Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi

Transkript

Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
1
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
ENAD – Dizinlenme / JOQRE is indexed and abstracted in
ANI - International Journal Index
ASOS Index - Akademia Sosyal Bilimler İndeksi
Google Akademik
DOAJ – Directory of Open Access Journal
TEİ – Türk Eğitim İndeksi
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi – ENAD (1248-2624) ANI Yayıncılık tarafından yılda üç kez yayımlanan hakemli bir dergidir.
Journal of Qualitative Research in Education – JOQRE (1248-2624) is three times a year, peer-reviewed journal published by ANI
Publishing.
2
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Editör / Editor
Ali Ersoy, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Editörler Kurulu / Editorial Board
Abbas Türnüklü, Dokuz Eylül Üniversitesi, Türkiye
Ahmet Saban, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi, Türkiye
Angela K. Salmon, Florida International University, USA
Binaya Subedi, The Ohio State University, USA
Corrine Glesne, The University of Vermont, USA
Duygu Sönmez, Hacettepe Üniversitesi, Türkiye
Elvan Günel, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
İlknur Kelçeoğlu, Indiana University & Purdue University, USA
Işıl Kabakçı Yurdakul, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Guido Verenose, University of Milano-Bicocca, Italy
Kathy C. Trundle, The Ohio State University, USA
Misato Yamaguchi, Augusta State University, USA
Mustafa Çakır, Marmara Üniversitesi, Türkiye
Mustafa Yunus Eryaman, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Türkiye
Müge Artar, Ankara Üniversitesi, Türkiye
Nihat Gürel Kahveci, İstanbul Üniversitesi, Türkiye
Pelin Yalçınoğlu, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Roberta Truax, Professor Emerita, USA
S. Aslı Özgün-Koca, Wayne State University, USA
Sedat Yüksel, Uludağ Üniversitesi, Türkiye
Süleyman Nihat Şad, İnönü Üniversitesi, Türkiye
Yıldız Uzuner, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
3
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Danışma Kurulu / Advisory Board
Ahmet Naci Çoklar, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi, Türkiye
Arife Figen Ersoy, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Arzu Arıkan, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Burçin Türkcan, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Dilek Acer, Ankara Üniversitesi, Türkiye
Dilek Tanışlı, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Dilruba Kürüm Yapıcıoğlu, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Esin Acar, Adnan Menderes Üniversitesi, Türkiye
Fatih Yılmaz, Dicle Üniversitesi, Türkiye
Gülşen Leblebicioğlu, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Türkiye
Hasan Aydın, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
Hasan Gürgür, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Hüseyin Bahadır Yanık, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Mehmet Üstüner, İnönü Üniversitesi, Türkiye
Meltem Gönden, Sakaryaz Üniversitesi, Türkiye
Muhammet Özden, Dumlupınar Üniversitesi, Türkiye
Nil Duban, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Türkiye
Nilüfer Köse, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Nilüfer Ş. Özabacı, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Türkiye
Sadegül Akbaba-Altun, Başkent Üniversitesi, Türkiye
Sema Ünlüer, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Ş. Dilek Belet Boyacı, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir
Şefik Yaşar, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
4
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Bu Sayının Hakemleri / Referees of This Issue
Arife Figen Ersoy, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Avşar Ardıç, Ege Üniversitesi, Türkiye
Aylin Müge Tuncer, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Berrin Baydık, Ankara Üniversitesi, Türkiye
Berrin Dinç, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Burçin Türkcan, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Cem Çuhadar, Trakya Üniversitesi, Türkiye
Duygu Sönmez, Hacettepe Üniversitesi, Türkiye
Ekber Tomul, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Funda Savaşçı Açıkalın, İstanbul Üniversitesi, Türkiye
Hasan Aydın, Yıldız Teknik Üniversitesi, Türkiye
K. Funda Nayır, Çankırı Karatekin Üniversitesi
Meral Ören, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Muhammed Özden, Dumlupınar Üniversitesi, Türkiye
Necdet Aykaç, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Türkiye
Nihal Tunca, Dumlupınar Üniversitesi, Türkiye
Pelin Yalçınoğlu, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
S. Duygu Bedir Erişti, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
S. Nihat Şad, İnönü Üniversitesi, Türkiye
Tuba Çengelci Köse, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
Turan Akman Erkılıç, Anadolu Üniversitesi, Türkiye
5
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
İçindekiler / Table of Contents
Okulöncesi Eğitim Kurumuna Devam Eden Çocukların Ebeveynlerinin Çocuk Hakları Eğitimi
Konusundaki Görüşleri / Views of Preschool Children’s Parents about Children’s Rights Education
Berrin Dinç ......................................................................................................................................... 7-25
Risk Altındaki Kız Çocukların Gelecek ve Meslek Algılarının Çizdikleri Resimlere Yansıma Biçimleri
/ The Reflections of Girls at Risk about Their Future and Profession Perceptions to Their Drawings
Ceren Tekin Karagöz, Nuray Mamur ............................................................................................... 26-53
Ebeveynlerin Koklear İmplanta İlişkin Beklentilerinin İncelenmesi / Investigation of Parents’ Expectations
About Cochlear Implantation
Nurdan Cankuvvet, Murat Doğan, Hasan Gürgür………………………………………………… 54-73
Özel Öğretim Kurumundaki Sınıf Öğretmenlerinin Milli Eğitim İdeolojisini Yeniden Üretme
Pratiklerinin Okul Etnografyasıyla İncelenmesi / The Study of National Education Ideologies Reproduction
Practices by Private Primary School Teachers in The Context of School Ethnography
Turgay Öntaş ................................................................................................................................... 74-97
6
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Okulöncesi Eğitim Kurumuna Devam Eden Çocukların Ebeveynlerinin
Çocuk Hakları Eğitimi Konusundaki Görüşleri
Views of Preschool Children’s Parents about Children’s Rights Education
Berrin Dinç1
To cite this article / Atıf için:
Dinç, B. (2015). Okulöncesi eğitim kurumuna devam eden çocukların ebeveynlerinin çocuk hakları
eğitimi konusundaki görüşleri. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - Journal of Qualitative
Research in Education, 3(1), 7-25. [Online]: http://www.enadonline.com
doi:10.14689/issn.2148-2624.1.3c1s1m
Özet. Aile, çocuğun doğduğu andan itibaren karşılaştığı ve yaşamında en çok etkilendiği çevrelerden biridir.
Erken dönemde çocuğun gelişiminde, benlik ve kişiliğin sağlam temeller üzerine kurulmasında ve çocuğun
haklarını yaşayarak öğrenmesinde ailenin sunduğu fırsatlar son derece önemlidir. Bu araştırmada, 5-6 yaş
aralığında çocuklara sahip ebeveynlerin çocuk haklarına ilişkin görüşlerini, çocuk hakları eğitimi uygulamalarını
ve uygulamalarında karşılaştıkları sorunları ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Araştırmaya, Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlı tam gün eğitim yapan bağımsız anaokullarında bulunan toplam 20 sınıfın her birinden gönüllü
15’i anne 5’i baba olmak üzere toplam 20 ebeveyn katılmıştır. Araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden yarıyapılandırılmış görüşme tekniğiyle gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilerinin çözümlenmesinde, betimsel
analizden yararlanılmıştır. Araştırma sonucunda, ebeveynler görüşlerini ifade etme, seçme ve karar verme,
kendine ve başkalarına zarar vermediği sürece istediklerini yapabilme haklarından söz etmekle birlikte, çocuk
hakları konusunu yeterince bilmedikleri ve bilinçlendirme gereksinimi içinde oldukları görülmüştür.
Ebeveynlerin, evde çocuk hakları eğitimine yönelik olarak gerçekleştirilen uygulamalarda, çocuklarla konuşma
ve örnekler vererek anlatma, aile ortamında yaparak yaşayarak öğrenme ve model olma yaklaşımlarını kullandığı
ortaya çıkmıştır. Araştırma sonuçlarına dayalı olarak, okulöncesi eğitimde aile katılımlı çocuk hakları eğitim
programlarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması önerilebilir.
Anahtar Kelimeler: Çocuk hakları, Okulöncesi eğitim, Ebeveyn
Abstract. Family is one of the environments that has the biggest influence on children’s lives. The opportunities
provided by the family during early childhood are quite important for children to develop their self and
personality on firm grounds and to learn their rights through experience. The purpose of the present study was to
examine the views of the parents of 5-to-6-year-old children regarding children’s rights and parents’ practices
regarding children’s rights education and the problems they experienced during these practices. The study was
carried out with 20 volunteer parents (15 mothers and 5 fathers) from 20 preschools in Eskişehir under the
auspices of the National Education Ministry. Data were collected using semi-structured interview technique and
analyzed using descriptive analysis. According to the results, the parents mentioned such children’s rights as
expressing their views, making related decisions and doing anything they want unless they harm themselves or
others. The results also revealed that the parents were not much knowledgeable about children’s rights and that
they needed awareness-raising. Regarding their practices in relation to educating children on children’s rights, it
was found that the parents used such methods as talking to their children, explaining by giving examples,
Sorumlu Yazar: Yard. Doç. Dr. Berrin Dinç, Anadolu Üniveristesi, Eğitim Fakültesi, Okulöncesi Eğitimi
Anabilim Dalı, 26470, Eskişehir, [email protected]
1
7
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
learning by doing and experiencing in the family environment and being a role-model for their children. Based on
the results, it could be stated that education programs for children’s rights with the involvement of parents should
be developed and disseminated.
Key Words: Children’s rights, Preschool education, Parent
Giriş
İnsan yaşamı boyunca farklı gelişim dönemleri içinde biyolojik ve çevresel etmenlerin birbiriyle
etkileşimiyle bedensel, zihinsel, dil, sosyal-duygusal alanlarda gelişimini sürdürür. Her gelişim
döneminin kendine özgü gereksinimleri, özellikleri ve sorumlulukları vardır. Çocukluğun erken yılları
gelişim hızı, kazanılan özellikler, çevre etkilerine duyarlılık bakımından yaşamın temelini oluşturan bir
dönemdir.
Çocukluk; mizaç, çevre, biyoloji ve kültürün etkileşimi yoluyla yapılanan çok boyutlu bir kavramdır
(Woodhead, 2006). Bir büyüme ve gelişim aşaması olmasına karşın, aynı zamanda sosyal ve siyasal bir
durumdur (Ruddick, 1989). Çocukluk, tüm çocukların ortak ve temel fiziksel ve gelişimsel desenleri
ile nitelendirilen yaşam akışı içinde gelişimsel bir aşamadır (James ve James, 2004). Doğumdan sekiz
yaşa kadar olan yıllar fiziksel büyüme, öğrenme ve gelişim hızı bakımından çocuğun yaşamında en
biçimlendirici dönemi yansıtır. Bu dönem yetişkin yaşamının karmaşası için temel hazırlıktır. Böylece
çocuk yavaş yavaş toplum içinde bağımsızca yer almayı öğrenir. Ancak çocuklar yalnızca yetişkinliğe
hazırlanmazlar. Onların çocuk olma zamanına ihtiyaçları vardır. Çocukların ev içinde ve dışında
aldıkları eğitim yetişkinliğe hazırlanma sürecinin yanında onların şimdi var olan duruma
odaklanmalarını sağlar (Wood, 2005). Bu yüzden çocukların, yetişkin haklarına sahip olmasından çok,
bir yetişkin olabilmek için olgunlaşma hakkına sahip olması çok daha yararlı olacaktır (Power, Power,
Bredemeir ve Shields, 2001). Çocukların sağlıklı bireyler olarak yetiştirilmesi, onların kişiliğinin,
becerilerinin, yeteneklerinin geliştirilmesi, bağımsızlıklarının desteklenmesi ve olumlu deneyimler
yaşayabilecekleri ortamların sunulması ile mümkündür. Bunun gerçekleşebilmesi için, çocuklar yaş ve
gelişim düzeylerine uygun hak ve sorumlulukları toplum içinde yaşayarak öğrenmelidir. Ayrıca,
çocukların, yetişkinlerin ve toplumdaki tüm bireylerin çocuk haklarını bilmesi son derece önemlidir.
Çocuğun büyüme ve gelişmesi hassas bir süreç olduğu için çocuğun yararları her zaman her koşulda
öncelikle korunmalıdır. Çocuk hakları, çocukları korumak, bağımsız ve sorumlu yetişkin yaşamına
hazırlamak amacıyla çocuklara hukuk kuralları tarafından tanınan yetkilerdir (Akyüz, 2000). Doğal
hukuk açısından çocuk hakları, çocuğun insan olması, aynı zamanda da bakıma ve özene gereksinim
duyması nedeniyle doğuştan sahip olduğu hakların tümüdür (Çılga, 2001). Çocuk hakları; çocuğun
bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlaki bakımdan özgürlük ve saygınlık içinde sağlıklı ve normal
biçimde gelişebilmesi için hukuk kuralları ile korunan yararlardır. 20 Kasım 1989 tarihli Çocuk
Haklarına Dair Sözleşme’de yer alan çocuk hakları; yaşamsal haklar, gelişme hakları, korunma hakları
ve katılma haklarıdır (Akyüz, 2000; Karaman Kepenekçi, 2010). Yaşamsal haklar, çocuğun uygun
yaşama standartlarına sahip olma, tıbbi bakım, beslenme ve barınma gibi temel gereksinimlerinin
karşılanmasını öngören haklardır. Gelişme hakları, çocuğun kendini gerçekleştirebilmesi için gerekli
olan eğitim, oyun ve dinlenme, bilgi edinme, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü gibi hakları
içermektedir. Korunma hakları ise, çocuğun her türlü ihmal, istismar ve sömürüye karşı korunmasını
sağlayan haklardır. Ayrıca, çocuğun ailede ve toplumda aktif bir rol kazanmasını sağlayan görüşlerini
açıklama, kendisini ilgilendiren konularda kararlara katılma, dernek kurma ve barış içinde toplanma
gibi konuları içeren katılma hakları vardır (Akyüz, 2000). Sözleşmede; ayrımcılığın önlenmesi, eşitlik,
8
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
adalet çocuğun yüksek yararının gözetilmesi, çocuklara sevgi, hoşgörü, çocuğun kendisiyle ilgili
süreçlere katılımı ve görüşlerinin alınması temel ilkelerdir (Çılga, 2001). Türkiye, Çocuk Hakları
Sözleşmesi’ni 1990 Dünya Çocuk Zirvesi’nde imzalamış, 1994 yılında onaylamış ve Ocak 1995
yılında Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’nin 42. maddesi taraf devletlere,
Sözleşme’nin ilke ve hükümlerinin çocuklar ve yetişkinlere yaygın olarak öğretilmesini sağlama
yükümlülüğünü getirmektedir. Sözleşmeyi onaylayan devletlerin yükümlülüklerini yerine getirmede
sağladıkları ilerlemeyi izlemek üzere Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Komitesi oluşturulmuştur.
Sözleşmeyi kabul eden ülkelerin gerekli yasal ve toplumsal düzenlemeleri yapmaları, sözleşme
hükümlerinin hayata geçirilmesinde son derece önemlidir (Aras, Birinci ve Özdemir Uluç, 2001;
Karaman Kepenekçi, 2010; Oktay, 1999).
Çocuklar, çocuk hakları sözleşmesi ve insan hakları içinde yer alan ve kendilerini güçlendiren haklara
sahiptirler. Ebeveynlerin ise, çocuk sahibi olmak gibi hak ve sorumlulukları vardır. Ebeveyn
sorumlulukları çocukları ihmal ve istismar etmeden onlar için uygun bakımı sağlamak ve
gereksinimlerini karşılamayı içerir (Baker, 2004). Dünyanın neresinde olursa olsun, her çocuğun ilk
temel ihtiyacı sağlık kurallarına uygun iyi bakım, düzenli bir beslenme, sevgi ve şefkat dolu
yetişkinlerden oluşan bir aile ortamıdır (Oktay, 1999). Aile, çocuğun gelişiminde ilk ve en uzun süren
çevredir (Berk, 2013). Çocukların saygı, tanınma, katılımcılık gibi yapılara ilişkin artan anlayışı sosyal
etkileşimlerin içinde ortaya çıkar (Smith ve Bjerke, 2009). Çocuk, topluma uyum sağlamak ve sağlıklı
ilişkiler kurmak için, toplumsal değerleri, kuralları, rolleri ve standartları sosyal gelişim sürecinde
öğrenmektedir (Craig, 1999). Çocukların saygıyı, hak ve adalet duygusu içinde görev dağılımını,
yardımlaşma, işbirliği gibi toplumsal görevleri ilk olarak aile ortamında öğrendiği söylenebilir (Yeşil,
2002). Çocuğun aile üyeleriyle ilişkileri diğer insanlara, nesnelere ve bütünüyle hayata olan
tutumlarının temelini oluşturur. Aynı zamanda aile çocuğa ailenin bir üyesi olduğu bilincini aşılar ve
sosyalleşmenin temelini atar. Aile içi ilişkilerde karşılıklı sevgi, saygı, birbirinin haklarına duyarlı
olmak ve hoşgörüyü yaşayan çocuklarda demokrasi anlayışı gelişir (Büyükkaragöz ve Kesici, 1998).
Ailede ve okulda çocukların haklarını öğrenmesine ve kullanmasına izin verildiğinde kendini
ilgilendiren kararlara ve işlere katılma hakkı tanındığında, kendi davranışlarını denetleme yeterliliği
kazandırıldığında demokrasi eğitiminin amaçları da gerçekleştirilmiş olur (Başaran, 2005).
Çocukların gelişiminde anne babalar birinci derecede sorumlu ve en etkili kişilerdir. Çocuğun bağımsız
davranışlar göstermesini istemek, ona eşit haklar tanımak, fikrini açıkça ifade etmesine zemin
hazırlamak, dengeli sevgi ve hoşgörü göstermek, normal bir gelişme için en uygun ebeveyn
davranışlarıdır (Kulaksızoğlu, 2003). Aile demokratik davranışların öğrenilmesi ve uygulanması
gereken ilk ortamdır. Katılma, tartışma, açıklık, adalet, tarafsızlık, kendi kendini disiplin gibi
demokratik değerler, gerçek ortamlarda yaşayarak öğrenilir. Bu ortamda anne baba davranışlarının
demokratik ya da baskıcı olması çocukların davranışlarını etkilemektedir (Doğan, 2004). Çocuğun
davranışlarını sürekli denetlemeye ve yönlendirmeye çalışan baskıcı tutum, çocuğun boyun eğen,
kendine güvensiz, aşağılık duyguları içinde bir kişi olmasına neden olabilir. Çocuk aşırı koruyucu
olmadan, kendini gerçekleştirmesine izin verecek ölçüde bir denetimle yetiştirilmelidir (Cirhinlioğlu,
2001; Oktay, 1999). Demokratik bir okul ve aile ortamının temel özelliklerinden biri de etkin
katılımdır. Bu yüzden kendileri ile ilgili kararların alınmasında, farklı durumlarda tercihlerin
belirlenmesinde, çeşitli konularda yapılacak tartışmalara çocuklarında görüşleri alınmalı ve onlara
katılım olanağı sağlanmalıdır (Yeşil, 2002).
Çocuğa her yaşta yapabilecekleri konusunda kendine ve çevresine zarar vermeden özgürlük tanımak ve
taşıyabileceği kadar sorumluluk vermek özdenetimin gelişimini sağlar. Eğer çok erken dönemlerden
itibaren böyle bir tutum sergilenmezse, çocuğun sonraki yıllarda özgürlük, sınırlama, hak ve
9
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
sorumluluk arasında ilişki kurma ve kendini denetleyebilmesi oldukça zor olur (Oktay ve Polat
Unutkan, 2003). Çocuğa sorumluluk davranışını kazandırmada seçme hakkının tanınması önemli bir
adımdır. Seçme hakkı, sınırlı bir sorumluluğu ifade eder. Ancak, çocukların hangi sorumlulukları
alabileceğine karar vermek için onları iyi tanımak ve sınırları bilmek gereklidir. Onlara bu sınırların
ötesinde sorumluluklar verilmemelidir (Altınköprü, 2000). Sorumluluk erken dönemlerden başlayarak
çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun görevler vermekle başlar. Bu ortamda çocuk, kendi kendine
yetmeyi ve kendini yönetmeyi öğrenir (Yavuzer, 2006). Çocuklarda sorumluluğun kazanılması
özgürlük kavramı ile birlikte düşünülmelidir. Sorumlu olmak, sözünde durmayı, önemsemeyi,
güvenmeyi, dikkatli olmayı, üzerine almayı ve duyarlı olmayı gerektirir. Çocuğun yaşı büyüdükçe
hakları ile birlikte sorumlulukları da artırılmalıdır. Çocuklar düzeyine uygun ve doğru seçilmiş
sorumluluklardan hoşlanırlar. Çocuklardan gücünün üstünde sorumluluklar beklemek kadar hiçbir şey
beklememek de yanlıştır (Aydın, 2008).
Çocuklar çevrelerindeki yetişkinlerle ve diğer çocuklarla etkileşime girerek, aynı zamanda oyun
oynayarak toplumsal birey olmaya başlarlar. Çocuklar bu yolla kurallara uyan, paylaşma ve işbirliği
yapan ve sorumluluk alabilen küçük vatandaş olmayı öğrenirler. Çevresiyle etkileşime girerek kendi
hakkını korumayı, başkalarının haklarına saygı duymayı, kendini savunma ve uzlaşma zorunluluğunu
görmektedirler (Başal, 2007). Yetişkinin kendisine saygı duyduğu ortamda çocuk da hem kendine hem
de başkalarına saygı duymayı öğrenir. Kendisini tanımasına, hatalarını düzeltmesine hoşgörü ve
duyarlılıkla olanak veren bir aile ve okul ortamı, çocuğun benlik algısını da olumlu etkileyecektir
(Oktay, 1999).
Çocuklar bulundukları gelişim dönemi, yaşadıkları çevre ve kültür nedeniyle her ne kadar kimi ortak
özelliklere sahip olsalar da aynı zamanda birbirinden tamamen farklı bilgi, davranış, beceri ve anlayışa
da sahiptirler. Bu yüzden çocukları belli kalıplara sokmadan tanımaya çalışmak, eğilimlerini gözlemek,
onların potansiyelini açığa çıkarabilecek ortamı sağlamak saygılı bir yaklaşımdır. Çocuklar kendi
haklarını korumayı ve başkalarının haklarına saygı göstermeyi duyarlı, güvenli bir ortamda yaşayarak
öğrenebilirler. Çocuğun gereksinimlerinin karşılanması, ilgi, istek ve gelişim özelliklerine uygun
ortamların oluşturulmasında başlangıçta aile sorumlu olmakla birlikte, ilerleyen yıllarda bu
sorumluluğu okulöncesi eğitim kurumlarıyla birlikte paylaşırlar. Çocuklar okulöncesi eğitim
ortamlarında diğer çocuklar ve yetişkinlerle birlikte işbirliği, sırasını bekleme, duygu ve düşüncelerini
uygun yollarla ifade etme, kendi haklarını koruma ve diğerlerinin haklarına saygı duyma konularında
planlı uygulamalar yoluyla yaşantılar kazanırlar. Bu nedenle çocukların evde ve okulda haklarına
ilişkin aldığı mesajların ve uygulamaların birbiriyle örtüşmesi önemlidir. Okulöncesi dönemde çocuk
hakları konusunda bilgi, tutum ve anlayışın gelişebilmesi için aile, okul, sivil toplum kuruluşları, diğer
kurum ve kuruluşların, araştırmacıların hep birlikte işbirliği içinde çalışmaları önem taşımaktadır.
Türkiye’de okulöncesi dönemde çocuk haklarına yönelik yapılan araştırmalara bakıldığında anne
babaların, öğretmenlerin ve öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin algı ve tutumlarını
incelemeye yönelik (Doğan, Torun ve Akgün, 2014; Ersoy ve Dinç, 2008; Kent Kükürtçü, 2011; Kor,
2013; Neslitürk ve Ersoy, 2007; Washington, 2010; Yurtsever, 2009) az sayıda çalışmaya
rastlanmaktadır. Bu araştırmanın amacı, 5-6 yaş grubunda çocuklara sahip ebeveynlerin çocuk hakları
algılarını, çocuk hakları eğitimi uygulamalarını ve uygulamalarında karşılaştıkları sorunları ortaya
çıkarmaktır. Araştırmadan elde edilecek sonuçların okulöncesi dönemde çocuk hakları eğitimi
konusunda hazırlanacak program ve uygulamalarda aile katılımını ve işbirliğini sağlamada katkı
getireceği düşünülmektedir.
10
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Yöntem
Desen
Araştırma, temel yorumlayıcı nitel araştırma deseninde gerçekleştirilmiştir (Merriam, 2013). Nitel
araştırma, bir problem ya da konunun keşfedilmesine fırsat sağlayan ya da belirlenen konuların detay,
kapsam ve farklılıklar bakımından derinlemesine araştırılmasını sağlayan bir yöntemdir (Creswell,
2013; Patton, 2014). Bu çalışmada, ailelerin çocuk hakları eğitimi konusunda gerçekleştirdiği
uygulamalar ayrıntılı bir biçimde ortaya çıkarılmaya çalışıldığı için temel yorumlayıcı nitel araştırma
deseni kapsamında verilerin toplanmasında yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği tercih edilmiştir.
Katılımcılar
Araştırmada katılımcıların seçiminde amaçlı örnekleme yöntemlerinden ölçüt örnekleme (Patton, 2014;
Yıldırım ve Şimşek, 2013) kullanılmıştır. Okulöncesi eğitim kurumları arasından Milli Eğitim
Bakanlığı’na bağlı tam gün eğitim yapan bağımsız anaokulları seçilmiştir. Bu ölçüt doğrultusunda tam
gün eğitim veren bağımsız anaokullarında bulunan toplam 20 sınıfın her birinden gönüllü 15’i anne 5’i
baba olmak üzere toplam 20 ebeveyn araştırmanın katılımcılarını oluşturmaktadır. Eskişehir il sınırları
içinde bulunan bağımsız anaokulları şehrin yerleşimi içinde farklı eğitim bölgelerinde bulunmaktadır.
Okul yönetimlerinden alınan bilgiler doğrultusunda okula devam eden çocukların ebeveynlerinin
genellikle orta sosyo-ekonomik düzeye sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca, bu okullarda okulöncesi
eğitim programı, çocukların gelişim özellikleri, okulda uygulanan etkinlikler gibi konularda aile
katılımına yönelik etkinlikler düzenlendiği bilgisine ulaşılmıştır. Katılımcı ebeveynlerin kişisel
bilgileri Tablo 1’de verilmiştir.
Tablo 1.
Ebeveynlerin Kişisel Özellikleri
Kişisel Özellikler
Kod İsim
Münevver
Nursen
Gülden
Sevgi
Talip
Ufuk
Hülya
Fatma
Kemal
Nazan
Bahadır
Şermin
Salih
Gönül
Pınar
Ayşe
Aslı
Leman
Zeynep
Menekşe
Hazal
Yaşı
35
34
32
38
36
32
25
42
37
30
38
31
38
41
33
35
32
33
34
31
32
Mesleği
Ev hanımı
Ev hanımı
Öğretmen
Hemşire
Öğretmen
Öğretmen
Ev hanımı
Muhasebeci
Esnaf
Ev hanımı
Öğretmen
Ev hanımı
Mühendis
Esnaf
Ev hanımı
Ev hanımı
Ev hanımı
Ev hanımı
Ev hanımı
Ev hanımı
Ev hanımı
11
Eğitim Düzeyi
Üniversite
Üniversite
Üniversite
Yüksekokul
Üniversite
Üniversite
İlkokul
Lise
Lise
Lise
Üniversite
Ortaokul
Üniversite
Ortaokul
Lise
Lise
Lise
Lise
İlkokul
Lise
Lise
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Araştırmaya katılan 15’i anne, 5’i baba olmak üzere toplam 20 ebeveyn, 25-42 yaş aralığında olup;
çoğunluğu 31-38 yaşlarındadır. Annelerin çoğunluğu lise mezunu ve ev hanımıdır. Çalışan annelerden
dördü ise, öğretmenlik, hemşirelik, muhasebecilik ve esnaflık yapmaktadır. Babalardan dördü
üniversite, biri lise mezunudur. Babaların üçü öğretmen, biri mühendis ve biri esnaf olarak
çalışmaktadır.
Verilerin Toplanması ve Analizi
Araştırma verileri, ebeveynlerle bireysel olarak yüz yüze yapılan yarı-yapılandırılmış görüşmeler
yoluyla toplanmıştır. Nitel araştırmalarda sıklıkla kullanılan yarı-yapılandırılmış görüşmeler,
araştırmacılara konunun ana çerçevesini belirleyip kendi konuları kapsamında soru sorma olanağı
verirken, aynı zamanda görüşme sırasında ortaya çıkabilecek yeni durumlara göre sorular eklemeye
fırsat veren esnek bir yapı sunmaktadır (DiCicco-Bloom ve Crabtree, 2006). Araştırmacı, görüşme
yaptığı kişinin verdiği cevaplara odaklanarak konu hakkında derinlemesine bilgi edinme fırsatı bulur
(Güler, Halıcıoğlu ve Taşgın, 2013). Yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği sahip olduğu belirli
düzeydeki standartlığı ve aynı zamanda esnekliği nedeniyle eğitimbilim araştırmalarında yaygın olarak
kullanılmaktadır (Türnüklü, 2000). Araştırmacı tarafından kuramsal bilgiler derinlemesine incelenerek
öncelikle bir görüşme formu geliştirilmiştir. Araştırmanın amacı ve sorularını içeren görüşme
formunda, alan uzmanlarının da görüşleri alınarak gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Ardından, görüşme
sorularının uygun ve anlaşılır olup olmadığını belirlemek için bir veli ile ön görüşme yapılmıştır.
Görüşme süreci hazırlanan görüşme kılavuzu doğrultusunda Nisan-Mayıs 2007 aylarında
gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin tamamı, ebeveynlerden önceden randevu alınarak, belirlenen
tarihlerde araştırmacı tarafından yüz yüze bireysel olarak yapılmıştır. Okul müdür yardımcılarının
odasında gerçekleştirilen görüşmeler yaklaşık 30–45 dakika arasında sürmüştür. Araştırmacı
görüşmenin başlangıcında, amacını ve görüşmenin nasıl yürütüleceğini ebeveynlere açıklamış ve
verilerin güvenilir bir biçimde elde edilebilmesi için teybe kaydetme izni almıştır. Görüşmelerde
isminin kullanılmasını istemeyen ebeveynler için kod adı kullanılmıştır. Görüşmede ebeveynlere
aşağıdaki sorular yöneltilmiştir:
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Sizce çocukların ne tür hakları var?
Çocuklarınız hangi haklarını biliyor ve kullanabiliyor?
Çocuklarınızın kullanamadığı hakları olduğunu düşünüyor musunuz? Hangileri ve neden
kullanamıyorlar?
Çocuklarınıza sahip oldukları haklar nasıl öğretilebilir?
Çocuklarınıza haklarıyla ilgili olarak konuşuyor musunuz?
Çocuklara haklarını bilme ve uygulama konusunda nasıl model oluyorsunuz?
Çocuklarınıza haklarını öğretirken yaşadığınız temel sorunlar nelerdir?
Çocuklarınızın haklarını daha iyi öğrenebilmeleri için önerileriniz nelerdir?
Araştırma verilerinin çözümlenmesinde, betimsel analizden yararlanılmıştır. Betimsel analiz, elde
edilen verilerin oluşturulan temalar altında açıklanması, yorumlanması, neden-sonuç ilişkilerinin
irdelenmesi ve sonuca ulaşılmasını sağlayan bir yaklaşımdır (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Verilerin
analizinde, araştırmacı tarafından görüşmeler sırasında elde edilen ses kayıtları hiçbir değişiklik
yapılmadan olduğu gibi görüşme formuna dökülmüştür. Böylece yazılı hale getirilen görüşmelerin
tümü tek tek okunarak değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonucunda verilerin hangi temalar altında
düzenlenebileceği belirlenmiştir. Araştırmanın alt amaçlarından ve görüşme sorularından yola çıkılarak
veri analizi için tematik bir çerçeve oluşturulmuştur. Bu işlemin ardından, her soru için tüm anne
babaların verdikleri yanıtlar doğrultusunda seçenekler sıralanarak “Görüşme Kodlama Anahtarı”
12
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
oluşturulmuştur. Araştırmanın güvenirliği, araştırmacı ve bir alan uzmanı tarafından yapılan
kodlamalar karşılaştırılarak yapılmıştır. Kodlayıcılararası güvenirlik çalışmasında; Güvenirlik = Görüş
birliği / Görüş birliği + Görüş ayrılığı formülü kullanılmıştır (Miles ve Huberman, 1994). Bu formüle
göre, tüm soruların kodlayıcılararası güvenirlik oranlarının ortalaması % 92’dir. Son aşamada ise,
ebeveynlerin görüşleri belirlenen temalar çerçevesinde sunulmuş ve doğrudan alıntılarla
desteklenmiştir.
Bulgular
Ebeveynlerin görüşlerinden elde edilen bulgular, ebeveynlerin çocuk haklarına ilişkin görüşleri, evde
çocuk hakları eğitimi; çocuk hakları eğitiminde yaşanan sorunlar ve çocuk hakları eğitimine yönelik
öneriler olmak üzere dört ana tema altında toplanmıştır.
Ebeveynlerin Çocuk Haklarına İlişkin Görüşleri
Ebeveynlerin 12’si, çocukların isteklerini, duygularını, fikirlerini ve görüşlerini dile getirme hakkına
sahip olduklarını belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra, 10 ebeveyn çocuklarında bir birey olduğu için
yetişkinler gibi kendilerine özgü hakları olduğu söylemişlerdir. Bu konuda Münevver Hanım
görüşlerini aşağıdaki gibi açıklayarak çocukların bir birey olarak görüşlerini dile getirme haklarına
vurgu yapmıştır:
Çocuklar daha hassas ve özel statüde haklarının olduğunu işte Birleşmiş Milletler’in biliyorsunuz bir sürü
çocuk hakları ile ilgili çalışmaları var. Fakat bizim gibi ülkelerde ataerkil bir aileden geliyoruz. İşte sus,
yapma veya genelde susturuluyor. Bu çocukların gelişimini de olumsuz etkiliyor. Bence yetişkinlerin her
alanda nasıl hakları varsa çocuklarında bir birey olarak aynı derecede haklarının olduğunu düşünüyorum.
Çocukların yaşama hakkı, söz hakkı… yani bir çok hak sayabiliriz.
Münevver Hanım, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın çocuk hakları konusunda çalışmalarına; Talip Bey
ise, demokrasi ve çocuk hakları ilkelerine vurgu yaparak Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden haberdar
olduklarını ifade etmişlerdir. Diğer ebeveynler daha çok kendi çocukluk yaşantılarından, aile
ortamında anne-baba çocuk etkileşimden ve toplumsal yaşantılardan örnekler vererek çocukların sahip
olduğu hakları açıklamışlardır. Ayrıca, ebeveynler çocukların iyi ve temiz bir dünyada yaşama, seçme
ve karar verme, istediği zamanlarda oyun oynayabilme, kendilerini savunma ve itiraz etme, eğitim,
sağlık, beslenme ve barınma, aile ve devlet desteğiyle büyüme ve korunma, alışveriş ve haftalık, aile
içi bütün konulara katılım gibi konularda hakları olduğunu belirtmişlerdir. Ebeveynlerin çocukların
sahip olduğu haklardan hangilerini ifade ettikleri Şekil 1’de verilmiştir.
Görüşmeye katılan ebeveynlerin onu, kendi çocuklarının doğrudan haklarının neler olduğunu bilmese
de özellikle seçme ve karar verme, görüşlerini ifade edebilme, kendine ve başkalarına zarar vermediği
sürece istediklerini yapabilme, istediği gibi oynayabilme, hafta sonu birlikte vakit geçirme konularına
olabildiğince özen gösterdiklerini dile getirmişlerdir. Sevgi Hanım, “Birebir hak olarak düşündüğü bir
şey değil ama en azından dinlenme, söz hakkı sahibi olduğunun farkında. Karar alınacak şeylerde
mutlaka onunda fikrini öğrenmeye çalışıyoruz. Bazen hayır dediğimiz zamanlarda da açıklamasını
yapıyoruz” diyerek çocukların evde kullanabildiği haklara açıklama getirmiştir.
Ebeveynlerin diğer 10’u ise, çocukların kimi haklarını kullanabilmekle birlikte küçük olması ve
korunmaya ihtiyaç duymaları nedeniyle düzen oluşturmak, onları zararlı durumlardan uzak tutmak için
eşyalarını toplama, yatma zamanı, bilgisayar kullanma, soğuk havalarda kalın giyinme, dışarıya yalnız
çıkma gibi konularda sınırlama getirdiklerini söylemişlerdir. Bu konuda ebeveynlerin 3’ü orta gelir
13
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
düzeyine sahip olmaları nedeniyle istemeden de olsa bazı haklarda kısıtlamalar olduğunu; iki ebeveyn
de çocukların kendini savunamadıklarını ve fikirlerini özgürce söyleyemediklerini belirtmiştir. Ayrıca,
iki ebeveyn, çocuğun sağlık problemleri ve kentsel yaşam nedeniyle oyun hakkını yeterince
kullanamadığını; annelerden biri ise çok çalışma ve yorgunluk nedeniyle çocuğuna yeterince zaman
ayıramadığını, çocuğunun ayrı bir odası olmadığını vurgulamıştır. Bunların dışında, bir anne kenar
mahallede oldukları için tiyatro ve sosyal etkinliklere yeterince katılamadıklarını; bir baba da çevre
kirliliği, nüfusun hızlı artışından kaynaklanan işsizliğin hakların kullanımını kısıtladığını belirtmiştir.
Bu konuda Nazan Hanım, “Sokağa çıkmak istiyor ama ben çıkartmıyorum, hakkını elinden alıyorum.
Kötü insanlar çok fazla dışarıda alıp giderler. Gözetleyemiyorum, daha kendini koruyamıyor. Çok
küçük benim gözetimimde olması lazım. Sadece benim gözetimimde Eti parka [Çocuk parkı]
gidiyoruz” sözleriyle çocukların korunma gereksinimleri nedeniyle bazı konularda seçme ve karar
verme davranışlarının kısıtlanabileceğine örnek vermiştir.
İsteklerini,
duygularını
, fikirlerini
ve
görüşlerini
dile getirme
Alışveriş
ve haftalık
Bir birey
olarak
kendilerin
e özgü
haklar
Aile ve
devlet
desteğiyle
büyüme
ve
korunma
İyi ve
temiz bir
dünyada
yaşama
Çocuk
Hakları
Beslenme
ve
barınma
Seçme ve
karar
verme
İstediği
zamanlarda
oyun
oynama
Sağlık
Kendilerin
i savunma
ve itiraz
etme
Eğitim
Şekil 1. Ebeveynlerin çocukların sahip olduğu haklar konusundaki görüşleri
Evde Çocuk Hakları Eğitimi
Evde çocuk haklarına yönelik olarak gerçekleştirilen uygulamalarda; çocuklarla konuşma ve örnekler
vererek anlatma, aile ortamında yaparak yaşayarak öğrenme ve model olma temaları ön plana
çıkmıştır.
14
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Çocuklarla hakları konusunda konuşma ve örnekler vererek anlatma
Ebeveynlerin 13’ü, çocuğun haklarına ilişkin olaylar yaşandığında, yeri geldiğinde konuştuklarını; 12
ebeveyn, kendisinin ve başkalarının haklarını anlayabilmesi için söz ve davranışlarımızın nedenlerini
örneklerle açıkladıklarını; 4 ebeveyn ise, evde anne, baba ve çocuğun hak ve görevlerini örnekler
vererek anlattıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, ebeveynlerden ikisi, bazen anne, baba, çocuk olarak
toplantı yaptıklarını ve yapabilecekleri konusunda birlikte karar verdiklerini söylemişlerdir. Bu konuda
Leman Hanım, “Bazen kendinden çok fazla ödün verebiliyor. Oturup konuşuyoruz. Çok verici olduğu
zaman bunun kendi için ne kadar faydalı, ne kadar zararlı oturarak konuşuyoruz. Bir arkadaşına
kendinden fazla ödün veriyorsa bunun kendine ne kadar faydası zararı var konuşuyoruz” diyerek
çocuğun haklarına yönelik olaylar yaşandığında konuştuklarını vurgulamıştır. Bu görüşlerden farklı
olarak, dört ebeveyn çocuklarla haklarına ilişkin konuşmadıklarını; bir anne de zaten çocuğun haklarını
kendisi aradığı için hiç üstünde durmadığını belirtmiştir.
Aile ortamında hakları yaparak yaşayarak öğrenme
Ebeveynlerden 7’si, çocukların aile ilişkilerinde haklarını yaparak yaşayarak öğrenebileceklerini
söylerken; 3 ebeveyn ise, çocukların haklarını elimizden geldiğince yaşayarak öğrenmesine yardım
ediyoruz demişlerdir. Bahadır Bey, “Çocuğun aile yaşamı çok önemlidir. Aile içi ilişkiler, ilişkilerde
demokrasi, anne-babanın birbirine karşı tutumu bence çok önemli. Eğer çocuk bunu baştan itibaren
yaşamadıysa çocuğa sonradan okulun ulaşması çok zor” diyerek çocuğun erken dönemlerde aile
ortamında haklarını yaşayarak ancak içselleştirebileceğini ve sonradan kazandırmanın zor olacağını
vurgulamıştır.
Model olma
Ebeveynlerin 10’u, çocukların yapmasını istemedikleri davranışları yapmayarak, yapmasını
istediklerini de yaparak model olduklarını söylemişlerdir. 3 anne, çocukların anne babayı daha çok
örnek aldığı; 2 baba ise, ebeveyn olarak davranışlarda tutarlı olmaya çalıştıklarını ifade etmişlerdir.
Ufuk Bey, hem ebeveynlerin davranışlarındaki tutarlılığı hem de çocuğa yapmasını istedikleri
davranışları yaparak model olduklarını aşağıdaki görüşleriyle vurgulamıştır:
En önemlisi yapamayacağım bir şeyi kesinlikle söz vermiyorum. O da bunu biliyor. Bir şeyi yanlış yapsa bile
bunu bana söyleyebilmeli ki yani benden korkmasın. Ona bu güveni vermeye çalışıyorum. Ben ona yalan
söylemiyorum, o da bana yalan söylemesin. Bunu oluşturmaya çalışıyorum. Annesiyle birlikte ortak bu
şekilde hareket ediyoruz.
Ebeveynlerin 2’si ebeveynlerin birbirine karşı tutumu, insan ilişkileri ve davranışları konusunda
çocuğa olumlu model olmaları gerektiğini; bir baba ise, çocukların haklarına sözlerle, davranışlarla
saygı göstererek model olduğunu belirtmişlerdir.
Çocuk Hakları Eğitiminde Yaşanan Sorunlar
Görüşmeye katılan ebeveynlerden 3’ü çocuk hakları eğitimi konusunda sorun yaşamadığını; ancak
diğer 17 ebeveyn, çocuklara haklarını kazandırmada kimi zaman sorun yaşadıklarını ifade etmişlerdir.
Çocukların gelişim özelliklerinden kaynaklanan sorunlara yönelik olarak 7 ebeveyn, çocuğun evde her
istediğinin yapılmasını beklediğini ve uygun bir dille anlattıklarında bile hırçınlaşıp, inatlaştıklarını
belirtmişlerdir. 6 ebeveyn, çocukların bazen yaşı gereği söylenenleri anlayamadıklarını; bir anne,
çocuğu hiperaktif olduğu için evde ve okulda zorlandığı, başka bir anne ise, çocuğunun “çocuk
olduğunu söyleyip sorumluluk almak istemediğini” dile getirmiştir. Gönül Hanım, “Haksız olduğu
yerde de haklıyım diyor. Ona bazen yani ispatlayana kadar çok zorlanıyorum. Üç oğlan benim. Sırayla
bilgisayara oturuyorlar. Alperen gelip oturuyor. Hayır, sen kalkacaksın, abinin sırası” ifadesiyle
15
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
çocuğunun okulöncesi dönemde sırasını bekleme becerisinin henüz tam anlamıyla gelişmediğini ve
inatçı davrandığını vurgulamıştır.
Ebeveynlerin davranış ve tutumlarından kaynaklanan sorunlara ilişkin olarak 3 ebeveyn, kendilerinin
de çocukların haklarının çoğunu bilmediklerini belirtmişlerdir. Fatma Hanım, “Aslında çocukların
sayılamayacak kadar hakları var ama biz büyükler çoğunu bilmiyoruz belki de ya da bilmeden
yaptırdığımız hakları da olabilir” sözler ile çocuk hakları konusunda yeterince bilgi sahibi
olmadıklarını belirtmiştir. Ebeveynlerden 3’ü, “Çocuğa yapma dediğimiz davranışları kendimiz
yapınca bize yanlış olduğunu hatırlatıyor” derken, diğer 3 ebeveyn de, “Çocuğun her ne kadar hakları
olsa da onları bastırıyoruz ve hep büyüklerin dediği oluyor” ifadesini kullanmışlardır. Ayşe Hanım,
“Büyükler biraz hiç yaşamamış gibi davranıyor. Bizde çocuk olduk. Sen sus, sen küçüksün, onu bir
kaldırabilsek her şeyde öyle” sözleri ile çocukların çoğu zaman susturulduğunu ve görüşlerini dile
getiremediklerini vurgulamıştır. 2 ebeveyn ise, çocuk hakları kavramının soyut olduğu için çocukların
seviyesine inip anlatmanın zor olduğunu belirtmiştir. Bu konuda Talip Bey, “Çocuklara demokrasiden
bahsediyoruz. Çocuk şimdi yaşı gereği bunu yeterince kavramada zorluk çektikleri bölümler var.
Bizim yetişkin olarak bunları gerçi yaşadığımız olaylar ama anlatmakta zorluk çekiyoruz. Soyut
kavramlardan çocuk haklarını anlatmakta zorluk çekiyoruz” ifadesi ile çocuk hakları kavramının soyut
olduğunu ve anlatmakta zorlandıklarını vurgulamıştır. Ayrıca bir anne, kendi haklarını başkaları
engellediğinde ve kullanamadığımda bunu çocuğuna açıklayamadığını; biranne kadınların bastırılmış
duygular içinde hep ezik büyüdükleri için haklarını koruyamadıklarını ve başka bir anne ise, ailede
bazen birinin hayır dediğini diğeri yapabildiğinden çocuğun bu durumu kullandığını ifade etmiştir.
Gönül Hanım, “Benim eşim hep dua etti kız çocuğum olmasın diye... Ben de istemedim çünkü kadınlar
hep ezik büyüyorlar. Hakkımızı koruyamıyoruz şu yaşta da olsa. Çünkü kadınlar bastırılmış duygular
içinde yaşıyorlar” diyerek çocukların haklarını kullanmada cinsiyet ayrımcılığının rol oynadığını
vurgulamıştır.
Çocuk Hakları Eğitimine Yönelik Öneriler
Araştırmaya katılan ebeveynlerin 10’u, okullarda öğretmen ve uzmanların aileleri çocuk hakları
konusunda bilinçlendirmeleri önerisinde bulunmuşlardır. 8 ebeveyn, okulda çocukların sahip oldukları
hakların görseller, slaytlar, kısa filmler, oyun, drama gibi etkinliklerle yaşayarak öğretilmesini; 8
ebeveyn ise, çocukların düzeyine uygun, anlayabilecekleri dilde hangi hakları olduğunun okulda
açıklanmasını gerekli olduğunu belirtmişlerdir. Ayşe Hanım, okulöncesi eğitim kurumlarından hem
kendilerine hem de çocuklarına yönelik bilinçlendirme çalışması beklentisi ve gereksinimini aşağıdaki
açıklamalarıyla dile getirmiştir:
Bence daha deneyimli bu konuda öğretim almış insanlar bunları çocuklara söylemeleri lazım. Ayrıca bizim de
bunları bilmemiz gerekiyor. Biz üstünkörü kendi ailemizden öğrendiğimiz ama orda göremediğimiz şeyleri
çocuklara göstermeye çalışıyoruz. O yüzden bence daha sağlıklısı işte böyle bir seminer olabilir veya tek
kişilik görüşmede olabilir.
Ebeveynlerin kendi davranış ve tutumlarına yönelik olarak 4 ebeveyn, insan ilişkilerinde
konuşmalarına ve davranışlarına dikkat ederek iyi model olunmasını; 2 anne, çocuğa bir birey olarak
saygı duymanın, dinlemenin ve olumlu davranışlarını takdir etmenin gerekliliğini ifade etmiştir. Bir
anne, çocukla oyun oynama ve birlikte yaparak çocuğun görmesini sağlamanın önemini; bir baba, ülke
çapında kitle iletişim araçlarıyla bilinçlendirme çalışması yapılabileceğini, bir anne ise, devlet
okullarına da bir özel eğitimci ve psikolog verilmesini istediğini dile getirmiştir. Hülya Hanım, kendi
davranışları ile çocuklara model olma ve onları dinlemenin önemini aşağıdaki açıklamalarıyla dile
getirmiştir:
16
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Ben temel olarak çocuğu birey, insan olarak görürseniz çocuk çok daha kolay eğitiliyor. Onun zevkleri bize
ters gelse de saygı duyduk. Onu dinledik. Saatlerce çok saçma da konuşabiliyor ama dinlenince onun içinde
çok iyi oluyor. Kendi içimizde konuşmalarımıza, ses tonumuza, davranışlarımıza dikkat ederiz.
Ebeveynler çocuk hakları eğitimine ilişkin önerilerinde, çocukların haklarını bilmesi ve kullanabilmesi
için hem aileye hem de okula düşen sorumlulukların farkına vardıklarını belirtmişlerdir. Çocuk hakları
eğitimi konusunda kendilerinin ve çocukların bilinçlenebilmesi için okuldan ve öğretmenlerden yardım
beklemektedirler.
Sonuç ve Tartışma
Bu araştırma sonucunda, ebeveynlerin çoğunluğunun öncelikle çocukların görüşlerini ifade etme
hakkından söz ettiği görülmüştür. Ardından, seçme ve karar verme, iyi ve temiz bir dünyada yaşama,
istediği zamanlarda oyun oynayabilme, kendilerini savunma ve itiraz etme, eğitim, sağlık, beslenme ve
barınma, aile ve devlet desteğiyle büyüme ve korunma dile getirilen diğer haklar arasındadır. Aynı
zamanda ebeveynler, kendi çocuklarının aile ortamında seçme ve karar verme, görüşlerini ifade
edebilme, kendine ve başkalarına zarar vermediği sürece istediklerini yapabilme haklarını
kullanabildiklerini düşünmektedirler. Bu durumda, ebeveynlerin ifade ettikleri çocuk hakları ile evde
kendi çocuklarının kullanabildiği haklar arasında bir paralellik vardır. Çocukların görüşlerini ifade
etmesi ve kendisini ilgilendiren konularda kararlara katılması, katılım hakları arasında yer almaktadır.
Araştırma katılımcısı ebeveynlerin, öncelikli olarak çocukların katılım hakkına önem verdikleri
söylenebilir. Erbay (2012) tarafından, Türkiye’de çocuk haklarını analiz etmek ve model önerisi
geliştirmek amacıyla yapılan bir çalışmada, çocuğun katılım hakkının, çocukla ilgili her süreçte temel
dayanaklardan biri olması, bu hakkın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ebeveynler, her ne
kadar başta katılım hakkı olmak üzere yaşama, gelişim ve korunma haklarına değinmiş olsalar da;
ayrımcılığın önlenmesi, çocuğun yüksek yararının gözetilmesi, çocuklar arasında bireysel farklılıklar,
bedensel ve ruhsal ihmal, şiddet, ödül-ceza, çocuklara saygı, sevgi, hoşgörü gibi değerlerin
kazandırılmasından söz edilmemiştir. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde, ebeveynlerin genel olarak
çocuk hakları konusunda bilgileri olsa da, çocuk haklarını günlük yaşama yansıtabilmeleri için
bilinçlendirme gereksinimleri olduğu söylenebilir. Ayrıca, ebeveynler evde çocuk hakları eğitimi
uygulamaları konusunda kendilerinin de bilinçlendirilmeye gereksinimlerini olduklarını belirtmişlerdir.
Kent Kükürtçü’nün (2011) 5-6 yaş grubu çocukları olan ailelerle yaptığı bir çalışmada, ailelerin
yarıdan fazlasının çocuk hakları konusunda bilgisi varken, bu bilginin yeterliliğinden emin olmadıkları
görülmüştür. Bu sonuçlar, ailelerin çocuk hakları konusunda bilinçlendirme gereksinimleri olduğunu
desteklemektedir. Ebeveynlerden çok azının, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden haberdar olduğu
görülmüştür. Washington (2010) tarafından 5-6 yaş grubu çocuklarına uygulanan aile katılımlı çocuk
hakları eğitimi programına katılan ebeveynlerin çoğunun, başlangıçta Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni
bilmedikleri bulgusuyla benzerlik göstermektedir. Ayrıca, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 42.
maddesinde çocuk haklarının yetişkinlere ve çocuklara öğretilmesi öngörülmüştür (Karaman
Kepenekçi, 2000). Ebeveynlerin çocuk haklarını bilmeleri, erken dönemde çocukların haklarını aile
ortamında saygı ve duyarlılık içinde yaşayarak içselleştirmelerine yardım edecektir.
Bu araştırmanın ortaya koyduğu diğer bir sonuç, çocukların küçük olması ve korunmaya ihtiyaç
duymaları nedeniyle ebeveynlerin seçme ve karar verme haklarına sınırlama getirmeleridir. Elde edilen
bu sonuç, çocuğun yaşı küçüldükçe ebeveynlerin bakım ve korunmadan yana tutum aldığını; çocuğun
yaşı büyüdükçe kendi kendine karar verme davranışını desteklediğini gösteren araştırma sonuçlarıyla
benzerlik göstermektedir (Day, Peterson-Badali ve Ruck, 2006; Yurtsever, 2009). Çocuğun kendini
ilgilendiren konularda görüş bildirmesi ve kararlarının dikkate alınmasında en önemli ölçüt yaş ve
17
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
olgunluk düzeyidir (UNICEF, 1998). Çocuk olgunlaştıkça kendi kendine karar verme becerisi de
artacaktır. Bu yüzden, çocukların gereksinimleri ve sorumlulukları birbirinden ayrı tutularak onların
haklarının farkına varmaları sağlanmalıdır (Yurtsever, 2009). Ebeveynlerin çocuğun korunmasına
yönelik davranışlarla, seçme, karar verme ve bağımsızlığı destekleme davranışları arasında denge
kurarak, güvenli ortamlar sağlaması önemlidir.
Bu araştırma sonuçlarına göre, ebeveynlerin evde çocuk hakları eğitimine yönelik gerçekleştirdikleri
uygulamalarda çocuklarla konuşma ve örnekler vererek anlatma, aile ortamında yaparak yaşayarak
öğrenme olanakları sunma ve model olma yollarını seçtikleri görülmüştür. Araştırmanın bu bulgusu,
Kent Kükürtçü’nün (2011) araştırmasında ailelerin çocuklarını çocuk hakları konusunda
bilgilendirdikleri ve evde çocuk haklarını dikkate alarak güvenli bir ortam oluşturdukları bulgusuyla
benzerlik göstermektedir.
Araştırmaya katılan ebeveynlerin çoğunluğunun, evde çocuk hakları eğitiminde çocukların gelişim
özelliklerinden ve kendilerinin davranış ve tutumlarından kaynaklanan sorunlar yaşadıkları ortaya
çıkmıştır. Ebeveynlere göre, çocukların bazen yaşı gereği söylenenleri anlayamaması, evde her
istediğinin yapılmasını beklemesi, sorumluluk almak istememeleri çocuk hakları eğitimini
zorlaştırmaktadır. Alanyazında, çocukların özellikle 2-4 yaşlar arasında benmerkezci olduğu,
başkalarının bakış açısını anlamakta zorlandıkları ve benmerkezciliğin altı yaş civarında azalmaya
başladığı görüşü yaygındır (Keenan, 2002; Oakley, 2004; Senemoğlu, 2007). Çocuklar yaşlarına bağlı
olarak ilişkileri anlama ve iletişim becerilerini geliştirme konusunda deneyim kazanırlar. Onlar
olgunlaştıkça sorumluluk paylaşma konusunda çok daha dengelidirler. Çatışmaları başarılı bir biçimde
çözmek için, çocuklar öncelikle duygu, gereksinim ve haklarını ifade etme ve bu konuda diğerlerini
dinleme konusunda cesaretlendirilmelidir (Kostelnik, Soderman ve Whiren, 2007). Çocuklar bu
dönemde benmerkezci olduğu için, isteklerinin hemen yapılması konusunda sabırsız olup, sorumluluk
almak istemeyebilirler. Ebeveynlerin, çocukların gelişim özelliklerini bilmeleri, çocukları anlama,
olumlu iletişim kurma ve çocuk haklarının temeli olan gelişim hakkını destekleme bakımından son
derece önemlidir. Ayrıca, ebeveynlere göre, kendilerinin çocuk hakları yeterince bilmemeleri,
çocukların düzeyine uygun anlatamamaları, kimi zaman çocuklara baskı uygulamaları, tutarsız
davranmaları, her zaman olumlu model olamamaları çocuk hakları eğitimini zorlaştırmaktadır. Bu
sonuçlar, ebeveynlerin çocukların gelişim özellikleri, anne baba tutumlarının çocuğun davranışlarına
etkisi ve çocuk haklarının günlük yaşama nasıl aktarılabileceği konusunda yeterince bilgi sahibi
olmadıklarını göstermektedir.
Bu araştırma sonucunda, ebeveynlerin okulöncesi eğitim kurumlarında çeşitli etkinlikler yoluyla hem
kendileri hem de çocukları için çocuk hakları eğitimi verilmesini istedikleri görülmektedir.
Washington’ın (2010) araştırmasında, çocuk hakları eğitim programının aileleri bilinçlendirdiği ve
çocuklarda haklar konusunda farkındalığı artırdığı görülmüştür. Covell ve Howe’un (1999)
araştırmalarında çocuk hakları eğitimi alan çocukların bu eğitimi almayanlara göre başkalarının
haklarına daha çok saygı gösterdikleri bulgusuna ulaşmışlardır. Bu sonuçlar değerlendirildiğinde,
çocuklara ve ailelere verilen çocuk hakları eğitiminin bilinçlenmede ve çocuk haklarını içselleştirmede
önemli katkılar sağladığı söylenebilir. Ancak, bu eğitimin çocukların yaş ve gelişim düzeyine göre,
hangi yöntem ve teknikler kullanılarak ve nasıl verileceği karşımıza çıkan önemli bir sorundur. Çocuk
hakları eğitimi yalnızca ailenin ve okulların sorumluluğu altında değildir. Çocuk hakları konusunda
toplumun tüm kesimlerinde bir farkındalık ve duyarlılık geliştirebilmek için ülkenin siyasi, ekonomik,
hukuki, sosyo-kültürel yapısına dayanarak, çocuk hakları eğitimi modellerinin geliştirilmesine
gereksinim vardır. Ebeveynler, çocuk hakları konusunda bilinçlendirme çalışmalarını doğal olarak
okullardan ve eğitimcilerden beklemektedirler. Ancak, eğitimcilerin bu konuda kullanabileceği
18
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
kuramsal bilgi ve uygulama örnekleri içeren programlara, kaynaklara, işbirliğine ve desteğe
gereksinimleri vardır. 2013 Okulöncesi Eğitim Programı’nda çocukların kendini tanıma, keşfederek
öğrenme, problem çözme, bağımsızlığını destekleme, kendine ve başkalarına saygı duyma, işbirliği,
sorumluluk alma becerilerini geliştirme gibi konularda, çocuk haklarını destekleyen kuramsal bilgi ve
uygulamalara yer verilmiştir. Ayrıca, eğitimcilerin çocuk hakları eğitiminde kullanabileceği az da olsa
kitap, etkinlik örnekleri gibi materyallerde bulunmaktadır. Ancak, bunlar kesinlikle yeterli değildir.
Okulöncesi çocuklarına yönelik çocuk hakları eğitim programları geliştirilerek, yaygınlaştırılmalıdır.
Çok az sayıda geliştirilen Washington (2010) çocuk hakları eğitim programları, araştırma boyutunda
kalıp, denenmesi ve yaygınlaştırılması konusunda çok daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak, ebeveynlerin başta katılım hakkı olmak üzere çocukların yaşama, gelişim ve korunma
hakları ile ilgili bilgileri olsa da, aile ortamında çocuk haklarını nasıl uygulayabilecekleri konusunda
bilinçlendirilmeye gereksinimleri vardır. Bu araştırma sonuçlarına dayalı olarak, aile içinde çocuk
hakları eğitiminin geliştirilmesi için şunlar önerilebilir:
 Çocuk hakları eğitimi konusunda aile, çocuk ve öğretmenlerin algısını ortaya çıkarmaya
dönük geniş çaplı karşılaştırmalı araştırmalar yapılabilir.
 Çocuk hakları sözleşmesinde yer alan yaşama, gelişim, katılım, korunma hakları ve
ayrımcılığın önlenmesi konusunda ebeveyn görüşleri farklı araştırma yöntemleri bir arada
kullanılarak daha derinlemesine araştırılabilir.
 Ebeveynler çocukların ve kendilerinin çocuk hakları eğitimi konusunda bilinçlendirilmesini
okuldan ve öğretmenlerden beklemektedirler. Ancak, Okulöncesi öğretmenleri lisans eğitimi
sırasında çocuk hakları eğitimine yönelik zorunlu bir ders almamaktadır. Okulöncesi
öğretmeni yetiştiren programlarda “Çocuk Hakları Eğitimi” dersinin zorunlu ders olarak yer
alması tüm öğretmen adaylarının bu konuda farkındalığını ve uygulama becerilerini
geliştirecektir.
 Okulöncesi eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler için çocuk hakları eğitiminde
kullanabilecekleri yöntem, materyal ve etkinliklere yönelik olarak hizmet içi kursları
düzenlenebilir.
 Okulöncesi öğretmenlerinin çocuk hakları eğitiminde kullanabileceği hem kuramsal bilgi hem
de uygulama örnekleri içeren kitapların ve uygulamalar sırasında kullanabileceği diğer
kaynak materyallerin geliştirilmesi öğretmenlere katkı sağlayacaktır.
 Ailelere yönelik olarak evde çocuk hakları eğitimini desteklemek üzere kuramsal bilgi,
karşılaşabilecekleri örnek olayları ve uygulama örneklerini içeren yazılı kaynaklarlar
geliştirilebilir.
 Okulda çocukların haklarını ve sorumluluklarını bilme ve denge kurmasına yönelik
uygulamalara sıklıkla yer verilebilir.
 Aileleri çocuk hakları eğitimi konusunda bilinçlendirmek amacıyla belli aralıklarla seminer,
toplantı ve uygulamalı çalışmalar yapılabilir.
 Okulöncesi eğitimde aile katılımlı çocuk hakları eğitim programları yok denecek kadar azdır.
Bu programların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması çocuk hakları konusunda farkındalığı ve
uygulama yeterliliğini geliştirecektir.
19
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Kaynakça
Altınköprü, T. (2000). Çocuğun başarısı nasıl sağlanır? İstanbul: Hayat Yayınları.
Akyüz, E. (2000). Ulusal ve uluslararası hukukta çocuğun haklarının ve güvenliğinin korunması. Milli
Eğitim Basımevi, Ankara.
Akyüz, E. (2001). Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin temel ilkeleri ışığında çocuğun eğitim hakkı. Milli
Eğitim Dergisi, 151, 3–24.
Aras H., Birinci F. ve Uluç Özdemir, F. (2001). İkinci uluslararası eğitimde çocuk hakları konferansı.
Milli Eğitim Dergisi, 151.
http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/151/aras_birinci_uluc.htm
adresinden 10 Şubat 2014 tarihinde alınmıştır.
Aydın, M. Z. (2008). Ailede çocuğun ahlak eğitimi (6. Baskı). Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Baker, J. (2004). Parenting. childhood studies an introduction. Oxford: Blackwell Publishing.
Başal, H. A. (2007). Gelişim ve psikoloji: nasıl mutlu bir çocuk yetiştirebilirim? (4. Baskı). İstanbul:
Morpa Kültür Yayınları.
Başaran, İ. E. (2005). Eğitim psikolojisi: gelişim, öğrenme ve ortam (6. Baskı). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Berk, L. (2013). Bebekler ve çocuklar: Doğum öncesinden orta çocukluğa. N. I. Erdoğan (Çev. Ed.).
Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık.
Büyükkaragöz, S. ve Kesici, Ş. (1998). Demokrasi ve insan hakları eğitimi. Ankara: Türk Demokrasi
Vakfı.
Cirhinlioğlu, F. G. (2001). Çocuk ruh sağlığı ve gelişimi: Okul öncesi dönem (1. Basım). Ankara:
Nobel Yayın Dağıtım.
Covell, K., & Howe, R. B. (1999). The impact of children’s rights education: A Canadian study.
International Journal of Children’s Rights, 7 (2), 171-183.
Craig, W. (1999). Childhood social development. London: Blackwell Publisher.
Creswell, J. W. (2013). Nitel araştırma yöntemleri: Beş yaklaşıma göre nitel araştırma ve araştırma
deseni. M. Bütün ve S. B. Demir (Çev. Edt.). Ankara: Siyasal Kitapevi.
Çılga, İ. (2001). Demokrasi, insan hakları kültürü ve çocuk hakları. Milli Eğitim Dergisi, 151, 69–73.
Day, D. M. , Peterson-Badali, M., & Ruck, M. D. (2006). The relationship between maternal attitudes
and young people’s attitudes toward children’s rights. Journal of Adolescence, 29, 193-207.
DiCicco-Bloom, B., & Crabtree, B. F. (2006). The qualitative research interview. Medical Education,
40 (4), 314-321.
20
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Doğan, İ. (2004). Modern toplumda vatandaşlık demokrasi ve insan hakları: İnsan haklarının kültürel
temelleri (Beşinci basım). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Doğan, Y., Torun, F. ve Akgün, İ. H. (2014). Okul öncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarına ilişkin
tutumlarının çeşitli değişkenlere göre incelenmesi. International Journal of Human Sciences,
11(2), 503-516.
Erbay, E. (2012). Türkiye’de çocuk haklarını tanıtma, yaygınlaştırma ve izlemeye yönelik
uygulamaların eleştirel analizi ve bir model önerisi. Toplum ve Sosyal Hizmet, 23 (2) 47-74.
Ersoy, A. F., & Dinç, B. (2008). The perceptions of preschool pre-service teachers related to the
children rights education course. 10th International Conference on Education. Athens, Greece,
26-29 May 2008.
Güler, A., Halıcıoğlu, M. B. ve Taşğın, S. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma (1. Baskı). Ankara:
Seçkin Yayıncılık.
James, A., & James, A. L. (2004). Constructing children, childhood and the child: theory, policy and
social practice. New York: Palgrave Macmillan.
Karaman Kepenekçi, Y. (2000). İnsan hakları eğitimi. Ankara: Anı Yayıncılık.
Karaman Kepenekçi, Y. (2010). Eğitimin hukuki temelleri (Üçüncü basım). Eğitim bilimine giriş (ss.
51-76). Ankara: PegemA Yayıncılık.
Keenan, T. (2002). An Introduction to child development. New York: Sage Publication.
Kent Kükürtçü, S. (2011). 5-6 yas çocuklarının ailelerin ve öğretmenlerinin kullandıkları disiplin
yöntemlerinin çocuk hakları ile ilişkisinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Kor, K. (2013). Okulöncesi öğretmenlerinin çocuk hakları konusunda görüşlerinin belirlenmesi.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü, Çanakkale.
Kostelnik, M. J., Soderman, A. K., & Whiren, A. P. (2007). Developmentally appropriate curriculum
(Fourth Edition). New Jersey: Pearson Prentice Hall.
Kulaksızoğlu, A. (2003). Farklı gelişen çocuklar. Epsilon Yayıncılık: İstanbul.
Merriam, S. B. (2013). Nitel araştırma: Desen ve uygulama için bir rehber. S. Turan (Çev. Ed.).
Ankara: Nobel. [Orijinal baskı 2009].
Miles, M. B., & Huberman, A. M. (1994). An expanded sourcebook qualitative data analysis. London:
Sage.
Neslitürk, S. ve Ersoy, F. (2007). Okulöncesi öğretmen adaylarının çocuk haklarının öğretimine ilişkin
görüşleri. Eğitimde Kuram ve Uygulama, 3(2); 245-257.
Oakley, L. (2004). Cognitive development. London: Roudledge.
21
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Oktay, A. (1999). Yaşamın sihirli yılları: Okulöncesi dönem. Birinci Baskı. İstanbul: Epsilon
Yayıncılık.
Oktay, A. ve Unutkan, Ö. P. (2003). Okulöncesi eğitim programı uygulama rehberi: Ne yapıyorum?
neden yapıyorum? nasıl yapmalıyım? İstanbul: Ya-Pa Yayınlar, 65–66.
Patton, M. Q. (2014). Nitel araştırma ve değerlendirme yöntemleri. M. Bütün ve S. B. Demir (Çev.
Ed. ). Ankara: Pegem Akademi.
Power,F. C., Power, A. M. R., Bredemeir, B. L., & Shields D. L. (2001). Democratic education and
children’s rights. In S. Hart, C. P. Cohen, M. F. Erickson and M. Flekkoy (Eds.), Chilren’s
rights in education. London: Jessica Kingsley Publishers.
Ruddick, W. (1989). When does childhood begin? In G. Scarre (Editor). Children, parents and politics.
New York: Cambridge University Press.
Senemoğlu, N. (2007). Gelişim, öğrenme ve öğretim: Kuramdan uygulamaya (Düzenlenmiş Yeni
Baskı). Ankara: Gönül Yayıncılık.
Smith, A. B., & Bjerke, H. (2009). Children’s citizenship. In N. Taylor and A. B. Smith (Eds.),
Childeren as citizens. New Zealand: Otago University Press.
Türnüklü, A. (2000). Eğitimbilim araştırmalarında etkin olarak kullanılabilecek nitel bir araştırma
tekniği: görüşme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi, 24, 543–559.
UNICEF (1998). Çocuk haklarına dair sözleşme uygulama el kitabı. Ankara: Ajans Türk Basım.
Washington, F. (2010). 5 – 6 yaş grubu çocuklarına uygulanan aile katılımlı çocuk hakları eğitimi
programının etkililiğinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Woodhead, M. (2006). Changing perpectives on early childhood: theory, research, and policy.
International Journal of Equity and Innovation in Early Childhood, 4(2), 1–43.
Wood, L. (2005). Participation and learning in early childhood. In C Holden and N. Clough (Eds.),
Childern as citizens education for participation (p. 31-45). Philadelphia: Jessica Kingsley
Publishers.
Yavuzer, H. (2006). Çocuk psikolojisi (29. Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yeşil, R. (2002). Okul ve ailede insan hakları ve demokrasi eğitimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (Genişletilmiş 9.
Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Yurtsever, M. (2009). Ebeveyn çocuk hakları tutum ölçeğinin geliştirilmesi ve anne babaların çocuk
haklarına yönelik tutumlarının farklı değişkenler açısından incelenmesi. Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
22
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Yazar
İletişim
Dr. Berrin Dinç, İlköğretim Bölümü,
Okulöncesi Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim
üyesidir. Çalışma alanları arasına çocuklarda
sosyal-duygusal gelişim, cinsel gelişim ve
eğitim, beden imgesi ve çocuk hakları yer
almaktadır.
Yard. Doç. Dr. Berrin Dinç, Eskişehir Anadolu
Üniversitesi Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü,
Okulöncesi Eğitimi Anabilim Dalı, Yunusemre
Kampüsü, Eskişehir/ Türkiye. e-posta:
[email protected] Tel:
+902223350580/3446
23
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Summary
Purpose and Significance. Preschool period is one during which children rapidly progress in the areas
of growth, maturation and all other developmental domains. During this period, meeting the children’s
physical and psychological needs and providing healthy, appropriate and lovely environments for their
growth positively influence their development. It is the parents’ responsibility to provide children with
appropriate nutrition and health care, developmental support, education and conditions for participation
in issues related to the family and the environment. If children experience such feelings as love,
respect, sympathy and cooperation in their family relationships and if the steps they take are supported,
then this will contribute to their self-development and personality. As mentioned in the Convention on
the Rights of Children, they, from birth, have the rights of protection, development, participation and
living. However, children’s use of their rights depends mostly on adults’ attitudes as well as on the free
and safe environments provided for them. Children’s experiences in their relationships with their
family and with the society help them learn to protect their own rights and respect others’ rights.
Therefore, it is important that not only the messages children receive at home and at school regarding
their rights but also other related practices should overlap each other. In order to develop the
knowledge, attitudes and understanding about children’s rights in preschool period, parents,
researchers, schools, non-profit organizations and other institutions should always work in cooperation.
Family is the first and most important environment where children can gain positive experiences in
relation to their rights and responsibilities and where they can receive support for their whole
development process starting from early age. For this reason, the findings obtained in the present study
can help achieve parents’ cooperation and involvement in the programs and practices related to
education on children’s rights in the preschool period. The purpose of this study was to examine the
views of parents of children aged 5-to-6 on children’s rights, education provided for children on
children’s rights and the problems parents encountered in practice.
Method. The present study was carried out using interpretivist qualitative research design (Merriam,
1998). As the study aimed at examining the practices conducted by the parents in relation to education
on children’s rights in detail, the semi-structured interview technique was used to collect the data
within the scope of interpretivist qualitative research design. In the study, the criterion sampling
method, one of purposeful sampling methods, was used to identify the participants (Patton, 2014;
Yıldırım and Şimşek, 2013). Among the preschools under the auspices of the Ministry of National
Education, public preschools providing full-time education were selected. In line with this criterion,
the participants in the study were 20 volunteer parents (15 mothers and 5 fathers) from 20 classes in
these public preschools. The data were collected via face-to-face semi-structured interviews with the
parents. For the analysis of the data, descriptive analysis was used.
Conclusion and Discussion. The findings of the study revealed that most of the parents mentioned
children’s right to express their views. This right of children was followed by choosing and making
decisions, living in a good and clean world, playing games at the time they want, defending
themselves, objecting things, education, health, nutrition accommodation and growing up and
protecting themselves with the support of the family and of the state. In addition, the parents thought
that their children were able to use their rights in making their own choices and decisions in the family
environment, expressing their views and in doing anything they want unless they harm themselves or
others. Based on this finding, it could be stated that the parents’ perceptions regarding children’s rights
were parallel to the rights their children were able to use. The rights to express their views and to make
decisions were among the rights regarding participation in family-related issues. It could be stated that
the parents gave importance especially to their child’s right to participate in family-related issues.
24
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Although the parents mentioned such rights as participation, living, growing and protection, it could be
stated that they needed to be made conscious of transferring children’s rights into their daily life. In
addition, the parents reported that they also needed to be made conscious of practices related to
children’s rights education.
Another finding obtained in the present study was that the parents limited the rights of children in
making choices and decisions since they thought that their children were young and needed protection.
It is important that parents establish safe environments by balancing their own behaviors in protecting
children and supporting the children’s independence, choices and decisions.
The results revealed that the parents preferred such methods of learning as being a role model, living
and doing in the family environment, explaining with examples and by talking to their children during
their practices related to children’s rights education at home. In addition, it was found that the parents
expect preschools to do consciousness-raising activities both for families and children. Assessing these
results, it could be stated that the education provided on children’s rights for children and their parents
will help not only raise consciousness and but also internalize children’s rights.
In the study, it was seen that most of the parents participating in the study experienced problems in
children’s rights education at home due to the developmental characteristics of children and due to
their own behaviors and attitudes. According to the parents, children’s expectations from parents to do
whatever they want, their failure to understand what was said due to their age and their unwillingness
to take responsibility are major factors that make the children’s rights education difficult. In addition,
the parents stated that they experienced difficulty with the education on children’s rights because they
did not know much about children’s rights; failed to explain things appropriate to their children’s ages;
sometimes put pressure on their children; demonstrated inconsistent behavior; and they sometimes
failed to become a role model. All these results revealed that the parents were not much knowledgeable
about their children’s developmental characteristics, the influence of their attitudes on their children
and about the ways to transfer children’s rights into daily life.
The results obtained in the present study demonstrated that the parents wanted education on children’s
rights both for themselves and for their children via several activities in preschools. Based on the
results obtained, it could be stated that education programs regarding children’s rights involving the
whole family during preschool period should be developed and disseminated.
25
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Risk Altındaki Kız Çocukların Gelecek ve Meslek Algılarının Çizdikleri
Resimlere Yansıma Biçimleri2
The Reflections of Girls at Risk about Their Future and Profession Perceptions to Their
Drawings
Ceren Tekin Karagöz3
Nuray Mamur
To cite this article / Atıf için:
Tekin Karagöz, C. ve Mamur, N. (2015). Risk altındaki kız çocukların gelecek ve meslek algılarının
çizdikleri resimlere yansıma biçimleri. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - Journal of
Qualitative Research in Education, 3(1), 26-53. [Online]: http://www.enadonline.com
doi:14689/issn.2148-2624.1.3c1s2m
Özet. Bu araştırmanın amacı risk altındaki 10-14 yaş arası kız çocukların gelecek ve meslek algılarının
çizdikleri resimlere yansıma biçimlerini ortaya çıkarmaktır. Nitel araştırma modellerinden durum çalışması
bağlamında gerçekleşen bu araştırmanın katılımcıları; Ankara Güç Koşullardaki Bireyler Federasyonu’na
kayıtlı Yenidoğan, Çinçin bölgesinde ikamet eden 10-14 yaş grubu, risk altındaki 12 kız çocuğudur.
Araştırmanın verileri gözlem, görüşme ve çocuk resimleri (dokümanlar) yoluyla toplanmış ve içerik analizi ile
çözümlenmiştir. Araştırma verilerinin çözümlenmesinde ve yorumlanmasında araştırmacı dışında iki alan
uzmanı, bir sosyal hizmet uzmanı ve bir PDR uzmanının görüşlerine başvurulmuştur. Araştırmanın bulgularına
göre; kız çocukların, çalışan insana yönelik algılarının sınırlı olduğu, gelecek ile ilgili kurdukları hayallerin bir
kısmının gerçeklikten uzak, bir kısmının ise iyi bir eğitim alarak meslek sahibi olmaya yönelik olduğu
görülmüştür. Kadınların en çok çalıştıkları meslek alanlarına yönelik algılarının ev hanımlığı gibi kavramları
kapsadığı belirlenmiştir. Ayrıca kız çocukların ileride yapmak istedikleri meslekler, çevrelerinde sıklıkla
gördükleri öğretmenlik, emniyet personeli ve Güç Koşullardaki Bireyler Federasyonu’nda aldıkları spor
eğitimleri nedeniyle antrenörlüktür. Kız çocukların kompozisyon kurgularında ise en dikkat çekici unsurlar
mekân kullanımında ve şema oluşturmada detay eksikliği ve sınırlı renk kullanımıdır.
Anahtar Kelimeler: Kız çocuk, kadın meslekleri, toplumsal cinsiyet, risk altındaki çocuk, çocuk resimleri
Abstract. This study has been done to designate the profession perceptions of future, working human and distinct
differences between editing of composition in the drawings of the girls at risk aged between 10 to 14. This study
using qualitative research method has been carried out with 12 girls at risk living in Yenidoğan district who were
registered with communication information at Federation of People at Difficult Conditions located in Ankara.
The model of research is “Case Study”. In this research data has been collected by observations, interviews and
documents. For the resolution and interpretation of the collected data four experts other than researcher have been
consulted to find out different views, different indicators and meanings. And for the analysis of data the support
of two experts has been taken. According to results of research; girls are observed to have a limited perception of
Bu araştırma 2014 yılında Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Anabilim Dalı
Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın bir bölümü
“Risk Altındaki Kız Çocukların Resimlerinde Geleceğe İlişkin Meslek Algıları” adı altında 9. Uluslararası
Balkan Eğitim ve Bilim Kongresi’nde sözlü bildiri olarak sunulmuştur.
3
Sorumlu Yazar: Arş. Gör. Ceren Tekin Karagöz, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Resim-İş
Öğretmenliği BilimDalı, Ankara e-posta: [email protected]
2
26
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
people working, to have dreams of working some far from reality and some taking a good education to have a
nice job. They are observed to have a perception containing concepts like housewife, about the fields those
women mostly work. Additionally the professions which the girls want to acquire in the future most are school
teaching, which they see around very often, policing; and coaching which is because of the training course they
take at Federation of People at Difficult Conditions.
Keywords: Girls at risk, women in the profession, gender, children at risk, children drawings
Giriş
Çocuk resmi, çocuğun büyümesiyle paralel sürekli değişen bir olgu olup, iletişimin en etkili ve önemli
unsurları arasında yer almaktadır (Artut, 2004). Çocukların yaptıkları resimler, kelimelerle ifade
etmeye çalıştıkları bildirimlerden daha güçlü bir anlatım, ifade ve yansıtma aracı olarak çocuğun dış
dünyayı algılayışının bir göstergesi kabul edilmektedir (Aykaç, 2012). “Çocuklar yaptıkları resimlerde
çevreye ilişkin algılarını ve gözlemlerini kendi özgün düşünceleriyle düzenleyip yorumlamakta ve
böylece dış dünyayı algılayış biçimlerini göstermektedirler” (Belet ve Türkkan, 2007, 3). Bu açıdan
bakıldığında çocuklar kişiler, olaylar, durumlar ve nesneler hakkındaki algılarını resimlerinde
yansıtarak bir çeşit iletişime girmektedirler.
Yetişkinler ya da uzmanlar açısından bu iletişim sürecinin bir parçası olarak resim, çocukların
yaşamlarında karşılaştıkları güçlükleri doğru okuma ve anlamlandırma açısından önemli bir araç
konumundadır. İletişim dili olarak düşünüldüğünde çocuk resmi, kimi zaman yazı dili ile eş
tutulmaktadır. Çocuklar genellikle ailesi ve yaşantısı ile ilgili, duygularını, düşüncelerini sözel olarak
ifade etmekte çekingen davranmakta, sözel olarak ifade edememekte ya da belli bir yaş döneminden
sonra anlatmayı tercih etmemektedir (Sağlam, 2011). Sağlam’ın da söylediği gibi bu yönü ile
çocukların çizimleri herhangi bir şeyin resmedilmesinden daha fazla anlam taşımaktadır (Sağlam, 2011,
2). Şahin’e göre (2014, 1311):
Resim, en eski çağlardan günümüze iletişimi sağlayan, insanların ortak dili olmuştur. İnsan yaşamının
hemen hemen her aşamasında sıkça karşılaştığı resimler, öğrenme yaşantısında da göz ardı edilmeyecek
saygın bir yere sahiptir. Resimler, asıl anlatılmak istenenle, konunun özüyle ilişkilidir. Kimi zaman
anlaşılması zor ifadeleri basitleştirme gücüne sahiptir ve insanın belleğindeki kavramın ete kemiğe
bürünmüş biçimi, soyut kavramların somutlaştığı, düşüncenin renk ve çizgiyle anlam kazandığı doğal bir
uyumdur.
Bu nedenle çocuklar yaptıkları resimlerde içinde bulundukları çevrenin özelliklerini ve bu çevrede
oluşturdukları kendi anlamlarını yansıtabilmektedirler (Hague, 2001; Ring, 2006’den akt. Ersoy ve
Türkkan, 2009). Resim çocuğun gelişimsel yönü hakkında özellikle psikomotor ve bilişsel gelişim
hakkında bilgi edinilmesine olanak sağlamaktadır. Çocuğun kişiliği, yakın çevreyle ilişkisi, tutumları,
dış dünyaya ilişkin algısı, duygu ve düşünce yapısı hakkında önemli bir veri kaynağını oluşturmaktadır
(Yıldız, 2012, 610). Dolayısıyla resim çocukların çevreyle etkileşim biçimlerini yansıttığı gibi duygu
ve düşüncelerini, tutumlarını, dileklerini ve isteklerini yansıtan bir veri durumundadır (Clarkeand ve
Ungerer, 2007 ve Fury, Carlson ve Sroufe, 1997’den akt. Aykaç 2012). Bu açıdan düşünüldüğünde
çocukların spontane bir biçimde yaptıkları resimler iç dünyalarının bir yansıması olması nedeniyle, iyi
analiz edildikleri takdirde çocuklar ve onların yaşamı algılayışları hakkında ayrıntılı ipuçları
sunmaktadır (Yavuzer, 2000). Ancak Yavuzer (2012) ve Çankırılı (2012) gibi araştırmacılar sadece
çocuk resimleri üzerinden bir çözümlemenin yanılgısına da işaret etmektedir. Araştırmalara göre çocuk
resimlerinde görülen imgeler çocuklarla ilgili önemli birer veri kaynağıdır, ancak tek başına yeterli
27
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
değildir. Bu nedenle alanyazından (Ersoy ve Türkkan, 2009) elde edilen veriler çocukların resimlerini
destekleyecek görüşmeler yapma gerekliliğine vurgu yapmaktadır.
Alanyazında çocuk resimleri üzerine yapılan araştırmaların eğitim bilimleri, özellikle görsel sanatlar
eğitimi ve psikoloji alanında yoğunlaştığı görülmektedir. Görsel sanat eğitimi araştırmaları (Bayav,
2006; Kanıcıoğlu, 2009; Baysal, 2010; Şahin, 1990) çocuk resminin biçimsel ve sembolik yanları
üzerine yoğunlaşırken, psikoloji alanında ise daha çok projektif özelliklerin ortaya çıkarıldığı tanı
koymaya dönük araştırmalar (Aydemir, 2011; Beytut, Bolışık, Solak ve Seyfioğlu, 2009) kendini
göstermektedir. Yine her iki alanın özellikle çocukların farklı konu alanlarına dönük algılarını
çözümlemede çocuk resimlerini bir araç olarak kullandığı görülmektedir. Örneğin; öğretmen algısı
(Aykaç, 2012), internet algısı (Ersoy ve Türkkan 2009), şiddeti algılama biçimleri (Yurtal ve Artut,
2008) ve görsel kültüre dair algılar (Mamur, 2012) çalışılan konulardan sadece bir kaçıdır. Görsel
sanatlar eğitimi açısından bu araştırmalarda çocuk resimlerindeki göstergelerin
anlamlandırılabilmesine dair yöntemler geliştirme çabası görülür.
Görsel sanatlar eğitimi alanı çocuk resimlerinde daha çok göstergebilimsel çözümlenme (Bayav, 2006),
cinsiyet farklıkları (Kanıcıoğlu, 2009), renk, biçim, konu çözümlemeleri (Baysal, 2010) ve figür
kullanımı (Şahin, 1990) gibi alanlarda yoğunlaşmıştır. Ancak son yıllarda disiplinlerarası geçişlerinde
etkisiyle daha çok özel durumlu çocukların resimlerinden algılarını almaya ve çocukları tanımaya
dönük araştırmalara rastlanmaktadır. Örneğin; Erkul (2003) madde bağımlısı çocuk resimleriyle
ilköğretim ikinci kademe çocuk resimlerini karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Çocukların içinde
bulundukları çevrelere göre farklı şekillerde ya da boyutlarda karşılaştıkları kavramlarla ilgili
duyguları, tutumları, hayattan istek ve beklentileri farklılaşmaktadır. Ekonomik, sosyal ve kültürel
nedenlerden dolayı güç yaşam koşullarında yaşayan çocukların resimsel imgeleri bulundukları sosyal
çevreyle bağlantılı olarak şekillenmektedir. Günümüzde modern yaşamın getirileri olan; kırsal
alanlardan kentlere göç ve bunun sonucu çarpık kentleşmenin getirdiği olumsuz koşullar, kontrol
edilemeyen nüfus artışı ile kentlerde gelir dağılımındaki eşitsizliğin yaratmış olduğu bazı
olumsuzluklar bulunmaktadır (Karakaya, 2011). Ayrıca aile dışı dinamiklere yenik düşen, sokağın ve
arkadaş çevresinin ortamına yönelen, eğitim ortamından ayrılan, marjinal işlerde çalışan, suça
yöneltilen, kanunla çatışan genel olarak risk grubu olarak adlandırılan genç ve çocuklar bulunmaktadır
(Cılga, 2014). Sosyal bilimler açısından risk; insan-doğa ilişkileri ile insan-insan ilişkilerine dayalı
çelişkilerden kaynaklanmaktadır. Belirli bir üretim tarzına göre; toplumsal ve ekonomik oluşum
içindeki toplumun yapısına ve değişme sürecine bağlı olarak ortaya çıkan çelişkiler, o toplumdaki
risklerin kaynağı olarak görülmektedir. Bu çelişkilere maruz kalan çocuklarda risk altındaki çocuk
bireyler olarak adlandırılmaktadır (Cılga, 2014). Ayrıca zaman içinde, pek çok şey gibi insanın, insan
grubu içinde de çocukların hızlı bir değişim ya da gelişim içinde olduğu söylenebilir. Hayatta
karşılaşılan, yaşanılan, öğrenilen şeyler önem derecesine göre zihinlerde iz bırakır. Kişinin bazen
toplum, aile, gelenekler, tabular vb. şeylerin etkisiyle de olsa kendince yaptığı önem sıralamasının son
basamaklarında yer alan beklentiler zamana ve duruma göre şekillenir. Kişilerin bir şeylerden veya bir
yerlerden beklentileri ya da istekleri, beklenti ve isteklerini ilettikleri kaynağın gözlerindeki gücünü ya
da önemini gösterir.
Risk Altındaki Çocuklar
Alanyazında risk grubu adlandırılması 2. Dünya Savaşı’nın ardından sıklıkla telaffuz edilmeye
başlanan “az gelişmişlik, geri kalmışlık, hızlı sanayileşme, yapısal değişim, kalkınma” gibi kavramlarla
açıklanmaktadır (Mıhçı, 2001). Risk altındaki çocuklar ise, ülkelerin ekonomik kalkınmışlık düzeyleri,
işsizlik, bozuk gelir dağılımı, ekonomik krizler, hızlı nüfus artışı, kayıt dışı ekonomi, aile ve çocuklara
28
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
yönelik politikaların yetersizliği ile ilişkilendirilmektedir (Türkiye’de Çocuk İşçiliği Bilgilendirme
Materyali, 2005).
Türkiye’de yaklaşık 22,6 milyon kişi ya da nüfusun %31,1’i 18 yaşın altındadır ve bu oranlarla genç
bir ülke olarak tanımlanmaktadır (UNICEF, 2011). Bu oranlar Türkiye’de çocuk olgusuna daha fazla
eğilmek ve çocuklara yönelik yatırımın gerekliliğine de işaret etmektedir. Ancak UNICEF raporlarına
göre, Türkiye'de yoksulluğa maruz çocuk oranı, aynı durumdaki yetişkinlerin oranından daha yüksektir
ve 15 yaşından küçük çocukların neredeyse dörtte biri ulusal yoksulluk sınırı altındadır. Dolayısıyla
sosyo-ekonomik yetersizliklere bağlı olarak akranlarına göre gelişimsel gecikmeler yaşayan çocukların
çoğunlukla ilköğretimden yararlanmaya başladıklarında akademik başarısızlıkları kendini
göstermektedir (Erdil, 2010).
Alanyazında risk atındaki ve dezavantajlı çocukların genel olarak beş kategoride isimlendirildiği
görülmektedir. Bunlar; yoksul çocuklar, sokakta yaşayan çocuklar, çalışan çocuklar, şiddete maruz
kalan çocuklar ve yerel sorunlarla karşı karşıya kalan çocuklardır. Kız çocukları kültürel etkenler,
gelenekler gibi nedenler yüzünden çeşitli risklerle karşı karşıya kaldığı gibi, sokakta yaşamak, her türlü
şiddete maruz kalmak, eğitim hakkının engellenmesi, erken yaşta evlendirilmek gibi durumlarla sık sık
karşılaşmaktadırlar. UNICEF’in (2011) verilerine göre 15-19 yaş grubundan kızların % 45’i hiçbir iş
yapmazken erkekler arasında bu durumda olanların oranı %19’dur. Bu yaş grubundaki faal olmayan
erkeklerin oranı yaşla birlikte azalma eğilimindeyken (işgücüne katılmaları ile) faal olmayan
kadınlarda tersi bir eğilim söz konusudur. Doğan (2012, 115-127) bu durumu şöyle ifade etmektedir:
Gelecekte olabilecek her şeyin şimdikinden daha iyi olmayacağı düşüncesi ve geleceğe yönelik
olumsuz bakış açısı umutsuzluğu oluşturmaktadır. Bireylerin yapabilecekleri ve çevresine katkısı
gelecekle ilgili düşüncelerinin olumluluk düzeyine paralel olarak artarken umutsuzluk düzeyine
paralel olarak azalmaktadır. Umutsuzluk düzeyindeki artış bireyin problem çözme becerilerini,
üretkenliğini ve başarısını olumsuz yönde etkilemektedir.
Görsel sanat eğitimi alanında risk altında çocuklar üzerine yapılan araştırmalar mevcuttur. Ancak
sanatın terapatik gücü düşünüldüğünde yeterli sayıda araştırma olmadığı da görülmektedir. Özer
(2013) sanat eğitiminin risk altındaki çocuklar üzerine etkisini belirlemeye, Tuncay (2011) ise risk
altındaki çocukların saldırgan davranışlarının azaltılmasında sanat eğitiminin rolünü tespit etmeye
yönelik bir araştırma gerçekleştirmiştir. Bu araştırmalar görsel sanatlar eğitiminin diğer disiplinlerle
kurduğu bağlar açısından oldukça sevindiricidir. Ancak bu araştırmalar resimsel ve göstergebilimsel
çözümlemelerden ziyade, sanatın çocuklar üzerindeki etkisini belirlemeye yöneliktir. Bu açıdan
bakıldığında yapılan bu araştırma risk altındaki çocuklara sanat, spor gibi alanlarda eğitim veren sosyal
hizmetlere bağlı okul-dışı kurumların sanat programlarına yön verebilecek ve sosyal hizmetler alanı
açısından da risk altındaki kız çocukların mesleki ve gelecek algılarının nasıl şekillendiğini
gösterebilecek bir durum tespiti olarak planlanmıştır. Bu açıdan bakıldığında çalışmanın öncelikle
görsel sanat eğitimine daha özelde ise sosyal hizmetler alanına katkı sağlaması beklenmektedir.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı; “Risk altındaki kız çocukların gelecek ve meslek algılarının çizdikleri
resimlere yansıma biçimleri nelerdir?” sorusuna cevap bulmaktır. Bu amaç çerçevesinde aşağıda yer
alan alt amaçlara ulaşılmaya çalışılmıştır.
29
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
1. Risk altındaki kız çocukların resimlerine yansıyan;
a) Meslek algıları nelerdir?
b) Gelecek algıları nelerdir?
c) Çalışan insan imgeleri nelerdir?
2. Risk altındaki kız çocukların resimlerinde oluşturdukları kompozisyon kurgularındaki belirgin
özellikleri nelerdir?
Araştırmanın Önemi
Alanyazında risk altındaki çocukların resimlerini çözümlemeye ve gelecekten beklenti ile mesleki
algılarına dönük bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu bakımdan bu araştırma risk altındaki kız
çocuklarının resimlerinin analiziyle onların duygusal ve sosyal düzeyinin anlaşılmasında önemli bir
araç olarak görülmektedir. Özellikle çocuğun kendi kimliğinin yapılandığı ve çevreye dair algılarının
resimlerinde ayrıntılandığı 10-14 yaş aralığı bu araştırma için uygun görülmüştür. İlk çocuklukla
ergenlik arasında denilebilecek 10-14 yaş dönemi çocukların bireysel kimliğinin yapılandığı dönemdir
(Kırışoğlu, 2002). Bu dönemin en önemli özelliği geleceğe dair düşünce, istek ve beklentilere dair
bilinç ve kaygı düzeylerinin artış göstermesidir (Çankırılı, 2012). Ayrıca kişiliği hızla gelişen,
sosyalleşen gencin çevresi ile daha yoğun iletişime girmesi ve gelişen olayları kendince
yorumlayabilmesidir. Çocuk resmi üzerine yapılan çeşitli araştırmalara (Arıcı, 2006; Yurtal ve Artut,
2008; Çankırılı, 2012; Kırışoğlu, 2002) göre çocuklar 9 yaşından itibaren insan ve çevresi hakkında
belirli bir görüşe sahip olmakta ve bu görüşlerini de resimlerinde şemalar halinde yansıtmaktadırlar
(Aykaç, 2012). 10-11 yaşından itibaren ise toplumun bir üyesi olduğu bilincine varan çocuklar
resimlerinde ayrıntılı ve gerçekçi yaklaşımlar göstermektedir. 12-14 yaş aralığı ise artık çevreye dair
algıların, oranların, boyutların detaylandırılma başlandığı bir dönemdir. Nesneleri gerçek oranlarıyla
çizme (Keskin, 2013) ve dünya olaylarını, çevresinde olup biteni, somut ve soyut düşünceleri
kavramlaştırarak, bilgilerini kendi yorumuyla dışarıya yansıtabildiği görülür (Kırışoğlu, 2002).
Dolayısıyla artık toplumun bir üyesi olduğunu fark eden çocuğun resimlerinde geleceğe dair
beklentilerini daha gerçekçi bir biçimde ifade ettiği görülebilir.
Yöntem
Araştırmanın Deseni
Ankara sokaklarında çalışan, çalışmış veya güç koşullar altında yaşayan risk altındaki kız
çocuklarının resimleri ile gelecek ile meslek algılarının yorumlandığı bu araştırma nitel araştırma
teknikleri ile yürütülmüştür. 10-14 yaş aralığı ile sınırlandırılan bu araştırmada, kız çocukların
gelecek ve meslek algıları tek başına, görsel kaynaklardan elde edilecek bilgilerle irdelenmeyecek,
bizzat çocukların kendilerinden öğrenilebilecek bir özellik arz etmektedir. Bu nedenle çocuğun daha
önce getirdiği gelişimsel özellikleri ve bu çağda yaşayacağı çok çeşitli ve özellikle görsel gelişimi ile
ilgili süreçler kaynaklardan edinilen bilgilerle ve uzman kişilerin görüşleriyle sonuçlandırılmıştır. Bu
araştırma, istek, beklenti gibi konularda yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilerle
destelenebilecek nitelikte olmakla beraber doğrudan bireyle ilgili olduğu için daha sağlıklı ve yeni
veriler elde edilebilmesi için her çocuk ile birebir temasa geçilerek gerçekleştirilmiştir.
30
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Araştırmanın modeli, bir “Durum Çalışması’dır (Case Study)”. “Vaka çalışması olarak da
adlandırılan bu yaklaşım kısaca sınırlı bir sistemin derinlemesine betimlenmesi ve incelenmesi olarak
tanımlanmaktadır” (Merriam, 2013, 40). Yin’e (1984) göre “Durum Çalışması” güncel bir olguyu
kendi gerçek yaşam çerçevesi içeriğinde çalışan, olgu ve içinde bulunduğu içerik arasındaki sınırların
kesin hatlarıyla belirgin olmadığı ve birden fazla kanıt veya veri kaynağının mevcut olduğu
durumlarda kullanılan, görgül bir araştırma yöntemidir” (Akt: Şimşek ve Yıldırım, 2013, 314). 10-14
yaş aralığı ile sınırlandırılan bu araştırmada, kız çocukların geleceğe dair istek ve beklentileri tek
başına, görsel kaynaklardan elde edilecek bilgilerle irdelenmeyecek, bizzat çocukların kendilerinden
öğrenilebilecek bir özellik arz etmektedir. Bu nedenle çocuğun gelişimsel özellikleri ve bu çağda
yaşayacağı çok çeşitli ve özellikle görsel gelişimi ile ilgili süreçler kaynaklardan edinilen bilgilerle ve
uzman kişilerin görüşleriyle sonuçlandırılmıştır. Bu araştırma, istek, beklenti gibi konularda yapılan
araştırmalardan elde edilen bilgilerle destelenebilecek nitelikte olmakla beraber doğrudan bireyle
ilgili olduğu için daha sağlıklı ve yeni veriler elde edilebilmesi için her çocuk ile birebir temasa
geçilerek gerçekleştirilmiştir. Bu durum çalışmasında Şekil 1’de görülen aşamalar izlenmiştir.
“Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine meslek algıları
nasıl yansımaktadır?”
Araştırma Sorusunun
Geliştirilmesi
1- Risk altındaki kız çocukların resimlerine yansıyan;
a) Meslek algıları nelerdir?
b) Gelecek algıları nelerdir?
c) Çalışan insan imgeleri nelerdir?
2. Risk altındaki kız çocukların resimlerindeoluşturdukları
kompozisyon kurgularındakibelirgin özelliklerinelerdir?
Araştırmanın Alt
Problemlerinin (Amaçlarının)
Geliştirilmesi
Analiz Biriminin
Saptanması
Güç Koşulları Destekleme Federasyonu’na devam eden
10-14 yaş arası 12 kız çocuğu
Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan
meslek algıları
Çalışılacak Durumun Belirlenmesi
Benzeşik örnekleme
Araştırmaya KatılacakBireylerin Seçimi
Görüşme, Gözlem
Doküman İnceleme
Verilerin Toplanması
İçerik Analizi
Verilerin Analiz Edilmesi
Şekil 1. Araştırmanın aşamaları
31
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Bu araştırmada çalışılan durum risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan meslek algılarıdır.
Bu çerçevede Ankara ilinde bulunan Güç Koşulları Destekleme Federasyonu’na devam eden 10-14 yaş
arası 12 kız çocuğu analiz birimi olarak belirlenmiştir. Çalışılacak duruma bağlı olarak bir haftalık
araştırma sürecinde araştırmacı; daha önce tanışma fırsatı bulduğu çocuklarla uygulayıcı, görüşmeci ve
gözlemci olarak aynı ortamı paylaşmıştır. Araştırmacı böylelikle bulgulara ilişkin yorumlarını
desteklemeyi amaçlamıştır. Araştırmacı, çalışma yapılan her kız çocuğu ile tek tek görüşmüş, onlara
bazı sorular yöneltmiştir. Uygulamaya geçmeden önce iki kız çocuğu ile pilot uygulama yapmış ve
gerekli değişiklikler çerçevesinde asıl uygulama aşamasına geçmiştir. Çocuklara resim yaptıkları süre
boyunca eşlik edilmiş ve süreçte çocukların resimlerine dair açıklamalarını gözlem formlarına
kaydetmiştir.
Katılımcılar ve Çalışma Grubu
Bu araştırmanın katılımcıları Ankara İl Merkezinde yer alan Güç Koşullardaki Bireyler Federasyonu
ile bağlantısı bulunan 10-14 yaşları arasındaki 12 kız çocuğudur. Araştırmanın çalışma grubu ise dört
alan uzmanından oluşmaktadır. Araştırmanın katılımcılarını belirlenmesinde amaçlı örnekleme
çeşitlerinden “Benzeşik Örnekleme” türüne göre hareket edilmiştir. “Benzeşik örnekleme yöntemi;
küçük benzeşik bir örneklem oluşturma yoluyla belirgin bir alt-grubu tanımlamak için
kullanılmaktadır” (Yıldırım ve Şimşek, 2013, 137). Bu araştırmada benzer yaşamı ya da geçmişi
paylaşan 10-14 yaş grubu sokakta çalışan ya da yaşadıkları bölgede çalışan yaşıtları bulunan risk
altındaki kız çocukları ile çalışılmıştır. 10-14 yaş arasındaki kız çocukların çalışma grubu olarak
seçilmesinin en büyük nedeni, ergenlik döneminde baskın olan davranışı bireysel kimliği bulma olan
kız çocukların meslek seçimlerine dair düşünce, istek ve beklentilerine yönelik bilinç ve kaygı
düzeylerinin artış göstermesidir.
Katılımcıların demografik özelliklerine bakılacak olursa; kız çocukların annelerinin yarısının ilkokul
mezunu olduğu, bir kısmının ilkokulu bitiremediği, bir kısmının ise okula hiç gitmediği görülmektedir.
Kız çocukların babalarının eğitim yaşantıları ise biraz daha karmaşık ancak ilkokul mezunu baba sayısı
diğer eğitim kademelerine devam oranından daha yüksek düzeyde, bunun dışında ilkokulu bitirememiş
iki baba varken, okula hiç gitmemiş bir, diğer kademeleri bitirmiş veya terk etmiş üç baba
bulunmaktadır. Kız çocukların annelerinden biri hariç hiç birinin çalışmadığı, babalarının ise yarısının
çalışmasının yanında çalışmayan üç, bazen çalışan, ne iş yaptığı bilinmeyen ve şu an hayatta
bulunmayan birer baba bulunmaktadır. Kız çocuklarının sekizinin ailelerinin toplam gelirini
bilmedikleri görülmektedir. Kız çocuklarının ikisi sadece sosyal hizmetlerin sağladığı 500 TL aile
yardımıyla geçinirken kızların ikisinin ailesi 500 TL’nin üzerinde gelire sahiptirler.
Araştırmanın çalışma grubunu oluşturan uzmanlar ise iki alan uzmanı, bir Rehberlik ve Psikolojik
Danışmanlık (PDR) uzmanı ve bir Sosyal Hizmet Uzmanı’ndan (SHU) oluşmaktadır. Araştırmada,
çalışılan durumun farklı yönlerini öğrenebilmek, farklı bakış açılarını, farklı göstergeleri ve anlamları
ortaya çıkarabilmek için uzman değerlendirmelerinde çeşitlemeye (triangulation) gidilmiştir.
Böylelikle araştırmada ulaşılan sonuçların geçerliliği ve güvenirliği artırılabilmek hedeflenmiştir.
Veri Toplama Araçları ve Teknikleri
Bu araştırmada veriler gözlem, görüşme ve dokümanlar yoluyla toplanmıştır. Araştırmada kullanılan
veri toplama araçlarının nasıl oluşturulduğu ve araştırma sürecinde nasıl kullanıldığına ilişkin bilgiler
aşağıdaki paragrafşarda açıklanmıştır.
32
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Gözlem formu
Bu araştırmada gözlemlere ilişkin veriler yapılandırılmış gözlem formu yoluyla toplanmıştır. “Gözlem
Formu” çalışma ve görüşme sürecinin her aşamasında öğrencilerin çalışmaya olan ilgisine, çalışmaya
yönelik ifade şekillerine, uygulama yeterliliklerine, süreç içerisindeki davranış biçimlerine dair verileri
toplamak için kullanılmıştır. Ayrıca çalışma sürecinde çocukların kendi aralarındaki etkileşim
biçimleri, duygusal ortama dair veriler gözlem formu yardımıyla not edilmiştir.
Görüşme
Araştırmada görüşme tekniği 10-14 yaş grubundaki kız çocukların sokakta çalışmalarının ya da sokak
yaşantılarına yakınlarında şahit olmanın hayatlarına ne şekilde yansıdığını görmek, küçük yaşta
çalışmaya başlama olgusunun ilerideki meslek seçimlerine nasıl yansıyacağını saptamak amacıyla
gerçekleştirilmiştir. Görüşme soruları, kolay anlaşılabilir ve konuyla ilgili geniş cevaplar alabilecek
şekilde tasarlanmıştır. Soruların daha kolay anlaşılabilmesi için alternatif sorular ve sondalar
kullanılmıştır.
Dokümanlar (Çocuk resimleri ve uzman resim analiz formu)
Bu araştırmada katılımcıların oluşturduğu resimler ve uzmanların resimler üzerine yazmış oldukları
değerlendirmeler birer doküman olarak incelenmiştir. Uygulama çalışmaları 10-14 yaş grubundaki 12
kız çocuğuna, belli talimatlar doğrultusunda 3’er resim yaptırılmak yoluyla elde edilmiştir.
Şekil 2.Kız çocukların uygulamalarına yönelik talimatlar
33
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Uygulama sonucunda 36 tane resim elde edilmiştir. Uygulama süreci her kız çocuğunda farklılık
göstermiştir. Çocuklar resimlerini, yarım saat ile bir saat aralığında tamamlamışlardır. Her çocuk ile
resim uygulamaları boyunca ilgilenilmiş ve resimleri üzerine yapmış oldukları açıklamalar da gözlem
formuna kaydedilmiştir. Çocukların resimleri iki alan uzmanı tarafından “Resim Analiz Formu (RAF)”
yardımıyla değerlendirilmiştir. Resim Analiz Formu resim numarası, yaş, konu, çizgisel gelişim
dönemi, renk, şema, mekân, (varsa) yansıtıcı simgelere dair düşünceleri içeren bölümlerden
oluşturulmuştur.
Verilerin Toplanması
Araştırmada öncelikle veri toplama sürecine başlamadan sosyal hizmet uzmanları eşliğinde
katılımcılarla tanışılarak, onlarla aynı ortamda çeşitli etkinliklerde yer alınmıştır. Böylelikle uygulama
sürecinde yaşanabilecek olay ve olgulara dair ön deneyim elde edildiği gibi bireylerin kendilerini daha
sıcak ve samimi bir ortamda ifade etmeleri sağlanmıştır. Verilerin toplanmasına risk altındaki kız
çocuklarıyla yapılan görüşmelerle başlanmıştır. Görüşmeler kız çocuklarıyla birebir gerçekleştirilmiş
ve yaklaşık olarak 7 ile 15 dakika arası sürmüştür. Sohbet tarzı yapılan görüşmeler çocukların nasıl bir
aile kurmak istedikleri, gelecekte neler olabileceği ve hangi meslek gruplarına yönelecekleri
konusunda biraz düşünerek, uygulamaya geçmeleri için bir ön hazırlık niteliğinde gerçekleştirilmiştir.
Yapılan görüşmede çocuklara uygulama süreci hakkında bilgi verilmiştir. Ardından çocuklardan farklı
günlerde “Çalışan İnsan/lar, Düşlerimdeki Gelecek, Benim Mesleğim” konuları çerçevesinde resim
yapmaları istenmiştir. Çocuklar resimleri yaptıkları süre boyunca gözlenmiş ve Gözlem Formu
doğrultusunda sürece ait veriler kaydedilmiştir. Çocukların resimlerini tamamlamaları yaklaşık olarak
30 dakika ile 1 saat arasında değişmektedir. Uygulama süreci için keçeli kalem ve 21x29 cm
ölçülerinde A4 kâğıdı ve yoğurma maddeleri dağıtılacağı ön görülmüş fakat yapılan pilot uygulamada
kız çocukların yoğurma maddeleri ile istenen çalışmayı yapamadıkları görülmüş ve yoğurma maddeleri
uygulama sürecinden çıkarılmıştır. Uygulamada 12 kız çocuğuna toplam 36 resim çizdirilmiştir.
Araştırmada uzmanlardan oluşan çalışma grubunun görüşleri ise görüşme formu yaklaşımı ile
alınmıştır. 8 sorudan oluşan Uzman Görüşme Formu (UGF) kız çocukları ile yapılan görüşme kayıtları
ve resimler ile birlikte iki alan uzmanı, bir PDR uzmanı ve bir SHU’ya gönderilmiş ve yapılan resimler
doğrultusunda görüşlerini bildirmeleri istenmiştir. Uzmanlar çocuk resimlerini çalışan insan algısı,
mesleklere dair algılar, gelecekten beklenti, kaygı ve düşleri çözümleme yoluyla değerlendirmişlerdir.
Çocukların yaptığı resimler, uygulama sırasında yapılan gözlem kaydı ve görüşme kayıtları daha sonra
araştırmacı dışında iki alan uzmanı, bir SHU ve bir PDR uzmanının görüşlerine sunulmuştur. Son
olarak iki alan uzmanı çocuk resimlerini RAF yoluyla analiz etmişlerdir.
Verilerin Analizi
Bu araştırmada gözlem, görüşme ve dokümanlar yoluyla elde edilen veriler “içerik analizi” tekniği ile
çözümlenmiştir. “İçerik analizi; toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve ilişkilere ulaşma
olarak tanımlanmaktadır. İçerik analizinde temel amaç, toplanan verileri açıklayabilecek kavramlara ve
ilişkilere ulaşmaktır” (Yıldırım ve Şimşek, 2011, 227). Miles ve Huberman (1994) içerik analizini üç
ana başlık altında toplamıştır. Bunlar; 1) Veri indirgeme, 2) Veri gösterimi ve 3) Sonuç çıkarma ya da
doğrulamadır. Bu başlıklara baktığımızda içerik analizinde, elde edilen veriler irdelenir, birbirine
benzeyen veriler belirli kavramlar ve temalar çerçevesinde bir araya getirilir, bir araya getirilen veri
kod ve temalara indirgenir, indirgenen tema ve kodlar organize edilir ve veriler okuyucunun
anlayabileceği şekilde resmedilerek yorumlanır. Bu çerçevede öncelikle araştırmanın amaçları
34
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
doğrultusunda veri seti farklı zamanlarda birkaç kez okunmak suretiyle kodlayıcı tarafından taslak kod
ve temalar oluşturulmuştur. Ortaya çıkan taslak kod ve temalar tekrar tekrar okunmuş ve verilerin
anlamlı olup olmadığı test edilmiştir. Süreçte verilerden çıkan kodlar ve temalara ait düzenlemelerle,
çözümlemede kullanılacak asıl temalara ve kod listesine ulaşılmıştır ve daha sonra tema ve kodların
güvenirliğini sağlamaya yönelik bir başka kodlayıcıya sunulmuştur. Doktora çalışmasını nitel
yöntemlerle gerçekleştiren ve içerik analizinde uzmanlaşan diğer kodlayıcı araştırmacıdan bağımsız
olarak araştırma verilerini kodlamış ve olası temaları belirlemiştir. Daha sonra iki kodlayıcının
oluşturduğu kodlar güvenirliği sağlamak amacıyla karşılaştırılmıştır. Görüş ayrılığı olan kodlar üzerine
uzlaşmaya gidilmiş ve Miles ve Huberman (1994, 64) tarafından verilen,Güvenirlik= Görüş
Birliği/Görüş Ayrılığı + Görüş BirliğiX100 güvenirlik formülü kullanılarak görüş birliği ve görüş
ayrılığının, araştırmanın kodlayıcılar arası güvenirliği hesaplanmıştır. İki bağımsız kodlayıcının görüş
birliği ve görüş ayrılığı karşılaştırılmış ve kodların ortalama güvenirliği %92.18 bulunmuştur
Araştırmanın iç geçerliğinin sağlayabilmek için, araştırmacı araştırma alanına katılım sağlamıştır.
Araştırmacı, çocuklarla yaptığı görüşmelerden ve gözlemlerinden ayrıntılı ve derinlemesine bilgi
toplamıştır. Ayrıca görüşme ve doküman analizine yönelik kodlama ve temaların belirlenmesinde
alandan bir uzmanın görüşüne başvurulmuştur. Araştırmanın dış geçerliğini sağlayabilmek için ise,
araştırmanın yöntem bölümünde; veri toplama sürecinde kullanılan yöntem ve araçların nasıl
geliştirildiği, araştırmanın metodu, çalışma grubu ve özellikleri ve uygulama süreci ayrıntılı bir
biçimde tanımlanmıştır. Ayrıca araştırmanın geçerliliği ve güvenirliği açısından araştırma verilerinin
çözümlenmesinde ve yorumlanmasında araştırmacı dışında iki alan uzmanı, bir sosyal hizmet uzmanı
ve bir PDR uzmanının görüşlerine başvurulmuştur. Bu sayede katılımcıların bakış açılarına ve ortama
ilişkin veriler farklı bakış açıları ile derinlemesine değerlendirilmiştir.
Bulgular ve Yorum
Risk atındaki kız çocuklarının resimlerinde gelecek ve meslek algılarını incelemek amacıyla yapılan
gözlem, görüşme ve doküman analizlerinin irdelenmesi sonucunda elde edilen bulgular; (1) Risk
Altındaki Kız Çocuklarının Resimlerine Yansıyan Geleceğe ve Mesleğe Dönük Algılar ve, (2) Risk
Altındaki Kız Çocuklarının Kompozisyon Kurguları ana temaları altında verilmiştir.
Risk Altındaki Kız Çocuklarının Resimlerine Yansıyan Geleceğe ve Mesleğe Dönük Algılar
Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan geleceğe ve mesleğe dönük algıları; üç tema
altında gruplandırılmıştır. Bunlar; gelecekteki meslek algıları, gelecek beklentileri, çalışan insan
imgesidir.
Gelecekteki meslek algıları
Çocuk resimlerindeki gelecek meslek algıları uzman değerlendirmeleri çerçevesinde irdelenmiş ve
kullanılan şemalar, göstergeler ve şemaların çağrıştırdığı anlam olmak üzere üç alt tema ile elli iki
koda ulaşılmıştır. Alan uzmanları ve PDR uzmanının kız çocuklarının resimleri üzerinden yaptıkları
değerlendirmeler sonucunda, kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecekte sahip olmak istedikleri
meslekler Şekil 3’te yer almaktadır.
Uzmanlar kız çocukların resimlerinde gelecekteki meslek algıları ile ilgili; doktor, polis, asker, sporcu,
öğretmen, avukat, moda tasarımcısı, balerin imgeleri ve şemaları için şunları söylemektedirler: HS
kodlu uzman ıi (Yaş: 13) kodlu çocuğun doktorluk mesleği ile ilgili resmi hakkında, “Üçüncü
resimdeki çocuk hastanesi ve kardeşlerinin sık sık hastalanması düşünüldüğünde, aile birliğine
35
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
verdiğiönemi göstermekte. Resimdeki çocuk hastanesi, çocuğun sağlık açısından yardıma muhtaç
çocukları iyileştirme isteğini göstermekte.”(2. ap, 2. At, UD, HS, st: 473-476), HP kodlu çocuğun
Resim 1’de görülen resimleriyle ilgili,“Gelecekte çocuk doktoru olmak istiyor ve oldukça iç açıcı bir
hastane binası çizmiş. Mesleki beklentisini hastane çizerek belirtmiş ama kendisini resmetseydi çok
daha belirgin olabilirdi. Görüşme olmasa hastanede doktor olmak istediği anlamı çıkmayabilirdi.”(2.
ap, 2. At, UD, HP, st: 477-480), sözleriyle kız çocuğunun resimlerindeki doktorluk mesleğine yönelik
fikirlerini dile getirmişlerdir. Ayrıca ef (Yaş: 10) kodlu çocuk görüşme esnasında, “Doktor olmuşum.
Kendim hastanede, kendi evimdeyim.”(1.ap, 8. at, GF, ef, st: 315), diyerek doktor olmaya dair
hayallerini dile getirmiştir. Uzmanlara göre resimde kullanılan doktor şeması çocuk hastanesi ile
gösterilmektedir. Çocuk resimde kendisi dâhil hiçbir figüre yer vermemiştir. Uzmanlar büyük bir
hastane ile gelecekteki meslek algısını belirten çocuk resmi için lider bir tavra, güçlü olma isteğine
göndermede bulunmuşlardır.
Resim 1. ıi kodlu çocuğun resmi
Resim 2.rskodlu çocuğun resmi
Uzmanlar rs (Yaş: 10) kodlu çocuğun Resim 2’de görülen polislik ve askerlik meslekleri ile ilgili
“Polis okulu yapmış. Bu okulda okuma isteğini göstermekte.”(2. ap, 2. At, UD, HS, st: 483), “Oldukça
büyük bir meslek okulu (ulaşılmasını biraz zor algılıyor olabilir) çizmiş. Kendini polis olarak da
çizebilirdi ancak önce okulu çizmiş. Hedefinde önce polis olmak için aşması gereken bir eğitim süreci
olduğunun farkında.”(2. ap, 2. At, UD, HP, st: 500-503) olarak görüşlerini bildirmişlerdir. rs kodlu
çocuk görüşme esnasında “… Mesela suçluları yakalıyorum, onların peşinden gidiyoruz, onları
arıyoruz her yerde gece gündüz”(1.ap, 8. at, GF, rs, st: 326-329) diyerek polis olmaya dair
hayallerinden de bahsetmiştir. Uzmanlara göre resimlerde kullanılan polis şeması polis okulu, bayrak
ile gösterilmektedirler. Polis okulunun sayfanın tamamını kaplayan bir şekilde yine hiçbir figür
kullanılmadan resmedildiği görülmektedir. Güvende olma, korunma ihtiyacı, güçlü olma isteği ile
anlamlandırılan bu resimde kendine yer vermeyen çocuğun hayalini gerçekleştirmek için aşması
gereken bir eğitim süreci olduğunun farkındalığı görülmektedir.
36
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecekteki meslek algıları
Göstergeler
Kullanılan şemalar
Karakol, Polis
okulu, Bayrak
Suçlu yakalama
Polis
Suçlu yakalama
Asker
Askeri alan
halinde
insanlar
Spor
salonu,
Seyirciler,
Stadyum
Çocuk hastanesi
Çiçek, Tahta yazısı,
Ders verme,
Matematik
işlemleri, Kalem
Güvende
olma,
Korunma
ihtiyacı
Güçlü olma isteği,
Maskülen kadın
(erkeksi öğeler)
Sporcu
Doktor
Öğretmen
Moda
Tasarımcısı
Yüksek topuklu
ayakkabı
Ayna, Kıyafet
çizimleri, Poster,
Kıyafet askısı,
Model, Düzgün
makyaj
Lider bir tavır,
Sağlıklı ve
güçlü olma
Yardım eden,
Hasta
iyileştirmek,
Kaliteli hayat için,
Aile için çalışmak
Masa başında
çalışma
Adliye, Evrak
çantası
Çağrıştırdığı anlam
Takdir edilme
isteği, Başarılı
olmak, Kendine
yetebilme
Sevgi ihtiyacı,
dikkat çekme
Balerin
Mutlu olmakmutlu etmek,
Huzur
Pembe bale
ayakkabıları
Saygıdeğer
kadın
Şekil 3. Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecekteki meslek algıları
37
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Resim 3. uü kodlu çocuğun resmi
Resim 4. şt kodlu çocuğun resmi
Uzmanlar çocukların beden eğitimi öğretmeni, antrenörlük mesleği ile ilgili uü (Yaş: 13) kodlu
çocuğun Resim 3’te görülen resim hakkında; “Beden eğitimi öğretmeni olmak istiyor ve oldukça
iddialı spor salonun adını yazmış ve iddialı bir isim koymuş. Bir iddiası var ve bunu
gerçekleştireceğini hayal ediyor. Ayrıca, çevresindeki çocukların da hayatlarını değiştirebileceği
düşünüyor. Başarılı ve lider konumunda biri olma hayali var”(2. ap, 2. At, UD, HP, st: 507-511). “Spor
üzerinden bir yaşam kurgulamak bizim pek alışık olduğumuz bir şey değil... Gelecekte kendisini bir
antrenör gibi görmek istiyor.”(2. ap, 2. At, UD, B, st: 512-514) demektedir. Resimlerde kullanılan
sporcu (beden eğitimi öğretmeni ve antrenörlük) şemaları spor salonu, spor aletleri, seyirciler, stadyum
ile gösterilmektedirler. Çocuklar hem resimlerinde hem görüşme esnasında beden eğitimi öğretmeni
olmak ya da kendi spor salonunu işletme hayalini dile getirmişlerdir. Göz önünde olma, başarıyı
hissetme ve güçlü olma arzusu çocuk resimlerinden çıkan anlamlardır.
Uzmanlar şt (Yaş: 11) kodlu çocuğun Resim 4’te görülen gelecekteki meslek algılarında yer alan
öğretmenlik mesleği ile ilgili, “Meslek algısı bakımından öğretmenlik kız çocuklarında çok tercih
edilen bir iş, çünkü çevrelerinde rol model çok ancak gecekondu mahallelerindeki okullarda görev
yapan öğretmenler… Yüze odaklanmış olması, gülen fakat sevimsiz bir figür çizmesi ile kafasındaki
öğretmen imgesi arasında bir ilişki olabilir diye düşündüm.”(2. ap, 2. At, UD, B, st: 576-583)
ifadelerinde bulunmuştur. Resimlerde kullanılan öğretmen şeması, çiçek, yazı tahtası, ders etkinliği,
matematik işlemleri, kalem ile gösterilmektedir. Uzmanlar çocukların öğretmenlik mesleğine ilişkin
algılarını ve hayallerini takdir edilme isteği, başarılı olmak, kendine yetebilmek, mutlu olmak-mutlu
etmek ve huzur arayışları olarak anlamlandırmışlardır.
38
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Resim 5. gh kodlu çocuğun resmi
Resim 6. vy kodlu çocuğun resmi
gh (Yaş: 13) kodlu çocuğun Resim 5’te görülen resmine yansıyan avukatlık mesleği ile ilgili uzman
görüşleri ise, “kendini başarılı ve oldukça bakımlı bir avukat olarak çizmiş. Yüzü ona dönük olmayan
ve göz ifadesinden çok da dost olmadığını düşündüren kadın figürünün üstünü çizmiş. Gelecekte onu
mutsuz edecek kişileri hayatından çıkarmak istediği şeklinde yorumlanabilir. Elinde de çanta olması
oldukça yoğun, gülüyor olması işini sevdiği ve başarılı olduğu şeklinde yorumlanabilir”(2. ap, 2. At,
UD, HP, st: 592-597), şeklindedir. Resimlerde kullanılan avukat şeması, masa başında çalışma, yüksek
topuklu ayakkabı, adliye ve evrak çantası ile gösterilmektedir. Uzmanlar resmi takdir edilme isteği,
başarılı olma arzusu, kendine yetebilme, sevgi ihtiyacı, dikkat çekme, mutlu olmak-mutlu etmek,
saygıdeğer kadın çağrışımları ile açıklamışlardır. Bu çağrışımlarda büyük adliye binası, yüksek topuklu
ayakkabılar ve evrak çantası özellikle belirleyici olmuştur. vy (Yaş: 13) kodlu çocuğun Resim 6’da
görülen moda tasarımcılığı mesleği ile ilgili ise uzmanlar tarafından; “Oldukça anlaşılır ve detayları
olan bir resim. Kendini, yaptığı işi seven ve başarılı biri olarak çizmiş. Ayrıca, kendine ait bir işyeri
tasarlamış. Çevresinde bu mesleğe ilişkin rol modeli olduğunu sanmıyorum… Estetik ve yaratıcılığın
olduğu bir mesleği tercih etmiş.”(2. ap, 2. At, UD, HP, st: 606-611), “Aslında meslek olarak
diğerlerine oranla daha gerçekçi bir yaklaşım sergilediğini düşünüyorum… Yaratıcı yönleri olan bir
meslek… ” (2. ap, 2. At, UD, B, st: 613-620) denilmektedir. Resimlerde kullanılan moda tasarımcısı
şeması, yüksek topuklu ayakkabı, ayna, kıyafet çizimleri, poster, kıyafet askısı, model, düzgün makyaj
ile gösterilmektedir. Uzmanlara göre takdir edilme, başarılı olma, kendine yetebilme arzusunu taşıyan
bu resim aynı zamanda kendine ait bir iş yerine sahip olmanın getirdiği saygıdeğer kadın olma
arzusunu da barındırmaktadır.
Bulgular bağlamında yukarıdaki görüşler incelendiğinde; öğretmenlik mesleği bu çocuklar için, her
gün gördükleri, saygın, kutsal ve bir o kadarda ulaşılması güç bir meslek olduğu söylenebilmektedir.
Yine her gün mahallede sıkça gördükleri, korkulan, çekinilen ve saygı duyulan, güçlü olma simgesine
dönüşmüş bir meslek olan polislik kız çocukları için gelecekte sahip olunmak istenen en önemli ikinci
meslek grubu olarak görülmektedir. Ayrıca fiziksel aktivite gerektiren spor dalları ile ilgili mesleklerde
gelecekte sahip olunmak istenen meslekler arasında göze çarpan üçüncü meslek grubudur.
39
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Gelecek beklentileri
Çocuk resimlerindeki gelecek beklentileri uzman değerlendirmeleri çerçevesinde irdelenmiş ve
kullanılan şemalar, göstergeler ve şemaların çağrıştırdığı anlam olmak üzere üç alt tema ve 62 koda
ulaşılmıştır. Şekil 4’te görüldüğü gibi, alan uzmanları ve PDR uzmanının kız çocuklarının resimleri
üzerinden yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, kız çocuklarının resimlerindeki gelecek beklentileri
olarak kodlanmışlardır.
Uzmanlar kız çocukların resimlerinde geleceğe dair umutsuz beklentiler içeren; büyük ve çok odalı
güzel ev, büyük masada yemek, araba sahibi olmak, çok katlı evde yaşamak, yeni mutlu dünya
imgeleri ve şemaları için şunları söylemektedirler: B kodlu uzman no (Yaş: 12) kodlu çocuğun Resim
8’de görülen büyük ve çok odalı güzel ev ile ilgili resmi hakkında, “Kuşkusuz bir gelecek kurgusu var,
yapamadıkları türden bir tatil özlemi. Erkek figüre yer verilmemiş.”(2. ap, 3. at, UD, B, st: 649-650)
demektedir. HP kodlu uzman ef (Yaş: 10) kodlu çocuğun Resim 9’da görülen resmi hakkında şunları
söylemektedir;“Şu anda herkesin aynı odada uyuduğu bir gecekonduda yaşıyor. Yaşam koşullarından
memnun olmadığı için gelecekte kendisini çok odalı büyük bir evde yaşarken hayal etmiş.” (2. ap, 3. at,
UD, HP, st: 641-643), Ayrıca, “Gelecekle ilgili beklentileri oldukça yüksek. Büyük bir ev ve doktor
olmak….”(2. ap, 3. at, UD, HP, st: 719-720) demektedir. ef kodlu çocukta, “Villa, önünde havuzu var.
İçinde iki tane çocuk odası, biri oyun odası. Oyuncak bebeklerim olacak.”(1.ap, 8. at, GF, ef, st: 315317), diyerek gelecek ile ilgili benzer istekleri olduğunu söylemiştir.
Resim 8. no kodlu çocuğun resmi
Resim 9. ef kodlu çocuğun resmi
HP kodlu uzman şt (Yaş: 11) kodlu çocuğun Resim 10’da görülen büyük masada yemek şeması ile
ilgili resim hakkında, “Muhteşem bir ev çizmiş. Evde sadece 2 kişi var. Ev kalabalık olmamasına
rağmen kendisini dışarıda kocaman bir yemek masasında tek başına çizmiş. Çok kardeşli kalabalık bir
evde yaşadığı için, özellikle yemek konusunda hızlı olmak zorunda olmayacağı bir sofrada hayal etmiş
kendini.”(2. ap, 3. at, UD, HP, st: 644-648) demiştir. B kodlu uzman ise aynı resim hakkında, “Çocuk
aç, sanırım az ve sınırlı yemek yiyebiliyor. Yemek konusunu çok öne çıkarmış. Konforlu bir evde
oturmak, güzel yemekler yemek gibi hayalleri var ve ilginç olan şu ki, kendi doymadığı için paylaşma
fikri yok, tek başına”(2. ap, 3. at, UD, B, st: 663-666) diyerek bu çocukların konforlu hayat şartlarına
olan özlemleri hakkında fikirlerini söylemişlerdir. Ayrıca şt kodlu çocuk resmini yaparken babasının
çok yemek yediği için ona kızdığı ve hep sofradan aç kalktığı için gelecekte sadece kendisinin olduğu
kocaman bir sofrada yemek yediğini belirtmiştir (GK, şt, st: 874-886).
40
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecek beklentileri
Göstergeler
Kullanılan şemalar
Çağrıştırdığı anlam
Kendine ait oda-alan
Site evleri
halinde
insanlar
Balonlar
Park
Hayvanlar
Yıl 2542
Teknolojik
araç
Yüksek standartları olan
yaşam, Bireysel
yaşamak, Zengin olmak
Büyük masada
yemek
Prestij
Güven içinde olma,
Sorumluluk sahibi olma
Çok katlı
evde
yaşamak
Yüksek beklentiler, İleri
teknoloji, Barış isteği,
dünya için kaygı
duymak, Doğayla iç içe,
Temiz ve ferah
Araba sahibi
olmak
Huzur, Mutluluk
arayışı
Yeni mutlu
dünya
Dışlanmışlık,
yalnızlık, Güven
isteği İlerideki eşi
ile beraber, Az
nüfuslu aile ve
zararsız insan
Figürlerde azlık,
ikili figürler
Çekirdek
aile kurma
Masa
Evrak
çantası
Kendi ayakları
üzerinde durabilme
Başkaları tarafından
takdir görme, seçici
olma, Meslek sahibi
olma
Ofiste
çalışma
Sandalye
Askılık
Yazı tahtası
Kalem
Sıralar
Okulda
çalışma
Ring
Spor
malzemeleri
Stadyum
Spor
müsabaka
larında
yer alma
Geleceğe dair umutsuzluk
Büyük masa
Büyük ve
çok odalı
güzel ev
Toplumsal çevrenin
parçası
Bir gruba ait olmak,
lider olmak
Keyif almak,
fiziksel ve ruhsal
sağlık, güçlü
kuvvetli olma
Umut dolu beklentiler
Havuz
Ev içi merdiven
Suçlu yakalama
Şekil 4. Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecek beklentileri
41
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Resim 10. şt kodlu çocuğun resmi
Resim 11. ab kodlu çocuğun resmi
Uzmanlar kız çocukların resimlerinde geleceğe dair umut dolu beklentiler içeren; çekirdek aile kurma,
ofiste çalışma, okulda çalışma, spor müsabakalarında yer alma imgeleri ve şemaları için şunları
söylemektedirler: HP kodlu uzman, ab (Yaş: 12) kodlu çocuğun Resim 11’de görülen çekirdek aile
kurmak ile ilgili ikinci resmi hakkında, “Gelecekte kendini karşı cinsten biri, eşi, nişanlısı vb. ile
birlikte kurguluyor, kalabalık bir insan grubu yerine çekirdek aile ile hayvanlar ve doğada olmayı
tercih ediyor denilebilir. Evlilik arzusu olmasına rağmen, kendi ayakları üzerinde durabileceği ve
çevresindeki herkesten daha güçlü biri olarak polis olmayı hayal etmiş. En büyük arzusu ve isteğinin
huzur isteği olduğu söylenebilir.”(2. ap, 3. at, UD, HP, st: 713-718) diyerek çocukların toplum
tarafından kabul edilmek ve takdir görmek istediklerini söylemektedir.
Bulgular bağlamında kız çocuklarının bir kısmının gelecekte yaşadıkları bir günü resmetmeleri
istendiğinde çok uzak bir geleceği algıladıkları ve okullarda ya da sosyal medya araçlarıyla öğretile
gelmiş gelecek kurgularıyla resimlerini yansıtmışlardır. Çocuklar gelecekte güler yüzlü hayvanlar,
sularımız bitmesin, gelecekte bütün insanlar el ele gibi yaptıkları resimlerle okullarda yaptırılan afiş
çalışmalarına benzer resimler yapmışlardır. Kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecek
beklentilerinin bir kısmı ise daha gerçekçidir ve daha çok kariyer odaklıdır. İyi bir meslek sahibi olmak,
insanların gözü önünde başarılı bir sporcuya dönüşmek ya da sakin ve daha bireysel bir hayat
çocukların daha gerçekçi olan gelecek beklentilerini yansıtmaktadır.
Çalışan insan imgeleri
Çocuk resimlerindeki çalışan insan imgesi uzman değerlendirmeleri çerçevesinde irdelenmiş ve
kullanılan şemalar, göstergeler ve şemaların çağrıştırdığı anlam olmak üzere üç alt tema ve 56 koda
ulaşılmıştır. Birbiri ile bağlantılı bu üç alt tema aşağıda bütünsel bir biçimde sunulmuştur. Şekil 5’te
görüldüğü gibi, alan uzmanları ve PDR uzmanının kız çocuklarının resimleri üzerinden yaptıkları
değerlendirmeler sonucunda, sokakta çalışan; çöp toplayıcı, mendil satıcısı, sokak temizlikçisi, araba
camı temizlikçisi, simit satıcısı, sokak satıcısı, ayakkabı boyacısı, balon satıcısı, mevsimlik işçi
imgeleri ve şemaları için şunları söylemektedirler: HP kodlu uzman gh (Yaş: 13) kodlu çocuğun
resimleri ile ilgili düşüncelerini, “Çalışan birden fazla insan resmetmiş. Kadın ve erkek çalışanlar var.
Kadını genç ve havalı çizmiş ancak yaptığı işten memnun değil. Erkekler ise daha memnun
görünüyor…” (2. ap, 1. at, UD, HP, st: 390-394), B kodlu uzman ise, gh kodlu çocuğun Resim 12’de
görülen birinci resmi ile ilgili, “Simitçi, ayakkabı boyacısı gibi seyyar satıcılara yoğunlaşması
42
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
baktığıyeri belirlemesi açısından önemli. Ayrıca bir kızın araba ile olan ilişkisi de ilginç. Yaşı biraz
büyük ergenlik çağında, sokaktaki kadın modellerden bir şekilde etkilenmiş olabilir. Kötü örnek
olmayabilir, araba sahibi olan varlıklı, güzel bir kadın olma hayalinin bir parçası şeklinde de
okuyabiliriz. Emeğiyle geçinen sokaktaki zararsız insanlar betimlemesi var.”(2. ap, 1. at, UD, B, st:
419-425) sözleriyle sokakta araba camı silen kadına işaret etmektedirler.
Resim 12. gh kodlu çocuğun resmi
Resim 13. jk kodlu çocuğun resmi
HP kodlu uzman jk (Yaş: 13) kodlu çocuğun Resim 13’te görülen öğretmenlik ile ilgili, “Çalışan insan
denmesine rağmen çoğu çocuk gibi sadece kadın çalışan çizmiş. Yaptığı işten memnun bir öğretmen.
Görüşmede kadınların en çok yaptığı meslekler arasında da söylemişti.”(2. ap, 1. At, UD, HP, st: 434436) demektedir. HS kodlu uzman ise jk kodlu çocuğun birinci resmi ile ilgili,“… sınıf tahtası çocuğun
eğitimini sürdürme isteğini yansıtıyor olabilir.”(2. ap, 1. At, UD, HS, st: 395-396) sözleriyle
açıklamaktadır.
Uzmanların kız çocukların resimleri üzerine değerlendirmeleri sonucunda kız çocukların sokakta
çalışan insanlara karşı acıma duygusu besledikleri görülmektedir. Kız çocukları sokakta çalışan
insanları oldukça gerçekçi bir yaklaşımla kâğıda aktarmış ve bu mesleklerin bazı belli şemalarını detay
atlamadan gerçekçi bir biçimde yansıtmışlardır. Ayrıca kız çocuklarının resimlerinde sokakta çalışan
insanlar genellikle mutsuz ve güvenlikten yoksun resmedilmiştir. Uzmanların kız çocuklarının
resimleri üzerine değerlendirmeleri kız çocukların daha kaliteli bir hayat sunduğunu düşündükleri
meslekleri ulaşılması güç olarak algıladıkları yönündedir. Bu meslekler detaydan uzak betimlenirken
kendi sosyal çevrelerindeki meslekleri daha detaylı betimledikleri görülmüştür. Onlar için öğretmenlik,
doktorluk gibi meslekler ideal ve ulaşılması güç hedefler olarak görülmektedir. Bulgular bağlamında,
bu kız çocuklarının resimlerinde çalışan insan en çok çevrelerinde sık sık karşılaştıkları meslekleri icra
eden insanlar etrafında şekillenmektedir. Kız çocuklarının çalışan insan resimlerini, mahallelerinde
gördükleri işçilik yapan insanlar ile sağlık hizmetlerini almak için gittikleri hastanede doktorluk ve
eğitim için gittikleri okulda öğretmenlik dışına çıkamamaktadır. Örneğin; hiçbir kız çocuğunun çalışan
insan resminde mühendislik, dişçilik, avukatlık, hemşirelik, eczacılık, veterinerlik ve tasarımcı gibi
farklı meslek gruplarına rastlanamamıştır.
43
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan çalışan insan algıları
Göstergeler
Kullanılan şemalar
Çöp
Toplayıcısı
Kirli yüzler, Kirli kıyafetler, Çöp
konteynırı, El arabası
Tezgâhta mendil,
farklı ürün, kıyafet
Arkası dönük çocuk
halinde insanlar
Sokakta hareket halinde
insanlar, Süpürge, Araba
Mendil
satıcısı
Sokak
temizlikçis
i
Araba camı
temizlikçisi
Simit satıcısı
Simit sepeti
Ayakkabı boyama
kutusu
Erkek
Konuşma baloncuğu
Kadın
Mutlu gülen kadın
Meyve ağacı
Stetoskop,
Kızamık geçiren
Sokak satıcısı
Ayakkabı
boyacısı
Manav, bakkal
Meyve
toplayıcısı,
mevsimlik işçi
Balon satıcısı
Öğretmen
Doktor
Avukat
Çağrıştırdığı anlam
Yaşam
mücadelesi
Az para
kazanma
Utanma duygusu,
Hüzün
Toplumdan
dışlanma
Korku Kaygı
Zor hayat
şartları
Toplumsal
cinsiyet rolleri
Yaşam enerjisi
Yeni düzen
İletişim kurma
isteği
İşsizlik
Kaliteli iş,
kaliteli
yaşam
Okul gereçleri (Okul
tahtası, sıralar kalem
Boş manav dükkânı
Evrak çantası
Topuklu ayakkabı
Şekil 5. Risk altındaki kız çocuklarının resimlerine yansıyan çalışan insan algıları
44
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Risk Altındaki Kız Çocuklarının Kompozisyon Kurguları
“Risk Altındaki Kız Çocuklarının Kompozisyon Kurguları” teması üç alt tema altında irdelenmiştir.
Bunlar: “renk, mekân, şema” olarak ifade edilmiştir. Risk altındaki kız çocuklarının kompozisyon
kurgularına dair üç alt tema ve 27 koda ulaşılmıştır. Alan uzmanlarının ve PDR uzmanının kız
çocuklarının resimleri üzerinden yaptıkları değerlendirmeler sonucunda, Şekil 6’da görülen kodlama
ortaya çıkmıştır.
Risk altındaki kız çocuklarının kompozisyon kurguları
Şema
Renk
Sınırlı renk kullanımı
Lokal renk kullanımı
İsteğe bağlı renk kullanımı
Mekân
Ayrıntı eksikliği
Figürler arası ilişkilerin kullanılmaması
Somut
İlgi merkezini oluşturamama
Çizgisel gelişim geriliği
Düzleme özelliği
Karışık boyutlandırma
Kuşbakışı bakış
Mekân çizgisine yer vermeme
Cinsiyet farklılıkları
Stereotipi (kalıp şekiller) kullanımı;
Gülen güneş,
M şeklinde kuşlar
Bulutlar
Dumanlı baca
Kalp
Ev çatısı
Merdiven
Ayakkabı
Ağaç
Saydamlık özelliği
Boy hiyerarşisi
Şema sınırlılıkları
Şemalarda detay eksikliği
Üçlü figür kullanımı
Şekil 6.Risk altındaki kız çocuklarının kompozisyon kurguları
şt (Yaş: 11) kodlu çocuğun Resim 14’te görülen üçüncü resmi için, “Tipik düzleme özelliği gösteren
bir kompozisyon, sınıf ortamı betimlenmiş ve tüm öğeleri birbirleriyle çakışmayacak şekilde kâğıda
yayılmış.” (3.ap, 1. at, UD, B, st: 769-770). Uzmanlar kız çocukların resimlerinde renk kullanımına
dair: HS kodlu uzman ab (Yaş: 12) kodlu çocuğun birinci resmi hakkında, “Resimde renk
kullanılmamış. Ancak çeşitli meslek gruplarındaki işçileri gösteren figürler farklı renklerle çizilerek
birbirinden ayrılmak istenmiş. Yaş itibari ile dönem özelliği olmasına karşın gerçekçi renkler
kullanılmamış.”(3. ap, 2. At, UD, HS, ab, st:783-785),B kodlu uzman, “2. resim gerçekten düşsel
olmuş, balonlu kız çocukları, kadınlar belirsiz bir mekânda (park olabilir) mutlular, kuşlar onları
izliyor. Bu tür resimler, süreçte öğrendikleri ve aynı zamanda çiziminde zorlanmadıkları bir takım
şablon imgelerin bir araya getirilmesiyle oluşuyor. Bir şeyleri betimlemekte zorlandıkları anda
başvurabilirler. 3. resimde yukarıda sıra sıra bulutlar, soldan güneş doğuyor. Genel bir karakteristik
olarak bu da resmi çerçeveleme ve doldurma kolaycılığı ile ilgili.”(3.ap, 3. At, UD, B, rs, st:807-812)
sözleriyle kız çocuklarının resimlerindeki mekân, renk ve şema kullanımlarına yönelik fikirlerini dile
getirmişlerdir.
45
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Resim 14. şt kodlu çocuğun resmi
Bulgular bağlamında, bu kız çocuklarının resimlerinde mekâna dair ayrıntıya çok fazla yer
vermedikleri, perspektifi henüz kavrayamadıkları, bazı kız çocukların resimlerinde daha küçük yaş
gruplarında karşımıza çıkan ve 10-15 yaş aralığındaki çocukların yavaş yavaş uzaklaşmaya başladığı
düzleme, saydamlık, kuşbakışı gibi özelliklerin hala görüldüğü saptanmıştır. Kız çocuklarının
resimlerinde renk kullanımlarının sınırlı düzeyde olduğu görülmüştür. Kız çocukların bir kısmı
bölgesel renk kullanırken, çocukların bir kısmı hiç renk kullanmamış, yalnızca kontur çizgilerini
belirtmek için keçeli kalemleri kullanmıştır. Kız çocuklarının resimlerinde bilindik resimsel şemalarına
yer verdikleri görülmektedir. Ayrıca uzmanlar kız çocuklarının kullandıkları şemaların sınırlı olduğunu
düşünmektedir. Bunun dışında kız çocukların bir kısmının, kendilerine özgü şemalar oluşturma çabası
içinde oldukları görülmektedir.
Sonuç, Tartışma ve Öneriler
Araştırmada kız çocuklarının çizmiş oldukları resimlerdeki çalışan insan, gelecek ve meslek algısına
dönük tespitler kullanılan şemalar (Görülen nedir?) göstergeler (Şemayı anlamlandırmaya dönük
ayrıntılar nelerdir?), çağrıştıran anlamları (Onun anlamı nedir?) keşfetmeye dönük yapılmıştır.
Araştırmada çocuk resimleri üzerine uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmelerin büyük
çoğunluğunu çocuklarla yapılan görüşmeler de teyit etmiştir.
Çocuklara “hayalindeki mesleği çiz” denildiğinde çocukların sıklıkla öğretmenlik mesleği ve özellikle
de beden eğitimi öğretmenliği üzerine yoğunlaştıkları görülmektedir. Doktor, moda tasarımcısı, polis,
avukat olmaya dönük hayallerini de yansıtan çocuklar vardır. Spor merkezinde antrenörlük, kendi spor
merkezini açmak ya da beden eğitimi öğretmeni olmaya dönük hayallerin ise Güçkobir
Federasyonu’nda alınan spor kurslarının etkisi altında şekillendiği sonucuna ulaşılmıştır. Çocukların bu
kurumda aldıkları Capoeira ve MuayTai gibi kursların gelecek ile ilgili hayallerinde belirleyici olduğu
görülmüştür. Ancak çocuk resimleri üzerine yapılan analizler çocukların bu hayalleri ulaşılması güç
olarak algıladıklarını da göstermektedir. Onlar için öğretmenlik, doktorluk gibi meslekler ideal ve
ulaşılması güç hedefler olarak algılanmaktadır. Çiçekler ve Koruklu’nun (2013, 560) yaptıkları
araştırmaya göre “çocukların resim çalışmalarındaki resim özelliklerinin sosyo-ekonomik düzey
değişkenine göre farklılık göstermesi çocukların çevrelerinde gördükleri nesnelerle, zihinlerinde
oluşturdukları imajlar arasındaki farklıklarla açıklanabilir. Nitekim çocukların farklı sosyo-ekonomik
46
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
düzeylerde yetişmelerinin ve farklı çevre uyarıcılarına maruz kalmalarının, nesneleri zihinlerinde
biçimlendirmelerinde olumlu ya da olumsuz etkilediği söylenebilir” sonucu araştırma bulgularıyla
örtüşür niteliktedir.
Kız çocuklarının resimleri üzerine yapılan analizlerin sonucunda; her gün gördükleri, saygın, kutsal
olarak algıladıkları öğretmenliğin ve yaşadıkları bölgede sıkça gördükleri, korkulan, çekinilen ve saygı
duyulan, güçlü olma simgesine dönüşmüş bir meslek olan polisliğin kız çocukları için gelecekte sahip
olunmak istenen en önemli ikinci meslek grubu olduğu görülmektedir. Ayrıca kız çocukları için
fiziksel aktiviteleri gerektiren spor dalları da gelecekte sahip olunmak istenen meslekler arasındadır.
Bilgi Üniversitesi’nden Uyan (2006) tarafından yürütülen “Çocuklar Yoksulluğu Anlatıyor” adlı
projenin sonuçları da bu araştırmanın sonuçlarını destekleyecek niteliktedir. Uyan’ın (2006)
araştırmasının sonuçlarına göre, “çocuklar büyüdüğünde en çok öğretmen olmak istemektedir. Aileleri
dışında yaşamlarını etkileyen en önemli kişi olan öğretmenleri gibi olmak birçok çocuğunun dileğidir.
İkinci sırada ise doktor olma isteği gelmektedir. Özellikle ailede hastalık varsa çocuklar doktor olmayı
çok daha fazla istemektedirler. Eğer hastalık tedavi edilemiyorsa bu istek daha da açık hale
gelmektedir.” Bu araştırmanın sonuçları da çocukların hayatlarına en çok dokunan mesleklere
yöneldiği şeklindedir.
Kız çocukların resimlerinin analizlerinden çıkan bir diğer sonuç resimlerde çok uzak bir geleceği
yansıtmalarıdır. Uçan arabalar, yıl 2542 de yaşam, gelecekte suyun tükenmesi gibi daha uzak geleceği
hayal etmeye dönük resimleri de çizdikleri görülmüştür. Bu beklentiler kendilerine dönük gelecek
hayali ya da beklentisi olarak görülmemiştir. Kız çocuklarının resimlerine yansıyan gelecek
beklentilerinin büyük bir kısmı ise daha gerçekçi ve daha çok kariyer odaklıdır. Uzmanlara göre iyi bir
meslek sahibi olmak, insanların gözü önünde başarılı bir sporcuya dönüşmek ya da sakin ve daha
bireysel bir hayat çocukların daha gerçekçi olan gelecek hayalleri olarak görülmektedir. Bayoğlu ve
Purutçuoğlu’nun (2010) yaptığı araştırmada bu sonuçlarla benzerlik gösterir niteliktedir. Onlara göre
ergenlerin gelecek ile ilgili beklentilerinin en çok eğitim, iş ve ekonomik konularla ilişkili olduğu,
bunu sırası ile aile yaşamı ve sağlık ile ilgili gelecek beklentilerinin izlediği saptanmıştır. Ergenlerin
eğitim, iş ve ekonomik durumları kısaca yaşamlarında zevk aldıkları bir şeyleri yapma, iş bulma her
zaman yeteri kadarına sahip olma konusunda daha yüksek beklentileri olduğu; bu konularda kızların
eğitim, iş ve ekonomik konularla ilgili beklentilerinin erkeklerin beklentilerinden yüksek olduğu
görülmektedir. Yine Türkcan’ın (2013, 597) araştırma bulgularına göre kimi öğrenciler bir ev ya da
arabanın hayalini kurmuşken kimi öğrenciler başarının onların yaşamlarına getireceği olumlu değerlere
vurgu yapmışlar, kimi öğrenciler de başarıyı kalbin anahtarıyla açılan aşk sonucu evlenmekle
özdeşleştirmişlerdir.
Uzmanların kız çocuklarının resimleri üzerine yaptıkları değerlendirmeler sonucunda kız çocukların
sokakta çalışan insanlara karşı acıma duygusu beslediklerini göstermektedir. Kız çocuklarının resimleri
üzerine yapılan analizler sokakta çalışan insanların genellikle mutsuz ve güvenlikten yoksun olduğu
yönündedir. Çocukların açıklamalarından her gün gördükleri sokakta çalışan insanların hayatlarında
çok görünür olmasalar da, zihinlerinde çalışan insan ile eşleştirildiği anlaşılmaktadır. Çocuklar
“çalışan insan resmi çiz” denildiğinde daha çok çöp toplayıcı, seyyar satıcı, mevsimlik işçi gibi
sokakta çalışan insanlar üzerine yoğunlaşmışlardır. Çocukların bazılarının ise çizdiği çalışan insan
imgesi öğretmen, polis ve doktordur. Bu durum çocukların mesleğe dönük algılarının oldukça sınırlı
olduğunu yönünde açıklanabilmektedir. Çocuklar resimlerinde genellikle kendi sosyal çevrelerindeki
iş/çalışma kavramına yaklaşmışlardır ya da eğitim, sağlık, güvenlik gibi nedenlerle zorunlu olarak
ilişkili oldukları çalışma yaşantılarını betimlemişlerdir.
47
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Yapılan araştırmada risk altındaki kız çocuklarının gerek manevi, gerekse maddi yetersizlikler
nedeniyle yeterli uyarıcılarla karşılaşmadıkları ve bunun sonucunda algı dünyalarının olması gerektiği
gibi gelişmediği sonucuna ulaşılabilir. Bu durumun çocukların resimlerine ayrıntı eksikliği yönünde
yansıdığı ve çocukların anlatmak, göstermek istediği düşüncelerini etkili bir şekilde yansıtmasını
engellediği sonucuna ulaşılmıştır. Uzmanların resim analizleri sonucunda, kız çocuklarının
resimlerinde mekâna dair ayrıntıya çok fazla yer vermedikleri, perspektifi henüz kavrayamadıkları,
figürler arasındaki ilişkileri yeterince yansıtamadıkları yönündedir. Ayrıca bazı çocukların resimlerinde
daha küçük yaş gruplarında karşımıza çıkan düzleme, saydamlık, kuşbakışı gibi özelliklerin hala
etkisini hissettirdiği anlaşılmaktadır. Kız çocuklarının renk kullanımları ise oldukça sınırlıdır. Kız
çocukların bir kısmı lokal renkler kullanırken bir kısmı da çok canlı renkler kullanmış ve yer yer bazı
objelerde alışılmışın dışında renkler kullanmayı tercih etmiştir. Ayrıca çocukların uygulama esnasında
sunulan çok renkli keçeli kalemleri kullanmayı, belli bazı renklerin dışında çok fazla tercih etmedikleri
görülmüştür. Oysa renk üzerine incelemelerde bulunan uzmanlar kız çocuklarının renk seçimine erkek
çocuklardan daha fazla önem verdikleri sonucuna varmışlardır (Yavuzer, 2012). Bu anlamda kız
çocuklarının renk seçiminde yaşıtları ile aynı tutumlar sergilemedikleri ve renk kullanımında çeşitliliğe
çok fazla önem vermedikleri söylenebilir.
Uzmanların resim analizleri kız çocuklarının resimlerinde bilindik resimsel şemalara çok fazla yer
verdiğini göstermiştir. Çocukların toplumsal cinsiyet rollerini alışılagelmiş şemalar ile sembolize
ettikleri görülmüştür. Kız çocukların bir kısmının, kendilerine özgü şemalar oluşturma çabası içinde,
bir kısmının ise resimlerinde kullandıkları şemaların sınırlı olduğu sonucuna varılmıştır. Kullanılan
şemalarda detay eksikliği en dikkat çekici unsurdur. Ayrıca çocuklar kendi sosyal çevrelerinde sıklıkla
gördükleri şemalara ilişkin detaylı bir anlatım sergilerken, kendilerinden uzak, ya da ulaşılamaz
gördükleri unsurlara ilişkin daha az detay gösterme eğilimi sergilemişlerdir.
Çocukların kimi zaman oyun, kimi zamanda bir görevin parçası olarak oluşturdukları resimler
kendilerini, ailelerini, toplumu ve yaşanılan çevreyi algılayış biçimlerini yansıtan önemli araçlardandır.
Nitekim çocuk resimleri üzerine yapılan birçok araştırmada, çocukların kendileri, aileleri ve çevreleri
ile ilişkilerinin niteliği hakkında bilgilere rastlanmıştır. Yıldız’ın (2012) ilköğretim birinci kademe
öğrencilerinin “okul” kavramına ilişkin görüşleri üzerine yaptığı araştırmaya göre çocuğun kavram
kazanımına katkı sağlayan çizimler, eğitsel ve psikopedagojik açıdan çocuğu tanımada, anlamada
önem taşımaktadır. Çocukların her zaman zihinlerinde oluşturdukları ve düşündüklerine en yakın
çizimi aktarmaya çalıştıkları görülmüştür. Yine Sayıl’ın (2004) yaptığı çocuk resimlerinin klinik
kullanımına yönelik bir değerlendirme isimli makalesinde resimlerin, özellikle çocuğun kendini
açmasının güç olduğu ya da bunda başarılı olamadığı durumlarda uzmanlar tarafından konuşmayı
başlatmak amacıyla çok yararlı bir biçimde kullanılabileceğini göstermiştir. Ayrıca “çizimler üzerinde
çocuğu konuşturmanın belleği tetiklediği; daha fazla anının ve bilginin hatırlanmasına aracılık ettiği de
bulunmuştur” (Sayıl, 2004:10). Araştırma bulgularında da görüldüğü gibi kız çocukları yaptıkları
resimler aracılığıyla gelecek ve mesleğe dönük algılarını ortaya koyarken toplumun kadına dair
algılarını da ortaya koymuşlardır. Solmaz (2012) eğer bir uygarlığın seviyesini ölçmek isterseniz,
kadının hayat şartlarına bakmanız yeterli olacaktır demektedir. Ona göre kadının hayat şartları
denildiğinde, kadının aile ve toplum içerisinde her an karşı karşıya bulunduğu ekonomik, sosyal,
politik, kültürel ve benzeri koşullar karşısındaki durum ve yeri anlaşılmaktadır. Nitekim kız
çocuklarının bulundukları hayat şartlarıyla bağlantılı olarak yaşamı algılayış biçimlerinin de oldukça
sınırlı olduğu görülmektedir. Ancak kendilerine sunulan olanaklar bağlamında algılarını geliştirmeye
meyilli oldukları da söylenebilir.
48
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Öneriler

Bu araştırmaya konu olan çocuklar, ekonomik durumu temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen,
düzenli bir işte çalışamayan ve gecekondularda yasayan ailelerin çocuklarıdır. Anne-babalarının
eğitim düzeyi düşüktür. Ailelerin çok çocuklu bir yapıya sahip olması, çocuklarının, özelliklede
kız çocuklarının, eğitimine önem verilmemesine neden olmaktadır. Dolayısıyla en fazla gelecek
kaygısı ve belirsizliği yaşayan grup, kız çocuklarıdır. Bu nedenle devlet tarafından özellikle eğitim
ve kültür faaliyetlerinden uzak ve kadın çalışma oranının belli mesleklerle sınırlı olduğu yoksul
bölgelerdeki kız çocukların eğitimine öncelikli olarak okula devam etmeleri, okul gereçleri, okula
ulaşım gibi konularda destek sağlanmalıdır. Bu tür çocukların kendi yeteneklerini
keşfedebilecekleri ortamlarla buluşmaları sağlanmalıdır.

Özellikle risk altındaki kız çocuklarına küçük yaşlardan itibaren sanat yoluyla kendilerini ifade
edebilecekleri, benlik gelişimlerine dönük yaratıcı düşünce ve biçimlendirmeler ortaya koymaları
için farklı fırsatlar verilmelidir. Kız çocuklarına resimleriyle kendilerini ifade etmeleri ve
kendilerini tanımaları, gelecekte hayatlarını daha iyi ve bilinçli bir şekilde inşa etmeleri için
olanaklar sağlanmalıdır.

Bu araştırma risk altındaki kız çocuklarının gelecek ve meslek algılarının anlaşılmasında çocuk
resminin kullanılması yoluyla gerçekleştirilmiştir. Risk altında bulunan her tür çocuğa kültür ve
sanat aktiviteleri düzenleyerek ulaşmaya çalışacak, onlara yol gösterecek, bu çocukları anlamaya
yönelik bir zemin oluşturabilecek projelerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması yararlı olabilir.
49
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Kaynakça
Aykaç, N. (2012), İlköğretim öğrencilerinin resimlerinde öğretmen ve öğrenme süreci algısı, Eğitim ve
Bilim, 37(164), 298-315.
Arıcı, B. (2006). Resim, psikoloji ve çocuğun dünyasında resim. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Dergisi, 10, 15-22.
Artut, K. (2004). Okul öncesi resim eğitiminde çocukların çizgisel gelişim düzeylerine ilişkin bir
inceleme. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13(1), 223-234.
Aydemir E. (2011). Uşak raporları, 11(08), Uşak Yayınları, Uşak.
Bayav, D. (2006). Resimde göstergebilim, çocuk resimlerinin göstergebilimselçözümlenmesi.
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Güzel
Sanatlar Eğitimi Bölümü. İstanbul.
Bayoğlu, A. S. ve Purutçuoğlu, E. (2010). Yetiştirme yurdunda kalan ergenlerin gelecek
beklentileri ve sosyal destek algıları, Kriz Dergisi. 18 (1), 27-39.
Baysal, M. (2010). 1-11 yaş çocuk resimlerinde renk, biçim ve konuların tablolandırılması,
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Resim Anasanat Dalı, Kütahya.
Belet, D. Ş. ve Türkkan, B. (2007). İlköğretim öğrencilerinin yazılı anlatım ve resimsel ifadelerinde
algı ve gözlemlerini ifade biçimleri (Avrupa Birliği Örneği). VI. Ulusal Sınıf Öğretmenliği
Eğitimi Sempozyumu Bildiriler içinde (ss. 270-278). Ankara: Nobel.
Beytut, D. Ş. Bolışık, B. Solak, U. ve Seyfioğlu U. (2009). Çocuklarda hastaneye yatma etkilerinin
projektif yöntem olan resim çizme yoluyla incelenmesi, 36. Maltepe Üniversitesi
Hemşirelik Bilim Ve Sanatı Dergisi. 2 (3), 35-44.
Çankırılı, A. (2012). Çocuk resimlerinin dili (4. Baskı). İstanbul: Zafer Yayınları.
Çiçekler, C. ve Öner-Koruklu, N. (2013). 4-6 Yaş arasındaki çocukların serbest resim çalışmalarındaki
resim özellikleri. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 28(2), 551-563.
Doğan, P. (2012). Resim öğretmeni adaylarının umutsuzluk düzeylerinin incelenmesi.Marmara
Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 36, 115-127.
Erdil, Z. (2010). Sosyoekonomik olarak risk altında bulunan çocuklara yönelik erken müdahale
programları ve akademik başarı ilişkisi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Dergisi,
Ankara.
Erkul, M. E. (2003). Madde bağımlısı çocuk resimleriyle ilköğretim ikinci kademe çocuk
resimlerinin karşılaştırılması, Yüksek lisans tezi, Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü. Bursa.
Ersoy, A. ve Türkkan, B. (2009). İlköğretim öğrencilerinin resimlerinde internet algısı. İlköğretim
Online, 8(1), 57-73. http://ilkogretim-online.org.tr
Kanıcıoğlu, A. (2009). Cinsiyet farklılıklarının çocuk resmine yansıması (10 yaş çocuk resimleri
üzerine bir araştırma). Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı, Resim-İş Öğretmenliği Bilim Dalı,
Ankara.
50
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Karakaya, S. (2011). Türk sinemasında sokak çocuğu imgesi ve bir örnek ‘sır çocukları’. I. Türkiye
Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin Bildirileri Kitabı içinde (ss. 495-504). İstanbul.
Keskin, S. P. (2013). Çocuk çizgilerindeki giz, çöp çocuk, annelik akademisi, Boyut Yayınları, İstanbul.
Kırışoğlu, T. O. (2002). Sanatta eğitim, (2. Baskı). Ankara: Pegem.
Mamur, N. (2012). The effect of modern visual culture on children’s drawings, Procedia-Social And
Behavioral Sciences. 47, 277-283.
Merriam, S. B. (2013). Nitel araştırma desen ve uygulama için bir rehber, Nobel Yayınları, Ankara.
Mıhçı, H. (2001). Göreli geri kalmışlıktan kurtulma hamlesi ve Türkiye’de planlı kalkınma deneyimi
(1963-1983).Mülkiye Dergisi, 25(231), 149-196.
Miles, M. B., & Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis: an expanded sourcebook (2nd Ed.).
CA: Sage.
Özer, S. (2013). Sanat eğitiminin risk altındaki çocuklar üzerindeki etkisi. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi. İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anasanat Dalı, Malatya.
Sağlam, M. (2011). Boşanma sürecinde olan ailelerdeki çocukların aile algılarının ve sorunlarının
resimler aracılığı ile incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Ev Ekonomisi (Çocuk Gelişimi ve Eğitimi) Anabilim Dalı, Ankara.
Sayıl, M. (2004). Çocuk çizimlerinin klinik amaçlı kullanımı üzerine bir değerlendirme.Türk Psikoloji
Yazıları,7(14), 1-13.
Solmaz, F. (2012). Kadınların sosyo-ekonomik yaşam alanlarına bir iyileştirme: mesleki eğitim
projeleri.Kıbrıs Eğitimi Sempozyumu Bildiri Kitabı I içinde (ss. 187-203). Girne, Kuzey Kıbrıs.
Şahin, G. (2014). Okulöncesi dönem çocuk kitaplarında görsel bir uyaran olarak resim, Turkish Studies
- International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or
Turkic,9(3), 1309-1324.
Şahin, S. (1990). Çocuk resimlerinde figür. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Marmara
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Tuncay, Ö. A. (2011). Risk altındaki çocukların agresif davranışlarının azaltılmasında sanat
eğitiminin rolü. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim-İş Eğitimi Bilim Dalı, Sivas.
Türkcan, B. (2013). Çocuk resimlerinin analizinde göstergebilimsel bir yaklaşım.Kuram ve
Uygulamada Eğitim Bilimleri, 13(1), 585-607.
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, (2005). Türkiye’de Çocuk İşçiliği Bilgilendirme Materyali,
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı genel yayın no ; 121, 122, Ankara .
UNICEF (2011). Türkiye’de çocukların durumu raporu 2011. Ankara: UNICEF.
Uyan, P. (2006). Çocuklar yoksulluğu anlatıyor: ‘1001 çocuk, 1001 dilek’ projesi-çocuk mektupları,
İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul.
Yavuzer, H. (2000). Resimleriyle çocuk (8. Basım). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, H. (2012). Resimleriyle çocuğu tanıma (16. Basım). İstanbul: Remzi Kitapevi.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2003). Sosyal bilimlerde araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin.
51
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Yıldız, A. (2012). İlköğretim birinci kademe öğrencilerinde “okul” kavramına ilişkin bir analiz.Kuram
ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(2), 609-626.
Yurtal, F. ve Artut, K. (2008), Çocukların şiddeti algılama biçimlerinin çizdikleri resimlerine
yansımaları, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi. 15 (3), 149-155.
Yazarlar
İletişim
Ceren TEKİN KARAGÖZ, Resim-İş Öğretmenliği
Anabilim Dalı araştırma görevlisidir. Çalışma alanı
görsel sanatlar eğitimi ve sosyal çalışmalardır.
Ceren TEKİN KARAGÖZ, Gazi Üniversitesi, Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, Ankara/Türkiye. eposta:
[email protected]
Dr. Nuray MAMUR, Resim-İş Öğretmenliği Anabilim
Dalı öğretim üyesidir. Çalışma alanı görsel sanatlar
eğitimi, sanat eğitiminde ölçme ve değerlendirme ve
görsel kültürdür.
Yrd. Doç. Dr. Nuray MAMUR, Pamukkale
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitimi
Bölümü, Kınıklı Kampüsü, Denizli/Türkiye. eposta:
[email protected] Tel: +90 (258) 2961122
52
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Summary
Purpose and Significance. Children's picture is among the most influential and important elements of
communication for children. In this way children can interpret and organize their unique thoughts
about the environment with the external world perception and observation with their art. Indeed, in
many studies conducted on children's drawings have been found to information about the children
themselves, their families and nature of their relationship with their surroundings. This study has been
done to designate the future expectations, profession perceptions of future, working human and distinct
differences between editing of composition in the drawings of the girls at risk aged between 10 to 14.
Methodology. This study using qualitative research method has been carried out with 12 girls at risk
living in Yenidoğan district who were registered with communication information at Federation of
People at Difficult Conditions located in Ankara. Research is limited with three drawings which are
painted by using A4 papers and magic marker. The model of research is “Case Study”. In this research
data has been collected by observations, interviews and documents. Information about how to create
and how it is used in the research process of data collection instruments used in this research;
Interview: This interview technique was performed in order to determine how reflected girls future
career choices to see the street workers at a young age, working in the streets or to see how is the life
of homeless people. Interview questions are designed to be easy to understand and get answers to the
broad topic. alternative questions and probes were used, in order to understand the questions more
easily. Observation Form: This survey data was collected through structured observation form for the
observation. "Observation Form" is used to collect data on the behavior in the process form at every
stage of the interview process work and student's interest to work, the expressions on the work,
practice competence. Documents (Children's Picture and Picture Expert Analysis Form): The images
created by participants and evaluation by experts has written on the images were analyzed as a
document. Application works in accordance with specific instructions to make 3 pictures were obtained
by the 12 girls in the 10-14 age group.
The data results was analyzed by "content analysis" technique. For the resolution and interpretation of
the collected data four experts other than researcher have been consulted to find out different views,
different indicators and meanings. And for the analysis of data the support of two experts has been
taken.
Results, Discussion and Conclusion.According to results of research; girls are observed to have a
limited perception of people working, to have dreams of future some far from reality and some taking a
good education to have a nice job. They are observed to have a perception containing concepts like
housewife; about the fields those women mostly work. Additionally the professions which the girls
want to acquire in the future most are school teaching, which they see around very often, policing; and
coaching which is because of the training course they take at Federation of People at Difficult
Conditions. The most remarkable elements of editing of composition for girls are lack of details and
limited usage of colors at organising place and constituting a scheme. Children are observed to present
a detailed expression for the schemes they see in their social environment very often; but a tendency
for less detailed expression for the elements they think as unreachable or very far from themselves. It is
observed that, in the drawings of children their form of perceiving the life is quite limited as relevant to
conditions existing in their lives. On the other hand children can be said to be prone to improve their
perceptions related with possibilities being presented to them.
53
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Ebeveynlerin Koklear İmplanta İlişkin Beklentilerinin İncelenmesi4
Investigation of Parental Expectations about Cochlear Implantation
Nurdan Cankuvvet5
Murat Doğan
Hasan Gürgür
To cite this article/Atıf için:
Cankuvvet, N., Doğan, M., & Gürgür, H. (2015). Koklear implant uygulamalarında ebeveyn
beklentilerinin değerlendirilmesi. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - Journal of
Qualitative Research in Education, 3(1), 54-73. [Online]: http://www.enadonline.com
doi:10.14689/issn.2148-2624.1.3c1s3m
Özet. Koklear implant (Kİ) uygulamaları, ileri-çok ileri derecede işitme kayıplı çocuklarda tanı sonrası
müdahalede sıklıkla tercih edilen seçeneklerden biridir. Ebeveynler Kİ ameliyatı gibi ciddi bir kararı vermek
zorunda kalırken bu durum tanıdan kısa süre sonra Kİ sürecinin gereksinimlerini karşılamaları anlamına
gelmektedir. Ebeveynlerin Kİ kararını almalarında Kİ’ye ilişkin beklentilerinin önemi düşünüldüğünde bu
beklentilerin niteliğinin anlaşılması ebeveynlerin doğru yönlendirilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede araştırmanın amacı çocuğu Kİ kullanan ebeveynlerin beklentilerinin niteliğini incelemektir. Nitel
betimsel analiz yaklaşımıyla desenlenen çalışmada Kİ ekip üyeleri (n = 6) ve çocuğu Kİ kullanıcısı olan
ebeveynlerle (n = 7) nitel veri toplama tekniklerinden odak grup görüşme, farklı Kİ firma temsilcileri (n = 4) ile
de yarı-yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Görüşmelerden elde edilen veriler tümevarım anlayışıyla betimsel
analize tabi tutulmuştur. Analiz sonucunda iki ana tema ortaya çıkmıştır: (1) Kİ öncesi dönemde beklentiler ve
(2) Kİ sonrası dönemde beklentiler. Kİ öncesi dönemde ebeveynlerin beklentilerinin niteliği akranlarıyla uyumlu
gelişim beklentisi, mucize beklentisi ve işlemcinin açılışı sırasındaki beklentiler olmak üzere üç alt tema altında
sunulmuştur. Kİ sonrası dönemde ise düşük beklentiler ve süreç içinde beklentilerin yeniden yapılandığını
düşündüren bulgulara ulaşılmıştır. Elde edilen bu bulgular doğrultusunda ülke çapında farklı araştırmacıların
farklı gruplarla yürüteceği çalışmalar Kİ uygulamalarında ebeveyn beklentilerine dair alanyazın bilgisini ve
uygulamaları zenginleştirebilir.
Anahtar Kelimeler: İşitme kaybı, Koklear implant, Ebeveyn, Beklenti
Abstract. Cochlear implant is to be considered the best response to severe and profound hearing loss in children.
Parental expectations of CI are now scope of research. It is important to have understanding of parents’
expectations of outcomes. In this scope, the purpose of study is to investigate parental expectation about CI.
Qualitative descriptive design was used to conduct the research with 17 participants. Focus group interview was
Bu çalışma çocuğu Kİ adayı ebeveynler için bilgilendirme programı geliştirmeyi hedefleyen bir doktora
araştırmasında elde edilmiş daha büyük bir veri setinin parçasıdır. Bu çalışma için kullanılan veriler tezin analiz
ve raporlaştırma sürecine dahil edilmemiştir.
4
5
Sorumlu yazar: Dr. Nurdan Cankuvvet, Anadolu Üniversitesi, İşitme Engelli Çocuklar Eğitim Araştırma ve
Uygulama Merkezi, Yunusemre Kampüsü, 26470, Tepebaşı, Eskişehir, Türkiye, e-posta:
[email protected]
54
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
performed with CI team members (n = 6) and parents whose children are CI users (n = 7), while semi-structured
interviews were conducted with various CI company representatives (n = 4). The data were subjected to
descriptive analysis. Two main themes have emerged in regard of parental expectation: (1) Expectation before CI
and (2) Expectation after CI. Findings of the study have shown that parents have relatively high but unrealistic
expectations especially during the switch-on period before the CI. Following the CI their expectation have
changed and reformed but tend to be low with regard to child’s development level. In the light of these findings,
new research might be conducted with parents who attends other centers and have different experiences. These
research were expected to enrich related literature and practices.
Keywords: Hearing loss, Cochlear implant, Parent, Expectation
Giriş
Çocuğun işitsel deneyimini kısıtlayan doğuştan ileri-çok ileri derece duyu-sinirsel tip işitme kaybı,
sözel iletişim becerilerinin gelişiminde belirgin gecikmelere neden olmaktadır (Schauwers, Gillis ve
Govaerts, 2004; Sharma ve Dorman, 2006). Sözel iletişim becerilerinin gelişimindeki gecikmeler,
çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimini de olumsuz etkilemekte ve akademik gelişimine
yansımaktadır (Marschark, 2007; Marschark, Green, Hindmarsh ve Walker, 2000; Rieffe, Terwogt ve
Smith, 2003). Yoshinaga-Itano’ya (2003) göre, işitme kayıplı çocuğun gelişimindeki gecikmelerin en
önemli nedeni, işitme kaybının geç tanısı ve buna bağlı olarak çocuğun ebeveynleriyle birlikte
müdahale programlarına katılımının gecikmesidir. İşitme kaybının olumsuz etkilerinden kaçınabilmek
için tanı sonrası müdahale sürecinin vakit kaybetmeden başlaması gerektiği önerilmektedir (Moeller,
2000; Yoshinago-Itano, 2003). Doğuştan ileri-çok ileri derece işitme kaybında müdahalenin ilk adımı,
işitmeye yardımcı teknolojilerle atılmaktadır (Tüfekçioğlu, 2010). Günümüzde işitme kaybına
müdahalede işitme cihazlarına ek olarak koklear implant (Kİ) teknolojisi de sıklıkla tercih edilen bir
seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sadece dış parçadan oluşan işitme cihazından farklı olarak Kİ cihazının iç parçaları ameliyatla mastoid
kemiğe ve kokleaya yerleştirilmektedir (Christiansen ve Leigh, 2002; Chute ve Nevins, 2002; İncesulu,
2014). İç kulağa ameliyatla yerleştiren elektrot dizini yardımıyla işitme sinirinin doğrudan uyarımı
sağlayan Kİ, genel kanının aksine işitme kaybını tedavi etmemektedir. Kİ erken dönemde (7-18 ay)
uygulansa bile aile katılımın yüksek olduğu işitsel sözel eğitim eşlik etmediğinde, sözel iletişim
gelişimindeki gecikmeleri engelleyememektedir. Kİ uygulaması erken dönemde uygulandığında ve aile
işitsel eğitime yoğun katılım gösterdiğinde ise Kİ kullanan çocukların pek çoğu sözel iletişim becerileri
açısından işiten akranlarına benzer bir gelişim gösterebilmektedir (Ertmer, 2002; Geers, 2006; Geers,
Nicholas ve Sedey, 2003; Schauwers vd., 2004; Svirsky, Teoh ve Neuburger, 2004; Tomblin, Barker,
Spencer, Zhang ve Gantz, 2005).
Günümüzde araştırmaların ortaya koyduğu başarılı sonuçlar sonrası erken başlayan Kİ süreci, tanı gibi
sarsıcı bir deneyim sonrası ebeveynlerin erken dönemde sürecin gereksinimleriyle karşılaşması
anlamına gelmektedir (Birman, 2009; Lesinski-Schiedat, Illg, Heermann, Bertram ve Lenarz, 2009; Li,
Bain ve Steinberg, 2004; Most ve Zaidman, 2003; Zaitman-Zait, 2007). Tanıdan kısa süre sonra
ebeveynlerin Kİ ameliyatı gibi ciddi bir kararı vermek zorunda olması ve süreçte ebeveynlerin
üstlendiği başat rol düşünüldüğünde, karar alma süreçlerini belirleyen beklentilerin daha iyi
anlaşılması gerektiği vurgulanmaktadır (Peñaranda vd., 2011; Li vd., 2004; Zaitman-Zait, 2007;
Zaidman‐ Zait ve Most, 2005). Karar verme süreçlerini belirleyen beklentilerin anlaşılması, uzmanların
ebeveynleri doğru yönlendirebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır (Zaidman‐Zait ve Most,
2005).
55
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Alanyazında, ebeveynlerin Kİ uygulamasının çocuğun gelişimine ve gelecekteki yaşamına
katabileceklerine ilişkin umut ve düşünceleri “beklenti” kavramı altında incelenmektedir (ZaidmanZait ve Most, 2005). Zaidman-Zait (2007), ebeveynlerin beklentilerinin süreci deneyimleme
biçimlerini ve sürecin gereksinimlerine dair tavırlarını şekillendirdiğini ifade ederken Kİ sürecine olan
katılımlarını belirleyen en önemli faktörlerden biri olduğunu belirtmiştir. Sürecin olumlu işlemesinde
ebeveynlerin katılımı ve bu katılımda da ebeveyn beklentileri oldukça belirleyici olduğundan,
çocuklarda aday değerlendirme ölçütlerinden biri ebeveynin Kİ’ye ilişkin gerçekçi beklentileridir
(Edwards, 2007; Fadda, 2011; Zaidman-Zait, 2007).
Kİ uygulamalarında ebeveyn beklentileri üzerinde bu kadar durulmasının sebebi, ebeveynin çocuğun
gelişimindeki anahtar rolüdür. Gelişimin ana bağlamı aile ortamı olduğundan (Bronfenbrenner,1998),
işitme kayıplı çocuğun gelişimini belirleyen en önemli öğelerden biri ebeveynlerinin işitsel-sözel
eğitime aktif katılımıdır (Allegretti, 2003; Christiansen ve Leigh, 2002; DesJardin, 2006; Geers ve
Brenner, 2003; Moeller, 2000; Most ve Zaidman-Zait, 2003). Döngüsel bir biçimde, ebeveynin
çocuğun eğitimine aktif katılımı da istenilen sonuçların olmasını mümkün kılarak ebeveynin
beklentilerinin gerçekleşmesini sağlamaktadır (Allegretti, 2003; Geers ve Brenner, 2003; Nikolopoulos,
Lloyd, Archbold ve O’Donoghue, 2001). Araştırma sonuçları Kİ öncesinde yüksek ancak gerçekçi
beklentileri olan ebeveynlerin çocuğun gelişimini desteklemek için eğitim aktivitelerine daha yoğun
katıldığını işaret etmektedir (Christiansen ve Leigh, 2002; Zaidman-Zait, 2007). Özetlenecek olursa,
beklentiler olumlu bir duygusal kaynak işlevi görerek süreçte ebeveynlerin eylemlerini ve
motivasyonlarını belirlemektedir (Zaidman-Zait ve Most, 2005).
Peki Kİ uygulamalarında ebeveynlerin beklentileri nelerdir? Bu sorunun cevabını vermeden önce
ebeveynlerin Kİ uygulamasını algılayış biçimlerine göz atmak anlamlı olacaktır. Peñaranda ve diğerleri
(2011) çalışmalarında ebeveynlerin Kİ cihazını çocuklarına “normal” bir yaşam sürme şansı
sağlayacak yüksek teknolojili bir cihaz olarak algıladıklarını ortaya koymuştur. Kİ’nin iç parçasının
ameliyatla yerleştirilmesi ve işitme cihazlarına oranla daha yüksek bir teknoloji kullanması, işitme
becerisini hemen ve bütünüyle değiştireceği gibi bir düşünceye yol açmaktadır (Kampfe vd., 1993). Kİ
uygulamasının işitme kaybını tedavi edeceği algısı, ebeveynlerde ameliyat sonrası çocuklarının
“normal” olacağı beklentisini yaratmaktadır (Christiansen ve Leigh, 2002; Hyde ve Power, 2000;
Zaidman-Zait ve Most, 2005). Allegretti (2003), işitme kaybı tanısının ebeveynlerde oluşturduğu
belirsizlik hissine çocuğun konuşamayacağı algısının eşlik ettiğine dikkat çekmiştir. Bu algının Kİ’nin
çocuğu “konuşturacak” bir mucize olarak düşünülmesine sebep olduğunu iddia etmiştir. Çocuğun
“normal” işiteceği ve konuşmaya başlayacağı beklentisiyle Kİ sürecine giren ebeveyn, bu olmadığında
ciddi bir hayal kırıklığı yaşamaktadır (Archbold, Sach, O’Neill, Lutman ve Gregory, 2008; Peñaranda
vd., 2011; Perold, 2000; Zaidman‐Zait ve Most, 2005).
Çocuğun “normal” olacağı beklentisiyle uzmanlarla görüşmelerini devam ettiren ebeveynler aynı
zamanda kendilerine sunulan bilgileri algılamakta, anlamakta ve kabul etmekte zorluk çekmektedir
(Kampfe vd., 1993; Zaidman-Zait ve Most, 2005). Perold (2000) çalışmasından elde ettiği bulgular
ışığında ebeveynlerin beklentilerine dair oldukça önemli bir ayrıma gitmiş, beklentiyi umut temelli ve
bilgi temelli olmak üzere iki kategori içinde değerlendirmiştir. Ebeveyn yeterli bilgilendirilmediğinde
ve beklentilerinin yapılandırılmasına yardımcı olunmadığında, diğer bir deyişle sadece umutlarından
beslendiğinde ortaya çıkan beklentinin gerçekçi olmayacağına dikkat çekmiştir.
“Umut ya da bilgi temelli olsun Kİ uygulamalarında ebeveynlerin beklentileri nelerdir?” sorusuna
cevap arayan araştırmalar, beklentilerin çocuklarının normal işiten akranlarıyla uyumlu bir gelişim
göstermesi ve normal okul eğitimine devam ederek bağımsız bir yaşam sürmesi olduğunu ortaya
koymuştur (ör., Allegretti, 2003; İncesulu, Vural ve Erkam, 2003; Johnston vd., 2008; Li vd., 2003;
56
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Peñaranda vd., 2011; Zaidman-Zait ve Most, 2005; Zaidman-Zait, 2007). Temelde çocukları için iyi ve
güzel bir gelecek beklentisi içinde olan ebeveynlerin istediklerine kavuşabilmeleri için Kİ sürecinin
tüm gereksinimlerini karşılamaları gerekmektedir. Bunu yapabilmelerinin önkoşulu, Kİ sürecini
oluşturan aşamaların işleyişi, sürecin özellikleri, aşamaların birbiriyle olan ilişkileri ve Kİ sürecinde
kendilerinin üstleneceği rol hakkında bilgi sahibi olmalarıdır (Allegretti, 2003; Berezon, 2008; Clark
vd., 1977; Hyde ve Power, 2000; İncesulu vd., 2003; Johnson vd., 2008; Peñaranda vd., 2011; Perold,
2000; Zaidman‐ Zait ve Most, 2005; Zaidman-Zait, 2007). Tüm bu araştırma sonuçları
değerlendirildiğinde, ebeveynlerin süreç hakkında doğru yönlendirilebilmesi için öncelikle Kİ’ye
ilişkin beklentilerinin detaylı bir biçimde değerlendirilmesinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır
(Allegretti, 2003; Berezon, 2008; Peñaranda vd., 2011; Zaidman‐ Zait ve Most, 2005; Zaidman-Zait,
2007). Ebeveynlerin sürece katılımları belirleyen beklentilerin daha derinlikli bir biçimde anlaşılması,
ebeveynler için önemli bir duygusal kaynak olan beklentilerin gerçekçi bir biçimde
yapılandırılmasında uzmanlara yol gösterici olacaktır. Araştırmacılar da danışmanlık ve bilgilendirme
yoluyla ebeveynlerin gerçekçi beklentiler belirlemesine yardımcı olmanın, Kİ ekibinde görev alan
uzmanların ana sorumluluklarından biri olduğunu vurgulamaktadır (Edwards, 2007; Fadda, 2011;
Nikolopoulos vd., 2001; Zaidman-Zait ve Most, 2005).
Yukarıda aktarılan alanyazın değerlendirildiğinde uluslararası düzeyde Kİ sürecinde ebeveynleri
değerlendiren pek çok çalışma olmakla birlikte ulusal düzeyde İncesulu ve diğerlerinin (2003)
yürüttüğü çalışma hariç herhangi bir çalışmaya rastlanmamaktadır. Mevcut durum ülkemizde 32
merkezde (Koklear İmplant Derneği, 2014) devam eden çocukluk dönemi Kİ uygulamalarında
ebeveynlere odaklanan çalışmalara olangereksinimi ortaya çıkarmaktadır. Sözü geçen gereksinim
doğrultusunda çalışmanın amacı ebeveynlerin koklear implanta ilişkin beklentilerini incelemektir. Kİ
uygulamalarında ebeveyn beklentilerinin niteliğini sorgulayan çalışmada iki soruya yanıt aranmıştır:
1. Ebeveynlerin Kİ öncesi dönemde Kİ’ye ilişkin beklentilerinin niteliği nedir?
2. Ebeveynlerin Kİ sonrası dönemde Kİ’ye ilişkin beklentilerinin niteliği nedir?
Yöntem
Desen
Bu çalışma nitel araştırma paradigması doğrultusunda betimsel yaklaşım deseni kullanılarak
yapılandırılmıştır. Betimsel nitel yaklaşım olayları ve olguları doğal ortamlarında betimlemeye,
katılımcıların bakış açılarını anlamaya, özetle tümevarımsal bir anlayışıyla betimsel analize
odaklanmaktadır (Çokluk, Yılmaz ve Oğuz, 2011; Denzin ve Lincoln, 2000; Kırcaali-İftar, 2004;
Yıldırım ve Şimşek, 2013). Dolayısıyla mevcut araştırmanın nitel betimsel yaklaşımla desenlenmiş
olması ile ebeveynlerin Kİ’ye ilişkin beklentilerinin niteliğinin betimlemesine imkan sağlayacağı,
bakış açılarının derinlemesine anlaşılmasına yardımcı olacağı düşünülmüştür.
Katılımcılar
Araştırmanın katılımcıları; Kİ ekibi üyeleri, çocuğu Kİ olmuş ebeveynler ve Kİ firmalarının
temsilcileridir. Altı ekip üyesi, çocuğu Kİ kullanan yedi ebeveyn ve dört farklı Kİ firmasının temsilcisi
olmak üzere toplam 17 katılımcıyla görüşmeler yürütülmüştür. Kİ ekip üyelerinin, çocuğu koklear
implant kullanıcısı ebeveynlerin ve Kİ firma temsilcilerinin katılımcı olarak belirlenme temel nedeni,
57
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
bahsi geçen üç grubun Kİ sürecinin temel paydaşları olmalarıdır. Kİ sürecinin farklı yönlerini
deneyimleme imkânı olan üç grubun da görüşleri alınarak elde edilen verinin zenginleştirilmesi
amaçlanmıştır.
Araştırmanın katılımcıları gönüllü oldukları, gerçek isimlerinin kullanılmayacağı ve süreçte etik
konuların da garanti altında olacağının vurgulandığı bir onam formunu imzalayarak kendi rızalarıyla
araştırmaya dahil olmuşlardır. Katılımcıların özellikleri katıldıkları görüşme bağlamında, betimsel
indekslerde kullanılan kod isimleriyle birlikte Tablo 1’de sunulmuştur.
Tablo 1
Görüşme Katılımcılarının Seçilme Ölçütleri ve Katılımcı Özellikleri
Katılımcı
Grubu
Kod adı
Ayşe
Nihal
Ekip Üyeleri
(Uzman)
Zeynep
Polat
Begüm
Fatma
Necati
Sevgi
Ali
Ebeveynler
Nermin
Arzu
Alev
Demet
Hatice
Kİ Firma
Temsilcileri
Gonca
Meral
Ahmet
Not. Kİ: Koklear İmplant
Katılımcı özelliği
Kİ* cerrahı, 20 yıllık deneyim, Odyoloji yüksek lisansı
Klinik odyolog, 14 yıllık deneyim, İşitme engelliler eğitimi doktora
öğrencisi
Klinik odyolog, 12 yıllık deneyim, İşitme engelliler eğitimi doktora
öğrencisi
Klinik psikolog, 13 yıllık deneyim, İşitme engelliler eğitimi doktorası
İşitme engelliler okul öncesi öğretmeni, 12 yıllık deneyim, İşitme
engelliler eğitimi yüksek lisans öğrencisi
İşitme Engelli Çocukları Olan Aileler Derneği (İÇAD) başkanı,
Koklear İmplant Derneği Üyesi, 2 işitme engelli çocuk annesi
3 yaşında, 1.5 yıldır Kİ kullanan bir çocuğun babası
4 yaşında, 3 yıldır Kİ kullanan bir çocuğun annesi
5 yaşında, 4 yıldır Kİ kullanan bir çocuğun babası
6 yaşında, 3 yıldır koklear implant Kİ kullanan, kayma nedeniyle
revizyon ameliyatı geçirmiş bir çocuğun annesi
8 ve 2 yaşında, 6 ve 1 yıldır Kİ kullanan iki çocuğun annesi
9 yaşında 5 yıldır Kİ kullanan bir çocuğun annesi
12 yaşında, 7 yıldır Kİ kullanan iki çocuğun annesi
Advanced Bionics firmasında görevli klinik odyolog, 6 yıllık
deneyim
Cochlear firmasında görevli klinik odyolog, 4 yıllık deneyim
Neurelec firmasında görevli klinik odyolog, 4 yıllık deneyim
Medel firmasında görevlifFirma müdürü, 15 yıllık deneyim
Tablo 1’de görüldüğü üzere Kİ ekip üyeleri (uzman) devam ettirdikleri görevler temel alınarak
araştırmaya katılımcı olarak dahil edilmiştir. Katılımcı özellikleri değerlendirildiğinde Kİ sürecinin
farklı aşamalarında görev alan ve çocukluk dönemi Kİ uygulamalarında 12-20 yıl arasında değişen
deneyime sahip uzmanlar olduğu görülmektedir. Katılımcı ebeveynler ise farklı yaş ve özelliklere
sahip, Kİ kullanan çocukların ebeveynleri olmaları ve gereksinim belirleme aşamasına getirecekleri
katkılar dikkate alınarak görüşmeye katılımcı olarak belirlenmiştir. Katılımcı özellikleri
değerlendirildiğinde, farklı yaş gruplarından (1-13 yaş) ve koklear implant kullanım süreleri farklı (1-7
yıl), 1 veya birden fazla Kİ kullanan çocuk sahibi, Kİ sürecinin çeşitli yönlerini deneyimlemiş ve
deneyimleri birbirinden farklı ebeveynler olduğu görülmektedir. Kİ firma temsilcileri katılımcıları,
Türkiye pazarında var olan dört firmanın (Advanced Bionics, Cochlear, Neurelec ve Medel) klinik ve
idari temsilcisi olmaları nedeniyle araştırmaya davet edilmiştir.
58
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Veri Toplama Teknikleri
Bu araştırmanın verileri nitel araştırmalarda sıklıkla kullanılan görüşme tekniği ile elde edilmiştir.
Görüşme tekniği araştırma konusuna ilişkin nitelikli ve derinlikli veri sağlamaktadır (Denzin ve
Lincoln, 2000; Türnüklü, 2000; Yıldırım ve Şimşek, 2013). Görüşme tekniğiyle tek bir kişiden veri
elde edilebildiği gibi küçük gruplardan da veri toplanabilmektedir (Batu, Ergenekon, Erbaş ve
Akmanoğlu, 2004; Çokluk vd., 2011; Denzin ve Lincoln, 2000; Kırcaali-İftar, 2004; Yıldırım ve
Şimşek, 2013). Bu çalışmada veri odak grup ve yarı-yapılandırılmış olmak üzere iki farklı görüşme
tekniğiyle veri elde edilmiştir. Kİ ekibinde görev alan altı uzman ve çocuğu Kİ kullanan yedi
ebeveynle iki odak grup görüşme, dört farklı Kİ firmasının temsilcileriyle ise birebir görüşmeler yarıyapılandırılmış biçimde yürütülmüştür. Bu sayede farklı veri toplama teknikleri kullanılarak çeşitli veri
kaynaklarının bakış açıları araştırmaya dahil edilmiştir.
Kİ uygulamalarında ebeveyn beklentilerini incelemeyi amaçlayan çalışmada odak grup görüşmesinin
veri toplama tekniği olarak tercih edilme nedeni, sunduğu zengin ve derinlikli veri elde etme imkânıdır.
Bu özelliğine ek olarak etkileşime açık bir ortamda uzmanların uygulama deneyimlerini bütünlüklü
olarak sunabilmesi, süreci farklı biçimlerde deneyimleyen ebeveynlerin anlatımlarına bütünlüklü bir
biçimde ulaşılması, zaman açısından ekonomik olması sebebiyle de odak grup görüşme tekniği tercih
edilmiştir (Kırcaali-İftar, 2004).
Araştırmanın verilerinin toplanmasında kullanılan diğer bir veri toplama tekniği, yarı-yapılandırılmış
görüşmedir. Veriler arasındaki benzerlikleri ve karşıtlıkları ortaya çıkartabilen bu tekniğin en önemli
avantajlardan biri, önceden hazırlanan soruların görüşülen kişinin yanıtlarına göre görüşme esnasında
yeniden yapılandırılabilmesidir. Bu haliyle yarı-yapılandırılmış görüşme tekniğiyle konuyla ilgili
planlanmamış ve derinlemesine veri elde edilmektedir (Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu avantajlarının
yanı sıra bu çalışma için firmalarla yarı-yapılandırılmış görüşme tekniğinin tercih edilme nedeni
görüşme esnasındaki ticari rekabet ihtimalinin ortadan kaldırılmasıdır. Çalışmada dört farklı Kİ firma
temsilcisiyle görüşme yürütülmesinin ana nedeni ise etik önceliktir. Her hangi bir firmaya öncelik
verilmemesi için Türkiye pazarındaki tüm firma temsilcileriyle görüşülmesi yoluna gidilmiştir. Anılan
sebeplerle çalışma veri toplama tekniği olarak tercih edilen yarı-yapılandırılmış görüşmelerde de odak
grup görüşmelerde olduğu gibi çocuğu Kİ kullanan ebeveynlerin beklentilerinin niteliği sorgulanmıştır.
Görüşmelerde yöneltilen sorular hazırlanırken araştırmacı ve alanda deneyimli iki uzmandan oluşan
geçerlik komitesinin görüşlerinden faydalanılmıştır. Görüşme sorularının hazırlanması sonrası,
alanyazında da önerildiği üzere her üç katılımcı grubuyla pilot görüşmeler yürütülmüştür. Görüşme
sorularının işlerliği pilot görüşmelerde kontrol edilerek son hali verilmiştir. Kİ ekibi ve firma
temsilcilerine aynı ve tek soru yönlendirilirken ebeveynlere beklentilerinin niteliğini değerlendirmek
amacıyla farklı ve iki soru yönlendirilmesi yoluna gidilmiştir.
Ebeveynlerle yürütülen odak grup görüşmelerde aşağıdaki sorular sorulmuştur:
1. Çocuğunuz için koklear implant uygulamasına karar vermenize etki eden nedenler
(beklentileriniz) nelerdi?
2. Koklear implanta ilişkin beklentilerinizin karşılandığını düşünüyor musunuz?
Uzmanlardan oluşan Kİ ekibine ve firmalarda klinik uzman olarak çalışan temsilcilere ise ebeveynlerin
beklentilerinin niteliğini betimlemek amacıyla aşağıdaki sorular yönlendirilmiştir.
1. Ebeveynlerin koklear implanta ilişkin beklentileri hakkında görüşleriniz nelerdir?
59
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Veri Toplama Süreci
Pilot görüşmelerini izleyen, katılımcılar için uygun tarihlerde yürütülen görüşmeler Anadolu
Üniversitesi İşitme Engelli Çocuklar Eğitim ve Araştırma Merkezi (İÇEM) öğretmenler odası,
görüşme odasında ve firma ofislerinde gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerin yürütülme sürecine ilişkin
bağlam bilgileri Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2
Görüşmelere İlişkin Bağlam Bilgileri
Görüşme
Uzman odak grup görüşmesi
Ebeveyn odak grup görüşmesi
Cochlear yarı-yapılandırılmış görüşmesi
Advanced Bionics yarı-yapılandırılmış görüşmesi
Neurelec yarı-yapılandırılmış görüşmesi
Medel yarı-yapılandırılmış görüşmesi
Yer
İÇEM* Öğretmenler odası
İÇEM Görüşme odası
Cochlear Ankara merkezi
Advanced Bionics Ankara merkezi
Neurelec Ankara merkezi
İÇEM Görüşme odası
Tarih
24.04.2013
23.05.2013
23.05.2013
07.06.2013
07.06.2013
05.07.2013
Not. *İÇEM: İşitme Engelli Çocuklar Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi
Tablo 2’den de izlenebileceği üzere iki odak grup görüşme İÇEM’de gerçekleştirilmiştir. Her iki
grupla yapılan görüşmelerde görüşme ortamındaki masalar “U” biçiminde düzenlenerek katılımcıların
birbirini görmesi sağlanmış, etkileşim ortam yardımıyla arttırılmaya çalışılmıştır. Odak grup
görüşmelerde olduğu gibi firma yarı-yapılandırılmış görüşmeler için pilot görüşmeyi izleyen tarihlerde
Kİ firma temsilcileriyle yürütülecek olan ana görüşmeler planlanmıştır. Katılımcılara uygun olan
tarihlerde gerçekleştirilen görüşmeler İÇEM görüşme odası ve firma ofislerinde yürütülmüştür. Analiz
sürecinde verilerin kullanılabilmesi ve inandırıcılığın sağlanabilmesi amacıyla görüşmeler ses ve video
kayıt cihazı ile kayıt edilmiştir.
Verilerin Analizi
Nitel veri analizi, araştırmacının verileri düzenlediği, kategorilere ayırdığı, sentezlediği, örüntü ortaya
çıkardığı, önemli değişkenleri keşfettiği ve hangi bilgileri rapora yansıtacağına karar verdiği süreç
olarak tanımlamaktadır (Denzin ve Lincoln, 2000; Yıldırım ve Şimşek, 2013). Nitel araştırmalarda
sıklıkla tercih edilen ve mevcut çalışma için benimsenen betimsel analizde elde edilen veriler, daha
önceden belirlenen kavramsal çerçeve veya temalara göre kategorize edilmekte ve bireylerin
görüşlerini çarpıcı bir biçimde yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara yer verilmektedir (Denzin ve
Lincoln, 2000; Yıldırım ve Şimşek, 2013). Bu doğrultuda veri analizi aşaması tümevarımsal analiz
bakış açısıyla analize hazırlık ve analiz aşaması olmak üzere iki aşamada gerçekleştirilmiştir. Analize
hazırlık aşamasında kayıtların birebir dökümü ardından belirlenen kodların betimsel indekslere
yerleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Analiz aşamasında ise uzlaşma çalışmaları sonrası temalar
belirlenmiştir. Analiz sonucunda veriler Kİ öncesi ve Kİ sonrası olmak üzere 2 ana tema temelinde
analiz edilerek yorumlanmıştır. Kİ öncesi dönemde ebeveyn beklentileri “akranlarıyla uyumlu bir
gelişim beklentisi”, “mucize beklentisi” ve “işlemcinin açılışı sırasındaki beklentiler” alt temaları
altında değerlendirilirken, Kİ sonrası dönemde ebeveyn beklentileri “beklentilerin süreç içinde yeniden
yapılanması” ve “düşük beklentiler” alt temaları altında kategorize edilmiştir. Bulgular düzenlenirken
katılımcıların ifadelerinden alıntılar yapılarak, mevcut bulgular alanyazındaki diğer araştırma
sonuçlarıyla karşılaştırılarak raporlaştırılmıştır.
60
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
İnandırıcılık
Nitel araştırmalarda geçerlik ve güvenirlik “inandırıcılık” (trustworthiness) kavramı altında
değerlendirilmektedir. Veri ve araştırmacı çeşitlemesi, araştırma sürecinin denetimi, kavramsal bir
çerçeveye bağlı olarak yapılandırılan analiz süreci, zengin ve ayrıntılı bulgulandırma yoluyla
araştırmanın doğrulanabilirliği sağlanmaktadır. Mevcut çalışma inandırıcılık açısından
değerlendirildiğinde aşağıdaki yöntemlerin kullanıldığı görülmektedir (Creswell, 2005).
Çeşitleme (triangulation): Çok sayıda araştırmacı, çoklu veri kaynakları veya bulguları doğrulamak için
çoklu yöntemlerin kullanmasıdır. Mevcut çalışma özelinde çeşitleme yoluyla inandırıcılık, Kİ ekibi,
çocuğu Kİ kullanan ebeveynler ve Kİ firma temsilcileriyle odak grup ve yarı-yapılandırılmış
görüşmelerin yürütülmesiyle sağlanmıştır.
Denetim, üye kontrolleri (member checking): Çalışmanın planlanması, yürütülmesi, verilerin analizi ve
bulgulara ulaşılması aşamalarında alan uzmanlarının araştırmaya dahil olmasıyla çalışmanın
inandırıcılığının sağlanabilmesi için farklı bakış açıları araştırma sürecine dahil edilmektedir (Creswell,
2005; Yin, 2003). Görüşmelerin planlanması, yürütülmesi, verilerin analizi ve elde edilen bulguların
raporlaştırılması aşamalarında inandırıcılığı sağlamak amacıyla bu makalenin üç yazarı ne geçerlik
çalışmalarını yürütmüştür.
Başkaları tarafından denetime açık kayıtlar ve dökümler: Araştırma verilerinin kayıt altına alınması ve
denetime açılmasıdır. Mevcut çalışmada kullanılan görüşmelerin kayıtları, dökümleri, analize hazırlık
ve analiz sürecinde yapılan işlemlerin her biri kayıt altına alınmıştır. Bilgisayar ortamında iki kopya
halinde saklanan veriler ve verilerin analiz süreci bu haliyle denetime açık hale getirilerek çalışmanın
inandırıcılığı kuvvetlendirilmiştir.
Zengin ve ayrıntılı anlatım: Araştırma bulgularının verilerden alıntı yaparak zenginleştirilmesi ve
kavramsal çerçeveye uygun biçimde yapılandırılmasıdır. Bu çalışma için bulgular katılımcıların
ifadelerinden kavrama uygun alıntılar yapılarak ve araştırma bulguları alanyazın sonuçlarıyla
karşılaştırılarak verilmiştir.
Bulgular ve Tartışma
Verilerin tümevarımsal betimsel analizi sonucu veriler araştırma soruları temelinde temalaştırılmıştır.
Ebeveynlerin Kİ’ye ilişkin beklentilerinin niteliğinin sorgulandığı çalışmada beklentiler Kİ öncesi ve
sonrası dönemde olmak üzere iki zaman diliminde değerlendirilmiştir. Bu doğrultuda araştırma
bulguları Kİ öncesi ve sonrası olmak üzere 2 ana tema ortaya çıkmıştır. Kİ öncesi dönemde beklentiler
teması altında akranlarıyla uyumlu gelişim beklentisi, mucize beklentisi ve işlemcinin açılışı
sırasındaki beklentiler olmak üzere üç alt tema oluşmuştur. Kİ sonrası dönemde ise süreç içinde
yeniden şekillenen beklentiler ve düşük beklentiler olmak üzere iki alt tema altında bulgulaştırılmıştır.
İki ana tema ve ana temalar altında oluşan bulgular Tablo 3’te sunulmuştur.
61
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Tablo 3
Araştırmanın Ana ve Alt Temaları
Ana temalar
1. Kİ* öncesi beklentiler





2. Kİ sonrası beklentiler
Alt temalar
Akranlarıyla uyumlu gelişim beklentisi
Mucize beklentisi
İşlemcinin açılışı sırasındaki beklentiler
Düşük beklentiler
Yeniden şekillenen beklentiler
Not. Kİ: Koklear implant
Koklear İmplant Öncesi Dönemde Beklentiler
Araştırmanın ilk sorusu temelinde ortaya çıkan bu tema altında üç alt tema belirlenmiştir. Akranlarıyla
uyumlu gelişim, mucize ve işlemcinin açılışı sırasındaki beklentiler bu temanın alt temalarını
oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular alt temalar altında aşağıda sunulmuştur.
Akranlarıyla uyumlu gelişim beklentisi
Kİ öncesi beklentiler temasının ilk alt temasına ilişkin bulgular Kİ ekibi, ebeveynler ve firma
temsilcileriyle yürütülen görüşmelerin tümevarımsal betimsel analizinden elde edilmiştir.
Çocukları Kİ olmuş ebeveynlerle yürütülen odak grubun tüm katılımcıları Kİ öncesindeki
beklentilerinin niteliğini betimlerken işiten akranlarıyla uyumlu bir gelişim arzusunu vurgulamıştır.
Örneğin Arzu “Yaşıtlarından dışlanmasın. Onlarla birlikte aynı seviyede ilerlesin istiyoruz.“ sözleriyle
ebeveynlerin Kİ uygulamasını tercih etmede etkili beklentilerini dile getirmiştir.
Bu bulguyla ilişkili olarak diğer çalışmalarda da benzer sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. Araştırma
sonuçlarına göre ebeveynlerin Kİ uygulamasına karar vermelerini çocuklarının sözel iletişim kurması,
işiten akranları gibi bir gelişim göstermesi, normal okul eğitimine devam etmesi ve işiten topluma
kaynaşmasına ilişkin arzuları belirlemektedir (Allegretti, 2003; Archbold vd., 2008; Fiztpatrick vd.,
2008; Kluwin ve Stewart, 2000; Li vd., 2004; Peñaranda vd., 2011; Zaidman-Zait ve Most, 2003).
Ebeveyn odak görüşmesinden farklı ancak beklendik bir biçimde uzman odak görüşmesinin
katılımcıları ebeveyn beklentilerini nitelik açısından sorgulamıştır. Tüm katılımcılar Kİ uygulamasına
ilişkin beklentilerinin muğlak olduğuna dikkat çekmiştir. “Aslında başlangıçta ne beklemesi gerektiğini
o da çok bilmiyor” sözleriyle Polat ebeveynlerin beklentilerinin bilgi temelli olmaktan çok umut
temelli olduğunu düşündüren ifadeler kullanmıştır. Uzman odak grup görüşmesinin analizinden elde
edilen bu bulguyla oldukça paralel bir biçimde Zaidman-Zait ve Most da (2005), bu noktayı
vurgulamıştır. Bahsi geçen araştırmacılar başlangıçta ebeveyn beklentilerinin muğlak olduğunu, diğer
bir ifadeyle ebeveynin Kİ uygulamasında ne beklemesi gerektiği hakkında çok fazla bilgi sahibi
olmadığını belirtmiştir. Bu nedenle uzmanların, bilgilendirme yoluyla ebeveynlerin beklentilerini
yapılandırmalarına rehberlik etmesi gerekmektedir (Zaidman-Zait ve Most, 2005). Bu durumla ilişkili
Perold (2000) çalışmasından elde ettiği bulgular ışığında ebeveynlerin beklentilerine dair oldukça
önemli bir ayrıma gitmiş, beklentiyi umut temelli ve bilgi temelli olmak üzere iki kategori içinde
değerlendirmiştir. Ebeveyn yeterli bilgilendirilmediğinde ve beklentilerini yapılandırmalarına yardımcı
olunmadığında, diğer bir deyişle sadece umutlarından beslendiğinde ortaya çıkan beklentinin gerçekçi
olmayacağına dikkat çekmiştir. Mevcut araştırma bulguları ve diğer çalışmaların dikkat çektiği
noktalar birlikte değerlendirildiğinde Kİ öncesi dönemde bilgilendirme yoluyla ebeveynlerin
yönlendirilmesi gerekliliği açıkça ortaya çıkmaktadır.
62
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Benzer bir biçimde firma temsilcileriyle yürütülen görüşmelerde ebeveynlerin sözel iletişime ilişkin
beklentileri öne çıkmaktadır. Dört temsilciden üçü beklentileri betimlerken Hatice “Aileler sanırım en
çok çocuklarının kendilerine anne-baba demelerini duymak istiyorlar. Ben hani en çok bununla
karşılaşıyorum, bana bir anne dese, baba dese.” ifadesini kullanarak ebeveynlerin beklentilerinin sözel
dil gelişimine odaklandığını düşündüren bir ifade kullanmıştır. Bu bulgu Allegretti’nin (2003)
çalışmasıyla birlikte değerlendirildiğinde alan uzmanları için önemli bir noktaya dikkat çekmektedir.
Bu araştırmacı işitme kaybı tanısının oluşturduğu belirsizlik hisleriyle başa çıkan ebeveynlerin Kİ
çocuğu “konuşturacak” bir mucize olarak görebileceğine dikkat çekmiştir. Kİ öncesi dönemde
ebeveynlerle çalışan ve özellikle aday değerlendirme aşamasında görev alan uzmanların bu noktayı
akılda tutarak ebeveynleri yönlendirmeleri gerekmektedir. İşitme kaybının tanısının ebeveynlerde
oluştuğu ruh halini de dikkate alarak ebeveynler için olumlu bir duygusal kaynak olan beklentileri
düşürmeden doğru bir yönlendirme yapılmalıdır.
Mucize beklentisi
Kİ öncesi beklentiler temasının alt temalarından biri olan mucize beklentisiyle ilişkili bulgular Kİ ekibi,
ebeveyn ve firma temsilcileri görüşmelerin tümevarımsal betimsel analizinden elde edilmiştir.
Yedi ebeveynin katıldığı odak grup görüşmesinin dört katılımcısı Kİ olasılığının ebeveynlerde mucize
kavramıyla karşılanacak kadar yoğun bir beklenti oluşturabildiğine dikkat çekerken, bu beklentiyi Alev
“Eşim eve geldi ve bana dedi ki; internetten ben bir cihaz buldum. Koklear implant diye cihaz varmış
ve çocuklar konuşabiliyormuş. Ben dedim ki rabbim işte mucizeni gönderdin.” sözleriyle açıkça
betimlemiştir.
Kİ uygulamasının işitme kaybının etkilerinden kaçınmanın bir aracı hatta bir mucize olarak
algılandığını düşündüren bu ifadeyle ilişkili olarak uzman odak grubun tüm katılımcıları Kİ
uygulamasının işitme kaybının tedavisi gibi algılandığını belirtmiştir. Bu algının Kİ uygulaması ile
birlikte çocuğun işitme ve dil gelişiminin kendiliğinden ortaya çıkacağı beklentisine yol açtığını ifade
ederken Nihal “Kİ olacak ve ben kurtulacağım artık.” sözlerini kullanmıştır.
Ameliyat aşamasını içeren Kİ uygulamalarına ilişkin tedavi algısı bir firma temsilcisi tarafından da dile
getirilmiştir. Gonca “Peki, seslerin şimdi hepsini, tamamen normal mi duyuyor. Bizim gibi mi duyuyor?
Sıfır mı? Sıfırda mı duyuyor? Eskiden 100’dü şimdi 0 mı oldu işitmesi diyor.” sözleriyle ebeveynlerin
Kİ uygulamasının işitme kaybını tedavi ettiği algısını betimleyen ifadelerden birini örneklemiştir.
Çalışmanın “mucize” beklentisi bulgusuyla uyumlu bir biçimde Kİ’nin yüksek teknoloji bir cihaz
olmasının ve ameliyatla yerleştirilmesinin ebeveynlerde duyma becerisini hemen ve bütünüyle
değiştireceği gibir bir düşünceye yol açtığı belirtilmiştir (Kampfe vd., 1993). Bu doğrultuda Edwards
(2007) ebeveynlerin beklentileriyle uyuşmayan bilgileri özümsemekte zorlandığına dikkat çekmiştir.
Araştırmada elde edilen “mucize beklentisi” bulgusu ve diğer araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlar
birlikte yorumlandığında işitme kaybı alanında çalışan uzmanların ebeveynleri daha dikkatli bir
biçimde bilgilendirmesi gerekliliği görülmektedir. Bu bilgilendirme Kİ uygulaması ile gelişimin
koşullarına ve bu gelişimde ebeveynlerin üstlendiği rolün önemine odaklanmalıdır (DesJardin, 2006).
İşlemcinin açılışı sırasındaki beklentiler
Bu alt temaya ilişkin bulgular ebeveyn ve firma temsilcileriyle yürütülen görüşmelerden elde edilmiştir.
Kİ ekip üyeleri genellikle işlemcinin açılışında yer almadığından bu konuya ilişkin görüş
bildirmemiştir.
63
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Ebeveyn odak grup görüşmesinden elde edilen bulgulardan biri ebeveynlerin işlemcinin
programlanmasına yüklediği anlamla ilişkilidir. Tüm ebeveynler işlemcinin programlanması
sırasındaki ruh haline dikkat çekmiştir. “Duyar diye bekledim, ne yalan söyleyeyim duyar diye
bekledim.” sözleriyle Sevgi bu ruh halini betimleyen bir ifade kullanmıştır. Kİ cihazının iç parçası
yerleştirildikten ve yara iyileşmesi tamamlandıktan sonra izleyen 2-4 hafta içinde Kİ cihazının
konuşma işlemcisinin açılışı yapılmaktadır (Berezon, 2008; Chute ve Nevins, 2002). Bu aşamada
ebeveynler somut biçimde Kİ cihazının çocuğuna takıldığını görmekte ve o zamana kadar beklediği an
gerçekleşmiş olmaktadır. Tüm süreç ve ebeveynin o zamana kadar geçtiği aşamalar ele alındığında
işlemcinin açılış gününün ebeveyn için çok özel olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.
Ebeveynler için çok özel bir gün olan ve beklentilerinin oldukça yükseldiği bugüne ilişkin
beklentilerinin niteliği firma temsilcileriyle yürütülen görüşmede detaylı biçimde sorgulanmıştır.
Türkiye genelinde işlemcinin açılışından sorumlu firma temsilcilerinden üçü bu sırada ebeveyn
beklentilerinin gerçekçi olmadığını ifade etmiştir. Gonca işlemcinin açılmasıyla birlikte çocuğun
duymaya ve konuşmaya başlayacağı beklentisine ve bu durumun yol açtığı ruh haline dikkat çekmiştir.
Bu beklentiyi “İlk soru ne zaman konuşacak oluyor. Ya da hadi taktık, duymadığı için konuşmuyor
dediniz şimdi duyuyor, şimdi neden o zaman konuşmuyor? Bu işe yaramadı.” sözleriyle
örneklendirmiştir.
Araştırmaların sonuçları da bazı ebeveynlerin işlemci açılır açılmaz çocuklarının duyacağı ve hemen
sözel iletişim kurmaya başlayacağı gibi gerçekçi olmaktan uzak beklentiler taşıdığını göstermektedir
(Berezon, 2008; Peñaranda vd., 2011). Berezon’un (2008), çalışmasına katılan annelerden biri açılış
anında hissettiklerini şu sözlerle ifade etmektedir: “Cihaz açılınca hemen merhaba diyeceğini ve her
şeyin yoluna gireceğini sanmıştım. Odyolog öyle olmayacağını ve uzun bir eğitim süreci için hazırlıklı
olmamızı söyledi. Hazırlık mı? Ben hiçbir şey için hazırlıklı değildim” (s. 71). Berezon’un ortaya
koyduğu bu nitel araştırma bulgusu Kİ uygulamalarında bazı ebeveynlerin yaşadıklarını betimlemek
açısından oldukça çarpıcıdır. Kİ sürecinde ebeveynlerin yaşadıklarını betimleyen bu bulgu süreç ve
uygulamanın kendisi hakkında yeterli bilgisi olmayan ebeveynler için umutlarının en yükseldiği anda
bu bilgiyi edinmenin yarattığı duygusal etkiyi gözler önüne sermektedir. İşlemci açıldığında
çocuğunun duyacağını ve konuşmaya başlayacağını umut eden ebeveyn, aynı gün uzun ve zahmetli bir
işitsel-sözel eğitim olmadan çocuğun sözel iletişim becerilerinin kendiliğinden gelişmeyeceği bilgisiyle
karşılaşmaktadır. Bu bağlamda ebeveynlerin Kİ öncesi dönemde uygulama ve uygulamanın aşamaları
hakkında daha ayrıntılı bir biçimde bilgilendirme gerekliliği göze çarpmaktadır.
Koklear İmplant Sonrası Dönemde Beklentiler
Araştırmanın ikinci sorusu temelinde yapılandırılmış Kİ sonrası dönemde beklentiler teması altında iki
alt tema belirmiştir. Bu tema altında ebeveyn beklentilerinin niteliği düşük beklentiler ve yeniden
şekillenen beklentiler altında değerlendirilmiştir. Elde edilen bulgular alt temalar altında sunulmuştur.
Düşük beklentiler
Ebeveynlerin beklentilerinin niteliğinin sorgulandığı görüşmelerde Kİ sonrası dönemde ebeveynlerin
beklentilerinin düşük olduğunu düşündüren bulgulara uzman, ebeveyn ve firma temsilcilerinden elde
edilen verilerin tümevarımsal analizi sonucunda ulaşılmıştır.
Altı ekip üyesinden oluşan uzman görüşmesinin dört katılımcısı Kİ sürecinde ebeveynlerin
beklentilerinin düşük olduğu dile getirilmiştir. Örneğin Polat “Koklear implant sonrasında bir senede
artık iyi şeyler de yapabilecekken” sözleriyle Kİ ile gelişimin daha iyi olabileceğini ima etmiş ve “hala
böyle iyi anne demeye başladı.” ifadesiyle ebeveynlerin düşük beklentilerini betimlemiştir.
64
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Kİ öncesi dönemde beklentileri oldukça yüksek olmakla birlikte Kİ sonrası dönemde ebeveynlerin
beklentilerinin düşük olduğuna firma yarı-yapılandırılmış görüşmesinin iki katılımcısı tarafından da
değinilmiştir. Ebeveynlerin işitme ve dil gelişimine ilişkin beklentilerinin düşük olduğunu belirten
Meral “İşaret olayını pekiştirenler oluyor. Bu konuda bir yetersizlik olabiliyor. Yani bunun çocuğun
dezavantajına olduğunun farkında olmayanlar olabiliyor. Ve bunu asla desteklememelerini bunu
pekiştirmemelerini söylüyoruz.” sözleriyle ebeveynlerin uygulama sonrası düşük beklentilerini
betimlemiştir.
Nikolopoulos ve diğerlerinin (2001) çalışması da oldukça benzer sonuçları ortaya koymaktadır. Kİ
uygulamasına karar vermede sözel iletişim becerilerine ilişkin beklentiler etkili olmakla birlikte
dinleme becerilerinin gelişimi genelde arka planda kalabilmektedir. Bu çalışmada Kİ öncesi dönemde
ebeveynlerin sözel iletişim becerilerine ilişkin beklentileri oldukça yüksekken (%81), dinleme
becerilerine ilişkin beklentinin oldukça düşük (%35) olduğu gösterilmiştir.
Çalışmanın bulguları ve diğer araştırmaların sonuçları araştırmanın ilk teması altında yer alan alt
temayla (bk. Akranlarıyla uyumlu gelişim beklentisi) yorumlandığında çocuklarının “normal” bir
gelişim göstermesini isteyen ebeveynlerin aslında bu gelişimin koşullarına ilişkin bilgilerinin yeterli
olmadığı düşünülmüştür. Bu bağlamda ebeveynleri Kİ ile gelişiminin koşulları ve gelişim basamakları
hakkında daha detaylı bilgilendirmek gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Süreç içinde beklentinin yeniden yapılanması
Görüşmelerden elde edilen bulgulardan biri de ebeveyn beklentilerinin süreç içinde değişmesiyle
ilişkilidir. Bu bulguya uzman, ebeveyn ve firma temsilcileriyle yürütülen görüşme verilerinin betimsel
analizi sonucu ulaşılmıştır.
Uzman odak grup görüşmesinin tüm katılımcıları beklentilerin Kİ süreci içinde yeniden şekillendiğini
vurgulamış, Zeynep “Beklenti havada bir umuttan öte gelişim içerisinde de tekrardan şekillenen bir
şey.” sözleriyle beklenti ve süreci deneyimleme arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir.
Benzer biçimde odak grup görüşmesine katılan tüm ebeveynler de başlangıçta düşük olan
beklentilerinin Kİ süreci içinde arttığını belirtmiştir. Örneğin Nermin “Anne baba demesinden daha
fazlasını bekliyorsun. Cümleler kurmasını bekliyorsun.” sözleriyle ebeveynlerin süreç içinde değişen
beklentilerine örnek niteliği taşıyan bir ifade kullanmıştır. Tüm katılımcılar Kİ sürecinde
beklentilerinin çocuğun gelişim seviyesine göre değiştiğini vurgulamış, bu değişimi Özlem “İlk
ameliyat öncesi beklentilerle, koklear implant kullandıkça beklentiler arasında çok büyük fark var.”
ifadesiyle sunmuştur.
Beklentilerin süreç içinde değiştiğini firma görüşmecileri de belirtmiş, bir katılımcı Kİ sürecinde
ebeveynlerin beklentilerinin gelişime göre yeniden şekillendiğini ifade etmiştir. Gonca bu düşüncesini
“Duysun istiyorum bana yetiyor diyor ama başlangıçta öyle diyor. Sonra yavaş yavaş hadi diyor
konuşsun aynı zamanda. Sonra telefonda da konuşsun.” ifadesiyle dile getirmiştir.
Ebeveynlerin beklentilerinin süreç içinde değiştiği gösteren çalışmanın bulgusuyla uyumlu bir biçimde
Sach ve Whynes (2005) görüşme tekniğini kullandıkları çalışmalarında beklentilerin süreç içinde
çocuğun gelişim seviyesine göre yeniden yapılandığını göstermiştir. Mevcut durum erken müdahalede
çalışan uzmanlar için oldukça önemli bir noktayı ortaya çıkartmaktadır. Ebeveynlerin çocuğun
rehabilitasyon aktivitelerine katılımının Kİ sonrası dönemde sonuçları belirgin biçimde etkilediği
65
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
düşünüldüğünde ebeveynleri sadece Kİ öncesi dönemde bilgilendirmenin yeterli olmayacağı
görülmektedir. Bu doğrultuda Kİ sonrası dönemde de ebeveynleri uygulamaya ilişkin bilgilendirmenin
devamlılık arz etmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır (Desjardin, 2006).
Sonuç
Kİ’ye ilişkin ebeveyn beklentilerini incelemeyi hedefleyen araştırmanın sonuçları beklentilerin Kİ
öncesi ve sonrası dönemde farklılaştığını göstermektedir. Kİ öncesi dönemde ebeveynler “mucize” bir
tedavi algısıyla sürece girerken temelde çocuklarının işiten akranlarıyla uyumlu bir gelişim
göstermesini beklemektedir. Bu beklentiler en yoğun biçimde işlemcinin açılış günü ortaya
çıkmaktadır. Bu beklentilerle süreci deneyimlemeye başlayan ebeveynlerin beklentileri süreç içinde
değişmekte, çocuğun gelişim seviyesine göre yeniden şekillenmektedir. Ancak Kİ’ye ilişkin
beklentilerinin niteliği incelendiğinde düşük beklentilerle süreci devam ettirme eğiliminde oldukları
görülmektedir. Ebeveynlerin beklentilerinin niteliğinin Kİ öncesi ve sonrası dönemde değerlendirildiği
çalışmanın bulguları birlikte yorumlandığında Kİ öncesi dönemde ebeveynlerin uygulamaya ilişkin
daha ayrıntılı biçimde bilgilendirmesi ve bu yolla beklentilerini yapılandırmalarına yardımcı olunması
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu görüş ebeveyn beklentilerini değerlendiren diğer çalışmaların da
dikkat çektiği noktalardan biridir. Araştırmacılar, danışmanlık ve bilgilendirme yoluyla ebeveynlerin
gerçekçi beklentiler belirlemesine yardımcı olmanın, Kİ ekibinde görev alan uzmanların ana
sorumluluklarından biri olduğunu vurgulamaktadır (Edwards, 2007; Fadda, 2011; Nikolopoulos vd.,
2001; Zaidman-Zait ve Most, 2005). Bilgilendirmenin vurgulanıyor olmasının nedeni Kİ süreci ve
süreçte ebeveynin rolü hakkında doğru yapılmış bir bilgilendirmenin sürecin seyrini belirlemesidir
(Christiansen ve Leigh, 2002; Clark vd., 1977; Most ve Zaidman-Zait, 2003; Punch ve Hyde, 2010;
Zaidman-Zait, 2007).
Öneriler
Bu çalışmanın önemli sınırlılıklarından biri, genellenebilirlikle ilişkilidir. Mevcut araştırmanın veri
toplama örnekleminin firma temsilcileri hariç Eskişehir kenti özelinde çalışan uzmanlar ve yaşayan
ebeveynler olması araştırma bulgularının genellenebilirliğini belirgin biçimde kısıtlamaktadır. Bu
sınırlılığın aşılma çabası doğal olarak yeni araştırmaların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Ülkemizde
2014 yılı itibariyle 32 merkezde devam eden (Koklear İmplant Derneği, 2014) koklear implant
uygulamaları düşünüldüğünde farklı merkezlere devam, farklı uzmanlarla çalışan ve süreci farklı
biçimlerde deneyimleyen ebeveynlerin Kİ’ye ilişkin beklentilerini değerlendiren çalışmaların
yürütülmesi ulusal düzeyde Kİ’ye ilişkin beklentilere dair bakış açılarını genişletebilir. Farklı
şehirlerde yaşayan ve süreci farklı biçimlerde deneyimleyen ebeveynlerin beklentilerinin incelenmesi
mevcut çalışmanın da bu konudaki olası eksiklerini gidermesine yardımcı olacaktır.
Bu çalışmada Kİ ekibi, ebeveynler ve Kİ firma temsilcilerinden görüşme tekniği kullanılarak veri elde
edilmiştir. Bakış açılarına ilişkin derinlikli veri sağlayan bu tekniğin çalışma özelinde önemli
sınırlılıklarından biri görüşme yürütülen kişi sayıdır. Bu durum dikkate alındığında daha geniş
örneklem gruplarından veri elde etme imkanı sağlayan veri araçlarının (ör., anket) geliştirilmesini
amaçlayan yeni araştırmalara olan ihtiyaç görülmektedir. Ebeveyn beklentilerini nicel veri toplama
araçlarıyla değerlendirmeyi amaçlayan anketlerin geliştirilmesi sonrası uygulanmasını amaçlayan yeni
araştırmalar Kİ’ye ilişkin beklentilere daha mevcut bilginin genellenebilirliğini sağlayabileceği gibi
zenginleşmesine de imkan tanıyacaktır.
66
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Farklı gruplarla yürütülen ve farklı veri toplama araçlarının kullandığı araştırma desenleriyle planlanan
araştırmalar Türkiye genelinde yürütülen koklear implant uygulamalarında ebeveyn beklentilerine
ilişkin kapsamlı bir değerlendirme imkanını ortaya çıkarabilir. Bu değerlendirme temelinde sağlanacak
uygun bir bilgilendirme ülke genelinde uygulamalara yansıyarak, mevcut uygulamalarının etkililiğini
arttırabilir. Yeni araştırmalarından elde edilecek sonuçlar uygulamada çalışan uzmanların mevcut
bilgilerine yansıyarak ebeveynlerin özellikle Kİ öncesi dönemde doğru bir biçimde yönlendirilmesine
katkı sağlayabilir. Süreçte ebeveynlerin rolü düşünüldüğünde doğru bir yönlendirme ebeveynlerin
sürece katılımlarını arttırarak Kİ kullanan çocukların uygulamadan sağlayacağı faydanın artmasına
yardımcı olabilir.
Kİ uygulamalarında ebeveyn beklentilerine ilişkin artan bilgi sonrası beklentilerini yapılandırmaya
yönelik eğitim programları geliştirebilir. Bu programlarda süreci daha önce ebeveynlerin görüş ve
deneyimlerine yer verilerek bilgi ve deneyimlerini paylaşmaları sağlanabilir.
67
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Kaynakça
Allegretti, C. M. (2003). The effects of a cochlear implant on the family of a hearing impaired child.
Pediatric Nursing, 28(6), 614-620.
Archbold, S., Sach, T., O’Neill, C., Lutman, M., & Gregory, S. (2008). Deciding to have a cochlear
implant and subsequent after‐care: Parental perspectives. Deafness and Education
International, 8(4), 190‐206.
Batu, S., Ergenekon, Y., Erbaş, D., & Akmanoğlu, N. (2004). Teaching pedestrian skills to individuals
with developmental disabilities. Journal of Behavioral Education. 13, 147-164.
Berezon, S. (2008). My child has cochlear implant. Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Faculty of
Human and Social Development. University Of Virginia, Virginia.
Birman, C. (2009). Cochlear implant surgical issues in the very young child. Cochlear Implants
International, 10(1), 19–22.
Bronfenbrenner, U. (1998). The ecology of human development: Experiments by nature and design.
Cambridge: Harvard University Press.
Christiansen, J. B., & Leigh, I. W. (2002). Cochlear implants in children. Ethics and choices.
Washington, DC: Gallaudet University Press.
Chute, P.M. & Nevin, M.E. (2002). The parents guide to cochlear implant. Washington, DC: Gallaudet
University Press.
Clark, G. M., O’Loughlin, B. J., Rickards, F. W., Tong, Y. C., & Williams, A. J. (1977/2007). The
clinical assessment of cochlear implant patients. The Journal of Laryngology and Otology, 107,
298-307.
Çokluk, Ö., Yılmaz, K., & Oğuz, E. (2011). Nitel bir görüşme yöntemi: Odak grup görüşmesi.
Kuramsal Eğitimbilim, 4(1), 95-107.
Creswell, J. W. (20o5). Designing and conducting mixed methods research. Thousand Oaks, CA: Sage.
DesJardin, J.L. (2006). Family empowerment: Supporting language development in young children
who are deaf or hard of hearing. Volta Review, 106(3), 275-298.
Denzin, N., & Lincoln, Y. (2000). Handbook of qualitative research (3.bs.). Thousand Oaks, CA: Sage.
Edwards, L. C. (2007). Children with cochlear implants and complex needs: A review of outcome
research and psychological practice. Journal of Deaf Studies and Deaf Education, 12(3), 258268.
Ertmer, D. J. (2002). Emergence of a vowel system in a young cochlear implant recipient. Journal of
Speech, Language, and Hearing Research, 44, 803-813.
Fadda, S. (2011). Psychological aspects when counseling families who have children with cochlear
implants. The Journal of Maternal-Fetal and Neonatal Medicine, 24(1), 104-106.
Fitzpatrick, E., Angus, D., Durieux‐Smith, A., Graham I. D., & Coyle, D. (2008). Parents’ needs
following identification of childhood hearing loss. American Journal of Audiology, 17, 38‐49.
Geers, A. E. (2006). Factors influencing spoken language outcomes in children following early
cochlear implantation. Advances in Oto-RhinoLaryngology, 64(1), 50-65.
68
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Geers, A., & Brenner, C. (2003). Background and educational characteristics of prelingually deaf
children implanted by five years of age. Ear & Hearing, 24, 2-14.
Hyde, M., & Power, D. (2000). Informed parental consent for cochlear implantation of deaf children:
Social and other considerations in the use of the ‘bionic ear’. Australian Journal of Social
Issues, 35(2), 117‐127.
İncesulu, A. (2014). Koklear implant cerrahisi. E. Belgin ve S. Şahlı (Ed.), Temel odyoloji içinde
(s.147-154). İstanbul: Güneş Yayınları.
İncesulu, A., Vural M., & Erkam U. (2003). Children with cochlear implants: Parental perspective.
Otol Neurotol, 24(4), 605-611.
Johnston, J. C., Durieux‐Smith, A., Fitzpatrick, E., O’Connor, A., Benzies, K., & Angus, D. (2008).
An assessment of parents’ decision‐making regarding paediatric cochlear implants. Canadian
Journal of Speech‐Language Pathology and Audiology, 32(4), 169‐182.
Kampfe, C. M., Harrison, M., Orringer, T., Ludington, J., McDonald‐Bell, C., & Pillsbury, H. C.
(1993). Parental expectations as a factor in evaluating children for the multichannel cochlear
implant. American Annals of the Deaf, 138(3), 297‐303.
KırcaAli-İftar, G. (2004). Odak grup görüşme tekniği. Özel Eğitim Dergisi, 14(2), 7-24.
Kluwin, T. N., & Stewart, D. A. (2000). Cochlear implants for younger children: A preliminary
description of the parental decision process and outcomes. American Annals of the Deaf,
145(1), 26‐32.
Koklear İmplant Derneği (2014). Erişim: 10.02.2015, http://www.koklearimplantdernegi.org.tr/
Lesinski-Schiedat, A., Illg, A., Heermann, R., Bertram, B.,& Lenarz, T. (2009). Paediatric cochlear
implantation in the first and in the second year of life: A comparative study. Cochlear Implants
International, 5(4), 146–159.
Li, Y., Bain, L., & Steinberg, A. G. (2004). Parental decision‐making in considering cochlear implant
technology for a deaf child. International Journal of Pediatric Otorhinolaryngology, 68(8),
1027‐1038.
Marschark, M. (2007). Raising and educating a deaf child. A comprehensive guide to the choices,
controversies, and decisions faced by parents and educators (4.bs.). New York, NY: Oxford
University Press.
Marschark, M., Green, V., Hindmarsh, G., & Walker, S. (2000). Understanding theory of mind in
children who are deaf. Journal of Child Psychology & Psychiatry & Allied Disciplines, 41(8),
1067-1074.
Moeller, M. (2000). Early intervention and language development in children who are deaf and hard of
hearing. Pediatrics, 106(3), E43.
Most, T., & Zaidman-Zait, A. (2003). The needs of parents with cochlear implants. The Volta Review,
103, 99-113.
Nikolopoulos, T P., Lloyd, H., Archbold, S., & O’Donoghue, G. M. (2001). Pediatric cochlear
implantation: The parents’ perspective. Archives of Otolaryngology:Head and Neck Surgery,
127, 363-367.
69
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Peñaranda, A., Suarez, R. M., Nino, N. M., Aparicio, M. L., Garcia, J. M., & Baron, C. (2011). Parents’
narratives on cochlear implantation. Cochlear Implants International, 12( 3), 147-156.
Perold J. L. (2000). An investigation into the expectations of mothers of children with cochlear
implants. Cochlear Implants International, 2(1), 39–58.
Punch, R., & Hyde, M. (2010). Social participation of children and adolescents with cochlear implants:
A qualitative analysis of parent, teacher, and child interviews. Journal of Deaf Studies and
Deaf Education, 6(3), 432-456.
Rieffe, C., Terwogt, M. M., & Smith, C. (2003). Deaf children on the causes of emotions. Educational
Psychology, 23(2), 159-169.
Sach, T. H., & Whynes, D. K. (2005). Paediatric cochlear implantation: The views of parents.
International Journal of Audiology, 44, 400‐407.
Schauwers, K., Gillis, S., & Govaerts, P.J. (2004). Babbling in early implanted CI children.
International Congress Series, 1273, 344-347.
Sharma, A., & Dorman, M. F. (2006). A sensitive period for the development of the central auditory
system in children with cochlear implants. Ear and Hearing, 23, 532-539.
Svirsky, M.A., Teoh, S.W., & Neuburger, H. (2004). Development of language and speech perception
in congenitally, profoundly deaf children as a function of age at cochlear implantation,
Audiology and Neurotology, 9, 224-233.
Tomblin, J.B., Barker, B.A., Spencer, L.J., Zhang, X., & Gantz, B.J. (2005). The effect of age at
cochlear implant initial stimulation on expressive language growth in infants. Hearing
Research, 198, 146-161.
Tüfekçioğlu, U. (2010). Speech characteristics of hearing impaired Turkish children. S. Topbaş & M.
Yavaş (Ed.), Communication disorders in Turkish içinde (s.160-185). Ontario: Multilingual
Matters.
Türnüklü, A.(2000). Eğitimbilim araştırmalarında etkin olarak kullanılabilecek nitel bir araştırma
tekniği: Görüşme. Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi. 24, 24-38.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri (6.bs.). Ankara: Seçkin
Yayınları.
Yin, R. (2003). Case study research: Design and methods (3.bs.). London: Sage Publications.
Yoshinaga-Itano, C. (2003). From screening to early identification and intervention: Discovering
predictors to successful outcomes for children with significant hearing loss. Journal of Deaf
Studies and Deaf Education, 8, 11–30.
Zaidman-Zait, A. (2007). Parenting a child with a cochlear implant: A critical incident study. Journal
of Deaf Studies and Deaf Education, 12(2), 221-241.
Zaidman‐Zait, A., & Most, T. (2005). Cochlear implants in children with hearing loss: Maternal
expectations and impact on the family. The Volta Review,150(2), 129‐150.
70
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Yazarlar
İletişim
Dr. Nurdan Cankuvvet, işitme engelli
çocukların eğitimi alanında doktora
derecesine sahiptir. Çalışma alanları arasında
odyolojik değerlendirme, objektif testler,
koklear implantlı çocuklar ve aileleri yer
almaktadır.
Dr. Nurdan CANKUVVET, Anadolu
Üniversitesi, İşitme Engelli Çocuklar Eğitim
Araştırma ve Uygulama Merkezi, Yunusemre
Kampüsü, 26470, Tepebaşı, Eskişehir, Türkiye,
e-posta: [email protected]
Dr. Murat Doğan, işitme engelli çocukların
eğitimi alanında yardımcı doçenttir. Çalışma
alanları arasında işitme engelli çocuklarda
bilişsel/psikolojik tanı değerlendirme, engelli
çocuk aileleri, çocuk ruh sağlığı ve
metodoloji yer almaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Murat DOĞAN, Anadolu
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim
Bölümü, İşitme Engellilerin Eğitimi Anabilim
Dalı, Yunusemre Kampüsü, Tepebaşı 26470,
Eskişehir/Türkiye, e-posta:
[email protected]
Dr. Hasan GÜRGÜR, işitme engelli
çocukların eğitimi alanında yardımcı
doçenttir. Çalışma alanları arasında işitme
engellilerin eğitimi, öğretmen yetiştirme,
kaynaştırma uygulamaları, nitel ve eylem
araştırma yöntemleri yer almaktadır.
Doç. Dr. Hasan GÜRGÜR, Anadolu
Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim
Bölümü, İşitme Engellilerin Eğitimi Anabilim
Dalı, Yunusemre Kampüsü, Tepebaşı 26470,
Eskişehir/Türkiye, e-posta:
[email protected]
71
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Summary
Purpose and Significance. The impact of hearing loss on the early development of a child's language,
cognition, and social-emotional development can be pervasive. According to Yoshinago-Itano (2003),
the earlier hearing loss is identified and intervention begun, the less serious the ultimate impact.
Nowadays intervention in profound hearing loss starts with hearing aids and usually is followed by
cochlear implant (CI). CI is a hearing technology consists of an electronic device that is surgically
implanted. On the contrary commonsense reasoning, implant does not cure deafness. However early
implantation provides greater opportunities to improve a child’s communication skills when parents
highly involved in rehabilitation process. In that sense CI arouses many hopes and expectations among
parents. For example, Chute and Nevins (2002) described a range of parental expectations following CI,
such as: acquiring speech and hearing, improved quality of life, greater social success, and more
opportunities in the child's future. Parental expectations are also reflected from parents' motivations. It
is important for parents to have realistic expectations regarding outcomes from CI. Research has
indicated that parents have high expectations of the outcomes of CI for their children. Related studies
evaluating parents during CI process in international literature, it is observed that many research have
been aimed at assessing parents’ expectations. Considering the studies involving parents in Turkey,
only İncesulu and colleagues (2003) have been generally aimed at parents during the process. There
has been no study conducted via qualitative research methods, which focus on parents, especially their
expectation about CI in Turkey. Such kind of investigation would provide deeper and more detailed
information about parents’ expectation. Thus determining and evaluating parental expectation about CI
will be valuable for enriching the literature and evidence based practices. Understanding what are
parent’s expectation about CI can build knowledge about this phenomenon and can inform health
professionals who work with these families evaluating parent’s expectation about CI. To improve
professionals' collaboration with parents of children undergoing CI, it is important to have greater
understanding of parental expectations regarding the CI. The aim of the present research was to
provide a comprehensive investigation of parental expectations about CI. The current article reports on
parents’ expectations of their children’s implantation, addressing the following research questions:
1. What is nature of parents’ expectations of cochlear implantation?
2. What is nature of parents’ expectations following cochlear implantation?
Methodology. Qualitative descriptive design was used to conduct the research with 17 participants.
This research design allowed to gain an in-depth understanding of issues being raised, pursue a greater
detail of inquiry and openness to the topic being investigated. Focus group interview was performed
with CI team members (n = 6) and parents whose children are CI users (n = 7), while semi-structured
interviews were conducted with various CI company representatives (n = 4). Participations were made
clear as well as the option to withdraw with no negative consequences. In addition written consent for
participation in the study as well as permission to video record the interview was obtained from all
participants in the study. Interviews took place in Anadolu University Education and Research Center
for Hearing Impaired Children (İÇEM) and firm offices. All interviews were transcribed in full for
analysis. The data obtained from these interviews were subjected to descriptive analysis by inductive
reasoning. Themes were generated in collaboration with two field specialist who have a doctoral
degree in hearing impaired education. Within these themes a process of indexing occurred where codes
were systematically applied to the data. In result of descriptive analysis two main themes have emerged
in regard of parental expectation: (1) Expectation before CI and (2) Expectation after CI. In the phase
of the interpretation of findings, the acquired data were explained with the support of literature,
quotations of participants were directly involved and supported with related literature.
72
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Results and Discussion. This article reports the findings of a qualitative study, intended to assess
parental expectation about CI. In result of descriptive analysis two main themes have emerged in
regard of parental expectation: (1) Expectation before CI and (2) Expectation after CI. Related to
descriptive analysis, findings of the study have shown that expectation could be assessed between two
periods: before and after CI. Before CI theme has three sub-themes: “normal development expectation”,
“miracle expectation” and “heighten expectations during switch-on”. It seems that parents had have
relatively high but unrealistic expectations with regard to their child's development before the CI. As
other researchers pointed out that parents' methods of coping with deafness may result in to seek
influence their reasons for deciding the CI. Their miracle “cure” expectations that would completely
remove the deafness from their lives. These expectation manifests themselves especially during the
"switch-on" period. In following period, their expectation were tented to be changed and reshaped with
child’s consequent development like other researchers mentioned. Unlike before CI period, following
expectations showed significant tendency to be low in not keeping with child’s development level.
These findings indicated that parents may change their expectations over time according to their
experience with their own child. Findings of this study hold important implications for professionals.
Accurate assessment of parents' expectations can lead to professionals' appropriate modifications of
expectations.
Conclusion. By exploring parents’ expectation about CI, it became evident that expectation might be
examined between two periods (before and after). The findings indicated that parents held significantly
high expectations with regard to their child's development in before period. Parents expected a
“miracle” change in their child's future life, due to the CI. Following the CI their expectation have
changed and reshaped but unfortunately tend to be low with regard to child’s development level. In the
light of these findings, it could have recommended that professionals should continue to inform parents
on the efficacy, factors explaining individual differences, and reasons behind variability in outcomes.
Future research should include a larger sample of participants to assess CI on parental expectations.
Future research with larger number of participants, proceeding in other the CI centers in Turkey might
further validate the results of this study and put them in a broader perspective. These research were
expected to enrich related literature and evidence-based practices. Cooperation between parents and
professionals will contribute to a more successful outcomes for the children and the families.
73
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Özel Öğretim Kurumundaki Sınıf Öğretmenlerinin Milli Eğitim İdeolojisini
Yeniden Üretme Pratiklerinin Okul Etnografyasıyla İncelenmesi6
The Study of National Education Ideologies Reproduction Practices by Private Primary
School Teachers in The Context of School Ethnography
Turgay Öntaş7
To cite this article/Atıf için:
Öntaş, T. (2015). Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden
üretme pratiklerinin okul etnografyasıyla incelenmesi. Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi Journal of Qualitative Research in Education, 3(1), 74-97. [Online]
http://www.enadonline.com doi: 10.14689/issn.2148-2624.1.3c1s4m
Özet. Bu araştırmanın amacı, özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden
üretme pratiklerini araştırmaktır. Araştırma nitel olarak tasarlanmış ve okul etnografyasıyla saha araştırması
yapılmıştır. Araştırma sahasını Ankara ilindeki bir özel öğretim kurumu oluşturmaktadır. Araştırma sahasında
sekiz sınıf öğretmeni ile yapılan derinlemesine görüşmeler, sekiz sınıf öğretmeninin derslerine ve zümre
toplantılarına yönelik gözlemler ve dokümanlardan veriler toplanmıştır. Toplanan veriler betimsel analiz ve içerik
analizi teknikleriyle çözümlenmiştir. Araştırmanın bulguları problem cümlesine bağlı olarak belirlenen temalar,
kategoriler ve kodlar çerçevesinde verilmiştir. Araştırmanın sonunda elde edilen verilerden ulaşılan sonuçlar,
sınıf öğretmenleri ideoloji kavramını siyasi düşünce kategorisi içerisinde Kemalizm, milliyetçilik ve
muhafazakârlık ideolojisi açısından doğrudan üretirken, liberalizm ve neoliberalizm ideolojilerini dolaylı yoldan
üretmektedirler. Sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamalarının yeniden üretim sürecinde üst yapı olarak
bakanlık ve kurum önemli rol oynamaktadır. Eğitim-öğretim uygulamaları örtük programın okul iklimi
boyutunda kurumun eğitim felsefesinde beklentilerle ortaya koyduğu Atatürkçülüğü ve yaşam becerilerine vurgu
yapan değerleri içermektedir. Sınıf iklimi açısından da eğitim-öğretim uygulamaları kurumun ilerlemeciliğe
dayanan liberalizme yönelik öğeler içermektedir. İnformal kuralların ideolojik yansıması öğretmen ve öğrenci
açısından iki boyutta değerlendirilebilir. Öğretmen açısından öncelikler bağlamında neoliberalizmin rekabet,
paylaşım, hesapverebilirlik, güven boyutları ön plana çıkarken öğrenci açısından Atatürkçülük, milliyetçi ve
muhafazakâr ideolojinin göstergelerine rastlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: İdeoloji, milli eğitim ideolojisi, yeniden üretim, liberalizm, milliyetçilik, muhafazakarlık ve
Atatürkçülük
Abstract. The aim of this study is to investigate the re-production practices of national education ideologies of
private primary school teachers. The study was designed qualitatively and field research was conducted with
school ethnography. The field of the research was a private teaching institution in Ankara, Turkey. Data was
obtained from detailed interviews with eight primary school teachers; their observations and documents related to
their classes and coterie meetings. Data obtained were analysed with descriptive and content analysis techniques.
The findings of the study were given within the frame of themes, categories and codes which were determined
based on the problem statement. The results found at the end of the study are: While the primary teachers
produce the ideology concept in terms of Kemalism, nationalism and conservatism directly, they produce the
ideologies of liberalism and neoliberalism indirectly in the category of political thought. As upper structure,
ministry and institution play a significant role in re-production process of teaching practices of primary teachers.
6
7
Bu çalışma yazarın, Prof. Dr. Ziya Selçuk’un danışmanlığında hazırladığı 10.11.2014 tarihinde savunulmuş doktora tezinden üretilmiştir.
Sorumlu Yazar: Dr. Turgay Öntaş, [email protected]
74
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Teaching practices include Kemalism, which the institution presents via the expectations in educational
philosophy, in the hidden curriculum of school climate. In terms of school climate, teaching practices include
elements related to liberalism based on constructivism. Ideological reflections of informal practices are evaluated
in two dimensions as teacher and student. Priorities for the teacher focused on competition, collaboration,
accountability and confidence within the framework of neo-liberalism, Students indicated priorities of Kemalism,
nationalism and conservatism in their ideological reflections.
Keywords: Ideology, ideologies of national education, reproduction, liberalism, nationalism, conservatism and
Kemalism
Giriş
İdeoloji kavramı pek çok tartışmanın merkezinde olması gereken bir kavramken, kavramın olumsuz
kullanımının yaygın olması neticesinde kavram göz ardı edilebilmektedir. İdeoloji toplumsal
gerçekliğe bağımlılığı yanlış anlayan bir tavırdan, eylem amaçlı bir inançlar kümesine; bireylerin kendi
ilişkilerini yaşadıkları kaçınılmaz ortamdan egemen siyasi gücü meşrulaştıran yanlış düşüncelere kadar
her şeyi açıklayabileceği gibi çok farklı anlamları içermektedir (Žižek, 2013). Eğitimde ideolojinin
yerini tartışmak temelde devlet-toplum ilişkisini ve sonrasında toplum-birey ilişkisini kurmayı
gerektirir (Evkuran, 2009). İdeolojilerin eğitimle ilişkisi tespit edilirken ideolojilerin genel çerçevesi
çizildiğinde eğitim uygulamalarının ideolojik kökenleri hakkında bilme düzeyine katkı sunulabilir. Bu
doğrultuda ideolojilerin eğitim açılımlarını betimlemek gerekir. 19. yüzyıldan günümüze ideolojilerin
temel karakteristikleri üzerinden liberalizm, muhafazakârlık, Marksizm, sosyal demokrasi, milliyetçilik,
anarşizm, feminizm, faşizm ve korporatizm gibi farklı ideolojiler ortaya çıkmıştır.
Liberaller ekonomiyi modernize etme çabası içindedirler. Liberallere göre eğitim politikası ekonomi
eksenlidir ve öğretimle ücretli emek arasında kurulacak ilişki temelinde oluşturulan performans
ölçütleri üzerinden eğitim tanımlanmalıdır. Ayrıca liberaller okulları sponsorluk, vergiler, krediler ve
diğer pazarlama stratejileri aracılığıyla piyasa içinde konumlandırarak çok daha rekabetçi bir kimliğe
büründürme içerisindedirler (Apple, 2009). Neo-liberalizm de genel olarak sermayeyi ve piyasayı
korumayı, maliyet-faydayı, verimliliği ve girişimci bireyin ön plana çıkarılmasının yanında okullarda
hesapverebilirliğin fazlaca önemsenmesi, standartlaştırma, test sonuçlarına bağlı sıralamalar ile
karşılaştırmaların yapılması, devletin bireyin refahı için daha az sorumluluk alması, insan sermayesinin
geliştirilmesini önemser (Baltodano, 2012; Çelik, 2012; Hursh, 2005; İnal, 2008; Loh ve Hu, 2014).
Muhafazakârlık temelde iki temel özelliğe sahiptir: İnsan doğasına, köksüzlüğe, denenmemiş buluşlara
güvensizlik ve tarihsel süreklilik ile geleneksel çevreye duylan güvendir. Muhafazakârlık sıradan
insanın iyi düzenlenmiş bir devlette sadakat, yurtseverlik, dindarlık gibi ilke ve erdemleri
gösterebileceğini ümit eder (Güler, 2008; Heywood, 1999). Milliyetçilik kitle toplumunun inşasını ve
gelenekselin korunmasını savunur. Milliyetçi iddialar kendine özgü bir milletin var olduğu
varsayımına dayanır. Kendi milletinin çıkar ve değerlerini diğer milletlerin çıkar ve değerlerinden
üstün görür. Milletin bağımsız olması gerektiğini ileri sürer (Kerestecioğlu, 2008).
Marksist ideoloji herkes için daha yüksek bir eğitim seviyesi, zihinsel ve kol emeği arasındaki ayrımın
üstesinden gelinmesi, okulla iş arasındaki farkın ortadan kaldırılmasını savunur. Ayrıca her çocuk
erken yaşta toplumsal olarak gerekli üretim içerisinde yer almalı, planlama ve karar verme sürecine
herkes katılmalıdır (Rikowski, 2011; Szaniawski, 1980). Rikowski’ya (2011) göre, devletin eğitimdeki
yeri eğitim için vergilendirme yoluyla finans sağlama, öğretmenlerin niteliklerini ve tedrisatı oluşturma
75
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
bakımından asgari yasal bir çerçeve sağlamalı ama diğer tüm yönlerde eğitimin dışında kalmalı ve
pedagojik uygulamayı öğretmenlere, öğrencilere ve işçi hareketine bırakmalıdır.
Faşist ideoloji hem üretmiş olduğu dünya görüşü hem de uygulamadaki karşılığı ile liberalizm ve
sosyalizmden ayrılır. Faşizm, liberalizmin eşit fırsat üzerine kurulu eşitlik idealini, sosyalizmin
sınıfların eşit iktidarı üzerine kurulu eşitlik idealini reddetmektedir. Kitleler karar almak için değil
boyun eğmek için vardır (Örs, 2008). Faşizm dindar değil tersine seküler bir ideolojidir. Faşizmin en
belirgin özelliklerinden birisi de ideal sosyo-politik düzeni kurgularken bireyden hareket etmemesidir.
Akıldan çok duygulara hitap eden, tutarlıktan çok inanca dayanan faşizmin önünde inanmak ve itaat
etmek yatmaktadır (Örs, 2008).
Ekonomi, politik ve toplumsal sistem genel olarak bir ideolojiye dayanır. Kapitalizm, pragmatizm ve
idealizme; komünizm marksizme; liberalizm pragmatizme ve faşizm ise idealizme dayanır (Sönmez,
2005). Eğitim programları da hazırlanırken felsefi, tarihsel, psikolojik, kültürel, siyasal ve ekonomik
koşulların süzgecinden geçer (Ornstein ve Hunkins, 2004; Sönmez, 2007). İdeolojiler belirli bir insan
modeli betimleyerek kendi ideolojisinin ideal insan tipini oluştururken eğitimden yararlanırlar.
İdeolojinin eğitim ve öğretim bağlantısı eğitimi politikalar, hedefler; okul çevresindeki davranış ve
değerleri belirleme ve okulların resmi eğitim programını oluşturan bilgi ve yeteneklere müdahil
olmasıyla olur (Gutek, 2011).
İdeolojinin teknik kontrol olarak okullara yansıması eğitim programı aracılığı ile gerçekleşir (Carlson,
2006). İdeolojinin eğitim ve öğretime etkisi resmi eğitim programının işleyiş sürecinde örtük program
yolu ile iktidarın ideolojisini sağlamlaştırmaya yönelik olabileceği gibi Sönmez’in (2008)
kavramsallaştırdığı karşıt program aracılığı ile mevcut ideolojinin ya da iktidarın güçsüzleştirilmesine
alternatif ideoloji ya da iktidarın sistemi ele geçirmesine yönelik de olabilir. Örtük program resmi
programın gizil amaçlarını kişilere kazandırmak için devreye girebilir (Anyon, 2006). Örtük programın
resmi programı tümüyle ortadan kaldırmak, onu yok etmek, yerine tam tersi olan kendi amaçlarını
koymak gibi bir amacı yoktur.
Milli eğitim ideolojisini ortaya koymak için öncelikle temel de ideoloji kavramından neyin kastedildiği
ve siyasi ideolojilerin genel görüşleri açıklanmıştır. Milli eğitim ideolojisine gelince Cumhuriyet'e
miras kalan tarihsel koşullar kopukluk-süreklilik ikileminde süreklilik kabul edilerek bütüncül analiz
edilebilir (Kansu, 2009). 19. yüzyılda ortaya çıkan milliyetçilik, liberalizm, sosyalizm, feminizm gibi
ideolojiler, dinlerin ideolojileştirilmesi, anayasacılık gibi dönemin siyasal akımları Osmanlı Devleti'nin
toplumsal ve siyasal değişim üzerinde kısmi belirleyici rol oynamıştır (Alkan, 2004). Akpınar’ın
(2014) tespitine göre ise Cumhuriyet Dönemi eğitim sisteminin dayanakları açısından Batı referanslı
olduğu ve ideolojik temelleri materyalizm, pozitivizm, pragmatizm ve Darwinizm içermektedir. Çok
partili hayata geçişle birlikte milli eğitim ideolojisinde farklılaşmalar olmuş olsa da resmi ideolojinin
düşünsel temelleri olan milliyetçilik ve batılılaşma düşünceleri bu süreçte resmi ideolojinin temel
belirleyicisidirler. 1950 tarihinde Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, önce seçmeli yapılan
ve daha sonra kaldırılan din dersleri tekrar programa alınmıştır. 1960 yılına kadar da Demokrat
Parti’nin egemenliğinde şekillenen bir eğitim sistemi vardır (Güven, 2005). 1980’den sonra ise her
zaman olduğu gibi ideal anlamda yine devlet ideoloji olarak kalmış ancak batılılaşma düşüncesi iki
temel özellik üzerinden kendini göstermiştir. Bunlar ekonominin iyileştirilmesine bağlı olan gelişme ve
laiklik söyleminin sürekliliğidir. Hem milliyetçiliği hem de batılılaşma düşüncesini etkileyen ve
toplumsal alana ve toplumsal ilişkilere daha doğrudan bir müdahalesi olan ekonomik uygulamalar ise
1980 sonrası resmi ideolojiyi doğrudan etkilemişlerdir (Öztürk, 2009). 1980 sonrası için Türk Tarih
Tezinden Türk-İslam Sentezi’ne geçiş olduğu da savunulmuştur (Copeaux, 1998).
76
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
1990-2000 döneminde en radikal iki değişiklik ortaöğretim düzeyinde ders geçme ve kredi sistemine
geçilmesi ile 1997 yılında yayınlanan sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim kanunudur. 1997 yılında
yasalaşan sekiz yıllık zorunlu eğitim uygulamasından sonra yayınlanan öğretim programları ise
ilköğretimin bütünlüğüne dayanmaktadır. Bununla birlikte sekiz yıllık zorunlu eğitimin kademeler
arası geçişte imam-hatip okullarına yönelik bir uygulama ve yükseköğretime geçişte katsayı
uygulamasının var olması da seküler görüşlerin yansıması olarak değerlendirilebilir.
Küreselleşme döneminde yaşanan en önemli gelişme öğretim programı reformunun
gerçekleştirilmesidir. Öğretim programı reformunun gerçekleştirilmesi çalışmaları 2003 Mart ayında
başlanmıştır. Öğretim programı reformunun ihtiyaç duyulmasının amacı değişen dünyayı takip etmek,
bilgi toplumu ve ekonomisine dâhil olmak, küresel dünyada daha rekabetçi olmak hedefleri ile
ilişkilendirilmiştir. Öğretim programı reformları ile birlikte uluslararası rekabet piyasalarına uyum
sağlayacak araştırmacı ve yaratıcı bireylerin yetişeceği, işgücünün ve insan kaynaklarının niteliğinin
artacağı öngörülmüştür (Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı [TTKB], 2004).
Eğitim ve ideolojinin bileşenleri bilgi teorisi, öğrenenin rolü ve öğrenme teorisi, öğretmenin rolü ve
öğretim teorisi, öğrenme kaynaklarının uygunluğu, öğrenme durumlarının organizasyonu teorisi, ölçme
ve değerlendirme teorisi, amaçlar ve kazanımlardır (Meighan ve Brown, 2012). İdeolojinin yeniden
üretiminde öğrenme süreçleri bu araştırmada informal öğrenme ile öğrenilen kurallarla
ilişkilendirilmiştir. Bu doğrultuda öğretmenlerin işyerindeki bir başka ifadeyle okuldaki günlük
yaşamlarında karşılaştıkları durumlardan nasıl öğrendikleri ve öğrendiklerini nasıl yansıttıkları
informal işyeri öğrenmesi olarak kavramsallaştırılabilir. Eğitim ideolojilerinin uygulayıcısı
öğretmenlerin sistemin belirlediği ideolojik alt yapıyı nasıl benimseyip uyguladıkları sistemin ideolojik
beklentilerinin ne ölçüde uygulandığını gösterir. Devletin ideolojik aygıtı olarak eğitim
uygulamalarında aktif rol alan öğretmenin eğitim-öğretim sürecine yansıyan ya da yansımayan
ideolojisi sistem ile ilişkisini de ortaya çıkarır (Murphy, Mufti ve Kassem, 2009).
Araştırmanın Önemi
Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerinin
incelenmesine yönelik olan bu araştırmada milli eğitim bakanlığı tarafından belirlenmiş hedeflerin sınıf
öğretmenleri aracılığı ile nasıl işlediğini ya da işlemediğini ortaya koyarak, politikacılar ve politika
yapıcıların eğitim politikalarına yönelik yapacakları çalışmalara kaynaklık etmesi araştırmanın önemini
vurgulamaktadır. Eğitimin ideoloji ile bağlantısının kurulup, öğretmen pratiklerinin ideolojiyi nasıl
ürettiğinin incelenmesine yönelik çalışmalar çoğunlukla alan araştırmasından değil Erken Cumhuriyet
Dönemine yönelik tarihsel araştırmalar ile ortaya koyulmuştur. Bu araştırmada özel öğretim
kurumunda sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisi ile ilişkisi bağlamında yeniden üretme
pratiklerinin eğitim sisteminin uygulama boyutununun analiz edebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca
2013-2014 istatistiklerine göre ilkokulda öğrenim gören öğrenci sayısı açısından %3,3; ilkokuldaki
görevli öğretmen sayısı açısından %7,4 ve toplam ilkokul sayısı açısından %3,8'lik bir yer teşkil eden
özel öğretim kurumlarında sınıf öğretmenlerinin ideoloji ile ilişkisinin incelemesi açısından önem
taşımaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı [MEB], 2014) .
Araştırmanın Amacı
Sosyoloji alanında toplumsal yapıyı açıklamak için kullanılan Marx’ın sınıf ve Weber’in statü-kültür
üzerinden açıkladığı çatışmacı paradigma içerisinde yer alan yeniden üretim kavramı eğitimde alt
yapının yeniden üretilmesini içerir (İnal, 2004). Bu araştırmanın amacı da özel öğretim kurumundaki
77
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerini incelemektir. Araştırmanın
genel amacını ortaya koymak amacıyla: "(i) Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin
ideolojiye bakışları milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor? (ii) Özel öğretim kurumundaki sınıf
öğretmenlerinin eğitim-öğretim süreci milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor? ve (iii) Özel
öğretim kurumundaki informal kurallar, sınıf öğretmenleri aracılığıyla milli eğitim ideolojisini nasıl
yeniden üretiyor?" sorularına yanıt aranmıştır.
Yöntem
Desen
Araştırmada nitel araştırma desenlerinden etnografik desen kullanılmıştır. Wolcott (2007) etnografinin
özelliklerini şöyle sıralar; bütüncül, kültürlerarası, karşılaştırmalı, ilk elden deneyimlere dayalı, doğal
ortamında yürütülen, yakın ve uzun süreli devam eden, yargılayıcı olmayan, temelde betimleyici,
spesifik, esnek ve uyarlanabilir, doğrulayıcı, kendine özgü ve bireyseldir. Okul temelli etnografik
araştırma ile okuldaki ve sınıftaki süreçler, örgüt ve kültür ya da öğrenme ortamlarında öğretmen ve
öğrenci beklentilerini şekillendiren unsurlara odaklanılır (Hitchcock ve Hughes, 1995). Bu araştırmada
süreci yakından inceleyebilme, atmosferi doğru aktarabilme, araştırılan konunun anlam dünyasını
anlayabilme ve derinlemesine inceleyebilme amacıyla etnografik desen tercih edilmiştir.
Araştırma Sahası
Araştırma sahasının ilk elden veri toplamaya olanak sağlaması ve araştırmacının araştırma yapacağı
alanı tanıması kolay ulaşılabilir örneklemin bu araştırmada tercih edilmesine gerekçe teşkil eder
(Yıldırım ve Şimşek, 2011). Araştırma sahasını Ankara ilindeki bir özel öğretim kurumu ve bu
kurumda görev yapan sekiz sınıf öğretmeni oluşturmaktadır. Araştırma sahası olan kurum 2002-2003
eğitim-öğretim yılında kurulmuştur. Saha araştırmasının yapıldığı 2013-2014 yılında anaokulu, ilkokul,
ortaokul ve lise düzeyinde 36 şubede, 361 kız 399 erkek olmak üzere 760 öğrenci kurumda öğrenim
görmektedir. Araştırma sahasında toplam 17 sınıf öğretmeni görev yapmaktadır. Araştırmada katılımcı
olan sekiz sınıf öğretmenine ait çeşitli özellikler Tablo 1’de gösterilmiştir.
Cinsiyet değişkeni açısından katılımcı öğretmenlerin % 87,5'i kadın % 12,5' i erkektir8. MEB 2013
eğitim istatistiklerine göre özel öğretim kurumları ilkokul düzeyinde istihdam edilen
öğretmenlerin %74,8' i (15385) kadın, %25,12'si (5161) erkek iken 2014 eğitim istatistiklerinde
ilkokuldaki öğretmenlerin %75,96'sı (16160) kadın iken %24,03'ü (5113) erkektir. Kadın
öğretmenlerin kamu ilkokullarındaki oranı %58,16'dır. İlkokulda kadın öğretmen dağılımı OECD
ortalaması % 82, ABD %86, Çin % 57,6, Finlandiya %78,6'dır (Özoğlu, Gür ve Altunoğlu, 2013).
Araştırmanın gerçekleştirildiği ilkokulda kadın sınıf öğretmenlerin istihdam oranın yüksek olduğu ve
bunun dünya da önde gelen bazı ülkeler ile benzer olduğu görülmektedir. Ayrıca, araştırmaya katılan
sınıf öğretmenlerinin yaş, kurumsal ve mesleki deneyimlerine bakıldığında başlangıç düzeyinde
oldukları söylenebilir.
Katılımcılar arasında bir erkek öğretmen bulunması katılımcının etik ilkeler doğrultusunda kimliğinin açıkça
belli olmaması adına cinsiyet bilgisi verilmemiştir.
8
78
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Tablo 1.
Katılımcı Sınıf Öğretmenlerinin Kişisel Özellikleri
Katılımcılar
Yaş
Aliye
Benay
Canan
Deniz
Emine
Fatma
Gizem
Hatice
33
31
28
38
28
30
32
32
Mesleki Kıdemi
Kurum
Kıdemi
3
6
3
11
3
5
5
5
10
6
6
13
3
5
7
9
Okuttukları Sınıf
Düzeyleri
1-2-3-4
2-4-5
1-2-3-4-5
1-2-3-5
1-2-3-4
1-2-3-4
1-2-3
1-2-3-4-5
Verilerin Toplanması
Bir araştırmanın etnografik araştırma olabilmesi için öncelikle katılımcı gözlem tekniği ile veri
toplanış olması gerekir (Hammersley, 2006). Etnografik araştırmalarda araştırmacı çalıştığı sosyal
alanı ziyaret etmek yerine ilgili sosyal alanda yaşamayı tercih etmelidir (Emerson, Fretz ve Shaw,
2008). Okul temelli etnografik araştırma ile okuldaki ve sınıftaki süreçler, örgüt ve kültür ya da
öğrenme ortamlarında öğretmen ve öğrenci beklentilerini şekillendiren unsurlara odaklanılır
(Hitchcock ve Hughes, 1995). Bu araştırmada süreci yakından anlayabilme ve derinlemesine
inceleyebilme amacıyla etnografik desen tercih edilmiştir.
Bu araştırmada veriler 2013-2014'ün iki dönemi ve 2014-2015 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde
toplanmıştır. Araştırmacı 2009-2010 eğitim-öğretim yılından beri ilgili kurumda görev yaptığından,
veri toplama ve gözlem sürecini gerçekleştirdiği sahada yabancılık yaşamamıştır. 03.03.201404.04.2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen yarı-yapılandırılmış görüşmelerde mekân olarak
görüşülen kişilere uygun mekânlar seçilmiştir. Veriler not alma ve video kaydı ile toplanmıştır.
Araştırmada etik ilkelerin sağlanması için araştırmacı tarafından katılımcı bilgilendirme formu
hazırlanmıştır. Katılımcı bilgilendirme ve izin formlardan biri araştırmacıda diğeri de katılımcıya
kalmak koşuluyla 21.02.2014 tarihinde okulda katılımcı bilgilendirme ve izin formu eşliğinde
açıklamalar yapılarak izin formu imzalanmıştır.
Araştırmada gözlem veri toplama yöntemlerinden biridir. Araştırmacı araştırma sahasında çevresel ve
aktif üye rolünde gözlemcidir. Araştırmacı gözlem sistematiğini sağlamak için Morrison’un (1993)
fiziksel yapı, insani yapı, ilişkisel yapı ve programsal yapı unsurları da dikkate alarak gözlem formu
geliştirilmiştir. Alan notlarının bir kısmı betimsel bir kısmı ise analitik notlar olarak alınmıştır.
Derslere yönelik katılımsız gözlemde videografi tekniği kullanılmıştır. Videografide öğrencilerin ve
öğretmenlerin kameraya karşı duyarlılığının azalmasını sağlamak amacıyla deneme video çekimleri
planlanmıştır (16 ders saati). Asıl ders videografilerinde 1. sınıf düzeyinde Türkçe, 2. sınıf düzeyinde
Hayat Bilgisi ve Matematik, 3. sınıf düzeyinde Türkçe ve Matematik, 4. sınıf düzeyinde Türkçe, Fen
ve Teknoloji, Sosyal Bilgiler derslerinin her birine ait iki dersle sınırlıdır. Katılımlı gözlem ile de ders
dışı etkinliklerin ideolojinin yeniden üretimi açısından veri teşkil edeceğinden 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı, 24 Kasım Öğretmenler Günü, 10 Kasım Atatürk'ün Ölüm Yıldönümü ve 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenlerinde gözlem yapılmıştır. Katılımlı gözlem zümre toplantıları
03.03.2014-03.04.2014 tarihleri arasında yapılmıştır.
79
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Araştırmada her biri 45-60 dakika arası süren görüşmelerden 382 dakikalık görüşme videosu ve bu
videolara ait 90 sayfalık transkript elde edilmiştir. Gözleme ait her biri 35 dakikalık 16 ders video
kaydı ve notları, dört tören ve dört zümre toplantısı gözlemi, dokümanlardan 82 sayfalık öğretmen el
kitabı, 46 sayfalık veli el kitabı, 32 sayfalık ders planları, ders esnasında kullanılan materyaller,
mevzuat belgeleri ve çeşitli saha notları veri olarak toplanmıştır. Bu çalışmada dokümanların
kullanılmasının temel amacı kurumun öğretmen ve velilerden beklentilerini ortaya koyan formal
görüşleri, derslerde ve ek etkinliklerde kullanılan materyallerin içeriğini inceleyebilmektir.
Verilerin Analizi
Etnografik araştırmada veri analizi; betimsel analiz ya da içerik analizi yaklaşımı ile yapılır. Temel
amaç araştırmaya konu olan kültürün tanımlanması ve bu süreçte de bu kültürü oluşturan bireylerin ya
da grupların algılarının, deneyimlerinin ve tutumlarının kendi bakış açılarından aktarılmasıdır
(Yıldırım ve Şimşek, 2011). Verilerin analizinde, nitel veri analizi tekniklerinden betimsel analiz ve
içerik analizi tekniği kullanılmıştır. Betimsel analizde, katılımcı görüşlerini çarpıcı bir şekilde
yansıtmak amacıyla doğrudan alıntılara sık sık yer verilmiştir. İçerik analizinde, görüşme, gözlem ve
dokümanlarda yer alan veriler bağlamı göz önünde bulundurularak belirlenmeye çalışılmıştır. Nitel
araştırmada temalar, örüntüler, süreçler oluşturmak, karşılaştırmalar yapmak ve kuramsal açıklamalar
için veriler kodlanmıştır. Çalışmadan elde edilen veriler üç kişi (araştırmacı, öğretmen eğitimcisi ve
eğitim sosyoloğu) tarafından ayrı ayrı incelenerek sınıflandırılmıştır. Yapılan sınıflandırmalar sonucu
elde edilen kodlar, kategoriler ve temalar birbirleriyle karşılaştırılmış ve bu kapsamda veriler üzerinde
tekrar bir analiz yapılmıştır. Çalışmada elde edilen verilerin fazla olması ve bu verilerin daha anlamlı
bir biçimde sunulması için her bir tema içeriği kategori ile birlikte sunulmuştur. Kategorilerin
belirlenmesinde temanın bütünlüğünün bozulmamasına dikkat edilmiştir.
Geçerlik ve Güvenirlik
Araştırmacı veri toplama sürecini ayrıntılı biçimde betimleyerek okuyucuların olası sorularını
düşünerek raporlaştırmıştır. Araştırma sürecinde belirli aralıklarla elde edilen veriler kısa yoldan
denetlenerek araştırmanın güvenirliği gözden geçirilmiştir. Araştırmacı araştırma sürecinde uzman
denetimi ile araştırmacı sürecine dair dönütler alınmıştır. Araştırmacı veri çeşitliliği ve veri toplamada
yöntemsel çeşitliği kullanarak çeşitleme yoluyla güvenirliği sağlamaya çalışmıştır. Katılımcı teyidi ile
araştırmacı süreç içerisinde okul ile ilgili edindiği izlenimleri katılımcılarla paylaşmıştır. Araştırmacı
farklı veri toplama araçları (gözlem, görüşme ve dokümanlar) ile topladığı verilerden birbirini
destekleyen bulgulara araştırmada yer vermiştir. Katılımcının araştırdığı olguyu uzun süre
gözlemlemesi araştırmanın güvenirliğini artırmıştır. Araştırmacı betimsel geçerliği ayrıntılı betimleme,
yorumlayıcı geçerliği veri toplama sürecinde gözlediklerini çapraz doğrulamalar ve derinlemesine
analiz yaparak, kuramsal geçerlik araştırma sürecinde uzmanlar ile yapılan değerlendirmelerde ortaya
konulan analizlerle, örneklemin araştırmaya uygun tayin edilmesiyle geçerlik sağlanmıştır.
Bulgular
Araştırmanın bulguları araştırma sorularına bağlı olarak belirlenen temalar, kategoriler ve kodlar
çerçevesinde verilmiştir. Birinci tema kapsamında ideolojinin yeniden üretimi siyasal düşünce
kategorisinde Kemalizm, muhafazakârlık, milliyetçilik, liberalizm ve neoliberalizm; kültür
kategorisinde değer ve inanç, ritüeller ve semboller; düşünceler bilimi kategorisinde sistem bağlamında
80
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
ortaya koyulmuştur. İkinci tema olan sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamalarının eğitim
ideolojisini yeniden üretiminde program kategorisi öğretim programları, belirli gün ve haftalar, örtük
program bağlamında; endoktrinasyon kategorisi değer eğitimi ve hâkim düşünce kategorilerinde
açıklanmıştır. Üçüncü tema ise roller, öğrenme yolları ve öğrenmeyi etkileyen bireysel ve bağlamsal
faktörler kategorisi ile sunulmuştur.
Tema 1: İdeoloji Kavramının Yeniden Üretimi
Bu tema altında sunulan bulgular, araştırmanın birinci sorusuna yanıt verecek niteliktedir.
Araştırmanın birinci sorusu şöyledir: Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin ideolojiye
bakışları milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor? İdeoloji kavramının farklı içeriklere sahip
tanımlarının olduğu literatürün yanında öğretmenlerin kavrama yükledikleri anlam çeşitliliği ile de
desteklenerek bulgular ortaya koyulmuştur.
Siyasal düşünce kategorisinde Kemalizm, milliyetçilik, muhafazakârlık, liberalizm ve neoliberalizm
kategorilerinde sınıf öğretmenlerinin ideolojiye bakışlarının milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden
ürettiğine odaklanılmıştır. Sınıf öğretmenleri ile yapılan görüşmelerde sınıf öğretmenleri (Aliye, Canan
ve Emine) ideolojiye bakış açılarını siyasal düşünce açısından Kemalizm ve milliyetçilik üzerinden
ortaya koymaktadırlar. Muhafazakârlık, liberalizm ve neoliberalizm ise değer eğitimi, informal
kuralların yeniden ürettiği davranışlarla açığa çıkmaktadır. Sınıf öğretmenlerinin siyasal düşünce
olarak Kemalizm ve milliyetçilikle ilgili görüşleri aşağıda verilmiştir:
Aliye: Sonuçta her insanın bir ideolojisi vardır. Mesela bana 10 yıllık bir öğretmen olarak ‘İdeoloji
nedir?’ diye sorarsan Atatürkçü, cumhuriyete bağlı bir öğretmenim aslında derim.
Emine: Bende Türk kültürüne aşırı bağlılık olduğu için bilmeleri gerekiyormuş gibi çoğu yeri
ayrıntısı ile anlatıyorum. Bunu Türk kültürü ya da dini boyutuyla alakalı etkileme değil de
bilmeleri gerektiği için anlatıyorum. Çocukların sorularıyla konuyu ister istemez oraya götürüyor.
Çocukların sorularıyla. Ben mesela Atatürkçülük, milliyetçilik konularına vurgu yapıyorum.
Elimde olmadan yapıyorum. O sırada onu yaparken buluyorum. Bazen Atatürk'ün Samsun'a
çıkışında Vahdettin'le olan ilişkilerini anlatırken çok fazla Vahdettin'in olumsuz anlatılan yerleri
varken haklı bulduğum yerleri de anlattım. Sen de çocukları bir Türkçü, bir akımla anlatıyorsun
ama öyle yapmak istemiyorum ama etkilediğimin farkındayım.
Milli eğitim temel ilkeleri arasında ideolojik ilişkilendirmelerde ortaya çıkan Kemalizm, milliyetçilik
ve muhafazakârlık siyasal düşünce olarak sınıf öğretmenleri tarafından yeniden üretilmesini meşru
kılması resmi çerçeve ile ilişkilidir. Bu çerçeveyi yansıtan maddeler şöyledir:
 MEB öğretim programlarını uygulamakla görevli sınıf öğretmenin, öğretim programlarını hazırlayan
kurum olan MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı yönetmeliği madde 6 a) ‘Millî eğitimin genel amaç
ve temel ilkeleri ile evrensel değer ve standartları göz önünde bulundurarak kalite, eşitlik ve etkililik
ilkeleri ile millî ve toplumsal değerlere dayalı olarak eğitim sistemini geliştirme çalışmalarını yürütme’
görevi,
 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu 6. madde ‘Kurumlarda eğitim-öğretim ve yönetim, 1739
sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda ifade edilen Türk Millî Eğitimi’nin genel amaç ve temel
ilkelerine uygun olarak yürütülür. ve madde 9 ‘Kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman
öğretici ve usta öğreticiler, bu kanun hükümleri saklı kalmak üzere; b) Yetki, sorumluluk, ödül ve
cezalar ile bunların uygulanması bakımından; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ madde 6 ödev ve
sorumlulukları (MEB, 2007a),
81
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
 Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenleri kamu görevlisi olmasalar bile Özel Öğretim Kanunu 6.
maddede yer alan 657 sayılı kanunla ilişkileri dolayısıyla asli devlet memurluğuna atananların yemin
merasimi yönetmeliği madde 2 ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Atatürk İnkılâp ve İlkeleri’ne,
Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliği’ne sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti
kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk
Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek
için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir
hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış
halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.’ ilkesi,
 Öğretmenler günü kutlama yönetmeliği 4. madde a bendi ‘Bütün öğretmenlerin Atatürk İnkılâp ve
İlkeleri ile Atatürk'ün eğitim ve öğretime ilişkin düşünce ve idealleri doğrultusunda birlik ve
beraberliklerini sürekli kılmak’ görevi.
Atatürk milliyetçiliğinden farklı olarak sınıf öğretmenlerinin değerler üzerinden betimlediği, ‘Türk
kültürü ve tarihini oluşturan temel öğeleri ve süreçleri kavrayarak milli bilinç ve kültürel mirasın
korunması’ milliyetçilik ve muhafazakârlık gibi siyasal düşünceler olarak kendini gösterir.
Neoliberalizm ise özel öğretim kurumlarında görev yapmakta olan sınıf öğretmenlerinin kurum
aracılığıyla ortaya konulan formal kuralların ve kurum-öğretmen-veli aracılığıyla üretilen informal
kuralların yansıması olarak yer alır. Neoliberalizm siyasal düşüncesine sınıf öğretmenlerinin kavramsal
olarak hâkim olmaması doğrudan kendileri aracılığıyla böyle bir bakış açısını ortaya koyamamalarına
bağlanabilir. İlişkisel anlamda öğretmenlerin günlük uygulamalarını ideolojik tasniflere bağladıkları ve
tutarlılık gösterdikleri, kavramsal düzeyde söylenemez. Günlük uygulamaların -pedagojik olarakideolojik bağlantısı öğretmenler tarafından pek yapılmamaktadır.
İdeolojiyi doğrudan siyasal düşünce yerine, değer ve inanç; ritüel ve semboller üzerinden
değerlendiren sınıf öğretmenleri (Benay, Canan, Emine, Gizem) Türk kültürü ve geleneklerini, günlük
yaşamda insani ilişkileri düzenleyen nezaket kuralları üzerinden ele almışlardır. Değer ve inançlarla
bağlantılı olarak ritüel ve sembollerin oluşumu gerçekleşmektedir. Kültür bağlamı siyasal düşünceler
arasında öne çıkan milliyetçilik ve muhafazakârlık ile ilişkilendirilebilir. Öğretim programlarının
içerisinde örtük program ile de verilmeye çalışılan kültür endoktrinasyon aracılığıyla eğitim sisteminde
yeniden üretilir. Öğretim faaliyetlerinin amaçlı etkinlikler olması ise endoktrinasyonu meşru kılar.
Sınıf öğretmenlerinin örneklerinde de eğer ki endoktrinasyonun gerçekleştiği öğrenci, ailesi ve
öğretmenin uyumu söz konusu ise sorun teşkil eden bir durum yoktur. Burada kritik kavram ‘uyum’dur
(Cbessum, 2012). Uyumdan kasıt; kurumun, ailenin ve öğretmenin ideolojik anlamda ayniliğidir.
Uyum sağlanamazsa öğrenci, ailesi ve öğretmen-kurum arasında çatışma yaşanabilir. Uyum
sağlanmaması durumunda ise öğretmen-kurum ve veli arasında sorun yaşanabilmektedir. İdeolojiyi
kültür olarak değerlendiren öğretmenlerin görüşleri aşağıda verilmiştir:
Canan: Mesela bir kere okuma kitabı (Gülmeyi Bilmeyen Cadı, Herminia Mas) vermiştik şubat
tatilinde. Okuma kitabında haç işareti varmış. Aile şubat tatilinde arayıp dedi ki: ‘Canan
öğretmenim, biz aslında genel müdür ile görüşecektik. Ama size haber verelim dedik. Kitapta
haç işareti var. Sizce ne kadar doğru? Keşke bu kitabı seçmeseydiniz.’ dedi. Ben de ‘Çocukların
her şeyi bilmesi gerekiyor. Biz zorla bir şeyleri aşılamak için vermedik. Biz kitabı okuduk
seviyesine uygun bulduk. Herhangi bir sakınca da görmedik içerikte. Onun için verdik.’ dedim.
Mesela yılbaşı fotoğrafı istediler. Fotoğraf çekildi. Çocuğun kafasında şapka vardı. Noel
şapkasıydı. Kırmızı şapkaydı sadece. Ucunda beyaz ponponu olan bir şapkaydı. Aile fotoğrafı
geri gönderdi. Biz istemiyoruz. Biz bunu evimizde asacağız. Bizim eşimiz dostumuz gelecek.
Evimizin bir köşesinde Noel şapkasının olduğu bir fotoğraf istemiyoruz. Bizim çocuğumuzun
fotoğrafında şapka olmasın, dediler. Onun üzerine ben de arkadaki yılbaşı ağacı olmasın dedim.
Onu sıkıntı eden bunu da eder.
82
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Emine: Her yaşta kazanacağı değer-kültür vardır. Bunun üzerine de çıkabiliyor burada.
Programdan dışarı çıkamıyoruz. Ben iki ve üçüncü sınıf çocuklarına denklem anlatamam veya
bir matematik problemini denklem ile anlatamam. Ama söz konusu olan insani değerler veya
ideolojimiz veya mantığımız, düşüncemizde yaş seviyesine gerek yok, bir üst seviyeye
geçebiliriz. Ana sınıfındaki insan beni görüp ‘Günaydın, nasılsınız öğretmenim?’ diyebiliyorsa
ben buradayım diyebiliyorsa çocuk iletişime geçmiş sayılır. Ben bunu yapsın istiyorum.
İdeolojiyi kültür açısından değerlendiren öğretmenler, öğrencilerinin temelde toplumsal yaşamda görgü
ve nezaket kurallarını günlük yaşamlarında beceri haline getirmelerini beklemektedirler. Sınıf
öğretmenlerinin (Benay, Canan, Emine, Gizem) kurum içerisinde yaşantılarında ise örneğin ‘Günaydın’
selamlaşmasını birçok öğretmen yakın oldukları meslektaşları ile yapmaktadırlar. Öğretmenler ve
öğrenciler arasındaki selamlaşma ritüeli kurum içerisinde oldukça önemsendiğinden zümre başkanları
toplantısı ve genel toplantıda öğretmenlerin örnek olması gerektiği ve kurum genelinde selamlaşmanın
gerekli olduğu vurgulanmıştır.
İdeoloji kavramı idealar bilimi olarak ortaya çıkmıştır (Özbek, 2011). Sınıf öğretmenlerinin siyasal
düşünce ve kültür kategorileri dışında hedef alanlarını niteliği ve kapsamı bakımından üç ana gruba
ayrılan uzak hedefler, genel hedefler ve özel hedefler ile ilişkilendirmişlerdir. İdeolojiyi sistem olarak
gören sınıf öğretmenlerinin görüşleri aşağıda yer almaktadır:
Aliye: İdeoloji deyince aklıma fikir üretmek geliyor.
Benay: Şimdi ideoloji birçok kez konuştuğumuzda herkesin farklı ideolojisi aynı konuda farklı
düşüncesi tanımı vardır demiştik. Burada ideoloji insanın bu süreçteki yaptıkları veya yapmak
istedikleri diyebiliriz.
Emine: Aslında ideoloji kavramı deyince siyasi anlamda bir şeyler geliyor. Sadece siyasi
anlamdaki ideoloji değil. MEB ideolojisi deyince ve diğer konularla bağlantılı sorunca daha farklı
şeyler de aklıma geldi. MEB'in benimsediği uzak hedefler, yakın hedefler, özel hedefler aklıma
geliyor. İktidarın kendi düşüncesi doğrultusunda iyi insan yetiştirmesi de olabilir. Peki iyi insan
nasıl olur? Milletini seven kültürlerine bağlı, milletin çıkarını gözeten davranışları eğitim yoluyla
kazandırma süreci aklıma geliyor.
Gizem: Düşündüğüm bir şeyi gerçekleştirmek için koyulan kurallar, düşlediğimiz sistemdir.
Sistem içerisinde gizli olan açıkta olmayan kurallarda olabilir, örtük kurallar. Amaca ulaşmak
için önündeki her engeli kaldırmak için girdiğin izlediğin yol diyebiliriz.
1739 Sayılı Türk Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2. maddesinin son fıkrasında, Türk milli eğitiminin
uzak hedefi şöyle belirtilmektedir:
Bir yandan Türk vatandaşlarının ve Türk toplumunun refah ve mutluluğunu artırarak; öte yandan
milli birlik ve bütünlük içinde ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı desteklemek ve
hızlandırmak ve nihayet Türk ulusunun çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı
yapmaktır.
Genel hedefler Milli Eğitim Temel Kanunu’nda temel eğitimde;
Her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve
alışkanlıkları kazandırmak; onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek
olarak verilmiştir. Özel hedefler ise derslere yönelik hedeflerdir. Sınıf öğretmenlerinin düşünceler
bilimi olarak ideolojiyi açıklamaları öğretim programları açısından özel, uzak ve genel hedefler
83
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
açısından ise yurttaş yetiştirme kategorilerinde değerlendirilebilir. Milli eğitim ideolojisinin eğitim
sistemi açısından uzak, genel ve özel hedefler ile ilişkilendirmek ideoloji ve sistem bakış açısını ortaya
koymaya yöneliktir. Sistem açısından ideolojinin öğretmen tarafından ortaya konuluşu esasında kendi
içerisinde tutarlılığı göstermektedir.
Tema 2: Eğitim-Öğretim Uygulamalarının Milli Eğitim İdeolojisini Yeniden Üretimi
Özel öğretim kurumları MEB'e bağlı kurumlardır. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı'nın programları
özel öğretim kurumlarında da uygulanır. Sınıf öğretmenleri programları girdikleri sınıf düzeyine ait
öğretmen kılavuz kitabı, öğrenci ders ve çalışma kitabının yanında kullandıkları ek kaynaklar aracılığı
uygularlar. Program sınıf öğretmenleri için temelde kazanımları takip etmek için kullandıkları bir
kılavuzdur. Özel öğretim kurumlarındaki sınıf öğretmenleri kılavuz kitabın yanında ek kaynaklar
yardımıyla derslerini işleyebilmektedirler. Kurumun eğitim-öğretim uygulamalarında öğretmenler
tarafından üretilen ders planları bulunmaktadır. ‘Doğrudan öğretim’ ders planı olarak tanımlanan bu
planlarda, kazanımlar kılavuz kitaba bağlı olarak yazılmaktadır. Doğrudan öğretim planlarının
yapısında kazanımlar, önceki bilgileri gözden geçirme, açıklamalar, modelleme, rehberli uygulama ve
bağımsız uygulamalar yer almaktadır. Kurum bu ders planı uygulamasını ‘ ... Öğretim Sistemi’ olarak
kendine özgü hale getirmiştir. Doğrudan öğretim planları oluşturulurken kurumun eğitim ilkeleri
gereğince çoklu zekâ yaklaşımı ve bireysel öğrenme stillerine önem verilir. Sınıf öğretmenleri
girdikleri sınıf düzeyine göre farklı materyaller kullanabilmektedir. Öğretmenlerin kendi aralarında
kaynak kitap olarak niteledikleri farklı yayınevlerine ait MEB (2009a; 2009b; 2009c; 2009d)
kazanımlarına uygun içerik ve eğitim durumları açısından özel öğretim kurumundaki öğrencilerin
ihtiyaçlarını gidereceklerini düşündükleri yayınları tercih etmektedirler.
Gözlem yapılan farklı sınıf düzeylerindeki Türkçe derslerinde içerik ve söylem açısından öne çıkan
durumlar konu alanlarının ve kazanımlarının gerektirdiği biçimde derslerini işlerken duruma göre
güncel olaylara ve durumlara değindikleri gözlenmiştir. Matematik programında açıkça Atatürk’ün
önderliğinde ölçme birimlerine getirilen yenilikler 4. sınıfta uzunlukları ölçme, tartma, sıvıları ölçme,
zamanı ölçme alt öğrenme alanları işlenirken ayrı ayrı irdelenmesi gerektiği de belirtilir. Cumhuriyet
tarihi ve Atatürk’ün hayatı ile ilgili problemler çözdürülür. Matematik derslerine yönelik gözlemlerde
öne çıkanlar aşağıda verilmiştir:
Canan öğretmen ilk dersinde matematikte zamanı ölçme konusunda saatler-akrep-yelkovan, buçuktam kavramlarına yönelik kazanımlara bağlı olarak dersini işlemiştir. Matematik öğretimi amacı
dışında söylemde bulunmamıştır. Deniz öğretmen sıvıları ölçme konusunu anlatırken sıvılara örnek
istemiştir. Öğrenci ‘Ice Tea’ yanıtını verince öğretmen bu sözcüğün nasıl bir kelime olduğunu
sormuş ve öğrenci başka bir dilden geldiğini ifade etmiştir. Öğretmen ‘Bu sözcüğü kullanmalı
mıyız?’ sorusunu sormuştur. Öğretmen Türkçe bir kelime olmadığı için kullanmamamız
gerektiğini ifade etmiştir. Kullanırsak dilimizin kirleneceğini vurgulamıştır. Gizem öğretmen
zamanı ölçme konusunu; saat, takvim ve ölçü birimlerinde Atatürk'ün yaptığı yenilikler üzerinden
anlatmıştır. Zamanı ölçme konusunda tarihleri anlatırken 19 Mayıs, 10 Kasım, 29 Ekim gibi özel
günlerden bahsedilerek takvim anlatılmıştır.
Hayat Bilgisi dersi öğretim programında kişisel değerler olarak öz saygı, öz güven, toplumsallık, sabır,
hoşgörü, sevgi, saygı, barış, yardımseverlik, doğruluk, dürüstlük, adalet, yeniliğe açıklık,
vatanseverlik, kültürel değerleri koruma ve geliştirme yer alırken Atatürkçülük konuları da 2. sınıf
öğretim programı içerisinde yer almaktadır. Dayanışma, yardımseverlik, öğrenim hayatı gibi konulara
vurgu yapılan ‘Okul Heyecanım’ temasında Atatürk'ün yaşamı üzerinden örnekler verilmesi
öngörülmüştür. Benay öğretmen ‘Dün, Bugün, Yarın’ temasındaki hava durumu ve mevsimler
84
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
konusunu işlemektedir. Öğretmen hava durumunu anlatırken Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün
sayfasını öğrencilerle birlikte ziyaret ederek resmi bilgiye ulaşmanın yolunu göstermiştir. İkinci dersini
anlatan öğretmen doğal-yapay kavramını günlük hayatlarıyla ilişkilendirerek yan anlamları ile
tartışmaya açmıştır.
‘Küresel Bağlantılar’ teması ‘Uzaktaki Arkadaşım’ ünitesi içerisinde ülkelerin kültürleri konusunu
işleyen Emine öğretmen kıtaları ve ülkeleri anlatırken milli kültür öğelerine gelmiş ve Milli
Mücadele'de aslında ortak duygular ve ortak düşüncelerin göstergesidir. Bağımsızlık için bir araya
gelen Türk toplumu bunun için savaşıyor. Bu durumda milleti diri tutan özelliklerden biri de budur.’
şeklinde açıklamada bulunmuştur. Türkiye için bağımsızlık örneği verilirken kültürel öğeler ön plana
çıkarılmıştır. İkinci derste 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesinde yaşanan ve 301
madencinin maden ocağındaki göçük altında kalmasıyla yaşamlarını kaybettiği günün ertesi olması
dolayısıyla Soma olaylarından bahsedilmiştir.
‘Bu bir iş kazası değil. Oradaki insanların çalışma şartlarından bahsediliyor. Milli birlik, beraberlik,
şuur böyle günlerde belli olur. Sırf başka yerlerdeki insanlar ısınsın diye can verdiler. Bu ülkede
can güvenliği için tedbirler alınmıyorsa devlet nerede? Olayların karşınında duyarsız olmamak
gerekiyor. Yaşananlar karşısında duyarlı olun, takip edin. Anlaştık mı?
Öğrenci: Çıkarılan bir adam beni bırakın arkadaşımın karısı hamile onu kurtarın diyor.
Öğretmen: Kurtarılan biri ambulansa bindirilirken kirletmeyeyim diyor. Adam o kadar alt tabakada
görülmüş ki... Yazık. Dünyadaki farklı kültürlerin özellikleri. Bölgelerin ekonomik faaliyetleri.
Aile diğer uluslar içinde geçerlidir. Kültürel öğeler her ülkeye aittir.’
Sınıfa yansıyan politik söylemler derslerin içeriğine bağlı olarak değişmekle birlikte temelde
öğretmenlerin ideolojiye bakış açılarıyla tutarlılık ortaya çıkmaktadır. Deniz ve Emine öğretmen
görüşmeler esnasında da milliyetçi ve muhafazakâr değerlere vurgu yaptıklarını iletmişlerdi. Burada
dikkat çekici olan matematik dersinde Atatürkçülük vurgusunun yapılıyor olmasıdır. Diğer ders ve
öğretmenler öğretim programının özel hedefleri doğrultusunda sınıf içi uygulamalarını yönlendiriyorlar.
Sınıf içi ve dışı materyal kullanımında sınıf öğretmenlerinin (Aliye, Benay, Emine, Fatma, Gizem)
MEB öğrenci ders ve çalışma kitaplarının içerik ve etkinlikler açısından yetersiz olduğu yönünde
düşünceleri oluşmuştur. Bu nedenle öğretmenler derslerini işlerken temelde ders planları
doğrultusunda oluşturdukları kaynakları da kullanmaktadırlar. Çalışma kâğıtları olarak nitelenen bu
kaynaklar öğretmen ürünüdür. Doğrudan öğretim ders planlarına yansıyan okulun çoklu zekâ ve
bireysel öğrenme stillerine dikkat etme hassasiyeti çalışma kâğıtları içinde geçerlidir. Çalışma kâğıtları
öğrenci çalışma kitabı etkinliklerinin işlevini görmeye yönelik hazırlanmaktadır. Sınıf öğretmenleri
zümreleri içerisinde haftalık olarak ders planları ve çalışma kâğıtlarını görev paylaşımı yaparak
hazırlamaktadırlar. Sınıf öğretmenlerinin hazırlamış oldukları ders planları ve çalışma kâğıtları kurum
organizasyon sistemi içerisinde zümre başkanı, ilkokul müdür yardımcısı ve eğitim koordinatörünün
incelemesinden geçmektedir.
Kurumda sistematik olarak her hafta ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf düzeyinde öğrencilere haftalık
ölçme ve değerlendirme uygulamaları yapılmaktadır. Ölçme ve değerlendirme uygulamalarına ait
raporlarda öğrencilerin bireysel, şube ve sınıf bazlı gelişimleri ortalamalar üzerinden tartışılmaktadır.
Ortalamalara yönelik atfedilen fazla önem ve ‘ortalama fetişizmi’ olarak metaforlaştırılabilecek
analizle de hem öğrencinin hem de öğretmenin başarısının değerlendirildiği örtük mesaj öğretmenler
tarafından algılanmaktadır. ‘Ortalama fetişizmi’ akademik başarıya odaklanan eğitimdeki
neoliberalizmin bir yansımasıdır. Sınıf öğretmenlerinin ortalama fetişizmine yönelik görüşleri şöyledir:
85
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Aliye: Ortalaman yüksekse mesele yok. Onun için insanlar birbirleriyle bir şey paylaşmıyorlar.
Diğer anlamda paylaşım içindeler. Bu ders anlamında, birbirine yardım etme anlamında.
Etkinlikler oluyor. Herkes canla başla çalışıyor. Sınıfların birbirini geçmesi, benim sınıfım
senden daha iyi gibi ders anlamında sıkıntılı tipler var.
Fatma: Meslektaş ilişkilerine ortalamanın iyi olmasının iyi öğretmen, düşük olmasının kötü
öğretmen olarak görülmesi... Ben böyle bir şeye hiç girmedim. Ben bir öğretmenin ortalaması
iyidir diye hiç öyle görmedim. Benim baktığım şeyler öğretmenin ne kadar yaratıcı olabildiği,
öğrencinin seviyesine ne kadar inebildiğidir. İlişkileri nasıl? Çocukla ilişkisi nasıl? Öğretmeni
nasıl görüyor? Bu noktada çocukların çocuklarla iletişiminden dersteki tavırları konuşmaları, ne
kadar yüreklendirdiği karakteri ile bütüncüldür. Ben öğretmenin dersini sürekli izlemeden sınav
sonucuna göre bu iyidir kötüdür diyemem. Sınavdaki başarıyı ölçecek olursak soru tarzlarına
bakmamız lazım. Ben istersem başarıyı %98 de yaparım, %70'te yaparım. Ben çok zorlayıcı
sorular sorarım. Bunu değerlendirenlerin sınıf atmosferine bakması, sınav sorularına bakması
gerekir. Değerlendirenlerin sınav sorularına bakmadan değerlendirdiklerini görüyorum.
Öğretmenler doğrudan ideolojik olarak neoliberalizmi tanımlamasalar bile bu uygulama neoliberalizmi
yeniden üretmektedir. Kurumun eğitim-öğretim sürecini planlarken ders saatlerine yansıttığı velilerin
de özel öğretim kurumu tercih sebeplerinin başında gelen yabancı dile ayrılan saattir. Kurum Türkçe
dersinden sonra en fazla ders saatini İngilizce dersine (tüm ders saatleri içerisinde %23,25)
ayırmaktadır. Özel öğretim kurumunda sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamaları ile milli
eğitim ideolojisini yeniden üretme pratikleri temasında endoktrinasyon kategorisi hâkim düşünce ve
değerler açısından incelenmeye çalışılmıştır. Okulda öğrencilerin sosyal gelişimlerine katkı sağlamak
amacı ile BSÇ (Ben Sorun Çözerim) programı uygulanmaktadır. Bu programda öğrencilerin empati
kurma yöntemini kullanarak sorun çözme becerilerinin gelişmesine katkı sağlanmaktadır. Çocuklara
insanlardan kaynaklanan sorunları fark edecek ve sorunları çözebilmelerine yardım edecek düşünme
becerilerini öğretmek amaçlanmıştır. Sorun çözebilmek için gereken sözcük dağarcığını öğrenme,
kişinin kendisinin ve diğerlerinin duygularını tanıması, diğer kişinin bakış açısını dikkate alma sorun
çözmenin ön becerilerinden olmaktadır.
Program içerisinde yer alan ve MEB 2569 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan sosyal etkinlikler
yönetmeliği çerçevesinde ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında kutlanacak belirli gün ve haftalar
çizelgesine yönelik etkinlikler yapılmaktadır. 10-16 Kasım arası Atatürk Haftası, 24 Kasım'da
Öğretmenler Günü kutlaması belirli gün ve haftalar dâhilinde yapılırken; kutlama ve tören yönetmeliği
kapsamında 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilkokul
kademesinde gerçekleştirilir (MEB, 2007b). Kurumda törenler hafta sonuna denk geldiğinde bile
yapılmaktadır.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde okul koridorları ve sınıflar cumhuriyetin kuruluş dönemlerini
yansıtan resimler ve sözlerle süslenmiştir. 10 Kasım 2013 Atatürk'ü Anma töreni pazar gününe
rastlamış olmasına rağmen saat 8:45'te tören ‘Sonsuzluk oratoryosu, koro, drama ve lirik dans’
etkinlikleriyle gerçekleştirilmiştir. Tören konferans salonunda yapılmıştır. Törende Atatürk'ün hayatı
fotoğraflar eşliğinde klip yapılarak gösterilmiştir. Konferans salonunda Anıtkabir resmi ve Türk
bayrağına yer verilmiştir. Okul müdürü duygulu bir konuşma yapmış, milli eğitim sisteminden
Atatürk'ün silinmek istendiğini vurgulamıştır. 31 Kasım tarihinde tüm okul öğrenci, veli ve
çalışanlarının da katılımıyla Anıtkabir ziyaretine gidilmiştir.
86
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Tema 3: İnformal Kurallar ve Milli Eğitim İdeolojisinin Yeniden Üretimi
Özel öğretim kurumundaki sınıf öğretmenlerinin milli eğitim ideolojisini yeniden üretme pratiklerini
ortaya koymak amacıyla yapılan araştırmanın üçüncü alt problemi ‘ Özel öğretim kurumundaki
informal kurallar sınıf öğretmenleri aracılığıyla milli eğitim ideolojisini nasıl yeniden üretiyor?’
sorusuna yanıt aramaktır. İnformal kurallar teması roller, öğrenme yolları ve öğrenmeyi etkileyen
bireysel ve bağlamsal faktörler kategorilerinde açıklanmaya çalışılmıştır.
Kuruma yeni başlayan öğretmenlere kurumun eğitim felsefesi, günlük rutinleri seminer döneminde
okul yöneticileri tarafından yapılan eğitimler ile tanıtılmaktadır. Öğretmenlere sunulan 82 sayfalık
‘Öğretmen El Kitabı’nda okulun formal yapısına ve günlük rutinlere ilişkin detaylı açıklamalar
bulunmaktadır. Formal yolla öğrenilenlerin yanında öğretmenlerin informal yolla öğrendikleri de
bulunmaktadır. Kurumun örgüt kültürü, öğrenmeler tarafından gözlem, model alma ve yardımlaşma ile
öğrenilmekte ve öğretilmektedir. Sınıf öğretmenleri yatayda zümre içerisinde dikeyde ise sınıf
düzeyleri ile eşleşmektedir. Sınıf öğretmenleri hiyerarşik olarak zümre başkanları, müdür yardımcısı ve
müdüre bağlıdırlar. Okulun uygulamalarına ilişkin yapılması gerekenler zümre başkanı aracılığı ile
sınıf öğretmenlerine iletilmekte ve zümre başkanı tarafından takibi sağlanmaktadır. Sınıf
öğretmenlerinin öncelikle iletişim kurdukları öğretmen, zümre başkanı olmaktadır. Zümre başkanının
öncelikleri okulun günlük rutinlerinin sorunsuz biçimde tamamlanmasını sağlamaktır. Eğer sınıf
öğretmeni kendisine bir öğretmeni model aldıysa model aldığı kişinin özelliği temelde yönetimle en az
sorun yaşayan, yönetime yakın olan öğretmendir. Okul içerisinde yönetime ve güce yakın olmak
ayrıcalık olarak algılanmaktadır. Öğretmen yönetime yakın olursa az sorun yaşayacağını öğreniyor,
hata yaptığında arkasında durulabileceğini, isteklerinin reddedilmeyeceğini biliyor.
Kurum yöneticileri tarafından hazırlanan öğretmen el kitabında sınıf öğretmeninden beklentiler
belirlenmiştir. Sınıf öğretmenleri her sabah dersin başlama zamanından önce okulda bulunarak
öğrencilerini sınıfta hazır biçimde karşılar. BSÇ etkinliği konularını önceden belirler veya rehberlik
servisinin de görüşünü alarak öğrencilerle paylaşır. Her sabah yoklama alır, gelmeyen öğrencileri ilgili
müdür yardımcısına bildirir. Gelmeyen öğrencilerin velileri ile iletişime geçerek gün içinde işlenen
konular ya da bu konuların telafisi ile ilgili bilgilendirme yapar. Sınıfın tertip ve düzenini sağlar. Tören
ve kutlamalarda sınıfıyla birlikte hazır olur, öğrencilerinin düzenini sağlar. Öğrencilerinin akademik ve
sosyal gelişimlerini takip eder, yardıma ihtiyacı olanlar için rehberlik servisi diğer öğretmenlerle
işbirliği yapar. Öğrencilere ait tüm bilgiler ve güncellemeler için e- Okul, Okul-Net vb. bilgilendirme
sistemlerini düzenli olarak kullanır ve Okul-Net sisteminin gün içerisinde takibini gerçekleştirir.
Yemekte öğrencileriyle birlikte olur. Duyuruları sınıfına iletir, dönütlerini toplar ve ilgili birimlere
iletir. Nöbet görevini zamanında ve gerektiği şekilde yerine getirir. Çanta, gereksiz kitap vb. sınıf
içinden çıkarılıp, dolapların amaca uygun kullanılmasını sağlar. Öğrencilerin branş derslerindeki
akademik ve davranış yönlerinden gelişimlerini takip ederek, branş dersliklerine gidişlerini kontrol
eder. Sınıf dışı alandaki uygulamaların başında nöbet görevi gelmektedir. Nöbet sınıf içi ders saati
süresi 26 ders saati geçmeyen sınıf öğretmenleri için bir tam gün ve öğle aralarında 45 dakika olarak
planlanmıştır.
Özel öğretim kurumlarında çalışan sınıf öğretmenleri ve branş öğretmenleri bireysel açıdan iş
güvencesi ve gelecek kaygısı, kurumsal açıdan sunulan hizmetin kalite standardını artırmak ve
yenilikleri takip etmek gibi sebeplerden bireysel ve kurum anlamında kendini geliştirme ihtiyacı
içerisindedir. Kurum içerisindeki öğretmenler kurumun aynı zamanda ‘öğretmen eğitimi’ yaptığını ve
kendilerine öğretmenliği öğrettiğini informal ortamlarda dile getirmektedirler. Sınıf öğretmenleri
arasında kurumdan ayrılan sınıf öğretmenlerinin başka özel öğretim kurumlarında rahatlıkla iş
bulduklarını ifade etmeleri de bu önermeyi desteklemektedir. Kurumun öncü ve rutin uygulamaları
87
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
kurum sahibinin akademisyen kökenli olması ve paylaşımcı yapısı nedeniyle sınıf öğretmenleri
arasında nitelik açısından yayılmasına ve öğretmenlerin uzmanlaşmasına katkı sağlamaktadır.
Kurumun öncü uygulamaları sınıf öğretmenlerinin diğer kurumlardaki meslektaşları arasından öne
çıkarabilmektedir. Günlük rutinlerinde farklı aşamalarda kontrolden geçmesi sınıf öğretmenlerinin
ustalaşmasını sağlamaktadır. Ayrıca sınıf öğretmenleri de bireysel anlamda kendilerinde gördükleri
eksiklikleri gidermek amacıyla akademik metinler okuma, internet araştırması yapma yollarını
kullanarak kendilerini geliştirmeye çalışmaktadırlar. Sınıf öğretmenleri arasında lisansüstü eğitimi
yalnızca Deniz almıştır. Emine ve Fatma ise lisans eğitimlerini sınıf öğretmenliğinin yanında Türkçe
öğretmenliğinde çift ana dal diplomasına sahip olarak tamamlamışlardır. Kurumun öğretmenden
kendini geliştirme alanında beklentileri günlük rutinlerin kalitesinin artmasına yönelik olduğundan
öğretmenlerin günlük rutinler dışında akademik anlamda kendini geliştirme çabalarına pek
rastlanmamaktadır.
Sınıf öğretmenlerinin akademik metinlere ve akademisyenlere yönelik ‘Onlar ne biliyorlar? Sınıfa
girmiyorlar. Asıl iş sınıfta. Oturdukları yerden yazıyorlar. Gelsinler de kendileri uygulasınlar.’ algıları
da kendini geliştirme çabası açısından akademik gelişimden ziyade günlük rutinlere ve kurum
beklentilerine yöneliktir. Kurumun akademik gelişim açısından lisansüstü eğitime devam etmeleri
konusunda talepte bulunanlara yönelik olumsuz bir yanıtı olmamaktadır. Branş öğretmenlerinden talep
edenlere yönelik kurum yöneticilerinin de destekleriyle öğretmenlerin lisansüstü eğitim almalarına
katkı sunulmaktadır.
Okullarda işbirliği, müdürlerle öğretmenler, öğretmenlerle meslektaşları ve okulun aileyle ilişkileri
açısından ele alınabilir (Tschannen-Moran, 1998; 2001). Öğretmenlerin işbirliği, yöneticilerle işbirliği
açısından da ele alınabilir. Kurumda sınıf öğretmenleri eğitim yöneticisi olarak üst yönetici olan
kurucu, genel müdür, kurucu temsilcisi ile okul müdürü, Ana sınıfı 1-2-3.sınıflar müdür yardımcısı, 4.
sınıf müdür yardımcısı ve eğitim koordinatörü ile çalışmaktadırlar. Okul müdürü ile zümre başkanları
(Aliye, Deniz, Gizem, Hatice) zümre başkanları toplantısında doğrudan işbirliği yapmaktadırlar.
Özel öğretim kurumlarında sınıf öğretmenleri profesyonel hesapverebilirlikte mesleki gelişim ve
mesleki yeterlikleri kurum tarafından organize edilen eğitimlere katılarak vermektedirler. Performans
hesapverebilirliği kapsamında sınıf öğretmenleri için özellikle öğrenci kazanım değerlendirmeleri
önemli yer tutmaktadır. Piyasa hesapverebilirliği açısından özellikle velilerin akademik başarı
beklentisi olmaktadır. Ana sınıfa öğrencisini kaydettirmek için gelen veliler bile kurumun orta
öğretime geçiş sınavlarındaki başarı durumunu merak etmesi bu durumu yansıtmaktadır. Bürokratik
hesapverebilirlik açısından mevzuata uyma hususunda sınıf öğretmenlerinin kılık-kıyafet, nöbet
görevleri, arkadaşlarına karşı kaba ve saygısız davranma, yönetimce yasaklanan yerlerde sigara içmek,
siyasi amaç taşıyan sembolleri taşıma; siyasi partilerin, bu partilere bağlı yan kuruluşların, ideolojik
amaçlı dernek ve kuruluşların veya sendikaların siyasî ve ideolojik görüşlerinin propagandasını yapma
açılarından değerlendirilir.
Sınıf öğretmenlerinin siyasi görüş açısından kurum içerisindeki paylaşımları seçim dönemlerinde ya da
medyaya yansıyan güncel gelişmeler üzerine sohbet amaçlı olmaktadır. Kurumda siyasi amaç taşıyan
bir eylem kurum tarafından onaylanacak bir davranış değildir. Özel öğretim kurumlarında
öğretmenlerden beklenen yalnızca öğretmenlerin öğretmenlik yapmasıdır. Sınıf öğretmenleri arasında
siyasi bir derneğe, kuruluşa üye olan da bulunmamaktadır.
Araştırma sahası ve öğretmenler, öğrencilere ve velilere yönelik muhafazakâr ve milliyetçi ideolojinin
okul, kültürel değerleri taşıyan ve koruyan; kültürel mirası ve değerleri yetişkinlerden kültürel bilgisi
tamamlanmamış olan bireylere nakleden, böylece bu değerleri gelecek nesiller adına güvence altına
88
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
alan bir yapıya ve toplumun tüm üyeleri için okulun genel toplumsal rolü kültürel mirası aktarma
hedefine; totaliteryan ideolojinin lider figürü öne çıkabiliyor. Marksist eğitim kuramı sınıfsız bir
toplumun oluşumunu inşa etme düşüncesi ise öğretmenler ve kurum açısından eşitlikten çok adalet
anlayışına vurgu yapılması ve bireyin öne çıkarılması dolayısıyla kendisine pek yer bulamamaktadır.
Sınıf öğretmenlerinin kendilerine yönelik ise daha çok liberal ve neoliberal koşulların yeniden
üretildiği söylenebilir.
Sonuç
Sınıf öğretmenlerinin ideoloji kavramının içeriğine yönelik net olmayan bakışları ve kendi
ideolojilerini ortaya koymadaki kavramsal ve eylem tutarlılığı arasındaki net olmayan ilişkiler
ideolojinin tarihsel süreçteki uzlaşılmaz ya da belirsizlik üzerine yapılandırılan içeriğini yeniden üretir
niteliktedir. Sınıf öğretmenleri ideoloji kavramını siyasi düşünce kategorisi içerisinde Kemalizm,
milliyetçilik ve muhafazakârlık ideolojisi açısından "doğrudan" üretirken, liberalizm ve neoliberalizm
ideolojilerini "dolaylı" yoldan üretmektedirler. İdeolojinin dolaylı yoldan üretilmiş olması sınıf
öğretmenlerinin özellikle neoliberalizme dair kavramsal farkındalıklarının düşük olmasına
bağlanabilir. Kültür kategorisinde değer ve inanç, ritüeller ve semboller üzerinden ideolojinin ortaya
konulması siyasi ideoloji olarak muhafazakârlık ve milliyetçilik ile ilgili olduğu söylenebilir.
İdeolojinin düşünceler bilimi olarak görülmesi ve sistem açısından değerlendirilmesi milli eğitimin
uzak, genel ve özel hedefleri ile açıklanmıştır. Sınıf öğretmenleri kendi ideolojilerini milli eğitimin
hedeflerine paralel biçimde açıklamaya özen göstermişlerdir.
Sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim uygulamalarının yeniden üretim sürecinde üst yapı olarak
bakanlık ve kurum önemli rol oynamaktadır. Bakanlık merkezi yapı olarak 1739 sayılı Milli Eğitim
Temel Kanunu'nda belirttiği ilkeler, kurumda 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu
doğrultusunda sınıf öğretmeninin eğitim-öğretim uygulamalarına yönelik çerçevesini çizmektedir. Özel
öğretim kurumunda sınıf öğretmeni kurumun eğitim felsefesi ve uygulamaları doğrultusunda eğitimöğretim sürecini yapılandırmaktadır. Eğitim-öğretim uygulamalarının program kategorisi içerisinde
değerlendirilmesinde özellikle ideolojik söylem bağlamında Matematik ve Sosyal Bilgiler öğretim
programında vurgunun yer aldığı görülmektedir. Matematik öğretim programında yer alan ölçme
öğrenme alanında Atatürkçülük öğelerine vurgu yapılması ideolojik söylem bağlamında
değerlendirilebilir ve sınıf öğretmeninin ilgili kazanımların yer aldığı derslerde Atatürkçülük
vurgusunu yapması meşru kabul edilebilir. İdeolojik yansımanın öğretim programının da içeriğinden
kaynaklı en yoğun olduğu öğretim programı Sosyal Bilgilerdir. İnformal kuralların ideolojik yansıması
öğretmen ve öğrenci açısından iki boyutta değerlendirilebilir. Öğretmen açısından öncelikler
bağlamında neoliberalizmin rekabet, paylaşım, hesapverebilirlik, güven boyutları ön plana çıkmıştır.
Öğrenci açısından Atatürkçülük, milliyetçi ve muhafazakâr ideolojinin göstergelerine rastlanmaktadır.
Tartışma
Yeniden üretim, üretici güçlerin yeniden üretimi ve üretim ilişkilerinin yeniden üretimi olarak ikiye
ayrılabilir. Üretim ilişkilerinin yeniden üretimini sağlayan sistem, devlet aygıtları sistemidir. Louis
Althusser, devletin ideolojik aygıtları olarak belirlediği sistemi alt yapı-üst yapı olarak konumlandırır
(Althusser, 2005). Üst yapı aygıtları hukuki-siyasal sistemdir. Milli eğitim sistemi üst yapı olan hukuk
sisteminin belirlediği anayasal çerçeve ile faaliyetlerini sürdürür. Milli eğitim sistemi açısından 1973
yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ilgili çerçeveyi oluşturur. Milli Eğitim
Temel Kanunu genel ve özel amaçları hedeflerini ortaya koymuştur. Milli Eğitim Temel İlkeleri ile de
89
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
eğitim hizmetlerinin hangi ilkelerle yapılandırılacağını belirtmiştir. Temel ilkeler, ideolojik tasnifi
yapıldığında ideolojilerin öne çıkan özellikleri açısından farklılık göstermektedir. İdeolojik analiz
açısından tutarlılığın olduğu tespitini yapmak güçtür.
Mausethagen (2013) öğretmen ve öğrenci ilişkisine dair olumsuz durumlar öğretmenin zamanını
çoğunlukla öğrencinin sınava hazırlanması için çalışmalar yapmasının; öğrencinin ise öğrenme
açısından çoğunlukla teste yönelmesinin etkili olduğunu tespit etmiştir. Meslektaş ilişkilerinde ise
farklı araştırmalarda farklı bulgulara ulaşılmıştır. Hesapverebilirliğin meslektaşlar arasındaki ilişkileri
olumlu ya da olumsuz etkilemesi örgütsel iklime bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Gür (2014)
öğretmenlerin vasıfsızlaştırılmasına yönelik yaptığı araştırmasında öğretmenlerin üzerinde baskı
oluşturan unsurlardan birinin ‘testing’ olduğu bulgusuna ulaşmıştır. Neoliberal piyasanın çelişkilerine
gelince kendi ortaya attığı postulatlarla çelişmesidir. Piyasanın kendi kendini düzenlemesi nosyonuna
karşılık öğretmenlerin ve öğrencilerin günlük yaşamlarının standartlar, testler ve raporlarla devlet
müdahalesine açık olması ve artan denetim (Hursh, 2005; Apple, 2004). Rekabetçi piyasanın
desteklenmesi için inovasyon ve farklılıklar önemsenirken program standartlarıyla inovasyonun
sınırlandırılması (Hursh, 2005). Aslında neoliberalizmin bu kısımlarından çok rekabet, verimlilik gibi
unsurlarını dikkate alıyoruz. Küreselleşme ile birlikte eğitimin ideolojik işlevlerinde yaşanan dönüşüm
ile birlikte, ulus-devlet ideolojisinin yerini serbest pazar ideolojisi almıştır. Bu durumda serbest pazar
ideolojisinin gerektirdiği performansın öne çıkarılması ve teknokratizmi yansıtan haller üretmektedir
(Aktay, 2002).
Öğretmenlerin okul temelli mesleki becerileri kurum içerisindeki hizmet içi eğitimlerin içeriklerinde de
görülmüştür. Hill (1991)'in İngiltere öğretmen eğitimindeki modern ideolojik perspektifleri ve Apple
(2004) eğitim ve ideoloji bağlamında ABD'deki dört grubu ilişkilendirerek açıkladığı araştırmasında
öğretmenlerin tekniğe odaklandığını belirtmiştir. Apple (2004)'ün eğitim ve ideoloji bağlamında yer
verdiği ilk grupta yer alan neoliberaller ekonomi ve okullar arasında yakın ilişkiye dikkat çekerek
piyasa ilişkisini vurgularlar. İkinci grup neomuhafazakarlar ekonomi açısından neoliberaller ile benzer
düşünürken ajandalarının temelinde kültürel yenileme bulunur. Üçüncü grup otoriteryen popülistler ise
dinsel yönü ağır basan, okullar ve cinsellik konusunda endişe eden grubu oluşturur. Dördüncü grup ise
herhangi bir hegemonik hedefi olmayan profesyonel ve yönetici orta sınıfın oluşturduğu gruptur. Bu
gruptakiler hesapverebilirlik, ölçme ve testler, verimlilik, maliyet-yarar analizi vb. konulardaki teknik
ve prosedürel becerileri ile varolurlar. Araştırma sahasındaki sınıf öğretmenleri Apple'ın üçüncü grubu
hariç diğer üç gruba yerleştirilebilir.
Eğitimin ideolojik yanına ilişkin tartışılması gereken önemli kavramlardan biri endoktrinasyondur.
Endoktrinasyonun uç anlamı çocukların eğitim esnasında beyinlerinin yıkanarak, totaliteryan rejimin
propagandasını yapmaktır (Momanu, 2012). Lammi (1997) eğer yanlış anlamalar sistematik biçimde
yönlendirilirse yanlış anlama endoktrinasyon olmaya başladığını ifade eder. Eğitim kavramının
literatürde yer alan ve kabul gören tanımlarından biri olan ‘istendik davranış oluşturma’ vurgusunu ise
kıyasladığımızda pedagojik açıdan endoktrinasyondan söz edilebilir (Gündüz, 2013). Öğrenciyi ‘şekil
verilmeyi bekleyen edilgen bir nesne’ olarak ele almak ve öğrenme sürecinin bütün bireyler üzerinde
aynı etkiyi göstereceği varsayımı da davranışçı pedagoji ile ilişkilendirilebilir (Özden ve Şimşek, 1998).
Pedagojik açıdan endoktrinasyon üst yapı olarak bakanlığın yetkili kurullarca belirlediği uzak, genel ve
özel hedeflerdir.
Türkiye’de cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, eğitim merkezi olarak düzenlenen bir kurum haline
gelmiş, Tevhidi Tedrisat Kanunu ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenmeye
başlamıştır. Eğitimin ideolojik yeniden üretim işlevine uygun olarak kuruluş yıllarından itibaren milli
90
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
eğitim politikası ulus devlet bilincini geliştirmeye dönük olarak biçimlendirilirken, sanayileşme ve
kalkınma hedeflerine uygun bir biçimde genel eğitim anlayışı benimsenmiştir. 1980’lere kadar eğitim
sisteminin kimi dönemsel farklılaşmalara rağmen içeriği şu öğelere dayanmaktadır: Pozitivizm,
aydınlanma, genel bilgi ve kültür, toplum bilimleri (Çulhaoğlu, 2005).
Öneriler
Bu araştırmanın sınırlılıkları göz önünde de bulundurularak araştırmacılar için çeşitli önerilerde
bulunulabilir. İdeoloji kavramının eğitimle ilişkilendirilerek ideoloji-eğitim felsefeleri-öğretim
uygulamaları arasındaki bağlantıları tutarlı biçimde ortaya koyacak tarihsel araştırmalar alana katkı
sağlayabilir. Bu araştırma okul etnografyasıyla yapılmıştır. Okul etnografyasıyla yapılacak araştırmalar
problem durumunun saha ve çoklu veri toplama tekniği ile gerçekleşmesi problemlerin daha net ve
doğrudan açığa çıkarılmasında katkı yapabilir. Öğretmenlerin sınıf içindeki ideolojik tercihlerinin
öğrencilerin farklı boyutlardaki gelişimleri (kişilik, ahlaki, bilişsel vb…) üzerinde nasıl bir etkiye sahip
olduğunu ortaya koyan nitel metodolojinin merkezde olduğu uzun vadeli araştırmalar yapılabilir. Bir
özel öğretim kurumu ile sınırlı yapılan bu araştırma farklı özel öğretim kurumlarında ve kamu
okullarında yapılabilir.
91
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Kaynakça
Akpınar, B. (2014). Milli eğitim programlarının felsefi temeli olarak ideolojiler. Eğitime Bakış, 10(29),
34-39.
Aktay, Y. (2002). Eğitimde küresel imkânlar-küreselleşen dünyada eğitimde fırsat eşitliği ve
özgürleşim fırsatları üzerine. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, 2, 7-22.
Alkan, M. Ö. (2004). Giriş. M. Ö. Alkan (Ed.), Modern Türkiye'de siyasi düşünce 1: Cumhuriyet'e
devreden düşünce mirası: Tanzimat ve meşrutiyet'in birikimi içinde (s. 17-22). İstanbul: İletişim
Yayınları.
Althusser, L. (2005). Yeniden üretim üzerine. A. I. Ergüden (Çev.). İstanbul: İthaki Yayınları.
Anyon, J. (2006). Social class, school knowledge, and the hidden curriculum. In L. Weis, C. McCarthy
& G. Dimitriadis (Eds.), Ideology, curriculum, and the new sociology of education (pp. 37-46).
NewYork: Routledge.
Apple, M. (2004). Ideology and curriculum. New York: Routledge.
Apple, M. (2009). Programın ve eğitimin yeniden yapılandırılmas ı/ neoliberalizmin ve yenimuhafazakarlığın gündemi. M. F. Shaughnessy, K. Peka, J. Siegel, Röportajı Yapan E. Ç.
Babaoğlu (Çev.) İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Baltodano, M.(2012). Neoliberalism and the demise of public education: the corporatization of schools
of education. International Journal of Qualitative Studies in Education, 25(4), 487-507.
Carlson, D. (2006). Are we making progress? Ideology and curriculum in the age of no child left
behind. In L. Weis, C. McCarthy, & G. Dimitriadis (Eds.), Ideology, curriculum, and the new
sociology of education (pp. 91-114). New York: Routledge.
Cbessum, R. (2012). Teacher ideologies and pupil disaffection. In L. Barton, R. Meighan, & S. Walker
(Eds.). Schooling, ideology and the curriculum (pp. 113-129). NewYork: Routledge.
Copeaux, E. (1998). Tarih ders kitaplarında (1931-1993) Türk tarih tezinden Türk-İslam sentezine. A.
Berktay (Çev.). İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.
Çelik, Z. (2012). Politika ve uygulama bağlamında Türk eğitim sisteminde yaşanan dönüşümler: 2004
ilköğretim program reformu örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Emerson, R. M., Fretz, R. I., & Shaw, L. L. (2008). Bütün yönleriyle alan çalışması -etnografik alan
yazımı. A. E. Koca. (Çev.). Ankara: Birleşik Yayınları.
Evkuran, M. (2009, Mart). Değerler eğitimi ve eğitimde ideoloji sorunu. Küreselleşme Sürecinde
Eğitim Sorunlarının Felsefi Boyutu: Uluslararası Eğitim Felsefesi Kongresi’nde sunulmuş
bildiri. Eğitim- Bir-Sen, Ankara.
Gutek, G. L. (2011). Eğitime felsefi ve ideolojik yaklaşımlar. N. Kale (Çev.) Ankara: Ütopya Yayınevi.
92
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Güler, E. Z. (2008). Muhafazakarlık: Kadim geleneğin savunusundan faydacılığa. B. Örs (Ed.), 19.
yüzyıldan 20.yüzyıla modern siyasal ideolojiler içinde (s. 115-162). İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları.
Gündüz, M. (2009). Sociocultural origins of Turkish educational reforms and ideological origins of
late Ottoman intellectuals (1908-1930). History of Education, 38(2), 191-216.
Gür, B. S. (2014). Deskilling of teachers: the case of Turkey. Educational Sciences: Theory &
Practice, 14, 887-890.
Güven, İ. (2005). Türkiye'de devlet eğitim ve ideoloji. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Hammersley, M. (2006). Ethnography: problems and prospects. Ethnography and Education, 1, 3-14.
Heywood, A. (1999). Political theory an introduction. London: Macmillan Press.
Hill, D. (1991). Seven contemporary ideological perspectives on teacher education in Britain today.
Australian Journal of Teacher Education, 16(2). 5-29.
Hitchcock, G., & Hughes, D. (1995). Research and the teacher (Second Edition). London: Routledge.
Hursch, D. (2005). Neoliberalism, markets and accountability: transforming education and
undermining democracy in the United States and England. Policy Futures in Education, 3(1), 315.
İnal, K. (2004). Eğitim ve iktidar: Türkiye'de ders kitaplarında demokratik ve milliyetçi değerler.
Ankara: Ütopya Yayınları.
İnal, K. (2008). Eğitim ve ideoloji. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Kansu, A. (2009). 1908 devrimi. İstanbul: İletişim Yayınları.
Kerestecioğlu, İ. Ö. (2008). Milliyetçilik: uyuyan güzeli uyandıran prens’ten frankeştayn'ın canavarına.
B. Örs (Ed.), 19. yüzyıldan 20. yüzyıla modern siyasal ideolojiler içinde (s. 307-350). İstanbul:
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Lammi, M. (1997). The hermeneutics of ideological indoctrination. Perspectives on Political Science,
26(1), 10-14.
Loh, J., & Hu, G. (2014). Subdued by the system: neoliberalism and the beginning teacher. Teaching
and Teacher Education, 41, 13-21.
Mausethagen, S. (2013). A research review of the impact of accountability policies on teachers’
workplace relations, Educational Research Review, 9, 16–33.
Meighan, R. & Brown, C. (2012). Locations of learning and ideologies of education: some issues
raised by a study of education otherwise. In L. Barton, R. Meighan, & S. Walker (Eds.),
Schooling, ideology and the curriculum (pp. 131-151). New York: Routledge.
93
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Momanu, M. (2012). The pedagogical dimension of indoctrination: criticism of indoctrination and the
constructivism in education. META: Research in Hermeneutıcs, Phenomenology, And Practical
Phılosophy, IV(1), 88-105.
MEB. (2005). Millî belirli gün ve haftalar çizelgesi. 20.08.2014 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı:
http://www.meb.gov.tr/belirligunler/belirli_gun1.htm adresinden alındı.
MEB. (2007a). Özel öğretim kurumları yönetmeliği. 20.08.2014 tarihinde Milli Eğitim
Bakanlığı:http://ookgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_03/20095313_zelretimkurumlarkan
unu.pdf adresinden alındı.
MEB. (2007b). Millî eğitim bakanlığı bayrak törenleri yönergesi, 20.08.2014 tarihinde Milli Eğitim
Bakanlığı: http://mevzuat.meb.gov.tr/html/2594_0.html adresinden alındı.
MEB. (2009a). İlköğretim Türkçe dersi öğretim programı ve kılavuzu (1-5). 04.06.2014 tarihinde Milli
Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı:
http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx?islem=1&kno=45 adresinden alındı.
MEB. (2009b). İlköğretim matematik dersi öğretim programı ve kılavuzu (1-5). 04.06.2014 tarihinde
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı:
http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx?islem=1&kno=32 adresinden alındı.
MEB. (2009c). İlköğretim 1, 2 ve 3. sınıflar hayat bilgisi dersi öğretim programı ve kılavuzu.
04.06.2014 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı:
http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx?islem=1&kno=30 adresinden alındı.
MEB. (2009d). Sosyal bilgiler dersi ilköğretim 4. ve 5. Sınıf programı. 04.06.2014 tarihinde Milli
Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı:
http://ttkb.meb.gov.tr/program2.aspx?islem=1&kno=38 adresinden alındı.
MEB. (2012, 11 04). Milli eğitim temel kanunu. 01.02.2014 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı:
http://mevzuat.meb.gov.tr/html/88.html adresinden alındı.
MEB. (2013). Milli eğitim istatistikleri. Ankara: MEB.
MEB. (2014). Milli eğitim istatistikleri. Ankara: MEB.
Morrison, K. R. B. (1993). Planning and accomplishing school-centered evaluation. Dereham, UK:
Peter Francis.
Murphy, L., Mufti, E., & Kassem, D. (2009). Education studies: an introduction. McGraw-Hill
Education: New York.
Ornstein, A. C., & Hunkins, F. P. (2004). Curriculum: foundations, principles and issues. Boston:
Pearson Allyn and Bacon.
Örs, B. (2008). Faşizm: modernitenin karanlık yüzü. B. Örs (Ed.), 19. yüzyıldan 20. yüzyıla modern
siyasal ideolojiler içinde (s. 477-514). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Özbek, S. (2011). İdeoloji kuramları. İstanbul: Notos Kitap Yayınevi.
Özoğlu, M., Gür, B. S. & Altunoğlu, A. (2013). Türkiye'de ve dünyada öğretmenlik: retorik ve pratik.
Ankara: Eğitim Bir-Sen.
94
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Öztürk, Ö. (2009). 1980 sonrası Türkiye'de milli eğitim ideolojisi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Konya.
Rikowski, G. (2011). Marksist eğitim kuramı ve radikal pedagoji. C. Atay (Çev.). İstanbul: Kalkedon
Yayınları.
Sönmez, V. (2005). Eğitim felsefesi. Ankara: Anı Yayıncılık.
Sönmez, V. (2007). Program geliştirmede öğretmen el kitabı. Ankara : Anı Yayıncılık.
Sönmez, V. (2008). Opposite curriculum. Eurasian Journal of Educational Research, 3, 99-115.
Szaniawski, İ. (1980). Okulun toplumsal işlevi. T. Yılmaz (Çev.). Ankara: Onur Yayıncılık.
Tschannen-Moran, M. (1998). Trust and collaboration in urban elementary schools. Doctoral Thesis.
The Ohio State University.
Tschannen-Moran, M. (2001). Collaboration and the need for trust. Journal of Educational
Administration, 39, 308-331.
TTKB. (2004). Talim terbiye kurulu program geliştirme çalışmaları. Ankara: MEB.
Wolcott, H. F. (2007). The question of intimacy in etnography. In G. Walford (Ed.), Methodological
developments in ethnography studies in educational ethnography (pp. 27–33). Elseveir.
Yıldırım, A. & Şimşek, H. (2011). Sosyal bilimlerde nitel araştırma yöntemleri. Ankara: Seçkin
Yayıncılık.
Žižek, S. (2013). İdeoloji hayaleti. S. Žižek (Ed.). İdeolojiyi haritalandırmak S. Kibar (Çev.). içinde
(s.7-54). Ankara: Dipnot Yayınları.
Yazar
İletişim
Turgay Öntaş, sınıf öğretmenliği bilim dalında
doktordur. Çalışma alanları arasında sosyal
bilgiler öğretimi ve eğitimin ideolojik yapısı yer
almaktadır.
Dr. Turgay Öntaş, Sınıf Öğretmeni, e-posta:
[email protected]
95
Volume 3 / Issue 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Summary
Purpose and Significance. In this study, learning processes in re-production of ideology will be
analysed through informal learning and rules which have learnt. In this context, how teachers learn
from the situations that they have encountered in their daily lives in their working place, in other words
school and how they reflect what they have learnt can be conceptualised as working place learning.
Teachers’ informal learning processes in schools which are their working environment can occur
through relationships with management, colleagues, parent and environment.
Discussing the place of ideology in education requires establishing the relationship of government and
society and then society and individual basically. Government transforms the holistic world which it
fictionalises via ideology into an institutional area via education. Besides national education ideology,
Teachers may have ideological choices that constitute their learning processes. Even if the upper
structure does not express its ideology directly, teachers’ relations to the ideology can be inferred from
the contents of teaching programmes, the aims of the education system and the final results of the
reforms on the education. The way that the teachers, who are the implementers of the education
ideologies, adopt and practise the ideological substructure which has been determined by the system
shows the extent to which the ideological expectations are practised. Moreover, the ideology of the
teacher, who is the state’s ideological apparatus and who plays active role in education, reveals his/her
relation to the system, which is reflected on teaching-learning process or not.
Methodology.
Design. The aim of this study is to research the re-production practices of national education
ideologies of private primary school teachers. The study was designed qualitatively and field research
was conducted with school ethnography. Holistic approach must be preferred in the attempts of
discovering the relationship of education and ideology. In this study, ethnographic pattern has been
chosen in order to analyze the process closely, conveying the atmosphere accurately, identifying and
thoroughly examine the semantic world of the issue that is researched.
The Field of Research. The field of the research was a private teaching institution in the Çankaya
district, Ankara, Turkey. The institution, which is the field of research, founded in 2002-2003
academic year. In 2013-2014, when the research was conducted, there were 361 girls, 399 boys and in
total 760 students in 36 classes of the institution at primary, secondary and high school levels. The
school fees vary according to the levels. In the year when research was conducted, 12,800 lira for
kindergarten, 13,800 lira for primary and secondary level and 16,800 lira for high school is paid as the
school fee. Food, transportation, stationary and uniform is not included in this fee. The institution has
7 administrators, 89 regular teachers, 5 waged teachers, 2 probationer teachers and 16 supportive
workers, which means 119 human resources in total. 17 class teachers work in the field of research,
whose professional seniority average is 8,47 years and intuitional seniority is 2,82 years.
Data Collection. Data was obtained from detailed interviews with eight primary teachers, their
observations and documents related to their classes and coterie meetings. In the study, 382-minute
interview video and 90-page transcript related to these videos from the interviews, 16 video records,
35-minute each, and notes from the observations, observational documents of 4 ceremonies and 4
coterie meetings, 82-page teacher handbook, 46-page parent handbook, 32-page lesson plans, materials
used in classes, regulation documents and variable field notes were obtained as data.
96
Cilt 3 / Sayı 1, 2015
Eğitimde Nitel Araştırmalar Dergisi - ENAD
Journal of Qualitative Research in Education - JOQRE
Data Analysis. Data obtained were analysed with descriptive and content analysis techniques. The
findings of the study were given within the frame of themes, categories and codes which were
determined based on the problem statement. The first theme of re-production of ideology was
presented in the context of Kemalism, conservatism, nationalism, liberalism and neoliberalism in the
category of political thought; value and belief, rituals and symbols in the category of culture and
system in the category of school of thought. The second theme of curriculum in re-production of
educational ideology in elementary teachers’ teaching practices was explained in the context of
syllabus, significant days and weeks, and hidden curriculum. Within this category the indoctrination in
the context of teaching values and dominant thought was reviewed. The third theme was presented in
the category of roles, learning styles and individual and contextual factors affecting learning.
Reliability and Validity. During the research, the reliability of the research has been reviewed by
checking the data obtained at certain intervals briefly. The researcher has received feedbacks related to
the research process from a senior auditor. The researcher has tried to provide reliability via
diversification by using methodological variety in obtaining data and data variety. With the
participant’s approval, the researcher has shared his impressions about the school with the participants
during the process. Observation of the phenomena which the participant has been researching for a
long time has increased the reliability of the research.
Discussion and Conclusion. The results found at the end of the study are (i) While the primary
teachers produce the ideology concept in terms of Kemalism, nationalism and conservatism directly,
they produce the ideologies of liberalism and neoliberalism indirectly in the category of political
thought. (ii) As upper structure, ministry and institution play a significant role in re-production process
of teaching practices of primary teachers. Primary teachers in private teaching institutions construct
their teaching processes according to the educational philosophy and practices of their respective
institution. (iii) Evaluating the teaching practices in the category of curriculum, Math and Social
Sciences are realised to be emphasised especially in the context of ideological discourse. Social
Sciences course is the one that reflects the ideology the most intensively due to its syllabus. (iv)
Teaching practices include Kemalism, which the institution presents via the expectations in educational
philosophy, in the hidden curriculum of school climate. In terms of school climate, teaching practices
include elements related to Liberalism based on constructivism. (v) Ideological reflections of informal
practices are evaluated in two dimensions as teacher and student. Priorities for the teacher focused on
competition, collaboration, accountability and confidence within the framework of neo-liberalism,
Students indicated priorities of Kemalism, nationalism and conservatism in their ideological reflections.
It has been found out that there are unsharp relations between the private primary school teachers’
unclear attitudes towards the content of ideology concept and conceptual and action consistency when
they express their own ideology. While class teachers are reflecting their ideological choices, they
make remarks on the emphasis of Kemalism which is reflected on many dimensions of education
system with the effects of principles of national education and their own teaching processes as well.
97

Benzer belgeler

Meta-Sentez: Kavramsal Bir Çözümleme

Meta-Sentez: Kavramsal Bir Çözümleme provide reliability and validity of a meta-synthesis research. A concept analysis method was utilized to achieve this goal and the findings were discussed in detail. Keywords: Meta-synthesis, quali...

Detaylı