2.3.4.2. Cerrahi Tedavi
Transkript
2.3.4.2. Cerrahi Tedavi
T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI FEMUR BOYUN KIRIKLARINDA KANÜLE VİDANIN YİVLİ KISMINA AÇILAN DELİKLERDEN BASINÇLI ÇİMENTO VERİLEREK TUTMA GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI Dr. REŞAD ZEYNALOV UZMANLIK TEZİ Danışman: Prof. Dr. MİTHAT SELİM YALÇIN İSTANBUL, 2009 T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ ANABİLİM DALI FEMUR BOYUN KIRIKLARINDA KANÜLE VİDANIN YİVLİ KISMINA AÇILAN DELİKLERDEN BASINÇLI ÇİMENTO VERİLEREK TUTMA GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI Dr. REŞAD ZEYNALOV UZMANLIK TEZİ Danışman: Prof. Dr. MİTHAT SELİM YALÇIN İSTANBUL, 2009 ÖNSÖZ: Ortopedi Uzmanlığı eğitimime başladığım günden beri engin tecrübelerini bana aktaran, cerrahi bilgi ve becerimin gelişmesini sağlayan, başasistanlık döneminde şahsıma duydukları güven sebebiyle beni gururlandıran değerli hocalarım sayın Prof. Dr. Cihangir Tetik’e, sayın Prof. Dr. Selim Yalçın’a, sayın Prof. Dr. Mustafa Karahan’a, sayın Doç. Dr. Murat Bezer’e ve sayın Yrd. Doç. Dr. Bülent Erol’a teşekkürlerimi bir borç bilirim. Bu eğitim döneminde hastalara yaklaşımda ve değerlendirmede, bilimsel çalışmalara ve bu tezi gerçekleştirmemde katkılarından dolayı tezimin fikir sahibi danışman hocam sayın Prof. Dr. Selim Yalçın’a ayrıca teşekkür ederim. Doktor arkadaşlarım Uzm. Dr. Ahmet Hamdi Akgülle, Dr. Emre Ketenci, Dr. İsmail Ağır, Dr. Hakan Başar, Dr. Görkem Kıyak, Dr. Barış Çaypınar, Dr. Onur Başçı, Dr. Mutassım Bawaneh, Dr. Mert Topkar ve Dr. Tevfik Balıkçı’ya tüm iş yoğunlukları içinde bu çalışma için yardımlarından dolayı teşekkür etmek isterim. Kuvvet ölçümleri sırasında Yrd. Doç. Murat Baydoğan ve doktora öğrencisi İsmail Topçu’nun yardımları benim için çok önemli idi. İstatistiksel değerlendirmeler konusunda katkılarından dolayı Doç. Dr. Nural Bekiroğlu’na teşekkür ederim. Haziran 2009 REŞAD ZEYNALOV i ÖZET: Femur boyun kırıkları yaşlı hastalarda en yaygın kırık tiplerinden birini oluşturur. Bu kırıklar bugün de ortopedik cerrahlar için hem tedavisi, hem de sonuçları açısından çözülmemiş bir problem olarak kalmaktadır. Çoğu hastalar yaşlı olduğu için osteoporoza bağlı internal fiksasyon yetersizliği gelişebilmektedir. Kırık stabilitesi ve kaynaması arasında korelasyon olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. İmplant migrasyonunu azaltmak ve sekonder kırık deplasmanını engellemek için femur başına daha iyi tutunabilen değişik tasarımlı vidalar geliştirilmiş veya değişik materyallerle (PMMA, Kalsiyum fosfat) ogmente edilmiştir. Çalışmamızda 48 adet insan femur başı Q-CT yardımıyla mineral yoğunlukları ölçüldükten sonra benzer iki gruba bölündü. Kontrol grubu olarak 7 mm kanüllü vidalar ve çalışma grubu olarak çimento (PMMA) ile ogmente edilmiş tarafımızdan tasarlanan 7 mm yivleri üzerinde delikleri olan kanüllü vidalar kullanıldı. Her grup kendi içinde üç eşit alt gruba bölündü. Her alt grupta sekizer femur başı kullanıldı. Bu grupların her biri karşı benzer grupla mineral yoğunlukları eşleştirilerek pull out, maksimum ekstraksiyon torku ve cut out değerleri karşılaştırıldı. Pull out grubunda İnstron cihazıyla 0,5 mm/sn aksiyel pull out uygulanarak maksimum tutma kuvveti (N) ölçüldü. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,011). Cut out grubunda femur başı İnstron cihazına takıldıktan sonra 5 N’la başlayıp 2 mm/dk hızla aksiyel yüklenme uygulandı. Bu işlem en az 5 mm deplasman oluşuncaya kadar devam ettirildi. Elde edilen değerler iki alt grup arasında anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,05). Maksimum ekstraksiyon tork grubuna Torkmetre cihazıyla 4˚/sn ters yönde tork (Nm) uygulandı. Ekstraksiyon zamanı en yüksek tork değeri tespit edildi ve alınan değerler iki alt grup arasında çok anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,0001). Tarafımızdan tasarlanan vidanın PMMA ile ogmentasyonu sonucu alınan sonuçlar bu yöntemin klinikte uygulanabilmesi için zemin yaratmış oldu. ii ABSTRACT: Femoral neck fractures are one of the most common fracture types in elderly patients. These fractures have always presented great challenges to orthopaedic surgeons and remain in many ways as the unsolved fracture as far as treatment and results are concerned. Failure of the internal fixation may develop, because most of the patients are aged and osteoporotic. The correlation between fracture stability and union has been shown in many studies. Dedicated screws were designed or augmented with different materials (PMMA, Calsium phosphate) to increase the holding power at the femoral head for better fixation. In our study 48 human femoral heads divided into two groups after measuring bone mineral densities by Q-CT. In the control group 7 mm cannulated screws and in the study group 7 mm cannulated screws with holes between the threads augmented by cement (PMMA) were used. Each group was divided into three subgroups and in each subgroup eight femoral heads were used. Pull out, maximum extraction torque and cut out strength values were compared after mating these subgroups by similar bone mineral densities. In the pull out group maximum holding strength (N) was measured after applying 0,5 mm/sec. axial pull out force by Instron testing. The difference between the measured values of two subgroups after force application was significant (p<0,011). In the cut out group load applied using 5 N followed by 2 mm/min. axial loading force after fixing the femoral heads to the Instron testing. The procedure was continued until at least 5 mm displacement occured. The difference between two subgroups was found significant (p<0,05). In the maximum extraction torque group 4°/sec. torque force (Nm) was applied in reverse direction by torquemeter. During the extraction highest torque was determined and difference between the measured values of two subgroups was found very significant (p<0,0001). The designed screw augmented by PMMA has found to be worth in this experimental study to be further studied in the clinical application of the femoral neck fractures. iii ANAHTAR SÖZCÜKLER: Femur boyun kırığı, internal fiksasyon, kanüllü vida, ogmentasyon, osteoporoz. iv İÇİNDEKİLER Sayfa Önsöz…………………………………………………………………i Özet……………………………………………………..…………....ii Abstract………………………………………………..…………….iii Anahtar Sözcükler……………………………………………….….iv İçindekiler…………………………………………………….….….v Kısaltmalar………………………………………………..………....vi 1. GİRİŞ ve AMAÇ…………………………………………………1 2. GENEL BİLGİLER……………………………………………...3 2.1. Tarihçe………………………………………………………..3 2.2. Kalça Eklem Anatomisi ve Femur Başının Kanlanması….7 2.3. Femur Boyun Kırıkları……………………………………..10 2.3.1. Etiyoloji ve Epidemiyoloji……………………………10 2.3.2. Klinik ve Radyolojik Bulgular……………………….12 2.3.3. Sınıflandırma………………………………………….14 2.3.4. Tedavi………………………………………………….16 2.3.4.1. Konservatif Tedavi………………………………….16 2.3.4.2. Cerrahi Tedavi……………………………………....16 2.3.4.2.1. Açık Redüksiyon ve İnternal Fiksasyon…………16 2.3.4.2.2. Kalça Artroplastisi………………………………..19 3. GEREÇ ve YÖNTEM……………………………………………22 3.1. Femur Başı Modeli………………………………..........22 3.2. Çalışmada kullanılan vidalar…………………………..23 3.3. Femur başlarının çalışma için hazırlanması……….....25 3.4. Biyomekanik ölçümler…………………………………28 3.5. İstatistiksel ölçümler…………………………………...32 4. BULGULAR……………………………………………………...33 5. TARTIŞMA……………………………………………………....41 6. SONUÇ……………………………………………………………48 7. KAYNAKLAR……………………………………………………49 8. EKLER……………………………………………………………54 v KISALTMALAR AO/ASİF: Albeitgemeinshaft fur osteosynthenfragen/Association for the study of internal Fixation AP: Anteroposterior BT: Bilgisayarlı Tomografi KMY: Kemik mineral yoğunluğu LAT: Lateral MRG: Manyetik Rezonans Görüntüleme PMMA: Polimetil metakrilat Q-CT: Quantitative bilgisayarlı tomografi vi 1. GİRİŞ ve AMAÇ İnsanoğlunun yaşam süresi uzadıkça sıklığı artan femur boyun kırıkları ortopedik cerrahinin en ciddi sorunlarından birisini oluşturmaktadır. Bu kırık çağdaş toplumların en büyük sosyoekonomik problemlerinden biridir. Nüfusu 300.000.000 civarında olan ABD’de her sene 280.000 kalça kırığı tedaviye alınmaktadır ve 2050’de bu kırıkların syaısının ikiye katlanması beklenmektedir45. Bu hastaların hastanede yıllık yatış süresi onkolojik sebeple yatanlardan bile yüksektir24. Benzer oranda hasta sayıları ve yatış süreleri muhtemelen ülkemiz için de geçerlidir. Femur boyun kırıklarının cerrahi tedavisi ortopedistler arasında her zaman tartışma konusu olmuştur ve halen tedavisinde yeterince başarı sağlanamayan ve sık görülen kırıkların en önemlileri arasında en üst sıralarda yer almaktadır. Gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfusun oranı artmakta, osteoporozun önlenmesi için geliştirilen ilaç tedavilerine rağmen femur boyun kırığı sıklığı azalmamakta, bu hastaların osteoporotik kemiklerinde internal fiksasyona güvenilemediği için artroplasti giderek tercih edilmekte ve tedavi masrafları da yükselmektedir1,9,14,24,43,49. Oysa femur boyun kırıklarında artroplastinin avantajları olduğu gibi dezavantajları da mevcuttur7. 65 yaş üzeri hastalarda femur boyun kırıklarının tedavisinde çoğu ülkede artroplasti tercih edilmektedir. Ancak bu tedavi yöntemi sonucu hastanın femur proksimali çıkartılarak protez yerleştirilmekte ve insan vücuduna ait doku metal bir protezle değiştirilmektedir. Bu işlemin sonucunda kaçınılmaz komplikasyonlar görülebilmektedir. Aynı zamanda kanüllü vidaya kıyasla protez yaklaşık 10 kat pahalıya mal olmaktadır. Son yapılan meta-analiz çalışmalarında artroplastinin revizyon cerrahisini azaltması yanında, enfeksiyon oranını, perop kan kaybını, ameliyat süresini ve mortalite oranını anlamlı ölçüde arttırdığı gözlemlenmektedir7. Daha önceden femur boyun kırıklarının tedavisinde uygulanan kanüllü vidalar daha ucuz olmasına rağmen fiksasyon yetersizliği nedeniyle bu yaş hastalarda büyük oranla tedaviden kaldırılmıştır. Diğer yandan femur boynunun internal fiksasyonla tespit yöntemlerinin geliştirilmesi konusundaki çalışmalar sürmekte, ancak Richards kompresyon çivisi ve kanüle vidalardan beri önemli bir atılım yapılamamıştır8,11,23,31. 1 Hastaların %10-15’inde cerrahın kontrolünde olmayan komplikasyonlar gelişebilmektedir. Erken ameliyat, anatomik redüksiyon, kırığın kompresyonu, rijit internal fiksasyon cerraha, malzemeye ve kırık tipine bağlı faktörlerdir. Cerrahın femur başını kanlandıran damarların zarar görmesine bağlı avasküler nekroz üzerindeki kontrolü çok azdır. Yalnız uygun olmayan redüksiyon ve implant yetersizliğine bağlı olarak bu oran daha da artabilir45. Meta-analiz çalışmalarda femur başı avasküler nekrozu %11-%19 ve nonunion %23-%37 arasında değişmektedir31. Femur boyun kırıklarında internal fiksasyonun mekanik stabilitesini arttırmak için vidalar üç nokta prensibine uygun konulmalıdır (lateral korteks, femur kalkarı, subkondral kemik)24. Hastaların çoğunluğu yaşlı olduğu için osteoporoza bağlı internal fiksasyon yetersizliği gelişebilmektedir. Kırık stabilitesi ve kaynaması arasında korelasyon olduğu çalışmalarda gösterilmiştir43. İmplant migrasyonunu azaltmak ve sekonder kırık deplasmanını engellemek için femur başına daha iyi tutunabilen değişik tasarımlı vidalar geliştirilmiş veya değişik materyallerle (PMMA, Kalsiyum fosfat) vidanın tutma gücü arttırılmıştır14,35,36,38,49. Tarafımızdan tasarlanan kanüllü vidanın femur başını tutan yivli kısmı üzerinde delikler mevcuttur. Vidanın kanül kısmı içinden femur başına doğru sıvı PMMA basınç altında enjekte edilerek kırığın daha iyi fikse edileceğini düşündük. Bu ogmentasyonla implant migrasyonunun ve sekonder kırık deplasmanının engellenmesi amaçlandı. Aynı zamanda rijit fiksasyona güvenilerek hastaların daha erken mobilize edilebileceğini düşünmekteyiz. Projemiz bu konuda geçmiş tecrübelere ve modern teknolojiye dayanan, bilimsel literatürle uyumlu olduğu için kolay kabul edilecek ve yaygın olarak kullanılacak yeni bir yöntem geliştirmeyi amaçlamaktadır. 2 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Tarihçe Proksimal femur kırıklarının ilk uygun tanımı 16. yüzyılda Ambroise Pare tarafından verilmiştir. O zamana kadar bu kırıklar çıkık sanılıyordu24. Cooper (1822) ekstrakapsüler ve intrakapsüler kırıkları kıyaslayarak birincinin sonuçlarının daha iyi olduğunu ve intrakapsüler kırıkların kaynamadığını belirtmiştir. O bunu femur başının kötü kanlanmasına bağlamıştır. Aynı yüzyılda bu anlayış hakim olmuş ve 1858 yılında von Langenbeck, daha sonra Senn (1889), ardından Nicolaysen (1897) ve Delbet (1919) tarafından çivilerle, vidalarla, fibula kortikal kemik greftleriyle açık redüksiyon ve internal fiksasyon denenmiştir. Senn hayvanlarda deneyler yapan ve intrakapsüler kırıkların uygun redüksiyon ve stabilizasyonla iyileşeceğini ısrarla savunan birkaç cerrahdan biri idi. Uygun olmayan aseptik koşullar, implantların doku uyumunun olmaması veya yetersizliği ve mekanik stabilitesinin tatminkar olmaması başarılı sonuçları engelliyordu. Bundan dolayıdır ki, Kocher (1896) femur başının rezeksiyonunu önermiştir10,24,30,47. Kırığın kaynaması Whitman (1925) tarafından kırık redükte edilerek gövde, pelvis ve alt ekstremiteyi içerecek şekilde alçıya alındıktan sonra birkaç hastada elde edilmiştir. Altı aylık uzun bir dönemi içeren yatak veya alçıda immobilizasyon zamanı süresince çoğu hastalarda komplikasyon gelişiyordu. 1936 senesinde Hohenhag bu durumu şöyle özetlemiştir: "Kalça kırığı yaşlıları ilgilendiren bir hastalıktır ve çoğu zaman sonun başlangıcıdır. Çoğu hastaların ölümü pneumonia, üriner sepsis veya dekübit yaralarına bağlıdır. Bu acı sonu önlemek uğruna doktorlar hastayı yataktan kaldırmak için elinden geleni yapmalıdırlar24,54. İlk kez Axhausen Cooper’in iddialarına karşı çıkmıştır. Otopsi zamanı tamamile nekrotik başı olan kırığın kaynadığını tespit etmiştir. Daha sonra kırığın kaynama süresini hızlandırmak için yeni denemeler yapılmıştır. 1925 senesinde Smith- Petersen bu yönde kendi üç-yakalı çivisiyle ilk büyük adımı atmıştır (Şekil 1, a). Çivi artrotomi yapıldıktan sonra takılıyordu. Çivinin daha düzgün yerleştirilmesi 3 Johansson (1932) sayesinde mümkün oldu (Şekil 1, b). O merkezinden kanül geçen çivi ve kılavuz tel kullanarak gereksiz artrotomi yapılmasını durdurdu. Aynı zamanda Jerusalem de benzer çivi tasarladı. Kılavuz telin geçeceği delik iki yaka arasındaki kaidede yerleşiyordu. Felsenreich (1938) ve Böhler (1996) yakaları genişleterek fiksasyon stabilitesini arttırdılar ve çivinin boyun kısmına sivri çıkıntı (spike) yaparak çivinin geri çıkma riskini azalttılar15,24,26,48 (Şekil 1, b). a b Şekil 1. Üç yakalıklı çiviler; a. Smith-Petersen’e ait yayından alınmış ilk yakalıklı çivi (1931). Çivi ve baş ayrı imal edilmiş ve sonradan birleştirilmiştir; b. Diğer çiviler tek parça olarak üretilmiştir:(1) Smith-Petersen çivisine benzer kanülsüz çivi; (2) Johansson tarafından 1932’de tasarlanan küçük kanüllü çivi; (3) L.Böhler’in geri çıkmayı önleyen geniş yakalıklı, sivri çıkıntılı (spike) çivisi; (4) Geniş yakalıklı Felsenreich çivisi; (5) Aesculap® SP ucunda iç yivleri olan çivi; (6) Vitalliumdan yapılmış Thornton çivisi 1940 senesinde Bauer internal fiksasyonun stabilitesini arttırmak için ikinci çiviyi ekledi. Erken ve geç dönem komplikasyon oranının yüksek olması nedeni implant tasarımı ve cerrahi tekniği geliştirilmesine gerek duyuldu. Pauwels’in (1935) ünlü kitabı kırık biyomekaniğinin incelenmesine önderlik etti. Freud (1930), Trueta ve Harrison (1953), Judet ve arkadaşları (1955), Trueta (1957), Sevitt (1964), Catto 4 (1965), Judet (1981) ve Böhler (1996) kırıkların patolojisini, femur başının kanlanmasını, tanı konulmasını incelemişler ve yaptıkları çalışmalarla açıklamışlardır. Brittain (1942) , Maatz (1950) ve Küntscher (1953) çivinin vertikal yerleştirilmesini savunmuşlardır6,24,40. a b Şekil 2. Çeşitli plaklı çivi sistemleri; a. Kombine plaklı çivi sistemleri: (1) 1960’da Macaristan yapımı Szilágyi çivisi; (2) Aesculap® plaklı çivi; (3) Eski Alman Demokratik Cumhuriyetinde yapılmış çivi; (4) İmpaksiyonu sağlayan Vitalliumdan yapılmış Pugh teleskopik çivisi; (5) Titanium veya Vitallium’dan yapılan yan plaklı McLaughlin çivisi; (6) Jewett’in çivili plağı; b. AO’un 130° kamalı plağı (Müller et al. 1977) İlk kez Thornton çivinin kaudal ucuna plak eklemiştir. Aynı prensibi kullanarak McLaughlin (1947) , Massie (1958) ve Böhler (1996) çiviye bağlı yan plaklar tasarladılar (Şekil 2, a). Jewett (1941) kendi çivi-plağını ve AO/ASIF grubunun araştırmacıları da tasarımlar implant kendi kamalı plaklarını geliştirdiler (Şekil 2a, b). Tüm bu stabilitesini önemli ölçüde arttırdı. Daha sonra yeni modifikasyonlar yapıldı ve bunlar trokanterik kırıkların tedavisini geliştirdi. Ancak bu aletlerin femur boyun kırıklarının tedavisinde faydalı olduğu ispatlanamadı. Kırık bölgesindeki impaksiyon/rezorpsiyon sonucu ve bununla femur boynundaki kısalma sık sık özellikle yaşlı hastalarda çivinin femur başını delmesine sebep oluyordu. Genç hastalarda ise çivi üzerinde sert subkondral kemiğe bağlı distraksiyon görülüyordu. Bu daha sonra kaynamama ve çivide yorulma kırığıyla sonuçlanıyordu24,25,33,37. 5 Bu problemi çözmek için Pugh (1955) kırığın impaksiyon/rezorpsiyonunu kompanse eden sabit açılı yan plağı olan teleskopik çiviyi tasarladı (Şekil 2, a). Rijit çivileme yerine vida fiksasyonunu öne süren ilk kez Putti (1942) olmuştur. 1951’de Pohl de kırığın impaksiyonunu kompanse eden teleskopik vidayı (Laschenschraube) icat etti. Kayan kalça vidası ise daha sonra ABD’de (Schumpelick ve Jantzen, 1955) geliştirildi ve boyun kırıklarının kompresyonuna imkan sağladı. Richards’ın kompresyon vidası sayesinde fragmanlar impakte oluyordu. AO ise vidanın kaudal ucunu yassılaştırdı ve femur başının rotasyonunu engellemek için yan plaktaki deliği dörtgen haline getirdi. Bu yeni tasarıma Dinamik Kalça Vidası (Dynamic Hip Screw) ismi verildi ve yaygın olarak kullanılmağa başlandı24,41,42,46. a b c d Şekil 3.Çoklu implant kulanımına örnekler; a. Nyström çivileri; b. Knowles pinleri; c. Ucunda yivleri olan 3 mm’lik teller ve güçlü sabit açılı plak kullanılan Deyerle yöntemi; d. Forgon yöntemiyle dörtlü boyun vidası ve geri çıkmağı önleyen sabit açılı lateral batress plağıyla internal fiksasyon Tek vidalı implantların dezavantajı rotasyonel deplasmana karşı yetersiz kalmasıydı ve femur başının stabilitesini sağlayamıyordu. Bundan dolayı bir çok cerrah tarafından iki, üç ve daha çok çivinin, vidanın veya telin (Nyström, 1959; Knowles, 1936) kombine edilmesi önerilmiştir (Şekil 3a, b). Forgon (1975) dört vidalı ve açılı yan plağı ile dinamik internal fiksasyon elde etti. (Şekil 3, d). O, bu implantla kırık impaksiyonunun ve lateral fiksasyonun önemli olduğunu gösterdi. 6 Deyerle (1980) ise kalın plaktan geçen çoklu vidaları öne sürmüştü12,16,24,29,39 (Şekil 3, c). a b Şekil 4. Femur başına tutunmayı güçlendirmek için değişik tasarımlı implantlar; a. Hansson’un çift kancalı çivisi; b. Rydell’in yaylı dört yakalıklı çivisi Başka cerrahlar implantın femur başında tutunmasını arttırmak için yeni tasarımlar geliştirdi. Rydell (1964) dört yakalıklı çivisine yay eklemiş, Hansson (1982) değişik kancalı çiviler kullanmıştı21,24,44 (Şekil 4a, b). 2.2. Kalça Eklem Anatomisi ve Femur Başının Kanlanması Kalça eklemi küresel diartroidal eklemdir. Kalçanın stabilitesi aynı zamanda geniş hareket açıklığı sağlayan kemik yapısına bağlıdır. Asetabulum fibroz kıkırdaktan oluşan labrum denilen yapılarla daha da derinleşir. Eklem kapsülü anteriordan femur boynunu aşarak trokanterik kreste kadar uzar, posteriorda ise femur boynunu yalnızca kısmi olarak örter. Eklemi çevreleyen fibroz kapsüle zona orbicularis adı verilen daha çok posteriorda görülen sirküler lifler dahildir. Kapsül anteriorda üç ana ligamandan oluşur. İliofemoral ligaman veya Bigelow’un Y ligamanı vücutta en güçlü ligamandır ve ters Y şeklinde spina iliaka anterior’dan intertrokanterik hatta kadar uzar. Diğer anterior ligamanlar olan iskiofemoral ve pubofemoral ligamanlar 7 daha zayıftır, ama ek stabilite sağlarlar. Femur boynuna kranialden sıkı ve kaudalden gevşek bağlanan sinoviumun kambium katmanı yoktur. Bundan dolayı femur boyun kırıklarından sonra periosteal kallus oluşmaz ve iyileşme sadece endosteal kaynamaya bağlıdır. a b Şekil 5. a. Koronal kesitte femur kalkarı; b. Proksimal femurun trabeküler sistemi Femur başı tam olarak küresel değildir. Yüzeyinin üçte ikisini hiyalen kıkırdak örter. Medial ve hafif anteriordaki kısmında kıkırdakla örtülmeyen fovea capitis yerleşir. Burası asetabulum çukurundan başlayan ligamentum capitis femoris’in yapışma noktasıdır. Femur diafizinin güçlü medial korteksi femur boynu medialinde “ Adam’s arch ” olarak devam eder. Femur kalkarı trokanter minörün altında femur şaftının posteromedial kısmından başlayan ve laterale trokanter majora doğru uzayan kalın vertikal yerleşen kemik tabakasıdır ve femur boynunu posteroinferiordan güçlendirir (Şekil 5,a). Femur kalkarı medialde daha kalındır ve laterale gittikce tedricen incelir. Ward tarafından femur başının internal trabeküler sistemi tanımlanmıştır (Şekil 5,b) . Trabeküler sistemin oryantasyonu stres hatları boyu yerleşir ve kalın hatlar kalkardan başlayarak superiora, femur başının yük taşıyan kubbesine doğru uzar. Bu yöndekiler daha çok kompresif kuvvetlerdir. Küçük trabeküler sistem foveanın inferior kısmından ve femur boynunun superiorundan 8 başlayarak trokantere ve lateral kortekse uzar. Singh et al. röntgende görülen trabeküler sistemi osteoporozun tanı ve derecelendirmesinde gösterge olarak kullanmıştır. Yaş ve osteoporoz ilerledikce femur boynunun ortasında trabeküllerin iki demeti arasında Ward üçgeni gözükmektedir. Şekil 6. Femur başının kanlanması Femurun proksimal ucunun kanlanması ayrıntılı şekilde araştırılmıştır. Crock femur proksimal ucunun arterlerini üç grupta incelemiştir: (a) femur boyun bazisinde yerleşen ekstraartiküler arterial halka; (b) ekstrakapsüler arterial halkanın femur boynu yüzeyindeki asendan dalları; (c) ligamentum teres arterleri. Ekstrakapsüler arterial halka posteriordan medial sirkumfleks femoral arter ve anteriordan lateral sirkumfleks femoral arter tarafından oluşur (Şekil 6). Asendan servikal arterler ekstrakapsüler arterial halkadan çıkar. Anteriordan intertrokanterik hat hizasında kalça eklemi kapsülünü delerler ve posteriordan kapsülün orbiküler lifleri altından geçerler. Asendan arterlere aynı zamanda retinaküler arterler denilir. Retinaküler arterler kemiğin yakınından geçtiği için femur boyun kırıklarında yüksek risk altındadır. Asendan dallar femur boyun yüzeyinden geçerken femur boyun metafizine çoklu dallar verir. Metafize ilave olarak superior nutrient arter sistemine ait 9 intramedüller anastomozlar gider. Erişkin femur boynunda kapanmış fizis hattından geçen metafizer ve epifizer damarlar arasında bağlantılar mevcut. Asendan servikal arterler dört gruba bölünür: anterior, medial, posterior ve lateral. Bu dört grup içinde özellikle lateral dallar femur boynu ve başının kanlanmasında önemli rol alır. Asendan dallar femur boynu ile başın sınırında, eklem kıkırdağının başladığı noktada subsinoviyal intraartiküler arterial halkayı oluşturur. Subsinovial intraartiküler halkadan femur başına giren epifizer arterler başlar. Yüksek intrakapsüler kırıklarda bu arterial halkanın zarar görmesinin önemi büyüktür. Çalışmalarda lateral epifizer arterlerin yaralandığı femur boyun kırıklarının hepsinde femur başı aseptik nekrozu geliştiği gösterilmiştir. Ligamentum teres arteri obturator veya medial femoral sirkumfleks arterin dalıdır. Bu arterin femur başı kanlanmasında rolü olduğu gösterildiği halde, diğer arterlerin zarar gördüğü durumlarda bu arterin tek başına yetersiz olduğu gözlenmiştir9,24,27,45. 2.3. Femur Boyun Kırıkları Femur boyun kırıkları daha çok yaşlılarda görülüp sağlık sektörüne ve topluma büyük maliyeti olan sorundur. İmplant tasarımında, cerrahi teknikte ve hasta bakımındaki tüm gelişmelere rağmen sağlık sektörüne ayrılan bütçenin önemli bir oranı femur boyun kırıklarına harcanmaktadır. Yüksek enerjili travmaların artması genç nesilde de femur boyun kırıklarının çoğalmasına sebep olmuştur9. 2.3.1. Etyoloji ve Epidemiyoloji Normal kemik kalitesi olan gençlerde ve osteoporozun az görüldüğü siyahi Amerikalı ve Güney Afrikalı Bantu’larda femur boyun kırıkları nadirdir. Amerika Birleşik Devletler’inde kalça kırıkları en sık beyaz kadınlarda, sonra beyaz erkeklerde, ardından siyahi kadınlarda ve en az olarak siyahi erkeklerde görülür9. Elffors et al. femur boyun kırığı riskinin erkek ve bayanlarda yaş arttıkça geometrik büyüme ile yükseldiğini bildirmiştir9,13. 10 Aitkin 1984 senesinde femur boyun kırığı geçirmiş hastaların %84’ünde orta veya yüksek derecede osteoporoz olduğunu göstermiştir1. Kemik yoğunluk ölçümü kalça kırığı riski taşıyan hastaları teşhis etmede her zaman güvenilir bir yöntem olmasa da, kalça kırığı geçirmiş hastalar yaş ve cinsiyet benzeri kontrol gruplarına göre daha sıklıkla osteoporotik bulunmuşlardır. Kemik mineral içeriği 65 yaş bayanların %50’sinde, 85 yaş bayanların %100’ünde kırık eşiği altındadır. Femur boyun kırıkları insidansının osteoporoz yanında diğer faktörlere bağlı olduğu düşünülmektedir9. Osteoporoz femur boyun kırıklarının sadece etyolojisinde değil aynı zamanda tedavisinde de önemli rol oynamaktadır. Osteoporotik kemik, femur boynunun posterior korteksinin parçalı kırığına yol açabilmekte ve aynı zamanda kemiğin kötü kalitesinden dolayı internal fiksasyon implantlarının yeterli tutunmasını sağlayamamaktadır. Arnold et al. internal fiksasyonun başarısızlığı ve kaynamama ile osteoporozun bağlantılı olduğunu saptamıştır66. Swiontkowski et al. kalçanın intrakapsüler kırıklarına ait makalesinde femur boyun kırıklarının internal fiksasyonunun stabilitesinde kritik unsurun kemik kalitesi olduğunu savunmuştur51. Femur boyun kırığı olan hastaların çoğunluğu düşük enerjili travma geçirmektedir. Kocher femur boyun kırıklarında iki ana mekanizma ileri sürmüştür. Birincisi trokanter major üzerine direk düşme sonrası gelişen femur boyun kırıklarıdır. İkincisi alt ekstremitenin dış rotasyonu sonucu oluşan kırıktır. Bu mekanizmada boyun posteriora doğru dönerken femur başı anterior kapsüle sıkıca dayanmakta ve posterior korteks asetabuluma sıkışınca femur boynu kırılmaktadır30. Daha sonradan üçüncü mekanizma ileri sürülmüştür. Bu mekanizmada mikrofraktür ve makrofraktür oluşturan siklik yüklenme rol almaktadır. Fizyolojik sınırlarda olan kuvvetlerin osteoporotik kemikte kırık oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bu tip stres kırıklarından sonra minor torsiyonel travma komplet bir kırığa dönüşebilir9. Femur boyun kırığı genç hastalarda sıklıkla femur şaftı boyu rotasyonel komponentin olup olmamasına bağlı olmadan gelen direkt kuvvet sonucu oluşur. Travmanın büyüklüğü daha çok yumuşak doku hasarına ve parçalı kırığa sebep olduğu için tedavi başarısızlığı insidansı da yükselmektedir4,9. 11 2.3.2. Klinik ve Radyolojik Bulgular Deplase femur boyun kırığının tespit edilmesi zor değildir. Hasta kalça bölgesindeki ağrıdan dolayı hareket edemiyor, aynı taraf alt ekstremite dış rotasyonda, abduksiyonda ve karşı tarafa göre kısalmıştır. Valgus impakte kırıklarda ise alt ekstremitede hafif uzama görülebilir. Stres veya impakte femur boyun kırıklarında kasık bölgesinde ve diz medialine doğru yayılan ağrı olabilir. Fizik muayenede kalça eklem hareket açıklığı tamdır. Kırık zamanında tespit edilemezse hastanın yük vermeye devam etmesi sonucu deplase kırığa dönüşebilir. Klinik muayene ile her zaman trokanterik ve femur boyun kırıkları ayırt edilemeyebilir. Trokanterik kırıklar daha fazla ağrı yapar. Lokalize ödem her ikisinde mevcut ama, trokanterik kırıklarda kalça etrafında (ekstraartiküler kırık) oluşan hematomdan dolayı ekimozlar görülebilir. Palpasyonla femur boyun kırıklarında kasıkta, trokanterik kırıklarda ise trokanterik bölgede ağrı olur9,24,45. Şekil 7. Deplase femur boyun kırığı: AP film Yukarıda belirtilen şikayetleri olan hastalara kural olarak radyografi çekilmesi şarttır. Kalça eklemin AP ve LAT radyografileri çoğu zaman yeterlidir. AP filmler hasta sırtüstü yatar pozisyonda, alt ekstremite orta hatta paralel ve 10°-20° internal rotasyonda iken çekilir (Şekil 7). Çekim mesafesi 1 m olmalıdır. Lateral radyografide 12 alt ekstremite aynı pozisyonda ve hafif abduksiyonda tutulur. Kaset iliak krest seviyesinde lateralde femur boynunun longitudinal okuna paralel yerleştirilir. X-ray tüpü horizontal eksende uyluğa 40°’de yönlendirilir. Diğer lateral radyografi yöntemi hasta lateral dekübit pozisyonda iken çekilir ama, bu işlem çok ağrılıdır. Nondeplase kırıklarda kalçanın iç ve dış rotasyonda çekilen filmleri ve aynı zamanda karşı kalçanın iki yönlü grafileri yardımcı olabilir24. a c b d e Şekil 8. Femur boyun nondeplase kırığı. a, b: MRG ; c, d, e: BT Bazı durumlarda femur boyun kırıklarının tanısında BT, MRG veya kemik sintigrafisi yardımcı olur. X-ray normal olan hastalarda ilk 48 saatte çekilen kemik sintigrafisi ile nondeplase veya impakte kırıklar tespit edilebilir. İlk 24 saatte çekilen kalça MRG (Şekil 8. a ve b) kemik sintigrafisine göre daha sensitif bulunmuştur. MRG aynı zamanda patolojik kırık şüphesi olan hastalarda yardımcı olur. BT’in nondeplase femur boyun kırıkları (Şekil 8. c, d, e) yanında asetabulumu da ilgilendiren kompleks kırıklarda tanısal değeri yüksektir9,45. 13 2.3.3. Sınıflandırma Hasta özelliğine göre sınıflandırma9 • Kalça ağrısı şikayeti olan yaşlı hastalar • Distraksiyon yaralanması olan hastalar (femur şaft kırığı ile beraber) • 40 yaşından genç stres kırığı olan hastalar • Paget hastalığına bağlı kırıklar • Parkinson hastalığı ile olan kırıklar • Spastik hemiplejisi olan hastalardaki kırıklar • Pelvis bölgesi radyasyonu sonrası oluşan kırıklar • Kemiğin metastatik hastalığına bağlı kırıklar • Hiperparatiroidizme bağlı oluşan kırıklar Kırık tipine göre sınıflandırma a) Kırığın anatomik yerleşimine göre9,28,53 1) Bazoservikal b) 2) Transservikal 3) Subkapital Kırık açısı yönüne göre40 (Pauwels sınıflandırması, Şekil 9.) Tip 1: Horizontal hatta 30° altında Tip 2: Horizontal hatta 50° altında Tip 3: Horizontal hatta 70° altında Şekil 9. Pauwels sınıflandırması , a: Tip 1 , b: Tip 2 , c: Tip 3 14 c) Kırık fragmanlarının deplasmanına göre17,18,19,20 (Şekil 10.) Garden tip 1: İnkomplet veya impakte kırık Garden tip 2: Nondeplase komplet kırık Garden tip 3: Parsiyel deplase kırık Garden tip 4: Total deplase kırık Şekil 10. Garden sınıflandırması , a: Tip 1 , b: Tip 2 , c: Tip 3 , d: Tip 4 AO sınıflandırması9 (Şekil 11.) 31 B : 31-proximal femur , B- femur boynu 31 B1 : nondeplase veya minimal deplase subkapital kırıklar 31 B2 : transservikal kırıklar 31 B3 : deplase subkapital kırıklar Şekil 11. AO sınıflandırması 15 2.3.4. Tedavi 2.3.4.1. Konservatif Tedavi Erken mobilizasyon ve uzun dönem yatak istirahatinin komplikasyonlarını azaltmak için cerrahi tedavi femur boyun kırıklarının tedavisinde çoğunlukla tercih edilen yöntemdir. Bazı durumlarda, özellikle medikal durumundan dolayı anestetezi ve cerrahi açısından yüksek mortalite riski taşıyan yaşlı hastalarda konservatif tedavi uygulanmaktadır (örneğin: yakın zamanda miyokard enfarktüsü geçirmiş hasta). Kırık nedeniyle minimal rahatsızlığı olan nonambulator hastalarda da konservatif tedavi uygun seçenektir. Konservatif tedavi uygulanan hasta ağrı izin verdiği andan itibaren erken oturtulmalı ve mobilize edilmelidir9,45. 2.3.4.2. Cerrahi Tedavi Cerrahi tedavi olarak kansellöz kanüllü vidalar ve kayabilen kalça çivisi ile kapalı veya açık redüksiyon ve internal fiksasyon yapılabilir. İnternal fiksasyonun uygun olmadığı hastalarda ise bipolar veya unipolar hemiartroplasti ve total kalça protezi uygulanmaktadır9,45. 2.3.4.2.1. Açık veya Kapalı Redüksiyon ve İnternal Fiksasyon Nondeplase ve İmpakte Femur Boyun Kırıklarının Cerrahi Tedavisi a. Çoklu kansellöz kanüllü vidalarla internal fiksasyon : Tüm nondeplase ve valgus impakte kalça kırıkları çoklu paralel kansellöz kanüllü vidalarla stabilize edilmelidir. Bu ameliyatın olabilecek kaymaları engellemek için ilk 24 saat içinde yapılması önerilmektedir9,45. b. Kayabilen kalça çivisi : 19. sayfada belirtilmiştir. 16 Parsiyel ve Tam Deplase Femur Boyun Kırıklarının Cerrahi Tedavisi İlk 6 saat içinde yapılan acil cerrahi ile intakt intrakapsüler damarlarda bükülme sonucu oluşan lümen kapanması yeniden açılabilir. Parsiyel ve tam deplase kırıkların internal fiksasyon ile cerrahi tedavisi zamanı skopi kontrolü altında kırığın önce redükte edilmesi gerekmektedir. Kırık redüksiyonu kapalı veya açık yöntemle yapılabilir. Genellikle kırık redüksiyonu kapalı olarak denenmekte ve kapalı redükte edilemeyen durumlarda kapsülotomi yapılarak açık redüksiyon uygulanmaktadır9,45. Ameliyat kırık masasında yapılır. Normal taraf kalça fleksiyon ve dış rotasyonda, diz fleksiyonda iken ayak plağına yerleştirilir. Uygulanan bir çok kapalı redüksiyon yöntemi mevcut. Whitman yönteminde kırık taraf alt ekstremite ayak plağına takıldıktan sonra eksternal rotasyona getirilir. Ardından 20° abduksiyon verildikten sonra traksiyon uygulanır. Takiben patella 20°-30° iç rotasyona gelinceye kadar internal rotasyon yapılır. Skopi altında kontrol edilen kırık bu şekilde redükte edildikten sonra internal rotasyonda kilitlenir45,55. Redüksiyonun değerlendirilmesi zamanı lateral floroskopide anatomik pozisyon, anteroposterior filmde anatomik pozisyon veya hafif valgus kabul edilebilir. Kabul edilebilir redüksiyon için Garden AP ve LAT filmlerde trabeküler sistem dizilimini kullanarak indeks önermiştir. Garden indeksine göre AP planda medial trabeküler sistemle medial korteks arasındaki açı 160° ve 180° arasında değişmelidir. LAT planda ise 180° olan normal değerden en fazla 20° fark gösterebilir. Bu rakamlar dışında açısı olan redüksiyon kabul edilemez17. Paralel kansellöz kanüllü vida ile fiksasyon: Femur boyun kırıklarının stabilizasyonu için değişik metodlar önerilmiştir ama, üçgen veya inverte üçgen vida konfigurasyonu en sık tercih edilen metodlardır9,45 (Şekil 12). Şekil 12. Vida konfigurasyonu : A. İnverte üçgen ve B. Üçgen konfigurasyonu 17 Kırık redükte edildikten sonra trokanter major inferiorunda 3 cm lateral insizyon yapılır. Skopi kontrolü altında kılavuz yardımı ile lateral korteksten femur başına doğru kılavuz 3 adet K-telleri gönderilir. İnferiorda kalan K-telleri trokanter minorun inferiorunda olmamalıdır. Aksi takdirde bu konfigurasyon subtrokanterik kırık riskini arttırır. K-telleri boyu femur başı subkondral bölgeye kadar oyucularla oyulduktan sonra tap yardımı ile vida yolu açılır. Vida uzunluğu ölçüsü tespit edildikten sonra vidalar 5 mm subkondral bölgeye kadar ilerletilir (Şekil 13 , 14). Vida uzunlukları ve yerleşimi skopi ile kontrol edilir. Vidaların pul ile konulması kırık hattındaki kompresyona yardımcı olmaktadır45. Şekil 13. Kansellöz kanüllü vidalarla üçgen konfigurasyonunda internal fiksasyon a b Şekil 14. Femur boyun kırığının kansellöz kanüllü vida ile fiksasyonu. a.AP, b.LAT 18 Kayabilen kalça çivisi : Kayabilen kalça çivisinin çoklu kanüllü vidalara göre avantajları daha fazla biyomekanik güce sahip olması, stres yükselten etkenlere karşı subtrokanterik kırık riskini azaltması ve redüksiyon zamanı kırık hattında kompresyon oluşturabilmesidir. Dezavantajları daha geniş cerrahi yaklaşım gerektirmesi, femur başı avasküler nekroz riskini hafif arttırması ve vida yerleştirilmesi zamanı rotasyonel kontrolün düşük olmasıdır. Rotasyonel kontrol ek anterotasyon vidası konularak sağlanabilir. Bazoservikal kırıklarda, ileri derece osteoporozda ve lateral korteks kırıklarında kayabilen kalça çivisi kansellöz kanüllü vidalara tercih edilmektedir8,9,32,45 (Şekil 15). a b Şekil 15. Femur boyun kırığının kayabilen kalça çivisi ile tedavisi. a.Preop, b.Postop 2.3.4.2.2. Kalça Artroplastisi Parsiyel veya tam deplase femur boyun kırıklarında kaynama bekleniyorsa redüksiyon ve internal fiksasyon uygulanır. Yüksek kaynamama veya osteonekroz riski taşıyan hastalarda hemiartroplasti (Şekil 16) veya total kalça protezi tedavi seçeneğidir9,45 (Şekil 17). Protez replasmanı sonrası alt ekstremiteye erken yük verilebilir. Protez konsepti ilk kez ileri sürülürken bu en önemli avantaj olarak sunulmuştu. Son dönemlerde internal fiksasyon sonrası en azından parsiyel yük verilerek hastalar agresif mobilize edildiği için bu konsept daha arka plana geçmiştir45. 19 a. b. Şekil 16. Femur boyun kırığı; a. Preop, b. Postop (Bipolar Hemiartroplasti) a. b. Şekil 17. Eski femur boyun kırığı; a. Preop, b. Postop (TKP) Protez replasmanı femur boyun kırıklarının komplikasyonu olan kaynamama ve osteonekrozu elimine etmektedir. Günümüzde nihai ameliyat kararı verilmesi için femur başı kanlanmasını gösteren güvenilir bir yöntem yoktur. Protez replasmanı erken dönemde deplase femur boyun kırıklarında reoperasyon oranını azaltmaktadır. Zamanla protez replasmanı sonrası reoperasyon oranı arttığı için, daha çok sınırlı hayat beklentisi olan hastalara uygulanması gerekmektedir7,23,45. 20 Femur başı ve boynu çıkarıldıktan sonra protezin mekanik yetersizlik veya enfeksiyon durumlarında kurtarma ameliyatı çok daha zor olmaktadır. Femur boyun kırıklarına protez replasmanı tedavisi uygulandığında, internal fiksasyonla tedavi edilen hastaların üçte ikisinden çoğunun hayatlarını fonksiyonel kalça ile sürdürebildikleri gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekir45. Protez replasmanı tedavisi internal fiksasyona göre daha büyük ameliyattır. Daha geniş yaklaşım daha fazla kan kaybı demektir. Sonuç itibarile daha fazla perioperatif mortalite riski demektir7. Protez replasmanı için endikasyonlar45 : 1) Posterior parçalı kırığı olan ve yeterli redüksiyon ve stabilite sağlanamayan kırıklar. 2) Ameliyattan birkaç hafta sonra fiksasyon yetersizliği gelişen kırıklar. 3) Kalçada kırıktan önce olan lezyonlar (Femur başı AVN, RA, primer koksartroz). 4) Malin tümör olması. 5) Nörolojik rahatsızlıklar (epileptik nöbetler, kontrol edilemeyen parkinsonizm). 6) Femur boynunun tanısı konmamış eski kırığı (3 haftadan fazla). 7) Femur başının tam dislokasyonu ile olan femur boyun kırıkları. 8) İki ameliyatı kaldıramayacak hastalar. 9) Psikoz ve mental retarde hastalar. RA, osteonekroz, osteoartrit veya malinite durumlarında total kalça artroplastisi uygun seçenektir. Bu hastalıkların dışında femur boyun kırığı geçirmiş hastalarda modüler bipolar veya unipolar hemiartroplasti tedaviyi oluşturmaktadır. Modüler protezler stabilite açısından femur boyun uzunluğu veya offsetinin ayarlanmasını ve asetabulumda gelişen sekonder değişikliklere yönelik revizyonlarda total kalça protezine geçişi kolaylaştırmaktadır. Çalışmalarda bipolar hemiartroplastilerin unipolarlara göre protrusio asetabuli oranını azalttığı gösterilmiştir. Erken mobilizasyon açısından ve önemli ölçüde ağrıyı azalttığı için çimentolu protezler daha çok tercih edilmektedir9,45. 21 3. GEREÇ ve YÖNTEM Marmara Üniversitesi Etik Kurulu onayı alındıktan sonra çalışmada kullanılan femur başları hastanemizde femur boyun kırığı nedeniyle artroplasti uygulanan hastalardan alınmıştır. Femur başları alınan hastalara ameliyat öncesi bilgilendirme ve onam formu imzalatılmıştır. Çalışmada uygulanan vidalar Tasarımmed Tıbbi Mamüller Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti tarafından; Direkt grafiler ve Q-CT yardımıyla kemik dansitesi ölçümleri M.Ü. Radyoloji AD’da; Antitork ölçümleri İstanbul Teknik Üniversitesi Malzeme Mühendisliği Fakültesi, basma ve çekme ölçümleri M.Ü. Malzeme Mühendisliği Fakültesi laboratuarında; İstatistiksel değerlendirmeler M.Ü. Tıp Fakültesi Biyoistatistik AD’da yapılmıştır. Çalışma Marmara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Proje Komisyonu’nun sağladığı maddi destekle gerçekleştirilmiştir. 3.1. Femur Başı Modeli Femur başları femur boyun kırığı geçirmiş ve hasta onam formu imzalatılmış hastalardan alınmıştır. Femur başı çıkarılırken kemiğe zarar vermemek için tirbuşon aletinin kullanılmamasına özen gösterilmiştir. Toplam 48 adet en az 3 cm segmenti olan femur başları SF’le ıslatılmış bezlere sarıldıktan sonra, plastik poşetlere konularak derin dondurucularda saklanmıştır (-20°C)2,38,50. Femur başlarına iki yönlü X-ray çekildikten sonra fokal patolojisi ve daha önceden malinite hastalık öyküsü olanlar çalışmadan çıkartılmıştır2,5,38,50. Çalışmaya dahil edilme kriterleri: 1. Femur boyun kırığı geçirmiş hastalardan alınan femur başları. 2. Yaşı 60’ın üzerinde olanlar. 3. Onam formunu imzalayanlar. 22 Çalışmadan çıkarılma kriterleri: 1. Malinite hikayesi olan ve patolojik femur boyun kırığı geçirmiş hastalar. 2. Kemik metabolizmasını etkileyen endokrinolojik hastalıkları olan hastalar (paratiroid ve tiroid bezler). 3. Subkapital kırıklar (3 cm’den küçük segmenti olan femur başları). 4. Onam formunu imzalamayanlar. 3.2. Çalışmada kullanılan vidalar AO 7 mm kanüllü vidanın özellikleri 1) Kanüllü vida ISIO 5832/1 standartlarına uygun paslanmaz çelikten imal edilmiştir. 2) Kanüllü vidanın spongioz yivli kısmı 7.0 mm, şaftı 4.5 mm, kafası 8 mm çapındadır. 3) Vida 3.5 mm alyen altıgen kanüllü tornavida ve kanüllü drill ile uygulanabilmektedir. 4) Vida boydan boya kanüllüdür. 5) Vidaların 16 mm uzunluğunda yiv kısmı mevcut. Tarafımızdan tasarlanan 7 mm kanüllü vidanın özellikleri (Şekil 18) 1) Kanüllü vida ISIO 5832/1 standartlarına uygun paslanmaz çelikten imal edilmiştir. 2) Kanüllü vidanın yivli kısmı proksimalde 7 mm çapından başlayarak distale doğru 5.5 mm çapına kadar küçültülmüştür. 3) Şaft çapı 4.5 mm, kafa çapı 8 mm’dir. 4) Vida 3.5 mm alyen altıgen kanüllü tornavida ve kanüllü drill ile uygulanabilmektedir. 5) Vida boydan boya kanüllüdür. 6) Vidaların 16 mm uzunluğunda yiv kısmı mevcut. 7) Vidanın yivli kısmında farklı düzlemlerde çapı 2 mm olan 6 delik mevcut. 23 Şekil 18. Tarafımızdan tasarlanan 7 mm kanüllü vida 24 3.3. Femur başlarının çalışma için hazırlanması Çalışmada 48 adet insan femur başı kullanıldı. Femur başları femur boyun kırığı nedeniyle artroplasti uygulanmış hastalardan perop alındı. Genellikle patolojik olmayan femur boyun kırıklarında femur başları üzerinde “tehlikeli atık” yazılan poşetler içine konularak uzaklaştırılmaktadır. Tarafımızdan çalışmaya alınan kırıklar patolojik olmayan femur boyun kırıklarını içeriyordu. İki planda çekilen radyografilerle fokal kemik patolojisi veya önceden malinitesi bulunan hastalar ekarte edildi5,22,38,50. Alınan femur başları - 20˚C buzlukta SF’le ıslatılmış bezlere sarılarak plastik poşetlerde çalışma yapılıncaya kadar saklandı. Çalışmadan 24 saat önce buzluktan çıkartılarak çözüldü2,38,50. Femur başları çözüldükten sonra Q-CT (General Electric, Hi Speed Dual) yardımıyla kemik mineral dansitesi ölçüldü. Bu işlem M.Ü. Hastanesi Radyoloji A.D’ın olanaklarından faydalanılarak gerçekleştirildi. Eşit veya yakın kemik dansitesindeki femur başları çalışma ve kontrol grubu olarak eşleştirildi5,52. a. b. c. d. Şekil 19. a. K-teli gönderilmesi, b. Oyucuyla yol açılması, c. Yivaçıcı ile vida yerinin hazırlanması, d. Vida konulması 25 Vidaların femur başlarına konulma prosedürü M.Ü. Hastanesi Ameliyathane’sinde gerçekleştirildi. Femur başları eklem yüzeyinden proksimale doğru 30 mm’den transvers şekilde osteotomize edildi. Takiben standart teknikle skopi kontrolünde önce femur başı osteotomize yüzeyi ortasından santral olarak subkondral bölgeye kadar K-teli gönderildi (Şekil 19. a). Ardından K-teli boyu femur başı 7 mm kanüllü oyucuyla oyuldu (Şekil 19. b). Oyucunun eklem yüzeyini delmemesine özen gösterildi. Oyucuyla kanal açıldıktan sonra yivaçıcı ile vida yeri hazırlandı (Şekil 19. c). Takiben kontrol grubuna dahil olan femur başlarına standart 7 mm AO vidası ve çalışma grubuna dahil olan femur başlarına ise tarafımızdan tasarlanan 7 mm kanüllü vidalar skopi kontrolünde 5 mm’e kadar subkondal bölgeye tornavidayla ilerletildi (Şekil 19. d). Bu işlemler zamanı K-teli çıkarılmadı. Bununla kontrol grubuna dahil olan femur başlarının hazırlanması bitti. Çalışma grubundakiler ise aşağıda gösterildiği gibi çimento ile ogmente edildi. a. b. Şekil 20. a. Dijital termosensör , b. Femur başı ısısının ölçülmesi Önce çalışma grubundaki femur başlarının ısısı termosensörle (Hand Held Digital Alarm Thermometer, ST 9269) ölçüldü ve ilk ısı değeri kaydedildi22,50 (Şekil 20). PMMA (Cemfix 3) enjeksiyonu için gereken malzemeler hazırlandı (Şekil 21). Takiben çalışma grubu için PMMA solüsyonla karıştırıldı ve enjektöre yerleştirildi. Enjektörün ucu kanüllü vidanın başına takıldı ve basınç altında femur başına kanül içinden PMMA enjekte edildi (Şekil 22. a). Takiben enjektör çıkartıldı ve kanül içindeki PMMA kanülden geçen en büyük K-teliyle (çimento ittirici) femur başına doğru ilerletildi (Şekil 22. b). Bu işlem birkaç kez tekrarlanarak her femur başı için 26 toplam 1 cc PMMA kullanıldı. PMMA sertleşmeye başladığında K-teli geri çekildi. Termosensörle PMMA sertleşip ısınırken femur yüzeyinde oluşan ısı tekrar ölçüldü. Isı ölçümü çimento enjekte edildikten 20 dk. sonrasına kadar sürdürüldü ve en yüksek değer tespit edilerek kaydedildi22,50. Şekil 21. a. Düşük viskoziteli çimento(PMMA), b. Tarafımızdan tasarlanan vida, c. Çimento ittirici, d. Enjektör a. b. Şekil 22. Çimentolama: a. Kanülün çimento ile doldurulması, b. Çimentonun ittirici ile distale doğru gönderilmesi 27 Biyomekanik ölçümlere çimentonun yeterli sertliğe ulaşması için spesimenler 12 saat oda ısısında SF’le ıslatılmış bezlerde tutulduktan sonra başlandı5. 3.4. Biyomekanik ölçümler Çalışma zamanı 48 adet femur başı eşit iki gruba bölündü. Kontrol grubu olarak 7 mm kanüllü vidalar ve çalışma grubu olarak tarafımızdan tasarlanan yivleri üzerinde delikleri olan kanüllü vidalar takılmış femur başları alındı. Her grup kendi içinde üç eşit alt gruba bölündü. Her alt grupta sekizer femur başı kullanıldı (Tablo 1). Bu grupların her biri karşı benzer grupla (pull out, maksimum ekstarksiyon torku ve cut out değerleri) karşılaştırıldı. Tablo 1. Femur başlarının deney gruplarına bölünmesi. Deney grupları N:48 Grup 1(kontrol) 7 mm kanüllü vida N:24 Grup 2 (çalışma) Tasarlanan vida+PMMA N:24 Maksimum ekstraksiyon tork Grubu Pull out grubu Cut out Grubu N:8 N:8 N:8 N:8 N:8 N:8 Çalışmanın pull out (çekme) ve cut out (kompresyon) test ölçümleri M.Ü. Malzeme Mühendisliği Fakültesi Deneysel Araştırma Laboratuvarında, Antitork (burma) test ölçümleri ise İstanbul Teknik Üniversitesi Malzeme Mühendisliği Fakültesi Deneysel Araştırma Laboratuvarında yapıldı. Pull out ve cut out testleri İnstron 8802 (servo-hydraulic material testing machine) cihazında (Şekil 23) ve antitork testleri SM 21 (Advanced torsion testing machine) (Şekil 24) yardımıyla yapıldı. 28 Şekil 23. İnstron 8802 cihazı Şekil 24. SM 21 (Advanced torsion testing machine) torkmetre cihazı 29 Pull out (Çekme) testleri Pull out (Çekme) testi grubunda femur başları özel hazırlanmış fiksatörlere takıldı. Fiksatörün kendisi ve vida tepesi İnstron cihazının üst ve alt kıskacına vertikal şekilde takıldı. İnstron cihazıyla 0,5 mm/sn aksiyel pull out uygulanarak maksimum tutma kuvveti (N) ölçüldü14 (Şekil 25). a. b. c. Şekil 25. Pull out (çekme) testi uygulaması; a.Tutucunun yerleştirilmesi, b. Femur başının yerleştirilmesi, c. Kuvvet uygulaması 30 Cut out (Kompresyon) testleri Cut out (Kompresyon testi) grubunda femur başına yerleştirilen vidanın dışarıda kalan kısmı 135˚ açı altında tutucuya fikse edildi (Şekil 26). Tutucu kendisi vertikal eksene 25° açı altında İnstron cihazının alt kıskacına oturtuldu5. Polietilen kap İnstron cihazının üst kıskacına takıldıktan sonra femur başı üzerine vertikal eksende aksiyel yüklenme uygulandı. Yüklenme ilk olarak 5 N’la başlayıp 2 mm/dak. kompresyonla implant yetersizliği oluşuncaya kadar (en az 5 mm) devam ettirildi2. Yetersizlik noktası yüklenme-deplasman tablosunda kendini eğrinin ani düşüşüyle (fiksasyon yerindeki kırığa veya implant kırılmasına bağlı) gösterdi22,50. a. b. Şekil 26. İnstron cihazında femur başına komresyon uygulanırken; a. Yandan, b. Önden 31 Maksimum ekstraksiyon tork (Burma) testleri Maksimum ekstraksiyon tork (Burma) testi grubunda femur başının içine yanlardan 10 mm girecek şekilde kancalar takıldı. Bu kancaları birleştiren ucu sekizgen çubuk torkmetre cihazının sekizgen anahtarına geçirildi. Karşı tarafta da femur başına takılmış vidanın altıgen başı torkmetre cihazının diğer altıgen anahtarına takıldı. Torkmetre cihazıyla 4˚/sn ters yönde tork-burma (Nm) kuvveti uygulandı. Ekstraksiyon zamanı en yüksek tork ölçüsü tespit edildi14 (Şekil 27). Şekil 27. SM 21 torgmetre cihazında ölçüm yapılması 3.5. İstatistiksel ölçümler Değerlendirmeler M.Ü. Tıp Fakültesi Bioistatistik Anabilim Dalı’nda yapıldı. KMY’ları ve kuvvet ölçüm sonuçları karşılaştırılmasında Unpaired t-testi kullanıldı. Anlamlılık ölçütü için p<0,05 şartı alındı. 32 4. BULGULAR Pull out grubu Pull out (çekme) grubunda toplam 16 adet femur başlarının Q-CT yardımıyla Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) ölçüldü (Tablo 2) . Takiben KMY’u en yakın olan femur başları 2 alt gruba bölünerek eşleştirildiler (Tablo 3). Unpaired t-testi ile değerlendirildiğinde karşılaştırılan femur başları arasında KMY’ları açısından anlamlı fark bulunamadı (p=0,996). Tablo 2. Femur başlarının Q-CT yardımıyla KMY ölçüm sonuçları. Numara 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 KMY(g/cm²) 0,465 0,742 0,690 0,328 0,446 0,357 0,307 0,289 0,338 0,532 0,347 0,544 0,681 0,651 0,640 0,719 Tablo 3. Yakın KMY’larına göre femur başlarının eşleştirilmesi. Karşılaştırılan numaralar ve KMY'leri 1 - 0,465g/cm² 5 - 0,446g/cm² 3 - 0,690g/cm² 13 - 0,681g/cm² 6 - 0,357g/cm² 9 - 0,338g/cm² 7 - 0,307g/cm² 8 - 0,289g/cm² 10 - 0,532g/cm² 12- 0,544g/cm² 11 - 0,347g/cm² 4 - 0,328g/cm² 15 - 0,640g/cm² 14- 0,651g/cm² 16 - 0,719g/cm² 2 - 0,742g/cm² 33 İnstron cihazıyla 0,5 mm/sn aksiyel pull out uygulanarak maksimum tutma kuvveti (N) ölçüldü (Grafik 1). İstatistiksel analizlerde Unpaired t-testi kullanıldı. p<0,05 olması anlamlı kabul edildi. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,011) (Tablo 4), (Grafik 2). Grafik 1. n:6 ve n:8 femur başlarının N ve mm üzerinden yapılan grafiği. Grafik 2. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları; Kırmızı: kontrol grubu, Mavi: çalışma grubu. 34 Tablo 4. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları. Kontrol gubu 1 - 630,29 N 3 - 653 N 6 - 299,93 N 7 - 208,65 N 10 - 1190 N 11 - 400 N 15 - 908 N 16 - 1197 N Çalışma grubu 5 - 1310,68 N 13 - 1075 N 9 - 1037,39 N 8 - 1237,54 N 12 – 1440,11 N 4 - 990 N 14 – 1356,51 N 2 - 2760 N Cut out grubu Cut out (kompresyon) grubunda toplam 16 adet femur başlarının Q-CT yardımıyla Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) ölçüldü (Tablo 5). Takiben KMY’u en yakın olan femur başları 2 alt gruba bölünerek eşleştirildiler (Tablo 6). Unpaired t-testi ile değerlendirildiğinde karşılaştırılan femur başları arasında KMY’ları açısından anlamlı fark bulunamadı (p=0,975). Tablo 5. Femur başlarının Q-CT yardımıyla KMY ölçüm sonuçları. Numara 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 KMY(g/cm²) 0,679 0,293 0,683 0,453 0,677 0,669 0,285 0,688 0,458 0,683 0,676 0,684 0,328 0,282 0,277 0,317 35 Tablo 6. Yakın KMY’larına göre femur başlarının eşleştirilmesi. Karşılaştırılan numaralar ve KMY'leri 1 - 0,679g/cm² 6 - 0,669g/cm² 2 - 0,293g/cm² 7 - 0,285g/cm² 3 - 0,683g/cm² 10 - 0,683g/cm² 4 - 0,453g/cm² 9 - 0,458g/cm² 5 - 0,677g/cm² 11 - 0,676g/cm² 8 - 0,688g/cm² 12 - 0,684g/cm² 13 - 0,328g/cm² 16 - 0,317g/cm² 14 - 0,282g/cm² 15 - 0,277g/cm² İnstron cihazı ile femur başı üzerine vertikal eksende 5 N’la başlayıp 2 mm/dk kompresyonla (en az 5 mm) aksiyel yüklenme uygulandı. Yetersizlik noktası yüklenme-deplasman tablosunda kendini eğrinin ani düşüşüyle (fiksasyon yerindeki kırığa veya implant kırılmasına bağlı) gösterdi (Grafik 3). İstatistiksel analizlerde Unpaired t-testi kullanıldı. p<0,05 olması anlamlı kabul edildi. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,05) (Tablo 7), (Grafik 4). Grafik 3. n:7 ve n:12 femur başlarının N ve mm üzerinden yapılan grafiği. 36 Grafik 4. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları; Kırmızı: kontrol grubu, Mavi: çalışma grubu. Tablo 7. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları. Kontrol gubu 1 - 536 N 2 - 108 N 10 - 494 N 4 - 406 N 11 - 532 N 12 - 530 N 13 - 278 N 14 - 183 N Çalışma grubu 6 - 799 N 7 - 350 N 3 - 720 N 9 - 701 N 5 - 780 N 8 - 720 N 16 - 495 N 15 - 413 N Maksimum ekstraksiyon tork grubu Maksimum ekstraksiyon tork (burma) grubunda toplam 16 adet femur başlarının Q-CT yardımıyla Kemik Mineral Yoğunluğu (KMY) ölçüldü (Tablo 8) . Takiben KMY’u en yakın olan femur başları 2 alt gruba bölünerek eşleştirildiler (Tablo 9). Unpaired t-testi ile değerlendirildiğinde karşılaştırılan femur başları arasında KMY’ları açısından anlamlı fark bulunamadı (p=0,979). 37 Tablo 8. Femur başlarının Q-CT yardımıyla KMY ölçüm sonuçları. Numara 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 KMY(g/cm²) 0,527 0,717 0,281 0,278 0,737 0,518 0,719 0,517 0,276 0,717 0,735 0,279 0,277 0,735 0,275 0,517 Tablo 9. Yakın KMY’larına göre femur başlarının eşleştirilmesi. Karşılaştırılan numaralar ve KMY'leri 2 - 0,717g/cm² 11 - 0,735g/cm² 4 - 0,278g/cm² 13 - 0,277g/cm² 6 - 0,518g/cm² 1 - 0,527g/cm² 8 - 0,517g/cm² 16 - 0,517g/cm² 10 - 0,717g/cm² 7 - 0,719g/cm² 12 - 0,279g/cm² 3 - 0,281g/cm² 14 - 0,735g/cm² 5 - 0,737g/cm² 15 - 0,275g/cm² 9 - 0,276g/cm² Torkmetre cihazıyla 4˚/sn ters yönde tork-burma (Nm) kuvveti uygulandı. Ekstraksiyon zamanı en yüksek tork ölçüsü tespit edildi. Diğer kuvvet ölçümlerinde olduğu gibi istatistiksel analizlerde Unpaired t-testi kullanıldı. p<0,05 olması anlamlı kabul edildi. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında çok anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,0001) (Tablo 10), (Grafik 5). 38 Tablo 10. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları. Kontrol grubu 2 – 0,475 Nm 4 – 0,19 Nm 6 – 0,19 Nm 8 – 0,475 Nm 10 – 0,19 Nm 12 – 0,76 Nm 14 – 0,19 Nm 15 – 0,475 Nm Çalışma grubu 11 – 0,95 Nm 13 – 1,52 Nm 1 - 1,71 Nm 16 – 1,235 Nm 7 - 0,76 Nm 3 - 1,235 Nm 5 - 0,79 Nm 9 - 1,995 Nm Grafik 5. Karşılıklı gruplar arasında kuvvet ölçüm farkları grafiği; Kırmızı: kontrol grubu, Mavi: çalışma grubu. 39 5. TARTIŞMA Femur boyun kırıkları daha çok yaşlı nesilde görülen bir patoloji olarak sağlık sisteminde yüksek harcamalara neden olan sorundur. İmplant tasarımlarında, cerrahi tekniklerde ve hasta bakımındaki tüm ilerlemelere rağmen tedavi sonuçları yeterli derecede yüz güldürücü değildir. İnsanların yaşam süresi arttıkça femur boyun kırıklarının görülme sıklığı da yükselmektedir9. İmpakte ve nondeplase femur boyun kırıklarında kabul gören cerrahi tedavi çoklu kansellöz vidalar ve kayan kalça çivisidir. İlk 24 saat içinde yukarıdaki cerrahi yöntemlerin uygulandığı ameliyat sonuçlarının başarı oranı çeşitli yayınlarda yüksek gösterilmiştir9. İmpakte Garden tip 1 kırıklarda kırık hattında impaksiyon olduğu için belli ölçüde stabilite mevcuttur. Buna rağmen ameliyat edilmeyen impakte femur boyun kırıkların %15’den fazlasında kayma saptanmıştır. Nondeplase Garden tip 2 femur boyun kırıklarında impaksiyon ve stabilite olmadığı için internal fiksasyon yapılmayanların neredeyse tümü kaymaktadır45. Kayan kalça çivisinin çoklu kansellöz vidalı yönteme göre biyomekanik açıdan daha sağlam olduğu, ileriki dönemde sekonder stres yükselten etkilere karşı subtrokanterik femur kırık riskini azalttığı ve redüksiyon zamanı kırık hattında kompresyon oluşturduğu için daha avantajlı olduğu gösterilmiştir. Kayan kalça çivisinin diğer taraftan daha geniş cerrahi yaklaşım gerektirdiği, kanama miktarını arttırdığı, vida konulması zamanı kırık proksimalini rotasyona uğrattığı ve daha çok femur başı avasküler nekrozuna sebep olduğu bildirilmiştir8. Madsen et al. ve Christie at al. tarafından yayınlanan çalışmada ise tek büyük kompresyon kalça çivisinin intrakapsüler femur boyun kırıklarında kullanılmasının daha düşük kaynamaya neden olduğu gösterilmiştir32. Deplase femur boyun kırıklarında çoklu kansellöz vidalar, kayan kalça çivisi, bipolar ve unipolar hemiartroplasti ve total kalça protezi tedavi seçenekleridir. 60 yaş altı hastalarda genel kabulgören tedavi yöntemi kapalı veya açık redüksiyon ve internal fiksasyondur. 60 yaş üzeri deplase femur boyun kırığı geçiren aktif hastalar da kapalı veya açık redüksiyon için uygun hasta grubudur9. Femur boyun kırıklarının internal fiksasyonla tedavisi sonrası osteonekroz ve kaynamama gibi komplikasyonlarına yayınlarda geniş yer verilmiştir. Bu yayınlarda osteonekroz ve kaynamama gibi komplikasyonların deplasman derecesi, femur başı 40 sirkulasyonunun bozulması, reduksiyonun uygunluğu ve fiksasyon yeterliliği ile ilgili olduğu gösterilmiştir. Bu komplikasyonların %10 - %15’inin cerrahın kontrolünde olmadığı bildirilmiştir. Erken anatomik redüksiyonun, kırığın kompresyonunun ve rijit internal fiksasyonun kırık kaynaması üzerinde önemli etkisi olduğu halde, osteonekroz için bunlar herzaman geçerli olamayabilir45. Lu-Yao ve arkadaşlarının 106 makaleyi içeren metaanaliz çalışmasında femur boyun kırıklarının %23 - %37’sinde kaynamama olduğu bildirilmiştir31. Damany ve arkadaşları 18 makaleyi ve 15-50 yaş arası 564 hastayı içeren metaanaliz çalışmalarında %8,9 kaynamama oranı bildirmişlerdir. Açık redüksiyonlarda %11,2 ve kapalı redüksiyonlarda %4,7 kaynamama olduğunu belirtmişlerdir. Nondeplase kırıklarda %0,9 ve deplase kırıklarda %6 kaynamama olduğunu göstermişlerdir11. Kaynamamada olduğu gibi osteonekroz da ilk travmanın büyüklüğü ve kırığın deplasman derecesine bağlıdır. Lu-Yao ve arkadaşlarının yayınladığı metaanaliz çalışmada deplase kırıklarda kümülatif osteonekroz oranı %11 - %19 arasında değişmiştir. Özellikle genç hastalarda erken, uygun redüksiyon ve rijit fiksasyonun gerektiğini vurgulamışlardır. Onlar deplase kırıklarda anatomik redüksiyon sonrası bükülmüş ve gergin retinaküler arterlerin bir kısmının açıldığını ve rijit internal fiksasyonla da vasküler devamlılığın sağlandığını bildirmişlerdir31. Damany ve arkadaşlarının yayınladıkları metaanaliz çalışmada 12 saatden önce ve sonra tedavi edilen veya kapalı ve açık redüksiyon uygulanan deplase femur boyun kırıklarında osteonekroz oranları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Deplase kırıklarda %22,5 ve nondeplase kırıklarda %5,9 osteonekroz görülmüştür11. Deplase femur boyun kırığı geçiren yaşlı hastalarda internal fiksasyon sonrası komplikasyonların fazla görülmesi çoğu cerrahları primer protez replasman alternatifine sürüklemiştir. Artroplastinin internal fiksasyona göre avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Protez replasmanı sonrası hasta erken dönemde hemen ayağına yük vererek mobilize edilebilir. Protez replasman konsepti ilk öne sürüldüğünde bu en önemli avantaj olarak gösterilmişti. Son dönemlerde internal fiksasyonla tedavi edilen hastalar daha agresif mobilize edildiği ve en azından parsiyel yük verildiği için bu konsept daha az önem taşımaya başlamıştır. Protez replasmanı cerrahisi ile femur boyun kırıklarında görülen kaynamama ve 41 osteonekroz gibi komplikasyonlar elimine edilmektedir. Günümüzde halen femur başının vaskülaritesini tam güvenilir tespit eden yöntem olmadığı için gelişmekte olan teknoloji ile gelecekte avasküler femur başları preoperatif belirlenerek protez replasmanı veya internal fiksasyon cerrahisi kararı verilebileceği umulmaktadır. Protez replasmanı internal fiksasyona göre revizyon cerrahisi oranını düşürmektedir. Bu sadece ileri yaşlı hastalar için geçerlidir, çünkü zaman geçtikce protez replasmanının kümülatif reoperasyon oranı yükselmektedir. Protez replasmanı sonrası mekanik veya enfeksiyon gibi komplikasyonlar geliştiğinde revizyon cerrahisi çok daha kompleks hale gelmektedir. Femur boyun kırıklarına protez replasmanı tedavisi uygulandığında, internal fiksasyonla tedavi edilen hastaların üçte ikisinden çoğunun hayatlarını fonksiyonel kalça ile sürdürebildikleri gerçeğini de göz önünde bulundurmak gerekir. Protez replasman tedavisi internal fiksasyona göre daha büyük bir ameliyattır. Daha geniş yaklaşım gerektiren ve kan kaybı fazla olan prosedürdür. Bir çok makalede de mortalite oranının yükseldiği gösterilmiştir45. Hudson ve arkadaşlarının yayınladıkları çalışmada deplase femur boyun kırığı geçirmiş 367 hastanın 8 yıllık cerrahi tedavi sonuçları bildirilmiştir. Bu çalışmada 80 yaş üzeri deplase femur boyun kırıklı hastalarda internal fiksasyonla yapılan cerrahi tedavide hemiartroplastiye göre daha fazla revizyon oranı gösterilmiştir. Nondeplase femur boyun kırıklarında bu iki grup arasında anlamlı fark bulunamamıştır. 65-80 yaş arası hastalarda deplasman derecesine bağlı olmadan internal fiksasyon ve hemiartroplasti revizyon oranları arasında anlamlı fark bildirilmemiştir23. Bhandari ve arkadaşları tarafından yayınlanan bir metaanaliz çalışmasında 1162 femur boyun kırığı geçirmiş hastalarda internal fiksasyon ve artroplasti sonuçları karşılaştırılmıştır. Artroplastinin internal fiksasyona göre revizyon oranını azalttığı, bunun yanında fazla kan kaybına, uzun ameliyat süresine, yüksek enfeksiyon ve mortalite oranına neden olduğu bildirilmiştir7. Femur boyun kırıklarının internal fiksasyonla tedavisinde mekanik stabiliteyi arttırmak için vida veya çiviler üç nokta prensibine uygun yerleştirilmelidir. Bu üç noktaya lateral korteks, femur kalkarı ve femur başı dahildir. Bu üç nokta içinde mekanik olarak en zayıf nokta kansellöz femur başıdır. Femur boyun kırığı geçiren hastaların çoğunda osteoporoz olduğuna göre femur başındaki kansellöz kemik daha fazla etkilenecektir. İmplant migrasyonu ve sekonder kırık deplasmanını azaltmak 42 için femur başına daha sağlam tutunabilen vida ve diğer implantlar geliştirilmeye çalışılmıştır14. Kırık stabilitesi ve kaynaması arasında korelasyon olduğu çalışmalarda gösterilmiştir43. Vidanın femur başına tutunmasını güçlendirmek için yiv ölçüleri ve tasarımında değişiklikler yapılmıştır. Femur boyun kırıklarının fiksasyonunda önemli problemlerden biri kemik kalitesi olduğu için, metal implantın özelliklerinin geliştirilmesi yanında implant etrafındaki kemik kalitesinin de yükseltilmesi gerekmektedir. Metal implantın etraf dokulara tutunmasını güçlendirmek için PMMA ve kalsium fosfat gibi çimentolar kullanılmıştır14. Frederik ve arkadaşları tarafından yapılan biyomekanik çalışmada AO, Olmed, Hansson, ucunda yiv ile aynı zamanda kancası olan hibrid vidalar ve LIH kancalı çivinin sentetik kemik olan poliüretan üzerinde PMMA ve kalsium fosfatla ogmentasyonu yapılarak pull out ve ekstraksiyon tork kuvvetleri karşılaştırılmıştır. Çalışmada üç farklı dansitede sentetik kemik kullanılmıştır. PMMA ile ogmentasyon yapıldığında standart yöntemlere göre her üç dansiteli sentetik kemiklerde pull out ve ekstraksiyon tork kuvvet değerlerinde anlamlı oranda yüksek fark bulunmuştur. Kalsium fosfatla yapılan ogmentasyonlarda bu fark daha çok düşük dansiteli sentetik kemiklere uygulandığında görülmüştür. Kalsium fosfatla ogmentasyon zamanı LIH kancalı pin ve hibrid vidalarda her üç dansitede kuvvet ölçümlerinde yükselme görüldüğü halde, AO, Olmed ve Hansson vidalarında orta ve yüksek dansitede kuvvet ölçümlerinde azalma saptanmıştır14. Matsson ve arkadaşları tarafından yapılan randomize klinik çalışmada deplase femur boyun kırığı geçirmiş 118 hastaya 2 adet Olmed vidasıyla internal fiksasyon uygulanmıştır. Bu hastaların 58’inde kalsium fosfatla ogmentasyon ve 60 hastaya ise standart yöntemle fiksasyon yapılmıştır. Ogmentasyon grubunda 20 hastada ve kontrol grubunda 14 hastada redüksiyon kaybı, kaynamama veya avasküler nekroz nedeniyle artroplasti reoperasyonu yapılmıştır. Gruplar arasında ağrı ve kas gücü açısından anlamlı fark bulunamamıştır. İlk haftada ogmente grupta günlük aktiviteler daha iyi olduğu halde sonraki dönemlerde bir fark görülememiştir. Ogmentasyon grubunda daha fazla reoperasyona gidildiği için bu yöntem tavsiye edilmemiştir35. Stankewich ve arkadaşları tarafından yapılan biyomekanik çalışmada 16 çift kadavra femur boyun kırığı modelinde 7 mm kanüllü kansellöz vidalarla fiksasyon 43 yapılmıştır. Kontrol ve çalışma grubunda eşit miktarda kadavra femuru kullanılmıştır. Çalışma grubundaki vidalar kontrol grubundan farklı olarak kalsium fosfatla güçlendirilmiştir. Takiben femur başına tam deplasman ve fiksasyon yetersizliği oluşuncaya kadar vertikal eksende 10 mm/dk’da yüklenme uygulanmıştır. Çalışma grubunda kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde daha fazla kuvvet uygulanması gerektiği bildirilmiştir49. Von der Linden ve arkadaşları tarafından yapılan biyomekanik çalışmada osteoporotik proksimal femur kırıklarında dinamik kalça çivisi uygulanması sonucu görülebilen cut out önlenmeye çalışılmıştır. Cut out oranları çeşitli makalelerde %1,1 - %6,3 arasında değişmektedir. Deneyde 8 çift kadavradan alınmış 50 mm’lik osteoporotik femur proksimali kullanılmıştır. Dinamik kalça çivisi kontrol grubunda standart yöntemlerle femur proksimaline gönderilmiştir. Çalışma grubundaki çiviler düşük viskoziteli PMMA ile ogmente edilmiştir. Femur başlarına vertikal eksende 2000 N kuvvet uygulandığında kontrol grubuna dahil olanların hepsinde, çalışma gubundakilerin ise sadece %50’inde 5 mm’den fazla kayma saptanmıştır52. Augat ve arkadaşları tarafından yayınlanan çalışmada trokanterik femur kırıklarında uygulanan dinamik kalça çivisi komplikasyonu olan cut out oranı azaltılmaya çalışılmıştır. Bu deneyde 9 çift kadavra femuru kullanılmış ve dinamik kalça çivisi modifiye edilmiştir. Modifiye kalça çivisinin yivli kısmı inceltilmiş ve yivli bölgede 3 adet 2 mm genişliğinde kanüllü kısmına açılan delik yapılmıştır. Çimentonun geri kaçmasını önlemek için ise yivli kısımdan proksimaldeki kesim genişletilmiştir. Kontrol grubunda standart dinamik kalça çivisi, çalışma grubunda ise çalışmacılar tarafından tasarlanan çivi kullanılmıştır. Çalışma grubunda tasarlanan çivinin kanülünden femur başına doğru 5 gr düşük viskoziteli PMMA gönderilmiştir. Femur başına vertikal eksende yük uygulandığında ogmentasyon yapılan grupta %39 oranında daha az deplasman olduğu görülmüştür5. Çalışmamızda 48 adet femur başı kullanıldı. Tüm femur başları femur boyun kırığı geçirmiş ve artroplasti uygulanmış hastalardan alındı. Alınan femur başlarının eklem yüzeyinden itibaren en az 3 cm’lik segmentinin olmasına özen gösterildi. Deplase subkapital kırıklarda kaynama oranı çok düşük olduğu için bu işlemin gelecekte daha çok transservikal femur boyun kırıklarına uygulanabileceği düşünüldü. 44 Femur başlarının Q-CT yardımıyla mineral yoğunlukları ölçüldü ve kemik yoğunlukları benzer iki gruba bölündü. Bazı makalelerde kadavradan alınan femurların sağ ve sol tarafları karşılaştırılmıştır5,49,52. Femur başlarının aynı hastadan alınması daha uygun gözüküyor olabilir, ancak ülkemizde bu sayıda kadavra tedarik edilmesi mümkün değildir. Çalışmamızda kullanılan femur başları arasında Q-CT yardımıyla ölçülen KMY değerleri arasında anlamlı fark bulunamadığı için karşılaştırılmalarında engel görülmedi. Bazı çalışmalarda sentetik kemikler de kullanılmıştır14. Kontrol grubu olarak 7 mm kanüllü vidalar ve çalışma grubu olarak tarafımızdan tasarlanan 7 mm yivleri üzerinde delikleri olan kanüllü vidalar kullanıldı. Kontrol grubunun olması çalışmamızın gücünü arttırdı. Tarafımızdan tasarlanan vida 7 mm AO kanüllü vidaya benzese de kemiğe tutunmasını güçlendiren ve çimentonun daha rahat yayılmasını sağlayan değişiklikler yapıldı. Vidanın yivli kısmı etrafında çimentonun daha rahat yayılabilmesi için proksimalden 7 mm başlayan yiv çapı distale doğru tedricen 5.5 mm’e kadar inceltildi. Vidanın yiv proksimali çapının geniş olmasının çimentonun geri kaçmasını ve kırık hattına yayılmasını önleyeceği düşünüldü. Yivli bölgede olan 6 adet 2 mm çapında olan delikler vida kanülü içinden basınç altında verilen çimentonun çıkış noktaları için yapıldı. Benzer özellikleri taşıyan dinamik kalça çivisi Augat et al. tarafından tasarlanmıştır4. Her grup kendi içinde üç eşit alt gruba bölündü. Her alt grupta sekizer femur başı kullanıldı. Bu grupların her biri karşı benzer grupla mineral yoğunlukları eşleştirilerek pull out, maksimum ekstraksiyon torku ve cut out değerleri karşılaştırıldı5,14,49,52. Vidanın kemikten sıyırmasını inceleyen bu üç değişik mekanizma aynı anda daha önce hiçbir çalışmada değerlendirilmemiştir. Her alt grupta sekiz femur başının olması çalışma için yeterli bulundu14,52. Çeşitli çalışmalarda ogmentasyon için PMMA ve kalsium fosfat çimento materyalleri kullanılmıştır. PMMA ve kalsium fosfatın her birinin kendine has üstün özellikleri vardır. Kalsium fosfat enjekte edilebilen, biyolojik uyumlu, egzotermik olmayan, in situ sertleşen özellikleri taşımaktadır. Diğer taraftan kalsium fosfat kemikten güçlü olsa da PMMA’ya göre daha zayıf bir materyaldir. Kalsium fosfatin kompressif gücü 55 MPa olduğu halde, PMMA’ın ise en az 90 MPa olarak 45 bildirilmiştir34,38. Diğer taraftan PMMA sertleşirken egzotermik reaksiyon gerçekleşmektedir. Salınan ısının etraf dokulara zarar vererek kırık kaynamasına engel olabileceği ve avasküler nekroz riskini arttırabileceği bildirilmiştir. Çalışmada femur başına vida kanülü içinden toplam 1 cc PMMA gönderildi. 20 dakika süreyle PMMA sertleşirken femur başı yüzeyindeki ısı artışı ölçüldü. Femur başı yüzeyindeki ısı 21,7°C’den 23°C’e kadar yükselerek ortalama 1,3° artış saptandı. Bu ısı artışının femur başı osteonekrozu yapacak düzeyde olmadığı düşünüldü. Pull out grubunda İnstron cihazıyla 0,5 mm/sn aksiyel pull out uygulanarak maksimum tutma kuvveti (N) ölçüldü. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,011). Maksimum ekstraksiyon tork grubuna Torkmetre cihazıyla 4˚/sn ters yönde tork (Nm) uygulandı. Ekstraksiyon zamanı en yüksek tork ölçüsü tespit edildi. Kuvvet uygulamaları sonucu alınan değerler iki alt grup arasında çok anlamlı fark olduğunu gösterdi (p<0,0001). Frederik ve arkdaşları tarafından yapılan biyomekanik çalışmada da benzer sonuçlar bildirilmiştir14. Cut out grubunda İnstron cihazına takıldıktan sonra femur başına 5 N’la başlayıp 2 mm/dk hızla aksiyel yüklenme uygulandı. Bu işlem en az 5 mm deplasman oluşuncaya kadar devam ettirildi. Diğer gruplarda gözlemlendiği gibi iki alt grup arasında anlamlı fark olduğu tespit edildi (p<0,05). Osteoporotik kemiklerde kemik trabekülleri arasındaki boşluklar geniş olduğu için çimentonun daha rahat yayılabileceğini düşünmüştük. Bu nedenle KMY’u düşük olan femur başlarında kontrol ve çalışma grupları arasında kuvvet ölçümlerinde daha fazla fark olacağını bekliyorduk. Ancak bu korelasyonu tüm örneklerde göremedik. Bunu da tüm örneklerde aynı hacimde kontrollü çimento gönderememize bağladık. Çimentonun vidanın kanülü boyu femur başına doğru ilerletilmesinde daha uygun yöntem kullanılması gerektiği sonucuna vardık. 46 6. SONUÇ Çalışma sonuçları tasarladığımız vidanın kemikten sıyırmanın her üç mekanizmasında da kontrol grubuna göre daha dayanıklı olduğunu gösterdi. Üç ayrı mekanizma arasından özellikle maksimum ekstraksiyon tork grubunda daha anlamlı sonuçlar elde edildi. Kompresyon kuvvet uygulaması grubunda çalışma ve kontrol alt grupları arasında diğer kuvvet uygulamalarına göre daha az fark kaydedildi. Dolayısıyla kompresyon grubundaki sonuçlara dayanarak hastaların erken mobilize edilerek kırık tarafa tam yük verebileceği iddia edilemez. Daha önceki çalışmalarda da gösterildiği gibi PMMA’nın dokulara zarar verecek derecede ekzotermik etkisini gözlemlemedik. Çalışmamızdaki tek vida yerine klinik uygulamada önerilen üç vidadan çimento gönderildiğinde daha fazla ekzotermik reaksiyon beklenebilir. Ama yine de toplam 3 cc çimento gönderileceği için osteonekroz oluşturacak kadar ısı artışının olacağını düşünmüyoruz. Çalışmamızın sonuçlarına göre tasarladığımız vidanın PMMA ile ogmentasyonu kemik fiksasyonunun gücünü arttırmaktadır. Bu biyomekanik çalışma sonuçlarının ışığında yöntemin klinikte uygulanması ve in vivo sonuçlarının değerlendirilmesi önerilebilir. 47 7. KAYNAKLAR 1. Aitken JM: Relevance of osteoporosis in women with fracture of the femoral neck. Br Med J Clin Res. 1984 Feb 25;288(6417):597-601. 2. Aminian A, Gao F, Fedoriw WW, Zhang LQ, Kalainov DM, Merk BR: Vertically oriented femoral neck fractures: Mechanical analysis of four fixation techniques. J Orthop Trauma. 2007;21:544-548. 3. Arnold WD: The effect of early weight-bearing on the stability of femoral neck fractures treated with Knowles pins. J Bone Joint Surg Am. 1984 Jul;66(6):847-52. 4. Askin SR, Bryan RS: Femoral neck fractures in young adults. Clin Orthop. 1976 Jan-Feb;(114):259-64. 5. Augat P, Rapp S, Claes L: A modified hip screw incorporating injected cement for the fixation of osteoporotic trochanteric fractures. J Orthop Trauma. 16(5):311-6,2002. 6. Bauer KH (1941): Kurzer Beitrag zum Schenkelhalsproblem, besonders uber Heilung der Schenkelhalspseudarthrose durch Doppelbolzung. Zbl Chir. 68: 2239–2245. 7. Bhandari M, Devereaux PJ, Swiontkowski MF, Tornetta P 3rd, Obremskey W, Koval KJ, Nork S, Sprague S, Schemitsch EH, Guyatt GH: Internal fixation compared with arthroplasty for displaced fractures of the femoral neck. A meta-analysis. J Bone Joint Surg Am. 2003 Sep;85-A(9):1673-81. 8. Bray TJ. Femoral neck fracture fixation: clinical decision making. Clin Orthop;339:20-31,1997. 9. Bucholz, Robert W.; Heckman, James D.; Court-Brown, Charles M. Rockwood & Green's Fractures in Adults, 6th Edition, 2006. 10. Cooper A (1822):A treatise of dislocation and on fractures of the joints. Longman, Rees, London. 11. Damany DS, Parker MJ, Chojnowski A. Complications after intracapsular hip fractures in young adults. A meta-analysis of 18 published studies involving 564 fractures. Injury.;36(1):131-41, 2005 Jan. 48 12. Deyerle WM (1980): Impacted fixation over resilient multiple pins. Clin Orthop. 152: 102–122. 13. Elffors L, Gullberg B, Alexander E: Methodology of Medos-MultiCenter Study of Hip Fracture Incidence: validity and relevance consideration. Bone. 1993;14 Suppl 1:S45-9. 14. Eriksson F, Mattsson P, Larsson S: The effect of augmentation with resorbable or conventional bone cement on the holding strength for femoral neck fracture devices. J Orthop Trauma. 16(5):302-10,2002. 15. Felsenreich F (1938): Histologische Untersuchungen an operierten Schenkelhalsbruchen I. Heilungsvorgange an der Bruchflache. Langenbeck’s Arch Klin Chir. 192: 490–545. 16. Forgon M (1975): Bessere Stabilisierung der Schenkelhalsfraktur mittels Zugschrauben-Osteosynthese nach den Prinzipien der AO. Arch Orthop Unfallchir. 81: 207. 17. Garden RS: Malreduction and avascular necrosis in subcapital fractures of the femur. J Bone Joint Surg Br. 1971;53:18-196. 18. Garden RS: Reduction and fixation of subcapital fractures of the femur. Orthop Clin North Am. 1974;5:683-712. 19. Garden RS: Stability and union in subcapital fractures of the femur. J Bone Joint Surg Br. 1964;46:630-647. 20. Garden RS: The significance of good reduction in medial fractures of the femoral neck. Proc R Soc Med 1970;63:1122. 21. Hansson LI (1982): Osteosynthesis with the hook-pin in slipped capital femoral epiphysis. Acta Orthop Scand. 53: 87–96. 22. Heini PF, Franz T, Fankhauser C, Gasser B, Ganz R: Femoroplastyaugmentation of mechanical properties in the osteoporotic proximal femur: a biomechanical investigation of PMMA reinforcement in cadaver bones. Clin Biomech(Bristol, Avon). 19(5):506-12,2004.. 23. Hudson JI, Kenzora JE, Hebel JR, Gardner JF, Scherlis L, Epstein RS, Magaziner JS: Eight-year outcome associated with clinical options in the management of femoral neck fractures. Clin Orthop Relat Res. 1998 Mar;(348):59-66. 49 24. J. Manniger, Ulrich Bosch, Peter Cserhati, Karoly Fekete, György Kazar: Internal fixation of femoral neck fractures. SpringerWienNewYork, 2007. 25. Jewett EL (1941): One piece angle nail for trochanteric fracture. J Bone Joint Surg. 23: 803–810. 26. Johansson S (1932): Zur Technik der Osteosynthese der fract. colli femoris. Zbl Chir. 59:2019–2023. 27. Keith L. Moore. Clinically Oriented Anatomy. Third edition. 28. Klenerman L, Marcuson RW: Intracapsular fractures of the neck of the femur. J Bone Joint Surg Br 1970;52:514-517. 29. Knowles FL (1936): Fractures of the neck of the femur. Wis Med J. 35: 106– 109. 30. Kocher T. Beitrage zur Kentruss einiger praktischwichtiger Fraqcturformen. Basel and Leipzig: Carl Sallman; 1896. 31. Lu-Yao GL, Keller RB, Littenberg B, Wennberg JE: Outcomes after displaced fractures of the femoral neck. A meta-analysis of one hundred and six published reports. J Bone Joint Surg Am. 76(1):15-25,1994. 32. Madsen F, Linde F, Andersen E, Birke H, Hvass I, Poulsen TD: Fixation of displaced femoral neck fractures. A comparison between sliding screw plate and four cancellous bone screws. Acta Orthop Scand. 1987 Jun;58(3):212-6. 33. Massie WK (1958): Functional fixation of femoral neck fractures; telescoping nail technic. Clin Orthop. 12: 230–255. 34. Mattsson P, Alberts A, Dahlberg G, Sohlman M, Hyldahl Hc, Larsson S: Resorbable cement for the augmentation of internally-fixed unstable trochanteric fractures. A prospective, randomised multicentre study. J Bone Joint Surg Br. 87(9):1203-9,2005. 35. Mattsson P, Larsson S: Calcium phosphate cement for augmentation did not improve results after internal fixation of displaced femoral neck fractures: a randomized study of 118 patients. Acta Orthop. 77(2):251-6,2006. 36. Mattsson P, Larsson S: Stability of internally fixed femoral neck fractures augmented with resorbable cement. A prospective randomized study using radiostereometry. Scand J Surg. 92(3):215-9,2003. 50 37. McLaughlin HL (1947): An adjustable internal fixation element for the hip. Am J Surg. 73: 150. 38. Moore DC, Frankenburg EP, Goulet JA, Goldstein SA: Hip screw augmentation with an in situ-setting calcium phosphate cement: an in vitro biomechanical analysis. J Orthop Trauma 11(8):577-83,1997. 39. Nystrom G (1959): Further experience with osteosynthesis of medial fractures of the femoral neck with the aid of three nails (“multiple nailing”). Acta Chir Scand. 107: 89–112. 40. Pauwels F (1935): Der Schenkelhalsbruch, ein mechanisches Problem. Grundlagen des Heilvorganges: Prognose und kausale Therapie. Enke, Stuttgart. 41. Pugh WL (1955): A self adjusting nail-plate for fractures about the hip joint. J Bone Joint Surg. 37-A: 1085–1093. 42. Putti V (1942): Die operative Behandlung der Schenkelhalsbruche.Enke, Stuttgart. 43. Rehnberg L, Olerud C: The stability of femoral neck fractures and its influence on healing. J Bone Joint Surg Br. 1989 Mar;71(2):173-7. 44. Rydell N W (1964): Osteosynthesis of medial collum fractures with the “spring-loaded nail”. Acta Orthop Scand. 35: 149–157. 45. S.Terry Canale MD: Campbell’s Operative Orthopaedics. Mosby, 11th edition, 2007. 46. Schumpelick W, Jantzen PM (1955): A new principle in the operative treatment of trochanteric fracture of the femur.J Bone Joint Surg. 37-A: 693– 698. 47. Senn N (1889): The treatment of fractures of the neck of the femur by immediate reduction and percutaneos fixation. JAMA. 13: 150. 48. Smith-Petersen MN, Cave ET, Vangorder GW (1931): Intracapsular fractures of the neck of the femur. Treatment of internal fixation. Arch Surg. 23. 715– 759. 49. Stankewich CJ, Swiontkowski MF, Tencer AF, Yetkinler DN, Poser RD: Augmentation of femoral neck fracture fixation with an injectable calciumphosphate bone mineral cement. J Orthop Res. 14(5):786-93,1996. 51 50. Stoffel KK, Leys T, Damen N, Nicholls RL, Kuster MS: A new technique for cement augmentation of the sliding hip screw in proximal femur fractures. Clinical Biomechanics. 23 (2008) 45-51. 51. Swiontkowski MF, Winquist RA, Hansen ST, Jr: Fractures of the femoral neck in patients between the ages of twelve and forty-nine years. J Bone Joint Surg Am. 1984 Jul;66(6):837-46. 52. Von der Linden P, Gisep A, Boner V, Windolf M, Appelt A, Auhm N: Biomechanical evaluation of a new augmentation method for enhanced screw fixation in osteoporotic proximal femoral fractures. J Orthop Res. 24(12):2230-7,2006. 53. Watson-Jones R: Fractures and Joint Injuries, 4th ed. Baltimore: Williams & Wilkins; 1955. 54. Whitman R (1925): The abduction treatment of fractures of the neck of the femur. Ann Surg. 81: 374–391. 55. Whitman R: A new treatment for fractures of the femoral neck, Med Rec. 65:441, 1904. 52 8. EKLER Araştırma etik kurul onay belgesi 53