Eylül - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Eylül - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
BAYRAKTAR’IN, ATALAY’I
ZİYARETİ
Bayraktar, Başbakan Yardımcısı
Beşir Atalay’ı makamında ziyaret
ederek bir süre görüştü. Bayraktar,
Beşir Atalay’la görüşmesinde tarımın
en önemli yapısal sorunlarından biri
olan tarım arazilerinin çok parçalılığı
sorunu ileterek, TBMM gündeminde
yer alan miras hukuku kaynaklı tarım
arazilerinin bölünmesini önleyecek
tasarının bir an önce yasalaşması
konusunda destek istedi. >>Sayfa 2
Yıl: 4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
www.tzob.org.tr
BAYRAKTAR, BAKAN
BAYRAKTAR’A “ÇEVRE VE
TARIM” RAPORU SUNDU
TZOB Genel Başkanı
Bayraktar:
“Su zengini olmayan ülkemizin
su kaynakları korunmazsa
önümüzdeki yıllarda kirlilik
nedeniyle tarım alanlarımız
sulanamaz hale gelecek”
SAKARYALILAR DÜĞÜNDE BULUŞTU
■
Bayraktar, Türkiye Sebze ve Meyve Komisyoncuları
(TÜSEMKOM) Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı
Yüksel Tavşan’ın oğlu Remzi Doğan Tavşan’ın nikah
şahitliğini yaptı. >>Sayfa 5
TZOB Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ı makamında
ziyaret etti.
Bakan Erdoğan Bayraktar’a “Çevre ve Tarım” raporu sunan Şemsi
Bayraktar, ziraat odalarının çevre ve tarım alanlarının korunmasında
Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla işbirliği içinde, bir şekilde kamu
denetçisi, “ombudsman” olarak görev yapmaları hususunda hukuki
düzenlemelerin isabetli olacağı kanaatini taşıdığını iletti.
TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR,
TUZLUKÇU’DA
■ Bayraktar, Konya’nın Tuzlukçu ilçesinde Ziraat Odası
ve Belediye’nin işbirliğiyle düzenlenen 15. Üzüm, Karpuz,
İpek Halıcılığı Kültür ve Sanat Festivali’nin açılışını yaptı.
>>Sayfa 3
>>Sayfa 4
BÜYÜME
TARIMDAKİ
YİNE ORTALAMANIN ÜZERİNDE
YİYECEK MİYİZ YAKACAK MIYIZ?
Bayraktar, AA ve İHA muhabirlerine yaptığı açıklamada, dünyada gıda fiyatlarının yükseldiğine işaret
ederken, bunun sadece küresel ısınmaya bağlı olmadığını, dünyada hızlı bir şekilde biyoyakıt üretiminin devam ettiğini bildirdi. >>Sayfa 6
AYIN KONUSU
ÜZÜM
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarım, orman ve
balıkçılık ilk 6 ayda yüzde 4,2 ile yine yüzde 3,1
olan ortalamanın üzerinde büyüdü.” >>Sayfa 8
TZOB MEDYADA
TÜRKİYE BİRİNCİSİ
TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR,
ÇANKIRI TANITIM GÜNLERİ’NE KATILDI
■
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Çankırı Tanıtım Günleri’ne katıldı.>>Sayfa 4
■ Çekirdeksiz Kuru Üzüm ve Tariş Üzüm Birliği
>>Sayfa 16
■ Üzüm Şifa Kaynağıdır
>>Sayfa 17
■ Çekirdeksiz Kuru Üzüm
>>Sayfa 17
■ Kapadokyada Üzümcülük
BAYRAKTAR, SAKARYA AKYAZI’DA
AYAAYRA ŞENLİĞİ’NE KATILDI
>>Sayfa 18
■ Ülkemizde Önemli ve Geniş Bir Üretim Alanına
Sahip Ürün; ÜZÜM VE BAĞCILIK
>>Sayfa 18
Türkiye Ziraat Odaları Birliği medyada yer almada
Türkiye birincisi oldu. >>Sayfa 10
■ Bayraktar, Sakarya’nın Akyazı İlçesi Akbalık Köyü’nde
düzenlenen Ayaayra Şenliği’ne katıldı. >>Sayfa 4
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
2
[SESLENİŞ]
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Bütün dünyada ihtiyacı her gün artan, önemi de her geçen gün daha iyi
anlaşılan tarımsal üretim, yılın ilk 6 aylık
verileri ışığında ülkemiz perspektifinde
değerlendirildiğinde, kat ettiğimiz önemli
mesafeler rakamların diliyle de net şekilde görülebiliyor. Ülkemize sağladığı istihdam, yaptığı ihracat ve ulaştığı hasıla düzeyiyle ekonomimizin ana motorlarından
olan sektörümüz, dünyadaki durgunluğa
karşın, yılın ilk 6 ayında büyümeye devam
etti. Tarım, ormancılık ve balıkçılıktaki hasıla, ülke ortalamasının üzerinde seyretti;
ilk 6 ayda yüzde 4,2 ile yüzde 3,1 olan
ülkemiz ortalamasının üzerinde büyüdü.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 2010 yılı verilerine göre,
ülkemiz, gübre, mazot başta olmak üzere temel girdi fiyatlarının yüksekliğine,
arazi parçalılığı, işletme küçüklüğü gibi
temel yapısal sorunlarının hala devam
etmesine rağmen, birçok üründe dünya
sıralamasında üstlerde yer alıyor. Fındık,
kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş
tohumu gibi 7 üründe dünya birincisi olan
ülkemiz, karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal
ve fiğden oluşan 6 üründe ikinci, mercimek, elma, salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, Antep fıstığında ve koyun
sütünden oluşan 8 üründe ise dünyada
üçüncü sırada bulunuyor. Bununla bitiyor
mu, hayır. Türkiye’nin domates, mandalina, ıspanak, ceviz, nohut ve bal mumundan oluşan 6 üründe dünya dördüncüsü,
şekerpancarı, çay, patlıcan, böğürtlen,
keçiboynuzu, zeytin ve vanilyadan oluşan 7 üründe dünya beşincisi… Bunlarla
da bitmiyor, Allah’a çok şükürler olsun ki,
liste uzayıp gidiyor.
Bütün bunların ışığında, her zaman
vurguladığımız gibi, tarım potansiyelimizi
ele aldığımız ve o yönde değerlendirdiğimizde, ulaşmamız gereken noktaların hala
uzağında olduğumuz; hem çiftçilerimiz
hem de ülkemiz için yapılabilecek daha
çok şey bulunduğu artık herkesin malumu. İşte bunu sağlayabilmek, üretimimizi
artırmak, tarımın geleceğiyle ilgili faaliyetlerimizi paylaşmak, çiftçimizin sorunlarını
ortaya koyup, çözüm önerilerimizi paylaşmak için, TZOB olarak çalışmalarımızı
gece, gündüz demeden sürdürüyoruz.
Aldığımız mesafeleri yeterli görmüyor; tarlasına, bahçesine, bağına ektiği ürününü
alın teriyle de sulayan; büyük emeklerle
“her ne olursa olsun üretim” diyen çiftçimiz için, ibadet mertebesinde gördüğümüz çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
Değerli dostlarım, bu çerçevedeki çalışmalarımızı ve ziyaretlerimizi Eylül ayında da yoğun şekilde sürdürdük.
Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir
Atalay’ı ziyaretimizde, tarımın en önemli yapısal sorunlarından biri olan tarım
arazilerinin çok parçalılığı sorunu ilettik;
TBMM gündeminde yer alan miras hukuku kaynaklı tarım arazilerinin bölünmesini
önleyecek tasarının bir an önce yasalaşması konusunda destek istedik. Tabii
afetler nedeniyle yapılacak borç ertelemesinde kapsamdaki il sayısının 60’dan
81’e çıkarılmasını talebimizi de kendileriyle paylaştık.
Sayın Atalay da borç ertelemesi kapsamındaki il sayısının 60’dan 81’e çıkarılması konusunu, Başbakan Yardımcısı
Ali Babacan ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’le ele aldıkları
bilgisini tarafımıza ilettiler. Ayrıca, Hazine
Müsteşarlığı’nın il sınırlamasının kaldırılması ve tabii afetler nedeniyle yapılacak
borç ertelemesine bütün illerin dahil edilmesiyle ilgili çalışma yaptığını belirttiler.
Sayın Atalay’la da paylaştığımız gibi,
illerimizin tümünde, afetlerden zarar gören ve çok güç durumda kalan çiftçilerimizin yüzde 5 faiz tahakkuk ettirilmek
suretiyle de olsa borçlarının ertelenmesi
üreticilerimize nefes alma imkânı sağlayacağına inanıyoruz.
Ay içerisinde bir başka görüşmemiz,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan
Bayraktar ile gerçekleşti. Sayın Bakana
ziyaretimizde,
Birliğimizce hazırlanan
“Çevre ve Tarım” raporunu sunduk. Ayrıca, su kirliliğinin artmasının tarımı olumsuz etkilediğini; bütün dünyada olduğu
gibi ülkemizde de çevre sorunlarının geleceğimiz için büyük tehdit oluşturduğuna vurgu yaptık.
Zaten su zengini olmayan ülkemizin
su kaynaklarını koruyamamamız durumunda önümüzdeki yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımızın sulanamaz hale
geleceği uyarımızı dile getirdik. Sayın
Bayraktar’a, çevre ve tarım alanlarının
korunmasında Ziraat Odalarımızın, Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı ile işbirliği içinde,
bir şekilde kamu denetçisi, “ombudsman” olarak görev yapmaları hususunda
hukuki düzenlemelerin isabetli olacağı
kanaatini taşıdığımızı da ilettik.
Sayın Bakanımız da Türkiye Ziraat
Odaları Birliği’nin çok büyük bir teşkilata
sahip olduğunu, çevre konusunda işbirliği yapabileceklerini söylediler; Çevresel
Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim
Genel Müdürlüğü’ne işbirliği konusunda
ilgili çalışmayı yapması için gerekli talimatı verdiler.
Değerli kardeşlerim,
Hasat sezonunu büyük ölçüde tamamlayıp ekim hazırlıkları yaptığımız
bu günlerde, doğal afetlerden ve bütün
olumsuzluklardan uzak; tüm Ziraat Odalarımıza işlerinde kolaylıklar; çiftçi kardeşlerime de bol, bereketli ürün ve kazançlar
diliyorum.
BAYRAKTAR’IN, ATALAY’I
ZİYARETİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tabii afetler
nedeniyle yapılacak borç ertelemesinde
kapsamdaki il sayısının 60’dan 81’e çıkarılacağını bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ı makamında ziyaret
ederek bir süre görüştü. Bayraktar, Beşir
Atalay’la görüşmesinde tarımın en önemli
yapısal sorunlarından biri olan tarım arazilerinin çok parçalılığı sorununu ileterek,
TBMM gündeminde yer alan miras hukuku kaynaklı tarım arazilerinin bölünmesini
önleyecek tasarının bir an önce yasalaşması konusunda destek istedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Atalay’ın, tabii afetler
İmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
Genel Başkan Ş. Şemsi Bayraktar
Genel Yayın Müdürü
M. Nuri Şeyda Sorman
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Görsel Yönetmen
Mustafa Abadan
nedeniyle
yapılacak
borç ertelemesi kapsamındaki il sayısının
60’dan 81’e çıkarılması
konusunu,
Başbakan
Yardımcısı Ali Babacan
ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi
Eker’le ele aldıklarının
bilgisini verdiğini kaydetti. Bayraktar, Hazine
Müsteşarlığı’nın il sınırlamasının
kaldırılması
ve tabii afetler nedeniyle
yapılacak borç ertelemesine bütün illerin dahil edilmesiyle ilgili
çalışma yaptığının bildirildiğini belirtti.
Tüm illerde afetlerden zarar gören ve
çok güç durumda kalan çiftçilerin yüzde
5 faiz tahakkuk ettirilmek suretiyle de olsa
borçlarının ertelenmesinin çiftçiye nefes
alma imkanı sağlayacağını belirten Bayraktar, yeni üretim döneminde de yıllık
gelirinin önemli bir bölümünü kaybetmiş
ve ödeme güçlüğü içine düşmüş çiftçilerin, tefecilerin eline bırakılmadan düşük
faizli kredi kullanabilmesinin sağlanması
gerektiğini vurguladı.
28 Ağustos 2012 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu
kararı, 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren,
60 ilde sel-su baskını, fırtına, aşırı yağış,
Yayın Kurulu
Vedat Koç
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Salim Altay
Kemal Sandık
Hasan Hüseyin Coşkun
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Doç. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
aşırı kar yağışı, dolu, don, kuraklık, yıldırım düşmesi ve hortum afetlerine maruz
kalan ve bu afetler nedeniyle ekilişleri,
ürünleri, hayvan varlıkları, tesisleri veya
seraları en az yüzde 30 oranında zarar
gören çiftçinin, Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatifleri’ne olan borçlarının 1
yıl süreyle ertelenmesini içeriyordu.
İller
Çalışmanın tamamlanmasının ardından, Adıyaman, Artvin, Balıkesir, Batman, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Düzce,
Gaziantep, Giresun, Hakkari, Kırıkkale,
Kırklareli, Mardin, Ordu, Rize, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Tekirdağ illeri de tabii afetler nedeniyle yapılacak borç ertelemesi
kapsamına alınacak.
Tarım arazilerinin miras yoluyla
bölünmesi
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ı ziyaretinde, TBMM gündeminde yer alan miras
hukuku kaynaklı tarım arazilerinin bölünmesini önleyecek tasarının bir an önce
yasalaşması konusunda destek istedi.
Tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesinin ve çok parçalı yapısının Türk tarımının önemli bir sorunu olduğunu bildiren Bayraktar, bu arazilerin miras ve diğer
nedenlerle her geçen gün daha da küçüldüğünü kaydetti. 1950-2001 döneminde
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
işletme sayısı 2,5 milyondan 3,1 milyona,
parsel sayısının 15 milyondan 22 milyona
çıktığını, ortalama işletme büyüklüğünün
ise 100 dekardan 60 dekara düştüğünü
belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “İşletme ölçeği küçülürken parça sayısı da
artmaktadır. Bugün işletme başına ortalama 7 parça arazi düşmektedir. Yapılan çalışmalarda parsel küçüklüğünden
doğan gelir kaybı 10 dekarlık bir buğday
tarlasında 150 lira olarak hesaplanmaktadır. Bu miktara 100 lira ulaşım, 80 lira
küçük parsellerde yeterli ölçüde makine
kullanılamamasından doğan kaybı da
ilave ettiğimizde toplam kayıp 330 liraya
çıkmaktadır. Bu hesapla ülkemizin toplam kaybı 8 milyar liraya ulaşıyor.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destekleme bütçesinin yaklaşık
7,5 milyar lira olduğu göz önüne alındığında parsel küçüklüğünden doğan gelir
kaybının boyutu daha da dikkat çekici
hale geliyor.” Bu sorunun mutlaka çözülmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, “Eğer
bugün tedbir almazsak bu 10 dekarlık
parseller kardeşler arasında bölündükçe
daha da küçülecek ve hem çiftçinin hem
de ülkemizin kaybı daha da artacaktır.
Bu yapı sürdürülebilir bir yapı değildir.
Küçük parselle yatırım yapılamıyor, üretim takip edilemiyor, izlenemiyor. Bu da
kalite ve standardı düşürüyor. Maliyetleri
artırıyor” dedi.
Yapım Ajansı
ajansala
Kurumsal Yayıncılık - Pazarlama İletişimi
312 447 48 25
Dağıtım
PTT Kargo
Baskı
MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri
Uzayçağı Caddesi 1254. Sokak
No: 2 Ostim / ANKARA
Tel: 312 354 54 57
Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak
kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları
sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini
yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan
yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla,
diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Basım Tarihi
19.10.2012
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
BAYRAKTAR, BAKAN
BAYRAKTAR’A “ÇEVRE VE TARIM”
RAPORU SUNDU
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar’ı makamında ziyaret etti.
Ziyarette, Bakan Erdoğan Bayraktar’a
“Çevre ve Tarım” raporu sunan Şemsi
Bayraktar, ziraat odalarının çevre ve
tarım alanlarının korunmasında Çevre ve
Şehircilik Bakanlığıyla işbirliği içinde, bir
şekilde kamu denetçisi, “ombudsman”
olarak görev yapmaları hususunda hukuki
düzenlemelerin isabetli olacağı kanaatini
taşıdığını iletti.
Bakan Erdoğan Bayraktar da Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin çok büyük
bir teşkilata sahip olduğunu, çevre konusunda işbirliği yapabileceklerini söyledi. Erdoğan Bayraktar, olumlu baktığı
işbirliği konusunda ilgili çalışmayı yapması için Çevresel Etki Değerlendirmesi,
İzin ve Denetim Genel Müdürü Mustafa
Satılmış’a talimat verdi.
Bayraktar, şöyle devam etti: “Gerekli
çevresel önlemler alınmadan, arıtma
tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm
alanları hazırlanmadan üretime geçen
sanayi tesisleri ve sanayi bölgeleri,
ormanların tahribi, yangınlar, tarım
arazilerinin amaç dışı ve yanlış kullanımı,
erozyon, aşırı otlatma sonucu doğal bitki
örtüsünün bozulması, maden, kireç, taş
ve kum ocaklarının faaliyetleri çevreyi
kirleten faktörler arasında sayılıyor.
Çevre sorunlarını ana başlıklar olarak
ele alacak olursak, toprak ve su kirliliği,
tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve
hidroelektrik santralları (HES) öne çıkan
konular arasında bulunuyor.”
Toprak ve su kirliliği artıyor
Çevrenin kirletilmesine çeşitli sektörlerin değişen oranlarda katkıları olmakla
birlikte en büyük payı sanayi ve enerji
sektörünün aldığını belirten Bayraktar,
“Birçok sanayi kuruluşu gerekli önlemleri almadan üretim faaliyetlerine başlıyor;
hava, su ve toprağa verdikleri atıklarla
çevre kirliliğine yol açıyorlar” dedi.
Toprak ve su kirliliğinin her geçen gün
daha da ciddi boyutlara ulaşan önemli
çevre problemleri arasında yer aldığını
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Toprak ve su, çok uzun sürede oluşan ancak
kısa sürede kirlenerek, aşınarak kaybolan
doğal kaynaklardır. Toprak, tarım sektörü
için vazgeçilmez bir üretim faktörü olduğu
kadar, sanayi ve kentleşme için de aynı
derecede önem taşıyor. Toprak kalitesindeki değişim tarımda verimliliği olumsuz
yönde etkiliyor.
Su havzalarımızın durumu
Bayraktar, ülkemizin önemli tarım ve
3
Bayraktar: “Araştırmalar, Türkiye’nin önümüzdeki 25 yıl içinde ihtiyaç
duyacağı su miktarının bugünkü ihtiyacı olan su miktarının yaklaşık
üç katı olacağını gösteriyor.”
endüstri merkezlerindeki su havzalarında yer alan suların kalitesi hakkında şu
bilgileri verdi: “Su kalitemiz, II. Sınıf (az
kirlenmiş su) ve IV. Sınıf (çok kirlenmiş
su) arasında değişiyor. Sakarya, MeriçErgene, Gediz nehirleri, Nilüfer, Susurluk
ve Nif Çayı gibi akarsularımız ve bazı göllerimiz başta olmak üzere su kaynaklarımızın önemli bir bölümü çeşitli nedenlerle
kirlenmiş bulunuyor.
Şemsi Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“Ülkemizde tarım alanlarının yüzde
37,55’i yeraltı suları, yüzde 28,64’ü akar
sular, yüzde 15,87’si barajdan alınan
sularla sulanıyor. Su kaynaklarımız
korunup
gözetilmezse
önümüzdeki
yıllarda kirlilik nedeniyle tarım alanlarımız
sulanamaz hale gelecektir. İçme ve
kullanma suyunu sağladığımız, tarımsal
alanlarımızı suladığımız, balık üretimi için
kullandığımız akarsularımızın kirlenmesi
ülkemiz için ekonomik bir kayıptır.
Nüfus artışı, hızlı kentleşme ve
sanayileşme faaliyetleri doğal olarak
suya olan talebi artırıyor. Çevre kirliliği
ve iklim değişikliği gibi faktörlerin su
kaynakları üzerine etkileri sonucu miktar
ve kalite bakımından yeterli suya erişimin
zorlaşacağı da bilinen bir gerçektir.
Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir
su miktarının 1519 metreküp civarında
olduğu ülkemizin su zengini bir ülke
olmadığı
ortadadır.
Araştırmalar
Türkiye’nin önümüzdeki 25 yıl içinde
ihtiyaç duyacağı su miktarının bugünkü
ihtiyacı olan su miktarının yaklaşık üç katı
olacağını gösteriyor.
Gelecek nesillere temiz ve yeterli
su kaynakları bırakabilmemiz için
doğal
kaynaklarımızın
korunması
ve doğru kullanılmasının önemi göz
ardı edilmemelidir. Bunun için de
öncelikle su havzalarımızın yerleşim ve
sanayi tesisleri tarafından işgali ve su
kaynaklarının kirletilmesi önlenmelidir.
Toprak kirliliğinin önlenebilmesi için;
tarım ve orman arazilerinin amaç dışı
kullanımı engellenmeli; ağaçlandırma
ve erozyon kontrolü çalışmalarına ağırlık
verilmeli, çayır ve meralarımızın ıslahı
için gerekli finansman sağlanmalıdır.
Toprak
kirliliğinin
ulusal
düzeyde
tespiti ve önlenmesi için gerekli altyapı
oluşturulmalıdır.”
Bayraktar, tarımsal üretim faaliyetlerinin
çevreye duyarlı ve doğal kaynakları korumayı hedefleyen bir sistemde sürdürülmesi, iyi tarım uygulamalarının desteklenmesine devam edilmesi, sürdürülebilir doğal
kaynak yönetiminin sağlanması, çevreyle
dost tarım ve ormancılık faaliyetlerinin benimsenmesi gerektiğini vurguladı.
Tarım arazilerinin amaç dışı
kullanımı
Bilindiği üzere Türkiye’nin tarım potansiyeli ve birçok üründe dünyanın en
önemli üreticisi olmakla birlikte, tarım sektöründe ciddi sorunları da bulunduğunu
kaydeden Bayraktar, şöyle devam etti:
“Ülkemiz nüfusunun yaklaşık yüzde 25’i
tarımda istihdam edilmekte, ancak geçimini tarım ve tarıma dayalı faaliyetlerden
sağlayan nüfusumuzun oranı bu oranın
çok üzerindedir.
Hızla artan ve bugün yaklaşık 7 milyara ulaşan dünya nüfusunun 1 milyarı açlık
ve yetersiz beslenmenin pençesindedir.
Bu bakımdan tarımsal üretimin önemi her
geçen gün artmakta, gıda dünyada uluslararası politikalarda bazen bir ‘silah’ olarak algılanmakta ve kullanılmaktadır. Hal
böyle iken tarımsal üretimin ana ögesi
olan topraklarımızın onlarca yıldır bilinçsiz, sorumsuz ve hoyratça kullanılmasını
‘akıl tutulması’ ile izah etmekte dahi güçlük çekilmektedir.
Özellikle Toplu Konut İdaresi (TOKİ)
yatırımlarının projelendirilmesi aşamasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, tarım
arazilerimizin tahribatına meydan verilmemesi yönündeki hassasiyetini saygı ve
takdirle karşılıyoruz.
teliklerinin bozulmasına neden olmuştur.
Amaç dışı kullanımda hızlı nüfus artışlarının yanı sıra, kırsaldan kente olan göçler,
yerleşimlerin içerisinden veya yakınından
geçen karayolları ve otobanlar, çevresinde
yoğunlaşan sanayileşme, tarım arazilerinin
geri dönüşümü olmayan şekilde elden çıkmasına neden olmaktadır.”
Ziraat Odaları ombudsman olarak
görev yapsın
Bayraktar, bu bakımdan ziraat odalarının çevre ve tarım alanlarının korunmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığıyla işbirliği içinde görevlendirilmeleri, bir şekilde
kamu denetçisi, “ombudsman” olarak
görev yapmaları hususunda hukuki düzenlemelerin isabetli olacağı kanaatinde
olduklarını bildirdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sonuç olarak şehir imar planları hazırlanırken yerleşimlerin marjinal araziler üzerinde yer almasının, ülkemiz genelinde tarım
arazilerinin verim özelliklerine uygun olarak kullanılabilmesini sağlayacağını, tarım
alanlarının amaç dışı kullanımının önüne
geçilmiş olacağını belirtti.
Yapılan çalışmalar takdire değer
Ülkemizdeki kentsel yapılaşmanın, iyi
nitelikli araziler üzerinde yoğunlaşması,
tarım yapılan alanların daha düşük nitelikli arazilere doğru kaymasına neden olmuştur.
Bilindiği üzere, AB’ye katılım ve uyum
sürecinde yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerden birisinin de su kaynaklarının korunması ve kontrol edilmesi amacıyla Su Çerçeve Direktifi’nin uygulamaya
konulması olduğunu bildiren Bayraktar,
şöyle devam etti: “Bu kapsamda Orman
ve Su İşleri Bakanlığımız ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın sulardaki kirliliğin
önlenmesi amacıyla havza bazında kirliliğin önlenmesi yönünde yaptıkları çalışmalar takdire değerdir. Dönemin Çevre
ve Orman Bakanlığı tarafından 2008 yılında Havza Koruma Eylem Planlarının hazırlanması çalışmaları başlatılmış, daha
sonra bu görevi devralan Orman ve Su
İşleri Bakanlığı öncülüğünde çalışmalar
devam etmiş ve ülke genelinde belirlenen
25 hidrolojik havzadan 11’ine ait koruma
eylem planları Ağustos 2009 - Aralık 2010
tarihleri arasında tamamlandı. Diğer 14
havza için ise ‘Türkiye’deki 14 Havza’nın
Havza Koruma Eylem Planları Hazırlanması’ isimli proje, Orman ve Su İşleri
Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü
ve TÜBİTAK Başkanlığı tarafından imzalanan protokolle Aralık 2011 itibariyle başlatılmış bulunuyor.
Hatta ülkemizde sanayileşme, çoğunlukla iyi nitelikli üretken araziler üzerinde
kurulmuştur. Endüstriyel kuruluşların çevresindeki şehirleşme olgusu geliştikçe
üstün vasıflı tarım arazileri azalmış ve ni-
Yapılan bu tür çalışmaların titizlikle
devam ettirilmesi, üretici ve sanayicinin
de konuya aynı titizlikle yaklaşarak kirliliği
önleyici çalışmalara katkıda bulunması
önemlidir.”
Bugün ‘Büyükşehir’ uygulaması ile
mücavir alan sınırları içinde kalan verimli
ovalarımızın şehirleşme ve sanayileşmeyle gelen ‘rant ekonomisine’ feda edilmesi,
ülkemizin gıda güvencesine indirilecek en
ağır bir darbe olacaktır. Bu konuda Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı’nın hassasiyetinin
devam etmesini diliyorum.
Tarım topraklarımızın sürdürülebilir
kullanımları için, tarım işletmelerimizin
ekonomik büyüklüğe sahip olmaları yanında, bu işletmelerin çok parçalı ve dağınık arazi varlıklarının bölünmesini önleyecek ve toplulaştırılmasını sağlayacak
tedbirlerin alınması yönünde Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı’nın çalışmalarını
tasvip ediyor ve destekliyoruz.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
4
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR TUZLUKÇU’DA
Bayraktar, 15. Üzüm, Karpuz, İpek Halıcılığı Kültür ve Sanat Festivali ile
Süt Soğutma ve Toplama Merkezi’nin açılışını yaptı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Konya’nın Tuzlukçu ilçesinde Ziraat Odası ve Belediye’nin işbirliğiyle düzenlenen 15. Üzüm, Karpuz, İpek Halıcılığı Kültür ve Sanat Festivali’nin açılışını yaptı.
Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada, Ziraat Odalarının çiftçiden aldığı paraları yeniden çiftçiye hizmet olarak aktardığını, oluşturduğu makine parklarıyla çiftçiye hizmet ettiğini bildirdi. Türkiye’nin üzümde dünya altıncısı, karpuzda dünya ikincisi olduğu belirten
Bayraktar, altyapı yatırımları tamamlandığında halen 10’uncu sırada yer aldığı buğday
üretiminde de ilk 5’e girebileceğini söyledi. Şemsi Bayraktar, üzüm, karpuz yarışmasında
birinci olanlara ödüllerini verdi.
Daha sonra İpek Halıcılığı Çalıştayı ve Sergisi’nin açılışını yapan Bayraktar, kadınlar
arasında düzenlenen ipek halı ilmek atma yarışmasında birinci olan yarışmacıyı ödüllendirdi. Halk Eğitim Kursu’nda kursiyerlerle sohbet eden Bayraktar, onların yaptığı keçeden, yünden kabartma resimleri inceledi. Tuzlukçu Ziraat Odası’nın desteğiyle kurulan
Süt Üreticileri Birliği’nin Süt Soğutma, Toplama Merkezi’nin açılışını yapan Bayraktar, Ziraat Odası’nda ilçedeki oda başkanlarıyla sohbet etti.
Festivale, Şemsi Bayraktar’ın yanı sıra belde belediye başkanları ve çok sayıda vatandaş katıldı.
BAYRAKTAR, SAKARYA AKYAZI’DA
AYAAYRA ŞENLİĞİ’NE KATILDI
TZOB Genel Başkanı Bayraktar’a, şenlik kapsamında düzenlenen at yarışları
öncesinde, Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Vacit Kadıoğlu plaket
verdi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Sakarya’nın
Akyazı İlçesi Akbalık Köyü’nde düzenle-
nen Ayaayra Şenliği’ne katıldı.
Bayraktar’a,
şenlik
kapsamında
düzenlenen at yarışları öncesinde, organizasyon komitesi tarafından,
Kafkas Derneklerine gösterdiği
yakın ilgi ve destekleri sebebiyle tablo hediye edildi.
Türkiye'nin çeşitli illerinden
gelen Abhazyalıların Akyazı
Akbalık Köyü'nde düzenlediği
etkinliklerde, geleneksel Kafkas
At Yarışı yapıldı.
Çok sayıda vatandaşın katıldığı etkinlikler, halk oyunları ve
havai fişek gösterileriyle başladı. Daha sonra çeşitli kategorilerde yapılan at yarışlarıyla
devam eden kutlamalarda, yarışların İngiliz Atları Sürat kategorisinde, Gazanfer Yavuz'un
atı ''Prodotör'' birinci olurken, Mehmet
Yeşiloğlu'nun atı ''Almodovar'' ikinci ve
Hüsamettin Kopal'ın ''Dila'' isimli atı 3.
oldu.
Arap Atları A kategorisinde ise Cemil Taner'in ''Büyülü Göl'' isimli atı birinci,
Hasan Yıldız'ın atı ''Çoşkuner'' ikinci ve
Ali Hikmet Özizci'nin ''Tüzünsoy'' isimli atı üçüncülüğü elde etti. Arap Atları B
kategorisinde de Fatih Pir'in atı ''Dörtnala''
birinci, Ali Arabacı'nın ''Boğaçhan'' adlı atı
BAYRAKTAR, ÇANKIRI TANITIM
GÜNLERİ’NE KATILDI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Çankırı Tanıtım
Günleri’ne katıldı. İstanbul’da Feshane’de
yapılan Çankırı Tanıtım Günleri’nin 27
Eylül 2012 tarihinde yapılan açılışında,
standları gezen Bayraktar’a TZOB
Yönetim Kurulu üyeleri Tuncer Başoğlu ve
Nejat Gamzeli eşlik etti.
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Nejat
Gamzeli, Çankırı Valisi Vahdettin Özcan
sayesinde ilk kez İstanbul Feshane’de
Çankırı Tanıtım Günleri’nin düzenlediğini
bildirdi. Tanıtım Günleri’nin Çankırı
ekonomisine çok büyük katkısı olacağını,
ilin tanıtıma ihtiyacı bulunduğunu belirten
Gamzeli, “Çankırı büyük olanakları
içinde barındırıyor. Ankara’ya çok yakın.
Kastamonu-Ankara
yolu
üzerinde.
İstanbul’dan Orta ve Doğu Karadeniz,
Doğu Anadolu, İran, Kafkasya’ya giden
en kısa yol, Çankırı il sınırları içinden
geçiyor. Yani hem doğu-batı, hem de
kuzey-güney ulaşım aksında. Önemli bir
stratejik noktada” dedi.
Gamzeli, bu nedenle, son yıllarda
büyük
yatırımların
da
Çankırı’ya
yöneldiğini, en son Japon lastik üreticisi
ve kauçuk şirketi Sumitomo Rubber
firmasının, Abdülkadir Özcan şirketi ile
516 milyon dolarlık yatırım yapmaya
karar verdiğini, kurulacak fabrikada 2
bin kişinin çalışacağını kaydetti. Çankırı
Tanıtım Günleri’nin açılışa İstanbul Valisi
Hüseyin Avni Mutlu, Eski Milli Savunma
ve Milli Eğitim Bakanlarından Nevzat Ayaz
ile Eyüp Belediye Başkanı İsmail Kavuncu
da katıldı.
ikinci, Enis Badışoğlu'nun ''Tango'' isimli atı da üçüncü oldu. Yerel Köylü Atları
kategorisinde ise Cengiz Yaman'ın atı
''Selçukhan” birinci, Celal Araç'ın atı ''Urfa
Güzeli'' ikinci, Erdal Araç'ın ''Tabanca'' adlı
atı üçüncü olmayı başardı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, İngiliz Atları
Sürat kategorisinde birinci olan “Prodotör” atının sahibi Gazanfer Yavuz’a ödülünü verdi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
5
SAKARYALILAR DÜĞÜNDE BULUŞTU
Bayraktar,
TÜSEMKOM Başkanı
Yüksel Tavşan’ın
oğlunun nikah
şahitliğini yaptı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye Sebze ve
Meyve Komisyoncuları (TÜSEMKOM) Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel
Tavşan’ın oğlu Remzi Doğan Tavşan’ın nikah şahitliğini yaptı.
Remzi Doğan Tavşan ile Gözüm İnşaat’ın
sahibi Ahmet Gözüm’ün kızı Emine Gözüm,
Ankara Ticaret Odası (ATO) Congresium’da
düzenlenen törenle evlendiler.
Çok sayıda konuğun katıldığı gecede
genç çiftin şahitliklerini TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın yanı sıra TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Gümrük ve Ticaret Bakanı
Hayati Yazıcı, Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, MHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Erdem, TOBB Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu, Kırşehir Valisi Özdemir Çakacak ile Gözüm İnşaat ortaklarından Bilal
Gözüm yaptı. Çiftin nikahını Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek kıydı.
FINDIK FİYATLARI
YÜKSELECEK
SGK Yönetim Kurulu Üyesi, TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Bu sene fındık
fiyatları dünya piyasalarında yükselecek. Üreticimiz, fındığını pazara indirirken
çok dikkatli olmalı, emanete bırakmamalı.”
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar,
İtalya gibi bazı ülkelerin kuraklıktan etkilendiğini belirterek, dünya piyasalarında
fındık fiyatının yükseleceğini söyledi.
SGK Sakarya İl Müdürlüğü görevine
atanan Nurten Canbasoğlu'nu ziyaret
eden Bayraktar, gazetecilere yaptığı açıklamada, geçen yıllara göre düşük seyreden fiyatların yükselişe geçeceğini anlattı.
Fındıkta ''alan bazlı'' desteklemelerin bu
yıl da devam edeceğini ifade eden Bayraktar, ''Bu, üreticilerimiz için fevkalade
önemli bir gelişme'' dedi.
Bayraktar, fındık sektöründe FİSKOBİRLİK gibi fiyat istikrarı açısından düzenleyici bir kuruma ihtiyaç duyulduğuna
dikkati çekerek, bu yönde çalışacaklarını
ifade etti. Fındık fiyatlarının rekolteye bağlı
olarak düştüğüne işaret eden Bayraktar,
alan bazlı desteklemelerin bu dönemde
daha çok önem kazandığını bildirdi.
Karadeniz'de en önemli ekonomik
unsurun fındık olduğunu vurgulayan
Bayraktar, şöyle devam etti: ''Özellikle
Karadeniz'de fındık para etmezse ekonomi çöker, bu kadar basit. Fındık para ediyorsa ekonomi de canlanır çünkü fındığın
dışında başka bir ekonomik alternatif olmadığı gibi özellikle Doğu Karadeniz'de
tarım dışı istihdamı da yaratmak mümkün
olmadı. Sanayi sektörü henüz gelişmedi.
Dolayısıyla bu bölgelerimizde en önemli
ekonomik faaliyet fındıktır.''
Bayraktar, geçen yıl rekoltenin düşüklüğüne rağmen 192 bin ton fındık ihraç
edildiğini, ülkeye 1,6 milyar dolar döviz
kazandırıldığını hatırlattı.
''Bu sene fındık fiyatları dünya piyasalarında yükselecek'' diyen Bayraktar, ''İtalya
gibi bazı ülkeler kuraklıktan etkilendi. Onların fındık rekolteleri yeterli değil. Dolayısıyla
fındık para edecek. Üreticilerimize fındığın
para edeceğini söylüyoruz. Üreticimiz, fındığını pazara indirirken çok dikkatli olmalı,
emanete bırakmamalı. Çünkü fiyatlar yükselecek'' ifadelerini kullandı.
rak tarım sektöründeki kayıt dışılığın önlenmesine katkı sağlamaya çalıştığını bildirdi.
SGK’yı daha iyi hale getirmek için
çalışıyoruz
Kadın çiftçilere yönelik çalışmalar
yürüttüklerini, özellikle 2003'ten önceki
dönemde kadın çiftçilerin aile reisi olmadıkları için sosyal güvenlik kapsamına
alınmadığını ifade eden Bayraktar kadın
çiftçilerin yaşadığı sorunu ortadan kaldırdıklarını kaydetti.
Şemsi Bayraktar ziyarette yaptığı konuşmada da, SGK'yı daha iyi hale getirmek için de çalıştıklarını, çalışmalarının
olumlu sonuç verdiğini bildirerek, “2007
ve 2011 yılları arasında kayıt dışı istihdam
yüzde 45'ten yüzde 37,5'e geriledi. Yani 1
milyon insan sosyal güvenlik kapsamına
girmiş oldu'' dedi.
Bayraktar, çalışmalarla kurumun gelirlerinin 2007 ve 2011 yılları arasında yüzde
82 arttığını, giderlerdeki artışın ise yüzde
74 ile gelirlerdeki artışın altında kaldığını
bildirdi. Kurum açıklarını kapatmaya çalıştıklarına işaret eden Bayraktar, primlerden
elde edilen gelirleri artırmaları gerektiğini
kaydetti. Özellikle tarım kesiminde kayıt
dışılığın oldukça fazla olduğuna dikkati çeken Bayraktar, TZOB Genel Başkanı ola-
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile
getiren Canbasoğlu ise Sakarya'da sosyal güvenlik alanında önemli çalışmalar
yapmak istediklerini anlattı.
Canbasoğlu, şöyle konuştu: ''Mahalle mahalle ve köy köy timler kuracağız.
Türkiye'de yapılmayan bir çalışma bu. Tarım
alanında patron olmayan ve az miktarda
toprağa sahip olan köylülerimiz, muhtarlıktan ve ziraat odalarından belge getirdikleri
zaman sigortalı olabilecek. 15 günü kendileri
yatıracak kalan kısmını da devlet yatıracak.''
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
6
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
YİYECEK MİYİZ YAKACAK MIYIZ?
TZOB Genel Başkanı
Bayraktar:
''Gıda fiyatlarının
fevkalade yükseldiği
ve 1 milyar insanın aç
olduğu bir ortamda,
artık gıda mı,
biyoyakıt mı karar
vermemiz lazım.''
TZOB
Genel
Başkanı
Şemsi
Bayraktar, tarım ürünlerinin, gıda yerine
biyoyakıt üretiminde kullanılmasına ilişkin
"Gıda fiyatlarının fevkalade yükseldiği ve
1 milyar insanın aç olduğu bir ortamda,
artık gıda mı, biyoyakıt mı karar vermemiz
lazım. İnsanlar yakıtsız yaşayabilir ama
gıdasız yaşayamaz'" dedi.
Bayraktar, AA ve İHA muhabirlerine
yaptığı açıklamada, dünyada gıda fiyatlarının yükseldiğine işaret ederken, bunun
sadece küresel ısınmaya bağlı olmadığını, dünyada hızlı bir şekilde biyoyakıt
üretiminin devam ettiğini bildirdi. Birçok
ülkenin biyoyakıt kullanmaya başladığını
ve ABD, Çin, Brezilya gibi bir çok ülkede önemli yatırımlar yapıldığını belirten
Bayraktar, biyoyakıtın ham maddesinin
de tarım ürünleri olduğunu söyledi. Gıda
fiyatlarının fevkalade yükseldiği bir ortamda 1 milyar insanın aç olduğuna dikkati
çeken Bayraktar, ''O zaman bir tercihle
karşı karşıyayız, gıda mı biyoyakıt mı? Bizim tabii kanaatimiz şu; insanlar yakıtsız
yaşayabilir ama gıdasız yaşayamaz'' ifadesini kullandı.
Biyoetanol üretiminin 2003-2010
döneminde yüzde 196 arttığına dikkati çeken Bayraktar şunları kaydetti: ''Biyoetanol yapımında kullanılan ürünlere
baktığımızda, aynı dönemde mısır üretimi yüzde 31 artmış, şeker üretimi yüzde
16,3 artmış. Biyodizel üretim artışlarına
baktığımızda 2006-2010 yılları arasında
üretimde yüzde 358 artış var. Biyodizel
yapımında kullanılan ürünlerin artışına
baktığımızda ise soya üretiminin yüzde
17,8, kanolanın da yüzde 25 civarında
arttığını görüyoruz. 2005-2011 arasında
fiyatları değerlendirdiğimizde soyanın
yüzde 110 civarında, mısırın yüzde 178
arttığını, buğdayın yüzde 120 arttığını, şekerin yüzde 150 arttığını görüyoruz. Burada biyoyakıt üretiminin talep yaratmasının
çok etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu sürdürülemez bir durumdur. Dünyada petrol
fiyatlarına baktığımızda ise 2004 yılında
varili 69 dolar olan petrol 2010 yılında 80
dolara gelmiş. Ürün fiyatlarına baktığımızda 111 dolar olan mısır fiyatı 2010 yılında
292 dolara yükselmiş, buğday fiyatlarına
baktığımızda 161 dolar olan buğday fiyatı
dünya piyasalarında 330 dolara ulaşmış.
Ürün fiyatlarının petrol fiyatlarının yanında
çok hızlı bir şekilde arttığını görüyoruz. Bu
tehlikeye işaret ediyoruz.''
Dünya gıda fiyatlarındaki bu artışın
BM Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yakından takip edildiğini, örgütün, 1 milyar
insanın aç olduğuna ve özellikle gelir seviyesi düşük olan insanların bu süreçte
gıdaya ulaşımındaki zorluklara da işaret
ederek bir eylem planı hazırladığını belirten Bayraktar, bu eylem planına kendilerinin de destek verdiğini ifade etti.
Türkiye'de biyoyakıt üretimi
Türkiye'nin önümüzdeki yıldan itibaren
kademeli olarak biyoyakıt üretimine geçeceğini hatırlatan Bayraktar, Türkiye'nin
mevcut durumda kendi kendini doyurabilen bir ülke olduğunu ve açlık sıkıntısı
olmadığını söyledi. Türkiye'nin özellikle
yağlı tohumlarda ithalatçı olduğunu, biyodizel üretiminin bu açığı daha da arttırabileceğini ifade eden Bayraktar: ''Kanola,
aspir gibi ürünlere de çeşitli destekler var.
Bazı bölgelerde bu ürünlerin üretimine
başlandı ancak kanola ve aspir ektiğiniz
yerlerde soyadan ayçiceğinden çekiliyorsunuz. Türkiye'de 3,1 milyon hektar araziyi sulamaya açamadığınız takdirde, bir
ürüne üretici rağbet gösterdiğinde başka
bir üründe açık olacaktır. Biyoetanol üretiminde mısırın kullanılması da hayvancılıkta önemli yem ham maddesi olan mısır
üretimini tehlikeye sokar. Bu süreçte biz
de bir tercih yapmalıyız, biyoyakıt mı gıda
mı diye. Tercihimizi de gıdadan yana koymalı ve tedbirlerimizi almalıyız'" dedi.
Türkiye'de arazi parçalanmasının önlenmesi için arazi toplulaştırmasının çok
önemli olduğunu vurgulayan Bayraktar,
yapısal sorunları aşmadan hızlı bir şekilde biyoyakıt üretimine girilmesinin,
Türkiye'nin özellikle yağlık tohum açığını
ve yağ açığını çok fazla miktarda artıracağını kaydetti. Şu an için halkın beslenme
noktasında bir sorun olmadığını ancak
önümüzdeki yılların projeksiyonlarının yapılması gerektiğini ifade eden Bayraktar,
tüketicilerin gıdaya ulaşmasındaki zorlukları önlemek açısından şimdiden tedbir
alınması gerektiğini söyledi.
Talep arttıkça, gıda fiyatları yükseliyor
Küresel ısınma, özellikle Asya ülkelerindeki gıdaya olan talep, refah seviyesi
yükseldikçe tüketim alışkanlıklarının değişmesi ve biyoyakıt üretiminin gıdada talebi artırdığını anlatan Bayraktar, ''Bunlar
müthiş bir talep yaratıyor, bu muhakkak
gıda fiyatlarını yukarıya çekecektir, gıda
fiyatlarının artık maniple edildiğini, bazı
spekülatif fonların gıdaya oynadığını görüyoruz. Bu şunu gösteriyor; artık gıda
fiyatları yükselecektir'' şeklinde konuştu.
Bu kapsamda öncelikle gıda güvencesinin sağlanması gerektiğini vurgulayan
Bayraktar, gıda güvencesinin sağlanamadığı bir ortamda biyoyakıt üretilmesiyle de
topluma zarar verileceğini ifade etti.
Bir litre biyoetanol için 2,5-3
kilogram mısır gerekiyor
Hesaplamalara göre; bir litre biyoetanolün üretilmesi için 14,3 kilogram şeker
kamışı, 9,1 kilogram şeker pancarı ve
2,5-3 kilogram mısır; 1 kilogram biyodizelin üretilmesi için 4,8 kilogram soya, 4,3
kilogram palm yağı ve 2,2 kilogram kanola yağı kullanılması gerekiyor.
Biyoyakıtta 2008 yılında ulaştıkları üretim miktarını karşılayabilmek için, ABD,
Çin ve Kanada'nın 117 milyon ton mısır,
Hindistan ve Brezilya'nın 322 milyon ton
şeker kamışı, AB'nin 40 milyon ton şeker
pancarı, AB ve Avustralya'nın 17 milyon
ton kanola, ABD ve Brezilya'nın 14 milyon ton soya fasulyesi, Endonezya ve
Malezya'nın 5 milyon ton palm yağı kullanması gerektiği belirtiliyor.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
7
ENFLASYON RAKAMLARI…
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Ağustos ayında market fiyatlarına bakıldığında,
5 üründe fiyat değişimi olmazken, 17 üründe azalma, 17 üründe ise fiyat artışı görüldü.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ağustos ayında market fiyatlarına bakıldığında, 5 üründe fiyat değişimi olmazken, 17 üründe
azalma, 17 üründe ise fiyat artışı görüldüğünü, üretici fiyatlarına bakıldığında da
13 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara
göre değişmezken, 10 üründe azalma, 12
üründe ise fiyat artışları meydana geldiğini bildirdi.
Bayraktar, “Ağustos’ta en fazla fiyat
artışı market fiyatlarında yüzde 24,48 ile
marulda, yüzde 16,89 ile yeşil soğanda,
yüzde 8,22 ile kabakta, üretici fiyatlarında ise yüzde 23,08 ile yeşil mercimekte,
yüzde 20 ile yeşil soğanda, yüzde 19,39
ile şeftalide görüldü. En fazla fiyat düşüşü
market fiyatlarında yüzde 18,93 ile armutta, yüzde 16,48 ile sivri biberde, yüzde
14,96 ile karpuzda, üretici fiyatlarında
yüzde 33,33 ile kuru incirde, yüzde 20
ile kuru kayısıda, yüzde 14,29 ile armutta
oldu” dedi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye,
halkımızın tamamını yakından ilgilendiren
gıda fiyatlarındaki değişimleri, takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme
amacıyla açıklamalara devam ettiklerini
bildirdi.
Ürünler ve fiyat değişimleri
Ağustos ayındaki market fiyatlarına
baktığımızda; 5 üründe fiyat değişimi olmazken, 17 üründe azalma, 17 üründe
ise fiyat artışı meydana geldiğini belirten
Bayraktar, şunları kaydetti: “Market fiyatlarında Ağustos ayında salatalık, havuç,
kuru soğan, elma ve toz şeker fiyatların-
da değişim görülmezken, fiyat düşüşü
yüzde 18,93 ile en fazla armutta oldu.
Armuttaki fiyat düşüşünü yüzde 16,48
ile sivri biber, yüzde 14,96 ile karpuz,
yüzde 9,42 ile maydanoz, yüzde 4,41
ile kuru üzüm, yüzde 4,23 ile fındık, yüzde 4,12 ile yeşil mercimek, yüzde 4,04
ile kavun, yüzde 3,97 ile Antep fıstığı,
yüzde 3,22 ile kuru incir, yüzde 1,91 ile
kuzu eti, yüzde 1,7 ile limon, yüzde 1,52
ile zeytinyağı, yüzde 1,22 ile nohut, yüzde
0,93 ile dana eti, yüzde 0,83 ile kuru kayısı, yüzde 0,58 ile zeytin izledi.
En fazla fiyat artışı ise Ağustos ayında market fiyatlarında yüzde 24,48 ile
marulda görüldü. Maruldaki fiyat artışını
yüzde 16,89 ile yeşil soğan, yüzde 8,22
ile kabak, yüzde 7,78 ile yumurta, yüzde
7,03 ile domates, yüzde 6,99 ile süt, yüzde 6,77 ile patlıcan, yüzde 6,21 ile şeftali,
yüzde 5,76 ile erik, yüzde 5,46 ile patates,
yüzde 4,93 ile tavuk eti, yüzde 1,79 ile pirinç, yüzde 1,63 ile ayçiçeği yağı, yüzde
1,20 ile mısırözü yağı, yüzde 1,12 ile kırmızı mercimek, yüzde 1,08 ile yeşil fasulye, yüzde 0,59 ile kuru fasulye takip etti.
Ağustos ayındaki üretici fiyatlarına
baktığımızda; 13 üründe fiyatlar bir ay
önceki fiyatlara göre değişmezken, 10
üründe azalma, 12 üründe ise fiyat artışları oldu. Domates, sivri biber, maydanoz, kuru soğan, karpuz, kavun, kırmızı
mercimek, pirinç, yumurta, süt, kuzu eti,
zeytin ve zeytinyağı fiyatlarında değişim
görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 33,33
ile en fazla kuru incirde meydana geldi.
Kuru incirdeki fiyat düşüşünü yüzde 20 ile
kuru kayısı, yüzde 14,29 ile armut, yüzde
12,50 ile kuru üzüm, yüzde 12,30 ile elma,
yüzde 10,84 ile limon, yüzde 8,39 ile patlıcan, yüzde 6,67 ile patates, yüzde 4,76 ile
nohut, yüzde 0,33 ile dana eti izledi.
Üretici fiyatlarında Ağustos ayında en
fazla fiyat artışı ise yüzde 23,08 ile yeşil
mercimekte görüldü. Ağustos’ta yeşil so-
SGK BORÇLARININ
YAPILANDIRILMASI
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Ziraat
Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, SGK borç yapılandırılmasından
yararlanma başvurusunda son günün
1 Ekim 2012 olduğunu bildirdi.
Bayraktar, “6111 sayılı kanunun bazı
kamu alacaklarına getirdiği yeniden
yapılandırma uygulamasında, taksitlerini eksik ödeyenler veya hiç ödemeyenler, 1 Ekim 2012 mesai bitimine kadar
başvurmaları ve 31 Ekim 2012’ye kadar
borçlarını ödemeleri halinde kanundan
yeniden yararlanacaklar” dedi. Şemsi Bayraktar, 6322 sayılı “Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”un 15 Haziran 2012 tarihinde
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girdiğini belirtti.
Başvurular SGK İl Müdürlükleri
veya SGK Merkezine
Söz konusu kanunun 42. maddesi gereğince 13 Şubat 2011 tarihli ve 6111 sayılı “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”a ge-
ğanda yüzde 20, şeftalide yüzde 19,39,
erikte yüzde 16,28, yeşil fasulyede yüzde
16, salatalıkta yüzde 14,53, marulda yüzde 13,64, kuru fasulyede yüzde 11,11,
havuçta yüzde 8,18, Antep fıstığında yüzde 7,14, kabakta yüzde 2,63, fındıkta yüzde 2,56 fiyat artışı oldu.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Fiyatı artan ürünlerden yeşil soğan,
yeşil fasulye, kabak, marul gibi ürünlerde
arzın tarla ürünlerinden sağlandığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Hasat
edilen ürün miktarındaki değişime bağlı
olarak fiyatlar da değişim göstermektedir.
Şeftali ve erikte hasat edilen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak fiyat bir
miktar artış gösterdi. Yeşil mercimekte ise
hasat edilen ürün miktarındaki azalmaya
bağlı olarak geçen aya göre fiyatta bir artış meydana geldi.
Fiyat düşüşü görülen ürünlere baktığımızda, üreticide fiyatı en çok düşen ürünler kuru incir ve kuru kayısı oldu. Ağustos
ayı itibarıyla kurutulmuş ürünlerde eski
ve yeni ürünün fiyatı karşılaştırılmaktadır. Fiyat değişimlerinin çok bariz olması
buradan kaynaklanmaktadır. Ağustos
ayı itibarıyla kurutulmuş ürünlerde yeni
ürün piyasaya arz edilmeye başlanmıştır. Elmada ve armutta hasat edilen ürün
miktarındaki artışa bağlı olarak fiyatlar bir
önceki aya göre geriledi.”
Ağustos enflasyon rakamları
Bayraktar, Ağustos ayında üretici fiyatlarında tarımda yüzde 0,75 gerileme, tüketici fiyatlarında gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 1,46 artış olduğunu bildirdi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre, gıda ve alkolsüz içeceklerde Ağustos ayında tüketici fiyatlarının, yüzde 0,56 artış gösteren
genel TÜFE’nin üzerinde yüzde 1,46 artış
görüldüğünü belirtti. Buna karşın Ocakçici madde eklendiğini hatırlatan Bayraktar, şunları kaydetti: “Sonuç olarak; 6111
sayılı kanun, Sosyal Güvenlik Kurumu’na
(SGK) borcu olanların borçlarını da yeniden yapılandırmıştı. Yapılandırmadan
faydalanarak ödemesi gereken tutarları
zamanında ödeyemeyenlere, 6322 sayılı
kanunla yeni bir hak verildi. Buna göre,
SGK’ya borcu olanların, yasadan yararlanmaları için yarın (1 Ekim 2012) mesai
bitimine kadar Sosyal Güvenlik il müdürlüklerine veya Sosyal Güvenlik merkezine
dilekçeyle müracaat etmeleri gerekiyor.
Yeniden yapılandırma anlaşmaları
ihya edilmiş olan bu borçluların ödenmemiş veya eksik ödenmiş taksitlerini, 6111
sayılı Kanunun 15’inci maddesinin üçüncü fıkrasına istinaden en geç ihya başvurusunda bulunulan tarihi izleyen üçüncü
ayın sonuna kadar hesaplanacak faiziyle
birlikte ödemeleri halinde ilgili maddelerde öngörülen yeniden yapılandırma hükümlerinden yararlanmaları sağlandı.”
Bayraktar, 6111 sayılı Kanunun 15’inci
maddesi uyarınca, yeniden yapılandırma anlaşmaları ihya edilmiş borçluların,
ödenememiş veya eksik ödenmiş taksitlerini başvuruda bulunulan tarihi izleyen
ayın sonuna kadar ödeyememiş olmaları
halinde ise, bu tutarları 6111 sayılı Kanuna ilave edilen geçici 19’uncu maddeye
istinaden hesaplanacak faiziyle birlikte
Ağustos döneminde genel TÜFE’de yüzde 2,28’lik artışa karşın gıda ve alkolsüz
içecekler grubunda yüzde 1,36 düşüş
meydana geldiğini bildiren Bayraktar, “8
aylık dönemde giyim ve ayakkabıyla birlikte fiyat düşüşü olan ana harcama grubu gıda ve alkolsüz içecekler grubudur.
Her ne kadar 12 aylık dönemde genel
TÜFE yüzde 8,88 artarken, gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yüzde 9,14 artış
olmuşsa da 12 aylık ortalamalara göre
“Ağustos’ta en fazla fiyat artışı
market fiyatlarında
yüzde 24,48 ile marulda,
yüzde 16,89 ile yeşil soğanda,
yüzde 8,22 ile kabakta, üretici
fiyatlarında ise yüzde 23,08 ile
yeşil mercimekte, yüzde 20 ile
yeşil soğanda, yüzde 19,39 ile
şeftalide görüldü.”
genel TÜFE yüzde 9,29 artarken, gıda ve
alkolsüz içecekler grubunda artış yüzde
8,20’de kalmıştır” dedi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, üretici fiyatları endeksine (ÜFE) bakıldığında
da genel enflasyonun, Ağustos ayında
bir önceki aya göre yüzde 0,26 artmasına
karşın tarımda yüzde 0,75 gerilediğini vurguladı. Bayraktar, Ağustos ayında tarım
ve avcılıkta yüzde 0,85, ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 2,65 düşüş yaşandığını
belirterek, “Tarım sektöründeki tek artış
mevsimsel etki nedeniyle yüzde 3,64 ile
balıkçılıkta görüldü. Zaten, Ocak-Ağustos
döneminde tarımda, genel enflasyondaki
yüzde 0,30 gerilemenin üzerinde yüzde
2,25 düşüş oldu. 12 aylık ortalamalara
göre de, genel ÜFE yüzde 9,33 artmışken,
tarımın genelinde enflasyon yüzde 5,67,
tarım ve avcılıkta yüzde 4,40 enflasyon yaşandığını görüyoruz” dedi.
ödemelerinin mümkün hale getirildiğini
hatırlattı.
Aile reisliği kavramı mağduru
kadın çiftçiler de uygulamadan
yararlanacak
Şemsi Bayraktar, tarım sigortalığıyla
ilgili eski dönem borçları için, 2011 yılında
6111 sayılı kanun hükümlerinden yararlanmak üzere talepte bulunup borçlarını
yapılandıran kadın çiftçilerin de faydalanacağını bildirdi. Bayraktar, şunları kaydetti: “Girişimlerimiz sonucu, 2 Ağustos
2003 tarihi öncesinde kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyet yürüten, 6270 sayılı kanun ile sigortalılık durumu değişen
kadın çiftçilerden, tarım sigortalığıyla ilgili
eski dönem (1994-2003 yılları arasında)
borçlanmaları için, müracaat süresi içinde talepte bulunanlardan gecikme zammı
ve gecikme faizi alınmayacak.
Uygulamadan, 6111 sayılı kanun hükümlerinden yararlanmak üzere talepte
bulunup borçlarını yapılandıran ve daha
sonra çıkan 6270 sayılı kanun kapsamında sigortalılık durumu değişen kadın
çiftçilerin yararlanacak.” Bayraktar, aile
reisliği kavramından kaynaklanan farklı
uygulamanın tümüyle kaldırılarak kadın
çiftçilerin mağduriyetin 26 Ocak 2012
tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 6270
sayılı kanunla giderildiğini hatırlattı.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
8
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
GIDA VE TARIM DIŞ TİCARET FAZLASI VERMEYE DEVAM EDİYOR
Bayraktar: “Kronik bir şekilde dış ticaret açığı veren ülkemiz ekonomisinin kurtarıcısı
tarımdır. Geçmişte de böyleydi, gelecekte de böyle olacaktır.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin
gıda ve tarımda dış ticaret fazlası vermeye devam ettiğini bildirerek, “8 aylık
fazla 2,4 milyar dolara yaklaştı. Sadece
Ağustos ayında ise 332 milyon dolarlık
fazla verildi” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, OcakAğustos dönemini kapsayan 8 ayda gıda
ve tarım ihracatı yüzde 7,79 artışla 8 milyar
824 milyon 101 bin dolardan 9 milyar 511
milyon 759 bin dolara çıkarken, ithalatın
aynı dönemde yüzde 7,49 düşüşle 7 milyar 694 milyon 559 bin dolardan 7 milyar
118 milyon 992 bin dolara indiğini bildirdi.
Ağustos ayında gıda ve tarım
ihracatının 1 milyar 106 milyon 285 bin
dolardan 1 milyar 51 milyon 257 bin dolara düştüğüne dikkat çeken Bayraktar,
“Ağustos ayında gıda ve tarım ihracatı
yüzde 4,97 düştü ama ithalat da yüzde
15,52 azaldı. İthalat, Ağustos ayında 851
milyon 516 bin dolardan 719 milyon 369
bin dolara indi. Böyle olunca Gıda ve
tarımda dış ticaret fazlası Ağustos ayında
geçen yıl 254 milyon 769 bin dolarken
yüzde 30,3 artışla 331 milyon 888 bin
dolara çıktı” dedi.
Türk ekonomisine tarım kadar dış
ticaret fazlasıyla katkıda bulunan
sektör sayısı bir elin parmaklarını
geçmez
Bayraktar, şunları kaydetti: “Gıda
ve tarımda 8 aylık dönemde dış ticaret fazlası yüzde 111,8 artarak 1 milyar
129,5 milyon dolardan 2 milyar 392,8
milyon dolara yükseldi. Çiftçimiz bütün
zorluklara, dünyadaki ortama rağmen,
üretmeye devam etmiş, bunun sonucu
tarımda 8 aylık dönemde dış ticaret
fazlası 2,1 katına çıkarak 2,4 milyar dolara yaklaştırmıştır. Türk ekonomisine bu
kadar dış ticaret fazlasıyla katkıda bulunan sektör sayısı bir elin parmaklarını
geçmez. Nitekim tekstil konfeksiyon sektörünün de ana hammaddesi olan pamuk ve yün tarım ürünüdür. Dünyanın kriz
yaşadığı bir ortamda bu kadar yüksek bir
dış ticaret fazlası vermek Türk çiftçisinin
büyük gayretinin, emeğinin bir sonucudur. Bu rakam, önemli ölçüde dış ticaret
açığı veren ülkemiz için çok önemlidir.
Kronik bir şekilde dış ticaret açığı veren
ülkemiz ekonomisinin kurtarıcısı tarımdır.
Geçmişte de böyleydi, gelecekte de
böyle olacaktır. Tarım, her zaman olduğu
gibi Ocak-Ağustos döneminde de üzerine düşeni fazlasıyla yapmıştır.”
Şemsi Bayraktar, Ocak-Ağustos döneminde, 2 milyar 66 milyon doları aşkın sebze, meyve ihracatı gerçekleştirildiğini,
bu rakamın 2011 yılında 2 milyar 88 milyon dolar düzeyinde olduğunu belirtti.
Bayraktar, 8 aylık dönem olarak
bakıldığında ihracatı artırırken, ithalatı
azalttığını, Türk çiftçisinin bin bir zahmetle, yüksek girdi maliyetleriyle, tabii
afetlerle mücadele ederek, alın teriyle
BÜYÜME
TARIMDAKİ
YİNE ORTALAMANIN ÜZERİNDE
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarım, avcılık ve
ormancılık ve balıkçılıktaki hasılanın ülke
ortalamasının üzerinde büyümeye devam
ettiğini bildirerek, “Tarım, orman ve balıkçılık ilk 6 ayda yüzde 4,2 ile yüzde 3,1
olan ortalamanın üzerinde büyüdü” dedi.
Şemsi Bayraktar, Türkiye İstatistik
Kurumu’nun ilk üç ay (Ocak-Şubat-Mart
2012) için tarım, avcılık ve ormancılıkta
daha önce yüzde 4,5, balıkçılıkta yüzde
4,8 olarak açıkladığı büyüme rakamlarını,
diğer milli gelir rakamlarıyla birlikte revize
ettiğini tarım, avcılık ve ormancılıktaki büyüme rakamını yüzde 5,4’e yükselttiğini,
balıkçılıktaki büyüme rakamını ise yüzde
3,8’e çektiğini belirtti.
Bu yılın ikinci üç ayında (Nisan-MayısHaziran 2012) tarım, avcılık ve ormancılıkta
yüzde 3,5, balıkçılıkta yüzde 4,8 büyüme
gerçekleştiğinin açıklandığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “İkinci çeyrekte tarımdaki büyüme yüzde 3,5 iken, ortalama
büyüme yüzde 2,9’da kaldı. Bu yılın ilk üç
ayında gayri safi yurtiçi hasılada (GSYH)
yüzde 3,3 olan büyüme rakamı, ikinci üç
TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Tarım,
orman ve balıkçılık ilk 6 ayda
yüzde 4,2 ile yüzde 3,1 olan
ortalamanın üzerinde büyüdü.”
altı aylık GSYH 677 milyar 625 milyon 640
bin lirayı buldu. Tarım, avcılık ve ormancılıkta 1. çeyrekte 13 milyar 232 milyon
775 bin lira, ikinci çeyrekte 22 milyar 315
milyon 299 bin lira, balıkçılıkta ilk 3 ayda
784 milyon 274 bin lira, ikinci 3 ayda 489
milyon 291 bin lira, 6 aylık dönemde ise
tarım, avcılık ve ormancılıkta 35 milyar
548 milyon 73 bin lira, balıkçılıkta 1 milyar
273 milyon 565 bin liralık hasılaya ulaşıldı.
Tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılıkta ilk 6 aylık toplam hasılanın 36 milyar
821 milyon 638 bin lira oldu. Bu açıdan,
tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılık,
imalat sanayi, ulaştırma, depolama ve
haberleşme, toptan ve perakende ticaret,
vergi-sübvansiyon ve konut sahipliğinin
ardından geliyor.”
Bayraktar, tarım, hem ilk üç ayda,
hem ikinci üç ayda imalat sanayi, ticaret,
inşaat, madencilik ve taşocakçılığını büyümede geride bıraktığını, ilk 6 ayda tarım, orman ve balıkçılıktaki yüzde 4,2’lik
büyümeye karşın, imalat sanayi yüzde
3,1, ticaret yüzde 0,9, inşaat yüzde 1,5,
madencilik ve taşocakçılığında yüzde 1,4
gelişme meydana geldiğini belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, yaptığı açıklamada, Türkiye’de sağladığı istihdam, yaptığı ihracat ve ulaştığı hasıla
düzeyiyle ekonominin ana motorlarından
olan tarımın, dünyadaki durgunluğa karşın büyümeye devam ettiğini bildirdi.
ürettiği ürünler dünya piyasalarında talep edilmeye devam edildiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, “Bütün sıkıntılara
rağmen üretmeye, istihdam yaratmaya,
ihracata devam edeceğiz. Önündeki
engeller kaldırıldığında Türk tarımının çok
daha büyük üretim ve ihracat rakamlarına
ulaşması işten bile değildir. 2023 yılında
150 milyar dolarlık tarım hasılasına, 50
milyar dolar ihracata ulaşmanın hiç de zor
olmadığı ortadadır” dedi.
ayında yüzde 2,9’a geriledi. İlk altı aylık büyüme ise yüzde 3,1 olarak açıklandı. Tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılık, hem
ilk üç ayda hem de ikinci üç ay ve 6 aylık
ortalamada GSYH’daki büyümenin üzerinde büyüdü. GSYH’daki ilk altı aylık büyüme yüzde 3,1 iken, tarım, avcılık ve ormancılık ile balıkçılıkta bu rakam yüzde 4,2’yi
buluyor. Buna karşın, diğer ana sektörler
olan imalat sanayi yüzde 3,1, toptan ve
perakende ticaret yüzde 0,9, inşaat yüzde 1,5, madencilik ve taşocakçılığı yüzde
1,4 gelişme gösterebildi. Yine oteller ve lokantalar yüzde 3,3, mali aracı kuruluşların
faaliyetleri yüzde 4, konut sahipliği yüzde
1,7, kamu yönetimi ve savunma, zorunlu
sosyal güvenlik yüzde 3,7, diğer sosyal,
toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetleri yüzde 0,9, vergi, sübvansiyon yüzde 1,9 büyümeyle tarım, avcılık ve ormancılığın ve
balıkçılığın arkasında kaldı.”
Bayraktar, tarımın üzerinde büyümenin yüzde 7,1 ile elektrik, gaz, buhar ve
sıcak su üretimi ve dağıtımında, yüzde 7
ile gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetlerinde, yüzde 4,5 ile ulaştırma, depolama
ve haberleşmede, yüzde 4,5 ile eğitimde, yüzde 4,5 ile sağlık işleri ve sosyal
hizmetlerde, yüzde 6,1 ile eviçi personel
çalıştıran hanehalklarında, yüzde 4,6 ile
dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetlerinde
meydana geldiğini bildirdi.
Şemsi Bayraktar, rakamlara bakıldığında, tarımın ana sektörlerden daha fazla
büyüdüğünün görüleceğini, bunun da tarımın ekonomiye olumlu desteğinin devam
ettiğini göstergesi olduğunu vurguladı.
İlk 6 ayda tarım ve balıkçılıkta 36,8
milyar liralık hasıla
Revize sonrası ilk üç ay için yurtiçi
hasılanın cari fiyatlarla 327 milyar 995
milyon 443 bin lira, ikinci üç ay için 349
milyar 630 milyon 197 bin lira olduğunu
belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “İlk
İkinci çeyrekte süt ve yaş meyve
sebze üretiminde artış
Tarımdaki hasılanın ilk çeyrekte 14,02
milyar lira iken, ikinci çeyrekte 22,8 milyar
liraya çıkmasının ve geçen yıla göre reel
artışın devam etmesinin, özellikle ikinci
çeyrekte, süt üretimindeki ve ilkbaharda
yağışların yeterli olması nedeniyle NisanMayıs-Haziran döneminde yaş meyve
sebze üretimindeki artıştan kaynaklandığını söyledi.
Bayraktar, GSYH’deki yüzde 3,1 büyümeye karşın, tarımdaki büyümenin yüzde
4,2 olmasının, tarımın ekonomiye olumlu
desteğinin devam ettiğini gösterdiğini
bildirerek, “Sanayiden, kış aylarında yaklaşık 750 bin, yaz aylarında 2 milyonun
üzerinde, 5,4 ile 6,7 milyon arasında istihdama ulaşan, bu yıl ihracatta 20 milyar
doları yakalayacağı tahmin edilen tarım,
dünyanın ekonomik kriz yaşadığı bir ortamda ülkemize hem üretimde, hem de
ihracatta, hem de istihdamda çok önemli
destek sağlamaktadır” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, gübre, mazot
başta olmak üzere temel girdi fiyatlarının yüksekliğine, arazi parçalılığı, işletme
küçüklüğü gibi temel yapısal sorunlarının
hala devam etmesine rağmen, Türk tarımının, fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne,
ayva ve haşhaş tohumu gibi 7 üründe
birinci sıradaki yerini koruduğunu bildirdi.
TÜRKİYE
7 ÜRÜNDE
9
1'cisi
DÜNYA
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
verilerine göre, 2010 yılında Türkiye’nin
birçok üründe dünya sıralamasında üstlerde yer aldığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, fındık, kayısı, incir,
kiraz, vişne, ayva ve haşhaş tohumu gibi
7 üründe dünya birincisi olan Türkiye’nin
karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal ve fiğden
oluşan 6 üründe ikinci, mercimek, elma,
salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, antepfıstığında ve koyun sütünden
oluşan 8 üründe ise üçüncü sırayı aldığını
vurguladı.
Türkiye’nin domates, mandalina, ıspanak, ceviz, nohut ve bal mumundan
oluşan 6 üründe dünya dördüncüsü, şekerpancarı, çay, patlıcan, böğürtlen, keçiboynuzu, zeytin ve vanilyadan oluşan 7
üründe dünya beşincisi olduğunu bildiren
Bayraktar, şunları kaydetti: “Üzüm, kuru
soğan, şeftali ve aspirde 6., armut, limon,
greyfurt, arpa, pamuk, ayçiçeği, çavdar
ve yeşil soğanda 7., badem ve koyun
etinde 8., kabak, marul ve kivide 9., buğday, havuç, portakal, karnabaharda 10.
sıradayız. 17 üründe ise 11’incilikle 19’unculuk arasında yer buluyoruz. Bunlardan
süt ve yeşil bezelyede 11., koyun ve tavuk
sayısı ve enginarda 12., patates ve lahanada 13., yumurtada ve keçi sütünde 14.,
sarmısakta 15., yün ve kırmızıbiberde 16.,
hindi sayısında 17., tütün ve baklada 18.,
kuru fasulye ve mantarda 19. sıradayız.”
Türkiye’nin pirinç, mısır, yulaf, yer fıstığı, muz, keçi sayısı, sığır sayısı ve et üretiminde ilk 20’de yer alamadığını bildiren
Bayraktar, “Yulafta 22., mısırda 23., keçi
sayısında 24., sığır sayısında 26., et üretiminde 27.,yer fıstığında 31., muzda 35.,
pirinçte 38. sıradayız” dedi.
Bayraktar, Türkiye'nin ekolojik üstünlüğe sahip 7 üründe dünya birincisi olduğunu belirtirken, bu ürünlerin Türkiye'ye
aynı zamanda ihracat şansı, ihracat geliri de getiren ürünler olduğunu söyledi.
Türkiye'nin üretimde birinci olduğu fındık,
kayısı, incir, kiraz, vişne, ayva ve haşhaş
tohumunun pahalı ürünler olduğuna dikkati çeken Bayraktar, ülkenin bu ürünlerin
ihracatından önemli miktarda da döviz
kazandığını bildirdi.
Bunun dışında Türkiye'nin 6 üründe
dünya ikinciliği, 8 üründe de dünya üçüncülüğü olduğuna işaret eden Bayraktar, “Bu ürünleri ülkemizde korumak ve
geliştirmek, bu ürünleri üreten insanları
korumak kollamak çok önemli, sürdürülebilir üretim noktasında bununla ilgili
gerekli tedbirlerin alınması lazım” dedi.
Türkiye'nin yaklaşık 55 ürününün dünya
sıralamasında ilk 10'un içinde olduğuna
dikkati çeken Bayraktar, bunu çok önemsediklerini söyledi.
Sadece meyve ve sebzede değil, baklagillerde de ülkenin iyi durumda olduğunu belirten Bayraktar, verdiği örnekte
Türkiye'nin mercimek ve yeşim fasulyede
dünya üçüncüsü olduğunu söyledi.
Muzda bile Türkiye'nin 35'inci sırada
olduğunu, pirinçte 38'inci sırada bulunduğunu anlatan Bayraktar, ekolojik üstünlüğe
sahip olunmayan ürünlerde de Türkiye'nin
durumunun iyi olduğunu ifade etti.
TÜRK TARIMI, DÜNYA
SIRALAMASINDA BAŞA GÜREŞİYOR
Buğday üretimini 25
milyon tonun üzerine
çıkarmak mümkün
Bayraktar, şunları kaydetti: “Bu bizi şu
sonuca götürüyor, Türkiye'nin müthiş bir
potansiyeli, müthiş bir ürün çeşitliliği var.
Bizim bu potansiyeli iyi değerlendirmemiz
halinde gayri safi yurtiçi hasılaya katkımız
çok fazla olacaktır. Bu ürünlerin önemli
kısmı dünyada pahalı olan ürünler, bunların ihracatından da ülkemize çok önemli
ölçüde döviz girdisi sağlanmış olacak.
Tarım potansiyelimizi değerlendirdiğimizde birçok üründe daha yukarılara çıkma
şansımız olacak.”
Türkiye'nin hububatta dünyadaki ilk 10
ülke arasında olmasını da çok önemsediklerini belirten Bayraktar, sadece buğday üretimini 25 milyon tonların üzerine
çıkarabilmenin mümkün olduğunu söyledi. Türkiye'nin özellikle meyve ve sebzede dünya ile rekabet şansının yüksek
olduğuna işaret eden Bayraktar, koyunculukta dünyada iyi bir noktada bulunan
Türkiye'nin daha iyi bir noktaya gelebileceğini belirtti. Bayraktar, sulama yatırımlarının tamamlanması durumunda yağlı
tohumlarda da rekabet şansı yakalanabileceğini ifade etti.
Birincilik sayısında Çin ve
Hindistan’ın ardından üçüncü sıradayız
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sanayi, ticarette olduğu gibi tarımda da
dünyanın en büyük ülkesi olan Çin’in,
Türkiye’nin üretim yaptığı FAO listesindeki 80 üründen, tam 42 üründe birinci, 5
üründe ikinci, 2 üründe üçüncü, Hindistan 11 üründe birinci, 14 üründe ikinci.,
6 üründe üçüncü, ABD, 4 üründe birinci,
16 üründe ikinci, 9 üründe üçüncü olduğunu kaydetti. 7 üründe birinci, 6 üründe ikinci, 8 üründe üçüncülüğe yerleşen
Türkiye’nin, Çin ve Hindistan’ın ardından
en fazla birincilik alan ülke olduğunu bildiren Bayraktar, ilk 3’e bakıldığında ise
Türkiye’nin, Çin, Hindistan ve ABD’nin
ardından dördüncü sırada yer aldığını
belirtti.
Bayraktar, “Çin, Hindistan ve ABD’nin
kıta devletler ve Türkiye’nin 4-12 katı büyüklüğünde oldukları göz önüne alındığında, bu ülkelerin ardından Türkiye’nin
gelmesi, ülkemizin tarımsal potansiyeli ve
tarımdaki çeşitliliğini de göstermektedir.
Türkiye, ilk 3’te yer aldığı veya en azından
birinci olduğu 7 üründe dünya piyasalarına egemen olmalı, bu ürünlerdeki birinciliği korumak için elinden geleni yapmalıdır” dedi. Şemsi Bayraktar, “Biz dünya
tarım ticaretinde çok önemli bir role sahip
olan hatta dünya ihracatında birinci sırada olan ABD’yi birincilik sayısında geçmiş durumdayız. ABD, birincilik sayısında
dördüncü sırada. Bu bakımdan da bunun
çok iyi değerlendirilmesi gerekir” dedi.
Buğday, arpa, mısır, pirinç üretimi
ve sığır, koyun ve keçi varlığı
artırılmalı
Özellikle hayvancılıkta da kullanıldığı için buğday, arpa, mısır, pirinç üretiminin, sığır, koyun ve keçi varlığının
artırılması gerektiğine dikkat çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “FAO verilerinden Türkiye’nin ürettiği ürünler bazında
yaptığımız araştırmaya göre, çok sayıda
üründe ilk 10’da yer alıyoruz. İlk 5’de 34
ürünümüz, 6-10’unculuk arasında 21 ürünümüz var. Bir diğer ifadeyle ilk 10’da 55
ürünümüz bulunuyor. 11-20’incilik arasında 17 ürünümüz yer alıyor. 8 üründe ise
ilk 20’de yer bulamıyoruz. Bu seviye yeterli mi? Türkiye’nin potansiyeline bakınca
çok daha iyisini başarabiliriz. Tarıma yeterince destek sağlanır, yapısal sorunları
çözülür, girdi fiyatları rekabet edilebilir seviyeye çekilirse Türkiye, tarımda dünyanın
en parlak ülkelerinden biri olur.”
Dünya sıralamasında daha çok yer
almak için Türkiye'de yapısal sorunların
çözümünün ve üreticilerin desteklenmesinin çok önemli olduğunu vurgulayan
Bayraktar, Türk çiftçisinin girdi maliyetlerinin yüksek olduğunu buna rağmen
bu başarıyı sağladığını kaydetti. Yapısal
sorunların çiftçiye getirdiği yüksek maliyetler de olduğunu belirten Bayraktar,
şöyle devam etti: “Nedir bunlar? 3 milyon
hektar araziyi sulamaya açamadık. Bunu
sulamaya açtığımızda bu ürünleri daha
fazla daha verimli yetiştirmek mümkün
olabilecek. Belki ürün çeşitliliğini sağlamamız mümkün olabilecek. İşletme büyüklüğümüz 5 hektar ama 6-7 parçadan
oluşuyor, bu tarımda sürdürülebilir bir
durum değildir. Arazilerin parçalanmasının önlenmesi, miras hukukunun değiştirilmesi çok önemli. Arazi toplulaştırılması
anlamında da Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalara destek
veriyoruz. Hedef 10 yılda 10 milyon hektar arazinin toplulaştırılması.”
Türkiye’nin üretimde dünya birincisi
olduğu ürünler her derde deva
Türkiye’nin lider olduğu ürünlerden fındık, kayısı, incir, kiraz, vişne, çilek, ayva,
haşhaş tohumu, sağlık açısından da son
yararlı besinler. Hemen her biri bir derde
deva olan ve Türkiye’nin üretiminde dünya
birinciliğini aldığı ürünlerin içerdiği vitamin
ve mineraller ile bu ürünlerin yararları şöyle:
Fındık:
Demir, kalsiyum, potasyum, magnezyum ve çinko gibi mineraller, protein ve
E vitamini açısından oldukça zengin bir
besin olan fındık, kalp ve damar sağlığı
için çok önemli olan doymamış yağları,
B grubu vitaminlerini içeriyor. Çok iyi bir
enerji kaynağı olan fındığın, kansızlığa iyi
geldiği söyleniyor.
Kayısı:
A, B, C ve P vitamini açısından zengin
bir meyve olan kayısı, aynı zamanda bol
miktarda demir içeriyor. Ayrıca magnezyum, kalsiyum, fosfor, kükürt, bakır, krom
ve manganez mineralleri açısından da
zengin bir meyve. Besleyici ve iştah açıcı
olan kayısı, bedensel ve zihinsel yorgunluğu giderdiği, cildi beslediği ve nemlendirdiği söyleniyor.
İncir:
İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin
yenilenmesini sağlayan bir besin. 100
gram kuru incirin, bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyum, demir, magnezyum, fosfor, B1 ve B2 vitaminlerinin
bir kısmını karşıladığı belirtiliyor. Sindirimi kolaylaştıran incirin, yüksek orandaki
kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin
oluşumuna katkı sağladığı ifade ediliyor.
Kiraz:
İyi bir C, E vitamini ve lif kaynağı olan
kiraz, yüksek oranda fenolik ve antosiyonin içeriyor. Kiraz potasyum açısından
da zengin bir meyve.
Vişne:
Vişnenin besin değerini A, B1, B2,
B12 ve C vitaminlerinin yanı sıra fruktoz,
elma asidi ve limon asidi oluşturuyor.
Ayva:
Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunuyor. Tohumlarında tutkal maddeler, yağ, tanen, renkli
maddeler ve yüksek oranda protein, az
miktarda amygdalin ve emülsin var.
Haşhaş:
Kapsülünde bulunan afyon, tıpta ağrı
kesici olarak kullanılıyor. Afyonu çıkarılmış haşhaş tohumundan, yağ elde ediliyor ve çöreklere tat veriyor. Başta diş
ağrıları olmak üzere ağrı ve sancılar ile
ishali kesmekte olan haşhaş harici olarak
da kullanılıyor.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
10
Bayraktar: “Haziran
ayında, Mayıs ayına
göre, tarımda 192
bin, inşaatta 93 bin,
hizmetlerde sadece
9 bin istihdam artışı
yaşanırken, sanayide
çalışan sayısı
değişmedi.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın Haziran
ayında da üzerine düşeni fazlasıyla yaptığını, Haziran ayında istihdamın artışının
üçte ikisini tek başına sağladığını bildirerek, “Haziran ayında ülke genelinde istihdam 295 bin artarak 25 milyon 577 bine
ulaştı. Tarım bunun yüzde 65,1’ini karşıladı. Haziran ayında, Mayıs ayına göre,
tarımda 192 bin, inşaatta 93 bin, hizmetlerde sadece 9 bin istihdam artışı yaşanırken, sanayide çalışan sayısı değişmedi”
dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Ocak
ayında 5 milyon 416 bine inen tarımdaki
istihdamın Şubat ayında 5 milyon 427 bin,
Mart ayında 5 milyon 613 bin, Nisan ayında 6 milyon 11 bin, Mayıs ayında 6 milyon
363 bine, Haziran ayında ise 6 milyon 555
bine yükseldiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, Ocak ayında Haziran ayına kadar tarımdaki istihdamın 1 milyon 139 bin kişi
arttığını bildirdi.
Tarımın istihdamdaki payı Haziran’da,
Mayıs ayına göre 0,4 puan artışla, yüzde
25,6’ya çıktığını bildiren Bayraktar, Haziran ayında hizmetlerin payı 0,6 puan
azalarak yüzde 48,2’ye, sanayinin payı
0,2 puan azalarak yüzde 18,6’ya inerken,
inşaatın payı 0,3 puan artarak yüzde 7,5’e
ulaştığını belirtti. Tarımın istihdam rakamını 6 milyon 555 bine taşıyarak, işsizliğin
2 milyon 226 bin kişiye inmesini sağladığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Eğer tarım Ocak’ta olduğu gibi 5 milyon
416 bin istihdam sağlasaydı, işsiz sayısı
2 milyon 226 bin değil, 3 milyon 365 bin
kişi olurdu. İşsizliğin yüzde 8’e inmesinde tarımın etkisi tartışılamaz. Nitekim ta-
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
TARIM YİNE ÜZERİNE DÜŞENİ
FAZLASIYLA YAPTI
Tarım sektörü Haziran ayında istihdam artışının üçte ikisini tek başına sağladı
rımı dışarıda tutarsak Haziran ayı işsizlik
rakamı yüzde 10,2 olur. Tarımın işsizliği
düşürmesinden gurur duyuyoruz. Bu Türk
çiftçisinin başarısıdır.”
Tarım, Haziran ayında sanayiden
1,8 milyon fazla istihdam sağladı
Son 1 yıllık dönemde mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki
payının yüzde 23,1 ile yüzde 26,9 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları
kaydetti: “Mart ayında, Ocak ayına göre
0,5 puan artışla yüzde 23,6’ya çıkan istihdamda tarımın payı, Nisan ayında 0,8
puan artışla yüzde 24,4’e, Mayıs ayında
ise 0,8 artışla yüzde 25,2’ye, Haziran
ayında 0,4 puan artışla yüzde 25,6’ya
çıktı. Bu rakam geçen yıl Haziran ayında
yüzde 26,5 düzeyindeydi. Tarımdaki istihdam, son 1 yıllık dönemde (2011 Haziran
ayına göre) sadece 45 bin kişi azaldı. Haziran ayı rakamlarına göre 6 milyon 555
bin istihdam yaratan, sanayi ve inşaatın
toplamına yakın istihdam sağlayan tarım,
bu ülke için elzem. Tarım, son 1 yıllık dönemde, her ay sanayiden çok daha fazla
istihdam sağladı. Geçen yıl tarım, sanayiden Haziran ayında 1 milyon 903 bin,
Temmuz ayında 1 milyon 995 bin, Ağustos ayında 2 milyon 22 bin, Eylül ayında 1
milyon 768 bin, Ekim ayında 1 milyon 635
bin, Kasım ayında 1 milyon 289 bin daha
fazla istihdam yarattı. Kış aylarında bile
tarım, sanayiden yüz binlerce kişi daha
fazla istihdam sağladı. 2011 Aralık ayında
899 bin, 2012 Ocak ayında 732 bin, Şubat ayında 743 bin, Mart ayında ise 893
bin, Nisan ayında 1 milyon 219 bin, Mayıs
ayında 1 milyon 603 bin kişi daha fazla
istihdam yarattı. En son Haziran ayında
da tarım, sanayiden 1 milyon 795 bin kişi
daha fazla istihdam sağladı.”
Şemsi Bayraktar, toplam istihdamda
Haziran ayında Mayıs ayına göre 295 bin
istihdam artışı yaşandığını ve istihdamın
25 milyon 282 bin kişiden 25 milyon 577
bin kişiye yükseldiğini bildirerek, “Haziran
ayında toplam istihdamda görülen 295
bin kişilik artışın üçte ikisi (yüzde 65,1’i)
olan 192 bin kişisini tarım karşıladı. Tarımda 192 bin kişilik istihdam artışına karşın,
diğer tüm sektörlerdeki istihdam artışı
103 bin kişidir” dedi.
Çiftçimize ayak bağı
olan sorunlar çözülmeli
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, tarımın düzenli olarak yüksek istihdam yara-
tarak ekonomik istikrara büyük katkı sağladığını bildirdi.
Dünyadaki krize rağmen tarımın bu
yıl ihracatta da 20 milyar dolara ulaşmasının beklendiğini belirten Bayraktar,
şunları kaydetti: “Sektör, bu sene tabii
afetlerle uğraştı. Girdi maliyetleri zaten
sektörü zorluyor. Yine de en son açıklanan rakamlara göre Ocak-Haziran 2012
döneminde ekonomik büyüme yüzde 3,1
olurken, tarımdaki büyüme yüzde 4,2’ye
ulaştı. Türk tarımı 55 üründe dünyada ilk
10’a girebiliyor. Fındık, kayısı, incir, kiraz,
vişne, ayva ve haşhaş tohumu üretiminde
birincisi, karpuz, kavun, çilek, pırasa, bal
ve fiğde dünya ikincisi, mercimek, elma,
salatalık, yeşil biber, yeşil fasulye, kestane, antepfıstığında, koyun sütünde ise
dünya üçüncü olabiliyor. Birincilik sayısında Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü
sırayı alabiliyor. Tarımda birincilik sayısıyla bir dünya devi olan ABD’nin önünde
tutunabiliyor. Bütün bunlar olağanüstü bir
gayretle çalışan, üreten, istihdam eden,
ihraç eden Türk çiftçisinin başarısıdır.
Çiftçimize ayak bağı olan sorunlar derhal
çözülmeli, her türlü destek verilmelidir.
Çünkü çiftçimiz yaptıklarıyla bunu hak etmiştir.”
TZOB MEDYADA
TÜRKİYE BİRİNCİSİ
yapılan hesaplama, medyada Eylül ayının
liderinin TZOB olduğunu gösteriyor.
Yazılı basında Eylül ayında
TZOB kaynaklı 2 bin 171,
Ocak-Eylül döneminde 18 bin
384 haber yer buldu.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği medyada
yer almada Türkiye birincisi oldu.
TZOB, meslek kuruluşları, birlik, konfederasyon, odalar ve dernekler arasında,
hem Eylül ayında hem de Ocak-Eylül
döneminde, yazılı basında yer alan tarım
ve genel ekonomi haber sayısında birinci
sırayı aldı.
Medya takip ajansı İnterpress’in
ekonomiye yön veren kurum ve
kuruluşlarla ilgili haber izleme verilerinden
Yazılı basında Eylül ayında TZOB
kaynaklı 2 bin 171 haber yer buldu. Eylül
ayında TOBB kaynaklı 1866, TÜSİAD-STK
kaynaklı 956, Kamu-Sen kaynaklı 787,
KESK kaynaklı 724, MÜSİAD kaynaklı
698, Türk-İş kaynaklı 697, DİSK kaynaklı
626, TESK kaynaklı 561, Hak-İş kaynaklı
264, TİSK kaynaklı 223 haber yer buldu.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği kaynaklı
haberlerin yer bulduğu yazılı basın
kuruluşlarının Eylül ayı toplam tirajı 59
milyon 796 bin 888 oldu. TZOB, tiraj
açısında Eylül ayında, TOBB ve TÜSİADSTK’nın ardından üçüncü sırada yer aldı.
Eylül ayında internet medyasında
TZOB kaynaklı 2 bin 132 haber yayımlandı.
Ocak-Eylül
TZOB, yazılı basında yer alan haber
sayısında, Ocak-Eylül 2012 dönemine
bakıldığında 18 bin 384 haberle birinci
sırayı çıktı.
Bu dönemde yazılı basında TOBB
kaynaklı 18 bin 99, KESK kaynaklı 10
bin 32, TÜSİAD-STK kaynaklı 8 bin 144,
Kamu-Sen kaynaklı 7 bin 956, MÜSİAD
kaynaklı 7 bin 702, Türk-İş kaynaklı 7
bin 44, DİSK kaynaklı 6 bin 266, TESK
kaynaklı 5 bin 682, Hak-İş kaynaklı 2 bin
536, TİSK kaynaklı 1328 yer buldu.
TZOB kaynaklı haberlerin yer aldığı
yazılı basın kuruluşlarının toplam tirajı,
Ocak-Eylül 2012 dönemi için 493 milyon
722 bin 285’i buldu.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
11
TARIMDA
VERİMLİLİĞİN MOTORU:
TEKNOLOJİ
Bayraktar: “Türk çiftçisi, kendisine sağlanan
teknoloji desteğinin hakkını verdi.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda teknolojik gelişmelerden yararlanmanın ve
bu konudaki desteklemelerin önemine
işaret ederek, “Türk çiftçisi teknoloji kullanımında kendisine sağlanan desteğin
hakkını verdi; Türk tarımında son yıllarda
yüzde 16 oranında verimlilik artışı sağlandı” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, mekanizasyonun verimlilikte en önemli etken
olduğunun altını çizerek, mekanizasyonun, üretime yön veren teknolojilerin kullanılmasını ve tarımsal üretimin teknik olarak uygun şekilde yapılmasını sağladığını;
bunun da ürün kalitesinin ve verimin artırılması anlamına geldiğini belirtti. Doğru
şekilde kullanıldığında, mekanizasyonun
üretim maliyet unsurlarını azalttığına da
işaret eden Bayraktar, buna damla sulama yöntemini örnek verdi; bu yöntemle
yüzde 90’lar gibi randımana ulaşılabildiğini, bunun da hem su kullanım miktarını,
hem de suyun girdi olarak maliyet masrafını düşürdüğünü vurguladı.
2000-2009 yıllarını kapsayan çalışmalara göre tarım sektöründe verimliliğin
yüzde 16 oranında arttığının saptandığını
bildiren Bayraktar, bu artışı belirleyen en
önemli faktörün de teknoloji kullanımı olduğunda birleşildiğini ifade etti.
“Bu artış, çiftçilerimize teknoloji
kullanımında
maddi destek ve eğitim
verildiğinde, üretime, ülke
ekonomisine ne kadar büyük katkı
yapacağının somut bir
göstergesidir.”
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tarımda
teknoloji,
tarımsal
mekanizasyon ve tarımsal üretimin
diğer boyutu olarak biyolojik teknolojiyi
kapsamaktadır. Sayı ve nitelik yönünden
artan tarım makine ve ekipmanlarının
kullanımında sağlanan önemli artışlar,
tarım sektöründe teknoloji kullanımının,
dolayısıyla verimliliğin artışına işarettir.
Nitekim 2004-2010 yılları arasında tarım
sektöründe toplam tarım alet ve makine
sayısı yüzde 11 oranında artmıştır.
Eskimiş mekanik teknolojiler terk edilirken
verimliliği artıran önemli mekanizasyon
gelişmeleri olmuştur. Örneğin, damla
sulama tesisi sayısı, 2004-2011 yılları
arasında her yıl yükselerek, yüzde 86
oranında artış göstermiştir. Meyve hasat
makinesi sayısı bu sürede yüzde 1375,
mısır silajı hasat makinesi yüzde 150,
motorlu tırpan yüzde 504, pamuk toplama
makinesi yüzde 1204, ürün kurutma
makinesi yüzde 89, ürün sınıflandırma
makinesi yüzde 123 ve biçer döver sayısı
yüzde 24 oranında artmıştır.”
Tarım alet ve makineleri sektöründeki
gelişmelerin tarımı, tarımdaki gelişmenin
de bu sektörü desteklediğini ve birbirinin
sürükleyicisi
durumunda
olduğunu
anlatan Bayraktar, “Ülkemizin tarım
potansiyeli, istihdam açısından esnek bir
yapıya sahiptir ve hala teknolojiye açtır.
Mekanik teknolojinin gelişmesi insan
emeği boyutunda sektör yapısına zarar
vermemektedir”
değerlendirmesinde
bulundu.
Tarım alet ve makineleri sektörünün
de olmazsa olmazı: Tarım
Ekonomi Bakanlığı verilerine göre,
Türkiye’de tarım alet ve makineleri sektöründe yaklaşık 130 farklı alet ve makine üretimi yapıldığının bilgisini de veren
TZOB Genel Başkanı, “Türkiye tarım alet
ve makineleri sektörü, tarım alet ve makineleri sanayisi ve traktör sanayisi olmak
üzere iki ana kategoriye ayrılmaktadır.
Yaklaşık 1000 tarım alet ve makineleri üreticisi ve ithalatçısı bulunmaktadır.
Traktör sektöründe ise 22 firma faaliyet
göstermektedir. Sektör yaklaşık 20 bin
kişiye doğrudan istihdam sağlamaktadır. Ülkemize birçok açıdan katma değer
sunan, yaptığı ihracatla bütçe açığının
kapatılmasına katkı sağlayan tarım; tarım
alet ve makineleri sektörünü de ayakta tutan, bu sektörün de olmazsa olmazı sektördür” dedi.
Tarım alanında kullanılan bazı makine
ve ekipmanların halen ithal edilmek durumunda olunduğuna da işaret eden Bayraktar, tarım sektörü istenilen verimliliğe
ulaştığında, ithalatı yapılan ileri teknoloji
ürünü bu makinelerin de Türkiye’de üretiminin sağlanabileceğini; bunun mümkün
gördüklerini bildirdi.
Biyolojik teknoloji; tohum ve gübre
Tarımsal teknolojinin ikinci boyutu olan
biyolojik teknolojide de önemli gelişmeler
yaşandığını belirten Bayraktar, şunları
kaydetti: “Tohumculuk sektörünün ithalata
açılması, özel ve devlet sektörünün yeni
yatırımlara başlanmasının yanında Yeni
Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının
Korunmasına İlişkin Kanun 2004 yılında
verilerek, Tohumculuk Kanunu 2006
yılında çıkarılarak, tohumculukta yeni bir
dönem başlatılmıştır. Tohumculuk Kanunu
ile sektör örgütlenmeye, güçlenmeye
başlamıştır.
Ar-Ge
çalışmalarının
ve ıslahçıların da desteklenmesiyle
tohumculuk teknolojisi belli bir noktaya
gelmiştir.
Uygun teknolojiyle üretilen tohumlar,
sadece verimi artırmaz; üretimde kullanılan tüm girdilerin verimlilik düzeylerini
de doğrudan etkiler. Bu yüzden değerleri
yüksektir. Klasik ıslah metotlarının yanı
sıra hibrit teknolojisi ile tohumculukta
gelişim sağlanmıştır. Bu gelişime paralel
olarak tohumların temizlenmesi, zararlılara, hastalıklara ve yabancı otlara karşı
ilaç uygulaması, standart hale getirilmesi, kaplanması gibi uygulamalar, tohuma
sağlık kazandıran, kalitesini ve performansını artıran uygulamalardır.
İyi bir çeşit, ancak verim yanında tohumlukta istenen diğer fiziki biyolojik
şartları taşıyorsa iyi bir tohumluk olabilir.
Tohum teknolojisi, iyi bir çeşide tohumluk
vasfı kazandıran teknolojidir. Sertifikalı
tohumlar tohum teknolojisinin getirdiği
birçok avantajlarla çiftçiye sunulmaktadır.
İyi bir tohumluğun, üretimi en az yüzde
20 oranında tek başına artırdığı bilimsel
bir gerçektir. Veriler ticarete konu olan
toplam tohumluk arzının yüzde 20'sinin
ithalat yoluyla karşılandığını ortaya koyuyor. Tohumluk üretiminde özel sektörün
payı gittikçe artmaktadır. 2009 yılında
özel sektörün tohumluk üretimindeki payı
yüzde 65 olmuştur. Hibrit ayçiçeği, hibrit mısır, patates, soya, pamuk ve sebze
tohumluğunun neredeyse tamamını özel
sektörümüz üretmektedir.”
Verimi artıran bir diğer unsur: Gübre
Toprağın verimini artıran teknolojilerden bir diğerinin gübre teknolojisi olduğunu belirten Bayraktar, “Gübrelerin
toprağın ihtiyacına göre verilmesi, aşırı
kullanımların önlenmesi verimliliği artırmaktadır. Bundan dolayı Türkiye'de bu ihtiyacı ortaya koyacak teknolojiyi kullanan
toprak analiz laboratuvarlarının sayısı gün
geçtikçe çoğalmaktadır. Bu laboratuvarlar gezici olarak da çiftçinin ayağına gitmektedir” dedi.
Toprağı analiz edip tavsiyelerde bulunan bu laboratuvarların son yıllarda gübre uygulamalarında masrafları azaltıcı ve
çevreyi koruyucu yönde büyük faydalar
sağladığını belirten Bayraktar, eğitim ve
yayım çalışmalarıyla bu konuda tavsiyelere uyan çiftçi sayısının artırılmasının hem
ekonomi hem de çevre açısından çok
büyük öneme sahip bulunduğunu ifade
etti. Bayraktar, Ağustos 2012 ayı itibarıyla
üniversiteler, Araştırma Enstitüleri, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı il müdürlükleri, il özel idareleri, ticaret borsaları ve
özel olmak üzere 229; Türkiye Ziraat
Odaları bünyesinde ise 84 toprak
analizi laboratuvarının çiftçilerin
hizmetinde olduğunu belirtti.
Bayraktar, verimlilik açısından zirai
mücadelenin de önemine vurgu yaparak,
“Zirai mücadele ayağı eksik bir üretimde
yüzde 30-35 oranında ürün kaybı kaçınılmazdır. Bu açıdan, son yıllarda zirai
mücadelede uygulanan ve yeni teknolojileri de içeren yöntemler, doğal dengeyi
koruması yanında verime de büyük katkı
sağlamıştır” dedi.
Tarımsal desteklerle teknolojik
bağ kuruldu
Son yıllarda kırsal kalkınma projeleri
de dahil olmak üzere tarımda verimliliği sağlayan teknolojilere Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından önemli
destekler verildiğini kaydeden Bayraktar,
şöyle devam etti: “Tarım alet ve makinelerine yüzde 50 oranında hibe desteği verildi. Bakanlık araştırma kurumları,
TÜBİTAK’tan da kaynak sağlayarak hem
devlet kuruşlarının hem de özel sektörün
tohum teknolojisini geliştirmelerine destek sağladı. Teknoloji ürünleri olan sertifikalı tohumluk, fide, fidan ve tohumluk üretene ve kullanıcıya birim başına destekler
uygulandı.
Hayvancılıkta suni tohumlama teknolojilerine; zirai mücadelede biyolojik ve
biyoteknolojiye verilen destekler, bu teknolojilerin verimliliğe katkıda bulunmasını
sağladı. Toprak analizi yaptıran çiftçilere
destek verildi.
Teknoloji kullanımıyla ilgili bu destekler de meyvelerini verdi; Türk tarımı son
yıllarda yüzde 16 oranında verimlilik artışı sağladı. Bakanlığımızın desteklerinin,
teknolojik gelişmelerle bağlantılı olarak
ve artırılarak devam ettirilmesi, tarımsal
verimliliği ve sektörün sürdürülebilirliğini
sağlayacak; üretim masraflarını azaltarak
çiftçilerin gelirlerini artırmasına ve
ülke ekonomisine daha
büyük katkılar yapmasına yardımcı
olacaktır.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
12
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
ÇİFTÇİ PATATESTE İHRACAT
2011 PRİM
DESTEĞİNİ BEKLİYOR
BUĞDAY VE MISIRDA
Bayraktar: "Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
nezdinde girişimlerimiz devam ediyor. Konunun bir an önce çözülmesi en
büyük dileğimizdir."
mal ettiği patatesi 15 kuruşa dahi alıcı
bulamadığından pazarlayamamaktadır.
Özellikle girdi fiyatlarında yaşanan artışlar
nedeniyle maliyetler yükselmekte, bu
nedenle diğer ülkelerle rekabet etmekte
zorlanan üreticilerimiz ürün ihracatında
da sıkıntı yaşamaktadırlar.”
Gelir ve rekabet için ihracat iadeleri
son derece önemli
Bayraktar, hem iç piyasada fiyat
istikrarının sağlanarak üreticinin hak ettiği
geliri elde edebilmesi, hem de diğer ülkelerle rekabet edilebilmesi açısından ihracat
iadelerinin son derece önemli olduğunun
altını da çizerek, “Bu nedenlerle üreticilerimizin ellerindeki patatesi daha kolay
pazarlayabilmelerini teminen taze patates için ihracat desteği verilmesi
sağlanmalıdır” dedi.
TZOB Genel Başkanı
Bayraktar:
“Turunçgillerde çiftçimize
verilen ihracat
desteğini patateste de
bekliyoruz.”
Şemsi Bayraktar, mektubunun son bölümünde,
patates üretiminin ancak
yüzde 2’sinin ihraç edildiği
dikkate alındığında, verilecek
ihracat
iadelerinin
ihracatın artırılmasına da katkı
sağlayacağını belirtti; ihracat
hareketliliğinin iç piyasayı da
harekete geçireceğine dikkat çekti.
3,7 milyar dolarlık patates
ithalatının 4’de 1’ini Türkiye’nin
yakın çevresi yapıyor
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin patateste ihracat; buğday ve mısırda ise bazı
illerde ödenmeyen 2011 prim desteğini
beklediğini bildirerek, “Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı
nezdinde girişimlerimiz devam ediyor.
Konunun bir an önce çözülmesi en büyük
dileğimizdir” dedi.
Bir mektup yazarak pek çok sorunun yanı sıra pazarlamada da sıkıntı
yaşanan patates için ihracat desteği
isteyen Bayraktar, “Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan’dan turunçgillerde çiftçimize
verdiği ihracat desteğini, patateste de
bekliyoruz” talebinde bulundu.
Bayraktar, Ekonomi Bakanı Zafer
Çağlayan’a gönderdiği mektupta, önemli
patates üretim merkezleri olan Nevşehir,
Niğde ve Kayseri’de kışlık patates
hasadına başlandığını belirtti. Mektubunda, bugün gelinen noktada, başta fiyat
ve pazar sorunları olmak üzere, tohumda
dışa bağımlılık, ürün-sanayi entegrasyonunun yeterince gelişmemesi, yetiştirme
sorunları, hastalık ve zararlılar, depolama
gibi pek çok sorunla karşı karşıya kalan
patates üreticisinin şimdi de ellerindeki
ürünü pazarlayamadığı için sektörün
tıkanma noktasına geldiğini vurgulayan
Bayraktar, şöyle devam etti:
“Üreticimizin bu noktaya gelmesindeki sürece baktığımızda, 2011/2012
üretim ve pazarlama sezonu oldukça zorlu geçmiştir. Önce 2011 Kasım ayında İç
ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaşanan
don afeti nedeniyle patates üreticilerimiz büyük zarar görmüştür. Dondan
zarar gören üreticilerimize dekar başına
200 lira destekleme ödemesi yapılması
kararlaştırılmıştır. Alınan karar,
üreticilerimizin kaybının bir nebze olsun telafi edilebilmesi bakımından oldukça
sevindirici olmakla birilikte, bu sefer de
üreticinin ürünü elinde kalmış, ürününü
pazarlayamamıştır.
Nevşehir ilimizde, yazlık çeşitlerin
henüz piyasaya çıkmadığı, ürün arzının
daraldığı bir dönem olan Nisan ayında 1
kilogram patatesin üretici fiyatı 25 kuruşa
kadar gerilemiştir. Mayıs ayında ise fiyatlar 5 kuruşa kadar düşmüştür. Mayıs
ayının sonuna gelindiğinde üreticinin
2011 ürünü alıcı bulamadığı için depolarda kalmıştır.
Patates stoklarının bitmesi gereken
ve depolarda hala patates bulunduğu
bir dönemde yazlık çeşitlerin hasadı
başlamıştır. Hem yeni, hem de eski
ürünün aynı anda piyasada olması üretici
açısından piyasayı olumsuz etkileyerek
yazlık olarak adlandırılan erkenci çeşitlerin
de fiyatının düşmesine yol açmıştır. Piyasada yaşanan bu tıkanıklık kışlık patatese de yansımıştır. Nitekim, yoğun
olarak hasadın yapıldığı bu dönemde
üreticimiz kilogramını 30-35 kuruşa
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü (FAO) verilerine göre,
2008
yılında dünya ülkelerinin 3 milyar 712
milyon dolarlık patates ithal ettiğini,
ithalatta, Belçika’nın 286,1, İspanya’nın
272,3, Hollanda’nın 252,1, Almanya’nın
251,5, İngiltere’nin 233,8, Rusya’nın
224, İtalya’nın 209,7, ABD’nin 168,8,
Fransa’nın 160,4 milyon dolarla önlerde
yer aldığını bildiren Bayraktar, şunları
kaydetti: “Türkiye, 13,3 milyon dolar ithalat, 8,7 milyon dolar ihracatla çok gerilerde kalıyor. Oysa, Türkiye’nin komşuları,
yakın çevresi sayılan Ortadoğu, Kuzey
Afrika, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya ülkeleri ve Rusya önemli miktarda patates
ithal ediyorlar. Rusya 224, Cezayir 100,1,
Yunanistan 84,2, Mısır 67,3, Birleşik Arap
Emirlikleri 52,6, Lübnan 49,7, İsrail 34,
Suudi Arabistan 33, Fas 30,5, Umman
12, Ürdün 19,2, Romanya 19,1, Irak 18,4,
Tacikistan 17,1, Tunus 16,1, Kazakistan
11,9, Libya 9, Kıbrıs Rum Kesimi 7,6,
Kuveyt 7, İran 6,3, Gürcistan 6, Katar 6,
Ukrayna 5,7, Bulgaristan 5,7, Sırbistan
5,3 Arnavutluk 5,2, Suriye 5, Moldova 4,8,
Ermenistan 4,6, Azerbaycan 3,7, Makedonya 2,4, Özbekistan 2,1 milyon dolarlık
patates satın alıyorlar. Bu ülkelerin toplam
patates ithalatı 875,6 milyon doları buluyor. Türkiye, bu piyasadan yüzde 10 pay
alsa, patates ihracatını 10 katına çıkarır ki
bu da yapılamayacak bir şey değil.”
Patates ihracatında aslan payı
Hollanda ve Fransa’nın
Dünya
ülkeleri
içinde
patates
ihracatında aslan payının Hollanda ve
Fransa’ya ait olduğunu, Konya kadar bir
toprağa sahip olan Hollanda’nın 676,9
milyon dolarlık patates ihracatıyla dün-
ya birincisi konumunda bulunduğunu
ve Türkiye’nin 77 katından fazla ihracat
yaptığı belirten Bayraktar, şöyle devam
etti:
“Türkiye, 2008 rakamlarına göre,
8,7 milyon dolar ihracat yaparken,
Hollanda’nın ihracatı 676,9 milyon doları
buluyor. Bu ülkeyi 545,7 milyon dolarla
Fransa, 266,3 milyon dolarla Almanya,
206,9 milyon dolarla Kanada, 176,1 milyon dolarla Mısır, 162,1 milyon dolarla ABD, 155,9 milyon dolarla Belçika,
144,8 milyon dolarla İngiltere, 133,8 milyon dolarla İspanya, 121,1 milyon dolarla
İtalya izliyor. Dünyada en fazla patatesi
2010 rakamlarına göre 74,8 milyon tonla
Çin, 36,6 milyon tonla Hindistan, 21,1
milyon tonla Rusya, 18,7 milyon tonla
Ukrayna, 18 milyon tonla ABD üretiyor.
Türkiye 4,5 milyon tonla 13’üncü sırada
yer alıyor. Yalnız, Çin, Hindistan, Rusya,
Ukrayna, ABD gibi ülkeler aynı zamanda
büyük tüketiciler. Bu ülkelerin önemli miktarda ihracat yapması mümkün görülmüyor. Bundan dolayı Türkiye, ihracatını
ciddi miktarda artırabilecek patates üretimi yapabiliyor. İç tüketimin artırılmasının
yanı sıra, büyük miktarlarda ihracat potansiyelimiz de var. Tek yapmamız gereken, ihracatımızı süratle artırmak. Patateste ihracatın 10 katına, 20 katına çıkması
hayal değil. Rahatlıkla yapılabilir. Çünkü,
bölgemiz 3,7 milyar dolarlık patates
ithalatının dörtte birine yakınını yapan ülkelerden oluşuyor.”
Üreticilerimiz buğday ve mısırda
prim desteklerini bekliyor
Öte yandan, TZOB Genel Başkanı
Bayraktar, hububat prim destekleriyle ilgili yaptığı açıklamada da hububatta 2011 yılına ait prim desteklerinin
bazı illerde henüz ödenmediğini belirtti.
Üreticilerin bu yönde, Ziraat Odaları ve
TZOB’a yoğun başvuruları bulunduğunu
bildiren Bayraktar, “Çiftçilerimizden, bu
konuda mağdur olduklarına dair yoğun
şikayetler gelmektedir. Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığımız bu konuda Maliye Bakanlığı’ndan ödenek beklendiğini,
ödenek aktarıldığı anda çiftçilerin
hesaplarına
yatırılacağını
tarafımıza
iletmiştir. Bazı illerdeki çiftçilerimizin primlerinin ödenip bazı illerimizde ödeme
yapılmamasının hakkaniyetli bir tutum
olmadığı açıktır. Bundan dolayı, çiftçilerimizin bu mağduriyetinin giderilmesi konusunda gerekli çalışmaların yapılarak,
konunun bir an önce çözümlenmesi en
büyük dileğimizdir” dedi.
“Hem iç piyasada fiyat
istikrarının sağlanarak
üreticinin hak ettiği geliri elde
edebilmesi, hem de
diğer ülkelerle rekabet
edilebilmesi açısından
ihracat iadeleri son derece
önemlidir.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
13
DÜNYA TARIM NÜFUSU
Bayraktar, yaptığı açıklamada, dünyada hala çok büyük bir nüfusun tarımla
geçindiğini, 1999-2001 ortalaması ile
2010 arasında 52 milyon 542 bin arttığını
fakat dünya nüfusu içindeki oranının
yüzde 42,1’den yüzde 38’e gerilediğini
vurguladı. Tarım nüfusunun bazı ülkelerde hala yüzde 90’ların üzerinde
seyrettiğini bildiren Bayraktar, bu ülkelerin hemen hemen tamamının Afrika ve
Güney Asya’da bulunduğunu kaydetti.
Dünyada tarım nüfusu yüzde 2 arttı,
Türkiye’de yüzde 15,4 azaldı
Türkiye’de tarım nüfusunun 19992001 ortalaması ile 2010 arasında 2,7
milyon kişi azalarak 15 milyonun altına
inmesine karşın hala nüfusun yüzde
19,8’inin tarımda bulunduğunu belirten
Bayraktar, şu bilgileri verdi: “1999-2001
ortalaması olarak Türkiye’de tarım nüfusu 17 milyon 728 bindi. Nüfusun yüzde
26,7’si tarımdaydı. Bu rakam, 2010 yılında
2 milyon 734 bin azalarak 14 milyon 994
bine indi. Tarımdaki nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 20’nin altına, yüzde
19,8’e indi. Dünyada tarım nüfusu bu
dönemde yüzde 2 artarken, Türkiye’de
yüzde 15,4 azaldı. Bunun sonucu olarak
dünyada tarımda yaşayan nüfusun yüzde
0,69’u Türkiye’de yaşarken, bu oran
2010 yılında yüzde 0,57’ye yükseldi. Türk
tarımı geliştikçe, makineleştikçe, yapısal
sorunları çözüldükçe tarımdaki nüfus
azalacak ve zamanla yüzde 5’in, hatta
bazı ülkelerdeki gibi yüzde 2’lerin altına inecek. Tarımda açığa çıkan nüfusa süratle
diğer sektörlerde iş olanakları yaratılmalı.
Başta gıda olmak üzere sanayi ve hizmet
sektörleri kırsala yatırım yaparsa, insanlar
yerlerinden yurtlarından olmadan, tarım
dışı alanlarda geçimini sağlayabilir, ülke
milli gelirine de katkıda bulanabilirler. Aksi
takdirde, Türkiye dev altyapı ve istihdam
sorunlarıyla Türkiye cebelleşmek zorunda
kalacak.”
Grafik: Ebru Ünlü
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, dünyada 2,6 milyarı aşkın insanın
geçimini tarımdan sağladığını bildirerek,
“Çin’de 828, Hindistan’da 587 milyon kişi
tarımda bulunuyor. Tarımdaki 3 kişiden
biri Çinli, 5 kişiden biri Hindistanlı. Dünyadaki tarım nüfusunun yarıdan fazlası,
yüzde 54’ü bu iki ülkede” dedi.
Tarım nüfusu 134 bin olan Belçika'da
tarım ihracatı 41,1 milyar dolar
Tarımdaki
nüfusun
azalmasının
tarımın geri kalması olarak algılanmaması
gerektiğini, gelişmiş ülkelerin tarımdaki
nüfuslarını yüzde 1-2’ler düzeyine kadar
düşürdüğünü bildiren Bayraktar, şöyle
devam etti: “Bugün dünyanın en büyük
tarım ülkesi ABD’nin tarımda 5 milyon 270
bin nüfusu var ama yüksek verimlilik nedeniyle 1 milyar 415,5 milyon tarım nüfusu
olan Çin ve Hindistan’ın toplamından fazla tarım ihracatı yapıyor. 2008 verilerine
göre, Çin’in tarım ürünleri ihracatı 35,9,
Hindistan’ınki 17,3 milyar dolar. Buna
karşın ABD’nin tarım ürünleri ihracatı
118,3 milyar dolar. Tarım nüfusu sadece
409 bin olan Hollanda, 2008 rakamlarına
göre, Çin ve Hindistan’ın toplamından 26
milyar dolar fazla olarak 79 milyar doları
aşkın ihracat yapabiliyor. Almanya, 1
milyon 291 binlik tarım nüfusuna karşın,
70,8 milyar dolar tarım ihracatına, Fransa,
1 milyon 268 bin tarım nüfusuna rağmen,
68 milyar dolar tarım ihracatına sahip
durumda. Dünyanın ikinci büyük alanına
sahip ve Türkiye’nin 13 katına yakın bir
alana yayılan Kanada’nın tarım nüfusu
sadece 629 bin ama tarım ihracatı 37 milyar dolar. İtalya’nın tarım nüfusu 1 milyon
954 bin, tarım ihracatı 37,1 milyar dolar,
İspanya’nın tarım nüfusu 2 milyon 5 bin,
tarım ihracatı 36,5 milyar dolar düzeyinde.
İngiltere’nin tarım nüfusu 915 binle 1 milyonun altında, nüfusunun yüzde 1,5’i
düzeyinde ama tarım ihracatı 25 milyar doları buluyor. Kıta boyutlarındaki
Avustralya’nın tarım nüfusu sadece 839
bin ama tarım ihracatı 24,1 milyar dolar
düzeyinde. Sadece 134 bin tarım nüfusu
olan Belçika’nın tarım ihracatı 41,1 milyar doları buluyor. Tarım nüfusu 3,1 milyon olan Arjantin 35,7 milyar dolar, tarım
nüfusu 21,1 milyon olan Brezilya 55,4
milyar dolar tarım ihracatı yapıyor. Buna
karşın 78,8 milyon insanın tarımdan geçimini sağladığı Pakistan’ın 2008 yılı tarım
ihracatı sadece 2,6 milyar dolar.”
Tarımda Türkiye 2023’te rahatlıkla
50 milyar dolar ihracata ulaşabilir
Türkiye’nin 2008 yılı ihracatının 10 milyar 564 milyon dolar olarak göründüğünü
ama bu rakamın Türkiye İhracatçılar
Meclisi (TİM) verilerine göre, son 12 aylık
dönemde 19 milyar dolara yaklaştığını
belirten Bayraktar, yapısal sorunların
çözülmesi halinde tarımın Türkiye için
büyük bir potansiyel barındırdığına dikkat
çekti. Bayraktar, tarımda Türkiye’nin 2023
yılında rahatlıkla 150 milyar dolar hasıla ve
50 milyar dolar ihracata ulaşabileceğini
vurguladı.
TABİİ AFET BORÇLARININ
ERTELENMESİNDE
SÜRE BİTİMİ
içinde dolacak olan gerçek veya tüzel kişi
üreticiler ise vadesinden, taksit vadesinden, hesap devresinden itibaren 1 ay
içinde Ziraat Bankası veya Tarım Kredi
Kooperatiflerine müracaat etmeleri gerekiyor.”
Bayraktar, yaptığı açıklamada, 28
Ağustos 2012 tarihli Resmi Gazete’de
yayımlanan Bakanlar Kurulu kararının,
1 Ocak 2012 tarihinden itibaren, 60 ilde
sel-su baskını, fırtına, aşırı yağış, aşırı
kar yağışı, dolu, don, kuraklık, yıldırım
düşmesi ve hortum afetlerine maruz kalan ve ekilişleri, ürünleri, hayvan varlıkları,
tesisleri, seraları en az yüzde 30 oranında
zarar gören çiftçinin, Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan
borçlarının 28 Ağustos 2012 itibarıyla 1 yıl
süreyle ertelenmesini içerdiğini hatırlattı.
Müracaat Ziraat Bankası ve Tarım
Kredi Kooperatifleri’ne yapılacak
Hemen hemen ülke genelini kapsayan
afetlerin ardından, TZOB’un çabalarıyla,
afetlere maruz kalan ve bu afetler nedeniyle en az yüzde 30 oranında zarar
gören çiftçi kayıt sistemine kayıtlı gerçek
ve tüzel kişi üreticilerin Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan düşük
faizli kredi borçlarının ertelendiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Söz
konusu kararnameyle; 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren ekilişleri, ürünleri, hayvan
varlıkları, tesisleri ve seraları en az yüzde
30 oranında zarar gören ve bu durumları
İl veya İlçe Hasar Tespit Komisyonlarınca
belirlenen gerçek veya tüzel kişi üreticilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden kullandırılan ve kararın yayım
tarihi itibarıyla vadesi, taksit vadesi ve hesap devresi henüz gelmemiş olmakla birlikte vadesi 1 yıl içinde dolacak olan veya
vadesinden itibaren 90 günlük süre içinde
olan tarımsal kredi borçları, vadesinde/
taksit vadesinde/hesap devresinde ilgili
mevzuatına göre faiz tahakkuk edilmek
suretiyle 1 yıl süreyle ertelendi.
28 Ağustos 2012 itibarıyla borçları
vadesinden itibaren 90 günlük süre
içinde olan veya tasfiye olunacak alacaklar hesaplarına aktarılmış bulunan
gerçek ve tüzel kişi üreticiler, 28 Ağustos
2012’den itibaren 1 ay içinde, kredi
borçlarının vadesi, taksit vadesi, hesap
devresi henüz gelmemiş olmakla birlikte
28 Ağustos 2012’den itibaren 1 yıllık süre
Söz konusu afetlerden zarar gören
ve çok güç durumda kalan çiftçilerin
yüzde 5 faiz tahakkuk ettirilmek suretiyle de olsa borçlarının ertelenmesinin
olumlu olduğunu vurgulayan Bayraktar,
şöyle devam etti: “Ancak kararnamenin
sadece düşük faizli kredileri kapsaması
ve 60 il sınırlaması uygulamaları
değiştirilmezse pek çok üreticimiz borç
ertelemesinden
yararlanamayacaktır.
Tabii afetler nedeniyle yapılacak borç
ertelemesi kapsamındaki il sayısının
60’dan 81’e çıkarılmasıyla ilgili Hazine
Müsteşarlığı’nca yapılan çalışmanın bir
an önce tamamlanarak uygulamaya
girmesi gerekir. Beklenti içinde olan ve
ödeme sıkıntısı yaşayan üreticilerimiz ne
yapacaklarını bilememektedir. Düşük faizli kredi dışında da kredi kullanan üreticilerimizin de borçlarının ertelenmesi,
büyük önem arz etmektedir. Yeni üretim
döneminde yıllık gelirinin önemli bir
bölümünü kaybetmiş ve ödeme güçlüğü
içine düşmüş üreticilerimiz, başta girdi
kullanımı olmak üzere krediye ihtiyaç
duymaktadır. Ayrıca, üreticinin yeni
üretim döneminde de tefecilerin eline
bırakılmadan kredi kullanabilmesiyle ilgili
gerekli tedbirler alınmalıdır.”
Karar kapsamındaki iller
Kararname, Adana, Afyonkarahisar,
Ağrı, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya,
Ardahan, Aydın, Bartın, Bayburt, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum,
Denizli, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gümüşhane,
Hatay, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir,
Kahramanmaraş, Karabük, Karaman,
Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırşehir, Kilis,
Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mersin, Muğla, Muş, Nevşehir, Niğde,
Osmaniye, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tokat, Trabzon, Tunceli, Uşak, Van,
Yalova, Yozgat ve Zonguldak illerindeki
tabii afetleri kapsıyor.
Karar kapsamına alınacak iller
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın
kendisini ziyaretinde, 60 ile ek olarak
Adıyaman, Artvin, Balıkesir, Batman, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bolu, Düzce, Gaziantep, Giresun, Hakkari, Kırıkkale, Kırklareli,
Mardin, Ordu, Rize, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak
ve Tekirdağ illerinin de tabii afetler nedeniyle yapılacak borç ertelemesi kapsamına
alınmasıyla ilgili Hazine Müsteşarlığı’nca
çalışma yapıldığını bildirmişti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
14
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
EĞİTİM
TARIM
İÇİN DE
OLMAZSA
OLMAZ
Bayraktar: “Belde ve köylerimizde yaşlı
nüfus ve eğitim seviyesinin düşüklüğü
tarımda verimliliği doğrudan etkileyen
unsurlardan biridir.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, hem okul hem
de mesleki eğitimin tarım kesimini oluşturan nüfus için de çok büyük önemi bulunduğunu belirterek, “Verimliliği yükseltmek
için en önemli faktörlerden biri bilgi, bilgiye ulaşmanın tek yolu ise eğitimdir” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, tarımın, Türkiye için sosyal ve ekonomik
açıdan en önemli ve stratejik sektörlerin
başında geldiğini vurguladı. Son yıllarda
elde edilen başarı ve ulaşılan rakamlara
rağmen Türk tarım sektörünün gerçek
potansiyel rakamlarından hala çok uzak
olunduğunu vurgulayan Bayraktar, bunu
gerçekleştirebilmek için yapısal sorunların çözümü yanında eğitime büyük ihtiyaç
bulunduğunu bildirdi.
Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ekonomik büyümeyi sağlayan yatırımlardan en önemlisi, insana eğitim yoluyla
yapılan yatırımdır. Bu yatırım, hayatın her
alanında olduğu gibi, hem kişisel gelişim
hem de mesleki gelişimler için şarttır. Ekonomik gelişmeler aslında, eğitime yapılan
yatırımların yıllar itibarıyla bir yansımasıdır.
Doğal kaynaklarımızın yanı sıra genç nüfusumuz, Türkiye’miz için büyük bir şans ve
imkândır. Bu şans ve imkânın, insanlarımızın refahına ve ülkemiz ekonomisine katkısı ise ancak eğitim yoluyla sağlanabilir.
“Tarım faaliyetlerini sürdüren
nüfusun hem okul
hem de mesleki eğitiminin
yükseltilmesi, verimliliğe
ve bilinçli üretime doğrudan
katkı sağlayacaktır.”
Ülkemiz coğrafyası, farklı tarım uygulamalarına ve tarım ürünlerine olanak vermesi açısından son derece zengindir. Bu
zenginlik ancak, bölgesel, yöresel coğrafi
ve ürün deseni farklılıkları gözetilerek genç
nüfusa verilecek eğitimle değer kazanabilir. Tarım faaliyetlerini sürdüren nüfusun
hem okul hem de mesleki eğitiminin yükseltilmesi, verimliliğe ve bilinçli üretime
doğrudan katkı sağlayacaktır.”
Günümüzde meslek okullarının öneminin daha da arttığının altını çizen Bayraktar, şöyle devam etti: “Bu çerçevede tarım
liselerinin, tarım bölümleri olan meslek
yüksek okullarının sayısının artırılması; bu
okulların bulunduğu bölgenin şartları gözetilerek ve daha da önemlisi sahada çiftçiyle bire bir etkileşim sağlayacak şekilde
müfredatlarının yeniden gözden geçirilmesi, hem öğrencilerimize hem bu okulların
bulunduğu yörelerimize hem de çiftçilerimize ve dolayısıyla ülkemize büyük katkı
sağlayacaktır.”
Tüm paydaşlar sorumluluk almalı
Bilimsel bilgilerin üreticilere yansıtılmasının, bu alanda çalışan bilim adamları,
mühendis ve veteriner hekimler kadar, çeşitli faaliyetlerle, yaygın eğitim teknikleriyle
sektörün bütün paydaşlarının sorumluluğuyla sağlanması gerektiğini de belirten
Bayraktar, “TZOB olarak genelde üreticilerimizin, özelde ise kadın çiftçilerimizin
eğitimini çok önemsiyoruz. Bu konudaki
çalışmalarımızı Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığımız ile işbirliği içinde ve yoğun
şekilde sürdürüyoruz. TZOB, bu işbirliğini,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız ile
yapılan ‘Kadın Çiftçi Eğitimi İşbirliği Protokolü’ ile daha da geliştirdi” bilgisini verdi.
Özellikle yüksek öğretim görmüş nitelikli iş gücünden sahada yararlanılmasının
son derece önemli olduğuna da değinen
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Bu
gerçekten hareketle, Ziraat Odalarımızın
teknik ve idari seviyesinin yükseltilmesini
sağlamak amacıyla ziraat mühendisi ve
veteriner hekim istihdamını artıracak şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi.
Belde ve köylerde eğitim seviyesi
düşük
Türkiye'de, 2011 rakamlarına göre,
belde ve köylerde ilkokul mezunlarının
yüzde 37,6 gibi oranla birinci sırada yer
alması eğitim seviyesinin düşüklüğünü;
diğer eğitim seviyelerine göre yüksek
olmasının ise köy ve beldelerde yaşlı nüfusun hâkim olduğunu gösterdiğini vurgulayan Bayraktar, yaşlı nüfus ve eğitim
seviyesinin düşüklüğünün tarımda verimliliği doğrudan etkileyen unsurlardan biri
olduğunun altını çizdi.
Bayraktar, şunları kaydetti: “Belde
ve köylerimizde ilköğretim oranı yüzde 20,4, lise mezunlarının oranı yüzde
10,8'dir. Yüksekokul ve fakülte mezunu
oranı yüzde 2,9, yüksek lisans ve doktora
mezunları oranları binde 1'dir. Belde ve
köylerimizde okuma yazma bilmeyenlerin
oranı 2008’de yüzde 16,2 iken 2011’de
5,9 puan düşüşle yüzde 10,3'e gerilemiştir. Aynı yıllar arasında kadınlarda bu oran
yüzde 25,3'ten, 9,8 puanlık bir düşüşle
yüzde 16,5'e, erkeklerde ise yüzde 7'den,
3 puanlık düşüşle yüzde 4'e gerilemiştir.
2008-2011 yılları arasında lise mezunu
oranı yüzde 17,8, ilköğretim mezunu yüzde 44,3 oranında artmıştır.
Söz konusu yıllar arasında okumayazma bilmeyenlerin oranı gittikçe düşmüştür, ancak düşüş oranı kadınlarda
daha azdır. Herhangi bir okula gitmeyip
okuma-yazma bilen kadınların oranı,
yüzde 14 ile erkeklerin yüzde 7,7 olan
oranının iki katıdır. Sektörümüzde üstlendikleri rolleri ve aldıkları sorumlulukları
dolayısıyla çok önemsediğimizi her vesileyle vurguladığımız; tarımda çalışanların
yüzde 48’ini oluşturan kadın çiftçilerimizin
eğitimi, bu bilgiler ışığında daha da önem
kazanmaktadır.
Ülkelerin ekonomilerinin gücünün,
onu yaratan insanların eğitimiyle paralel
olduğu bilinen bir gerçektir. Çiftçilerimizin
çoğunluğunun hem müteşebbis hem de
işçi olduğu bir sektörde eğitim seviyesi,
üretim kararları alma ve sonraki süreci
doğrudan etkilemektedir. Çiftçilerin eğitimli olanlarının şehirlere göçü de dikkate
alındığında, üretimde kalanların eğitim
seviyelerinin bir şekilde yükseltilmesi
daha da önemli hale gelmektedir.
Yeniliklerin çiftçilere yayım çalışmalarıyla aktarılması sürecinde, çiftçilerimizin
bu faaliyetlerden üst düzeyde faydalanabilmeleri de sahip oldukları temel ve mesleki eğitimleriyle doğru orantılıdır. Diğer
yandan, temel eğitim düzeyinin yüksek
oluşu, yani en son mezun olunan okul
seviyesi, mesleki eğitimde başarıya etki
eden önemli bir faktördür.”
Eğitenlerin eğitimine özel önem
verilmeli
Çiftçiye mesleki eğitim verecek danışmanların ya da yayımcıların eğitiminin
önemine de vurgu yapan Bayraktar, “Ziraat fakültelerinde verilen eğitimin, çiftçiyle yüz yüze gelecek mühendise, yayımcı
ve danışman sıfatını kazandırması gerekmektedir. Bu konuda ayrıca bir pratik
eğitim, önem kazanmaktadır. Çünkü çiftçinin mesleki eğitimi tarla ve ahırda bizzat el becerisiyle uygulanarak yapılır ve
verilir. Çiftçilerin eğitim seviyelerine göre
meslek eğitimi verilmesi, dikkat edilmesi
gereken bir diğer konudur” dedi.
Tarımsal eğitim ve yayım faaliyetlerinin
genel olarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı’nca yürütüldüğünü anımsatan
Bayraktar, şöyle devam etti: “2006 yılında
Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetlerinin Düzenlenmesine Dair Yönetmelik çıkarılmış ve bu konuda özel sektör
de devreye sokulmuştur. Yönetmelikle
danışmanlık hizmeti sunacak kişi ve kuruluşların özellikleri ve hizmet koşulları
belirlenmiş; danışmanlık hizmeti sunacak
kişilere sertifika zorunluluğu getirilmiştir.
Danışmanlık hizmeti de veren TZOB
olarak hedefimiz, ilgili Bakanlıklarımızla
yürüttüğümüz işbirliğini, üniversitelerimizle de pekiştirerek, gelecekte eğitim
çalışmalarının Ziraat Odalarımızca üstlenilmesini, bu çalışmaların bizzat çiftçi
meslek örgütlerince yerine getirilmesini
sağlamaktır. TZOB olarak çalışmalarımızı
bu hedefi gerçekleştirmek üzere sürdürüyoruz.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
15
M. Nuri Şeyda Sorman
TZOB Başkanvekili
Manisa Ziraat Odası Başkanı
Dünya İhracatı
Dünyada üretilen 60 milyon tondan fazla taze üzümün bir kısmı kurutmalık olarak
ayrılmakta ve önde gelen ülkeler tarafından
her yıl yaklaşık 1 milyon ton civarında kuru
üzüm elde edilmektedir. Üretilen bu miktar
üzümün ise her yıl 600-700 bin ton arasındaki miktarı dünya ticaretine konu olmakta,
ortalama 200-250 bin tonluk kısmı ise üretici ülkeler tarafından kendi iç piyasalarında
tüketime sunulmaktadır.
Dünya Çekirdeksiz Kuru Üzüm ihracatına ilişkin veriler incelendiğinde ülkemizin
%45’lik pay ile birinci sırada yer aldığı, ülkemizi sırasıyla A.B.D (%20), İran (%19) ve
Şili’nin (%5) takip ettiği görülmektedir.
Manisa ve üzüm
Üzüm üretiminde Manisa ilinin ayrı bir yeri bulunmaktadır. Bugün yaklaşık 860 bin
da bağ alanında ortalama 300 bin ton yaş, 250 bin ton civarında da kuru üzüm üretimi
yapılmaktadır. Türkiye üzüm üretiminin % 87’sini Manisa ili karşılamaktadır. Dünya kuru
üzüm ihracatının %35’i Manisa’dan gerçekleştirilmektedir.
Yaklaşık 60 bin bağcı ailesiyle ortalama 300 bin kişi geçimini üzüm üretimiyle sağlamaktadır. Bununla beraber, bağcılığa direk yada dolaylı olarak girdiler üreten; gübre,
ilaç, alet ve makine sanayi, bağ direkleri ve telleri, bağ dikim, budama ve hasat işçiliği,
fidan üretimi ve kuru üzüm işletmelerinde istihdam edilen işçileri de bir bütün olarak
değerlendirildiğinde ülkemiz ekonomisine ve Manisa ekonomisine sağladığı katkı yadsınamaz düzeyde olduğu görülmektedir.
Üretimiyle, işçiliğiyle, aletiyle, makinesiyle, girdileriyle, ihracatıyla her yıl ortalama 1
milyar dolar civarında ekonomik katkısı vardır.
üzüm
Manisa il ve ilçe Ziraat Odalarının 2005 yılından bu yana kararlılıkla sürdürdüğü “Ürününe Sahip Çık, Teşkilatına Sahip Çık, Ülkene Sahip Çık” kampanyası sayesinde 2005
yılında tonu 900 dolar olan üzüm fiyatları 2012 yılında tonu 3.000 dolara, özel satışlarda
tonu 3.500 dolara yükselmiştir.
Dünya Çekirdeksiz
Kuru Üzüm ihracatına
ilişkin veriler incelendiğinde
ülkemizin %45’lik pay ile
birinci sırada yer aldığı,
ülkemizi sırasıyla A.B.D (%20),
İran (%19) ve Şili’nin
(%5) takip ettiği
görülmektedir.
Üzüm, asmagiller (Vitaceae) familyasının Vitis cinsinden sarılgan bitki ve yeryüzünde kültürü yapılan en eski meyve
türlerinden biridir. Tarihçesi M.Ö 5000 yılına kadar dayanır. Anavatanı Anadolu’yu
da içine alan Küçük Asya, Kafkasya’yı da
kapsayan bölgedir.
Diğer meyvelerle kıyaslandığında en
fazla çeşide sahip olan türlerden biri olan
üzümüm 15 binin üzerinde üzüm çeşidi
bulunduğu tahmin edilmektedir.
Ülkemizde, 1200’ün üzerinde üzüm
çeşidinin varlığı saptanmıştır. Türkiye’nin
dünya ticaretine konu olan ve ihracatta
önde gelen kuru üzümleri; çekirdeksiz
ve özellikle “Sultani” tip kuru üzümlerdir.
Ülkemizin sultani veya diğer bir adıyla
sultaniye çekirdeksiz üzümü dünyaca ilgi
görmektedir. 18. yüzyıl sonlarında yuvarlak çekirdeksiz kuru üzümün ıslah edilmiş
çeşidi olan sultaniye tipi çekirdeksiz kuru
üzüm, nefasetiyle sultanlara layık görülmesi ve sultan sofralarını süslemesi nedeniyle ‘Sultaniye’ adıyla anılmaktadır.
Ülkemizde çekirdeksiz kuru üzüm
üretimi, Ege bölgesinde özellikle Manisa,
Turgutlu, Salihli, Alaşehir, Sarıgöl, Ahmetli, Akhisar, Saruhanlı, Gölmarmara, Menemen, Kemalpaşa, Çal ve Çivril’de
yoğunluk kazanmıştır.
İçerdiği protein ve karbonhidrat değerleri bakımından oldukça
zengin olan kuru üzüm; demir,
fosfat, kalsiyum ve diğer mineral
maddeler ile A, B1, B2, B6, C vitaminlerinden dolayı, dünya ölçeğinde de her geçen gün gittikçe
artan oranlarda talep görmektedir.
Sağlıklı gıda tüketimi bilinci yüksek
olan özellikle gelişmiş ülkelerde, beslenme alışkanlıklarında bu tip ürünler
daha fazla yer almaktadırlar. Bu açıdan,
kuru üzüm, gelecek yıllarda, dünya organik gıda pazarından daha büyük paylar
alabilecek bir üründür.
Yine Manisa Ziraat Odası deposu olmayan üzüm üreticilerinin fiyat olumsuzluklarından etkilenmemeleri ve üzüm fiyatlarının istenen seviyelerde oluşması amacıyla depo
kiralayarak üreticilerin yanında olduğunu ve her zaman destek verdiğini göstermektedir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Ali Rıza Türker
Tariş Üzüm Satış Kooperatifleri
Birliği Başkanı
16
Dünya ticaretine konu olan ve
Türkiye’nin ihracatta en fazla öneme sahip
üzümler, çekirdeksiz ve özellikle “Sultani”
tip üzümlerdir. Ülkemizin sultani veya diğer
bir adıyla sultaniye çekirdeksiz üzümü
dünyaca tanınmaktadır. Sultaniye tipi
çekirdeksiz kuru üzüm, 18 yy. sonlarında
yuvarlak çekirdeksiz üzümün ıslah edilmiş
çeşididir. Nefaset yönüyle sultan sofralarını
süslemesi nedeniyle sultanlara layık
görüldüğünden sultaniye adını almıştır.
Türkiye’de çekirdeksiz kuru üzüm üretimi,
Ege bölgesinde özellikle Manisa, Turgutlu,
Salihli, Akhisar, Menemen, Kemalpaşa,
Çal, ve Çivril’de yoğunlaşmıştır.
Dünyada üzüm yetiştiriciliği genel
olarak, kuzey yarım kürede 20-52, güney
yarım kürede ise 20-40 enlem dereceleri
arasında yayılmış bulunmaktadır. Sıcaklık,
bağcılığın kuzeye doğru yayılmasını önleyen en önemli faktördür.
ÇEKİRDEKSİZ KURU ÜZÜM
VE TARİŞ ÜZÜM BİRLİĞİ
üretilmektedir. Üretimin 200.000 tonu
iç tüketimde kullanılmakta, 100.000 ton
civarındaki kısmı ise ihraç edilmektedir.
■ Üçüncü sırada yer alan İran’da ise
100.000-130.000 ton civarında üretim
gerçekleştirilmekte, 70.000 ton civarında
ihracat yapılmaktadır.
■ Ülkemizin iklim koşulları ve toprak
yapısı açısından çekirdeksiz kuru üzümün
yetiştirilmesine en uygun bölge Gediz
havzası, Manisa ili bölgesidir.
■ Bağ alanlarındaki sürekli genişleme
ve verimlilik artışı nedeniyle 1991 yılında
630.600 dekar olan bağ alanları yüzde
35 oranında artarak, 854.420 dekara
ulaşmış durumdadır.
■ Her ne kadar 2007 yılında kuraklık
nedeniyle önceki yıllara göre rekolte
miktarı düşük gerçekleşmiş olsa da İklim
Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı nasıl
bir seyir izliyor?
Türkiye uzun yıllardan beri dünyanın
en önemli çekirdeksiz kuru üzüm üretici
ve ihracatçı ülkeleri arasında yer alıyor.
1995 yılında 170 bin tonluk çekirdeksiz
kuru üzüm ihracatı karşılığı olarak 186
milyon 781 bin dolarlık döviz girdisi elde
eden Türkiye, 2000 yılında 197 bin tonluk
ihracat karşılığı 211 milyon 8 bin dolarlık
ihracat rakamına erişmiş, 01 Eylül 201125 Ağustos 2012 döneminde 208.645 ton
ihracat, 503milyon 055 bin dolarlık döviz
getirisine ulaşmıştır (EİB Kayıtları, 2012).
Gıda Güvenliği ve TARİŞ
Ege Bölgesine yayılmış 14 kooperatifte
15.000 ‘i aşkın ortağı ile geniş bir aile olan
Tariş Üzüm Birliği, bugün TARİŞ markasına
uluslararası düzeyde duyulan güvene
layık olmaya çalışmaktadır. Geçmişten
gelen bilgi birikimi ve konusunda uzman
personeliyle AR-GE merkezinin sunduğu
Dünya yaş üzüm üretimi yaklaşık 7,5
milyon hektar alanda gerçekleştirilmekte
olup, üretim miktarı, iklim şartlarına bağlı
olarak değişmekle birlikte, yıllık 69 milyon
ton civarında seyretmektedir. Üretim alanı
itibariyle ilk sırayı İspanya alırken bunu
İtalya ve Fransa izlemektedir. Türkiye ise
567 bin hektar bağ üretim alanıyla dünyada üretim alanları sıralamasında dördüncü
sıradadır (OIV Statitical Report on World
Vitiviniculture, 2012).
Türkiye’de toplam meyve üretimimizin yaklaşık % 33’ünü tek başına üzüm
üretimi, toplam üzüm üretiminin de
yaklaşık % 7,5’ini çekirdeksiz üzüm üretimi oluşturmaktadır. Türkiye, yaş üzüm
üreticiliğindeki güçlü konumuna parelel
olarak, dünya çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde de önemli bir yere sahiptir.
Dünyadaki çekirdeksiz kuru üzüm
ticaret hacminden 250 bin tonu aşan
ihracatı ile % 50’ye yakın pay alan ülkemiz, dünya fiyatlarının oluşmasında belirleyici rol oynamakta, yaş ve kuru üzüm
ihracatından her yıl yaklaşık 600 milyon
dolar ihracat geliri elde etmektedir.
■ Dünya çekirdeksiz kuru üzüm
ihracatında ülkemizden sonra ikinci sırada
yer alan ABD’de yıllık 220.000-300.000
ton civarında çekirdeksiz kuru üzüm
Alaşehir Sirke-Pekmez İşletmesi de, en
son teknolojiye sahip paslanmaz çelik
makine ve ekipmanlarının yanı sıra ürün
dolum üniteleri ve stok tanklarıyla birinci
kalite mamul mal üretmeyi sürdürmektedir. İşletmenin ürün yelpazesinde üzüm
sirkesinin yanı sıra, elma sirkesi, alkol
sirkesi, balsamik sirke, ahşap fıçı sirkesi,
kuru üzüm pekmezi, organik pekmez, tahin, şalgam suyu, limon sosu ve nar sosu
yer almaktadır.
Türkiye İhracat Meclisi’nin, 2011 yılında
gerçekleştirilen ihracat rakamları baz
alınarak yapılan değerlendirmede “kuru
meyve” ihracatında ikinci olan TARİŞ Üzüm
Birliği, kuru meyve grubunda sıralamanın
kuru incir, kuru kayısı ve kuru üzüm ihracat toplamı üzerinden yapılması nedeniyle
ikinci olmuş, sadece kuru üzüm ihracat
miktarı üzerinden yapılan değerlendirmede
ise önceki yıllarda olduğu gibi Tariş Üzüm
Birliği’nin bu yıl da 29.050 ton ihracat
miktarı ile üzüm ihracatında Türkiye birincisi olmuştur. Tariş Üzüm Birliği’nin başlıca
hedefi, dün olduğu gibi bugün de lezzet ve
kaliteye odaklanarak tüketici memnuniyetini zirveye taşımaktır. Bu amaçla hareket
eden, Türkiye’nin gurur duyduğu üretici
kooperatifi TARİŞ, büyük bir marka olarak
geleceğe miras kalacaktır.
Kuru üzümün besin değeri
Bir protein ve karbonhidrat kaynağı
olan kuru üzüm, içeriğindeki demir, fosfat, kalsiyum ve diğer mineral maddeler
ile A, B1, B2, B6, C vitaminlerinden dolayı,
dünyada gittikçe artan oranlarda talep
görmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerde,
sağlıklı gıda tüketimi konusundaki bilincin
yüksek olması beslenme alışkanlıklarında
bu tip ürünlerin daha fazla yer almasına
sebep olmaktadır. Bu açıdan, kuru üzüm,
dünya organik gıda pazarında da yer
almaktadır.
Çekirdeksiz kuru üzüm hasadı, kuzey
yarım küresi ülkelerinde Ağustos-Eylül
aylarında, güney yarım küresi ülkelerinde
ise Mart-Nisan aylarında yapılmaktadır. Ülkemizde, 1200’ün üzerinde üzüm çeşidinin
varlığı saptanmıştır. Bağ alanlarımız, ülkemizi dünyanın sayılı üzüm üreticilerinden
biri haline getirmiştir. Dünya çekirdeksiz
kuru üzüm üretim ve ihracatında birinci
sırada yer alan ülkemiz, Ege Bölgesi’nde
100 bin’i aşkın aileye istihdam olanağı
sunarken, yıllık döviz girdisiyle de Türkiye bütçesine önemli ölçüde katkıda
bulunmaktadır.
Türkiye’de bu bağ alanlarından yılda
yaklaşık 3,5 milyon ton üzüm üretilirken,
bunların yüzde 30’u sofralık, yüzde 37’si
kurutmalık, yüzde 30’u pekmez, pestil,
cevizli sucuk üretiminde, yüzde 3’ü ise
şaraplık olarak değerlendirilmektedir.
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
koşullarının uygun seyretmesi halinde
mevcut bağ alanlarında 300.000 tonlara
varan üretim gerçekleşmektedir.
■ Ülkemizde üretilen çekirdeksiz kuru
üzümün yaklaşık 200.000-230.000 ton
civarındaki kısmı ihraç edilmekte, 20.00025.000 tonu ise iç piyasada tüketilmektedir.
■ Çekirdeksiz kuru üzüm hasadı Eylül,
Ekim aylarında yapılmaktadır. Küçük
üretici hasat ettiği ürünü nakit ihtiyacı nedeniyle bu dönemde piyasaya sürmektedir.
■ Tariş Üzüm Birliği’nin varlığı
ortaklarının yanında, ortak olmayan üreticiler için de bir güvencedir. Tariş Üzüm
Birliği tarafından açıklanan fiyat ortak
olmayan üreticiler tarafından da referans
fiyat olarak kabul edilmektedir.
■ Türkiye’de sektörün ilk ve en büyük
kooperatif kuruluşu olan TARİŞ Üzüm
Birliği, üretimden ihracata uzanan bu yolun her aşamasında, bilgisi ve tecrübesiyle
üreticinin yanında yer almaktadır.
bilimsel veriler ışığında üretim, bitki sağlığı,
verimlilik, kalite ve işleme alanlarında yenilikçi araştırmalar yürüten Tariş Üzüm Birliği,
yeni teknolojilerin uygulamaya sokulması
ve alternatif ürün geliştirme konularında
üreticiyi bilgilendirip yönlendirmektedir.
TARİŞ Üzüm Birliği, bugün toplam 56
bin metre kare alan üzerine kurulu Alaşehir
Entegre Üzüm İşletmesi’yle sektörel bazda
dünyanın sayılı kuruluşlarından biri haline
gelmiştir. Üreticiyle dayanışma ve işbirliği
içinde gıda güvenliği sağlanarak üretilen
üzümler, HACCP Kritik Kontrol Noktası
Denetimi, ISO Kalite Yönetim Sistemi ve
BRC Kalite Sistemi belgelerine sahip olan
Entegre Üzüm İşletmesinde tüketime hazır
hale getirilmektedir. Son yıllarda yapılan
modernizasyon yatırımı sayesinde Alaşehir
Entegre Üzüm işletmemizin yıllık üretim
kapasitesi 42 bin tona ulaşmıştır. 250 ve
500 gram ile 1 ve 5 kilogramlık paketler
halinde sunulan Altın Özel Tip, Sultan Özel
Tip ve Dilber Özel Tip kuru üzümlerimiz,
yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da
yoğun ilgiyle karşılanmaktadır.
2003 yılında üretime başlayan, toplam
16 bin metre kare alan üzerine kurulu
Çekirdeksiz kuru üzüm insan sağlığı
açısından çok faydalı doğal bir besin maddesidir. Üzüm yüksek şeker içeriğinden
dolayı, kalori değeri yüksek bir besindir.
Ayrıca kalsiyum, potasyum, sodyum ve
demir yönünden zengin olduğu gibi, A,
B1, B2, Niacin ve C vitaminleri yönünden
de önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Ancak üzümün beslenme değerini
oluşturan maddelerin niteliği ve miktarı,
taze veya işleme sonucunda dönüştüğü
mamul ürüne bağlı olarak değişmektedir.
Yaş üzüm ile karşılaştırıldıklarında, kuru
üzüm ve pekmez daha az su içerdiklerinden daha yüksek kalorili demir ve kalsiyum
mineralleri bakımından daha zengindirler. Üzüm bazı karaciğer hastalıkları ile
kansızlığın tedavisinde etkilidir. Yüksek tansiyonu kontrol altında tutar. Ayrıca içerdiği
meyve asitleri ve lifli yapısı ile mideye zarar
vermeden, böbrek ve barsak sisteminin
çalışmasını düzenler, kanın temizlenmesine yardımcı olur. Yüksek kalori içeriğine
karşın, çok düşük miktarlarda yağ ve protein içerdiğinden ideal bir diyet besinidir.
(Oraman,1970,Yavaş ve Fidan 1986).
Tariş Pekmezi, vakumlu sistemde
üretilip, tamamıyla cam şişelere otomatik
olarak el değmeden dolumu yapılan HMF
ve ağır metal içeriği düşük, kaliteli birinci
sınıf pekmezdir.
Tariş Pekmezi
■ Organik Pekmez,
■ Yaş Üzüm pekmezi,
■ Kuru üzüm pekmezi,
■ Kara üzüm pekmezi
olmak üzere dört tipte pekmez üretilmektedir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
17
Üzüm şifa kaynağıdır
2006 yılında Gümrük
Müdürlüğü kuruldu
Alaşehir ovasında yetişen, dünyaca
ünlü çekirdeksiz sofralık Sultaniye üzümlerinin, şifa kaynağı olduğunu belirten
Manisa’nın Alaşehir ilçesi Ziraat Odası
Başkanı Necdet Türk, "Herkes günlük
olarak 5-6 tane üzüm tüketse, enerji
ihtiyacını karşılar. Türkiye’de üzüm tüketimi çok düşük. Bunu arttırmamız lazım"
dedi.
Üzümün insan sağlığına faydalarını
anlatan Alaşehir Ziraat Odası Başkanı
Necdet Türk, üzümün yaş veya kuru
şekilde yenmesinin, vücuda önemli
ölçüde yarar sağladığını söyledi. Türk,
"Kullandığımız ilaçların çoğu, bitkilerden
ve meyvelerden yapılmaktadır. Alaşehir
Ovası'nda 190 bin dekarlık alan üzerinde
yetiştirilen sofralık Sultaniye üzümlerimiz
içersindeki şeker, sodyum, demir, potasyum, kalsiyum gibi maddelerin yanı
sıra A, B1, B2 ve C vitaminleri sayesinde
adeta şifa kaynağı durumundadır. Üzümlerin yaş olarak yenilmesi, rejim yapanlar için iksirdir. Aynı zamanda dişlerin
temizliğinde de önemli rol oynamaktadır.
Üzümler, enerji kaynağıdır. Yaşı ve kurusu, kan yapıcı özelliği bulunmaktadır"
dedi.
Üzüm her derde devadır
Üzümün sindirim sistemine de faydalı
olduğunu belirten Türk, "Üzümler, günlük
olarak yenildiğinde sindirim sisteminin
düzenli olarak çalışmasını sağlar. Yaş
ve kuru üzüm aynı zamanda çocukların
zekâlarının gelişmesine önemli katkı
sağlar. Kalp krizi riskini azaltmaktadır.
Karaciğer hastalıklarıyla kansızlığa iyi
gelmektedir. Üzümlerimizin, aynı zamanda yüksek tansiyonu da dengede
tuttuğu tıbben bilinmektedir. Kanımızın
temizlenmesinde etkinlik sağlamaktadır.
Yani üzüm her derde devadır” dedi.
Üzüm tüketimini arttırmalıyız
Özellikle kış aylarında kuru üzümün
yenmesi halinde, vücuttaki ısının
yükseldiğini ve enerji verdiğini ifade
eden Alaşehir Ziraat Odası Başkanı Necdet Türk, "Öğrencilerimiz, sınavlardan
önce 5-6 tane kuru üzüm yediklerinde,
vücutlarındaki kan şekeri yükselir ve
sınav heyecanını kaybolur. Ülkemizde,
binlerce dekarlık alan üzerinde üzüm
yetiştirilmesine rağmen, üzüm tüketiminde yeterli oranlara erişemedik” dedi.
Üzümlerden elde edilen pekmez,
günbalı gibi ürünlerinde tüketilmesinin
sağlık yönünden yararlı olduğunu ifade
eden Türk, “Bu ürünleri evlerde bayanlar itina ile hazırlarlar ve kış aylarında
tüketilmektedir. Pekmez ve günbalı özellikle kansızlığa iyi geldiği gibi boğmaca,
soğuk algınlığı, nefes darlığına yararlıdır.
Pekmez ve günbalı aynı zamanda vücuda enerji vermektedir. Özellikle çocuklara
içirilmesi daha yararlı olmaktadır. Bu denli şifa kaynağı olan üzümün ülkemizde
tüketimi çok az. Bunu arttırmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Alaşehir’de yaklaşık 190 bin dekarlık
alanda üzüm yetiştirildiğini ve bunun
çok büyük bir kısmının sultaniye cinsi
olduğunu ve sadece Alaşehir’e has
olduğunu belirten Alaşehir Ziraat Odası
Başkanı Necdet Türk, ilçede sayıları
50’ye ulaşan üzüm ve sebze meyve
işletmelerinin hem ihracat hem de istihdam açısından ilçe ekonomisine büyük
katkılar sağladığını söyledi.
1999 yılından itibaren ilçedeki yaş
üzüm işletmelerinin sayılarının artmaya
başladığına dikkat çeken Türk, “Önceki
yıllarda büyük oranda kurutularak ihraç
edilen üzümlerimiz ilçede kurulan yaş
üzüm işletmeleri sayesinde yaş olarak da
ihraç edilmeye başlandı. Bu gelişmenin
ardından ilçemizde 2006 yılında Gümrük Müdürlüğü kuruldu ve ilçemiz üzüm
ve sebze meyvede bir ihracat merkezi
haline geldi. İlçemizden ihraç edilen yaş
üzüm miktarı 180 bin, kuru üzüm miktarı
ise 210 bin tonlara ulaştı” dedi.
Üzüm fiyatları speküle edildi
Bu yıl üzüm fiyatlarının üreticilerin
arzuladığı düzeyde olmadığını dolayısıyla
üreticinin mağdur olduğunu dile getiren
Alaşehir Ziraat Odası Başkanı Necdet
Türk, bunun büyük ölçüde rekolte tahminlerinin yüksek açıklanmak suretiyle
spekülasyonla belirlendiğini ifade etti.
Türk, “Türkiye’nin ve dünyanın üzüm
ambarı olan Manisa’nın Alaşehir İlçesi
üzüm üreticileri sıkıntılı bir sezonu geride
bıraktı. Mahsul sezonu öncesi açıklanan
tahmini rekolte gerçeğin üzerindeydi.
Bunun sonucunda kamuoyunda bir arz
fazlası algısı oluşturuldu ve geçtiğimiz
yıl 3.5 liradan satılan kuru üzümün fiyatı
2.2 liraya kadar düştü. Birçok kuru üzüm
üreticimiz ürünlerini düşük fiyatlardan
Hüseyin Toprak
Salihli Ziraat Odası Başkanı
Çekirdeksiz kuru üzüm
Çekirdeksiz kuru üzüm Salihli ilçemizin en önemli ihraç ürünlerimizden biridir.
Bugünlerde hasadı bitmiş olan ve pazara
sunulan ihraç ürünümüz ilçemizde üretim
rekoltesi 45.000 ton civarındadır. İlçemizde
102 Bin dekar bağ alanı bulunmaktadır.
Yıllık ortalama ülkemizden 200–220
bin ton çekirdeksiz kuru üzüm yurtdışına
ihraç edilmektedir.
Bu üretim sezonunda bölgemizde
yaşadığımız doğal afetler dolu, rüzgar ve
aşırı sıcaklık nedeniyle üzümümüzün rekoltesi geçen yıla yakın bir rekolteyle kapanmıştır.
satmak zorunda kaldı. Bunun yanında
yaş üzüm piyasası da çok isteksiz olarak
açıldı. Fiyatlar ise 80 kuruştan yukarıya
çıkmadı.
Bu durum karşısında Alaşehir Ziraat
Odası olarak yaptığımız açıklamalar ve
hazırladığımız afiş ve broşürler ile üreticilerimize açığa ürün vermemelerini ve
ihtiyaçları kadar ürün satmalarını tavsiye
ettik” şeklinde konuştu.
Damla sulama yaygınlaşıyor
Alaşehir ovasında bağ ve tarım
alanlarının bir kısmının Avşar barajı
aracılığıyla açık kanalet sistemiyle
sulandığını belirten Alaşehir Ziraat Odası
Başkanı Necdet Türk, ilçede damla sulama sisteminin de son yıllarda artmaya
başladığını söyledi. Türk, “Tarım ve bağ
alanlarımızın bir kısmı Avşar barajı ile
açık kanalet sistemiyle sulanıyor. Bunun
yanında ovamızda yaklaşık 6 bin sulama
pompası mevcut. Damla sulama sistemleri de kolaylığı ve tasarrufu nedeniyle
son yıllarda çoğalmaya başladı. Alaşehir
bölgesinde yaklaşık 24 bin dekar alan
damla sulama sistemine geçti” dedi.
Üzüm üreticisi devlet
tarafından desteklenmeli
Son olarak, üzüm üreticisinin zor
şarlarda yetiştiricilik yaptığını ve her yıl
girdi maliyetlerinde artışların yaşandığını
belirten Türk, açıklamasında şunları
söyledi:“Türkiye’nin en önemli ihraç
kalemlerinden biri olan üzüm hem yaş
hem de kuru olarak devlet tarafından
desteklenmeli ve pazarlama konusunda devlet politikası oluşturulmalıdır.
Desteklemeler
doğrudan
üreticiye
yansıtılmalı ve iç tüketime yönelik yeni
projeler oluşturulmalıdır. Arz fazlası ürünler milli eğitim ve askeriye gibi kurumlara
aktarılarak, bunun önüne geçilmelidir.”
Üzümümüzü ihtiyaçlarınız kadar satın,
açığa dökmeyin, ihtiyaç fazlası mallarınızı
bekletin önerilerinde bulundu. Tariş’in
üzüm avans fiyatını 3 TL’den açıklaması
da üzüm fiyatını 2.6 TL ile 3.0 TL arasında
seyretmesine neden oldu.
Geçen yıl kuru üzümümüz yurtdışına
kilogramı 2.5, 3.5 dolar seviyelerinde
satılırken rekolte artmamış... Ne değişti?
Üreticimizin elinden düşük fiyata üzümleri
aldılar.
Üzüm hasadımızın başlamasıyla birlikte bölge ve ülke ekonomisi için büyük
önem arz eden üzümümüz birtakım çevreden harekete geçerek üreticimizi panik
havasına sokmak ve elindeki tüm argümanlara tek tek kullanmaya başladılar.
Üreticimiz sistemli ve düzenli bir şekilde
oynanan oyuna karşı çaresiz kaldı.
İhracatçılar Birliği, İzmir Ticaret Borsası,
Manisa Bağcılık Araştırma, Manisa
Alaşehir Ticaret Borsaları her yıl olduğu
gibi bu yılda üzüm hasadı öncesi rekolte
tahmini yaparak 286 bin 575 ton olarak
rekolte tahmininde bulundular. Tariş,
Ziraat Odaları ve Tarım İl Müdürlüğü’nün
ortaklaşa gerçekleştirdiği rekolte tahmini;
247 bin 500 ton seviyelerinde oldu. Yüksek
rekolte tahmini ve yaş üzümün satılmadığı
gibi
söylentilerle üreticimizin elindeki
altın değerindeki üzümü düşük fiyatlarla
kapmak için spekülasyonlarda bulundular. 31 Ağustos 2011 itibariyle Alaşehir
Gümrüğünde yurtdışına ihraç edilen yaş
üzümümüz 93 bin ton olurken 2012 yılı
31 Ağustos tarihi itibarıyla 121 bin ton
Alaşehir Gümrüğünden yaş üzüm ile ilgili
beyanatlarını çürütmektedir. Manisa Ziraat
Odaları olarak her zaman doğru ve bilinçli
bir şekilde üreticilerimize oyuna gelmemesi konusunda açıklamalarda bulunduk.
Üreticimiz yıl boyunca yaptıkları
masrafları zor karşıladılar. Doğal afetlerle
ve yaz sıcaklıkları üreticimizin düşük verim almasına neden oldu bir de fiyatların
düşmesi üreticimizin banka kredi
borçlarını bugünlerde ödemekte güçlük
çekmeye başladı. Ziraat Bankası ve
Tarım Kredi borçlarının faizsiz olarak tüm
üzüm üreticileri için 1 yıl ertelenmesi gerekmektedir. Üreticimize sahip çıkacaksak
bu yapılmalıdır. Aksi halde önümüzdeki
üretim sezonunda üreticimiz, üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle ürünlerini
kaliteli ve düzgün üretmede zorlu çekecektir. Üreticiler desteklenmelidir.
Üzüm bölgemizin en önemli gelir kaynağıdır. Yaklaşık 100 bin ailenin
geçim kaynağıdır. Ülkemizin en önemli
gelir kaynağıdır. Üreticimiz kazanmazsa,
üretimimize sahip çıkmazsak bu önemli
ihraç ürünümüzü ayaklar altına alırız. Ülkemiz kaybeder.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Mustafa Korkmaz
Ürgüp Ziraat Odası Başkanı
18
Nevşehir ve özellikle Ürgüp, patates
de olduğu kadar üzümü ile de ünlüdür.
Üzümlerimizden Siyah Dimrit kurutmalık,
pekmez yapımında ve şarap yapımında
kullanılmaktadır. Parmak Üzümümüz yaş
tüketilmekle birlikte çalılara asılmak ve
serin mekanlarda saklanmak suretiyle Nisan ve Mayıs aylarına kadar tüketim süresi
uzatılmaktadır. Hele bir üzüm çeşidimiz var
ki Beyaz Emir Üzümü Ürgüp'de 1980-2005
yılları arasında düzenlenen Bağ bozumu
festivali ve şarap yarışmalarında hep altın
madalya kazanmış ve bölge üretiminde
lider olmuş ve şarap firmaları tarafından
da tercih edilen çeşidimiz olmuştur.
Ürgüp’ün 21 köyü ve 3 beldesinin 5
köyünde büyük miktarda yazlık ve kışlık
patates üretimi yapılmakta, 10 köy ve
beldesinde üzüm üretiminin yanında
tahıl ve çerezlik kabak çekirdeği üretimi
bulunmaktadır.
Pelin Kuşoğlu
Kemalpaşa Ziraat Odası
Ziraat Mühendisi
Üzüm üretimine gelince; Ürgüp
bölgemizde yaklaşık 60 bin hektar üzerinde bağcılık yapılmaktadır. Yukarıda
bahsettiğimiz Siyah Dimrit, Beyaz Emir ana
çeşit olmak üzere yöresel diğer çeşitlerimiz
üretilmektedir. Bölgemizde üzüm üretiminin çok olması ve fabrika, hammaddenin olduğu yerde kurulur ilkesi de dikkate alınarak 1943 yılında Ürgüp Tekel
Şarap fabrikası, yine aynı yıllarda Turasan
Üzüm; İklim ve toprak istekleri yönünden çok seçici olmayışı, kısa sürede ürün
vermesi, çoğalma yöntemlerinin kolay
oluşu ve çok çeşitli şekillerde tüketilebilmesi gibi avantajları nedeniyle ülkemizin
en yaygın kültür bitkilerinden birisidir.
Bağcılık için yer kürenin en elverişli
iklim kuşağı üzerinde bulunan Türkiye,
asmanın gen merkezi olmasının yanı sıra
en eski ve köklü bir bağcılık kültürüne sahiptir.
Ülkemiz sahip olduğu üzüm yetiştiriciliği için uygun ekolojisi ve zengin asma
genetik çeşitliliği potansiyeli ile dünyada
yaş üzüm üretimi ile önemli bir yere sahiptir. Ayrıca kuru üzüm ihracatında da
ülkemiz dünya lideri konumundadır.
Yurdumuzda 1000’in üzerinde üzüm
çeşidi olmasına rağmen bunlardan ancak
50 kadarı ekonomik olarak geniş çapta
yetiştirilir. Bağ yetiştiriciliğini tehdit eden
pek çok hastalık ve zararlı söz konusu
olup gerekli önlemler alınmadığı takdirde
önemli ürün kayıpları kaçınılmazdır.
Şarap fabrikası, Tasko birliğin bölgedeki
6 şarap fabrikası olmak üzere yaklaşık
14 şarap fabrikası üzüm alımları ile üreticilerimizin ihtiyaçlarına cevap verirlerdi.
Devlet üzüm taban fiyatlarını açıklar resmi
ve yarı resmi kurumlar ile özel firmalar da
bu fiyatları takip ederlerdi. Ne zamana kadar 2003 yılında Tekelin özelleştirilmesiyle
üzüm üreticileri için bir yıkım oldu.
Ürgüp Üzüm ve Mamulleri Tarım Satış
Kooperatifi Müdürlüğünü yaptığım 19771999 yılların da Beyaz Emir üzümü o
günün şartlarında kooperatif olarak özellikle 1988 yılında 0.35 kg/krş gibi belki iyi
bir fiyatla alınıyordu ancak bu üzümün kalitesini bilen Doluca ve Kavaklıdere gibi firmalar 1989 yılında yaklaşık bir önceki yılın
fiyatının 3 katı gibi 1.10 kg/krş fiyat vererek, hem üreticimizin güzünü güldürdü,
hem de çiftçilerimizi Emir üzümü dikimine
yöneltti. O tarihte en büyük üzüm üretici
Çökek Köyünden Topal Ahmetağa (Ahmet Karaca) 1 traktör üzüm üretirken bu
gün 3 kamyon üzüm üretimi yapmaktadır.
Özelleştirmenin yapılması, Taban
fiyatın tekel tarafından açıklanmaması
diğer üzümlerde olduğu gibi Emir Üzümü
fiyatlarını da etkilemiştir. 1989 yılında 1.10
kg/krş olan üzüm fiyatı özelleştirmenin
yapılmasından firmaların kendi aralarında
rekabet yapmaması ve piyasanın da
durgunluğundan istifa ederek üzüm alım
fiyatlarını 0.50 kg/krş kadar düşürdüler.
2011 yılına kadar esnek fiyat politikası takip
eden firmalar, başka yörelerden fark edilen
Emir üzümünün tekrar varlığını hatırlayarak
1.20 kg/krş fiyatla alınan üzüm bu yılda fiyat açıklanmadan alımı gerçekleştirilmiştir.
Yani üzüm üreticisi verdiği üzümün fiyatını
bile bilememektedir. Ürgüp’e bağlı 4
köyümüzdeki patates üreticileri elektrik
borcundan dolayı ekim yapamadı. İmkanı
olan yakın bölgelerde üretim yapabilmenin
yollarını aradı ancak üretim maliye yüksek
oldu. Şu anda 0.40 kg/krş maliyeti olan
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
KAPADOKYA'DA
ÜZÜMCÜLÜK
patates 0.13 kg/krş satılmaktadır. İhracat
olmadığı süre içerisinde patates üreticisi
bitmiş olacaktır.
racaat ederek “Ürgüp Sivrisi” çeşidi için
coğrafi işaret başvurusu yaptık işlemi halen devam etmektedir.
Peki üzüm üreticisi ne yapmaktadır?
Siyah Dimrit üzümü kaybolmak üzere
Beyaz Emir üzümü şarap fabrikalarının
ayakta kalması sürecine bağlı olarak
üretimine devam edilecek ama gerçekten
bölgemiz üreticileri zor durumdadır. Üzüm
üretimi kıraç arazilerde yapıldığından,
batıdaki gibi yüksek sisteme uyum
sağlanamamaktadır. Ancak bazı özel
firmalar sulu alanlarda modern şekilde
yüksek sistemli yeni bağ sahalarını tesis etmekte ve kendi üzümlerini kendileri
üretmenin yollarını aramaktadırlar. Gerek
patates üretiminde yaşanan sıkıntılar
ve gerekse üzüm fiyatlarında yaşanan
istikrarsızlık nedeniyle bölgemizde üçüncü
ürün haline gelen çerezlik kabak çekirdeği
üretimine yönelmiştir. Ürgüp Ziraat Odası
olarak da desteklediğimiz bu ürün çeşidi
inşallah üreticilerimizin kurtuluşu olacaktır.
Ziraat Odası olarak Hazineden aldığımız
2 adet arazi üzerine kabak çekirdeği kurutma eleme ve paketleme tesisi kurmayı
düşünüyoruz. Yine üreticilere destek olmak ve bölgemizdeki kabak çekirdeğinin
kalitesine dikkat çekmek için Ürgüp Ziraat
Odası olarak Türk Patent Enstitüsüne mü-
Bir başka çeşidimiz olan “Ürgüp
Kadın Tırnağı” için Odamız adına Marka
Tescil Belgesi aldık. (Marka No. 2011
36181-Ticaret)
yani bölgemiz kabak
çekirdeğini marka haline getirmiş olduk.
Tarım Fuarlarında Ziraat Odamız adına
açılan stantlarda marka olmuş kabak
çekirdeğimizin yanında yöresel ürünlerinde hem tanıtımı ve hem de satışı
gerçekleştirilmektedir. Üreticilerimiz belki
bir ürünü kaybedebiliyor ama bir başka
ürünü de kazanmış oluyor. Oda olarak bu
konudaki çalışmalarımız devam etmektedir. Ürgüp de marka haline gelmiş çerezlik
kabak çekirdeğinin gerek patates üreticileri ve gerekse üzüm üreticileri için alternatif bir ürün çeşidi olarak gözükmektedir.
Ürgüp Ziraat Odası olarak TİGEM bayisi
olmamız nedeniyle yıllık 350 ton sertifikalı
tohumluk satışı yapılmakta ve çeşitli
buğday tohumluk çeşitlerinin de denenmesi sağlanmaktadır. Ayrıca yıllık, 10 bin
muhtelif fidan, 400 bin muhtelif sebze
fide çeşitleri, yağmurlama damla sulama
malzemeleri, Tavuk gübresi ve muhtelif
tarım aletlerinin satışı devam etmektedir.
Ülkemizde Önemli ve Geniş Bir
Üretim Alanına Sahip Ürün;
ÜZÜM VE BAĞCILIK
Bağ Küllemesi (Uncinula necator)
Hastalığın gelişiminde nemden çok,
sıcaklık daha önemlidir. Kurak koşullarda
bile gelişebilen bir mantardır. Hastalık,
havalanmayan gölge ve yarı ışıklı yerlerde daha hızlı gelişir. Bu nedenle asmanın
havalanmasını ve ışık almasını sağlayan
yaz budaması çok önemlidir.
Hastalık asmanın tüm yeşil aksamlarında görülür. Asma üzerinde beyaz pudramsı bir görünüm ortaya çıkar. İlk dönemde hastalık genç yapraklarda zor fark
edilir. Genelde yaprakların üst yüzeyinde
yağ lekesine benzeyen sarımsı veya parlak lekeler görülür. Yaprak yaşlandıkça
parlaklığı gider, kalınlaşır ve gevşeyerek
kenardan içe doğru kıvrılır.
Sürgünler yeşilken hastalıklı kısımlar
siyaha yakın koyu kahverengi renk alır, kışın ise bu lekeler kırmızımsı-kahverengine
dönüşür.
Asmalarda mercimek büyüklüğündeki
ve koruk halindeki taneler hastalığa yakalanınca kararır ve kururlar. Taneler biraz
daha büyük ise çatlar ve çekirdekleri gözükür. Taneler özellikle % 8 kuru madde
oluşturuncaya kadar küllemeye hassastır. Bu nedenle erken dönemde yapılan
ilaçlama çok önemlidir.
Birinci ilaçlama; sürgünler 25-30 cm
olduğunda ikinci ilaçlama ise; çiçek taç
yaprakları döküldüğü dönemde yapılmalıdır. Üçüncü ve diğer ilaçlamalar; ikinci
ilaçlamadan sonra kullanılan ilacın etki
süresine göre ve çevre koşullarıyla birlikte tanelere ben düşme dönemine kadar
ilaçlamalara devam edilmelidir.
Bağ Mildiyösü (Plasmopara viticola)
Hastalık
asmanın
tüm
yeşil
kısımlarında görülebilir. Sürgünler 25 cm
iken hastalık kendini gösterir. Yaprakların
üst yüzeyinde sarımtırak renkli tipik yağ
lekeleri meydana gelir, alt yüzeyinde ise
beyaz renkli mantar tabakası oluşur.
Lekeler büyüdükçe ortaları kızarır ve
dökülür. Sürgünler üzerinde eliptik lekeler
meydana gelir. Şiddetli durumlarda
sürgünler kurur.
Salkım Güvesi (Lobesia botrana)
Yurdumuzun her bölgesinde görülebilen en önemli bağ zararlısıdır. Ergini
bir kelebektir. Asıl zararı larvalar yapar.
Zarar larva vasıtasıyla salkımlarda meydana gelir. Hem çiçek salkımı, hem de
üzüm salkımı üzerinde zarar yapar. Yılda
3 döl verir. İlk döl çiçek tomurcukları ve
çiçeklerde, 2.döl koruklarda, 3.döl olgun
tanelerde zarar yapar. İlk larvalar çiçek
salkımlarının salgıladıkları iplikçiklerle
bağlayarak çiçeklerin dökülmesine yol
açar. 2. ve 3. döl larvaları da tane içine
girerek beslenir. Fakat devamlı yer değiştirirler. Bu tanelerden çıkan üzüm suyu
üzerinde çürükçül mantarlar gelişerek
salkımın çürümesine neden olur.
Çiçek salkımlarında da mantar tabakası her tarafını kaplayabilir, kısa zamanda kahverengiye dönüşüp kuruyarak
dökülür. Olgun taneler hastalığa daha az
duyarlıdır.
Salkım güvesi larvalarının faaliyeti
için sıcaklık ve orantılı nem bakımından
asmanın iç ve alt kısımları daha uygundur. Bu nedenle asmayı askıya almak,
budama ve aralamayı asmanın iç kısmını havadar tutacak şekilde yapmak, bağı
yabancı otlardan temiz tutmak zararlının
faaliyetini azaltmak bakımından yararlıdır.
Taneler küçük iken hassas olup mantar tabakasından dolayı grimsi bir renk alır.
Beyaz çeşitlerde mat grimsi-yeşil, siyah
çeşitlerde pembemsi kırmızıya döner.
Diğer bağ hastalık ve zararlıları; bağlarda ölü kol hastalığı, kırmızı örümcek,
bağ maymuncuğu, bağ tripsleri, bağ
yaprak uyuzu, unlu bit zararıdır.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:4 | Sayı: 45 | EYLÜL 2012
19
OSMANİYE’DE YER FISTIĞI
HASADI BAŞLADI
Osmaniye Ziraat Odası
Osmaniye’nin simgesel ürünü ve tarım sektöründe birinci sırada yer alan yer fıstığının hasadı başladı. Hasadın başlaması dolayısıyla merkeze bağlı Nohuttepe Köyü’nde
tören düzenlendi. TZOB Yönetim Kurulu Üyesi ve Osmaniye Ziraat Odası Başkanı A.
Bahadır Sezgin ile İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü İbrahim Sağlam, yer fıstığı ekim
alanları ve rekoltesi ile ilgili bilgi verdi.
Törende konuşan ve Osmaniye’de görev yaptığı 3 yıl içerisinde yer fıstığı ile ilgili
birçok çalışma yaptığını belirten Vali Celalettin Cerrah, “Geçtiğimiz günlerde yerel sanayiciler bizden daha değişik bir yer fıstığını istediler. İnşallah önümüzdeki yıl, bu sanayicilerimizin istediği Arjantin türü yer fıstığından üretmeye başlayacağız” dedi.
Osmaniye deyince akla yer fıstığının geldiğini belirten Cerrah, “Osmaniye’nin bu
önemli tarım ürününü en iyi şekilde kullanılır hale getirmemiz lazım. Eğer yer fıstığına
bizler sahip çıkarsak, şu anda kilosu 3 lira olan bu ürünü çok daha yukarılara çekebileceğimizi, bundan da tarımla uğraşan değerli çiftçilerimizin daha çok katma değer kazanabileceğini düşünüyoruz. Bu hem Osmaniye ekonomisine hem de ülke ekonomisine
katkıdır” diye konuştu.
Çiftçilerin yer fıstığından daha çok kazanması için çiftçilerin mutlaka kooperatif kurması gerektiğini ifade eden Cerrah, “Çiftçilerimizin birleşmeleri lazım. Bir borsamız var
ama çiftçilerimiz bir kooperatif çatısı altında birleşirlerse ve tek fiyat üzerinde anlaşırlarsa, eminim ki ürettikleri yer fıstığını daha değerli bir şekilde satacaklardır” dedi.
Erdemli Ziraat Odası
LİMON HASADI TATLI BAŞLADI
Erdemli Ziraat Odası Başkanı Adnan Dölek, hasat komisyonunun belirlediği
tarih itibarıyla limonun kesilerek hasat edilmeye başlandığını belirtti.
Alaplı Ziraat Odası
ALAPLI’DA ORGANİK
FINDIK PİYASAYA SÜRÜLDÜ
İlçede 90 bin 260 dekar alanda narenciye yetiştiriciliği yapıldığını ifade eden
Dölek, “Kesimine ilk olarak başlanan Mayer cinsi limon kalitesine göre 60 ile 80
kuruş arasında alıcı buldu. Enterdonat cinsi limonumuzun 70 ile 80 kuruştan alıcı
bulması bekleniyor. Umarız ihracata gidecek olan kaliteli ürünlerimiz dış piyasada gerçek değerini bulur ve çiftçimiz para kazanır” dedi.
Alaplı Ziraat Odası tarafından Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen ‘Organik Fındık Tarımı’ ilk ürününü piyasaya sürdü.
Dölek, bu yıl ilçede limon rekoltesinin 350 bin ton civarında olacağının tahmin
edildiğini söyledi.
İlk organik fındık alımı nedeniyle yapılan basın toplantısına Gıda Tarım
ve Hayvancılık İl Müdürü Necmi Çelik, Zonguldak Ziraat Odası Başkanı
Hasan Kabarık, Ereğli Ziraat Odası Başkanı Adil Pulat, Merkezi İzmir’deki
Nimeks Organik Tarım Ürünleri San. Tic. temsilcisi Fikret Oylum ile Oda
Yöneticileri katıldı.
Alaplı Ziraat Odası Başkanlığı’nda düzenlenen bir basın toplantısıyla organik fındık alım kampanyasına başlandığı belirtildi.
Alaplı Ziraat Odası Başkanı Şeref Türkoğlu, Alaplı ve Ereğli’de 1.264
üreticinin organik fındık üretimine geçtiğini belirterek, ilk ürünleriyle piyasaya girdiklerini serbest piyasada bugünlerde fındık 3,9 TL ’den işlem
görürken ‘organik fındık’ın peşin alım fiyatını 4,4 TL olarak açıkladı. İlçede fındık borsası kurulmasını ümit ettiğini, yörede organik fındık mamülleri
üreterek ihraç etmeyi hedeflediklerini söyledi. Türkoğlu, üreticinin ihtiyacı
kadar ürünü piyasaya vermesini tavsiye etti. Emanete fındık verilmemesini,
Fiskobirlik’in lisanslı depoculuk yapmasını öneren Türkoğlu, ”Fındığın borsası Hamburg değil, üreticinin kendisidir. Bizim ürünümüz çalı ürünü değil,
milli ürünümüzdür’’dedi.
3. ULUSAL ANTEPFISTIĞI
VE BADEM ÇALIŞTAYI SONA ERDİ
Besni Ziraat Odası
3.Ulusal Antepfıstığı ve Badem
Çalıştayı Adıyaman’da yapıldı. Çalıştay doğrultusunda Besni’ye gelen heyet, Sarıyaprak Beldesi, Konuklu Köyü
ve Sarıçiçek Mezrasındaki antepfıstığı
ve badem bahçelerinde incelemelerde bulundu.
İncelemelerin ardından açıklamalarda bulunan Ulusal Antepfıstığı
Badem Çalışma Grubu Başkanı Şahin Anıl, çalışma grubunun 3 yıl önce
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar
Bakanlığı Genel Müdürlüğü tarafından
oluşturulduğunu belirtti. Anıl; “Amacımız Türkiye’nin gerçekten iddialı olduğu bu iki geleneksel üründe, başta
araştırmacılar olmak üzere bakanlık
çalışanlarıyla, sektördeki insanlarla
ve çiftçilerimizle sürekli dirsek teması
içinde olmak. Yılda bir defa bu üretimin iddialı olarak yapıldığı bölgelerde
toplantılar yapmak. Ülkemizin gerçekten iddialı olması gereken ve geçmişe
dayanan bu üretim dalında hak ettiği
yeri alması için çalışmalar yapmak”
dedi.
Besni Ziraat Odası Başkanı İsmail
Sümer ise “Toplantının amacı, sektörde yaşanan sorunların tartışılarak
çözüm üretilmesi. Bu çalışmayla üretimden pazarlama aşamasına kadar
çiftçimizin ve esnafımızın yaşadığı sorunlar tespit edildi” dedi.
TZOB
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir
Yıl: 4
EYLÜL 2012
Sayı:45
Yönetim Yeri
GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
www.tzob.org.tr

Benzer belgeler