PDF - Kuram ve Uygulamada Egitim Yönetimi Dergisi
Transkript
PDF - Kuram ve Uygulamada Egitim Yönetimi Dergisi
CİLT/VOLUME: 21 SAYI/ISSUE: 2 YIL/YEAR: 2015 ISSN 1300-4832 E-ISSN 2148-2403 Aday Öğretmenlerin Uygulamalı Eğitim Sürecinin Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Yoluyla Desteklenmesi Promoting Practical Training Process of Novice Teachers through Peer Consultation and Clinical Supervision Öğretmenlerin Okulda Karşılaştıkları Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi: Bir Meta-Analiz The Effect of Tenure on Mobbing Experienced by Teachers in Schools: A Meta-Analysis Etik İklim ile Öğretmen ve Öğrencilerin Güven ve Motivasyon Düzeyleri Arasındaki İlişki The Relationship between Ethical Climate and Trust and Motivation Levels of Teachers and Students Serbest Kıyafet Uygulaması: Kim Ne Söyledi? Informal Clothing at Schools: Who Said What? Lise Öğrencilerinin Demokratik Okul Kültürü Algılarının İncelenmesi Examining High School Students' Perceptions of Democratic School Culture CİLT/VOLUME: 21 SAYI/ISSUE: 2 YIL/YEAR: 2015 ISSN 1300-4832 E-ISSN 2148-2403 Aday Öğretmenlerin Uygulamalı Eğitim Sürecinin Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Yoluyla Desteklenmesi Promoting Practical Training Process of Novice Teachers through Peer Consultation and Clinical Supervision Öğretmenlerin Okulda Karşılaştıkları Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi: Bir Meta-Analiz The Effect of Tenure on Mobbing Experienced by Teachers in Schools: A Meta-Analysis Etik İklim ile Öğretmen ve Öğrencilerin Güven ve Motivasyon Düzeyleri Arasındaki İlişki The Relationship between Ethical Climate and Trust and Motivation Levels of Teachers and Students Serbest Kıyafet Uygulaması: Kim Ne Söyledi? Informal Clothing at Schools: Who Said What? Lise Öğrencilerinin Demokratik Okul Kültürü Algılarının İncelenmesi Examining High School Students' Perceptions of Democratic School Culture Yönetim Yeri (Address) ÜÇ AYDA BĐR YAYIMLANAN Karanfil 2 Sokak No: 45 - Ankara Tel (Phone): +90 0312 430 6750 Belgegeçer (Fax): +90 312 431 3738 e-ortam (Web Page): http://www.kuey.net e-ileti (E-mail): [email protected] HAKEMLĐ DERGĐDĐR. [Educational Administration: Theory and Practice (ISSN 1300-4832) is published four times annually-in Winter, Spring, Summer, and Fall] HER HAKKI SAKLIDIR. DERGĐDE YAYIMLANAN YAZILARIN TÜM SORUMLULUĞU YAZARLARINA AĐTTĐR. Cilt (Volume): 21, Sayı (Issue): 2, Yıl (Year): 2015 Derginin Akçalı Sponsoru [Sponsor] Pegem Akademi Eğitim Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. Yayın Türü: Yaygın süreli, 3 ayda bir; Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında yayımlanır. Dergi dili Türkçe ve Đngilizcedir. Publication type: Serial, quarterly; published on March, June, September, & December. The journal language is Turkish and English. Sahibi [Owner] Servet Sarıkaya Đngilizce Düzeltme [English Redaction] Sorumlu Yazı Đşleri Müdürü [Publication Editor] Servet Sarıkaya Doç. Dr. Paşa Tevfik Cephe Türkçe Düzeltme [Turkish Redaction] Yrd. Doç. Dr. Yusuf Doğan Editör [Editor] Doç. Dr. Ferudun Sezgin, Gazi Ü. Kapak Düzenleme [Cover Art] Gürsel Avcı Editör Yardımcısı [Assistant Editor] Dr. Serkan Koşar, Gazi Ü. Dizgi [Designer] Gürsel Avcı Kitap Eleştiri Editörü Baskı [Publication] [Book Review Editor] Tarcan Matbaası Prof. Dr. Selahattin Turan, Eskişehir Osmangazi Ü. Kazım Karabekir Cad. Ali Kabakçı Đşhanı 85/2 Đskitler-ANKARA ISSN/1300-4832 Yayın Kurulu [Editorial Board] Prof. Dr. Ali Balcı, Ankara Ü. E-ISSN/2148-2403 Đndekslenme [Indexing] 7 Prof. Dr. Ayhan Aydın, Eskişehir Osmangazi Ü. Prof. Dr. Aytaç Açıkalın, Hacettepe Ü. (E) Prof. Dr. Mehmet Şişman, Eskişehir Osmangazi Ü. Prof. Dr. Servet Özdemir, Uluslararası Kıbrıs Ü. Prof. Dr. Yüksel Kavak, Hacettepe Ü. Prof. Dr. Ziya Bursalıoğlu, Ankara Ü. (E) Arastirmax Bilimsel Yayın Đndeksi Akademia Sosyal Bilimler Đndeksi (ASOS Index) EBSCO Information Services PEGEM Eğitim Bilimleri Đndeksi Türk Eğitim Đndeksi TÜBĐTAK ULAKBĐM Sosyal ve Beşeri Bilimler Veri Tabanı Ulusal Danışma Kurulu [National Advisory Board] Prof. Dr. Ahmet Aypay, Eskişehir Osmangazi Ü. Prof. Dr. Temel Çalık, Gazi Ü. Prof. Dr. Ali Đlker Gümüşeli, Okan Ü. Prof. Dr. Vehbi Çelik, Mevlana Ü. Prof. Dr. Ayşen Bakioğlu, Marmara Ü. Doç. Dr. Ali Rıza Terzi, Balıkesir Ü. Prof. Dr. Burhaneddin Dönmez, Đnönü Ü. Doç. Dr. Bekir Buluç, Gazi Ü. Prof. Dr. Cemil Yücel, Eskişehir Osmangazi Ü. Doç. Dr. Cemalettin Đpek, Recep Tayyip Erdoğan Ü. Prof. Dr. Cengiz Akçay, Hasan Kalyoncu Ü. Doç. Dr. Engin Arslanargun, Düzce Ü. Prof. Dr. Cevat Celep, Kocaeli Ü. Doç. Dr. Feyyat Gökçe, Uludağ Ü. Prof. Dr. Esmahan Ağaoğlu, Anadolu Ü. Doç. Dr. Đ. Bakır Arabacı, Fırat Ü. Prof. Dr. Feyzi Uluğ, TODAĐE Doç. Dr. Kadir Beycioğlu, Dokuz Eylül Ü. Prof. Dr. Hasan Şimşek, Đstanbul Kültür Ü. Doç. Dr. Kürşad Yılmaz, Dumlupınar Ü. Prof. Dr. Đlhan Günbayı, Akdeniz Ü. Doç. Dr. Mehmet Karakuş, Zirve Ü. Prof. Dr. Đnayet Aydın, Ankara Ü. Doç. Dr. Mesut Sağnak, Niğde Ü. Prof. Dr. Mustafa Çelikten, Erciyes Ü. Doç. Dr. Nurhayat Çelebi, Karabük Ü. Prof. Dr. Münevver Çetin, Marmara Ü. Doç. Dr. Osman Titrek, Sakarya Ü. Prof. Dr. Münevver Yalçınkaya, Ege Ü. Doç. Dr. Semiha Şahin, Dokuz Eylül Ü. Prof. Dr. Necati Cemaloğlu, Gazi Ü. Doç. Dr. Türkay N. Tok, Pamukkale Ü. Prof. Dr. Niyazi Can, Kahramanmaraş Sütçü Đmam Ü. Yrd. Doç. Dr. Erkan Tabancalı, Yıldız Teknik Ü. Prof. Dr. Ruhi Sarpkaya, Adnan Menderes Ü. Yrd. Doç. Dr. Kemal Köksal, Gazi Ü. Prof. Dr. Sadegül Akbaba Altun, Başkent Ü. Yrd. Doç. Dr. Muammer Ergün, Kastamonu Ü. Prof. Dr. Songül Altınışık, TODAĐE Yrd. Doç. Dr. Sevim Öztürk, Đnönü Ü. Uluslararası Danışma Kurulu [International Advisory Board] Prof. Dr. Aimee Howley, Ohio U. Prof. Dr. Izhar Oplatka, Tel Aviv U. Prof. Dr. A. Ross Thomas, University of Wollongong Prof. Dr. Đbrahim Duyar, University of Arkansas Prof. Dr. Charles L. Slater, California State U. Prof. Dr. Joseph Murphy, Vanderbilt U. Prof. Dr. Craig Howley, Ohio U. Prof. Dr. Justina Erčulj, University of Primorska Prof. Dr. Daniel Muijs, University of Southampton Prof. Dr. Lejf Moos, University of Aarhus Prof. Dr. Dean Fink, Dean Fink Consulting Associates Prof. Dr. Mustafa Özcan, Rhode Island College Prof. Dr. Donna Breault, West Virginia U. Prof. Dr. Richard Bates, Deakin U. Prof. Dr. Duncan Waite, Texas State U. Prof. Dr. Suzanne Grant Lewis, Harvard U. İÇİNDEKİLER / CONTENTS Aday Öğretmenlerin Uygulamalı Eğitim Sürecinin Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Yoluyla Desteklenmesi................................................... 131-160 Promoting Practical Training Process of Novice Teachers through Peer Consultation and Clinical Supervision Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Öğretmenlerin Okulda Karşılaştıkları Mobbinge Đlişkin Hizmet Süresinin Etkisi: Bir Meta-Analiz ................................................................ 161-182 The Effect of Tenure on Mobbing Experienced by Teachers in Schools: A Meta-Analysis Tufan Aytaç Etik Đklim ile Öğretmen ve Öğrencilerin Güven ve Motivasyon Düzeyleri Arasındaki Đlişki ............................................................................................ 183-212 The Relationship between Ethical Climate and Trust and Motivation Levels of Teachers and Students Selçuk Demir, Mehmet Karakuş Serbest Kıyafet Uygulaması: Kim Ne Söyledi? ........................................... 213-246 Informal Clothing at Schools: Who Said What? Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, Đhsan Topçu, Ahsen Demir Lise Öğrencilerinin Demokratik Okul Kültürü Algılarının Đncelenmesi..................................................................................................... 247-270 Examining High School Students’ Perceptions of Democratic School Culture Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar, Nuri Doğan Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 2015, Cilt 21, Sayı 2, ss: 131-160 www.kuey.net Aday Öğretmenlerin Uygulamalı Eğitim Sürecinin Danışma ve Kliniksel Denetim Yoluyla Desteklenmesi* Akran Promoting Practical Training Process of Novice Teachers through Peer Consultation and Clinical Supervision Mualla Bilgin Aksu1, Türkan Aksu2, Çiğdem Apaydın3, Gamze Kasalak4, Oya Tan5, Yeşim Şenol6 Öz Bu araştırmanın amacı, aday öğretmenlerin uygulamalı eğitim sürecinin akran danışma ve kliniksel denetim yoluyla desteklenmesidir. Araştırma deneme öncesi model ve nitel yöntem kullanılarak karma desende yürütülmüştür. Araştırmanın çalışma grubunu altı farklı okulda görev yapan 14 aday ve 14 rehber öğretmen oluşturmuştur. Deneme öncesi modelin nicel yöntemi için geliştirilen dört denence ön ve son test ile sınanmıştır. Nitel yöntem için de tüm katılımcıların akran danışma ve kliniksel denetim sürecine ilişkin görüşleri alınmıştır. Araştırma sonuçları, aday öğretmenlerin inançlarının sınıf yönetiminde yeterlikte olumlu yönde değiştiğini, ancak öğretimde yeterlik inançlarında önemli bir farklılık olmadığını göstermiştir. Aday öğretmenlerin açık ve gizli kendi alanlarında da ön ve son test puanları arasında istatistiksel farklılık bulunmamıştır. Araştırmanın nitel bulguları, akran danışma ve kliniksel denetimin uygulamalı eğitim sürecinde aday öğretmenlerin gelişimine katkı sağlayabileceğini göstermektedir. Sonuç olarak, uygun koşulların sağlanması halinde, aday öğretmenlerin yetiştirilmesinde akran danışma ve kliniksel denetimin kullanılması önerilebilir. Anahtar sözcükler: Aday öğretmen, akran danışma, kliniksel denetim, özyeterlik inancı, açıkgizli kendi alanı, uygulamalı eğitim Abstract The purpose of this study was to promote practical training process of novice teachers through peer consultation and clinical supervision. This study was conducted in a hybrid design using preexperimental model and qualitative method. The study participants were consisted of 14 novice teachers and 14 mentors employed in six different schools. Four hypotheses developed for the quantitative method of the study were tested via pre and posttest. The views of all the participants regarding peer consultation and clinical supervision process were obtained for the qualitative method. Results of the quantitative study revealed that novice teachers’ beliefs differed positively in classroom management efficacy but there was no significant difference in teaching efficacy beliefs at the end of the study. No statistical difference between pre and posttest scores was also found in novice teachers’ open and private self-areas. The qualitative findings of this study indicated that peer consultation and clinical supervision can contribute to novice teachers’ development in the process of practical training. In conclusion, if appropriate conditions are met, it is recommended that peer consultation and clinical supervision be used for training novice teachers. Keywords: Novice teacher, peer consultation, clinical supervision, self-efficacy beliefs, openhidden self area, practical training Received: 30.12.2014 / Revision received: 26.05.2015 / Second revision received: 22.06.2015 / Approved: 24.06.2015 Prof. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Antalya, [email protected], 2Yrd. Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Antalya, [email protected], 3Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Antalya, [email protected], 4 Uzman, Akdeniz Üniversitesi, Antalya, [email protected], 5Öğretmen, Halil Akyüz Anadolu Lisesi, Antalya-Türkiye, [email protected], 6Doç. Dr., Akdeniz Üniversitesi, Antalya, [email protected] 1 Atıf için/Please cite as: Aksu, M. B., Aksu, T., Apaydın, Ç., Kasalak, G., Tan, O. ve Şenol, Y. (2015). Aday öğretmenlerin uygulamalı eğitim sürecinin akran danışma ve kliniksel denetim yoluyla desteklenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 21(2), 131-160. doi: 10.14527/kuey.2015.006 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Eğitim örgütleri, yirminci yüzyılın son çeyreğinde öğretimsel denetim ve kliniksel denetim kavramlarıyla tanışmıştır. Goldhammer, Anderson ve Krajewski’ye (1980) göre ideal denetim, genel denetim içerisinde daha kapsamlı bir öğretimsel denetim ve öğretimsel denetim içerisinde daha fazla yer alması beklenen kliniksel denetimden oluşmaktadır. İyi bir öğretmen değerlendirme sisteminin kalbini oluşturan kliniksel denetim, denetmen ve öğretmen arasındaki açık iletişimi sağlaması nedeniyle, öğretmenlerin meslek yaşamında önemli bir role sahiptir (Acheson ve Meredith, 2003). Cogan (1973), kliniksel denetimi sekiz aşamalı bir süreç olarak görmekte ve bu süreçleri şöyle tanımlamaktadır: (1) Öğretmen- denetmen ilişkisini oluşturma, (2) öğretmenle ders ve ünitelerin ayrıntılı planlamasını yapma, (3) denetmen ve öğretmen birlikte sınıf gözlem stratejisini planlama, (4) denetmenin sınıf içi öğretimi gözlemesi, (5) öğretme-öğrenme sürecinin dikkatli biçimde çözümlenmesi, (6) görüşme stratejisini planlama, (7) görüşme ve (8) yeniden planlama (Akt. Sergiovanni ve Starratt, 2002). Kliniksel denetimin amacı, öğretmenlerin meslek yaşamları boyunca uygulamayı sürdürecekleri özdeğerlendirme becerilerini geliştirmektir (Herlihy, Gray ve McCollum, 2002). Hampton (2009) göreve yeni başlayan bir öğretmen ve denetmenle yaptığı çalışmasında, kliniksel denetimin öğretmenin öğretimsel uygulamasını etkileyebildiği bulgusuna ulaşmıştır. Ağaoğlu (1997), kliniksel denetim konusunda ortaöğretim kurumlarında görevli aday öğretmenlerle yaptığı deneysel araştırmada “ders hazırlığı ve uygulama” konusunda deney grubunun kontrol grubundan daha yüksek test puanına sahip olduğunu gözlemiş ve kliniksel denetimin adaylık eğitiminde bir yetiştirme yöntemi olarak kullanılmasını önermiştir. Kliniksel denetimin yapısı içerisinde, öğretmenler akran danışma ile de birbirlerine yardım edebilmektedirler (Glickman, Gordon ve Ross-Gordon, 2010). Benshoff’a (2001) göre akran danışma, akranların karşılıklı yarar için birlikte çalışacakları düzenlemelerdir. Benshoff (2001), akran danışma uygulamasında kullanılabilecek iki modelden söz etmektedir: Birincisi, Spice ve Spice (1976) tarafından önerilen “Üçlü Model”dir. Bu model, başarılı akran denetimi/danışması oturumları yoluyla danışan, kolaylaştıran ve yorumlayan rollerini değiştirmeye dayalıdır. İkincisi, Benshoff (1992) tarafından önerilen “Yapılandırılmış Akran Danışma Modeli”dir. Benshoff modelinde, üçlü modelde betimlenen rollerden çok, akran danışma oturumlarındaki görevler vurgulanır. Bu modelde akranlar, genellikle haftada bir veya iki kez birbirlerine düzenli danışma sağlarlar. Model, amaç oluşturma, ses kaydını gözden geçirme ve örnek durum gibi birçok geleneksel denetim etkinliğini de kapsar. Kliniksel denetim, denetmen ve öğretmen arasındaki açık iletişimi sağlaması nedeniyle de, meslek yaşamında önemli bir role sahiptir. Açık iletişim, 132 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim denetmen ve öğretmenlerin kendi eğitimsel platformlarını birbirlerine açmaları anlamına gelir. Sergiovanni ve Starratt’a (2002) göre, sezgi ve kavramsal şemanın bir karışımından doğan teknik anlayışlardan başka, uygulama için bir yapı sağlayan inançlar, görüşler, değerler ve tutumlardan oluşan bir zemin (platform) vardır. Tıpkı bir politik partinin karar ve eylemlerini bir parti platformuna dayandırması gibi, eğitimciler de çalışmalarını kendi eğitimsel platformlarına dayalı olarak sürdürürler. Öğretmenlerin eğitimsel platformları, daha çok eylemlerinde ve öğrencilerle etkileşimde kullandıkları davranış kalıplarında görülür. Söylenen platform ile uygulamadaki platform arasında tutarsızlık da olabilir. Hem öğretmenin hem de denetmenin karşısındakinin platformunu bilmeye gereksinimi vardır. Öğretmenlerin çoğu, platformlarını açığa çıkarmaya alışkın olmadıkları için direnç gösterebilirler. Öğretmenlerin eğitimsel platformlarını çekinmeden ortaya koyması için “Johari Penceresi”nden yararlanılabilir. Joseph Luft ve Harry Ingham tarafından geliştirilmiş olan Johari Penceresi, denetmen ile öğretmen arasındaki ilişkinin farklı yönlerini gösteren açık, gizli, kör ve bilinmeyen kendi olmak üzere dört hücreden oluşmaktadır. Denetimin başarılı olabilmesi için, “açık kendi” olarak tanımlanan bölümün olanaklar ölçüsünde genişlemiş olması gerekmektedir. Bu durum ise, diğer bölümlerin küçülmesi anlamına gelmektedir. “Gizli kendi“ bölümünün küçülmesi, ancak öğretmenin denetmene güvenmesiyle mümkün olacaktır. Denetmenine güvenen öğretmen, kendisinde fark ettiği eksiklik ve yetersizlikleri kuşku duymadan açıklayacak ve böylece onları giderme olanağına kavuşabilecektir. Denetmenin gördüğü, öğretmenin kendisinin farkında bile olmadığı “kör kendi” de, yine güven verici bir denetmen tarafından aşılabilir. Denetmen, öğretmende yetersiz gördüğü durumları onun kişiliğine saygı göstererek paylaşabilir. “Bilinmeyen kendi“ ise, iki tarafın da hiç farkında olmadığı bir durumu ifade etmektedir. Denetimin başarılı olabilmesi için, “açık kendi” alanının olanaklar ölçüsünde genişlemiş olması gerekmektedir (Sergiovanni, 1977). Öğretmenin özyeterlik inancı, sınıf içindeki davranışını etkileyen en önemli etkenlerden biridir. Özyeterlik, öğretmenin profesyonel benlik algısını yansıtacağı için, bu algının gerçekçi olması önem taşımaktadır (Romi ve Leyser, 2006). Ware ve Kitsantas (2007), araştırmalarında öğretmen yeterliğine odaklanan eğitimsel müdahalelerin, yeterlik inançlarını güçlendirerek öğretmenleri meslekte tutmaya yardım edebileceği sonucuna varmışlardır. Cruz ve Pedro (2007), hizmet öncesi ve hizmet içindeki İspanyol ilkokul öğretmenleriyle yaptıkları araştırmalarında; yeterlik beklentileri konusunda yönetim ve disiplin boyutunda çalışan öğretmenler, genel öğretim boyutunda ise hizmet öncesindeki öğretmenler lehine önemli farklılıklar saptamışlardır. Ayrıca, yönetim/disiplin boyutunda hizmet içindeki öğretmenlerde hizmet yılı bakımından da farklılık gözlenmiştir. Göreve yeni başlayan öğretmenler, orta ve yüksek düzeyde deneyimli olan öğretmenlerden daha düşük yeterlik beklentisi 133 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol içindedirler. Wertheim ve Leyser (2002), İsrail’de öğretmen yetiştiren bir kurumun kız öğrencileriyle gerçekleştirdikleri araştırmalarında, kişisel öğretim yeterliğini öğretim tercihleriyle ilişkili bulmuşlar; ortaokul öğretmeni adaylarının, okulöncesi ve ilkokul öğretmeni adaylarından daha yüksek kişisel öğretim yeterliği puanına sahip olduğunu saptamışlardır. Genel öğretim yeterliği boyutunda ise, en yüksek puanlar okulöncesi öğretmeni adaylarından elde edilmiştir. Farklı ülkelerde aday öğretmenler için yapılan uygulamalar da farklılaşmaktadır. Örneğin, Fransa’da adaylık eğitimi, ilk yıl üç, ikinci yıl iki hafta olmak üzere iki yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Almanya’da çoğu eyaletlerde aday öğretmenler, gerek öğretmen yetiştiren kurumlardan gerekse hizmet içi eğitim kurumlarından öğretim yöntem ve sorunları konularında yardım alabilmektedirler. İngiltere’de ise adaylık eğitimi, mesleğe başlanan ilk yılda verilmekte ve aday öğretmenlerin öngörülen ulusal standartları karşılaması beklenmektedir. İtalya’da, aday öğretmenler daimi ve süreli olmak üzere iki tür sözleşmeyle çalışmaktadırlar (Eurydice, 2007). Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü üyelerinden Avustralya, Kanada ve Japonya'da öğretmenlerin adaylık süreçleri ise şöyle özetlenebilir: Avustralya’da aday öğretmenlere uyum programı, danışmanlık, hizmet içi eğitim ve staj eğitimi sunulmaktadır. Adaylık süresi bir yıldır ve aday eğitim programı çoğu kez altı aylık bir sürede yoğunlaşır. Adaylar, nitelikli bir öğretmenin bulunduğu okula öğretim yükünün yüzde 80’ini karşılayacak şekilde yerleştirilir. Hizmet içi eğitim programlarında da, öğretim yöntemleri, program geliştirme, sınıf yönetimi ve okul politikaları üzerinde durulur. Ayrıca etik, aile ile ilişkiler, değerler, uzmanlık ve mesleki gelişim konuları ele alınır. Kanada’da öğretmen adayı göreve başladığında kendisini bir danışman öğretmen karşılar. Danışman öğretmen, öğretmen adayına planlamada yardımcı olur ve zaman içerisinde bağımsız olarak ders işleme cesareti kazandırır. Ayrıca aday öğretmeni kendi sınıfını gözlemesi için özendirir. Japonya’da, adaylık eğitimi hem okul içinde hem de dışında yapılmaktadır. Okul içindeki eğitim, yılda 60 gün ve haftada iki gün olmak üzere aday öğretmene danışmanlık ve eğitim hizmeti sunmak anlamına gelir. Danışman öğretmen, aday öğretmene yaptığı kendi danışmanlığının yanı sıra okulun diğer öğretmenlerinin de yardımcı ve destek olmalarını sağlar. Adaylık programı ile her yeni öğretmene bir yarı zamanlı çalışan ya da her iki aday öğretmene bir tam zamanlı çalışan öğretmen görevlendirilir. Okul dışındaki adaylık eğitimi ise, haftalık eğitim oturumları, dört–beş günlük eğitim gezileri ve işbaşında eğitim olarak farklı şekillerde uygulanır. Bu eğitim, haftada bir gün olmak üzere yılda 30 günde tamamlanır (Stephens ve Moskowitz, 1997). Son yasal düzenlemeye kadar (Millî Eğitim Bakanlığı [MEB], 2014), Türkiye'de aday öğretmenlerin mesleğe hazırlanması “Milli Eğitim Bakanlığı Aday Memurlarının Yetiştirilmesine İlişkin Yönetmelik” (MEB, 1995) 134 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim gereğince yapılmakta ve yönetmeliğin öngördüğü işlemleri tamamlayan adaylar asaleten atanmaktaydı. Bu yönetmelikte, aday öğretmenlerin en az 50 saatlik “temel” ve 110 saatlik bir “hazırlayıcı” eğitim alması öngörülmüştür. Adaylık sürecinde son aşama, süresi en az 220 saat olan “uygulamalı” eğitimdir. Uygulamalı eğitim sürecinde yeterli görev ve meslek deneyimine sahip, hizmete yatkın ve başarılı personel arasından aday öğretmenlerin yetiştirilmesi amacıyla bir rehber öğretmen görevlendirilir (MEB, 1995). Bu araştırmanın temel amacı, aday öğretmenlerin uygulamalı eğitim sürecinin akran danışma (peer consultation) ve kliniksel denetim (clinical supervision) yoluyla desteklenmesidir. Karma desende tasarlanmış bu araştırmanın nicel yöntemi için dört denence geliştirilmiştir: 1. Aday öğretmenlerin özyeterlik inançları “sınıf yönetiminde yeterlik” boyutunda, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında farklılaşacaktır. 2. Aday öğretmenlerin özyeterlik inançları “öğretimde yeterlik” boyutunda, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında farklılaşacaktır. 3. Aday öğretmenlerin açık kendi alanları, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında genişleyecektir. 4. Aday öğretmenlerin gizli kendi alanları, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında daralacaktır. Araştırmanın nitel yönteminde ise, akran danışma ve kliniksel denetim programının aday öğretmenlerin uygulamalı eğitim sürecinde kullanılması konusunda aday ve rehber öğretmenlerin görüşlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem Araştırmanın Deseni Bu araştırmada, karma desen tasarımlarından paralel karma model kullanılmıştır. Paralel karma modelde, nitel ve nicel veriler eş zamanlı olarak toplanır ve elde edilen sonuçlar araştırma problemini anlamak için kullanılır (Creswell ve Vicki, 2011). Araştırmanın nicel boyutunda, aday öğretmenlerin özyeterlik inançları (Denence 1-2) ile eğitimsel platformlarına ilişkin açık ve gizli kendi alanları (Denence 3-4) üzerinde, akran danışma ve kliniksel denetim uygulamasının etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada bir deneme öncesi modeli olan “tek grup öntest-sontest modeli” benimsenmiştir. Modelin simgesel görünümü şöyledir: G1O1.1XO1.2 (Karasar, 2008, s. 96). Araştırmanın nitel boyutunda ise, akran danışma ve kliniksel denetim programının aday öğretmenlerin uygulamalı eğitim sürecinde kullanılması konusunda aday ve rehber öğretmenlerin görüşleri belirlenmiştir. 135 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Çalışma Grubu Araştırmanın evreni, 2012-2013 öğretim yılı başında ilk ataması Antalya il emrine yapılan 1002 aday öğretmendir. Araştırmaya ilköğretim düzeyinde görev yapan 20 aday öğretmenin başvurusu ile başlanmıştır. Bu adaylar için okul müdürleri tarafından görevlendirilen 20 rehber öğretmen de araştırma kapsamına alınmıştır. Ancak katılımın gönüllük temeline dayanması ve bazı katılımcıların daha sonra ortaya çıkan mazeretleri nedeniyle, öngörülen program 28 öğretmen (14 aday öğretmen + 14 rehber öğretmen) ile gerçekleştirilebilmiştir. Altı okulda yürütülen araştırmada, ilk olarak aday öğretmenler arasında akran çiftleri oluşturulmuştur. Akran çiftlerinin aynı branştan olması tercih edilmekle birlikte, bulunamadığı durumlarda farklı branştan da eşleştirme yapılmıştır. Araştırma kapsamındaki aday öğretmenlerin dördü erkek, 10’u kadındır. Adayların üçü Türkçe, dördü din kültürü ve ahlak bilgisi, ikisi okul öncesi, ikisi matematik, ikisi özel eğitim, birisi fen ve teknoloji alanında görev yapmaktadır. Araştırmaya katılan rehber öğretmenlerin altısı erkek, sekizi kadındır. Rehber öğretmenlerin mesleki kıdemi en yüksek 30, en düşük 3 yıl olarak belirlenmiştir. Rehber öğretmenlerin, okullarında görev yaptıkları süre en düşük bir, en yüksek 28 yıldır. Öğretmenlerin rehberlik yaptıkları aday sayısı bir ile altı arasında değişmektedir. Dört aday öğretmenin branşı, kendi rehber öğretmenininki ile aynı değildir. Rehber öğretmenlerden yalnızca dördü, adaylık dönemlerindeki rehber öğretmenlerinin kendileriyle aynı branşta olduğunu bildirmiştir. Veri Toplama Araçları Bu araştırmada Aday Öğretmenlerin Özyeterlik İnancı (AÖÖİ) Ölçeği, Açık-Gizli Kendi Envanteri (AGKE) ve görüşme formları olmak üzere üç farklı türden araçla veri toplanmıştır. 1. Aday Öğretmenlerin Özyeterlik İnanç Ölçeği: Aday öğretmenlerin özyeterlik inançlarını belirlemek amacıyla Aksu, Apaydın ve Kasalak (2014) tarafından geliştirilen AÖÖİ ölçeği kullanılmıştır. Ölçek, “sınıf yönetiminde yeterlik” (Örnek madde: Ders için ayrılan zamanı verimli ve etkili biçimde kullanabilirim.) ve “öğretimde yeterlik” (Örnek madde: Derslerimi öğrencilerimin hazırbulunuşluk düzeylerini dikkate alarak planlayabilirim.) olmak üzere iki boyut ve 10 maddeden oluşmaktadır. Yapı geçerliği için Aksu, Apaydın ve Kasalak (2014) tarafından yapılan açıklayıcı faktör analizi (AFA) sonucuna göre, sınıf yönetiminde yeterlik boyutu yedi maddeden (faktör yük değerleri aralığı: .581-.765), öğretimde yeterlik boyutu (faktör yük değerleri aralığı: .680-.845) üç maddeden oluşturulmuştur. Boyutların açıkladığı varyans oranları, ilk boyut için yüzde 36.74 ve ikinci boyut için yüzde 23.34 olmak üzere toplam yüzde 60.08 olarak belirlenmiştir. AÖÖİ’de, altı noktalı [hiç doğru değil (1), çok az doğru (2), biraz doğru (3), oldukça doğru (4), çoğunlukla doğru (5) 136 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim ve tamamen doğru (6)] bir ölçek kullanılmıştır. Ölçeğin Cronbach’s Alpha iç tutarlık katsayısı tüm maddeler için .89 iken; boyutlar için sırasıyla .74 ve .87 olarak hesaplanmıştır. AÖÖİ ölçeği için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi (DFA) sonucunda, uyum indeksleri χ2/sd=126.66/34=3.72; RMSEA=.078; GFI=.95; AGFI=.91; CFI = .97; RMR=.036 ve SRMR=.043 olarak hesaplanmıştır. Elde edilen tüm değerler, iyi ya da kabul edilebilir uyum (Tablo 1) düzeyinde bulunmuştur. 2. Açık-Gizli Kendi Envanteri: Aday öğretmenlerin eğitimsel platformlarına ilişkin açık-gizli kendi alanlarını belirlemek için araştırmacılar tarafından geliştirilen AGKE kullanılmıştır. AGKE’de, aday öğretmenler için Johari Penceresindeki açık ve gizli kendi alanları temel alınarak maddeler oluşturulmuştur. Aday öğretmenlerin eğitim platformlarının açık alanını ortaya koymak amacıyla “açık kendi” boyutundaki maddeler olumlu, “gizli kendi” boyutundaki maddeler olumsuz ifadeli olarak hazırlanmıştır. Açık kendi, aday öğretmenin kendisini saklamaya gerek duymadığı yönlerini; gizli kendi ise, başkalarının bilmesini istemediği yönlerini ifade eden maddeler içermektedir. Madde havuzu, lisansüstü programa devam eden öğretmenlerle de tartışılmış ve 14 maddeden oluşan bir taslak elde edilmiştir. Envanterin geliştirilmesi aşamasında kullanılan veriler, 2010-2011 öğretim yılında Antalya ilindeki resmi ve özel eğitim kurumlarına atanan 214 aday öğretmenden hazırlayıcı eğitim programının başlangıcında elde edilmiştir. Envanter ile altı noktalı [hiç doğru değil (1), çok az doğru (2), biraz doğru (3), oldukça doğru (4), çoğunlukla doğru (5) ve tamamen doğru (6)] bir ölçek üzerinde veri toplanmıştır. Envanterin yapı geçerliği için ilk olarak önce AFA uygulanmıştır. Temel bileşenler Varimax dik döndürme yöntemiyle yapılan faktör analizi sonucunda, aynı maddelerin beklenen biçimde faktörleştiği ve tüm maddelerin faktör yüklerinin kabul edilebilir düzeyde olduğu görülmüştür. Ancak açıklanan toplam varyans oranının (%38.45) düşüklüğü ve iki maddenin ortak varyansının .30’un altında hesaplanmış olması nedeniyle bu iki madde çıkarılarak AFA yinelenmiş; sonuçta 12 maddelik bir araç elde edilmiştir (Ek A). Bu aracın açıkladığı varyans oranı altı maddeli “açık kendi” boyutunda yüzde 21.14 ve altı maddeli “gizli kendi” boyutunda yüzde 21.11 olarak hesaplanmıştır. Envanterin açıkladığı toplam varyans da yüzde 42.25 olmuştur. Cronbach’s Alpha iç tutarlık katsayıları da sırasıyla .68 ve .71 olarak hesaplanmıştır. Envantere DFA da uygulanmış ve uyum indeksleri χ2/sd=113.26/53=2.14; RMSEA=.073; GFI=.92; AGFI=.88; CFI=.92; RMR=.10; SRMR=.068 olarak hesaplanmıştır. CFI dışında tüm indeksler kabul edilebilir uyum değerine sahip bulunmuştur. Sonuç olarak, AGKE’nin bu araştırmada kullanılabilecek yeterlikte (Tablo 1) bir araç olduğu kanısına varılmıştır. 137 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Tablo 1 AGKE’ye İlişkin Uyum İyiliği İndeksleri Uyum İndeksleri İyi Uyum Kabul Edilebilir Uyum Önerilen Model χ2 χ2/sd RMSEA GFI AGFI CFI RMR SRMR 0 ≤ χ2 ≤ 2sd 0 ≤ χ2/sd≤ 2 0 ≤ RMSEA ≤ 0.05 0.95 ≤ GFI ≤ 1.00 0.90 ≤ AGFI ≤ 1.00 0.97≤ CFI ≤ 1.00 0 ≤ RMR ≤ 0.05 0 ≤ SRMR ≤ 0.05 2sd < χ2 ≤ 3 sd 2 < χ2/sd ≤ 3 0.05 < RMSEA ≤ 0.10 0.90 ≤ GFI < 0.95 0.85 ≤ AGFI <0.90 0.95 ≤ CFI < 0.97 0.05 < RMR ≤ 0.10 0.05 < SRMR ≤ 0.10 113.26 (sd=53) 2.14 .073 .92 .88 .92 .10 .068 Kaynak: Schermelleh-Engel, Moosbrugger ve Müller (2003, s. 52). 3. Görüşme Formları: Nitel veriler, araştırmacılar tarafından aday ve rehber öğretmenler için iki ayrı form olarak geliştirilen yarı yapılandırılmış bireysel görüşme formları ile toplanmıştır. Görüşme formlarında yer alan soruların kaynağı, akran danışma ve kliniksel denetim sürecinde yapılan izleme toplantılarında katılımcıların dile getirdikleri konulardır. Aday öğretmenlere akran danışma ve kliniksel denetimin kendilerine katkıları, bu süreçte karşılaştıkları güçlükler ve gelecekteki benzer uygulamalar için önerileri; rehber öğretmenlere ise kliniksel denetim uygulamasının aday öğretmenlere katkıları, bu süreçte karşılaşılan güçlükler ve kliniksel denetim uygulaması için gerekli koşullar hakkında sorular yöneltilmiştir. Verilerin Toplanması ve Çözümlenmesi Bu çalışmada ilk adım, denemeye katılabilecek grup üyelerini belirlemek olmuştur. Aday öğretmenlerin atanması Eylül 2012’de yapıldığı için araştırmaya bu tarihten itibaren başlanmıştır. Bu amaçla, Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile iletişime geçilmiş; ilçe milli eğitim müdürlükleri kanalıyla araştırmanın okul müdürlüklerine duyurusu yapılmış ve 20 aday öğretmenin başvurusu alınmıştır. Bunun ardından, aday öğretmenlere okul yönetimlerinin görevlendirdiği rehber öğretmenlerle iletişime geçilmiş ve onların da araştırmaya katılmaları istenmiştir. İkinci adım olarak çalışmaya katılan aday ve rehber öğretmenler için 1-2 Aralık 2012 tarihlerinde hazırlayıcı ve güdüleyici bir eğitim semineri düzenlenmiştir. Seminerde aday öğretmenlerin mesleğe hazırlanması, iletişim süreci, güdüleme, akran danışma ve kliniksel denetim konularında bilgi verilmiş ve katılımcılar arasında etkileşimin sağlanmasına çalışılmıştır. Ayrıca akran çiftlerine ön-test olarak AÖÖİ ölçeği ile AGKE uygulanmıştır. Bu süreçten sonra, aday öğretmen çiftlerinden kendi aralarında program yaparak akran danışma uygulamalarını gerçekleştirmeleri istenmiştir. Bunu yaparken, her aşamada proje sorumlularından e-posta, telefon veya yüz yüze görüşme ile danışmanlık alabilecekleri bildirilmiştir. Akran danışma sürecinin 138 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim video kameraya alınması ve ilgililerin izlemesi için kopyalanması istenmiştir. Akran danışma sürecinin, uygulamalı eğitim başlamadan önce karşılıklı olarak iki kez denenmesi öngörülmüştür. Katılımcılara, kliniksel denetime uygulamalı eğitimin başlaması ile birlikte geçilmesi önerilmiştir. Kliniksel denetimin dört kez yapılması planlanmıştır. Çalışma grubuna verilen seminerde, izleyecekleri danışma/denetim döngüsünün kaç aşamalı olarak gerçekleştirileceğine kendilerinin karar verebilecekleri; ancak tüm okullardaki uygulamanın birörnek olmasının araştırma için önemli görülmesi nedeniyle, bu kararı çalışma grubu olarak birlikte vermelerinin beklendiği bildirilmiştir. Katılımcıların araştırmacılar tarafından önerilen beş aşamalı danışma/denetim döngüsünü uygulamak istemeleri üzerine beş aşamaya karar verilmiştir. Uygulama sürecinin başlangıcında aday ve rehber öğretmenler için özel olarak hazırlanan “Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Programı Uygulama Rehberi” kendilerine e-posta yoluyla gönderilmiştir. Bu rehberde, uygulama aşamalarının nasıl gerçekleştirileceği konusunda bilgi verilmiştir. Süreç içerisinde bu aşamalar yinelendiği için, uygulamada danışma/denetim döngüsü olarak da ifade edilmiştir. Bu döngü (1) Öğretmen-danışman/denetmen ilişkisi oluşturma, (2) gözlem öncesi görüşme, (3)dersin gözlenmesi, (4) öğretmeöğrenme sürecinin dikkatli biçimde çözümlenmesi ve (5) görüşme stratejisini planlama ve görüşmeyi gerçekleştirme aşamalarından oluşmaktadır. Rehberde ayrıca bu çalışma için geliştirilen “akran danışma/kliniksel denetim akış şeması” ve “akran danışma /kliniksel denetim projesi uygulama programı kayıt formu” ile genel bir ders gözlem formu örneği yer almıştır. Denencelerin sınanması için gereken veriler iki aşamada toplanmıştır: Birinci aşama 1 Aralık 2012 tarihinde aday öğretmenlere uygulanan ön testler (O1.1) ile gerçekleştirilmiştir. İkinci aşama ise, öğretim yılı sonunda adayların kendi okullarında yapılan bireysel görüşmelerde uygulanan son testler (O1.2) ile sürdürülmüştür. Bu süre içerisinde araştırmacılar her okula dört kez giderek katılımcılar ile görüşmeye çalışmışlardır. Araştırmanın nicel verileri için SPSS 13.0, nitel verileri için NVivo 9.0 paket programı kullanılmıştır. Nitel veriler araştırmacılar tarafından birlikte çözümlenmiş; böylece kod ve temaların belirlenmesinde görüş birliği sağlanmıştır. Bulgular frekans tabloları ile sunulmuş ve farklı görüşleri yansıtmak amacıyla bazı ifadelerden doğrudan alıntılar yapılmıştır. Katılımcılara gizlilik güvencesi verildiği için aday ve rehber öğretmenlerin soyadı alfabetik sırası dikkate alınarak yapılan kodlamalar (Tablo 10), Ek B’de sunulmuştur. 139 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Bulgular Nicel Bulgular Araştırmanın “Aday öğretmenlerin özyeterlik inançları ‘sınıf yönetiminde yeterlik’ boyutunda, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında farklılaşacaktır.” biçiminde düzenlenen birinci denencesi ve “Aday öğretmenlerin özyeterlik inançları ‘öğretimde yeterlik’ boyutunda, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında farklılaşacaktır.” biçiminde düzenlenen ikinci denencesi için elde edilen veriler Tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2 Aday Öğretmenlerin Özyeterlik İnançları Öntest-Sontest Ölçümleri İçin Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Boyutlar Testler S Ortalama Sırası Sıra Toplamı z p Sınıf Yönetiminde Yeterlik Sontest 5.14 .55 3.50 17.50 -1.963 .05 Öntest 4.64 .87 9.19 73.50 Sontest 5.14 .72 5.75 23.00 -1.261 .21 Öntest 4.71 .94 6.88 55.00 Öğretimde Yeterlik Tablo 2 incelendiğinde, öntest ölçümlerinin sınıf yönetiminde yeterlik boyutunda = 4.64; öğretimde yeterlik boyutunda = 4.71 olduğu görülmektedir. Sontest ölçümleri ise, her iki boyut için de aynı değerde ( = 5.14) hesaplanmıştır. Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi sonuçlarına göre, araştırmanın birinci denencesi =.10 düzeyinde kabul edilirken (z = -1.963 ve p = .05) ikinci denencesi (z = -1.261 ve p = .21) reddedilmiştir. Araştırmanın “Aday öğretmenlerin açık kendi alanları, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında genişleyecektir.” biçiminde düzenlenen üçüncü ve “Aday öğretmenlerin gizli kendi alanları, kliniksel denetim ve akran danışma programları sonrasında daralacaktır.” biçiminde düzenlenen dördüncü denencesi için elde edilen veriler Tablo 3’te sunulmuştur. Tablo 3 Aday Öğretmenlerin Açık-Gizli Kendi Öntest-Sontest Ölçümleri İçin Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi Boyutlar Açık Kendi Gizli Kendi Testler S Ortalama Sırası Sıra Toplamı z p Sontest 5.02 .72 7.50 52.50 -.490 .62 Öntest 5.07 .42 6.42 38.50 Sontest 2.07 .70 8.56 77.00 -1.564 .12 Öntest 2.37 .54 5.60 28.00 Tablo 3 incelendiğinde, açık kendi boyutunda öntest ölçümü = 5.07 iken; sontest ölçümünün = 5.02 olduğu görülmektedir. Gizli kendi boyutunda ise, 140 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim öntest ölçümü = 2.37 ve sontest ölçümü = 2.07 olmuştur. Deneme öncesi modelde yürütülen bu çalışmada programın etkili olduğunun kanıtı, açık kendi alanı ortalamasının artması, gizli kendi alanı ortalamasının ise azalması olacaktır. Betimsel veriler, sontest puanında her iki alanda bir azalma olduğunu göstermektedir. Ancak üçüncü denencede sontest puanlarının artması beklenmekte iken, aritmetik ortalama öntest puanından 0.05 değerinde daha düşük olarak hesaplanmıştır. Gizli kendi alanında ise, sontest puanı beklentilere uygun olarak öntestten küçük hesaplanmış olsa da öntest-sontest değerleri arasındaki fark = .10 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi sonuçlarına göre, araştırmanın üçüncü (z = -.490 ve p = .62) ve dördüncü (z = -1.564 ve p = .12) denenceleri de reddedilmiştir. Nitel Bulgular Araştırmanın nitel yöntemi için aday öğretmenlerin okullarına düzenli ziyaretler yapılmış, öğretim yılı sonunda da aday ve rehber öğretmenlerin uygulamaya çalıştıkları programa ilişkin görüşleri alınmıştır. Katılımcıların her biri ile yüz yüze yapılan görüşmelerden elde edilen bulgular aşağıda özetlenmiştir. Aday Öğretmenlerin Akran Danışma ve Kliniksel Denetimin Katkılarına İlişkin Görüşleri Bulgular Tablo 4’te akran öğretmenin katkıları, rehber öğretmenin katkıları, video kaydının katkıları ve genel katkılar olmak üzere dört alt temada sunulmuştur. Akranların birbirleriyle sorunlarını paylaşmalarının, akran danışmanın katkıları içerisinde en yüksek frekansa (f=6) sahip olduğu gözlenmiştir. Bir katılımcı bu durumu, “Akran danışma süreci benim için çok önemliydi. Çünkü branşım olan özel eğitim, rehber kitapların olmadığı, öğrencilerin seviyelerinin çok farklı olduğu, sınıfların çok karışık olduğu bir branş. Akranımla bireyselleştirilmiş eğitim programları hakkında konuştuk. Ne yapacağım konusunda yalnız kalmamış oldum (A2).” sözleriyle dile getirmiştir. Aday öğretmenler, gerek akran danışma (f=5) gerekse kliniksel denetim (f=3) uygulamasında yapılan video kayıtlarını izleyerek, kendi davranışlarını doğrudan gözlemleme fırsatı bulduklarını belirtmişlerdir. Akran danışma uygulamasının bir diğer katkısı da, adayların beden dili ve sözel ifadelerine ilişkin farkındalık kazanmaları olmuştur. Bu konudaki görüşünü bir aday öğretmen, “Çekim yapılmadığında da ‘şu an beni çekiyor olsalardı’ diye düşünüp hatalarımı görmeye başladım (A11).” sözleriyle dile getirmiştir. 141 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Tablo 4 Aday Öğretmenlere Göre Akran Danışma ve Kliniksel Denetimin Katkıları Alt Temalar Akranın katkıları Rehber öğretmenin katkıları Video kaydının katkıları Genel katkılar Kodlar Sorunları paylaşma Karşılıklı değerlendirmeler yapma Aralarındaki iletişimin artması Akranı, görev yaptığı okulda gözleme olanağı bulma Rehber öğretmen ile iletişimin artması Rehber öğretmenin bilgi ve deneyiminden yararlanma Rehber öğretmenle etkileşim yoluyla aday öğretmenin kendini tanıması Davranışlarını doğrudan gözlemleme fırsatı bulma Akran Danışma (f) 6 4 2 1 Kliniksel Denetim (f) 5 5 2 5 Beden dilinin ve sözel ifadelerinin farkına varma 4 Sınıf yönetimini geliştirme Aday öğretmenin özgüveninin artması Uygulamalı eğitim sürecini destekleme Kendi sınıfının dışındaki öğrencilerle iletişim kurma Zümre öğretmenleri ile etkileşim kurma Velilerle olumlu iletişim kurma Kazanılan deneyimle okula uyumun kolaylaşması 5 3 3 4 2 2 1 2 2 Akran danışma uygulamasının aday öğretmenin sınıf yönetimini geliştirmesine katkısını da bir katılımcı, “Biz akranımla konuşurken sınıfta nasıl davranıyor, girişte nasıl başlıyor, öğrencilerle nasıl diyalog kuruyor, derse nasıl geçiyor ve sonunda nasıl bitiriyor, bu konu için birbirimize yardımcı olduk (A4).” şeklinde ifade etmiştir. Bir diğer katılımcı ise, kliniksel denetimin sınıf yönetimini geliştirmeye katkısını,“Biz üniversiteden yeni mezun olduğumuz için, bazen karşımızdaki öğrenciyi büyük görüyoruz ve konuyu ona göre anlattığımız zaman çocuk anlamıyor. Ama rehber öğretmenim, kendisi bu işi yıllarca yaptığı için konuları çocukların seviyesine indiriyor. Bu açıdan katkısı oldu bana (A7).” sözleriyle dile getirmiştir. Beş aday öğretmen kliniksel denetimin rehber öğretmenle iletişimlerini artırdığını, rehber öğretmenin bilgi ve deneyiminden yararlandıklarını bildirirken; dört aday öğretmen de özgüvenlerinin arttığını belirtmiştir. Aday Öğretmenlerin Akran Danışma ve Kliniksel Denetimde Karşılaşılan Güçlüklere İlişkin Görüşleri Bulgular, Tablo 5’te akrandan kaynaklanan güçlükler, rehber öğretmenden kaynaklanan güçlükler ve video kaydından kaynaklanan güçlükler olmak üzere üç alt temada sunulmuştur. Aday öğretmenler, akran danışmada en fazla “akranların okullarının birbirinden uzak olması” (f = 7), “ders programlarının uyuşmaması” (f = 5) ve “ders yoğunluklarından” (f = 4) yakınmışlardır. Üç aday öğretmen de video kaydının dersin işleyişini bozduğunu dile getirmiştir. Akran olarak aday öğretmenlerin benzer bilgilere sahip 142 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim olduklarını düşünen bir katılımcı ile yönetimin akranların iş yükünü artırdığından yakınan diğer bir katılımcı, görüşlerini aşağıdaki sözlerle dile getirmiştir: Birbirimize çok faydalı olmuyoruz aslında. Çünkü o da benim kadar biliyor, doğru bilip bilmediğinden emin olamıyor. Mesela onu eleştirirken, belki ben yanlış biliyorumdur, diye düşünüyorum içimden. Ama rehber öğretmenle olan daha yararlı. Aday öğretmenle çekimi çözümlerken rehber öğretmen de yanımızda olabilirdi (A5). Okullardaki iş yükünü çok fazla artırdılar. Müdür ve müdür yardımcısının yapacağı işleri stajyerlere yüklediler. Okul aile birliği işlerini yüklediler…. Sabah 5.30’da okula gidip akşam 17.30’da okuldan çıktığım günleri biliyorum. Bunun üzerine hafta sonu seminerleri de vardı…. Önümüzün açılması gerekirken, sırtımıza yük bindirildi (A2). Tablo 5 Aday Öğretmenlere Göre Akran Danışma ve Kliniksel Denetimde Karşılaşılan Güçlükler Alt Temalar Akrandan kaynaklanan güçlükler Rehber öğretmenden kaynaklanan güçlükler Video kaydından kaynaklanan güçlükler Kodlar Okulların birbirinden uzak olması Ders programlarının uyuşmaması Ders yoğunluğu Yönetimin iş yüklerini artırması Birbirlerine yeterli katkı sunamamaları Aday ile rehber öğretmenin farklı branşlarda olması Aday ile rehber öğretmenin aynı zamanda okulda olmaması Aday ile rehber öğretmenin ders programının çakışması Aday ile rehber öğretmen arasındaki uyumsuzluk Video kaydının dersin işleyişini bozması Video kaydının öğrencilerin ve aday öğretmenin dikkatini dağıtması Akran Danışma (f) 7 5 4 2 1 Kliniksel Denetim (f) 2 2 1 1 3 2 Aday Öğretmenlerin Akran Danışma ve Kliniksel Denetim İçin Önerileri Bulgulara göre, adaylar akran danışmada en çok “okul desteği sağlanması” (f = 4) ve “aday öğretmenin ders yükünün azaltılması”nı (f = 4) önermişlerdir. Kliniksel denetimde ise en çok “okul desteği sağlanması” (f = 5), “rehber öğretmenlerin belirli ölçütler doğrultusunda seçilmesi ve yetiştirilmesi” (f = 5) ve “aday ile rehber öğretmenin ders programlarının çakıştırılmaması” (f = 5) önerilmiştir. Bunu, “aday öğretmenin ders yükünün azaltılması” (f = 3) önerisi izlemiştir (Tablo 6). 143 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Tablo 6 Aday Öğretmenlerin Akran Danışma ve Kliniksel Denetim İçin Önerileri Kodlar Okul desteği sağlanmalı Rehber öğretmenler belirli ölçütler doğrultusunda seçilmeli ve yetiştirilmeli Aday ile rehber öğretmenin ders programları çakıştırılmamalı Aday öğretmenin ders yükü azaltılmalı Rehber öğretmenin branşı adayla aynı olmalı Aday öğretmenler için uygulanabilir yeni bir yasal düzenleme yapılmalı Rehber öğretmenlerin performansı değerlendirilmeli Akranların ders programı uygun olmalı Akranını seçme olanağı verilmeli Akranların okulları birbirine yakın olmalı Sınıflar teknolojik açıdan donanımlı olmalı Rehber öğretmene ek ödeme yapılmalı Aday ile rehber öğretmen aynı okulda olmalı Aday, derse rehber öğretmen gözetiminde girmeli Akran danışma, adaylar göreve atanır atanmaz başlatılmalı Akran Danışma (f) 4 Kliniksel Denetim (f) 5 5 4 3 2 2 1 5 3 2 2 2 1 1 1 1 1 Adayın derse rehber öğretmenin gözetiminde girmesini öneren bir katılımcı, görüşlerini şu sözleriyle dile getirmiştir: Yönetmelikte stajyer öğretmenin tek başına derse girmemesi gerekir diye bir ifade var. Ben de böyle düşünüyorum. Yanımda deneyimli birinin olması güzel bir şey…. Çocukları okula alıştırmak zorundaydım. Bunların eğitimini aldık ama yine de eksikliklerim oluyor. Velilerle iletişim konusunda sorun yaşadım. Bu eksiklikler de velinin gözüne batıyor. Rehber öğretmenimin sürekli yanımda olmasını isterdim bu açıdan (A12). Bir diğer katılımcı ise, akran danışma uygulamasını rehber öğretmenlere de önererek şunları söylemiştir: Sadece aday öğretmen değil, bence her yıl öğretmenin kendini yenilemesi açısından dersini videoya çekmesi gerekiyor. Hocalarımıza bakıyoruz, sıkıldıklarını görüyoruz. Gerçekten bir dersi videoya çekseler, kendilerinin neden sıkıldıklarını görecekler. Çocuklar niye sıkılıyor diye baktıklarında, o 40 dakikada kendisi de sıkılır, kendisini izleyemez (A6). Rehber Öğretmenlerin Kliniksel Denetim Uygulamasının Katkılarına İlişkin Görüşleri İki rehber öğretmenin dışında tüm katılımcılar, kliniksel denetim uygulamasının aday öğretmene katkıları olduğunu bildirmişlerdir. Bu öğretmenlerden birisi adayı ile çok farklı bir branşta öğretmenlik yaptığı için kendisini yetersiz hissetmiştir. Diğer rehber öğretmen de birkaç yıl çeşitli eğitim 144 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim kurumlarında kurs öğretmenliği veya vekil öğretmenlik yapmış olduğu için, adayının rehberliği gereksinmediği duygusunu hissettirdiğini söylemiştir. Tablo 7’de, bu katkılar aday öğretmenin mesleğe uyumuna katkılar, aday öğretmenin sınıf yönetimine katkılar ve rehber öğretmene katkılar alt temaları içerisinde sunulmuştur. “Özgüvenin artırma” (f = 3) ve “derse hazırlanırken rehber öğretmene danışma” (f = 3), aday öğretmenin mesleğe uyumuna katkıları olarak görülmüştür. Rehber öğretmenler, kliniksel denetimin aday öğretmenin sınıf yönetimine katkıları içerisinde en fazla beden dilini daha iyi kullanmalarını (f = 3) görmektedirler. Ayrıca, kliniksel denetimden kendilerinin de yararlandıklarını bildirmiş ve uygulamanın en çok kendi eksik yönlerini görmelerine (f = 7) katkı sağladığını dile getirmişlerdir. Adaylık sürecine daha olumlu yaklaşma (f = 2) ve aday ile iletişimi güçlendirmeden (f = 2) de söz etmişlerdir. Tablo 7 Rehber Öğretmenlere Göre Kliniksel Denetim Uygulamasının Katkıları Alt Temalar Aday öğretmenin mesleğe uyumuna katkılar Aday öğretmenin sınıf yönetimine katkılar Rehber öğretmene katkılar Kodlar Özgüvenin artırma Derse hazırlanırken rehber öğretmene danışma Video çekimlerini izlerken eksikliklerinin farkına varma Mesleğin gereklerinin farkına varma Velilerle daha etkili iletişim kurma Beden dilini daha iyi kullanma Asalak sözcükleri fark ederek kullanmamaya çalışma Farklı kaynakları etkili kullanma Öğrenciye düşünce fırsatı vermediğini fark etme Sınıfı daha iyi yönetme Kendi eksik yönlerini görme Adaylık sürecine daha olumlu yaklaşma Aday öğretmen ile iletişimi güçlendirme Aday öğretmenin bilgi ve becerisinden yararlanma f 3 3 2 2 1 3 2 1 1 1 7 2 2 1 Rehber öğretmenler, kliniksel denetim uygulamasının hem aday hem de rehber öğretmene katkı sağladığı görüşündedirler. Bu konudaki görüşlerini bir katılımcı,“Velisiyle olan ilişkilerinde daha yumuşaktı. Sınıf içine müdahale edemezsiniz izlenimini veliye başta verememişti. İkinci dönemde artık o seviyeyi kurmaya başladı veliyle. Gelecek sene veliyle, öğrencilerle iletişimimde çok farklı olacağım, diyor, Onun ayrımına vardı (R5).” ve bir diğer katılımcı, “Benim açımdan güzel. Ben de onu izlerken aslında kendimi de değerlendirdim. Nerede ne yapmam lazım, yıllar içinde neleri unutmuş olabilirim, nelerim eksik kalmıştır. Ben de kendimi değerlendirip ona göre sonuçlar çıkardım (R2).” sözleriyle dile getirmişlerdir. 145 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Rehber Öğretmenlerin Kliniksel Güçlüklere İlişkin Görüşleri Denetim Uygulamasında Karşılaşılan Rehber öğretmenlerin görüşlerine göre belirlenen kliniksel denetim uygulamasının güçlükleri, Tablo 8’de aday öğretmenle ilgili güçlükler, rehber öğretmenle ilgili güçlükler ve sistemle ilgili güçlükler olmak üzere üç alt temada sınıflanmıştır. En fazla güçlük sistemle ilgili olarak dile getirilmiş, bu alt temada en yüksek frekans da “derslerin çakışması” (f = 7) maddesinde gözlenmiştir. “Aday ile rehber öğretmenin okula farklı saatlerde gelmesi” (f = 2) ve “ders dışı etkinliklerin fazla olması” (f = 2), bu alt temada dile getirilen diğer güçlükler olmuştur. Aday öğretmenle ilgili güçlükler alt temasında en yüksek frekans, “sınıfta rehber öğretmenin varlığı ve video kaydının gerginlik yaratması” (f = 3) maddesinde gözlenmiştir. Tablo 8 Rehber Öğretmenlere Göre Kliniksel Denetim Uygulamasının Güçlükleri Alt Temalar Aday öğretmenle ilgili güçlükler Rehber öğretmenle ilgili güçlükler Örgütle ilgili güçlükler Kodlar Sınıfta rehber öğretmenin varlığı ve video kaydının gerginlik yaratması Eleştiriye açık olmaması Gereğinden fazla sorumluluk verildiği için, kendisini aday gibi hissetmemesi Uygulamanın planlanan düzeyde gerçekleştirilememesi f 3 1 Zaman ayırmada sorun yaşaması 1 Derslerin çakışması Aday ile rehber öğretmenin okula farklı saatlerde gelmesi Ders dışı etkinliklerin fazla olması Aday öğretmene farklı branştan rehber atanması Görüşmelerin daha çok aday öğretmenin sorumlu olduğu evrak üzerinde yapılması 7 2 2 1 1 2 1 Uygulamanın planlanan düzeyde gerçekleştirilememesinden yakınan iki rehber öğretmenden birisi de şöyle konuşmuştur: Aynı okulda çalışıyoruz, derslerimiz de aynı saatte. Bazen derslerden kaçmak durumunda kaldık, diğer öğretmeni dinleyebilmek için. Bazen o öğrencilerini ödevlendirdi yanıma geldi, bazen de ben. Keşke onun ders saati daha az olsaydı, derslerime gelebilseydi. Benim derslerim daha az olsaydı, onun derslerine girebilseydim (R3). Rehber Öğretmenlerin Kliniksel Denetim Uygulaması İçin Gerekli Koşullara İlişkin Görüşleri Bulgular, Tablo 9’da rehber öğretmenle ilgili koşullar, aday öğretmenle ilgili koşullar ve sistemle ilgili koşullar olmak üzere üç alt temada toplanmıştır. Rehber öğretmenle ilgili koşullar arasında “rehber öğretmenin ders yükünün azaltılması” (f = 6), “adayın branşından rehber öğretmen görevlendirilmesi” (f 146 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim = 5) ve “rehber öğretmene emeğinin karşılığında ödeme yapılması” (f = 5), frekansı en yüksek olan maddeler olmuştur. Aday öğretmenle ilgili koşullar arasında en yüksek frekans, “aday öğretmene bağımsız olarak ders yükümlüğü verilmemesi” (f = 3) ve “aday öğretmenin kendini geliştirmeye açık olması” (f = 2) maddelerinde elde edilmiştir. Sistemle ilgili koşullar arasında da en yüksek frekans, “aday ve rehber öğretmenin derslerinin çakıştırılmaması” (f = 3) maddesinde gözlenmiştir. Tablo 9 Rehber Öğretmenlere Göre Kliniksel Denetim Uygulaması İçin Gerekli Koşullar Alt Temalar Rehber öğretmenle ilgili koşullar Aday öğretmenle ilgili koşullar Sistemle ilgili koşullar Kodlar f Rehber öğretmenin ders yükünün azaltılması Aday öğretmenin branşından rehber öğretmen görevlendirilmesi Rehber öğretmene emeğinin karşılığında ödeme yapılması Rehber öğretmenin aday yetiştirme konusunda eğitilmesi Aday öğretmene bağımsız olarak ders yükümlüğü verilmemesi Kendini geliştirmeye açık olması Aday öğretmenin ders yükünün azaltılması Aday ve rehber öğretmenin derslerinin çakıştırılmaması Okullarda uygulamanın gerektirdiği fiziksel alt yapının güçlendirilmesi Fakülte-okul işbirliğinin geliştirilmesi Uygulamanın yaygınlaştırılması 6 5 5 2 3 2 1 3 2 1 1 Adayları mesleğe hazırlama konusunda kendilerinin de eğitilmeye gereksinimleri olduğunu belirten rehber öğretmenlerden biri, görüşünü “Rehber öğretmenlik için önceden bir eğitim alınmalı. Ben şimdi rehber öğretmen oldum ama hiçbir şey bilmiyordum. Mesela bana dediler ki: Rapor yazacaksın. Ne yazacağımı bilmiyordum. İnternetten araştırdım, baktım, buldum, kendim yazdım. Bir şey buldum, kendime göre uyarladım, yazdım (R8).” sözleriyle dile getirmiştir. Tartışma, Sonuç ve Öneriler Araştırmanın ilk iki denencesi için hesaplanan öntest ortalamaları, aday öğretmenlerin özyeterlik inançlarının hem “sınıf yönetiminde yeterlik” hem de “öğretimde yeterlik” boyutunda uygulamanın başlangıcında da çok düşük olmadığını göstermiştir. Bu bulgu, aday öğretmenlerin yeterli düzeyde özyeterlik inançlarına sahip olduğu sonucuna ulaşan Ozder’i (2011) desteklemektedir. Aday öğretmenlerin bu çalışmanın başlangıcı ile sonundaki özyeterlik inançlarının karşılaştırıldığı test sonucunda sınıf yönetiminde yeterlikte farklılaşmanın beklendiği birinci denence kabul edilirken, öğretimde yeterlikte farklılaşmanın beklendiği ikinci denence reddedilmiştir. Sınırlı sayıda katılımcıdan elde edilen sonuçların tüm aday öğretmenlere genellenemeyeceği gerçeğiyle birlikte, aday öğretmenlerin kendi algılarına göre sınıf yönetimi yeterlikleri, yüzde 90 güven düzeyinde uygulanan program sonrasında yükselmiş 147 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol görünmektedir. Bu bulgu önemlidir, çünkü araştırmalar öğretmenlerin sınıf yönetimi becerilerinin öğretimlerini etkilediğini göstermektedir. Woolfolk, Rosoff ve Hoy’a (1990) göre, öğretmenlerin sınıf yönetimi yaklaşımları ile öğrencilerin öğrenmesi üzerinde olumlu etki yarattıklarına ilişkin inançları bağlantılı görünmektedir. Etkili öğretmenlerin sınıflarını düzenlemede, beklenen davranışları ve sonuçlarını belirlemede, öğretimi planlama ve uygulamada, öğrencinin gelişimi ve gizilgücünü izlemede yararlandıkları düşünce süreçleri ve uygulamalar, öğrenci başarısının anahtarıdır (Schumacher, Grigsby ve Vesey, 2015). Schumacher, Grigsby ve Vesey (2015), araştırmalarında başarılı öğretmenlerin sınıf yönetiminde birçok stratejiden yararlandıkları; öğretimi düzenlerken günlük ders planlarına hedef, birey ve grup etkinlikleri, ölçme gibi önemli öğeleri dâhil ettikleri bulgusuna ulaşmışlardır. Benzer şekilde Stronge (2002), sınıfı etkili biçimde yöneten öğretmenlerin derse çok iyi hazırlanarak geldiklerini ve öğretme-öğrenme sürecinde öğrencilerin etkin olmasını sağladıklarını bildirmektedir. Öğrenci başarısına ilişkin tüm araştırmalar ve meta-analizler de, etkili sınıf yönetiminin etkili öğretimin önemli bir öğesi olduğu düşüncesini desteklemektedir (Stronge, 2002). Cruz ve Pedro (2007), yönetim/disiplin boyutunda göreve yeni başlayan öğretmenlerin, orta ve yüksek düzeyde deneyime sahip öğretmenlerden daha düşük yeterlik beklentisi içinde olduklarını saptamıştır. Bu araştırmanın bulguları da adaylık sürecinde beklentilere uygun olarak yapılacak bir rehberliğin, öğretmenlerin yeterliklerini geliştirmelerinde önemli bir etkiye sahip olabileceğini göstermiştir. Araştırmanın aday öğretmenlerin açık ve gizli kendi alanlarına ilişkin üçüncü ve dördüncü denencesi de reddedilmiştir. Bu çalışmada, uygulanan program sonucunda aday öğretmenlerin açık kendi alanından elde edilen ortalamanın yükselmesi beklenirken düştüğü görülmüştür. Gizli kendi alanından elde edilen ortalamanın ise beklentilere uygun olarak düştüğü gözlenmiştir. Ancak her iki farklılık da istatistiksel açıdan önemli bulunmamıştır. Bu sonuçların elde edilmesinin birçok nedeni olabilir. Bunların başında, aday ve rehber öğretmenlerin aşırı ders yükleri nedeniyle uygulamanın gereklerini tam olarak yerine getirememeleri sayılabilir. Ayrıca, araştırmaya katılım gönüllülük temelinde sağlanabildiği için katılımcılara zorlayıcı bir davranış sergilenememiş; uygulama daha çok, yapılması beklenenler kendilerine hatırlatılmaya çalışılarak sürdürülmüştür. Okulda yapılan izleme ziyaretlerinde de tüm katılımcıların, üzerlerindeki ders ve iş yükünden sürekli yakınmalarına tanık olunmuştur. Katılımcılar, zaman zaman söz verdikleri için kendilerini çalışmaya devam etmek zorunda hissettiklerini, ancak ideal uygulamayı gerçekleştirememekten mahcubiyet duyduklarını ifade etmişlerdir. Bu çalışmalar sürerken, aday öğretmenlerin aynı zamanda iki yarım gün olmak 148 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim üzere tüm hafta sonlarını da temel ve hazırlayıcı eğitim seminerleriyle geçirmeleri; araştırmacılarda onların mesleğin başında bir tükenmişlik duygusu yaşadıkları izlenimini uyandırmıştır. Araştırmacılar, gelecekteki çalışmalarda bu tür uygulamaların Milli Eğitim Bakanlığının salt izniyle değil; tam desteğiyle yapılması gerektiği sonucuna varmışlardır. Mevcut uygulamalarda, il milli eğitim müdürlükleri araştırma iznini okuldaki dersleri aksatmamak koşuluyla vermektedir. Bu durumda araştırmaya yönelik olarak yapılan çalışmalar, daha çok öğretmenlerin bireysel çaba göstermelerini ve inisiyatif kullanmalarını gerektirebilmektedir. Araştırmanın nitel bulgularının da bu sonucu desteklediği görülmektedir. Nitel bulgular, aday ve rehber öğretmenlerin araştırma sürecine ilişkin görüşlerini yansıtmaktadır. Aday öğretmenler, akran danışma ve kliniksel denetim uygulamasında video kayıtlarını izleyerek kendi davranışlarını değerlendirebildiklerini, beden dili ve sözel ifadelerin kullanımında farkındalıklarının arttığını, birbirleriyle sorunlarını paylaşabildiklerini, sınıf yönetimi becerilerini geliştirdiklerini, rehber öğretmenin bilgi ve deneyiminden yararlandıklarını, velilerle olumlu ilişkiler kurabildiklerini bildirmişlerdir. Baron’a (2006) göre, yeni öğretmenler meslektaş desteğini ya çok az almakta ya da hiç almamaktadırlar. Bu araştırmaya katılan aday öğretmenlere, meslektaş desteğinden daha fazla yararlanma fırsatı sunulduğu düşünülmektedir. Missouri Üniversitesinde Heppner ve Johnston’ın (1994) gerçekleştirdikleri, Öğretim Üyesi Akran Danışma Programı da benzer bir amaca yöneliktir. Heppner ve Johnston’ın bulguları, öğretim üyelerinin akran danışmayı öğretimin iyileştirilmesi ve mesleki gelişimleri için yararlı bir model olarak gördüklerini ve değerlendirmelerden yararlanarak öğretim stratejilerinde değişiklikler yaptıklarını göstermektedir. Benzer şekilde, rehber öğretmenler de bu araştırma sürecinde kendi eksik yönlerini görebildiklerini ve geliştirmeye çalıştıklarını belirtmişler; özellikle dersin videoya kaydedilmesinin yararlarını vurgulamışlardır. Bu araştırmada, akran okullarının birbirinden uzak olması, akranların ders programlarının uyuşmaması ve aşırı iş yükleri akran danışma programının uygulamasının temel güçlükleri olarak belirlenmiştir. Kliniksel denetimde ise, rehber öğretmenler en çok derslerin çakışmasından yakınmışlardır. Aday öğretmenler kliniksel denetim uygulamasının yaygınlaştırılabilmesi için rehber öğretmenin belirli ölçütler doğrultusunda seçilmesi, rehber öğretmenin de performansının değerlendirilmesi, aday ile rehber öğretmenin aynı branştan olması, aday öğretmenler için uygulanabilir yeni bir yasal düzenleme yapılması, aday öğretmenin derse rehber öğretmenin gözetiminde girmesi gibi önerilerde bulunmuşlardır. Gerek aday gerekse rehber öğretmenler, son görüşmede akran danışma ve kliniksel denetimin uygun koşullar sağlandığı ve Milli Eğitim Bakanlığı sahiplendiği takdirde, aday öğretmenlerin yetiştirilmesinde kullanılabilecek yararlı bir uygulama olduğu görüşünü paylaşmışlardır. Rehber 149 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol öğretmenler, kliniksel denetim uygulamasından kendilerinin de yararlandığını bildirmişlerdir. Aday öğretmenin bilgi ve becerisinden yararlandığını belirten bir rehber öğretmen de akla tersine mentorluk (reverse mentoring) kavramını getirmektedir. Biss ve DuFrene’e (2006) göre tersine mentorluk, genç işgörenlerin deneyimli meslektaşlarına teknoloji ve diğer alanlarda yeni becerileri öğretmeleri amacıyla yapılan bir düzenlemedir. Kliniksel denetim uygulamasının yaygınlaştırılması, deneyimli öğretmenlere genç meslektaşlarından tersine mentorluk hizmeti alma fırsatı da verebilir. Türkiye’de aday öğretmenlerin birçoğu atanma öncesi merkezi bir yarışma sınavına hazırlanırken çeşitli eğitim kurumlarında kurs öğretmenliği, vekil öğretmenlik gibi görevleri üstlenmişlerdir. Bu da onların kendilerini deneyimli öğretmenlerle eşit düzeyde algılamalarına yol açabilmektedir. Bu araştırmada da, adayların asıl öğretmenlerle aynı, bazı durumlarda daha fazla ders yüküne sahip oldukları; okulda aynı branşta kadrolu başka bir öğretmenin bulunmaması halinde, branşla ilgili tüm etkinliklerde tek başlarına görevlendirildikleri gözlenmiştir. Baron’ın (2006) yeni öğretmenlerin deneyimli öğretmenlere yapılamayan uygulamalara maruz kaldıkları bulgusu, bu araştırmada yapılan gözlemlerle desteklenmiştir. Acheson ve Meredith (2003), öğretmene verdiği gelişme ve iyileşme fırsatıyla kliniksel denetimi değerlendirme sisteminin kalbi olarak görmektedir. Gürsoy vd. (2013) de öğretim elemanlarına verilen kliniksel danışma modeli eğitiminin, öğretmen adayı öğrencilere yapılan danışmanlığın niteliğini geliştirebileceğini ileri sürmüşlerdir. Aday öğretmenlerin ders hazırlığı ve uygulamalarına kliniksel denetimin olumlu etkisini gözleyen Ağaoğlu (1997), bu tür bir uygulamanın adaylık eğitiminde kullanılmasını önermiştir. Bütün bu sonuçlar, Paker’ın (1995) kliniksel denetimin gerek yeni gerekse deneyimli öğretmenler üzerinde daha çok olumlu etkileri olduğu; Hampton’ın (2009) kliniksel denetimin yeni öğretmenlerin öğretimsel uygulamasını etkileyebildiği bulguları ile tutarlıdır. Bu araştırmanın sonuçları, aynı zamanda Hampton’ın (2009) deneyimli öğretmenlerin de kendi akranlarıyla çalışmaları konusundaki önerisini destekleyici niteliktedir. Milli Eğitim Bakanlığı, 14 Mart 2014 tarihinde yaptığı yasal bir düzenleme ile aday öğretmenlerin yazılı ve sözlü sınava girmeye hak kazanmaları için en az bir yıl fiilen çalışma ve performans değerlendirmesine göre başarılı olma koşulunu getirmiştir (MEB, 2014). Bu yeni düzenleme, aday öğretmenlerin mesleğin ilk yılında daha fazla destek ve profesyonel yardıma gereksinim duyacaklarını akla getirmektedir. Böylece, aday öğretmenler hem öğretim yılı boyunca performansları bakımından değerlendirilecek hem de öğretim yılı sonunda içeriği henüz bilinmeyen yazılı ve sözlü bir sınavdan geçmek zorunda kalacaklardır. Sözlü sınavın nesnel bir değerlendirme yöntemi olmadığı düşünüldüğünde, aday öğretmenler için yapılacak yasal düzenlemelerin ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılabilir. Yeni 150 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim düzenlemenin uygulamadaki sonuçları değerlendirilirken, Milli Eğitim Bakanlığının bu araştırmanın akran danışma ve kliniksel denetime ilişkin bulgularından yararlanması önerilebilir. Bu araştırma, 2012-2013 öğretim yılında Antalya il merkezine atanan ve araştırmaya katılan 14 aday ve 14 rehber öğretmenden akran danışma ve kliniksel denetim uygulaması kapsamında elde edilen verilerle sınırlıdır. Bu nedenle sonuçları aday öğretmenlerin tümüne genellemek mümkün olmayabilir. Bununla birlikte, araştırma sürecindeki gözlem, görüşme, tartışma ve uygulamalar, aday öğretmenlerin yetiştirilmesi sorununu daha görünür kılmıştır. Öğretmenlik hem meslekte hem de öğretilen bilgilerde değişme ve gelişmeyi öngördüğü için, öğretmenlerin işe başlangıcından itibaren heyecan ve gelişimlerini sürdürebilecekleri ve sürekli desteklenebilecekleri politika ve uygulamalara gereklilik vardır. Gelişmiş ülkelerdeki uygulamalarda da öğretmenlerin mesleğe girişine özel bir önem verildiği bilinmektedir. Son olarak aday öğretmenlerin yetiştirilmesi konusunda gelecekteki araştırmacıların daha kapsamlı çalışmalar yapmaları beklenmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine de okul-üniversite ortaklığında yürütülecek eylem araştırmalarını desteklemeleri, politika kararları ve yasal düzenlemelerde araştırma sonuçlarını dikkate almaları önerilebilir. 151 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Yapılandırılmış Öz/Structured Abstract Promoting Practical Training Process of Novice Teachers through Peer Consultation and Clinical Supervision Mualla Bilgin Aksu1, Türkan Aksu2, Çiğdem Apaydın3, Gamze Kasalak4, Oya Tan5, Yeşim Şenol6 Introduction. Educational organizations met with the concepts of instructional supervision and clinical supervision in the last quarter of twentieth century. According to Goldhammer, Anderson, and Krajewski (1980), in an ideal supervision, the proportion of instructional supervision within all types of supervision and of clinical supervision within the instructional supervision should be enlarged. Clinical supervision constituting the heart of a good teacher evaluation system has a vital role in the professional lives of teachers since it provides open communication between supervisor and teacher (Acheson and Meredith, 2003). The purpose of clinical supervision is to develop selfevaluation skills of teachers which they will keep using during their professional lives (Herlihy, Gray, and McCollum, 2002). Included in the structure of clinical supervision is peer consultation where teachers are able to help each other out (Glickman, Gordon, and Ross-Gordon, 2010). Benshoff (2001) defines peer consultation as arrangements in which peers work together for mutual benefit and mentions triadic model of Spice and Spice (1976) as well as his structured peer consultation model. Both clinical supervision and peer consultation may benefit novice teachers during their initial year of teaching. Purpose. This research, conducted with hybrid method, aims at bringing out the effect of peer consultation and clinical supervision practices in the process of developing professional competencies of novice teachers. To achieve this purpose, the following four hypotheses were tested for the quantitative method of the study: 1. Self-efficacy believes of novice teachers in “classroom management” will differ after implementing clinical supervision and peer consultation programs. Prof. Dr., Akdeniz University, Antalya-Turkey, [email protected], 2Assist. Prof. Dr., Akdeniz University, Antalya-Turkey, [email protected], 3Assoc. Prof. Dr., Akdeniz University, Antalya-Turkey, [email protected], 4Expert, Akdeniz University, Antalya-Turkey, [email protected], 5 Teacher, Halil Akyüz Anatolian High School, Antalya-Türkiye, [email protected], 6 Assoc. Prof. Dr., Akdeniz University, Antalya-Turkey,, [email protected] 1 152 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim 2. Self-efficacy believes of novice teachers in “teaching” will differ after implementing clinical supervision and peer consultation programs. 3. Open self areas of novice teachers will increase after implementing clinical supervision and peer consultation programs. 4. Private self areas of novice teachers will decrease after implementing clinical supervision and peer consultation programs. The study tried to answer the question “What are the views of novice teachers and their mentors regarding the usage of clinical supervision and peer consultation programs during practical training provided for novice teachers?” through the qualitative method. Method. In this study, parallel hybrid model where qualitative and quantitative data are collected simultaneously was used (Creswell and Vicki, 2011). As a pre-experimental model, single group pretest and posttest model (G1O1.1XO1.2) was preferred for collecting the quantitative data (Karasar, 2008, p. 96). Single holistic case study was used for collecting the qualitative data. The population includes 1002 novice teachers who were assigned in Antalya province in 20122013 school year. The study was initiated with the application of 20 novice teachers and 20 experienced teachers as their mentors. However, the study was able to continue with a total of 28 teachers (14 novices and 14 mentors) because the participation was based on willingness. Peer couples were formed between novices preferably in the same teaching field. The study was conducted in six middle schools. Data of this study were collected through (1) the scale on Novice Teacher Self-efficacy Belief (NTSB) developed by Aksu, Apaydın, and Kasalak (2014); (2) Open-Private Self Inventory (OPSI) developed by the researchers; and (3) two semi-structured interview forms for novices and mentors. After study participants were determined, a weekend-long seminar to prepare and motivate them was organized. To practice peer consultation, peers were asked to schedule their own programs. Peer consultation process was anticipated to be conducted twice prior to the practical training program mandated by the ministerial regulations. Clinical supervision process was anticipated to start with the beginning of their practical training programs. Clinical supervision cycle was planned to be conducted four times. Novices were asked to videotape classroom observations for both peer consultation and clinical supervision to rewatch and critique during the post-conference meetings. The data to test four hypotheses were gathered in two steps: first, in December 2012 novice teachers completed the NTSB and OPSI as pretests (O1.1); second, NTSB and OPSI as posttests (O1.2) were given to the same participants at the end of the school year. 153 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Qualitative data were gathered simultaneously through individual interviews both with novices and their mentors when researchers visited schools for the last time. During the study, researchers visited each school at least four times and tried to meet with each participant for follow-up and feedback. SPSS 13.0 for quantitative and NVivo 9.0 for qualitative data analysis were used. Quantitative Findings. Hypothesis 1: Findings show that mean values regarding novice teachers’ self-efficacy beliefs in classroom management were calculated as 4.64 for pretest and 5.14 for post-test. Because a significant difference (z = -1.963; p=.05) between pre-and post-test mean values was found at = .10, Hypothesis 1 was accepted. Hypothesis 2: Findings show that mean values regarding novice teachers’ self-efficacy beliefs in teaching were calculated as 4.71 for pre-test and 5.14 for post-test. There was no difference (z = -1.261; p =.21) between pre-and posttest mean values, thus Hypothesis 2 was rejected. Hypothesis 3: Findings show that mean values regarding open self areas of novice teachers were calculated as 5.07 for pre-test and 5.02 for post-test. There was no difference (z = -0.490; p = .62) between pre-and post-test mean values, thus Hypothesis 3 was rejected. Hypothesis 4: Findings show that mean values regarding private self areas of novice teachers were calculated as 2.37 for pre-test and 2.07 for post-test. There was no difference (z = -1.564; p = .12) between pre-and post-test mean values, thus Hypothesis 4 was rejected. Qualitative Findings. Views of the novice teachers regarding contributions of peer consultation and clinical supervision. Findings were presented within four sub-themes as contributions “from peer, from mentor, from videotape, and in general”. The highest frequency (f=6) on contributions of peer consultation was obtained in peers’ sharing their problems with each other. Novice teachers stated that they had the opportunity to directly observe their own behaviors by watching the video records in peer consultation (f=5) and clinical supervision (f=3). Another contribution of peer consultation was that novices gained awareness of their body language and verbal expression. Views of the novice teachers regarding difficulties met during peer consultation and clinical supervision. Findings were presented within three sub-themes as difficulties arising from “the peer, the mentor, and the video record”. They most frequently complained about their schools being far from each other (f=7), their teaching schedules not being compatible (f=5)”, and “their excessive teaching loads (f=4). Three teachers also expressed their concerns about video records disrupting teaching process. 154 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Suggestions of the novice teachers for peer consultation and clinical supervision. Teachers’ suggestions regarding peer consultation mostly focused on increased school support (f=4) and reduced teaching load (f=4). Their suggestions regarding clinical supervision mostly focused on increased school support (f=5), assignment and preparation of mentors based on specific criteria (f=5), compatible teaching schedules of novice teachers and their mentors (f=5), and reduced teaching load (f=3). Views of the mentors regarding contributions of clinical supervision. All mentors, but two, indicated that clinical supervision contributed to their novices. One felt inefficient because she taught in a very different field than her novice’s. The other mentor said that her novice hinted he did not need much mentoring since he had already taught in temporary positions for some years. Findings were presented within three sub-themes as contributions to the novice’s professional orientation, to the novice’s classroom management, and to the mentors. The highest frequency (f=7) was obtained in mentors realizing their own professional weaknesses. Views of the mentors regarding difficulties met during clinical supervision. Findings were presented within three sub-themes as difficulties arising from “novice teachers”, “mentors”, and “system”. Most of the difficulties were said to arise from the system where the highest frequency (f=7) was obtained in overlapping teaching schedules of the novices and their mentors. Views of the mentors regarding necessary conditions for clinical supervision. Findings were presented within three sub-themes as conditions related to “mentors”, “novice teachers”, and “system”. Reducing the novice’s teaching load (f=6), assigning mentors in the same field with the novice’s (f=5), and making payment to the mentors for their work (f=5) were the codes with the highest. Discussion and Implications. One desired outcome of this study was that peer consultation and clinical supervision programs would cause a difference on novices’ self-efficacy beliefs. The researchers’ expectations regarding selfefficacy beliefs were met in classroom management. This can be interpreted that classroom management skills can develop only by practicing in the actual classroom. Peer consultation and clinical supervision programs in this study might have influenced the novices positively in terms of classroom management skills as they interacted with their peers and mentors. On the other hand, selfefficacy beliefs in teaching did not differ after the program. This result could be interpreted in two ways: first, novice teachers in Turkey have to pass a very competitive and challenging competency examination. Second, after their assignment as a teacher they face with extensive load of teaching and other school activities. Some novices have even worked for a few years as substitutes / paid teachers at schools or in private teaching courses prior to assignment to 155 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol their current position. Therefore, they tend to perceive themselves as experienced teachers. All study participants agree that peer consultation and clinical supervision program could be very beneficial to novice teachers as long as ideal conditions are provided. Observations, interviews, discussions and practices conducted during the study reveal the gap between novices’ needs and the requirements of Ministry of National Education (MoNE). The need for thorough training for novice teachers in their first year is clear. New regulations put into effect by MoNE on March 14 th, 2014 for novice teaching bring to mind that novice teachers might need more professional support in their first year. MoNE is recommended to take into consideration the findings of this study when evaluating the outcomes of the new implementation. Nevertheless, this study is limited with 14 novices and 14 mentors working in Antalya, thus the results cannot be generalized to all novice teachers in Turkey. Further research is needed with the partnership of universities and MoNE is expected to take into account the research results in establishing policies and in new implementations. 156 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Kaynaklar/References Acheson, K. A., & Meredith, D. G. (2003). Clinical supervision and teacher development: Pre-service and in-service applications (5th ed.). New York: John Wiley and Sons. Ağaoğlu, E. (1997). Eğitimde klinik denetim. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. Aksu, M. B., Apaydın, Ç., & Kasalak, G. (2014). Novice teachers self-efficacy belief: A study of scale development. International Online Journal of Education and Teaching. 1(4), 1-16 (online). Retrieved from http://iojet.org Baron, W. (2006). Confronting the challenging working conditions of new teacher: What mentors and induction program can do. Mentors in the Making: Developing New Leaders for New Teachers. New York: Teacher College Press. Retrieved from http://books.google.com.tr Benshoff, J. M. (2001). Peer consultation as a form of supervision. Reading for Child and Youth Care Workers, 31. Retrieved from http://www.cyc-net.org Biss, J. L., & DuFrene, D. (2006). An examination of reverse mentoring in the workplace. Business Education Digest, 15, 30-41. Creswell, J. W., & Vicki. L. P. C. (2011). Designing and conducting mixed methods research. Thousand Oaks, CA: Sage. Cruz, M. J. de la T., & Pedro F. C. A. (2007). Comparative analysis of expectancies of efficacy in in-service and prospective teachers. Teaching and Teacher Education, 23(5), 641-652. Eurydice. (2007). Retrieved from http://www.eurydice.org Glickman, C.D., Gordon, S. P., & Ross-Gordon, J. M. (2010). Supervision and instructional leadership: A developmental approach (9th ed.). Boston: Pearson Education. Goldhammer, R., Anderson, R. H., & Krajewski, R. J. (1980). Clinical supervision: Special methods for the supervision of teachers (2nd ed.). New York: Holt, Rinehart and Winston. Gürsoy, E., Bulunuz, N., Göktalay, Ş. B., Bulunuz, M., Kesner, J., & Salihoğlu, U. (2013). Clinical supervision model to improve supervisory skills of cooperating teachers and university supervisors during teaching practice. Hacettepe University. Journal of Education (Special Issue: 1), 191-203. Hampton, W. L. (2009). Clinical supervision: A case study of clinical supervision as it relates to the improvement of novice teachers (Unpublished master thesis). Retrieved from ProQuest Dissertations and Thesis database. (UMI No. 1466122) Heppner, P. P., & Johnston, J. A. (1994). Peer consultation: Faculty and students working together to improve teaching. Journal of Counseling and Development, 72(5), 492-499. Herlihy, B., Gray, N., & McCollum, V. (2002). Legal and ethical issues in school counselor supervision. Professional School Counseling, 6(1), 55. 157 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Karasar, N. (2008). Bilimsel araştırma yöntemi. (18. baskı). Ankara: Nobel. MEB (2014). Millî eğitim temel kanunu ile bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanun. http://www.resmigazete.gov.tr adresinden indirilmiştir. MEB (1995). Milli eğitim bakanlığı aday memurlarının yetiştirilmesine ilişkin yönetmelik. http://mevzuat.meb.gov.tr adresinden indirilmiştir. Paker, T. (1995). Clinical supervision as in-service teacher development. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(11), 39-53. Romi, S., & Leyser, Y. (2006). Exploring inclusion pre-service training needs: A study of variables associated with attitudes and self-efficacy beliefs. European Journal of Special Needs Education, 21(1), 85-105. Ozder, H. (2011). Self-efficacy beliefs of novice teachers and their performance in the classroom. Australian Journal of Teacher Education, 36(5) (online). Retrieved from http://dx.doi.org/10.14221/ajte.2011v36n5.1 Schermelleh-Engel, K., Moosbrugger, H., & Müller, H. (2003). Evaluating the fit of structural equation models: Tests of significance and descriptive goodness of fit measures. Methods of Psychological Research Online, 8(2), 23-74. Retrieved from http://www.mpr-online.de Schumacher, G., Grigsby, B., & Vesey, W. (2015). Determining effective teaching behaviors through the hiring process. International Journal of Educational Management, 29(1), 139-155. Retrieved from http://dx.doi.org/10.1108/IJEM-04-2013-0071 Sergiovanni, T. J. (1977). Handbook for department leadership: Concepts and practices in today’s secondary schools. Boston: Allyn and Bacon. Sergiovanni, T. J., & Starratt, R. J. (2002). Supervision: A redefinition (7th ed.). New York: McGraw-Hill. Stephens, M., & Moskowitz, J. (1997). Teacher induction policy and practice among APEC members: Results of the exploratory survey. Retrieved from http://www.ed.gov/pubs/APEC/ch2.htm Stronge, J. H. (2002). Qualities of effective teachers. Alexandria, VA: Association for Supervision and Curriculum Development. Ware, H., & Kitsantas, A. (2007). Teacher and collective efficacy beliefs as predictors of professional commitment. The Journal of Educational Research, 100(5), 303-310. Wertheim, C., & Leyser, Y. (2002). Efficacy beliefs, background variables, and differentiated instruction of Israeli prospective teachers. Journal of Educational Research, 96(1), 54-63. Woolfolk, A.E., Rosoff, B., & Hoy, W.K. (1990). Teachers’ sense of efficacy and their beliefs about managing students. Teaching and Teacher Education, 6(2), 137-148. 158 Akran Danışma ve Kliniksel Denetim Ek A. Açık-Gizli Kendi Envanteri (AGKE) Yönerge: Lütfen, sağ taraftaki sütunlarda bir süreklilik içinde (hiç doğru değil=1 ve tamamen doğru=6) verilmiş olan altı seçeneği, aşağıdaki anlatımların her birine ilişkin görüşünüzü belirtecek şekilde işaretleyiniz. Lütfen ideal olarak gördüğünüz biçimde değil, halen nasıl hissettiğiniz ve davrandığınızı yansıtacak şekilde yanıtlayınız. Tamamen doğru Çoğunlukla doğru Oldukça doğru Biraz doğru Çok az doğru Hiç doğru değil Bu ifade benim için: 1. Karar veremediğim durumlarda, benden daha deneyimli olan öğretmen arkadaşlarımın fikrini alırım. 2. Zayıf yanlarımın ortaya çıkması beni rahatsız eder. 3. Okul müdürümün bilgi ve deneyimlerinden yararlanmaya çalışırım. 4. Öğrencilerimin bir sorusunun yanıtını bilmiyorsam, onlara bunu açıklıkla ifade etmekten kaçınırım. 5. Bilmediğim bir konuyu meslektaşlarıma danışmak bana zor gelir. 6. Müfettişin dersimi izleyeceği düşüncesi beni kaygılandırıyor. 7. Meslektaşlarımı rakipler olarak değil, birlikte oluşturduğumuz takımın üyeleri olarak görürüm. 8. Bana hatalarımı söyleyen üstlerimden rahatsızlık duyarım. 9. Yanlış bir şey yaptığımda, meslektaşlarımın beni uyarmalarını isterim. 10. İletişimde açıklığın, gerek kişisel gerekse mesleksel bakımdan yararlı olduğunu düşünüyorum. 11. Başarılı gördüğüm bir uygulamayı ya da yeni bir bilgiyi, meslektaşlarımla paylaşmaktan zevk alırım. 12. Kendimi yetersiz gördüğüm durumları, meslektaşlarımın fark etmemesini tercih ederim. 159 Mualla Bilgin Aksu, Türkan Aksu, Çiğdem Apaydın, Gamze Kasalak, Oya Tan, Yeşim Şenol Ek B. Tablo 10 Araştırmaya Katılan Aday ve Rehber Öğretmenlerin Kodlamaları Kodu A1 A2 Aday Öğretmenin Cinsiyeti Branşı E Türkçe E Özel Eğitim Kodu* R4* R11 A3 A4 A5 A6 A7 A8 A9 K K K E K K K Türkçe Din ve Ahlak Okul Öncesi Din ve Ahlak Din ve Ahlak Din ve Ahlak Fen ve Teknoloji R2* R13* R8* R1* R12 R9* R3 A10 A11 A12 A13 E K K K Türkçe Matematik Okul Öncesi Özel Eğitim R14 R10* R5* R6* A14 K Matematik R7* Rehber Öğretmenin Cinsiyeti Branşı** K Türkçe (7, 6) K Sınıf Öğretmeni (13, 1) K Türkçe (10, 2) E Fen Bilgisi (18, 4) K Okul Öncesi (4, 1) E Din ve Ahlak (4, 1) E Din ve Ahlak (30, 2) E Sosyal Bilgiler (15, 1) E Fen ve Teknoloji (7, 1) K Türkçe (18, 4) K Matematik (7, 1) K Okul Öncesi (3, 1) E Rehber Öğretmen (12, 1) K Matematik (11, 1) * Kendi adaylıklarında rehber öğretmenleri farklı branştan olan katılımcılar **Ayraç içindeki ilk değer öğretmenlik kıdemi, ikincisi rehber öğretmenlik yaptığı aday sayısıdır. Bu çalışma Akdeniz Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Biriminin desteklediği 2011.01.0110.00 numaralı araştırma projesinden üretilmiştir. * 160 Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 2015, Cilt 21, Sayı 2, ss: 161-182 www.kuey.net Öğretmenlerin Okulda Karşılaştıkları Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi: Bir Meta-Analiz* The Effect of Tenure on Mobbing Experienced by Teachers in Schools: A Meta-Analysis Tufan Aytaç1 Öz Bu çalışmanın temel amacı öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarına ilişkin algılarının ve görüşlerinin hizmet sürelerine göre etki büyüklüklerini belirlemektir. Türkiye’de öğretmenlerin okulda karşılaştıkları yıldırma davranışlarını konu alan Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Arşivinde yer alan 42 yüksek lisans ve doktora tezi çalışmasından dâhil edilme kriterlerine uygun 17 çalışma ele alınmıştır. Çalışmalar kapsamındaki toplam örneklem sayısı 5790’dır. Ayrıca, birincil araştırmalarda değerlendirmeye katılamayan moderatör olarak okul türü, öğretim kademesi, araştırmacının cinsiyeti, araştırmanın yapıldığı bölge ve yayın yılı değişkenleri analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, öğretmenlerin hizmet süresi değişkenine göre 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenler lehine sabit etkiler (d = -0.006) modeline ve 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenler lehine rastgele etkiler (d = 0.008) modeline göre istatistiksel olarak anlamlı önemsiz düzeyde bir etki büyüklüğü belirlenmiştir. Yapılan moderatör analizi sonucunda araştırmanın yapıldığı bölge (p = .85), okul türü (p = .59), öğretim kademesi (p = .52) ve araştırmacının cinsiyetinin (p = .13) birer moderatör olmadığı saptanmıştır. Ayrıca araştırmalara ait etki büyüklükleri açısından yıllar itibariyle öğretmenlerin hizmet süreleri farklılığında bir artış eğilimi olduğu görülmüştür. Sonuç olarak öğretmenlerin karşılaştıkları yıldırmaya ilişkin çalışmalarda hizmet süresinin önemli bir bağımsız değişken olarak kullanılmaması önerilebilir. Anahtar sözcükler: Mobbing, meta-analiz, öğretmen Abstract The basic purpose of this study is to determine the effect sizes of teachers’ perception and opinions about mobbing experienced by teachers in schools in accordance with different tenures of office. 17 studies deemed meeting the inclusion criteria were chosen from 42 MA and PhD theses and dissertations in Council of Higher Education National Thesis Archive about mobbing experienced by teachers in schools in Turkey to be used in this study. Total number of samples in this study is 5790. In addition, several variables such as school type, educational level, researcher’s sex, the region used for the research and publication year that have not been included in the evaluation as a moderator in primary researches were analyzed. In accordance with the results of this study, based on the tenure of office variable, an effect size with statistical significance and of no statistical importance was determined on the part of teachers who have 11 and more years of service according to fixed effect model (d = -0.006) and on the part of teachers who have 1-10 years of service according to random effect model (d = 0.008). In the consequence of the moderator analysis conducted, the region where the study was conducted (p = .85), the school type (p = .59), educational level (p = .52) and the researcher’s sex (p = .13) were each determined not to be a moderator. In addition, an upward trend was observed in the differences among teachers’ periods of service by years in terms of effect sizes. As a result, not using the tenure of office as an independent moderator for the studies on mobbing faced by teachers may be recommended. Keywords: Mobbing, meta-analysis, teacher Received: 19.11.2014 / Revision received: 20.05.2015 / Second revision received: 08.06.2015 / Approved: 12.06.2015 1 Yrd. Doç. Dr., Bozok Üniversitesi, Yozgat, tufana60@gmail Atıf için/Please cite as: Aytaç, T. (2015). Öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbinge ilişkin hizmet süresinin etkisi: Bir meta-analiz. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 21(2), 161-182. doi: 10.14527/kuey.2015.007 Tufan Aytaç Eğitim sisteminin temel üretim birimi olan okullarda, eğitim-öğretim sürecinde gerek bilgi aktarımı gerekse olumlu davranışların kazandırılması açısından kişilerarası etkileşim ve iletişim büyük bir öneme sahiptir. Okullarda özellikle öğretmenlerin yöneticilerle, diğer öğretmenlerle ve velilerle ilişkilerini etkileyen mobbing (yıldırma) davranışları konusu son yıllarda sıklıkla gündeme gelmektedir. Mobbing; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamına gelen Latince kökenli bir sözcüktür. “Mobbing” terimi için Türk araştırmacılar arasında en fazla benimsenen karşılıklar arasında; “yıldırma” (Akkar, 2010; Aras, 2012; Asunakutlu ve Safran, 2006; Cemaloğlu, 2007; Ertürk, 2011; Gündüz ve Yılmaz, 2008; Toker, 2006), “psikolojik taciz” (Palaz, Özkan, Sarı, Göze, Şahin ve Akkurt, 2007; Tınaz, 2008), “duygusal taciz” (Uzunçarşılı ve Yoloğlu, 2007), “psikolojik şiddet” (Aydın, 2009; Tutar, 2004) göze çarpmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde mobbing yerine kullanılan bezdiri kavramı iş yerlerinde, okullarda vb. topluluklar içinde belirli bir kişiyi hedef alıp, çalışmalarını sistemli bir biçimde engelleyip huzursuz olmasına yol açarak yıldırma, dışlama ve gözden düşürme olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2014). Yıldırma genel olarak çalışanlara üstleri, astları veya kendileriyle eşit düzeyde olanlar tarafından sistematik biçimde uygulanan her türlü kötü muamele, tehdit, şiddet, aşağılama davranışları olarak tanımlanmaktadır (Leyman, 1996; Mikkelsen ve Einarsen, 2002; Tutar, 2004). Hubert ve Veldhoven (2001) yıldırmanın en çok hangi sektörlerde görüldüğünü araştırmış̧; mobbing içeren saldırgan davranışların en çok endüstri ve eğitim alanında, belediyelerde ve kamuda, yöneticiler ve çalışanlar arasında yaşandığını ortaya koymuştur. Ayrıca bu araştırmada yıldırmanın yüzde 37.3’ünün eğitim sektöründeki çalışanlar arasında yaşandığı da belirlenmiştir. Eğitim örgütlerinde mobbingin örgütsel güven ve iklimi zayıflattığı, öğretmenlerin iş doyumu itim ve yaşam doyum düzeylerinin düşmesine neden olduğu tespit edilmiştir. Eğitim örgütlerindeki aşırı rekabetçi ortam, örgütün kötü yönetimi, uygulanan başarısız liderlik biçimleri, kötü iş tasarımı, psikososyal çalışma ortamının iletişim ve işbirliği süreçlerini olumsuz yönde etkilemesi, öğretmenlerin çok sık denetlenmesi ve aşırı otokratik bir yapılanmanın varlığı öğretmenlerin mobbing yaşama nedenleri arasında gösterilmektedir. Mobbing davranışının bilerek ya da bilmeyerek uygulandığı kurumlarda çalışanların; iş tatminsizliği, motivasyon eksikliği, verimsizlik ve bunların da ötesinde bir çok fiziksel rahatsızlık ile karşı karşıya gelmeleri olasılığı doğmaktadır. Özellikle salt insan faktörünün söz konusu olduğu eğitim kurumlarında uygulanan mobbing davranışları öğretmenlerin performanslarını olumsuz yönde etkilemektedir (Beswick, Gore ve Palferman, 2006; Cooper ve Penn, 2008; Çiçek, 2008; Karakuş̧ ve Çankaya, 2012; Korkmaz ve Cemaloğlu, 2010; Mathiessen, 2006; Özen, 2009; Topa, Depolo ve Domínguez, 2007). 162 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Türkiye’de eğitim sektöründe yaşanan mobbinge yönelik yapılan çalışmaların sayısı ve niteliği her geçen gün artmaktadır. Türkiye’de eğitim örgütlerinde araştırma konusu olarak son yıllarda ele alınan mobbing ile ilgili kişiler ve kurumlar henüz yeterli bilgi sahibi değildir (Aydın, 2009; Özen, 2009). Mobbing eyleminin başlamasında diğer demografik ve davranış özellikleri yanında hizmet süresi de etkili olabilmektedir (Ertürk, 2013; Gökçe, 2006, 2008; Namie, 2003; Shallcross, Sheehan ve Ramsay, 2008). Çalışanların hizmet süresi ile işyerlerinde mobbing davranışları arasındaki ilişkileri ele alan çalışmalarda farklı sonuçlar ortaya konulmuştur (Ertek, 2009; Hoel ve Cooper, 2000; Koç ve Bulut, 2009; Nielsen ve Einarsen, 2012; Onbaş, 2007; Russo, Miliç, Knežević, Mulić ve Mustajbegović, 2008). Carnero, Martínez ve Mangas (2010) tarafından özel ve kamu sektör çalışanları üzerinde yapılan araştırmada hizmet süresi ile mobbing davranışları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya konulmuştur. Chappell ve Di Martino (1998) tarafından özel sektör çalışanları üzerinde yapılan çalışmada ise hizmet süresi ile mobbing davranışları arasında anlamlı ilişkiler olduğu görülmüştür. Türkiye’de eğitim sektörü dışında yapılan kamu ve özel sektör kuruluşları üzerinde yapılan bazı araştırmalarda (Acar ve Dündar, 2008; Kök, 2006; Palaz vd., 2007; Yılmaz, Ergun ve Mercan, 2008) hizmet süresi bakımından mobbinge uğrama açısından anlamlı bir farklılık olmadığı ortaya konulmuştur. Karahan ve Yılmaz (2014) tarafından sağlık sektörü üzerinde yapılan araştırmada, hizmet süresi değişkeni bağlamında mesleğin ilk yıllarında çalışanların daha fazla mobbing davranışlarıyla karşılaştıkları görülmüştür. Literatürde yapılan bazı araştırmalarda, öğretmenlerin mobbing düzeyine ilişkin algılarının hizmet sürelerine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir (Harrisson, Loiselle, Duquette ve Semenic, 2002; Karyağdı, 2007; Kılınç, 2013; Mikkelsen ve Einarsen, 2002; Palaz vd., 2007; Vartia, 1996). Ertürk (2005) tarafından yapılan araştırmada ise ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin kıdemlerinin artışı ile mobbing davranışlarına karşılaşmalarının doğru orantılı olarak arttığı saptanmıştır. Türkiye’de son yıllarda her yıl giderek artan sayıda, okullarda mobbingi konu edinen nitel ve nicel yöntemler kullanılarak yapılan araştırmalarda genellikle çeşitli ölçekler ve öğretmenlere ait farklı bağımsız değişkenler (cinsiyet, hizmet süresi, medeni durum, öğrenim düzeyi vb.) kullanılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda, istatistiksel açıdan hem anlamlı hem de anlamlı olmayan ve bağımsız değişkenlerin alt grupları açısından farklı bulguları gösteren sonuçlara ulaşılmıştır. Tüm bu araştırmaların sonuçlarını sentezleyebilmek ve öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarına ilişkin yeni araştırmalara bir yön gösterebilmek için meta analiz çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Agervold (2007), Wet (2011) ve Ertürk (2013) öğretmenlerin mobbinge ilişkin algıları ve görüşlerini konu alan araştırmaların farklı sonuçlara ulaşması bağlamında, bunun nedenlerinin belirlenmesine yönelik meta analiz çalışmaları yapılması ve bu sonuçların 163 Tufan Aytaç sentezlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Son yıllarda okullarda öğretmenlerin karşılaştıkları mobbing konusunun sıklıkla çalışılmış olması, bu sonuçların derlenip örneklem sayılarını da dikkate alarak çeşitli değişkenler açısından irdelenerek ortak bir sonucun ortaya çıkarılması ve sentezlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Alanyazın incelendiğinde okullarda öğretmenlerin karşılaştıkları mobbing konusunu meta analiz yöntemi ile inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanılmaması, yurt içi ve yurtdışında hem araştırmanın özgün olmasına ve hem de bu alanda farklı değişkenler bağlamında çalışmalar yapılmasına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda çalışmada mobbinge ilişkin etki büyüklüklerinin ve birincil araştırmalarda göz ardı edilen bazı değişkenler açısından etki büyüklükleri arasında bir farklılığın olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı; öğretmenlerin hizmet süresine göre okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarına ilişkin algılarının ve görüşlerinin etki büyüklüklerini belirlemektir. Yöntem Araştırmanın Modeli Araştırma sonuçlarını sentezleme yöntemlerinden biri olan meta-analiz yöntemi, bu çalışmanın modelini oluşturmaktadır. Bir konu ya da tema ile ilgili çalışmalara ait nicel bulguların birleştirilerek yorumlanmasına meta-analiz denir (Dinçer, 2014). Bir meta-analizin amacı gerçekleri ortaya çıkarabilmek için aynı konuda, farklı yer ve zamanlarda yapılmış̧ çalışmalardan elde edilen bulguları birleştirmek, örneklem sayısını artırarak niceliksel olarak en doğruya ulaşabilmektir (Cumming, 2012; Ellis, 2012; Hartung, 2008; Kış, 2013; Yıldırım, 2014). Bu çalışmada, her araştırmaya ait etki büyüklükleri ile varyansları ve grupların karşılaştırmaları Meta-Analiz için İstatistiksel Paket Programı CMA ver. 2.0 [Comprehensive Meta Analysis] kullanılmıştır. Kodlayıcı güvenirliği testi için SPSS 18.0 paket programından faydalanılmıştır. Verilerin Toplanması Türkiye’de öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarını konu alan yüksek lisans ve doktora tezleri, bu araştırmanın temel veri kaynağını oluşturmaktadır. İlgili araştırmalara ulaşmak için YÖK Ulusal Tez Arşivinde “mobbing”, “psikolojik yıldırma”, “psikolojik şiddet”, “yıldırma”, “duygusal taciz” anahtar sözcükleri kullanılarak tarama yapılmıştır. Yapılan tarama sonrası araştırma konusuna yönelik yapılan 42 çalışmadan dâhil edilme kriterlerine uygun 17 çalışmanın olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya dâhil edilen çalışmaların seçiminde; 164 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi (i) Kriter 1: Yayınlanmış veya yayınlanmamış çalışma kaynakları: Yüksek lisans ve doktora tezleri alınmıştır. (ii) Kriter 2: Çalışmalardaki araştırma yönteminin uygun olması: Meta-analiz çalışmalarında etki büyüklüğüne ulaşabilmek için dahil edilen çalışmaların ampirik çalışmalar olması ve hizmet süresinin bağımsız değişken olarak kullanmış olmaları dikkate alınmıştır. (iii) Kriter 3: Yeterli sayısal veri içermesi: Meta-analiz çalışması için gerekli olan etki büyüklüklerinin hesaplanabilmesi için hizmet süresi değişkeni bağlamında öğretmen grupları için; örneklem büyüklüğü, ortalama, standart sapma, F değeri, t değeri, X2 değeri, Kruskal Wallis değeri, Mann Whitney U verileri ve p değeri dikkate alınmıştır. Araştırmaya 25 adet çalışma; farklı örneklemlerde yapılan çalışmalar (yönetici, öğretim üyeleri) olması, hizmet süresi değişkeninin kullanılmaması ve meta-analizi için gerekli istatistiksel verilerin bulunmaması nedeniyle dâhil edilmemiştir. Bu çalışmanın örneklemi, 2007 ve 2012 yılları arasında Türkiye’de bu konuda yapılan yüksek lisans ve doktora tezi çalışmalarının bulguları ile sınırlıdır. Araştırmanın güvenirliği: Çalışmanın kimliği, içeriği ve verilerini içeren bir kodlama protokolü oluşturulmuştur. Kodlayıcılar arası güvenirliğin (interrater reliability-IRR) sağlanması için Kodlama Protokolünün “Çalışmanın içeriği” bölümü ve neler yapılması gerektiği konusunda bilgi sahibi olan ikinci araştırmacı tarafından kodlayıcılar arası güvenirlik analizi formu kullanılarak kodlanmıştır. Birinci Kodlayıcı ise araştırmacının kendisidir. Kodlayıcılar arası güvenirliğin sağlanmasında Cohen’s Kappa istatistiği kullanılmış ve güvenirlik .90 olarak bulunmuştur. Bu sonuç kodlayıcılar arasında neredeyse mükemmel bir uyumu göstermektedir. Araştırmanın geçerliği: Bir meta-analizde, yazılı kaynaklardan alınan veriler, ancak veri toplama araçları ölçmeye çalıştığı şeyi ölçebiliyorsa geçerlidir. Metaanalizde birleştirilmiş etki büyüklüğüne ilişkin bilgi, analize dâhil edilen çalışmalarının geçerliliği derecesinde geçerlidir (Petitti, 2000). Analize dâhil edilen tüm çalışmalardaki veri toplama araçlarının geçerliğinin olması metaanalizde de geçerliği sağlayacaktır (Kış, 2013). Bu çalışmada meta-analize dâhil edilen 17 çalışmanın tamamında veri toplama araçlarının geçerliğinin sağlandığı belirlenmiştir. Verilerin Analizi Bu çalışmada, her araştırmaya ait etki büyüklükleri ile varyansları ve grupların karşılaştırmaları Meta-Analiz için istatistiksel Paket Programı CMA Ver. 2.0 [Comprehensive Meta Analysis] (Borenstein vd., 2005) kullanılarak hesaplanmıştır. Çalışmada deney grubu olarak 1-10 yıl hizmete sahip öğretmenler, kontrol grubu olarak 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip olan öğretmenler alınmıştır. Dolayısıyla hesaplanan etki büyüklüğünün pozitif 165 Tufan Aytaç olması 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenler lehine, negatif olması ise 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenler lehine yorumlanmaktadır. Kodlayıcı güvenirliği testi için SPSS 18.0’dan yararlanılmıştır. Dahil edilen çalışmalarda anlamlılık düzeyi .05 alındığı için bu araştırmada da istatistiksel analizlerin anlamlılık düzeyi olarak .05 belirlenmiştir. Bulgular Araştırmanın problemine yanıt bulmak amacıyla, araştırmaya dahil edilen çalışmalardaki ilgili veriler üzerinde analizler yapılmıştır. Bu analizler sonucunda ulaşılan yayın yanlılığı, tanımlayıcı istatistikler, orman grafiği, sabit etkiler modeli bulguları, homojenlik testi, rastgele etkiler modeli bulguları ve moderatör analizine ilişkin bulgular, bu bölümde verilmiştir. Standart Hata X SOF Huni Grafiği 0,0 0,1 0,2 Standart Hata 0,3 0,4 -2,0 -1,5 -1,0 -0,5 0,0 0,5 1,0 1,5 2,0 Standardize Ortalamalar Farkı (SOF) Şekil 1. Etki büyüklüğü verisi içeren çalışmaların huni saçılım grafiği Şekil 1’de görüldüğü gibi, araştırmaya dâhil edilen 17 adet çalışmanın büyük bir çoğunluğu şeklin üst kısmına doğru ve birleştirilmiş̧ etki büyüklüğüne çok yakın bir konumda yer almaktadır. Yayın yanlılığının olmaması durumunda, çalışmaların, birleştirilmiş̧ etki büyüklüğünü gösteren dikey çizginin her iki yanında simetrik bir şekilde yayılmaları beklenir (Borenstein vd., 2009, s. 284). Hizmet süresi değişkenine göre hesaplanan birleştirilmiş̧ etki büyüklüğünü belirlemek üzere araştırmaya dâhil edilen çalışmalardan 5’i (Cengiz, 2009; Çomak 2011; Emiroğlu, 2011; Onbaş, 2007; Mamadov, 2010) piramidinin dışına taşmıştır; ancak bunlar da seklin orta ve üst bölgelerinde toplanmıştır. Eğer dahil edilen 17 çalışmada bir yayın yanlılığı söz konusu olsaydı, o zaman çalışmaların büyük bir kısmı huni seklinin alt kısmında ve/veya dikey çizginin 166 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi sadece bir bölümünde toplanmış olması söz konusuydu (Borenstein vd., 2009). Bu huni saçılım grafiği, araştırmaya dâhil edilen çalışmalar açısından yayın yanlılığının bulunmadığının göstergelerinden biridir. Yayın yanlılığını test etmek için Orwin’s Fail-Safe N hesaplaması da yapılmıştır. Orwin’s Fail-Safe N bir meta-analizde eksik olabilecek çalışma sayısını hesaplamaktadır (Borenstein vd., 2009). Bu analizin sonucunda, Orwin’s Fail-Safe N 86 olarak hesaplanmıştır. Meta-analiz sonucunda bulunan 0,006 ortalama etki büyüklüğünün -0.001 düzeyine (trivial), yani neredeyse sıfır etki düzeyine ulaşabilmesi için gerekli çalışma sayısı 86 adettir. Halbuki dâhil edilen 17 çalışma Türkiye’de bu araştırma sorusuna yönelik yapılmış̧ tüm çalışmalardan (nitel, nicel, kuramsal vb.) dahil edilme kriterine göre ulaşılabilmiş̧ çalışmaların tamamıdır. Bunların dışında 86 çalışmaya daha ulaşılması olası olmadığından, bu sonuç, bu meta-analizde yayın yanlılığının olmadığının diğer bir göstergesi olarak kabul edilmiştir. Öğretmenlerin Hizmet Birleştirilmemiş̧ Bulguları Süresine Göre Etki Büyüklüğü Analizinin Hizmet sürelerine göre öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarına ilişkin algılarının etki büyüklükleri, pozitif değerden negatif değere doğru sıralanmış̧ şekilde, standart hata ve % 95’lik güvenirlik aralığına göre alt ve üst sınırları Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 Çalışmalara İlişkin Etki Büyüklükleri Model Çalışma Adı Çomak, 2011 Emiroğlu, 2011 Eğerci, 2009 Erdoğan, 2012 Bucuklar,2009 Ehi, 2011 Bulut, 2007 Ocak, 2009 Aras, 2012 Başar, 2009 Apak, 2009 Çelik, 2009 Sönmezışık, 2012 T. Yıldırım, 2008 Cengiz, 2009 Onbaş, 2007 Mamadov, 2010 Sabit Rastgele Etki büyüklüğü Standart hata (d) 0.851 0.498 0.279 0.213 0.199 0.110 0.089 0.052 -0.064 -0.104 -0.154 -0.188 -0.196 -0.282 -0.320 -0.416 -0.439 -0.006 0.008 0.115 0.162 0.123 0.120 0.147 0.144 0.090 0.091 0.136 0.078 0.200 0.102 0.113 0.087 0.123 0.130 0.170 0.028 0.077 Varyans Alt sınır Üst sınır Z-Değeri p-Değeri 0.013 0.026 0.015 0.014 0.022 0.021 0.008 0.008 0.019 0.006 0.040 0.010 0.013 0.008 0.015 0.017 0.029 0.001 0.006 0.625 0.182 0.038 -0.023 -0.090 -0.173 -0.087 -0.127 -0.332 -0.257 -0.547 -0.389 -0.419 -0.453 -0.561 -0.670 -0.771 -0.061 -0.144 1.077 0.815 0.519 0.449 0.487 0.393 0.265 0.230 0.203 0.049 0.238 0.012 0.026 -0.111 -0.078 -0.161 -0.107 0.048 0.160 7.373 3.084 2.272 1.768 1.351 0.761 0.989 0.568 -0.473 -1.333 -0.770 -1.843 -1.733 -3.231 -2.596 -3.197 -2.589 -0.217 0.102 0.000 0.002 0.023 0.077 0.177 0.447 0.323 0.570 0.636 0.183 0.441 0.065 0.083 0.001 0.009 0.001 0.010 0.828 0.919 1-10 yıl 176 168 269 105 107 130 255 222 94 259 49 240 136 402 193 335 58 3198 3198 11 yıl ve üstü 153 51 89 204 82 76 241 264 126 446 51 160 184 198 102 73 92 2592 2592 Tablo 1’e göre 17 çalışmanın hizmet süresine göre standardize ortalamalar farkı (SOF) 0.851 1-10 yıl arası öğretmenler lehine değer ile -0.439 ile 11 yıl ve üstü öğretmenler lehine değer aralığında değişmektedir. Hizmet Süresine İlişkin Veri İçeren Çalışmaların Orman Grafiği Araştırmaya dâhil edilen ve hizmet süresine ait veri içeren 17 çalışmaya ilişkin orman grafiği (forest plot) şekil 2’de gösterilmektedir. 167 Tufan Aytaç Statistics for each study Çalışma Adı Std diff in means and 95% CI Std diff Standard Lower Upper 1-10 11 yýl in means error Variance limit limit Z-Valuep-Value yýl ve üstü COMAK,2011 0,851 0,115 0,013 0,625 1,077 7,373 0,000 176 153 EMIROGLU,2011 0,498 0,162 0,026 0,182 0,815 3,084 0,002 168 51 89 EGERCI,2009 0,279 0,123 0,015 0,038 0,519 2,272 0,023 269 ERDOGAN,2012 0,213 0,120 0,014-0,023 0,449 1,768 0,077 105 204 BUCUKLAR,2009 0,199 0,147 0,022-0,090 0,487 1,351 0,177 107 82 76 EHI, 2011 0,110 0,144 0,021-0,173 0,393 0,761 0,447 130 BULUT, 2007 0,089 0,090 0,008-0,087 0,265 0,989 0,323 255 241 OCAK, 2009 0,052 0,091 0,008-0,127 0,230 0,568 0,570 222 264 ARAS,2012 -0,064 0,136 0,019-0,3320,203 -0,473 0,636 BASAR, 2009 -0,104 0,078 0,006-0,2570,049 -1,333 0,183 259 446 APAK,2010 -0,154 0,200 0,040-0,547 0,238 -0,770 0,441 CELIK, 2009 94 49 126 51 -0,188 0,102 0,010-0,389 0,012 -1,843 0,065 240 160 SONMEZISIK, 2012 -0,196 0,113 0,013-0,4190,026 -1,733 0,083 136 184 T. YILDIRIM, 2008 -0,282 0,087 0,008-0,453-0,111 -3,231 0,001 402 198 CENGIZ, 2009 -0,320 0,123 -0,078 -2,596 0,009 193 102 0,015-0,561 ONBAS, 2007 -0,416 0,130 0,017-0,670-0,161 -3,197 0,001 335 73 MAMADOV, 2010 -0,439 0,170 0,029-0,771-0,107 -2,589 0,010 92 -0,006 0,028 0,001-0,0610,048 -0,217 0,828 3198 2592 Fixed 58 -1,00 -0,50 11 YIL + Şekil 2. Çalışmalara ilişkin etki büyüklükleri orman grafiği 168 0,00 0,50 1-10 YIL 1,00 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Şekil 2 incelendiğinde 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenler lehine sıfırdan büyük bir farkın olduğu görülmektedir. 11 yıl ve üstü hizmete sahip olan öğretmenler lehine bir farkın olması, okulda mobbing davranışlarına öğretmenlerin meslek yaşamlarının yaklaşık ortalarında ve sonlarında daha fazla karşılaştıkları şeklinde yorumlanabilir. Öğretmenlerin Hizmet Süresine İlişkin Etki Büyüklüğü Meta Analizinin Sabit ve Rastgele Etkiler Modeline Göre Birleştirilmiş̧ Bulguları Öğretmenlerin okulda karşılaştıkları mobbing davranışlarına ilişkin 1-10 yıl ve 11 yıl ve üstü öğretmen algılarının etki büyüklüklerinin sabit ve rasgele etkiler modeline göre birleştirilmiş̧ ortalama etki büyüklüğü (aykırı değerler çıkarılmadan), standart hata ve %95’lik güvenirlik aralığına göre alt ve üst sınırları olarak Tablo 2’de verilmektedir. Tablo 2 Sabit ve Rastgele Etkiler Modeline Göre Birleştirilmiş̧ Bulgular ve Homojenlik Testi Sonuçları* Model Etki büyüklüğü ve 95% güven aralığı Etki Standart Alt Varyans Üst sınır büyüklüğü hata sınır Sabit -0.006 etkiler Rasgele 0.008 etkiler *Çalışma Sayısı: 17 Heterojenlik z-değeri p 0.028 0.001 -0.061 0.048 -0.217 0.83 0.077 0.006 -0.144 0.160 0.102 0.93 Q-değeri df (Q) 118.898 16 I2 86.54 Homojenlik testi diğer adı ile Q-istatistiği için Q=118.898 olarak hesaplanmıştır. 2 tablosundan %95 anlamlılık düzeyinde 16 serbestlik derecesi değeri 7.962 olarak bulunmuştur. Q-istatistik değeri (Q=118.898) 16 serbestlik derecesi ile ki-kare dağılımının kritik değerini (x2 0.95 =7.962) aştığı için etki büyüklüklerinin dağılımına ait homojenliğin yokluk hipotezi sabit etkiler modelinde reddedilmiştir. Yani etki büyüklükleri dağılımının sabit etkiler modeline göre heterojen bir özelliğe sahip olduğu belirlenmiştir. Rastgele etkiler modelinde birleştirme işlemi sonucu 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenler lehine 0,008’lik istatistiksel olarak anlamlı bir etki büyüklüğü bulunmuştur. Hesaplamalar doğrultusunda meta analize dâhil edilen 17 çalışmadaki veriler, rasgele etkiler modeline göre 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenlerin 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenlerden daha fazla mobbing davranışlarıyla karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Ancak etki büyüklüğü değeri 0.20’den düşük olduğu için Cohen’in sınıflandırmasına göre düşük düzeyin de altında bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir (Cohen, 1988). Lipsey’in (2009) sınıflandırmasında da etki büyüklüğü 0.15’ten daha az olduğunda düşük düzeyin de altında bir etki büyüklüğü söz konusu olduğu ifade 169 Tufan Aytaç edilmiştir. Thalheimer ve Cook’a (2002) ait sınıflandırmaya göre ise de önemsiz düzeyde (-0.15-0.15) bir farklılık olduğu görülmüştür. İstatistiksel anlamlılık Z testine göre hesaplandığında z = -0.217 olarak bulunmuştur. Ulaşılan sonucun p = .83 ile istatistiksel anlamlılığa sahip olmadığı belirlenmiştir. Hizmet süresi değişkenine göre araştırmaya dâhil edilen 17 çalışmadan sadece 5’i ortalama etki büyüklüğünün alt ve üst sınırları içerisinde kalarak bulunan etki büyüklüğüne yakın sonuca ulaşmışken, kalan 12 çalışma ise bu sınırların üstünde ya da altında sonuçlara ulaşmıştır. Q istatistiğinin bir tamamlayıcısı olarak geliştirilen I 2 ise heterojenliğe ilişkin daha net bir sonuç̧ ortaya koymaktadır (Petticrew ve Roberts, 2006; Yıldırım, 2014). I2 etki büyüklüğüne ilişkin toplam varyansın oranını göstermektedir. I2 istatistiği Q istatistiğinin aksine çalışma sayısından etkilenmemektedir. I2'nin yorumlanmasında ise %25 düşük düzeyde heterojenliği, %50 orta düzeyde heterojenliği ve %75 yüksek düzeyde heterojenliği göstermektedir (Cooper vd., 2009). Hizmet süresi değişkeni için yapılan homojenlik testleri (Q ve I2) sonucunda çalışmalar arasında yüksek düzeye yakın heterojenlik bulunduğundan birleştirme işlemi için model rastgele modele çevrilmiştir. Bu heterojenliğin nedenlerini ortaya koyabilmek için yapılan moderatör analizi sonuçları Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3 Çeşitli Moderatörlere Göre Etki Büyüklüğü Farkları Moderatör Okul Türü Resmi Resmi+Özel Öğretim Kademesi İlk-ortaöğretim İlköğretim Ortaöğretim Araştırmanın Yapıldığı Bölge Ege Güneydoğu İç Anadolu Marmara Araştırmacının Cinsiyeti Erkek Kadın K 17 14 3 17 2 10 5 15 2 3 3 7 17 6 11 d SE %95 CI 0.0270.085 0.08 0.19 -0.143 ; 0.196 -0.462 ; 0.292 0258 -0.007 -0.060 0.24 0.10 0.14 -0.212 ; 0.728 -0.219 ; 0.205 -0.351 ; 0.230 -0.148 0.046 -0.113 -0.062 0.18 0.16 0.15 0.10 -0.497 ; 0.201 -0.264 ; 0.356 -0.416 ; 0.189 -0.258 ; 0.133 -0.140 0.096 0.12 0.09 -0.380 ; 0.099 -0.089 ; 0.280 Q 0.282 p 0.59 1.316 0.52 0.806 0.85 2.344 0.13 *p < .05 Not: k=çalışma sayısı, d= Cohen’s d (SOF), SE=Standart Hata CI=güven aralığı, Q=Çalışmalar arası heterojenlik, Altgrup sayısı 2 ve üzeri sayıda olan çalışmalar için karşılaştırma analizleri yapılmıştır. Yapılan moderatör analizi sonucunda okul türü (p = .59) ve öğretim kademesi (p = .52), araştırmanın yapıldığı bölge (p = .85) ve araştırmacının cinsiyetinin (p = .13) hesaplanan ortalama etki büyüklüğü için bir moderatör 170 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi olmadığı belirlenmiştir. Araştırmanın yapıldığı yıllar boyutuna ilişkin moderatör analizi sonucu Şekil 3’te verilmiştir. Meta-regresyon Etki büyüklüğü x Yıl 1,00 0,84 0,68 0,52 Etki Büyüklüğü 0,36 0,20 0,04 -0,12 -0,28 -0,44 -0,60 2007 2008 2009 2010 2011 2012 Araştırmanın Yapıldığı Yıl Şekil 3. Araştırmanın yapıldığı yıllar itibariyle etki büyüklükleri meta-regresyon sonuçları Şekil 3’te görüldüğü gibi, araştırmalara ait etki büyüklükleri açısından yıllar itibariyle öğretmenlerin hizmet süreleri farklılığında bir artış eğilimi olduğu görülmektedir. Ancak bu değişim istatiksel olarak doğrulanmamıştır. Tartışma, Sonuç ve Öneriler Bu araştırmada 5.790 kişilik bir örneklemi oluşturan 17 çalışmaya ait 17 adet etki büyüklüğü hesaplanmıştır. Yedi çalışmada istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunurken 10 çalışmada anlamlı farklılık bulunmamıştır. Rastgele etkiler modelinde birleştirme işlemi sonucu 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenler lehine 0,008’lik istatistiksel olarak anlamlı bir etki büyüklüğü bulunmuştur. Bu sonuç da Cohen (1988) ve Thalheimer ve Cook (2002) sınıflandırmasına göre düşük düzeyde bir sonuçtur. Bu sonuçlar birlikte değerlendirildiğinde öğretmenlerin okulda mobbing davranışlarına ilişkin algıları açısından 1-10 yıl hizmet süresine sahip olan öğretmenler ve 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenler arasında, sosyal bilimler açısından önemli sayılmayabilecek, bir farkın olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bundan sonraki çalışmalarda hizmet süresinin bir değişken olarak kullanılmaması gündeme gelebilir. Hizmet süresi değişkenine göre öğretmenlerin mobbing davranışlarını konu alan başka bir meta-analiz çalışması olmadığından bu sonuçları karşılaştırma olanağı söz konusu olamamıştır. Türkiye’de araştırma kapsamında ele alınan bazı çalışmalarda 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenlerin hizmet süresi fazla olan öğretmenlere göre 171 Tufan Aytaç daha fazla mobbing davranışlarına maruz kaldıkları ortaya koyulmuştur (Aydın, Otrar ve Şahsuvaroğlu, 2012; Bahçe, 2007; Bingöl, 2007; Bucuklar, 2009; Bulut, 2007; Celep ve Eminoğlu, 2012; Çomak ve Tunç, 2012; Eğerci, 2009; Ertek, 2009; Koç ve Bulut, 2009; Onbaş, 2007). Çeşitli araştırmalarda ilk ve orta öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin mesleğinin ilk yıllarında daha fazla mobbing davranışlarıyla karşılaşmalarında; çeşitli zorlu sınavlardan geçerek güncel bilgilerle daha donanımlı olan yeni öğretmenlerin diğer öğretmenler tarafından tehdit ve rekabet unsuru olarak görülmesi, deneyimsizliklerinin bir yetersizlik olarak algılanması ve idealist olmalarının küçümsenmesi gibi nedenlerin etkili olabileceği ifade edilmiştir (Acar, 2013; Celep ve Eminoğlu, 2012; Çomak ve Tunç, 2012; Koç ve Bulut, 2009; Yumuşak, 2013). Bu sonuçlar, rastgele etkiler modeline göre önemsiz düzeyde de olsa 110 yıl hizmet süresine sahip öğretmenlerin daha fazla mobbingle karşılaştıkları bulgusuyla paralellik göstermektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda öğretmenlerin mobbinge ilişkin görüşlerinin hizmet sürelerine göre anlamlı farklılık göstermediği belirlenmiştir (Abay, 2009; Aksu ve Balcı, 2009; Harrisson, Loiselle, Duquette ve Semenic, 2002; Karyağdı, 2007; Kaya, Ahi ve Tabak, 2012; Kılınç, 2013; Mikkelsen ve Einarsen, 2002; Palaz vd., 2007; Sönmezışık, 2012; Turan, 2006; Vartia, 1996). Bu araştırmada da sabit ve rastgele etkiler modeline göre öğretmenlerin hizmet süresi açısından mobbinge ilişkin görüşleri arasında düşük ve önemsiz düzeyde bir farklılık bulunması, bu araştırmaların sonuçlarını destekler niteliktedir. Çeşitli araştırmalarda ise 1-5 yıl hizmet süresine sahip öğretmenlerin 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenlere oranla daha az mobbingle karşılaştıkları ortaya konulmuştur (Aydın, Otrar ve Şahsuvaroğlu, 2012; Çelik ve Peker, 2010, Çivilidağ ve Sargın, 2014; Ertürk ve Cemaloğlu, 2014; Gökçe, 2006; Nielsen ve Einarsen, 2012; Russo, Miliç, Knežević, Mulić ve Mustajbegović, 2008). Bu sonuçlar, sabit etkiler modeline göre 1-10 yıl hizmet süresine sahip öğretmenlerin 11 yıl ve üstü hizmet süresine sahip öğretmenlere oranla daha az mobbing ile karşılaştıkları bulgusuyla uyumludur. Özellikle son yıllarda yapılan araştırma sonuçları bağlamında öğretmenlerin hizmet süresi açısından mobbinge ilişkin görüşleri arasında düşük düzeyde anlamlı bir farklılık olması sonucu, yapılacak araştırmalarda önemli bir bağımsız değişken olarak dikkate alınamayabileceği yönünde değerlendirilebilir. Öğretmenlerin okulda karşılaştığı mobbing davranışlarına yönelik hizmet süresi değişkeni açısından düşük düzeyde bir etki büyüklüğünü açıklamaya yönelik yapılan moderatör analizlerinde okul türü, öğretim kademesi, araştırmanın yapıldığı bölge ve araştırmacının cinsiyetinin moderatör olmadığı görülmüştür. Bu meta analiz çalışması sonuçları bağlamında öğretmenlerin hizmet süresi değişkeni dışında mobbing davranışlarını yordayıcı cinsiyet, medeni durum, okul türü gibi değişkenler kullanılarak meta analiz çalışmaları yapılabilir. 172 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Yapılandırılmış Öz/Structured Abstract The Effect of Tenure on Mobbing Experienced by Teachers in Schools: A Meta-Analysis Tufan Aytaç1 Introduction. Mobbing, which affects the relationship particularly between the teachers and managers, other teachers and parents in schools, has frequently been on the agenda in recent years. Mobbing was established to weaken the organizational trust and atmosphere and cause teachers’ work satisfaction and life satisfaction levels to decrease. Excessively competitive environment in the educational organizations, mismanagement, unsuccessful leadership types, and bad work designs; and negative effects of psycho-social working environment on communication and cooperation processes; frequent inspection of teachers and the existence of an excessive autocratic organization are considered to be various reasons for experiencing mobbing. In an increasing number of recent studies conducted about mobbingidation through qualitative and quantitative methods in Turkey, in general, various scales and different independent variables related with teachers (sex, period of service, marital status and educational level etc.) have been used. In the consequence of these studies, some results signifying different findings in terms of the subgroups of both statistically significant and insignificant independent variables have been obtained. There is a strong need for meta-analyses to synthesize the results of all these studies and to develop a new direction for the following studies on mobbing faced by teachers in schools. Purpose. The purpose of this study is to determine the effect sizes of teachers’ perception and their opinions about mobbing they face in schools based on their periods of service. Method. This section covers research model, data collection and data analysis parts. Research Model. The model of this study is meta-analysis method, which is one of the methods used for synthesizing the research results. The process including analysis, synthesis and interpretation of the quantitative findings obtained from independent studies through statistical techniques is called meta-analysis. 1 Assist. Prof. Dr., Bozok Universtiy, Yozgat-Turkey, tufana60@gmail 173 Tufan Aytaç Data Collection. MA theses and PhD dissertations on mobbing experienced by teachers in schools in Turkey are the bases of this study. The keywords “mobbing”, “psychological mobbing”, “psychological violence”, “intimadition” and “emotional harassment” were used to find the related material and researches in the National Thesis Archive of the Council of Higher Education. Following the browsing process, 17 of 42 studies on the subject of this study were found convenient for inclusion criteria. The sample of this study is limited to MA theses and PhD dissertations on this subject written in Turkey between the years 2007 and 2012. Research Reliability: A coding protocol which includes the name, content and data of this study has been created. A secondary researcher who has an indepth knowledge on the “Study Content” section of the Rating Protocol and on what to do has rated using an inter-rater reliability form in order to ensure the inter-rater reliability. The first rater is the researcher himself. Cohen’s Kappa statistics was used to ensure the inter-rater reliability and it was found to be 0.90. This result showed almost a perfect compliance between the raters. Research validity: During this study, it was determined that the validity of data collection means was ensured in all of 17 studies included in the metaanalysis. Data Analysis. During this study, the effect sizes, variances and comparisons of the groups included in each study was measured through CMA ver. 2.0 [Comprehensive Meta-Analysis], Statistical Package Software for MetaAnalysis. This study includes teachers who have 1-10 years of service as the experimental group and teachers who have 11 and more years of service as control group. Thus, positive status of the effect size is interpreted as being in favor of teachers who have 1-10 years of service while its negative status is interpreted as being in favor of teachers who have 11 and more years of service. SPSS 18.0 was used for rater reliability test. Findings. In case there is no publication bias, they are expected to expand symmetrically on both sides of vertical line showing the effect size that were included in this study to determine the conjoined effect size measured based on the tenure of office variable went beyond the pyramid but they expanded around the top and the middle of the figure. If there was a publication level in 17 studies that were included in this study, then, the majority of the studies would be located at the bottom of the figure or only at a single part of the vertical line. This cone graphic is one of the indicators of the absence of a publication bias in terms of the studies included in this study. Orwin’s Fail-Safe N Evaluation was also conducted to test the publication bias. Orwin’s Fail-Safe N calculates the number of studies that are likely to be excluded from the metaanalysis. In the consequence of this analysis, Orwin’s Fail-Safe N was found to be 86. The necessary number of study for the average effect size found as -0.006 in the consequence of the meta-analysis to increase to -0.001 (trivial) level, in 174 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi other words, almost to zero effect size is 86. However, 17 studies which were included in this study are those which meet the inclusion criteria and which are available among all the studies conducted on this subject in Turkey (qualitative, quantitative, theoretical etc.). Impossibility to attain the 86 studies other than these may be accepted as another indicator of the absence of publication bias in this meta-analysis. Conjoined Findings of Effect size Analysis Based on Teachers’ Tenure. The standardized mean difference (SMD=SOF) based on the tenure of office in these 17 studies, varies from 0.851 in favor of teachers with 1-10 years of service to -0.439 in favor of teachers who have 11 and more years of service. A statistically significant difference (p < .05) was found in 7 studies while no significant difference was determined in 10 studies. The confidence interval of 17 studies was also found to vary from -0.771 to 1.077. The existence of a difference in favor of teachers who have 11 and more years of service may be interpreted as an indicator of the fact that teachers face with mobbing in schools approximately in the middle and through the end of their professional lives. Findings of Effect size Meta-Analysis Based on Teachers’ Tenure Conjoined in accordance with the fixed effect model and random effect model. As for the homogeneity test, in other words, Q-statistics, Q was calculated as 118.898. 16 degrees of freedom at a significance level of 95% from x 2 table was found to be 7.962.The hypothesis on the absence of homogeneity in terms of the distribution of effect sizes was rejected in fixed effect model because Qstatistics value exceeded the critical chi square distributionvalue (x2 0.95 =7.962) with a degree of freedom of 16 (Q=118.898). Thus, effect sizes distribution was determined to be heterogeneous in accordance with fixed effect model. Data obtained from 17 studies included in this study based on the calculations showed that teachers with 11 and more years of service face with mobbing more frequently than those teachers with 1-10 years of service in accordance with fixed effect model. However, there is an effect even less than the lower level in accordance with Cohen’s classification in that the effect size value is lower than 0.20. According to Lipsey’s classification, there is an effect even less than the lower level when the effect size is lower than 0.15. I2, which was developed as a supplement to Q statistics, put forth a clearer result concerning heterogeneity. Since a level of heterogeneity close to a highlevel heterogeneity was found in the consequence of the homogeneity for the purpose of tenure of office variable (Q and I2) the model to be used for conjoining process was transformed into a random model. In the consequence of the moderator analysis made, it was established that there was no moderator for the calculated average effect size of the school type (p = .59), education level (p = .52),the region used for the research (p = .85) and the researcher’s sex. 175 Tufan Aytaç Discussion, Results and Recommendations. In this study, 17 effect sizes related to 17 studies constituting a sample of 5790 people were calculated. A statistically significant difference was detected in 7 studies while no significant difference was found in 10 studies. In fixed effect model, as a result of the conjoining process, a statistically significant effect size of -0.006 in favor of those teachers with 11 and more years of service was found. This result may be regarded as low and insignificant in accordance with the classification of Cohen and Thalheimer and Cook. In random effect model, as a result of the conjoining process, a statistically significant effect size of 0.008 in favor of those teachers with 1-10 years of service was found. This result may also be regarded as low and insignificant in accordance with the classification of Cohen and Thalheimer and Cook. When these results are evaluated together, they show that there is a difference which may be regarded as insignificant the context of social sciences among the teachers with 11 and more years of service and those teachers with 1-10 years of service in terms of their perception about mobbing they experience in schools. Thus, not using the tenure of office as a variable in future studies may be brought to the agenda. In various studies, it is stated that reasons such as the fact that new teachers who are equipped with up-to-date information and knowledge through and who have passed hard-to-pass exams are considered to be a competitor and threat by other teachers; that others see their inexperience as an inefficiency and that they are looked down upon due to their idealism may be influential on new teachers’ frequent exposure to mobbing during their early years of service. In addition, in this studies, it is also suggested that other teachers’ concern over the possibility of looking inefficient in school because of these new teachers may be another reason for new teachers’ frequent exposure to mobbing. Even if these results may be regarded as insignificant in accordance with random effect model, they are in parallel with the finding indicating that teachers with 1-10 years of service are exposed to mobbing more frequently. The fact that there is a difference of a low-level significance among teachers’ perception about mobbing depending on their periods of service particularly within the context of the results of the recent studies may suggest that it will not be used as a significant independent variable in future studies. During the moderator analyses conducted to explain a small effect size of teachers’ tenure of office on mobbing faced by teachers in schools, the school type, education level, the region where the study was conducted and the researcher’s sex were observed not to be moderators. Within the context of this meta-analysis, other meta-analyses may be conducted using various variables predicting the mobbing other than the tenure of office variable such as sex, marital status and school type. 176 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Kaynaklar/References Abay, A. (2009). İlköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin psikolojik şiddet algıları ile sosyal destek algıları arasındaki̇ ilişkinin incelenmesi̇ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Maltepe Üniversitesi, İstanbul. Acar, E. (2013). Duygusal taciz ve ilkokul-ortaokul öğretmenlerinin motivasyonlarına etkisine yönelik bir alan araştırması (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. Acar, Aslı B. ve Dündar, G. (2008). İşyerinde psikolojik yıldırmaya (mobbing) maruz kalma sıklığı ile demografik özellikler arasındaki ilişkinin incelenmesi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, (2), 111-120. Agervold, M. (2007). Bullying at work: A discussion of definitions and prevalence, based on an empirical study. Scandinavian Journal of Psychology, 48, 161-172. Akkar, A. (2010). Meslek liseleri yönetici ve öğretmenlerinde psikolojik yıldırma (mobbing) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Aksu, A., & Balcı, Y. (2009). İlköğretim okullarında psikolojik yıldırma ve psikolojik yıldırmayla baş etme. e-Journal of New World Sciences Academy, 4(4), 1367-1380. *Apak, E. G. A. (2009). Yıldırma eylemleri ve örgütsel adanmışlık ilişkisi: ilköğretim okulu öğretmenleri üzerinde bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. *Aras, A. (2012). İlköğretim okullarında görev yapan müzik öğretmenlerinin mobbing (yıldırma) yaşama düzeyleri, örgütsel bağlılık ve iş doyumları arasındaki̇ ilişkiler (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. Asunakutlu T. ve Safran, B. (2006). Örgütlerde yıldırma uygulamaları (mobbing) ve çatışma arasındaki ilişki. Selçuk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 11, 111-129. Aydın, Ö. B. (2009). Ortaöğretim okullarında görev yapan okul yöneticisi ve öğretmenlerin mobbı̇ng (psikolojik şiddet)’e maruz kalma düzeyleri̇ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Aydın, A., Otrar, M., & Şahsuvaroğlu, T. (2012). Behaviors perceived as mobbing by the instructors assigned in special education institutions. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 46, 4858-4863. Beswick, J., Gore, J., & Palferman, D. (2006). Bullying at work: a review of the literature, Health and Safety Laboratory, Harpur Hill: Buxton. Bingöl, B. (2007). İşyerinde yıldırma (mobbing) ve yıldırma üzerine bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Borenstein, M., Hedges, L. V., Higgins, J. P. T., & Rothstein, H. R. (2009). Introduction to meta-analysis. West Sussex-UK: John Wiley & Sons Ltd. 177 Tufan Aytaç *Bucuklar, N. M. (2009). Öğretmenlerin maruz kaldıkları yıldırma eylemlerinin tükenmişlikleri ve bazı değişkenler ile ilişkisinin incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Maltepe Üniversitesi, İstanbul. *Bulut, H. U. (2007). Ortaöğretim öğretmenlerinde psikolojik şiddet düzeyi (mobbing) (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Niğde Üniversitesi, Niğde. Carnero, M. Angeles , Martínez, B., & Mangas, S. (2010). Mobbing and its determinants: the case of Spain. Applied Economics, 42(29), 3777-3787. Cemaloğlu, N. (2007). The Exposure of Primary School Teachers To Bullying: An Analysis of Various Variables. Social Behavior and Personality, 35(6), 789-802. *Cengiz, S. (2009). İlköğretim okulu yöneticilerinin yönetim tarzlarının öğretmenleri̇ yıldırma (mobbing) düzeyine etkisi̇ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Sakarya Üniversitesi, İstanbul. Celep, C., & Eminoğlu, E. (2012). Primary school teacher's experience with mobbing and teacher's self-efficacy perceptions. Procedia-Social and Behavioral Sciences, 46, 4761-4774. Chappell, D., & Di Martino, V. (1998). Violence at Work. International Labour Office, Geneva. Cohen, J. (1988). Statistical power analysis for the behavioral sciences (2nd ed.). New Jersey: Lawrence Cooper, H. A., & Penn, B. E. (2008). Crowds and violence: Negotiating with mobs. Journal of Police Crisis Negotiations, 9(1), 3-33. Cooper, H., Hedges, L. V., & Valentine, J. C. (2009). The handbook of research synthesis and meta-analysis (2nd ed.). New York: Russell Sage. Cumming, G. (2012). Understanding the new statistics. New York: Routledge, Taylor and Francis Group. *Çelik, S. (2009). Ortaöğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin örgütsel adanmışlıkları ile öğretmenlere yönelik yıldırma davranışları arasındaki̇ ilişki (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul. Çelik, S., & Peker, S. (2010). Mobbing perceptions of high school teachers. Procedia Social and Behavioral Sciences, 9, 1617-1623. Çiçek, Sağlam, A. (2008). Teachers’ views about mobbing (Psychological Violence) at elementary schools. Eğitim Araştırmaları - Eurasian Journal of Educational Research, 32, 133- 142. Çivilidağ, A., & Sargın, N. (2011). Farklı ortaöğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerde psikolojik taciz (mobbing): Antalya ili örneği, Uluslararası Avrasya Sosyal Bilimler Dergisi, 2(3), 11-22. *Çomak, E. (2011). İlköğretim öğretmenlerinin ilköğretim okullarında yaşadıkları yıldırma durumları (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Mersin Üniversitesi, Mersin. 178 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Çomak, E. ve Tunç, B. (2012). İlköğretim öğretmenlerinin ilköğretim okullarında yaşadıkları yıldırma durumları, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 8(3), 197-208. Dinçer, S. (2014). Eğitim bilimlerinde uygulamalı meta-analiz. Ankara: Pegem Akademi. *Ehi, D. Y. (2011). Ortaöğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin psikolojik şiddete (mobbing) ilişkin görüşleri (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Harran Üniversitesi, İstanbul. *Eğerci, T. Ç. (2009). İlköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin maruz kaldıkları psikoşiddetin (mobbı̇ng) örgütsel güven düzeyine etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Sakarya Üniversitesi, Sakarya. Ellis, P. D. (2012). The essential guide to effect sizes (5th ed.). Cambridge-UK: Cambridge University. *Emiroğlu, Ö. (2011). Rehber öğretmenlerin algıladığı yıldırma davranışlarının incelenmesi (Gaziantep ili örneği) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gaziantep Üniversitesi, Gaziantep. *Erdoğan, Ö. (2012). İlköğretim okullarında görev yapan öğretmen algılarına göre psikolojik şiddet (mobbing) ve örgüt iklimi arasındaki ilişkinin incelenmesi̇ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Ertek, S. Ş. (2009). Yıldırma ve yıldırma mağduru öğretmenler üzerine bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Beytepe Üniversitesi, İstanbul. Ertürk, A. (2005). Öğretmen ve yöneticilerin okul ortamında maruz kaldıkları yıldırma eylemleri (Ankara ili ilköğretim okulları örneği) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. Ertürk, A. (2011). İlköğretim okullarında görevli öğretmen ve yöneticilere yönelik duygusal yıldırma davranışlarının incelenmesi (Yayımlanmamış doktora tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara, Türkiye. *Ertürk, A. (2013). Yıldırma davranışları: Maruz kalanlar ve etkilenenler. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 13(1), 161-173. Ertürk, A., & Cemaloğlu, C. (2014). Causes of mobbing behavior. ProcediaSocial and Behavioral Sciences, 116, 3669-3678. Gökçe, A. T. (2006). İş yerinde yıldırma: Özel ve resmî̇ ilköğretim okulu öğretmen ve yöneticileri üzerinde yapılan bir araştırma (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara. Gökçe, A, T. (2008). Mobbing: İş yerinde yıldırma nedenleri ve başa çıkma yöntemleri. Ankara: Pegem Akademi. Gündüz, H. B. ve Yılmaz, Ö. (2008). Ortaöğretim kurumlarında mobbing (yıldırma) davranışlarına ilişkin öğretmen ve yönetici Görüşleri (Düzce ili örneği). Milli Eğitim Dergisi, (179), 269-282. Harrisson, M., Loiselle, C. G., Duquette, A., & Semenic, S. E. (2002). Hardiness, work support and psychological distress among nursing 179 Tufan Aytaç assistants and registered nurses in Quebec. Journal of Advanced Nursing, 38(6), 584-591. Hartung, J., Knapp, G., & Sinha, B. K. (2008). Statistical meta-analysis with applications. New Jersey: Wiley Publishing Inc. Hoel, H., & Cooper, C. L. (2000). Destructive conflict and bullying at work. Manchester, UK: Manchester School of Management. Hubert, A. B., & M. Veldhoven. (2001). Risk sectors for undesirable behaviour and mobbing. European Journal of Work and Organizational Psychology, 10(4), 415-424. Karahan, A., & Yılmaz, H. (2014). Mobbing ve örgütsel bağlılık ilişkisine yönelik bir çalışma. Journal of Yaşar University, 9(33), 5692-5715. Karyağdı, A. (2007). Örgütlerde yıldırma (mobbing) ve bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İnönü Üniversitesi, Malatya. Kaya, G., Ahi, B., & Tabak, H. (2012). Primary education teachers’ problems: mobbing (Kastamonu province sample). Procedia-Social and Behavioral Sciences, 46, 838-842. Kılınç, A. Ç. (2014). İlköğretim okulu öğretmenlerinin psikolojik dayanıklılık düzeylerinin demografik değişkenler açısından incelenmesi. Turkish Journal of Education, 3(1). www.turje.org adresinden 12.03.2014 tarihinde alındı. Kış, A. (2013). Okul müdürlerinin öğretimsel liderlik davranışlarını gösterme düzeylerine ilişkin yönetici ve öğretmen görüşlerine yönelik bir meta-analiz (Yayımlanmamış doktora tezi). İnönü Üniversitesi, Malatya. Koç, M. ve Bulut, H. U. (2009). Ortaöğretim öğretmenlerinde mobbing: Cinsiyet, yaş ve lise türü değişkenleri açısından incelenmesi. International Online Journal of Educational Sciences, 1(1), 64-80. Korkmaz, M., & Cemaloğlu, N. (2010). The relationship between organizational learning and workplace bullying in learning organizations. Journal of Educational Research Quarterly, 33(3), 3-38. Kök, S. B. (2006). İş yaşamında psiko-şiddet sarmalı olarak yıldırma olgusu ve nedenleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (16), 433-448. Leymann, H. (1996). The contend and development of mobbing at work. European Journal of Work and Organizational Psychology, 5(2), 165- 184. Lipsey, M. W. (2009). Identifying interesting variables and analysis opportunities. In H. Cooper, L. V. Hedges, & J. C. Valentine (Eds.), The handbook of research synthesis and meta-analysis. New York: Russell Sage Foundation. *Mamadov, E. (2010). Türkiye ve Azerbaycan'daki ilköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin yaşadıkları yıldırma (mobbing) davranışlarının karşılaştırılması (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. 180 Mobbinge İlişkin Hizmet Süresinin Etkisi Mikkelsen, E. G., & Einarsen, S. (2002). Relationships between exposure to bullying of work and psychological and psychosomatic health complaints. Scandinavian Journal of Psycohology, 43, 397-405. Namie, G. (2003). Workplace bullying: Escalated incivility. Ivey Business Journal, Nov- Dec., 1-6. *Ocak, S. (2008). Öğretmenlerin okulda duygusal taciz (mobbı̇ng)’e ilişkin algıları (Edirne ili̇ örneği) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Trakya Üniversitesi, Edirne. Nielsen, M. B., & Einarsen, S. (2012) Outcomes of exposure to workplace bullying: A meta-analytic review. Work & Stress: An International Journal of Work, Health & Organisations, 26(4), 309-332. *Onbaş, N. (2007). İlköğretim okulu öğretmenlerinin eğitim örgütlerinde duygusal şiddete ilişkin görüşleri üzerine bir araştırma (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Harran Üniversitesi, Şanlıurfa. Özen, B. (2009). Rehber öğretmenlerin okul ortamında algıladıkları yıldırma davranışlarının çok boyutlu incelenmesi̇ (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, İstanbul. Palaz, S., Özkan, S., Sarı, N., Göze, F., Şahin, N., & Akkurt, O. (2007). İş yerinde psikolojik taciz (mobbing) davranışları üzerine bir araştırma; Bandırma örneği. Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, 10, 41-58. Petitti, D. B. (2000). Meta-analysis, decision analysis, and cost-effectiveness analysis (2nd ed.). New York: Oxford University Press. Petticrew, M., & Roberts, H. (2006). Systematic reviews in the social sciences. MA- USA: Blackwell Publishers Ltd. Russo A., Miliç, R., Knežević, B., Mulić R., & Mustajbegović , J. (2008). Harassment in workplace among school teachers: Development of survey. Croat Medical Journal, 49(4), 545-552. Sezgin, F. (2009). Relationships between teacher organizational commitment, psychological hardiness and some demographic variables in Turkish primary schools. Journal of Educational Administration, 47(5), 630-651. Shallcross, L., Sheehan, M., & Ramsay, S. (2008). Workplace mobbing: Experiences in the public sector. International Journal of Organisational Behaviour, 13(2), 56-70. *Sönmezışık, S. (2012). Anadolu lisesi öğretmenlerinin psikolojik yıldırmaya ilişkin algıları (Yayımlanmamış doktora tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İstanbul. Thalheimer, W., & Cook, S. (2002). How to calculate effect sizes from published research articles: A simplified methodology. http://worklearning.com/effect_sizes.htm, 20 Ocak 2014 tarihinde alındı. Tınaz, P. (2008). İşyerinde psikolojik taciz (Mobbing). İstanbul: Beta. 181 Tufan Aytaç Turan, F. (2006). İşyerinde psikolojik yıldırma olgusu ve konuya ilişkin bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul Üniversitesi, İstanbul. Türk Dil Kurumu (TDK). 2014. http://www.tdk.gov.tr/index. php?option=com_gts&arama=gts&kelime=bezdiri&guid=TDK.GTS.53 526b73594429.83818278, 04.02.2014 tarihinde alındı. Toker, A. G. (2006). İş yerinde yıldırma: Özel ve resmi ilköğretim okulu öğretmen ve yöneticileri üzerinde yapılan bir araştırma (Yayımlanmamış̧ doktora tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara. Topa, Cantisano G., Depolo, M., & Domínguez, J. F. (2007). Mobbing: a metaanalysis and integrative model of its antecedents and consequences. Psicothema, 19(1), 88-94. Tutar, H. (2004). İş yerinde psikolojik şiddet. Ankara: Platin. Uzunçarşılı, U., & Yoloğlu, N. (2007). Mobbing/iş yerinde duygusal taciz: ulusal ve uluslararası boyutu ile çatışma yüklü̈ bir iletişim biçimi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6(22), 183-190. Vartia, M. (1996). The sources of bullying-psychological work environment and organizational climate. European Journal of Work and Organizational Psychology, 5, 203-205. Wet, N. C. (2011) Educator-on-educator workplace bullying: A phenomenological study. Africa Education Review, 8(3), 450-466. Yıldırım, N. (2014). Meta analiz. İçinde M. Metin (Ed.), Kuramdan uygulamaya eğitimde bilimsel araştırma yöntemleri (ss. 137-159). Ankara; Pegem Akademi. *Yıldırım, T. (2008). İlköğretim okullarında öğretmen-yönetici ilişkilerinde yıldırma ve etkileri (Yayımlanmamış̧ yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, İstanbul. Yılmaz, A., Ergun, D., & Mercan, N. (2008). Mobbing ve örgüt iklimi ile ilişkisine yönelik ampirik bir araştırma. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 7, 334-357. *Yumuşak, H. (2013). İlköğretim okullarında görev yapan öğretmenlerin bezdiri (mobbing) yaşama düzeyi̇ ile örgütsel bağlılıkları arasındaki̇ ilişkisinin incelenmesi̇ (Tokat ili örneği̇) (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. Yıldız imi (*) ile işaretlenmiş̧ kaynaklar, meta-analize dâhil edilen çalışmaları göstermektedir. * Bu çalışma, Bozok Üniversitesi BAP Birimi tarafından desteklenmiştir (Proje No: 2014EF/A119). 182 Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 2015, Cilt 21, Sayı 2, ss: 183-212 www.kuey.net Etik İklim ile Öğretmen ve Öğrencilerin Güven ve Motivasyon Düzeyleri Arasındaki İlişki* The Relationship between Ethical Climate and Trust and Motivation Levels of Teachers and Students Selçuk Demir1, Mehmet Karakuş2 Öz Bu çalışmada etik iklimin öğretmen ve öğrencilerin güven ve motivasyon düzeyleriyle ilişkisinin tespit edilmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemini, Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde bulunan ortaokullarda 2012–2013 eğitim-öğretim yılında görev yapmakta olan öğretmenler ve bu okullarda okuyan öğrenciler arasından yansız olarak seçilmiş 35 okulda çalışan 200 öğretmen ve bu okullarda eğitim gören 621 öğrenci oluşturmaktadır. Her öğretmen, öğrencileri ile eşleştirildikten sonra nicel veriler analiz edilmiştir. Ayrıca bu araştırmada 30 öğretmen ve 10 öğrenciyle yarı yapılandırılmış iki ayrı görüşme formu aracılığıyla görüşmeler yapılmıştır. Nitel bulgular içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; etik iklim, öğretmenin öğrenciye duyduğu güveni, öğrencinin öğretmene duyduğu güveni ve öğretmen motivasyonunu pozitif şekilde etkilemekte, öğrenci motivasyonunu ise etkilememektedir. Etik iklim kontrol edildiğinde, ne öğretmenin öğrencisine güven duyması ne de öğrencinin öğretmenine güven duyması tarafların motivasyonunu etkilememektedir. Araştırmanın bir diğer sonucu, etik iklimin, öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine duydukları güveni ve her iki tarafın çalışma motivasyonunu artırdığını göstermektedir. Okulda bir güven ortamı oluşturmak ve çalışanların motivasyon düzeylerini artırmak isteyen okul yöneticilerinin, okulda etik bir iklim inşa etmeye çalışmalarında fayda görülmektedir. Anahtar sözcükler: Etik iklim, güven, motivasyon, öğretmen, öğrenci Abstract The study aimed at determining the relationship between ethical climate and trust and motivation levels of teachers and students. The sample of this study consists of 200 teachers and 621 students in 35 middle schools that were selected randomly from the middle schools at Hatay’s Kırıkhan district at 2012-2013 academic year. Quantitative analyses were performed after matching the studentteacher dyads. Besides, 30 teachers and 10 students were interviewed through two separate semistructured interview form. Qualitative findings were analyzed through content analysis method. According to study findings, ethical climate has a positive effect on teachers’ trust in students, students’ trust in teachers and teachers’ motivation levels, however, does not have a significant effect on students’ motivation levels. Controlling for ethical climate, neither teachers’ trust in students nor students’ trust in teachers has a significant effect on motivation levels of two counterparts. The another finding of this study indicates that ethical climate increases trust and motivation levels of both teachers and students. It would be helpful for school managers to try building an ethical climate in their schools if they want to create a trust-based environment in their schools and to motivate their employees. Keywords: Ethical climate, trust, motivation, teacher, student Received: 30.08.2014 / Revision received: 09.03.2015 / Second revision received: 03.06.2015 / Approved: 05.06.2015 Doktora öğrencisi, Zirve Üniversitesi, Gaziantep, [email protected], 2Doç. Dr., Zirve Üniversitesi, Gaziantep, [email protected] 1 Atıf için/Please cite as: Demir, S. ve Karakuş, M. (2015). Etik iklim ile öğretmen ve öğrencilerin güven ve motivasyon düzeyleri arasındaki ilişki. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 21(2), 183-212. doi: 10.14527/kuey.2015.008 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Giriş Okullar değer üreten ve değerleri aktaran kurumlar oldukları için etik değerler okulların amaçlarına ulaşabilmesi bakımından önemli görülmektedir (Şişman ve Turan, 2005). Bir okuldaki öğrencilerin, öğretmenlerin ve yöneticilerin her türlü eylem ve işlemlerinde etik sorumluluklarını yerine getirmeleri o okulun amaçlarına ulaşmasına katkı sağlamaktadır. Aksi takdirde okullarda etik kirlenme oluşabilir (Yaman, Mermer ve Mutlugil, 2009). Oluşabilecek olan bu etik kirlenmeyi temizlemek oldukça zordur. Okul değişen dünya koşullarına göre çağın ihtiyaçlarını göz önüne alarak yeni etik kurallar oluşturmak gereksinimindedir. Etik kurallar geliştiremeyen bir okulda etik kuralların uygulanması konusunda çok ciddi problemler yaşanır, çatışma ve ikilemler görülür. Etik kurallar konusunda bir netlik sağlanamaz. Etik sorun ve ikilemlerin yaşandığı bir okulda etik karmaşalar yaşanabilir. Kaos ve karmaşanın yaşandığı okullarda verimlilik düşer ve yılların birikimiyle oluşan güçlü okul imajı bir anda yok olabilir. Okullardaki etik kirlenmenin maliyeti hem manevi hem de maddi anlamda oldukça büyüktür (Çelik, 2005). İlgili alan yazın incelendiğinde, eğitim örgütlerinde etik iklimin güven (Rosenblatt ve Peled, 2002) ve motivasyon (Wentzel, 1998) ile ilişkili olduğu ve güvenin de motivasyon ile ilişkili bir kavram olduğu (Maele ve Houtte, 2011) görülmektedir. Buna karşın eğitim örgütlerinde etik iklim, güven ve motivasyon konularındaki çalışmalar sınırlı sayıdadır. Ayrıca alan yazında etik iklim, öğretmenin öğrenciye duyduğu güven, öğrencinin öğretmene duyduğu güven, öğretmen motivasyonu ve öğrenci motivasyonuna dair öğretmen ve öğrenciyi eşleştiren bir çalışmaya rastlanamamıştır. Dolayısıyla öğretmenin öğrencilerini ve öğrencilerin de öğretmenlerini değerlendirmelerini çok düzeyli bir desenle eşleştiren bir çalışmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu çalışmada ayrıca nicel bulguları desteklemek amacıyla nitel bir çalışma da yapılmıştır. Bu çalışmada alan yazındaki bu eksikliğin doldurulması hedeflenmektedir. Etik İklim Etik kavramı Yunanca “karakter” anlamına gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Etik bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağının ya da yapılmayacağının, neyin istenip istenmeyeceğinin, neye sahip olunup olunamayacağının önceden bilinmesidir (Şimşek, Akgemci ve Çelik, 2011; Aydın, 2006). Etik, toplumlarda istenecek yaşamı bulma yönünde gayret sarf eder. Etik iklim kavramı, örgütlerin etik karakterlerinin tanınmasına yardımcı olan (Yener, Yaldıran ve Ergun, 2012) genel örgüt ikliminin bir parçasıdır (Elçi ve Alpkan, 2009; Martin ve Cullen, 2006). Victor ve Cullen’e (1988) göre etik iklim, bir örgütte ahlaki memnuniyete yol açan bazı uygulamalara ve kurallara ilişkin algılardır. Ayrıca etik iklim, bireylerin etik davranışla ilgili olan örgütsel 184 Etik İklim, Güven ve Motivasyon normlara dair kişisel algılarını oluşturur (Bartels, Harrick, Martell ve Strickland, 1998). Etik iklim, çalışanların her düzeyde etik kararlar almasına yardımcı olur (Barnett ve Vaicy, 2000; Cullen, Victor ve Stephans, 1989). Dolayısıyla etik iklim çalışan davranışlarını etkileyen, yönlendiren ve kurum içi ilişkileri düzenleyen en önemli faktörlerden biridir (Elçi ve Alpkan, 2009; Wimbush, Shepard ve Markham, 1997). Etik iklim, bir kurumda “doğru ya da yanlışı ne oluşturur?” sorusuna cevap vereceği gibi insanların doğru ya da yanlışı nasıl bulacağı konusunda referans niteliği taşımaktadır. Kurumlarda etik davranışların açıklayıcısı da etik iklimdir. Her kurumun farklı bir etik iklimi vardır. Kurumlar kendi çalışanlarının etik olan ya da etik olmayan davranışlarından sorumludur (Victor ve Cullen, 1988). Bireylerin kendilerinden beklenen davranışları uygulama sıklıkları kurumun etik ikliminin bireyler tarafından hangi ölçüde benimsendiğini gösterir. Bir kurumun etik iklimi, o kurumun etik dışı davranışlar göstermesini ve çatışma yaşamasını önler, bireylerin uygulamalarında etik olmalarını ve ahlaki ölçütlere sahip davranışlar sergilemelerini destekler (Şahin ve Dündar, 2011). Mevcut araştırmanın amacına uygun olarak etik iklim, öğretmen ve öğrenciler arasındaki ilişki ve etkileşimlerde etik ilkelerden temelini alan ya da etik davranışı ortaya çıkaran, okulun örgütsel faaliyetleri hakkındaki algılardır. Etik iklim okulun işleyişi ve faaliyetleri üzerinde etkisi olan bir kavramdır (Schulte vd., 2002). Alan yazında etik iklimin okulun paydaşları arasında güven oluşmasını olumlu yönde etkilediği bulunmuştur (Rosenblatt ve Peled, 2002). Büte (2011), DeConinck (2011) ve Ruppel ve Harrinton (2000) yaptıkları araştırmada etik iklimin güveni arttırdığını belirtmişlerdir. Wentzel (1998), etik iklimin algılandığı bir ortamda öğrencilerin daha olumlu davranışlarda bulunduğunu, öğrenmeye karşı daha fazla motive olduklarını ve okul aktivitelerine daha çok katılım gösterdiklerini bulmuştur. Luo, Huang ve Najjar (2007) öğrencilerin etik iklim algılarının okul performanslarına olumlu etkisinin olduğunu, Mahal (2009), Tyagi (1982) ve Weber (1995) ise yaptıkları araştırmada etik iklimin çalışanların motivasyonlarını artırdığını belirtmişlerdir. Bu noktadan hareketle öğretmen motivasyonunun da ortamda algılanan etik iklimle artabileceği düşünülebilir. Güven Güven, diğerinin davranışı ya da amaçlarının olumlu beklentileri üzerine temellendirilen ve o kişiye karşı savunmasızlığı kabul etme niyetinden oluşan psikolojik bir durumdur (Rousseau, Sitkin, Burt ve Camerer, 1998). Kişilerin birbirine güvenmesi geçmiş deneyimlerden, sosyal ilişkilerden, tutumlardan, beklentilerden veya olgulardan hareketle gerçekleşir (Asunakutlu, 2002). Eğitim kurumlarının varlığını devam ettirebilmesi ve başarılı olması için bireyler arasındaki güven hayati bir konudur. Güvenin eksikliği kurumlarda çok fazla para, zaman ve emek kaybına yol açabilir. Güven bir örgütün gelişmesi ve 185 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş işlevlerini yerine getirebilmesi için gerekli olan en önemli koşullardan biridir (Hurley ve Siebers, 2007; Rosenblatt ve Peled, 2002). Zira güvenin olmadığı bir kurumda fikir paylaşımı, yenilik, iş doyumu ve motivasyon da olamayacaktır (Hurley ve Siebers, 2007). Bireyler arasında güvenin inşa edilmesi uzun zaman almaktadır. Ancak bu yatırım uzun vadede hem bireylerin hem de kurumun daha yüksek bir performans sergilemesini sağlamaktadır. Zor hedeflere ulaşabilmek için kurum içindeki bireyler arasında yüksek düzeyde bir güven bulunmalıdır (Demircan ve Ceylan, 2003). Alan yazında güven ile motivasyonun ilişkili olduğu çalışmalar bulunmaktadır (Costigan, Ilter ve Berman, 1998; Maele ve Houtte, 2011; Şakar, 2012). Girdisi ve çıktısı insan olan ve bütün işlevlerini insanlar aracılığıyla gerçekleştiren okullarda paydaşlar arasındaki güvenin özel bir öneminin bulunabileceği ve özellikle öğretmen ve öğrenci arasında güvenin tesis edilmesinin, eğitim-öğretim sürecinin etkili bir şekilde yürütülebilmesi için gerekli olabileceği düşünülebilir. Motivasyon Motivasyon kelimesi güdüleme, yöneltme, isteklendirme ve teşvik etme anlamlarına gelmektedir (Özkalp ve Kırel, 2010). Kelime olarak motivasyon Latince “movere” sözcüğünden türetilmiş olup “harekete geçmek, harekete geçirmek” anlamlarına gelmektedir (Kreitner ve Kinichi, 2009). Motivasyon, herhangi bir görev ya da işle ilgili bir davranışı başlatmada ve bunun istikametini, yoğunluğunu ve sürecini belirlemede bireyin içsel ve dışsal özelliklerinden kaynaklanan bir güçtür (Hoy ve Miskel, 2010). İnsan davranışlarını yönlendiren ve insanları enerjik hale dönüştüren faktörlerin neler olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı araştırmacılara göre motivasyon kişisel ve içsel kaynaklıdır ve ihtiyaç, ilgi, merak ve keyif almaya dayanmaktadır. Bazı araştırmacılara göre ise motivasyon dışsal kaynaklıdır ve ödül, ceza, baskı ve teşvik gibi çevresel faktörlere bağlıdır (Deci ve Ryan, 2008; Hoy ve Miskel, 2010). Eğitim-öğretimin etkililiği için hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin çalışma yönündeki motivasyonlarının yüksek olması gerekmektedir. Öğretmenlerin; eğitim-öğretimle etkin bir şekilde ilgili olmaları, yeniliklere açık olmaları, kendilerini sürekli geliştirmeleri ve öğrencilerine bağlı olmaları onların çalışma motivasyonlarının yüksek olduğunu göstermektedir (Hoy ve Miskel, 2010). Öğrencilerin motivasyonlarının en önemli göstergesi, onların öğrenme faaliyetlerine katılma konusundaki isteklilikleridir. Bazen öğrencinin yetenek eksikliği ya da öğrenilmesi gereken konuya ilgi duymaması gibi sebepler düşük motivasyona yol açabilir (Peng, Cherng, Chen ve Lin, 2013). 186 Etik İklim, Güven ve Motivasyon Etik İklim, Güven ve Motivasyon İlişkisi Günümüzde bireyler, özgürlüğü ve tamamen sorumluluklarının farkında olmayı arzu etmektedirler. Ayrıca liderlerinden yapıcı geri bildirimler almayı ve kendilerine iyi bir koçluk yapılmasını istemektedirler. Bu da karşılıklı saygı ve güvenle mümkündür. Dolayısıyla liderler bulundukları toplumda güven iklimi oluşturmalıdır. Bu iklimin oluşumunda liderler takipçilerini samimiyetle konuşmaları için teşvik etmeli ve korku ile hükmetmemelidir. Bu şekilde karşılıklı saygı, güven ve samimiyete dayalı bir iklim içinde bir kurumdaki bireyler yaptıkları işe daha fazla motive olabilirler (Walumbwa, Christensen ve Hailey, 2011). Belli etik değerlerin kurumdaki bireyler arasında genel olarak benimsenmesi ve bu etik değerlerin grup normları olarak genel kabul görmesi, kurumda etik bir iklim oluşmasına katkı sağlayacak ve bireylerin nasıl davranmaları gerektiği konusunda onlara rehber olacaktır. Davranış standartları belli olan bir kurumdaki bireylerin eylemleri de daha tutarlı olacaktır. Davranışlarda belirsizliğin olmaması ve bütün bireylerin birbirlerine ya da yöneticilerine karşı davranışlarının tutarlı olması ilişkilerde güvenin esas olmasını sağlamaktadır (Şakar, 2012). Etik iklimle güven arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Etik iklim kapsamında bireylerin sergiledikleri etik değerlere uygun davranışlar, onların muhatapları tarafından daha dürüst ve samimi olarak algılanmalarına sebep olmaktadır (DeConnick, 2011). Öğretmenlerin ve öğrencilerin etik değerlere uygun davranışlarının, onların karşı tarafça daha dürüst ve samimi olarak algılanmalarına yol açacağı ve böylece hem öğretmenin öğrenciye duyduğu güvenin hem de öğrencinin öğretmene duyduğu güvenin artacağı düşünülmektedir. Güvenin hâkim olduğu bir örgüt iklimi, çalışanlarının düşünce ve hislerini düzeltmesini mümkün kılmakta, kaynak olarak bireylerin birbirlerinden faydalanmalarını sağlamakta ve birlikte öğrenmenin gerçekleşmesini desteklemektedir (Costigan vd., 1998). Güvenin hâkim olduğu bir iklimde çalışanlar ortak bir hedef etrafında daha kolay toplanabilmektedirler. Bireylerin birbirlerine duydukları yüksek düzeydeki güven, onların ortak bir hedef doğrultusunda çalışmalarını sağlayan motive edici güçlerden birisidir. Motivasyonla ilgili önceki çalışmalarında örgüt ikliminin bireyin motivasyonunu etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu görülmüştür. Vroom (1964)’a göre örgüt iklimi çalışanların iş çevresinde örgütsel ve sosyal değişkenlerden oluşur. Örgüt içindeki bu değişkenler ödül ve fırsatlar gibi çalışanların inançlarına doğrudan etkide bulunur. Bu etkenler de motivasyon üzerinde etkilidir (Tyagi, 1982, s. 240). Herkesin çalışmaya motive olduğu bir okulda çalışmayan kişiler dikkati çeker ve rahatsız olurlar. Bazı kişilerin çalışmaması öğretmen ve öğrencilerin 187 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş dikkatini çektiği gibi idarecinin de dikkatini çeker. Çalışan bir okul ikliminde bireylerin hiçbir şey yapmadan oturması mümkün olmaz. Okulun iklimine göre diğer kişilerin davranışları şekillenir. Örneğin, öğrencilerin çoğunun çaba gösterdiği bir yatılı okulda diğer öğrencilerin de ister istemez çoğunluğa uyup çalıştığı görülür (Güney, 2012: 318). Araştırmanın Amacı Bu araştırmanın amacı, öğretmenlerin ve öğrencilerin etik değerlere uygun davranışlarını ifade eden etik iklimin, öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine duydukları güven ve her iki tarafın motivasyon düzeyleri ile ilişkisini belirlemektir. Yukarıdaki temel amaç bağlamında şu sorulara cevap aranmıştır: 1) Okul ortamında öğretmen ve öğrenci tarafından algılanan etik iklimin “öğretmenin öğrenciye duyduğu güven” üzerinde etkisi var mıdır? Varsa güveni hangi yönde etkilemektedir? 2) Okul ortamında öğretmen ve öğrenci tarafından algılanan etik iklimin “öğrencinin öğretmene duyduğu güven” üzerinde etkisi var mıdır? Varsa güveni hangi yönde etkilemektedir? 3) Okul ortamında öğretmen ve öğrenci tarafından algılanan etik iklimin “öğretmen motivasyonu” üzerinde etkisi var mıdır? Varsa öğretmen motivasyonunu hangi yönde etkilemektedir? 4) Okul ortamında öğretmen ve öğrenci tarafından algılanan etik iklimin “öğrenci motivasyonu” üzerinde etkisi var mıdır? Varsa öğrenci motivasyonunu hangi yönde etkilemektedir? 5) Algılanan etik iklim kontrol edildikten sonra “öğrencinin öğretmene duyduğu güven”in “öğrenci motivasyonu” üzerinde etkisi var mıdır? Varsa öğrenci motivasyonunu hangi yönde etkilemektedir? 6) Algılanan etik iklim kontrol edildikten sonra “öğretmenin öğrencisine duyduğu güven”in “öğretmen motivasyonu” üzerine etkisi var mıdır? Varsa öğretmen motivasyonunu hangi yönde etkilemektedir? Yöntem Araştırmanın Modeli Bu araştırmada öncelikle nicel veriler toplanıp analiz edilmiş, ardından araştırma probleminin derinlemesine incelenebilmesi için nitel bir araştırma yapılmıştır. Bu şekilde nicel ve nitel yöntemin bir arada kullanıldığı yaklaşıma karma yöntem denilmektedir (Christensen, Johnson ve Turner, 2015). Bu çalışmada, karma yöntemde kullanılan desenlerden açıklayıcı desen kullanılmıştır. Açıklayıcı desende, çalışmaya nicel yöntemle başlanır ve ardından nitel yöntemle araştırma tamamlanır. Bu desende amaç, nicel 188 Etik İklim, Güven ve Motivasyon tekniklerle elde edilmiş olan çeşitli bulguları nitel tekniklerle ayrıntılı bir şekilde incelemek ve açıklamaktır (Creswell ve Plano-Clark, 2007). Nicel Boyut: Bu araştırmanın nicel kısmında birden fazla değişken arasındaki neden sonuç ilişkilerinin uygulanan anketler aracılığıyla araştırıldığı bir korelasyonel desen kullanılmıştır (Büyüköztürk vd., 2012; Karasar, 2012). Araştırmanın nicel bölümünde şube sınıf öğretmenlerine içerisinde etik iklim, öğrenciye güven ve motivasyon ölçeği bulunan bir öğretmen anketi verilmiştir. Her bir şube sınıf öğretmenine karşılık, seçilen öğretmenin rehberlik görevini yürütmekte olduğu ve aynı zamanda da okutmakta olduğu sınıftan alınan en az bir ve en fazla yedi öğrencisine, içinde etik iklim, öğretmene güven ve motivasyon ölçme araçları bulunan bir öğrenci anketi uygulanmıştır. Her şube sınıf öğretmeni ile onun okutmakta olduğu öğrenciler eşleştirilerek bunlara bir belirleme kodu (identification code) verilmiştir. Nitel Boyut: Bu çalışmanın nitel boyutunda “durum çalışması” yaklaşımı kullanılmış ve veriler de “görüşme” tekniğiyle toplanmıştır. Durum çalışmasında, araştırmada incelenen duruma ilişkin çeşitli faktörler bütüncül bir şekilde incelenmekte, söz konusu durumu nasıl etkiledikleri veya bu durumdan nasıl etkilendikleri incelenmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu çalışmada, öğretmenler ve öğrenciler için, içerisinde dörder soru bulunan iki ayrı yarı yapılandırılmış görüşme formu oluşturulmuş ve bu formlar aracılığıyla görüşmeler yapılarak veriler toplanmıştır. Evren ve Örneklem Araştırmanın çalışma evrenini 2012-2013 eğitim öğretim yılında Hatay ili Kırıkhan ilçesindeki ortaokullarda görev yapan 377 şube sınıf öğretmeni ve bu okullarda öğrenim gören 8629 öğrenci oluşturmaktadır. Bu araştırmada tek tek bireylerin değil, seçkisiz olarak belirlenen grupların örneklem için seçilmesi olarak tanımlanan küme örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma evreni olan Kırıkhan’daki her okul bir küme kabul edilip asgari ihtiyaç duyulan şekilde okullar tesadüfî olarak seçilmiştir. Örneklem sayısı belirlemede, ana kütle sayısı belli olan büyüklükler için hazırlanan formüle göre alınan 200 öğretmen ve 621 öğrencinin %95 güven düzeyi için yeterli olduğu görülmüştür (Özdamar, 2003). Öğretmenlere verilen 230 anketin 200 tanesi, öğrencilere verilen 720 anketin 621 tanesi geri dönmüş ve değerlendirmeye alınmıştır. Öğretmenlere verilen anketlerin %86.95’ i ve öğrencilere verilen anketlerin ise %86.25’ i geri dönmüştür. Örnekleme alınan öğretmenlerin (n=200) %62’si erkek (n=124), %38’i kadınlardan (n=76) oluşmaktadır. Bu öğretmenlerin %72’si evli (n=144) iken %28’i bekâr öğretmenlerden (n=56) oluşmaktadır. Bu öğretmenlerin en fazla bulundukları yaş aralığı %36 ile 27-31 yaş aralığındaki öğretmenler (n=72) oluşturmaktadır. 189 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Örnekleme alınan öğrencilerin (n=621) %61.7’si kız (n=383), %38.3’ü erkeklerden (n=238) oluşmaktadır. Bu öğrencilerin %.6’ sını 10 yaş grubundaki öğrenciler (n=4), %24.2’ sini 11 yaş grubundaki öğrenciler (n=150), %22.7’ sini 12 yaş grubundaki öğrenciler (n=141), %27.2’ sini 13 yaş grubundaki öğrenciler (n=169), %21.4’ ünü 14 yaş grubundaki öğrenciler (n=133) ve %3.9’ unu 15 yaş grubundaki öğrenciler (n=24) oluşturmaktadır. Örnekleme alınan öğrencilerin %26.4’ ünü beşinci sınıf öğrencileri (n=164), %24’ ünü altıncı sınıf öğrencileri (n=149), %25.4’ ünü yedinci sınıf öğrencileri (n=158) ve %24.2’ sini sekizinci sınıf öğrencileri (n=150) oluşturmaktadır. Araştırmanın nitel kısmı için ise aynı çalışma evreninden 30 öğretmen ve 10 öğrenci kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yöntemiyle seçilmiş ve katılımcılarla görüşmeler yapılmıştır. Ölçme Araçları Nicel Araçlar Araştırmanın nicel verileri anketler yoluyla elde edilmiştir. Veri toplama aracı olarak öğretmenlere verilen anketlerde; İlköğretim okulları etik iklim ölçeği (Kocayiğit, 2010), öğretmen motivasyonu ölçeği (Akbolat ve Işık, 2012) ve bu araştırmada geliştirilen öğretmenin öğrencilere duyduğu güven ölçeği kullanılmıştır. Öğrencilere verilen anketlerde ise ilköğretim okulları etik iklim ölçeği (Kocayiğit, 2010), öğrenci motivasyonu ölçeği (Kara, 2008) ve bu araştırmada geliştirilen öğrencinin öğretmene duyduğu güven ölçeği kullanılmıştır. Beşli likert tipi anketlerin kullanıldığı bu çalışmada öğretmenlere ve öğrencilere üçer adet anket verilmiştir. Bunlardan sadece etik iklim anketi ortak sorulardan oluşmaktadır. Böylece bu çalışmada toplam beş farklı ölçme aracı kullanılmıştır. Bunlara ilişkin bu çalışmada elde edilen bilgiler aşağıda verilmektedir. İlköğretim okulları etik iklim ölçeği: Bu çalışmada ilköğretim okullarında etik iklimin düzeyini belirlemek için Keiser ve Schulte (2007) tarafından geliştirilen Kocayiğit (2010) tarafından Türkçe’ ye uyarlanan “ilköğretim okulları etik iklim anketi (elementary school ethical climate index)” kullanılmıştır. Öğretmenlere uygulanan etik iklim ölçeği üç boyutludur. Etik iklim ölçeğinin Barlett testi sonucu anlamlı ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı .91 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Ölçme aracının maddeleri içerisindeki yük değeri düşük (.30’dan küçük) olan maddeler anketten çıkarılmıştır. Başlangıçta 38 maddeden oluşan ölçme aracında faktör analizi sonrası 35 madde kalmıştır. Bu üç faktör, ölçme aracındaki toplam varyansın % 48.87’sini açıklamaktadır. Rotasyon açıklama değerlerine göre 19 maddeden oluşan 1. faktör etik iklimin “öğretmen-öğrenci” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .52 ile .86 arasında değişmektedir. Rotasyon açıklama değerlerine göre 8 maddeden oluşan 2. faktör etik iklimin “öğrenci-öğretmen” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .45 ile .77 arasında 190 Etik İklim, Güven ve Motivasyon değişmektedir. Rotasyon açıklama değerlerine göre 8 maddeden oluşan 3. faktör etik iklimin “öğrenci-öğrenci” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .48 ile .66 arasında değişmektedir. Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı faktör 1 (öğretmen-öğrenci boyutu) için .86, faktör 2 (öğrenci-öğretmen boyutu) için .90 ve faktör 3 (öğrenci-öğrenci boyutu) için .91, genel toplam için ise .94 olarak bulunmuştur. DFA’da bu üç boyutlu faktör yapısının kabul edilebilir uyum değerleri ürettiği görülmüştür (X2=630.27, sd=425, X2/sd=1.48, P=0.007, RMSEA=0.074, RMR=0.069, GFI=0.90, AGFI=0.91, NFI=0.91, CFI=0.93, IFI=0.93). Öğrencilere uygulanan ilköğretim okulları etik iklim ölçeğinde Bartlett testinin sonucu anlamlı ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı .91 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Öğrenci etik iklimi ile ilgili maddeler içerisindeki yük değerleri düşük olan 8 madde anketten çıkarılmıştır. Ölçme aracındaki 6 maddenin yük değerleri arasındaki fark .10’dan küçük olduğundan bu maddeler binişik maddelerdir ve anketten atılmıştır. Bu üç faktör, ölçme aracındaki toplam varyansın %46.29’unu açıklamaktadır. Rotasyon açıklama değerlerine göre 12 maddeden oluşan 1. faktör etik iklimin “öğretmen-öğrenci” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .37 ile .69 arasında değişmektedir. Rotasyon açıklama değerlerine göre 7 maddeden oluşan 2. faktör etik iklimin “öğrenci-öğretmen” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .39 ile .72 arasında değişmektedir. Rotasyon açıklama değerlerine göre 5 maddeden oluşan 3. faktör etik iklimin “öğrenci-öğrenci” ile ilgili maddelerinden oluşmaktadır. Bu maddelerin faktör yükleri .63 ile .74 arasında değişmektedir. Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı faktör 1 (öğretmen-öğrenci boyutu) için .86, faktör 2 (öğrenci-öğretmen boyutu) için .83, faktör 3 (öğrenci-öğrenci boyutu) için .76, genel toplam için ise .88 olarak bulunmuştur. DFA’da bu üç boyutlu faktöryel yapının kabul edilebilir uyum değerleri ürettiği görülmüştür (X2=347.22, sd=231, X2/sd=1.50, P=0.009, RMSEA=0.078, RMR=0.072, GFI=0.90, AGFI=0.90, NFI=0.92, CFI=0.94, IFI=0.94). Öğretmen motivasyonu ölçeği: Öğretmen anketinde kullanılan “İş’te Motivasyon Ölçeği” ise Gagné ve diğerleri (2010) tarafından geliştirilmiş ve Akbolat ve Işık (2012) tarafından Türkçe’ ye uyarlanmıştır. Bartlett testinin sonucu anlamlı ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı .81 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Yük değerleri düşük (.30’un altında) olan 7 madde anketten çıkarılmıştır. Başlangıçta 15 maddeden oluşan ölçme aracında AFA ve DFA analizleri sonrasında 8 madde kalmıştır. Ölçme aracının tek faktörlü olduğu görülmüştür. Bu tek faktör, ölçme aracındaki toplam varyansının %54.63’ünü açıklamaktadır. Ölçme aracında yer alan maddelerin yük değerleri .57 ile .82 arasında değişmektedir. Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı ise .86 olarak bulunmuştur. DFA’da bu tek faktörlü model kabul edilebilir uyum değerleri üretmiştir (X2=65.32, sd=28, X2/sd=2.33, P=0.005, 191 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş RMSEA=0.063, RMR=0.054 GFI=0.95, AGFI=0.94, NFI=0.94, CFI=0.93, IFI=0.94). Öğrenci motivasyonu ölçeği: Öğrenci anketinde öğrenci motivasyonunu ölçmek için kullanılan 1989 yılında Vallerand, Blais, Brière, ve Pelletier tarafından orijinali Fransızca olarak hazırlanan “Eğitimde Motivasyon Ölçeği” Kara (2008) tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. Bartlett testinin sonucu anlamlı ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı .80 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Yük değerleri düşük (.30’dan küçük) olan 6 madde anketten çıkarılmıştır. Ölçme aracında başlangıçta 12 olan madde sayısı 6 olmuştur. Ölçme aracında kalan maddelerle tek faktörlü bir yapı ortaya çıkmıştır. Bu tek faktör ölçme aracındaki toplam varyansın %58.98’ini açıklamaktadır. Maddelerin yük değerleri .71 ile .81 arasında değişmektedir. Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı ise .86 olarak bulunmuştur. DFA’da bu model yine tek faktörlü bir şekilde kabul edilebilir uyum değerleri üretmiştir (X2=36.21, sd=17, X2/sd=2.13, P=0.004, RMSEA=0.074, RMR=0.065, GFI=0.93, AGFI=0.93, NFI=0.95, CFI=0.95, IFI=0.94). Öğretmenin öğrenciye duyduğu güven ölçeği: Öğretmen anketinde öğretmenin öğrenciye duyduğu güven araştırmacılar tarafından oluşturulan 5 madde ile ölçülmüştür. Öğretmenin öğrenciye duyduğu genel güven düzeyiyle ilgili olan bu maddeler, ilgili literatür incelendikten sonra yazılmış ve iki alan uzmanı tarafından incelendikten ve gerekli düzeltmeler yapıldıktan sonra uygulamaya geçilmiştir. Bartlett testinin sonucu anlamlı ve Kaiser-Meyer-Olkin (KMO) katsayısı .70 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Yük değeri düşük olan 1 madde anketten çıkarılmıştır. Başlangıçta 5 madde olan ölçme aracında 4 madde kalmıştır. Ölçeğin tek faktörlü olduğu görülmüştür. Bu tek faktör ölçme aracındaki toplam varyansın %61.38’ini açıklamaktadır. Ölçme aracında yer alan maddelerin yük değerleri .64 ile .87 arasında değişmektedir. Güvenirlik analizi sonucu ise Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı .79 olarak bulunmuştur. Bu modelin DFA’da tek faktörlü bir şekilde ürettiği uyum değerleri kabul edilebilir düzeydedir (X2=10.03, sd=5, X2/sd=2.006, P=0.002, RMSEA=0.042, RMR=0.047, GFI=0.98, AGFI=0.99, NFI=0.97, CFI=0.98, IFI=0.98). Öğrencinin öğretmene duyduğu güven ölçeği: Öğrenci anketlerinde ise öğrencinin öğretmene duyduğu güven yine araştırmacılar tarafından oluşturulan 5 madde ile ölçülmüştür. Bu maddeler, öğrencinin öğretmenine duyduğu genel güven düzeyini ölçmek üzere, ilgili literatür incelendikten sonra yazılmış ve iki alan uzmanının değerlendirme ve düzeltmelerinin ardından uygulama aşamasına geçilmiştir. Bartlett testinin sonucu anlamlı ve KaiserMeyer-Olkin (KMO) katsayısı .70 olduğundan veri matrisi faktör analizi için uygundur. Tek faktörlü bir yapı ortaya çıkmış ve hiçbir madde ölçekten atılmamıştır. Bu tek faktör ölçme aracındaki toplam varyansın %48.71’ini açıklamaktadır. Tek faktörlü ölçeklerde açıklanan varyansın %30 ve üstünde 192 Etik İklim, Güven ve Motivasyon olması yeterlidir (Büyüköztürk, 2012). Maddelerin yük değerleri .57 ile .78 arasında değişmektedir. Cronbach’s Alpha Güvenirlik Katsayısı ise .74 olarak bulunmuştur. Tek faktörlü bir şekilde bu modelin DFA’da ürettiği uyum değerleri kabul edilebilir aralıklardadır (X 2=12.47, sd=7, X2/sd=1.78, P=0.001, RMSEA=0.040, RMR=0.043, GFI=0.99, AGFI=0.99, NFI=0.99, CFI=0.98, IFI=0.99). Nitel Görüşme Formları Araştırmanın nitel verilerini toplamak için yarı yapılandırılmış görüşme formları kullanılmıştır (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu görüşme formları hazırlanırken, nicel araştırma kısmında kullanılan ölçme araçları ve bu ölçme araçlarının temelini aldığı ilgili alan yazın dikkate alınmıştır. Keiser ve Schulte (2007) tarafından geliştirilip Kocayiğit (2010) tarafından Türkçe’ye uyarlanan etik iklim ölçeğindeki birinci boyut öğretmenden öğrenciye yönelik, ikinci boyut öğrenciden öğretmene yönelik ve üçüncü boyut öğrenciden öğrenciye yönelik maddelerden oluşmak üzere üç boyutludur. Öğretmenler için hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formlarında “öğrenciden öğretmene yönelik” ve “öğrenciden öğrenciye yönelik” boyutlarından yararlanılmıştır. Her bir boyut için öğretmen motivasyonu ve öğretmenin öğrenciye duyduğu güven sorgulanmıştır. Burada öğretmenin etik iklim algılamasının, öğretmenin motivasyonu ve öğrencisine duyduğu güven üzerindeki etkisi araştırıldığından, öğrenciden öğretmene ve öğrenciden öğrenciye boyutları kullanılmıştır. Öğretmenin etik iklim algısının, öğrencilerinin hem öğretmene hem de diğer öğrencilere yönelik olumlu davranışları sonucunda oluşabileceğinden yola çıkılarak sorular hazırlanmıştır. Öğrenciler için hazırlanan yarı yapılandırılmış görüşme formlarında “öğretmenden öğrenciye yönelik” ve “öğrenciden öğrenciye yönelik” boyutlarından yararlanılmıştır. Öğretmenin öğrencisine yönelik davranışları sonucunda oluşan öğrencinin etik iklim algısının öğrencinin öğretmenine güven duymasına etkisi, “öğretmenden öğrenciye yönelik” boyuta ilişkin tek bir soru ile araştırılmıştır. Öğrencinin öğretmenine güven duyması etik iklimin öğrenciden öğrenciye boyutuyla ilişkili görülmediğinden bu boyutta ikinci bir soru sorulmamıştır. Öğrencinin etik iklim algılamasının öğrenci motivasyonuna etkisi incelendiğinden iki boyuta yönelik iki ayrı yarı yapılandırılmış soru sorulmuştur. Burada öğrencinin etik iklim algısının motivasyona etkisinin hem öğretmenin hem de arkadaşlarının davranışları sonucunda oluşabileceği göz önüne alınmıştır. Hem öğretmenlere hem de öğrencilere yöneltilen sorular, bulgular kısmında ilgili içerik analizi sunulurken verilmektedir. Yıldırım ve Şimşek (2013), nitel araştırmada, hem görüşme formlarının hazırlanması aşamasında yapılması gerekenler, hem görüşmeler yapılırken uyulması gereken kurallar hem de veriler toplandıktan sonra geçerlik ve güvenirliğini sağlamak için yapılması gerekenler konusunda farklı yöntemler olduğunu açıklamaktadırlar. Bu kapsamda nitel görüşme formlarının 193 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş hazırlanması aşamasında, hazırlanan bu formların geçerlik ve güvenirliği sağlamak için öncelikle ilgili literatür dikkatlice okunmuş ve araştırmanın nicel kısmında kullanılan ölçeklerin boyutları incelenmiştir. Bu doğrultuda öğretmenler ve öğrenciler için hazırlanmış olan taslak görüşme formları iki alan uzmanının görüşlerine sunulmuş ve formlara son hali verildikten sonra görüşme aşamasına geçilmiştir. Araştırma süreci boyunca görüşmeler oldukça dikkatli bir şekilde yapılmış ve kaydedilmiştir. Görüşmeler yapılırken katılımcıların jest, mimik ve beden dilleriyle ilgili notlar alınmıştır. Analizler Nicel veriler toplandıktan sonra uç değerler temizlenmiş, çarpıklık ve basıklık katsayıları kontrol edilmiş ve normallik varsayımı açısından incelenmiştir. İlgili analizler için gerekli şartların sağlandığı tespit edildikten sonra analizler yapılmıştır. Veriler öncelikle geçerlik ve güvenirlik açısından incelenmiştir. Ölçeklerin yapı geçerliğini tespit etmek için AFA (açımlayıcı faktör analizi) ve DFA (doğrulayıcı faktör analizi) yapılmış, güvenirliklerini tespit etmek için ise Cronbach’s Alpha katsayılarına bakılmıştır. Bunun ardından değişkenler arasındaki ilişkiler, basit doğrusal regresyon ve hiyerarşik çoklu doğrusal regresyon analizleri kullanılarak incelenmiştir. DFA aşamasında ölçeklerin faktör yapıları incelenmiş ve bazı kriterler açısından kabul edilebilir uyum değerleri üretip üretmediklerine bakılmıştır. Bu kriterler özetlendiğinde; X2/sd oranının ikinin altında olması çok iyi bir uyumu, iki ile beş arasında olması ise kabul edilebilir bir uyumu belirtmektedir. RMSEA ve SRMR değerlerinin 0.08 ile 0.05 arasında olması kabul edilebilir, 0.05’in altında olması ise çok iyi bir uyum bulunduğunu belirtmektedir. NFI, NNFI, CFI, IFI, GFI ve AGFI değerlerinin 0.90 ile 0.95 arasında olması kabul edilebilir, 0.95’in üzerinde olması ise çok iyi bir uyum bulunduğunu belirtmektedir (Şimşek, 2007). Nitel veriler içerik analizi yöntemiyle analiz edilmiştir. Örnekleme alınan öğretmen ve öğrencilerle yapılan görüşmeler kayıt altına alındıktan sonra bu görüşmeler yazıya aktarılmıştır. Araştırma konusuyla ilgisiz olan cevaplar elendikten sonra kalan cevaplar üzerinde içerik analizi yapılmıştır. Her bir soruya verilen cevaplar ayrı ayrı baştan sona kadar okunarak ilgili ifadelerden kodlar çıkartılmış ve ardından bu kodlardan temalara ulaşılmıştır. Her bir soru birer ana tema olarak düşünülmüş ve sonuçlar bu şekilde ayrı tablolarda sunulmuştur. Araştırma sonuçlarının iç güvenirliğini sağlama adına araştırmacılar bazı konularda dikkatli davranmışlardır. Bu kapsamda; görüşme sonucunda elde edilen bilgiler dikkatli bir şekilde yazıya aktarılmıştır. İçerik analizi aşamasında kodlar, temalar ve ana temalar hem araştırmacıların hem de iki alan uzmanının görüş birliğiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, öncelikle iki araştırmacı ayrı ayrı içerik analizi yapmış ve ardından üzerinde görüş birliği 194 Etik İklim, Güven ve Motivasyon sağlanan kodlar, temalar ve ana temalar iki alan uzmanına inceletilerek, sonuçların hem kendi içinde hem de alan yazınla tutarlı olması sağlanmıştır. Bulgular Değişkenlerle İlgili Betimsel Analizler ve Korelasyon Matrisi Hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin, araştırma kapsamında uygulanan ölçme araçlarındaki maddelere katılım düzeylerini gösteren aritmetik ortalama ve standart sapma değerleri Tablo 1’de verilmektedir. Buna göre; öğrencilerin okuldaki etik iklime ilişkin algıları ve öğrencilerin öğretmenlerine duydukları güven “tamamen katılıyorum (5)” düzeyindedir. Öğretmenlerin okuldaki etik iklime ilişkin algıları ile öğretmenlerin motivasyon düzeyleri “katılıyorum (4)” düzeyindedir. Öğretmenlerin öğrencilerine duydukları güven ve öğrencilerin motivasyonu ise “kısmen katılıyorum (3)” düzeyindedir. Tablo 1 Araştırma Kapsamında İncelenen Değişkenlerin Aritmetik Ortalama ve Standart Sapma Değerleri Değişkenler Etik iklim (öğretmen) Etik iklim (öğrenci) Güven (öğretmen) Güven (öğrenci) Motivasyon (öğretmen) Motivasyon(öğrenci) S .47 .46 .74 .47 .54 .50 X 3.90 4.49 3.20 4.73 3.68 3.19 Tablo 2 Korelasyon Matrisi Değişkenler 1. Etik İklim (Genel Ort.) 2. Etik İklim (Öğretmen) 3. Etik İklim (Öğrenci) 4. Güven (Öğretmen) 5. Güven (Öğrenci) 6. Motivasyon (Öğretmen) 7. Motivasyon (Öğrenci) 1 1 .761** .735** .307** .255** .123** .077 2 3 4 5 6 7 1 .118** .360** .024 .134** .006 1 .092* .365** .048 .111** 1 .047 .024 -.019 1 .001 .076 1 .013 1 *p<.05, **p<.01 Araştırma kapsamında incelenen değişkenlerin birbirleri ile olan ilişkilerini gösteren korelasyon matrisi Tablo 2’de verilmektedir. Bu matriste yer alan anlamlı ilişkilere bakıldığında, etik iklime ilişkin algıların genel ortalaması; öğretmenlerin ve öğrencilerin bireysel etik iklim algıları, öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine duydukları güven ve öğretmen motivasyonu değişkenleriyle pozitif korelasyon içindedir. Öğretmenlerin bireysel etik iklim 195 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş algıları; öğrencilerin etik iklim algıları, öğretmenlerin öğrencilerine duydukları güven ve öğretmen motivasyonu değişkenleriyle pozitif korelasyon içindedir. Öğrencilerin etik iklim algıları; öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine duydukları güven ve öğrenci motivasyonu değişkenleriyle pozitif korelasyon içindedir. Aşağıda yer alan regresyon modellerinin tamamında, öğretmenlerin ve öğrencilerin etik iklime ilişkin algılarının ortalaması alınmış ve bu değişken “etik iklim” şeklinde ifade edilmiştir. Algılanan Etik İklimin Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven Üzerine Etkisi Nicel Bulgular Tablo 3 Etik İklimin Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven Üzerindeki Etkisine İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları Model 1 Yordayıcı Değişkenler Sabit Etik İklim R= .31 F= 64.22 Yordanan Değişken; Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven B 2.36 .09 R2= .09 p= .00** ShB β t p İkili r Kısmi r 1.70 .01 .31** 1.38 8.01 .17 .00 .31 .31 *p< .05, **p< .01 Tablo 3’te görüldüğü gibi, yapılan basit doğrusal regresyon analizi sonucuna göre, öğretmenin öğrenciye duyduğu güvendeki varyansın %9’u etik iklim tarafından açıklanmakta ve etik iklim öğretmenin öğrenciye duyduğu güveni pozitif yönde anlamlı bir şekilde yordamaktadır (β= .31**, p= .00). Etik iklime ilişkin algılar olumlu hale geldikçe, öğretmenlerin öğrencilerine duydukları güven de artmaktadır. Nitel Bulgular “Öğrencilerinizin size yönelik olumlu davranışları sergilemesi (talimatları yerine getirme, saygılı olma, güvenme, işbirliği yapma) sizin öğrenciye güveninizi nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğretmen katılımcıların tamamı, öğrencilerin etik iklim kapsamında değerlendirilen bu davranışlarının öğrencilerine duydukları güveni olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir ve nedenleri Tablo 4’te gösterilmiştir. 196 Etik İklim, Güven ve Motivasyon Tablo 4 Etik İklimin Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven Üzerindeki Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Yakınlık hissetme Olumlu dönüt alma Sorumluluk sahibi olmaları Atıf yapan katılımcılar 1, 4, 5, 10, 14, 28, 29 2, 3, 5, 6, 7, 8, 9, 11, 12, 15, 16, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 30 3,4, 13, 14, 18, 24, 28 Toplam atıf sayısı 7 22 7 “Öğrencilerinizin birbirlerine yönelik olumlu davranışları sergilemesi (birbirlerine yardım etmeleri, saygılı olmaları, adil davranmaları) sizin öğrenciye güveninizi nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğretmen katılımcıların tamamı öğrencilerin birbirlerine karşı olumlu davranışlarının öğrencilerine duydukları güveni olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir ve nedenleri Tablo 5’te gösterilmiştir. Tablo 5 Etik İklimin Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven Üzerindeki Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Yakınlık hissetme Olumlu dönüt alma Sorumluluk sahibi olmaları Atıf yapan katılımcılar 1, 2, 3, 9, 13, 14, 21 3, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 30 2, 3, 4, 17, 18, 24, 26, 29 Toplam atıf sayısı 6 25 8 Tablo 4 ve Tablo 5’te görüldüğü gibi öğrencilerin hem öğretmenlerine hem de birbirlerine yönelik olumlu davranışları öğretmenin öğrenciye duyduğu güveni aynı nedenlerden dolayı arttırmaktadır. Buna göre, öğrencilerin sergiledikleri bu olumlu davranışlar; öğretmenlerin, öğrencileri kendilerine daha yakın hissetmelerine, onları yetiştirme adına sarf ettikleri emeklerin boşa gitmediğine dair olumlu dönütler almalarına ve öğrencilerin sorumluluk sahibi olduklarını hissetmelerine yol açmaktadır. Öğretmenler, öğrencilerin etik iklim kapsamındaki çeşitli davranışları sebebiyle bu şekilde hissetmelerinin, onların öğrencilerine daha fazla güven duymalarına yol açtığını ifade etmektedirler. 197 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Algılanan Etik İklimin Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güven Üzerine Etkisi Nicel Bulgular Tablo 6 Etik İklimin Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güven Üzerindeki Etkisine İlişkin Regresyon Analizi Sonuçları Model 4 Yordanan Değişken; Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güven β Kısmi r Yordayıcı Değişkenler t p B ShB İkili r Sabit 16.52 1.09 15.10 .00 Etik İklim .26 .05 .01 .26** 6.56 .00 .26 R= .26 R2= .07 F= 43.03 p= .00** *p< .05, **p< .01 Tablo 6’da görüldüğü üzere öğrencinin öğretmene duyduğu güvendeki varyansın %7’sini etik iklim tarafından açıklanmakta ve etik iklim öğrencinin öğretmene güvenini pozitif yönde anlamlı bir şekilde yordamaktadır (β= .26**, p = .00). Nitel Bulgular “Öğretmeninizin size iyi davranması (saygılı olması, adil davranması, yardımcı olması) sizin öğretmeninize olan güveninizi nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğrenci katılımcıların tamamı öğretmenlerinin iyi davranışlarının öğretmenlerine duydukları güveni olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir ve nedenleri Tablo 7’de gösterilmiştir. İçerik analizi sonuçlarına göre, öğretmenlerin etik iklim kapsamındaki davranışları sergilemeleri, öğrencilerin kendilerini daha rahat hissetmelerine, öğretmenin yakınlığını ve desteğini hissetmelerine ve öğretmenin kendilerini önemsediğini hissetmelerine yol açmaktadır. Öğrenciler, kendilerinde bu olumlu hislerin oluşmasına sebep olan öğretmen davranışlarının, onların öğretmenlerine duydukları güveni artırdığını ifade etmektedirler. Tablo 7 Etik İklimin Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güvene Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Rahat olma Yakınlık ve desteğini hissetme Önemsenme 198 Atıf yapan katılımcılar 2, 4, 6 1, 2, 3, 5, 7, 8, 9, 10 6, 7, 8, 9 Toplam atıf sayısı 3 8 4 Etik İklim, Güven ve Motivasyon Algılanan Etik İklim ve Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güvenin Öğrenci Motivasyonuna Etkisi Nicel Bulgular Algılanan etik iklimin etkisi kontrol edildikten sonra, öğretmenin öğrencisine duyduğu güvenin öğrenci motivasyonuna etkisine ilişkin iki aşamalı hiyerarşik çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçları Tablo 8’de verilmektedir. Tablo 8 Etik İklim ve Öğrencinin Öğretmene Duyduğu Güvenin Öğrenci Motivasyonuna Etkisine İlişkin Hiyerarşik Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi Sonuçları Model 6 Adımlar 1. Adım Yordanan Değişken; Öğrenci Motivasyonu Yordayıcı Değişkenler (Sabit) Etik İklim (Sabit) Etik İklim Öğrencinin 2. Adım Öğretmene Duyduğu Güven *p< .05, **p< .01 B ShB β t p İkili r Kısmi r R2değişim R2model 32.81 2.90 - 11.32 .00 - - .01 .01 .04 30.24 .03 .02 3.39 .02 .08 .06 1.91 8.93 1.48 .06 .00 .14 .08 .10 .08 .10 .00 .01 .16 .11 .06 1.46 .15 .10 .10 Tablo 8’de görüldüğü gibi; 1. adımda etik iklimin öğrenci motivasyonunu anlamlı şekilde yordamadığı (R2model= .01, β= .08), 2. adımda etik iklimin etkisi kontrol edildikten sonra öğrencinin öğretmene duyduğu güvenin öğrenci motivasyonunu yordamadığı (R2değişim= .00, β= .06) görülmektedir. Nitel Bulgular “Öğretmeninizin size iyi davranması (saygılı olması, adil davranması, yardımcı olması) çalışma şevkinizi nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğrenci katılımcıların tamamı öğretmenlerinin iyi davranışlarının çalışma şevklerini olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir. Bunun nedenleri olarak sayılan faktörler de Tablo 9’da gösterilmiştir. Tablo 9 Etik İklimin Öğrenci Motivasyonuna Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Açık iletişim Yakınlık ve desteğini hissetme Özgüven Mutluluk Atıf yapan katılımcılar 1, 5, 10 3, 6, 7, 8 2, 4, 5 4, 7, 9 Toplam atıf sayısı 3 4 3 3 İçerik analizi sonuçlarına göre, öğretmenlerin etik iklim kapsamındaki davranışları sergilemeleri, öğrencilerin onlarla daha açık bir iletişim kurmalarına imkân sağlamakta, onların yakınlığını ve desteğini hissetmelerini 199 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş sağlamakta, onların özgüvenlerini artırmakta ve kendilerini daha mutlu hissetmelerini sağlamaktadır. Öğrenciler, öğretmenlerin etik iklim kapsamındaki davranışlarının kendilerinde meydana getirdiği bu olumlu hisler sebebiyle motivasyonlarının arttığını belirtmişlerdir. “Arkadaşlarınızın size iyi davranması (yardım etmeleri, saygılı olmaları, arka çıkmaları) çalışma şevkinizi nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğrenci katılımcıların tamamı arkadaşlarının iyi davranışlarının çalışma şevklerini olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir. Bunun nedenleri olarak bahsedilen faktörler Tablo 10’da gösterilmiştir. Tablo 10 Etik İklimin Öğrenci Motivasyonuna Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Uyum içinde olma Güven Mutluluk Atıf yapan katılımcılar 2, 3, 4, 5, 6, 10 1, 8 7, 8, 9 Toplam atıf sayısı 6 3 3 Etik iklimin, öğrencilerden diğer öğrencilere yönelik davranışları ifade eden boyutunda yer alan çeşitli davranışlar, öğrencilerin diğer arkadaşlarıyla kendilerini daha uyum içinde hissetmelerine yol açmakta, kendilerini daha fazla güven içinde ve daha mutlu hissetmelerini sağlamaktadır. Öğrenciler, diğer öğrencilerin kendilerine yönelik olarak etik iklim kapsamındaki davranışlarının meydana getirdiği bu olumlu hisler sebebiyle motivasyonlarının arttığını ifade etmişlerdir. Algılanan Etik İklim ve Öğretmenin Öğrencisine Duyduğu Güvenin Öğretmen Motivasyonuna Etkisi Nicel Bulgular Bu kısımda önce algılanan etik iklim puanlarının öğretmen motivasyonuna, ardından etik iklimin etkisi kontrol edildikten sonra öğretmenin öğrencisine duyduğu güvenin öğretmen motivasyonuna etkisini tespit etmek için yapılan hiyerarşik çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarına ilişkin bulgulara yer verilmektedir. Tablo 11 Etik İklim ve Öğretmenin Öğrencisine Duyduğu Güvenin Öğretmen Motivasyonuna Etkisine İlişkin Hiyerarşik Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi Sonuçları Model 9 Adımlar Yordayıcı Değişkenler 1. Adım (Sabit) Etik İklim 2. Adım (Sabit) Etik İklim Öğretmenin Öğrenciye Duyduğu Güven *p< .05, **p< .01 200 B ShB 43.49 .07 43.57 .08 - .03 3.85 .02 3.85 .03 .09 Yordanan Değişken; Öğretmen Motivasyonu İkili Kısmi R2değişim t p β r r 11.31 .00 .02** .12** 3.08 .00 .12 .12 11.31 .00 .00 .13** 3.04 .00 .12 .12 - .02 - .37 71 .02 .02 R2model .02** .02** Etik İklim, Güven ve Motivasyon Tablo 11’de görüldüğü gibi, hiyerarşik çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre, 1. adımda etik iklim öğretmen motivasyonunu pozitif yönde anlamlı bir şekilde yordamaktadır (β= .12, R2model= .02, p < .01). Öğretmen motivasyonundaki varyansın %2’si etik iklim tarafından açıklanmaktadır. Açıklanan varyans düşük olmasına rağmen sonuç anlamlıdır. 2. adımda ise etik iklimin etkisi kontrol edildikten sonra öğretmenin öğrenciye duyduğu güvenin öğretmen motivasyonunu anlamlı şekilde yordamadığı görülmektedir (R 2değişim= .00, β=- .02). Nitel Bulgular “Öğrencilerinizin size yönelik olumlu davranışları sergilemesi (talimatları yerine getirme, saygılı olma, güvenme, işbirliği yapma) çalışma şevkinizi (motivasyonunuzu) nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğretmen katılımcıların tamamı öğrencilerin olumlu davranışlarının motivasyonlarını olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir ve nedenleri Tablo 12’de gösterilmiştir. Tablo 12 Etik İklimin “Öğrenciden Öğretmene Yönelik” Motivasyonuna Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Olumlu dönüt alma Mutlu olma Başarılı olma Atıf yapan katılımcılar 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 12, 13, 15, 16, 18, 21, 22, 24, 27, 28, 29, 30. 1, 2, 3, 7, 9, 14, 16, 17, 20, 26, 29, 30 10, 11, 18, 19, 20, 21, 24, 25, 26, 28 Boyutunun Öğretmen Toplam atıf sayısı 21 12 10 “Öğrencilerinizin birbirlerine yönelik olumlu davranışları (birbirlerine yardım etmeleri, saygılı olmaları, güvenme, adil davranmaları) çalışma şevkinizi (motivasyonunuzu) nasıl etkiler? Neden?” sorusuna öğretmen katılımcıların tamamı öğrencilerin birbirlerine yönelik olumlu davranışlarının motivasyonlarını olumlu yönde etkileyeceğini belirtmişlerdir ve nedenleri Tablo 13’te gösterilmiştir. Tablo 13 Etik İklimin “Öğrenciden Öğrenciye Yönelik” Motivasyonuna Etkisine İlişkin İçerik Analizi Sonuçları Temalar Olumlu dönüt alma Mutlu olma Başarılı olma Atıf yapan katılımcılar 3, 5, 6, 8, 9, 10, 13, 14, 15, 23 1, 3, 8, 10, 16, 19, 27, 28, 29, 30 1, 2, 4, 6, 7, 9, 11, 12, 15, 17, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28 Boyutunun Öğretmen Toplam atıf sayısı 10 10 20 201 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Tablo 12 ve 13’te görüldüğü gibi öğrencilerin hem öğretmenlerine hem de birbirlerine yönelik olumlu davranışları öğretmen motivasyonunu aynı nedenlerden dolayı arttırmaktadır. Görüşme sonuçlarına göre, öğrencilerin bu olumlu davranışlarıyla öğretmenler yaptıkları işe ilişkin olumlu dönüt almaktadırlar. Öğretmenler bu şekilde yaptıkları işi daha anlamlı ve önemli görmekte ve motivasyonları artmaktadır. Ayrıca öğretmenler, öğrencilerin bu olumlu davranışları nedeniyle daha mutlu olmakta ve davranış değiştirme yönündeki çabalarının başarılı olduğunu hissetmektedirler. Bu şekilde öğretmenler yaptıkları işten daha fazla doyum elde etmekte ve motivasyonları artmaktadır. Tartışma, Sonuç ve Öneriler Bu çalışma, okullardaki etik iklimin öğrenciler ve öğretmenlerle ilgili çeşitli olumlu sonuçlarını ortaya koymaktadır. Etik iklim algısını oluşturan temel faktör o kurumda etkileşim içinde olan bireylerin birbirlerinde gözlemledikleri etik değerlere uygun çeşitli davranışlardır. Bu kapsamda öğretmenler öğrencileri, öğrenciler de öğretmenleri gözlemlemekte ve bu davranışlara ilişkin algıları dolayısıyla ilgili odağa yönelik olarak güven, bağlılık vb. çeşitli tutumlar geliştirmektedirler. Bu çalışmada okuldaki etik iklim kapsamında öğretmenlerin öğrencilere, öğrencilerin öğretmenlere ve öğrencilerin diğer öğrencilere yönelik olarak sergiledikleri etik davranışlar çerçevesinde, hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin okuldaki etik iklime ilişkin algıları ölçülerek ortalaması alınmıştır. Çok düzeyli analiz yaklaşımıyla her bir öğretmen kendi öğrencileriyle eşleştirilerek bu algıların öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine yönelik güvenleri üzerindeki etkisi incelenmiştir. Ayrıca, algılanan etik iklimle beraber öğretmenlerin ve öğrencilerinin birbirlerine duydukları güvenin her iki tarafın motivasyonları üzerindeki etkisi de analiz edilmiştir. Bağımlı değişken olarak güvenin incelendiği regresyon analizlerinin sonuçları, algılanan etik iklimin, hem öğretmenlerin öğrencilerine duydukları güveni hem de öğrencilerin öğretmenlerine duydukları güveni artırdığını göstermektedir. Nitel bulgulara yapılan içerik analizi sonuçları da bu bulguları desteklemekte ve güvenin artmasının sebeplerini ortaya koymaktadır. Bağımlı değişken olarak motivasyonun incelendiği regresyon analizleri sonucunda, algılanan etik iklimin öğretmen motivasyonunu artırdığı fakat öğrenci motivasyonunu anlamlı şekilde etkilemediği, ayrıca ne öğretmenin öğrenciye duyduğu güvenin ne de öğrencinin öğretmene duyduğu güvenin iki tarafın motivasyon düzeylerini anlamlı şekilde etkilemediği görülmüştür. Nitel bulgulara yapılan içerik analizi sonucuna göre ise algılanan etik iklimin hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin motivasyonlarını etkilediği tespit edilmiş ve bunun sebepleri de ortaya koyulmuştur. Etik iklime ilişkin olumlu algıların, çalışanların örgütsel güvenini olumlu şekilde etkilediğine ilişkin bu araştırmadan elde edilen bulguları destekleyen 202 Etik İklim, Güven ve Motivasyon bazı araştırma bulguları bulunmaktadır (Asunakutlu, 2002; Büte, 2011; DeConnick, 2011; Dönertaş, 2008; Rosenblatt ve Pedel, 2002). Bireyin ilişki içinde olduğu bir odağın yardımseverlik ve dürüstlük gibi etik iklimin tanımında yer alan çeşitli özelliklere sahip olması, bireyin ilgili odağı daha fazla güvenmeye değer olarak algılamasına yol açmaktadır (Mayer, Davis ve Schoorman, 1995). Ayrıca, örgütlerde etik bir iklimin oluşturulması, örgüt üyelerinin birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiği konusunda belirsizliklerin ortadan kalkmasını sağlamaktadır. Belirsizliklerin olmadığı bir ortamda örgüt üyelerinin birbirleri ile ilişkilerinde bir güven ortamı oluşmaktadır (Asunakutlu, 2002; Şakar, 2012). Bir yöneticinin kurum içinde bir güven ortamı oluşturabilmesi için kurumda etik bir iklim inşa etmesi gereklidir (Ruppel ve Harrigton, 2000). Okullar öğrencilerine, çalışanlarına ve diğer paydaşlara yol gösteren bazı etik değerleri onlara telkin ederler. Okulun paydaşları arasında bir güven ortamı oluşabilmesi için bireylerin bu etik değerleri benimseyerek buna uygun davranmaları, diğer bir deyişle okulda etik bir iklim oluşması gerekmektedir (Rosenblatt ve Peled, 2002). Etik iklim sonucunda oluşacak güven ortamının öğretmen, öğrenci ve okul açısından bazı olumlu sonuçları bulunmaktadır. Bu konuda yapılan bir araştırmada, öğrencilerin öğretmenlerine güven duymalarının, hem eğitim-öğretim sürecini hem de öğrencilerin gelişim süreçlerini olumlu yönde etkileyen bazı sonuçlar doğurduğu ve okulda olumlu bir iklimin oluşmasına katkıda bulunduğu tespit edilmiştir (Corrigan, Klein ve Isaacs, 2010). Bu olumlu sonuçlara ulaşabilmek için okulda özellikle öğretmenle öğrenci arasında güveni inşa etmek gerekmektedir. Mevcut araştırmadaki nicel bulgular, okulun etik ikliminin hem öğrencinin öğretmene hem de öğretmenin öğrenciye daha fazla güven duymasına yol açtığını göstermektedir. Elde edilen nitel bulgular etik iklimin nasıl güveni artırdığını açıklamaktadır. Öğretmenin etik iklim kapsamındaki davranışları sebebiyle öğrenci kendisini öğretmeni karşısında daha rahat hissetmekte, öğretmeninin yakınlığını, desteğini ve öğretmeni tarafından önemsendiğini hissetmekte ve böylece öğretmenine duyduğu güven artmaktadır. Öğrencilerin etik iklim kapsamındaki davranışları ise, öğretmenlerin öğrencileri kendilerine daha yakın hissetmelerine, öğrencilerinden olumlu geri bildirimler alarak işlerini daha anlamlı ve önemli görmelerine ve öğrencilerinin sorumluluk sahibi olduğunu düşünmelerine yol açmakta, böylece öğrencilerine duydukları güven artmaktadır. Bu araştırmadan elde edilen nicel bulgular, algılanan etik iklimin öğretmenlerin motivasyon düzeylerini artırırken, öğrencilerin motivasyon düzeylerini anlamlı bir şekilde etkilemediğini göstermektedir. Benzer şekilde Tyagi’nin (1982) yaptığı araştırmada da örgütün iklimine ilişkin olumlu algıların, çalışanların motivasyon düzeylerini olumlu şekilde etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca bu araştırmada örgütün ikliminin içsel motivasyon üzerinde 203 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş daha etkili olduğu görülmüştür. Mahal (2009) ve Walumbwa ve diğerleri (2011) de yaptıkları araştırmalarda benzer şekilde olumlu algılanan örgüt ikliminin çalışanların motivasyonlarını ve dolayısıyla performanslarını artırdığını bulmuştur. Ayrıca Wentzel (1998), etik iklimin algılandığı bir ortamda öğrencilerin daha olumlu davranışlarda bulunduğunu, öğrenmeye karşı daha fazla motive olduklarını ve okul aktivitelerine daha çok katılım gösterdiklerini bulmuştur. Mevcut araştırmada elde edilen nitel bulgulara göre, etik iklime ilişkin olumlu algılar öğretmenlerin motivasyonlarını nicel bulguları destekleyici şekilde artırmakta; fakat nicel bulguların aksine, etik iklime ilişkin olumlu algılar öğrencilerin de motivasyonlarını artırmaktadır. Öğretmenler, öğrencilerin birbirlerine yönelik ve öğretmene yönelik olarak sergiledikleri etik iklim kapsamındaki olumlu davranışlardan dolayı; öğrencilerinden olumlu dönüt almakta, kendisini daha mutlu ve daha başarılı hissetmekte, böylece çalışma motivasyonları artmaktadır. Öğrenciler ise, diğer öğrencilerin ve öğretmenlerinin etik iklim kapsamındaki davranışlarından dolayı; diğer arkadaşlarıyla uyum içinde ve güvenli bir ortamda bulunduklarını hissetmekte, açık bir iletişim içinde öğretmenlerin yakınlığını ve desteğini hissetmekte ve özgüvenleri artmaktadır. Bütün bu sebeplerden dolayı öğrenciler kendilerini daha mutlu hissetmekte ve böylece çalışma motivasyonları artmaktadır. Güvenin bir kurumdaki çalışanların motivasyonlarını artırdığıyla ilgili alan yazında bilgiler bulunmaktadır (Costigan vd., 1998; Hart, 1988; Hurley ve Siebers, 2007; Laschinger, Heather ve Finegan, 2005; Maele ve Houtte, 2011; Şakar, 2012; Walumbwa, Christensen ve Hailey, 2011). Sosyal ilişkilerin merkezinde bulunan güvenin kurumda artmasıyla karşı tarafın davranışlarını kontrol etme gereğinin kalmayacağı bir ortam oluşur. Böylesi bir ortamda motivasyon ve verimliliğin arttığı görülmüştür (Neves ve Caetano, 2006). Güvensizlik ortamında bireyler kendi çıkarlarına odaklanmakta ve ortak bir amaç etrafında bir araya gelememektedirler. Güven ortamı içinde ve ortak bir amaç etrafında birleşen çalışanlar ise daha fazla çalışmaya motive olmakta ve daha yüksek bir performans sergilemektedirler (Robbins ve Judge, 2012). Böylece güven motivasyonu, motivasyon da bireysel ve örgütsel performansı artırmaktadır (Costigan vd., 1998). İlgili alan yazında öğretmenin öğrenciye güveninin öğretmenin çalışma motivasyonunu etkilediğine dair bilgiler bulunmakla birlikte, buna dair yeterince ampirik kanıt bulunmamaktadır (Maele ve Houtte, 2011). Öğrencinin öğretmene duyduğu güvenin öğrenci motivasyonuna etkisi ile ilgili olarak da yeterince ampirik kanıta rastlanmamaktadır. Bu çalışmadan elde edilen nicel bulgular da algılanan etik iklimin etkisi kontrol edildiğinde, ne öğrencinin öğretmene duyduğu güvenin öğrenci motivasyonunu ve ne de öğretmenin öğrenciye güven duymasının öğretmen motivasyonunu anlamlı şekilde etkilemediğini göstermektedir. Bunun aksine, nitel bulgularda ise hem öğrenciler hem de öğretmenler, ilgili odağa duydukları güvenin kendi çalışma motivasyonlarını olumlu şekilde etkilediğini 204 Etik İklim, Güven ve Motivasyon belirtmişlerdir. Bu değişkenler arasındaki ilişkinin tam olarak aydınlatılabilmesi için farklı örneklemlerle başka araştırmalar yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu araştırmanın sonuçları, okuldaki etik iklimin hem öğretmenler, hem öğrenciler, hem de genel olarak okul açısından olumlu sonuçlar doğurduğunu göstermektedir. Bu kapsamda, öğretmenlerin ve öğrencilerin birbirlerine yönelik daha olumlu tutumlar geliştirmeleri, birbirlerine daha fazla güven duymaları ve daha yüksek bir motivasyonla çalışmaları için okul yöneticisinin okulda etik bir iklim oluşturmaya çalışmasında fayda görülmektedir. Bunun için okul yöneticisinin bir etik lider ve bir kültürel lider olarak, okuldaki bireylerin davranışlarına yön verecek belli etik değerleri seçerek bunları okul toplumuna benimsetmeye ve bu değerleri okul kültürünün bir parçası haline getirmeye çalışmasında fayda görülmektedir. 205 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Yapılandırılmış Öz/Structured Abstract The Relationship between Ethical Climate and Trust and Motivation Levels of Teachers and Students Selçuk Demir1, Mehmet Karakuş2 Background. According to Victor and Cullen (1988) the ethical climate in an organization is defined as “the shared perceptions of what ethically correct behaviors are and how ethical situations should be handled”. For the purpose of this study, ethical climate can be defined as perceptions about school organizational activities that have ethical content or constitute ethical behavior, based upon the application of ethical principles in relations and interactions of students and teachers (Schulte et al., 2002). Ethical climate is one of the main factors affecting intra-organizational relations and employee behaviors, thereby also having respected effect on the organizational outcomes (Elçi and Alpkan, 2008). In the literature on ethical climate, investigating the relationships and employee attitudes and behaviors has been a popular research topic in organizations. Researchers have come to see the importance of ethical climate and have related it to key organizational outcomes (Martin and Cullen, 2006) such as trust (Asunakutlu, 2002; Büte, 2011; Dönertaş, 2008; Mayer et al., 1995; Rosenblatt and Peled, 2002; Ruppel and Harrigton, 2000) and motivation (Mahal, 2009; Tyagi, 1982; Walumbwa et al., 2011; Wentzel, 1998). Also researchers have related trust to motivation (Costigan et al., 1998; Robbins and Judge, 2012; Walumbwa et al., 2011). We see that trust and motivation have been important areas of study for many years. Creating an ethical climate is important for all organizations and types of employees (DeConinck, 2011). Ethical climate is important in a school organization because it affects the operation of a school and shapes school activities (Schulte et al., 2002). If teachers and students perceive positively ethical climate in a school organization, they can develop positive attitudes towards each other, such as to trust each other and to work with a higher motivation level together. In such a school organization, individual and organizational performance can be increased. In the literature there is no research to determine the relationships between ethical climate, teachers’ trust in students, students’ trust in teachers, teachers’ work motivation and students’ work motivation levels by matching the teachers to his/ her students. With a multi-level study approach (matching the teachers to their PhD Student, Zirve University, Gaziantep-Turkey, [email protected], 2Assoc. Prof. Dr., Zirve University, Gaziantep-Turkey, [email protected] 1 206 Etik İklim, Güven ve Motivasyon students), we employed a mixed design (including both quantitative and qualitative research) to fill this gap in the literature. Purpose. This study aims to determine the relationships between ethical climate, teachers’ trust in students, students’ trust in teachers, teachers’ work motivation and students’ work motivation levels. Method. This study used a mixed design. The first part is a quantitative study which used a survey based correlational design and the second part is a qualitative study based on interview method. The sample of the quantitative study consists of 200 teachers and 621 students in 35 middle schools that were selected randomly from the middle schools at Hatay’s Kırıkhan district at 2012-2013 academic year. These 35 schools were selected randomly with cluster sampling method and the researchers tried to reach all the form teachers who are responsible for all the students in the same class. The researchers tried to reach one to seven students for each form teacher. The questionnaires were administered to the selected teachers and students. Statistically, each student was matched to his/her form teacher with an identification code. After demonstrating reliability and validity evidences, simple linear regression and hierarchical multiple linear regression analyses were performed. “Elementary school ethical climate index” that was developed by Keiser & Schulte (2007) and adapted to Turkish by Kocayiğit (2010) was used to measure ethical climate of schools. This scale was administered to both the teachers and the students and the mean of the scores of these two dyads was used in the analyses. “Motivation at work scale” that was developed by Gagné et al. (2010) and adapted to Turkish by Akbolat and Işık (2012) was used to measure teachers’ work motivation. “Motivation in education scale” that was developed by Vallerand et al. (1989) in French and adapted to Turkish by Kara (2008) was used to measure students’ work motivation. Both the questionnaires of teachers’ trust in students and students’ trust in teachers were developed by the researchers. The sample of the qualitative study consists of 30 teachers and 10 students who were selected through convenience sampling method. The selected teachers and students were interviewed through two separate semi-structured interview form. There were two dimensions in the semi structured interview forms in line with the “Elementary school ethical climate index”. The dimensions in the interview form of teachers are the behaviors; “from students towards teachers” and “from students towards students”. The dimensions in the interview form of students are the behaviors; “from teachers towards students” and “from students towards students”. The qualitative data obtained through these interview forms were analyzed through content analysis method. The records of the interviews were transcribed into written files, the meaningful statements were sorted and the others were eliminated, the meaningful statement were paraphrased by the related codes, the codes were classified under the related themes and the findings were presented. Findings. In the quantitative analyses, the ethical climate perceptions of both the teachers and the students were measured through the same scale and the mean of these perceptions were taken as the ethical climate of schools. With multilevel analysis approach, each form teacher was matched with his/her teacher. The results 207 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş of regression analyses in which trust is dependent variable show that the perceived ethical climate has a positive effect on both teachers’ trust in students and students’ trust in teachers. The results of the regression analyses in which motivation is dependent variable show that the perceived ethical climate has a positive effect on teachers’ work motivation and has not a significant effect on students’ work motivation. Controlling for the effect of perceived ethical climate, teachers’ trust in students has not a significant effect on teachers’ work motivation. Similarly, controlling for the effect of perceived ethical climate, students’ trust in teachers has also not a significant effect on students’ work motivation. Qualitative findings partially support the quantitative findings. The content analysis results show that ethical climate perceptions has a positive effect on both teachers’ trust in students and students’ trust in teachers. As a result of teachers’ ethical behaviors, students feel comfortable themselves in front of teachers, they feel their teachers support, care and show concern for themselves; so, students’ trust levels in their teachers increase. Similarly, as a result of students’ ethical behaviors, teachers feel students’ intimacy, they get feedbacks from students about the positive consequences of their efforts and think their students have feelings of responsibility; so, teachers’ trust levels in their students increase. Corroboratively with the quantitative findings, qualitative findings show that ethical climate perceptions have a positive effect on teachers’ work motivation. As a result of students’ ethical behaviors, teachers get positive feedbacks, they feel themselves happier and more successful; so, teachers’ work motivation increases. Differently from the quantitative findings, qualitative findings show that ethical climate perceptions have a positive effect on students’ work motivation. As a result of the ethical behaviors of teachers and other students, students feel themselves as more self-reliant in a climate of trust, communication and harmony; so, students’ work motivation increases. Conclusions/Discussions and Implications. Quantitative findings show that ethical climate perceptions have a positive effect on teachers’ trust in students, students’ trust in teachers and teachers’ work motivation levels, however, do not have a significant effect on students’ work motivation levels. After controlling for ethical climate, neither teachers’ trust in students nor students’ trust in teachers has a significant effect on motivation levels of teachers and students. Qualitative findings show that ethical climate perceptions have a positive effect on teachers’ trust in students, students’ trust in teachers, teachers’ work motivation levels and students’ work motivation levels. The results of this study show that ethical climate has a various positive consequences for teachers, students and schools as a whole. It would be beneficial for school managers to strive for creating an ethical climate in their schools for teachers and students to develop positive attitudes towards each other, especially to trust each other and to work with a higher motivation level. For this purpose, school managers should play ethical leadership and cultural leadership roles such as sorting functional ethical values, making the school community to adopt these values and instilling these values into the school culture. 208 Etik İklim, Güven ve Motivasyon Kaynaklar/References Akbolat, M. ve Işık, O. (2012). Sağlık çalışanlarının duygusal zekâ düzeylerinin motivasyonlarına etkisi. Dpujss, 32(1), 109-124. Asunakutlu, T. (2002). Örgütsel güvenin oluşturulmasına ilişkin unsurlar ve bir değerlendirme. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 9, 1-13. Aydın, İ. (2006). Eğitim ve Öğretimde Etik. Ankara: Pegem A. Barnett, T., & Vaicys, C. (2000). The moderating effect of individuals’perceptions of ethical work climate on ethical judgements and behavioral intentions. Journal of Business Ethics, 27, 351-362. Bartels, L.K., Harrick, E., Martell, K., & Strickland, D. (1998). The relationship between ethical climate and ethical problems within human resource management. Journal of Business Ethics, 17(7), 799-804. Büte, M. (2011). Etik iklim, örgütsel güven ve bireysel performans arasındaki ilişki. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 25(1), 171-192. Büyüköztürk, Ş. (2012). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı. Ankara: Pegem A. Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E.K., Akgün, Ö.E., Karadeniz, Ş. V. ve Demirel, F. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemleri. Ankara: Pegem A. Christensen, L.B., Johnson, R.B., & Turner, L.A. (2015). Araştırma Yöntemleri: Desen ve Analiz (Çeviri Editörü: A. Aypay). Ankara: Anı. Corrigan, M. W., Klein, T. J., & Isaacs, T. (2010). Documenting the relationship of the students’ trust in teachers to cognition, character and climate. Journal of Research in Character Education, 8(2), 61-73. Costigan, R. D., Ilter, S. S., & Berman, J. J. (1998). A multi-dimensional study of trust in organizations. Journal of Managerial Issues, 10(3), 303-317. Creswell, J. W., & Plano-Clark, V. L. (2007). Designing and conducting mixed methods research. Thousand Oaks, CA: Sage. Cullen, J.B., Victor, B., & Stephans, J. (1989). An ethical weather report: An assessing the organization’s ethical climate. Organizational Dynamics, 18(2), 50-62. Çelik, V. (2005). Liderlik. İçinde, Y. Özden(Ed.). Eğitim ve okul yöneticiliği el kitabı (ss. 187-215). Ankara: Pegem Akademi. Deci, E.L., & Ryan, R.M. (2008). Facilitating optimal motivation and psychological well- being across life’s domains. Canadian Psychology, 49(1), 14-23. DeConinck, J.B. (2011). The effects of ethical climate on organizational identification, supervisory trust and turnover among salespeople. Journal of Business Research, 64, 617-624. Demircan, N. ve Ceylan, A. (2003). Örgütsel güven kavramı: Nedenleri ve sonuçları. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 10(2), 139-150. 209 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Dönertaş, F.C. (2008). Etik iklimin kuruma güven üzerindeki etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Elçi, M., & Alpkan, L. (2009). The impact of perceived organizational ethical climate on work satisfaction. Journal of Business Ethics, 84, 297-311. Eser, G. (2007). Etik iklim ve yöneticiye güvenin örgüte bağlılığa etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Gagné, M., Forest, J., Gilbert, M., Aubé, C., Morin, E., & Angela, M. (2010). The motivation at work scale: Validation evidence in two languages. Educational and Psychological Measurement, 70(4), 628-646. Güney, S. (2012). Örgütsel davranış. Ankara: Nobel. Hart, K.M. (1988). A requisite for employee trust: Leadership psychology. Journal of Human Behaviour, 25(2), 1-7. Hoy, W. K., & Miskel, C. G. (2010). Educational administration (Çeviri editörü: S. Turan, 7. baskıdan çeviri). Ankara: Nobel. Hurley, P., & Siebers, J. (2007). Companies without trust will fail to thrive. Strategic Communication Management, 11(4), 7. Kara, A. (2008). İlköğretim birinci kademede eğitimde motivasyon ölçeğinin Türkçe’ye uyarlanması. Ege Eğitim Dergisi, 9(2), 59-78. Karasar, N. (2012). Bilimsel Araştırma Yöntemi. Ankara: Nobel. Keiser, K.A., & Schulte, L. E. (2007). The development and validation of the elementary school ethical climate index. The School Community Journal, 17(2), 73-88. Kocayiğit, A. (2010). İlköğretim okullarında etik iklimin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Niğde Üniversitesi, Niğde. Kreitner, R., & Kinichi, A. (2009). Organizational behaviour (9th ed.). New York: Mc Graw-Hill. Laschinger, H. K. S., & Finegan, J. (2005). Using empowerment to build trust and respect in the workplace: A strategy for addressing the nursing shortage. Nursing Economics, 23(1), 6-13. Luo, M., Huang, W., & Najjar, L. (2007). The relationship between perceptions of a Chinese high school’s ethical climate and students’ school performance. Journal of Moral Education, 36(1), 93-111. Maele, D. V., & Houtte, M. V. (2011). The quality of school life: Teacherstudent trust relationships and the organizational school context. Soc Indic Res, 100, 85–100. Mahal, P. K. (2009). Organizational culture and organizational climate as a determinant of motivation. The IUP Journal of Management Research, 8(10), 38-51. 210 Etik İklim, Güven ve Motivasyon Martin, K. D., & Cullen, J. B. (2006). Continuities and extensions of ethical climate theory: A meta-analytic review. Journal of Business Ethics, 69, 175194. Mayer, R. C., Davis, J. H., & Schoorman, F. D. (1995). An integrative model of organizational trust. Academy of Management Review, 20(3), 709-734. Neves, P., & Caetano, A. (2006). Social exchange processes in organizational change: The role of trust and control. Journal of Change Management, 6(4), 351-364. Özdamar, K. (2003). Modern bilimsel araştırma yöntemleri. Eskişehir: Kaan. Özkalp, E. ve Kırel, Ç. (2010). Örgütsel davranış. Bursa: Ekin. Peng, S. L., Cherng, B. L., Chen, H. C., & Lin, Y. Y. (2013). A model of contextual and personal motivations in creativity: How do the classroom goal structures influence creativity via self-determination motivations?. Thinking Skills and Creativity, 10, 50-67. Robbins, S. P. ve Judge, T. A. (2012). Örgütsel davranış (Çeviri editörü: İ. Erdem, 14.basımdan çeviri). İstanbul: Nobel. Rosenblatt, Z., & Peled, D. (2002). School ethical climate and parental involvement. Journal of Educational Administration, 40, 349-367. Rousseau, D. M. , Sitkin, S. B. , Burt, R. S., & Camerer, C. (1998). Not so different after all: A cross-discipline view of trust. Academy of Management Review, 23(3), 393-404. Ruppel, C. P., & Harrigton, S. J. (2000). The relationship of communication, ethical Climate and trust to commitment and innovation. Journal of Business Ethics, 25(4), 313-328. Schulte, L.E., Thomson, F., Talbott, J., Luther, A., Gacia, M., Blanchard, S., Conway, L., & Mueller, M. (2002). The development and validation of the ethical climate index for middle and high schools. The School Community Journal, 12(2), 117-132. Şahin, B. ve Dündar, T. (2011). Sağlık sektöründe etik iklim ve yıldırma (mobbing) davranışları arasındaki ilişkinin incelenmesi. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 66(1), 129-159. Şakar, A.N. (2012). Örgütsel güven. İçinde D. E. Özler (Ed.). Örgütsel davranışta güncel konular (ss.21-40). Bursa: Ekin. Şimşek, Ş., Akgemici, T. ve Çelik, A. (2011). Davranış bilimlerine giriş ve örgütlerde davranış. Ankara: Gazi. Şimşek, H. ve Yıldırım, A. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin Şimşek, Ö.F. (2007). Yapısal eşitlik modellemesine giriş: Temel ilkeler ve Lisrel uygulamaları. Ankara: Ekinoks. Şişman, M. ve Turan, S. (2005). Eğitim ve okul yönetimi. İçinde Y. Özden (Ed.), Eğitim ve okul yöneticiliği el kitabı (ss. 99-146). Ankara: Pegem A. 211 Selçuk Demir & Mehmet Karakuş Tyagi, P.K. (1982). Perceived organizational climate and the process of salesperson motivation. Journal of Marketing Research, 19, 240-254. Victor, B., & Cullen, J. B. (1988). The organizational bases of ethical work climates. Administrative Science Quaterly, 33(1), 101-125. Walumbwa, F. O., Christensen, A. L., & Hailey, F. (2011). Authentic leadership and the knowledge economy: Sustaining motivation and trust among knowledge workers. Organizational Dynamics, 40, 110-118. Weber, J. ve Seger, J. E. (2002). Influences Upon Organizational Ethical Subclimates: A Replication Study of a Single Firm at Two Points in Time. Journal of Bussiness Ethics, 41, 69-84. Wentzel, K.R. (1998). Social relationships and motivation in middle school: The role of parents, teachers, peers. Journal of Educational Psychology, 90(2), 202-209. Wimbush, J. C., Shepard, J. M., & Markham, S. E. (1997). An empirical examination of the multi-dimensionality of ethical climate in organizations. Journal of Business Ethics, 16(1), 67-77. Yaman, E., Mermer, E. Ç. ve Mutlugil, S. (2009). İlköğretim okulu öğrencilerinin etik davranışlara ilişkin görüşleri: Nitel bir çalışma. Değerler Eğitimi Dergisi, 7(17), 93-108. Yener, M., Yaldıran, M. ve Ergun, S. (2012). The effect of ethical climate on work engagement. Social and Behavioral Sciences, 58, 724-733. Bu makalenin sadece nicel verileri, Selçuk Demir’in Doç. Dr. Mehmet Karakuş danışmanlığında yapmış olduğu “Etik İklimin Öğretmen ve Öğrencilerin Güven ve Motivasyon Düzeyleri Üzerindeki Etkisi” adlı yüksek lisans tezinden elde edilmiştir. * 212 Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 2015, Cilt 21, Sayı 2, ss: 213-246 www.kuey.net Serbest Kıyafet Uygulaması: Kim Ne Söyledi?* Informal Clothing at Schools: Who Said What? Celal Teyyar Uğurlu1, Soner Doğan2, İhsan Topçu3, Ahsen Demir4 Öz Bu araştırmanın amacı 2013-2014 eğitim öğretim yılında uygulamaya konulan serbest kıyafet uygulamasına ait görüşleri öğretmen, öğrenci ve veli açısından kendi ifadelerine dayalı olarak betimlemektir. Araştırma durum deseninin kullanıldığı nitel bir çalışmadır. Araştırmanın çalışma grubunu Sivas ilinde görev yapan 10 öğretmen, bu ilde okuyan 10 öğrenci ve 10 veli oluşturmaktadır. Tek bir açık uçlu soru yoluyla toplanan veriler, betimsel analiz, içerik analizi ve sürekli karşılaştırma tekniği kullanılarak analiz edilerek temalar ve kategoriler belirlenmiştir. Araştırma bulguları yapılan analizler neticesinde katılımcıların olumlu/olumsuz görüşleri, öğretmen, öğrenci ve veli görüşleri olmak üzere dört başlık altında ele alınmıştır. Analizler sonucunda öğretmenlerde 9 tema 35 kategori, öğrencilerde ve velilerde ise 18 tema 44 kategori elde edilmiştir. Öğretmen, öğrenci ve veliler genel olarak uygulamaya yönelik olumsuz görüş belirtmişlerdir. Anahtar sözcükler: Serbest kıyafet, üniforma, okul, okul kıyafeti Abstract The purpose of this research is to describe teachers’, students’ and parents’ opinions based on their own expressions about non-uniform dressing practices at schools that was put into effect in the 2013-14 academic year. It is a qualitative case study. Study group consists of 10 teachers, 10 parents and 10 students from two different high schools in Sivas. An open ended question was asked to those 30 participants of the study and data were analyzed via content analysis, descriptive analysis and constant comparison techniques. So the themes and categories were produced accordingly. After the data analysis, research findings were presented under four headings as participants’ positive/negative views about free clothing, teachers’ views about free clothing, students’ views about free clothing, and parents’ views about the free clothing at schools. After the analysis, nine themes and 35 categories were identified for the teachers. As for the students and parents, 18 themes and 44 categories were identified for each group. Results show that all participants (teachers, students and parents) have expressed negative opinions about the new applications in general. Keywords: Free clothing at school, school uniform, school life, dressing at school Received: 10.11.2014 / Revision received: 26.05.2015 / Second revision received: 11.07.2015 / Approved: 13.07.2015 Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, [email protected], 2Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, [email protected], 3Yrd. Doç. Dr, Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, [email protected], 4Yüksek lisans öğrencisi, Cumhuriyet Üniversitesi, Sivas, [email protected] 1 Atıf için/Please cite as: Uğurlu, C. T., Doğan, S., Toğçu, İ. ve Demir, A. (2015). Serbest kıyafet uygulaması: Kim ne söyledi? Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 21(2), 213-246. doi: 10.14527/kuey.2015.009 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Giriş Eğitim, bireylerin davranış değişikliği sürecinde farklı değişkenleri dikkate alarak bireyin davranışları üzerinde odaklanır. Eğitimin niteliğini artırmada okullarda farklı akademik ve sosyal uygulamalara yer vermek mümkündür. Akademik ve sosyal etkenler bir bütün olarak eğitimin niteliğini artırmada önemlidir. Öğrenciler için farklı uygulamalar eğitim süreci üzerinde kabul edilebilir ya da kabul edilmez sonuçlar doğurabilir. Eğitimin niteliğini belirleyen birçok etkenden söz etmek olasıdır. Eğitim süreci içerisinde öğrenciyi merkeze alma (Celep, 2008; Turan, 2008; Okutan, 2008), okulun sahip olduğu kaynaklar (Celep, 2008), sınıf içi ilişkiler ve sınıf yaşamının niteliği (Celep, 2008; Okutan, 2008; Turan,2008), okul ergonomisi (Dönmez, 2008), okul yönetimi anlayışı (Celep, 2008; Okutan, 2008) ve okul kültürü (Demirtaş, 2008) eğitimin niteliğini artıran faktörlerdir. Okul kültürü bu faktörlerden birçoğunu içinde barındıran bir kavramdır. Kültür çok konuşulan, çok tartışılan aynı zamanda birçok bilimsel araştırma disiplini ya da uygulama alanında kullanılan, bu alanlarda farklı tanımları yapılan bir kavramdır (Aslan, 2008; Esinbay, 2008). Bireylerin hayatta kalarak varlıklarını sürdürebilmeleri için toplum üyelerinin kabul ettiği anlam örüntülerinin aktarımı kültür olarak adlandırılmaktadır (Terzi, 2005; Yeşilyurt, 2009; Zeytin, 2008). Bütün toplumlarda kültürü oluşturan temel faktörler vardır. Bunlar arasında dil, din ve inançlar, örf ve adetler (Demirci, 2009; Köse, Tetik ve Ercan, 2001), değerler, normlar, simgeler (Güçlü, 2003; Köse, Tetik ve Ercan, 2001; Narsap, 2006), tutumlar ve ahlak kuralları (Demirci, 2009; Köse, Tetik ve Ercan, 2001) sayılabilmektedir. Toplumun bir öğesi olan okulların da kendilerine özgü kültürel özellikleri bulunmaktadır. Alan yazınında okul kültürünü oluşturan temel öğeler: Temel sayıltılar (varsayımlar) normlar, değerler, hikâyeler ve mitler, artifaktlar, törenler, dil, inançlar ve tutumlar, fiziki çevre, metaforlar, öyküler, deyimler ve sloganlar, kahramanlar ve semboller olarak belirtilmiştir (Aslan, 2008; Değirmenci, 2006; Esinbay, 2008; Fırat, 2007; Kolatan, 2008; Köse, Tetik ve Ercan, 2001; Yalazan, 2006). Öztay (2006) ise kurum kültürünün maddi ve manevi öğelerden oluştuğunu ifade etmiştir. Manevi öğeleri inançlar, tutumlar, değerler, kurallar, hikâyeler, kahramanlar, törenler vb. olarak sıralarken maddi öğeleri okul binası, mimarisi, renkler, şekiller, semboller, kıyafetler gibi fiziksel özellikler olarak ifade etmiştir. İnsanlar için herhangi bir anlam ifade eden eylem, davranış vb. olan semboller aynı zamanda kültürü büyük ölçüde oluşturan öğelerdir (Şişman, 2007, s. 4). Semboller ve sembolik davranışlar pek çok biçimde ortaya çıkabilmekte ve sembolizm eylemleri etkilemektedir (Kolatan, 2008). Bayrak, ulusal marş, özel binalar, anıtlar oldukça önemli ortak değerler taşıyan sembollerdir (Dolu, 2011). Şişman’a (2007) göre, örgütsel semboller fiziksel 214 Serbest Kıyafet Uygulaması semboller ve sözel davranışsal semboller olarak ikiye ayrılmaktadır. Örgüt dili, hikâyeler ve efsaneler, kahramanlar, törenler sözel dilsel sembolleri oluşturmaktadır. Kültürün ve örgütün üyeleri için özel anlamlar taşıyan fiziksel semboller ise örgütün mimari özellikleri, çalışma yerlerinin düzenlenmesinde kullanılan eşyalar, araçlar gereçler, arabalar, teknoloji, etiketler, logolar, amblemler, rozetler, posterler, afişler ve kıyafetlerden oluşmaktadır. Okul örgütünün de üyeleri için belirli anlamları olan rozetleri, armaları veya giysileri bulunmaktadır. Açıkalın’a (2003) göre giysi biçimleri birlik ve statü sembolü olarak algılanmıştır. Üstün ve Çeğindir (2006) ise birlik ve statü sembolü olmanın gereği olarak öğrencilerin forma giymek durumunda bırakıldığını belirtmiştir. Forma giymenin birçok amacı bulunmakla birlikte birinci amacının kişiye ve çevresine, belirli bir grubun üyesi olma ayrıcalığının hissettirilmesi ve bu grubun üyesi olma sorumluluğunun yüklenmesi olduğu vurgulanabilir. Günümüzde de birçok ülkede daha çok okul kültürünün bir ögesi olarak okul kıyafetleri örgütsel bağlılık ve aidiyet duygusunun yansıtılmasını amaçlamaktadır. Zaman zaman ideolojik tek tipleştirme aracı olarak ifade edenler olsa da daha çok okul kültürünün taşıyıcısı olarak kabul edildiği söylenebilir. Bir kültür ögesi olarak okul kıyafetlerinin tarihi farklı ülkelerde farklı bir oluşum içerisinde ilerlese de genel olarak okul kıyafet uygulamasının köklerini dünyanın birçok ülkesinde görmek mümkündür. Okul kıyafeti daha çok forma olarak ifade edilmektedir ve forma sözcüğünün kökenine bakıldığında Avrupa kaynaklı olduğu görülür. İtalyanca bir kelime olan forma biçim, şekil anlamına gelmenin yanı sıra "Öğrencilerin, sporcuların, bazı mesleklerde çalışanların giydikleri, bağlı bulundukları okul, spor kulübü veya meslekleri belirten tek tip giysi." olarak da tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu [TDK], 2013). Örgütler için çeşitli anlamlar barındıran sembollerden biri olan okul formlarının/kıyafetlerinin kullanılmasında farklı ülkelerde farklı uygulamaların olduğu görülmektedir. Örneğin, Japonya'daki okullarda önlük veya üniforma gibi belirli bir kıyafet giyme zorunluluğu yoktur (Kıral ve Kıral, 2009; Uçar ve Uçar, 2004; Walmsley, 2011), bunun yerine okulların ayırt edilebilmesi için şapka veya semboller bulunmaktadır ve bunlar Japonya okullarındaki bu uygulama okullara aidiyeti göstermektedir (Kıral ve Kıral, 2009). Finlandiya'da da öğrenciler belirlenmiş bir üniforma giymemekle beraber okul ortamında çorapları ile dolaşabilmekte ve dışarı çıktığında oynamak için farklı kıyafetler giyebilmektedirler (Ekinci ve Öter, 2010). Bunların aksine Türkiye'de ise ana okuldan liseye kadar tüm okul türlerinde belirlenmiş bir kıyafet giyilmekte ve okula aidiyetliği gösteren simge okul formaları veya önlükler olmaktadır. İngiltere’de de okul kıyafetleri İngiliz tarihi açısından önemli bir semboldür. Cambridge ve Oxford gibi üniversitelerin tarihlerinde öğrencilerin tanınması için önemli bir kimlik unsuru olarak kabul edilmiştir. Özellikle olanakları olmayan öğrenciler arasında eşitlik yaratmak için üniforma uygulamasına yer 215 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir verildiği görülmüştür (Firmin, Smith ve Perry, 2006; Johnson, 2010). Filipinlerde okul kıyafeti uygulaması 2008 yılında kaldırılmış olmasına rağmen polo yaka, tişört, pantolon giyilmesi yönünde tavsiyelerin devam ettirilmesi yasal olarak kabul edilmektedir. Farklı dünya ülkelerinde örneğin Malezya’da okul kıyafeti zorunludur. Arjantin’de özel okullarda daha çok İngiliz tarzı üniformaların giyildiği; Burma’da 10.sınıfa kadar yasal olarak okul kıyafeti uygulamasına yer verildiği; Burundi’de ulusal tek tip okul kıyafeti uygulamasının uygulandığı; Kanada’da özel bütçeli Katolik okullarında kıyafet uygulamasının geçerli olduğu; Çin’de çoğunlukla kıyafet uygulamasına yer verildiği; Hindistan ve Endonezya’da okul kıyafeti uygulamasının yasal zorunluluk olduğu (Akbaba ve Konak, 2014) görülmektedir. Birçok ülkede uygulanan okul kıyafeti uygulamasına hala devam ettiği söylenebilir. Ülkemizde de okul kıyafetleri uygulamalarının özelikle Cumhuriyet tarihi ile başladığı söylenebilir. Okulun üyesi olduğunu gösteren giysiler ilk olarak Orta Çağ Avrupa'sında Cizvit papazlarının açtığı okullardaki öğrencilerin diğer öğrencilerden ilk bakışta ayrılması için bulduğu çözüm olan ''siyah önlük ve beyaz yaka'' serüveni, yüzyıllar sonra Cumhuriyet döneminde Türkiye'ye geldi. 1930'lardaki forma uygulamasının en önemli nedenlerinden birisi de ''zengin ve fakir öğrenciler arasındaki farkın ortaya çıkmaması'' olarak görülebilir. Bir başka neden, dünyada yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle, öğrencilerin kıyafetleri en basit ve ucuz kumaş olan krizetten siyah önlük, beyaz yaka şeklinde kolayca temin edebilmeleriydi. Bu kıyafet 1990'lı yıllara kadar kullanıldı (Aval, 2012). 1990 yılına kadar kullanılan önlükler için 1981 yılında yönetmelik çıkarılarak önlüğün gerekçeleri ve sınırları açıklanmıştır. 1981 yılında çıkarılan yönetmelikte temel eğitim kurumlarındaki kızlar için siyah önlük beyaz yaka olarak, ortaöğretim kurumlarındaki kızlar için okulca seçilen bir renkte vücut hatlarını belli etmeyecek şekilde yırtmaçsız, kolsuz ve diz kapağını örtecek boyda bir forma giymeleri gerektiği belirtilmiştir. Bunun yanı sıra temel eğitim ve ortaöğretim kurumlarındaki kızların saçları uzun ise örgülü olması gerektiği belirtilmiştir. Ortaöğretim kurumlarındaki kızlar için makyaj yapmak, kaş almak, tırnak uzatmak ve cilalamak yasaklanmıştır. Öğrencilerin tek tip kıyafet giymelerinin amacı olarak da öğrencilerin Atatürk inkılâp ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılıklara kaçmayan ve sade bir kılık kıyafette olmalarını sağlama; kılık kıyafette birlik, bütünlük, uyum ve düzen sağlama; öğrencilere öğrencilerin kılık kıyafet yönünden toplumun özelliklerine uygun tavır, tutum ve alışkanlıklar kazandırılması olarak belirtilmiştir (Resmi Gazete [RG], 1981). 1982 yılında yapılan değişiklikle bu yönetmeliğe öğrenciler öğrenim gördükleri okulların rozetleri dışında, rozet, işaret, nişan vb. şeyler takamaz ibaresi getirilmiştir (RG, 1982). 1989-1990 eğitim-öğretim yılında siyah önlüğün ilköğretim çağındaki çocukları psikolojik yönden olumsuz etkilediği dile getirilerek, siyah önlük uygulaması yerine çeşitli renk (deniz mavisi, lacivert, gri) ve modeldeki önlüklerin kullanılmasına karar verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı 1997, 1999, 216 Serbest Kıyafet Uygulaması 2002, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında yayımlanan genelgelerle öğrencilerin kılıkkıyafetlerinin nasıl olacağı konularında uyarılarda bulunuldu ve öğrenci kıyafetleri, en çok genelge yayımlanan konulardan biri olmuştur (Aval, 2012). Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2009 yılında yapılan "Okul Kıyafetleri Çalıştayı" nda MEB bürokratları, sendika temsilcileri, okul aile birliği başkanı olan veliler, okul müdürleri, öğretmenler ve öğrencilerden oluşan komisyonlar kılık kıyafetleri "Ekonomik", "Sosyo-kültürel" ve "Fiziksel Gelişim ve Eğitim" boyutlarında tartışmıştır. Sosyo-kültürel boyutta oluşan sonuçlar: Öğrenciliğin özel bir toplumsal kategori olduğu vurgulanarak, bu nedenle özel öğrenci kıyafetine gereksinim bulunduğu belirtilmiştir. Kıyafetlerin bu bağlamda sembolik bir değere sahip olduğu, kıyafetlerin öğrenciler için mensubiyet (aidiyet) duygusu oluşturduğu ve geliştirdiği, bu durumun öğrenci olmayanlarda ve çeşitli nedenlerle örgün eğitim dışında kalanlarda öğrenciliğe ve eğitime karşı özendirici bir etki oluşturacağı söylenmiştir. Sosyo-kültürel boyutta hazırlanan raporda okullarda giyilecek kıyafetlerde duruma uygunluk ve esneklik bakımından bazı tanımlamalar ve öneriler sunulmuştur. Bu durumsallık ve esnekliğin fiziksel gelişim boyutunda da vurgulandığı görülmektedir. Ekonomik boyutta hazırlanan raporda ise okullarda sık sık kıyafet değişikliğine gidilmesinin velilere ekonomik bir yük getirdiği kıyafetlerde bir değişiklik yapılacaksa mutlaka pilot bölgelerde uygulanması gerektiği söylenmiştir. Özetle raporda kıyafetlerin genel çerçevesini Milli Eğitim Bakanlığı'nın belirlemesi gerektiği, okul yönetimlerinin ise belirlenen çerçevenin uygulanmasını ve denetimini yapması gerektiği belirtilmiştir (Hürriyet, 2009). 27 Kasım 2012'de 24480 sayılı Resmi Gazete’de yayınlana yönetmelikle de okul kıyafetleri ile ilgili son düzenlemeler yapılarak okul kıyafetlerinde farklı bir uygulamaya gidilmiştir. Bu yönetmeliğe göre; dördüncü maddede yer alan sınırlamalar dışında okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde kılık ve kıyafet yaş grubu özelliklerine uygun, temiz ve düzenli olmak kaydı ile serbesttir, öğrenciler laboratuar, atölye vb. yerlerde iş özelliğine uygun kıyafet giyer, beden eğitimi derslerinde etkinliğin özelliğine uygun kıyafet giyer ancak tek tip giyinmeye zorlanamazlar, imam hatip okullarındaki kız öğrenciler tüm derslerde, ortaokul ve lise programlarındaki kızlar ise seçmeli Kur'an-ı Kerim derslerinde başlarını örtebilirler hükümleri getirilmiştir. Dördüncü madde ile öğrencilerin öğrenim gördükleri okulun arma ve rozeti dışında nişan, arma, sembol, rozet vb. takmaları, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek ve mevsim şartlarına uygun olmayan kıyafetler giymeleri, yırtık, delik ve şeffaf kıyafet giymeleri, vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giymeleri, siyasî sembol içeren simge, şekil ve yazıların yer aldığı fular, bere, şapka, çanta ve benzeri materyalleri kullanmaları ve giysileri giymeleri, kızları makyaj yapmaları, saç boyamaları, erkeklerin bıyık ve sakal bırakmaları serbest 217 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir kıyafet uygulamasının sınırlarını belirlemiştir (RG, 2012). Okul kıyafetleri ile ilgili yapılan düzenlemeler Türkiye’de farklı sosyal, politik eğitsel ve psikolojik etki boyutunda tartışmaları gün yüzüne çıkarmıştır. Okul kıyafetlerinin farklı düzeylerde ne gibi sonuçlar doğuracağı, olumlu ve olumsuz yanların neler olabileceği gibi sorular tartışılır olmuştur. Okul kıyafetleri ile ilgili yapılan araştırmalar sembol olarak okul kıyafetleri (Gereluk, 2007), güvenli okul ve üniformalar (Daugherty, 2003; Eğitim Araştırma Geliştirme Dairesi, 1997), öğretmen öğrenci ilişkisi (Brunsma ve Rockquemore, 1998), akademik başarı (Bodin, 2003; Gentile ve Imberman, 2009), okul kıyafetleri suç işleme oranları (Grangberg-Rademacker, vd., 2007; Gursky, 1996; Yıldırım ve Sezginsoy, 1997), öğrenci mezuniyet durumları (Ağaç ve Şahinoğlu, 2008), okul kıyafetleri markalı giysilere yönelme (Üstün ve Çeğindir, 2009) gibi konularda yoğunlaşmaktadır. Okul kıyafetlerinin okul ve öğrenciler açısından farklı boyutlarda öneme sahip olduğu kabul edilmektedir (Yeung, 2009). Okul üniformaları ile tarihsel olarak çok gerilere gidilmekle birlikte, üniformaların etkililiği ve yarattığı sınırlılıklarla ilgili yapılan araştırmaların yeterli sayıda olmadığı söylenebilir. Yapılan bir araştırmada 2000 yılı ile 2010 arasında “Okul Üniformaları” anahtar sözcüğü kullanılarak yapılan akademik aramalarda sadece 34 araştırma makalesine ulaşılmıştır (Sanchez, Yoxsimar ve Hill, 2012). Okul kıyafetleri/üniformaları tarihsel olarak gerilere gitse de bu konudaki araştırmaların azlığı düşündürücüdür. Okul kıyafetleri ile ilgili yapılan çalışmaların (Hesapçıoğlu ve Meşeci, 2009; Erkan, 2003; Açıkalın, 2003;Firmin, Smith ve Perry, 2006) sayısal olarak yetersizliği yapılan alan yazın taramasından anlaşılmaktadır. Bu araştırmanın amacı, 2012 yılında çıkarılan yönetmelik ile birlikte okullarda hayata geçirilen serbest kıyafet uygulamasını öğretmen, öğrenci ve veli görüşlerine göre incelenmektir. Yöntem Araştırma Deseni Bu araştırmada, öğretmen, öğrenci ve velilerin serbest kıyafet uygulaması hakkındaki görüşlerinin betimlenmesine yönelik olarak nitel araştırma yöntemlerinden durum deseni kullanılmıştır. Araştırmada nitel desene başvurulmasının nedeni var olan bir durumu ayrıntılı olarak derinlemesine betimlemektir. Okul kıyafetleri uygulaması öğretmen, öğrenci ve veli üçgeninde ele alınarak farklı boyutlardaki yansımaları ayrıntılı olarak betimlemek için durum deseni kullanılmıştır. Çalışma Grubu Serbest kıyafet uygulaması hakkındaki görüşleri belirlemek amacıyla on öğretmen, on öğrenci ve on veli olmak üzere tipik durum örneklemesi yoluyla belirlenen iki liseden toplamda otuz katılımcı ile görüşülmüştür. Tipik durum 218 Serbest Kıyafet Uygulaması örneklemesi, araştırmacının yeni bir uygulamayı veya bir yeniliği tanıtmak istediğinde, bu uygulamanın yapıldığı veya yeniliğin olduğu bir dizi durum arasından, en tipik bir veya birkaç tanesinin seçilmesidir (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Burada esas olan araştırma problemi ile ilgili olarak evrende yer alan çok sayıdaki durumdan sıra dışı olmayan, ortalama tipik bir durumun seçilerek, problemle ilgili olarak tipik, normal, vasat bir durumu göstermeyi amaçlar (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün, Karadeniz ve Demirel, 2012). Çalışma grubunda yer alan öğretmen, öğrenci ve velilerin demografik özellikleri Tablo 1’de sunulmuştur. Tablo 1’de araştırmaya katılan öğretmenlerin demografik özellikleri cinsiyet, kıdem ve branş değişkenlerine göre; araştırmaya katılan öğrencilerin demografik özellikleri cinsiyet ve sınıf düzeyi değişkenlerine göre; araştırmaya katılan velilerin demografik özellikleri cinsiyet, öğrenim durumu ve gelir durumu değişkenlerine göre verilmiştir. Tablo 1 Katılımcıların Demografik Özellikleri Öğretmen Cinsiyet Kıdem Branş Öğrenci Cinsiyet Sınıf Veli Cinsiyet Öğretmen 1 Öğretmen 2 Öğretmen 3 Öğretmen 4 Öğretmen 5 Öğretmen 6 Öğretmen 7 Öğretmen 8 Öğretmen 9 Öğretmen10 Erkek Kadın Erkek Erkek Erkek Kadın Erkek Erkek Kadın Kadın Öğrenci 1 Öğrenci 2 Öğrenci 3 Öğrenci 4 Öğrenci 5 Öğrenci 6 Öğrenci 7 Öğrenci 8 Öğrenci 9 Öğrenc10 Kadın Kadın Kadın Erkek Erkek Kadın Kadın Erkek Erkek Erkek Veli 1 Veli 2 Veli 3 Veli 4 Veli 5 Veli 6 Veli 7 Veli 8 Veli 9 Veli 10 Erkek Erkek Kadın Erkek Kadın Kadın Kadın Kadın Erkek Kadın 13 13 10 9 11 17 27 23 22 29 Mat. Edeb. İng. B. Tek Mat. Edeb. Din K. Edeb. Biyol. Edeb. 11 12 10 11 11 9 9 12 12 12 Öğrenim Durumu Fakülte Fakülte Önlisans Lise İlköğretim İlköğretim İlköğretim Lise Fakülte İlköğretim Gelir Dur. 3000 2000 1500 2500 800 1000 1200 1500 3500 1500 Çalışma grubundaki öğretmenlerin özelliklerine bakıldığında 4 öğretmenin kadın, 6 öğretmenin erkek olduğu görülmektedir. Öğretmenlerin branşlarına bakıldığında 2 öğretmenin matematik, 3 öğretmenin Türk dili ve edebiyatı, 1 öğretmenin İngilizce, 1 öğretmenin bilişim teknolojileri ve 1 öğretmenin din kültürü ve ahlak bilgisi branşında çalıştığı görülmektedir. Öğretmenlerden en düşük kıdeme sahip olanın kıdemi 9 yıldır ve öğretmenlerin kıdem ortalamaları 17,4 yıldır. Öğrencilerin özelliklerine bakıldığında çalışma grubundaki on öğrenciden 5 tanesinin kız, 5 tanesinin erkek öğrenci olduğu görülmektedir. Öğrenciler sınıf düzeylerine göre gruplandırıldığında 2 öğrencinin 9. sınıf, 1 öğrencinin 10. sınıf, 3 öğrencinin 11. sınıf ve 4 öğrencinin 12. sınıf düzeyindedir. Çalışma grubunda bulunan 10 veliden 6 velinin bayan, 4 velinin ise erkek olduğu görülmektedir. Velilerin mezuniyet durumlarına bakıldığında ise 4 velinin ilköğretim mezunu, 2 velinin lise mezunu, 1 velinin önlisans mezunu ve 3 velinin lisans mezunu olduğu görülmektedir. Velilerin gelir durumları ise 800 TL ile 3000 TL arasında değişmektedir. 219 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Veri Toplama Aracı ve Verilerin Toplanması Araştırma kapsamında katılımcılara yöneltilecek açık uçlu bir soru ve soruya ilişkin sonda, “Okullarda uygulanan serbest kıyafet uygulaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce olumlu ve olumsuz yanları nelerdir? şeklinde düzenlenmiştir. Araştırma sorusu, öncelikle araştırmanın çalışma grubu dışındaki öğretmen, öğrenci ve velilere yöneltilmiş, elde edilen sonuçlara göre sorulan sorunun açık ve anlaşılır olduğu görülmüş ve araştırılan konuya uygun bir soru olduğu anlaşılmıştır. Veri toplama sürecinde katılımcılara açık uçlu sorular yöneltilerek araştırma sürecinde beklenmeyen veya planlanmayan cevapların alınması sağlanmış, böylece konu hakkında daha geniş ve ayrıntılı bilgiye sahip olunmuştur (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün ve Demirel 2012, 127). Sorular katılımcıların belirli bir anda belirli bir konuya yönelik ne düşündüğünü ya da ne duyduğunu saptamaya yönelik tutum, inanç ve kanı sorularıdır (Balcı, 2001). Veriler yarı yapılandırılmış görüşme yoluyla toplanmıştır. Yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılandırılmış görüşme tekniğine göre biraz daha esnek görüşmelerdir (Karasar, 2009). Araştırma kapsamında elde edilen sorular 30 katılımcıya yöneltilmiştir. Araştırmaya ilişkin veriler Nisan - Mayıs 2013 tarihleri arasında belirlenen katılımcılarla toplanmıştır. Görüşmeler hakkında katılımcılara bilgi verilmiş daha sonra katılımcılardan randevu alınmış ve tam randevu saatinde belirlenen yerlere gidilerek sessiz bir ortamda görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde katılımcıların onayı ile ses kayıt cihazı kullanılarak toplanmış olup, 236 dakikalık ses kaydı elde edilmiştir. Verilerin Analizi Araştırma sürecinde katılımcılarla yüz yüze gerçekleştirilen tüm görüşmeler, ses kayıt cihazıyla, katılımcıların onayı alınarak kaydedilmiştir. Araştırma kapsamında 236 dakikalık görüşme yapılmıştır. Görüşmelerden sonra kaydedilen veriler ham veri olarak Microsoft Word yazı işleme programıyla metne dönüştürülmüştür. Veriler kodlanmadan önce bir uzman araştırmacı tarafından verilerin dökümü olan transkriptler satır satır okunmuştur. Görüşme verilerinin yorumlanması sürecinde betimsel analiz, içerik analizi ve sürekli karşılaştırma tekniği kullanılmıştır. İçerik analizi, bir söylemi anlamada ve yorumlamada, öznel etkenlerden kurtularak toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşma amacı taşımaktadır (Bilgin, 2006, s.1; Yıldırım ve Şimşek, 2011). Bu amaçla veriler dört aşamada analiz edilmiştir: (1) verilerin kodlanması, (2) temaların bulunması, (3) kodların ve temaların düzenlenmesi, (4) bulguların tanımlanması ve yorumlanması. İlk aşamada katılımcıların verdiği cevaplardan elde edilen veriler anlamlı bütünler halinde nasıl bölümlere ayrılabileceği, bu anlamlı bütünlere nasıl bir kod verileceği ve bu farklı bölümlerde yer alan verilerin benzer kodlarla düzenlenip düzenlenemeyeceği 220 Serbest Kıyafet Uygulaması dikkate alınarak verilerden elde edilen kodlara göre kodlama süreci tamamlanmıştır. Ortaya çıkan kodlardan yola çıkarak verileri, genel düzeyde açıklayabilen ve kodları belirli kategoriler altında toplayabilen temalar bulunmuştur (Yıldırım ve Şimşek; 2011). Bir uzman araştırmacı tarafından aynı süreç takip edilmiş ve ortaya çıkan ortak görüşler doğrultusunda kodlar ve temalar belirlenmiştir. Bu kodlar ve temalar düzenlenerek elde edilen bulgular tanımlanmış ve yorumlanmıştır. Ayrıca betimsel analizde, görüşülen bireylerin görüşlerini çarpıcı bir şekilde yansıtmak için sık sık doğrudan alıntılara yer verilmiştir. Tablolarda verilen frekans değerleri o soruya cevap verenlerin sayısı üzerinden hesaplanmış olup ifade tekrarı oluşmaması için benzer ifadeler bir defa verilmiş ancak benzer ifadeleri kullanan katılımcıların rumuzları cümlenin sonuna eklenmiştir. Katılımcılardan öğretmenlere (Ö1, Ö2, Ö3…….Ö10), öğrencilere (T1, T2, T3......T10) ve velilere (V1, V2, V3..........V10) şeklinde rumuzlar verilmiştir. Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik Nitel araştırma yaklaşımının benimsendiği bu araştırmada geçerlik ve güvenirlik kavramları yerine inandırıcılık, aktarılabilirlik, tutarlılık ve teyit edilebilirlik kavramlarının kullanılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır (Mills, 2003, s.78). Güvenirlik kavramları nicel araştırmalara özgü kavram niteliğinde olup, nitel araştırmaların temel ilkeleri ile çelişmektedir (Mills, 2003, s.78; Yıldırım ve Şimşek; 2011). Nitel araştırmalarda araştırmacılar davranıştaki tutarlığa bakmaktan daha çok yaptıkları gözlemin doğruluğuna bakarak güvenirliği sağlamaktadırlar. Nitel çalışmalarda detaylı alan kayıtlarının alınması, ses ve görüntü kayıtlarının tutulması, resimlerin çekilmesi, katılımcılardan alıntıların yapılması ve alıntıların ekleme yapılmadan olduğu gibi verilmesi güvenirliği artırmaktadır (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün ve Demirel 2012, s.245). Nitel araştırmada araştırmacının gerekli gördüğü takdirde yeni stratejilere başvurması, görüşmeye yeni sorular ekleyebilmesi, elde ettiği bilgileri teyit etmek amacıyla farklı veri toplama yöntemleri kullanabilmesi kısacası esnek olması geçerlilik açısından avantaj sağlamaktadır (Yıldırım ve Şimşek, 2011). Araştırmada inandırıcılığı sağlamak, geçerlik ve güvenirliği artırmak için öncelikle araştırmanın uygulama sürecinde tüm görüşmeler ses kayıt cihazıyla kayıt altına alınmıştır. Araştırmacı, araştırmanın tüm aşamalarında mümkün olduğunca objektif olmaya dikkat etmiştir. Ayrıca araştırma sürecinde elde edilen tüm veriler, araştırmacının kendisi dışında, başka bir araştırmacı tarafından değerlendirip, ayrı ayrı kodlanmış ve tüm kodlamalar arasında genel anlamda görüş birliği sağlanmıştır. İki araştırmacının birbirinden bağımsız olarak kullandıkları kodların tutarlığı “Görüş Birliği” ya da “Görüş Ayrılığı” şeklinde işaretlemeler yapılarak belirlenmiştir. Araştırmanın teyit edilebilirliğini sağlamak için, verilerin nasıl toplandığı, verilerin nasıl kaydedildiği ayrıntılı bir şekilde anlatılmıştır. 221 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Bulgular Yapılan analizler neticesinde, araştırma bulguları öğretmenlerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin görüşleri, öğrencilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin görüşleri, velilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin görüşleri olmak üzere üç başlık altında sunulmuştur. Öğretmenlerin olumlu görüşleri 6 tema ve 22 kategoride; öğretmenlerin olumsuz görüşleri 3 tema 13 kategoride; öğrencilerin olumsuz görüşleri 6 tema 14 kategoride; öğrencilerin olumlu görüşleri 4 tema 9 kategoride; velilerin olumsuz görüşleri 4 tema 12 kategoride; velilerin olumlu görüşleri 4 tema 9 kategoride yapılandırılmıştır. Öğretmenlerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Görüşleri Bu bölümde, öğretmenlerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin görüşleri olumsuz görüşler ve olumlu görüşler olmak üzere iki başlık altında yapılandırılmıştır. Öğretmenlerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumsuz görüşleri 6 tema (güvenlik, eğitimin niteliği, ekonomi, giyim, forma ve ahlak) ve 22 kategori altında Tablo 2'de sunulmuştur. Tablo 2 Öğretmenlerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumsuz Görüşleri Temalar Güvenlik Eğitimin Niteliği Ekonomi Giyim Forma Ahlak Kategoriler Tanıma güçlüğü yaşama Öğretmen güvenliğinde azalma Disiplin sorunları Başarıyı etkilememe Başarıda düşme Motivasyon eksikliği Birden fazla kıyafet alma Marka takıntısı olma Markalı kıyafetlere yönelmeme İlgi alanlarının değişmesi (süslenme vb.) Öğrenciler arası yarış İlgi çekme Dışlanmışlık duygusu oluşturma Baskı ve gerginlik oluşturma Kontrol oluşturma Disiplin/Düzen verme Yapay bağlanma Sevmeme Tanınma Aidiyet oluşturmama Saygıda azalma Ahlaka uymayan hareketlerde artma Toplam 222 f 10 1 4 4 2 2 2 2 1 4 3 3 1 1 2 2 1 1 1 1 2 2 52 Serbest Kıyafet Uygulaması Öğretmenler tarafından uygulamanın olumsuz yönleri öğrenci olmayanların tanınma güçlüğünün olması, öğretmen güvenliğinin azalması, disiplin sorunları oluşturması, başarıda düşmelere neden olması, motivasyon eksiklikleri oluşturması, birden fazla kıyafet alma zorunluluğu oluşturması, markalı kıyafetlere yönelmelerin olması, öğrencilerin ilgi alanlarının değişmesi, öğrenciler arası kıyafet yarışlarının olması, öğrencilerin ilgi çekmeye çalışmaları, serbest kıyafetin dışlanmışlık duygusu oluşturması, baskı ve gerginlik oluşturması, serbest kıyafetle öğrenci olduğunun hissedilmemesi, okula bağlılığın azalması, evdeki görüşlerin taşınması, saygının azalması ve ahlaka uymayan hareketlerde artma olarak belirtilmiştir. Öğretmenler temalar arasında en çok “giyim” teması altındaki kategorilere vurgu yapmış olup (f:12), bu tema altında en çok vurgulanan kategori ise “ilgi alanlarının değişmesi” kategorisi olmuştur (f:4). Katılımcıların en çok giyim teması üzerinde yoğunlaşmış olması söz konusu uygulamanın öncelikle görsel düzeyde algılandığının bir göstergesi olabilir. Ancak giyim temasında yer alan kategorilere bakıldığında olayın sadece görsellikle sınırlandırılamayacağı anlaşılmaktadır. Kategorilerde yer alan ilgi alanlarının değişmesi, öğrenciler arası yarış, ilgi çekme, dışlanmışlık duygusu, baskı ve gerginlik oluşturma gibi başlıklar aslında olayın görsellikten çok duygusal ve psikolojik bağlamda değerlendirildiğini göstermektedir. En çok vurgulanan kategorinin “tanıma güçlüğü” (f:10) olması ise öğretmelerin güvenliğe ilişkin kaygılarını göstermektedir. Kendilerine emanet edilen ve sorumluluklarını aldıkları öğrencileri tanıyamama durumunun öğretmenler üzerinde aşırı bir baskı ve gerginlik duygusu oluşturduğu söylenebilir. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “Serbest kıyafet durumunda, öğrencilerimizin forma yerine serbest kıyafet giydikleri zaman bu sefer ne yapıyorlar farklı kıyafetlere yönelmektedirler. Markalara yönelmektedirler. Tabi ki herkes markaya falan yönelmiyor ama genelde öğrencilerimizin çoğu gençlik psikolojisi biraz daha kaliteli giyeyim, daha farklı olayım, diğer arkadaşlarımdan çok farklı giyeyim daha çok ilgi çekeyim düşüncesine girmektedirler. Bu da çocuklarımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Aile durumu zayıf olan kişilerin çocukları ezilebilecek konuma gelebilirler yani. Diğer arkadaşları daha kaliteli giydiği zaman kendileri normal kıyafet giydikleri zaman kendilerini biraz daha böyle olumsuz yönde görecekler düşüncesindeyim.” (Ö1) “Ben kendi öğrencilik zamanında da üniformayı çok sevmediğim için bize rozet falan taktırırlardı okula ait onu hiç sevmezdim. Daha antipatik gelirdi. Niye bunu takıyoruz falan diye. Dönem başında bize zorla bunu takacaksınız diye. O üniformanın rengi taktığımız amblemi rozeti okula olan aidiyet duygumuzu artırmıyor diye 223 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir düşünüyorum. Serbest kıyafetle bunun daha da azaldığını düşünmüyorum. “ (Ö5) “Forma öğrenciyi öğrenci yapar. Şimdi sadece serbest kıyafete geçilmedi. Serbest saça da geçildi. Serbest sakala da geçildi diyebilirim. Erkeklerin hepsi sakallı. Kızların saçları hergün modelden modele giriyor. Yani bu çocuk dersine ayıracağı vakti belki de sabah kalkıp kitabını hazırlamaktansa saçımı hangi modele soksam diye uğraşarak geliyor. Hangi makyajı yapsam diye geliyor.” (Ö6) “Şunu söyleyebilirim şehir içinde öğrencilerimiz gezerken o üniformayı taşımak onlar için bir gurur meselesiydi. Özellikle bizim için bizim okul seçme öğrenciler alan bir okul. Yani sınavlarla Sivas’taki en iyi 200 öğrenciyi alıyoruz. Türkiye de sıralamalarına baktığımızda 20-2500’ündeki öğrenciler o üniformayla gezmek hem onlara bir statü kaynağıydı böylede oluyordu esnafa gittiklerinde AÖL armasını gördükleri zaman birçok defada hatta kötü örneklerden de bahsediyor. Kavgaya dövüşe katıldıkları zaman arkadaş gruplarıyla polisin bunları ayrı tuttuğunu diğer çocukları alıp götürdüğünü bunu gururla söylüyorlardı..” (Ö3) “Disiplini kesinlikle bozuyor. Neden bozuyor? Dediğimiz gibi serbest olunca giyim konusunda çocuklar kendini kontrol edemiyorlar. Kendini kontrol edemeyince de bakamıyorsun. Birde artı serbest olduğu zaman öğrencilikten çıkıyor gençler. Haliyle eğer dersine girmiyorsan bu okulun öğrencisi midir dışarıdan mı gelmiştir? Necidir farkında değilsin. Haliyle adam dışarıdan gelir. Koridora ya da sınıfa girer farkında olmazsın. Kimsede bir şey diyemez. Niye diyemez? Herkes öğrenci zanneder. Ama öğrenci kıyafeti belli olunca bu sivil kıyafet bu ne geziyor burada dersin. Dikkat çekiyor en azından. Gerçekten sıkıntıları var.” (Ö7) “Bunun eğitime hiçbir yararı olduğunu düşünmüyorum. Kıyafetin fiziksel görüntünün iç benliği etkileyebileceğini düşünmediğim için bunun sorun olarak gündeme gelmesini bile istemiyorum. Biz öğrencide hayata dair bilinçler oluşturabilsek kıyafetinden önce beynini geliştirmesi gerektiğini öğretebilirsek o zaman mutlu olacağız. O zaman sağlıklı bireyler yetiştireceğiz. Öncelikle kafalarından bu kıyafet fikrini uzaklaştırmak gerektiğini düşünüyorum.” (Ö10) Katılımcı görüşlerine bakıldığında (Ö1) rumuzlu katılımcı öğrencilerde oluşabilecek marka giyme takıntısı ve sonucunda ortaya çıkacak rekabetin olumsuz yönlerine vurgu yaparken (Ö7) rumuzlu katılımcı ise disiplin konusunda oluşabilecek sıkıntılara değinmiştir. Serbest kıyafet uygulaması ile birlikte öğrencilerin aidiyet duygularının azaldığını belirten (Ö5) rumuzlu katılımcıyı destekler nitelikte (Ö3) rumuzlu katılımcı üniformanın öğrencileri okul dışında olsalar bile koruduğunu ve aidiyet duygusu oluşturduğunu ifade 224 Serbest Kıyafet Uygulaması etmiştir. (Ö6) ise konuya farklı bir açıdan yaklaşarak serbest kıyafetin, saç sakal gibi diğer öğrenci davranışlarını da olumsuz etkilediğini ve öğrencileri başka konular da da rahat hareket etmeye sevk ettiğini belirtmiş, ileride ortaya çıkabilecek farklı sorunlara işaret etmiştir. (Ö10) rumuzlu katılımcı ise uygulamanın faydalı olmadığını, öncelikle öğrencilerin zihinsel bağlamda sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmeleri gerektiğine değinmiştir. Serbest kıyafet uygulamasına yönelik öğretmenlerin olumsuz görüşlerini yansıtan “güvenlik, eğitimin niteliği, ekonomi, giyim, forma ve ahlak” temalarda ve bu temalar altında oluşan kategorilerde değinilen konuların okulun işleyişine zarar verebilecek düzeyde olduğu söylenebilir. Bu bağlamda, söz konusu hususların uygulama kapsamında tekrar değerlendirilmesinin faydalı olacağı ifade edilebilir. Öğretmenlerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumlu görüşleri 3 tema (özgürlük, serbest kıyafet ve din) ve 13 kategori altında Tablo 3'te sunulmuştur. Tablo 3 Öğretmenlerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumlu Görüşleri Temalar Özgürlük Serbest kıyafet Din Kategoriler Demokrasi Düşünce özgürlüğü Aidiyet oluşturmama Rahat olma Kendini ifade etme Öğrenci olduğunu hissetmeme Şekle verilen önemde azalma Bağlılık azalması Kişisel bağımsızlık Özgüven Görüşlerin taşınması Üniforma baskısında azalma Başörtüsü özgürlüğü Toplam f 2 1 1 5 2 2 2 2 1 1 1 1 1 22 Öğretmenler tarafından uygulamanın olumlu yönleri okul başarısını etkilememe, demokrasi, düşünce özgürlüğünün olması, serbest kıyafetin rahatlık oluşturması, kıyafet ile kişinin kendini ifade edebilmesi, şekle verilen önemde azalma olması, kişisel bağımsızlık oluşturması, özgüven artması, üniforma baskısının azalması, formanın yapay bağlanma oluşturması, başörtüsü özgürlüğü olarak ifade edilmiştir. Öğretmenler temalar arasında en çok “serbest kıyafet” teması altındaki kategorilere vurgu yapmış olup (f:17), bu tema altında ve genel anlamda olumlu görüşler arasında en çok vurgulanan kategori ise “rahatlık” kategorisi olmuştur (f:5). Uygulamanın amacına bağlı olarak katılımcıların serbest kıyafet teması üzerinde yoğunlaşmış olması olağan karşılanmalıdır. Öğretmenlerin en çok 225 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir “rahatlık” kategorisi üzerinde durmaları ise üniformaların öğrencileri nasıl kısıtladığının bir göstergesi olarak görülebilir. Ortaya çıkan olumlu görüşlere bakıldığında serbest kıyafet uygulamasının sadece fiziksel değil aynı zamanda psikolojik bir rahatlamada getirdiği görülmektedir. Özellikle özgüven, kişisel bağımsızlık, düşünce özgürlüğü ve demokrasi gibi başlıklar bu düşünceyi destekler niteliktedir. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “Biz ülke olarak özgürlükleri kullanma konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Bize herhangi bir konuda özgürlük tanındığında, asıl amaçtan saparak özgürlükleri istismar etmeye başlıyoruz. Bunun en temel nedeni ise toplumda özgürlükleri kullanma kültürünün oluşmaması gösterilebilir. Serbest kıyafet uygulamasının toplumda özgürlükleri kullanma kültürünün oluşmasında önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Elbette uygulamanın ilk yıllarında bazı sıkıntılar yaşayacağız ama sabredip, gerekli önlemleri alırsak ve öğrencilerimizin serbest kıyafet mantığını anlamalarına yardımcı olursak ilerleyen yıllarda daha özgür hisseden bir toplum olmamız kaçınılmaz olacaktır. Bu bizim demokrasi anlayışımızın da zenginleşmesini sağlayacaktır.” (Ö2) “Serbest kıyafet içerisinde öğrencilerimizin daha rahat hareket ettiklerini gözlemliyorum. Bu uygulama ile sanki üzerlerindeki bir yükten ve baskıdan kurtulmuş oldular. Sınıfta bile daha rahat konuştuklarını ve daha rahat söz hakkı aldıklarını fark ettim. Öğrencilerin duruşu, hali, tavrı tamamen değişti. Kendilerini daha bağımsız hissettiklerini düşünüyorum. Ne olursa olsun bu uygulamanın devam ettirilmesi gerekiyor.” (Ö4) “Öğrencilerin istedikleri kıyafetlerle okula gelmeleri tek tipçi anlayıştan kurtulmanın ilk adımı olarak görülebilir. Tek tipçi bir anlayış ile on yıllarca yerimizde saydık. Farklı olanları her zaman düşman zannettik. Oysa gelişmiş ülkelere bakın nasıl sıra dışı düşünen insanlar yetiştiriyorlar. Yetiştirmek bir yana başka ülkelerden de bu sıra dışı insanları göç ettiriyorlar. Bizimde gözümüzü açmamızın zamanı geldi. Farklılıklarımızı daha da ön plana çıkarmalı ve öğrencilerimiz üzerindeki bu üniforma gibi tek tipçiliğe vurgu yapan sembollerden kurtulmalıyız. Bunu yapabilirsek öğrencilerimizi zihinsel anlamda da özgüleştirmiş oluruz.” (Ö9) Katılımcı görüşlerine bakıldığında (Ö2) rumuzlu katılımcının özgürlükleri kullanma kültürünün gelişmesi açısından serbest kıyafet uygulamasının bir fırsat olduğu yönünde fikir beyan ettiğini ve bu konuda ısrarcı olunması gerektiğine vurgu yaptığı görülmektedir. Benzer biçimde (Ö4) ve (Ö9) rumuzlu katılımcılarda serbest kıyafet ile birlikte öğrencilerin hem fiziksel anlamda da 226 Serbest Kıyafet Uygulaması hem de zihinsel anlamda özgürleşebileceklerine değinmişlerdir. Öğretmenlerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumlu ve olumsuz görüşleri birlikte değerlendirildiğinde olumsuz görüşlerin çoğunlukta olduğu görülmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında cumhuriyet tarihi boyunca uygulanan üniforma uygulamasının getirdiği alışkanlıkların etkili olduğu söylenebilir. Elbette bu görüşleri dile getiren öğretmenlerinde aynı şekilde yetiştirildikleri de unutulmamalıdır. Tüm bu olumsuz görüşlere rağmen katılımcıların bazılarının serbest kıyafet uygulaması ile birlikte ortaya çıkan ve çıkabilecek olumlu durumlara ilişkin görüşlerinin de göz ardı edilmemesi gerektiği söylenebilir. Özellikle demokrasi gibi, düşünce özgürlüğü gibi tüm toplumun gelişmesinde önemli etkileri olan kavramların bu uygulama kapsamında zikredilmesi de mutlaka dikkate alınmalıdır. Öğrencilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Görüşleri Öğrencilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumsuz görüşleri 6 tema (güvenlik, eğitimin niteliğinde azalma, ekonomi, giyimde zorluk, ahlak ve disiplin) ve 14 kategori altında Tablo 4’te sunulmuştur. Tablo 4 Öğrencilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumsuz Görüşleri Temalar Güvenlik Eğitimin niteliğinde azalma Ekonomi Giyimde zorluk Ahlak Disiplin Kategoriler Tanıma güçlüğü yaşama Derse dışı işlere yönelme Başarıda düşme Ders disiplininde bozulma Derslere girmeme İmkansızlık Birden fazla kıyafet alma Eziklik oluşturma Kendini kanıtlama ihtiyacı Ahlaka uymayan hareketlerde artma Saygıda azalma Disiplinde bozulma Gevşeklik Lakaytlık Toplam f 9 5 2 2 1 2 1 2 1 2 1 6 3 1 38 Öğrenciler serbest kıyafetin olumsuz yönlerini tanıma güçlüğü yaşama, disiplinde bozulma, derslerde gevşekliklerin, lakaytlıkların yaşanması, imkânsızlıklar yüzünden kıyafet almanın zor olması, birden fazla kıyafet almak zorunda kalınması, ders dışı işlere yönelme, başarıda düşüşlerin yaşanması, eziklik oluşturması, ahlaka uymayan hareketlerde artma olması ve saygısız olma olarak ifade etmişlerdir. 227 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Öğrenciler tarafından temalar arasında en çok “eğitimin niteliğinde azalma” teması altındaki kategorilere vurgu yapmış olup (f:14), bu tema altında en çok vurgulanan kategori ise “ders dışı işlere yönelme” kategorisi olmuştur (f:5). Öğrencilerin eğitimin niteliğinde azalma olduğu yönünde ağırlıklı görüş bildirmiş olmaları serbest kıyafet uygulamasının akademik başarıyı olumsuz etkilediği şeklinde yorumlanabilir. Öğrencilerin bu durumu daha çok ders disiplinine bağlı olarak ifade etmeleri ise kıyafet serbestisi ile birlikte sınıf kuralları ve düzeninde bozulmalar meydana geldiğini düşündürtmektedir. Kategoriler arasında ise en çok vurgu yapılanın güvenlik teması altındaki “tanıma güçlüğü yaşama” kategorisi olduğu görülmektedir (f:9). Bu durum ise tıpkı öğretmenlerde olduğu gibi öğrencilerde de güvenlik endişesinin ön plana çıktığını göstermesi açısından önemli bir sonucu yansıtmaktadır. Öğrencilerin okul ve öğretmenler tarafından tanınmak istemeleri, onların kendilerini bu şekilde güvende hissediyor olmalarına, aidiyet duygusuyla hareket etmek istiyor olmalarına yorulabilir. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “Okula geldiğimde kendimi eskisi gibi güvende hissetmiyorum. Çevremde hep farklı kıyafetli öğrenciler var ve ben bazılarını tanımakta güçlük çekiyorum. Kim öğrenci kim değil belli olmadığı için her an bir sıkıntıyla karşılaşacakmışım gibi tedirgin oluyorum. Bizi sokaktan ayıran üniformalarımız bizi nasıl güvende tuttuğunu şimdi daha iyi anlıyorum.” (T3) “Bence yanlış bir uygulama çünkü öğrencinin disiplin sorununu ortaya çıkarıyor. Derse karşı isteksizlik oluşmaya başlıyor. Öğrenci öğrencilikten çıkıyor.” (T1) “Bazı arkadaşlarımın hep aynı kıyafeti giydiklerini görüyorum. Sanırım kıyafet alacak paraları yok. Bu yüzden bazı arkadaşlarım okula bile gelmemeye başladı. Acımasız bir rekabet başladı sanki. Marka giymek güç gösterisi oldu.” (T6) “Formalar bizi belli bir disipline getiriyor. Üzerimizdeki kıyafetlerden okulda olduğumuzu anlıyoruz. Öğretmenlerimizin yanında erkekler ceketlerinin düğmelerini ilikliyorlardı öğrenciler. Böyle bir şey kalmadı şimdi. Sivil olunca daha bir rahat oldu öğrenciler. Kafalarına göre davranmaya başladılar. Derslere girmemeye başladılar. Üzerlerindeki giysilerden dolayı önceden okuldan kaçtığım anlaşılır mantığı vardı ama şimdi giysilerde sivil artık öyle bir mantık kalmadı. Okula gelmemeye başladılar.” (T7) “Serbest kıyafet ile birlikte hepimizde bir gevşeklik oluştu. Artık kendimizi okulda değil de herhangi bir yerde gibi görüyoruz. Buna bağlı olarak davranışlarımızda değişti. Öğretmenlerimiz bunu sık sık söylüyor. Ama bir türlü havaya giremiyoruz.” (T10) 228 Serbest Kıyafet Uygulaması Katılımcılardan (T3) rumuzlu öğrenci okul güvenliğine ilişkin endişelerini dile getirirken yaşadığı tedirginliğe vurgu yapmaktadır. Disiplin sorunların da yaşanan artışı dile getiren (T1) ve (T7) rumuzlu katılımcılar akademik başarıdaki düşüşe de değinmektedir. Benzer biçimde (T10) rumuzlu katılımcı da öğrenci gibi davranamamaktan bahsederken, (T6) rumuzlu katılımcı ise olayın ekonomik boyutuna dem vurarak, ortaya çıkan acımasız rekabetin nasıl güç savaşına döndüğünü ifade etmektedir. Bahsi geçen tüm görüşler birbirleriyle doğrudan ya da dolaylı olarak etkileşim halinde bulunmaktadır. Birinin varlığı diğerini tetiklemektedir. Dolayısıyla öğrenciler tarafından ortaya konulan olumsuz görüşler bir bütün olarak değerlendirilmeli ve büyük resim görülmeye çalışılmalıdır. Öğrencilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumlu görüşleri 4 tema (eğitimin niteliğinde artma, özgürlük, giyimde kolaylık ve forma ) ve 9 kategori altında Tablo 5’te sunulmuştur. Tablo 5 Öğrencilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumlu Görüşleri Temalar Eğitimin niteliğinde artma Özgürlük Giyimde kolaylık Forma Toplam Kategoriler Motive artırma Başarıda artma Özgür olma Ütü zorunluluğunda kurtulma Baskı hissi olmama Mevsime göre giyinme Birey olarak tanınma Baskı hissetmeme Kalıba girmeme f 2 2 1 1 1 1 7 2 1 18 Öğrenciler serbest kıyafetin olumlu yönlerini motivasyonu artırma, başarıda artma, serbest kıyafetin rahatlık oluşturması, özgür olma, ütü zorunluluğundan kurtarma, baskı hissi olmama, mevsime göre giyinebilme, birey olarak tanınma, baskı hissetmeme ve kalıba girmeme olarak ifade etmişlerdir. Bu ifadeler, öğrencilerin serbest kıyafet ile birlikte daha özgür ve rahat bir ortamda bulunduklarını düşündürtmektedir. Öğrencilerin olumlu görüşlerini yansıtan temalar arasında en çok “forma” teması altındaki kategorilere vurgu yapmış olduğu (f:10), bu tema ve diğer temalar altında en çok vurgulanan kategorinin ise “birey olarak tanınma” kategorisi olduğu görülmektedir (f:5). Öğrencilerin forma temasında yoğunlaşmış olması forma kavramının öğrencilerin hayatında olumsuz yansımaları olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Çünkü bu tema içinde yer alan baskı hissetmeme, kalıba girmeme gibi ifadeler öğrenciler için formanın sınırlandırıcı etkilerini gözler önüne sermektedir. Belki de en önemlisi birey olarak tanınma ihtiyaçlarını en yüksek düzeyde görüş olarak yansıtmış olmalarıdır. Aynı tip formalar içinde kendilerini diğerleriyle benzer 229 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir olarak gören ve birey olmaktan uzaklaşan öğrencilerin bu soruna özellikle eğilmiş olmaları oldukça anlamlıdır. Diğer taraftan serbest kıyafetin öğrencilere giyinme konusunda seçenekler sunmasının ve öğrencilerin birey olmanın verdiği özgüvenle akademik anlamda da motive olmalarının öğrenci görüşlerine yansıdığı söylenebilir. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “İlkokuldan 11. Sınıfa kadar hep pantolon, gömlek giymek zorundaydık. Bunlar hep yıkanması, ütülenmesi, kirlendiğinde değişmesi gereken şeyler. Sabah okula gittiğimde zor oluyordu. İlköğretimdeyken annelerimiz bize her zaman yardımcı olmak zorunda kalıyordu. Serbest kıyafete geçtiğimiz zaman bu sorun olmuyor. Birkaç çeşit oluyor ve o bize yetiyor. Hemen alıp giyiyoruz zaten ve hafta sonu da toplu bir şekilde yıkanıyor zaten. Gömlek olsun pantolon olsun kravat olsun onlarda annemiz ayrı bir makine çalıştırması gerekiyor. Amerika da olsun yurtdışında öğrenciler arasında serbest kıyafet çok fazla.” (T4) “İlk önce daha çok rahat oldum. Kıyafetlerimizle evde gibi hissediyoruz. Çok rahatız. Saçımıza karışılmıyor. Kendimizi baskı altında hissetmiyoruz.” (T3) “Bu uygulama ile birlikte okuluma olan ilgim arttı. Artık okul bana eskisi gibi sıkıcı ve boğucu bir yermiş gibi gelmiyor. Rahat kıyafetlerle derse giriyorum. Fiziksel anlamda hareket kabiliyetim arttı. Okulda kendimi bu şekilde huzurlu hissetmem, derslerime olan ilgimi arttırdı. Artık daha çok ders dinlemeye başladım. Bu konuda motivasyonum ve başarı düzeyim yükseldi. Artık insanların kılıkla kıyafetle uğraşmayı bırakmalarını istiyorum.” (T 2 ) “Eskiden hepimiz aynı gibiydik. Kurşun askerlere benziyorduk. Üniformanın bize yüklediği sorumlulukların altında eziliyorduk. Çok sıkıcıydı. Aynı tornadan çıkmış gibiydik. Şimdi daha mutluyum. Artık bir birey olduğumu, farklı biri olduğumu hissediyorum. Meğer biz farklıymışız, biz birbirimize hiç benzemiyormuşuz, bir kıyafet özgürlüğü bu kadar etkili oldu hayatımda. Devam etmeli…”(T 3) Katılımcı (T1) serbest kıyafetler ile okulda kendini daha rahat hissettiğini ifade ederken, onu destekler nitelikte (T2) rumuzlu katılımcı da serbest kıyafetlerin kendilerine fiziksel anlamda hareket özgürlüğü kazandırdığını belirtmiştir. Bu uygulamanın kendilerine farklı kıyafetler giyme fırsatı verdiğini belirten (T4) rumuzlu katılımcı üniformanın temizliğinin, hazırlanmasının evde bir iş yükü olduğunun altını çizmiştir. Birey olduğunun farkına vardığını belirten (T3) rumuzlu katılımcının hislerine tercüman olan (T2) rumuzlu katılımcı onu destekler nitelikte bir görüşle bu uygulama sayesinde okulun daha cazip bir yer haline gelmesinden dolayı derslerindeki başarının arttığına vurgu yapmıştır. 230 Serbest Kıyafet Uygulaması Velilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Görüşleri Velilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumsuz görüşleri 4 tema (güvenlik, eğitimin niteliği, ekonomi, giyimde zorluk) ve 12 kategori altında Tablo 6’da sunulmuştur. Tablo 6 Velilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumsuz Görüşleri Temalar Güvenlik Eğitimin niteliği Ekonomi Giyimde zorluk Kategoriler Tanıma güçlüğü yaşama Okul disiplinini bozma Disiplinsizlik Ders dışı işlere yönelme Okul ile hayatı karıştırma Birden fazla kıyafet alma Marka takıntısı olma Sosyal uçurum yaratma Masraflarda artma Öğrenciler arası yarış Özenme Uygunsuz giyinme Toplam f 7 4 3 1 1 6 2 1 1 3 3 1 33 Veliler, serbest kıyafetin olumsuz yönlerini tanıma güçlüğü yaşama, okul disiplini bozma, farklı kıyafetler alma, marka takıntısı oluşturma, sosyal uçurum oluşturma, masraflarda artma, disiplinsizlikler oluşturma, ders dışı işlere yöneltme, okul ile hayatın karıştırılması, özenti oluşturma, giyimde yarış halinde olma ve uygunsuz giyinme olarak belirtmiştir. Görüldüğü üzere velilerde, öğretmen ve öğrencilerle benzer kaygıları taşımaktadır. Eğitim ve öğretim amacıyla okula gönderdikleri çocuklarının yeni bir uygulama ile birlikte zarar görebileceğini düşünen velilerin bu kaygılarını anlayışla karşılamak gerekir. Öğrenci velilerinin de üniforma sistemiyle öğrenimlerini tamamladıkları düşünüldüğünde velilerden bu uygulamaya ilişkin daha çok olumsuz görüşlerin çıkabileceğini beklemek olasıdır, ki tema ve kategorilerde zaten bu yöndedir. Bu uygulama öncesi velilerin ne kadar bilgilendirildiği ya da ne kadar ikna edildiği elbette ortaya çıkan sonuçlarla doğrudan ilgilidir. Veliler tarafından temalar arasında en çok “güvenlik” teması altındaki kategorilere vurgu yapılmış olup (f:11), bu tema ve diğer temalar altında en çok vurgulanan kategori ise “tanıma güçlüğü yaşama” kategorisi olmuştur (f:7). Öğretmen ve öğrencilerde olduğu gibi velilerde öncelikle güvenlik demektedir. Okullarda yaşanan ve öğrenci güvenliğini tehdit eden birçok gelişmenin medyaya yansımasıyla velilerin bu konuda daha çok hassasiyet göstermeleri normal karşılanmalıdır. Hiçbir veli güvenliğinden kuşku duyduğu bir okula çocuğunu göndermek istemeyecektir. Dolayısıyla serbest kıyafet ile öğrenci güvenliğinin tehlikeye düşebileceği yönünde görüş bildiren velilerin bu konuda 231 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir ikna edilmeye ihtiyaçlarının olduğunu söylemek mümkündür. Okul güvenliğinden sonra veli görüşleri daha çok okul disiplininde yaşanabilecek bozulmalara ve ekonomik kaygılara doğru eğilim göstermektedir. Bu konularda doğrudan öğrencinin psikolojisini etkileyebileceği için önemle üzerlerinde durulmasında fayda vardır. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “Hiç memnun değilim. İlk başladığı sene bir kıyafet forma aldık. Neyse onu giydi. Bu sene başında tekrar aldık. Daha o montu sırtına bir kez takmadı. Benim için çok masraflı oldu. Masraf açısından bir de okula giden gitmeyen belli değil. En azından okulun dağıldığını bile anlıyordum ben buradan, kıyafetlerinden. Şimdi hiç bir şey anlamıyorum. Oğlumun da biraz çok hareketli olduğunu biliyorum. Okula gidip gitmediğinden şüpheleniyorum. ….En önemlisi disiplin sorunu. Onun dışında da yok. Bizim açımızdan maddi açıdan bizimki her gün aynı kıyafeti giymek istemiyor. Ben ona her gün nereden kıyafet alayım. En azından okul kıyafeti haftada bir kez yıkıyordum, ütülüyordum giyiyordu. Şimdi her gün değişik bir kıyafet giymek istiyor. Bizi hem disiplin açısından hem de maddi açıdan etkiledi.” (V7) “Kızlar daha bir bakımlı, alımlı görününce gençlik ders dışı işlere yönelmeye başladı. Ahlak düzeni bozulmaya başladı gibi geliyor. …. Mesela ben kızımın yanına gittiğimde hademe bana sen ders saatinde dışarıda ne arıyorsun dedi. Dedim ben öğrenci değilim. Yani o zaman elini kolunu sallayan rahatlıkla ben bu okulun öğrencisiyim deyip okula girebilir sivil kıyafetle. …. Benim kızım okula gitmeyi hiç sevmiyordu. Daha bir serbestleşti. Okul hayatını sivil hayatıyla karıştırmaya başladı. Ha sivil hayatı ha okul o hayatı oldu benim öğrencim için.” (V8) “Kıyafet serbestisi bizi çok zor duruma düşürdü. Çocuklar zaten genç, kanları kaynıyor. Tam deli çağları. Onları normal şartlarda bile kontrol etmek çok zor iken, şimdi ellerine yeni bir koz vermiş olduk. İş gittikçe çığırından çıkıyor. Okul okul olmaktan çıktı “bugün ne giysem?” yarışmasına döndü. Çocuklar birbirlerine karşı çok acımasız olabiliyor. Aile bütçemiz bu yüzden zorlanmaya başladı. Ben de istiyorum çocuğum istediği gibi giyinsin arkadaşlarının yanında küçük düşmesin. Ama bi yere kadar, sonrası ne olacak bilmiyorum….”(V3) “Sık sık okula giden bir veliyim. Üniforma varken bütün öğrenciler bize aynı mesafede gelirdi. Ama serbest kıyafet başladığından beri öğrenciler arasındaki sosyal uçurumun farkına varmaya başladım. Eskiden çok masum çok cana yakın olan çocuklar marka kıyafetleri içerisinde sanki başka bir boyuta geçmişler. Ne yazık ki çocuklar 232 Serbest Kıyafet Uygulaması kıyafet ile güç elde ettiklerinin farkındalar ve bunu kullanmaktan da çekinmiyorlar. Galiba bu uygulama için çok erken bir adım atılmış oldu.” (V2) “Aslında düşünürseniz konu çocukların özgürlüğü için yapılmış olsa da Türkiye şartlarında özellikle Anadolu da çok faydalı olduğunu düşünmüyorum. Çocuklar arasında bazı psikolojik sorunlara da yol açacağını düşünüyorum.” (V5) Elde edilen verilere bakıldığında tüm velilerde güvenlik, disiplin ve ekonomik sıkıntıların ortak bir şekilde dile getirildiği görülmektedir. (V7) rumuzlu katılımcı forma varken kıyafet sıkıntısı yaşamadıklarını şimdi ise kıyafet yetiştiremediğini ifade ederken onu destekler nitelikte (V3) rumuzlu katılımcı durumu “bugün ne giysem?” yarışmasına atıf yaparak eleştirmektedir. Artık çocuğunun okulda olup olmadığı konusunda endişe duyan (V8) rumuzlu katılımcı okuldaki öğrencilerle, diğer siviller arasındaki ayrımın ortadan kalktığını belirtirken benzer şeklide (V7) rumuzlu katılımcı arık okulun dağılıp dağılmadığını bile anlayamadığını dile getirmektedir. (V5) rumuzlu katılımcı özgürlük için yapılmış olsa da bu durumun çocuklar arasında birtakım psikolojik sorunlara neden olacağına vurgu yaparken (V2) rumuzlu katılımcı çocuklar arasındaki sosyal uçurumun kendisini gösterdiğini savunmuştur. Velilerin serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olumlu görüşleri 4 tema (özgürlük, giyimde kolaylık, din ve forma) ve 9 kategori altında Tablo 7’de sunulmuştur. Tablo 7 Velilerin Serbest Kıyafet Uygulamasına İlişkin Olumlu Görüşleri Temalar Özgürlük Giyimde kolaylık Din Forma Kategoriler Rahat olma Görüş ve düşünceye göre giyinme Seçme özgürlüğü Özgüveni artırma Başörtüsü özgürlüğü Formada tekelleşmenin engellenmesi Özgür hissinin artması Bağlılığın azalması Motivasyon sağlama Toplam f 2 1 2 4 3 2 1 2 3 20 Veliler, serbest kıyafetin olumlu yönlerini, rahat olma, görüş ve düşünceye göre giyinme, özgüveni artırma, başörtüsü özgürlüğü, formada tekelleşmenin engellenmesi, özgürlük hissinin artması ve motivasyon sağlamak olarak ifade etmişlerdir. Velilerin bir bölümünün bu konuda olumlu görüş bildirmeleri okulların daha cazip yerler olması isteğine dayalı olabilir. Çünkü çocuklar okulda ne kadar rahat mutlu ve özgür ise aynı şekilde velilerde rahat ve mutlu olacaktır. Özellikle özgüven konusuna yapılan vurgu, kişilik gelişimi aşamasında 233 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir bulunan öğrencilerin doğru davranış ve tutum kazanma konusundaki çabalarını destekler nitelikte olarak algılanabilir. Yine öğrencilerin formadan giymemesiyle birlikte velilerin sürekli okul formasını temiz ve düzenli tutma endişesinden kurtulduklarını düşündükleri de ortaya çıkan ifadelerden anlaşılabilir. Veliler tarafından temalar arasında en çok “forma ” teması altındaki kategorilere vurgu yapılmış olup (f:8), bu tema altında en çok vurgulanan kategori ise “motivasyon sağlama” kategorisi olmuştur (f:3). Forma temasının formanın öğrenciler üzerinde oluşturduğu baskının bir neticesi olarak ortaya çıktığı söylenebilir. Temada yer alan motivasyon sağlama kategorisi ise forma baskısından kurtulan öğrencilerin okulda bulunmaktan dolayı mutlu ve verimli olmalarına dayandırılabilir. Serbest kıyafet uygulamasının sağlama gibi bir etkisinin olması sağlıklı bir eğitim ve öğretim ortamının oluşmasına katkı sağlaması açısından sevindiricidir. Kategoriler arasında ise yine en çok vurgu yapılan “giyim” teması altındaki “özgüveni arttırma” (f:4) kategorisi olduğu görülmektedir. Özgüveni arttırma kategorisi motivasyon sağlama kategorisi gibi öğrencilerin gelişimine katkı yapacak niteliktedir. Özgüven artması, serbest kıyafet ile birlikte öğrencilerin bireysel anlamda kendi farklılıklarına yönelmeleri bağlamında açıklanabilir. Konuyla ilgili olarak katılımcı görüşlerinin bazıları kendi ifadeleri ile şöyle belirtilmiştir: “Okulda öğrencilerin özgür bir ortamı olmalı. Orası sonuçta öğrencilerimizin eğitim ve öğretim kazanacakları yer. Hayata kendilerini hazırlayacaklar. Daha önce bir karikatür görmüştüm çok hoşuma gitmişti. Karikatürde ilkokul çocukları böyle hepsi cıvıl cıvıl neşeli renkli elbiseler giymişler, koşarak oynayarak okulun bir kapısından girmişler. Arka kapısında bantlar robotlar tek düze kıyafet giymiş robotlar çıkıyor. Bu cevval, zeki, enerjik çocukları ezberci, ufku dar, tek düze hale getiriyorlar. İşte bunu değiştirir umudundayım. …Sanırım bu uygulama yeni başladı değil mi? Bence zaman tanımak lazım değil mi? Olumlu ve olumsuz yönleri zamanla ortaya çıkacaktır.” (V1) Biz askeri eğitime alıştığımız için baştan zorumuza gidiyor ama sonradan aşlınca daha güzel oluyor. …. Şimdi alışık olmadığımız mantığın dışına çıktığımız için biraz garibimize gidiyor hayliyle. Zaman içinde bunun daha faydalı olacağını görüyorum. Çünkü bizde lisede okurken kıyafet serbestîsi vardı. Herhangi bir olumsuzlukta yaşamadık. Bunda da olmayacaktır. …. Aileler açısından yararları olacağını düşünüyorum. Okul açılırken yaşadıkları sorunları asla yaşamayacaklarını düşünüyorum. Ekonomik sıkıntılarını yaşamayacaklarını düşünüyorum. Önceden hazırlık yapabilirler. Önceden okullar bazı firmalarla anlaşıyorlardı. 234 Serbest Kıyafet Uygulaması Mecburen pahalı almak zorunda kalıyorlardı. Şimdi esnafın pahalı satmayacağını düşünmüyorum.” (V4) “Belli bir ölçüde kontrollü olması şartıyla müspet olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin tek tip kıyafet zorlamasıyla askeri üniforma gibi ilkokuldan itibaren belli bir şekle zorlanmalarının onların özgür düşünce yapılarını da engelleyeceğini düşünüyorum.” (V6) “Serbest kıyafet ile öğrencilerin daha çok özgürleşeceğini düşünüyorum. Öğrenciler belli bir kalıbın dışına çıkarak kendi farklılıklarını keşfetmeye başlayacaklar. Çünkü forma öğrencilerin farklı düşünmelerine engel oluyor, bireysel farklılıklara sınır koyuyor. Bu sınırların ortadan kaldırılmasıyla öğrencilerin kendilerine olan özgüvenlerinin gelişeceğini ve okulda daha verimli olacaklarını söyleyebilirim. Hem bu şekilde okulu daha çok sevecekler ve bu durum onlara okula gitme konusunda motivasyon da sağlayacaktır. Bu uygulamanın sabırla devam ettirilmesi ve öğrencilere kendilerini tanıma fırsatı verilmesini diliyorum.” (V9) “Bence forma konusu çok abartılıyor. Artık 80’lerin Türkiye’sinde yaşamıyoruz. İnsanların alım gücü arttı, giysiler ucuzladı. Ekonomik olarak ailelere bir yük getireceğini düşünmüyorum. Bırakalım çocuklarımız gönüllerince rengarenk giyinsinler, bu forma takıntısından kurtulalım, bir formanın peşine bu kadar düşmeyelim derim.” (V10) Katılımcılardan (VI), (V6) ve (V9) serbest kıyafet uygulamasının öğrencileri özgürleştireceğine vurgu yapmaktadır. (V1) rumuzlu katılımcı tek tip, ezberci nesillere karşı serbest kıyafeti savunurken, (V9) rumuzlu katılımcı özgürleşme ile birlikte öğrencilerin daha çok özgüven kazanacaklarını ve okula gitme konusunda daha çok motive olacaklarını dile getirmiştir. (V10) ve (V4) rumuzlu katılımcılar ise serbest kıyafetin velilere fazladan bir ekonomik yük getirmeyeceğini belirtirken, bu durumu alım gücünde yaşanan artışa ve ülkenin ekonomik gelişmişliğine bağlamaktadırlar. Yine (VI) ve (V9) rumuzlu katılımcılar uygulamanın sabırla devam ettirilmesi gerektiğine vurgu yapmışlardır. Tartışma, Sonuç ve Öneriler Serbest kıyafet uygulamasına ilişkin olarak veli, öğretmen ve öğrencilerin görüşlerinin belirlenmeye çalışıldığı bu çalışmada öğretmen, öğrenci ve velilerin serbest kıyafet uygulaması hakkında daha çok olumsuz görüşlere sahip oldukları görülmüştür. Eğitim Araştırma ve Geliştirme Dairesi [EARGED] (1997) tarafından yapılan araştırmada, öğrencilerin büyük çoğunluğu serbest kıyafetle okula gelinmesi durumunda bundan rahatsız olmayacaklarını belirtirken, bir kısmı üzülseler de bu durumu kabulleneceklerini, oldukça az bir kısmı ise serbest kıyafetten rahatsız olacaklarını belirtmişlerdir. Aynı 235 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir araştırmada eğitimcilerin ve velilerin büyük bir çoğunluğu öğrencilerin forma/önlük giymelerinden yana olduklarını ifade ederken eğitim çevresini oluşturan sendika, dernek ve vakıf temsilcileri, forma/önlük uygulamasının çağdaş ve demokratik bir topluma uygun olmadığı, öğrenci başarısı ve yaratıcılığını olumsuz yönde etkileneceği yönünde görüş bildirmişlerdir. Okul kıyafetlerinin okul disiplini ve şiddet üzerine etkisini araştıran Johnson (2010), Kuzey Carolina bölgesinde bulunan okullarda yaptığı çalışmada okul yöneticilerinin okulda forma giyilmesi yönünde olumlu görüş belirttiklerini ve forma uygulamasının okullarda şiddet olaylarını azalttığına inandıklarını ortaya koymuştur. Bununla birlikte, aynı çalışmada 2004-2009 yılları arasında forma uygulaması yapılan okullarda yaşanan şiddet ve disiplin olaylarında istatistiksel olarak herhangi bir azalma görülmediği ortaya çıkmıştır. Öğretmenlerden elde edilen verilerin analizi sonucunda güvenlik, eğitimin niteliği, özgürlük, ekonomi, giyim, din, forma, serbest kıyafet ve ahlak temalarının ortaya çıktığı görülmektedir. Bu temalara bakıldığında en çok vurgu yapılan temanın “serbest kıyafet teması” olduğu görülmektedir (f:17). Öğretmenler bu tema altında öğrencilerin kendini kıyafetle ifade edebilmesini, şekilciliğe değil de bilgiye verilen önemin artmasını, üniforma baskısının azalarak, özgüven ve kişisel bağımsızlık kazanılmasını olumlu etkiler olarak belirtirken; öğrenci olduğunu hissetmeme, görüşlerin taşınması ve okula bağlılığın azalmasını olumsuz etkiler olarak belirtmişlerdir. “Rahat olma” kategorisi ise kimi öğretmenler tarafından olumlu kimi öğretmenler tarafından olumsuz değerlendirilmiştir. Kategoriler arasında en çok vurgu yapılanın ise “güvenlik teması” altındaki “tanıma güçlüğü yaşama” kategorisi olduğu görülmektedir (f:10). Güvenlik kaygısı Dönmez (2001), tarafından yapılan çalışmada da benzer şekilde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, ABD’de yapılan bazı araştırmalar da okul formalarının disiplin olaylarında bir azalma meydana getirdiğini ortaya koymaktadır (akt. Koçbaş, 2012; Granberg-Rademacker vd., 2007; Gouge, 2011; Gursky, 1996; Sanchez, Yoxsimar ve Hill, 2012). EARGED (1997) tarafından yapılan araştırmada, örneklem grubundaki öğretmenler, formanın öğrenci başarısını ve okula karşı olan ilgiyi artırdığını düşündüklerini belirtmiş olmalarına rağmen araştırmacılar böyle bir kararın serbest kıyafet uygulaması yapılmadan verilmesini doğru bulmamıştır. Serbest kıyafet uygulaması bazı öğretmenler tarafından demokrasiye ve düşünce özgürlüğüne uygun bulunmuştur. Çalışmada eğitimciler, öğrencilerin önlük/forma ile okul içinde ve dışında daha rahat tanındığını belirtirken hem eğitimciler hem de veliler kontrol ve disiplin sağlanması için formanın/önlüğün önemli olduğuna vurgu yapmışlardır. Bu çalışma sonuçlarına göre de, okul kıyafetlerinin serbestliğinin yer yer olumlu yer yer olumsuz sonuçlar doğuracağı görüşlerine ulaşılmıştır. Özellikle “okul güvenliği” en çok zarar görecek konulardan biri olarak vurgulanmıştır. Günümüz koşullarında okul güvenliğine ilişkin sorunların önemli bir hale geldiği düşünüldüğünde, okul güvenliği kaygısının yersiz olmadığı söylenebilir. 236 Serbest Kıyafet Uygulaması Öğrencilerden elde edilen verilerin analizi sonucunda; güvenlik, eğitimin niteliği, özgürlük, ekonomi, giyim, forma, ahlak ve disiplin temaları ortaya çıkmıştır. Temalar incelendiğinde, öğrencilerin en çok vurguladığı temanın “eğitimin niteliği” teması olduğu görülmüştür. Öğrenciler, serbest kıyafet uygulamasından sonra arkadaşlarının ders dışı işlere yönelmesini, başarılarında düşmeler olmasını, ders disiplinlerinde bozulmalar olmasını, derslere girmemesini, olumsuz yönler olarak belirtirken; motivasyonlarının artmasını başarılarının artmasını, olumlu yönler olarak belirtmişlerdir. Öğrenciler disiplin teması altında disiplinde bozulmalar olduğunu, gevşeklikler yaşandığını ve lakaytlıklar olduğunu belirtmişlerdir. Öğrencilerin, forma teması altında forma ile tanındıklarını, formanın baskı oluşturduğun ve formayla bir kalıba girdiklerini ifade etmişlerdir. Bulgulardan elde edilen sonuçlarda görüldüğü gibi öğrenciler uygulamadan sonra disiplinsiz hareketlerin baş gösterdiğini ifade ederken aynı doğrultuda Yıldırım ve Sezginsoy (2004), öğrencilerin ergenlik dönemini yoğun yaşamalarından dolayı disiplin sorunlarında artış olduğunu, bu nedenle okullardaki kılık-kıyafetin tek tip olması gerektiğini belirtmiştir. EARGED’in (1997) yaptığı çalışmada önlük/forma giydiklerinde öğrencilerin kurallara daha iyi uydukları saptanmıştır. Üstün ve Çeğindir’in (2006), araştırmasında, ilköğretim çağı öğrencilerinin forma kullanımından memnun olmadığı ve EARGED’in (1997) araştırmasında da, ilköğretim I. kademe öğrencilerinin forma giymekten hoşlandıkları, II. kademe ve lise öğrencilerinin ise forma giymekten hoşlanmadıkları bulgularına ulaşılmıştır. EARGED (1997) yaptığı araştırmada forma giymekten hoşlananların gerekçesinin ise formanın/önlüğün öğrenci gibi hissettirmesi ve derslerle daha ilgili hale getirmesi şeklinde ifade edildiği görülmüştür. Ağaç ve Şahinoğlu (2008), ergenlerin modeline göre giysi satın aldıklarını, kaliteli ve markalı olan giysilerin pahalı olduğunu düşündüklerini, giysi alırken fonksiyonelliğini ve rahatlığını göz önüne aldıkları bulgusuna ulaşmışlardır. Bunun aksine Üstün ve Çeğindir (2009), ön ergenlerle yaptıkları çalışmada çocukların markanın önemine inandığı ve çocukların markayı seçme nedenlerinden birinin de arkadaşları olduğunu ortaya koymuşlardır. Gentile ve Imberman (2009) tarafından yapılan bir çalışmada ortaokul ve lise düzeyinde okulda forma kullanılmasının okula devam oranı ve akademik başarıya olumlu etkisi olduğunu göstermiştir. Aynı araştırmada forma uygulamasının ilkokul düzeyinde okulda olumlu-olumsuz herhangi bir etkisinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Bodin (2003) de okul kıyafetlerinin okullarda gerekli bir uygulama olduğuna işaret etmiştir. Genel olarak bakıldığında okullarda forma uygulamasının öğrencilerin sosyal ve akademik başarıları üzerinde olumlu etkilerinin olduğunu söylenebilir. Velilerin serbest kıyafet uygulaması hakkındaki düşünceleri güvenlik, eğitimin niteliği, özgürlük, ekonomi, giyim, forma ve din temaları altında toplanmıştır. Velilerden elde edilen temalar incelendiğinde en çok güvenlik temasının vurgulandığı görülmektedir. Bu tema altında ise tanıma güçlüğü 237 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir yaşama ve okul disiplinini bozma olmak üzere iki olumsuz kategori ortaya çıkmıştır. Veliler serbest kıyafetin sosyal uçurumu ortaya çıkardığını formanın elbiselerde tekelleşmeye yol açtığını, özgür düşünceyi engellediğini, öğrencilerin bağlılığını artırdığını, yıkama ve ütülemenin sona erdiğini ve formanın motivasyon sağladığını ifade etmişlerdir. Üstün ve Çeğindir (2006) annelerin forma kullanım özelliklerinden memnun olmadıkları bulgusuna ulaşırken EARGED’in (1997) yaptığı çalışmada, veliler formanın okul ortamında gerekli olduğunu, bu kıyafet içinde onları öğrenci olarak hissettiklerini ve uygulamayı hem ekonomik hem kullanışlı bulduklarını belirtmişlerdir. Yeung (2009) ise okul üniformalarının öğrenciler ve okullar için gerekli bir uygulama olduğu üzerinde görüşlere yer vermiştir. Velilerin görüşlerine göre bu araştırmada da “güvenlik” kaygısını ön plana çıktığı görülmüştür. Ancak aynı zamanda da serbest kıyafet uygulamasının bir özgürleşme ortamı yarattığını da ifade etmişlerdir. Bu verilerden yola çıkılarak aşağıdaki önerilerde bulunulabilir: i- Serbest kıyafet uygulamasına ilişkin araştırma bulgularında ortaya çıkan çelişkili ve kararsız ifadelerin giderilmesine ve toplumsal farkındalığın arttırılmasına yönelik olarak gerek eğitim kurumları gerekse medya serbest kıyafet uygulaması konusunda bilgilendirme çalışmaları yapmalıdır. ii. Okul uygulamalarda güvenlik, aidiyet ve bağlılık yaratan etkenler için kıyafete eşdeğer arma, tişört gibi farklı sembol ve işaretlerin kullanılması sağlanmalıdır iii- Serbest kıyafet uygulamasının veli görüşlerine göre devam ettirilmesine özen gösterilmelidir. 238 Serbest Kıyafet Uygulaması Yapılandırılmış Öz/Structured Abstract Informal Clothing at Schools: Who Said What? Celal Teyyar Uğurlu1, Soner Doğan2, İhsan Topçu3, Ahsen Demir4 Background. Symbols such as behaviours, actions, and so on which make sense for people are the important elements that mainly constitute culture (Şişman, 2007, p. 4). According to Açıkalın (2003), clothing and dressing styles are perceived as symbols of unity and status. Although there are various purposes to wear a uniform, the main objective of dressing a uniform is to give a message around about being a member of a certain group and enjoying this privileged situation by the person himself. It is also a kind of undertaking responsibility of being a member of that group. In 2009 at ‘School Uniform Workshop’, commissions that formed from Ministry of Education bureaucrats, union representatives, headmasters, teachers, parents from School Family Cooperation and students discussed the school uniform within the dimensions of ‘Economic’, ‘Socio-Cultural’ and ‘Physical Development and Education’. Yet, studies on school uniforms are very rare in Turkey as the literature show us clearly (Açıkalın, 2002; Erkan, 2003; Hesapçıoğlu and Meşeci, 2009). Purpose. The purpose of this research is to reveal teachers’, students’ and parents’ opinions about the non-uniform dressing practices at schools after the 2012 legal regulations. It also aims at determining the negative and positive results of the new application from the participants’ points of view. Method. In this research, case study, one of the most used designs of quantitative method was used to determine the views of students, teachers and parents about free clothing in schools. Population of the study consists of five teachers, five parents and five students from each of two different high schools chosen as typical case sampling. So 30 people were interviewed for the study. Typical case sampling is choosing one or a few of the most typical one or ones among a series of cases where there is an innovation or a new application and also when the researcher wants to explore it (Yıldırım and Şimşek, 2011, p. 110). The important thing is to choose an ordinary typical case among many other ones in the universe which is related to the research problem, instead of uncommon, extraordinary cases (Büyüköztürk, Çakmak, Akgün Karadeniz and Assoc. Prof. Dr., Cumhuriyet University, Sivas-Turkey, [email protected], 2Assist. Prof. Dr., Cumhuriyet University, Sivas-Turkey, [email protected], 3 Assist. Prof. Dr., Cumhuriyet University, Sivas-Turkey, [email protected], 4MA Student, Cumhuriyet University, Sivas-Turkey, [email protected] 1 239 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Demirel, 2012, p. 91). First, open-ended questions prepared for the study were asked to the students, teachers and parents who did not participate in this study. Necessary changes and corrections were done according to the obtained answers and it was understood that the research question was clear and understandable, and also appropriate for the research subject. Also, the research question was reviewed by a Turkish language teacher and an academician, who is an expert in qualitative researches. Data collection question prepared for the scope of research was asked to 30 participants. Data were collected from the participants in April and May of 2013. First, participants were informed about interviews, then suitable time and places for meetings were arranged. Interviews were realized in quiet environments as planned before. With the approval of participants, all interviews were recorded and a 236-minute long tape recording was obtained. Descriptive analysis, content analysis, constant comparison techniques were used for evaluation and interpretation of the interview data. Findings. After the data analysis, research findings were presented under four headings as (1) participants’ positive/negative views about free clothing, (2) teachers’ views about free clothing, (3) students’ views about free clothing, and (4) parents’ views about the free clothing at schools. Participants’ positive/negative views regarding free clothing: Teachers’, students’ and parents’ views about free clothing at schools were classified as “positive” and “negative”, categories. Teachers’ views about free clothing: Teachers’ positive views are listed as having democracy at schools, freedom of thought, being comfortable in free clothes, expressing one through clothing, leading a decline on the given importance to the appearance, providing personal independence, increasing self-confidence, decreasing uniform pressure, preventing the artificial bonding with school uniforms. They also express that school uniform has no positive effect on school success and they find it unnecessary. Negative views, on the other hand, are listed as having problems to discriminate the civilians from students, decreasing teacher security, causing discipline problems and decline in student success, leading motivational decrease, requiring more clothes for school life, increasing tendency for branded clothes, students’ changing interests, leading clothing competition among students, causing students to be salient in school environment, leading the students to feel isolated, creating pressure and stress on students, causing the students not to feel as a pupil in free clothes, decreasing in school loyalty, transferring the home discussions to the school, decreasing respect and increasing in immoral behaviours among students. Students’ views about free clothing: Students express the positive ways of free clothing at schools as increase in student motivation, increase in academic success, providing comfort for students, providing simplicity in clothing instead of ironing school uniforms, feeling relaxed instead of pressure, providing a dressing choice for seasons, proving oneself and being free. Students express the negative ways of free clothing as having difficulties of 240 Serbest Kıyafet Uygulaması discrimination as a student, corruption in school/classroom discipline, causing idleness and laziness in lessons, parents’ having economic difficulties to buy new clothes, the necessity of buying different clothes and also more than once a year, tendency to the activities not related with teaching or learning, decline in success, causing the feeling of lowly among students, increase in immoral behaviours and being disrespectful. Parents’ views about free clothing: Parents’ positive views about free clothing at schools are listed as being comfortable, dressing freely according to one’s views and opinions, increasing selfconfidence. Their negative views show similarities with the students’ views. They are listed as having difficulties to discriminate students, causing indiscipline at school , causing idleness in the classroom, economic difficulties to buy new clothes, causing social differences among students, confusing school life with civil life, causing students have desire to imitate others, the necessity of buying different clothes and also more than once a year, tendency to the activities not related with teaching or learning, decline in success, competition in dressing among students and students’ inappropriate dressing for school. Discussion and Conclusion. Based on the data obtained from all participants (students, teachers and parents), the most unfavourable results of free clothing at schools are listed as having difficulties to discriminate students, causing indiscipline at school, causing idleness in the classroom, economic difficulties to buy new clothes, causing social differences among students, confusing school life with civil life, students’ having desire to imitate others, the necessity of buying different clothes more than once a year, tendency to the activities not related with teaching or learning, decline in success, competition in dressing among students and students’ inappropriate dressing for school, decreasing teacher security, causing discipline problems and decline in student success, leading motivational decrease, requiring more clothes for school life, increasing tendency for branded clothes, students’ changing interests, causing students to be salient in school environment, leading the students to feel isolated, creating pressure and stress on students, causing the students not to feel as a pupil in free clothes, decreasing school loyalty, transferring the home discussions to the school, decreasing respect and increasing immoral behaviours among students. As for the positive results of free clothing according to the participants, they are expressed as being comfortable, dressing freely according to one’s views and opinions, increasing self-confidence, having democracy at schools, freedom of thought, being comfortable in free clothes, expressing one through clothing, providing freedom for scarf, leading a decline on the given importance to the appearance, providing personal independence, increasing self-confidence, decreasing uniform pressure, preventing the artificial bonding with school uniforms, increase in student motivation, increase in academic success, providing comfort for students, providing simplicity in clothing instead of ironing school uniforms, feeling relaxed instead of pressure, providing a dressing choice for seasons, proving oneself and being free. Based on the 241 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir findings of the study, the following suggestions were developed for researchers and practice: i. First positive and negative effects of both free clothing and school uniforms must be evaluated and then it should be decided on. ii. The opinions of educational stakeholders (students’, teachers’, parents’, etc.), education unions and other associations should be taken into consideration before the new application of free clothing at schools. iii. Necessary measures should be taken to eliminate the negative effects of the decided clothes whether it is uniform or free style. 242 Serbest Kıyafet Uygulaması Kaynaklar/References Açıkalın, A. (2003). Okul önlük forma giysi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 33, 5-7. Ağaç, S. ve Şahinoğlu, M. (2008). Ergenlik döneminki kızların giysileri ile ilgili problemleri. e-Journal of New World Sciences Academy, 3(2), 250-262. Akbaba, A. ve Konak, M. (2014). Yeni ilk, orta ve lise kıyafet yönetmeliğinin veli ve öğrenci görüşlerine göre incelenmesi. Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 9(2), 21-40. Aslan, D. (2008). Liselerde örgüt kültürü (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Aval, S. (2012). Siyah önlük beyaz yakanın 82 yıllık tarihi. Retrieved from www.bik.gov.tr/siyah-onluk-beyaz-yakanin-82-yillik-oykusu-haberi-17744/ Balcı, A. (2001). Sosyal bilimlerde araştırma (yöntem, teknik ve ilkeler). (3. Baskı). Ankara: Pegem. Bilgin, N. (2006). Sosyal bilimlerde içerik analizi (2. Baskı). Ankara: Siyasal. Bodin, A. (2003). School uniforms, academic achivement, and uses of research. The Journal of Educational Research, 97(2), 67-71. Brunsma, D. L., & Rockquemore, K. A. (1998). Eflects of student uniforms on attendance, behavior problems, substance use, and academic achievement. TheJournal of Edticational Research, 92(1),53-62. Büyüköztürk, Ş., Çakmak, E. K., Akgün, K. Ş., Karadeniz, Ş. ve Demirel, F. (2012). Bilimsel araştırma yöntemleri (12. Basım). Ankara: Pegem. Celep, C. (2008). Öğrenme ortamı olarak okul ve sınıf. Eğitime Bakış EğitimÖğretim ve Bilim Araştırma Dergisi, 11, 3-9. Daugherty, R.F. (2003). Leadership in action: Piloting a school uniform program. Education,123 (2), 390-393. Değirmenci. S. (2006). Lise yöneticilerinin kültürel liderlik rollerinin öğretmenlerin iş doyumuna etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu. Demirci, T. D. (2009). Kültürel öğelerin öğretiminde müze gezilerinin önemi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Selçuk Üniversitesi, Konya. Demirtaş, Z. (2008). Liselerde okul kültürü ile öğrenci başarısı arasındaki ilişki. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7(13), 208-223. Dolu, B. (2011). Bankacılık sektöründe çalışanların örgütsel bağlılık düzeyleri üzerine bir araştırma (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta. Dönmez, B. (2001). Okul güvenliği sorunu ve okul yöneticisinin rolü. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 25, 63-74. 243 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Dönmez, B. (2008). Okul ve sınıf ergonomisi ya da insanı öncelemek. Eğitime Bakış Eğitim-Öğretim ve Bilim Araştırma Dergisi, 11, 10-14 Ekinci, A. ve Öter, M. E. (2010). Finlandiya’da eğitim ve öğretmen yetiştirme sistemi. (Çalışma Ziyareti Raporu) Retrieved from http://duabpo.dicle.edu.tr/oygem/dosya/Finlandiya_Raporu.pdf Erkan, S. (2003). Okullarda tek tip ya da serbest kıyafet. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 34, 268-279. Esinbay, E. (2008). İlköğretim okullarında örgüt kültürü (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Balıkesir Üniversitesi, Balıkesir. Fırat, N. (2007). Okul kültürü ve öğretmenlerin değer sistemleri (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Firmin, M., Smith, S., & Perry, L. (2006). School uniforms: A qualitative analysis of aims and accomplishments at two christian schools. Journal of Research on Christian Education, 15(2), 143-168. Gursky, D. (1996). Uniform improvement? Education Digest, 61, 46-48. Gentile, E. ve Imberman, S.A. (2009). Dressed for success: Do school uniforms improve student behavior, attendance, and achievement? Retrieved from http://www.uh.edu/econpapers/RePEc/hou/wpaper/2009-03.pdf Gereluk, D. (2007). What not to wear: Dress codes and uniform policies in the common school. Journal of Philosophy of Education, 41(4), 643-657. Gouge, W.E. (2011). A comparison research study on the use of school uniforms and graduation, attendance, and suspension rates in East Tennessee (Unpublished Doctoral Dissertation). Liberty University. USA. Granber-Rademarcker, J. S., Bumgarner, J., & Johnson, A. (2007). Do school violence policies matter? An empirical analysis of four approaches to reduce school violence. The Southwest Journal of Criminal Justice. 4(1), 3-29. Güçlü, N. (2003). Örgüt kültürü. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 147-159. Hesapçıoğlu, M. ve Meşeci G., F. (2009). Siyah önlük beyaz yakanın kökeni. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 9(4), 1717-1750. Hürriyet, (2009). Okul kıyafetleri çalıştayı sona erdi. Retrieved from http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11975564.asp Johnson, W.S. (2010). Analyses of the impact of school uniforms on violence in North Carolina public highschools (Unpublished doctoral dissertation). East Carolian University. USA. Karasar, N. (2009). Bilimsel araştırma yöntemi (19. Baskı). Ankara: Nobel. Kıral, B. ve Kıral, E.(2009). Japonya ilköğretim sistemi ve Türkiye ilköğretim sisteminin karşılaştırılması. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 12, 53-65. 244 Serbest Kıyafet Uygulaması Koçbaş, U. (2012). ABD’de tek tip suç oranını düşürdü! Retrieved from http://haber.gazetevatan.com/abdde-tek-tip-suc-oranini-dusurdu/495754/ 30/dunya Kolatan, R. (2008). Eğitim yöneticilerinin okul kültürünün oluşturulmasında ve sürdürülmesindeki rolü (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, İstanbul. Köse, S., Tetik, S. ve Ercan, C. (2001). Örgüt kültürünü oluşturan faktörler. Yönetim ve Ekonomi, 7(1), 219-242. MEB Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı. (1997). İlk ve ortaöğretimde öğrenci kıyafetleri. Ankara: Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı Yayınları. Retrieved from http://egitek.meb.gov.tr/tamamlanan/Ogrenci_kiyafetleri.pdf Resmi Gazete, (1981). Milli eğitim bakanlığı ile diğer bakanlıklara bağlı okullardaki görevlilerle öğrencilerin kılık kıyafetlerine ilişkin yönetmelik, Sayı:17537. Resmi Gazete, (1982). Millî eğitim bakanlığı ile diğer bakanlıklara bağlı okullardaki görevlilerle öğrencilerin kılık - kıyafetlerine ilişkin yönetmeliğin bazı maddelerinin değiştirilmesine dair yönetmelik, Sayı:17908. Resmi Gazete, (2012). Millî eğitim bakanlığına bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelik, Sayı:28480. Mills, G. E. (2003). Action research a guide for the teacher researcher (2nd ed.). Boston: Pearson Education. Narsap, N. (2006). Genel ve meslekî liselerde örgüt kültürü (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Marmara Üniversitesi, İstanbul. Okutan, M. (2008). Bir öğrenme mekânı olarak okul ve sınıf. Eğitime Bakış Eğitim-Öğretim ve Bilim Araştırma Dergisi, 11, 29-35. Öztay, F. E. (2006). Eğitim örgütlerinde insan kaynakları yönetimi ile oluşturulmuş kurum kültürünün öğretmen motivasyonuna etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Yeditepe Üniversitesi, İstanbul. Sanchez, J.E., Yoxsimar, A., & Hill, G.C. (2012). Uniforms in the middle school: Student opinions, discipline data, and school police data. Journal of School Violence, 11, 345–356. DOI: 10.1080/15388220.2012.706873 Şişman, M. (2007). Örgütler ve kültürler (2. Baskı). Ankara: Pegem. Terzi, A. R. (2005). İlköğretim okullarında örgüt kültürü. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 43, 423-442. Turan, S. (2008). Sınıfı bir yaşam alanı olarak yeniden düşünmek. Eğitime Bakış Eğitim-Öğretim ve Bilim Araştırma Dergisi, 11, 23-28. Uçar, R. ve Uçar H. İ. (2004). Japon eğitim sistemi üzerine bir inceleme: Çeşitli açılardan Türk eğitim sistemi ile karşılaştırma. Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, 1(1), 1-18. Retrieved from www.efdergi.yyu.edu.tr/makaleler/cilt_I/rezzan_ucar.doc. 245 Celal Teyyar Uğurlu, Soner Doğan, İhsan Topçu & Ahsen Demir Üstün, G. ve Çeğindir, N. Y. (2006). İlköğretim çağı çocukları ve annelerinin okul önlük ve formalarının konforundan memnuniyet durumlarının incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar e- Dergisi, 5, 113. Retrieved from http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr/gu.pdf Üstün, G. ve Çeğindir, N. Y. (2009). Ön ergen çocukların marka tercihlerinin incelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Sosyolojik Araştırmalar e- Dergisi, 1, 1-15. Retrieved from http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr/ustun-cegindir-marka.pdf Walmsley, A. (2011). What the United Kingdom can teach the United States about school uniform. Retrieved from http://eds.a.ebscohost.com/eds/pdfviewer/pdfviewer?vid=4&sid=94b8a5d b-e9ef-4161-b638-33b6075f6911%40sessionmgr4003&hid=4202 Yalazan, A. (2006). Genel liselerde yaratıcı örgüt kültürü oluşturmada okul yöneticilerinin rollerinin değerlendirilmesi (Ankara ili Çankaya ilçesi örneği), (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Gazi Üniversitesi, Ankara. Yeung, R. (2009). Are school uniforms a good fit? Results from the ECLS-K and the NELS. Educational Policy, 23, 847–874. doi:10.1177/0895904808330170 Yeşilyurt, E. (2009). Okul kültürünün öğretim başarısına olan etkisine yönelik öğretmen görüşleri (Elazığ ili örneği). Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 11(2), 195-214. Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin. Yıldırım, B. ve Sezginsoy, B. (2004). Liselerde öğrencilerin disiplinsiz davranışları ve sebepleri. XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, Malatya. Zeytin, N. (2008). İlköğretim okullarında bürokratikleşme ve okul kültürü (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir. Bu çalışma 8-10 Mayıs 2014 tarihleri arasında 9. Ulusal Eğitim Yönetimi Kongresi’nde sözlü bildiri olarak sunulmuştur. * 246 Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi 2015, Cilt 21, Sayı 2, ss: 247-270 www.kuey.net Lise Öğrencilerinin Demokratik Okul Kültürü Algılarının İncelenmesi Examining High School Students’ Perceptions of Democratic School Culture Kübra Atalay Kabasakal1, Sakine Göçer Şahin2, Hülya Kelecioğlu3, Selahattin Gelbal4, Burcu Atar5, Nuri Doğan6 Öz Bu araştırmanın amacı, liselerde öğrenim gören öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarını çeşitli değişkenler açısından incelemektir. Bu çalışmada ilk olarak lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarını ölçmek amacıyla “Demokratik Okul Kültürü Ölçeği” araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. 307 öğrenciye uygulanan 46 maddelik 5’li Likert tipi ölçekten elde edilen verilere açımlayıcı faktör analizi (AFA) uygulanmıştır. Yapılan faktör analizi sonucu ölçeğin 26 maddeden oluşan tek faktörlü bir yapıya sahip olduğu ortaya konmuştur. Ölçeğin güvenirliğini saptamak için hesaplanan Cronbach Alfa katsayısı, 0.944 olarak bulunmuştur. AFA sonucunda belirlenen tek faktörlü yapının geçerliğine kanıt elde etmek amacıyla 325 lise öğrencisinden oluşan başka bir gruptan toplanan verilere doğrulayıcı faktör analizi (DFA) uygulanmıştır. DFA’dan elde edilen uyum ve hata indeksleri, modelin kabul edilebilir bir uyuma sahip olduğunu göstermiştir. Lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algıları ayrıca çeşitli değişkenlere göre incelenmiştir. Araştırma bulguları, öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının cinsiyete, kardeş sayısına, baba eğitim durumuna göre farklılaşmadığını ancak öğrencilerin devam ettikleri okul türüne, kurum türüne, sınıf düzeyine, anne eğitim durumu ve gelir düzeyine göre farklılaştığını göstermiştir. Elde edilen sonuçların, öğrencilerin demokratik okul kültürü algısını etkileyen dinamiklerin belirlenmesine, buna dayanarak eğitim ortamlarının yeniden gözden geçirilmesi ve eğitim programlarının geliştirilme sürecine katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Demokrasi, demokratik eğitim, okul kültürü Abstract This research aims at analysing high school students’ perceptions of democratic school culture from several variables. At first, for the purpose of measuring the students’ perceptions of democratic school culture “Democratic School Culture Scale” had been developed by the researchers. The exploratory factor analysis (EFA) was conducted for the data obtained through the 5-pointed Likert type scale of 46 items which was applied to 307 students. Following the factor analysis, it was exhibited that the scale had a 26-item, single-factor construct. Cronbach Alpha coefficient calculated for determining the scale reliability was found to be 0.944. In order to obtain evidence for the validity of the single-factor construct which had been found in consequence of the EFA conducted in the pilot study, the confirmatory factor analysis (CFA) was done for the data collected from another group of 325 high school students. The fit and error indices obtained from the CFA demonstrated that the model had an acceptable fit. Based on the findings obtained, it was concluded that the scale developed was capable of exhibiting students’ perceptions of democratic school culture in a reliable and valid manner. The findings obtained have revealed that the students’ perceptions of democratic school culture do not differ on the basis of gender, the number of brothers and sisters, or father’s education level whereas their perceptions differ according to the type of school that they attend, the type of the institution, the grade level, mother’s education level, and to the family income. It is believed that the conclusions reached will contribute to determining the dynamics influential in students’ perceptions of democratic school culture and to revising the educational settings based on it, and thus to the development process of the curricula. Keywords: Democracy, democratic education, school culture Received: 16.01.2015 / Revision received: 25.05.2015 / Second revision received: 17.08.2015 / Approved: 21.08.2015 Dr., Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected], 2Araş. Gör,. Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected], 3Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected], 4Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected], 5Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected], 6Doç. Dr., Hacettepe Üniversitesi, Ankara, [email protected] 1 Atıf için/Please cite as: Atalay-Kabasakal, K., Göçer-Şahin, S., Kelecioğlu, H., Gelbal, S., Atar, B. ve Doğan, N. (2015). Lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarının incelenmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 21(2), 247-270. doi: 10.14527/kuey.2015.010 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan Giriş Çağdaş eğitimin hedefleri arasında topluma karşı sorumluluk taşıyan, toplumsal sorunlara duyarlı, eleştirel bakış açısına sahip ve üretken bireyler yetiştirmek yer almaktadır. Bireylere bu özelliklerin kazandırılabilmesi, eğitim ortamlarında düzenlemeye gidilmesini gerektirir. Eğitim, evde, okulda, sokakta dahi devam eden bir süreçtir; ancak bunun sistematik ve istendik bir şekilde gerçekleştirildiği yer, okullardır. Okul sadece ortak bir ulusal ideolojinin ve tarihsel belleğin kazandırıldığı yer değil, öğrencilerin ailevi ve toplumsal özelliklerine bakılmaksızın eşit muamele gördüğü bir ortam olarak görülebilir. Bu ortam insanların farklılıklarının ve eşitsizliklerinin ötesinde onursallık açısından eşit oldukları ve hukuksal ve siyasal anlamda eşit muamele görmeleri gerektiği düşüncesine dayanır (Schnapper, 1998). Tüm bu özellikler demokrasinin bir gereğidir. Demokrasi sözlük anlamı itibariyle halkın kendi kendini yönetme biçimi olarak tanımlanmaktadır. Demokrasi hükümetler için alışıldık bir kavram olmakla birlikte yalnızca yönetim biçimlerini ifade etmede kullanılan bir kavram değildir. Eğitim alanında demokrasi, davranışsal olarak birebir katılımcı bir süreç olarak ele alınır. Buradaki temel düşünce, insanların, kendilerini etkileyen kararların alınması sürecine yakından ve yaygın bir biçimde katılmalarını sağlamaktır (Taçman, 2006). Demokrasilerin eğitime olan ihtiyacı, yaşam biçimini düzenlemeyi hedefleyen diğer sistemlerle benzerdir. Her sistem gibi demokrasi de varlığını sürdürebilmek için kendi değerlerini benimsemiş insanlara ihtiyaç duymaktadır. Bu ihtiyacı karşılamanın en sağlıklı ve en güvenilir yolunun ise eğitimle kültürlenme yolundan geçtiği söylenebilir (Yeşil, 2010). Okulların, toplumun mevcut kültürünü yeni yetişenlere aktarması, değişik yaşantılara sahip olarak toplumun farklı kesimlerinden ve alt kültürlerinden okula gelenler arasında bütünleşmeyi sağlaması, çatışmaları azaltması, ulusal çıkarlar çevresinde ortak bir birlik bilinci ve güç oluşturması beklenir (Şişman, 2002). Demokratik okul tıpkı demokrasi gibi kendi kendine ortaya çıkan bir durum değildir. Demokratik okul, eğitimcilerin demokrasiyi yaşamın içerisine uyarlamak için yaptıkları düzenlemelerin, oluşturdukları ortamın bir sonucudur (Apple ve Beane, 2006). Ülkemizde demokrasi bilincinin aşılanması için okullarda verilen eğitimin yanı sıra çeşitli projelerle de (Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri, Kamusal Başarı Modeli, Yurttaş Olmak İçin) yürütülmüştür (Millî Eğitim Bakanlığı [MEB], 2014). Bu çalışmaların demokrasi bilincini geliştirmede katkısı oldukça önemlidir. Ancak tüm bunların davranışa dönüşmesi demokratik bir okul kültürünün tesis edilmesiyle olanaklı hale gelir. Demokrasinin tüm ilke ve kurallarıyla yerleşmesi, bunun bir yaşayış biçimi olarak benimsenmesiyle mümkündür. Demokrasi, özelliği gereği ancak yaşanarak öğrenilebilir. Demokrasinin yaparak yaşayarak öğrenilmesi, eğitim ortamlarının bu amaca yönelik olarak düzenlemesini gerektirir. Bu anlamda öğretmen ve yöneticilerin 248 Demokratik Okul Kültürü davranışlarını şekillendiren değerler ve anlamların bir toplamı olan okul kültürünün eşit, aktif, adil bir şekilde tüm bireylerin rol aldığı, kısacası demokratik olması gerekmektedir. Eğitim sürecine demokratik katılım ile bireyler; Sorumluluk, özgüven ve kendileri hakkında olumlu düşünce geliştirirler. Karar almayı, Kendi görüşünü ifade etmeyi başka görüşleri saygı duymayı, Kendi görüşlerini duyurmayı ve başkalarının görüşünü dinlemeyi, Soru sormayı ve tutum oluşturmayı, Kendileri ve başkalarıyla ilgilenmeyi, Kendi hakları ve sınırlıkları ile sorumluluklarını öğrenirler (USAİD Projesi, 2012). Demokratik okul veya demokratik eğitim süreci içerisinde yer alan birçok kavram ve öğe vardır. Bunlar, demokratik değerler, demokratik tutum, demokratik davranış, demokratik okul, demokrasi algısı vs. olarak sıralanabilir. Ülkemizde demokrasi ile ilgili bu kavramlar üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların daha çok demokratik değer (Akın ve Özdemir, 2009; Güven ve Akkuş, 2004; Karadağ vd., 2006; Kolaç ve Karadağ, 2012; Selvi, 2006; Yiğittir ve Öcal, 2010; Yüksel, Bağcı ve Vatansever, 2013) ve demokratik tutum (Büyükkaragöz ve Kesici, 1996; Gömleksiz ve Kan, 2008; Karahan, Sardoğan, Özkamalı ve Dicle, 2006; Saracaloğlu, Evin ve Varol, 2004; Şimşek vd., 2004; Taçman, 2006; Toper, 2007) kavramları üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bunun yansıra demokrasinin, demokratik eğitimin ve demokratik okul kültürünün tanımlanması ve yeterliklerinin belirlenmesi ile ilgili çalışmalar da (Demirbolat, 1999; Şahin, 2004; Şişman, Güleş ve Dönmez, 2010) bulunmaktadır. Bunların yanı sıra demokratik tutum ölçeği geliştirme ve uyarlama ile ilgili de çalışmalar bulunmaktadır. Gözütok (1995) tarafından yapılan bir çalışmada “Teacher Opinioaire on Democracy” başlıklı bir ölçek Türkçeye “Demokratik Tutum Ölçeği” olarak çevrilmiş ve geçerlik güvenirlik çalışması yapılmıştır. Zencirci’nin (2003) yaptığı bir çalışmada 24 maddeden ve tek boyuttan oluşan “Demokratik Tutum Algısı Ölçeği” ile 18 maddeden ve tek boyuttan oluşan “Demokratik Değerler Ölçeği” geliştirmiştir. Erdem ve Sarıtaş (2006) tarafından sınıf öğretmenliği bölümü öğrencilerinin algılarına göre öğretim elemanı davranışlarının demokratikliği, 57 maddelik bir anket formu ile değerlendirilmiştir. Kesici’nin (2008) araştırmasında kullandığı ve kendisinin Türkçeye uyarladığı “Demokratik Olmayan Öğretmen İnançları Ölçeği” demokrasi eğitimi alanı ile ilgili bir başka ölçektir. Yeşil (2010) tarafından yapılan bir çalışmada demokratik öğretmen davranış kararlılığı ölçeğinin geçerlik ve güvenirliği incelenmiştir. 249 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan Alan yazın taraması sonucunda demokratik okul kültürü ile ilgili yapılan çalışmaların yürütüldüğü örneklemlerin genelde öğretmen ve öğretmen adaylarının olduğu, lise ve ilköğretimlerde yapılan çalışmaların sınırlı olduğu, ayrıca demokratik okul kültürü algısı ile ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. Oysaki demokratik okulun bir gereği olarak okulun tüm bileşenlerinin karar verme sürecinde olması gerektiği göz önünde bulundurulduğunda, okul bileşeninin en genç ve en önemli üyesi olan öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı, gelecek nesillerin nasıl bir demokrasi bilincine sahip olacağı hakkında fikir verecektir. Çünkü okullar ve toplum birbirinin aynasıdır (Şişman vd., 2010). Öğrenciler birer yetişkin olduklarında, okulda öğrendikleri davranışları toplumda sürdürmeye devam ederler (Morrison, 2008). Söz sahibi olma, karar almada genelde göz ardı edilen öğrencilerin bu konudaki görüşleri, okul kültürünün yeniden düzenlenmesine, programların gözden geçirilmesine katkıda bulunacaktır. Eğitim sürecine demokratik katılımının önemi, demokratik okulların gerekliği, özellikle ortaöğretim öğrencileri üzerinde yapılan çalışmaların sınırlılığından hareketle bu çalışmada ilk olarak demokratik okul kültürü ölçeği geliştirilme süreci ele alınmış ardından ortaöğretim öğrencilerinin demokratik okul kültürü algısı çeşitli değişkenlere göre incelenmiştir. Birey olmak adına önemli bir dönem olan ortaöğretimdeki öğrencilerin demokratik okul kültür algılarının belirlenmesi, bu süreci etkileyen dinamiklerin incelenmesinin demokratik bir okul kültürünün yaratılmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Yöntem Katılımcılar Bu çalışmada, kullanılan ölçme aracının geliştirildiği (açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi için 2 ayrı grup) ve araştırmanın yürütüldüğü grup olmak üzere 2 farklı katılımcı grubu bulunmaktadır. Ölçek geliştirme sürecinde açımlayıcı faktör analizi (AFA) için çalışma grubunu, lise öğrenimine devam eden ve araştırmaya gönüllü olarak katılan 337 öğrenci oluşturmaktadır. Bu grubun %36.2’si (n = 122) kadın, %63.8’i (n = 215) erkektir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %49.3’ü (n = 166) devlet okuluna, %50.7’si (n = 171) özel okula devam etmektedir. Bu öğrencilerden %1.2’si (n = 4) hazırlık sınıfında, %30’u (n = 101) 9. sınıfta, %27.6’sı (n = 93) 10. sınıfta, %28.2’si (n = 95) 11. sınıfta ve %13.1’i (n = 44) 12. sınıfta okumaktadır. Ölçek geliştirme sürecinde, geçerlik çalışması için yapılan doğrulayıcı faktör analizi (DFA) için AFA’nın yapıldığı gruptan farklı ancak demografik olarak bu gruba benzer 325 lise öğrencisinden veri toplanmıştır. Bu grubun %38.8’si (n = 119) kadın, %61.2’si (n = 188) erkektir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %44.6’sı (n = 137) devlet okuluna, %55.4’ü (n = 170) özel okula devam etmektedir. Bu öğrencilerden %25.4’ü (n = 78) 9. Sınıfta, %24.8’i (n = 76) 10. sınıfta, %29’u (n = 89) 11. sınıfta ve %20.8’i (n = 64) 12. sınıfta okumaktadır. 250 Demokratik Okul Kültürü Lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi bu grup üzerinden elde edilen verilerle yapılmıştır. Veri Toplama Aracı Araştırmada veri toplamak amacıyla kişisel bilgi formu ve araştırmacılar tarafından geliştirilen Demokratik Okul Kültürü Algısı Ölçeği (DOKAÖ) kullanılmıştır. Lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarını belirlemek amacıyla Demokratik Okul Kültürü Ölçeği, Crocker ve Algina (1986) ve Cronbach (1984) tarafından önerilen veri toplamadaki analitik süreç izlenerek geliştirilmiştir. İlk olarak ölçeğin amacı ve ölçülecek özellikler belirlenmiştir. Ölçek için madde havuzu oluşturmak amacıyla demokratik okul kültürünün tanımlanması, yeterliklerinin belirlenmesi, demokratik davranışların, değerlerin ve tutumların ölçülmesi ile ilgili yapılan araştırmalar incelenmiştir. Bu çerçevede yazılan 54 madde için taslak form oluşturulmuştur. Hazırlanan taslak formda yer alan maddelerin demokratik okul kültürü algısını ölçmeye ne derece uygun olduğu, ölçme ve değerlendirme (n=6) ve eğitim yöntemi teftişi ve planlaması alan uzmanlarının (n=2) görüşüyle değerlendirilmiştir. Alan uzmanlarının ortak görüşleriyle 8 madde ölçekten çıkartılmış ve kalan 46 madde üzerinde ise anlaşılırlık açısından çeşitli düzeltmeler yapılarak uygulama formu oluşturulmuştur. Uygulama formunda yer alan her bir maddeye verilecek tepkiler, “hiçbir zaman”(1), “nadiren”(2), “bazen”(3), “çoğunlukla”(4), “her zaman”(5) şekilde beş kategorili olarak derecelendirilmiştir. Buna göre ölçekten elde edilen daha yüksek puanlar, demokratik okul kültürü algısının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Hazırlanan ölçeğin yapı geçerliğine kanıt sağlamak amacıyla verilere açımlayıcı faktör analizi (AFA) uygulanmıştır. Faktör analizi yapılmadan önce verilerin bu analizin sayıltılarını karşılayıp karşılamadığı incelenmiştir. Bu amaçla önce verilerin hatasız girilip girilmediği kontrol edilmiştir. Varsayımların test edilmesi sonrası 30 kişi veri setinden çıkartılmış ve analize 307 kişi ile devam edilmiştir. Faktör analizinden önce yapılan madde analizinde ölçekten, madde-toplam korelasyon 0.20’nin altında olan 6 madde çıkartılmıştır. Ardından yapılan faktör analizinde ise ilk faktörde 0.30’un üzerinde faktör yükü vermeyen 14 madde ölçekten çıkartılmıştır. Ölçekte yer alan 3. ve 5. maddelerin asıl olarak ilk faktöre yüksek yük vermemesine rağmen bu maddelerin içeriği göz önünde bulundurularak ölçekte yer almalarına karar verilmiştir. AFA sonucu ortaya konan bu yapının, tek boyut üzerine kurulduğu söylenebilir. 26 maddeden oluşan tek boyut ölçeğin %44.3’ünü açıklamaktadır. Ayrıca ölçekte yer alan maddelerin faktör yük değerli 0.303 ile 0.795 arasında değişmektedir. Ölçeğin güvenirliği için, bir iç tutarlık katsayısı olan Cronbach’s Alpha katsayısı 0.944 olarak hesaplanmıştır. Ölçekten alınabilecek puanlar 26 ile 130 arasında 251 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan değişmekte; yüksek puanlar, öğrencinin okul kültürünü düşük puana göre daha demokratik olarak algıladığını göstermektedir. Ölçek geliştirme çalışmasında yapılan AFA sonucunda belirlenen tek faktörlü yapının geçerliğine kanıt elde etmek amacıyla ikinci bir çalışma yapılmıştır. Pilot uygulamanın yapıldığı örnekleme benzeyen ve 325 lise öğrencisinden oluşan başka bir gruptan, AFA çalışmalarına dayanarak hazırlanan demokratik okul kültürü algısı ölçeği aracılığıyla veri toplanmış ve bu veriler üzerinde doğrulayıcı faktör analizi (DFA) çalışmaları yürütülmüştür. Elde edilen verilerin DFA uygulamaya uygun olup olmadığı, verilerin DFA’nın sayıltılarını sağlayıp sağlamadığı kontrol edilmiştir. Yapılan inceleme sonucu 18 kişi veri setinden çıkarılmış; analize 307 kişi ile devam edilmiştir. DFA’dan elde edilen modelin geçerliğini değerlendirmek için alanyazında, χ2’nin örneklem büyüklüğüne duyarlı olması nedeniyle, normlaştırılmış ki-kare olarak adlandırılan χ2/sd oranının kullanılması önerilmekte; büyük örneklemlerde bu oranın 3’ün altında olması mükemmel uyumun, 5’in altında olması ise orta düzeyde uyumun göstergesi kabul edilmektedir (Kline, 2005). RMSEA ve RMR değerlerinin 0.05’ten küçük veya eşit olması iyi bir uyumu, 0.05 ile 0.08 arasında olması yeterli bir uyumu, 0.08 ile 0.10 arasında olması ise orta düzeyde uyumu göstermektedir (Brown, 2006). CFI değerinin ise 0.95’ten daha büyük olması mükemmel uyumun, 0.90 ve üzerinde olması kabul edilebilir bir uyumun göstergesidir (Tabachnick ve Fidell, 2001). Analizler sonucunda RMSEA = .081; CFI = .97; SRMR = .054 olarak elde edilmiştir. Ayrıca χ2 = 878.45 (sd = 295) istatistiğinin manidar olduğu (p < .01) gözlenmiş ve χ2/ sd = 2.97 olarak hesaplanmıştır. Bu sonuçlar, modelin kabul edilebilir bir uyum iyiliğine sahip olduğunu göstermektedir. Kişisel bilgi formunda öğrencilerin cinsiyeti, devam ettikleri kurum türü, sınıf düzeyleri, okul türleri, kardeş sayıları, anne eğitim durumları, baba eğitim durumları ve ailenin gelir düzeyi ile ilgili sorular yer almaktadır. Verilerin Analizi Araştırmada, öğrencilere uygulanan ölçekle elde edilen veriler, uygun istatistiksel teknikler kullanılarak analiz edilmiş ve tablolaştırılmıştır. Öğrencilerin cinsiyeti, devam ettikleri kurum türü, kardeş sayılarına göre demokratik okul kültürü algılarının farklılaşıp farklılaşmadığı t-testi ile incelenmiştir. Öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının devam ettikleri okul türü, sınıf düzeyi, anne eğitim düzeyi, baba eğitim düzeyi ve gelir durumlarına göre farklılaşıp farklılaşmadığı ise tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile incelenmiştir. ANOVA yapılmadan önce varyansların homojenliği Levene Testi ile test edilmiş ve ele alınan tüm durumlar için bu sayıltının karşılandığı görülmüştür. ANOVA sonucunda anlamlı çıkan farkların hangi grup veya gruplardan kaynaklandığını belirlemek amacıyla POST HOC çoklu karşılaştırma testleri uygulanmıştır. 252 Demokratik Okul Kültürü Bulgular Demokratik okul kültürü algısının, öğrencilerin cinsiyeti, devam ettikleri kurum türü ve kardeş sayılarına göre farklılık gösterip göstermediğini incelemek amacıyla ölçekten elde edilen toplam puan “ilişkisiz örneklemler için t-testi” ile analiz edilmiş, sonuçlar Tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1 DOKAÖ Puanlarının Cinsiyet, Kurum Türü ve Kardeş Sayısına Göre t-testi Sonuçları Değişkenler Cinsiyet Kadın Erkek Kurum türü Devlet Özel Kardeş Sayısı 2 ve daha az 2'den çok n X S sd Ortalama fark t p 119 188 90.287 88.079 21.394 20.580 305 2.208 .902 .368 137 170 85.347 91.826 20.146 21.093 305 -6.478 -2.729 .007 180 121 90.980 86.319 20.232 21.202 299 4.661 1.922 .056 Tablo 1’de görüldüğü üzere kadın öğrencilerin ölçek puanları ( X = 90.287; S = 21.394; n = 119) erkek öğrencilerin puanlarından ( X = 88.079; S = 20.580; n =188) daha yüksektir ancak bu fark manidar değildir. Buna göre cinsiyete göre lise öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarının manidar farklılık göstermediği (t305 = 0.902, p > .05) belirlenmiştir. Yine Tablo 1 incelendiğinde öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının kurum türüne bağlı olarak farklılık gösterdiği görülmektedir (t305 = 2.729, p < .05). Buna göre özel okula devam eden öğrencilerin ölçek puanları ( X = 91.826; S = 21.093; n = 170) devlet okuluna devam eden öğrencilerin ölçek puanlarından ( X = 85.347; S = 20.146; n = 137) manidar bir şekilde daha yüksektir. Özel okullardaki öğrencilerin kendi okullarındaki kültürel yapıyı devlet okulundaki öğrencilerden daha demokratik olarak algıladıkları diğer bir ifadeyle özel okulların devlet okullarından daha demokratik bir kültür ortamına sahip olduğu söylenebilir. Tablo 1 incelendiğinde 1 ve 2 kardeşi olan öğrencilerin ölçek puanlarının ( X = 90.980; S = 20.232; n = 180) 2’den fazla kardeşi olan öğrencilerin ölçek puanlarından ( X = 86.319; S = 21.202; n = 112) daha yüksek olduğu ancak bu farkın anlamlı olmadığı görülmektedir. Buna göre öğrencilerin okullarındaki kültürü demokratik olarak algılama düzeylerinin, kardeş sayısına göre manidar bir farklılık göstermediği (t299 = 1.922, p> .05) belirlenmiştir. Öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının devam ettikleri okul türüne, sınıf düzeyine, anne eğitim düzeyine, baba eğitim düzeyine ve gelir düzeyine göre farklılık gösterip göstermediği, tek yönlü varyans analizi ile 253 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan incelenmiştir. Bunun öncesinde, ele alınan değişkenlere ait öğrenci sayıları, ortalama ve standart sapmalarını içeren betimsel istatistikler Tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2 DOKAÖ Puanlarının Ele Alınan Değişkenlere Göre Betimsel İstatistikleri Değişkenler Okul Türü Anadolu Lisesi (AL) Fen Lisesi (FL) Anadolu/Sağlık Meslek Lisesi (SML) Genel Lise (GL) Endüstri Meslek Lisesi (EML) Sınıf 1. sınıf 2. sınıf 3. sınıf 4. sınıf Anne Eğitim Düzeyi Ortaokul ve altı Lise Üniversite ve üstü Baba Eğitim Düzeyi Ortaokul ve altı Lise Üniversite ve üstü Gelir Düzeyi 1500 TL ve altı 1500 TL -3000 TL 3000 TL ve üstü n (%) X S 147 (%47.9) 20 (%6.5) 23 (%7.5) 33 (%10.7) 84 (%27.4) 92.89 86.92 78.96 93.85 83.29 20.41 20.99 22.41 19.20 20.05 78 (%25.4) 76 (%24.8) 89 (%29) 64 (%20.8) 92.08 91.44 88.47 82.76 20.31 19.49 20.29 23.03 117 (%38.2) 77 (%25.2) 112 (%36.6) 86.36 87.18 92.96 22.30 19.93 19.60 89 (%29.2) 77 (%25.2) 139 (%45.6) 86.39 86.19 91.97 22.64 19.74 20.19 77 (%27.2) 83 (%29.3) 123 (%43.5) 83.48 88.49 92.73 20.98 21.38 20.04 Tablo 2’ye göre araştırmaya katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu (%47.9) Anadolu Lisesine devam etmekte olup, Anadolu/Sağlık Meslek Liseleri (%7.5) ile Fen Liselerine (%6.5) devam eden öğrenci sayısı en azdır. Ortalamalara göre en yüksek ölçek puanına sahip olan öğrenciler yine Anadolu Lisesi öğrencileri iken, en düşük puana sahip olan öğrencilerin Anadolu/Sağlık Meslek Lisesi ve ardından Endüstri Meslek Lisesi’ne devam eden öğrencilerin olduğu görülmektedir. Sınıf değişkenine göre her sınıf düzeyinde yaklaşık olarak benzer oranda öğrenci bulunmaktadır. Sınıf düzeylerine göre öğrencilerin ölçek puanları incelendiğinde en yüksek puana sahip öğrencilerin 1.sınıf ( X = 92.08); en düşük puana sahip öğrencilerin ise 4.sınıf ( X = 82.76) öğrencilerinin olduğu görülmektedir. 254 Demokratik Okul Kültürü Anne ve baba eğitim düzeylerine göre anne ve babası üniversite veya daha üzeri bir eğitim düzeyine sahip olan öğrencilerin ölçek puanlarının en yüksek olduğu görülmektedir. Anne eğitim düzeyine göre en düşük ölçek puanına sahip öğrenciler, annesi ortaokul ve altı düzeyinde ( X = 86.36) bir eğitim düzeyinde olanlar iken; baba eğitim düzeyine göre en düşük ölçek puanına sahip öğrencilerin, babası lise mezunu ( X = 86.19) olanların olduğu görülmektedir. Gelir düzeyine göre araştırmaya katılan öğrencilerin (%43.5) çoğunluğunun 3000 TL ve üzeri bir aile gelirine sahip olduğu görülmektedir. Yine en yüksek ölçek puanına ( X = 92.73) sahip olan öğrencilerin bu gelir düzeyindeki öğrenciler olduğu görülmektedir. Demokratik okul kültürü algısına dair elde edilen bu istatistiklerin belirtilen bu değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğini belirlemek üzere yapılan tek yönlü varyans analizi sonuçları Tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3 DOKAÖ Puanlarının Ele Alınan Değişkenlere Göre ANOVA Sonuçları sd F p Okul Türü (4.302) 4.91 .001 Sınıf (3.303) 2.88 .036 Anne Eğitim Düzeyi (2.303) 3.28 .039 Baba Eğitim Düzeyi Gelir Düzeyi (2.302) (2.282) 2.81 4.756 .062 .009 Değişkenler Farkın Kaynağı AL-SML,AL-EML, GLSML, GL- EML 1-4. 2-4 Ortaokul ve altı ile üniversite ve üstü 1500 altı ile 3000 ve üstü Tablo 3’te öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının, devam ettikleri okul türüne göre anlamlı bir farklık gösterdiği bulunmuştur (F = 4.91, p < .05). Başka bir deyişle, öğrencilerin demokratik okul kültürü algıları devam ettikleri okul türüne bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Farkların hangi gruplar arasında olduğunu belirlemek amacıyla yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Anadolu Lisesi ( X = 92.89) ve Genel Lise öğrencilerinin ( X = 93.85) demokratik algı düzeyi puanları, Sağlık Meslek Lisesi ( X = 78.96) ve Endüstri Meslek Lisesi ( X = 83.29) öğrencilerinden anlamlı şekilde yüksektir. Anadolu Lisesi ve Genel Lise öğrencileri, okullarındaki kültür yapısını Sağlık Meslek Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi öğrencilerinden daha demokratik olarak algılamaktadırlar. Tablo 3’te öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı, devam ettikleri sınıf düzeyine göre anlamlı bir farklık göstermektedir (F = 2.88, p < .05). Diğer bir ifadeyle araştırmaya katılan öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı sınıf düzeyine göre bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Farkların hangi gruplar arasında olduğunu bulmak amacıyla yapılan LSD testinin sonuçlarına göre, 4. sınıf ( X = 82.76) öğrencilerinin algı puanları, 1. sınıf ( X = 92.08) ve 2. 255 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan sınıf ( X = 91.44) öğrencilerinkinden manidar düzeyde düşüktür. Bu bulguya göre 4. sınıf öğrencileri okul ortamlarını 1 ve 2. sınıf öğrencilerine göre daha az demokratik olarak değerlendirmektedirler. Tablo 3’te öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının, anne eğitim düzeyine göre anlamlı bir farklılık gösterdiği görülmektedir (F = 3.28, p < .05). Başka bir deyişle, öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı anne eğitim düzeyine göre bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Farkların hangi gruplardan kaynaklandığını belirlemek amacıyla yapılan LSD testinin sonuçlarına göre, annesi üniversite ve üstü eğitim bir eğitim düzeyine sahip ( X = 92.96) olan bireyler, bulundukları okulun kültürünü, annesi ortaokul ve altı ( X = 86.36) eğitime sahip olan öğrencilere göre daha demokratik olarak değerlendirmektedir. Tablo 3’e göre öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı, baba eğitim düzeyine göre anlamlı bir farklık göstermemektedir (F = 2.81, p > .05). Öğrencilerin bulundukları okullardaki kültürün demokratik olup olmadığına dair algısı, baba eğitim düzeyine göre anlamlı bir şekilde değişmemektedir. Öğrencilerin demokratik okul kültürü algısının, aile gelir düzeyine göre anlamlı bir farklık gösterdiği bulunmuştur (F = 4.756, p < .05). Buna göre öğrencilerin demokratik okul kültürü algısı, aile gelir düzeyine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. LSD testinin sonuçlarına göre, gelir düzeyi 1500 altı olanlar ile 3000 üstü olanların demokratik okul kültürleri arasında anlamlı bir fark bulunmaktadır. Bu gruplara ait ortalama ölçek puanları incelendiğinde, üst gelir düzeyinde olan bireylerin, alt gelir düzeyinde olan bireylere göre okul ortamlarını daha demokratik olarak algıladıkları söylenebilir. Tartışma, Sonuç ve Öneriler Bu araştırmada liselerde öğrenim görmekte olan öğrencilerin demokratik okul kültürü algıları cinsiyet, kardeş sayısı, kurum türü, okul türü, sınıf düzeyi, anne eğitim düzeyi, baba eğitim düzeyi ve gelir düzeyi değişkenlerine göre incelenmiştir. Bu amacı gerçekleştirmek üzere ilk olarak demokratik okul kültürü algısı ölçeği araştırmacılar tarafından geliştirilmiştir. Ölçeğin güvenirlik ve geçerliği için çeşitli incelemelerden sonra yapılan istatistiksel analizlerle belirtilen değişkenlere göre sonuçlar değerlendirilmiştir. Bu çalışmada ele alınan değişkenlerden biri cinsiyettir. Cinsiyet, tutum, algı, değer gibi kavramların incelendiği durumlarda bir etki yaratabilecek bir faktör olduğundan bu çalışmayla beraber birçok çalışmada ele alınan değişkenlerden biridir. Bektaş ve Kılıç’ın (2011) öğretmen adaylarının demokratik tutum ve okul kültürünü incelemeye yönelik yaptıkları çalışmada cinsiyete göre demokratik tutumun değişmediği, ancak okul kültürü algısının cinsiyete göre farklılık gösterdiği belirtilmiştir. Erdem ve Sarıtaş’ın (2006) eğitim fakültesi 256 Demokratik Okul Kültürü öğrencilerinin öğretim elemanlarının davranışlarının demokratikliğine ilişkin algılarını inceledikleri çalışmada yine bu değişkenin cinsiyetlere göre bir farklılık göstermediği ifade edilmiştir. Bu sonuç ayrıca Gözütok (1995), Büyükkaragöz ve Kesici (1996), Ercoşku ve Nalçacı (2011), Ektem ve Sünbül (2011) tarafından elde edilen sonuçlar ile paralellik göstermektedir. Bununla birlikte alanyazında demokrasi ile ilgili yapılan ve cinsiyet değişkeninin etkili olduğu çeşitli çalışmalar da yer almaktadır. Örneğin Büyükkaragöz (1990) tarafından yapılan araştırmada liseli kadın öğrencilerin demokratik tutum ve davranışları gösterme sıklıkları erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur. Moely ve diğerleri (2002) tarafından yapılan çalışmada üniversite öğrencilerinin demokratik tutum ve becerilerinin cinsiyete göre farklılık gösterdiği, kadınların daha olumlu bir tutuma sahip olduğu belirtilmektedir. Taçman (2007) tarafından yapılan bir çalışmada sınıf öğretmenlerinin demokratik tutumlarında cinsiyete göre bir farklılık olup, bu farklılık kadınların lehinedir. Yine Gömleksiz ve Çetintaş (2011) öğretmen adayları üzerinde yaptıkları araştırmada kadın öğrencilerin demokratik tutumlarının, erkek öğrencilere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuşladır. Saracaloğlu ve diğerleri (2004) ise kadın öğretmen adaylarının erkek öğretmen adaylarına göre daha yüksek demokratik tutumlara sahip olduğunu ifade etmişlerdir. Kuş ve Çetin (2014) tarafından ilköğretim öğrencileri üzerinde yapılan çalışmada kadın öğrencilerin daha demokratik bir algıya sahip olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak kadın ve erkek öğrencilerinin demokratik okul kültürü algıları arasında bir farklılık olmadığı, öğrencilerin benzer demokratik algılara sahip olduğu söylenebilir. Bu durum, öğrencilerin eğitim gördükleri okullarda öğretmen ve yöneticilerin öğrencilere olan yaklaşımlarının cinsiyete göre değişmediği, bir anlamda demokratik uygulamalarda cinsiyet ayrımının yapılmadığı anlamına gelebilir. Araştırma bulguları incelendiğinde kadın öğrencilerin ortalama 90; erkek öğrencilerin ise 88 gibi bir puana sahip oldukları görülmektedir. 26 maddelik ölçekten alınabilecek en yüksek puanın 130; en düşük puanın ise 26 olduğu düşünüldüğünde, öğrencilerin bulundukları okul ortamını demokratik olarak yorumlaması ve bunun cinsiyete göre farklılık göstermemesi sevindiricidir. Çünkü demokratik bir toplumun oluşması yalnızca kadın veya yalnızca erkeklere değil; her iki cinsiyetin aktif katılımına bağlıdır. Bu anlamda okullarda cinsiyet ayrımı yapılmaksızın bu bilincin kazandırılması yönünde bir kültürün bulunduğu söylenebilir. Çalışmada elde edilen bir diğer bulgu öğrencilerin okul kültürünün demokratikliğine ilişkin algılarının öğrenim gördükleri okulların türüne göre farklılık göstermesidir. Buna göre özel okullardaki öğrenciler, okullarındaki eğitim-kültür ortamlarını devlet okullarındaki öğrencilere göre daha demokratik olarak algılamaktadır. Kalaycı (2005) tarafından yapılan bir çalışmada ilköğretim okulu öğrencilerinin okullarında hangi durumları problem olarak algıladıkları incelenmiştir. Buna göre devlet okulunda öğrenim gören öğrenciler için öğretmenlerin öğrencilere eşit davranmaması birinci sırada yer 257 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan alırken; özel okullarda öğrenim gören öğrenciler için öğretmenin bağırması birinci sırada yer almaktadır. Bu durum, öğrencilerin sınıflarındaki yaşantılarının bir göstergesi niteliğindedir. Öğretmenlerin adil davranması demokratik okul kültürünün bir gereği olup, bu davranışın devlet okullarında nispeten daha az sergilendiği görülmektedir. Özel okulu tercih eden ailelerin, sosyo-ekonomik durumu daha yüksek olan ailelerin olduğu bilinmektedir. Nitekim bu okullarda eğitim ücretsiz değil; ailelerin bütçesinden karşılanmaktadır. Özel okullarda sınıfların, devlet okullarındaki kadar kalabalık olmadığı, öğrencilerin, eğitim ortamında nispeten daha aktif olduğu söylenebilir. Özel okullarda öğrencilerin daha demokratik bir okul kültüründe yetişmesi ancak devlet okullarında bunun daha az sergilenmesi sosyal devlet anlayışına göre düşündürücüdür. Bu durum, MEB tarafından ortaya konan ortaöğretim kurumlarının amacını gerçekleştirmede devlet okullarının daha az işlevsel olduğunu göstermektedir. Araştırmada incelenen bir diğer bağımsız değişken kardeş sayısıdır. Buna göre ortaöğretim öğrencilerinin demokratik okul kültürü algıları kardeş sayısına göre anlamlı bir farklılık göstermemektedir. 1 veya 2 kardeşi olanlar ile 2’den fazla kardeşe sahip olanların demokratik okul kültürü algıları benzerdir. Yüksel ve diğerleri (2013) tarafından yapılan bir çalışmada ilköğretim son sınıf öğrencilerinin demokratik değerlere sahip olma dereceleri incelenmiştir. Bu çalışmada ele alınan değişkenlerden biri ailedeki birey sayısı olup, uygulanan ölçeğin alt boyutlarının hiçbirinde ailedeki birey sayısına göre bir farklılık elde edilmemiştir. Yine Aydemir ve Aksoy (2010), Bektaş ve Kılıç (2011) tarafından yapılan çalışmalarda öğretmen adaylarının demokratik tutumlarının sahip oldukları kardeş sayısına göre farklılık göstermediği belirtilmiştir. Kardeş sayısı ile ilgili elde edilen sonuç bu bulgular ile paralellik göstermektedir. Oysaki Gömleksiz ve Çetintaş’ın (2011) öğretmen adaylarının demokratik tutumlarını incelendikleri çalışmada öğrencilerin sahip oldukları kardeş sayısına göre demokratik tutumları farklılaşmakta; kardeş sayısı arttıkça öğrencilerin daha olumlu bir demokratik tutuma sahip oldukları belirtilmiştir. Bu çalışmadan ele edilen bulgulara göre okullarda, öğretmen ve yöneticilerin öğrencilere olan yaklaşımlarında, öğrencilerin sahip oldukları kardeş sayısının etkili olmadığı söylenebilir. Ancak öğrencilerin ölçekten elde ettikleri puanlar incelendiğinde 2’den az kardeşi olan öğrencilerin ölçek puanlarının 2’den fazla kardeşi olan öğrencilere göre daha fazla olduğu görülmektedir. Her ne kadar bu fark, istatistiksel olarak anlamlı çıkmamış olsa da anlamlılık düzeyi incelendiğinde bunun sınır durumunda olduğu göze çarpmaktadır. Bu durum, öğretmen ve yöneticilerin, 2’den az kardeşi olan öğrencilere daha demokratik davrandığı, bu öğrencilerin eğitim ortamlarında nispeten daha aktif bir rol aldığı şeklinde yorumlanabilir. Hiç şüphesiz, daha az kardeşe sahip olan öğrencilerin daha demokratik bir eğitim ortamında yetişmeleri sadece kardeş sayısı ile açıklanacak bir durum değildir. Bu değişkenin, anne-baba eğitim düzeyi, gelir düzeyi vs. ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. 258 Demokratik Okul Kültürü Araştırmada ele alınan bir diğer değişken okul türü olup, öğrencilerin öğrenim gördükleri okulun türüne göre demokratik okul kültü algılarının farklılaştığı görülmektedir. Bu farklılığa genel açıdan bakıldığında Endüstri ve Sağlık Meslek Liselerinin ölçek puanlarının diğer bir ifadeyle meslek liselerinin diğer okul türlerine göre daha düşük olduğu görülmektedir. Saracaloğlu ve diğerleri (2004) tarafından yapılan çalışmada öğretmen adaylarının demokratik tutumlarının mezun oldukları okul türüne göre farklılık gösterdiği belirtilmiştir. Buna göre mesleki teknik liselerden mezun olan öğretmen adaylarının daha düşük bir demokratik tutuma sahiptir. Benzer şekilde, Aydemir ve Aksoy (2010) tarafından yapılan çalışmada, meslek lisesi mezunu öğretmen adaylarının genel liselerden mezun olanlara göre daha olumsuz bir demokratik tutuma sahip olduğu ifade edilmiştir. Bu çalışmada en düşük ölçek puanı ortalamasının 83 olduğu göz önünde bulundurulduğunda öğrencilerin genel itibariyle okullarındaki ortamı demokratik olarak algıladıkları söylenebilir. Bu durum da okullarımızda genel olarak demokratik bir ortamın bulunduğuna işaret edebilir. Ancak öğrencilerin okullarındaki demokratik kültüre ilişkin algısının, meslek liselerinde Anadolu lisesi ve genel liselerden daha düşük olması, meslek liselerindeki demokratik okul kültürünün daha zayıf olduğu biçiminde yorumlanabilir. En düşük puana sahip olan meslek liselerini tercih eden öğrencilerin alt gelir düzeyine sahip ailelerden gelen (Eğitim Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı [EARGED], 2008), daha düşük akademik başarıya sahip öğrenciler olduğu (Çalışkan-Maya, 2008) bilinmektedir. Buna göre bu okullardaki eğitim ortamlarında öğrencilerin nispeten daha az aktif olduğu, öğrencilerin karar mekanizmalarında diğer okullardaki kadar etkin olamadığı, öğretmen ve yöneticilerin öğrencilere diğer okullara göre nispeten eşit davranmadığı söylenebilir. Sınıf düzeyine göre öğrencilerin demokratik okul kültürü algıları incelendiğinde son sınıf öğrencilerinin alt sınıflara göre daha olumsuz demokratik bir okul kültürü algısına sahip olduğu görülmektedir. Bu sonuç, Saracaloğlu ve diğerleri (2004) tarafından yapılan çalışmadan elde edilen daha genç öğretmen adaylarının daha olumlu bir demokratik tutuma sahip olduğu bulgusu ile paralellik göstermektedir. Gözütok (1995) tarafından yapılan araştırmada demokratik tutumların yaşa göre farklılaştığı saptanmıştır. Söz konusu araştırmada bulguların daha genç bireyler lehine olduğu belirtilmiştir. Erdem ve Sarıtaş (2006) çalışmasına göre eğitim fakültesinde öğrenim gören 1. sınıf öğrencilerinin diğer sınıflara göre öğretim elemanlarının davranışlarını daha demokratik olarak algılamaktadırlar. Bununla birlikte sınıf seviyesi arttıkça demokratik algının ve tutumun da arttığını gösteren çalışmalar (Gürbüz, 2006; Kuş ve Çetin, 2014; Tessler ve Altinoglu, 2004; Yoğurtçu, 2010) bulunmaktadır. Öğrencilerin lise eğitimine başlamadan hemen önce 8. sınıfta Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi dersi almaları, lise 1. sınıf öğrencilerinin demokratik okul kültürü algılarının diğer sınıflara göre daha yüksek çıkmasının bir nedeni olarak yorumlanabilir. Dolayısıyla lise 1. sınıf öğrencilerinin 259 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan demokrasi ve insan hakları konusunda daha bilinçli oldukları, sahip oldukları hakları bilmeleri, eğitim sürecine aktif katılım konusunda daha istekli oldukları düşünülebilir. Bununla birlikte ergenlik döneminde olan öğrencilerin, yaşlarının dolayısıyla sınıf düzeylerinin ilerledikçe daha olgunlaşması, daha demokratik bir algı içerisinde olmaları beklendiği halde bu çalışmada böyle bir bulgunun elde edilmemesi şaşırtıcıdır. Ancak ergenlik döneminin “egosantrik” yani “benmerkezci” bir dönem olduğu da bilinmektedir. Ergenlerin sık sık kullandıkları iki cümle benmerkezci düşünce biçiminin tipik ifadesidir. Bunlardan birincisi “Ben her şeyle başa çıkabilirim, bana bir şey olmaz”; diğeri ise “Yetişkinler beni anlamıyor” ifadeleridir (MEB, 2014). Buna göre son sınıf öğrencilerinin okul ortamlarını daha az demokratik olarak yorumlaması içinde bulundukları dönemin bir sonucu olarak yorumlanabilir. Anne-baba eğitim düzeyi değişkeninin ele alındığı bulgulara göre öğrencilerin demokratik okul kültürü algıları baba eğitim düzeyine göre farklılık göstermezken; annesi üniversite ve daha üzeri bir eğitime sahip bireylerin daha olumlu bir demokratik okul kültürü algısına sahip olduğu belirlenmiştir. Gömleksiz ve Çetintaş (2011) tarafından yapılan çalışmada öğretmen adaylarının demokratik tutumları baba eğitim düzeyine göre farklılık göstermezken, annesi üniversite mezunu olan öğrencilerin olumsuz, annesi okuryazar olmayanların ise daha olumlu bir tutuma sahip oldukları belirtilmiştir. Bektaş ve Kılıç (2011) çalışmasında anne-baba eğitim düzeyinin öğretmen adaylarının demokratik tutum ve okul kültürü algılarında bir farklılaşmaya neden olmadığını belirtilmiştir. Yapılan çalışmalara göre annebabanın eğitim düzeyi arttıkça bireylerin demokratik tutumlarının daha olumlulaştığı belirtilmektedir (Atasoy, 1997; Aycan ve Çalık, 2003; Doğanay ve Sarı, 2009; Gömleksiz ve Kan, 2008; Kuş ve Çetin, 2014; Lipset, 1986; Saracoğlu vd., 2004; Ural, 2010; Yoğurtçu, 2010). Annesi üniversite ve daha üzeri bir eğitim düzeyine sahip olan öğrencilerin daha demokratik bir okul kültürü algısına sahip olması yani eğitim ortamlarında daha etkin ve aktif rol alması, okul kültürünün bir bileşeni olan ailelerin bunun bilincinde olması ve karar mekanizmalarında yer alması, çocuklarını da bu yönde bilinçlendirmesinden kaynaklanıyor olabilir. Araştırmalar, bireyin demokrasi ve politika hakkında öğrendiklerinin birincil kaynağının aile (Davies, Gregory ve Riley, 1999), bireylerin katıldıkları tartışmaların ve medya kullanımının; ikincil kaynağın medya, televizyon ve gazetelerin; üçüncül kaynağın ise ailenin birer uzantısı olan akrabaların, toplumun bir nebze dini kurumların olduğunu göstermektedir (Print, 2007). Araştırmalar anne-baba davranışlarının, tutumlarının bireyin iyi bir vatandaş olma, demokratik bir davranış kültürüne sahip olmada önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir, Ülkemizde Sarı ve Sadık (2011), tarafından yapılan çalışmada da öğretmen adaylarının demokrasiye ilişkin algılarını en çok etkileyen faktörler, aile, basın-yayın organlarındaki haberler ve arkadaş çevresi olduğu belirlenmiştir. Bu açıdan bakıldığında daha eğitimli aileden gelen bireylerin, daha özgür, daha bilinçli, haklarının ve sınırlarının neler olduğunu 260 Demokratik Okul Kültürü bilen bireyler olarak yetiştiği söylenebilir. Ancak anne eğitim düzeyi daha düşük olan öğrencilerin okul ortamını daha az demokratik olarak algılaması, okulda bu öğrencilere yönelik demokratik olmayan davranışlar gösterilmesi ya da onların okul kültürünü daha az demokratik algılamasından kaynaklanabilir. Gelir düzeyine göre öğrencilerin demokratik okul kültürü algılarının değiştiği, daha üst düzey gelire sahip olan aileden olan bireyler, bulundukları okulların kültürünü daha demokratik olarak algılamaktadır. Bu bulgu Aydemir ve Aksoy (2010), Gömleksiz ve Çetintaş’ın (2011) çalışmalarında elde ettikleri bulgunun aksi yönde çıkmıştır. Literatürde yapılan bazı çalışmalarda (Baviskar, Fran, ve Malone, 2004; Karatekin vd., 2010; Kuş ve Çetin, 2014; Marcus, Mease ve Ottemoeller, 2001) aile gelir düzeyinin demokratik algının üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu, üst düzey gelire sahip bireylerin daha olumlu bir demokratik algıya, tutuma sahip olduğu görülmektedir. Her ne kadar genel itibariyle gelir düzeylerine göre öğrencilerin ölçek puanları yüksek olsa da üst gelir düzeyine sahip bireylerin ölçek puanlarının alt düzeydeki öğrencilerden daha fazla olduğu görülmektedir. Bu, okul ortamlarında farklı gelir düzeyindeki bireylerin eşit demokratik haklara sahip olmadığı, bireylerin farklı uygulamalara tabi tutulduklarının bir göstergesi niteliğindedir. Buna göre üst gelir düzeyine sahip öğrenciler eğitim ortamlarında daha aktif rol alırken, alt gelir grubundaki öğrenciler biraz daha geri planda kalmaktadır. Okul ortamında tüm öğrencilerin eşit haklara sahip olması, öğretmenlerin ve yöneticilerin, herhangi bir özelliği göz önünde bulundurmaksızın hepsine eşit uygulamada bulunması, her bireyin eşit ve aktif rol alması demokrasinin bir gereğidir. Eğitim programlarında-ortamlarında, bu çalışmada ele alınan veya alınmayan herhangi bir değişkene göre demokratik algılarda bir farklılık çıkmasını engelleyecek düzenlemelerin yapılması önerilmektedir. Bu çalışmada incelenen bağımsız değişkenlerin birbirinden bağımsız olmadığı düşünülmektedir. Örneğin, aile gelir düzeyi ile anne eğitim düzeyinin ilişkili olduğu söylenebilir. Bu değişkenlerin ilişkilendirilerek, benzer veya başka örneklemler üzerinde demokratik okul kültürü algısının incelenmesi, okul ortamlarındaki demokratik davranışları etkileyen dinamiklerin daha detaylı olarak ortaya konmasını sağlayabilir. 261 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan Yapılandırılmış Öz/Structured Abstract Examining of High School Students’ Perceptions of Democratic School Culture Kübra Atalay Kabasakal1, Sakine Göçer Şahin2, Hülya Kelecioğlu3, Selahattin Gelbal4, Burcu Atar5, Nuri Doğan6 Background. The relations between education and democracy are in agreement more in terms of moral values which are specified for the welfare of human life. Accordingly, an objective of schools is also to raise democratic individuals. Democratic school is the involvement of the administrators, teachers, students, parents, and shortly of all the components of school in the process of the individuals’ education (Apple and Beane, 2006). The establishment of democracy with all its principles and rules is only possible through the adoption of it as a lifestyle. Due to its characteristics, democracy can only be learnt by experiencing it. Learning democracy with experience requires that educational environments should be arranged in accordance with that aim. In this sense, school culture, which is the sum of the values, and meanings shaping teachers’ and administrators’ behaviours should be a place where all individuals take part in equally and actively; and it should be democratic in short. There are numerous concepts and elements available in a democratic school or in the process of democratic education. They can be listed as democratic values, democratic attitudes, democratic behaviours, democratic school, democracy perception, and so on. Various studies were performed on these concepts of democracy in our country. Reviewing the literature, it was seen that the samples through which the studies were performed were usually composed of teachers and prospective teachers, that the studies conducted in high schools and primary schools were limited, and that no studies were available with regard to the perception of democratic school culture. Purpose. This study evaluates secondary education students’ perceptions of democratic school culture according to several variables. Methods. The study group of the research was composed of different numbered of high school students participating in the study group voluntarily. A personal PhD, Hacettepe University, Ankara-Turkey, [email protected], 2Res. Asst. Hacettepe University, 3 Ankara-Turkey, [email protected], Prof. Dr., Hacettepe University, Ankara-Turkey, [email protected], 4Prof. Dr., Hacettepe University, Ankara-Turkey, [email protected], 5Assoc. Prof. Dr., Hacettepe University, Ankara-Turkey, [email protected], 5Assoc. Prof. Dr., Hacettepe University, Ankara-Turkey, [email protected] 1 262 Demokratik Okul Kültürü information form and the Democratic School Culture Perception Scale (DSCPS) developed by the researchers were used for data collection purposes. A draft form was prepared for the 54 items written after reviewing the literature. The fit of the items included in the draft form for measuring democratic school culture perceptions was assessed by consulting to the views of the experts in measurement and evaluation and in educational management, supervision and planning. With the shared views of the field experts, 8 of the items were removed from the scale, and the form for implementation was created by carrying out some modifications on the remaining 46 items for clarity. The exploratory factor analysis (EFA) was performed for the data coming from the pilot study done for providing evidence for the construct validity of the scale prepared. Prior to performing the factor analysis, the data were examined to check whether or not they met the assumptions of the analysis. In consequence of the factor analysis performed for the purposes of providing evidence for the construct validity of the scale and for determining the factor structure of the scale, it was found that it was a single-factor scale. For the reliability of the scale Cronbach Alpha coefficient, an internal consistency coefficient, was calculated as 0.944. Data collected from another group of high school students which was similar to the sample of pilot study through the scale of democratic school culture perception which had been prepared on the basis of EFA study; and CFA study was performed for the data. The fit indices calculated through CFA showed that the model has an acceptable goodness of fit. The data obtained through the scale were analysed by using appropriate statistical techniques and were then tabulated. Whether or not the students’ perceptions of democratic school culture differed according to gender, the type of educational institution they attended and the number of brothers or sisters they had was analysed with the t-test. Whether their perceptions of democratic school culture differed on the basis of the type of school they attended, their grade level, their mother’s education level, their father’s education level and of their family income was analysed through one-way variance analysis (ANOVA). Prior to ANOVA, the homogeneity of the variances was tested through the Levene Test, and the hypothesis was found to be met for all of the situations considered. So as to determine from which group or groups the significant differences stemmed in consequence of ANOVA, the POST HOC multiple comparison tests were carried out. Findings. The total scores obtained from the scale for the purposes of analyzing whether students’ perceptions of democratic school culture differed on the basis of gender, the educational institution they attended and the number of brothers or sisters they had were analyzed via the “t-test for unrelated samples”. The female students’ scale scores are higher than those of male students’; yet, 263 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan the difference is not significant. Accordingly, high school students’ perceptions of democratic school culture were not found to be statistically significant (t 305 = 0.902, p > .05). Findings shows that, the students’ perceptions of democratic school culture differ according to the type of educational institution that they attend (t 305 = 2.729, p < .05). Thus, the scale scores of students attending private schools are significantly higher than those attending public schools. The findings also demonstrates that the scale scores of students with 1 or 2 brother(s)/sister(s) are higher than those with more than 2 brothers or sisters, but that the difference is not statistically significant (t299 = 1.922, p > .05 ). As is clear from results, students’ perceptions of democratic school culture differ significantly (F= 4.91, p < .05) on the basis of the type of school they attend. According to the LSD test results conducted to see between which groups the differences were available, the perception scores of Anatolian high school students and of general high school students are significantly higher than those of medical vocational high school students’ and vocational high school students’. Results also makes it clear that students’ perceptions of democratic school culture differ significantly (F= 2.88, p < .05) according to their grade level. According to the LSD test results conducted to see between which groups the differences were available; it was found that the 4 th graders’ perception scores were significantly lower than those of the 1 st graders’, and 2nd graders’. Accordingly, the 4th graders consider their school environment as more democratic than the 1st and 2nd graders do. Results demonstrates that a significant difference is available in students’ perceptions of democratic school culture in terms of their father’s and mother’s education level (F= 3.28, p < .05). The results of the LSD test conducted to see between which groups the differences were available showed that the individuals whose mother received university education or further education considered their school environment as more democratic than those whose mother received secondary school education or less education did. According to results, students’ perceptions of democratic school culture do not differ significantly on the basis of their father’s level of education (F= 2.81, p > .05). It was found that students’ perceptions of democratic school culture differed significantly on the basis of their family income levels (F= 2.282, p < .05). Accordingly, their perceptions differed significantly according to the level of their family income. Conclusion. This research evaluates high school students’ perceptions of democratic school culture according to such variables as gender, the number of brothers or sisters, and the type of educational institution they attend, their 264 Demokratik Okul Kültürü grade levels, their mother’s education level, their father’s education level, and their family income. Based on the results of this study, it may be said that there are no differences between male and female students’ perceptions of democratic school culture, and that they had similar perceptions. It was pleasing that it did not differ according to gender; because the formation of a democratic environment is dependent on the active participation of both genders rather than the participation of males or females only. Therefore, it may be said that there is a culture in schools aiming to establish such a consciousness in students without sex discrimination. Another finding obtained in this research was that students’ perceptions of how democratic their school culture was differed according to the type of school that they attended. Accordingly, students attending private high schools perceived the education-culture environments in their school as more democratic than those attending state high schools. Those students in private schools are raised in a more democratic environment but that this is less so in public schools is worth to reflect on. Another independent variable analyzed in this research was the number brothers or sisters that the students had. According to the findings obtained in this current study, it may be said that the number of brothers or sisters is not influential in teachers’ and administrators’ approaches to students in schools. Another variable considered in this research was the type of school that the students had attended, and it was found that students’ perceptions of democratic school culture differed according to the type of school they attended. On looking at the difference from a general perspective, it was found that the scale scores for vocational schools and medical vocational schools were lower than the other types of schools. Considering the fact that the lowest scale score average was 83 in this research, it may be said that students in general perceive the environment in their school as democratic. This, in turn, can signal that democratic environments generally exist in our schools. Yet, the fact that students’ perceptions of democratic culture in their school were lower in vocational high schools than in Anatolian high schools and general high schools may be interpreted as that democratic school culture is weaker in vocational high schools. On evaluating students’ perceptions of democratic school culture on the basis of grade levels, it was found that the final year students had more negative perceptions than the students of other grade levels. Thus, it may be thought that the first year students at high schools are more conscious of democracy and human rights, more knowledgeable about their rights, and that they are more eager to participate actively in the process of education. The findings obtained based on the variable of parents’ levels of education also demonstrated that students’ perceptions of democratic school culture did not differ according to their father’s level of education, but that the students 265 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan whose mother received university education or further education had more positive perceptions of democratic school culture. When seen from this perspective, it may be said that people coming from more educated families are raised as individuals who are freer, more conscious and more informed of their rights and restrictions. However, the fact that students having a mother with lower level of education perceive the school environment as less democratic may be the consequence of their exposure to non-democratic treatment in schools or of their perceiving the school culture as less democratic. According to the family’s level of income, students’ perceptions of democratic school culture differ, and consequently, those coming from families of higher income group perceive the school culture as more democratic. This indicates that individuals of differing income levels do not have equal democratic rights in school settings, and that they are exposed to differing practices. Thus, students of high income group play more active roles while students of low income group are ignored and put aside. Democracy necessitates that each student has equal rights in schools, teachers and administrators treat students equally regardless of their personal characteristics and each student participates in the process actively. It is recommended in educational programmes and settings that arrangements should be made to prevent the emergence of differences in democratic perceptions due to variables which have and have not been considered in this current research. It is not thought that the independent variables analyzed in this study are independent of one another. For instance, it is believed that the family’s level of income is related to mother’s level of education. Analyzing the perceptions of democratic school culture with similar and different samples by relating those variables could enable us to exhibit in more details the dynamics influencing democratic behaviours in school environments. 266 Demokratik Okul Kültürü Kaynaklar/References Akın, U. ve Özdemir, M.(2009). Öğretmen adaylarının demokratik değerlerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi: eğitim bilimleri fakültesi örneği. Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 42(2), 183-198. Apple, M. W. ve Beane, J. A. (2006). The case for democratic schools. Portsmouth, NH, Heinemann. Atasoy, A. (1997). İlköğretim ikinci kademede demokrasi eğitimi ve ilköğretim ikinci kademe öğretmen ve öğrencilerinin demokratik tutum ve davranışlarının karşılaştırmalı olarak incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara. Aycan, N. ve Çalık, D. (2003). İlköğretim okullarında demokrasi eğitimi: Manisa ili örneği. Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1(2), 19-29. Aydemir, H. ve Aksoy, N. D. (2010). Eğitim fakültesi öğrencilerinin demokratik tutumlarının bazı değişkenlerle ilişkisi: Malatya örneği. Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 12(1), 265-279. Baviskar, S., Fran, M., & Malone, T. (2004). What democracy means to citizens-and why it matters. European Review of Latin American and Caribbean Studies, 76, 3-22. Bektaş, F., & Kılıç, D. (2011). Relationship between school culture perceived by teacher candidates and their democratic attitudes. The New Educational Review, 25(3), 128-138. Büyükkaragöz, S. (1990). Demokrasi eğitimi. Ankara: Türk Demokrasi Vakfı Yayınları. Büyükkaragöz, S. ve Kesici, Ş. (1998). Demokrasi ve insan hakları eğitimi. Ankara: Türk Demokrasi Vakfı Yayınları. Büyükkaragöz, S. ve Kesici,Ş. (1996). Öğretmenlerin hoşgörü ve demokratik tutumları. Eğitim Yönetimi Dergisi, (3), 353-365. Çalışkan-Maya, İ. (2008). Teknik lise müdürlerinin döner sermaye işlerinin yönetiminde karşılaştıkları riskler ve yönetme yöntemleri. Uluslararası Katılımlı III. Eğitim Yönetimi Kongresinde sunulan bildiri, Osmangazi Üniversitesi, Eskişehir. Davies, I., Gregory, I., & Riley, S. C. (1999). Good citizenship and educational provision. London: Falmer Pres. Demirbolat, A. (1999). Demokrasi ve demokratik eğitim. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 5(2), 229-253. Doğanay, A. ve Sarı, M. (2009). Lise öğrencilerinin vatandaşlık algılarına etki eden faktörlerin analizi. I. Uluslararası Avrupa Birliği, Demokrasi, Vatandaşlık ve Vatandaşlık Eğitimi Sempozyumu’nda sunulan bildiri, Uşak Üniversitesi ,Uşak. 267 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan EARGED, (2008). EARGED Araştırma Raporu: Endüstri Meslek Lisesi ve Teknik Lise Öğrencilerinin ÖSS Başarısındaki Düşüş Nedenleri. Eğitimde Etnikler Arası Entegrasyon Projesi, USAID (2012). Öğrencilerin okulda demokratik katılımı, öğretmenler için el kitabı tasarısı. Üsküp: İnsan Hakları ve İhtifaları Çözüm Merkezi. Ektem, I. S. ve Sünbül, A. M. (2011). Öğretmen adaylarının demokratik tutumları üzerine bir araştırma. Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dergisi, 31, 159-168. Ercoşkun, M. H. ve Nalçacı, A. (2008). Sınıf öğretmeni adaylarının empatik beceri ve demokratik tutumlarının incelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 180, 204-215. Erdem, A. R. ve Sarıtaş, E. (2006). Sınıf öğretmenliği öğrencilerinin öğretim elemanlarının davranışlarının demokratikliğine ilişkin algıları (PAÜ örneği). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 16, 525–538. Ertürk, S. (1982). Eğitimde program geliştirme (4. Baskı). Ankara: Metaksan Gömleksiz, M. N. ve Kan A. Ü. (2008). Eğitim fakültesi ve tezsiz yüksek lisans programlarına kayıtlı öğretmen adaylarının demokratik tutumlarının değerlendirilmesi (Fırat Üniversitesi örneği). Milli Eğitim Dergisi, 178, 4463. Gömleksiz, M. N. ve Çetintaş S. (2011). Öğretmen adaylarının demokratik tutumları (Fırat, Dicle, 7 Aralık, Cumhuriyet ve Erzincan Üniversiteleri örneği). Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 17, 1-14. Gözütok, D. (1995). Öğretmenlerin demokratik tutumları. Ankara: Türk Demokrasi Vakfı. Gürbüz, G. (2006). İlköğretim 7. ve 8. Sınıflarda vatandaşlık bilgisi dersinde demokrasi eğitimi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu. Güven, A. ve Akkuş, Z. (2004). Demokratik değer kazanımında okulların rolü. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, (9), 217-224. Kalaycı, N. (2005). İlköğretim okulu öğrencileri okullarında hangi durumları problem olarak algılamaktadır? Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi, 42, 167 -193. Karadağ, E., Baloğlu, N. ve Yalçınkayalar, P. (2006). İlköğretim okulu yöneticilerinin öğretmenler tarafından algılanan demokratik tutumları ile öğretmenlerin demokratik değerleri üzerine ilişkisel bir araştırma. Değerler Eğitimi Dergisi, 4(12), 65-82. Karahan, T. F., Sardoğan, M. E., Özkamalı, E. ve Dicle, A. N. (2006). Öğretmen adaylarında demokratik tutum, nevrotik eğilimler ve kendini gerçekleştirme. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 30, 149-158. 268 Demokratik Okul Kültürü Karatekin, K., Kuş, Z. ve Sönmez, Ö. F. (2010). İlköğretim öğrencilerinin demokrasi algıları. IX. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Eğitimi Sempozyumu içinde (s. 89-95). Elazığ. Kesici, Ş. (2008). Democratic teacher beliefs according to the teacher’s gender and locus of control. Journal of Instructional Psychology, 35(1), 62-69. Kline, R. B. (2005). Principles and practice of structural equation modeling (2nd ed.). New York: Guilford. Kolaç, E. ve Karadağ, R. (2012). Türkçe öğretmeni adaylarının "değer" kavramına yükledikleri anlamlar ve değer sıralamaları. İlköğretim Online, 11(3), 762-777. Kuş, Z. ve Çetin, T. (2014). İlköğretim öğrencilerinin demokrasi algıları. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 14(2), 1-22. Levin, B. (1998). The educational requirement for democracy. Curriculum Inquiry, 28(1), 57-79. Lipset, S. M. (1986). Siyasal insan (Çev. M. Tunçay). Ankara: Teori. Marcus, R. R., Mease, K., & Ottemoeller, D. (2001). Popular definitions of democracy from Uganda, Madagascar, and Florida, U.S.A. Journal of Asian and African Studies, 36(1), 113-132. MEB, (2014). Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri, Kamusal Başarı Modeli, Yurttaş Olmak İçin Projesi. Retrieved from http://www.meb.gov.tr/ duyurular/duyurular/Proj/DemEgVeOkulMecProjesi.pdf MEB, (2014). Ergenlik dönemi ve gençlik sorunları. Retrieved from http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/42/22/966351/dosyalar/2013_0 8/14113932_ergenlikdonemivegencliksorunlari.doc Moely, B. E., Sterett, H. M., Ilustre, V., Niron, D., & McFarland, M. (2002). Psychometric Properties and Correlates of the Civic Attitudes and Skills Questionnaire (CASQ): A Measure of Students' Attitudes Related to Service-Learning. Michigan Journal of Community Service Learning, 8(2),15-26. Morrison, K. A. (2008). Democratic classrooms: Promises and challenges of student voice and choice. Educational Horizons, 87(1),50-60. Print, M. (2007). Citizenship education and youth participation in democracy. British Journal of Educational Studies, 55(3), 325-345 Saracaloğlu, A. S., Evin, İ. ve Varol, S. R. (2004). İzmir ilinde çeşitli kurumlarda görev yapan öğretmenler ile öğretmen adaylarının demokratik tutumları üzerine karşılaştırmalı bir araştırma. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, 4(2),335-364. Sarı, M. ve Sadık, F. (2011). Öğretmen adaylarının demokrasi algıları (Çukurova Üniversitesi örneği). Uluslararası Eğitim Programları ve Öğretim Çalışmaları Dergisi, 1(2), 67-82. 269 Kübra Atalay Kabasakal, Sakine Göçer Şahin, Hülya Kelecioğlu, Selahattin Gelbal, Burcu Atar & Nuri Doğan Selvi, K. (2006). Developing a teacher trainees’ democratic values scale: Validity and reliability analyses. Social Behavior and Personality, 34(9), 1171–1178. Şahin, S. (2005). A study of school culture with some features of school as perceived by teachers and principals. Educational Administration in Theory and Practice, 39, 458-474. Şişman, M. (2002). Örgütler ve kültürler. Ankara: Pegem A Şişman, M., Güleş, H. ve Dönmez, A. (2010). Demokratik bir okul kültürü için yeterlilikler çerçevesi. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), 167182. Şimşek, U., Doymuş, K., Şimşek, Ü. ve Özdemir, Y. (2004). Öğrencilerin Demokratik tutumlarına grupla öğrenme yönteminin etkisinin incelenmesi. Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, 9, 387-396. Tabachnick, B. G., & Fidell, L. S. (2007). Using multivariate statistics (5th ed.). New York: Allyn and Bacon. Taçman, M. (2006). Democratic attitudes of primary school teachers. Cypriot Journal of Educational Sciences, 1(1), 30-46. Tessler, M., & Altınoğlu, E. (2004). Political culture in turkey: connections among attitudes toward democracy, the military and islam. Democratization, 11(1), 21-50. Toper, T. (2007). İlköğretim ikinci kademede demokrasi eğitimi: ikinci kademe öğretmenlerinin demokratik tutum ve davranışları sergileme düzeyleri (KARS ili örneği) (yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Kafkas Üniversitesi, Kars. Ural, S. N. (2010). İlköğretim öğrencilerinin demokratik tutum ve empatik eğilim düzeylerine sosyal bilgiler dersinin etkisi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Sakarya Üniversitesi, Sakarya. Yiğittir, S. ve Öcal, A. (2010). İlköğretim 6. sınıf öğrencilerinin değer yönelimleri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24, 407416. Yoğurtçu, A. (2010). İlköğretim ikinci kademe öğrencilerinin demokratik tutumlarının incelenmesi (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Erzincan Üniversitesi, Erzincan. Yüksel, İ., Bağcı, Ş. ve Vatansever, E. (2013). İlköğretim son sınıf öğrencilerinin demokratik değerlere sahip olma düzeylerinin belirlenmesi. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(12), 309-334. Zencirci, İ. (2003). İlköğretim okullarında yönetimin demokratiklik düzeyinin katılım özgürlük ve özerklik boyutları açısından değerlendirilmesi (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara Üniversitesi, Ankara. 270