CASE OF FRESSOZ AND ROIRE v. FRANCE_TRx

Transkript

CASE OF FRESSOZ AND ROIRE v. FRANCE_TRx
CONSEIL
DE L’EUROPE
COUNCIL
OF EUROPE
COUR EUROPÉENNE DES DROITS DE L’HOMME
EUROPEAN COURT OF HUMAN RIGHTS
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
(Başvuru no. 29183/95)
KARAR
STRASBOURG
21 Ocak 1999
© Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012. Bu çeviri,
Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek Fonu’nun desteğiyle
hazırlanmıştır
(www.coe.int/humanrightstrustfund).
Mahkeme’yi
bağlamamaktadır. Daha fazla bilgi için, bu belgenin sonunda bulunan
yazarın telif hakkı ile ilgili kısmı okuyabilirsiniz.
© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012. This
translation was commissionned with the support of the Human Rights Trust
Fund of the Council of Europe (www.coe.int/humanrightstrustfund). It does
not bind the Court. For further information see the full copyright at the and
of this document.
© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012. La
présente traduction a été effectuée avec le soutien du Fonds fiduciaire pour
les
droits
de
l’homme
du
Conseil
de
l’Europe
(www.coe.int/humanrightstrustfund). Elle ne lie pas la Cour. Pour plus de
renseignements veuillez lire l’indication de copyright/droits d’auteur à la fin
du présent document.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
1
Fressoz ve Roire – Fransa davasında,
11 No.lu Protokolle1 değişik Đnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin
Korunmasına Đlişkin Sözleşmenin (“Sözleşme”) 27. Maddesine ve
Mahkeme Đçtüzüğünün2 ilgili hükümlerine göre aşağıdaki hâkimler,
Sayın L. WĐLDHABER, Başkan,
Sayın E. PALM,
Sayın L. CAFLĐSCH,
Sayın J. MAKARCZYK,
Sayın J.-P. COSTA,
Sayın V. STRÁŽNĐCKÁ,
Sayın W. FUHRMANN,
Sayın K. JUNGWĐERT,
Sayın M. FĐSCHBACH,
Sayın N. VAJĐĆ,
Sayın W. THOMASSEN,
Sayın M. TSATSA-NĐKOLOVSKA,
Sayın T. PANŢÎRU,
Sayın R. MARUSTE,
Sayın E. LEVĐTS,
Sayın K. TRAJA,
Sayın S. BOTOUCHAROVA,
ve ayrıca Yazı Đşleri Müdürü Yardımcıları Sayın P.J. MAHONEY ve
Sayın M. DE BOER-BUQUICCHO’dan
oluşan Yüce Divan olarak toplanan Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi,
12 Kasım 1998 ve 13 Ocak 1999 tarihlerinde kamuya kapalı olarak
müzakere ettikten sonra
son olarak bahsedilen tarihte kabul edilen aşağıdaki kararı vermiştir:
USUL YÖNTEMLERĐ
1. Dava, Sözleşmenin önceki 19. Maddesine3 göre kurulmuş olan
Mahkemeye, Avrupa Đnsan Hakları Komisyonu ("Komisyon") ve Fransız
Hükümeti ("Hükümet") tarafından, sırasıyla, 16 Mart 1998 ve 15 Mayıs
1998 tarihinde Sözleşmenin önceki 32/1 ve 47. Maddelerinde düzenlenen üç
aylık süre içerisinde havale edilmiştir. Dava, iki Fransız vatandaşı, Bay
Roger Fressoz ve Bay Claude Roire, tarafından 3 Ağustos 1995 tarihinde
önceki 25. Maddeye göre Komisyon’a verilen Fransız Cumhuriyeti aleyhine
başvurudan (no. 29183/95) kaynaklanmıştır.
Yazı Đşleri Müdürünün Notları
1-2 11 No.lu Protokol ve Mahkeme Đç Tüzüğü 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girmiştir
3 19. Maddeyi değiştiren 11 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden beri Mahkeme daimi
olarak görev yapmaktadır.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
2
Komisyonun talebi, önceki 44 ve 48. Maddelere ve Fransa’nın
Mahkemenin zorunlu yargılama yetkisini (önceki 46. Madde) tanıyıp kabul
ettiği beyana dayanmaktadır; Hükümetin başvurusu önceki 48. Maddeye
dayanmaktadır. Talebin ve başvurunun amacı, davanın olgularının muhatap
Devletin Sözleşmenin 6/2. Maddesi ile 10. Maddesindeki yükümlülüklerini
ihlal ettiğini ortaya koyup koymadığı hakkında bir karar elde etmektir.
2. Mahkeme önceki Đç tüzüğünün A1 33/3(d) Kuralına göre yapılan
soruşturmaya yanıt olarak başvuru sahipleri duruşmalara katılmayı
istediklerini belirtmiş ve kendilerini temsil edecek avukatı tayin etmişlerdir
(önceki Kural 30).
3. Aslen 11 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden önce özellikle
doğabilecek usule ilişkin konularla ilgilenmek üzere oluşturulmuş olan
Dairenin (Sözleşmenin önceki 43. Maddesi ve önceki 21. Kural) Başkanı
olarak o tarihte Mahkemenin Başkanı olan R. Bernhardt, Yazı Đşleri Müdürü
aracılığıyla, Hükümetin Temsilcisi, başvuru sahiplerinin avukatı ve yazılı
usulün düzenlenmesi konusunda Komisyonun Delegesi ile görüşmüştür.
Sonuçta verilen karar uyarınca Yazı Đşleri Müdürü Hükümet'in ve başvuru
sahiplerinin sırasıyla 10 ve 27 Temmuz 1998 tarihinde dilekçelerini
almıştır. 24 Ağustos 1998 tarihinde Komisyonun Delegesi yazılı görüşünü
ibraz etmiştir.
4. 16 Ekim 1998 tarihinde Komisyon, Başkanın talimatlarına göre Yazı
Đşleri Müdürü tarafından talep edildiği üzere önündeki işlemler hakkındaki
dosyayı hazırlamıştır.
5. 11 No.lu Protokolün 1 Kasım 1998 tarihinde yürürlüğe girmesinden
sonra ve bunun 5/5. Maddesinin hükümlerine göre dava Mahkemenin Yüce
Divanına havale edilmiştir. Yüce Divan, resen Fransa'ya ilişkin olarak
seçilen (Sözleşmenin 27/2. Maddesi ve Mahkeme Đçtüzüğünün 24/4. Kuralı)
hâkim J.-P. Costa, Mahkeme Başkanı L. Wildhaber, Mahkeme Başkan
Yardımcısı E. Palm ve Daire Başkan Yardımcısı M. Fischbach
(Sözleşmenin 27/3. Maddesi ve Kural 24/3 ve 5(a)) bulunuyordu. Yüce
Divanı tamamlamak üzere tayin edilen diğer üyeler L. Caflisch, J.
Makarczyk, Strážnická, W. Fuhrmann, K. Jungwiert, N. Vajić, Mrs W.
Thomassen, M. Tsatsa-Nikolovska, T. Panţîru, R. Maruste, E. Levits, K.
Traja ve S. Botoucharova idi (Kural 24/3 ve Kural 100/4).
6. Mahkemenin daveti üzerine (Kural 99) Komisyon üyelerinden birisini,
J.-C. Geus’u Yüce Divan huzurundaki işlemlere katılmak üzere
yetkilendirmişti.
1 Yazı Đşlerinin Notu. Mahkeme Đç Tüzüğün A, 9 No.lu Protokolün yürürlüğe girmesinden
önce (1 Ekim 1994) Mahkemeye havale edilen tüm davalara uygulanıyordu; o tarihten 31
Ekim 1998’e kadar yalnız bu Protokolle bağlı olmayan Devletler ile ilgili davalara
uygulanmıştır.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
3
7. Başkanın kararına göre 12 Kasım 1998 tarihinde Strasbourg’daki
Đnsan Hakları Binası’nda halka açık bir duruşma yapıldı.
Mahkemenin huzurundakiler:
(a) Hükümet adına
Dışişleri Bakanlığı, Hukuk Đşleri Müdür Yardımcı J. F.
DOBELLE,
Temsilci,
Dışişleri Bakanlığı, Đnsan Hakları Dairesi’nde geçici görevli
hâkim, B. NEDELEC,
Adalet Bakanlığı, Avrupa ve Uluslararası Đlişkiler Dairesi, Đnsan
Hakları Ofisi başkanı, hâkim A. BUCHET,
Adalet Bakanlığı, Ceza Đşleri Dairesi, hâkim
C. ETIENNE,
Müdafi;
(b) başvuru sahipleri adına
Temyiz Mahkemesi Barosu ve Conseil d’Etat’dan C. WAQUET,
Müşavir;
(c) Komisyon adına
J. -C. GEUS
M.-T. SCHOEPFER,
Delege;
Komisyon Sekreteri.
Mahkeme, Bay Geus’un, Bayan Waquet’in ve Bay Dobelle’in
konuşmalarını dinlemiştir.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
4
OLGULAR
I. DAVANIN KOŞULLARI
8. Fransız vatandaşları olan Bay Roger Fressoz ve Bay Claude Roire, söz
konusu tarihte Paris’te yaşamaktadırlar. Bay Fressoz, 1921 doğumludur ve
La Canard enchaîné adlı haftalık hiciv gazetesinin eski yayın müdürüdür.
Bay Roire, 1939 doğumludur ve La Canard enchaîné’da gazetecidir.
A. Davanın özündeki yazı
9. Eylül 1989, Peugeot otomobil şirketinde bir huzursuzluk dönemiydi.
Đşçilerin talepleri arasında, şirketin yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü
Bay Jacques Calvet’nin önderliğindeki yönetimin vermeyi reddettiği maaş
zamları vardı.
10. 27 Eylül 1989 tarihinde La Canard enchaîné aşağıdaki manşetle Bay
Roire’un yazısını yayınladı:
“Calvet maaşını tam gaz artırıyor”
Alt başlık şöyleydi:
“Vergi formları kendisinden daha çok şey açıklıyor. Peugeot’nun patronu, son iki
yılda kendisine % 45,9 zam yaptı.”
Yazıda ise şunlar yer alıyordu:
“Jacques Calvet, Ekim 1988 tarihinde Antene 2’nin 'L'heure de vérité' adlı
programına çıktığında ücreti hakkındaki bir soruyu yanıtlamayı reddetti. Bu, Peugeot
patronu açısından halkla ilişkiler gafı olarak görüldü, ama Canard şimdi bunu doğru
olarak ortaya koyabiliyor ve bu da tanınmış müdürün elimize şans eseri ulaşan son
tarihli üç vergi matrahı formu sayesinde gerçekleşmektedir. Yayın tarihinde kendisi
ayda net 185,312 Frank kazanıyordu.
Bu belgeler 1986 ile 1988 arasında Calvet’nin toplam maaşının (artı ayni yardımlar
ve hastalık yardımı) % 45,9 arttığını göstermektedir. Peugeot’nun kendi rakamlarına
göre grubun 158,000 işçisinin ortalama ücreti aynı iki yılda % 6,7 arttı - diğer bir
deyişle, patronunkinden neredeyse yedi kat az.
Müdürün kederi
Calvet, Peugeot’u göz kamaştırıcı bir tarzda düzlüğe çıkardı ama Antene 2’deki yeni
bir röportajında Japon saldırısı karşısında grubunun konumu nedeniyle stres altında
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
5
olduğunu söyledi. Öyle görünüyor ki bu sancılı psikolojik kriz onu gelirini arttırmaktan
alıkoymadı - ama CEO maaşları listesinde Calvet’nin 1 Numara olmaktan çok uzak
olduğunu da unutmamak lazım.
1987 tarihinde yıllık maaşına % 17 zam yaparak 1,786,171 Frank’a çıkardı - yani
ayda 148,847 Frank. Neden? Muhtemelen Gelir Đdaresi önceki yıla ait gelirinden büyük
bir dilim kapmıştı. Ve bu olumsuz vergi ödeme spirali sonraki yılda yıkıcı seyrine
devam etti. 1988 yılında zar zor geçimini sağlayabilmek için Calvet, kendisine %
24’lük bir zam daha yapmak zorunda kaldı. O yıl maaşı 2,223,747 Frank’a ulaştı, yani
kesintilerden sonra ayda 185,312 frank…”
Yazıya, Bay Calvet’nin üç vergi tahakkuk bildiriminin “toplam
vergilendirilebilir gelirini” detaylandıran ve “maaş, ayni yardım ve hastalık
yardımı” şeklinde almış olduğu tutarı gösteren kısmının bir fotokopisini
gösteren bir kare eşlik ediyordu. Üç toplamın her biri kalemle daire içine
alınmıştı.
B. Başvuru sahipleri aleyhinde cezai işlemler
1. Soruşturma aşaması
11. 2 Ekim 1989 tarihinde Bay Calvet, Paris’deki tribunal de grande
instance’daki kıdemli soruşturma hâkimine tazminat talep eden taraf olarak
duruşmalara katılmak üzere bir başvuru ile birlikte kimliği bilinmeyen şahıs
veya şahıslar aleyhinde suç duyurusunda bulundu. Söz konusu olayların,
normal olarak vergi makamlarında tutulan belgelerin asıllarının veya
suretlerinin hukuka aykırı olarak alınması ve bulundurulmasını içermiş
olması gerektiğini ileri sürüyordu ve bu durum, bir devlet memuru
tarafından evrak veya belgeler ile ilgili emniyeti suiistimal, mesleki güvenin
kötüye kullanılması, bu belgeleri çoğaltmak için gerekli olan zamana
yönelik olarak güveni kötüye kullanma ve hukuka aykırı olarak elde edilmiş
belgelerin kullanılması suçlarını oluşturuyordu.
12. 5 Ekim 1989 tarihinde savcı, hırsızlık, mesleki güvenin kötüye
kullanılması, bir devlet memuru tarafından evrak veya belgelerin hukuka
aykırı olarak alınması ve hukuka aykırı elde edilmiş belgelerin kullanılması
iddiaları hakkında bir soruşturma açılması için soruşturma hâkimine
başvurdu.
13. 25 Ekim 1989 tarihinde Bütçe Bakanı da resmi belgelerin yasa dışı
olarak alınması ve mesleki güvenin kötüye kullanılması nedeniyle tazminat
talep eden kamu tarafı olarak duruşmalara katılmak üzere başvurarak
bilinmeyen şahıs veya şahıslar aleyhinde suç duyurusunda bulundu. 11
Aralık 1989 tarihinde savcı bir soruşturmanın daha açılmasını talep etti.
14. Soruşturma sırasında, Bay Roire’nin zilyetliğindeki belge suretleri
üzerindeki bilgisayar referans numarasının analizi, bunların vergi
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
6
makamlarınca tutulan vergi tahakkuk bildirimi kısmının fotokopileri
olduklarını ve kurum binasından çıkarılmaması gerektiğini ortaya çıkardı.
Kurum binasında yapılan teftiş, belgelerin bulunduğu dolapların kilitlerinin
zorlanmamış olduğunu ve binayı koruyan alarmın mesai saatleri dışında
çalışmamış olduğunu doğruladı.
Bay Calvet’nin 1988 yılına ait vergi tahakkuk belgesinin orijinalinin
incelenmesi, Vergiler Bölümü Müdürüne ait avuç içi izini ortaya çıkardı.
Ancak, bu kişinin ilgili vergi dosyasını 27 Eylül 1989 tarihinde Gelir Đdaresi
Başkanının ve département Vergi Müdürünün talebi üzerine getirttiği iddia
edildi. Vergi makamının binalarından belgeyi yasadışı olarak çıkarmaktan
sorumlu şahıs veya şahıslar tespit edilemedi, sonuç olarak bu dairede hiç
kimse suçlanmadı.
15. 8 Mart 1991 tarihinde başvuru sahipleri, mesleki güveni kötüye
kullanma, evrak veya belgeleri yasadışı olarak alma ve elde edilen vergi
tahakkuku bildirimlerinin suretlerini kullanmak ve hırsızlıkla suçlandılar.
16. 20 Aralık 1991 tarihinde savcı, hiç kimsenin hırsızlık veya mesleki
güvenin kötüye kullanılması suçları ile suçlanmamasını, birinci başvuru
sahibine karşı yöneltilen suçlamaların tamamının düşürülmesini ve ikinci
başvuru sahibinin kimliği tespit edilememiş vergi memuru tarafından
mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’nin
vergi tahakkuklarının suretlerini kullanmaktan Ceza Mahkemesinde
yargılanmasını tavsiye eden bir rapor hazırladı.
17. 27 Ocak 1992 tarihinde soruşturma hâkimi hiçbir fail teşhis
edilemediğinden hırsızlık ve mesleki güvenin kötüye kullanılması ile ilgili
duruşmaların sonlandırılmasını emretti. Hâkim, her iki başvuru sahibini
kimliği tespit edilmemiş bir vergi memuru tarafından mesleki güvenin
kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’ye ait gelirle ilgili gizli
bilgileri kullanmaktan ve Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının çalınmış
fotokopilerini kullanmaktan yargılanmak üzere Ceza Mahkemesine havale
etti.
2. Paris Ceza Mahkemesinde
18. Başvuru sahipleri savunmalarında iki görüş ileri sürdüler: Đlk olarak,
29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanununun 42. kısmında
(aşağıda 25. paragrafa bakınız) düzenlenen yayın müdürünün cezai olarak
sorumlu tutulmasının koşulları oluşmamıştı ve ikinci olarak itham
edildikleri suçların unsurları Ceza Kanununun 460. Maddesinde
tanımlandığı gibi (aşağıda 27. paragrafa bakınız) davalarında
kanıtlanmamıştı.
19. Duruşmada, Bay Fressoz gazetede basılan vergi tahakkuklarından
bölümleri ilk defa yazıyı baskı için şahsen onaylamadan önce düzeltmelere
baktığında gördüğünü söyledi. Bay Roire’a “belgelerinin gazetecilik
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
7
anlamında doğru olup olmadığını”, yani “bilgilerin doğru ve kontrol edilmiş
olup olmadığını” sorduğunu söyledi. Genel bir kural olarak kopyanın baskı
için onaylanmasının yardımcı editörün sorumluluğunda olduğunu, bu
kişinin “bir problem varsa editöre ve son çare olarak yayın müdürüne
danıştığını” kabul etti.
Đkinci başvuru sahibi, vergi tahakkuklarının fotokopilerinin kendi adına
yazılmış bir zarfın içinde gazetede kullanılmadan yaklaşık on beş gün önce
anonim olarak gönderildiğini söyledi. Fortune France gibi uzmanlık içeren
çalışmalarda Bay Calvet’nin maaş düzeyine özellikle bakarak belgelerdeki
bilgilerin “inandırıcılığını kontrol ettiğini” ifade etmiştir. Ayrıca
fotokopilerin “orijinal” vergi tahakkuk bildirimleri olup olmadıklarından
emin olmak için çeşitli şahıslarla görüşerek kontrol yaptığını da söyledi.
Bunların gerçekten vergi makamına ait belgeler olduğunu doğruladığını
belirtti ve bunların hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiş olduklarına dair
hiçbir delil olmadığı belli olunca “ağır basan düşüncenin belgelerin önemi”
olduğunu ekledi.
20. 17 Haziran 1992 tarihli kararla Paris Ceza Mahkemesi hırsızlık ve
mesleki güveni kötüye kullanma esas suçlarının kanıtlanmamış olduğunu
çünkü belgeleri ifşa edenin kimliğinin tespit edilmesinin veya suçların
işlendiği koşulları tespit etmenin imkânsız olduğunun anlaşıldığını kabul
ederek başvuru sahiplerinin beraatına karar verdi.
Mesleki güvenin kötüye kullanılması suçu ile ilgili olarak mahkeme
aşağıdaki kararı verdi:
“…
Mevcut davada söz konusu belgelerin asıllarının Bay Calvet’nin vergi dosyasında
tutulan vergi tahakkuk bildirimleri oldukları sabit olmuşsa da bunların fotokopisini
almak için gereken zamanda bunları haksız surette almak veya üçüncü şahıslara ifşa
etmek ya da bunlardaki bilgileri açıklamakla suçlu olan kişinin zorunlu olarak
yukarıda bahsedilen hükümde [Vergi Usul Kanununu Madde L. 103] tanımlanan kişi
kategorilerinden birisine girmiş olduğu sonucu çıkmaz çünkü vergi makamlarının
kendileri failin “dışarıdan birisi” olabileceğini öne sürmüşlerdir…- o tarihteki
güvenlik yönetmelikleri ne olursa olsun.
Bu yüzden ifşadan sorumlu kişinin statüsü ve mesleki işlevinin bilinmemesi
olgusu, mesleki güveni kötüye kullanma suçunun esaslı unsurlarından birisinin
kanıtlanma olasılığını bertaraf etmektedir.
Sonuç olarak, bu suçun işlendiğine dair resmi hiçbir delil yoktur, bu yüzden
davalılar aleyhindeki mesleki güveni kötüye kullanmanın sonuçlarını kullanma
suçlaması kanıtlanmamıştır…”
Hırsızlık suçlaması ile ilgili olarak mahkeme şu görüşte olmuştur:
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
8
“…Özellikle, belgeleri kopyalayan asıl şahsın herhangi bir hukuk dışı niyetinin
olduğu veya belgelerin alındığı tarihte böyle bir niyetinin olduğu gösterilmemiştir.
Böylece, bu belgelerin Bay Roire’in eline nasıl ulaştıkları ile ilgili cevaplanmadan
kalan sayısız soruları daha fazla tekrarlamadan, hırsızlık suçunun unsurlarının yeterli
şekilde kanıtlanmadığı görüşündeyiz.
Đlk başta ağır bir suç (cürüm) veya bir başka önemli suç (délit) olarak tanımlanan
fiilin işlendiği kesin olarak sabit olmadıkça ve unsurları kanıtlanmadıkça kullanma
suçunun ön şartı eksik olur ve davalı beraat etmelidir.”
21. Sırasıyla 25 ve 26 Haziran 1992 tarihinde savcı ve tazminat talep
eden taraflar temyize başvurdular.
3. Paris Temyiz Mahkemesinde
22. 10 Mart 1993 tarihli kararla Paris Temyiz Mahkemesi, kararı bozdu
ve başvuru sahiplerini kimliği tespit edilmemiş bir vergi memuru tarafından
mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen Bay Calvet’nin
vergi beyannamelerinin fotokopilerini kullanmaktan suçlu buldu. Bay
Fressoz ve Bay Roire, sırasıyla 10,000 ve 5,000 Fransız Frankı (FRF) para
cezasına ve müşterek ve müteselsilen Bay Calvet’e manevi tazminat olarak
1 FRF ve Ceza Usul Kanunun 475-1. Maddesine göre yasal masraflar için
10,000 FRF ödemeye mahkûm edildiler.
Temyiz Mahkemesinin görüşü şöyleydi:
“Bu Mahkeme, alt mahkemenin olguları analiz şekline katılmamaktadır.
Soruşturmaların sonuçları ancak daireyi bilen bir vergi memurunun belgeleri
sızdırabileceğini göstermektedir, çünkü dışarıdan birisi Jacques Calvet’nin dosyasını
talep etmemiştir ve dosya 27 Eylül 1989 tarihinde normal durumunda, belgeler
Chaillot Vergi Dairesinin özel uygulamasına göre dosyalanmış olarak bulunmuştur.
Üçüncü bir şahsın yani Devlet memuru olmayan veya vergi dairesinin dışından
birisinin - dikkat çekmeden- dosyada iki ayrı yerde tutulan belgeleri almış, fotoğrafını
veya fotokopini çekmiş ve tam olarak doğru yere geri koymuş olamayacağı kesindir,
çünkü dosya yalnız yetkili şahısların erişim hakkı olan kilitli bir odadaki metal dolapta
saklanmaktadır.
Alt mahkemenin aksine, bu davada mesleki güvenin kötüye kullanılması suçunun
işlendiğinin sabit olduğu ve failin kimliğinin tespit edilmemiş olmasının ilgisiz olduğu
görüşündeyiz.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
9
Bay Roire, soruşturma hâkimine Jacques Calvet’nin vergi bildirimlerinin
fotokopilerinin kendisine anonim olarak onun adına yazılmış bir zarfın içinde
gazeteye gönderilmiş olduğunu söylemiştir. Gerçek vergi belgelerinin fotokopileri
olup olmadıklarından emin olmak için çeşitli kişilerle görüştüğünü teyit etmiştir.
Bay Roire’ın söz konusu belgelerin kopyalarını içeren yazısı Le Canard enchaîné’ın
yayın müdürü olan Roger Fressoz’a sunulmuş kendisi de bunları şahsen baskı için
onaylamıştır.
Bay Fressoz soruşturma hâkimine Jacques Calvet’nin vergi bildirimlerinin
suretlerini o noktada gördüğünü söylemiştir. Genel bir kural olarak kopyanın baskı
için kıdemli editör yardımcı tarafından gönderildiğini, bu kişinin bir sorun olduğunda
editöre ve son çare olarak kendisine başvurduğunu açıklamıştır.
Mesleki güvenin kötüye kullanılmasının sonuçlarının kullanılması suçu mevcut
davada Vergi Usul Kanunu Madde L. 103 ve Ceza Kanunu Madde 378’in hükümleri
ihlal edilerek elde edilen belgelerin yayınlanmasıyla nitelendirilmiştir ve Bay Roire ile
Bay Fressoz tarafından işlenmiştir. Belgelerin niteliği ve Bay Roire’ın yaptığını
söylediği kontroller ışığında davalılar bu belgelerin bir vergi dosyasından gelmiş
olması gerektiğini bilmiş olmalıdırlar. Bu ayrıca yazının baskı için neden editör
yardımcısı veya editör değil de yayın müdür Bay Fressoz tarafından onaylandığını da
açıklamaktadır. Belgelerin gönderildiği kişi Bay Fressoz değilse de bunların özetlerini
gösteren yazının basılması için izin vermeden önce bunları görmüştür. Bu yüzden,
yazının yazarı Bay Roire gibi onun durumunda da mesleki güvenin kötüye
kullanılmasının sonuçlarını kullanma suçunun hem maddi unsuru (actus reus) hem de
manevi unsuru, kasıt (mens rea) mevcuttur…”
4. Yargıtay’da
23. Bay Fressoz ve Bay Roire, Yargıtay’a hukuka uygunluk yönünden
temyiz başvurusunda bulunmuşlardır. Temyiz gerekçelerinde (ve daha sonra
Bay Calvet’nin cevap dilekçesine cevaben) iki iddia ileri sürdüler.
Temyizin ilk gerekçesi olarak Bay Fressoz 29 Temmuz 1881 tarihli
Kanunda tanımlandığı gibi bir yayın müdürü olduğundan aşağı
mahkemelerin kendisini genel ceza hukukuna göre kullanma suçundan
mahkûm etmeye yetkili olmadığını yalnız Kanunda özel olarak tanımlanan
suçlardan biriyle mahkûm etmeye yetkili olduğunu iddia etti. Cevabında
karşı tarafın “kullanma” ile “yayımlamayı” karıştırdığına işaret etti ve Bay
Calvet’nin kullanma ile değil yayımlama ile ilgili olduğunu iddia etti - basın
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
10
kanunlarının herhangi bir hükmünü ihlal etmeyen bir durum, böylelikle
savcılık diğerine, uygunsuz olan ithama yani kullanmaya dayanmıştı.
Đkinci gerekçe olarak her iki başvuru sahibi de suçlandıkları suçun
unsurlarının ilgili iç hukukta tanımlandığı gibi 1881 tarihli Kanunun 5, 6 ve
42. maddeleri dâhil davalarında kanıtlanmadığını ileri sürdüler. Bu noktada,
Bay Calvet’nin vergi tahakkuklarının gizliliğin korunması görevi ile
korunmayan - bu durumda böyle bir görevin kötüye kullanılması söz
konusu olamazdı - kamuya açık bilgileri içerdiğini iddia ettiler. Bir
gazetecinin “bilgiyi kullanmaktan” hukuken mahkûm olamayacağını
belirttiler ve Temyiz Mahkemesinin suçlandıkları suçun actus reus ve mens
rea’sının davalarına nasıl sabit olduğunu - yani söz konusu şeyin zilyetliği
veya kontrolü ve hukuka aykırı olarak elde edildiği bilgisi - göstermediğini
iddia ettiler. Temyiz Mahkemesinin Bay Roire’ın belgeleri aldığında
bunların vergi tahakkuklarının suretleri olup olmadığını teyit ettiği için
bunların hukuka aykırı olarak elde edilmiş olduklarını bilmiş olması
gerektiği sonucuna varması olgusu ile ilgili olarak Bay Roire, “sadece bir
gazeteci olarak görevini yerine getirdiğini yani bilgileri yayımlamadan önce
gerçek olup olmadığını kontrol ettiğini, bunun tüm gazetecilerin dikkatli
olmak ve kaynakları teyit etmek yükümlülüğünün bir gereği olduğunu”
iddia etti.
24.Yargıtay, aşağıdaki görüşle, 3 Nisan 1995 tarihinde temyizi reddetti:
“…
Bu Mahkemenin incelemesine tabi olmayan olguların tespiti olan [Temyiz
Mahkemesinin kararının] gerekçeleri, davalıların Vergi Usul Kanunun L. 103.
maddesine aykırı olarak mesleki güvenin kötü kullanılması yoluyla elde edilen
belgeleri bilerek zilyetlik veya kontrol altında bulundurduklarını tespit eden temyiz
mahkemesinin [temyiz edenlerin] iddia ettikleri gibi kanunu yanlış uygulamadığını
göstermektedir.
Özellikle Temyiz Mahkemesinin alt mahkemenin kararına karşı koyduğu zaman
Ceza Kanununun 460. Maddesini yanlış yorumladığı söylenemez çünkü burada
tanımlanan tek suç çalıntı malların kullanılmasıdır; başvuru sahiplerini hukuka aykırı
olarak elde edilmiş fotokopileri kullanmaktan suçlu bulmuşsa da gazetecilerin Ceza
Mahkemesinde yargılandıkları hukuka aykırı olarak elde edilmiş bilgileri kullanma
suçunu haklı olarak reddetmiştir.
Niteliği veya kaynağı ne olursa olsun bilgi 1 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiş
olan Ceza Kanununun ne 460 ne de 321-1 Maddesinin kapsamında değildir, böylece
bir sorun ortaya çıktığında - yani belirli bir bilgi yayınlanmış ve bu yayına ilgili
kişilerce itiraz edilmişse - buna uygulanacak tek yasal hüküm basının özgürlüğünü
veya işitsel görsel iletişimin özgürlüğünü ilgilendirenler olacaktır.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
11
II. ĐLGĐLĐ ĐÇ HUKUK
A. 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanunu
25. 29 Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanununun ilgili bölümleri
şu şekildedir:
1. Kısım
“Herkes kitap ve diğer yayınları basabilir veya satabilir.”
5. Kısım
“7. Kısmın gerekli kıldığı beyanın yapılmış olması kaydıyla herhangi bir gazete
veya süreli yayın önceden izin alınmadan veya herhangi bir teminat ödenmeden
yayınlanabilir.”
6. Kısım
“Tüm basın yayınlarının bir yayın müdürü olmak zorundadır…”
42. Kısım
“Aşağıdaki kişiler, basın yoluyla işlenen ağır suçlar (cürümler) veya diğer önemli
suçlar (délits) nedeniyle fail olarak ve aşağıdaki sırayla cezai sorumluluğa sahip
olurlar:
(1) Meslekleri ve unvanları ne olursa olsun yayın müdürleri veya yayıncılar ile 6(2).
kısımda tanımlanan koşullarda müşterek yayın müdürleri;
(2) Yukarıdakilerin herhangi birisinin olmaması durumunda gerçek failler;
…”
B. Vergi Usul Kanunu
26. Vergi Usul Kanununun ilgili Maddeleri aşağıdaki hükümleri içerir:
Madde L. 103
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
12
“Ceza Kanununun 378. Maddesinde tanımlandığı gibi mesleki gizliliğin korunması
görevi, görevlerini yerine getirirken veya yetkilerini kullanırken Genel Vergi
Kanununda bahsedilen herhangi bir vergi, harç, yükümlülük veya resmin tahakkuku,
teftişi veya tahsili ile ya da bunlarla ilgili anlaşmazlıklarla ilgili herhangi bir eylemde
bulunması gereken herhangi bir kişi için geçerlidir. Bu görev, yukarıda bahsi geçen
işlemler süresince elde edilen tüm bilgileri kapsar.”
Madde L. 111-1
“Her belediyede uygulanan her iki vergi çeşidi arasında ayrım yapılarak gelir vergisi
veya kurumlar vergisinden sorumlu şahısların listesi hazırlanır.
…
Liste, her bölge için Gelir Dairesi tarafından tutulacak ve bu bölgedeki vergi
mükelleflerinin istişaresine hazır olacaktır. Daire bunun asılarak ilan edilmesini
emredebilir.
…
Gelir vergisi ile ilgili liste kararnamede öngörülen şekilde ve her bir vergi mükellefi
için geçerli olan ve bakmakla yükümlü olunan şahıslar için vergi muafiyeti birimi
sayısını, ödenecek vergi tutarını ve toplam vergi indirimini gösterir.
…
Yukarıda bahsedilen listeleri veya bu listelerle ilgili olarak ismi geçen bir kişiyi
ilgilendiren herhangi bir bilgiyi yayınlamak veya başka türlü dağıtmak [Genel Vergi]
Kanununun 1768/3 Maddesi gereğince yasaktır ve vergi cezasına tabidir.”
C. Ceza Kanunu
27. Söz konusu tarihte Ceza Kanununun 460. Maddesi şu hükmü
içermektedir:
“Ağır bir suç (cürüm) veya bir başka önemli suç (délit) yoluyla alınmış, zimmete
geçirilmiş veya elde edilmiş herhangi bir malı (veya bunun bir kısmını) bilerek
kullanan herhangi bir şahıs, üç aydan beş yıla kadar hapis veya 10,000 FRF’den
2,500,000 FRF’ye kadar para cezası ya da her ikisiyle cezalandırılır. Para cezasının
miktarı 2,500,000 FRF’yi geçecek şekilde ama kullanılan malların değerinin yarısını
aşmayacak şekilde arttırılabilir…”
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
13
KOMĐSYON ÖNÜNDEKĐ ĐŞLEMLER
28. Bay Fressoz ve Bay Roire, 3 Ağustos 1995 tarihinde Komisyon’a
başvurdular. Temyiz Mahkemesi tarafından mahkûm edilmelerinin
Sözleşmenin 10. Maddesine göre ifade özgürlüğü haklarının ihlalini teşkil
ettiğini iddia ettiler. Ayrıca, davalarında 6/2. Maddede yer alan masumiyet
karinesinin de ihlal edildiğinden şikâyetçi oldular.
29. Komisyon, 26 Mayıs 1997 tarihinde başvurunun (no. 29183/95)
kabul edilebilir olduğunu beyan etti. 13 Ocak 1998 tarihli raporunda
(Sözleşmenin önceki 31. Maddesi) 10. Maddenin ihlalinin söz konusu
olduğu yönündeki görüşünü (on bire karşı yirmi bir oy) ve 6/2. Maddeye
göre ayrı hiçbir hususun ortaya çıkmadığını (on dörde karşı on sekiz oy)
ifade etti. Komisyonun görüşünün ve rapordaki üç adet muhalif görüşün tam
metni bu karara ek olarak çoğaltılmıştır. 1
MAHKEMEYE SON SUNUMLAR
30. Hükümet, bildirisinde Mahkemeden Bay Fressoz ve Bay Roire’ın
başvurusunun iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olması nedeniyle reddedilmesini ya da bunun kabul edilmemesi
halinde Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlalinin söz konusu olmadığına dair
karar verilmesini talep etti. Sözleşmenin 6/2. Maddesi uyarınca yapılan
şikayet ile ilgili olarak Mahkemeden bunu Sözleşmenin hükümleriyle konu
yönünden (ratione materiae) bağdaşmaz olması nedeniyle reddetmesini veya
bunun kabul edilmemesi halinde 6/2. maddenin ihlal edilmemiş olduğuna
karar vermesini istedi.
31. Başvuru sahipleri, Mahkemeden 10 ve 6/2. Maddelerinin ihlal
edildiğine karar verilmesini ve kendilerine hakkaniyete uygun tazminat
sağlanmasını talep etmişlerdir.
YASA
I. SÖZLEŞMENĐN 10. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI
32. Başvuru sahipleri Paris Temyiz Mahkemesi tarafından
mahkûmiyetlerinin aşağıdaki hükmü içeren Sözleşmenin 10. Maddesini
ihlal ettiğini iddia etmişlerdir:
1. Yazı Đşlerinin Notu. Uygulamaya yönelik nedenlerle, söz konusu ek sadece kararın nihai
basılı nüshasında yer alacaktır (seçilmiş kararların resmi raporlarında ve Mahkeme
kararlarında), ancak komisyon raporunun bir sureti Yazı Đşleri Müdürlüğünden temin
edilebilir.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
14
“1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının
müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, düşünce özgürlüğü ile haber
ve görüş alma ve verme özgürlüğünü kapsar…
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla
öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya
kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının itibar ve haklarının korunması, gizli
bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı sisteminin yetki ve tarafsızlığının
güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya
yaptırımlara tabi tutulabilir.”
Hükümet, bu sunuma itiraz etmiş; Komisyon da buna katılmıştır.
A. Hükümetin ilk itirazı
33. Komisyon huzurunda yaptığı gibi Hükümet, iç hukuk yollarının
tüketilmediği itirazında bulunmuştur. Bay Fressoz ve Bay Roire,
aleyhlerindeki çalınmış malları kullanma suçlamasını reddetmekle
yetinmişlerdir. Hiçbir aşamada, alternatif talep olarak bile, suçlu
bulundukları ithamlar ile ifade özgürlüğü ilkesi arasında bir aykırılık
olduğunu ileri sürmeye kalkışmamışlardı. Bu itibarla, açıkça veya esas
olarak ulusal mahkemelerde Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğinden
şikâyetçi olmamışlardır, oysa bu hukuki sebepte başarılı olabilirlerdi; ulusal
mahkemeler önünde bu husus kabul edilebilir olabilirdi. Bu sebeple Fransız
mahkemelerine kendileri aleyhinde yürütülen cezai işlemlerin ifade
özgürlüğü ilkesine uygun olup olmadığı hakkında karar verme fırsatı
tanımamışlardı. Sonuç olarak, iç hukuk yolları tüketilmemişti ve Mahkeme,
Ahmet Sadık - Yunanistan davasındaki (bakınız 15 Kasım 1996 tarihli
hüküm, Hüküm ve Kararların Raporları 1996-V, s. 1654, paragraf 32-33)
kararına uygun olarak davaya bakamazdı.
34. Başvuru sahipleri, mahkemeye sundukları dilekçelerinin (yukarıda
23. paragrafa bakınız) gösterdiği gibi Yargıtay’da Sözleşmenin 10.
Maddesinin ihlal edildiğine yönelik şikâyetlerini ileri sürdükleri yanıtını
vermişlerdir. Basın özgürlüğü ilkesini getiren 29 Temmuz 1881 tarihli
Kanuna gönderme yaptıktan sonra öncelikle Bay Calvet’nin vergi
tahakkuklarının gizli olmadığını, çünkü bunların halka açık olduğunu ve
ikinci olarak kanunen “bilgiyi kullanmaktan” suçlu olamayacaklarını ileri
sürmüşlerdi. Her halükarda 10. Maddenin ihlal edildiğinin ileri sürülmesi
çalınmış malların kullanılmasına uygulanan olağan hukuk kurallarının ifade
özgürlüğünün korunmasına üstün tutulmasını engellemeyecekti.
35. Başvurunun kabul edilebilirliği hakkındaki kararında Komisyon,
başvuru sahiplerinin Yargıtay’da 10. Maddenin ihlali ile esastan bağlantılı
bir şikâyette bulunmuş oldukları gerekçesiyle itirazı reddetti. Komisyonun
Delegesi ayrıca Mahkeme önünde Yargıtay’ın yetkileri sınırlı olduğundan
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
15
(Temyiz Mahkemesinin tespit ettiği olguları yeniden açamazdı) iddia edilen
ihlalin tazmininin hukuka uygunluk yönünden temyiz ile elde
edilebilmesinin de mümkün olmadığı görüşünü yeniden dile getirdi.
Bilginin yayılması, genel hukuk gereğince mahkûmiyet riskini
doğurmadığında başvuru sahiplerinin ifade özgürlüğü haklarını öne
sürmelerinin çok az öneminin olabileceği görüşündeydi.
36. Sözleşmenin 35/1. Maddesinin, önceki 26. Madde, lafzı şöyledir:
“Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri
uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar
tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.”
37. Mahkeme, yukarıda bahsedilen kuralın amacının Taraf Devletlere
kendileri aleyhinde ileri sürülen ihlal iddiaları Mahkemeye ibraz edilmeden
önce bu iddiaları – genellikle mahkemeler aracılığıyla – önleme veya
düzeltme fırsatı sağlamak olduğunu tekrarlar. Bu kural, “aşırı şekilciliğe
gidilmeden bir dereceye kadar esneklikle” uygulanmalıdır; daha sonra
Strasbourg’da yapılması istenen şikâyetlerin ulusal makamlar önünde “en
azından esasen ve iç hukukun şekli gereklilikleri ve süre sınırlamalarına
uygun olarak” ileri sürülmüş olmaları yeterlidir (bakınız, 23 Nisan 1992
tarihli Castelles - Đspanya kararı, Seri A no. 236, s.19, paragraf 27, ve 16
Eylül 1996 tarihli Akdıvar ve Diğerleri - Türkiye kararı, Raporlar 1996-IV,
sayfa 1210-11, paragraf 65-69).
38. Başvuru sahipleri bilginin dağıtımı işiyle uğraşmaktadır ve belgeleri
yayımladıktan sonra mahkûm olmuşlardır. Yargıtay’da başvuru sahipleri 29
Temmuz 1881 tarihli Basın Özgürlüğü Kanunun, başvuru sahiplerinin
faaliyetleri ile ilgili olarak 10. Maddede yer alan hükümlerine eşdeğer
hükümlerine dayanmışlardır. Mahkemeye temyiz başvurularını desteklemek
için sundukları dilekçelerinde başvuru sahipleri yazının Basın özgürlüğü
Kanununun herhangi bir hükmüne aykırı olmadığını ve bir gazeteci olarak
Bay Roire’un basitçe “görevini” yapmış olduğunu ileri sürmüşlerdir
(bakınız yukarıda 23. paragraf). Cevap dilekçelerinde başvuru sahipleri,
kovuşturmayı “kullanmak” ile “yayımlamayı” karıştırmakla eleştirmiş,
kullanmadan suçlandıklarını, böylece, medyanın tabi olduğu özel hükümler
yerine genel kanunlara göre kovuşturulabildiklerini söylemişlerdir (bakınız
yukarıda 23. paragraf). Yargıtay, aslında kararında bilginin kendisine
uygulanabilen yasa ile bilginin içinde yer aldığı belgeye uygulanabilen yasa
arasında ayrım yaparak dolaylı olarak gazetecilerin bilgi alma haklarının
kapsamı hakkında karar vermiştir.
39. Bu koşullarda Mahkeme ifade özgürlüğünün zımnen de olsa
Yargıtay’da konu edildiği ve başvuru sahipleri tarafından bu mahkemede
ileri sürülen hukuki görüşlerin, Sözleşmenin 10. Maddesi ile bağlantılı bir
şikâyeti de içerdiği görüşündedir.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
16
Böylelikle başvuru sahiplerinin Sözleşmenin 10. Maddesine göre şikâyeti
en azından özünde Yargıtay’da ileri sürülmüştür. Hükümetin iç hukuk
yollarının tüketilmediği itirazı bu sebeple reddedilmelidir.
B. Şikâyetin esası
40. Başvuru sahipleri, kimliği belirlenemeyen bir vergi memuru
tarafından mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla elde edilen vergi
beyannamelerinin fotokopilerini kullanmaktan mahkûmiyetlerinin ifade
özgürlüğü haklarına tecavüz ettiğini ileri sürmüşlerdir.
41. Başvuru sahiplerinin mahkûmiyeti ifade özgürlüğü haklarının
kullanılmasına bir “müdahaledir”. Söz konusu müdahale “yasayla
öngörülmüş” olmadıkça, 2. paragrafta bahsedilen meşru amaçlardan bir
veya ikisini gütmedikçe ve söz konusu amaç veya amaçların elde edilmesi
için “demokratik bir toplumda gerekli” olmadıkça 10. Maddeyi ihlal eder.
1. “Yasayla öngörülen”
42. Mahkemenin huzuruna çıkanlar müdahalenin “yasayla öngörülmüş”
olduğunu kabul etmişlerdir, yani önceki Ceza Kanununun 460. Maddesi ve
Vergi Usul Kanununun L. 103. Maddesi. Mahkeme bu görüşe katılmaktadır.
2. Meşru amaçlar
43. Başvuru sahiplerine göre, Hükümet ve Komisyonun müdahalesi
başkalarının itibarını veya haklarını korumak ve gizlilik içinde alınan
bilgilerin ifşasını önlemeyi amaçlamıştır. Mahkeme, başka türlü bir sonuca
varmak için hiçbir sebep görmemektedir.
3. “Demokratik bir toplumda gerekli”
44. Bu nedenle Mahkeme, müdahalenin bu amaçların elde edilmesi için
demokratik bir toplumda “gerekli” olup olmadığını değerlendirmelidir.
(a) Genel ilkeler
45. Mahkeme, 10. Madde ile ilgili içtihadındaki temel ilkeleri tekrar
eder.
(i) Đfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel dayanaklarından
birisini oluşturur. 10. Maddenin 2. Paragrafına tabi olmak üzere yalnız
uygun olarak alınan veya zararsız olarak görülen ya da önemsiz bulunan
“bilgiler” veya “fikirler” için değil, aynı zamanda rencide eden, utandıran
veya rahatsız edenler için de geçerlidir. "Demokratik toplumun” olmazsa
olmazı çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gerekleri bunlardır (bakınız 7
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
17
Aralık 1976 tarihli Handyside - Đngiltere kararı, Seri A no. 24, s. 23,
paragraf 49 ve 23 Eylül 1994 tarihli Jersild - Danimarka kararı, Seri A no.
298, s.26, paragraf 37).
(ii) Basın, demokratik bir toplumda önemli bir rol oynar. Her ne kadar
bazı sınırları aşmaması gerekse de özellikle başkalarının itibarı ve hakları ve
gizli bilginin ifşasını önleme ihtiyacı bakımından, görevi – yükümlülükleri
ve sorumlulukları ile tutarlı bir şekilde - kamu çıkarıyla ilgili her türlü
hususta bilgileri ve fikirleri yine de açıklamaktır (bakınız, 24 Şubat 1997
tarihli De Haes ve Gijsels - Belçika kararı, Raporlar 1997-I, sayfa 233-34,
paragraf 37). Ayrıca, Mahkeme, gazetecilik özgürlüğünün bir dereceye
kadar olası abartma veya hatta provokasyonu içerdiğinin de bilincindedir
(bakınız, 26 Nisan 1995 tarihli Prager ve Oberschlick - Avusturya kararı,
Seri A no. 313, s. 19, paragraf 38).
(iii) Genel bir ilke olarak, ifade özgürlüğü konusunda kısıtlama
“gerekliliği” inandırıcı bir şekilde tesis edilmelidir. Ulusal makamların ilk
başta kısıtlama için “ivedi bir toplumsal ihtiyaç” olup olmadığını
değerlendirmesi gerektiği ve değerlendirmelerini yaparken belirli bir takdir
payları olduğu kabul edilmektedir. Mevcut davadaki gibi basını ilgilendiren
durumlarda ulusal takdir payı özgür basının sağlanması ve sürdürülmesinde
demokratik toplumun çıkarları ile sınırlanmıştır. Benzer şekilde, 10.
Maddenin 2. Paragrafına göre yapılması gerektiği üzere kısıtlamanın
gözetilen meşru amaçla orantılı olup olmadığını belirlerken bu çıkar
terazide daha ağır basacaktır (bakınız, gerekli değişikliklerle, 27 Mart 1996
tarihli Goodwin - Đngiltere kararı, Raporlar 1996-II, sayfa 500-01, paragraf
40 ve 29 Ağustos 1997 tarihli Worm - Avusturya kararı, Raporlar 1997-V,
s.1551, paragraf 47).
(iv) Mahkemenin denetim işlevini yerine getirirken görevi ulusal
makamların yerini almak değil, 10. Maddeye göre takdir yetkileri uyarınca
aldıkları kararları gözden geçirmektir. Bunu yaparken Mahkeme şikâyet
edilen “müdahaleye” davanın bütününe ilişkin bilgiler ışığında bakmalı ve
ulusal makamlar tarafından davayı haklı çıkarmak için ileri sürülen
gerekçelerin “ilgili ve yeterli” olup olmadıklarını belirlemelidir (bakınız,
diğer birçok kararın arasında, yukarıda bahsedilen Goodwin kararı, sayfa
500-01, paragraf 40).
(b) Yukarıdaki ilkelerin mevcut davaya uygulanması
46. Bay Fressoz ve Bay Roire, yazılarının Bay Calvet’nin o tarihteki
kazançlarındaki değişimlerin bir toplumsal tartışma bağlamında kamu
yararına yönelik olarak özellikle ilgili olduğu için yayımlanmış olduğunu
söylediler. Yazı, Peugeot Yönetim Kurulu Başkanının birey olarak ötesine
giden bir tartışmaya katkıda bulunmayı amaçlıyordu, çünkü Calvet’nin
önemi, rolü, endüstriyel anlaşmazlığın boyutu ve ilgili şirketin büyüklüğü
hepsi de tartışmaya katkıda bulunan meselelerdi. Yayımlanan yazı bu
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
18
sebeple Bay Calvet’nin itibarını veya haklarını ilgilendirmiyor, ancak idare
ettiği şirketin yönetimini ilgilendiriyordu.
Kendilerine verilen ceza Yargıtay’ın içtihadına göre bir kişinin özellikle
kamusal veya yarı kamusal işlevleri varsa gelirinin veya malvarlığının
ayrıntılarının yayımlanmasının özel yaşama müdahale teşkil etmediği
kapsamındaki içtihadına göre daha da haksız bir durum teşkil ediyordu.
Ayrıca, verilen ceza gizliliği koruma görevine uymayı güvence altına
almak için gerekli değildi. Mevcut davada yalnız vergi memurları gizlilik
yükümlülüğüne tabiydi. Đşyeri konseyinin üyeleri ya da Bay Calvet’nin aile
üyeleri gibi diğer insanlar geliri hakkında bilgileri ifşa edebilirlerdi. Her
halükarda Bay Fressoz ve Bay Roire kendilerine anonim olarak gönderilen
vergi beyannamelerinin fotokopilerinin mesleki güvenin kötüye
kullanılması yoluyla elde edildiğimi bilemezlerdi, kaldı ki ulusal
mahkemelerin kendileri de iki yıllık soruşturmaya rağmen böyle bir kötüye
kullanmayı kanıtlayamamışlardı.
Fotokopi belgelerin bir kısmını yayımlayarak başvuru sahipleri
bilgilerinin doğru olduğunu gösterebilmiş ve gazeteciler olarak doğrulanmış
veri ve kanıtı iletme görevlerini yerine getirebilmişlerdi.
Son olarak Temyiz Mahkemesinin ve Yargıtay’ın gerekçesi şeffaf bir
şekilde yapaydı ve basın özgürlüğü üzerinde dolaysız zararlı etkileri
bulunmaktaydı. Bay Calvet yalnızca geliri ifşa edildiği için şikâyetçi
olmuştu. Başvuru sahiplerinin tamamen teknik olan fotokopileri kullanma
suçundan mahkûm edilmiş olmaları olgusu gerçekte bilgileri yayımladıkları
için onları cezalandırma arzusunu gizlemek içindi, oysa yayının kendisi
tamamen yasaldı.
47. Komisyon esasında bu iddialara katılmıştır.
48. Hükümet, başvuru sahiplerinin mahkûmiyetine yol açan şeyin vergi
konularını ilgilendiren gizliliğin ihlal edilmesi olduğunu ve gizliliğin etkili
bir şekilde korunması için mahkûmiyetin gerekli olduğu görüşünü dile
getirdi. Gizli kalması gereken bilgiler dâhil herhangi bir bilginin cezasız
kalarak ifşa edilmesi mümkün olsaydı gizliliği koruma görevine uyulmasını
sağlamayı ümit etmek gerçek dışı olurdu. Đfade özgürlüğü üzerindeki
kısıtlamalar bilgi elde edildiğinde ilgililerin sorumlulukları ve
yükümlülükleri ışığında değerlendirilmeliydi. Mektubun alıcıları belgelerin
yasadışı yollardan elde edildiğinin farkında olmalıydılar. Aslında ikinci
başvuru sahibi belgelerin bir vergi dosyasından geldiğini bildiğine itiraz
etmemişti ve bu yüzden bunlara gizli muamelesi yapmış olmalıydı.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
19
Dahası, yalnız bir kişinin ücretinin ifşa edilmesi, önemli bir özel şirketin
başkanı olsa da, halkın ilgilendiren bir konu hakkındaki tartışmaya katkıda
bulunmamıştı. Yayımlanan bilgiler kamu yararına bir konu olamayacak
kadar spesifik, özel bir durumu ilgilendiriyordu. Yalnızca Bay Calvet’ye
zarar verme amacıyla ve onu devam eden ücret görüşmelerinde zor bir
duruma sokmak amacıyla yayımlanmışlardı.
Fransız yasaları vatandaşların Fransa’daki vergi mükelleflerinin geliri ve
vergi yükümlükleri hakkında bilgi almalarını mümkün kılıyordu. Böylece,
Vergi Usul Kanununun L. 111. Maddesine göre (yukarıda 26. paragrafa
bakınız) bir belediyedeki vergi mükellefleri vergi yükümlüsü kişilerin yer
aldığı listeye bakmaya ve bu kişilerin vergilendirilebilir geliri ve vergi
borcunu öğrenme hakkına sahipti.
Her halükarda, bir suç işlenmeden halkın bilgi alma hakkının
korunmasını sağlayacak alternatif bir çözüm mümkün olsaydı ifade
özgürlüğüne orantısız bir müdahale olamazdı. Başvuru sahipleri haklı olarak
mesleki gizlilik yükümlülüklerine tabi bir şahıs tarafından kendilerine
gönderilmiş olan vergi tahakkuklarının fotokopilerinden bölümleri
yayımlamadan Bay Calvet’nin geliri hakkında bilgi yayınlamış olmakla
yetinselerdi fotokopileri kullanma suçundan suçlu olmazlardı. Kuşkusuz,
aleyhlerinde onur kırıcı yayından işlem yapılabilirdi. Oysa Yargıtay’ın
içtihadı yasadışı yollardan elde edilmiş olsalar bile gazetecilerin iddialarını
haklı çıkaracak delili sunmaya hakları olduğunu tesis etmişti. Bu koşula tabi
olarak, başvuru sahipleri kısıtlama olmadan bilgileri ifşa edebilirlerdi.
49. Bu görüşlerin ışığında Mahkeme, 10. Maddenin 2. paragrafı amaçları
bakımından başvuru sahiplerinin mahkûmiyetini haklı çıkaran ilgili ve
yeterli sebeplerin mevcut olup olmadığını incelemelidir.
50. Mahkeme, Hükümetin bilginin kamu yararına bir husus olmadığına
yönelik ileri sürülen görüşü konusunda ikna olmamıştır. Yazı, büyük
Fransız otomobil üreticilerinden birisindeki bir endüstriyel anlaşmazlık
sırasında – basında geniş olarak yer bulan – yayımlanmıştır. Đşçiler,
yönetimin reddettiği bir ücret zammını istemekteydiler. Yazı, şirketin
yönetim kurulu başkanının işçilerinin zam taleplerine karşı çıkarken aynı
dönemde büyük bir ücret zammı aldığını gösteriyordu. Durum böyleyken,
söz konusu yazı bir karşılaştırma yaparak kamu yararına bir konudaki genel
tartışmaya katkıda bulunmuştu. Bay Calvet’nin itibarına zarar vermeyi değil
halkı ilgilendiren bir konudaki daha genel bir tartışmaya katkıda bulunmayı
amaçlıyordu (örneğin, bakınız, 25 Haziran 1992 tarihli Thorgeir
Thorgeirson - Đzlanda kararı, Seri A no.239, s.28, paragraf 66).
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
20
Yargıtay, büyük şirketlerin başkanları gibi halkın tanıdığı kişilerin mali
durumları ile ilgili soruların onların özel yaşamlarını ilgilendirmediği
görüşündedir. Bu, Hükümetin itiraz ettiği bir husus değildir.
51. Yalnız basının kamu yararına olan konular hakkındaki bilgileri ve
fikirleri açıklama görevi yoktur: halkın da bunları alma hakkı vardır
(bakınız, diğer kararların arasında, aşağıdaki kararlar: 26 Kasım 1991 tarihli
Observer ve Guardian - Đngiltere, Seri A no. 216, s. 30, paragraf 59;
yukarıda bahsi geçen Jersild, s. 23, paragraf 31; ve yukarıda bahsi geçen De
Haes ve Gijsels, s.234, paragraf 39). Bu, özellikle mevcut dava için
geçerlidir, çünkü istihdam ve ücretlerle ile ilgili konular genellikle büyük
ölçüde dikkat çekmektedir. Sonuç olarak, basın özgürlüğünün
kullanılmasına yönelik bir müdahale kamu yararı bakımından üstün bir
gereklilikle haklı çıkarılmadıkça Sözleşmenin 10. Maddesi ile bağdaşamaz
(bakınız yukarıda bahsi geçen Goodwin kararı, s. 500, paragraf 39).
52. Kuşkusuz, gazeteciler dâhil ifade özgürlüğünü kullanan kişiler,
kapsamı durumlarına ve kullandıkları teknik vasıtalara bağlı olan “görev ve
sorumluluklar” üstlenirler (bakınız, gerekli değişikliklerle yukarıda bahsi
geçen, Handyside kararı, s. 23, paragraf 49, sonunda). Mevcut davada
Temyiz Mahkemesi belgelerin niteliği ve Bay Roire’ın yaptığını söylediği
kontroller ışığında davalıların belgelerin bir vergi dosyasından gelmiş
olduğunu (bakınız, yukarıda 22. paragraf) ve bu yüzden gizli olduklarını
bilmesi gerektiğine karar vermiştir. Demokratik bir toplumda basının
oynadığı hayati rolü kabul ederken Mahkeme gazetecilerin prensip olarak
10. Maddenin kendilerine koruma sağlamasına dayanarak olağan ceza
hukukuna uyma görevlerinden kurtulamayacaklarını vurgular. Aslında 10.
Maddenin 2. paragrafı ifade özgürlüğünü kullanmanın sınırlarını tanımlar.
Mahkemeye düşen görev davanın özel koşulları kapsamında, halkın
bilgilenmedeki yararının başvuru sahiplerinin kendilerine gönderilen
belgelerin şüpheli kaynağı sonucunda “görev ve sorumluluklarından” ağır
basıp basmadığına karar vermektir.
53. Mahkeme, özellikle kendi içinde meşru olan mali gizliliğin
korunmasının amacının, müdahale için ilgili ve yeterli bir haklı sebep teşkil
edip etmediğini belirlemelidir. Bu bağlamda her ne kadar başvuru
sahiplerinin mahkûmiyeti sırf mesleki güvenin kötüye kullanılması yoluyla
Bay Fressoz ve Bay Roire’e iletilmiş olduğuna karar verilen vergi
makamlarının zilyetliğindeki belgelerin Le Canard enchaîné’da basılmasına
dayanmış olsa da bunun kaçınılmaz olarak bilgilerin ifşa edilmesiyle ilgili
olduğuna dikkat edilmelidir. Zaten kamunun kullanımına açık
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
21
olan (bakınız, 22 Mayıs 1990 tarihli Weber - Đsviçre kararı, Seri A no. 177,
s. 23, paragraf 51 ve 9 Şubat 1995 tarihli Vereniging Weekblad Bluf! Hollanda kararı, Seri A no. 306-A, s. 15, paragraf 41) ve hâlihazırda çok
sayıda kişinin biliyor olabileceği bilgilerin ifşasını önlemeye ihtiyaç olup
olmadığı hususu ortaya çıkmaktadır. Hükümetin kabul ettiği gibi kazançlar
ve ücret zamları hakkında bir dereceye kadar şeffaflık vardır. Böylelikle
yerel vergi mükellefleri kendi belediyelerindeki her bir vergi mükellefinin
vergilendirilebilir gelirini ve vergi borcunu gösteren vergi mükellefi
kişilerin listesine bakabilir (bakınız, yukarıdaki 26 ve 48. paragraflar). Bu
bilgi, yayılamasa bile başkalarına aktarabilecek çok sayıda insan tarafından
bu şekilde erişilebilir durumdadır. Mevcut davada vergi tahakkuklarının
yayımlanması yasaklanmış olmasına rağmen bunlarda yer alan bilgiler gizli
bilgiler değildir. Aslında, Bay Calvet gibi büyük şirketleri yöneten kişilerin
ücretleri düzenli olarak mali incelemelerde yayımlanmaktadır ve ikinci
başvuru sahibi Bay Calvet’nin ne kadar kazandığını kabaca kontrol etmek
için bu çeşit bilgilere başvurduğunu söylemiştir ve bu hususa karşı
çıkılmamıştır (bakınız, yukarıda 19. paragraf). Buna uygun olarak, bilginin
gizli olarak tutulması için ağır basan bir gereklilik olmamıştır.
54. Hükümetin kabul ettiği gibi Bay Calvet’nin yıllık geliri ile ilgili
bilgiler meşru ise ve ifşasına izin verilmişse, başvuru sahiplerinin sırf bu
bilgilerin yer aldığı belgeleri, yani vergi tahakkuklarını, yayımlaması
nedeniyle mahkûmiyetleri 10. Maddeye göre haklı olamaz. Esas itibariyle,
bu Madde güvenilirliği sağlamak için böylesi belgelerin basılmasının
gerekli olup olmadığına karar vermeyi gazetecilere bırakmaktadır.
Gazetecilerin iyi niyetli ve doğru olgusal esasa göre hareket etmek ve
gazetecilik etiğine uygun “güvenilir ve kesin” bilgi sağlamaları koşuluyla
kamu yararına meseleler hakkında bilgileri açıklama haklarını korur
(özellikle, yukarıda bahsi geçen Goodwin kararına bakınız, s. 500, paragraf
39; 28 Ağustos 1992 tarihli Schwabe - Avusturya kararı, Seri A no. 242-B,
s.34, paragraf 34 ve olgulara yönelik tersine bir tespite örnek olarak
yukarıda bahsi geçen Prager ve Oberschlick kararı, s. 18, paragraf 37).
55. Mevcut davada, Mahkeme ne Bay Fressoz’un ve Bay Roire’ın
olaylar hakkındaki açıklamalarının ne de iyi niyetlerinin doğruluğunun
sorgulanmadığına dikkat çeker. Vergi tahakkuku belgelerinin gerçekliğini
doğrulayan Bay Roire bir gazeteci olarak mesleğini düzenleyen standartlara
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
22
uygun olarak hareket etmiştir. Her bir belgeden alınan bölümler söz konusu
yazının ifadelerini güçlendirme amacını taşımaktadır. Böylece vergi
tahakkuklarının yayınlanması verilen bilginin yalnız konusu ile değil
güvenilirliği ile de ilgilidir.
56. Sonuç olarak, Mahkemenin görüşüne göre demokratik bir toplumda
basın özgürlüğünü temin etme ve korumadaki çıkarı göz önünde
bulundurulduğunda gazetecilerin mahkûmiyeti ile gözetilen meşru amaç ile
bu amacın elde edilmesi için kullanılan vasıtalar arasında makul bir
orantısallık ilişkisi yoktur. Bu sebeple, Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlali
söz konusudur.
II. SÖZLEŞMENĐN 6/2. MADDESĐNĐN ĐHLALĐ ĐDDĐASI
57. Başvuru sahipleri aşağıdaki hükmü içeren Sözleşmenin 6/2.
Maddesinin iki ihlalinden şikâyetçi olmuşlardır:
“Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar
masum sayılır.”
Ulusal mahkemeler iki yönden masumiyet karinesini uygulamamışlardır.
Öncelikle, Bay Fressoz’un mahkûmiyeti basın suçları için yayın müdürlerini
katı bir şekilde sorumlu tutan 29 Temmuz 1881 tarihli Kanunun (bakınız
yukarıda 25. paragraf) yarattığı özel ceza hukuku sistemine mesnetsiz
genişletmeden kaynaklanmıştır. Đkinci olarak, başvuru sahipleri genel
hukuka göre bir suçtan mahkûm edilemezler, çünkü aleyhlerinde hiçbir
somut delil yoktur. Temyiz Mahkemesi, başvuru sahiplerini mahkûm
edebilmek için aldıkları fotokopilerin hileli menşeini biliyor olduklarına
yönelik tamamen varsayıma dayalı düşünceyi kabul etme yoluna başvurmak
zorunda kalmıştır.
58. Hükümet, bu şikâyetin Sözleşmenin hükümleri ile konu bakımından
(ratione materiae) uygunsuz olduğunu ileri sürmüştür. Başvuru sahiplerinin
aslında
yapmak
istedikleri
Temyiz
Mahkemesi
tarafından
mahkûmiyetlerinin esasına karşı çıkmaktı. Oysa Sözleşme kurumlarının işi
ulusal mahkemelerin delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediklerini
belirlemek değildi. Her halükarda kararı için tamamen geçerli sebepler
veren Temyiz Mahkemesinde gazeteciler aleyhinde hiçbir cürüm varsayımı
olmamıştır.
59. Huzurunda yapılan savunmaları dinledikten sonra ve Sözleşmenin
10. Maddesinin ihlal edilmiş olduğu sonucunu dikkate alarak Komisyon,
6/2. Madde gereğince şikâyetin aynı olgulardan doğduğunu ve ayrı bir
incelemeyi gerektiren olgusal veya hukuksal herhangi bir meseleye yol
açmadığını düşünmüştür.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
23
60. Mahkeme de aynı sonuca varmaktadır ve 56. paragraftaki tespiti ve
bu tespiti yaparken dikkate aldığı hususlar ışığında Sözleşmenin 6/2
Maddesine göre ayrı bir hususun ortaya çıkmadığını düşünmektedir.
III. SÖZLEŞMENĐN 41. MADDESĐNĐN UYGULANMASI
61. Sözleşmenin 41. Maddesinin hükmü şöyledir:
“Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve
ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen
ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir
tazmin verilmesine hükmeder.”
A. Zarar
62. Başvuru sahipleri, Mahkeme tarafından Sözleşmenin ihlal edilmiş
olduğunun tespit edilmesinin adil bir şekilde tazmin teşkil edeceğini
düşünmüşlerdir. Ama Temyiz Mahkemesinin Bay Calvet’ye manevi zararı
(bir Frank) ve Ceza Usul kanunun 475-1. Maddesine göre işlemlerde
yapılan masraflar için ödemelerimi emrettiği toplam 10.001 Fransız
Frankının (FRF) tazmin edilmesini talep etmişlerdir (bakınız, yukarıda 22.
paragraf).
63. Hükümet, tazminat için bu ikinci talebin kabul edilemeyeceğini,
çünkü başvuru sahiplerinin bu başlık altında belirli herhangi bir manevi
zarara işaret etmediklerini ve ayrıca bu yöndeki bir kararın Temyiz
Mahkemesinin kararının bağlayıcı niteliğine şüphe düşüreceğini ileri
sürmüştür. Geriye kalan ile ilgili olarak ise bir ihlalin tespit edilmesi kendi
içinde adil bir tazmin teşkil edecektir.
64. Komisyonun Delegesi bu konuda herhangi bir görüş bildirmemiştir.
65. Mahkeme, Bay Calvet lehine hükmedilen 10.001 FRF ile var
olduğunu tespit ettiği 10. Maddenin ihlali arasında dolaylı bir bağlantı
olduğunu düşünmektedir, bu yüzden başvuru sahipleri bu meblağı geri
almalıdır. Bu yüzden talep edilen tutarı vermek uygundur. Bunun dışında,
bu kararda bir ihlalin tespit edilmiş olması, diğer herhangi bir zararın adil
olarak tazmin edilmesini teşkil eder.
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
24
B. Maliyetler ve masraflar
66. Gazeteciler, temsil edilmek için yapılan masraflar için 166,100 FRF
talep etmişlerdir. Bu meblağı şu şekilde taksim etmişlerdir: Yargıtay’daki
işlemler dâhil ulusal mahkemelerdeki işlemler için 55,800 FRF ve
Strasbourg kurumlarındaki işlemler için 110,300 FRF.
67. Komisyonun Delegesi hiçbir görüş bildirmemiştir.
68. Hükümet, Sözleşmenin 10. Maddesine göre şikâyet o aşamada
yapılmamış olduğundan ulusal işlemlerin masraflarını üstlenmek zorunda
olmadıklarını belirtmiştir. Yalnız Sözleşme kurumları huzurundaki
işlemlerde yapılan masrafları ödemekle sorumlu olabilir ve söz konusu
sorumluluk, Mahkemenin geçmişte genel olarak hükmettiği tutarlar göz
önünde bulundurulursa 40,000 FRF’yi geçemez.
69. Önündeki bilgilere istinaden Mahkeme hakkaniyet temelinde karar
vererek başvuru sahipleri lehine 60,000 FRF’si verilmesine hükmeder.
C. Temerrüt faizi
70. Mahkemenin elindeki bilgilere göre mevcut kararın verildiği tarihte
Fransa’da geçerli yasal faiz yıllık % 3.36’dır.
BU SEBEPLERLE MAHKEME OYBĐRLĐĞĐ ĐLE
1. Hükümetin ilk itirazını reddeder;
2. Sözleşmenin 10. Maddesinin ihlal edildiğine karar verir;
3. Sözleşmenin 6/2 Maddesine göre ayrı hiçbir hususun ortaya çıkmadığına
karar verir;
4. Davalı Hükümetin başvuru sahiplerine üç ay içerisinde, maddi tazminat
olarak 10,001 (on bin bir) Fransız frangı ve maliyetler ve masraflar için
60,000 (altmış bin) Fransız frangı ödemesini, aksi takdirde yukarıda
bahsedilen üç aylık sürenin bitiminden ödeme tarihinde kadar yıllık
%3.36 oranında basit faiz ödemesine karar verir;
5. Mevcut kararın kendi içinde başka herhangi bir zarar için yeterli düzeyde
adil bir tazmin teşkil ettiğine karar verir;
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
25
6. Adil bir tazmin için talebin geri kalanını reddeder.
Đngilizce ve Fransızca olarak Strasbourg’daki Đnsan Hakları Binası’nda
halka açık duruşmada 21 Ocak 1999 tarihinde verilmiştir.
Luzius WILDHABER
Başkan
Paul MAHONEY
Yazı Đşleri Müdürü
Yardımcısı
FRESSOZ VE ROIRE – FRANSA DAVASI
26
© Avrupa Konseyi/Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi, 2012.
Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi’nin resmi dilleri Fransızca ve
Đngilizce’dir. Bu çeviri, Avrupa Konseyi’nin insan haklarına destek
Fonu’nun desteğiyle hazırlanmıştır (www.coe.int/humanrightstrustfund).
Mahkeme’yi bağlamamaktadır ve Mahkeme, kalitesi konusunda herhangi
bir sorumluluk kabul etmemektedir. Avrupa Đnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarının veritabanı olan HUDOC üzerinden (http://hudoc.echr.coe.int)
veya HUDOC’un bildirdiği başka veritabanları üzerinden yüklenebilir.
Davanın isminin tamamen yazılması, yukarıdaki telif hakkıyla ilgili
ifadelerin kullanılması ve insan haklarına destek Fonu’na referans yapılması
şartıyla ticari olmayan amaçlarla kullanılabilir. Bu çevirinin tamamını veya
bir kısmını ticari amaçlarla kullanmak isteyen herkesin, bu durumu
belirtilen adrese bildirmesi rica olunur: [email protected].
© Council of Europe/European Court of Human Rights, 2012.
The official languages of the European Court of Human Rights are English
and French. This translation was commissionned with the support of the
Human
Rights
Trust
Fund
of the
Council
of Europe
(www.coe.int/humanrightstrustfund). It does not bind the Court, nor does
the Court take any responsibility for the quality thereof. It may be
downloaded from the HUDOC case–law database of the European Court of
Human Rights (http://hudoc.echr.coe.int) or from any other database with
which the Court has shared it. It may be reproduced for non–commercial
purposes on condition that the full title of the case is cited, together with the
above copyright indication and reference to the Human Rights Trust Fund.
If it is intended to use any part of this translation for commercial purposes,
please contact [email protected].
© Conseil de l’Europe/Cour européenne des droits de l’homme, 2012.
Les langues officielles de la Cour européenne des droits de l’homme sont le
français et l’anglais. La présente traduction a été effectuée avec le soutien
du Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme du Conseil de l’Europe
(www.coe.int/humanrightstrustfund) Elle ne lie pas la Cour, et celle–ci
décline toute responsabilité quant à sa qualité. Elle peut être téléchargée à
partir de HUDOC, la base de jurisprudence de la Cour européenne des
droits de l’homme (http://hudoc.echr.coe.int), ou toute autre base de
données à laquelle HUDOC l’a communiquée. Elle peut être reproduite à
des fins non commerciales, sous réserve que le titre de l’affaire soit cité en
entier et s’accompagne de l’indication de copyright ci–dessus ainsi que de la
référence au Fonds fiduciaire pour les droits de l’homme. Tout personne
souhaitant se servir de tout ou partie de la présente traduction à des fins
commerciales
est
invitée
à
le
signaler
à
l’adresse
suivante: [email protected].

Benzer belgeler