Dosya-2: B
Transkript
Dosya-2: B
B Baban, fiükrü (1888-1980) ‹stanbul’da Mülkiye Mektebi’nde, Yüksek Ticaret Okulu’nda, Hukuk ve ‹ktisat fakültelerinde uzun y›llar hizmet etmifl bir ekonomi profesörüdür. 1914’te M›s›r Ola¤anüstü Komiserli¤inde görev alm›fl, 1917’de Moskova’ya giden kurula kat›lm›flt›r. Ter cüman-› Hakikat gazetesini ç›karm›flt›r. Son y›llar›na dek ‹stanbul gazetelerinde aral›ks›z yazm›flt›r. F. Ergin Babbage, Charles (1792-1871) ‹ngiliz matematikçisidir. Bilimsel çal›flmalar›n›n de¤eri ve önemi ölümünden çok sonra anlafl›lm›flt›r. Hesap makinelerinin gerçeklefltirilmesini sa¤layan ilk incelemeleri yapm›flt›r. Operasyonel araflt›rmalar›n öncüsüdür. Bilgisayarlar›n bilimsel temeli de Charles Babbage’in bilimsel araflt›rmalar›d›r. Bir bankerin o¤lu idi ve büyük servet sahibi olmas› projelerini uygulama olana¤›n› sa¤lam›flt›. Makinelerini kendisi imal etmek istemifltir. Tasarlad›¤› cihaza “Kendi kuyru¤unu yiyen makine” ad›n› vermiflti. Bu makine programlanabilecek ve verilmifl rakamlar› birbiri ard›na çeflitli operasyonlarda iflleyebilecekti. ‹lk operasyon aflamas›ndan sonraki ifllemleri kendi kendine saptayabilecekti. 1832’de yay›nlanan On the Economy of Machinery and Manufactures bafll›kl›, ‹ngiltere ve Avrupa sanayiini anlatan kitab› operasyonel araflt›rmalar 盤›r›na do¤ru kaydedilmifl ilk ad›m say›lmaktad›r. ‹statistikleri belle¤inde stok eden, datay› iflleyebilen, çok h›zl› hesap yapabilen makinelerin bilimsel çal›flmalarda ve uygulama alan›nda büyük hizmetleri olabilece¤ine inanm›flt›. Yaflam› boyunca bu hedefi gerçeklefltirmeye çal›flm›flt›r. F. Ergin Baade, Fritz, (1893-1974) Alman iktisatç›s› ve devlet adam› uzun y›llar Türkiye’de hizmet etmifltir. Almanya’da Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra haz›rlad›¤› tar›m program› ile tan›nm›flt›r. Nasyonal Sosyalistler iktidara gelince Berlin Üniversitesi doçentli¤inden ayr›lm›flt›r. 1935 - 1944 y›llar›nda Türkiye’de önce bakanl›k müflaviri, sonralar› özel müflavir olarak çal›flm›flt›r. Savafltan sonra bir süre ABD’de görev alm›flt›r. Almanya’ya dönüflünde profesörlü¤e yükseltilmifl, milletvekili seçilmifl ve Dünya Ekonomisi Enstitüsü müdürlü¤ünü yapm›flt›r. Türkiye’de tar›msal koflullar ve tar›m›n kalk›nd›r›lmas› hakk›nda haz›rlad›¤› bir rapor vard›r. Baade Raporu 1960’l› y›llarda ilgi toplam›fl ve bir hayli tart›fl›lm›flt›r. (Bkz. Baade Raporu) F. Ergin Baade Raporu [Alm. Baade-Bericht] [Fr. Rapport Baade ] [‹ng. Baade Report] Türkiye’de tar›msal koflullar ve tar›m› kalk›nd›rma konusu Baade Raporu olarak bilinen çal›flman›n esas›n› oluflturmufltur. Rapor alt› bölüm ve bir ekten oluflmaktad›. Raporun yazar› 1893’de dünyaya gelen Alman iktisatç›s› Fritz Baade ’dir. Dr. Fritz Baade’nin raporda üzerinde önemle durdu¤u konu, Türkiye topraklar›n› tehdit eden erozyondur. Baade’nin görüflüne göre, kuru tar›ma elveriflli olmayan ve ileri ülkelerde üretilen araçlarla makineler, rüzgâr ve su erozyonunu art›rmaktad›r. Yak›n gelecekte erozyon ülkemiz için felaket halini alabilecektir. Baade erozyon kontrolü için baz› metotlar tavsiye etmifl, % 3’e kadar e¤imli topraklarda çeflitli otlar dikilerek erozyonun kontrolü alt›na al›nabilece¤ini, % 3 ile % 15’e kadar e¤imli arazide genifl tabanl› kontur teraslama sisteminin uygun olaca¤›n› belirtmifltir. % 15’ten e¤imli dik yamaçlardaysa çeflitli bitkiler ve a¤açlar›n topra¤› sabitlefltirici etkisinden yararlanman›n faydal› olaca¤›n› ifade eden Baade, çok dik yerlerde erozyon kontrolünün devlet taraf›ndan yap›lmas› gere¤i üzerinde durmufltur. (Bkz. Barker Raporu, Chenery Raporu, Fritz Baade) D. Demirgil Babeuf, Francois Noël (1760-1779) Frans›z siyaset adam›. Fransa’da Terör Döneminde “E fl i t l er ” ad›yla bir gizli örgüt kurmufltur. Bu örgütün amac›, devrimci hükümeti devirmek, yerine kolektivist bir yönetim kurmakt›. Babeuf, 1797’de giyotinde can vermifltir. Babeuf, herkese tam bir eflitlik vermekten yanayd›. fiirketlerin ve kurumlar›n mülkiyetini hemen, kiflilerin mülkiyetini ise ölümleri sonunda millilefltirmeyi düflünmekteydi. Böylelikle elli y›lda bütün mülkiyet devletin eline geçecekti. Devlet, üretimi ve da¤›t›m› memurlar› arac›l›¤›yla yürütecekti. Siyasal haklar, emekleri devlet taraf›ndan de¤erli say›lanlara verilecekti. Çocuklar, ailelerinden ayr› olarak büyütülecek, onlar›n e¤itiminde pratik ve yararl› bilgilere önem verilecek, buna karfl›l›k edebiyat, sanat ve benzeri konulara a¤›rl›k tan›nmayacakt›. D. Demirgil Baç Osmanl› devleti döneminde devletin flehirlerdeki ticari kazançlardan ald›¤› vergidir. Bu vergi, “rüsumu fler’iye ” 125 Bagehot, Walter Ba¤›ms›z Harcama (fleriatl›k vergiler ) ad› alt›nda toplanan vergilerden biridir. Devlet bu vergileri fleriatl›k görevleri için toplamaktayd›. Baç, önceleri sadaka ve zekât, yani bir çeflit yard›m iken sonralar› kiflilerce, ticari kazançlar› için devlete ödenen bir çeflit resim haline gelmifltir. E. Korkmaz Bir fonksiyonel iliflkide, ba¤›ms›z de¤iflkenlere göre de¤er alan de¤iflkenlere denir. E. Alkin Ba¤›ml›l›k Modeli Bagehot, Walter (1826-1877) 1860 ile 1877 y›llar› aras›nda Economist dergisinin editörlü¤ünü yapm›flt›r. Yaflad›¤› dönemde çok etkili bir yorumcu olarak bilinmektedir. En tan›nm›fl yap›t› Lom bard Street: A Description of the Money Market (1837) ad›n› tafl›maktad›r. (Bkz. Bagehot Prensibi) D. Demirgil Bagehot Prensibi [Alm. Bagehot-Frinzip] [Fr. Principe de Bagehot ] [‹ng. Bagethot Pirinciple ] Walter Bagehot, 1826-1877 y›llar› aras›nda yaflam›fl bir ‹ngiliz iktisatç›s›d›r. Bankac›l›k konular›nda ça¤›n›n bir numaral› otoritesidir. Bir büyük bankan›n yöneticili¤ini yapm›flt›r. The Economist dergisinin baflyazar› olarak ün kazanm›flt›r. Anayasa, para piyasas› ve ekonomi teorilerine iliflkin yap›tlar› vard›r. ‹ktidarlar›n kamuoyu ile özdefllefltikleri sürece ulusal iradeyi temsil edebileceklerini savunmufltur. 19.yy. ‹ngiltere’sinde Currency Principle, Banking Principle ve Stand-by teorileri çat›flma halindeydi. ‹ngiltere Bankas›, bir uzlaflt›r›c› orta yol aram›fl ve 1870’li y›llarda Bagehot Prensibi’ni kabul etmifltir. Walter Bagehot’a göre, “merkez bankalar› sorumluluk tafl›yan kurumlard›r. Bu sorumluluk yaln›z merkez bankalar›n›n yetkilerinden ve ayr›cal›klar›ndan ileri gelmemektedir. Teoriler ve yorumlar hangi yönde a¤›rl›k tafl›rlarsa tafl›s›nlar, hükümet ve piyasa, krizlerde daima merkez bankas›ndan yard›m beklemektedir. Bundan ötürüdür ki, merkez bankas›n›n alt›n rezervleri piyasaya güvenlik vererek, giflelelerine bavfluruldu¤unda banknotlar› k›ymetli madene çevirmeye yetecek düzeyde tutulmal›d›r.” (Bkz. Banking Principle, Currency Princip le, Stand-by Teorileri) F. Ergin [Alm. Abhangigheitsmodell] [Fr. Modèle de dépendan ce] [‹ng. Dependence model] Az geliflmiflli¤i aç›klayan üç modelden biridir. Öteki iki modelse Yay›lma Modeli ve Yap›sal Model ad›yla an›l›r. Ba¤›ml›l›k Modeli, Latin Amerika ülkelerindeki azgeliflmiflli¤in incelenmesiyle ortaya ç›km›flt›r. 1960’l› y›llarda, “sürekli durgunluk” ve çeflitli ülkeler aras›nda eflitsizlik gösteren kalk›nma hamleleri azgeliflmifllik olgusunu yeni bir bak›flla aç›klamay› gerektirmifltir. Ba¤›ml›l›k Modeli’nin özü yedi ana noktada toplanabilir. 1. Azgeliflmifllik, her ülkenin kalk›nma sürecinde bafllang›ç düzeyi olmayabilir. 2. Kapitalist geliflme ve geniflleme süreci içinde bugünün azgeliflmiflli¤i ortaya ç›km›flt›r. 3. Geliflmekte olan ülkelerin ekonomileri, ileri ülkeler ekonomilerinin ihtiyaçlar›na göre biçimlenmifl ve onlarla bütünleflmifltir. Böylece, geliflmekte olan ülkeler ileri ülkelere ba¤›ml› duruma gelmifllerdir. 4. Geliflmekte olan ülkede, bankac›l›k sistemine, imalat sektörüne, perakende sat›fl sektörüne, ulaflt›rma sektörüne, reklamc›l›k ve e¤itim sektörlerine yabanc› nüfuzu sonucu genel bir ba¤›ml›l›k oluflmaktad›r. 5. Geliflmekte olan ülkenin ekonomik fazlas›, sistematik bir biçimde ülkeden çekilmekte ve ileri ülkelere transfer edilmektedir. 6. Çokuluslu flirketler, yat›r›mlar› arac›l›¤›yla ekonomiye nüfuz ederler. Yabanc› yat›r›mlar GSMH’y› art›r›r. Ancak sermayenin d›fla akmas›na, ekonominin yabanc› kontrol alt›na girmesine yol açar. Bu da yat›r›m› kararlar›nda istihdam ve üretim ihtiyaçlar›ndan çok kârl›l›k k›stas›n›n kullan›lmas› sonucunu yarat›r. 7. Ba¤›ml›l›k artt›kça, geliflmekte olan ülke uluslararas› finans kurumlar›ndan, hükümetlerinden ve özel kredi kurumlar›ndan yard›m, hibe ve kredi aramaya mecbur olur. (Bkz. Yay›lma Modeli, Yap›sal Model) D. Demirgil Ba¤›ms›z Bütçe Ba¤bank (Bkz. Özerk Bütçe) (Bkz. Türkiye Ba¤c›lar Bankas›) Ba¤›ms›z De¤iflken Ba¤dat Pakt› [Alm. Unabhängige Variable ] [Fr. Variable indépen dente] [‹ng. Independant variable ] Bir fonksiyonel iliflkide, kendi kendine de¤iflti¤i varsay›larak ald›¤› de¤erlerle ba¤l› de¤iflkeni etkileyen de¤iflkenlere denir. (Bkz. Ba¤›ml› De¤iflken) E. Alkin (Bkz. CENTO) Ba¤fafl (Bkz. Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. ) Ba¤›ms›z Harcama Ba¤›ml› De¤iflken [Alm. Otonomische Ansgaben] [Fr. Dépenses autono mes] [‹ng. Autonomous expenditure] [Alm. Abhängige Variable] [Fr. Variable dépendent] [‹ng. Dependant Variable ] 126 Ba¤›ms›z Tarife BA⁄-KUR Makro-ekonomik analizlerde, genellikle milli gelir de¤iflmelerinden etkilenmeyen harcamalara “ba¤›ms›z har cama ” denmektedir. Örne¤in, ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›, ba¤›ms›z tüketim harcamalar› vs. gibi. Do¤al olarak bu tür harcamalar›, milli gelir d›fl›nda baflka de¤iflkenler etkileyebilmektedir. E. Alkin Ba¤›ms›z Tarife [Alm. Otoname Tariffen] [Fr. Tarif autonome] [‹ng. An tonomous tariff] Devletin ithal edilen mallara menfle fark› gözetmeksizin uygulad›¤› gümrük tarifesidir. Bu tarife tek tarafl› olarak belirlenir. Ancak uygulamada, ülkeler ikili ya da çok tarafl› anlaflmalarla gümrük vergilerinde karfl›l›kl› tavizler kabul ettikleri için ba¤›ms›z tarifenin geçerlili¤i çok azd›r. Günümüzde ba¤›ms›z tarife ancak anlaflmal› olmayan ülkelerin mallar› ile anlaflmal› ülkelerin anlaflma d›fl›nda kalan mallar› için uygulanmaktad›r. (Bkz. Gümrük Tarifeleri) E. Korkmaz harcamas› yapmak karar›ndad›rlar. Gelir düzeyi ne olursa olsun, bu karar›n uygulanmas› gerekli say›lacakt›r. Ba¤›ms›z yat›r›m fonksiyonu, bu nedenle gelir eksenine paralel bir do¤ru ile gösterilmektedir. Yat›r›m ile milli gelir aras›nda fonksiyonel iliflki olsa bile, bu iliflkiyi gösteren yat›r›m fonksiyonunun yine ba ¤›ms›z bir bölümü bulunabilir. Giriflimciler, ulusal gelir ne olursa olsun, belirli bir yat›r›m harcamas›nda bulunmaya karar vermifllerdir. Bunun ötesinde, ulusal gelir yükseldikçe iyimser bir havaya bürünen giriflimciler, yat›r›m harcamalar›n› art›rmak e¤iliminde olabilirler. Yat›r›m fonksiyonu bu durumda flöyle yaz›labilir: L=Ia+Ii=Ia+iY Fonksiyonunun ba¤›ms›z bölümü, (I a) ulusal gelir taraf›ndan uyar›lm›fl bölümüyse I i ile gösterilmektedir. Uyar›lm›fl yat›r›mlar ulusal gelir de¤iflmelerine ba¤l› varsay›ld¤›ndan I i yerine ( iY) ifadesi yaz›labilir. Burada (Y) ulusal geliri, (i) yat›r›mlar ile ulusal gelir aras›ndaki fonksiyonel iliflkiyi belirten koefisyan› göstermektedir. (i) katsay›s›na marjinal yat›r›m meyli de denmektedir. I Ba¤›ms›z Yat›r›m [Alm. Autonome Investition] [Fr. Investissement autono me] [‹ng. Autonomous investment] Giriflimcilerin ve kamunun tüketim hacminde ya da ulusal gelirdeki de¤iflikliklerin etkisinde kalmadan yapt›klar› yat›r›m harcamalar›n› belirten bir kavramd›r. Keynes tipi basit makro-ekonomik denge modelinde, yat›r›m harcamalar›, ulusal gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olarak ele al›nmaktad›r. Bu modelde yat›r›mlar. I=Ia I=Ia+iY Ia α Ia yat›r›m fonksiyonu ile gösterilir. O I Y fiekil 2. Yat›r›m Fonksiyonu Ia I=Ia O Y 2 No.lu flekilde, yatay eksende ulusal gelir, dik eksende yat›r›m harcamalar› yer almaktad›r. (OIa) uzakl›¤› ulusal gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olan yat›r›m harcamalar›n› göstermektedir. Öte yandan, ulusal gelir artt›kça yat›r›m fonksiyonu (Ia) noktas›ndan bafllayarak sa¤a do¤ru yükselmektedir. Yat›r›mlar›n yükselifl h›z›n› gösteren (i) katsay›s›n›n say›sal de¤erini, fonksiyonun yatay eksen ile yapt›¤› aç›n›n tanjant› (ya da fonksiyonun birinci türevi) belirler. (Bkz. Ba¤›ms›z Harcama, Yat›r›m, Yat›r›m-Tasarruf Eflitli¤i, Makro-Ekonomik Analiz, Keynes’in ‹stihdam Teorisi) E. Alkin fiekil 1. Ba¤›ms›z Yat›r›m Fonksiyonu fiekil 1’de, yatay eksende ulusal gelir, dik eksende yat›r›m harcamalar› yer almaktad›r. Giriflimler ulusal gelir de¤iflmelerinden ba¤›ms›z olarak OIa kadar yat›r›m BA⁄-KUR Esnaf, sanatkâr ve di¤er ba¤›ms›z çal›flanlar›n baz› sosyal sigorta dallar›ndan yararlanmalar›n› sa¤layan kamu kurumudur. 127 BA⁄-KUR 1961 tarihli T.C. Anayasas›’n›n 48. maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakk›na sahip oldu¤u, bu hakk› sa¤lamak için sosyal sigortalar ve sosyal yard›m teflkilat› kurman›n veya kurdurman›n devletin ödevleri aras›nda bulundu¤u öngörülmüfltür. Kamu kesiminde memur s›fat› ile çal›flanlar için kurulmufl olan T.C. Emekli Sand›¤›’n›n ve hangi kesimde olursa olsun iflçi s›fat›yla çal›flanlar için kurulmufl olan Sosyal Sigortalar Kurumu’nun yan› s›ra, ba¤›ms›z çal›flanlara da bu hakk› götürebilmek amac›yla 2 Eylül 1971 tarihinde 1479 say›l› yasa kabul edilmifltir. 14 Eylül 1971 tarihli Resmi Gazete’de yay›mlanan (No. 13956) yasan›n as›l ad› “Esnaf ve Sanatkarlar ve Di¤er Ba¤›ms›z Çal›flanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu”dur. Ad› geçen yasada 4.5.1979 tarihinde 2229 say›l› yasa ile önemli de¤ifliklikler yap›lm›flt›r. Kurumun ad›, yasa metninde yer alan “Ba¤›ms›z” ve “Kurum” sözcüklerinden esinlenilerek BA⁄-KUR olmufltur. BA⁄-KUR kapsam›na giren esnaf, sanatkâr ve di¤er ba¤›ms›z çal›flanlar›n sosyal güvenliklerinin tümüyle sa¤land›¤› söylenemez. 1479 say›l› yasan›n gerekçesinde de ifade edildi¤i gibi, flimdilik, hiç de¤ilse uzun vadeli sigorta kolu olan malullük, yafll›l›k, ölüm sigortalar› kurulmufl ve ba¤›ms›z çal›flanlar›n zorunlu olarak bu sigortalara tâbi tutulmalar› uygun görülmüfltür. BA⁄-KUR, örgüt olarak özel hukuk hükümlerine tabi olmakla beraber bir kamu tüzel kiflili¤idir. Örne¤in kamu kurumu niteli¤i nedeniyle BA⁄-KUR hakk›nda iflâs hükümleri uygulanamayacak, kurum alacaklar› devlet alaca¤› gibi imtiyazl› say›lacak, kurum görevlileri iktisadi devlet kurulufllar› görevleri gibi kabul edilecektir. Buna karfl›l›k, mali ve idari özerkli¤i nedeniyle, muhasebe-i umumiye, art›rma, eksiltme ve ihale kanunlar› hükümlerine, Say›fltay’›n vize ve denetimine ba¤l› bulunmamaktad›r. Kurumun üç organ› vard›r: Genel Müdürlük, Yönetim Kurulu ve Genel Kurul. Yönetim Kurulu bir baflkan ile dört üyeden oluflur. BA⁄-KUR’un kapsam›na ald›¤› sigortal›lara sa¤lad›¤› ilk yard›m, malullük ayl›¤›d›r. 1479 say›l› yasan›n 28. maddesine göre çal›flma gücünün en az üçte ikisini kaybetti¤i saptanan sigortal› malul say›l›r. Malullük ayl›¤›ndan yararlanabilmek için yaz›l› istek ve malullük koflullar›ndan baflka en ez befl tam y›l sigorta primi ödemifl olmak gerekmektedir. 1979 y›l›nda yasaya eklenen bir f›kra uyar›nca fiili sigortal›l›k devam ederken ifl kazas› ya da meslek hastal›¤› sonucu çal›flma gücünün üçte ikisini kaybedenlerden befl tam y›l prim ödemifl olma koflulu aranmamaktad›r. Malullük ayl›¤›, sigortal›n›n son defa prim ödedi¤i gelir basama¤›n›n % 70’i oran›nda hesaplanmaktad›r. Yap›lan sa¤l›k kontrolü sonucu malullük halinin kalkt›¤›n›n anlafl›lmas› halinde malullük ayl›¤›n›n kesilece¤i de yasan›n bir hükmüdür. (m. 33) BA⁄-KUR’un sigortal›lara sa¤lad›¤› ikinci yard›m, yafll›l›k sigortas› çerçevesinde yap›lan toptan ödeme ya da yafll›l›k ayl›¤› ba¤lanmas›d›r. Sigortal›n›n iflten ayr›lmas› ve yaz›l› baflvurusunun yan› s›ra, kad›n ise 20 tam y›l, erkek ise 25 tam y›l sigorta primi ödemifl olmas› BA⁄-KUR flartt›r. Kad›n 50, erkek ise 55 yafl›n› doldurmakla beraber en az 15 tam y›l sigorta primi ödemifl olanlara da k›smi ayl›k ba¤lanaca¤› öngörülmüfltür (m. 35) Yafll›l›k ayl›¤›n›n hesab›nda sigortal›n›n en son prim ödedi¤i gelir basama¤›n›n % 70’inin dikkate al›naca¤›, yirmi befl y›ldan fazla prim ödenmesi halinde her tam y›l için buna % 1 eklenece¤i, ancak bu ayl›¤›n her halde % 90 oran›n› geçmeyece¤i de yasan›n bir emridir (m. 36) Ancak, sözü geçen maddede, 20.2.1992 tarih ve 3774 say›l› yasayla yap›lan de¤ifliklikle primi ödenmemifl 25 y›ldan az her tam y›l için %1 indirim yap›laca¤› hükme ba¤lanm›fl bulunmaktad›r. Kad›n ise 50, erkek ise 55 yafl›n› doldurduklar› halde malullük ya da yafll›l›k ayl›¤›na hak kazanamayan sigortal›lara, yaz›l› istekleri üzerine, ödedikleri primler toptan ödeme fleklinde geri verilmektedir. Bu kifliler BA⁄KUR yasas›na ba¤l› olarak yeniden çal›flmaya bafllarlarsa, toptan ödeme yoluyla ald›klar› paray› yasal faiziyle birlikte peflin ödeyerek önceki sigortal›l›k sürelerini de geçerli k›lmaktad›rlar. BA⁄-KUR’un sigortal›lara sa¤lad›¤› üçüncü yard›m, ölüm sigortas› çerçevesinde, efle, çocuklara, ana ve babaya ayl›k ba¤lanmas›, bunlara toptan ödeme yap›lmas› ve ölen sigortal› için cenaze masraflar›n›n verilmesidir. Sigortal›n›n belirtilen yak›nlar›n›n ölüm ayl›¤›ndan yararlanabilmeleri için ölüm tarihinde en az üç tam y›l sigorta priminin ödenmifl olmas›, gerekmektedir. Malullük ya da yafll›l›k ayl›¤› almakta iken veya bu ayl›klara hak kazand›ktan sonra ölen sigortal›n›n efl, çocuk ve ana-babas›na ayl›k ba¤lanabilmektedir. Ayr›ca yasan›n 41. maddesi gere¤ince sigortal› iken geçirdi¤i ifl kazas› ya da meslek hastal›¤› sonucu ölenlerden prim ödeme süresi aranmamaktad›r. Ölen sigortal›n›n hak sahiplerinden hiçbiri ölüm sigortas›ndan ayl›k ba¤lanmas›na hak kazanam›yorsa, sigortal›n›n ödedi¤i primler hak sahiplerine toptan ödeme biçiminde geri verilmektedir. (m. 44) Ölen sigortal›n›n hak sahibi mirasç›lar›na (efl, çocuk, ana, baba) hangi koflullarla ve hangi oranlarda ayl›k ba¤lanaca¤› ya da toptan ödeme yap›laca¤› ad› geçen yasan›n 45. maddesinde gösterilmifltir. Sigortal›n›n dul eflinin evlenmesi, k›z çocu¤unun evlenmesi, çocu¤un 18 yafl›n› bitirmesi esas itibariyle ayl›¤›n kesilmesi için yeterli sebeplerdir. Ancak dul eflin ve k›z çocu¤un boflanmas› halinde ayl›k yeniden ba¤lanabilmektedir. Keza çocuk orta ö¤retimde ise 20 yafl›n›, yüksek ö¤retimde ise 25 yafl›n› dolduraca¤› tarihe kadar ayl›¤› devam etmekte, ayr›ca bu yafllar› doldurdu¤u halde çal›flamayacak kadar malul ise ayl›¤› kesilmemektedir. (m. 46) BA⁄-KUR, sigortal›lara yukar›da aç›klanan yard›mlar› yapabilmek ve yönetim giderlerini karfl›layabilmek için prim alma hakk›na sahiptir. Ödenecek primler sigortal›n›n seçti¤i gelir basama¤›n›n % 20’sidir. Sigortal› ayr›ca sigortaya giriflte bir defaya mahsus olmak üzere bildirilen gelirin % 25’i oran›nda girifl kesene¤i ödemek zorundad›r. Ayl›k gelir basamaklar› 1479 say›l› yasan›n 50. maddesinde 12 basamak biçiminde düzenlenmifltir. Bu basamaklar›n geçim indekslerine, asgari ücret ve genel ücret düzeylerindeki de¤iflmelere, ülkenin ekonomik durumuna göre, Sosyal Sigortalar Kanunu’ndaki prime 128 Ba¤l› ‹htimal Ba¤l›l›k Katsay›s› esas tavan ücreti aflmamak üzere Bakanlar Kurulu’nca yeniden düzenlenmesine de olanak verilmifltir. En son olarak 26.10.1995 tarihli ve 95/7447 say›l› kanun hükmünde kararname ile söz konusu basamak ve göstergeler yeniden belirlenmifltir. Buna göre, birinci basamaktaki ayl›k gelir 2.100.000 TL, 24. basamaktaki ayl›k gelir 16.410.000 TL olarak tespit edilmifltir. Sigortal›n›n on iki gelir basama¤›ndan herhangi birini seçmesi ve bunu en geç üç ay içinde kuruma verece¤i girifl bildirgesinde veya dilekçesinde yaz›l› olarak bildirmesi gerekmektedir. (m. 51) Üç ay içinde basama¤›n seçilmemesi halinde yasaya göre sigortal›n›n birinci basama¤› seçti¤i kabul edilmektedir. 52. maddeye göre sigortal› ilk befl basamaktan birine göre prim ödüyorsa, her bir basamakta bekleme süresi bir y›ld›r ve basamak yükseltilmesi talebe bak›lmaks›z›n kurum taraf›ndan kendili¤inden yap›l›r. Buna karfl›l›k, sigortal›, di¤er basamaklardan birine göre prim ödüyorsa, bu basamaklarda en az iki tam y›l›n› doldurmak ve bir üst basama¤a geçebilmek için yaz›l› talepte bulunmak zorundad›r. Sigortal›lar›n prim borçlar›n› zaman›nda ödememeleri halinde ilk ay için % 10 ve bundan sonra geçecek her ay için % 5 gecikme zamm› uygulanaca¤› da 1479 say›l› yasada öngörülmüfltür. (Bkz. Sosyal Sigortalar Kurumu) M. Kutal P (E1 E2) = P (E1) x P (E2/E1) = P(E2/E1) = 1 3 = olacak, fakat ikinci çekiflte kutu içinden bir k›rm›z› top eksilmifl olaca¤›ndan, ikinci topun k›rm›z› olmas› ihtimali birinciye ba¤l› olarak, P (E2/E1) = 2 8 = 1 4 fleklinde belirlenecektir. Her iki olay›n birarada ortaya ç›kmas› ihtimali, yani P (E1E2), bu olaylar›n ihtimallerinin birbiriyle çarp›lmas› yoluyla, 1 = 1 P (E1E2) P (E1) fleklinde yap›labilir. Top çekme deneyi iadeli olarak yap›ld›¤› takdirde kutu içindeki toplam top say›s› ile k›rm›z› ve beyaz top oranlar› bir çekiflten di¤erine de¤iflmeyece¤inden, çekifl olaylar› ba¤›ms›z olacak ve dolay›s›yla ikinci topun k›rm›z› olmas› ihtimali birincinin k›rm›z› olmas› ihtimaline eflit olacakt›r. Di¤er bir anlat›mla, (E1) ve (E2) nin ba¤l› olmad›klar› durumda P (E2) ile P(E2 /E1)’nin ba¤l› olmad›klar› durumda P (E2) ile P(E2/E1) eflit olacaklar›ndan, (E1) ve (E2)’nin birarada ortaya ç›kmalar› ihtimali, P (E1E2) = P(E1) x P (E2) 3 3 = x 9 9 Ba¤l› ‹htimal 3 9 x 3 4 12 olarak hesaplanacakt›r. Bu formül yard›m›yla ba¤l› ihtimalin tan›m› da [Alm. Bedingte Wahrscheinlichkeit] [Fr. Probabilité conditionnée] [‹ng. Conditional probability ] Bir olay›n ortaya ç›kmas› bir baflka olay›n önceden ortaya ç›km›fl olmas›ndan etkileniyorsa, bu olaylar ba¤l› olaylard›r. Bu durumda ikinci olay›n ortaya ç›kmas› ihtimali de birincinin ortaya ç›k›p ç›kmamas›na ba¤l› olarak de¤iflece¤inden, ikinci olay›n ihtimaline ba¤l› veya flart l› ihtimal denilmektedir. Bir kutudaki 6 beyaz ve 3 k›rm›z› top aras›ndan iadeli olarak iki çekifl yapar ve (E1) ile ilk çekilen topun k›rm›z› olmas› (E2) ile de ikinci topun k›rm›z› olmas› olaylar›n› gösterirsek, (E 1) ve (E 2) olaylar› ba¤l› olaylard›r. Bu durumda (E2)’nin ortaya ç›kma ihtimali (E1)’in ortaya ç›kmas›na ba¤l› oldu¤undan ba¤l› bir ihtimaldir ve P (E2/E1) fleklinde belirtilecektir. ‹lk çekiflte 9 topun 3’ü k›rm›z› oldu¤undan (E1)’in ihtimali P (E1) = 1 = 1 9 olacakt›r. (Bkz. Bayes Teoremi, Çarpma Teoremi, ‹hti mal) B.A. Köksal Ba¤l›l›k Katsay›s› [Alm. Assoziationskoeffizien]t [Fr. Coefficient d’asso eiation] [‹ng. Coefficient of association] Her biri sadece iki fl›kka sahip olan iki de¤iflken aras›ndaki iliflki basit olarak ba¤l›l›k katsay›s› yard›m›yla belirlenebilir. Birçok araflt›rmaya ait gözlemlerin say› olarak (toplamlar d›fl›nda) 4 hane içinde toplanabilmesi ba¤l›l›k katsay›s›n›n pratik önemini art›rmaktad›r. Örne¤in, cinsiyete göre belirli bir partiye oy verip vermeme ya da yine cinsiyete göre bir ürünün kullan›lma durumu ile ilgili veriler, söz konusu de¤iflkenlerin sadece iki fl›kk› bulunmas›ndan ötürü, 2x2’lik tablolar halinde sunulabilir. Bir araflt›rma sonucu elde edilmifl olan verilerin afla¤›daki 4 grupta topland›¤›n› düflünelim: a) A partisine oy veren kad›nlar, b) A partisine oy vermeyen kad›nlar, c) A partisine oy veren erkekler, d) A Partisine oy vermeyen erkekler, Bu gruplara ait gözlem say›lar› a c b d fleklinde belirtildi¤inde (N = toplam gözlem say›s›) ba¤l›l›k katsay›s›, (a+d) – (b +c) B. K. = N 129 Ba¤l› Mallar Ba¤l› Talep formülü ile belirlenecek ve de¤iflkenler aras›ndaki iliflkinin yönüne ve kuvvetine göre katsay›s›n›n de¤eri art› ve eksi 1 aras›nda de¤iflecektir. Cinsiyetle oy verme aras›nda iliflki bulundu¤u durumunda katsay› art› ya da eksi 1’e yaklaflacak, iliflkinin zay›f oldu¤u durumda ise 0’a yak›n olacakt›r. Yukar›daki örnekle ilgili toplam gözlem say›s›n›n 160 oldu¤unu ve bu toplam›n gruplara göre a=50, b =10, c=20 ve d= 80 flekilnde da¤›lm›fl oldu¤unu varsayarsak, katsay› (50 + 80) – (10 + 20) B. K. = = 626 60 olarak hesaplanacakt›r. Bu de¤er, cinsiyetle A partisine oy verme aras›nda pozitif bir iliflki bulundu¤unu ve bu iliflkinin kad›nlar›n A partisini tercih etmeleri yönünde oldu¤unu göstermektedir. ‹liflkinin tam ve pozitif (+1) olabilmesi ise A partisine oy veren toplam 70 seçmenintamam›n›n kad›n ve vermeyen 90 seçmenin hepsinin erkek olmas› ile gerçekleflebilecektir. (Bkz. Birlikte De¤i flim, Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri, Korelasyon) B. A. Köksal Baz› durumlarda ana flirket bir holding flirketidir; baz› durumlarda ise, kendine ait bir faaliyeti oldu¤u halde, bir ya da daha fazla yavru flirkette de kontrol paylar›na sahip bulunabilir. fiirketler aras›ndaki iliflkiler, do¤rudan do¤ruya pay sahipli¤i yolu ile oluflturulabilece¤i gibi, dolayl› bir flekilde de kurulmufl olabilir. Böylece bir (A) flirketi (B) flirketinin, (B) flirketi de (C) flirketinin ço¤unluk paylar›na sahipse her üç flirket de birbirine ba¤l›d›r ve hem (B) hem de (C) flirketi (A) ana flirketinin yavru flirketleri olarak kabul edilir. Baz› durumlarda flirketler aras›ndaki pay iliflkileri, dörtlü ya da daha fazla kademeler halindeki flirket gruplar›n› kapsayarak oldukça kar›fl›k bir durum al›r. Bununla birlikte ba¤l› flirketler genel olarak bir piramit kurarak yat›r›m ve yönetim becerisine sahip grubun çok büyük bir faaliyet alan›n› kontrol alt›na almas›n› sa¤layabilir. Ba¤l› Mallar [Alm. Verbundguten, Kuppelprodukte] [Fr. Biens conjo ints] [‹ng. Joint products] Tütektimi birbirine ba¤l› olan mallard›r. A mal›n›n fiyat› düflerken bu maddenin talebiyle birlikte B mal›ndan talep edilen miktar da art›yorsa, A ve B ba¤l› mallard›r. Örne¤in, foto¤raf makinesi ve foto¤raf filmi ba¤l› mallard›r. Foto¤raf makinesi fiyatlar› düfltü¤ü takdirde makine talebi ile birlikte film talebi de artar. Ba¤l›l›k, çapraz elastiklik ile ölçülür. Çapraz elastiklik, herhangi bir maldan taleb edilen miktarlar›n baflka bir mal›n fiyat de¤iflmeleri karfl›s›nda gösterdi¤i duyarl›¤› belirtmektedir. ÇE = d Da Pb d Pb Da Yukar›daki denklem, B mal›n›n fiyat›nda (dPb) kadar bir de¤iflme oldu¤u zaman, A mal›n›n talebinde (dDa) kadar bir dalgalanma ortaya ç›kt›¤›n› göstermektedir. Çapraz elastiklik negatif ise A ve B mallar› ba¤l› mallard›r. Elastikli¤in mutlak say›sal de¤eri ne kadar büyükse ba¤l›l›k o kadar fazlad›r. (Bkz. Tamamlay›c› Mal lar, Çapraz Elastiklik ) E. Alkin Ba¤l› fiirket [Alm. Tochtergesellschaft] [Fr. Société affiliée] [‹ng. Af filiate Company, Subsidiary Company] Baz› anonim flirketler, di¤er flirketlerin pay senetlerinin tamam›na ya da ço¤unlu¤una sahip olabilirler. Böyle bir durumda, paylar› elinde bulunduran anonim flirkete “ana flirket ”, bu ana flirket taraf›ndan kontrol edilen flirkete de “ba¤l› flirket ” ya da “yavru flirket ” ad› verilir. BA⁄LI fi‹RKETLER fiekilde görülen piramitleflme, karfl›l›kl› iliflkilerle daha da karmafl›k bir duruma gelebilir. Yani ana flirket, sadece B, C, D’ye de¤il, fakat do¤rudan üçüncü kademedeki flirketlere de yat›r›m yapabilir. Piramitleflme yoluyla, kontrolü elinde bulunduran flirket, küçük bir sermaye ile çok büyük yat›r›mlar› kontrol alt›na alm›fl olacakt›r. Herhangi bir anonim flirket, di¤er birine ait paylar›n tamam›n› ya da bir k›sm›n› ilk ihraçta nakit veya di¤er aktif kalemlerin do¤rudan do¤ruya yat›r›lmas› suretiyle elde etmiflse, bu durumda yavru flirket, ana flirketin anonim olarak teflkilatlanm›fl bir bölümünden ibarettir. Fakat bazen yavru flirket bafllang›çta ba¤›ms›z bir tüzel kiflilik olarak faaliyete geçtikten sonra, ço¤unluk paylar› bir ya da birkaç defada di¤er bir anonim flirket taraf›ndan elde edilebilir. Bu durumda ana flirket, yavru flirketin pay senetlerini ya borsadan veya özel anlaflmalar ile nakten sat›n alm›fl, ya da yavru flirket - pay senetleriyle de¤ifltirmek amac›yla yeni pay senetleri ihraç ederek yavru flirketin pay senetlerini ele geçirmifl olur. (Bkz. Ana fiirket, Anonim fiirket, Hisse Senedi, Holding) fi. Türen Ba¤l› Talep [Alm. Verbundene Nachfrage] [Fr. Demande conjointe] [‹ng. Joint demand] 130 Ba¤l› Üretim Bakiyeler Mizan› Bir mal ya da hizmet üretmek için üretim faktörlerinin teker teker de¤il, hep birden talep edildi¤ini belirten bir terimdir. Örne¤in, ayakkab› üretmek için hem deri ve kösele, hem de insan eme¤i kullan›lmaktad›r. Ba¤l› olarak talep edilen faktörlerden bir tanesinin ayr› ve ba¤›ms›z fiyat› olam›yaca¤› ileri sürülmüfltür. Bunu savunanlara göre, üretim sonunda faktörlere düflen pay›n belirlenmesi olanaks›zd›r. (Bkz. Üretim Faktörle ri) E. Alkin Ba¤l› Üretim [Alm. Verbundene Produktion, Kuppel produktion] [Fr. Production conjointe ] [‹ng. Joint-production] Teknik ve do¤al özellikleri nedeniyle üretimleri birbirine ba¤l› iki üretim etkinli¤idir. Burada yün üretimi zorunlu olarak koyun yetifltirilmesine ba¤l› olmaktad›r. Koyun yetifltirilmesinden vazgeçildi¤i anda, yün üretimi de s›f›ra inecektir. E. Alkin toplam›na eflittir. Bu iliflki nedeniyle, mizanlar, yaln›zca hesap bakiyeleri esas al›narak da düzenlenebilir. Bu tür bir mizana bakiyeler mizan› denir. (Bkz. Bakiyeler Mi zan›, Büyük Defter, Mizan) Y. Ercan Bakiyeler Mizan› [Alm. Saldenbilanz] [Fr. Balance des soldes ] [‹ng. Trial balance ] Günlük deftere ifllenen her maddenin borç ve alacak tutarlar› eflit oldu¤una göre, büyük defterdeki borç bakiyesi veren hesaplar›n bakiyeleri toplam› da alacak bakiyesi veren hesaplar›n bakiyeleri toplam›na eflit olur. Bakiyeler mizan›n›n fonksiyonu bu eflitli¤in varoldu¤unu ispatlamakt›r. Bakiyeler mizan›, büyük defter hesaplar›n›, bu defterdeki s›ras›yla listeleyen ve bakiyelerini (borç ya da alacak) iki sütun halinde (borç sütunu ve alacak sütunu) göstenen bir tablodur. Bu tablonun bafl k›sm› afla¤›da görülmektedir. ................fiirketi Mizan 31. Aral›k 1997 Bahflifl [Alm. Trinkgeld] [Fr. Pourboire ] [‹ng. Tip] Bir kimseye ödenen ve genellikle emek karfl›l›¤› olmayan bir miktar paraya verilen add›r. Ücret ile bahflifl aras›nda en önemli fark, ücretin bir ifl karfl›l›¤›nda ödenen para olmas›d›r. Otel, lokanta ve benzeri e¤lence yerlerinde servis karfl›l›¤› çal›flanlara müflteriler taraf›ndan ödenen paralar›n hepsini bahflifl olarak nitelemek mümkün de¤ildir. Çünkü müflteriye verilen hesap pusulas›n›n alt›na eklenen ve yüzde usulüne göre saptanan servis karfl›l›klar›, ‹fl Yasas›’n›n 25. maddesi uyar›nca ücret niteli¤indedir. Müflterilerin hiçbir yasal yükümlülükleri olmaks›z›n, hesap pusulalar›ndaki yüzdelerin d›fl›nda serviste çal›flanlara b›rakt›klar› paralar ise bahflifl niteli¤indedir. Yabanc› kökenli bir sözcük olan bahflifl, “bir kimsenin yasal bir yükümlülü¤ü olmad›¤› halde baflka bir kifliyi memnun etmek için verdi¤i bir miktar para anlam›na gelmektedir. Bahfliflin, emek sahibi kifliyi ödüllendirmek gibi meflru bir amaç için verilebildi¤i gibi, gayrimeflru yollardan yap›lan faaliyetin karfl›l›¤› olarak ödendi¤ine de rastlanmaktad›r. Bu durumda bahflifl kavram›n›n d›fl›na ç›k›ld›¤› ve yasa d›fl› hareketin karfl›l›¤› anlam›na geldi¤i kuflkusuzdur ve bahflifl ad› alt›nda verilen para, rüflvet niteli¤ini tafl›maktad›r. (Bkz. Rüflvet, Prim, Ücret) M. Kutal Hesaplar ................ ................ Bakiye [Alm. Saldo] [Fr. Reste] [‹ng. Balance] “Kalan”, “art›k” anlam›na gelir. Muhasebede bakiye bir büyük defter hesab›n›n borç ve alacak tutarlar› aras›ndaki farkt›r. Borç tutar› alacak tutar›ndan daha büyükse borç bakiyesi, alacak tutar› daha büyükse alacak baki yesi söz konusudur. Herhangi bir anda büyük defterdeki hesaplar›n borç bakiyeleri toplam›, alacak bakiyeleri Bakiyeler Borç Alacak ............ ............... Mizan, dönem sonunda finansal tablolar›n haz›rlanmas› sürecinin bir aflamas›n› oluflturur. Ayarlama ve kapan›fl kay›tlar›ndan önce haz›rlanan mizan (geçici mi zan) gelir ve gider hesaplar›n› da içerdi¤i halde, bu kay›tlardan sonra haz›rlanan mizan (kapan›fl sonras› mizan› veya kat’i mizan) yaln›zca bilanço hesaplar›n› içerir. Bir mizan›n borç ve alacak sütunlar›n›n eflit olmas›, ifllemlerin analizinde ve uygun hesaplara kaydedilmesinde hata yap›lmam›fl oldu¤unu ispatlamaz. Örne¤in bir nakit girifli kasa hesab› yerine alacak hesaplar›n›n borcuna kaydedilmifl olsa ya da bir ifllemin kaydedilmesi bütünüyle unutulmufl olsa, mizan tutarl›¤›n› korur. Bir mizan›n borç ve alacak sütunlar› toplamlar›n›n eflit ç›kmamas› bir ya da daha çok hatan›n yap›lm›fl oldu¤unu gösterir. Tipik hata örnekleri aras›nda flunlar say›labilir. 1. Bir hesab›n borcuna yap›lacak bir kayd›n alaca¤›na yap›lmas› (ya da tersi), 2. Hesap bakiyelerinin hesaplanmas›nda aritmetik hata yap›lmas›, 3. Hesap bakiyelerinin mizana aktar›lmas›ndaki hatalar, 4. Bir borç bakiyesinin mizan›n alacak sütununa yaz›lmas› (ya da tersi) 5. Mizan toplamlar›n›n al›nmas›nda hata yap›lmas›. Hatalar›n Saptanmas›: Mizan›n borç ve alacak sütunlar›n›n toplamlar› eflit ç›kmad›¤› takdirde, yap›lm›fl 131 Balans Kare olan hata ya da hatalar›n afla¤›daki s›ra izlenerek sistematik biçimde aranmas› zaman ve emek tasarrufu sa¤layacakt›r. 1. Mizan›n sütun toplamlar›, bu defa afla¤›dan yukar›ya olmak üzere, tekrar hesaplan›r. 2. Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark hesaplan›r. Bu fark 9’a tam bölünebiliyorsa, bir say›n›n rakamlar› aras›nda hatal› bir yer de¤ifltirme yap›lm›fl olabilir. (Örne¤in, bir hesab›n 28 592 TL olan bakiyesi mizana 25 892 TL olarak geçirilmifl olabilir.) Bu tip hataya “takdim tehir ” ya da “transpozisyon hatas› ” denir. Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark, tam olarak de¤ilse, de, 9’a bölünebilir bir say› ise, bir kayma hatas› (desimal hatas› ) yap›lm›fl olabilir. (Örne¤in 28 592 TL mizana 285 92 TL olarak geçirilmifl olabilir.) Mizan›n sütun toplamlar› aras›ndaki fark, örne¤in borç sütununa yaz›lmas› gereken bir hesap bakiyesinin alacak sütununa (ya da tersi) yaz›lm›fl olmas›n›n da sonucu olabilir. Böyle bir hata, mizan›n sütun toplamlar› aras›nda tam iki misli bir fark yarat›r. Bu nedenle, hatay› ararken, sütun toplamlar› aras›ndaki fark›n tam yar›s›na eflit olan bir say›n›n mizan sütunlar›nda mevcut olup olmad›¤›na bak›lmal›d›r. 3. Mizandaki tutars›zl›k devam ediyorsa, büyük defterdeki hesap bakiyelerinin mizana do¤ru olarak ve mizan›n uygun sütununa aktar›lm›fl olup olmad›¤› kontrol edilir. 4. Büyük defterdeki her hesab›n bakiyesi tekrar hesaplan›r. 5. Bütün kay›tlar›n günlük defterden büyük deftere do¤ru olarak aktar›lm›fl olup olmad›¤› kontrol edilir. Kontrolü yap›lan her rakam›n yan›na hem günlük, hem de büyük defterde bir çek (√) iflareti konulur. Kontrol bitti¤inde, günlük defterde ve büyük defterde yan›na çek iflareti konmam›fl rakam kal›p kalmad›¤› araflt›r›l›r. (Bkz. Büyük Defter, Mizan, Bilanço) Y. Ercan Balans Kare [Alm. Balanzierendesviereck] [Fr. Balance carré ] [‹ng. Balance square ] Toplama ifllemlerinde çeflitli kalemlerin dikey toplam›n›n bunlar›n yatay toplam›na eflit olmas› fleklinde yap›lan bir sa¤lama yöntemidir. Örnek: 5 015 + 751 = 5 766 6 324 + 118 = 6 442 804 + 246 = 1 050 12 143 + 1 115 = 13 258 S. Abaç Bal›kç›l›k Sektörü [Alm. Fischerei Sektor] [Fr. Pêche] [‹ng. Fishing] Uluslararas› endüstriyel s›n›rfland›rmada 1 numaral› ilk ana bölüm olan “tar›m sektörü” kapsam›na bal›kç›l›k faaliyetleri de al›nm›flt›r. Tar›m sektörü kapsam›nda bal›k- Banco de la Nacion, Lima ç›l›k alt sektörü 13 kodunu tafl›maktad›r. Sektörün faaliyet alan› deniz, göl, tatl› sular ve nehirlerdir; faaliyeti ise yaln›z deniz ve tatl› sulardan su ürünlerinin tutulmas› ve ç›kar›lmas›d›r. (Bkz. Ekonomik Faaliyet Kollar›) E. Özötün Banca Commerciale Italiana S.p. A. Merkezi Milano'da bulunan özel sermayeli ticaret bankas›. 1894'te kuruldu. Özellikle, Birinci Dünya Savafl› sonras›nda h›zla geliflerek Avrupa’n›n birçok ülkesinde ve ABD'de flubeler açt›. Büyük Bunal›m ve ‹kinci Dünya Savafl›'ndan sonra yeniden yap›lanma sürecine girerek "‹talyan Mucizesi" olarak adland›r›lan 1960'l› y›llarda güçlü bir konum kazand›. 1970'lerde Banca di Legnano ve Banco di Chiavari e della Riviera Liguere'yi bünyesine katt›. Günümüzde ‹talya'n›n en büyük, Avrupa Birli¤i ve dünyan›n önde gelen bankalar›ndan biri konumuna yükseldi. 1991'de oluflturulan çok fonksiyonlu Banca Commerciale ‹taliana Group'un içinde yer ald›. Hisselerinin %89'u ‹talya Merkez Bankas›'na aitken, 1993-1994'te özellefltirildi. En büyük pay %3'ü aflmamak kofluluyla hisseleri borsa arac›l›¤›yla halka aç›ld›. 1995 y›l› itibariyle sermayesi 1,794 trilyon liret, özkaynaklar› 118,924 trilyon liret olan bankan›n, toplam mevduat› 107,744 trilyon lirete, kulland›rd›¤› krediler toplam› 96,211 trilyon lirete, net kâr› 342 milyar lirete yükseldi. Yurt içinde 866, yurt d›fl›nda 5 k›tada (42 ülkede: ‹ngiltere, ABD, Arjantin, Japonya, M›s›r, Avustralya vb.) 47 flubesi, 25 temsilcili¤i (biri Türkiye, Ankara'da), 100'ün üzerinde yan kuruluflu, 32 ifltiraki ve ortakl›¤› bulunan bankan›n, istihdam etti¤i personel say›s›: 19 329 000'a ulaflt›. S. Abaç/A.Erhan Banca Nazionale del Lavoro Merkezi Roma’dad›r. 1 A¤ustos 1913’te Istituto Nazionale di Credito per la Cooperazione ad›yla kurulmufl, ad› 1922’de Banca Nazionale del Lavoro e delle Cooperazione olarak de¤iflmifltir. 1929 Mart›nda flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1939’de Banca delle Marche e degli Abruzzi’yi, 1970’de Banca di (redito Provinciale) Pisa’y› bünyesine katm›flt›r. Sermayesi hazineye ve baz› kamu kurulufllar›na aittir. Özellikle her tür ipotekli kredilerle ve kooperatiflerle kamu ifllerinin finansman›yla u¤raflmaktad›r. 1995 itibariyle sermayesi 1,76 trilyon Liret, mevduat toplam 117,44 trilyon Lirettir. ‹talya’da 109 flubesi vard›r. S. Abaç/A.Erhan Banca Romana Comert Exterior S.A. (Bkz. Romanian Bank for Foreign Trade ) Banco de la Nacion, Lima Merkezi Peru’nun Lima kentindedir. 1966’da bir devlet bankas› olarak kurulmufltur. 132 Banco di Napoli Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. (Ba¤fafl) Sermayesi 1995 itibariyle 689 milyon Yeni Sol, toplam mevduat› 2 278 milyon Yeni Sol’dur. fiube say›s› 84’dür, d›flarda 1 temsilcili¤i vard›r. S. Abaç/A.Ertan Banco di Napoli Merkezi Napoli’dedir. 1539’da kurulmufltur. Temmuz 1936’da Banco Agricola Commerciale del Mezzogiorno’yu bünyesine katm›flt›r. Sermayesi 1995 itibariyle 1,10 trilyon Liret, toplam mevduat› 85,78 trilyon Lirettir. ‹talya’da 810 flubesi vard›r. S. Abaç Banco di Roma S.p.A. Merkezi Roma'da bulunan özel sermayeli ticaret bankas›. 1880'de kuruldu. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 1 675 trilyon liret olan bankan›n, yurt içinde 1 276, yurt d›fl›nda 16 flubesi (2'si Türkiye'de, ‹stanbul, ‹zmir; Fransa, Japonya, ‹ngiltere, Almanya, ABD, Hong Kong vb.) 8 temsilcili¤i (Buenos Aires, Sydney, Pekin, Mexico City, Prag, Brüksel, Moskova, Singapur) bulunmaktad›r. Türkiye'de 1911'den bu yana bankac›l›k etkinliklerini sürdüren Banco di Roma S.p.A.'n›n, 1995 y›l›nda toplam mevduat› 1,312 trilyon TL, kulland›rd›¤› krediler toplam› 409 milyar TL, net zarar› 308 milyar TL olmufltur. ‹stanbul ve ‹zmir flubelerinde çal›flan personel say›s› toplam› 81'dir. A. ‹lkin/A.Erhan Amsterdam Bankas›, d›fl ödeme güçlüklerine çözüm getirmek amac›yla 1609’da kurulmufltur. Veznelerine getirilen ayar› bozuk sikkeleri eriterek külçe de¤erlerini sahipleri hesab›na alacak kaydetmifltir. Arac›l›k etti¤i transfer ifllemlerinde alt›n ve gümüflün külçe de¤erini esas tutmufltur. De¤er hesab›nda kulland›¤› birimin ad› “Banco-Flori n ” idi. Tacirler, Amsterdam Bankas›’ndaki Banco-Florin hesaplar›na dayanarak ödeme yapabiliyorlard›. Amsterdam Bankas› da, 600 Florini aflan senetlerin Banco-Florin mevduat›na geçirilmesini zorunlu tutmaktayd›. Banco-Florin ile ödeme yapan ve kabul eden tacirler, ayar› bozuk sikkeler yüzünden zarara u¤ramaktan kurtulmufllard›r. Banco-Florin, ticari ödeme arac› ve de¤er ölçüsü olarak piyasalarda resmî devlet paras›na tercih edilmifltir. (Bkz. Ka¤›t Alt›n, Hesap Paras›, Özel Çe kifl Haklar›.) F. Ergin Bancor [Alm. Bancor] [Fr. Bancor] [‹ng. Bancor] John Maynord Keynes’in haz›rlayarak ‹ngiltere hükümeti ad›na Bretton Woods Konferans›’nda savundu¤u planda önerilen uluslararas› ödeme birimidir. Bancor bir “kaydi para” olacak ve de¤eri alt›na göresaptanacakt›. Miktar› uluslararas› likidite gereksinimine göre ayarlanabilecekti. Keynes Plan›, Bretton Woods Konferans›’nda reddedilmifltir. Ancak, Uluslararas› Para Fonu, 1970’de Özel çekifl haklar› ad› alt›nda benzer bir ödeme birimi kabul etmifltir. Avrupa Para Birimi ve ECU da bancoru and›ran ödeme birimleridir. (Bkz. White Plan›, Keynes Pla n›, Bretton Woods Antlaflmas›, Uluslararas› Para Fonu, Avrupa Para Birimi, Özel Çekifl Haklar›). F. Ergin Banco do Brazil (Bank of Brazil) Merkezi Brezilya’n›n Brasilia flehrindedir. 12 Ekim 1808’de kurulmufl; 1845 ve 1906’da yeniden örgütlenmifltir. Hisselerinin % 62’sine Federal Hükümet sahip bulunmaktad›r. S. Abaç Banco do Estado de Sao Paulo S.A Merkezi Brezilya’n›n Sao Paulo kentindedir. 1909’da Banco de Credito Hipotecario e Agricolo do Estado de Sao Paulo ad›yla kurulmufl, 1926’da flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1968’de Banco Nacional Lavoura e Comercio S.A. ile, 1970’de Banco Nacional Lavoura e Comercio S.A. ile 1970’de Banco Intercontinental do Brasil S.A. ile ve 1973’te Banco de Sao Paulo ile birleflmifltir. S. Abaç/A.Erhan Banco-Florin [Alm. Banco Florin ] [Fr. Banco Florin ] [‹ng. Banco Florin ] 17.yy’da kullan›lmaya bafllanm›fl bir hesap paras› ve kaydi parad›r. 16.yy. sonlar›nda, hükümdarlar s›k s›k para ayar›n› bozmaktayd›. ‹çlerindeki alt›n ve gümüfl miktar› birinden ötekine de¤iflen ayar› bozuk paralarla uluslararas› ticaretin yürütülmesi güçleflmiflti. Band›rma Gübre Fabrikalar› A.fi. (Ba¤fafl) 16.1.1970'te, Band›rma'da kimyasal gübre ve asit üretmek üzere, üçü tüzel on dört ortak taraf›ndan 6 milyon TL sermayeyle kuruldu. 1973'te kompoze gübreyle ilk üretimin gerçeklefltirilmesini izleyen y›llarda sülfürik asit, fosforik asit, kimyasal gübre üretimine geçildi. Bu alanda dünyaca ünlü ‹ngiliz Albatros ve Alman Uhde flirketleriyle imzalanan lisans anlaflmalar›yla kurulan entegre tesislerde 1995 ilk yar› y›l› itibariyle 220 bin ton sülfürik asit, 33 bin ton fosforik asit, 254 bin ton kimyasal gübre üretimi gerçeklefltirildi. Ödenmifl sermayesi 200 milyar TL olan ve bünyesinde 430 personel istihdam eden Ba¤fafl, yine ayn› dönemde 5 milyon dolarl›k d›flsat›mda bulunurken, net kâr› 304 milyar TL oldu. ‹fltirakleri: Badetafl Band›rma Deniz Tafl›ma A.fi., Bagasan Ambalaj Sanayii A.fi., Hidrokem Kimya Sanayii A.fi. Günümüzde, flirket hisselerinin %69'luk bölümü (138 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. fi. Özgencil/A.Erhan 133 Bandrol Usulü Bankac›l›kta Kliring (Takas) Bandrol Usulü [Alm. Banderolensystem] [Fr. Système de la banderole] [‹ng. Banderole system] Bir tür vergi tahsil yöntemidir. Vergiye tâbi bir maddenin üretildi¤i yerlerde ambalajlar›na bandrol veya etiket yap›flt›r›larak al›nan, tüketim vergilerine uygulan›r. fi. Özgencil Banka [Alm. Bank] [Fr. Banque] [‹ng. Bank] Yasalar›m›zda banka tan›m› yer almam›flt›r. Bankalar›n yapt›klar› bafll›ca ifllevler dikkate al›narak flöyle bir tan›m verilebilir: Bankalar, mevduat ve / veya di¤er flekillerde birikim sahiplerinden toplad›klar› fonlar› kendi hesaplar›na iskonto, ödünç verme ve di¤er mali ifllemlerde kullanmay› esas ve devaml› u¤rafl› haline getirmifl olan finansman kurumlar›d›r. (Bkz. Bankac›l›¤›n Tarihçesi, Bankac›l›kta Uzmanlaflma, Merkez Bankalar›, Mevduat Bankalar›) Ö. Akgüç Bankac›l›¤›n Tarihçesi [Alm. Geschicte des Bankwesens] [Fr. Origine et évolu tion des banques] [‹ng. History of banking] Paran›n genel bir de¤iflim arac› olarak kullan›lmaya bafllanmas›ndan önce, tüccar senetleri ve mal karfl›l›¤› kredi fleklinde ilkel banka ifllemleri yap›lmaya bafllanm›flt›r. Bankalar, günümüzdeki yap›lar›na ticaret ve sanayiin geliflti¤i son ça¤larda ulaflm›fllard›r. ‹lk ticari itibar belgelerinin Mezopotamya ’da kullan›ld›¤› bilinmektedir. Özellikle ‹.Ö. 5. ve 6. yy’larda arazi ipote¤i ve kefalet karfl›l›¤› kredi ifllemleri yap›lm›flt›r. Ayr›ca, halk›n tap›naklara ve ilahlara arma¤an ettikleri aynî maddeler kredi sisteminin kayna¤›n› oluflturmufltur. Bu kayna¤›n din görevlilerince gelir sa¤lamak amac›yla ödünç verilmesi ve tap›naklar›n en güvenilir para saklama yerleri olmas› ile bankac›l›k sistemi de oluflmaya bafllam›flt›r. Paran›n de¤iflim arac› olarak kullan›lmaya bafllamas› ile para al›p borç veren, bir ülke ya da flehir paras›na çeviren bankerler ortaya ç›km›flt›r. Bunlar, sarrafl›k görevlerinin yan› s›ra müflterilerinden mevduat da kabul eder ve bunlar› yüksek faizlerle baflkalar›na kredi olarak verirlerdi. Böylece, ilk örnekleri Mezopotamya, Eski Yunan ve Eski Roma’da görülen banka, ‹talyanca’da “ma sa, tezgâh” anlam›na gelen banco kelimesinden kaynaklanmaktad›r. ‹talya’da önlerine bir masa koyarak para ticareti yapan bu kiflilere 12. yy’da banchiero (banker) ad› verilmifltir. Dünya politika ve ticaretinin en önemli merkezlerinden biri olan Roma ’da önceleri para de¤ifltirmesi fleklinde bafllayan bankerlik, daha sonra mevduat kabulü, kredi ifllemleri ve poliçe al›m sat›m›yla geliflmifltir. Ortaça¤ ’da flehirlerin do¤mas› ile birlikte ekonomik iliflkiler geliflmeye, Haçl› Seferleri nedeniyle ordular›n gereksinimlerini karfl›lamak için büyük para nakilleri yap›lmaya bafllanm›flt›r. Bu s›rada Avrupa’n›n Do¤u ülkeleri ile ticareti de geliflmekteydi. Bu nedenlerle, ticaretin kolayl›kla yürütülebilmesi için para ifllemlerinde arac›l›k edecek kurumlara ihtiyaç duyulmufltur. Bütün bu olaylar banka sisteminin geliflimini h›zland›r›rken ti caret hukukunun da do¤mas›na neden olmufltur. Bununyan›nda ‹slâm ve H›ristiyan dinlerinin faizi yasak etmesi, bankac›l›¤›n gelifliminde önemli bir engel olarak ortaya ç›km›flt›r. Bu iki dinin koydu¤u faiz yasaklamas›yla Museviler banka sistemine egemen olmufllard›r. Günümüz bankac›l›¤›, 1157’de Venedik Bankas›’n›n kurulmas› ile bafllam›flt›r. 1408’de Cenova Bankas› kurulmufltur. Yeniça¤’la birlikte Avrupa’da düflünce ve ekonomi alan›nda bafllayan önemli de¤ifliklikler nedeniyle faizin meflrulu¤unun kabul edilmesi bankac›l›¤›n geliflimini engelleyen en önemli sebeplerden birini ortadan kald›rm›flt›r. Sömürgeleflmenin yayg›nlaflmas› ile birlikte ticaretin çeflitlenmeye bafllamas› bankalar› da uzmanlaflmaya ve birleflmeye yöneltmifltir. 19. yy’da ticaret sermayesinin geliflimi ve sanayi devrimi banka sistemini büyük bir h›zla gelifltirmifl, bankalar› parasal iliflkilerin odaklaflt›¤› en önemli mali ku rumlar dan biri haline getirmifltir. Her ülkede ayn› biçimde olmamakla birlikte, genellikle halktan mevduat toplayarak kaynak oluflturan bankalar ticaret alan›nda uzmanlafl›rken kendi öz sermayeleri ile çal›flan bankalar da yat›r›m ve ifl bankac›l›¤›nda uzmanlaflm›flt›r. Ticari kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçifl sürecinin bafllamas›yla bankac›l›k alan›nda da birleflmeler bafllam›flt›r. 19.yy’da sermayenin uluslararas›laflmaya bafllamas› uluslararas› ekonomik iliflkileri h›zland›r›rken bankac›l›¤a da uluslararas› bir nitelik kazand›rm›flt›r. (Bkz. Ban kac›l›kta Uzmanlaflma, ‹fl Bankalar›, Yat›r›m Bankalar›, Ticaret Bankalar›, Merkez Bankalar›, Kalk›nma Banka lar›). A. ‹lkin 134 Bankac›l›k Pani¤i [Alm. Banken panik] [Fr.Panique bancaire ] [‹ng.Ban king panic] Bir veya birkaç bankaya karfl› güvenin sars›lmas› sonucu mevduatlar›n› çekmek için genel olarak bütün bankalara, kitlelerin, ani ve büyük çapta hücum etmeleridir. Bu tür bir panik sa¤lam bankalar›n bile iflâs›na yol açm›flt›r. ‹ngiltere’de en büyük Bankac›l›k pani¤i 1866 y›l›nda meydana gelmifltir. 1973-1974 bankac›l›k bunal›m›nda panik olmam›fl, ‹ngiltere Merkez Bankas› zaman›nda müdahale etmifltir. ABD’de 1932 y›l›nda bir bankac›l›k pani¤i meydana gelmifltir. (Bkz. Cankuran Ope rasyonu) D. Demirgil Bankac›l›kta Kliring (Takas) [Alm. Klearing Abrechnung [Fr. Compensation, “Clea ring”] [‹ng. Clearing] Yayg›n çek kullan›m›, çeklerin takas ve tahsilinin h›zl› bir flekilde yap›lmas›n› zorunlu k›lmaktad›r. Bankalar, gerek kendi ald›klar› önlemlerle, gerek di¤er bankalar ve Merkez Bankas› ile iflbirli¤i yaparak, çeklerin takas ve tahsilinde kolayl›k ve etkinlik sa¤lamaktad›rlar. Çeklerin yat›r›ld›¤› (tevdi edildi¤i) banka ile üzerine çekildi- Bankac›l›kta Uzmanlaflma Banka Çeflitleri ¤i banka farkl› ise, söz konusu bankalar birbirlerine karfl› olan taleplerini günlük olarak takas ederler. Arada bir fark kal›rsa, borçlu kalan banka fark› Merkez Bankas›’ndaki ya da muhabir bankadaki hesab› üzerine çekti¤i çekle öder. E¤er bir kentte çok say›da banka ya da banka flubesi varsa, bu bankalar›n bir takas odas›na üye olmalar›, burada günlük olarak çeklerin karfl›l›kl› takas edilmesi, çek tahsiline h›z ve etkinlik kazand›rmaktad›r. Bankalar›n Merkez Bankas›’nda serbest tevdiatlar› bulundu¤undan, takasta borçlu kalan banka alacakl› banka lehine Merkez Bankas›’ndaki hesab› üzerine çek keflide etmektedir. Merkez Bankas› buradaki mebla¤› çeki keflide eden bankan›n hesab›na borç, lehdar bankan›n hesab›na da alacak kaydetmektedir. Takas aç›klar›, genellikle Merkez Bankas›’nda bulunan serbest tevdiatlar nedeniyle Merkez Bankas› üzerine keflide edilen çeklerle kapat›lmakla beraber, borçlu kalan bankan›n muhabir banka üzerine keflide etti¤i çekle de takas a盤›n› kapatmas› mümkündür. Çeklerin olanak ölçüsünde h›zl› takas›nda bankalar›n ç›karlar› vard›r. Çeklerin tahsilinde gecikmeler gelir kayb›na yol açabilece¤i gibi, hesab›na çek yat›ran mevduat sahipleri için de zorluklar, olumsuz sonuçlar do¤urabilir. Baflka bir banka üzerine keflideli çek di¤er bir banka taraf›ndan sat›n al›nd›¤› takdirde, çekin tahsilinin gecikmesi bankay› fondan ve gelir sa¤lama olana¤›ndan yoksun b›rak›r. Ayr›ca çekin tahsilinin gecikmesi, çekin karfl›l›ks›z kalmas› olas›l›¤›n› da art›rabilir. Bu nedenle çok say›da banka ya da banka flubesinin topland›¤› kentlerde takas odalar› kurulmas› çek tahsil takas›n›n h›zland›r›lmas›na olanak vermektedir. Ö. Ökgüç 1) Belirli bir dönem sabit tutulan mevduat ve borçlar büyük miktarlardad›r. Cari hesaplar hemen hemen önemsizdir. Toptanc› bankac›l›¤›n en önemli özelli¤i, kredi vadeleriyle koflullar›n›n her borçlanman›n özel durumuna uygun düflecek flekilde ayarlanmas›d›r. Borçlanmalar birkaç aydan 5-7 y›la kadar vadelerde, sabit dönemler içindedir. Baz›lar› bölümler halinde, baz›lar› da vade sonunda geri ödenir. Benzer flekilde, baz›lar› vadeleri boyunca sabit bir faize tâbi iken, baz›lar› vadeleri içindeki faiz de¤iflikliklerini yüklenmek durumundad›r. 2) Toptanc›l›k iflinin alan› uluslararas›d›r ve mevduatlarla kredilerin % 80 dolay›ndaki bölümü yabanc› ülkelerdedir. Likidite bu bankalar için söz konusu de¤ildir. Toptanc› bankac› görece olarak az say›da fakat büyük rakaml› ifller yapar; bu yüzden selektif davranmak ve kendi kurallar›n› koymak durumundad›r. Selektif politika daha az müflteri ile daha fazla ifl yapmak demektir. Toptanc› bankalar, ifllerinin % 80 dolay›ndaki bölümünü müflterilerinin yaklafl›k % 20’si ile yürütürler. Bu e¤ilimin giderek yayg›nlaflaca¤› san›lmaktad›r. 3) Likiditede temel prensip, vadeler ile nakit paran›n efl zamanl› çak›flt›r›lmas›d›r. 4) Toptanc› bankac›l›k h›zl› bir rekabet içerisindedir ve faiz oranlar› üzerindeki anlaflmalar birkaç istisna d›fl›nda bilinmez. Sistem, mevduat bankac›l›¤›na göre -krediler için de¤ilse bile en az›ndan mevduat için- daha yüksek bir faiz yap›s›yla ifller. (Bkz. Ticari Banka) T. Çiller Banka Çeki Bankac›l›kta Uzmanlaflma [Alm. Spezialisierung in Bankggeschäften] [Fr. Spécia lisation bancaire ] [‹ng. Specialization in Banking] Bankac›l›k, çok genel bir s›n›fland›rma ile flu bafll›klar alt›nda toplanabilir: a) Ticari bankalar. Temel olarak mevduat toplay›p k›sa vadeli borçlar verirler; b) Anonim bankalar. Uzun dönemli ve daha büyük yat›r›mlar üzerine yo¤unlaflm›fllard›r. Yat›r›m bankalar›ndan ay›rmak üzere ticari bankala r a Bat› Avrupa’da “kredi bankalar› ”, ABD’de “ü y e bankalar ” ‹ngiltere’de “ortak sermaye bankalar› ” da denilmektedir. Bu tür bankalar en geliflmifl biçimde ‹ngiltere’de yayg›nd›r; nispeten az say›da banka ülke çap›nda çok say›da flube ile yayg›n bir hizmet verir ve büyük ölçekli bir örgütlenmenin avantajlar›ndan yararlan›rlar. ABD’de ve bir ölçüde Bat› Avrupa’da flube bankac›l›¤› daha az yayg›nd›r. Anonim bankalar, ‹ngiltere’de “tüccar bankalar ”, ABD’de, “yat›r›m bankalar› ” olarak, ticari bankalar›n yapt›¤› perakendecilik ifline karfl›l›k de¤iflik seviyelerde toptanc›l›k iflleri yaparlar. Asl›nda toptanc› bankac›l›k saf biçimiyle ABD’de ortaya ç›km›flt›r. Morgan Guaranty Trust ve Bankers Trust bunlar›n önde gelenlerindendir. Toptanc› bankac›l›¤›n temel özellikleri flöyle s›ralanabilir: [Alm. Bank Cheque] [Fr. Chèque Bancaire ] [‹ng. Bank check] Türk Ticaret Kanunu’nun 694. maddesi çeklerde muhatap olarak ancak bir bankan›n gösterilebilmesini zorunlu k›lmas›na karfl›n, keflidecinin kimli¤i konusunda böyle bir s›n›rlama yoktur. ‹flte keflidecisi bir banka olan, di¤er bir deyiflle bir banka taraf›ndan tanzim edilmifl olan çeke “Banka Çeki” denir. Bankalar da di¤er ticari iflletmeler ve kifliler gibi ödemelerini nakit yerine çekle yapabilirler. (Bkz. Çek, Çizgili Çek, Adi Çek) A.‹. Karacan Banka Çeflitleri [Alm. Bank-Typen] [Fr. Types de Banque] [‹ng. Bank Types] Günümüzde h›zla de¤iflen ekonomik ve teknolojik koflullar, bankac›l›kta farkl› faaliyet alanlar›n›n do¤mas›na neden olmufltur. Böylece bankalar örgütlenmenin yasal niteli¤ine, mülkiyet yap›lar›na, flube say›lar›na ve ekonomik fonksiyonlar›n›n özelliklerine göre çeflitli s›n›flara ayr›lm›flt›r. Gördükleri ekonomik hizmetin özelliklerine göre bankalar afla¤›daki gibi s›n›fland›r›labilirler: Merkez bankalar›: Sermayelerinin tümü ya da büyük bir k›sm› devlete ait olan merkez bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r: Ülkedeki para, kredi ve döviz politikas›n› oluflturmak, yürütmek ve denetlemek, 135 • Banka Çeflitleri Banka Çeflitleri • Ülkedeki para arz›n› kontrol etmek, • Emisyon yetkisine sahip olmak, • Devlet ad›na bankac›l›k sistemini denetlemek, • Devleti do¤rudan, özel sektörü ise dolayl› yoldan finanse etmek, • Bankalar›n açt›klar› kredi hacmini, reeskont haddini, mevduat karfl›l›¤› nispetinin tespitini, kredi ve aç›k piyasa ifllemleri ile kontrol etmek, kredi da¤›l›m›n› ise çeflitli tedbirlerle etkilemek, Alt›n ve döviz al›m› yapmak, vb. • Ticaret ve mevduat bankalar›: 20.yy’da önemli geliflme sa¤lam›fl olan ticaret ve mevduat bankalar›n›n sermayeleri genellikle azd›r. Fonlar›n›n esas kayna¤› mevduat olan bu bankalar, k›sa vadeli ticari ve sanayi kredi vererek sanayii finanse ederler . Ticaret ve mevduat bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r: Hesaptan hesaba devir yaparak kaydi para üretmek, Ticari ve di¤er alanlara kredi vermek, Kambiyo ifllemleri yapmak, Kasa kiralamak, Tahvil ve hisse senedi emisyonuna arac›l›k etmek, Kefalet mektubu ve kabul kredisi vermek, Di¤er bankac›l›k ifllemlerini yapmak. Yat›r›m bankalar› : Devlet kurulufllar› ve özel flirketlerin uzun vadeli yat›r›m kredisi ihtiyac›n› hisse senedi ve tahvil ihraç etmek yoluyla karfl›layan mali kurumlard›r. Tasarruf sahipleri ile kamu teflebbüsleri ve özel teflebbüsler aras›nda arac› rolü oynayarak menkul k›ymetlerin ihrac›n› bafllatmakta, bunlar› garanti vermekte ve bunlar›n dolan›m›n› sa¤layarak sanayinin fi nansman›na yard›mc› olmaktad›rlar. Yat›r›m bankalar›n›n fonksiyonlar› flunlard›r: Tasarruf sahipleriyle menkul k›ymetler ihrac› yoluyla uzun vadeli kaynak sa¤lamak isteyen kamu ve özel sektör kurulufllar› aras›nda arac›l›k yapmak, Sermaye piyasas›n›n geliflimine katk›da bulunmak, Menkul k›ymetlerin genifl halk kitlelerine da¤›l›mn› kolaylaflt›rmak, Ekonomide varolan servetlerin mülkiyetinin transferini sa¤lamak, Menkul k›ymet ihrac› yoluyla sermaye piyasas›ndan fon talep etmek ve tasarruflar›n› menkul k›ymetlere yat›rarak sermaye piyasas›na fon arzetmek isteyenlere dan›flmanl›k yapmak. Büyük sermayeleri olan ve klasik bankac›l›k ifllemleri ile u¤raflmayan yat›r›m bankalar›, tasarruf sahipleri ve tasarruf kurumlar›yla uzun vadeli yat›r›m sermayesi talep eden firmalar ve hükümet aras›nda arac› durumdad›rlar. Yat›r›m bankac›l›¤›n›n geliflmekte olan ekonomilerdeki yans›mas› ise kalk›nma bankac›l›¤›d›r. Kalk›nma Bankalar›: ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra geliflen tasarruflar›n kalk›nma projelerine transfer edilmesi amac›yla kurulmaya bafllanm›flt›r. Özellikle ge liflmekte olan ülkelerde yat›r›m sermayesinin eksikli¤ini • • • • • • • • • • • • gidererek sanayiin geliflmesini h›zland›rmak için bu bankalar afla¤›daki faaliyetlerde bulunurlar: Sanayi sektörüne uzun vadeli fon sa¤lamak, ‹ç kaynaklar› harekete geçirerek sanayi sektörüne kanalize etmek, Sermaye piyasas›n›n geliflmesine yard›mc› olmak, Teflebbüs sahiplerine teknik yard›mda bulunmak, Kârl› ve rasyonel yat›r›m alanlar› bulmak için araflt›rma yapmak, Yeni yat›r›m alanlar›na öncülük etmek, D›fl ülkelerden ve uluslararas› finansman kurumlar›ndan sa¤lanacak kredi, döviz ve teknik yard›m› sanayie kanalize etmek.. Kalk›nma bankalar› bu fonksiyonlar›n› devlet bankalar›ndan ya da merkez bankas›ndan sa¤lanan kaynaklardan, kamu ve özel tasarruflardan, öz kaynak, d›fl kredi gibi kaynaklardan fon sa¤layarak gerçeklefltirir. ‹fl bankalar›: Bu tür bankalar, geliflmifl ülkelerin sanayileflmesinde ve sermayelerinin oluflmas›nda önemli bir yere sahiptir. 19.yy’›n ilk y›llar›nda tasarruf fonlar›n› sanayie kanalize ederek endüstrinin gereksinimlerini karfl›lamak üzere, kurulmaya bafllanm›flt›r. ‹fl bankalar›, ‹ngiltere ve k›smen ABD’de ihtisas bankalar› olarak görev yaparlar. Büyük öz sermayeye sahip olan bu bankalar vadesiz mevduat kabul etmezler. ‹fltirak ettikleri kurulufllar›n yönetim ve denetiminde etkindirler. Bununla birlite, günümüzde, baz› ifl bankalar› ticari banka fonksiyonu da görmekte ve vadesiz mevduat kabul etmektedirler. Bu bankalar›n fonksiyonlar› flunlard›r: Kendilerine yap›lan ifltirak ve yeni yat›r›m teliflerini incelemek, Ulusal tasarruflar› harekete geçirerek büyük iflletmelerin kurulmas›n› sa¤lamak ve ulusal sanayinin geliflmesine katk›da bulunmak, Yeni kurulan iflletmelerin hisse senetlerini alarak onlara uzun vadeli kredi sa¤lamak. Kendi tahvillerini ve ifltiraklerine ait tahvilleri piyasaya arz etmek. Ziraat Bankalar›: Genellikle devlet taraf›ndan kurulan bu bankalar tar›m kesimini k›sa, orta ve uzun vadeli kredilerle finanse ederler. Ekonominin tar›m gelirlerini art›rmak için, kredileri, düflük faizle ya kendileri da¤›t›rlar ya da kooperatifler arac›l›¤› ile üreticinin eline geçmesini sa¤larlar. Mevduat kabul ederler ve ülkenin her taraf›nda flubeleri vard›r. Maden Bankalar›: Ülkedeki do¤al kaynaklar›n araflt›r›lmas› ve iflletilmesi için maden sektörüne kredi sa¤larlar. Geliflmifl ülkelerin aksine, geliflmekte olan ülkelerde devlet bankalar› fleklindedirler. Maden bankalar› bu ülkelerde büyük miktarda ve uzun vadeli kredi sa¤layarak yeni iflletmeler kurar ve kurulmufl olanlar› destekler. Emlâk Bankalar›: Ülkedeki konut ihtiyac›n›n karfl›lanmas› için genel olarak flu faaliyetlerde bulunurlar: 136 • • • • • • • • • • • Banka D›fl› Faiz Banka ‹htiyatlar› • • • Uzun vadeli ipotek karfl›l›¤› düflük faizli konut kredisi açmak. Uzun vadeli tahvil ihraç etmek ve vadeli mevduat kabul ederek fon sa¤lamak, Konut kooperatiflerinin kurulmas›n› desteklemek ve konut yap›p satmak. Faaliyetleri büyük ölçekli sermayeyi gerektirdi¤inden, emlâk bankalar› genellikle devlet eliyle ve özel ya salarla kurulur. Halk Bankalar›: Küçük iflletme sahiplerini ve sanatkârlar› korumak amac›yla devlet taraf›ndan kurulurlar. Esnaf ve sanatkâr kooperatifleri nin kurulmas›n› destekleyerek kredilerini bu kooperatifler arac›l›¤› ile da¤›t›rlar. (Bkz. Merkez Bankalar›, Ticaret Bankalar›, ‹fl Bankalar›, Yat›r›m Bankalar›, Kalk›nma Bankalar›) A. ‹lkin Banka D›fl› Faiz [Alm. Ausserbankzins] [Fr. Taux du Marché] [‹ng. Mo ney market rates] Banka faizinin serbest rekabet koflullar›nda oluflmas›na izin verilmedi¤i durumlarda (güdümlü faiz ya da faiz karteli rejimlerinde) para otoritelerince veya banka anlaflmalar›yla saptanan faiz oranlar›, fonlar›n arz ve talebini eflitleyemez durumdaysa, para piyasas›nda bu eflitli¤i sa¤layacak düzeyde bir faiz oran› oluflur. Buna ‘ban ka d›fl› faiz’ denir. (Bkz. Banka ‹çi Piyasa, Banka D›fl› Piyasa) S. Abaç Banka D›fl› Piyasa [Alm. Extrabank Markt] [Fr. Marché hors banque ] [‹ng. Extra bank market] Bat› ekonomilerinde bankalar›n günlük borç ve alacaklar›n›n takas›nda nakit fazlal›klar› nakit noksanl›klar›n› aflarak pozitif bir bakiye veriyorsa, para piyasas›n›n “banka d›fl›nda oldu¤u ” ifade edilir. Bunun anlam›, bankalar›n “merkez bankas› paras›” gereksinimi içinde olmad›klar›, aksine bankalarda “merkez bankas› paras›” fazlal›klar›n›n bulundu¤udur. Bu nakit fazlal›klar› plasman arad›klar› sürece “banka d›fl› faiz oran› ” düfler. (Bkz. Banka ‹çi Piyasa ) S. Abaç Banka Faizi [Alm. Bank Zinsen] [Fr. Taux de la banque] [‹ng. Bank interest] Bankalar›n mevduat ve kredi ifllemlerinde uygulad›klar› faiz oran›d›r. Bu faiz oran›, ekonomide geçerli olan faiz rejimine göre ya para otoriteleri nce azami faiz oranlar› olarak saptan›r ya da bankalararas› rekabet veya centil menlik anlaflmalar› yla belirlenir. Birinci durumda gü dümlü banka faizi, ikincide serbest banka faizi, üçüncüde ise anlaflmal› banka faizi (kartel faizi) söz konusu olur. S. Abaç Banka Havalesi [Alm. Money order] [Fr. Mandat] [‹ng. Anweisung] Bir kimsenin bir banka arac›l›¤› ile di¤er bir kimseye para göndermesi. Havale ile ilgili kanuni hükümler Borçlar Kanunu’nun 457-462. maddelerinde düzenlenmifltir. Havaleye bankalar veya posta idareleri tavassut edebilir. Birinci flekilde yap›lan havalelere “banka havalesi”, posta idareleri arac›l›¤›yla yap›lan havalelerde de “posta havalesi” denilir. Havale amiri verdi¤i havaleyi, lehtara ödenmeden önce her safhada iptal ettirmek hakk›na sahiptir. E¤er banka havaleyi lehtar›na ihbar etmemifl durumda ise havale tutar› amire iade olunur. E¤er havale lehtar›na ihbar edilmifl ise havalenin iptali için lehtar›n da r›zas› gerekir. Bankalar havale ifllemlerinde havale yapt›ranlardan kredili müflterileri ise 2279 say›l› Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu uyar›nca tanzim olunan tarifeye göre, kredili müflteri de¤ilse kendilerinin belirleyece¤i bir oranda “havale komisyonu” tahsil ederler. Tatbikatta, bankalar havaleyi ödemifl olmakla do¤abilecek hukuki ihtilaflarda taraf olmamak için flartl› havale kabul etmemek e¤ilimindedir. N. Topçuo¤lu Banka Hesap Özeti (Bkz. Ekstre) Banka ‹çi Piyasa [Fr. Marché en banque, Marché interbancaire ] [‹ng. In terbank market] Bat› ekonomilerindeki uygulamaya göre, takas odas›nda bankalar›n günlük borç ve alacaklar› karfl›laflt›r›ld›¤›nda, nakit fazlal›klar›n›n ya da noksanl›klar›n›n neden oldu¤u bir günü gününe para piyasas› oluflmaktad›r. Nakit fazlal›kar›n›n do¤urdu¤u kanuni para arz› ile nakit noksanl›klar›n›n yol açt›¤› kanuni para talebinin karfl›laflmas› ise, bu piyasada tek bir faiz oran›n›n belirlenmesine yol açmaktad›r. Ancak bu piyasada, nakit fazlal›klar› ve noksanl›klar› aras›ndaki aç›k sürekli de¤iflmektedir. E¤er a盤›n iflareti cebirsel olarak eksi ise, yani noksanl›klar fazlal›klardan fazla ise, para piyasas› merkez bankas› paras›n› talep edicidir. Uygulamada bu durum para piyasas›n›n bankan›n içinde oldu¤u flekilde ifade edilir ve nakit gereksinmelerinin (taleplerinin) merkez bankas›nda karfl›lanabilece¤i anlat›lmak istenir. Bu durumda oluflan faiz banka içi faizdir ve faiz oran› “merkez bankas› paras›” gereksinmeleri tamamen karfl›lanana dek yükselir. (Bkz. Banka D›fl› Piyasa ) S. Abaç Banka ‹htiyatlar› [Alm. Bankreserven] [Fr. Réserve de la banque, Réser ves Bancaires] [‹ng. Bank reserves] Bankalar›n yükümlülüklerini zaman›nda yerine getirebilmeleri için ellerinde bulundurduklar› para mevcuduna 137 Banka ‹kramiyesi Banka ‹fltirakleri ve süratle paraya çevrilebilir varl›klara (de¤erlere) “ban ka ihtiyatlar› ” ya da “banka rezervleri” denilmektedir. Banka ihtiyatlar› birinci (ilk) derece ihtiyatlar ve ikinci derece ihtiyatlar olarak ayr›ma tâbi tutulmaktad›r. Bankalar›n birinci derece (ya da ilk) ihtiyatlar ›n› kasa mevcudu, merkez bankas›ndaki serbest tevdiatlar› ve muhasebelerindeki vadesiz alacaklar› oluflturur. Genellikle bir gelir sa¤lamayan para ve para benzerlerinden oluflan ilk ihtiyatlar, bankalarca derhal kullan›labilir. ‹kinci derece ihtiyatlar› ise, de¤er kayb›na u¤rama dan süratle paraya çevrilebilen, likiditesi yüksek gelir sa¤layan iktisadi varl›klar oluflturur. Serbest portföydeki devlet tahvilleri, hazine plasman bonolar›, özel kesimin ç›karm›fl oldu¤u fiyatlar› istikrarl› ve kolayl›kla paraya çevrilebilir (tahvil, pay senedi, bono gibi) finansal varl›klar, di¤er bir bankaca kabul edilmifl poliçeler, ikinci derece rezervlerdendir. Yasal bir gere¤i yerine getirmek için al›nm›fl olan devlet tahvilleri ve hazine bonolar›, ikinci derece ihtiyatlara dahil edilmemektedir. Çok k›sa süreli ya da vadesiz ödünçlerin (kredilerin), özellikle sermaye piyasas›n›n geliflmifl oldu¤u ülkelerde mali arac›lara verilen kredilerin (call loan ), banka portföyünde bulunan, merkez bankas›nca reeskont veya avansa kabul edilebilecek ticari senetlerin (reeskontal senetlerin), merkez bankas›nda tutulan mevduat karfl›l›klar›n›n ya da kanuni mevduat karfl›l›klar›n›n yat›r›ld›¤› iktisadi varl›klar›n ikinci derece ihtiyat say›lmas› konusunda görüler ve ülkeler aras› uygulamalar farkl›d›r. ‹kinci derece ihtiyatlar›n ifllevi, ilk ihtiyatlar›n bankan›n yükümlülüklerini karfl›lama konusunda yetersiz kalmas› halinde, paraya çevrilecek ilk ihtiyatlar› pekifltirmek ve bankaya gelir sa¤lamakt›r. Yükümlülüklerine karfl› tüm ihtiyatlar›n› para ve para benzerleri fleklinde tutmalar› halinde gelir kayb›na u¤rayacaklar›ndan, bankalar ihtiyatlar›n›n bir bölümünü süratle ve de¤er kayb›na u¤ramadan paraya çevirebilecekleri iktisadi varl›klara plase etmekte ve bu varl›klar da ikinci derece ihtiyatlar› oluflturmaktad›r. Bir bankan›n ihtiyatlar›n›n yeterlili¤i, birinci ve ikinci derece ihtiyatlar›n›n, ayr› ayr›, ve toplam olarak, bankan›n süresiz ve k›sa süreli yükümlülüklerine oranlanmas› yoluyla ölçülmektedir. Bankan›n paraya çevrilme olana¤› yüksek ifltirakleri de, beklenmeyen risklere, öngörülemeyen zor durumlara karfl› bir ihtiyat ifllevi görmektedir. Ö. Akgüç Banka ‹kramiyesi [Fr. Lôterie bancaire ] [‹ng. Bank lottery] Mevduat›n pazarlanmas›nda kullan›lan bir banka genifl leme politikas› arac›d›r. Bankalar›n mevduat hacminde ki art›fl› h›zlad›rmak için zaman zaman baflvurduklar› bu araç, Türkiye’de geçmiflte yo¤un flekilde kullan›lm›flt›r. Banka masraflar›n› ço¤altt›¤›, reklam, harcamalar›n› art›rd›¤›, flube art›fl›n› teflvik etti¤i görüflüyle bu yoldaki 30 y›ll›k uygulamaya 1975 y›l›nda son verilmifltir. Ge- liflmifl ülkeler aras›nda yaln›zca Japonya’da yayg›n flekilde kullan›lm›flt›r. S. Abaç Banka ‹fltirakleri [Alm. Bankbeteiligungen] [Fr. Participation de banque ] [‹ng. Bank Participation ] 25.4.1985 tarih ve 3182 say›l› Bankalar Yasas›'n›n 47. maddesi (De¤iflik: KHK/538-16.6.1994), banka ifltiraklerini flu flekilde düzenlemifltir: 1) Bankalar, ana etkinlik konular› para ve sermaye piyasalar›yla sigortac›l›k olan ve bu konularda özel yasalar›na göre izin ve ruhsatla etkinlik gösteren mali kurumlar d›fl›ndaki bir ortakl›¤a, bedelsiz olarak edindikleri hisseler dahil, öz kaynaklar›n›n en fazla %15'i oran›nda ifltirak edebilirler. Bu tür ortakl›klara yat›r›lacak kaynaklar›n toplam› banka özkaynaklar›n›n %60'›n› aflamaz. ‹fltirak olunan ortakl›¤›n sermayesinin %10'undan az olan ifltirak tutarlar›, yukar›da belirtilen limitlerin hesab›nda dikkate al›nmaz. 2) Bankalar ve sermayelerinin %50'sinden fazlas›na sahip olduklar› ifltirakleri, kamu kuruluflu fleklinde olanlar d›fl›nda, banka sermayesinin %10'undan fazlas›na sahip olan ortaklar›n, yönetim kurulu baflkan› ve üyelerinin, genel müdür ve genel müdür yard›mc›lar›n›n ayr› ayr› ya da birlikte sermayelerinin %25'inden fazlas›na sahip olduklar› ortakl›klara ifltirak edemezler. 3) Bu yasaya göre yürürlü¤e konulan standart rasyolar› tutturamayan bankalar, hiçbir surette yeni ifltirak edinemezler. Ayr›ca, bankalar›n sermaye azalt›c› ifllemler (Bnk. Y. m. 48) ve emtia ticareti (Bnk. Y. m. 49) yapmalar› yasaklanm›fl, gayrimenkul üzerine ifllemleri, Bnk. Yasas›'n›n 50. maddesinin baz› f›kralar›nda yap›lan de¤iflikliklerle yeniden düzenlenmifltir. Madde 50/1 (De¤iflik: K H K 538-16. 6.1994): 3 8 . maddenin birinci f›kras›ndaki s›n›rlara dahil olmak üzere, bankalar›n edinecekleri gayrimenkullerin amortismanlar düflüldükten sonraki kay›t de¤erleri toplam›, özkaynaklar›n›n yar›s›n› geçemez. Yeniden de¤erleme yap›larak özkaynaklara ilave edilen fonlar, bu maddedeki, s›n›rlaman›n hesaplanmas›nda %50 oran›nda dikkate al›n›r. Madde 50/2 : Bankalar, ticaret amac›yla gayrimenkul al›m ve sat›m›yla u¤raflamazlar ve T.C. Merkez Bankas› taraf›ndan al›nan kararlara uygun olarak bankac›l›k ifllerini yürütebilmek için gereksinim duyduklar› say› ve büyüklü¤ün üstünde herhangi bir flekilde gayrimenkul edinemezler. Madde 50/3: Bankalar›n, sermayesine %10'un üstünde kat›ld›klar› ortakl›klarla bunlar›n sermayelerinin ço¤unlu¤una sahip olduklar› ortakl›k ve kurulufllar›n ifl konular›n›n gerektirdi¤i iflyeri, fabrika, imalathane ve eklentileri gibi gayrimenkuller d›fl›nda gayrimenkul edinmeleri, T.C. Merkez Bankas›'n›n iznine ba¤l›d›r. Madde 50/4 (De¤iflik: KHK/538-16. 6. 1994): Bankalar, münhas›ran gayrimenkul ticareti yapan ortakl›kla- 138 Banka Karfl›l›¤› ra kat›lamazlar, bu konuda ifl yapan gerçek ve tüzel kiflilere kredi açamazlar. Madde 50/5: Bankalar, alacaklar›ndan dolay› edinmek zorunda kald›klar› gayrimenkulleri, edinme gününden bafllayarak üç y›l içinde elden ç›kartmak zorundad›rlar. Bu süre içinde elden ç›kartman›n imkâns›z oldu¤unun, ya da banka için büyük zarar do¤uraca¤›n›n belgelendi¤i hallerde, bu süre Hazine Müsteflarl›¤› taraf›ndan uzat›labilir. Madde 50/6 (De¤iflik: 3332 - 25.3.1987): Bankalara gayrimenkul üzerine borç verme konusunda yetki veren özel yasa hükümleri sakl›d›r. Bakanlar Kurulu taraf›ndan gayrimenkul üzerinde bu maddede belirtilen konularda görev verilen bankalarla, ana statülerinde bu maddede belirtilen konularda kendilerine görev verilen Kamu ‹ktisadi Teflebbüsü statüsündeki bankalar hakk›nda 1., 2., ve 4. f›kra hükümleri uygulanamaz. Ö. Akgüç/A. Erhan Banka Karfl›l›¤› (Bkz. Banka ‹htiyatlar›) Banka Komisyonu [Alm. Bank Komissionen] [Fr. Commission de banque] [‹ng. Bank commission] Bankalar›n yapm›fl olduklar› çeflitli bankac›l›k ifllemleri ve hizmetleri karfl›l›¤›nda, bu ifllem ve hizmetin niteli¤i, kapsam› ve lira olarak tutar› ile iliflkili olarak ald›klar›ücrete “banka komisyonu” denir. Banka komisyonu genellikle bankac›l›k hizmetleri karfl›l›¤›nda, bu hizmetlerin yap›ld›¤› müflteriden tahsil olunur ve faizden sonra bankalar›n en önemli gelir kayna¤›n› oluflturur. Bankac›l›k hemen her yerde en genifl kapsamda düzenleme ve denetime tâbi tutuldu¤undan, bankalar gelirlerini, bu arada komisyon gelirlerini belirli bir tarifeye uyarak almak zorundad›rlar. Bu bak›mdan bankalar›n komisyon gelirleri de düzenlemeye konu olmufltur. Konuya tarihsel aç›dan bak›ld›¤›nda, ülkemizde komisyon oran ve miktarlar›n›n Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu çerçevesinde belirlendi¤i görülecektir. Ancak bu belirlemenin bafllang›c›nda faiz ve komisyon oranlar› toplam› belirli bir tavanla k›s›tlanma aç›s›ndan birlikte düflünüldü¤ünden, faiz ve komisyon kavramlar› birbirine kar›flt›r›lm›flt›r. Gerçekten de 8.6.1933 tarih ve 2279 say›l› Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu’nun 15. maddesinde “Faiz tabirinde, ödünç para verme mukabilinde borçludan muamele vergisiyle damga resminden baflka komisyon ve hesap masraf› ve sair her ne nam ile olursa olsun al›nan para dahildir ” denilerek faiz tan›mlanm›flt›r. Bu faiz tan›m› 25.5.1933 tarih ve 3399 say›l› kanun ile daralt›lm›fl, ancak komisyon, “faiz” tan›m› içinde kabul edilmeye devam edilmifltir. Ancak 14.7.1960 tarih ve 18 say›l› kanun ile faiz ve komisyon terimi birbirinden ayr›lm›flt›r. Bu aradaki dönemde ilgi çekici bir düzenleme ise, Milli Korunma Kanunu’na dayanan 23.10. 1956 tarih ve K/1056 say›l› karard›r. Bu kararda, banka- Banka Konsorsiyumlar› lar›n müflterileri hesab›na yapt›klar› her türlü hizmet karfl›l›¤›nda alacaklar› komisyon ve di¤er ücretlerin toplam›n›n cari borçlu hesap faiz oran›n›n % 40’›n› aflamayaca¤› belirtilmifltir. Ödünç Para Verme ‹flleri Kanunu’nun 18 ve 1211 say›l› kanunlarla de¤iflik 9. maddesine göre, ödünç para verme ifllerinde ve mevduat kabulünde al›nacak ve verilecek azami faiz nispetleriyle sa¤lanacak di¤er menfaatlerin maliyet ve azami hadlerini belirlemeye ve bunlar›n yürürlük zamanar›n› tespite Bakanlar Kurulu yetkilidir. Banka komisyonlar› “temin edilecek sair menfaatler” kapsam› içinde kald›¤›ndan, bunlar›n oran ve miktarlar› uygulamada Bakanlar Kurulu karar› ile belirlenmektedir. Bakanlar Kurulu ise komisyonlar›n nitelik ile azami oran ve tutarlar›n› “Ödünç para verme iflleriyle mütera f›k”, “Ödünç para verme iflleriyle ilgili ” olmak üzere iki tablo halinde düzenlemektedir. Bu konuda uygulamada ortaya ç›kan sorun, kredi iliflkisi olmayan kiflilerden al›nan paralarda, bankalar›n komisyon tarifesi ile ba¤l› olup olmad›klar›d›r. Ancak uygulamada bankalar, yerleflmifl bir gelenek olarak, ödünç para verme iliflkisi olmayanlardan da ayn› tarife s›n›rlar› içinde komisyon almaktad›rlar. 18 say›l› kanundan sonra banka komisyonlar›na iliflkin olarak 5/184 (Resmi Gazete, 1.8.1960), 5 /387 (Resmi Gazete, 12.101960), 5/ 1123 (Resmi Gazete, 6.5. 1961) ve 7/5825 (Resmi gazete, 12.2 1973) say›l› Bakanlar Kurulu kararlar› ile düzenleme yap›lm›flt›r. 7 / 5825 say›l› karar yürürlüktedir. Di¤er yandan Türkiye Bankalar Birli¤i, mesleki birtanzim karar› olarak, bankalar›n hariçteki muhabirlerinden tahsil edecekleri komisyon ve benzeri menfaatlerin asgari oran ve miktarlar›n› belirlemektedir. (Bkz. Ban kalar Birli¤i, Komisyon) A.‹.Karacan Banka Konsorsiyumlar› [Alm. Konsorzium der Banken] [Fr. Consortium bancai re] [‹ng. Bank Consortium] Konsorsiyum, birden çok bankan›n belirli bir ifl ya da amac› gerçeklefltirmek için riski aralar›nda paylaflmak suretiyle biraraya gelmeleri, di¤er bir deyiflle bir birlik oluflturmalar›d›r. Yap›lacak iflin ya da gerçeklefltirilecek amac›n çap›n›n bir bankan›n mali gücünü aflmas› ve /veya tek bir bankan›n üstlenemeyece¤i ölçüde riskli olmas› halinde, söz konusu belirli ifl ya da amac› gerçeklefltirmek için banka konsorsiyumlar› oluflturulmaktad›r. Uygulamada önemli projelerin finansman›, büyük tutarl› d›flal›mlar›n gerektirdi¤i d›fl ödeme olanaklar›n›n sa¤lanmas›, riskli kredi ya da büyük tutarl› teminat mektuplar› isteklerinin karfl›lanmas›, büyük çapl› menkul de¤er ç›kar›mlar›nda özellikle taahhütlü sat›fl (underwriting) anlaflmalar› ile arac›l›k yap›lmas› için bankalar aras›nda konsorsiyumlar›n olufltu¤u görülmektedir. Konsorsiyuma kat›lan bankalar, belirli bir ifl ya da amac›n gerçeklefltirilmesi için geçici bir ortakl›k kurmakta, iflin ya da amac›n gerçekleflmesi veya öngörülen di¤er sona erifl nedenlerinin oluflmas› ile bankalar aras› bu geçici ortakl›k son bulmaktad›r. Ö. Akgüç 139 Banka Kredi Kart› Banka Kredisi Banka Kredi Kart› [Alm. Kreditkarte] [Fr. Carte de crédit ] [‹ng. Credit cart ] 1950’den sonra kullan›lma¤a bafllanm›fl olan banka kre di kartlar› , bankalar›n tüketici kredileri konusunda gelifltirdikleri yöntemlerden biridir. Ayr›nt›lar› de¤iflmekle beraber, banka kredi kart› tekni¤i ayn›d›r. Banka, perakende sat›fl yapan çok say›da ma¤aza ile kredi kart›n›ngösterilmesi (ibraz›) üzerine veresiye sat›fl yap›lmas› konusunda anlaflmaya giriflmekte ve belirli kriterlere göre seçilmifl ya da belirli koflullar› yerine getirmifl müflteri ad›na kredi kart› düzenlemektedir. Kredi kart› sahipleri, bu kart› kullanarak banka otomatlar›ndan nakit para çekebilmekte ya da banka ile anlaflma yapm›fl ifltirakçi firmalardan mal sat›n alabilmektedirler. Söz konusu firmalar sat›fl fifllerini bankaya göndermekte ve sat›fl tutar›ndan önceden kararlaflt›r›lm›fl olan iskonto oran› düflüldükten sonra bankadan kredi almakta ya da banka sat›fl fifllerini iskonto etmektedir. ‹skonto oran›, firman›n yapt›¤› ifl hacmine göre farkl›laflt›r›labilmekte, ifl hacmi artt›kça iskonto oran› düflürülmektedir. Banka, genellikle her ay sonunda, kredi kart›yla kullan›lan kredinin tüm tutar›n› bankadan bankaya de¤iflen oranlarda bir faiz de ekleyerek kredi kart› sahibine dekont etmektedir. Kredi kart› sahibi dekont edilen tutar›n tamam›n› ödeyebilece¤i gibi ödemeyi belirli bir süreye de yayabilmektedir. Bankalar genellikle kredi kart› verdikleri kiflilerin kredi de¤erliliklerini incelemekte ve kendilerine borçlanabilecekleri bir kredi limiti tan›maktad›rlar. Bir kredili al›m tutar›n›n saptanan bu tavan› aflmas› halinde, sat›c› firman›n banka ile iliflki kurarak bu aflan miktar›n bankaca kabul edilip edilmeyece¤ini ö¤renmesi gerekir. Banka kredi kartlar› ticaret bankalar›na tüketici kredisi veren di¤er kaynaklarla rekabet etme imkân›n› sa¤lad›¤› gibi, yeni müflteriler edinme, yeni kredi alanlar› bulma ve mevduat toplama olanaklar›n› da vermektedir. Her kredi iflleminde oldu¤u gibi, banka kredi kart› sisteminin banka aç›s›ndan afl›r› risk do¤urup do¤urmamas›, kredi kart› verilen kiflilerin iyi incelenip de¤erlendirilmesine ba¤l›d›r. Kredi kart›nda risk göreli olarak yüksek oldu¤undan, zaman›nda ödenmeyen borç bakiyelerine uygulanan faiz oran› da genellikle riski karfl›layacak flekilde yüksek saptanmaktad›r. Banka kredi kartlar›n›n kullan›m› son y›llarda ülkemizde de son derece yayg›nlaflm›flt›r. Ö. Akgüç Banka Kredilerini Tanzim Komitesi 1211 say›l› Merkez Bankas› Kanunu ile 1970 y›l›nda kald›r›lm›fl olan Banka Kredilerini Tanzim Komitesi, ülkedeki ekonomik faaliyetlerin gereklerine göre banka plasmanlar› üzerinde nitel (keyfiyet) ve nicel (kemiyet) yönlerden düzenleyici önlemler almakla, genel kredi hacmi ile genel kredi hacmi içindeki çeflitli kredi türlerinin sektörler ve konular itibariyle da¤›l›m tarz›n› ayarlamaya yönelik kararlar almakla, Bankalar Kanunu’nun uygulamas› ile ya da genel olarak bankac›l›k ve kredi kanunlar› ile ilgili konularda hükümetçe verilecek konularda istiflari görüfller bildirmekle ve Bankalar Kanunu’nda verilen di¤er iflleri yapmakla görevli olarak kurulmufltu. Bu komite Maliye, Ticaret, Sanayi ve Çal›flma Bakanlar›yla, Hazine Genel Müdürü, ‹ç Ticaret Genel Müdürü, Sanayi Odas› Baflkan›, T.C. Merkez Bankas› Genel Müdürü, Amortisman ve Kredi Sand›¤› Genel Müdürü (1964 y›l›nda Devlet Yat›r›m Bankas› kurulduktan sonra Devlet Yat›r›m Bankas› Genel Müdürü), Türkiye Ticaret ve Sanayi Odalar› ve Ticaret Borsalar› Genel Sekreteri, ödenmifl sermaye ve yedek akçeleri toplam› befl milyon liradan fazla bankalar›n genel müdürlerinin kendi aralar›ndan iki y›l için seçecekleri dört genel müdür, ödenmifl sermaye ve yedek akçeleri toplam› befl milyon liradan az olan banka genel müdürlerinin kendi aralar›ndan iki y›l için seçecekleri bir genel müdür ile Kalk›nma ve Yat›r›m Bankalar› genel müdürlerinin kendi aralar›ndan iki y›l için seçecekleri bir genel müdürden ve Bankalar Birli¤i Genel Sekreteri’nden oluflmaktayd›. Komitenin baflkan› Maliye Bakan› olup, Maliye Bakan›’n›n bulunmad›¤› zamanlarda Ticaret Bakan› komiteye baflkanl›k ederdi. Komitenin kararlar› Bakanlar Kurulu’nun onay› ile uygulamaya konulurdu. Komite, resmi daire ve kurulufllarla bankalardan ve risk santrali teflkilat›ndan gerekli görece¤i bilgileri almaya ve risk santralizasonu konusunda önlemler almaya yetkiliydi. Komitenin görev ve yetkileri, 1211 say›l› yasa ile TC Merkez Bankas›’na devredilmifltir. Ancak, an›lan yasan›n yürürlü¤e girdi¤i 26 Ocak 1970 tarihinden önce komitece al›nm›fl kararlar, T.C. Merkez Bankas›nca aksine karar al›nmad›kça geçerli olmaya devam etmektedir. Ö. Akgüç Banka Kredisi [Alm. Bank Krediten] [Fr. Crédit de banque ] [‹ng. Bank credit, Bank loan, Bank lending] ‹fl aleminde tüccar ve firmalar›n ifl gere¤i birbirlerine (imalatç› ya da ithalatç›n›n toptanc›ya, toptanc›n›n perakendeciye) açt›klar› kredilerden ay›rdetmek için bankalarca aç›lan kredilere denir. Banka kredisi di¤er kredilere göre genellikle daha ucuz ve daha tutarl› d›r. Fakat daha s›k› kay›tlara ba¤l›d›r. Banka kredisi, krediyi açan bankan›n türüne ve kredinin kullan›laca¤› alana göre de¤iflik adlarla an›l›r: Ticari kredi, sanayi, tar›m, emlâk, esnaf vb kredileri gibi, Bu krediler de kendi içlerinde yan gruplara ayr›l›r: ‹ç ticaret, d›fl ticaret, yat›r›m, iflletme, çevirme kredileri gibi. Bankac›l›kta bütün kredi türlerini kapsamak üzere bafll›ca flu ayr›mlar yap›l›r: Parasal krediler: ‹mzal› krediler (bankan›n para yerine imzas›n› kredi vermesi, teminat mektubu, aval, kabul kredileri) • 140 Bankalararas› Piyasa • Karfl›l›k (güvence) aç›s›ndan: Karfl›l›kl› (güvenceli) krediler (maddi karfl›l›kl› ya da kiflisel karfl›l›kl› krediler); karfl›l›ks›z krediler. Süre (vade) bak›m›ndan: K›sa süreli (vadeli) krediler (4 aya kadar); orta vadeli krediler (5 y›la kadar); uzun vadeli krediler (10 y›l ve daha fazla vadeli krediler.) S. Abaç • Bankalararas› Piyasa (Bkz. Banka ‹çi Piyasa ) Bankalar Birli¤i Türk kanunlar›na göre kurulmufl ve kurulacak bankalar ile yabanc› ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube açmak suretiyle çal›flan ve çal›flacak olan bankalar aras›nda 25 Nisan 1958 tarih ve 3182 say›l› Bankalar Kanunu'nun 57'nci maddesi hükmü uyar›nca merkezi ‹stanbul olmak üzere "Türkiye Bankalar Birli¤i" ad›yla tüzel kiflili¤i olan bir Birlik kurulmufltur. Türkiye'de çal›flan bütün bankalar bu Birlik'e üye olmak ve bu statü hükümlerine uymak ve Birlik'in yetkili organlar›n›n alaca¤› kararlar› uygulamak zorundad›r. Bankalar, 3182 say›l› kanunun 11'inci maddesine göre bankac›l›k ifllemlerine bafllama iznini ald›klar› tarihten itibaren 3 ay içinde kay›tlar› yap›lmak üzere Birlik'e baflvurmak ve son bilançolar›n› göndermek zorundad›rlar. Her ne suretle olursa olsun çal›flmas›na son verilen veya di¤er bir banka ile birleflen üyelerin kay›tlar› silinir. Birlik, ülke içinde gerekli teflkilat› kurabilir. Birlik'in amac› bankac›l›k mesle¤inin geliflmesini, bankalar›n dayan›flma, birlik ve bankac›l›k mesle¤inin gerektirdi¤i vakar ve disiplin içinde ekonominin ihtiyaçlar›na uygun olarak çal›flmalar›n› sa¤lamak ve haks›z rekabeti önlemek üzere gerekli kararlar› almak ve uygulamakt›r. Birlik bu amac›n› bafll›ca; 1) Bankac›l›k mesle¤ini gelifltirmek gayesiyle her türlü önlemleri almak, 2) Bankalararas› iliflkilerde mesleki dayan›flmay› güçlendirmek, 3) Üyeleri aras›nda haks›z rekabeti ortadan kald›rmak için gerekli bütün önlemleri almak ve uygulamak, 4) ‹ç ve d›fl iliflkilerde Türkiye bankac›l›¤›n› temsil etmek ve tan›tmak için gerekli giriflimlerde bulunmak; gerekti¤inde kamuoyuna bankac›l›k konusunda ayd›nlat›c› bilgi vermek, 5) Yurt içinde ve d›fl›nda bankac›l›k hareketlerini izleyerek toplayaca¤› bilgileri üyelerine ve ilgililere ulaflt›rmak; bankac›l›k örf, âdet ve teamüllerini saptamaya ve banka ifllemlerinde uygulanan usullerde birlik sa¤lanmas›na çal›flmak, 6) Banka ve bankac›l›kla ilgili olan konularda resmi makam ve kurulufllara istiflari mahiyette mütalaa vermek, 7) Ulusal tasarrufun teflviki için gerekli çal›flmalar› yapmak ve yetkili mercilere önerilerde bulunmak, Bankalar Birli¤i 8) Bankalar aras›nda ç›kabilecek anlaflmazl›klarda, taraflar›n iste¤i ile hakem atamak ve hakemlik yapmak, 9) Banka mensuplar›na ait sosyal yard›m konular›n› incelemek ve üyelerine tavsiyelerde bulunmak, 10) Bankalar Kanunu'nun kendisine yükledi¤i bütün görevleri yapmak, 11) Bankalar›n, müflterileri hesab›na yapt›klar› hizmetler karfl›l›¤›nda tahsil edecekleri komisyon, ücret ve masraflar›n, açt›klar› krediler ve bunlarla ilgili veya müteraf›k ifllemler için uygulayacaklar› kredi faiz oranlar›, komisyon ve ücretlerin, mudilerine ödeyecekleri mevduat faizlerinin azami oran ve s›n›rlar›n›n tespitine iliflkin olarak bankalara yönelik tavsiye kararlar› almak, yollar› ile gerçeklefltirmeye çal›fl›r. Bankalar, Birlik'te yönetim kurulu baflkan›, murahhas üye, genel müdür veya genel müdür vekilinden birisi taraf›ndan temsil olunur. Bunlar›n mazeret nedeniyle bulunamamalar› halinde bir genel müdür yard›mc›s›na temsil yetkisi verilebilir. Ancak, Birlik yönetim kurulu baflkanl›¤› ile yönetim kurulu baflkan vekilli¤i görevini, seçilen bankan›n genel müdürü yürütür. Birlik'in organlar› genel kurul, yönetim kurulu, genel sekreterlik ve denetçilerden ibarettir. Birlik genel kurulu: Üye bankalar›n temsilcilerinden oluflur. Genel kurul, ola¤an ve ola¤anüstü toplant›s›n› Birlik merkezinde veya yönetim kurulunun kararlaflt›raca¤› baflka bir yerde yapar. Ola¤an toplant› her y›l may›s ay› içinde yap›l›r. Yönetim kurulu bu toplant›n›n yerini, gününü, saatini, gündemini ve ço¤unluk olmad›¤› takdirde yap›lacak ikinci toplant›ya iliflkin hususlar› kararlaflt›r›r. Üyelerin genel kuruldaki oy haklar› y›l sonu bilançolar›nda yer alan aktif toplam›n›n sektör aktif toplam›na bölünmesiyle bulunan her 1/1000 (binde biri) için bir oydur. 1/1000 (binde bir)'in alt›nda kalan üyeler genel kurulda bir oya sahiptir. Oy hesab›nda kalan 0,5/1000 (binde yar›m) ve yukar›s› için bankalar›n oy adedine bir ilave yap›l›r. Genel Kurul, bu oy haklar›na esas olan özkaynak mevduat tutarlar›n› iki kat›na kadar art›rmaya yetkilidir (m. 9) Yönetim Kurulu: 13 bankan›n temsilcisinden oluflur: 1) Kamu iktisadi teflebbüsü veya ba¤l› ortakl›k statüsüne sahip veya özel kanunla kurulan ticari bankalardan oluflan gruptan 4 üye, 2) Bunlar›n d›fl›nda kalan bankalardan y›l sonu bilançolar›na göre aktif toplamlar› en büyük ilk alt› bankadan oluflan gruptan 4 üye, 3) Aktif toplamlar› itibariyle yukar›daki grubu teflkil eden alt› bankadan sonra gelen di¤er ticari bankalardan oluflan gruptan 3 üye, 4) Kalk›nma ve yat›r›m bankalar› grubundan 1 üye, 5) Sermayelerinin yüzde 50'den fazlas› yabanc›lara ait olan bankalar ile Türkiye'de flubesi bulunan yabanc› bankalar grubundan 1 üye, 141 Bankalar Kanunu olmak üzere, genel kurulda her grupça kendi aralar›nda gizli oyla seçilmek suretiyle yönetim kurulu teflkil edilir. Yönetim kurulu üyeleri iki y›l için seçilir. Süresi dolan üyeler tekrar seçilebilir. ‹dari ifller, yönetim kurulu taraf›ndan atanan genel sekreter taraf›ndan yürütülür. Genel kurul: ‹ki y›l süre ile görev yapmak üzere, yönetim kurulunda temsil edilmeyen bankalar aras›ndan 3 bankay› denetçi olarak seçer. Denetçiler: Gizli oyla seçilirler. Süreleri sona eren denetçiler tekrar seçilebilirler. Birlik'in gelirleri afla¤›daki kaynaklardan sa¤lan›r: Bankalar Kanunu'nun 60'›nc› maddesine dayanarak, yukar›daki 9'uncu madde gere¤ince saptanan oy say›lar›yla orant›l› olarak hesaplanan gider paylar›; bankalar›n bir defa için verecekleri ve tutar› yönetim kurulu taraf›ndan saptanacak girifl aidat›; tutar› genel kurul taraf›ndan oy say›lar›yla orant›l› olarak saptanacak y›ll›k aidat; bir önceki y›ldan devreden gelir fazlalar›; her türlü ba¤›fllar; sair gelirler. A. ‹lkin /A. Erhan Bankalar Kanunu Türkiye'de kurulmufl ve kurulacak bankalarla yabanc› ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube açmak yoluyla faaliyette bulunan ya da bundan sonra Türkiye'de flube açarak faaliyete geçecek olan bankalar, 25.4.1985 tarih ve 3182 say›l› Bankalar Kanunu hükümlerine tâbidirler. Bankalar Kanunu, 2.5.1985 tarih ve 18742 say›l› Resmi Gazete'de yay›nlanarak yürürlü¤e girmifl ve o tarihe kadar yürürlükte bulunan 7129 say›l› Bankalar Kanunu ile ek ve tadillerini yürürlükten kald›rm›flt›r. 3182 say›l› Bankalar Kanunu, 3991 say›l› Yetki Kanunu'na dayan›larak Bakanlar Kurulu taraf›ndan 16.6.1994 tarih ve 538 say›l› Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile önemli ölçüde de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r. Buna karfl›l›k, 3991 say›l› çerçeve yasa, Anayasa Mahkemesi'nin Esas: 1994/68, Karar no: 1994/80 say› ve 29.11.1994 tarihli karar›yla iptal edilmifltir. Gerekçeli karar, 10.2.1995 tarihli Resmi Gazete'de yay›mlanmakla birlikte, KHK/538'in iptali yönünde Anayasa Mahkemesi'ne baflvuru olmad›¤›ndan ve yasal baflvuru süresi (60 gün) oldu¤undan, an›lan yasayla gerçeklefltirilen de¤ifliklikler geçerlidir. N. Topçuo¤lu/A. Erhan Bankalar Mevduat› (Bkz. Mevduat) Bankalar Yeminli Murak›pl›¤› Bankalar Kanunu ile di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmas›n› ve her türlü bankac›l›k ifllemlerinin denetimiyle, bankalar›n varl›klar›, alacaklar›, öz kaynaklar›, borçlar›, kâr ve zarar hesaplar› aras›ndaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi etkileyen tüm Banklar Yeminli Murak›pl›¤› ö¤elerin tespit ve tahliliyle u¤raflan, banka, para ve kredi sorunlar›yla Maliye Bakan› taraf›ndan verilecek mali, iktisadi ve sair konularda her türlü inceleme ve araflt›rmay› yapmakla görevli olan, Maliye Bakanl›¤›’na ba¤l› denetim örgütüdür. Bankalar›n özel bir denetim örgütü taraf›ndan denetlenmesi fikri ilk kez 2243 say›l› Mevduat› Koruma Kanunu (m. 19) ile ortaya ç›km›flt›r. Bu kanun, 2243 say›l› kanunun hükümlerinin uygulanmas›na nezaret göreviyle yükümlü olmak üzere Maliye ve ‹ktisat Bakanl›klar›’nca bankalar murak›b› atanaca¤›n› ve bu murak›plar›n Bakanlar Kurulu’nda yemin edeceklerini belirtmektedir. Kanun, banka murak›plar›n›n, bankalardan mevduat sahiplerinin adlar›n›n yer ald›¤› bir cetvel isteyemeyeceklerini öngörmektedir. 2999 say›l› Bankalar Kanunu (m. 39-40) ile bankalar yeminli murak›pl›¤› bir denetim örgütü olarak muhafaza edilmifl olmas›na ra¤men, murak›plar›n yetki k›s›tl›l›¤› sürmüfl, ayr›ca murak›plar›n kredi, kefalet, teminat ve sair banka ifllem ve hizmetlerinin ayr›nt›s› ve ilgililerin adlar› ve hesaplar› hakk›nda bilgi isteyemeyecekleri de belirtilmifltir. Bir denetim örgütünün bu kadar k›s›tl› yetkilerle kendisinden beklenen görevleri yerine getirebilmesini beklemek güçtür. Nitekim 2243 say›l› kanunun yürürlü¤e girdi¤i 1933 y›l›ndan, 7129 say›l› Bankalar Kanunu’nun yürürlü¤e girdi¤i y›l olan 1958’e kadar geçen sürede, bankalar yeminli murak›pl›¤›, c›l›z ve ifllevlerini yerine getiremeyen bir denetim örgütü olarak kalm›flt›r. 7129 say›l› Bankalar Kanunu (m. 61) ile bankalar yeminli murak›plar›n›n bankalar›n ifllemlerine iliflkin yetki k›s›tlamalar› kald›r›lm›fl, 28 say›l› kanun hükmünde kararname ve günümüzde yürürlükte bulunan Bankalar Kanunu (25.4.1985 tarih ve 3182 say›l› de¤iflik: KHK/538 - 16.6.1994) ile görev ve yetkileri daha da geniflletilmifltir. Söz konusu görev ve yetkiler, Bankalar Kanunu'nun 61. maddesinin 1-7. bentlerinde belirtilmifltir: 1. Bu kanunla ek ve de¤iflikliklerinin di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmas›n›n ve her türlü bankac›l›k ifllemlerinin denetimi, bankalar›n varl›klar›, alacaklar›, özkaynaklar›, borçlar›, kâr ve zarar hesaplar› aras›ndaki ilgi ve dengelerin ve mali bünyeyi etkileyen di¤er tüm unsurlar›n saptanmas› ve incelenmesi, bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar› taraf›ndan yap›l›r. 2. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›, Türk Paras›n›n K›ymetini Koruma Hakk›nda Kanun hükümlerine ayk›r› hareket eden banka ve ilgililer hakk›nda, ad› geçen kanunun E/1. maddesindeki yetkilere ve Bankalar Kanunu'nda yaz›l› görevleriyle kay›tl› olmak üzere vergi inceleme yetkisine sahip olduklar› gibi, Türkiye Kalk›nma Bankas› ve tüm bankalar›n kurulufl kanunlar› hükümleriyle di¤er kanunlar›n bankalarla ilgili hükümlerinin uygulanmas›n› da denetlemeye yetkilidirler. 3. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›, bankalar, bankalar›n ifltirak ve kurulufllar›yla di¤er gerçek ve tüzel kiflilerden, yukar›da yaz›l› kanun hükümleriyle 142 Banka Mevduat Sertifikas› ilgili görecekleri bütün bilgileri istemeye, bunlar›n tüm defter, kay›t ve belgelerini incelemeye yetkili olup, bunlar da istenilen bilgileri vermekle, defter kay›t ve belgeleri incelemeye haz›r bulundurmakla yükümlüdürler. 4. Devlet daire ve kurulufllar›, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankas›, Türkiye Bankalar Birli¤i ve benzeri kurulufllarla risk santral› teflkilat›, istenecek her türlü bilgiyi gizli de olsa, bankalar yeminli murak›plar›na ve yard›mc›lar›na verirler. 5. Bankalar yeminli murak›p yard›mc›lar›, konular›yla ilgili dallarda yüksek ö¤renim yapm›fl adaylar aras›ndan s›navla seçilerek memuriyete al›n›rlar. En az üç y›l bankalar yeminli murak›p yard›mc›l›¤› yapt›ktan sonra, yeterlik s›nav›nda baflar› gösterenler ortak kararla bankalar yeminli murak›b› olarak atan›rlar. Bankalar yeminli murak›plar› baflkan›n›n da, bankalar yeminli murak›b› s›fat ve yetkisi vard›r. 6. Bankalar yeminli murak›plar› ve yard›mc›lar›, Ankara'da Asliye Ticaret Mahkemesi'nde yemin etmedikçe denetim yapamazlar. 7. Bankalar yeminli murak›plar›n›n çal›flma tarz›, bir yönetmelikle düzenlenir. A. ‹. Karacan/A. Erhan Banka Mevduat Sertifikas› (Bkz. Mevduat Sertifikas›) Banka Paras› [Alm. Bankgeld fonds] [Fr. Monnaie scripturale ] [‹ng. Bang money] Bankaya yat›r›lan mevduat üzerinde çek çekmek yoluyla da tasarruf edilebilmesi, banka paras› n›n (ya da kaydi paran›n) oluflmas›na olanak vermektedir. Ticaret bankalar›, borçlanma yoluyla ödeme arac› yaratabilen yegâne finansman kurulufllar›d›r. Banka para yaratabilmeleri, ticaret bankalar›n› di¤er finansman kurumlar›ndan ay›ran en önemli özelliktir. Bankalar›n, banka paras› ya da kaydi para yaratma gücü, a) Genel olarak mevduat karfl›l›k (kanuni karfl›l›k rezerv) oran›na, b) Vadeli ve vadesiz mevduat için farkl› mevduat karfl›l›k oran› saptan›p saptanmad›¤›na, c) Artan mevduat›n vadesiz ve vadeli olarak bölümüne, d) Bankac›l›k sisteminde d›fl›na para s›zmas› olup ol mad›¤›na, di¤er bir deyiflle ekonomik birimlerin likit fonlar›n› nakit ve banka mevduat› olarak tutma e¤ilimlerine (ekonomide çek kullanma al›flkanl›¤›na), e) Bankalar›n yükümlülüklerine karfl› ellerinde tutacaklar› likit de¤erlerin yükümlülüklerine oran›na (disponibilite veya ankes oran›na) ba¤l›d›r. Ekonomide, kanuni karfl›l›k oran›n›n düflük olmas›, artan mevduat›n daha çok vadesiz mevduat fleklinde oluflmas›, disponibilite oran›n›n düflük saptanmas›, ekonomik birimlerde çekle ödeme al›flkanl›¤›n›n yayg›n olmas›, di¤er bir deyiflle bankac›l›k sistemi d›fl›na para Banka Sermayesi s›zmas› olay›n›n olmay›fl› ya da çok az oluflu, bankalar›n “banka paras›” yaratma gücünü artt›rmakt›r. (Bkz. Dis ponibilite) Ö. Akgüç Banka Rezervleri (Bkz. Banka ‹htiyatlar›). Banka Sermayesi [Alm. Bank Kapital] [Fr. Capital de banque ] [‹ng. Bank capital ] Sermaye, “ana” , “esas” , “nominal” , “kay›tl›” , “müsec cel” gibi s›fatlarla nitelendirilen, ana sözleflme ya da kurulufl kanunu hükmü ile saptanarak belirlenmifl ve yasalaflm›fl, iflletme sahiblerinin iflletmeye koymay› kararlaflt›rd›klar› paran›n üst s›n›f›d›r. Banka sermayesi ise, tan›mdan anlafl›laca¤› gibi, banka ortaklar›n›n ya da pay sahiplerinin bankaya koymay› kararlaflt›rd›klar› fon tutar›n›n üst s›n›r›d›r. Ancak uygulamada bundan farkl› olarak ödenmifl sermaye ve ihtiyatlar toplam› tan›m› vard›r. Ticari iflletmeler için sermaye k›smen bir alternatif finansman kayna¤›, k›smen de iflletmeden alacakl› olanlar› koruyan bir unsurdur. Herhangi bir zamanda bir iflletme için uygun sermaye miktar›n› piyasa koflullar› belirlemektedir. Ancak ayn› sonuca bankalar için ulaflmak olas›l›¤› azd›r. Bunun nedeni, bankalar›n ulusal, hatta uluslararas› ekonomide oynad›klar› kilit rol ve u¤rafl›lar›nda kamunun güvenine dayanmalar›n›n önemli bir etken olufludur. Gerçekten de, dünyan›n hemen her yerinde ticaret bankalar› u¤rafllar›n› kamudan toplad›klar› fonlara dayanarak sürdürürler; dolay›s›yla özkaynak lar›n bankac›l›k faliyetlerindeki ifllevi oldukça azd›r. Ancak bankac›l›k u¤rafl›lar›n›n di¤er bir önemli özelli¤ini de, banka kaynaklar›n›n kullan›ld›¤› yerler ve kullan›m fleklinin bir sonucu olarak büyük ölçüde risk ö¤esinin egemen oluflu oluflturmaktad›r. Bu aç›dan bir bankan›n gereksinme duydu¤u sermaye miktar›, bankan›n hem aktifinin hem de pasifinin kompozisyonuna, nakit ak›mlar›n›n istikrar›na, yönetimin niteli¤ine ve bankan›n u¤rafl›da bulundu¤u ortam›n (özellikle rekabet aç›s›ndan) yap›s›na ba¤l›d›r. Banka sermayesinin ifllevleri: Yukar›daki k›sa aç›klamalardan anlafl›laca¤› gibi, ticaret bankac›l›¤›nda sermayenin ifllevleri di¤er endüstri alanlar›na k›yasla oldukça farkl›d›r. Bankalar daha yüksek finansal kald›raç (toplam borçlar›n toplam varl›klara oran›) derecesine sahip olduklar›ndan, bu durum sermayenin ifllevlerine farkl› bir ifllev verilmesini gerektirir. Bu bak›mdan bankalarda sermayenin ifllevleri farkl› aç›lardan (bankan›n kendisi, mevduat sahipleri, ortaklar ve kamu yönetimi vb.) incelenebilir. Bankan›n varl›klar›n›n büyük bir k›sm› mevduat sahipleri taraf›ndan finanse edildi¤inden, banka sermayesinin koruyucu ifllevi birinci derecede öneme sahip bir konu olarak ortaya ç›kmaktad›r. Banka sermayesinin geleneksel ifllevi bu olmufl ve bankac›l›k tarihinde banka 143 Banka Sermayesi Banka Sermayesi sermeyesinin mevduat sahiplerini korumaktan baflka bir ifllevi oldu¤u düflünülmemifltir. Ancak bankac›l›¤›n istikrar› konusundaki geliflmeler ve al›nan önlemler (mevduat sigortas›, banka tasviyelerinin özel yöntemlere ba¤lanmas› gibi), banka sermayesinin bu ifllevini bankalar lehine takviye etmifl bulunmaktad›r. Ancak, herfleye ra¤men bugün bile sermayenin bu ifllevinin önemini korumakta oldu¤unu söylemek pek yan›lt›c› olmayacakt›r. E¤er bir banka u¤rafllar›n› sürdürmek ve endüstrideki göreli pay›n› korumak istiyorsa, mevduat sahiplerinin güven duyabilece¤i bir sermaye ya da özkaynak tutar›na sahip olmal›d›r. Böyle bir güven duygusu olmad›kça bankalar›n mevduatlar›n› korumalar›nda ve yeni mevduat çekmelerinde sorunlarla karfl›laflmalar› do¤ald›r. Banka sermayesinin di¤er önemi, onun bir finansman kayna¤› olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. Gerçekten de banka sermayesinin ilk ifllevi bankan›n bina, mobilya, büro makineleri vb. sabit yat›r›mlar›n› finanse etmektir. Bu ifllev yeni bir bankan›n kuruluflu aflamas›nda özellikle belirginleflmektedir. Gerçekten de, bir bankan›n u¤rafl›na bafllayabilmesi için ilk fon kaynaklar›n›n sermayedarlar taraf›ndan sa¤lanmas› gerekir. Böylece banka sermayesi, bir bankan›n u¤rafl›na bafllayabilmesi, u¤raflta bulunabilmesi, olas› zararlar› kârlar emene dek u¤rafl›n› sürdürebilmesini sa¤layacakt›r. Banka ortaklar› aç›s›ndan banka sermayesinin ifllevi, bankan›n faaliyet masraflar›n› ve tatmin edici bir geliri sa¤layacak yeterli bir kazanç gücüne ulaflmas›d›r. Di¤er endüstri dallar›nda oldu¤u ölçüde belirgin olmasa bile, küçük yat›r›mc›lar›n banka pay senetlerine yat›r›m yapmaktan do¤al beklentileri, yeterli bir geliri sa¤lamakt›r. Di¤er yandan kâr elde etmeyen bir bankan›n sa¤l›kl› bir yap›ya sahip oldu¤unu söylemek güçtür ve böyle bir bankay› gerek k›sa, gerekse uzun dönemde önemli sorunlar›n bekleyee¤i kuflkusuzdur. Bankalarla ilgili düzenleyici kararlar alan kamu oto riteleri de bankalar›n sermayeleri ile ilgilenmektedir. Bunun nedeni, kamu yönetiminin bankac›l›¤›n istikrar›yla, bu endüstrinin ekonomideki kilit yeriyle ilgilenmek zorunda olmas›d›r. Bu bak›mdan hemen her ülkede genellikle bankalar›n gerek u¤rafllar›na bafllamalar› aflamas›nda, gerekse bafllad›ktan sonra, belirli bir en az sermaye miktar›na sahip olmalar› zorunlulu¤u getirilmektedir. Banka Sermayesine ‹liflkin Düzenlemeler Kanun’un 3'ncü maddesindeki "milli banka" tan›m› kald›r›lm›fl olmakla birlikte, di¤er kanunlarda yer alan "milli banka" ifadesinden "Türkiye Cumhuriyeti kanunlar›na göre kurulan, sermayesi Türk paras› olarak konulan ve sermayesinin ço¤unlu¤u ile yönetim ve denetimi Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›na ait olan" fleklindeki tan›m›n anlafl›lmas›nda, uygulaman›n birli¤i aç›s›ndan yarar mütalaa edilmektedir. Maddede yap›lan de¤ifliklikle yabanc› ülkelerdeki flubelere ayr›lan sermayenin ödenmifl sermayeden düflülmesi uygulamas› kald›r›lm›flt›r. Ödenmifl sermayeye eklenecek yedek akçeler eskiden oldu¤u gibi Türk Ticaret Kanunu'nun 466 ve 467'nci maddelerine göre ayr›lan kanuni ve ihtiyari yedek akçeler ve bu kanunun 32'nci maddesine göre ayr›lan muhtemel zararlar karfl›l›klar› ile bankalar›n anasözleflmelerine göre ayr›lan yedek akçeler toplam›ndan, varsa y›l sonu bilançosunda yer alan zararlar indirilerek hesaplanacakt›r. Di¤er taraftan, Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298'nci maddesi uyar›nca, an›lan kanuna göre yap›lan yeniden de¤erleme sonucu bilançonun pasifinde özel bir fon hesab›nda tutulan de¤er art›fllar›, Bankalar Kanunu uygulamas›nda yedek akçelere eklenecek ve özkaynak olarak dikkate al›nacakt›r. Kanunun 5'nci maddesinde yap›lan de¤iflikli¤e göre bir kifliye ait hisselerin sermayenin %5, %20, %33 ve %50'sini aflmas› veya bu oranlar›n alt›na düflmesi halinde izin al›nmas› gerekmektedir. Örne¤in, banka sermayesinin %10'una tekabül eden miktar kadar daha hisse edinmeleri halinde izin al›nmas›na gerek bulunmamaktad›r. Buna karfl›l›k sermayenin %15'ine eflde¤er miktarda hissesi olan bir kifli, paylar›n›n sermayenin %9'una karfl›l›k gelen k›sm›n› bir kifliye, kalan›n› da bir baflka kifliye devretti¤i takdirde, hisse oran› %5'in alt›na düflece¤inden izin al›nmas› gerekecektir. ‹zne konu olan hisse edinimleri ile devirlerinde ifllemin hukuken tamamlanmas›ndan önce Hazine Müsteflarl›¤›'na baflvuruda bulunulmal›d›r. Kanunun 38'nci maddesinin üçüncü f›kras›n›n (b) bendinde belirtilen gerçek ve tüzel kiflilere ait hisseler bir kifliye ait pay addolundu¤undan bu kifliler aras›nda yap›lacak hisse devirleri izne tabi de¤ildir. Mülkiyet el de¤ifltirmese dahi, banka yönetimini kontrol olana¤› veren intifa hakk› ile oy hakk›n›n edinilmesinde de ayn› hükümler cari olacakt›r. Di¤er taraftan, halka arz yoluyla sat›lan tertip ve grubu belirli hisse senetlerinin borsada gerçekleflen devir ifllemleri için önceden izin al›nmas› zorunlulu¤u bulunmamakta, ancak Bankalar Kanunu'nun 5'nci maddesinin 3'ncü f›kras›nda belirtilen oranlara ulafl›lmas› veya bu oranlar›n afl›lmas› sonucunu veren devir ifllemlerinde devir alan›n bütün ortakl›k haklar›ndan yararlanmak istemesi halinde, devir iflleminden sonra Hazine Müsteflarl›¤›'ndan izin almak üzere baflvuruda bulunulmas› ve gerekli iznin verilmesinden sonra iktisap edilen hisse senetlerinin pay defterine kaydettirilmesi gerekmektedir. Yukar›da say›lan izinleri almadan hisseleri edinenler temettü d›fl›ndaki ortakl›k haklar›ndan yararlanamayacaklard›r. Bu nedenle bankalar, hisse oranlar›n›n %5, %20, %33 ve %50'yi geçmesi veya bu oranlar›n alt›na düflmesi hallerinde Hazine Müsteflarl›¤›'n›n yaz›l› izni olmaks›z›n pay sahipleri defterine kay›t yapamayacak ve yap›lan kay›tlar da hüküm ifade etmeyecektir. Ayr›ca, kurucularda aranan niteliklere sahip olmayan veya bu nitelikleri kaybeden ortaklar›n temettü d›fl›ndaki haklar›n› kullanmalar› tahdit edilmifl, bu ortaklara ait paylar›n temettü d›fl›ndaki haklar›n›n Tasarruf Mevduat› Sigorta Fonu taraf›ndan kullan›lmas› öngörülmüfltür. Bu alanda yap›lan son de¤ifliklik, 16.6.1994 tarih ve 144 Bank Austria AG 538 say›l› KHK ile gerçeklefltirilmifl olup, Bankalar Kanunu'nun 5. maddesi d bendine göre, bir bankan›n kurulufluna izin verilebilmesi için en az 1 trilyon ödenmifl sermayesinin bulunmas› gerekmektedir. Türkiye'de kurulmufl ve kurulacak bankalarla yabanc› ülkelerde kurulmufl olup da Türkiye'de flube açmak suretiyle faaliyette bulunan veya bulunacak bankalar 5 ve 6'nc› maddelere göre sahip olmalar› gereken özkaynaklar›na ek olarak en az; a) Nüfusu 1 milyondan fazla olan flehirlerde aç›lm›fl ve aç›lacak her flube için 2 milyar lira, b) Nüfusu 500 binden fazla, 1 milyondan az olan flehirlerde aç›lm›fl ve aç›lacak her flube için 1 milyar lira, c) Nüfusu 500 binden az flehir ve kasabalarda aç›lm›fl ve aç›lacak her flube için 500 milyon lira, özkaynak bulundurmak zorundad›rlar. Bankalar, genel nüfus say›mlar›ndan sonra geçici sonuçlar›n Devlet ‹statistik Enstitüsü taraf›ndan yay›mlanmas›n› izleyen 1 y›l içinde flubeleri için bulundurmalar› gereken özkaynaklar›n› say›m sonuçlar›n›n gerektirdi¤i miktara ç›kartmakla yükümlüdürler. Bankalar›n flubelerinden biri nam ve hesab›na ifllem yapmak üzere turizm, fuar, konferans gibi nedenlerle açt›klar› geçici irtibat bürolar› ve flanj bürolar› ile Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankas›'n›n dahili muhabirleri taraf›ndan devlet daire ve kurulufllar› ve askeri k›ta ve karargâhlar›nda aç›lan sürekli irtibat bürolar› 1'nci f›kra hükümlerine tâbi de¤ildir. (5)de belirtilen oranlar›n afl›lmas› halinde: a) Pay sahiplerince sermaye art›r›m› dolay›s›yla ortaya ç›kabilecek rüçhan haklar› kullan›lmaz, b) Yeni pay senedi sat›n al›nmaz. Yukar›da belirtilen hükümlere ayk›r› ifllemler geçersiz say›lm›flt›r. A.‹. Karacan/A. Erhan Bank Austria AG 1880 y›l›nda Österreichische Länderbank A.G. ad›yla kuruldu. Ekim 1991’de Zentralsparkasse und Kommerzialbank AG, Wien ile birlefltikten sonra Z-Länderbank Banka Austria AG, A¤ustos 1993’te de flimdiki ad›n› ald›. 1994 sonu itibariyle sermayesi 9,34 milyar, mevduat toplam› 651,70 milyar fiilin’dir. Avusturya’da 381 flubesi, yurtd›fl›nda 8 temsilcili¤i vard›r. N. Elhüseyni Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi Bir dolayl› vergi türü olarak 10 fiubat 1926 tarih ve 735 say›l› “Umumi ‹stihlak Vergisi Hakk›nda Kanun” ile ortaya ç›km›flt›r. Kanunun 1. maddesinde “.. bankac›l›k, sigortac›l›k.. gibi muamelât-› ticariyeden madut umur ile ifltigal edenlerin hizmet mukabili ald›klar› mebla¤ üzerinden iflbu kanun mucibince bir umumi istihlak vergisi ahzolunur” denilmektedir. Verginin nispeti % 2,5 olup, pul yap›flt›r›lmak suretiyle ödenir. 735 say›l› kanunun yerini 1039 say›l› ve 26.5.1927 tarihli “Muamele Vergisi Hakk›nda Kanun” alm›flt›r. Banka ve sigorta muameleleri vergisi konusunda en önemli de¤ifliklik ve düzen- Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi leme, 28.5.1940 tarih ve 3843 say›l› kanun ile olmufltur. Bu kanundaki ilkeler bugün de de¤iflikliklerle yürürlükte olan 13.7.1956 tarih ve 6802 say›l› Gider Vergileri Kanunu’nda korunmufltur. 3065 say›l› Katma De¤er Vergisi Kanunu'nun 61. maddesiyle, 6802 say›l› kanunun 1-27. maddeleri yürürlükten kald›r›lm›flt›r. Ancak, Gider Vergileri Kanunu'nun banka ve sigorta muameleleri vergisine iliflkin hükümleri halen yürürlüktedir. 3843 say›l› kanun, vergi nispetini % 2,5 olarak korumuflken 6802 say›l› kanun nispeti % 15’e ç›karm›flt›r. Daha sonra, 15.2.1963 tarih ve 186 say›l› kanunla bu oran % 20’ye , 29.7.1970 tarih ve 1318 say›l› kanunla %25’e ç›kar›lm›flt›r. 17.4.1981 tarih ve 2447 say›l› kanun oran› yeniden % 15’e indirmifltir. 6802 say›l› kanun (210, 482, 2447, 3239, 3297 ve 4008 say›l› kanunlarla de¤iflik) yürürlükteki banka ve sigorta muameleleri vergisini düzenlemektedir. Verginin konusu: Banka ve sigorta flirketlerinin 10.6.1985 tarihli ve 3226 say›l› Finansal Kiralama Kanunu'na göre yapt›klar› ifllemler hariç olmak üzere, her ne flekilde olursa olsun yapt›klar› tüm ifllemler, dolay›s›yla kendi lehlerine her ne ad ile olursa olsun nakden ya da hesaben ald›klar› paralar, banka ve sigorta muameleleri vergisinin konusunu oluflturmaktad›r. Bankerlerin yapm›fl olduklar› banka muamele ve hizmetleri nedeniyle kendi lehlerine, her ne ad ile olursa olsun nakden ya da hesaben menkul k›ymet al›p, satmay›, al›m-sat›ma arac›l›k etmeyi ya da al›p satt›klar› menkul k›ymet karfl›l›¤› borçlar› ödemeyi taahhüt etmeyi meslek haline getirenlerin bu faaliyetleri dolay›s›yla lehlerine kalan paralar ile mevduat faizi vermek ya da sair adlarla faiz ve benzeri menfaatler sa¤lamak üzere devaml› olarak para toplama ifliyle u¤raflanlar›n toplad›klar› paralara sa¤lad›klar› gelir ve menfaatler üzerinden komisyon, ücret, hizmet karfl›l›¤› gibi adlarla ald›klar› paralar (dahil) da banka muameleleri vergisine tâbidir. 2279 say›l› ödünç para verme iflleri kanununa göre, borç verme iflleriyle u¤raflanlarla yukar›da belirtilen ifllem ve hizmetlerden herhangi birini sürekli olarak yapanlar, Gider Vergisi Kanunu uygulamas›nda banker say›l›rlar. Bir flahs›n yaln›zca alt›n al›m ve sat›m› ile u¤raflmas› banker say›lmas›n› gerektirmez. ‹stisnalar: Afla¤›da belirtilen ifllemler nedeniyle al›nan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnad›r. 1) Merkezleri Türkiye'de bulunan bankalar›n kendi flube ve ajanslar› ile ya da flube ve ajanslar›n birbirleriyle yapt›klar› ifllemler dolay›s›yla tahakkuk eden paralar, 2) Merkezleri Türkiye d›fl›nda bulunan bankalar›n Türkiye'deki flube ve ajanslar›n›n birbirleriyle yapt›klar› muameleler dolay›s›yla tahakkuk eden paralar, 3) Özel kanunlarla her türlü vergiden istisna edilmifl olan hisse senedi ve tahvillerin faiz, temettü ve ikramiyeleri, 4) Bankalar›n müflterileri ad›na ve hesab›na baflka kifli ve kurumlara yapt›klar› hizmetler karfl›l›¤›nda ald›k145 Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi lar› ve aynen bu flah›s ya da kurulufllara ödedikleri paralar, 5) Bankalar›n, bankerlerin ve sigorta flirketlerinin sermayelerinin tamam› kendilerine ait veya ifltirakleri bulunan s›nai iflletmelerden sa¤lad›klar› kârlar, 6) Bankalar›n, bankerlerin ve sigorta flirketlerinin sermayelerine kat›ld›klar›, banka, banker ve sigorta flirketlerinin bu kanuna göre banka ve sigorta muameleleri vergisine tâbi ifllemlerden kaynaklanan kârlar›, 7) 5842 say›l› Denizcilik Bankas› Türk Anonim Ortakl›¤› Kanunu’nun 6, 7, 8, 9 ,10 ve 11. maddeleriyle 12. maddesinin (b) ve (c) f›kralar›nda belirtilen ifller dolay›s›yla Denizcilik Bankas› Türk Anonim Ortakl›¤› lehine tahakkuk edecek paralarla ayn› kanunun 2. ve 13. maddeleri gere¤ince bankan›n ya da kuraca¤› ortakl›klar›n yukar›da say›lan ifllerin görülmesine veya tesislerin iflletilmesine iliflkin gerçek ve tüzel kiflilerle yapt›klar› anlaflmalar dolay›s›yla elde edecekleri paralar ve bankan›n veya kuraca¤› ortakl›klar›n anlaflmalar yapt›klar› gerçek ve tüzel kifliler lehine ayn› ifller dolay›s›yla tahakkuk edecek paralar, 8) 6266 say›l› kanuna göre kurulan kan bankalar›n›n sözü geçen kanunda yaz›l› ifller dolay›s›yla elde edecekleri paralar, 9) Hayat sigortalar› ile ihracata ait nakliyat sigortala r›nda poliçe üzerinden al›nan paralar, 10) Mükerrer sigorta ifllemleri ile retrosesyon ifllemleri dolay›s›yla al›nan prim, komisyon vesair paralar, 11) Biçilmemifl ya da toplanmam›fl her türlü tar›m ürünleriyle tar›m hayvanlar› için düzenlenen zirai sigortalar dolay›s›yla al›nan paralar, 12) Nükleer rizikolara karfl› yap›lan sigortalar dolay›s›yla al›nan paralar, 13) Türkiye Halk Bankas›’nca Esnaf ve Sanatkârlar Kefalet Kooperatiflerinin kefaleti alt›nda esnaf ve sanatkârlara verilen krediler dolay›s›yla al›nan paralarla bu kooperatiflerin ortaklar›ndan “masraf karfl›l›¤›” ad›yla ald›klar› paralar, 14) Mevduat toplamayan bankalar›n açm›fl olduklar› yat›r›m kredileri dolay›s›yla kendi lehlerine ald›klar› paralar. 15) Bankalar›n, yetkili kurulufllar›n, özel finans kurulufllar›n›n ve PTT'nin, Türk Paras›n›n K›ymetini Koruma Hakk›ndaki Kararlar ve bu kararlara dayan›larak ç›kar›lan tebli¤lere göre Merkez Bankas›'na yapacaklar› zorunlu, döviz ve efektif devirleri, 16) Arbitraj ifllemleri ve bu ifllemler sonucu lehe al›nan paralar, Matrah ve Nispet: Banka ve sigorta muameleleri vergisinin matrah›n›, banka ve sigorta flirketleri ile bankerlerin ald›klar›, istisna kapsam›na girmeyen paralar oluflturur. Kambiyo al›m ve sat›m ifllemlerinde kambiyo sat›fllar›n›n tutar› vergiye matrah olur. Vergi matrah›ndan gider ve vergi ad› alt›nda indirim yap›lamaz. Yabanc› para üzerinden yap›lm›fl olan ifllemlerle ilgili vergi matrah›n›n uygulanmas›nda esas al›nacak kurlar Maliye Bakanl›¤›’nca belirlenir. (Bu konuda bk. 15 No.’lu Damga Vergisi Genel Tebli¤i) Banking Principle Banka ve sigorta muameleleri vergisinin nispeti % 15’dir. Kambiyo muamelelerinde nispet, matrah›n binde biridir. Ancak, Bakanlar Kurulu, bu oranlar› bankalar aras› mevduat ifllemleri ile di¤er banka ve sigorta ifllemleri için ayr› ayr› ya da birlikte %1'e kadar indirmeye yetkilidir. Verginin Beyan› ve Ödenmesi: Banka ve Sigorta muameleleri vergisi mükellefin beyan› üzerine tarh olunan bir vergidir. ‹lgililer bir ay içindeki vergiye tâbi ifllemlerini ertesi ay›n 15. günü akflam›na kadar ilgili vergi dairesine bildirmek ve vergiyi de beyanname verme süresi için ödemek zorundad›rlar. A.‹. Karacan/fi. Akkaya Bank Ekspres A.fi. 1992'de özel sermayeli ticaret bankas› olarak bankac› ‹brahim Betil taraf›ndan kuruldu. 1994'te Do¤ufl Holding A.fi.'ye sat›ld›. 1995 y›l sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 1,250 trilyon TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 12,530 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 7.661 milyar TL'ye, net kâr› 944 milyar TL'ye ulaflt›. fiube say›s›: 12 Personel say›s›: 396 A. Erhan Banker [Alm. Bankier] [Fr. Banquier] [‹ng. Banker] Para, kredi, esham ve tahvilat iflleri ile u¤raflan kiflilere verilen ad. Yabanc› ülkelerde bankac›lara da banker denilirken bizde bu konuda kesin bir ayr›m vard›r. fi. Özgencil Banking Department ‹lk örne¤i ‹ngiltere’dedir. Baz› merkez bankalar›nda iki ayr› bölüm vard›r. Emisyon bölümü ve bankac›l›k bölümü. Emisyon bölümü, yaln›z merkez bankac›l›¤› kapsam›na giren ifllemleri kapsar. Bankac›l›k bölümünde ise mevduat ya da ticaret bankalar›n›n da yapt›klar› ifllemlerden bir k›sm› yap›l›r. Bilançolarda ve haftal›k hesap durumlar›nda bu iki bölümün faaliyeti ayr› tablolar halinde aç›klan›r. (Bkz. ‹ngiltere Bankas›). F. Ergin Banking Principle [Alm. Bankingprinzip] [Fr. Banque Principe ] [‹ng. Ban king Principle] ‹ngiltere’de 1763’den sonra konjonktür dalgalanmalar› devri bir karakter arz etmeye bafllam›flt›. Refah dönemlerini izleyen para darl›¤›, krizlere yol açmaktayd›. Krizler ifl hacminin daralmas›na sebep olmakta, iflâslar birbirini izlemekte, üretim yavafllamakta ve bankalar kredi taleplerini karfl›layamamaktayd›lar. Currency Princip le’e ba¤l› olan ‹ngiltere Bankas›’n›n yeni emisyonla likidite hacmini artt›rmamas› ve bankalar› desteklememesi krizleri fliddetlendirmekteydi. Piyasa çevrelerinde 146 Bank Kapital Türk A.fi. Bank of Amerika merkez bankalar›n›n fonksiyonlar› ve sorumluluklar› tart›fl›lmaktayd›. Currency Principle ’i elefltirenlerin tezine Banking Principle deniliyordu. Banking Principle’in bafll›ca temsilcisi, Thomas Tooke idi. Thomas Tooke, Klasik Ekol ça¤›n›n ‹ngiliz iktisatç›lar›ndand›r. 1774-1858 y›llar›nda yaflam›flt›r. ‹fl hayat›ndan yetiflmifltir. Fiyat hareketlerinin tarihi hakk›nda derin incelemeler yapm›flt›r. Bafllang›çta alt›n standard›na ve Miktar Teorisi’ne karfl› de¤ildi. Ancak para arz›ndaki de¤iflmenin fiyatlar› yükseltebilece¤ini, fiyat yükselifllerinden sonra piyasay› dengeye getirmek için emisyon miktar›n› yeniden art›rmak gerekti¤ini savunuyordu. Modern terminoloji ile ifade etmek gerekirse, Miktar Teorisi’nin yaln›z moneter talep enflasyonu üzerinde durmas›n› bir eksiklik say›yordu. Fiyatlar›n para miktar›na ba¤l› olmaks›z›n da yükselebilece¤ini ileri sürüyordu. Maliyetlere ba¤l› enflasyonlar olabilece¤ini ve maliyet enflasyonlar›n›n ifl hacmini daralt›c› etkisini likidi teyi ferahlatarak gidermek gerekti¤ini düflünmekteydi. Thomas Tooke’un görüflleri 1819-1847 aras›nda Ricardo’nun görüfl sisteminden giderek uzaklaflm›fllard›r. “Kaydi Para” miktar›n›n, piyasa talebine paralel olarak de¤iflti¤ini, dolay›s›yla bunun fiyatlar› tahrik etmeyece¤ini ileri sürmüfltür. Para hacminin alt›n rezervlerine de¤il, iktisadi faaliyete göre dalgalanmas› gerekti¤ini savunmufltur. Merkez bankalar›n›n izledikleri politika ile fiyat hareketlerine yön verebilmek gücüne sahip olmad›klar›n› söylemifltir. Thomas Tooke’un Banking Principle hakk›ndaki görüflleri flöyle özetlenebilir: “Bankalar›n görevi, piyasan›n talep etti¤i sat›n alma gücünü sa¤lamakt›r. Alt›n standard›nda, emisyon miktar› de¤erli metal rezervlerine göre ayarlanmaktad›r. Emisyonun alt›n stoku ile s›n›rlanmas›, zaman zaman para darl›¤› çekilmesine zemin haz›rlamaktad›r. Oysa banknot emisyonunun gerçek hedefi, ellerindeki ticaret mallar›na ya da üretim araçlar›na dayanarak para talep edenlerin gereksinimini karfl›lamak, olmal›d›r. Piyasan›n likidite talebine göre ayarlanan emisyon, alt›n kuvertür olsa da olmasa da, ayn› ifllevi görür.” (Bkz. Currency Principle, Bagehot Prensibi, Stand-by Teorileri) F. Ergin Bank Kapital Türk A.fi. 1991’de özel sermayeli ticaret bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Bankan›n ana ortaklar› Ceylan Holding ve Ceylan ailesidir. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 802 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 1,789 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 1,030 trilyon TL’ye; net kâr› 180 milyar TL’ye ulaflt›. A. Erhan ‹ran devletine aittir. Londra ve ‹stanbul’da birer flubesi vard›r. 1995'te ödenmifl sermayesi 57 milyar TL (‹stanbul fib.) olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 822 milyar TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 349 milyar TL'ye, net kâr› 101 milyar TL'ye yükselmifltir. fiube say›s›: 3 Personel say›s› : 52 S. Abaç/A. Erhan Bank Melli ‹ran Merkezi Tahran’dad›r. 1928’de Banque Nationale de Perse ad› alt›nda bir emisyon (merkez) bankas› olarak kurulmufltur. 1933’te tar›m bölümü Banque agricole et Industriel de l’‹ran ad›yla ayr› (ba¤›ms›z) bir banka olarak ayr›lm›fl; 1935’de ad› “Banque Melle Iran” olarak de¤iflmifltir. 1938’de ipotek bölümü Bank Rahmi ‹ran ad›yla ayr› (ba¤›ms›z) bir banka olarak ayr›lm›flt›r. 1943’de yukar›daki ad› alm›fl, 1960 da banknot ihraç bölümü kald›r›larak banknot ihrac› yetkisi yeni kurulan Bank Markaz› Iran’a (‹ran Merkez Bankas›) verilmifltir. ‹ran hükümetine ait olan sermayesi 1994 itibariyle 1,145 trilyon, mevduat toplam› 17,47 trilyon riyaldir. ‹ran’da 2 473, öbür ülkelerde 22 flubesi vard›r. S. Abaç Banknot [Alm. Banknote] [Fr. Billet de banque] [‹ng. Bank note] ‹lk kez, Uzakdo¤u ülkelerinden Çin ve Japonya, 9. yy’da “uçan para” ad› alt›nda ka¤›t para tedavül etmifllerdir. Bat›’da orta ça¤larda kurulan bankalarsa, kendilerine yat›r›lan alt›n karfl›l›¤›nda makbuz verirlerdi. Bu makbuzlar üstlerinde yaz›l› olan de¤ere göre piyasada dönüflüme girmiflti. Ancak bu makbuzlar, ödeme araçlar›n›n hacmini art›rm›yordu. 17. yy’›n ortas›nda Stockholm Bankas›’n› kuran Palmstruck, banknotun mucidi say›l›r. Palmstruck, Mevduat sertifikalar›n›n tedavül zorluklar›n› gidermek için hamiline banka notlar› ç›kard›. Bunlar, faiz getirmeyen, ülkenin her yerinde tedavül eden ve mal karfl›l›¤›nda kabul gören ilk banknotlar olmufltur. Banknot ‹ngiltere’de 1964’te kullan›lmaya baflland›. Onu, 1717’de Law’un Genel Bankas› öncülü¤üyle Fransa, 1764’te Almanya izledi. 1787’de de Bourgogne Kardefller taraf›ndan Avusturyada banknot uygulamas› bafllat›ld›. D. Demirgil Banknot Emisyonu (Bkz. Emisyon) Bank of America Merkezi ABD’nin California eyaletinde, San Francisco’dad›r. 1904’de Bank of Italy unvan›yla kurulmufl, 1927’de Bank of Italy National Trust and Savings Association unvan› alt›nda ulusal banka olmufltur. 1930’da Bank of America of California ile birleflerek flimdiki Bank Mellat Merkezi Tahran’dad›r. 20 Mart 1980’de on ‹ran bankas›n›n birleflmesiyle kurulmufltur. Sermayesinin tümü 147 Bank of Credit and Commerce International (BBCI) ad›n› alm›flt›r. Amerika’n›n ve dünyan›n en büyük mevduat bankas›d›r. Federal Reserve System ve Federal Deposit Insurance Cop. üyesidir. S. Abaç Bank of Credit and Commerce International (BBCI) Merkezi Luxemburg’da bulunan BBCI çok uluslu bir bankad›r. Daha çok Afrika ve Ortado¤u ülkelerinde faaliyet göstermektedir. A. ‹lkin Bank of Montreal Merkezi Kanada’n›n Quebec flehrindedir. 1817’de Montreal Bank ad›yla kurulmufl: 1822’de flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1903’de Exchange Bank of Yarmouth’u, 1905’de Peoples Bank of Brunswick’i, 1918’de Bank of British North America’y›, 1922’de Merchants Bank of Canada’y›, 1925’de The Moisons Bank’› bünyesine katm›flt›r. Sermayesi 1995 itibariyle 3,86 milyar, mevduat toplam› 199,61 milyar Kanada dolar›d›r. S. Abaç Bank of Tokyo-Mitsubishi Ltd. Bank of Tokyo (1946) ve Mitsubishi Bank Ltd. (1880) aras›ndaki birleflmeyle Nisan 1996’da kurulmufltur. 1995 itibariyle sermayesi 19,34 trilyon, mevduat toplam› 50,23 trilyon Yen’dir. Japonya’da 33 flubesi, yurtd›fl›nda 21 flubesi ve biri Türkiye’de 15 temsilcili¤i vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni Banque de France Napolyonun emriyle bir bankerler grubu taraf›ndan kurulmufl 1800’de çal›flmaya bafllam›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl› sonras› devletlefltirilen banka, komisyon bankac›l›¤›n›n yan›nda normal banka ifllemleri de yapm›fl, kredilerin düzenlenip denetlenmesinde etkili rolü olmufltur. C. Ersoy Banque de Paris et des Pays Bas S.A. Merkezi Paris’tedir 1968’de kurulmufl ve 1872’de ayn› isimle kurulmufl olan müesssesenin Fransa’daki bankac›l›k çal›flmalar›n› üstlenmifltir. Ad› geçen müessese de, “Compagnie Financière de Paris et des Pays Bas” unvan› alt›nda bir holding flirketi olmufltur. S. Abaç Barclays Bank Limited Merkezi Londra’dad›r. ‹ngiltere’nin “5 Büyükler” denilen en eski ve en büyük bankalar›ndan biridir. Londra Takas Odas›’n›n üyesidir. Özel banka olarak 1964 y›l›nda kuruldu; 19. yy’da, Sanayi Devrimi s›ras›nda hisse senetli flirket halinde birleflen 20 kadar özel bankaya ortak oldu. Tar›m alan›nda egemenlik kurdu; maden sanayii ve ‹ngiliz gemi inflaat› iflleriyle çeflitli ba¤lant›lar› vard›. 1917’de yukar›daki unvan› ald›. Birinci Dünya Savafl ›’ndan sonra ‹ngiliz bankac›l›k sisteminde Barkan, Ömer Lütfi 1900’den beri görülmekte olan merkezilefltirme hareketine uyarak ‹ngiliz bankalar› aras›nda üst s›ralara yükseldi. Pamuk sanayiinde çok faal olan Union Bank of Manchester ile birleflti. 1920’de Anglo-Egyptian Bank’›n yüzde 90 sermayesine sahip oldu. Gene bu s›ralarda (1836’da ‹ngiliz sömürgelerinde köleli¤in kald›r›lmas› s›ras›nda kurulmufl olan) Colonial Bank’›n alt›n elmas madenlerinin iflletilmesinden beri Güney Afrika’da büyük bir örgüt kuran National Bank of South Africa’n›n sermayesine kat›ld›. Bu birleflmeden hukuksal olarak ana kurulufltan ayr› Barclays Bank (Dominion, Colonial and Overseas) do¤du. Barclays ‹ngiliz bankac›l›¤›nda “amaçlara yönelik” yönetim sistemini ilk uygulayan bankad›r. Barclays grubunun Fransa ve Kanada’da çok güçlü iki flubesi vard›r. Dünya bankalar› içinde mevduat bak›m›ndan ön s›ralarda bulunmaktad›r. S. Abaç/A. Erhan Barem [Alm. Einstufung, Barem] [Fr. Barème] [‹ng. Wage tab le, Triff schedule] De¤iflik unsur ve ihtimallere göre hesaplamalarda kolayl›k sa¤lamak amac›yla önceden haz›rlanm›fl cetvellere verilen add›r. Barem cetvelleri sayesinde zamandan tasarruf sa¤lamakta ve ilgililer karmafl›k hesaplar› pek çok kez yapma külfetinden kurtulmaktad›r. Örne¤in, ücret bordrolar›n›n düzenlenmesinde vergi ve sigorta primi yükümlüsü olan iflçi ve iflverenlerin hangi kademeye göre ödeme yapacaklar› önceden haz›rlanm›fl cetvellere göre kolayca bulunabilmektedir. Barem cetvellerinin en önemli yararlar›ndan biri de, yap›lan hesaplarda yanl›fll›k yapma ihtimalini büyük ölçüde azaltmas›d›r. Ülkemizde barem sözcü¤ü, uzun süre sadece devlet personelinin k›dem, tahsil, liyakat gibi koflullara ba¤l› olarak terfi etmeleri halinde hak kazanacaklar› maafl durumunu gösteren yasa hakk›nda kullan›lm›flt›r. Asl›nda memurun de¤iflik durum ve niteliklerine göre maafl durumunun önceden belirlenen esaslara göre yasa ile belirlenmesi de genel anlamda bir barem cetvelinden baflka bir fley de¤ildir. Barem sistemini bulan B.F. Barrême’dir ve sistem ilk olarak 1682’de uygulanm›flt›r. (Bkz. Bordro) M. Kutal Barkan, Ömer Lütfi ( 1902 - 1979) ‹ktisat tarihçisi, Türkiye ve Fransa’da edebiyat ö¤renimi gördü. 1937’de ordinaryüs profesörlü¤e yükseltildi. Ayn› fakültenin Türk ‹ktisat Tarihi Enstitüsü’nü kurdu (1950). Emekliye ayr›ld›ktan (1973) sonra da bu enstitüde çal›flmalar›n› sürdürdü. Türk ‹ktisat Tarihi Enstitüsü çevresinde oluflturdu¤u çal›flma grubuyla nüfus say›mlar›, Osmanl› bütçeleri, yasalar, fiyat tarihi, tar›m tarihi, hukuk tarihi gibi genifl bir araflt›rma alan›n› kapsayan çal›flmalar yapt›. Türkiye iktisat tarihi aç›s›ndan büyük önem tafl›yan arfliv malzemesinin taran›p bilim dünyas›na sunulmas› yolunda çabalar harcad›. Barkan, ayn› zamanda Osmanl› ekonomi148 Barker Raporu Bas›lm›fl Kaimeler sinin yap›s›n› ve dünya ekonomisindeki yerini “Annales” okulunun bilim yöntemleriyle inceleyen yap›tlar›yla da bat›daki bilim çevrelerinde de sayg›nl›k kazand›. Sorbonne Üniversitesi’nden “özel ça¤r›” ve Strasbourg Üniversitesi’nden” “onur doktoru” unvan› ald›: alt› y›l süreyle (1973-1979) Uluslararas› Oryantalistler Birli¤i’ne ba¤l› Osmanl› ve Osmanl›lar Öncesi Tarih Konseyi’nin baflkanl›¤›n› yapt›. Barkan’›n Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Zirai Ekono minin Hukuki ve Mali Esaslar›, Süleymaniye Camii ‹n flaat›na Ait Tereke Defterleri, ‹stanbul Saraylar›na Ait Masraf Defterleri vb. çal›flmalar› kitap olarak yay›nlanm›fl, genifl hacimli birçok önemli makalesi dergilerde kalm›flt›. Ölümünden sonra bunlar›n bir k›sm› biraraya getirilerek kitap halinde yay›nlanm›flt›r. fi. Özgencil Barker Raporu [Alm. Barker-Bericht] [Fr. Rapport Barker ] [‹ng. Bar ker Report] Türkiye ekonomisi hakk›nda, Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas› taraf›ndan James M. Barker Baflkanl›¤›ndaki bir heyete haz›rlat›lan rapordur. 1950 y›l›n›n ikinci yar›s›nda haz›rlat›lan bu rapor 1951 y›l›nda yay›nlanm›flt›r. ‹ki k›s›mdan oluflan raporun birinci k›sm›nda Türkiye’nin ekonomik sorunlar› ve tarihi geliflimi ele al›nmaktad›r. ‹kinci k›sm›ndaysa ekonominin çeflitli sektörleri, izlenecek politikalar ve uygulanacak program üzerinde durulmaktad›r. Raporda, ekonomik kalk›nmay› h›zland›rmak için ekonomik ifllerde koordinasyon sa¤lamak ve daha iyi bir yönetim mekanizmas› kurmak, özel teflebbüsün geliflmesini kolaylaflt›rmaya elveriflli bir ortam yaratmak, mali istikrar› sa¤lamak, e¤itim ve sa¤l›k hizmetlerini düzenlemek gerekti¤i vurgulanmaktad›r. Raporda, tar›m›n gelifltirilmesine a¤›rl›k verilmektedir. Ancak ana amaç, tar›ma dayal› olarak sanayinin gelifltirilmesidir. (Bkz. Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas›, Chenery Raporu) D. Demirgil Barone, Enrico (1859-1924) ‹talyan iktisatç›s›, Matematik tahlil yöntemleriyle ekonomik sorunlar› incelemifltir. Uluslararas› ticaret teorisinde Ricardo’dan ayr›lm›flt›r. Tahlillerini eme¤i de¤er ölçüsü kabul ederek trampaya dayanan mübadeleler yerine, fiyat fark›l›l›¤› n›n harekete geçirdi¤i mal ak›mlar› aç›s›ndan yürütmüfltür. K›t kaynaklar›n marjinal yarar esas›na göre da¤›l›m›n› tahlil etmifltir. Majinal verimlilik analizlerinde, girdi leri talep fonksiyonlar› ve ç›kt›lar›, arz fonksiyonlar› aç›s›ndan ifllemifltir. Genel denge teorisine katk›s› olmufltur. Kollektivist bir ekonomide,gölge fiyatlara dayanarak rasyonel bir üretim düzeni kurulabilece¤ini ispatlam›flt›r. (Bkz. Genel Denge Teorisi, D›fl Ticaret Teorileri ) F. Ergin Bas›lm›fl Kaimeler Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda ilk olarak kaime, matbaada, bas›lm›fl ka¤›t evrak› nakdiye olarak 1258 (1843) y›l›nda piyasaya ç›kar›lm›flt›r. Bu ilk bas›lm›fl kaimelerin ihrac›ndaki amaç, tedavülde bulunan el yazmas› fakat mühürlü 50, 100, 250 ve 1000 kuruflluk kaimeleri de¤ifltirmekti. Zira bu el yazmas› kaimelerin sahteleri bollaflmaya bafllam›flt›. ‹lk bas›l› kaimeler de taklit edildi. Vilayetlerde sahtelerin ayr›lmas› zor oldu¤undan bunlar›n ihrac›ndan üç ay sonra yaln›z ‹stanbul’da geçerli olaca¤› ilan edildi. Bu flekilde bas›lm›fl kaimelerin % 8 gibi o zaman için yüksek denebilecek bir faiz getirmesi halk›n bunlara ra¤betini sa¤lam›flt›. Bu nedenle hemen 100.000 liral›k daha bas›ld›. Bir taraftan halk›n bunlar› tahvil gibi saklamas›, di¤er taraftan halk›n bunlar›n hazine ve gümrüklerce ödeme arac› olarak kullan›lmas›na izin verilmifl olmas› üzerine, tedavül ettirilmekten çok elde tutulan bu kaimelerin tedavülünü sa¤lamak için hükümet faiz haddini 1260 (1845) y›l›nda % 6’ya indirdi. Böylece yeni kaimeler bas›larak eskileriyle de¤ifltirildi. 1267 (1852) y›l›nda 10 ve 20 kuruflluk kaimeler bas›ld› ve faizlerinin çok küçük tutarlar oldu¤u gerekçesiyle bunlara faiz verilmedi. Bir y›l sonra yeniden bu defa daha büyük küpürlü kaimeler ihraç edildi. Fakat kaimeler art›nca yine sahteleri türemeye bafllad›. Hatta Amerika’da bas›lm›fl 120.000 liral›k sahte kaimeler bir süre tedavüle girdi¤inden, kaimelerin alt›n para karfl›l›klar› birden düflmeye bafllam›flt›. Bu durum karfl›s›nda hükümet, tedavüldeki kaimeleri azaltmak için bir buçuk lira tutar›nda bir ‹ane-i Umumiye uygulayarak bu yolla toplanan para ile 1268 (1853) y›l›nda 400.000 liral›k kaimeyi halk›n huzurunda yakt›rd›. K›r›m savafl› bafllang›c›nda tedavülde sadece 170.000 liral›k faizli ve faizsiz kaime kalm›flt›. Bu savafl›n sürüp gitmesi sonucu hükümetin para ihtiyac› artm›fl ve Ordu Kaimesi ad› alt›nda 10 ve 20 kuruflluk faizsiz kaimeler tekrar bas›larak tedavüle sürülmüfltür. Fakat bu ihrac›n sonucu olarak bütün kaimelerin de¤eri % 30 dolay›nda düflüfl kaydetmifltir. Bunun üzerine hükümet ‹stanbul’da altm›fl kadar sarraf dükkan› açt›rarak 100 kuruflluk kaime karfl›l›¤›da 90 kuruflluk gümüfl ya da alt›n para; doksan kuruflluk gümüfl ya da alt›n para karfl›l›¤›nda da 10 veya 20 kuuflluk olmak üzere 100 kurufl de¤erinde kaime verdirmek yoluna gitmifltir. Bu yolla kaime piyasas›nda fliddetli de¤er kayb› önlenmiflse de, kaimelerin madeni paralarla baflabafl olmas› sa¤lamam›flt›r. Savafl›n sonunda Ordu Kaimeleri Vergi tahsilinde kabul edilerek tedavülden kald›r›lm›flt›r. 1274 (1857) y›l›nda faizli kaimelerin Esham-› Cedi de ile, faizsiz olanlar›n nakit ve esham ile de¤ifltirilmesi kararlaflt›r›l›p ilan edildi. Bunu yapmak için de 1275 (1858) y›l›nda Londra’daki Palmers bankas›ndan ihraç de¤eri % 76 üzerinden 5 milyon ‹ngiliz liral›k (nakit getirisi; 3.800.000 ‹ngiliz liral›k) istikraz yap›ld› ve bu para piyasadan toplanacak kaimeler için karfl›l›k gösterildi. Sonuç olarak 3,5 milyon liral›k kaime yak›ld›, fakat tedavülde 800.000 liral›k kaime kalm›flt›. Bunlar› da orta- 149 Bas›lm›fl Kaimeler Bas›lm›fl Kaimeler dan kald›rabilmek için ‹stanbul’daki bütün binalar›n takdir olunan bir y›ll›k kiras› esas al›narak mesken sahiplerinden % 5, akar sahiplerinden % 10, tücar ma¤azalar›ndan % 10 oran›nda bir vergi al›nd› ve bunun geliri kaimelerin kald›r›lmas›na ayr›ld›. Böylece 150.000 liral›k kaime daha imha edildi. Geri kalan›n imhas› için ayn› vergiyi vilayetlerde de uygulama karar› al›nm›flt›. Fakat o s›rada fiam olay› ç›km›fl ve elde edilen vergi geliri bu olay›n yol açt›¤› isyan› bast›rmak için harcand›¤›ndan kaimelerin geri kalan›n imhas›na gidilememifltir. 1277 (1860) y›l›nda hükümet fliddetli gelir ihtiyac› karfl›s›nda kal›nca tek çare olarak yeniden kaime ihra c›’na baflvurulmufltur. Gümrüklerden ve Cidde ve Yemen eyaletlerinden baflka her yerde tedavül etmek üzere 2,5 milyon liral›k faizsiz kaime ç›kar›lm›flt›r. Bu gelirin yar›m milyon liras› kambiyo kurlar›n› muhafaza için sa¤lanacak alt›nlar›n karfl›l›¤› olacak, geri kalan iki milyon liral›s› da tedavüldeki kaimelerin iptaline ve dalgal› borçlar›n ödenmesine ayr›lacakt›. Fakat Abdülaziz’in önderli¤ini yapt›¤› israf ve afl›r› tüketim ekonomisi sonucu, eski kaimeleri de¤ifltirmek flöyle dursun, ›slahat-› mülkiyebahanesiyle 1277-1282 (1860-65) y›llar› aras›nda bir milyon liral›k daha kaime ihraç edildi. Sonuç olarak, 1282 (1865) y›l›nda 650.000 liral›¤› eskiden kalanlar olmak üzere 3.150.000 liral›k kaime tedavülde bulunuyordu. Ve bir alt›n 160 kaimeye, yirmilik gümüfl mecidiye de 32 kaime kurufla ç›km›flt›. Bu befl y›ll›k dönemin daha bafl›nda, yani 1278 (1861) y›l› Cemazülhayr›n›n üçüncü perflembe günü, kaime ile bir alt›n 350 kurufla ç›kt›¤›ndan bütün çarfl›lar kapan›p iflâslar baflgöstermiflti. Galata’daki Havyar Han›’nda sarraflar›n ma¤azalar› zab›ta kuvveti ile açt›r›ld›. Ayn› fley di¤er dükkanlar için de yap›ld›. Öte yandan, sarraf dükkanlar› açt›r›larak buralarda 160 Kurufl kaime karfl›l›¤›nda bir alt›n verdirtildi; bir flahsa bu suretle üç alt›n alarak karfl›l›¤›nda kaime verme hakk› tan›nd›. Fakat piyasada bir alt›n karfl›l›¤›nda kaime olarak 200-220 Kurufl verildi¤inden, bu resmî sarraflara pek baflvuran olmad› ve sonuçta bu operasyon da baflar› ile sonuçlanmad›. 1280 (1863) y›l›nda Sadrazam Fuat Pafla’n›n öncülü ¤ü ile Osmanl› Bankas› kuruldu. Bu banka arac›l›¤›yla yap›lan d›fl borçlanman›n nominal de¤eri, 8.800.000 lira idi. Fakat % 6 faizli olan bu istikraz›n tahvilleri % 68 üzerinden piyasaya ç›kar›ld›¤›ndan, 6 milyon Lira dolay›nda gelir elde edilmiflti. Bu para ile 100 kuruflluk kaime karfl›l›¤› 40 kuruflu nakit, 60 kuruflu için de % 6 faizli ve % 2 ana para ödemeli esham-› cedide verilerek bütün kaimeler piyasadan topland› ve imha edildi. Bu istikraz için hükümet tütün, tuz, damga resmi ve temettü vergisi gelirlerini karfl›l›k göstermiflti. Kaimelerin imhas› için bir komisyon kurulmufl ve bu operasyon 49 gün devam etmifltir. Komisyonda Osmanl› Bankas› memurlar› da yeralm›flt›r. Bu suretle imha edilen kaimelere ait özet bilgi afla¤›daki cetveldedir: 150 Osmanl› Liras› 1.868.731.10 8.119.276.10 Abdülmecit zaman›ndaki kaimelerden Abdülaziz zaman›ndaki kaimelerden 9.988.007.20 100,50,20 ve 10 kuruflluk kaimeler olarak 35.483.994 adet Bu kaimelere karfl›l›k verilen esham ve nakit 5.992.930.000 Esham-› cedide 836.136.41 20 kuruflluk gümüfl mecidiye 3.031.736.42 Osmanl›, ‹ngiliz, Frans›z alt›n› 127.204.37 Londra, Paris üzerine çekilmifl poliçe 11.992.80 Komisyonun görevinin sona ermesinden sonra ibraz olunup karfl›l›¤›nda esham-› cedide verilen senetler 10.000.000.000 Toplam 1863 operasyonu ile kaimelerin tamamen ortadan kald›r›lmas›n›n sa¤lanm›fl olmas› ve bu tarihten itibaren faizli ve ana paras› belli ve garantili esham-› cedide’lerin kaimelerin yerini almas›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun ka¤›t para ihrac›n› 1293 (1877) y›l›na kadar gündemden kald›rm›flt›. Bunda Osmanl› Bankas› ile yap›lan anlaflmada kaime ç›karma yasa¤›n›n getirilmesinin ve yine bu dönemde al›nan d›fl borçlarda ayn› yasa¤›n flart olarak sürülmesinin de büyük pay› vard›r. 1292 (1876) y›l›n›n 7 A¤ustos’unda ç›kar›lan bir kararname ile kaime ç›kar›lmas› kararlaflt›r›lm›fl ve bir y›l sonra öngörülen 15 milyon liral›k kaimenin 10 milyon liral›¤› tedavüle ç›kar›lm›flt›r. Osmanl› Bankas› ile yap›lan bir anlaflma üzerine ç›kar›lan bu kaimelerin üstünde bu bankan›n mühürü bulunmaktayd› ve bunlar›n Hicaz, Yemen, Trablusgarp vilayetleri d›fl›nda her yerde tedavül etmesi kararlaflt›r›lm›flt›. Kaimeler, gümrük resimleri ve telgraf ücretleri d›fl›nda kalan her türlü devlet gelirlerinde nominal de¤er üzerinden kabul edilecekti. Bu kaimeler karfl›l›¤›nda, Hazine-i Hassa ’dan devral›nan Ere¤li Krom Madenleri ve baz› akarlar›n gelirleri Osmanl› Bankas›’na b›rak›lm›flt›. Banka, elde etti¤i bu gelirlerle kaimeleri imha edecekti. Fakat kaimeler, bu arada ç›kan Osmanl›-Rus savafl› dolay›s›yla harcand›. Yenileri de ihraç edildi¤i için, piyasada tedavülde bulunan kaimelerin de¤eri 6 milyon liraya yükseldi. Bu arada sahteleri de piyasada görülme¤e baflland›¤›ndan, savafl›n sonunda bir alt›n liran›n kaime olarak karfl›l›¤› 350 kurufla yükselmiflti. Hatta bak›r ve gümüfl meteliklerin de prim yapt›¤› için tedavülden halk taraf›ndan çekilmesinden dolay› hükümet piyasaya bir kuruflluk ka¤›t kaimeler ç›karmak zorunda kalm›flt›. Kaimenin de¤erinin bu flekilde sürekli düflüflü, 1294 (1879) y›l›nda hükümetin bir tak›m yeni vergiler getirerek bunlar›n has›lat›n›n kaimelerin ortadan kald›r›lmas›na ayr›lmas› karar›n› almas›na sebep olmufltu. Yeni vergiler flunlard›r: 1) Müskirat resminin % 10’dan % 15’e ç›kar›lmas›. 2) Bandrol yoluyla vergilendirilen befl tütün cinsine ve sigara rüsumlar›na %50 zam. 3) Tütün mürüriye resminin okka bafl›na 3 kurufltan 5 kurufla ç›kar›lmas›. Ayr›ca alt›n ve gümüfl para olarak tahsil edilen güm- Bas›m ve Yay›n Sanayii Basit ‹ndeks rük resminin, % 25 oran›nda nominal de¤eri üzerinden kaime ile ödemesinin kabulü gibi bir tedbir daha al›nm›flt› ama, bunlar›n hiçbiri fayda etmemiflti. Sonunda 1 alt›n, 500 kaimeye ç›kt›. Dönemin Maliye Naz›r› Kâni Pafla, kaime-yi ortadan kald›rmak için bir kararname yay›nlamak zorunda kald›. Kararname gere¤ince 1295 (1879) y›l›ndan itibaren devletin bütün vergi ve sair gelirleri madeni para ile tahsil edilecekti. Bu kararname ç›kar ç›kmaz alt›n liran›n de¤eri 900 kurufl kaimeyi bile aflm›flt›. Bunun üzerine hükümet, bu defa Galata sarraf lar› n›n biraraya gelerek Osmanl› Bankas›’n›n yönetimi alt›nda kurduklar› bir sendika ile istikraz anlaflmas› yapt›. Al›nacak borca karfl›l›k baz› vilayetlerin damga resmi, ispirtolu içkiler ve bal›k rüsumu ile ipek öflrünü göstermifl ve ayn› banker grubuna tütün ve tuz tekelinin yönetimini devretmiflti. Bu istikraz›n al›nmas›ndan bir y›l dört ay sonras›na kadar süren dönem içinde gümrükler hariç olmak üzere, devlet gelirlerinin tahsilinde 400 kaime, 100 Kurufl alt›n olarak hesap edilecekti. Devlet bütçesinden ödemelerde 1295 (1879) y›l›nda 40 kurufl kaime bir alt›n lira hesab› ile ödenmiflti. Gerçekte piyasada bir alt›na karfl›l›k 1000 kurufl kaime ödendi¤i için bu operasyon kaimelerin toplanmas›na büyük ölçüde yard›m etmifl, fakat çok kimse bundan zarar etmiflti. Bu sebeple Osmanl› maliye tarihinde kaimeler daima en haks›z ve adaletsiz bir vergi olarak yer almaktad›r. Bu son kaimeler de 1879 y›l›nda Beyaz›t meydan›nda halk›n huzurunda yak›larak tedavülden kald›r›lm›flt›r. Fakat hükümet bu operasyonun faturas›n› çok a¤›r ödemifl ve sonuç olarak, ödenemeyen d›fl ve iç borçlara çare olmak üzere, 1881’de Muharrem Kararnamesi ile en önemli devlet gelirleri Düyunu Umumiye denilen alacakl›lar birli¤ine terkedilmifltir. H. Kazgan Bas›m ve Yay›n Sanayii [Alm. Druckerei und Druckerzeugnisse industirie] [Fr. Edition et publication] [‹ng. Printing and publishing and allied industries ] ‹malat sanayii ana sektörü içinde, uluslararas› endüstriyel s›n›flamada 34. bölüm 342. ana grubu kodunu alm›flt›r. Faaliyet alan› gazete, kitap, dergi, magazin, bas›l› e¤itim gereçleri, ambalaj, reklam ve formüler bas›m›, dizgi iflleri, kliflecilik, ciltçilik, a¤aç gravür iflleri, kitap ve ka¤›d›n bronz ve alt›nla yald›zlanmas›, haritalar›n bezlenmesi gibi üretimleri kapsamaktad›r. (Bkz. Ekono mik Faaliyet Kollar›) E. Özötün Basit Artan Oranl› Tarife (Bkz. Artan Oranl› Tarife) Basit Faiz [Alm. Endinfacher Zins] [Fr. Intérêt simple] [‹ng. Simp le interest] Belirli bir sermaye üzerinden belirli bir süre için hesaplanan faize denir. Sermayeye (a), süreye (günlere) (t), faiz oran›na (n) dersek, faizi (F) hesaplama yöntemleri flöyle olacakt›r. Genel faiz formülü: a. n. t F= 36 500 Payda 36 500, 365 günün 100 ile çarp›m›d›r. Eskiden hesaplar›n elle yap›ld›¤› zamanlar, kolayl›k olsun diye bir y›l 360 gün say›lm›fl ve buna ticari y›l denmifl, faiz formülünde payda 36 000 al›nm›flt›r. Bu uygulama ticari gelenek olarak günümüze kadar gelmifltir. Günümüzde bankalar bu gelene¤i kredi faizlerinin hesaplanmas›nda uygulamakta, mevduat faizlerinin hesaplanmas›nda y›llar› gerçek günlerine göre 365 ya da 366 gün olarak almaktad›rlar. Bir y›l›n böyle iki ayr› flekilde hesap edilmesi sonucu, aradaki fark 1/73’tir. Sabit tambölen (diviseur fixe) yöntemi: Yukar›daki genel faiz formülünde pay ve payday› (n) ile bölersek faiz formülü: a . t F= 36500 n olur. Sermayenin gün ile çarp›m›na adat (A), 36 500’ün faiz oran›na bölümüne tambölen (Tb) dersek, faiz formülü F= A /Tb olur ve faiz hesab› böylece bir bölme iflleminden ibaret kal›r. Tam çarpan (multiplicateur fixe) yöntemi; Yukar›daki F= A / Tb formülünü F = A. 1 / Tb yazar ve (1 / Tb)’ye veya (n / 36 500)’e tamçarpan (Tç) dersek, faiz formülü F = A. Tç olur ve faiz hesab› bir çarpma ile yap›l›r. Di¤er yöntemler; Parçalara bölme (mütedahil k›s›mlar) yöntemi, bankac›l›k (% 60) yöntemi gibi yöntemler de vard›r. Faiz baremi: Bankalarda belirli faiz oranlar›na göre önceden hesaplanarak haz›rlanm›fl faiz cetvelleri (baremi) vard›r. Faiz hesab›, böylece bir “toplama”dan ibaret olur. Faizin bilgisayarlarca hesaplanmas›: Art›k günümüzde faizler, aktif servislerden verilen “veriler”e göre, bilgisayarlarca hesaplanmaktad›r. S. Abaç Basit ‹ndeks [ A l m . Einfache Indizes] [ F r . Indices simples] [ ‹ n g . Simple indices, Price relatives, Quantity relatives, Va lue relatives] Bir indeks sadece bir maddenin fiyat›ndaki, miktar›ndaki ya da de¤erindeki nispi de¤iflmeyi ölçmekte ise basit indeks olarak tan›mlanmaktad›r. Nispi fiyat, nispi miktar ve nispi de¤er olmak üzere bafll›ca üç çeflidi bulunan basit indeksler, belirli bir devreye ait fiyat, miktar ya da de¤erin (fiyat x miktar = de¤er) temel veya esas devre olarak kabul edilen devreye ait fiyat, miktar veya de¤ere bölünerek 100 ile çarp›lmas› sonucu elde edilir. a) Nispi Fiyatlar: (P0) ile temel devreye ait fiyat, P n 151 Basit ‹ndeks Baflabafl Analizi ile de araflt›rma konusu olan devreye ait fiyat gösterilirse, nispi fiyat Pn N.F. = x 100 Po fleklinde hesaplanacakt›r. Örne¤in etin kilosu 1978’de 300 TL, 1981’de 500 TL, ise 1978 esas devre olarak al›nd›¤›nda, et için nispet fiyat N.F. = P 1978/1981 = 500 x 100 = 166,6 300 olacakt›r. Di¤er bir anlat›mla 1981 y›l›nda etin fiyat› 1978’e göre % 66,6 art›fl kaydetmifltir. b) Nispi Miktarlar: Bir maddenin fiyat›ndaki de¤il, üretim, tüketim ya da ihracat miktarlar›ndaki devrelere göre geliflmenin izlenmesinde, miktarla ilgili basit indekslerden, yani nispi miktarlardan yararlan›lmaktad›r. (q n) ile esas devreye ait miktar, qo ile de ilgili konusu devreye ait miktar belirtilirse, nispi miktar qn N. M. = 133,9 x 100 49,5 = 270,9 Po q o x 100 veya ( ) ( ) Pn qn x x 100 qo ile belirtilecektir. Örne¤in bir firma 1978’de fiyat› 100 TL’dan 1000 adet ve 1980’de 210 TL’dan 800 adet parça satm›fl ise nispi olarak firma cirosundaki art›fl Po q o N.D. = = ( ) ( ) 210 100 168 x 800 1000 x 100 Nispi fiyat, nispi miktar veya nispi de¤erlerle ilgili olarak belirli bir y›l›n “esas devre = 100” kabul edilmesi ile uzun bir dönemi kapsayan sabit esasl› indeks serileri hesaplanabilece¤i gibi, bir önceki y›l› esas devre olarak alan ve y›ll›k art›fllar› belirten zincirleme indeksler de oluflturulabilir. (Bkz. Bileflik ‹ndeks, Fiyat ‹ndesleri, ‹n deksler) B.A. Köksal Basit Müterakkilik (Bkz. Artan Oranl› Tarife ) [Alm. Einfache Buchung ] [Fr. Article de journal] [‹ng. Simple entry] Muhasebeyle ilgili ifllemlerin kaydedildi¤i günlük deftere, bir hesap borçland›r›l›p di¤er bir hesap alacakland›r›larak yap›lan yevmiye (günlük defter) kayd›d›r. (Bkz. Günlük Defter, Defter Tutma Sistemleri, Birleflik Yevmiye Maddesi) Y. Ercan Bastiat, Frédéric (1801 - 1850) olacak yani, bir y›l içindeki art›fl›n % 170,9 oldu¤u anlafl›lacakt›r. c) Nispi De¤erler: Bir maddenin sat›fl ya da ihracat›ndaki geliflmeler sadece fiyat veya miktarlardaki nispi de¤iflmeler yerine fiyat ve miktar›n çarp›m› ile elde edilen de¤erler yard›m›yla daha anlaml› bir biçimde izlenebilir. (P0) ve (q 0) ile bir maddenin esas devredeki fiyat ve miktar› P n ve (q n) ile de araflt›rma konusu devreye ait fiyat ve miktar›gösterilirse nispi de¤er, nispi fiyat ve miktarlar›n çarp›m› olan Pn q n N.D. = N.D. = Basit Yevmiye Maddesi x 100 qo olarak belirlenecektir. Türkiye’nin sebze ihracat› 1978’de 49,5 tondan 1979’da 133,9 tona ç›km›flt›r. Bu art›fl nispi miktar olarak, N. M. = olacakt›r. Ayn› sonuca basit fiyat ve miktar indekslerinin çarp›m› ile de ulafl›labilir. 210 x 800 100 x 1000 x100 Frans›z ekonomisti. Bayonne’da do¤du. Yaz› hayat›na 1844’de girdi. Tek bir eseri vard›r. Les Harmonies Eco nomiques (1849) Çevrildikten sonra ‹ngiltere’de serbest ticaret yandafllar›n›n el kitab› haline gelen bu eser, mevcut düzeni savunur. D. Demirgil Baflabafl Analizi [Alm. Analyse der Rentabilitätschwelle, Toter Punkt Analyse ] [Fr. Analyse de rentabilité] [‹ng. Break even analysis] Maliyetler, faaliyet hacmi, sat›fl fiyatlar› ve kâr aras›ndaki iliflilerin incelenmesidir. Bu incelemelerin temel amac›, maliyetleri ve sat›fllar› etkileyen çeflitli iflletme kararlar›n›n kâr üzerindeki etkilerini ortaya koymakt›r. Bu anlamda baflabafl analizi bir planlama arac›d›r. Baflabafl noktas›, toplam gelirlerin toplam giderlere eflit oldu¤u faaliyet düzeyi (sat›fl hacmi) olarak tan›mlan›r. Di¤er bir deyiflle baflabafl noktas›, kâr ya da zarar›n s›f›r oldu¤u noktad›r. Baflabafl noktas›n› hesaplamak için çeflitli teknikler, yaklafl›mlar kullan›labilir. Bunlar afla¤›da k›saca özetlenmifltir: 1) Denklem yaklafl›m› : Herhangi bir muhasebe dönemi için afla¤›daki denklem yaz›labilir: Sat›fllar + De¤iflken Giderler = Sabit Giderler = Net kâr = 168 152 Baflabafl Analizi Baflabafl Analizi Bu denklem, belli bir “net kâr” elde edebilmek için sat›fllar›n ne olmas› gerekti¤ini hesaplamada kullan›labilir. Baflabafl nokta, kâr ya da zarar›n s›f›r oldu¤u nokta olarak tan›mland›¤›na göre, baflabafl noktas› için denklem afla¤›daki gibi k›sal›r; Grafikteki toplam giderler do¤rusuna, sabit giderlere de¤iflken giderler eklenerek de ulafl›labilir: TL Toplam Giderler Sat›fllar = De¤iflken giderler = Sabit Giderler Bu denklemde “sat›fllar” de¤er olarak baflabafl noktas›d›r. Denklem afla¤›daki gibi de yaz›labilir. Sat›fl Miktar› x Sat›fl Fiyat› = (Sat›fl Miktar› x Birim Bafl›na De¤iflken Maliyet) + Sabit Giderler Bu denklemdeki “Sat›fl Miktar›” da miktar olarak baflabafl noktas›d›r. 2) Katk› kavram› yaklafl›m›: Birim bafl›na sat›fl fiyat› ile birim bafl›na de¤iflken maliyet aras›ndaki fark, “birim bafl›na katk›” olarak tan›mlan›r. Bu kavramlar kullan›larak, miktar olarak baflabafl noktas› afla¤›daki denklemle hesaplanabilir. Baflabafl Sat›fl Miktar› = Sabit Giderler Birim Bafl›na Katk› Çeflitli mamuller satan bir firma için baflabafl noktas›n› Türk Liras› cinsinden hesaplamak kaç›n›lmazd›r. Böyle bir durumda baflabafl noktas›n› hesaplamak için “Katk› Oran›” kavram›ndan yararlan›labilir. Katk› Oran› = Sat›fllar - De¤iflken Giderler Sat›fllar Baflabafl Sat›fl Tutar› (TL. olarak) = Sabit Giderler De¤iflken Giderler Sabit Giderler O Miktar Baflabafl analizini bir planlama arac› olarak kullan›rken, bu analizin dayand›¤› varsay›mlar›n neler oldu¤unun fark›nda olunmas› gerekir. Bir baflabafl analizi genellikle flu varsay›mlara dayan›r. 1) Analizde sat›fllar ve maliyetler için varsay›lan davran›fllar, gerçekte faaliyet hacmi ekseninin her noktas›nda de¤il, belli bir faaliyet hacmi aral›¤›nda geçerlidir. Bu aral›¤a uygun hacim aral›¤› (relevant range ) denir. Bu aral›¤›n berisinde, çok düflük faaliyet hacimlerinde, sabit kabul edilen maliyetlerin bir k›sm›ndan kaç›nmak mümkün olabilir. Uygun hacim aral›¤›n›n ötesinde, çok yüksek faaliyet hacimlerinde de, sabit maliyetlerde bir s›çrama söz konusu olabilir. Bu nedenle baflabafl grafi¤inin uygun faaliyet hacmi aral›¤› s›n›rlar› içinde kalmas› daha gerçekçi olur. Katk› Oran› TL Belli bir net kâr tutar›na ulaflmay› sa¤layacak sat›fllar› hesaplamak için, yukardaki “Baflabafl Sat›fl Miktar›” ve “Baflabafl Sat›fl Tutar›” denklemlerinde, payda yeralan sabit giderlere arzu edilen net kâr›n eklenmesi gerekir. 3) Baflabafl grafi¤i: Baflabafl analizine ve daha özel olarak baflabafl noktas›na yap›labilecek bir di¤er yaklafl›m da baflabafl grafi¤idir. fiekilde bir baflabafl grafi¤i görülmektedir. Sat›fllar Toplam Giderler O Uygun faaliyet Hacmi A¤›rl›¤› Miktar 2) Gelir ve gider ak›fllar›, güvenilebilir bir do¤rulukla saptanm›flt›r ve uygun faaliyet hacmi aral›¤› üzerinde do¤rusald›r. 3) Bütün maliyetler sabit ve de¤iflken k›s›mlar›na ayr›labilir: 4) Sat›fl fiyatlar› ve de¤iflken maliyet do¤rusunun e¤imi sabittir. 5) Sabit maliyetler, grafikte görülen faaliyet hacimlerinde sabit kalmaktad›r. 6) Analiz tek mamul içindir ya da sat›fllar› oluflturan mamullerin kompozisyonu (mamullerin toplam içindeki nisbi miktarlar›) de¤iflmeyecektir. 153 Baflak Sigorta Bat› Avrupa Birli¤i 7) Toplam geliri ve maliyetleri etkileyen tek faktör, faaliyet hacmidir. 8) Dönem zarf›nda üretilen ve sat›lan miktar eflittir. Di¤er bir deyiflle, stoklarda önemli bir de¤iflme olmad›¤› varsay›l›r. Baflabafl analizinin yararl›l›¤›, büyük ölçüde, bu analizde kullan›lan de¤iflkenlere iliflkin varsay›mlar›n gerçekli¤ine ba¤l›d›r. Bu de¤iflkenlerin beklenen davran›fllar›ndaki bir de¤ifliklik baflabafl noktas›n›, dolay›s›yla beklenen kâr› de¤ifltirir. (Bkz. De¤iflken Maliyet, Sabit Maliyet, Faaliyet Hacim) Y. Ecran mine verilen add›r. Devlet, tar›msal üründe baflfiyat› bir garanti fiyat› olarak da ilan edebilir. Genelde baflfiyat, bir tar›msal ürünün en iyi kalitesine verilen fiyat olur. Ürünün di¤er kaliteleri bu baflfiyata göre derecelendirilir. Baflfiyat uygulamas›nda piyasa (pazar) fiyat› genellikle serbest piyasa fiyat›n›n üstünde belirlenir. Devlet, serbest piyasada baflfiyat üzerinden sat›lmayan art›k ürünü sat›n al›r. Bu yolla üretici gelirlerinin artmas›, en az›ndan sabit tutulmas› amaçlanmaktad›r. Baflfiyat y›lda bir kez, ya ekim dönemi öncesi ya da hasat dönemi sonras› ilan edilir. Birinci durumda devlet bir garanti fiyat› uygulamas›n› da amaçlam›fl olmaktad›r. (Bkz. Taban Fiyat) K. Mortan Baflak Sigorta 1960'ta, T.C. Ziraat Bankas› öncülü¤ünde kuruldu. Bafllang›çta tar›m sektörüyle ilgili alanlarda etkinlik göstermek amac›yla kurulmufl olmas›na karfl›n, 1995 sonu itibariyle prim tahsilat›na göre ana çal›flma dallar›nda kaza (2,242 trilyon TL), yang›n (770,5 milyar TL), hayat (720,5 milyar), nakliye (666 milyar TL) sigortac›l›klar›, tar›m (480,5 milyar TL) sigortas›n›n önüne geçmifl bulunmaktad›r. Sigorta prim üretimi (5,296 trilyon TL) aç›s›ndan, ülkenin en büyük sigorta flirketidir. fiirketin en büyük hissedarlar› T.C. Ziraat Bankas› (%50), Tarifl (%16.67), Çukobirlik'tir (%16.67) fi. Özgencil /A. Erhan Bafl Vergisi Baflar› De¤erleme [Alm. Leistungsbewertung] [Fr. Evalution de la perfor mance] [‹ng. Performance evaluation ] Bir örgütün saptanm›fl olan amaçlar›na ya da bir örgütsel birimin kendi hedef ve görevlerine ne ölçüde ulaflt›¤›n›n araflt›r›lmas›na veya bir örgütte görevli kimselerin kendilerinden beklenen faaliyetleri nas›l yapm›fl olduklar›n›n incelenmesine “baflar› de¤erleme” diyoruz. Baflar› de¤erleme geçmiflte olup bitmifl faaliyet ve olaylar›n önceden planlanm›fl olan arzulanan durumlara ne ölçüde uydu¤unu incelemektir. Bu flekliyle baflar› de¤erleme bir denetleme faaliyeti demektir. Baflar› de¤erleme kriteri olarak örgütlerde kârl›l›k, büyüme, otonomi gibi genel amaç ölçütleri (kriterleri) kullan›ld›¤› gibi, çeflitli k›sa vadeli bütçe ve program hedeflerini, örgüt el kitaplar›nda yaz›l› görev ve iliflkilerin yerine getirilme durumlar›n›, örgütte çal›flan personelin güdülenme ve moral durumlar›n›, yöneticilerin yapt›klar› hatalar›n say›s›n› ve niteli¤ini, müflterilerin, çevre halk›n›n ve di¤er ç›kar gruplar›n›n örgüt hakk›ndaki düflünce, duygu, inanç ve davran›fllar›n› da birer kriter sayabiliriz. Bütün bu hususlar›n araflt›r›l›p incelenmesi, örgütün, birimlerinin ve personelinin baflar› de¤erlemesi demekti. E. Eren Baflfiyat [Alm Höchstpreis] [Fr. Prix maximum] [‹ng. Target pri ce] Tar›msal destekleme sistemi içinde bir uygulama biçi- [Alm. Kopfsteur] [Fr. Capitation ] [‹ng. Poll-tax, Capi tation, Capitation taxes ] Kifli bafl›na, aynî, nakdi ya da hizmet fleklinde al›nan vergilerdir. Vergi konusu ve verginin matrah› kiflilerdir. ‹lkel yap›da bir vergilendirme fleklidir. Modern vergilendirme esaslar›na uygun nitelikte de¤ildir. Gerileyici karakterdedir. çünkü gelir ve servet dikkate al›nmadan, her kifli ayn› miktarda vergiye tâbi tutulmaktad›r. Bu sak›ncay› gidermek için, uyguland›¤› baz› ülkelerde vergi yükümlüleri sosyal gelir gruplar› olarak s›n›fland›r›l›p, farkl› vergi al›nm›flt›r. Bafl vergileri geleneksel toplumlarda, feodal toplumlar ve krall›klarda genifl flekilde uygulanm›fl vergilerdir. Vergi sadece yurt içinden de¤il, iflgal edilen bölge halk›ndan da, bir nevi yenilgi sembolü, olarak al›nm›flt›r. Hatta daha önceleri Atina, Roma gibi flehir devletlerinde vatandafll›k vergisi ad›yla bafl vergileri al›nd›¤› görülmüfltür. Türkiye’de uygulanm›fl olan Yol Vergiside, bir bafl vergisidir. Ça¤›m›zda bafl vergilerine baz› geliflmemifl ülkelerde ve özellikle mahalli vergilendirme alan›nda rastlanmaktad›r. (Bkz. Hayvanlar Vergisi) E. Korkmaz Bat› Avrupa Birli¤i [Alm. Westeuropäische Union] [Fr. Union de I’Europe occidentale] [‹ng. Western European Union] ‹ngiltere, Fransa ve Benelux (Hollanda, B e l ç i k a , Lüksemburg) ülkeleri aras›nda 17 Mart 1948’de Brüksel’de imzalanan ekonomik, sosyal, kültürel iflbirli¤i ve ortak savunma anlaflmas› ile kurulmufltur. Daha sonra Ekim 1954 tarihinde Paris’te yap›lan bir toplant›da al›nan kararla ‹talya ve Federal Almanya’n›n da birli¤e kat›lmas› kabul edilmifltir. Elli y›ll›k bir süre için kurulan Bat› Avrupa Birli¤i’nde d›fliflleri bakanlar›ndan oluflan bir Dan›flma Meclisi, savunma bakanlar›n›n oluflturdu¤u bir Savunma Meclisi ile genelkurmay› ilgilendiren kanunlar› inceleyen Genelkurmay Komitesi vard›r. Antlaflma gere¤ince, üyelerden biri Avrupa’da silahl› bir sald›r›ya u¤rad›¤›nda di¤er üye ülkeler kendisine güçlerinin elverdi¤ince 154 Batm›fl Maliyet Bay›nd›rl›k Hizmetleri askeri yard›mda bulunmakla ve di¤er yard›mlar› yapmakla yükümlüdürler. E. Çam m›flt›r. Sermayesi 1995 sonu itibariyle 1,32 milyar, mevduat toplam› 206,63 milyar Alman Mark›’d›r. Almanya’da bankac›l›k depatman›nda 387, ipotek departman›nda 10, d›fl ülkelerde 9 flubesi ve 7 temsilcili¤i vard›r. Batm›fl Maliyet [Alm. Sunk-Kosten] [Fr. Prix de revient failli] [‹ng. Sunk-cost] Bu kavram, maliyetlerin “karar verme” amaçlar› aç›s›ndan yap›lan s›n›fland›r›lmas›nda söz konusu olur. Batm›fl maliyetler, zaten sahip bulunulan kaynaklar›n (varl›klar›n) alternatifler aras›nda yap›lacak seçimden etkilenmeyecek olan tarihi maliyetleridir. Di¤er bir deyiflle batm›fl maliyetler, zaten katlan›lm›fl bulunan, dolay›s›yla “karar verme” aç›s›ndan ilgisiz (etkisiz) olan maliyetlerdir. Belli bir makinenin amortisman› bir batm›fl maliyettir; çünkü bu amortisman, makine için daha önce katlan›lm›fl bulunulan maliyetin bir da¤›t›m›n› temsil eder ve örne¤in üretimi art›rma ya da azaltma karar›ndan etkilenmez. Bir sabit varl›¤›n maliyeti ya da defter de¤eri (maliyet eksi birikmifl amortisman) de birer batm›fl maliyettir; çünkü bu maliyetler verilecek karar üzerinde etkiye sahip de¤ildir (sat›flta oluflacak defter kâr veya zarar›n›n vergi etkisi d›fl›nda) (Bkz. Amortisman, Birikmifl Amortisman) Y. Ercan Bayar, Mahmut Celal (1882-1986) Atatürk dönemi baflbakanlar›ndan, Türkiye’nin üçüncü cumhurbaflkan›. ‹stiklâl Savafl›’ndan 1960 y›l›na de¤in milletvekili, bankac›, kabine üyesi, baflbakan ve cumhurbaflkan› olarak hizmet etmifltir. ‹fl Bankas›’n›n kurulmas› onun inisiyatifiyledir. ‹lk genel müdürü oldu¤u ‹fl Bankas› k›sa zamanda geliflmifl ve piyasada faaliyet gösteren yabanc› mali arac›lara üstün duruma geçmifltir. ‹ki kez ‹ktisat bakanl›¤› yapm›flt›r. Ayr›ca k›sa bir süre ‹mar ve ‹skân bakanl›¤›nda bulunmufltur. ‹ktisat bakanl›klar› baflar›l›d›r. Bu görevde bulunurken bürokrasiyi önlemeye çal›flan, kararlar›nda gerçekçi olan ve pratik çözüm arayan yap›c› bir devlet adam› olarak tan›nm›flt›r. ‹kinci ‹ktisat bakanl›¤›nda ve baflbakanl›¤›nda d›flal›mlar› geniflleterek piyasay› ferahlatt›¤›ndan ülke ‹kinci Dünya Savafl›’na o zamanlar için zengin say›labilecek bir mal stokuyla girmifltir. Savafltan önce takviye edilen mal stoklar› 1942’ye de¤in darl›k çekilmemesini sa¤lam›flt›r. Demokrat Parti’nin dört kurucusu aras›ndad›r ve ilk genel baflkan›d›r. 1950 Seçimlerinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle cumhurbaflkanl›¤›na seçilmifl ve 27 May›s 1960 harekât›na kadar bu görevde kalm›flt›r. F. Ergin Bayerische Vereinsbank S. Abaç/N. Elhüseyni Bayes Teoremi [Alm. Bayessche Theorem] [Fr. Théorème de Bayes] [‹ng. Bayes theorem] Bir olay›n ortaya ç›kmas›nda birden fazla birbirinden ba¤›ms›z neden etkili olmakta ise bu nedenlerden herhangi birinin o olay› yaratm›fl olmas› ihtimali Bayes Teoremi yard›m›yla hesaplanabilmektedir. A1, A2..... Ak ile (Ai) bir olay› ortaya ç›karabilecek nedenleri, (B) ile de söz konusu olay› gösterirsek (B) olay›n›n (Ai) nedeninden kaynaklanm›fl olmas› ihtimali Bayes Teoremi olarak adland›r›lan P (Ai/B)= P (Ai) . P (B/Ai) ∑P (Ai) . P (B/Ai) formülü ile hesaplanacakt›r. Formülde P(Ai) ile (A i) nedeninin ihtimali, P (B/Ai) ile de ba¤l› bir ihtimal olan, (Ai) nedenini ortaya ç›km›fl olmas› halinde (B)’nin ihtimali gösterilmektedir. (Ai)’ler a priori, P (B/Ai)’ler ise a posteriori ihtimaller olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in, bir oto imalat firmas›n›n üç ayr› (A1A2) ve A3)fabrikas› bulundu¤unu ve toplam üretimin %20’sinin A1, % 30’unun A2 ve %50’sinin, A3 fabrikas›nda elde edildi¤ini varsayal›m. (B) kusurlu bir otomobilin al›c› taraf›ndan geri getirilmesi olay› ise, P (B/A1) = .05 ile (A1) fabrikas›n›n, P (B/A 2) = .02 ile (A 2) fabrikas›n›n ve P (B/A3) = . 01 ile (A3) fabrikas›n›n kusurlu oranlar› belirtilebilir. Bu koflullar alt›nda, iade edilen kusurlu bir otomobilin örne¤in (A2) fabrikas›nda üretilmifl olmas› ihtimali afla¤›daki gibi hesaplanacakt›r. P (A2/B) = = P (A2) . (P (B/A2) P (A1) . P (B/A1)+ P (A2) . P (B/A2) + P (A3) . P (B/A3) .30 x .02 (.20 x .05) + (.30 x .02) + (.50 x .01) = .286 Bayes Teoremi, ba¤l› ihtimallerin, P (B\Ai) önceden bilinmesini gerektirmesinden ötürü neden-sonuç yönünde de¤il, sonuç-neden yönünde bir mant›k içerdi¤i gerekçesiyle elefltirilmifltir. (Bkz. Ba¤l› ‹htimal, Çarpma Teoremi) B. A. Köksal Bay›nd›rl›k Hizmetleri [Alm. Öfflentliche Arbeiten] [Fr. Travaux publics] [‹ng. Public works] Tüm vatandafllar›n yararlanmas›na aç›k, kamu kurumla- Merkezi Münih’tedir. 1869’da kurulmufltur. 1971’de Bayerische Staatsbank’› (kuruluflu 1780) bünyesine kat155 Bayi Bebek Sanayi r›nca gerçeklefltirilen, yol, baraj, köprü yap›m›, bak›m›, onar›m› gibi ifllerdir. Vatandafllar›n günlük yaflant›lar›n› yak›ndan ilgilendiren bay›nd›rl›k hizmetleri, ülkenin iktisadi kalk›nma s›ndan önemli ölçüde etkilendi¤i gibi, ülkenin kalk›nmas›nda da önemli rol oynamaktad›r. Gerçekten de kalk›nm›fl ülkelerin güçlü ekonomileri bay›nd›rl›k hizmetlerine büyük yat›r›mlar yapmakta, bu yat›r›mlarsa ekonominin büyümesini h›zland›rmaktad›r. Bay›nd›rl›k hizmetleri genellikle büyük yat›r›mlar› gerektirdi¤inden, bu hizmetlerin yerine getirilmesini planlayan, izleyen kamu kurumlar›na ihtiyaç vard›r. ‹flsizli¤in yayg›nlaflt›¤› dönemlerde çok say›da iflçiye ifl olana¤› veren büyük bay›nd›rl›k hizmetlerine yat›r›m yap›lmas› yararl› sonuçlar vermektedir. Böylelikle talep hacmi genifllemekte, iktisadi durgunluk giderilebilmektedir. Geliflme halindeki ülkelerdeyse, devletin bay›nd›rl›k hizmetlerine ay›rabilece¤i fonlar genellikle s›n›rl›d›r. Buna ra¤men ülkenin ihtiyac› olan bay›nd›rl›k hizmetlerini bir an önce tamamlayabilmek için devletin büyük yat›r›mlara giriflmesi -iflsizli¤i azaltmas› bak›m›ndan yararl› olmakla beraber- talep enflasyonu yaratmakta ve fiyat art›fllar›n›n h›zlanmas›na neden olmaktad›r M. Kutal Bayi [Alm. Verkaufer] [Fr. Vendeur] [‹ng. Dealer ] Bir sözleflmeye dayanarak belirli bir yer ya da bölge içinde sürekli olarak ticari bir iflletmenin mallar›n› satan kimseye denir. Ayr›ca, muhasebe uygulamas›nda borçlar anlam›nda, bilançolar›n pasifinde bir ana hesap olarak bayiler kelimesi de kullan›lmaktad›r. F. Bilgino¤lu Baz Para (Bkz. Para Baz›) Baz Y›l [Alm. Basisjahr ] [Fr. Année de base] [‹ng. Base year] Bir istatistik seride indeks düzenlemesi ya da büyümenin oransal art›fl›n›n saptanmas› için bir dönem ve y›l›n bafllang›ç olarak al›nmas›d›r. Geliflmenin niteli¤ini göstermesi ve uluslararas› k›yaslamalara konu olmas› nedeniyle, baz y›l›n tipik ya da normal bir dönem olmas› gerekmektedir. Bu yap›lmad›¤› takdirde temel al›nan y›l›n düflük bafllang›ç de¤eri yüzünden di¤er y›llardaki de¤er çok yüksek olacakt›r. K. Mortan B Cetveli Türkiye’de bütçe yasalar›, yasa hükümlerini içeren metin k›sm› ile yasaya ba¤l› cetvellerden oluflur. Bu cetvellerin en önemlilerinden biri (B) cetvelidir. (B) cetveli, genel bütçe ve katma bütçeli kurulufllar›n bütçe yasalar›n›n ikinci maddesinde hükme ba¤lanan gelir bütçesini gösterir. Genel bütçeye ba¤l› (B) cetvelinde gösterilen gelirler, “vergi gelirleri” , “vergi d›fl› normal gelirler”, “özel gelirler ve fonlar” s›n›fland›rmas› içinde, o y›l›n bütçesiyle elde edilecek tüm devlet gelirleri ve bunlara ait gelir tahminleri belirlenir. Katma bütçeli idarelerin kendi bütçe yasalar›n›n ikinci maddesinin belirtti¤i gelirler de o idarenin bütçe yasas›nda ek (B) cetvelinde yer al›r. Katma bütçe gelirleri aras›nda en büyük miktardaki geliri, devletin bu idarelere yapt›¤› katk› olan hazine yard›m› oluflturur. Katma bütçeli idarelerin (B) cetvelinde -bütçenin genellik ilkesi gere¤i- vergi gelirleri yer almaz. (Bkz. A Cetveli, C Cetveli, Ç Cetveli, F Cetveli) G. Coflkun Bear Market [Alm. Bär Markt] [Fr. Marché baissier ] [‹ng. Bear Mar ket] Bekleyifllerin kurlarda alçal›fl› öngördü¤ü piyasa ortam›d›r. ‹ngilizcede bear ay›, market ise pazar, piyasa demektir. Bear market, kötümserlik esintilerinin etkili oldu¤u bir durumdur. Talep durgundur. Kurlar›n düflece¤inden enifle ederek portföylerindeki de¤erleri paraya çevirmekte acele edenler çoktur. Bear market’in karfl›t kavram›, bull market’tir. (Bkz. Bull Market) F. Ergin Bebek Sanayi [Alm. Junge Industrie ] [Fr. Industrie naissante ] [‹ng. Infant industry] Yeni kurulmakta ya da geliflmesini henüz tamamlamam›fl olan ulusal sanayi dallar›n›n d›fl rekabete karfl› belli bir süre korunmas› demektir. Bu konuya 16. yy’da ‹ngiliz ve ‹talyan düflünürleri ilk kez de¤inmifllerse de, terimi belirli bir iktisat politikas› olarak tan›mlay›p uyulayan Amerikal› düflünür ve devlet adam› Alexander Hamilton’dur. Hamilton, d›fl ticaret ve sanayileflme konular›ndaki görüfllerini kapsayan 1791 y›l›nda tamamlad›¤› çal›flmas›nda bebek sanayiler ya da yeni do¤an sanayiler in belli bir süre korunmas›n› istemifltir. Ekonomi biliminde korumac›l›k ya da ulusal ekono mi doktrinine ilk kez, Alman iktisatç›s› Friedrich List’in 1841’de yay›mlad›¤› Ulusal ‹ktisat Politikas› Sistemi adl› eserinde yer verilmifltir. List’e göre ulusal sanayi, do¤uflu s›ras›nda ve geliflme süreci boyunca, d›fl rekabete karfl› gümrük duvarlar›yla korunmal›d›r. Çocukluk dönemini tamamlayan ve güçlenen ulusal sanayiin d›fla aç›lmas›n› isteyen List, korunman›n bu aflamadan bafllayarak kald›r›lmas›n› savunmufltur. List, serbest piyasa düzenine inand›¤› halde, ileri ‹ngiliz sanayii karfl›s›nda Almanya’n›n sanayileflmesi için, geliflen sanayinin korunmas›n› gerekli görmüfltür. Günümüzde de s›nai yat›r›mlar, geliflmekte olan ülkelerde, ileri sanayi ülkelerinin rekabetine karfl› çeflitli önlemlerle korunmaktad›r. Bu önlemlerin bafl›nda güm rük vergileri, ithal yasaklar› ve sübvansiyonlar gelir. E. Tokgöz 156 Bebel, August Beklenen De¤er Bebel, August (1840 - 1913) yapmak, mal kapatmak ve kefilsiz sat›fl yapmak yasakt›. ‹stanbul’da üç bedesten vard›. Biri Galata’da, ikisi Büyük Çarfl›’da idi. Galata’daki Eski Bedesten, Cenevizlilerden kalmad›r. Büyük Çarfl›’daki Eski Bedesten (ya da Küçük Bedesten) Bizans yap›s›d›r. Yeni Bedesten ya da Büyük Bedesten, Fatih zaman›nda infla edilmifltir. Bedestenler 19. yy’da önemlerini kaybetmifltir. Galata Bedesteni ile halk›n Sandal Bedesteni ad›yla tan›d›¤› Büyük Bedesten uzun süre kapal› kalm›flt›r. Sandal Bedesteni, 1914’te onar›larak yeniden aç›lm›fl ve belediyenin mezat yeri olarak kullan›lagelmifltir. (Bkz. Aç›k Art›rma) F. Ergin Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin kurucular›ndan. Partisinin liderli¤ini k›rk y›l› aflk›n bir süre boyunca yürütmüfltür. Milletvekilli¤ine seçilmifltir. Sosyalizmi halka anlatan be¤enilmifl bir kitab›n sahibidir. Büyük bir parlamento hatibi olarak tan›nm›flt›r. Bismarck’la mücadele etmifltir. Alman iflçilerinin sevdikleri ve izinde yürüdükleri bir parti baflkan› idi. F. Ergin Bedaux Sistemi |Alm. Systeme von Bedaux] [Fr. Système de Bedaux] [‹ng. System of Bedaux] Charles Bedaux’un gelifltirmifl oldu¤u bir primli ücret sistemidir. Bu sistemle iflgücünün verimi do¤rudan do¤ruya ölçülüp, de¤erlendirilebilir. Bu sistemin uygulamas›nda üç etmen göz önünde bulundurulur: a) Zaman etüdü, b) Çal›flma rand›man›, c) Yorulma derecesi. Bu sistemde hareket noktas› bir ifl birimi ya da “B” ile ifade edilen bir Bedaux birimidir. Bir “B” orta nitelikte bir iflçi taraf›ndan, normal çal›flma koflullar› alt›nda ve normal bir rand›manla çal›flmakla bir dakikada yap›labilecek ifl miktar›d›r. Bir saatlik normal çal›flman›n karfl›l›¤› 60 B’dir ve bu çal›flma için iflçiye belirli bir temel ücret garanti edilmifltir. Bir saatte elde edilen ifl miktar› 60 B’yi aflarsa, aflan miktar›n % 75’i iflçiye, geri kalan % 25’de iflletmeye ait olur. F. Bilgino¤lu Bedreddin-i Simavî (1358 - 1420) Türk din bilgini ve düflünürü. Din ayr›l›klar›n›n ortadan kald›r›lmas›n›, insanlar›n maddi ve manevi eflitlik içinde olmalar›n›, toprak ve mal›n paylafl›lmas›n› savunmufltur. Bir sosyal hareket uyand›rmaya çal›flm›flt›r. Huzursuzluk ve istikrars›zl›k y›llar›na rastlayan telkinleri genifl yank› uyand›rm›fl ve eylemlere yol açm›flt›r. Vâridat adl› eseri günümüz Türkçesine aktar›larak yay›mlanm›flt›r. F. Ergin Behaviorism (Bkz. Davran›flç›l›k) Bedelsiz ‹thalat [Alm. Kostenlose Lieferung] [Fr. Importations non Con tingentées et Sans Transfert de Paiement, Prestations Gratuites ] [‹ng. Imports with waiver] Bedeli Türkiye’den döviz olarak ödenmeden yap›lan ithalat› gösterir. Örne¤in Almanya’daki iflçilerimizin getirdi¤i otomobiller ve çeflitli ev eflyas›, bu çeflit ithalat aras›ndad›r. Bunlar gümrükten girerken normal ithalat ifllemi görür ve ithalat rakamlar› aras›na girer. Yani, d›fl ticaret dengesi aç›s›ndan adeta yabanc› paralar ile ödenmesi gereken ifllemler gibi görünür. Oysa bu ithalat için Türkiye’den döviz ç›kmayacakt›r. fiu halde bu tür ithalat›n karfl›l›¤›, muhasebe gere¤i olarak, sermaye hareketleri aras›nda gösterilir. (Bkz. Ödemeler Dengesi) E. Alkin Bedesten Farsçadaki bezzazistan ve bezistan sözcükleri dilimize bedesten biçiminde geçmifltir. Bedestan diyenler de vard›r. Bez çarfl›s› anlam›ndad›r. Geçmifl yüzy›llarda, kervanlar›n getirdi¤i kumafllar ve pahada a¤›r mallar bedestenlerde depolan›p sat›l›rd›. De¤erli eflya, mücevherat ve para, bedestenlerdeki dolaplarda saklan›rd›. Bedestende sürekli ifl yapan esnafa hâcegan ya da hace¤i denirdi. Hâcegan’dan yaln›z bir k›sm› dolap sahibi idi. Aç›k art›rma ile sat›fllar, bedestenlerde yap›l›rd›. Bedesten bir kad› naibi ’nin ve loncan›n denetiminde idi. Al›m sat›m ifllemleri kurallara ba¤l›yd›. Tavc›l›k Bekleme Hatt› Modeli [Alm. Warteschlangenmodel] [‹ng. Waiting-line model] Bekleme hatt› modeli ya da kuyruk modeli, yöneylem araflt›rmas› tekniklerine iliflin kavramlard›r. Bunlar, yap›lmakta olan iflin gelifl debisi ile sürecin servis debisi aras›nda uyum sa¤lanamad›¤› hallerde ortaya ç›kan kuyruk problemlerini çözmeyi amaçlayan modelerdir. Tüm iflletme tiplerinde, devlet, sanayi, okul ve hastane gibi birimlerin kuyruk problemlerinin çözümünde bu yöney lem tekni¤inden yararlan›l›r. F. Bilgino¤lu Beklenen De¤er [Alm. Der erwartete wert ] [Fr. Valeur prévisionnelle] [‹ng. Expected value, Mathematical expectation] Bir (X) tesadüfi de¤iflkeninin bölünmesinin beklenen de¤eri, E (X)o da¤›l›m›n ortalamas›d›r. E¤er (X) kesikli ise, n E (X) = Σ xipi = Σ x f(x) i=1 x (X) devaml› ise, ∞ ∫ f(x) dx olacakt›r. –∞ E (X)’in hesaplan›fl›n› bir kesikli ve bir devaml› tesadüfi de¤iflkende görelim: E (X) = 157 Beklenen De¤er Cebiri Beklenen De¤er Cebiri (X, Y) birleflik s›kl›k fonksiyonuf (x, y) olan devaml› bir bileflik tesadüfi de¤iflken ise, ∞ ∞ E[Q(x,y)] = ∫ ∫ Q (x,y) f(x,y) dy dx –∞ –∞ Kesikli: X f(x) –2 –1 1 2 3 5 1/10 1/10 2/10 1/10 3/ 10 2/10 E (X) = (–2) +2 ( 1 10 ) ( 101 ) + (–1) ( 101 ) + (1) ( +3 ( 3 10 ) +5 2 10 2 10 ) Teorem 3 : Bir sabit’in beklenen de¤eri kendisine eflittir. c bir sabiti göstersin = 2 E (c) = c Teorem 4 : c bir sabit ve X, beklenen de¤eri E(X) olan bir de¤iflken olsun, Burada E (X) için fiziksel bir yorum da yap›labilir. Örnekte 2, bu bölünmenin “kütle merkezi” dir; yani bir çubu¤a belirtilen aral›klarla ihtimallerle orant›l› a¤›rl›klar konulsa, bir mil bu çubu¤u 2 hizas›nda dengede tutacakt›r. (‹htimallerin her birinin pozitif ve toplamlar›n›n 1 olufluna dikkat edilmelidir.) Devaml›: f(x) = 3 16 x+ 1 =0 8 E (cX) = c E (X) Teorem 5 : X de¤iflkeninin U (x) ve V (x) gibi iki fonksiyonunun toplam›n›n ya da fark›n›n beklenen de¤eri E[u(x) v(x)] = E [u(x)] E[v(x)] 1<x<3 Bu teorem, E’nin do¤rusal bir operatör oldu¤unu gösteriyor. Teorem 6: X ve Y, beklenen de¤erleri E (X) ve E(Y) olan tesadüfi de¤iflkenler ise aksi halde s›kl›k (yo¤unluk) fonksiyonu verildi¤inde, beklenen, de¤er, E (X)= ∫3 x 1 ( 163 x+ 1 8 ) dx = 17 8 E[X bulunur. Burada E (X)’in 1 ile 3 aras›nda ç›kmas› zorunlulu¤unu belirtmek gerekir. Bir bölünmede beklenen de¤er o bölünmenin en küçük de¤erinden küçük, en büyük de¤erinden büyük olamaz. Beklenen de¤ere uygulamal› istatistikte “aritmetik ortalama” ad› verilir. Uyun matematiksel özellikleri nedeniyle istatistikte yayg›n olarak kullan›l›r. (Bkz. Tesa düfi De¤iflken, Bölünme) U. Korum Beklenen De¤er Cebiri [Alm. Erwartungswertalgebra ] [Fr. Algèbre de Valeur prévisionnelle] [‹ng. Expected value algebra ] Beklenen de¤er cebiri, beklenen de¤er ifllemleri ile ilgili kurallar› içerir. Bu kurallar teoremler fleklinde belirlenir. Teorem 1: E¤er u (x), X’in bir fonksiyonu ve x ihtimal fonksiyonu f (x) olan kesikli bir tesadüfi de¤iflken ise, E [U (x)] = Σu(x) f(x) x Y] = E(X) E(Y)] Bu teoremi s›n›rl› say›daki tesadüfi de¤iflkene genellersek, k k E Σ Xi = Σ E(Xi) i=› i=› Teorem 7: X ve Y stokastik ba¤›ms›z ve beklenen de¤erleri E (X) ve E (Y) ise, [ ] E (XY) = E(X) E (Y) Teoremi s›n›rl› say›da ba¤›ms›z de¤iflkene genellersek, E(X1, ... Xk) = E(X1) ... E(Xk) Teorem 8: Bir bölünmedeki yay›lman›n en önemli ölçüsü olan varyans da bir beklenen de¤erdir. Var (X) = E [ X - E (X)]2 = E (X2) - [ E (X) ]2 Teorem 9: Var (c) = O Var (X c) = Var (X) Teorem 10: Var (cX) = c2 Var (X) X, s›kl›k fonksiyonuf (x) olan bir devaml› tesadüfi de¤iflken ise, ∞ E [U (x)] = ∫ u(x) f(x) dx –∞ Bu teoremin özel hali olarak U(x ) = x al›nd›¤›nda beklenen de¤er tan›m› elde edilir. Teorem 2: E¤er Q (x, y), x ve y reel say›lar›n›n bir fonksiyonu ve ( X, Y) birleflik ihtimal fonksiyonu f(x, y) olan kesikli bir bileflik tesadüfi de¤iflken ise, E[Q(x,y)] = ∑ ∑ Q (x,y) f(x,y) x y Teorem 11: Var (X+Y) = Var (X) + Var (Y) + 2 Cov (X,Y) Var (X-Y) = Var (X) + Var (Y) – 2 Cov (X,Y) Burada Cov (X, Y) Kovaryans (X, Y)’dir ve X ile Y aras›ndaki do¤rusal iliflkinin ayn› yönde mi (+) z›t yönde mi (-) oldu¤unu ve iliflkinin boyutunu belirler. Teoremi daha gene olarak flöyle yazabiliriz: Var (aX+bY) = a2 Var (X) x+b2 Var (Y) + 2 ab Cov (X,Y) Var (aX–bY) = a2 Var (X) +b2 Var (Y) – 2 ab Cov (X,Y) 158 Beklenen Faaliyet Hacmi Beklenti (Bekleyifl) Elastikli¤i X ve Y stokastik ba¤›ms›z oldu¤undan Cov (X,Y) = 0 olaca¤› için bu terim düfler ve Var (X+Y) + Var (X-Y) = Var (X) + Var (Y) olur. Teoremi (n) tane ba¤›ms›z de¤iflkene genellersek, Var ( n ∑ Xi i=› ) beklenen verim oran› (ki) risksiz faiz oran› ki=Rf+pi (Rf) ile risk primi (pi)’dan oluflur. Buradaki risk primi (Rho olarak okunur) ise sermaye pazar› ile menkul de¤erin kendisinden kaynaklan›r. Dolay›s›yla yukar›daki ifade flu flekle gelir: n = ∑ Var (Xi) i=› ki=Rf+ (km-Rf)ßi Aralar›ndaki kovaryans s›f›r olan de¤iflkenlere “ilifl kisiz” denir. E¤er iki de¤iflken stokastik ba¤ms›z ise iliflkisizdir. Fakat normal bölünme d›fl›nda iliflkisi her zaman ba¤›ms›zl›k anlam›na gelmez. fiartl› bölünmeler’in de beklenen de¤erleri söz konusudur. f(x,y) g(y) > o g(y) E (Xy) = ∑ x f (xy) g (y) > o x fiartl› bölünmelerin varyanslar› da, Buna göre sermaye pazar›n›n ortalama getirisi ile risksiz faiz oran› (bu da devlet tahvillerinin cari getiri tutar›d›r) aras›ndaki fark (km-Ri), sermaye pazar›n›n bütününden kaynaklanan riskin ölçümüdür. Menkul de¤erin kendisinin riski (ßi) ise beta katsay›s› olup, sistematik risk olarak nitelenir ve elde birçok menkul de¤er bulundurmakla giderilemeyecek risk pay›n› simgeler. Böylece risk primi (pi) pazar risk pirimi ile menkul de¤erin kendisinin riskinin (ß i) çarp›m›ndan meydana gelmektedir. Riksiz faiz oran› (Rf) ile pazar›n risk primi ekonomik de¤iflkenlerdir ve herhangi bir menkul de¤erin beta’s› ile birlikte kullan›larak bu menkul de¤erin beklenen verim oran› hesaplan›r. Buna göre, bir menkul de¤erin riski artt›kça sa¤lanaca¤› beklenen verimin de yükselmesi gerekir. Beklenen verim oran› hesaplamalar›, menkul de¤erlerin (tahvil ve pay senetleri gibi) de¤erlendirilmesinde kullan›l›r. fi. Türen Var (Yx) = E[Y–E (Yx)2 = ∑ [y–E (Yx)]2 g(yx) y (Bkz. Likidite Güdüsü ‹le Para Talebi) f(x y) f(x) > o f(x) (x) veri de¤erine göre Y’nin flartl› bölünmesi ise, g(Yx) = E (Yx) = ∑ yg(y/x) f(x) > o y Benzer flekilde, f(Xy) = Beklenmeyen F›rsatlar Var (Xy) = E[X–E (Xy ]2 = ∑ [x–E (Xy)]2 f(xy) x Beklenti (Bekleyifl) Elastikli¤i Teorem 12 : E (Y) = E [E (YX)] Teorem 13: X ve Y stokastik ba¤›ms›z ise, E (X y] = E (X) E (Y x) = E (Y) olur. Beklenen de¤er cebiri, özellikle ekonometri, ihtimal kullanan iflletme analizleri ve istatistik metodlar›n çeflitli bilim dallar›nda, bu arada iktisat ve iflletmede kullan›m› aç›s›ndan büyük önem tafl›r. (Bkz. ‹htimal Fonksiyonu, Varyans, Kovaryans) U. Korum Beklenen Faaliyet Hacmi (Bkz. Faaliyet Hacmi) Beklenen Verim Oran› [Alm. Erforderliche Rendite ] [Fr. Taux de ristourne ex pectatif] [‹ng. Expected rate of return] Kiflisel yat›r›mc›lar› bir menkul de¤eri sat›n almaya ya da elde tutmaya teflvik edecek asgari verim oran› olarak tan›mlanabilir. Herhangi bir riskli menkul de¤er için [Alm. Elastizitat Der Erwartung ] [Fr. Elasticité Des Previsions] [‹ng. Elasticity Of Expectations] Dinamik iktisatta, özellikle dinamik genel denge tahlilinde kullan›lan bir kavramd›r. Beklenti elastikiyeti katsay›s›n›n ald›¤› de¤erlere göre ekonomik sistemin istikrar›n› ya da istikrars›zl›¤›n› tan›mlamak mümkün olabilmektedir. Kavram, J.R. Hicks taraf›ndan De¤er ve Kapital (Value and Capital) adl› eserinde dinamik genel denge tahliliyle iliflkili olarak derinli¤ine ele al›nm›fl, mal piyasas› ve para-tahvil piyasas› kapsam›nda, elastikiyet katsay›s›n›n ald›¤› de¤erlerle sistemin istikrar› aras›ndaki ba¤lant› araflt›r›lm›flt›r. K Wicksell ve J.M. Keynes gibi ünlü iktisatç›lar da, tahlillerinde beklentilere yer verdikleri zaman, aç›kça belirtmeseler de, beklenti elastikiyeti katsay›s› konusunda bir varsay›m yapmak durumunda kalm›fllard›r. Keynes sonras› geliflen dinamik teoride ise, bu kavram tahlillere aç›kça girmekte, katsay› ile istikrar ba¤lant›s› aç›kça kurulmaktad›r. X mal› için kiflinin fiyat beklentisi elastikiyeti, “X’in gelecekte beklenen fiyat art›fl haddinin x’in cari fiyat art›fl haddine oran›” diye tan›mlan›r. Bu oran, yani fiyat beklentisi elastikiyeti katsay›s› negatif, s›f›r, s›f›rla birim aras› ya da birimden büyük olmak üzere farkl› de¤erler alabilir. S›f›r ve birim elastikiyet katsay›s›na “temel” , 159 Beklenti Kuram› Beklentiler (Bekleyifller) s›f›rla birim aras›ndaki katsay›ya “orta”, birimden büyük ve negatif katsay›lara da “uç” durumlar olarak bak›labilir. Beklenti elastikiyeti katsay›s›n›n birim olmas›, X’in gelecekte beklenen fiyat art›fl haddinin X’in cari fiyat art›fl haddine eflit olmas› demektir. Bu durumda, cari fiyatlardaki bir de¤iflme, beklenen fiyatlar› da ayn› yönde ve ayn› oranda de¤ifltirmektedir. Öyle ki, e¤er daha önce fiyatlar›n eski düzeyinde sabit kalmas› bekleniyor idiyse, flimdi yeni düzeyinde sabit kalmas› beklenmektedir. Beklenti elastikiyetinin s›f›r olmas›, beklentilerin ve ri olmas›, elastikiyetsiz olmas› demektir: Bugünkü fiyatlarda herhangi bir art›fl “geçici” say›lmaktad›r. Beklenti elastikiyeti katsay›s›n›n birimden büyük olmas› durumunda, cari fiyatlardaki bir de¤iflmede kifliler bir “trend” in varl›¤›n› sezinliyor ve bu trendi gelece¤e uzat›yor demektir. E¤er beklentiler bunun tam tersiyse, katsay› negatiftir: Bu durumda kifliler, fiyat de¤iflmesini bir dalgalanman›n nihai doruk noktas› saymaktad›rlar. Birimden küçük beklenti elastikiyeti, ekonomik sistemin istikrarl› olmas›n› sa¤lar: Cari fiyatlardaki bir art›fl geçici say›l›yorsa (s›f›r elastikiyet katsay›s›), mal piyasalar›nda “zaman içi” ikame etkileri ortaya ç›kar; tüketiciler harcamay› geciktirir; giriflimciler ürün arz›n› çabuklaflt›r›r. Böylece talep azal›rken arz›n bollaflmas›, fiyat art›fl›n›n gerçekten geçici olmas›n› sa¤lar. Oysa beklenti elastikiyeti birimden büyükse ve özellikle faiz haddi veri ise (çünkü, faiz haddi bugünkü ve gelecekteki mallar aras›nda tercihi belirler), istikrar bozulur. Fiyatlar›n gelecekte artmas› bekleniyorsa, tüketiciler gelecekte yapacaklar› harcamay› bugün yaparlarken, üreticiler de arz edecekleri mallar›n piyasaya ç›k›fl›n› geciktirirler. Birim elastikiyet ise, istikrar ve istikrars›zl›k aras›ndaki s›n›r› çizer. (Bkz. Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon) G. Kazgan Beklenti Kuram› [Fr. Prévisions] [‹ng. Expenctancy Theory] Güdüleme ile ilgili olarak V. Vroom adl› düflünür taraf›ndan gelifltirilmifl bir kuramd›r. Örgütlerde yönetici ya da iflgören durumunda bulunan bütün insanlara istenilen davran›fllar› yapt›rabilme, onlar›n bu davran›fl› göstermekle elde edece¤i menfaaat veya kay›plar›n bunlar› elde etme arzular›na ba¤l› oldu¤unu ifade eden yeni bir görüfltür. Kifli belirli amaç ve menfaatlere yönelip bunlar› belirli derecede arzulad›kça, kendinden istenen davran›fllar onu menfaat ve arzular›na ulaflt›rd›kça güdülenecektir. Aksi takdirde istenilen ya da beklenilen davran›fl› göstermeyecektir. Vroom’un beklenti ya da umut kuram›n› bir denklemle göstermek mümkündür; bu denklem flu flekilde yaz›labilir: G= ‹xO Burada (G), yap›lmas› istenen davran›fl›n güdüleme gücünü (‹) bireyin istenen davran›fl› göstermekle elde edece¤i menfaatleri ya da u¤rayabilece¤i kay›plar› arzulama derecesini, (O) birey istenen davran›fl› gösterdi¤i takdirde elde edece¤i menfaatlerin ya da u¤rayaca¤› kay›plar›n gerçekleflme olas›l›¤›n› göstermektedir. Formülde ifade edilen de¤erlerden ‹ katsay›s› (+) ile (-1) aras›nda de¤iflirken, O kats›y›s› da s›f›r ile +1 aras›nda de¤iflmektedir. G=+1 oldu¤u zaman güdüleme tam olmakta, G=-1 olunca güdüleme hiç olmamaktad›r. (Bkz. Befleri ‹lifliler) E. Eren Beklentiler (Bekleyifller) [Alm. Erwartung ] [Fr. Prévisions, Attente] [‹ng. Expec tations] Zaman boyutu içeren, dolay›s›yla geçmifli, bugünü ve gelece¤i olan herhangi bir ekonomik sistem, bugünden yar›na ortaya ç›kabilecek, fakat kesinlikle öngörülemeyen de¤iflmenin yaratt›¤› belirizli¤i de hesaba katmak zorundad›r. Gelece¤i kesinlikle bilemedi¤imiz halde, ortaya ç›kabilecek de¤iflmeyi tahmin etmek ve bu tahmine göre davranmak zorunlu¤u vard›r. Tahminlere dayanarak gelecek için öngördü¤ümüz olaylar beklentilerimizi oluflturur. ‹ktisadi kararlar almak durumundaki bütün kifliler (tüketiciler, firma yöneticileri, giriflimciler, planc›lar, ülke yöneticileri) gelece¤in neler getirece¤ini tam bilemeden öngörülerine dayanarak kararlar al›rken, beklentilerine dayanmak zorundad›rlar. Gelecekte mallar›n, ara mallar›n ve üretim kaynaklar›n›n fiyatlar›, sermaye piyasas›nda hisse senedi ve tahvil fiyatlar› ya da ekonomide geliflme h›z›, al›nan kararlarda etkili olabilecek temel etkenlerdir. Ancak, ekonomik ö¤eler d›fl›nda, hava koflullar›ndan siyasal koflullara kadar ekonomik kararlar› etkileyebilecek, ço¤u egzojen nitelikteki de¤iflkenlerin de beklentilerin konusu oldu¤u eklenmelidir. Beklentileri k›sa dönemi kapsayan ve uzun dönemi kapsayan beklentiler olarak ay›rmak mümkündür. Ne kadar uzak gelecek söz konusuysa, aç›kt›r ki, beklentilerde yan›lma pay› o kadar yüksektir. Çünkü belirsizlik derecesi o kadar yüksektir. Örne¤in, bugün yap›lan bir yat›r›mla üretilecek bir mal ya da hizmetin kaça sat›labilece¤i yat›r›m›n kârl›l›¤›n› belirleyen ö¤elerden biridir ve yat›r›m eflyas›n›n ömrü süresince (sat›labilecek miktarla birlikte) fiyat tahmini yap›lmas›n› gerektirir. Yat›r›m› izleyen ilk bir-iki y›l için fiyat beklentileri, aç›kt›r ki, befl-alt› y›l sonrakilere oranla daha az yan›lma pay› tafl›yacak ve dolay›s›yla belirsizlik daha s›n›rl› olacakt›r Beklentilerin ekonomik kararlar› alanlar›n davran›fllar›n›n biçimini etkilemekte ne denli önemli oldu¤unu basit bir örnekle aç›klayal›m: Diyelim ki, tüketiciler herhangi bir (X) mal›n›n fiyat›n›n yar›n düflmesini beklemektedir; (X) mal›n› bugün almak yerine yar›n ald›klar›nda daha düflük fiyat ödeyecekleri için, sat›n almay› erteleyeceklerdir. Bu beklenti, (fiyat› etkileyecek kadar büyük bir tüketici kitlesi piyasadan çekilmiflse) bugün (X) mal›n›n fiyat›n› düflürecektir. Oysa beklenti bunun tersi olsayd›, yar›n fiyat›n bugünkünün üstünde olaca¤› beklenseydi, tüketiciler piyasaya bugün girecek ve mal›n fiyat› bugün yükselmifl olacakt›. Beklentilerin ekonomik kararlarda bu denli önemli rolü olmas›na ra¤men, ekonomi teorisinin tarihsel süreç160 Beklentiler (Bekleyifller) Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon leri içermeyen statik bölümünde bu kavram›n yeri yoktur. Statik teori, üretim kaynaklar›n›, teknolojiyi ve zevkleri veri kabul eder; ekonomik faaliyete kat›lanlar›n her konuda mükemmel bilgi sahibi oldu¤unu varsayar; sistemdeki bütün intibaklar›n an›nda gerçekleflti¤ini kabul eder. Bu varsay›mlar alt›nda, istikrarl› dengeye ulafl›lmas› ola¤and›r. Örne¤in, geçici bir nedenle fiyat art›nca, pozitif e¤imli arz e¤rileri üzerinde arz artarken, negatif e¤imli talep e¤rileri üzerinde talep azal›r; böylece, arz ve talep e¤rilerinin gerisindeki parametrelerin de¤iflmedi¤i bu durumda, tekrar eski denge durumuna dönülür. Parametrelerin de¤iflti¤i durumda ise, yeni denge durumuna geçiflin içerdi¤i dinamik süreç ihmal edilir. Oysa söz konusu intibak›n zaman boyutu ve bunun içerdi¤i beklentiler gözönünde tutuldu¤unda, çözüm bu denli basit olmaktan ç›kar. Örümcek A¤› Teoremi,bu intibak sürecinin ne denli girift olabilece¤i konusunda iyi bir örnektir. Klasik ve Neo-Klasik iktisad›n temel yap›s›nda beklentilerin yeri yoktur. Bununla birlikte iktisatç›lar›n, konjonktür dalgalar› tahlillerinde, bafllang›çtan itibaren “beklenti”lere yer verdi¤i görülür. Bunun bafll›ca nedeni de, optimal kaynak da¤›l›m›n› vurgulayan statik teoriye karfl›l›k konjoktür tahlillerinde kaç›n›lmaz biçimde dengesizlik durumlar›n›n, dinamik süreçlerin inceleniyor olmas›d›r. Örne¤in, J.S. Mill’in depresyona götüren etken olarak spektülatif al›mlara ve bununla ba¤lant›l› olarak kredi genifllemesine yer vermesi, depresyonun yenilmesinde piyasaya güvenin geri gelmesini vurgulamas›, beklentilerin iki yönlü rolü üzerinde durdu¤unu göstermektedir. Benzer bir yaklafl›ma A. Marshall’da rastlanabilir. Deprasyonda güvenin sars›lmas› dolay›s›yla sat›n almalar›n azalmas›, depresyondan kurtulmak için kredilerin sa¤lam öngörü lere dayand›r›lmas› gibi beklentileri içeren kavramlara Marshall’da da rastlanmaktad›r. Ancak, A. Marshall bekleyifllere kaynak da¤›l›m› tahlillerinde de yer vermifltir. Dinamik tahlile geçmifl olmas› da, özel fiyat tahlillerinde arz ve talebin cari fiyatlar kadar fiyat bekleyifllerine de ba¤l› oldu¤unu belirtmesi, bu alanda at›lm›fl önemli bir ad›md›r. Depresyon incelenirken, A.C. Pigou’da da benzer kavramlara rastlanabilir. K. Wicksell’in tabii ve piyasa faiz haddi aras›ndaki farka ba¤l› olarak ortaya ç›kt›¤›n› belirtti¤i y›¤›ml› süreçte ise, beklentiler çok önemli bir yer tutmaktad›r. Beklentilerin niteli¤ine ba¤l› olarak denge ya da dengesizlik durumlar›n›n geçerli olmas› söz konusudur. Dengede, belirli bir piyasa faiz haddine tekabül eden belirli bir cari fiyat-fi yat beklentileri iliflkisi vard›r. Faiz haddi düflerse cari fiyatlar yükselir; e¤er fiyat beklentileri de¤iflmeseydi, bunun sonunda dengeye dönülebilirdi; fakat cari fiyatlar fiyat beklentilerine oranla yükselmifl olurdu. Ne var ki, e¤er cari fiyatlarla birlikte fiyat beklentileri de yükselirse, art›k dengeye dönüfl e¤ilimi söz konusu olmaz; cari fiyatlar hiçbir zaman fiyat beklentilerine ulaflamaz. Böylece sistem y›¤›ml› süreçe girmifl olur. J.M. Keynes, “Gelir ve ‹stihdam” teorisinin bütün temel fonksiyonlar›na beklentileri ekleyerek, kurdu¤u teoriye dinamik ö¤eler getirmifltir. Yat›r›m talebi fonksiyonu, likidite tercihi fonksiyonu, efl-anl› çarpan tahlili beklentilerini ekleyerek, Keynes’in de¤iflik denge durumlar›n› inceleyen karfl›laflt›rmal› statik tahliline dinamik etkenler getirmektedir. Beklentilerin safi kâr la ba¤lant›s›n› da F. Knight ele alm›fl, bunun elde edilmesinde beklentilerin rolünü göstermifltir. Buna göre safi kâr, beklenen safi has›latla fiili safi has›lat aras›ndaki farkt›r. Beklentiler, Keynes’den sonra süratle geliflen dinamik ekonomi teorisinin ayr›lmaz parçalar› olmufltur. G. Shackle ise, ‹ktisatta Beklentiler adl› kitab›nda -uygulanabilirli¤i flimdilik pek olmasa da- beklentilerin hesaplanmas›na temel olabileek yeni kavramlar getirmifl, beklentileri bafll› bafl›na bir etken olarak ele alm›flt›r. (Bkz. Beklenti Elastikiyeti, Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon, Örümcek A¤› Teoremi J. S. Mill, A. Marshall, FaizTeo rileri, J. M, Keynes, Dinamik Ekonomi, Rasyonel Bek lentiler) G. Kazgan Beklentilerin Yaratt›¤› Enflasyon [Alm. Erwartete Inflation ] [Fr. Inflation expéctative] [‹ng. Expectational inflation] Ücret ve fiyat art›fllar› hakk›ndaki genel beklentilerden kaynaklanmaktad›r. Diyelim ki, hem iflçi sendikalar› hem de iflverenler gelecek y›lda enflasyonun %20 olaca¤›n› beklemektedirler. Sendikac›lar toplu sözleflme görüflmelerine bafllarken nominal ücretlerde % 20 art›fl baz›ndan hareket ederek reel ücretleri sabit tutmaya çal›flacaklard›r. Kendilerini savunurken de firmalar›n mal fiyatlar›n› % 20 oran›nda art›rmakla ücret art›fllar›n› karfl›layabileceklerini öne sürecekler ve reel ücretlerde art›fl sa¤lamak için görüflmeleri sürdürmeye çal›flacaklard›r. Firmalar da görüflmelere nominal ücretlere % 20’lik zam vermekle bafllayabilirler. Çünkü mallar›n›n fiyatlar›na % 20’lik zam yapmay› beklemektedirler. Sendikalarla iflverenler aras›ndaki toplusözleflme görüflmelerinin temeli, nominal ücretlerin % 20’nin ötesinde ne kadar artt›r›laca¤›d›r. Bu aflamada kâr, prodüktivite ve pazarl›k gücü gibi faktörlere etkin olacakt›r. Hem sendikalar hem de iflverenler, % 20’lik bir enflasyon beklentisi içinde olduklar› için, ücret ve fiyat belirlenmesindeki davran›fllar› % 20’lik enflasyon oran›n› meydana getirmeye yönelik olacak, hatta bu e¤ilim para ve maliye politikas›ndan etkilenmeyecektir. Beklentilerin yaratt›¤› enflasyon, her zaman kendili¤inden meydana gelmez. Beklentiler talep enflasyonunun talep fazlas› ortadan kalkt›ktan sonraki sürecinden de kaynaklanabilir. Örne¤in, bir hükümetin vergi gelirini aflan miktarlardaki harcamalar›n› finanse etmek için yeni para bast›¤›n› ve iki-üç y›l süreyle % 20’lik talep enflasyonu yaratt›¤›n› varsayal›m. Firmalar ve sendikalar % 20’lik enflasyonun sürece¤i beklentisi içinde asgari % 20’lik ücret ve fiyat art›fllar› yapacaklard›r. Sonradan hükümetin bütçe a盤›n› kald›rd›¤›n› kabul edelim. Enflasyon beklentisi sürerse % 20’lik ücret ve fiyat 161 Belgeli Kay›t Sistemi Belirlenme Problemi art›fllar› da sürecektir. Böylece önce talep enflasyonu söz konusuyken, sonradan beklentilere ba¤l› enflasyona dönüfl olur. Beklentilere ba¤l› enflasyonun tehlikesi, birkaç y›l sürmüfl bir talep enflasyonunu, bafllang›çtaki nedenler kalkt›ktan sora da uzun süre yürürlükte tutmas›d›r. Enflasyoncu beklentiler yerlefltikten sonra, karar verenlerin beklentilerini afla¤›ya do¤ru ayarlamalar› kolay olmamaktad›r. Hükümetlerin para ve maliye politikalar›n› de¤ifltirmeleri, enflasyoncu beklentilerin de¤iflmesi için yeterli olmayabilir. Beklentilerden kaynaklanan enflasyonun hükümet taraf›ndan al›nacak tedbirlerle söndürülmesi için tek yol, iktisat politikalar›ndaki isabet, istikrar ve süreklilikle gelecekte fiyat düzeyinin artaca¤›na iliflkin beklentilerin zay›flamas›n› sa¤lamaktad›r. Beklentilerden kaynaklanan enflasyonla, ücret-maliyet enflasyonu aras›ndaki en önemli fark fludur: Beklentilere dayanan eflasyon baflka bir nedenle daha önce bafllam›fl olan bir enflasyonu sürdürür. Ücret-maliyet enflasyonuysa, kendili¤inden yeni bir enflasyona neden olablir. Ekonomi fiyat istikrar› içinde bulunurken beklentilerden kaynaklanan bir enflasyon birdenbire ortaya ç›kmayacakt›r. Ücret maliyet enflasyonu teorisine göre, talep fazlas› olmad›¤› zamanlarda bile kuvvetli bir iflçi sendikas› ücretleri, dolay›s›yla, maliyetleri ve fiyatlar› yükseltebilir. (Bkz. Enflasyon) D. Demirgil indirgenmifl form A, LxL’lik tekil olmayan bir matris olsun. YΓA + XBA = EA Y = – XBAA-1 Γ-1 + EAA Γ–1 = – XBΓ-1 = XBΓ-1 + EΓ-1 = XΠ + V Belgeli Kay›t Sistemi [Fr. Système d’enregistrement] [‹ng. Voucher system] “Voucher sistemi” diye de an›lan bu sistem, iflletmelerin yüklendikleri borçlar›n ve yap›lacak olan ödemelerin çok sa¤l›kl› bir flekilde kontrol edilebildi¤i bir defter tutma sistemidir. Bu muhasebe düzeninde tüm borçlar ve ödemeler için belgeler düzenlenerek çeflitli iç denetim olanaklar› yarat›lm›fl olur. Sistemin uygulanmas›nda, belgelerin haz›rlanmas› yan›nda günlük defterin de genellikle en az üçe bölünmesi gerekir: “Ödeme belgeleri günlük defteri” , “Çek günlük defteri”, “Genel günlük defter” (Bkz. Defter Tutma Sistem leri, Günlük Defter) F. Bilgino¤lu Belirlenme Problemi [Alm. Idenitfizierung] [Fr. Identification] [‹ng. Identifi cation] Belirlenme, ekonometrik modellerde ortaya ç›kan bir matematiksel sorundur. Ayn› indirgenmifl formu veren çok say›da yap›sal form bulunabilmesi halinde söz konusu olur. Ayn› indirgenmifl formu veren yap›sal formlara “gözlemsel efllenik yap›lar” ad› verilir. Matematiksel olarak Y = + XB = E Yap›sal formu göstersin Y = – BΓ-1 + E Γ-1 Y = XΠ + V ayn› indirgenmifl formu veren sonsuz say›da yap›sal form düflünülebilir. Bu durumda sorunun afl›labilmesi için denklem sistemine belli kay›tl›l›klar getirilmesi gerekir. Bu kay›tl›l›klar, iktisat teorisinde her de¤iflkenin ilgili oldu¤u de¤iflkenlerin saptanmas› ve modeldeki de¤iflkenlerin bütün model de¤iflkenleri yerine yaln›zca birkaç›n›n fonksiyonu olmalar› fleklinde belirir. Bu bir tan›mlama sorunudur. E¤er bir denklem sisteminde belirlenme sorunu varsa, bu denklem gözlem say›s› art›r›larak çözümlenemez; bu nedenle sorun istatistiksel de¤il, matematikseldir. Büyük ekonometrik modellerde -s›f›r kay›tl›l›klar›n fazlal›¤› nedeniyle- belirlenme sorunu genellikle ortaya ç›kmaz. Piyasa modelleri tipinde (bir arz, bir talep ve bir piyasa dengesi denkleminden oluflan üç denklemlik bir model) küçük modellerde s›k rastlanan bir sorun olur. Modellerde belirlenme durumu, o modelin her denklemi için ayr› ayr› incelenir. Bir do¤rusal denklem sistemini oluflturan denklemlerden biri: a) Eksik belirlenmifl, b) Tam belirlenmifl, c) Afl›r› belirlenmifl olabilir. Burada iki koflul gözönüne al›n›r. S›ra koflullar› ve Rank koflullar›. 1) S›ra koflullar›: Bir do¤rusal modelde (L) tane en dojen, (K) tane önceden belli de¤iflken bulunsun. Sistemin denklemlerinden birinde (r) tane endojen de¤iflken (s) tane önceden belli de¤iflken yer als›n. Denklemde yer almay›p sistemde bulunan (l-r) tane endojen ve (Ks) tane önceden belli de¤iflken var. (L-r) + (K-s) a) Eksik belirlenme: (L–r) + (K–s) < (L–1) K–s < r–1 Herhangi bir denklemde, denklem d›fl› tutulan önceden belli de¤iflken say›s›, denklemde yer alan endojen de¤iflken say›s› (-1)’den küçük ise, o denklem eksik belirlenmifl say›l›r. Eksik belirlenmifl bir denklemin katsay›lar›n› bulmaya yönelen tahmin yöntemleri de mant›ksal dayanaktan yoksun kal›r. b) Tam belirlenme: K-s = r-1 Tam belirlenme durumunda ekonometrik modellerde kullan›lan ve “tutarl›l›k” özelli¤ine sahip çeflitli tahmin yöntemleri efllenik tahmin ediciler verirler. c) Afl›r› belirlenme: 162 K-s > r-1 Benelux (Benelüks) Ülkeleri Afl›r› belirlenme halinde geçerli olacak çeflitli tahmin yöntemleri (örne¤in iki aflamal› en küçük kareler, s›n›rl› bilgi maksimum likelihood, üç aflamal› en küçük kareler.. gibi) kullan›l›r. 2) Rank koflullar›: Sistemin denklemlerinden birini, örne¤in birinci davran›fl denklemini alal›m. Denklemde L-r+K-s=m tane de¤iflken yer al›yor. Bu de¤iflkenler için s›f›r katsay›lar söz konusu: (m+1)’den (L+K)’ya kadar s›f›rdan farkl› katsay›l› de¤iflkenler var. (V) de¤iflkeni göstersin. V1 ..... Vm Vm+1 ... VL+K Bernoulli Deneyi vard›r. Yasalar›n erdemlilik ve ahlâk ilkelerine dayanmalar› gerekti¤ini savunmufltur. “Azalan Yarar Teorisi” ni kurmufltur. Ekonomide bireysel ç›karlar ile toplum ç›kar› aras›nda çeliflki olmad›¤›n› ileri sürmüfltür. Veraset vergilerini de tahlil etmifltir. F. Ergin Berkeley, George (1685-1753) ‹rlandal› din adam› ve filozof. Amerika’da bulunmufltur. ‹mans›zl›k ve materyalizm felsefesiyle mücadele etmifltir. Felsefe sistemi mutlak sübjektivizm ve immateryalizm ilkelerine dayanmaktad›r. Paran›n dolafl›m h›z› n› araflt›rm›flt›r. Fiyat hareketleri ile dolafl›m h›z› de¤ifliklikleri aras›ndaki iliflkiyi tahlil etmeye çal›flm›flt›r. F. Ergin 0 ....... 0 s›f›rdan farkl› [ a21 aL1 A a2m aLm ] A (L–1) xm’lik bir matris E¤er (A)’n›n s›ralar›n›n önemsiz olmayan (bütün katsay›lar› s›f›r) bir do¤rusal bileflimi birinci s›ray› veriyorsa, birinci denklem belirlenemez. Belirlenme, r(A)’ya ve (m) ile (L-1) aras›ndaki iliflkiye ba¤l›d›r. r (A)≥ 1,1 ise belirlenme vard›r. r(A)<L-1 ise eksik belirlenme durumu olacakt›r. Küçük modeller için denklemlerin her birini bu ölçütler aç›s›ndan incelemek gerekir. Büyük modellerde denklem d›fl› tutulan önceden belli de¤iflken say›s› genellikle oldukça büyük oldu¤undan pratikte bu sorun or taya ç›kmayacakt›r. (Bkz. Çarpanlar Matrisi ) U. Korum Bernoulli, Daniel (1700-1782) ‹sviçreli matematikçi ve fizikçi Hidrodinamik’in kurucusudur. ‹sviçreli matematikçi G. Cramer’in tahlillerine dayanarak “Petersburg paradoksu” nu gelifltirmifltir. “bekle yifllerin belirsizli¤i” ve “bekleyiflte marjinal yarar“ kavramlar› üzerinde çal›flm›flt›r. F. Ergin Bernoulli, Jacob (1654-1705) ‹sviçreli matematikçi ve fizikçi. Büyük Say›lar Kanu nu’nun (“Bernoulli Say›lar›” n›n) bulucusudur. (Bkz. Büyük Say›lar Kanunu, Bernouilli Deneyi) F. Ergin Benelux (Benelüks) Ülkeleri 1960 y›l›nda kurulmufl olan Benelux Ekonomik Birli¤i’ne (Benelux Economic Union) üye olan Belçika, Hollanda, ve Lüksemburg’dur. Benelux sözcü¤ü bu ülkelerin adlar›n›n ilk hecelerinin birleflmesinden oluflur. Her üç ülke de uluslararas› dayan›flman›n ve özellikle Avrupa ülkelerinin ekonomik-siyasal birleflmelerinin savunucusu ve öncüsüdürler. Aralar›ndaki ekonomik birleflme giriflimi de bu yaklafl›mlar›n›n ürünüdür. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’dan oluflan Benelux ülkeleri, kendi aralar›ndaki bütünleflme hareketinin yan› s›ra Avrupa Ekonomik Toplulu¤u’nun da kurucu üyeleri aras›ndad›rlar. Belçika ve Lüksemburg aras›nda ekonomik birleflme giriflimi 1921’de bafllam›flt›r. Bu tarihte kurulan “Belçika-Lüksemburg Ekonomik Birli¤i “ (Belgian-Luxemburg Ecenomic Union- BLEU), ‹kinci Dünya Savafl› y›llar›na kadar sürmüfltür. Savafl sonras› dönemde Hollanda’n›n da kat›lmas›yla bu bölgesel bütünleflme hareketi geniflletilmifl, 1 Kas›m 1960’da Benelux Ekonomik Birli¤i resmi nitelik kazanm›fl ve üye ülkeler “Benelux ülkeleri” olarak an›lmaya bafllanm›flt›r. (Bkz. Avrupa Ekonomik Toplulu¤u) T. Berksoy Bentham, Jeremy (1718-1832) ‹ngiliz felsefeci, hukukçu ve iktisatç›. Hukuk ilkeleri, politik rejimler, felsefe ve ahlâk konular›nda kitaplar› Bernoulli Deneyi [Alm. Bernouilli Experimente] [Fr. Théorie des jeux] [‹ng. Bernoulli trials ] Bir deneyin sonuçlar› elveriflli ve elveriflsiz haller olmak üzere iki fl›k içinde toplanabiliyorsa ve her bir halin ihtimali bir deneyden di¤erine de¤iflmiyorsa (elveriflli ve elveriflsiz hallerin ihtimallerinin toplam› 1 olmak üzere) bu deneyler Bernoulli Deneyleri olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in, bir madeni para ile befl at›fl yap›ld›¤›nda her at›fl›n sonucu sadece yaz› ya da tura olmak üzere iki fl›ktan oluflaca¤›, her at›flta yaz› ve tura gelmesi ihtimalleri de¤iflmeyece¤i ve ihtimallerin toplam› 1/2+1/2=1 olaca¤› için, befl ayr› Bernoulli Deneyi yap›lm›fl olacakt›r. Benzer flekilde, bir fabrikan›n günlük imalât› aras›ndan parçalar seçilerek kalite kontrolu yap›lacaksa, parçalar kusurlu ve kusursuz olmak üzere iki fl›kta toplanabilece¤inden, her test bir Bernoulli Deneyi olarak kabul edilebilecektir. Pek çok deney sonucunun iki fl›kl› olmas› (bir ürünün kullan›l›p kullan›lmamas›, aile gelirlerinin belirli bir düzeyin alt›nda olup olmamas› gibi), Bernoulli deneylerini esas alan istatistik metodlar›n yayg›n olarak kullan›lmas›na olanak vermektedir. Yukar›da belirtilen özelliklere sahip deneyler ilk olarak ‹sviçreli matematikçi Jacob Bernoulli taraf›ndan in163 Bernstein, Eduard Befl Nisan Kararlar› celenmifl oldu¤u için onun ad›n› tafl›maktad›rlar. (Bkz. Binom Bölünmesi, Büyük Say›larKanunu, Jacob Berno ulli) B.A. Köksal Bernstein, Eduard (1850-1932) Alman Sosyal Demokratlar›ndan ve 19. yy. sonlar› ile 20.yy. bafllang›c› ünlü sosyalizm yazarlar›ndand›r. Sosyal Demokat Partisi’ne 1872’de girmifltir. Bafllang›çta ünlü profesör Eugen Dühring’in etkisindeydi. Fried rich Engels ’in Anti Dühring adl› yay›n›ndan sonra marksistlere kat›lm›flt›r. 1878’den 1898’e de¤in, Karl Kautsky ile beraber marksizmin revizyonunun gerekti¤ine inanm›flt›r. Sosyalizmin evrim geçirmesini ve ça¤ ekonomisi gerçekleri do¤rultusunda gelifltirilmesini savunmufltur. K a r l Marx’›n “Artan fakirlik teorisi” nin do¤ru olmad›¤›n› aç›klam›flt›r. Kapitalizmin bir ihtilalle ani olarak y›k›lamayaca¤›n› anlatmaya çal›flm›flt›r. Almanya’da milletvekilli¤i, liderlik ve Hazine Bakanl›¤› yapm›flt›r. F. Ergin Bertrand’›n Düopol Modeli [Alm. Beiderseitiges Teilmonopolmodel von Bertrand] [Fr. Modèle du duopole de Bertrand] [‹ng. Bertrand’s duopoly model] 1883 y›l›nda J. Bertrand taraf›ndan gelifltirilmifl iki firmal› bir piyasa modelidir. Cournot Düopol Modeli’nden flu bak›mdan ayr›lmaktad›r. Her firma kâr›n› maksimize ederken di¤er firman›n fiyat›n› de¤ifltirmeyece¤ini varsaymaktad›r. Bertrand’›n Düopol Modeli iki firma için istikrarl› denge halinde oluflmaktad›r. Bu, iki firma için tepki e¤rilerini içeren diyagramla gösterilebilir. (A) firmas›n›n de¤iflik PA fiyatlarda sa¤lad›¤› maksimum kâr noktalar›n›n loküsünü çizebiliriz. Bunu çizerken (B) firmas›n›n fiyat›n› PB’de tuttu¤unu farzedebiliriz. Ayn› fleyi (B) firmas›n›n tepki e¤risini çizmek için PB A n›n tepki e¤risi D. Demirgil Befleri ‹liflkiler [Alm. Menschliche Beziehungen] [Fr. Relations humai nes] [‹ng. Human relations ] Örgütlerin sadece para, maddi araç ve gereçlerin yönetimiyle ilgili olmad›¤›n›, aksine insanlar aras› iliflkileri ve etkileflimleri dikkate alman›n zorunlu oldu¤unu vurgulayan ve bu nedenle sosyal bilim dallar› konusunda yöneticilerin yetiflmifl ve bilgili olmalar›n›n zorunlu oldu¤unu ileri süren bir yönetim modelidir. Bu yönetsel modelde yöneticinin rolü örgüt üyeleri aras›ndaki iliflkileri gelifltirmek, iyilefltirmek ve güçlendirmektir. Befleri iliflkiler, örgütün verimlilik ve etkinlik gibi ak›lc› ilkelerinden çok, sosyal yönüyle ve örgütte ifl yapan insanlar›n mutlulu¤u ile ilgilidir. Bu yöntemin modelinde sosyal iliflkileri güçlendirmek için psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji ve antropoloji gibi bilimlerin bulgular›ndan önemli ölçüde yararlan›lmaktad›r. Befleri iliflkiler, bir yandan örgütlerde bireylerin tek tek arzu, ihtiyaç ve mutluluklar› ile bunlar›n tatmin edilmesine önem verirken, di¤er yandan da bunlar›n örgüt içinde biçimsel olmayan iliflkileri sonucu oluflturduklar› gruplaflmalara, bunlar›n nedenlerine, çal›flma biçimlerine ve biçimsel örgütle olan iliflkilerine de önem vermektedir. Befleri iliflkiler ak›m›n›n en zay›f taraf›, kiflisel arzu ve ihtiyaçlarla grup davran›fllar›na afl›r› önem vermesi, örgütsel amaçlara olan ilgi ve dikkati azaltmas›d›r. Bu nedenle, yap›sal otorite zaafa u¤rayarak örgütlerde ussall›k, yerini anarfliye b›rakabilir. (Bkz. Beklenti Kura m›). E.Eren Befl Nisan Kararlar› B nin tepki e¤risi •E O Model birkaç bak›mdan elefltirilmektedir. • Konjonktürel davran›fllar hakk›ndaki varsay›mlar çok naiv’dir. • Üretim maliyetlerini hesaba katmamaktad›r, • Yeni firmalar›n girifline olanak vermemektedir. Sürekli büyüyen kamu aç›klar›n›n kapat›lmas› için borçlanmaya baflvurulmas›n›n yaratt›¤› krizi aflmak, ekonomiyi istikrara kavuflturmak amac›yla 5 Nisan 1994 y›l›nda al›nan önlemler paketidir. Bu önlemler paketi esasen kamu aç›klar›n› mümkün oldu¤unca azaltmay› hedeflemifltir. Befl Nisan Kararlar›' n›n temel noktalar› afla¤›daki gibi s›ralanabilir: Merkez Bankas›'n›n kur belirleme sistemi de¤ifltirilmifltir. Döviz kurlar›n›n seçilen on bankan›n verilerine göre belirlenmesi sistemi getirilmifl, böylece Merkez Bankas›'n›n resmi kuru fiilen ortadan kald›r›lm›flt›r demek mümkündür. Sistemin de¤ifltirilmesi sonucunda 5 Nisan'da geçerli olan dolar kuru 23,078 TL iken, 6 Nisan'da yeni sisteme göre belirlenen, dolar›n sat›fl kurunun 32,053 lira olmas›yla, %39 civar›nda devalüasyon gerçekleflmifltir. Hükümet üçer ayl›k dönemlere iliflkin hedeflerin belirlenece¤ini aç›klam›flt›r. ‹lk olarak da Nisan-Haziran • PA yapabiliriz. (E) noktas›nda kararl› bir denge ye var›lmaktad›r: Bu noktada iki tepki e¤risi kesiflmekte, her firma ürün için ayn› fiyat› uygulamaktad›r. • 164 Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan› döneminde bütçe gelirlerinde %16,3 trilyonluk art›fl, bütçe giderlerinde de 22 trilyonluk bir azal›fl›n sa¤lanmas› suretiyle, bu dönemde bütçe a盤›n›n 9,3 trilyon liraya indirilmesi hedeflenmifltir. Akaryak›t ve tekel ürünlerine uygulanan vergi fonlar› art›r›ld›, kamu kurulufl ürünlerinin fiyatlar›na yüksek oranl› zamlar yap›ld›. Örne¤in, akaryak›t ürünlerinin fiyatlar›na %45,9 - %90 aras›nda, tekel ürünlerinin fiyatlar›na %46,7 - % 53,3 aras›nda zam yap›ld›. Tüm kamu projelerinde %20 k›s›tlama yap›laca¤› aç›kland›. Kamu iflçileri ile memurlar›n 1994 y›l›na iliflkin ücret ve maafl zamlar›n›n mevcut bütçe ödemeleriyle s›n›rl› tutulaca¤› duyuruldu. SSK'ya tâbi sigortal›lar›n emeklili¤e hak kazand›klar› prim ödeme gün say›s›n›n kad›nlar için 7200, erkekler için 9000 iflgününe ç›kar›lmas›, emekli ayl›¤› ödemeleri için yafl s›n›r›n›n getirilmesi, SSK primlerinin sosyal yard›m zamm›n› da karfl›layacak flekilde art›r›lmas›, prime esas ücretin ve prim oranlar›n›n art›r›lmas› kararlaflt›r›ld›. Emekli Sand›¤›'na tâbi olarak çal›flan kad›nlarda 15 y›l, erkeklerde ise 20 y›l›n› dolduranlar›n kurumlar›ndan ayr›larak kalan sürenin primini ödedikleri takdirde emekli olabilecekleri aç›kland›. Bütçe a盤›n› kapatabilmek amac›yla bir defal›k vergiler al›nmas› kararlaflt›r›ld›. Bu al›nan karardan sonra, ekonomik denge vergisi, net aktif vergisi, ek motorlu tafl›tlar vergisi ve ek emlâk vergisi tahsil edilece¤i kesin olarak belirlendi. Eski teknolojiye dayand›¤› için rekabet flans›n› yitirdi¤i ve verimli olmad›¤› gerekçesiyle y›l sonuna kadar özellefltirilmemeleri halinde kapat›lmas› kararlaflt›r›lan kamu iktisadi teflebbüsleri belirlendi. Karabük Demir - Çelik ‹flletmeleri, Türkiye Zirai Donat›m Kurumu, Türkiye Taflkömürü Kurumu'nun baz› maden ocaklar›. Erdemir, Tüprafl, Petrol Ofisi, Petkim, THY, Turban, Havafl, D.B. Deniz Nakliyat ve Ditafl'›n ayn› y›l›n sonuna kadar k›smen ya da tamamen özellefltirilmesi kararlaflt›r›ld›. Ayn› flekilde, kamu bankalar›n›n özellefltirilmesine h›z verilece¤i, 1994 y›l› içinde Sümerbank ve Etibank'›n özellefltirilece¤i duyuruldu. fi. Akkaya • • • • • • Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan› [Alm. Für-Jahriges– Entwicklungsplan ] [Fr. Plan de développement pour une période de cinq années] [‹ng. A five year–economic development plan] Özellikle geliflmekte olan ülkelerde do¤al, befleri ve ekonomik her türlü imkân tesbit edilmekte, buna göre geliflme hedefleri saptanarak hedeflere varabilmek için planlar haz›rlanmaktad›r. Bu tür programlar genellikle 5 y›ll›k periyodlar için haz›rlanmaktad›r. Ülkemizdeki uygulamalarda da befler y›ll›k dönemler için planlar yap›lm›flt›r. Türkiye yeryüzünde kalk›nma plan› haz›rlay›p uygulayan ilk ülkelerden biridir. Ülkemizde haz›rlanan ilk befl y›ll›k plan, “Sanayi plan›”d›r ve 1933-1937 y›llar› için haz›rlanm›flt›r. Bugün uygula - Beta Hatas› nan kalk›nma planlar›ndan önemli farkl›l›¤› vard›r. Ülkemizde ilk 5 y›ll›k kalk›nma plan› ise Devlet Planlama Teflkilat› taraf›ndan 1963-1967 y›llar› için haz›rlan›p uygulamaya konulmufltur. Birinci 5 y›ll›k bu plan› s›ras›yla 1968-1972 için ikinci, 1973-1977 için üçüncü ve 19791983 y›llar› için dördüncü, 1985-1989 için beflinci, 1990-1994 için alt›nc› ve 1996-2000 için yedinci befl y›ll›k planlar izlemifltir. E. Özötün/ fi.Akkaya Beta Hatas› [Alm. Fehler zweiten Art, ß-fehler (Fehler 2. Art] [Fr. Erreur de seconde espèce ] [‹ng. Type II error, ß error ] ‹statistik kararlar›n söz konusu oldu¤u hipotez testlerinde, do¤ru oldu¤u iddia edilerek test edilen hipotezin (s›f›r hipotezinin) do¤ru olmamas›na ra¤men yap›lan anlaml›l›k testi sonunda do¤ru oldu¤una hükmedilmesi halinde bir hata yap›lm›fl olacakt›r ki, bu hataya istatistikte Beta (ß) hatas› ya da “ikinci tip ‘hata” denilmektedir. Hipotez testlerinde hata yapma riski, istatistik hipotezlerin bir tek de¤erle ilgili olarak ileri sürülmelerine karfl›l›k, esas›nda o de¤erin etraf›nda toplanm›fl de¤erleri de içeren bir ihtimal bölünmesini belirtmelerinden kaynaklanmaktad›r. Örne¤in, bir ana kitleye ait gelir ortalamas› 30 milyon TL. olsa bile tesadüfi nedenlerden ötürü bu ana kitle içinden seçilen bir örne¤e ait gelir ortalamas› 30 milyon TL’dan farkl› olabilecektir. Bu nedenle belirli s›n›rlar saptayarak örnek ortalamas›n›n bu s›n›rlar›n içinde ya da d›fl›nda bulunmas›na göre ileri sürülen varsay›m, yani s›f›r hipotezi (ki burada s›f›r hipotezi, H0 , ana kitle ortalamas›n›n, µ,30 milyon TL.’ya eflit oldu¤udur.) kabul ya da reddedilecektir. S›n›rlar› genifl tutmak ve uzakta bulunan örnek ortalamalar›n› da kabul bölgesine dahil etmek yoluyla s›f›r hipotezinin do¤ru olmas›na ra¤men yanl›fl diye reddedilmesi riski, yani “Alfa hatas›” azalt›labilmektedir. Fakat Alfa hatas›n› küçültmek, do¤rulu¤u iddia edilen ana kitle parametresinden giderek daha uzaktaki örnek de¤erlerini kabul bölgesi içine almak anlam›na gelmektedir. Bu durum, s›f›r hipotezinin do¤ru olmay›p alternatif hipotezin, yani s›f›r hipotezinin reddi halinde kabul edilecek olan hipotezin do¤ru olmas› halinde bu alternatif hipotezin kabul edilmemesi riskinin artmas›na neden olacakt›r. Bu risk Beta hatas› olarak tan›mlanmaktad›r. Örne¤in bir makinenin üretti¤i parçalar›n kusurlu oran›n›n % 10 oldu¤u iddia ediliyorsa, π= ana kitle oran› olmak üzere, s›f›r hipotezi Ho = π= .10 olacakt›r. Alfa hatas› % 5 oldu¤unda kabul bölgesi .7 ve .13 aras›nda ise, bu de¤erler aras›nda bulunan bir örnek oran›n›n, oran› .10 olan ana kitleye ait oldu¤u sonucuna var›lacakt›r. Ancak gerçek ana kitle oran› .12 ise Beta hatas› yap›lm›fl olacakt›r. Alfa hatas›n›n % 1’e indirilerek s›n›rlar›n örne¤in .05 ve 15’e ç›kar›lmas›, alternatif hipotezin do¤ru olmas›na ra¤men reddedilmesi ihtimalini, yani beta hatas›n›n riskini art›racakt›r. Gerek Alfa gerekse Beta hatalar›n›n bir arada azalt›lmalar› ise ana kitle içinden seçilen örne¤e dahil edilen 165 Beveridge, William Henry Beyaz Ciro birim say›s›n› art›rmakla mümkündür. (Bkz. Alfa Hata s›, Ana Kitle, Anlaml›l›k, Alternatif Hipotez, Hipotez Testleri) B. A. Köksal Beveridge, William Henry (1879-1963) ‹ngiliz iktisatç›s›. Uzun y›llar idari ifllerde çal›flm›flt›r. ‹lk incelemesi iflsizlik konusundad›r. 1909’da yay›nlanm›flt›r. Bu yap›t, Keynes’ci iktisatç›lar›n da katk›la r›yla 1944’te ünlü “Beveridge Plan›” n›n esas›n› oluflturmufltur. Oxford Üniversitesi’ndendir. London School of Economics and Political Science müdürlü¤ü ve Oxford Üniversitesi yöneticili¤i yapm›flt›r. Sosyal devlet kavram›n›n gelifltirilmesine çal›flmalar›yla büyük katk›s› olmufltur. Beveridge Plan› 1942’de aç›klanm›fl ve bütün dünya da ilgi uyand›rm›flt›r. Bunun nedeni, plan›n savafl sonras› dünyas›nda iflsizlik ve sefaletin önlenmesini hedef tutmas›yd›. Beveridge Plan›’nda daha önce kurulmufl sosyal güvenlik hizmetlerinin bir bilançosu ç›kar›lm›flt›r. Araflt›rmalara dayan›larak bu hizmetlerin yetersizlikleri tespit edilmifl, sosyal ve ekonomik eflitsizlikleri düzeltmek ve gelir da¤›l›m›n› yeniden düzenlemek için al›nabilecek önlemler aç›klanm›flt›r. Beveridge Raporu’nda öngörülen reformlar flöyle özetlenebilir: a) Yaln›z sosyal sigortalarla yetinilmeyerek toplumun bütün bireyleri aras›nda dayan›flma sa¤lanmas›, refah ve güvenli¤in kapsaml› bir sistem çerçevesinde gerçeklefltirilmesi. b) Yürürlükteki güvencelerin geniflletilmesi ve evli kad›nlar statüsünün düzeltilmesi, c) Sosyal güvenlik sisteminde birlik ve basitlik sa¤lanmas›. Sosyal güvenlik hizmetlerinin tek bir bakanl›k yönetiminde toplanmas›, d) Milli sa¤l›k hizmetinin kurulmas› ve ‹ngiltere’de yaflayan herkesin sa¤l›k hizmetinden ücretsiz yararlanabilmesi. Beveridge Plan› savafl sonras› ‹ngiliz sosyal kanunlar›n› etkilemekle kalmam›fl, öbür ülkelerdeki sosyal güvenlik ve hizmetlere iliflkin politikalara da örnek olmufltur. (Bkz. Sosyal Güvenlik) F. Ergin Beveridge Raporu [Alm. Beveridge-Plan›] [Fr. . Rapport de Beveridge] [‹ng. Beveridge Report] ‹ngiliz hükümetinin talebi üzerine 1942 y›l›nda Lord Beveridge taraf›ndan sosyal sigortalar ve ilgili hizmetler hakk›nda haz›rlanan rapordur. Vermifl oldu¤u sonuçlara Beveridge Plan› ad› verilmifltir. Raporda yer alan öneriler flöyle özetlenebilir: 1) Çal›flamayacak kadar hasta olanlara t›bbi bak›m sa¤layan yayg›n bir sa¤l›k hizmetinin kurulmas›, 2) Ailelere yard›m sa¤lanmas›, 3) Daha yayg›n bir iflsizlik sigortas›, 4) Dullara ayl›k ba¤lanmas›, 5) Daha yüksek bir emeklilik ayl›¤›, 6) Do¤um tazminat›, 7) Ölüm tazminat›. Rapor, 1947’de kurulan ‹ngiliz ulusal sa¤l›k sisteminin temelini oluflturmufltur. (Bkz. William Beveridge) D. Demirgil Beyan Sistemi [Alm. Steuererklärung] [Fr. Déclaration d’impôt] [‹ng. Tax return system] Yükümlünün ödeyece¤i vergi miktar›n› belirleyecek bilgileri, doldurdu¤u beyanname ile ilgili kurulufla bildirmesi sistemidir. Buna göre, gelir ve kurumlar vergisinde yükümlüler gelir ve kazançlar›n› bizzat kendileri bildirirler. Tüketim vergilerinde ise devlet, vergiye tâbi maddeyi imal eden ve satanlar›, ellerinde bulunan mal miktar›n› yasal süresi içinde bildirmekle yükümlü tutar. Beyanname ile yükümlülerden gelir, servet ve fiyat gibi matraha esas olan unsurlar ile ayr›ca vergi tah›n›n do¤rulu¤unu sa¤layacak ek bilgiler istenir. Beyan sistemi geliflmifl bir sistemdir. Bununla birlikte vergilemede otomatik kontrole yer verdi¤i ve idari kontrol alt›nda uyguland›¤› zaman daha etkin bir sonuç elde edilebilir. E. Korkmaz Beyaza ‹mza (Bkz. A盤a ‹mza) Beyaz Ciro [Alm. Blank endorsement] [Fr. Endorssement en blanc] [‹ng. Blank endorsement] Emre yaz›l› senetlerin devir flekli olan cironun bir türüdür. Tam cironun aksine beyaz ciro, lehine ciro yap›lan kifli belirtilmeksizin (örne¤in...’e ödeyiniz. imza: Basri Büke, ya da sadece ciro edenin imzas› at›larak- Basri Büke-) gerçeklefltirilir. Beyaz cironun sadece imza at›larak yap›lmas› halinde, imzan›n emre yaz›l› senedin ya arkas›nda ya da allonj üzerinde yer almas› gerekir. (Tk m. 595) Çünkü, kural olarak poliçenin ön yüzüne at›lan, keflideci ve muhatab›nkiler d›fl›nda kalan imzalar aval anlam›na gelir. Emre yaz›l› senetlerden do¤an haklar›n devrine yarayan temlik cirosunun beyaz ciro fleklinde yap›labilece¤i kuflkusuzdur. Buna karfl›l›k tahsil (tevkil) cirosu ile terhin (rehin) cirosunun beyaz ciro olarak yap›l›p yap›lamayaca¤› tart›flmalara yol açm›flt›. Hamile yap›lan ciro da beyaz ciro hükmündedir. (TK m. 594/3) TK m. 596’ya göre, senedi beyaz ciro ile devralm›fl bulunan hamil: 1. Ciroyu kendi ad›na ya da bir üçüncü kifli ad›na doldurarak, yap›lan beyaz ciroyu tam ciroya dönüfltürebilir. Kendi ad›na doldurmuflsa, ancak yine kendisi bir tam ya da beyaz ciro yapabilir. Bu durumda ad› ciro silsilesinde yer alaca¤› için, kendisine de rücu edilebilir. Buna karfl›l›k senedi beyaz ciro ile devralan, bofllu¤u bir 166 Beyaz Poliçe B.I.S. üçüncü kiflinin ad›n› yazarak doldurmufl ve ona elden teslim etmifl ise art›k kendi ad› ciro zincirinde görülmez. 2. Poliçeyi yeniden beyaz olarak ya da tam ciro yaparak devredebilir. 3. Poliçeyi ciroyu doldurmaks›z›n ve yeniden ciro etmeksizin oldu¤u gibi üçüncü bir kifliye devreder. Bu son durumda senet tipler hâmiline imifl gibi el de¤ifltirmifl olur, fakat senet kesinlikle hâmiline yaz›l› duruma gelmez. Son ciro bir beyaz ciro olsa bile, bir poliçeyi elinde bulunduran kifli, hakk› müteselsil ve birbirine ba¤l› cirolar›ndan anlafl›ld›¤› takdirde, yetkili hâmil say›l›r. Ayr›ca bir beyaz ciroyu bir tam ciro izlerse, son ciroyu imzalayan (tam ciroyu yapan) kifli, poliçeyi beyaz ciro ile devralm›fl say›l›r (TK m. 598/1) Görüldü¤ü gibi, bu son durumda kanun, ciro zincirindeki kopuklu¤u getirmifl bulundu¤u bir karine ile ortadan kald›rmakta ve böylece beyaz ciro ile devredilen bir poliçenin bir süre oldu¤u gibi el de¤ifltirdikten sonra yeniden tam ciro ile devredilmesini mümkün k›lmaktad›r. Ö. Teoman geri dönmemekte, Kuzey Amerika ve Bat› Avrupa ülkelerinde yerleflmektedirler. (Bkz. Emek Göçü, Göç.) E. Tokgöz B›çak S›rt› Denge [ F r . L’équilibre du dos de rasoir ] [ ‹ n g . R a z o r s e d g e equilibrum] Yat›r›m harcamalar›ndaki art›fllar yaln›zca talep geniflletici etki yaratmaz. K›sa dönemden daha ileriye do¤ru bak›ld›¤›nda, yat›r›m harcamalar›n›n gelecekteki üretim kapasitesine de bir katk›da bulunaca¤› ve arz art›fl›na neden olaca¤› aç›kt›r. Herhangi bir anda kurulmufl olan arz-talep dengesinin daha sonra da devam edece¤i kesinlikle ileri sürülemez. Arz-talep dengesinin her dönemde gerçekleflmesi için, dün yap›lan yat›r›mlar›n bugün yarataca¤› mal ve hizmet arz› ile bugün yap›lan yat›r›m harcamalar›n›n bugün neden olaca¤› talep art›fllar›n›n birbirine eflit olmas› gerekir. Bu dengeyi belirleyecek olan, giriflimcilerin yat›r›mlar› her dönem ne oranda art›racaklar›na iliflkin kararlar›d›r. Bu kararlar ülkedeki tasarruf oran› ile sermayenin verimlili¤i çarp›m›na eflit de¤ilse dengeden h›zla uzaklafl›l›r ve sonuç olarak ortaya ç›kan etkiler dengeye tekrar var›lmas›na de¤il, dengeden büsbütün uzaklafl›lmas›na yol açar. Bundan dolay› bu dengeye “b›çak s›rt› denge” denir. E. Alkin Beyaz Poliçe (Bkz. Aç›k Poliçe) Beyin Göçü [Alm. Intellektuelle Emigration] [Fr. Emigration du cerveau] [‹ng. Brain drain ] Geliflmekte olan ülkelerden doktor, mühendis, bilim adam› gibi yetiflkin ifl gücünün, geliflmifl ülkelere göç etmeleridir. Geliflmekte olan ülkelerin büyük ço¤unlu¤unda nite liksiz ifl gücünün bol olmas›na karfl›l›k yetiflkin insan çok k›tt›r. Bu nitelikli insanlar›n yetiflmesi -t›pk› bir yat›r›m gibi- harcamalara yol açmaktad›r. Befleri Sermaye ad› verilen bu yetiflkin ifl gücünün yurt d›fl›na gitmesi, yoksul ülke için bir çeflit sermaye ihrac› demektir. Bu uzman insanlar› ülkelerine kabul eden geliflmifl ülkeler, hiçbir harcama yapmadan befleri sermayelerini art›rmaktad›rlar. Geri kalm›fl ya da geliflmekte olan ülkelerde kalk›nman›n her aflamas›nda artan oranda yetiflkin iflgücüne önemli ölçüde ihtiyaç duyuldu¤undan beyin gö çünün bu ülkelere verdi¤i zarar pek büyük olmaktad›r. 1960’l› y›llardan bafllayarak dünyan›n her taraf›ndan Kuzey Amerika ve Bat› Avrupa’ya yönelen beyin göçü, 1980’li y›llarda büyük çapta yön de¤ifltirmifltir. An›lan ileri sanayi ülkelerinin içinde bulundu¤u ekonomik durgunluk iflsizli¤i yayg›nlaflt›rd›¤›ndan, bu ülkelere yönelik beyin göçü büyük çapta durmufltur. Buna karfl›l›k özellikle petrol ihracatç›s› Arap ülkelerine yönelik beyin göçü giderek önem kazanmaktad›r. Beyin göçü veren ülkelerden biri de Türkiye’dir. Burada yüksek ö¤renimlerini tamamlayan çok say›da doktor, mühendis, bilim adam› ve iktisatç› yurt d›fl›nda çeflitli ülkelerde çal›flmaktad›rlar. Ayr›ca yurt d›fl›na yüksek ö¤renim için gönderilen gençlerin büyük k›sm› B›rak›n›z Yaps›nlar, B›rak›n›z Geçsinler [Alm. Laisser faire, laisser passer, Lasst alles laufen ] [Fr. Laisser faire, laisser passer ] [‹ng. Laisser faire, la isser passer ] Liberalizmin slogan›d›r ve ilk kez Fizyokratlar taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Du Pont, bu slogan›n Gournay taraf›ndan, Turgot ise, 1680 y›l›nda Colbert’i ziyaret eden bir heyette bulunan Le Gendre adl› bir tüccar taraf›ndan kullan›ld›¤›n› öne sürmüfltür. Turgot’ya göre Le Gendre, sanayie uygulanan afl›r› devlet müdahalesinden yak›nm›fl ve hareket etme özgürlü¤ünü savunarak konuflmas›n› “b›rak›n yapal›m” cümlesiyle bitirmifltir. Oncken adl› yazar, ifadenin Marquis d’Argenson taraf›ndan, 1736 y›l›nda yazd›¤› Mémoires adl› eserde geçti¤ini ileri sürmektedir. Cümlenin tümü flöyledir: “Laissez faire et laissez pas ser: le monde va de lui même.” (B›rak›n›z yaps›nlar, b›rak›n›z geçsinler; dünya kendili¤inden gider ) Bu anlat›m›n özünde, insanl›¤a ilahi bir biçimde ve kendili¤inden yol gösteren do¤al hukuk kavram› yatmaktad›r. (Bkz. Fizyokratlar) D. Demirgil B.I.R.D. (Bkz. Uluslararas› Kalk›nma Bankas›). B.I.S. (Bkz. Uluslararas› Uzlaflma Bankas›). 167 Bianko Bilanço Analizi Bianko ‹talyanca bianco sözcü¤ünden gelmektedir. “beyaz” demektir. “aç›k imza” yerine kullan›l›r. Cirolarda “aç›k” ya da “beyaz ciroyu ifade eder. (Bkz. A盤a ‹mza, Aç›k Ciro) S. Abaç Biel, Gabriel (1425-1495) nalar› olmakla birlikte, muhasebe ilkelerine göre varl›klar, bilançoda tarihi de¤eriyle, yani elde edildiklerinde iflletme taraf›ndan katlan›lm›fl olan maliyetleriyle rapor edilir. Afla¤›da basit bir bilanço örne¤i sunulmufltur: ..............‹flletmesi Bilanço 31 Aral›k 1996 Alman din adam› ve iktisatç›s›. Kendisine ultimus scho lasticorum (skolastiklerin en büyü¤ü) denilmifltir. Yarar Cari Varl›klar Kasa xx ve de¤er kavramlar› aras›nda ilk ba¤lant› kuran düflüxx nürdür. “Nominalist” lerdendir. (Bkz. Skolastikler, No - Banka minalistler) Alacak Hesaplar› xx F. Ergin Eksi: fiüpheli alacaklar karfl›l›¤› xx xx Alacak senetleri xx Bilanço Peflin ödenmifl giderler xx [Alm. Bilanz] [Fr. Bilan] [‹ng. Balance sheet] Di¤er cari varl›klar xx Bir iflletmenin belli bir tarihteki finansal durumunu, yani Toplam Cari Varl›klar xx sahip oldu¤u varl›klar›, borçlar›n› ve özvarl›¤›n› gösteren bir tablodur. Bilanço, temel muhasebe eflitli¤ine Sabit Varl›klar (varl›klar= borçlar+ özkaynaklar) dayan›r. Bilançonun Arsa xx varl›klar taraf›na “aktif”, borçlar ve özvarl›k taraf›na Bina xx “pasif” ad› da verilir. Eksi: Birikmifl amortisman xx xx Bilanço kalemleri çeflitli biçimlerde gruplanabilir. Makine ve teçhizat xx En yayg›n kullan›lan gruplamalardan birine göre gerek Eksi: Birikmifl amortisman xx xx varl›klar, gerek borçlar likidite derecelerine (nakte döPatent xx nüflme çabukluklar›na) göre s›ralan›r. Yaklafl›k bir y›l Toplam Sabit Varl›klar xx içerisinde nakte dönüflmesi beklenen varl›klara cari var Toplam Varl›klar xx l›klar ya da döner varl›klar denir. Kasa, alacak hesaplar›, stoklar cari varl›k örnekleridir. Nakte dönüflmesi da- K›sa Vadeli Borçlar ha uzun süren alacak varl›klar ise sabit varl›klar ya da Borç hesaplar› xx duran varl›klar olarak s›n›flan›r. Arsa, binalar, makina Banka borcu xx ve teçhizat, “duran varl›k” örnekleridir. Borç senetleri xx Borçlar da, bilançoda k›sa vadeli (yaklafl›k bir y›l Di¤er cari borçlar xx içeresinde ödenecek olan) ve uzun vadeli (daha uzun bir Toplam cari borçlar xx sürede ödenecek olan) borçlar olarak s›n›flan›r. ‹flletmenin sahip oldu¤u varl›klarla borçlar› aras›nda- Uzun Vadeli Borçlar xx ki farka eflit olan kaynak, iflletme sahiplerinin iflletmenin Toplam Borçlar xx varl›klar› üzerindeki hakk›n› temsil eder. Özkaynak, ifl- Özkaynaklar letme sahiplerinin iflletmeye para ve/veya mal olarak Sermaye xx koydu¤u sermayeden ve da¤›t›lmam›fl kârlardan oluflur. Kanuni ihtiyatlar xx Da¤›t›lmam›fl kârlar, genellikle, kâr da¤›t›m›nda kullan›Di¤er ihtiyatlar xx xx labilme ve di¤er belli amaçlara tahsis edilmifl olma duToplam Öz Kaynaklar xx rumunu aç›kça belirtmek üzere, kanuni, fevkalade, özel, Toplam Borçlar ve Özkaynaklar xx genel ihtiyatlar gibi gruplara ayr›larak rapor edilir. Da¤›t›lmam›fl kârlar terimi bazen de yaln›zca kâr da¤›t›- (Bkz. Aktif, Pasif, Varl›k Hesaplar›, Borç, Özkaynak, m›nda serbestçe kullan›labilecek k›s›m için kullan›lmak- Mali Bilanço, Ticari Bilanço) tad›r. Y. Ercan Hukuki kurallara (özellikle vergi kanunlar›na) uygun Bilanço Analizi olarak haz›rlanan bilançoya “mali bilanço” , muhasebe [Alm. Bilanzanalyse] [Fr. Compte de bilan] [‹ng. Balan ilkeleri temel al›narak iflletmenin özelliklerine ve ifllet- ce-sheet analysis] me yönetiminin amaçlar›na uygun olarak haz›rlanan bi- Bir finansal durum tablosu olan bilançodaki verilere dalançoya da) “ticari bilanço” denir. Belli durumlarda fi- yan›larak yap›lan analize denilmektedir. Bilanço, iflletnansal tablolar›n (bilanço ve gelir tablosu) haz›rlanmas›- menin finansal durumu ve faaliyet sonuçlar› hakk›nda n› düzenleyen hukuki kurallarla muhasebe ilkeleri ara- bilgi veren bir tablodur. Bilançoda yer alan bilgilerin bir s›nda uyuflmazl›k olabilir. analize tâbi tutulmas› gerekir ve ancak böyle bir analiz Bilançoda yer alan varl›klar›n, ço¤u zaman piyasa faaliyeti yürütülerek bilançodaki bilgilerin önemi ve ande¤erlerini yans›tmad›¤›na dikkat edilmelidir. Baz› istis- lam› ortaya konulmufl olur. 168 Bilanço Kâr› Bilateral Monopol Kapsamlar›na göre statik ve dinamik bilanço analizi ayr›m› yap›labilir. Statik analiz, belirli bir tarihteki bilanço kalemleri aras›nda rakamsal iliflkilerin incelenmesi fleklinde olur. Örne¤in cari varl›k, sabit varl›k, sermaye ve borç kalemlerinin yap›s› gibi. Statik analiz oranlar (reflyolar), yüzdeler ve di¤er analitik tekniklerle yap›l›r. Dinamik bilanço analizi, bilançoda yer alan verilerin geçmifl y›llarla ya da benzer iflletmelerin verileriyle karfl›laflt›r›lmas›n› kapsar. ‹flletmeye ait trendleri gösteren dinamik bilanço analizi, gelecek dönemler için yap›lacak tahminlere yard›mc› olur. Bilanço analizi, yap›lma amaçlar›na göre de ayr›labilir. Yönetim amac›yla yap›lan bilanço analiziyle kredi verilmesi ya da yat›r›m amac›yla yap›lan analizler farkl›l›klar gösterir. (Bkz. Bilanço, Dinamik Bilanço, Statik Bilanço, Organik Bilanço) F. Bilgino¤lu Bilanço Kâr› (Bkz. Dönem kâr›) Bilateral Anlaflmalar [Alm. Bilateralität ] [Fr. Monopole bilatéraux] [‹ng. Bi lateralism ] Uluslararas› ticaretle iki ülke aras›nda ayr›cal›kl› bir ticaret iliflkisinin sürdürülmesidir. Bilateral anlaflma iki ülke aras›nda özel kota ya da tarife uygulamas› fleklinde sürdürülür. Bu, k›sa dönemde iki ülke aras›ndaki ticareti gelifltiren bir etki yaratmaktaysa da, uzun dönemde uluslararas› ticareti olumsuz yönde etkileyen bir olgudur. Bilateral anlaflmalar, özellikle 1930 Dünya Ekonomik Bunal›m›’n›n yo¤un oldu¤u y›llarda yayg›nlafl›p uygulama alan› bulmufltur. Bunlar›n en büyük örne¤i, ‹ngiltere ile di¤er Commonwealth ülkeleri aras›nda 1932 y›l›nda imzalanan anlaflmad›r. ‹mperial Preference System ad›n› tafl›yan bu anlaflma uyar›nca, ‹ngiltere ile sömürgeleri aras›ndaki tüm ticaret iliflkileri bu türden ikili anlaflmalar çerçevesinde yürütülecekti. ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda, 1947’de kurulan GATT ile bilateral anlaflmalar›n önüne geçilmeye çal›fl›lm›flt›r. Ancak günümüzde de birçok ülke d›fl ticaretini bu tür çerçeve ticaret anlaflmalar› ile yürütmektedir. K. Mortan Bilateral Monopol [Alm. Bilaterales Monopol] [Fr. Monopole bilatéral ] [‹ng. Bilateral monopoly] Tek al›c›yla tek sat›c›n›n karfl› karfl›ya geldi¤i bir monopol türüdür. Piyasada mal›n tek al›c›s› karfl›s›nda tek bir sat›c›n›n bulunmas› iki yanl› (bilateral ) monopol durumunu yarat›r. Burada genellikle iki taraf ayn› güce sahip de¤ildir. Hem al›c› hem de sat›c› kâr›n› maksimize etmeye ve dolay›s›yla kendine uygun olan fiyat-miktar kombinezonunu karfl› tarafa kabul ettirmeye çal›flacakt › r . Sonuç karfl›l›kl› pazarl›k gücüne, pazarl›¤› idare edenlerin yeteneklerine, firmalarla ilgili istihbarat›n sa¤laml›¤›na vb. dayan›r. Bu nedenle de bilateral monopol piyasas›nda fiyat oluflumu hakk›nda kesin bir analiz yapmak olanaks›zd›r. fiimdi, tek bir firman›n üretip satt›¤› mal› hammadde olarak kullanan yine tek bir firman›n bulundu¤unu varsayal›m ve bu iki firma aras›ndaki fiyat pazarl›¤›n› tart›flal›m. Pazarl›k s›ras›nda fiyat›n tart›flma konusu olmayacak bir alt ve üst s›n›r› olacakt›r. Alt s›n›r, firman›n minimum ortalama maliyetidir. Tek sat›c›n›n bu fiyattan afla¤›s›n› kabul etmesine olanak yoktur; çünkü böyle bir durumda zarar edecektir. Pazarl›¤›n üst s›n›r›n› ise al›c›n›n sat›fl fiyat› ile hammadede d›fl›ndaki ortalama maliyetleri aras›ndaki fark belirleyecektir. Örne¤in bitmifl mal›n fiyat› 15 TL ve hammadde d›fl›ndaki ortalama maliyet 10 TL ise, hammadde için verilecek en yüksek fiyat 5 TL’dir (hammaddenin bir biriminin, bitmifl mal›n bir birimi içinde oldu¤u gibi kullan›ld›¤› varsay›lmaktad›r). Hammaddenin fiyat› 6 TL olsa ortalama maliyet 16 TL’na ç›karak fiyat› aflmakta ve firmay› zarara sokmaktad›r. fiu halde, tek sat›c› ve tek al›c› bu alt ve üst s›n›rlar aras›nda pazarl›¤a oturacakt›r. fiekil 1 de yatay eksende mal miktar›, dik eksende fiyat yer almaktad›r. Tek sat›c›n›n raz› olabilece¤i en düflük fiyat (SS), al›c›n›n katlanabilece¤i en yüksek fiyat (AA)’d›r. fiu halde fiyat mücadelesi ya da pazarl›k, bu P A S O E F A S Q Q fiekil 1. Bilateral Monopolde S›n›rlar s›n›rlar aras›nda olacakt›r. Örne¤in al›c›n›n hammadde gere¤i (OQ) kadarsa ve sat›c› da üretimini bu miktara göre ayarlam›flsa, pazarl›k (EF) do¤ru parças› üzerindedir. Dikkat edilecek olursa, pazarl›¤›n al›n›p sat›lacak mal miktar› üzerinde de¤il, fiyat konusunda olaca¤› varsay›lmaktad›r. Bu varsay›m›n nedenleri flöyle tart›fl›labilir. Tek sat›c›n›n tasarlad›¤› herhangi bir kâr düzeyini de¤iflik m a l - f i y a t kominezonlar›yla elde edebilece¤i aç›kt›r. Üretti¤i mal miktar› de¤ifltikçe üretim maliyetlerinin ve mal›n› satmak için uygulayaca¤› fiyatlar›n da de¤iflti¤i, monopol -duopol-oligopol piyasalar› dolay›- 169 Bilateral Monopol Bilateral Monopol s›yla bilinmektedir. Elde edilecek kâr hacmi veri al›narak, hangi de¤iflik üretim-maliyet-fiyat düzeylerinin bu veri kâr hacmini verebilece¤i tart›fl›labilir. Bu fiyat-mik tar kombinezonlar› dik koordinat sisteminde noktalar halinde iflaretlenip bu noktalar birlefltirilirse bir mini mumlu parabol benzeri e¤ri elde edilir. Örne¤in, afla¤›daki tabloda birinci sütunda bir firman›n üretim düzeyi, ikinci sütunda bu üretim düzeylerini gerçeklefltirmek için yüklendi¤i toplam maliyetler yer almaktad›r. Firman›n ne üretip satarsa sats›n, 3 TL tolam kâr elde etmek istedi¤i varsay›ls›n (efl-kâr durumu). Bu durumda çeflitli üretim düzeylerinde elde etmesi gerekli toplam gelirleri dördüncü sütunda gösterilmifltir. (TR = TC+TPR) (1) (2) (3) (4) (5) (6) (7) (8) TP TC TPR TR P TPR TR P 1 2 3 4 5 6 7 3 5 6 8 11 15 20 3 3 3 8 3 3 3 6 8 9 11 14 18 23 6,0 4,0 3,0 2,7 2,8 3,0 3,3 5 5 5 5 5 5 5 8 10 11 13 16 20 25 8,0 5,0 3,7 3,3 3,2 3,3 3,6 Buna göre, her sat›fl düzeyinde devaml› 3 TL kâr sa¤lanmak isteniyorsa, mal 1 birim üretildi¤inde birimi 6 TL’dan, 2 birim üretildi¤inde birimi (3 TL kâr için gerekli TR= 8, TP= 2, P= 8/2=) 4 TL’dan, 3 birim üretildi¤inde (TR = 9, TP= 3, P=9/3=) 3 TL’dan, 4 birim üretildi¤inde (TR = 11, TP= 4, P= 11/4=)2,7 TL’dan sat›lmal›d›r. Dikkat edilecek olursa, üretim ve sat›fl miktar› geniflledikçe ayn› kâr› elde etmek için uygulanacak fiyat önce düflmekte, bir minumuma vard›ktan sonra yükselmektedir. Bu e¤ilim, yukarda de¤inilen minimumlu parabola benzer bir e¤riye iflaret etmektedir. Firman›n eflkâr iste¤i yükseldikçe bu e¤rinin de yukar› kayaca¤› aç›kt›r (sütun 8). fiu halde tek sat›c›n›n giderek yükselen efl-kâr istekleri biri üstünde yer alan efl-kâr (ya da sat›fl) e¤rileri ile gösterilebilir. (fiekil 2) fiimdi durum tek al›c› aç›s›ndan incelenecektir. Tek al›c› di¤er maliyetleri yan›nda tek sat›c›n›n teklif etti¤i fiyatlardan hammadde maliyetine de katlanmak zorundad›r. Tabloda tek al›c›n›n sat›c›dan ald›¤› hammaddeyi iflleyerek satt›¤› piyasada oligopol (ya da eksik rekabet) koflullar›n›n yürürlükte oldu¤u varsay›lmaktad›r. (1) (2) (3) (4) TP TC1 TPR P TR (5) TC (6) TC2 (7) p (8) 1 2 3 4 5 6 7 4 6 7 9 12 16 21 2 2 2 2 2 2 2 7 6 5 4 3 2 1 7 12 15 16 15 12 7 5 10 13 14 13 10 5 1 4 6 5 1 -6 -16 1 2 2 1,2 0,2 - Tek al›c›n›n toplam ürünü birinci sütunda, hammadde d›fl›ndaki maliyetleri ikinci sütunda, düflündü¤ü efl-kâr düzeyi üçüncü sütunda ve oligopol (eksi rekabet) koflullar› alt›nda üretimini satmas› için uygulamak zorunda bulundu¤u fiyatlar dördüncü sütunda yer almaktad›r. Buna göre beflinci sütunda yer alan toplam gelir düzeyleri, tasarlanan efl-kâr düzeylerinin tutturulabilmesi için ancak alt›nc› sütunda gösterilen toplam maliyetlere izin vermektedir. fiu halde tek al›c›n›n hammadde harcamas› olarak katlanabilece¤i maliyet yükü yedinci sütunda ve bu nedenle tek sat›c›ya ödeyebilece¤i birim hammadde fiyatlar› sekizinci sütunda gösterildi¤i gibi olacakt›r. Tek al›c›n›n ödeyebilece¤i fiyatlar, sat›n alaca¤› hammadde miktar› (üretimine ba¤l› olarak) art›r›l›nca, önce yükselmekte sonra düflmekte ve maksimumlu para- fiekil 2. Tek Sat›c›n›n Efl-kâr E¤rileri fiekil 3. Tek Al›c›n›n Efl-Kâr E¤rileri 170 Bileflik Faiz Bileflik ‹ndeks bola benzer bir e¤ri çizmektedir. Al›c›n›n tasarlad›¤› eflkâr düzeyi yükseldikçe bu e¤rinin afla¤›ya do¤ru kayaca¤› aç›kt›r. fiu halde tek al›c›n›n giderek yükselen eflkâr istekleri, birbiri alt›nda yer alan efl-kâr e¤rileri ile gösterilebilir (fiekil. 3) Tek al›c›yla tek sat›c›n›n efl-kâr e¤rileri tak›mlar› ayn› koordinat sisteminde çizilerek pazarl›klar›n› yürütebilecekleri yol gösterilebilir. (fiekil. 4) birinci dönem sonunda (genellikle üç ay) o süre içerisinde meydana getirmifl oldu¤u faizlerle birlefltirilerek ikinci dönemde bu tutar üzerinden faizde kalmas›, böylece her dönem büyüyen bir sermayenin meydana gelmesi anlafl›l›r. Bileflik faizde iki sermaye vard›r: 1) Bafllang›ç sermayesi, 2) Nihai sermaye Bulmak istedi¤imiz nihai sermayeye (A), bafllang›ç sermayesine (a), faiz oran›na (r), dönem say›s›na (n) dersek bileflik faiz formülü: A= a(1+r)n Bu formül ya logaritma cetvelleriyle ya da genellikle haz›rlanm›fl tablolardan yararlan›larak hesaplan›r. Yasalar›m›za göre adi alacaklarda “bileflik faiz” uygulanamaz. (BK m. 308) Ticari ifllerle cari hesaplarda -faizin ana paraya kat›lma (kapitalizasyon) dönemleri üç aydan az olmamak flart›yla- bileflik faiz yürütülmesi kararlaflt›r›labilir. (TK m. 8, TK m. 94) Bankalarda kredi hesaplar›nda faiz, üç ayl›k dönem sonlar›nda basit faiz formülüne göre hesap edilir ve bakiyeye eklenir; sonuçta bileflik faiz uygulanm›fl olur. S. Abaç Bileflik Fayda Fonksiyonu [Alm. Gemeinsame Nutzenfunktion] [Fr. Fonction d’uti lité collective] [‹ng. Joint utility function] Bir toplumdaki bireysel faydalar›n toplam›n› göstermektedir. Toplumda N adet birey ve n adet mal varsa, bireylerin ayr› ayr› fayda fonksiyonlar›, tükettikleri mal miktarlar›na (q) göre flöyle yaz›labilir: fiekil 4. Edgeworth Do¤rusu ‹ki taraf için de pazarl›k konusu olabilecek noktalar karfl›l›kl› efl-kâr e¤rilerinin ortak noktalar›d›r. Ancak, iki tür ortak nokta düflünülebilir; karfl›l›kl› e¤rilerin kesiflme ya da de¤me (te¤et) noktalar›. Kesiflme noktalar›nda pazarl›¤a bafllaman›n olana¤› yoktur, çünkü bu noktalar iki taraftan birinin, di¤erinin aleyhine aç›k üstünlük sa¤lad›¤› durumlar› belirtmektedir. fiu halde hem al›c› hem de sat›c›, pazarl›¤› (A) ve (S) e¤rilerinin de¤me noktalar›na kayd›rmaya çal›flacaklard›r. Sonuç olarak pazarl›k, de¤me noktalar›n› birlefltiren (EF) do¤rusu üzerinde olacakt›r. Burada (E) ve (F) noktalar› s›ras›yla al›c›n›n ve sat›c›n›n katlanabilece¤i en yüksek ve en düflük fiyatlar› belirtmektedir. Pazarl›¤›n üzerinde oluflaca¤› bu do¤ruya, analizi ilk yapan tan›nm›fl ‹ngiliz iktisatç›s›n›n ad› verilerek Edgeworth do¤rusu denmektedir. (A) ve (S) e¤rilerinin eksenlerinin konumu dikkate al›narak Edgeworth do¤rusu’nun yatay eksene dik oldu¤u söylenebilir. Bunun anlam› pazarl›¤›n al›n›p sat›lan miktar üzerinde de¤il, fiyat etraf›nda yap›laca¤›d›r. Al›c›n›n pazarl›k gücü yüksek fiyat (F)’ye yak›n bir noktada oluflur. Sat›c› güçlüyse pazarl›k sonunda oluflacak fiyat (E) noktas›na yaklaflma e¤ilimindedir. E. Alkin u1: u1 (q1, q2,........qn), u2: u2 (q1, q2,........qn), .. .. .. .. . uN: uN (q1, q2,........qn), Bütün bireysel faydalar›n fonksiyonu olan kollektif ya da bileflik fayda (U) afla¤›daki ifadeyle anlat›labilir: U: U (u1, u2,........uN) Ekonomik refah›n gerçekleflebilmesi için U bileflik fayda fonksiyonunu ekonomik refah›n k›stas› olarak kullanmak güçtür. (Bkz. Refah, Pareto Optimumu) E. Alkin Bileflik ‹ndeks Bileflik Faiz [Alm. Der Zinseszins] [Fr. Intérêt composé] [‹ngl. Com pounded interest rate ] Faizin de faiz getirmesi halidir (faize faiz). Bileflik faiz denilince, belirli bir süre için faize verilen sermayenin, [Alm. Der zusammengestzte Index] [Fr. Indices d’agg régation ] [‹ng. Aggregative indices] Birden fazla maddeyi dikkate alan ve bu maddelerin fiyat, miktar ya da de¤erlerinde de¤iflmeleri toplu olarak belirten indekslere denilmektedir. Banknot hacmi, belirli bir mal›n üretimi ya da milli gelir gibi de¤iflkenlerde 171 Bileflik ‹ndeks Bileflik Kald›raç Etkisi zaman içinde ortaya ç›kan geliflmelerin incelenmesinde basit indekslerin yeterli olmalar›na karfl›l›k, örne¤in fiyatlar genel düzeyindeki de¤iflmelerin izlenmesinde birden fazla maddenin (bir maddeler grubunun) dikkate al›nmas› gerekmektedir. Benzer flekilde birçok maddeden oluflan tar›msal ya da s›nai üretimdeki, ithalat ya da ihracattaki geliflmeleri izlemeyi amaçlayan miktar indekslerinin de bileflik indeks niteli¤inde olmalar› gerekmektedir. Bileflik indeks oluflturmadaki bafll›ca amaç, indekse dahil edilecek maddeler grubunun tamam›n› temsil edebilecek bir ortalaman›n belirlenmesidir. Afla¤›da belirtilen üç temel bileflik indeks çeflidi bu amaca uygun ortalamalar›n hesaplanmas›nda kullan›lmaktad›r. 1- Basit toplam indeks: ‹ndeks, belirlenecek y›ldaki fiyatlar›n, miktarlar›n ya da de¤erlerin toplam›n›n esas devreye ait fiyat, miktar ya da de¤erlerin toplam›na oranlanmas› ve sonucun 100 ile çarp›lmas› yolu ile hesaplan›r. Birden fazla maddeyi içeren bir fiyat indeksinin bu metodla hesaplanmas› söz konusu oldu¤unda, ∑ (P o) esas devre fiyatlar›n›n toplam›n› ve ∑ (Pn) belirli bir devreye ait fiyatlar›n toplam›n› göstermek üzere basit toplam indeks ∑Pn x 100 ∑Po fleklinde olacakt›r. Örne¤in A maddesinin fiyat› bir y›lda 50 TL’dan 60’TL’ya, B maddesinin fiyat› ise 5 TL’dan 10’TL’ya ç›km›fl ise bu indeks ortalama fiyat art›fl›n› 60 + 10 x 100 = 127 50 + 5 yani % 27 olarak yans›tacakt›r. Ancak, bir yandan ilgili maddelerin miktar bak›m›ndan a¤›rl›klar›n› dikkate almamas›, di¤er yandan ise fiyatlar›n hangi birim (kg, ton, litre, vb.) üzerinden belirtildi¤inin indeksi etkilemesi, bu indeksin önemli sak›ncalar›d›r. 2- Basit indekslerin tart›s›z ortalamas›: Fiyatlar›n farkl› birimlere göre verilmesinin basit toplam indekste ortaya ç›kard›¤› sak›ncay› ortadan kald›rmak amac›yla önceden her maddenin basit indeksinin, yani nispi fiyat, nispi miktar ya da nispi de¤erinin hesaplanarak bu basit indekslerin aritmetik ortalamalar›n›n al›nmas› önerilmifltir. Fiyat indeksi söz konusu oldu¤unda nispi fiyatlar Pn/Po ile belirlenmekte ve bu esasa göre hesaplanan bileflik fiyat indeksi, n= madde say›s› olmak üzere, ∑ ( pn po n ) x 100 formülü ile belirtilerek basit indekslerin tart›s›z ortalamas› olarak tan›mlanmaktad›r. Yukar›daki örnekle ilgili verilerin bu formüle uygulanmas› sonucu ortalama fiyat art›fl› 60 50 + 10 5 = x 100 = 160 2 yani % 60 olarak saptanacakt›r. Ancak bu indeks hermaddeye eflit a¤›rl›k tan›makta oldu¤undan, indekse dahil maddelerin nispi önemlerini yans›tamamaktad›r. 3- Tart›l› bileflik indeksler: ‹ndekse dahil olan maddelerin nispi önemlerini dikkate alan tart›l› bileflik indekslerin en basiti, esas devrede sat›n al›nan maddelerin her birinin toplam de¤erinin tart› (a¤›rl›k) olarak kullan›lmas›yla hesaplanan ve basit indekslerin tart›l› olmas› olarak tan›mlanan indekstir. (vi) ile esas devredeki toplam de¤erler belirtildi¤inde, fiyatlara göre hesaplanan indeks pn ∑ vi po x 100 vi fleklini alacakt›r. Esas derecede (A) maddesinin toplam sat›fl› 200 TL, (B) maddesininki 400 TL oldu¤u durumda (A)’n›n tart›s› 1, (B)’ninki 2 ve tart›lar›n toplam› 3 ile belirtilebilir. (A) ve (B) maddelerinin nispi fiyatlar› ya da basit indeksleri olan 60/50 ve 10/5’in bu a¤›rl›klarla çarp›lmas› ve a¤›rl›k toplam› olan 3’e bölünmesi ile bu indeks ayn› maddeler için ( ) ( ) 60 50 x1+ ( ) 10 5 x2 x 100 = 140 3 de¤erini vereek, yani (A) ve (B) maddelerinin fiyatlar›n›n birarada ortalama olarak % 40 artm›fl oldu¤unu ortaya koyacakt›r. Bu formül, esas devredeki miktarlar›n indeksi hesaplanan devrede de sat›n al›nmaya devam edildi¤i durumda ortaya ç›kan ortalama fiyat art›fl›n› vermekte ve esas devredeki miktarlar›n bilinmeyip de¤erlerin bilindi¤i durumda yararl› olmaktad›r. Tart›l› bileflik indekslerin birçok çeflidi olup bunlar aras›nda Laspeyres, Paasche, Marshall-Edgeworth ve Fisher indeksleri en önemlileridir. Bileflik indekslerin tümü, fiyat indekslerinin yan› s›ra, miktar ve de¤er indekslerinin hesaplanmas›nda da kullan›lmaktad›r. (Bkz. A¤›rl›kl› Ortalama, Basit ‹ndeks, Fisher ‹deal ‹ndeksi, Fiyat ‹ndeksleri, Laspeyres ‹ndeksi, Marshall-Edge worth ‹ndeksi, Miktar ‹ndeksleri, Paasche ‹ndeksi) B. A. Köksal Bileflik Kald›raç Etkisi [Alm. Zuzammengefasste Hebelwirkung] [Fr. Puissance du levier] [‹ng. Combined leverage effect] Bir firman›n giderlerinin bir bölümünün sabit gider niteli¤inde olmas› faaliyet kald›rac›, buna karfl›l›k firman›n kulland›¤› fonlar aras›nda sabit faiz yükü getiren kaynaklar›n bulunmas› finansman kald›rac› olarak nitelenir. Faaliyet ve finansman kald›raç derecelerinin bir arada oluflturduklar› etkiye ise “bileflik kald›raç derecesi” denir. Bileflik kald›raç derecesini bulabilmek için faaliyet 172 Bileflik Seri Bilimsel Sosyalizm ve finansman kald›raç derecesini veren oranlar›n birbiriyle çarp›m› gerekir. Bileflik kald›raç derecesi = Q(P-D) x Q(P-D)-S = Q(P-D)-S Q(P-D)-S-F = Q(P-D) Q(P-D)-S-F Burada (Q) sat›fl miktar›n›, (P) birim bafl›na sat›fl fiyat›n›, (D) birim bafl›na de¤iflken giderleri,(S) toplam sabit giderleri, (F) toplam faiz yükünü simgeler. Faaliyet ve finansman kald›raç derecelerinin bir arada ele al›nmas›, finansal kararlar›n sonuçlar›n› belirlemede büyük bir önem tafl›r. Çünkü bileflik kald›raç arac›l›¤› ile firman›n üretim ve sat›fl hacmindeki de¤iflikli¤in, firman›n kârl›l›¤› üzerindeki etkisi incelenebilmektedir. Buna göre, finansman kald›rac› faaliyet kald›rac› ile birlikte sat›fllardaki de¤iflikli¤in firman›n özsermaye kârl›l›¤› üzerine etkisini daha da büyütmektedir. Formülün verdi¤i sonuç ise, sat›fl tahminlerindeki yüzde bir de¤iflmenin, pay bafl›na kârlarda yüzde kaçl›k bir de¤iflme olabilece¤ini göstermesidir. (Bkz. Faaliyet Kald›ra c›, Finansal Kald›raç) fi. Türen Bileflik Seri [Alm. Gemeinsame Verteilung] [Fr. Distribution combi née] [‹ng. Joint distribution, Two-way clasification] Araflt›rma konusu olan birimlerin -sadece bir de¤il- iki ayr› özelli¤iyle ilgili bilgi toplanm›fl ise, bu bilgiler birarada sunularak bileflik bir seri oluflturulabilir. Örne¤in bir grup seçmenin cinsiyetleri ile verdikleri oylar›n partilere göre da¤›l›m› ya da bir grup iflçinin ücretleri ile birlikte verimlilikleri biliniyorsa, bu bilgiler birarada gösterilebilir. Bileflik bir seri oluflturmadaki bafll›ca amaç, söz konusu iki de¤iflken aras›nda bir iliflki bulunup bulunmad›¤›n› araflt›rabilmektedir. Örne¤in, iflçilerin ücretleri ile birlikte verimlilikleri de artmaktaysa bu iki de¤iflken aras›nda bir iliflki bulundu¤u ve bu iliflkinin pozitif yönde oldu¤u sonucuna var›labilir. Ancak iki de¤iflken aras›nda iliflki bulunmas›, yani de¤iflken de¤erlerinin birarada art›yor ya da azal›yor olmas›, söz konusu de¤iflkenler aras›nda bir neden-sonuç iliflkisi bulundu¤u anlam›na gelmeyebilir. Bileflik seriler, di¤er seriler gibi tablo ya da grafik halinde sunulabilir. (Bkz. Birlikte De¤iflim) B. A. Köksal Bilgi ‹fllem Sistemi [ A l m . D a t e n v e r a r b e i t u n g s s y s t e m] [ F r . Processus de cerveau électronique] [‹ng. Processing system] Verilen programa göre tan›mlanan ifllemleri belirli bir s›ra içinde büyük bir h›zla yapabilen makinelere verilen genel add›r. Girifl-ç›k›fl ifllemleri d›fl›ndaki tüm ifllemler elektronik devrelerle yap›ld›¤›ndan, bu sistem Elektronik Bilgi ‹fllem Sistemi diye de tan›nmaktad›r. Bilgisayar ve kompüter kavramlar› da efl anlamda ve yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Bilgi ifllem sistemlerinin (B‹S) genel özellikleri, belle¤in (haf›zan›n) bulunmas› ve belleklerde ifllenecek bilgi ile birlikte ifllemleri tan›mlayan komutlar›n (program›n) da saklanabilmesidir. B‹S’de ikili (binary) say› sistemleri kullan›l›r; ‘0’ ve ‘1’ den oluflan iki de¤er sembolü söz konusudur; bu sistem elektrik ak›m› yok elektrik ak›m› var fleklindede özetlenebilir. Bu iki sembolle çeflitli pozisyonlar yarat›labilir. Örne¤in 110000001=A,-1 gibi. ‹flte bu ikili pozisyonlar›n her birine “B‹T” denilmektedir ve B‹S’de bilginin gösterilmesi (harf, rakam, özel iflaret vb.) sabit say›da B‹T’lerin yanyana gelmesi ile olur. 8 “B‹T”den oluflan bilgi birimi BYTE diye adland›r›lmakta ve bunlarla de¤iflik 256 karakter (harf, rakam, özel iflaret vb.) gösterilebilmektedir. B‹S dört üniteden oluflur: Girifl ünitesi, genellikle delikli kart ve disketin kullan›ld›¤› bir kay›t ortam›na aktar›lm›fl bilginin merkez ifllem ünitesine h›zla okunmas›n› sa¤layan makinelerdir. Girifl ünitelerine örnek olarak delikli kart okuyucu, disket ünitesi ve ifl istasyonu gösterilebilir. Merkezi ifllem ünitesi, sistemin iflleyiflini kontrol ve koordine eder. Belleklenmifl program yönetiminde makine taraf›ndan yap›lan bütün aritmetik ve lojik ifllemlerin yap›ld›¤› makinedir. Bu ünitede yer alan iç bellekte bilgi ve program depolan›r ve bilgiye eriflme h›z› çok yüksektir. D›fl bellek ünitesi, B‹S’e girifl ünitesiyle verilen bilgileri bellekte adreslenmifl (numaralanm›fl) olarak saklar. Makinenin büyük bir h›zla eriflebilece¤i bir ortam›n (genellikle manyetik bant veya manyetik disk) bulundu¤u cihazd›r. Bilgi ya da programlar bu ünitelerde depolan›r. Ç›k›fl ünitesi, bilgi ve sonuçlar›n sistemden belirli bir ortama kodlanm›fl olarak ç›kar›lmas›n› ve makine lisan›ndan okunabilen yaz›ya çevrilmesini sa¤layan makinelerdir. B‹S’de yap›lan ifllemlerin sonuçlar› istenilen ortama (liste gibi) bu makinelerde kaydedilir. Yaz›c› ünite, disket ünitesi, görüntü ünitesi birer ç›k›fl ünitesi örnekleridir. (Bkz. Elektronik Bilgi ‹fllem Merkezi) F. Bilgino¤lu Bilgisayar (Bkz. Bilgi ‹fllem Sistemi) Bilimsel Sosyalizm [Alm. Wissenschaftlicher Sozialismus] [Fr. Socialisme scientifique] [‹ng. Scientific soscialism] Frans›z iktisatç›s› Gaëtan Priou’ya göre bilimsel sosyalizmin bafll›ca temsilcileri Johann Karl Rodbertus , Fer dinand Lassalle , Karl Marx ve Friedrich Engels ’tir. Rodbertus ayn› zamanda Kürsü Sosyalizmi’nin temsilcilerindendir. Sosyalizm ak›m›n› politik faaliyetten ve particilikten ay›rmak gerekti¤ini savunmufltur. Yaln›zca ekonomik etkenlerin bask›s›yla toplum düzeyinin sosya173 Bilimsel Yönetim Bilimsel Yönetim lizme geçebilece¤ini ileri sürmüfltür. Geliflme yörüngesini ekonominin çizdi¤ini ve politikan›n bu yörüngeyi izledi¤ini yazm›flt›r. Devrimcili¤e karfl› ç›km›flt›r. Düzen de¤iflikli¤inin devrimle de¤il, evrimle gerçekleflebilece¤ine inanm›flt›r. Yaln›zca devlet müdahalesinin kitleleri fakirlikten kurtarabilece¤ine ve gelir da¤›l›m›nda üçretlere düflen pay› koruyabilece¤ine iflaret etmifltir. Toprak ve sermaye rantlar›n›n kald›r›lmas›n› istemifltir. Devletlerin birer tahrip eylemi oldu¤unu ve zararlara yol açt›¤›n› söylemifltir. Laissez faire yerine bir sosyal öngürü sistemini ikame ederek ekonomiyi düzenlemede yarar olabilece¤ini belirtmifltir. Özel mülkiyeti toplumun bafll›ca hastal›¤› saymakla beraber bunun kolay kald›r›lamayaca¤›n› ifade ederek toprak rant› ile faiz gelirinin hükümet taraf›ndan yeni bir paylafl›ma ba¤lanmas› sonunda özel mülkiyetin sak›ncalar›n› s›n›rlaman›n mümkün olabilece¤ini düflünmüfltür. Ferdinand Lassalle, ayn› zamanda devlet sosyalizminin temsilcilerindendir. Karl Marx’tan farkl› olarak sos yalizmi milli aç›dan görmüfltür. Milliyetçilik ve devlet çilik esaslar›na dayanan bir sosyalist düzen kurulmas› gerekti¤ini savunmufltur. Sosyalizmin devrim ile de¤il, sosyal demokratlar›n seçim kazanmalar›yla iktidara geçebilece¤ini ileri sürmüfltür. Kooperatifçili¤in sosyalizm davas›na sa¤layaca¤› yararlara de¤inmifltir. Karl Marx, bu iki iktisatç›y› bilimsel sosyalizmin temsilcisi olarak kabul etmemifl, yaln›z kendi doktrininin bilimsel olabilece¤ini ileri sürmüfltür. Toplumlar›n tarihini sürekli bir s›n›f kavgas› olarak niteleyen Marx, ezen ve ezilen s›n›flar aras›ndaki mücadelenin eninde sonunda egemen az›nl›k yenilgisiyle bitece¤ini yazm›flt›r. Karl Mar x’›n doktrinine göre, kaç›n›lmas› imkâns›z bir tarihsel 盤›r insanl›¤› sosyalizme do¤ru itmektedir. Kapitalizm, ça¤›n› tamamlam›fl bir rejimdir. Özel mülkiyet ve sermaye rejimleri, geçmiflteki belirli bir dönemin gereksinmeleriydi. Yap›sal çeliflkiler, kapitalizmi afl›nd›rm›fld›r. Özel sektör kapitalizmi yerini devlet kapi talizmine b›rakmal›d›r. Bu devrim enternasyonal karakterli olacak, bir iflçi ihtilâli ile gerçekleflecektir. (Bkz. Karl Marx, Friedrich Engels, Karl Rodbertus, Ferdi nand Lassalle, Sosyalizm, Marksizm, Devlet Kapitaliz mi, Devletçilik) F. Ergin ler eski geleneksel insan çal›flt›rma usullerini bir kenara b›rakarak insan güç ve eme¤inden azami verimi sa¤layacak bilimsel araflt›rmalar yapmal›d›rlar. 2- Yöneticiler, iflgörenleri istihdam ederken onlar›n hangi iflte baflar›l› ve verimli olacaklar›n› belirleyecek yöntemler gelifltirmeli ve bilimsel bir seçim yapmal›d›rlar. Ayr›ca personel, iflinde nas›l verimli olabilece¤i konusunda e¤itilmelidir. 3- ‹flin verimlili¤ini ve baflar›s›n› art›racak bütün bu çal›flmalar›n yap›lmas› ve bunun için gelifltirilen yöntemler ve tekniklerin uygulamaya konulmas› için personelle s›k› bir iflbirli¤i yap›lmal› ve bu konuda bir teflvik plan› uygulanmal›d›r. 4- Yap›lan ifli ve bunun sonucunda ortaya ç›kacak durumlardan kaynaklanan sorumlulu¤u iflgörenlerle yö neticiler eflit ölçüde yükümlenmelidirler. Ayr›ca genç nezaretçi ile alt kademede görev alan yönetici ve mühendisler, gelifltirdikleri bilimsel yöntem ve teknikleri üst kademeye benimsettikten sonra yürürlü¤e koymal›d›rlar. Bir bilimsel usulün üst yönetim kademesine haber vermeden do¤rudan do¤ruya yürürlü¤e konulmas› iflçilerden gelecek itirazlar sonucunda, alt kademe yöneticisinin otoritesini sarsabilir. Bilimsel yönetimin geliflmesinde ilk ad›m›, Taylor alt kademede görevli iflçilerin ifllerini metodik biçimde inceleyerek atm›flt›r. Daha sonra Fayol adl› bir Frans›z mühendis, daha çok üst kademe yöneticilerinin ifllerini bilimsel olarak yapmalar›na yönelik Genel ve Endüstri Faaliyetlerinde Yönetim adl› kitab›n› 1916 y›l›nda yay›nlanm›flt›r. Fayol bu kitab›nda bafll›ca yönetim ifllevleri olan planlama, örgütleme, kumanda, koordinasyon ve kontrole iliflkin ilkeleri belirlemifltir. Taylor daha çok iflin yap›ld›¤› teknik düzey üzerinde durdu¤u halde Fayol üst yönetimde görev alan yöneticinin görev ve ifllevleri üzerinde durmufltur. Bilimsel ya da klasik yönetim ak›m›n›n geliflmesine katk›da bulunan bafll›ca düflünürler olarak Fuilick, Urwick, Mooney, Reiley ve Graicunas’› görmekteyiz. Bilimsel yönetim kuram›n›n üzerinde durdu¤u en önemli konular, örgütün dikey ve yatay analizi, yöntem analizi, ifllemlerin standartlaflt›r›lmas›, personeli özendirmek için primli ücret sistemleri, hareket ve zaman incelemeleri gibi, iflletmelerde uygulanabilir ilke ve kurallar›n belirlenmesini öngören sorunlard›r. Bilimsel yönetim ak›m› ile matematik esaslar yönetimi ugulanabilmifl, Bilimsel Yönetim bütçeleme, yöneylem araflt›rmas› ve istatistik kalite kon[Alm. Wissenschaftliche Betriebsführung, Wissenschaft - trol tekniklerinin ço¤u bu kuram ile iflletmecilikte kullaliche Management] [Fr. Gestion scientifique] [‹ng. Sci - n›lmaya bafllam›flt›r. Bilimsel yönetim objektif, deneysel entific management] ve gözlemsel birtak›m araflt›rma ve uygulamalar sonuYönetim, bir bilim dal› olarak geliflmesini F. W. Tay - cunda geliflti¤i için, ayn› zamanda mant›ksal bir süreçtir. lor’un 1880-1890 y›llar› aras›nda yapt›¤› çal›flmalar soBilimsel yönetim ak›m›, en çok, insan› da di¤er birnucu ortaya koydu¤u B i l i m s e l Y ö n e t i m adl› kitab›na tak›m üretim araçlar› gibi ele alarak onun mutlulu¤unu borçludur. Böylece, yönetimin bir bilim olarak kabul ve iflten bekledi¤i tatmini ikinci plana itmesi nedeniyle edilmesi ancak bu kitab›n yay›nlanmas›ndan sonra ol- elefltirilmektedir. Oysa yönetim insan mutlulu¤unu mufltur. Taylor bu kitab›nda bilimsel yönetimin bafll›ca amaçlamal›d›r. Bu kuramda insan robot gibi düflünülilkeleri (pratikte Taylorizmin ilkeleri) olarak bilinen flu mekte ve onun duygusal yönü, yetenekleri, arzu ve ihtihususlara iflaret etmektedir: yaçlar› hiç dikkate al›nmamaktad›r. Bu durumda iflten 1- Günümüzde yönetim görevini yükümlenen kimse- do¤an tatminsizlikler, b›kk›nl›k ve monotonluklar art174 Biliflim Bireycilik makta ve ifl anormal davran›fllar›n kayna¤›n› oluflturmaktad›r. (Bkz. Taylorizm) E. Eren olacakt›r. Elveriflli hal yaz› olarak kabul edilirse, 10 at›fl içinde yaz›n›n ortaya ç›k›fl say›s› (k) 0 ile 10 aras›nda de¤iflecek ve dolay›s›yla binom de¤iflkeni s›f›r dahil n+1 (bu örnekte 10+1 =11) fl›ktan oluflacakt›r. Bu fl›klar›n her birinin ihtimali hesapland›¤›nda, tüm fl›klar dikkate al›nd›¤›ndan, ortaya ç›kan binom bölünmesinin ihtimallerinin toplam› % 100’e, yani 1’e eflit olacakt›r. Binom bölünmesinin ihtimallerinin hesaplanmas›nda binom aç›l›m› formülünden yararlan›lmaktad›r. Elveriflli halin ihtimali (p) elveriflsiz halin ihtimali (q), (p+q=1) olmak üzere) toplam veriflli hal say›s› (k) ve deney say›s› (n) ile gösterilirse (p+x)n’in aç›l›m› yani, Biliflim (Bkz. Sibernetik) Bimetallizm (Bkz. Çift Maden Sistemi) Bina ‹nflaat Harc› 1981 y›l›ndan önce belediye s›n›rlar› içinde yap›lan her türlü inflaattan al›nan Bina ‹nflaat Vergisi’nin yerine getirilen harç. 2464 say›l› Belediye Gelirleri Kanunu'nda 1982 y›l›nda, 2589 say›l› kanunla yap›lan de¤ifliklikle getirilen Bina ‹nflaat Harc›, belediye s›n›rlar› ve mücavir alanlar› içinde yap›lan her türlü bina inflaat›ndan (ekler ve tadiller dahil) al›nmaktad›r. Bina ‹nflaat Harc›’n›, inflaat, ek veya tadilat için inflaat ruhsat› alanlar öder. Ancak, inflaata ruhsats›z bafllan›lmas› halinde mükellef, inflaat ruhsat›n› almak zorunda olanlard›r. Harc›n matrah› inflaat sahas›n›n metrekare olarak yözölçümüdür. Konut inflaat› ile iflyeri inflaat› üzerinden al›nan harçlar farkl›laflt›r›lm›fl ve iflyeri inflaat›ndan al›nan harçlar, konut inflaatlar›ndan al›nan harçlardan yüksek olarak belirlenmifltir. fi.Akkaya (p+q)n = nCo poqn+nC1 p1qn-1 + nC2 p2qn-2 ... n + nCn pnqn-n = ∑ nCk pkqn-k o Bina Vergisi [Alm. Gebaudesteuer ] [Fr. Impôt sur la proprié bâtie ] [‹ng. Property tax ] Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda, 1860 y›l›nda arazi vergisi ile birlikte, “emlâk vergisi” ad›yla, Emlâk Vergisi Kanu nu içinde düzenlenmiflti. Vergi Meflrutiyet döneminde “Musakkafat vergisi” ad›yla ba¤›ms›z bir vergi haline getirildi. Vergi matrah› önceleri binan›n de¤eri iken, bu de¤ifliklikle “binan›n gayr›safi irad›” olarak belirlendi. Türkiye’de 1931 y›l›na kadar bu flekli ile uyguland›. 1931 y›l›nda Bina Vergisi Kanunu’yla yeniden düzenlendi. (Bkz. Arazi Vergisi, Emlâk Vergisi) E. Korkmaz Binom Bölünmesi [Alm. Binomialverteilung, Binomiale verteilung] [Fr. Distribution binomiale] [‹ng. Binomial distribution] Bir deneyin sonuçlar› belirli bir olay›n ortaya ç›kmas› (elveriflli hal) ya da ç›kmamas› (elveriflsiz hal) olarak sadece iki fl›k içinde dikkate al›nabiliyorsa (ki bu tür deneylere Bernoulli deneyleri denilmektedir), bu deney (n) kere tekrarland›¤› zaman (k) ile belirtilecek olan toplam elveriflli hal say›s›, bir“binom de¤iflkeni” dir. Binom de¤iflkeninin tüm fl›klar›na, yani elveriflli hal say›lar›na iliflkin ihtimaller hesapland›¤›nda ortaya bir ihtimal bölünmesi ç›kacakt›r ki, bu bölünmeye “binom bölünme si” ad› verilmektedir. Örne¤in, bir madeni para ile 10 at›fl yap›ld›¤›nda her biri iki sonuca sahip (yaz› ve tura) 10 deney yap›lm›fl binom de¤iflkeninin, (k’n›n) ortaya ç›k›fl say›s›n›n ihtimallerini verecektir. Formülde nCk ile (n) birimi içinden (k) adedinin seçilmesiyle oluflturulabilecek toplam kombinezon, yani grup say›s› gösterilmektedir. Sonuçlar› iki fl›kl› olan ya da iki fl›kka ayr›labilen tüm deneyler için baflar› ile kullan›labilen binom bölünmesinin önemli uygulama alanlar›ndan biri kalite kontroludur. ‹mal edilmifl olan çok say›da parça aras›ndan tesadüfi olarak (n) birimlik bir örnek seçildi¤inde bu örnek içindeki kusurlu birim say›s› (k) bir binom de¤iflkenidir. Örne¤in bir makinan›n % 10 kusurlu parça üretti¤i biliniyorsa, 10 birimlik bir örnek için 3 kusurlu bulunmas› ihtimali, (p=.10, q=.90, k=3) C3 (.10)3 (.90)7 = .0576 10 olacakt›r. (n)’nin büyük oldu¤u hallerde binom bölünmesinin ihtimallerini hesaplamak güçleflmektedir. Ancak (n)nin büyük olmas› (p) ve (q)’nun de¤erlerinin birbirine yak›n oldu¤u durumda binom bölünmesini simetrik bir bölünme olan normal bölünmeye yaklaflt›rmakta, (p)’nin (q)’ya göre farkl› oldu¤u durumlarda ise asimetrik Poisson bölünmesine yaklaflt›rmaktad›r. Böylece bu gibi hallerde binom yerine normal bölünme ya da Poisson bölünmesi kullan›labilmekte ve hesaplar basitleflmektedir. (Bkz. Asimetri, Bernoulli Deneyi, ‹htimal Bö lünmesi, Kombinezon, Normal Bölünme, Poisson Bölün mesi) B.A. Köksal Bireycilik [Alm. Individualismus] [Fr. Individualisme] [‹ng. Indivi dualism] Bireyin en kutsal de¤er oldu¤u inanc›na dayanan, toplum ve devlet karfl›s›nda özgür kalmas› gerekti¤ine iliflkin, liberalizm ile birlikte geliflmifl bir düflünce sistemidir. Bu düflünce sistemine göre bireycilik üç temel ilkeye dayan›r. Birinci olarak, her de¤er yarg›s› insanlar taraf›ndan kullan›l›r. Bir baflka deyiflle, inanç ve düflünceler, ancak insanlar taraf›ndan sahip olunabilen kavramlard›r. 175 Bireysel Gelir Biriktirme Bu nedenle de insana yöneliktir. ‹kinci olarak, her birey kendi içinde bir kutsal amaçt›r. Toplum ancak bireyin kendisini tümüyle gelifltirmesine ve mutlulu¤una hizmet etti¤i oranda anlam tafl›r. Üçüncü olarak, her insan ahlâkça eflittir. Yani hiç bir insan, bir baflka bireyin refah›na araç olarak kullan›lamaz. Genellikle ekonomik alandaki liberalizm ile birlikte geliflmifl olan ve onunla birlikte alg›lanan bireycilik, toplumsal de¤erlere inananlar, özellikle sosyalistler taraf›ndan,tutucu ve hatta gerici bir düflünce ak›m› olarak görülür. Oysa her düflünce ak›m› gibi, bireycili¤in de ilerici ve gerici ifllevler gördü¤ü de¤iflik zamanlar ve de¤iflik mekanlar olmufltur. Örne¤in feodalizmin çöküflünde tarihsel olarak ilerici bir ifllevi vard›r. Temel hak ve özgürlükleri yok edici faflist uygulamalara karfl› ifllev tart›fl›lamaz biçimde ilericidir. Yani tarihsel aflamalar bak›m›ndan, insan hak ve özgürlüklerini savunucu ve daha ileri teknolojilere kofluttur. Bütün bunlara karfl›l›k bireycilik, bireyin tam geliflmesinin ancak hiç müdahale edilmeyen bir ortamda gerçekleflece¤ini savundu¤u için, tüm geleneklere, disipline ve ortak de¤er yarg›lar›na ayk›r› bir tutum içindedir. Mülkiyet aç›s›ndan da denetimsiz ve s›n›rs›z bireysel ve ailesel mülkiyeti savunur. Bu nedenle, zaman›m›zda egemen anlay›fl olan “Sosyal Refah Devleti” içinde tu tucu, hatta gerici bir toplumsal e¤ilimi temsil eder. Her ne kadar siyasal ve ekonomik olarak liberalizm ile koflut görülüyorsa da gerek felsefi, gerekse toplumbilimsel ve siyasal olarak, anarflizme dek varan sonuçlar oluflturacak bir düflünce ak›m›d›r. E. Kongar gösterirler (sermaye birikimi gibi). Birikim marksist analizin anahtar kavramlar›ndan biridir. Birikim, yan›zca makine ve binalar›n geniflletilmesinden ibaret de¤ildir. Ayn› zamanda bilimsel ve teknik yeni bilgilerin oluflmas›, iflgücünün nitelik aç›s›ndan düzelmesi ve ifl örgütlenmesindeki de¤iflmelerle üretimde bir geniflleme meydana gelmesidir. Ekstansif birikim, ek birikimin kullan›lan sermayeye orant›l› olarak olufltu¤u bir birikim biçimidir. Bu faktörlerin daha etkin bir kullan›m› sonucunda oluflmaktad›r. Kullan›lan sermayeyi art›rmadan üretim de¤erinde daha üst bir düzeyin gerçekleflmesidir. Müterakki (Artan oranl›) birikim, uluslararas› düzeyde ekstansif bir geliflmeye (üçüncü dünya ülkelerine sermaye ihrac› gibi) ve ayn› zamanda iktisaden ileri ülkelerde entansif birikime yol açmaktad›r. D. Demirgil Birikmifl Amortisman [Alm. Aufgelaufene Abschieibung] [Fr. Amortissement plural ] [‹ng. Accumulated depreciation] Bir sabit varl›¤›n maliyetinin çeflitli muhasebe dönemlerinde giderlefltirilen k›s›mlar›n›n kümülatif tutar›d›r. Sabit varl›klar için ayr›lan amortismanlar kümülatif olarak birikmifl amortisman hesab›nda toplan›r. Bir muhasebe dönemi için ayr›lan amortisman, amortisman gideri hesab›n›n borcuna, birikmifl amortisman hesab›n›n alaca¤›na kaydedilir. Böylece çeflitli muhasebe dönemlerinde ayr›lan amortismanlar, kümülatif olarak birikmifl amortisman hesab›nda toplan›r. Herhangi bir nedenle (sat›fl, hurdaya ay›rma vb. gibi) kayd› silinen bir sabit varl›¤›n birikmifl amortisman› da birikmifl Bireysel Gelir amortisman hesab›ndan ç›kar›l›r (hesaba borç kaydedi[Alm. Primäre Einkommensbildung] [Fr. Revenue per lir.) sonnel] [‹ng. Personal income ] Önemli her sabit varl›k kalemi ya da grubu için ayr› Bireysel (flahsi) gelir, ayr›nt›l› olarak afla¤›daki gelir kabir birikmifl amortisman hesab› tutulabilece¤i gibi, iflletlemlerinin bir toplam› olarak tan›mlanabilir: medeki tüm sabit varl›klar için bir tek birikmifl amortis+ Ücret ve maafllar man hesab›yla da yetiniliyor olabilir. + Faziler Birikmifl amortismanlara bilançonun pasif taraf›nda + Kiralar yer verilmesi yayg›n bir uygulamaysa da, bu kalemin il+ Kârlar gili sabit varl›k ya da varl›klar›n alt›nda eksi bir kalem A) Divitantlar (Kâr pay› ödemeleri) olarak rapor edilmesi de uygundur. Böylece bilançoda B) fiah›s flirketleri kârlar› sabit varl›klar net de¤erleriyle de görülebilir; bilanço tutarlar› fliflirilmemifl olur ve ayr›ca ne bir borç, ne de bir + + Transferler özvarl›k kalemi olan birikmifl amortismanlar›n bilançoBireysel (flahsi) gelir nun pasifinde yer almas› önlenir. (Bkz. Sabit Varl›klar, (Bkz. Fert Bafl›na Gelir) A. Kal›n Amortisman, Pasif.) Y. Ercan Birikim [Alm. Akkumulation] [Fr. Accumulation] [‹ng. Accumu lation] Genel anlam›yla birikim terimi, bir mal›n art›fl› anlam›nda kullan›l›r. Ekonomide bu terim marksist iktisatç›lar taraf›ndan kullan›lmaktad›r. Liberal iktisatç›lar birikim kelimesi yerine “yat›r›m” kelimesini kullan›l›rlar; birikim kelimesini kulland›klar› takdirde neyin birikimi oldu¤unu 176 Biriktirme [Alm. Hortung] [Fr.Thésauriation] [‹ng. Hoarding ] Bu terim, likidite tercihinin yerine kullan›lm›fl ve faiz biriktirmekten vazgeçmenin karfl›l›¤› say›lm›flt›r. Biriktirme, tasarruftan farkl› olarak, para birikimini kastetmektedir. ‹ddihar (gömüleme) ya da biriktirmede, para, geçici de olsa, ekonomik sistemin d›fl›na ç›kmaktad›r. Buna karfl›l›k, tasarruf, reel sermaye yat›r›m›n›n bir ön- Birim Maliyet Birinci Derecede Likidite kofluludur ve üretim ile istihdam› olumlu bir biçimde etkiler. (Bkz. Gömüleme) D. Demirgil Bu uygulaman›n en büyük yarar›, küçük tasarruf sahiplerine riske girmeden tasarrruflar›n› de¤erlendirme olana¤› vermesidir. E. Tokgöz Birim Maliyet [Alm. Stückkosten] [Fr. Coût unitaire ] [‹ng. Unit cost] Bir iflletmenin ana faaliyet konusunu oluflturan mamul ya da hizmetleri elde etmek için harcad›¤› tüm üretim faktörlerinin para ile ifade edilen de¤erlerinin, söz konusu mamul ya da hizmet birimleri bafl›na düflen tutar›na denir. Bu tan›mdan da anlafl›laca¤› üzere, iflletmenin yaratt›¤› her k›ymet ya da hizmet, birim maliyet konusunu oluflturur; yani bunlar maliyet tafl›y›c›s› durumundad›r. Maliyetlerin yüklendi¤i birimler türlerine göre çeflitli ölçülerle ifade edilebilir. Adet, kilo, ton, metre gibi... Hizmet iflletmelerinde ise maliyet tafl›y›c›s› birimini saptamak güçlük gösterebilir; örne¤in banka iflletmesinde ha vale ifllemi, sigorta iflletmesinde poliçe, otel iflletmesi için “müflteri/ geceleme” gibi birimler temel al›nabilir. Birimlere yüklenen maliyetler ise direkt malzeme, direkt iflçilik ve genel üretim maliyetlerinden oluflur. ‹stenirse bu tutara, genel yönetim maliyetlerinden uygun bir k›s›m eklenebilir. Bunlar›n toplam›, birim üretim maliyeti (s›nai maliyet) olarak tan›mlan›r. S›nai maliyetlere genel yönetim maliyetlerinden pay verilmesi konusunda gerek teoride gerek uygulamada tam bir görüfl birli¤i yoktur. Maliyetlemede sübjektifli¤i yükseltti¤i gerekçesiyle genel yönetim maliyetlerinden mamul maliyetlerine yükleme yap›lmamas› da savunulmaktad›r. Türk vergi mevzuat› da bu konuda mükellefi serbest b›rakm›flt›r. Birim üretim maliyeti tutar›na genel yönetim ve sat›fl giderlerinin de eklenmesiyle birim ticari maliyet rakam› bulunur. Birim maliyetlerin hesaplanmas›, birim maliyetleme sistemlerinin ya da kalkulasyon iflleminin konusudur. F. Bilgino¤lu Birim Tröst [Alm. Unit trust] [Fr. Trust d’unité] [‹ng. Unit trust] Bir mal ya da hizmet piyasas›nda tekelleflmeyi hedef almayan tröst çeflitlerinden biridir. Menkul de¤erler piyasas›nda uzmanlaflm›fl ve tasarruf sahiplerinin paralar›n› toplay›p de¤erlendirmeyi u¤rafl edinmifl olan bu tröstler ikiye ayr›l›r. Biricisi yat›r›m tröstü (investment trust), ikincisiyse birim tröst’tür (unit trust). “Birim Tröst“ diye nitelenen firmalar, menkul de¤erler borsas›ndan ald›klar› hisse senetlerini ve tahvilleri risk ve kârl›l›k yönünden denge sa¤layacak biçimde düzenlerler. Firma, bu amaçla menkul de¤erler portföyünü 10, 50 ve 100 dolarl›k küçük hisselere göre yeniden düzenleyip küçük tasarruf sahiplerine satar. Piyasa koflullar› dikkate al›narak düzenlenen ve“unit” (birim) denilen bu hisseler, toptan ya da perakende olarak piyasaya sürülür. Mülkiyet hakk› ihraç eden firmada (birim tröst) kalmak üzere sat›lan bu menkul de¤erleri alanlar, yaln›zca bunlar›n sa¤lad›¤› kazançlara sahip olurlar. Buna karfl›l›k birim tröst, ihraç etti¤i bu menkul de¤erleri küçük bir indirim yaparak her zaman geri almay› önceden taahhüt etmektedir. 177 Birinci Derecede Likidite [Alm. Liquiden Mittelersten grades] [Fr. Liquidité pri maire] [‹ng. First liqudity] “Likidite”, iktisadi ve mali kurulufllar›n her türlü parasal angajman ve borçlar›n› yerine getirirken yararland›klar› fonlar›, parasal olanaklar› ifade eder. Bir varl›¤›n paraya çevrilebilme olanaklar›n› ifade eden likidite kavram› üç unsura ba¤l›d›r: a) Sat›fltan do¤an sermaye kayb›, b) Sat›fl›n gerçekleflmesi için gerekli zaman, c) Sat›fl masraflar›n›n önemi. Birini derecede likit olan varl›klar, paraya çevrilirken sermaye kayb›na u¤ramayan, paraya çevrilmesi zamana ve masrafa ihtiyaç göstermeyen varl›klard›r. ‹ktisadi ve mali kurulufllar içinde likidite kavram› en çok ticaret (mevduat) bankalar›n› ilgilendiren bir konudur. Çünkü bu bankalar, temel fonksiyonlar› olan mevduat toplama ve kredi da¤›tma iflini yabanc› kaynaklardan yararanarak yerine getirirler. Yabanc› kaynak, bankaya vadesiz ya da vadeli olarak yat›r›l›r. Yabanc› kaynaklar›n geri istenme durumuna “ e x i g i b i l i t é ” d e n i r . Normal zamanlarda çekilifller, yat›r›lanlarla karfl›lan›r. Buna karfl›l›k krizli zamanlarda kitlesel çekilifller olur. E¤er banka bunlar› karfl›layamazsa sars›l›r, y›k›l›r. Bu nedenle bankalar›n en büyük dikkat ve özenleri, bu istemleri en ufak sekteye, gecikmeye u¤ratmadan, derhal yerine getirebilme olanaklar› üzerinde toplan›r. Bu olanaklar içinde bankan›n kendi kasalar›ndaki paralar› ve Merkez Bankas›’ndaki alacak hesab› bakiyesi birinci derecede likiditeyi oluflturur. Banka bunlar› derhal, an›nda kullanabilir. Bu likidite kavram›, disponi bilite ile eflanlamdad›r. Merkez Bankas› nezdinde teminat› tesis olunmufl (örne¤in senetleri ya da belgeleri teminata verilmifl), fakat o hesaptan para çekilmemifl ya da k›smen çekilmifl kredi cari hesaplar›n›n limiti ile bakiyesi aras›ndaki fark (limit bakiyeleri) ve di¤er bankalar nezdinde bulunan mevduat hesaplar› birinci derecede likidite (disponibili te) kavram› içine girerse de uygulamada, krizli anlarda di¤er bankalar›n da likidite darl›¤›na düfltükleri ve kendi üzerlerine çekilen çeklere karfl›l›k olarak bu bankalar›n di¤er bankalar üzerine çektikleri çekleri verdikleri görülmüfltür. Bu nedenle güçlü bankalar d›fl›ndaki bankalardaki paralar› bu gruba sokmamak gerekir. Merkez Bankas›’nca sat›n al›nmas› taahüt edilen devlet istikrar tahvilleri ve Merkez Bankas›’ndaki mev duat karfl›l›klar› da likiditesi çok yüksek varl›klard›r. Fakat kasadaki paraya k›yasla paraya çevrilmeleri, k›sa da olsa bir zamana ba¤l›d›r. Bankan›n aktifindeki di¤er kalemler likidite (paraya çevrilebilme) derecelerine göre s›ralan›r. (Bkz. Disponi bilite) S. Abaç Birinci Dünya Savafl›nda Türk Paras› Birleflik Mamullerin Maliyetlenmesi Birinci Dünya Savafl›nda Türk Paras› 1914’te, Osmanl› Devleti’nde alt›n ve gümüfl sikkeler ile Osmanl› Bankas› banknotlar› kullan›l›yordu. Alt›na çevrilebilir Osmanl› Bankas› banknotlar› 4 milyon lira tutuyordu. Hükümet, seferberlik harcamalar›n› karfl›lamak için kaime bast›rmaya karar vermifl ve ç›kart›lacak kaimelere halk›n güven duymas›n› sa¤lamak için Almanya’dan 5 milyon liral›k alt›n kuvertür al›nm›flt›r. Osmanl› Bankas›, savafl›n finansman›na emisyonla katk›da bulunmay› kabul etmemifltir. Buun üzerine Dü yun-u Umumiye ‹daresi ’nin garantisi alt›nda ka¤›t para ç›kar›lm›flt›r. Osmanl› Bankas› banknotlar›n›n alt›na çevrilmesi de durdurulmufltur. Hükümet, Osmanl› Bankas› ve Düyun-u Umumiye aras›nda anlaflmaya var›larak soruna çözüm bulununcaya dek, Almanya’dan al›nm›fl olan 5 milyon liral›k alt›n harcanm›flt›r. Hükümet müttefik devletlere baflvurarak yeniden avans istemifltir. Almanya’dan 80 milyon Mark, Avusturya’dan 47 milyon Kuron tutar›nda alt›n sa¤lam›flt›r. Ancak alt›nlar ‹stanbul’a gönderilmeyerek Berlin ve Viyana’da Düyun-u Umumiye ‹daresi ad›na sakl› tutulmufltur. Karfl›l›¤›nda 6,5 milyon liral›k kaime ç›kart›lm›flt›r. Alt› ay sonra, yeniden ka¤›t para basmak zorunlulu¤uyla karfl›lafl›lm›flt›r. Almanya, bu sefer bar›fltan bir y›l sonra alt›na çevrilebilir hazine bonolar› vermifltir. ‹kinci tertip kaimeler, Alman hazine bonolar› karfl›l›k gösterilerek ç›kar›lm›flt›r. Halk, bir yabanc› devletin borç senetlerine dayan›larak yap›lan emisyonu güvensizlikle karfl›lam›flt›r. Alt›n ve gümüfl piyasadan çekilerek gömülenmifltir. Üçüncü tertip kaimeler dolafl›ma ç›kar›l›nca, ufakl›k madeni sikkeler de piyasadan çekilmifltir. Hükümet ufakl›k yoklu¤unu gidermek için eskiden toplanm›fl “ma¤flufl meskûkat”›, yani ayar› bozuk sikkeleri dolafl›ma sürmüfltür. Kaimeler ile ayar› bozuk sikkeleri tramvay ve tünel kumpanyalar›yla Reji yönetimine kabul ettirmekte zorluk çekilmifltir. Alt›nc› tertip kaimeler ç›kar›lmadan önce, yeni bir önlem denenmifltir. K⤛t para art›k piyasaya fazla geldi¤inden, dolafl›m hacmini fliflirmeyerek do¤rudan do¤ruya Alman hazine tahvillerinin sat›fl›na giriflilmifltir. K⤛t para bas›laca¤› yerde garantisini teflkil eden senetleri satarak ayn› miktar gelirin emisyonsuz sa¤lanabilece¤i düflünülmüfltür. Ancak halk, Alman hazine tahvillerine ra¤bet göstermemifltir. Yedinci tertip kaimeler ise hiçbir karfl›l›k gösterilmeksizin ç›kar›lm›flt›r. Yedi tertip halinde bas›lan kaime miktar› 161 milyon lira tutmufltur. Bu miktar›n 74 milyonu yaln›z 1917’de ç›kar›lm›flt›r. Reflat Alt›n›’n›n fiyat› 1917’de 5,5 liraya ç›kt›ktan sonra mütarekede 4,5 liraya düflmüfltür. Düyun-u Umumiye ‹daresi’nin istatistiklerine göre, 1914=100 itibariyle geçinme endeksi 1918’de 1897’ye ç›km›fl ve Mütareke y›llar›nda emisyonun durmas›yla fiyatlar yaklafl›k % 30 ucuzlam›flt›r. (Bkz. ‹stiklâl Sava - fl›nda Türk Paras›, Cumhuriyet Döneminde Türk Para s›) F. Ergin Birinci Enternasyonal (Bkz. Enternasyonaller) Birinci Pazarlar [Alm. Die Richtwerte setzender Grosshandelsmarkt, Primäre Markten ] [Fr. Marchés primaires ] [‹ng. Pri mary markets] Sermaye pazar›nda pay senedi ve tahvillerin ilk ya da bafllang›ç sat›fllar›n›n yap›ld›¤› organizasyona “birin cil pazarlar” denir. Yani yeni menkul de¤er ihraçlar› ya da ilk sat›fllar, birincil pazarlar›n konusudur. Dolay›s›yla, ilk defa sat›fla ç›kan menkul de¤erler, birincil pazarlar arac›l›¤›yla sermaye pazar›na girerler. Menkul de¤eri ihraç eden firma, yeni kurulmufl bir flirket ya da faaliyetine uzun süredir devam eden bir iflletme olabilir. ‹hraca konu olan menkul de¤erler, ihraç eden firman›n ilk defa ç›kard›¤› bir tür olabilece¤i gibi, eskiden beri zaman zaman kulland›¤› bir menkul de¤er türü olabilir. Birincil pazarlar›n en önemli unsuru, bu nedenle, ihraç edilen menkul de¤erlerin ihraç eden iflletmeye yeni fonlar sa¤lamas›d›r. (Bkz. Menkul De¤er) fi. Türen Birleflik Mamullerin Maliyetlenmesi [Alm. Kalkulation von Kuppelprodukten] [Fr. Prix de revient des produits] [‹ng. Costing of joint products] Bir imalat sürecinde tek bir girdiden ya da bir girdiler setinden, her birinin nispi sat›fl de¤erinin önemli oldu¤u kabul edilen birden fazla mamul birlikte elde ediliyorsa, bu mamullere “birleflik mamuller” denir. (Bir ya da daha fazla mamulle birlikte elde edilen fakat bu esas mamullere göre nispi sat›fl de¤eri çok küçük olan mamullere tali mamuller veya yan ürünler denir) Birleflik imalat sürecinde, birleflik mamullerin kendi özelliklerine sahip ayr› mamuller olarak ortaya ç›kt›¤› noktaya“ayr›m noktas›” , bu noktaya kadar katlan›lan maliyetlere de“birleflik maliyetler” denir. Muhasebeci için sorun olan husus, birleflik maliyetin birleflik mamullere da¤›t›m›d›r. Bu yap›ld›ktan sonrad›r ki, mamullerden her birinin birim maliyeti hesaplanabilir; birim maliyetleri bilindi¤inde de, gelir tablosu için sat›lan mallar›n maliyeti ve bilanço için stok de¤erleri hesaplanabilir. Hemen her maliyet da¤›t›m›nda oldu¤u gibi, birleflik maliyet da¤›t›m›nda da keyfilik mevcuttur. Bu nedenle, birleflik maliyet da¤›t›m› sonucu hesaplanan birim maliyetlerinin karar verme amaçlar› için kullan›lmas› uygun de¤ildir. Birleflik maliyeti birleflik mamullere da¤›tma konusunda iki temel yöntem yayg›n bir kullan›m alan›na sahiptir (Bu iki yöntemden her biri çeflitli flekillerde uygulanmaktad›r) : 1- Fiziki ölçülere göre da¤›t›m: Bu yöntemde birleflik mamullerin ortak bir fiziki özelli¤i (a¤›rl›k, hacim 178 Birleflik Türk Körfez Bankas› (Körfezbank) Birleflmifl Milletler vb.) maliyet da¤›t›m ölçüsü olarak kullan›l›r. Örne¤in, 1.000.000 TL tutar›ndaki bir birleflik maliyet, birleflik mamullere afla¤›daki gibi da¤›t›l›yor olabilir: Mamul A B Birleflik Maliyet Pay› 800.000 TL. 200.000 TL. Üretim Da¤›t›m 8.000 kg 1.000.000/10.000x8000 2.000 kg 1.000.000/10.000x2000 10.000 kg 1.000.000 TL Dikkat edilirse, bu yöntemde mamullere yüklenen bileflik maliyet pay› ile bu mamullerin gelir yaratma gücü aras›nda hiçbir iliflki kurulmamaktad›r. Birleflik mamullerden baz›lar› büyük kârlar, di¤er baz›lar› da büyük zararlar gösterebilir. 2. Nispi sat›fl de¤erlerine göre da¤›t›m: Bu yöntemde birleflik maliyet, birleflik mamullere, bu mamullerin ay›r›m noktas›ndaki sat›fl de¤erleriyle orant›l› olarak da¤›t›l›r. Mamullerden baz›lar› ay›r›m noktas›n›n ötesinde baz› ek ifllemlere tabi tutulduktan sonra sat›l›yorsa, bu mamullerin ay›r›m noktas›ndaki sat›fl de¤erlerinden ay›r›m noktas›ndan sonraki ek maliyetleri ç›kar›l›r. Tabloda 2.000.000 TL’l›k bir birleflik maliyetin da¤›t›m› görülmektedir. (tutarlar 1000 TL olarak) A.fi., Aymak Makine ve Sanayi Ticaret A.fi., Antur Turizm A.fi., Ana Yat›r›m A.fi., fiahenk ailesidir. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 1,418 trilyon TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 29,062 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 5,831 trilyon TL’ye; net kâr› 5,007 trilyon TL’ye ulaflm›flt›. fiube say›s›: 6 Personel say›s›: 332 A.Erhan Birleflik Üretim [Alm. Kuppelproduktion] [Fr. Production conjointe ] [‹ng. Joint production ] Bir üretim süreci sonunda, genellikle ayn› hammadelerden, teknik zorunluk nedeniyle birbirinden farkl› iki ya da daha fazla ürünün elde edilmesi, “birleflik üretim” veya “ba¤l› üretim” olarak adland›r›lmaktad›r. Ba¤l› üretimin en karakteristik örneklerine kimya endüstrisi, kok ve gaz üretimi, rafineriler ve yüksek f›r›nlar gibi alanlarda rastlan›r. Bir birleflik üretim süreci sonunda zorunlu olarak oluflan birleflik ürünler ekonomik yönden bir s›n›flamaya tâbi tutularak “ana ürün”, “yan ürünler” ve “art›klar” ayr›m› yap›l›r. (Bkz. Birleflik Mamullerin Maliyetlenme si) F. Bilgino¤lu Birleflik Yat›r›m Bankas› A.fi. Sat›fl Mamul De¤eri X Y 5.000 1.500 Ay›r›m Noktas›nda Ek Sat›fl Maliyet De¤eri 250 Sat›fl De¤eri Oran› Birleflik Maliyet Pay› 5.000TL. 1.250 TL. % 80 1.600 TL. % 20 400 TL. 6.250 TL. % 100 2.000 TL. 1989’da özel sermayeli kalk›nma ve yat›r›m bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Bankan›n ana ortaklar› Zeki Türkkan, Necla Kavala, Osman Kavala, Nesli Rehaçebi, Tülay Türkkan, Hanze Türkkan’d›r. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 500 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde kulland›rd›¤› krediler tutar› 1,021 trilyon TL, net zarar› 146 milyar olarak gerçekleflmifltir. fiube say›s›: 1 Personel say›s›: 25 A.Erhan Bu yöntemde birleflik maliyet, mamullerin maliyet yüklenme yetenekleriyle orant›l› olarak da¤›t›lm›fl olmaktad›r. Normal piyasa koflullar›nda, bu yöntemle birleflik mamullerden her biri kârl› görünür. Birleflik mamulleri ay›r›m noktas›nda ya da bu noktan›n ötesinde ek ifllemlerden (dolay›s›yla ek maliyetlere katland›ktan) sonra satma alternatifleri aras›nda yap›lacak seçim, birleflik maliyet da¤›t›m teknikleriyle ulafl›lan sonuçlardan etkilenmemelidir. Böyle bir karar aç›s›ndan önemli olan, ek ifllemin sa¤lad›¤› has›lat art›fl› (ek has›lat) ile neden oldu¤u maliyet art›fl› (ek maliyet) aras›nda lehte bir fark bulunup bulunmad›¤›d›r. (Bkz. Tali Mamuller, Birleflik Üretim, Ek Maliyet) Y. Ercan [Alm. Sammelbuchung] [Fr. Article de journal] [‹ng. Compound journal entry] Birden fazla hesab›n borçland›r›ld›¤› ve/ veya alacakland›r›ld›¤› yevmiye (günlük defter) maddesidir. (Bkz. Ba sit Yevmiye Maddesi, Defter Tutma Sistemleri, Günlük Defter) Y. Ercan Birleflik Türk Körfez Bankas› (Körfezbank) Birleflmifl Milletler 1987’de özel sermayeli ticaret bankas› olarak ‹stanbul’da kuruldu. Banka’n›n ana ortaklar› fieyh Muhammed Bin Hamad El Thani, Kemal Ali Salih Muhammed Hamad, El Mana, Garanti Holding, Do¤ufl Holding Birleflik Yevmiye Maddesi Birleflme (Bkz. Füzyon] [Alm. Vereinte Nationen] [Fr. Nations Unies] [‹ng. Uni ted Nations] 1945’de 51 ülkenin kat›l›m›yla kurulmufl uluslararas› bir örgüttür. 179 Birleflmifl Milletler Birleflmifl Milletler Dünya ülkeleri aras›nda bar›fl ve isbirli¤i sa¤lamak amac›yla daha önce de çeflitli giriflimler yap›lm›flt›. ‹ki savafl aras› dönemde bu amaca yönelik “Milletler Cemi yeti” adl› bir örgüt kurulmufltu. ‹kinci Dünya Savafl› sonras›nda özgürlük ve demokrasi cephesini oluflturan büyük ülkeler aras›nda bar›fl›n süreklili¤ini, uluslararas› siyasal, ekonomik ve kültürel iflbirli¤ini sa¤lamak amac›yla bir örgüt kurulmas› giriflimleri bafllat›lm›flt›r. Gerçekte Birleflmifl Milletler terimi, ABD Baflkan› F.D. Roosevelt taraf›ndan ortaya at›lm›fl ve 1 Ocak 1942’de 26 ülkenin Mihver Devletleri’ne karfl› birleflme ve savafl› sürdürme kararlar›n› içeren Birleflmifl Milletler Bildiri si’nde (Declaration by United Nations) ilk kez resmen kullan›lm›flt›r. 1944 y›l›n›n A¤ustos- Ekim aylar› içinde Çin, Sovyetler Birli¤i, ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Devletleri delegeleri ABD’nin Dumbarton Oaks kentinde biraraya gelerek Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi’nin temel ilkelerini belirlediler. 1945 y›l›n›n fiubat ay›nda ABD, ‹ngiltere ve Sovyetler Birli¤i’nin kat›lmas›yla toplanan Yalta Konferans›’ndan sonra, ayn› y›l›n Nisan-Haziran aylar› aras›nda San Francisco’da 50 ülkenin kat›l›m›yla Dumbarton Oaks’da saptanan ilkeler tart›fl›ld› ve Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi 26 Haziran 1945’de imzaland›. Ana Sözleflmenin kat›lan ülkelerin parlamentolar›nca benimsenmesinden sonra Birleflmifl Milletler 24 Ekim 1945’de resmen kurulmufl oldu. Hery›l 24 Ekim günü, üye ülkelerde Birleflmifl Milletler Günü olarak kutlanmaktad›r. Birleflmifl Milletler Ana Sözleflmesi, örgütün amaçlar›n› flöyle belirler: Uluslararas› bar›fl ve güvenli¤i, anlaflmazl›klar›n bar›flç› çözümü ve ortak etkin önlemler yoluyla korumak, Ülkeler aras›nda eflit haklara, halklar›n kendi geleceklerini belirleme ilkelerine, sayg›ya dayal› dostça iliflkileri gelifltirmek, Uluslararas› ekonomik, toplumsal, kültürel ve insanc›l sorunlar›n çözümünde, ›rk, cins, dil ve din ayr›m› gözetmeksizin, insan haklar›n›n gelifltirilmesinde iflbirli¤i sa¤lamak, Ülkelerin bu amaçlarla gösterecekleri çabalar aras›nda uyum sa¤layan bir merkez olmak. Birleflmifl Milletler’in temel ilkeleri ise flöyle belirlenmifltir. Tüm üyeler egemen ve eflittir. Tüm üyeler uluslararas› anlaflmazl›klara bar›fl, güvenlik ve adaleti zedelemeden, bar›ç› yöntemlerle çözüm aramakla yükümlüdürler. Hiçbir üye ülke, bir baflka ülkenin topra¤›na ve siyasal ba¤›ms›zl›¤›na karfl› güç kullanmayacak ve güç kullanma tehdidinde bulunmayacakt›r. Tüm üyeler BM’in Ana Sözleflme uyar›nca giriflece¤i uygulamalar› desteklemekle yükümlüdürler. BM, uluslaras› bar›fl› koruma d›fl›nda, hiçbir ülkenin iç ifllerine müdahale etmeyecektir. Birleflmifl Milletler’in örgüt yap›s› alt› ana organ ile birçok yan kurulufltan oluflur. Ana organlar flunlard›r: Genel Kurul: ‹lk birleflimi 10 Ocak 1946’da yapan Genel Kurul, örgütün temel tart›flma organ›d›r. Her üye • • • • • • • • • • ülke burada temsil edilir ve bir oya sahiptir. Genel kurul, düzenli olarak her y›l›n Eylül-Aral›k aylar›nda ola¤an toplant›s›n› yapar. Ayr›ca gerek duyuldu¤unda özel amaçl› ola¤anüstü toplant›lar da yap›labilmektedir. Genel Kurul ola¤an konularda salt ço¤unlukla, önemli görülen konularda ise üçte iki ço¤unlukla karar al›r. Al›nan kararlar tavsiye niteli¤inde olup, üyeler aç›s›ndan ba¤lay›c› de¤ildir. 51 üye ülkenin kat›l›m›yla bafllayan Genel Kurul'un üye say›s›, son y›llarda SSCB'nin ve Yugoslavya'n›n da¤›lmas›yla artarak 179'a yükselmifltir. Merkezi New York’ta olan Genel Kurul’un kulland›¤› resmi diller Arapça, Çince, Frans›zca, ‹ngilizce, ‹spanyolca ve Rusça’d›r. Güvenlik Konseyi: ‹lk toplant›s›n› 17 Ocak 1946’da yapan Güvenlik Konseyi, uluslararas› bar›fl ve güvenlik konular›nda temel sorumlulu¤u yüklenmifl bir organd›r. Konsey bar›fla yönelik bir tehlike belirlendi¤inde süratle toplanabilir. Böyle bir tehlike halinde Konsey kendi üyeleri, Genel Kurul üyeleri, BM Genel Sekreteri ve hatta örgüt üyesi olmayan ülkeler taraf›ndan uyar›labilir. Konsey bar›flç› çözüm için önerilerde bulunmak ve gerekti¤inde bar›fl koflullar›n› belirlemek yetkisine sahiptir. Birleflmifl Milletler’in tüm üyeleri Güvenlik Konseyi kararlar›na uymakla yükümlüdürler. Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesi vard›r. Bunlardan befli (ABD, Çin, Fran sa, ‹ngiltere ve Rusya) daimi üyedir. Di¤er 10 üye ülke Genel Kurul taraf›ndan iki y›ll›k dönem için seçilir. Kararlarda dokuz olumlu oy zorunludur. Usule iliflkin konulardaki oylamalar d›fl›nda, daimi bir üyenin olumsuz oy vererek “veto hakk›n›” kullanmas›, karar al›nmas›n› engeller. Ekonomik ve Sosyal Konsey: Bu organ, ekonomik, sosyal, kültürel ve insanc›l sorunlarda uluslararas› iflbirli¤ini gelifltirmek görevini üstlenmifltir. BM ile ihtisas kurulufllar› aras›nda eflgüdümü sa¤lar. Birleflmifl Milletler’in bölgesel komisyonlar› da bu konseye ba¤l›d›r. Ekonomik ve Sosyal Konsey’in her y›l üç y›ll›k süre için Genel Kurul taraf›ndan seçilen 54 üyesi vard›r. Konsey normal olarak her y›l New York ve Cenevre’de iki kez toplan›r. Vesayet Konseyi: Vesayet alt›ndaki (ço¤u Afrika’da bulunan) topraklar› yöneten hükümetlerin, bu topraklar›n kendi kendilerini yönetmeye ve ba¤›ms›zl›¤a haz›rlanmalar› için gerekli ad›mlar› atmalar›n› sa¤lamak üzere kurulmufltur. Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden oluflan Vesayet Konseyi’nin görev alan›na bafllang›çta 11 vesayet bölgesi girerken, bunlar›n ba¤›ms›zl›klar›na kavuflmas› sonucu günümüzde sadece ABD yönetimindeki Pasifik adalar› bölgesi kalm›flt›r. Vesayet sisteminde olmayan di¤er sömürgelerle Genel Kurul’un oluflturdu¤u özel bir komite ilgilenmektedir. Uluslararas› Adalet Divan›: 1945’de kurulan bu organ, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi taraf›ndan 9 y›l için seçilen 15 yarg›çtan oluflur. Divan, çal›flmalar›n› Hollanda’n›n Lahey(La Haye) kentinde sürdürür. Amac›, Ana Sözleflme’de öngörüldü¤ü gibi, anlaflmazl›klar›n adalet ve uluslararas› hukuk ilkelerine uygun olarak bar›flç› yollardan çözümlenmesidir. Birleflmifl Milletler Genel Sekreterli¤i: Genel Sek- 180 Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program› (UNDP) reterlik, BM’in di¤er organlar› için çal›flan, onlar›n getirdi¤i program ve politikalar› yönetip, uygulayan organd›r. Genel Sekreter, BM’in üst yönetim görevlisidir. Güvenlik Konseyi’nin önerisi üzerine Genel Kurul taraf›ndan seçilir ve Örgüt’ün Adalet Divan› d›fl›nda kalan ana organlar›n›n toplant›lar›na kat›l›r. Birleflmifl Milletler’in bu alt› ana organ›n›n yan› s›ra çok say›da ihtisas kurulufllar›, bölgesel komisyonlar› ve uluslararas› nitelikte örgütü bulunmaktad›r. (Bkz. Mil letler Cemiyeti, Yalta Konferans›, B.M. E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü, B.M. S›nai Geliflme Örgütü, B.M. Tica ret ve Kalk›nma Konferans›, B.M. Kalk›nma Program›). T. Berksoy/fi.Akkaya Birleflmifl Milletler E¤itim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) [Alm. UN Organisation Für Erziehung, Wissenschaft und Kultur,] [Fr. Organisation des Nations Unies pour I’éducation, les Sciences et Culture] [‹ng. United Nati ons Educational, Scientific and Cultural Organization ] ‹kinci Dünya Savafl› sonunda Birleflmifl Milletler düzeyinde kurulan örgütlerden biridir. Aralar›nda Türkiye’nin de bulundu¤u 44 ülkenin 16 Kas›m 1945’de Londra’da imzalad›klar› sözleflmeyle kuruldu. Üye ülkelerin sözleflmeyi ayr› ayr› onaylamas›ndan sonra kurum 4 Kas›m 1946 tarihinde faaliyete geçti. Unesco, e¤itim, bilim, kültür ve iletiflim alanlar›nda uluslararas› iflbirli¤ini sa¤layarak bar›fl anlay›fl›n›n yerleflmesine çal›flmaktad›r. Kurumun ilk sözleflmesinin haz›rlanmas›nda, “savafllar›n genellikle ülkelerin birbirlerini yeterince tan›mad›¤›ndan do¤du¤una inanm›fl, yoksulluk, cahillik gibi toplumsal sorunlar›n çözümünün önemini kavram›fl” bilim, kültür ve devlet adamlar› etkili olmufllard›r. Merkezi Paris’te bulunan Unesco’nun çal›flmalar›na yön veren ana hedefleri ve öncelikleri belirleme yetkisi, en yüksek organ olan Genel Konferans’a aittir. ‹ki y›lda bir, çift y›llarda toplanan bu konferansta ülkelerin eflit oy hakk› vard›r. Çal›flma programlar›n›n ve bütçesinin uygulanmas›, bölgesel temsil sistemine göre seçilmifl 45 üyeli ‹cra Konseyi’nin gözetim ve denetimi alt›nda yürütülür. ‹cra Konseyi’nin, gerekti¤inde Genel Direktörlük makam› için Genel Konferans’a aday gösterme görevi de vard›r. Kurumun en yüksek memuru olan Genel Direktör alt› y›l için Konferans taraf›ndan seçilir. Genel Direktör, Konferans’a sunulacak program ve bütçe tasar›lar›n› ve önerileri haz›rlar, kurumun yönetim yap›s›n› biçimlendirir ve gerekli personel atamalar›n› yapar. Kurumun k›saca Sekreterlik diye an›lan merkez örgütünde 115 ükeden üç bini aflk›n personel çal›flmaktad›r. Sekreterlik, her biri bir Genel Direktör Yard›mc›s›’na ba¤l› alt› uzmanl›k kesimine ayr›lm›flt›r. Bunlardan dördü operasyonel denilen 4 uzmanl›k kesiminden (e¤itim, fen ve do¤a bilimleri, sosyal bilimler, kültür ve haberleflme), biri kalk›nma için iflbirli¤i ve d›fliflleri görevini yürütmek üzere d›fl iliflkilerden, biri de program desteklenmesi ile yönetimden sorumludur. Unesco, üye devletlerde kurulmufl “Unesco Milli Komisyonlar›” arac›l›¤›yla ilgili devletlerin kamu ve özel kurulufllar›yla iliflkiler kurmaktad›r. (Bkz. Birleflmifl Milletler) E. Tokgöz Birleflmifl Milletler G›da ve Tar›m Örgütü (F AO) [Alm. Organisation für Ernährung und Landwirtschaft ] [Fr. Organisation pour l’alimentation et l’agriculture ] [‹ng. Food and Agriculture Organization of the United Nations] 1943 y›l›nda dünyada yiyecek üretiminin art›r›lmas› ve insanl›¤›n daha iyi koflullarda beslenmesi amac›yla kurulan örgütün merkezi Roma’dad›r. FAO, amaçlar›n›n gerçekleflmesi amac›yla üye ülkelere teknik yard›mda bulunmaktad›r. Bu yard›m, özellikle tar›msal üretim tekniklerinin gelifltirilmesi ve pazarlama kanallar›n›n yarat›lmas› biçiminde yap›lmaktad›r. Örgüt, dünya g›da üretim ve da¤›t›m›ndaki e¤ilimleri gözlemlemek için veri raporlar› düzenledi¤i gibi, gelece¤e iliflkin projeksiyonlar da yapmaktad›r. FAO’nun Birleflmifl Milletler üyesi ülkelerden ulusal ve uluslararas› etkinlikler yap›lmas›n› isteme yetkisi varsa da icrai yetkisi bulunmamaktad›r. K. Mortan Birleflmifl Milletler Kalk›nma Program› (UNDP) [Alm. UN Entwicklungsprogramm] [Fr. Programme de développement des Nations Unies] [‹ng. United Nations Development Programme] 1965 y›l›nda Birleflmifl Milletler Genel Kurulu taraf›ndan geliflmekte olan ülkelere fiziki ve befleri sermayelerini gelifltirmeleri ve daha etkin biçimde kullanmalar› amac›na yönelik olarak yard›m etmek üzere kurulmufl bir örgüttür. Bu tarihte, BM bünyesinde mevcut “Bir leflmifl Milletler Özel Fonu” ve“Birleflmifl Milletler Ge niflletilmifl Teknik Yard›m Program›”, kurulufllar›n›n birlefltirilmesiyle oluflmufltur. Örgüt, kuruluflundan bu yana Asya, Afrika, Latin Amerika ve Ortado¤u’da geliflmekte olan ülkelerin kaynak yönetimi ve kullan›m›na yönelik çok say›da projeyi gelifltirip uygulamaya koyarak h›zl› bir geliflme göstermifltir. Bu niteli¤iyle UNDP mevcut en yayg›n teknik iflbirli¤i kurumu olarak kabul edilmektedir. UNDP temel olarak 5 tür amaca yönelik proje katk›s›nda bulunur: 1- Do¤al kaynaklar›n, s›nai ve ticari üretim potansiyelinin, ihracat olanaklar›n›n ve di¤er maden ve enerji kaynaklar›n›n araflt›r›lmas› yoluyla, kalk›nma sürecinde gerekli kaynaklar›n saptan›p de¤erlendirilmesini sa¤lamak, 2) Fizibilite çal›flmalar› yard›m›yla yat›r›m ihtiyaçlar›n›n belirlenmesi, teknik ve mali de¤erlendirilmelerinin yap›lmas› suretiyle kaynaklar›n harekete geçirilmesini sa¤lamak, 181 Birleflmifl Milletler S›nai Geliflme Örgütü Birleflmifl Milletler Ticaret ve Kalk›nma Konferans› 3) Genel ve teknik e¤itim yoluyla kaynak kullan›m›nda etkinli¤in art›r›lmas›n› sa¤lamak, 4) Temel ve uygulamal› araflt›rmalar yap›lmas›, uygun teknoloji seçimi ve uygulamas›, yerel teknolojik kapasitenin de¤erlendirilip güçlendirilmesi yoluyla kaynaklar›n gelifltirilmesini ve tasarruflu kullan›lmas›n› sa¤lamak, 5) Bölgesel ve ulusal düzeyde ekonomik ve sosyal planlar uygulanmas› suretiyle kaynak tahsisinin daha rasyonel yap›lmas›n› sa¤lamak. UNDP faaliyetlerinin finansman› BM üyesi ülkelerin gönüllü katk›lar›yla ve örgütün iflbirli¤i yapt›¤› uluslararas› kurulufllar›n katk›s›yla sa¤lanmaktad›r. Birleflmifl Milletler Ekonomik ve Sosyal Konsey’i yoluyla Genel Kurul’a karfl› sorumlu olan UNDP, 150 ülke ve 20 uluslararas› kurulufl ile iflbirli¤i yapmaktad›r. (Bkz. Birlefl mifl Milletler, B.M. S›nai Geliflme Örgütü, B.M. Ticaret ve Kalk›nma Konferans›) T. Berksoy Birleflmifl Milletler S›nai Geliflme Örgütü (UNIDO) [Alm. UN Organisation für Industrielle Entwicklung] [Fr. Organisation des Nations Unies pour le Développe ment de l’Industrie ] [‹ng. United Nations Industrial De velopment Organization] BM Genel Kurulu’nun Kas›m 1966’da ald›¤› kararla, geliflmekte olan ülkelerin sanayileflme çabalar›na teknik yard›m sa¤lamak amac›yla, kurulmufl bir örgüttür. Birleflmifl Milletler taraf›ndan finanse edilen ve yönetilen, örgütün bu yap›s›, 1975’ten bafllayarak bir de¤iflme sürecine girmifltir. Mart 1975’de Peru’nun Lima kentindetoplanan UNIDO ‹kinci Genel Konferans›, Birleflmifl Milletler bünyesindeki geliflmekte olan ülkeler taraf›ndan getirilen önerileri benimseyerek “Lima Deklarasyonu” olarak bilinen bir bildiri yay›nlam›flt›r. Bildiri, geliflmekte olan ülkelerin dünya s›nai üretimi içindeki pay›n›n yükseltilmesini ve bu pay›n % 11’den 2000 y›l›nda % 25’e ç›kar›lmas›n› öngörmekteydi. UNIDO’nun bu görevi ancak özerk ve uzmanlaflm›fl bir örgüt olarak yerine getirebilece¤i düflünülerek, örgütün bu yönde yeniden düzenlenmesi de yap›lan öneriler aras›ndayd›. Lima Deklarasyonu’nda yer alan öneriler BM Genel Kurulu’nun Eylül 1975 toplant› döneminde tart›fl›larak, UNIDO’nun finansman ve yönetim aç›s›ndan ba¤›ms›z bir uzman kuruma dönüfltürülmesi ve bu amaçla bir ana sözleflme düzenlenmesi kararlaflt›r›ld›. 1979 y›l›nda, Birleflmifl Milletler üyesi 80 ülkenin resmen kabul etmesi halinde UNIDO’nun yeni statüsüne dönüflmesini öngören ana sözleflme haz›rland›. 21 Haziran 1985 tarihinde sözleflme 80 üye ülke taraf›ndan onayland›. Böylece 1 Ocak 1986 tarihinde UNIDO BM'nin 16. uzmanl›k kuruluflu haline geldi. UNIDO’nun temel amac›, “ulusal ve uluslararas› kaynaklar› harekete geçirecek katk›lar› sa¤layarak ge liflmekte olan ülkelerin sanayileflme çabalar›na yard›m c› olmakt›r”. UNIDO, geliflmekte olan ülkelere, kendilerinden talep gelmesi halinde, makro ve mikro düzeyler- de teknik yard›m sa¤layan bir örgüt olarak çal›flmaktad›r. Makro aç›dan s›nai geliflme plan, program ve politikalar›n›n oluflturulmas›na katk› sa¤lan›r. Mikro aç›dan ise endüstri veya firma düzeyinde yat›r›m, finansman, üretim, teknoloji, yönetim ve pazarlama gibi konularda teknik sorunlar›n çözümüne katk›da bulunulur. UNIDO’nun teknik yard›mlar› çok özel sorunlar›n çözümüne yönelik oldu¤u gibi, süreli ve ar›zi e¤itim programlar›, uluslararas› iletiflimin sa¤lanmas›, araflt›rma faaliyetleri, toplant› ve konferanslar düzenenmesi gibi alanlara da yay›lmaktad›r. UNIDO'nun Genel Konferans, S›nai Geliflme Kurulu, Program ve Bütçe Komitesi ve Genel Direktörlük olmak üzere bafll›ca dört organ› vard›r. Genel Konferans iki y›lda bir toplanmaktad›r. S›nai Geliflme Kurulu, temel yaklafl›mlar› ve çözümleri oluflturmak üzere y›lda bir kez toplanan ana organd›r. BM Genel Kurulu taraf›ndan üye ülkeler ve kurulufllar aras›ndan seçilen 53 üyeden oluflur. Genel direktör idari yönetimden sorumludur. Program ve Bütçe Komitesi'nin 27 üyesi iki y›l için Genel Konferans'ta seçilmektedir. (Bkz. Birleflmifl Milletler, B.M. Ticaret ve Kalk›nma Konferans›, B.M. Kalk›nma Program›). T. Berksoy/ fi. Akkaya Birleflmifl Milletler T i c a r et ve Kalk›nma Konferans› (UNCTAD) [Alm. UN Konferenz für Handel und entwicklung] [Fr. Conférence des Nations Unies pour le développement et le commerce] [‹ng. United Nations Conference on Trade and Development] 1964 y›l› ilkbahar›nda Cenevre’de, Birleflmifl Milletler’ in gözetim ve denetiminde, geliflmekte olan ülkelerin kalk›nma süreçlerinde uluslararas› ticaretten kaynaklanan sorunlar›n› tart›flmak üzere bir konferans toplanmas›na karar verildi. Birleflmifl Milletler Ticaret ve Kalk›n ma Konferans› olarak an›lan bu uluslararas› konferans, k›salt›lm›fl ad›yla UNCTAD olarak bilinen örgütün do¤umuna yol açt›. BM Genel Kurulu, Aral›k 1964’te konferans›n sürekli bir örgüt haline getirilip Birleflmifl Milletler bünyesinde yer almas›n› kabul etti. UNCTAD, geliflmekte olan ülkelerin kalk›nma ve uluslararas› ticaret sorunlar›n› tart›flmak ve çözümler getirmek amac›yla belirli sürelerde uluslararas› konulara yönelik sürekli faaliyetlerde de bulunmaktad›r. 1964, Cenevre Konferans›’ndan sonra 1968 Yeni Delhi, 1972 Santiago, 1976 Nairobi ve 1979 Manila, 1983 Belgrad, 1987 Cenevre, 1992 Rio de Janerio Konferanslar› söz konusu sorunlar›n tart›fl›l›p çözüm önerilerinin oluflturuldu¤u uluslaras› platformlar niteli¤i kazanm›flt›r. UNCTAD’›n amac›, “geliflmekte olan ülkelerin kal k›nmalar›n› h›zland›rmaya yönelik ve tüm ülkeler tara f›ndan benimsenebilecek bir dizi ekonomi politikas› oluflturmak” fleklinde tan›mlanmaktad›r. Bu genifl çerçeve, geliflmifl ve geliflmekte olan ülkelerde uygulanan, d›fl ticaret, d›fl ödemeler ve iktisadi kalk›nma alanlar›nda etkili olabilecek tüm ekonomi politikas› önlemlerini kapsamaktad›r. 182 Birlefltirip Bölme Usulü Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri UNCTAD’›n konferanslar düzenlemekle kalmay›p sürekli olarak yapt›¤› çal›flmalar, hammadeler ve stok politikas›, ihracat›n çeflitlendirilmesi, d›fl borç sorunu, teknoloji transferi ve geliflmekte olan ülkeler aras›nda iflbirli¤i olanaklar› gibi sorunlar› kapsamakta, UNCTAD bünyesinde kurulan komiteler bu sorunlar›n çözümüne yönelik araflt›rma ve çabalar›n› sürdürmektedir. UNCTAD’›n örgüt yap›s›n›n temelini Kalk›nma ve Ticaret Konferans› oluflturur. Kalk›nma ve Ticaret Ku rulu ise, kendisine ba¤l› komiteler yoluyla, konferanslar aras›nda örgütün çeflitli alanlardaki faaliyetlerini sürdüren organ›d›r. (Bkz. Birleflmifl Milletler, B.M. Kalk›nma Program›, B.M. S›nai Geliflme Örgütü) T. Berksoy/ fi. Akkaya Birlefltirip Bölme Usulü [Alm. Divisionssystem bei der Familienbesteuerung] [Fr. Quotient familial] [‹ng. Quotient system] Bu yönteme göre ailenin ödeyece¤i verginin matrah›n› belirlemek için kar› ve kocan›n geliri önce toplan›r, sonra ikiye bölünür. Bu iki eflit bölüm ayr› ayr› vergilendirilir. Artan oranl› gelir vergisinde vergilemenin ailenin gelirlerinin toplam›n›n yar›s› üzerinden yap›lmas›, her yar›ya daha düflük bir vergi oran› isabet edece¤i için, aile gelirlerinin daha hafif bir flekilde vergilendirilmesini sa¤lar. Birlefltirip bölme usulü Amerika Birleflik Devletleri, Bat› Almanya ve Fransa’da uygulanmaktad›r. Ancak Fransa’da bu usul çocuklar›n gelirlerini de kapsamaktad›r. Türkiye’de ise kar› ve kocan›n geliri birlefltirilerek vergilendirilmektedir. (Bkz. Artan Oranl› Tarife ) E. Korkmaz Birlik Sigorta 1959 y›l›nda kurulmufl olan Birlik Sigorta en yo¤un olarak kaza sigortac›l›¤›nda çal›flma göstermektedir. fiirketin paydafll›klar› küçük paydafllar aras›nda da¤›lm›fl olup, belirgin bir tüzel kiflilik orta¤› yoktur. Tar›msal sektörde Birlik Sigorta’n›n herhangi bir etkinli¤i yoktur. fi. Özgencil Birlikte De¤iflim [Alm. Konkurrierende Veränderungen ] [Fr. Variations concomittantes, Covariations ] [‹ng. Covariability] X ve Y ile belirtilebilecek iki de¤iflkene ait seri de¤erleri birarada ve uyumlu bir flekilde azalmakta ya da artmakta ise, bu olay istatistikte “birlikte de¤iflim” olarak adland›r›lmaktad›r. Araflt›rma konusu de¤iflkenler birlikte de¤iflmekteyse aralar›ndaki ba¤lant› pozitif ya da negatif yönde olabilir. Gelir ile tüketim, bir mal›n fiyat› ile o maldan arzedilen miktar ya da bir firman›n reklam harcamalar› ile sat›fllar› ayn› yönde de¤iflmekte iseler, söz konusu de¤iflkenler aras›nda pozitif bir ba¤lant› bulundu¤una hükmedilecektir. Bu durumda de¤iflkenlerden birinin de¤erleri artarken di¤erinin de¤erlerinin de artmas›, azal›rken ise di¤erinin de¤erlerinin de azalmas› beklenecektir. Bir de¤iflkenin de¤erleri artarken di¤erinin azalmas› ise ters yönde, yani negatif bir ba¤lant›n›n varl›¤›na iflaret edecektir. Bir mal›n fiyat› artarken o maldan talep edilen miktar›n azalmas›, bir fabrikan›n üretimi artarken birim bafl›na maliyetlerin düflmesi ya da ailelerin gelir düzeyleri artarken baz› tür g›da maddelerinin tüketimini k›smalar›, negatif birlikte de¤iflime örnek olarak gösterilebilir. ‹ki de¤iflkenin birlikte de¤ifliyor olmas› aralar›nda bir neden sonuç iliflkisi bulundu¤u anlam›na gelmeyebilir. Örne¤in, bir ma¤azan›n ‹stanbul ve Ankara flubelerinin sat›fllar› aras›nda pozitif bir ba¤lant› bulunmas›, herhangi bir flehirdeki sat›fllar›n di¤erini etkilemesinden de¤il, firman›n uygulad›¤› fiyat ve reklam politikalar›ndan ileri gelebilir. Benzer flekilde, bir ülkede yat›r›m mallar›, giyim eflyas› ya da besin maddeleri sat›fllar›n›n birlikte artmakta oluflu, bu de¤iflkenlerin birbirini etkilemelerinden çok, konjonktür ve nüfus art›fl› gibi di¤er faktörlerden kaynaklan›yor olabilir. Birlikte de¤iflim olay› iki de¤iflken aras›nda olabilece¤i gibi, biri ba¤›ml› ve di¤erleri ba¤›ms›z olmak üzere ikiden fazla de¤iflkenle ilgili olarak da ortaya ç›kabilir. Her iki halde de ba¤lant›n›n yönünü ve kuvvetini belirlemeye yönelik metodlar korelasyon analizinin kapsam›na, ba¤lant›y› bir do¤ru ya da e¤ri denklemi yard›m›yla belirtmeyi amaçlayan metodlar ise regresyon analizinin kapsam›na girmektedir. (Bkz. Bileflik Seri, Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri, Korelasyon, Regresyon) B.A. Köksal Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri [Alm. Einfache Masse für Kovariation] [Fr. Mesures de covariation ] [‹ng. Simple measures of covariability] (X) ve (Y) de¤iflkenleri uyumlu bir flekilde de¤iflmekte ise, yani aralar›nda birlikte de¤iflim olarak tan›mlanan bir ba¤lant› bulunmakta ise, bu ba¤lant›n›n yön ve kuvvetini saptamada korelasyon analizine ek olarak baz› basit ve pratik aç›dan önem tafl›yan ölçülerden de yararlan›lmaktad›r. Bu ölçüler aras›nda yayg›n olarak kullan›lan s›ra farklar› (Spearman) korelasyon katsay›s› ve daha ender baflvurulan ba¤›ml›l›k indeksi ile ba¤›ml›l›k katsay›lar› afla¤›da k›saca aç›klanm›flt›r. 1) S›ra farklar› (Spearman) korelasyon katsay›s› . E¤er (n) birimden oluflan bir grup iki ayr› de¤iflkenin fl›klar›na göre düzenlenmiflse, her birimle ilgili (X iYi) olmak üzere (n) çift gözlem bulunacakt›r. Gerek (X) gerekse (Y) serilerine ait de¤erler en büyü¤üne 1 vermek üzere s›ralan›r ve her (X i) s›ra de¤eri ona tekabül eden(Yi) s›ra de¤erinden ç›kar›l›rsa, Yi-Xi = di ile belirtilebilecek (n) say›da farkelde edilecektir. Bu farklara dayanarak iki de¤iflken aras›ndaki ba¤lant›n›n yönü ve kuvveti 6 ∑di2 rs = 1 – 2 n (n -1) istatisti¤i ile ölçülebilmektedir. (-1) ve (+1) aras›nda de183 Birlikte De¤iflim Basit Ölçüleri Blanc, (Jean Joseph Charles) Louis ¤iflebilen bu ölçü, s›ra farklar› korelasyon katsay›s› olarak ya da ölçüyü ilk gelifltiren Spearman adl› matematikçinin ad›yla belirtilmektedir. X Y 3 4 9 6 10 2 1 3 4 7 S›ralama X Y 1 2 4 3 5 2 1 3 4 5 2 di di +1 -1 -1 +1 0 1 1 1 1 0 ∑=4 (X) ve (Y) de¤iflkenlerine ait de¤erler, bunlar›n s›ralamalar›, farklar ve farklar›n kareleri tablodaki gibi ise, bu verilerle ilgili Spearman korelasyon katsay›s› rs = 1 – 6 (4) 5 (25 – 1) = .8 olarak hesaplanacakt›r. 8 de¤eri iki de¤iflken aras›nda pozitif yönlü bir ba¤lant› bulundu¤una iflaret etmektedir. De¤iflkenlerden birinin say›sal olmad›¤› durumda da kullan›labilen bu katsay›n›n istatistik aç›dan anlaml› olup olmad›¤›n› test etmek amac›yla metodlar gelifltirilmifltir. 2) Ba¤›ml›l›k indeksi. (X) ve (Y) de¤erleri aras›ndan kaç adedinin art›fl ya da azal›fl kaydetti¤ini dikkate alarak hesaplanan bu ölçü basit bir ölçü olup, ba¤lant› hakk›nda ancak kaba bir fikir verebilmektedir. Bu indeks (X) ve (Y) serilerindeki her de¤ere, bir önceki de¤ere göre art›fl ya da azal›fl kaydetmifl olmas›na ba¤l› olarak, (-) veya(+) iflaretleri verilmesi ve art› say›s› toplam›ndan eksi say›s› toplam›n›n ç›kar›larak sonucun toplam iflaret say›s›na (N) bölünmesi ile, (n+) - (n-) Ba¤›ml›l›k indeksi = N formülü ile hesaplanmaktad›r. Yukar›daki örne¤e ait (X) serisinde 2 art› ve 2 eksi iflaretli de¤er, (Y) serisinde ise 1 eksi ve 3 art› iflaretli de¤er bulunmas› ve toplam iflaret say›s›n›n 8 olmas› nedeniyle indeks de¤eri 5–3 2 B.‹. = = = .25 8 8 olacakt›r. Çok basit olmas›na ek olarak, bir önceki de¤ere göre fark göstermeyen gözlemlerin indekse nas›l dahil edilece¤inin de belirsiz oluflu, bu ölçünün sak›ncas›d›r. 3) Ba¤›ml›l›k katsay›s›. Ba¤›ml›l›k indeksinin gelifltirilmifl bir flekli olup, her de¤erin bir önceki de¤erle olan fark›n›n hesaplanmas› esas›na dayanmaktad›r. Her (X) de¤eri ile ilgili fark›n (∆X), ona tekabül eden (Y) de¤erine iliflkin farkla (∆Y) çarp›larak çarp›mlar›n›n mutlak toplam›na bölünmesi ile bu ölçü, Ba¤›ml›l›k katsay›s› = Σ∆Χ∆Υ Σ ∆Χ∆Υ formülü yard›m›yla belirlenmektedir. Yukar›daki örnekle ilgili verilere uyguland›¤› takdirde bu katsay› .73 olarak hesaplanacakt›r. Görüldü¤ü gibi bu de¤er Spearman korelasyon katsay›s› yard›m›yla elde edilmifl olan .8 de¤erine yak›nd›r. Yukar›da belirtilen ölçüler sadece iki de¤iflkenin söz konusu oldu¤u haller için geçerli olup, biri ba¤›ml› olan ikiden fazla de¤iflken aras›ndaki ba¤lant›n›n saptanmas› için korelasyon analizine baflvurmak gerekmektedir. (Bkz. Ba¤l›l›k Katsay›s›, Birlikte De¤iflim, Bileflik Seri ler, Korelasyon) B.A.Köksal Biyentruve Hesap kesim dönemlerinde cari hesab›n iflleyiflini ve bakiyesini göstermek üzere bankan›n gönderdi¤i ekstreye hesap sahibi müflterinin mutab›k oldu¤unu bildirdi¤i belge (tasvip, mutabakat, uygunluk belgesi). Pula tâbi de¤ildir. Hesap sahibi 1 ay içinde itiraz etmezse bakiyeyi kabul etmifl say›l›r. Biyentruve’yi göndermifl olman›n, hesaba geçen kalemlerin hukuken geçerli olmas›yla bir ilgisi yoktur. Herhangi bir yanl›fl ve unutma, biyentruve gönderilmifl olsa dahi, cari hesap aç›k oldu¤u takdirde her zaman, hesap tamamen kapanm›fl ise, befl y›ll›k zaman afl›m› süresi içinde iddia ve dava olunabilir. S. Abaç Blanc, (Jean Joseph Charles) Louis (1811-1882) Frans›z tarihçisi ve politika lideri, Fikirleri sosyalizmin geliflmesinde derin iz b›rakm›flt›r. Bafll›ca kitaplar› flunlard›r: Frans›z ‹htilâli Tarihi , ‹ngiltere Mektuplar›, 1848 ‹htilâlinin Tarihi , On Y›l›n Tarihi (1830,1840) Günümü zün ve Yar›n›n Sorunlar›. ‹fl organizasyonu konusundaki yay›nlar›nda bütün kötülüklerin rekabetten ileri geldi¤ini, rekabetin zay›f› ezdi¤ini ve kiflisel ç›karc›l›ktan toplum ç›kar›n› ön plana alacak bir düzene geçilmedikçe durumun düzelmeyece¤ini ileri sürmüfltür. “Herkese ihtiyac› kadar vermek, herkesten gücüne göre almak” ilkesini ortaya koymufltur. Bütün ücretlerin efl düzeyde olmas›n› savunmufltur. Kooperatifçilik ve sendikac›l›¤› desteklemifltir. 1848 ‹htilâli’nden sonra kabineye girmifltir. “Her va tandafla ifl güvencesi ” ve “Her çal›flana geçinebilece¤i kadar kazanç güvencesi” ilkelerini iktidara kabul ettirmifltir. ‹fl saatlerinin k›salt›lmas›n› istemifltir. ‹fl anlaflmazl›klar›n› gidermek yollar›n› haz›rlayan ünlü Luxem bourg Komisyonu’nun bafl›na geçmifltir. ‹fl anlaflmazl›klar›n› hakem karar›yla çözüme ba¤lama yöntemini kurmufltur. Sosyal iflyerlerinde çok kiflinin geçimini kazanmas›n› sa¤lam›flt›r. Giderek artan popülaritesinin uyand›rd›¤› endifle iktidar› ona karfl› tepki göstermeye ve tedbir almaya sevketmifltir. ‹ngiltere’ye kaçm›fl ve ‹kinci ‹mparatorluk sona erinceye de¤in geri gönmemifltir. (Bkz. ‹dealist Sos yalizm) F. Ergin 184 Blanqui, Jérôme Adolphe Blanqui, Jérôme Adolphe (1798-1854) Frans›z iktisatç›s›. Adam Smith’in düflünce sistemi paralelinde bir liberaldir. Jean-Baptiste Say ’den sonra Conservatoire des Arts el Métiers’de iktisat kürsüsü profesörlü¤üne getirilmifltir. Avrupa ‹ktisat Tarihi konulu bir yap›t› vard›r. Sanayi ve ticaret sorunlar›n› teori ve uygulama kar›fl›m› bir yaklafl›mla incelemifltir. ‹flçi s›n›f›n›n çal›flma ve yaflama koflullar›n› tahlil etmifltir. Liberallerden ayr›ld›¤› nokta, hükümetin iflçi s›n›f›n› korumas› gerekti¤ini savunmas›d›r. F. Ergin Blanqui, Louis Auguste (1805 - 1885) Frans›z sosyalisti ve ihtilâlcisi. Hukuk ve T›p ö¤renimi görmüfltür. Genç yafllar›nda politikaya at›lm›flt›r. ‹htilâlci politika taktiklerinde ustal›¤›yla tan›nm›flt›r. 1830 ‹htilâli’nde savaflm›flt›r. ‹fl bafl›na gelen LouisPhilippe yönetimiyle geçinememifltir. Gizli cumhuriyetçi dernekleri kurmaya koyulmufltur. 1831 ve 1836’da iki kez hapse mahkum edilmifltir. 1839’da bir silahl› ayaklanma düzenlemifltir. Sonunda yenilmifl, ölüme mahkûm edilmifl, ancak cezas› ömür boyu hapse çevrilmifltir. 1848 ‹htilâli’nde tahliye edilerek Cumhuriyetçi hareket liderli¤ine getirilmifltir. Hükümeti solcu bir politikaya zorlam›flt›r. “Jacobinisme” ilkeleri do¤rultusuda yo¤un faaliyet göstermifltir. Ancak taraftarlar›n›n meclis binas›na sald›rmalar› üzerine yeniden on y›l hapse hüküm giymifltir. Politika felsefesini hapishane y›llar›nda kurmufltur. Proleterya diktatörlü¤ünü komünizmi gerçeklefltirecek tek yol olarak kabul etmifltir. ‹flçi s›n›f›n›n, sendikalar› politik amaçlara yönelterek, grevler düzenleyerek ve eylemlere geçerek rejimi y›kabilece¤ini savunmufltur. Proleterya diktatörlü¤ü kurulduktan sonra kapitalizmden aflamal› olarak sosyalizme geçilmesini önermifltir. 1859’da tahliye edilince gizli dernekleri yeniden örgütlemeye çal›flm›flt›r. Bir kez daha hapsedilmiflse de kaçarak Belçika’ya s›¤›nm›flt›r. 1870-71 Frans›z-Alman Savafl›’nda Paris’te silahl› ve e¤itimli 4 bin kiflilik bir ordu kurmufltur. Frans›z ordusunun Sedan’da yenilmesi üzerine ordusunu harekete geçirerek imparatorluk rejimine son verilmesinde etkili olmufltur. Bir aral›k Paris’te birkaç saatlik bir geçici hükümete baflkanl›k etmifltir. Ateflkesten sonra bir köfleye çekilmifl, ancak iktidara gelen Thiers’nin emriyle tutuklanm›flt›r. Paris Komünü’ne seçilmiflse de, hapiste oldu¤undan kat›lamam›flt›r. 1879’da affedilmifl ve mücadelesine ömrünün sonuna de¤in kalemiyle devam etmifltir. (Bkz. Karl Marx, Marksizm, Jérôme Adolphe Blanqui) F. Ergin Blokaj [Alm. Sperre] [Fr. Blocage] [‹ng. Blocage] Bankac›l›k terimi olarak, bir varl›¤›n yetkili otoritelerin izni olmas›z›n sahibi taraf›ndan kullan›lamamas› demektir. Bloke Esham ve Tahvilat Bloke bir varl›k üzerindeki blokaj›n kald›r›lmas›, yani yetkili otoritelerin izniyle kullan›labilir, d›flar› transfer edilebilir duruma getirilmesi deblokaj terimiyle ifade edilir. Blokaj ve deblokaj ifllemlerinin esas›, ikametgâhlar› yurt d›fl›nda olan bir k›s›m gerçek ve tüzel kiflilerin belirli baz› kaynaklardan elde ettikleri fonlar› Merkez Bankas›’nda, menkul k›ymetleri de diledikleri bir bankada bloke ettirmeleri ve bloke paralar›n kolayl›kla d›flsat›m› yap›lamayan bir k›s›m yerli ürünlerin sat›fl bedellerinden ve di¤er belirli kaynaklardan do¤an dövizlerle d›fla transfer edilebilmesidir. Blokaj ifllemlerinde uygulanacak esaslar “Türk Paras› K›ymetini Koruma" hakk›ndaki 32 say›l› karara (7.8.1989 tarih ve 89/14391 say›l›) iliflkin tebli¤lerde yer alm›flt›r. (Bkz. Deblokaj) S. Abaç Bloke Çek [Alm. Gesperrte Scheck] [Fr. Chèque bloqué] [‹ng. Cer tified check] Baz› kurum ve kurulufllar, örne¤in, gümrük ve vergi daireleri gibi resmi makamlar kendilerine nakit para yerine verilmek istenen, Merkez Bankas› üzerine keflideli çeklerin bedellerini güvence alt›na almak amac›yla, muhatap bankan›n çek üzerine bedelinin kendi emirlerine bloke edildi¤i yolunda bir flerh vermesini talep ederler. Özel kifliler de, keflide ettikleri çeklerin bedellerinin lehdar edene bloke edilmesi iste¤inde bulunabilirler. ‹flte üzerine böyle blokaj flerhi konmufl olan çeklere “bloke çekler” denir. Keflidecinin baflvurusu üzerine bankalar bu flerhi vererek, çek bedelini bloke bir hesaba aktar›rlar. Bu blokaj flerhinin hukuksal niteli¤i hukukçular aras›nda uzun zaman tart›flma konusu olmufltur. Baz›lar› bunu bir k›s›m ülkelerde kullan›lan ve keflide an›nda provizyonun mevcut oldu¤unu vurgulayan vize anlam›nda kabul etmifllerdir. Ticaret Kanunu’muz çeklerde kabul yöntemini öngörmedi¤inden, Amerika’da oldu¤u gibi bir tasdik (certification) söz konusu olamaz. Zira böyle bir tasdik flerhi kabul niteli¤inde olaca¤›ndan, yasal olarak bunun yaz›lmam›fl kabul edilmesi gerekir. Fakat uygulamada duyulan ihtiyaç, “bloke çekler”i yaratm›flt›r. Yag›tay da bunu kabul ederek blokaj flerhinin bir tür kefalet (teminat) niteli¤i tafl›d›¤› sonucuna varm›flt›r. Ticaret Kanunu “tasdikli çek” yöntemine yer vermemifltir. Bu boflluk, uygulamada, yukar›da belirtildi¤i gibi çek bedelini bloke etmek suretiyle giderilmeye çal›fl›lmaktad›r. (Bkz. Çek) S. Abaç Bloke Esham ve Tahvilat [Alm. Gesperrte Effekten] [Fr. Titres bloqués] [‹ng. Blo ked shares and bonds] Sahipleri taraf›ndan serbestçe kullan›lmas› belirli koflullar›n gerçekleflmesine de¤in durdurulmufl olan esham ve tahvilata denir. Bir bankan›n esham ve tahvilat servisinde bloke olarak duran menkul de¤erler bazen, bankan›n di¤er servisleri emrine bloke edilir. Bu menkul de¤erler bankaca 185 Bloke Etmek Bodin, Jean verilen teminat mektubuna da aç›lan herhangi bir krediye güvence olarak rehnedilmifltir. Bunlar bazen Ticaret Bakanl›¤› emrine de bloke edilir. Menkul de¤erler, ço¤u kez sigorta flirketlerinin sigorta sahiplerine karfl› yükümlülüklerine yerine getirmelerini sa¤lamak üzere, sigorta flirketlerinin teftifl ve murakebesi hakk›ndaki kanuna göre hükümete vermek zorunda olduklar› kefalet akçeleriyle sat›n al›nm›flt›r. Bunlar için ayr›ca taahhütname al›nmas›na gerek yoktur. Girifl makbuzlar›n›n bir nüshas›n›n bakanl›¤a yollanmas›yla yetinilir. Anonim flirketler yönetim kurullar›na seçilen üyelerin flirket ifllerinde gereken dikkati göstermelerini sa¤lamak üzere Ticaret Kanunu gere¤ince flirkete (banka yönetim kurulu üyelerinin de Bankalar Kanunu gere¤ince Merkez Bankas›’na ) teminat olarak yat›rmak zorunlulu¤unda olduklar› flirket hisse senetleri de bloke edilir. Bunlar, üyelerin genel kurul taraf›ndan ibra edilmelerine de¤in geri al›namaz, devir ve rehin edilemez. (Bkz. Blo ke Hesaplar ) S. Abaç Bloke Etmek [Alm. Blockieren] [Fr. Bloquer] [‹ng. To blocke] Herhangi bir k›ymetin (örne¤in bir mevduat›n] sahibi taraf›ndan serbestçe kullan›lmas›n›, belirli baz› koflullar›n gerçekleflmesine de¤in durdurmak, baflka bir deyiflle o mevduat› belirli bir ödemeye hasretmektir. Bu, paray› ayr› bir hesaba geçirmek suretiyle olabilece¤i gibi, ayn› hesapta b›rak›p karton ya da föy üzerine bloke oldu¤unu görünür flekilde iflaret etmek suretiyle de olabilir. S. Abaç kredinin teminat› olarak bir para bloke edilebilir. Vadeli mevduat rehni karfl›l›¤› kredi böyledir. Burada kredi geri ödenenene kadar mevduat üzerine bloke konulur. Ayn› flekilde, bir teminat mektubunun nakit karfl›l›¤› verilmesinde de bir paran›n bloke edilmesi söz konusudur. Gerek ‹cra ve ‹flâs Kanunu, gerekse Vergi hukuku uygulamas› aç›s›ndan bankada mevcut bir para ya da hesap üzerine bloke kayd› konulabilir. Di¤er yandan, bankac›l›k uygulamas›nda çok s›k rastlan›lan bloke uygulamalar›ndan biri de, flirket kurulufllar› ve sermaye art›r›mlar› nedeniyle taahhüt edilen nakdi sermayenin 1/4’ünün kurulufl ve art›r›m ifllemi sonuçlanana dek bir bankaya yat›r›lmas›d›r. Bloke edilen para, bloke edilifl amac› sonuçlanana ya da blokeyi tesis eden kifli veya kurulufltan ikinci bir talimat gelene dek hiçbir flekilde ödeme, nakil ve transfer konusu olamaz. Örne¤in icra ya da vergi dairesinin emri ile bloke edilen para, haciz veya ödeme yap›l›ncaya ya da anlaflmazl›k çözülünceye dek bekletilir. fiirket kurulufl ve sermaye art›r›mlar›nda yat›r›lan para üzerindeki bloke, Ticaret Bakanl›¤›’n›n yaz›s› ile, bir kredi ifllemi nedeniyle bloke edilen para üzerindeki bloke kayd› ise kredinin ödenmesi ile kald›r›l›r. (Bkz. Bloke Çek, Bloke Hesaplar, Bloke Esham ve Tahvilat) A.‹. Karacan Blue Chip Bloke Hesaplar [Alm. Sperrkonten] [Fr. Comptes bloqués] [‹ng. Blocked account] Eskiden “mahsur hesaplar“ terimiyle ifade edilen bloke hesaplar, daha do¤ru bir deyiflle bloke mevduat, muhasebe kay›tlar›nda ayr› bir defterikebir fasl›d›r. Lehine bloke edildi¤i kifliler ad›na aç›lan hesaplar, tali hesapla r› oluflturur. Sigorta flirketlerinin Ticaret Bakanl›¤› emrine bloke edilmek üzere yat›rd›klar›, flirketlerin kuruluflu s›ras›nda sermayelerinin dörtte bir oran›nda Ticaret Bakanl›¤› emrine yat›rd›klar› paralar bloke mevduat aras›nda yer al›r. S. Abaç [Alm. Erstklassige Aktien] [Fr. Actions de premier or dre ] [‹ng. Blue chip stocks] Bat› dünyas›nda risk tafl›mayan hisse senetlerine verilen add›r. Ekonominin genel çöküfl anlar› söz konusu oldu¤unda “Blue chips” olarak adland›r›lan çok az say›da hisse senediyle karfl›lafl›l›r. Bunlar›n bafll›calar› ICI, Unilever ve Shell flirketlerinin senetleridir. Günümüzde “blue chips”, firma reklamlar›nda güven ve büyüklük simgesi olarak kullan›lmaktad›r. K. Mortan BNP Bankalar Grubu Merkezi Paris’tedir. Baflta Banque Nationale de Paris olmak üzere 6 Frans›z bankas› ile di¤er ülkelerden 53 filyal ve ifltirak fleklinde bankadan oluflur. S. Abaç BNP Ak Dresdner Bank Bloke Para [Alm. Blockiertes Geld] [Fr. Monnaie bloquée] [‹ng. Blocked currency] K›smen ya da tamamen belli bir ödemeye veya iflleme karfl›l›k tutularak, kullan›lmas› ya da harcanmas› k›s›t lanm›fl veya yasaklanm›fl paraya denir. Bir para çeflitli amaçlarla ve belirli ya da belirsiz bir zaman süreci için bloke edilebilir. Bankac›l›kta bloke para uygulamas› çeflitli flekillerde ortaya ç›kabilir. Verilen kredinin belirlli bir k›sm›, kredinin bankaya getirisini art›rmak amac›yla bloke edilir ve krediyi kullanan kifliye verilmez. Bu tür bir bloke ifllemi genellikle kredi kullan›ld›¤› sürece ve kredinin belirli bir oran› olarak yap›l›r. Gerek nakdi, gerekse kefalet fleklinde verilen bir 1985’te Türkiye’de kurulan özel sermayeli yabanc› ticaret bankas›. Merkezi ‹stanbul’dad›r. Banka’n›n ana ortaklar› Banque National de Paris, Dresdner Bank AG, Akbank T.A.fi.’dir. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 560 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde toplam mevduat› 8,703 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 873 milyar TL’ye, net kâr› 681 milyar TL’ye ulaflm›flt›r. fiube say›s›: 2 Personel say›s›: 79 186 Bodin, Jean (1530-1596) Frans›z politika yazar›. Miktar teorisinin öncülerindendir. Bono Bono Hukuk ö¤renimi görmüfltür. Avukatl›k, üniversite profesörlü¤ü ve Bordeaux Parlamentosu üyeli¤i yapm›flt›r. Büyücülükle u¤raflt›¤› öne sürülmüfltür. Cumhuri yet’in Kitab› bafll›kl› alt› ciltlik bir yap›t› vard›r. Fikirleri baz› önemli konularda ayr›lmakla beraber, doktrin tarihindeki yeri Merkantilistler aras›ndad›r. Her türlü konuyu kalemiyle ifllemifltir. ‹ktisadi doktrinler tarihinde iz b›rakan yap›t›, 1568’de M. de Malestroit’ya verdi¤i yan›tt›r. M.de Malestroit, bir darphane müdürü idi. Fransa’da enflasyon vard›. Pahal›l›k nedenlerini araflt›ran M. de Malestroit, para ayar› bozuldu¤u için fiyatlar›n yükseldi¤ini ileri sürmüfltü. Jean Bodin, gerçek nedenin para ayar› oldu¤unu ispatlayarak Miktar teorisinin esaslar›n› tahlil eden ilk iktisatç›lar aras›nda yer alm›flt›r. 1932’de Onalt›nc› Yüzy›lda Hayat Pahal›l›¤› bafll›¤› alt›nda yeniden yay›nlanan kitab›, ilk bilimsel sosyal tarih monografisidir. Bu yap›t› haz›rlarken, yaflad›¤› ça¤da bulunabilen bütün kaynaklar› inelemifltir. Sikkelerden eksiltilmifl de¤erli maden oranlar›yla fiyat hareketlerini karfl›laflt›rm›fl ve hayat pahal›l›¤›n›n sikke ayar bozuklu¤u oran›ndan çok daha yüksek oldu¤unu görülmüfltür. Amerika’n›n keflfinden beri Fransa’ya girmifl alt›n ve gümüfl miktar›n› araflt›rm›flt›r. Pahal›l›¤›n para miktar›ndaki art›fltan ileri geldi¤ini ortaya koymufltur. 16. yy’›n ikinci yar›s›ndan önce, para de¤erinin sabit oldu¤u ve fiyatlar›n de¤iflti¤i san›l›rd›. Para ayar› bozulmazsa fiyatlar›n istikrarl› olaca¤› görüflü egemendi. Jean Bodin bu yanl›fl inan›fl› düzeltmifltir. Yapt›¤› araflt›rmalar, Copernicus’un (1473-1543) gözlemlerini do¤rulam›flt›r. Copernicus bir gerçe¤i sezmifl, Jean Bodin ise ayn› gerçe¤i ilk sosyal tarih monografisini kaleme alarak kan›tlam›flt›r. (Bkz. Miktar Teorisi) F. Ergin Bono [Alm. Eigener Wechsel] [Fr. Billet à ordre ] [‹ng. Pro missory note] Bono, belli bir mebla¤›n ödenmesi hususunda kay›ts›z ve flarts›z taahhüdü içeren bir k›ymetli evrakt›r. Bononun borçlusu (keflideci), alacakl›ya (lehdara) belli bir miktar paray› belli bir vadede ödemeyi vaadeder. Bononun di¤er bir kanuni ad› da emre muharrer senet dir. Bu kavram, emre yaz›l› k›ymetli evrak kavram› ile kar›flt›r›lmamal›d›r. Gerçekten, emre muharrer senet (bono), emre yaz›l› k›ymetli evrak›n birçok türünden sadece biridir. ‹ktisadi bak›mdan bono bir kredi arac›d›r. Bonunun bu ifllevi, kredili mal al›mlar›nda ve bankalarca iskonto edilmelerinde aç›k bir flekilde görülür. Bono, esas› itibariyle Türk Ticaret Kanunu’nun 688691 maddeleri aras›nda düzenlenmifltir. Ancak bonoya iliflkin bütün hükümlerin an›lan dört maddeye s›¤d›r›lm›fl oldu¤u zannedilmemelidir. Bu maddelerde bononun flekil flartlar› düzenlendikten sonra, di¤er bütün konularda poliçe hakk›ndaki Türk Ticaret Kanunu hükümlerine yollama yap›lm›flt›r. Bono kanunen s›k› flekil flartlar›na tâbi tutulmufltur. Bu flartlara uygun olarak düzenlenmemifl olan bir bono geçerli olmaz (T.K. 688,689); gerekli unsurlar› içermek flart›yla “emre yaz›l› ödeme vaadi (T.K. 742) veya adi borç senedi olabilir. 1) Bononun geçerli olabilmesi için zorunlu flekil flartlar› flunlard›r. a) Senet metninde bono veya emre muharrer senet kelimesinin ve bono yabanc› dilde düzenlenmifl ise bu dilde bono karfl›l›¤› olan kelimenin bulunmas› zorunludur. b) Bono, belli bir mebla¤› ve bu mebla¤›n ödenmesi konusunda kay›ts›z ve flarts›z bir taahhüdü içermelidir. Belli mebla¤ Türk Paras› olabilece¤i gibi, Türk Paras›’n›n k›ymetinin korunmas›na iliflkin mevzuat çerçevesinde yabanc› bir para da olabilir. Bonoda mebla¤ hem yaz› ve hem de rakam ile gösterilmifl olup da miktar bak›m›ndan farkl› olursa, yaz› ile gösterilen mebla¤a, sadece yaz› ile veya sadece rakamla gösterilen iki ve daha fazla mebla¤ farkl› olursa en az olan mebla¤a itibar edilir. c) Bononun alacakl›s›n›n (lehdar›n›n) ad›n›n ve soyad›n›n da senette gösterilmesi gerekir. Hamiline yaz›l› bono düzenlenemez. Bono kanunen emre yaz›l› say›lan bir k›ymetli evrakt›r. Nama yaz›l› k›ymetli evrak haline getirilebilmesi için bir lehdar›n ad›na düzenlenmifl olmas› yetmez; ayr›ca üzerine “emre de¤il nama yaz›l›d›r” mealinde bir kay›t konulmas› gerekir. d) Bonoda tanzim tarihinin ve keflidecinin imzas›n›n da bulunmas› zorunludur. ‹mza el ile at›lmal›d›r. Parmak izi, mühür ve paraf imza say›lmaz. Gözleri görmeyenlerin imzalar›n›n noterce onanmas› gerekir. Yukar›daki koflullardan herhangi birini içermeyen bir senet bono olarak geçerli olmaz. e) Bononun tanzim yeri ile ödenece¤i yerin gösterilmesi de gereklidir. Ancak burada seçimlik bir zorunluluk söz konusudur. fiöyle ki, bonada ödeme yeri gösterilmemiflse tanzim yeri bononun, ödenme yeri say›l›r. Tanzim yeri de gösterilmemiflse, senedin keflidecisinin ad› ve soyad› (veya ticaret unvan›) yan›nda yaz›l› olan yer tanzim yeri ve dolay›s›yla ödeme yeri say›l›r. Böyle bir yer de mevcut de¤ilse bono hükümsüz olur. Vade, bonoda bulunmas›, zorunlu flartlardan de¤ildir. Vadeyi içermeyen bir bono geçerli olup “görüldü¤ünde (ibraz›nda)” ödenmek üzere düzenlenmifl say›l›r. Bonoya yaz›labilecek olan vadeler “görüldü¤ünde”, “görüldükten belli bir süre sonra” “tanzim tarihinden belli bir süre sonra” ve “belli bir tarihte” olmak üzere dört türlü olabilir. Baflka türlü bir vadeyi veya birbirini takibeden vadeleri tafl›yan bonolar geçersiz olur. 2) Bonoya yaz›labilecek (ihtiyari) kay›tlar: Bonoya, yukar›daki zorunlu ve seçimlik zorunlu flartlar d›fl›nda, taraflar›n uyuflmalar›na göre bir tak›m ihtiyari kay›tlar da konulabilir. Örne¤in, bononun düzenleme nedenini göstermek üzere “bedeli, malen (veya nakden) al›nm›flt›r” fleklinde bir kay›t, kanunen öngörülenden yüksek bir temerrüt faizi, ihtilâf ç›kt›¤›nda yetkili olacak yarg› ve icra mercileri yaz›labilir. Bonoda ana para için vadeye kadar iflleyecek olan anapara (kapital) faizi, ancak “görüldü¤ünde” ve “görüldükten belli bir süre sonra”, vadeli bonolar için flart edilebilir. Di¤er flekillerde, vadeli bonolarda öngörülen anapara faizi yaz›lmam›fl sa- 187 Bono Boom y›l›r. Bononun özelliklerine ve niteliklerine ayk›r› olarak konulan ihtiyari kay›tlar bonoyu sakatlamazlar; yaz›lmam›fl say›l›rlar. Yukar›da belirtilen bütün flekil flartlar› gözönünde tutulmak suretiyle kanunen geçerli bir bono örne¤i flöyle düzenlenebilir: Vade 2.5.1997 TürkLiras› -10.000.000.- Tanzim tarihi ve yeri ‹stanbul, 20.12.1996 ‹flbu bono karfl›l›¤›nda 2.5.1997 tarihinde Bay Ali Gedik veya emrü havalesine ‹stanbul’da -Onmilyon-TL, ödeyece¤im. Bedeli nakden (veya malen) al›nm›flt›r. ‹htilâf halinde ‹stanbul Mahkemeleri ve icra daireleri yetkili olup ödemede gecikildi¤i takdirde % 50 temerrüt faizi ödenecektir. Borçlu Mehmet Borçöder Adres-‹mza Beyaz (Aç›k) Bono: Düzenlenecek lehdar›na verildi¤i s›rada yukar›daki flekil flartlar›ndan bir k›sm› (örne¤in bedeli, tanzim tarihi, yeri vs.) bilinçli olaraknoksan b›rak›lan ve noksan yerlerin önceden belirlenen flekilde doldurulmas› hususunda senet hamilinin keflideci taraf›ndan yetkili k›l›nm›fl oldu¤u bonolard›r. Ayr›ca belirtmek gerekir ki, zorunlu flekil flartlar› yanl›fll›kla, unutkanl›kla veya irade d›fl› di¤er bir suretle noksan b›rak›lm›fl olan bonolar beyaz (aç›k) bono say›lmazlar. (TK m. 584) Bono bir kambiyo senedi ve dolay›s›yla kanunen emre yaz›l› k›ymetli evraktan oldu¤u için, arka k›sm›na veya bu k›sm›n devam› say›l›p alonj denilen ekine yaz›lacak ciro beyan› ve imza (veya sadece imza) ve senedin teslimi suretiyle devredilebilir. (TK m. 593-602) Miras ve cebri icra yolu ile vukubulan intikaller için ciroya gerek yoktur. Bonoyu ciro eden her hamil, kendisinden sonraki bono hamillerine karfl› senedin bedelini ödememesi halinde, bono hamili, ödemeden kaç›nan keflideciyi vadeyi takibeden iki ifl günü içinde noterden protesto etmifl olmas› koflulu ile s›ra gözetmeksizin ciro edenlerden herhangi birine veya hepsine birden senedi ödemesi için baflvurulabilir ve r›zaen ödememesi halinde hakk›nda icra takibi yapabilir. Bononun hak sahibi hamili “rehin cirosu” yap›p senedi teslim suretiyle elindeki bonoyu bir kimseye rehnedebilece¤i gibi, bono bedelinin tahsili ve kendisine ödenmesi veya ödenmemesi halinde bu durumun noter protestosu ile tesbiti ve senedin kendisine iadesi için bonoyu (genellikle bir bankaya) “tahsil cirosu” ile devir edebilir (TK m. 600-601) Bononun ödenebilmesi için vadesinde hamil, noter veya (ço¤unlukla oldu¤u üzere) bir banka arac›l›¤› ile as›l borçlusu olan keflideciye ibraz edilmesi gerekir. (TK m. 620) Bonoyu ödeyen keflideci, imzal› bir ödeme flerhi ile bonoyu hamilinden geri almal›d›r. Aksi halde, senedi hüsnüniyetle iktisab etmifl olan yeni hamile karfl› ikinci defa ödeme yapmak zorunda kalabilir. (TK m. 621) Bono, keflideci taraf›ndan vadesinde ödenmedi¤i takdirde hamilin (veya bir tahsil yahut rehin cirosuna müsteniden onun ad›na hareket eden kimselerin) ödememe durumunu, bononun vadesini takibeden iki ifl günü içinde bir noter protestosu ile tesbit ettirmeleri, cirantalardan ödeme talebinde bulunabilmeleri için kural olarak flartt›r; me¤er ki, keflideci veya ciranta, bono üzerine “protestosuz* kayd›n› koyup imzalam›fl veya keflideci iflâs etmifl olsun; yahut vadeden itibaren 30 günden fazla süren mücbir sebepler yüzünden bononun keflidecisine ödeme için ibraz veya ödememe nedeniyle protesto edilebilmesi mümkün bulunmas›n. (TK m. 625-639 641-643) Bono hamilinin keflideciye ve lehine aval verenlere karfl› bonodan do¤an talep hakk›, vadenin bitiminden itibaren üç y›l geçmekle; hamilin cirantaya ve bunlar›n aval verenlerine karfl› talep hakk› ise ödememe protestosu çekilmesinden ve e¤er bonoda“Protestosuz” kayd› varsa bononun vadesinin gelmesinden itibaren bir y›l geçmekle zamanafl›m›na u¤rar. (TK m. 661/2) Bono bedelini ödemifl olan cirantan›n di¤er bir cirantaya karfl› bonodan do¤an talep hakk› ise alt› ay geçmekle zamanafl›m›na u¤rar. (TK m. 661/3) Bu sürenin bafllang›c›, r›zaen ödeme halinde ödeme tarihi; dava yolu ile ödenmiflse davan›n aç›lmas› tarihidir. (TK m. 661/1) Ancak, dava devam etti¤i sürece alt› ayl›k zamanafl›m› ifllemez. (TK m. 662) Bononun herhangi bir flekilde ziya› (çal›nmas›, at›lmas›, yitirilmesi vs) halinde Türk Ticaret Kanunu’nun 669-677. maddeleri hükümlerine göre iptaline karar verilmesi dava edilebilir. (TK m. 563/2) Mahkeme iptale karar verirse, bonoyu zayi etmifl olan hamil, senetten do¤an hakk›n› mahkemenin karar›na müsteniden senetsiz ileri sürebilece¤i gibi, borçludan, yeni bir senet (bono) düzenleyip vemesini de talep edebilir. (TK m. 564/1) Bonolar Damga Vergisi Kanunu’na göre binde befl damga vergisine (damga puluna) tâbidir. Damga pulunun yap›flt›r›lmamas› veya eksik yap›flt›r›lmas› bononun geçerlili¤ini etkilemez; sadece, bankalara ve resmi dairelere ibraz›nda damga vergisi cezal› tahsil edilir. Kambiyo senedi olmas› nedeniyle bonoya ba¤l› alacaklar ‹cra ve ‹flâs Kanunu’nun 167-170 (b) maddelerinde yer alan özel takip usulüne göre takip ve tahsil edilirler. E. Moro¤lu Boom [Alm. Boom, Aufswung] [Fr. Boom] [‹ng. Boom] Ekonomik etkinliklerin en yüksek oldu¤u döneme “bo om” ad› verilir. Bir boom ile sonraki boom aras›ndaki süre genellikle yedi ya da sekiz y›ld›r. Boom s›ras›nda üretim genifllemekte, fiyatlar ve ücretler yükselmekte, iflsizlik azalmaktad›r. Tam istihdam sa¤land›ktan sonra boom enflasyoncu bir karaktere bürünür. Birçok sanayileflmifl ülkede, 1892’den 1913’e kadar geçen 121 y›lda, her 7-8 y›lda bir boom meydana gelmifltir. 188 Borcun Nakli Borç Reddi 1913’ten sonra konjonktür dalgalanmalar›n›n yerini, özellikle iki savafl aras› dönemde, uzun süreli bir dep resyon alm›flt›r. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n sona ermesinden sonra kapitalist ülkelerde izlenen tam istihdam politikalar›, kon jonktür dalgalanmalar›n›n oluflmas›na engel olmakla beraber, resesyonlar›n ortadan kalkmas›n› sa¤layamam›flt›r. D. Demirgil Borcun Nakli [Alm. Schuldübernahme] [Fr. Reprise de dette] [‹ng. As sumption of debt] Borç iliflkisinde borçlunun yerine bir baflka kimsenin geçmesi mümkündür. Bu duruma borcun nakli denildi¤i gibi, borcun yüklenilmesi tarz›nda ifade olundu¤u da gözlemlenmektedir. Bu durumun gerçekleflmesi için alacakl›n›n onay› gereklidir. Zira eski borçlunun yerine borç iliflkisine dahil olacak kiflinin ekonomik olanaklar› ve ifa yetene¤i alacakl› yönünden önem tafl›r. Borcun nakli iki evrede gerçekleflir. Bunlardan birincisi borçlu ile onun yerine geçecek kifli aras›nda yap›lacak bir sözleflmedir (BK 173) Di¤eri ise borçluya karfl› borcu yüklenmeyi taahhüt eden üçüncü kifli ile alacakl› aras›nda yap›lan bir “borcun nakli sözleflmesi”dir. (BK m. 174) 1)Borçtan kurtulma sözleflmesi: Bu sözleflme, borçlu ile onun yerine kaim olacak üçüncü kifli aras›nda kurulur. Üçüncü kifli, borçluya, alacakl›n›n onay›n› alarak borcu yüklenmeyi ve onu borçtan kurtarmay› vaad eder (BK m. 173/1) söz konusu sözleflme bir “iç ifllem” niteli¤indedir ve alacakl›ya bir etkisi yoktur. 2) Borcun d›fl yüklenilmesi (Borcun nakli sözleflmesi): Bu sözleflmenin taraflar›, borcu yüklenmek isteyen üçüncü kifliyle alacakl›d›r. Alacakl› ile borcu yüklenmek isteyen üçüncü kifli aras›nda sözleflmenin meydana gelmesiyle önceki (BK m. 174/1) borçlu art›k borç iliflkisinin d›fl›na ç›kmakta ve sözleflmenin taraf› olan üçüncü kifli borçlu s›fat›n› kazanmaktad›r. (BK m. 175/2) Borcun naklinin do¤urdu¤u en önemli sonuç, borçlunun de¤iflmesidir. Alacakl› önceki borçluya karfl› ileri sürebilece¤i haklar› yeni borçluya karfl› da ileri sürebilir. (BK m. 177/1) Yeni borçlu, borçtan do¤an savunmalar› alacakl›ya karfl› ileri sürebilir. Ancak önceki borçlunun flahs›ndan do¤an def’ilerini ilke olarak alacakl›ya karfl› dermeyan edemez. (BK m. 177/11) Yeni borçlu keza kendisi ile eski borçlu aras›ndaki sözleflmeden kaynaklanan def’ileri de alacakl›ya karfl› kullanamaz (BK m. 177/111) Borcun d›fl yüklenilmesine iliflkin sözleflme hükümsüz oldu¤u takdirde nakil keyfiyeti ve söz konusu ifllem bafltan itibaren geçersiz olacakt›r. Taraflar›n hukuki durumunda bir de¤ifliklik meydana gelmeyeektir. Borcun nakli iflleminin geçerlili¤ine güvenerek teminatlar›n› serbest b›rakan alacakl›, bundan do¤an zarar›n› borcu üstlenmeyi vaad eden üçüncü kifliden (nakil müteahhidinden) isteyebilir (BK m. 178/11) ‹. Ulusan Borcun Ödenmesi [Alm. Anzahlung der Uerschuldung] [Fr. Paiment de la dette] [‹ng. Payment of the debt] Borcun ödenmesi (itfas›), alacakl›ya paras›n›n iadesidir. Aksine bir kay›t yoksa, borç, borcun nominal de¤eri üzerinden ve borçlanma s›ras›nda kararlaflt›r›lm›fl para ile ödenir. Borç, vadesi geldi¤i zaman ödenir. Ancak, bazen vadesi gelmemifl borçlar da ödenebilir. Genellikle borcun ödenmesi borçlanma d›fl› “normal” gelir ile gerçeklefltirilir. Ancak baz› durumlarda devlet eski borçlar› ödeyebilmek için yeniden borçlanmaya baflvurabilir. Bu takdirde, borcun ödenmesi, genel borç düzeyinde bir azalma yaratmaz. Ekonomik sonuçlar› aç›s›ndan, ödemenin ihtiyari ya da mecburi olmas› fazla bir önem tafl›mamaktad›r. Buna karfl›l›k, genellikle mecburi ödeme daha s›k görülür. Ödeme zorunlu¤u bafll›ca üç olaydan kaynaklan›r. a) Kanun ya da sözleflmeden do¤an zorunluluk, b) Alacakl›n›n teflebbüsü ile ödeme c) Borçlunun teflebbüsü ile ödeme. Borç ya toplu flekilde ödenir ya da tedricen ödenir. Borcun toplu flekilde ödenmesi, bir borcun vade sonunda tamamen iade edilmesidir. Borcun akti ile ödenmesi aras›ndaki süre boyunca yaln›z faiz verilir. Tedrici ödeme, borcun devam etti¤i süre boyunca ve genellikle akitten belirli bir süre sonra bafllamak üzere, alacakl›ya faiz ile birlikte ana paran›n bir k›sm›n›n da iadesidir. Toplu ödemede y›ll›k faiz ödemeleri birbirine eflittir. Oysa tedrici ödemede -ana paran›n gittikçe azalmas› sonucu- y›ll›k faiz ödemeleri y›ldan y›la düfler. (Bkz. Dev let Borçlar› ) B. Ocakc›o¤lu Borcun Reddi [Alm. Schuldabwehr] [Fr. Répudiation de la dette publi que] [‹ng. Repudiation of public debt] Devletin tek tarafl› bir karar›yla borcunun tamam›n›n ya da bir k›sm›n›n ortadan kald›r›ld›¤›n› ilan etmesidir. Ancak Devletin istisnai bir karakter tafl›yan bu davran›fl›na karfl› herhangi bir hukuki yapt›r›m uygulanamaz. Borcun reddi, genellikle ola¤anüstü durumlarda ve köklü siyasal de¤ifliklikler sonucu ortaya ç›kmaktad›r. Yeni gelen siyasal yönetimin eski rejimin her türlü tasarrufunu ƒiilen ve hukuken iptal etmesi durumunda alacakl›lar›n baflvuraca¤› hiçbir hukuki merci kalmayaca¤› için, borcun geri al›nmas› mümkün olmayacakt›r. Devletin borcunu reddetmesi, moratorium ilan etmesinden farkl›d›r. Moratorium’da borç ödemeye bir süre için ara verilir, borçlu ile alacakl›lar aras›nda borcun daha uygun bir ödeme plan›na ba¤lanmas›, hatta bazen borcun miktar›nda indirim yap›lmas› için görüflmeler yap›l›r; fakat borç ortadan kalkmaz. Borcun reddi gerek iç gerekse d›fl borçlar bak›m›ndan olumsuz baz› sonuçlar do¤urur. ‹ç borçlar›n reddi, her fleyden evvel hukuka ayk›r› bir tasarrufdur; ayr›ca kamu kredisini sarsar ve devletin ilerde serbest piyasadan borçlanma imkânlar›n› genifl ölçüde azalt›r. Nihayet servet da¤›l›m›n› ve bunun sonucunda gelir da¤›l›m›n› bir grup servet sahipleri -devlete borç veren- aleyhine bozar. 189 Borç Borç ‹liflkisi D›fl borcun reddi ise servet ve gelir da¤›l›m›n› do¤rudan etkilemez. Ancak uluslaras› iliflkilerin ciddi ölçüde bozulmas›na neden olabilir. Borçlar›n reddi geçmiflte askeri müdahalelere kadar varan sonuçlar do¤urmakla beraber, günümüzde bu a¤›r müeyyidenin harekete geçirilmesi güç olmaktad›r. Nitekim, Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra Rusya’n›n, iki dünya savafl› aras›nda da Almanya’n›n d›fl borçlar›n› reddetmeleri herhangi bir d›fl müdahaleye yer vermemifltir. Ancak, bu davran›fl, borçlu devletin yeniden d›fl kredilere baflvurmas› imkânlar›n› çok s›n›rlayabilir. (Bkz. Devlet Tahvillerinin ‹hraç ve Sat›fl›, Borç ‹daresi, Borç Yükü) M. Yafla arac› olarak kullan›lmas›, borç miktar›nda ve borçlar›n bilefliminde ayarlama yapmak fleklinde gerçekleflir. Borç miktar›nda ayarlama, borç seviyesinin indirilmesi ya da yükseltilmesidir. Borcun bilefliminde (terkipte) ayarlama ise, borçlar›n vadelerinde ve/veya borcun alacakl›lar itibariyle da¤›l›m›nda de¤ifliklik yapmakt›r. Devlet borcunun bu anlamda olmak üzere kullan›lmas›, esas itibariyle ‹ngiltere ve Amerika Birleflik Devletleri’nde ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonraki dönemde gelifltirilmifl bir politikad›r. Bu anlamda borç idaresi, bu ülkelerle benzer sosyal yap› gösteren birçok ülkede de söz konusudur. Bazen kimi ülkelerde borç idaresi ile borcun aktedilmesinden ödenmesine kadar, akitten do¤an ve hukuki anlamda borçlar üzerinde yap›lan ifllemler ve / veya de¤ifliklikler anlafl›lmaktad›r. Borç idaresinin bu flekilde hukuki ve hatta daha dar olarak idari anlamda tarifinin uygulanmas›na, özellikle devlet borçlar›n›n do¤du¤u ve devletin zaman zaman genifl flekilde borçland›¤› bir ülke olan Fransa ile K›ta Avrupas›’nda rastlanm›flt›r. Bugün bu ülkelerin ço¤unda borç idaresi, Anglo-Sakson literatürdeki anlamda de¤erlendirilmektedir. Devlet borçlar› bir iktisat politikas› arac› olarak de¤erlendirildi¤inde, bunlar›n bütçe ile olan ilgisi de zay›flamaktad›r. Çünkü, art›k sadece bütçede gelir eksikli¤ini tamamlamak için devlet borç almamakta, bunun yan›nda, s›rf ekonomiyi etkilemek ve yönlendirmek amac›yla da borç alabilmektedir. (Bkz. Maliye Politikas›, Devlet Borçlar›) E. Korkmaz Borç [Alm. Schuld] [Fr. Dette] [‹ng. Debt] Bir kifliyi, bir baflka kifliye karfl› ödeme yükümlülü¤ü alt›na sokan bir ba¤d›r. Bu ödeme yükümlü¤ü faizli ya da faizsiz olabildi¤i gibi, vadeli ya da vadesiz de olabilir. Borç alma ya da verme edimi senetle saptanabilece¤i gibi, senetsiz de gerçeklefltirilebilir. Borcu, k›sa vadeli, orta vadeli ve uzun vadeli olarak s›n›flayabiliriz. K›sa vadeli borç 1 y›l içinde, orta vadeli borç 3-5 y›l içinde, uzun vadeli borç 5 y›ldan uzun süre içinde ödenen borçlard›r. Borç terimi, bilanço dilinde iflletmeden alacaklar›n, iflletme varl›klar› üzerindeki talep haklar›n›n para ile ifadesidir. Borç bilançoda, gelecek zaman içinde alacakl›ya ödenecek para miktar›n› ifade edecek flekilde de¤erlendirilir. T. Atefl Borç ‹liflkisi Borç Hesaplar› [Alm. Kreditorenkonto][Fr. Comptes de dette ] [‹ng. Ac counts payable] ‹flletmenin faaliyet konusunu oluflturan mallar›n, hammadde ve malzemelerin sat›n al›nmas›ndan do¤an k›sa vadeli senetsiz borçlard›r. Bilançoda genellikle cari borçlar›n ilk kalemi olarak yer al›r. Borç hesaplar›n›n ödenecek ücretler, sosyal sigorta primleri, vergiler, dividantlar gibi di¤er cari borç kalemlerinden ayr› olarak, yukarda belirtilen amaca uygun biçimde kullan›lmas›, gerek bir iflletmenin zaman içindeki, gerekse iflletmeler aras›ndaki bilanço analizlerinde tutarl›l›k sa¤lama aç›s›ndan yararl›d›r. (Bkz. Bilanço, K›sa Vadeli Borçlar, Bilanço Analizi) Y. Ercan Borç ‹daresi [Alm. Verwaltung der Staatsschulden] [Fr. Gestion de la dette publique] [‹ng. Debt management] Devletin kamu sektörü iç borçlar›n› bir iktisat ve maliye politikas› arac› olarak kullanmas›d›r. Bu anlamda devlet borçlar›, devletin iktisadi faaliyeti etkilemek ya da yönlendirmek içn baflvurdu¤u maliye politikas› araçlar› aras›nda yer almaktad›r. Ancak sonuçlar› yönünden daha çok para politikas›n› desteklemek ve para politikas› ile benzer sonuçlar elde etmek için kullan›lan bir araçt›r. Devlet borçlar›n›n bir iktisat ve maliye politikas› 190 [Alm. Schuldverhältnis] [Fr. Obligation] [‹ng. Obligati on] Borç iliflkisi Borçlar Hukuku’nun konusunu oluflturdu¤undan bu hukuk dal› bak›m›ndan büyük önem tafl›maktad›r. Roma Hukuku’ndan günümüze de¤in uzanan süreç içinde borç iliflkisi genel olarak flu flekilde tan›mlanmaktad›r: “Borç iliflkisi iki taraf aras›nda kurulan öyle bir iliflkidir ki, buna dayanarak taraflardan birini teflkil eden alacakl›, di¤er taraftan, yani borçludan belirli bir davran›flta bulunmas›n› (bir edimi yerine getirmesini) istemek yetkisine sahip bulunmakta; buna karfl› borçlu da söz konusu istemi yerine getirme yükümlülü¤ü alt›na girmektedir.” Roma Hukuku’nda Iustinianus’un Institutiones’inde borçlarla ilgili bölümün bafl›nda (13.13.pr.) borç iliflkisi anlam›nda olmak üzere “hukukî zincir” (iuris vinculum) deyimine yer vermifltir. Tan›mdan da anlafl›laca¤› gibi, borç iliflkisinin üç ana ö¤esi (unsuru) mevcuttur. Bunlar› k›saca sergileyelim: 1) Alacakl›: Borç iliflkisinin aktif öznesi olup, hak sahibi olan taraft›r. Sahip oldu¤u alacak hakk›na dayanarak di¤er taraftan bir edimin yerine getirilmesini isteyebilir. 2) Borçlu: Borç iliflkisinin pasif öznesidir. Borçlu, borç iliflkisine uygun olarak onun konusunu oluflturan Borçland›r›c› ‹fllemler Borçtan Yararlanma edimi yerine getirmekle yükümlüdür. Bu mükellefiyete, borç yükümlülü¤ü denilir. 3) Edim: Edim borç iliflkisinin konusunu oluflturur ve borç iliflkisi gere¤ince alacakl›n›n borçludan istemeye yetkili bulundu¤u davran›fl biçimidir. Söz konusu davran›fl biçimi bir yapma, verme ya da belirli bir davran›fltan kaç›nma tarz›nda gözükür. Borç iliflkisinden do¤an haklar ve borçlar ilke olarak sadece bu iliflkinin taraflar› aras›nda hüküm do¤urur. Alacakl›, borç iliflkisi gere¤ince sahip bulundu¤u alacak hakk›n›, kural olarak sadece borçluya karfl› ileri sürülebilir. Borç iliflkisinin bu özelli¤ine “borç iliflkisinin nis bi seciyesi” denilir. ‹. Ulusan Borçland›r›c› ‹fllemler [Alm. Verpflichtungsgeschäfte] [Fr. Actes génerateur d’obligation] [‹ng. Debitory transactions ] Hukuk dilinde “iltizami muameleler” ya da “borçlanma ifllemleri” olarak da adland›r›lan borçland›r›c› ifllemler hukukî ifllemlerin genel ayr›m› içinde malvarl›¤›n› etkileyen hukukî ifllemler aras›nda yeral›r. Yayg›n tan›ma göre, borçland›r›c› ifllemler malvarl›¤›n›n pasifini art›ran, yani malvarl›¤›n›n pasif bölümüne yeni bir borç ekleyerek sonuç olarak malvarl›¤›n›n azalmas›na yol açan hukukî ifllemlerdir. Örne¤in sat›m sözleflmesi, kira sözleflmesi ya da ba¤›fllama vaadi, bu tür hukukî ifllemlerdendir. ‹. Ulusan Borçlanma (Bkz. ‹stikraz) Borçlanma Yetkisi borçlar Kanunu’nda düzenlenmifl bulunmakla birlikte, bu yasa Medeni Kanunu’n bir devam› say›lmal›d›r. Borçlar Hukuku’nun tafl›d›¤› önemi günlük yaflant›m›zda her zaman hissetmek mümkündür. Örne¤in bir tafl›ta binerken, bir lokantada yemek yerken, tiyatro ya da sinema bileti al›rken devaml› borç iliflkileri kurmufl oluruz. Bu olgu, borç iliflkilerini düzenleyen Borçlar Hukuku’nun önemini göstermesi bak›m›ndan ilginçtir. Borç iliflkilerinin ba¤l› bulundu¤u genel hükümler ve bu borç iliflilerinin belli bafll› görünüm biçimlerini düzenleyen özel bölüm, Borçlar Kanunu’muzun iki ana bölümünü yans›tmaktad›r. Borçlar Kanunu’nun genel bölümü içinde (BK m. 1181) sözleflmelerin (akitlerin) kurulmas›, flekli, irade sakatl›klar›, temsil, haks›z eylem, sebepsiz zenginleflme durumlar› ile sözleflmenin ifas›, ifan›n türleri ifa etmeme durumu ve buna ba¤lanan sonuçlar ile ayr›ca borç iliflkisinin sona ermesi, flarta ba¤l› hukukî ifllemler, sözleflme cezas› pey akçesi ve nihayet alaca¤›n temliki, borcun naklidir. Borçlar Kanunu’nun ikinci bölümünde akdin muhtelif nevileri genel bafll›¤› alt›nda çeflitli borç iliflkileri düzenlenmifl bulunmaktad›r. Bu bölümde sat›m, ba¤›fllama, kira, ariyet, karz, hizmet, istisna, neflir (yay›m), vekalet, vekaletsiz ifl görme, komisyon, ticari mümessiller ve di¤er ticari vekiller, havale, vedia, kefalet, kumar ve bahis, kayd› hayat ile, irat ile ölünceye kadar bakma ve adi flirket bafll›klar› alt›nda, büyük ölçüde sözleflme tipleri yer almaktad›r. (BK m. 182-541) Borçlar Hukuku’nun konusunu oluflturan sözleflme tipleri d›fl›nda taraflar yeni tür sözleflmeler kurabilecekleri gibi, de¤iflik sözleflme tiplerinin kaynaflt›r›ld›¤› karma ve bileflik sözleflmeler ile ads›z sözleflmeler de Borçlar Hukuku’nun uygulama alan› içinde yer alabilir. ‹. Ulusan Borçlu Bakiye [Alm. Schulden Bevollmaechtigung] [Fr. Authorisation d’endettement] [‹ng. Debt authorisation ] Devletin borçlanmas›nda tercih ve karar yetkisi, hukuki sistem taraf›ndan saptan›r. Genellikle borçlanma karar› parlamento taraf›ndan verilir, (kanunla belirlenir) Ancak bu karar›n uygulanmas› hükümet kanal›yla olur. Hükümetin borçlanma önerisi ya bütçe kanunu ile ya da -uzun vadeli borçlar için yap›ld›¤› gibi- özel bir kanunla kabul olunur. Bunlar›n d›fl›nda hükümet, ülkemizde Merkez Bankas› Kanunu ile borçlanma mekanizmas›n› devaml› flekilde kullanabilmektedir. Hükümete borçlanma yetkisi veren kanunlar, borçlanmaya ait koflullar›n bir k›sm›n› içerir. Her devletin kendi hukuk sistemi, kanunda borçlanma ile ilgili hangi koflullar›n belirtilmesi gerekti¤ini, hangilerinin sonradan hükümet taraf›ndan saptanabilece¤ini belirler. B. Ocakc›o¤lu (Bkz. Alacakl› Bakiye) Borç Senedi [Alm. Schuldschein, Schuldurkunde] [Fr. Titre de cré ance] [‹ng. Instrument] Borçlu taraf›ndan alacakl›ya yap›lacak olan ifay›, özellikle verilmesi gereken bir miktar paray› veya verilecek olan fleyi göstermek için düzenlenen bir belgedir. ‹. Ulusan Borçtan Yararlanma Borçlar Hukuku [Alm. Obligationenrecht, Schuldrecht ] [Fr. Droit des obligations] [‹ng. Law of contracts and torts ] Borçlar Hukuku, kifliler aras›ndaki borç iliflkilerini dü zenleyen hukuk dal›d›r. Borçlar Hukuku’na ait kurallar ayr› bir yasada yani [Alm. Die Fremdfinanzierung] [Fr. Levier de finance ment] [‹ng. Trading on equity] Bir firman›n finansal yap›s›nda yer alan borcun özkaynak kârl›l›¤› üzerinde yaratt›¤› etkinin incelenmesi, finansman kald›rac› ya da borçtan yararlanma olarak nitelenir. Firmalar, özsermaye kârl›l›¤›n› art›rmak ve pay bafl›na düflen kâr› yükseltmek amac›yla kendilerine sabit bir faiz yükü getiren, kaynaklar kullan›l›r. Bu tür kaynaklar›n yat›r›ld›¤› ekonomik varl›klar, firmaya, finansman giderlerinin üzerinde bir gelir sa¤lad›¤› takdirde, finansman kald›rac›n›n özsermaye üzerindeki etkisi 191 Borç Verilebilirlik Bordro olumlu yöndedir. Yani bu durumda borcun maliyeti, bu kayna¤›n iflletmede kullan›m›yla sa¤lanan kârl›l›¤›n alt›ndad›r. Buna karfl›l›k kaynaklar›n yat›r›ld›¤› ekonomik varl›klar›n sa¤lad›¤› gelir, bu kaynaklar›n getirdi¤i sabit yükleri karfl›lam›yorsa (yani borcun maliyeti yat›r›m›n kârl›l›¤›n› afl›yorsa), finansman kald›rac›n›n firman›n özsermaye kârl›l›¤› üzerindeki etkisi olumsuz yöndedir. Görüldü¤ü gibi, finansman kald›rac› iki ucu keskin bir k›l›ç gibi olup, borçlar›n maliyeti ile varl›klar›n kârl›l›¤› aras›ndaki iliflkiye ba¤l› olarak özsermaye kârl›l›¤›n› hem azaltabilir hem de art›rabilir. Bunu flöyle bir denklemle gösterebiliriz: Finansman Kald›raç Derecesi Q (P-D)-S = Q (P-D)-S-F cun ekonomiye yükledi¤i zarar, sa¤lad›¤› faydadan daha büyükse, borç yükünden sözedilecek, aksi halde ise devlet borcu bir yük olarak görülmeyecektir. Bu anlamda borç yükü, borcun bireylerin refahlar›na, kamu ekonomisine ve/ veya ekonomide toplam refaha olumsuz etkisi olarak da ele al›nabilir. E¤er borç bireyin ya da toplumun refah›nda bir iyileflme meydana getirecekse, bir yük say›lmaz. E¤er devlet borç almasayd›, bu kaynak baflka bir alanda kullan›lacakt› ve bir fayda yaratacakt›. Ancak devletin kullanmas›yla da bir fayda ortaya ç›km›flt›r. ‹flte karfl›laflt›r›lmas› gereken bu iki faydad›r. Bu kayna¤› devletin kullanmas›yla ortaya ç›kan fayda, kullan›m›ndan vazgeçilmekle kaybedilen faydadan (alternatif fayda) daha büyükse, sonuç olarak bunun ekonomi için bir yük say›lamayaca¤› aç›kt›r. Borç yükü terimi, teknik bir terim olarak toplam borcun baz› iktisadi ak›m ve de¤erlerle karfl›laflt›r›lmas› anlam›nda kullan›lmaktad›r. Bu anlamda devlet borçlar›n›n milli gelire oran› ve borç toplam›n›n kamu harcamalar›na oran› iç borç yükü, y›ll›k d›fl borç toplam›n›n d›fl ödeme gelirlerinin (döviz) bir y›ll›k tutar›na oran› da d›fl borç yükü olarak kabul edilmektedir. (Bkz. Borç ‹daresi ) E. Korkmaz FVÖK = FVÖK- Faiz Yükü (Q) sat›fl hacmini, (P) birim bafl›na sat›fl fiyat›n›, (D) birim bafl›na de¤iflken gideri, (S) toplam sabit maliyetleri, (F) de faiz giderlerini göstermektedir. [Q(P-D) - S] ifadesi bir iflletmede faiz ve vergi öncesi kâr› vermektedir. Formül, yani finansman kald›raç derecesi, faiz ve vergiden önceki kârlardaki belli bir yüzde de¤iflimin pay senedi sahiplerine ait kârlarda yapaca¤› yüzde de¤iflmeyi göstermektedir. Finansal yap›s›nda hiç borç kullanmayan bir firmada finansman kald›rac› daima (1)’dir. Yani böyle bir iflletmede FVÖK (Faiz ve vergiden önceki kâr) ile pay bafl›na kârlar paralel bir de¤iflim gösterecektir. Fakat finansal yap›s›nda borç tutarlar› artt›kça, borcun maliyetinin varl›klar›n kârl›l›¤›ndan düflük oldu¤u varsay›m› alt›nda, finansman kald›raç derecesi de artacakt›r. Dolay›s›yla pay bafl›na kârlardaki art›fl, faiz ve vergiden önceki kârlardaki art›fltan fazla olacakt›r. ‹flletmenin finansal yap›s›nda borçlanma ile sa¤lanan fonlar›n oran›n›n art›yor olmas›, paydafllar›n kârl›l›¤›n› art›r›rken iflletmenin finansal riskini de art›racakt›r. Böylece borçlanarak kârl›l›¤›n› art›rmak amac› güden bir iflletme, artan iflâs riskine de katlanmak zorunda bulunacakt›r. (Bkz. Özsermaye, Bileflik Kald›raç Etkisi, Finansal Yap›, Finansal Kald›raç ) fi. Türen Bordro Borç Verilebilirlik (Bkz. Kredi De¤erleri ) Borç Yükü [Alm. Last der Schulden] [Fr. Charge de la dette publi que] [‹ng. Dept burden] Özellikle ça¤›m›zda devlet borçlar›nda meydana gelen y›¤›lma, borçlarla ilgili baz› sorunlar da do¤urmufltur. Bunlardan biri de borç yüküdür. Konu, geliflmekte olan ülkeler aç›s›ndan daha da büyük önem tafl›maktad›r. Buna karfl›l›k borç yükü kavram›yla ifade edilmek istenen anlam konusunda herkesin birleflti¤i söylenemez. Borç yükü kavram› ekonomik ve teknik anlamda olmak üzere iki flekilde incelenebilir. Ekonomik anlamda borç yükü, borcun ekonomide meydana getirdi¤i faydal› ve zararl› etkilerin net sonucudur. Di¤er bir deyiflle, bor- [Alm. Lohnliste, Borderau] [Fr. Bordereau ] [‹ng. Pay roll] Genel anlam›yla, bir hesap sonucunu ayr›nt›l› biçimde gösteren belgeye verilen add›r. Bordro günümüzde daha çok ücret ya da maafl karfl›l›¤› çal›flanlara yap›lacak ödemenin ayr› ayr› gösterildi¤i, bu kiflilere yap›lan ödemeler s›ras›nda dikkate al›nan tüm eklentilerin ve kesintilerin ayr›nt›l› biçimde gösterildi¤i bir cetveli ifade etmektedir. Bu durumda ücret ya da maafl bordrolar›ndan söz edilmektedir. Ba¤›ml› çal›flanlar grubuna giren iflçi ve memurlara her ödeme döneminde brüt gelirinin esas›n›n ne oldu¤unun, bunlara yasalarla ve sözleflmelerle ne gibi eklentiler yap›ld›¤›n›n, bunlardan yasalar›n gerekli k›ld›¤› ne gibi kesintiler yap›ld›¤›n›n gösterilmesi birçok aç›dan zorunludur. Bu belge, öncelikle emek sahibi için çok büyük bir önem tafl›maktad›r. ‹flçi ya da memur k›dem durumunu, brüt ücret ya da maafl›n› bu belge üzerinde görebilmekte, bu gelirden yasalar uyar›nca ne gibi kesintilerin yap›ld›¤›n› ö¤renmektedir. Bu kesintiler bazen- vergi yükümlüsü olarak iflçinin devlete ödedi¤i vergiler, ba¤l› bulundu¤u sosyal güvenlik teflkilat›na ödedi¤i primler gibi - kayna¤›n› yasalardan almaktad›r. Bazen de iflçinin kesinleflmifl bir borcunun sonucudur. Bütün bu eklentileri ve kesintileri emek sahibinin ayr› ayr› görmesinde, hem durumunu ö¤renmesi bak›m›ndan, hem de bir uyuflmazl›k halinde hakk›n› arayabilmesi aç›s›ndan yarar vard›r. Öte yandan, bordrolar, emek sahibi iflçi ya da memura gerekli ödemenin yap›ld›¤›n› kan›tlamas› bak›m›ndan da iflverenler ve kamu idareleri için önemli birer belge niteli¤indedir. (Bkz. Ücret) M. Kutal 192 Borsa Borsada Primli Piyasa Borsa [Alm. Börse] [Fr. Bourse] [‹ng. Stock exchange] Borsa teriminin kökü, Frans›zcadaki bourse sözcü¤üdür. Bourse, kese demektir. Savary’nin 1673’te yay›nlanm›fl Ticaret Sözlü¤ü’ne göre, Bruges kentinde Hôtel des Bourses denilen bir han varm›fl. Han sahibinin ad› Van der Bourse imifl ve han›n armas› birarada üç kese imifl. Öbür kentlerden gelen tacirler, burada örnek üzerinden al›flverifl yaparlarm›fl. Döviz ve senet ifllemleri de yap›l›rm›fl. Ortaça¤’dan beri fuarlarda benzer ifllemler yap›ld›¤› bilinmektedir. Ancak al›m sat›mlar›n sürekli oldu¤u Hotel des Bourses ün yapm›fl ve K›ta Avrupas›’nda kurulacak borsalara ad›n› vermifltir. Borsalar genellikle ifllem konular›na göre adland›r›l›r: Menkul de¤erler borsas›, zahire borsas› gibi... Tek bir de¤er türü üzerinde çal›flan borsalar da vard›r. Almanya’daki Kuxe bunlara bir örnektir. Borsalar, soyut pazarlard›r. Sat›c›, elinde bulunmayan bir mal›, bedelini ödemeyen bir al›c›ya satabilir. Sat›fl akdi sözle yap›l›r. Al›c› ve sat›c›, menkul k›ymetler borsas›na giremezler. ‹fllemler, profesyonel bir arac›n›n hizmetinden yararlan›larak gerçeklefltirilir. Borsa ifllemleri vadeli ve vadesiz olarak ikiye ayr›l›r. Vadesiz ifllemler spot market fiyat› üzerinden yap›l›r. Bu ifllemlerde al›m sat›m yap›lan yerin o andaki peflin fiyat› uygulan›r. Al›c›n›n talebini belirlemesiyle sat›fl akdi ve fiyat› kesinleflir. Ancak sat›lan döviz ya da senet, iki ifl gününü geçmesiyle al›c› emrine girer. Araya tatiller rastlarsa, teslim süresi uzayabilir. Örne¤in perflembe günü döviz satm›fl olan bir kimse, pazartesiye de¤in faizinden yararlanmaya devam eder. Ödeme ve tesellüm, borsan›n ilk hesap gününde tamamlan›r. Perflembe günü spot markette al›m yapm›fl bir kifli, bedelini ödememifl ve teslim almam›fl oldu¤u halde, bu dövizi cuma günü bir baflkas›na satabilir. Vadeli ifllemlerde, fiyat› sat›fl an›nda kesinleflmifl olan döviz, ileride günü gelince al›c› hesab›na yaz›l›r. Menkul de¤erler borsalar›, ödünç verilebilir fonlar arz ve talebi aras›nda birer köprüdür. Tasarruf sahipleri ellerindeki tahvil ve hisse senetlerini borsalarda k›sa zamanda paraya çevirebilirler ya da ellerindeki fonlar› faiz ve temettü getiren de¤erlere ba¤layabilirler. (Bkz. Borsa Organizasyonu, Vadeli Borsa ‹fllemleri, Borsa Spekü lasyonu, ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›) F. Ergin Borsa Bankeri Belgesi [Alm. Börsen Bankier Zertifikat] [Fr. Certificat de bour sier] [‹ng. Stock broker certificate] Menkul de¤erler piyasas›nda arac›l›k eden firmalara Türkiye’de kanun gere¤ince verilen çal›flma iznidir. F. Ergin Borsada Deport [Alm. Deport] [Fr. Déport] [‹ng. Backwardation] Borsada vadeli sat›fl yapm›fl kiflilerin hesap günü taah- hütlerini yerine getiremedikleri durumlarda baflvurulan çözüm formülüne deport denilmektedir. Bir örnek verelim: Diyelim ki (A) ad›nda bir kifli üç ay vade ile 100.000 liradan Alpha flirketinin hisse senetlerini satm›flt›r. Vadeli sat›fl yapanlar, genellikle borsa kurunun düflece¤ini tahmin ederek fiyat fark›ndan bir kazanç umanlard›r. Borsa, soyut bir pazard›r. Vadeli sat›fl an›nda (A)’n›n elinde Alpha hisse senedi yoktur. Al›c›n›n de senet bedelini ödeycek likiditesi bulunmayabilir. (A), vade tarihi gelince ya da yaklafl›rken spot marketten uygun fiyata alaca¤› Alpha hisse senetlerini teslim etmeyi öngörmüfltür. Ancak hesap gününde borsada Alpha hisse senedi arz› s›f›r olabilir. Yani sat›l›k Alhpa hisse senedi bulunmayabilir. Böyle bir durumla karfl›lafl›l›nca, vadeli iflleme arac›l›k eden firma devreye elinde Alpha hisse senedi bulunan ve ad›na (B) diyece¤imiz bir baflka kifliyi sokar. (B) bir spekülatör de¤ildir ve hisse senetlerini de elden ç›karmak istememektedir. Arac› firman›n yard›m›yla çift operasyonlu bir çözüm gerçeklefltirilir: (B) elindeki Alpha hisse senetlerini örne¤in 105.000 liradan peflin parayla devreder. Operasyonun bu ilk aflamas›, (A)’ya taahhüdünü yerine getirmek ve üç ay önce sat›fl yapt›¤› kimseye hisse senetlerini teslim ederek 100.000 liradan bedellerini tahsil etmek olana¤›n› sa¤lar. ‹kinci aflama, (B) ile (A)n›n aralar›nda yapt›klar› bir anlaflmad›r. (A) hisse senetlerini elde edebilmek için bunlar› yak›n bir zamanda iade etmek flart›n› kabul etmifltir. Baflka bir deyiflle, 105.000 liraya ald›¤› Alpha hisse senetlerini bir ay sonunda 95.000 liradan geri alacakt›r. Deport’un (B)’ye sa¤lad›¤› iki kazanç vard›r: a) 105.000-95.000 liral›k fiyat fark›; b) yapt›¤› peflin sat›fltan elde etti¤i bedelin geri al›m gününe de¤in faizi. (A)’n›n operasyondan zararl› ç›kmamas›, ikinci aflamada Alpha kurlar›n›n 90.000 liran›n alt›na düflmesiyle mümkündür. ‹ade etmek kofluluyla ald›¤› hisse senetleri kurlar›n›n 90.000 liran›n üstündeki her de¤eri, onun hesab›na bir kay›p olacakt›r. (Bkz. Report, Vadeli Borsa ‹fllemleri, Spekülasyon) F. Ergin Borsada Primli Piyasa [Alm. Börsen-Markt-Prämien] [Fr. Marché à prime] [‹ng. Stock market hedging] Bu piyasan›n nas›l iflledi¤ini bir örnekle aç›klayal›m: Diyelim ki bir kifli, yapt›¤› araflt›rmaya ya da kiflisel bilgisine güvenerek, (A) flirketi hisse senetlerinin yak›n bir tarihte yükselece¤ini tahmin etmektedir. Durumdan yararlanmak için bu hisse senetlerinden sat›n almay› düflünecektir. Ancak bekleyifl gerçekleflmezse ya da tersine (A) flirketi hisse senetleri düflerse, zarara u¤ramak ihtimali vard›r. Spekülatör, zarar ihtimalinden korunmak için primli piyaadan hisse senedi almay› tercih edecektir. Hisse senetlerini al›rken vade gününden önce kur düflerse, belirli 193 Borsa Koduna Kabul Borsa Organizasyonu bir mebla¤ ödeyerek akdi feshetmek hakk›n› sakl› tutacakt›r. Örne¤in bir ay vade ile tanesi 100 dolardan 200 tane hisse senedine angaje olurken, 1000 dolarl›k bir para karfl›l›¤›nda vazgeçmek olana¤›n› elinde tutacakt›r. Primli piyasa, anormal bir düflüfle karfl› al›c›n›n gü vencesidir. Sat›c›n›n menfaati, elindeki de¤eri daha kolay ve daha yüksekbir fiyata satabilmesidir. Primli piyasada al›c› ve sat›c› birkaç tarih üzerinde de anlaflabilirler. ‹lk vade tarihinde al›c› taahhüdünü yerine getirmeyi menfaatine uygun görmezse, kararlaflt›r›lm›fl tazminat› ödemekle beraber, opsiyonu sürdürebi lir. Anlaflmay› ikinci, hatta üçüncü bir vadeye de¤in uzatabilir. (Bkz. Borsa Spekülasyonu, Vadeli Borsa ‹fl lemleri) F. Ergin Borsa Koduna Kabul (Bkz. Borsa Organizasyonu) Borsa Komisyoncusu [Bkz. Borsa Organizasyonu) Borsalar Tarihi [Alm. Geschichte der börsen ] [Fr. Origine et evolution des bourses] [‹ng. History of stock exchange] Borsa sözcü¤ü, Bruges kentindeki Hôtel des Bourses denilen ve armas›nda üç tane para kesesi bulunan bir han›n ad›ndan gelmektedir. Burada toplanan yerli ve yabanc› ifl adamlar›, sat›l›k mallar›n örnekleri üzerinden al›flverifl yaparlarm›fl. Mal örne¤i üzerinden senetle al›m sat›ma Ortaça¤ fuarlar›nda da rastlan›rd›. Ancak Hôtel des Bourses’ün ünü k›sa sürede yay›lm›flt›r. 1531’de Anvers’de ilk borsa binas› aç›lm›flt›r. Anvers Borsas›’n› k›sa ara ile Lyon Borsas› ve Toulouse Borsas› izlemifltir. Londra’da The Royal Exchange 1571’de hizmete girmifltir. Anvers Borsas›’n›n 1576’da tahrip edilmesi üzerine ticari ve mali ifllemler Amsterdam’da yürütülmüfltür. Amsterdam Borsas› 1611’de infla edilmifltir. 1662’de yeni bir borsa binas› yapt›r›lm›flt›r. New York Borsas› 1792’de 24 ifl adam›n›n giriflimiyle kurulmufltur. Paris Borsas› ise 1724’te aç›lm›fl ve ilk binas›n›n yap›m› 1826’da tamamlanm›flt›r. (Bkz. Borsa, Borsa Spekülas yonu) F. Ergin Borsa Organizasyonu [Alm. Börsengeschäfte] [Fr. Organisation de bourse ] [‹ng. Stock exchange operations] Borsa organizasyonu her yerde bir de¤ildir ve zamanla de¤iflmektedir. Çal›flma kurallar›, borsan›n yetkili organlar›nca düzenlenmekte ya da kanunla konulmaktad›r. Borsa, özel giriflimle kurulmufl olabilece¤i gibi bir kamu kuruluflu da olabilir. Statüsüne ya da kanuna göre, borsan›n kâr amac› gütmesi de, gütmemesi de mümkündür. Borsa elemanlar›n›n unvanlar› ve hukukî durumlar› da bir ülkede ötekine farkl› olabilmektedir. Organizasyon flekillerinin birbirinden ayr›lmas›na karfl›l›k, borsa mekanizmas›n›n iflleyifli daima ayn› fonksiyonel karakterleri göstermektedir. Menkul de¤erler borsalar›n› örnek alal›m: Borsa yönetim organlar›n›n en üst kademesinde bulunan kifliye baflkan, komiser, genel müdür ya da murahhas üye denilebilir. Baflkan seçimle veya atamayla göreve getirilebilir, borsa meclisinin ya da yönetim kurulunun önerdi¤i kifliler aras›ndan resmi makamlarca belirlenebilir. Borsada yaln›z bir yönetim kurulu veya ayr›ca bir meclis ya da genel kurul bulunabilir. Meclis, kanunen s›n›rlamad›¤› hallerde kurallar› saptayabilir ve de¤ifltirebilir, yöneticileri denetler. Yönetim kurulunda hükümet temsilcisi bulunabilir ya da hükümet temsilcisi yönetim kurulu d›fl›nda kalarak müdahale yetkilerini kullanabilir. Ayr›ca, üyeler aras›nda ç›kacak anlaflmazl›klar› çözüme ba¤layacak bir hakem kurulu ile borsan›n bir hay siyet divan› bulunur. Borsada yaln›z kote edilmifl senetler al›n›p sat›l›r. Bir menkul de¤erin kote edilmifl olmas›, borsada ifllem gören senetler listesinde yer almas›d›r. Borsa kotuna al›nma ifllemi, hisse senedi ya da tahvil ç›karan firman›n baflvurusu üzerine yap›l›r. Sermayeleri belirli bir miktar›n üstünde olan ve çok say›da orta¤› bulunan halka aç›k flirketler menkul de¤erlerini kote ettirebilirler. Asgari sermaye, halka da¤›lm›fl sermaye oran› ve ortak say›s›, her ülkede ayr› saptanm›fl kriterlere ba¤l›d›r. Menkul de¤erlerini kote ettirmek için baflvuran flirketin durumu ayr›nt›l› bir incelemeye tâbi tutulur. Ayr›ca flirketin baflvurusu ilan tahtas›nda bir süre as›l› kal›r. Baflvuru kabul edildikten bir süre sonra, genellikle 30 gün tamamlan›nca kabul karar› yürürlü¤e girer. Devletin, belediyelerin ve kamu kurulufllar›n›n tahvilleri, bu formalitelerden geçmeksizin listeye al›nabilir. Borsa kotuna kaydedilme ile borsa kotasyonu kavramlar›n› kar›flt›rmamak gerekir. Borsa kotasyonu, afla¤›da aç›klayaca¤›m›z ayr› bir kavramd›r. Halk, yani müflteriler borsada bizzat al›m sat›m yapamazlar. Borsa ifllemleri arac›lar marifetiyle yürütülür. Arac›lara borsa bankeri, borsa simsar› ya da borsa komisyonucusu gibi adlar verildi¤i görülmektedir. Ülkemizde kullan›ld›¤›na rastlanan ve mevzuatta yer alan “borsa bankeri” terimi, yanl›fl bir terimdir. Banker sözcü¤ü, yabanc› dillerde farkl› anlamda kullan›lmaktad›r. Simsar ya da tellal’›n Frans›zcada karfl›l›¤› courtier’dir Courtier, al›c› ile sat›c›y› karfl› karfl›ya getiren, pazarl›kta rol oynayan ve bazen akit flartlar›n› haz›rlayan kiflidir. Komisyoncu ise, baflkas› hesab›na ve kendi nam›na bir ifli yürütür. Borsada do¤rudan do¤ruya müflteri hesab›na al›m sat›m yapan komisyoncu ya da stockbroker ’dir. Bir menkul de¤er almak ya da satmak isteyen müflteri, arac›ya siparifl verir. Borsada sürekli al›m sat›m yapan kifli veya firmalar›n arac›da cari hesaplar› vard›r. Al›m sat›m ifllemlerinden borsaya sorumlu olan ve ödemeleri yapmakla yükümlü bulunan stockbroker oldu- 194 Borsa Organizasyonu Borsa Organizasyonu ¤undan, de¤er dalgalanmalar›n›n neden olabilece¤i zararlara karfl›, geçici müflterilerden belirli bir yüzde peflin yat›rmalar› istenmektedir. Müflterilerin sipariflleri dört grupta ayr›lmaktad›r. Pi yasa emri ya da borsa emrinin karfl›l›¤› ‹ngilizce’de market order’ d›r. Market order’da, arac›n›n talimat› menkul de¤erin piyasaya göre en düflük fiyata al›nmas› ya da en yüksek fiyata sat›lmas›d›r. Komisyoncu, bu fiyatlar› kollayarak siparifli yerine getirir. Borsa emri ve öbür siparifllerde zaman birimi gün, hafta ya da ay olabilir. Örne¤in market order haftal›k ise, arac› haftan›n uygun fiyat›n› kollayarak al›m ve sat›m› gerçeklefltirir. S›n›rl› emirin karfl›l›¤› limitet order veya limit or der’d›r. Limited order’da müflteri diyelim ki (A) flirketi hisse senetlerinden 100 adet, en çok 49,75 ödeyerek almak istemektedir. Günün kuru bu fiyat›n alt›nda ise, siparifl derhal yerine getirilir. Fiyat 50.00 ya da daha yüksek ise arac›, tecrübesine dayanarak hareket eder. Müflterinin fiyat› borsa havas› bak›m›ndan gerçekleflmeyecek gibiyse, hiçbirfley yapmaz. Bir flans görünüyorsa, al›m talebini kaybettirir. Kaybettirilmifl siparifl, fiyat 49,75’e indi¤i anda yerine getirilir. Limited order’›n özelli¤i, fiyat s›n›r›n› müflterinin önceden belirlemesidir. Aç›k emir ya da GTC, iptal edilinceye de¤in yerine getirilmesi sürdürülecek siparifltir. Bir standing or der’d›r. Zarar-s›n›rl› siparifl ya da stop-loss order, biraz karmafl›k bir siparifl türüdür. Bir müflteri (A) flirketi hisse senetlerinden 100 tanesini 50 dolardan alm›fl olsun. Hisse senetleri spot market operasyonlar›nda, ilk hesap günü gelince, vadeli operasyonlar›nda vadeyi izleyen hesap gününde teslim edilecektir. Arada kur düflebilir. Müflteri, kur düflerse senet bafl›na 3 dolardan fazla zarara girmek istememektedir. Fiyat yükseldi¤inde ise, beklemeksizin paraya çevirmek arzusundad›r. Bu takdirde, 47 ve 53 üzerinden stop-loss emri verir. Stop-loss order, kayda geçirilir. Hisse senedi 47’ye düfltü¤ü ya da 53’e yükseldi¤i anda, derhal sat›l›r. Sat›fl 47’nin alt›nda ya da 53’ün üstünde cereyan edebilir. 47 ve 53, senedin sat›fla ç›kart›laca¤› an›n fiyat›d›r. Uygulamada zarar ya da kâr 3 dolar› aflabilir. Arac›lar, müflterilerden perakende siparifl de kabul edebilirler. Borsada normal al›m sat›m, her menkul de¤er türü için 100’lük paketler halinde yap›l›r. Siparifl 100’den eksik ya da kesirli ise, perakende ifllemine tâbi tutulur. Komisyoncu, perakendeleri odd - lot dealers denilen borsa oparatörleri arac›lar›ndan ister. Arac›lar borsa üyesi olabilecekleri gibi borsa d›fl› da çal›flabilirler. Borsada al›m sat›m yürütenler, yaln›z üyelerdir. Borsa d›fl› çal›flanlar, ald›klar› sipariflleri borsa üyesi komisyonculara aktar›rlar. Borsa üyelerinin say›s› s›n›rl›d›r. Borsa üyesi arac›lar iki gruba ayr›l›r. Komisyoncular borsa holünün kenar galerilerinde çal›fl›rlar. Galerilerde bizzat bulunabilirler ya da bürolar›n›n personellerinden bir veya birkaç kifli gönderebilirler. ‹fllemlerin yürütüldü¤ü parterre ve floor denilen zemine izinsiz inilemez. Galerilerde telefonlar vard›r. Kanunun yasaklamad›¤› hallerde, el telsizleri de kullan›labilir. Bürosundan aranan komisyoncu, galeride yanan bir kod ›fl›¤›yla haberdar edilir. Komisyoncu konuflmas›n› tamamlayarak siparifli ö¤renince, parterre ya da zemin’deki ilgili (U) masas›nda oturan operatöre el iflaretiyle bildirir. Her el sallamas›, bir paket anlam›ndad›r. Akdin sorumlulu¤u, komisyoncu üzerindedir. Parterre ’ den galeriler ve galeriden parterre kolayl›kla görünür. Herkes birbirini tan›r. Zemindeki (U) biçimindeki masalardan her birisinde ifl hacmine göre bir ya da birkaç senet ifllemi yap›l›r. Petrol flirketleri, otomotiv sanayii veya devlet tahvilleri gibi genifl ifl hacmi olan senetler için tek bir (U) masas› tahsis edilir. Ayn› de¤erler üzerinde çal›flan üyeler bir masada toplan›rlar. örne¤in devlet tahvilleri masas›nda sekiz veya on ya da daha fazla zemin üyesi bulunabilir. Her komisyoncu, iflaretini her zaman ifl yapt›¤› zemin üyesine ya da operatörüne yollar. ‹fller yo¤unlaflt›¤›nda, komisyoncu two dollar broker denilen ve galeride serbest çal›flan kimseleri de koflturabilir. Parterre operatörleri iki türdür: (U) masas›nda uzmanlaflt›klar› de¤er türleri üzerinde ifllemleri yürütenlere specialist, jobber ya da dealer gibi adlar verilir. Specia list, sözlük anlam›nda uzman, dealer ya da jobber muameleci’dir. Dealer ve jobber, argodan borsa terminolojisine geçmifl sözcüklerdir. Odd-lot dealers, 100’lük paketler d›fl›ndaki perakende siparifllerle paket küsürat›na iliflkin ifllemleri yaparlar. 100’lük paketler de al›p satt›klar› olur. Gelirleri perakende ya da kesirli siparifller için tahsil edilen ek komisyondur. Limited orders ve stop-loss orders kay›tlar›n› tutanlar, specialist’lerdir. Specialist, limited orders ve stop loss orders’› geldi¤i anda bir deftere saat ve dakikay› belirterek geçirir. Borsa kuru, menkul de¤erlerin al›n›p sat›ld›¤› fiyatlard›r. Kurlar, her an de¤iflebilir. Zeminden ve galeriden kurlar› ›fl›kl› tablo üzerinde izlemek mümkündür. Cari kur üzerinden al›m ya da sat›m yapan specialist, gerçekleflen operasyonu miktar ve fiyat› belirterek bir ka¤›da yazar ve pnömatik (bas›nçl›) hava tüpüyle borsa merkezine yollar. Modern donan›ml› borsalarda, pnömatik yerine elektronik cihazlar vard›r. Fomül ka¤›d›n›n gelmesiyle, yeni durum, kurlar› gösteren tabloya derhal yans›t›l›r. Specialist ’in önemli bir görevi, arz ve talebi dengelefltirmektir. Baz› ülkelerde specialist kendi sermayesini kullanarak arz ve talebi dengelefltirmekle yükümlü tutulabilir. Kurun belli olmad›¤› durumlara gelince...Komisyoncunun iste¤ine göre, jobber ya da specialist, bir al›m sat›m fiyat›n› bildirmek zorunlulu¤undad›r. Örnek verelim: (K) fiirketinin hisse senetleri, bir gün önce 50 dolardan ifllem görmüfl olsun. Ertesi sabah, (Uk) masas›ndaki specialist’lerden bir tanesi 49,75’ten sat›n alabilece¤ini aç›klarken, öbürleri daha düflük fiyat versinler. Oysa komisyoncular 50,25’den satabileceklerini 195 Borsa Rayici (Borsa Kuru) Borusan Holding A.fi. bildirmifllerdir. Bu takdirde Kotasyon 49,75 - 50,25’dir. Kotasyon tablosunda yaln›z fiyatlar gösterilir; arz ve talep miktarlar› belirtilmez. Ancak komisyoncu, (Uk) masas›ndan arz ve talep edilen hisse senedi miktarlar›n› sorabilir. (K) fiirketinin hisse senetlerinden 49,75 dolara birer paket almak isteyen üç komisyoncu ve 50,25’den birer paket satmak isteyen iki komisyoncu olsun. Talep 300, arz 200’dür. Tam ya da eksik Kotasyon, 49,75 - 50,25, 300 - 200’dür. Arz ve talep edilen miktarlar› bilmek komisyoncu için önemlidir. Piyasan›n e¤ilimi, arz ve talep edilen miktarlardan anlafl›labilir. E¤er talep yo¤unsa piyasa sa¤lamd›r. Arz›n fazla olmas› ise zaaf göstergesidir. Kur de¤iflikli¤i, specialist’lerden ya da komisyonculardan birinin müdahalesiyle meydana gelir. Diyelim ki sat›c›lardan biri fiyat› 50,25’den 50,00’ye indirmifltir. Bu kez “Kotasyon”, 49,75 - 50, 300 - 100 olur. Aradaki fark›n daralmas›, operasyonu gerçeklefltirmeye do¤ru bir ad›md›r. Specialist ya da komisyoncunun yeni fiyat önermesiyle, arz ve talebin denge noktas›nda Borsa kuru oluflur. (Bkz. Borsa, Borsada Primli Piyasa, Vadeli Borsa ‹fllemleri, Vadesiz Borsa ‹fllemleri, Borsalar Tari hi, Borsa Spekülasyon) F. Engin Borsa Rayici (Borsa Kuru) (Bkz. Borsa Organizasyonu) Borsa Simsar› (Bkz. Borsa Organizasyonu) Borsa Spekülasyonu [Alm. Börsenspekulation] [Fr. Spéculation de bourse ] [‹ng. Stock exchange speculation] Bu tür spekülasyon vadeli ifllemlerde yap›labilir. Spekülatör, ileride fiyatlar›n yükselece¤ini ya da düflece¤ini tahmin ederek, vadeli al›m sat›mlara giriflebilir. Fiyatlar›n yükselmesini öngören piyasaya bull market, düflmesini öngören piyasaya bear market denilir. a) Diyelim ki (A) flirketinin hisse senetleri 1 Haziran’da üç ay vadeli 95 dolara ifllem görmektedir. Spekülatör, üç ay sonra hisse senedi kurulunun daha yüksek olaca¤›n› tahmin etmektedir. Borsa komisyoncusuna, üç ay vadeli 1000 hisse senedi al›nmas›n› bildirir. Bu, 95.000 dolarl›k bir operasyondur. Güvence olarak, komisyoncuya bir avans yat›r›l›r. Devaml› bir müflterinin komisyoncuda bir cari hesab› vard›r. Üç ay sonra, birinci ihtimale göre, hisse senedinin fiyat› 95 dolar›n üstüne ç›km›flt›r. 95 dolara ald›¤› senetleri spot market’te satacakt›r. Masraflar ç›kt›ktan sonra kalan mebla¤ onun spekülasyon kâr›d›r. ‹kinci ihtimal, hisse senedi kurunun 95 dolar›n alt›na düflmesidir. Bu takdirde dilerse hisse senetlerini zarar›na satabilir ve zarar daha önce komisyoncuya yat›rd›¤› avanstan mahsup edilir. Ya da ayn› ifllemi bir uzatma ifl- lemine tâbi tutar. Uzatmaya report denilmektedir.Report, ona fiyatlar yükselirse, zarar›n› karfl›lamak hatta kâra çevirmek f›rsat›n› sa¤lar. Hisse senedi yükselmezse ya da daha düflerse, u¤rad›¤› zarar da büyür. b) Spekülatör (A) flirketi hisse senetlerinin düflece¤ini tahmin ediyorsa, operasyonu ters yönde gerçeklefltirir: Komisyoncuya bu kez üç ay vadeli sat›fl yap›lmas›n› bildirir. Üç ay sonra, fiyat 95 dolar›n alt›na düflmüflse, kâr eder. Spot market’den ucuza ald›¤› hisse senetlerini 95 dolar üzerinden al›c›ya teslim eder. (Bkz. Vadeli Borsa ‹fllemleri, Report, Borsada Deport ) F. Engin Borusan Holding A.fi. 1972'de kurulan ve yat›r›m, çelik, otomotiv, inflaat sektörlerinde etkinlik gösteren flirketler toplulu¤u. Holding'in kurulufl amac›, Borusan Grubu'nun sa¤l›kl› geliflimini ve güçlenmesini sa¤layacak uzun dönemli stratejik yat›r›m ve organizasyonel kararlar almak ve uygulatmak, flirket yönetimlerini grup politikalar› do¤rultusunda yönlendirmektir. Grup bünyesindeki flirketlerin yönetimleri, merkezden ba¤›ms›z olmalar›na karfl›n, finansman ve mali kontrol etkinlikleri, yönetim bilgi sistemleri, insan kaynaklar› ve e¤itim-hukuk ifllevleri, Borusan Holding taraf›ndan yürütülmektedir. Holding'in çekirde¤ini, yaklafl›k yar›m yüzy›l önce As›m Kocab›y›k taraf›ndan kurulan ve bugün de etkinliklerini sürdüren ‹stikbal Ticaret A.fi. (1944) ve Borusan Birleflik Boru Sanayii A.fi. (1958) oluflturmaktad›r. Böylece, tek bir makineyle mobilya, sanayi borusu yap›m›na bafllayan Borusan fiirketi, zaman içerisinde sürekli geliflerek günümüzde Borusan Holding bünyesinde, 4 grupta (yat›r›m, çelik, otomotiv, inflaat) toplanan 31 flirketin oluflturdu¤u dev bir ekonomik güce dönüflmüfltür. Yass› haddelenmifl so¤uk rulo sac, kaynakl› yuvarlak ve profil çelik boru, kaynakl› paslanmaz çelik boru, boyal› elektrik kablosu borusu, çelikten aç›k profiller, metal kaplamal› çelik bantlar, galvanizli saclar, ambalaj çemberleri, manflonlar, motor supaplar›, sac iflleyen makineler, a¤›r makine ve donat›mlar›, amortisörler Halkal›, Kartal, Gemlik, Avc›lar, Sefaköy, Bilecik, Çorlu'da ça¤dafl teknolojiler (ABD, Alman, Frans›z, ‹talyan, Japon, Türk) içeren tesislerde uluslararas› standartlara (ISO 9001, 9002 kalite sertifikal›) uygun olarak üretilmektedir. Söz konusu ürünler ABD, Avrupa, Ortado¤u, Rusya Federasyonu, Birleflik Devletler Toplulu¤u'nda rahatça pazar bulabilmekte, yabanc› ürünlerle rekabet edebilmektedir. 1994 y›l›nda ödenmifl sermayesi 480 milyar TL olan Holding'in, yine ayn› dönemde net kâr› 365 milyar TL'ye, toplam d›flsat›m› 92 milyon ABD dolar›na ulaflm›flt›r. Sözü edilen 31 flirkette istihdam edilen personel say›s› 2 678'dir. Holding'in çelik grubu flirketleri içinde önemli bir yeri olan Borusan Birleflik Boru Fabrikalar› 196 Bossa Ticaret ve Sanayi ‹flletmeleri A.fi. A.fi. hisselerinin % 20'si (96 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. Borusan Holding bünyesindeki flirketler: a) YATIRIM fi‹RKETLER‹ : Borusan Holding A.fi., Borusan Yat›r›m ve Pazarlama A.fi., ‹stikbal Ticaret A.fi. b) ÇEL‹K GRUBU fi‹RKETLER‹ : Borusan Birleflik Boru Fabrikalar› A.fi., Borçelik Çelik Sanayii Ticaret A.fi., Birlik Galvaniz Sac Sanayii ve Ticaret A.fi., Kerim Çelik Mamulleri ‹malat ve Ticaret A.fi., Borusan ‹hracat ‹thalat ve Da¤›t›m A.fi., Birlik Çelik Ticareti A.fi., Comment Intertrade LTD., Boru Nakliyat ve Ticaret A.fi., Bortrans Denizcilik Hizmetleri A.fi., Borusan Makina ‹malat A.fi., Kartal Boru Sanayi ve Ticaret A.fi., Bosafl Boru ve Profil sanayii A.fi., Boru ve Profil Ticaret A.fi., Bozoklar ‹nflaat Malzemeleri Ticaret A.fi., Ulko Demir Ticaret A.fi., ‹MPA Bursa ‹nflaat Malzemeleri Pazarlama A.fi., Samsun Çelik Ticaret A.fi., Gaziantep Boru ve Profil Ticaret A.fi., Borusan ‹malat Malzemeleri Pazarlama K›br›s LTD., Tubeco Pipe & Steel Corporation c) OTOMOT‹V GRUBU : Borusan Oto Servis ve Ticaret A.fi., Supsan Motor Supaplar› Sanayii ve Ticaret A.fi., Borusan Amortisör ‹malat ve Ticaret A.fi. d) ‹NfiAAT GRUBU fi‹RKETLER‹ : Borusan Makina Servis ve Ticaret A.fi., Borusan Granit Sanayi ve Ticaret A.fi., Askon ‹nflaat Sanayii ve Ticaret A.fi., Machinery Intertrade Ltd. fi. Özgencil/A. Erhan Bossa Ticaret ve Sanayi ‹fllemeleri A.fi. 24.3.1951'de Adana'da Hac› Ömer Sabanc› taraf›ndan küçük bir ç›rç›r ve prese fabrikas› olarak kuruldu. ‹plik dokuma ve basma tesisleri (1954), pelufl ve rasel birimleri, Bossa II dokuma fabrikas› (1975), Kahramanmarafl ‹plik Fabrikas› (1979), ‹ndigo blucin tesislerinin (1986) devreye girmesiyle Türkiye'nin say›l› entegre tekstil kurulufllar›ndan biri durumuna geldi. Modern iplik (elyaf, polyester, pamuk, viskon), örgü ve dokuma (mamul bez, indigo, havlu kadife) tesislerinde üretilen tekstil ürünleri, dizayn ve kalite aç›s›ndan, iç pazar›n yan› s›ra d›fl pazarlarda da yabanc› markalarla rahatça rekabet edebilmektedir. Ödenmifl sermayesi 1,.8 trilyon TL olan ve bünyesinde 4 739 personel istihdam eden Bossa'n›n, 1994 y›l›nda mamul bez, indigo ve havlu üretimi 55 milyon metre, d›flsat›m› 63.5 milyon ABD dolar›, net kâr› 768 milyar TL olmufltur. Bafll›ca ifltirakleri: Exsa A.fi., Kordsa A.fi., Akçimento A.fi., I-Bimsa A.fi., Koza A.fi., Mesbafl A.fi. A. Erhan Bofl ‹flçilik [Fr. Travail futile] [‹ng. Idle Labor] Üretim düflüklü¤ü, malzeme eksikli¤i, tesis ve makine onar›m› gibi nedenlerle çal›flmayan iflçilik saatleri için kullan›lan bir kavramd›r. Bofl Zaman ‹flletme faliyetlerinin yetersizli¤i nedeniyle ortaya ç›kan bofl iflçiliklerin, endirekt iflçilik maliyetleri kabul edilerek genel imalat maliyeti içinde birim maliyete girmesi gerekir. ‹flletme faaliyetleri d›fl›nda ve yöneticilerin elinde olmayan yang›n, elektrik kesilmesi gibi nedenlerle ortaya ç›kan bofl iflçiliklerin ise sonuç hesaplar›na aktar›larak dönem kâr ve zarar›n› etkilemesi sa¤lan›r. F. Bilgino¤lu Bofl Zaman [Alm. Freizeit] [Fr. Loisir] [‹ng. Leisure] Çal›flma sürelerinin d›fl›nda kalan, kiflinin diledi¤i gibi kullanabildi¤i zaman› ifade etmektedir. Eme¤i ile geçimini sa¤layan ve baflkas›na ba¤›ml› olarak çal›flan kiflilerin (iflçilerin] iflyeri d›fl›nda geçirdikleri tüm saatlerin bofl zaman say›lmas› do¤ru de¤ildir.‹flçi günün önemli bir k›sm›n› iflyerinde yapaca¤› ifle haz›rl›kla ya da yolda geçiriyorsa, serbestçe kullanabilece¤i bir bofl zamandan söz edilemeyece¤i aç›kt›r. 19. yy’da liberal kapitalist çal›flma düzeni, günlük ifl sürelerinin çok uzamas›na neden oldu¤undan, gerçek anlamda iflçilere bofl zaman b›rakmam›flt›r. Bu dönemde iflçi günde 15 saatten uzun bir süre iflyerinde çal›flt›ktan sonra evine ancak gidip uyuyabilmekte ve yeniden iflyerine dönmekteydi. 20.yy’da ifl süresinin günde ancak sekiz saati kapsamas›, geri kalan sekiz saatte iflçinin uyumas› ve di¤er tüm sosyal faaliyetleri için de sekiz saatlik bir zamana sahip olmas›, iflçi sendikalar›nca fliddetle savunulmufl ve istenmifltir. Teknolojik geliflmelerin sonucu eme¤in verimlili¤i artm›fl, böylece ifl sürelerinde önemli k›s›tlamalar olmufltur. Nitekim 20.yy’›n bafllar›ndaki k›rk sekiz saatlik haftal›k ifl süresi istekleri günümüzde gerçekleflmifl, hatta birçok Bat› ülkesinde bu süre k›rk saatte düflmüfltür. Böylece iflçiler kendilerine ay›racaklar› daha fazla bofl zamana sahip olmufllard›r. Bofl zamanlar›n de¤erlendirilmesi giderek önemli bir sorun haline gelmifltir. Art›k sadece iflçilerin de¤il, çocuklar›n ve gençlerin, yafll›lar›n bofl zamanlar›n› en iyi biçimde nas›l de¤erlendirebilecekleri üzerinde durulmaktad›r. Bofl zaman, hiçbir yararl› faliyet gösterilmeden bofl geçirilen zaman demek de¤ildir. Aksine, kiflinin hofluna giden bir ifli yaparak, baflka bir deyiflle yararl› bir u¤rafl içine girerek kendini mutlu hissetmesi, bofl zaman de¤erlendirmesinde amaçt›r. Günümüzde bilimsel araflt›rmalar sonucunda kesinlikle anlafl›lm›flt›r ki, kifli hareketsiz kalarak de¤il üreterek daha mutlu olmaktad›r. Bu üretimin kiflinin her gün yapmak zorunda oldu¤u iflten farkl› bir konuda olmas› kiflili¤ini gelifltirmesine ve gerçek anlamda dinlenmesine olanak vermektedir. Özellikle gençlerin bofl zamanlar›n› iyi ve yararl› biçimde de¤erlendirmelerinin, beden ve ruh sa¤l›klar›n› gelifltirmelerine f›rsat verilmesinin toplum sa¤l›¤› aç›s›ndan oldu¤u kadar, toplumsal bar›fl›n sa¤lanmas›nda da önemli bir rol oynad›¤› anlafl›lm›flt›r. M. Kutal 197 Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli [Alm. Bouldings makro - verteilung Model] [Fr. Macro model de la distribution du revenu de Boulding] [‹ng. Boulding’s macro - distribution model] Ekonomi biliminin tart›flmal› konular›ndan biri say›lan gelir paylafl›m›nda, mikro tahliller genellikle a¤›r basm›flt›r denilebilir. Mikro-paylafl›mda, fiyat teorisinin özel bir durumu olarak, üretim faktörlerinin fiyatlanmas› incelenir ve marjinal verimlilik ilkesi uygulanarak sonuçlara var›l›r. Ancak, mikro - paylafl›m ekonomik tahlillerde hakim gözükmekteyse de, makro tahlillerden yoksun kalm›fl de¤iliz. Tarihsel aç›dan özellikle fizyokratik, Ricardo ve Marx’›n modelleri kapsaml› örneklerdir. Zaman›m›zda ise Keynes’ten sonra çeflitli makropaylafl›m modelleri ortaya ç›km›fl ve konu tekrar ön plana geçmifltir. Sorunun kalk›nma ile yak›n iliflkisi bu alandaki çal›flmalar›n artan bir tempo ile geliflmesinde etkili olmaktad›r. Firma ve fertlerin davran›fllar› ile ilgili özdefllikler (identity) kuran ve buradan bir denklem sistemine varan Kenneth E. Boulding, birbirini izleyen alternatif modellerle makro - paylafl›m sorununu incelemifltir. Modellerin tahlilinde kolayl›k sa¤lamak için ilkin Boulding’in baflvurdu¤u basitlefltirmeleri ve kulland›¤› sembolleri aç›klamak gerekir. Geliri “ekonominin toplam aktifine ilaveler” olarak kabul eden ve toplumun çeflitli s›n›flar›na ait net de¤erlerle art›fl fleklinde gören Boulding’e göre milli gelirin paylafl›m› ücret ve kârlar, daha do¤rusu emek-gelir ve emek -d›fl› gelirler (labor and non-labor income) aras›ndad›r. Brüt kârlar, net kârlar, faiz ve rantlar› ve firmalar›n da¤›lmayan rezervlerini kapsar. Kendi ifadesiyle, burada paylafl›m›n mümkün en basit flekli söz konusudur. Bütün iktisati üniter ikiye ayr›lm›flt›r. Firmalar (busi nesses) ve fertler (households) Yaln›z daha sonraki çal›flmalar›nda banka sektörünü ve hükümeti ayr› üniteler olarak ele alm›flt›r. Mübadeleye konu olanlar da mallar (Q), borçlar (ya da senetler) (K) ve para (M) fleklinde üç tiptir. ‹lkin, milli gelirin paylafl›m›n› en basit flekilde ele almak mümkündür. fiöyle ki, bafllang›çta bilindi¤i gibi sadece iki gelir vard›r: Ücretler (W) ve ücret olmayanlar (V).V, kâr›, rant› ve faizi içine al›r. Milli gelir (Y), afla¤›daki temel özdefllikte ifadesini bulur. Y=W + V Keynesci tüketim fonksiyonu C = F c (Y) ve yat›r›m fonsiyonu (I = Fi (Y) biraz geniflleterek: • • C= Fc (W,V) I = Fi (W,V) flekline girebilir. Di¤er taraftan, milli gelir, tüketim ve yat›r›m toplam›na eflittir.Ünlü yat›r›m - tasarruf özdeflli¤idir: Y≡C+I Görüldü¤ü gibi, sistem tamam de¤ildir. Çünkü dört denkleme karfl›l›k befl bilinmeyen vard›r: Y, W, V, C, I. Çözüm, beflinci bir denklemin bulunmas›n› gerektirir. Boulding, firmalar›n global tasarruf özdeflli¤inden hareketle sonuca gider. “‹ktisadi modellerde insan› flafl›rtacak derecede ihmal edilen” bu firmalar›n global tasarrufu, bütün firmalar›n net de¤erlerinin art›fl›na eflittir ve dört unsura sahiptir: (I) Firmalar›n reel aktif de¤erlerinin art›fl› (bu art›fl gerçeklefltirilen net yat›r›mlardan baflka birfley de¤ildir); (dMb) Firmalar›n para stoklar›n›n art›fl›; (dKb) Fertlerin ya da özel kiflilerin firmalara karfl› borçlar›n›n art›fl› (büyük ölçüde tüketim kredisi olarak kendini gösterir); (dK´b) Bütün bunlardan, firmalar›n özel kiflilere ya da fertlere karfl› borçlar›n›n art›fl› (fertlerce tutulan firmalara ait de¤erler özellikle menkul de¤erler; senet ve tahvilleri). Dört unsuru toplarsak, firman›n toplam tasarrufu elde edilir. Bu durumda, Boulding’in kâr özdeflli¤inde firmalar›n toplam kâr› (V), bu firmalar›n toplam tasarrufuna (kâr olarak da¤›t›lmayan k›sm›) ve firmalar›n da¤›tt›¤› faiz ve dividantlara (D) eflit olmal›d›r. • • • • V≡ I+ dMb + dKb - dK´b + D Böylece beflinci denklem elde edilmifl olur. Burada kâr ve ücretler için ortak olan ve transfer faktörü (T) ad› verilen önemli bir ifadeyi görüyoruz: dKb+ dKb - dK´b + D Transfer faktörü temel bir unsur say›l›r. Çünkü, firma yat›r›mlar› ve fertlerin tüketimleri aras›nda emilen has›lan›n yap›s› global paylafl›m›n› belirler. fiöyle ki, T faktörüne firmalar›n reel aktif art›fllar› (yat›r›m) eklenirse toplam kâr’a; kiflilerin tüketimi ile aktif art›fllar›ndan (T) ç›kar›lsa elde edilecek sonuç ücretlere eflit olur. V = I+T W= Y - V= C+I - (I - T) = C -T Uzun dönemde, denebilir ki, ücret ve ücret - d›fl› gelirler aras›ndaki paylafl›m› dividant fonksiyonu belirler. Burada dividantlar›n da¤›t›m› gerçekleflen kârlara ba¤lan›rsa, kârlar azald›kça dividantlar da düflecek demektir. Di¤er deyiflle, (D)’nin art›fl› (W)’yi azaltacakt›r. Rant ve faiz sözleflmeye dayanan ödemeler oldu¤u için, dividantlar ücret d›fl› gelir pay›n›, yani kâr› belirleyen en önemli etken durumundad›r. K›sa dönemde ise, buna kiflilerin ve firmalar›n nakdi stok hacimlerini belirleyen likidite tercihleri eklenebilir. Boulding, kulland›¤› çeflitli denklem ve varsay›mlardan hareketle üç model halinde paylafl›m dengeleri meydana getirmifltir: 198 Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli Birinci modelde tüketim, milli gelirde ücretlere ait pay›n, yat›r›m ise kârlara ait pay›n fonksiyonu olmaktad›r. Milli gelir içinde ücret pay›n›n art›fl› tüketimi, kâr pay›n›n art›fl› ise yat›r›m› flüphesiz ki artt›racakt›r. Transfer faktörünün elemanlar›n› toplam gelirden (C + I) ba¤›ms›z kabul edersek, transfer faktörü, bu modelde bütün sistemi belirleyici bir role sahip olacak demektir. Böylece, belirli bir paylafl›m belirli bir tüketim ve yat›r›ma, sonuç olarak da toplam gelire tekabül edecektir. (T) faktörünün sistem d›fl›nda veri olarak ele al›nmas› halinde model bütünüyle belirlenemedi¤i için, (T) faktörünün ba¤›ms›zl›¤› çok önemli bir duruma girmektedir. ‹kinci modelde, Boulding, tüketimi gelirin mutlak seviyesine, yat›r›m› da kâr›n mutlak seviyesine ba¤lar. Transfer faktörü yine output’dan ba¤›ms›zd›r. Herhangi bir gelir seviyesine tekabül eden tüketim seviyesinden (T)yi ç›kar›rsak ücret seviyesini buluruz. Yat›r›m kâr›n bir fonksiyonudur ve gelirden ücretlerin düflürülmesiyle kâr elde edilir. Milli gelir, yat›r›mla tüketim toplam›na ve ücretle kârlara eflit oluncaya kadar dalgalanmalar gösterir. Sistemi belirleyen (T) faktörünün önemi burada aç›kt›r. Üçüncü modele gelince, tüketim ve yat›r›m fonksiyonlar› ücret ve kâr olarak iki de¤iflkene ba¤l› k›l›nm›flt›r. Di¤er bir deyiflle, tüketim ve yat›r›m›n büyüklü¤ü hem toplam ücret hem de toplam kâra, böylece milli gelirin paylafl›m›na ve büyüklü¤üne ba¤›ml›d›r. Buradan ç›kan sonuçlara göre, transfer faktörü artarsa gelir paylafl›m› gittikçe ücretlerin aleyhine, ücretli olmayanlar›n lehine geliflir. Bundan baflka, (T) faktörü maksimum milli gelire tekabül eden gelirin alt›nda oldu¤u zamanlar ücretlerdeki art›fl milli geliri azalt›rken, faktör söz konusu gelirin üstünde oldu¤u zaman ücretlerdeki art›fl milli geliri ço¤altacakt›r. Elefltiriler: Boulding’in tahlillerine bütünüyle bak›l›rsa, onun milli gelirin ücret ve kâr aras›ndaki paylafl›m›nda stratejik de¤iflken olarak rol oynayan unsura tan›d›¤› ba¤›ms›zl›k niteli¤i, transfer faktörünün parçalar›na de¤il, bu faktörün bizzat kendisinedir, kan›s›na gidilmektedir. Turvey için, “daha çok do¤rudan etkileri gözeterek elefltirilerini yöneltmifltir” denilebilir. Boulding ise dolayl› ve vadeli etkilerin de ihmal edilmemesi gerekti¤i konusunda ›srar etmifltir. Tek tek iliflkiler yerine bütünüyle gözetilmesi halinde ve ancak bu durumda Boulding’in teorisi ilginç olabilir. Marchal’› izleyerek diyebiliriz ki, sorunu tam olarak ortaya koymak için, yaln›z dolays›z (direkt) ve ani etkileri de¤il, ayn› zamanda dolayl› ve vadeli etkileri de ihmal etmemek gerekir. Modelde üretimi oluflturan faktörler ikiye indirilerek halk›n bir k›sm› emek karfl›l›¤›nda ücret sa¤larken geri kalan k›sm› da emek d›fl› (non - labor) gelirler - ya da genel deyiflle brüt kârla - elde eder. Di¤er deyiflle, model iki yönlü iki’ci bir nitelik tafl›r. Gelir yönünden ücret - kâr ikicili¤i yan›nda, halk da firmalar - fertler ayr›m›na tâbi tutulur. Fertler ücretlerin, firmalar kârlar›n bütününe sahiptir. Boulding’in Makro - Paylafl›m Modeli Bu ayr›mlar, her modelde görülen basitlefltirmelerin do¤al bir sonucudur. Ancak, basitlefltirmelerin reel hayata uymas› da gerekli kofluldur. R.M. Davis’in belirtti¤i gibi, halk›n firma - fert ayr›m›n›, enstitüsyonel bir geliflimi ifade etmesi yönünden kabul etmesi mümkündür. Zira, klasik kapitalist müteflebbis tipi zamanla yerini profesyonel kiflilerin firma iradesine egemen rol oynamalar›na b›rakm›fl ve “managerial revolution” kendini göstermifltir. Boulding, ücret ve kârlara sahip iki grubun tüketim, yat›r›m ve likidite fonksiyonlar›n› farkl› olarak varsayar. Zaten bu fonksiyonlar ayn› olsayd› istihdam ve gelir de¤iflkenleri ve gruplar›n paylar›ndaki de¤iflmeler aras›nda makro aç›dan iliflkiler kurmak mümkün olamazd›. Fakat, halk›n bu ücret - kâr geliri ayr›m›, modern dünyan›n gelirlerini tam yans›tmaktan uzakt›r. A Re construction of Economics adl› kitab›nda Boulding için sorun fludur: Ücret-d›fl› sözleflmeye dayanan (faiz ve rant) geliri ile art›k gelir (kâr) aras›ndaki paylafl›m› her zaman obligasyonlar›n niteli¤i ve süresi ile belirlemifltir. Ve bu sorun ciddi teorik sorunlar yaratmaz. Toplam gelirin emek geliri (ücretler) ve emek-d›fl› gelirler (buna brüt kârlar diyebiliriz) (marksist art›-de¤er) aras›ndaki paylafl›m› ise teorik yönden en önemli sorundur. Dikkat edilirse, bu ifadede -birbirine ba¤l› olarak- üç önemli nokta üzerinde durmak gerekir: ‹lk nokta, gelir kategorilerinin ikiye indirilmesi, modern ekonomilerin vard›klar› geliflme seviyesi gözetilirse, günümüz dünyas›n›n gerçeklerini yeteri kadar yans›tmakta m›d›r? Ücret geliri ile ücret d›fl› gelirler aras›ndaki temel ayr›mlardan baflka, bu iki gelir kategorisinin kendi içlerinde de ayr›ca ayr›mlara gitmek gerekmez mi? ‹kinci nokta, Boulding’in davran›fl› “Marksist” bir davran›fl m›d›r? Bu yarg›ya varmak, do¤rusu aran›rsa, oldukça zordur. Bilindi¤i gibi, Marx’ta da iki büyük gelir grubu vard›r. Ancak bu, kapitalist sistemin iflleyifline s›k› s›k›ya ba¤l›d›r. Emek karfl›l›¤› ödenen “ücret” karfl›s›nda, sistemin -emekçilerin hakk›n› da yiyerek- meydana getirdi¤i ve kapitalistlere giden “art› de¤er” vard›r. J. Marchal’›n deyifliyle, “bir faktör geliri ve bir de enstitüsyon ya da rejim geliri” söz konusudur. Marx, paylafl›m›n ilk aflamas›yla, yani ücret ve art› - de¤er aras›ndaki iliflkilerle ilgilenir; art› de¤erin çeflitli kapitalist tipleri aras›nda paylafl›lmas› Marx için önemli say›lmaz. Marx burada iki geliri Boulding gibi bütün halka de¤il, farkl› iki fert grubuna ba¤lar. ‹flçiler ücretlerin, kapitalistler de art› -de¤erlerin (p l u s - v a l u e) sahibidir. Boulding ise kârlar› ve ücretleri bütünüyle fertlerin bütününe (bütün halka) ba¤lamay› gözetir. Fark aç›kt›r. Üçüncü nokta ise fludur: Gelirlerde kabul edilen ikinci nitelik, ücret ve brüt kârlar›n ayn› zamanda yeterli bir homojenli¤ini gerektirir. Kendi gruplar› içinde farkl› (küçük teflebbüs gibi) ya da ücretlerle ayn› etkiler alt›nda ise, milli gelirin ücretler ve brüt kârlar olarak paylafl›m›n› aç›kma yolu, bütün anlam›n› kaybedecek demektir. 199 Bourgeois, Léon (Victor Auguste) Bölgesel (Co¤rafi) Bütünleflme Bunun yan›nda, milli gelirin iki büyük grup aras›nda paylafl›lmas› ile de yetinmek zorunlulu¤u kendini gösterir. Di¤er deyiflle, bu iki temel gelir grubunun kendi içlerinde ikinci paylafl›ma gitmeleri kabul edilmemektedir. Boulding, çal›flmalar› bütünüyle ele al›n›rsa, Keynes’çi aletleri kullanarak makro-paylafl›m tahlillerini ilginç biçimde gelifltirmifl ve paylafl›m teorisini bir bütün halinde toplamas›n› bilmifltir. Gelir paylafl›m›nda karfl›l›kl› etkilerin varl›¤›n› ve baz› kararlar›n yaln›z bir gelir grubu üzerinde de¤il, bütün gelirler üzerinde etkisi oldu¤unu göstermek istemifltir. Y. Ülken rarl› faliyetler gösteren kifli, kurulufl ya da ülkeyi cezaland›rma onu haks›z hareketinden cayd›rma amac›na yöneliktir. 3) Boykot do¤rudan ve zor kullan›m›n› kapsayan bir mücadele arac› de¤ildir. ›liflkilerin kesmek, al›mlar› ya da sat›mlar› durdurmak yoluyla has›m taraf› güç durumda b›rakmak, boykotun as›l amac›d›r. Boykotun, ayn› meslek sahiplerinden olup da haks›z rekabete baflvuranlar› cezaland›rmak gibi mesleki daya n›flmay› amaçlamas› da mümkündür. Büyük firmalar›n, birlikte hareket ederek, küçük firmalar› boykot ettikleri de olmaktad›r. Ancak bu hareketten daha fazla yararlananlar, iktisaden zay›f olan tüketicilerdir. (Bkz. Grev, Toplu ‹fl Mücadeleleri) M. Kutal Bourgeois, Léon (Victor Auguste) (1851 1925) Frans›z iktisatç›s›, bürokrat›, politikac›s› ve diplomat›. Birçok kabinede bakanl›k yapm›flt›r. Lahey Adalet Divan›’nda bulunmufltur. Milletler Cemiyeti’nin kurulmas›n› ilk önerenlerdendir. Sosyal politika, Versailles Antlaflmas› ve Milletler Cemiyeti hakk›nda kitaplar› vard›r. Sosyal dayan›flmay› bir tür “toplumsal sözleflme” olarak görmüfltür. Radikal sosyalistler, programlar›nda k e n d i l e r i n i “bireysel liberalizm” den ve “ k o l l e k t i vizm”den ay›rt eden ilkeleri Léon Bourgeois’in doktrininden alm›fllard›r. F. Ergin Boykot [Alm. Boykott] [Fr. Boycottage] [‹ng. Boycott] Bir kifliye, kurulufla ya da ülkeye karfl› bir topluluk taraf›ndan iliflkileri kesmek, mallar›n› sat›n almamak gibi yollarla yap›lan, zor kullanmaks›z›n uygulanan dolayl› ve pasif bir mücadele hareketidir. Boykotun amac›, bir toplulu¤u rahats›z eden kifliyi, kuruluflu ya da ülkeyi cezaland›rmak, bu hareketinden cayd›rmakt›r. Boykota baflvuran kifli ya da ülkeler güçlerini, bu harekete kat›lanlar›n say›s›n›n çoklu¤undan almaktad›r. Böylece boykot da grev ve lokavt gibi toplu bir mücadele arac› d›r. Ancak grev ve lokavt mesleki iliflkiler alan›nda kullan›labilen mücadele silahlar› iken, boykotun çok genifl ve de¤iflik uygulama alanlar› vard›r. Örne¤in iflçi ya da iflveren s›fat›na sahip olmayan ev han›mlar›n›n pahal› mal satan firmaya karfl› boykota baflvurmalar›, uluslararas› kurallar› çi¤nemeye devam eden bir ülkeye di¤er baz› ülkelerin d›flal›m ve d›flsat›mlar›n› durdurarak karfl›l›k vermeleri boykot say›lmaktad›r. Boycott ‹rlanda’da bir makineyi yöneten emekli bir subay›n ad›d›r (1832-1897). Civardaki köylerin flikayetlerine ra¤men tar›mla ilgili yasalara uymamas› üzerine boykot edilmifltir. Bu kiflinin ad› zamanla toplu mücadele hareketlerinden birini ifade etmeye bafllam›flt›r. Boykotu di¤er toplu mücadele hareketlerinden ay›ran özellikler flunlard›r: 1) Boykot bir kifliyi hedef alabilece¤i gibi, bir kurulufla ya da devletler hukukunda bir ülkeye karfl› da yap›labilir. 2) Boykot daha çok iktisadi ve siyasi alanlarda za- Böhm Baverk, Eugen Von (1851 -1914) Avusturya Okulu da denilen Psikolojik Okul’un en önemli temsilcilerinden biridir. Katk›da bulundu¤u konular de¤er, sermaye ve faizdir. Böhm Bawerk’e göre ayn› gayret, zaman süresi uzad›kça çok daha büyük bir sonuç vermektedir. Bir bal›kç› üç günde bir olta, on günde bir a¤, otuz günde bir sandal üretmektedir. Zaman uzad›kça sonuç çok daha verimli olmaktad›r. Ayn› zaman kavram›na faizde de rastlamak mümkündür. Böhm Bawerk’e göre ayn› miktardaki efl mallar›n bugünkü de¤erleri, gelecekteki mallar›n de¤erlerinden daha yüksektir. En önemli yap›tlar› Sermaye Faizi ile ‹lgili Teorile rin Tarihi ve Sermaye Teorisinin Tarihi ve Elefltirisi’dir. (Bkz. Avusturya Okulu) D. Demirgil Bölgesel (Co¤rafi) Bütünleflme [Alm. Regionale Integration ] [Fr. Integration régionale ] [‹ng. Regional integration ] Bütünleflme hareketleri bölgesel, global ve fonksiyonel olabilir. Co¤rafi ya da bölgesel bütünleflme, politik, ekomomik ve sosyal yaflam›n çeflitli alanlar›nda gerçeklefltirilebilir. Amerika Devletleri Organizasyonu, Avrupa Konseyi ve Arap Birli¤i, ortak bir cephede politikalar›n az çok armonizasyonunu öngören giriflimlerdir. Hansa Birli¤i, Zollverein, OECE, ya da OECD, Benelux, Avrupa Kömür ve Çelik Birli¤i, EURATOM, AET, CEMA ve EFTA, Latin Amerika Serbest Ticaret Birli¤i ve Orta Amerika Pazar›, geçmiflteki ve günümüzdeki bafll›ca bölgesel ekonomik bütünleflme örnekleridir. NATO, Varflova Pakt›, Bat› Avrupa Birli¤i, CENTO ve SEATO ise güvenlik politikalar›na ba¤l› iflbirli¤ine ve k›smi bütünleflmeye yönelik kurulufllard›r. Kat›lan aktörlerin homojenli¤i, bütünleflmenin bir baflar› kofluludur. Politik sistem, psikolojik ortam ve ekonomik geliflme düzeyi bak›m›ndan birbirlerine benzer olmayan ülkeler aras›nda bütünleflme ya da entegrasyon hareketlerinin gerçekleflebilme olana¤› s›n›rl›d›r. Avrupa Konseyi, demokrasi ilkelerine ba¤l›l›¤› politik sistem homojenli¤inin bir koflulu saymakta ve çat›s› al200 Bölgesel ‹stihdam Primi Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü (RCD) t›nda diktatörlere yer vermek istememektedir. Avrupa Toplulu¤u, geliflme halindeki ülkelerin ancak uzun bir haz›rl›k ve geçifl döneminde iktisadi yap›lar›n› gelifltirdikten sonra sisteme tam üye s›fat›yla kat›lmalar›n› kabul etmektedir. RCD’nin uzun y›llar verimsiz kalmas›, ilgili ülkelerin ayn› ekonomik düzeyde yo¤un mübadele ve iflbirli¤i iliflkileri kurabilmek durumunda olmalar›ndan ileri gelmifltir. Bölgesel bütünleflmeye yönelik faaliyet, de¤iflik dereceler göstermektedir. Hükümetler aras› konferanslardan bafllayarak federasyon kurulmas›na de¤in, iflbirli¤i ve bütünleflme hareketlerinin çeflitli aflamalar› vard›r. NATO, OECD, CEMA, OAS, OPEC gibi organizasyonlarda merkezi otoritenin rolü s›n›rl›d›r ve karar yetkisi hükümetlerin direktifiyle hareket eden delegasyonlardad›r. Kömür ve Çelik Birli¤i, EURATOM ve Avrupa Toplulu¤u ise, “süpranasyonal” karakterli bölgesel kurulufllard›r. (Bkz. Bütünleflme, Global Bütünleflme, Fonksiyonel Bütünleflme, Hansa, Avrupa Ekonomik Toplulu¤u, Zollverein, Avrupa Konseyi, Avrupa Serbest Ticaret Toplulu¤u, Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgü tü, Benelux Ükeleri, CENTO, NATO, OECD, OPEC, Süpranasyonal Kurulufllar ) F. Ergin Bölgesel ‹stihdam Primi [Alm. Regionale Beschaeftigungspraemie] [Fr. Prime de l’emploi régional] [‹ng. Regional employment premi um] Geliflmemifl bölgelerde çal›flt›r›lanlar için uygulanan prim. Söz konusu prim haftal›k bir ödeme olabilece¤i gibi, erkek iflçilerle kad›n iflçiler aras›nda ay›r›m yap›larak da ödenebilir. Bazen devlet, iflverene prim fleklindeki nakdi ödeme yerine çal›flan say›s›nca vergiden indirim yapma hakk› tan›r. Bölgesel istihdam primi uygulamas›nda devlet genellikle yat›r›m›n yap›ld›¤› sektörü dikkate al›r. Yat›r›m›n gerçekleflme süresi de, prim uygulamas›nda bir ölçüt olarak önem tafl›r. Bu yöntem günümüzde en yayg›n biçimde ‹ngiltere’de uygulanmaktad›r. K. Mortan Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü (RCD) [Alm. Regionale Kooperation für Entwicklung] [Fr. Co opération régionale pour le développement ] [‹ng. Regional Corporation for Development] Türkiye’nin 27 May›s 1960 hareketinden sonra d›fl ekomomik iliflkilerinde görülen önemli olaylardan biri, ‹ran-Pakistan ve Türkiye aras›nda gelifltirilen iflbirli¤i olmufltur. Ad› geçen devletler aras›ndaki iflbirli¤i, ekonomik ve kültürel alanda giriflilen faaliyetlerin sistemlefltirilmesi ve örgütlenmesi amac›yla bafllat›lm›flt›r. Bu konudaki giriflimler 21 Temmuz 1964 tarihinde zirvesine eriflmifltir. Bu tarihte Pakistan Baflbakan› Eyüp Han, ‹ran Baflbakan› Hasan Ali Mansur ve Türkiye Baflbakan› ‹smet ‹nönü aras›nda ‹stanbul’da yap›lan zirve toplant›s›nda al›nan ortak kararla Bölgesel ‹flbirli¤i’nin temeli at›lm›flt›r. Üç ülke aras›ndaki ekonomik, teknik ve kültürel iflbirli¤ini h›zland›rma niyeti 1964 Nisan ay›nda Washington’da yap›lan CENTO toplant›s›nda da ‹ran, Pakistan ve Türkiye d›fliflleri bakanlar› taraf›ndan aç›klanm›flt›r. Daha sonra Temmuz ay›n›n ilk haftas›nda Pakistan Baflbakan› Eyüb Han’›n Ankara’y› ziyareti s›ras›nda iki ulus aras›nda iflbirli¤i konusunda ayr›nt›l› görüflmelere giriflilmifltir. Eyüb Han’›n temaslar›na paralel olarak, ayn› tarihlerde ‹ran, Pakistan ve Türkiye d›fliflleri bakanlar› da görüflmeler yapm›fllard›r. CENTO üyesi olan üç ülkenin temsilcileri, ülkeleri aras›ndaki iflbirli¤ine güç kazand›racak tedbirleri ve CENTO’ya paralel baz› sorunlar› gözden geçirmifllerdir. 6 Temmuz 1964 tarihinde yay›nlanan D›fliflleri Bakanlar› Ortak Bildirgesi, iflbirli¤i konusundaki fikirleri flöyle özetlemektedir: “Bakanlar ülkelerini ortaklafla ilgilendiren özel sorunlar› incelemifllerdir. Ekonomik, teknik ve kültürel alanlarda üç devlet aras›nda halen mevcut iflbirli¤inin daha da artt›r›lmas› gerekti¤i hususunda duyduklar› inanc› tekrarlam›fllard›r. Bakanlar, bölge planlamas› konusunda milletleraras› iflbirli¤inin gelifltirilmesi için Birleflmifl Milletler ticaret ve Kalk›nma Konferans›’nca al›nan kararlar›n tafl›d›¤› önemi gözönüne alarak CENTO çerçevesi d›fl›nda da genifl bir iflbirli¤i alan› mevcut oldu¤u sonucuna varm›fllard›r.” ‹ran, Pakistan ve Türkiye aras›nda öngörülen iflbirli¤i için yap›lan haz›rl›k çal›flmalar›n›n ikinci evresini 18 - 19 Temmuz’da Ankara’da yer alan teknik düzeydeki toplant›lar oluflturmufltur. Bu görüflmeler sonunda, ekonomik kalk›nman›n sa¤lanmas› sürecinde bölgesel iflbirli¤inin yararl› olaca¤› görüflüne var›lm›flt›r. Buna ba¤l› olarak ticaret anlaflmalar›, kalk›nma plan›n›n koordinasyonu, uzmanlaflma ve tamlaflmaya yönelik ekonomik giriflimleri, üretim potansiyeli, turizm, deniz ve hava ulafl›m›, telekomünikasyon, sigortac›l›k gibi teknik konularda yap›labilecek iflbirli¤i hakk›nda temsilcilerin ayr›nt›l› görüflmelerini yans›tan bir rapor haz›rlanm›flt›r. Bu rapor 21 Temmuz 1964’te ‹stanbul’da bafllayan Baflbakanlar Konferans›’na sunulmufltur. Toplant›da ‹ran, Pakistan ve Türkiye aras›nda iflbirli¤i yap›lmas› ortak karar› resmen al›nm›fl ve koordinasyonun flekli genel hatlar›yla belirtilmifltir. Bölgesel Planlama Komitesi’nin çal›flmalar›na yard›mc› olmak üzere hava nakliyat›, ticaret, petrol, turizm, bankac›l›k ve sigortac›l›k gibi teknik konularda ona ba¤l› çal›flma gruplar›n›n kurulmas› öngörülmüfltür. Bu çal›flma gruplar›, Bölgesel Planlama Komitesi’nin 7 -9 Eylül 1964’te Tahran’da yapt›¤› ilk toplant›s›nda Sürekli Teknik Komitelerhaline getirilmifltir. Her komitenin toplanmas›ndan ve yönetiminden bir üye devlet sorumludur. Alanlar›n sorumlulu¤u flöyle paylafl›lm›flt›r: a) Ticaret, Deniz Ulaflt›rma, Turizm ve Ortak Amaçl› Giriflimler komitelerinin baflkanl›¤› Türkiye’ye, 201 Bölgesel ‹flbirli¤i ve Kalk›nma Örgütü (RCD) b) Kültürel ‹flbirli¤i, Kara ve Demir Yollar›, Petrol ve Teknik ‹flbirli¤i komitelerinin baflkanl›¤› ‹ran’a, c) Bankac›l›k, Sigortac›l›k, Posta Telgraf Telefon ve Hava Ulaflt›rma komitelerinin baflkanl›¤› da Pakistan’a verilmifltir. ‹ran, Pakistan ve Türkiye’nin örgütten bekledi¤i, üçlü bir siyasi blok kurarak kuvvet gösterisi yapmak de¤ildir. Üye devletlerin etkin bir biçimde ekonomilerini koordine etmek, turizmi gelifltirmek, temas noktalar›n› ço¤altmak, birbirlerine teknik yard›mlarda bulunmak ve aralar›ndaki s›n›r duvarlar›n› kald›rarak kolayl›k sa¤lamak ve böylece birbirlerine daha yak›nlaflmalar›n› sa¤lamakt›r. Bu devletler bir yandan ulusal, bir yandan da bölgesel kalk›nma faaliyetlerini daha etkili ve verimli k›lmay› amaçlamaktad›rlar. Böylece aralar›ndaki tarihi ve kültürel ba¤lar› daha da kuvvetlendirmek amac›yla giriflilen bölgesel iflbirli¤inin yukar›da belirtilen çerçeve içinde yürütülmesine çal›fl›lmaktad›r. Örgütün Yap›s› 1. Bakanlar Kurulu: Bu kurul üç ülke d›fliflleri bakanlar›ndan oluflmaktad›r. Üç ülke aras›ndaki iliflkilerde en büyük karar organ›d›r. Bu kurul bölgesel iflbirli¤i faliyetlerini ve giriflimlerini inceleyip gerekli kararlar› al›r. Genellikle 6-9 ay içerisinde, s›rayla üye ülkelerde toplan›r. 2.Bölge Programlama Kurulu: Üç ülke program dairesi baflkanlar› ve konu ile ilgili uzmanlar bu kurulda üyedirler. Bu kurul üye ülkelerin imar planlar›, üretim olanaklar›, ortak planlar, ortak planlarda eflgüdüm sa¤lanmas› konular›n› ve bölgesel iflbirli¤ine iliflkin di¤er konular› inceleyerek bakanlar kuruluna önerilerde bulunur. 3. Alt Kurullar (Komiteler): Sabit Alt Kurullar flunlard›r: a)Ticaret, b) Sanayi ve standart, c)Petrol ve petro-kimya, d) Genel idare ve teknik iflbirli¤i, e) Toplumsal iletiflim ve ulafl›m. f) Eflgüdüm alt kurulu. Bu alt kurullar üç ülke uzmanlar›ndan oluflmaktad›r. Alt kurullar›n amac› kendi konular›ndaki planlar aras›nda gerekli düzenlemeleri yapmakt›r. Tüm sabit al›flverifli için uzmanlardan oluflan geçici alt kurullar oluflturulabilir. Eflgüdüm alt kurulu, çeflitli alt kurullar aras›nda eflgüdümü sa¤lamakla görevlidir. Bu konuda bölgesel araflt›rma kuruluna bir rapor sunar ve bakanlar kurulunun karar›n› ve ortak bildirilerin yaz›flmalar›n› haz›rlar. Örne¤in üye ülkelerin eflit katk›lar›yla haz›rlanan RCD bütçesinin oluflturulup izlenmesinde büyük hizmeti vard›r. 4.Genel Sekreterlik: Kuruluflu, çeflitli organlar aras›nda temas ve iflbirli¤i sa¤lamak amac›yla ‹stanbul zirve toplant›s›nda kararlaflt›r›lm›flt›r. Daimi merkezi Tahran’dad›r. Genel sekreterli¤in Bakanlar Kurulu taraf›ndan belirtilen görevleri flöyle s›ralanabilir: Bölgesel Kalk›nma a) RCD Bakanlar Kurulu’nun ald›¤› kararlar› üye ülkelere ve RCD’nin di¤er organlar›na iletmek, b) Sözleflmeleri haz›rlamak, c) Çeflitli kararlar› tutanak halinde saptamak ve saklamak, d) RCD’nin y›ll›k faliyet raporunu haz›rlayarak programlaflma kuruluna göndermek, e) RCD’nin giriflimlerini de¤erlendirmek, f) Üç ülkenin son iktisadi geliflmeleri hakk›nda y›ll›k rapor haz›rlayarak Bakanlar Kurulu’na sunmak. Sonuncu maddede belirtilen husus ilgili organ›n son y›llarda yüklendi¤i görevlerdendir. RCD’nin genel sekreterli¤i üç y›lda bir üye ülkelerden s›rayla seçilir. Ayr›ca her ülkeden bir kifli olmak üzere üç genel sekreter yard›mc›s› ve her ülkeden iki kifli olmak üzere alt› müdür, sekreterlik bünyesinde görevlendirilir. Di¤er görevliler de üç ülkeden seçilirler. 1969 y›l›nda ‹ran Meclisi’nde kabul edilen bir karar gere¤ince, RCD Genel Sekreterli¤i görevlileri siyasi ve diplomatik ayr›cal›ktan yararlanmaktad›rlar. 1985 y›l›nda Tahran'da yap›lan toplant›da RCD'nin ad› Ekonomik ‹flbirli¤i Örgütü olarak de¤ifltirilmifltir. (Bkz. CENTO) Ö. Ar›/fi. Akkaya Bölgesel Kalk›nma [Alm. Regioname Entwicklung] [Fr. Développement ré gional] [‹ng. Regional Development] ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra h›zl› büyüme arzusu ile birlikte artan sanayileflme yar›fl› uluslararas› iflbölümünün daha da artmas›na neden olmufltur. Uluslararas› düzeyde geliflmifl ve geliflmekte olan ekonomiler fleklinde görülen bu farkl›laflma her ülkenin kendi içinde de meydana gelmifltir. Ancak, geliflmifl ülkelerde bölgeler aras›nda görülen farkl›laflma, geliflmekte olan ülkelere k›yasla daha azd›r. Geliflmekte olan ülkelerin farkl› sosyo-ekonomik yap›lar› nedeniyle kulland›klar› kalk›nma modelleri de farkl›d›r. Bununla birlikte, daha ileri bir ekonomik yap›ya geçebilmek için kulland›klar› ortak yol sanayileflmedir. Sanayileflme sosyo-ekonomik yap›da de¤ifliklikler yaparken, sanayileflmenin belli bölgelerde yo¤unlaflmas› bölgesel dengesizliklere neden olmakta ve birtak›m sorunlar yaratmaktad›r. H›zl› nüfus art›fl›, kentleflme, sanayi yat›r›mlar› ve gelir da¤›l›m›n›n bölgeler aras› dengesizli¤i, geliflmekte olan ülkelerin en belirgin göstergeleridir. Sanayi ve ticaretin kentlerde yo¤unlaflmas›, k›r nüfusunun kente göçünü h›zland›rm›flt›r. Bunun sonucu olarak kentle k›r aras›nda bafllayan ekonomik, sosyal ve kültürel farkl›laflma giderek artm›fl, konut, altyap› yetersizli¤i, çevre kirlili¤i gibi yeni sorunlar ortaya ç›km›flt›r. Bölgesel kalk›nma, sanayileflmenin belli bölgelerde toplanmas› sonucu ortaya ç›kan bu eflitsizli¤i ortadan kald›rmak amac›yla, geri kalm›fl bölgelerin sanayilefltirilerek ülke içinde adil bir refah da¤›l›m› n›n sa¤lanmas›d›r. Bu temel amac› gerçeklefltirmek için uygulanan bölgesel kalk›nma politikalar›, bölgeler aras›ndaki eflitsizlik derecesine göre de¤iflmektedir. Ana amaç olan sanayi 202 Bölgesel Planlama nin yayg›nlaflt›r›lmas› yolunda genellikle flu önlemler al›nmaktad›r. Bölgelerdeki sermaye ve eme¤in yo¤unluk derecesine göre teknoloji seçilerek, bu yöndeki faliyetlere öncelik verilmesi amac›yla bölgesel kalk›nma planlar›n›n haz›rlanmas›, Modern teknolojiye dayal›, dayan›kl› tüketim ve sermaye mallar› üreten sanayilerin kurulmas›, Bölgenin kendi kaynaklar›n›n kullan›lmas›na olanak verecek yat›r›mlar›n yap›lmas›, Kamu iktisadi teflekküllerinin öncelikle bu bölgelere yat›r›m yapmalar›n›n sa¤lanmas›, Özel kesim yat›r›mlar›n›n bölgelere çekilmesi için vergi ve kredi gibi çeflitli teflvik tedbirlerinin uygulanmas›, Organize sanayi bölgeleri kurularak devletin bu bölgelerde kurulacak iflletmelerin ürünlerine al›c› olmas›n›n sa¤lanmas›, Devlet yat›r›mlar›nda geri kalm›fl yörelerin altyap› tesislerine öncelik tan›nmas› ve bunun ulusal ekonomiyi bütünlefltirici yönde olmas›n›n sa¤lanmas›, Bu yörelerin teknik eleman ve vas›fl› iflçi a盤›n› giderecek e¤itim faaliyetlerinin düzenlenmesi vb. (Bkz. Çevre Sorunlar›, Dengeli Kalk›nma, Dengesiz Kalk›nma, Organize Sanayi Bölgesi) A. ‹lkin • • • • • • • • Bölgesel Planlama [Alm. Regionale Planung ) [Fr. Planification régionale ) [‹ng. Regional planning) Günümüzde baz› ülkelerde bölgeler aras›ndaki dengesizli¤i ortadan kald›rmak için bölgesel kalk›nma planlar› haz›rlanmaktad›r. Böylece, kamunun geri kalm›fl bölgelerden yana ald›¤› ya da almas› gereken düzenleyici ve özendirici önlemler bir bütünlük kazanmaktad›r. Baflvurulan bu teknikle, piyasa ekonomisinin iflleyiflinin ortaya ç›kartt›¤› dengesizli¤i giderme olana¤› do¤maktad›r. Baflka bir deyiflle, piyasa ekonomisi içinde kalarak, sistemin iflleyiflinin meydana getirdi¤i dengesizlikleri bölge planlamas› yoluyla giderme yollar› araflt›r›lmaktad›r. Bölge planlar› bölgesel sorunlar›n türüne göre farkl›l›k göstermektedir. Geri kalm›fl bir bölgenin kalk›nd›r›lmas› hedef al›nd›¤› gibi, h›zl› geliflen metropoliten bölgelerin sorunlar› da böylelikle planlama tekni¤iyle çözümlenmektedir. Bölgesel planlaman›n uygulamada ortaya ç›kard›¤› baz› darbo¤azlar vard›r. Bunlardan birincisi, ulusal plan›n temel hedefleriyle bölge düzeyinde belirlenen hedeflerin ba¤daflt›r›lmas› sorunudur. Bir di¤er önemli sorun da, bölge düzeyinde istatistik olmay›fl›d›r. Yak›n zamana dek hemen hiçbir ülkede ulusal muhasebe sisteminin yan› s›ra bir bölge muhasebe sisteminin kurulmas› yoluna gidilmemifltir. Günümüzde birçok ülkede muhasebe sistemi uygulamas› bafllat›lm›flt›r. Bu konuda iki farkl› uygulama gözlenmektedir. Birincisi, do¤rudan bölgesel örgütler kurarak bunlar›n ba¤›ms›z çal›flma yapmalar›n›, ikincisiyse merkezde devlet istatistik enstütüsü yan›nda ya da içinde bölgelere göre sistemin iflleyiflini sa¤lamakt›r. Bretton Woods Anlaflmas› Bölgesel planlaman›n bafllat›lmas› ve yürütülmesi merkezî yönetimce ulusal planlamayla birlikte ele al›nd›¤› gibi, bunun tamamen bölgesel yönetimlere b›rak›ld›¤› da görülmektedir. Birincisine Fransa ikincisine eski Yugoslavya örnektir. Geri kalm›fl ülkelerde bölgesel planlamay› merkezî otorite d›fl›nda bir bölgesel örgütle yürütmek çok zordur. Bu ülkelerde yeterli düzeyde ve say›da iktisatç›, mühendis ve yönetici bulmak mümkün de¤ildir. (Bkz. Azgelifl mifl Ülkeler) E.Tokgöz Bölünme [Alm. Verteilung] [Fr. Distribution] [‹ng. Distribution] Bir vasf›n (de¤iflkenin) fl›klar›na göre düzenlenmifl olan ve her fl›kta kaç gözlem bulundu¤unu gösteren serilere “bölünme serileri” ya da k›saca “bölünme” ad› verilmektedir. Ancak gözlemler zaman ya da mekan vasf›n›n fl›klar›na göre düzenlenmifl iseler, bunlar zaman ya da mekan serileri olaca¤›ndan bölünme olarak nitelendirilemezler. Da¤›l›m olarak da adland›r›lan bölünmeler cinsiyet, medeni hal, göz rengi gibi say›sal olmayan vas›flarla ilgili iseler keyfi (say›sal olmayan) bölünme serileri olarak tan›mlan›rlar. Öte yandan boy uzunlu¤u, iflçi say›s›, y›ll›k aile geliri ya da sabit sermaye de¤eri gibi rakamlarla belirtilebilen vas›flara göre düzenlenmifl olan bölünmelere “kemmî (say›sal) bölünme serileri” denilmektedir ki, bu tür bölünmeler istatistikte daha yayg›n olarak kullan›lmaktad›r. Örne¤in bir grup iflçi, ücretlere göre kategorilere ya da gruplara ayr›larak her kategoride ya da grup içinde kaç iflçi bulundu¤u belirlenirse, ortaya ç›kan seri say›sal bir bölünme serisi olacakt›r; çünkü ücret vasf› TL cinsinden ve rakamlarla belirtilebilen bir vas›ft›r. Bölünmeler, bir sütun de¤iflkenin fl›klar›n›, di¤er sütun bu fl›klara tekabül eden gözlem say›lar›n› göstermek üzere iki sütunlu bir tablo halinde belirtilebilece¤i gibi, X ekseninde de¤iflkenin fl›klar›, Y ekseninde ise gözlem say›lar› olmak üzere grafik fleklinde de gösterilebir. Gözlem say›lar› yerine her fl›kka tekabül eden ihtimallerin belirtildi¤i durumda ortaya ç›kacak olan bölünmeye ise ihtimal bölünmesi ad› verilmektedir. (Bkz. Frekans, Grafikler, Mekan Serileri, Zaman Serileri) B.A.Köksal Bölüflüm (Bkz. Gelir Da¤›l›m›) Bretton Woods Anlaflmas› [Alm. Bretton Woods Abkommen] [Fr. Entente de Bret ton Woods] [‹ng. Bretton Woods Agreement] ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra dünyada uygulanacak uluslararas› para sistemini kararlaflt›rmak için ABD’nin New Hampshire yöresindeki Bretton Woods kentinde toplanan Uluslararas› Konferans sonucu imzalanan anlaflmad›r. 1930’lu y›llar›n s›n›rland›r›c› müdahaleleri dünya ti203 Bright, John Brüt Prim caretini büyük çapta daraltm›flt›. Katl› kurlar, bloke hesaplar, iki yanl› ticaret anlaflmalar› ve döviz kontrolü gibi müdahaleler yürürlükteydi. Savafl› hemen izleyen dönemde, s›n›rl› ölçüde döviz kontrolüne izin verilebilece¤i görüflü a¤›r basmaya bafllad›. Öyle ki, sistem, çok yönlü ticaret geliflmesini sa¤lamal›yd›. Bunun için de istikrarl› döviz kurlar› ve paralar aras›nda serbest konvertibilite gerekiyordu. Konferans sonras›nda, ortaya ç›kacak modelin alt›n standard›n›n avantajlar›na sahip olaca¤›, esneksizlik de göstermeyece¤i düflünülmüfltü. Bu amaçlara eriflebilmek için iki yeni uluslararas› kurulufl önerildi: Uluslararas› Para Fonu ve Dünya Bankas›. Toplant›dan önce ‹ngiliz maliyesi Lord Keynes’in baflkanl›¤›nda, Amerikan maliyesi White’›n baflkanl›¤›nda birer öneri haz›rlad›lar. Genel olarak iki plan birbirine çok benzemekteyse de aralar›nda baz› farklar vard›. ‹ki heyet daha çok Amerikan önerisinin a¤›r bast›¤› ortak bir metin ile konferansa kat›ld›lar. (Bkz. Ulus lararas› Para Fonu, Uluslararas› ‹mar ve Kalk›nma Bankas›) D.Demirgil Bright, John (1811 - 1889) ‹ngiliz politikac›s›. “Victoria Radikalizmi” denilen ak›ma kat›lanlardand›r. Bir liberal’dir. Ayn› zamanda ça¤›n büyük hatiplerindendir. Büyük toprak sahiplerine cephe alm›flt›r. Avam Kamaras›’nda uzun y›llar Parlemento Reform Kanunu’nu ç›kartmaya çal›flm›flt›r. ‹ngiltere’nin K›r›m Savafl›’na girmesine karfl› ç›km›flt›r. ‹rlanda’ya ba¤›ms›zl›k verilmesini istemeyenlerdendir. Gladstone kabinesinde bakanl›k yapm›flt›r. Richard Cobden ile beraber “Manchester Oku lu” nun ya da Keynes’in deyifliyle “Manchester Siste mi”nin iki büyük temsilcisinden biridir. “Corn Law” (g›da maddelerinden al›nan gümrük vergileri) konusunda giriflti¤i büyük mücadele, ‹ngiltere’nin 1846’da “ser best mübadele” sistemini kabul etmesiyle sonuçlanm›flt›r. (Bkz. Manchester Okulu, Serbest Mübadele, Libera lizm) F.Ergin Broker [Alm. Makler] [Fr. Courtier ] (‹ng. Broker] Müflterinin arzu etti¤i tip riskin kuvertürünü en iyi flekilde flirketlerden temin eden ve poliçe y›l› boyunca sigortal›n›n menfaatini koruyan arac›d›r. Bu hizmetleri için Broker Komisyonudenilen bir ücret al›r. Broker’lar genellikle sadece sigortal›n›n de¤il, sigortac›n›n ad›na da hareket ederler. Sigortan›n flartlar›n› görüflme s›ras›nda ve hasar›n tesbitinde sigortal›n›n nam›na hareket etmifl olmalar›na mukabil, Cover Note (temi nat belgesi ) vermeleri ve primi tahsil etmeleri s›ras›nda sigortac› nam›na hareket ederler. Sigorta akdinin taraflar› Broker’dan yüksek derecede mesleki bilgi ve tecrübe beklemek hakk›na sahiptir. Broker’›n bu konudaki standard› düflürmesi sebebiyle müflterinin u¤rayaca¤› zararlar, Broker’›n mesuliyetini gerektirir. Teamül olarak Broker komisyonunu sigortac›dan al›r. Lloyd’da ifl plase edilebilmesi ancak Lloyd Korporasyonu taraf›ndan kabul edilmifl Broker’lar kanal›yla olabilir. G. Uras Brüksel Konferans› [Alm. Brussel Konferenz] [Fr. Conférence de Bruxelles] [‹ng. Brussels Conference] Merkez Bankas› kurma fikrinin ilk kez ortaya at›ld›¤› ve Brüksel’de toplanmas› nedeniyle bu adla an›lan konferans. 1920 y›l›nda Belçika’n›n baflkenti Brüksel’de toplanan para otoriteleri, finansal olaylar›n merkezî olarak denetlenmesi için bir merkez bankas› kurma karar› ald›lar. ‹ki y›l süren toplant›lar 1922 y›l›nda ‹talya’n›n Cenova kentinde sonuçland›. Merkez bankas› kurulmas› öncesinde para politikas› ve emisyon ifllemleri genellikle maliye bakanl›klar›n›n görevlendirdi¤i özel bir banka taraf›ndan belirlenip yerine getiriliyordu. K. Mortan Brüt [Alm. Brutto] [Fr. Brut] [‹ng. Gross] “Gayrisafi” karfl›l›¤› olarak dilimize geçmifl bir terimdir. 1) Piyasada, toptan ve perakende al›flverifllerde, mal›n kab› ya da zarf› ile a¤›rl›¤›n›n belirtilmesi için kullan›l›r. Yani ticaret mal›n›n a¤›rl›¤›na daras› da dahildir. Ticari ifllemlerde al›m sat›mlar ve pazarl›klar net (safi) ya da brüt (gayrisafi) a¤›rl›k üzerinden yap›l›r. 2) Brüt ve net terimleri mali ifllerde de kullan›l›r. Brüt maafl, ücret, yevmiye ve di¤er ödenekler, vergi ve her türlü kesintiler düflülmeden önceki paralard›r. Genellikle resmi kurumlar ve özel kurulufllar personele brüt esas› üzerinden ödeme yaparlar. Net ücret uygulamas› nadirdir. S.Abaç Brüt Kâr [Alm. Bruttogewinn] [Fr. Bénéfice brut] [‹ng. Gross profit] Sat›fl has›lat› ile sat›lan mallar›n maliyeti aras›ndaki olumlu farkt›r. Brüt kâr terimi yerine “gayrisafi kâr” veya “sat›fl kâr›” terimleri de kullan›lmaktad›r. Brüt kâr›n hesab›nda sat›lan mallar›n de¤iflken ve sabit maliyetleri gözönüne al›n›r. Sat›lan mal faaliyeti içine yaln›z de¤iflken üretim maliyetleri al›nm›fl ve sabit maliyet unsurlar› dönem giderleri aras›na at›lm›flsa, sat›fl de¤eri ile sat›lan mal maliyeti aras›ndaki farka katk› pay› denir. (Bkz. Brüt, Gelir Tablosu, Katk› Pay›) Y. Ercan Brüt Prim [Alm. Brutto Prime ] [Fr. Prime brute ] [‹ng. Gross pre mium] Sigortal› taraf›ndan ödenen her türlü vergiler dahil, primler toplam›d›r. Sigorta priminin hesaplanmas›nda muhtelif unsurlar›n dikkate al›nmas› gerekir. Bu unsurlar s›ras›yla flunlard›r: 204 Brüt Pur Net Buhran a) Tehlike pay› (riziko primi): Hasar tespitini ifade eder. Bu nisbetin, ilgili sigorta dal› veya nevi için veya özel bir k›sm› için yap›lm›fl ve yeterli bir devrenin (asgari 15 veya 20 sene) neticesini göstermesi gerekir. Bu pay›n sigorta priminin temelini teflkil etmesi sebebiyle mümkün mertebe do¤ru olarak tesbiti, tatminkar bir tarife elde edebilmek için zorunlu bir aflamad›r. b)‹stihsal masraf› pay›: ‹lgili sigorta dal›nda verilen komisyon, arac›l›k ve benzeri masraflar›n prim gelirine olan nisbeti bu pay› ifade eder. c)Umumi masraf pay›: fiirketin bilumum iflletme ve reklam giderlerine ve benzeri ödemelere karfl›l›k olarak konan payd›r. d)Kâr pay›: Sigorta flirketinin, özel bir ticari kurulufl olarak bulundu¤u piyasan›n ekonomik flartlar›na göre makul bir kâr elde etmesi gerekti¤inden, bunu sa¤layacak bir yüklemenin prime ilavesi gerekir. e)Afet (katastrof) pay›:Esas itibariyle bu nitelikte bir faktörün bizatihi riziko primi içinde yer alm›fl olmas› gerekir. Ancak meydana geliflleri devrevî olmayan baz› afet hasarlar›n›n pay›, riziko primi içinde de¤erlendirilmemiflse, bunun için ayr› bir miktar›n primde in’ikâs› tabiidir. Bunun için de düflünülen fliddette bir afetin meydana gelebilece¤i süre hususunda takribi bir emsal tesbiti gerekir. Yukar›daki unsurlar esas itibariyle bütün umumi branfl sigortalar› için müflterektir. Hayat sigortalar› priminin tesbitinde ayr›ca piyasan›n faiz nisbeti de dikkate al›n›r. G.Uras Örne¤in gelecekteki üç y›ll›k bir süre içinde kiflinin eline geçecek olan 2000, 3000 ve 4000 dolar›n bugünkü de¤erini bulmak istersek, Po = genel formülünden yararlanmak gerekecektir. Burada (Vt ) her döneme ait tutar›, (i) faiz oran›n›, (t) dönem say›s›n›, P 0 da bugünkü de¤er toplam›n› gösterir. Örne¤imizde faiz oran›n›n %30 oldu¤unu kabul edersek, P0 = Bugünkü De¤er [Alm. Gegenwärtige Werte, Tageswert] [Fr. Valeur ac tuelle] [‹ng. Present value] Gelecek bir dönemde elde edilecek olan bir tutar›n flimdiki de¤erini hesaplama yöntemidir. 1538 $ 1773 $ 1820 $ 1 2 3 2000 $ 3000 $ 4000 $ + 3 000 (1+0,3)2 + 4 000 (1+0,3)3 = 1538+ 1773+ 1820+ 5131 dolar Buhran [Alm. Brutto für Netto] [Fr. Brut pour net] [‹ng. Gross for net] Uluslararas› ticari ifllemlerde ço¤unlukla “brüt pur net” ya da ‹talyanca’s›yla “brutto per netto” esas› uygulan›r. Örne¤in bir balya pamuk kanaviçesiyle, bir çuval fasulye çuval›yla birlikte tart›l›p bedeli hesap edilirse, bu al›m sat›mda “brüt pur net” esas›na göre ifllem yap›lm›flt›r. S.Abaç 0 2 000 (1+0,3) Demek ki gelecek üç y›lda elimize geçecek toplam 9000 dolar›n bugünkü de¤eri %30 iskonto oran›nda, sadece 5131 dolard›r. Görüldü¤ü üzere, bugünkü de¤er yönteminde, gelecek dönemlere ait tutarlar belirli bir faiz oran›ndan iskontalanmakta, yani belirli bir faiz oran›n›n gerekli k›ld›¤› faiz tutar› ana paradan düflülmektedir. Bugünkü de¤er hesaplar› için gelifltirilen formülde üslü fonksiyonlardan yararlan›ld›¤› için, formülün çözümünde logaritma kullanmak gerekmektedir. Bu zorlu¤u gidermek için belli bir dönemde elde edilecek paran›n belli bir faiz oran›na göre bugünkü de¤erini veren tablolar gelifltirilmifltir. fi. Türen/A. Erhan Brüt Pur Net Y›llar Vt (1+i)t [Alm. Wirtschaftkrise, Krisis] [Fr. Crise] [‹ng. Econo mic crisis] ‹ster insan için olsun, ister toplumlar için, zor ve ac› koflullarla karfl›lafl›ld›¤› zaman buhran ya da bunal›mdan söz edilebilir. Çeflitli dönemlerde siyasal, dini ve ekonomik buhranlar baflgöstermifltir. Ekonomik buhranlar, bugünkü spesifik anlamlar›n› 19. yy’da ald›lar. Bundan önce de buhranlar olmaktayd›. Fakat bunlar daha çok kötü hasat ya da açl›kla ortaya ç›kan k›tl›k buhranlar› oluyordu. Bazan da buhranlar afl›r› kamu önlemlerinden ya da ulaflt›rma güçlüklerinden kaynaklan›yordu. Dünya ölçüsünde olmad›klar› gibi düzenli de de¤ildiler. 18.yy’›n sonundan itibaren buhranlar›n görünümü de¤iflti. Buhranlar, art›k k›tl›kla de¤il, afl›r› üretimle ilgiliydi. Teknikteki büyük ilerlemelere ve iflverenlerin tek bafl›na üretim kararlar› alabilmesine karfl›n, sistem geliflmelerine egemen olunam›yordu. Buhranlar, art›k k›smi ve mevzii de¤il genel olmakta tekstil ya da tar›m gibi dar bir faaliyeti de¤il, bütün etkinlikleri, bir bölgeyi de¤il bütün bölgeleri, bir ülkeyi de¤il bütün ülkeleri etkiler duruma gelmiflti. Buhranlar art›k tesadüfi olmaktan da ç›km›fl, periyodik olarak tekrarlanmaktad›r. Bu nedenle “buhran” kavram›ndan “dalgalanma” kavram›na geçilmifltir. Zaten buhrandan söz ederken sorunu dalgalanmadan ba¤›ms›z olarak ele almak mümkün de¤ildir. 1914 y›l›na kadar dalgalanmalar de¤il, daha çok buhranlar tarihsel bir metodla incelenmifltir. 1820 ile 1920 aras›ndaki yüz y›l› aflk›n dönemde 13 buhran belirlenmifltir. Bunlar›n 11’i 205 Built in Stabilizer 1914’ten önce, 2’si 1914’ten sonra meydana gelmifltir. S›ras›yla 1825, 1839, 1847, 1857, 1866, 1873, 18821890, 1893, 1900, 1907, 1913, 1914, 1920 ve 1929 y›llar›nda buhran patlak vermifltir. Buhranlar›n belirli bir günde patlak verdi¤ini söylemek mümkündür. 10 May›s 1866 “kara cuma” ya da u¤ursuz cuma günü, 24 Ekim 1929 Perflembe gibi... Buhranlar›n bafllang›c›n› belirlemek de mümkündür. Her keresinde bir ülke buhran›n ilk iflaretini vermifltir. 1815 ile 1837 aras›nda ilk buhran iflaretini ‹ngiltere, 1847 ile 1857 aras›nda ‹ngiltere ve Fransa, 1866’da tek bafl›na ‹ngiltere vermifltir. 1873 buhran› Almanya ve Avusturya’da bafllam›flt›r. 1882-1884 buhran› Fransa ve ABD’de, 1890 buhran› ‹ngiltere ve Almanya’da, 1900 buhran› Rusya’da, 1920 buhran› Japonya’da ve iktisat tarihinin kaydetti¤i en fliddetli buhran 1929’da ABD’de patlak vermifltir. Buhran›n bafllang›c›n› belirlemek aç›s›ndan baz› iktisadi etkinliklerle de ba¤lant› kurulabilir. Bafllang›çta, üç ana hammadde (kömür, demir ve çelik) buhrana yol açm›flt›r. 19. yy. boyunca demiryolu inflaat›, 19. yüzy›l sonundaysa yeni enerji flekilleri (petrol ve elektrik enerjisi) buhran› yaratan etkenler olarak görülür. Buhran iflâslarla bafllamakta, özellikle banka ve borsa alan›nda yo¤unlaflmaktad›r. O s›rada fiyatlar üretim, para tedavülü, spekülasyon azalmalar gösterir. Bunun arkas›ndan iflsizlik ve sefalet ortaya ç›kar. (Bkz. Büyük Depresyon) D.Demirgül Built in Stabilizer [Alm. Built-in stabilizer] [Fr. Built-in stabilizer] [‹ng. Built-in stabilizer] Herhangi bir müdahale olmaks›z›n otomatik olarak iflleyen iktisat politikas› arac›na verilen add›r. Türkçe karfl›l›¤› ile teoride yer yer yerlefltirilmifl stabilizatör olarak an›lmakla birlikte, yayg›n bir kullan›ma girmemifltir. Söz konusu iktisat politikas› arac› genellikle milli gelir ve istihdam düflüfllerinin yafland›¤› dönemde otomatik olarak devreye girip etkinlik sa¤lar. Örne¤in, önemli bir istihdam gerilemesinin yafland›¤› ekonomik çöküntü dönemlerinde, iflsizlere daha önce belirlenmifl bir oran üzerinden iflsizlik primi verilmeye bafllan›r. Böylelikle ekonomide muhtemel bir talep gerilemesi efl-anl› olarak önlenir. Daha do¤rusu, yap›lm›fl ekonometrik hesaplamalar çerçevesinde, Bat›l› geliflmifl ekonomiler ödedikleri iflsizlik primiyle efektif talebi istenen biçimde -bir müdahelede bulunmaks›z›n- tutma olana¤› bulurlar. Bunun gibi, milli gelir gerilemesi durumunda vergi oranlar› otomatik olarak düflülür. Böylelikle enflasyon ve deflasyon aras›nda bir uyum sa¤lama olana¤› ortaya ç›kar. Built in stabilizer, tek bafl›na uyguland›¤›nda yeterli bir politika arac› olmamaktad›r. Ancak karar almaya yetkili kamu organlar›n›n müdahalesini beklemeksizin otomatik olarak devreye girmesi nedeniyle, zaman kayb›ndan do¤an erozyonlar› önleme olana¤› vard›r. Türkiye’de bu iktisat politikas› en yayg›n biçimde taban fiyatlar›nda uygulan›r. Özellikle tar›m ürünlerinde Burjuva her y›l o y›l›n fiyat art›fllar› dikkate al›narak taban fiyatlar› tespit edilmektedir. Ancak bu fiyat da yine kamu karar alma organlar›nca belirlenir. Bu arac›n yeterli olmas› için, ayr›ca baz› ek maliye politikas› araçlar›n›n uygulanmas› zorunludur. K.Mortan Buharin, Nikolai ‹vanoviç (1888 - 1938) Rus iktisatç›s›. Komünisttir. Lenin’in deyifliyle, Sovyet Komünist Partisi’nin en büyük teoricisidir. Geçifl Dönemi Ekonomisi bafll›kl› kitab›nda proleterya diktatörlü¤ü kurulduktan sonra devrimin tamamlanaca¤›n›, s›n›f kavgas›n›n sona erece¤ini ve komünizmin do¤al geliflme evreleri yörüngesine girece¤ini ifade etmifltir. Bafllang›çta Stalin’in izinde Troçki, Zinoviyef ve Ka menev’e cephe alm›flt›r. 1928 de Stalin’in ekonomi politikas›n› de¤ifltirmesi üzerine Stalin’le aralar› bozulmufl ve görevlerinden uzaklaflt›r›lm›flt›r. 1936’da, Anayasa Komisyonu’na atanm›fl ve metnin haz›rlanmas›nda önemli rol oynam›flt›r. 1937’de tutuklanm›fl, rejime ihanetle suçlanm›fl ve 1938’de kurfluna dizilmifltir. F. Ergin Bull Market [Alm. Bulle Markt] [Fr. Marché haussier ] [‹ng. Bull Market] Bo¤a’n›n ‹ngilizcesi bull’dur. Bull market, beklentilerin kur yükseliflini öngördü¤ü piyasad›r. ‹yimserli¤in yayg›n oldu¤u ortamd›r. Bull market’te talep canl›d›r ve al›c›lar k›sa zamanda de¤er art›fl›ndan yararlanacaklar›n› umut etmektedirler. Bull market’in borsa jargon’unda karfl›t› bear market’tir. (Bkz. Bear Market, Jargon ) F. Ergin Bulyonizm (Bkz. Külçecilik] Bunal›m (Bkz. Buhran] Burjuva [Alm. Bourgeois] [Fr. Bourgeois] [‹ng. Bourgeois] Burjuvazi s›n›f›ndan olanlara verilen add›r. Bu s›n›f Türk Dil Kurumu sözlü¤ünde “eskiden Avrupa’da soylularla köylüler aras›ndaki flehirliler s›n›f›” ve “baflkas›n›n iflçisi olmay›p kendi bafl›na üretim ve kazanç yollar›nda çal›flarak kendine oldukça genifl ya da yeterli bir geçim sa¤layan s›n›f ve bu s›n›fa ç›kar› ve yaflay›fl› bak›mandan ba¤l› bulunan tak›m” olarak tan›mlanmaktad›r. Feodalizmin y›k›lma sürecine girdi¤i zaman, toplumda yeni bir s›n›f›n sivrilmeye bafllad›¤› gözlendi. Bu s›n›f üyeleri kasaba ve kentlerde (burg) oturuyor ve genellikle ticaretle u¤rafl›yor ya da bir üretim biriminde (örne¤in dokuma) yan›nda adam çal›flt›rarak geçiniyor206 Butlan du. Bu s›n›f üyelerine “kentlerde oturanlar” anlam›na gelmek üzere “burjuva” (kentsoylu) ad› verildi. Hiç kuflkusuz insanl›k tarihinin çok daha eski dönemlerinde de bir fleyi üretenle tüketenler aras›nda arac›l›k eden kifliler, yani tüccarlar vard›. Bu olgu eski Yunan’da da, Roma’da da, Ortaça¤’da da görülür. Do¤u ile Bat› aras›ndaki büyük ticaret yollar› da eski ça¤lardan beri süregelen canl› ticaretin kan›t›d›r. ‹nsanl›k tarihinde k›talar aras› ve k›ta içi ticaretin kimi zaman duraklad›¤›, kimi zaman canland›¤› görülür. Örne¤in, Ortaça¤’da durgunlaflan ticaret iliflkileri Haçl› seferleriyle yeniden canlanm›fl, özellikle 15.yy’dan sonra yeni k›talar›n bulunmas› ve buralardan getirilen de¤erli maddelerin para biçimine dönüflerek ekonomik yaflama kat›lmas› ticaret yaflam›n› o günler için doruk noktas›na ç›karm›flt›r. Ayn› süreç içinde, eskiden faizi “haram” sayan kilise bu konuda yumuflamaya bafllam›flt›r. Ancak Katolik Kilisesi’ndeki yumuflaman›n yeni gereklere uymakta yetersiz kalmas› üzerine Protestan ve Anglikan Kiliseleri’nin ortaya ç›kt›¤›n› görüyoruz. Bu geliflmelere paralel olarak, feodal birikimin sonucu ortaya ç›kan bu olgu, hem ticaret hem de sanayi burjuvazisine yard›mc› olacakt›. Tüm bu geliflmelerin sonucu olarak ticaret burjuvazisi say›ca gitgide büyürken toplumdaki ekonomik etkinli¤i ve buna ba¤l› olarak da siyasal etkinli¤i giderek art›yordu. Ticaret yapan kiflilere her ça¤da rastland›¤› gibi, el ve aletle ya da hizmet yaparak üretimde bulunan ve ürettikleri mallar› gereksinmesi olanlara satan kifliler (ayakkab›c›, dokumac›, terzi, nalbant vb.) çok eski ça¤lardan beri olmufltur. Ancak önceleri düzensiz, sonralar› ise feodal yap› içinde ve lonca kurallar›yla yap›lan bu üretim, zamanla yerini kapitalist bir iliflkiye b›rakt›. Eskiden usta-kalfa-ç›rak iliflkileri varken, art›k iflçi-burjuva (iflveren) iliflkisi söz konusu oldu. Yani bir yanda eme¤ini bir meta gibi belli koflullar alt›nda ve belli ücret karfl›l›¤›nda sat›fla ç›karan iflçi, öte yanda bu eme¤i belli bir tekni¤in yard›m›yla mal üretiminde kullanacak olan ve bu nedenle sat›n almak isteyen “sanayi burjuvazisi” ortaya ç›k›yordu. Bu geliflme “Sanayi Devrimi”yle h›zland› ve bu h›zlanma kapitalizmin bafllang›c› oldu. (Bkz. Feodalizm, Kapitalizm) T. Atefl Butlan [Alm. Nichtigkeit] [Fr. Nullite] [‹ng. Nullity] Butlan, hukuki ifllemlerin geçersizli¤i (hükümsüzlü¤ü) hallerinden biridir. Bât›l bir hukukî ifllem, bunu yapan taraf ve taraflarca amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçlar› meydana getiremeyen bir ifllemdir. Böyle bir ifllem fleklen ve fiilen mevcut olmakla beraber, hukukî bak›mdan içeri¤ini (muhtevas›n›) oluflturan hüküm ve sonuçlar›, daha yap›ld›¤› andan itibaren hiç kimseye karfl› do¤urmaz; yani yap›lan ifllem mutlak olarak hükümsüzdür. Bu mutlak hükümsüzlük, ifllem ilgililerce noksans›z ve geçerli bir flekilde yeni bafltan yap›lm›fl olmad›kça sonradan ›slah da edilemez. Ve bu hükümsüzlü¤e istinat etmekte hukukî yarar› bulunan her kimse taraf›ndan ve Bürokrasi herhangi bir süre ile de s›n›rl› olmaks›z›n ileri sürülebilir; bir davada mahkemeye arzedilmifl olan olaylardan anlafl›labilmek kayd›yla yarg›ç taraf›ndan da re’sen (kendili¤inden) nazar› itibara al›n›r. Hukukumuzda butlan ile ilgili genel hüküm, Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinde yer almaktad›r. Esas itibariyle sözleflmeler (akitler) hakk›nda konulmufl olan ve fakat Medeni Kanun’un 5. ve Ticaret Kanunu’nun 1. maddeleri gere¤ince medeni hukuk ve ticaret hukuku alan›na giren hukukî ifllemler hakk›nda da uygulanabilen bu hükme göre, muhtevalar› (içeri¤i) bak›m›ndan emredici nitelikteki hukuk kurallar›na veya ahlâka (âdaba) ayk›r› olan veya imkâns›z bulunan hukukî ifllemler bât›ld›rlar. Kanunlarda baflka özel butlan halleri de görülmüfltür. (BK m. 20) Baz› hallerde butlan hukukî ifllemin tamam›n› de¤il de bir k›sm›n› kapsayabilir. Gerçekten, Borçlar Kanunu’nun 20. maddesinin ikinci f›kras› hükmüne göre, bir hukukî ifllemin butlan›na yol açan sakatl›¤›, o ifllemin yaln›z bir k›sm›na iliflkin olup da, bu k›s›m geçerli olmaks›z›n ilgililerin o hukukî ifllemi yapmayacaklar› kabul edilmek gerekmedikçe, yaln›z sakat olan k›s›m bât›l olur. E. Moro¤lu Bücher, Karl (1847 - 1930) Alman iktisatç›s›, istatistikçisi, tarihçisi ve sosyolo¤u. Ortaça¤ nüfus hareketlerini araflt›rm›flt›r. “Evreler teori si”nin kurucusudur. ‹lkça¤’dan 19.yy’a de¤in süregelen ekonomiyi incelemifltir. Ekonomik geliflme evrelerini üçe ay›rm›flt›r. ‹lkel insan, mübadeleden çekinirdi. Mal›n› baflkas›n›nkiyle de¤ifltirmek istemezdi. ‹lkça¤’da tüketim için üretilirdi. Üretici ile tüketici aras›na bir arac›n›n girmesine her zaman rastlanmazd›. Ortaça¤’da kentleflmenin geliflmesiyle mübadele ekonomisi ça¤›na girilmifltir. Sanatkâr, siparifl üzerine ya da pazar yerine satmak amac›yla imalata bafllam›flt›r. Üçüncü evre, “ulusal ekonomi” ça¤›d›r. Merkezî devletler kurulmufl ve bölgeler aras› mübadeleleri zorlaflt›ran engeller kald›r›lm›flt›r. Üretici, genifl bir piyasa için mal›n› üretmifltir. Karl Bücher, Klasiklerin dolafl›m ve paylafl›m sorunlar›na önem verdiklerini, üretim ve tüketim tahlillerini ihmal ettiklerini öne sürmüfltür. Alman Tarihçi Okulu iktisatç›lar› ise Karl Bücher’in Eski Yunan ekonomisi ve Ortaça¤ koflullar› hakk›ndaki görüfllerini elefltirmifllerdir. (Bkz. Alman Tarihçi Okulu, Viyana Okulu) F. Ergin Bünyevi ‹flsizlik (Bkz. Yap›sal ‹flsizlik) Bürokrasi [Alm. Bürokratie] [Fr. Bureaucratie ] [‹ng. Bureauc racy] Frans›zca “bureau” sözcü¤üyle Yunanca “kratos” sözcü¤ünün birleflmesinden oluflmufl bir sözcüktür. Büro, 207 Bürokrasi Bürokrat masa çal›flmalar›n›n yap›ld›¤› yer anlam›na gelir; kratos ise egemenlik demektir. Bu durumda bürokrasinin sözlük anlam› “masa bafl›nda çal›flanlar›n egemenli¤i” olmaktad›r. Türkçe’de bürokrasi, “bir iflin yönetilmesi için uzun boylu ve dolafl›k yollardan ifllem yap›lmas› yöntemi” ya da “k›rtasiyecilik” olarak anlafl›l›r. Ancak baflta Max Weber olmak üzere bir dizi toplumbilimci bürokrasiden farkl› bir anlam ç›karm›fllar ve bürokrasiyi çeflitli aç›lardan incelemifllerdir. Bu anlamda bürokrasi, “yüzyüze iliflkilerin olanaks›z oldu¤u büyüklükteki birimler için de” kaç›n›lmaz olarak ortaya ç›kan örgütlenmedir. Bu örgütlenme iflin gere¤inden do¤ar ve salt devlete özgü de de¤ildir. Boyutlar› büyüdükçe özel kesim kurumlar›nda da bürokrasi görülebilir. Merkezî devlet anlay›fl› gelifltikçe buna ba¤l› olarak bir bürokrasinin olufltu¤unu görüyoruz. Geçmifl ça¤lar›n büyük merkezî imparatorluklar›nda, örne¤in, Çin’de, Sasanilerde, Roma’da merkez görevlilerinin oluflturdu¤u kitle, bürokrasi olarak adland›r›labilir. Merkezî imparatorluklar›n çözülmesi ve iktidar›n atomize olmufl oldu¤u feodal düzene geçmesinden sonra, devlet görevlisi say›s›n›n çok azald›¤› görülmektedir. Ancak 17. yy’da yeniden merkezî devletler kurulmaya bafllan›nca ve özellikle soylular›n etkinli¤ini k›rmak isteyen merkez yöneticilerinin çabalar›yla, güçlü bir memur grubu ortaya ç›kacakt›r. Bu devlet görevlileri, bir noktada kendilerini devletle özdefl göreceklerdir. Örne¤in Hegel’in kafas›nda devlet görevlisi, “tanr›sal kayna¤a en yak›n in san” durumundad›r. Sanayi Devrimi’nden sonra devlet ekonomik yaflama yo¤un bir biçimde girince bürokrasinin boyutlar› genifllemifl, devletin sa¤l›k, e¤itim, ulafl›m vb. görev ve ifllevlerinin artmas›yla birlikte bürokrasinin boyutlar› korkutucu ölçülere ç›km›flt›r. Üstelik bu büyüme, her türlü sistem tart›flmalar›n›n d›fl›ndad›r. Gerçekten, bürokrasi söz konusu oldu¤u zaman, art›k sistem sorunu tart›flma d›fl› olmaktad›r. S.M. Lipser’in de¤inmifl oldu¤u üzere, örne¤in, Max Weber, Robert Michels gibi düflünürler, üretim araçlar›n›n kimin mal› oldu¤u ve bu araçlar› kimin denetledi¤i aç›s›ndan ekonomi sistemiyle di¤er kurumlar aras›ndaki ba¤›nt›lar› gözönüne almam›fllard›r. Yani bu yazarlar için temel sorun kapitalizm ya da sosyalizm olmaktan ç›km›fl, bürokratlaflm›fl bir toplumun sosyal ve siyasal koflullar›n›n neler olaca¤› biçimine dönüflmüfltür. Weber, bürokratlaflmay› tüm modern toplumlar›n içlerinde tafl›d›klar› bir kurumlaflma olarak görmüfl ve bu konuda oldukça ülkücü (idealist) ve iyimser bir model kurmufltur. Ancak, her fleye karfl›n, bürokratlaflman›n demokrasi ve özgürlükler üzerinde son aflamadaki etkisi konusunda oldukça kötümserdir. Gerçekten de burada son derece önemli bir sorun vard›r. Demokrasiyle yönetilen, yani halk›n kendi kendisini temsilcileri kanal›yla yönetti¤i bir toplumda makro düzeydeki kararlar› kim alacakt›r? Halk›n temsilcileri ve bunlardan kaynaklanan yürütme gücü mü, yoksa bürokrat m›? Weber’e göre sosyalizm de asl›nda bürokratlar diktatörlü¤ünden baflka bir fley olmayacakt›r. Zira sosyalist toplumda bürokratik otorite kaç›n›lmaz olarak tüm topluma yay›lacakt›r. Ancak, Max Weber, sonuçlar› konusunda önemli endifleleri olsa da, ilginç ve ak›lc› (rasyonel) bir bürokrasi modeli kurmufltur. Bu modele göre bürokratik yönetimin dayand›¤› ilkeler flunlard›r: 1) Bürokratik yönetim kurallara ba¤lanm›fl, yani yasalara ve yönetim kararlar›na göre düzenlenmifltir. 2) Yetkiler s›n›rl›d›r. 3) Hiyerarfli vard›r. Alt makamlar üstleri taraf›ndan sürekli denetlenir. 4) Yönetim düzgün bir dosyalama yapar. 5) Memurlar parasal aç›dan her zaman hesap vermek durumundad›r. 6) Memurun yasal yetkisi salt göreviyle s›n›rl›d›r. 7) Memur görevini belli kurallara göre yürütür. Göreve atanmas› bir tür anlaflmaya dayan›r ve bu atamada belirli bir uzmanl›k bilgisi aran›r. Weber’e göre bürokratik yönetimin di¤er yönetimlere oranla tart›fl›lmaz kimi üstünlükleri vard›r. C.San’›n toparlam›fl oldu¤u gibi, bu üstünlükleri flöyle s›ralamak mümkündür: Çabukluk, aç›kl›k, dakiklik, süreklilik, belgesellik, ketumiyet, Ancak unutmamak gerekir ki, Max Weber’e göre, bu sonuçlar›n do¤abilmesi için ilkelere de titizlikle uymak gerekir. Bu sonuçlara ulafl›lamamas›n›n nedeni, ço¤u kez ilkelere uyulmamas› olmaktad›r. Günümüzde özellikle özgürlükçü rejimlerde, bürokrasinin yeni baz› sorunlara yol açt›¤› görülmektedir. Bunlardan birincisi, bürokrasinin nitelik aç›s›ndan gerilemesidir. Zira devlet, say›ca da artan görevlilerine, özellikle az geliflmifl ülkelerde ço¤u kez yeterince para verememektedir. Bu nedenle nitelikli elemanlar ço¤u kez devlet görevlisi olma yolunu seçmemektedir. Bu olgu ayr›ca rüflvet kurumunun da ana nedenlerinden biri olmaktad›r. ‹kinci sorun, biraz yukar›da da de¤indi¤imiz gibi, “devlete kimin egemen olaca¤›” konusundaki anlay›fl fark›ndan kaynaklanmaktad›r. Bürokrat kendini devletin sahibi gibi görürken, siyasetçi bürokrat› halk›n hizmet kâr› gibi görmektedir. Hiçbir siyasal iktidar yasalar› istedi¤i do¤rultuda h›zla de¤ifltiremedi¤i için, yürütmenin yapt›¤› kimi idari tasarruflar, bürokrat taraf›ndan engellenebilmektedir. Hele yönetimdeki de¤ifliklik, ayn› zamanda bir ideolojik farkl›l›k ortaya ç›karm›fl olursa, bu çat›flma daha genifl boyutlu ve k›r›c› olabilmektedir. (Bkz. Bürokrat, Max Weber) T. Atefl Bürokrat [Alm. Bürokrat] [Fr. Bureaucrate ] [‹ng. Bureaucrat ] Bürokraside görev yapmakta olan kimseye verilen isimdir. Gündelik konuflma dilinde, iflini uygularken yasa, tüzük, yönetmelik gibi metinlere s›k›ca ba¤l› kalarak titizlik gösteren kimselere de bürokrat ya da bürokrat zih niyetli gibisinden isimler tak›l›r. Bunun nedeni özellikle kamu kesiminde sorumluluk almak istemeyen ve ayr›ca 208 Bütçe Bütçe Dengesi yetkileri de s›n›rl› bulunan görevlilerin, kimi zaman sonuç almaktan çok, ifli savsaklama e¤iliminde olmalar›d›r. T. Atefl ma yöntemi seçilmelidir. (Bkz. Bütçe Dengesi, Devrî Bütçe) B. Ocakc›o¤lu Bütçe [Alm. Budget-Kontrolle] [Fr. Le Contrôle du budget] [‹ng. Budget control] Bütçenin önceden kabul edilmifl kanun hükümlerine göre uygulan›p uygulanmad›¤›n›n araflt›r›lmas›d›r. Her fleyden önce parlementonun haklar›na uymak, yani bütçenin siyasi ifllevlerinin gerçekleflmesine imkân vermek için bütçenin denetlenmesi gereklidir. Bunun d›fl›nda, bütçenin iktisadi-mali ve hukuki fonksiyonlar› da tam olarak ancak denetim yoluyla gerçekleflir. Bütçenin denetiminde de¤iflik kriterler gözönünde bulundurulabilir: Denetlemeyi yapan organlar aç›s›ndan, Denetlemenin yap›ld›¤› yer ve kullan›lan metotlar aç›s›ndan, Denetlenen unsurlar aç›s›ndan, Denetlemenin uygulama s›ras›nda ya da sonras›nda yap›lmas› aç›s›ndan, Bütçeyi oluflturan gelir ve giderler aç›s›ndan, Kronolojik esasa dayanarak. Yasaman›n as›l denetimi, bütçenin yürütülüp uygulanmas›ndan sonra yap›lan denetimdir. Kronolojik aç›dan uygulamadan sonraki denetim olarak tasnif edilen bu denetim sonuçlar›, Kesin Hesap Kanunu’nun görüflülüp kabulü ile hükme ba¤lan›r. Genel olarak bütçenin denetimini flu flekilde özetleyebiliriz: a) ‹dari denetim: Bütçenin uygulan›fl› s›ras›nda hükümetin yetkili organlar› taraf›ndan gerçeklefltirilir. Harcamalar yap›l›rken, gelirler tahsil edilirken yürütülür. b) Yarg›sal denetim: Esas itibariyle Say›fltay taraf›ndan ve bütçe uygulanmas›ndan sorumlu kimselerin (saymanlarla ikinci derecede itâ amirlerinin) bütün ifllemleri incelemesi suretiyle yürütülür. Bu denetim TBMM ad›na yap›l›r. 1982 Anayasas›’na göre Say›fltay bir hesap mahkemesi oldu¤u ve bu denetim sonucunda cezalar verildi¤i için buna yarg›sal denetim ad› verilir. c)Yasama organ›n›n denetimi: Yasama organ›n›n ilk denetimi, bütçe tasar›s› incelemesidir. Bu s›rada parlemanto üyeleri, uygulanmakta olan bütçe hakk›nda her türlü aç›klaman›n yap›lmas›n› isteyebilirler. B. Ocakc›o¤lu Bütçe Denetimi [Alm. Budget, Haushaltspian ] [Fr. Budget] [‹ng. Budget] Bütçe kavram›, s›n›rs›z olan ihtiyaçlar ile s›n›rl› kaynaklar aras›nda denge kurma sorunundan ç›km›flt›r. Bütün bireyler, sosyal üniteler ve kurumlar, elde ettikleri gelirlerle zorunlu olarak ya da isteyerek yapacaklar› giderleri denklefltirmek durumundad›rlar. Gelir ve gider aras›nda denge kurmak için de giderler aras›nda tercih yapmak zorundad›rlar. Bu denklefltirme ve seçim yapma sorunu genellikle gelecekteki bir zaman ölçüsü ile s›n›rl›d›r. Bir ö¤rencinin haftal›k harçl›¤› ile masraflar›n›, bir aile reisinin ayl›k kazanc› ile giderlerini, özel ve kamu sektöründeki her bir kurumun y›ll›k gelir ile giderlerini karfl›laflt›r›p hangi ihtiyaçlar› için ne kadar ay›racaklar›n› karfl›laflt›rma ifllemleri, söz konusu ünitelerin bütçelerini oluflturur. Hukuki ve siyasi yönde ele al›nmadan dahi, bütçenin gereklili¤i bu flekilde, iktisadi olarak, ortaya ç›kar. (Bkz. Devlet Bütçesi, ‹flletme Bütçesi) B. Ocakc›o¤lu • • • • • • Bütçe A盤› [Alm. Haushaltsdefizit] [Fr. Déficit budgétaire] [‹ng. Budget deficit] Belirli bir dönem için haz›rlanan bütçenin gelir ve giderlerinin eflit ya da çok yak›n olmas› ile bütçe denkli¤i sa¤lan›r. Ancak bazen elde edilen normal gelirler, yap›lmas› öngörülen giderlere yetecek düzeyde olmayabilir. ‹flte bu durumda bütçe a盤› söz konusudur. Klasik anlay›fla göre, bir bütçenin denk olmas› için y›ll›k gelir ve giderlerin birbirine eflit olmas›, yani y›ll›k dahi olsa bütçenin aç›k vermemesi gerekir. Oysa modern bütçe teorilerinden biri olan devrî bütçe teorisine göre, bütçe denkli¤i y›ll›k olmaktan çok belirli bir konjonktür devresinde gerçeklefltirilmelidir. Bu flekilde mali y›l sonunda bütçenin aç›k ile kapat›lmas› söz konusu olabilir. Bu görüfle göre, belirli bir y›l›n a盤› konjonktür devresi içinde yarat›lacak fazla ile kapat›lacakt›r. Yeni modern bütçe teorilerinden olan telafi edici bütçe teorisi ise, çeflitli nedenlerden dolay› büyük sanayi ülkelerinde tasarruflarla yat›r›mlar aras›nda bir bofllu¤un oldu¤u varsay›m›ndan hareket ederek, bu ülkelerde tam istihdam›n sa¤lanabilmesi için bütçelerin devaml› olarak aç›kla ba¤lanmas› gerekti¤i tezini savunur. Bütçe a盤› iki flekilde (borçlanarak ya da para ba sarak ) kapat›l›r. Bu iki yöntemden hangisinin seçilece¤i, içinde bulunulan konjonktürel duruma ba¤l›d›r. E¤er normal devlet gelirleri, devlet harcamalar› seviyesine fiilen ç›kart›lmam›flsa, bütçe a盤› enflasyonist etkisi en az olan kaynaklarla karfl›lanmaya çal›fl›l›r ve borçlanma para basmaya tercih edilir. E¤er bütçe a盤› deflasyona karfl› etkili bir maliye politikas› arac› olarak ve bilerek yarat›l›rsa, geniflletici etkisi daha kuvvetli olan para bas- Bütçe Dengesi [Alm. Haushaltsgleichgewieht] [Fr. Equilibre budgétai re] [‹ng. Balance of the budget] Normal devlet gelirlerinin toplam devlet harcamalar›na eflit olmas› demektir. Maliye biliminde uzun y›llar bafll› bafl›na bir amaç olarak benimsenen bütçe dengesinin sa¤lanmas›, daha sonra konjonktürel bütçe kavram›n›n gelifltirilmesi ile eski önemini kaybetmifltir. Ekonomik dengenin korunmas› için, klasik anlamda bütçe dengesinden vazgeçilebilece¤i düflüncesi a¤›rl›k kazanm›flt›r. Ekonomik istikrar› sa¤layabilmek için bütçeden yararlan›l›rken, depresyon y›llar›nda bütçenin aç›k vermesi, 209 Bütçe D›fl› Kamu Sektörü enflasyon y›llar›nda ise bir fazlayla kapanmas› ile konjonktür devresi sonunda dengenin sa¤lanmas› istenmektedir. Ancak, klasik maliye teorisinin savundu¤u bütçe denkli¤i ilkesinin do¤rulu¤una, kamuoyunda ve politikac›lar aras›nda bugün de genellikle inan›lmaktad›r. Karma ekonomilerde, hassas bir denge olan kamu ve özel sektör aras›ndaki dengeyi sa¤lamakta, bütçe denkli¤i bir araç olarak görülmektedir. Bütçe dengesi sa¤lanarak kamu harcamalar› art›fl›n›n önlenebilece¤i ileri sürülmektedir. (Bkz. Bütçe Fazlas›, Bütçe A盤›) B. Ocakc›o¤lu Bütçe D›fl› Kamu Sektörü [Alm. Staatssektor auserhalb des Budgets ] [Fr. Secteur public extra budgétaire ] [‹ng. Extra budgetary public sector] Her ne kadar bütçe ilkeleri aras›nda birlik ilkesi bulunmaktaysa da, de¤iflik nedenlerle kamu sektörünün genel bütçe d›fl›nda kalan k›sm› da vard›r. Genel bütçe d›fl›nda düzenlenen bütçeler, katma bütçeler, mahalli bütçeler ve ola¤anüstü bütçelerdir. 1) Katma bütçeler: Devlet daireleri niteli¤indeki tüzel kiflili¤e sahip kamu kurulufllar›na ait bütçelerdir. Bu kurulufllar›n özel gelirleri vard›r. Ancak bunlar›n o dairenin bütün gelirlerini karfl›lamaya yetecek düzeyde olmas› flart de¤ildir. Gerçekten katma bütçeli idarelerin ço¤u, giderlerini ancak k›smen kendi gelirleriyle karfl›lamakta, geri kalan›n› genel bütçeden al›nan yard›mlar ile kapatmaktad›r. Katma bütçeli dairelerin gelirleri giderlerini aflarsa, gelir fazlas› genel bütçeye irat kaydedilir. (Örnek: Vak›flar Genel Müdürlü¤ü, Beden Terbiyesi Genel Müdürlü¤ü, ‹stanbul Üniversitesi) 2) Özerk bütçeler: Katma bütçelere göre daha genifl bir serbestli¤e sahip olan kamu iktisadi teflebbüslerinin bütçeleridir. (Örne¤in; Etibank, vb.) 3) Mahalli idarelere ait bütçeler: Ülkemiz co¤rafi durum, iktisadi flartlar ve kamu hizmetlerinin gerekleri gözönünde tutularak illere, iller ilçelere, ilçeler de bucaklara bölünmüfltür. Kendilerine düflen görevleri yerine getirebilmek için, il özel idareleri ile belediyelerin, genel bütçe d›fl›nda, kendilerine ait bütçeleri vard›r. 4) Ola¤anüstü bütçeler: Ola¤anüstü masraflar› karfl›layabilmek için, normal gelirlerin d›fl›nda fevkalâde gelirlerden yararlan›l›nca, devletin genel bütçesinin yan›s›ra “fevkalade bütçe” oluflturulur. Fevkalâde bütçelerin as›l özellikleri bunlar›n istikrarla finanse edilmeleridir. Bütün bütçelerin finansman› istikrazlarla sa¤lan›r. (Bkz. Katma Bütçe, Özerk Bütçe, Mahalli ‹darelere Ait Bütçeler, Ola¤anüstü Bütçe) B. Ocakc›o¤lu Bütçe Dönemi [Alm. Haushaltsperiode ] [Fr. Période budgétaire ] [‹ng. Budget period] Bütçenin uyguland›¤› süreyi ifade eden bir terimdir. Gelenek olarak bütçe dönemi bir y›ld›r. Gerçekte bir y›ll›k Bütçe Fazlas› süre ne fazla uzun, ne de fazla k›sad›r. Daha uzun bir dönem için yap›lacak tahminlerde isabet sa¤lamak güçleflir; daha k›sa süre için bütçe haz›rlamak ise, onu haz›rlayacak makamlar› gere¤inden fazla u¤raflt›r›r. Bununla birlikte bütçenin bir y›ldan k›sa dönemlerle s›n›rland›r›ld›¤› ya da bir y›l› aflan dönemleri kapsad›¤› olur. Bir y›ldan k›sa bütçeler geçici bütçeler ile ola¤anüstü bütçeler, bir y›l› aflanlar ise konjonktürel bütçelerdir. Bütçe döneminin bir y›l olmas›na karfl›l›k, bu sürenin takvim y›l› olmas› zorunlu de¤ildir. Mali y›l olarak adland›r›lan bütçe y›l›, de¤iflik ülkelerde de¤iflik zamanlarda bafllar. (Ocak, Mart, Nisan ve Temmuz aylar› genellikle mali y›l›n bafllang›ç ay› olarak ele al›n›r.) Türkiye’de mali y›lbafl› Meflrutiyet döneminde 1 Mart idi. Cumhuriyet döneminde ise, 1926 y›l›nda 1 Haziran, 1944’te 1 Ocak, 1950’de 1 Mart mali y›l olarak kabul edilmifltir. 1983 y›l›ndan itibaren 1 Ocak yeniden mali y›l›n bafllang›c› olmufltur. B. Ocakc›o¤lu Bütçe Emaneti [Alm. Deponierung] [Fr. Consignation budgetaire ] [‹ng. Lodgment] Adi emanetten ayr› olarak hazinede geçici bir süre için tutulan paralard›r. Türkiye’de gerçek ya da tüzel kiflilerin, Artt›rma, Eksiltme ve ‹hale Kanunu gere¤ince, devlet ihalelerine girenlerin ödedikleri geçici ve kesin teminat akçeleri, temyiz depozitolar›, ilgililerin peflin ödedikleri bilirkifli ücreti gibi kanuni zorunluluklarla hazineye yat›rd›klar› paralar adi emanetler dir. Bütçe emanetleri ise flu flekilde oluflur: Mali y›l içinde tahakkuk etmifl ve ita emrine ba¤lanm›fl bir devlet borcunu alacakl› y›l›n sonuncu ödeme gününe kadar saymana baflvurup almazsa, M.U.K. madde 91 gere¤ince, bunun masraf tutar› ait oldu¤u mali y›l›n bütçe gelirleri hesab›na geçirilir ve bu mebla¤ ilk f›rsatta hak sahibine ödenmek üzere bütçe emaneti hesab›na alacak kaydedilir. Alacak kaydedilen bu emanetin hazinenin kaynaklar› aras›nda say›lmas› gerekti¤ini savunanlar oldu¤u gibi, bunun hazinenin karfl›lanmas› gereken bir ihtiyac›n› oluflturdu¤unu ileri sürenler de vard›r. B. Ocakc›o¤lu Bütçe Fazlas› [Alm. Haushaltsübersehuss ] [Fr. Excédent budgétaire] [‹ng. Budget surplus] Bütçe fazlas›, devlet gelirleri devlet harcamalar›n› aflt›¤› zaman ortaya ç›kar. Bu fazla, devlet gelirlerinin yüksek oldu¤u dönemlerde kesin hesap kanunlar›nda oluflabilece¤i gibi, maliye politikas›n›n bir arac› olarak da kullan›labilir. Bütçe fazlas›n›n bir araç olarak kullan›lmas›, enflasyonist dönemlerde, ekonomik istikrar› sa¤lamak amac› ile olur. Ancak bu durumda elde edilen fazla gelirin hangi alanlarda kullan›laca¤› önem kazan›r. E¤er bu fazla gelir‚ ât›l ankes fleklinde korunursa, enflasyonu 210 Bütçe Gelirleri Bütçeleme ‹lkeleri önlemede talebi düflürücü etki yaratabilir. Fazla geliri ât›l olarak bekletmek yerine bununla Merkez Bankas›’na olan borçlar da ödenebilir. Ancak, bu takdirde para politikas›n›n hangi yönde iflledi¤i gözönünde tutulmal›d›r. Bütçe fazlas› iki flekilde yarat›l›r. Ya vergiler art›r› l›r ya da kamu harcamalar› k›s›l›r. Bu iki yöntemin de olumlu ve olumsuz etkileri vard›r. Enflasyonu azaltmak amac› ile vergileri art›rmak, siyasi aç›dan oldukça güçtür. Kald› ki, yasal aç›dan da vergileri art›rma yoluna gitmek uzun süre al›r. Vergi gelirlerinin art›fl› kullan›labilen geliri etkileyerek, -dolayl› yoldan- toplam talebi düflürür. Devlet harcamalar›n› k›smak ise do¤rudan do¤ruya toplam talebi etkiler. Ancak personel giderlerinin düflürülmesi yerine yat›r›m harcamalar›n› k›smak daha rahatl›kla gerçekleflir. Bu, zaman aç›s›ndan, vergi art›r›m› kadar uzun süre gerektirmez. Ancak vergilemede genellik ilkesi bulundu¤undan, vergi gelirlerinin art›r›lmas› sonucu, uygulanan politikadan daha fazla kifli etkilenir. B. Ocakc›o¤lu Bütçe Gelirleri giderler de, iktisadi ödemeler ve transfer ödemeler olmak üzere kendi içinde ikiye ayr›l›r: a) ‹ktisadi (reel)ödemeler belli mal ve hizmet karfl›l›¤›nda yap›lan ödemelerdir. Bafll›calar› flunlard›r: 1) Maafl ve ücret olarak yap›lan ödemeler, 2) Ticari teflebbüslerden sa¤lanan mal ve hizmetler için yap›lan ödemeler. b) Transfer ödemeleri ise, mal ve hizmet fleklinde do¤rudan bir karfl›l›¤› olmadan yap›lan giderlerdir; bafll›calar› flunlard›r: 1)Sosyal yard›mlar (emeklilere, harp malûllerine yap›lan ödemeler vb.), 2) Sübvansiyonlar (genel olarak, bir k›s›m mal ve hizmetlerin piyasa fiyat›n› afla¤›da tutmak için yap›lan ödemeler). Bu giderlerin yap›labilmesine iliflkin formül, bütçe kanununa ekli D Cetvelinde belirlenmifltir. Bütçe giderlerinin harcama kalemleri itibariyle ve ekonomik s›n›fland›rmas› bugünkü fleklini 1973 y›l›nda yürürlü¤e giren program bütçe sistemi ile alm›flt›r. Daha önceki klasik bütçede, bütçe giderleri kamu kurulufllar› itibariyle bütçe kanununa eklenirken A1 (cari giderler), A2 (yat›r›m giderleri), A3 (transfer giderleri) cetvelleri biçiminde eklenmekteydi. (Bkz. A Cetveli, R Cetveli) B. Ocakc›o¤lu [Alm. Budgetseinkomme] [Fr. Ressources budgétaire ] [‹ng. Budget revenues] Bütçenin B çetvelinde tasnif olundu¤u flekli ile, bütçe gelirlerinin bafll›calar› flunlard›r: 1) Vergi gelirleri (gelir, servet, üretim, harcama, hizmet, ithalat üzerinden al›nan vergiler), 2) Vergi d›fl› normal gelirler (devletçe yürütülen kurumlar has›lat›, devlet malvarl›¤›n›n gelirleri, çeflitli gelirler ve cezalar), 3) Özel gelirler ve fonlar (bunlar›n içinde en önemlisi vergi gelirleridir. Ancak devlet gelirlerinin toplanmas› için her y›l bütçe kanununun ilgili k›sm›na [C cetveli] izin verilmesi gerekir). Gelirlerin tahsilinde bafll›ca rolü Maliye Bakanl›¤› oynar. Maliye Bakanl›¤›, bütçe gelirinin en önemli k›sm›n› il ve ilçelerdeki vergi daireleri ve gelir müdür ve memurlar› ile merkezdeki Gelirler Genel Müdürlü¤ü ve k›smen Milli Emlâk Genel Müdürlü¤ü kanal›yla toplar. (Bkz. B Cetveli, C Cetveli) B. Ocakc›o¤lu [Alm. Methode für den Abschluss der Budgetrechnun gen] [Fr. Méthodes de clôture des comptes budgétaires] [‹ng. Methods of closing budget accounts] Bütçe gelecek bir mali y›l için yap›l›r; yürütülüp uygulanmas›na mali y›lbafl›nda bafllan›r ve uygulama mali günün son gününde sona erer. Ancak bütçe y›l› sona erdi¤i halde gelirlerinden baz›lar› henüz toplanmam›fl, giderlerin de baz›lar› ödenmemifl olabilir. Bu nedenle, bütçe devresinin nas›l ve ne zaman sona erdi¤i, bütçe hesaplar›n›n hangi sistemlerle kapat›ld›¤› söz konusu olur. Klasik olarak, bütçe döneminin hasap olarak kapat›lmas›nda iki yöntem kabul edilmektedir. Bunlar, jestiyon ve ekzersiz yöntemleridir. Bu iki yöntem, kapsam ve süre aç›s›ndan farkl›l›klar gösterir. (Bkz. Jestiyon Usulü, Ekzersiz Usulü) B.Ocakc›o¤lu Bütçe Giderleri Bütçeleme ‹lkeleri Bütçe Hesaplar›n›n Kapat›lmas› Yöntemleri [ A l m . B u d g e t a u s g a b e n ] [ F r . Dépenses budgétaires ] [‹ng. Budget expenditures] Devlet gelirlerinden do¤rudan do¤ruya bütçede olan giderler bütçe giderlerini oluflturur. Genel bütçenin ve katma bütçelerin birinci maddeleri, gider bütçesi ad› ile bütçe giderlerinin o mali y›l için toplam rakamlar›n› verir. Bütçe kanunlar›na ek A cetvel leri ise bu bütçe giderlerinin kurulufllar itibariyle da¤›l›m›n› gösterir. Bütçe giderleri fonksiyonel ve idari bak›mdan bütçe kanununa ekli A cetvellerinde yer al›rken ekonomik s›n›rland›rmaya da yer verilmifltir. Bütçe giderleri genel olarak bu anlamda cari giderler ve sermaye giderleri bafll›¤› alt›nda incelenebilir. Cari [Alm. Haushaltsprinzipen ] [Fr. Principes budgétaires ] [‹ng. Budgetary principles] Bütçenin ifllevlerini yerine getirebilmesi için uyulmas› gereken birtak›m ilkeler vard›r. Bunlara bütçeleme ilke leri denir. Klasik bütçe ilkelerinin bafll›calar›n›, ana hatlar›n› gözönüne alarak flu flekilde s›ralayabiliriz. 1) Genellik ilkesi: Devletin bütün gelir ve giderlerinin bütçede ayr› ayr› ve tam olarak gösterilmesi demektir. Bu ilkenin hareket noktas›, devlet maliyesinin bir bütün halinde, tek bir varl›k olarak ele al›nmas›d›r. Bu nedenle devletin bütün gelirlerinin hazineye girmesi ve oradan devletin tüm ihtiyaçlar› için harcanmas› gerekir. 211 Bütçeleme Sistemleri Bütçenin ‹fllevleri Bu flekilde belli gelirlerin belli giderlere ba¤lanmas› önlenmifltir. Genellik ilkesinin istisnas›, iktisadi devlet te flekkülleri ile döner sermaye hesaplar›d›r. 2) Birlik ‹lkesi: Devletin tek bir bütçesi olmas›, tüm devlet gelir ve giderlerinin tek bir bütçede toplanmas›d›r. Devletin mali durumu bütün aç›kl›¤› ile ancak bu yolla izlenebilir. Özerk bütçeler, bu ilkenin istisnas›d›r. Katma bütçeler, genel bütçe ile birlikte parlamentoya verildi¤i ve konsolide bütçe hesab› içinde genel bütçeye dahil edildi¤i için bu ilkenin d›fl›nda kalmazlar. 3) Aç›kl›k ilkesi: Bu ilke, bütçe ile ilgili tahminlerin ve bütçe uygulamas› sonuçlar›n›n gerek parlamento üyeleri gerekse mükellefler, yani incelemek isteyen herkes taraf›ndan kolayca anlafl›l›r flekilde olmas›n› gerektirir. 4) Sübjektif do¤ruluk (samimilik) ilkesi: Bütçeyi haz›rlamakla görevli organlar›n (genel olarak Maliye Bakan›’n›n) davran›fllar›nda aranan dürüstlük ve samimiyet, sübjektif do¤ruluk ilkesinden ileri gelir. 5) Objektif do¤ruluk (tahminlerde isabet) ilkesi : Bütçeye konan gelir ve gider tahminlerine ait rakamlar›n ekonominin o mali y›l içindeki flartlar›na mümkün oldu¤u kadar uygun olmas›n› gerektiren ilkedir. 6) Önceden izin alma ilkesi: Bu ilke, bütçenin ait oldu¤u mali y›la girmeden önce parlamentoda kabul ve tasdik edilmesini gerektirir. 7) Giderlerde tahsis (bölüm itibariyle onama) ilkesi: Bütçe ile verilen ödeneklerin, parlamentoca belirlenen amaçlara harcanmas› ve bu harcaman›n yine parlamentoca saptanan tutarlar kadar yap›lmas›n› gerektiren bu ilkedir. 8) Denklik ilkesi: Bu ilke, mutlak anlamda, bütçeye giren gelir ve giderlerin eflit olmas›n› gerektirir. Kamu giderlerinin aç›k finansmana ihtiyaç kalmadan, normal devlet gelirleriyle karfl›lanmas› ilke olarak benimsenmiflse de, iktisadi durum aç›k finansman› daha yararl› k›l›yorsa bu ilkeden fedakârl›k yap›labilir. B. Ocakc›o¤lu Bütçeleme Sistemleri [Alm. Budgedsystems] [Fr. Systèmes budgétaires] [‹ng. Budgeting systems] Bütçeleme sistemleri bafll›ca befl bafll›k alt›nda incelenir. 1) Milli bütçe: Belli bir dönem içinde milli ekonominin (kamu sektörüyle özel sektörün) bir bütün olarak, gelir ve giderlerinin ulaflaca¤› toplamlar› tahmin eden bütçedir. Amaçlar›na göre, üç ayr› tip milli bütçe gözlenir. a) Varolan planlar›n uygunluk derecesini araflt›ran, bir teflhis arac› olarak kullan›lan bütçe, b) Gelecekteki ekonomik geliflmeye ait bir tahmin arac› ifllevini gören bütçe, c) Hükümetin ekonomik politikas› için bir program hizmetini gören bütçe. 2) Geleneksel devlet bütçesi: Bu bütçede, bütçe ödenekleri, belirli kamu hizmetlerini yerine getirmek amac›yla kurulmufl olan devlet daireleri nin ihtiyaçlar› gözönünde bulundurularak belirlenir. Kuruluflun yapaca¤› kamu hizmetiyse genel bir biçimde belirtilmifltir. Bu nedenle, verilen emekler, nicelik ve nitelikleri kesin bir biçimde belirtilmifl hizmetler için de¤il, devlet daire- sinin devaml›l›¤›n› sa¤lamak amac›yla verilmektedir. Yak›n bir zamana kadar pek çok ülkede uygulanan tek bütçe sistemi buydu. 3) Performans bütçe: Kamu hizmetleri için ayr›lan ödeneklerden en yüksek hizmet ç›kt›s›elde etmek için gelifltirilen tekniklerden biridir. Buna ifl bütçesi de denir. ‹fl bütçesi ile devlet kesiminde yürütülen bütün faaliyetlerde belli bir maliyet ile en yüksek hizmet düzeyini gerçeklefltirmek amaçlan›r. Bafll›ca özelli¤i, giderlerin (ücretler, harcamalar vb. olarak) kategoriler fleklinde de¤il de giriflilen kamu hizmetleri itibariyle s›n›fland›r›lmas›d›r. Performans bütçenin uygulanmas›yla eriflilmek istenen amaç devlet faaliyetlerinin etkinlik derecesini art›rmakt›r. Daha çok her bir hizmet türü için ayr› ayr› düzenlenen bir bütçedir. 4) Program bütçe: Büçe ifllemlerinin yürütülüp uy gulanmas›na ve bu arada ekonomik etkinli¤e yer veren bütçe tipidir. Devletin üstlendi¤i görevler bir plana ba¤lan›r. Plan›n uygulanmas› da bütçede yer alan programlar arac›l›¤›yla olur. Program bütçede alt programlara ve bunlar›n alt bölümlerine yer verilir ve ödenek ayr›l›r. Program bütçenin amac›, kamu idaresinde karar alma mekanizmas›n› gelifltirmektir. 5) S›f›r esasl› bütçe: Bütçenin haz›rlanmas›yla ilgili di¤er sistemlerde, her yeni mali y›l›n bütçesi, büyük oranda bir önceki y›l bütçesindeki ödeneklere ba¤›ml› olarak haz›rlan›r. S›f›r esasl› bütçeleme sistemi bu ba¤›ml›l›¤› ortadan kald›rmak ister. Yeni bir bütçe tasar›s› haz›rlan›rken, cari y›l bütçesinde çeflitli kurulufl ve hizmetler için ayr›lan ödenekler hiç yokmufl (ya da s›f›rm›fl) gibi hareket edilir. Bu flekilde herhangi bir daire yada hizmete adeta yeni kuruluyormufl gibi, yani s›f›rdan bafllan›yormufl gibi, yeniden de¤erlendirilmesi yap›larak, ödenek ayr›lacak ya da ayr›lmayacakt›r. (Bkz. Devlet Bütçesi, Milli Bütçe, Performans Bütçe, S›f›r Esasl› Büt çe) B. Ocakc›o¤lu Bütçelenmifl Kapasite (Bkz. Faaliyet Hacmi ) Bütçelenmifl Maliyet [Alm. Soll-kosten] [Fr. Coût budgétaire ] [‹ng. Budgeted cost] Belli bir maliyet kaleminin (hammadde, iflçilik, enerji gibi) bütçelenmifl faaliyet hacmi için tahmin edilen tutar›d›r. Toplam bütçelenmifl maliyet, bu tutarlar›n toplam›ndan oluflur. Bütçelenmifl maliyetler, fiili sonuçlar›n de¤erlendirilmesi konusunda bir ölçü sa¤lar. Bu karfl›laflt›rmalar›n güvenilirli¤i, di¤er baz› faktörler yan›nda, büyük ölçüde bütçelenmifl maliyet tahminlerinin ne derece geçerli ve tutarl› oldu¤una ba¤l›d›r. Y. Ercan Bütçenin ‹fllevleri [Alm. Funktionen der Haushaltsplan ] [Fr. Fonctions du budget] [‹ng. Functions of budget] Her ekonomik ve hukuki kurum gibi bütçenin de ifllev212 Bütçenin ‹fllevleri leri ve bunlar› yerine getirirken ba¤l› olmas› gereken ilkeler vard›r. Bu ifllev ve ilkeler 19. yy. klasik maliye düflüncesinin sonucu olarak çok kat› bir biçimde yerleflmifltir. Ancak, ça¤›m›zda bu ifllev ve ilkeleri aynen uygulamak olana¤› bulunmad›¤› gibi, devletin gördü¤ü hizmetler de çok geliflmifl ve benimsenen dar kapsaml› ilkelere uymayan ekonomik nitelikler kazanm›flt›r. Böylece ilke ve ifllevlerin yap›lar›nda pek çok de¤iflmeler meydana geldi¤i gibi, ça¤dafl gereksinmeleri karfl›lamak üzere bütçeye yeni ifllevler verilmifltir. Bütçenin klasik ifllevleri genellikle dört kümede toplan›r: Ekonomik ve mali ifllevi: Devletin, kamu hizmetle rini yaparken, hizmetlerin bir mali plan içinde s›ralanmas›yla bu hizmetlerin en etkin biçimde yerine getirilmesini sa¤layabilmesidir. En az mali kaynak ay›rarak en çok yarar› elde etme olana¤›n›n yarat›lmas›d›r. Yasal ifllevi: Bütçe ile hükümete gelir toplama ve gider yapma yetkisi verildi¤ine göre, bütçenin haz›rlanmas› ve uygulanmas› dönemlerinde yap›lan bütün ifllemlerin yasal dayana¤a göre yap›lmas›, tüm kamu yönetiminin bütçenin haz›rlanmas› ve uygulanmas›n› bu mali yasalar çerçevesinde sa¤lamas› gerekir. Siyasal ifllev: Bütçenin, kamu yönetiminin gidiflini etkileycek bir araç olarak parlamentoya hükümete yol gösterme, yönetme olana¤›n› vermesidir. Bütçenin hükümetlerin kamu hizmetini yapabilmesi için adeta bir mali plan olmas›, hükümetin bütçe ile ortaya koydu¤u siyasi tercihini parlamentonun da onay›yla uygulamas›n› sa¤lar. Denetim ifllevi: Di¤er ifllevlerini tamamlayan ve onlar›n sonucu olan önemli bir ifllevdir. Bu denetim, bütçenin haz›rlanmas› ile uygulanmas› aras›ndaki karfl›laflt›rmayla bütçenin gerçekleflmesinin en do¤ru biçimde nas›l olabildi¤inin saptanmas› yoluyla sa¤lan›r. Ça¤dafl bütçecilik, bütçenin ifllevlerinde de de¤iflmeler olmas›na yol açm›flt›r. Bütçenin ekonomik araç olarak kullan›lmas›, özellikle ekonomik ifllevini geniflletmifltir. Bütçe ile yap›lmak istenen, sadece gelir ve gider tahmini de¤il, ayn› zamanda ulusal ekonomi içinde kamu ve özel sektör aras›nda dengeyi kurarak mümkün olan en üst çal›flma düzeyinde ekonomik dengeyi sa¤lamakt›r. Ekonomik denge yan›nda, dönemsel depresyonu bütçe politikas› ile telafi etme yoluyla bütçeyi araç olarak kullanmak da bütçenin telafi edicilik ifllevini oluflturmaktad›r. Bütçe ile ekonomik kalk›nmay› sa¤lama ve ekonomik planlamay› gerçeklefltirme olanaklar› da zaman›m›zda bütçenin ifllevleri aras›na girmifltir. Geniflleyen ekonomik ifllevi yan›nda, ça¤›m›zda bütçeye yönetim arac› olma ifllevi de verilmifltir. Kamu yönetiminde verimlili¤i art›rmak, etkenli¤i sa¤lamak için devlet bütçesi etkin rol oynamaktad›r. Plan-bütçe, iliflkileriyle yönetsel ve mali denetim, bütçe arac›yla etkin biçimde gerçeklefltirilmektedir. Bütçe politikas›n›n esnekli¤i, bölgeler ve sektörler aras› dengesizli¤in düzenlenmesi, kamuoyuna hükümetin yerine getirdi¤i kamu hizmetleri ve bunlar›n verimlili¤i hakk›nda bilgi verme Bütçe Politikas› de bütçenin ifllevleri aras›na girmifltir. Böylece ülkelerin sosyo-ekonomik yap›s›nda bütçenin ifllevleri genifl biçimde yer almaktad›r. G. Coflkun Bütçenin Kanunlaflmas› [Alm. Annahme des Haushaltsplans ] [Fr. Promulgation de la loi de Finances ] [‹ng. Promulgation of the budget] Günümüzde, demokratik sistemi benimsemifl ülkelerde, bütçenin kanunlaflmas›, parlamentoya ait bir hak ve görevdir. Bu nedenle bütçeyi hükümet haz›rlar, parlamen to onaylar ve yasalaflm›fl olur. Bütçenin yasalaflmas› prosedürü belli sürelerle s›n›rland›r›lm›flt›r. Genel kural, bütçenin mali y›lbafl›na yetiflmesidir. Ancak bütçenin reddi halinde, bulunan çözümler ülkelere ve rejime göre de¤iflik olmaktad›r. Türkiye’de 1961 Anayasas› ile çift meclisli parlamento yürürlükte iken Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi taraf›ndan kabul edilen bütçe kanun tasar›s›, cumhurbaflkan›n›n onay›na sunulurdu. Cumhurbaflkan› di¤er kanunlar için sahip oldu¤u yetkiyi, yani on gün içinde, bir daha görüflülmek üzere TBMM’ne geri gönderme hakk›n›, bütçe kanunu söz konusu oldu¤unda kullanamazd›. Bu nedenle, bütçe tasar›s› Millet Meclisi’nde kabul edilmekle kanunlaflm›fl olmaktayd›. Ancak yürürlü¤e girebilmesi için bütçenin imzadan sonra resmî gazetede yay›nlanmas› gerekiyordu. 1982 Anayasas› ile tek meclisli parlamenter sisteme geçilmifltir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçeyi onaylamama ya da kabul etme yetkisine sahiptir. Meclis taraf›ndan incelenip kabul edilen bütçe tasar›s›, cumhurbaflkan›n›n onay›na sunulmaktad›r. Cumhurbaflkan› di¤er kanunlar için sahip oldu¤u yetkiyi, yani onbefl gün içinde, bir daha görüflülmek üzere TBMM'ye geri gönderme hakk›n›, bütçe kanunu söz konusu oldu¤unda kullanamamaktad›r (1982 Anayasas› m. 89) B. Ocakc›o¤lu/fi. Akkaya Bütçe Politikas› [Alm. Haushaltspolitik] [Fr. Politique budgétaire ] [‹ng. Budgetary policy] Kamu giderlerini finansman› ile izlenen yöntemi ortaya koyar. Tarihi aç›dan bütçe politikalar› de¤iflikli¤e u¤ram›flt›r. Geleneksel maliye politikas›, ilgili bütçe y›l› için kabul edilen ve devlet görevlerinin gerçekleflmesi bak›m›ndan gerekli olan giderlerin, vergi, resim ve servet has›lat›ndan elde edilecek normal gelirler ile finanse edilmesi gerekti¤ini öne sürer. Bunun d›fl›na ancak savafl söz konusu oldu¤unda ç›k›labilir. Bir de yüksek rand›manl› kamu yat›r›mlar› için borçlanmaya baflvurulabilir. Denk olmayan bütçe politikas› ise, klasik finansman prensibini genifl kapsaml› yorumlayarak, bütçede aç›k ve fazlalara izin verilebilece¤ini vurgular. ‹stemeyerek uygulanmakla beraber, zararl› görülmeyen bu tür denk olmayan bütçe politikas› ile konjonktürün çöküntü zamanlar›nda bir a盤› göze alan, refah zaman›nda oluflmas› beklenen gelir fazlas› ile a盤›n kapat›laca¤›n› ön213 Bütçe Tekni¤i Bütünleflme (Entegrasyon) gören denk olmayan bütçe politikas› aras›nda fark vard›r. Bu anlay›fla göre, tüm konjonktür devresi içinde aç›k ve fazlalar›n denkleflmesi gerekir. ‹stemeyerek katlan›lan denk olmayan bir bütçe politikas› durumuna göre ortaya ç›kan önemli fark, denksizlikten dolay› endifle edilmemesi ve bunlar› gidermeye ya da azaltmaya çal›fl›lmamas›, aksine konjonktürel durumun de¤iflmemesinin beklenmesidir. (Bkz. Ça¤dafl Bütçe Teorileri, Bütçe A盤›, Bütçe fazlas›, Bütçe Dengesi) B. Ocakc›o¤lu bilecek yetkiye sahiptir. Gerekli de¤ifliklikler yap›ld›ktan sonra komisyondan ç›kan bütçe tasar›s› TBMM Genel Kurulu'nda görüflülür. Bu görüflmeler yap›l›rken milletvekilleri gider art›r›c› ve gelir azalt›c› tekliflerde bulunamazlar (1982 Anayasas› m. 162) B. Ocakc›o¤lu/fi. Akkaya Bütünleflme (Entegrasyon) Bütçe Tekni¤i [Alm. Technik der Finanzplancign] [Fr. Procédures et techniques budgétaires ] [‹ng. Budgeting techniques] Bütçenin haz›rlanmas›ndan uygulanmas›na kadar olan tüm aflamalar› ve bu aflamalarda izlenen yolu kapsar. S›ra ile bütçenin afla¤›daki süreçlerden geçti¤ini görürüz. a) Bütçenin haz›rlanmas›, b) Bütçenin görüflülüp onanmas›, c) Bütçenin yürütülüp uygulanmas›, d) Bütçenin kontrol ve denetimi. (Bkz. Bütçe Denetimi, Bütçenin Kanunlaflmas›, Ça¤dafl Bütçe Teorileri ) B. Ocakc›o¤lu Bütçe Yetkisi [Alm. Etatsermächtigung ] [Fr. Pouvoir en matière bud gétaire ] [‹ng. Budgetary authority] Parlamenter demokratik rejimlerde bütçe yapma, yani devlet gelir ve giderlerini belirleme yetkisi meclislere aittir. Bütçe Yetkisi,bütçe tasar›s›n›n son fleklinin tesbiti ve kabul edilmesi anlam›na gelir. Tek meclisli ülkelerde, hükümet taraf›ndan haz›rlanan bütçe bu meclis taraf›ndan görüflülüp karara ba¤lan›r. Çift meclisli memleketlerde ise, tasar› her iki mecliste de ele al›n›r. Ancak, senatolar›n bütçe konusundaki yetkileri s›n›rland›r›lm›flt›r. Bunun nedeni, birçok ülkede senato üyelerinin genel seçimlerle ifl bafl›na gelmemeleridir. Bütçe yetkisini meclislere vermeyen, tamamiyle yürütme organ›n› yetkili k›lan sistemler oldu¤u gibi, meclislerin yürütme organ› taraf›ndan verilen ilk teklifleri kendi tercihi do¤rultusunda de¤ifltirdi¤i sistemler de görülür. 1961 Anayasas›’na göre Türkiye’de uygulama, yürütme organ›n›n haz›rlad›¤› Bütçe Kanun tasar›s› TBMM’inde, önce Bütçe ve Plan Karma Komisyonu’na gönderilir, gerekli de¤ifliklikler yap›ld›ktan sonra komisyondan ç›kan bütçe önce Senato’da, sonra Millet Meclisi’nde ele al›n›rd›. Bütçenin hem denkli¤ini korumak, hem de mali y›lbafl›na kadar tasdikten ç›kmas›n› sa¤lamak için 1961 Anayasas›’n›n 94. maddesi TBMM üyelerinin, bütçe kanun tasar›lar›n›n genel kurullarda görüflülmesi s›ras›nda gider art›r›c› veya belli gelirleri azalt›c› teklifler yapamayacaklar›n› belirtmiflti. 1982 Anayasas›'na göre ise yürütme organ›n›n haz›rlad›¤› bütçe kanun tasar›s› TBMM'de önce 40 üyeden meydana gelen Bütçe Komisyonu'na gönderilir. Bu komisyon bütçe tasar›s› üzerinde istedi¤i de¤iflikli¤i yapa- [Alm. Integration ] [Fr. Integration ] [‹ng. Integration ] Ça¤›m›zda kâr maksimizasyonu ile birlikte egemenlik ve güç kavramlar›n›n önem kazanmas›, iktisadi unsurlarda bir bütünleflme ve birleflmenin sa¤lanmas›n› zorunlu k›lm›flt›r. Giderek çok uluslu bir durum alan birleflme olgusu, her çeflit biraraya gelme ve iktisadi unsurlardaki yo¤unlaflma olarak ortaya ç›kmaktad›r. Bütünleflmenin nedenlerini aç›klayabilmek için birleflme bo yutlar› ve birleflme tipleri fleklinde bir s›n›fland›rmaya gidilebilir. Boyutlar›na göre yatay, dikey ve çeflitlendi rilmifl olmak üzere üç birleflme flekli vard›r. Yatay bütünleflme: Piyasadaki rekabeti ortadan kald›rmak amac› ile ayn› üretim safhas›ndaki iktisadi ünitelerin birleflmesi ile meydana gelir. Yatay bütünleflme yoluyla piyasaya egemen olan firma, büyük iflletmelerin olanaklar›ndan yararlan›r. Bu olanaklar flu flekilde özetlenebilir: Bu firmalar büyük miktarlarda hammaddeye gereksinme duymalar› nedeniyle daha kolay ve ucuz hammadde bulabilmektedir, Mali kaynak zorlu¤u çekmediklerinden hammaddelerini bol ve ucuz oldu¤u dönemlerde alabilmektedir, Büyük miktarlarda hammadde sat›n almalar› ve genellikle bunlar› kendi araçlar› ile tafl›malar›, ulaflt›rma maliyetlerini düflürmektedir, Genel masraflar›n›n çok yüksek olmas›na karfl›l›k birim bafl›na düflük maliyetle çal›flmakta ve içsel ekonomiler yard›m›yla bunu daha da düflürebilmektedirler, Piyasay› tan›malar› ve piyasaya egemen olmalar› pazarlama sorunlar›n› daha kolay çözmelerine neden olmaktad›r, Üretim faktörlerini daha kolay bulabildikleri gibi teknolojik yeniliklerden yararlanabilmektedirler. Ça¤›m›zda genellikle tröst ve kartel fleklinde ortaya ç›kan yatay birleflmeler yoluyla, büyük iflletmeler egemenliklerini sürdürebilmek için zaman zaman hükümetlere bask› dahi yapabilmektedirler. Dikey bütünleflme: Birbiriyle ilgili, çeflitli üretim kademelerinde çal›flan firmalar›n girdi sa¤lamak ve ç›k t›lar›na pazar bulmak için tek bir yönetim alt›nda toplanmas›d›r. Yeni teknolojilerden yararlanma olanaklar›n› ve uzmanlaflmay› büyük ölçüde engellemesine ra¤men, firmalar afla¤›daki nedenlerle dikey bütünleflmeye gidebilirler: Ekonomik krizler nedeniyle piyasa koflullar›n›n belirsiz olmas›, Piyasada yeterli miktar ve kalitede hammadde ve ara mal› bulunmamas›, 214 • • • • • • • • Bütünleflmifl Ekonomi Büyük Say›lar Kanunu ve ara mal› fiyatlar›n›n devaml› de¤iflmesi, • Hamaddezevklerindeki de¤iflmeler. • Tüketici Dikey bütünleflme kendi içinde geriye do¤ru dikey bütünleflme ve ileriye do¤ru dikey bütünleflme olmak üzere ikiye ayr›l›r. Birincisi, iflletmenin gerekli hammadde ve ara mal› sa¤lamak için bütünleflmeye gitmesidir. ‹leriye do¤ru olan bütünleflmede ise, üretilen mala pazar bulma amac› ile birleflmeye yönelir. Her iki bütünleflme tipinde de amaç, hammadde ve ara mallar›n›n kolayl›kla sa¤lanarak üretilen mal›n pazarlanmas›d›r. Örne¤in, tekstil alan›nda faaliyet gösteren bir kumafl fabrikas› ucuz hammadde sa¤lamak için bir yandan iplik fabrikas› kurarken, di¤er yandan üretti¤i kumafllar› daha kolay pazarlayabilmek için konfeksiyon fabrikas› ve sat›fl ma¤azalar› açabilmektedir. Görüldü¤ü gibi, üretim aflamalar› aç›s›ndan firmalar fonksiyo nel iliflki içindedirler. Bununla birlikte günümüzde firmalar›n uzmanlaflmadan ve teknolojik yeniliklerden yararlanmak istemeleri dikey bütünleflmelerin önemini yitirmesine neden olmufltr. Çeflitlendirilmifl bütünleflme: Birbirinden ba¤›ms›z piyasalara farkl› mallar süren firmalar›n etkin olmak, vergi yasalar›ndan yararlanmak, kuramsal nedenler ve rizikoyu azaltmak amac› ile bütünleflmeleridir. Örne¤in, ilaç, kumafl ve otomobil gibi farkl› mal üreten iflletmelerden oluflan bir bütünleflmede yeralan firmalardan herhangi biri, bütünleflmenin yaratt›¤› güç nedeniyle rakipleri üzerinde etkili olabilmektedir. Zira di¤er firmalar›n kârlar› rekabet mücadeleleri içinde bulunan bu firman›n desteklenmesi için kullan›lmaktad›r. Böylelikle düflük kârla veya maliyetine ürünlerini satan firma, rekabeti olanaks›z k›lmaktad›r. Belli elemanlar dizisinden oluflan her firman›n girdi, üretim flekli, yönetim ve pazarlama biçimi vard›r. Her eleman›n birleflti¤i noktada da yönetim faaliyetleri etkin olmaktad›r. Çeflitlendirilmifl bütünleflme yoluyla ekonomik güçlerini ve etkinliklerini art›ran firmalar pi yasaya egemen olmaktad›rlar. Ayr›ca rekabeti ortadan kald›rarak ülke ekonomisinde tekelci e¤ilimleri h›zland›rmaktad›rlar. (Bkz. Çok Uluslu fiirketler, Bölgesel Bü tünleflme) A. ‹lkin Bütünleflmifl Ekonomi [Alm. Integrierte Volkswirtschaft] [Fr. Economie integ rée] [‹ng. Integrated economy] Bir ekonominin çeflitli sektörlerinin etkin bir flekilde çal›flt›¤› ve karfl›l›kl› ba¤›ml›l›k içinde bulunduklar› bir durumdur. Genellikle söz konusu sektörler tar›m ve sanayidir. Bu durum, kalk›nma sürecinin bir parças› olarak ve kalk›nma süreklili¤i ile bir arada oluflmaktad›r. D. Demirgil Büyük Defter [Alm. Hauptbuch] [Fr. Grand Livre] [‹ng. Ledger] Muhasebede, art›fl ve azal›fllar›n kaydedildi¤i çizelgeler olan hesaplar›n yer ald›¤› deftere “Büyük Defter” ya da “Defteri Kebir” denir. Muhasebe ifllemleri tarih s›ras›yla Günlük Deftere kaydedildikten sonra, sistematik olarak gruplanarak ikinci kez Büyük Deftere kaydedilebilir. Bu iflleme nakil denilmektedir. Yevmiye defteri,hesaplar› kronolojik s›ra içinde denetlemeye olanak verdi¤i halde büyük defter, ifllemleri her hesap düzeyinde ayr› ayr› denetlenmeye olanak sa¤lar. Büyük defter kay›tlar›nda en az›ndan; ‹fllemin yap›ld›¤› tarih, Nakil iflleminin yap›ld›¤› hesaba karfl›l›k günlük defterde kaydedilmifl bulunan hesab›n ad›, ‹fllemin günlük defterde kay›tl› oldu¤u sayfa numaras›, Günlük defterde ilgili hesaba kaydedilmifl bulunan tutar yer almal›d›r. Büyük defter ciltli olabilece¤i gibi yer de¤ifltirebilir yaprakl› da olabilir. (Bkz. Günlük Defter, Yevmiye Defteri, Defter Tutma Sistemleri) F. Bilgino¤lu Büyük Depresyon [Alm. Grosse Depression, Grosse Krise ] [Fr. Grande dépression] [‹ng. Big Depression] 1929 y›l›nda 29 Ekim Sal› günü bafllayan ve ‹kinci Dünya Savafl›’na kadar süren büyük ekonomik bozguna verilen add›r. 29 Ekim 1929 günü hisse senetleri sat›fllar›, bütün al›flverifli felce u¤rat›r. Çünkü, hisse senedi sat›n almak için tek bir öneri bile yoktur. Herkes elindeki hisse senetlerini satmaya u¤rafl›r. Çöküntü, bankac›l›k kesimini ve giderek bütün ekonomiyi sarar; daha sonra öteki kapitalist ülkelere s›çrar. Böylece, 55 y›ll›k uzun bir geliflme trendi, on y›l süreyle bir gerileme ve duraklamaya dönüflmüfltür. Büyük depresyonun bafll›ca nedenleri flunlard›r: Zay›f ve spekülatif kredi yap›s›n›n 1929 hisse senedi borsas› kriziyle y›k›lmas›, Yanl›fl bir para politikas›, Tar›m ürünlerine olan talebin inelastik oluflu yüzünden çiftçinin gittikçe azalan sat›n alma gücü, Teknolojik iflsizli¤in giderek artmas›, Kötü ve gittikçe de kötüleflen gelir da¤›l›m›, Bütün bu nedenlerin etkisiyle tamamen altüst olan sermaye birikimi, Yat›r›mlardaki düflüflün milli gelirde düflmeye yol açmas›, Yat›r›m harcamalar›nda ufak bir düflüflün “çarpan” etkisiyle, milli gelirde çok daha fliddetli bir azalma ortaya ç›karmas›. (Bkz. Buhran) D. Demirgil • • • • • • • • Büyük Say›lar Kanunu [Alm. Gesetz der grossen Zahlen, Gesetz der Durchsch nit] [Fr. Loi des Grands Nombres] [‹ng. Law of Large numbers, Law of averages] ‹statisti¤in konusunu oluflturan kollektif nitelikteki olaylar tesadüfi etkilerin alt›nda olduklar›ndan, bunlar aras›ndan sadece bir olay›n incelenmesi ile grubun tamam›na ait bir genelleme yapmak sa¤l›kl› olmamaktad›r. Çok say›da olay›n incelenmesi halindeyse tesadüfi etkiler 215 Büyüme Büyüme Modelleri birbirini giderecek ve olaylar›n ana e¤ilimleri, yani ortak yönleri ortaya ç›kacakt›r. Bu durum büyük say›lar kanununun bir yans›mas›d›r. Örne¤in, bir madeni parayla yap›lan 6 at›flta gerek, yaz›, gerekse turan›n üste gelme ihtimallerinin 1/2 olmas›na ra¤men, toplam 3 yaz› ve 3 turadan farkl› sonuçlarla karfl›lafl›labilir. Çünkü, tesadüfi etkilerin a¤›rl›¤› fazlad›r. Buna karfl›l›k at›fl olay› 1000 defa tekrarland›¤›nda toplam at›fl içindeki yaz› ve tura say›s› 500’e yaklaflacakt›r. Bu örnekten de yararlanarak büyük say›lar kanununu flöyle tan›mlayabiliriz: Çok say›da kollektif olay incelendi¤inde elveriflli halin (yaz›) toplam hal say›s›na oran› (yaz› oran›), o halin ihtimaline (1/2) yaklaflacakt›r. Genellikle canl› varl›klar› konu alan sosyoloji, psikoloji, iktisat gibi sosyal bilimlerle t›p ve biyoloji dallar›nda tesadüfi etkilerin bulunmas› çok say›da olay›n incelenmesini gerekli k›lmaktad›r. Bu nedenle bir hastal›¤a yakalanm›fl olanlar›n ya da bir suçu ifllemifl olanlar›n oran›, küçük bir grup incelendi¤inde önemli s›çramalar gösterebilmesine karfl›l›k, bir flehrin ya da bir ülkenin tamam› dikkate al›nd›¤›nda daha istikrarl› sonuçlar elde edilebilmektedir. ‹spat› ilk olarak ‹sviçreli matematikçi Jacob Bernoulli taraf›ndan yap›ld›¤› için Bernoulli Teoremi olarak da adland›r›lan büyük say›lar kanunu, tesadüfi nedenlerden etkilenen olaylar›n tümü için geçerli olmas›ndan ötürü, istatistikte önemli bir yere sahiptir. (Bkz. Berno ulli Deneyi, ‹htimal) B.A. Köksal Büyüme [Alm. Wachstum] [Fr. Croissance ] [‹ng. Growth] Ulusal ekonomiler de canl›lar gibi büyür. Her ülkede nüfus, iflgüçü, kaynaklar, sermaye teçhizat› vb. y›ldan y›la de¤iflik oranlarda büyümektedir. Üretimi art›rmak için yat›r›m harcamalar› yap›ld›kça istihdam seviyesi yükselmekte, sermaye stoku genifllemekte, ifllenmemifl topraklar üretime aç›lmakta ve sonuç olarak milli has›la ço¤ulmaktad›r. Büyüme s›ras›nda iktisadi unsurlarda meydana gelen de¤iflikliklerin yan›nda toplumsal sorunlar›n görünüflü de de¤iflmektedir. E¤itim talebi artmakta, köylerden flehirlere göç h›zlanmakta, sa¤l›k hizmetlerinin geliflmesi gerekmekte, siyasal yap›da dalgalanmalar meydana gelmektedir. Bu kadar karmafl›k olay›n bir arada cereyan etti¤i büyüme sürecinde, kesin sonucu belirtecek ölçünün bulunmas› çok güçtür. ‹ktisadi unsurlar›n ço¤undaki de¤iflmeleri rakamland›rmak nispeten kolayd›r. Oysa toplumsal de¤ifliklikleri istatistik seriler halinde düzenleyip yorumlamalara gitmek oldukça güçtür. Rakamlarla ifade edilebilen iktisadi unsurlarda da büyüme s›ras›nda meydana gelen dalgalanmalar de¤iflik oranlarda olmaktad›r. fiu halde sorun, bu çeflitli iktisadi unsurlardan en iyi gösterge olabilecek birini seçmek ve temel ölçü olarak kullanmakt›r. Uluslararas› alanda en yayg›n olarak kullan›lan ölçü, üretim hacmi ve milli gelirdir. Yaln›z, milli gelir art›fl›n›n ulusal bir ekonominin topyekun büyümesini yans›tmad›¤›n›, fert bafl›na refah art›fl›na bir ölçü sa- y›lamayaca¤›n› da belirtmek gerekir. Çünkü nüfus art›fl›, yükselen milli gelirin bir k›sm›n› yutmaktad›r. fiu halde büyümeyi fert bafl›na milli gelir rakam›yla da ölçmek gerekecektir. Burada unutulmamas› gereken bir nokta, milli gelirdeki art›fllar›n büyümenin sonucunu belirtmekte olmas›d›r. Asl›nda milli gelir endeksinin alt›nda önemli iktisadi toplumsal ve siyasal olaylar yatmaktad›r. Ölçü olarak milli gelir seviyesi seçildi¤ine göre, büyümenin tan›m› flöyle yap›labilir: ‹ktisadi büyüme, milli gelirde bir y›ldan ötekine meydana gelen art›fl oran›ndan ibarettir. Örne¤in, bir ülkenin milli geliri 1995 y›l›nda 100 trilyon lira iken 1996 y›l›nda 107 trilyon liraya ç›km›flsa büyüme h›z› % 7’dir. Ayn› ülkede y›ll›k nüfus art›fl h›z› %3 ise, 1995-1996 aras›nda fert bafl›na milli gelir %4 artm›fl demektir. Yaz› ve konuflma dilinde “büyüme” terimi yerine bazen “geliflme”, “kalk›nma” gibi sözcüklerin de kullan›ld›¤› görülmektedir. Büyüme, geliflme ve kalk›nma terimlerinin anlamlar› aras›nda fark görenler bu tutumu hatal› bulmaktad›rlar. Bunlara göre büyüme sadece bir gövde genifllemesini ifade etmekte, geliflme ve kalk›nma ise ulusun iktisadi, sosyal ve siyasal hayat›ndaki genel geliflimi belirtmektedir. ‹ktisadi büyüme sorunu özellikle ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra yayg›n bir flekilde ele al›nm›flt›r. Önceleri savafltan zarar görmüfl olan Bat› ülkelerinin ekonomilerini yeniden düzenlemeleri için gösterilen çabalar k›sa zamanda geliflmekte olan ülkelere de yönelmifltir. Son y›llarda bu sorunun daha da yo¤un olarak tart›fl›ld›¤› göze çarpmaktad›r. Bununla beraber büyüme sadece bugünün sorunu de¤ildir. ‹ktisat biliminin kuruldu¤u y›llarda, hatta daha önceki dönemlerde bile büyüme ile ilgili fikirlerin tart›fl›ld›¤› görülmektedir. Fakat 1950’lere kadar bu tart›flmalar yaln›zca geliflmifl ekonomilerin nas›l geliflmifl oluduklar› ve bundan böyle bunal›ms›z nas›l büyüyebilecekleri noktalar› üzerinde süregelmiflti. Sonralar› azgeliflmifllerin büyüme sorunlar›n›n ele al›nd›¤› teorik modeller yayg›nlaflt›. Günümüzün dinamik dünyas›nda azgeliflmifllerin h›zla bünye de¤ifltirerek geliflen ekonomiler niteli¤ini kazanmalar› sonunda, azgeliflmifller için kurulan modellerin de ayn› h›zla varsay›mlar›n› ve çerçevelerini de¤ifltirdikleri göze çarpmaktad›r. (Bkz. Bü yüme Modelleri) E. Alkin Büyüme H›z› (Bkz. Büyüme) Büyüme Modelleri [Alm. Wachstumsmodellen] [Fr. Modèles de croissance ] [‹ng. Growth models] Ekonomilerin büyüme biçimi insan organizmas›n› and›rmaktad›r. Ulusal ekonomilerin nüfus, faal iflgücü, do¤an kaynaklar, sermaye stoku vb. unsurlar y›ldan y›la de¤iflik oranlarda büyümektedir. Milli has›la o l a r a k özetledi¤imiz ekonomik faaliyet, yat›r›m harcamalar› ile bafllar. Bu yat›r›mlar istihdam seviyesini yükseltir; ser216 Büyüme Modelleri Büyüme Modelleri maye stokunu geniflletir; ifllenmemifl topraklar›n üretime aç›lmas› sonucu oluflan faaliyetlerin hepsi milli has›lay› verir. Büyüme s›ras›nda toplumsal sorunlar›n biçimi de de¤iflmektedir. Büyüme, bir yandan köylerden kentlere göçü h›zland›rmakta, bu arada siyasal yap›da bir dizi dalgalanma meydana gelmektedir. Büyüme modelleri günümüzdeki yayg›n ekonometrik uygulamalar›n ›fl›¤›nda matematiksel modeller haline gelmifltir. Ancak sorunun kökeni klasik büyüme modeli olarak adland›r›lan Ricardo Modeli’dir. Bu model geliflmekte olan ülkelerin baz›lar›n›n yaflad›¤› koflullar› aç›klad›¤›ndan, k›smen geçerlili¤ini korumaktad›r. Günümüzde yayg›n olarak kullan›lan Harrod Domar Modeli ise, sanayileflmifl ülkelerin bunal›ms›z büyüme koflullar›n› ele ald›¤›ndan, geliflmekte olan ülkelerde s›n›rl› uygulama olana¤› vard›r. Bu model daha sonra Solow tara- f›ndan gelifltirilmifltir. Bu arada, gerçek anlam›yla bir model olmamakla birlikte toplumlar›n geçirdi¤i aflamalar› deskriptif olarak aç›klayan Rostow’un Büyüme Modeli ile ABD’li Schumpeter’in büyümeyi etkileyen güçleri araflt›rd›¤› Yenilik Modelide büyüme modelleri aras›nda ele al›nmaktad›r. Büyüme modelleri, bu de¤iflken ve sürekli de¤iflen biçimleriyle kalk›nman›n planlanmas› konusunu gündeme getirmektedir. Art›k ister geliflmifl olsun, ister geliflmekte olan ülkeler grubunda yer als›n, hemen her ülke, k›t kaynaklar›n› en uygun bir biçimde kullanmak için kalk›nmas›n› planl› bir biçimde yürütmeye çal›flmaktad›r. (Bkz. Klasik Büyüme Modeli, HarrodDomar Büyüme Modeli, Schumpeter’in Yenilik Modeli, Solow ‹stikrarl› Denge Modeli, Rostow’un Ekonomik Büyüme Evreleri Modeli, Domar’›n Büyüme Modeli) E. Alkin 217 CÇ ‹stenildi¤i anda geri tahsil edilebilir avanst›r. Bu tür avans, mali arac›lar aras›nda uygulan›r. Avans›n fonksiyonu, günlük kasa ifllemlerinde girdi-ç›kt› a盤›n›n karfl›lanmas›d›r. Bankalar aras› mevduat genellikle “call money” niteli¤indedir. Bankalar›n borsa bankerlerine, jobber ve specialistlere, menkul de¤erler üzerinde ifllem yapan öbür arac›lara açt›klar› avans da “call money” kapsam›ndad›r. (Bkz. Discount Houses, Issuing Houses, Stockbrokers, K›sa vadeli kredi) F. Ergin Call Rate [Alm. Zinssatz für Tagesgeld] [Fr. Taux d’intérêt pour dépots à vue] [‹ng. Call Rate] Bir para piyasas› terimidir. ‹hbars›z ve istenildi¤i anda çekilebilen mevduata ödenen faizin oran›d›r. Örne¤in vadesiz mevduata faiz ödeniyorsa, uygulanan oran call ratedir. Türkiye’de 1982 bafllang›c›nda, baz› bankerler plasman yapan müflterilerine diledikleri tarihte paralar›n› çekme hakk›n› tan›yorlard›. Uygulad›klar› faiz oran›, paran›n bankerde kald›¤› süreye göre de¤ifliyordu. Örne¤in ertesi gün çekene %25, paras›n› bir y›l b›rakana %56 faiz ödeniyordu. Bu tür faiz rejimi “variable call rate” ya da “de¤iflken ihbars›z mevduat faizi”dir. F. Ergin CACM [Alm. Zentralamerikanische Gemeinsamer Markt ][Fr. Marché commun de L’Amérique centrale] [‹ng. Central American Common Market] Befl Orta Amerika ülkesinin (Guatemala, El Salvador, Honduras, Nikaragua ve Kosta Rika) kurmufl olduklar› ortak pazard›r. CACM’in kurulmas›n› öngören anlaflma Aral›k 1960’da imzaland› ve Haziran 1961’de uygulamaya konuldu. 1964’de befl ülkenin merkez bankalar›, uzun dönemde ortak bir para biriminin kullan›lmas› için anlaflmaya vard›lar. Ancak sonradan olumsuz geliflmeler de meydana geldi. 1970 sonunda Honduras CACM’den çekildi. 1971’de Kosta Rica baz› mallar üzerine gümrük vergileri koydu. D. Demirgil Cambridge Denklemi [Alm. Cambridge-Gleichung] [Fr. Equation de Cam bridge] [‹ng. Cambridge Equation ] Para tutumu yaklafl›m›d›r. Özellikle Cambridge Üniversitesi ö¤retim üyeleri ve baflta Alfred Marshall taraf›ndan benimsenmifl bir görüfltür. Yaklafl›m›n aç›klanmas›nda kullan›lan denkleme bu nedenle“ C a m b r i d g e Denklemi” ad› verilmektedir. Denklem flöyle yaz›labilir: Cairness, John Elliot (1823-1875) M=k PT Dublin, Galway ve Londra’da ekonomi profesörlü¤ü yapm›flt›r. Ortodoks teoriyi bütün gücüyle desteklemifl olan son büyük ‹ngiliz iktisatç›s›d›r. Birbiriyle rekabet etmeyen gruplar teorisiyle gelir bölüflümünde baz› eflitsizliklerin süreklili¤ini aç›klam›flt›r. (Bkz. Klasikler) D. Demirgil Call [Alm. Kaufoption] [Fr. Droit d’achat ] [‹ng. Call] Bir borsa terimidir. Bir menkul de¤eri önceden saptanm›fl süre içinde, kararlaflt›r›lan fiyata alma hakk›d›r. Anlaflma yap›l›rken, sat›n al›nacak menkul de¤er miktar›n›n da belirlenmesi usuldendir. “Opsiyon” sözcü¤ü hem al›m, hem sat›m ifllemleri için kullan›l›r. Bir menkul de¤erin al›m sat›m›n› bir arada kapsayan anlaflmalara “çift opsiyon” denilir. Call ise, yaln›z al›m opsiyonudur. (Bkz. Opsiyon, Çift Opsiyon) F. Ergin Call Money [Alm. Tagliches Geld, Tagesgeld] [Fr. Emprunt rembo ursable sur demande ] [‹ng. Call Money] Burada M, para miktar›n›, k, halk›n elinde tutmak istedi¤i paran›n nakdi ifllem hacmine oran›n›, P, fiyatlar genel düzeyini, T, ifllem hacmini belirtmektedir. Cambridge Denklemi, para arz› ve talebi eflitli¤inin aç›klanmas› için kullan›labilir. Örne¤in, ekonomide yap›lmas› tasarlanan ifllemlerin hacmi 1 milyon, bu ifllemlere uygulanacak ortalama fiyat 10 para ünitesiyse, ifllemlerin hacmi 1 milyon para birimidir. Fertler bu ifllemleri gerçeklefltirmek için ellerinde 2 milyon para ünitesi tutmak e¤ilimindeyseler (k)’n›n say›sal de¤eri 1/5 olacakt›r. Halk›n elinde tutmak istedi¤i para miktar›n›n ifllem hacmine oran› ve ifllem hacmi sabit varsay›ld›¤› takdirde para arz›ndaki bir art›fl, do¤rudan fiyatlar genel düzeyini yükseltecektir. Örne¤in, para arz› 4 milyon üniteye ç›kt›¤› zaman halk eline fazladan geçen paray› çeflitli harcamalar için kullanacakt›r. (T) sabit oldu¤una göre, bu harcama art›fl› fiyatlar genel düzeyini iki kat›na ç›karacak ve ifllemlerin para ile ifadesi de 10 milyon pa- 219 Cambridge Okulu Cantillon, Richard Cam Ürünleri Sanayii ra biriminden 20 milyon para birimine yükselecektir. Böylece para talebi ile para arz› aras›ndaki denge yine sa¤lanm›fl olacakt›r. Çünkü k=1/5 oldu¤una göre, halk›n 20 milyon ünitelik ifllem hacmi için para talebi 4 milyon para birimine ç›km›flt›r. E.Alkin Cambridge Okulu [Alm. “Cambridge” Schule ] [Fr. Ecole de Cambridge] [‹ng. Cambridge Scholl] Alfred Marshall’›n 1890’da yay›nlanan Principles of Economics adl› kitab›n›n temeli üzerinde kurulmufl ve Marshall’›n ö¤rencilerinden Pigou, Joan R o b i n s o n , Dennis Robertson, Maurice Dobb ve Maynard Keynes taraf›ndan gelifltirilmifltir. Marshall’›n izinde yürüyen Cambridge Okulu, ciddi düzeyde analiz yapma arzusunu, ekonomi teorisini sosyal ilerlemenin bir çekici kuvveti haline getirme e¤ilimiyle birlefltirmifltir. Okulun sosyal felsefesini, 19.yy. sosyal reformlar›na hafif e¤ilimi olan orta-s›n›f libera lizmi olarak tan›mlamak yerinde olur. Bu okul, birçok ak›m›n sentezini oluflturmufltur. Psikolojik saikler Avusturya Okulu’ndan, kaynaklar› ve geliflmeleri inceleme e¤ilimi ise Alman Tarihçi Oku lu’ndan yans›m›flt›r. Uzun süre Cambridge Okulu, neo-klasik ekonominin özeti olmufltur. Avrupa’daki di¤er gruplardan farkl› olarak, Marshall’›n gelifltirmifl oldu¤u spesifik denge analizi kavram›na a¤›rl›k vermifltir. Cambridge Okulu para ve d›fl ticaret üzerinde durmufltur. Pigou, Robertson ve Keynes konjanktür dalga lanmalar› sorunlar›na, Robinson ve Sraffa eksik rekabe te a¤›rl›k vermifllerdir. Marshall’›n kürsüsünü daha sonra Arthur Pigou iflgal etmifltir. Pigou’un yaklafl›m› ve sosyal-ethik temeli flu flekilde özetlenebilir: Ekonominin temel saiki, sosyal ilerlemelere yard›mc› olmakt›r. Ekonomi bilimi bu bak›mdan deskriptif olmaktan çok analitik, safbilim olmaktan çok gerçekçi olmal›d›r. Pigou, refah› maddi fleylerin birikimi olmaktan çok psiflik bir mal saym›fl ve refah›n yaln›z milli gelirin hacmine de¤il, milli gelirin bölüflümündeki eflitli¤e ba¤l› oldu¤unu savunmufltur. (Bkz. Avusturya Okulu, Alman Tarihçi Okulu, Joan Robinson, Dennis Robertson, John Maynard Keynes) D. Demirgil Campanella, Tommaso (1568-1639) ‹talyan filozofudur; gençli¤inde fliirler de yazm›flt›r. Yaflam› boyunca skolastik düflünce yöntemine karfl› ç›km›flt›r. Temel e¤itimini Dominiken manast›r›nda yapmas›na ra¤men, dinsel konular› b›rakm›fl, tabiat felsefesine dönmüfl ve deneysel yöntemi savunmufltur. Hayat›n›n 27 y›l›n› hapiste geçirdikten sonra, ömrünün geri kalan k›sm›n› Paris’de tamamlam›flt›r. Campanella çok say›da felsefe eseri vermifl olmas›na ra¤men, günümüze kalan eseri hapiste yazd›¤› Günefl Ülkesi’dir. Bu eserinde hayali-ideal bir komünist toplum düzenini anlatm›flt›r. G. Kazgan [Alm. Glass und Glassproduktions ‹ndustrie ] [Fr. Indus trie des produits de verre ] [‹ng. Manufacture glass and glass products ] ‹malat sanayii ana sektörü içinde uluslararas› endüstriyel s›n›flamada bölüm kodu 36 olup, 362 kodlu ana grupta yer almaktad›r. Sektörün faaliyet konusu camdan s›nai kaplar, düz emprime ve telli cam, cam ev eflyas›, cam elyaf, cam boru, cam çubuk, cam mozaik, cam inflaat tu¤las›, camdan laboratuar gereçleri, ayna cam›, oto camlar›, far cam› vb. yap›m›d›r. (Bkz. Ekonomik Faali yet Kollar›). E. Özötün Canadian Imperial Bank Of Commerce Merkezi Toronto’da bulunan Kanada bankas›. 1 Temmuz 1961’de Canadian Bank of Commerce (kuruluflu 1867) ile ‹mperial Bank of Canada’n›n (kuruluflu 1875) birleflmesiyle kurulmufltur. S. Abaç Cankurtaran Operasyonu [Alm. Bergungsgeschäft, Hilfeleistungsgeschäft] [Fr. Opération de sauvetage ] [‹ng. Lifeboat operation] ‹ngiltere Merkez Bankas›’nca, Londra ve ‹skoçya kliring bankalar›n›n da yard›m›yla, 1973 y›l› Aral›k ay›nda ortaya ç›kan mevduat bankalar› bunal›m›na karfl› yap›lan operasyona verilen add›r. Söz konusu tâli bankalar mevduat toplayan finans evleri idi. Bunlar 1965-1975 aras›nda hem say›ca hem de büyüklük bak›m›ndan kliring bankalar›na ve büyük finans evlerinin kredilerine konan kantitatif tahditlerden yararlanarak geliflme göstermifllerdir. Bu küçük finans evleri daha çok para piyasas›ndan, bir miktar da mevduat sahiplerinden fon toplayarak gayrimenkul inflaat›n› finanse etmifllerdir. 1973’te s›k› para politikas› ve para piyasas›ndan fonlar›n çekilmesi bu finans evleri için likidite sorunlar› yaratm›flt›r. 1974’te gayrimenkul de¤erlerinin düflmesi sorunlar›n büyümesine ve küçük finans evlerinin aciz durumuna düflmesine yol açm›flt›r. Mevduat sahiplerini korumak, ayn› zamanda bunal›m derinlefltikçe finansal sistemin bütününün çözülmesini engellemek için ‹ngiltere Merkez Bankas› “Cankurtaran Operasyonu” nu bafllatm›flt›r. Bu yolla aciz durumundan kendilerini kurtarabilen kurulufllara karfl› ortaklafla bir ikraz operasyonu yürütülmüfl, 1976’ya kadar 20 flirket destek görmüfltür. Desteklemenin zirvesinde (1975’de) 1 300 milyon sterlin düzeyinde destek sa¤lanm›flt›r. 1978’de destekleme düzeyi yar›yar›ya inmifltir. Daha sonra destek kademeli olarak azalt›larak operasyon sona erdirilmifltir. (Bkz. Bankac› l›k Pani¤i) D. Demirgil/fi.Akkaya Cantillon, Richard (1680-1734) ‹ktisadi sorunlar hakk›nda orjinal fikirleri olan bir yazard›r. Milli servet, mübadele ve d›fl ticaretle ilgilen220 CAPM Modeli Carey, Henry Charles mifltir. Ona göre, bir ülkenin servetinin ölçüsü toprak ve emektir. Mübadele de¤eri hammaddeleri sa¤layan toprakla eme¤e ba¤l›d›r. Bir ülkenin ifllenmemifl hammade ithal etmesi, buna karfl›l›k mümkün oldu¤u kadar ifllenmifl madde ihraç etmesi gerekmektedir. Cantillon paran›n miktar teorisini iyi anlam›fl bir yazard›r. Ona göre alt›n›n artmas›, yüksek ithal fiyatlar› ödenmesi sonucunu do¤urmaktad›r. De¤erli maden ticaret bilançosunun olumlu olmas›n›n sonucuysa “iyi” olarak nitelenmelidir. Ancak olumlu ticaret bilançosu, de¤erli madenlerin ülkeye girmesine ve fiyatlar›n yükselmesine yol açacakt›r. Cantillon, de¤erli maden birikiminden çok halk›n refah›n›n önemli oldu¤unu anlam›flt›r. D. Demirgil CAPM Modeli [Alm. CAPM Model] [Fr. Modèle de CAPM] [‹ng. Capi tal Asset Pricing Model] Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli olarak tan›mlayabilece¤imiz bu model, yak›n dönemde finans ö¤retisinde çok önemli bir yer alm›flt›r. Modelin ifade etmek istedi¤i fludur: Sermaye pazar›ndaki bir menkul de¤erin beklenen geliri ile riski aras›ndaki iliflki, ortalama olarak do¤rusald›r. Yani denge durumunda, riskli menkul de¤erlerin etkin bileflimlerinin, gelirlerin beklenen de¤eri ile riski aras›nda do¤rusal bir iliflki oldu¤u belirlenmifltir. Portföyünden daha fazla beklenen gelir sa¤lamak isteyen kiflisel yat›r›mc›n›n katlanaca¤› riskte de bir art›fl olmal›d›r. Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli birçok varsay›mdan hareket eder. Bunlardan bir k›sm› portföy analizinin temelini oluflturan varsay›mlard›r. Bunlardan baflka, modeli kurabilmek için de flu varsay›mlara gerek vard›r: 1) Bütün yat›r›mc›lar Markowitz farkl›laflt›rmas› yapanlard›r ve etkin bölgeyi elde etme amac›ndad›rlar, 2) Kifliler borçlanma ve borç vermede risksiz faiz oran›n› kullanmaktad›rlar, 3) Kiflilerin bekleyiflleri homojendir ve bunlar›n hepsi bir dönemlik zaman perspektifinde çal›flmaktad›rlar, 4) Menkul de¤erleri al›p satmada hiçbir vergi ve ifllem gideri söz konusu de¤ildir, 5) Enflasyon söz konusu de¤ildir ve faiz oran› düzeyinde hiçbir de¤ifliklik yoktur, 6) Etkin bir sermaye pazar› söz konusudur. Model, bu varsay›mlardan hareketle, iki belli bafll› do¤rusal iliflki oluflturur: Bunlardan sermaye pazar› do¤rusu, beklenen gelir ile toplam risk aras›ndaki do¤rusal iliflkiyi temsil eder ve üzerinde sadece etkin portföyler bulunur. Fakat kiflisel yat›r›mc› tek bir menkul de¤ere yat›r›m yapacaksa, bunun toplam riskiyle ilgili olmamal›d›r. Toplam riskin sistematik olmayan k›sm›, birkaç farkl› menkul de¤er elde bulundurmakla kolayca giderilebilir. Sistematik risk pazardaki bütün pay senetlerini etkiledi¤i için, bu riskin çeflitlendirme ile giderilmesi zordur. Bu olgudan hareketle elde edilen ikinci do¤rusal iliflkiyi menkul de¤er pazar do¤rusu simgeler ve pazardaki her menkul de¤er için, sistematik riskine uygun olarak, denge beklenen gelirin ne olmas› gerekti¤ini ifade eder. Yani menkul de¤er pazar do¤rusu bir menkul de¤er veya portföy için, beklenen gelir ile bir sistematik risk aras›ndaki do¤rusal iliflkiyi gösterir. Sermaye pazar› do¤rusu sadece etkin portföyleri kapsarken, menkul de¤er pazar do¤rusu, etkin olmayan portföyler ile tek tek menkul de¤erleri de analiz eder. Kiflisel yat›r›mc›, elindeki portföyün bir özelli¤i olarak çeflitlendirme sayesinde birçok riskten kaç›nabildi¤i halde ekonomik hayattaki dalgalanmalardan kendini koruyamamaktad›r. Böylece çeflitlendirme ile birtak›m riskler ortadan kald›r›labilirken, menkul de¤erlerin getiri oran›n›n ekonomik hayata duyarl›¤›, onun riskinin seviyesini belirlemede en önemli etmen olmaktad›r. Menkul de¤erlerin pazar fiyatlar›, beklenen gelir ile sistematik risk aras›nda do¤rusal bir iliflki oluflana kadar oynama gösterecektir. Böylece ekonomik hayattan etkilenmeyen menkul de¤erler pür faiz oran› düzeyinde getiri sa¤larken, etkilenen menkul de¤erler de daha yüksek oranlarda getiri sa¤layacakt›r. Kiflisel yat›r›mc›lar, veri bir beklenen gelir düzeyi için katlanacaklar› riski en düflük düzeye indirecek menkul de¤erleri bulma çabas›nda olacaklar ve dolay›s›yla dikkatlerini sistematik riski yo¤unlaflt›racaklard›r. Böylece yat›r›mc›lar›n sistematik riskte düflük olan menkul de¤ere talepleri artaca¤› gibi, bunlar›n fiyatlar› da artacakt›r. Buna karfl›l›k sistematik riski yüksek olan menkul de¤erlerde talep azal›fl› ve fiyat düflüflleri görülecektir. Dolay›s›yla sistematik riski düflük olan menkul de¤erlerin beklenen getirileri (artan fiyatlar› nedeniyle) düflerken, yüksek sistematik riski olanlar›n beklenen getirileri (düflük fiyatlar› nedeniyle) yükselecektir. Yani yüksek sistematik riski olan menkul de¤erlerin fiyatlar›n›n düflüflü, yat›r›mc› kiflilerin bu yüksek riski kabul etmeye raz› olabilecekleri bir beklenen gelir düzeyine ulafl›ncaya kadar devam edecektir. Bu fiyat düzeyi ve beklenen gelir, söz konusu risk s›n›f› için denge fiyat› ve denge beklenen geliri oluflturacakt›r. Menkul de¤erleri de¤erlendirme modeli, yukarda say›lan gerçekçi olmayan varsay›mlardan hareketle kurulmufl olmas› nedeniyle, ilk bak›flta cesaret k›r›c› bir faktör gibi görülmektedir. Buna ra¤men model, sermaye pazar›nda gözlenen tutumlar›n birçok k›sm›n› mant›kl› bir flekilde aç›klamakta, bugüne kadar aç›klanamam›fl “çeflitlendirme” gibi uygulamalar› çözümlemekte ve fiyat ile getiriler dengeden önemli ölçüde sapma gösterdikleri takdirde, bunlar›n takip etmeleri gereken yön hakk›nda gerçekçi öneriler getirmektedir. (Bkz. Cüzdan Kuram›). fi. Türen Carey, Henry Charles (1739-1879) ABD’nin ilk iktisatç›s› olarak niteleyebilece¤imiz Carey, Adam Smith’in fikirlerine hayrand›. Malthus ve Ricardo’yu elefltirmifltir. Carey, Ricardo’nun rant teorisinin ABD’ne uymad›¤›n› ifade etmekte, baflta en iyi de¤il, en kötü topraklar›n 221 Cari Borçlar Cari Hesap ekildi¤ine dikkati çekmektedir. Malthus’un nüfus teorisinin geçersiz oldu¤unu öne sürmüfltür. Fiziki ve iktisadi ortam›n iktisat teorisi üzerindeki etkileri bak›m›ndan Carey iyi bir örnek oluflturmaktad›r. D›fl ticarette himayecili¤e, ülke içindeyse tam serbestli¤e taraftard›. ABD ve Almanya’da etkili olmufl, ‹ngiltere’de ciddiye al›nmam›flt›r. Verdi¤i örneklerin temsili olmad›¤› iddia edilmifltir. T›pk› kendisinin, Smith, Ricardo ve Malthus’un verdikleri örneklerin temsili olmad›¤›n› söyledi¤i gibi. (Bkz. Klasikler) D. Demirgil Cari Borçlar [Alm. Kurzfristige Verbindlichkeiten, laufende Verbind lichkeiten] [Fr. Dettes à Court Terme] [‹ng. Current Li abilities] Yak›n gelecekte (genellikle bir y›l olarak düflünülür) karfl›lanmas› gereken yükümlülükleri ifade eder. Bu tür borçlar, bilançolarda k›sa vadeli borçlar olarak da ifade edilir. Tan›m›ndan anlafl›ld›¤› üzere, cari borçlar, likidite edilmesi cari varl›klar›n kullan›lmas›n› ya da di¤er baz› cari borçlar yarat›lmas›n› gerektiren yükümlülüklerdir. Cari borçlar›n bafll›ca kalemleri aras›nda flunlar say›labilir: Cari faaliyetlerle ilgili borç hesaplar›, borç senetleri, k›sa vadeli banka borçlar›, uzun vadeli borçlar›n (tahviller dahil) vadesi bir y›l zarf›nda gelecek k›sm›, ödenecek sigorta ve vergiler, sat›fl avanslar›, tahakkuk etmifl fakat henüz ödenmemifl ayl›k, ücret ve komisyonlar. Cari borçlar, bilançonun pasif taraf›nda uzun vadeli borçlardan ve öz varl›ktan önce yer al›r. (Bkz. Pasif) Y. Ercan Cari Gider [Alm. Laufende Ausgaben] [Fr. Frais courant ] [‹ng. Current expenditures ] Kamu giderleri s›n›fland›rmas›nda yer alan bir tür giderdir. Cari giderler-yat›r›m giderleri ayr›m›, kamu giderlerinin tüketim ve üretim için kullan›lmas› esas›na dayan›r. Üretimi do¤rudan do¤ruya artt›rmaya yaramayan gider, cari giderdir. Giderin tüketim için yap›lmas›, genel olarak hizmetler ya da bir y›l gibi belli bir dönemde bir veya birkaç defa kullan›lmakla tükenen dayan›ks›z eflya için harcanmas›d›r. Ücretler, k›rtasiye, ›s›nma ayd›nlatma giderleri ve benzeri giderler cari giderleri oluflturur. Türkiye’de uygulamada varolan bir ölçek de bütçelerde cari giderlerin yer almas›nda ve uygulamas›nda Maliye Bakanl›¤›’n›n, yat›r›m giderlerinde ise Devlet Planlama Teflkilat›’n›n rol oynamas›d›r. (Bkz. Yat›r›m Giderleri) G. Coflkun Cari Hesap [Alm. Kontokorrent, Laufende Rechnung] [Fr. Compte Courant ] [‹ng. Current account ] Muhasebe ve bankac›l›k aç›s›ndan bir hesaplaflma flekli, hukuksal bak›mdan bu hesaplaflmaya iliflkin sözleflmedir. Türk Ticaret Kanunu cari hesab› “birbiriyle sürekli ifl iliflkisinde bulunan iki kiflinin karfl›l›kl› borç ve alacaklar›n› her defas›nda nakden ödeyip tahsil etmekten vazgeçerek bunlar› borç ve alacak kalemleri halinde bir hesaba yazmalar›, saptayacaklar› bir tarihte hesab› keserek borçlu durumda bulunacak olan taraf›n alacakl›s›na bunu ödeyece¤ini taahhüt etmesi hususunda anlaflt›klar›” bir sözleflme olarak tan›mlamaktad›r. Asl›nda cari hesab› iki kifliden biri tutar. Hesap di¤eri ad›na aç›l›r. Bu kifliye hesap sahibi denir. Cari hesap iliflkisi sürdü¤ü sürece ortada bir borçlu, bir alacakl› yoktur. Bu ancak hesap kesildi¤inde belli olacakt›r. Hesap kesiminde borç ve alacak toplamlar› aras›ndaki farka bakiye denir. Cari hesap tekni¤inde ve hukukunda bakiyenin büyük önemi vard›r. E¤er alacak toplam› borç toplam›ndan fazlaysa, hesap alacak bakiye ya da alacakl› bakiyedir. Aksi ise, borç bakiye veya borçlu bakiye söz konusudur. Uygulamada bakiye, pozisyon servisince tutulan kartonda, her ifllemden sonra saptan›r. Cari hesab›n en çok kullan›ld›¤› alan bankac›l›kt›r. Her çeflit vadesiz mevduat hesab› sahipleri ve senet iskontosu d›fl›nda sürekli kredi kullanan müflteriler ad›na bankaca aç›lan hesaplar, cari hesap niteli¤indedir. Mevduat sahipleri ad›na aç›lan cari hesaplar hep ala cak bakiyesi verir. Yani bu hesaplarda hep banka borçlu, müflteri alacakl›d›r. Kredi cari hesaplar›ndaysa bakiye, hep borç bakiyesidir; yani müflteri borçlu, banka alacakl›d›r. Türkiye’deki yasal hükümlere göre bir mevduat cari hesab› borç bakiye veremez. Yani müflteriye hesab›ndaki paradan fazlas› ödenemez. Ödenirse fark› müflteriye aç›lan bir aç›k kredi olur ki, bunun aç›lmas› bir tak›m formalitelere ba¤l›d›r. Fakat bir kredi müflterisi, cari hesab›na borcundan fazlas›n› yat›rabilir; buna yasal bir engel yoktur. O zaman hesap alacakl› bakiye verir. Bu tür hesaplara “alacakl› bakiye veren borçlu cari hesaplar” denir. Alacakl› bakiyeler mevduat say›l›r. Cari hesap türleri: Cari hesaplar, genel olarak faizsiz ve faizli olmak üzere ikiye ayr›l›r. Faizli cari hesaplarda günlerin ve faizin hesaplanmas› ve di¤er detaylar bak›m›ndan üç ayr› yöntem uygulan›r: 1) Do¤ru (direkt) yöntem, 2) Dolayl› (endirekt) yöntem, 3) Hamburg yöntemi. Do¤ru (direkt) yöntemin esas›, günlerin valör tarihinden (yatan ya da çekilen paran›n faiz do¤urmaya bafllad›¤› tarih, genellikle yatan paralarda bir sonraki ifl günü tarihi, çekilifllerde ayn› gündür) dönem sonuna kadar hesap edilir. Gün say›s› yatan ya da çekilen mebla¤ ile çarp›larak âdat bulunur; ilgili sütuna kolayl›k olsun diye iki s›f›r at›larak yaz›l›r. Dönem sonunda âdat bakiyesi bulunur ve onun üzerinden faiz hesap edilerek ilgili sütunlara ifllenir. Faiz hesap edilirken tam bölen ya da tam çarpandan da iki s›f›r at›l›r. Dolayl› (endirekt) yöntemde dönem bafllang›c› epok olarak saptan›r ve ifllemler s›rayla hesaba geçirilir. Günler epok tarihinden valör tarihlerine kadar hesap edilir ve devirden sonraki ilk ifllem mebla¤› ile çarp›larak âdat 222 Cari Hesap Cari ‹fllemler bulunup ilgili sütuna ifllenir. Dönem sonunda âdat bakiyesi üzerinden faiz hesaplan›r ve ilgili sütunlara ifllenir. Hamburg yönteminde günler bir valör tarihinden öbür valör tarihine kadar hesap edilir; bir önceki ifllem s›ras›na yaz›l›r ve bakiye ile çarp›larak bulunan âdat ilgili sütuna yaz›l›r. Dönem bafllar›nda, devredilen bakiyenin valörü olarak bir önceki günün tarihi yaz›l›r; böylece gün hesab›nda noksan hesap edilen bir gün telafi edilmifl olur. Son ifllemin valöründen sonra baflkaca bir valör tarihi bulunmad›¤›ndan, günler son valör tarihinden dönem sonuna kadar hesap edilir ve bakiye ile çarp›larak âdat bulunur. Dönem sonunda âdat bakiyesiyle normal olarak borç ya da alacak âdatlar toplam› bulunur; onun üzerinden faiz hesap edilerek bakiyeye eklenir. K›r›m›z› âdat: Cari hesap terminolojisinde menfi (negatif) faiz do¤uran, bu nedenle siyah âdattan düflülmesi gereken âdata “k›rm›z› âdat” denir. Do¤ru yöntemde valör tarihinin hesap kesim tarihinden sonraya isabet etmesi halinde günler, tersine, dönem tarihinden valör tarihine kadar hesap edilir. Bulunan gün say›s›yla âdat› k›rm›z› olarak yaz›l›r ve bu devre sonunda siyah âdattan düflülür. Ülkemizdeki uygulamada, “do¤ru yöntem”le tutulan cari hesaplarda k›rm›z› âdata rastlanmaz; çünkü bizde vadesi dönem sonuna rastlayan bir senedin bedeli, tahsilinden önce müflterinin cari hesab›na alacak yaz›lmaz. Dolayl› (endirekt) yöntemde k›rm›z› âdat: Bir önceki hesap dönemine ait olup ifllenmesi unutulmufl olan bir ifllemin bu dönemde cari hesaba kaydedilmesi halinde bunun valörü, epok (bafllang›ç) tarihinden önce olacakt›r. Bu valör tarihinden epok tarihine kadar olan gün say›s› ve âdat› k›rm›z› olarak yaz›l›r ve siyah âdattan düflülür. Hamburg yöntemindeyse bir sonraki valör önceki valörden daha önceki bir tarihi tafl›yorsa, örne¤in 10 fiubattan sonra 7 fiubat geliyorsa, günler tersine, ikinci valörden birinci valöre do¤ru, yani 7 fiubattan 10 fiubata do¤ru hesap edilir. Gün say›s› olan 3 ve âdat› k›rm›z› olarak yaz›l›r. Dönem sonunda k›rm›z› âdat veya âdatlar toplam› siyah âdatlar toplam›ndan düflülerek faizi hesap edilir. Cari Hesaba iliflkin yasal hükümler k›saca flunlard›r: 1) Cari hesap taraf›ndan al›n›p hesab›n alaca¤›na geçirilen de¤erlerin mülkiyeti alan tarafa geçer. 2) Taraflardan hiçbiri münferit alacaklardan birisini takasdan baflka bir suretle isteyemez. 3) Taraflar aras›nda cari hesap sözleflmesinin aktinden önce varolan bir alacak, taraflar onay›yla cari hesaba geçirildi¤i takdirde -aksi flart edilmedikçe- yenilen mifl say›l›r. 4) Cari hesap sahibinin r›za ve muvakafakati olmadan cari hesaba herhangi bir kalem borç yaz›lamaz. 5) Cari hesaba geçen kay›tlar tecezzi (bölünme) kabul etmez. Hesaba geçen alacak ve borç miktarlar› ayr› ayr› de¤erlendirilemez ve birbirinden ayr›lamaz. 6) Ancak bakiye istenebilir, “bakiye” devredilebilir, “bakiye” haczedilebilir. 7) Cari hesap, sözleflme ile ya da ticari örf ile belirli bir tarihte kapat›larak alacak ve borç aras›ndaki fark›n saptanmas› gerekir. Sözleflmede belirli kapatma tarihi ya da bu konuda ticari örf yoksa, her y›l Aral›k ay› sonunda hesap kapat›l›r ve bakiye saptan›r. 8) Her iki taraf da -üç aydan afla¤› olmamak flart›yladiledikleri zamanda faizin hesap edilerek ana paraya eklenmesi için sözleflme yapabilirler. 9) Bir cari hesap sözleflmesi afla¤›daki hallerde son bulur: Sözleflmeyle belirlenen sürenin dolmas›yla, sözleflme süresizse taraflardan birinin iste¤iyle, taraflardan birinin iflâs›yla. (TK m. 96) Bunlardan baflka, taraflardan birinin ölümü ve taraflardan birinin mahcuriyeti halinde di¤er taraf mahkemeye baflvurarak cari hesap sözleflmesinin feshini isteyebilir. (TK m. 97) 10) Cari hesap bakiyesinin di¤er tarafça kabul ve onay› flartt›r. Ancak bu takdirde bakiye kesinleflir ve hukuksal bir nitelik kazan›r. 11) Cari hesaplarda zaman afl›m› süresi 5 y›ld›r ve bu süre cari hesap sözleflmesi fesholundu¤u andan itibaren bafllar. S. Abaç Cari ‹fllemler [Alm. Leistungsbilanz] [Fr. Compte courant de la ba lance des paiements] [‹ng. Current account ] D›fl ticarette, mal ve hizmet al›m sat›m kalemlerini, bu kalemlerin neden oldu¤u döviz girifli ç›k›fl›n› bir araya toplayan ifllemlerdir. Söz konusu kalemler flunlard›r: 1) D›fl ticaret: Mal al›m sat›m›na genellikle d›fl ticaret ad› verilmektedir. Bu gruba “görünen ifllemler” de denmektedir. Çünkü ülke s›n›rlar›ndan mal girifl ve ç›k›fllar› görünürde olmakta ve kay›tlar› yap›lmaktad›r. D›fl ticaretin bafll›ca unsurlar› flöyle özetlenebilir: ‹thalat: Bir ülkedeki al›c›lar›n baflka ülkelerde üretilmifl mallar› sat›n almalar›na ithalat denilmektedir. Burada dikkat edilecek nokta, ithalat› özel ve tüzel kifliler, kamu iktisadi kurulufllar›, özel kurulufllar ve bazen de bizzat devlet ad›na bir kamu kurumunun yapmas›d›r. Son durumda ithalat› yine devlet ad›na bir kamu kurumu yapmaktad›r. ‹hracat da baz› ülkelerde izin ya da lisansa ba¤l› olmakla beraber, genellikle lisansa ba¤l› olan d›fl ticaret ifllemi ithalatt›r. Bunun nedeni, özellikle aç›k veren ülkelerde arz’› kontrol, fiyat yükselmelerine neden yaratmamak için ithalat› uzman kiflilerce yapt›rma, döviz kontrolu vb. olabilir. ‹thalat serbest olabilece¤i gibi kontenjana ba¤l› da olabilir. Ya da baz› ithal kalemleri serbest rejime, baz›lar› kontenjana ba¤l› tutulabilir. ‹thalat, d›fl ticaret istatistiklerinde genellikle CIF olarak yer al›r. CIF terimi, ‹ngilizcedeki cost, insurance and freight kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelmifl olup, mal›n sat›fl fiyat›n›n üstüne sigorta ve navlun bedellerinin eklendi¤ini gösterir. Yani istatistiklerdeki ithalat de¤erleri yaln›zca mal›n menfle ülkedeki sat›fl fiyat›n› de¤il, al›c›n›n bulundu¤u ülkeye kadarki navlun 223 Cari ‹fllemler ve sigorta bedelini de kapsar. ‹thalat gümrük resimlerinin belirlenmesinde de bu ilke üzerinden yürünür. ‹hracat: Bir ülkenin üretti¤i mallar›n di¤er ülkelerdeki al›c›lara sat›lmas›na ihracat ad› verilmektedir. Burada dikkat edilecek nokta, ihracat› yapan›n devlet de¤il, özel ya da tüzel kifliler olufludur. Kollektivist ekonomilerde bile ihracat özel kurulufllar›n uzmanl›¤›na b›rak›lm›flt›r. Karma ekonomilerde kamu iktisadi kurulufllar› da özel kifliler gibi ihracat yaparlar ‹hracat›n kooperatifler, birlikler vb. taraf›ndan yürütüldü¤üne de rastlan›r. (Fiskobirlik, Maden ‹hracatlar› Birli¤i gibi). D›fl ticaret istatistiklerinde ihracat genellikle FOB olarak gösterilir. Bunun anlam› fludur: ‹hraç edilecek mal, üretildi¤i yerden yabanc› ülkeye yollanaca¤› ulaflt›rma arac›na kadar getirilir ve orada teslim edilir. ‹hraç mallar›n›n birim fiyat› araca kadar yap›lan ulaflt›rma vb. masraflar›n› da kapsar flekilde hesaplan›r. ‹ngilizcedeki free on board kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelen FOB terimi de örne¤in “geminin güvertesine kadar teslim” anlam›na gelmektedir. FOB sat›flta navlun ve sigorta masraflar› al›c›ya aittir. (Türk Ticaret Kanunu’nun 1138. maddesi gere¤ince FOB sat›lan mallar›n geminin küpefltesini geçti¤i andan bafllayarak hasar› da al›c›ya aittir.) ‹hracat fiyat›n›n belirlenmesinde di¤er bir yol ihracat› FAS olarak hesaplamakt›r. ‹ngilizcedeki free along side kelimelerinin bafl harflerinden meydana gelen bu terimin anlam› “geminin güvertesinde” teslimdir. Anlafl›laca¤› üzere, FAS fiyat içinde gemiye yükleme masraflar› da yer al›r. Bir ülkenin cari ifllemleri içinde yer alan ithalat, ihracat de¤erini afl›yorsa d›fl ticaret aç›k veriyor demektir. Bu aç›k, genellikle d›fl ticaret kalemlerinin alt›nda yer alan bir denge kelimesinin karfl›s›na aç›k tutar› negatif olarak yaz›lma yoluyla belirtilir. Fazlal›k halinde denge kaleminin pozitif olaca¤› bellidir. 2) Görünmeyen ‹fllemler: Görünmeyenler ya da görünmeyen ifllemler, hizmet al›m sat›m›n› gösteren kalemlerdir. Hizmetler, al›m sat›mlar› s›ras›nda ülke s›n›rlar›ndan ve gümrüklerden görülür bir flekilde geçip kesin olarak tespit edilemedi¤inden bu ad› tafl›rlar. Görünmeyen ifllemlerin en önemlileri, üretim faktörlerinin (emek ve sermaye) sebep oldu¤u döviz girifl ve ç›k›fllar›d›r. Bunlar s›ras›yla flunlard›r: Borç faizi ödemeleri: D›flar› borç verilen sermayeler için borç verenlere ödenen y›ll›k faizler, hizmet sat›m› karfl›l›¤›nda giren döviz olarak, ödemeler dengesine kaydedilir. D›flar›dan borç al›nan sermayelere ödenen y›ll›k faiz tutar› ise hizmet al›m› karfl›l›¤›nda ödenen döviz olarak yorumlan›r ve görünmeyen ifllemler içine negatif olarak kaydedilir. Turizm ve d›fl seyahat: Turizm ve seyahat kalemi, yurda turist olarak gelenlerin getirip harcad›¤› dövizlerle yurt d›fl›na turizm, gezi, hac vb. nedenlerle ç›kanlar›n d›flar›da harcamak üzere ald›klar› dövizleri gösterir. Turizm yoluyla yurda gelen ve yurt d›fl›na ç›kan döviz miktar› önemli de¤ilse, bazen bunlar aras›ndaki net Cari ‹fllemler fark da -aleyhte ise negatif iflaret tafl›yarak- tek kalemde gösterilebilir. Görevle yurda gelenlerin getirdi¤i dövizlerle yine görevle yurt d›fl›na ç›kanlar›n götürdükleri dövizler genellikle bu kalem içersine girmez. ‹flçi dövizleri ya da iflçi gelirleri: Klasik iktisat teorisi emek faktörünün uluslararas› alanda immobil (hare ketsiz) oldu¤unu varsaym›flt›. Ça¤dafl ekonomilerde ise emek sahiplerinin kendi ülkeleri d›fl›nda çal›flt›¤›, yani eme¤in uluslararas› alanda seyyal oldu¤u göze çarpmaktad›r. Bu flekilde kendi ülkeleri d›fl›nda çal›flanlar, kazand›klar› ücret ve maafl gelirlerinin genellikle tümünü harcamamakta, bir k›sm›n› tasarruf etmektedirler. Bu tasarruflardan bir k›sm›n› da vatandafl› bulunduklar› ülkelere çeflitli amaçlarla transfer etmektedirler. Transfer edilen bu dövize“iflçi geliri” ya da“iflçi dövizi” ad› verilmektedir. Terimin, ad› geçen kalemin anlam›n› tam yans›tt›¤› söylenemezse de, ödemeler dengesi söz konusu olunca bu terim kullan›lmaktad›r. ‹flçi gelirlerinin döviz girifli ya da ç›k›fl› olarak ödemeler dengesine kayd› için gelir transferlerinin resmi kanaldan yap›lmas› gerekir. Denetlenmesi olanaks›z tahminlere kay›t s›ras›nda yer verilmez. ‹flçi gelirleri, Bat› Avrupa ülkelerine büyük çapta emekçi yollayan Türkiye, ‹talya, Yugoslavya, ‹spanya vb. ülkeler için önemli bir döviz kayna¤› olagelmektedir. Özellikle Türkiye’nin bu kalemden elde etti¤i dövizler, ticaret kalemlerinin yaratt›¤› a盤› kapatmakta büyük çapta yard›mc› olmufltur. ‹flçi dövizleri etraf›ndaki ilginç bir tart›flma, bu kalemin yaratt›¤› enflasyonist bask› konusundad›r. Gerçekten de, yurda yollanan dövizlerin Türk liras› olarak karfl›l›¤›, dövizi yollayan iflçinin ailesi, yak›nlar› ya da bizzat kendi taraf›ndan kullan›ld›kça bir talep bask›s› a盤› yarataca¤› aç›kt›r. Bu nedenle iflçi dövizlerini yat›r›mlarda ve hatta tüketim mallar›n›n ithalat›nda kullanarak yarat›lan talep bask›s›n›n karfl›s›na arz art›fl› yla ç›k›lmas› ve böylece enflasyona engel olunmas› gerekip gerekmedi¤i s›k s›k tart›fl›lm›flt›r. Kâr transferleri: Emek yan›nda sermaye faktörünün de, giriflim halinde bulundu¤u ülkelerden menfle ülkeye kazand›¤›n›n bir k›sm›n› transfer edece¤i aç›kt›r. Özellikle geliflmekte olan ülkelerde yabanc› sermaye ifltirakleri olarak adland›r›lan bu giriflimler, çeflitli mevzuat›n da deste¤iyle, elde edilen kârlar›n bir k›sm›n› yurt d›fl›na transfer hakk›na sahiptirler. Bu döviz ç›k›fllar›, yabanc› sermayenin bulundu¤u ülkenin ödemeler dengesine ne gatif bir kalem, transferin yap›ld›¤› ülkenin ödemeler dengesine ise pozitif bir kalem halinde ifllenir. Geliflmifl ülkelerin ço¤unda bu kalem hem girifl (pozitif), hem de ç›k›fl (negatif) olarak mevcuttur. Çünkü bu ülkelerin giriflimcilerinin yabanc› ülkelerde yat›r›mlar› oldu¤u gibi, yabanc› ülke giriflimcilerinin de söz konusu ülkelerde yat›r›mlar› vard›r. Di¤er Görünmeyenler: Navlun, limanlama, geçifl, k›lavuz, fener vb. gelir, resim, harç ve bedelleri gibi hizmetler karfl›l›¤›ndaki ödemeleri belirtmektedir. Bu bedeller yabanc› ülke gemilerine, liman ve hava alanlar›na 224 Cari ‹fllemler A盤› Cari Pazar De¤eri vb.’ye ödeniyorsa hizmet al›m bedeli döviz ç›k›fl› biçiminde ödemeler dengesine negatif bir kalem olarak kaydedilir. Yabanc›lar›n ayn› nitelikteki hizmetler için ödedikleri dövizler ise görünmeyen ifllemlere pozitif olarak girerler. Di¤er görünmeyenler aras›nda yurda resmi görevle gelenlerin getirdikleri dövizler, yine yurt d›fl›na görev, tedavi, vb. için gidenlerin ç›kard›klar› dövizler de kaydedilir. Gruplamaya girmeyen bütün hizmet al›m sat›m ifllemlerine ait dövizler de görünmeyen ifllemlere genellikle tek tek gösterilmeden toplam bir kalem olarak (girifller pozitif, ç›k›fllar negatif olmak üzere) kaydedilir. Görünmeyen ifllemlerin sonunda da, d›fl ticaret grubunda oldu¤u gibi, bir denge hesab› yer al›r. Hizmet sat›fllar›ndan sa¤lanan döviz, hizmet al›mlar›na harcanan dövizi afl›yorsa bu denge hesab› pozitif, aksi halde nega tif iflaret tafl›r. 3) Enfrastrüktür ve off-shore: NATO savunma sisteminin, Türkiye’deki çeflitli savunma tesisleri için döviz ödeme yoluyla yapm›fl bulundu¤u harcamalar› ifade etmektedir. D›fl ticaret dengesi ile görünmeyen ifllemler dengesi ve enfrastrüktür-off shore kalemi bir arada ele al›nabilir. Üç rakam da pozitifse, cari ifllemlerin tümü bu rakamlar›n toplam› kadar fazlal›k sa¤lam›fl demektir. Rakamlardan bir k›sm› pozitif di¤eri negatifse ve pozitif olanlar›n toplam› negatifler toplam›ndan büyükse cari ifllemler yine fazlal›k sa¤lam›flt›r. Her iki halde de mal ve hizmet sat›fllar›ndan sa¤lanan döviz, mal ve hizmet al›mlar› için harcanan dövizden fazla olmaktad›r. Ad› geçen rakamlar negatifse ya da bir k›sm› pozitif di¤eri negatif olmakla beraber negatif olanlar pozitifleri afl›yorsa, sonuç da negatif iflaret tafl›r. Yani bu durumda mal ve hizmet al›m› için harcanan döviz, hizmet sat›fl›ndan sa¤lanan dövizi afl›yor demektir. Böyle bir durumla karfl›lafl›l›nca, cari ifllemler ve hatta ödemeler dengesi aç›k veriyor demektir. E. Alkin Cari ‹fllemler A盤› (Bkz. Cari ‹fllemler ) Cari ‹fllemler Dengesi (Bkz. Cari ‹fllemler) Cari Kur [Alm.Wechselkurs, Devinsenkurs] [Fr.Cours courant ] [‹ng.Current exchange rate ] Yabanc› ülke paralar›na döviz ad› verilir. Yab›nc› ülke paralar›n›n ulusal para cinsinden birim de¤erine ise kur denir. Döviz kuru, bu niteli¤iyle bir fiyat ifllevi görür. Yurt içi ticaretle uluslararas› ticaret aras›ndaki en önemli fark, iç ticarette ulusal para kullan›lmas›n›n gerekmesidir. Bu gereksinme karfl›s›nda uluslaras› ticarette kullan›lmak üzere yabanc› ülke paralar›n›n ulusal para cinsinden birim fiyatlar›n›n bilinmesi zorunludur. Nas›l iç ticaret ifllemin yap›ld›¤› andaki cari fiyatlar üzerinden gerçeklefltirilirse, yabanc› paralarla yap›lacak ifllemler de döviz kurunun o andaki de¤eri, yani cari döviz kuru üzerinden yap›l›r. Bu anlamda cari kur, dövizin ifllemin tamamland›¤› andaki fiyat›d›r. (Bkz. Döviz Kuru) T. Berksoy Cari Oran [Alm. Liquiditätkennzahl] [Fr. Proportion de liquidité ] [‹ng. Current ratio ] Cari varl›klar›n cari pasiflere bölünmesi yoluyla elde edilen bir likidite oran›d›r. Cari varl›klar genel olarak kasa, banka, alacaklar ve stoklar› kapsar. Cari pasifler ise k›sa vadeli borçlar, k›sa vadeli borç senetleri, uzun vadeli borçlar›n cari taksitleri, ödenecek vergi borçlar› ile di¤er ödenecek giderleri kapsar. Cari oran hesaplan›rken de¤er düzeltici hesaplar›n ilgili aktif kalemden düflülmesi ve net de¤erlerin dikkate al›nmas› yararl› olur. Cari oran popüler bir oran olup, iflletmenin k›sa vadeli borçlar›n› karfl›lamada yeterli olup olmayaca¤›n› belirlemede en fazla kullan›lan araçt›r. “Cari oran ne kadar büyük olursa o kadar iyidir” fleklinde bir kesin yarg›ya varmak zordur. Çünkü iflletmenin böylece afl›r› likiditeyi amaç almas›, fonlar›n ât›l kalmas›na ve dolay›s›yla kârl›l›¤›n düflmesine yol açar. Ayr›ca cari oran›n büyüklü¤ü ile iflletmenin faaliyet konusu aras›nda bir iliflki de vard›r. Alacaklar›n› a¤›r tahsil eden ya da stok dönme çabuklu¤u yavafl olan ifl kollar›nda, e¤er alacaklar ve stoklar karfl›l›¤›nda da yeterli krediler sa¤lanamam›flsa, cari oran normal bir düzeyde bulunabilecektir. Bat› ülkeleri, genel bir kural olarak cari oran›n (2) düzeyinde olmas›n›n iflletmenin likiditesi bak›m›ndan iyi bir ölçü olaca¤›n› saptam›flt›r. Ancak bu çok genel bir kural olup, baz› endüstrilerde (2) oran›n›n üstündeki bir de¤er yetersiz yorumland›¤› halde, baz› endüstrilerde bu oran›n alt›ndaki bir de¤er yeterli olabilmektedir. Geliflmekte olan ülkelerde ise, likidite çok yüksek olmad›¤›ndan ve finansal kesim yeterli ölçüde etkili olamad›¤›ndan, iflletmeler daha çok k›sa süreli yabanc› kaynak kullanmak zorunda kalmaktad›rlar. Bu nedenle bu tür ülkelerde cari oran›n (1,5) dolay›nda olmas›n›n yeterli olaca¤› ileri sürülür. Bu genellemeler d›fl›nda, bir iflletmenin cari oran›n›n yeterli olup olmamas› birçok etmene ba¤l›d›r. Bu nedenle analizlerde cari oran›n yeterli olup olmad›¤› hususunda bir sonuca varabilmek için genifl bir çal›flma yap›lmal›d›r. Bu çal›flmada cari varl›klar›n gerçek de¤eri, cari varl›klardaki de¤er de¤iflikli¤i olas›l›¤›, iflletmenin sat›fl ve sat›n alma koflullar›, alacak devir h›z›, stok devir h›z›, k›sa süreli borçlar›n vadeler itibariyle da¤›l›m›, mevsimlik hareketlerin cari oran üzerindeki etkisi ve pazardaki rekabet koflullar› ayr› ayr› incelenmelidir. fi. Türen Cari Pazar De¤eri [Alm. Markwert] [Fr. Cours du jour ] [‹ng. Current mar ket value] 225 Cari Varl›klar Cassel, Gustav Carlyle, Thomas (1795-1881) Pazarda mallar›n sat›ld›¤› fiyat “cari fiyat” olarak tan›mlanabilir. Bu genellikle pay senetleri için söz konusu edilir. Dolay›s›yla pay senetlerinin sermaye pazar›nda al›n›p sat›ld›¤› fiyat birçok geçici faktörden etkilenir. Yat›r›mc› kiflilerin optimist ya da pesimist yaklafl›mlar› pazar de¤erini etkiler. Bununla beraber, bir pay senedinin cari pazar de¤eri, ait oldu¤u iflletmenin beklenen gelir ve dividantlar›, büyüme potansiyeli ve iflletmenin rekabet durumu gibi birçok önemli özelli¤ini de yans›t›r. Pay senedinin genifl bir pazar› varsa, cari pazar de¤erine bir indeks de¤eri gibi güvenle bak›labilir. Fakat belli bir andaki pazar de¤eri iyi bir de¤erlendirme arac› de¤ildir; çünkü birçok etmenin etkisi alt›ndad›r. Bu nedenle, uzun vadeli bir dönem içinde ele al›narak de¤erlendirme kullan›lmal›d›r. Cari pazar de¤erlerindeki oynamalar›n bafll›ca hangi nedenden kaynakland›¤›n› araflt›ran çal›flmalar›n bulgular›na göre, ABD’de pay senedi pazar de¤erlerindeki oynamalar›n ortalama % 31’i toplam sermaye pazar›ndaki fiyat de¤iflmelerinin, % 12’si endüstri etkilerinin, %37’si endüstri içindeki özel gruplar›n ve %20’si de firman›n kendisinde ortaya ç›kan de¤iflmelerin bir sonucudur. Pay senedi pazar de¤eri, pazar koflullar›n›n etkisinde kalarak, pay senedinin gerçek de¤erinin alt›nda ve üstünde dalgalanmalar gösterir. Fakat etkin bir sermaye pazar›nda bu dalgalanmalar gittikçe küçülür ve dengede, pazar de¤eri ile gerçek de¤er eflitli¤i gerçekleflir. fi. Türen ‹skoçyal›d›r. Tarih, politika, ekonomi ve din konular›n› tahlil etmifltir. Kariyerine matematik ö¤retmeni olarak bafllam›flt›r. Hukuk ö¤renimi yapm›flt›r. Goethe’nin bir yap›t›n› ‹ngilizce’ye çevirmifltir. Edinburgh Üniversitesi’ne rektör olmufltur. Yay›nlar› büyük ilgi toplam›fl, düflünceleri genifl yank›lar uyand›rm›fl ve çevresinde kiflili¤ine derin sayg› gösterilmifltir. En önemli yap›t›, Frans›z Devrimi ad›n› tafl›r. Frans›z Devrimi’ni monarfli ve aristokrasinin kat›, anlay›fls›z, tek yanl› ve bencil zihniyeti sonucu meydana gelmifl kaç›n›lmaz bir patlama olarak yorumlam›flt›r. Chartism adl› kitab›nda “laissez faire” doktrinini sert bir dille elefltirmifltir. “Kahramanlar , Kahraman Hayranl›¤› ve Tarihte Kahramanl›k” adl› yap›t›nda Hazret-i Muhammed, Dante, Shakespeare, Luther, Knox, Cromwell ve Napoléon’u tahlil etmifltir. Dinsel konularda, inançlar› yorum ve doktrinlerden ar›nd›rarak bunlar›n özlerini araflt›rmay› denemifltir. (Bkz. fiartizm) F.Ergin Carnegie, Andrew (1835-1919) Cari Varl›klar [Alm. Umlaufvermögen] [Fr. Actif réalisable, Valeur ré alisable] [‹ng. Current assets ] Nakitten ve yak›n gelecekte (genellikle bir y›l olarak düflünülür) nakte dönüflecek olan di¤er varl›klardan oluflur. Bununla birlikte normal olarak faaliyetlerin bir turu (normal faaliyetlere yat›r›lm›fl fonlar›n tekrar nakte dönüflmesi için gerekli zaman) bir y›l› aflan iflletmeler için (tütün, içki ve kereste gibi sanayi kollar›nda), yak›n ge lecek, bir faaliyet turu olarak düflünülmelidir. Cari varl›klar›n bafll›ca kalemleri aras›nda flunlar say›labilir: Nakit, stoklar, ticari alacaklar (alacak hesaplar› ve alacak senetleri), bir y›l zarf›nda tahsil edilebilir di¤er alacaklar, geçici yat›r›mlar (pazarlanabilir hisse senetleri ve tahviller gibi), peflin ödenmifl cari giderler. Uzun vadeli borç ödemesi ya da sabit varl›k sat›n al›nmas› gibi amaçlarla ayr›ld›¤› için, cari faaliyetlerde kullan›lamayacak olan nakit, cari varl›klar aras›nda gösterilmemelidir. Ayr›ca bir y›l içerisinde tahsil edilmesi beklenmeyen ve faaliyet d›fl› nedenlerden do¤mufl alacaklar, uzun vadeli avanslar ve depozitolar, tahvil iskontosu gibi uzun vadeli geciktirilmifl giderler de cari varl›klar›n d›fl›nda tutulmal›d›r. Cari varl›klar, bilançonun aktif taraf›nda, likidite dereceleri (nakte dönüflme çabukluklar›) gözönüne al›narak s›ralan›r. (Bkz. Aktif, Sabit Varl›klar) Y. Ercan Amerikal› sanayici, 1889’da bast›rd›¤› “The Gospel of Wealth” adl› kitab›nda zenginlerin yaflam›n› iki döneme ay›rm›flt›r: Kazanarak servetlerini toplad›klar› y›llar ve varl›klar›n› kamu yarar›na kullanarak da¤›tt›klar› y›llar. Çoculu¤unda bir tekstil fabrikas›nda çal›flm›flt›r. Telgraf memurlu¤u yapm›flt›r. Bir demiryolu kumpanyas›nda yöneticilik mevkiine de¤in ilerlemifltir. Otuz befl yafl›ndayken demir sanayiinde kendi ad›na giriflimlere bafllam›flt›r. Demir sanayiinin ve demiryolculu¤un Birleflik Devletler’de en büyük sermayedarlar›ndan biri olmufltur. ‹fl hayat›nda sendikac›l›¤a fliddetle karfl› koymufltur. “Grev k›r›c›l›¤›”n›n bulucusu say›labilir. Yat›r›m ve iflletme faaliyetinde baflar›s›n› iyi adam seçebilmesine, rasyonel yöntemlerle çal›flmas›na ve hissedar bulundu¤u kurulufllar aras›nda birbirlerini destekleyici bir koordinasyon gerçeklefltirmesine borçludur. Amerika’da, ‹ngiltere’de ve dominyonlar›nda büyük halk kütüphaneleri infla ettirmifl, buralara kitap sa¤lam›flt›r. Bilimsel araflt›rmalar›n finansman›n› üzerine alm›flt›r. Dünyan›n her yerinde ayd›nlara burslar da¤›tm›fl, vak›flar kurmufltur. Dünya çap›nda ün kazanan Carnegie Vak›flar› flunlard›r: Carnegie Corporation, Carnegie Uluslararas› Bar›fl Vakf›, Carnegie Kahramanlar Vakf› ve Carnegie Enstitüsü. F.Ergin Cassel, Gustav (1866-1945) Neo-klasik okula dahil bir ‹sveçli ekonomisttir. Çal›flmalar›n› para hakk›ndaki miktar teorisinde yo¤unlaflt›rm›flt›r. Birinci Dünya Savafl›’n› izleyen y›llarda bu teoriyi bir çok ülkenin ekonomik durumuna baflar›yla uydurmufltur. 226 C Cetveli Certain Cedid-i Rumî Alt›n› Cassel, tümdengelim yöntemini uygulayan Neo-Klasik analizden farkl› olarak, de¤er ve bölüflüm teorileri d›fl›nda tümevar›m yöntemini kullanm›flt›r. fi. Özgencil C Cetveli Genel Bütçe Kanunu’na ekli cetvellerden biridir. 1050 Say›l› Muhasebe-i Umumiye (genel muhasebe) Kanunu’nun 29. maddesi, “ Genel Bütçe Kanunu bir metinden ve afla¤›da yaz›l› cetvellerden meydana gelir” hükmünü getirir ve (C) cetvelini “Gelir türlerinden her bi rinin dayand›¤› kanun ve tüzüklerdir” diye tan›mlar. Anayasa gere¤i, “Vergi, resim ve harçlar ve benzeri mali yükümler ancak kanunla konulur.” Bu esasa göre, devletin geliri olan ve gerçek ve tüzel kiflilerden al›nan vergi, resim, harç gibi mali yükümlülüklerin mutlaka bir yasal dayana¤›n›n olmas› gerekir. Yasal dayanakla elde edilen gelirlerin o mali y›l içinde ne kadar elde edilece¤i bütçe kanunu ile tahmin edilir ve her birinin tahmin edilen miktar› (B) cetvelinde gösterilir. ‹flte bütçe kanunu ile o mali y›lda toplanacak olan vergi ve di¤er mali yük getiren gelirlerin yasal dayanaklar› Bütçe Kanunu eklerinden (C) cetvelinde çeflidi, tarihi, numaras› ve özetiyle yer al›r. Örne¤in “1925 ve daha evvelki y›llara ait mevzuat: 26.3.322 tarihli Maadin Nizamnamesi, 1982 y›l›na ait mevzuat: 5.1.1982 tarihli, 2574 No.lu Kanun ve özeti-193 Say›l› Gelir Vergisi Kanunu’nda de¤ifliklik yap›lmas› hakk›nda .... gibi. (Bkz. A Cetveli, B Cetveli, Ç Cetveli, F Cetveli) G. Coflkun Cebri Borçlar (Bkz. Zorunlu Borçlar) Cebri Tasarruf (Bkz. Zorunlu Tasarruf) Cebri Tasarruf Yaratarak Borçlanma (Bkz. Zorunlu Tasarruf Yaratarak Borçlanma) Cebri Tevadül (Bkz. Zorunlu Tevadül) Cedid-i Adlî Alt›n› 1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lan bu alt›n para 8 krat a¤›rl›¤›nda, 19 milimetre çap›nda ve 848 ayarl› idi. Ce did-î Adlî N›sfiyesi ise 4 krat a¤›rl›¤›nda, 16 milimetre çap›nda ayn› ayarda idi. Cedid-i Adlî Rebiyesi denilen ve tam alt›n›n dörtte birine eflit olan bu alt›n da 2 krat a¤›rl›¤›nda, 13 milimetre çap›nda ve ayn› ayardayd›. (Bkz. Cedid-i Rumi Alt›n›). H. Kazgan 1808-1831 y›llar› aras›nda bas›lm›fl olan bir alt›n para türü olup, Cedid-i Rumî Çifte ad› ile an›lan› 24 krat a¤›rl›¤›nda, 29 milimetre çap›nda ve 800 ayard›r. Cedid-i Rumî Teklidenilen cinsi ise 12 krat a¤›rl›¤›nda, 23 milimetre çap›nda olup yine 800 ayard›r. (Bkz. Cedid-i Adlî Alt›n›). H. Kazgan CENTO Türkiye, ‹ran, Pakistan ve ‹ngiltere aras›nda imzalanan, Amerika’n›n da destekleme taahhüdünde bulundu¤u güvenlik ve savunma antlaflmas›d›r. 24 fiubat 1955’de Türkiye ile Irak aras›nda “Karfl›l›kl› ‹flbirli¤i Antlaflmas›” imzalanm›fl ve bu belgenin “bölgenin güvenlik ve bar›fl›yla ilgilenen devletlere” aç›k oldu¤u ilan edilmifltir. Bu ça¤r›ya ayn› y›l içinde ‹ngiltere (5 Nisan), Pakistan (23 Eylül) ve ‹ran (3 Kas›m) olumlu cevap vermifllerdir. Bunun üzerine Ba¤dat’ta toplanan üye ülkeler bakanlar›, Ba¤dat Pakt› ’n›n kurulmas›na karar vermifllerdir (21 Kas›m 1955). Pakt›n meydana geliflini yak›ndan ve ilgiyle izleyen ABD, toplant›ya gözlemci göndermiflse de örgüte kat›lmayaca¤›n› bildirmifltir. Pakt, Türkiye ve ‹ngiltere aç›s›ndan Yak›ndo¤u - NATO aras›nda askeri ba¤lant›y› ve ülke ba¤lant›lar›n› sa¤lama amac›na yönelikti. Irak’ta General Kas›m’›n baflar›l› devrimiyle Temmuz 1958’de Haflimi rejimi y›k›l›nca, bu devlet paktan çekildi. Bu durum karfl›s›nda pakt›n di¤er üyeleri Londra’da yeni bir bakanlar toplant›s› yaparak örgütün gereklili¤ine ve devam ettirilmesine karar verdiler. Karar “Londra Deklarasyonu” ad›yla aç›kland›. ABD de üyeler aras›ndaki iflbirli¤ini gerçeklefltirecek antlaflmalara kat›laca¤›n› bildirdi. 28 Temmuz 1958 tarihinde ABD ile Türkiye, ‹ran ve Pakistan aras›nda güvenlik ve savunma için karfl›l›kl› iflbirli¤i antlaflmalar› imzaland›. Londra toplant›s›na kat›lmayan Irak daha sonra Pakt’tan fiilen çekildi¤ini bildirdi. (24 Mart 1959) Bunun üzerine Pakt’›n merkezi 19 A¤ustos 1959 tarihinde Ankara’ya nakledildi ve ad› CENTO (Central Treaty Organization-Merkezi Antlaflma Örgütü) olarak de¤ifltirildi. CENTO, Birleflmifl Milletler fiartnamesi’nin 51. maddesine göre oluflturulmufl bir ortak savunma sistemi olarak tan›mlanabilir. Bu örgüt, Orta Do¤u’da istikrar› ve üye devletlerin ç›karlar›n› korumak amac›yla kurulmufltur. Ayr›ca Pakt’›n üyeler aras›nda sosyal ve ekonomik konularda iflbirli¤ini de üstelenece¤i öngörülmüfltür. Aral›k 1979'da ‹ran'da iktidara gelen yeni yönetim örgütten çekilmifl. Pakistan'›n da örgütün yararl› olmad›¤›n› belirtmesi ve kapat›lmas›n› istemesi sonucunda Merkezi Antlaflma Örgütü sona erdirilmifltir. Ö. Ar›/fi.Akkaya Certain [Alm. Certain ] [Fr. Certain ] [‹ng. Certain ] Ulusal para biriminin yabanc› paralarla ifade edilmesine “certain yöntemi” denir. E. Alkin 227 Cezai fiart Cezai fiart [Alm. Vertragsstrafe Klausel ] [Fr. Clause Pénale ] [‹ng. Penal clause ] Bir borcun ifa edilmemesi ya da eksik ifa edilmesi durumunda ödenmesi gereken, maddi bir de¤er tafl›yan ve bir hukuki ifllemle saptanm›fl bulunan edimdir. Görüldü¤ü gibi, cezai flart, alacakl›n›n alaca¤›n› elde etmesini güvence alt›na alan bir hukuki araçt›r. Bir cezai flart›n varl›¤›ndan söz edebilmek için, her fleyden önce ortada bir as›l borç olmal›d›r. Buna karfl›l›k as›l borcun mali bir de¤er tafl›mas› -ya da de¤iflik bir anlat›mla cezai flart› isteyebilmek- için, alacakl›n›n muhakkak bir zarara u¤ram›fl bulunmas› gerekli de¤ildir. Bundan baflka, cezai flart mali bir de¤er tafl›mal› ve ayr›ca as›l borç ile cezai flart aras›nda bir as›l borç- yan borç iliflkisi bulunmal›d›r. Cezai flart›n bir di¤er özelli¤i de, bunun taraflarca kararlaflt›r›lmas›d›r. Bu nedenle borcun yerine getirilmemesi durumunda ödenecek edimi taraflar de¤il de bizzat yasa belirlemiflse, ortada bir cezai flart yoktur. Cezai flart›n birbirinden farkl› üç türü vard›r. Bunlar seçimlik cezai flart, ifaya eklenen cezai flart ve ifay› engelleyen cezai flartt›r. Seçimlik cezai flart: BK m. 158/1 uyar›nca, sözleflmenin ifa edilmemesi veya eksik ifa edilmesi halinde ödenmek üzere kararlaflt›r›lm›fl cezai flartlarda, aksine bir hüküm yoksa, alacakl› sözleflmenin ifas›n› ya da cezai flart›n ödenmesini istemek yetkisine sahiptir. Görüldü¤ü gibi, bu durumda alacakl› bir seçim yapmak ve ifa etmeme halinde ya sözleflmenin ifas›n› ya da cezai flart›n ödenmesini istemek zorundad›r. An›lan türe “seçimlik cezai flart” denilmesinin gerekçesi budur. ‹faya eklenen flart: Bu tür cezai flart BK 158/2’de düzenlenmifltir. Buna göre, sözleflmenin belirli bir zamanda ya da kararlaflt›r›lan yerde yerine getirilmemesi durumunda ödenmek üzere cezai flart kararlaflt›r›lm›flsa, alacakl› hem sözleflmenin ifas›n›, hem de cezai flart›n ödenmesini isteyebilir. Ancak alacakl› söz konusu hakk›ndan aç›kça vazgeçmifl ya da herhangi bir çekince ileri sürmeksizin edimi kabul etmifl bulunursa, cezai flart› isteme hakk›n› yitirmifl say›l›r. ‹fay› engelleyen cezai flart: Bu tür cezai flarta “dönme cezas›” da denilir. BK m. 158/3’e göre, borçlunun cezai flart› ödeyerek sözleflmeden dönmek hakk›n› kan›tlayabilmek yetkisi sakl›d›r. Görüldü¤ü gibi, bu durumda borçlu daha önceden alacakl› ile anlaflt›¤›n› ispat ederek sözleflmeyi yerine getirmekten vazgeçmekte ve cezai flart› ödeyerek ifa borcundan kurtulmaktad›r. Hukukumuzda kural olarak sözleflmelerin yap›lmas› herhangi bir flekle ba¤l› de¤ildir. Bu nedenle cezai flart›n do¤umuna yol açan ifllemde de belirli bir flekle uymak gerekmez. Sadece yasan›n, cezai flart›n›n do¤umuna neden olan hukuki ifllemin belirli bir flekle uyularak yap›lmas›n› öngördü¤ü durumlarda, cezai flart da bu flekle ba¤l› olacakt›r. Taraflar cezai flart›n ne zaman istenebilece¤ini kararlaflt›rabilirler. Böyle bir anlaflma yap›lmam›flsa, cezai flart›n istenebilmesi için, önce as›l borcun istenebilir Chamberlin Analizi (muaccel) hale gelmifl olmas› ya da as›l borcun hiç yerine getirilmemesi ya da gere¤i gibi ifa edilmemesi gerekir. Kanun bu konuda borçluyu koruyucu nitelikte bir hükme de yer vermektedir: BK m. 161/2 uyar›nca, aksine anlaflma yap›lmad›¤› sürece, borcun ifas› borçlunun sorumlulu¤unu gerektirmeyen bir nedenle olanaks›zlaflm›fl ise, kararlaflt›r›lan cezai flart›n ödenmesi talep edilemez. Yukar›daki aç›klamalar s›ras›nda alacakl›n›n zarar görmese bile cezai flart› isteyebilece¤ine de¤inmifltik. Burada alacakl›n›n bir zarara u¤ramas› halinde, talep edebilece¤i miktar›n cezai flart ile s›n›rl› olmad›¤› da eklenilmelidir. Baflka bir deyiflle, kararlaflt›r›lan cezai flart tutar›ndan daha fazla bir zarara u¤rayan alacakl›, borçlunun ifa etmemede bir kusuru bulundu¤unu kan›tlayarak, cezai flart d›fl›nda kalan zarar›n›n da ödenmesini isteyebilir. Kural olarak taraflar cezai flart›n miktar›n› da serbestçe saptayabilirler. Bu konuda bir uyuflmazl›k ç›kar ve taraflardan biri cezan›n afl›r› derecede yüksek (fahifl) oldu¤unu ileri sürerse, sorunu yarg›ç çözümleyecektir. BK m. 161/3 yarg›ca afl›r› buldu¤u cezai flart› indirebilme yetkisini vermifltir. Yarg›c›n an›lan yetkisini kullanabilmesi için her fleyden önce cezai flart›n geçerli olmas› zorunludur. Çünkü, BK m. 161/2 uyar›nca esasen yasaya ya da ahlâk veya âdaba ayk›r› bir borcu do¤rulamak için kararlaflt›r›lan cezai flart bât›ld›r. Sonra cezai flart istenebilir nitelikte olmal› ve alacakl› taraf›ndan talep edildi¤i halde yerine getirilmemifl bulunulmal›d›r. Nihayet cezai flart›n indirilebilmesi için, bunun afl›r› de recede yüksek olmas› zorunludur. Yarg›ç bu konuda karar verirken, önce alacakl›n›n ç›karlar›n› gözönünde tutacak, ayr›ca kusurun a¤›rl›¤›n› ve taraflar›n iktisadi durumlar›n› da de¤erlendirecektir. Cezai flart›n indirilmesi istendi¤inde, borçlunun bu konuda bir istekte bulunmas›n›n zorunlu olup olmad›¤› tart›flmal›d›r. Yarg›tay, bazen borçlunun iste¤i bulunmaks›z›n da bu yola gidilebilece¤ini belirtirken, Borçlar Kanunu’nun 161/3. maddesinin kamu düzenine iliflkin oldu¤u gerekçesinden hareket etmifltir. Buna karfl›l›k, borçlusu bir tacir olan hukuki ifllemler yönünden cezai flart›n indirilmesi sorunu özellik gösterir: TK m. 24 uyar›nca, “Tacir s›fat›n› haiz bir borçlu, Borçlar Kanunu’nun 104. maddesinin 2. f›kras›nda 161. maddesinin 3. f›kras›nda ve 409. maddesinde yaz›l› hallerde, fahifl oldu¤u iddias›yla bir ücret veya cezan›n indirilmesini mahkemeden isteyemez.” Ö.Teoman Chamberlin Analizi [Alm. Chamberlin-analyse] [Fr. Analyse Chamberlin] [‹ng. Chamberlin analysis ] 1899 do¤umlu, uzun y›llar Harvard Üniversitesi’nde ö¤retim üyeli¤i yapan E. Chamberlin’in ad›yla an›lan analizdir. Chamberlin, özellikle 1933 y›l›nda yay›nlad›¤› Theory of Monopolistic Competition adl› çal›flmas›nda piyasa türlerini incelemekte ve piyasalar›n klasik teoride ele al›nd›¤› biçimde ne tam anlamda monopollü, ne de 228 Chamberlin, Edward tam rekabet piyasas›n› and›rd›¤›n› ileri sürmektedir. Bu yarg›dan hareketle monopollü rekabet piyasas›n›n dünyada en yayg›n piyasa biçimi oldu¤unu kabullenmektedir. Monopollü rekabet piyasas› içinde yer alan bir firma, ayn› mal› bir baflka mala göre farkl›laflt›rma olana¤› bulmaktad›r. Bu mal farkl›laflt›rmas›, firman›n ambalaj ve reklam konusunda uygulad›¤› yöntemlerle sa¤lanmaktad›r. Böylelikle monopollü rekabet piyasas› içinde bir firma kendi mal› etraf›nda bir “z›rh” örmektedir. Chamberlin, yaflanan bir piyasa tipine getirdi¤i yaklafl›m nedeniyle iktisat teorisinde büyük ilgi çekmifltir. (Bkz. Monopolcü Rekabet) K. Mortan Chamberlin, Edward (1899-1967) Theory of Monopolistic Competition (1933) adl› kitab› ile ün kazanan Amerikal› ekonomist. Bu kitab›nda ‹ngiltere’de Joan Robinson’dan ba¤›ms›z olarak tam rekabet ile monopol aras›ndaki piyasa durumunu incelemifltir. Bu tür bir piyasada firmalar birbiriyle rekabet etmektedir; çünkü mallar›na karfl› talep di¤er firmalar›n varl›¤›ndan ba¤›ms›z de¤ildir. Di¤er taraftan, her firma bir dereceye kadar monopolcü durumdad›r; çünkü ayr› bir ürüne sahiptir. Aralar›ndaki rekabet fiyat rekabeti olabilece¤i gibi, reklam›n önemli oldu¤u ürün rekabeti fleklini alabilir. Chamberlin, piyasa aksakl›klar›ndan çok ürün farkl›laflt›r›lmas› üzerine durmufl, ürünün markas›, özel nitelikleri, flekil, paket ve sat›fl hizmetleri gibi sorunlara e¤ilmifltir. Tahlilinden kaynaklanan en önemli sonuçlardan biri, monopolcü rekabetin kapasite fazlas› yaratt›¤›d›r. Bu sonuca daha sonralar› karfl› ç›k›lm›flt›r. Grubu oluflturan bütün üyelerin ayn› maliyet flartlar› alt›nda çal›flt›klar› varsay›lm›flt›r. D. Demirgil Chartizm (Bkz. fiartizm) Chase Manhattan Bank N.A. (The) Merkezi New York’ta bulunan ABD bankas›. 31 Mart 1955’de Bank of Manhattan Company (kuruluflu 1799) ile The Chase National Bank of the City of New York’un (kuruluflu 1877) birleflmesiyle meydana gelmifltir. 1994 sonu itibariyle sermayesi 916 milyon, mevduat toplam› 655 milyar Amerikan Dolar›’d›r. New York eyaletinde 175 flubesi, di¤er ülkelerde 100 flubesi ve 12 temsilcili¤i vard›r. Türkiye flubesi 1984’te aç›lm›flt›r. S. Abaç/N.Elhüseyni Check Off [Alm. Check Off] [Fr. Check Off] [‹ng. Check Off] ‹flçi sendikalar›nda üyelik aidat›n›n iflçinin ücretinden iflverence kesilerek sendikaya gönderilmesini ifade eden ‹ngilizce bir terimdir. ‹flçi sendikalar›n›n k›sa süre içinde mali bak›mdan güçlenmelerine olanak veren bu yöntem ilk defa ABD’de uygulanm›flt›r. Check Off ‹flçi sendikalar›na üyelik aidat›n›n tahsili bak›m›ndan büyük bir kolayl›k sa¤layan check off sistemi, modern sendikac›l›¤›n befli¤i say›lan Kara Avrupas› ülkelerinde uzun süre flüphe ile karfl›lanm›fl, hatta yasaklanm›flt›r. Check off, iflçi sendikalar›na kolay ve sürekli gelir sa¤lamak suretiyle onlar›n mali gücünü art›rmada çok yararl› olmaktad›r. Maddi bak›mdan güçlü bir sendikan›n üyelerine daha fazla hizmet götürebildi¤i, iflveren karfl›s›nda üyelerinin haklar›n› daha güçlü bir biçimde savunabildi¤i bir gerçektir. Hatta maddi gücü olmayan bir sendikan›n gerçekte özgür say›lamayaca¤› görüflü birçok yazar ve yarg› organ› taraf›ndan ifade edilmifltir. Buna karfl›l›k check off’un ciddi sak›ncalar tafl›d›¤› da Bat›’l› birçok yazar taraf›ndan ortaya konulmufltur. Bunlardan bafll›calar› flunlard›r: Üyelik aidat›, iflçi ile sendikas› aras›ndaki bir sorundur. Gerçekten de, sendikaya üye olan iflçi, tüzük gere¤i, aidat ödeme yükümlülü¤ü alt›na girmekte, sendika da paray› isteme hakk›na sahip olmaktad›r. Ortada iflvereni ilgilendiren bir husus yoktur. Durum böyleyken üyelik aidat›n›n tahsilinde iflvereni devreye sokmak, iflveren için haks›z bir yük oldu¤u kadar, sendika özgürlü¤ü aç›s›ndan da sak›ncal›d›r. Nitekim Avrupa ülkelerindeki baz› sendikalar, üyeleri ile olan iliflkilerinde iflverenin yeri olmad›¤›n› ileri sürerek check off sistemine karfl› ç›km›fllard›r. Onlara göre üyelik aidat›n›n tahsilinde iflverene tan›nan bu olanak, iflverenin sendikan›n üye say›s› ve mali gücü hakk›nda birtak›m bilgiler edinmesine yol açacak, bu durum giderek iflverenin sendikaya müdahalesine elveriflli bir ortam haz›rlayacakt›r. Check off’a yöneltilen bir baflka elefltiri, sistemin sendika ile üyeler aras›ndaki iliflkileri zay›flatt›¤› görüflüne dayanmaktad›r. Bu fikri savunanlara göre, sa¤lam bir gelir kayna¤›na kavuflan iflçi sendikalar›n›n yönetici kadrolar›, üyeleri ile olan iliflkilerini zay›flatmakta, daha bürokratik bir yolu tercih etmektedirler. Oysa sendika, niteli¤i gere¤i demokratik bir kurulufltur ve sendika içi iliflkilerde de kesinlikle demokrasi egemen olmal›d›r. Check off aleyhinde ileri sürülen bir baflka gerekçe de, bu sistemin sendika say›s›n› h›zla art›rd›¤› hususudur. Sendika enflasyonu diye ifade edilen olgunun nedeni, yeni bir sendikan›n kurulmas›nda check off sisteminin büyük kolayl›k sa¤lamas›d›r. Özellikle kiflisel ç›karlar peflinde koflan ve seçimi kaybeden eski yöneticilerin yeni bir sendika kurarak yöneticilik s›fatlar›n› sürdürebilmelerinde check off büyük bir kolayl›k sa¤lamaktad›r. Check off’un baflta ABD olmak üzere birçok ülkedeki uygulama biçimi de oldukça farkl›l›klar göstermektedir. Genellikle geliflmifl ülkelerde check off, toplu sözleflmelere konulan hükümlerle sa¤lanmaktad›r. Nitekim ABD’de durum böyledir. Buna karfl›l›k geliflmekte olan baz› ülkelerde sendikac›l›¤› k›sa süre içinde güçlendirebilmek için check off yasalarla düzenlenmifltir. Türk yasa koyucusu da 1963 y›l›nda, check off’a 274 say›l› yasada yer vermifltir: Sendikalar Kanunu’nun 23. maddesinde üyelik aidat›n›n genel kurul karar› ile serbestçe saptanabilece¤i ilkesi getirildikten sonra, iflye229 Chemical Bank A.fi. Chester Projesi rinde çal›flan iflçilerin 1/4’ünü temsil etti¤ini kan›tlayan tüm sendikalar›n check off’tan yararlanabilecekleri kabul edilmifltir. Sendikalar Kanunu’nda 1970 y›l›nda yap›lan de¤ifliklik s›ras›nda check off ile ilgili hükümler iflçi sendikalar› yarar›na geniflletilmifl, iflverenler hakk›nda hukuki ve cezai yapt›r›mlar öngörülmüfltür. 1983’te kabul edilen 2821 say›l› yeni Sendikalar Kanunu bu sistemde de¤ifliklik yapmam›fl, ama 1988’de yap›lan de¤ifliklikle iflverenlere yönelik yapt›r›mlar› hafifleten baz› küçük düzenlemelere gidilmifltir. Yürürlükteki hükümlere göre yetkili iflçi sendikas›n›n yaz›l› talebi ve gerekli listeyi vermesi üzerine, iflveren, üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri aidat› iflçilere yapaca¤› ücret ödemesinden kesmek ve tutar›n› ilgili sendikaya bildirmek zorundad›r. Sendika üyesi olmayan ve dayan›flma aidat› ödemek suretiyle toplu sözleflmeden yararlanan iflçiler bak›m›ndan da sendika check off’tan yararlanabilmektedir. Toplu ifl sözleflmesiyle aidat d›fl›nda bir kesinti yap›lmas› kararlaflt›r›lamaz. Sendika tüzü¤ü gere¤i kesilmesi istenilen aidat› kesmeyen ya da en geç bir ay içinde sendikaya göndermeyen iflveren, sendikaya karfl› göndermedi¤i aidat tutar›ndan sorumlu oldu¤u gibi, bunun yasal faizini de ödemek zorundad›r. (Bkz. Üyelik Aidat›) M. Kutal/N. Elhüseyni Chemical Bank A.fi . 1991’de Türkiye’de kurulan özel sermayeli yabanc› ticaret bankas›. Merkezi ‹stanbul’dad›r. 1995 y›l› itibariyle ödenmifl sermayesi 200 milyar TL olan bankan›n, yine ayn› dönemde mevduat toplam› 4,310 trilyon TL’ye, kulland›rd›¤› krediler tutar› 662 milyar TL’ye, net kâr› 700 milyar TL’ye ulaflm›flt›r. fiube say›s›: 2 Personel say›s›: 64 A.Erhan Chenery Raporu [Alm. Chenery Bericht] [Fr. Rapport de Chenery] [‹ng. Chenery Report] Amerikal› iktisatç› Hollis B. Chenery taraf›ndan Türkiye ekonomisi hakk›nda yaz›lm›fl bir rapordur. Raporun tar›mla ilgili k›sm› Edwin Cohn taraf›ndan haz›rlanm›flt›r. Rapor, 1950-1953 dönemi Türkiye ekonomisini incelemekte ve daha çok yat›r›mlarla bunlar›n muhtemel enflasyoncu etkileri üzerinde durmaktayd›. Zaman›n hükümeti enflasyonla ilgili aç›klamalar› olumsuz bulmufltur. Raporun tar›mla ilgili k›s›mlar›nda Türkiye’nin tar›msal üretimi hakk›nda iyimser projeksiyonlar yap›lm›flt›r. (Bkz. Barker Raporu ) D. Demirgil Chester Projesi [Alm. Chester Projekt ] [Fr. Projet Chester ] [‹ng. Ches ter Project ] 327 say›l› yasayla, 9 Nisan 1923 tarihinde Chester grubuna demiryolu ve denizliman› yap›m› karfl›l›¤›nda verilen imtiyazd›r. Ancak, Chester grubunun yükümlülüklerini yerine getirmemesiyle, yani uygulamaya dönüflmeden durmufltur. Yasa oylamas›na TBMM’in 206 üyesinin kat›ld›¤› ve 185 üyenin yasaya olumlu oy verdi¤i meclis tutanaklar›ndan anlafl›lmaktad›r. “Chester ayr›cal›¤›” esas olarak bir ABD’li sermaye grubunun Anadolu’da ve Musul-Kerkük-Süleymaniye bölgesinde 4 400 kilometreye yak›n demiryolu ve Adana-Yumurtal›k, Samsun ve yeri daha sonra belirlenecek bir bölgede birer liman yapmas›n› öngörüyordu. Buna karfl›l›k bu yollar ve limanlar ve de yollar›n çevresinde k›rk kilometrelik fleritler içine rastlayan, bilinen ve sonradan bulunan petrol dahil bütün madenleri iflletme ayr›cal›¤› 99 y›l için Chester grubuna b›rak›lacakt›. Ortakl›¤›n özel sözleflmesi, ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki alt› ay içinde, Türk hükümetince onaylanacak ve Türk kanun ve kurallar›na uygun bir Türk Anonim Ortakl›¤› kurulacakt›. Bu anonim ortakl›¤›n ana ve ek sözleflmelerdeki demiryollar› ve limanlar yap›m› ve iflletmesi ve maden varl›klar›n› “The Ottoman American Development Company” ad›na kullanmas› öngörülüyordu. Chester grubu gerek demiryollar› ve limanlar ve gerek maden iflletmelerinden sa¤layaca¤› net kârdan Türk hükümetine bir pay ödeyecekti. Buna göre, bu iflletmelerin gayri safi gelirinden önce iflletme genel giderleri, daha sonra tahvillerin y›ll›k faiz ve sürdürme akçeleri ve yine daha sonra pay senetleri sahiplerine ayr›lacak, %12’lik kazanç ç›kar›ld›ktan sonra geri kalan›n %30’unu hükümete ödeyecekti. Ayr›cal›¤a göre yap›lmas› öngörülen projeler flunlar olacakt›: Harput-Yumurtal›k demiryolu: Ortakl›k, ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki bir y›l içinde Yumurtal›k’dan bafllayan ilk 200 km’lik k›sm›n projelerini dörder ay arayla verecek ve projelerin tesliminden sonraki üç y›ll›k aralar içinde ilgili k›s›mlar›n yap›m›n› bitirecektir. Sivas-Van demiryolu ve Süleymaniye kolu: Bu, Sivas Van aras›nda Harput, Ergani, Diyarbak›r, Bitlis ve Van Gölü’nün kuzey ya da güney k›y›s›ndan geçen hat ve bunun, Diyarbak›r-Bitlis aras›nda bir noktadan ayr›l›p Musul ve Kerkük’ten geçerek Süleymaniye’ye giden koludur. Bu hatlar›n her 200 km’lik k›sm›na ait projeler, Harput-Yumurtal›k hatt›na ait bütün projelerin tesliminden sonra bafllayacak dokuz ayl›k aralarla bakanl›¤a verilecek ve k›s›mlar›n yap›m› yedi y›ll›k aralarla tamamlanacakt›r. Yumurtal›k liman›: Ortakl›k isterse, yap›m giderlerini kendisi karfl›lay›p, Yumurtal›k’da her türlü döflemi olan bir liman yapmay› üstlenebilir. Bu durumda ana sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki befl y›l içinde, liman›n projelerini Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na verecek ve yap›m›, sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki yedi y›l içinde bitirecektir. Liman demiryollar›n›n tamamlay›c› bir parças› say›lacakt›r. 230 Chester Projesi Chicago Okulu Ek sözleflmede sözü edilen ifller flunlard›r: Samsun-Sivas demiryolu: Ankara-Musaköy demiryolu: Bu, Samsun-Sivas aralar›nda Havza, Amasya ve Zile’den geçen bir hat ile buradan Musaköy’de ayr›l›p Ankara’ya giden hatt›r. Ortakl›k ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki alt› ay içinde bu hatt›n ve bütün döflemi ile Samsun’da bir liman›n yap›m›n› üstlenip üstlenmeyece¤ini Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na bildirecektir. Üstlencekse, bu alt› ay›n bitiminden sonraki bir ay içinde Samsun-Sivas, alt› ay içinde de Ankara-Musaköy hatt›nda ifle bafllayacakt›r. Ortakl›k Samsun-Sivas hatt›n› ek sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki üç y›l, AnkaraMusaköy hatt›n› da dört buçuk y›l içinde bitirip iflletmeye açmak zorundad›r. Çalt›-Erzurum demiryolu: Erzurum-Bayaz›t-‹ran hududu demiryolu: Pikriç ya da Aflkale-Karadeniz k›y›s› demiryolu: Hac› fiefaatli-Kayseri demiryolu: Bunlar Sivas-Harput aras›ndaki Çalt›’dan Erzurum’a oradan da Beyaz›t’tan geçerek ‹ran hududuna, Çalt›-Erzurum aras›nda Pikriç ya da Aflkale’den Karadeniz k›y›s›na, Ankara-Musaköy aras›nda Hac› fiefaatli’den Kayseri’ye ve oradan da Uluk›flla’ya giden hatlard›r. Ortakl›k bu befl hatt›n ve Karadeniz’de bir ikinci liman›n yap›m›n› üstlenip üstlenmeyece¤ini, ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki iki y›l içinde Bay›nd›rl›k Bakanl›¤›’na bildirecektir. Üstlenecekse, Çalt›-Erzurum hatt›n› sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki on y›l, Erzurum‹ran hududu hatt›n›, on dört y›l, Pikriç ya da Aflkale ile Karadeniz’deki bir yer aras›ndaki hatt› befl y›l, Hac› fiefaatli-Kayseri hatt›n› befl y›l, Kayseri-Uluk›flla hatt›n› da alt› y›l içinde tamamlay›p iflletmeye açacakt›r. Hac› Bayram-Çerikli demiryolu: Ortakl›k, ek sözleflmenin onaylanmas›ndan sonraki yedi y›l içinde, Samsun-Sivas aras›ndaki Havza yöresinde Hac› Bayram’dan bafllay›p, Çorum ve Sungurlu’dan geçen ve Ankara-Musaköy hatt›yla Çerikli’de birleflen bir ayr›cal›kl› hat yapma seçimine de sahiptir. Samsun liman›: Karadeniz’de bir ikinci liman: Ortakl›k, Samsun liman›n› ek sözleflmesinin kesinleflmesinden sonraki dört y›l içinde bitirecektir. Ayr›ca yukarda görülen befl hatt›n yap›m›n› üstlenirse, Pikriç ya da Aflkale’den gelen hatt›n bitiminde Karadeniz’deki bir ikinci liman› da, ek sözleflmenin kesinleflmesinden sonraki dört y›l içinde bütün döflemi ile tamamlayacakt›r. “Chester ayr›cal›¤›” Cumhuriyet döneminde ilk ya banc› sermaye hareketi olmas› aç›s›ndan Türk iktisat tarihinde önemli bir kilometre tafl› say›lmaktad›r. Öte yandan Chester projesi ABD flirketleri içindeki piyasa paylafl›m› mücadelesini göstermesi bak›m›ndan ilginçtir. “Chester ayr›cal›¤›” onayland›¤›nda Lozan Anlaflmas› henüz imzalanmam›fl oldu¤undan, Musul’un, daha do¤rusu petrol alanlar›n›n konumu kesinlik kazanmam›flt›. Chester grubu bu anlaflmay› imzalarken Musul petrollerinin Türkiye’de kalaca¤›n› sanmaktayd›. Buna karfl›l›k bir baflka ABD petrol flirketi olan Standard Oil Company ‹ngiliz-Frans›z grubuyla anlaflma imzalad›. Musul’un bir ‹ngiliz mandas› olarak Irak’ta kalmas› üzerine petrol imtiyaz› Standart Oil Company’de kalm›fl oldu (The Turkish Petroleum Company). Bunun sonucu olarak Amerikan fiirketi sözleflme hükümlerine göre, 50 000 TL’lik teminat akçesini yakarak anlaflmay› tek tarafl› olarak fesih etti. Ayr›cal›¤›n görüflülmesi s›ras›nda Meclis’te ilginç konuflmalar yap›lm›fl ve bu konuflmalarda yat›r›m için “fon” gere¤i dile getirilmifltir. ‹ktisat Vekili Mahmut Esad Bozkurt, Chester projesini flöyle takdim etmektedir: “ Bu büyük ifli memlekette deruhte edecek bir flirket, kendine bir menfaat temin edilmedikçe bu ifle giremez. Bizce matlub olan fley, memleketin menfaatinin flirketin menfaatine galip olmas› idi.” ‹cra Vekilleri Heyeti Baflkan› Rauf Bey ise sermayenin önemine de¤inen konuflmas›nda flöyle demektedir: “ Madenlerimiz vard›r ama ç›karabiliyor muyuz? Kullanabiliyor muyuz? Hay›r, vard›r, kimseye vermeyece¤iz, biz de kullanamayaca¤›z dersek bu ne dereceye kadar flayan› muhakeme bir ifade olur?” Daha sonra konunun yeniden yabanc› sermaye bak›m›ndan ele al›nd›¤› ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde yeniden söz alan iktisat vekili Mahmut Esad Bozkurt yine flöyle demektedir. “ Türkiye’nin garp sermayesinden istifadeye ne derece heveskâr oldu¤unun en bariz bir delili Chester projesidir. Memleketimizin ayn› riayetkâr herhangi bir ecnebi sermayesine katiyen düflman olmad›¤›m›za bundan daha kuvvetli delil olabilir mi?” M. Mortan Chicago Okulu [Alm. Chicago Schule] [Fr. Ecole de Chicago] [‹ng. Chicago School] Chicago Üniversitesi’nde kurulan bir ekonomi okuludur. Bu okulun bir numaral› temsilcisi Milton Fried man’d›r. Daha önce Chicago Okulu ifadesi üniversitenin siyaset bilimi ve sosyoloji konular›nda ün yapan ö¤retim üyeleri için kullan›l›yordu. Chicago Ekonomi Okulu’nda piyasa ekonomisinin en kuvvetli savunucular› toplanm›flt›r. Rekabet koflullar›n›n muhafaza edilmesini ve monopolcu e¤ilimlerin önlenmesini savunmaktad›r. Alt›n fiyatlar›n›n serbest b›rak›lmas›n›, esnek kambiyo kurlar› uygulanmas›n› da savunmufltur. Para konusuna a¤›rl›k veren bu okul, piyasa dengesini yaln›z moneter tedbirlerle sa¤laman›n mümkün oldu¤unu savunmaktad›r. Chicago okulu ekonomik sistemin felsefesi, ekonomi siyaseti tercihleri ve kavram› ile ilgilenmifltir. Bu felsefenin en önemli özelli¤i, ana amaç olarak kiflisel özgürlü¤e a¤›rl›k vermesidir. Bu bak›mdan gelir dönüflümündeki eflitlik üzerinde duran bir çok ekonomistten ayr›lmaktad›r. 1928’den 1960’l› y›llar›n sonlar›na kadar Chicago Üniversitesi’nde profesörlük yapm›fl olan Frank H. Knight kiflisel özgürlüklere önem vermifltir. 231 Child, Josiah Ciranta Chicago Okulu’nun ekonomi politikas›n› üç noktada toplamak mümkündür: 1)Ekonomik faaliyeti en iyi flekilde organize etmek için bu ifl rekabetçi piyasalara terk edilmelidir. 2)Ekonominin devlet taraf›ndan yönetiminin bir çok flekillerine karfl›d›rlar. 3)Bir ülkenin para sisteminin çok önemli oldu¤una inanmaktad›rlar. (Bkz. Esnek Kambiyo Kuru, Milton Friedman ) D. Demirgil Child, Josiah (1630-1699) ‹ngiliz iktisatç›s›, Merkantilist’tir. Tacirlik, müteahhitlik ve sarrafl›k yapm›flt›r. Modern bankac›l›¤›n babas› say›lmaktad›r. Ça¤›n›n ünlü iktisat yazarlar›ndand›r. Donanmaya g›da maddeleri satarak servet yapm›flt›r. Do¤u Hindistan fiirketi’nin büyük ortaklar› aras›na geçmifltir.“Philopatris” imzas›yla Do¤u Hindistan fiirketi’nin monopolcülü¤ünü ve politikada söz geçirme giriflimlerini savunmufltur. fiirketin yöneticili¤ine seçilmifltir. Hollanda’n›n refah ve zenginli¤ini düflük faiz oranlar› ve nispeten serbest mübadele e¤ilimli bir ticaret politikas› uygulamas›na ba¤l› görmüfltür. ‹ngiltere’nin de benzer bir para ve d›fl ticaret politikas› izlemesini önermifl, ancak sömürgeler ticaretinin de anavatan›n ifl adamlar› tekeline b›rak›lmas›n› istemifltir. Nüfus art›fl›n›n refah, zenginlik ve güç kayna¤› oldu¤unu ileri sürmüfltür. Londra’n›n bankalar caddesi olan Lombard Street’de ailesinden miras kalan bir kuyumcu firmas›n› iflletmifltir. Burada bankerlik yapm›fl ve müflterilerinden mevduat kabul etmifltir. Alt›n ve gümüfl mevduata karfl› sarraf ve bankerlerin verdikleri makbuzun para gibi kullan›lmas›yla ortaya ç›kan f›rsat› ilk de¤erlendiren iktisatç›d›r. Ödeme taleplerini karfl›layacak bir kasa ihtiyat› bulundurmaya dikkat ederek, kredi isteyen tacirlere alt›n ve gümüfl yerine “goldsmihs’notes” (makbuz) verdi¤i gibi, üzerine çek keflide edebilecekleri borçlu cari kredi hesab› da açm›flt›r. Ayn› yöntemi öbür sarraf ve bankerler de uygulam›fllard›r. Kredi hacminin alt›n ve gümüfl mevduat›n› kat kat aflmas›yla, bankerler aç›ktan emisyon yapmak ve sat›n alma gücü yaratmak f›rsat›n› elde etmifllerdir. Bankerlerin ald›klar› mevduat›n kat kat üstünde kredi açmak olana¤›n› bulmalar›, faiz oranlar›n›n düflmesini sa¤lam›flt›r. Kredi faizinin mevduata ödenen oran düzeyine, hatta alt›na indi¤i olmufltur. Josiah Child, 1668’de yazd›¤› Ticaret ve Para Faizi konulu yap›t›nda bankerlerin sat›n alma gücü yaratma tekni¤ini aç›klam›fl, faiz oranlar›n›n niçin düfltü¤ünü anlatm›fl ve düflük faizin ticareti canland›rd›¤›n› belirtmifltir. (Bkz. Merkantilizm, Mevduat Çarpan›, Goldsmitsh’ Notes) F.Ergin Christiernin, Per Nicolas ‹sveçli iktisatç›, “Miktar Teorisi” nin ‹skandinavya’da ilk temsilcisidir. Uppsala Üniversitesi’nde 1761 y›l›nda yay›mlanm›fl ders notlar›, 20.yy’›n ikinci yar›s›nda Prof. Robert V. Eagly taraf›ndan bulunmufl ve tahlil edilmifltir. O tarihte ‹sveç’te bafll›ca ödeme arac› k⤛t para idi. Kaime enflasyonu vard›. Fiyatlar ve döviz kurlar› sürekli yükselmekteydi. Christiernin, gözlemlerine dayanarak, ça¤›n›n iktisatç›lar›ndan çok ileri bir düzeyde para teorisini aç›klamay› baflarm›flt›r. Christiernin, “Fleksibl ya da Esnek Kambiyo Kurla r›” teorisinin kurucusudur. Bu teoride, esnek kur politikas›n›n sak›ncalar›na ›fl›k tutmufltur. Miktar teorisine iliflkin görüflleri flöyle özetlenebilir: “Yeterli alt›n ve gümüfl rezervleri bulunmayan ülkelerde, ka¤›t para, mübadele arac› olarak ayn› hizmeti görebilir. De¤erli maden yetersizli¤i durumunda, memleketi para s›k›nt›s› içinde b›rakmayarak kaime emisyonu yapmak gerekir.” “Dolafl›ma ka¤›t para ç›kar›lmas›, bütün ifl kollar›n› canland›r›r. Çal›flan kol say›s› artar. Tar›m ve endüstri alanlar›nda üretim hacmi genifller.” “Merkez bankas›n›n f a i z oran›n› düflük tutmas›, emisyonu ço¤alt›r. Emisyon miktar› piyasan›n ihtiyac›n› aflarsa iç piyasa fiyatlar› ve döviz kurlar› yükselir.” “Para dolafl›m hacmini art›rarak fiyatlar›n yükselmesini ve mal sürümünün canlanmas›n› sa¤lamak kolayd›r. Ancak ucuzlu¤u geri getirebilmek, zordur. Para miktar›n›n azalmas›yla mal sat›c›n›n elinde kal›r, üretim düfler ve iflçiler a盤a ç›kar›l›r. Paran›n geri çekilmesinden do¤acak sak›ncalar, hiç ç›kart›lmam›fl paran›n eksikli¤inden de beterdir. Para darl›¤›, ayn› zamanda kötümserli ¤in yay›lmas›na yol açar.” “Merkez bankas›, piyasadan para çekmek istedi¤inde, devlet tahvillerini sat›fla ç›karabilir. Gerekti¤inde piyasadan tahvil sat›n alarak para dolafl›m hacmini geniflletebilir.” “‹deal para arz›, üretim ve talebi canl› tutacak miktard›r. Piyasa dengesini korumak için, döviz fiyatlar›n› da istikrarl› düzeyde tutmak gerekir. Kambiyo kurlar› döviz arz ve talebine göre dalgalan›r. Devalüasyon, ihracat› art›rsa bile, yaflam düzeyinin düflmesine ve piyasa s›k›nt› çekerken yaln›z baz› sektörlerin haks›z kazaç sa¤lamalar›na yol açar.” F.Ergin CIF (Bkz. Cari ‹fllemler ) CIO (Bkz. American Federation of Labor) Ciranta [Alm. Indossant] [Fr. Endosseur] [‹ng. Endorser ] Emre yaz›l› bir ticari senedi ciro eden kimseye denir. ‹lk ciro lehdar, yani senetten faydalanacak olan kimse taraf›ndan senedin arka yüzü imzalanmak suretiyle yap›l›r. 232 Ciro Ciro Vergisi Herhangi bir emre yaz›l› ticari senette (poliçe, bono, çek) bir ya da daha fazla say›da ciranta olabilir. (Bkz. Ciro) M. Berk Ciro [Alm. Indossament, Giro] [Fr. Endossement] [‹ng. In dorsement, Endorsement] Emre yaz›l› senetlerin devrini sa¤layan ifllemdir. Ciro, Ticaret Kanunu’nun 593-602. maddeleri aras›nda poliçeler yönünden düzenlenmifltir. Bununla beraber kanun, bütün emre yaz›l› senetlerin cirosu için poliçe hükümlerine yollama yapm›flt›r (TK m. 560/1) Ciro, çifte yetki veren bir ifllemdir: Ciro eden kifli, ciro etti¤i kifliye senetteki mebla¤› borçludan tahsil etme yetkisini, borçluya ise ciro edilene belirlenen tutar› ödeme yükümünü vermektir. Ciro’da ciroyu yapana “ciranta”, kendisine ciro yolu ile senet devredilen kifliye ise “ciro edilen” denir. Emre yaz›l› olan her senet ciro yolu ile ve teslim edilmek suretiyle devredilebilir. (TK m. 593/1) Bu kural hem aç›kça emre yaz›l› olan hem de yasa taraf›ndan emre yaz›ld›klar› kabul edilen (kanunen emre yaz›l› senetler, örne¤in kambiyo senetleri, bono, çek vb.) senetler aç›s›ndan geçerlidir. Kanunen emre yaz›l› senetlerin ciro ile devri önlenmek isteniyorsa, senedin üzerine bunun emre yaz›l› olmad›¤›n› ya da nama yaz›l› bulundu¤unu gösteren bir ibare eklenmelidir. Ciro, -poliçeyi kabul etmifl olsun olmas›n- muhataba, keflideciye ya da poliçe nedeniyle borç alt›na girmifl olan kiflilerden herhangi birine yap›labilir. (TK m. 593/3) Hamiline yap›lan ciro ise,“beyaz ciro” hükmündedir. (TK m. 594/3) ‹lk ciro senedin lehdar› taraf›ndan yap›labilir. Poliçeyi ciro yolu ile devralanlar yeniden ciro yapabilirler. Sadece tahsil ve terhin cirolar› ile devralanlar, ancak yeni bir tahsil cirosu yapabilirler. Poliçenin muhataba ciro edilmesi halinde, senedin alacakl›s› ve borçlusu s›fatlar› ayn› kiflide birleflir. Bu durum kural olarak borcun ortadan kalkmas› sonucunu do¤urdu¤u halde, burada hak donar, yani muhatap dilerse senedi sonradan bir kez daha ciro edebilir. Ciro kay›ts›z ve flarts›z olmal›d›r. Ciroya eklenen flartlar yaz›lmam›fl say›l›r. (TK m. 594) Poliçe bedelinin sadece bir bölümünün ciro edilmesi, yani k›smi ciro yap›lmas› mümkün de¤ildir. Senetten do¤an hak cironun yan› s›ra teslimle devredilebilece¤inden ve tek bir senedin ikiye bölünmesi söz konusu olamayaca¤›ndan, kanun k›smi ciroyu bât›l saym›flt›r. (TK m. 594/2) Kanun hükümlerinin incelenmesinden, cironun ancak yaz›l› olarak yap›labilece¤i anlafl›lmaktad›r. Çünkü, ciro ya poliçeye ya da poliçeye ba¤l› olan ve“alonj” ad› verilen bir ka¤›t üzerine ciranta n›n imzas› ile yap›labilir. (TK m. 595) Ön yüzde yap›lacak cironun tam ciro olmas›, aval ile meydana gelebilecek kar›fl›kl›klar› önlemek aç›s›ndan zorunludur. Ciro’nun tarih ve bedeli içermesi gerekmez. Bununla beraber baz› durumlarda tarih önem kazanabilir. Kanun, aksi sabit oluncaya kadar tarihsiz bir cironun protesto düzenlemesi için belirlenmifl sürenin geçmesinden önce yap›ld›¤›n› kabul etmifltir (TK m. 602/2) TK m. 602/1’nin incelenmesinden, cironun vadede ya da -vadede ödeme gerçekleflmemiflse- bunu izleyen iki iflgünü içinde yap›lmas› gerekti¤i anlafl›lmaktad›r. Gerçekten de, vadenin geçmesinden sonraki ciro, vadeden önce yap›lan bir cironun hükümlerini do¤urur; buna karfl›l›k ödememe protestosundan ya da bunun düzenlenmesi için belirlenmifl sürenin geçmesinden sonra yap›lan ciro, ancak alaca¤›n temliki hükümlerini do¤urur. Baz› hallerde poliçenin ciro edilmesi de yasaklanabilir. TK m. 597/2, bu hakk› sadece cirantalara tan›m›flt›r. Yasa¤a ra¤men senet yeniden ciro edilirse, yasa¤› koyan ciranta, senet sonradan kendilerine ciro edilmifl olan kiflilere karfl› sorumlu olmaz. Keflidecinin bu tür bir ciro yasa¤› öngörebilip göremeyece¤i ö¤retide tart›fl›lmal›d›r. Hakim olan görüfl, keflidecinin ciro yasa¤› koymak yerine, senedi nama yaz›l› olarak düzenleme yetkisini kullanmas› gerekti¤i yönündedir. Ciro senetten do¤an haklar› devretmek amac› ile yap›l›yorsa, buna “temlik cirosu” denilir. Bir senet, üçüncü kifliye sadece senetten do¤an hakk› kendi ad›na tahsil ettirmek amac› ile de ciro edilebilir. Bu durumda bir tahsil (tevkil) cirosundan söz aç›l›r. Öte yandan, ciro edilene bir hak devretmek de¤il, sadece alaca¤›na karfl›l›k bir güvence sa¤lamak amac› ile gerçeklefltirilen ciroya “rehin cirosu” denilir. Temlik cirosu, ciro edilen kiflinin ad›n›n belirtilip belirtilmemesine göre “tam ciro” ya da “beyaz ciro” olarak ikiye ayr›l›r. Ciro ve buna eklenen teslim sayesinde poliçeden do¤an bütün haklar devredilmifl olur. (TK m. 596) Aksine flart bulunmad›kça, ciranta poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmemesinden sorumludur (TK m. 597/1) Sadece yukar›da de¤inilen “ciro yasa¤›” durumunda bunun bir istisnas› vard›r. Çeklerde muhatab›n cirosu bât›ld›r. Ayr›ca muhatap lehindeki ciro sadece makbuz hükmündedir; me¤er ki muhatab›n birden fazla flubesi olup da ciro çekin üzerine çekildi¤i flubeden baflka bir flube üzerine yaz›lm›fl olsun (Bkz. Ciranta, Tahsil Cirosu, Rehin Cirosu, Tam Ciro, Beyaz Ciro) Ö. Teoman/A. Erhan Ciro Vergisi [Alm. Girosteuer ] [Fr. Impôt sur le chiffre d’affaires] [‹ng. Turnovertax ] Ciro vergisi bütün sat›fl ifllemlerinden, genellikle düflük oranda al›n›r. ‹flletmelerin birbirlerine ürün sat›fllar› vergiye tâbi oldu¤u için, fiyat her sat›flta vergi sebebiyle artmaktad›r. ‹lk sat›fltan sonraki sat›fllarda vergi, içinde önceki vergi paylar›n› kapsayan fiyatlara uyguland›¤›ndan, vergi paylar› tekrar vergilendirilmektedir. Bu, verginin piramitleflmesidir. Ciro vergisinde ilk maddeden son tüke- 233 Citibank N.A. Clark’›n Gelir Da¤›l›m› Modeli ticiye kadar mal ve hizmet ak›mlar› ne kadar çok say›da sat›fl konusu olursa piramitleflmenin etkisi o kadar artar. Buna karfl›l›k, bir iflletme ald›¤› ürünleri ne kadar çok de¤erlendirirse ürün üzerindeki toplam vergi pay› o kadar az olur. ‹flletmeler bir ürünü en düflük toplam vergi pay› ile son kullananlara satabilmek için, çeflitli bitim ve sürüm ifllemlerini kendi bünyelerinde toplamak zorundad›rlar. Böylece, ciro vergisi iflletmeleri dikey tüm leflmeye (integration ) itmektedir. Genellikle nihai fleklini alana kadar çeflitli girdiler kullanan ve çok say›da intikale konu olan mallar›n son sat›fl aflamas›nda gerçek vergi yükü yükselmektedir. Kanun koyucu, vergiye tâbi olan bir mal›n kendisinin ve girdilerinin kaç kere intikal edece¤ini bilemedi¤inden bu tür vergilerin nihai yüklerinin ayarlanmas› mümkün de¤ildir. Bu sebeple ciro vergileri gerek vergi adaleti, gerekse rekabet eflitli¤i aç›lar›ndan müsait vergiler de¤illerdir. B. Ocakc›o¤lu takdirle karfl›lanm›flt›r. Yap›tlar›nda ‹ngiltere Bankas›’n›n, Avrupa ekonomisinin ve s›nai geliflmenin tarihi incelenmifltir. F.Ergin Clark’›n Gelir Da¤›l›m› Modeli [Alm. Clarksche Theorie der Einkommensverteilung] [Fr. Théorie de la répartition des revenus de Clark ] [‹ng. Clark’s income distribution theory] J.B. Clark, gelir da¤›l›m› modelini aç›klarken statik ve dinamik ekonomiler aras›nda bir ayr›m yapm›flt›r. Clark’a göre üretim sürecinin ve tekni¤inin de¤iflmedi¤i bir ekonomi, statik bir toplum yarat›r. Böyle bir toplumda iki üretim faktörü vard›r. Sosyal sermaye ve sosyal emek. Sosyal sermaye, fizik üretim techizat› ve topraktan Citibank N.A. Merkezi New York’ta bulunan ABD bankas›, 1812’de City Bank of New York ad›yla kurulmufl, birkaç kere ad de¤ifltirdikten sonra 1 Mart 1976’da flimdiki ad›n› alm›flt›r. Federal Deposit Insurance Corp. üyesidir. Bankan›n 1995 y›l sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 2 milyar ABD dolar›, Türkiye'deki ödenmifl sermayesi 639,2 milyar TL'dir. D›fl ülkelerde (3'ü Türkiye'de olmak üzere) 150'nin üzerinde flubesi bulunan bankan›n 1995 y›l› sonunda toplam mevduat› 8,451 trilyon TL'ye, kulland›rd›¤› krediler toplam› 5,193 milyar TL'ye, net kâr› 484 milyar TL'ye ulaflm›flt›r. Türkiye'deki flubelerinde çal›flan personel ve iflçi say›s› 281'dir (1996) Günümüzde, flirket hisselerinin % 41 56'l›k bölümü (748 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. S. Abaç/A.Erhan (Clark’›n Faiz ve Ücret Paylafl›m Modeli) oluflur. Sosyal emekse, daima varolan aktif toplam befleri enerji depolar›na benzetilebilir ve bu aç›dan iflgücünden ayr›l›r. Ücret ve faiz haddini belirleyen sosyal sermayeyle sosyal eme¤in karfl›l›kl› üretim güçleridir. Durum, flekillerde gösterilmifltir. Cizye Osmanl› Devleti döneminde gayrimüslimlerden askeri hizmet karfl›l›¤› olarak al›nan vergidir. ‹ki tür cizye vard›: 1- Maktu Cizye: Fetih zaman›nda tespit edilen maktu bir bedeldi. 2- Alelrüus Cizye: Mali gücüne göre adam bafl›na al›nan bedeldi. Mükellefler fakir, orta halli ve zengin olarak üçe ayr›l›p buna göre vergilendirilirdi. Fakirlerden y›lda 12 dirhem al›nmak üzere her y›l 12 taksitte al›n›rd›. Kad›n, çocuk, ihtiyar, sakat ve keflifllerden al›mazd›. Dini bir vergi olan cizye dirlik vergisi olarak kimsenin berat›na konmay›p geliri hazineye ayr›lm›flt›. (Bkz. Osmanl› Ekonomisi, Aflar) E. Korkmaz Clark’›n Ücret ve Faiz Paylafl›m Modeli Clapham, John Harold (1873-1946) Sosyal sermaye (A’D’) ve sosyal emek (AD) miktarlar› veriyken, (BC) ve (B’C’) e¤rileri, s›ras›yla eme¤in ve sermayenin marjinal has›lalar›n› gösterir. (ABCD) ve ‹ngiliz iktisat tarihçisi. ‹nceledi¤i konularda yans›z davran›fl› ve ayr›nt›lar› de¤erlendirifli bilim çevrelerinde 234 Clark, John Bates Clayton Act (A’B’C’D’) alanlar› ise, toplam ürünü vermektedir. Toplam ücret ödemeleri, (AECD) veya (E’B’C’) alan›yla belirlenebilir. Toplam faiz gelirleriyse, (EBC) veya (A’E’C’D’) alan›yla ölçülmektedir. Her iki flekilde elede edilen toplam faiz gelirleri, toplam ücret ödemeleri ve toplam has›la ayn› de¤eri vermektedir. Yani, (AECD) ile (E’B’C’), (A’E’C’D’) ile (EBC) ve dolay›s›yla (ABCD) ile (A’B’C’D’) alanlar› aras›nda bir fark yoktur, olamaz. Örne¤in, (EBC) alan› (A’E’C’D’) alan›ndan büyükse, bu durum bir kâr gelirinin varl›¤›n› gösterir. Oysa, tam rekabet koflullar› alt›nda, uzun süre statik duruma girmifl bir ekonomide giriflimcilerin kâr geliri sa¤lamalar› mümkün de¤ildir. O halde, hem (EBC) alan› mutlaka (A’E’C’D’) alan›na eflit olacakt›r. Hem de (EBC)’nin tamam›, toplam faiz gelirini verecektir. Nispi faktör paylar›n›n belirlenmesindeyse, her iki flekilden de faydalan›larak, eme¤in pay› AECD ————— ABCD sermayenin pay› veya dönemde, yaz›lar› Alman Tarihçi Okulu’nun etkisi alt›ndayd›. 1885’de yay›nlad›¤› Philosophy of Wealth’de klasik rekabet kavram›n› elefltirmifltir. Rekabetin adaletli da¤›t›m ve paylafl›m sa¤layacak bir sistem olmad›¤›n› ileri sürmüfltür. Ancak Stanley Jevons’un nihai fayda kavram›na çok yak›n say›labilecek bir rekabet de¤erinin fiili yarar› teorisi oluflturmufltur. ‹kinci Dönem; 1899’da yay›nlad›¤› Distribution of Wealth bafll›kl› kitab›yla bafllam›flt›r. Bu dönemde klasik üretim faktörleri kavram›n› elefltirmifltir. “Rekabet Fiyat›” kavram›n› yeni bir yaklafl›mla tahlil etmifltir. Üretim faktörlerinin gelirini marjinal faktör prodüktivitesinin belirleyece¤ini yazm›flt›r. Mal›n marjinal faydas›na göre fiyat›n›n olufltu¤unu, bu bak›mdan marjinal yarar ölçüsüne göre oluflan rekabet fiyat›n›n adaletli da¤›l›m› gerçeklefltirdi¤ini ileri sürmüfltür. Marjinal yarar etkisinde oluflan fiyat›n geriye do¤ru projeksiyonu sonucu, faktörlerin üretime katk›s›n› ölçmenin mümkün olabilece¤ini düflünmüfltür. Faktör gelirinin üretime yapt›¤› katk›s›na ba¤l› bulundu¤unu savunmufltur. (Bkz. John Maurice Clark, Stanley Jevons, Von Thünen, Son Fayda Teorisi, Marjinalizm) F.Ergin E’B’C’ ————— A’B’C’D’ A’E’C’D’ EBC ————— veya ————— A’B’C’D’ ABCD oranlar›yla gösterilebilir. Bu sonuçlar›n olabilmesi için, üretim fonksiyonunun birinci dereceden homojen olmas› gerekmektedir. Bu varsay›m ise üretim faktörlerinin bölünebilir oldu¤una dayan›r. Clark, dinamik bir ekonomide gelir da¤›l›m› sorununa da de¤inmifltir. Clark’a göre, nüfus art›fl› sermaye birikimi ve teknik ilerleme h›z›ndaki, emek ve sermayenin organizasyonundaki ve tüketici zevklerindeki de¤iflmeler nedeniyle, bir toplumda geliflme meydana geldikçe kâr f›rsatlar› da belirir. Sermaye birikimi ve teknik ilerleme, eme¤in marjinal ürününü ve dolay›s›yla do¤al ücret haddini yükseltecektir. Do¤al faiz haddi ise, kullan›lan sermaye miktar› artt›kça, azalan bir seyir izleyecektir. Sanayideki geliflmeler toplam üretimi art›rd›kça kâr gelirleri de geçici olarak yükselecektir. Fakat, eninde sonunda, giriflimciler aras›ndaki rekabet nedeniyle bu kâr gelirleri, ücret ve faiz ödemelerine akarak ortadan kalkacakt›r. Özetle statik bir toplumda sosyal sermaye ve sosyal eme¤in üretim içindeki paylar›, marjinal ürün e¤rileri taraf›ndan belirlenecektir. Dinamik ekonomide ise, ücret ve faiz ödemeleri yan›nda kâr gelirleri de ortaya ç›kar göreli faktör paylar›n›n seyri, her iki durumda da üretim fonksiyonunun biçimine ba¤l›d›r. (Bkz. Üretim Fonksi yonu, Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu, Gelir Da¤›l› m›). E. Alkin Clark, John Bates (1847-1938) Amerikal› iktisatç›. Kariyeri iki döneme ayr›l›r. Birinci Clark, John Maurice (1884-1963) Amerikal› iktisatç›. John Bates Clark’ ›n o¤ludur. Tam rekabet koflullar›n›nn ne teoride, ne de pratikte geçerli olamayaca¤›n› ortaya koymufltur. Bunun yerine ifllerlikli rekabet kavram›n› önermifl, bu kavram› al›c› ve sat›c› tercihleri aç›s›ndan tahlil etmifltir. Maliyet ve fiyat iliflkilerini incelemifltir. Sosyal maliyet ve iflletme maliyeti kavramlar› ayr›m›n› yapm›flt›r. Maliyet kavram›n›n iktisatç›lar ve muhasebeciler aç›s›ndan ayn› olmad›¤›na dikkati çekmifltir. Statik model teorilerinin dinamik realiteleri ile statik sistem tahlilleri aras›ndaki bofllu¤u doldurmaya çal›flm›flt›r. Kapitalist sistemin esnek ve dinamik oldu¤unu, bireysel özgürlü¤e aç›k bulundu¤unu, insanlara daha üstün refah koflullar› sa¤lad›¤›n› ve dolay›s›yla y›k›lmayaca¤›n› ileri sürmüfltür. Manchester sisteminin ya da Karl Marx’›n doktrin yörüngelerine girmeksizin sorunlar› pragmatist yaklafl›mla de¤erlendirmifltir. (Bkz. John Ba tes Clark) F.Ergin Clayton Act [Alm. Clayton gesetz] [Fr. Loi de Clayton] [‹ng. Clayton Act] 1890 y›l›nda kabul edilen Sherman Act’›n kulland›¤› ifade kuvvetli olmakla beraber aç›k de¤ildi. 1914 y›l›nda kabul edilen ve Clayton Act ad›yla an›lan yasa, konuya aç›kl›k getirmifl ve savc›lara, rekabete karfl› uygulamalar› teflebbüs halinde durdurtma yetkisini vermifltir. Yasa, rekabeti azaltabilecek baz› uygulamalar› da önlemektedir. Bir flirketin hisse senetlerinin rakip bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas›n› önlemesi, fiyat farkl›laflmas› 235 Clayton Plan› Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu s›n›rland›r›lmas›, belirli bir mal› sat›n alabilmek için baflka mallar› da sat›n alma mecburiyetinin yasaklanmas›, Clayton Act’›n önemli maddeleriydi. Ancak yasa, tröstleflmeyi engelleyici maddeler getirmekle beraber, birleflmeyi (merger) ihmal etmiflti. 1950 y›l›nda bu boflluk Celler-Kefauver Act ile doldurulmufl ve hisse senetlerinin baflka bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas› ve flirket varl›klar›n›n baflka bir flirket taraf›ndan sat›n al›nmas› yasaklar› da getirilmifltir. Clayton Act’›n yedinci k›sm›n›n 1950 y›l›nda de¤ifltirilmesi sonucu, ayn› ya da benzer mallar› satan iki flirketin yatay birleflmesi rekabeti azalt›c› say›lm›fl ve yasaya ayk›r› görülmüfltür. D. Demirgil Clayton Plan› [Alm. Clayton-Plan ] [Fr. Plan Clayton ] [‹ng. Clayton Plan ] ‹kinci Dünya Savafl› sonunda haz›rlanm›flt›r. Plan, dünya ülkelerinin serbest ticaret ve gümrük rejimleri hakk›nda bir anlaflmaya varmalar›n› hedefliyordu. Plan›n hedefleri, GATT(General Agreement on Trade and Ta riffs) diye adland›r›lan genel ticaret ve tarifeler anlaflmas›yla genifl ölçüde gerçekleflmifltir. 1947’de haz›rlan›p 1 Ocak 1948’de yürürlü¤e giren GATT anlaflmas›n›n esas amac›, gümrüklerin ve d›fl ticaretteki di¤er engellerin zamanla giderilmesi ve bu sayede dünya ticaretinin gelifltirilmesi, iktisadi kaynaklar›n etkin kullan›m›n›n sa¤lanmas› ve yaflama seviyesinin yükseltilmesidir. Anlaflmay› yürütmekle görevli olan GATT örgütünün merkezi Cenevre’dedir ve masraflar› üye devletlerin dünya ticareti içinde sahip olduklar› paya göre tespit edilerek karfl›lan›r. Üzerinde zaman zaman de¤ifliklikler yap›larak yenilikler getirilen Gümrük ve Ticaret Genel Anlaflmas›’na bafllang›çta 23 ülke kat›lm›flt›. 1968’de tam üyelerin say›s› 75’i aflm›flt›r (Türkiye GAAT’a 1953’te kat›lm›flt›r). Üye devletler aras›nda yap›lan çok tarafl› gümrük görüflmelerinde al›nan kararlar asl›nda ilgili taraflar› ba¤lay›c›d›r. Ancak GATT içinde yap›lan anlaflmalar esnek bir flekilde uygulanm›fl ve baz› ülkelere -ço¤u ödeme ve d›fl ticaret güçlükleri ile ilgili- özel haklar tan›nm›flt›r. (Bkz. Marshall Plan›, GATT) T. Çiller Closed Shop [Alm. Gewerkschaftsplichtiger Betrieb] [Fr. Etablisse ment fermé] [‹ng. Closed Shop] ‹flçinin ifle girebilmesi için sendikaya üye olmas›n› zorunlu k›lan sisteme verilen isimdir. Kapal› iflletme diye bilinen bu sisteme göre iflveren iflçiye iflbafl› yapt›rmadan önce onun sendikaya üye olmas›n› flart koflmaktad›r. Sendikalar›n üye say›lar›n› art›rmalar› ve k›sa sürede güçlenebilmeleri için Amerika Birleflik Devletleri’nde bu sistemden uzun süre yararlan›lm›flt›r. Sendikalar›n güçlenmesini amaçlayan Wagner Act, hem closed shop’› hem de bunun nisbeten daha hafif biçimi olan union shop’u benimsemifltir. Sendikas›z iflçilerin çal›flma olana¤›n› ortadan kald›- ran closed shop, uluslararas› belgelerde ve bir çok ülke yasas›nda güvence alt›na al›nm›fl olan sendika özgürlü¤üne ters düfltü¤ü gerekçesiyle kuflku ile karfl›lanm›flt›r. Gerçekten kiflisel bir hak olan sendikay› seçme, kiflinin hiçbir bask› alt›nda kalmadan sendikaya üye olma veya olmama özgürlü¤ü closed shop sisteminde büyük ölçüde zedelenmekte, iflçi ifle girebilmek için istemedi¤i halde sendikaya üye olmak zorunda kalmaktad›r. Sendikalar›n iflverenler karfl›s›nda kapal› iflletme (closed shop) olana¤›ndan yararlanmalar›n›n ABD’de en genifl biçimde uygulama alan›na kavuflmas› kuflkusuz bir rastlant› sonucu de¤ildir. Ad› geçen ülkede 1930’lara kadar iflçilerin örgütlenme haklar›n›n aç›kça tan›nmamas›, birçok iflverenin sendikalar›n faaliyetlerine son verdirebilmek için yarg› organlar›na baflvurmalar›, sendikalar› iflverenler karfl›s›nda ek güvenceler aramaya yöneltmifltir. Kara Avrupas› ülkelerinden farkl› olarak meslek sendikac›l›¤›n›n ABD’de uzun süre benimsenmesi de closed shop uygulamas›n› teflvik etmifltir. Amaç, ayn› mesle¤i yapan kiflilerin ortak bir ideal etraf›nda güçbirli¤i yapmalar› ve üye olmayan kiflilerin bu ortak mesleki menfaati bozmalar›na olanak verilmemesiydi. ABD’nin kendine özgü koflullar›ndan kaynaklanan bu uygulama sendika özgürlü¤ünün temel ilkeleri ile çat›flt›¤›ndan, ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra kabul edilen Taft-Hartlay Yasas› ile “closed shop” yasaklanm›flt›r. ‹flçinin ifle girdikten sonra belirli bir süre içinde sendikaya üye olmas›n› zorunlu k›lan “union shop” uygulamas› ise baz› kay›t ve flartlarla Taft Hartley Yasas›’nda benimsendi¤inden, varl›¤›n› korumufltur. (Bkz. Union Shop) M. Kutal Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu [Alm. Cobb-Douglas Produktionsfunktion] [Fr. Foncti on de production de Cobb-Douglas] [‹ng. Cobb-Doug las production function] Neo-klasik üretim ve da¤›l›m teorisi birinci dereceden homojen üretim fonksiyonu kavram›na dayanmaktad›r. Birinci dereceden homojen üretim fonksiyonlar› içinde en çok ad› geçen, Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu’ dur. Emek-Sermaye input’u ile toplam üretim aras›nda birinci dereceden homojen bir iliflki kuran Cobb-Douglas fonksiyonunun arkas›nda flu varsay›mlar yatmaktad›r. 1) Faktörlerin yo¤unluk derecesi de¤iflmemektedir, 2) Ele al›nan dönemde toplam de¤iflken sermaye de¤iflmemektedir. 3. Yine ele al›nan dönemde, teknik ilerleme h›z› s›f›rd›r. Fonksiyon flu flekilde yaz›labilir; 1-nCn O=mL O<n<1 Bu denklemde, O, toplam üretimi L, kullan›lan emek miktar›n› C, kullan›lan toplam fizik sermayeyi 236 Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu n, üretimin sermayeye göre elastikli¤ini 1-n, üretimin eme¤e göre elastikli¤ini m, sabit bir koefisyan› göstermektedir. Üretimin, sermayeye göre elastikli¤i ile eme¤e göre elastikli¤i toplam› ünite’ye eflittir. Asl›nda bu, do¤rusal homojenli¤in de bir kofluludur. Üretimin art›fl h›z› sermayenin art›fl h›z›ndan yavafl oldu¤undan, üretimin sermayeye göre elastikli¤i s›f›r ile 1 aras›nda yer almaktad›r. (0<n<1) (1-n) koefisyan› üretimin eme¤e göre elastikli¤i oldu¤undan, eme¤in marjinal ürünü ile ortalama ürünü aras›nda flöyle bir iliflki kurulabilir: δO O ——— = (1-n) ——— δL L Ayn› flekilde, sermayenin marjinal ürünü ile ortalama ürünü aras›nda da yukar›dakine benzer bir iliflki vard›r: δO O =n δC C Tam rekabet koflullar› alt›nda, ücret haddi eme¤in marjinal ürününe eflit oluncaya kadar, emek istihdam›na devam edilir: δO = w = (1-n) δL O L Toplam ücret gelirleri ise, ücret haddi ile kulan›lan emek birimlerinin çarp›m›na eflittir: O W= wL = (1-n) ——- L = (1-n) O L fiu halde, toplam ürün içindeki ücret pay› oran›, üretimin eme¤e göre elastikli¤ine eflittir: W —— = (1-n) O Kâr pay› oran› da üretimin sermayeye göre elastikli¤i ile belirtilebilir: P —— = n O Ücret pay oran› ile kâr pay› oran›n›n toplam› üniteye eflitse, ücret gelirleri ile kâr gelirleri toplam› da toplam ürüne eflit olacak ve geride bir kal›nt› kalmayacakt›r. Yani, W W+P O = ——— = =1 O O O O ise, toplama sorunu kendili¤inden çözülmüfl olacakt›r. Emek pay› oran›, üretimin eme¤e göre elastikli¤ine, kâr pay› oran› da üretimin sermayeye göre elastikli¤ine eflit oldu¤undan, gerçekten de, + P W P = (1-n) + n = 1 O O sonucuna var›l›r. Yukar›daki cebirsel analizin sonucu flöyle yorumlanabilir: Neoklasik teoriye göre üretim faktörlerinin gelirlerini belirleyen, kendi marjinal ürün e¤rileridir. Marjinal analiz yard›m›yla bulunan faktör paylar› toplam›n›n -geride bir kal›nt› b›rakmaks›z›n- toplam ürüne eflit olmas› gerekir. Toplam üretim fonksiyonu birinci dereceden homojen ise bu sonuca varmak her zaman olanakl›d›r. Cobb-Douglas fonksiyonu ile ilgili ilk ampirik araflt›rmalarda elastikliklerin birbirinden ba¤›ms›z olarak hesaplanmamas›, çeflitli elefltirilere hedef olmufltur. Gerçekten, yaln›z eme¤e ya da sermayeye göre elastikli¤i hesaplay›p, di¤er elastikli¤i de birinci dereceden homojenlik varsay›m›na dayanarak k›sa yoldan bulmak, fonksiyonun gerçeklere uygunlu¤unu göstermek bak›m›ndan yetersiz kalmaktad›r. Çünkü bu durumda, verilere dayanarak kan›tlamaya çal›fl›lan birinci dereceden homojenlik koflulu, önceden kan›tlanm›fl gibi kabul edilerek fonksiyon kurulmakta ve böylece bir k›s›r döngü içine girilmifl olunmaktad›r. Daha sonra yap›lan ampirik araflt›rmalarda bu nokta dikkate al›nm›fl ve elastiklikler birbirinden ba¤›ms›z olarak hesaplanm›flt›r. Üretim fonksiyonuna toprak faktörünün sokulmamas› da elefltirilen noktalardan biri olmufltur. Ancak toprak arz›n›n de¤iflmez oldu¤u bir durumda, bu faktör üretim fonksiyonu d›fl›nda b›rak›labilir. Ancak bu taktirde de emek ve sermaye input’lar›nda birlikte meydana gelecek orant›l› art›fllar, azalan getiri koflullar›na ba¤l› olacakt›r. Oysa birinci dereceden homojen Cobb-Douglas üretim fonksiyonu, de¤iflmez getiri halini varsaymaktad›r. Faktör yo¤unlu¤unun de¤iflmez kabul edilmesi ve teknik ilerlemenin dikkate al›nmamas› da, Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun en fazla elefltirilen varsay›mlar›ndan biridir. Özellikle ampirik araflt›rmalarda ele al›nan y›llar, s›nai geliflmenin oldukça h›zl› oldu¤u bir döneme aittir. Böyle bir dönemde üretim tekni¤inde bir de¤iflme, daha do¤rusu bir geliflme olmad›¤›n› ileri sürmek gerçeklere ayk›r› düflmektedir. Fonksiyonun fleklini eldeki verilere uydurmak için yap›lan böyle bir varsay›mda zorlama havas›n›n bulunaca¤› aç›kt›r. Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun hesaplanmas›nda kullan›lan veriler aras›nda yer alan iki indeks, fonksiyonun gerçeklere uygunlu¤u konusunda kuflku uyand›racak niteliktedir. Bunlardan birincisi de¤iflmez sermayenin ele al›nan dönem içindeki seyrini gösteren indeks olup, kullan›lan ve aylak durumda bulunan de¤iflmez sermayeye ait tahminleri bir arada tafl›mamaktad›r. Oysa bu dönemde kapasitenin alt›nda çal›fl›lmas› olas›l›¤› da vard›r. Böyle bir durumda, eldeki indekse dayanarak hesaplanan sermaye koefisyan› bir anlam tafl›mayacakt›r. Kullan›lan ikinci endeks, fonksiyonda ba¤l› de¤ifl ken olarak yer alan Day tipi fizik üretim endeksidir. Böyle bir fizik üretim indeksinin kullan›labilmesi için, 237 + Cobber Cobden, Richard gözlemlenen dönem boyunca fiyatlar›n de¤iflmez kalmas› gerekir. Çünkü önemli olan nokta, fizik de¤il, parasal birimlerle ölçülen verimliliktir. Ancak fiyatlar›n de¤iflmedi¤i bir ortamda bu iki verimlilik paralel bir yol izler. Oysa uzun y›llar boyunca fiyatlar›n de¤iflmedi¤ini kabul etmek olanaks›zd›r. Ad› geçen üretim indeksinin kullan›lmas›nda ç›kan ikinci güçlük, indeksin yap›s›ndan do¤maktad›r. Genel indeksi hesaplamak için önce seçilen çeflitli mallar›n tek tek üretim indeksleri bulunmaktad›r. Sonra bu indeksler kendilerine ait a¤›rl›klarla çarp›larak toplanmakta ve buradan da fizik üretim indeksine var›lmaktad›r. A¤›rl›k olarak kullan›lan katsay›lar, her mal için kendi katma de¤erleridir. Ancak, bu katma de¤erlerin a¤›rl›k olarak kullan›labilmesi için gelir da¤›l›m› nda bir de¤ifliklik olmad›¤›n› varsaymak gerekir. Bütün bu elefltirilere karfl›n, istatistik verilerin CobbDouglas fonksiyonuna tam bir flekilde uymas›, oldukça ilgi çeken bir sonuçtur. Elefltirilerdeki gerçek pay› gözönüne al›nacak olursa, bu durumun bir aç›klanma flekli olmas› gerekir. Bilindi¤i gibi, fonksiyon hesaplan›rken en küçük kareler metodundan yararlan›lmakta ve üçlü korelasyon analizi yap›lmaktad›r. E¤er fonksiyondaki üç de¤iflken (emek, sermaye ve üretim) birbirleriyle çifter çifter de iliflkiliyse ve bu ilifllerle ilgili regresyon koefisyanlar› yüksek bir korelasyona iflaret ediyorsa, çözüm tek de¤il sonsuzdur. Yani bu üç de¤iflken aras›nda tek bir iliflki yoktur. Cobb-Douglas fonksiyonu hesaplan›rken kullan›lan zaman serilerinde bu özellik var görünmektedir. Bu durumda bulunan fonksiyonel istatistik verilere uygun çeflitli fonksiyonel iliflkiler bulunabilir. Asl›nda Cobb-Douglas üretim fonksiyonu, bu çoklu ilifl kiler yüzünden, emek ve sermaye inputu ile fizik output aras›nda iliflkiyi de¤il, her üç de¤iflkende zaman içinde meydana gelen büyüme h›zlar› aras›ndaki ba¤l›l›¤› göstermektedir. Bu nedenle fonksiyonun koefisyanlar› da marjinal prodüktivite kavram› ile do¤rudan do¤ruya iliflkili de¤ildir. Görüldü¤ü gibi, Cobb-Douglas üretim fonksiyonunun hem teorik hem de istatistik temelleri oldukça güçlü elefltirilere hedef olmaktad›r. E. Alkin Cobber (Bkz. Jobber ) Cobden, Richard (1804-1865) Liberalizm tarihinin büyük adlar›ndan biridir. Serbest mübadele ilkelerini 1776’da iktisadi doktrinlerin gönderinde dalgaland›ran, Adam Smith’dir. Robert Peel, ‹ngiltere’nin d›fl ticaret politikas›n› liberalizmin rotas›na sokan baflbakand›r. Richard Cobden ise, Manchester Oku lu ya da Manchester Sistemi denilen liberal d›fl ticaret ak›m›n› hedefine erifltiren ünlü politikac›d›r. Fakir bir ailenin çocu¤udur. ‹yi bir ö¤renim görmemifltir. Erken yaflta ifl hayat›na at›lm›flt›r. Ticaret ve sanayi giriflimlerinde baflar›l› olmufl ve daha sonra politika kampanyala- r›nda harcayaca¤› büyük bir servet biriktirmifltir. 18331839 aras›nda Fransa’ya, Almanya’ya, Türkiye’ye, Rusya’ya, Amerika’ya ve ‹sviçre’ye giderek bu ülkelerin siyasi ve iktisadi durumlar›n› incelemifltir. Okuyarak ve gezilerinde ö¤rendiklerini de¤erlendirerek kültürünü zenginlefltirmifltir. Ça¤dafllar› onun için “sanayi devriminin çocu¤u” derlerdi. Güçlü bir hatip idi. ‹ktisadi menfaatleri edebi bir üslupla ve ahlâk ilkeleri makyaj›yla halka sunmas›n› bilirdi. Savundu¤u konular, ‹ngiltere’de daima çok say›da taraftar toplam›flt›r. 19.yy. orta s›n›f radikalizminin temsilcisi say›lm›flt›r. Radikalizm ve liberalizm, o tarihte ay›rt edilmeyen kavramlard›. ‹ngiltere’de tah›l ithalat› na ilk vergi 1177’de konulmufltu. “Corn Laws” denilen bu verginin kökleri yedi yüzy›l derine iniyordu. Bu¤day›n pahal›l›¤›, sanayi ve maden iflçilerinin ücretine yans›yordu. Özellikle Manchesterli ifl adamlar› Corn Laws’dan flikayetçiydiler. 1838’de, Manchester’de “yedi sanayici” bu kanun aleyhinde bir kampanya açmak amac›yla aralar›nda bir birlik kurmufllard›. Richard Cobden, “Manchester Adamla r › ” denilen bu derne¤in önderi olmufltur. A n t i - C o r n Laws League de denilen bu dernek, 1840’ta ‹ngiltere’nin en güçlü bask› grubu durumuna geçmifltir. Cobden, ithalat vergilerinin “zengini daha zengin, fakiri daha fakir” yapt›¤›n› ileri sürmüfltür. “Corn Laws” un ahlak ilkelerine uymad›¤›n› ve ‹ngiltere’ye zarar verdi¤ini savunmufltur. Serbest mübadele ve liberalizm politikas›n› benimsemek gerekti¤ini yo¤un bir propaganda kampanyas›n›n konusu haline getirmifltir. 1841’de milletvekilli¤ine seçilmifltir. ‹ktidarda bulunan Muhafazakâr Parti lideri Robert Peel, tah›l ithalat›ndan al›nan vergileri sürdürmek karar›ndayd›. Cobden ile Peel aras›nda befl y›l boyunca fliddetli kürsü düellolar› yap›lm›flt›r. Robert Peel, Cobden’in ünlü elefltirilerini yan›tlamakta ve kamuoyunun bask›s›na dayanmakta giderek artan bir zorluk çekmifltir. Ve 1846’da Cobden’in hakl› oldu¤unu kabul ederek tah›ldan al›nan ithalat vergisini kald›rm›fl, az sonra da parlementoda düflürülmüfltür. Cobden, fikirlerini yaymaya iktidara geçmekten daha fazla önem vermifltir. John Russell ve Palmerston kabinelerine girmeyi reddetmifltir. Uluslararas› politikada en büyük baflar›s›, kiflisel inisiyatifiyle Üçüncü Napoléon’u serbest mübadele doktrinine kazanmas› ve “Cobden Antlaflmalar›”n›n iki ülke aras›nda imzalanmas›n› sa¤lamas›d›r. “En ziyade mazhar› müsaade kayd›” Cobden’in bulufludur ve tarihte ilk kez “Cobden Antlaflmalar›”nde kullan›lm›flt›r. Cobden, ‹ngiltere’de uygulanan sanayi kanunlar›na karfl› ç›k›yordu. Sendikac›l›ktan da hofllanmazd›. ‹flçi s›n›f›n›n çekti¤i s›k›nt›lar› bir isyan duygusuyla karfl›lard›. Bir nutkunda, iflçilerden söz ederken, “Bunlar kendilerini sömürenlere karfl› mücadele açacak bir Spartacus de mi ç›kartam›yorlar?” diye hayk›rm›flt›. ‹flçi s›n›f›n›n sanayi kanunlar›ndan ve öbür bask›lardan kurtar›ld›¤› takdirde haklar›n› savunabilece¤ini söylemifltir. Avrupa’da Ortak pazar ya da Ekonomik toplulukku- 238 Cobweb Teoremi Commerzbank A.G. rulmas› fikrini savunmufltur. ABD’nin politik rejimini ve iktisadi kaynaklar›n› inceledikten sonra bu ülkenin ilerde Avrupa’y› geride b›rakabilece¤ini söylemifltir. Uluslararas› anlaflmazl›klar› hakeme baflvurarak çözümlemekteki yararlar› aç›klam›flt›r. Silahs›zlanma konusunda, büyük devletlerin aralar›nda toplanarak anlaflmaya varmalar›n› önermifltir. ‹ngiltere’nin kuvvetler dengesini korumak için Osmanl› Devleti’ni Rus emperyalizmine karfl› korumas›na karfl› ç›km›flt›r. ‹ngiltere’nin uzun dönemde Rusya ile ticaret iliflkileri ve dostluk kurmas›ndan daha büyük yararlar sa¤layaca¤›n› ileri sürmüfltür. (Bkz. John Bright, Manchester Okulu, Liberalizm) F. Ergin koslovakya, Macaristan, Polonya, Romanya ve SSCB’dir. Daha sonra birli¤e Demokratik Alman Cumhuriyeti, Mo¤olistan ve Küba da kat›ld›. Toplulu¤a tam üye olmayan Yugoslavya, Çin Halk Cumhuriyeti ve Kuzey Kore’nin COMECON dan›flma toplant›lar›na kat›lma haklar› vard›. COMECON’un ana hedefi, planlama araçlar›yla üye ülkelerin kendi kendilerine yeterliliklerini sa¤layabilmesiydi. ‹kinci ana hedef üye ülkelerde hayat satandartlar›n›n birlik arac›l›¤›yla yükseltilmesiydi. Bu nedenle, COMECON ülkeleri aras›nda ticaret art›r›l›rken, Bat› Avrupa ile ticaret zorunlu ihtiyaçlar düzeyine indirgenmiflti. Topluluk, etkinlikleri itibariyle iki ana dönem yaflam›flt›r. ‹lki, kuruluflundan 1956’ya dek süren dönemdir. Bu dönemde, ‹kinci Dünya Savafl›’n›n getirdi¤i y›k›nt› içinde, üye ülkeler kendi aralar›nda büyük ölçüde yard›mlaflm›fllard›r. 1956 y›l›ndan sonra topluluk içinde uzun dönemli bir üretim planlamas›na ve ticaret düzenlemesine gidilmifltir. Ancak üretim planlamas›n›n COMECON taraf›ndan yap›lmas› ilkesine Romanya karfl› ç›km›fl ve bu nedenle yine COMECON içinde kurulmas› planlanan uluslararas› bir plan borduna muhalefet etmifltir. COMECON içinde en büyük iflbirli¤inin gerçeklefltirildi¤i alanlar ortak enerji üretimi, petro-kimya ve telekomünikasyondur. COMECON, SSCB'nin da¤›lmas›yla ifllevini yitirdikten sonra, 1991 y›l›nda Macaristan'›n baflkenti Budapeflte'de yap›lan toplant›da al›nan kararla sona erdirilmifltir. (Bkz. Merkezî Planlama) K. Mortan/fi. Akkaya Cobweb Teoremi (Bkz. Örümcek A¤› Teoremi) Co¤rafi Bütünleflme (Bkz. Bölgesel Bütünleflme) Colbert, Jean Baptiste (1619-1683) 1661-1683 aras›nda XIV. Louis’nin Maliye bakan› olan Colbert, devletin kendi kendine yeter bir kuvvet haline gelebilmesi için her tür tedbir alabilecek yetkiye sahip olmas›n› savunmufltur. Colbert’in politikas› milliyetçi ve pragmatikti. Loncalar› devlet kontrolünde toplad›; tah›l ihracat›n› kontrol alt›na ald›, bu yolla sanayide çal›flan nüfusun besin maddelerini ucuz ve bol sa¤lamas›na çal›flt›. Colbert’in ekonomik analiz yetene¤ine sahip oldu¤u söylenemez. Arkas›nda devlet kuvveti olan bir iktisadi diktatör olarak hareket etmifltir. (Bkz. Merkantilizm, Kolbertizm) D. Demirgil Commas, John Rogers (1862-1945) Colombo Plan› [Alm. Colombo-Plan] [Fr. Plan Colombo ] [‹ng. Colom bo Plan] 1950 y›l›nda Colombo’da aç›klanan ve Güneydo¤u Asya ülkelerine yard›m sa¤lanmas›n› öngören bir pland›r. Yard›m ABD, ‹ngiltere, Japonya ve iktisaden ilerlemifl di¤er baz› ülkeler taraf›ndan sa¤lanm›flt›r. D. Demirgil Columella, Lucius Junius Moderatus (‹.S. 1. yy.) Romal› asker ve çiftçi. ‹spanyol as›ll›d›r. En önemli yap›t› tar›m konular›na iliflkin 12 ciltlik De re rustica ’d›r. F. Ergin ABD’li iktisatç›d›r. Ohio’da do¤mufl, Indiana’da yetiflmifl, ö¤retmenlik, gazetecilik dahil çeflitli ifllerde çal›flt›ktan sonra Oberlin Koleji’nde bafllad›¤› e¤itimini John Hopkins Üniversitesi’nde tamamlam›flt›r. Çeflitli üniversitelerde ekonomi okutmufltur. Commas, kendi deneylerinden yola ç›karak kendi kurumcu-müesseseci-ekonomisini bulmufltur. En önemli kitab› Institutional Economics’de (Kurumsal Ekonomi) de, ekonomik sorunlar çözümlenecekse ekonomik kurumlar›n kabul edilmesi gerekti¤ini öne sürer. Ekonomik sorulara cevap aramada tüme var›m metodu’nu kullanm›fl, sorunlar›n çözümü için ampirik çal›flman›n önemini vurgulam›flt›r. Commas, sendikac›l›k alan›nda iflçilerin örgütlenmeleri ve pazarl›k gücüyle ilgili olarak onlar›n sorunlar›n› tart›flma konsunda çok çaba harcam›flt›r. Commas, ekonominin düzenleyicisi olarak, fiyat sis teminin yerine, ticari ifllemi kullanm›flt›r. fi. Özgencil COMECON Commerzbank A.G. [Alm. Rat für Gegenseitige Wirtschaftshilfe] [Fr. Conse il pour l’aide économique mutuel] [‹ng. Council for Mu tual Economic Aid] 1949 y›l›nda sosyalist bloka mensup alt› ülke taraf›ndan kurulan ekonomik birlik. ‹lk kurucular› Bulgaristan, Çe- Merkezi Düsseldorf’da bulunan Federal Alman bankas›. 6 fiubat 1870’de Commerz und Disconto Bank in Hamburg ad›yla kurulmufltur. 1905’de Berliner Bank’› 1920’de Mitteldeutsche Privat Bank A.G. Magdeburg’u, 1929’da Mitteldeutsche Creditbank Frankfurt’u (Main), 239 Computer Corn Laws 1932’de Barmer Bank Verein Düsseldorf’u bünyesine katm›flt›r. 1920’de ad› Commerz und Privat Bank olarak de¤iflmifl ve 1 Ocak 1952’de bunun yerine geçen üç banka kurulmufltur: Bankverein Westdeutschland A.G. Düsseldorf, Commerz und Disconto Bank A.G. Hamburg, Commerz und Credit Bank A.G. Frankfurt (Main). Bu kurulufllar 1958’de flimdiki ad› alarak birleflmifllerdir. 1995 sonu itibariyle sermayesi 1,925 milyar mevduat toplam 372,80 milyar Alman Mark›’d›r. Almanya’da 964 flubesi, di¤er ülkelerde 9 flubesi ve temsilcili¤i vard›r. S. Abaç/N. Elhüseyni nalm›fl olan Osmanl›-Türk toplumu aç›s›ndan da, tüm insanl›k aç›s›ndan da Comte’un ilerici ve olumlu yönünü belirler. E. Kongar Condillac, Etienne Bonnot de (1715-1780) Computer (Bkz. Bilgi ‹fllem Sistemi) Comte, Isidore, Auguste, Marie, François, Xavier (1798-1857) Bat› kültüründe toplumbilimin kurucusu say›lan ünlü Frans›z düflünürü. Comte’un kiflili¤i ve inançlar› tutucu olmakla birlikte, yarat›c›s› oldu¤u “Üç Durum Yasas›” (ya da eski deyiflle “Üç Hal Kanunu”), bilginin geliflmesi ve niteli¤i bak›m›ndan ça¤dafl ve ilerici bir nitelik tafl›r. Bu yasaya göre Comte, insan düflüncesinin tarihini üç aflamaya ay›r›r. Bu üç aflama zorunlu olarak birbirini izleyecektir. Birinci aflama teolojik (dinsel) dönemdir. Bu dönemde insano¤lu, çevresindeki olaylar›n aç›klamas›n› do¤a üstü güçlerle yapar. Dinsel bilgi ve inanç egemendir. Bilgi türü gökten zembille inme türündeki a priori bilgidir. Bu dönem kendi içinde üç aflamaya ayr›l›r. Birinci evre, fetiflçilik aflamas›d›r. Bu evrede insan canl› ve cans›z varl›klara insan ruhuna benzer nitelikler verir ve bunlar› dinsel inançlar›n esas› yapar. ‹kinci evre, çoktanr›c›l›k aflamas›d›r. Bu evrede insano¤lu çevresindeki olaylar› yine çevresinin fetifllerinden soyutlay›p, her birinin ard›nda ayr› ayr› tanr›sal güçler arar. (Bunun en güzel örne¤i Yunan mitolojisindeki tanr›lard›r.) Üçüncü evre, tektanr›c›l›k aflamas›d›r. Bu aflamada insano¤lu, çevresindeki olaylar› tek bir tanr› düflüncesi ile aç›klamaya çal›fl›r. Bu tanr› her zaman ve her yerde bulunan, egemen bir tanr›d›r. Comte’a göre insan düflüncesinin ikinci aflamas› metafizik dönemdir. Bu dönemde insano¤lu çevresindeki olaylar›n nedenlerini, belli güçlerde, çekim gücü gibi, do¤a gücü gibi soyut, fakat çevredeki somut olaylar› etkileyen fizikötesi güçlerde, ruhlarda aramaya bafllar. Dinsel dönemdeki mut lak bilgi, yerini, çevrenin alg›lanmas›ndan etkilenen bil giye b›rakm›flt›r. Bir önceki dönemde egemen olan hayal gücü, tümüyle olmasa bile, art›k gözlem yoluyla etkilenmeye bafllam›flt›r. Üçüncü dönem pozitif dönemdir. Bu dönemdeki bilgi biçimi, deneysel gözleme dayal› pozitif bilgidir. Elle tutulur, gözle görülür nitelik tafl›yan bu bilgi ise görelidir. Mutlak de¤ildir; de¤iflebilir. Comte’un en büyük katk›s›, dinsel ve metafizik bilgi ve yaflam anlay›fl› biçimlerine karfl› ç›km›fl olmas›d›r. Bu özelli¤i, özellikle çok uzun y›llar dinsel ve metafizik nitelik tafl›yan bilgi ve yaflam biçimi bask›s› alt›nda bu- Frans›z düflünürü. Psikolog, mant›kç› ve iktisatç›d›r. Berlin Akademisi’ne ve Frans›z Akademisi’ne seçilmifltir. ‹ktisadi görüfllerini Ticaret ve Hükümet adl› kitab›nda aç›klam›flt›r. Condillac’a göre, de¤eri belirleyen maliyet ya da emek de¤il, “yarar”d›r. “De¤er”i ihtiyaçlar belirler. Fiyat ise arz ve talebe ba¤l›d›r. Ancak de¤er ile fiyat aras›nda bir benzerlik vard›r. Arzedilen ya da elimizde bulunan bir ihtiyaç maddesinin miktar› ço¤ald›kça hem de¤eri, hem de fiyat› düfler. Fiyat› dengede tutan, rekabet piyasas›d›r. Piyasa fiyat›, arz ve talebe ba¤l›d›r. Mübadele, ayn› fiyat düzeyinde arz ve talebin eflit oldu¤u noktada gerçekleflir. Ancak “nedret” ve “maliyet” arz› ayr›ca etkiler. “Tekelleflme, fiyatlar ile arz ve talep aras›ndaki dengeyi bozar. En iyi piyasa rejimi, rekabettir.” “‹ktisat, ayr› bir bilim dal›d›r. Her bilim dal›n›n kendine özgü terminolojisi vard›r. Ancak ekonomik yay›nlarda herkesin anlayaca¤› bir dil kullan›lmal›d›r. ‹ktisadi konular, anlafl›l›r bir dille tahlil edilebilir.” “Hükümetin ekonomiye müdahale etmesi ve ticarete k›s›tlamalar getirmesi, genellikle olumlu sonuç vermez. Fransa’n›n durumu, devlet müdahalesinin sak›ncalar›na bir örnektir. Ticaret, serbest piyasa ortam›nda geliflebilir.” “Nominalist teori, bir yan›lg›d›r. Paran›n de¤eri, yarar› kadar nedretine ba¤l›d›r. Alt›n ve gümüfl, sa¤lam paran›n temelidir. Ka¤›t para, istenildi¤i kadar ço¤alt›labildi¤inden, de¤eri istikrars›z olabilir. Alt›n, ucuz oldu¤u yerden pahal› oldu¤u yere gider. Mal fiyatlar›n›n ucuzlu¤u, memlekete alt›n gelmesini sa¤lar. Pahal›l›k ise, memleketten alt›n ç›k›fllar›na sebep olur.” F.Ergin Corestates Bank NA (Bkz. Philadelphia National Bank ) Coop Bank Merkezi Viyana’dad›r. 1927’de Genossenchaftliche Zentralbank A.G. ad›yla kuruldu. Nisan 1995’te Coop Bank ad›n› ald›. Avusturya’da k›rsal kesimin merkezi finans kurulufludur. Çeflitli yerlerdeki 8 büyük kooperatif ile 1,200 üye kooperatifin merkez bankas› ifllevini görmektedir. S.Abaç/N.Elhüseyni Corn Laws ‹ngiltere’de tah›l ithalat›ndan al›nan vergilerin ad›d›r. 1177’den günümüze de¤in çeflitli aral›klarla ve de¤iflik oranlarda uygulanm›flt›r. (Bkz. Richard Cobden, John Bright, Liberalizm) F. Ergin 240 Cournot, Augustin Cumhuriyet Döneminde Türk Paras› Cournot, Augustin (1801-1877) XXIX yy.’da yaflam›fl bilim adam›. S›ras›yla Lyons, Grenoble ve Dijon’da ö¤retim üyeli¤inde bulunmufltur. Ilk kez firma teorisinin matematik analizini yapm›flt›r. Bu analiz daha sonra ‹ngiliz iktisatç› A. Marshall taraf›ndan gelifltirilmifltir. Cournot’nun çözümü özellikle firmalar› etkileyen de¤iflkenleri bulmas› aç›s›ndan dikkat çekicidir. Bu uzant›da fiyat ve talep aras›ndaki iliflki ilk kez Cournot taraf›ndan matematiksel olarak kan›tlanm›fl, monopol koflullar›ndaki firman›n, marjinal maliyet ve marjinal gelirin eflitlendi¤i noktada gelirini maksimize etti¤i gösterilmifltir. Analiz monopol koflullar›nda çal›flan bir firmadan bafllar, ard›ndan duopol ve son olarak oligopol piyasas›na uyarlan›r. Ancak Cournot çözümünün ekonomik sistemi etkilemesi için, bunun Marshall çözümü taraf›ndan gelifltirilmesi gerekmifltir. (Bkz. Marshall Analizi, Monopol, Duopol ve Oligopol, Marji nal Maliyet, Marjinal Gelir) K. Mortan Creditanstalt-Bankverein Merkezi Viyana'da bulunan Avusturya bankas›. 1855'te kurulmufltur. Sermayesi 1995 sonu itibariyle 4,1 milyar Avusturya flilinidir. Avusturya'da 154 (88'i Viyana, 68'i öteki eyaletlerde), yabanc› ülkelerde (ABD/New York, ‹ngiltere / Londra, Hong Kong) 3 flubesi, 5 temsilcili¤i (Rusya / Moskova, Bulgaristan/Sofya, ABD/Atlanta, San Francisco, Japonya / Tokyo), ayr›ca Avrupa'da, Güney Amerika'da, Güneydo¤u Asya'da ortak bankac›l›k etkinlikleri vard›r. S. Abaç/A.Erhan Credit Lyonnais S.A. Merkezi Lyon flehrinde bulunan Frans›z bankas›, 6 Temmuz 1863’te hisse senetli bir komandit flirket olarak kurulmufl ve k›sa sürede çeflitli flehirlerde flubeler açmak, yabanc› ülkelerde muhabirler sa¤lamakla büyük bir geliflme göstermifltir. 1 Ocak 1946’da devletlefltirilmifltir. S. Abaç Credito Italiano S.p.A. Merkezi Milano flehrinde bulunan ‹talyan bankas›, 28 Nisan 1870’de Banca di Genova ad›yla kurulmufl, 6 fiubat 1895’de flimdiki ad›n› alm›flt›r. 1930 May›s›nda Banca Nazionale di Creto’yu, 1971 Kas›m›nda Banca di Mondovi’yi bünyesine katm›flt›r. S.Abaç Cr ome, August Friedrich Wilhelm (1753-1833) Alman istatistikçisi. Çal›flmalar›n›n hedefi, Ren havzas›n›n kalk›nmas›yd›. Bölge prenslerinin konfederasyon halinde örgütlenmelerinin sa¤layaca¤› iktisadi yararlar› istatistik verilerine dayanarak hesaplam›flt›r. Napolyon ordular›na karfl› savafl›n mali ve iktisadi portesini rakamlarla sergileyerek bu orduya karfl› konulmas›n› önermifltir. Wilhelm Roscner, kendisinden Haupt-theoretiker des Rheinbundes diye söz ederek, ba¤l› bulundu¤u topraklara hizmetlerini de¤erlendirmek gerekti¤ini ifade etmifltir. F.Ergin Cumhuriyet Alt›nlar› Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin alt›n para basma karar›, Bakanlar Kurulu’nun 25 Aral›k 1340 (1924) tarihli toplant›s›nda verilmifltir. Böylece ilk alt›n para ‹stanbul Darphanesi’nde befl liral›k olmak üzere zaman›n Maliye bakan› Hasan Hüsnü Bey’le ‹stanbul’da bulunan hükümet temsilcilerinin ve askeri temsilcilerin huzurunda 5 Kas›m 1925 tarihinde bas›lm›flt›r. ‹lk bas›lan “befl liral›k” alt›n para, Maliye bakan› taraf›ndan Ankara’ya götürülerek Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Pafla’ya sunulmufltur. Bundan sonra ‹stanbul Darphanesi’nde 5 liradan bafllamak üzere 2,5 lira 1 lira, yar›m ve çeyrek lira olmak üzere befl cins alt›n paran›n kal›plar› haz›rlanm›fl ve vatandafllar taraf›ndan gelen talebe göre bask› yap›lm›flt›r. 1925-1928 y›llar› aras›nda (ilk 3 y›lda) 6 505 adet befl liral›k, 1 490 adet iki buçuk liral›k, 1 073 adet bir liral›k ve 4 284 adet yar›m liral›k alt›n para bas›lm›flt›r. Bu alt›n paralar›n ayar, a¤›rl›k, flekil vb. özellikleri afla¤›daki tabloda gösterilmifltir: Cinsi 5 TL 2,5 TL 1 TL 0,50 TL 0,25 TL Eski Türk harf ve rakamlar› ile bas›lm›fl Cumhuriyet Alt›nlar› A¤›rl›¤› Çap Kal›nl›k Ayar› Dirhem Krat Gram (mm) (mm) 916,2/3 11 4 36 50,00 3,18 916,2/3 5 10 18 27,20 1,74 916,2/3 2 4 7 23,00 1,08 916,2/3 1 2 3 18,00 0,86 916,2/3 -9 1 14,75 0,61 Bu ilk Cumhuriyet alt›nlar›n›n yaz› taraflar›nda bir bafll›k ile ba¤lanm›fl mefle dallar›ndan yap›lm›fl iki kavis ve ortas›nda “Türkiye Cumhuriyeti” yaz›s› vard›r. Ayr›ca paran›n bas›ld›¤› y›l rakamla belirtilmektedir. ‹lk bas›lan alt›nlarda 1341 tarihi vard›r. Tura taraf›nda ise geometrik, ince gölgeli bir hilal içinde befl uçlu y›ld›z yer almakta ve ay ile y›ld›z›n aras›ndaki bofllukta yukar›dan afla¤› s›ra ile “Ankara”, “23 Nisan 1336” (1920) yaz›lar› bulunmaktad›r. H. Kazgan Cumhuriyet Döneminde Türk Paras› Düyun-u Umumiye ‹daresi, Birinci Dünya Savafl›’nda 161 milyon liral›k ka¤›t para bast›rm›flt›r. Osmanl› Devleti’nden Cumhuriyet rejimine devredilen banknot stoku ise 158,7 milyon lirad›r. 2,5 milyon liran›n çeflitli nedenlerle kayboldu¤u anlafl›lmaktad›r. a) Cumhuriyet rejiminin bafllang›c›nda Hazine’de para de¤erinin istikrar›n› korumakta kullan›labilecek yeterli alt›n ve döviz rezervleri yoktu. Memleketten para ç›kart›lmas› serbestti. ‹thalat k›s›tlanm›yordu. Türk lira241 Cumhuriyet Döneminde Türk Paras› s›n›n de¤eri, uluslararas› piyasada arz ve talep dalgalanmalar›na b›rak›lm›flt›. Ancak zaferin kazand›rd›¤› prestij, kambiyo piyasas›n› etkilemekteydi. Bütçeler az çok denk say›labilirdi. Yeni emisyon yap›lm›yordu. Görünmeyen kalemlerden memlekete giren döviz, d›fl ticaret a盤›n›n büyük bir bölümünü kapat›yordu. Türk Liras› 1924’ten 1929 bafllang›c›na de¤in uluslararas› kambiyo piyasalar›nda çok az de¤er kayb›na u¤ram›flt›r. Frans›z Frang› 9,5 kurufltan 7,7 kurufla düflmüfltür. ‹sviçre Frang› 34 kurufltan 37 kurufla, Alman Mark› 44 kurufltan 46 kurufla, dolar 187 kurufltan 196 kurufla yükselmifltir. Emisyonun 158 milyonda sabit tutulmas›na karfl›l›k vadesiz ve vadeli mevduatta önemli art›fllar kaydedilmifltir. Cumhuriyet dönemi bafllang›c›na ait mevduat istatistikleri birbirini tutmad›¤›ndan kesin rakam verebilmek zordur. Ancak M1 ve M2 para arz›n›n 1923-1929 y›llar›nda genifllemifl oldu¤u söylenebilir. 1923-1929 aras›nda ‹stanbul geçinme indeksleri ise, %120 art›flla 1914=100 esas›na göre 1279’dan 1533’e ç›km›flt›r. Geçinme indekslerinde y›ll›k ortalama art›fl oran›, enflasyon efli¤ini aflmam›flt›r. b) 1929’da, gümrük vergilerini yükseltmeyi öngören bir tarife kanunu haz›rlanm›flt›r. Tacirlerin yeni gümrük tarifesi yürürlü¤e girinceye de¤in geçen zamanda ithalat› yo¤unlaflt›rmalar›, d›fl ticaret a盤›n›n kabarmas›na yol açm›flt›r. Ayn› tarihte, millilefltirilmifl baz› flirketlerin taksitlerini de ödemek gerekmifltir. Avrupa ve Amerika para piyasalar›nda bafllayan mali gerginlik, görünmeyen kalemlerden döviz giriflini azaltm›flt›r. Türk paras›n›n istikrar›n› koruyamayaca¤›n› düflünenler de servetlerini yurt d›fl›na ç›karm›fllard›r. Ödemeler dengesinin birkaç yönden u¤rad›¤› bask›, kambiyo piyasalar›nda Türk Liras›’n›n istikrar›n› sarsm›flt›r. Birkaç haftada dolar 208 kurufla, Frans›z Frang› 8,1 kurufla, ‹sviçre Frang› 40,1 kurufla yükselmifltir. Hükümet para de¤erinin düflmesini önlemek amac›y la bir önlemler paketi haz›rlam›flt›r. Resmi döviz al›mlar› durdurulmufltur. Moratorium ilan edilmifl ve d›fl borç taksitlerinin ödenmesi durdurulmufltur. Bütçeden tasarruf yap›lm›flt›r. Maliye Bakanl›¤› ile Türkiye’deki yabanc› bankalar open market operasyonlar›na giriflerek, para de¤erini destekleyecek bir konsorsiyum kurmufllard›r. 20 fiubat 1930’da Türk Paras›n› Koruma Kanunu ç›kar›larak kambiyo kontrolü rejimi kurulmufltur. D›flar›ya para ç›kartma serbestli¤ine son verilmifltir. D›fl Ticaret kamu otoritesi denetimine al›nm›fl ve ithalat k›s›tlanm›flt›r. Döviz fiyatlar›na narh konulmufltur. Türk Liras›, bir serbest döviz olma niteli¤ini kaybetmifltir. Ö¤renci, hasta ya da turist olarak d›flar›ya gidenlerin ç›kartabilecekleri döviz, kambiyo mercilerinin takdirine ve iznine ba¤lanm›flt›r. Hükümetin kambiyo kontrolü rejimi bafllang›nc›nda koydu¤u narha göre Dolar 212, Sterling 1 032, Frans›z Frang› 8,3, ‹sviçre Frang› 41,1 kurufltu. Gazi Mustafa Kemal, 1 Kas›m 1930’da Türkiye Bü- Cumhuriyet Döneminde Türk Paras› yük Millet Meclisi’nin çal›flma y›l›n› açarken kambiyo kontrolünü zorunlu hale getiren koflullar› “Geçen y›l u¤raflmaya mecbur kald›¤›m›z büyük olay”, “Milli Para Buhran›” ve “Milletin yaflama hakk›n› ortaya koyan sorun” sözleriyle ifade etmifl, hükümetin mali ve iktisadi ifllerde tedbirli ve ölçülü davranmas› gerekti¤ini söylemifltir. c) Milli Para Buhran›’ndan sonra Merkez Bankas›’n›n kurulmas›na kara verilmifltir. 11 Haziran 1930’da ç›kar›lan kanunda, Türk paras›n›n alt›n karfl›l›¤›n› belirleyecek bir istikrar kanunu da haz›rlanaca¤› belirtilmifltir. Ayn› y›l Kibrit ‹stikraz›’ndan yararlan›larak 6 ton 127 kiloluk bir alt›n rezervi sa¤lanm›flt›r. Bu rezervin al›m bedelini karfl›lamak için 10 milyon liral›k emisyon yap›lm›flt›r. Emisyon miktar› 1930’da 168 milyon liray› bulmufltur. 1938 y›l›na de¤in dolafl›ma yeni banknot ç›kar›lmam›flt›r. Toplam mevduat 1929-1938 aras›nda 128 milyon liradan 285 milyon liraya ç›km›flt›r. Dönem boyunca M2 para arz› art›fl› yaklafl›k %60’d›r. Kambiyo kontrolü kurulduktan sonra d›fl ticaret hesaplar› ihracat fazlas›yla kapanmaya bafllam›flt›r. Dokuz y›ll›k bir dönemde, yaln›z 1938 d›fl ticaret bilançosu aç›k vermifltir. Alt›n stoku 1937’de 26 ton 107 kiloya ç›km›fl bulunuyordu. 1930’lu y›llar›n Büyük Depresyon’unda fiyatlar gerilemifltir. 1913=100 esas›na göre, 1929-1938 aras›nda ‹stanbul’da toptan eflya fiyat indeksleri 1511’dan 892’ye, geçinme indeksleri 1532’den 1604’e inmifltir. Piyasa faaliyeti, deflasyonist talep a盤› koflullar›n›n bask›s› alt›nda kalm›flt›r. Büyük Depresyon y›llar›nda da devlet bütçelerinin dengesi az-çok korunmufltur. Yabanc› ülkeler birbiri ard›na devalüasyon yaparken Türk liras›n›n de¤er kaybetmemesi, Osmanl› borçlar›n›n devlet bütçesindeki a¤›rl›¤›n› az›msanmayacak derecede azaltm›flt›r. 1938’de Dolar 126 kurufla, Sterling 616 kurufla, Frans›z Frang› 3,63 kurufla, ‹sviçre Frang› 28 kurufla düflmüfl bulunuyordu. d) ‹kinci Dünya Savafl›’n›n seferberlik masraflar› aç›k finansman yöntemleriyle karfl›lanm›flt›r. Emisyon art›fl›, enflasyona yol açm›flt›r. Bir kota de¤iflikli¤iyle deflasyon’dan enflasyon’a geçilmifltir. Emisyon miktar›, 1938 bafllang›c› ile 1950 bafllang›c› aras›nda 168 milyon liradan 890 milyona ç›km›flt›r. Dolafl›mdaki madeni para miktar› da 25 milyon liradan 69 milyon liraya yükselmifltir. On iki y›lda dolafl›mdaki efektif miktar›nda kaydedilen art›fl oran›, % 391’dir. Ayn› dönemde bankalardaki vadesiz mevduat 198 milyondan 886 milyon liraya, vadeli mevduat 92 milyondan 160 milyon liraya ç›km›flt›r. Yaklafl›k M1 para arz› art›fl› %379, M2 para arz› art›fl› %356’d›r. Savafl dolay›s›yla ticaret yollar›n›n t›kanmas›, talep enflasyonu ve üretim azal›fl›, pahal›l›¤a ve darl›¤a sebep olmufltur. 1938=100 esas›na göre toptan fiyat indeksleri 1943’de 590’a ç›kt›ktan sonra 1946’da 423’e inmifl ve 1949’da yeniden 503’e ç›km›fl bulunuyordu. D›fl ticaret harp ekonomisi y›llar›nda ihracat fazla242 Cumhuriyet Döneminde Türk Paras› s›yla kapanm›flt›r. Al›m stoku 200 tonu ve döviz rezervleri 45 milyon dolar› aflm›flt›r. 7 Eylül 1940’da, bir devalüasyon yap›lm›flt›r. Bu devalüasyon, Dolar› 280 kurufla, ‹ngiliz Liras›n› 1 138 kurufla, ‹sviçre Frang›n› 66 kurufla yükseltmifltir. 7 Eylül kararlar›yla kambiyo kurlar›na yap›lan resmi zam, %120 dolay›ndad›r. Ancak kararlardan önce, ithalattan %48 prim al›nmakta ve ihracatta %40 prim ödenmekteydi. Bu nedenle ithalat mallar› cif maliyetinde kaydedilen fiili kur ayarlama oran› alt›ndad›r. Devalüasyon, talep enflasyonunu maliyet enflasyonuna dönüfltürmüfltür. Piyasa, durgun bir döneme girmifltir. Cumhuriyet alt›n› 1938-1950 aras›nda 10,53 liradan 39 liraya ç›km›flt›r. D›fl ödeme aç›klar› ve Uluslararas› Para Fonu’na kat›lma pay› dolay›s›yla alt›n ve döviz rezervlerinde önemli bir eksilifl olmufltur. Alt›n stoku bir aral›k 127 tona inmifltir. e) 14 May›s 1950 seçimleriyle iflbafl›na gelen Demokrat Parti iktidar›, Merkez Bankas› kaynaklar›n› kalk›nman›n finansman›na kullanm›flt›r. Demokrat Parti’nin on y›ll›k iktidar döneminde dolafl›mdaki banknot miktar› 890 milyondan 4 milyar 466 milyon liraya ç›km›flt›r. Art›fl oran› %400’dür. Vadesiz mevduat 6 milyar 335 milyona, vadeli mevduat ise 160 milyondan 1 milyar 636 milyona ç›km›flt›r. M1 para arz› yaklafl›k %480 ve M2 para arz› yaklafl›k %515 artm›flt›r. 1950=100 esas›na göre, geçinme indeksleri 255’i, toptan fiyat indekleri 262’yi bulmufltur. 1955’den sonra d›fl ödemeler t›kanm›fl, mal darl›¤› bafllam›fl ve birçok ihtiyaç maddesi karaborsaya geçmifltir. 4 A¤ustos 1958 devalüasyonu ile dolar kuru 280 kurufltan 9 liraya yükseltilmifltir. Kambiyo kurlar›n›n resmi ayarlama oran› %221’dir. Devalüasyon öncesinde ithalattan prim al›nd›¤› ve ihracata prim ödendi¤i için, devalüasyonun ithalat cif maliyetine yans›mas›, daha önceki devalüasyonda oldu¤u gibi, kur de¤ifliklik oran› alt›nda kalm›flt›r. 4 A¤ustos 1958 kararlar› talep enflasyonunu durdurmufltur. Ancak maliyet enflasyonunun bask›s›yla piyasada ifl hacmi yine daralm›flt›r. 1958 yaz aylar›nda Cumhuriyet alt›n› 186 liraya kadar yükseldikten sonra, ani bir düflüflle 100 lira dolay›na inmifltir. f) 1960-1970 döneminde para politikas›n›n seyri, ön ceki dönemi and›rmaktad›r. Yaln›z enflasyon h›z› ve devalüasyon oran› daha düflüktür. Dolafl›mdaki banknotlar 11 milyar 602 milyona, ufakl›k miktar› 249 milyona, vadesiz mevduat 23 milyar 343 milyona, vadeli mevduat 8 milyar 894 milyona yükselmifltir. Banknot dolafl›m hacmi % 142, M 1 para arz› yaklafl›k %221 ve M2 para arz› %251 artm›flt›r. Dönemin bir karakteristik özelli¤i, kredi enflasyonu’dur. Toptan eflya fiyat indeksleri 1960=100 esas›na göre % 64, geçinme endeksleri % 70 art›fl kaydetmifltir. 10 A¤ustos 1970 devalüasyonu ile dolar kuru 15 liraya yükseltilmifltir. Currency Principle g) 1970’li y›llar›n ikinci yar›s›nda para arz›n›n büyüme h›z› ve enflasyon h›z› bafldöndürücü bir seyir alm›flt›r. Devalüasyonlar k›sa aralarla birbirini izlemifltir. 1970-1980 aras›nda dolafl›mdaki banknot miktar› 11 milyardan 284 milyar liraya, vadesiz mevduat 23 milyardan 554 milyar liraya, vadeli mevduat 8,9 milyardan 186 milyar liraya ç›km›flt›r. Banknot dolafl›m hacmindeki art›fl %248’e, M1 para arz› art›fl›, % 2297’ye, M2 para arz› art›fl› %2229’a ulaflm›flt›r. 1970=100 esas›na göre toptan eflya fiyat endeksleri 1780’e ve geçinme endeksleri 1874’e ç›km›flt›r. Cumhuriyet alt›n› bir aral›k 13 bin liraya t›rmand›ktan sonra hafifçe alçalm›flt›r. h) 24 Ocak 1980’de para politikas›na yön veren bir önlemler paketi yürürlü¤e konulmufltur. Temmuz 1980 tarihinde de faiz politikas› yeniden düzenlenmifltir. 24 Ocak kararlar›na “s›k› para politikas›” denilmifltir. Ancak kararlar› izleyen iki y›lda emisyon 395 milyar liraya ç›km›fl, toplam mevduat trilyon’u aflm›flt›r. Kamu sektörü aç›klar›n› karfl›lamak, zincirleme devalüasyonlar›n yol açt›¤› maliyet yükselifllerine fiyatlar› ayarlamak ve ücretlerde kaydedilen yükseliflleri hesaba katmak zorunlulu¤u, sürekli zamlar› gerektirmifltir. Zamlar, piyasay› fliddetli bir maliyet enflasyonu etkisi alt›na sokmufltur. H›zl› enflasyonlar, faiz oranlar›n›n yükselmesine yol açt›¤›ndan. Temmuz 1980 öncesinde bankerler faiz oranlar›n› yükselterek halk tasarrufunu çekmeye ve toplad›klar› fonlar› piyasan›n finansman›na kullanmaya bafllam›fllard›. 1980 Temmuz’unda bankalar da faiz oranlar›n› art›rarak de¤iflen koflullara uymufllard›r. Baz› bankerlerin tasarruf sahiplerine ayda %11 faiz ödedikleri olmufltur. Faiz oranlar›ndaki art›fl, marjinal tasarruf e¤ilimini yükseltmifltir. Talep enflasyonu durmufl ve piyasada ifl hacmi daralm›flt›r. Ekonomi, stagflation denilen döneme girmifltir. ‹ç piyasada talebin daralmas›, d›fl piyasalara yönelmek zorunlulu¤unu do¤urmufltur. 1981’de ihracat az›msanmayacak ölçüde artm›flt›r. 1980'lerin ikinci yar›s›ndan 1990'lar›n ilk yar›s›na kadar olan geliflmeleri ise flu flekildeözetlemek mümkündür. 1987 y›l›nda M1, 8629,1 milyar TL iken, 1994 y›l›nda 230 846,9 milyar TL olmufltur. Ayn› flekilde M2 de 1987'de 17 648 milyar TL iken, 1994 y›l›nda 630 348 milyar TL olarak gerçekleflmifltir. Para arz›ndaki art›fllar enflasyon oranlar›n› da art›rm›flt›r. Ancak 1988 y›l›ndan itibaren Türk Liras›'n›n özellikle dolar karfl›s›nda afl›r› de¤erlendirilmesi, ithalat› önemli ölçüde art›rm›flt›r. Bütçe aç›klar›n›n, kamunun özel tasarruflara olan ihtiyac›n›n giderek artmas›, faiz oranlar›n› yükseltmifltir. Faiz oranlar›n› azaltmaya yönelik politikalar, kamu kesimi borçlanma gere¤inin yüksek olmas› dolay›s›yla baflar›lamam›flt›r. 1994 y›l›nda para ve döviz piyasalar›nda ortaya ç›kan kriz sonucunda üç haneli enflasyon oranlar›yla karfl› karfl›ya kal›nd›¤› gibi, düflük de¤erlenen yabanc› ülke paralar›n›n gerçek de¤erini bulmaya yönelik hareket iz243 Currency Principle Cüzdan Kuram› ledi¤i görülmüfltür. Bu krizin atlat›labilmesi için "5 Nisan Kararlar›" al›nm›flt›r. Yaflanan kriz neticesinde GSMH %6,1 oran›nda küçülmüfltür. Ancak al›nan kararlar›n ekonomiyi ray›na oturtmas› mümkün olamam›fl ve ekonomi stagflasyondan ç›kamam›flt›r. (Bkz. Birinci Dünya Savafl›nda Türk Paras›, Enflasyon, Talep Enflas yonu, Maliyet Enflasyonu, Befl Nisan Kararlar›) F. Ergin/fi.Akkaya 4. Yat›r›mc›lar›n risk tahminleri getiri oran›n›n de¤iflmesiyle orant›l› olup, varyans ya da standart sapma ile ölçülmektedir. 5. Herhangi bir risk düzeyinde yat›r›mc› en yüksek getiriyi tercih eder. Ayn› flekilde, veri bir getiri oran›nda yat›r›mc› en düflük riski tercih edecektir. Bu varsay›mlar alt›nda analiz, en iyi finansal varl›k paketini seçerek kiflinin fayda ya da tatmin düzeyini maksimum yapmaya çal›flmaktad›r. Bir portföyün getirisi do¤rusal bir fonksiyondur; yani portföye al›nan menkul de¤erlerin getirisinin tart›l› ortalamas›d›r: Currency Principle [ A l m . Goddeckungsprinzip, Currency-Prinzip ] [ F r . Principe de circulation ] [‹ng. Currency Principle ] David Ricardo, The High Price of Bullion adl› yap›t›nda flu görüflü öne sürmüfltür: “Tecrübeler ö¤retmifltir ki, hükümetin ya da bir bankan›n serbestçe ka¤›t para emisyonu yapmaya koyulmas›, ölçüsüzlüklere yol açmaktad›r. Emisyon yetkisinin kötüye kullan›lmas›n› önlemek, aç›k finansmana f›rsat b›rakmamak ve para hacmini afl›r› fliflkinlikten korumak için, ödeme araçlar›n›n dolafl›m hacmi s›n›rl› tutulmal›d›r. Ka¤›t para miktar›n›n afl›r›l›¤›na karfl› en iyi yöntem, istek üzerine banknotlar›n alt›na çevrilebilmesidir. Ç›kart›lan her banknotun tam alt›n karfl›l›¤› bulunmal›d›r.” David Ricardo’nun bu düflüncesi, ölümünden sonra da y›llarca tart›fl›lm›flt›r. Emisyon art›fl›na tam alt›n karfl›l›k bulundurulmas› gerekti¤ini savunanlar›n tezine Currency Principle denilmifltir. Bu prensibin karfl›t›, Banking Principle’d›r. Overstone, G. W. Norman, R. Torrens ve Ward gibi ad yapm›fl kifliler Currency Principle’› destekleyen bafll›ca iktisatç›lard›r. ‹ngiltere Baflbakan› Sir Robert Peel, 1844’de ‹ngiltere Bankas›’n›n reform projesini haz›rlarken, Currency Principle esaslar›n› benimsemifltir. (Bkz. Banking Prin ciple, Alt›n Standard›, Bagehot Prensibi, Stand-by Teo rileri) F.Ergin n E(Rp) = ∑ Wi .E(Ri) ‹=› E(Rp) portföyün beklenen getirisini, E(Ri) her menkul de¤erin kendi beklenen getirisini ve (Wi) de portföyün kaçta kaç›n›n (i) menkul de¤erinden olufltu¤unu gösteren tart›d›r. Formülden de görülece¤i gibi, ferdi menkul de¤erlerin beklenen getirileri veri ise, portföyün beklenen getirisi, her menkul de¤ere yat›r›lan paran›n miktar›na ba¤l› olacakt›r. Ferdi menkul de¤erlerin risk derecesi varyans ya da standart sapma ile ölçüldü¤üne göre, ayn› ölçüyü portföyün riskinin ölçülmesinde de kullan›rsak; n n n i=› i=› j=› σ2(Rp)= ∑ W2i . σ2i + ∑ + ∑ Wi .Wj .Covi,j . genel formülünü elde ederiz. Burada i≠j ve j=i+1 koflullar›na dikkat etmek gerekir. i ve j menkul de¤erleri aras›ndaki kovaryans (Covi,j) iki menkul de¤er aras›ndaki korelasyona (pi,j) ve her iki menkul de¤erin standart sapmalar›na (σi ve σj) ba¤l›d›r. Yani, Covi,j = (pi,j). σi .σj Cümle Teorisi eflitli¤i söz konusudur. Budan hareketle portföyün riski flöyle tan›mlanabilir: (Bkz. Set Teorisi) n n n i=› i=› j=› σ2(Rp)= ∑ W2i .σ2i +∑ +∑ Wi .Wj . pi,j . σi .σj Cüzdan Kuram› [Alm. Theorie der Portfeuille ] [Fr. Théorie de Portefeu ille] [‹ng. Portfolio Theory] Cüzdan ya da portföy, finansal varl›klar›n bir bileflimidir. Cüzdan kuram› ise optimal cüzdanlar›n seçimini konu al›r. Yani belli ölçüdeki bir risk düzeyinde en yüksek getiriyi sa¤layan ya da belli bir getiri düzeyinde en düflük risk içeren portföylerin seçimi, kuram›n esas amac›d›r: Cüzdan kuram› flu varsay›mlara dayan›r: 1. Bütün yat›r›mc›lar servetlerinin bir dönemlik beklenen faydas›n› maksimum yapmak amac›ndad›rlar ve servetleri azalan marjinal fayda kural›na tâbidir. 2. Yat›r›mc›lar her yat›r›m olana¤›nda, nihai servetlerine getirebilece¤i ilavelerin bir olas›l›k da¤›l›m› ile temsil edildiklerini gözönünde tutarlar. 3. Yat›r›mc›lar kararlar›n› sadece risk ve beklenen getiri kavramlar›na dayand›rmak niyetindedirler. Buna göre portföyün riski flu faktörlerden oluflmaktad›r: (a) Portföydeki varl›klar›n tart›lar› (Wj), b) Porföydeki her varl›¤›n varyans› (σ2) ve c) Varl›klar aras›ndaki kovaryans veya korelasyon katsay›s›. Bir portföyün beklenen getirisi, portföydeki menkul de¤erler aras›ndaki korelasyondan etkilenmez. Buna karfl›l›k portföyün risk derecesi bu korelasyondan etkilenmektedir. E¤er menkul de¤erler aras›nda tam bir iliflki varsa, yani pi,j= +1 ise, portföyün riski en düflük düzeydedir. Negatif iliflki halinde portföyün riskinin azalmas›n›n nedeni, menkul de¤erlerin ayr› yöndeki iliflkilerinin birbirlerinin etkilerini azalt›c› rolleridir. Görüldü¤ü gibi, menkul de¤erlerin birbirleriyle olan korelasyonu azald›kça portföyün riski de azalmaktad›r. O halde beklenen getiri düzeyinde hiçbir de¤iflikli¤e se- 244 Ça¤dafl Bütçe Teorileri Çal›flma Süreleri bep olmadan, portföye seçilen menkul de¤erler aras›ndaki korelasyonu azaltmak yoluyla, portföyün riski düflürülebilir. Bu analiz, portföy çeflitlendirmesinin riski azalt›c› özelli¤ini ortaya koymaktad›r. Analiz 1952’de H. Markowitz taraf›ndan gelifltirilmifl oldu¤u için, Mar kowitzvari çeflitlendirme olarak da an›l›r. Demek ki Markowitzvari çeflitlendirme, beklenen getiride hiçbir fedakarl›k yapmadan riski azaltmak amac›yla aralar›nda az korelasyon (iliflki) olan menkul de¤erlerin birlefltirilmesini önermektedir. Böylece çeflitlendirmenin ya da portföyün riskinin düflük olmas›n›n, yat›r›mc›n›n elinde bulunduraca¤› menkul de¤erlerin say›s›na de¤il, tam tersine, bu menkul de¤erler aras›ndaki iliflkinin yönüne ba¤l› oldu¤u belirlenmifltir. fi. Türen mayesi, iflletmenin cari varl›klar›n dan oluflur. Çal›flma sermayesi bu tan›ma uygun olarak hesaplan›rken, flüpheli alacaklar karfl›l›¤› ile cari varl›klarla ilgili di¤er düzeltici karfl›l›klar cari varl›klardan düflülür. Özellikle iflletmeye kredi veren kifli ve kurulufllar›n önem verdi¤i hususlardan biri, iflletmenin, cari varl›klar›yla k›sa vadeli yükümlülüklerini karfl›lay›p karfl›layamayaca¤›d›r. Cari varl›klarla cari (k›sa vadeli) borçlar aras›ndaki fark net çal›flma sermayesi olarak tan›mlan›r. Böylece cari varl›klar›n k›sa vadeli borçlar› aflan k›sm›, cari varl›klar›n k›sa vadeli borçlarla finanse edilmemifl k›sm›n› gösterir. K›sa vadeli borçlar cari varl›klar› afl›yorsa, en az›ndan k›sa vadeli bir borç ödeme yetene¤i sorunu söz konusu demektir. Y. Ercan Ça¤dafl Bütçe Teorileri Çal›flma Süreleri [Alm. Zeitgenössige Budget Theorien] [Fr.Théories con temporaines du budget] [‹ng. Contemporary budget the ories] Ça¤dafl bütçe teorilerinin bafll›calar› flunlard›r: Klasik mali denge teorisi’ne göre, bütçede, ilgili bütçe y›l› için kabul edilen ve devlet görevlerinin yerine getirilmesi aç›s›ndan gerekli olan giderlerle söz konusu y›l içinde vergi, resim ve servetten elde edilecek normal gelirler denk olmal›d›r. Bu teoriye göre bütçe fazlas› ya da a盤› ortaya ç›kmamal›, e¤er bir fazla ya da aç›k söz konusu olursa, bütçenin gelir ve gider k›s›mlar›nda bu fazla ya da a盤› ortadan kald›racak ayarlamalar yap›lmal›d›r. Telafi edici bütçe teorisi ise, iktisadi faktörlerin serbest çal›flmas› halinde, ekonominin yap›sal depresyona sürüklenece¤ini ileri sürer. Bu durumdan ancak sürekli ve artan kamu giderleri politikas›yla, yani devaml› bir aç›k ile kurtulunur. Devaml› a盤a ait giderler için bir plan haz›rlan›r ve ekonomideki duraklama planlama ile önlenir. Devrî bütçe teorisindeki uygulaman›n aksine, depresyon geçifltirilir geçifltirilmez, ekonomi piyasa kurallar›na b›rak›lmaz. Tam istihdam›n sa¤lanmas› için sürekli devlet müdahalesi gereklidir. Devrî bütçe teorisi, bütçe denkli¤i prensibinden tamamiyle vazgeçmez. Ancak bu prensip klasik ya da y›ll›k denklik fleklinde de¤il de, daha genifl bir konjonktür dönemini kapsayan bir süre içinde gerçekleflmelidir. Konjoktürün çöküntü zamanlar›nda bir aç›k, refah zamanlar›nda ise gelir fazlas› beklenir ve konjonktürün bütününde aç›k ve fazlalar denklefltirilir. (Bkz. Bütçe, Telafi Edici Bütçe, Devrî Bütçe) B. Ocakc›o¤lu Çal›flma Sermayesi [ A l m . B e t r i e b s k a p i t a l ] [ F r . Capital circulant ] [ ‹ n g . Working Capital, Circulating capital ] Bir iflletmenin normal faaliyetlerini sürdürme amac› aç›s›ndan yararlan›labilir mevcut kaynaklar› ifade eder. ‹fl letme sermayesi de denilir. Bu tan›ma göre çal›flma ser- [Alm. Arbeitszeit] [Fr. Durée de travail ] [‹ng. Working hours] ‹flçilerin iflyerinde ya da iflverenin emir ve direktifleri alt›nda çal›flt›klar› zaman parças›n› ifade etmektedir. Çal›flma (ifl) sürelerinin s›n›rlanmas› iflçilerin 19.yy’dan beri ileri sürdükleri ilk isteklerden biri olmufltur. Bunun nedeni, 19.yy’›n ortalar›na do¤ru liberal ikti sadi görüfllerin etkisiyle günlük çal›flma sürelerinin on befl saatin üzerine ç›kmas›d›r. Uzun çal›flma süreleri iflçilerin dinlenmesine imkân b›rakmad›¤› gibi, verimin düflmesine, hastal›klar›n artmas›na, ifl kazalar›n›n ço¤almas›na neden olmufltur. 20. yy’›n bafllar›nda 24 saatlik bir günün üçe bölünerek bunlardan sadece birinde iflçinin çal›flmas›, di¤erinde uyumas›, sonuncusunda ise ifl d›fl›ndaki tüm faaliyetlerini göstermesi, sendikalar›n bafll›ca istekleri aras›nda yer alm›flt›r. Birinci Dünya Savafl› s›ras›nda bu fikir güçlenmifltir. Nitekim 1919 y›l›nda Versailles Bar›fl Antlaflmas› ile kurulan Uluslararas› Çal›flma Örgütü’nün amaçlar›ndan biri de çal›flma sürelerini s›n›rlamak olmufltur. Böylece daha insanc›l bir çal›flma düzeninin sa¤lanaca¤› kan›s›na var›lm›flt›r. Uluslararas› Çal›flma Örgütü’ nün (ILO) kabul etti¤i sözleflme ve tavsiyelerin de etkisiyle 20.yy’da sekiz saatlik günlük ifl süreleri h›zla yayg›nlaflm›fl ve birçok ülkenin mevzuat›na girmifltir. ‹kinci Dünya Savafl›’ndan sonra çal›flma sürelerinin iflçiler yarar›na s›n›rlanmas› devam etmifltir. Teknolojik geliflmeler, verimlilikte meydana gelen art›fllar, sosyal devlet alan›ndaki yeni görüfller iflçilerin daha az çal›flmas›na imkân vermifltir. Nitekim geliflmifl birçok ülkede haftal›k çal›flma süresi 40 saat dolay›na inmifltir. AET ülkelerinde baz› iflkollar›nda bu süre 40 saatin dahi alt›na düflmüfltür. Çal›flma sürelerinin azalmas›n›n bir nedeni de daha çok iflçiye ifl sa¤layabilmek, iflsizlikle savaflmak ve tam çal›flma amac›na ulaflabilmektir. Nitekim iktisadi durgunlu¤un bafllad›¤› dönemlerde, geliflmifl ülkelerde k›smi çal›flma rejimi uygulanmakta, y›ll›k ücretli izinler art›r›lmakta, fazla çal›flmaya mümkün oldu¤u kadar izin 245 Çal›flma Süreleri verilmemektedir. fiu halde çal›flma sürelerinin s›n›rlanmas›nda insanc›l düflünceler kadar, makro ve mikro düzeyde iktisadi nedenler de rol oynamaktad›r. Türk mevzuat›nda önce kömür ocaklar›nda çal›flan iflçilerin günlük çal›flma süresi sekiz saate indirilmifltir (1921). Birinci ‹zmir ‹ktisat Kongresi’nde (1923) iflçi delegelerinin istekleri aras›nda günlük ifl sürelerinin sekiz saatle s›n›rland›r›lmas› yer alm›flt›r. Cumhuriyetin ilan›ndan sonra haz›rlanan ifl yasas› tasar›lar› ancak 1936 y›l›nda sonuçlanm›fl ve haftal›k çal›flma süresi 48 saat olarak belirlenmifltir. Daha sonraki tarihlerde yürürlü¤e giren ifl yasalar›nda (1967-1971) da çal›flma süreleri ile ilgili hükümlerde baz› de¤ifliklikler yap›lm›flt›r. Örne¤in, 25.8.1971 tarih ve 1475 say›l› ‹fl Yasas›'n›n 61. maddesi, 29.7.1983 tarih ve 2869 say›l› yasa de¤iflikli¤iyle yeniden düzenlenmifltir. Buna göre; a) genel bak›mdan çal›flma süresi haftada en çok 45 saattir. Bu süre, haftada 6 ifl günü çal›fl›lan ifllerde günde 7,5 saati aflmamak üzere ve cumartesi günleri k›smen ya da tamamen tatil eden iflyerlerinde, haftan›n çal›fl›lan günlerine eflit ölçüde bölünerek uygulan›r. Çal›flma müddetinin yukar›daki esaslar çerçevesinde uygulama flekilleri, Çal›flma Bakanl›¤› taraf›ndan ç›kar›lacak çal›flma süreleri tüzü¤ünde belirtilir. b) Sa¤l›k kurallar› bak›m›ndan günde ancak 7,5 saat ve daha az çal›fl›lmas› gereken ifller, Çal›flma Bakanl›¤› ile Sa¤l›k ve Sosyal Yard›m Bakanl›¤›'n›n ortaklafla haz›rlayacaklar› bir tüzükte belirtilir. Bu gibi ifllerde iflçiye fazla çal›flt›rma yapt›rmak da söz konusu olamaz. Öte yandan, ‹fl Yasas›'n›n 62. maddesi 1. f›kras›n›n a,b,c,ç,d,e bentlerinde iflçinin, fiilen üretimde bulunmamas›na karfl›n, çal›flma süresinden say›lan haller flöyle s›ralanm›flt›r: a ) Madenlerde, taflocaklar›nda yahut her ne çeflit olursa olsun yeralt›nda ya da su alt›nda çal›fl›lacak yerlerde iflçilerin kuyulara, dehlizlere, ya da as›l çal›flma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden ç›kmalar› için gereken süreler; b) ‹flçilerin, iflverence iflyerlerinden baflka bir yerde çal›flt›r›lmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler; c) ‹flçinin iflinde ve iflverenin her an buyru¤unda haz›r bir halde bulunmakla beraber, çal›flt›r›lmaks›z›n ve ç›kacak ifli bekleyerek bofl geçirdi¤i süreler; ç) ‹flçinin, iflverence baflka bir tarafa gönderilmesi ya da iflveren evinde veya bürosunda yahut iflverenle ilgili herhangi bir yerde meflgul edilmesi suretiyle as›l iflini yapmaks›z›n geçirdi¤i süreler; d) Emzikli kad›n iflçilerin, çocuklar›na süt vermeleri için belirtilecek süreler; e) Demiryollar›, vesair yollar ve köprülerin yap›lmas›, korunmas› ya da onar›m ve tadili gibi ifllerde vaki oldu¤u vechile, iflçilerin ikamet ettikleri mevkilerden uzak bir mesafede bulunan iflyerlerine hep birlikte nakledilmeleri icap eden her türlü ifllerde, bunlar›n toplu ve mukannen surette götürülüp getirilmeleri s›ras›nda geçen süreler. Çapraz Elastiklik Yine ayn› maddenin II. f›kras›na göre, iflin mahiyetinden do¤may›p da iflveren taraf›ndan s›rf sosyal yard›m amac›yla iflyerine götürülüp getirilme s›ras›nda araçlarda geçen zaman, çal›flma süresinden say›lmaz. M. Kutal/A.Erhan Çal›flma Tablosu [Fr. Tableau de Travail ] [‹ng. Working table] Toplamlar› eflit iki sütun halinde düzenlenmifl, birbiriyle ilgili bir rakamlar setinin hatas›z ve sistematik olarak belli amaçlar aç›s›ndan düzeltilmesi, ayarlanmas› ve sonuçlar›n›n çeflitli sütunlarda gruplanmas› amac›yla kullan›l›r. Çal›flma tablosu, muhasebede, özellikle dönem sonu ayarlama ve kapan›fl ifllemlerinin sistematik olarak yap›lmas› amac›yla kullan›l›r. Bu amaçla kullan›lan bir tablo, her biri borç ve alacak sütunlar›n› içeren flu ana sütunlardan oluflur: 1) Ayarlamalardan önceki bakiyeler mizan›, 2) Ayarlamalar, 3) Ayarlamalardan sonraki mizan, 4) Gelir tablosu, 5) Da¤›t›lmam›fl kârlar tablosu, 6) Bilanço. Çal›flma tablosunun yukarda say›lan ana sütunlar›ndan her birinin borç ve alacak tutarlar›n›n eflit olmas› gerekir. Ayarlamalardan sonraki mizan sütunu, sonraki üç sütuna uygun flekilde da¤›t›larak finansal tablolar›n içeri¤i elde edilmifl olur. Çal›flma tablosunun bir di¤er yayg›n kullan›m alan› da finansal durumdaki de¤iflmeler (fonlar›n kaynak ve kullan›mlar›) tablosudur. Böyle bir tablo, dönem sonu ve dönem bafl› bilançolar›ndaki hesaplar›n farklar›ndan oluflan bir ana sütunla bafllat›l›r; sonraki sütun fon girifl ya da ç›k›fl›na yol açmam›fl olaylar veya kay›tlar için yap›lacak düzeltmelere ayr›l›r; daha sonraki sütunlarda da fon ak›fllar› çeflitli amaçlar aç›s›ndan gruplan›r. Örne¤in, fon kullan›fllar› ve fon kaynaklar› için birer sütun ayr›labilir. ‹htiyaç duyulursa, fon kaynaklar›, faaliyetlerden sa¤lanan ve di¤er kaynaklardan sa¤lanan olmak üzere iki ayr› sütunda toplanabilir. Y. Ercan Çapraz Elastiklik [Alm. Kreuzelastizität] [Fr. L’élasticité croisée] [‹ng. Cross elasticity] Belirli bir mal›n talebini yaln›zca kendi fiyat›n›n de¤il, tamamlay›c› ve rakip mallar›n fiyatlar›n›n da etkiledi¤i aç›kt›r. (A) mal›n›n talebinin tamamlay›c› ya da rakip mallar›n fiyatlar›na göre elastikli¤ine “çapraz elastiklik” ad› verilir. Talep fonksiyonunun genel flekli dikkate al›narak, tamamlay›c› ve rakip mallar için çarpraz elastiklik katsay›lar› s›ras›yla flöyle gösterilir: δ DA PC δ DA PR ECC = ECB = δ PC DA δ PR DA (A) mal›n›n talebinin herhangi bir tamamlay›c› mal›n fiyat› (Pc)’ye göre birinci dereceden k›smi türevi ne246 Çapraz ‹liflkiler Çapraz Kurlarla Arbitraj gatif olaca¤›ndan, (Ecc) katsay›s› da negatif iflaret tafl›r. Daha aç›k bir ifadeyle, herhangi bir tamamlay›c› mal›n fiyat›n›n yükselmesi, söz konusu mal›n talebiyle birlikte (A) mal›n›n talebini de daraltmaktad›r. Tamamlay›c› mal›n fiyat›n›n düflmesi ise hem söz konusu mal›n hem de (A) mal›n›n talebinin genifllemesine neden olmaktad›r. Birinci dereceden k›smi türevin ve dolay›s›yla (Ecc)’nin negatif iflaret tafl›mas›n›n nedeni budur. (A) mal›n›n talebinin herhangi bir rakip mal›n fiyat› olan (PR)’ye göre çapraz elestakli¤i pozitif iflaret tafl›r; rakip mal›n fiyat›n›n düflmesi, söz konusu mal›n talebini geniflletip (A) mal›n›n talebini daralt›r. (PR) yükseldi¤i zamansa rakip mal›n talebi düflmekte, (A) mal›n›n talebi artmaktad›r. Daha aç›k bir ifadeyle, (A) mal›n›n talep fonksiyonunun herhangi bir rakip mal›n fiyat›na göre k›smi türevi pozitif oldu¤undan, (ECR) de pozitif iflaret tafl›maktad›r. fiu halde, (A) mal›n›n talep fonksiyonunun genel flekli bilinmekteyken, söz konusu mal fiyat› d›fl›nda di¤er herhangi bir (B) mal›n›n fiyat›na göre elastiklik katsay›s› negatif iflaret tafl›yorsa, (E) mal›n›n (A)’n›n tamamlay›c› mal› oldu¤u anlafl›l›r. Elastiklik katsay›s› pozitif iflaret tafl›yorsa (B) mal› rakip bir mald›r. E Alkin Çapraz iliflkiler bir organizasyonda bireyler aras›nda dostluklar› gelifltirir, ifllerin bürokrasiye ve k›rtasiyecili¤e gerek kalmadan, çat›flmas›z bir biçimde yürütülmesini sa¤lar. Bununla beraber, biçimsel örgüte karfl› gelen biçimsel olmayan örgütlenme, gruplaflma ve klikleri h›zland›rmaktad›r. E. Eren Çapraz ‹liflkiler [Fr. Relations biaises] [‹ng. Cross relations ] Bir örgütte faaliyette bulunan ayn› düzeydeki yöneticilerin kendilerine komuta eden üst yöneticiye baflvurmaks›z›n ya da onun herhangi bir emri olmaks›z›n kendilerini ilgilendiren konularda iliflki ve iflbirli¤inde bulunmalar›na denilir. Ayr›ca, bir yöneticinin kendisine ba¤l› olmayan, kendisinden daha alt düzeydeki bir örgüt eleman› ile iliflkide ve iflbirli¤inde bulunmas› da çapraz iliflkiler kapsam›nda say›lmaktad›r. Baz› düflünürlerin çapraz iliflkilere yan iliflkiler ad›n› da verdikleri görülmektedir. Çapraz Kurlar [Alm. Kreuzende-Wechsel-Kursel] [Fr. Cours croisés ] [‹ng. Exchange cross rates ] Dövizlerin ayr› ülkelerde karfl›l›kl› de¤erlerini belirtmek için kullan›lan terimdir. 9 May›s 1996 tarihinde geçerli çapraz kurlar› ele alarak bir örnek verelim. Afla¤›da, dik sütunlarda yukar›dan afla¤› paralar›n kendi ülkelerindeki de¤eri ile hesaplanm›fl döviz kurlar› gösterilmektedir. Yatay sütunlarda ise ayn› paralar›n yabanc› ülkelerdeki kurlar› belirtilmektedir. Sterlin Dolar Mark Yen 2,315 159,40 1,886 2,584 1 1,521 104,73 1,239 1,698 0,657 1 68,853 0,814 1,116 Sterlin 1 1,522 Dolar 0,657 Mark 0,431 Yen 0,00627 0,00955 0,0145 1 ‹sviçre Frang› Florin 0,0118 0,0162 ‹sviçre Frang› 0,530 0,806 1,227 84,490 1 1,370 Florin 0,588 0,895 61,668 0,729 1 0,386 Örne¤in Londra'da sterlin hesab›yla mark kuru 0,431'dir. Frankfurt'ta mark hesab›yla sterlin kuru ise 2,315'tir. Londra ile Frankfurt aras›nda çapraz kur fark› olufltu¤unda, bu fark çapraz kurlarla arbitraj yapma olana¤›n› sa¤lamaktad›r. (Bkz. Kur, Döviz Kuru, Döviz Kurlar› Paritesi, Çapraz Kurlarla Arbitraj) F. Ergin/fi.Akkaya Çapraz Kurlarla Arbitraj fiemada kesikli çizgilerle gösterilen tüm iliflkiler çapraz iliflkilerdir. Bu iliflkileri örgüt el kitaplar›nda göstermek, bunlar›n zaman ve konular›n› belirlemek olanaks›zd›r; bu nedenle, bunlara biçimsel olmayan ya da zorunlu olmayan iliflkiler de denilmektedir. [Alm. Arbitrage durch kreuzende Raten] [Fr. Arbitrage par cours croisés ] [‹ng. Arbitrage through cross rates ] Kur dalgalanmalar› bütün ülkelerde ayn› anda ve oranda olmaz. Ülke paras›, bazen bir dövize karfl› paritesini korurken bir baflkas›na karfl› de¤er kaybedebilir. De¤iflik yönlerde ve oranlarda kur dalgalanmalar›, operatörlere çapraz kurlarla arbitraj f›rsatlar› temin edebilir. Örne¤in t diyece¤imiz bir tarihte, Sterling kuru, Dolar karfl›s›nda yükselmifltir. Ancak, Sterling-‹sviçre Frang› ve Dolar-‹sviçre Frang› pariteleri de¤iflmemifltir. Bu durumda, kambiyo operatörleri dolarla ‹sviçre Frang› ald›klar› ve ‹sviçre Frang›’n› Sterling’e çevirdiklerinde kur fark›n›n getirece¤i brüt miktar› hesaplarlar. Kur fark› operasyon maliyetini karfl›layarak en az % 1/32 oran›nda kâr b›rak›yorsa, çapraz kurlarla arbitraj a bafllarlar. Dolar satarak sterling almak, iki yanl› transfer ifllemidir. Kur fark›ndan yararlanmak için kambiyo opera247 Çarm›kl› Holding A.fi. Çarpan törlerinin dövizi ucuz bulduklar› yerden al›p pahal› oldu¤u yerde satmalar› direkt kurlarla arbitrajd›r. Dolar› sterlinge çevirme iflleminde araya üçüncü bir ülke paras›, örne¤in ‹sviçre Frang› girerse, transfer üç yanl› bir operasyon olur. Arbitraj üç ya da daha çok yanl› transferle gerçeklefltirildi¤inde, bu iflleme çapraz kurlarla arbitraj denilir. (Bkz. Direkt Kurlarla Arbitraj, Arbitraj, ‹ki Yanl› Transfer, Çok Yanl› Transfer) F. Ergin belli bir süre için de¤iflmez varsay›lmaktad›r. Bu oran›n flekillendirdi¤i geometrik dizinin toplam›, sonuç olarak, yarat›lan milli geliri vermektedir. Tasarruflar› ve tasarruf etmemek anlam›na da gelebilen tüketim harcamalar›n› milli gelirin birer do¤rusal fonksiyonu olarak ele almak, marjinal tüketim ve tasarruf e¤ilimlerini toplumun de¤iflmez karakterlerinden biri olarak kabul etmek, mekanizman›n iflleyiflini aç›klarken karfl›lafl›lacak bütün güçlükleri bafllang›çta yok etmektir. Teorinin esas› fludur: Ekonomi içine zerkedilen ek bir yat›r›m harcamas›, ilk elde kendi kadar gelir yatarcakt›r. Bu geliri elde edenler, o toplum için geçerli olan fire oran›na (yani tasarruf e¤ilimine) göre bir miktar tasarruf edip geri kalan› tüketim harcamalar› için kullanacaklard›r. Tüketim harcamalar›, mal ve hizmetlerini satanlar›n ek gelirlerini oluflturacakt›r. Onlar da belli oranda tasarruf edip, geri kalan› harcayacaklar d›r. Böylece her safhada, bir önceki safhan›n harcamalar›n› gelir olarak ellerine geçirmifl olanlar, bu miktardan belli oranda tasarruf edip belli oranda tüketim harcamalar›nda bulunacaklard›r. ‹lk safhada yarat›lan gelir, elden ele dolaflan bir buz parças› gibi eriyecek ve sonunda s›f›r olacakt›r. Bütün safhalar boyunca yarat›lan gelir, ortak oran› mar jinal tüketim e¤ilimi olan geometrik dizinin toplam› al›narak bulunur. Çarpan mekazinmas›, daha aç›k olarak flöyle de belirlenebilir: ‹lk dönemde yarat›lan gelir, örne¤in ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› (∆I) kadar olacakt›r. Çarm›kl› Holding A.fi. 1948’de Ali R›za Çarm›kl› taraf›ndan bir inflaat taahhüt flirketi olarak kuruldu. ‹stikrarl› bir çizgi izleyerek inflaat sektöründe ülkenin önde gelen flirketlerinden biri durumuna geldi. 1970’lerde yurt d›fl›nda, özellikle Libya’da dev inflaat taahhüt iflleri üstlendi. 1977’de yeniden yap›lanarak holdingleflti. Libafl ‹nflaat ve Yat›r›m A.fi., Yonca ‹nflaat Yat›r›m A.fi., Çarm›kl› ‹nflaat Taahhüt ve Ticaret A.fi., Gitafl Gökçeada ‹nflaat ve Turizm A.fi., Arpet Petrol Ürünleri ‹nflaat Sanayi ve Ticaret A.fi., holdingin bünyesinde etkinlik gösteren flirketlerdir. Söz konusu flirketler, yurt içi ve yurt d›fl›nda toplu yerleflim merkezleri, ifl merkezleri, sanayi siteleri, sanayi tesisleri, turizm projeleri, kültür ve e¤itim merkezleri, altyap› tesisleri kurmakta, iflletmektedir. 1995 sonu itibariyle ödenmifl sermayesi 285 milyar TL olan holdingin, çat›s› alt›ndaki flirketlerde istihdam edilen personel say›s› 1 000’dir. fi.Özgencil/A.Erhan ∆Y1 = ∆I Bu gelirden belli oranda (marjinal tüketim e¤ilimi oran›nda) tüketim harcamalar› yap›lacak ve bu harcanan miktar da ikinci safhadaki geliri yaratacakt›r. Çarpan [Alm. Multiplikator] [Fr. Multiplicateur] [‹ng. Multiplier] Ba¤›ms›z harcamalardaki art›fllar›n milli gelir üzerinde kendilerinin birkaç kat› boyutunda etki yaratmalar›na çarpan etkisi denir. Bu etkinin boyutunu gösteren katsay›ya da çarpan denir. Ba¤›ms›z harcamalardaki yükselmelerin denge milli gelir seviyesinde art›fla sebep olaca¤› aç›kt›r. Bununla beraber as›l sorun, de¤iflikli¤in yönünü tespitten çok, s›n›r›n› kestirebilmektir. Harcama ve gelir art›fl› aras›nda iliflki kuran mekanizman›n her safhas›nda, yarat›lan ya da kazan›lan gelirlerden, harcamalardan baflka mecralara akan s›z›nt›lar bir genel fire meydana getirmekte ve gelir art›fl› bir noktada durmak tad›r. Kapal› bir ekonomide gelir ak›m›ndaki en önemli fire tasarruflar d›r. Ayr›ca harcamalardaki art›fllar karfl›s›nda fiyatlar›n sabit kal›p kalmayaca¤›, gelirin elde edilmesiyle kullan›lmas› aras›nda bir zaman fark› bulunup bulunmad›¤› gibi çözülmesi gereken baflka sorunlar da belirmektedir. Toplam arz fonksiyonu tam kullan›m s›n›r›na kadar sonsuz elastik varsay›larak ve gecikmesiz fonksiyonlarla çal›fl›larak bu iki sorun çözümlenebilir. Geriye firelerin gelir art›fl› sürecini hangi noktada durduraca¤› sorununun çözümü kalmaktad›r. Bu konuda çarpan analizi yard›mc› olmaktad›r. Çarpan mekazinmas›nda ba¤›ms›z harcamalar bir ek sojen ak›m yaratmaktad›r. Milli gelir ak›m›ndaki fireyi oluflturan, tasarruftur. Gelirdeki dalgalanmalar›n uyard›¤› tasarruf de¤iflmelerinin gelirdeki de¤iflikli¤e oran› ∆Y2 = c∆Y1 = c∆I Üçüncü safhadaki gelir ise, bir önceki safhada yarat›lan gelirden yap›lan harcamalara eflit olacakt›r. ∆Y3 = c∆Y2 = c(c∆I)=c2∆I Dördüncü safhada yarat›lan gelir flöyledir. ∆Y4 = c∆Y3 = c(c2∆I)=c3∆I Mekanizma, uzayan safhalar boyunca ayn› tempo ile çal›flacakt›r. Sonuç olarak yarat›lan toplam gelir art›fl›, bütün safhalar boyunca gerçekleflen harcama art›fllar›n›n, baflka bir deyiflle fertlerin eline geçen gelir art›fllar›n›n toplam› al›narak bulunur. n ∑ ∆Yi = ∆Y = ∆I + c∆I + c2∆I + c3∆I + . . . . i=› = ∆I (1 + c + c2 + c3 + . . . .) Parantez içinde, ortak oran› c (marjinal tüketim e¤ilimi) olan bir geometrik dizi yer almaktad›r. Bu dizinin toplam› (geometrik dizi toplam formülünden marjinal tüketim e¤liminin 1’den küçük olmas›ndan ve sonuncu terimin s›f›r bulunmas›ndan faydalan›larak) 1/1-c bulunur. Yani ∆I kadar ba¤›ms›z yat›r›m harcamas› art›fl›n›n yarataca¤› gelir art›fl›, 248 Çarpan Çarpan 1 1-c kadard›r. Sa¤ taraftaki 1/(1-c) kesrine “çarpan” ad› verilmektedir. Çarpan›n say›sal de¤eri, ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›ndaki art›fl›n, kendisinin kaç kat› gelir art›fl› sa¤layaca¤›n› belirlemektedir. Milli gelirin denge seviyesinin nas›l belirlendi¤ini inceleyen, ba¤›ms›z yat›r›mlar›n dikkate al›nd›¤› modelde, Yo= (Io +Co) 1 1-c ∆Y = ∆I eflitli¤i yaz›labilir. Çarpan katsay›s›n›n bu ifadede yer ald›¤› görülmektedir. Örne¤in yat›r›mlarla (∆I) kadar bir art›fl olmas› halinde var›lacak yeni gelir seviyesi Y’o= Yo + ∆Y = (Io + ∆I + Co) seviyesine ç›karacakt›r. Birinci eflitlik ikinciden ç›kar›ld›¤›nda, ∆Y = ∆I çarpan denklemine var›l›r. Çarpan›n iflleyifli say›sal bir örnek yard›m›yla izlenebilir. Tüketim ve yat›r›m harcamalar› flu denklemlerle gösterilsin: C=10+0,8 Y I=2 Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki 1 milyarl›k art›fl›n gelir üzerindeki etkisi flöyle gösterilebilir. ∆Y = ∆I 1 1-c eflitli¤i ile gösterilebilir. Birinci eflitlik ikinciden ç›kar›ld›¤›nda yine ∆Y = ∆I 1 1-c çapran denklemine var›lmaktad›r. Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› durumda ise, her dönemde yarat›lan gelir, önceki dönemin tüketim harcamalar› ile uyar›lm›fl yat›r›m harcamalar›n›n toplam› kadar olacakt›r. ∆Y1 = ∆I ∆Y2 = c∆Y1 + i∆Y1 + (c+i) ∆I ∆Y3 = (c+i)2∆I ∆Y4 = (c+i)3∆I . . . . . . . . . ∆Y1= ∆Y=∆I+(c+i) ∆I+(c+i)2∆I+(c+i)3∆I+.... = ∆I[I+(c+i)+(c+i)2+(c+i)3....] 1 1 = ∆I 1-(c+i) 1-c-i Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n bulundu¤u modelde, ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›ndaki art›fl›n kendisinin kaç kat› gelir art›fl› yarataca¤›n› belirleyen çarpan katsay›s›, 1/(1-c-i)’dir. Milli gelirin denge seviyesinin uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› bir modelde nas›l belirlenece¤i incelenirken, Yo= (Io +Co) 1 1-c-i ∆I = eflitli¤ine var›l›r. Sa¤ taraftaki kesrin çarpan katsay›s› oldu¤u aç›kt›r. Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki (∆I) kadar bir art›fl milli geliri Y’o= Yo + ∆I = (Io + ∆I + Co) 1 1-c-i 1 1-c-i 1 1-c = 1 1,0-0,8 = 1x5 = 5 milyar TL. Demek ki bu ekenomide çarpan katsay›s› 5’tir. Yani ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›ndaki her art›fl, kendinin befl kat› gelir art›fl›na yol açmaktad›r. Yukarda anlat›lanlarda ve say›sal örneklerde dikkat edilecek husus, çarpan katsay›s›n›n say›sal de¤erini marjinal tüketim e¤iliminin belirlemesidir. Marjinal tüketim e¤ilimi belli bir dönem boyunca de¤iflmez varsay›ld›¤›na göre, çarpan›n say›sal de¤erinin de ayn› dönem boyunca de¤iflmez kabul edilece¤i aç›kt›r. Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› durumda yat›r›m fonksiyonu I = I o + iY (I=2 + 0,1Y) oldu¤una göre, yine 1 milyar liral›k ba¤›ms›z yat›r›m art›fl›n›n gelir üzerindeki etkisi, 1 1 = 1-c-i 1,0-0,8-0,1 = 1x10 = 10 milyar TL. ∆Y =∆I olacakt›r. Bunun anlam› fludur: Ad› geçen ekonomide çarpan katsay›s› 10’dur. Yani ba¤›ms›z yat›r›mlardaki art›fllar kendilerinin on kat› gelir art›fl› yaratmaktad›rlar. Çarpan katsay›s›n›n say›sal de¤erinin bir önceki örnekte 5 iken bu örnekte 10 olmas›n›n sebebi, uyar›lm›fl yat›r›mlar›n gelir art›fl›na verdi¤i h›zd›r. Ba¤›ms›z yat›r›mlardaki art›fl›n milli gelir üzerindeki etkisini düz yolda bir arabay› arkadan iterek ilk h›z vermeye benzetirsek, uyar›lm›fl yat›r›mlar› da araban›n arkas›ndan devaml› koflarak ona h›z kazand›rmaya çal›flan bir kiflinin çabas›na benzetebiliriz. Gerçi e¤ilim diklefltikçe -her iki halde de- araba duracakt›r. Ancak, ikinci durumda araban›n yokuflu daha yukar›lara kadar t›rmanabilece¤i aç›kt›r. Bu yüzden, baz› iktisat kitaplar›nda marjinal yat›r›m e¤iliminin yer ald›¤› çarpan katsay›s›na süper-çarpan ad› verilmektedir. Geometrik Yorum: Ba¤›ms›z harcamalardaki art›fl›n milli gelir üzerindeki etkisinin geometrik olarak yo249 Çarpan Çarpan rumlanmas›, çarpan kavram›na daha fazla aç›kl›k kazand›racakt›r. Bunun için efektif talep fonksiyonunun, örne¤in otonom harcamalardaki (∆I) kadar bir art›fl dolay›s›yla, bu art›fl kadar kendisine paralel olarak yukar› kayd›¤› varsay›ls›n. (fiekil. 1) eflitli¤i yaz›labilir. Birinci eflitlikten (BC) uzakl›¤›n›n de¤eri tg (A1) ve (AB) cinsinden bulunup ikinci eflitlikte yerine kondu¤unda, (AB) yerine (∆Y) ve CD yerine de (∆I) yaz›larak ∆Y tg A1 + ∆I =1 ∆Y 1 ∆Y = ∆I 1-tgA1 denklemine var›l›r. Sadece otonom yat›r›mlar›n dikkate al›nd›¤› modelde, efektif talep do¤rusunun e¤iminin marjinal tüketim e¤ilimine eflit oldu¤u aç›kt›r. Demek ki ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› ile gelir art›fl› aras›nda iliflki kuran denklem, C+I D C B A O C+I+∆I Y0 C+I ∆Y = ∆I Y´0 Y fiekil 1. Çarpan›n Geometrik Yorumu fiekilde efektif talep fonksiyonu ba¤›ms›z yat›r›mlarda (∆I) kadar art›fl dolay›s›yla yukar› kaym›fl ve görüldü¤ü gibi gelirin denge seviyesini (Yo) dan (Yo)’ye ç›karm›flt›r. (Y oYo) ya da (AB) uzakl›¤›, gelir art›fl›n› belirlemek üzere (∆Y) olarak tan›mlanabilir. (CD) uzakl›¤› ise (∆I) ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› kadard›r. fiimdi (∆I) ile (∆Y) aras›nda geometrik bir iliflki kurulmaya çal›fl›ls›n. ABC dik üçgeninde küçük (A) aç›s›n›n tanjant› BC tg A1 = AB fleklinde yaz›labilir. Bu da efektif talep do¤rusunun e¤imine eflittir. ABD dik üçgenin ise 45 derece olan büyük (A) aç›s›n›n tanjant› için, BD tg A = = AB BC+CD AB 1 1-c olacakt›r. Uyar›lm›fl yat›r›mlar›n da dikkate al›nd›¤› modelde efektif talep do¤rusunun e¤imi marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal yat›r›m e¤iliminin toplam› kadar oldu¤una göre, ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› ile gelir aras›nda iliflki kuran denklem 1 ∆Y = ∆I 1-c-i halini alacakt›r. Her iki denklemin de daha önce yaz›lan çarpan denklemlerinin ayn› oldu¤u aç›kt›r. Çarpan›n geometrik yorumu, tasarruf-yat›r›m eflitli¤i yard›m›yla da yap›labilir. Sadece ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›n›n dikkate al›nd›¤› durumda (∆I) kadar yat›r›m art›fl›, yat›r›m fonksiyonunu bu art›fl kadar yukar› kayd›racakt›r. (fiekil 2) Yat›r›m fonksiyonunun yukar› kaymas› denge gelir seviyesini de (Yo)’dan (Y’o)’a kayd›racakt›r. Soldaki flekilde sadece ba¤›ms›z yat›r›m harcamalar›, sa¤daki flekilde uyar›lm›fl yat›r›m fonkisyonu ele al›nmaktad›r. (YoYo) veya AB uzakl›¤›na (∆Y) denebilir. fiekil (a) da (BC) uzakl›¤› flekil (b) de ise (CD) uzakl›¤› ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› (∆I) kadard›r. =1 S.I S.I I+∆I S S C C O Y0 Y´0 (a) A I+∆I B A D B I Y O Y0 Y0 fiekil 2. Tasarruf - Yat›r›m Eflitli¤i ve Çarpan 250 Y (b) Çarpan Çarpanlar Matrisi Ba¤›ms›z yat›r›m do¤rusunun dikkate al›nd›¤› flekil (a)’ya bakarak ABC dik üçgeninde (A) aç›s›n›n tanjant› için tg A = BC = ∆I AB ∆Y yaz›labilir. A aç›s›n›n tanjant› tasarruf fonksiyonunun e¤imi, yani marjinal tasarruf e¤ilimi oldu¤undan, ba¤›ms›z yat›r›m art›fl› ile gelir aras›nda iliflki kuran denklem 1 ∆Y = ∆I s halini al›r. Uyar›lm›fl yat›r›m fonksiyonunun ele al›nd›¤› flekil (b)’de ABC dikdörtgenindeki küçük A aç›s›n›n tanjant› ve ABD dik üçgenindeki büyük A aç›s›n›n tanjant› için tg Ai = BC = BC AB ∆Y tg A = BD = BC+CD = BC+∆I AB AB ∆Y eflitlikleri yaz›labilir. Birinci eflitlikten faydalanarak BC’nin tgA1 ya da ∆Y cinsinde de¤eri bulunup ikinci eflitlikte yerine konuldu¤unda tg A = tg A1 ∆Y + ∆I ∆Y 1 tgA-tgA1 denklemine var›l›r. tg A marjinal tasarruf e¤ilimine, tg A1 de marjinal yat›r›m e¤ilimine eflit oldu¤una göre, ba¤›ms›z yat›r›mlardaki art›fl ile gelir art›fl› aras›nda iliflki kuran denklem 1 ∆Y = ∆I s-i olacakt›r. Marjinal tüketim e¤ilimi ile marjinal tasarruf e¤iliminin toplam›n›n 1’e eflit oldu¤u hat›rlanarak s yerine 1-c yaz›l›rsa, her iki yat›r›m-gelir denkleminin de asl›nda çarpan denklemlerinin ayn› oldu¤u ortaya ç›kar. Çarpan mekanizmas›n›n iflleyifli, say›sal bir örnek kullan›larak, tablolar yard›m›yla da ad›m ad›m izlenebilir. Afla¤›daki tabloda 1 milyar TL’l›k ba¤›ms›z yat›r›m harcamas›n›n milli gelire her safhada marjinal tüketim e¤iliminin belirledi¤i miktar kadar katk›da bulundu¤u görülüyor. Tabiidir ki, azalarak gitgide s›f›ra yaklaflan bu katk›lar›n sebebi bafllang›çtan itibaren her safhada gelir art›fl›n›n uyard›¤› tüketim harcamalar›d›r. ∆Y = ∆I Safhalar 1 2 3 4 . . ∆I 1,000 . . 1,000 ∆C 0,800 0,640 0,512 . . 0,000 4,000 ∆Y 1,000 0,800 0,640 0,512 . . 0,000 5,000 ∆S 0,200 0,160 0,128 . . 0,000 1,000 Birinci safhada 1 milyarl›k yat›r›m kendi kadar gelir art›fl› yaratmaktad›r. Marjinal tüketim e¤ilimi 0,8 oldu¤una göre, bu gelirin 800 milyon liras› tüketim harcamalar›nda kullan›lmakta ve ikinci safhan›n gelirini yaratmaktad›r. Her safhada yarat›lan ek gelir, bir önceki safhan›n gelirinden yap›lan tüketim harcamalar›d›r. Safhalar ilerledikçe yarat›lan gelir gitgide azalmakta ve sonunda gelir, tüketim harcamalar› ve tasarruflar s›f›r olmaktad›r. Toplam gelir, tüketim ve tasarruf art›fllar›n› bulmak için sütunlar topland›¤›nda ∆Y = ∆C + ∆I ve ∆Y = ∆C + ∆S denge flart›n›n tekrar sa¤land›¤› görülmektedir. Gelir 5 milyar artm›fl ve tekrar dengeye gelinmifltir. Çarpan mekanizmas›n›n reel anlamda iflleyebilmesi için toplam arz fonksiyonunun sonsuz elastikli¤e sahip olmas› gerekir. Daha aç›k bir deyiflle, mekanizman›n her safhas›nda ât›l iflgücü ve kapasitenin mevcut bulunmas› flartt›r. Ayr›ca ekonomide hammadde ve yard›mc› mallar›n tedarikinde güçlüklerle karfl›lafl›lmamal›d›r. Bu flartlar gerçekleflmedi¤i takdirde emek, kapasite ve döviz yetersizli¤i gibi darbo¤azlar reel gelirin artmas›n› engeller; toplam arz foksiyonu elastikli¤ini kaybeder; harcama-gelir ak›m› sadece fiyatlar› ve dolay›s›yla nakdi geliri art›r›c› yönde ifller. Çarpan›n say›sal de¤erini belirleyen bafll›ca unsurun marjinal tüketim e¤ilimi oldu¤una daha önce de¤inilmiflti. Tüketim harcamalar› ile milli gelir aras›nda do¤rusal bir iliflki kurmada çeflitli pratik ve istatistik güçlüklerle karfl›lafl›l›yorsa, çarpan ile ilgili hesaplamalarda tereddütlere düflülece¤i aç›kt›r. Buraya kadar yap›lan aç›klamalara dayan›larak, çarpan›n reel anlamda ancak durgunlu¤un hüküm sürdü¤ü sanayileflmifl bir ekonomide iflleyebilece¤i sonucuna var›labilir. Böyle bir ekonomide ât›l iflgücü ve ât›l kapasi te vard›r. Ayr›ca vas›fl› emek, döviz vb. yetersizli¤i gibi darbo¤azlar›n belirmesi de uzak bir ihtimaldir. Oysa ge liflmekte olan bir ekonomide zaman zaman depresyon hali hüküm sürse de, say›lan bütün darbo¤azlar›n varl›¤›, çarpan mekanizmas›n›n reel yönde iflleyiflini engelleyebilir. Bundan baflka, gelir-harcama ak›m›nda gelirlerin kazan›ld›klar› çevrenin uza¤›ndaki tüketim merkezlerinde kullan›lmas›, çarpan mekanizmas›n›n homojenli¤ini bozar. (Bkz. Süper Çarpan, Uyar›lm›fl Yat›r›m, Ba ¤›ms›z Yat›r›m, Milli Gelir] E. Alkin Çarpanlar Matrisi [Alm. Matrix der Multiplikatoren] [Fr. Matrice des mul tiplicateurs] [‹ng. Matrix of multipliers] “Çarpan” terimi, bir de¤iflkenin baflka bir de¤iflkenden do¤rudan ve dolayl› etkileniflini belirler. ‹ktisatta milli gelirin yat›r›mlardan etkilenifli ile ilgisi dolay›s›yla yayg›n flekilde bilinen bir terim olmakla birlikte, çarpan sözcü¤ü çok daha genel ve uygulama alan› genifl bir kavramd›r. Çarpan kavram› en iyi flekilde bir do¤rusal ekonometrik modelde ya da efl anl› denklem sistemi çerçevesinde aç›klanabilir. Bir do¤rusal modelde, y a p › s a l 251 Çarpanlar Matrisi Çarpma Teoremi formdan türetilmifl indirgenmifl form”, bir çarpanlar matrisidir. Her indirgenmifl form katsay›s›, bütün di¤er önceden belli de¤iflkenler sabit tutuldu¤u takdirde, ilgili önceden belli de¤iflkendeki bir birimlik bir de¤iflmenin endojen de¤iflkende meydana getirece¤i de¤iflmeyi gösterir. n, gözlem say›s› L, endojen de¤iflken say›s› K, önceden belli de¤iflken say›s› X = nxK Y = nxL E = nxL B = KxL Γ = LxL (tekil de¤il) Yap›sal form: YΓ + XB = E Yap›sal formu (Y) için çözersek, Y = – XBΓ-1 + EΓ-1 Π = – BΓ-1 V = EΓ-1 dersek indirgenmifl form, Y = XΠ + V olacakt›r. Do¤rusal olmayan modellerde çarpanlar, sistemin her defas›nda yeniden çözümü ve yak›nsakl›¤›n sa¤lanmas› halinde say›sal olarak belirlenebilir. (Bkz. Deter minant, Matris Cebiri) U. Korum Çarpma Teoremi [Alm. Multiplikationssatz, Multiplikationsregel] [Fr. Théorème de multiplication] [‹ng. Multiplication rule, Multiplication theorem] Birden fazla olay›n birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimalinin hesaplanmas›nda çarpma teoremi ad› verilen kurala baflvurulmaktad›r. Birlikte oluflmas› beklenen olaylar›n ihtimallerinin birbiriyle çarp›lmas› esas›na dayanan bu teorem, olaylar›n ba¤›ms›z olup olmamalar›na ba¤l› olarak, genel ya da özel çarpma teoremi olarak tan›mlanmaktad›r. Genel çarpma teoremine göre iki olay›n birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimali, ilk olay›n ortaya ç›kmas› ihtimali ile birinci olay›n ortaya ç›kmas› halinde ikincinin ihtimalinin (ba¤l› ihtimal) çarp›lmas› yoluyla elde edilecek ve birinci olay (E1), ikincisi (E2) ile gösterildi¤inde çarpma kural›, P(E1E2) = P(E1) x P(E2/E1) ‹ndirgenmifl form, endojen de¤iflkenleri sadece önceden belli de¤iflkenlerin ve (ε)’lar›n fonksiyonu olan v’lerin fonksiyonu olarak göstermektedir. Çarpanlar matrisi, indirgenmifl form’un (Π) matrisidir. Bir de¤iflkenin baflka bir de¤iflken üzerindeki etkisi iki unsura ba¤l›d›r: 1) Çarpan›n büyüklü¤ü, 2) Etkide bulunmas› söz konusu de¤iflkenin say›sal boyutu. Birinci indirgenmifl form denklemini, Yi = Πi0 + Πi1 + X1 + Πi2 + X2 + .. Πik Xk + gvi fleklinde yazarsak, örne¤in (X1)’in (Y i) üzerindeki etkisi (Πi)’e ve (X1)’e yani kendi büyüklü¤üne ba¤l› olacakt›r. Önceden belli de¤iflkenlerin tek tek etkileri gibi, do¤rusal bileflimlerinin toplam etkisini de tek tek etkilerinin toplam› olarak alg›layabiliriz. Ekonometrik modellerin dinamik niteli¤i, çarpan kavram›n›n da zaman boyutu dikkate al›narak yorumunu gerektirir. E¤er bir devrede egzojen de¤iflkenlerden biri 1 birim art›r›l›yor ve ertesi dönemde eski düzeyine dönüyorsa burada “ilk etki çarpanlar›” ve “gecikmeli çar panlar” söz konusudur. E¤er egzojen de¤iflken 1 birim art›r›l›yor ve ertesi dönemlerde bu düzeyini sürdürüyorsa “birikimli çarpanlar” söz konusudur. Endojen de¤iflkenlerin dinamik dengesini belirleyen matrisler ise denge çarpanlar› matrisleridir. Tekrar belirtelim ki, çarpan matrisleri ancak do¤rusal ekonometrik modellerde bu flekilde bulunabilir. Ayr›ca çarpan matrisi katsay›lar› yap›sal formun tümünde yer alan katsay›lar›n kullan›m› ile hesapland›¤›ndan, tek denklem hatalar›n›n birikmesi tehlikesi vard›r. Bu nedenlerle indirgenmifl form ya da çarpanlar matrisi katsay›lar›n›n standart hatalar› çok daha büyük ve hesaplanmalar› çok daha karmafl›kt›r. formülü ile belirtilecektir. Örne¤in, içinde 3’ü kusurlu 10 kalem bulundu¤u bilinen bir kutudan iadesiz olarak iki kalem çekildi¤inde, bu kalemlerin her ikisinin de kusurlu olmas› ihtimali bu formül yard›m›yla hesaplanabilir. Çekilen ilk kalemin kusurlu olmas› ihtimalinin 3/10 olmas›na karfl›l›k, ikinci seçim iadesiz oldu¤undan, kutu içinde toplam 9 kalem kalacakt›r. Böylece ikinci kalemin kusurlu olmas› ihtimali birinciye ba¤l› olarak de¤iflecek ve her iki çekiflte de kusurlu kalem elde edilmesi ihtimali P(E1E2) = 3 x 2 = 1 10 9 15 olacakt›r. ‹kinci olay birincinin ortaya ç›kmas›ndan etkilenmiyorsa, söz konusu olaylar ba¤›ms›z olaca¤›ndan, ihtimalleri de ba¤l› olmayacakt›r. Bu durumda ba¤l› bir ihtimal olan P(E 2 / E 1 ), yani (E 1 ) ortaya ç›km›fl ise (E2)’nin ihtimali P (E2)’ye, yani (E2)’nin ba¤›ms›z olarak ortaya ç›kmas› ihtimaline eflit olacak ve dolay›s›yla (E1) ve (E 2)’nin birlikte ortaya ç›kmalar› ihtimalinin hesaplanmas›nda genel çarpma teoreminin özel bir hali olan P(E1E2)= P (E1)X P(E2) formülünden, yani özel çarpma teoreminden yararlan›lacakt›r. Yukar›daki örnekte kalem seçimi iadeli olarak yap›lm›fl olsayd›, her iki seçimde de kusurlu çekme ihtimali ayn› kalaca¤›ndan P(E1E2) = 3 10 x 3 10 = 9 100 olacakt›. Benzer flekilde iki kiflinin belirli bir süre sonra hayatta olmalar› ihtimali ya da bir kavflakta belirli bir süre 252 Çarter Sözleflmesi Çebiflef Eflitsizli¤i için iki kaza vuku bulmas› ihtimali, olaylar ba¤›ms›z oldu¤undan, özel çarpma kural› yard›m›yla saptanabilecektir. Çarpma teoreminin gerek genel gerekse özel halleri -ikiden fazla olay›n birarada ortaya ç›kmas› ihtimalinin hesaplanmas›n› kapsamak üzere- geniflletilebilir. (Bkz. Ba¤l› ‹htimal, Bayes Teoremi, ‹htimal) B.A.Köksal Çarter Sözleflmesi [Alm. Raumfrachtvertrag] [Fr. Affrètement à la charte] [‹ng. Affreightment by charter-party, Charter-party ] Navlun sözleflmesinin bir türüdür. TK m. 1016/1’de yer alan tan›m uyar›nca, çarter sözleflmesi, “tafl›yan›n geminin tümünü ya da bir bölümünü veya belirli bir yerini tafl›tana taahüt ederek denizde eflya tafl›may› yükümlendi¤i” bir sözleflmedir. K›rkambar sözleflmesinin aksine, çarter sözleflmesinde belirli bir eflyan›n tafl›nmas› taahhüt olunmay›p, sadece eflya tafl›mak amac›yla geminin bir bölümü tafl›tana tahsis edilir. Çarter sözleflmesi yap›ld›¤› takdirde taraflardan her biri, masraflar›n› ödemek koflulu ile, kendisine sözleflmenin ana noktalar›n› içeren bir çarter parti verilmesini isteyebilir (TK m. 1017) Çarter sözleflmeleri tam ve k›smi olarak ikiye ayr›labilir: Geminin tümü tafl›tan›n yüklerine tahsis edilerek yük tafl›nmas› taahhüt olunmuflsa, ortada bir tam çartel sözleflmesi vard›r. Buna karfl›l›k, TK m. 1016’da da belirtildi¤i üzere, geminin tümü de¤il de sadece bir bölümü ya da belirli bir yeri, tafl›tan›n yüklerinin tafl›nmas›na tahsis edilerek yük tafl›nmas› taahhüt olunmuflsa, bir k›smi çarter sözleflmesinden söz edilir. Belirli bir ya da birden çok sefer için yap›lan çarterlere “sefer çarter ” ya da ‹ngilizce deyimi ile “trip char ter” ad› verilir. Aksine, bir gemi belirli bir süre için, örne¤in, sadece bir y›l için bir tafl›tana tahsis edilmiflse, buna “zaman üzerine çarter” ya da “time charter” ad› verilir. Uygulamada bazen bir geminin tümü ile kiralanmas› ifllemine de “time charter” ya da “kira çarteri” denildi¤i görülmektedir. Eflya tafl›ma (navlun) sözleflmesinin zorunlu unsurlar›ndan biri de eflya tafl›ma taahhüdü oldu¤una ve an›lan son durumda gemi tümüyle kiralan›p bir eflya tafl›nmas› taahhüt edilmedi¤ine göre, burada gerçek anlamda bir navlun sözleflmesi bulunmad›¤› kuflkusuzdur. Ticaret Kanunu’nun birçok hükmü daha çok, sefer çarteri gözönünde tutularak konulmufltur. Yükleme ve boflaltma süresine iliflkin hükümler gibi. Buna karfl›l›k zaman çarterleri hakk›nda ayr›nt›l› bir düzenleme getirilmemifltir. Ö.Teoman Çaybank (Bkz. Derbank) ÇBS Boya Kimya Sanayii ve Ticareti A.fi. 1950'li y›llarda bir aile flirketi olarak kuruldu. Boya, ver- nik, reçine, polimerizasyon ve kimyasal maddeler üretimine, ‹stanbul Alibeyköyü'ndeki tesislerinde 1954'te baflland›. 1979'da Gebze Çay›rova'daki ça¤dafl tesislere tafl›n›ld›. Kuruluflundan itibaren boya ve kimya sanayiinde ileri teknolojilere sahip olmay› hedefleyen kurulufl, ‹ngiliz ICI, Avusturya Vianova Kunstharz A.G. ve Alman Hostmann Steinberg flirketleriyle lisans anlaflmalar› gerçeklefltirdi. Günümüzde, ça¤dafl teknolojiye sahip kesikli üretim sistemiyle çal›flan tesisler, üretim miktar›, üretim maliyeti ve ürün kalitesi bak›m›ndan dünya piyasalar›yla rekabet edecek konumda olup Ortado¤u, Kuzey Afrika, Balkan ülkeleri ve KKTC'ye d›flsat›m yap›lmaktad›r. 1995'te 27 814 ton inflaat boyalar›, 44 ton standart endüstri boyalar›, 978 ton sanayi boyalar›, 746 ton mobilya boyalar›, 1 250 ton oto boyalar›, 6 929 ton ba¤lay›c›lar üretimi gerçeklefltirilirken, d›flsat›m 10,5 milyon ABD dolar›na, net kâr› 150 milyar TL'ye ulaflm›flt›r. Halka arzdan sonraki sermaye yap›s› 520 milyar TL olan kuruluflun bünyesinde istihdam edilen personel say›s› 195'tir. ‹fltirakleri: ÇBS Holding A.fi.; Toplu Konut A.fi. Günümüzde, ÇBS A.fi. hisselerinin %29,85'lik bölümü (155,2 milyar TL) halka aç›lm›fl olup borsada ifllem görmektedir. A. Erhan Ç Cetveli 1050 Say›l› Muhasebe-i Umumiye (genel muhasebe) Kanunu’nun 29. maddesi, “Genel Bütçe Kanunu bir metinden ve afla¤›da yaz›l› cetvellerden meydana gelir” hükmü içinde bütçe kanununa ekli cetvellerden biri olan (Ç) cetvelini öngörmektedir. (Ç) cetvelinde kanunla ba¤lanm›fl vatani hizmet maafllar› yer al›r. (Bkz. A Cetveli, B Cetveli, C Cetveli) G.Coflkun Çebiflef Eflitsizli¤i [Alm. Tschebyscheff’s Ungleichung] [Fr. Inégalité de Tchebycheff] [‹ng. Tchebycheff’s inequality] Bir bölünme serisine ait gözlemlerin yüzde kaç›n›n o serinin aritmetik ortalamas›ndan belirli uzakl›klardaki s›n›rlar›n d›fl›nda bulunabilece¤ini aç›klamaya yönelik propozisyona denir. Aritmetik ortalamaya göre hesaplanan söz konusu uzakl›klar ise en önemli da¤›lma ölçülerinden biri olan standart sapma birimleriyle ölçülmektedir. Önce Frans›z matematikcisi Bienaymé taraf›ndan ileri sürülmüfl, daha sonra Rus matematikçisi Tchebycheff taraf›ndan gelifltirilerek ispat› yap›lm›fl olan bu propozisyonun önemi, hangi flekle sahip olursa olsun, tüm frekans ve ihtimal bölünmeleri için geçerli olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. k, ile standart sapma say›s› N ile serinin toplam frekans› NA ve NB ile serinin aritmetik ortalamas›ndan -k standart sapma ve +k standart sapmadan daha uzakta bulunabilecek gözlem say›s› gösterilirse, Çebiflef eflitsizli¤i, 253 Çek Çek NA + NB < 1 k2 N fleklinde belirtilecektir. Bu eflitsizli¤e göre bir frekans bölünmesinde (örne¤in ±3 standard sapmadan daha uzakta) toplam gözlem say›s›n›n 1 = k2 1 = 1 32 9 ’undan ya da yaklafl›k olarak %11,11’inden daha az› bulunmayacakt›r. Söz konusu bölünmenin bir ihtimal bölünmesi olmas› halinde ise %11,11 ihtimali yans›tacakt›r. Çebiflef eflitsizli¤i, bölünme ile ilgili önemli bir bilgi vermedi¤i gerekçesiyle elefltirilmifltir. (Bkz. Standart Sapma, ‹htimal Bölünmesi, Frekans) B.A. Köksal Çek Bir kiflinin bir banka üzerinde bulunan alaca¤›n›n tümünü ya da belirli bir bölümünü di¤er bir kifliye ödetmek amac›yla düzenledi¤i belgeye "çek" denir. Bir kambiyo senedi olan çekte üçlü bir ba¤lant› vard›r. Keflideci (çek düzenleyen), muhataba senette yaz›l› tutar›n, ismen be lirtilmesi zorunlu olmayan kifliye ödenmesini emreder. Çeke iliflkin hükümleri düzenleyen yasalardan bir bölümü, Türk Ticaret Kanunu'nun 692-735. maddeleri aras›nda yer al›r. Çeklerin düzenlenmesi ve biçimi: Çek: 1. "Çek" sözcü¤ünü ve e¤er senet Türkçe’den baflka bir dille yaz›lm›flsa, o dilde "çek" karfl›l›¤› olarak kullan›lan sözcü¤ü, 2. Kay›ts›z ve koflulsuz belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi, 3. Ödeyecek kiflinin (muhatab›n) ad ve soyad›n›, 4. Ödeme yerini, 5. Çekilifl gününü ve yerini, 6. Çeki düzenleyen kimsenin (keflidecinin) imzas›n› içerir. (TK m. 692) Yukar›daki maddede gösterilen özelliklerden birini içermeyen bir senet, afla¤›daki f›kralarda yaz›l› durumlar d›fl›nda senet say›lmaz. (TK m. 693) Çekte aç›kl›k yoksa, muhatab›n ad› ve soyad› yan›nda gösterilen yer, ödeme yeri say›l›r. Muhatab›n ad ve soyad› yan›nda gösterilen yer birden fazlaysa, çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir aç›kl›k ve baflka bir kay›t da bulunmuyorsa çek, muhatab›n ifl merkezinin bulundu¤u yerde ödenir. (TK m. 693/1) Düzenleme yeri gösterilmemifl olan çek, çeki çekenin ad ve soyad› yan›nda yaz›l› olan yerde çekilmifl say›l›r. (TK m. 693/2) Türkiye'de ödenecek çeklerde muhatap olarak ancak bir banka gösterilebilir. (TK m. 694/1) Di¤er bir kifli üzerine bir çek hakk›nda, Damga Resmi Yasas›'n›n çeklere iliflkin hükümleri uygulanamaz (TK m. 694/3) Bir çekin keflide edilebilmesi (düzenlenebilmesi) için, muhatab›n, elinde çeki düzenleyenin emrine tahsis edilmifl bir karfl›l›k bulunmas› ve çeki düzenleyenin bu karfl›l›k üzerinde çek keflide etmek suretiyle tasarruf hakk›n› haiz bulunaca¤›na iliflkin, muhatapla çeki düzenleyen aras›nda aç›k ya da kapal› (zimni) bir anlaflma bulunmas› zorunludur. fiu kadar ki, bu hükümlere uyulmamas› durumunda, senedin çek olarak geçerli olmas›na ket vuramaz. (TK m. 695/1) Çeki düzenleyen, muhatap nezdinde çekin ancak bir k›s›m karfl›l›¤›n› haz›r bulundurdu¤u takdirde, muhatap bu k›s›m karfl›l›¤›n tutar›n› ödemekle yükümlüdür (TK m. 695/2) Gösterilen paraya karfl›l›k muhatap nezdinde karfl›l›¤› bulunmadan bir çeki düzenleyen kifli, çekin kapat›lmayan miktar›n›n yüzde beflini ödemekle yükümlü bulunmas›n›n yan› s›ra, hamilin bu yüzden u¤rad›¤› zarar› tazmin etmek zorundad›r. (TK m. 695/3) Çek hakk›nda kabul ifllemi yürürlükte de¤ildir. Çek üzerinde yaz›lm›fl bir kabul flerhi yaz›lmam›fl say›l›r (TK m. 696) Çek: 1. "Emre yaz›l›" kaydiyle ya da bu kay›t olmadan belirli bir kifliye, 2. "Emre yaz›l› de¤ildir" kaydiyle ya da buna benzer bir kay›tla belirli bir kifliye, 3. Ya da hamile, ödenmek üzere düzenlenebilir (TK m. 697) Belirli bir kifli lehine olarak ya da "hamiline" sözcü¤ünün veya buna benzer di¤er bir deyimin eklenmesiyle düzenlenen çek, hamile yaz›l› bir çek say›l›r. (TK m. 697/1) Kimin lehine düzenlendi¤i gösterilmemifl olan bir çek, hamile yaz›lm›fl çek hükmündedir (TK m. 697/2) Çekte yer alm›fl herhangi bir faiz koflulu, yaz›lmam›fl say›l›r. (TK m. 698) Çek, muhatab›n konutunda ya da bir baflka yerde üçüncü bir kifli taraf›ndan ödenmek üzere düzenlenebilir; ancak bu üçüncü kiflinin bir banka olmas› zorunludur. (TK m. 699) Çekte devir: Aç›kl›kla "emre yaz›l›" kaydiyle ya da bu kay›t olmadan belirli bir kifli lehine ödenmesi zorunlu k›l›nan bir çek, ciro ve teslim yoluyla devredilebilir. (TK m. 700/1) "Emre yaz›l› de¤ildir" kaydiyle ya da buna benzer bir kay›tla belirli bir kifli lehine ödenmesi zorunlu k›l›nan bir çek, ancak alaca¤›n temliki yoluyla devredilebilir ve bu devir, alaca¤›n temlikinin hukuksal sonuçlar›n› do¤urur. (TK m. 700/2) Ciro, çeki düzenleyen ya da çekten dolay› borçlu olanlardan herhangi biri lehine yap›labilir. Bu kifliler, çeki yeniden ciro edebilirler (TK m. 700/3) Çekte ciro: Cironun, kay›ts›z koflulsuz olmas› gereklidir. Ciro, koflullara tâbi tutulmuflsa, bunlar yaz›lmam›fl say›l›r. (TK m. 701) K›smi ciro ve muhatab›n cirosu bât›ld›r. Hamiline yaz›l› ciro, beyaz ciro hükmündedir. Muhatap lehindeki ciro, yaln›zca makbuz hükmündedir; me¤er ki, muhatab›n birden fazla flubesi olup da ciro, çekin 254 Çek üzerine çekildi¤i flubeden baflka bir flube üzerine yaz›lm›fl bulunsun. Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran bir kifli, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakk› müteselsil ve birbirine ba¤l› cirolardan anlafl›ld›¤› takdirde, yetkili hamil say›l›r. Çizilmifl cirolar bu hususta yaz›lmam›fl hükmündedir. (TK m. 702/1) Bir beyaz ciroyu di¤er bir ciro izlerse, bu son ciroyu imzalayan kifli, çeki beyaz ciroyla iktisap etmifl say›l›r. (TK m. 702/2) Hamile yaz›l› bir çek üzerine yap›lan bir ciro, cirantay›, müracaat hakk›na iliflkin hükümler gere¤ince sorumlu k›larsa da, senedin niteli¤ini de¤ifltirerek onu emre yaz›l› bir çek durumuna getiremez. (TK m. 703) Çekin kaybedilmesi: Çek, herhangi bir nedenle hamilinin elinden ç›km›fl bulunursa (ister hamile yaz›l› bir çek söz konusu olsun, ister ciro suretiyle nakledilebilen bir çek söz konusu olup da hamil, hakk›n› 702. maddeye göre kan›tlas›n), çek eline geçmifl bulunan yeni hamil, ancak çeki kötü niyetle iktisap etmifl oldu¤u ya da iktisapta a¤›r bir kusuru bulundu¤u takdirde, o çeki geri vermekle yükümlüdür. (TK m. 704) Çekte protestodan ve vadeden sonraki ciro: Protestonun düzenlenmesinden ya da ayn› nitelikte bir saptamadan veya ibraz süresinin geçmesinden sonra yap›lan bir ciro, ancak alaca¤›n temliki hükmünde tutulur ve böyle bir temlikin sonuçlar›n› do¤urur. (TK m. 705) Çekte ödeme ve ödemeden kaç›nma: Çekte yaz›l› bedelin ödenmesi, k›smen ya da tamamen aval ile sa¤lanabilir. (TK m. 706/1) Bu teminat, muhatap hariç olmak üzere, üçüncü bir kifli ya da çek üzerinde esasen imzas› bulunan bir kifli taraf›ndan da verilebilir. (TK m. 706/2) Çek, görüldü¤ünde ödenir. Buna ayk›r› herhangi bir kay›t, yaz›lmam›fl hükmündedir. (TK m. 707/1) Keflide günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir. (TK m. 707/2) Çekte ibraz süreleri: 1) Bir çek düzenlendi¤i yerde ödenecekse on gün, düzenlendi¤i yerden bir baflka yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ödenecektir. (TK m. 708/1) 2) Ödenece¤i ülkeden baflka bir ülkede düzenlenen çek, düzenlenme yeriyle ödeme yeri ayn› k›tadaysa bir ay ve ayr› ayr› k›talardaysa üç ay içinde muhataba ibraz olunur. (TK m. 708/2) 3) Bu aç›dan, bir Avrupa ülkesinde çekilip de Akdeniz'de k›y›s› bulunan bir ülkede ödenecek olan ve karfl›l›k olarak Akdeniz'de k›y›s› olan bir ülkede çekilip bir Avrupa ülkesinde ödenmesi gereken çekler, ayn› k›tada düzenlenmifl ve ödenmesi zorunlu k›l›nm›fl say›l›r. (TK m. 708/3) 4) Yukar›da yaz›l› süreler, çekte düzenlenme günü olarak gösterilen tarihten bafllayarak ifller. (TK m. 708/4) Çek, takvimleri farkl› olan iki yer aras›nda çekildi¤i takdirde; keflide günü, ödeme yerindeki takvimin karfl› gününe döndürülür. (TK m. 709) Çevirme Hareketleri Çekin bir takas odas›na ibraz›, ödeme için ibraz yerine geçer. (TK m. 710) Bir çekin ibraz› ve protestosu, tatil günleri yap›lamay›p yaln›zca bir ifl gününde yap›labilir. (TK m. 728/1) Çeke iliflkin ifllemlerin ve özellikle ibraz ve protesto ya da buna eflde¤erli saptama ifllemlerinin yap›lmas› için kanunla belirli sürenin son günü, pazara ya da di¤er bir tatil gününe rastlamas› durumunda, bu süre onu izleyen ilk ifl gününe kadar uzar. Aradaki tatil günleri müddet hesab›na dahildir. (TK m. 728/2) Çekten cayma, ancak ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade eder. (TK m. 711/1) Çekten cay›lmam›flsa, muhatap, ibraz süresinin geçmesinden sonra dahi çeki ödeyebilir. (TK m. 711/2) Çeki düzenleyen, çekin, kendisinin ya da üçüncü bir kiflinin elinden, onaflmas› (r›zas›) olmaks›z›n ç›km›fl oldu¤u sav›ndaysa, muhatab› çeki ödemekten men edebilir. (TK m. 711/3) Vaktinde ibraz edilmifl olan çekin ödenmemifl oldu¤u ve ödemeden kaç›nma keyfiyeti söz konusu olursa, çek hamili durumu tesbit ettirmelidir. (TK m. 720) Tesbit üç türlü yap›labilir: 1) Resmi bir belgeyle (protesto), 2) Muhatap taraf›ndan, ibraz günü de gösterilmek suretiyle, çekin üzerine yaz›lm›fl olan tarihli bir beyanla, 3) Bir takas odas›n›n, çek vaktinde teslim edilmesine karfl›n, ödenmedi¤ini saptayan tarihli bir beyan›yla. C. Ersoy/A. Erhan Çeflitlendirilmifl Bütünleflme (Bkz. Bütünleflme) Çevirme Hareketleri [Alm. Einschliessungsbewegungen] [Fr. Mouvements de clôture] [‹ng. Enclosure movement] Çevirme hareketleri daha çok ‹ngiltere’de önem kazanm›fl olup, feodal hayat›n, temeli paraya dayanan bir hayat tarz›na dönüflmesinin bir sonucudur. 13. yy’dan itibaren, para getiren ürünlerin yetifltirilmesini art›rmak amac›yla, daha önce ortak mülkiyet olarak kabul edilen otlaklar çitle çevrilmeye ve özel otlaklar haline getirilmeye baflland›. Bunun nedeni, gittikçe artan yünlü kumafl talebi karfl›s›nda koyunculu¤un çok kârl› bir ifl haline gelmesiydi. ‹ktisadi bir aç›dan bak›l›rsa, çevirme hareketleri eskiden verimi çok az olan topra¤›n verimli bir yolda kullan›l›fl› bak›m›ndan yararl› olmufl, toprak geleneksel fleritler sisteminden kurtar›larak tar›m rasyonalize edilmifltir. Ancak çevirme hareketlerinin insafs›z bir yan› vard›r. Topraklar çitlerle çevrildikçe kirac› durumunda olan köylülerin hayat flartlar›n› devam ettirmesi zorlaflmaktayd›. Bu nedenle köylülerin %75-%90’› çiftliklerden uzaklaflmak zorunda kalm›flt›r. D. Demirgil 255 Çevirme Kredisi Çevirme Kredisi (Bkz. Ziraat Bankas› Kredileri ) Çevre Ekonomileri Teorisi [Alm. Theorie der peripherienwirtschaft ] [Fr. Théorie de l’économie periphérique ] [‹ng. Theory of peripherial economies] Azgeliflmiflli¤i aç›klamay› amaçlayan bir teoridir. Ayn› zamanda “Merkez-Çevre Teorisi” olarak da bilinen bu teori, azgeliflmifllik olgusunu “kapitalizmin tarihsel geliflme dinami¤i içinde ortaya ç›kan ve hiyerarflik bir sömürüden kayna¤›n› alan diyalektik bir oluflum” olarak aç›klamaktad›r. Teoride azgeliflmifl ülkelerin, geliflmifl kapitalist ülkelerin geliflme-sanayileflme süreçlerinde, bu sürece ba¤l› olarak geri kald›klar› öne sürülmekte ve geri kalmalar›n›n temel nedeninin de geliflmifl ülkeler taraf›ndan hegemonyac› iliflkiler çerçevesinde sömürülmeleri oldu¤u ifade edilmektedir. Teorinin iki temel ç›k›fl noktas› vard›r. Bunlardan bi rincisi, dünya kapitalist sisteminin merkez (metropolcenter) ve çevre (uydu-periphery) fleklinde kutuplafl›p, hiyerarflik bir ba¤lant› a¤› içine girmifl olmas›d›r. Bu oluflumun kapitalizmin dünya ölçüsünde yay›lma sürecinde ortaya ç›kt›¤› öne sürülmektedir. Çevre ülkelerin metropollere ba¤›ml›l›¤› salt ekonomik iliflkilerde kalmamakta, hiyerarflik ba¤lant› politik, sosyal ve kültürel ba¤lant›larla pekifltirilmektedir. Teorinin ikinci ç›k›fl noktas› ise çevre ülkelerdeki ekonomik art›¤›n çeflitli kanallarla ba¤›ml› olduklar› metropollere aktar›lmas› ve çevre ülkelerin sürekli olarak merkez ülkeler taraf›ndan sömürülmesidir. Azgeliflmiflli¤e bu sömürü olgusu neden olmaktad›r. Bu iki ç›k›fl noktas›ndan hareketle, sömürgecilik döneminde bafllayan ve kapitalizmin geliflme dinami¤i içinde ba¤›ml›l›k iliflkileri olarak süregiden merkezçevre iliflkileri çerçevesinde, çevre ülkelerde art›¤a merkez taraf›ndan el konulmas›yla azgeliflmiflli¤in yarat›ld›¤›, art›¤a el koyan merkez ülkelerde ise geliflmenin sa¤land›¤› öne sürülmektedir. Çevre ülkelerin merkez ülkeler taraf›ndan sömürülmeleri yo¤unlaflt›kça çevre ülkelerde geri kalm›fll›k ve yoksulluk artmaktad›r. Di¤er bir deyiflle azgeliflmifllik olgusu, merkez-çevre hiyerarflik iliflkisinde art›¤›n tabandan (çevre) tavana (metropol) do¤ru sürekli olarak aktar›lmas›yla ortaya ç›km›fl ve süregelmifltir. Ayr›ca hiyerarflik iliflki zincirleme sürmekte ve belli bir merkez ülke kendisinden daha yüksek bir merkez ülkenin uydusu (çevre) olabilmektedir. Bu zincirleme ba¤lant›da sömürü iliflkisi de tabandan tavana do¤ru geliflmekte ve kendisi de uydu olan metropol, kendi uydusundan el koydu¤u art›¤› ba¤›ml› oldu¤u metropole aktarmaktad›r. Bu çerçeve içinde hiyerarflik iliflki dünya kapitalist sistemini oluflturmakta ve dünyan›n hegemonik merkezinden (metropol merkezi) en ücra köflesine kadar kapitalizmin sömürü a¤› kurulmufl bulunmaktad›r. Bu iliflki evrensel oldu¤u kadar süreklidir de. Merkez-çevre iliflkisi, 16. yy’dan bu yana dünya kapitalizminin büyüme ve yay›lma sürecinde egemen olmufl iliflki biçimidir. Bu durumda, teoriye göre, azgelifl- Çevre Sorunlar› mifllik -geliflmifllik ikilemini aç›klay›c› temel olgu, kapitalizmin dünya ölçe¤inde geliflme dinami¤idir. (Bkz. Az geliflmifl Ülkeler, Kapitalizm, Geliflmekte Olan Ülkeler) T. Berksoy Çevre Sorunlar› [Alm. Ökologische Frage ] [Fr. Problèmes écologiques ] [‹ng. Ecological problems] Sanayileflme ile birlikte do¤a-toplum-teknoloji aras›ndaki dengenin bozulmas›, çevre olgusunu ça¤›m›z›n en önemli sorunlar›ndan biri haline getirmifltir. 19.yy’da sanayileflme ile birlikte de¤iflen üretim biçimi toplum yap›s›n› da etkilemifltir. Bu dinamik etki sonucu tar›msal çevrenin yerini kentsel çevrenin almas›, kentleri sanayileflmenin bir yan ürünü haline getirmifltir. Özellikle yaflad›¤›m›z yüzy›lda elde edilen teknolojik geliflmeler sonucu insan, yaflad›¤› do¤al çevreyi büyük boyutlarda etkilemektedir. Di¤er taraftan h›zl› nüfus ar t›fl› nedeniyle bir beslenme sorunu ile karfl› karfl›ya bulunulmas› do¤al kaynaklar›n afl›r› ve yanl›fl kullan›lmas›na neden olmaktad›r. Tükenen kaynaklar›n yerine yapay kaynaklar›n yarat›lmas› ise sorunun boyutlar›n› büyütmektedir. H›zl› kentleflme, do¤al kaynak savurganl›¤› ve dü zensiz sanayileflme sonucu giderek artan çevre sorunlar›, sanayileflen topluma yüksek bir maliyet yüklemektedir. Bu maliyet art›fllar›n› ölçmek için toplam yat›r›m harcamalar›, toplam harcamalar ve toplam maliyetler k›stas olarak kullan›lmaktad›r. Sermayenin giderek daha büyük olma iste¤ine paralel olarak, teknolojide dengesiz bir geliflme meydana gelmifltir. ‹leri teknoloji, bir taraftan daha fazla sermaye ve enerji gerektirirken di¤er taraftan zehirli art›k ürün ve gazlarla, radyoaktif ›fl›nlarla, vb. yollarla daha fazla çevre kirlenmesine yol açmaktad›r. ‹ktisadi geliflme ile ilgili olarak, çevre sorunlar› üzerine iki temel görüfl bulunmaktad›r. Bunlardan birincisi “anti-geliflme” davran›fl›na sahip olan iktisadi geliflmenin çevre kirlenmesini do¤urdu¤unu, ikincisi ise geliflmenin kirlenmeyi ortadan kald›racak olanaklar› da yarataca¤›n› savunur. Bu tart›flmalar›n yan› s›ra, çevre sorunlar›n›n ortadan kald›r›lmas› için al›nan önlemlerin ekonomik hayat› olumsuz yönde etkiledi¤i de bilinmektedir. Öncelikle bu nedenle yap›lan harcamalar ulusal gelirin istenilen büyüme oran›na ulaflmas›n› engellemekte, bu da iflsizli¤in artmas›na neden olmaktad›r. Bu yolla üretim maliyetlerinde meydana gelen art›fllar ortaya bir maliyet enflasyonu ç›karmaktad›r. Di¤er taraftan sanayi mallar›nda meydana gelen maliyet art›fllar›, sanayicinin dünya pazarlar›ndaki rekabet gücünü azaltarak d›fl ticaret bilançolar›n›n aç›k vermesine yol açmaktad›r. Sanayileflme sürecinde bulunan geliflen ekonomiler, çevre sorunlar›n›n çözümünde geliflmifl ekonomilere göre daha avantajl›d›r. Bu ülkelerde yeni sanayilerin do¤an›n dengesini bozmayacak flekilde ve çevrenin gelifltirilmesi do¤rultusunda gerçeklefltirilmesi, çevre sorunlar›n›n daha düflük maliyetle çözülmesini de sa¤layacakt›r. Toplumun biyolojik-sosyal dengesinin korunmas› 256 Çevre Temizlik Vergisi Çifte Sigorta amac›yla, do¤al kaynaklar›n ve hammaddelerin kullan›m›nda yeni yöntemler gelifltirilmesi, endüstri art›k ürünlerinin yeniden de¤erlendirilmesi ve günefl enerjisinden yararlanma olanaklar› üzerine çeflitli araflt›rmalar yap›lmaktad›r. Baflta Birleflmifl Milletler Çevre Koruma Örgütü (UNEP) olmak üzere çeflitli uluslararas› ve ulusal kurulufllarca bu konudaki çal›flmalar sürdürülmektedir. A. ‹lkin Ç›rak [Alm. Lehrling] [Fr. Apprenti] [‹ng. Apprentice] Ç›rakl›k iliflkisi içinde çal›flan kimsedir. Ç›rakl›k, bir sanat ve mesle¤in ö¤renilmesi ve amac› ile, ç›rakl›k sözleflmesi ile kurulan bir iliflkidir. 5.6.1986 tarih ve 3308 say›l› Ç›rakl›k ve Meslek E¤itimi Yasas›'n›n 3. maddesinin (c) bendi, "ç›rakl›k sözleflmesi esaslar›na göre bir meslek alan›nda mesle¤in gerektirdi¤i bilgi, beceri ve ifl al›flkanl›klar›n› ifl içerisinde gelifltiren kifliye ç›rak denir" tan›m›n› getirmifltir. Ç›rakl›k iliflkisi, belirli yafl grubunda olan ve aran›lan koflullara haiz kiflilerle kurulur. Ayn› yasan›n 10. maddesi, ç›rak olabilmek için flu koflullar› aramaktad›r: a) 13 yafl›n› doldurmufl, 19 yafl›ndan gün almam›fl olmak. b) En az ilkokul mezunu olmak. c) Bünyesi ve sa¤l›k durumu, girece¤i mesle¤in gerektirdi¤i iflleri yapmaya uygun olmak. A¤›r, tehlikeli ya da özellik arzeden mesleklere al›nacak ç›raklar›n ö¤renim ve yafl durumlar›, ilgili kurulufllar›n görüflü al›narak Milli E¤itim Bakanl›¤› taraf›ndan belirlenir. Yine ayn› yasan›n 44. maddesi uyar›nca; 26.6.1977 tarih ve 2089 say›l› Ç›rak, Kalfa ve Ustal›k Kanunu ile 17.6.1938 say›l› S›nai Müesseselerde ve Maden Ocaklar›nda Mesleki Kurslar aç›lmas›na iliflkin kanun yürürlükten kald›r›lm›flt›r. D. Ulucan/A. Erhan Çevre Temizlik Vergisi Çevre Temizlik Vergisi belediyelerin tahsil etti¤i bir yararlanma vergisidir. 2464 say›l› Belediye Gelirleri Kanunu'nda de¤ifliklik yapan 3914 say›l› kanunla 1993 y›l›nda konmufltur. Belediye Gelirleri Kanunu'nun mükerrer 44. maddesine göre, verginin konusunu belediye s›n›rlar› ve mücavir alanlar içinde bulunan ve belediyelerin kat› at›k toplama ile kanalizasyon hizmetlerinden yararlanan konut, iflyeri ve di¤er flekillerde kullan›lan binalar oluflturmaktad›r. Mükellef ise, her ne flekilde olursa olsun söz konusu binalar› kullananlard›r. Çevre temizlik vergisi kat› at›klar için belirlenen tarifeye göre ayl›k olarak hesaplanmaktad›r. Bu tarifede binalar yedi gruba ayr›lm›flt›r ve her bir grup içinde befl derece yer almaktad›r. Bakanlar Kurulu tarifede yer alan bina gruplar›n› saptar. Konutlar yedinci grup içinde bulunmaktad›r. Bu gruplarda yer alan binalar›n hangi dereceye girece¤i, binalar›n bulunduklar› yerin sosyal ve ekonomik farkl›l›klar› ile büyüklükleri dikkate al›narak belediye meclislerince belirlenir. Di¤er taraftan, at›k sulara iliflkin çevre temizlik vergisi, su tüketim bedeli ile birlikte tarh ve tahakkuk etmifl say›l›r ve bu bedelle beraber tahsil edilir. At›k sulara iliflkin vergi, kat› at›klara iliflkin tarifede yer alan bina gruplar› dikkate al›narak ve su tüketim bedelini aflmayacak flekilde belediye meclisleri taraf›ndan belirlenir. fi. Akkaya Çifte Sigorta Ç›kar›lm›fl Sermaye (Bkz. Sermaye) Ç›kt› [Alm. Ausstoss, Ausbringung] [Fr. Extrant] [‹ng. Out put] Bir üretim birimin veya sektörün çeflitli piyasalara arzetmek üzere üretti¤i her türlü mal ve hizmet, “ç›kt›” olarak adland›r›l›r. E. Alkin Ç›ng›rakl› Y›lan [Alm. Snake] [Fr. Serpent à sonnette] [‹ng. Snake] Baz› yazarlarca yeni Avrupa Para Sistemi’ne verilen add›r. Bu sistemdeki yeni para birimi ECU’nun ulusal paralar›n kambiyo kurlar›ndaki sapmalar›n göstergesi olarak kullan›lmas› ve bu flekilde piyasalara müdahele zaman›n›n belirlenmesi, önceki y›lan sistemi’nin ç›ng›rakl› y›lan sistemi’ne dönüflmesi olarak nitelenmifltir. (Bkz. Parasal Y›lan) S. Abaç [ A l m . D o p p e l v e r s i c h e r u n g] [ F r . Double assurance ] [‹ng. Double insurance ] Tüm de¤eri ile sigorta olunan bir menfaatin ayn› rizikolara karfl› sonradan bir kez daha sigorta ettirilmesidir. Ticaret Kanunu’nun bu tür sigortay› düzenleyen 1286. maddesine göre, “De¤erinin tamam› sigorta olunan bir menfaat, sonradan ayn› kimse taraf›ndan ayn› rizikolara karfl› sigorta ettirilemez.” Görüldü¤ü gibi hukukumuzda çifte sigorta kural olarak yasaklanm›fl ve kanunda “ayn› kimse” ibaresine yer verilerek, bir menfaatin sonradan bir di¤er kifli taraf›ndan ayn› rizikoya karfl› sigorta ettirilmesinin mümkün oldu¤u sonucunu do¤urabilecek bir ifade kullan›lm›flt›r. Bununla beraber ö¤retide sözü edilen menfaatin baflka biri taraf›ndan sigorta ettirilmesi halinde de durumun de¤iflmeyece¤i ileri sürülmektedir. TK’nun 1286. maddesi baz› istisnai durumlarda çifte sigorta yap›labilmesine için vermektedir. Bunlardan birincisi, sonraki ve önceki sigortac›lar›n çifte sigortaya muvafakat etmeleridir. Bu takdirde tüm sigorta sözleflmeleri ayn› zamanda yap›lm›fl say›lacak ve sigorta tazminat›, bir kazan›n gerçekleflmesi halinde TK m.1285’de gösterilen oranlarda sigortac›lar taraf›ndan ödenecektir. (TK m. 1286/b1) ‹kinci olarak, sigorta ettiren kifli önceki sigortadan do¤an haklar›n› ikinci sigortac›ya devir ya da o haklardan feragat etmifl ise yine çifte 257 Çift Faiz Teorisi sigorta geçerlidir. Ancak, an›lan durumda devir ve feragatin ikinci sigorta poliçesine yaz›lmas› gerekir. Yaz›lmam›flsa ikinci sigorta sözleflmesi geçersiz say›l›r. (TK m. 1286/b2) Üçüncü olarak, çifte sigortan›n yap›labilece¤i bir di¤er durumda, sonraki sigortac›n›n birinci sigortac›n›n ödemedi¤i tazminattan dolay› sorumlulu¤unun flart k›l›nm›fl bulunmas›d›r. Bu halde de önceden yap›lm›fl olan sigortan›n ikinci sigorta poliçesine yaz›lmas› gerekir. Yaz›lmam›flsa ikinci sigorta sözleflmesi geçersiz say›l›r. (TK m. 1286/b3) TK m.1264/2 uyar›nca, çifte sigortaya iliflkin olan TK m.1286’ya ayk›r› sözleflmeler bât›ld›r. Her ne kadar kanunda çifte sigorta yap›lmas› yasaklanm›fl ise de, bunun yapt›r›m› gösterilmedi¤inden TK m. 1286’n›n bir yapt›r›ms›z kural (lex imperfecta) oldu¤u söylenebilir. Ö¤retide, aflk›n sigorta hakk›ndaki yapt›r›m›n burada da uygulanmas› önerilmektedir. Buraya kadar yap›lan aç›klamalar, kaza sigortalar›ndaki çifte sigortaya iliflkindir. Kanun’un 1346. maddesinde denizcilik rizikolar› aç›s›ndan sorun ayr›ca düzenlenmifltir. Buna göre: “Bir menfaat ayn› rizikoya karfl› birden çok sigortac›lara sigorta ettirilmifl ve sigorta bedellerinin tutar› sigorta de¤erini aflm›fl olursa, sigortac›lar sigortal›ya karfl› müteselsilen mes’ul olurlar; flu kadar ki, sigortal› u¤rad›¤› zarardan fazla bir para isteyemeyece¤i gibi, sigortac›lardan her biri yaln›z kendi mukavelesine göre ödemekle mükellef oldu¤u bedele kadar mes’ul olur. (TK m. 1346/1) Sigortac›lar›n birbirlerine karfl› olan rücu haklar› her birilerinin sigorta mukavelesi gere¤ince sigortal›ya ödemekle mükellef olduklar› sigorta bedelleri mecmuunun sigorta de¤erine olan nisbetine göre tayin olunur; flu kadar ki, sigortal›lardan biri hakk›nda yabanc› hukuk tatbik edilecek olursa, yabanc› hukuka tâbi sigortac›, tâbi oldu¤u hukuk gere¤ince bizzat kendisine karfl› da rücu hakk›n›n kullan›lmas› mümkün oldu¤u takdirde, di¤er sigortac›ya rücu hakk›n› kullanabilir. (TK m. 1346/2) Sigortal› haks›z olarak bir fayda temin etmek niyetiyle çifte sigorta yapt›rm›fl ise bu niyetle yap›lm›fl olan akitlerin her biri bât›ld›r. Sigortac› mukavelenin yap›ld›¤› s›rada bunlar› bilmiyorsa pirimin tamam›n› isteyebilir.” (TK m. 1346/3) Ö¤retide, haks›z olarak bir yarar sa¤lamak amac› ile yap›lan çifte sigorta sözleflmesinin bât›l olmas›n›n bir ceza niteli¤i tafl›d›¤›na de¤inilmekte ve hükmün esasen sigorta ettirenin zarar›ndan fazla bir para alamamas›n› öngördü¤ü belirtilmektedir. Ö. Teoman/A. Erhan Çift Faiz Teorisi [Alm. Schwarze Zinsen] [Fr. Théorie de la dualité de l’intérêt) (‹ng. Dual interest theory] Faiz oranlar›n›n devlet taraf›ndan denge faiz oran›n›n›n alt›nda tespit edilmesi sonucu, resmi faiz oran›ndan baflka, paralel piyasada çok daha yüksek bir karaborsa faiz oran›n›n oluflmas› halidir. (Bkz. Faiz Oran›, Faiz Teorileri) D. Demirgil Çift Maden Sistemi Çift Giriflli Muhasebe [Alm. Doppelte Buchführung] [Fr. Comptabilité à partie double] [‹ng. Double - entry book- keeping] Bir ifllemin iki yönden kay›tlara geçirilmesi demektir. Çift tarafl› defter tutma ya da muzaaf defter tutma diye adland›r›lan bu ilkeye göre, her ifllemin en az iki hesaba kaydedilmesi gerektir. Tek giriflli muhasebe (ya da tek kay›tl› defter tutma) ise, bu yöntemin karfl›t›n› oluflturur; yani bir ifllem yaln›z bir yere kaydedilir. Buna örnek olarak da iflletme defterinin tutulmas› gösterilebilir. F. Bilgino¤lu Çift Maden Sistemi [Alm. Doppelwährung, Bimetalismus] [Fr. Bimétallis me] [‹ng. Bi- metalism] Para sistemleri bafllang›çta gümüfl standard›n›, daha sonralar› alt›n standard›n› kullanm›flt›r. Çift maden sistemi ise her iki madenin bir arada kullan›ld›¤› sistemdir. Bu tür bir para standard›, paran›n de¤eri bak›m›ndan daha istikrarl› olaca¤› düflüncesiyle, tek maden sistemine tercih edilmifltir. Alt›n üretiminin alt›n kullan›m›ndan daha yavafl artmas› ve bunun sonucunda fiyatlar›n düflmesi de çift maden sisteminin benimsenmesine yol açm›flt›r. Alt›n standard›na ba¤l› ülkelerin üretimlerinin 1875 ile 1895 y›llar› aras›nda % 5 artmas›, miktar teorisine göre, fiyatlar›n de¤iflmemesi için alt›n miktar›n›n y›lda %5 artmas›n› gerektiriyordu. Alt›n standard›na ba¤l› ülkelerin ço¤almas› ve 19. yy’›n ortas›nda genifl çapta alt›n üreten Kaliforniya ve Avustralya’n›n alt›n üretimindeki azalma, 19.yy’›n son 30 y›l›nda fiyat düzeylerinin düflmeye devam etmesine yol açm›flt›. Bu geliflmeler sosyal huzursuzluk yaratt›. Fiyat ve ücret esnekli¤i mükemmel oldu¤u ve miktar teorisinin hem yükselme hem de düflme yönünde iflledi¤i bir dünyada, düflen fiyatlar büyük bir sorun yaratmayabilirdi. Fakat zamanla fiyatlar›n ve ücretlerin afla¤›ya do¤ru esneklikleri kaybolur. Bu nedenle düflen fiyat düzeyleri iflçilerin huzursuz olmalar›na, grev, iflsizlik vb. radikal hareketlere yol açar. 1875-1895 aras›nda hem ABD’de hem de di¤er ülkelerde bu hareketler s›k s›k görülmeye baflland›. Fiyatlar›n düflmesine alt›n›n neden oldu¤una kanaat getiren çiftçiler, alt›n›n yan›nda gümüflün de kullan›lmas›n› teklif etmifllerdi. Çift maden sisteminin lehindeki en yo¤un savunma 1896’da ABD’de cereyan etmifltir. Çift maden sistemine göre, gümüfl ile alt›n aras›nda bir oran tespit edilecekti. Bütün ülkeler bu oran› kabul etmedikleri takdirde, her madenin en de¤erli oldu¤u yerlere do¤ru bir ak›m olacakt›. Alt›n›n daha geçerli oldu¤u yerlerde alt›n standard›, gümüflün daha de¤erli oldu¤u yerlerdeyse gümüfl standard› egemen olacakt›. ‹ki maden aras›ndaki iliflki Gresham Kanunu’na göre iflleyecekti; yani kötü para iyi paray› piyasadan sürecekti. 1878’de çift maden sistemini Avrupa ülkelerine kabul ettirmek için baflar›s›z baz› giriflimler oldu. ABD’de 258 Çift Opsiyon Çocuk Zamm› 1896’da bu konuda bafllayan tart›flma 1900 y›l›nda devletin alt›n standard›n› benimsemesiyle sona erdi. (Bkz. Gümüfl Standard›, Gresham Kanunu) D. Demirgil Çift Opsiyon [Alm. Doppeloption] [Fr. Option double] [‹ng. Double option] Çitf opsiyon, bir borsa terimidir. Spekülatörün ödedi¤i bir bedel karfl›l›¤›nda bir menkul de¤eri belirli bir sürede kararlaflt›r›lm›fl fiyata sat›nalmak ve satmak hakk›n› ayn› zamanda sakl› tutmas›d›r. F. Ergin Çift Vergileme [ A l m . D o p p e l v e r t s t e u r u n g ] [ F r . Double imposition] [‹ng. Double taxation] Vergi mükelleflerinin ayn› servet ve gelir kayna¤› üzerinden iki defa vergilendirilmelerine denir. Teoride, düzeni ve adeleti sa¤lamak için çift vergilemeye yer verilmez. Ancak baz› durumlarda çift vergileme meydana gelebilir: Örne¤in, bir ülkede oturdu¤u halde gelirini baflka bir ülkeden sa¤layan gerçek ve tüzel kifliler, hem devlete hem de mahalli idarelere vergi ödemek zorunda olan gerçek ve tüzel kifliler, ya da ticari flirketlerde ortak olup hem flirket sermayesinden hem de flirket kazanc›ndan vergi ödeyen kifliler, çift vergilemeye tâbi olurlar. Bu gibi durumlar› önlemek için baz› tedbirler al›nabilir. Ancak uygulamada bu her zaman mümkün olmayabilir. Örne¤in, Türkiye’de Kurumlar Vergisi ödeyen sermaye sahipleri ayn› sermayeden ald›klar› temettüler üzerinden gelir vergisine de tâbi tutulmaktad›rlar. (Bkz. Vergileme Yetkisi) M. Yafla Çift Yanl› Ak›m [Alm. Leistungsentgelte] [Fr. Double circuit] [‹ng. Do uble-flow] Devlet harcamalar› ile ilgili olarak, ekonominin özel kesimi taraf›ndan üretilen mallar›n devlete sat›lmas› ve devlet bütçesinden bu mallar karfl›l›¤›nda bir ödeme yap›lmas›d›r. Böylelikle çift yanl› bir ak›m oluflmaktad›r. Buna karfl›l›k vergilerin ödenmesi tek yanl› bir ak›m oldu¤u gibi, transfer ödemelerinde de devlet bütçesinden ailelere ya da özel kesime tek yanl› bir ak›m söz konusudur. (Bkz. Transfer Harcamalar› ). D. Demirgil Çift Yanl› Transfer (Bkz. ‹ki Yanl› Transfer) Çizgili Çek [ A l m . Gevreuzter Scheck] [ F r . Chèque barré ] [ ‹ n g . Crossed Check] Çekin yanl›fll›kla ya da kasden herhangi bir kifliye ödenmesini önlemek ve güvenli¤i art›rmak amac›yla kabul edilmifl bir yoldur. Ancak bir bankaya ya da muhatab›n bir müflterisine ödenebildi¤i için (TK m. 716/1) çizgili çeke “sadece bankaya ödenebilen çek” ad› da verilir. TK m.715/1’e göre çeki ya keflideci ya da hamil çizebilir. Çekin çizilmesi, çekin iç yüzüne birbirine paralel iki çizgi çizilmesidir. (TK m. 715/2) Çek, ya genel ya da özel olarak çizilebilir. ‹ki çizgi aras›na hiç bir iflaret konmam›fl ya da “banka” kelimesi veya buna benzer bir ibare konulmuflsa, çek genel olarak çizilmifl demektir. E¤er iki çizgi aras›na belirli bir bankan›n ad› yaz›lm›flsa, bu “özel çizgili” bir çektir. (TK m. 715/3) Genel çizgili çekin özel çizgili çeke dönüfltürülmesi mümkün ise de, aksi geçerli de¤ildir. (TK m. 715/4) Kanun, çizgilerin ya da an›lan banka ad›n›n silinmesini hükümsüz saym›flt›r. (TK m.715/5) Özel çizgili çek, keflidecinin ya da hamilin, ödemenin ancak belirli bir bankaya yap›lmas›n› istemeleri durumunda baflvurulan bir yoldur. Yukar›da da belirtildi¤i üzere, genel olarak çizilen bir çek, muhatap banka taraf›ndan ancak bir bankaya ya da muhatab›n bir müflterisine ödenebilir. Ö¤retide de¤inildi¤i üzere, bir bankan›n müflterisi say›labilmek için, o banka taraf›ndan tan›nabilmek yeterli de¤ildir. Aksine, ilgili kiflinin o banka ile belirli bir ifl iliflkisi içinde bulunmas› zorunludur. (TK m. 716/4) Buna karfl›l›k özel olarak çizilen çek, muhatap taraf›ndan ancak ad› gösterilen bankaya ya da -bu banka muhatap ise- onun müflterisine ödenebilir. Ancak ad› çekte gösterilen banka, tahsil iflini bir di¤er bankaya b›rakabilir. (TK m. 716/2) Bir banka çizgili bir çeki ancak müflterilerinden ya da di¤er bir bankadan edinebilir. Yine bir banka, çizgili çeki sözü edilenler d›fl›nda kalan kifliler hesab›na tahsil edemez. (TK m.716/3) Çek, birden fazla özel olarak çizilmiflse, muhatab›n bu çeki ödemeye yetkili olabilmesi için, çekin ikiden fazla çizilmemifl bulunmas› ve çizgilerden birinin çekin bir takas odas› taraf›ndan tahsil edilebilmesi amac›yla yap›lm›fl olmas› zorunludur. (TK m. 716/4) Çizgili çeke iliflkin olarak yukar›da aç›klanan hükümlere ayk›r› hareket eden muhatap, çek bedelini aflmamak koflulu ile, do¤an zarardan sorumludur. (TK m. 716/5) Baz› hallerde, ilgili kiflinin birlikte kusurunun bulundu¤u kan›tlanarak, tazminat tutar›n›n indirilmesi mümkün olabilir. Ö.Teoman/A. Erhan Çocuk Zamm› [Alm. Kindergeld, Kinderzulage] [Fr. Allocation de ma ternité] [‹ng. Family allowances] Ücret veya maafl karfl›l›¤› çal›flan kiflinin geçindirmekle yükümlü oldu¤u çocuklar› için iflveren veya devlet taraf›ndan sa¤lanan ek bir ödemedir. Eme¤i ile geçimini sa¤layan ve baflkas›na ba¤›ml› olarak çal›flan kiflilerin çocuk sahibi olmalar› tüm ailenin geçim koflullar›n› etkilemektedir. Bunun sonucu olarak daha az çocuk sahibi olma e¤ilimi artmaktad›r. Nüfus art›fl h›z›ndaki ciddi yavafllamalar, hatta geriye gidifl ler birçok Avrupa ülkesinde çocuk zamlar›n›n bir devlet 259 Ço¤altan politikas› olarak, sosyal güvenlik sistemi içinde, ele al›nmas›na neden olmufltur. Geliflmekte olan ülkelerde do¤um oran› esasen yüksek oldu¤undan, soruna sosyal güvenlik sistemi içinde yaklafl›lmas› yönüne gidilmemifltir. Ülkemizde, özellikle Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda vergi mevzuat› ile çok çocuklu aileler teflvik edilmifltir. Memur statüsü ile çal›flanlara bütçe yasalar›yla saptanan çocuk paralar› ve vergi indirimleri devam etmekte, ancak bunlar›n tutar› aile bütçesi üzerinde fazla etkili olmamaktad›rlar. ‹flçi statüsü ile çal›flanlar bak›m›ndan vergi yasalar› d›fl›nda öngörülmüfl çocuk zamm› bulunmamaktad›r. Ancak 1963 sonras› dönemde iflçi-iflveren iliflkilerini büyük ölçüde etkileyen toplu sözleflmelerde iflçi yarar›na çocuk zamm›, aile zamm›, tahsil paras› gibi birtak›m ek ödemeler öngörülmüfltür. (Bkz. Sosyal Yard›mlar, Aile Yard›mlar›). M. Kutal Çok Uluslu fiirketler s›z katsay›lar yerine, ‘temiz’ regresyonlar› tercih ederler. Çoklu ba¤›nt›n›n varl›¤› kabul edildi¤inde al›nabilecek önlemler flunlard›r: E¤er aç›klay›c› de¤iflkenler aras›nda ba¤›nt›n›n flekli biliniyorsa, bu bilgi denklemde kullan›labilir. Buna kay›tl› regresyon denir. Bunu birkaç basit örnekle aç›klayal›m: a) E¤er katsay›lardan biri hakk›nda ya da katsay›lar›n birbirlerine göre büyüklü¤ü hakk›nda d›fl bilgilerimiz varsa, bunu denklemde kullanabiliriz. Örne¤in; (Bkz. Üretim) Y = β. + β1X1 + β2X2 + ε ve β2 = 0,7 ise Y= 0. X2 = B3 + B1X1 + ε yani (Y - 0,7 X2) ba¤›ml› de¤iflken olur. b ) E¤er β2 = 0,5 β1 oldu¤unu biliyorsak Y = β0 + β1 (X1 + 0,5 X2) + ε yaz›labilir. Burada aç›klay›c› de¤iflken (X1 + 0,5 X2)’dir. c) Baz› durumlarda tek tek de¤iflkenler yerine bileflik de¤iflkenler kullan›labilir. Stoklara eklemeler ve stoklar dan düflmeler ayr› de¤iflkenler fleklinde incelenmez ve stok de¤iflmeleri fleklinde tek bir de¤iflken al›n›r. (Bkz. Rank, Aç›klay›c› De¤iflken, Ba¤›ml› De¤iflken, R2, Çoklu Determinasyon Katsay›s›, Kay›tl› Regresyon) Çoklu Ba¤›nt› Çokluk [Alm. Multicollinearitaet ] [Fr. Rapport pluriel ] [‹ng. Multicollinearity] Genel regresyon modeli varsay›mlar›ndan biri, aç›klay›c› de¤iflkenlere iliflkin X’X matrisinin tam rankl› yani ters’i al›nabilecek bir matris olmas›d›r. Çünkü ß = (X’X)-1X’Y hesaplama formülü ile bulunacakt›r. Bunun anlam›, aç›klay›c› de¤iflkenlerin birbirlerinin fonksiyonu olmamalar› gere¤idir. ‹ki de¤iflken aras›nda do¤rusal bir iliflki bulunmas› halinde de [t (X’X) = O] olur. ‹ktisatta çoklu ba¤›nt› genellikle tam do¤rusal fonksiyonel iliflki fleklinde belirmez: bu nedenle (X’X)-1 hesaplanabilir; fakat çoklu ba¤›nt› etkisini katsay›lar›n standart hatalar›n›n büyük ç›kmas› fleklinde belirtir. Bu durumda aç›klay›c› de¤iflkenler bir bütün olarak ba¤›ml› de¤iflkenin de¤iflimini önemli ölçüde aç›klayabildikleri halde, (yüksek R2) aç›klay›c› de¤iflkenlerin tek tek etkileri güvenli flekilde saptanamaz. Bu duruma iktisatta çok s›k rastlan›r. Çoklu ba¤›nt›n›n önemli nedenlerinden biri, ekonomik de¤iflkenlerin ço¤unda rastlanan ortak zaman trend’idir. Böyle durumlarda trend’den ar›t›lm›fl seriler aras›nda regresyon iliflkisini aramak akla gelebilir. Fakat bu tip de¤iflkenler aras›nda hesaplanan regresyon katsay›lar› ile yorum yapmak güçlükler arzeder. Çoklu ba¤›nt› sapma’ya (sistematik hata) neden olmaz. Sapma, aç›klay›c› de¤iflkenler ile hata teriminin iliflkili olmas›ndan do¤ar. Denklemde çoklu ba¤›nt›y› önlemek için baz› de¤iflkenleri bilerek tan›mlama d›fl› tutmak sapmaya neden olur. Buna ra¤men araflt›r›c›lar denklemlerinde ço¤u zaman, istatistiksel olarak anlam- (Bkz. Frekans) Ço¤altan (Bkz. Çarpan) Ço¤alt›m U. Korum Çokluk Poligonu (Bkz. Frekans Poligonu) Çok Uluslu fiirketler [Alm. Multinationale Konzernen] [Fr. Compagnies mul tinationales] [‹ng. Multinational Companies] Önceleri sadece kâr maksimizasyonu amac›yla faaliyet gösteren çok uluslu flirketlerin (ÇUfi), daha sonra dünya pazarlar›na egemen olmak için büyüme amaçlar›, uluslararas› iflbirli¤i ne yeni bir flekil kazand›rm›flt›r. Gösterdikleri h›zl› geliflme ve bunun dünya mali sistemindeki etkisi modern ekonominin en belirgin yap›s›n› oluflturmufltur. Rantabilitelerini maksimize etmek istemelerinin kâr maksimizasyonundan daha önemli bir amaç haline gelmesi, ÇUfi’leri uluslararas› sistemde üretim ve yat›r›mlar›n kayna¤› yapm›flt›r. Birçok ülkede faaliyette bulunmalar›, sermayelerin de¤iflik ülkelerden toplanm›fl olmas›, hükümetler üstü bir yap›ya sahip olmalar›, ÇUfi’lerin en tipik özellikleridir. fiirketin bütünü için bir strateji uygulanmakta ve denetim flirket merkezince sa¤lanmaktad›r. Günümüzde ÇUfi’lerin yat›r›m flirketleri, büyük holdingler, sigorta flirketleri ve ticaret bankalar› gibi mali kurulufllar dan meydana gelmektedir. Böylece bir yandan daha büyük olmak için daha çok üretim yapmakta, di¤er yandan da dünya sistemine egemen olarak gelece¤i etkilemektedirler. Bu amaçlar›n› gerçklefltirebilmek için ucuz hammadde ve iflgücü sa¤lanmas›, yeni teknolojilerden yararlanma, daha genifl pazarlar bulma gibi 260 Çok Yanl› Takas Çukobirlik politikalar uygulamaktad›rlar. Ucuz ve bol hammadde sa¤lamak için, büyük yat›r›mlarla hammadde üretimini modernlefltirici ve emekten tasarruf eden teknolojiler gelifltirmektedirler. Ayr›ca geliflen ülkelerdeki devaml› devalüasyonlar nedeniyle, içerdeki fiyat art›fllar›n›n ortadan kalkt›¤› görülmektedir. Ucuz iflgücü sa¤lamak için üretimi ücretlerin düflük oldu¤u ülkelere kayd›rmakta ya da geliflmekte olan ülke lerden göçmen iflçi getirmektedirler. Ayr›ca kendileri için art›k standartlaflm›fl olan teknolojileri eme¤in ucuz oldu¤u bölgelere yollamaktad›rlar. Çok uluslu flirketlerce geliflen ekonomilere yap›lan d›fl yard›mlar ise belli proje ve alanlarda kullan›lmak üzere verilmektedir. Böylelikle yarat›lm›fl olan ürünlere dolayl› bir flekilde pazar bulunmaktad›r. Di¤er taraftan, bu ülkelere altyap›lar›n›n gelifltirilmesi için yap›lan yard›mlar›n hem o ülkenin kendi kaynaklar›n› kullanabilmesi, hem de gelecekte kurulacak fabrikalar›n ürünlerine talep yaratacak biçimde olmas›na önem verilmektedir. Otomotiv endüstrisinin gelifltirilmesi için karayollar› projelerinin desteklenmesi buna bir örnek olarak gösterilebilir. Çok uluslu flirketler, ürettikleri sanayi mallar›na olan talebi art›rmak için, geliflen ülkelerde reklam ve benzeri yollarla yeni gereksinmeler yaratmaktad›rlar. Böylelikle, geliflmekte olan ekonomiler, ÇUfi’lerin büyüme amaçlar› do¤rultusunda yeni tip bir sanayileflme örne¤ine yönelmektedir. (Bkz. Bütünleflme, Yeni Uluslararas› Ekonomik Düzen, Geliflmekte Olan Ülkeler,Emek Göçü, Göçmen ‹flçiler) A. ‹lkin Çok Yanl› Takas (Bkz. Takas) Çok Yanl› Transfer [Alm. Multilateralle Tranfer ] [Fr.Transfert multilatéral ] [‹ng. Multilateral transfer ] New York’tan Zürih’e mal sevkeden bir firmay› gözönüne getirelim. Mal bedeli, ihracatç›ya dolarla New York’ta ödenecektir. ‹thalatç› firma, borcunu Zürih’teki bankas›nda bulundurdu¤u ‹sviçre Frang› mevduattan çekece¤i para ile ödeyecektir. Ödemenin ‹sviçre Frang›’n›n do¤rudan do¤ruya Zürih’teki ya da New York’taki kurlara göre dolara çevrilerek gerçeklefltirilmesi, iki yanl› transfer ’dir. Ancak o anda Zürih bankas›nda yeterli dolar bulunmayabilir. Dolar› bir üçüncü ülke piyasas›ndan daha ucuza almak f›rsat›yla karfl›lafl›labilir. Bu takdirde araya üçüncü bir ülke paras› girer. Araya giren üçüncü ülke paras›n›n florin oldu¤unu kabul edelim. Zürih bankas›, Amsterdam’da frank karfll›¤› alaca¤› florini dolara çevirir. ‹sviçre Frang›’n›n Hol- landa Florini’ne ve Hollanda Florini’nin Amerikan Dolar›’na çevrilmesiyle Zürih’ten New York’a yap›lan transfer üç yanl›’d›r. Transferler bazen dört yanl› ya da daha çok yanl› olabilir. Zürih’ten Amsterdam arac›l›¤›yla yap›lan üç yanl› transfer, Hollanda para otoritesi alan›nda gerçekleflmifl bir kambiyo ifllemidir. Mal bedelini ödeyen ve tahsil eden, Hollanda d›fl›ndaki bankalard›r. Yabanc›lar›n Amsterdam kambiyo piyasas›ndan yararlanarak yürüttükleri tranfer, normal olarak Hollanda’da arac›l›k ko misyonu kazand›r›r. Ancak yabanc›lar›n girifltikleri operasyonlar, Hollanda rezervlerinin çeflitli döviz türlerine bölünüfl dengesini de etkileyebilir.Örne¤in zay›f bir dövizin girifline karfl›l›k kuvvetli bir dövizin ç›kmas›na yol açabilir. Hollanda para otoritesi, duruma göre, yabanc› iktisadi ajanlar›n kendi egemenlik alan›nda kambiyo ifllemi yapmalar›na karfl› hoflgörülü davranabilir ya da buna müdahale edebilir. (Bkz. Transfer, ‹ki Yanl› Transfer, Arbitraj) F. Ergin Çukobirlik (Çukurova Pamuk, Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Birli¤i) Çukurova bölgesinde pamuk üreticilerinin ürünlerini de¤erlendirmek, onlara destek olmak amac›yla 1940 y›l›nda 2834 say›l› Tar›m Sat›fl Kooperatifleri Yasas›'na göre Adana, Ceyhan ve Tarsus tar›m sat›fl kooperatiflerinin bir araya gelerek oluflturduklar› kooperatifler birli¤i. Zamanla geliflen Çukobirlik, kuruluflunda amaçlad›¤› Çukurova bölgesi ile s›n›rl› kalmay›p etkinlik alan›n› Güney-Güneydo¤u Anadolu bölgelerine kadar geniflletmifltir. Günümüzde, pamu¤un yan› s›ra, soya ve yerf›st›¤› al›m› da yapmaktad›r. Ürün ekiminden sat›m›na kadar her aflamada ortaklar›na ve üreticilere destek sa¤layan (tohum, gübre, akaryak›t, tar›msal ilaç, banka kredisi gibi üretim girdilerinin ucuz ve vadeli olarak karfl›lanmas›) kuruluflun, 1996 y›l› itibariyle üye kooperatif say›s› 40, üretici ortak say›s› 52 bin, 1995/1996 al›m kampanyas› dönemi bütçesi 10,3 trilyon TL'dir. Üye kooperatifler arac›l›¤›yla ald›¤› pamu¤u kendi tesislerinde iflleyen birli¤in 14 sawgin ve rollergin prese fabrikas›n›n yan› s›ra, Adana -Mersin karayolu üzerinde Çukobirlik entegre tesisleri (100 ton/gün kapasiteli sawgin fabrikas›, 120 bin ton/y›l kapasiteli iplik ve 54 milyon metre/y›l dokuma kapasiteli iplik dokuma fabrikas›, 54 milyon metre/y›l kapasiteli boya apre fabrikas›, 150 ton/gün kapasiteli soya kurutma tesisi, bak›m onar›m sevkiyat ünitesi) bulunmaktad›r. Ad› geçen fabrikalar ve genel merkezde, 1996 y›l› itibariyle 634'ü mevsimlik olmak üzere toplam personel say›s› 5 644'tü. E. Tokgöz/A.Erhan 261