Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor

Transkript

Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor
Dünyayı akıllı Şehirler kurtaracak
ÖZEL DOSYA
IT ADVISOR
www.itadvisor.com.tr
EYLÜL 2014 SAYI 58
PAZARLAMACILARIN
GÖZÜ KULAĞI CEBİMİZDE
Sağlık Sektörü
Dijitalleşiyor
ARAÇ İÇİ
TEKNOLOJİLER
KURUMSAL PAZARDA
ANDROİD GÜVENLİ Mİ?
SANALLAȘTIRMA
VE VMWARE
3 BOYUTLU
YAZICILAR
EDİTÖ RDEN
Samsung Krizi Galaxy
Note 4 ile Aşacak
Samsung, IFA’da tanıtacağı cihazlarla
tekrar yükselişe geçmeyi amaçlarken,
bu konudaki en önemli güvencesi
Galaxy Note 4 olacak
Sayı 58
Eylül 2014
İ.Z. Halkla İlişkiler Danışmanlık ve İletişim
Adına Sahibi
İlkay Zaman
Yayın Direktörü
İlkay Zaman
[email protected]
Yazı İşleri Müdürü
Tolga Küçükyılmaz
[email protected]
Editörler
Burçin Aygün
[email protected]
Ekrem Uçman
[email protected]
Görsel Yönetmen
Ersen Akçay
[email protected]
Reklam Müdürü
Bilun Ceyhan
[email protected]
Yönetim Adresi
Değirmen Sok. Șașmaz Sitesi A Blok
Cemal Bey İș Merkezi No.: 11 Kat: 1 Daire: 4-6
Kozyatağı / Kadıköy- İstanbul
Tel: 0216 478 31 18 PBX
0216 478 31 86
Faks: 0216 478 45 02
[email protected]
Dağıtım
Etkin Dağıtım
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Cüneyt Tepe
[email protected]
Baskı ve Cilt
ÖZLEM MATBAACILIK ve REKL. LTD. ȘTİ.
Litros Yolu 2. Matbaacılar San. Sit. B Blok
No: 2BB4 Topkapı / İSTANBUL
T: 0212 612 06 62
www.ozlemmatbaa.com.tr
G
eçtiğimiz Temmuz
ayında ikinci
çeyrek finansal
sonuçlarını
açıklayan
Samsung, son
iki yılın en kötü
rakamlarına
ulaşmıştı. Geçtiğimiz yılın aynı
dönemine göre yüzde 24.5 oranında
daha az kar elde edebilen şirket,
umutlarını önümüzdeki Eylül ayında
pazara sunulması beklenen Galaxy
Note 4’e bağlamış durumda.
Tüketicilerin, Samsung
tasarımlarına ve cihazlarına yavaş
yavaş doyması ve akıllı telefon
pazarına agresif fiyat politikasıyla
girmeye başlayan Uzakdoğulu yeni
oyuncular, Samsung’un son iki
yılın en düşük çeyrek rakamlarına
ulaşmasına neden oldu. Şirketin
üst segment cihazlara yaptığı
yatırımı, orta ve alt segmentteki
akıllı telefonlara yapmaması, bu
cihazları rakipleri karşısında güçsüz
durumda bıraktı. Xiaomi gibi
yeni oyuncular ise orta segment
akıllı telefon fiyatına sunduğu
üstün özellikli akıllı telefonlarla,
Samsung’u kendi evi sayılacak
Uzakdoğu pazarında epeyce
zorlamaya başladılar.
Buna karşın Samsung gelecekten
ve kendinden oldukça emin
görünüyor. Kendi 64 bit işlemcisi
Exynos’a yer vereceği Galaxy Note
4’ü pazara sunmaya hazırlanan
şirket, bu üst seviye cihazla birlikte
satış rakamlarını tekrardan artırmayı
planlıyor. Android L’in henüz
Android ekosistemine yayılmaması
ve Qualcomm gibi rakiplerin 64
bit işlemci konusunda biraz yavaş
kalmaları Samsung’un elini bu
konuda kuvvetlendirirken, phablet
kategorisinde yer alan cihazla
birlikte Samsung’un tekrardan
yükselişe geçmesi bekleniyor.
3
Galaxy Note 4 ile ilk 64 bit işlemcili
cihazını kullanıcılarla buluşturmaya
hazırlanan Samsung, cihazda
güvenliğe de çok önem veriyor.
Telefonun güvenliğini kendi
has çözümlerle artıran şirket,
söylentilerin gerçekleşmesi
durumunda Galaxy Note 4’te
parmak izi ve retina tarama gibi
güvenlik çözümlerine yer verecek.
Bu sayede kullanıcılar cihazlarını
daha fazla bireyselleştirme şansı
yakalarken, bir yandan da farklı
güvenlik yöntemleriyle cihaz
güvenliğini artırabilecekler.
Son dönemde cihazın kasasında
kullanılan plastik malzeme sebebiyle
çok fazla şikayet alan Samsung,
Galaxy Alpha ile metal kasaya geçiş
yapmıştı. Tüketicilerin bu cihaza
gösterdiği ilgiden oldukça memnun
kalan Samsung, önümüzdeki
Eylül ayında düzenlenecek IFA’da
tanıtılması beklenen Galaxy
Note 4’te de metal kasaya yer
verebileceği konuşuluyor. Her ne
kadar söylentiden ibaret olsa da,
Samsung’un yeni phabletinde
metal kasa kullanması, Samsung’un
tasarımlarından sıkılan tüketicileri
Galaxy Note 4’ü satın alma
konusunda teşvik edebilir.
2000-2500 lira fiyat aralığında,
Eylül ayının ikinci yarısında
kullanıcılarla buluşma beklenen
Samsung Galaxy Note 4,
kullanıcılarına sunacağı üstün teknik
özellikler ve halen merak konusu
olan tasarımıyla, Samsung’un
içerisinde bulunduğu sıkıntı süreci
aşmasında yardımcı olacak. Son
dönemde müşteri geri dönüşlerine
önem vermeye başlayan ve özellikle
tasarımlarında bu konuya dikkat
eden şirket, bunun meyvelerini
önümüzdeki çeyreklerde toplayabilir.
İlkay Zaman
[email protected]
İÇİNDEKİLER
K A PA K KON U S U
Sağlık Sektörü Dijitalleşiyor
32
28 42
ÖZEL DOSYA
54 58
48
54 Sanallaştırma ve
Sanallaştırmanın Büyük
Oyuncusu VMware
58 Kurumsal Pazar İçin
Android Ne Kadar
Güvenli?
62 Donanım
6 Haber
28 Dünyayı Akıllı Şehirler
Kurtaracak
40 “Işınla beni Clio”
4 2 3 Boyutlu Yazıcılar
48 Pazarlamacıların
Gözü Kulağı Cebimizde
4
HABER
EMC Gelirlerini Artırmaya Devam Ediyor
EMC, 2014’ün ikinci çeyreğine ait finansal sonuçlarını
açıkladı. Öne çıkan önemli sonuçlar arasında geçen seneye
göre yüzde 5 artışla rekor düzeye çıkan 5.9 milyar dolar gelir
yer alıyor.
İkinci çeyrekte GKGMİ’ne göre EMC’ye atfolunabilir net
kazanç 589 milyon dolar, ortalama ağırlıklı hisse başına
kazanç da 0.28 dolar oldu. Aynı çeyrekte
GKGMİ’ne göre olmayan EMC’ye kalan net
kazanç 882 milyon dolara ulaştı, ortalama
ağırlıklı hisse başına kazanç da 0.43 dolar
oldu. EMC’nin ikinci çeyrekte işletme nakit
akışı geçen sene aynı döneme kıyasla yüzde
2 artarak 1.3 milyar dolara, serbest nakit akışı
da yüzde 10 artışla 930 milyon dolara ulaştı. Şirket, ikinci
çeyreği 14.6 milyar dolar değerinde yatırım ve nakitle kapadı.
Şirket ikinci çeyrekte yaklaşık 600 milyon dolar değerinde adi
hisse senedi geri satın aldı ve yaklaşık 200 milyon doları da
hissedarlara ikinci çeyreğe ait kar payı olarak dağıttı.
Ayrıca, EMC Yönetim Kurulu, şirketin 2014 senesi için
planladığı hisse geri satın alım işlem tutarını
2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıkarmayı
kabul etti. Hisse geri satın alım işlem tutarındaki
artış ve şirketin artan kar payı ile EMC,
2013 ve 2014’ün tamamında hissedarlarına
7 milyar doların üstünde bir geri ödeme
yapmayı planlıyor.
BTK Twitter
Buluşması
Gerçekleşti
Çin Kendi İşletim
Sistemini Hayata
Geçiriyor
BTK ve Twitter geçtiğimiz Pazartesi günü bir araya geldi.
Toplantıda, Twitter tarafından Türkiye’de ofis açılması,
mahkeme kararlarının uygulanması, Türkçe destek hattı,
buzlama işlemi ve sahte hesaplardan korunmak amacıyla
hesapların doğrulanması konuları görüşüldü.
Twitter ve BTK arasındaki üçüncü görüşme geçtiğimiz
Pazartesi günü gerçekleşti. BTK İstanbul Bölge Müdürlüğü’nde
yapılan görüşmeye, BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer ve Kurul
Üyesi Dr. Ömer Fatih Sayan ile Twitter yetkilileri ve Erişim
Sağlayıcıları Birliği temsilcileri katıldı.
Toplantıda Twitter temsilcileri, Türkiye’de ofis açılması
konusunun gündemlerinde olduğunu ancak bunun zaman
alacağını belirterek, ikili işbirliğinde kaydedilen aşamanın, ofis
açılması hususunu teşvik edeceğini belirttiler. BTK yetkilileri
ise, ofis açılmasının önemine değinerek, özellikle iletişim
konusunda mesafe kaydedilmesine rağmen, çok sayıda teknik
konunun olduğunu ve bu hususların ancak Türkiye’de açılacak
ofis marifetiyle çözümlenebileceğini vurguladılar.
Toplantıda dijital vatandaşlık kavramının da üzerinde
durulurken, Twitter tarafından bu konuda video konferans
aracılığıyla bir bilgilendirme yapılacak.
Geçtiğimiz günlerde
güvenlik sorunlarını
sebep göstererek Apple
ve Microsoft’un ülkede
kullanılmasına kısıtlamalar
getiren Çin, kendi
işletim sistemini hayata
geçirmeye hazırlanıyor.
Son dönemde güvenlik konusunda ABD ile
sorunlar yaşayan Çin, ülkede faaliyet gösteren
Microsoft ve Apple gibi şirketlere göz açtırmıyordu.
Güvenlik şirketi Symantec’in ülke genelinde
kullanılmasını yasaklayan ve Apple’a da kamu
alanında kısıtlamalar getiren hükümet, kendi
işletim sistemiyle birlikte tamamen kapalı bir
bilgisayar ağı oluşturmayı amaçlıyor.
Uzun bir süredir bu proje üzerinde çalışan Çinli
mühendisler, projede son aşamaya gelindiğini
duyurarak, işletim sisteminin masa üstü
versiyonunun önümüzdeki Ekim ayında hazır
olacağını belirttiler. İşletim sisteminin mobil
sürümünün ise önümüzdeki aylarda kullanıma
açılacağı ifade ediliyor. Hedefleri oldukça yüksek
tutan Çin, yeni geliştirilen işletim sisteminin
önümüzdeki 5 yıl içerisinde ülke geneline
yayılacağını iddia ediyor.
Hükümet tarafından yapılan olumlu
açıklamalara rağmen, projenin bir takım
sıkıntılarla uğraştığı da gelen haberler arasında.
Yazılımcıların, işletim sistemini geliştirirken,
hükümetin direktiflerden farklı hareket etmeleri
ve yaşanan bütçe sıkıntılarının, işletim sisteminin
çıkış tarihinin biraz gecikmeye yol açacağı
şeklinde yorumlanıyor. Kamu ve özel sektörün
birlikte geliştirdiği COS adlı işletim sisteminin
bu tarz olumsuzluklara karşın, Çin’de büyük ilgi
görmesi bekleniyor.
6
• eylül14
HABER
Eaton’dan Yeni Beyaz Sayfa
Eaton, BT ortamları için rak güç dağıtım ünitelerinin
seçimini yaparken en iyi iş uygulamalarını araştıran yeni bir
beyaz sayfa yayınladı.
Yenilenen beyaz sayfa, özellikle verimli
işletime odaklanarak etkili PDU seçimi
ve kullanımı aracılığıyla bu ihtiyaçlara
hitap etmekte ve çözümler sunuyor.
Aynı zamanda bir sonraki gelişmiş rack
PDU nesli kullanımı aracılığıyla veri
merkezlerinin soğutma masrafları,
işletim masrafları ve kurulum sürecinin
kolaylaştırılması gibi en önemli işlevsel
ihtiyaçlar ile nasıl başa çıkılacağını
inceleyen beyaz sayfa, BT yöneticilerinin
işlerini kolaylaştırmayı amaçlıyor.
Modern iş ihtiyaçları için kaçınılmaz bir zorunluluk
olan en yüksek işletim etkinliğini garanti etmek için beyaz
sayfa, veri merkezlerinin güç dağıtımının
en küçük birimler bazında izlenmesi
ve yönetilmesi konusunda kolaylıklar
getiriyor. Aynı zamanda işletmelerin
mevcut rack ortamını ve iş yükü taleplerini
anlayarak, optimize edilmiş bir rack
PDU’su seçen uygulama, kullanıcılarının
ardından sistemi güç yönetim yazılımı ile
etkinleştirilmiş bir UPS ile yedekleyerek,
kendi güç stratejilerini geliştirmelerine
olanak tanıyor.
Bamboo Paper
Tabletler İçin Geliyor
Wacom, dijital not
tutma uygulaması
Bamboo Paper’ı
piyasadaki Android,
Kindle Fire ve
Windows tabletler için
piyasaya sürüyor.
Mobil cihazlarda
doğal bir yazı yazma ve çizim yapmayı mümkün kılan
Bamboo Paper, kullanıcılarına tabletlerini not defteri gibi
kullanabilme imkanı tanıyor. Android, iOS ve Windows
cihazlar için geliştirilen uygulama, akıllarına gelen her şeyi
tabletlerine not alabilecekler.
Konuyu değerlendiren Wacom Tüketici İş Birimi başkanı
Mike Gay şunları söyledi:
“iOS için Bamboo Paper uygulamasını yarattığımız
günden bu yana müşterilerimizden çok şey öğrendik
ve öğrendiklerimizi Bamboo Paper’ın yeni çoklu
platform sürümünde uyguladık. Artık, bütün büyük ve
yeni işletim sistemlerinde creative thinking için en iyi
aracı sunabiliyoruz.”
Son dönemde yapılan araştırmalar, el yazısı ile
yazmanın ve eskizler çizmenin beynin fikirleri
üretmesinde büyük önem taşıdığını ortaya koyuyor. Kalem
kullanarak yazmanın verimli ve hızlı düşünmeye yardımcı
olduğunu gören Wacom, bu doğrultuda geliştirdiği
Bamboo Paper ile kullanıcılarına bu konuda yardım
etmeyi hedefliyor.
Uygulama Android, iOS ve Windows 8 kullanıcıları
için piyasara sürülürken, mevcut tüm Bamboo Paper
uygulama içi araçlarına ücretsiz erişim sağlanabiliyor.
Zaman sınırlaması getirilen ücretsiz premium çizim
ve yazı araçları paketi, ilk sürümü indiren kullanıcılar
tarafından indirilebiliyor. Bamboo Paper için üretilen
pakette kullanıcıların bireysel ihtiyaçlarını karşılayabilecek
sınırsız not defteri ve daha yaratıcı ifade imkânı için ek
kalem ve fırçalar yer alıyor.
8
• eylül14
Şirketler Güvenlik
Sistemlerini
Güncellemiyor
Tüm dünyada sistem,
ağ ve mobil cihazlar için
proaktif ve kanıtlanmış
güvenlik çözüm ve
hizmetleri sunan McAfee,
bilişim suçlarının
sadece şirketlere
zarar vermediğini
ortaya koyuyor. Bilişim suçlarının Türkiye ve
tüm dünyadaki ekonomiler üzerindeki önemli
etkilerinin olduğunu ortaya koyan şirket,
şirketlerin günümüzdeki bilişim suçlarına karşı
yeterli önlemleri almadığının altını çiziyor.
Birçok şirketin halen kullanmakta olduğu
antivirüs güvenlik önlemlerinin 10 yıl
öncesinden farklı olmadığını işaret eden
McAfee, şirketin bu duruma önlem alıp, gerekli
güncellemeleri yapmamaları durumunda
başlarına büyük işler açılabileceğini söyledi.
Şirketlerin güvenlik açıklarına ve zararlı
yazılımlar tehdidi konusuna değinen McAfee
Türkiye ve Azerbaycan Bölge Direktörü İlkem
Özar konuyu şöyle değerlendirdi:
“Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar
Merkezinin yayınladığı rapora göre bilişim
suçlarının ekonomiye etkisinin 445 milyar ABD
doları ve internet tarafından yaratılan değerin
yüzde 15’i ila 20’si arasında” olduğunun altını
çizdi. Özar konuşmasına şöyle devam etti:
“Bilişim suçlarının en önemli maliyeti, şirket
performansına ve ulusal ekonomilere verdiği
zarardan ileri geliyor. Bilişim suçları ticarete,
rekabet edebilirliğe, inovasyona ve küresel
ekonomik büyümeye de zarar veriyor.”
HABER
Citrix’ten XenApp ve
XenDesktop’a Güncelleme
Citrix, uygulama ve masaüstü sanallaştırma ile çalışmaya
hazır iş alanlarında piyasa ve teknoloji liderliğini geliştirecek
XenApp ve XenDesktop’ın yeni sürümlerini duyurdu.
Bu yeni sürümler, güvenlik için yeni bir endüstri
standardı oluşturuyor ve mevcut Citrix ortamlarına
herhangi bir kesintiye yol açmadan, sorunsuz şekilde
entegre edilebilen pek çok yeni özellik sunuyor.
Endüstrinin en kapsamlı mobil çalışma alanı çözümü olan
Citrix Workspace Suite’in temel taşları olan XenApp ve
XenDesktop; bulut içerisinde, şirket kapsamında ve karma
ortamlarda uygulanabilecek şekilde tasarlandı.
Yeni sürümler, uygulamanın
piyasaya sürümü öncesi
kullanım, oturum bekletme
ve anonim oturum açma
gibi XenApp’in önceki
sürümlerinde popüler
olmuş özelliklerin yeni
yorumlarını da sunuyor. Bu
özellikler, yalnızca kullanıcı
deneyimini geliştirmekle
kalmayıp aynı zamanda
doktorların bakım kalitelerini
yükseltebileceği sağlık sektörü
gibi endüstrilerde son derece
önemli olabilen anında
uygulama erişimi sunmak için
birleşiyor. Erişim hızlanmakla kalmıyor, aynı zamanda bir
veritabanı bağlantısının geçici kaybına dayanabilen yeni
özellikleriyle çok daha yüksek derecede kullanılabilir ve
dirençli hale geliyor.
XenApp ve XenDesktop 7.6 Platinum sürümleri, Citrix
AppDNA uygulama geçişi teknolojisinin tam gücünü
içeriyor. Bazı yeni geliştirmeler arasında çoklu oluşum
değerlendirme, birlikte çalışabilirliği test etme, uygulama
bağımlılığı haritalama ve AppDNA’nın performansını ve
doğruluğunu daha da arttıran grup ilke nesnesi ayarları
tespiti yer alıyor.
Bu geliştirmelerle diğer
uygulamalara pek çok
bağımlılığı ve entegrasyonu
bulunan uygulamalar
bile değerlendirilebiliyor,
iyileştirilebiliyor ve yeni
ortamlara geçirilebiliyor.
Müşterilerin Windows XP’nin
kullanımdan kalkması ve
Windows Server 2003’ün
yakında kullanımdan
kalkacak olmasıyla uğraştığı
bugünlerde son derece
önemli olan bu özelliği
başka hiçbir sanallaştırma
çözümü sunamıyor.
Anadolu Bilişim Yeni E-Defter
Çözümünü Yayınladı
Müşterilerine verimlilik ve rekabet üstünlüğü
kazandırma vizyonuyla kurumsal çözümler geliştiren
Anadolu Bilişim, e-defter dönüşümü için yeni
çözümünü duyurdu.
Vergi Usulleri Kanunu’na göre en geç Aralık 2014’te
e-defter tutmaya başlayacak olan mükelleflere sunulan
ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın e-defter
uyumlu yazılımlar listesinde yer alan Anadolu Bilişim
e-Defter çözümü, tüm muhasebe sistemleriyle entegre
çalışarak işletmelerin e-defter geçiş
süreçlerini kolaylaştırıyor.
Aralık 2012’de Maliye Bakanlığı
Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gümrük
ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret
Genel Müdürlüğü tarafından ortak
yayımlanan Elektronik Defter
Genel Tebliği ile, Aralık 2014’ten
itibaren Yevmiye Defteri ve Defter-i
Kebir’in elektronik ortamda
tutulması gerekiyor. Elektronik
defter uygulamasına başvuran
10
• eylül14
işletmeler Aralık 2014 ayı içinde elektronik defterlerini
işlemeye başlayacak. Elektronik defter tutulması,
kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında
kullanılacak yazılımın uyumluluk onayı almış bir çözüm
olması gerekiyor.
Anadolu Bilişim’in geliştirdiği bakanlık onaylı e-Defter
yazılımı bağımsız çalışarak tüm muhasebe sistemlerine
entegre olabiliyor. Bu kapsamda işletmelerin muhasebe
süreçlerinde elektronik dönüşümde verimlilik
hedeflerine katkıda bulunuyor.
Anadolu Bilişim e-Defter yazılımı
sayesinde muhasebe defterleri
oluşturulmadan veri analizinin
yapılması ve doğru verinin önceden
oluşturulması sağlanabiliyor. Gelir
İdaresi Başkanlığı’nın e-defter
standartlarına ve formatına uygun
kayıtlar yaratarak denetim süreçlerine
hazır çalışan uygulama, yasal
defterlerin hızlı ve güvenilir şekilde
üretilmesine imkan tanıyor.
HABER
Lenovo IBM için ABD’den Onay Aldı
Uzun bir süredir IBM satın alma işlemi için ABD’den onay
bekleyen Lenovo’ya iyi haber geldi. Güvenlik prosedürlerini
ve olası tehlikeleri gözden geçiren ABD’li yetkililer, satış
işlemine onay verdi.
Geçtiğimiz Ocak ayında IBM’in “x86
Sunucu Birimi”ni satın alan Lenovo,
geçtiğimiz Temmuz ayı başında
Çin Hükümeti’nden satış işleminin
tamamlanması için onay almış, fakat
Çin ve Abd arasından güvenlik krizleri
sebebiyle, satış anlaşması bir türlü
son aşamaya geçememişti. Durumu
gözden geçiren ABD Hükümeti, IBM’in
Lenovo’ya satışı konusundaki engelleri
ortadan kaldırarak, anlaşmayı son aşamaya taşıdı.
Lenovo CEO’su Yang Yuanqing, bu tarz endişelerin
yersiz olduğunu belirtirmiş, şirketin daha önce yaptıkları
anlaşmalara ve deniz aşırı müşterilerine
bakıldığında güvenlik konusunda hiç bir
sorunun yaşanmadığının altını çizmişti.
Olası güvenlik problemlerini ve şirketin
taleplerini değerlendiren ABD’li yetkili
heyet, yaptığı incelemeyi bitirerek,
IBM’in sunucu tarafının geçişine onay
verdi. Lenovo’nun 2.3 milyar dolarlık
anlaşmayı tamamlamasıyla birlikte 7
bin 500 IBM çalışanı Lenovo bünyesinde
çalışmaya başlayacak.
Microsoft Türkiye’de
Yeni Atama
MicrosoftSamsung
Patent Davası
Rafa Kalkıyor
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
Aslı Arbel, kurumsal iletişim müdürü olarak Microsoft Türkiye
ekibine katıldı. 4 Ağustos’tan itibaren yeni görevine başlayacak
Arbel, şirketin kurumsal iletişim ve halkla ilişkiler stratejilerinin
belirlenmesinden ve güçlendirilmesinden sorumlu olacak.
Microsoft Türkiye, Behice Funda’nın Microsoft Türkiye
Yazılım Geliştirme Teknolojileri Platformu Pazarlama Müdürü
olarak atanması nedeniyle boşalan kurumsal iletişim müdürü
pozisyonuna 4 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Aslı Arbel’in
başladığını duyurdu.
Arbel, Microsoft Türkiye’nin kurumsal iletişim ve halkla
ilişkiler stratejisinin belirlenmesinden ve hayata geçirilmesinden
sorumlu olacak. Arbel, aynı zamanda Microsoft Türkiye’nin
dijital PR faaliyetlerinin koordinasyonu ve sosyal medyadaki
varlığının güçlendirilmesi görevlerini de üstlenecek.
2002’de Amerika’da Emory Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler bölümünden mezun olan Aslı Arbel, 2006’da Boğaziçi
Üniversitesi Executive MBA yüksek lisans programını
tamamladı. İş hayatına 2002 yılında Çukurova Medya Grubu
bünyesinde düzenlenen Management Trainee programına
katılarak başlayan Arbel, Akşam Gazetesi Ekonomi Bölümü’nde
4 yıl çalıştıktan sonra 2006-2013 yılları arasında HSBC Türkiye
Kurumsal İletişim Departmanı’nda görev aldı.
12
• eylül14
Geçtiğimiz
ay patent
ödemeleri
konusunda
yaşanan sıkıntı
sebebiyle
Samsung’u mahkemeye veren Microsoft, bu
davayı rafa kaldırmaya hazırlanıyor.
Samsung, 2011 yılında yapılan anlaşmayla
beraber Android cihazlarında Microsoft’a
ait yazılımları kullanıyordu. Sattığı her
Android cihaz başına Microsoft’a belli bir
ödeme yapan Samsung, son dönemde
ödemeleri yapmayı bırakmıştı. Bu duruma
oldukça öfkelenen şirket, Samsung’u
mahkemeye vermişti.
Microsoft’un avukatları şirketin Nokia’yı
satın almasının ardından Samsung’un,
kontratın bundan böyle geçerli olmadığına
kanaat getirerek ödemeleri yapmadığını ifade
etmişlerdi. Samsung ise durumu biraz daha
ılımlı yaklaşarak, durumun tekrar gözden
geçirileceğini belirtmişti.
Son açıklamalara göre her iki şirket de
orta yolu bulmaya kararlı görünüyor. Birlikte
birçok projede birlikte çalışan ve yakın
zamanda Microsoft’un Samsung’la birlikte
bir akıllı telefon üretmek istemesi, işin tatlıya
bağlanmasının en önemli sebebi olarak
göze çarpıyor.
K
HABER
Netaş Yarıyıl Sonuçlarını Açıkladı
Sistem entegratörü Netaş, 2014 yarıyıl sonuçlarını açıkladı. Netaş, yılın ilk 6 ayında satış gelirlerini,
geçen yılın aynı dönemine göre lira bazında yüzde 71 artırarak, 340 milyon lira gelir elde etti.
Konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Netaş CFO’su İlker Çalışkan; şirketin satış gelirlerindeki
artışta, sistem entegrasyonu alanındaki kesintisiz, güvenilir ve güçlü yaklaşımını sürdürerek,
özellikle telekom, finans ve kamu sektörlerinde kazandığı projelerin etkili olduğunu söyledi.
Netaş’ın 2014’ün ilk yarısındaki brüt kârı 29,3 milyon lira, brüt kâr marjı oranı ise yüzde 8,6
oldu. 2014’ün ikinci çeyreğinde toplam 167,3 milyon lira sipariş alan Netaş’ın 6 aylık dönemde
aldığı siparişlerin toplamı 477,9 milyon lira oldu. FAVÖK, geçen yılın aynı dönemine göre 15,9
milyon lira artarak 11,04 milyon liraya ulaştı. Yılın ilk yarısındaki zararı, bir önceki yılın aynı
dönemine göre 6,3 milyon lira azalarak, 3,4 milyon lira oldu.
Netaş önümüzdeki çeyreklerde de ilk ayda yakaladığı yükselişi sürdürmeyi hedefliyor.
ZyXel
25 Yaşında
Dünyanın önde gelen ağ teknolojileri
şirketlerinden biri olan ZyXEL 25. kuruluş
yıl dönümünü kutluyor. 1989 yılında
kurulan şirket, 25 senelik tarihi boyunca
birçok defa ödül almayı başardı.
ZyXEL, kurulduğu 1989 yılında
henüz bilgi yalnızca televizyon, dergi
ve gazeteler ile yayılırken, internet ve
kablosuz ağlar yok denecek kadar azdı.
Böyle bir dönemde halen inşaatı devam
eden bir apartman dairesinden Dr.
Shun-I Chu ve birkaç arkadaşı tarafından
ZyXEL isminde bir firma kuruldu.
Yalnızca iletişim odaklı çalışan ekip,
ZyXEL’i 25 yıl içerisinde, holding
yapısıyla 3 binden fazla çalışanı, 35’den
fazla ülkede şubesi, 150’den fazla ülkede
temsilcisi olan dünyanın lider genişbant
ağ teknolojileri şirketine dönüştürdü.
Günümüzde 400 binden fazla işletmeye
ürün ver servis sağlayan, 100 milyondan
fazla müşterisi bulunan bir yapıya sahip
olan şirket, gelecekte de bu yapısını
geliştirmeyi amaçlıyor.
14
• eylül14
Türkiye’deki
Online Bankacılık
Tehlike Altında
Trend Micro 2014 ikinci çeyrek raporunu açıkladı. Türkiye online
bankacılığa yönelik en çok saldırıya uğrayan ülkeler arasında Avrupa’da
birinci, dünyada ise altıncı sırada.
Raporda Türkiye ile ilgili verilere yer veren Trend Micro, Türkiye’de veri
güvenliğine yönelik tehdit potansiyelinin yüksek olduğunu belirledi.
Ülkedeki bilişim altyapısı geliştikçe tehdit potansiyelinin de artacağına
dikkat çekildi. Rapordaki verilerde Türkiye’deki en büyük tehditlerin
başında online bankacılığa yönelik saldırıların olduğu belirtildi. Türkiye,
Avrupa’da bu alanda en fazla saldırıya uğrayan ülke oldu. Dünyada ise
Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan, Brezilya ve Vietnam’ın
ardından altıncı sıraya yükseldi.
Ayrıca Türkiye’deki birçok bilgisayar son 3 ayda Botnet ağına dahil
oldu. Raporda Türkiye, 1 milyon 873 bin Botnet bağlantılı bilgisayarla
tüm dünyada dördüncü sırayı aldı. Son 3 ay için Türkiye’ye yönelik bir
saptama da hedefli saldırılar konusunda. En çok hedef alınan ülkeler
arasında Türkiye yedinci sırada.
Raporda Türkiye’de Adware’lerin malwarelerden daha etkin bir
tehdit olduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca çevrimdışı olarak da etkin
olan USB bellek ve taşınabilir harddisk’lerle bulaşan SALITY ve
GAMARUE gibi kırma ve hackleme araçları da Türkiye’de ilk 10 tehditin
içinde bulunuyor.
İnsan Kaynakları Çalışanlarına
Güvenmiyor
İnsan yönetimi alanında Avrupa’nın en büyük kongresi olan
ve bu yıl 4-5 Kasım’da 22’ncisi gerçekleştirilecek PERYÖN
İnsan Yönetimi Kongresi 150’den fazla yerli ve yabancı
uzmanı ağırlayacak.
Kongre’nin ana konuşmacılarından Hong Kong Broadband
Network Grubu’nun ödüllü CFO’su Niq Lai, yetenek
yönetimi alanında kendisini üne kavuşturan “WOW Faktörü”
hakkında konuşacak. Lai, “Geleneksel insan kaynakları
çalışana güvensizlik besliyor, bağlılık için yetenekleri özgür
bırakın” diyor.
Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN) tarafından
düzenlenen, Avrupa’nın insan yönetimi alanındaki en
büyük kongresi olan PERYÖN İnsan Yönetimi Kongresi’nin
22’ncisi, bu yıl 4-5 Kasım’da İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve
Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek. Yerli ve yabancı pek çok
uzmanın katılacağı kongrenin ”insan kaynakları” konusunda
tescilli “şampiyon” bir konuşmacısı var: Hong Kong
Broadband Network (HKBN) Grubu
CFO’su, Yetenek Yönetimi Başkanı ve
Ortağı Niq Lai.
Uzun yıllar CFO olarak çalıştıktan
sonra şirketin insan kaynakları birimini
de yönetmeye başlayan Lai’nin klasik
insan kaynakları yönetimlerine ciddi
eleştirileri var. Geleneksel İK’nın kötü
çalışana odaklandığını ve özünde
çalışana güvenmediğini söyleyen Lai,
ezberin bozulması gerektiğini belirtiyor:
“Geleneksel İK dikkatinin neredeyse tamamını, sistemi
bozan yüzde 1 oranındaki kötü çalışana veriyor. Bu
durum, geleneksel İK politikası el kitaplarının neden
bu kadar detaylı olduğunu da açıklıyor. HKBN’de
kurallardan ve düzenlemelerden uzağız, birbirimize
güveniyoruz ve sistemimiz de buna göre. Örneğin, sabit
çalışma saatleri yerine esnek çalışma saatlerine geçtik,
hastalık izni için doktor raporu istemiyoruz, beyana
göre veriyoruz gibi... Eğer bir çalışanınıza hastalık iznini
suistimal etmeyeceği konusunda güvenemiyorsanız o
zaman o çalışanın şirkette olmaması ve yöneticisinin
yeterliliğinin de sorgulanması gerekir. Ancak yaygın
olarak kullanılan geleneksel sistem içinde çalışana
güvensizlik barındırıyor.”
Yöneticilerin çalışanlarına mentorluk da yapması
gerektiğini belirten Lai şöyle devam ediyor:
“İnsan insandır, bir varlık değildir. Her
bir bireyin kendi özlemleri ve tutkuları
vardır ve biz bunları yönetebilmeliyiz.
İş arkadaşlarıma, patronum bana nasıl
davranıyorsa öyle davranıyorum. Örneğin,
20’li yaşlarda aldığım mentorluk gibi ben de
genç meslektaşlarıma mentorluk yapıyorum.
Genç meslektaşlarıma her zaman benim
yaşıma geldiklerinde benden daha iyi işler
yapmaları gerektiğini söylüyorum.”
BudgetRight Bütçe Çözümleme
Süreçlerini Kolaylaştırıyor
Anadolu Bilişim, şirketler için operasyonel verimlilik
hedeflerini yakalamaya destek sağlayan ve içinde tüm
finansal bütçe ve raporlama süreçlerini hazır bulunduran
BudgetRight çözümüyle bütçelemede yarının ihtiyaçlarına
bugünden çözüm üretiyor.
BudgetRight, geleceğin somut verilerle öngörülmesini
sağlayarak verimliliği maksimum seviyeye çıkarıp fiili
verilerle sapmaları güncellemelerle dikkate alan bütçe
yönetim ve planlama sistemini şirketlere sunuyor.
Hızlı uyarlanan ve entegre çalışan BudgetRight, uygun
maliyetiyle ve lisanslama mantığıyla da avantaj sağlıyor.
Entegre çözüm sayesinde örneğin satış bütçesinde yapılan
bir değişiklik, üretim adetlerini, buna bağlı olarak satın
alma miktarlarını ve maliyetleri anında etkiliyor. Ürün,
masraf yeri gibi bütçe verilerinde
yapılan güncellemeler de otomatik
olarak yeni faaliyet bütçelerine
işleniyor. Bütçe içerisinde tahsilat
ve ödeme planlarının tanımlanması,
dövizli işlemlere bağlı kur
farklarının hesaplanması, kredi repo
hesaplamalarının yapılması, nakit
denkleştirmenin program tarafından
16
• eylül14
hesaplanması gibi özellikler ile sistem üzerinden gelir
tablosu, bilanço nakit akış gibi mali tabloların istenilen
formatta alınması sağlanabilmektedir.
Anadolu Bilişim Kurumsal Uygulama Hizmetleri
Direktörü Atakan Karaman, BudgetRight hakkında
şunları söyledi:
“Anadolu Bilişim olarak, Türkiye’de bilişim
hizmetlerinin öncüsü olma vizyonuyla müşterilerimizin
ihtiyaçlarına uygun çözümler geliştiriyoruz.
Çözümlerimiz tüm iş ortaklarımızın başarılarını
artırıp onları sektördeki rakiplerinden farklılaştırmaya
odaklanıyor. 1997 yılından beri yerli yazılım olarak bütçe
uzmanlarının ihtiyaçlarına uygun şekilde geliştirdiğimiz
BudgetRight bütçeleme çözümümüzle bir şirketin ihtiyaç
duyacağı tüm bütçe süreçlerini
kullanıma hazır şekilde sunuyoruz.
Verimliliği maksimuma çıkarmak,
hataları en aza indirmek, geleceği
somut verilerle doğru şekilde
öngörebilmek ve işini yarına taşımak
isteyen tüm şirketleri bütçe yönetim ve
planlama sistemimiz BudgetRight ile
tanışmaya davet ediyoruz.”
HABER
Asus Zenfone Ailesini Bilkom Dağıtacak
Bilkom, Asus ile imzaladığı anlaşma kapsamında yeni
Zenfone telefon ailesini dağıtacak.
Bilkom Genel Müdürü Cömert Varlık, Bilkom’un,
işbirliği yaptığı markaları için, uzun yıllardır sürdürdüğü
pazar geliştirme faaliyetleri ve misyonu olan dijital yaşam
koçluğu sayesinde Türkiye’de olgunlaştırdığı teknoloji
pazarı portföyüne ASUS’u
da dahil etmekten mutluluk
duyduklarını belirtti.
Bilkom olarak, işbirliğine
girdikleri markalara
tüketicilerin dikkatini çekmeyi,
gereken önemin verilmesine
katkı sağlamayı temel gaye
edindiklerini aktaran Cömert
CeBIT’e Geri
Sayım Başladı
11-14 Eylül 2014
tarihleri arasında
bilişim sektörünü
buluşturmaya hazırlanan
CeBIT Bilişim Eurasia
ve Global Konferans
öncesi düzenlenen
basın toplantısı,
Hannover Messe Turkey
yetkilileri, etkinlik sponsorları ve sektör yetkililerinin
katılımıyla gerçekleşti.
Toplantıda, CeBIT Bilişim Eurasia’da 2014 yılı hedefinin,
“Innovasyon ve Geleceğin Teknolojileri” olarak belirlendiği
açıklandı. Geçtiğimiz yıldan itibaren eş zamanlı düzenlenen
“CeBIT Global Konferansı” ile uluslararası bir boyuta ulaşan
CeBIT’ in, bu yıl da iş dünyası için, içinde bulunduğumuz
coğrafyanın en etkili bilişim ve teknoloji platformunu
hazırladığı belirtildi.
The Marmara Otel’de düzenlenen toplantıya, Hannover
Fairs Turkey Fuarcılık Genel Müdürü Alexander Kühnel,
Hannover Fairs Turkey Fuarcılık Genel Müdür Yardımcısı
Murat Özer, Polonya Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği
Müsteşarı Konrad Zablocki, Ana Sponsor Aktifbank Genel
Müdürü Önder Halisdemir, Aktifbank Genel Müdür
YardımcısıMurat Emre Duman, Global Konferans İş Ortağı
Nezih Kuleyin, Sağlık Bilişim Kongresi İş Ortağı Feyzullah
Akben, Bilişim Muhabirleri Derneği Başkanı Musa Savaş
sunumlarıyla katılım gösterdiler.
Toplantıda söz alan Hannover Fairs Turkey Fuarcılık Genel
Müdürü, Alexander Kühnel, “Türkiye’de hardware, software,
IT ve telekomünikasyon hizmetleri harcamalarının 2016
yılında 25 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Öngörüler,
Türkiye’nin ICT harcamalarının 2013-2016 yılları arası
GSYH’ye bağlı olarak artacağını gösteriyor” diyerek, bu
organizasyon için Türkiye’nin öneminin altını çizdi.
Varlık sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bugüne kadar çalıştığımız markaların değerlerini
koruyan ve katkı sağlayan çalışmalarımız nedeniyle
bizimle işbirliği yapmak için oldukça fazla talep geliyordu.
Biz her zaman, öncelikli olarak Türkiye’deki pazarın
ve tüketicinin ihtiyaçlarını, beklentilerini karşılayan,
alanının en değerli markaları ile
işbirliklerine girmeyi tercih ettik.
Odaklandığımız katma değerli dağıtım
stratejimiz, iş anlayışlarımız ve
ilkelerimiz konusunda örtüştüğümüz
Asus ile de işbirliğini imzaladık ve
Zenfone gibi son derece şık ve güzel bir
seriyi perakende sektörü üzerinden çok
yakında piyasaya sunacağız.”
ABBYY FineReader
Online 4.0
Piyasaya Sürüldü
ABBYY doküman tanıma, veri toplama ve linguistik
teknolojileri ve hizmetleri, bulut bazlı OCR (optik
karakter tanıma) ve doküman değiştirme hizmetinin
yeni versiyonu olan ABBYY FineReader Online 4.0’ı
piyasaya sürdü.
Güncellenmiş olan bu hizmet, modern arayüz
ve bulut depolama hizmetleri ile uyum, ek çevirme
formatları ve doküman birleştirme gibi geliştirilmiş
seçeneklerin yanı sıra, daha esnek ve daha uygun
fiyatlar sunmaktadır. Yeni hizmetin fiyatları, geniş çaplı
seçenekler sunacak şekilde tasarlandı: 200 sayfadan
12.000 sayfaya kadar, bir aylık ya da yıllık olmak üzere
fiyatlandırma paketlerimiz mevcuttur.
Hizmet paketlerinin maliyetleri önemli
derecede düşürüldü. Örneğin, ayda 200 sayfanın
dönüştürülmesinin maliyeti 5 dolar. Ayrıca, yeni bir
sayfa paketi satın alındığında, önceki sayfalardan
kalan bakiyenin kullanım süresi uzatılabiliyor. Artık,
sadece PayPal’in elektronik para transfer sistemi ile
değil, aynı zamanda belli başlı kredi kartlarıyla da
ödeme yapılabiliyor. Ayda 5 sayfaya kadar az sayıda
sayfanın tanınmasına ihtiyaç duyan kullanıcılar
için bu hizmet ücretsiz olduğu gibi, yeni kaydolan
kullanıcılara, ücretsiz 10 sayfa çevirme hakkı veriliyor.
eylül14 •
17
Kyocera 2014 Yaz Seçimi Ödülünü Kazandı
Kyocera, “2014 Yaz Seçimi” ödülünü bu yıl dakikada 26 sayfa basma hızındaki renkli A4
çok fonksiyonlu fotokopi makinası ECOSYS M6526cidn ile bu segmentte üçüncü kez aldı.
Kyocera M6526cidn BLI’ın “2014 Yaz Seçimi” ödülünü özellikle küçük çalışma grupları
için A4 Renkli MFP segmentinde sunduğu çözümler ile aldı. Bu modeller genelde
sadece daha büyük A3 modellerde bulunan HyPAS platformu sayesinde verimli bir
entegrasyon sunuyor.
HyPAS yazılımı Kyocera veya üçüncü partiler tarafından geliştirilmekte
ve en küçük çalışma grupları bile cihazın üzerinde bulunan sezgisel kontrol
panelinden kontrol edilebilen ve Kyocera’ya gerçek anlamda farklılık katan bireysel
uygulamalardan faydalanabiliyorlar.
“Çok Tavsiye Edilir” ödülü ise ECOSYS M6526cidn ve ECOSYS M2030dn/M2035dn/
M2035dn/M2535dn modellerine kilit performans noktalarında ön plana çıkıp özellikle
sahip olduğu standart ve maksimum hafıza kapasitesi ile düşük enerji tüketimi modundan
ilk sayfa çıktı alma süresine kadar olağanüstü hız gösterdiği için verildi.
Oracle Kasa
Anahtarı’yla
Şirketlere
Güven Veriyor
Yeni yazılım aracı
Kasa Anahtarı ile
Oracle firmalara,
veri merkezlerindeki
dosyalarını güvenli
bir şekilde yönetme
imkanı sunuyor.
Firmaların bu
konularda hızlı
ve güvenli olarak
ihtiyaçlarını
karşılayabilmeleri
için, Oracle “Oracle
Key Vault” ürününü
piyasa sundu. Yeni
yazılım aracı ile Oracle firmalara, veri merkezlerindeki
dosyalarını güvenli bir şekilde yönetme imkanı sunuyor.
Şirketlerin verilerini şebeke veya veri merkezlerinde
tutmalarından dolayı bilgilerin güvenli bir şekilde
yönetimi önem kazanmaktadır. Ek olarak birçok
yönetmelik ve sektör standardı gereği anahtarların
yönetimi ve imha edilmesi denetlenmektedir. Şifreleme,
veri gizliliği açısından global bir standart olmasına
karşın güvenlik seviyesi, şifreleme anahtarı yönetiminin
gücüne bağlıdır. Bu noktada devreye giren Oracle,
“Kasa Anahtarı” ile Oracle müşterileri kritik şifreleme
anahtarlarını güvence altına alıyor.
Kasa anahtarı internet sunucusu üzerinden erişilebilen
bir platforma sahip. Bu sayede kullanıcılar, karmaşık
arayüzlere sahip güvenlik platformlarının içerisinde
kaybolmaktan kurtulabilecekler.
18
• eylül14
Türkiye
Growth Hacking
ile Tanışıyor
İnternet ekosisteminin Türkiye ve dünyadaki etkili
aktörlerinin katıldığı, bölgenin en önemli girişimcilik
etkinliği Startup İstanbul, Türkiye’yi sektörün dünya
çapında yükselen kavramlarından biri olan Growth
Hacking ile tanıştıracak.
Dünyada ve Türkiye’de Growth Hacking diyince
akla ilk gelen isimlerden biri olan dünyaca ünlü
analitik servisi KISSmetrics‘in kurucu ortağı Neil
Patel, kısaca “düşük bütçeli online pazarlama” olarak
tanımlanabilecek bu yöntemi ayrıntıları ve örnekleriyle
katılımcılara anlatacak.
2010 yılında ortaya atılan ve erken aşama internet
girişimleri için ideal bir kavram olan Growth Hacking,
online pazarlamadan farklı olarak, avantaj sağlayan
her türlü metriği dikkate alıp kısıtlı bütçelerle eldeki
verileri analiz etme, test etme ve ölçümleme prensibine
dayanıyor. A/B testinden Google Analytics’e, SEO’dan
viral pazarlamaya kadar pek çok uygulama, Growth
Hacking sürecinde kullanılıyor ve Facebook, Twitter,
AirBnB, Dropbox, LinkedIn gibi dev şirketler de bu yeni
kavramın getirilerinden faydalanıyor.
HABER
FICO ve KKB Borç Yönetimini
Geliştirmek İstiyor
Türkiye’de toplam kredi hacmi
hızla büyüyor. Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) verilerine göre hem
tüketici kredileri hem de mortgage
kredileri Mart 2013’ten Mart 2014’e
kadar yüzde 22 oranında büyüdü.
FICO, borç veren kurumlara,
vadesinde ödeme yapmamış
borçluları yönetmesine yardım
etmek için, borcu ödenmemiş
hesabın, temerrüde düşmenin bir
safhasından sonrakine ilerleyişinin
olasılığını tahmin edecek bir
tahsilat skor paketi geliştiriyor.
Borç veren kurumlar, bu skorları,
borçlu müşteriler ile irtibata
geçmek için önceliklendirmek
ve borçlarının ödemesi gecikmiş
ancak “kendisinin çözüm
getirmesi” beklenen borçlularla
irtibattan kaçınmak amacıyla
kullanabilecekler. FICO tahsilat
skorlarının adapte edildiği
operasyonlar ile tahsilatlarda
genellikle yüzde üç ile beş
arası artış kaydedilir. FICO
Türkiye tahsilat skorlarının,
borç veren kurumların
kullanımına, bu yılın sonunda
sunulması beklenmektedir.
Kredi Kayıt Bürosu Strateji
Başkan Yardımcısı Koray Kaya
konuyu şu şekilde değerlendirdi:
“Türkiye’de finansal sistem
çok gelişmiştir ve bankalarımız
dünyanın en iyi araçlarını
kullanmak istemektedir.
Kredi skorlama konusunda 50
yılı aşkın tecrübesiyle FICO;
yalnızca KKB verisinden en
fazla değeri nasıl elde edeceğini
değil aynı zamanda tahsilat
işlemlerinde skorları kullanarak
müşterilerimize maksimum fayda
sağlamanın nasıl garanti altına
alınacağını da bilmektedir.”
Yeni USB Bellek Virüsü Geliyor
Ağustos ayında başlayacak Black
Hat Güvenlik Konferansı’nda
yeni bir virüs türünün tanıtılacağı
söylentileri iyice artmaya başladı.
Sosyal medya sitelerinin de
dahil olmasıyla birlikte dev bir
veri çöplüğüne dönüşen internet,
siber korsanların ve hırsızların
iştahını kabartmayı sürdürüyor.
İnternet üzerinden indirilen veriler
çeşitlendikçe, siber saldırganların
işi de bir o kadar kolaylaşıyor.
Çoğu kullanıcı işini hızlıca
halledebilmek adına emin olmadığı
kaynaklardan veri yüklerken, birçok
kullanıcının güvenlik konusundaki
bilgi eksikliği ortaya istenmeyen
sonuçları çıkartabiliyor.
Siber saldırganların son
dönemdeki en önemli dostları
“usb” bellekler. Kullanıcıların, özel
hayatlarında kullandıkları usb
bellekleri, iş yerlerine getirmeleriyle
ortaya çıkan sonuçlar günümüzde
kişisel bilgisayarların yanı sıra şirket
ağlarını da risk altına sokuyor.
Black Hat Konferansı’nda
tanıtılacak yeni virüsün, siber
saldırganların favorisi konumunda
bulunan usb üzerinden çalışacağı
öğrenildi. BadUsb adı verilen virüs,
doğrudan usb bellekleri etkileyerek,
bulaştığı sistem üzerindeki diğer
cihazlara ana yazılım üzerinden
bulaşabiliyor. Bu da doğrudan
ağ üzerindeki bütün cihazları
tehdit ediyor.
Yeni virüs hakkında daha fazla bilgi
verilmezken, uzmanlar yeni virüse
karşı kullanıcıların dikkatli olması
gerektiği görüşünde birleşiyorlar.
Kullanıcıların, kişisel cihazlarındaki
virüs programlarını güncelleyerek,
olası güvenlik açıklarına karşı önlem
almaları gerekiyor. Şirketler ise
oluşturacakları güvenlik politikaları
ile, çalışanların şirkete getirdikleri
kişisel cihazlar sebebiyle oluşabilecek
zararları en aza indirebilirler.
eylül14 •
19
Sabancı Üniversitesi IBM ile
İşbirliğine Gidiyor
İnovatif şirketlerin ihtiyaç duyduğu rekabetçi avantajı
yaratmak ve sürdürmek için analitik becerileri ve
birikimi kazandırmak üzere tasarlanan Sabancı
Üniversitesi ‘Veri Analitiği Profesyonel Yüksek
Lisans Programı’ IBM Türk ile stratejik işbirliğine
imza atıyor.
Büyük Veri, etrafında gelişen teknoloji ve
sürdürülen araştırmalarla işletmelere daha iyi
kararları hızlı almalarına yardımcı olacak bilgi ve
araçları sunuyor. Sabancı Üniversitesi’nde IBM’in
stratejik ortaklığında hayata geçirilen program,
inovatif şirketlerin ihtiyaç duyduğu rekabetçi avantajı
yaratmak ve sürdürmek üzere aradığı analitik
becerileri ve birikimi kazandırmak üzere tasarlandı.
Sabancı Üniversitesi ile IBM arasındaki stratejik
ortaklığı değerlendiren IBM Türk İş Analitiği
Ülke Lideri Nicholas Anderson konuyu şu
şekilde değerlendirdi:
“Gelecekte BT’ye hâkim olacak ve iş dünyasını
şekillendirecek en önemli alanlardan biri veriler
ve veri analitiğidir. IBM olarak verileri yeni doğal
kaynağımız olarak adlandırıyoruz ve hem çözüm
portföyümüzle hem de toplumdaki işbirliklerimize
liderliğimizi sürdürüyoruz“ diyor. IBM Türk Üniversite
İlişkileri Lideri Jale Akyel ise ekliyor: “Üniversite
ilişkileri olarak en önemli görevlerimizden biri yeni
gelişen alanlarda BT pazarının, müşterilerimizin ve
iş ortaklarımızın yetenek açıklarını kapatmak üzere
üniversitelerle inovatif işbirlikleri oluşturmaktır.
Bu bağlamda vizyoner bir kurum olan Sabancı
Üniversitesi’nde yapılanan bu profesyonel programa
destek vermek bizim için son derece mutluluk
vericidir. Önemli araştırma ve öğrenci projelerine
akademik bilgi üzerine iş tecrübelerimizi ekleyerek
karşılıklı değer yaratacağımıza inanıyoruz.”
BT Eğitim Yönetim Kadrosunda
Değişime Gitti
BT Eğitim, büyüyen iş hacmine paralel olarak organizasyon yapısında
da köklü bir değişikliğe gitti. Yenilenen ve büyüyen yeni organizasyonun
başına genel müdür yardımcısı olarak, sektörün tecrübeli isimlerinden
Cumhur Kızıları getirildi.
BT Eğitim genel müdür yardımcılığı görevini 18 Ağustos 2014
itibariyle devralacak olan Cumhur Kızıları, yeni görevinde doğrudan
BT Eğitim Kurucusu Bülent Morten’e bağlı olarak çalışacak.
2014 yılını stratejik değişiklik ve yeniliklerin yılı olarak gördüklerini
belirten BT Eğitim Kurucusu Bülent Morten yeni organizasyon
değişikliği hakkında şunları söyledi:
“Kurulduğumuz günden itibaren Cisco işinde Türkiye’deki en önemli
oyunculardan biriyiz. Büyüyen iş hacmimiz, organizasyonumuz
ve bu yıl ardarda aldığımız ödüller de bunun göstergesi oldu. Bu
çerçevede BT Eğitim’i geleceğe daha sürdürülebilir bir süreçte taşımak
ve sektördeki varlığımızı daha da güçlendirmek amacıyla köklü bir
organizasyon değişikliğine gittik. BT Eğitim operasyonumuz bundan
böyle, yeni Genel Müdür Yardımcımız Cumhur Kızıları’ya emanettir.
Cumhur Kızıları, son birkaç yıldır BT Eğitim’in hem ulusal hem
de uluslararası alandaki varlığını artırmasına liderlik etmekteydi.
Kızıları’nın yeni görevinde de BT Eğitim’i daha iyi bir noktaya
taşıyacağına yürekten inanıyorum.”
20
• eylül14
HABER
Twitter Video Reklamcılığa Başlıyor
Kendisine bir süredir yeni gelir kaynakları yaratmak için
çalışmalar yapan Twitter, ilacı video reklamlarda buldu.
Bir süredir Facebook tarafından kullanılan ve sosyal
medya sitesinin son dönem gelir
kalemlerinin zirvesinde yer alan
reklamlar, Twitter’ın da hedefi haline
geldi. Özellikle mobil reklamcılıkla
birlikte sosyal medya sitelerinde
kendilerine yer bulan reklamverenler,
son dönemde müşterilerine video
reklamlar üzerinden ulaşmaya
Veeam İkinci
Çeyrekte de
Büyümeye
Devam Etti
Modern veri merkezlerinin kesintisiz
çalışabilmesi için çözümler sunan
Veeam, 2014 ikinci çeyreğinde yüzde 30
büyümeye imza attı.
Şirketin büyümesinin ardında,
kurumların kesintisiz çalışabilmek için
artan taleplerini karşılaması, ikinci
çeyrekte müşteri sayısını 115.000’in
üzerine çıkarması ve yeni Veeam
Availability Suite v8’i duyurması yatıyor.
Modern veri merkezlerinin kesintisiz
çalışabilmesi için yenilikçi çözümler
sunan şirket, 2014 ikinci çeyreği
finansal sonuçlarını açıkladı. Şirket
bu yılın ikinci çeyreğinde geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 30 büyüme
gerçekleştirdi. 2014’ün ikinci çeyreği,
peş peşe 26. kez çeyrek cirosunun
önceki yılın aynı dönemine göre iki
haneli büyümesine şahit olunan
dönem oldu. Dünya çapındaki
111.500’in üzerinde müşterisiyle,
şirketin koruduğu sanal makine sayısı
da 6.5 milyonun üzerine çıktı.
başlamışlardı. Facebook’un LiveRail ile sistemiyle girdiği
topa, şimdi de Twitter giriyor.
Uzun bir süredir “sponsorlu tweet” olarak Twitter
üzerinden müşterilerine ulaşan firmalar,
bundan böyle reklam videolarını da
“sponsor” etiketi altında hedef kitlelerine
ulaştırabilecekler. Bu sayede belirledikleri
hedef kitlelere daha rahat ulaşabilecek
reklamverenler, Twitter’ın geniş kullanıcı
sayısı ile müşteri portföylerini genişletme
imkanı bulabilecekler.
Vodafone Çiftçi
Kulübü Avrupa’dan
Ödülle Döndü
Türkiye’de çiftçilere odaklanan ilk
sosyal iş modeli olarak Vodafone
Türkiye’nin 2009 yılında hayata
geçirdiği Vodafone Çiftçi Kulübü,
İsviçre’de düzenlenen “Social &
Business Co-Creation” yarışmasında
Jüri Özel Ödülü’ne layık bulundu.
Türk tarımında etkinlik ve verimlilik
artışı yaratmaya odaklanan bir sosyal
iş modeli olarak öne çıkan Vodafone Çiftçi Kulübü, İsviçre’de düzenlenen
“Social & Business Co-Creation: Collaboration for Impact” yarışmasında
Jüri Ödülü’ne layık bulundu.
Ashoka Changemakers, Zermatt Zirvesi Derneği, Fondation Guilé,
DPD ve Boehringer Ingelheim iş birliğiyle hayata geçirilen “Social &
Business Co-Creation” yarışması, Avrupa çapında inovatif iş birliği
projelerini ödüllendirmeye odaklanıyor. Avrupa kültüründe değişim
yaratan ve sosyal hedeflere yönelen projeler, kurumlar ve girişimler
arasında yapılan değerlendirme sonucunda Vodafone Çiftçi Kulübü,
övgüye değer bulundu. Bu yıl 34 Avrupa ülkesinden 338 projenin
katıldığı “Social & Business Co-Creation: Collaboration for Impact”
yarışmasında, işletmelerin sosyal sorumluluk projelerinde yarattığı fark
değerlendirilerek, ortaya çıkan ekonomik ve sosyal değere odaklanıldı.
Vodafone Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Gizem Keçeci, ödül
hakkında şu değerlendirmede bulundu:
“Vodafone Türkiye olarak, ülkemizde dijital dönüşümün lideri olma
vizyonuyla faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bugüne kadar ulusal ve
uluslararası alanda teknoloji, hizmet, pazarlama, insan kaynakları gibi
birçok kategoride kazandığımız 130’un üzerinde ödüle bu yıl ‘Social &
Business Co-Creation’ Ödülleri’nde bir yeni başarıyı eklemenin gururunu
yaşıyoruz. Çiftçinin daima yanında olmayı ilke edinen Vodafone
Çiftçi Kulübü’yle ortaya koyduğumuz sosyal inovasyonun Jüri Özel
Ödülü’ne layık görülmesinden mutluluk duyuyoruz. Türkiye’de ilk kez
uygulanan programımız, çiftçilerin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda,
onların sosyal ve ekonomik hayata katılımına ve iş verimliliklerinin
artırılmasına odaklanıyor. Vodafone Çiftçi Kulübü’yle sunduğumuz tarife
ve kampanyaların ötesine geçen hizmetlerle, çiftçilerimizin hayatına çok
daha geniş bir ölçekte temas etmeyi sürdüreceğiz.”
eylül14 •
21
Panasonic ve Tecpro Yetkili Servis
Konusunda Anlaştı
Kurumsal Mobil Çözümler alanında küresel bir uzmanlığa
sahip olan Panasonic, Toughbook ve Toughpad ürünlerinin
teknik servis ve satış sonrası hizmetleri konusunda Tecpro
Bilgi Teknolojileri ile el sıkıştı.
Panasonic müşteri ve iş ortaklarının güvenle hizmet
alabilecekleri Tecpro Bilgi Teknolojileri, anlaşma
kapsamında Panasonic Toughbook ve Toughpad ürün
portföyünün bağımsız servis noktası olarak
faaliyet gösterecek.
Tecpro Bilgi Teknolojileri Genel Müdürü
İbrahim İlhan son yıllarda bu pazarda zorlu
ortamlarda çalışacak dayanıklı dizüstü
bilgisayar ve tablet talebinin arttığına değinerek
anlaşmaya dair şu açıklamayı yaptı:
“Tecpro olarak her biri kendi alanında dünyaca tanınmış
bir çok lider markalanın servis merkezliğini yapmaktayız.
Önceliğimiz markaların satış sonrası hizmetelerine değer
katarak müşteri memnuniyetini en üst seviyede sağlamak.
Bu alanda İstanbul merkez, Ankara İç Anadolu bölge
müdürlüğümüz İzmir Ege bölge müdürlüğümüzdeki toplam
70 personelimiz ile yıllardır kurumsal servis hizmeti
veren tecrübeli bir kadroya sahibiz. Panasonic gibi
teknoloji lideri bir markanın servis hizmetlerini
verecek olmak bizleri son derece gururlandırdı. Bu
iş birliğinin diğer tüm markalarımızda olduğu gibi
uzun yıllar süreceği inancındayım.”
Defne CIS
Bölgesi’ne Destek
Sağlayacak
Mobilite İş
Süreçlerini
Değiştiriyor
Dünya’da 20 ülkede 25’ten fazla mobil operatör için telekom
çözümleri sunan Defne, CIS bölgesindeki lider operatör ile 3
yıllık destek anlaşması imzaladı.
Orta Asya’dan Orta Doğu’ya, Asya-Pasifik bölgesinden
Afrika’ya, Avrupa’dan Güney Amerika’ya kadar değişik
coğrafyalarda Türkiye dahil 20’den fazla ülkede 25’ten fazla
mobil operatör ve yaklaşık 500 milyon aboneye sunduğu
katma değerli servis ve platform çözümleri ile dünya çapında
birçok projeye imza atan Defne Bilgi İşlem, 2012’den bu yana
birlikte çalıştığı ve Ödemeli Arama Platformu’nu sunduğu CIS
bölgesinin lider mobil operatörü ile 3 yıllık destek ve bakım
anlaşması imzaladı. 3G üzerinden 14 milyon aboneye katma
değerli servisler sunan CIS bölgesinin lider mobil operatörü,
Defne’den aldığı teknik destek ile kesintisiz hizmet sunmaya
devam edecek.
Defne’nin günde 10 milyon çağrı taşıyabilen Ödemeli Arama
Platformu üzerinde çalışan servislerin bakımını ve desteğini
kapsayan anlaşma ile ilgili olarak Defne Genel Müdürü Oğuz
Haliloğlu da şu görüşü dile getirdi:
“CIS Bölgesindeki lider bir operatörle uzun süreli iş ortaklığı
anlaşması imzalamaktan dolayı oldukça gurur duyuyoruz.
Destek anlaşması bu platform üzerinde çalışan servislerin
kesintisiz şekilde 24x7 uzaktan gözlemlenmesi, desteğinin
sağlanması ve bakımının üstlenilmesini kapsamaktadır. 2017
yılı başına kadar ilişkimizin kesintisiz sürdürüleceği imza
altına alındı. Dünya çapında hizmet veren mobil operatörlerin
tercihi olarak kalmak için sunduğumuz çözüm ve hizmetlere
yatırım yapmaya devam edeceğiz.”
Son yıllarda internet erişimine sahip cihaz sayısının
artmasıyla birlikte mobilitenin hâkim olduğu bir
çağa girdik. Mobilite, şirketlerin iş süreçlerini ve iş
yapış şekillerini önemli ölçüde değiştiriyor.
Tümleşik iletişim alanındaki mevcut yatırımlarını
korumalarını sağlayan Unify, aynı zamanda
çözümlerinin sancılı bir süreçle karşılaşmadan
kolayca ve kademeli bir şekilde kullanılmasını
mümkün kılıyor. Çözüm ve hizmetleri ile şirketlerin
verimliliklerini artırmaya odaklanan Unify,
çalışanların kendi işlerine odaklanabilmelerine de
yardımcı oluyor.
Günümüz şartlarında her an
ve her yerden bilgiye ulaşmanın
iletişim kurmanın bir zorunluluk
hâline geldiğine dikkat çeken
Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda
Tütüncüoğlu konuşmasını şu
şekilde sürdürdü:
“Bu gerçeği göz önünde bulunduran ve
Siemens’in 170 yıllık güçlü Ar-Ge mirasını taşıyan
Unify olarak, kurumların mobiliteden en yüksek
şekilde yararlanmasını sağlayan çözümler
üretiyoruz. Farklı lokasyonlardaki, bir binadaki ya
da çok farklı yerlerdeki insanların tek bir noktada
buluşmuşlarcasına haberleşmelerini mümkün
kılıyoruz. Bu işi yaparken ses, video, chat, internet,
presence management (mevcudiyet yönetimi)
gibi iletişim yöntemlerinin tamamını kapsayan
bir bakış açısıyla hareket ediyoruz. Donanımdan
yazılıma, Ar-Ge’den yetişmiş insan gücüne kadar
kendi kaynağımız. İnsan gücünün önemli bir
kısmı da kanal yapısı içinde sertifikalaştırdığımız iş
ortaklarımızdan oluşuyor.”
22
• eylül14
HABER
Snapchat Reklam ve Haber
Yayınına Başlıyor
Kendini yok eden içeriklerle tanıdığımız anlık mesajlaşma
uygulaması Snapchat, Snapchat Discovery adlı yeni
servisiyle kendini yok eden reklam ve haber yayına
başlayacak. Yeni uygulamanın Kasım ayında yayına
başlaması bekleniyor.
Zaman içerisinde silinen içeriklerle, anlık mesajlaşma
uygulamaları arasında kendini farklı bir noktada
konumlandıran uygulama, yeni servisi ve hizmetiyle bu
özelliğini paraya dönüştürmeyi hedefliyor.
Kullanıcılarına aynı mesaj içeriklerinde
olduğu gibi zaman içerisinde kendini yok
eden haber ve reklam içerikleri sunmaya
hazırlanan anlık mesajlaşma uygulaması, bu
sayede gelirlerini artırmayı planlıyor. Kendi
yapısına sadık kalarak geliştirilen bu servisle
Teleperformance
Türkiye Sertifika
Portföyünü
Genişletiyor
Teleperformance Türkiye,
Vericert Belgelendirme ve
Gözetim Hizmetleri Şirketi
tarafından yapılan denetimle
EN 15838: 2009 Çağrı
Merkezi İletişim Merkezleri
Hizmet Sertifikası’nı
almaya hak kazandı. Avrupa
Standardizasyon Komitesi (CEN) tarafından hazırlanan bu
sertifika sayesinde Teleperformance Türkiye’nin çağrı merkezi
sektöründe müşteri ilişkileri ve memnuniyeti yönetiminde
uzmanlığını ve ulaştığı kriterleri bir kez daha kanıtlamış
olduğunun altını çizen Utkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çağrı merkezlerinin yönetim sistemi gereksinimlerini
ve çağrı merkezi hizmetlerinin sunulması için gerekli olan
teknik şartları tanımlayan EN 15838:2009, bir çağrı merkezinin
teknik altyapısından müşteri memnuniyetine kadar aktif olan
tüm süreçlerin kontrolünü belirli kriterlere bağlayan etkili
bir yönetim sistemi standardı. Art arda aldığımız uluslararası
sertifikaların en yenilerinden biri olan EN 15838:2009,
hizmet sunum kalitemizin sürdürülebilir olduğunun bir
kanıtı olmakla beraber, yalnızca bir çağrı merkezi değil, aynı
zamanda müşterilerimizin CRM iş ortağı olduğumuzun
da bir kanıtı. Teleperformance Türkiye ailesinin özverili
çalışmaları sonunda elde edilen bu başarının devamını
getirecek ve sürekli gelişim ilkemiz doğrultusunda daha iyiye
ulaşmak için müşterilerimizin alacağı hizmetin kalitesini
üst seviyelere taşıyacak yöntemlerin aranması konusunda
çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”
birlikte, kullanıcılarından da büyük tepki almayacak
anlık mesajlaşma uygulaması, özellikle makale ve haber
içerikleriyle kullanıcı portföyünü de genişletmek istiyor.
Facebook bünyesinde bir “servis” olmayı kabul etmeyerek,
yatırımlar yapan Snapchat, yeni geliştirdiği reklam ve
haber modeliyle büyüme girişimlerine resmen başlamış
oldu. Şu sıralar 12 medya şirketiyle görüşme halinde
bulunduğu iddiaları ortaya atılan uygulama, özellikle film
sektöründe hizmet veren şirketlerin ilgisini
çekmiş durumda.
WhatsApp ve benzeri anlık mesajlaşma
uygulamalarına göre genç neslin çok daha fazla
tercih ettiği Snapchat, yeni servisleriyle beraber
bu alanda tekel olabilir. İlerleyen günler bu
konuda daha belirleyici olacak.
BT Gurusu Steve
Bell 9 Ekim’de
Türkiye’de
İş süreçlerinde ve
teknolojide yalınlaştırma
konusunda iş dünyasının
liderlerine koçluk yapan
Steve Bell, 9 Ekim 2014
tarihinde BT Bilgi’nin
sponsorluğunda
İstanbul’da Four Seasons Bosphorus’da bir seminer
verecek. Bell, iş dünyası liderleri ve teknolojiden
sorumlu profesyonellere yönelik bu seminerinde
küresel düzeyde Yalın BT iş pratiklerini seminer
katılımcıları ile paylaşacak.
Bilgi teknolojilerinin işletmelerde yenilikçilik
aracı olarak potansiyelini ortaya koyan Yalın
BT kavramının ilkeleri hakkında birçok kitaba
imza atan Steve Bell, 9 Ekim’de İstanbul’da iş
dünyasının profesyonelleri ile buluşuyor. “Yalın
İş... Yalın Teknolojiler!” mottosu ile 10 yılı aşkın
süredir Türkiye’nin önde gelen markalarına bilişim
hizmetleri sunan BT Bilgi Teknolojileri’nin davetlisi
olarak gelen Yalın BT gurusu Steve Bell, iş dünyasının
liderlerine özel bir sunum gerçekleştirecek.
Yenilikçilik ve operasyonel mükemmellik
alanında dünyanın önde gelen profesyonellerine
koçluk yapan Steve Bell, dünyanın her tarafında
katıldığı workshop’larda sayısız strateji geliştirme
ve yaygınlaştırma çalışmasına öncülük
etmektedir. Steve Bell, BT Bilgi Teknolojileri’nin
organizasyonuyla düzenlenen İstanbul’daki
seminerinde, gerek kitabında yer alan, gerekse
farklı Yalın BT iş pratiklerinden edindiği zengin
deneyimleri izleyicilerle paylaşmayı planlıyor.
eylül14 •
23
HABER
SAP Finansal Konsolidasyon
Süreçlerini Başlattı
SAP, Garanti Bankası ile Finansal Konsolidasyon
projesini hayata geçirdi. Garanti Bankası, SAP projesi ile
konsolidasyon süreçlerindeki hız ve verimliliğini artırarak
finans ekibinin strateji ve analiz çalışmalarına daha fazla
zaman ayırabilmesini hedefliyor.
Garanti Bankası Finansal Konsolidasyon Projesi, dokuz
aylık bir süre içinde SAP uzmanlığıyla tamamlandı. Yoğun
bir hazırlık döneminin ardından, planlamaya
uygun olarak Nisan 2014’te canlı kullanıma
alınan SAP çözümü, Garanti Bankası’nın
verilerinin saklanıp işlenebileceği güvenli
bir alan sunarken, finansal sonuçların
yüksek kalite standartlarında çok daha hızlı
oluşmasını sağlıyor.
Türkiye’nin İlk
Akıllı Stadyumu
TT Arena Oluyor
Galatasaray ve TTNET’in yaptıkları işbirliği ile Türk Telekom
Arena, tüm tribünlerinde WiFi servisi verilen ve internet
tabanlı dijital uygulamaların sunulacağı Türkiye’nin ilk akıllı
futbol stadyumu olacak.
Galatasaray Spor Kulübü ile TTNET, Türk Telekom Arena
Stadyumu’ndaki tüm tribünlerde, “GS TTNET WiFi” hizmeti
ile futbolseverlere yüksek kapasite ve hızda internet erişimi
sağlamak üzere bir işbirliği anlaşması imzaladı. İşbirliğinin
detayları; Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal, TTNET
Genel Müdürü Abdullah Orkun Kaya, Galatasaray Sportif AŞ
Genel Koordinatörü ve İcra Kurulu Başkan Vekili Faruk Işık,
TTNET Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı N. Mert Başar’ın
katılımıyla düzenlenen ortak bir basın toplantısı ile açıklandı.
Türk Telekom Arena, binlerce kişinin aynı anda internete
bağlandığı en büyük TTNET WiFi noktası olurken, 5. nesil
WiFi teknolojisi sayesinde Türk Telekom Arena’da, aynı anda
binlerce taraftar, birçok farklı cihaz ile 400 Mbps’ye kadar
varan hızlarda internete bağlanacak. Taraftarlar, TTNET
kablosuz internet altyapısı üzerinden Türk Telekom Arena
için özel olarak geliştirilecek uygulamalarla, Galatasaray’dan
güncel haberleri anında alabilecek, takımlarının son dakika
videolarını izleme şansına sahip olacak, sunulacak özel fayda
ve fırsatlardan faydalanarak akıllı stat deneyimini yaşayacak.
24
• eylül14
Raporlama ve konsolidasyon konularında sektöre
öncülük ederek yenilikçi teknolojiye yatırım yapan Garanti
Bankası, hızlı, güvenli ve şeffaf bir çözüm olan SAP’yi
tercih etti. Bunun yanı sıra kurduğu yeni altyapı sayesinde
Konsolidasyon ve Uluslararası Muhasebe Birimi’nde
yürütülen iş süreçlerinin iyileştirilmesinin yanı sıra,
insan kaynağının daha verimli kullanımına ve çalışan
memnuniyetine de katkı sağladı. Çözüm
sayesinde, Garanti Bankası’na veri sağlayan
yurt içi ve yurt dışındaki iştiraklerde ve merkezi
konsolidasyon ekibinde raporlama süreleri
kısalırken, mesai yükü önemli ölçüde hafifledi.
Finans ekibi, strateji ve analiz çalışmaları için
daha çok zaman kazanmış oldu.
Sony Eurasia’da
Yeni Atama
Mustafa Yiğit, Sony Eurasia PlayStation Grup Ürün
Müdürlüğü görevine atandı. Sony PlayStation Grup
Ürün Müdürü olarak atanan Mustafa Yiğit, yeni
görevi kapsamında PlayStation’ın Türkiye’deki tüm
operasyonlarının yönetiminini üstlenecek.
Sony Eurasia’da 2011 yılından bu yana PlayStation
Ürün Müdürü olarak çalışan Mustafa Yiğit,
PlayStation Grup Ürün Müdürlüğü görevine
getirildi. Yeni görevi kapsamında PlayStation’ın
Türkiye’deki tüm operasyonlarının yönetiminini
üstlenecek olan Yiğit, Koç Üniversitesi İşletme
Bölümü’nden tam burslu olarak 2005 yılında
mezun oldu.
Sony’ye katılmadan önce ETİ ile Nestlé Türkiye’de
pazarlama ve satış departmanlarında çeşitli
yönetici pozisyonlarında görev aldı. Evli ve bir
çocuk babası olan 1982 doğumlu Yiğit, iyi derecede
İngilizce konuşuyor. Mustafa Yiğit, bundan böyle
PlayStation’ın Türkiye’deki tüm operasyonlarının
yönetiminini üstlenecek.
ZTE Yılın İlk Altı Ayında
Gelirlerini Artırdı
2014’ün ilk altı aylık döneminde kârını yüzde 263.9
artırarak 1.13 milyar CNY’e ulaştığını açıklayan ZTE,
dokuz aylık net kârının yüzde 208.2 ile yüzde 244.5
arasında artarak, 1.7 milyar CNY ile 1.9 milyar CNY
aralığına ulaşmasını hedefliyor.
Telekomünikasyon ekipmanları, ağ çözümleri
ve mobil cihaz tedarikçisi ZTE, iş birimlerinde
yakaladığı güçlü ivmenin devam etmesiyle, net kârının
2014 yılının ilk dokuz ayında üç kat artış kaydetmesini
hedefliyor. ZTE tarafından açıklanan verilere göre,
borsada işlem gören şirketin
hissedarlarına dağıtılabilir net
kârının, yılın ilk dokuz ayında
bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 208.2 ile yüzde
244.5 arasında artarak 1.7
milyar CNY ile 1.9 milyar CNY
aralığına ulaşması bekleniyor.
ZTE, 2014 yılının ilk altı ayında
net kârını yüzde 263.9 artırarak
1.13 milyar CNY’e ulaştı. Aynı
dönemde ZTE’nin hisse başına
geliri 0.33 CNY olurken, gelirler
de 37.7 milyar CNY’e yükseldi.
ZTE’nin 2014’ün ilk 9
aylık finansal performans
beklentisi, yılın ilk altı
ayında ağ sözleşmelerinden elde edilen gelirlerin
güçlenmesi ve Çin’de 4G şebekelerine tüketicilerin
yaptığı yatırımların desteğiyle sözleşme kârlılığında
süregelen iyileşmelere bağlı. ZTE, ağ yönlendiricileri ve
çip gibi önemli stratejik ürünlerine yaptığı yatırımların
meyvelerini toplarken, yılın ilk dokuz ayında yıllık
bazda gelirlerinde elde edeceği artışta daha etkin kur
yönetiminin de etkili olacağını öngörüyor.
Şirket, çok büyük ölçekli 4G ağlarının kurulumuna
yaptığı yatırımlarla 2014’ün ilk yarısında Çin’deki cep
telefonu operatörlerinden
elde ettiği işletme
gelirinde hızlı bir büyüme
kaydettiğini açıkladı. ZTE,
daha yüksek kârlılığa
sahip ağ sözleşmeleriyle
çalışma stratejisine bağlı
kalması sonucunda brüt
kâr marjında da önemli bir
iyileşme yaşadı. ZTE’nin
operasyonel nakit akışı da
son 10 yıllık dönemde ilk kez
2014’ün ilk altı ayında artıya
döndü. İç pazarda telefon
terminallerinden elde ettiği
işletme geliri ise ilk altı aylık
dönemde geriledi.
Watson İnsanlığın Ufkunu Geliştirecek
IBM yapay zeka mucizesi Watson’ın, büyük veri ile ilgili
daha önce bilinmeyen bağları ortaya çıkarma gücü ile
bilim insanlarının araştırma ve geliştirme süreçlerine
destek olacak gelişmeleri duyurdu.
Bir bulut hizmeti olarak sunulan IBM’in Watson Keşif
Danışmanı, araştırmacıların keşiflerini hızlandırmak
ve ölçeklendirmek üzere tasarlandı. Hipotezleri test
etme ve hızlıca sonuçlara varabilme anlamında ihtiyaç
duyulan zamanı aylardan günlere, günlerden saatlere
indirerek, Watson, AR-GE
çalışmalarına benzersiz bir hız ve
kesinlik getiriyor.
Akademi dünyası, ilaç ve
benzeri kurumsal araştırma
merkezlerindeki önde gelen
araştırmacılar ve bilim
insanları IBM’in yeni Watson
Keşif Danışmanı ile kamu
veritabanlarında bulunan
milyonlarca bilimsel araştırmanın
verilerini hızla analiz etmeye ve
kullanmaya başlayacak. Dünyada
neredeyse her 30 saniyede bir-yani
yılda bir milyondan fazla- yeni
26
• eylül14
bir bilimsel araştırma yayınlanıyor. Ulusal Sağlık
Enstitüleri’ne göre, günümüzde bir araştırmacı ayda
ortalama 23 bilimsel makale okuyor. Bu da yılda 300’e
denk geliyor. Dolayısıyla, bilim insanlarının mevcut
ve devamlı artan bilimsel malzeme yığınına kendi
başlarına yetişebilmesi imkansız bir hal alıyor.
2013 yılında, en büyük 1.000 araştırma ve geliştirme
şirketleri sadece araştırmaya yılda 600 milyar dolardan
fazla bütçe ayırdı. Öte yandan, ilk araştırma aşamasından
uygulamaya ve gelecek
vadeden bir ilaç tedavisine
geçiş süreci ortalama
10 ila 15 yıllık uzun bir
sürece ihtiyaç duyuyor.
Watson Keşif Danışmanı
ile araştırmacılar yeni
bağları ortaya çıkarabilir.
Buna ek olarak, veriler
arasındaki beklenmedik
kalıpları tanımlayarak
araştırma ve bilim
alanlarındaki keşif sürecini
hızlandırma ve iyileştirme
potansiyelini de sunuyor.
HABER
Türk İş Dünyası e-Arşiv
Uygulamasına Geçiyor
Kamunun e-Dönüşüm düzenlemeleriyle hızlı bir dönüşüm
sürecine giren Türk iş dünyası, e-Fatura sürecinden sonra,
e-Arşiv uygulamasına geçiyor.
Mükellef firmalar e-Arşiv uygulamasıyla; faturaların kâğıt
nüshasını saklama yükünden kurtulup saklama maliyetlerini
düşürecek, belgelerine hızla erişebilecek, nihai tüketiciye
faturalarını e-posta yoluyla iletebilecek,
işlem süreleri kısalacak, doğaya ve çevreye
katkı sağlanacak.
e-Arşiv uygulamasının firma cirolarında
ciddi oranda tasarruf sağlayacağını ifade eden
Uyumsoft e-Dönüşüm Satış Kanalı Yöneticisi
Volkan Şahin, şunları söyledi:
“Kağıt faturada oluşan baskı, kargo, personel
ve zaman maliyetleri, e-Fatura uygulamasıyla
ortadan kalktı. e-Arşiv uygulaması ile de,
VMware vCloud
Air Ağı’nı Duyurdu
VMware, hibrit bulutun avantajlarını
artırmayı düşünen kurumlara daha fazla
seçenek ve esneklik sağlayacak olan
VMware vCloud Air Ağı’nı duyurdu.
Şirket VMware vCloud Hybrid
Service’i de VMware vCloud Air olarak
yeniden konumlandırdı. Bu isim
değişimi, VMware’in hibrit bulut platformundaki kurumlara
değer kattığı Hizmet Olarak Altyapı, Hizmet Olarak Masaüstü,
Hizmet olarak Felaket Kurtarma gibi çözümleri vermekteki
sözünü pekiştiriyor. VMware’in gelecek dönemde hizmet
olarak sunacağı çözümler, bu stratejiyle aynı çizgide olması
için “Air” markasını taşıyacak.
VMware vCloud Air Ağı, kurumları yüksek hizmet esnekliği,
küresel bulut hizmetleri ve VMware vCloud Air ya da
VMware vCloud Air Ağı Hizmet Sağlayıcı ekosistemimizden
seçebilecekleri pek çok seçenekle destekliyor. VMware vCloud
Air Ağı’nda kurumlar VMware vCloud Air veya VMware
vCloud Air Ağ hizmet sağlayıcıları arasından seçecekleri yeni
bir iş ortağı markalama sistemi kullanabiliyorlar.
“Hizmet olarak Altyapı ile Güçlendirilmiş” olarak
belirlenmiş hizmet sağlayıcılar, kurucu nitelikteki
teknolojileri olarak VMware vSphere tabanlı
bulutlara sahipler. “Hibrit Bulutla Güçlendirilmiş” iş ortakları,
hizmetlerini kurum ortamı ve iş ortağı bulutu arasında
çift yönlü iş akışını sağlamak için VMware vCloud Director
kullanarak onaylatıyorlar. “Horizon Hizmet olarak Masaüstü
(DaaS) ile Güçlendirilmiş” iş ortakları da, bulutlarını hizmet
olarak masaüstü konuşlandırmalarını desteklemek için
onaylatıyorlar. VMware ayrıca vCloud Air hizmetleri tabanlı
ek iş ortağı bulut hizmetlerini tanıtmak için gelecek dönemde
markalama onayları da sağlayacak.
mükelleflerin tüm faturaları elektronik ortamda oluşturulup
saklanacağından, faturaların kağıt nüshasını saklama yükü
tarihe karışıyor. İşletmeler, nihai tüketicilerine faturalarını
e-posta yoluyla iletebilecek ve dolayısıyla vatandaşlarda
e-Dönüşüm sürecinin bir paydaşı olacaktır. Bu gibi
yönleriyle e-Arşiv uygulaması, e-fatura uygulamasının
işletmelere sağladığı tasarruf oranını
katlayarak arttıracaktır. e-Arşiv ile firmaların
cirolarında yüzde 1 oranında tasarruf
yapacağını öngörüyoruz”
Volkan Şahin, e-Arşiv uygulamasından
yararlanma izni verilen mükelleflerin,
e-Fatura uygulamasına kayıtlı olmayan vergi
mükelleflerine gönderdikleri kâğıt faturaların
ikinci nüshasını, elektronik ortamda
muhafaza edebileceğini de açıkladı.
OKI 5 Renkli
Yazıcısını
Tanıtıyor
OKI sektörde alanında
bir ilk olan ve büyük
heyecanla karşılanan, 5
renkli baskı yapan, dijital
LED A3 yazıcısı ES9541
modelini ve Beyaz
tonerli LED yazıcılarını
Sign İstanbul’da tanıtıyor
sürecinden sonra, e-Arşiv uygulamasına geçiyor.
TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde 11-14 Eylül
tarihleri arasında düzenlenen Sign İstanbul Fuarı’nda
F20 no’lu OKI standını ziyaret eden katılımcılar,
OKI’nin, inovasyon yeteneğini kullanarak grafik
sanatları sektörüne özel olarak geliştirdiği, renk
profesyonellerine sunduğu baskı çözümleri ve uzman
ürünleri inceleyerek bilgi alabilecekler .
Fuar kapsamında tanıtılacak olan OKI’nin yeni
buluşu 5 renkli yazıcısı ES9541, CMYK+1 spot renkte
baskı yapıyor, renkli yüzeylere beyaz renk veya
parlak baskı yapma özelliği ile ön plana çıkıyor. Çok
çeşitli medyalara, renkli zeminlere baskı, tişört ve
kişiye özel promosyon tasarımından satış noktaları
uygulamalarına kadar birçok alanda yenilikçi
çözümler sunan yeni yazıcı Avrupa’da Viscom ve Good
Design Ödüllerine sahip bulunuyor.
OKI’nin Grafik Sanatlar sektörüne yönelik olarak
geliştirdiği diğer ürünleri; beyaz tonerli renkli A4 yazıcı
C711WT, beyaz tonerli A3 renkli yazı C920WT ve 360
gr’a baskı yapma özelliğine sahip, A3 renkli yazıcı
C931’de OKI standında yer alıyor.
eylül14 •
27
28
• eylül14
MAKALE
Dünyayı
Akıllı Şehirler
Kurtaracak
Günümüzde, artan şehirleşme beraberinde birçok sorunu
getirdi. Akıllı şehir çözümleriyle geliştirilen teknolojilerle,
şehirlerde oluşan sorunların önüne geçilmesi amaçlanıyor.
Bu sayımızda, akıllı şehir çözümlerinin dünyadaki ve
ülkemizdeki örneklerini masaya yatırıyoruz
YA Z I
Ekrem Uçman
[email protected]
G
eçtiğimiz yüzyıl içerisinde katlanarak
artan nüfus, köyden kente göç
gibi bir sorun doğurdu. Altyapısı
yeterli seviyede olmayan ya da
zaman içerisinde artan nüfusa
karşı önlem alamayan şehirler
birçok sorunla karşı karşıya kaldı.
Çarpık kentleşmeyle birlikte ortaya
çıkan konut sorunu, çevre kirliliği
ve yetersiz kalan sosyal hizmetler
şehirleri tüm canlılar için yaşanmaz
hale getirdi.
Bu durumlardan dönemin geleceği
hesaplayamayan ve sadece günü
kurtarmayı amaçlayan hükümetleri
sorumlu olurken, uzun vadede
kaybeden bütün tarihi ve kültürel
dokusunu kaybetmiş şehirler oldu.
Tabi planlı olarak genişlemeyi
seçen ve gerekli altyapı yatırımlarını
yapan şehirler, akıllı teknolojilerin
de katkısıyla kendi enerjisini
üretecek kadar gelişme yolundalar.
Viyana, Toronto, Paris, New York,
Londra ve Berlin gibi şehirler,
organik büyümeyi benimseyerek,
şehirleri çağın gerekliliklerine göre
hazırlamayı başarmışlardır.
Türkiye’de de akıllı şehir yolunda
bir adım olan kentsel dönüşüm
projeleri hayata geçirilmiş olsa
da, projenin ne derecede başarılı
olabileceğini şimdiden kestirmek
biraz zor.
Yazımızın devamında, akıllı şehir
uygulamalarını değerlendirirken,
dünyadaki ve Türkiye’deki örneklerini
gözden geçireceğiz.
Akıllı Şehirler - Akıllı Uygulamalar
Dünyadaki şehirlerin akıllı hale
gelmesi günümüzün en önemli
çıkmazlarından biri. Özellikle
ulaşım ve enerji tüketimi bu konuda
büyük önem arz ederken, yeterli
altyapıya sahip şehirlerin bilişimin
de eklenmesiyle kusursuz bir akıllı
şehre dönüşmelerinin önünde hiç bir
engel kalmıyor.
Yeterli seviyeye sahip olmayan
şehirler ise küresel stratejiler, rüzgar,
güneş, akıllı şebekeler, atıktan enerji,
akıllı ulaşım ve enerji düzenlemeleri,
bilgi ve iletişim teknolojileri ve akıllı
şehir projelerileriyle, akıllı şehir olma
yolunda emin adımlarla ilerliyorlar.
Organik büyüme gerçekleştiren
şehirler, laboratuvar ortamında
birçok yeni projeyi ve akıllı
şehir projesini gözden geçiriyor.
Şehirde yaşayanların ve toplumun
➤
eylül14 •
29
ihtiyaçlarını öncelik olarak alan
yönetimler, şehirleri kendi kendine
yetebilecek hale getiriyorlar.
Şehirlerdeki hava kirliliği açılan
arıtma tesisleri ile giderilebilirken,
çevresel dönüşüm de başarılı bir
şekilde gerçekleştirilerek şehrin
doğasına zarar verilmiyor. Şehri
ve şehrin tarihini iyi bilen şehir
planlamacılarıyla birlikte şehrin
geleceği garanti altına alınırken,
şehirler akıllı dönüşüme hazır hale
geliyor. Şehirler, temiz enerji, akıllı
ölçüm sistemleri ve akıllı şebeke
uygulamalarını da kullanarak
şehirdeki başarılı altyapı çalışmalarını
sürdürülebilir hale getiriyorlar.
Akıllı şehir olmayı hedefleyen
şehirlerin öncelikle bu tarz başarılı
örnekler yerine, başarısız sonuçları
değerlendirmeleri gerekiyor. Başarısız
akıllı dönüşüm projelerinin yanı
sıra, dönüşümün gerçekleştirilmek
istendiği şehrin sosyoekonomik
yapısı, kültürel dokusu ve tarihsel
gelişimi de değerlendirilerek uzun
vadeli planlamaların yapılması bir
zorunluluk. Ancak bu şekilde şehrin
organik olarak büyümesi sağlanarak
çarpık kentleşmenin önüne geçilmesi
mümkün olabilir.
➤
Dünyadaki Akıllı Şehirler
ve Uygulamaları
Yapılan araştırmalara göre akıllı
şebeke sistemlerini olgunlaştırmış
şehirler, bilişim teknolojisiyle
beslenen yeni altyapılara daha
çabuk adaptasyon sağlıyor. Tarihsel
altyapısını, bilişim teknolojilerinin
en yeni ürünleriyle besleyen
şehirler, trafik, sağlık ve eğitim gibi
noktalara daha fazla vakit ayırma
imkanı buluyor.
Bu noktada Kuzey Amerika ve
Avrupa’dan bir kaç örnek vererek,
konuyu pekiştirelim. Akıllı şehir
teknolojileri bakımından epeyce
ileri olan Amerika Birleşik Devletleri,
birden fazla şehrinde (ve hatta
kasabasında) bilişim teknolojilerine
yer veriyor. Yaklaşık 10 senedir
hükümet eliyle yapılan yatırımlar
sonucunda bu ülkenin dör bir
yanında akıllı şehirler öne çıkıyor.
Illinois Eyaleti’nin en önemli
şehirlerinden Şikago da, bu alandaki
örnek şehirlerden biri. İkinci Dünya
Savaşı’nın bitimiyle birlikte artan
nüfus yoğunluğu ve yapılaşma, şehrin
binalarını güçlendirmeye itmişti.
Binalara kendi güç yönetimlerini
yerleştirerek, bu alanda emlak
yönetimi kuruluşları, bina sahip ve
yönetici derneklerinden yardım alan
30
• eylül14
belediye, kenti düzlüğe çıkarmayı
başardı. Dönüşümü tamamlamak
için STK’lardan da destek alan
belediye, akıllı şehir dönüşümüne
2009 yılında bazı pilot binalara akıllı
şebeke döşeyerek başladı. Bu sayede
şehrin enerji tüketimini kontrol altına
alan belediye, şehrin kontrol altında
büyümesini sağladı.
Dünyanın en yaşanılabilir
şehirlerine sahip Kanada da bu
alanda yatırım yapan ülkelerden
biri. Özellikle temiz enerji kaynakları
konusunda yatırım yapan Kanada
hükümeti, bu sayede akıllı şehir
yöntemlerinde manevra alanı
kazandı. Ontario merkezli bir akıllı
şebeke hareketine sahip Kanada,
vatandaşlarına daha kaliteli bir
yaşam sunuyor.
Avrupa’da Akıllı Yaşam Örnekleri
Avrupa’da da durum çok farklı
sayılmaz. Korunan şehir dokuları ve
kültürleri, günümüz teknolojileriyle
oldukça iyi bir şekilde harmanlanıyor.
Avrupa Akıllı Şebekeler Teknolojisi
Platformu’yla ortaklaşa çalışan
ülkeler, Avrupa’nın akıllı şebeke
altyapısını geliştirmede önemli bir rol
oynuyor. Avrupa Birliği, 2022’ye kadar
Avrupa’daki her haneye akıllı ölçüm
cihazları yerleştirmek istiyor.
Avrupa’dan ilk örneğimiz Almanya
olacak. Almanya, bu alandaki
çalışmalarına E- Energy adıyla devam
eden The Internet of Energy” girişimi
adı altında yürütüyor. Girişim amacı
doğrultusunda, çöllerde kurulmuş
devasa solar tesisleri, ülkenin kıyı ve
iç kesimlerindeki rüzgar çiftlikleri
ve bina çatı-bodrumlarındaki küçük
güç kaynaklarının birleştirilmesi
planlanıyor. Bu girişim 6 farklı pilot
bölgede, 6 akıllı şebeke projesi
gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Bu konuda oldukça ileri
bir seviyede olan Almanya,
80’li yılların başında şu sıralar
ülkemizin uyguladığı toplu konut
sistemine geçiş yapmış, bu tip
projelerin “insanları ayrıştırdığı”
gerekçesiyle bütün toplu konutları
dinamitle yıkmıştı.
Akıllı şehirlere örnek ülkelerden
bir diğeri de Fransa. ERDF
(Electricité Réseau Distribution
France), akıllı şebeke girişimini
2008’de gerçekleştiren ülke,
Bilişim servisleri sağlayıcı
şirketlerden biriyle yaptığı pilot
proje kapsamında bilgisayar
ağı uygulamaları ve Otomatik
Ölçüm Yönetimi’ni (AMM)
oturtmayı amaçlıyor.
Pilot proje aşamasında 2 bölgeye
300.000 adet akıllı ölçüm cihazı ve
6.000 “concentrator” (tek bir veri
yolu – BUS - ve çok sayıda bağlantısı
olan bir aygıt) uygulanmış. Birlikte
çalıştığı şirket haricinde birkaç
şirket ve EPRI (Elektrik Gücü
Araştırma Enstitüsü) gibi kurumlar
da ERDF ile işbirliği içinde.
Nihayetinde, ERDF 35 milyondan
fazla akıllı ölçüm cihazını tüm
Fransa’ya uygulamış olacak. Elektrik
Distribütörleri Topluluğu (GALED),
dört lokal elektrik distribütörü
şirketin birliğinden oluşuyor.
GALED, 2008’de 90.000 haneye akıllı
ölçüm cihazları uygulaması yapmış.
Bu konudaki son örneğimiz
ise Hollanda.
Hollanda’da akıllı şebeke
dönüşümü için görevlendirilmiş
MAKALE
bir yönetim birimi bulunmasa
da şirketler, şehirler ve kurumlar
akıllı şebekeleri benimsemiş ve bu
konuda çalışıyor durumda. Örneğin,
Amsterdam, sektörün önde gelen
şirketlerinden bazılarıyla yaptığı
işbirliği sayesinde önümüzdeki 15 yıl
içinde hane başına 410 dolar gibi bir
masrafla tüm şehri akıllı şebekelerle
tamamen donatmış olmayı planlıyor.
Hollandalı araştırma merkezleri, bir
yazılım şirketi, ve bir hizmet şirketi,
akıllı şebeke tabanlı 25 hanelik bir
mikro proje geliştirmiş. Hoogkerk’teki
“PowerMatchingCity” adlı proje,
çeşitli akıllı şebeke teknolojilerini
test etmek amacıyla başlatılmış.
Hollandalı şirketler tarafından
başlatılan bir diğer benzer girişim
olan Smart Energy Collective (SEC)
ise akıllı enerji konseptleri üretmek
için 15 şirketin bir araya gelmesinden
oluşmuş. Bu girişimle beraber daha
büyük çaplı ve 5.000 civarında
şirtketin katılımıyla pilot projelerin
geliştirilmesinin teşviki amaçlanıyor.
SEC, Avrupa’da bugüne kadar
yapılmış en kayda değer endüstri
gelişimi olarak görülüyor.
Türkiye ve Akıllı Şehirler
Türkiye’deki akıllı şehir projelerinden
bahsedebilmemiz için öncelikle
şehirlerin altyapı sorunlarının
çözülmesi, köyden kente göçün
önüne geçilmesi ve ülkenin yapısına
uygun kentsel dönüşüm projeleri
başlatılması gerekiyor. Türkiye’nin
en büyük iki kenti İstanbul ve
Ankara’nın en ufak sağanak yağışta
yüzen şehirlere dönmeleri ve
şehirlerin gerek kültürel, gerekse
de tarihi dokusuna aykırı şekilde
gerçekleştirilen “kentsel dönüşüm”
şehirleri ne yazık ki yaşanılır bir
halden çıkartmıştır.
Özellikle köyden kente göç, bu tarz
büyük şehirlerini belini bükerken,
özellikle İstanbul bu konuda başı en
çok ağrıyan şehirlerden biri. Yapılan
akıllı şehir anketlerinde ilk 50’ye bile
giremeyen İstanbul, sahip olduğu
potansiyele karşın gün be gün daha
kötüye gidiyor. TOKİ’nin başlattığı
kentsel dönüşümle birlikte, şehrin
silüeti tamamen değişmeye başladı.
1950’li yıllarda Fransız şehir
planlamacısı Henri Prost tarafından
başlatılan bu kentsel dönüşüm,
Haliç’in sanayi bölgesine
dönüşümüyle sonlanmıştı. Daha
sonra gelen Adnan Menderes,
işin boyutunu iyice büyüterek,
İstanbul’un kültürel ve tarihi
dokusunu yok etmiş, şehir yıllar
içerisinde gelen göçlerle de birlikte
tanınmayacak hale gelmiştir.
Hali hazırda devam eden kentsel
dönüşüm ve açılacak üçüncü
köprüyle birlikte şehir giderek
büyüyecek ve kendi kendini yutacak.
Bu tarz olumsuzluklara karşın,
Türkiye’de belediyeler bazında akıllı
şehir hamleleri görmek mümkün.
Bursa Nilüfer Belediyesi, çevreye
zarar veren fosil yakıtlar yerine
rüzgar, güneş gibi doğal enerji
kaynaklarının kullanılmasını teşvik
etmek amacıyla attığı adımlara
bir yenisini daha ekledi. Kamu
alanlarının aydınlatılmasında güneş
enerjisinin kullanılması uygulamasını
başlatan Nilüfer Belediyesi, ilk örneği
ise Ataevler’deki Yılmaz Akkılıç
Parkı’nda uyguladı.
Nilüfer Belediyesi, Nilüfer Kent
Konseyi ve Hayata Artı Gençlik
Programı işbirliğiyle başlatılan
proje kapsamında Parkın bir
bölümüne yerleştirilen güneş
panelleri tarafından elde edilen
enerji, gece parkın aydınlatılmasında
kullanılarak hem çevre korunuyor
hem de belediye bütçesine artı
değer sağlanıyor.
Bunun yanı sıra IBM İstanbul’da
kurduğu “Akıllı Şehirler Teknoloji
Merkezi” ile ülkemizi bu konuda
bilinçlendirmek ve akıllı şehirler
kurmak istiyor. Dünyada bugüne
kadar 2 binin üzerinde akıllı
şehir projesi gerçekleştiren IBM,
İstanbul’daki yeni merkezinde bir
şehir yöneticisine gerçek şehir
uygulamalarına tanık olma fırsatı
sunacak bir ortam yarattı.
Bu tarz projeler ve girişimler
gelişim için güzel olsa da kesinlikle
yeterli değil. Dünyanın en yaşanılır
şehirlerinde ilk 100’e girebilen şehri
bulunmayan Türkiye’nin akıllı
şehir hamlelerinden önce, izlediği
şehircilik politikalarını gözden
geçirmesi gerekiyor.
eylül14 •
31
Sağlık
Sektörü
Dijitalleşiyor
YA Z I
Ekrem Uçman
[email protected]
Sektörler teknolojiyle birlikte dijitalleşmeye başlarken,
sağlık sektörü de dijitalleşmeden en fazla faydalanan
sektörlerden biri olarak dikkat çekiyor. Sektörün durumunu
ve gelecekte oluşacak tabloyu bu sayımızda inceliyoruz
32
• eylül14
KAPAK KO NUSU
eylül14 •
33
H
astane, doktor ve hasta arasındaki
ilişkiler yumağı, beklentiler ve
karar kriterleri, dijitalleşmeyle
birlikte yeni bir boyuta geçiyor.
Geleneksel iş yapma yöntemlerini
geçersiz kılan yeni bir yaklaşım
doğuyor. Hastaların ve doktorların
ihtiyaçları, hali hazırda uygulanan
hizmet modellerini yenide
şekillendirmeye başlıyor.
Hastalara daha iyi, hızlı
ve doğru tedavi yöntemleri
sunabilmek için geliştirilen dijital
sağlık modelleri, sağlıkta dijital
dönüşüm projeleriyle birlikte
geleneksel hastane kavramını da
ortadan kaldırıyor. Hastaneler,
birer veri merkezi görevini de
üstlenerek, hastalarla alakalı her
türlü bilgiyi elde tutabiliyor. Bu
sayede hastalarını daha yakından
tanıyabilen doktorlar, hastaların
sorunlarına karşı, bu geniş
arşivden faydalanabiliyorlar.
Dijital hastane, bir hastanede
bulunan bilgi sistemlerinin
birbirleriyle bütünleşik olarak
çalışmasını sağlayan, her türlü
tıbbi cihazın, bilgi yönetim
sistemine sensörler ya da mail
aracılığıyla bilgi gönderebildiği
e-sağlık modelidir.
Bunun yanı sıra alışanların
ve hastaların yetki ve onamları
dâhilinde bu sistemdeki bilgiye
hastaneden veya uzaktan
erişebildiği bir hastane modeli
olan dijital hastaneler, hastadoktor arasındaki süreçleri
kısaltmasıyla da dikkat çekiyor.
Bilişim teknolojilerinin hasta ve
çalışan yararına kullanıldığı bu
hastane modeline geçiş; ilk etapta
elle yapılan kayıt işlemlerini
ortadan kaldırarak kâğıt,
röntgen filmi gibi malzemelerin
kullanımını ve çalışanların
dokümantasyona ayırdığı süreyi
azaltmasıyla da öne çıkıyor.
Dijital Hastaneler Dışındaki
E-Sağlık Hizmetleri Neler?
Teknolojinin hızlı gelişmesiyle
birlikte sağlık sektöründe
yaşanan dönüşüm, mobil sağlık
hizmetlerinin hayatımızdaki yerini
her geçen gün daha fazla artırıyor.
Eskiden, hastayı en yakın sağlık
kuruluşuna hasta taşıma olarak
algılanan mobil sağlık, günümüzde
çok daha pratik bir şekilde birçok
sorunumuzu çözmeye yardımcı
oluyor. Örnek olarak, uzaktan
hasta takibi sayesinde kronik
rahatsızlığı bulunan hastanın
34
• eylül14
verileri düzenli olarak takip
edilebildiğini, GPS teknolojisi
sayesinde verileri takip edilen
hastanın acil müdahale gerektiren
bir durum ile karşılaşmasında
yerinin navigasyon cihazları
sayesinde saptanmasını, portatif
EKG cihazıyla hastanın durumu
olduğu yerde tespit edilmesini,
hatta çevrimiçi olarak hastane ile de
paylaşılabilmesini gösterebiliriz.
Bunun yanı sıra akıllı telefon
ve giyilebilir teknolojinin son
dönemde hayatın olmazsa olmazı
haline gelmesiyle birlikte, insanlar
kendi kendilerinin doktoru olmaya
başladılar. Kullanıcılarıyla ilgili
sürekli ölçümler yapan bu cihazlar,
kullanıcılarıa kilolarını kontrol
edebilme, günlük almaları gereken
kalori miktarlar, gün içerisinde
ne kadar enerji tükettikleri gibi
basit bilgiler vermelerinin yanı
sıra büyük teknoloji şirketlerinin
de yatırımlarıyla Alzheimer ve
Parkinson hastalarını uzaktan
24 saat boyunca denetim
altında tutulabiliyor.
Yaratıcı E-Sağlık Modelleri
Türkiye’ye gelmeden önce Avrupa
Birliği, ABD ve diğer ülkelerin bu
konuya olan yaklaşımlarına bakmakta
fayda var. Önceliği Avrupa Birliği
ülkelerine verelim. Avrupa’nın
toplumsal altyapısının vazgeçilmez
unsurlarından bir tanesini sağlık
sistemleri oluşturuyor. Üye ülkelerin
sağlık hizmetleri alanındaki hedef
ve öncelikleri olan evrensellik, üstün
kalitede hizmete erişimin yanı sıra
eşitlik ve dayanışma, ülkeden ülkeye
uygulanan sağlık metotları farklı olsa
da, temel ilke olarak benimsenmiştir.
Hastaların ihtiyaçlarına
odaklanmayı prensip edinmiş AB
ülkeleri, e-sağlık dönüşümüyle
birlilte, bu sistemlerinin
sürekliliğini de hedeflemişlerdir.
Bu bağlamda 2004 yılında
başlatılan “E-Sağlık Eğitim
Planı” günümüzde de başarılı bir
şekilde uygulanarak, hastaların
doğru tedavi yöntemlerini,
minimum zaman kaybı yaşayarak
alması sağlanmaktadır.
Sosyal devlet olgusunu
benimsemiş AB ülkeleri, sağlık
alanında e-dönüşümü başlatıp,
ortak bir hareket planına geçmeden
önce, her ülkenin ulusal yapısını
ve vatandaşlardan gelen şikayetleri
dikkate aldı. Gerek doktorlar,
gerekse de hastaların geri dönüşleri
sonucu oluşturulan eylem
KAPAK KO NUSU
planı, bu süre zarfında gelişen
teknolojiyle birlikte günümüzdeki
“dijital” halini aldı. E-reçete,
uzaktan takip, hastanelerin
dijitalleşmesi gibi hamleler son
dönemde oldukça “sıradan” bir
hale gelirken, vatandaşların mobil
sağlık uygulamalarına olan ilgileri
de, dijital sağlık uygulamalarının
ne denli benimsendiğini
ortaya koyuyor.
ABD’deki durum da AB’den çok
farklı sayılmaz. Sağlık alanındaki
dijital yatırımlarınna başlayalı yıllar
olan ülke, gerek araç gereç, gerekse
de sunulan hizmetler bakımından
dijitalleşme konusunda epeyce
ileride. Sosyal sorumluluk
projeleri ve henüz tedavisi
bulunmamış hastalıklar için
açılan vakıflar da, büyük teknoloji
şirketleriyle gerçekleştirdikleri
anlaşmalarla, bu dijital dönüşüme
katkıda bulunuyorlar.
Bu noktada bir örnek verelim.
Son dönemde giyilebilir teknolojiye
artan ilgiyle birlikte bu alana
yatırım yapmaya başlayna büyük
teknoloji şirketlerinden Intel,
Parkinson hastalığının tedavisi
konusunda önemli bir adım attı.
Intel, Parkinson hastalığına sahip
insanlara yardımlarda bulunan
ve tedavi konusunda yapılan
araştırmalara destek veren Michael
J Fox Vakfı ile ortak hareket etme
kararı aldı.
Projeyle birlikte Intel’in
hazırladığı giyilebilir cihazları
kullanacak Parkinson hastalarının,
fiziksel durumlarının yanı sıra
“hissettikleri” de kayıt altına
alınacak. Günlük 1 GB’a yakın veri
depolaması yapacak giyilebilir
cihazlar, bu sayede doktorlara
hastaları hakkında çok daha sağlıklı
ve güncel bilgi sağlayabilecek.
Bir süredir test aşamasında olan
projeyle birlikte,16 Parkinson
hastası ve 9 gönüllü dört gün
süresince Pebble’ın akıllı saatlerini
kullandılar. Bu verilerden olumlu
sonuçlar çıktığını ve bu durumun
gelecek için oldukça umut
verdiğini söyleyebiliriz.
Bu alanda hizmet veren bir
diğer şirket de IBM. Şirket, bir yılı
aşkın süredir Watson’a onkoloji ve
veri yönetimi alanlarında eğitim
vermek üzere bir yandan Wellpoint,
diğer yandan ise Memorial SloanKettering Kanser Merkezi’yle iki ayrı
işbirliği yürütüyor.
Geliştirilen Watson tabanlı
yeni çözümler hekimlere,
araştırmacılara, tıp merkezlerine,
sigortacılara ve sigortalılara
yardımcı olmak ve hasta bakım
kalitesini ve hızını artırmak için
tasarlandı. Şu ana kadar Watson
600 bin adetten fazla tıbbi
bulguyu, 42 tıp yayınından gelen
2 milyon sayfa yazılı bilgiyi ve
onkoloji araştırmalarındaki klinik
denemelerini bünyesine alarak
özümsedi. Watson tıbbi kayıtlar,
hasta sonuçları gibi on yıllarca
geriye giden kanser tedavilerini
ve 1,5 milyon kanser hastasının
kayıtlarını analiz ederek, hekimlere
sadece saniyeler içerisinde kanıta
dayalı tedavi opsiyonlarını sunma
gücüne sahip.
Kanserle mücadele, kanser
araştırması ve eğitimi alanında
dünyanın en eski ve en büyük özel
kurumu olan New York Merkezli
Memorial Sloan-Kettering Kanser
Merkezi, son bir yıldır Watson’u
kanser vakalarını ve genetik
araştırmaları inceleme sürecinin
içine dahil ediyor. Bin 500 akciğer
kanseri vakasıyla başlayarak,
Memorial Sloan-Kettering Kanser
Merkezi’ndeki klinik uzmanlar ve
➤
analistler Watson’a kanser ile
eylül14 •
35
ilgili komplikasyonları, doktor
notlarını, laboratuvar sonuçlarını
ve klinik araştırmaları incelemesi
ve anlam çıkarması için eğitim
veriyorlar. Watson’un altyapısında
bulunan en yeni teknolojiler,
kanserle ilgili tüm mevcut
bilgileri analiz ederek dünya
genelindeki kanser araştırmalarını
hızlandıracak ve kanser tedavi
yöntemlerine bu bilgilerinin
katılmasını sağlayarak devrim
yaratma potansiyeli barındırıyor.
Sağlık sektörü için Watson tabanlı
bu yeni ürünlerin ilk kullanıcıları
arasında ABD’nin Maine
eyaletindeki Kanser Merkezi ve New
York merkezli WESTMED Medical
Group yer alıyor. Bu kurumlardaki
onkoloji uzmanları Watson’a
dayalı yeni duyurulan ürünleri
test etmeye ve kullanılabilirliğiyle
ilgili geri bildirimler
sağlamaya başlayacaklar.
Yazımızın ilerleyen kısımlarında
söz edeceğiz sosyal medya
➤
36
• eylül14
kullanımının, sağlık konusunda
önemli bir yer tutmaya
başlamasıyla beraber, AB ve ABD’de
önümüzdeki yıllarda daha fazla
dijital sağlık uygulaması görebiliriz.
Türkiye E-Sağlık Uygulamalarıyla
Dikkat Çekiyor
E-sağlık konusunda gelişmekte
olan ülkelerden biri olan Türkiye,
son dönemde sağlık turizmi ile öne
çıkan ülkeler arasında yer alıyor.
Sağlıkta e-dönüşüm konusunda
somut adımlar atmaya başlayan
Türkiye, bu konuda yaptığı
hamlelerle dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz sene Sağlık Bakanlığı,
2013-2017 Stratejik Planında da
yer alan “dijital” ve “kağıtsız”
hastane kavramını oluşturmak
ve yaygınlaştırmak amacıyla
HIMSS Avrupa ile bir Mutabakat
Anlaşmasına imza attı.
Bu anlaşmaya göre, bilgi
teknolojileri yoluyla tüm Türkiye’de
daha iyi sağlık hizmetleri
sunulması amaçlanırken, Türkiye
genelindeki tün hastanelerden
elde edilecek veriler ve
HIMSS EMRAM modelinde IT
uygulamaları harmanlanacak. Bu
sayede vatandaşlara sunulacak
sağlık hizmetlerinin kalitesinin
artırılması amaçlanıyor.
Kronik hastalıkların en önemli
sağlık sorunlarından birini
oluşturduğu Türkiye’de, TÜİK
verilerine göre 15 ve daha yukarı
yaş grubundaki 19 milyon 678
bin kişinin kronik hastalık ya
da sağlık sorunu bulunurken,
kronik hastalıklar için yapılan
sağlık harcamaları da her
geçen sene artıyor. Bu nedenle
ülkemizde ve dünyada geliştirilen
uygulumaların birçoğu uzaktan
takip sistemleri ile kronik hastalarla
olan iletişimi günün her saatinde
kontrol edilmelerine yardımcı
olmayı amaçlıyor.
Bu noktada uzaktan takip
konusunu biraz açmak gerekiyor.
KAPAK KO NUSU
Ülkemizde hipertansiyon, diyabet,
Alzheimer gibi kronik hastalıkların
tedavasinde uygulanan uzaktan
takip sistemleri, hem hastaların
hem de doktorların işini epeyce
kolaylaştırıyor. Hastaları 7 gün 24
saat takip edebilen doktorlar, bu
sayede hastaların kronikleşmiş
problemlerini çok daha verimli
bir şekilde takip ederken, hastalar
da oluşabilecek ani krizlerde daha
hızlı bir şekilde yardım alabiliyorlar.
Ülkemizde sadece 7 milyon
hipertansiyon hastası bulunduğunu
düşünürsek, bu yatırımın ne denli
önemli olduğunu görebiliriz.
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ve
SGK tarafından kullanılan birçok
e-sağlık uygulaması bulunuyor.
Hastaların oldukça şikayetçi
olduğu telefon randevu sistemi
sisteminin yanına internet
üzerinden başvuruyu mümkün
kılan, “merkezi hastane randevu
sistemi” eklendi. 2009 yılından
hayata geçirilen ve 2012 yılından
beri ülke genelinde uygulanan
sistem, ayda ortalama 3 milyon
işlem hacmi gerçekleştiriyor.
Dikkat çekilmesi gereken
sistemlerden biri de MEDULA.
TC Sağlık Bakanlığı tarafından
oluşturulan ve yürürlüğe konan
merkezi bir program olan MEDULA,
eczane, doktor, hastane ve optik
olmak üzere 4 farklı şekilde hizmet
veriyor. İnternet üzerinden erişilebilen
Medula sistemi sayesinde hastaneler,
doktorlar, eczacılar ve optisyenler tıbbi
cihaz, ilaç, sağlık malzemeleri, teşhis,
tanı vb. kayıtları sisteme girebilme
veya sistem üzerinde takip edebilme
imkanına sahip oluyorlar.
TC Sağlık Bakanlığı Tarafından
hizmete açılan İlaç Takip Sistemi
de ülkemizde uygulanan e-sağlık
hizmetlerinden bir diğeri. Bu
sistemle birlikte ürünlerin tedarik
ve dağıtım süreçlerinde bulunduğu
konumu belirlenebildiği gibi,
sisteme entegre edilen elektronik
ürün kodu teknolojisi sayesinde,
ürünlerin yani ilaçların, üretim
veya ithalatından itibaren tedarik
zincirinde gerçekleştirdiği her hareketi
izlenebiliyor. Bu yöntemle günde 30
milyon ilaç takibi yapılabiliyor.
Özel Sektör de Boş Durmuyor
Özel sektör tarafında GSM şirketleri,
mobil sağlık alanında yenilikçi
çalışmalar yürütüyor. Şirketler,
Türkiye’deki önemli bir sorun olan
kronik hastalıklarla etkin ve verimli
mücadele için IT çözümleri üretiyor.
Mobil sağlık yenilikçiliği ile Türkiye’de
uzaktan sağlık takip yönetimi
örneklerinden biri 2012 yılı içinde
Turkcell tarafından pilot uygulama ile
hayata geçirildi. Turkcell ve İstanbul
Üniversitesi arasında yapılan işbirliği
çerçevesinde, Turkcell Sağlık Takip
çözümü ile İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi’ndeki 500 kronik diyabet
hastasının önemli tıbbi ölçüm verileri
her an, her yerden 7 gün 24 saat takip
edilip, kayıt altına alınabiliyor.
Hastaların yaptığı ölçümlerin, ➤
eylül14 •
37
içinde bulunan SIM kart ile
GSM şebekesi üzerinden doktora
iletilmesini sağlayan SağlıkMetre
cihazı ve doktorların, hastaların
ölçüm değerlerini takip etmesini
sağlayan internet tabanlı Sağlık
Takip Sistemi’nden oluşan Turkcell
Sağlık Takip, başlangıçta İstanbul
Üniversitesi tarafından 500 diyabet
hastasında kullanılıyor.
Vodafone da geliştirdiği sağlık
çözümleriyle özellikle kronik
hastalıklara sahip kullanıcılarının
hayatlarını kolaylaştırmayı hedefliyor.
Medline Acil Sağlık ile yapılan
işbirliğiyle hayata geçirilen Uzaktan
Hastalık Takibi ile diyabet ve tansiyon
hastaları, kendi cihazlarıyla yaptıkları
ölçüm sonuçlarını Vodafone altyapısı
üzerinden Medline’a ulaştırabiliyorlar.
Böylelikle hastalar bilgilerini anlık
olarak doktorlarla paylaşabilecek,
düzenli olarak takip edilecek, tedavi
süreci daha etkin ve düşük maliyetli
şekilde işlenebiliyor.
Son dönemde artan yatırımlar
ve sağlık turizmiyle birlikte dikkat
çeken Türkiye, gelecekte e-sağlık
konusunda söz sahibi olabilecek bir
ülke. Dijital alandaki yatırımlarını
mantıklı olarak ölçüp biçmesi gereken
ülke, diğer yandan ülkedeki altyapı
sorunlarını da halletmek zorunda.
Özellikle doktorların ağır çalışma
➤
saatleri sonucu, hastalarına yeterince
vakit ayıramamaları büyük bir sorun
oluştururken, aile hekimliği sisteminin
de tekrar gözden geöirilmesi gerekiyor.
Aksi halde hastalarıyla gereken bağı
kuramayacak doktorlar, hastaları
doğru yöntemlerle tedavi etme
imkanlarını yitirmiş olacaklar.
Dünyadaki E-Sağlık Trendleri
Sağlık alanı da diğer sektörlerde
olduğu gibi, kendisini dijital değişim
rüzgarına bırakmış durumda. Özellikle
mobil alandaki gelişim, sağlık
teknolojilerini akıllı telefonların da
yardımıyla bireyselleştirirken, kişiler
HIMSS Nedir?
1961 yılında kurulan HIMSS,
kendine başvuruda bulunan
hastanelerin dijital süreçlerini
değerlendirmek ve ne kadar
dijitalleştiklerini tespit etmek
için hastaneleri “dijitallik”
kavramı üzerinden analiz ederek
1’den 7’ye kadar derecelendiriyor
ve akredite ediyor. Uluslararası
standartlara uygunluğun temini
ve klinik süreçleri iyileştirmek
amaçlı uygulanan EMRAM Modeli
kapsamında Avrupa’da Mayıs
2013 itibariyle HIMSS Stage 6
akreditasyonuna sahip olan
toplam 26, Stage 7’de ise
38
• eylül14
yalnızca 2 hastane bulunuyor.
Ülkemizdeyse pilot uygulama
için seçilen Ankara Gazi Mustafa
Kemal Devlet Hastanesi, HIMSS
Analytics EMRAM Stage 6
akreditasyona sahip.
Sağlık sektöründe bilgi ve
yönetim sistemleri alanında
global geçerliğe ve saygınlığa
sahip HIMSS tarafından
derecelendirilmek, hastanelere
sürekli gelişen bilgi ve iletişim
teknolojileri alanında çağı
yakalama olanağı vererek,
uluslararası alanda saygınlık
kazanmalarını sağlıyor.
doktora gitmeden önce kendileri ile
ilgili verilere ulaşabiliyorlar.
Fitness bileklikleri, akıllı telefon
uygulamaları derken Google Glass
gibi projeler kullanıcıların kendi
vücutları hakkında daha fazla bilgi
sahibi olmalarına imkan tanıyor.
Son dönemde geliştirilen ileri
teknoloji uygulama ve yöntemlerle
birlikte sağlık sektörünün çehresi
giderek değişiyor.
Bu motivasyonla geliştirilen ürünler
giderek hayatlarımızda daha fazla
yer edinirlerken, geçtiğimiz yıllarda
geliştiirlen yapay pankreas bu
konunun iyi örnekleriniden biri olarak
göze çarpıyor. İngiltere’de yapılan
araştırmalara göre Tip 1 diyabet
teşhisi koyulmuş kadınlarda yapay
pankreas kulllanımı ölü doğum ya da
düşük riskini azaltıyor. Sürekli glikoz
izleme ekranının, insulin pompasıyla
birleştirilerek oluşturulan yapay
pankreas cep telefonu büyüklüğünde
ve kalçaya takılıyor. Alet otomatik
olarak kan şekerini ölçüyor ve uygun
şeker seviyesini sürdürmek için insülin
pompalıyor. Alet Tip 1 diyabet teşhisi
konan 10 hamile kadında olumlu
sonuç verdi.
Son yıllarda gelişen teknolojilerden
bir diğeri de 3 boyutlu yazıcılar
oldu. Oyuncaktan, ev eşyalarına
ve hatta silahlara kadar geniş bir
üretim alanine sahip teknolojiler,
son dönemde sağlık alanında
kullanılmaya başlandı. Ağır kazalar
sonucu kemiklerinde ezilme ya da
tamir edilemez kırıklar bulunan
kişiler, 3 boyutlu yazıcıların yardımıyla
sağlıklarına tekrar kavuşabilecekler.
ABD merkezli Oxford
Performance Materials şirketi,
ABD Gıda ve İlaç İdaresi’nden
aldıkları izin kapsamında 3D
yazıcılarda üretilen materyal ile
ilk ameliyatta başarılı oldu. Şirket,
KAPAK KO NUSU
insan kafatasını onarmak için
kullanılabilecek meteryali 3D
yazıcı teknolojisiyle geliştirdiklerini
açıklarken, gerçekleştiriken ilk
ameliyatta, bir hastanın kafatasının
yüzde 75’i onarıldı.
Sosyal Medya ve Sağlık
Sağlık alanındaki teknolojilerden söz
ederken, sosyal medyayı es geçmek
olmaz. Günümüzün en önemli iletişim
araçlarından biri olan sosyal medya,
kullanıcılarının kendi aralarında
hastalıklar ve belirtiler üzerine
tartışabilmesine imkan sağlayabiliyor.
Bunun yanı sıra doktorların kendileri
için oluşturdukları sosyal medya
platformları ve bloglar, hastalar
tarafından ilgiyle karşılanırken, bu
sayede doktor-hasta ilişkisi daha
sağlıklı bir şekilde sağlanabiliyor.
Son günlerde sosyal medya üzerinde
gerçekleştirilen ve 7’den 77’ye
kendisine katılımcı bulan “ice bucket
challange” sosyal medya ve sağlık ilişki
için oldukça güncel bir örnek. ALS
hastalığına farkındalık yaratmak için
başlarından aşağı buz dolu bir kova
döken ve bağış yapan sosyal medya
kullanıcıları, aynı eylemi yapmaları
için arkadaşlarına meydan okuyor.
Bu sayede hastalığın tedavisinden
kullanılmak üzere sadece ABD’de
20 milyon doların üzerinde bağış
toplanırken, sosyal medyanın son
dönemdeki birleştirici gücü sağlık
alanında da etkili olmuş oldu.
Tıbbi personel eğitimi ve toplum
bilinçlendirmesi konusunda da
sosyal medyanın sağlık alanına
hizmet potansiyeli oldukça fazla.
Yayınlanan kamu spotlarının sosyal
medya üzerinden interaktif olarak
desteklenmesi, sonuçları etkilerken,
bu sayede sağlık personelleri çok daha
bilinçli bir hale geliyorlar.
Ayrıca sağlık kuruluşlarının sosyal
medya üzerinden çalışanlarını
eğitmesi, desteklemesi ve geliştirmesi
de son dönemde sıkça gördüğümüz
uygulamalar arasında yer alıyor.
Çalışanlar sosyal mecralar üzerinden
aldıkları eğitimleri, diğer sağlık
personelleriyle yaptıkları bilgi
alışverişeriyle destekleyerek,
hastalara çok daha sağlıklı bir
hizmet sunabiliyorlar.
Eskisi kadar revaşta olmasa da,
blogların da sağlık sektörü üzerinde
oldukça olumlu bir etkisi mevcut.
Hastane başhekimleri, uzman
doktorlar ve hastaneler tarafından
kullanılan blog siteleri, hastaların
hastaneler ve doktorlarla birebir
iletişime geçebildiği platformlardan
biri. Doktorlar Twitter ve
Facebook hesapların üzerinden
blog sayfalarının adreslerini
paylaşırlarken, birçok medikal bilgiyi
ve sağlıklı yaşam önerilerini bu
siteler üzerinden paylaşıyorlar.
Gelişen teknoloji, artan mobil cihaz
kullanımı ve bu teknolojilerin sağlık
sektörüne entegre hala gelmesiyle
birlikte, e-sağlık çözümleri de gün
geçtikçe çeşitleniyor. Google Glass
ve 3 boyutlu yazıcı gibi yenilikçi
teknolojiler yardımıyla ortaya çıkan
sonuçlar, sağlık alanında birçok
insana umut ışığı oluyor. Özellikle
3 boyutlu yazıcılar yardımıyla
üretilen protezler, engelli insanların
tekrar sağlıklarına kavuşmasına
imkan tanıyabilir.
Mobil cihazların gelişimiyle birlikte
sağlık uygulamalarına da yönelen
insanlar, buradan aldıkları verileri
hayatlarına adapte ederek, daha
sağlıklı bir yaşam sürebiliyorlar.
Sürekli gelişim içersinde olan
sağlık ekosistemi de, etkisi altına
girdiği dijitalleşmeden olumlu yönde
etkilenmeye devam edecek.
eylül14 •
39
“Işınla beni Clio”
T
eknolojinin etkisini en fazla
hissettirdiği alanlardan biri
olan otomotiv sektöründe
“araç içi sistemleri”
tüketicilere, araçlarını daha
fazla kişiselleştirme imkanı sunuyor.
Araç içi teknolojiler, araçları bir
yandan kişiye özel kılarken, bir yandan
da olası güvenlik risklerini en aza
indirmeyi vadediyor.
Özellikle son 10 yıldır gelişen
teknoloji, kendisine her sektörde
yer bulmaya başladı.Otomotiv
sektörü de teknolojinin etkisini
en fazla hissettirdiği alanlardan
biri. Araç üreticileri ve uygulama
geliştiriciler araçlarını yenilikçi
teknolojilerle farklılaştırmaya
gayret ederken, bir yandan da araç
sahiplerinin güvenliklerini üst seviyeye
yükseltmeye çalışıyorlar.
Otomobil üreticileri özellikle son
yıllarda kendi ürettikleri yazılımlar
yerine, araçlarını diğer teknoloji
şirketlerinin yazılımlarıyla geliştirmeyi
tercih ediyorlar. Ürettikleri araçları
yeterli seviyede güncelleyemeyen
otomobil üreticileri, Intel ve
Apple gibi şirketlerle yaptıkları
anlaşmalarla ürettikleri araçlar
yaşlansa da, yazılımları güncel halde
tutmayı amaçlıyorlar.
Intel-Ford İşbirliği
Araç içi teknolojileri konusunda Intel
ile anlaşan Ford, bu anlaşmayla birlikte
geliştirilen Mobii adlı uygulamayla,
araç sahiplerine farklı bir sürüş
deneyimi yaşatmayı amaçlıyor.
Uygulamadan söz etmek gerekirse,
Ford araştırma mühendisleri ile Intel
bünyesindeki antropolog, etnolog ve
mühendislerinin ortak çalışmasının
ürünü olan Mobii, algısal teknolojileri
kullanarak, araç sahiplerine
araçlarını daha fazla kişiselleştirme
imkanı sağlıyor.
Mobii Uygulaması Nasıl Çalışıyor?
Mobii ile sürücü araca girdiği anda
ön tarafta bulunan bir kamerayla
yüz tanıma işlemi gerçekleştiriliyor.
Sonrasında araç içi teknolojiler,
kimliği tanımlanan sürücüye göre
kişiselleştiriliyor. Mobii araca binen
sürücüyü tanıyamazsa, bir fotoğrafını
araç sahibinin akıllı telefonuna ileterek
onu durumdan haberdar ediyor. Bu
sayede araç sahibi kendisinden başka
sürücüler için hız limiti, güvenli
sürüş kuralları, araç içi ses seviyesi
ve mobil telefon kullanımıyla ilgili
düzenlemeler yapabiliyor.
Apple CarPlay
Yenilikçi ve yaratıcı teknolojileriyle
özellikle akıllı telefon pazarında zirveye
oynayan Apple, CarPlay sistemiyle
birlikte Volvo, Ferrari, Honda, Hyundai
ve Mercedes-Benz’le anlaşarak bu
alana giriş yaptı. iOS 7.1 ile duyurulan
ve iPhone 5, iPhone 5C ve iPhone 5S ile
kullanılabilen sistem, araç sahiplerine
Apple’ın haritalar, telefon, mesajlaşma,
Beats Music, iHeartRadio ve Spotify
gibi uygulamaları yönetebilme
olanağı tanıyor.
iPhone kullanıcılarının, cihazlarının
tüm içeriklerini araçlarına entegre
edebilmelerine imkan tanıyan CarPlay,
iPhone’un otomobil panelinde yer alan
USB girişine takılmasıyla çalışmaya
başlıyor. Tek başına araç içi bir sistem
olmayan CarPlay, iPhone’da yer alan
uygulamaların, otomobilin dokunmatik
ekranından kontrol edilmesine imkan
tanıyor. Siri yoluyla da komut verilebilen
sistem, araç sahiplerine haritalar
özelliğiyle birlikte rehberlik edebiliyor.
Yakın zamanda daha fazla otomobil
üreticisinin araçlarında CarPlay
sistemine yer vermesi bekleniyor.
Jaguar Sanal Ön Cam Teknolojisi
Sanal Cam çalışması ile Jaguar,
kullanıcıların hız, navigasyon hatta
yarış bilgilerini ön camda görmesini
sağlıyor. Bu teknoloji ile ideal yol
çizgisi, gerekli fren miktarı gibi bilgiler
sadece ön cama bakarak görülebiliyor.
Bu sayede sürücülerin gözlerini
yoldan ayırmadan yüksek performans
göstermelerine imkan sağlanıyor.
Özellikle arazide yapılan sürüşlerde
tepe geçerken aracın burnunun
yukarıda olduğu bir anda yolun
görünmemesi, hassas direksiyon
kullanımı gerektiren yüzeylerde sorun
olabiliyor. Bu teknoloji, aracın burnu
havada olduğunda öndeki kamera ile
aldığı görüntüyü kaputa yansıtıyor ve
kaputun arkasındaki zemin görünür
hale geliyor.
Araç Güvenliği Teknolojileri
Tüketiciler, araç satın alırken eskiden
olduğu gibi sadece dış görünüşe
ve konfora önem vermiyor. Aracın
güvenliği birçok tüketici için “satın
alma” sebebi olurken, çalınma ve
kaybolma gibi durumlarda yardıma
koşan araç takip sistemleri de araç
sahiplerinin önem verdiği güvenlik
unsurları arasında yer alıyor.
Teknoloji şirketleri ve uygulama
geliştiriciler, araç güvenliği konusunda
uygulamalar geliştirirlerken, özellikle
sürücünün fiziksel durumunu analiz
eden ve sürücülere bu konuda
yardımcı olabilecek uygulamalara
ağırlık veriyorlar.
40
• eylül14
MAKALE
Otomobilinizdeki teknolojiler pek yakında cep telefonunuzu bile kıskandıracak
YA Z I
Ekrem Uçman [email protected]
Harken ile
Yorgunluk Ölçülebiliyor
Buna örnek olarak
gösterilebilecek uygulamalar
arasında Harken adlı sistem
dikkat çekiyor. Emniyet
kemerine yerleştirilen sensörler,
sensör bağlı koltuk ve sinyal
işleme ünitesi olmak üzere üç
parça halinde çalışan sistem,
sürücünün araç içerisindeki
yorgunluk değerlerini ölçüyor.
Yorgunluk değeri tehlikeli
seviyeye ulaştığında uyarı
veren sistem, sürücülerin
yorgunluk sebebiyle
geçirebilecekleri kazaların önüne
geçmeyi amaçlıyor.
EyeSight ile Yol Sürekli İzleniyor
Araç güvenliği alanında dikkat
çeken bir diğer uygulama ise
Subaru’nun geliştirdiği EyeSight
uygulaması. Aracın ön camına
yerleştirilen iki kameradan oluşan
sistem, yolu sürekli tarayarak,
araç sahibinin sürüş esnasında
tepki vermediği durumlarda aracı
yavaşlatabiliyor. Hız sabitleme,
yol çizgilerini takip etme gibi
özelliklere de sahip sistem,
sürücülerin araç içerisindeki
güvenliklerini epeyce artırabiliyor.
gerçekleşebilecek sıkıntılara
karşı, uzun-kısa far ayarını kendi
kendine yapan sistem, sürücülerin
güvenli bir şekilde seyahat
etmesine olanak sağlıyor.
i-Activesense ile Otomatik
Fren Devrede
Araç içi güvenlik teknolojileri
her ne kadar bütün otomobiller
için büyük önem taşısa da, sürücü
bilinci yine her şeyden önce geliyor.
Ülkemizde tamamen ezbere dayalı
bir ehliyet alım süreci yaşanırken,
ehliyet sınavı kitapçığını iyi bir
şekilde ezberleyen herkes ehliyeti
rahatlıkla alabiliyor. Bu konuda
yapılacak düzenlemelerle rayına
oturtulacak sistem, sürücülere
bu süreçte verilecek eğitimlerle
birlikte olası kazaları engelleyebilir.
Trafik kazalarının hala haber
bültenlerinde ilk sıralarda yer aldığını
düşünürsek, Türkiye için araç içi
teknolojilerinden önce sürücülere
“bilinç” aşılanması gerekiyor.
Otomobil üreticileri araç içi
güvenlik teknolojilerine yeni
yeni yatırım yapmaya başlasa
da, az önce bahsettiğimiz
gibi iyi örnekler pek de az
sayılmaz. Mazda’nın geliştirdiği
“i-Activsense” de bunlardan
bir diğeri. Mazda’nın kendi
araçlarında yer verdiği
sistem, milidalga radarlar ve
kameralardan faydalanıyor. Bu
teknolojilerden faydalanan sistem,
olası kazalarda fren sistemini
aktif hale getirerek, kazanın
şiddetini en aza indirebiliyor.
Bunun yanı sıra gece görüşünde
En Teknolojik Araç İçi
Sistemi “Bilinç”
eylül14 •
41
3 Boyutlu
Yazıcılar
42
• eylül14
Ö ZEL DO SYA
YA Z I
Ekrem Uçman
[email protected]
Hali hazırda en yenilikçi teknolojilerden biri olan
3 boyutlu yazıcılar, hemen her sektörde kendisini
göstermeye başladı. Üretim alanına getirdiği pratik
çözümlerle dikkat çeken 3D yazıcıların dünyadaki ve
Türkiye’deki durumunu bu sayımızda irdeliyoruz
G
ünümüzde insanlar
tarafından oyuncak
üreten cihaz olarak
benimsenen 3 boyutlu
yazıcılar, aslında
çok daha geniş ve kapsamlı bir
kullanım alanine sahip. 2010
yılından bu yana popülerleşmeye
başlayan ve kullanım alanını
genişleten 3 boyutlu yazıcılar, ilk
olarak 1984 yılında üretilmiştir.
İlk 3 boyutlu yazıcı 1984 yılında
Chuck Hull of 3D Systems firması
tarafından üretilirken, maliyet
sorunları nedeniyle uzun süre
boyunca atıl bir proje olarak
hayatını sürdürmek zorunda
kalmıştı. 2014’e geldiğimizde
ise, 3 boyutlu yazıcıların,
atölye ve fabrikalardan çıkıp,
evlere kadar girdiğini görmek
mümkün. Neredeyse her sektörün
faydalanabileceği bir cihaz olan
3 boyutlu yazıcılarla birlikte,
oyuncak, yedek parça, kemik ve
hatta silah üretmek bile mümkün
hale geldi.
Yeni Sanayi Devrimi 3 Boyutlu
Yazıcılarla Gerçekleşecek
Yapılan araştırmalara göre 3 boyutlu
yazıcı ve baskı piyasası önümüzdeki
birkaç yıl içerisinde önemli oradan
büyüme yaşaması bekleniyor. Yıldan
yıla yüzde 23’lük bir büyüme oranı
yaşaması beklenen 3 boyutlu yazıcı
sektörü, 2020 yılına ulaşıldığında
8.4 milyar dolarlık bir ekosistem
haline gelecek.
Büyümenin önemli bir kısmının
sağlık ve havacılık sektörlerinden
gelmesi beklenirken, 3 boyutlu
yazıcıların hobi amaçlı kullanımı
da gözle görülür şekilde artacak.
Yine 2020 yılına geldiğinde tüketimi
geride bırakması beklenen sektör,
özellikle ABD ve Asya-Pasifik
ülkelerinde yoğun bir biçimde
kullanılacağı öngörülüyor.
Gartner’ın 3 boyutlu yazıcıların
günümüzdeki durumuna ilişkin
raporu da, yukarıdaki bilgileri
doğrular nitelikte. Rapora göre, 3
boyutlu yazıcı sektörü büyük bir
hızla gelişiyor olsa da, teknolojinin
toplum tarafından önümüzde
5 yıllık süreçte benimsenmesi
oldukça zor görünüyor. Medikal
ve işletme bazında 3 boyutlu
yazıcı kullanımı diğer sektörlere
göre daha önce olurken, bu
cihazların son kullanıcı tarafından
benimsenmeden yaygınlaşması
biraz zor görünüyor. Gartner’ın
raporu da bize 2020 yılını işaret
ederken, bu yıla gelindiğinde yeni ➤
eylül14 •
43
3 Boyutlu Yazıcılar
Nasıl Çalışıyor?
İlk etapta yazdırılacak nesnenin
tasarım programlarıyla
bilgisayar üzerinde 3 boyutlu
modeli çiziliyor ya da varolan
bir obje, AutoCAD ve Solidworks
gibi programlar vasıtasıyla
taranıyor. Daha sonra bilgisayar
üzerinde oluşturulan 3 boyutlu
model, yazıcıya aktarılıyor. 3
boyutlu yazıcılarda kullanılan
plastik ya da polikarbon gibi
maddeler, ince katmanlar
halinde üst üste serilerek,
model yazdırılıyor.
Yazdırma işlemi konusunda
farklı 3 boyutlu yazdırma
teknikleri mevcuttur ancak en sık
kullanılan yöntem Kaynaştırılmış
Yığma Modellemesi’dir. Bu
yöntemde misina gibi polimer
malzemeden üretilmiş bir plastik
malzeme, ince bir uçdan geçerken
200 dereceye kadar ısıtılıp
eritilerek, ince katmanlar olarak
üst üste yığılır ve 3 boyutlu
malzemenin üretimi sağlanır.
Üretimde kullanılan maddeye
göre basım tekniği değişimler
gösteriyor. Titanyum bir obje
yazdırılırken Direkt Metal Lazer
Katılaştırma yöntemi ile kalınlığı
20-40 mikron aralığında değişen
titanyum tozu lazer vasıtasıyla
eritilerek katmanlar oluşturulur.
Daha sonra her yeni bir katman
oluşturulması için tekrar metal
tozu belli bir kalınlıkta tekrar
serpilip, lazer vasıtasıyla eritme
işlemi tekrarlanır.
44
• eylül14
bir sanayi devriminden söz
etmek mümkün hale gelebilir.
➤
3 Boyutlu Yazıcılarla Oluşan
Hammadde Pazarı
3 boyutlu yazıcılar, sektörleri
yeniden şekillendirirken, bir
yandan da kendi içerisinde bir
hammadde pazarı oluşturuyor.
Genellikle polikarbon ve plastik
gibi maddelerle çalışan 3 boyutlu
yazıcılar, basılacak objenin
türüne göre cam, kauçuk ve
titanyum ve bunun gibi birçok
maddeyi kullanabiliyor.
Yapılan araştırmalarda bu
tarz pazarların hızla oluşmaya
başladığını gösteriyor. Yapılan
araştırmalara göre, 3 boyutlu
yazıcılarda kullanılan plastik
ve metal malzemelerin toplam
pazar değeri 2018 yılına kadar
408,5 milyon dolara ulaşabileceği
öngörülüyor. 2012 senesinde basım
esnasında en fazla tercih edilen
madde olan plastik malzemelerin
toplam değeri 70 milyon dolar
civarında olurken, bu rakamın
2018 yılına gelindiğinde 210 milyon
dolara ulaşması bekleniyor.
3 boyutlu yazıcıların
kullanım alanlarının artmasıyla
birlikte, kullanılan malzemeler
çeşitlenmeye başladı. Özellikle
ev kullanıcılarının 3 boyutlu
yazıcılarda kullanmayı tercih
ettikleri polimer esaslı plastik
malzemeler,sunduğu maliyet
avantajıyla da birçok kullanıcının
ilk tercihi olmayı sürdürüyor.
Metal maddeler üzerinden
yapılan baskılarda ise genelde
yüksek teknoloji kullanılmış
parçalar tercih ediliyor. Getirdiği
yüksek maliyet sebebiyle çok
fazla tercih edilmeyen metal
3 boyutlu baskı yöntemi, yine
de özel bir ürün tasarlayıp,
basmak isteyen kullanıcıların ilk
tercihi konumunda.
İlerleyen dönemde plastik bazlı
ham maddelerinin yerini alması
beklenen seramik malzemeler,
hali hazırda birçok sanayi dalında
kullanılırken, gelecek dönemde
plastik malzemelerle beraber en
fazla kullanılan ham madde türü
olacağı öngörülüyor.
Pazarın genel durumuna
bakarsak, Kuzey Amerika ve
Asya-Pasifik bölgelerinin açık
ara hakimiyetini görüyoruz. 3
boyutlu yazıcıların yaygınlaşmaya
başladığı son 2 senede, hammadde
pazarının yüzde 68’I bu bölgedeki
ülkeler tarafından kontrol ediliyor.
Sektörün geleceğini oluşturmaya
başlayan bu bölgelerde, 2018 yılına
gelindiğinde 3 boyutlu baskılarla
üretilen ürünlerin daha fazla
tüketilmesi beklenirken, bu durum
hammadde pazarının kontrolünün
uzun bir süre daha bu bölgedeki
ülkelerde olacağını gösteriyor.
Önümüzdeki 5 yıllık süreçte,
hammadde pazarında ikinci sırada
yer alan Asya-Pasifik bölgesinin
her sene yüzde 28 oranında
büyüme yaşayacağı belirtilirken,
hızla gelişmekte olan Avrupa
pazarı da yüzde 16 oranında
büyüme kaydedecek.
Hammadde pazarına malzeme
sağlayan şirket sayısı ise şu an
oldukça kısıtlı. Pazarın gelişmesiyle
birlikte yeni oyuncuların sayısının da
artması bekleniyor. Hali hazırda
3D Systems Inc. , Stratasys Ltd.
,Arcam AB ve ExOne Gmbh toplam
üretiminin büyük bir bölümünü
gerçekleştirirken, yeni oyuncularında
da eklenmesiyle birlikte fiyatlarda
da gözle görülür değişimler
yaşanacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Ö ZEL DO SYA
Geniş Kullanım Alanlarıyla
3 Boyutlu Yazıcılar
Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde
3 boyutlu yazıcılar, şirketler
ve bireyler tarafından hızla
benimsenmeye başladı. Basit bir
plastik oyuncaktan, bir insanın
omurga kemiğine kadar geniş
bir alanda üretim yapılabilen
3 boyutlu yazıcılar, gerektiğinde
kendi parçalarını bile üretebiliyor.
Sektörün geleceğini oluşturması
beklenen sanayi ve sağlık sektörleri
ise, 3 boyutlu yaxıcı teknolojisinden
en fazla faydalanan alanlar olarak
dikkat çekiyor.
Dişçilik, mimarlık, havacılık,
ayakkabı sanayi, mücevher,
robot, heykel, aksesuar, müzik
aletleri, inşaat mühendisliği,
uçak-otomotiv sanayi, tıp sektörü,
kimyasal alan gibi birçok sektörde
üretim teknolojisine devrim
yaratması beklenen teknolojinin,
kullanım alanlarına biraz geniş
açıdan bakalım.
3 boyutlu yazıcıların günümüzde
en fazla tercih ediliş amacı yedek
parça üretimi olabilir. Her tür araç
ve gerecin yedek parçası 3 boyutlu
yazıcılar tarafından üretilebilirken,
mimari tasarımlar da bu akımın
faydasını görmeye başladı. Rodin’in
heykellerinin bir bölümü analiz
edilerek, eksik ya da hasar görmüş
yanları 3 boyutlu yazıcılar tarafından
üretilen malzemelerle gideriliyor.
Bunun yanı sıra arkeologların
bulduğu insan iskeletleri gibi
bulgular, yine 3 boyutlu yazıcılar
tarafından tamamlanarak, tarihe ışık
tutulması sağlanıyor.
3 boyutlu yazıcılar, sinema
sektöründe de sıklıkla kullanılmaya
başladı. Özellikle setlerde dekor
yapımında kullanılan ürünler, 3
boyutlu yazıcılarla üretilirken,
bu sayede maliyet bakımından
avantaj sağlanabiliyor. Bunun
yanı sıra üretilmek istenen ürünü
bazı durumlarda piyasada bulmak
neredeyse imkansız olabiliyor.
Günümüzde ise bu sorun 3
boyutlu yazıcılarla ortadan kalkmış
durumda. Geçtiğimiz yıllarda James
Bond Serisi’nin son filmi Skyfall’da
James Bond tarafından kullanılan
Aston Martin, 200 parça kullanılarak
3 boyutlu yazıcı tarafından üretildi.
Bu sayede nadir bulunan bir araç
olası hasarlardan korunmuş oldu.
Sağlık sektörü belki de 3 boyutlu
yazıcıların en fazla kullanıldığı ve ➤
eylül14 •
45
Aort Damarı Nasıl Üretildi?
Önce aort damarı doku örneğinin MR taramasıyla dataları
çıkarılıyor. Daha sonra uzman bir ekip tarafından geliştirilen
algoritmalar kullanılarak, üretilecek dokunun anatomisine
göre hücrelerin basım yolları en uygun şekilde hesaplanıyor.
Aynı zamanda hücreleri desteklemek için destek yapılar
belirleniyor. Bu çalışmanın diğer yapılanlardan en büyük
farkı, tüm hücrelerin tamamen birbirini desteklemiş
şekilde dokunun üç boyutlu anotomisine uygun olarak
belirlenmesi. Biyo-yazıcıyı kontrol etmek için komutlar
dosyaya kaydediliyor. Daha sonra bu komutları kullanarak
biyo-yazıcının nereye hücre, nereye destek yapı basacağı
kontrol ediliyor. Sonunda yazıcı aort benzeri, anatomik
yapısına uygun büyük damar dokusunu kat kat canlı hücre ve
biyomalzemeleri kullanarak 3 boyutlu olarak basıyor.
46
• eylül14
ileride 3 boyutlu yazıcı sektörünü
şekillendirecek alan olarak göze
çarpıyor. 3 boyutlu yazıcılar henüz
çok yaygınlaşmamalarına karşın,
daha şimdiden kafatası, gaga,
doku ve aort kapakçığı gibi tıpta
hayati önem taşıyan birçok alanda
kullanılmaya başlandı.
Bu yılın başlarında Varşova
Hayvanat Bahçesi’ndeki şanssız
bir penguen, alt gagasını bir
kavgada ya da düşme sonucunda
yitirdi. Bu kaybın pengueni yemek
yiyemez hâle getirmesinden ötürü,
kuşun açlıktan ölebileceğine dair
endişeler vardı. Ancak Polonyalı
üç boyutlu yazıcı şirketi Omni3D
pengueni kurtardı ve ölü bir
penguenden yola çıkarak, naylon
gibi maddelerle yeni bir gaga
üretmek çin devreye girdi.
Omni3D, penguen için en
iyi hangi materyalin olacağını
bilmeden, üç adet gaga ürettiler.
Ancak gagaları üretmek iki
haftalarını aldı. Şans eseri
➤
Ö ZEL DO SYA
penguenin gagası yeniden çıkmaya
başladı ve üretilen gagaya gerek
kalmadı ama bu ilham verici
deneme, üç boyutlu yazıcının
tüm zamanların sınırlarının nasıl
ötesine geçtiğini ve yeni fırsatlar
açtığını gösterdi.
3 boyutlu yazıcılar hayvanların
olduğu kadar insanlar için de
umut ışığı oldu. TÜBİTAK’ın
destek verdiği projeyle Sabancı
Üniversitesi tarafından üretilen
aort damarı üretildi. 3 boyutlu
biyoyazıcı ve insan canlı hücreleri
kullanılarak üretilen aort damarı,
tıp dünyası için oldukça büyük bir
adım olarak gösteriliyor.
Ülkemizde bu benzeri birçok
gelişme daha yaşanırken, yurtdışında
da 3 boyutlu yazıcıların sağlık
alanında kullanılmasının sonucu
olarak birçok uzuv tekrar yerine
konabilecek hale geliyor. Bu konuda
dikkat çekici bir örnek de Sudan’dan
geliyor. Sudan’daki savaşlar sebebiyle
yaralanan ve uzuvlarını yitiren
çocuklar, sağlık sorunlarına inovatif
ve teknolojik çözümler üreten Not
Impossible Labs. Kurucusu Mick
Ebeling’in dikkatini çekti. Ebeling,
uzuvlarını kaybeden çocuklara
yardım etmek için iki 3 boyutlu yazıcı
ve malzemeleri ile geçtiğimiz Kasım
ayında Sudan’a gitti.
Mick Ebeling, savaş sonrası
uzvu kesilmiş yaralılarla ilgilenen
Doktor Tom Catena ile beraber,
yerel hekimlere ve halka 3 boyutlu
yazıcılar ve malzemeler vererek
protez organların yapımını öğretti.
Böylece bölgedeki diğer yaralılara
da protez kol ile tedavi edilmesini
sağladı. Dünyanın birçok yerinde
tedavi için sıkça kullanılmaya
başlanan 3 boyutlu yazıcılar,
Sudan’da da yaralı insanların ve
çocukların tedavisinde hem daha
ucuz hem daha pratik bir yol
olarak görülüyor.
3 Boyutlu Yazıcılar Silah
Sektörünün de Gözdesi
3 boyutlu yazıcılar, sağlık
konusunda birçok insana umut
ışığı olmasına karşın, diğer yandan
silah üretimine sağladığı kolaylıkla
da bize bardağın boş tarafını
gösteriyor. Defense Distributed
adlı grup ürettiği tabanca ve
ardından geliştirdiği yarı otomatik
makinalı tüfek ile insanların evde
kendi silahlarını üretmelerine
imkan tanıyor. Silahın kriptosunu
internet üzerinde paylaşan grup,
geçtiğimiz yıl test edilen tabancayı
eBay üzerinde 8 bin dolara
satmayı başarırken, 3 boyutlu
yazıcı ile geliştirilen tabanca ve
yarı otomatik tüfeğin, insanlar
tarafından yoğun bir şekilde talep
edildiğini belirtiyorlar. Geçtiğimiz
günlerde denemeye alınan yarı
otomatik tüfeğin 600 mermi atmayı
başardığını da eklemek gerek.
Avrupa Birliği ve ABD Hükümeti
konuya oldukça ciddi bir şekilde
yaklaşsalar da, 3 boyutlu yazıcılar
ile evde üretilebilecek silahların
önüne nasıl geçilebileceği
konusunda henüz bir çözüm
üretmeyi başaramadılar.
Sonuç
3 boyutlu yazıcılar önümüzdeki
10 sene içerisinde yeni bir sanayi
devrimi başlatarak, dünyadaki
kurulu ekonomik ve sosyal düzeni
değiştirecek gibi görünüyor.
İnsanlar kendi ihtiyaçları olan
ürünleri, kendileri üretecekler.
Kendi ürünleri satmaya başlayacak
insanlar, ekonominin yeniden
şekillenmesine neden olurken, bir
yandan da dünyada özellikle son
20 senede büyük artış gösteren
“tüketim” çılgınlığının bir nebze de
olsa önüne geçmeye başlayacak.
Birçok engelli ve sağlık
problemi bulunan insana da
umut ışığı olan 3 boyutlu yazıcılar
sayesinde, insanların yaşam
kaliteleri yükselecek. Geliştirilen
kemikler, dokular ve organlarla
beraber, tıp sektörü araştırma ve
geliştirme yatırımlarını kronik
hastalıklara verebilecek.
3 boyutlu yazıcıların olumlu
yönleri kadar, olumsuz yönleri de
mevcut. Özellikle silah sanayinin,
3 boyutlu yazıcılarla birlikte evlere
kadar girecek olması, bireysel
silahlanmanın artacağı endişelerini
artırıyor. Devletlerin bu konuda
nasıl önlemler alacağı bu konuda
büyük önem taşıyor. Önümüzdeki
10 yıl bu konuda oldukça belirleyici
rol oynayacaktır.
eylül14 •
47
Pazarlamacıların
Gözü Kulağı Cebimizde
YA Z I
Ekrem Uçman
[email protected]
48
• eylül14
Ö ZEL DO SYA
G
ünümüzde şirketler
girdikleri her mecrayı
reklam alanı olarak
görmeye başlarken,
bu alanlardan biri
de mobil cihaz ekosistemi oldu.
Özellikle akıllı telefon kullanımı ve
mobil internet sistemlerinin sürekli
gelişmesiyle birlikte ortaya çıkan
“mobil reklamcılık” şirketlerin önemli
pazarlama araçları arasında yer
almaya başladı. Şirketler ve işletmeler,
mobil iletişim araçları aracılığıyla,
daha önceden belirlenmiş “hedef
kitlelerini oluşturan” müşterilerine
daha fazla kişiselleştirilmiş reklamlarla
ürünlerini ya da hizmetlerini sunmaya
başladılar. Bu sayede pazarlamak
istediği ürünü ya da hizmeti,
amaçladığı kitleye ulaştıran şirketler,
gelirlerini yükseltebilirken, mobil
reklamların yayınlandığı platformlar
da (özellikle sosyal medya siteleri)
reklamverenler üzerinden elde ettikleri
gelirleri gözle görülür bir şekilde
artırmaya başladılar.
Bunun yanı sıra basılı reklamcılıktan
daha az maliyetli ve daha samimi
olan mobil reklamcılık, markaların
hedef kitleleriyle daha sağlam
bağlar kurmalarına olanak sağlıyor.
Kitlelerine doğru zamanda doğru
mesajı iletebilen markalar, mesajı
ulaştırdıkları müşterilerinin
kendilerini önemli hissetmelerini
sağlıyor. Aynı zamanda mobil
reklamcılıkta gönderilen mesajlar
yoluyla kullanıcılarla direk etkileşime
geçebiliyor ve bu sayede kullanıcılar,
potansiyel müşteri haline geliyor. Bu
da hem Facebook, Twitter ve Google
gibi servis sağlayıcıların gelirlerini
artırmasına hem de reklamveren
markaların müşteri portföylerini
geliştirmesinin yolunu açıyor.
Mobil Reklam Türleri
Mobil cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte şirketler
mobil reklam ve ödeme çeşitlerini benimsemeye
başladılar. Ülkemizde de kullanılmaya başlayan mobil
reklam ve ödeme çeşitlerini bu sayımızda inceliyoruz
Şirketler ve markalar, mobil yollarla
ulaşmak istediklerini müşterilerine ve
gelecekteki potansiyel müşterilerine
ürünlerini farklı metotlarla tanıtırlar.
SMS, MMS, Banner, Arama ve Video
gibi yöntemleri benimseyen markalar,
hedef kitlelerine ulaştırmak istedikleri
mesajları kendileri için en doğru
olan yöntemi seçerek ulaştırırlar. Bu
yöntemler, günümüz teknolojilerinin
içinde bulunan bildiğiniz sıradan
ulaşım araçlarından başka birşey değil.
SMS ve MMS
Özellikle son dönemde turizmden,
perakendiciğe kadar birçok
sektör müşterilerine mobil
reklamlar üzerinden ulaşıyorlar.
eylül14 •
➤
49
Markalar, kullanıcıların her an
yanlarında taşıdıkları akıllı ve cep
telefonlarına gönderdikleri kısa ve
multimedya mesajlarıyla, mevcut
kampanyalarından müşterilerini
haberdar etmeyi tercih ediyorlar.
Kısa mesaj platformu her ne kadar
günümüzde anlık mesajlaşma
uygulamalarına karşı zayıflamış
gibi görünse de, birçok şirket ve
marka için müşterilerine ulaşmanın
en iyi yollarından biri olarak göze
çarpıyor. Kendi mobil müşteri
müşteri veri tabanını oluşturmaya
başlayan markalar, bu sayede doğru
kampanyaları, doğru müşterilerle
buluşturarak gelirlerini artırma
şansı yakalıyorlar.
➤
Banner
Web arayüzünde olduğu gibi mobil
cihaz üzerinden internette gezerken de
karşılaştığımız banner’lar, markalara
müşterilerine ulaşma konusnda
geniş bir manevra kabiliyeti sağlıyor.
Web sitelerin mobil arayüzlerinde
yer alan banner’lar, son dönemde
gelişen mobil uygulamalara gömülü
olarak da gelebiliyor. Bu tür reklamlar,
müşterilerin uygulamadan çıkmadan
sunulan hizmet ya da ürün hakkında
bilgi almasına olanak sağlıyor. Bu
sayede oluşturduğu müşteri veri tabanı
ile daha önceden belirlediği hedef
50
• eylül14
kitleye “güdümlü” reklam gönderen
şirketler ve markalar, gelirlerini gözle
görülür bir şekilde artırabiliyorlar.
Arama
Kullanıcıların arama motorları
üzerinde yaptıkları aramalar ile
oluşturulan “müşteri veri tabanları”
markalar için hayati önem taşıyor.
Ürünlerini ve kampanyalarını,
doğru mesajlarla belirledikleri hedef
kitlelerine ulaştırmak isteyen markalar
ve şirketler, bu şekilde çok daha planlı
bir şekilde reklam kampanyaları
hazırlayarak, mesajlarını güdümlü
olarak belirledikleri hedef kitlelerine
iletmeyi başarmayı amaçlıyorlar.
Bu alanın lideri olan Google bu
alanda geliştirdiği algoritmayla hem
Google Ads üzerinden reklam geliri
yaratabilirken, hem de sağladığı
müşteri veri tabanıyla mobil reklam
alanında önemli bir yere sahip.
Video
Günümüzde okumaktan çok
izlemenin daha revaçta olmasıyla
beraber, reklamların da video alanına
kaymaya başladığını gözlemliyoruz.
Son dönemde oldukça revaşta olan
mobil video reklamlar, bu noktada
tablet ve akıllı telefon kullanıcılarına
nokta atış yapmak isteyen şirketlerin
tercihi haline gelmeye başladı. Bu
alandaki servis sağlayıcılar, yaptıkları
satın almalarla beraber, markalar
ve müşterilerin buluşma noktası
haline geldiler.
Sosyal Ağlar ve Mobil Reklamlar
Geniş kullanıcı portföyüne sahip sosyal
ağlar, markalar için müşterilere ulaşma
konusunda en önemli yollardan biri
olarak göze çarpıyor. Sosyal ağlar
açısından baktığımızda ise, özellikle
Facebook ve Twitter gibi aktif kullanıcı
sayısı fazla olan sosyal medya
sitelerinin, yaptıkları satın almalar ve
oluşturdukları “mobil reklam ağları”
ile reklamverenleri kendilerine çekmek
için sıkı bir rekabete girdiklerini
görüyoruz. Bununla birlikte Google’ın
AdMob, Apple’ın ise iAd mobil reklam
modelleri de, Android, iOS ve Windows
Phone platformlarında hizmet vererek,
markalara hedef kitlelerine ulaşma
konusunda kolaylık sağlıyor.
Olaya daha fazla Facebook, Twitter
ve benzeri sosyal ağlar özelinden
bakacak olursak, bu şirketlerin
son dönemdeki gelirlerinin büyük
kısmını mobil reklamlar üzerinden
kazandıklarını görüyoruz. Özellikle son
dönemde Facebook, bu alanda yaptığı
yatırımlarla dikkat çekiyor.
Buna göre şirket mobil platformlarda
kullanılmak için farklı bir reklam
ağı geliştiren sosyal medya devi,
Ö ZEL DO SYA
reklamverenlerin direkt olarak
müşterilere ulaşmasını hedefliyor.
Proje sayesinde sadece büyük
markalar değil, orta ölçekli şirket ve
geliştiriciler de, son kullanıcıya daha
kolay ulaşabiliyor.
Daha önce üçüncü parti reklam
ağlarını kullanan şirket, kendi
ağını kurarak reklamverenlerden
daha yüksek paylar koparabilmeyi
amaçlıyor. Öte yandan yeni mobil
reklam ağı sayesinde geliştiriciler
kullanıcı kitlesi hakkında daha güçlü
ve gerçekçi bilgilere erişebilecek,
kullanıcıya özel ürün pazarlama
stratejisi daha sağlam bir yol izleyecek.
Bu alanda sürekli yatırımlar ve satın
almalar yapan Facebook, cihaz
modeline göre reklamcılık ve video
reklamcılık modelleriyle de güdümlü
reklamcılığa imkan tanıyan bir yapıya
bürünmeyi hedefliyor.
Facebook’un mobil ağlara
yönelmesinin en büyük sebeplerinden
biri de, şirketin geçtiğimiz ilk çeyrekte
bu alanda 1.24 milyar dolarlık kar
elde etmiş olması. Öte yandan
Google’ın AdMob, Apple’ın iAd gibi
altyapıları göz önüne alındığında
şirketin oldukça geç kalmış olduğu
da görülüyor. Facebook’un mobil
reklamlarının yüzde 50′sinden fazlası,
yüklenen uygulamalar ile gelen
örneklerden oluşuyor.
Kullanıcılar ilgili uygulamayı
yükleyebilmek için reklamlara
tıklamak mecburiyetinde kalırken,
reklamverenler bu sayede kar elde
ediyor. Uygulama içerisinde de reklam
yayını yapan sosyal medya sitesi,
bu sayede kullanıcıların uygulama
dışarısına çıkmadan, markaların ya
da uygulamanın sunduğu içeriklere
ulaşmasına imkan veriyor.
Her ne kadar konuyu biraz Facebook
özelinde değerlendirmiş gibi olsak
da, Twitter ve diğer sosyal medya
sitelerinin de benzer hamlelerle mobil
reklam gelirlerini artırmak için kendi
“mobil reklam ağlarını” kurmak için
yatırımlar yaptığı belirtmek gerekir.
Geniş kullanıcı portföylerini, doğru
mobil ağ projeleriyle birleştirecek
sosyal medya siteleri, yakın gelecekte
reklamverenler için biçilmiş kaftan
haline gelecekler.
Mobil Reklam Pazarındaki
Son Durum
Şirketlerin genel reklam bütçelerindeki
obil reklam payları giderek artarken,
bu artışın ilerleyen yıllarda da devam
etmesi bekleniyor. Mobil cihazlar
üzerinden internete giriş oranının
artması ve mobil cihaz sayısındaki
düzenli artış buna neden olarak
gösterilirken, müşterilerin mobil
reklamlara olan ilgisi de şirketlerin
iştahlarını kabartmış durumda.
Facebook ve Google‘ın başını çektiği
mobil reklam piyasası 2013′te yüzde
105 oranında büyüme kaydederek
17,96 milyar dolara ulaşırken, mobil
pazarla ilgili raporlarda 2014′ün ilk
çeyreğinde ise mobil reklamların
atılıma geçmesiyle yüzde 75,1
oran büyümeyle tüm dijital reklam
gelirlerinin 31,45 milyar dolar daha
arttığı belirtiliyor.
Gartner tarafından hazırlanan
raporlarda, mobil reklam pazarının
küresel anlamda gelişme evresinde
güçlü büyümeyi gösterdiği
belirtilirken, Kuzey Amerika ve
Japonya’da doymaya ulaştığı
paylaşılıyor. Mobil reklam pazarındaki
büyümenin bu zamana kadarki
gelişiminde en önemli sebep Kuzey
Amerika’da reklam bütçelerinin
önemli bir kısmının mobile
kaymasıyla açıklanıyor.
Mobil reklam çeşitleri üzerine de
bilgilerin yer aldığı raporda videonun
en fazla büyümeyi gösterdiği
belirtiliyor. Tablet pazarındaki
büyümenin mobil video reklam
pazarını birebir katkı yaptığı
paylaşılırken, buna karşılık mobil
reklam pazarında en fazla bütçenin
gösterim reklamlarına gittiği yer alıyor.
Yerel reklam verenlerle birlikte mobil
eylül14 •
51
pazarın hareketleneceği öngörüsü
de yer alan raporda, 360 derece
pazarlamada mobilin daha fazla yer
alacağı da paylaşılan noktalar arasında
yer alıyor.
Mobil reklam alanın liderliğini
halen Google yaparken, şirketin mobil
reklam pazarının neredeyse yüzde
50’sine sahip olması, pazardaki diğer
oyuncuları, Google’ı geride bırakma
ve pastadan daha büyük dilim alma
konusunda kamçılıyor.
Türkiye’deki Mobil Reklam Pazarı
BTK’nın son raporundaki verilere göre
Türkiye’deki mobil penetrasyonunun
yüzde 92’ye, akıllı telefon
penetrasyonununsa yüzde 30′a
52
• eylül14
ulaşması Türkiye’yi mobil uygulama
sektöründe önemli bir pazar konuma
sokmuş durumda. Özellikle sosyal
medya üzerinden yapılan kampanyalar
ve GSM operatörlerinin mobil
reklam alanındaki “hegemonyoları”
Türkiye’deki mobil reklamcılığa olan
bakış açısını tamamen değiştirmiş
durumda. Sektörler, mobil reklamlara
karşı olan çekingenliklerini atarak,
bu alandaki potansiyeli keşfetmeye
başladılar. Hedef kitlelerine, iyi
analizler sonucu oluşturulmuş
kampanyalarla ulaşmaya başlayan
şirketler, 4G ve yakın gelecekte
hizmet vermeye başlayacak 5G ile
beraber mobil reklam alanına daha
fazla yatırım yaparak, ekosistemin
gelişmesine katkıda bulunacaklar.
Mobil yollardan müşterilerine
çok daha verimli bir şekilde
ulaşabileceklerini farkeden markalar
ve şirketler, televizyon, radyo, dergi
ve gazete gibi kanallara göre maliyet
avantajı sunan mobil reklamcılığı
giderek daha fazla benimsemeye
başladılar. Geniş kullanıcı kitlelerine
sahip sosyal medya sitelerinin,
kendi “mobil ağlarını” oluşturmaya
başlamalarıyla beraber, mobil
reklamcılığın, genel reklam pastası
içerisindeki payının giderek artmasına
kesin gözüyle bakılıyor.
Buradan yola çıkarak, reklamcılığın
geleceğinin mobil alanda
yattığını söyleyebiliriz.
Ö ZEL DO SYA
Mobil Ödeme
Ülkemizde insanların korku ve
şüpheyle yaklaştığı mobil ödeme
modeli, dünyada milyonlarca insanın
tercih ettiği, pratik bir ödeme çeşidi
olmuş durumda. Genel anlamda,
internet alışverişlerinde kapıda ödeme
ve kredi kartı alışverişini ortadan
kaldıran mobil ödeme modeli, NFC
teknolojisinin de yaygınlaşmasıyla
birlikte fiziksel alışveriş sektörünü de
tamamen değiştirecek gibi görünüyor.
E-ticaret sektörünün Türkiye’de
ivme kazandığı dönem aynı zamanda
mobil ödemenin de temel ödeme
sistemlerinden biri olduğu döneme
denk gelecek. Uzmanlar mobil
ödemenin tüm dünyayla birlikte
Türkiye’de de 2020 yılında altın
dönemine başlayacağını söylüyor.
Aynı zamanda 2020 e-ticaretin de
yüzde 90’lara dayandığı dönem
olacak. Ödeme sistemleri için
gereken alt yapı gelişimi sağlandığı
takdirde, sektörün ilerlememesi
için hiçbir neden yok.
Türkiye’de genel olarak her yaş
aralığında ve sosyoekonomik sınıfta
teknolojiye karşı büyük bir ilgi mevcut.
Özellikle genç nesil yeni teknolojilere
ve yeni ödeme sistemlerine hızlıca
adapte oluyor. Bu adaptasyon asla
ezbere gerçekleştirmiyor. Okuyan,
araştıran, karşılaştıran ve en doğru
veriler ile karar veren bir nesilden
bahsediyoruz. E-ticaret sektörünün
güvensizlik nedeniyle gerekli atılımı
yapamadığı düşünülürse, yeni
neslin ödeme sistemleri ve mobil
ödeme konusunda yapılan yenilikleri
fark etmeme gibi bir durumu
olmadığını görebiliriz.
İnternetten alışverişte sahtecilik
durumları ve bunun yarattığı
güvensizlik ortamı yavaş yavaş yok
oluyor. SSL Sertifikası, 3D Secure ve
diğer güvenlik önlemleri herkesin
hakkında fikir sahibi olduğu konular.
Alternatif ödeme sistemlerine
yönelmeler de bu bilgi sahibi nesil
sayesinde gerçekleşecek. Daha hızlı,
daha kolay ve daha güvenli olmayan
ödeme sistemlerinin sektörde
tutunamayacağı aşikar.
NFC Modeli
Mobil ödemeden söz ederken,
bu alandaki yenilikçi NFC
uygulamasından bahsetmemek olmaz.
NFC dünyasına bakacak olursak,
özellikle Apple ve Google’ın bu
konuda aktif olarak proje geliştirdiğini
görüyoruz. Bunun yanı sıra
günümüzde GSM operatörleri de bu
konuya yatırım yapmaya başlamış ve
uygun paketlerle insanları bu ödeme
modeline alıştırmaya başlamışlardır.
Dünyadaki NFC Akımları
NFC gelişmiş bir konsepte sahip
olmasına rağmen, teoride gerçekten
kullanılabilirliği konusunda dünyanın
sayılı kurumları tarafından hayat
bulan az sayıda örnekleri var.
Google, PayPal, MasterCard ve çeşitli
diğer ödeme sistemlerine sahip
kurumlar NFC testlerini geliştirmeye
devam etmektedirler.
MasterCard PayPass
Google Wallet ile birlikte çalışan bir
temassız ödeme sistemidir. PayPass
kredi kartları için geliştirilmeye ve
uygulanmaya başladıktan sonra,
kart sahipleri bilgilerini akıllı
telefonlarındaki Google cüzdanlarına
taşımaya başladılar. Bu kişiler NFC’ yi
kullanarak mobil ödeme sistemlerini
kullanmaya başlamışlardır. Google
Wallet henüz Türkiye’de kullanılmıyor.
Google Wallet
Google Wallet, PayPass kredi kartları
için kullanılan tek ödeme sistemidir.
Gelecekte bir çok kurumun NFC
yeteneklerini kullanarak bu gibi
temassız ödeme sistemlerine geçmesi
ön görülmektedir.
PayPal
PayPal NFC’ yi kullanarak,
kullanıcıların akıllı telefonlarını
birbirlerine temassız yaklaştırarak,
para transferleri ve ödeme
yapmalarını sağlamaktadır.
Mobil cihaz satışlarının giderek
artması ve yakın tarihlerde insan
nüfusunu geçeceği öngörülerine
bakacak olursak, ödemenin
geleceğini mobil ödeme modellerinin
oluşturduğunu görüyoruz.
eylül14 •
53
Sanallaştırma ve
Sanallaştırmanın Büyük
Oyuncusu VMware
54
• eylül14
MAKALE
Şirketlerin en önemli sorunları arasında sunucuların aniden çökmesi
ve bu sunucuların getirdiği maliyet yükü yer alıyor. Sanallaştırma
yöntemiyle sunucuları yedekleyebilen şirketler, fiziksel sunucuların
getirdiği maddi yükten de kurtulabiliyorlar
YA Z I
Tolga Cem Küçükyılmaz
[email protected]
SANALLAŞTIRMA, mevcut bulunan
fiziksel donanımın sanal makineler
yardımıyla çok daha verimli
kullanılabilmesini sağlayan, çeşitli
yazılım ve donanım bağımlılıklarını
ortadan kaldıran, bu sayede de
yeni ürün ve servis geliştirme
maliyetlerinde büyük tasarruflar
sağlayan bir yazılım çözümüdür.
Çözümde kullanılan sanal
makinenin tanımını ilk defa Popek
ve Goldberg yaptı. Onlara göre sanal
makine “gerçek makinenin etkili,
soyutlanmış bir kopyasıydı”.
Sanal makineler işlevlerine göre iki
temel grupta incelenebilir:
Sistem Sanal Makineleri. Bu tip sanal
makineler kullandıkları fiziksel kaynağı
(gerçek makine kaynaklarını)
paylaşımlı olarak kullanırlar.
Her bir sanal makine kendi
işletim sistemine sahiptir. Bir arayüz
yardımı ile donanımsal paylaşımlar
ayarlanır. Bu tip sanal makineler
donanım seviyesinde çalışabileceği
gibi mevcut bir işletim sisteminin
üzerinde, işletim sistemi kaynakları
üzerinden de çalışabilir.
Bu makalede ele almayı
planlanan VMware ürünleri de bu
sınıfta değerlendirilebilir.
Proses Sanal Makinesi. Herhangi bir
işletim sistemi üzerinde modül olarak
çalışır ve tek bir prosesin işletilmesine
olanak sağlar. Kullanılmasındaki
amaç platform bağımsız bir ortam
sağlayarak üzerinde çalışacak
programcıkların donanım ya da
işletim sistemi limitlerine göre
yeniden dizayn edilmesinin
önüne geçmektir.
Bu sanal makineyi aslında JAVA ve
.NET platformlarından tanıyoruz.
Java uygulamaları JVM (Java Virtual
Machine), .NET uygulamaları ise
CLR (Common Language Runtime)
kullanırlar. Örneğin bizim yazdığımız
bir java kodu derlendikten sonra
hangi işletim sisteminde olduğuna
bakılmaksızın konak işletim sistemi
üzerinde kurulu olan JVM modülü
tarafından çalıştırılır. Bu sayede
yazılımcı Linux tabanlı makinelerde
ayrı, Windows tabanlı makinelerde
ayrı çalışacak uygulamalar yazmak
zorunda bırakılmaz.
Sanallaştırma yazılımı, üzerinde
yüklü olduğu donanımı, sanal
makinaların sanal kaynakları
olarak organize eder ve paylaştırır.
İşte sanallaştırma yazılımları bu
paylaşımı ne kadar etkin, akıllı ve
sorunsuz yapabilirlerse o derece
başarılı sayılırlar.
Genel Sanallaştırma Mimarisi
Sanal makine kullanımı küçük,
orta ya da büyük, her ölçekte
şirket için oldukça önemli
imkanlar sağlamaktadır. Bunların
önemli birkaç tanesinden
aşağıda bahsedilmiştir.
1. Sunucu kapasitesini yüksek
verimle kullanma imkanı sağlar.
2. İhtiyaç duyulduğunda
çok hızlı bir şekilde yeni
sunucu oluşturulabilir. ➤
eylül14 •
55
3. Kuruluşun ölçeğine göre donanım
maliyetlerinde %50 ye varan
düşüş sağlanır.
4. İhtiyaç olduğu anda test veya
yazılım geliştirme için yeni
sunucular oluşturma olanağı
sağlanmış olur.
5. Operasyonel kurulum ve bakım
maliyetlerinde %80 e varan
azalma görülür.
6. Herhangi bir problem anında,
sanal sunucuları çok hızlı bir
şekilde yeniden çalışır duruma
getirebilme imkanı vardır.
7. Merkezi yönetim ile tüm
sunucuları tek bir merkezden
izleme ve raporlama
imkânı sağlanır.
8. Sanal işletim sistemine kurulmuş
olan herhangi bir uygulamayı,
yeni bir ana bilgisayara geçilirken
sanal işletim sistemini durdurup,
işletim sistemi dosyasını yeni
bilgisayara taşıdıktan sonra tekrar
çalıştırarak kalınan yerden devam
etme kolaylığı sağlanmış olur.
9. Windows altında eski sürüm
Windows, Linux, Mac veya Linux
altında Windows, Mac (vs …)
çalıştırılabilmiş olur.
➤
Sanallaştırmada
Kullanılabilecek Yazılımlar
Yukarıda da bahsedildiği gibi bu
makalenin objektifi sanal makine
kavramına giriş yapmak ve VMware
ürünleri hakkında genel bir fikir
56
• eylül14
sahibi olmaktır. Bu sebeple bu
makalede proses 3 sanal makinesi
ele alınmamıştır. “Sistem sanal
makineleri” açık kaynak kodlu
olanlar ve olmayanlar olarak iki
gruba ayırabilir.
Açık Kaynak Kodlu Sanal Makina
Yazılımları. Açık kaynak kod mantığı
ve lisansı ile dağıtılan bu yazılımlar
başlıca VirtualBox, Xen, Bochs,
CoLinux, FAUmachine, Hercules
emulator , KVM, LilyVM, QEMU,
SheepShaver olarak sıralanabilir.
Ticari Sanal Makina Yazılımları. Ticari
anlamda başlıca kullanılan yazılımlar
arasında VMware, Microsoft Virtual
PC, VM/CMS, Parallels Workstation,
vThere, Parallels Desktop for
Mac, SVISTA, Trango, Virtual Iron
Software gösterilebilir.
VMware Sanal Makinesi
Sanal makine çözümleri incelediğinde
küçük, orta ve büyük her seviyeden
şirket ve organizasyonun sanallaştırma
ihtiyaçlarını en iyi karşılayabilecek
çözümlerin başında VMware ticari
çözümleri olduğu görülür. VMware
şirketi 1998 yılında ABD merkezli
olarak kuruldu. İlk çözümlerini pazara
1999 yılında çıkaran şirket şu an pazarı
yönlendiren birkaç kuruluştan birisi
olarak göze çarpmaktadır.
VMware topolojisinin
hedeflediği yapı “sanal altyapı”
(Virtual Infrastructure) olarak
adlandırılır. Altyapı genel olarak 3
bileşenden oluşmaktadır:
1. Herbir x86 makinanın tam
sanallaştırmasını sağlayacak
yönetim yazılımı
2. Sanallaştırma temelli kaynak
planlamasını sağlayacak
planlama yazılımları
3. Yıkım onarımı (disaster
recovery) gibi IT süreçlerinin
başarılması için gereken
otomasyon çözümleri
Hem masaüstü, hem iş istasyonu ve
sunucu hem de mainframe ölçeğinde
ürünler barındıran firma geliştirdiği
çözüme göre de farklı stratejiler
sağlayabilmektedir. Örneğin desktop
ve sunucu/iş istasyonu ürünleri olan
VMware Workstation ve GSX ürünleri
bir işletim sisteminin üzerinde
çalışan yazılım programları iken daha
“enterprise level” denebilecek ESX
ürünü doğrudan fiziksel donanım
üzerinde çalışacağı için üzerinde
çalışacağı bir işletim sistemine gerek
duymamaktadır. Bu sayede çok
büyük ölçekli topolojide VMware’in
performansı muadili rakiplerinin çok
üzerine çıktığı görülmektedir.
Bunun yanında VMware, üzerine
kurulan işletim sistemleri için
tamamen sanal donanım sürücüleri
sağlar. Video, ağ ve hard disk için
tamamen sanal sürücüler; USB,
MAKALE
seri ve paralel portlar için de
yarı-sanal sürücüler sağlanır. Bu
sayede taşınabilirlik bütünüyle
başarılmış olur.
Günümüzde UNIX/RISC ve x86
makinalarda “Barındırılan” (hosted)
ve “gözetleyici” (hypervisor) adında
2 çeşit sanallaştırma mimarisi
kullanılmaktadır. Hosted yaklaşım
işletim sisteminin en üst seviyesinde
barındırılan bir bölmeleme (partition)
sistemi yardımı ile geniş bir donanım
yelpazesini destekler. Gözetleyici
sistemi ise x86 bir makinanın
donanımı üzerinde bulunan ilk
tabakadır ve donanım kaynaklarına
direkt erişimimümkündür. İşte bu
sebeptendir ki VMware yazılımının
da kullandığı bu yaklaşım donanımın
çok daha etkin kullanılabilmesi
olanağını sağlar ve çok daha yüksek
performansla işler.
CPU Komutu Çalıştırma
Mantığında Yenilik
VMware Workstation, ESX ve Server
emülatör tipi (Bochs gibi) sanal
makinalara göre sanal istekleri
karşılama işini çok daha etkin bir
yolla çözer. Sanal makinaların her bir
CPU komutunu simule eder, makine
komutları ilk kez çalıştırılırken bunları
dinamik derleme ile derler ve yeniden
kullanımlarında derlenmiş parçaları
kullanır. Bu sayede kaynak tüketimini
azaltır, hızı artırmış olur. (Microsoft
Virtual PC, MAC OS X de bunu kullanır.
Ancak bu derlemeleri her fiziksel
makine ortamında çalışacak şekilde
derlemez. Bu yüzden sanal makinanın
çok farklı fiziksel donanım yapılarında
çalıştırılması esnasında sıkıntılar
yaşanabilir. Esasen bir handikap gibi
görülen bu özellik VMware’in performans
artışında önemli bir yer tutar.
Derlenmiş parçaların yeniden
kullanımının getirdiği performans
artışının yanında VMware,
komutların çalıştırılış zamanının
fiziksel donanımdaki bağımlılıklarca
kısıtlanmasının da önüne geçer.
VMware ürünleri CPU komutların
hangi zamanda olursa olsun
çalıştırmaya çalışır. (Örneğin
usermode ya da sanal 8086 modu
kodlarını x86 da çalıştırırken) Bunu
da şu yolla gerçekler: Komutlar CPU
üzerinde doğrudan çalıştırılamadığı
zamanlar VMwarekomutları “binary
çevrim” olarak adlandırdığı bir yöntem
ile yeniden yazar ve bu çevirilmiş kod
belleğin kullanılmayan bir bölümünde
saklanır. Uygun vakit geldiğinde bu
kod kullanılır ve performansta ciddi
anlamda kazanım sağlanmış olur. Bu
yol sayesinde o denli bir performans
artışı sağlanır ki ölçümlere göre sanal
işletim sisteminin gerçekten makine
üzerinde kurulu olması ile sağlanacak
performansın %80 - 85 leri oranında
bir başarıyla işlem yapılmış olur.
Yeni Çözümler ve
Donanımsal Destekler
Günümüzde VMWare’e ek olarak
Microsoft’un HyperV çözümü
de kullanılıyor. Intel ve AMD’nin
sanallaştırmayı donanımsal
olarak da desteklemesi, artık sanal
bilgisayarlardaki performansı son
derece artırmış durumda.
Günümüzde 1 fiziksel sunucudan,
yüksek işlem gücü ve yazılım alt
yapısındaki gelişmeler neticesinde 4
– 5 belki daha fazla sanal sunucu elde
edip, maaliyetleri çok daha düşük
seviyeye çekebiliyoruz.
eylül14 •
57
58
• eylül14
MAKALE
YA Z I
Kurumsal Pazar
İçin Android Ne
Kadar Güvenli?
Tolga Cem Küçükyılmaz
[email protected]
Açık kaynak kodlu Linux
işletim sistemi üzerine inşa
edilen Android, ücretsiz
yapıda olması nedeniyle
pek çok üretici tarafından
kullanılabilen bir sistem.
Hem geliştirilebilir hem
de pek çok farklı donanım
tarafındana desteklenmesi
nedeniyle üreticilerin
oldukça sevdiği Android,
akıllı telefon ve tablet
pazarının çoğuna hakim.
Durum böyle olunca
kurumsal firmalar da
Android işletim sistemini
kullanan cihazlara geçmeye
başlamış durumda. Peki
Android ne kadar güvenli?
K
aspersky Labs’ın son
araştırmasına gore,
2013’teki mobil tehditlerin
yüzde 99’unun Android’i
hedef aldığını ortaya
koyuyor. Peki bu rakamlar ne anlama
geliyor? Android güvensiz mi? iOS
ya da Windows Phone türü cihazlar mı
tercih etmemiz gerekiyor?
Android açık kaynak kodlu bir
işletim sistemi, dolayısıyla Android’in
sistem bazında bir güvenlik açığı
varsa bu dünya genelindeki
güvenlik araştırmacıları tarafından
ortaya çıkarılabilir.
Bugüne kadar doğrudan Android’i
hedef alabilecek 30 adet güvenlik açığı
tespit edilmiş ve bunlar çözülmüş.
Android’in en önemli rakiplerinden
biri olan ve güvenliği dillere destan olan
Apple’ın iOS’inde ise bu rakam 310. ➤
eylül14 •
59
Android sistem genelinde bu
kadar güvenliyken nasıl oluyor da
saldırıların yüzde 99’u Android’i
hedef alabiliyor?
En basit cevap Android’in piyasanın
yüzde 80’inini kapsaması olarak
verilebilir ancak böyle ciddi bir oranın
açıklaması bu kadar da basit değil.
➤
Kullanıcılar En Önemli
Tehlike Kaynağı
Android’i hedef alan saldırıların
çok ciddi bir bölümü kullanıcı
faktöründen kaynaklanıyor.
Kullanıcı, sisteme bilinmeyen
kaynaklar üzerinden uygulama
yükleyerek bilinçli olarak
uygulamaların Google Play’in
koruma mekanizmasını atlamasına
izin veriyor.
Varsayılan olarak Android’de
bilinmeyen kaynaklardan
uygulama yükleme seçeneği
devredışı ve isteyen kullanıcılar
güvenlik ayarları altından bu
engeli kaldırabiliyor.
Android - Bilinmeyen Kaynaklar
Peki Google bu durum karşısında
ne yapıyor? Kullanıcılara bu
özgürlüğü verdikten sonra
hiçbir sorumluluk kabul
etmiyor mu? Android 4.2’ye
kadar Google Play dışından
yüklenen uygulamalar tamamen
kullanıcının sorumluluğundaydı.
Android 4.2 ile “uygulamaları
60
• eylül14
doğrulama” seçeneği sunuldu.
Google Play dışından yapılan
yüklemelerde APK dosyaları
taranmaya başlandı. Daha sonra
Google Play servisleri aracılığıyla bu
seçenek Android 2.3 Gingerbread ve
üzeri her cihaza taşındı.
İddiaya göre Google yakında
bu seçeneği bir başka seviyeye
taşıyarak, kurulum aşamasındaki
taramasının dışında, kurulum
sonrasındaki aktiviteleri de takip
etmeye başlayacak.
Google’ın sunduğu bu
seçeneklere rağmen kullanıcılar
taramaları atlayıp(ya da bu ayarı
devredışı bırakıp), APK dosyalarını
yükleyebilme iznine sahipler.
Dolayısıyla kullanıcıların önü asla
tam olarak kesilmiyor.
En büyük problem, bilinmeyen
kaynaklar seçeneğinin en ciddi
manipülasyonu ise crackli/kırılmış/
hacklenmiş/modifiye edilmiş
uygulamaların yüklemesiyle oluşuyor.
Amaç oldukça basit, insanlar
uygulamaya para vermek istemiyor,
“bedavası var” düşüncesiyle bu
alternatiflere yöneliyorlar. Bu ücretsiz
versiyonların amacı sisteme zarar
vermek, kullanıcı bilgilerini çalmak
olabiliyor. Bu tür uygulamaların
verebileceği zararlar, hackerların
keyfine göre değişiyor.
Örneğin popüler SwiftKey
uygulamasının kırılmış versiyonu
keylogger(giriş yapılan her karakterin
kaydını tutan yazılım) tehlikesi
taşıyor. Zararlı uygulamaların
yapabileceklerinin sınırı yok,
tamamen hackerın keyfine ve
yeteneğine kalmış bir şey.
Para Verip, Güvenlik Açığı
Satın Almak
Yazımızın başında dediğimiz gibi
Android Android olalı sadece 30
güvenlik açığı verdi.
Ancak bu en güncel Android
versiyonunu ve Android’in kaynak
kodunu kapsıyor. Eğer cihazınız eski
bir Android versiyonuna sahipse
kapatılmamış güvenlik açıklarıyla
karşı karşıya olabilirsiniz. Dolayısıyla
güncel Android versiyonuna sahip
olmak sadece en yeni özellikleri
kullanmaktan çok daha fazlasını
ifade ediyor.
Android’i saf haline yakın bir
şekilde kullanan oldukça az cihaz
bulunuyor. Binlerce farklı modele
sahip Android cihazı olmasına
rağmen, bir elin parmağını
geçemeyecek kadar Nexus
cihazları piyasada.
Üreticiler Android’in her
tarafını delip, kendi çözümleriyle
kapatmaya oldukça meraklı. Bu
tür modifikasyonlar da pek çok
cihazı daha da karmaşıklaştırıyor ve
uygulama bazında çeşitli güvenlik
açıkları ortaya çıkıyor. Android’in
güncel olmasının dışında, bir de
sistem uygulamaları katmanında
MAKALE
güvenlikle tanışıyoruz. Yeni bir
boyut, yeni tehlike fırsatları.
Olay sadece yazılımla mı
bitiyor? Hayır. 2012 yılının
sonunda Samsung’un Exynos
çipinden kaynaklı güvenlik açığı
Samsung cihazlarını tehlikeye
sokmuş, uygulamaların kernel
seviyesinde modifikasyonlar
yapabilmesinin önü açılmıştı. Bu
sadece popülaritesinden kaynaklı
olarak duyabildiğimiz nadir de olsa
bir örnekti.
Uygulama Yetkileri ve
Veri Güvenliği
Kullanıcılar Google Play altında
“genel olarak” güvenli olsa da
uygulama yetkilerinin nasıl
kullanıldığına dair hiçbir bilgiye
sahip değiller. Mesajlaşma
uygulaması mesajlara erişiyor,
internete de erişiyor, mesajlarınızı
kendi sunucularına aktarmadığının
garantisi var mı? Yok. Bu maalesef
Android’in sistem seviyesindeki
ciddi problemlerinden biri ve
maalesef burada kullanıcının
bilinçli olması dışında ciddi bir
çözüm bulunmuyor. Bu gibi
durumlar cihaza virüs enjekte
edemiyor ancak kullanıcının
mahremiyetini tehdit ediyor.
Çözüm olarak açık kaynak kodlu
uygulamaları tercih edebilirsiniz.
F-Droid açık kaynak kodlu Android
uygulamalarına erişmek için
güzel bir kaynak (APK dosyalarını
indirmek zorunda değilsiniz,
aynı uygulamalar Google
Play’de de bulunuyor.)
Avrupa Birliği ve ABD Hükümeti
konuya oldukça ciddi bir şekilde
yaklaşsalar da, 3 boyutlu yazıcılar
ile evde üretilebilecek silahların
önüne nasıl geçilebileceği
konusunda henüz bir çözüm
üretmeyi başaramadılar.
Android Yeterince Güvenli
Sisteminize zararlı bir yazılım
giremeyeceği sürece hiçbir
antivirüs uygulamasına ihtiyacınız
olmayacaktır. Eğer Android’i
varsayılan güvenlik ayarlarıyla
kullanıyorsanız zaten en büyük
tehlike olan bilinmeyen kaynakları
engellemiş oluyorsunuz.
OEM’lerden kaynaklı
güvenlik açıkları zaten hiçbir
antivirüs uygulaması tarafından
keşfedilemeyecektir ve bunlarla
karşılaşmanız oldukça düşük bir
ihtimal. Bozmak için özel bir çaba
sarf etmediğiniz sürece Android
yeterince güvenli.
Android hedef olmaya devam
edecek, çünkü Google Play
dışından uygulama yüklemek
mümkün, oldukça popüler,
insanlar saf. Yıllar içinde son
kullanıcıyı kandırma yöntemleri de
değişecek ancak korunmanız için
yapmanız gerekenlerde pek fazla
değişiklik olmayacak.
Güvenlik Politikası Şart
Şirket içi olarak, özellikle Google
Apps kullanılıyorsa, güvenlik
tanımlaması yapabiliyoruz. Böylece
cihaz kullanım politikası oluşturup,
kullanılan cihazı daha güvenli
hale getirebiliyorsunuz.
Mesela telefonuna parola
koymayan bir kullanıcı, sizin
şirketinizin mail hesabını
telefonuna kuramıyor. Bu ve
bunun gibi pek çok güvenlik
kurulumu yapılabiliyor.
Ayrıca Samsung’un Knox
benzeri güvenlik uygulamaları,
kriptolama sistemini de her geçen
gün ileri seviyeye taşıyor. Yani
kısaca diyebiliriz ki, Android doğru
kullanıldığı sürece güvenilebilecek
➤
bir işletim sistemi.
eylül14 •
61
64 Bit Qualcomm Çiplerin
Yol Haritası Sızdırıldı
Apple’a karşı yaşadığı 64 bit hüsranından sonra, Android
işletim sistemine uyumlu çalışan 64 bit işlemci üretimi
üzerinde çalışan Qualcomm’un yol haritası sızdırıldı.
Şirketin daha önceden planladığı yol haritasında
sapmaların yaşanmaması, Android işletim sistemiyle
uyumlu bir şekilde çalışacak 64 bit işlemcilerin yolda
olduğunu gösteriyor. Sızdırılan bilgilere göre Qualcomm 64
bit destekli Snapdragon 610, 615 ve 410 işlemcilerinin bu yıl
sona ermeden cihazlarda yer alması bekleniyor. Snapdragon
615′in, önümüzdeki ay düzenlenecek IFA’da tanıtılması
beklenen HTC Desire 820′de yer alması beklenirken,
henüz teknik detayları açıklanmayan bazı cihazlarda da
Qualcomm 64 bit işlemcilerin olabileceği iddia ediliyor.
Hali hazırda mobil ekosisteminde bulunan Snapdragon
410′la birlikte 610 ve 615 modelleri benzer mimarilere
sahip olacak. 64 bit Qualcomm çipler, ARM Cortex-A53
mimarisini baz alırken, bu mimariyi Adreno 405 GPU
ile destekleyecek.
Orta ve alt segment için planları bu şekilde olan
Qualcomm, amiral gemi modeller için de özel bir hazırlık
içerisinde. 64 bit Qualcomm Snapdragon 810 ile, üst
segment akıllı telefonların performansını artırmayı
amaçlayan şirket, sızdırılan bilgilere göre sekiz çekirdekli
işlemciye, Adreno 430 grafik kartı ile destek verecek.
Qualcomm, 2015′in ikinci çeyreğinde Snapdragon 808‘i
piyasaya sürecek. Altı çekirdekli işlemciye sahip olacak
64 bitlik çip, bu çiple birlikte güç tasarrufunu önplana
çıkartmayı amaçlıyor.
Dünyanın İlk Akıllı Telefonu
20 Yaşında
Dünyanın ilk akıllı telefonu IBM Simon, piyasaya çıkışının 20. yılını kutlamaya
hazırlanıyor. Simon’ın 20. doğum günü partisi Londra’da bulunan Bilim
Müzesi’nde düzenlenecek özel bir sergiyle kutlanacak.
16 Ağustos 1994 tarihinde piyasaya sürülen IBM Simon, o dönemde türünün
tek örneği olsa da, bir akıllı telefonun sahip olması gereken temel özelliklerin
tümüne sahipti. 500 gram ağırlığındaki IBM Simon, yeşil LCD bir ekran
bulunduruyordu. O dönem Simon kullanıcıları, telefonla konuşmanın yanı sıra
e-posta gönderebiliyor, mesaj yazabiliyor ve not alabiliyordu.
IBM ve BellSouth şirketlerinin ortak girişimleri ile üretilen cihaz, ilk olarak
Nevada’da düzenlenen Comdex’92 Fuarı’nda görücüye çıkmış, 1994 yılında
da ABD’de geniş kapsamlı olarak satışa sunulmuştu. Şimdiki zamanın para
hesabıyla 1400 dolara piyasaya sürülen IBM Simon, çağrı cihazı, faks makinası
ve cep bilgisayarından beklenen bütün işlemleri yapabilmesiyle dikkat çekmişti.
Fiziksel bir tuş takımına sahip olmayan IBM Simon, bulundurduğu geniş
LCD ekran sayesinde kullanıcılarına parmak ya da özel kalemi yardımıyla
işlem yapabilme özgürlüğü tanımıştı. O döneme göre epeyce ileri bir teknoloji
sayılacak T9 benzeri bir metin giriş ekranı bulunduran cihaz, “mobil internet”
kavramının henüz ortaya bile çıkmamasından dolayı klasik cep telefonlarına
karşı pek fazla varlık gösterememişti.
Her ne kadar piyasaya sürüldüğü dönem gerek fiyatı, gerekse de kullanıcıların
beklentilerinin çok üzerinde özelliklere sahip olmasıyla pek fazla ilgi
görmeyen IBM Simon, günümüzün akıllı telefon üreticilerine ilham kaynağı
olmayı başardı.
62
• eylül14
DO NANIM
Huawei Tizen’den Vazgeçiyor
Huawei’nin önemli isimlerinden Richard Yu, merakla
beklenen işletim sistemi Tizen’in geleceğinin pek de parlak
olmadığını söyledi. Tizen’in iOS ve Android’e karşı büyük
rakip olacağı iddia ediliyordu.
Daha önce Tizen konusunda oldukça iddialı olan ve bu
iş için araştırma birimi kuran Huawei, işletim sisteminin
başarılı olmasının neredeyse imkansız olduğunu belirtti.
Konuyu değerlendiren Richard Yu, mobil operatörlerin
kendilerine bu işletim sistemine sahip akıllı telefonlar
üretmeleri konusunda baskılar yaptığı dile getirirken,
işletim sisteminin Android ve iOS işletim sistemlerine karşı
hiçbir şansı olmadığına vurgu yaptı.
Konuşmasının devamında da Tizen ve diğer şirketleri de
eleştiren Yu, Samsung’un Tizen hamlesinin de başarısızlıkla
sonuçlanacağını iddia etti. Tizen işletim sistemli cihazların
sonunun Windows Phone işletim sistemine sahip cihazlarla
benzer olacağını belirten Yu, Microsoft’u eleştirmekten de
geri kalmadı.
Windows Phone’un oldukça başarısız bir platform
olduğunu söyleyen Yu, bu platform üzerinden ürettikleri
W serisi akıllı telefonlar için iki yıl boşa yatırım yaptıklarını
vurguladı. Yu, işletim sistemi geliştirmenin oldukça basit
olduğunu belirtirken, önemli olanın işletim sisteminin
yaşayabileceği ve tercih edilebilir hale gelmesini sağlayacak
geniş bir ekosistem yaratmak olduğunun altını çizdi.
Android işletim sistemini övmekten de geri kalmayan Yu,
Android ekosisteminin kendisi sürekli geliştirdiğini ifade
etti. Yu bu açıklamalarına karşın, şirketlerin kendi işletim
sistemlerini geliştirmelerinin, mobil cihaz ekosistemi için
oldukça faydalı olduğunu söyledi.
IBM, İnsan Beyni Gibi Çalışan
Çipi Tanıttı
IBM 2011 yılında beri üzerinde
çalıştığı TrueNorth çip projesini
hayata geçirmeye hazırlanıyor.
İnsan beyni gibi çalışan
yeni bilgisayar mimarisini
tanıtan şirket, yeni teknoloji
ile insan beyninin biyolojik
yapısını bilgisayarlara entegre
etmeyi hedefliyor.
IBM tarafından tasarlanan
ve insan beyninin çalışma
prensiplerine sahip olduğu
açıklanan TrueNorth adlı çip, 5.4
milyar transistöre sahip. Buna
karşın 70 mw enerji harcayan çip,
seri üretime geçmesiyle birlikte
bilgisayar dünyasını yeniden
şekillendirebilir. Bunun yanı
sıra programlanabilir 1 milyar
nöron bulunduran TrueNorth,
IBM’in daha önce ürettiği 256
nöronluk çiplere göre çok daha
verimli olacak.
IBM, TrueNorth çipi sayesinde
deprem, tsunami ve benzeri doğal
felaketlerin çok daha önceden
tespit edilerek, erken uyarı
sistemlerinin geliştirilebileceğini
belirtiyor. Teknolojinin robot
üretimine de yeni bir boyut
katabileceği iddia ediliyor.
TrueNorth çip ile birlikte çok daha
fonksiyonel hale gelecek robotlar,
iş dünyasında ve arama-kurtarma
durumlarında daha faydalı
hale gelebilirler.
TrueNorth projesi halen test
aşamasında olsa da, ortaya çıkan
veriler gelecek adına oldukça umut
verici. Uzmanlar önümüzdeki
2-3 yıllık süre zarfında bu çip
teknolojisinin bilgisayarlardaki
yerini almasını beklediklerini
açıklarken, yeni teknolojinin
1948 yılından beri neredeyse
her bilgisayarda kullanılan
von Neumann bilgisayar
mimarisini çok rahat aşacağı
düşüncesini taşıyorlar.
Teknoloji dünyasındaki taşları
yerinden oynatabilecek bu
hamleyle birlikte, yakın gelecekte
çok daha fazla yapay zekaya
sahip bilgisayar ve makine
görebiliriz. Oldukça hafif olan ve
enerji tüketimini en az seviyede
gerçekleştiren çiple birlikte,
gelecek temalı distopyalara bir
adım yaklaşacağız.
eylül14 •
63
Intel Core M İşlemcili
Cihazlar Geliyor
Intel yaptığı duyuruyla “Core M
diğer ismiyle Broadwell Y” işlemcili
cihazların yıl sonuna doğru
geleceğini duyurdu.
Dizüstü bilgisayar, akıllı
telefon, tablet gibi mobil cihaz
kullanıcıları cihazlar inceldikçe
artan ısı problemlerinden oldukça
şikayetçiler. Hatta cihazın bir
bölümü bu ısınma sorunları
sonucu patlayıp, kullanıcılarının
sağlıklarına zarar verebiliyorlar.
Cihazlarını ince tutmayan cihaz
üreticileriyse, ürettikleri mobil
cihazların hantal görüntüleri
sebebiyle kendilerine yeterli sayıda
müşteri bulmakta zorlanıyorlar.
Bir süredir özellikle mobil
cihazların ısınma ve boyut
sorunlarını ortadan kaldırabilecek
bir işlemci üzerinde çalışan Intel,
Core M adlı işlemciyle bu sorunların
önüne geçmeyi amaçlıyor. Intel
Core M ile birlikte mobil cihaz
kullanıcılarının daha uzun batarya
ömürlü cihazlara ve daha az ısınma
sorunu yaşayacaklarını belirten
Intel yetkilileri, üretilen mini
işlemcinin Broadwell altyapısına
sahip olduğunu söyledi.
Tamamen termal bir tasarıma
sahip olan Intel Core M, içerisindeki
silikon malzeme sayesinde ısınmaya
karşı ekstra bir direnç gösteriyor.
14 nanometre boyundaki mini
işlemci, bu boyutuna karşın,
cihazlara daha uzun batarya
ömrü sunarken, diğer işlemcilerin
gerçekleştirdikleri işlemleri de
firesiz olarak yapabiliyor.
Yeni işlemcinin 10 milimetreden
daha ince cihazlarda kullanılması
planlanırken, özellikle
Windows’un tablet-dizüstü gibi
melez cihazlarında yer bulması
amaçlanıyor. Intel Core M’in,
2015′in ilk çeyreklerinde piyasaya
sürülmesi beklenen Macbook
Air’larda da yer bulmasına kesin
gözüyle bakılıyor.
Lenovo Bilgisayardan Çok
Akıllı Telefon Satıyor
2014 ikinci çeyrek raporunu açıklayan Lenovo, son çeyrekte
10.4 milyar dolar gelir elde etti. Şirket aynı dönemde 214
milyon dolar kar elde etti.
PC pazarı son dönemde özellikle tablet satışları geride
bırakmayı başladı. Geçtiğimiz 5 çeyrekte de PC pazarındaki
liderliğini kimselere bırakmayan Lenovo, 14.5 milyon
bilgisayar satışı gerçekleştirdi. Bu noktada işi ilginç kılan,
PC pazarında liderliğini sürdüren şirketin, son çeyrekte 15.8
milyon akıllı telefon satışı gerçekleştirerek, PC satışlarını
geçmesi oldu.
Mobil alanda iyi bir grafik yakalayan Lenovo, yılın ikinci
çeyreğinde 2.3 milyon tablet satışı gerçekleştirirken, bir
önceki yılın aynı dönemine göre yaşanan yüzde 63’lük
artış, şirketin yüzünü güldürdü. Bu dönemde 15.8 milyon
akıllı telefon satışı gerçekleştiren şirket, PC pazarındaki
liderliğine karşın bilgisayardan çok akıllı telefon satması
dikkat çekti.
Lenovo için oldukça başarılı bir çeyreği tamamladıklarını
belirten Lenovo CEO’su Yuanqing Yang, bu sürede zarfında
tablet ve akıllı telefon pazarındaki başarılarına vurgu
yaptı. Şirket olarak tablet pazarında 3. sıraya, akıllı telefon
pazarında da 4. sıraya yükseldiklerini belirten Yang, gelecek
çeyreklerde de bu tablonun devam edeceğini söyledi.
64
• eylül14
Önümüzdeki okul ve yeni yıl döneminden de faydalanması
beklenen Lenovo, önümüzdeki çeyrekler için hedef büyütmüş
durumda. Okulların açılmasıyla birlikte özellikle tablet ve
bilgisayar satışlarında artış bekleyen şirket, tablet ve PC
pazarındaki dalgalanmadan çok fazla etkilenmişe benzemiyor.
DO NANIM
Microsoft Yeni Surface mı Üretiyor?
Apple IBM’le kurumsal alanda tablet ortaklığı kurması ve
yeni iPad söylentileri, Microsoft’u yeni bir Surface üretmeye
itiyor. Microsoft’un Surface Mini üretmeye hazırlandığı
söylentileri hızla yayılmaya başladı.
Piyasadaki Surface fiyatlarında 100 dolarlık indirime
giden Microsoft, Apple’ın önümüzdeki ay piyasaya süreceği
iPhone’larla birlikte eski modellerde yapacağı indirimi bir
nebze de olsa karşılamış oldu. Bunun yanı sıra okulların
açılış dönemine denk gelen indirimle birlikte Surface 2
satışlarında da artış yaşamak isteyen şirket, beklenilen ilgiyi
bir türlü göremeyen Windows 8 işletim sistemli tabletle
şansını bir kez daha denemek istiyor.
Piyasaya süreceği daha ufak boyutlarda bir tabletle,
kullanıcıların ilgisini çekmeyi amaçlayan şirket, mobil cihaz
kullanıcılarına kendisi bir kez daha kabul ettirmek istiyor.
IBM ve Apple ortaklığının yanı sıra Chromebook’ların
son dönemde yaptığı atılım, Microsoft’u biraz köşeye
sıkıştırırken, özellikle uygulama alanındaki yetersizlik
şirketin işini iyice zorlaştırıyor. Kullanıcılar tarafından
Windows Phone Store’un yeterince içeriğe sahip olmadığı
konusunda sert eleştiriler alan ve bu sebeple gerek Surface
gerekse de Windows Phone satışlarında beklediği patlamayı
yapamayan Microsoft’un, Windows Phone ekosistemini
yeterli seviyeye ulaştırmadan yeni cihaz üretip, büyük
beklentilere girmesi pek de gerçekçi durmuyor.
Önümüzdeki ay IFA ile başlayacak yeni ürün tanıtımları
ve devamında gelecek tatil dönemi, birçok şirket ve cihaz
için belirleyici rol oynayacak. Görünen o ki önümüzdeki
dönem Apple, Microsoft ve Google arasında sert bir
rekabet yaşanacak.
PC Pazarı Toparlanmaya Başlıyor
Mobil cihazlara artan taleple beraber düşen PC fiyatları,
pazarın “şimdilik” rahat bir nefes almasını sağladı.
2014′ün ikinci çeyreğinde PC pazarı yüzde 14 oranında
büyüme yaşadı.
Canalys’in hazırladığı rapora göre, 2014′ün
ikinci çeyreğinde PC pazarı yüzde 14 oranında
büyüme yaşadı. Aynı dönemde 123.9 milyon PC
satışı gerçekleşirken, analistler PC pazarının, tablet
satışlarındaki düşüşle birlikte uzun süre sonra ilk kez
düzlüğe çıkabileceğini ön görüyorlar.
Özellikle Apple ve Samsung’un tablet satışlarında
yaşadıkları keskin düşüşlerle beraber, tablet satış
oranının son 3 aylık sürede, yüzde 5 oranında düşüş
yaşaması, PC pazarının işine yaradı. 2012 yılından bu
yana ilk kez bu kadar düşüş tablet satış rakamlarına
düşen Apple, bu sürede 13.3 milyon tablet satışı
gerçekleştirdi. Samsung ise Apple kadar sert bir düşüş
yaşamasa da, kendi standartlarının altında olan 8.9
milyonda kaldı.
Şirketlerin tablet fiyatlarını belirlerken yüksekten
uçması, dizüstü bilgisayar üreticilerinin işine gelmiş
gibi görünüyor. Son dönemde tablet fiyatları sebebiyle
satış rakamları gözle görülür bir biçimde düşerken,
tüketiciler daha uygun fiyatlı dizüstü bilgisayarlar ve
ultrabook gibi alternatiflere yönelmeye başladılar. Bu
durum son çeyrek rakamlarına da yansırken, dizüstü
satış rakamları, tablet satış rakamlarını geride bıraktı.
Tüketicilerin fiyat-performans dengesine önem
vermeye başlaması ve tablet gibi cihazlara yavaş
yavaş doyması, bu tablonun oluşmasındaki en önemli
etkenler olarak göze çarpıyor. Birbirinin kopyası
olan ve donanım olarak tüketicileri tatmin etmeyen
tabletler, önümüzdeki çeyreklerde de benzer tablolarla
karşılaşabilir. Buna karşılık fiyat-performans dengesini
iyi bir şekilde oturtmuş ultrabook ve diğer dizüstü
bilgisayarlar sayesinde PC üreticileri şimdilik rahat bir
nefes almış gibi görünüyor.
eylül14 •
65
HABER
DO NANIM
Project Ara Rockchip ile Görüşüyor
Google’ın toplama akıll ıtelefon projesi Ara’dan yeni haber
geldi. Google, Ara Projesi’nde geliştireceği cihazda Rockchip
CPU kullanabilir.
Kullanıcılarına toplama bilgisayarda olduğu gibi bir akıllı
telefon deneyimi yaşatmak isteyen Google, Project Ara’yı
hayata geçirmişti. Google+ üzerinden yapılan açıklama
ve yayınlanan görsel, Ara’yı bekleyenlerin heyecanını bir
nebze giderebilir.
Google+’ta yayınlanan habere göre, Project Ara, üretilecek
cihazın maliyetini iyice aşağı çekmek için Rockchip ile
görüşüyor. Rockchip’in ürettiği işlemcilerin Ara’nın şu anki
yapısı için en uygun işlemciler olduğunu belirten Google
yetkilileri, sağlanacak maliyet avantajının Project Ara’nın
ruhuna çok uygun olduğunun altını çizdiler.
Project Ara’nın belki de en büyük ve yenilikçi avantajı,
kullanıcılarına istedikleri parçayı kullanma özgürlüğü
tanıması. İlk etapta uygun maliyetle piyasaya sürülmesi
amaçlanan cihaz, daha sonra kullanıcılar tarafından
diledikleri şekilde modifiye edilebilecek.
Geçtiğimiz aylarda düzenlenen yarışma ile Project Ara’yı
test sürecine sokacağı açıklanan hatta bu konuda 100
testçiyi de seçen Google, daha sonra üretimde kullanılan
malzemelerde yaşanan sıkıntıyı gerekçe göstererek testin
tarihini 2015 yılına ertelemişti.
Project Ara ile birlikte akıllı telefon dünyası yeniden
şekillenecek. Parçası eski diye telefon değiştiren kullanıcılar,
bundan böyle telefonlarının sorunlu görünen kısımlarını
yenileyerek, yeni bir telefon alma derdinden kurtulacaklar.
Bu şekilde giderek artan gereksiz tüketimin de önüne
geçilebileceği gibi, çöpe giden cihazların oluşturduğu dev
teknoloji atıklarında da azalma gerçekleşecek.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
Samsung, Katlanabilen Ekrana
Geçiş Yapacak
Son dönemde akıllı telefon satışlarında rakiplerinin
gerisinde kalan Samsung, katlanan ekran teknolojisiyle fark
yaratmayı hedefliyor.
Kavisli ekranlar bir süredir televizyon üreticileri tarafından
tercih edilirken, cihazlarında bu tarz ekranlara yer veren
şirketlerden biri de Samsung. Bir süredir akıllı telefonlarında
yeniliğe gitmek isteyen şirket, katlanabilen ekran teknolojisiyle
beraber kavisli ekranları bir adım öteye taşıyacak.
66
• eylül14
K
Katlanabilen, esnek ekranlara yeni üreteceği akıllı
telefonlarda yer vereceği iddia edilen Samsung, yeni
ekran teknolojisiyle üst seviye kullanıcıları hedef
alacak. Yeni ekran teknolojisini geçtiğimiz yıl CES
2013 Fuarı’nda tanıtan Samsung, “Youm” adı verilen
panellerin daha yaratıcı ve özgün cihazlar yaratmak
için kullanılacağını belirtmişti.
IFA 2014’te tanıtılabileceği öne sürülen katlanabilir
ekranlı Samsung akıllı telefonun, yan kısımları iptal
edilerek tasarlanacağı iddia edildi. Telefonun iki
yanına doğru uzanarak, yan çerçeveleri iptal eden
bu yenilikçi ekran, kilit ekranı, e-kitap okuyucu ve
internet gezgini gibi yazılımın çeşitli bölümlerinde
ek ayar ve işlevleri ekranın yan bölümlerine
iterek panelin ön kısmında gerçek içeriği daha
rahat sergileyebilecek.
Apple ve Android pazarına her geçen gün eklenen
yeni oyuncularla mücadele edebilmek için cihazlarını
geliştirmek isteyen Samsung, kavisli ve katlanabilir
ekranları daha seri ve yüksek hacimle üretebilmek
için A3 tipi yeni ekran üretim tesisini yeni yıla kadar
açmayı hedefliyor.
ocak’12
35

Benzer belgeler