Akış 1. Sayı - ELAZIĞ - MERKEZ - Necip Fazıl Kısakürek Anadolu
Transkript
Akış 1. Sayı - ELAZIĞ - MERKEZ - Necip Fazıl Kısakürek Anadolu
Akış‘ ta demetlenmi ş büyük, küçük kainat ELAZIĞ NECİP FAZIL KISAKÜREK ANADOLU LİSESİ Haziran 2010 S ayı:2 İÇİNDEKİLER Başlarken ………………………………………….. 3 Okulumuzdan Haberler ………………………… 4 NECİP FAZIL KISAKÜREK ANADOLU LİSESİ Sayı:2 Haziran 2010 Sahibi Necip Fazıl Kısakürek Anadolu Lisesi Adına Okul Müdürü Z. Rüstem AKGÜN Yazı İşleri Sorumlusu Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Necmettin GÜLTEKİN Genel Yayın Yönetmeni Mehmet AKALIN İnceleme Kurulu Mehmet AKALIN Özgür ARSLAN Nuray KÖSE Ferda MERAL E. Batuhan CİĞERCİ Emine YILDIZ Rahmi YEŞİLÇINAR Öğretmen ve Öğrencilerimizden ……………… 6 Etkinliklerimiz – 1 ………………………………... 11 Eğitim Kadromuz ………………………………… 18 A. Tevfik ARI / Levha Tektoniği ………………... 19 Mehmet KALEM / Zayıf Canlılar ……………….. 25 Etkinliklerimiz – 2 ………………………………… 28 Abdullah ÇİKOĞLU / Harput Musikisi ………… 33 İngilizce Köşesi …………………………………… 35 Özlü Sözler ………………………………………… 39 Okulumuzdan Görüntüler ……………………….. 40 Necip Fazıl’dan ……………………………………. 41 Seçici Kurul Nuray KÖSE Necmettin GÜLTEKİN Yusuf OLGUN Vahdettin BAĞBAN Tasarım Yusuf OLGUN Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 3 Haziran 2010 Sayı:2 BAŞLARKEN İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik aklı ve zekâsıdır. İnsan yaradılışından beri yeni şeyler öğrenmek ve bilgiye sahip olmak ister. Gelişmiş toplumlarda bilgi, güç ve otoritedir. Bilgiye ulaşmak için ise modern teknoloji ile donatılmış kurumlara, iyi yetişmiş öğretmenlere ihtiyaç vardır. Ulu Önder Atatürk’ün deyimi ile “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Bir topluluğun ulus olabilmesi için kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere gereksinim vardır.” Bir diğer özdeyişi ile “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” sözlerinden anlaşılacağı gibi nesillerin gelişimi, memleketin geleceği ve aydınlanması dünya milletleri arasındaki medeniyet yarışında hak ettiği yeri ve değeri alabilmesi, bilimin ışığında bilgi ve birikime sahip yetişmiş insan gücü ile mümkün olacaktır. Bilginin önemi günümüzde gün geçtikçe artmakta toplumların gelişiminde ve büyümesinde önemli unsur olmaktadır. Çalışmalarımız; bilimin ışığında, ülkemizin mevcut şartları doğrultusunda, kurumumuz öğretmen, öğrenci ve velilerinin katkıları ile gelişip büyüyecektir. Kurumlar da insanlar ile birlikte yaşarlar. Dünü ile bugünü bir arada yaşayan, geçmişteki hizmet edenlerini unutmayan, bulunduğu dönemde de cazibesinden hiçbir şey kaybetmeyip sürekli gelişip büyüyen, çalışanları mutlu, başarılı aidiyet şuuru ile hareket eden bir kurum olmamızda emeği geçmiş meslektaşlarıma, velilerimize ve öğrencilerime çok teşekkür eder, başarılarının devamını diler, sevgi ve saygılarımı sunarım. Okul Müdürü Z. Rüstem AKGÜN Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 4 Haziran 2010 Sayı:2 OKULUMUZDAN HABERLER OKULUMUZDAN MALATYA ÖZAL KÖYÜ İLKÖĞRETİM OKULUNA YARDIM Okulumuz Necip Fazıl Kısakürek Anadolu Lisesi 19 Mart 2010 tarihinde Malatya’da kardeş okul yaptığı Özal Köyü İlköğretim okulundaki öğrencilere yardımda bulundu. Elazığ’da eğitimde ikinci yılını tamamlayan okulumuz sosyal etkinlik kapsamında, Malatya merkeze bağlı Özal Köyü ilköğretim Okulunu kardeş okul olarak seçmişti. Lise öğrencileri kendi aralarında ve Elazığ esnafından topladıkları giyim ve gıda malzemelerini Elazığ Belediyesi’nin tahsis ettiği otobüsle okula götürdüler. Düzenlenen törene Okul müdürü Z. Rüstem AKGÜN başkanlığında Rehber öğretmen Duygu ÇEÇEN, Denizhan ÖZMEN, Tülin BAYIR, Filiz KARAYİĞİT ve 39 öğrenci katılarak yardım malzemelerini Özal Köyü İlköğretim Okulu yönetimine teslim ettiler. Kardeş okula “Gıda, Giyim, Temizlik Malzemesi, Kırtasiye Yardımı yapılmıştır. Geziye katılan öğrenciler Özal İlköğretim Okulundan birer öğrenci seçerek kardeş öğrenci uygulamasına devam etiler. DEPREM TATBİKATI YAPILDI Okulumuzda 05/03/2010 tarihinde deprem veya yangın durumunda okul tahliyesi ile ilgili tatbikat yapıldı. Tahliye 01 dk. 55 sn. de gerçekleşmiştir. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 5 Haziran 2010 Sayı:2 UYUŞTURUCU VE MADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ VERİLDİ Günümüzde özellikle gençlerimizi hedef alan uyuşturucu ve madde bağımlılığı toplumumuzda hızla yayılmaktadır. Bunu önlemek ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek için, bağımlı olmayan, özgürce düşünebilen gençlere ihtiyaç vardır. Bu amaçla Psikolojik Danışma ve Rehberlik Servisi ve öğrenci temsil kurulu Çocuk ve Gençlerin Risklerden Korunması, Okullarda Şiddetin Önlenmesi Genelgeleriyle ilgili olarak yürütülen faaliyetler kapsamında 12.02.2010 Cuma saat 13.30 da çok amaçlı salonda Elazığ Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesinde görevli komiser ve polis memuru tarafından öğretmen ve öğrencilere Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığı “hakkında öğrencilere seminer verdi. FIRAT ÜNİVERSİTESİ’NE YAPILDI GEZİ Üniversiteye gitmeden önce meslek tercihinde yardımcı olmak amacıyla okul rehber öğretmeni Duygu ÇEÇEN tarafından 10. sınıf öğrencilerine yönelik Fırat Üniversitesine 03.03.2010 tarihinde gezi düzenledi. Öğrenciler bölümler hakkında bilgi sahibi oldu. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 6 Haziran 2010 Sayı:2 ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİMİZDEN GENÇLİK NEREYE GİDİYOR? Ben, 16 yaşında lise öğrencisi bir gencim.Herkesin olduğu gibi benim de ileride yaşantımla ilgili hayallerim var.Bu hayaller doğrultusunda çeşitli çalışmalar yapıyorum.Çünkü bir insanın hedeflerine elleri cebinde ulaşamayacağını biliyorum.Bazen kendime soruyorum:Acaba bu çalışmalar hedeflerime ulaşmam için yeterli mi? Okulun ikinci dönemi başladıktan sonra kendimce bazı hazırlıklar yapıp,okuldaki arkadaşlarımla söyleşi havası içinde bir konferans düzenledim. Bu konferansı düzenlemedeki amacım acaba arkadaşlarım benim gibi hedeflerini belirleyip bu hedefler doğrultusunda çalışmalar yapıyorlar mı? Bir diğer amacım ise 16 yaşında bir genç olarak arkadaşlarıma bir nebze de olsa bilgi ve bilgiyi öğrenmenin faydalarını anlatabilmekti. Ancak konferans hiç istediğim gibi olmadı.Çok üzüldüm.Niye biliyor musunuz?Arkadaşlarıma bir soru sordum. ”10 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?” diye. Emin olun o kadar çok kişi arasından sadece iki parmak kalktığını gördüm. Bu çok üzücü bir durum. Bir soru daha sordum.”Hedefini belirleyen arkadaşlarım ellerini kaldırabilir mi?” diye. Bu soruya kimse el kaldırmadı.Ben şimdi hem kendime hem sizlere soruyorum.Hedefi olmayan geminin gideceği yön belli midir? Varın bu soru doğrultusunda 20 yıl sonra gençliğin nereye gideceğini tahmin edin… E.BATUHAN CİĞERCİ İNSANLIK Günümüzde artık insanlar kendi çıkarları için her şeyi yapıyor, tıpkı ülkeler gibi.Bazısı ülkesini bırakıp para pul için başka bir ülkeye hizmet ediyor.Bazısı da kendi halkını birbirine kırdırarak akan kandan kendine pay çıkarıyor.Ülkemizdeki sözde Türk-Kürt çatışması aslında dış güçler için içerdeki insanların katkıları ile yapılan bir şey.Neyse bu örnekleri arttırabiliriz. Bütün insanları aynı kefede düşünmek yanlış olur. Bazı insanlar vardır ki;ailesi ve ülkesi için her şeyi yapar; ama bu insanlar kendi çıkarlarını düşünen insanlar içinde görünmüyor bile.Tüm bu anlattıklarım klasik “İnsanlık öldü mü?”lafını haklı olarak karşımıza çıkarıyor. Peki insanlar ne yapmalı? İnsanlar birbirinin kanını dökmemeli, güzel ahlaklı olmalı ve güzel davranışlar içinde bulunmalıdır. Bu söylediklerim yapılırsa, inanıyorum ki dünya kardeşlik ve barışın egemenliğine girecektir. Ama işe bakın dünyada kötülükler iyiliklere karşı ezici bir üstünlüğe sahip durumda.İnsanlar bunun üstesinden gelmek için kardeşlik içinde yaşamak zorundadır.Bir insan nasıl yaşarsa öyle ölür.Hatırlayalım,Adolf Hitler hayatı boyunca çok kan döktürdü.Hep silahla arkadaş oldu.Ama sonuçta kendisi de silahla öldü… Sağlıklı, huzurlu ve kardeşçe yaşamamız dilekleri ile… 10 TM / B MURAT KARADAĞ 10 TM / A Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 7 Haziran 2010 Sayı:2 YALAN DÜNYA Korkak bir insana benziyorum senden uzakta, Yalan olduğunun her ne kadar farkında olsam da, Sen yalan değilsin aslında Sen yalan dünyanın yalancı hırsızlarındansın. YAĞMUR TANELERİ Yağmuru anlatsana bana; İndirir her birini bir melek yeryüzüne O kadar inanmıştım, halbuki sana Çok değerliydin gözümde, yalan olsan da ! Yalanlarla yaşamak istemiyorum,ben bu hayatta Çekip gitmek istiyorum uzaklara, sabırsızca!!! MERVENUR MISIR 10 FEN /B YAŞAMAK VE YAŞATMAK İnsanların ne hissettiklerini önemsememek yakışık almaz bir davranıştır. İnsanlar gördükleri ya da duydukları şeylere bir his yüklemedikleri zaman bunların hiçbir anlamı olmaz. Tam tersine bunları, yarım saat sonra sorduğunuzda hatırlayamayabilirler. Ama onları derinden etkileyen şeyleri unutmamakta oldukça ısrarlıdırlar. Bu nedenle sevdiklerinize iyi şeyler hissettirmeye bakın ve onların neler hissedebileceklerini tahmin etmeye çalışın, böylece hata yapma olasılığınız bayağı azalacaktır. Bu tahmin konusunda sizlere yardımcı olabilecek bir başka şey de, içinde olduğunuz durumun bütün olasılıklarını üşenmeden hesaplayabilmektir. Ve bir başka konu ise olaylara yukarıdan bakabilme meselesidir. Bunu birçoğumuz başaramıyoruz ne yazık ki. Öyle ise bunu başarabilme yollarından birini sizlerle paylaşayım. Çıkabildiğiniz en yüksek yere ama en yüksek yere çıkın ve bakabildiğiniz en alçak ama en alçak yere bakın, böylece satranç taşlarını nereye koyacağınızı daha iyi seçebilirsiniz. Böylece hayat tecrübeniz bir basamak daha yükselmiş, bakış açınız da bir o kadar genişlemiş olacaktır. Ahmet Yaşar 10 fen B Yağmur tanelerini saydın mı hiç? Olanaksız… Hiç gözlerinden akan damlaları saydın mı? Olanaksız… Yağmurun sesini dinledin mi hiç? O taşlara çarptıkça sıçrayan sesini… O yağmur taneleri taşlara çarptıkça Huzur dolar insanların içi Yağmur durduktan sonra kokladın mı havayı hiç? O toprak kokusunu, İçine çektin mi o kokuyu hiç? OHH… Müthiş!! Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 ANIL ÜNLÜ 10 FEN/D http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 8 Haziran 2010 Sayı:2 Hayaller… Değil mi hayal insanın tüm beyin gücünü kullanarak kendi içinde bir dünya kurması, bazen ziyaret etmesi bazen aylarca, SON GÖZYAŞI Karanlıklar içindeyim, Bilinmemek görülmemek için. Sanki uçurumun eşiğindeyim, yıllarca hiç uğramaması…Ama orada bir dünyası Bu karanlık yerde âmâ olmuş olduğunu bilmesi… gözlerim. Hayaller içinde kaybolmak istemişimdir her zaman…Karpuz kabuğundan gemiler yapmak, Mühürlenmiştir dilim, Geçmişi anıpta acı çekmemek için. okyanuslar aşmak…Hiç bilinmeyen bir yerde hiç Sözcüklerin değerini en iyi ben bilirim, planlanmamış bir hayatı gelişigüzel yaşamak Bilirim ki artık çıkmaza girmişim. istemişimdir..Günümüzde aşk denilen kara sayfanın adını sevda koyup yepyeni bembeyaz Gözlerimde kalmadı bir damla yaş, bir sayfa açmak…Yeniden keşfetmek Nefsim haykırır bana: ‘O bendini aş!’, istemişimdir..Paranın adını sevgi koymak ve zengin olmak… Unutmak istemişimdir kötü şeyleri…Yaşamamak ya da hatırlamamak… Kandırırım kendimi yavaş yavaş, Tek bildiğim gölgemle yaptığım savaş. Yalnızlığın adını anmamaya yeminim var, Sensizliğin içinde her yer bana dar. Bir an içimi bir korku sarar, Dediğim gibi insanın kendi dünyasıdır, hayal… Gözlerimden son gözyaşlarım akar. Belki bir gün başkalarının dünyasında kendi hayalimi yaşamak umuduyla bekliyorum…. ESMA AKÇİN 9/F Oğuzhan TAKUÇİN 10 Fen A Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 9 Haziran 2010 Sayı:2 İKİ MÜKEMMEL ORGANEL Yeryüzündeki tüm oksijenli solunum yapan canlılarda bulunan mitokondri organeli ve fotosentetik canlıların kloroplast organelleri iki mükemmel organeldir. Kloroplast taşıyan canlılarda da mitokondri bulunmaktadır. Bu organeller birbirinin tersi biyokimyasal reaksiyonlar gerçekleştirir ve bu esnada yeryü zündeki canlılara yaşamaları için organik ve inorganik maddeler sunulmaktadır. Fotosentezdeki ürünleri yani besini tüm canlılar enerji kaynağı olarak kullanırken dışarıya verdikleri inorganik atıkları bitkiler ışığın ısı ve enerjisinin bir bölümü ile tekrar glikoz üretirken kalanını da glikozdaki bağlara hapseder. Tüm yaşayan canlılar bu glikozu mitokondri de parçalayarak hapsolmuş enerjiyi kullanırlar. Asıl ilginç olan olay ise bu iki organelin birbirinin tersi reaksiyonlar gerçekleştirmesine rağmen birçok ortak noktalarının olmasıdır. Ortak özelliklerinden ilki, ikisi de endosimbi yozis denilen hipoteze göre serbest prokaryot hücre olarak yaşarlarken ökaryotlara hücre içi ortak yaşamsal organel olmalarıdır. kompartmanlaşma yani organelin içinde bölmeleşme oluşturarak buradaki enzimlerin takım halinde çalışmasına imkân sağlama ve yüzey artırmasıdır. En önemli getirisi ise buradaki elektron taşıma sistemleri(ETS) ile kemiozmotik hipoteze göre kıvrımlardaki elemanların buradan geçen maddelerden elektron kopararak yüksek düzeyde enerji üretmeleridir. Bu özellik aslında günümüz nükleer santrallerinde olan olayın aynısıdır. Oysa hücrelere bu santrallerden yüzlercesi yerleştirilmiştir ve büyük alanlara, bilim adamlarına, yüzlerce çalışanlara ve büyük maddi yatırımlara ihtiyaç duymamaktadırlar. Ayrıca yeryüzüne her an zarar verme ihtima linin olmamasının yanın da hemen hemen tüm canlıları olumlu etkilemesi de önemli sayılan özelliklerdendir. Organellerin ortak özelliklerinden birinin de kendi DNA, RNA, ribozomlarının olması ve kendilerini eşleyip sayısal artış sağlamasıdır. Yani bu organellere ihtiyaç duyulduğunda mesela çok ışıklı bir zaman diliminde hemen kloropast sayısını artırarak hücrenin dolayısı ile bitkinin büyümesini ve gelişmesini sağlaması, enerji gerektiren bir çalışma periyodunda da hücrede mitokondri sayısını artırarak ihtiyaç duyulan enerjiyi üretilmesidir. En ilginç ortak nokta ise iki organelin de çift katlı zara sahip olması ve içteki zarın kıvrımlı iç zar sistemine sahip olmasıdır. Bu özellik bize Ayrıca mitokondrinin belli sayıdaki kendini eşleme kabiliyeti, canlıların ömür uzunluklarını da sınırlandırmaktadır. Günümüz bilimi canlının tüm hücrelerini yani mitokondri lerini asla gençleştiremeyecek olmasıdır. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 MEHMET KALEM / BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L YALAN 10 Haziran 2010 Sayı:2 Yalnızlık… Bazen ruh halin bir Duydun mu bilmem Gerçi hep söylerdin Sen benimsin Benimlesin madende bulduğun kömür gibidir… İlk çıkardığında değersiz diyebileceğin bir şey… Ama bilemezsin ki o soğuk günlerde ısıtacak olan o dur seni…Belki Sen herşeyimsin Sen olmadan bu şehir bir hiç Sen yoksan bende yokum Seni bırakmam, bırakamam yalandır ilk anda kapıldığın duygu… Ama gerçekler Biliyorum ki,ben de seni,desem Bunlar gerçek mi desem Evet diyeceksin Peki sen koca bir yalanken Bunlar nasıl doğru olabilir. Doğmayan güneşinde ısıtırsın ellerini,karanlık sol yanından ibarettir… Elini her kalbine koyduğunda o atışları saniye saniye hissetmektir…Yalnızlık mı? Üstüne gelir tüm duvarlar, susarsın… susarsın… hakimdir her yerde ve sen sadece susarsın… Yoktur kimse etrafında , küçük bir gülümseme beklerken bile herkes somurtuyormuş gibi gelir… Etrafında yüzlerce insan vardır belki, ama sen sanki mahşer günündeymiş gibi kimseyi tanımazsın… Sevilmediğini düşünür uzaklaşırsın tüm gerçeklerden.. Sen DÜŞÜNCELERİM yalnızsındır ve susarsın… Kapatırsın tüm kapıları, Bir damla yaz yağmuruydu düşüncelerim Önce umutlara kaptırıyordum kendimi Sonra vazgeçip akıp gidiyordu sevgilerim. üstüne gelen duvarlara sayıklarsın “Bir tek sen Duygu yağıyordu gökten Önce yakalamaya çalışıyor, Sonra vazgeçiyordum birden Ne yapmak gerekir bilemezsin,geceleri gitarınla Bir damla yaz yağmuruydu düşlerim Önce seni düşlüyordum Sonra hep seni düşünüyordum sevgilim… mırıldanırken üstüne gelen o dört duvara…Kapatırsın varsın diye…”Göremezsin ki etrafındaki resimleri,içindeki anıları;Sadece susarsın… Susmak… uyursun.Her dokunduğunda tellerine sanki bir şeyler parçalar derini.Ama sen bile bile vurursun o tellere.O melodilerde kaybedersin benliğini.Şarkıları gözlerini ve bir anda kendine gelirsin… İşte budur yalnızlık; sadece bir akıl oyunu…O anda Merve Tan 9/D açılıverir kapı ve içeri giren dünyalar kadar sevdiğin annendir.İşte o boynunu saran elleri yalnız olmadığının ilk göstergesidir.. İŞTE BUDUR YALNIZLIK; BİR AKIL OYUNU… Erhan KARAMAN 10 Fen A Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 11 Haziran 2010 Sayı:2 ETKİNLİKLERİMİZ – 1 LÖSEV VAKFINA YARDIM Okul rehberlik servisi ve öğrenci temsilcileri işbirliği içinde Lösemili çocuklara maddi yardım sağlamak amacıyla etkinlik düzenlendi. Lösemili çocukların annelerinin yaptıkları el emeği ürünler okulda satıldı. Elde edilen gelir vakıfa gönderildi. TEMİZ TOPLUM TEMİZ SINIF Rehberlik servisi ve öğrenci temsil kurulu tarafından başlatılan kampanya çerçevesinde ” Temiz toplum temiz sınıf “ faaliyetleri doğrultusunda sınıflara ve koridorlara koku dispenserleri takıldı. ÇANAKKALE TÖRENİ – ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ Okulumuzda 18 Mart 2010 tarihinde saat 13:30 da "Çanakkale Zaferi" nin 95. yılı törenle kutlandı. Törende emeği geçen bütün öğretmen ve öğrencilerimize teşekkür ederiz. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L BİRİCİK HOCAMIZA… 12 Haziran 2010 Sayı:2 SAF DİLEK Siz, tarihi coğrafyamızda büyük izler bırakan Tülin Hocamız, Bir gölü besleyen akarsu gibi beslediniz her birimizi. Bir güneş olmak istiyorum, Yeryüzünü aydınlatan. Kalpleri ısıtmayı diliyorum, Taş kalplerini eritmeye izin verir mi insan? Aktınız bütün setlere inat hayatımıza, Kimi zaman yağmur olup bereket yağdırdınız Kurak, filizlenmeyen tarlalarımıza. Ve tomurcuklar yetiştirdiniz yüreklerimizde. Her birini sevgiyle, özveriyle suladınız. Ve verimli tarlalar bıraktınız her birimize Sizinle beraber neler yaşamadık ki? Kimi zaman Nemrut’ta beraber selamladık doğan güneşi, Kimi zaman Mevlana Şehri’nde aldık nefeslerimizi. Kız Kalesi’ne çıktık beraber usanmadan, yorulmadan. Harran Ovası’nda arşınladık toprakları. Bütün mevsimleri dolaştık sizinle beraber. Bazen gel-gitler yarattınız kıyılarımızda, Sarkıt ve dikitlerimizi birleştirerek sütunlar yarattınız bazen, Atmosferin katlarında dolaştık çoğu kez, Soğuk-sıcak iklimleri yaşadık beraber. Bir bulut olmak istiyorum, Yorgun köylünün ekinlerini yeşerten, Kimi zaman insanları güldüren, Kimi zaman da insanların lanet okuduğu ben. Saf ve temiz bir güvercin olmak istiyorum, Pencereye üşüşüp varsa yolumu gözleyen. Ayağımda bir kâğıt parçasıyla özlemleri ulaştırıyorum Varlığımın farkına varın ben başka bir şey istemem. Çılgın dalgalarla kıyıya vurmak istiyorum, Ben ki içimdeki hazineyi toprakla çürütmek isteyen. Koparılmış yapraklarımın özlemini duyuyorum, Unutulmuş bir şairin yazdığı son satırlarım ben. Matematik konumumuzu hadi geçtim de, Özel konumumuza bile girdiniz hocam. Ve bizde biriken yer altı sularını çıkardınız ortaya, Cılız kalan bitki örtümüzü gürleştirdiniz. Belki de farkında olmadan, Erozyona meyilli yüreklerimizde fidanlar ektiniz. Tema vakfını bile geçtiniz hocam. Şimdi ise geleceğe daha sağlam bir temelde yetişen, Binlerce orman var adınıza dikili. Sizi seviyoruz hocam… Yüzlerce ağızla haykırıyorum, Birkaç liraya hazineyi veriyorum Bir kalbim yok biliyorum, Biraz, biraz ilgi istiyorum. Beni fazla aramayın, Bir kütüphanenin tozlu raflarından birindeyim. Hiç açılmamış yepyeniyim. İsteklerimin hepsini siliyorum, Ben sadece temiz bir kalp istiyorum. Ebru ŞAHİN Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 ESMA AKÇİN 9/F http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 13 Haziran 2010 Sayı:2 HAZRET-İ ÖMER'İN KUSURLU VÂLİSİ "- Hz. Ömer, Sa'd bin Âmir'i hatırladıkça göz yaşlarını tutamaz ve derdi ki: "Ah Sa'd, ah! Senin gibi imanı kuvvetli, dindar valiler le, ben değil Arabistan'ı, bütün dünyayı hem de polissiz, zabıtasız idare edebilirim." HAZRET-İ Ömer (R.A.) Hımıs ileri gelenlerine gönderdiği bir mektubunda, uhitlerinde bulunan fakirleri tesbit ederek kendisine bildirmelerini istedi. Hımıs'lılar da Şam civarında bulunan yoksulları bir liste halinde yazarak Halife'ye bildirdiler. Hazret-i Ömer (R.A.) listeyi açıp da bakınca, başta, Vali olarak gönderdiği Sa'd bin Âmir'in adının yazılı olduğunu gördü ve listeyi getirenlere sordu. Onlar da: "- Valimiz fakirdir, devamlı olarak (Rüşveti alan da veren de ateştedir) meâlindeki hadîsi okur ve en küçük bir hediyemizi dahi kabul etmez" dediler. Bu haberi tebessümle karşılayan Hazret-i Ömer (R.A.) tekrar Hımıs'lılara sordu: "- Kendisinde Allah korkusu bu kadar hükmeden valinizin kusurları da var elbette, değil mi?" Hımıs' lılar: "- Evet, dediler. Bu kadar kuvvetli îmâna sahip olmasına rağmen, gözümüze çarpan bilhassa şu dört kusuru vardır: Birincisi: Vazifesine sabah namazından hemen sonra değil de, kuşluk vaktinde gelir. İkincisi: Geceleri aramızda hiç görünmez. Üçüncüsü: Haftada bir gün evine çekilerek kapıyı arkasından sürgüler, ziyaretçi dahi kabul etmez. Dördüncüsü: Ashabdan Hubeyb'i müşriklerin nasıl şehid ettiklerini hatırlayınca, üzüntüsünden hastalanır ve baygınlık geçirir." Hazret-i Ömer (R.A.) Şam fakirlerine bir miktar erzak ve yardım gönderdikten soma, Vali Sa'd bin Âmir'i yanına çağırttı ve bu dört kusurunun sebebini sordu: O da şu cevabı verdi: "- Yâ Emirel - Mü'minîn! Vazifeme ancak güneş yükselirken gelebiliyorum; çünkü âilem hastadır, ev deki bütün hizmetleri kendim görmek zorundayım. Geç kalışım bundandır. - Geceleri insanlar arasında görülmediğime gelince; gündüzleri halk için çalışan bir hâkimin geceleri de Hak için çalışmasına müsaade edersiniz herhalde. Bu suretle, gündüzleri hükme bağladığım dâvaların sabaha kadar tekrar vicdanımda muhasebesini yapar; yanlış kararlarım varsa, tashih imkânı bulurum. - Haftada bir gün evime çekildiğimin sebebi ise, başka giyecek elbise bulamadığımdan, yıkadığım elbiselerim kuruyuncaya kadar, kimseye görünmemek mecburiyetinde kalmamdır. Bu sebeple kapımı arkasından kilitliyorum. - Hubeyb'in şehadetini hatırlayınca bayıldığıma gelince; onu hiç sorma... Çünkü şehîd Hubeyb'i asarlarken yanlarında idim; belki mânii olabilirdim; fakat o gün henüz İslâma girmemiş olduğumdan, hâdiseye sadece seyirci kaldım. İdam esnasında, onun gösterdiği cesaret ve celâdeti hatırladıkça, Hubeyb'in ne kadar kuvvetli imâna sahip büyük bir mücahid olduğunu daha iyi anlıyorum. Ve niçin mâni olmadım diye, teessürümden bayılıyorum. " Emirül-Mü'minin, Sa'd bin Âmir'in bu izahatı karşısında ziyadesiyle memnun oldu ve böyle bir idareciye sahip olması sebebiyle de Allah'a şükretti. Hazret-i ömer (R.A.) bu Sâ'd bin Âmir'i hatırladıkça gözlerinden akan yaşları tutamaz ve halkın içinde alenen ağlamaktan kendini alamazdı da derdi ki: «- Ah Sâ'd ah, Allah korkusu, din duygusu seni ne kadar yükseltmiş, millete faydalı bir uzuv yapmış!..Senin gibi îmânı kuvvetli, dindar valilerle, değil Arabistan'ı, bütün dünyayı hem de polissiz, zâbıtasız idare edebilirim. Yeter ki, onlara işte böyle dinleri hâkim olsun...". Alıntı: Ahmed ŞAHİN Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 Vahdettin BAĞBAN Din Kült. Öğretmeni http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 14 Haziran 2010 Sayı:2 HAYAT KARŞISINDA... Mutluluk, kimine bir damla sudur, Kimine ise koskocaman bir ırmak. OLACAK Kİ OLACAK Başarı, kimi için çok çok uzaktadır, Kimi için bir adım yakında. Günlerden bir gün, New York’ta 5. caddede, karşıya geçmekte olan adamlardan birine, araçlardan biri Dostluk kimi için sırdaşlıktır, hafifçe çarptı. Adama bir şey olmamıştı... Kimine ise sadece arkadaşlık. Şoförle konuşup anlaştılar.”Geçmiş olsun..”, “Bir şeyim yok, iyiyim..” Zira ikisi de durumun farkındaydı. Sevgi bazılarına kıpkırmızı bir güldür, Bazısına daha açılmamış gonca. Vedalaşmak üzereyken, olayı gören birisi, çarpılan adamın yanına gelerek yerden kalkmazsa sigortadan yüklü para alabileceğini söyledi. Adamın kafası bu işe yattı ve aracın altına tekrar uzandı... Hayat bazılarına bir nefestir, Araç Bazılarına ise sonsuzluk. sürücüsü ise olan bitenden habersizdi. Direksiyona geçti. Adamın gittiğini düşünerek gaza bastı ve adam ezilerek can verdi. Kimine göre sonsuzluk; koca bir boşluktur, Olacak ki olacak. Yaa!! Kimine göre sonsuz mutluluk. Merve AKYİĞİT 10 FEN/D Zorluk kimini yıkar geçer, Kimini, aksine, sağlamlaştırır Sağlamlık, yıkılmadan durmaktır hayat karşısında, Mutlu ve başarılı dostluklara sonsuz bir sevgi katıp... BÜŞRA KÜÇÜK 9/E Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 15 Haziran 2010 Sayı:2 EĞİTİME FARKLI BİR BAKIŞ İnsanoğlu merak duygusu sayesinde her geçen gün yeni bir buluş gerçekleştirmekte, teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerledikç e kocaman gezegenimiz de avuç içine sığacak kadar küçülmektedir. Küreselleşme sözc üğü ile ifade edilebilecek bu küçülme , doğrusu sorunlarımızı bir kat daha artırmaktadır. Küreselleşme sonucunda müzminleşen sorunla rdan biri de eğitimdir. Eğitimde yaşanan sıkıntılar toplumsal yapımıza ciddi anlamda zarar vermekte, dilimiz ve kültürümüz giderek yozlaşmaktadır. Bireyi şekillendirecek olan eğitim faaliyetlerinde teknolojiden faydalanmak kaçınılmazdır; ancak unutulmamalı dır ki teknolojik imkanlar eğitimin kalitesini her zaman artırmaz. Eğitimde kalite ancak iyi bir motivasyonla sağlanır. Biyoloji dalında Nobel ödülü alan bir biyologa bu başarısının arkasında hangi g ücün olduğu sorulunca, biyolog: Annem, der. Annesinin mesleği sorulunca, verdiği cevap daha da şaşırtıcıdır. Annesinin ev hanımı olduğunu söyler ve şöyle devam eder: A nnem her gün bana, bugün öğretmenine ne sordun derdi. Ben de annemden aldığım cesaretle öğretme nlerime her zaman soru sorar, öğ rendiklerimi pekiştirir ve daha çok şey öğrenmeye çalışırdım. Bu örnek eğitimin okulla sınırlı olmadığını ve aile tarafından da desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Anne - babalar teknolojinin nimetlerini çocuklarına cömertçe sunarken, bunları eğitim amaçlı nasıl kullanacakları konusunda çocuklarını aydınlatmalı, çocuklar araştırmaya yönlendirilmeli ve bu konuda desteklenmelidir. Okulda öğretmenlerin çocuğa ne sorduğunda n ziyade çocuğun öğretmene ne sorduğu daha önemlidir. Öğretmene sorula n her soru öğrencinin öğrendiklerini sorgulayan, araştırmacı bir kimlik kazandığının çok açık bir göstergesidir. Biz, ebeveynler çocuklarımızın geleceği için endişelenip iyi bir eğitim almaları amacıyla -gücümüz yettiğince -tüm teknolojik imkanları onlar için seferber edip büyük paralar harcarken, daha kolay ve daha ekonomik olan motivasyonu göz ardı ediyoruz. Çocuklarımızı iyi bir motivasyonla cesaretlendirip araştırmacı bir ruhla yetiştirmek daha doğru ve çocuğun geleceği acısından daha da ma ntıklı olacaktır. Araştırmacı bir kimlikle yetişen, öğr endiklerini sorgulayan ve okuyan bireyler kendi diline ve kültürüne yönelecek, dili ve kültürü üzerindeki yabancı etkileri en aza indirecek tir. Bu özellikleri kazanan genç nesiller ülke kaynaklarını yerinde ve daha verimli şekilde kullanarak eğitim programlarımızın sağlam temellere oturmasını sağlayacaklardır. Temelleri sağlam, sık sık değişmeyen; ama çağın gereklerine göre yenilenen eğitim programları Nobel ve benzeri ödülleri alacak milyonlarca araştırmacı genç yetiştirecektir. Necmettin GÜLTEKİN Edebiyat Öğretmeni Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 16 Haziran 2010 Sayı:2 DOST YALNIZLIĞIM Aydınlık Geleceğe Gülümsüyorum Güneşin doğuşunda, Ateşin yanışında, Bugünün yarınında, Beni benden alan yalnızlık Hayatın girdabında alıyorum… Resimlerde, Sevinçlerde, Benliğimde, Dost yalnızlığım. soluk Bugün bilinmez bir koridor, yarınsa senaryosu belirsiz bir dram, dün ise son nefesini çoktan vermiş, hatalarıyla aklımızda yer edinmiş. Geçmişin karabasanları son nefesini verirken, aydınlık geleceğe gülümsüyorum… Artık ne sessizlik çığlıklarla dolu, ne de karanlık korkular… Gecenin ardından masum sabahı bilmek bir nebze olsa da teselli. Pembe gözlükleri bırakıp hayata ‘gerçeğim limanından bakmak ‘belki de yeni bir hayata ilk adım… Bir çocuk kadar masum, Gözyaşım kadar sıcak, Yarınım kadar meçhul, Benim yalnızlığım. Hayal kırıklıkları düşlerle unutmaya çalışmak’ diriltmeye çalışmak gibi. Yaşamı sevmek yeni bir umut yolunu çizmek en doğru karar.’ Kara bulutlar çökmüş üzerime, Yağmur damlaları süzülünce, Ben beni isteyince, Yakar beni yalnızlığım. Geçmişi geride bırakmak elde edilmiş başarı ve mutluluk en büyük ödül.doğan yeni güne ’merhaba’ demek, kendime yapmam gereken bir iyilik. Kayan yıldızlarla dilek tutmak hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı. Doğan her yeni gün yeni bir armağan ve mutluluk her şıkta en iyi seçim… Sevinçlerim yoktur benim, Hayallerim kederlerim. Sadece çürümüş bir bedendeyim, Beni öldüren yalnızlığım. Gözyaşı değildir acizlik… sadece yürekteki zehri sel eden.omuzlarda karanlık ağır değil,bir Hakk var onları dengeleyen.. ve yaptığın hiçbir şey kar değil,iki melek var onları gözeten.. Günahlarım sevaplarım, Bir gözyaşında saklarım. Perverde bir bulutum gökyüzünde, Savrulan bir yerden bir yere. Gece yeni günün ilk adımı, yaşam cennetin ön sözü.. Hatıralar kaldı geride, Yaş ulaştı yetmişe. Bir yalnızlık bir de ben, Ömür bitti böylece. Hayata yeni bir sayfa açmak yeniden doğmak gibi. Her şeye rağmen ayakta durmak herkesin yapabileceği… ESMA AKÇİN 9/F Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 Fatmanur Obuz 9-F http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L HAYAT MI BİZİ ZORLUYOR, YOKSA BİZ Mİ HAYATI ZORLUYORUZ? Hayat mı bizi zorluyor, Yoksa biz mi hayatı zorluyoruz? Bilmiyorum; ama 17 Haziran 2010 Sayı:2 İNSAN VE YAŞAM Yaşamak bir cümle, İnsan ise sonundaki nokta . Hepimizin bir çabası var, Tutunmak için hayata… Tek bildiğim şey, zamanın Bazen anılar gözyaşı olur, acımasız olması. Akar gözlerden, Zaman bizden çok şey koparıyor Geçmişteki yıllara, Kopardığı şeyleri de bize geri vermiyor Biz de rüzgarın önüne düşen bir yaprak gibi Bir ah çekersin derinden… Oradan oraya savruluyoruz. Karanlık gecenin aydınlığında, Biz mi zamanın kölesiyiz, Büyüyen ümitler, Yoksa o mu bizim kölemiz? Her çaresiz bakışın ardında, Gerçi sonuç aynı hep zaman kazanıyor; Kaybolan günler… Zaman kafasına eseni yapıyor. Ve bir gün gelir, Zamanı tutmak istiyorum; Ama tutamıyorum, çünkü o çok hızlı. Boşuna yaşadığını sanarsın. Ben de hızlı olmak istiyorum; Zaman çoktan geçmiştir, Ama olmuyor bu sefer de zaman beni alıkoyuyor. Biten ömrüne yanarsın… Zamanı umursamadığım zaman, SİBEL ÖZMEN 9-C O beni umursuyor; Umursadığım zaman o beni umursamıyor. Artık siz karar verin, Biz mi hayatı zorluyoruz; Yoksa hayat mı bizi zorluyor? Büşra KAPAR 9/A Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 18 Haziran 2010 Sayı:2 EĞİTİM KADROMUZ Z. RÜSTEM AKGÜN MÜDÜR YAKUP ÖZGÜL MÜDÜR YARDIMCISI ZİYATTİN BİÇER MATEMATİK HÜSEYİN DİNÇ MATEMATİK ABDULLUH ÇİKOĞLU HARUN DURMUŞ MATEMATİK FERHAT ALBAYRAK YUNUS DOĞAN İNGİLİZCE HALUK BELHAN İNGİLİZCE BERCESTE BELHAN EMEL YAVUZALP İNGİLİZCE ENVER EKİNCİ İNGİLİZCE MEHMET KALEM BİYOLOJİ ALİ ÇELİK BİYOLOJİ FİLİZ KARAYİĞİT BİYOLOJİ MEHMET AKALIN EDEBİYAT NURAY KÖSE EDEBİYAT DENİZHAN ÖZMEN FİZİK VAHDETTİN BAĞBAN DİN KÜLTÜRÜ MATEMATİK İNGİLİZCE KİMYA A TEVFİK ARI COĞRAFYA TÜLİN BAYIR COĞRAFYA NECMETTİN GÜLTEKİN EDEBİYAT ÖZGÜR ARSLAN TARİH SELAMİ KAYA TARİH DUYGU ÇEÇEN REHBERLİK YUSUF OLGUN BİLGİSAYAR ALPER AKİPEK BEDEN EĞİTİMİ Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 19 Haziran 2010 Sayı:2 LEVHA TEKTONİĞİ D epremlerin, yanardağların, yeni okyanusların, sıradağların, volkanik adaların ve okyanus çukurlarının oluşması... Bunların hiçbiri faili meçhul olaylar değil, hepsinin sorumlusu temelde aynı: bir türlü yerinde duramayan haylaz litosfer (taşküre). Litosferin bu hareketli yapısı nedeniyle Dünya sürekli yenileniyor, "imaj tazeliyor". Eğer, Dünya'nın günümüzden 200 milyon yıl kadar önce bir vesikalığı çekilmiş olsaydı, bu fotoğraftan Dünyayı tanımamız mümkün olmazdı. Benzer biçimde, uzak bir gelecekte Dünya bugünkünden de farklı bir görünümde olacak. Belki de bugün birbirinden ayrı olan kimi kıtalar birleşecek, yeni okyanuslar, sıradağlar oluşacak. Ya da bazılarının söylediği gibi litosfer durulacak, Dünya "Venüsleşecek". Her şey bundan yaklaşık 4 milyar yıl önce başladı. Çünkü. Dünya o zamanlar soğumaya ve farklı katmanlara ayrılmaya başladı. Yerküre çekirdek, manto ve kabuk olmak üzere başlıca üç ana katmandan oluşmakla birlikte, bu katmanlar da kendi içlerinde çeşitli bölümlere ayrılıyor ya da kimi yerlerde birleşebiliyorlar. Örneğin, en dıştaki katman yerkabuğu ve onun hemen altında yer alan mantonun üst kısmı birlikte litosferi oluşturuyorlar, Litosfer, tüm Dünyayı kaplayan tek parça bir yapıda değil; kimi yerlerde kırılması nedeniyle biçimleri düzgün olmayan katı halde 12 büyük ve çok sayıda küçük levhadan oluşuyor. Bu levhalar, üstünde bulundukları magmanın etkisiyle sürekli hareket ediyorlar. Biz bu hareketi hissedenleyiz elbette; ama, bu hareketlerin neden okluğu deprem gibi kimi doğa olaylarını hissedebiliriz. Levhalar birbirleriyle temas halinde olduklarından, birindeki bir hareket zincirleme olarak diğerlerim de etkiliyor. Milyarlarca yıldır süren bu sürece levha tektoniği de deniyor. Okyanusal ya da kıtasal olan bu levhaların büyüklüğü birkaç yüz km'den binlerce km'ye kadar değişebiliyor. Pasifik ve Antarktika levhaların en geniş olanları. Genişlikleri gibi levhaların kalınlıkları da farklı; genç okyanusal litosferde kalınlık 15 km'den az olabilirken, yaşlı kıtasal litosferde, Kuzey ve Güney Amerika'nın iç kısımlarında olduğu gibi 200 km' ye kadar çıkabiliyor. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 20 Haziran 2010 Sayı:2 Elbette bu devasa büyüklükte ve katı haldeki levhaların ağırlıklarına karşın nasıl hareket ettikleri de merak konusu. Sorunun yanıtı, kıtasal kabuğun kuvars ve feldispat gibi görece hafif mineraller içeren granit kaya yapısına sahip olmasında yatıyor. Okyanusal kabuksa, çok daha ağır ve yoğun olan bazaltik kayalardan oluşuyor. Kıtasal ve okyanusal levhaların hareketleri üç farklı biçimde gerçekleşiyor. Bu levhalar birbirlerinden uzaklaşabiliyor, birbirlerine yaklaşabiliyor ya da birbirlerine yatay olarak sürtünebiliyorlar. Levhaların birbirinden uzaklaşması litosferde meydana gelen kırılmayla gerçekleşiyor. Bu kırılmayla ikiye ayrılan levhanın parçalanmanın birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları noktada bir yarık oluşuyor ve astenosferdeki magma yukarı çıkarak burada soğuyor ve yeni bir kabuk oluşturuyor. Magma soğuyup katılaştıkça levhaları iyice iterek birbirinden uzaklaştırıyor. Bu sürece deniz tabanı yayılma süreci, bu olayın görüldüğü yerlere de yayılma sırtı deniyor. Levhaların birbirlerinden uzaklaşmaları volkanik sıradağların ya da yeni okyanusların oluşmasına neden olabiliyor. Örneğin Atlas Okyanusu günümüzden 250 milyon yıl kadar önce Kuzey Amerika'nın. Avrupa ve Kuzey Afrika levhalarından ayrılmasıyla oluşmuş ve günümüzde de yılda 5 cm kadar genişleyen bir okyanus. Yakınlaşan levhaların da hareketleri farklı oluşumlara yol açıyor. Eğer birbirine yakınlaşan levhalardan biri diğerinden daha ağırsa, bu levha diğerinin altına doğru giriyor. Aslında litosferin, astenosferin (ateş küre) içine doğru girdiği bu noktaya “dalma-batma noktası” deniyor. Bu olay daha iki okyanusal levha ya da biri okyanusal diğeri kıtasal olan iki levha karşılaştığın dagerçekleşiyor. Dalma-batma hareketi sonucunda, bu noktaya yakın yerlerde büyük hendekler, yanardağlar ve volkanik adalar oluşuyor. 10.916 m derinliğindeki Dünya'nın en derin çukuru olan Mariana Çukuru da Pasifik Levhası ile Filipinler Levhasının yakınlaşması sonucu oluşan hendeklerden. İki kıtasal levhanın yakınlaşmasındaysa, her iki levha da okyanusal levhalar gibi ağır ve yoğun olmadıklarından dalma-batma hareketi gerçekleşmiyor. Bunların birbirlerineuyguladıkları basınç nedeniyle sıkışan levha sınırındaki kabuk kırılıyor ve üst üste binerek yükseliyor ve o zamanla sıradağlar oluşuyor, örneğin, Himalayalar ve Tibet Platatosu 45 milyon yıl kadar önce iki kıtasal levhanın yakınlaşmasıyla oluşmuş. Birbirlerine yatay olarak sürtünen levhalar aynı anda. zıt yönlü ve değişik hızlarda hareket edebiliyorlar. Bu sürtünme sınırlarında, litosferde kırılmalara ve büyük fayların oluşmasına yol açabiliyor. Bu faylar da depremlere neden olabiliyor. Yakından tanıdığımız Kuzey Anadolu Fayı ve California'daki San Andreas Fayı bu hareketler sonucu oluşan faylardandır. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 21 Haziran 2010 Sayı:2 San Andreas Fay Hattı (ABD California) LİTOSFERİ OLUŞTURAN LEVHALAR Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 22 Haziran 2010 Sayı:2 KITASAL KAYMA TEORİSİ Yeryüzünün oluşumu ile ilgili olarak kıtaların sabit olduğu ve ilk başta bağlı olmalarını sağlayan karasal köprülerin sonraki dönemlerde denizlere battığı varsayılıyordu. Ancak Alman Jeolog ve Meteorolog ALFRED WEGENER bu açıklamayı yetersiz bulmuş ve kendisi 1915 yılında “Kıtasal Kayma” Teorisini yayınlamıştır. Bu Teoriye göre bütün Atlantik kıyıları boyunca Afrika ve Güney Amerika tıpkı yapboz parçaları gibi birbirine uyar. Paleoletik ve Mezozoyik çağlardan kalma aynı tortulara ve sürüngenlere her iki kıtada rastlanabilir. Aynı familyadan yakın akraba bitkiler 200 milyon yıl önce Hindistan, Avustralya ve Antarktika’da yetişmişti. Alman meteorolog ve jeolog Alfred Wegener 20. yüzyılın başına doğru bu gözlemlere dayanarak, geçmişte bütün kıtalardan oluşan tek bir büyük kara kütlesinin bulunduğu sonucuna vardı. Bu süper kıtanın parçalanmasından sonra, tekil kara kütlesi parçalarının sürüklenerek şimdiki konumlarına kaydıklarını belirtti. SÜRÜKLENMENİN sebebini açıklığa kavuşturmayan Wegener, bu yüzden eleştirilere uğradı. Yaklaşık 50 yıl sonra, teorisinin geçerliği levha tektoniği modeliyle doğrulandı. ALFRED WEGENER Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 23 Haziran 2010 Sayı:2 JEOLOJİK SÜREÇLER BOYUNCA KITASAL KAYMANIN GELİŞİMİ Kaynaklar: Bilim Ve Teknik 2003 Kasım Bilgi Küpü NTV Yayınları www.biltek.tübitak.gov.tr/yerküre/01.swf A . Tevfik ARI Coğrafya Öğretmeni Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L IŞILTILI UÇURUM Bu günlerde düşünürlerin takıldığı ve bizi de ilgilendiren bir konu var. Bunu sizlerde tahmin etmişsinizdir. Tabiî ki yozlaşan Türkçemiz. 24 Haziran 2010 Sayı:2 ANNEM Evimizin güneşisin, Annelerin en güzelisin, Altın kalpli melek annem, Aslında bu konuyu yakından takip etmesi gereken biz olmalıyız. Çünkü geleceği belirleyecek, geleceğe yön verecek olan bizleriz. Eğer bizim dilimiz bozulursa geleceğe aktaracağımız kültür de bozulur. Biliyorsunuz, dil ve kültür bir bütündür. Dil bozulursa kültür bozulur, kültür ise yaşamımızı etkiler. Kısacası dil bozulursa her şey bozulur. En önemlisi ise kültür bozulur, dil bozulur, yaşam bozulursa; Solmasın hiç melek yüzün. Biraz kederli bakınca Benim dünyam kararır; Eğer sen mutluysan Dünyalar benim olur. tarih bozulur, geçmiş bozulur. Tarihi olmayan ya da tarihini unutan bir millet tam olarak bir millet sayılamaz. Bir gün başka bir milletten biri gelir ve derki; Sen evimin doktorusun; Hem aşçısı, hem işçisi; Her derdime ilaç gibisin, ‘Arkadaşım sizin tarihiniz, sizin kültürünüz, sizin diliniz Sen olmazsan yapamam anne... şudur ‘ ve kendi tarihi, kendi kültürü ve kendi diliyle o milleti kandırır. Kandırır diyorum çünkü tarihini, dilini, kültürünü unutmuş bir millet kandırılmaya müsait bir hal almış millettir. Zaten geçmişte heveslenerek, başka milletleri örnek alarak, kandırılarak tarihini, kültürünü ve dilini unutmuştur. Yani kör olmuştur. Bunu söylemek zor olsa da Dünyaları değişemem, Saçının bir tek teline, Senin hakkını ödeyemem, Ne yapsam da az bile. biz gençler ve yetişkinler günler geçtikçe kandırılıyor ve Melis ŞEREFOĞLU 9-A tarihimizi unutuyoruz. Sözün özü; biz bu günlerde ışıltılıymış gibi görünen bir uçuruma doğru gidiyoruz ve bu günlere nasıl geldiğimizi unutan bir millet oluyoruz. Eğer bu uçuruma biraz daha yaklaşırsak halimizi siz düşünün… Burak ÇANAKÇI 9/B 144 Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 25 Haziran 2010 Sayı:2 ZAYIF CANLILARIN GÜÇLÜ ÖZELLİKLERİ Y eryüzünde birbirinden bağımsız on milyon türün yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu canlılardan bazılarının çok güçlü ve yırtıcı olduğunu belgesellerden seyrederiz. Yılanların sessizce yaklaştığı avını ustaca yakalaması, aslanın, kaplanın hızlı koşması ve güçlü pençeleri ile avını yakalayıp ziyafet çekmesi, kutuplardaki ayıların buzu kırarak altındaki balığı yakalaması gibi. İzlediğimiz bu görüntüler sanki sadece bu canlıların yaşayıp nesillerini sürdürebileceğini düşündürmektedir. Oysa soğukkanlı bir yılanın senede üç dört defa büyük bir av yemesi ona yetmektedir ve yavruladığında da az sayıda yavru oluşması ve bunların baş düşmanlarının da yine yılanlar olması onların zayıf yönleridir. Aslanlarında avlanırken ihtiyacı kadar avlanıp topluca besini tüketir. Az yavrulaması ve hiyerarşideki çetin rekabet yine onların zayıf yönü sayılabilir. Böyle örnekleri artırabiliriz ama şunu unutmayalım ki avlarının da topluca dolaşması yakalanma risklerini düşürür yoksa hepsi tek tek av olma tehlikesi geçirirler. Hatta yavrularını topluluğun iç tarafında saklamaları da bilinçli bir özelliktir. Zayıf sandığımız bazı canlıların üstün özelliklerinin en başında da hızlı üremesidir. Yılandan kartala bir çok canlının avı olan farenin üremesi o kadar hızlıdır ki iki fare besin ve ihtiyaçlarını temin ettiği zaman sayılarını beş bine çıkarabilir. Çünkü yeni doğan yavru kısa bir süre sonra üreyebilmektedir. Bu özelliğin de zayıf zannettiğimiz av olmaktan başka bir işe yaramayan farenin üstün özelliği sayılmaz mı? Aynı şekilde dereyi geçen geyiklerinde topluca gezmek istemesi de av olma ihtimalini azaltarak ayakta kalması bu gibi canlıların üstün özelliği sayılmaz mı? Bunun böyle olduğunu milyonlarca yıldır beraber yeryüzünde yaşamaları ispatlamıyor mu? Tavşanın hızlı koşması karlarda beyaz tüyü ile seçilememesi, yine balıkların dış döllenme ile fazla gamet bırakıp çokça yavrunun oluşturulma sı onların büyük balıklara yem olsa bile bir üstün özellik sayılmaz mı? Bakterilere baktığımızda hayatta kalmak için ortamın kötüye gittiklerini hissettikleri anda hücresinin içindeki suyu azaltarak metabolizma larını yavaşlatırlar ve etraflarında koruyucu bir zırh olan endospor oluştururlar. Bu haldeyken ortam eskisi gibi normalle döndüğünde onlarda aktif hayatlarına geri dönerler. Uyku halindeki bu halde iken ısı değişimi, PH değişimi, antibiyotik uygulaması gibi olumsuz koşullardan bazı dayanıklı olanları etkilenmeden yaşarlar. Ayrıca bu kazandığı direncide eşeyli çoğalarak yavrulara aktarması ve bu uyku halinin iki yüz elli milyon yıl sürmesi önemli bir üstün özellik sayılmaz mı? Bu yetenekle savunmasız tek hücreden oluşan bir bakterinin değişen dünya şartlarına dayanması sağlanmıştır. Bakteri gibi virüslerinde benzer durumlar da kristal hale geçip uzun süre minimum seviye de kalabilmesi onların üstün özelliğidir. Unutmayalım ki insanlar doğayı tahrip etmediği müddetçe hiçbir canlının nesli tükenmez.Doğada uzun yıllar bir denge halinde yaşarlar. MEHMET KALEM / BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 26 şey bizim elimizde, ki ben inanıyorum bir gün TEKNOLOJİ ÇAĞINDA CAHİLLİK herkes bu durumdan sıkılacak, ilerlemek için bir G erçek şu ki teknoloji, şeyler yapacak ve böylece bizler cahil olarak çağında başkasının esiri değil de bir mucit olarak cahillik yaşıyoruz. Evet belki ilk duyuşta biraz saçma gelebilir teknoloji ilerledikçe Haziran 2010 Sayı:2 ama cahillik düşününce, artıyor.Aslında cahillik, bir şeyleri bilmeyerek farkında olmadan olumsuzluklar yapmaktır.Günümüzde teknoloji ilerledi ve tam cahillik bitti derken bu sefer daha da olumsuz bir şekilde geldi.Çünkü bizler maalesef teknolojiyi yerinde ve amacına uygun kullanmıyoruz, kullanamıyoruz.Dolayısıyla bizler teknoloji çağında cahillik yaşıyoruz. Bizler artık öyle duruma düşüyoruz ki; ne başkasına hükmedeceğiz. Evet, bu söylediklerim şimdi bizler için hiçbir şey; fakat gelecekte keşkeler olacaktır.İşte, keşkeler yaşamamak için biraz daha dikkatli davranmalıyız.Unutmayalım ki bu milletin, bu ülkenin geleceği bizlerin geleceğimiz keşkeler ile dolu olmaz, umarım teknoloji esiri olmayız ve yine ümit ediyorum ki bizler, bu milletin teknoloji mucitleri olacağız. Unutmayalım ki; “KONTROLSÜZ TEKNOLOJİ , TEKNOLOJİ DEĞİLDİR…” Hatice KARADAĞOĞLU ailede anne-baba, anne babalığını yapabiliyor ne de öğrenci öğrenciliğini.Yani sohbet deyince elinde.Umarım HERKESE İNAT SMS, ödev deyince internet aldı artık sosyal yaşamın, araştırmaların yerini.Artık nesil öyle Sıkıca tutun bu hayata, oldu ki, istenilen ödev bile öğrenilmeden teknoloji Yaşa, herkese inat! hırsızlığı yapılarak yapılıyor.Evet, teknoloji her Sev sevebildiğin kadar, istediğini ayağına getiriyor bu çok güzel; fakat bu Hayata tutunarak… şekilde getiriyorsa bu da çok kötü.İşte bu kötü yönünden dolayı bu cahillik oluyor; teknoloji ile Belki yorulursun biraz, cahillik.Peki bizler dünya döndükçe, teknoloji Biraz da sıkılırsın; ilerledikçe hep olacağız?Hayır,olamayız.Peki böyle mi Ama kalmalısın ayakta, o ne Yaşamalısın herkese inat… zaman yapacağız?Bizler yeni nesil olarak belki biraz bilinçsiz öyle.Ama davranıyoruz artık buna belki büyüklerimizde dur demeliyiz.Bizler Sevinç al alabildiğin kadar, Hayat ağacından; araştırarak, çabalayarak , öğrenerek, okuyarak bu Git gidebildiğin kadar, cahilliği yenebiliriz.Böylelikle teknoloji cahili Mutlu ol herkese inat… değil, teknoloji mucidi olarak anılabiliriz.İşte her Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 Hatice KARADAĞOĞLU http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L ANNE-BABADAN İSTEK KARTI… 27 Haziran 2010 Sayı:2 DUYARLI OLUN: İhtiyaçlarıma, isteklerime ve korkularıma ÇABA GÖSTERİN: Benim farkıma varmak ve beni takdir etmek için LÜTFEN: Bana önemli olduğumu hissettirin FIRSAT VERİN: Başarmam için bana şans tanıyın SAYGI GÖSTERİN: İnançlarıma ve fikirlerime ZAMAN AYIRIN: Zamanınızı benimle paylaşın İLGİ GÖSTERİN: Bana ilgi gösterin… Bir gülücükle… TAKDİR EDİN: Doğru yaptığım şeyler için beni övün FARK EDİN: Ben özelim… Beni dinleyin… YÜREKLENDİRİN: Daha yükseği hedefleme için beni cesaretlendirin RUMEYSA GÜNAY 9-G 284 Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 28 Haziran 2010 Sayı:2 ETKİNLİKLERİMİZ - 2 OKULUMUZDA KUTLU DOĞUM HAFTASI KUTLANDI Okulumuzda 27 Nisan 2010 tarihinde Kutlu Doğum Haftası kapsamında İl Müftüsü Ömer KOCAOĞUL'un da katılımıyla etkinlik düzenlendi. Etkinlik de İmam Hatip Lisesinden ve okulumuzdan 2 öğrenci ve şiirler okudu. OKULUMUZDAN 8. KOLORDU KOMUTANLIĞI’NA ZİYARET Okulumuz 10. Sınıf öğrencileri (140 öğrenci) 25 Mayıs 2010 tarihinde 8. Kolordu Komutanlığı’na geziye götürüldü. Gezide komutanlığın bazı bölümleri gösterildi, brifing verildi, askerli hakkında öğrencilerimiz bilgilendirildi. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 29 Haziran 2010 Sayı:2 KARİYER GÜNLERİ Kariyer günleri kapsamında Fırat Üniversitesi Eğitim Fak. İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet TURAN 21 Nisan 2010 tarihinde öğrencilerimize kariyer yapma, başarılı olmanın yolları ve gelecek planları üzerine konferans verdi. Okul yönetimi ve Rehberlik Birimi olarak kendisine teşekkür ederiz. BAHAR ŞENLİKLERİ OKULUMUZDA BAHAR ŞENLİKLERİ KAPSAMINDA; FUTBOL TURNUVALARI, GRUP EFG KONSERİ, SES SİSTEMİ, NECİP FAZIL KISAKÜREK'İ ANMA PROGRAMI, DAVUL KLARNET ŞENLİĞİ, VE KERMES YAPILDI. BU ŞENLİKLERİN YAPIMINDA EMEĞİ GEÇEN BÜTÜN ARKADAŞLARIMA VE ÖZELLİKLE BU ŞENLİKLERİ YAPARKEN BİZLERE ELİNDEN GELEN TÜM DESTEKLERİNİ VEREN BAŞTA OKUL MÜDÜRÜMÜZ SAYIN RÜSTEM AKGÜN VE BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZE TEŞEKKÜR EDERİZ. FUTBOL TURNUVASINA KATILIP ŞAMPİYON OLAN TAKIMIMIZA VE 19 MAYIS GÖSTERİLERİNE KATILIN ÖĞRENCİLERİMİZE BELGE VE PLAKETLERİ OKULUMUZ TARAFINDAN VERİLDİ. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 30 Haziran 2010 Sayı:2 UNUTMAK Unutmak, Bir gecenin karanlığında, Silip atmaktır her şeyi fütursuzca. Resimleri ona ait her şeyi Yakıp yıkmaktır bazen. Unutmak, Yüreğinde acımasız bir yangın, Ve onu hiddetlendiren fırtına eserken, Ayrılık sözleri yankılandığında, Sessiz kalmayı tercih etmektir. Unutmak, Ellerden gizlediği gözyaşlarını, Bir köşede akıtmaktır. Unutması için yüreğine yalvarmaktır. Unutmak, Her şeye rağmen sevmektir. Sevipte onun için ölmektir İhanete boyun eğmektir. Unutmak, Veremdir kanserdir. Her gün diri, diri toprağa gömülmektir. Ama sevmekten vazgeçmemektir. Unutmak, Öyle bir duygudur ki Herkesin yapmak istediği, Ancak hiçbir zaman başaramadığı, TEK ŞEYDİR. ESMA AKÇİN 9/F Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 31 Haziran 2010 Sayı:2 O GÜN… Bazı günlerin biz Türklerde çok önemli bir yeri vardır.19 Mayıs da o günlerden biridir. Atatürk’ün, Türklerin gönlüne özgürlük tohumunu attığı gündür 19 Mayıs. Atatürk, o gün karar vermişti yurdu hürleştirmeye ve birçok şeye o gün başlanmıştı. Halk örgütleniyor, düştükleri bu durumdan kurtulmanın yollarını arıyordu. Kendilerine önder seçtikleri Atatürk, onlar için, yurdu için birçok fedakarlık yapıyordu.Uğruna birçok şey feda ettiği askerlikten bile vazgeçmek zorunda kalıyordu.Ama o yine de ‘önce yurdum’ diyerek mücadeleye devam etti.Ve tüm yaptıklarının karşılığını yurdunun özgürleştiğini, halkının huzurlu yaşamaya başladığını görerek aldı.Bu onun için en büyük mutluluk ve ödüldü. Bugün Atatürk’ün biz gençlere hediye ettiği ve ‘doğum günüm’ diye nitelediği 19 Mayıs’ı yaşamanın coşkusu içindeyiz. Bu hediye biz gençler için birçok mesaj taşımaktadır. Atatürk, büyük mücadelenin başladığı günü gençlere yol gösterici olması için hediye etmiştir. Biz de tüm bu fedakarlıklara layık bir gençlik olarak yetişip, Atalarımızın kanlarıyla, tırnaklarıyla bize emanet ettikleri bu ülkeyi başarılarımızla, aklımızla en yüksek seviyelere taşımalıyız. Bu her şeyden önce bizim onlara karşı vefa borcumuzdur. Kader YALÇIN 9/A KULAKTAN KULAĞA MÜDÜRDEN MÜDÜR BAŞYARDIMCISINA: Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Öğrencileri, üniformalarıyla okul bahçesine topla, olayı görsünler. Ben de orada bulunup kendilerine gerekli bilgileri vereceğim. Şayet yağmur yağarsa tabi ki bir şey göremeyeceğiz. O zaman öğrencileri sınıflara götürürsün. MÜDÜR BAŞYARDIMCISINDAN MÜDÜR YARDIMCISINA: Müdürün emriyle yarın sabah dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülmeyecektir. Bu durumda tutulma, sınıflarda gerekli üniformalarla yapılacaktır. MÜDÜR YARDIMCISINDAN ÖĞRETMENLERE: Müdürün emri ile yarın sabah dokuzda üniformalar ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır, şayet yağmur yağarsa ki, bu pek görülen bir olay değildir. Müdür sınıflarda gerekli bilgiyi verecektir. ÖĞRETMENDEN SINIF BAŞKANINA: Yarın saat dokuzda hava güzel olursa üniformalarla müdür tutulacak. Sınıflarda yağmur yağarsa okul bahçesinde çöp toplanacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir. SINIF BAŞKANINDAN ÖĞRENCİLERE: Yarın sabah dokuzda sınıflarda müdürü tutacağız. Sabah hepiniz üniformalarınızla hazır olun. ÖĞRENCİLER KENDİ ARALARINDA: Yarın sabah sınıf başkanı okul müdürünü tutuklayacakmış... Merve AKYİĞİT 10 FEN/D Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L FİZYONOMİ Fizyonomi yüzümüzle ilgili ifadelerin okunup, açıklamasını yapan “yüz okuma” sanatıdır. Bunun için yüz okuma alfabesi vardır. 32 Haziran 2010 Sayı:2 5.DUDAKLAR Geniş ve Düşük:Cömert Kısa ve Kalkık:Gururlu Büyük:Cesur,savaşçı ruhlu 1.ALIN Ensiz,büyük:Hilekar,yalancı Geniş:Hayal gücü kuvvetli Aşırı Büyük Alt Dudak:Tembel Normal:Dengeli,yetenekli İnce,ensiz:Şan ve şöhret tutkunu Dar:Çok dikkatli,dakik,rakamlarla arası iyi Kalın ve Kalkık:Zevke ve eğlenceye düşkün Dörtgen:İyi kalpli İnce ve Düşük:Öz konuşan Dik:Bağımsız Kalın,Sarkık:Ağzı kalabalık ,zevke düşkün Yuvarlak:Sirirli,inatçı Üst Dudak ve Damak Önde.Huysuz ve kavgacı Çökük:Zorluklara karşı direnci olmayan 6.SAÇ RENGİ 2.GÖZLER Sarı:Cesur Çukur:Ciddi,gizemli,zaman zaman gaddar,sezgileriyle hareket eden Bal rengi:Soğuk Burna yakın:Konsantrasyonu kuvvetli,titiz Büyük:Açık,kibar,güvenilir,tembel Küçük:Cesaretli ve iradesi zayıf Patlak:Hevesli ve meraklı Parlak:İhtiraslı Dış Uçları Aşağı Doğru:Empati yetenekli 3.GÖZ RENGİ Dar:Kontrolcü Geniş:İyi lider,kendine güveni tam Dolgun:Güçlü,inatçı,cömert,sabırsız Küçük ve Kısa:Kibirli,cimri,kötü kalpli Kambur:Barışçı,cömert,eli açık Siyah:Korkak Kızıl:Kurnaz 7.YÜZ ŞEKLİ Enli,etli ve yuvarlak:İyi kalpli Aşırı uzun:Kibirli,kendini beğenmiş Çökük:Kötü ahlaklı Düz şekilli:Ters,başına buyruk,zalim Kemikli ve Kare:Tedbirli,sert,baskın Küçük:Cesaretsiz ve iradesiz Balon şekli:İyi kalpli,alçak gönüllü Uzun,Dikdörtgen:Asil Kemikli:Çalışkan ve ürkek İçe Doğru:Yardımlaşmayı seven,girişken Sivri.Çabuk sinirlenen,meraklı Narin TÜRKER 10 FEN B Geniş ve Düz:Sosyal ama kararsız Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 33 Haziran 2010 Sayı:2 ELAZIĞ-HARPUT MUSİKİSİ Harput’un çok eski bir tarihe ve zengin bir genel kültüre sahip olması, doğal olarak musiki kültürünü de egemen kılmaktadır.Başta eğitim , kültür ve sanat alanlarında kendini gösteren Harput , musiki alanında da önemli eserleri ortaya koymuştur.Harput musikimiz hem halk hem de sanat müziği formlarını bünyesinde bulunduran özgün bir yapıya sahiptir. Fuzuli başta olmak üzere Nedim’den Niyazi-Misrî’den ve diğer divan şairlerinden şiirlerin bestelenmesiyle vücuda götürülen Harput musikimizde derin bir divan edebiyatı etkisi vardır.Klarnet, ud , kanun , keman gibi klasik sazlarla , beşiri , ibrahimiyye , uşşak , hüseyni , bayati , şirvan ve divan gibi ana makamlar icra edilerek ortaya çıkan özgün bir musiki tarzı , başka bir şehirde yoktur düşüncesindeyim. Türkiye genelinde hemen hemen hiçbir ilde olmayan sadece Elazığ’a mahsus bir ezgi okuma özelliği vardır.Bilhassa uzun hava ve hoyratlar okunurken mani veya güftenin neredeyse her satırından evvel bir giriş terimi kullanılır.”Ah hele gurban ! “ “Ah balam “ “Ah hele zalim ! “ “Ah ağam “ “Ah oğul “ vb. şeklinde olan bu terimleri bilmeyenler bu hoyratları , uzun havaları okuyamazlar. Günümüze kadar Elazığ-Harputlu bu havaları önce dinledi , öğrendi . Sonrada çaldı söyledi bu havalarla vecde geldi, her türlü duyguyu yaşadı ve yaşatmakta… Bugünkü haliyle Harput müziği , bir Türk müziği harmanı olarak (Türk Halk,Sanat,Tasavvuf) kendisini göstermektedir. Harputluların müziğindeki şu ince anlayışa bir bakın . Osmanlı saray baş hanendelerinden Dede Efendi’nin bestelediği “ Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü “ adlı esere Harputlular benzer bir ezgiyle “Görmedim alemde bir benzerin ey güzel “ diyerek nazire yapabiliyorlar. Şimdi, sözümüzü değil de yazımızı Harput’a ait anlam yüklü , derunî ve coşkun namelerle bitirelim. Ne mestim , ne mestim , Dünyasına , Dünyasına , Ne sarhoşum, ne mestim Aldırma Dünyasına , Her gören bir hoş olur , Dünya benim diyenin , Seni görene mestim. Dün gittik , dün yasına . *** *** Bu sular meste gider, Sürme beni , sürme beni , Dolanır dosta gider , Çek gözen sürme beni , Yıkılası Harput’a Kapında kulun olam Sağ gelen hasta gider . Eşikte sürme beni, *** Bülbül güle mi geldin , Laldın dilemi geldin , Bildin gülde vefa yok , Bile bile mi geldin. *** Ahçiği yolladım urum eline , Eğer bâd-ı saba zülfün teline , Gel seni götürem İslam eline , Kaşını sevdaya salan o Ahçik Aman o Ahçik , civan o Ahçik Aklımı başımdan alan o Ahçik *** Al almayı daldan al Daldan alma benden al Duydum gelin olisin Dur ben ölem ondan al. *** Aş yedim dilim yandı Köz düştü kilim yandı Ben kilimi kayırmam Bahçede gülüm yandı *** Bir şuh-i sitemkar yine saldı beni derde Koydu nitekim başımı , bin türlü kederde Ağlar gezerim , her gece , her vakt-ı seherde Sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde Bir misl-i melek , zat-ı yeri , hüsn-ü beşerde. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 Abdullah ÇİKOĞLU Matematik Öğretmeni http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L SONSUZLAŞMIŞ GİBİ GÖRÜLEN ZAMAN Z aman, çok geniş anlamları içinde barındıran bir kelimedir.Tıpkı ev kelimesi gibi. Ev kelimesi de kısadır;ama içinde neler barındırmaz ki?Zaman kelimesi de böyledir. İnsanoğlu zamanı sonsuz görür.İnsanlara sorun, zaman kelimesi neyi çağrıştırıyor, diye.Geneli, sonsuzluk ,der.Mantıklı düşünüldüğünde bu böyle değildir.İnsanların bakışıyla ben zamanı bir okyanusa benzetiyorum.İnsanlar okyanusa tepeden bakınca sanki dibi yokmuş gibi sonsuza kadar gittiğini düşünürler.Ama bu böyle değildir.İnsanlar zamanı böyle sanıyorlar uçsuz bucaksız bir uçurum gibi. Aslında zamanı iyi kullanmakta ,kötü kullanmakta insanın elinde. Yaradanımız bize göz vermiş , kulak vermiş, en önemlisi de akıl vermiş.Zaten insanları diğer varlıklardan ayıran en büyük özellik aklının ve mantığının olmasıdır.Bize imkan verildiği halde biz zamanı verimsiz kullanıyorsak bizde bir problem vardır.İnsanın aklı olduğu halde zamanı bile bile kötü kullanması, düşünüldüğünde gerçekten de çok saçma geliyor. Benim anlatmak istediğim şu; zaman sonsuz değildir.Zaten hiçbir şey sonsuz değildir.Her şeyin bir başı olduğu gibi sonu da vardır. Büşra KAPAR HAYALLER 1 varmış, 1 yokmuş ama … 1 yine yalnız… yine yoksulmuş… Büyümüş… büyümüş ve büyümüş… Hayallere dalmış … Kocaman 1 ev hayal etmiş.. İçinde binbir çeşit eşya,… Ama sadece hayal edebilmiş. Ama mükemmel bir hayalmiş… Ve sona ermiş…. 34 Haziran 2010 Sayı:2 FIKRA BALIKLAR -BABA BALIKLAR NEFES ALIYOR ? NASIL -BİLMİYORUM -BALIKLAR UYUR MU ? -BİLMİYORUM -BALIKLAR AĞLAR MI ? - BİLMİYORUM … -BABA SORDUKLARIM SENİ RAHATSIZ EDİYOR MU ? -NE MÜNASEBET OĞLUM SOR Kİ ÖĞRENESİN. BİL BAKALIM Ögretmen, pazartesi günü okula gelir ve biyolojiden cuma günü yazılı olacağını öğrencilerine söyler.Çocuklar cuma gününe kadar harıl harıl çalışırlar.O gün sınıfa giren öğrenciler,bir de ne görsünler! Her sıranın üzerinde bir mikroskop.Çocuklar şaşkınlıklarını üzerinden atar atmaz sorarlar: “Hocam,bu ne?” Öğretmen: “Lam ve lamel arasında böcek bacakları var inceleyin.Hangi böcek olduğunu yazın”der.İtirazlar edilse de öğretmen nuh der peygamber demez.Çocuklar,çaresiz otururlar mikroskoplarının başına.Bir müddet sonra,bir öğrenci sinirlenip kapıyı hızlı bir şekilde çarparak dışarı çıkar.Öğretmen:“Kim bu saygısız?”diye bağırır.Kapı yavaşça açılır ve bir bacak uzanır.Öğrenci:“Bil bakalım,hocam bu bacak hangi örgencinizin?”der. ALİ SERVET DEMİR 10 FEN/B Seda Berrin BOZKURT 9-C Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 35 Haziran 2010 Sayı:2 İNGİLİZCE KÖŞESİ WHY LEARN ENGLİSH Learning to speak English well may be the best thing you can do to improve your life. That's right. Do you think it would be fun to have access to information that other people can't get? Talk and write letters to interesting people that others can't communicate with? Impress people around you whenever you opened your mouth? Make big jumps in your career, leaving others miles behind? You can get all this if you speak English well. Get access to knowledge What are you interested in? Is it science? Music? Computers? Health? Business? Sports? Today's media — such as the Internet, television, and the press — give you almost unlimited access to knowledge about your favorite subjects. After all, we live in the information age, don't we? There's only one problem. Most of this knowledge is in English. Here are some examples of knowledge you can use if you know English: Most pages on the Web. That's over a billion (1,000,000,000) pages of information! It's amazing that learning just one language gives you access to almost all knowledge on the Internet. Books — on any subject, from all over the world. Read books by British or American authors, and books translated from other languages. Whatever you're interested in, you can read about it in English! The press. Only English-language magazines and newspapers can be bought in every part of the world. You don't have to search for Time, Newsweek, or the International Herald Tribune! Science. English is the key to the world of science. In 1997, 95% of the articles in the Science Citation Index were written in English. Only about 50% of them were from English-speaking countries like the USA or Britain. (source) News reports. Watch international television networks, such as CNN International and NBC. They broadcast news much faster, and more professionally, than smaller, national networks. And you can watch them everywhere in the world. Communicate with people We like to call English "the language of communication". Why? Because it seems all the people in the world have agreed to use English to talk to each other. About 1,500,000,000 people in the world speak English. Another 1,000,000,000 are learning it. 75% of the world's letters and postcards are written in English. Almost all international conferences and competitions are conducted in English. For example, the Olympics and the Miss World contest. Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 36 Haziran 2010 Sayı:2 Diplomats and politicians from different countries use English to communicate with each other. English is the main language of organizations like the United Nations, NATO, and the European Free Trade Association. If you can communicate in English, you can: Contact people from all over the world. Talk about your ideas and opinions on Internet discussion groups. Send e-mail to interesting people. Learn about their life and culture. Travel more easily. Communicate with people wherever you go — English is spoken in more than 100 countries. Ask directions, have a conversation, or... ask for help. Who knows, maybe English will save your life someday! RIDDLES Q: Why is the number six afraid? A: Because seven eight nine (seven ate nine) Q:Wh do baby-girls wear pink but baby-boys wear blue? A: Because, they can’t wear their own clothes Q:Who can jump higher than a house? B: No one, because a house can’t jump Berceste İlter BELHAN İngilizce Öğretmeni Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 37 Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 Haziran 2010 Sayı:2 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 38 Haziran 2010 Sayı:2 CARTOONS Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 39 Haziran 2010 Sayı:2 A fo r i z m a l a r … Ö z l ü S ö zl e r … G ü ze l S ö zl e r … A ta sö zl e r i ÖZLÜ SÖZLER Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz. Edward de Bono Mal kaybeden, birşey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini kaybeden herşeyini kaybetmiştir. Goethe Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.. Cenab Şahabettin Niçin göz iki, kulak iki, ağız tek? Çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerek. Sana laf getiren, sendende laf götürür. Anonim Anonim Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz. Fatih Sultan Mehmed Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur. Yusuf Has Hacip Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan cahilsin demektir. Anonim Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 40 Haziran 2010 Sayı:2 OKULUMUZDAN GÖRÜNTÜLER Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr Necip Fazıl Kısakürek A.L 41 Haziran 2010 Sayı:2 NECİP FAZIL’DAN Ağlayan Çocuklar Kafesli evlerde ağlar çocuklar, Odalarda akşam olurken henüz. O zaman gözümün önünde parlar, Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz. Ne vakit karanlık kaplasa yeri, Başlar çocukların büyük kederi; Bakınır, korkuyla dolu gözleri: Ya artık bir daha olmazsa gündüz? Gittikçe kesilir derken sedalar, Gece; bir siyah el gözümü bağlar; Duyarım, içime sığınmış, ağlar, Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz... 1924 ALLAH DERİM Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin; Herkes koşar, zıplar, ben yürüyemem! İsterseniz hayat aşını verin; Sayılı nimetler bal olsa yemem! Ey akıl, nasıl delinmez küfen? Ebedi oluşun urbası kefen! Kursa da boşluğa asma köprü, fen, Allah derim, başka hiçbir şey demem Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179 http://www.elazignfk.k12.tr