unsurlar y›ldan y›la
de¤iflik oranlarda büyümektedir. Milli has›la o l a r a k
özetledi¤imiz ekonomik faaliyet, yat›r›m harcamalar› ile
bafllar. Bu yat›r›mlar istihdam seviyesini yükseltir; ser216
Büyüme Modelleri
Büyüme Modelleri
maye stokunu geniflletir; ifllenmemifl topraklar›n üretime
aç›lmas› sonucu oluflan faaliyetlerin hepsi milli has›lay›
verir. Büyüme s›ras›nda toplumsal sorunlar›n biçimi de
de¤iflmektedir. Büyüme, bir yandan köylerden kentlere
göçü h›zland›rmakta, bu arada siyasal yap›da bir dizi
dalgalanma meydana gelmektedir.
Büyüme modelleri günümüzdeki yayg›n ekonometrik uygulamalar›n ›fl›¤›nda matematiksel modeller haline
gelmifltir. Ancak sorunun kökeni klasik büyüme modeli
olarak adland›r›lan Ricardo Modeli’dir. Bu model geliflmekte olan ülkelerin baz›lar›n›n yaflad›¤› koflullar› aç›klad›¤›ndan, k›smen geçerlili¤ini korumaktad›r. Günümüzde yayg›n olarak kullan›lan Harrod Domar Modeli
ise, sanayileflmifl ülkelerin bunal›ms›z büyüme koflullar›n› ele ald›¤›ndan, geliflmekte olan ülkelerde s›n›rl› uygulama olana¤› vard›r. Bu model daha sonra Solow tara-
f›ndan gelifltirilmifltir. Bu arada, gerçek anlam›yla bir
model olmamakla birlikte toplumlar›n geçirdi¤i aflamalar› deskriptif olarak aç›klayan Rostow’un Büyüme Modeli ile ABD’li Schumpeter’in büyümeyi etkileyen güçleri araflt›rd›¤› Yenilik Modelide büyüme modelleri aras›nda ele al›nmaktad›r. Büyüme modelleri, bu de¤iflken
ve sürekli de¤iflen biçimleriyle kalk›nman›n planlanmas›
konusunu gündeme getirmektedir. Art›k ister geliflmifl
olsun, ister geliflmekte olan ülkeler grubunda yer als›n,
hemen her ülke, k›t kaynaklar›n› en uygun bir biçimde
kullanmak için kalk›nmas›n› planl› bir biçimde yürütmeye çal›flmaktad›r. (Bkz. Klasik Büyüme Modeli, HarrodDomar Büyüme Modeli, Schumpeter’in Yenilik Modeli,
Solow ‹stikrarl› Denge Modeli, Rostow’un Ekonomik
Büyüme Evreleri Modeli, Domar’›n Büyüme Modeli)
E. Alkin
217
CÇ
‹stenildi¤i anda geri tahsil edilebilir avanst›r. Bu tür
avans, mali arac›lar aras›nda uygulan›r. Avans›n fonksiyonu, günlük kasa ifllemlerinde girdi-ç›kt› a盤›n›n karfl›lanmas›d›r. Bankalar aras› mevduat genellikle “call
money” niteli¤indedir. Bankalar›n borsa bankerlerine,
jobber ve specialistlere, menkul de¤erler üzerinde ifllem
yapan öbür arac›lara açt›klar› avans da “call money”
kapsam›ndad›r. (Bkz. Discount Houses, Issuing Houses,
Stockbrokers, K›sa vadeli kredi)
F. Ergin
Call Rate
[Alm. Zinssatz für Tagesgeld] [Fr. Taux d’intérêt pour
dépots à vue] [‹ng. Call Rate]
Bir para piyasas› terimidir. ‹hbars›z ve istenildi¤i anda
çekilebilen mevduata ödenen faizin oran›d›r. Örne¤in
vadesiz mevduata faiz ödeniyorsa, uygulanan oran call
ratedir.
Türkiye’de 1982 bafllang›c›nda, baz› bankerler plasman yapan müflterilerine diledikleri tarihte paralar›n›
çekme hakk›n› tan›yorlard›. Uygulad›klar› faiz oran›, paran›n bankerde kald›¤› süreye göre de¤ifliyordu. Örne¤in
ertesi gün çekene %25, paras›n› bir y›l b›rakana %56 faiz ödeniyordu. Bu tür faiz rejimi “variable call rate” ya
da “de¤iflken ihbars›z mevduat faizi”dir.
F. Ergin
CACM
[Alm. Zentralamerikanische Gemeinsamer Markt ][Fr.
Marché commun de L’Amérique centrale] [‹ng. Central
American Common Market]
Befl Orta Amerika ülkesinin (Guatemala, El Salvador,
Honduras, Nikaragua ve Kosta Rika) kurmufl olduklar›
ortak pazard›r. CACM’in kurulmas›n› öngören anlaflma
Aral›k 1960’da imzaland› ve Haziran 1961’de uygulamaya konuldu. 1964’de befl ülkenin merkez bankalar›,
uzun dönemde ortak bir para biriminin kullan›lmas› için
anlaflmaya vard›lar. Ancak sonradan olumsuz geliflmeler
de meydana geldi. 1970 sonunda Honduras CACM’den
çekildi. 1971’de Kosta Rica baz› mallar üzerine gümrük
vergileri koydu.
D. Demirgil
Cambridge Denklemi
[Alm. Cambridge-Gleichung] [Fr. Equation de Cam bridge] [‹ng. Cambridge Equation ]
Para tutumu yaklafl›m›d›r. Özellikle Cambridge Üniversitesi ö¤retim üyeleri ve baflta Alfred Marshall taraf›ndan benimsenmifl bir görüfltür. Yaklafl›m›n aç›klanmas›nda kullan›lan denkleme bu nedenle“ C a m b r i d g e
Denklemi” ad› verilmektedir. Denklem flöyle yaz›labilir:
Cairness, John Elliot (1823-1875)
M=k PT
Dublin, Galway ve Londra’da ekonomi profesörlü¤ü
yapm›flt›r. Ortodoks teoriyi bütün gücüyle desteklemifl
olan son büyük ‹ngiliz iktisatç›s›d›r.
Birbiriyle rekabet etmeyen gruplar teorisiyle gelir
bölüflümünde baz› eflitsizliklerin süreklili¤ini aç›klam›flt›r. (Bkz. Klasikler)
D. Demirgil
Call
[Alm. Kaufoption] [Fr. Droit d’achat ] [‹ng. Call]
Bir borsa terimidir. Bir menkul de¤eri önceden saptanm›fl süre içinde, kararlaflt›r›lan fiyata alma hakk›d›r. Anlaflma yap›l›rken, sat›n al›nacak menkul de¤er miktar›n›n da belirlenmesi usuldendir.
“Opsiyon” sözcü¤ü hem al›m, hem sat›m ifllemleri
için kullan›l›r. Bir menkul de¤erin al›m sat›m›n› bir arada kapsayan anlaflmalara “çift opsiyon” denilir. Call ise,
yaln›z al›m opsiyonudur. (Bkz. Opsiyon, Çift Opsiyon)
F. Ergin
Call Money
[Alm. Tagliches Geld, Tagesgeld] [Fr. Emprunt rembo ursable sur demande ] [‹ng. Call Money]
Burada
M, para miktar›n›,
k, halk›n elinde tutmak istedi¤i paran›n nakdi ifllem hacmine oran›n›,
P, fiyatlar genel düzeyini,
T, ifllem hacmini belirtmektedir.
Cambridge Denklemi, para arz› ve talebi eflitli¤inin
aç›klanmas› için kullan›labilir. Örne¤in, ekonomide yap›lmas› tasarlanan ifllemlerin hacmi 1 milyon, bu ifllemlere uygulanacak ortalama fiyat 10 para ünitesiyse, ifllemlerin hacmi 1 milyon para birimidir. Fertler bu ifllemleri gerçeklefltirmek için ellerinde 2 milyon para ünitesi tutmak e¤ilimindeyseler (k)’n›n say›sal de¤eri 1/5
olacakt›r. Halk›n elinde tutmak istedi¤i para miktar›n›n
ifllem hacmine oran› ve ifllem hacmi sabit varsay›ld›¤›
takdirde para arz›ndaki bir art›fl, do¤rudan fiyatlar genel
düzeyini yükseltecektir. Örne¤in, para arz› 4 milyon
üniteye ç›kt›¤› zaman halk eline fazladan geçen paray›
çeflitli harcamalar için kullanacakt›r. (T) sabit oldu¤una
göre, bu harcama art›fl› fiyatlar genel düzeyini iki kat›na
ç›karacak ve ifllemlerin para ile ifadesi de 10 milyon pa-
219
Cambridge Okulu
Cantillon, Richard
Cam Ürünleri Sanayii
ra biriminden 20 milyon para birimine yükselecektir.
Böylece para talebi ile para arz› aras›ndaki denge yine
sa¤lanm›fl olacakt›r. Çünkü k=1/5 oldu¤una göre, halk›n
20 milyon ünitelik ifllem hacmi için para talebi 4 milyon
para birimine ç›km›flt›r.
E.Alkin
Cambridge Okulu
[Alm. “Cambridge” Schule ] [Fr. Ecole de Cambridge]
[‹ng. Cambridge Scholl]
Alfred Marshall’›n 1890’da yay›nlanan Principles of
Economics adl› kitab›n›n temeli üzerinde kurulmufl ve
Marshall’›n ö¤rencilerinden Pigou, Joan R o b i n s o n ,
Dennis Robertson, Maurice Dobb ve Maynard Keynes
taraf›ndan gelifltirilmifltir.
Marshall’›n izinde yürüyen Cambridge Okulu, ciddi
düzeyde analiz yapma arzusunu, ekonomi teorisini sosyal ilerlemenin bir çekici kuvveti haline getirme e¤ilimiyle birlefltirmifltir. Okulun sosyal felsefesini, 19.yy.
sosyal reformlar›na hafif e¤ilimi olan orta-s›n›f libera lizmi olarak tan›mlamak yerinde olur.
Bu okul, birçok ak›m›n sentezini oluflturmufltur. Psikolojik saikler Avusturya Okulu’ndan, kaynaklar› ve geliflmeleri inceleme e¤ilimi ise Alman Tarihçi Oku lu’ndan yans›m›flt›r.
Uzun süre Cambridge Okulu, neo-klasik ekonominin
özeti olmufltur. Avrupa’daki di¤er gruplardan farkl› olarak, Marshall’›n gelifltirmifl oldu¤u spesifik denge analizi kavram›na a¤›rl›k vermifltir.
Cambridge Okulu para ve d›fl ticaret üzerinde durmufltur. Pigou, Robertson ve Keynes konjanktür dalga lanmalar› sorunlar›na, Robinson ve Sraffa eksik rekabe te a¤›rl›k vermifllerdir.
Marshall’›n kürsüsünü daha sonra Arthur Pigou iflgal
etmifltir. Pigou’un yaklafl›m› ve sosyal-ethik temeli flu
flekilde özetlenebilir: Ekonominin temel saiki, sosyal
ilerlemelere yard›mc› olmakt›r. Ekonomi bilimi bu bak›mdan deskriptif olmaktan çok analitik, safbilim olmaktan çok gerçekçi olmal›d›r. Pigou, refah› maddi fleylerin birikimi olmaktan çok psiflik bir mal saym›fl ve refah›n yaln›z milli gelirin hacmine de¤il, milli gelirin bölüflümündeki eflitli¤e ba¤l› oldu¤unu savunmufltur. (Bkz.
Avusturya Okulu, Alman Tarihçi Okulu, Joan Robinson,
Dennis Robertson, John Maynard Keynes)
D. Demirgil
Campanella, Tommaso (1568-1639)
‹talyan filozofudur; gençli¤inde fliirler de yazm›flt›r. Yaflam› boyunca skolastik düflünce yöntemine karfl› ç›km›flt›r. Temel e¤itimini Dominiken manast›r›nda yapmas›na ra¤men, dinsel konular› b›rakm›fl, tabiat felsefesine
dönmüfl ve deneysel yöntemi savunmufltur. Hayat›n›n 27
y›l›n› hapiste geçirdikten sonra, ömrünün geri kalan k›sm›n› Paris’de tamamlam›flt›r.
Campanella çok say›da felsefe eseri vermifl olmas›na
ra¤men, günümüze kalan eseri hapiste yazd›¤› Günefl
Ülkesi’dir. Bu eserinde hayali-ideal bir komünist toplum
düzenini anlatm›flt›r.
G. Kazgan
[Alm. Glass und Glassproduktions ‹ndustrie ] [Fr. Indus trie des produits de verre ] [‹ng. Manufacture glass and
glass products ]
‹malat sanayii ana sektörü içinde uluslararas› endüstriyel s›n›flamada bölüm kodu 36 olup, 362 kodlu ana
grupta yer almaktad›r. Sektörün faaliyet konusu camdan
s›nai kaplar, düz emprime ve telli cam, cam ev eflyas›,
cam elyaf, cam boru, cam çubuk, cam mozaik, cam inflaat tu¤las›, camdan laboratuar gereçleri, ayna cam›, oto
camlar›, far cam› vb. yap›m›d›r. (Bkz. Ekonomik Faali yet Kollar›).
E. Özötün
Canadian Imperial Bank Of Commerce
Merkezi Toronto’da bulunan Kanada bankas›. 1 Temmuz 1961’de Canadian Bank of Commerce (kuruluflu
1867) ile ‹mperial Bank of Canada’n›n (kuruluflu 1875)
birleflmesiyle kurulmufltur.
S. Abaç
Cankurtaran Operasyonu
[Alm. Bergungsgeschäft, Hilfeleistungsgeschäft] [Fr.
Opération de sauvetage ] [‹ng. Lifeboat operation]
‹ngiltere Merkez Bankas›’nca, Londra ve ‹skoçya kliring bankalar›n›n da yard›m›yla, 1973 y›l› Aral›k ay›nda
ortaya ç›kan mevduat bankalar› bunal›m›na karfl› yap›lan operasyona verilen add›r. Söz konusu tâli bankalar
mevduat toplayan finans evleri idi. Bunlar 1965-1975
aras›nda hem say›ca hem de büyüklük bak›m›ndan kliring bankalar›na ve büyük finans evlerinin kredilerine
konan kantitatif tahditlerden yararlanarak geliflme göstermifllerdir. Bu küçük finans evleri daha çok para piyasas›ndan, bir miktar da mevduat sahiplerinden fon toplayarak gayrimenkul inflaat›n› finanse etmifllerdir. 1973’te
s›k› para politikas› ve para piyasas›ndan fonlar›n çekilmesi bu finans evleri için likidite sorunlar› yaratm›flt›r.
1974’te gayrimenkul de¤erlerinin düflmesi sorunlar›n
büyümesine ve küçük finans evlerinin aciz durumuna
düflmesine yol açm›flt›r. Mevduat sahiplerini korumak,
ayn› zamanda bunal›m derinlefltikçe finansal sistemin
bütününün çözülmesini engellemek için ‹ngiltere Merkez Bankas› “Cankurtaran Operasyonu” nu bafllatm›flt›r.
Bu yolla aciz durumundan kendilerini kurtarabilen
kurulufllara karfl› ortaklafla bir ikraz operasyonu yürütülmüfl, 1976’ya kadar 20 flirket destek görmüfltür. Desteklemenin zirvesinde (1975’de) 1 300 milyon sterlin düzeyinde destek sa¤lanm›flt›r. 1978’de destekleme düzeyi
yar›yar›ya inmifltir. Daha sonra destek kademeli olarak
azalt›larak operasyon sona erdirilmifltir. (Bkz. Bankac› l›k Pani¤i)
D. Demirgil/fi.Akkaya
Cantillon, Richard (1680-1734)
‹ktisadi sorunlar hakk›nda orjinal fikirleri olan bir yazard›r. Milli servet, mübadele ve d›fl ticaretle ilgilen220
CAPM Modeli
Carey, Henry Charles
mifltir. Ona göre, bir ülkenin servetinin ölçüsü toprak ve
emektir. Mübadele de¤eri hammaddeleri sa¤layan toprakla eme¤e ba¤l›d›r. Bir ülkenin ifllenmemifl hammade
ithal etmesi, buna karfl›l›k mümkün oldu¤u kadar ifllenmifl madde ihraç etmesi gerekmektedir.
Cantillon paran›n miktar teorisini iyi anlam›fl bir yazard›r. Ona göre alt›n›n artmas›, yüksek ithal fiyatlar›
ödenmesi sonucunu do¤urmaktad›r. De¤erli maden ticaret bilançosunun olumlu olmas›n›n sonucuysa “iyi” olarak nitelenmelidir. Ancak olumlu ticaret bilançosu, de¤erli madenlerin ülkeye girmesine ve fiyatlar›n yükselmesine yol açacakt›r. Cantillon, de¤erli maden birikiminden çok halk›n refah›n›n önemli oldu¤unu anlam›flt›r.
D. Demirgil
CAPM Modeli
[Alm. CAPM Model] [Fr. Modèle de CAPM] [‹ng. Capi tal Asset Pricing Model]
Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli olarak tan›mlayabilece¤imiz bu model, yak›n dönemde finans ö¤retisinde çok önemli bir yer alm›flt›r. Modelin ifade etmek
istedi¤i fludur: Sermaye pazar›ndaki bir menkul de¤erin
beklenen geliri ile riski aras›ndaki iliflki, ortalama olarak
do¤rusald›r. Yani denge durumunda, riskli menkul de¤erlerin etkin bileflimlerinin, gelirlerin beklenen de¤eri
ile riski aras›nda do¤rusal bir iliflki oldu¤u belirlenmifltir. Portföyünden daha fazla beklenen gelir sa¤lamak isteyen kiflisel yat›r›mc›n›n katlanaca¤› riskte de bir art›fl
olmal›d›r.
Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli birçok varsay›mdan hareket eder. Bunlardan bir k›sm› portföy analizinin temelini oluflturan varsay›mlard›r. Bunlardan
baflka, modeli kurabilmek için de flu varsay›mlara gerek
vard›r:
1) Bütün yat›r›mc›lar Markowitz farkl›laflt›rmas› yapanlard›r ve etkin bölgeyi elde etme amac›ndad›rlar,
2) Kifliler borçlanma ve borç vermede risksiz faiz
oran›n› kullanmaktad›rlar,
3) Kiflilerin bekleyiflleri homojendir ve bunlar›n hepsi bir dönemlik zaman perspektifinde çal›flmaktad›rlar,
4) Menkul de¤erleri al›p satmada hiçbir vergi ve ifllem gideri söz konusu de¤ildir,
5) Enflasyon söz konusu de¤ildir ve faiz oran› düzeyinde hiçbir de¤ifliklik yoktur,
6) Etkin bir sermaye pazar› söz konusudur.
Model, bu varsay›mlardan hareketle, iki belli bafll›
do¤rusal iliflki oluflturur: Bunlardan sermaye pazar›
do¤rusu, beklenen gelir ile toplam risk aras›ndaki do¤rusal iliflkiyi temsil eder ve üzerinde sadece etkin portföyler bulunur. Fakat kiflisel yat›r›mc› tek bir menkul
de¤ere yat›r›m yapacaksa, bunun toplam riskiyle ilgili
olmamal›d›r. Toplam riskin sistematik olmayan k›sm›,
birkaç farkl› menkul de¤er elde bulundurmakla kolayca
giderilebilir. Sistematik risk pazardaki bütün pay senetlerini etkiledi¤i için, bu riskin çeflitlendirme ile giderilmesi zordur. Bu olgudan hareketle elde edilen ikinci
do¤rusal iliflkiyi menkul de¤er pazar do¤rusu simgeler
ve pazardaki her menkul de¤er için, sistematik riskine
uygun olarak, denge beklenen gelirin ne olmas› gerekti¤ini ifade eder. Yani menkul de¤er pazar do¤rusu bir
menkul de¤er veya portföy için, beklenen gelir ile bir
sistematik risk aras›ndaki do¤rusal iliflkiyi gösterir. Sermaye pazar› do¤rusu sadece etkin portföyleri kapsarken,
menkul de¤er pazar do¤rusu, etkin olmayan portföyler
ile tek tek menkul de¤erleri de analiz eder.
Kiflisel yat›r›mc›, elindeki portföyün bir özelli¤i olarak çeflitlendirme sayesinde birçok riskten kaç›nabildi¤i
halde ekonomik hayattaki dalgalanmalardan kendini koruyamamaktad›r. Böylece çeflitlendirme ile birtak›m
riskler ortadan kald›r›labilirken, menkul de¤erlerin getiri
oran›n›n ekonomik hayata duyarl›¤›, onun riskinin seviyesini belirlemede en önemli etmen olmaktad›r. Menkul
de¤erlerin pazar fiyatlar›, beklenen gelir ile sistematik
risk aras›nda do¤rusal bir iliflki oluflana kadar oynama
gösterecektir. Böylece ekonomik hayattan etkilenmeyen
menkul de¤erler pür faiz oran› düzeyinde getiri sa¤larken, etkilenen menkul de¤erler de daha yüksek oranlarda getiri sa¤layacakt›r.
Kiflisel yat›r›mc›lar, veri bir beklenen gelir düzeyi
için katlanacaklar› riski en düflük düzeye indirecek
menkul de¤erleri bulma çabas›nda olacaklar ve dolay›s›yla dikkatlerini sistematik riski yo¤unlaflt›racaklard›r.
Böylece yat›r›mc›lar›n sistematik riskte düflük olan menkul de¤ere talepleri artaca¤› gibi, bunlar›n fiyatlar› da
artacakt›r. Buna karfl›l›k sistematik riski yüksek olan
menkul de¤erlerde talep azal›fl› ve fiyat düflüflleri görülecektir. Dolay›s›yla sistematik riski düflük olan menkul
de¤erlerin beklenen getirileri (artan fiyatlar› nedeniyle)
düflerken, yüksek sistematik riski olanlar›n beklenen getirileri (düflük fiyatlar› nedeniyle) yükselecektir.
Yani yüksek sistematik riski olan menkul de¤erlerin fiyatlar›n›n düflüflü, yat›r›mc› kiflilerin bu yüksek riski kabul etmeye raz› olabilecekleri bir beklenen gelir düzeyine ulafl›ncaya kadar devam edecektir. Bu fiyat düzeyi ve
beklenen gelir, söz konusu risk s›n›f› için denge fiyat› ve
denge beklenen geliri oluflturacakt›r.
Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli, yukarda say›lan gerçekçi olmayan varsay›mlardan hareketle kurulmufl olmas› nedeniyle, ilk bak›flta cesaret k›r›c› bir faktör gibi görülmektedir. Buna ra¤men model, sermaye
pazar›nda gözlenen tutumlar›n birçok k›sm›n› mant›kl›
bir flekilde aç›klamakta, bugüne kadar aç›klanamam›fl
“çeflitlendirme” gibi uygulamalar› çözümlemekte ve fiyat ile getiriler dengeden önemli ölçüde sapma gösterdikleri takdirde, bunlar›n takip etmeleri gereken yön
hakk›nda gerçekçi öneriler getirmektedir. (Bkz. Cüzdan
Kuram›).
fi. Türen
Carey, Henry Charles (1739-1879)
ABD’nin ilk iktisatç›s› olarak niteleyebilece¤imiz Carey, Adam Smith’in fikirlerine hayrand›. Malthus ve Ricardo’yu elefltirmifltir.
Carey, Ricardo’nun rant teorisinin ABD’ne uymad›¤›n› ifade etmekte, baflta en iyi de¤il, en kötü topraklar›n
221
Cari Borçlar
Cari Hesap
ekildi¤ine dikkati çekmektedir. Malthus’un nüfus teorisinin geçersiz oldu¤unu öne sürmüfltür. Fiziki ve iktisadi
ortam›n iktisat teorisi üzerindeki etkileri bak›m›ndan
Carey iyi bir örnek oluflturmaktad›r. D›fl ticarette himayecili¤e, ülke içindeyse tam serbestli¤e taraftard›.
ABD ve Almanya’da etkili olmufl, ‹ngiltere’de ciddiye al›nmam›flt›r. Verdi¤i örneklerin temsili olmad›¤› iddia edilmifltir. T›pk› kendisinin, Smith, Ricardo ve Malthus’un verdikleri örneklerin temsili olmad›¤›n› söyledi¤i gibi. (Bkz. Klasikler)
D. Demirgil
Cari Borçlar
[Alm. Kurzfristige Verbindlichkeiten, laufende Verbind lichkeiten] [Fr. Dettes à Court Terme] [‹ng. Current Li abilities]
Yak›n gelecekte (genellikle bir y›l olarak düflünülür)
karfl›lanmas› gereken yükümlülükleri ifade eder. Bu tür
borçlar, bilançolarda k›sa vadeli borçlar olarak da ifade
edilir. Tan›m›ndan anlafl›ld›¤› üzere, cari borçlar, likidite edilmesi cari varl›klar›n kullan›lmas›n› ya da di¤er
baz› cari borçlar yarat›lmas›n› gerektiren yükümlülüklerdir.
Cari borçlar›n bafll›ca kalemleri aras›nda flunlar say›labilir: Cari faaliyetlerle ilgili borç hesaplar›, borç senetleri, k›sa vadeli banka borçlar›, uzun vadeli borçlar›n
(tahviller dahil) vadesi bir y›l zarf›nda gelecek k›sm›,
ödenecek sigorta ve vergiler, sat›fl avanslar›, tahakkuk
etmifl fakat henüz ödenmemifl ayl›k, ücret ve komisyonlar.
Cari borçlar, bilançonun pasif taraf›nda uzun vadeli
borçlardan ve öz varl›ktan önce yer al›r. (Bkz. Pasif)
Y. Ercan
Cari Gider
[Alm. Laufende Ausgaben] [Fr. Frais courant ] [‹ng.
Current expenditures ]
Kamu giderleri s›n›fland›rmas›nda yer alan bir tür giderdir. Cari giderler-yat›r›m giderleri ayr›m›, kamu giderlerinin tüketim ve üretim için kullan›lmas› esas›na dayan›r. Üretimi do¤rudan do¤ruya artt›rmaya yaramayan gider, cari giderdir. Giderin tüketim için yap›lmas›, genel
olarak hizmetler ya da bir y›l gibi belli bir dönemde bir
veya birkaç defa kullan›lmakla tükenen dayan›ks›z eflya
için harcanmas›d›r. Ücretler, k›rtasiye, ›s›nma ayd›nlatma giderleri ve benzeri giderler cari giderleri oluflturur.
Türkiye’de uygulamada varolan bir ölçek de bütçelerde
cari giderlerin yer almas›nda ve uygulamas›nda Maliye
Bakanl›¤›’n›n, yat›r›m giderlerinde ise Devlet Planlama
Teflkilat›’n›n rol oynamas›d›r. (Bkz. Yat›r›m Giderleri)
G. Coflkun
Cari Hesap
[Alm. Kontokorrent, Laufende Rechnung] [Fr. Compte
Courant ] [‹ng. Current account ]
Muhasebe ve bankac›l›k aç›s›ndan bir hesaplaflma flekli,
hukuksal bak›mdan bu hesaplaflmaya iliflkin sözleflmedir.
Türk Ticaret Kanunu cari hesab› “birbiriyle sürekli
ifl iliflkisinde bulunan iki kiflinin karfl›l›kl› borç ve alacaklar›n› her defas›nda nakden ödeyip tahsil etmekten
vazgeçerek bunlar› borç ve alacak kalemleri halinde bir
hesaba yazmalar›, saptayacaklar› bir tarihte hesab› keserek borçlu durumda bulunacak olan taraf›n alacakl›s›na
bunu ödeyece¤ini taahhüt etmesi hususunda anlaflt›klar›” bir sözleflme olarak tan›mlamaktad›r.
Asl›nda cari hesab› iki kifliden biri tutar. Hesap di¤eri ad›na aç›l›r. Bu kifliye hesap sahibi denir.
Cari hesap iliflkisi sürdü¤ü sürece ortada bir borçlu,
bir alacakl› yoktur. Bu ancak hesap kesildi¤inde belli
olacakt›r. Hesap kesiminde borç ve alacak toplamlar›
aras›ndaki farka bakiye denir. Cari hesap tekni¤inde ve
hukukunda bakiyenin büyük önemi vard›r. E¤er alacak
toplam› borç toplam›ndan fazlaysa, hesap alacak bakiye
ya da alacakl› bakiyedir. Aksi ise, borç bakiye veya
borçlu bakiye söz konusudur. Uygulamada bakiye, pozisyon servisince tutulan kartonda, her ifllemden sonra
saptan›r.
Cari hesab›n en çok kullan›ld›¤› alan bankac›l›kt›r.
Her çeflit vadesiz mevduat hesab› sahipleri ve senet iskontosu d›fl›nda sürekli kredi kullanan müflteriler ad›na
bankaca aç›lan hesaplar, cari hesap niteli¤indedir.
Mevduat sahipleri ad›na aç›lan cari hesaplar hep ala cak bakiyesi verir. Yani bu hesaplarda hep banka borçlu,
müflteri alacakl›d›r. Kredi cari hesaplar›ndaysa bakiye,
hep borç bakiyesidir; yani müflteri borçlu, banka alacakl›d›r.
Türkiye’deki yasal hükümlere göre bir mevduat cari
hesab› borç bakiye veremez. Yani müflteriye hesab›ndaki paradan fazlas› ödenemez. Ödenirse fark› müflteriye
aç›lan bir aç›k kredi olur ki, bunun aç›lmas› bir tak›m
formalitelere ba¤l›d›r. Fakat bir kredi müflterisi, cari hesab›na borcundan fazlas›n› yat›rabilir; buna yasal bir engel yoktur. O zaman hesap alacakl› bakiye verir. Bu tür
hesaplara “alacakl› bakiye veren borçlu cari hesaplar”
denir. Alacakl› bakiyeler mevduat say›l›r.
Cari hesap türleri: Cari hesaplar, genel olarak faizsiz ve faizli olmak üzere ikiye ayr›l›r.
Faizli cari hesaplarda günlerin ve faizin hesaplanmas› ve di¤er detaylar bak›m›ndan üç ayr› yöntem uygulan›r:
1) Do¤ru (direkt) yöntem, 2) Dolayl› (endirekt) yöntem,
3) Hamburg yöntemi.
Do¤ru (direkt) yöntemin esas›, günlerin valör tarihinden (yatan ya da çekilen paran›n faiz do¤urmaya bafllad›¤› tarih, genellikle yatan paralarda bir sonraki ifl günü tarihi, çekilifllerde ayn› gündür) dönem sonuna kadar
hesap edilir. Gün say›s› yatan ya da çekilen mebla¤ ile
çarp›larak âdat bulunur; ilgili sütuna kolayl›k olsun diye
iki s›f›r at›larak yaz›l›r. Dönem sonunda âdat bakiyesi
bulunur ve onun üzerinden faiz hesap edilerek ilgili sütunlara ifllenir. Faiz hesap edilirken tam bölen ya da tam
çarpandan da iki s›f›r at›l›r.
Dolayl› (endirekt) yöntemde dönem bafllang›c› epok
olarak saptan›r ve ifllemler s›rayla hesaba geçirilir. Günler epok tarihinden valör tarihlerine kadar hesap edilir
ve devirden sonraki ilk ifllem mebla¤› ile çarp›larak âdat
222
Cari Hesap
Cari ‹fllemler
bulunup ilgili sütuna ifllenir. Dönem sonunda âdat bakiyesi üzerinden faiz hesaplan›r ve ilgili sütunlara ifllenir.
Hamburg yönteminde günler bir valör tarihinden
öbür valör tarihine kadar hesap edilir; bir önceki ifllem
s›ras›na yaz›l›r ve bakiye ile çarp›larak bulunan âdat ilgili sütuna yaz›l›r. Dönem bafllar›nda, devredilen bakiyenin valörü olarak bir önceki günün tarihi yaz›l›r; böylece gün hesab›nda noksan hesap edilen bir gün telafi
edilmifl olur. Son ifllemin valöründen sonra baflkaca bir
valör tarihi bulunmad›¤›ndan, günler son valör tarihinden dönem sonuna kadar hesap edilir ve bakiye ile çarp›larak âdat bulunur. Dönem sonunda âdat bakiyesiyle
normal olarak borç ya da alacak âdatlar toplam› bulunur; onun üzerinden faiz hesap edilerek bakiyeye eklenir.
K›r›m›z› âdat: Cari hesap terminolojisinde menfi
(negatif) faiz do¤uran, bu nedenle siyah âdattan düflülmesi gereken âdata “k›rm›z› âdat” denir.
Do¤ru yöntemde valör tarihinin hesap kesim tarihinden sonraya isabet etmesi halinde günler, tersine, dönem
tarihinden valör tarihine kadar hesap edilir. Bulunan gün
say›s›yla âdat› k›rm›z› olarak yaz›l›r ve bu devre sonunda siyah âdattan düflülür.
Ülkemizdeki uygulamada, “do¤ru yöntem”le tutulan
cari hesaplarda k›rm›z› âdata rastlanmaz; çünkü bizde
vadesi dönem sonuna rastlayan bir senedin bedeli, tahsilinden önce müflterinin cari hesab›na alacak yaz›lmaz.
Dolayl› (endirekt) yöntemde k›rm›z› âdat: Bir önceki
hesap dönemine ait olup ifllenmesi unutulmufl olan bir
ifllemin bu dönemde cari hesaba kaydedilmesi halinde
bunun valörü, epok (bafllang›ç) tarihinden önce olacakt›r. Bu valör tarihinden epok tarihine kadar olan gün say›s› ve âdat› k›rm›z› olarak yaz›l›r ve siyah âdattan düflülür.
Hamburg yöntemindeyse bir sonraki valör önceki
valörden daha önceki bir tarihi tafl›yorsa, örne¤in 10 fiubattan sonra 7 fiubat geliyorsa, günler tersine, ikinci valörden birinci valöre do¤ru, yani 7 fiubattan 10 fiubata
do¤ru hesap edilir. Gün say›s› olan 3 ve âdat› k›rm›z›
olarak yaz›l›r. Dönem sonunda k›rm›z› âdat veya âdatlar
toplam› siyah âdatlar toplam›ndan düflülerek faizi hesap
edilir.
Cari Hesaba iliflkin yasal hükümler k›saca flunlard›r:
1) Cari hesap taraf›ndan al›n›p hesab›n alaca¤›na geçirilen de¤erlerin mülkiyeti alan tarafa geçer.
2) Taraflardan hiçbiri münferit alacaklardan birisini
takasdan baflka bir suretle isteyemez.
3) Taraflar aras›nda cari hesap sözleflmesinin aktinden önce varolan bir alacak, taraflar onay›yla cari hesaba geçirildi¤i takdirde -aksi flart edilmedikçe- yenilen mifl say›l›r.
4) Cari hesap sahibinin r›za ve muvakafakati olmadan cari hesaba herhangi bir kalem borç yaz›lamaz.
5) Cari hesaba geçen kay›tlar tecezzi (bölünme) kabul etmez. Hesaba geçen alacak ve borç miktarlar› ayr›
ayr› de¤erlendirilemez ve birbirinden ayr›lamaz.
6) Ancak bakiye istenebilir, “bakiye” devredilebilir,
“bakiye” haczedilebilir.
7) Cari hesap, sözleflme ile ya da ticari örf ile belirli
bir tarihte kapat›larak alacak ve borç aras›ndaki fark›n
saptanmas› gerekir. Sözleflmede belirli kapatma tarihi ya
da bu konuda ticari örf yoksa, her y›l Aral›k ay› sonunda
hesap kapat›l›r ve bakiye saptan›r.
8) Her iki taraf da -üç aydan afla¤› olmamak flart›yladiledikleri zamanda faizin hesap edilerek ana paraya eklenmesi için sözleflme yapabilirler.
9) Bir cari hesap sözleflmesi afla¤›daki hallerde son
bulur: Sözleflmeyle belirlenen sürenin dolmas›yla, sözleflme süresizse taraflardan birinin iste¤iyle, taraflardan
birinin iflâs›yla. (TK m. 96)
Bunlardan baflka, taraflardan birinin ölümü ve taraflardan birinin mahcuriyeti halinde di¤er taraf mahkemeye baflvurarak cari hesap sözleflmesinin feshini isteyebilir. (TK m. 97)
10) Cari hesap bakiyesinin di¤er tarafça kabul ve
onay› flartt›r. Ancak bu takdirde bakiye kesinleflir ve hukuksal bir nitelik kazan›r.
11) Cari hesaplarda zaman afl›m› süresi 5 y›ld›r ve
bu süre cari hesap sözleflmesi fesholundu¤u andan itibaren bafllar.
S. Abaç
Cari ‹fllemler
[Alm. Leistungsbilanz] [Fr. Compte courant de la ba lance des paiements] [‹ng. Current account ]
D›fl ticarette, mal ve hizmet al›m sat›m kalemlerini, bu
kalemlerin neden oldu¤u döviz girifli ç›k›fl›n› bir araya
toplayan ifllemlerdir. Söz konusu kalemler flunlard›r:
1) D›fl ticaret: Mal al›m sat›m›na genellikle d›fl ticaret ad› verilmektedir. Bu gruba “görünen ifllemler” de
denmektedir. Çünkü ülke s›n›rlar›ndan mal girifl ve ç›k›fllar› görünürde olmakta ve kay›tlar› yap›lmaktad›r.
D›fl ticaretin bafll›ca unsurlar› flöyle özetlenebilir:
‹thalat: Bir ülkedeki al›c›lar›n baflka ülkelerde üretilmifl mallar› sat›n almalar›na ithalat denilmektedir. Burada dikkat edilecek nokta, ithalat› özel ve tüzel kifliler,
kamu iktisadi kurulufllar›, özel kurulufllar ve bazen de
bizzat devlet ad›na bir kamu kurumunun yapmas›d›r.
Son durumda ithalat› yine devlet ad›na bir kamu kurumu
yapmaktad›r.
‹hracat da baz› ülkelerde izin ya da lisansa ba¤l› olmakla beraber, genellikle lisansa ba¤l› olan d›fl ticaret
ifllemi ithalatt›r. Bunun nedeni, özellikle aç›k veren ülkelerde arz’› kontrol, fiyat yükselmelerine neden yaratmamak için ithalat› uzman kiflilerce yapt›rma, döviz
kontrolu vb. olabilir.
‹thalat serbest olabilece¤i gibi kontenjana ba¤l› da
olabilir. Ya da baz› ithal kalemleri serbest rejime, baz›lar› kontenjana ba¤l› tutulabilir.
‹thalat, d›fl ticaret istatistiklerinde genellikle CIF olarak yer al›r. CIF terimi, ‹ngilizcedeki cost, insurance
and freight kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelmifl olup, mal›n sat›fl fiyat›n›n üstüne sigorta ve navlun
bedellerinin eklendi¤ini gösterir. Yani istatistiklerdeki
ithalat de¤erleri yaln›zca mal›n menfle ülkedeki sat›fl fiyat›n› de¤il, al›c›n›n bulundu¤u ülkeye kadarki navlun
223
Cari ‹fllemler
ve sigorta bedelini de kapsar. ‹thalat gümrük resimlerinin belirlenmesinde de bu ilke üzerinden yürünür.
‹hracat: Bir ülkenin üretti¤i mallar›n di¤er ülkelerdeki al›c›lara sat›lmas›na ihracat ad› verilmektedir. Burada dikkat edilecek nokta, ihracat› yapan›n devlet de¤il,
özel ya da tüzel kifliler olufludur. Kollektivist ekonomilerde bile ihracat özel kurulufllar›n uzmanl›¤›na b›rak›lm›flt›r. Karma ekonomilerde kamu iktisadi kurulufllar›
da özel kifliler gibi ihracat yaparlar ‹hracat›n kooperatifler, birlikler vb. taraf›ndan yürütüldü¤üne de rastlan›r.
(Fiskobirlik, Maden ‹hracatlar› Birli¤i gibi).
D›fl ticaret istatistiklerinde ihracat genellikle FOB
olarak gösterilir. Bunun anlam› fludur: ‹hraç edilecek
mal, üretildi¤i yerden yabanc› ülkeye yollanaca¤› ulaflt›rma arac›na kadar getirilir ve orada teslim edilir. ‹hraç
mallar›n›n birim fiyat› araca kadar yap›lan ulaflt›rma vb.
masraflar›n› da kapsar flekilde hesaplan›r. ‹ngilizcedeki
free on board kelimelerinin bafl harflerinden meydana
gelen FOB terimi de örne¤in “geminin güvertesine kadar teslim” anlam›na gelmektedir. FOB sat›flta navlun
ve sigorta masraflar› al›c›ya aittir. (Türk Ticaret Kanunu’nun 1138. maddesi gere¤ince FOB sat›lan mallar›n
geminin küpefltesini geçti¤i andan bafllayarak hasar› da
al›c›ya aittir.)
‹hracat fiyat›n›n belirlenmesinde di¤er bir yol ihracat› FAS olarak hesaplamakt›r. ‹ngilizcedeki free along
side kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelen bu
terimin anlam› “geminin güvertesinde” teslimdir. Anlafl›laca¤› üzere, FAS fiyat içinde gemiye yükleme masraflar› da yer al›r.
Bir ülkenin cari ifllemleri içinde yer alan ithalat, ihracat de¤erini afl›yorsa d›fl ticaret aç›k veriyor demektir.
Bu aç›k, genellikle d›fl ticaret kalemlerinin alt›nda yer
alan bir denge kelimesinin karfl›s›na aç›k tutar› negatif
olarak yaz›lma yoluyla belirtilir. Fazlal›k halinde denge
kaleminin pozitif olaca¤› bellidir.
2) Görünmeyen ‹fllemler: Görünmeyenler ya da
görünmeyen ifllemler, hizmet al›m sat›m›n› gösteren kalemlerdir. Hizmetler, al›m sat›mlar› s›ras›nda ülke s›n›rlar›ndan ve gümrüklerden görülür bir flekilde geçip kesin olarak tespit edilemedi¤inden bu ad› tafl›rlar.
Görünmeyen ifllemlerin en önemlileri, üretim faktörlerinin (emek ve sermaye) sebep oldu¤u döviz girifl ve
ç›k›fllar›d›r. Bunlar s›ras›yla flunlard›r:
Borç faizi ödemeleri: D›flar› borç verilen sermayeler için borç verenlere ödenen y›ll›k faizler, hizmet sat›m› karfl›l›¤›nda giren döviz olarak, ödemeler dengesine
kaydedilir.
D›flar›dan borç al›nan sermayelere ödenen y›ll›k faiz
tutar› ise hizmet al›m› karfl›l›¤›nda ödenen döviz olarak
yorumlan›r ve görünmeyen ifllemler içine negatif olarak
kaydedilir.
Turizm ve d›fl seyahat: Turizm ve seyahat kalemi,
yurda turist olarak gelenlerin getirip harcad›¤› dövizlerle
yurt d›fl›na turizm, gezi, hac vb. nedenlerle ç›kanlar›n
d›flar›da harcamak üzere ald›klar› dövizleri gösterir.
Turizm yoluyla yurda gelen ve yurt d›fl›na ç›kan döviz miktar› önemli de¤ilse, bazen bunlar aras›ndaki net
Cari ‹fllemler
fark da -aleyhte ise negatif iflaret tafl›yarak- tek kalemde
gösterilebilir.
Görevle yurda gelenlerin getirdi¤i dövizlerle yine
görevle yurt d›fl›na ç›kanlar›n götürdükleri dövizler genellikle bu kalem içersine girmez.
‹flçi dövizleri ya da iflçi gelirleri: Klasik iktisat teorisi emek faktörünün uluslararas› alanda immobil (hare ketsiz) oldu¤unu varsaym›flt›. Ça¤dafl ekonomilerde ise
emek sahiplerinin kendi ülkeleri d›fl›nda çal›flt›¤›, yani
eme¤in uluslararas› alanda seyyal oldu¤u göze çarpmaktad›r. Bu flekilde kendi ülkeleri d›fl›nda çal›flanlar, kazand›klar› ücret ve maafl gelirlerinin genellikle tümünü
harcamamakta, bir k›sm›n› tasarruf etmektedirler. Bu tasarruflardan bir k›sm›n› da vatandafl› bulunduklar› ülkelere çeflitli amaçlarla transfer etmektedirler. Transfer
edilen bu dövize“iflçi geliri” ya da“iflçi dövizi” ad› verilmektedir. Terimin, ad› geçen kalemin anlam›n› tam
yans›tt›¤› söylenemezse de, ödemeler dengesi söz konusu olunca bu terim kullan›lmaktad›r.
‹flçi gelirlerinin döviz girifli ya da ç›k›fl› olarak ödemeler dengesine kayd› için gelir transferlerinin resmi
kanaldan yap›lmas› gerekir. Denetlenmesi olanaks›z tahminlere kay›t s›ras›nda yer verilmez.
‹flçi gelirleri, Bat› Avrupa ülkelerine büyük çapta
emekçi yollayan Türkiye, ‹talya, Yugoslavya, ‹spanya
vb. ülkeler için önemli bir döviz kayna¤› olagelmektedir. Özellikle Türkiye’nin bu kalemden elde etti¤i dövizler, ticaret kalemlerinin yaratt›¤› a盤› kapatmakta
büyük çapta yard›mc› olmufltur.
‹flçi dövizleri etraf›ndaki ilginç bir tart›flma, bu kalemin yaratt›¤› enflasyonist bask› konusundad›r. Gerçekten de, yurda yollanan dövizlerin Türk liras› olarak karfl›l›¤›, dövizi yollayan iflçinin ailesi, yak›nlar› ya da bizzat kendi taraf›ndan kullan›ld›kça bir talep bask›s› a盤›
yarataca¤› aç›kt›r. Bu nedenle iflçi dövizlerini yat›r›mlarda ve hatta tüketim mallar›n›n ithalat›nda kullanarak
yarat›lan talep bask›s›n›n karfl›s›na arz art›fl› yla ç›k›lmas› ve böylece enflasyona engel olunmas› gerekip gerekmedi¤i s›k s›k tart›fl›lm›flt›r.
Kâr transferleri: Emek yan›nda sermaye faktörünün
de, giriflim halinde bulundu¤u ülkelerden menfle ülkeye
kazand›¤›n›n bir k›sm›n› transfer edece¤i aç›kt›r. Özellikle geliflmekte olan ülkelerde yabanc› sermaye ifltirakleri olarak adland›r›lan bu giriflimler, çeflitli mevzuat›n
da deste¤iyle, elde edilen kârlar›n bir k›sm›n› yurt d›fl›na
transfer hakk›na sahiptirler. Bu döviz ç›k›fllar›, yabanc›
sermayenin bulundu¤u ülkenin ödemeler dengesine ne gatif bir kalem, transferin yap›ld›¤› ülkenin ödemeler
dengesine ise pozitif bir kalem halinde ifllenir. Geliflmifl
ülkelerin ço¤unda bu kalem hem girifl (pozitif), hem de
ç›k›fl (negatif) olarak mevcuttur. Çünkü bu ülkelerin giriflimcilerinin yabanc› ülkelerde yat›r›mlar› oldu¤u gibi,
yabanc› ülke giriflimcilerinin de söz konusu ülkelerde
yat›r›mlar› vard›r.
Di¤er Görünmeyenler: Navlun, limanlama, geçifl,
k›lavuz, fener vb. gelir, resim, harç ve bedelleri gibi hizmetler karfl›l›¤›ndaki ödemeleri belirtmektedir. Bu bedeller yabanc› ülke gemilerine, liman ve hava alanlar›na
224
Cari ‹fllemler A盤›
Cari Pazar De¤eri
vb.’ye ödeniyorsa hizmet al›m bedeli döviz ç›k›fl› biçiminde ödemeler dengesine negatif bir kalem olarak kaydedilir. Yabanc›lar›n ayn› nitelikteki hizmetler için
ödedikleri dövizler ise görünmeyen ifllemlere pozitif
olarak girerler.
Di¤er görünmeyenler aras›nda yurda resmi görevle
gelenlerin getirdikleri dövizler, yine yurt d›fl›na görev,
tedavi, vb. için gidenlerin ç›kard›klar› dövizler de
kaydedilir. Gruplamaya girmeyen bütün hizmet al›m sat›m ifllemlerine ait dövizler de görünmeyen ifllemlere
genellikle tek tek gösterilmeden toplam bir kalem olarak
(girifller pozitif, ç›k›fllar negatif olmak üzere) kaydedilir.
Görünmeyen ifllemlerin sonunda da, d›fl ticaret grubunda oldu¤u gibi, bir denge hesab› yer al›r. Hizmet sat›fllar›ndan sa¤lanan döviz, hizmet al›mlar›na harcanan
dövizi afl›yorsa bu denge hesab› pozitif, aksi halde nega tif iflaret tafl›r.
3) Enfrastrüktür ve off-shore: NATO savunma
sisteminin, Türkiye’deki çeflitli savunma tesisleri için
döviz ödeme yoluyla yapm›fl bulundu¤u harcamalar› ifade etmektedir.
D›fl ticaret dengesi ile görünmeyen ifllemler dengesi
ve enfrastrüktür-off shore kalemi bir arada ele al›nabilir.
Üç rakam da pozitifse, cari ifllemlerin tümü bu rakamlar›n toplam› kadar fazlal›k sa¤lam›fl demektir. Rakamlardan bir k›sm› pozitif di¤eri negatifse ve pozitif olanlar›n
toplam› negatifler toplam›ndan büyükse cari ifllemler yine fazlal›k sa¤lam›flt›r. Her iki halde de mal ve hizmet
sat›fllar›ndan sa¤lanan döviz, mal ve hizmet al›mlar› için
harcanan dövizden fazla olmaktad›r. Ad› geçen rakamlar negatifse ya da bir k›sm› pozitif di¤eri negatif olmakla beraber negatif olanlar pozitifleri afl›yorsa, sonuç
da negatif iflaret tafl›r. Yani bu durumda mal ve hizmet
al›m› için harcanan döviz, hizmet sat›fl›ndan sa¤lanan
dövizi afl›yor demektir. Böyle bir durumla karfl›lafl›l›nca,
cari ifllemler ve hatta ödemeler dengesi aç›k veriyor demektir.
E. Alkin
Cari ‹fllemler A盤›
(Bkz. Cari ‹fllemler )
Cari ‹fllemler Dengesi
(Bkz. Cari ‹fllemler)
Cari Kur
[Alm.Wechselkurs, Devinsenkurs] [Fr.Cours courant ]
[‹ng.Current exchange rate ]
Yabanc› ülke paralar›na döviz ad› verilir. Yab›nc› ülke
paralar›n›n ulusal para cinsinden birim de¤erine ise kur
denir. Döviz kuru, bu niteli¤iyle bir fiyat ifllevi görür.
Yurt içi ticaretle uluslararas› ticaret aras›ndaki en önemli fark, iç ticarette ulusal para kullan›lmas›n›n gerekmesidir. Bu gereksinme karfl›s›nda uluslaras› ticarette kullan›lmak üzere yabanc› ülke paralar›n›n ulusal para cinsinden birim fiyatlar›n›n bilinmesi zorunludur. Nas›l iç
ticaret ifllemin yap›ld›¤› andaki cari fiyatlar üzerinden
gerçeklefltirilirse, yabanc› paralarla yap›lacak ifllemler
de döviz kurunun o andaki de¤eri, yani cari döviz kuru
üzerinden yap›l›r. Bu anlamda cari kur, dövizin ifllemin
tamamland›¤› andaki fiyat›d›r. (Bkz. Döviz Kuru)
T. Berksoy
Cari Oran
[Alm. Liquiditätkennzahl] [Fr. Proportion de liquidité ]
[‹ng. Current ratio ]
Cari varl›klar›n cari pasiflere bölünmesi yoluyla elde
edilen bir likidite oran›d›r. Cari varl›klar genel olarak
kasa, banka, alacaklar ve stoklar› kapsar. Cari pasifler
ise k›sa vadeli borçlar, k›sa vadeli borç senetleri, uzun
vadeli borçlar›n cari taksitleri, ödenecek vergi borçlar›
ile di¤er ödenecek giderleri kapsar. Cari oran hesaplan›rken de¤er düzeltici hesaplar›n ilgili aktif kalemden
düflülmesi ve net de¤erlerin dikkate al›nmas› yararl›
olur.
Cari oran popüler bir oran olup, iflletmenin k›sa vadeli borçlar›n› karfl›lamada yeterli olup olmayaca¤›n›
belirlemede en fazla kullan›lan araçt›r. “Cari oran ne kadar büyük olursa o kadar iyidir” fleklinde bir kesin yarg›ya varmak zordur. Çünkü iflletmenin böylece afl›r› likiditeyi amaç almas›, fonlar›n ât›l kalmas›na ve dolay›s›yla kârl›l›¤›n düflmesine yol açar. Ayr›ca cari oran›n büyüklü¤ü ile iflletmenin faaliyet konusu aras›nda bir iliflki
de vard›r. Alacaklar›n› a¤›r tahsil eden ya da stok dönme
çabuklu¤u yavafl olan ifl kollar›nda, e¤er alacaklar ve
stoklar karfl›l›¤›nda da yeterli krediler sa¤lanamam›flsa,
cari oran normal bir düzeyde bulunabilecektir.
Bat› ülkeleri, genel bir kural olarak cari oran›n (2)
düzeyinde olmas›n›n iflletmenin likiditesi bak›m›ndan
iyi bir ölçü olaca¤›n› saptam›flt›r. Ancak bu çok genel
bir kural olup, baz› endüstrilerde (2) oran›n›n üstündeki
bir de¤er yetersiz yorumland›¤› halde, baz› endüstrilerde
bu oran›n alt›ndaki bir de¤er yeterli olabilmektedir.
Geliflmekte olan ülkelerde ise, likidite çok yüksek
olmad›¤›ndan ve finansal kesim yeterli ölçüde etkili olamad›¤›ndan, iflletmeler daha çok k›sa süreli yabanc›
kaynak kullanmak zorunda kalmaktad›rlar. Bu nedenle
bu tür ülkelerde cari oran›n (1,5) dolay›nda olmas›n›n
yeterli olaca¤› ileri sürülür.
Bu genellemeler d›fl›nda, bir iflletmenin cari oran›n›n
yeterli olup olmamas› birçok etmene ba¤l›d›r. Bu
nedenle analizlerde cari oran›n yeterli olup olmad›¤› hususunda bir sonuca varabilmek için genifl bir çal›flma
yap›lmal›d›r. Bu çal›flmada cari varl›klar›n gerçek de¤eri, cari varl›klardaki de¤er de¤iflikli¤i olas›l›¤›, iflletmenin sat›fl ve sat›n alma koflullar›, alacak devir h›z›, stok
devir h›z›, k›sa süreli borçlar›n vadeler itibariyle da¤›l›m›, mevsimlik hareketlerin cari oran üzerindeki etkisi ve
pazardaki rekabet koflullar› ayr› ayr› incelenmelidir.
fi. Türen
Cari Pazar De¤eri
[Alm. Markwert] [Fr. Cours du jour ] [‹ng. Current mar ket value]
225
Cari Varl›klar
Cassel, Gustav
Carlyle, Thomas (1795-1881)
Pazarda mallar›n sat›ld›¤› fiyat “cari fiyat” olarak tan›mlanabilir. Bu genellikle pay senetleri için söz konusu
edilir. Dolay›s›yla pay senetlerinin sermaye pazar›nda
al›n›p sat›ld›¤› fiyat birçok geçici faktörden etkilenir.
Yat›r›mc› kiflilerin optimist ya da pesimist yaklafl›mlar›
pazar de¤erini etkiler. Bununla beraber, bir pay senedinin cari pazar de¤eri, ait oldu¤u iflletmenin beklenen gelir ve dividantlar›, büyüme potansiyeli ve iflletmenin rekabet durumu gibi birçok önemli özelli¤ini de yans›t›r.
Pay senedinin genifl bir pazar› varsa, cari pazar de¤erine
bir indeks de¤eri gibi güvenle bak›labilir. Fakat belli bir
andaki pazar de¤eri iyi bir de¤erlendirme arac› de¤ildir;
çünkü birçok etmenin etkisi alt›ndad›r. Bu nedenle,
uzun vadeli bir dönem içinde ele al›narak de¤erlendirme
kullan›lmal›d›r.
Cari pazar de¤erlerindeki oynamalar›n bafll›ca hangi
nedenden kaynakland›¤›n› araflt›ran çal›flmalar›n bulgular›na göre, ABD’de pay senedi pazar de¤erlerindeki
oynamalar›n ortalama % 31’i toplam sermaye pazar›ndaki fiyat de¤iflmelerinin, % 12’si endüstri etkilerinin,
%37’si endüstri içindeki özel gruplar›n ve %20’si de firman›n kendisinde ortaya ç›kan de¤iflmelerin bir sonucudur.
Pay senedi pazar de¤eri, pazar koflullar›n›n etkisinde
kalarak, pay senedinin gerçek de¤erinin alt›nda ve
üstünde dalgalanmalar gösterir. Fakat etkin bir sermaye
pazar›nda bu dalgalanmalar gittikçe küçülür ve dengede,
pazar de¤eri ile gerçek de¤er eflitli¤i gerçekleflir.
fi. Türen
‹skoçyal›d›r. Tarih, politika, ekonomi ve din konular›n›
tahlil etmifltir. Kariyerine matematik ö¤retmeni olarak
bafllam›flt›r. Hukuk ö¤renimi yapm›flt›r. Goethe’nin bir
yap›t›n› ‹ngilizce’ye çevirmifltir. Edinburgh Üniversitesi’ne rektör olmufltur. Yay›nlar› büyük ilgi toplam›fl, düflünceleri genifl yank›lar uyand›rm›fl ve çevresinde kiflili¤ine derin sayg› gösterilmifltir.
En önemli yap›t›, Frans›z Devrimi ad›n› tafl›r. Frans›z Devrimi’ni monarfli ve aristokrasinin kat›, anlay›fls›z,
tek yanl› ve bencil zihniyeti sonucu meydana gelmifl kaç›n›lmaz bir patlama olarak yorumlam›flt›r.
Chartism adl› kitab›nda “laissez faire” doktrinini sert
bir dille elefltirmifltir.
“Kahramanlar , Kahraman Hayranl›¤› ve Tarihte
Kahramanl›k” adl› yap›t›nda Hazret-i Muhammed, Dante, Shakespeare, Luther, Knox, Cromwell ve Napoléon’u tahlil etmifltir.
Dinsel konularda, inançlar› yorum ve doktrinlerden
ar›nd›rarak bunlar›n özlerini araflt›rmay› denemifltir.
(Bkz. fiartizm)
F.Ergin
Carnegie, Andrew (1835-1919)
Cari Varl›klar
[Alm. Umlaufvermögen] [Fr. Actif réalisable, Valeur ré alisable] [‹ng. Current assets ]
Nakitten ve yak›n gelecekte (genellikle bir y›l olarak düflünülür) nakte dönüflecek olan di¤er varl›klardan oluflur.
Bununla birlikte normal olarak faaliyetlerin bir turu
(normal faaliyetlere yat›r›lm›fl fonlar›n tekrar nakte dönüflmesi için gerekli zaman) bir y›l› aflan iflletmeler için
(tütün, içki ve kereste gibi sanayi kollar›nda), yak›n ge lecek, bir faaliyet turu olarak düflünülmelidir. Cari varl›klar›n bafll›ca kalemleri aras›nda flunlar say›labilir: Nakit, stoklar, ticari alacaklar (alacak hesaplar› ve alacak
senetleri), bir y›l zarf›nda tahsil edilebilir di¤er alacaklar, geçici yat›r›mlar (pazarlanabilir hisse senetleri ve
tahviller gibi), peflin ödenmifl cari giderler.
Uzun vadeli borç ödemesi ya da sabit varl›k sat›n
al›nmas› gibi amaçlarla ayr›ld›¤› için, cari faaliyetlerde
kullan›lamayacak olan nakit, cari varl›klar aras›nda gösterilmemelidir. Ayr›ca bir y›l içerisinde tahsil edilmesi
beklenmeyen ve faaliyet d›fl› nedenlerden do¤mufl alacaklar, uzun vadeli avanslar ve depozitolar, tahvil iskontosu gibi uzun vadeli geciktirilmifl giderler de cari varl›klar›n d›fl›nda tutulmal›d›r.
Cari varl›klar, bilançonun aktif taraf›nda, likidite dereceleri (nakte dönüflme çabukluklar›) gözönüne al›narak s›ralan›r. (Bkz. Aktif, Sabit Varl›klar)
Y. Ercan
Amerikal› sanayici, 1889’da bast›rd›¤› “The Gospel of
Wealth” adl› kitab›nda zenginlerin yaflam›n› iki döneme
ay›rm›flt›r: Kazanarak servetlerini toplad›klar› y›llar ve
varl›klar›n› kamu yarar›na kullanarak da¤›tt›klar› y›llar.
Çoculu¤unda bir tekstil fabrikas›nda çal›flm›flt›r. Telgraf memurlu¤u yapm›flt›r. Bir demiryolu kumpanyas›nda yöneticilik mevkiine de¤in ilerlemifltir. Otuz befl yafl›ndayken demir sanayiinde kendi ad›na giriflimlere bafllam›flt›r. Demir sanayiinin ve demiryolculu¤un Birleflik
Devletler’de en büyük sermayedarlar›ndan biri olmufltur.
‹fl hayat›nda sendikac›l›¤a fliddetle karfl› koymufltur.
“Grev k›r›c›l›¤›”n›n bulucusu say›labilir. Yat›r›m ve iflletme faaliyetinde baflar›s›n› iyi adam seçebilmesine,
rasyonel yöntemlerle çal›flmas›na ve hissedar bulundu¤u
kurulufllar aras›nda birbirlerini destekleyici bir koordinasyon gerçeklefltirmesine borçludur.
Amerika’da, ‹ngiltere’de ve dominyonlar›nda büyük
halk kütüphaneleri infla ettirmifl, buralara kitap sa¤lam›flt›r. Bilimsel araflt›rmalar›n finansman›n› üzerine alm›flt›r. Dünyan›n her yerinde ayd›nlara burslar da¤›tm›fl,
vak›flar kurmufltur. Dünya çap›nda ün kazanan Carnegie
Vak›flar› flunlard›r:
Carnegie Corporation, Carnegie Uluslararas› Bar›fl Vakf›, Carnegie Kahramanlar Vakf› ve Carnegie Enstitüsü.
F.Ergin
Cassel, Gustav (1866-1945)
Neo-klasik okula dahil bir ‹sveçli ekonomisttir. Çal›flmalar›n› para hakk›ndaki miktar teorisinde yo¤unlaflt›rm›flt›r. Birinci Dünya Savafl›’n› izleyen y›llarda bu teoriyi bir çok ülkenin ekonomik durumuna baflar›yla uydurmufltur.
226
C Cetveli
Certain
Cedid-i Rumî Alt›n›
Cassel, tümdengelim yöntemini uygulayan Neo-Klasik analizden farkl› olarak, de¤er ve bölüflüm teorileri
d›fl›nda tümevar›m yöntemini kullanm›flt›r.
fi. Özgencil
C Cetveli
Genel Bütçe Kanunu’na ekli cetvellerden biridir. 1050
Say›l› Muhasebe-i Umumiye (genel muhasebe) Kanunu’nun 29. maddesi, “ Genel Bütçe Kanunu bir metinden ve afla¤›da yaz›l› cetvellerden meydana gelir” hükmünü getirir ve (C) cetvelini “Gelir türlerinden her bi rinin dayand›¤› kanun ve tüzüklerdir” diye tan›mlar.
Anayasa gere¤i, “Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak kanunla konulur.” Bu esasa göre,
devletin geliri olan ve gerçek ve tüzel kiflilerden al›nan
vergi, resim, harç gibi mali yükümlülüklerin mutlaka bir
yasal dayana¤›n›n olmas› gerekir. Yasal dayanakla elde
edilen gelirlerin o mali y›l içinde ne kadar elde edilece¤i
bütçe kanunu ile tahmin edilir ve her birinin tahmin edilen miktar› (B) cetvelinde gösterilir. ‹flte bütçe kanunu
ile o mali y›lda toplanacak olan vergi ve di¤er mali yük
getiren gelirlerin yasal dayanaklar› Bütçe Kanunu eklerinden (C) cetvelinde çeflidi, tarihi, numaras› ve özetiyle
yer al›r. Örne¤in “1925 ve daha evvelki y›llara ait mevzuat: 26.3.322 tarihli Maadin Nizamnamesi, 1982 y›l›na
ait mevzuat: 5.1.1982 tarihli, 2574 No.lu Kanun ve özeti-193 Say›l› Gelir Vergisi Kanunu’nda de¤ifliklik yap›lmas› hakk›nda .... gibi. (Bkz. A Cetveli, B Cetveli, Ç
Cetveli, F Cetveli)
G. Coflkun
Cebri Borçlar
(Bkz. Zorunlu Borçlar)
Cebri Tasarruf
(Bkz. Zorunlu Tasarruf)
Cebri Tasarruf Yaratarak Borçlanma
(Bkz. Zorunlu Tasarruf Yaratarak Borçlanma)
Cebri Tevadül
(Bkz. Zorunlu Tevadül)
Cedid-i Adlî Alt›n›
1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lan bu alt›n para 8 krat
a¤›rl›¤›nda, 19 milimetre çap›nda ve 848 ayarl› idi. Ce did-î Adlî N›sfiyesi ise 4 krat a¤›rl›¤›nda, 16 milimetre
çap›nda ayn› ayarda idi. Cedid-i Adlî Rebiyesi denilen
ve tam alt›n›n dörtte birine eflit olan bu alt›n da 2 krat
a¤›rl›¤›nda, 13 milimetre çap›nda ve ayn› ayardayd›.
(Bkz. Cedid-i Rumi Alt›n›).
H. Kazgan
1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl olan bir alt›n para
türü olup, Cedid-i Rumî Çifte ad› ile an›lan› 24 krat a¤›rl›¤›nda, 29 milimetre çap›nda ve 800 ayard›r. Cedid-i
Rumî Teklidenilen cinsi ise 12 krat a¤›rl›¤›nda, 23 milimetre çap›nda olup yine 800 ayard›r. (Bkz. Cedid-i Adlî
Alt›n›).
H. Kazgan
CENTO
Türkiye, ‹ran, Pakistan ve ‹ngiltere aras›nda imzalanan,
Amerika’n›n da destekleme taahhüdünde bulundu¤u güvenlik ve savunma antlaflmas›d›r. 24 fiubat 1955’de Türkiye ile Irak aras›nda “Karfl›l›kl› ‹flbirli¤i Antlaflmas›”
imzalanm›fl ve bu belgenin “bölgenin güvenlik ve bar›fl›yla ilgilenen devletlere” aç›k oldu¤u ilan edilmifltir.
Bu ça¤r›ya ayn› y›l içinde ‹ngiltere (5 Nisan), Pakistan
(23 Eylül) ve ‹ran (3 Kas›m) olumlu cevap vermifllerdir.
Bunun üzerine Ba¤dat’ta toplanan üye ülkeler bakanlar›,
Ba¤dat Pakt› ’n›n kurulmas›na karar vermifllerdir (21
Kas›m 1955). Pakt›n meydana geliflini yak›ndan ve ilgiyle izleyen ABD, toplant›ya gözlemci göndermiflse de
örgüte kat›lmayaca¤›n› bildirmifltir. Pakt, Türkiye ve ‹ngiltere aç›s›ndan Yak›ndo¤u - NATO aras›nda askeri
ba¤lant›y› ve ülke ba¤lant›lar›n› sa¤lama amac›na yönelikti.
Irak’ta General Kas›m’›n baflar›l› devrimiyle Temmuz 1958’de Haflimi rejimi y›k›l›nca, bu devlet paktan
çekildi. Bu durum karfl›s›nda pakt›n di¤er üyeleri Londra’da yeni bir bakanlar toplant›s› yaparak örgütün gereklili¤ine ve devam ettirilmesine karar verdiler. Karar
“Londra Deklarasyonu” ad›yla aç›kland›. ABD de üyeler aras›ndaki iflbirli¤ini gerçeklefltirecek antlaflmalara
kat›laca¤›n› bildirdi. 28 Temmuz 1958 tarihinde ABD
ile Türkiye, ‹ran ve Pakistan aras›nda güvenlik ve savunma için karfl›l›kl› iflbirli¤i antlaflmalar› imzaland›.
Londra toplant›s›na kat›lmayan Irak daha sonra
Pakt’tan fiilen çekildi¤ini bildirdi. (24 Mart 1959) Bunun üzerine Pakt’›n merkezi 19 A¤ustos 1959 tarihinde
Ankara’ya nakledildi ve ad› CENTO (Central Treaty
Organization-Merkezi Antlaflma Örgütü) olarak de¤ifltirildi.
CENTO, Birleflmifl Milletler fiartnamesi’nin 51.
maddesine göre oluflturulmufl bir ortak savunma sistemi
olarak tan›mlanabilir. Bu örgüt, Orta Do¤u’da istikrar›
ve üye devletlerin ç›karlar›n› korumak amac›yla kurulmufltur. Ayr›ca Pakt’›n üyeler aras›nda sosyal ve ekonomik konularda iflbirli¤ini de üstelenece¤i öngörülmüfltür.
Aral›k 1979'da ‹ran'da iktidara gelen yeni yönetim örgütten çekilmifl. Pakistan'›n da örgütün yararl› olmad›¤›n› belirtmesi ve kapat›lmas›n› istemesi sonucunda Merkezi Antlaflma Örgütü sona erdirilmifltir.
Ö. Ar›/fi.Akkaya
Certain
[Alm. Certain ] [Fr. Certain ] [‹ng. Certain ]
Ulusal para biriminin yabanc› paralarla ifade edilmesine
“certain yöntemi” denir.
E. Alkin
227
Cezai fiart
Cezai fiart
[Alm. Vertragsstrafe Klausel ] [Fr. Clause Pénale ] [‹ng.
Penal clause ]
Bir borcun ifa edilmemesi ya da eksik ifa edilmesi durumunda ödenmesi gereken, maddi bir de¤er tafl›yan ve
bir hukuki ifllemle saptanm›fl bulunan edimdir. Görüldü¤ü gibi, cezai flart, alacakl›n›n alaca¤›n› elde etmesini
güvence alt›na alan bir hukuki araçt›r. Bir cezai flart›n
varl›¤›ndan söz edebilmek için, her fleyden önce ortada
bir as›l borç olmal›d›r. Buna karfl›l›k as›l borcun mali bir
de¤er tafl›mas› -ya da de¤iflik bir anlat›mla cezai flart› isteyebilmek- için, alacakl›n›n muhakkak bir zarara u¤ram›fl bulunmas› gerekli de¤ildir. Bundan baflka, cezai flart
mali bir de¤er tafl›mal› ve ayr›ca as›l borç ile cezai flart
aras›nda bir as›l borç- yan borç iliflkisi bulunmal›d›r.
Cezai flart›n bir di¤er özelli¤i de, bunun taraflarca kararlaflt›r›lmas›d›r. Bu nedenle borcun yerine getirilmemesi
durumunda ödenecek edimi taraflar de¤il de bizzat yasa
belirlemiflse, ortada bir cezai flart yoktur.
Cezai flart›n birbirinden farkl› üç türü vard›r. Bunlar
seçimlik cezai flart, ifaya eklenen cezai flart ve ifay› engelleyen cezai flartt›r.
Seçimlik cezai flart: BK m. 158/1 uyar›nca, sözleflmenin ifa edilmemesi veya eksik ifa edilmesi halinde
ödenmek üzere kararlaflt›r›lm›fl cezai flartlarda, aksine
bir hüküm yoksa, alacakl› sözleflmenin ifas›n› ya da cezai flart›n ödenmesini istemek yetkisine sahiptir. Görüldü¤ü gibi, bu durumda alacakl› bir seçim yapmak ve ifa
etmeme halinde ya sözleflmenin ifas›n› ya da cezai flart›n
ödenmesini istemek zorundad›r. An›lan türe “seçimlik
cezai flart” denilmesinin gerekçesi budur.
‹faya eklenen flart: Bu tür cezai flart BK 158/2’de
düzenlenmifltir. Buna göre, sözleflmenin belirli bir zamanda ya da kararlaflt›r›lan yerde yerine getirilmemesi
durumunda ödenmek üzere cezai flart kararlaflt›r›lm›flsa,
alacakl› hem sözleflmenin ifas›n›, hem de cezai flart›n
ödenmesini isteyebilir. Ancak alacakl› söz konusu hakk›ndan aç›kça vazgeçmifl ya da herhangi bir çekince ileri
sürmeksizin edimi kabul etmifl bulunursa, cezai flart› isteme hakk›n› yitirmifl say›l›r.
‹fay› engelleyen cezai flart: Bu tür cezai flarta “dönme cezas›” da denilir. BK m. 158/3’e göre, borçlunun
cezai flart› ödeyerek sözleflmeden dönmek hakk›n› kan›tlayabilmek yetkisi sakl›d›r. Görüldü¤ü gibi, bu durumda
borçlu daha önceden alacakl› ile anlaflt›¤›n› ispat ederek
sözleflmeyi yerine getirmekten vazgeçmekte ve cezai
flart› ödeyerek ifa borcundan kurtulmaktad›r.
Hukukumuzda kural olarak sözleflmelerin yap›lmas›
herhangi bir flekle ba¤l› de¤ildir. Bu nedenle cezai flart›n
do¤umuna yol açan ifllemde de belirli bir flekle uymak
gerekmez. Sadece yasan›n, cezai flart›n›n do¤umuna neden olan hukuki ifllemin belirli bir flekle uyularak yap›lmas›n› öngördü¤ü durumlarda, cezai flart da bu flekle
ba¤l› olacakt›r.
Taraflar cezai flart›n ne zaman istenebilece¤ini kararlaflt›rabilirler. Böyle bir anlaflma yap›lmam›flsa, cezai
flart›n istenebilmesi için, önce as›l borcun istenebilir
Chamberlin Analizi
(muaccel) hale gelmifl olmas› ya da as›l borcun hiç yerine getirilmemesi ya da gere¤i gibi ifa edilmemesi gerekir. Kanun bu konuda borçluyu koruyucu nitelikte bir
hükme de yer vermektedir:
BK m. 161/2 uyar›nca, aksine anlaflma yap›lmad›¤› sürece, borcun ifas› borçlunun sorumlulu¤unu gerektirmeyen bir nedenle olanaks›zlaflm›fl ise, kararlaflt›r›lan cezai
flart›n ödenmesi talep edilemez.
Yukar›daki aç›klamalar s›ras›nda alacakl›n›n zarar
görmese bile cezai flart› isteyebilece¤ine de¤inmifltik.
Burada alacakl›n›n bir zarara u¤ramas› halinde, talep
edebilece¤i miktar›n cezai flart ile s›n›rl› olmad›¤› da eklenilmelidir. Baflka bir deyiflle, kararlaflt›r›lan cezai flart
tutar›ndan daha fazla bir zarara u¤rayan alacakl›, borçlunun ifa etmemede bir kusuru bulundu¤unu kan›tlayarak,
cezai flart d›fl›nda kalan zarar›n›n da ödenmesini isteyebilir.
Kural olarak taraflar cezai flart›n miktar›n› da serbestçe saptayabilirler. Bu konuda bir uyuflmazl›k ç›kar
ve taraflardan biri cezan›n afl›r› derecede yüksek (fahifl)
oldu¤unu ileri sürerse, sorunu yarg›ç çözümleyecektir.
BK m. 161/3 yarg›ca afl›r› buldu¤u cezai flart› indirebilme yetkisini vermifltir. Yarg›c›n an›lan yetkisini kullanabilmesi için her fleyden önce cezai flart›n geçerli olmas› zorunludur. Çünkü, BK m. 161/2 uyar›nca esasen yasaya ya da ahlâk veya âdaba ayk›r› bir borcu do¤rulamak için kararlaflt›r›lan cezai flart bât›ld›r. Sonra cezai
flart istenebilir nitelikte olmal› ve alacakl› taraf›ndan talep edildi¤i halde yerine getirilmemifl bulunulmal›d›r.
Nihayet cezai flart›n indirilebilmesi için, bunun afl›r› de recede yüksek olmas› zorunludur. Yarg›ç bu konuda karar verirken, önce alacakl›n›n ç›karlar›n› gözönünde tutacak, ayr›ca kusurun a¤›rl›¤›n› ve taraflar›n iktisadi durumlar›n› da de¤erlendirecektir. Cezai flart›n indirilmesi
istendi¤inde, borçlunun bu konuda bir istekte bulunmas›n›n zorunlu olup olmad›¤› tart›flmal›d›r. Yarg›tay, bazen borçlunun iste¤i bulunmaks›z›n da bu yola gidilebilece¤ini belirtirken, Borçlar Kanunu’nun 161/3. maddesinin kamu düzenine iliflkin oldu¤u gerekçesinden hareket etmifltir.
Buna karfl›l›k, borçlusu bir tacir olan hukuki ifllemler yönünden cezai flart›n indirilmesi sorunu özellik gösterir: TK m. 24 uyar›nca, “Tacir s›fat›n› haiz bir borçlu,
Borçlar Kanunu’nun 104. maddesinin 2. f›kras›nda 161.
maddesinin 3. f›kras›nda ve 409. maddesinde yaz›l› hallerde, fahifl oldu¤u iddias›yla bir ücret veya cezan›n indirilmesini mahkemeden isteyemez.”
Ö.Teoman
Chamberlin Analizi
[Alm. Chamberlin-analyse] [Fr. Analyse Chamberlin]
[‹ng. Chamberlin analysis ]
1899 do¤umlu, uzun y›llar Harvard Üniversitesi’nde ö¤retim üyeli¤i yapan E. Chamberlin’in ad›yla an›lan analizdir. Chamberlin, özellikle 1933 y›l›nda yay›nlad›¤›
Theory of Monopolistic Competition adl› çal›flmas›nda
piyasa türlerini incelemekte ve piyasalar›n klasik teoride
ele al›nd›¤› biçimde ne tam anlamda monopollü, ne de
228
Chamberlin, Edward
tam rekabet piyasas›n› and›rd›¤›n› ileri sürmektedir. Bu
yarg›dan hareketle monopollü rekabet piyasas›n›n dünyada en yayg›n piyasa biçimi oldu¤unu kabullenmektedir.
Monopollü rekabet piyasas› içinde yer alan bir firma, ayn› mal› bir baflka mala göre farkl›laflt›rma olana¤›
bulmaktad›r. Bu mal farkl›laflt›rmas›, firman›n ambalaj
ve reklam konusunda uygulad›¤› yöntemlerle sa¤lanmaktad›r. Böylelikle monopollü rekabet piyasas› içinde
bir firma kendi mal› etraf›nda bir “z›rh” örmektedir.
Chamberlin, yaflanan bir piyasa tipine getirdi¤i yaklafl›m nedeniyle iktisat teorisinde büyük ilgi çekmifltir.
(Bkz. Monopolcü Rekabet)
K. Mortan
Chamberlin, Edward (1899-1967)
Theory of Monopolistic Competition (1933) adl› kitab›
ile ün kazanan Amerikal› ekonomist. Bu kitab›nda ‹ngiltere’de Joan Robinson’dan ba¤›ms›z olarak tam rekabet
ile monopol aras›ndaki piyasa durumunu incelemifltir.
Bu tür bir piyasada firmalar birbiriyle rekabet etmektedir; çünkü mallar›na karfl› talep di¤er firmalar›n varl›¤›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Di¤er taraftan, her firma bir
dereceye kadar monopolcü durumdad›r; çünkü ayr› bir
ürüne sahiptir. Aralar›ndaki rekabet fiyat rekabeti olabilece¤i gibi, reklam›n önemli oldu¤u ürün rekabeti fleklini alabilir.
Chamberlin, piyasa aksakl›klar›ndan çok ürün farkl›laflt›r›lmas› üzerine durmufl, ürünün markas›, özel nitelikleri, flekil, paket ve sat›fl hizmetleri gibi sorunlara
e¤ilmifltir. Tahlilinden kaynaklanan en önemli sonuçlardan biri, monopolcü rekabetin kapasite fazlas› yaratt›¤›d›r. Bu sonuca daha sonralar› karfl› ç›k›lm›flt›r. Grubu
oluflturan bütün üyelerin ayn› maliyet flartlar› alt›nda çal›flt›klar› varsay›lm›flt›r.
D. Demirgil
Chartizm
(Bkz. fiartizm)
Chase Manhattan Bank N.A. (The)
Merkezi New York’ta bulunan ABD bankas›. 31 Mart
1955’de Bank of Manhattan Company (kuruluflu 1799)
ile The Chase National Bank of the City of New
York’un (kuruluflu 1877) birleflmesiyle meydana gelmifltir.
1994 sonu itibariyle sermayesi 916 milyon, mevduat
toplam› 655 milyar Amerikan Dolar›’d›r. New York
eyaletinde 175 flubesi, di¤er ülkelerde 100 flubesi ve 12
temsilcili¤i vard›r. Türkiye flubesi 1984’te aç›lm›flt›r.
S. Abaç/N.Elhüseyni
Check Off
[Alm. Check Off] [Fr. Check Off] [‹ng. Check Off]
‹flçi sendikalar›nda üyelik aidat›n›n iflçinin ücretinden iflverence kesilerek sendikaya gönderilmesini ifade eden
‹ngilizce bir terimdir. ‹flçi sendikalar›n›n k›sa süre içinde
mali bak›mdan güçlenmelerine olanak veren bu yöntem
ilk defa ABD’de uygulanm›flt›r.
Check Off
‹flçi sendikalar›na üyelik aidat›n›n tahsili bak›m›ndan
büyük bir kolayl›k sa¤layan check off sistemi, modern
sendikac›l›¤›n befli¤i say›lan Kara Avrupas› ülkelerinde
uzun süre flüphe ile karfl›lanm›fl, hatta yasaklanm›flt›r.
Check off, iflçi sendikalar›na kolay ve sürekli gelir
sa¤lamak suretiyle onlar›n mali gücünü art›rmada çok
yararl› olmaktad›r. Maddi bak›mdan güçlü bir sendikan›n üyelerine daha fazla hizmet götürebildi¤i, iflveren
karfl›s›nda üyelerinin haklar›n› daha güçlü bir biçimde
savunabildi¤i bir gerçektir. Hatta maddi gücü olmayan
bir sendikan›n gerçekte özgür say›lamayaca¤› görüflü
birçok yazar ve yarg› organ› taraf›ndan ifade edilmifltir.
Buna karfl›l›k check off’un ciddi sak›ncalar tafl›d›¤›
da Bat›’l› birçok yazar taraf›ndan ortaya konulmufltur.
Bunlardan bafll›calar› flunlard›r:
Üyelik aidat›, iflçi ile sendikas› aras›ndaki bir sorundur. Gerçekten de, sendikaya üye olan iflçi, tüzük gere¤i,
aidat ödeme yükümlülü¤ü alt›na girmekte, sendika da
paray› isteme hakk›na sahip olmaktad›r. Ortada iflvereni
ilgilendiren bir husus yoktur. Durum böyleyken üyelik
aidat›n›n tahsilinde iflvereni devreye sokmak, iflveren
için haks›z bir yük oldu¤u kadar, sendika özgürlü¤ü aç›s›ndan da sak›ncal›d›r. Nitekim Avrupa ülkelerindeki
baz› sendikalar, üyeleri ile olan iliflkilerinde iflverenin
yeri olmad›¤›n› ileri sürerek check off sistemine karfl›
ç›km›fllard›r. Onlara göre üyelik aidat›n›n tahsilinde iflverene tan›nan bu olanak, iflverenin sendikan›n üye say›s› ve mali gücü hakk›nda birtak›m bilgiler edinmesine
yol açacak, bu durum giderek iflverenin sendikaya müdahalesine elveriflli bir ortam haz›rlayacakt›r.
Check off’a yöneltilen bir baflka elefltiri, sistemin
sendika ile üyeler aras›ndaki iliflkileri zay›flatt›¤› görüflüne dayanmaktad›r. Bu fikri savunanlara göre, sa¤lam
bir gelir kayna¤›na kavuflan iflçi sendikalar›n›n yönetici
kadrolar›, üyeleri ile olan iliflkilerini zay›flatmakta, daha
bürokratik bir yolu tercih etmektedirler. Oysa sendika,
niteli¤i gere¤i demokratik bir kurulufltur ve sendika içi
iliflkilerde de kesinlikle demokrasi egemen olmal›d›r.
Check off aleyhinde ileri sürülen bir baflka gerekçe
de, bu sistemin sendika say›s›n› h›zla art›rd›¤› hususudur. Sendika enflasyonu diye ifade edilen olgunun nedeni, yeni bir sendikan›n kurulmas›nda check off sisteminin büyük kolayl›k sa¤lamas›d›r. Özellikle kiflisel ç›karlar peflinde koflan ve seçimi kaybeden eski yöneticilerin
yeni bir sendika kurarak yöneticilik s›fatlar›n› sürdürebilmelerinde check off büyük bir kolayl›k sa¤lamaktad›r.
Check off’un baflta ABD olmak üzere birçok ülkedeki uygulama biçimi de oldukça farkl›l›klar göstermektedir. Genellikle geliflmifl ülkelerde check off, toplu sözleflmelere konulan hükümlerle sa¤lanmaktad›r. Nitekim
ABD’de durum böyledir. Buna karfl›l›k geliflmekte olan
baz› ülkelerde sendikac›l›¤› k›sa süre içinde güçlendirebilmek için check off yasalarla düzenlenmifltir.
Türk yasa koyucusu da 1963 y›l›nda, check off’a
274 say›l› yasada yer vermifltir: Sendikalar Kanunu’nun
23. maddesinde üyelik aidat›n›n genel kurul karar› ile
serbestçe saptanabilece¤i ilkesi getirildikten sonra, iflye229
Chemical Bank A.fi.
Chester Projesi
rinde çal›flan iflçilerin 1/4’ünü temsil etti¤ini kan›tlayan
tüm sendikalar›n check off’tan yararlanabilecekleri kabul edilmifltir.
Sendikalar Kanunu’nda 1970 y›l›nda yap›lan de¤ifliklik s›ras›nda check off ile ilgili hükümler iflçi sendikalar› yarar›na geniflletilmifl, iflverenler hakk›nda hukuki
ve cezai yapt›r›mlar öngörülmüfltür. 1983’te kabul edilen 2821 say›l› yeni Sendikalar Kanunu bu sistemde
de¤ifliklik yapmam›fl, ama 1988’de yap›lan de¤ifliklikle
iflverenlere yönelik yapt›r›mlar› hafifleten baz› küçük
düzenlemelere gidilmifltir.
Yürürlükteki hükümlere göre yetkili iflçi sendikas›n›n yaz›l› talebi ve gerekli listeyi vermesi üzerine, iflveren, üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri aidat› iflçilere yapaca¤› ücret ödemesinden kesmek ve tutar›n› ilgili sendikaya bildirmek zorundad›r. Sendika üyesi olmayan ve dayan›flma aidat› ödemek suretiyle toplu sözleflmeden yararlanan iflçiler bak›m›ndan da sendika
check off’tan yararlanabilmektedir. Toplu ifl sözleflmesiyle aidat d›fl›nda bir kesinti yap›lmas› kararlaflt›r›lamaz. Sendika tüzü¤ü gere¤i kesilmesi istenilen aidat›
kesmeyen ya da en geç bir ay içinde sendikaya göndermeyen iflveren, sendikaya karfl› göndermedi¤i aidat tutar›ndan sorumlu oldu¤u gibi, bunun yasal faizini de ödemek zorundad›r. (Bkz. Üyelik Aidat›)
M. Kutal/N. Elhüseyni
Chemical Bank A.fi .
1991’de Türkiye’de kurulan özel sermayeli yabanc› ticaret bankas›. Merkezi ‹stanbul’dad›r.
1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 200 milyar
TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde mevduat toplam›
4,310 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 662
milyar TL’ye, net kâr› 700 milyar TL’ye ulaflm›flt›r.
fiube say›s›: 2
Personel say›s›: 64
A.Erhan
Chenery Raporu
[Alm. Chenery Bericht] [Fr. Rapport de Chenery] [‹ng.
Chenery Report]
Amerikal› iktisatç› Hollis B. Chenery taraf›ndan Türkiye
ekonomisi hakk›nda yaz›lm›fl bir rapordur. Raporun tar›mla ilgili k›sm› Edwin Cohn taraf›ndan haz›rlanm›flt›r.
Rapor, 1950-1953 dönemi Türkiye ekonomisini incelemekte ve daha çok yat›r›mlarla bunlar›n muhtemel enflasyoncu etkileri üzerinde durmaktayd›. Zaman›n hükümeti enflasyonla ilgili aç›klamalar› olumsuz bulmufltur.
Raporun tar›mla ilgili k›s›mlar›nda Türkiye’nin tar›msal üretimi hakk›nda iyimser projeksiyonlar yap›lm›flt›r. (Bkz. Barker Raporu )
D. Demirgil
Chester Projesi
[Alm. Chester Projekt ] [Fr. Projet Chester ] [‹ng. Ches ter Project ]
327 say›l› yasayla, 9 Nisan 1923 tarihinde Chester
grubuna demiryolu ve denizliman› yap›m› karfl›l›¤›nda
verilen imtiyazd›r. Ancak, Chester grubunun yükümlülüklerini yerine getirmemesiyle, yani uygulamaya dönüflmeden durmufltur. Yasa oylamas›na TBMM’in 206
üyesinin kat›ld›¤› ve 185 üyenin yasaya olumlu oy verdi¤i meclis tutanaklar›ndan anlafl›lmaktad›r.
“Chester ayr›cal›¤›” esas olarak bir ABD’li sermaye
grubunun Anadolu’da ve Musul-Kerkük-Süleymaniye
bölgesinde 4 400 kilometreye yak›n demiryolu ve Adana-Yumurtal›k, Samsun ve yeri daha sonra belirlenecek
bir bölgede birer liman yapmas›n› öngörüyordu. Buna
karfl›l›k bu yollar ve limanlar ve de yollar›n çevresinde
k›rk kilometrelik fleritler içine rastlayan, bilinen ve sonradan bulunan petrol dahil bütün madenleri iflletme ayr›cal›¤› 99 y›l için Chester grubuna b›rak›lacakt›.
Ortakl›¤›n özel sözleflmesi, ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki alt› ay içinde, Türk hükümetince
onaylanacak ve Türk kanun ve kurallar›na uygun bir
Türk Anonim Ortakl›¤› kurulacakt›. Bu anonim ortakl›¤›n ana ve ek sözleflmelerdeki demiryollar› ve limanlar
yap›m› ve iflletmesi ve maden varl›klar›n› “The Ottoman
American Development Company” ad›na kullanmas›
öngörülüyordu. Chester grubu gerek demiryollar› ve limanlar ve gerek maden iflletmelerinden sa¤layaca¤› net
kârdan Türk hükümetine bir pay ödeyecekti. Buna göre,
bu iflletmelerin gayri safi gelirinden önce iflletme genel
giderleri, daha sonra tahvillerin y›ll›k faiz ve sürdürme
akçeleri ve yine daha sonra pay senetleri sahiplerine ayr›lacak, %12’lik kazanç ç›kar›ld›ktan sonra geri kalan›n
%30’unu hükümete ödeyecekti.
Ayr›cal›¤a göre yap›lmas› öngörülen projeler flunlar
olacakt›:
Harput-Yumurtal›k demiryolu:
Ortakl›k, ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki
bir y›l içinde Yumurtal›k’dan bafllayan ilk 200 km’lik
k›sm›n projelerini dörder ay arayla verecek ve projelerin
tesliminden sonraki üç y›ll›k aralar içinde ilgili k›s›mlar›n yap›m›n› bitirecektir.
Sivas-Van demiryolu ve Süleymaniye kolu:
Bu, Sivas Van aras›nda Harput, Ergani, Diyarbak›r,
Bitlis ve Van Gölü’nün kuzey ya da güney k›y›s›ndan
geçen hat ve bunun, Diyarbak›r-Bitlis aras›nda bir noktadan ayr›l›p Musul ve Kerkük’ten geçerek Süleymaniye’ye giden koludur. Bu hatlar›n her 200 km’lik k›sm›na
ait projeler, Harput-Yumurtal›k hatt›na ait bütün projelerin tesliminden sonra bafllayacak dokuz ayl›k aralarla
bakanl›¤a verilecek ve k›s›mlar›n yap›m› yedi y›ll›k aralarla tamamlanacakt›r.
Yumurtal›k liman›:
Ortakl›k isterse, yap›m giderlerini kendisi karfl›lay›p,
Yumurtal›k’da her türlü döflemi olan bir liman yapmay›
üstlenebilir. Bu durumda ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki befl y›l içinde, liman›n projelerini Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na verecek ve yap›m›, sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki yedi y›l içinde bitirecektir. Liman demiryollar›n›n tamamlay›c› bir parças› say›lacakt›r.
230
Chester Projesi
Chicago Okulu
Ek sözleflmede sözü edilen ifller flunlard›r:
Samsun-Sivas demiryolu:
Ankara-Musaköy demiryolu:
Bu, Samsun-Sivas aralar›nda Havza, Amasya ve Zile’den geçen bir hat ile buradan Musaköy’de ayr›l›p Ankara’ya giden hatt›r. Ortakl›k ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki alt› ay içinde bu hatt›n ve bütün döflemi ile Samsun’da bir liman›n yap›m›n› üstlenip üstlenmeyece¤ini Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na bildirecektir. Üstlencekse, bu alt› ay›n bitiminden sonraki bir ay içinde
Samsun-Sivas, alt› ay içinde de Ankara-Musaköy hatt›nda ifle bafllayacakt›r. Ortakl›k Samsun-Sivas hatt›n› ek
sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki üç y›l, AnkaraMusaköy hatt›n› da dört buçuk y›l içinde bitirip iflletmeye açmak zorundad›r.
Çalt›-Erzurum demiryolu:
Erzurum-Bayaz›t-‹ran hududu demiryolu:
Pikriç ya da Aflkale-Karadeniz k›y›s› demiryolu:
Hac› fiefaatli-Kayseri demiryolu:
Bunlar Sivas-Harput aras›ndaki Çalt›’dan Erzurum’a
oradan da Beyaz›t’tan geçerek ‹ran hududuna, Çalt›-Erzurum aras›nda Pikriç ya da Aflkale’den Karadeniz k›y›s›na, Ankara-Musaköy aras›nda Hac› fiefaatli’den Kayseri’ye ve oradan da Uluk›flla’ya giden hatlard›r. Ortakl›k bu befl hatt›n ve Karadeniz’de bir ikinci liman›n yap›m›n› üstlenip üstlenmeyece¤ini, ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki iki y›l içinde Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na bildirecektir. Üstlenecekse, Çalt›-Erzurum hatt›n›
sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki on y›l, Erzurum‹ran hududu hatt›n›, on dört y›l, Pikriç ya da Aflkale ile
Karadeniz’deki bir yer aras›ndaki hatt› befl y›l, Hac› fiefaatli-Kayseri hatt›n› befl y›l, Kayseri-Uluk›flla hatt›n› da
alt› y›l içinde tamamlay›p iflletmeye açacakt›r.
Hac› Bayram-Çerikli demiryolu:
Ortakl›k, ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki
yedi y›l içinde, Samsun-Sivas aras›ndaki Havza yöresinde Hac› Bayram’dan bafllay›p, Çorum ve Sungurlu’dan
geçen ve Ankara-Musaköy hatt›yla Çerikli’de birleflen
bir ayr›cal›kl› hat yapma seçimine de sahiptir.
Samsun liman›:
Karadeniz’de bir ikinci liman:
Ortakl›k, Samsun liman›n› ek sözleflmesinin kesinleflmesinden sonraki dört y›l içinde bitirecektir. Ayr›ca
yukarda görülen befl hatt›n yap›m›n› üstlenirse, Pikriç ya
da Aflkale’den gelen hatt›n bitiminde Karadeniz’deki bir
ikinci liman› da, ek sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki dört y›l içinde bütün döflemi ile tamamlayacakt›r.
“Chester ayr›cal›¤›” Cumhuriyet döneminde ilk ya banc› sermaye hareketi olmas› aç›s›ndan Türk iktisat tarihinde önemli bir kilometre tafl› say›lmaktad›r.
Öte yandan Chester projesi ABD flirketleri içindeki
piyasa paylafl›m› mücadelesini göstermesi bak›m›ndan
ilginçtir. “Chester ayr›cal›¤›” onayland›¤›nda Lozan Anlaflmas› henüz imzalanmam›fl oldu¤undan, Musul’un,
daha do¤rusu petrol alanlar›n›n konumu kesinlik kazanmam›flt›. Chester grubu bu anlaflmay› imzalarken Musul
petrollerinin Türkiye’de kalaca¤›n› sanmaktayd›. Buna
karfl›l›k bir baflka ABD petrol flirketi olan Standard Oil
Company ‹ngiliz-Frans›z grubuyla anlaflma imzalad›.
Musul’un bir ‹ngiliz mandas› olarak Irak’ta kalmas›
üzerine petrol imtiyaz› Standart Oil Company’de kalm›fl
oldu (The Turkish Petroleum Company). Bunun sonucu
olarak Amerikan fiirketi sözleflme hükümlerine göre,
50 000 TL’lik teminat akçesini yakarak anlaflmay› tek
tarafl› olarak fesih etti.
Ayr›cal›¤›n görüflülmesi s›ras›nda Meclis’te ilginç
konuflmalar yap›lm›fl ve bu konuflmalarda yat›r›m için
“fon” gere¤i dile getirilmifltir. ‹ktisat Vekili Mahmut
Esad Bozkurt, Chester projesini flöyle takdim etmektedir:
“ Bu büyük ifli memlekette deruhte edecek bir flirket,
kendine bir menfaat temin edilmedikçe bu ifle giremez.
Bizce matlub olan fley, memleketin menfaatinin flirketin
menfaatine galip olmas› idi.”
‹cra Vekilleri Heyeti Baflkan› Rauf Bey ise sermayenin
önemine de¤inen konuflmas›nda flöyle demektedir:
“ Madenlerimiz vard›r ama ç›karabiliyor muyuz?
Kullanabiliyor muyuz? Hay›r, vard›r, kimseye vermeyece¤iz, biz de kullanamayaca¤›z dersek bu ne dereceye
kadar flayan› muhakeme bir ifade olur?”
Daha sonra konunun yeniden yabanc› sermaye bak›m›ndan ele al›nd›¤› ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde yeniden
söz alan iktisat vekili Mahmut Esad Bozkurt yine flöyle
demektedir.
“ Türkiye’nin garp sermayesinden istifadeye ne derece heveskâr oldu¤unun en bariz bir delili Chester projesidir. Memleketimizin ayn› riayetkâr herhangi bir ecnebi sermayesine katiyen düflman olmad›¤›m›za bundan
daha kuvvetli delil olabilir mi?”
M. Mortan
Chicago Okulu
[Alm. Chicago Schule] [Fr. Ecole de Chicago] [‹ng.
Chicago School]
Chicago Üniversitesi’nde kurulan bir ekonomi okuludur. Bu okulun bir numaral› temsilcisi Milton Fried man’d›r. Daha önce Chicago Okulu ifadesi üniversitenin
siyaset bilimi ve sosyoloji konular›nda ün yapan ö¤retim üyeleri için kullan›l›yordu. Chicago Ekonomi Okulu’nda piyasa ekonomisinin en kuvvetli savunucular›
toplanm›flt›r. Rekabet koflullar›n›n muhafaza edilmesini
ve monopolcu e¤ilimlerin önlenmesini savunmaktad›r.
Alt›n fiyatlar›n›n serbest b›rak›lmas›n›, esnek kambiyo
kurlar› uygulanmas›n› da savunmufltur.
Para konusuna a¤›rl›k veren bu okul, piyasa dengesini yaln›z moneter tedbirlerle sa¤laman›n mümkün oldu¤unu savunmaktad›r. Chicago okulu ekonomik sistemin
felsefesi, ekonomi siyaseti tercihleri ve kavram› ile ilgilenmifltir. Bu felsefenin en önemli özelli¤i, ana amaç
olarak kiflisel özgürlü¤e a¤›rl›k vermesidir. Bu bak›mdan gelir dönüflümündeki eflitlik üzerinde duran bir çok
ekonomistten ayr›lmaktad›r. 1928’den 1960’l› y›llar›n
sonlar›na kadar Chicago Üniversitesi’nde profesörlük
yapm›fl olan Frank H. Knight kiflisel özgürlüklere önem
vermifltir.
231
Child, Josiah
Ciranta
Chicago Okulu’nun ekonomi politikas›n› üç noktada
toplamak mümkündür:
1)Ekonomik faaliyeti en iyi flekilde organize etmek
için bu ifl rekabetçi piyasalara terk edilmelidir.
2)Ekonominin devlet taraf›ndan yönetiminin bir çok
flekillerine karfl›d›rlar.
3)Bir ülkenin para sisteminin çok önemli oldu¤una
inanmaktad›rlar. (Bkz. Esnek Kambiyo Kuru, Milton
Friedman )
D. Demirgil
Child, Josiah (1630-1699)
‹ngiliz iktisatç›s›, Merkantilist’tir. Tacirlik, müteahhitlik
ve sarrafl›k yapm›flt›r. Modern bankac›l›¤›n babas› say›lmaktad›r. Ça¤›n›n ünlü iktisat yazarlar›ndand›r.
Donanmaya g›da maddeleri satarak servet yapm›flt›r.
Do¤u Hindistan fiirketi’nin büyük ortaklar› aras›na geçmifltir.“Philopatris” imzas›yla Do¤u Hindistan fiirketi’nin monopolcülü¤ünü ve politikada söz geçirme giriflimlerini savunmufltur. fiirketin yöneticili¤ine seçilmifltir.
Hollanda’n›n refah ve zenginli¤ini düflük faiz oranlar› ve nispeten serbest mübadele e¤ilimli bir ticaret politikas› uygulamas›na ba¤l› görmüfltür. ‹ngiltere’nin de
benzer bir para ve d›fl ticaret politikas› izlemesini önermifl, ancak sömürgeler ticaretinin de anavatan›n ifl
adamlar› tekeline b›rak›lmas›n› istemifltir.
Nüfus art›fl›n›n refah, zenginlik ve güç kayna¤› oldu¤unu ileri sürmüfltür.
Londra’n›n bankalar caddesi olan Lombard Street’de
ailesinden miras kalan bir kuyumcu firmas›n› iflletmifltir.
Burada bankerlik yapm›fl ve müflterilerinden mevduat
kabul etmifltir. Alt›n ve gümüfl mevduata karfl› sarraf ve
bankerlerin verdikleri makbuzun para gibi kullan›lmas›yla ortaya ç›kan f›rsat› ilk de¤erlendiren iktisatç›d›r.
Ödeme taleplerini karfl›layacak bir kasa ihtiyat› bulundurmaya dikkat ederek, kredi isteyen tacirlere alt›n ve
gümüfl yerine “goldsmihs’notes” (makbuz) verdi¤i gibi,
üzerine çek keflide edebilecekleri borçlu cari kredi hesab› da açm›flt›r. Ayn› yöntemi öbür sarraf ve bankerler de
uygulam›fllard›r. Kredi hacminin alt›n ve gümüfl mevduat›n› kat kat aflmas›yla, bankerler aç›ktan emisyon yapmak ve sat›n alma gücü yaratmak f›rsat›n› elde etmifllerdir.
Bankerlerin ald›klar› mevduat›n kat kat üstünde kredi açmak olana¤›n› bulmalar›, faiz oranlar›n›n düflmesini
sa¤lam›flt›r. Kredi faizinin mevduata ödenen oran düzeyine, hatta alt›na indi¤i olmufltur. Josiah Child, 1668’de
yazd›¤› Ticaret ve Para Faizi konulu yap›t›nda bankerlerin sat›n alma gücü yaratma tekni¤ini aç›klam›fl, faiz
oranlar›n›n niçin düfltü¤ünü anlatm›fl ve düflük faizin ticareti canland›rd›¤›n› belirtmifltir. (Bkz. Merkantilizm,
Mevduat Çarpan›, Goldsmitsh’ Notes)
F.Ergin
Christiernin, Per Nicolas
‹sveçli iktisatç›, “Miktar Teorisi” nin ‹skandinavya’da
ilk temsilcisidir.
Uppsala Üniversitesi’nde 1761 y›l›nda yay›mlanm›fl
ders notlar›, 20.yy’›n ikinci yar›s›nda Prof. Robert V.
Eagly taraf›ndan bulunmufl ve tahlil edilmifltir.
O tarihte ‹sveç’te bafll›ca ödeme arac› k⤛t para idi.
Kaime enflasyonu vard›. Fiyatlar ve döviz kurlar› sürekli yükselmekteydi. Christiernin, gözlemlerine dayanarak, ça¤›n›n iktisatç›lar›ndan çok ileri bir düzeyde para
teorisini aç›klamay› baflarm›flt›r.
Christiernin, “Fleksibl ya da Esnek Kambiyo Kurla r›” teorisinin kurucusudur. Bu teoride, esnek kur politikas›n›n sak›ncalar›na ›fl›k tutmufltur.
Miktar teorisine iliflkin görüflleri flöyle özetlenebilir:
“Yeterli alt›n ve gümüfl rezervleri bulunmayan ülkelerde, ka¤›t para, mübadele arac› olarak ayn› hizmeti görebilir. De¤erli maden yetersizli¤i durumunda, memleketi para s›k›nt›s› içinde b›rakmayarak kaime emisyonu
yapmak gerekir.”
“Dolafl›ma ka¤›t para ç›kar›lmas›, bütün ifl kollar›n›
canland›r›r. Çal›flan kol say›s› artar. Tar›m ve endüstri
alanlar›nda üretim hacmi genifller.”
“Merkez bankas›n›n f a i z oran›n› düflük tutmas›,
emisyonu ço¤alt›r. Emisyon miktar› piyasan›n ihtiyac›n›
aflarsa iç piyasa fiyatlar› ve döviz kurlar› yükselir.”
“Para dolafl›m hacmini art›rarak fiyatlar›n yükselmesini ve mal sürümünün canlanmas›n› sa¤lamak kolayd›r.
Ancak ucuzlu¤u geri getirebilmek, zordur. Para miktar›n›n azalmas›yla mal sat›c›n›n elinde kal›r, üretim düfler
ve iflçiler a盤a ç›kar›l›r. Paran›n geri çekilmesinden do¤acak sak›ncalar, hiç ç›kart›lmam›fl paran›n eksikli¤inden de beterdir. Para darl›¤›, ayn› zamanda kötümserli ¤in yay›lmas›na yol açar.”
“Merkez bankas›, piyasadan para çekmek istedi¤inde, devlet tahvillerini sat›fla ç›karabilir. Gerekti¤inde piyasadan tahvil sat›n alarak para dolafl›m hacmini geniflletebilir.”
“‹deal para arz›, üretim ve talebi canl› tutacak miktard›r. Piyasa dengesini korumak için, döviz fiyatlar›n›
da istikrarl› düzeyde tutmak gerekir. Kambiyo kurlar›
döviz arz ve talebine göre dalgalan›r. Devalüasyon, ihracat› art›rsa bile, yaflam düzeyinin düflmesine ve piyasa
s›k›nt› çekerken yaln›z baz› sektörlerin haks›z kazaç
sa¤lamalar›na yol açar.”
F.Ergin
CIF
(Bkz. Cari ‹fllemler )
CIO
(Bkz. American Federation of Labor)
Ciranta
[Alm. Indossant] [Fr. Endosseur] [‹ng. Endorser ]
Emre yaz›l› bir ticari senedi ciro eden kimseye denir. ‹lk
ciro lehdar, yani senetten faydalanacak olan kimse taraf›ndan senedin arka yüzü imzalanmak suretiyle yap›l›r.
232
Ciro
Ciro Vergisi
Herhangi bir emre yaz›l› ticari senette (poliçe, bono,
çek) bir ya da daha fazla say›da ciranta olabilir. (Bkz.
Ciro)
M. Berk
Ciro
[Alm. Indossament, Giro] [Fr. Endossement] [‹ng. In dorsement, Endorsement]
Emre yaz›l› senetlerin devrini sa¤layan ifllemdir. Ciro,
Ticaret Kanunu’nun 593-602. maddeleri aras›nda poliçeler yönünden düzenlenmifltir. Bununla beraber kanun,
bütün emre yaz›l› senetlerin cirosu için poliçe hükümlerine yollama yapm›flt›r (TK m. 560/1)
Ciro, çifte yetki veren bir ifllemdir: Ciro eden kifli,
ciro etti¤i kifliye senetteki mebla¤› borçludan tahsil etme
yetkisini, borçluya ise ciro edilene belirlenen tutar› ödeme yükümünü vermektir. Ciro’da ciroyu yapana “ciranta”, kendisine ciro yolu ile senet devredilen kifliye ise
“ciro edilen” denir.
Emre yaz›l› olan her senet ciro yolu ile ve teslim
edilmek suretiyle devredilebilir. (TK m. 593/1) Bu kural
hem aç›kça emre yaz›l› olan hem de yasa taraf›ndan emre yaz›ld›klar› kabul edilen (kanunen emre yaz›l› senetler, örne¤in kambiyo senetleri, bono, çek vb.) senetler
aç›s›ndan geçerlidir.
Kanunen emre yaz›l› senetlerin ciro ile devri önlenmek isteniyorsa, senedin üzerine bunun emre yaz›l› olmad›¤›n› ya da nama yaz›l› bulundu¤unu gösteren bir
ibare eklenmelidir.
Ciro, -poliçeyi kabul etmifl olsun olmas›n- muhataba, keflideciye ya da poliçe nedeniyle borç alt›na girmifl
olan kiflilerden herhangi birine yap›labilir. (TK m.
593/3) Hamiline yap›lan ciro ise,“beyaz ciro” hükmündedir. (TK m. 594/3)
‹lk ciro senedin lehdar› taraf›ndan yap›labilir. Poliçeyi ciro yolu ile devralanlar yeniden ciro yapabilirler. Sadece tahsil ve terhin cirolar› ile devralanlar, ancak yeni
bir tahsil cirosu yapabilirler.
Poliçenin muhataba ciro edilmesi halinde, senedin
alacakl›s› ve borçlusu s›fatlar› ayn› kiflide birleflir. Bu
durum kural olarak borcun ortadan kalkmas› sonucunu
do¤urdu¤u halde, burada hak donar, yani muhatap dilerse senedi sonradan bir kez daha ciro edebilir.
Ciro kay›ts›z ve flarts›z olmal›d›r. Ciroya eklenen
flartlar yaz›lmam›fl say›l›r. (TK m. 594) Poliçe bedelinin
sadece bir bölümünün ciro edilmesi, yani k›smi ciro yap›lmas› mümkün de¤ildir. Senetten do¤an hak cironun
yan› s›ra teslimle devredilebilece¤inden ve tek bir senedin ikiye bölünmesi söz konusu olamayaca¤›ndan, kanun k›smi ciroyu bât›l saym›flt›r. (TK m. 594/2)
Kanun hükümlerinin incelenmesinden, cironun ancak yaz›l› olarak yap›labilece¤i anlafl›lmaktad›r. Çünkü,
ciro ya poliçeye ya da poliçeye ba¤l› olan ve“alonj” ad›
verilen bir ka¤›t üzerine ciranta n›n imzas› ile yap›labilir. (TK m. 595) Ön yüzde yap›lacak cironun tam ciro
olmas›, aval ile meydana gelebilecek kar›fl›kl›klar› önlemek aç›s›ndan zorunludur.
Ciro’nun tarih ve bedeli içermesi gerekmez. Bununla
beraber baz› durumlarda tarih önem kazanabilir. Kanun,
aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir cironun protesto
düzenlemesi için belirlenmifl sürenin geçmesinden önce
yap›ld›¤›n› kabul etmifltir (TK m. 602/2) TK m.
602/1’nin incelenmesinden, cironun vadede ya da -vadede ödeme gerçekleflmemiflse- bunu izleyen iki iflgünü
içinde yap›lmas› gerekti¤i anlafl›lmaktad›r. Gerçekten
de, vadenin geçmesinden sonraki ciro, vadeden önce yap›lan bir cironun hükümlerini do¤urur; buna karfl›l›k
ödememe protestosundan ya da bunun düzenlenmesi
için belirlenmifl sürenin geçmesinden sonra yap›lan ciro,
ancak alaca¤›n temliki hükümlerini do¤urur.
Baz› hallerde poliçenin ciro edilmesi de yasaklanabilir. TK m. 597/2, bu hakk› sadece cirantalara tan›m›flt›r.
Yasa¤a ra¤men senet yeniden ciro edilirse, yasa¤› koyan
ciranta, senet sonradan kendilerine ciro edilmifl olan kiflilere karfl› sorumlu olmaz.
Keflidecinin bu tür bir ciro yasa¤› öngörebilip göremeyece¤i ö¤retide tart›fl›lmal›d›r. Hakim olan görüfl, keflidecinin ciro yasa¤› koymak yerine, senedi nama yaz›l›
olarak düzenleme yetkisini kullanmas› gerekti¤i yönündedir.
Ciro senetten do¤an haklar› devretmek amac› ile yap›l›yorsa, buna “temlik cirosu” denilir. Bir senet, üçüncü kifliye sadece senetten do¤an hakk› kendi ad›na tahsil
ettirmek amac› ile de ciro edilebilir. Bu durumda bir
tahsil (tevkil) cirosundan söz aç›l›r. Öte yandan, ciro
edilene bir hak devretmek de¤il, sadece alaca¤›na karfl›l›k bir güvence sa¤lamak amac› ile gerçeklefltirilen ciroya “rehin cirosu” denilir. Temlik cirosu, ciro edilen kiflinin ad›n›n belirtilip belirtilmemesine göre “tam ciro”
ya da “beyaz ciro” olarak ikiye ayr›l›r. Ciro ve buna eklenen teslim sayesinde poliçeden do¤an bütün haklar
devredilmifl olur. (TK m. 596)
Aksine flart bulunmad›kça, ciranta poliçenin kabul
edilmemesinden ve ödenmemesinden sorumludur (TK
m. 597/1) Sadece yukar›da de¤inilen “ciro yasa¤›” durumunda bunun bir istisnas› vard›r.
Çeklerde muhatab›n cirosu bât›ld›r. Ayr›ca muhatap
lehindeki ciro sadece makbuz hükmündedir; me¤er ki
muhatab›n birden fazla flubesi olup da ciro çekin üzerine
çekildi¤i flubeden baflka bir flube üzerine yaz›lm›fl olsun
(Bkz. Ciranta, Tahsil Cirosu, Rehin Cirosu, Tam Ciro,
Beyaz Ciro)
Ö. Teoman/A. Erhan
Ciro Vergisi
[Alm. Girosteuer ] [Fr. Impôt sur le chiffre d’affaires]
[‹ng. Turnovertax ]
Ciro vergisi bütün sat›fl ifllemlerinden, genellikle düflük
oranda al›n›r. ‹flletmelerin birbirlerine ürün sat›fllar› vergiye tâbi oldu¤u için, fiyat her sat›flta vergi sebebiyle
artmaktad›r.
‹lk sat›fltan sonraki sat›fllarda vergi, içinde önceki
vergi paylar›n› kapsayan fiyatlara uyguland›¤›ndan, vergi paylar› tekrar vergilendirilmektedir. Bu, verginin piramitleflmesidir. Ciro vergisinde ilk maddeden son tüke-
233
Citibank N.A.
Clark’›n Gelir Da¤›l›m› Modeli
ticiye kadar mal ve hizmet ak›mlar› ne kadar çok say›da
sat›fl konusu olursa piramitleflmenin etkisi o kadar artar.
Buna karfl›l›k, bir iflletme ald›¤› ürünleri ne kadar
çok de¤erlendirirse ürün üzerindeki toplam vergi pay› o
kadar az olur. ‹flletmeler bir ürünü en düflük toplam vergi pay› ile son kullananlara satabilmek için, çeflitli bitim
ve sürüm ifllemlerini kendi bünyelerinde toplamak zorundad›rlar. Böylece, ciro vergisi iflletmeleri dikey tüm leflmeye (integration ) itmektedir.
Genellikle nihai fleklini alana kadar çeflitli girdiler
kullanan ve çok say›da intikale konu olan mallar›n son
sat›fl aflamas›nda gerçek vergi yükü yükselmektedir. Kanun koyucu, vergiye tâbi olan bir mal›n kendisinin ve
girdilerinin kaç kere intikal edece¤ini bilemedi¤inden
bu tür vergilerin nihai yüklerinin ayarlanmas› mümkün
de¤ildir. Bu sebeple ciro vergileri gerek vergi adaleti,
gerekse rekabet eflitli¤i aç›lar›ndan müsait vergiler de¤illerdir.
B. Ocakc›o¤lu
takdirle karfl›lanm›flt›r. Yap›tlar›nda ‹ngiltere Bankas›’n›n, Avrupa ekonomisinin ve s›nai geliflmenin tarihi
incelenmifltir.
F.Ergin
Clark’›n Gelir Da¤›l›m› Modeli
[Alm. Clarksche Theorie der Einkommensverteilung]
[Fr. Théorie de la répartition des revenus de Clark ]
[‹ng. Clark’s income distribution theory]
J.B. Clark, gelir da¤›l›m› modelini aç›klarken statik ve
dinamik ekonomiler aras›nda bir ayr›m yapm›flt›r.
Clark’a göre üretim sürecinin ve tekni¤inin de¤iflmedi¤i
bir ekonomi, statik bir toplum yarat›r. Böyle bir toplumda iki üretim faktörü vard›r. Sosyal sermaye ve sosyal
emek. Sosyal sermaye, fizik üretim techizat› ve topraktan
Citibank N.A.
Merkezi New York’ta bulunan ABD bankas›, 1812’de
City Bank of New York ad›yla kurulmufl, birkaç kere ad
de¤ifltirdikten sonra 1 Mart 1976’da flimdiki ad›n›
alm›flt›r. Federal Deposit Insurance Corp. üyesidir. Bankan›n 1995 y›l sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 2 milyar ABD dolar›, Türkiye'deki ödenmifl sermayesi 639,2
milyar TL'dir. D›fl ülkelerde (3'ü Türkiye'de olmak üzere) 150'nin üzerinde flubesi bulunan bankan›n 1995 y›l›
sonunda toplam mevduat› 8,451 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 5,193 milyar TL'ye, net kâr› 484
milyar TL'ye ulaflm›flt›r.
Türkiye'deki flubelerinde çal›flan personel ve iflçi say›s› 281'dir (1996)
Günümüzde, flirket hisselerinin % 41 56'l›k bölümü
(748 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir.
S. Abaç/A.Erhan
(Clark’›n Faiz ve Ücret Paylafl›m Modeli)
oluflur. Sosyal emekse, daima varolan aktif toplam befleri enerji depolar›na benzetilebilir ve bu aç›dan iflgücünden ayr›l›r. Ücret ve faiz haddini belirleyen sosyal sermayeyle sosyal eme¤in karfl›l›kl› üretim güçleridir. Durum, flekillerde gösterilmifltir.
Cizye
Osmanl› Devleti döneminde gayrimüslimlerden askeri
hizmet karfl›l›¤› olarak al›nan vergidir.
‹ki tür cizye vard›:
1- Maktu Cizye: Fetih zaman›nda tespit edilen maktu bir bedeldi.
2- Alelrüus Cizye: Mali gücüne göre adam bafl›na
al›nan bedeldi. Mükellefler fakir, orta halli ve zengin
olarak üçe ayr›l›p buna göre vergilendirilirdi. Fakirlerden y›lda 12 dirhem al›nmak üzere her y›l 12 taksitte
al›n›rd›. Kad›n, çocuk, ihtiyar, sakat ve keflifllerden al›mazd›.
Dini bir vergi olan cizye dirlik vergisi olarak kimsenin berat›na konmay›p geliri hazineye ayr›lm›flt›. (Bkz.
Osmanl› Ekonomisi, Aflar)
E. Korkmaz
Clark’›n Ücret ve Faiz Paylafl›m Modeli
Clapham, John Harold (1873-1946)
Sosyal sermaye (A’D’) ve sosyal emek (AD) miktarlar› veriyken, (BC) ve (B’C’) e¤rileri, s›ras›yla eme¤in
ve sermayenin marjinal has›lalar›n› gösterir. (ABCD) ve
‹ngiliz iktisat tarihçisi. ‹nceledi¤i konularda yans›z davran›fl› ve ayr›nt›lar› de¤erlendirifli bilim çevrelerinde
234
Clark, John Bates
Clayton Act
(A’B’C’D’) alanlar› ise, toplam ürünü vermektedir.
Toplam ücret ödemeleri, (AECD) veya (E’B’C’) alan›yla belirlenebilir. Toplam faiz gelirleriyse, (EBC) veya
(A’E’C’D’) alan›yla ölçülmektedir. Her iki flekilde elede edilen toplam faiz gelirleri, toplam ücret ödemeleri
ve toplam has›la ayn› de¤eri vermektedir. Yani,
(AECD) ile (E’B’C’), (A’E’C’D’) ile (EBC) ve dolay›s›yla (ABCD) ile (A’B’C’D’) alanlar› aras›nda bir fark
yoktur, olamaz. Örne¤in, (EBC) alan› (A’E’C’D’) alan›ndan büyükse, bu durum bir kâr gelirinin varl›¤›n›
gösterir. Oysa, tam rekabet koflullar› alt›nda, uzun süre
statik duruma girmifl bir ekonomide giriflimcilerin kâr
geliri sa¤lamalar› mümkün de¤ildir. O halde, hem
(EBC) alan› mutlaka (A’E’C’D’) alan›na eflit olacakt›r.
Hem de (EBC)’nin tamam›, toplam faiz gelirini verecektir. Nispi faktör paylar›n›n belirlenmesindeyse, her
iki flekilden de faydalan›larak, eme¤in pay›
AECD
—————
ABCD
sermayenin pay›
veya
dönemde, yaz›lar› Alman Tarihçi Okulu’nun etkisi alt›ndayd›. 1885’de yay›nlad›¤› Philosophy of Wealth’de
klasik rekabet kavram›n› elefltirmifltir. Rekabetin adaletli
da¤›t›m ve paylafl›m sa¤layacak bir sistem olmad›¤›n›
ileri sürmüfltür. Ancak Stanley Jevons’un nihai fayda
kavram›na çok yak›n say›labilecek bir rekabet de¤erinin
fiili yarar› teorisi oluflturmufltur.
‹kinci Dönem; 1899’da yay›nlad›¤› Distribution of
Wealth bafll›kl› kitab›yla bafllam›flt›r. Bu dönemde klasik
üretim faktörleri kavram›n› elefltirmifltir. “Rekabet Fiyat›” kavram›n› yeni bir yaklafl›mla tahlil etmifltir. Üretim
faktörlerinin gelirini marjinal faktör prodüktivitesinin
belirleyece¤ini yazm›flt›r. Mal›n marjinal faydas›na göre
fiyat›n›n olufltu¤unu, bu bak›mdan marjinal yarar ölçüsüne göre oluflan rekabet fiyat›n›n adaletli da¤›l›m› gerçeklefltirdi¤ini ileri sürmüfltür. Marjinal yarar etkisinde
oluflan fiyat›n geriye do¤ru projeksiyonu sonucu, faktörlerin üretime katk›s›n› ölçmenin mümkün olabilece¤ini
düflünmüfltür. Faktör gelirinin üretime yapt›¤› katk›s›na
ba¤l› bulundu¤unu savunmufltur. (Bkz. John Maurice
Clark, Stanley Jevons, Von Thünen, Son Fayda Teorisi,
Marjinalizm)
F.Ergin
E’B’C’
—————
A’B’C’D’
A’E’C’D’
EBC
—————
veya
—————
A’B’C’D’
ABCD
oranlar›yla gösterilebilir.
Bu sonuçlar›n olabilmesi için, üretim fonksiyonunun
birinci dereceden homojen olmas› gerekmektedir. Bu
varsay›m ise üretim faktörlerinin bölünebilir oldu¤una
dayan›r.
Clark, dinamik bir ekonomide gelir da¤›l›m› sorununa da de¤inmifltir. Clark’a göre, nüfus art›fl› sermaye birikimi ve teknik ilerleme h›z›ndaki, emek ve sermayenin
organizasyonundaki ve tüketici zevklerindeki de¤iflmeler nedeniyle, bir toplumda geliflme meydana geldikçe
kâr f›rsatlar› da belirir. Sermaye birikimi ve teknik ilerleme, eme¤in marjinal ürününü ve dolay›s›yla do¤al ücret haddini yükseltecektir.
Do¤al faiz haddi ise, kullan›lan sermaye miktar› artt›kça, azalan bir seyir izleyecektir. Sanayideki geliflmeler toplam üretimi art›rd›kça kâr gelirleri de geçici olarak yükselecektir. Fakat, eninde sonunda, giriflimciler
aras›ndaki rekabet nedeniyle bu kâr gelirleri, ücret ve
faiz ödemelerine akarak ortadan kalkacakt›r.
Özetle statik bir toplumda sosyal sermaye ve sosyal
eme¤in üretim içindeki paylar›, marjinal ürün e¤rileri taraf›ndan belirlenecektir. Dinamik ekonomide ise, ücret
ve faiz ödemeleri yan›nda kâr gelirleri de ortaya ç›kar
göreli faktör paylar›n›n seyri, her iki durumda da üretim
fonksiyonunun biçimine ba¤l›d›r. (Bkz. Üretim Fonksi yonu, Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu, Gelir Da¤›l› m›).
E. Alkin
Clark, John Bates (1847-1938)
Amerikal› iktisatç›. Kariyeri iki döneme ayr›l›r. Birinci
Clark, John Maurice (1884-1963)
Amerikal› iktisatç›. John Bates Clark’ ›n o¤ludur.
Tam rekabet koflullar›n›nn ne teoride, ne de pratikte
geçerli olamayaca¤›n› ortaya koymufltur. Bunun yerine
ifllerlikli rekabet kavram›n› önermifl, bu kavram› al›c› ve
sat›c› tercihleri aç›s›ndan tahlil etmifltir.
Maliyet ve fiyat iliflkilerini incelemifltir. Sosyal maliyet ve iflletme maliyeti kavramlar› ayr›m›n› yapm›flt›r.
Maliyet kavram›n›n iktisatç›lar ve muhasebeciler aç›s›ndan ayn› olmad›¤›na dikkati çekmifltir.
Statik model teorilerinin dinamik realiteleri ile statik
sistem tahlilleri aras›ndaki bofllu¤u doldurmaya çal›flm›flt›r.
Kapitalist sistemin esnek ve dinamik oldu¤unu, bireysel özgürlü¤e aç›k bulundu¤unu, insanlara daha üstün refah koflullar› sa¤lad›¤›n› ve dolay›s›yla y›k›lmayaca¤›n› ileri sürmüfltür. Manchester sisteminin ya da Karl
Marx’›n doktrin yörüngelerine girmeksizin sorunlar›
pragmatist yaklafl›mla de¤erlendirmifltir. (Bkz. John Ba tes Clark)
F.Ergin
Clayton Act
[Alm. Clayton gesetz] [Fr. Loi de Clayton] [‹ng. Clayton
Act]
1890 y›l›nda kabul edilen Sherman Act’›n kulland›¤› ifade kuvvetli olmakla beraber aç›k de¤ildi. 1914 y›l›nda
kabul edilen ve Clayton Act ad›yla an›lan yasa, konuya
aç›kl›k getirmifl ve savc›lara, rekabete karfl› uygulamalar› teflebbüs halinde durdurtma yetkisini vermifltir. Yasa,
rekabeti azaltabilecek baz› uygulamalar› da önlemektedir. Bir flirketin hisse senetlerinin rakip bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas›n› önlemesi, fiyat farkl›laflmas›
235
Clayton Plan›
Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu
s›n›rland›r›lmas›, belirli bir mal› sat›n alabilmek için
baflka mallar› da sat›n alma mecburiyetinin yasaklanmas›, Clayton Act’›n önemli maddeleriydi. Ancak yasa,
tröstleflmeyi engelleyici maddeler getirmekle beraber,
birleflmeyi (merger) ihmal etmiflti. 1950 y›l›nda bu boflluk Celler-Kefauver Act ile doldurulmufl ve hisse senetlerinin baflka bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas› ve flirket varl›klar›n›n baflka bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas› yasaklar› da getirilmifltir. Clayton Act’›n yedinci k›sm›n›n 1950 y›l›nda de¤ifltirilmesi sonucu, ayn› ya da
benzer mallar› satan iki flirketin yatay birleflmesi rekabeti azalt›c› say›lm›fl ve yasaya ayk›r› görülmüfltür.
D. Demirgil
Clayton Plan›
[Alm. Clayton-Plan ] [Fr. Plan Clayton ] [‹ng. Clayton
Plan ]
‹kinci Dünya Savafl› sonunda haz›rlanm›flt›r. Plan, dünya ülkelerinin serbest ticaret ve gümrük rejimleri hakk›nda bir anlaflmaya varmalar›n› hedefliyordu. Plan›n
hedefleri, GATT(General Agreement on Trade and Ta riffs) diye adland›r›lan genel ticaret ve tarifeler anlaflmas›yla genifl ölçüde gerçekleflmifltir. 1947’de haz›rlan›p 1
Ocak 1948’de yürürlü¤e giren GATT anlaflmas›n›n esas
amac›, gümrüklerin ve d›fl ticaretteki di¤er engellerin
zamanla giderilmesi ve bu sayede dünya ticaretinin gelifltirilmesi, iktisadi kaynaklar›n etkin kullan›m›n›n sa¤lanmas› ve yaflama seviyesinin yükseltilmesidir.
Anlaflmay› yürütmekle görevli olan GATT örgütünün merkezi Cenevre’dedir ve masraflar› üye devletlerin
dünya ticareti içinde sahip olduklar› paya göre tespit
edilerek karfl›lan›r. Üzerinde zaman zaman de¤ifliklikler
yap›larak yenilikler getirilen Gümrük ve Ticaret Genel
Anlaflmas›’na bafllang›çta 23 ülke kat›lm›flt›. 1968’de
tam üyelerin say›s› 75’i aflm›flt›r (Türkiye GAAT’a
1953’te kat›lm›flt›r).
Üye devletler aras›nda yap›lan çok tarafl› gümrük
görüflmelerinde al›nan kararlar asl›nda ilgili taraflar›
ba¤lay›c›d›r. Ancak GATT içinde yap›lan anlaflmalar
esnek bir flekilde uygulanm›fl ve baz› ülkelere -ço¤u
ödeme ve d›fl ticaret güçlükleri ile ilgili- özel haklar tan›nm›flt›r. (Bkz. Marshall Plan›, GATT)
T. Çiller
Closed Shop
[Alm. Gewerkschaftsplichtiger Betrieb] [Fr. Etablisse ment fermé] [‹ng. Closed Shop]
‹flçinin ifle girebilmesi için sendikaya üye olmas›n› zorunlu k›lan sisteme verilen isimdir.
Kapal› iflletme diye bilinen bu sisteme göre iflveren
iflçiye iflbafl› yapt›rmadan önce onun sendikaya üye olmas›n› flart koflmaktad›r.
Sendikalar›n üye say›lar›n› art›rmalar› ve k›sa sürede
güçlenebilmeleri için Amerika Birleflik Devletleri’nde
bu sistemden uzun süre yararlan›lm›flt›r. Sendikalar›n
güçlenmesini amaçlayan Wagner Act, hem closed shop’›
hem de bunun nisbeten daha hafif biçimi olan union
shop’u benimsemifltir.
Sendikas›z iflçilerin çal›flma olana¤›n› ortadan kald›-
ran closed shop, uluslararas› belgelerde ve bir çok ülke
yasas›nda güvence alt›na al›nm›fl olan sendika özgürlü¤üne ters düfltü¤ü gerekçesiyle kuflku ile karfl›lanm›flt›r.
Gerçekten kiflisel bir hak olan sendikay› seçme, kiflinin
hiçbir bask› alt›nda kalmadan sendikaya üye olma veya
olmama özgürlü¤ü closed shop sisteminde büyük ölçüde
zedelenmekte, iflçi ifle girebilmek için istemedi¤i halde
sendikaya üye olmak zorunda kalmaktad›r.
Sendikalar›n iflverenler karfl›s›nda kapal› iflletme
(closed shop) olana¤›ndan yararlanmalar›n›n ABD’de
en genifl biçimde uygulama alan›na kavuflmas› kuflkusuz
bir rastlant› sonucu de¤ildir. Ad› geçen ülkede 1930’lara
kadar iflçilerin örgütlenme haklar›n›n aç›kça tan›nmamas›, birçok iflverenin sendikalar›n faaliyetlerine son verdirebilmek için yarg› organlar›na baflvurmalar›, sendikalar› iflverenler karfl›s›nda ek güvenceler aramaya yöneltmifltir. Kara Avrupas› ülkelerinden farkl› olarak meslek
sendikac›l›¤›n›n ABD’de uzun süre benimsenmesi de
closed shop uygulamas›n› teflvik etmifltir. Amaç, ayn›
mesle¤i yapan kiflilerin ortak bir ideal etraf›nda güçbirli¤i yapmalar› ve üye olmayan kiflilerin bu ortak mesleki
menfaati bozmalar›na olanak verilmemesiydi.
ABD’nin kendine özgü koflullar›ndan kaynaklanan
bu uygulama sendika özgürlü¤ünün temel ilkeleri ile çat›flt›¤›ndan, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra kabul edilen Taft-Hartlay Yasas› ile “closed shop” yasaklanm›flt›r. ‹flçinin ifle girdikten sonra belirli bir süre içinde
sendikaya üye olmas›n› zorunlu k›lan “union shop” uygulamas› ise baz› kay›t ve flartlarla Taft Hartley Yasas›’nda benimsendi¤inden, varl›¤›n› korumufltur. (Bkz.
Union Shop)
M. Kutal
Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu
[Alm. Cobb-Douglas Produktionsfunktion] [Fr. Foncti on de production de Cobb-Douglas] [‹ng. Cobb-Doug las production function]
Neo-klasik üretim ve da¤›l›m teorisi birinci dereceden
homojen üretim fonksiyonu kavram›na dayanmaktad›r.
Birinci dereceden homojen üretim fonksiyonlar› içinde
en çok ad› geçen, Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu’
dur.
Emek-Sermaye input’u ile toplam üretim aras›nda
birinci dereceden homojen bir iliflki kuran Cobb-Douglas fonksiyonunun arkas›nda flu varsay›mlar yatmaktad›r.
1) Faktörlerin yo¤unluk derecesi de¤iflmemektedir,
2) Ele al›nan dönemde toplam de¤iflken sermaye de¤iflmemektedir.
3. Yine ele al›nan dönemde, teknik ilerleme h›z› s›f›rd›r.
Fonksiyon flu flekilde yaz›labilir;
1-nCn
O=mL
O<n<1
Bu denklemde,
O, toplam üretimi
L, kullan›lan emek miktar›n›
C, kullan›lan toplam fizik sermayeyi
236
Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu
Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu
n, üretimin sermayeye göre elastikli¤ini
1-n, üretimin eme¤e göre elastikli¤ini
m, sabit bir koefisyan› göstermektedir.
Üretimin, sermayeye göre elastikli¤i ile eme¤e göre
elastikli¤i toplam› ünite’ye eflittir. Asl›nda bu, do¤rusal
homojenli¤in de bir kofluludur. Üretimin art›fl h›z› sermayenin art›fl h›z›ndan yavafl oldu¤undan, üretimin sermayeye göre elastikli¤i s›f›r ile 1 aras›nda yer almaktad›r.
(0<n<1)
(1-n) koefisyan› üretimin eme¤e göre elastikli¤i oldu¤undan, eme¤in marjinal ürünü ile ortalama ürünü
aras›nda flöyle bir iliflki kurulabilir:
δO
O
——— = (1-n) ———
δL
L
Ayn› flekilde, sermayenin marjinal ürünü ile ortalama ürünü aras›nda da yukar›dakine benzer bir iliflki vard›r:
δO
O
=n
δC
C
Tam rekabet koflullar› alt›nda, ücret haddi eme¤in
marjinal ürününe eflit oluncaya kadar, emek istihdam›na
devam edilir:
δO
= w = (1-n)
δL
O
L
Toplam ücret gelirleri ise, ücret haddi ile kulan›lan
emek birimlerinin çarp›m›na eflittir:
O
W= wL = (1-n) ——- L = (1-n) O
L
fiu halde, toplam ürün içindeki ücret pay› oran›, üretimin eme¤e göre elastikli¤ine eflittir:
W
—— = (1-n)
O
Kâr pay› oran› da üretimin sermayeye göre elastikli¤i ile belirtilebilir:
P
—— = n
O
Ücret pay oran› ile kâr pay› oran›n›n toplam› üniteye
eflitse, ücret gelirleri ile kâr gelirleri toplam› da toplam
ürüne eflit olacak ve geride bir kal›nt› kalmayacakt›r.
Yani,
W
W+P
O
= ——— =
=1
O
O
O
O
ise, toplama sorunu kendili¤inden çözülmüfl olacakt›r.
Emek pay› oran›, üretimin eme¤e göre elastikli¤ine,
kâr pay› oran› da üretimin sermayeye göre elastikli¤ine
eflit oldu¤undan, gerçekten de,
+
P
W
P
= (1-n) + n = 1
O
O
sonucuna var›l›r.
Yukar›daki cebirsel analizin sonucu flöyle yorumlanabilir: Neoklasik teoriye göre üretim faktörlerinin gelirlerini belirleyen, kendi marjinal ürün e¤rileridir. Marjinal analiz yard›m›yla bulunan faktör paylar› toplam›n›n
-geride bir kal›nt› b›rakmaks›z›n- toplam ürüne eflit olmas› gerekir. Toplam üretim fonksiyonu birinci dereceden homojen ise bu sonuca varmak her zaman olanakl›d›r.
Cobb-Douglas fonksiyonu ile ilgili ilk ampirik araflt›rmalarda elastikliklerin birbirinden ba¤›ms›z olarak
hesaplanmamas›, çeflitli elefltirilere hedef olmufltur. Gerçekten, yaln›z eme¤e ya da sermayeye göre elastikli¤i
hesaplay›p, di¤er elastikli¤i de birinci dereceden homojenlik varsay›m›na dayanarak k›sa yoldan bulmak, fonksiyonun gerçeklere uygunlu¤unu göstermek bak›m›ndan
yetersiz kalmaktad›r. Çünkü bu durumda, verilere dayanarak kan›tlamaya çal›fl›lan birinci dereceden homojenlik koflulu, önceden kan›tlanm›fl gibi kabul edilerek
fonksiyon kurulmakta ve böylece bir k›s›r döngü içine
girilmifl olunmaktad›r. Daha sonra yap›lan ampirik araflt›rmalarda bu nokta dikkate al›nm›fl ve elastiklikler birbirinden ba¤›ms›z olarak hesaplanm›flt›r.
Üretim fonksiyonuna toprak faktörünün sokulmamas› da elefltirilen noktalardan biri olmufltur. Ancak toprak
arz›n›n de¤iflmez oldu¤u bir durumda, bu faktör üretim
fonksiyonu d›fl›nda b›rak›labilir. Ancak bu taktirde de
emek ve sermaye input’lar›nda birlikte meydana gelecek
orant›l› art›fllar, azalan getiri koflullar›na ba¤l› olacakt›r.
Oysa birinci dereceden homojen Cobb-Douglas üretim
fonksiyonu, de¤iflmez getiri halini varsaymaktad›r.
Faktör yo¤unlu¤unun de¤iflmez kabul edilmesi ve
teknik ilerlemenin dikkate al›nmamas› da, Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun en fazla elefltirilen varsay›mlar›ndan biridir. Özellikle ampirik araflt›rmalarda ele
al›nan y›llar, s›nai geliflmenin oldukça h›zl› oldu¤u bir
döneme aittir. Böyle bir dönemde üretim tekni¤inde bir
de¤iflme, daha do¤rusu bir geliflme olmad›¤›n› ileri sürmek gerçeklere ayk›r› düflmektedir. Fonksiyonun fleklini
eldeki verilere uydurmak için yap›lan böyle bir varsay›mda zorlama havas›n›n bulunaca¤› aç›kt›r.
Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun hesaplanmas›nda kullan›lan veriler aras›nda yer alan iki indeks,
fonksiyonun gerçeklere uygunlu¤u konusunda kuflku
uyand›racak niteliktedir.
Bunlardan birincisi de¤iflmez sermayenin ele al›nan
dönem içindeki seyrini gösteren indeks olup, kullan›lan
ve aylak durumda bulunan de¤iflmez sermayeye ait tahminleri bir arada tafl›mamaktad›r. Oysa bu dönemde kapasitenin alt›nda çal›fl›lmas› olas›l›¤› da vard›r. Böyle bir
durumda, eldeki indekse dayanarak hesaplanan sermaye
koefisyan› bir anlam tafl›mayacakt›r.
Kullan›lan ikinci endeks, fonksiyonda ba¤l› de¤ifl ken olarak yer alan Day tipi fizik üretim endeksidir.
Böyle bir fizik üretim indeksinin kullan›labilmesi için,
237
+
Cobber
Cobden, Richard
gözlemlenen dönem boyunca fiyatlar›n de¤iflmez kalmas› gerekir. Çünkü önemli olan nokta, fizik de¤il, parasal birimlerle ölçülen verimliliktir. Ancak fiyatlar›n
de¤iflmedi¤i bir ortamda bu iki verimlilik paralel bir yol
izler. Oysa uzun y›llar boyunca fiyatlar›n de¤iflmedi¤ini
kabul etmek olanaks›zd›r.
Ad› geçen üretim indeksinin kullan›lmas›nda ç›kan
ikinci güçlük, indeksin yap›s›ndan do¤maktad›r. Genel
indeksi hesaplamak için önce seçilen çeflitli mallar›n tek
tek üretim indeksleri bulunmaktad›r. Sonra bu indeksler
kendilerine ait a¤›rl›klarla çarp›larak toplanmakta ve buradan da fizik üretim indeksine var›lmaktad›r. A¤›rl›k
olarak kullan›lan katsay›lar, her mal için kendi katma
de¤erleridir. Ancak, bu katma de¤erlerin a¤›rl›k olarak
kullan›labilmesi için gelir da¤›l›m› nda bir de¤ifliklik olmad›¤›n› varsaymak gerekir.
Bütün bu elefltirilere karfl›n, istatistik verilerin CobbDouglas fonksiyonuna tam bir flekilde uymas›, oldukça
ilgi çeken bir sonuçtur. Elefltirilerdeki gerçek pay› gözönüne al›nacak olursa, bu durumun bir aç›klanma flekli
olmas› gerekir. Bilindi¤i gibi, fonksiyon hesaplan›rken
en küçük kareler metodundan yararlan›lmakta ve üçlü
korelasyon analizi yap›lmaktad›r. E¤er fonksiyondaki
üç de¤iflken (emek, sermaye ve üretim) birbirleriyle çifter çifter de iliflkiliyse ve bu ilifllerle ilgili regresyon koefisyanlar› yüksek bir korelasyona iflaret ediyorsa, çözüm tek de¤il sonsuzdur. Yani bu üç de¤iflken aras›nda
tek bir iliflki yoktur. Cobb-Douglas fonksiyonu hesaplan›rken kullan›lan zaman serilerinde bu özellik var görünmektedir. Bu durumda bulunan fonksiyonel istatistik
verilere uygun çeflitli fonksiyonel iliflkiler bulunabilir.
Asl›nda Cobb-Douglas üretim fonksiyonu, bu çoklu ilifl kiler yüzünden, emek ve sermaye inputu ile fizik output
aras›nda iliflkiyi de¤il, her üç de¤iflkende zaman içinde
meydana gelen büyüme h›zlar› aras›ndaki ba¤l›l›¤› göstermektedir. Bu nedenle fonksiyonun koefisyanlar› da
marjinal prodüktivite kavram› ile do¤rudan do¤ruya iliflkili de¤ildir.
Görüldü¤ü gibi, Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun hem teorik hem de istatistik temelleri oldukça güçlü
elefltirilere hedef olmaktad›r.
E. Alkin
Cobber
(Bkz. Jobber )
Cobden, Richard (1804-1865)
Liberalizm tarihinin büyük adlar›ndan biridir. Serbest
mübadele ilkelerini 1776’da iktisadi doktrinlerin gönderinde dalgaland›ran, Adam Smith’dir. Robert Peel, ‹ngiltere’nin d›fl ticaret politikas›n› liberalizmin rotas›na sokan baflbakand›r. Richard Cobden ise, Manchester Oku lu ya da Manchester Sistemi denilen liberal d›fl ticaret
ak›m›n› hedefine erifltiren ünlü politikac›d›r. Fakir bir
ailenin çocu¤udur. ‹yi bir ö¤renim görmemifltir. Erken
yaflta ifl hayat›na at›lm›flt›r. Ticaret ve sanayi giriflimlerinde baflar›l› olmufl ve daha sonra politika kampanyala-
r›nda harcayaca¤› büyük bir servet biriktirmifltir. 18331839 aras›nda Fransa’ya, Almanya’ya, Türkiye’ye, Rusya’ya, Amerika’ya ve ‹sviçre’ye giderek bu ülkelerin siyasi ve iktisadi durumlar›n› incelemifltir. Okuyarak ve
gezilerinde ö¤rendiklerini de¤erlendirerek kültürünü
zenginlefltirmifltir.
Ça¤dafllar› onun için “sanayi devriminin çocu¤u”
derlerdi. Güçlü bir hatip idi. ‹ktisadi menfaatleri edebi
bir üslupla ve ahlâk ilkeleri makyaj›yla halka sunmas›n›
bilirdi. Savundu¤u konular, ‹ngiltere’de daima çok say›da taraftar toplam›flt›r. 19.yy. orta s›n›f radikalizminin
temsilcisi say›lm›flt›r. Radikalizm ve liberalizm, o tarihte ay›rt edilmeyen kavramlard›.
‹ngiltere’de tah›l ithalat› na ilk vergi 1177’de konulmufltu. “Corn Laws” denilen bu verginin kökleri yedi
yüzy›l derine iniyordu. Bu¤day›n pahal›l›¤›, sanayi ve
maden iflçilerinin ücretine yans›yordu. Özellikle Manchesterli ifl adamlar› Corn Laws’dan flikayetçiydiler.
1838’de, Manchester’de “yedi sanayici” bu kanun aleyhinde bir kampanya açmak amac›yla aralar›nda bir birlik kurmufllard›. Richard Cobden, “Manchester Adamla r › ” denilen bu derne¤in önderi olmufltur. A n t i - C o r n
Laws League de denilen bu dernek, 1840’ta ‹ngiltere’nin en güçlü bask› grubu durumuna geçmifltir. Cobden, ithalat vergilerinin “zengini daha zengin, fakiri daha fakir” yapt›¤›n› ileri sürmüfltür. “Corn Laws” un ahlak ilkelerine uymad›¤›n› ve ‹ngiltere’ye zarar verdi¤ini
savunmufltur. Serbest mübadele ve liberalizm politikas›n› benimsemek gerekti¤ini yo¤un bir propaganda kampanyas›n›n konusu haline getirmifltir.
1841’de milletvekilli¤ine seçilmifltir. ‹ktidarda bulunan Muhafazakâr Parti lideri Robert Peel, tah›l ithalat›ndan al›nan vergileri sürdürmek karar›ndayd›. Cobden
ile Peel aras›nda befl y›l boyunca fliddetli kürsü düellolar› yap›lm›flt›r. Robert Peel, Cobden’in ünlü elefltirilerini
yan›tlamakta ve kamuoyunun bask›s›na dayanmakta giderek artan bir zorluk çekmifltir. Ve 1846’da Cobden’in
hakl› oldu¤unu kabul ederek tah›ldan al›nan ithalat vergisini kald›rm›fl, az sonra da parlementoda düflürülmüfltür.
Cobden, fikirlerini yaymaya iktidara geçmekten daha fazla önem vermifltir. John Russell ve Palmerston kabinelerine girmeyi reddetmifltir. Uluslararas› politikada
en büyük baflar›s›, kiflisel inisiyatifiyle Üçüncü Napoléon’u serbest mübadele doktrinine kazanmas› ve “Cobden Antlaflmalar›”n›n iki ülke aras›nda imzalanmas›n›
sa¤lamas›d›r. “En ziyade mazhar› müsaade kayd›” Cobden’in bulufludur ve tarihte ilk kez “Cobden Antlaflmalar›”nde kullan›lm›flt›r.
Cobden, ‹ngiltere’de uygulanan sanayi kanunlar›na
karfl› ç›k›yordu. Sendikac›l›ktan da hofllanmazd›. ‹flçi s›n›f›n›n çekti¤i s›k›nt›lar› bir isyan duygusuyla karfl›lard›.
Bir nutkunda, iflçilerden söz ederken, “Bunlar kendilerini sömürenlere karfl› mücadele açacak bir Spartacus de
mi ç›kartam›yorlar?” diye hayk›rm›flt›. ‹flçi s›n›f›n›n sanayi kanunlar›ndan ve öbür bask›lardan kurtar›ld›¤› takdirde haklar›n› savunabilece¤ini söylemifltir.
Avrupa’da Ortak pazar ya da Ekonomik toplulukku-
238
Cobweb Teoremi
Commerzbank A.G.
rulmas› fikrini savunmufltur. ABD’nin politik rejimini
ve iktisadi kaynaklar›n› inceledikten sonra bu ülkenin
ilerde Avrupa’y› geride b›rakabilece¤ini söylemifltir.
Uluslararas› anlaflmazl›klar› hakeme baflvurarak çözümlemekteki yararlar› aç›klam›flt›r. Silahs›zlanma konusunda, büyük devletlerin aralar›nda toplanarak anlaflmaya
varmalar›n› önermifltir. ‹ngiltere’nin kuvvetler dengesini
korumak için Osmanl› Devleti’ni Rus emperyalizmine
karfl› korumas›na karfl› ç›km›flt›r. ‹ngiltere’nin uzun dönemde Rusya ile ticaret iliflkileri ve dostluk kurmas›ndan daha büyük yararlar sa¤layaca¤›n› ileri sürmüfltür.
(Bkz. John Bright, Manchester Okulu, Liberalizm)
F. Ergin
koslovakya, Macaristan, Polonya, Romanya ve
SSCB’dir. Daha sonra birli¤e Demokratik Alman Cumhuriyeti, Mo¤olistan ve Küba da kat›ld›. Toplulu¤a tam
üye olmayan Yugoslavya, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kuzey Kore’nin COMECON dan›flma toplant›lar›na kat›lma haklar› vard›.
COMECON’un ana hedefi, planlama araçlar›yla üye
ülkelerin kendi kendilerine yeterliliklerini sa¤layabilmesiydi. ‹kinci ana hedef üye ülkelerde hayat satandartlar›n›n birlik arac›l›¤›yla yükseltilmesiydi. Bu nedenle, COMECON ülkeleri aras›nda ticaret art›r›l›rken, Bat› Avrupa ile ticaret zorunlu ihtiyaçlar düzeyine indirgenmiflti.
Topluluk, etkinlikleri itibariyle iki ana dönem yaflam›flt›r. ‹lki, kuruluflundan 1956’ya dek süren dönemdir.
Bu dönemde, ‹kinci Dünya Savafl›’n›n getirdi¤i y›k›nt›
içinde, üye ülkeler kendi aralar›nda büyük ölçüde yard›mlaflm›fllard›r. 1956 y›l›ndan sonra topluluk içinde
uzun dönemli bir üretim planlamas›na ve ticaret düzenlemesine gidilmifltir. Ancak üretim planlamas›n›n COMECON taraf›ndan yap›lmas› ilkesine Romanya karfl›
ç›km›fl ve bu nedenle yine COMECON içinde kurulmas›
planlanan uluslararas› bir plan borduna muhalefet etmifltir.
COMECON içinde en büyük iflbirli¤inin gerçeklefltirildi¤i alanlar ortak enerji üretimi, petro-kimya ve telekomünikasyondur. COMECON, SSCB'nin da¤›lmas›yla
ifllevini yitirdikten sonra, 1991 y›l›nda Macaristan'›n
baflkenti Budapeflte'de yap›lan toplant›da al›nan kararla
sona erdirilmifltir. (Bkz. Merkezî Planlama)
K. Mortan/fi. Akkaya
Cobweb Teoremi
(Bkz. Örümcek A¤› Teoremi)
Co¤rafi Bütünleflme
(Bkz. Bölgesel Bütünleflme)
Colbert, Jean Baptiste (1619-1683)
1661-1683 aras›nda XIV. Louis’nin Maliye bakan› olan
Colbert, devletin kendi kendine yeter bir kuvvet haline
gelebilmesi için her tür tedbir alabilecek yetkiye sahip
olmas›n› savunmufltur.
Colbert’in politikas› milliyetçi ve pragmatikti. Loncalar› devlet kontrolünde toplad›; tah›l ihracat›n› kontrol
alt›na ald›, bu yolla sanayide çal›flan nüfusun besin maddelerini ucuz ve bol sa¤lamas›na çal›flt›.
Colbert’in ekonomik analiz yetene¤ine sahip oldu¤u
söylenemez. Arkas›nda devlet kuvveti olan bir iktisadi
diktatör olarak hareket etmifltir. (Bkz. Merkantilizm,
Kolbertizm)
D. Demirgil
Commas, John Rogers (1862-1945)
Colombo Plan›
[Alm. Colombo-Plan] [Fr. Plan Colombo ] [‹ng. Colom bo Plan]
1950 y›l›nda Colombo’da aç›klanan ve Güneydo¤u Asya ülkelerine yard›m sa¤lanmas›n› öngören bir pland›r.
Yard›m ABD, ‹ngiltere, Japonya ve iktisaden ilerlemifl
di¤er baz› ülkeler taraf›ndan sa¤lanm›flt›r.
D. Demirgil
Columella, Lucius Junius Moderatus
(‹.S. 1. yy.)
Romal› asker ve çiftçi. ‹spanyol as›ll›d›r. En önemli yap›t› tar›m konular›na iliflkin 12 ciltlik De re rustica ’d›r.
F. Ergin
ABD’li iktisatç›d›r. Ohio’da do¤mufl, Indiana’da yetiflmifl, ö¤retmenlik, gazetecilik dahil çeflitli ifllerde çal›flt›ktan sonra Oberlin Koleji’nde bafllad›¤› e¤itimini John
Hopkins Üniversitesi’nde tamamlam›flt›r. Çeflitli üniversitelerde ekonomi okutmufltur.
Commas, kendi deneylerinden yola ç›karak kendi
kurumcu-müesseseci-ekonomisini bulmufltur. En önemli
kitab› Institutional Economics’de (Kurumsal Ekonomi)
de, ekonomik sorunlar çözümlenecekse ekonomik kurumlar›n kabul edilmesi gerekti¤ini öne sürer. Ekonomik sorulara cevap aramada tüme var›m metodu’nu kullanm›fl, sorunlar›n çözümü için ampirik çal›flman›n önemini vurgulam›flt›r.
Commas, sendikac›l›k alan›nda iflçilerin örgütlenmeleri ve pazarl›k gücüyle ilgili olarak onlar›n sorunlar›n›
tart›flma konsunda çok çaba harcam›flt›r.
Commas, ekonominin düzenleyicisi olarak, fiyat sis teminin yerine, ticari ifllemi kullanm›flt›r.
fi. Özgencil
COMECON
Commerzbank A.G.
[Alm. Rat für Gegenseitige Wirtschaftshilfe] [Fr. Conse il pour l’aide économique mutuel] [‹ng. Council for Mu tual Economic Aid]
1949 y›l›nda sosyalist bloka mensup alt› ülke taraf›ndan
kurulan ekonomik birlik. ‹lk kurucular› Bulgaristan, Çe-
Merkezi Düsseldorf’da bulunan Federal Alman bankas›.
6 fiubat 1870’de Commerz und Disconto Bank in Hamburg ad›yla kurulmufltur. 1905’de Berliner Bank’›
1920’de Mitteldeutsche Privat Bank A.G. Magdeburg’u,
1929’da Mitteldeutsche Creditbank Frankfurt’u (Main),
239
Computer
Corn Laws
1932’de Barmer Bank Verein Düsseldorf’u bünyesine
katm›flt›r. 1920’de ad› Commerz und Privat Bank olarak
de¤iflmifl ve 1 Ocak 1952’de bunun yerine geçen üç
banka kurulmufltur: Bankverein Westdeutschland A.G.
Düsseldorf, Commerz und Disconto Bank A.G. Hamburg, Commerz und Credit Bank A.G. Frankfurt (Main).
Bu kurulufllar 1958’de flimdiki ad› alarak birleflmifllerdir.
1995 sonu itibariyle sermayesi 1,925 milyar
mevduat toplam 372,80 milyar Alman Mark›’d›r. Almanya’da 964 flubesi, di¤er ülkelerde 9 flubesi ve temsilcili¤i vard›r.
S. Abaç/N. Elhüseyni
nalm›fl olan Osmanl›-Türk toplumu aç›s›ndan da, tüm
insanl›k aç›s›ndan da Comte’un ilerici ve olumlu yönünü belirler.
E. Kongar
Condillac, Etienne Bonnot de (1715-1780)
Computer
(Bkz. Bilgi ‹fllem Sistemi)
Comte, Isidore, Auguste, Marie, François,
Xavier (1798-1857)
Bat› kültüründe toplumbilimin kurucusu say›lan ünlü
Frans›z düflünürü. Comte’un kiflili¤i ve inançlar› tutucu
olmakla birlikte, yarat›c›s› oldu¤u “Üç Durum Yasas›”
(ya da eski deyiflle “Üç Hal Kanunu”), bilginin geliflmesi ve niteli¤i bak›m›ndan ça¤dafl ve ilerici bir nitelik tafl›r. Bu yasaya göre Comte, insan düflüncesinin tarihini
üç aflamaya ay›r›r. Bu üç aflama zorunlu olarak birbirini
izleyecektir. Birinci aflama teolojik (dinsel) dönemdir.
Bu dönemde insano¤lu, çevresindeki olaylar›n
aç›klamas›n› do¤a üstü güçlerle yapar. Dinsel bilgi ve
inanç egemendir. Bilgi türü gökten zembille inme türündeki a priori bilgidir. Bu dönem kendi içinde üç aflamaya ayr›l›r. Birinci evre, fetiflçilik aflamas›d›r. Bu evrede
insan canl› ve cans›z varl›klara insan ruhuna benzer nitelikler verir ve bunlar› dinsel inançlar›n esas› yapar.
‹kinci evre, çoktanr›c›l›k aflamas›d›r. Bu evrede insano¤lu çevresindeki olaylar› yine çevresinin fetifllerinden soyutlay›p, her birinin ard›nda ayr› ayr› tanr›sal güçler
arar. (Bunun en güzel örne¤i Yunan mitolojisindeki tanr›lard›r.) Üçüncü evre, tektanr›c›l›k aflamas›d›r. Bu aflamada insano¤lu, çevresindeki olaylar› tek bir tanr› düflüncesi ile aç›klamaya çal›fl›r. Bu tanr› her zaman ve her
yerde bulunan, egemen bir tanr›d›r. Comte’a göre insan
düflüncesinin ikinci aflamas› metafizik dönemdir. Bu dönemde insano¤lu çevresindeki olaylar›n nedenlerini,
belli güçlerde, çekim gücü gibi, do¤a gücü gibi soyut,
fakat çevredeki somut olaylar› etkileyen fizikötesi güçlerde, ruhlarda aramaya bafllar. Dinsel dönemdeki mut lak bilgi, yerini, çevrenin alg›lanmas›ndan etkilenen bil giye b›rakm›flt›r. Bir önceki dönemde egemen olan hayal gücü, tümüyle olmasa bile, art›k gözlem yoluyla etkilenmeye bafllam›flt›r. Üçüncü dönem pozitif dönemdir.
Bu dönemdeki bilgi biçimi, deneysel gözleme dayal› pozitif bilgidir. Elle tutulur, gözle görülür nitelik tafl›yan
bu bilgi ise görelidir. Mutlak de¤ildir; de¤iflebilir.
Comte’un en büyük katk›s›, dinsel ve metafizik bilgi
ve yaflam anlay›fl› biçimlerine karfl› ç›km›fl olmas›d›r.
Bu özelli¤i, özellikle çok uzun y›llar dinsel ve metafizik
nitelik tafl›yan bilgi ve yaflam biçimi bask›s› alt›nda bu-
Frans›z düflünürü. Psikolog, mant›kç› ve iktisatç›d›r.
Berlin Akademisi’ne ve Frans›z Akademisi’ne seçilmifltir. ‹ktisadi görüfllerini Ticaret ve Hükümet adl› kitab›nda aç›klam›flt›r.
Condillac’a göre, de¤eri belirleyen maliyet ya da
emek de¤il, “yarar”d›r. “De¤er”i ihtiyaçlar belirler. Fiyat ise arz ve talebe ba¤l›d›r. Ancak de¤er ile fiyat aras›nda bir benzerlik vard›r. Arzedilen ya da elimizde bulunan bir ihtiyaç maddesinin miktar› ço¤ald›kça hem de¤eri, hem de fiyat› düfler.
Fiyat› dengede tutan, rekabet piyasas›d›r. Piyasa fiyat›, arz ve talebe ba¤l›d›r. Mübadele, ayn› fiyat düzeyinde arz ve talebin eflit oldu¤u noktada gerçekleflir. Ancak “nedret” ve “maliyet” arz› ayr›ca etkiler.
“Tekelleflme, fiyatlar ile arz ve talep aras›ndaki dengeyi bozar. En iyi piyasa rejimi, rekabettir.”
“‹ktisat, ayr› bir bilim dal›d›r. Her bilim dal›n›n kendine özgü terminolojisi vard›r. Ancak ekonomik yay›nlarda herkesin anlayaca¤› bir dil kullan›lmal›d›r. ‹ktisadi konular, anlafl›l›r bir dille tahlil edilebilir.”
“Hükümetin ekonomiye müdahale etmesi ve ticarete
k›s›tlamalar getirmesi, genellikle olumlu sonuç vermez.
Fransa’n›n durumu, devlet müdahalesinin sak›ncalar›na
bir örnektir. Ticaret, serbest piyasa ortam›nda geliflebilir.”
“Nominalist teori, bir yan›lg›d›r. Paran›n de¤eri, yarar› kadar nedretine ba¤l›d›r. Alt›n ve gümüfl, sa¤lam
paran›n temelidir. Ka¤›t para, istenildi¤i kadar ço¤alt›labildi¤inden, de¤eri istikrars›z olabilir. Alt›n, ucuz oldu¤u yerden pahal› oldu¤u yere gider. Mal fiyatlar›n›n
ucuzlu¤u, memlekete alt›n gelmesini sa¤lar. Pahal›l›k
ise, memleketten alt›n ç›k›fllar›na sebep olur.”
F.Ergin
Corestates Bank NA
(Bkz. Philadelphia National Bank )
Coop Bank
Merkezi Viyana’dad›r. 1927’de Genossenchaftliche
Zentralbank A.G. ad›yla kuruldu. Nisan 1995’te Coop
Bank ad›n› ald›. Avusturya’da k›rsal kesimin merkezi
finans kurulufludur. Çeflitli yerlerdeki 8 büyük
kooperatif ile 1,200 üye kooperatifin merkez bankas›
ifllevini görmektedir.
S.Abaç/N.Elhüseyni
Corn Laws
‹ngiltere’de tah›l ithalat›ndan al›nan vergilerin ad›d›r.
1177’den günümüze de¤in çeflitli aral›klarla ve de¤iflik
oranlarda uygulanm›flt›r. (Bkz. Richard Cobden, John
Bright, Liberalizm)
F. Ergin
240
Cournot, Augustin
Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›
Cournot, Augustin (1801-1877)
XXIX yy.’da yaflam›fl bilim adam›. S›ras›yla Lyons,
Grenoble ve Dijon’da ö¤retim üyeli¤inde bulunmufltur.
Ilk kez firma teorisinin matematik analizini yapm›flt›r.
Bu analiz daha sonra ‹ngiliz iktisatç› A. Marshall taraf›ndan gelifltirilmifltir. Cournot’nun çözümü özellikle
firmalar› etkileyen de¤iflkenleri bulmas› aç›s›ndan dikkat çekicidir. Bu uzant›da fiyat ve talep aras›ndaki iliflki
ilk kez Cournot taraf›ndan matematiksel olarak kan›tlanm›fl, monopol koflullar›ndaki firman›n, marjinal maliyet
ve marjinal gelirin eflitlendi¤i noktada gelirini maksimize etti¤i gösterilmifltir. Analiz monopol koflullar›nda çal›flan bir firmadan bafllar, ard›ndan duopol ve son olarak
oligopol piyasas›na uyarlan›r. Ancak Cournot çözümünün ekonomik sistemi etkilemesi için, bunun Marshall
çözümü taraf›ndan gelifltirilmesi gerekmifltir. (Bkz.
Marshall Analizi, Monopol, Duopol ve Oligopol, Marji nal Maliyet, Marjinal Gelir)
K. Mortan
Creditanstalt-Bankverein
Merkezi Viyana'da bulunan Avusturya bankas›. 1855'te
kurulmufltur. Sermayesi 1995 sonu itibariyle 4,1 milyar
Avusturya flilinidir.
Avusturya'da 154 (88'i Viyana, 68'i öteki eyaletlerde), yabanc› ülkelerde (ABD/New York, ‹ngiltere /
Londra, Hong Kong) 3 flubesi, 5 temsilcili¤i (Rusya /
Moskova, Bulgaristan/Sofya, ABD/Atlanta, San Francisco, Japonya / Tokyo), ayr›ca Avrupa'da, Güney Amerika'da, Güneydo¤u Asya'da ortak bankac›l›k etkinlikleri
vard›r.
S. Abaç/A.Erhan
Credit Lyonnais S.A.
Merkezi Lyon flehrinde bulunan Frans›z bankas›, 6
Temmuz 1863’te hisse senetli bir komandit flirket olarak
kurulmufl ve k›sa sürede çeflitli flehirlerde flubeler açmak, yabanc› ülkelerde muhabirler sa¤lamakla büyük
bir geliflme göstermifltir. 1 Ocak 1946’da devletlefltirilmifltir.
S. Abaç
Credito Italiano S.p.A.
Merkezi Milano flehrinde bulunan ‹talyan bankas›, 28
Nisan 1870’de Banca di Genova ad›yla kurulmufl, 6 fiubat 1895’de flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1930 May›s›nda
Banca Nazionale di Creto’yu, 1971 Kas›m›nda Banca di
Mondovi’yi bünyesine katm›flt›r.
S.Abaç
Cr ome, August Friedrich Wilhelm (1753-1833)
Alman istatistikçisi. Çal›flmalar›n›n hedefi, Ren havzas›n›n kalk›nmas›yd›. Bölge prenslerinin konfederasyon
halinde örgütlenmelerinin sa¤layaca¤› iktisadi yararlar›
istatistik verilerine dayanarak hesaplam›flt›r. Napolyon
ordular›na karfl› savafl›n mali ve iktisadi portesini rakamlarla sergileyerek bu orduya karfl› konulmas›n› önermifltir.
Wilhelm Roscner, kendisinden Haupt-theoretiker des
Rheinbundes diye söz ederek, ba¤l› bulundu¤u topraklara hizmetlerini de¤erlendirmek gerekti¤ini ifade etmifltir.
F.Ergin
Cumhuriyet Alt›nlar›
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin alt›n para basma karar›, Bakanlar Kurulu’nun 25 Aral›k 1340 (1924) tarihli
toplant›s›nda verilmifltir. Böylece ilk alt›n para ‹stanbul
Darphanesi’nde befl liral›k olmak üzere zaman›n Maliye
bakan› Hasan Hüsnü Bey’le ‹stanbul’da bulunan hükümet temsilcilerinin ve askeri temsilcilerin huzurunda 5
Kas›m 1925 tarihinde bas›lm›flt›r. ‹lk bas›lan “befl liral›k” alt›n para, Maliye bakan› taraf›ndan Ankara’ya götürülerek Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Pafla’ya sunulmufltur.
Bundan sonra ‹stanbul Darphanesi’nde 5 liradan
bafllamak üzere 2,5 lira 1 lira, yar›m ve çeyrek lira olmak üzere befl cins alt›n paran›n kal›plar› haz›rlanm›fl ve
vatandafllar taraf›ndan gelen talebe göre bask› yap›lm›flt›r. 1925-1928 y›llar› aras›nda (ilk 3 y›lda) 6 505 adet
befl liral›k, 1 490 adet iki buçuk liral›k, 1 073 adet bir liral›k ve 4 284 adet yar›m liral›k alt›n para bas›lm›flt›r.
Bu alt›n paralar›n ayar, a¤›rl›k, flekil vb. özellikleri afla¤›daki tabloda gösterilmifltir:
Cinsi
5 TL
2,5 TL
1 TL
0,50 TL
0,25 TL
Eski Türk harf ve rakamlar› ile bas›lm›fl
Cumhuriyet Alt›nlar›
A¤›rl›¤›
Çap Kal›nl›k
Ayar›
Dirhem Krat Gram (mm) (mm)
916,2/3
11
4
36
50,00 3,18
916,2/3
5
10
18
27,20 1,74
916,2/3
2
4
7
23,00 1,08
916,2/3
1
2
3
18,00 0,86
916,2/3
-9
1
14,75 0,61
Bu ilk Cumhuriyet alt›nlar›n›n yaz› taraflar›nda bir bafll›k ile ba¤lanm›fl mefle dallar›ndan yap›lm›fl iki kavis ve
ortas›nda “Türkiye Cumhuriyeti” yaz›s› vard›r. Ayr›ca
paran›n bas›ld›¤› y›l rakamla belirtilmektedir. ‹lk bas›lan
alt›nlarda 1341 tarihi vard›r. Tura taraf›nda ise geometrik, ince gölgeli bir hilal içinde befl uçlu y›ld›z yer almakta ve ay ile y›ld›z›n aras›ndaki bofllukta yukar›dan
afla¤› s›ra ile “Ankara”, “23 Nisan 1336” (1920) yaz›lar›
bulunmaktad›r.
H. Kazgan
Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›
Düyun-u Umumiye ‹daresi, Birinci Dünya Savafl›’nda
161 milyon liral›k ka¤›t para bast›rm›flt›r. Osmanl› Devleti’nden Cumhuriyet rejimine devredilen banknot stoku
ise 158,7 milyon lirad›r. 2,5 milyon liran›n çeflitli nedenlerle kayboldu¤u anlafl›lmaktad›r.
a) Cumhuriyet rejiminin bafllang›c›nda Hazine’de
para de¤erinin istikrar›n› korumakta kullan›labilecek yeterli alt›n ve döviz rezervleri yoktu. Memleketten para
ç›kart›lmas› serbestti. ‹thalat k›s›tlanm›yordu. Türk lira241
Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›
s›n›n de¤eri, uluslararas› piyasada arz ve talep dalgalanmalar›na b›rak›lm›flt›.
Ancak zaferin kazand›rd›¤› prestij, kambiyo piyasas›n› etkilemekteydi. Bütçeler az çok denk say›labilirdi.
Yeni emisyon yap›lm›yordu. Görünmeyen kalemlerden
memlekete giren döviz, d›fl ticaret a盤›n›n büyük bir
bölümünü kapat›yordu.
Türk Liras› 1924’ten 1929 bafllang›c›na de¤in uluslararas› kambiyo piyasalar›nda çok az de¤er kayb›na u¤ram›flt›r. Frans›z Frang› 9,5 kurufltan 7,7 kurufla düflmüfltür. ‹sviçre Frang› 34 kurufltan 37 kurufla, Alman Mark›
44 kurufltan 46 kurufla, dolar 187 kurufltan 196 kurufla
yükselmifltir.
Emisyonun 158 milyonda sabit tutulmas›na karfl›l›k
vadesiz ve vadeli mevduatta önemli art›fllar kaydedilmifltir. Cumhuriyet dönemi bafllang›c›na ait mevduat istatistikleri birbirini tutmad›¤›ndan kesin rakam verebilmek zordur. Ancak M1 ve M2 para arz›n›n 1923-1929
y›llar›nda genifllemifl oldu¤u söylenebilir.
1923-1929 aras›nda ‹stanbul geçinme indeksleri ise,
%120 art›flla 1914=100 esas›na göre 1279’dan 1533’e
ç›km›flt›r. Geçinme indekslerinde y›ll›k ortalama art›fl
oran›, enflasyon efli¤ini aflmam›flt›r.
b) 1929’da, gümrük vergilerini yükseltmeyi öngören
bir tarife kanunu haz›rlanm›flt›r. Tacirlerin yeni gümrük
tarifesi yürürlü¤e girinceye de¤in geçen zamanda ithalat› yo¤unlaflt›rmalar›, d›fl ticaret a盤›n›n kabarmas›na yol
açm›flt›r. Ayn› tarihte, millilefltirilmifl baz› flirketlerin
taksitlerini de ödemek gerekmifltir. Avrupa ve Amerika
para piyasalar›nda bafllayan mali gerginlik, görünmeyen
kalemlerden döviz giriflini azaltm›flt›r. Türk paras›n›n istikrar›n› koruyamayaca¤›n› düflünenler de servetlerini
yurt d›fl›na ç›karm›fllard›r.
Ödemeler dengesinin birkaç yönden u¤rad›¤› bask›,
kambiyo piyasalar›nda Türk Liras›’n›n istikrar›n› sarsm›flt›r. Birkaç haftada dolar 208 kurufla, Frans›z Frang›
8,1 kurufla, ‹sviçre Frang› 40,1 kurufla yükselmifltir.
Hükümet para de¤erinin düflmesini önlemek amac›y la bir önlemler paketi haz›rlam›flt›r. Resmi döviz al›mlar› durdurulmufltur. Moratorium ilan edilmifl ve d›fl borç
taksitlerinin ödenmesi durdurulmufltur. Bütçeden tasarruf yap›lm›flt›r. Maliye Bakanl›¤› ile Türkiye’deki yabanc› bankalar open market operasyonlar›na giriflerek,
para de¤erini destekleyecek bir konsorsiyum kurmufllard›r.
20 fiubat 1930’da Türk Paras›n› Koruma Kanunu ç›kar›larak kambiyo kontrolü rejimi kurulmufltur. D›flar›ya
para ç›kartma serbestli¤ine son verilmifltir. D›fl Ticaret
kamu otoritesi denetimine al›nm›fl ve ithalat k›s›tlanm›flt›r. Döviz fiyatlar›na narh konulmufltur. Türk Liras›, bir
serbest döviz olma niteli¤ini kaybetmifltir. Ö¤renci, hasta ya da turist olarak d›flar›ya gidenlerin ç›kartabilecekleri döviz, kambiyo mercilerinin takdirine ve iznine ba¤lanm›flt›r.
Hükümetin kambiyo kontrolü rejimi bafllang›nc›nda
koydu¤u narha göre Dolar 212, Sterling 1 032, Frans›z
Frang› 8,3, ‹sviçre Frang› 41,1 kurufltu.
Gazi Mustafa Kemal, 1 Kas›m 1930’da Türkiye Bü-
Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›
yük Millet Meclisi’nin çal›flma y›l›n› açarken kambiyo
kontrolünü zorunlu hale getiren koflullar› “Geçen y›l u¤raflmaya mecbur kald›¤›m›z büyük olay”, “Milli Para
Buhran›” ve “Milletin yaflama hakk›n› ortaya koyan sorun” sözleriyle ifade etmifl, hükümetin mali ve iktisadi
ifllerde tedbirli ve ölçülü davranmas› gerekti¤ini söylemifltir.
c) Milli Para Buhran›’ndan sonra Merkez Bankas›’n›n kurulmas›na kara verilmifltir. 11 Haziran 1930’da
ç›kar›lan kanunda, Türk paras›n›n alt›n karfl›l›¤›n› belirleyecek bir istikrar kanunu da haz›rlanaca¤› belirtilmifltir. Ayn› y›l Kibrit ‹stikraz›’ndan yararlan›larak 6 ton
127 kiloluk bir alt›n rezervi sa¤lanm›flt›r. Bu rezervin
al›m bedelini karfl›lamak için 10 milyon liral›k emisyon
yap›lm›flt›r.
Emisyon miktar› 1930’da 168 milyon liray› bulmufltur. 1938 y›l›na de¤in dolafl›ma yeni banknot ç›kar›lmam›flt›r.
Toplam mevduat 1929-1938 aras›nda 128 milyon liradan 285 milyon liraya ç›km›flt›r. Dönem boyunca M2
para arz› art›fl› yaklafl›k %60’d›r.
Kambiyo kontrolü kurulduktan sonra d›fl ticaret hesaplar› ihracat fazlas›yla kapanmaya bafllam›flt›r. Dokuz
y›ll›k bir dönemde, yaln›z 1938 d›fl ticaret bilançosu
aç›k vermifltir. Alt›n stoku 1937’de 26 ton 107 kiloya
ç›km›fl bulunuyordu.
1930’lu y›llar›n Büyük Depresyon’unda fiyatlar gerilemifltir. 1913=100 esas›na göre, 1929-1938 aras›nda
‹stanbul’da toptan eflya fiyat indeksleri 1511’dan
892’ye, geçinme indeksleri 1532’den 1604’e inmifltir.
Piyasa faaliyeti, deflasyonist talep a盤› koflullar›n›n
bask›s› alt›nda kalm›flt›r.
Büyük Depresyon y›llar›nda da devlet bütçelerinin
dengesi az-çok korunmufltur. Yabanc› ülkeler birbiri ard›na devalüasyon yaparken Türk liras›n›n de¤er kaybetmemesi, Osmanl› borçlar›n›n devlet bütçesindeki a¤›rl›¤›n› az›msanmayacak derecede azaltm›flt›r. 1938’de Dolar 126 kurufla, Sterling 616 kurufla, Frans›z Frang› 3,63
kurufla, ‹sviçre Frang› 28 kurufla düflmüfl bulunuyordu.
d) ‹kinci Dünya Savafl›’n›n seferberlik masraflar›
aç›k finansman yöntemleriyle karfl›lanm›flt›r. Emisyon
art›fl›, enflasyona yol açm›flt›r. Bir kota de¤iflikli¤iyle
deflasyon’dan enflasyon’a geçilmifltir.
Emisyon miktar›, 1938 bafllang›c› ile 1950 bafllang›c› aras›nda 168 milyon liradan 890 milyona ç›km›flt›r.
Dolafl›mdaki madeni para miktar› da 25 milyon liradan
69 milyon liraya yükselmifltir. On iki y›lda dolafl›mdaki
efektif miktar›nda kaydedilen art›fl oran›, % 391’dir.
Ayn› dönemde bankalardaki vadesiz mevduat 198
milyondan 886 milyon liraya, vadeli mevduat 92 milyondan 160 milyon liraya ç›km›flt›r. Yaklafl›k M1 para
arz› art›fl› %379, M2 para arz› art›fl› %356’d›r.
Savafl dolay›s›yla ticaret yollar›n›n t›kanmas›, talep
enflasyonu ve üretim azal›fl›, pahal›l›¤a ve darl›¤a sebep
olmufltur. 1938=100 esas›na göre toptan fiyat indeksleri
1943’de 590’a ç›kt›ktan sonra 1946’da 423’e inmifl ve
1949’da yeniden 503’e ç›km›fl bulunuyordu.
D›fl ticaret harp ekonomisi y›llar›nda ihracat fazla242
Cumhuriyet Döneminde Türk Paras›
s›yla kapanm›flt›r. Al›m stoku 200 tonu ve döviz rezervleri 45 milyon dolar› aflm›flt›r.
7 Eylül 1940’da, bir devalüasyon yap›lm›flt›r. Bu devalüasyon, Dolar› 280 kurufla, ‹ngiliz Liras›n› 1 138 kurufla, ‹sviçre Frang›n› 66 kurufla yükseltmifltir.
7 Eylül kararlar›yla kambiyo kurlar›na yap›lan resmi
zam, %120 dolay›ndad›r. Ancak kararlardan önce, ithalattan %48 prim al›nmakta ve ihracatta %40 prim ödenmekteydi. Bu nedenle ithalat mallar› cif maliyetinde
kaydedilen fiili kur ayarlama oran› alt›ndad›r.
Devalüasyon, talep enflasyonunu maliyet enflasyonuna dönüfltürmüfltür. Piyasa, durgun bir döneme girmifltir.
Cumhuriyet alt›n› 1938-1950 aras›nda 10,53 liradan
39 liraya ç›km›flt›r.
D›fl ödeme aç›klar› ve Uluslararas› Para Fonu’na kat›lma pay› dolay›s›yla alt›n ve döviz rezervlerinde
önemli bir eksilifl olmufltur. Alt›n stoku bir aral›k 127
tona inmifltir.
e) 14 May›s 1950 seçimleriyle iflbafl›na gelen Demokrat Parti iktidar›, Merkez Bankas› kaynaklar›n› kalk›nman›n finansman›na kullanm›flt›r.
Demokrat Parti’nin on y›ll›k iktidar döneminde dolafl›mdaki banknot miktar› 890 milyondan 4 milyar 466
milyon liraya ç›km›flt›r. Art›fl oran› %400’dür. Vadesiz
mevduat 6 milyar 335 milyona, vadeli mevduat ise 160
milyondan 1 milyar 636 milyona ç›km›flt›r. M1 para arz›
yaklafl›k %480 ve M2 para arz› yaklafl›k %515 artm›flt›r.
1950=100 esas›na göre, geçinme indeksleri 255’i,
toptan fiyat indekleri 262’yi bulmufltur. 1955’den sonra
d›fl ödemeler t›kanm›fl, mal darl›¤› bafllam›fl ve birçok
ihtiyaç maddesi karaborsaya geçmifltir.
4 A¤ustos 1958 devalüasyonu ile dolar kuru 280 kurufltan 9 liraya yükseltilmifltir. Kambiyo kurlar›n›n resmi
ayarlama oran› %221’dir. Devalüasyon öncesinde ithalattan prim al›nd›¤› ve ihracata prim ödendi¤i için, devalüasyonun ithalat cif maliyetine yans›mas›, daha önceki
devalüasyonda oldu¤u gibi, kur de¤ifliklik oran› alt›nda
kalm›flt›r.
4 A¤ustos 1958 kararlar› talep enflasyonunu durdurmufltur. Ancak maliyet enflasyonunun bask›s›yla piyasada ifl hacmi yine daralm›flt›r.
1958 yaz aylar›nda Cumhuriyet alt›n› 186 liraya kadar yükseldikten sonra, ani bir düflüflle 100 lira dolay›na
inmifltir.
f) 1960-1970 döneminde para politikas›n›n seyri, ön ceki dönemi and›rmaktad›r. Yaln›z enflasyon h›z› ve devalüasyon oran› daha düflüktür.
Dolafl›mdaki banknotlar 11 milyar 602 milyona,
ufakl›k miktar› 249 milyona, vadesiz mevduat 23 milyar
343 milyona, vadeli mevduat 8 milyar 894 milyona yükselmifltir.
Banknot dolafl›m hacmi % 142, M 1 para arz› yaklafl›k %221 ve M2 para arz› %251 artm›flt›r. Dönemin bir
karakteristik özelli¤i, kredi enflasyonu’dur.
Toptan eflya fiyat indeksleri 1960=100 esas›na göre
% 64, geçinme endeksleri % 70 art›fl kaydetmifltir.
10 A¤ustos 1970 devalüasyonu ile dolar kuru 15 liraya yükseltilmifltir.
Currency Principle
g) 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda para arz›n›n büyüme h›z› ve enflasyon h›z› bafldöndürücü bir seyir alm›flt›r. Devalüasyonlar k›sa aralarla birbirini izlemifltir.
1970-1980 aras›nda dolafl›mdaki banknot miktar› 11
milyardan 284 milyar liraya, vadesiz mevduat 23 milyardan 554 milyar liraya, vadeli mevduat 8,9 milyardan
186 milyar liraya ç›km›flt›r.
Banknot dolafl›m hacmindeki art›fl %248’e, M1 para
arz› art›fl›, % 2297’ye, M2 para arz› art›fl› %2229’a ulaflm›flt›r.
1970=100 esas›na göre toptan eflya fiyat endeksleri
1780’e ve geçinme endeksleri 1874’e ç›km›flt›r. Cumhuriyet alt›n› bir aral›k 13 bin liraya t›rmand›ktan sonra hafifçe alçalm›flt›r.
h) 24 Ocak 1980’de para politikas›na yön veren bir
önlemler paketi yürürlü¤e konulmufltur. Temmuz 1980
tarihinde de faiz politikas› yeniden düzenlenmifltir.
24 Ocak kararlar›na “s›k› para politikas›” denilmifltir. Ancak kararlar› izleyen iki y›lda emisyon 395 milyar
liraya ç›km›fl, toplam mevduat trilyon’u aflm›flt›r.
Kamu sektörü aç›klar›n› karfl›lamak, zincirleme devalüasyonlar›n yol açt›¤› maliyet yükselifllerine fiyatlar›
ayarlamak ve ücretlerde kaydedilen yükseliflleri hesaba
katmak zorunlulu¤u, sürekli zamlar› gerektirmifltir.
Zamlar, piyasay› fliddetli bir maliyet enflasyonu etkisi
alt›na sokmufltur.
H›zl› enflasyonlar, faiz oranlar›n›n yükselmesine yol
açt›¤›ndan. Temmuz 1980 öncesinde bankerler faiz
oranlar›n› yükselterek halk tasarrufunu çekmeye ve toplad›klar› fonlar› piyasan›n finansman›na kullanmaya
bafllam›fllard›. 1980 Temmuz’unda bankalar da faiz
oranlar›n› art›rarak de¤iflen koflullara uymufllard›r. Baz›
bankerlerin tasarruf sahiplerine ayda %11 faiz ödedikleri olmufltur.
Faiz oranlar›ndaki art›fl, marjinal tasarruf e¤ilimini
yükseltmifltir. Talep enflasyonu durmufl ve piyasada ifl
hacmi daralm›flt›r. Ekonomi, stagflation denilen döneme
girmifltir.
‹ç piyasada talebin daralmas›, d›fl piyasalara yönelmek zorunlulu¤unu do¤urmufltur. 1981’de ihracat az›msanmayacak ölçüde artm›flt›r. 1980'lerin ikinci yar›s›ndan 1990'lar›n ilk yar›s›na kadar olan geliflmeleri ise flu
flekildeözetlemek mümkündür. 1987 y›l›nda M1, 8629,1
milyar TL iken, 1994 y›l›nda 230 846,9 milyar TL olmufltur. Ayn› flekilde M2 de 1987'de 17 648 milyar TL
iken, 1994 y›l›nda 630 348 milyar TL olarak gerçekleflmifltir. Para arz›ndaki art›fllar enflasyon oranlar›n› da art›rm›flt›r. Ancak 1988 y›l›ndan itibaren Türk Liras›'n›n
özellikle dolar karfl›s›nda afl›r› de¤erlendirilmesi, ithalat›
önemli ölçüde art›rm›flt›r. Bütçe aç›klar›n›n, kamunun
özel tasarruflara olan ihtiyac›n›n giderek artmas›, faiz
oranlar›n› yükseltmifltir. Faiz oranlar›n› azaltmaya yönelik politikalar, kamu kesimi borçlanma gere¤inin yüksek
olmas› dolay›s›yla baflar›lamam›flt›r.
1994 y›l›nda para ve döviz piyasalar›nda ortaya ç›kan
kriz sonucunda üç haneli enflasyon oranlar›yla karfl›
karfl›ya kal›nd›¤› gibi, düflük de¤erlenen yabanc› ülke
paralar›n›n gerçek de¤erini bulmaya yönelik hareket iz243
Currency Principle
Cüzdan Kuram›
ledi¤i görülmüfltür. Bu krizin atlat›labilmesi için "5 Nisan Kararlar›" al›nm›flt›r. Yaflanan kriz neticesinde
GSMH %6,1 oran›nda küçülmüfltür. Ancak al›nan kararlar›n ekonomiyi ray›na oturtmas› mümkün olamam›fl ve
ekonomi stagflasyondan ç›kamam›flt›r. (Bkz. Birinci
Dünya Savafl›nda Türk Paras›, Enflasyon, Talep Enflas yonu, Maliyet Enflasyonu, Befl Nisan Kararlar›)
F. Ergin/fi.Akkaya
4. Yat›r›mc›lar›n risk tahminleri getiri oran›n›n de¤iflmesiyle orant›l› olup, varyans ya da standart sapma
ile ölçülmektedir.
5. Herhangi bir risk düzeyinde yat›r›mc› en yüksek
getiriyi tercih eder. Ayn› flekilde, veri bir getiri oran›nda
yat›r›mc› en düflük riski tercih edecektir.
Bu varsay›mlar alt›nda analiz, en iyi finansal varl›k
paketini seçerek kiflinin fayda ya da tatmin düzeyini
maksimum yapmaya çal›flmaktad›r.
Bir portföyün getirisi do¤rusal bir fonksiyondur; yani portföye al›nan menkul de¤erlerin getirisinin tart›l›
ortalamas›d›r:
Currency Principle
[ A l m . Goddeckungsprinzip, Currency-Prinzip ] [ F r .
Principe de circulation ] [‹ng. Currency Principle ]
David Ricardo, The High Price of Bullion adl› yap›t›nda flu görüflü öne sürmüfltür: “Tecrübeler ö¤retmifltir
ki, hükümetin ya da bir bankan›n serbestçe ka¤›t para
emisyonu yapmaya koyulmas›, ölçüsüzlüklere yol açmaktad›r. Emisyon yetkisinin kötüye kullan›lmas›n› önlemek, aç›k finansmana f›rsat b›rakmamak ve para hacmini afl›r› fliflkinlikten korumak için, ödeme araçlar›n›n
dolafl›m hacmi s›n›rl› tutulmal›d›r. Ka¤›t para miktar›n›n
afl›r›l›¤›na karfl› en iyi yöntem, istek üzerine banknotlar›n alt›na çevrilebilmesidir. Ç›kart›lan her banknotun
tam alt›n karfl›l›¤› bulunmal›d›r.”
David Ricardo’nun bu düflüncesi, ölümünden sonra
da y›llarca tart›fl›lm›flt›r. Emisyon art›fl›na tam alt›n karfl›l›k bulundurulmas› gerekti¤ini savunanlar›n tezine
Currency Principle denilmifltir. Bu prensibin karfl›t›,
Banking Principle’d›r.
Overstone, G. W. Norman, R. Torrens ve Ward gibi
ad yapm›fl kifliler Currency Principle’› destekleyen bafll›ca iktisatç›lard›r.
‹ngiltere Baflbakan› Sir Robert Peel, 1844’de ‹ngiltere Bankas›’n›n reform projesini haz›rlarken, Currency
Principle esaslar›n› benimsemifltir. (Bkz. Banking Prin ciple, Alt›n Standard›, Bagehot Prensibi, Stand-by Teo rileri)
F.Ergin
n
E(Rp) = ∑ Wi .E(Ri)
‹=›
E(Rp) portföyün beklenen getirisini, E(Ri) her menkul de¤erin kendi beklenen getirisini ve (Wi) de portföyün kaçta kaç›n›n (i) menkul de¤erinden olufltu¤unu
gösteren tart›d›r. Formülden de görülece¤i gibi, ferdi
menkul de¤erlerin beklenen getirileri veri ise, portföyün
beklenen getirisi, her menkul de¤ere yat›r›lan paran›n
miktar›na ba¤l› olacakt›r.
Ferdi menkul de¤erlerin risk derecesi varyans ya da
standart sapma ile ölçüldü¤üne göre, ayn› ölçüyü portföyün riskinin ölçülmesinde de kullan›rsak;
n
n
n
i=›
i=›
j=›
σ2(Rp)= ∑ W2i . σ2i + ∑ + ∑ Wi .Wj .Covi,j
.
genel formülünü elde ederiz. Burada i≠j ve j=i+1 koflullar›na dikkat etmek gerekir. i ve j menkul de¤erleri
aras›ndaki kovaryans (Covi,j) iki menkul de¤er aras›ndaki korelasyona (pi,j) ve her iki menkul de¤erin standart sapmalar›na (σi ve σj) ba¤l›d›r. Yani,
Covi,j = (pi,j). σi .σj
Cümle Teorisi
eflitli¤i söz konusudur. Budan hareketle portföyün riski
flöyle tan›mlanabilir:
(Bkz. Set Teorisi)
n
n
n
i=›
i=› j=›
σ2(Rp)= ∑ W2i .σ2i +∑ +∑ Wi .Wj . pi,j . σi .σj
Cüzdan Kuram›
[Alm. Theorie der Portfeuille ] [Fr. Théorie de Portefeu ille] [‹ng. Portfolio Theory]
Cüzdan ya da portföy, finansal varl›klar›n bir bileflimidir. Cüzdan kuram› ise optimal cüzdanlar›n seçimini konu al›r. Yani belli ölçüdeki bir risk düzeyinde en yüksek
getiriyi sa¤layan ya da belli bir getiri düzeyinde en düflük risk içeren portföylerin seçimi, kuram›n esas amac›d›r: Cüzdan kuram› flu varsay›mlara dayan›r:
1. Bütün yat›r›mc›lar servetlerinin bir dönemlik beklenen faydas›n› maksimum yapmak amac›ndad›rlar ve
servetleri azalan marjinal fayda kural›na tâbidir.
2. Yat›r›mc›lar her yat›r›m olana¤›nda, nihai servetlerine getirebilece¤i ilavelerin bir olas›l›k da¤›l›m› ile
temsil edildiklerini gözönünde tutarlar.
3. Yat›r›mc›lar kararlar›n› sadece risk ve beklenen
getiri kavramlar›na dayand›rmak niyetindedirler.
Buna göre portföyün riski flu faktörlerden oluflmaktad›r: (a) Portföydeki varl›klar›n tart›lar› (Wj), b) Porföydeki her varl›¤›n varyans› (σ2) ve c) Varl›klar aras›ndaki kovaryans veya korelasyon katsay›s›.
Bir portföyün beklenen getirisi, portföydeki menkul
de¤erler aras›ndaki korelasyondan etkilenmez. Buna
karfl›l›k portföyün risk derecesi bu korelasyondan etkilenmektedir. E¤er menkul de¤erler aras›nda tam bir iliflki varsa, yani pi,j= +1 ise, portföyün riski en düflük düzeydedir. Negatif iliflki halinde portföyün riskinin azalmas›n›n nedeni, menkul de¤erlerin ayr› yöndeki iliflkilerinin birbirlerinin etkilerini azalt›c› rolleridir.
Görüldü¤ü gibi, menkul de¤erlerin birbirleriyle olan
korelasyonu azald›kça portföyün riski de azalmaktad›r.
O halde beklenen getiri düzeyinde hiçbir de¤iflikli¤e se-
244
Ça¤dafl Bütçe Teorileri
Çal›flma Süreleri
bep olmadan, portföye seçilen menkul de¤erler aras›ndaki korelasyonu azaltmak yoluyla, portföyün riski düflürülebilir. Bu analiz, portföy çeflitlendirmesinin riski
azalt›c› özelli¤ini ortaya koymaktad›r. Analiz 1952’de
H. Markowitz taraf›ndan gelifltirilmifl oldu¤u için, Mar kowitzvari çeflitlendirme olarak da an›l›r. Demek ki
Markowitzvari çeflitlendirme, beklenen getiride hiçbir
fedakarl›k yapmadan riski azaltmak amac›yla aralar›nda
az korelasyon (iliflki) olan menkul de¤erlerin birlefltirilmesini önermektedir. Böylece çeflitlendirmenin ya da
portföyün riskinin düflük olmas›n›n, yat›r›mc›n›n elinde
bulunduraca¤› menkul de¤erlerin say›s›na de¤il, tam tersine, bu menkul de¤erler aras›ndaki iliflkinin yönüne
ba¤l› oldu¤u belirlenmifltir.
fi. Türen
mayesi, iflletmenin cari varl›klar›n dan oluflur. Çal›flma
sermayesi bu tan›ma uygun olarak hesaplan›rken, flüpheli alacaklar karfl›l›¤› ile cari varl›klarla ilgili di¤er düzeltici karfl›l›klar cari varl›klardan düflülür.
Özellikle iflletmeye kredi veren kifli ve kurulufllar›n
önem verdi¤i hususlardan biri, iflletmenin, cari varl›klar›yla k›sa vadeli yükümlülüklerini karfl›lay›p karfl›layamayaca¤›d›r. Cari varl›klarla cari (k›sa vadeli) borçlar
aras›ndaki fark net çal›flma sermayesi olarak tan›mlan›r.
Böylece cari varl›klar›n k›sa vadeli borçlar› aflan k›sm›,
cari varl›klar›n k›sa vadeli borçlarla finanse edilmemifl
k›sm›n› gösterir. K›sa vadeli borçlar cari varl›klar› afl›yorsa, en az›ndan k›sa vadeli bir borç ödeme yetene¤i
sorunu söz konusu demektir.
Y. Ercan
Ça¤dafl Bütçe Teorileri
Çal›flma Süreleri
[Alm. Zeitgenössige Budget Theorien] [Fr.Théories con temporaines du budget] [‹ng. Contemporary budget the ories]
Ça¤dafl bütçe teorilerinin bafll›calar› flunlard›r:
Klasik mali denge teorisi’ne göre, bütçede, ilgili bütçe y›l› için kabul edilen ve devlet görevlerinin yerine
getirilmesi aç›s›ndan gerekli olan giderlerle söz konusu
y›l içinde vergi, resim ve servetten elde edilecek normal
gelirler denk olmal›d›r. Bu teoriye göre bütçe fazlas› ya
da a盤› ortaya ç›kmamal›, e¤er bir fazla ya da aç›k söz
konusu olursa, bütçenin gelir ve gider k›s›mlar›nda bu
fazla ya da a盤› ortadan kald›racak ayarlamalar yap›lmal›d›r.
Telafi edici bütçe teorisi ise, iktisadi faktörlerin serbest çal›flmas› halinde, ekonominin yap›sal depresyona
sürüklenece¤ini ileri sürer. Bu durumdan ancak sürekli
ve artan kamu giderleri politikas›yla, yani devaml› bir
aç›k ile kurtulunur. Devaml› a盤a ait giderler için bir
plan haz›rlan›r ve ekonomideki duraklama planlama ile
önlenir. Devrî bütçe teorisindeki uygulaman›n aksine,
depresyon geçifltirilir geçifltirilmez, ekonomi piyasa kurallar›na b›rak›lmaz. Tam istihdam›n sa¤lanmas› için sürekli devlet müdahalesi gereklidir.
Devrî bütçe teorisi, bütçe denkli¤i prensibinden tamamiyle vazgeçmez. Ancak bu prensip klasik ya da y›ll›k denklik fleklinde de¤il de, daha genifl bir konjonktür
dönemini kapsayan bir süre içinde gerçekleflmelidir.
Konjoktürün çöküntü zamanlar›nda bir aç›k, refah zamanlar›nda ise gelir fazlas› beklenir ve konjonktürün
bütününde aç›k ve fazlalar denklefltirilir. (Bkz. Bütçe,
Telafi Edici Bütçe, Devrî Bütçe)
B. Ocakc›o¤lu
Çal›flma Sermayesi
[ A l m . B e t r i e b s k a p i t a l ] [ F r . Capital circulant ] [ ‹ n g .
Working Capital, Circulating capital ]
Bir iflletmenin normal faaliyetlerini sürdürme amac› aç›s›ndan yararlan›labilir mevcut kaynaklar› ifade eder. ‹fl letme sermayesi de denilir. Bu tan›ma göre çal›flma ser-
[Alm. Arbeitszeit] [Fr. Durée de travail ] [‹ng. Working
hours]
‹flçilerin iflyerinde ya da iflverenin emir ve direktifleri alt›nda çal›flt›klar› zaman parças›n› ifade etmektedir.
Çal›flma (ifl) sürelerinin s›n›rlanmas› iflçilerin
19.yy’dan beri ileri sürdükleri ilk isteklerden biri olmufltur. Bunun nedeni, 19.yy’›n ortalar›na do¤ru liberal ikti sadi görüfllerin etkisiyle günlük çal›flma sürelerinin on
befl saatin üzerine ç›kmas›d›r. Uzun çal›flma süreleri iflçilerin dinlenmesine imkân b›rakmad›¤› gibi, verimin
düflmesine, hastal›klar›n artmas›na, ifl kazalar›n›n ço¤almas›na neden olmufltur. 20. yy’›n bafllar›nda 24 saatlik
bir günün üçe bölünerek bunlardan sadece birinde iflçinin çal›flmas›, di¤erinde uyumas›, sonuncusunda ise ifl
d›fl›ndaki tüm faaliyetlerini göstermesi, sendikalar›n
bafll›ca istekleri aras›nda yer alm›flt›r.
Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda bu fikir güçlenmifltir.
Nitekim 1919 y›l›nda Versailles Bar›fl Antlaflmas› ile
kurulan Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün amaçlar›ndan
biri de çal›flma sürelerini s›n›rlamak olmufltur. Böylece
daha insanc›l bir çal›flma düzeninin sa¤lanaca¤› kan›s›na
var›lm›flt›r. Uluslararas› Çal›flma Örgütü’ nün (ILO) kabul etti¤i sözleflme ve tavsiyelerin de etkisiyle 20.yy’da
sekiz saatlik günlük ifl süreleri h›zla yayg›nlaflm›fl ve
birçok ülkenin mevzuat›na girmifltir.
‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra çal›flma sürelerinin
iflçiler yarar›na s›n›rlanmas› devam etmifltir. Teknolojik
geliflmeler, verimlilikte meydana gelen art›fllar, sosyal
devlet alan›ndaki yeni görüfller iflçilerin daha az çal›flmas›na imkân vermifltir. Nitekim geliflmifl birçok ülkede
haftal›k çal›flma süresi 40 saat dolay›na inmifltir. AET
ülkelerinde baz› iflkollar›nda bu süre 40 saatin dahi alt›na düflmüfltür.
Çal›flma sürelerinin azalmas›n›n bir nedeni de daha
çok iflçiye ifl sa¤layabilmek, iflsizlikle savaflmak ve tam
çal›flma amac›na ulaflabilmektir. Nitekim iktisadi durgunlu¤un bafllad›¤› dönemlerde, geliflmifl ülkelerde k›smi çal›flma rejimi uygulanmakta, y›ll›k ücretli izinler art›r›lmakta, fazla çal›flmaya mümkün oldu¤u kadar izin
245
Çal›flma Süreleri
verilmemektedir. fiu halde çal›flma sürelerinin s›n›rlanmas›nda insanc›l düflünceler kadar, makro ve mikro düzeyde iktisadi nedenler de rol oynamaktad›r.
Türk mevzuat›nda önce kömür ocaklar›nda çal›flan
iflçilerin günlük çal›flma süresi sekiz saate indirilmifltir
(1921). Birinci ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde (1923) iflçi
delegelerinin istekleri aras›nda günlük ifl sürelerinin sekiz saatle s›n›rland›r›lmas› yer alm›flt›r. Cumhuriyetin
ilan›ndan sonra haz›rlanan ifl yasas› tasar›lar› ancak
1936 y›l›nda sonuçlanm›fl ve haftal›k çal›flma süresi 48
saat olarak belirlenmifltir. Daha sonraki tarihlerde yürürlü¤e giren ifl yasalar›nda (1967-1971) da çal›flma süreleri ile ilgili hükümlerde baz› de¤ifliklikler yap›lm›flt›r.
Örne¤in, 25.8.1971 tarih ve 1475 say›l› ‹fl Yasas›'n›n
61. maddesi, 29.7.1983 tarih ve 2869 say›l› yasa de¤iflikli¤iyle yeniden düzenlenmifltir.
Buna göre;
a) genel bak›mdan çal›flma süresi haftada en çok 45
saattir.
Bu süre, haftada 6 ifl günü çal›fl›lan ifllerde günde 7,5
saati aflmamak üzere ve cumartesi günleri k›smen ya da
tamamen tatil eden iflyerlerinde, haftan›n çal›fl›lan günlerine eflit ölçüde bölünerek uygulan›r.
Çal›flma müddetinin yukar›daki esaslar çerçevesinde
uygulama flekilleri, Çal›flma Bakanl›¤› taraf›ndan ç›kar›lacak çal›flma süreleri tüzü¤ünde belirtilir.
b) Sa¤l›k kurallar› bak›m›ndan günde ancak 7,5 saat
ve daha az çal›fl›lmas› gereken ifller, Çal›flma Bakanl›¤›
ile Sa¤l›k ve Sosyal Yard›m Bakanl›¤›'n›n ortaklafla haz›rlayacaklar› bir tüzükte belirtilir. Bu gibi ifllerde iflçiye
fazla çal›flt›rma yapt›rmak da söz konusu olamaz.
Öte yandan, ‹fl Yasas›'n›n 62. maddesi 1. f›kras›n›n
a,b,c,ç,d,e bentlerinde iflçinin, fiilen üretimde bulunmamas›na karfl›n, çal›flma süresinden say›lan haller flöyle
s›ralanm›flt›r:
a ) Madenlerde, taflocaklar›nda yahut her ne çeflit
olursa olsun yeralt›nda ya da su alt›nda çal›fl›lacak yerlerde iflçilerin kuyulara, dehlizlere, ya da as›l çal›flma
yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden ç›kmalar› için gereken süreler;
b) ‹flçilerin, iflverence iflyerlerinden baflka bir yerde
çal›flt›r›lmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen
süreler;
c) ‹flçinin iflinde ve iflverenin her an buyru¤unda haz›r
bir halde bulunmakla beraber, çal›flt›r›lmaks›z›n ve ç›kacak ifli bekleyerek bofl geçirdi¤i süreler;
ç) ‹flçinin, iflverence baflka bir tarafa gönderilmesi ya
da iflveren evinde veya bürosunda yahut iflverenle ilgili
herhangi bir yerde meflgul edilmesi suretiyle as›l iflini
yapmaks›z›n geçirdi¤i süreler;
d) Emzikli kad›n iflçilerin, çocuklar›na süt vermeleri
için belirtilecek süreler;
e) Demiryollar›, vesair yollar ve köprülerin yap›lmas›, korunmas› ya da onar›m ve tadili gibi ifllerde vaki oldu¤u vechile, iflçilerin ikamet ettikleri mevkilerden uzak
bir mesafede bulunan iflyerlerine hep birlikte nakledilmeleri icap eden her türlü ifllerde, bunlar›n toplu ve mukannen surette götürülüp getirilmeleri s›ras›nda geçen
süreler.
Çapraz Elastiklik
Yine ayn› maddenin II. f›kras›na göre, iflin mahiyetinden do¤may›p da iflveren taraf›ndan s›rf sosyal yard›m amac›yla iflyerine götürülüp getirilme s›ras›nda
araçlarda geçen zaman, çal›flma süresinden say›lmaz.
M. Kutal/A.Erhan
Çal›flma Tablosu
[Fr. Tableau de Travail ] [‹ng. Working table]
Toplamlar› eflit iki sütun halinde düzenlenmifl, birbiriyle
ilgili bir rakamlar setinin hatas›z ve sistematik olarak
belli amaçlar aç›s›ndan düzeltilmesi, ayarlanmas› ve sonuçlar›n›n çeflitli sütunlarda gruplanmas› amac›yla kullan›l›r.
Çal›flma tablosu, muhasebede, özellikle dönem sonu
ayarlama ve kapan›fl ifllemlerinin sistematik olarak yap›lmas› amac›yla kullan›l›r. Bu amaçla kullan›lan bir
tablo, her biri borç ve alacak sütunlar›n› içeren flu ana
sütunlardan oluflur:
1) Ayarlamalardan önceki bakiyeler mizan›,
2) Ayarlamalar,
3) Ayarlamalardan sonraki mizan,
4) Gelir tablosu,
5) Da¤›t›lmam›fl kârlar tablosu,
6) Bilanço.
Çal›flma tablosunun yukarda say›lan ana sütunlar›ndan her birinin borç ve alacak tutarlar›n›n eflit olmas›
gerekir. Ayarlamalardan sonraki mizan sütunu, sonraki
üç sütuna uygun flekilde da¤›t›larak finansal tablolar›n
içeri¤i elde edilmifl olur.
Çal›flma tablosunun bir di¤er yayg›n kullan›m alan›
da finansal durumdaki de¤iflmeler (fonlar›n kaynak ve
kullan›mlar›) tablosudur. Böyle bir tablo, dönem sonu
ve dönem bafl› bilançolar›ndaki hesaplar›n farklar›ndan
oluflan bir ana sütunla bafllat›l›r; sonraki sütun fon girifl
ya da ç›k›fl›na yol açmam›fl olaylar veya kay›tlar için yap›lacak düzeltmelere ayr›l›r; daha sonraki sütunlarda da
fon ak›fllar› çeflitli amaçlar aç›s›ndan gruplan›r. Örne¤in,
fon kullan›fllar› ve fon kaynaklar› için birer sütun ayr›labilir. ‹htiyaç duyulursa, fon kaynaklar›, faaliyetlerden
sa¤lanan ve di¤er kaynaklardan sa¤lanan olmak üzere
iki ayr› sütunda toplanabilir.
Y. Ercan
Çapraz Elastiklik
[Alm. Kreuzelastizität] [Fr. L’élasticité croisée] [‹ng.
Cross elasticity]
Belirli bir mal›n talebini yaln›zca kendi fiyat›n›n de¤il,
tamamlay›c› ve rakip mallar›n fiyatlar›n›n da etkiledi¤i
aç›kt›r. (A) mal›n›n talebinin tamamlay›c› ya da rakip
mallar›n fiyatlar›na göre elastikli¤ine “çapraz elastiklik”
ad› verilir. Talep fonksiyonunun genel flekli dikkate al›narak, tamamlay›c› ve rakip mallar için çarpraz elastiklik katsay›lar› s›ras›yla flöyle gösterilir:
δ DA
PC
δ DA
PR
ECC =
ECB =
δ PC
DA
δ PR
DA
(A) mal›n›n talebinin herhangi bir tamamlay›c› mal›n fiyat› (Pc)’ye göre birinci dereceden k›smi türevi ne246
Çapraz ‹liflkiler
Çapraz Kurlarla Arbitraj
gatif olaca¤›ndan, (Ecc) katsay›s› da negatif iflaret tafl›r.
Daha aç›k bir ifadeyle, herhangi bir tamamlay›c› mal›n
fiyat›n›n yükselmesi, söz konusu mal›n talebiyle birlikte
(A) mal›n›n talebini de daraltmaktad›r. Tamamlay›c›
mal›n fiyat›n›n düflmesi ise hem söz konusu mal›n hem
de (A) mal›n›n talebinin genifllemesine neden olmaktad›r. Birinci dereceden k›smi türevin ve dolay›s›yla
(Ecc)’nin negatif iflaret tafl›mas›n›n nedeni budur.
(A) mal›n›n talebinin herhangi bir rakip mal›n fiyat›
olan (PR)’ye göre çapraz elestakli¤i pozitif iflaret tafl›r;
rakip mal›n fiyat›n›n düflmesi, söz konusu mal›n talebini
geniflletip (A) mal›n›n talebini daralt›r. (PR) yükseldi¤i
zamansa rakip mal›n talebi düflmekte, (A) mal›n›n talebi
artmaktad›r. Daha aç›k bir ifadeyle, (A) mal›n›n talep
fonksiyonunun herhangi bir rakip mal›n fiyat›na göre
k›smi türevi pozitif oldu¤undan, (ECR) de pozitif iflaret
tafl›maktad›r.
fiu halde, (A) mal›n›n talep fonksiyonunun genel
flekli bilinmekteyken, söz konusu mal fiyat› d›fl›nda di¤er herhangi bir (B) mal›n›n fiyat›na göre elastiklik katsay›s› negatif iflaret tafl›yorsa, (E) mal›n›n (A)’n›n tamamlay›c› mal› oldu¤u anlafl›l›r. Elastiklik katsay›s› pozitif iflaret tafl›yorsa (B) mal› rakip bir mald›r.
E Alkin
Çapraz iliflkiler bir organizasyonda bireyler aras›nda
dostluklar› gelifltirir, ifllerin bürokrasiye ve k›rtasiyecili¤e gerek kalmadan, çat›flmas›z bir biçimde yürütülmesini sa¤lar. Bununla beraber, biçimsel örgüte karfl› gelen
biçimsel olmayan örgütlenme, gruplaflma ve klikleri
h›zland›rmaktad›r.
E. Eren
Çapraz ‹liflkiler
[Fr. Relations biaises] [‹ng. Cross relations ]
Bir örgütte faaliyette bulunan ayn› düzeydeki yöneticilerin kendilerine komuta eden üst yöneticiye baflvurmaks›z›n ya da onun herhangi bir emri olmaks›z›n kendilerini ilgilendiren konularda iliflki ve iflbirli¤inde bulunmalar›na denilir. Ayr›ca, bir yöneticinin kendisine ba¤l› olmayan, kendisinden daha alt düzeydeki bir örgüt eleman› ile iliflkide ve iflbirli¤inde bulunmas› da çapraz iliflkiler kapsam›nda say›lmaktad›r. Baz› düflünürlerin çapraz
iliflkilere yan iliflkiler ad›n› da verdikleri görülmektedir.
Çapraz Kurlar
[Alm. Kreuzende-Wechsel-Kursel] [Fr. Cours croisés ]
[‹ng. Exchange cross rates ]
Dövizlerin ayr› ülkelerde karfl›l›kl› de¤erlerini belirtmek
için kullan›lan terimdir.
9 May›s 1996 tarihinde geçerli çapraz kurlar› ele alarak bir örnek verelim. Afla¤›da, dik sütunlarda yukar›dan afla¤› paralar›n kendi ülkelerindeki de¤eri ile hesaplanm›fl döviz kurlar› gösterilmektedir. Yatay sütunlarda
ise ayn› paralar›n yabanc› ülkelerdeki kurlar› belirtilmektedir.
Sterlin
Dolar
Mark
Yen
2,315
159,40 1,886
2,584
1
1,521
104,73 1,239
1,698
0,657
1
68,853 0,814
1,116
Sterlin
1
1,522
Dolar
0,657
Mark
0,431
Yen
0,00627 0,00955 0,0145
1
‹sviçre Frang› Florin
0,0118
0,0162
‹sviçre Frang› 0,530
0,806
1,227
84,490 1
1,370
Florin
0,588
0,895
61,668 0,729
1
0,386
Örne¤in Londra'da sterlin hesab›yla mark kuru
0,431'dir. Frankfurt'ta mark hesab›yla sterlin kuru ise
2,315'tir. Londra ile Frankfurt aras›nda çapraz kur fark›
olufltu¤unda, bu fark çapraz kurlarla arbitraj yapma olana¤›n› sa¤lamaktad›r. (Bkz. Kur, Döviz Kuru, Döviz
Kurlar› Paritesi, Çapraz Kurlarla Arbitraj)
F. Ergin/fi.Akkaya
Çapraz Kurlarla Arbitraj
fiemada kesikli çizgilerle gösterilen tüm iliflkiler
çapraz iliflkilerdir. Bu iliflkileri örgüt el kitaplar›nda göstermek, bunlar›n zaman ve konular›n› belirlemek olanaks›zd›r; bu nedenle, bunlara biçimsel olmayan ya da
zorunlu olmayan iliflkiler de denilmektedir.
[Alm. Arbitrage durch kreuzende Raten] [Fr. Arbitrage
par cours croisés ] [‹ng. Arbitrage through cross rates ]
Kur dalgalanmalar› bütün ülkelerde ayn› anda ve oranda
olmaz. Ülke paras›, bazen bir dövize karfl› paritesini korurken bir baflkas›na karfl› de¤er kaybedebilir. De¤iflik
yönlerde ve oranlarda kur dalgalanmalar›, operatörlere
çapraz kurlarla arbitraj f›rsatlar› temin edebilir.
Örne¤in t diyece¤imiz bir tarihte, Sterling kuru, Dolar karfl›s›nda yükselmifltir. Ancak, Sterling-‹sviçre
Frang› ve Dolar-‹sviçre Frang› pariteleri de¤iflmemifltir.
Bu durumda, kambiyo operatörleri dolarla ‹sviçre Frang› ald›klar› ve ‹sviçre Frang›’n› Sterling’e çevirdiklerinde kur fark›n›n getirece¤i brüt miktar› hesaplarlar. Kur
fark› operasyon maliyetini karfl›layarak en az % 1/32
oran›nda kâr b›rak›yorsa, çapraz kurlarla arbitraj a bafllarlar.
Dolar satarak sterling almak, iki yanl› transfer ifllemidir. Kur fark›ndan yararlanmak için kambiyo opera247
Çarm›kl› Holding A.fi.
Çarpan
törlerinin dövizi ucuz bulduklar› yerden al›p pahal› oldu¤u yerde satmalar› direkt kurlarla arbitrajd›r.
Dolar› sterlinge çevirme iflleminde araya üçüncü bir
ülke paras›, örne¤in ‹sviçre Frang› girerse, transfer üç
yanl› bir operasyon olur. Arbitraj üç ya da daha çok
yanl› transferle gerçeklefltirildi¤inde, bu iflleme çapraz
kurlarla arbitraj denilir. (Bkz. Direkt Kurlarla Arbitraj,
Arbitraj, ‹ki Yanl› Transfer, Çok Yanl› Transfer)
F. Ergin
belli bir süre için de¤iflmez varsay›lmaktad›r. Bu oran›n
flekillendirdi¤i geometrik dizinin toplam›, sonuç olarak,
yarat›lan milli geliri vermektedir. Tasarruflar› ve tasarruf etmemek anlam›na da gelebilen tüketim harcamalar›n› milli gelirin birer do¤rusal fonksiyonu olarak ele almak, marjinal tüketim ve tasarruf e¤ilimlerini toplumun
de¤iflmez karakterlerinden biri olarak kabul etmek, mekanizman›n iflleyiflini aç›klarken karfl›lafl›lacak bütün
güçlükleri bafllang›çta yok etmektir.
Teorinin esas› fludur: Ekonomi içine zerkedilen ek
bir yat›r›m harcamas›, ilk elde kendi kadar gelir yatarcakt›r. Bu geliri elde edenler, o toplum için geçerli olan
fire oran›na (yani tasarruf e¤ilimine) göre bir miktar tasarruf edip geri kalan› tüketim harcamalar› için kullanacaklard›r. Tüketim harcamalar›, mal ve hizmetlerini satanlar›n ek gelirlerini oluflturacakt›r. Onlar da belli oranda tasarruf edip, geri kalan› harcayacaklar d›r. Böylece
her safhada, bir önceki safhan›n harcamalar›n› gelir olarak ellerine geçirmifl olanlar, bu miktardan belli oranda
tasarruf edip belli oranda tüketim harcamalar›nda bulunacaklard›r. ‹lk safhada yarat›lan gelir, elden ele dolaflan
bir buz parças› gibi eriyecek ve sonunda s›f›r olacakt›r.
Bütün safhalar boyunca yarat›lan gelir, ortak oran› mar jinal tüketim e¤ilimi olan geometrik dizinin toplam› al›narak bulunur. Çarpan mekazinmas›, daha aç›k olarak
flöyle de belirlenebilir: ‹lk dönemde yarat›lan gelir, örne¤in ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› (∆I) kadar olacakt›r.
Çarm›kl› Holding A.fi.
1948’de Ali R›za Çarm›kl› taraf›ndan bir inflaat taahhüt flirketi olarak kuruldu. ‹stikrarl› bir çizgi izleyerek
inflaat sektöründe ülkenin önde gelen flirketlerinden biri
durumuna geldi. 1970’lerde yurt d›fl›nda, özellikle Libya’da dev inflaat taahhüt iflleri üstlendi. 1977’de yeniden
yap›lanarak holdingleflti. Libafl ‹nflaat ve Yat›r›m A.fi.,
Yonca ‹nflaat Yat›r›m A.fi., Çarm›kl› ‹nflaat Taahhüt ve
Ticaret A.fi., Gitafl Gökçeada ‹nflaat ve Turizm A.fi., Arpet Petrol Ürünleri ‹nflaat Sanayi ve Ticaret A.fi., holdingin bünyesinde etkinlik gösteren flirketlerdir. Söz konusu flirketler, yurt içi ve yurt d›fl›nda toplu yerleflim
merkezleri, ifl merkezleri, sanayi siteleri, sanayi tesisleri,
turizm projeleri, kültür ve e¤itim merkezleri, altyap› tesisleri kurmakta, iflletmektedir.
1995 sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 285 milyar
TL olan holdingin, çat›s› alt›ndaki flirketlerde istihdam
edilen personel say›s› 1 000’dir.
fi.Özgencil/A.Erhan
∆Y1 = ∆I
Bu gelirden belli oranda (marjinal tüketim e¤ilimi
oran›nda) tüketim harcamalar› yap›lacak ve bu harcanan
miktar da ikinci safhadaki geliri yaratacakt›r.
Çarpan
[Alm. Multiplikator] [Fr. Multiplicateur] [‹ng. Multiplier]
Ba¤›ms›z harcamalardaki art›fllar›n milli gelir üzerinde
kendilerinin birkaç kat› boyutunda etki yaratmalar›na
çarpan etkisi denir. Bu etkinin boyutunu gösteren katsay›ya da çarpan denir. Ba¤›ms›z harcamalardaki yükselmelerin denge milli gelir seviyesinde art›fla sebep olaca¤› aç›kt›r. Bununla beraber as›l sorun, de¤iflikli¤in yönünü tespitten çok, s›n›r›n› kestirebilmektir. Harcama ve
gelir art›fl› aras›nda iliflki kuran mekanizman›n her safhas›nda, yarat›lan ya da kazan›lan gelirlerden, harcamalardan baflka mecralara akan s›z›nt›lar bir genel fire
meydana getirmekte ve gelir art›fl› bir noktada durmak tad›r. Kapal› bir ekonomide gelir ak›m›ndaki en önemli
fire tasarruflar d›r. Ayr›ca harcamalardaki art›fllar karfl›s›nda fiyatlar›n sabit kal›p kalmayaca¤›, gelirin elde
edilmesiyle kullan›lmas› aras›nda bir zaman fark› bulunup bulunmad›¤› gibi çözülmesi gereken baflka sorunlar
da belirmektedir. Toplam arz fonksiyonu tam kullan›m
s›n›r›na kadar sonsuz elastik varsay›larak ve gecikmesiz
fonksiyonlarla çal›fl›larak bu iki sorun çözümlenebilir.
Geriye firelerin gelir art›fl› sürecini hangi noktada durduraca¤› sorununun çözümü kalmaktad›r. Bu konuda
çarpan analizi yard›mc› olmaktad›r.
Çarpan mekazinmas›nda ba¤›ms›z harcamalar bir ek sojen ak›m yaratmaktad›r. Milli gelir ak›m›ndaki fireyi
oluflturan, tasarruftur. Gelirdeki dalgalanmalar›n uyard›¤› tasarruf de¤iflmelerinin gelirdeki de¤iflikli¤e oran›
∆Y2 = c∆Y1 = c∆I
Üçüncü safhadaki gelir ise, bir önceki safhada yarat›lan gelirden yap›lan harcamalara eflit olacakt›r.
∆Y3 = c∆Y2 = c(c∆I)=c2∆I
Dördüncü safhada yarat›lan gelir flöyledir.
∆Y4 = c∆Y3 = c(c2∆I)=c3∆I
Mekanizma, uzayan safhalar boyunca ayn› tempo ile
çal›flacakt›r. Sonuç olarak yarat›lan toplam gelir art›fl›,
bütün safhalar boyunca gerçekleflen harcama art›fllar›n›n, baflka bir deyiflle fertlerin eline geçen gelir art›fllar›n›n toplam› al›narak bulunur.
n
∑ ∆Yi = ∆Y = ∆I + c∆I + c2∆I + c3∆I + . . . .
i=›
= ∆I (1 + c + c2 + c3 + . . . .)
Parantez içinde, ortak oran› c (marjinal tüketim e¤ilimi) olan bir geometrik dizi yer almaktad›r. Bu dizinin
toplam› (geometrik dizi toplam formülünden marjinal
tüketim e¤liminin 1’den küçük olmas›ndan ve sonuncu
terimin s›f›r bulunmas›ndan faydalan›larak) 1/1-c bulunur. Yani ∆I kadar ba¤›ms›z yat›r›m harcamas› art›fl›n›n
yarataca¤› gelir art›fl›,
248
Çarpan
Çarpan
1
1-c
kadard›r. Sa¤ taraftaki 1/(1-c) kesrine “çarpan” ad› verilmektedir. Çarpan›n say›sal de¤eri, ba¤›ms›z yat›r›m
harcamalar›ndaki art›fl›n, kendisinin kaç kat› gelir art›fl›
sa¤layaca¤›n› belirlemektedir.
Milli gelirin denge seviyesinin nas›l belirlendi¤ini
inceleyen, ba¤›ms›z yat›r›mlar›n dikkate al›nd›¤› modelde,
Yo= (Io +Co) 1
1-c
∆Y = ∆I
eflitli¤i yaz›labilir. Çarpan katsay›s›n›n bu ifadede yer
ald›¤› görülmektedir. Örne¤in yat›r›mlarla (∆I) kadar bir
art›fl olmas› halinde var›lacak yeni gelir seviyesi
Y’o= Yo + ∆Y = (Io + ∆I + Co)
seviyesine ç›karacakt›r. Birinci eflitlik ikinciden ç›kar›ld›¤›nda,
∆Y = ∆I
çarpan denklemine var›l›r.
Çarpan›n iflleyifli say›sal bir örnek yard›m›yla izlenebilir. Tüketim ve yat›r›m harcamalar› flu denklemlerle
gösterilsin:
C=10+0,8 Y
I=2
Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki 1 milyarl›k art›fl›n gelir üzerindeki etkisi flöyle gösterilebilir.
∆Y = ∆I
1
1-c
eflitli¤i ile gösterilebilir. Birinci eflitlik ikinciden ç›kar›ld›¤›nda yine
∆Y = ∆I
1
1-c
çapran denklemine var›lmaktad›r.
Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› durumda
ise, her dönemde yarat›lan gelir, önceki dönemin tüketim harcamalar› ile uyar›lm›fl yat›r›m harcamalar›n›n
toplam› kadar olacakt›r.
∆Y1 = ∆I
∆Y2 = c∆Y1 + i∆Y1 + (c+i) ∆I
∆Y3 = (c+i)2∆I
∆Y4 = (c+i)3∆I
.
.
.
.
.
.
.
.
.
∆Y1= ∆Y=∆I+(c+i) ∆I+(c+i)2∆I+(c+i)3∆I+....
= ∆I[I+(c+i)+(c+i)2+(c+i)3....]
1
1
= ∆I
1-(c+i)
1-c-i
Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n bulundu¤u modelde, ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›ndaki art›fl›n kendisinin kaç kat›
gelir art›fl› yarataca¤›n› belirleyen çarpan katsay›s›,
1/(1-c-i)’dir.
Milli gelirin denge seviyesinin uyar›lm›fl yat›r›mlar›n
da dikkate al›nd›¤› bir modelde nas›l belirlenece¤i incelenirken,
Yo= (Io +Co) 1
1-c-i
∆I =
eflitli¤ine var›l›r. Sa¤ taraftaki kesrin çarpan katsay›s› oldu¤u aç›kt›r. Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki (∆I) kadar bir art›fl
milli geliri
Y’o= Yo + ∆I = (Io + ∆I + Co)
1
1-c-i
1
1-c-i
1
1-c
=
1
1,0-0,8
= 1x5 = 5 milyar TL.
Demek ki bu ekenomide çarpan katsay›s› 5’tir. Yani
ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›ndaki her art›fl, kendinin
befl kat› gelir art›fl›na yol açmaktad›r. Yukarda anlat›lanlarda ve say›sal örneklerde dikkat edilecek husus, çarpan katsay›s›n›n say›sal de¤erini marjinal tüketim e¤iliminin belirlemesidir. Marjinal tüketim e¤ilimi belli bir
dönem boyunca de¤iflmez varsay›ld›¤›na göre, çarpan›n
say›sal de¤erinin de ayn› dönem boyunca de¤iflmez kabul edilece¤i aç›kt›r.
Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› durumda
yat›r›m fonksiyonu I = I o + iY (I=2 + 0,1Y) oldu¤una
göre, yine 1 milyar liral›k ba¤›ms›z yat›r›m art›fl›n›n gelir üzerindeki etkisi,
1
1
=
1-c-i
1,0-0,8-0,1
= 1x10 = 10 milyar TL.
∆Y =∆I
olacakt›r. Bunun anlam› fludur: Ad› geçen ekonomide
çarpan katsay›s› 10’dur. Yani ba¤›ms›z yat›r›mlardaki
art›fllar kendilerinin on kat› gelir art›fl› yaratmaktad›rlar.
Çarpan katsay›s›n›n say›sal de¤erinin bir önceki örnekte
5 iken bu örnekte 10 olmas›n›n sebebi, uyar›lm›fl yat›r›mlar›n gelir art›fl›na verdi¤i h›zd›r.
Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki art›fl›n milli gelir üzerindeki
etkisini düz yolda bir arabay› arkadan iterek ilk h›z vermeye benzetirsek, uyar›lm›fl yat›r›mlar› da araban›n arkas›ndan devaml› koflarak ona h›z kazand›rmaya çal›flan
bir kiflinin çabas›na benzetebiliriz. Gerçi e¤ilim diklefltikçe -her iki halde de- araba duracakt›r. Ancak, ikinci
durumda araban›n yokuflu daha yukar›lara kadar t›rmanabilece¤i aç›kt›r. Bu yüzden, baz› iktisat kitaplar›nda
marjinal yat›r›m e¤iliminin yer ald›¤› çarpan katsay›s›na
süper-çarpan ad› verilmektedir.
Geometrik Yorum: Ba¤›ms›z harcamalardaki art›fl›n milli gelir üzerindeki etkisinin geometrik olarak yo249
Çarpan
Çarpan
rumlanmas›, çarpan kavram›na daha fazla aç›kl›k kazand›racakt›r. Bunun için efektif talep fonksiyonunun, örne¤in otonom harcamalardaki (∆I) kadar bir art›fl dolay›s›yla, bu art›fl kadar kendisine paralel olarak yukar› kayd›¤› varsay›ls›n. (fiekil. 1)
eflitli¤i yaz›labilir. Birinci eflitlikten (BC) uzakl›¤›n›n
de¤eri tg (A1) ve (AB) cinsinden bulunup ikinci eflitlikte yerine kondu¤unda, (AB) yerine (∆Y) ve CD yerine
de (∆I) yaz›larak
∆Y tg A1 + ∆I
=1
∆Y
1
∆Y = ∆I
1-tgA1
denklemine var›l›r.
Sadece otonom yat›r›mlar›n dikkate al›nd›¤› modelde, efektif talep do¤rusunun e¤iminin marjinal tüketim
e¤ilimine eflit oldu¤u aç›kt›r. Demek ki ba¤›ms›z yat›r›m
art›fl› ile gelir art›fl› aras›nda iliflki kuran denklem,
C+I
D
C
B
A
O
C+I+∆I
Y0
C+I
∆Y = ∆I
Y´0
Y
fiekil 1. Çarpan›n Geometrik Yorumu
fiekilde efektif talep fonksiyonu ba¤›ms›z yat›r›mlarda (∆I) kadar art›fl dolay›s›yla yukar› kaym›fl ve görüldü¤ü gibi gelirin denge seviyesini (Yo) dan (Yo)’ye ç›karm›flt›r. (Y oYo) ya da (AB) uzakl›¤›, gelir art›fl›n› belirlemek üzere (∆Y) olarak tan›mlanabilir. (CD) uzakl›¤›
ise (∆I) ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› kadard›r. fiimdi (∆I) ile
(∆Y) aras›nda geometrik bir iliflki kurulmaya çal›fl›ls›n.
ABC dik üçgeninde küçük (A) aç›s›n›n tanjant›
BC
tg A1 =
AB
fleklinde yaz›labilir. Bu da efektif talep do¤rusunun e¤imine eflittir. ABD dik üçgenin ise 45 derece olan büyük
(A) aç›s›n›n tanjant› için,
BD
tg A =
=
AB
BC+CD
AB
1
1-c
olacakt›r. Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› modelde efektif talep do¤rusunun e¤imi marjinal tüketim
e¤ilimi ile marjinal yat›r›m e¤iliminin toplam› kadar oldu¤una göre, ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› ile gelir aras›nda
iliflki kuran denklem
1
∆Y = ∆I
1-c-i
halini alacakt›r. Her iki denklemin de daha önce yaz›lan
çarpan denklemlerinin ayn› oldu¤u aç›kt›r.
Çarpan›n geometrik yorumu, tasarruf-yat›r›m eflitli¤i
yard›m›yla da yap›labilir. Sadece ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›n›n dikkate al›nd›¤› durumda (∆I) kadar yat›r›m
art›fl›, yat›r›m fonksiyonunu bu art›fl kadar yukar› kayd›racakt›r. (fiekil 2)
Yat›r›m fonksiyonunun yukar› kaymas› denge gelir
seviyesini de (Yo)’dan (Y’o)’a kayd›racakt›r. Soldaki flekilde sadece ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›, sa¤daki flekilde uyar›lm›fl yat›r›m fonkisyonu ele al›nmaktad›r.
(YoYo) veya AB uzakl›¤›na (∆Y) denebilir. fiekil (a) da
(BC) uzakl›¤› flekil (b) de ise (CD) uzakl›¤› ba¤›ms›z
yat›r›m art›fl› (∆I) kadard›r.
=1
S.I
S.I
I+∆I
S
S
C
C
O
Y0
Y´0
(a)
A
I+∆I
B
A
D
B
I
Y
O
Y0 Y0
fiekil 2. Tasarruf - Yat›r›m Eflitli¤i ve Çarpan
250
Y
(b)
Çarpan
Çarpanlar Matrisi
Ba¤›ms›z yat›r›m do¤rusunun dikkate al›nd›¤› flekil
(a)’ya bakarak ABC dik üçgeninde (A) aç›s›n›n tanjant›
için
tg A =
BC
=
∆I
AB
∆Y
yaz›labilir. A aç›s›n›n tanjant› tasarruf fonksiyonunun
e¤imi, yani marjinal tasarruf e¤ilimi oldu¤undan, ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› ile gelir aras›nda iliflki kuran denklem
1
∆Y = ∆I
s
halini al›r. Uyar›lm›fl yat›r›m fonksiyonunun ele al›nd›¤›
flekil (b)’de ABC dikdörtgenindeki küçük A aç›s›n›n
tanjant› ve ABD dik üçgenindeki büyük A aç›s›n›n tanjant› için
tg Ai = BC = BC
AB
∆Y
tg A =
BD = BC+CD = BC+∆I
AB
AB
∆Y
eflitlikleri yaz›labilir. Birinci eflitlikten faydalanarak
BC’nin tgA1 ya da ∆Y cinsinde de¤eri bulunup ikinci
eflitlikte yerine konuldu¤unda
tg A = tg A1 ∆Y + ∆I
∆Y
1
tgA-tgA1
denklemine var›l›r. tg A marjinal tasarruf e¤ilimine, tg
A1 de marjinal yat›r›m e¤ilimine eflit oldu¤una göre, ba¤›ms›z yat›r›mlardaki art›fl ile gelir art›fl› aras›nda iliflki
kuran denklem
1
∆Y = ∆I
s-i
olacakt›r. Marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal tasarruf
e¤iliminin toplam›n›n 1’e eflit oldu¤u hat›rlanarak s yerine 1-c yaz›l›rsa, her iki yat›r›m-gelir denkleminin de
asl›nda çarpan denklemlerinin ayn› oldu¤u ortaya ç›kar.
Çarpan mekanizmas›n›n iflleyifli, say›sal bir örnek
kullan›larak, tablolar yard›m›yla da ad›m ad›m izlenebilir. Afla¤›daki tabloda 1 milyar TL’l›k ba¤›ms›z yat›r›m
harcamas›n›n milli gelire her safhada marjinal tüketim
e¤iliminin belirledi¤i miktar kadar katk›da bulundu¤u
görülüyor. Tabiidir ki, azalarak gitgide s›f›ra yaklaflan
bu katk›lar›n sebebi bafllang›çtan itibaren her safhada
gelir art›fl›n›n uyard›¤› tüketim harcamalar›d›r.
∆Y = ∆I
Safhalar
1
2
3
4
.
.
∆I
1,000
.
.
1,000
∆C
0,800
0,640
0,512
.
.
0,000
4,000
∆Y
1,000
0,800
0,640
0,512
.
.
0,000
5,000
∆S
0,200
0,160
0,128
.
.
0,000
1,000
Birinci safhada 1 milyarl›k yat›r›m kendi kadar gelir
art›fl› yaratmaktad›r. Marjinal tüketim e¤ilimi 0,8 oldu¤una göre, bu gelirin 800 milyon liras› tüketim harcamalar›nda kullan›lmakta ve ikinci safhan›n gelirini yaratmaktad›r. Her safhada yarat›lan ek gelir, bir önceki
safhan›n gelirinden yap›lan tüketim harcamalar›d›r. Safhalar ilerledikçe yarat›lan gelir gitgide azalmakta ve sonunda gelir, tüketim harcamalar› ve tasarruflar s›f›r olmaktad›r. Toplam gelir, tüketim ve tasarruf art›fllar›n›
bulmak için sütunlar topland›¤›nda ∆Y = ∆C + ∆I ve
∆Y = ∆C + ∆S denge flart›n›n tekrar sa¤land›¤› görülmektedir. Gelir 5 milyar artm›fl ve tekrar dengeye gelinmifltir.
Çarpan mekanizmas›n›n reel anlamda iflleyebilmesi
için toplam arz fonksiyonunun sonsuz elastikli¤e sahip
olmas› gerekir. Daha aç›k bir deyiflle, mekanizman›n her
safhas›nda ât›l iflgücü ve kapasitenin mevcut bulunmas›
flartt›r. Ayr›ca ekonomide hammadde ve yard›mc› mallar›n tedarikinde güçlüklerle karfl›lafl›lmamal›d›r. Bu
flartlar gerçekleflmedi¤i takdirde emek, kapasite ve döviz yetersizli¤i gibi darbo¤azlar reel gelirin artmas›n›
engeller; toplam arz foksiyonu elastikli¤ini kaybeder;
harcama-gelir ak›m› sadece fiyatlar› ve dolay›s›yla nakdi geliri art›r›c› yönde ifller.
Çarpan›n say›sal de¤erini belirleyen bafll›ca unsurun
marjinal tüketim e¤ilimi oldu¤una daha önce de¤inilmiflti. Tüketim harcamalar› ile milli gelir aras›nda do¤rusal bir iliflki kurmada çeflitli pratik ve istatistik güçlüklerle karfl›lafl›l›yorsa, çarpan ile ilgili hesaplamalarda tereddütlere düflülece¤i aç›kt›r.
Buraya kadar yap›lan aç›klamalara dayan›larak, çarpan›n reel anlamda ancak durgunlu¤un hüküm sürdü¤ü
sanayileflmifl bir ekonomide iflleyebilece¤i sonucuna var›labilir. Böyle bir ekonomide ât›l iflgücü ve ât›l kapasi te vard›r. Ayr›ca vas›fl› emek, döviz vb. yetersizli¤i gibi
darbo¤azlar›n belirmesi de uzak bir ihtimaldir. Oysa ge liflmekte olan bir ekonomide zaman zaman depresyon
hali hüküm sürse de, say›lan bütün darbo¤azlar›n varl›¤›, çarpan mekanizmas›n›n reel yönde iflleyiflini engelleyebilir. Bundan baflka, gelir-harcama ak›m›nda gelirlerin kazan›ld›klar› çevrenin uza¤›ndaki tüketim merkezlerinde kullan›lmas›, çarpan mekanizmas›n›n homojenli¤ini bozar. (Bkz. Süper Çarpan, Uyar›lm›fl Yat›r›m, Ba ¤›ms›z Yat›r›m, Milli Gelir]
E. Alkin
Çarpanlar Matrisi
[Alm. Matrix der Multiplikatoren] [Fr. Matrice des mul tiplicateurs] [‹ng. Matrix of multipliers]
“Çarpan” terimi, bir de¤iflkenin baflka bir de¤iflkenden
do¤rudan ve dolayl› etkileniflini belirler. ‹ktisatta milli
gelirin yat›r›mlardan etkilenifli ile ilgisi dolay›s›yla yayg›n flekilde bilinen bir terim olmakla birlikte, çarpan
sözcü¤ü çok daha genel ve uygulama alan› genifl bir
kavramd›r.
Çarpan kavram› en iyi flekilde bir do¤rusal ekonometrik modelde ya da efl anl› denklem sistemi çerçevesinde aç›klanabilir. Bir do¤rusal modelde, y a p › s a l
251
Çarpanlar Matrisi
Çarpma Teoremi
formdan türetilmifl indirgenmifl form”, bir çarpanlar
matrisidir. Her indirgenmifl form katsay›s›, bütün di¤er
önceden belli de¤iflkenler sabit tutuldu¤u takdirde, ilgili
önceden belli de¤iflkendeki bir birimlik bir de¤iflmenin
endojen de¤iflkende meydana getirece¤i de¤iflmeyi gösterir.
n, gözlem say›s›
L, endojen de¤iflken say›s›
K, önceden belli de¤iflken say›s›
X = nxK
Y = nxL
E = nxL
B = KxL
Γ = LxL (tekil de¤il)
Yap›sal form: YΓ + XB = E
Yap›sal formu (Y) için çözersek,
Y = – XBΓ-1 + EΓ-1
Π = – BΓ-1
V = EΓ-1
dersek indirgenmifl form,
Y = XΠ + V
olacakt›r.
Do¤rusal olmayan modellerde çarpanlar, sistemin
her defas›nda yeniden çözümü ve yak›nsakl›¤›n sa¤lanmas› halinde say›sal olarak belirlenebilir. (Bkz. Deter minant, Matris Cebiri)
U. Korum
Çarpma Teoremi
[Alm. Multiplikationssatz, Multiplikationsregel] [Fr.
Théorème de multiplication] [‹ng. Multiplication rule,
Multiplication theorem]
Birden fazla olay›n birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimalinin
hesaplanmas›nda çarpma teoremi ad› verilen kurala baflvurulmaktad›r. Birlikte oluflmas› beklenen olaylar›n ihtimallerinin birbiriyle çarp›lmas› esas›na dayanan bu teorem, olaylar›n ba¤›ms›z olup olmamalar›na ba¤l› olarak, genel ya da özel çarpma teoremi olarak tan›mlanmaktad›r.
Genel çarpma teoremine göre iki olay›n birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimali, ilk olay›n ortaya ç›kmas› ihtimali
ile birinci olay›n ortaya ç›kmas› halinde ikincinin ihtimalinin (ba¤l› ihtimal) çarp›lmas› yoluyla elde edilecek
ve birinci olay (E1), ikincisi (E2) ile gösterildi¤inde
çarpma kural›,
P(E1E2) = P(E1) x P(E2/E1)
‹ndirgenmifl form, endojen de¤iflkenleri sadece önceden belli de¤iflkenlerin ve (ε)’lar›n fonksiyonu olan
v’lerin fonksiyonu olarak göstermektedir. Çarpanlar
matrisi, indirgenmifl form’un (Π) matrisidir.
Bir de¤iflkenin baflka bir de¤iflken üzerindeki etkisi
iki unsura ba¤l›d›r:
1) Çarpan›n büyüklü¤ü, 2) Etkide bulunmas› söz konusu de¤iflkenin say›sal boyutu.
Birinci indirgenmifl form denklemini,
Yi = Πi0 + Πi1 + X1 + Πi2 + X2 + .. Πik Xk + gvi
fleklinde yazarsak, örne¤in (X1)’in (Y i) üzerindeki etkisi
(Πi)’e ve (X1)’e yani kendi büyüklü¤üne ba¤l› olacakt›r.
Önceden belli de¤iflkenlerin tek tek etkileri gibi,
do¤rusal bileflimlerinin toplam etkisini de tek tek etkilerinin toplam› olarak alg›layabiliriz.
Ekonometrik modellerin dinamik niteli¤i, çarpan
kavram›n›n da zaman boyutu dikkate al›narak yorumunu
gerektirir. E¤er bir devrede egzojen de¤iflkenlerden biri
1 birim art›r›l›yor ve ertesi dönemde eski düzeyine dönüyorsa burada “ilk etki çarpanlar›” ve “gecikmeli çar panlar” söz konusudur. E¤er egzojen de¤iflken 1 birim
art›r›l›yor ve ertesi dönemlerde bu düzeyini sürdürüyorsa “birikimli çarpanlar” söz konusudur. Endojen de¤iflkenlerin dinamik dengesini belirleyen matrisler ise denge çarpanlar› matrisleridir.
Tekrar belirtelim ki, çarpan matrisleri ancak do¤rusal ekonometrik modellerde bu flekilde bulunabilir. Ayr›ca çarpan matrisi katsay›lar› yap›sal formun tümünde
yer alan katsay›lar›n kullan›m› ile hesapland›¤›ndan, tek
denklem hatalar›n›n birikmesi tehlikesi vard›r. Bu nedenlerle indirgenmifl form ya da çarpanlar matrisi katsay›lar›n›n standart hatalar› çok daha büyük ve hesaplanmalar› çok daha karmafl›kt›r.
formülü ile belirtilecektir.
Örne¤in, içinde 3’ü kusurlu 10 kalem bulundu¤u bilinen bir kutudan iadesiz olarak iki kalem çekildi¤inde,
bu kalemlerin her ikisinin de kusurlu olmas› ihtimali bu
formül yard›m›yla hesaplanabilir. Çekilen ilk kalemin
kusurlu olmas› ihtimalinin 3/10 olmas›na karfl›l›k, ikinci
seçim iadesiz oldu¤undan, kutu içinde toplam 9 kalem
kalacakt›r. Böylece ikinci kalemin kusurlu olmas› ihtimali birinciye ba¤l› olarak de¤iflecek ve her iki çekiflte
de kusurlu kalem elde edilmesi ihtimali
P(E1E2) = 3 x 2 = 1
10
9
15
olacakt›r.
‹kinci olay birincinin ortaya ç›kmas›ndan etkilenmiyorsa, söz konusu olaylar ba¤›ms›z olaca¤›ndan, ihtimalleri de ba¤l› olmayacakt›r. Bu durumda ba¤l› bir ihtimal olan P(E 2 / E 1 ), yani (E 1 ) ortaya ç›km›fl ise
(E2)’nin ihtimali P (E2)’ye, yani (E2)’nin ba¤›ms›z olarak ortaya ç›kmas› ihtimaline eflit olacak ve dolay›s›yla
(E1) ve (E 2)’nin birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimalinin hesaplanmas›nda genel çarpma teoreminin özel bir hali
olan
P(E1E2)= P (E1)X P(E2)
formülünden, yani özel çarpma teoreminden yararlan›lacakt›r. Yukar›daki örnekte kalem seçimi iadeli olarak
yap›lm›fl olsayd›, her iki seçimde de kusurlu çekme ihtimali ayn› kalaca¤›ndan
P(E1E2) =
3
10
x
3
10
=
9
100
olacakt›.
Benzer flekilde iki kiflinin belirli bir süre sonra hayatta olmalar› ihtimali ya da bir kavflakta belirli bir süre
252
Çarter Sözleflmesi
Çebiflef Eflitsizli¤i
için iki kaza vuku bulmas› ihtimali, olaylar ba¤›ms›z oldu¤undan, özel çarpma kural› yard›m›yla saptanabilecektir.
Çarpma teoreminin gerek genel gerekse özel halleri
-ikiden fazla olay›n birarada ortaya ç›kmas› ihtimalinin
hesaplanmas›n› kapsamak üzere- geniflletilebilir. (Bkz.
Ba¤l› ‹htimal, Bayes Teoremi, ‹htimal)
B.A.Köksal
Çarter Sözleflmesi
[Alm. Raumfrachtvertrag] [Fr. Affrètement à la charte]
[‹ng. Affreightment by charter-party, Charter-party ]
Navlun sözleflmesinin bir türüdür. TK m. 1016/1’de yer
alan tan›m uyar›nca, çarter sözleflmesi, “tafl›yan›n geminin tümünü ya da bir bölümünü veya belirli bir yerini tafl›tana taahüt ederek denizde eflya tafl›may› yükümlendi¤i” bir sözleflmedir. K›rkambar sözleflmesinin aksine,
çarter sözleflmesinde belirli bir eflyan›n tafl›nmas› taahhüt olunmay›p, sadece eflya tafl›mak amac›yla geminin
bir bölümü tafl›tana tahsis edilir.
Çarter sözleflmesi yap›ld›¤› takdirde taraflardan her
biri, masraflar›n› ödemek koflulu ile, kendisine sözleflmenin ana noktalar›n› içeren bir çarter parti verilmesini
isteyebilir (TK m. 1017)
Çarter sözleflmeleri tam ve k›smi olarak ikiye ayr›labilir: Geminin tümü tafl›tan›n yüklerine tahsis edilerek
yük tafl›nmas› taahhüt olunmuflsa, ortada bir tam çartel
sözleflmesi vard›r. Buna karfl›l›k, TK m. 1016’da da belirtildi¤i üzere, geminin tümü de¤il de sadece bir bölümü ya da belirli bir yeri, tafl›tan›n yüklerinin tafl›nmas›na tahsis edilerek yük tafl›nmas› taahhüt olunmuflsa, bir
k›smi çarter sözleflmesinden söz edilir.
Belirli bir ya da birden çok sefer için yap›lan çarterlere “sefer çarter ” ya da ‹ngilizce deyimi ile “trip char ter” ad› verilir. Aksine, bir gemi belirli bir süre için, örne¤in, sadece bir y›l için bir tafl›tana tahsis edilmiflse,
buna “zaman üzerine çarter” ya da “time charter” ad›
verilir. Uygulamada bazen bir geminin tümü ile kiralanmas› ifllemine de “time charter” ya da “kira çarteri”
denildi¤i görülmektedir. Eflya tafl›ma (navlun) sözleflmesinin zorunlu unsurlar›ndan biri de eflya tafl›ma taahhüdü
oldu¤una ve an›lan son durumda gemi tümüyle kiralan›p
bir eflya tafl›nmas› taahhüt edilmedi¤ine göre, burada
gerçek anlamda bir navlun sözleflmesi bulunmad›¤› kuflkusuzdur.
Ticaret Kanunu’nun birçok hükmü daha çok, sefer
çarteri gözönünde tutularak konulmufltur. Yükleme ve
boflaltma süresine iliflkin hükümler gibi. Buna karfl›l›k
zaman çarterleri hakk›nda ayr›nt›l› bir düzenleme getirilmemifltir.
Ö.Teoman
Çaybank
(Bkz. Derbank)
ÇBS Boya Kimya Sanayii ve Ticareti A.fi.
1950'li y›llarda bir aile flirketi olarak kuruldu. Boya, ver-
nik, reçine, polimerizasyon ve kimyasal maddeler üretimine, ‹stanbul Alibeyköyü'ndeki tesislerinde 1954'te
baflland›. 1979'da Gebze Çay›rova'daki ça¤dafl tesislere
tafl›n›ld›. Kuruluflundan itibaren boya ve kimya sanayiinde ileri teknolojilere sahip olmay› hedefleyen kurulufl,
‹ngiliz ICI, Avusturya Vianova Kunstharz A.G. ve Alman Hostmann Steinberg flirketleriyle lisans anlaflmalar›
gerçeklefltirdi.
Günümüzde, ça¤dafl teknolojiye sahip kesikli üretim
sistemiyle çal›flan tesisler, üretim miktar›, üretim maliyeti ve ürün kalitesi bak›m›ndan dünya piyasalar›yla rekabet edecek konumda olup Ortado¤u, Kuzey Afrika,
Balkan ülkeleri ve KKTC'ye d›flsat›m yap›lmaktad›r.
1995'te 27 814 ton inflaat boyalar›, 44 ton standart endüstri boyalar›, 978 ton sanayi boyalar›, 746 ton mobilya boyalar›, 1 250 ton oto boyalar›, 6 929 ton ba¤lay›c›lar üretimi gerçeklefltirilirken, d›flsat›m 10,5 milyon
ABD dolar›na, net kâr› 150 milyar TL'ye ulaflm›flt›r.
Halka arzdan sonraki sermaye yap›s› 520 milyar TL
olan kuruluflun bünyesinde istihdam edilen personel say›s› 195'tir.
‹fltirakleri: ÇBS Holding A.fi.; Toplu Konut A.fi.
Günümüzde, ÇBS A.fi. hisselerinin %29,85'lik bölümü (155,2 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem
görmektedir.
A. Erhan
Ç Cetveli
1050 Say›l› Muhasebe-i Umumiye (genel muhasebe)
Kanunu’nun 29. maddesi, “Genel Bütçe Kanunu bir metinden ve afla¤›da yaz›l› cetvellerden meydana gelir”
hükmü içinde bütçe kanununa ekli cetvellerden biri olan
(Ç) cetvelini öngörmektedir. (Ç) cetvelinde kanunla
ba¤lanm›fl vatani hizmet maafllar› yer al›r. (Bkz. A Cetveli, B Cetveli, C Cetveli)
G.Coflkun
Çebiflef Eflitsizli¤i
[Alm. Tschebyscheff’s Ungleichung] [Fr. Inégalité de
Tchebycheff] [‹ng. Tchebycheff’s inequality]
Bir bölünme serisine ait gözlemlerin yüzde kaç›n›n o serinin aritmetik ortalamas›ndan belirli uzakl›klardaki s›n›rlar›n d›fl›nda bulunabilece¤ini aç›klamaya yönelik
propozisyona denir. Aritmetik ortalamaya göre hesaplanan söz konusu uzakl›klar ise en önemli da¤›lma ölçülerinden biri olan standart sapma birimleriyle ölçülmektedir.
Önce Frans›z matematikcisi Bienaymé taraf›ndan
ileri sürülmüfl, daha sonra Rus matematikçisi Tchebycheff taraf›ndan gelifltirilerek ispat› yap›lm›fl olan bu propozisyonun önemi, hangi flekle sahip olursa olsun, tüm
frekans ve ihtimal bölünmeleri için geçerli olmas›ndan
kaynaklanmaktad›r.
k, ile standart sapma say›s›
N ile serinin toplam frekans›
NA ve NB ile serinin aritmetik ortalamas›ndan -k standart sapma ve +k standart sapmadan daha uzakta bulunabilecek gözlem say›s› gösterilirse, Çebiflef eflitsizli¤i,
253
Çek
Çek
NA + NB
<
1
k2
N
fleklinde belirtilecektir. Bu eflitsizli¤e göre bir frekans
bölünmesinde (örne¤in ±3 standard sapmadan daha
uzakta) toplam gözlem say›s›n›n
1 =
k2
1 = 1
32
9
’undan ya da yaklafl›k olarak %11,11’inden daha az› bulunmayacakt›r. Söz konusu bölünmenin bir ihtimal bölünmesi olmas› halinde ise %11,11 ihtimali yans›tacakt›r.
Çebiflef eflitsizli¤i, bölünme ile ilgili önemli bir bilgi
vermedi¤i gerekçesiyle elefltirilmifltir. (Bkz. Standart
Sapma, ‹htimal Bölünmesi, Frekans)
B.A. Köksal
Çek
Bir kiflinin bir banka üzerinde bulunan alaca¤›n›n tümünü ya da belirli bir bölümünü di¤er bir kifliye ödetmek
amac›yla düzenledi¤i belgeye "çek" denir. Bir kambiyo
senedi olan çekte üçlü bir ba¤lant› vard›r. Keflideci (çek
düzenleyen), muhataba senette yaz›l› tutar›n, ismen be lirtilmesi zorunlu olmayan kifliye ödenmesini emreder.
Çeke iliflkin hükümleri düzenleyen yasalardan bir bölümü, Türk Ticaret Kanunu'nun 692-735. maddeleri aras›nda yer al›r.
Çeklerin düzenlenmesi ve biçimi:
Çek:
1. "Çek" sözcü¤ünü ve e¤er senet Türkçe’den baflka
bir dille yaz›lm›flsa, o dilde "çek" karfl›l›¤› olarak kullan›lan sözcü¤ü,
2. Kay›ts›z ve koflulsuz belirli bir bedelin ödenmesi
için havaleyi,
3. Ödeyecek kiflinin (muhatab›n) ad ve soyad›n›,
4. Ödeme yerini,
5. Çekilifl gününü ve yerini,
6. Çeki düzenleyen kimsenin (keflidecinin) imzas›n›
içerir. (TK m. 692)
Yukar›daki maddede gösterilen özelliklerden birini
içermeyen bir senet, afla¤›daki f›kralarda yaz›l› durumlar
d›fl›nda senet say›lmaz. (TK m. 693)
Çekte aç›kl›k yoksa, muhatab›n ad› ve soyad› yan›nda gösterilen yer, ödeme yeri say›l›r. Muhatab›n ad ve
soyad› yan›nda gösterilen yer birden fazlaysa, çek, ilk
gösterilen yerde ödenir. Böyle bir aç›kl›k ve baflka bir
kay›t da bulunmuyorsa çek, muhatab›n ifl merkezinin
bulundu¤u yerde ödenir. (TK m. 693/1)
Düzenleme yeri gösterilmemifl olan çek, çeki çekenin
ad ve soyad› yan›nda yaz›l› olan yerde çekilmifl say›l›r.
(TK m. 693/2)
Türkiye'de ödenecek çeklerde muhatap olarak ancak
bir banka gösterilebilir. (TK m. 694/1)
Di¤er bir kifli üzerine bir çek hakk›nda, Damga Resmi Yasas›'n›n çeklere iliflkin hükümleri uygulanamaz
(TK m. 694/3) Bir çekin keflide edilebilmesi (düzenlenebilmesi) için, muhatab›n, elinde çeki düzenleyenin emrine tahsis edilmifl bir karfl›l›k bulunmas› ve çeki düzenleyenin bu karfl›l›k üzerinde çek keflide etmek suretiyle tasarruf hakk›n› haiz bulunaca¤›na iliflkin, muhatapla çeki
düzenleyen aras›nda aç›k ya da kapal› (zimni) bir anlaflma bulunmas› zorunludur. fiu kadar ki, bu hükümlere
uyulmamas› durumunda, senedin çek olarak geçerli olmas›na ket vuramaz. (TK m. 695/1)
Çeki düzenleyen, muhatap nezdinde çekin ancak bir
k›s›m karfl›l›¤›n› haz›r bulundurdu¤u takdirde, muhatap
bu k›s›m karfl›l›¤›n tutar›n› ödemekle yükümlüdür (TK
m. 695/2)
Gösterilen paraya karfl›l›k muhatap nezdinde karfl›l›¤›
bulunmadan bir çeki düzenleyen kifli, çekin kapat›lmayan miktar›n›n yüzde beflini ödemekle yükümlü bulunmas›n›n yan› s›ra, hamilin bu yüzden u¤rad›¤› zarar› tazmin etmek zorundad›r. (TK m. 695/3)
Çek hakk›nda kabul ifllemi yürürlükte de¤ildir. Çek
üzerinde yaz›lm›fl bir kabul flerhi yaz›lmam›fl say›l›r (TK
m. 696)
Çek:
1. "Emre yaz›l›" kaydiyle ya da bu kay›t olmadan belirli bir kifliye,
2. "Emre yaz›l› de¤ildir" kaydiyle ya da buna benzer
bir kay›tla belirli bir kifliye,
3. Ya da hamile, ödenmek üzere düzenlenebilir (TK
m. 697) Belirli bir kifli lehine olarak ya da "hamiline"
sözcü¤ünün veya buna benzer di¤er bir deyimin eklenmesiyle düzenlenen çek, hamile yaz›l› bir çek say›l›r.
(TK m. 697/1)
Kimin lehine düzenlendi¤i gösterilmemifl olan bir
çek, hamile yaz›lm›fl çek hükmündedir (TK m. 697/2)
Çekte yer alm›fl herhangi bir faiz koflulu, yaz›lmam›fl
say›l›r. (TK m. 698)
Çek, muhatab›n konutunda ya da bir baflka yerde
üçüncü bir kifli taraf›ndan ödenmek üzere düzenlenebilir; ancak bu üçüncü kiflinin bir banka olmas› zorunludur. (TK m. 699)
Çekte devir: Aç›kl›kla "emre yaz›l›" kaydiyle ya da
bu kay›t olmadan belirli bir kifli lehine ödenmesi zorunlu k›l›nan bir çek, ciro ve teslim yoluyla devredilebilir.
(TK m. 700/1)
"Emre yaz›l› de¤ildir" kaydiyle ya da buna benzer bir
kay›tla belirli bir kifli lehine ödenmesi zorunlu k›l›nan
bir çek, ancak alaca¤›n temliki yoluyla devredilebilir ve
bu devir, alaca¤›n temlikinin hukuksal sonuçlar›n› do¤urur. (TK m. 700/2)
Ciro, çeki düzenleyen ya da çekten dolay› borçlu
olanlardan herhangi biri lehine yap›labilir. Bu kifliler,
çeki yeniden ciro edebilirler (TK m. 700/3)
Çekte ciro: Cironun, kay›ts›z koflulsuz olmas› gereklidir. Ciro, koflullara tâbi tutulmuflsa, bunlar yaz›lmam›fl
say›l›r. (TK m. 701) K›smi ciro ve muhatab›n cirosu bât›ld›r.
Hamiline yaz›l› ciro, beyaz ciro hükmündedir. Muhatap lehindeki ciro, yaln›zca makbuz hükmündedir; me¤er ki, muhatab›n birden fazla flubesi olup da ciro, çekin
254
Çek
üzerine çekildi¤i flubeden baflka bir flube üzerine yaz›lm›fl bulunsun.
Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran bir kifli, son
ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakk› müteselsil ve birbirine ba¤l› cirolardan anlafl›ld›¤› takdirde, yetkili hamil
say›l›r. Çizilmifl cirolar bu hususta yaz›lmam›fl hükmündedir. (TK m. 702/1)
Bir beyaz ciroyu di¤er bir ciro izlerse, bu son ciroyu
imzalayan kifli, çeki beyaz ciroyla iktisap etmifl say›l›r.
(TK m. 702/2)
Hamile yaz›l› bir çek üzerine yap›lan bir ciro, cirantay›, müracaat hakk›na iliflkin hükümler gere¤ince sorumlu k›larsa da, senedin niteli¤ini de¤ifltirerek onu emre
yaz›l› bir çek durumuna getiremez. (TK m. 703)
Çekin kaybedilmesi: Çek, herhangi bir nedenle hamilinin elinden ç›km›fl bulunursa (ister hamile yaz›l› bir
çek söz konusu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen
bir çek söz konusu olup da hamil, hakk›n› 702. maddeye
göre kan›tlas›n), çek eline geçmifl bulunan yeni hamil,
ancak çeki kötü niyetle iktisap etmifl oldu¤u ya da iktisapta a¤›r bir kusuru bulundu¤u takdirde, o çeki geri
vermekle yükümlüdür. (TK m. 704)
Çekte protestodan ve vadeden sonraki ciro:
Protestonun düzenlenmesinden ya da ayn› nitelikte bir saptamadan veya ibraz süresinin geçmesinden sonra yap›lan bir ciro, ancak alaca¤›n temliki hükmünde tutulur ve
böyle bir temlikin sonuçlar›n› do¤urur. (TK m. 705)
Çekte ödeme ve ödemeden kaç›nma: Çekte yaz›l›
bedelin ödenmesi, k›smen ya da tamamen aval ile sa¤lanabilir. (TK m. 706/1) Bu teminat, muhatap hariç olmak
üzere, üçüncü bir kifli ya da çek üzerinde esasen imzas›
bulunan bir kifli taraf›ndan da verilebilir. (TK m. 706/2)
Çek, görüldü¤ünde ödenir. Buna ayk›r› herhangi bir
kay›t, yaz›lmam›fl hükmündedir. (TK m. 707/1)
Keflide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek
için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. (TK m.
707/2)
Çekte ibraz süreleri:
1) Bir çek düzenlendi¤i yerde ödenecekse on gün,
düzenlendi¤i yerden bir baflka yerde ödenecekse bir ay
içinde muhataba ödenecektir. (TK m. 708/1)
2) Ödenece¤i ülkeden baflka bir ülkede düzenlenen
çek, düzenlenme yeriyle ödeme yeri ayn› k›tadaysa bir
ay ve ayr› ayr› k›talardaysa üç ay içinde muhataba ibraz
olunur. (TK m. 708/2)
3) Bu aç›dan, bir Avrupa ülkesinde çekilip de Akdeniz'de k›y›s› bulunan bir ülkede ödenecek olan ve karfl›l›k olarak Akdeniz'de k›y›s› olan bir ülkede çekilip bir
Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler, ayn› k›tada
düzenlenmifl ve ödenmesi zorunlu k›l›nm›fl say›l›r. (TK
m. 708/3)
4) Yukar›da yaz›l› süreler, çekte düzenlenme günü
olarak gösterilen tarihten bafllayarak ifller. (TK m.
708/4)
Çek, takvimleri farkl› olan iki yer aras›nda çekildi¤i
takdirde; keflide günü, ödeme yerindeki takvimin karfl›
gününe döndürülür. (TK m. 709)
Çevirme Hareketleri
Çekin bir takas odas›na ibraz›, ödeme için ibraz yerine geçer. (TK m. 710)
Bir çekin ibraz› ve protestosu, tatil günleri yap›lamay›p yaln›zca bir ifl gününde yap›labilir. (TK m. 728/1)
Çeke iliflkin ifllemlerin ve özellikle ibraz ve protesto
ya da buna eflde¤erli saptama ifllemlerinin yap›lmas› için
kanunla belirli sürenin son günü, pazara ya da di¤er bir
tatil gününe rastlamas› durumunda, bu süre onu izleyen
ilk ifl gününe kadar uzar. Aradaki tatil günleri müddet
hesab›na dahildir. (TK m. 728/2)
Çekten cayma, ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder. (TK m. 711/1)
Çekten cay›lmam›flsa, muhatap, ibraz süresinin geçmesinden sonra dahi çeki ödeyebilir. (TK m. 711/2)
Çeki düzenleyen, çekin, kendisinin ya da üçüncü bir
kiflinin elinden, onaflmas› (r›zas›) olmaks›z›n ç›km›fl oldu¤u sav›ndaysa, muhatab› çeki ödemekten men edebilir. (TK m. 711/3)
Vaktinde ibraz edilmifl olan çekin ödenmemifl oldu¤u
ve ödemeden kaç›nma keyfiyeti söz konusu olursa, çek
hamili durumu tesbit ettirmelidir. (TK m. 720)
Tesbit üç türlü yap›labilir:
1) Resmi bir belgeyle (protesto),
2) Muhatap taraf›ndan, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yaz›lm›fl olan tarihli bir beyanla,
3) Bir takas odas›n›n, çek vaktinde teslim edilmesine
karfl›n, ödenmedi¤ini saptayan tarihli bir beyan›yla.
C. Ersoy/A. Erhan
Çeflitlendirilmifl Bütünleflme
(Bkz. Bütünleflme)
Çevirme Hareketleri
[Alm. Einschliessungsbewegungen] [Fr. Mouvements de
clôture] [‹ng. Enclosure movement]
Çevirme hareketleri daha çok ‹ngiltere’de önem kazanm›fl olup, feodal hayat›n, temeli paraya dayanan bir hayat tarz›na dönüflmesinin bir sonucudur. 13. yy’dan itibaren, para getiren ürünlerin yetifltirilmesini art›rmak
amac›yla, daha önce ortak mülkiyet olarak kabul edilen
otlaklar çitle çevrilmeye ve özel otlaklar haline getirilmeye baflland›. Bunun nedeni, gittikçe artan yünlü kumafl talebi karfl›s›nda koyunculu¤un çok kârl› bir ifl haline gelmesiydi.
‹ktisadi bir aç›dan bak›l›rsa, çevirme hareketleri eskiden verimi çok az olan topra¤›n verimli bir yolda kullan›l›fl› bak›m›ndan yararl› olmufl, toprak geleneksel fleritler sisteminden kurtar›larak tar›m rasyonalize edilmifltir. Ancak çevirme hareketlerinin insafs›z bir yan› vard›r. Topraklar çitlerle çevrildikçe kirac› durumunda olan
köylülerin hayat flartlar›n› devam ettirmesi zorlaflmaktayd›. Bu nedenle köylülerin %75-%90’› çiftliklerden
uzaklaflmak zorunda kalm›flt›r.
D. Demirgil
255
Çevirme Kredisi
Çevirme Kredisi
(Bkz. Ziraat Bankas› Kredileri )
Çevre Ekonomileri Teorisi
[Alm. Theorie der peripherienwirtschaft ] [Fr. Théorie
de l’économie periphérique ] [‹ng. Theory of peripherial
economies]
Azgeliflmiflli¤i aç›klamay› amaçlayan bir teoridir. Ayn›
zamanda “Merkez-Çevre Teorisi” olarak da bilinen bu
teori, azgeliflmifllik olgusunu “kapitalizmin tarihsel geliflme dinami¤i içinde ortaya ç›kan ve hiyerarflik bir sömürüden kayna¤›n› alan diyalektik bir oluflum” olarak
aç›klamaktad›r. Teoride azgeliflmifl ülkelerin, geliflmifl
kapitalist ülkelerin geliflme-sanayileflme süreçlerinde,
bu sürece ba¤l› olarak geri kald›klar› öne sürülmekte ve
geri kalmalar›n›n temel nedeninin de geliflmifl ülkeler taraf›ndan hegemonyac› iliflkiler çerçevesinde sömürülmeleri oldu¤u ifade edilmektedir.
Teorinin iki temel ç›k›fl noktas› vard›r. Bunlardan bi rincisi, dünya kapitalist sisteminin merkez (metropolcenter) ve çevre (uydu-periphery) fleklinde kutuplafl›p,
hiyerarflik bir ba¤lant› a¤› içine girmifl olmas›d›r. Bu
oluflumun kapitalizmin dünya ölçüsünde yay›lma sürecinde ortaya ç›kt›¤› öne sürülmektedir. Çevre ülkelerin
metropollere ba¤›ml›l›¤› salt ekonomik iliflkilerde kalmamakta, hiyerarflik ba¤lant› politik, sosyal ve kültürel
ba¤lant›larla pekifltirilmektedir. Teorinin ikinci ç›k›fl
noktas› ise çevre ülkelerdeki ekonomik art›¤›n çeflitli kanallarla ba¤›ml› olduklar› metropollere aktar›lmas› ve
çevre ülkelerin sürekli olarak merkez ülkeler taraf›ndan
sömürülmesidir. Azgeliflmiflli¤e bu sömürü olgusu neden olmaktad›r.
Bu iki ç›k›fl noktas›ndan hareketle, sömürgecilik döneminde bafllayan ve kapitalizmin geliflme dinami¤i
içinde ba¤›ml›l›k iliflkileri olarak süregiden merkezçevre iliflkileri çerçevesinde, çevre ülkelerde art›¤a merkez taraf›ndan el konulmas›yla azgeliflmiflli¤in yarat›ld›¤›, art›¤a el koyan merkez ülkelerde ise geliflmenin sa¤land›¤› öne sürülmektedir. Çevre ülkelerin merkez ülkeler taraf›ndan sömürülmeleri yo¤unlaflt›kça çevre ülkelerde geri kalm›fll›k ve yoksulluk artmaktad›r. Di¤er bir
deyiflle azgeliflmifllik olgusu, merkez-çevre hiyerarflik
iliflkisinde art›¤›n tabandan (çevre) tavana (metropol)
do¤ru sürekli olarak aktar›lmas›yla ortaya ç›km›fl ve süregelmifltir. Ayr›ca hiyerarflik iliflki zincirleme sürmekte
ve belli bir merkez ülke kendisinden daha yüksek bir
merkez ülkenin uydusu (çevre) olabilmektedir. Bu zincirleme ba¤lant›da sömürü iliflkisi de tabandan tavana
do¤ru geliflmekte ve kendisi de uydu olan metropol,
kendi uydusundan el koydu¤u art›¤› ba¤›ml› oldu¤u
metropole aktarmaktad›r. Bu çerçeve içinde hiyerarflik
iliflki dünya kapitalist sistemini oluflturmakta ve dünyan›n hegemonik merkezinden (metropol merkezi) en ücra
köflesine kadar kapitalizmin sömürü a¤› kurulmufl bulunmaktad›r. Bu iliflki evrensel oldu¤u kadar süreklidir
de. Merkez-çevre iliflkisi, 16. yy’dan bu yana dünya kapitalizminin büyüme ve yay›lma sürecinde egemen olmufl iliflki biçimidir. Bu durumda, teoriye göre, azgelifl-
Çevre Sorunlar›
mifllik -geliflmifllik ikilemini aç›klay›c› temel olgu, kapitalizmin dünya ölçe¤inde geliflme dinami¤idir. (Bkz. Az geliflmifl Ülkeler, Kapitalizm, Geliflmekte Olan Ülkeler)
T. Berksoy
Çevre Sorunlar›
[Alm. Ökologische Frage ] [Fr. Problèmes écologiques ]
[‹ng. Ecological problems]
Sanayileflme ile birlikte do¤a-toplum-teknoloji aras›ndaki dengenin bozulmas›, çevre olgusunu ça¤›m›z›n en
önemli sorunlar›ndan biri haline getirmifltir.
19.yy’da sanayileflme ile birlikte de¤iflen üretim biçimi toplum yap›s›n› da etkilemifltir. Bu dinamik etki sonucu tar›msal çevrenin yerini kentsel çevrenin almas›,
kentleri sanayileflmenin bir yan ürünü haline getirmifltir.
Özellikle yaflad›¤›m›z yüzy›lda elde edilen teknolojik
geliflmeler sonucu insan, yaflad›¤› do¤al çevreyi büyük
boyutlarda etkilemektedir. Di¤er taraftan h›zl› nüfus ar t›fl› nedeniyle bir beslenme sorunu ile karfl› karfl›ya bulunulmas› do¤al kaynaklar›n afl›r› ve yanl›fl kullan›lmas›na
neden olmaktad›r. Tükenen kaynaklar›n yerine yapay
kaynaklar›n yarat›lmas› ise sorunun boyutlar›n› büyütmektedir.
H›zl› kentleflme, do¤al kaynak savurganl›¤› ve dü zensiz sanayileflme sonucu giderek artan çevre sorunlar›,
sanayileflen topluma yüksek bir maliyet yüklemektedir.
Bu maliyet art›fllar›n› ölçmek için toplam yat›r›m harcamalar›, toplam harcamalar ve toplam maliyetler k›stas
olarak kullan›lmaktad›r.
Sermayenin giderek daha büyük olma iste¤ine paralel olarak, teknolojide dengesiz bir geliflme meydana
gelmifltir. ‹leri teknoloji, bir taraftan daha fazla sermaye
ve enerji gerektirirken di¤er taraftan zehirli art›k ürün ve
gazlarla, radyoaktif ›fl›nlarla, vb. yollarla daha fazla çevre kirlenmesine yol açmaktad›r.
‹ktisadi geliflme ile ilgili olarak, çevre sorunlar› üzerine iki temel görüfl bulunmaktad›r. Bunlardan birincisi
“anti-geliflme” davran›fl›na sahip olan iktisadi geliflmenin çevre kirlenmesini do¤urdu¤unu, ikincisi ise geliflmenin kirlenmeyi ortadan kald›racak olanaklar› da yarataca¤›n› savunur. Bu tart›flmalar›n yan› s›ra, çevre sorunlar›n›n ortadan kald›r›lmas› için al›nan önlemlerin
ekonomik hayat› olumsuz yönde etkiledi¤i de bilinmektedir. Öncelikle bu nedenle yap›lan harcamalar ulusal
gelirin istenilen büyüme oran›na ulaflmas›n› engellemekte, bu da iflsizli¤in artmas›na neden olmaktad›r. Bu
yolla üretim maliyetlerinde meydana gelen art›fllar ortaya bir maliyet enflasyonu ç›karmaktad›r. Di¤er taraftan
sanayi mallar›nda meydana gelen maliyet art›fllar›, sanayicinin dünya pazarlar›ndaki rekabet gücünü azaltarak
d›fl ticaret bilançolar›n›n aç›k vermesine yol açmaktad›r.
Sanayileflme sürecinde bulunan geliflen ekonomiler,
çevre sorunlar›n›n çözümünde geliflmifl ekonomilere göre daha avantajl›d›r. Bu ülkelerde yeni sanayilerin do¤an›n dengesini bozmayacak flekilde ve çevrenin gelifltirilmesi do¤rultusunda gerçeklefltirilmesi, çevre sorunlar›n›n daha düflük maliyetle çözülmesini de sa¤layacakt›r.
Toplumun biyolojik-sosyal dengesinin korunmas›
256
Çevre Temizlik Vergisi
Çifte Sigorta
amac›yla, do¤al kaynaklar›n ve hammaddelerin kullan›m›nda yeni yöntemler gelifltirilmesi, endüstri art›k ürünlerinin yeniden de¤erlendirilmesi ve günefl enerjisinden
yararlanma olanaklar› üzerine çeflitli araflt›rmalar yap›lmaktad›r. Baflta Birleflmifl Milletler Çevre Koruma Örgütü (UNEP) olmak üzere çeflitli uluslararas› ve ulusal
kurulufllarca bu konudaki çal›flmalar sürdürülmektedir.
A. ‹lkin
Ǜrak
[Alm. Lehrling] [Fr. Apprenti] [‹ng. Apprentice]
Ç›rakl›k iliflkisi içinde çal›flan kimsedir. Ç›rakl›k, bir sanat ve mesle¤in ö¤renilmesi ve amac› ile, ç›rakl›k sözleflmesi ile kurulan bir iliflkidir. 5.6.1986 tarih ve 3308
say›l› Ç›rakl›k ve Meslek E¤itimi Yasas›'n›n 3. maddesinin (c) bendi, "ç›rakl›k sözleflmesi esaslar›na göre bir
meslek alan›nda mesle¤in gerektirdi¤i bilgi, beceri ve ifl
al›flkanl›klar›n› ifl içerisinde gelifltiren kifliye ç›rak denir"
tan›m›n› getirmifltir.
Ç›rakl›k iliflkisi, belirli yafl grubunda olan ve aran›lan
koflullara haiz kiflilerle kurulur. Ayn› yasan›n 10. maddesi, ç›rak olabilmek için flu koflullar› aramaktad›r:
a) 13 yafl›n› doldurmufl, 19 yafl›ndan gün almam›fl olmak.
b) En az ilkokul mezunu olmak.
c) Bünyesi ve sa¤l›k durumu, girece¤i mesle¤in gerektirdi¤i iflleri yapmaya uygun olmak.
A¤›r, tehlikeli ya da özellik arzeden mesleklere al›nacak ç›raklar›n ö¤renim ve yafl durumlar›, ilgili kurulufllar›n görüflü al›narak Milli E¤itim Bakanl›¤› taraf›ndan
belirlenir.
Yine ayn› yasan›n 44. maddesi uyar›nca; 26.6.1977
tarih ve 2089 say›l› Ç›rak, Kalfa ve Ustal›k Kanunu ile
17.6.1938 say›l› S›nai Müesseselerde ve Maden Ocaklar›nda Mesleki Kurslar aç›lmas›na iliflkin kanun yürürlükten kald›r›lm›flt›r.
D. Ulucan/A. Erhan
Çevre Temizlik Vergisi
Çevre Temizlik Vergisi belediyelerin tahsil etti¤i bir yararlanma vergisidir. 2464 say›l› Belediye Gelirleri Kanunu'nda de¤ifliklik yapan 3914 say›l› kanunla 1993 y›l›nda konmufltur. Belediye Gelirleri Kanunu'nun mükerrer 44. maddesine göre, verginin konusunu belediye s›n›rlar› ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin kat› at›k toplama ile kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, iflyeri ve di¤er flekillerde kullan›lan binalar oluflturmaktad›r. Mükellef ise, her ne flekilde olursa olsun söz konusu binalar› kullananlard›r. Çevre temizlik vergisi kat› at›klar için belirlenen tarifeye göre
ayl›k olarak hesaplanmaktad›r. Bu tarifede binalar yedi
gruba ayr›lm›flt›r ve her bir grup içinde befl derece yer
almaktad›r.
Bakanlar Kurulu tarifede yer alan bina gruplar›n› saptar. Konutlar yedinci grup içinde bulunmaktad›r. Bu
gruplarda yer alan binalar›n hangi dereceye girece¤i, binalar›n bulunduklar› yerin sosyal ve ekonomik farkl›l›klar› ile büyüklükleri dikkate al›narak belediye meclislerince belirlenir.
Di¤er taraftan, at›k sulara iliflkin çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk etmifl
say›l›r ve bu bedelle beraber tahsil edilir. At›k sulara
iliflkin vergi, kat› at›klara iliflkin tarifede yer alan bina
gruplar› dikkate al›narak ve su tüketim bedelini aflmayacak flekilde belediye meclisleri taraf›ndan belirlenir.
fi. Akkaya
Çifte Sigorta
Ç›kar›lm›fl Sermaye
(Bkz. Sermaye)
Ç›kt›
[Alm. Ausstoss, Ausbringung] [Fr. Extrant] [‹ng. Out put]
Bir üretim birimin veya sektörün çeflitli piyasalara arzetmek üzere üretti¤i her türlü mal ve hizmet, “ç›kt›” olarak adland›r›l›r.
E. Alkin
Ç›ng›rakl› Y›lan
[Alm. Snake] [Fr. Serpent à sonnette] [‹ng. Snake]
Baz› yazarlarca yeni Avrupa Para Sistemi’ne verilen add›r. Bu sistemdeki yeni para birimi ECU’nun ulusal paralar›n kambiyo kurlar›ndaki sapmalar›n göstergesi olarak kullan›lmas› ve bu flekilde piyasalara müdahele zaman›n›n belirlenmesi, önceki y›lan sistemi’nin ç›ng›rakl›
y›lan sistemi’ne dönüflmesi olarak nitelenmifltir. (Bkz.
Parasal Y›lan)
S. Abaç
[ A l m . D o p p e l v e r s i c h e r u n g] [ F r . Double assurance ]
[‹ng. Double insurance ]
Tüm de¤eri ile sigorta olunan bir menfaatin ayn› rizikolara karfl› sonradan bir kez daha sigorta ettirilmesidir.
Ticaret Kanunu’nun bu tür sigortay› düzenleyen 1286.
maddesine göre, “De¤erinin tamam› sigorta olunan bir
menfaat, sonradan ayn› kimse taraf›ndan ayn› rizikolara
karfl› sigorta ettirilemez.” Görüldü¤ü gibi hukukumuzda
çifte sigorta kural olarak yasaklanm›fl ve kanunda “ayn›
kimse” ibaresine yer verilerek, bir menfaatin sonradan
bir di¤er kifli taraf›ndan ayn› rizikoya karfl› sigorta ettirilmesinin mümkün oldu¤u sonucunu do¤urabilecek bir
ifade kullan›lm›flt›r. Bununla beraber ö¤retide sözü edilen menfaatin baflka biri taraf›ndan sigorta ettirilmesi
halinde de durumun de¤iflmeyece¤i ileri sürülmektedir.
TK’nun 1286. maddesi baz› istisnai durumlarda çifte
sigorta yap›labilmesine için vermektedir.
Bunlardan birincisi, sonraki ve önceki sigortac›lar›n
çifte sigortaya muvafakat etmeleridir. Bu takdirde tüm
sigorta sözleflmeleri ayn› zamanda yap›lm›fl say›lacak ve
sigorta tazminat›, bir kazan›n gerçekleflmesi halinde TK
m.1285’de gösterilen oranlarda sigortac›lar taraf›ndan
ödenecektir. (TK m. 1286/b1) ‹kinci olarak, sigorta ettiren kifli önceki sigortadan do¤an haklar›n› ikinci sigortac›ya devir ya da o haklardan feragat etmifl ise yine çifte
257
Çift Faiz Teorisi
sigorta geçerlidir. Ancak, an›lan durumda devir ve feragatin ikinci sigorta poliçesine yaz›lmas› gerekir. Yaz›lmam›flsa ikinci sigorta sözleflmesi geçersiz say›l›r. (TK
m. 1286/b2)
Üçüncü olarak, çifte sigortan›n yap›labilece¤i bir di¤er durumda, sonraki sigortac›n›n birinci sigortac›n›n
ödemedi¤i tazminattan dolay› sorumlulu¤unun flart k›l›nm›fl bulunmas›d›r. Bu halde de önceden yap›lm›fl olan
sigortan›n ikinci sigorta poliçesine yaz›lmas› gerekir.
Yaz›lmam›flsa ikinci sigorta sözleflmesi geçersiz say›l›r.
(TK m. 1286/b3)
TK m.1264/2 uyar›nca, çifte sigortaya iliflkin olan
TK m.1286’ya ayk›r› sözleflmeler bât›ld›r.
Her ne kadar kanunda çifte sigorta yap›lmas› yasaklanm›fl ise de, bunun yapt›r›m› gösterilmedi¤inden TK
m. 1286’n›n bir yapt›r›ms›z kural (lex imperfecta) oldu¤u söylenebilir. Ö¤retide, aflk›n sigorta hakk›ndaki yapt›r›m›n burada da uygulanmas› önerilmektedir.
Buraya kadar yap›lan aç›klamalar, kaza sigortalar›ndaki çifte sigortaya iliflkindir. Kanun’un 1346. maddesinde denizcilik rizikolar› aç›s›ndan sorun ayr›ca düzenlenmifltir. Buna göre:
“Bir menfaat ayn› rizikoya karfl› birden çok sigortac›lara sigorta ettirilmifl ve sigorta bedellerinin tutar› sigorta de¤erini aflm›fl olursa, sigortac›lar sigortal›ya karfl›
müteselsilen mes’ul olurlar; flu kadar ki, sigortal› u¤rad›¤› zarardan fazla bir para isteyemeyece¤i gibi, sigortac›lardan her biri yaln›z kendi mukavelesine göre ödemekle mükellef oldu¤u bedele kadar mes’ul olur. (TK
m. 1346/1)
Sigortac›lar›n birbirlerine karfl› olan rücu haklar› her
birilerinin sigorta mukavelesi gere¤ince sigortal›ya ödemekle mükellef olduklar› sigorta bedelleri mecmuunun
sigorta de¤erine olan nisbetine göre tayin olunur; flu kadar ki, sigortal›lardan biri hakk›nda yabanc› hukuk tatbik edilecek olursa, yabanc› hukuka tâbi sigortac›, tâbi
oldu¤u hukuk gere¤ince bizzat kendisine karfl› da rücu
hakk›n›n kullan›lmas› mümkün oldu¤u takdirde, di¤er
sigortac›ya rücu hakk›n› kullanabilir. (TK m. 1346/2)
Sigortal› haks›z olarak bir fayda temin etmek niyetiyle çifte sigorta yapt›rm›fl ise bu niyetle yap›lm›fl olan
akitlerin her biri bât›ld›r. Sigortac› mukavelenin yap›ld›¤› s›rada bunlar› bilmiyorsa pirimin tamam›n› isteyebilir.” (TK m. 1346/3)
Ö¤retide, haks›z olarak bir yarar sa¤lamak amac› ile
yap›lan çifte sigorta sözleflmesinin bât›l olmas›n›n bir
ceza niteli¤i tafl›d›¤›na de¤inilmekte ve hükmün esasen
sigorta ettirenin zarar›ndan fazla bir para alamamas›n›
öngördü¤ü belirtilmektedir.
Ö. Teoman/A. Erhan
Çift Faiz Teorisi
[Alm. Schwarze Zinsen] [Fr. Théorie de la dualité de
l’intérêt) (‹ng. Dual interest theory]
Faiz oranlar›n›n devlet taraf›ndan denge faiz oran›n›n›n alt›nda tespit edilmesi sonucu, resmi faiz oran›ndan
baflka, paralel piyasada çok daha yüksek bir karaborsa
faiz oran›n›n oluflmas› halidir. (Bkz. Faiz Oran›, Faiz
Teorileri)
D. Demirgil
Çift Maden Sistemi
Çift Giriflli Muhasebe
[Alm. Doppelte Buchführung] [Fr. Comptabilité à partie
double] [‹ng. Double - entry book- keeping]
Bir ifllemin iki yönden kay›tlara geçirilmesi demektir.
Çift tarafl› defter tutma ya da muzaaf defter tutma diye
adland›r›lan bu ilkeye göre, her ifllemin en az iki hesaba
kaydedilmesi gerektir. Tek giriflli muhasebe (ya da tek
kay›tl› defter tutma) ise, bu yöntemin karfl›t›n› oluflturur;
yani bir ifllem yaln›z bir yere kaydedilir. Buna örnek
olarak da iflletme defterinin tutulmas› gösterilebilir.
F. Bilgino¤lu
Çift Maden Sistemi
[Alm. Doppelwährung, Bimetalismus] [Fr. Bimétallis me] [‹ng. Bi- metalism]
Para sistemleri bafllang›çta gümüfl standard›n›, daha sonralar› alt›n standard›n› kullanm›flt›r. Çift maden sistemi
ise her iki madenin bir arada kullan›ld›¤› sistemdir. Bu
tür bir para standard›, paran›n de¤eri bak›m›ndan daha
istikrarl› olaca¤› düflüncesiyle, tek maden sistemine tercih edilmifltir.
Alt›n üretiminin alt›n kullan›m›ndan daha yavafl artmas› ve bunun sonucunda fiyatlar›n düflmesi de çift maden sisteminin benimsenmesine yol açm›flt›r.
Alt›n standard›na ba¤l› ülkelerin üretimlerinin 1875
ile 1895 y›llar› aras›nda % 5 artmas›, miktar teorisine
göre, fiyatlar›n de¤iflmemesi için alt›n miktar›n›n y›lda
%5 artmas›n› gerektiriyordu. Alt›n standard›na ba¤l› ülkelerin ço¤almas› ve 19. yy’›n ortas›nda genifl çapta alt›n üreten Kaliforniya ve Avustralya’n›n alt›n üretimindeki azalma, 19.yy’›n son 30 y›l›nda fiyat düzeylerinin
düflmeye devam etmesine yol açm›flt›.
Bu geliflmeler sosyal huzursuzluk yaratt›. Fiyat ve
ücret esnekli¤i mükemmel oldu¤u ve miktar teorisinin
hem yükselme hem de düflme yönünde iflledi¤i bir dünyada, düflen fiyatlar büyük bir sorun yaratmayabilirdi.
Fakat zamanla fiyatlar›n ve ücretlerin afla¤›ya do¤ru esneklikleri kaybolur. Bu nedenle düflen fiyat düzeyleri iflçilerin huzursuz olmalar›na, grev, iflsizlik vb. radikal hareketlere yol açar. 1875-1895 aras›nda hem ABD’de
hem de di¤er ülkelerde bu hareketler s›k s›k görülmeye
baflland›. Fiyatlar›n düflmesine alt›n›n neden oldu¤una
kanaat getiren çiftçiler, alt›n›n yan›nda gümüflün de kullan›lmas›n› teklif etmifllerdi. Çift maden sisteminin lehindeki en yo¤un savunma 1896’da ABD’de cereyan etmifltir.
Çift maden sistemine göre, gümüfl ile alt›n aras›nda
bir oran tespit edilecekti. Bütün ülkeler bu oran› kabul
etmedikleri takdirde, her madenin en de¤erli oldu¤u yerlere do¤ru bir ak›m olacakt›. Alt›n›n daha geçerli oldu¤u
yerlerde alt›n standard›, gümüflün daha de¤erli oldu¤u
yerlerdeyse gümüfl standard› egemen olacakt›. ‹ki maden aras›ndaki iliflki Gresham Kanunu’na göre iflleyecekti; yani kötü para iyi paray› piyasadan sürecekti.
1878’de çift maden sistemini Avrupa ülkelerine kabul ettirmek için baflar›s›z baz› giriflimler oldu. ABD’de
258
Çift Opsiyon
Çocuk Zamm›
1896’da bu konuda bafllayan tart›flma 1900 y›l›nda devletin alt›n standard›n› benimsemesiyle sona erdi. (Bkz.
Gümüfl Standard›, Gresham Kanunu)
D. Demirgil
Çift Opsiyon
[Alm. Doppeloption] [Fr. Option double] [‹ng. Double
option]
Çitf opsiyon, bir borsa terimidir. Spekülatörün ödedi¤i
bir bedel karfl›l›¤›nda bir menkul de¤eri belirli bir sürede kararlaflt›r›lm›fl fiyata sat›nalmak ve satmak hakk›n›
ayn› zamanda sakl› tutmas›d›r.
F. Ergin
Çift Vergileme
[ A l m . D o p p e l v e r t s t e u r u n g ] [ F r . Double imposition]
[‹ng. Double taxation]
Vergi mükelleflerinin ayn› servet ve gelir kayna¤› üzerinden iki defa vergilendirilmelerine denir.
Teoride, düzeni ve adeleti sa¤lamak için çift vergilemeye yer verilmez. Ancak baz› durumlarda çift vergileme meydana gelebilir: Örne¤in, bir ülkede oturdu¤u halde gelirini baflka bir ülkeden sa¤layan gerçek ve tüzel
kifliler, hem devlete hem de mahalli idarelere vergi ödemek zorunda olan gerçek ve tüzel kifliler, ya da ticari
flirketlerde ortak olup hem flirket sermayesinden hem de
flirket kazanc›ndan vergi ödeyen kifliler, çift vergilemeye tâbi olurlar. Bu gibi durumlar› önlemek için baz› tedbirler al›nabilir. Ancak uygulamada bu her zaman mümkün olmayabilir. Örne¤in, Türkiye’de Kurumlar Vergisi
ödeyen sermaye sahipleri ayn› sermayeden ald›klar› temettüler üzerinden gelir vergisine de tâbi tutulmaktad›rlar. (Bkz. Vergileme Yetkisi)
M. Yafla
Çift Yanl› Ak›m
[Alm. Leistungsentgelte] [Fr. Double circuit] [‹ng. Do uble-flow]
Devlet harcamalar› ile ilgili olarak, ekonominin özel kesimi taraf›ndan üretilen mallar›n devlete sat›lmas› ve
devlet bütçesinden bu mallar karfl›l›¤›nda bir ödeme yap›lmas›d›r. Böylelikle çift yanl› bir ak›m oluflmaktad›r.
Buna karfl›l›k vergilerin ödenmesi tek yanl› bir ak›m oldu¤u gibi, transfer ödemelerinde de devlet bütçesinden
ailelere ya da özel kesime tek yanl› bir ak›m söz konusudur. (Bkz. Transfer Harcamalar› ).
D. Demirgil
Çift Yanl› Transfer
(Bkz. ‹ki Yanl› Transfer)
Çizgili Çek
[ A l m . Gevreuzter Scheck] [ F r . Chèque barré ] [ ‹ n g .
Crossed Check]
Çekin yanl›fll›kla ya da kasden herhangi bir kifliye ödenmesini önlemek ve güvenli¤i art›rmak amac›yla kabul
edilmifl bir yoldur. Ancak bir bankaya ya da muhatab›n
bir müflterisine ödenebildi¤i için (TK m. 716/1) çizgili
çeke “sadece bankaya ödenebilen çek” ad› da verilir.
TK m.715/1’e göre çeki ya keflideci ya da hamil çizebilir. Çekin çizilmesi, çekin iç yüzüne birbirine paralel iki çizgi çizilmesidir. (TK m. 715/2)
Çek, ya genel ya da özel olarak çizilebilir. ‹ki çizgi
aras›na hiç bir iflaret konmam›fl ya da “banka” kelimesi
veya buna benzer bir ibare konulmuflsa, çek genel olarak çizilmifl demektir. E¤er iki çizgi aras›na belirli bir
bankan›n ad› yaz›lm›flsa, bu “özel çizgili” bir çektir.
(TK m. 715/3)
Genel çizgili çekin özel çizgili çeke dönüfltürülmesi
mümkün ise de, aksi geçerli de¤ildir. (TK m. 715/4)
Kanun, çizgilerin ya da an›lan banka ad›n›n silinmesini hükümsüz saym›flt›r. (TK m.715/5) Özel çizgili çek,
keflidecinin ya da hamilin, ödemenin ancak belirli bir
bankaya yap›lmas›n› istemeleri durumunda baflvurulan
bir yoldur.
Yukar›da da belirtildi¤i üzere, genel olarak çizilen
bir çek, muhatap banka taraf›ndan ancak bir bankaya ya
da muhatab›n bir müflterisine ödenebilir. Ö¤retide de¤inildi¤i üzere, bir bankan›n müflterisi say›labilmek için, o
banka taraf›ndan tan›nabilmek yeterli de¤ildir. Aksine,
ilgili kiflinin o banka ile belirli bir ifl iliflkisi içinde bulunmas› zorunludur. (TK m. 716/4)
Buna karfl›l›k özel olarak çizilen çek, muhatap taraf›ndan ancak ad› gösterilen bankaya ya da -bu banka
muhatap ise- onun müflterisine ödenebilir. Ancak ad›
çekte gösterilen banka, tahsil iflini bir di¤er bankaya b›rakabilir. (TK m. 716/2)
Bir banka çizgili bir çeki ancak müflterilerinden ya
da di¤er bir bankadan edinebilir. Yine bir banka, çizgili
çeki sözü edilenler d›fl›nda kalan kifliler hesab›na tahsil
edemez. (TK m.716/3)
Çek, birden fazla özel olarak çizilmiflse, muhatab›n
bu çeki ödemeye yetkili olabilmesi için, çekin ikiden
fazla çizilmemifl bulunmas› ve çizgilerden birinin çekin
bir takas odas› taraf›ndan tahsil edilebilmesi amac›yla
yap›lm›fl olmas› zorunludur. (TK m. 716/4)
Çizgili çeke iliflkin olarak yukar›da aç›klanan hükümlere ayk›r› hareket eden muhatap, çek bedelini aflmamak koflulu ile, do¤an zarardan sorumludur. (TK m.
716/5) Baz› hallerde, ilgili kiflinin birlikte kusurunun
bulundu¤u kan›tlanarak, tazminat tutar›n›n indirilmesi
mümkün olabilir.
Ö.Teoman/A. Erhan
Çocuk Zamm›
[Alm. Kindergeld, Kinderzulage] [Fr. Allocation de ma ternité] [‹ng. Family allowances]
Ücret veya maafl karfl›l›¤› çal›flan kiflinin geçindirmekle
yükümlü oldu¤u çocuklar› için iflveren veya devlet taraf›ndan sa¤lanan ek bir ödemedir.
Eme¤i ile geçimini sa¤layan ve baflkas›na ba¤›ml›
olarak çal›flan kiflilerin çocuk sahibi olmalar› tüm ailenin geçim koflullar›n› etkilemektedir. Bunun sonucu olarak daha az çocuk sahibi olma e¤ilimi artmaktad›r. Nüfus art›fl h›z›ndaki ciddi yavafllamalar, hatta geriye gidifl ler birçok Avrupa ülkesinde çocuk zamlar›n›n bir devlet
259
Ço¤altan
politikas› olarak, sosyal güvenlik sistemi içinde, ele al›nmas›na neden olmufltur.
Geliflmekte olan ülkelerde do¤um oran› esasen yüksek oldu¤undan, soruna sosyal güvenlik sistemi içinde
yaklafl›lmas› yönüne gidilmemifltir.
Ülkemizde, özellikle Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda
vergi mevzuat› ile çok çocuklu aileler teflvik edilmifltir.
Memur statüsü ile çal›flanlara bütçe yasalar›yla saptanan
çocuk paralar› ve vergi indirimleri devam etmekte, ancak bunlar›n tutar› aile bütçesi üzerinde fazla etkili olmamaktad›rlar.
‹flçi statüsü ile çal›flanlar bak›m›ndan vergi yasalar›
d›fl›nda öngörülmüfl çocuk zamm› bulunmamaktad›r.
Ancak 1963 sonras› dönemde iflçi-iflveren iliflkilerini büyük ölçüde etkileyen toplu sözleflmelerde iflçi yarar›na
çocuk zamm›, aile zamm›, tahsil paras› gibi birtak›m ek
ödemeler öngörülmüfltür. (Bkz. Sosyal Yard›mlar, Aile
Yard›mlar›).
M. Kutal
Çok Uluslu fiirketler
s›z katsay›lar yerine, ‘temiz’ regresyonlar› tercih ederler.
Çoklu ba¤›nt›n›n varl›¤› kabul edildi¤inde al›nabilecek önlemler flunlard›r: E¤er aç›klay›c› de¤iflkenler aras›nda ba¤›nt›n›n flekli biliniyorsa, bu bilgi denklemde
kullan›labilir. Buna kay›tl› regresyon denir. Bunu birkaç
basit örnekle aç›klayal›m:
a) E¤er katsay›lardan biri hakk›nda ya da katsay›lar›n birbirlerine göre büyüklü¤ü hakk›nda d›fl bilgilerimiz
varsa, bunu denklemde kullanabiliriz. Örne¤in;
(Bkz. Üretim)
Y = β. + β1X1 + β2X2 + ε ve β2 = 0,7 ise
Y= 0. X2 = B3 + B1X1 + ε yani
(Y - 0,7 X2) ba¤›ml› de¤iflken olur.
b ) E¤er β2 = 0,5 β1 oldu¤unu biliyorsak
Y = β0 + β1 (X1 + 0,5 X2) + ε
yaz›labilir. Burada aç›klay›c› de¤iflken
(X1 + 0,5 X2)’dir.
c) Baz› durumlarda tek tek de¤iflkenler yerine bileflik
de¤iflkenler kullan›labilir. Stoklara eklemeler ve stoklar dan düflmeler ayr› de¤iflkenler fleklinde incelenmez ve
stok de¤iflmeleri fleklinde tek bir de¤iflken al›n›r. (Bkz.
Rank, Aç›klay›c› De¤iflken, Ba¤›ml› De¤iflken, R2, Çoklu
Determinasyon Katsay›s›, Kay›tl› Regresyon)
Çoklu Ba¤›nt›
Çokluk
[Alm. Multicollinearitaet ] [Fr. Rapport pluriel ] [‹ng.
Multicollinearity]
Genel regresyon modeli varsay›mlar›ndan biri, aç›klay›c› de¤iflkenlere iliflkin X’X matrisinin tam rankl› yani
ters’i al›nabilecek bir matris olmas›d›r. Çünkü ß =
(X’X)-1X’Y hesaplama formülü ile bulunacakt›r. Bunun
anlam›, aç›klay›c› de¤iflkenlerin birbirlerinin fonksiyonu
olmamalar› gere¤idir. ‹ki de¤iflken aras›nda do¤rusal bir
iliflki bulunmas› halinde de [t (X’X) = O] olur.
‹ktisatta çoklu ba¤›nt› genellikle tam do¤rusal fonksiyonel iliflki fleklinde belirmez: bu nedenle (X’X)-1 hesaplanabilir; fakat çoklu ba¤›nt› etkisini katsay›lar›n
standart hatalar›n›n büyük ç›kmas› fleklinde belirtir. Bu
durumda aç›klay›c› de¤iflkenler bir bütün olarak ba¤›ml›
de¤iflkenin de¤iflimini önemli ölçüde aç›klayabildikleri
halde, (yüksek R2) aç›klay›c› de¤iflkenlerin tek tek etkileri güvenli flekilde saptanamaz. Bu duruma iktisatta çok
s›k rastlan›r.
Çoklu ba¤›nt›n›n önemli nedenlerinden biri, ekonomik de¤iflkenlerin ço¤unda rastlanan ortak zaman
trend’idir. Böyle durumlarda trend’den ar›t›lm›fl seriler
aras›nda regresyon iliflkisini aramak akla gelebilir. Fakat
bu tip de¤iflkenler aras›nda hesaplanan regresyon katsay›lar› ile yorum yapmak güçlükler arzeder.
Çoklu ba¤›nt› sapma’ya (sistematik hata) neden olmaz. Sapma, aç›klay›c› de¤iflkenler ile hata teriminin
iliflkili olmas›ndan do¤ar. Denklemde çoklu ba¤›nt›y›
önlemek için baz› de¤iflkenleri bilerek tan›mlama d›fl›
tutmak sapmaya neden olur. Buna ra¤men araflt›r›c›lar
denklemlerinde ço¤u zaman, istatistiksel olarak anlam-
(Bkz. Frekans)
Ço¤altan
(Bkz. Çarpan)
Ço¤alt›m
U. Korum
Çokluk Poligonu
(Bkz. Frekans Poligonu)
Çok Uluslu fiirketler
[Alm. Multinationale Konzernen] [Fr. Compagnies mul tinationales] [‹ng. Multinational Companies]
Önceleri sadece kâr maksimizasyonu amac›yla faaliyet gösteren çok uluslu flirketlerin (ÇUfi), daha sonra
dünya pazarlar›na egemen olmak için büyüme amaçlar›,
uluslararas› iflbirli¤i ne yeni bir flekil kazand›rm›flt›r.
Gösterdikleri h›zl› geliflme ve bunun dünya mali sistemindeki etkisi modern ekonominin en belirgin yap›s›n›
oluflturmufltur. Rantabilitelerini maksimize etmek istemelerinin kâr maksimizasyonundan daha önemli bir
amaç haline gelmesi, ÇUfi’leri uluslararas› sistemde
üretim ve yat›r›mlar›n kayna¤› yapm›flt›r.
Birçok ülkede faaliyette bulunmalar›, sermayelerin
de¤iflik ülkelerden toplanm›fl olmas›, hükümetler üstü
bir yap›ya sahip olmalar›, ÇUfi’lerin en tipik özellikleridir. fiirketin bütünü için bir strateji uygulanmakta ve
denetim flirket merkezince sa¤lanmaktad›r.
Günümüzde ÇUfi’lerin yat›r›m flirketleri, büyük holdingler, sigorta flirketleri ve ticaret bankalar› gibi mali
kurulufllar dan meydana gelmektedir. Böylece bir yandan daha büyük olmak için daha çok üretim yapmakta,
di¤er yandan da dünya sistemine egemen olarak gelece¤i etkilemektedirler. Bu amaçlar›n› gerçklefltirebilmek
için ucuz hammadde ve iflgücü sa¤lanmas›, yeni teknolojilerden yararlanma, daha genifl pazarlar bulma gibi
260
Çok Yanl› Takas
Çukobirlik
politikalar uygulamaktad›rlar.
Ucuz ve bol hammadde sa¤lamak için, büyük yat›r›mlarla hammadde üretimini modernlefltirici ve emekten tasarruf eden teknolojiler gelifltirmektedirler. Ayr›ca
geliflen ülkelerdeki devaml› devalüasyonlar nedeniyle,
içerdeki fiyat art›fllar›n›n ortadan kalkt›¤› görülmektedir.
Ucuz iflgücü sa¤lamak için üretimi ücretlerin düflük oldu¤u ülkelere kayd›rmakta ya da geliflmekte olan ülke lerden göçmen iflçi getirmektedirler. Ayr›ca kendileri
için art›k standartlaflm›fl olan teknolojileri eme¤in ucuz
oldu¤u bölgelere yollamaktad›rlar.
Çok uluslu flirketlerce geliflen ekonomilere yap›lan
d›fl yard›mlar ise belli proje ve alanlarda kullan›lmak
üzere verilmektedir. Böylelikle yarat›lm›fl olan ürünlere
dolayl› bir flekilde pazar bulunmaktad›r. Di¤er taraftan,
bu ülkelere altyap›lar›n›n gelifltirilmesi için yap›lan yard›mlar›n hem o ülkenin kendi kaynaklar›n› kullanabilmesi, hem de gelecekte kurulacak fabrikalar›n ürünlerine talep yaratacak biçimde olmas›na önem verilmektedir. Otomotiv endüstrisinin gelifltirilmesi için karayollar›
projelerinin desteklenmesi buna bir örnek olarak gösterilebilir.
Çok uluslu flirketler, ürettikleri sanayi mallar›na olan
talebi art›rmak için, geliflen ülkelerde reklam ve benzeri
yollarla yeni gereksinmeler yaratmaktad›rlar. Böylelikle, geliflmekte olan ekonomiler, ÇUfi’lerin büyüme
amaçlar› do¤rultusunda yeni tip bir sanayileflme örne¤ine yönelmektedir. (Bkz. Bütünleflme, Yeni Uluslararas›
Ekonomik Düzen, Geliflmekte Olan Ülkeler,Emek Göçü,
Göçmen ‹flçiler)
A. ‹lkin
Çok Yanl› Takas
(Bkz. Takas)
Çok Yanl› Transfer
[Alm. Multilateralle Tranfer ] [Fr.Transfert multilatéral ]
[‹ng. Multilateral transfer ]
New York’tan Zürih’e mal sevkeden bir firmay›
gözönüne getirelim. Mal bedeli, ihracatç›ya dolarla New
York’ta ödenecektir. ‹thalatç› firma, borcunu Zürih’teki
bankas›nda bulundurdu¤u ‹sviçre Frang› mevduattan çekece¤i para ile ödeyecektir. Ödemenin ‹sviçre Frang›’n›n do¤rudan do¤ruya Zürih’teki ya da New York’taki kurlara göre dolara çevrilerek gerçeklefltirilmesi, iki
yanl› transfer ’dir.
Ancak o anda Zürih bankas›nda yeterli dolar bulunmayabilir. Dolar› bir üçüncü ülke piyasas›ndan daha
ucuza almak f›rsat›yla karfl›lafl›labilir. Bu takdirde araya
üçüncü bir ülke paras› girer.
Araya giren üçüncü ülke paras›n›n florin oldu¤unu
kabul edelim. Zürih bankas›, Amsterdam’da frank karfll›¤› alaca¤› florini dolara çevirir. ‹sviçre Frang›’n›n Hol-
landa Florini’ne ve Hollanda Florini’nin Amerikan Dolar›’na çevrilmesiyle Zürih’ten New York’a yap›lan
transfer üç yanl›’d›r.
Transferler bazen dört yanl› ya da daha çok yanl›
olabilir.
Zürih’ten Amsterdam arac›l›¤›yla yap›lan üç yanl›
transfer, Hollanda para otoritesi alan›nda gerçekleflmifl
bir kambiyo ifllemidir. Mal bedelini ödeyen ve tahsil
eden, Hollanda d›fl›ndaki bankalard›r. Yabanc›lar›n
Amsterdam kambiyo piyasas›ndan yararlanarak yürüttükleri tranfer, normal olarak Hollanda’da arac›l›k ko misyonu kazand›r›r. Ancak yabanc›lar›n girifltikleri operasyonlar, Hollanda rezervlerinin çeflitli döviz türlerine
bölünüfl dengesini de etkileyebilir.Örne¤in zay›f bir dövizin girifline karfl›l›k kuvvetli bir dövizin ç›kmas›na yol
açabilir. Hollanda para otoritesi, duruma göre, yabanc›
iktisadi ajanlar›n kendi egemenlik alan›nda kambiyo ifllemi yapmalar›na karfl› hoflgörülü davranabilir ya da buna müdahale edebilir. (Bkz. Transfer, ‹ki Yanl› Transfer,
Arbitraj)
F. Ergin
Çukobirlik (Çukurova Pamuk, Tar›m Sat›fl
Kooperatifleri Birli¤i)
Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini de¤erlendirmek, onlara destek olmak amac›yla 1940 y›l›nda 2834 say›l› Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Yasas›'na göre
Adana, Ceyhan ve Tarsus tar›m sat›fl kooperatiflerinin
bir araya gelerek oluflturduklar› kooperatifler birli¤i.
Zamanla geliflen Çukobirlik, kuruluflunda amaçlad›¤›
Çukurova bölgesi ile s›n›rl› kalmay›p etkinlik alan›n›
Güney-Güneydo¤u Anadolu bölgelerine kadar geniflletmifltir. Günümüzde, pamu¤un yan› s›ra, soya ve yerf›st›¤› al›m› da yapmaktad›r.
Ürün ekiminden sat›m›na kadar her aflamada ortaklar›na ve üreticilere destek sa¤layan (tohum, gübre, akaryak›t, tar›msal ilaç, banka kredisi gibi üretim girdilerinin ucuz ve vadeli olarak karfl›lanmas›) kuruluflun, 1996
y›l› itibariyle üye kooperatif say›s› 40, üretici ortak say›s› 52 bin, 1995/1996 al›m kampanyas› dönemi bütçesi
10,3 trilyon TL'dir.
Üye kooperatifler arac›l›¤›yla ald›¤› pamu¤u kendi
tesislerinde iflleyen birli¤in 14 sawgin ve rollergin prese
fabrikas›n›n yan› s›ra, Adana -Mersin karayolu üzerinde
Çukobirlik entegre tesisleri (100 ton/gün kapasiteli sawgin fabrikas›, 120 bin ton/y›l kapasiteli iplik ve 54 milyon metre/y›l dokuma kapasiteli iplik dokuma fabrikas›,
54 milyon metre/y›l kapasiteli boya apre fabrikas›, 150
ton/gün kapasiteli soya kurutma tesisi, bak›m onar›m
sevkiyat ünitesi) bulunmaktad›r.
Ad› geçen fabrikalar ve genel merkezde, 1996 y›l› itibariyle 634'ü mevsimlik olmak üzere toplam personel
say›s› 5 644'tü.
E. Tokgöz/A.Erhan
261

Benzer belgeler