Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi`nin bahçesinde bulunan kilise

Transkript

Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi`nin bahçesinde bulunan kilise
21
Surp Pırgiç Kilisesi (1898) / Kazlıçeşme: Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nin bahçesinde bulunan kilise,
hastaların maneviyatını arttırmak için, Darphane-i Amire eminliği yapmış Kazaz Artin Amira Bezciyan
tarafından, Saray-ı hümayun mimarı Garabed Amira Balyan’a inşa ettirilmiştir. Başlangıçta ahşap
olarak inşa edilen kilise bugünkü şeklini 1898 yılında almıştır. Kilise, İstanbul’un köklü Ermeni
ailelerinden Tahtaburunyan Ailesi’nin isteğiyle, Kevork Aslanyan tarafından, genç yaşta vefat eden
Tiokine Tahtaburunyan’ın anısına, II. Abdülhamid’in fermanıyla tekrar inşa ettirilmiştir. Surp Pırgiç
Hastanesi’nin önemli bağışçılarından Gülbenkyanların aile mezarlığı bu kilisenin avlusunda
bulunmaktadır ve kilisede her yıl Gülbenkyan Ailesinin anısına ayin düzenlenmektedir.
22
Hovsep Aznavur: 1854 yılında Londra’da dünyaya gelen Hovsep Aznavur, 1867 yılında ailesiyle
birlikte İstanbul’a gelmiş, aynı yıl eğitimine devam etmek üzere Viyana’daki Murad-Rafaelyan
Koleji’ne gönderilmiş, sonrasında ise Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık eğitimi almıştır.
Henüz ikinci sınıf öğrencisiyken hazırladığı bir villa projesi birincilik kazanmış ve İtalya Kralı II. Victor
Emmanuel tarafından ödüllendirilmiştir. 1879 yılında eğitimini tamamlayarak İstanbul’a dönen
Hovsep Aznavur, burada Mısır Hıdivi Tevfik Paşa ve Abbas Hilmi Paşa aileleri için binalar inşa etmiştir.
İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nın ve karşısındaki, kendi ismiyle anılan Aznavur Pasajı’nın
mimarıdır. İstanbul Ermenileri arasında da aktif bir rol oynayan Aznavur, Birinci Dünya Savaşı’ndan
sonra Kahire’ye yerleşerek Mısır’da birçok önemli binanın inşasına imza atmış ve 1935 yılında
Kahire’de ölmüştür.
23
Beylerbeyi Sarayı: Semtin tepesinde Bizans döneminden kalma büyük bir Haç bulunduğu için Osmanlı
döneminde Istavroz Bahçesi olarak anılan Boğazköy’de, IV. Murat döneminde inşa edilmiş ahşap bir
saray bulunmaktaydı. IV. Murat bu sarayı sık sık kullanmış, padişahın ölümünden sonra saray metruk
hale gelmiştir. 1820’li yıllarda II. Mahmud tarafından ahşap olarak yeniden inşa ettirilen saray, II.
Mahmud döneminde de aktif olarak kullanılmış, padişahın ikametinden başka, sergi ve şehzade
sünnetleri gibi faaliyetlere de ev sahipliği yapmıştır. 1851’de yanan Beylerbeyi Sarayı, yangından sağ
kurtulan Abdülmecid tarafından uğursuz kabul edilerek terk edilmiş, 1864 yılında, Abdülaziz’in
emriyle Agop ve Sarkis Balyan kardeşlere yeniden inşa ettirilmiştir.
24
II. Mahmud Türbesi: 1839’da vefat eden II. Mahmud’un kabrinin üzerine inşa edilen türbe, 1840’da
tamamlanmıştır. Hazine-i Hassa’ya ait olan bu geniş arazide, türbe içerisine hanedan mensupları
defnedilmiştir; II. Mahmud’un yanı sıra Abdülaziz, II. Abdülhamid, Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi,
Pertevniyal Valide Sultan gibi birçok önemli kişinin mezarı burada bulunmaktadır. Osmanlı son dönem
ileri gelenlerinin mezarlarının bulunduğu türbe haziresinde günümüzde vefat eden hanedan
mensupları da gömülmektedir.
25
1
Demir Çelik Fabrikası / Zeytinburnu: II. Mahmud’un Zeytinburnu’ndan Florya’ya kadar olan geniş
arazileri işletmekle görevlendirdiği ve Osmanlı sanayileşmesinin öncülerinden kabul edilen
Hovhannes Amira Dadyan, bu bölgede baruthanenin yanı sıra silah, dokuma ve çuha fabrikaları da
inşa ettirmiştir. Sık sık Avrupa’ya inceleme gezileri düzenleyen Hovhannes Amira, bu ziyaretleri
sırasında özellikle demir-çelik döküm fabrikalarını yakından incelemiş ve İstanbul’da böyle bir fabrika
kurulması için uzun yıllar çalışmıştır. Garabed Amira Balyan’ın inşa ettiği ve 1845 yılında kurulan bu
fabrikada, 1848 yılında ilk Osmanlı zırhlısı Eser-i Hadid dökülmüştür. Bugün, Fabrika’dan geriye
yalnızca fotoğrafta görülen baca kalmıştır.
26
Bezm-i Alem Valide Camii, Dolmabahçe: Abdülmecit’in annesi Bezm-i Alem Valide Sultan’ın emriyle,
Garabed Amira Balyan’a inşa ettirilen camii, Dolmabahçe Sarayı’nın bahçesine bulunmaktadır. Bu
Sarayda ikamet eden Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde, Dolmabahçe Camii Cuma selamlığı için
en çok tercih edilen cami olmuştur. Camide günümüzde Beyoğlu Müftülüğü büroları da yer
almaktadır.
27
Dolmabahçe Sarayı: Bizans döneminde imparatorluk bahçesi olarak kullanılan, günümüzde üzerinde
Dolmabahçe Sarayı’nın bulunduğu arazi, Osmanlı döneminde bir gezinti alanıydı. XVII. yüzyılda ise
buradaki koy doldurularak irili-ufaklı ahşap köşk ve kasırlara ev sahipliği yapmıştır. Birçoğu
yangınlarda yok olan bu köşk ve kasırlar, dönem dönem padişahların yazlık ikametgâhı olarak
kullanılmış veya hanedana damat olan paşalara tahsis edilmiştir. 1795 yılında, III. Selim ‘mimar
Melling’e bu bahçeyi yeniden düzenletmiş, alan içerisinde köşkler, kasırlar ve camilerin bulunduğu
bir tesis haline gelmiştir. II. Mahmud da 31 yıllık saltanatı boyunca Topkapı Sarayı’ndan çok Beşiktaş
Sarayı olarak anılan bu ahşap sarayı kullanmıştır. II. Mahmud’un 1839’da vefat etmesi üzerine tahta
çıkan oğlu Abdülmecit, Tanzimat döneminin getirdiği Batılılaşmanın etkisiyle bu ahşap sarayın yerine
kâgir bir imparatorluk sarayının inşa edilmesini emretmiştir. Garabet Balyan tarafından inşa edilen
saray 1855’te son halini almıştır.
28
Harbiye Mektebi (Askeri Müze): II. Mahmud’un emriyle subay yetiştirilmek üzere 1835 yılında inşa
edilen Harbiye Mektebi, 1864 yılında Abdülaziz’in emriyle Garabed Balyan’a yeniden inşa ettirilmiştir.
II. Abdülhamid döneminde, okul genişletilerek bugünkü halini almıştır. Girişindeki kitabede
Abdülhamid’in en büyük eseri olarak tanıtılan okulda, subaylar ve şehzadeler okumuşlardır. 1936
yılına kadar faaliyetlerine Harbiye’deki binasında devam eden okul, 1936’da Ankara’ya taşınınca bina
uzun yıllar ordu komutanlığı olarak kullanılmıştır. 1973 yılında, o tarihe kadar Aya İrini Kilisesi’nde
bulunan Askeri Müze bu binaya taşınmıştır.
29
Kuleli Süvari Kışlası: Günümüzde Kuleli Askeri Lisesi’nin bulunduğu binanın temelleri 1928 yılında
atılmıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağının kaldırılmasından sonra II. Mahmud, kurduğu Asakir-i Mansure-i
Muhammeddiye isimli yeni ordu için Krikor Amira Balyan’a ahşap bir kışla inşa ettirmiştir. Bu kışlanın
yanması üzerine, Abdülmecit’in emriyle, Garabed Amira Balyan yarı kagir bir bina yapmıştır. Binanın
2
yapımı 1843 yılında tamamlanmıştır. 1857’de yenilenen yapı tarihte kışla, hastane, okul, Ermeni
yetimhanesi olarak da kullanılmıştır.
30
Surp Asdvadzadzin Kilisesi: Beşiktaş Sarayı’na ek binalar inşa eden Garabed Amira Balyan, rivayete
göre bu inşaattan artan malzemelerle Beşiktaş’taki ahşap Ermeni kilisesinin yerine, kâgir ve kubbeli
bir kilise inşa etmek için II. Mahmud’tan izin istemiş. O dönemde kiliselerde kubbe inşasının yasak
olması ve bazı kimselerin Amiranın bu isteğine karşı çıkması üzerine, II. Mahmud “Ne yapacaksan yap
ama benim gözüm görmesin” diyerek izin vermiş. Bunun üzerine Garabed Amira Balyan, dışarıdan
bakıldığında klasik-kırma çatılı olarak görünen kilisenin içerisine gizli bir kubbe inşa etmiştir. Ayrıca,
kilise öyle bir mevkiye oturmuştur ki saraydan bakıldığından kilise görünmez, fakat kilisenin tüm
pencerelerinden saray görünür.
31
Surp Pırgiç Hastanesi: İstanbul Ermenileri, 1834 yılına kadar, biri Sıraselviler’de, diğeri Narlıkapı’da
olmak üzere iki hastaneye sahipti. Kazaz Artin Amira Bezciyan, bu hastanelerin yetersiz olduğunu
görmüş ve dönemin hayırsever Ermenilerinin de desteğini alarak Kazlıçeşme’deki Surp Pırgiç Ermeni
hastanesini inşa ettirmiştir. Osmanlı döneminde, hastane idaresinde görev almak Ermeniler arasında
bir statü göstergesi olarak görülmüştür.
32
Nusretiye Camisi: Osmanlı barok tarzının son örneği olarak kabul edilen bu cami II. Mahmud’un
emriyle Krikor Amira Balyan’a inşa ettirilmiştir. Bir ramazan günü açılışı yapılan camiye saltanat
kayığıyla gelen Padişah, söylentiye göre mahyaların denizden görülmediğini fark edince minareleri
yıktırtıp yeniden inşa ettirmiştir. Caminin inşasından kısa süre sonra yeniçeri ocağı kaldırıldığında
Mahmud bu camiye zafer anlamına gelen Nusretiye ismini vermiştir.
33
Selimiye Kışlası: Dünyanın en büyük tarihi kışlası olarak kabul gören Selimiye Kışlası’nın yerinde daha
önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Kavak Sarayı vardı. III. Selim, Nizam-ı Cedid
ordusu için Kavak Sarayı’nı yıktırmış, yerine Krikor Amira Balyan’a ahşap bir kışla inşa ettirmiştir.
1807’de yeniçerilerin başlattığı isyanda bina ateşe verilmiş, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın
kaldırılmasından sonra II. Mahmud, Krikor Amira Balyan’a bugünkü kagir kışlayı yaptırmıştır.
34
Ihlamur Kasrı: Abdülmecit, av partilerinden sonra dinlenmek için Nigoğos Balyan’a inşa ettirdiği bu
kasırda yerli-yabancı pek çok misafirini ağırlamıştır. Abdülhamit devrinde unutulan kasır, Mehmet
Reşad döneminde tekrar aktif bir şekilde kullanılmıştır. Enver Paşa, şehzadelerin hepsine askeri
eğitim verilmesi uygulamasını başlatınca bu bina Şehzadegan Mektebi olarak kullanılmıştır.
3
35
Akaretler: Dolmabahçe Sarayı’nın hizmetlileri için lojman olarak Sarkis Balyan tarafından inşa edilen
ve bir dönem okul, ev ve ofis olarak kullanılan Akaretlerdeki sıra yapılarda, günümüzde otel,
restoran, kafe ve ofisler bulunmaktadır.
36
Çırağan Sarayı: Bu sarayın yerinde eskiden IV. Murad’ın kızı Kaya Sultan ve onun eşi Melek Ahmet
Paşa’ya ait bir yalı bulunuyordu. Kaya Sultan bu yalıyı aydınlattırarak gece eğlenceleri
düzenlediğinden yalının ismi “Aydınlatılmış” anlamına gelen “Çerağan” olarak anılırdı. Yalının ismi
zamanla, telaffuzu daha kolay olan Çırağan’a dönüşmüştür. Daha sonra buraya inşa edilen ahşap
saray, Abdülaziz’in emriyle yıkılmış ve yerine planlarını Nigoğos Balyan’ın hazırladığı ve kardeşleri
Agop ve Sarkis Balyan’ın inşa ettiği saray yaptırılmıştır. Abdülaziz’in saltanatında pek fazla
kullanılamayan saray, Abdülhamid’in tahta çıkmasıyla, ağabeyi V. Murad ve ailesine bir dönem
hapishane olmuştur. 1908’de II. Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Meclis-i Mebusan olarak kullanılmaya
başlanan bina 1910 yılında geçirdiği büyük yangından sonra kullanılamayacak hale gelmiştir. Sarayı
otele dönüştürmek üzere 1987 yılında restorasyonuna başlanmıştır. 1990 yılında otel, 1992
yılında da otele bağlı olarak Saray hizmete açılmıştır.
37
Harbiye Nezareti: 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılmasıyla Süleymaniye’de bulunan Ağa Kapısı,
yani Yeniçeri Ocağının hem komuta hem de çalışma yeri olan bina Şeyhülislamlık makamına
dönüştürülmüştür. Ordunun yönetim birimi “Seraskerlik” ismiyle Beyazıt’a taşınmış ve buraya ahşap
bir bina inşa edilmiştir. 1864 yılında Abdülaziz bu ahşap binayı yıktırmış ve yerine Sarkis Balyan’a,
günümüzde İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü olarak kullanılan Harbiye Nezareti’ni yaptırmıştır.
38
Beyazıt Yangın Kulesi: Senekerim Balyan, Hassa Mimarı Krikor Amira Balyan’ın kardeşidir. Genç
yaşında hacı olmak üzere Kudüs’e gitmiş ve burada vefat etmiştir. Daha önce Beyazıt’ta Krikor Amira
Balyan’ın inşa ettiği ahşap kulenin isyan eden yeniçeriler tarafından yakılmasının ardından Senekerim
Balyan bu kagir kuleyi inşa etmiştir. İlk önce yangın kulesi olarak kullanılan yapı daha sonra seraskerlik
kulesi olarak kullanılmıştır. Savaş dönemlerinde bir bayrağın asıldığı kule, Cumhuriyet döneminde ise
hava durumunu bildirmek için kullanılmıştır.
39
Surp Takavor Kilisesi: Ermenilerin kararlarını kabul etmediği Halkedon (Kadıköy) Konsülü 451 yılında
Kadıköy’de toplandığı için Ermeniler, bu semtte yaşamak yerine 1839 Tanzimat dönemine kadar
Üsküdar’da yaşamayı tercih etmiştir. Kadıköy’de yine de her zaman bir miktar Ermeni ikamet etmiş
ve çarşı içinde ahşap bir şapel inşa edilmişti. Tanzimat’ın getirdiği Batılılaşma sürecinde yazlık konut
kavramının İstanbullularca benimsenmesiyle, Kadıköy bir sayfiye köyü olarak kullanılmaya başlanmış;
buradaki Ermeni nüfusu artınca ahşap şapel yetersiz kalmıştır. Bunun üzerine, 1840 yılında Garabed
4
Ağa Muradyan isimli bir sarraf tarafından bugünkü kilise inşa edilmiştir. Kilisenin mimarı Hacı Mıgırdiç
Çarkyandır.
40
Surp Asdvadzadzin Patrikhane Kilisesi: 1641 yılında, Ermenilere patriklik kilisesi olarak Kumkapı’daki
Aya Thosios Kilisesi verilmiş ve patrikhane günümüze kadar faaliyetlerine burada devam etmiştir.
1718’deki büyük Gedikpaşa yangınında yanan kilise, saray-ı hümayun mimarları Hacı Melidon
Araboğlu ve Sarkis kalfa tarafından yeniden inşa edilmiş ve 1719’da ibadete açılmıştır. Kilise,
1826’daki büyük Hocapaşa Yangını’nda bir kez daha yanınca 1828 yılında Krikor Amira Balyan ve
Garabed Devletyan’ın çizimleriyle bugünkü şekliyle yeniden yapılmıştır.
41
Surp Boğos Kilisesi: Katoliklik’in resmen Osmanlı Devleti tarafından tanınmadığı dönemde, iki yüz yıl
boyunca Darphane-i Amire Eminliği görevini yürüten Düzyan ailesinin yalısının altında, gizli bir Katolik
kilisenin ortaya çıkması üzerine aile gözden düşmüş ve aileden yedi kişi idam edilmiştir.
1819 yılında yaşanan bu olayın ardından Darphane-i Amire eminliğine Kazaz Artin Amira Bezciyan
getirilmiştir. 1821 yılında Kazaz Artin’in Limni Adası’na sürgüne gönderilmesi üzerine darphanenin
idaresi Katolik Ermeni olan Boğos Amira Bilezikçi’ye verilmiştir. 1830 yılında Katolik Ermenilerin ayrı
bir cemaat olarak tanınmasının ardından Büyükdere’deki yalısının yanına şahsi ibadeti için küçük
ahşap bir aile kilisesi inşa ettiren Boğos Amira Bilezikçi, kilisenin Katolik Ermeni Cemaati’nin idaresine
verilmesini vasiyet etmiştir. Zamanla semtteki Katolik Ermeni nüfusunun artmasıyla bu ahşap kilise
ihtiyacı karşılayamamış ve 1882 yılında II. Abdülhamid’in fermanıyla bugünkü kilise inşa edilmiştir.
42
Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi: Amerikalı Protestan misyonerler 1820 yılından itibaren Osmanlı
İmparatorluğu’nda faaliyetlerini yürütmüşler ve Ermeni milleti arasında etkin rol oynamışlardır.
Anadolu’nun çeşitli vilayetlerinde kolejler kuran misyonerler, İstanbul’da Beyoğlu’ndaki Ermenilerle
iletişim kurmuş ve bu semtteki birçok ailenin mezhep değiştirmesinde aracı olmuştur. Kısa sürede
Beyoğlu’nda hatırı sayılır büyüklükte bir Protestan Ermeni cemaati oluşmuştur. İlk Ermeni Protestan
Kilisesi 1846 yılında Abdülmecid’in fermanıyla ahşap olarak Beyoğlu’nun Aynalıçeşme semtinde inşa
edilmiştir.
1850 yılında Protestan Ermenilerin ayrı bir cemaat olarak kabul edilmesi, Aynalıçeşme’deki bu ahşap
şapelin 1861 yılında kâgir olarak yeniden inşa edilmesini mümkün kılmıştır. Bunun üzerine, şehrin
ikinci Protestan Ermeni Kilisesi olan Gedikpaşa Kilisesi’nin de aynı şekilde yapılması için girişimlerde
bulunulmuştur. İzin ancak 1911 yılında Mehmet Reşat döneminde alınabilmiştir. Kilisenin inşasına,
mimar Isdepan İzmrliyan tarafından hemen başlandıysa da I. Dünya Savaşı yıllarında inşaata ara
verilmiş, kilise 1921 yılında tamamlanarak ibadete açılmıştır. Gedikpaşa Kilisesi, Osmanlı döneminde
inşa edilmiş son Ermeni kilisesidir.
43
Ermeni Patrikhanesi Binası: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Bursa Ermenileri
Episkoposu Hovagim’i Patrik ilan ederek İstanbul’a getirmiş ve Rumlardan aldığı Samatya’daki Sulu
5
Manastırı Ermenilere Patrikhane olarak vermiştir. Daha sonra Kumkapı’ya taşınan patrikhane,
1718’de çıkan ve 34 saat süren bir yangında kilise ile birlikte kül olmuştur. Çok geçmeden yeniden
inşa edilen Patrikhanenin tekrar yanmasından sonra bina Hassa Mimarı Ohannes Amira Serveryan
tarafından üçüncü kez inşa edilmiş, 1820 yılında hizmete açılmıştır.
Patrikhanenin 1826’da tekrar yanması üzerine bina, Hassa Mimarları Krikor Amira Balyan ve Garabed
Devletyan’ın çizimlerine göre 1828’de yeniden yapılmıştır. Klasik Osmanlı konağını andıran patrikhane
binası, 1913’te yıktırılarak mimar Krikor Melidosyan tarafından bugünkü şekliyle inşa edilmiştir.
44
Ermeni Mezarlığı Kapısı: Bizans döneminde yoğunlukla Galata semtinde yaşayan Ermeniler,
İstanbul’daki ilk kiliselerini de burada inşa etti. Osmanlı döneminde bu semtte çoğunlukla
değirmencilik ve fırıncılıkla uğraşan zengin Ermeniler yaşadı. Uzun yıllar semtin Ermeni sakinleri
tarafından mezarlık olarak kullanılan Taksim Meydanı’ndan Harbiye’ye kadar uzanan geniş arazi 1865
yılında Abdülaziz’in emriyle defin yapılması yasaklanarak büyük ölçüde istimlâk edildi. Geriye İstanbul
Ermenilerinin bugünkü Şişli Mezarlığı kaldı.
45
Surp Kevork Kilisesi: İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet, şehirdeki nüfusu arttırmak ve
ticareti canlandırmak için imparatorluğun değişik bölgelerindeki toplulukların İstanbul’a yerleşmesini
emretmiştir. Fetihten yaklaşık 7 yıl sonra İstanbul’a yerleşen Bursa Ermeni Episkoposu ve başında
bulunduğu Bursa Ermenileri buna bir örnektir. II. Mehmed’in Anadolu’nun değişik şehirlerinden
getirdiği Ermeni ailelerin Samatya’ya yerleşmeleri üzerine, bu semtte bulunan Rumlar’a ait
Peribleptos (Muhteşem Kilise) Ermeniler’e tahsis edilmiş ve İstanbul Patrikliği’nin temellerinin
burada atılmasıyla bir patriklik makamına dönüşmüştür. Kilise, günümüzde patriklik makamı olarak
kullanılmamaktadır. Tarihte üç kere yanarak tamamen yok olan kilise, 1866 yılında Abdülaziz’in
fermanıyla Bedros Nemtze tarafından, yanındaki Sahakyan-Nunyan Okuluyla birlikte bugünkü şekliyle
yeniden yapılmıştır.
46
Ohannes (Hovhannes) Amira Serveryan: 1879 yılında Kayseri’de dünyaya gelen Ohannes Amira,
Kevork isimli bir terzinin oğludur. 13 yaşında kereste ticareti yapan dayısının yanında çalışmaya
başlamış ve bu sırada dürüstlüğü ve çalışkanlığı sayesinde dönemin nüfuzlu isimlerinden Hassa
Mimarı Krikor Amira Balyan’ın dikkatini çekmeyi başarır. Krikor Amira, yanına alıp mimarlık öğrettiği
Ohannes Serveryan’ı kızıyla evlendirir. Kayınpederi vefat ettikten sonra, Kazaz Artin Amira Bezciyan,
girişimlerde bulunarak Krikor Amira’nın yerine Ohannes Amira’yı hassa mimarı tayin ettirmeyi kabul
ettirir. Ancak, Ohannes Amira, Krikor Amira’nın oğlu Garabed Amira Balyan’a haksızlık olacağı
düşüncesiyle bu teklifi kabul etmez. Bunun üzerine yine Kazaz Artin’in çabalarıyla ikisi de Hassa
mimarlığına tayin edilir. Bu tarihten itibaren Garabed Amira Balyan, Ohannes Amira’yla birlikte,
Dolmabahçe Sarayı ve Kuleli Kışlası başta olmak üzere birçok esere emek verir. Ayrıca, eğitime çok
önem veren Ohannes Amira, saray mimarlarını eğitmek üzere İtalya’dan uzmanlar getirtmiş,
Üsküdar’da Ermeni cemaatine ait ilk yüksek okul seviyesindeki kurum olarak kabul gören Cemaran
Mektebi’ni kurmuş ve burada İtalyanca ve Fransızca eğitim verilmesini sağlayarak İstanbul
Ermenilerinin kültür hayatının gelişmesinde de etkili olmuştur.
6
7

Benzer belgeler