Akış 1. Sayı - ELAZIĞ - MERKEZ - Necip Fazıl Kısakürek Anadolu

Transkript

Akış 1. Sayı - ELAZIĞ - MERKEZ - Necip Fazıl Kısakürek Anadolu
Akış‘
ta demetlenmi ş büyük, küçük kainat
ELAZIĞ NECİP FAZIL KISAKÜREK ANADOLU LİSESİ
Haziran 2010 S ayı:2
İÇİNDEKİLER
Başlarken ………………………………………….. 3
Okulumuzdan Haberler ………………………… 4
NECİP FAZIL KISAKÜREK
ANADOLU LİSESİ
Sayı:2
Haziran 2010
Sahibi
Necip Fazıl Kısakürek Anadolu
Lisesi Adına Okul Müdürü
Z. Rüstem AKGÜN
Yazı İşleri Sorumlusu
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Necmettin GÜLTEKİN
Genel Yayın Yönetmeni
Mehmet AKALIN
İnceleme Kurulu
Mehmet AKALIN
Özgür ARSLAN
Nuray KÖSE
Ferda MERAL
E. Batuhan CİĞERCİ
Emine YILDIZ
Rahmi YEŞİLÇINAR
Öğretmen ve Öğrencilerimizden ……………… 6
Etkinliklerimiz – 1 ………………………………... 11
Eğitim Kadromuz ………………………………… 18
A. Tevfik ARI / Levha Tektoniği ………………... 19
Mehmet KALEM / Zayıf Canlılar ……………….. 25
Etkinliklerimiz – 2 ………………………………… 28
Abdullah ÇİKOĞLU / Harput Musikisi ………… 33
İngilizce Köşesi …………………………………… 35
Özlü Sözler ………………………………………… 39
Okulumuzdan Görüntüler ……………………….. 40
Necip Fazıl’dan ……………………………………. 41
Seçici Kurul
Nuray KÖSE
Necmettin GÜLTEKİN
Yusuf OLGUN
Vahdettin BAĞBAN
Tasarım
Yusuf OLGUN
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
3
Haziran 2010 Sayı:2
BAŞLARKEN
İnsanı diğer canlılardan ayıran özellik aklı ve zekâsıdır. İnsan yaradılışından beri yeni şeyler öğrenmek ve
bilgiye sahip olmak ister. Gelişmiş toplumlarda bilgi, güç ve otoritedir. Bilgiye ulaşmak için ise modern teknoloji ile
donatılmış kurumlara, iyi yetişmiş öğretmenlere ihtiyaç vardır. Ulu Önder Atatürk’ün deyimi ile “Ulusları kurtaranlar
yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Bir topluluğun ulus olabilmesi için kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere gereksinim
vardır.” Bir diğer özdeyişi ile “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk
parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim kıymetli olduğunuzu düşünerek
ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” sözlerinden anlaşılacağı gibi nesillerin gelişimi, memleketin
geleceği ve aydınlanması dünya milletleri arasındaki medeniyet yarışında hak ettiği yeri ve değeri alabilmesi, bilimin
ışığında bilgi ve birikime sahip yetişmiş insan gücü ile mümkün olacaktır. Bilginin önemi günümüzde gün geçtikçe
artmakta toplumların gelişiminde ve büyümesinde önemli unsur olmaktadır.
Çalışmalarımız; bilimin ışığında, ülkemizin mevcut şartları doğrultusunda, kurumumuz öğretmen, öğrenci ve
velilerinin katkıları ile gelişip büyüyecektir. Kurumlar da insanlar ile birlikte yaşarlar. Dünü ile bugünü bir arada
yaşayan, geçmişteki hizmet edenlerini unutmayan, bulunduğu dönemde de cazibesinden hiçbir şey kaybetmeyip
sürekli gelişip büyüyen, çalışanları mutlu, başarılı aidiyet şuuru ile hareket eden bir kurum olmamızda emeği geçmiş
meslektaşlarıma,
velilerimize
ve
öğrencilerime
çok
teşekkür
eder,
başarılarının
devamını diler,
sevgi ve saygılarımı sunarım.
Okul Müdürü
Z. Rüstem AKGÜN
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
4
Haziran 2010 Sayı:2
OKULUMUZDAN HABERLER
OKULUMUZDAN MALATYA ÖZAL KÖYÜ İLKÖĞRETİM
OKULUNA YARDIM
Okulumuz Necip Fazıl Kısakürek Anadolu Lisesi 19 Mart 2010 tarihinde Malatya’da kardeş
okul yaptığı Özal Köyü İlköğretim okulundaki
öğrencilere yardımda bulundu.
Elazığ’da eğitimde ikinci yılını tamamlayan
okulumuz sosyal etkinlik kapsamında, Malatya
merkeze bağlı Özal Köyü ilköğretim Okulunu
kardeş okul olarak seçmişti.
Lise öğrencileri kendi aralarında ve Elazığ
esnafından
topladıkları
giyim
ve
gıda
malzemelerini Elazığ Belediyesi’nin tahsis ettiği
otobüsle
okula
götürdüler.
Düzenlenen
törene
Okul
müdürü Z.
Rüstem
AKGÜN başkanlığında Rehber öğretmen Duygu ÇEÇEN, Denizhan ÖZMEN, Tülin BAYIR,
Filiz KARAYİĞİT ve 39 öğrenci katılarak yardım malzemelerini Özal Köyü İlköğretim Okulu
yönetimine teslim ettiler.
Kardeş okula “Gıda, Giyim, Temizlik Malzemesi, Kırtasiye Yardımı yapılmıştır. Geziye
katılan öğrenciler Özal İlköğretim Okulundan birer öğrenci seçerek kardeş öğrenci
uygulamasına devam etiler.
DEPREM TATBİKATI YAPILDI
Okulumuzda 05/03/2010 tarihinde deprem veya yangın durumunda okul tahliyesi ile ilgili tatbikat yapıldı.
Tahliye 01 dk. 55 sn. de gerçekleşmiştir.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
5
Haziran 2010 Sayı:2
UYUŞTURUCU VE MADDE BAĞIMLILIĞI SEMİNERİ VERİLDİ
Günümüzde özellikle gençlerimizi hedef
alan uyuşturucu ve madde bağımlılığı
toplumumuzda hızla yayılmaktadır. Bunu
önlemek ve sağlıklı bir nesil yetiştirmek için,
bağımlı olmayan, özgürce düşünebilen gençlere
ihtiyaç vardır. Bu amaçla Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Servisi ve öğrenci temsil kurulu Çocuk
ve Gençlerin Risklerden Korunması, Okullarda
Şiddetin Önlenmesi Genelgeleriyle ilgili olarak
yürütülen faaliyetler kapsamında 12.02.2010
Cuma saat 13.30 da çok amaçlı salonda Elazığ
Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesinde görevli
komiser ve polis memuru tarafından öğretmen
ve öğrencilere Uyuşturucu ve Madde Bağımlılığı
“hakkında öğrencilere seminer verdi.
FIRAT ÜNİVERSİTESİ’NE
YAPILDI
GEZİ
Üniversiteye gitmeden önce meslek tercihinde
yardımcı olmak amacıyla okul rehber öğretmeni
Duygu ÇEÇEN tarafından 10. sınıf öğrencilerine
yönelik Fırat Üniversitesine 03.03.2010 tarihinde
gezi düzenledi. Öğrenciler bölümler hakkında bilgi
sahibi oldu.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
6
Haziran 2010 Sayı:2
ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERİMİZDEN
GENÇLİK NEREYE GİDİYOR?
Ben, 16 yaşında lise öğrencisi bir
gencim.Herkesin olduğu gibi
benim de ileride yaşantımla ilgili
hayallerim
var.Bu
hayaller
doğrultusunda çeşitli çalışmalar
yapıyorum.Çünkü bir insanın
hedeflerine
elleri
cebinde
ulaşamayacağını
biliyorum.Bazen kendime soruyorum:Acaba bu
çalışmalar hedeflerime ulaşmam için yeterli mi?
Okulun ikinci dönemi başladıktan sonra kendimce bazı
hazırlıklar yapıp,okuldaki arkadaşlarımla söyleşi havası
içinde bir konferans düzenledim. Bu konferansı
düzenlemedeki amacım acaba arkadaşlarım benim
gibi hedeflerini belirleyip bu hedefler doğrultusunda
çalışmalar yapıyorlar mı? Bir diğer amacım ise 16
yaşında bir genç olarak arkadaşlarıma bir nebze de
olsa bilgi ve bilgiyi öğrenmenin faydalarını
anlatabilmekti.
Ancak konferans hiç istediğim gibi olmadı.Çok
üzüldüm.Niye biliyor musunuz?Arkadaşlarıma bir soru
sordum.
”10
yıl
sonra
kendinizi
nerede
görüyorsunuz?” diye. Emin olun o kadar çok kişi
arasından sadece iki parmak kalktığını gördüm. Bu çok
üzücü bir durum. Bir soru daha sordum.”Hedefini
belirleyen arkadaşlarım ellerini kaldırabilir mi?” diye.
Bu soruya kimse el kaldırmadı.Ben şimdi hem kendime
hem sizlere soruyorum.Hedefi olmayan geminin
gideceği yön belli midir? Varın bu soru doğrultusunda
20 yıl sonra gençliğin nereye gideceğini tahmin edin…
E.BATUHAN CİĞERCİ
İNSANLIK
Günümüzde artık insanlar kendi
çıkarları için her şeyi yapıyor,
tıpkı ülkeler gibi.Bazısı ülkesini
bırakıp para pul için başka bir
ülkeye hizmet ediyor.Bazısı da
kendi halkını birbirine kırdırarak akan kandan kendine
pay çıkarıyor.Ülkemizdeki sözde Türk-Kürt çatışması
aslında dış güçler için içerdeki insanların katkıları ile
yapılan bir şey.Neyse bu örnekleri arttırabiliriz.
Bütün insanları aynı kefede düşünmek yanlış olur. Bazı
insanlar vardır ki;ailesi ve ülkesi için her şeyi yapar;
ama bu insanlar kendi çıkarlarını düşünen insanlar
içinde görünmüyor bile.Tüm bu anlattıklarım klasik
“İnsanlık öldü mü?”lafını haklı olarak karşımıza
çıkarıyor.
Peki insanlar ne yapmalı?
İnsanlar birbirinin kanını dökmemeli, güzel ahlaklı
olmalı ve güzel davranışlar içinde bulunmalıdır. Bu
söylediklerim yapılırsa, inanıyorum ki dünya kardeşlik
ve barışın egemenliğine girecektir. Ama işe bakın
dünyada kötülükler iyiliklere karşı ezici bir üstünlüğe
sahip durumda.İnsanlar bunun üstesinden gelmek için
kardeşlik içinde yaşamak zorundadır.Bir insan nasıl
yaşarsa öyle ölür.Hatırlayalım,Adolf Hitler hayatı
boyunca çok kan döktürdü.Hep silahla arkadaş
oldu.Ama sonuçta kendisi de silahla öldü…
Sağlıklı, huzurlu ve kardeşçe yaşamamız dilekleri ile…
10 TM / B
MURAT KARADAĞ
10 TM / A
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
7
Haziran 2010 Sayı:2
YALAN DÜNYA
Korkak bir insana benziyorum
senden uzakta,
Yalan olduğunun her ne kadar
farkında olsam da,
Sen yalan değilsin aslında
Sen yalan dünyanın yalancı hırsızlarındansın.
YAĞMUR TANELERİ
Yağmuru anlatsana bana;
İndirir her birini bir melek yeryüzüne
O kadar inanmıştım, halbuki sana
Çok değerliydin gözümde, yalan olsan da !
Yalanlarla yaşamak istemiyorum,ben bu hayatta
Çekip gitmek istiyorum uzaklara, sabırsızca!!!
MERVENUR MISIR
10 FEN /B
YAŞAMAK VE
YAŞATMAK
İnsanların
ne
hissettiklerini
önemsememek yakışık almaz bir
davranıştır. İnsanlar gördükleri ya
da duydukları şeylere bir his
yüklemedikleri zaman bunların hiçbir anlamı olmaz.
Tam tersine bunları, yarım saat sonra sorduğunuzda
hatırlayamayabilirler. Ama onları derinden etkileyen
şeyleri unutmamakta oldukça ısrarlıdırlar. Bu nedenle
sevdiklerinize iyi şeyler hissettirmeye bakın ve onların
neler hissedebileceklerini tahmin etmeye çalışın,
böylece hata yapma olasılığınız bayağı azalacaktır. Bu
tahmin konusunda sizlere yardımcı olabilecek bir
başka şey de, içinde olduğunuz durumun bütün
olasılıklarını üşenmeden hesaplayabilmektir. Ve bir
başka konu ise olaylara yukarıdan bakabilme
meselesidir. Bunu birçoğumuz başaramıyoruz ne yazık
ki. Öyle ise bunu başarabilme yollarından birini sizlerle
paylaşayım. Çıkabildiğiniz en yüksek yere ama en
yüksek yere çıkın ve bakabildiğiniz en alçak ama en
alçak yere bakın, böylece satranç taşlarını nereye
koyacağınızı daha iyi seçebilirsiniz. Böylece hayat
tecrübeniz bir basamak daha yükselmiş, bakış açınız
da bir o kadar genişlemiş olacaktır.
Ahmet Yaşar
10 fen B
Yağmur tanelerini saydın mı hiç?
Olanaksız…
Hiç gözlerinden akan damlaları saydın mı?
Olanaksız…
Yağmurun sesini dinledin mi hiç?
O taşlara çarptıkça sıçrayan sesini…
O yağmur taneleri taşlara çarptıkça
Huzur dolar insanların içi
Yağmur durduktan sonra kokladın mı havayı hiç?
O toprak kokusunu,
İçine çektin mi o kokuyu hiç?
OHH… Müthiş!!
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
ANIL ÜNLÜ
10 FEN/D
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
8
Haziran 2010 Sayı:2
Hayaller…
Değil mi hayal insanın tüm
beyin gücünü kullanarak
kendi içinde bir dünya
kurması, bazen ziyaret
etmesi bazen aylarca,
SON GÖZYAŞI
Karanlıklar içindeyim,
Bilinmemek görülmemek
için.
Sanki uçurumun eşiğindeyim,
yıllarca hiç uğramaması…Ama orada bir dünyası
Bu karanlık yerde âmâ olmuş
olduğunu bilmesi…
gözlerim.
Hayaller içinde kaybolmak istemişimdir her
zaman…Karpuz kabuğundan gemiler yapmak,
Mühürlenmiştir dilim,
Geçmişi anıpta acı çekmemek için.
okyanuslar aşmak…Hiç bilinmeyen bir yerde hiç
Sözcüklerin değerini en iyi ben bilirim,
planlanmamış bir hayatı gelişigüzel yaşamak
Bilirim ki artık çıkmaza girmişim.
istemişimdir..Günümüzde aşk denilen kara
sayfanın adını sevda koyup yepyeni bembeyaz
Gözlerimde kalmadı bir damla yaş,
bir sayfa açmak…Yeniden keşfetmek
Nefsim haykırır bana: ‘O bendini aş!’,
istemişimdir..Paranın adını sevgi koymak ve
zengin olmak…
Unutmak istemişimdir kötü şeyleri…Yaşamamak
ya da hatırlamamak…
Kandırırım kendimi yavaş yavaş,
Tek bildiğim gölgemle yaptığım savaş.
Yalnızlığın adını anmamaya yeminim var,
Sensizliğin içinde her yer bana dar.
Bir an içimi bir korku sarar,
Dediğim gibi insanın kendi dünyasıdır, hayal…
Gözlerimden son gözyaşlarım akar.
Belki bir gün başkalarının dünyasında kendi
hayalimi yaşamak umuduyla bekliyorum….
ESMA AKÇİN
9/F
Oğuzhan TAKUÇİN
10 Fen A
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
9
Haziran 2010 Sayı:2
İKİ MÜKEMMEL ORGANEL
Yeryüzündeki tüm oksijenli
solunum yapan canlılarda
bulunan mitokondri organeli
ve
fotosentetik
canlıların
kloroplast organelleri iki mükemmel organeldir.
Kloroplast taşıyan canlılarda da mitokondri
bulunmaktadır. Bu organeller birbirinin tersi
biyokimyasal reaksiyonlar gerçekleştirir ve bu esnada
yeryü zündeki canlılara yaşamaları için organik ve
inorganik maddeler sunulmaktadır.
Fotosentezdeki ürünleri yani besini tüm canlılar
enerji kaynağı olarak kullanırken dışarıya verdikleri
inorganik atıkları bitkiler ışığın ısı ve enerjisinin bir
bölümü ile tekrar glikoz üretirken kalanını da
glikozdaki bağlara hapseder. Tüm yaşayan canlılar bu
glikozu mitokondri de parçalayarak hapsolmuş
enerjiyi kullanırlar.
Asıl ilginç olan olay ise bu iki organelin birbirinin tersi
reaksiyonlar gerçekleştirmesine rağmen birçok ortak
noktalarının olmasıdır.
Ortak özelliklerinden ilki, ikisi de endosimbi yozis
denilen hipoteze göre serbest prokaryot hücre olarak
yaşarlarken ökaryotlara hücre içi ortak yaşamsal
organel olmalarıdır.
kompartmanlaşma yani organelin içinde bölmeleşme
oluşturarak buradaki enzimlerin takım halinde
çalışmasına imkân sağlama ve yüzey artırmasıdır. En
önemli getirisi ise buradaki elektron taşıma
sistemleri(ETS) ile kemiozmotik hipoteze göre
kıvrımlardaki
elemanların
buradan
geçen
maddelerden elektron kopararak yüksek düzeyde
enerji üretmeleridir. Bu özellik aslında günümüz
nükleer santrallerinde olan olayın aynısıdır. Oysa
hücrelere bu santrallerden yüzlercesi yerleştirilmiştir
ve büyük alanlara, bilim adamlarına, yüzlerce
çalışanlara ve büyük maddi yatırımlara ihtiyaç
duymamaktadırlar. Ayrıca yeryüzüne her an zarar
verme ihtima linin olmamasının yanın da hemen
hemen tüm canlıları olumlu etkilemesi de önemli
sayılan özelliklerdendir.
Organellerin ortak özelliklerinden birinin de kendi
DNA, RNA, ribozomlarının olması ve kendilerini
eşleyip sayısal artış sağlamasıdır. Yani bu organellere
ihtiyaç duyulduğunda mesela çok ışıklı bir zaman
diliminde hemen kloropast sayısını artırarak
hücrenin dolayısı ile bitkinin büyümesini ve
gelişmesini sağlaması, enerji gerektiren bir çalışma
periyodunda da hücrede mitokondri sayısını artırarak
ihtiyaç duyulan enerjiyi üretilmesidir.
En ilginç ortak nokta ise iki organelin de çift katlı zara
sahip olması ve içteki zarın kıvrımlı iç zar sistemine
sahip olmasıdır. Bu özellik bize
Ayrıca mitokondrinin belli sayıdaki kendini eşleme
kabiliyeti, canlıların ömür uzunluklarını da
sınırlandırmaktadır. Günümüz bilimi canlının tüm
hücrelerini
yani
mitokondri
lerini
asla
gençleştiremeyecek olmasıdır.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
MEHMET KALEM / BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
YALAN
10
Haziran 2010 Sayı:2
Yalnızlık…
Bazen ruh halin bir
Duydun mu bilmem
Gerçi hep söylerdin
Sen benimsin
Benimlesin
madende bulduğun kömür
gibidir… İlk çıkardığında
değersiz diyebileceğin bir
şey… Ama bilemezsin ki o
soğuk günlerde ısıtacak olan o dur seni…Belki
Sen herşeyimsin
Sen olmadan bu şehir bir hiç
Sen yoksan bende yokum
Seni bırakmam, bırakamam
yalandır ilk anda kapıldığın duygu… Ama gerçekler
Biliyorum ki,ben de seni,desem
Bunlar gerçek mi desem
Evet diyeceksin
Peki sen koca bir yalanken
Bunlar nasıl doğru olabilir.
Doğmayan güneşinde ısıtırsın ellerini,karanlık
sol yanından ibarettir… Elini her kalbine koyduğunda
o atışları saniye saniye hissetmektir…Yalnızlık mı?
Üstüne gelir tüm duvarlar, susarsın… susarsın…
hakimdir her yerde ve sen sadece susarsın… Yoktur
kimse etrafında , küçük bir gülümseme beklerken
bile herkes somurtuyormuş gibi gelir… Etrafında
yüzlerce insan vardır belki, ama sen sanki mahşer
günündeymiş gibi kimseyi tanımazsın… Sevilmediğini
düşünür uzaklaşırsın tüm gerçeklerden.. Sen
DÜŞÜNCELERİM
yalnızsındır ve susarsın… Kapatırsın tüm kapıları,
Bir damla yaz yağmuruydu düşüncelerim
Önce umutlara kaptırıyordum kendimi
Sonra vazgeçip akıp gidiyordu sevgilerim.
üstüne gelen duvarlara sayıklarsın “Bir tek sen
Duygu yağıyordu gökten
Önce yakalamaya çalışıyor,
Sonra vazgeçiyordum birden
Ne yapmak gerekir bilemezsin,geceleri gitarınla
Bir damla yaz yağmuruydu düşlerim
Önce seni düşlüyordum
Sonra hep seni düşünüyordum sevgilim…
mırıldanırken üstüne gelen o dört duvara…Kapatırsın
varsın diye…”Göremezsin ki etrafındaki
resimleri,içindeki anıları;Sadece susarsın… Susmak…
uyursun.Her dokunduğunda tellerine sanki bir şeyler
parçalar derini.Ama sen bile bile vurursun o
tellere.O melodilerde kaybedersin benliğini.Şarkıları
gözlerini ve bir anda kendine gelirsin…
İşte budur yalnızlık; sadece bir akıl oyunu…O anda
Merve Tan
9/D
açılıverir kapı ve içeri giren dünyalar kadar sevdiğin
annendir.İşte o boynunu saran elleri yalnız
olmadığının ilk göstergesidir..
İŞTE BUDUR YALNIZLIK; BİR AKIL OYUNU…
Erhan KARAMAN
10 Fen A
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
11
Haziran 2010 Sayı:2
ETKİNLİKLERİMİZ – 1
LÖSEV VAKFINA YARDIM
Okul rehberlik servisi ve öğrenci temsilcileri işbirliği içinde Lösemili
çocuklara maddi yardım sağlamak amacıyla etkinlik düzenlendi.
Lösemili çocukların annelerinin yaptıkları el emeği ürünler
okulda satıldı. Elde edilen gelir vakıfa gönderildi.
TEMİZ TOPLUM TEMİZ SINIF
Rehberlik servisi ve öğrenci temsil kurulu tarafından başlatılan
kampanya çerçevesinde ” Temiz toplum temiz sınıf “ faaliyetleri
doğrultusunda sınıflara ve koridorlara koku dispenserleri
takıldı.
ÇANAKKALE TÖRENİ – ŞEHİTLERİMİZİ ANIYORUZ
Okulumuzda 18 Mart 2010 tarihinde saat 13:30 da
"Çanakkale Zaferi" nin 95. yılı törenle kutlandı.
Törende emeği geçen bütün öğretmen ve
öğrencilerimize teşekkür ederiz.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
BİRİCİK HOCAMIZA…
12
Haziran 2010 Sayı:2
SAF DİLEK
Siz, tarihi coğrafyamızda büyük izler bırakan Tülin Hocamız,
Bir gölü besleyen akarsu gibi beslediniz her birimizi.
Bir güneş olmak istiyorum,
Yeryüzünü aydınlatan.
Kalpleri ısıtmayı diliyorum,
Taş kalplerini eritmeye izin
verir mi insan?
Aktınız bütün setlere inat hayatımıza,
Kimi zaman yağmur olup bereket yağdırdınız
Kurak, filizlenmeyen tarlalarımıza.
Ve tomurcuklar yetiştirdiniz yüreklerimizde.
Her birini sevgiyle, özveriyle suladınız.
Ve verimli tarlalar bıraktınız her birimize
Sizinle beraber neler yaşamadık ki?
Kimi zaman Nemrut’ta beraber selamladık doğan güneşi,
Kimi zaman Mevlana Şehri’nde aldık nefeslerimizi.
Kız Kalesi’ne çıktık beraber usanmadan, yorulmadan.
Harran Ovası’nda arşınladık toprakları.
Bütün mevsimleri dolaştık sizinle beraber.
Bazen gel-gitler yarattınız kıyılarımızda,
Sarkıt ve dikitlerimizi birleştirerek sütunlar yarattınız bazen,
Atmosferin katlarında dolaştık çoğu kez,
Soğuk-sıcak iklimleri yaşadık beraber.
Bir bulut olmak istiyorum,
Yorgun köylünün ekinlerini yeşerten,
Kimi zaman insanları güldüren,
Kimi zaman da insanların lanet okuduğu ben.
Saf ve temiz bir güvercin olmak istiyorum,
Pencereye üşüşüp varsa yolumu gözleyen.
Ayağımda bir kâğıt parçasıyla özlemleri ulaştırıyorum
Varlığımın farkına varın ben başka bir şey istemem.
Çılgın dalgalarla kıyıya vurmak istiyorum,
Ben ki içimdeki hazineyi toprakla çürütmek isteyen.
Koparılmış yapraklarımın özlemini duyuyorum,
Unutulmuş bir şairin yazdığı son satırlarım ben.
Matematik konumumuzu hadi geçtim de,
Özel konumumuza bile girdiniz hocam.
Ve bizde biriken yer altı sularını çıkardınız ortaya,
Cılız kalan bitki örtümüzü gürleştirdiniz.
Belki de farkında olmadan,
Erozyona meyilli yüreklerimizde fidanlar ektiniz.
Tema vakfını bile geçtiniz hocam.
Şimdi ise geleceğe daha sağlam bir temelde yetişen,
Binlerce orman var adınıza dikili.
Sizi seviyoruz hocam…
Yüzlerce ağızla haykırıyorum,
Birkaç liraya hazineyi veriyorum
Bir kalbim yok biliyorum,
Biraz, biraz ilgi istiyorum.
Beni fazla aramayın,
Bir kütüphanenin tozlu raflarından birindeyim.
Hiç açılmamış yepyeniyim.
İsteklerimin hepsini siliyorum,
Ben sadece temiz bir kalp istiyorum.
Ebru ŞAHİN
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
ESMA AKÇİN
9/F
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
13
Haziran 2010 Sayı:2
HAZRET-İ ÖMER'İN KUSURLU VÂLİSİ
"- Hz. Ömer, Sa'd bin Âmir'i hatırladıkça göz yaşlarını tutamaz ve derdi ki: "Ah Sa'd, ah!
Senin gibi imanı kuvvetli, dindar valiler le, ben değil Arabistan'ı, bütün dünyayı hem de
polissiz, zabıtasız idare edebilirim."
HAZRET-İ Ömer (R.A.) Hımıs ileri gelenlerine gönderdiği bir mektubunda, uhitlerinde
bulunan fakirleri tesbit ederek kendisine bildirmelerini istedi. Hımıs'lılar da Şam civarında
bulunan yoksulları bir liste halinde yazarak Halife'ye bildirdiler. Hazret-i Ömer (R.A.) listeyi
açıp da bakınca, başta, Vali olarak gönderdiği Sa'd bin Âmir'in adının yazılı olduğunu gördü ve
listeyi getirenlere sordu. Onlar da:
"- Valimiz fakirdir, devamlı olarak (Rüşveti alan da veren de ateştedir) meâlindeki hadîsi okur ve en küçük bir
hediyemizi dahi kabul etmez" dediler. Bu haberi tebessümle karşılayan Hazret-i Ömer (R.A.) tekrar Hımıs'lılara sordu:
"- Kendisinde Allah korkusu bu kadar hükmeden valinizin kusurları da var elbette, değil mi?"
Hımıs' lılar:
"- Evet, dediler. Bu kadar kuvvetli îmâna sahip olmasına rağmen, gözümüze çarpan bilhassa şu dört kusuru vardır:
Birincisi: Vazifesine sabah namazından hemen sonra değil de, kuşluk vaktinde gelir.
İkincisi: Geceleri aramızda hiç görünmez.
Üçüncüsü: Haftada bir gün evine çekilerek kapıyı arkasından sürgüler, ziyaretçi dahi kabul etmez.
Dördüncüsü: Ashabdan Hubeyb'i müşriklerin nasıl şehid ettiklerini hatırlayınca, üzüntüsünden hastalanır ve
baygınlık geçirir."
Hazret-i Ömer (R.A.) Şam fakirlerine bir miktar erzak ve yardım gönderdikten soma, Vali Sa'd bin Âmir'i yanına
çağırttı ve bu dört kusurunun sebebini sordu:
O da şu cevabı verdi:
"- Yâ Emirel - Mü'minîn! Vazifeme ancak güneş yükselirken gelebiliyorum; çünkü âilem hastadır, ev deki bütün
hizmetleri kendim görmek zorundayım. Geç kalışım bundandır.
- Geceleri insanlar arasında görülmediğime gelince; gündüzleri halk için çalışan bir hâkimin geceleri de Hak için
çalışmasına müsaade edersiniz herhalde. Bu suretle, gündüzleri hükme bağladığım dâvaların sabaha kadar tekrar
vicdanımda muhasebesini yapar; yanlış kararlarım varsa, tashih imkânı bulurum.
- Haftada bir gün evime çekildiğimin sebebi ise, başka giyecek elbise bulamadığımdan, yıkadığım elbiselerim
kuruyuncaya kadar, kimseye görünmemek mecburiyetinde kalmamdır. Bu sebeple kapımı arkasından kilitliyorum.
- Hubeyb'in şehadetini hatırlayınca bayıldığıma gelince; onu hiç sorma... Çünkü şehîd Hubeyb'i asarlarken
yanlarında idim; belki mânii olabilirdim; fakat o gün henüz İslâma girmemiş olduğumdan, hâdiseye sadece seyirci
kaldım. İdam esnasında, onun gösterdiği cesaret ve celâdeti hatırladıkça, Hubeyb'in ne kadar kuvvetli imâna sahip
büyük bir mücahid olduğunu daha iyi anlıyorum. Ve niçin mâni olmadım diye, teessürümden bayılıyorum. "
Emirül-Mü'minin, Sa'd bin Âmir'in bu izahatı karşısında ziyadesiyle memnun oldu ve böyle bir idareciye sahip
olması sebebiyle de Allah'a şükretti.
Hazret-i ömer (R.A.) bu Sâ'd bin Âmir'i hatırladıkça gözlerinden akan yaşları tutamaz ve halkın içinde alenen
ağlamaktan kendini alamazdı da derdi ki:
«- Ah Sâ'd ah, Allah korkusu, din duygusu seni ne kadar yükseltmiş, millete faydalı bir uzuv yapmış!..Senin gibi
îmânı kuvvetli, dindar valilerle, değil Arabistan'ı, bütün dünyayı hem de polissiz, zâbıtasız idare edebilirim. Yeter ki,
onlara işte böyle dinleri hâkim olsun...".
Alıntı: Ahmed ŞAHİN
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
Vahdettin BAĞBAN
Din Kült. Öğretmeni
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
14
Haziran 2010 Sayı:2
HAYAT KARŞISINDA...
Mutluluk, kimine bir damla sudur,
Kimine ise koskocaman bir
ırmak.
OLACAK Kİ OLACAK
Başarı, kimi için çok çok uzaktadır,
Kimi için bir adım yakında.
Günlerden bir gün, New York’ta 5. caddede, karşıya
geçmekte olan adamlardan birine, araçlardan biri
Dostluk kimi için sırdaşlıktır,
hafifçe çarptı. Adama bir şey olmamıştı...
Kimine ise sadece arkadaşlık.
Şoförle konuşup anlaştılar.”Geçmiş olsun..”, “Bir
şeyim yok, iyiyim..” Zira ikisi de durumun farkındaydı.
Sevgi bazılarına kıpkırmızı bir güldür,
Bazısına daha açılmamış gonca.
Vedalaşmak üzereyken, olayı gören birisi, çarpılan
adamın yanına gelerek yerden kalkmazsa sigortadan
yüklü para alabileceğini söyledi. Adamın kafası bu işe
yattı ve aracın altına tekrar uzandı...
Hayat bazılarına bir nefestir,
Araç
Bazılarına ise sonsuzluk.
sürücüsü
ise
olan
bitenden
habersizdi.
Direksiyona geçti. Adamın gittiğini düşünerek gaza
bastı ve adam ezilerek can verdi.
Kimine göre sonsuzluk; koca bir boşluktur,
Olacak ki olacak. Yaa!!
Kimine göre sonsuz mutluluk.
Merve AKYİĞİT
10 FEN/D
Zorluk kimini yıkar geçer,
Kimini, aksine, sağlamlaştırır
Sağlamlık, yıkılmadan durmaktır hayat karşısında,
Mutlu ve başarılı dostluklara sonsuz bir
sevgi katıp...
BÜŞRA KÜÇÜK
9/E
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
15
Haziran 2010 Sayı:2
EĞİTİME FARKLI BİR BAKIŞ
İnsanoğlu merak duygusu sayesinde her geçen gün yeni bir buluş
gerçekleştirmekte, teknoloji
baş döndürücü bir hızla ilerledikç e kocaman
gezegenimiz de avuç içine sığacak kadar küçülmektedir. Küreselleşme sözc üğü ile
ifade edilebilecek bu küçülme , doğrusu sorunlarımızı bir kat daha artırmaktadır.
Küreselleşme sonucunda müzminleşen sorunla rdan biri de eğitimdir.
Eğitimde yaşanan sıkıntılar toplumsal yapımıza ciddi anlamda zarar vermekte, dilimiz ve kültürümüz
giderek yozlaşmaktadır. Bireyi şekillendirecek olan eğitim faaliyetlerinde teknolojiden faydalanmak
kaçınılmazdır; ancak unutulmamalı dır ki teknolojik imkanlar eğitimin kalitesini her zaman artırmaz.
Eğitimde kalite ancak iyi bir motivasyonla sağlanır.
Biyoloji dalında Nobel ödülü alan bir biyologa bu başarısının arkasında hangi g ücün olduğu
sorulunca, biyolog: Annem, der. Annesinin mesleği sorulunca, verdiği cevap daha da şaşırtıcıdır. Annesinin
ev hanımı olduğunu söyler ve şöyle devam eder: A nnem her gün bana,
bugün öğretmenine ne sordun
derdi. Ben de annemden aldığım cesaretle öğretme nlerime her zaman soru sorar, öğ rendiklerimi pekiştirir ve
daha çok şey öğrenmeye çalışırdım. Bu örnek eğitimin okulla sınırlı olmadığını ve aile tarafından da
desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Anne - babalar teknolojinin nimetlerini çocuklarına
cömertçe sunarken, bunları eğitim amaçlı nasıl kullanacakları konusunda çocuklarını aydınlatmalı, çocuklar
araştırmaya yönlendirilmeli ve bu konuda desteklenmelidir. Okulda öğretmenlerin çocuğa ne sorduğunda n
ziyade çocuğun öğretmene ne sorduğu daha önemlidir. Öğretmene sorula n her soru öğrencinin
öğrendiklerini sorgulayan, araştırmacı bir kimlik kazandığının çok açık bir göstergesidir.
Biz, ebeveynler çocuklarımızın geleceği için endişelenip iyi bir eğitim almaları amacıyla -gücümüz
yettiğince -tüm teknolojik imkanları onlar için seferber edip büyük paralar harcarken, daha kolay ve daha
ekonomik olan motivasyonu göz ardı ediyoruz. Çocuklarımızı iyi bir motivasyonla cesaretlendirip
araştırmacı bir ruhla yetiştirmek daha doğru ve çocuğun geleceği acısından daha da ma ntıklı olacaktır.
Araştırmacı bir kimlikle yetişen, öğr endiklerini sorgulayan ve okuyan bireyler kendi diline ve
kültürüne yönelecek, dili ve kültürü üzerindeki yabancı etkileri en aza indirecek tir. Bu özellikleri kazanan
genç nesiller ülke kaynaklarını yerinde ve daha verimli şekilde kullanarak eğitim programlarımızın sağlam
temellere oturmasını sağlayacaklardır.
Temelleri sağlam, sık sık değişmeyen; ama çağın gereklerine göre yenilenen eğitim programları
Nobel ve benzeri ödülleri alacak milyonlarca araştırmacı genç yetiştirecektir.
Necmettin GÜLTEKİN
Edebiyat Öğretmeni
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
16
Haziran 2010 Sayı:2
DOST YALNIZLIĞIM
Aydınlık Geleceğe Gülümsüyorum
Güneşin doğuşunda,
Ateşin yanışında,
Bugünün yarınında,
Beni benden alan yalnızlık
Hayatın
girdabında
alıyorum…
Resimlerde,
Sevinçlerde,
Benliğimde,
Dost yalnızlığım.
soluk
Bugün bilinmez bir koridor,
yarınsa senaryosu belirsiz bir
dram, dün ise son nefesini
çoktan
vermiş,
hatalarıyla
aklımızda yer edinmiş.
Geçmişin karabasanları son nefesini verirken, aydınlık
geleceğe gülümsüyorum… Artık ne sessizlik çığlıklarla
dolu, ne de karanlık korkular…
Gecenin ardından masum sabahı bilmek bir nebze olsa
da teselli. Pembe gözlükleri bırakıp hayata ‘gerçeğim
limanından bakmak ‘belki de yeni bir hayata ilk adım…
Bir çocuk kadar masum,
Gözyaşım kadar sıcak,
Yarınım kadar meçhul,
Benim yalnızlığım.
Hayal kırıklıkları düşlerle unutmaya çalışmak’
diriltmeye çalışmak gibi. Yaşamı sevmek yeni bir umut
yolunu çizmek en doğru karar.’
Kara bulutlar çökmüş üzerime,
Yağmur damlaları süzülünce,
Ben beni isteyince,
Yakar beni yalnızlığım.
Geçmişi geride bırakmak elde edilmiş başarı ve
mutluluk en büyük ödül.doğan yeni güne ’merhaba’
demek, kendime yapmam gereken bir iyilik.
Kayan yıldızlarla dilek tutmak hiç bu kadar eğlenceli
olmamıştı. Doğan her yeni gün yeni bir armağan ve
mutluluk her şıkta en iyi seçim…
Sevinçlerim yoktur benim,
Hayallerim kederlerim.
Sadece çürümüş bir bedendeyim,
Beni öldüren yalnızlığım.
Gözyaşı değildir acizlik… sadece yürekteki zehri sel
eden.omuzlarda karanlık ağır değil,bir Hakk var onları
dengeleyen.. ve yaptığın hiçbir şey kar değil,iki melek
var onları gözeten..
Günahlarım sevaplarım,
Bir gözyaşında saklarım.
Perverde bir bulutum gökyüzünde,
Savrulan bir yerden bir yere.
Gece yeni günün ilk adımı, yaşam cennetin ön sözü..
Hatıralar kaldı geride,
Yaş ulaştı yetmişe.
Bir yalnızlık bir de ben,
Ömür bitti böylece.
Hayata yeni bir sayfa açmak yeniden doğmak gibi. Her
şeye rağmen ayakta durmak herkesin yapabileceği…
ESMA AKÇİN
9/F
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
Fatmanur Obuz
9-F
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
HAYAT MI BİZİ ZORLUYOR,
YOKSA BİZ Mİ HAYATI ZORLUYORUZ?
Hayat mı bizi zorluyor,
Yoksa biz mi hayatı
zorluyoruz?
Bilmiyorum; ama
17
Haziran 2010 Sayı:2
İNSAN VE YAŞAM
Yaşamak bir cümle,
İnsan ise sonundaki nokta .
Hepimizin bir çabası var,
Tutunmak için hayata…
Tek bildiğim şey, zamanın
Bazen anılar gözyaşı olur,
acımasız olması.
Akar gözlerden,
Zaman bizden çok şey koparıyor
Geçmişteki yıllara,
Kopardığı şeyleri de bize geri vermiyor
Biz de rüzgarın önüne düşen bir yaprak gibi
Bir ah çekersin derinden…
Oradan oraya savruluyoruz.
Karanlık gecenin aydınlığında,
Biz mi zamanın kölesiyiz,
Büyüyen ümitler,
Yoksa o mu bizim kölemiz?
Her çaresiz bakışın ardında,
Gerçi sonuç aynı hep zaman kazanıyor;
Kaybolan günler…
Zaman kafasına eseni yapıyor.
Ve bir gün gelir,
Zamanı tutmak istiyorum;
Ama tutamıyorum, çünkü o çok hızlı.
Boşuna yaşadığını sanarsın.
Ben de hızlı olmak istiyorum;
Zaman çoktan geçmiştir,
Ama olmuyor bu sefer de zaman beni alıkoyuyor.
Biten ömrüne yanarsın…
Zamanı umursamadığım zaman,
SİBEL ÖZMEN
9-C
O beni umursuyor;
Umursadığım zaman o beni umursamıyor.
Artık siz karar verin,
Biz mi hayatı zorluyoruz;
Yoksa hayat mı bizi zorluyor?
Büşra KAPAR
9/A
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
18
Haziran 2010 Sayı:2
EĞİTİM KADROMUZ
Z. RÜSTEM AKGÜN
MÜDÜR
YAKUP ÖZGÜL
MÜDÜR YARDIMCISI
ZİYATTİN BİÇER
MATEMATİK
HÜSEYİN DİNÇ
MATEMATİK
ABDULLUH ÇİKOĞLU
HARUN DURMUŞ
MATEMATİK
FERHAT ALBAYRAK
YUNUS DOĞAN
İNGİLİZCE
HALUK BELHAN
İNGİLİZCE
BERCESTE BELHAN
EMEL YAVUZALP
İNGİLİZCE
ENVER EKİNCİ
İNGİLİZCE
MEHMET KALEM
BİYOLOJİ
ALİ ÇELİK
BİYOLOJİ
FİLİZ KARAYİĞİT
BİYOLOJİ
MEHMET AKALIN
EDEBİYAT
NURAY KÖSE
EDEBİYAT
DENİZHAN ÖZMEN
FİZİK
VAHDETTİN BAĞBAN
DİN KÜLTÜRÜ
MATEMATİK
İNGİLİZCE
KİMYA
A TEVFİK ARI
COĞRAFYA
TÜLİN BAYIR
COĞRAFYA
NECMETTİN GÜLTEKİN
EDEBİYAT
ÖZGÜR ARSLAN
TARİH
SELAMİ KAYA
TARİH
DUYGU ÇEÇEN
REHBERLİK
YUSUF OLGUN
BİLGİSAYAR
ALPER AKİPEK
BEDEN EĞİTİMİ
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
19
Haziran 2010 Sayı:2
LEVHA TEKTONİĞİ
D
epremlerin, yanardağların, yeni okyanusların, sıradağların, volkanik adaların
ve okyanus çukurlarının oluşması... Bunların hiçbiri faili meçhul olaylar değil,
hepsinin sorumlusu temelde aynı: bir türlü yerinde duramayan haylaz litosfer
(taşküre). Litosferin bu hareketli yapısı nedeniyle Dünya sürekli yenileniyor, "imaj
tazeliyor". Eğer, Dünya'nın günümüzden 200 milyon yıl kadar önce bir vesikalığı
çekilmiş olsaydı, bu fotoğraftan Dünyayı tanımamız mümkün olmazdı.
Benzer biçimde, uzak bir gelecekte Dünya bugünkünden de farklı bir görünümde olacak. Belki de bugün
birbirinden ayrı olan kimi kıtalar birleşecek, yeni okyanuslar, sıradağlar oluşacak. Ya da bazılarının söylediği
gibi litosfer durulacak, Dünya "Venüsleşecek".
Her şey bundan yaklaşık 4 milyar yıl önce başladı. Çünkü. Dünya o zamanlar soğumaya ve farklı katmanlara
ayrılmaya başladı. Yerküre çekirdek, manto ve kabuk olmak üzere başlıca üç ana katmandan oluşmakla
birlikte, bu katmanlar da kendi içlerinde çeşitli bölümlere ayrılıyor ya da kimi yerlerde birleşebiliyorlar.
Örneğin, en dıştaki katman yerkabuğu ve onun hemen altında yer alan mantonun üst kısmı birlikte litosferi
oluşturuyorlar, Litosfer, tüm Dünyayı kaplayan tek parça bir yapıda değil; kimi yerlerde kırılması nedeniyle
biçimleri düzgün olmayan katı halde 12 büyük ve çok sayıda küçük levhadan oluşuyor. Bu levhalar, üstünde
bulundukları magmanın etkisiyle sürekli hareket ediyorlar. Biz bu hareketi hissedenleyiz elbette; ama, bu
hareketlerin neden okluğu deprem gibi kimi doğa olaylarını hissedebiliriz. Levhalar birbirleriyle temas halinde
olduklarından, birindeki bir hareket zincirleme olarak diğerlerim de etkiliyor. Milyarlarca yıldır süren bu
sürece levha tektoniği de deniyor. Okyanusal ya da kıtasal olan bu levhaların büyüklüğü birkaç yüz km'den
binlerce km'ye kadar değişebiliyor. Pasifik ve Antarktika levhaların en geniş olanları. Genişlikleri gibi
levhaların kalınlıkları da farklı; genç okyanusal litosferde kalınlık 15 km'den az olabilirken, yaşlı kıtasal
litosferde, Kuzey ve Güney Amerika'nın iç kısımlarında olduğu gibi 200 km' ye kadar çıkabiliyor.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
20
Haziran 2010 Sayı:2
Elbette bu devasa büyüklükte ve katı haldeki levhaların ağırlıklarına karşın nasıl hareket ettikleri de merak
konusu. Sorunun yanıtı, kıtasal kabuğun kuvars ve feldispat gibi görece hafif mineraller içeren granit kaya
yapısına sahip olmasında yatıyor. Okyanusal kabuksa, çok daha ağır ve yoğun olan bazaltik kayalardan
oluşuyor. Kıtasal ve okyanusal levhaların hareketleri üç farklı biçimde gerçekleşiyor. Bu levhalar
birbirlerinden uzaklaşabiliyor, birbirlerine yaklaşabiliyor ya da birbirlerine yatay olarak sürtünebiliyorlar.
Levhaların birbirinden uzaklaşması litosferde meydana gelen kırılmayla gerçekleşiyor. Bu kırılmayla ikiye
ayrılan levhanın parçalanmanın birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları noktada bir yarık oluşuyor ve
astenosferdeki magma yukarı çıkarak burada soğuyor ve yeni bir kabuk oluşturuyor. Magma soğuyup
katılaştıkça levhaları iyice iterek birbirinden uzaklaştırıyor. Bu sürece deniz tabanı yayılma süreci, bu olayın
görüldüğü yerlere de yayılma sırtı deniyor. Levhaların birbirlerinden uzaklaşmaları volkanik sıradağların ya
da yeni okyanusların oluşmasına neden olabiliyor. Örneğin Atlas Okyanusu günümüzden 250 milyon yıl kadar
önce Kuzey Amerika'nın. Avrupa ve Kuzey Afrika levhalarından ayrılmasıyla oluşmuş ve günümüzde de yılda
5 cm kadar genişleyen bir okyanus.
Yakınlaşan levhaların da hareketleri farklı oluşumlara yol açıyor. Eğer birbirine yakınlaşan levhalardan biri
diğerinden daha ağırsa, bu levha diğerinin altına doğru giriyor. Aslında litosferin, astenosferin (ateş küre) içine
doğru girdiği bu noktaya “dalma-batma noktası” deniyor. Bu olay daha iki okyanusal levha ya da biri
okyanusal diğeri kıtasal olan iki levha karşılaştığın dagerçekleşiyor. Dalma-batma hareketi sonucunda, bu
noktaya yakın yerlerde büyük hendekler, yanardağlar ve volkanik adalar oluşuyor. 10.916 m derinliğindeki
Dünya'nın en derin çukuru olan Mariana Çukuru da Pasifik Levhası ile Filipinler Levhasının yakınlaşması
sonucu oluşan hendeklerden. İki kıtasal levhanın yakınlaşmasındaysa, her iki levha da okyanusal levhalar gibi
ağır ve yoğun olmadıklarından dalma-batma hareketi gerçekleşmiyor. Bunların birbirlerineuyguladıkları
basınç nedeniyle sıkışan levha sınırındaki kabuk kırılıyor ve üst üste binerek yükseliyor ve o zamanla
sıradağlar oluşuyor, örneğin, Himalayalar ve Tibet Platatosu 45 milyon yıl kadar önce iki kıtasal levhanın
yakınlaşmasıyla oluşmuş.
Birbirlerine yatay olarak sürtünen levhalar aynı anda. zıt yönlü ve değişik hızlarda hareket edebiliyorlar. Bu
sürtünme sınırlarında, litosferde kırılmalara ve büyük fayların oluşmasına yol açabiliyor. Bu faylar da
depremlere neden olabiliyor. Yakından tanıdığımız Kuzey Anadolu Fayı ve California'daki San Andreas Fayı
bu hareketler sonucu oluşan faylardandır.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
21
Haziran 2010 Sayı:2
San Andreas Fay Hattı (ABD California)
LİTOSFERİ OLUŞTURAN LEVHALAR
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
22
Haziran 2010 Sayı:2
KITASAL KAYMA TEORİSİ
Yeryüzünün oluşumu ile ilgili olarak kıtaların sabit olduğu ve ilk başta bağlı olmalarını sağlayan karasal
köprülerin sonraki dönemlerde denizlere battığı varsayılıyordu. Ancak Alman Jeolog ve Meteorolog ALFRED
WEGENER bu açıklamayı yetersiz bulmuş ve kendisi 1915 yılında “Kıtasal Kayma” Teorisini yayınlamıştır.
Bu Teoriye göre bütün Atlantik kıyıları boyunca Afrika ve Güney Amerika tıpkı yapboz parçaları gibi
birbirine uyar. Paleoletik ve Mezozoyik çağlardan kalma aynı tortulara ve sürüngenlere her iki kıtada
rastlanabilir. Aynı familyadan yakın akraba bitkiler 200 milyon
yıl önce Hindistan, Avustralya ve
Antarktika’da yetişmişti. Alman meteorolog ve jeolog Alfred Wegener 20. yüzyılın başına doğru bu gözlemlere
dayanarak, geçmişte bütün kıtalardan oluşan tek bir büyük kara kütlesinin bulunduğu sonucuna vardı. Bu
süper kıtanın parçalanmasından sonra, tekil kara kütlesi parçalarının sürüklenerek şimdiki konumlarına
kaydıklarını belirtti.
SÜRÜKLENMENİN sebebini açıklığa kavuşturmayan Wegener, bu yüzden eleştirilere uğradı.
Yaklaşık 50 yıl sonra, teorisinin geçerliği levha tektoniği modeliyle doğrulandı.
ALFRED WEGENER
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
23
Haziran 2010 Sayı:2
JEOLOJİK SÜREÇLER BOYUNCA KITASAL KAYMANIN GELİŞİMİ
Kaynaklar:
Bilim Ve Teknik 2003 Kasım
Bilgi Küpü NTV Yayınları
www.biltek.tübitak.gov.tr/yerküre/01.swf
A . Tevfik ARI
Coğrafya Öğretmeni
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
IŞILTILI UÇURUM
Bu günlerde düşünürlerin
takıldığı ve bizi de ilgilendiren bir
konu var. Bunu sizlerde tahmin
etmişsinizdir.
Tabiî
ki
yozlaşan
Türkçemiz.
24
Haziran 2010 Sayı:2
ANNEM
Evimizin güneşisin,
Annelerin en güzelisin,
Altın kalpli melek
annem,
Aslında bu konuyu yakından takip etmesi gereken biz
olmalıyız. Çünkü geleceği belirleyecek, geleceğe yön verecek
olan bizleriz. Eğer bizim dilimiz bozulursa geleceğe
aktaracağımız kültür de bozulur. Biliyorsunuz, dil ve kültür
bir bütündür. Dil bozulursa kültür bozulur, kültür ise
yaşamımızı etkiler. Kısacası dil bozulursa her şey bozulur. En
önemlisi ise kültür bozulur, dil bozulur, yaşam bozulursa;
Solmasın hiç melek
yüzün.
Biraz kederli bakınca
Benim dünyam kararır;
Eğer sen mutluysan
Dünyalar benim olur.
tarih bozulur, geçmiş bozulur.
Tarihi olmayan ya da tarihini unutan bir millet tam
olarak bir millet sayılamaz. Bir gün başka bir milletten biri
gelir ve derki;
Sen evimin doktorusun;
Hem aşçısı, hem işçisi;
Her derdime ilaç gibisin,
‘Arkadaşım sizin tarihiniz, sizin kültürünüz, sizin diliniz
Sen olmazsan yapamam anne...
şudur ‘ ve kendi tarihi, kendi kültürü ve kendi diliyle o milleti
kandırır. Kandırır diyorum çünkü tarihini, dilini, kültürünü
unutmuş bir millet kandırılmaya müsait bir hal almış
millettir. Zaten geçmişte heveslenerek, başka milletleri
örnek alarak, kandırılarak tarihini, kültürünü ve dilini
unutmuştur. Yani kör olmuştur. Bunu söylemek zor olsa da
Dünyaları değişemem,
Saçının bir tek teline,
Senin hakkını ödeyemem,
Ne yapsam da az bile.
biz gençler ve yetişkinler günler geçtikçe kandırılıyor ve
Melis ŞEREFOĞLU
9-A
tarihimizi unutuyoruz.
Sözün özü; biz bu günlerde ışıltılıymış gibi görünen bir
uçuruma doğru gidiyoruz ve bu günlere nasıl geldiğimizi
unutan bir millet oluyoruz. Eğer bu uçuruma biraz daha
yaklaşırsak halimizi siz düşünün…
Burak ÇANAKÇI
9/B 144
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
25
Haziran 2010 Sayı:2
ZAYIF CANLILARIN GÜÇLÜ ÖZELLİKLERİ
Y
eryüzünde
birbirinden
bağımsız on milyon türün
yaşadığı tahmin edilmektedir.
Bu canlılardan bazılarının çok
güçlü ve yırtıcı olduğunu
belgesellerden
seyrederiz.
Yılanların sessizce yaklaştığı avını ustaca yakalaması,
aslanın, kaplanın hızlı koşması ve güçlü pençeleri ile
avını yakalayıp ziyafet çekmesi, kutuplardaki ayıların
buzu kırarak altındaki balığı yakalaması gibi.
İzlediğimiz bu görüntüler sanki sadece bu canlıların
yaşayıp
nesillerini
sürdürebileceğini
düşündürmektedir. Oysa soğukkanlı bir yılanın
senede üç dört defa büyük bir av yemesi ona
yetmektedir ve yavruladığında da az sayıda yavru
oluşması ve bunların baş düşmanlarının da yine
yılanlar olması onların zayıf yönleridir. Aslanlarında
avlanırken ihtiyacı kadar avlanıp topluca besini
tüketir. Az yavrulaması ve hiyerarşideki çetin rekabet
yine onların zayıf yönü sayılabilir. Böyle örnekleri
artırabiliriz ama şunu unutmayalım ki avlarının da
topluca dolaşması yakalanma risklerini düşürür
yoksa hepsi tek tek av olma tehlikesi geçirirler. Hatta
yavrularını topluluğun iç tarafında saklamaları da
bilinçli bir özelliktir.
Zayıf sandığımız bazı canlıların üstün özelliklerinin en
başında da hızlı üremesidir. Yılandan kartala bir çok
canlının avı olan farenin üremesi o kadar hızlıdır ki iki
fare besin ve ihtiyaçlarını temin ettiği zaman
sayılarını beş bine çıkarabilir. Çünkü yeni doğan
yavru kısa bir süre sonra üreyebilmektedir. Bu
özelliğin de zayıf zannettiğimiz av olmaktan başka bir
işe yaramayan farenin üstün özelliği sayılmaz mı?
Aynı şekilde dereyi geçen geyiklerinde topluca
gezmek istemesi de av olma ihtimalini azaltarak
ayakta kalması bu gibi canlıların üstün özelliği
sayılmaz mı?
Bunun böyle olduğunu milyonlarca yıldır beraber
yeryüzünde yaşamaları ispatlamıyor mu?
Tavşanın hızlı koşması karlarda beyaz tüyü ile
seçilememesi, yine balıkların dış döllenme ile fazla
gamet bırakıp çokça yavrunun oluşturulma sı onların
büyük balıklara yem olsa bile bir üstün özellik
sayılmaz mı?
Bakterilere baktığımızda hayatta kalmak için ortamın
kötüye gittiklerini hissettikleri anda hücresinin
içindeki suyu azaltarak metabolizma larını
yavaşlatırlar ve etraflarında koruyucu bir zırh olan
endospor oluştururlar. Bu haldeyken ortam eskisi
gibi normalle döndüğünde onlarda aktif hayatlarına
geri dönerler. Uyku halindeki bu halde iken ısı
değişimi, PH değişimi, antibiyotik uygulaması gibi
olumsuz koşullardan bazı dayanıklı olanları
etkilenmeden yaşarlar. Ayrıca bu kazandığı direncide
eşeyli çoğalarak yavrulara aktarması ve bu uyku
halinin iki yüz elli milyon yıl sürmesi önemli bir üstün
özellik sayılmaz mı? Bu yetenekle savunmasız tek
hücreden oluşan bir bakterinin değişen dünya
şartlarına dayanması sağlanmıştır.
Bakteri gibi virüslerinde benzer durumlar da kristal
hale geçip uzun süre minimum seviye de kalabilmesi
onların üstün özelliğidir. Unutmayalım ki insanlar
doğayı tahrip etmediği müddetçe hiçbir canlının nesli
tükenmez.Doğada uzun yıllar bir denge halinde
yaşarlar.
MEHMET KALEM / BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
26
şey bizim elimizde, ki ben inanıyorum bir gün
TEKNOLOJİ ÇAĞINDA CAHİLLİK
herkes bu durumdan sıkılacak, ilerlemek için bir
G
erçek şu ki teknoloji,
şeyler yapacak ve böylece bizler cahil olarak
çağında
başkasının esiri değil de bir mucit olarak
cahillik
yaşıyoruz. Evet belki
ilk duyuşta biraz saçma
gelebilir
teknoloji
ilerledikçe
Haziran 2010 Sayı:2
ama
cahillik
düşününce,
artıyor.Aslında
cahillik, bir şeyleri bilmeyerek farkında olmadan
olumsuzluklar yapmaktır.Günümüzde teknoloji
ilerledi ve tam cahillik bitti derken bu sefer daha
da olumsuz bir şekilde geldi.Çünkü bizler
maalesef teknolojiyi yerinde ve amacına uygun
kullanmıyoruz, kullanamıyoruz.Dolayısıyla bizler
teknoloji çağında cahillik yaşıyoruz.
Bizler artık öyle duruma düşüyoruz ki; ne
başkasına hükmedeceğiz.
Evet, bu söylediklerim şimdi bizler için
hiçbir şey; fakat gelecekte keşkeler olacaktır.İşte,
keşkeler yaşamamak için biraz daha dikkatli
davranmalıyız.Unutmayalım ki bu milletin, bu
ülkenin
geleceği
bizlerin
geleceğimiz keşkeler ile dolu olmaz, umarım
teknoloji esiri olmayız ve yine ümit ediyorum ki
bizler, bu milletin teknoloji mucitleri olacağız.
Unutmayalım ki; “KONTROLSÜZ
TEKNOLOJİ , TEKNOLOJİ DEĞİLDİR…”
Hatice KARADAĞOĞLU
ailede anne-baba, anne babalığını yapabiliyor ne
de öğrenci öğrenciliğini.Yani sohbet deyince
elinde.Umarım
HERKESE İNAT
SMS, ödev deyince internet aldı artık sosyal
yaşamın, araştırmaların yerini.Artık nesil öyle
Sıkıca tutun bu hayata,
oldu ki, istenilen ödev bile öğrenilmeden teknoloji
Yaşa, herkese inat!
hırsızlığı yapılarak yapılıyor.Evet, teknoloji her
Sev sevebildiğin kadar,
istediğini ayağına getiriyor bu çok güzel; fakat bu
Hayata tutunarak…
şekilde getiriyorsa bu da çok kötü.İşte bu kötü
yönünden dolayı bu cahillik oluyor; teknoloji ile
Belki yorulursun biraz,
cahillik.Peki bizler dünya döndükçe, teknoloji
Biraz da sıkılırsın;
ilerledikçe
hep
olacağız?Hayır,olamayız.Peki
böyle
mi
Ama kalmalısın ayakta,
o
ne
Yaşamalısın herkese inat…
zaman
yapacağız?Bizler yeni nesil olarak belki biraz
bilinçsiz
öyle.Ama
davranıyoruz
artık
buna
belki
büyüklerimizde
dur
demeliyiz.Bizler
Sevinç al alabildiğin kadar,
Hayat ağacından;
araştırarak, çabalayarak , öğrenerek, okuyarak bu
Git gidebildiğin kadar,
cahilliği yenebiliriz.Böylelikle teknoloji cahili
Mutlu ol herkese inat…
değil, teknoloji mucidi olarak anılabiliriz.İşte her
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
Hatice KARADAĞOĞLU
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
ANNE-BABADAN İSTEK KARTI…
27
Haziran 2010 Sayı:2
DUYARLI OLUN:
İhtiyaçlarıma, isteklerime ve korkularıma
ÇABA GÖSTERİN:
Benim farkıma varmak ve beni takdir etmek için
LÜTFEN:
Bana önemli olduğumu hissettirin
FIRSAT VERİN:
Başarmam için bana şans tanıyın
SAYGI GÖSTERİN:
İnançlarıma ve fikirlerime
ZAMAN AYIRIN:
Zamanınızı benimle paylaşın
İLGİ GÖSTERİN:
Bana ilgi gösterin… Bir gülücükle…
TAKDİR EDİN:
Doğru yaptığım şeyler için beni övün
FARK EDİN:
Ben özelim… Beni dinleyin…
YÜREKLENDİRİN:
Daha yükseği hedefleme için beni cesaretlendirin
RUMEYSA GÜNAY 9-G 284
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
28
Haziran 2010 Sayı:2
ETKİNLİKLERİMİZ - 2
OKULUMUZDA KUTLU DOĞUM HAFTASI KUTLANDI
Okulumuzda 27 Nisan 2010 tarihinde Kutlu Doğum Haftası kapsamında İl Müftüsü Ömer KOCAOĞUL'un da
katılımıyla etkinlik düzenlendi. Etkinlik de İmam Hatip Lisesinden ve okulumuzdan 2 öğrenci ve şiirler
okudu.
OKULUMUZDAN 8. KOLORDU KOMUTANLIĞI’NA ZİYARET
Okulumuz 10. Sınıf öğrencileri (140 öğrenci) 25 Mayıs 2010 tarihinde 8. Kolordu Komutanlığı’na geziye
götürüldü. Gezide komutanlığın bazı bölümleri gösterildi, brifing verildi, askerli hakkında öğrencilerimiz
bilgilendirildi.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
29
Haziran 2010 Sayı:2
KARİYER GÜNLERİ
Kariyer günleri kapsamında Fırat Üniversitesi Eğitim Fak.
İlköğretim Bölümü Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı Başkanı Yrd.
Doç. Dr. Mehmet TURAN 21 Nisan 2010 tarihinde
öğrencilerimize kariyer yapma, başarılı olmanın yolları ve gelecek
planları üzerine konferans verdi. Okul yönetimi ve Rehberlik
Birimi olarak kendisine teşekkür ederiz.
BAHAR ŞENLİKLERİ
OKULUMUZDA BAHAR ŞENLİKLERİ KAPSAMINDA;
FUTBOL TURNUVALARI, GRUP EFG KONSERİ, SES
SİSTEMİ, NECİP FAZIL KISAKÜREK'İ ANMA PROGRAMI,
DAVUL KLARNET ŞENLİĞİ, VE KERMES YAPILDI. BU
ŞENLİKLERİN YAPIMINDA EMEĞİ GEÇEN BÜTÜN
ARKADAŞLARIMA VE ÖZELLİKLE BU ŞENLİKLERİ
YAPARKEN BİZLERE ELİNDEN GELEN TÜM DESTEKLERİNİ
VEREN BAŞTA OKUL MÜDÜRÜMÜZ SAYIN RÜSTEM
AKGÜN VE BÜTÜN ÖĞRETMENLERİMİZE TEŞEKKÜR
EDERİZ. FUTBOL TURNUVASINA KATILIP ŞAMPİYON
OLAN TAKIMIMIZA VE 19 MAYIS GÖSTERİLERİNE KATILIN
ÖĞRENCİLERİMİZE BELGE VE PLAKETLERİ OKULUMUZ TARAFINDAN VERİLDİ.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
30
Haziran 2010 Sayı:2
UNUTMAK
Unutmak,
Bir gecenin karanlığında,
Silip atmaktır her şeyi fütursuzca.
Resimleri ona ait her şeyi
Yakıp yıkmaktır bazen.
Unutmak,
Yüreğinde acımasız bir yangın,
Ve onu hiddetlendiren fırtına eserken,
Ayrılık sözleri yankılandığında,
Sessiz kalmayı tercih etmektir.
Unutmak,
Ellerden gizlediği gözyaşlarını,
Bir köşede akıtmaktır.
Unutması için yüreğine yalvarmaktır.
Unutmak,
Her şeye rağmen sevmektir.
Sevipte onun için ölmektir
İhanete boyun eğmektir.
Unutmak,
Veremdir kanserdir.
Her gün diri, diri toprağa gömülmektir.
Ama sevmekten vazgeçmemektir.
Unutmak,
Öyle bir duygudur ki
Herkesin yapmak istediği,
Ancak hiçbir zaman başaramadığı,
TEK ŞEYDİR.
ESMA AKÇİN
9/F
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
31
Haziran 2010 Sayı:2
O GÜN…
Bazı günlerin biz Türklerde çok önemli bir yeri vardır.19 Mayıs da o günlerden biridir.
Atatürk’ün, Türklerin gönlüne özgürlük tohumunu attığı gündür 19 Mayıs.
Atatürk, o gün karar vermişti yurdu hürleştirmeye ve birçok şeye o gün başlanmıştı. Halk
örgütleniyor, düştükleri bu durumdan kurtulmanın yollarını arıyordu. Kendilerine önder
seçtikleri Atatürk, onlar için, yurdu için birçok fedakarlık yapıyordu.Uğruna birçok şey feda
ettiği askerlikten bile vazgeçmek zorunda kalıyordu.Ama o yine de ‘önce yurdum’ diyerek
mücadeleye devam etti.Ve tüm yaptıklarının karşılığını yurdunun özgürleştiğini, halkının huzurlu yaşamaya
başladığını görerek aldı.Bu onun için en büyük mutluluk ve ödüldü.
Bugün Atatürk’ün biz gençlere hediye ettiği ve ‘doğum günüm’ diye nitelediği 19 Mayıs’ı yaşamanın coşkusu
içindeyiz. Bu hediye biz gençler için birçok mesaj taşımaktadır. Atatürk, büyük mücadelenin başladığı günü gençlere
yol gösterici olması için hediye etmiştir.
Biz de tüm bu fedakarlıklara layık bir gençlik olarak yetişip, Atalarımızın kanlarıyla, tırnaklarıyla bize emanet ettikleri
bu ülkeyi başarılarımızla, aklımızla en yüksek seviyelere taşımalıyız. Bu her şeyden önce bizim onlara karşı vefa
borcumuzdur.
Kader YALÇIN
9/A
KULAKTAN KULAĞA
MÜDÜRDEN MÜDÜR BAŞYARDIMCISINA: Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey
değildir. Öğrencileri, üniformalarıyla okul bahçesine topla, olayı görsünler. Ben de orada
bulunup kendilerine gerekli bilgileri vereceğim. Şayet yağmur yağarsa tabi ki bir şey
göremeyeceğiz. O zaman öğrencileri sınıflara götürürsün.
MÜDÜR BAŞYARDIMCISINDAN MÜDÜR YARDIMCISINA: Müdürün emriyle yarın sabah dokuzda güneş tutulacak. Bu
her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülmeyecektir. Bu durumda tutulma, sınıflarda
gerekli üniformalarla yapılacaktır.
MÜDÜR YARDIMCISINDAN ÖĞRETMENLERE: Müdürün emri ile yarın sabah dokuzda üniformalar ile güneş
tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır, şayet yağmur yağarsa ki, bu pek görülen bir olay değildir. Müdür sınıflarda
gerekli bilgiyi verecektir.
ÖĞRETMENDEN SINIF BAŞKANINA: Yarın saat dokuzda hava güzel olursa üniformalarla müdür tutulacak. Sınıflarda
yağmur yağarsa okul bahçesinde çöp toplanacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
SINIF BAŞKANINDAN ÖĞRENCİLERE: Yarın sabah dokuzda sınıflarda müdürü tutacağız. Sabah hepiniz
üniformalarınızla hazır olun.
ÖĞRENCİLER KENDİ ARALARINDA: Yarın sabah sınıf başkanı okul müdürünü tutuklayacakmış...
Merve AKYİĞİT
10 FEN/D
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
FİZYONOMİ
Fizyonomi yüzümüzle ilgili ifadelerin okunup,
açıklamasını yapan “yüz okuma” sanatıdır. Bunun
için yüz okuma alfabesi vardır.
32
Haziran 2010 Sayı:2
5.DUDAKLAR
Geniş ve Düşük:Cömert
Kısa ve Kalkık:Gururlu
Büyük:Cesur,savaşçı ruhlu
1.ALIN
Ensiz,büyük:Hilekar,yalancı
Geniş:Hayal gücü kuvvetli
Aşırı Büyük Alt Dudak:Tembel
Normal:Dengeli,yetenekli
İnce,ensiz:Şan ve şöhret tutkunu
Dar:Çok dikkatli,dakik,rakamlarla arası iyi
Kalın ve Kalkık:Zevke ve eğlenceye düşkün
Dörtgen:İyi kalpli
İnce ve Düşük:Öz konuşan
Dik:Bağımsız
Kalın,Sarkık:Ağzı kalabalık ,zevke düşkün
Yuvarlak:Sirirli,inatçı
Üst Dudak ve Damak Önde.Huysuz ve kavgacı
Çökük:Zorluklara karşı direnci olmayan
6.SAÇ RENGİ
2.GÖZLER
Sarı:Cesur
Çukur:Ciddi,gizemli,zaman zaman
gaddar,sezgileriyle hareket eden
Bal rengi:Soğuk
Burna yakın:Konsantrasyonu kuvvetli,titiz
Büyük:Açık,kibar,güvenilir,tembel
Küçük:Cesaretli ve iradesi zayıf
Patlak:Hevesli ve meraklı
Parlak:İhtiraslı
Dış Uçları Aşağı Doğru:Empati yetenekli
3.GÖZ RENGİ
Dar:Kontrolcü
Geniş:İyi lider,kendine güveni tam
Dolgun:Güçlü,inatçı,cömert,sabırsız
Küçük ve Kısa:Kibirli,cimri,kötü kalpli
Kambur:Barışçı,cömert,eli açık
Siyah:Korkak
Kızıl:Kurnaz
7.YÜZ ŞEKLİ
Enli,etli ve yuvarlak:İyi kalpli
Aşırı uzun:Kibirli,kendini beğenmiş
Çökük:Kötü ahlaklı
Düz şekilli:Ters,başına buyruk,zalim
Kemikli ve Kare:Tedbirli,sert,baskın
Küçük:Cesaretsiz ve iradesiz
Balon şekli:İyi kalpli,alçak gönüllü
Uzun,Dikdörtgen:Asil
Kemikli:Çalışkan ve ürkek
İçe Doğru:Yardımlaşmayı seven,girişken
Sivri.Çabuk sinirlenen,meraklı
Narin TÜRKER
10 FEN B
Geniş ve Düz:Sosyal ama kararsız
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
33
Haziran 2010 Sayı:2
ELAZIĞ-HARPUT MUSİKİSİ
Harput’un çok eski bir tarihe ve zengin bir genel kültüre sahip olması, doğal olarak musiki kültürünü de
egemen kılmaktadır.Başta eğitim , kültür ve sanat alanlarında kendini gösteren Harput , musiki alanında da önemli
eserleri ortaya koymuştur.Harput musikimiz hem halk hem de sanat müziği formlarını bünyesinde bulunduran özgün
bir yapıya sahiptir.
Fuzuli başta olmak üzere Nedim’den Niyazi-Misrî’den ve diğer divan şairlerinden şiirlerin bestelenmesiyle
vücuda götürülen Harput musikimizde derin bir divan edebiyatı etkisi vardır.Klarnet, ud , kanun , keman gibi klasik
sazlarla , beşiri , ibrahimiyye , uşşak , hüseyni , bayati , şirvan ve divan gibi ana makamlar icra edilerek ortaya çıkan
özgün bir musiki tarzı , başka bir şehirde yoktur düşüncesindeyim.
Türkiye genelinde hemen hemen hiçbir ilde olmayan sadece Elazığ’a mahsus bir ezgi okuma özelliği
vardır.Bilhassa uzun hava ve hoyratlar okunurken mani veya güftenin neredeyse her satırından evvel bir giriş terimi
kullanılır.”Ah hele gurban ! “ “Ah balam “ “Ah hele zalim ! “ “Ah ağam “ “Ah oğul “ vb. şeklinde olan bu terimleri
bilmeyenler bu hoyratları , uzun havaları okuyamazlar.
Günümüze kadar Elazığ-Harputlu bu havaları önce dinledi , öğrendi . Sonrada çaldı söyledi bu havalarla vecde
geldi, her türlü duyguyu yaşadı ve yaşatmakta…
Bugünkü haliyle Harput müziği , bir Türk müziği harmanı olarak (Türk Halk,Sanat,Tasavvuf) kendisini
göstermektedir.
Harputluların müziğindeki şu ince anlayışa bir bakın . Osmanlı saray baş hanendelerinden Dede Efendi’nin
bestelediği “ Yine bir gülnihal aldı bu gönlümü “ adlı esere Harputlular benzer bir ezgiyle “Görmedim alemde bir
benzerin ey güzel “ diyerek nazire yapabiliyorlar.
Şimdi, sözümüzü değil de yazımızı Harput’a ait anlam yüklü , derunî ve coşkun namelerle bitirelim.
Ne mestim , ne mestim ,
Dünyasına , Dünyasına ,
Ne sarhoşum, ne mestim
Aldırma Dünyasına ,
Her gören bir hoş olur ,
Dünya benim diyenin ,
Seni görene mestim.
Dün gittik , dün yasına .
***
***
Bu sular meste gider,
Sürme beni , sürme beni ,
Dolanır dosta gider ,
Çek gözen sürme beni ,
Yıkılası Harput’a
Kapında kulun olam
Sağ gelen hasta gider .
Eşikte sürme beni,
***
Bülbül güle mi geldin ,
Laldın dilemi geldin ,
Bildin gülde vefa yok ,
Bile bile mi geldin.
***
Ahçiği yolladım urum eline ,
Eğer bâd-ı saba zülfün teline ,
Gel seni götürem İslam eline ,
Kaşını sevdaya salan o Ahçik
Aman o Ahçik , civan o Ahçik
Aklımı başımdan alan o Ahçik
***
Al almayı daldan al
Daldan alma benden al
Duydum gelin olisin
Dur ben ölem ondan al.
***
Aş yedim dilim yandı
Köz düştü kilim yandı
Ben kilimi kayırmam
Bahçede gülüm yandı
***
Bir şuh-i sitemkar yine saldı beni derde
Koydu nitekim başımı , bin türlü kederde
Ağlar gezerim , her gece , her vakt-ı seherde
Sevdim seveli terk edemem hayr ile şerde
Bir misl-i melek , zat-ı yeri , hüsn-ü beşerde.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
Abdullah ÇİKOĞLU
Matematik Öğretmeni
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
SONSUZLAŞMIŞ GİBİ GÖRÜLEN
ZAMAN
Z
aman,
çok
geniş
anlamları
içinde
barındıran
bir
kelimedir.Tıpkı
ev
kelimesi gibi. Ev kelimesi de
kısadır;ama
içinde
neler
barındırmaz ki?Zaman kelimesi
de böyledir.
İnsanoğlu zamanı sonsuz görür.İnsanlara
sorun, zaman kelimesi neyi çağrıştırıyor,
diye.Geneli,
sonsuzluk
,der.Mantıklı
düşünüldüğünde bu böyle değildir.İnsanların
bakışıyla
ben
zamanı
bir
okyanusa
benzetiyorum.İnsanlar okyanusa tepeden bakınca
sanki dibi yokmuş gibi sonsuza kadar gittiğini
düşünürler.Ama bu böyle değildir.İnsanlar zamanı
böyle sanıyorlar uçsuz bucaksız bir uçurum gibi.
Aslında zamanı iyi kullanmakta ,kötü
kullanmakta insanın elinde. Yaradanımız bize göz
vermiş , kulak vermiş, en önemlisi de akıl
vermiş.Zaten insanları diğer varlıklardan ayıran en
büyük
özellik
aklının
ve
mantığının
olmasıdır.Bize imkan verildiği halde biz zamanı
verimsiz kullanıyorsak bizde bir problem
vardır.İnsanın aklı olduğu halde zamanı bile bile
kötü kullanması, düşünüldüğünde gerçekten de
çok saçma geliyor.
Benim anlatmak istediğim şu; zaman
sonsuz değildir.Zaten hiçbir şey sonsuz
değildir.Her şeyin bir başı olduğu gibi sonu da
vardır.
Büşra KAPAR
HAYALLER
1 varmış, 1 yokmuş ama …
1 yine yalnız… yine yoksulmuş…
Büyümüş… büyümüş ve büyümüş…
Hayallere dalmış …
Kocaman 1 ev hayal etmiş..
İçinde binbir çeşit eşya,…
Ama sadece hayal edebilmiş.
Ama mükemmel bir hayalmiş…
Ve sona ermiş….
34
Haziran 2010 Sayı:2
FIKRA
BALIKLAR
-BABA BALIKLAR
NEFES ALIYOR ?
NASIL
-BİLMİYORUM
-BALIKLAR UYUR MU ?
-BİLMİYORUM
-BALIKLAR AĞLAR MI ?
- BİLMİYORUM
…
-BABA SORDUKLARIM SENİ RAHATSIZ EDİYOR MU ?
-NE MÜNASEBET OĞLUM SOR Kİ ÖĞRENESİN.
BİL BAKALIM
Ögretmen, pazartesi günü okula gelir ve biyolojiden
cuma
günü
yazılı
olacağını
öğrencilerine
söyler.Çocuklar cuma gününe kadar harıl harıl
çalışırlar.O gün sınıfa giren öğrenciler,bir de ne
görsünler!
Her
sıranın
üzerinde
bir
mikroskop.Çocuklar şaşkınlıklarını üzerinden atar
atmaz sorarlar: “Hocam,bu ne?” Öğretmen: “Lam ve
lamel arasında böcek bacakları var inceleyin.Hangi
böcek olduğunu yazın”der.İtirazlar edilse de öğretmen
nuh der peygamber demez.Çocuklar,çaresiz otururlar
mikroskoplarının başına.Bir müddet sonra,bir öğrenci
sinirlenip kapıyı hızlı bir şekilde çarparak dışarı
çıkar.Öğretmen:“Kim bu saygısız?”diye bağırır.Kapı
yavaşça
açılır ve
bir bacak
uzanır.Öğrenci:“Bil
bakalım,hocam bu bacak hangi örgencinizin?”der.
ALİ SERVET DEMİR
10 FEN/B
Seda Berrin BOZKURT
9-C
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
35
Haziran 2010 Sayı:2
İNGİLİZCE KÖŞESİ
WHY LEARN ENGLİSH
Learning to speak English well may be the best thing you can do to improve your life.
That's right. Do you think it would be fun to have access to information that other
people can't get? Talk and write letters to interesting people that others can't
communicate with? Impress people around you whenever you opened your mouth?
Make big jumps in your career, leaving others miles behind?
You can get all this if you speak English well.
Get access to knowledge
What are you interested in? Is it science? Music? Computers? Health? Business? Sports? Today's media —
such as the Internet, television, and the press — give you almost unlimited access to knowledge about your
favorite subjects. After all, we live in the information age, don't we?
There's only one problem. Most of this knowledge is in English.
Here are some examples of knowledge you can use if you know English:

Most pages on the Web. That's over a billion (1,000,000,000) pages of information! It's amazing
that learning just one language gives you access to almost all knowledge on the Internet.

Books — on any subject, from all over the world. Read books by British or American authors, and
books translated from other languages. Whatever you're interested in, you can read about it in
English!

The press. Only English-language magazines and newspapers can be bought in every part of the
world. You don't have to search for Time, Newsweek, or the International Herald Tribune!

Science. English is the key to the world of science. In 1997, 95% of the articles in the Science
Citation Index were written in English. Only about 50% of them were from English-speaking countries
like the USA or Britain. (source)

News reports. Watch international television networks, such as CNN International and NBC. They
broadcast news much faster, and more professionally, than smaller, national networks. And you can
watch them everywhere in the world.
Communicate with people
We like to call English "the language of communication". Why? Because it seems all the people in the
world have agreed to use English to talk to each other.

About 1,500,000,000 people in the world speak English. Another 1,000,000,000 are learning it.

75% of the world's letters and postcards are written in English.

Almost all international conferences and competitions are conducted in English. For example, the
Olympics and the Miss World contest.
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L

36
Haziran 2010 Sayı:2
Diplomats and politicians from different countries use English to communicate with each other.
English is the main language of organizations like the United Nations, NATO, and the European Free
Trade Association.
If you can communicate in English, you can:

Contact people from all over the world. Talk about your ideas and opinions on Internet discussion
groups. Send e-mail to interesting people. Learn about their life and culture.

Travel more easily. Communicate with people wherever you go — English is spoken in more than
100 countries. Ask directions, have a conversation, or... ask for help. Who knows, maybe English will
save your life someday!
RIDDLES
Q: Why is the number six afraid?
A: Because seven eight nine (seven ate nine) 
Q:Wh do baby-girls wear pink but baby-boys wear blue?
A: Because, they can’t wear their own clothes 
Q:Who can jump higher than a house?
B: No one, because a house can’t jump
Berceste İlter BELHAN
İngilizce Öğretmeni
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
37
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
Haziran 2010 Sayı:2
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
38
Haziran 2010 Sayı:2
CARTOONS
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
39
Haziran 2010 Sayı:2
A fo r i z m a l a r …
Ö z l ü S ö zl e r …
G ü ze l S ö zl e r …
A ta sö zl e r i
ÖZLÜ SÖZLER
Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda
kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.
Edward de Bono
Mal kaybeden, birşey kaybetmiştir, onurunu kaybeden birçok şey kaybetmiştir. Fakat cesaretini
kaybeden herşeyini kaybetmiştir.
Goethe
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara
rastlayacağız..
Cenab Şahabettin
Niçin göz iki, kulak iki, ağız tek? Çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerek.
Sana laf getiren, sendende laf götürür.
Anonim
Anonim
Yerinde söz söylemesini bilen, özür dilemek zorunda kalmaz.
Fatih Sultan Mehmed
Aklın güzelliği dil ile, dilin güzelliği söz ile, kişinin güzelliği yüz ile, yüzün güzelliği göz ile belli olur.
Yusuf Has Hacip
Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmazsan cahilsin demektir.
Anonim
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
40
Haziran 2010 Sayı:2
OKULUMUZDAN GÖRÜNTÜLER
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr
Necip Fazıl Kısakürek A.L
41
Haziran 2010 Sayı:2
NECİP FAZIL’DAN
Ağlayan Çocuklar
Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.
Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?
Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar;
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz...
1924
ALLAH DERİM
Sırtımda, taşınmaz yükü göklerin;
Herkes koşar, zıplar, ben
yürüyemem!
İsterseniz hayat aşını verin;
Sayılı nimetler bal olsa yemem!
Ey akıl, nasıl delinmez küfen?
Ebedi oluşun urbası kefen!
Kursa da boşluğa asma köprü, fen,
Allah derim, başka hiçbir şey
demem
Cumhuriyet Mah. Korg. Hulusi Sayın Cad. Diş Hastanesi Karşısı – 424 247 8179
http://www.elazignfk.k12.tr

Benzer belgeler