Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik

Transkript

Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik
T.C.
ĠSTANBUL ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
ĠġLETME ANABĠLĠMDALI
ÜRETĠM BĠLĠMDALI
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
HAYVANCILIK
SEKTÖRÜNDE
ATIKLARIN
DEĞERLENDĠRĠLMESĠNĠN EKONOMĠK ANALĠZĠ
HASAN BAKIN
2501820034
TEZ DANIġMANI
DOÇ.DR. NECDET ÖZÇAKAR
ĠSTANBUL 2010
Hayvancılık Sektöründe Atıkların Değerlendirilmesinin Ekonomik
Analizi
Hasan Bakın
ÖZET:
Enerji doğanın ve evrenin temelidir. Enerji, sistemin iĢ yapabilme yeteneğidir.
Doğanın bir paçası olan insanoğlu ihtiyaçlarını karĢılamak için enerjiye gereksinim
duyar. Jeotermal ve nükleer enerji hariç, enerji kaynağımız güneĢtir.
Canlı organizmalar güneĢ enerjisini kimyasal bağ enerjisi dönüĢtürerek, beslenme
zincirini oluĢtururlar.
Nüfus artıĢı sonucu artan besin talebini karĢılamak için yapılan üretim negatif
dıĢsallıklara sebep olmaktadır. DıĢsallığın giderilmesi gerekir. Gıdaların sağladığı
enerjinin ikame olanağı yoktur. Gıda üretimdeki azalıĢ, açlığı gündeme getirir.
Tarımsal üretim atıkları, Kyoto Protokolü‟ne göre metan ve kirletici kaynağıdırlar.
Tarımsal atıkların taĢıdıkları enerji güneĢ kaynaklıdır. Enerjileri kullanılabildiğinde,
emisyon artıĢına neden olmazlar, azaltıcı etkiye sahiptirler.
Biyogaz üretimi; karbon dioksitten yirmi üç kat kirletici metanın kirletici özelliğini
bire indirmektedir ve tarımsal iĢletmelerin gelirlerini arttırıcı etkiye sahiptir. DTÖ ve
AB kurallarında tarımsal ürün sübvansiyonları kaldırılmaktadır.
Tarımda makineleĢme, istihdam olanaklarının azlığı, mutlak ve göreli yoksulluk,
kırdan kente göçü hızlandırmaktadır. Göç, sosyal sabit sermayenin etkinliğini
azaltırken gelir dağılımını da bozmaktadır.
BMĠDÇS kapsamında dünya yeni bir ekonomik yapıya yönelmiĢtir. Sürdürülebilir
kalkınma olarak tanımlanan süreç ekolojik taĢıma kapasitesinin aĢılmamasını
amaçlamaktadır. Gıda ve enerji güvenliği tüm dünya uluslarını etkilemektedir. Gıda
yoksulluğu mutlak yoksulluktur.
Küçük tarım iĢletmelerinin egemen olduğu Türk tarımının yarattığı bitkisel ve
hayvansal atıkların değerlendirilmesi, mevcut teknoloji ile kırsal alanda yapılacak
köy ölçekli biyogaz ve biyokütle enerjisi yatırımları tarımda yeni gelir kaynakları
yaratabilir.
Yatırımlar kamu tarafından sübvanse edilmelidir ki hayvancılık iĢletmelerindeki
piyasaya giriĢ serbestliği devam edebilsin. Hayvancılık, bitkisel üretimin sanayisidir
iii
ve ürünlerinin enerji değeri yüksektir. Ġstihdam olanakları süreklidir. ÇalıĢmada
biyogaz üretiminin ekonomik etkileri değerlendirilecektir.
Anahtar
kelimeler;
Biyogaz,
Biyokütle,
DıĢsallıklar,
Göç,
Hayvancılık,
Sürdürülebilir Kalkınma, Kyoto Protokolü, Yoksulluk.
iv
Economic Analysis of the Recycling of Waste Products in Animal
Husbandry
Hasan Bakın
ABSTRACT :
Energy is the basis of the nature and the universe. Energy is the acting ability of the
system. Mankind, as a part of the nature, needs energy in order to fulfill his needs.
Apart from geothermal and nuclear energy, the sun is our source of energy.
Living organisms form the food chain by turning solar energy into chemical bond
energy. The production made to meet the increasing food demand due to population
increase causes negative externality. It needs to be taxed. The energy provided by
foods is not replacable. The decrease in food production brings about starvation.
Agricultural waste products provide a source for methane and contaminants. Their
energy is based on the sun. They do not cause emission increase but decrease when
their energy is used.
Biogas production, as well as increasing the incomes of agricultural businesses,
reduces the contaminant feature of methane which is twenty three times more
contaminant than carbon dioxide. Agricultural product subsidies have been removed
from WTO and EU rules.
Agricultural mechanization, scarcity of employment opportunities and poverty
expedite rural depopulation. While decreasing the efficiency of social overhead
capital, migration also flaws income distribution.
As a part of UNFCCC, the world has turned towards a new economic structure. The
period, defined as sustainable development, aims to prevent the exceeding of the
ecological transfer capacity. Food and energy security effects all nations. Food
poverty is absolute poverty.
Recycling of herbal and animal waste produced in Turkey where small agricultural
businesses dominate and small scaled biogas and biomass energy investments which
could be made in rural areas with the current technology can provide a new source of
income in agriculture.
v
Investments should be subsidized by the state so that the entrepreneurial freedom in
husbandry may continue. Husbandry is the industry of herbal production and the
energy value of its products is high. Employment is consistent.
In the research, the economic effects of biogas production are evaluated.
Keywords : Biogas, Biomass, Externalities, Migration, Husbandry, Sustainable
Development, Kyoto Protocol, Poverty.
vi
ÖNSÖZ
Üretim yapan her sistem; üretimde girdi olarak kullandığı maddelerin bir kısmını
üretimin sonucunda kullanılmayan veya sistemin dıĢındaki üreticiler tarafından
kullanılabilen
maddeleri,
üretim
sistemlerinin
atık
veya
firesi
olarak
değerlendirmekteyiz. TanımlanmıĢ üretici sistem için atık veya fire olarak nitelenen
maddeler baĢka sistemlerin girdileri olabilir. Ġnsanların oluĢturdukları endüstriyel
sistemler bütünleĢik bir sistem olmadığından atıklar ve fireler bir maliyet unsuru
olarak iĢletmecilerin önemli problemlerinden birini oluĢturmaktadır.
Doğal sistemlerde ise ekolojik denge sistemin minimum atık prensibini, sistemi
enerji temelinde ortak paydada bütünleyerek çözmüĢtür. Enerji temelli bu üretim
sistemi enerji kaynağını güneĢ enerjisi üzerine temellendirmiĢtir. Enerjinin her
aĢaması karĢımıza baĢka formlarda çıkarken hepsinin iĢlevleri de farklılaĢmaktadır.
Albert Einstein‟in maddelerin; enerjinin değiĢik form ve düzeylerdeki görünümü
olduğunu gösterdiği teorisi, evreni enerji düzeyinde tekdüze kılmaktadır. Enerji
bütün maddeler için ortak bir temeldir. Önemli olan enerjinin konumlandığı düzey ve
formdan istenilen forma dönüĢtürülebilmesidir. Doğa milyarlarca yıl süren evrimi
içersinde bu sorunu çözmüĢ ve bugünkü ekolojik dengeyi, iklim ve biyolojik
çeĢitliliği yaratmıĢtır.
Doğa milyarlarca yıl içersinde döngülerle sönümlediği enerji ile belirli maddeleri
dünyanın enerji stoklarına dahil etmiĢtir. Ġnsanoğlu sanayi devrimi ve sonrasındaki
hızlı nüfus artıĢı ve temel aldığı kar maksimizasyonunu problemi ile milyarlarca
yılda oluĢmuĢ stok karbon esaslı enerjiyi devreye sokarak döngülerin temel
parametrelerini dikkate almadan hırslarını tatmine yönelmiĢtir. YaĢadığımız döngü
kaynaklı ekolojik ve biyoçeĢitliliğe yönelik problemlerin kaynağı insanoğlunun
cehaleti ve saygısızlığıdır.
Zamanda süreklilik doğa için varken diğer canlılar için sürekli değil kesikli bir
süreden bahsedilebilir. Sürekliliğin temelinde doğanın evriminin kütüphanesi olan
yaĢayan canlıların genetik Ģifreleridir. Ġnsanoğlu iki yüzyıl içersindeki kendi yarattığı
yaĢam felsefesi ve modeli ile yeryüzünü bir iklim ve ekolojik felaketle karĢı karĢıya
bırakmıĢtır. Milyarlarca yılda oluĢmuĢ biyoçeĢitliliğe yaratığımız kirlilik ve
felaketlerden daha temelden saldırı yine insanın yarattığı kar güdüsü ile
vii
yapılmaktadır. Buda genetiği değiĢtirilmiĢ organizmalardır(GDO). Doğa milyarlarca
yılda genetiği değiĢtirmiĢ ama her zaman ekolojik denge içersinde emniyet tedbirleri
ile sistemi kaotik bir denge içinde sürdürülmesini sağlamıĢtır. Temel olan güneĢ
kaynaklı enerji sisteminden farklı enerji düzeyinde yaĢayabilen canlıların varlığı ile
güneĢin enerjisine ihtiyaç duyanları bir arada barındırmıĢtır. Sistem enerji düzeyinde
beslenme zinciri ve piramidi ile dengesini sürdürmektedir. Sistemin uyum
sağlayamayan üyeleri yok olmaktadır. Onların yaĢam alanlarını baĢka canlı türleri
alarak yeni denge oluĢmaktadır.
Ġnsanoğlu kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın sonuçta ekolojik dengenin bir
üyesidir. Bu denge, türünün yaĢam kaynağıdır. Ekonomik olarak yarattığımız
ihtiyaçların tatmininde, ikame mekanizmasını kullanabilmemize rağmen ekolojik
beslenme zincirinin bir üyesi olarak ikame imkanından yoksunuz. Beslenme
zincirimizin temel kaynağı tarım sektörüdür. Tarım sektörünün üzerindeki enerji
üretme baskısı nüfus artıĢı ile paralellik göstermektedir. Nüfus artıĢının geometrik
artıĢı besinsel enerji ihtiyacımızı da geometrik olarak arttırmaktadır. Tarımsal
üretimin yoğunlaĢması ekolojik taĢıma kapasitesini aĢmaktadır. Bu da üretimden
kaynaklanan negatif dıĢsallıkları gündeme getirmektedir. Yaratılan negatifliğin
pozitif hale getirilmesi doğal sistem içinde mümkündür. Bu çözümün kar
hırslarından arındırılarak kamusal olarak doğaya bir saygı olarak baĢarmamız
gerekir.
Tez konumun kabulünde ve çalıĢmalarımda gösterdiği hoĢgörü ve yönlendirmeler
için Sayın DanıĢman Hocam Necdet Özçakar‟a Ģükranlarımı sunarım. Konunun
ekonomik boyutunun yanında biyogaz, biyokütle, mera, hayvancılık ve biyoçeĢitlilik
konusundaki
çalıĢmalarının
Karaosmanoğlu‟na,
sonuçlarını
D.E.Ü‟den
Sayın
paylaĢan
Ertuğrul
Ġ.T.Ü.‟den
Erdin‟e,
Sayın
Namık
Filiz
Kemal
Üniversitesi‟nden Sayın Murat Altın‟a, Sayın M.Ġhsan Soysal‟a, TKĠB‟lığı Tekirdağ
Tarım Ġl Müdürü Sayın Haydar Soykan‟a gösterdikleri ilgi ve kaynaklara ulaĢmamda
yolgöstericilikleri ve yönlendirmeleri için teĢekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
Tezimdeki hataların sorumluluğu bana aittir.
viii
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖZET ……………………………………………………………………………. iii
ABSTRACT ..……………………………………………………………………. v
ÖNSÖZ …………………………………………………………………………..vii
ĠÇĠNDEKĠLER ………………………………………………………………….. ix
TABLOLAR LĠSTESĠ ………………………………………………………….. xx
ġEKĠLLER LĠSTESĠ …………………………………………………………. xxiii
KISALTMALAR LĠSTESĠ …………………………………………………... xxiv
GĠRĠġ: ...................................................................................................................... 1
1.BÖLÜM ............................................................................................................... 12
1.1.Büyüme ve Kalkınma Kavramları .................................................................... 13
1.1.1.Ġktisadi Büyümenin Türleri ........................................................................... 13
1.1.1.1.Spontane Büyüme....................................................................................... 13
1.1.1.2.Planlı Büyüme ............................................................................................ 14
1.1.1.2.1.Otoriter Planlama .................................................................................... 14
1.1.1.2.2.Yol Gösterici Plan ................................................................................... 14
1.1.1.3.Açık Büyüme .............................................................................................. 14
1.1.1.4.Kapalı Büyüme ........................................................................................... 14
1.1.1.5.Durgun Büyüme ......................................................................................... 15
1.1.1.6.Üstel Büyüme ............................................................................................. 15
1.1.1.7.Biyolojik Büyüme ...................................................................................... 15
1.1.1.8.Dengeli Büyüme ......................................................................................... 15
1.1.1.9.Dengesiz Büyüme....................................................................................... 18
1.1.2.Ġktisadi Büyümenin Özellikleri ..................................................................... 22
1.1.3.Ġktisadi Büyümenin Etkileri .......................................................................... 23
1.2.Temel Kavramlar .............................................................................................. 24
1.2.1.Ġhtiyaçlar ........................................................................................................ 24
1.2.1.1.Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi(Maslow Teorisi) ...................................................... 25
1.2.1.2.Ġhtiyaçların Nitelikleri ................................................................................ 27
1.2.2.Mal ve Hizmetler (Kaynaklar) ...................................................................... 28
ix
1.2.2.1.Hizmetler .................................................................................................... 28
1.2.2.2.Mallar ......................................................................................................... 29
1.2.2.2.1.Serbest Mallar .......................................................................................... 29
1.2.2.2.2.Ġktisadi Mallar ......................................................................................... 30
1.2.2.2.3.Özel Mallar .............................................................................................. 31
1.2.2.2.4.Kamusal Mallar ....................................................................................... 32
1.2.2.2.5.Ġktisadi Malların Temel Özellikleri ......................................................... 32
1.3.Toprak ve Rant ................................................................................................. 33
1.3.1.Rantın Konusu Toprak ve Doğal Kaynaklar ................................................. 33
1.3.1.1.Mutlak Rant ( Kıtlık Rantı) ........................................................................ 34
1.3.1.2.Diferansiyel (farklılık) Rantı ...................................................................... 36
1.3.2.Mutlak Rant Ġle Diferansiyel Rant Arasındaki ĠliĢkiler ................................ 40
1.3.3.Rant Kavramının GeniĢletilmesi ................................................................... 40
1.3.4.1.Nüfus .......................................................................................................... 43
1.3.4.2.Toprak ........................................................................................................ 44
1.3.4.3.Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar .............................................................. 45
1.4.Piyasa BaĢarısızlıkları: Kamu Malları, DıĢsallıklar, Eksik Bilgi, Aksak Rekabet
ve Anti-Tröst Yasaları, Tam Ġstihdamın Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa
BaĢarısızlığı, Sınırsız Mülkiyetin yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa
BaĢarısızlığı ............................................................................................................ 46
1.4.1.Mikro Ekonomik Piyasa BaĢarısızlıkları ....................................................... 48
1.4.1.1.Kamu Malları ............................................................................................. 48
1.4.1.2.Kamu Mallarının Tür ve Özellikleri ........................................................... 49
1.4.1.3.Kamu Mallarının Optimal Üretim Miktarı ................................................. 50
1.4.1.3.1.Kamu mallarının Talebi ve Özel Malların Talebi Ġle KarĢılaĢtırılması ... 50
1.4.1.3.2.Kamu malı Arzı (Sosyal Marjinal Maliyet)............................................. 51
1.4.1.3.3.Optimum Kamu Malı Üretimi ................................................................. 51
1.4.2.DıĢsallıklar..................................................................................................... 53
1.4.2.1.DıĢsallıkların Tanımı .................................................................................. 53
1.4.2.2.Üretimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar .................................................... 54
1.4.2.2.1.Üretimde Negatif DıĢsallıklar.................................................................. 55
1.4.2.2.2.Üretimde Pozitif DıĢsallıklar ................................................................... 57
x
1.4.2.3.Tüketimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar .................................................. 58
1.4.2.3.1.Tüketimde Negatif DıĢsallıklar ............................................................... 58
1.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ..................................................................... 59
1.4.2.4.DıĢsallığın Onarılması: Kaynak Tahsisinde Optimalin Sağlanmasına
Yönelik Politikalar ................................................................................................. 60
1.4.2.4.1.Mülkiyet ve AnlaĢma: Coase Teoremi .................................................... 60
1.4.2.4.2.Devlet Müdahalesi ................................................................................... 61
1.4.2.4.2.1.Doğrudan Kontrol................................................................................. 61
1.4.2.4.2.2.Negatif DıĢsallıkta Pigou‟cu Vergi ...................................................... 62
1.4.2.4.2.3.Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon ............................................................ 63
1.4.2.4.2.3.1.Üretimde Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon ........................................ 63
1.4.2.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ve Transfer Ödemeleri .......................... 65
1.4.3.Eksik Bilgi ve Belirsizliklerin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı........................ 66
1.4.4.Aksak Rekabet ve Tekelciğin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı ve Anti-Tröst
Yasaları ................................................................................................................... 67
1.4.5.Tam istihdamın Sağlanmasında karĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı (Devletin
Ekonomiye Müdahale Etmesi) ............................................................................... 67
1.4.6.Sınırsız Mülkiyet Hakkının Yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa
BaĢarısızlığı(KiĢisel gelir dağılımında adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını
Amaçlayan Müdahaleler) ....................................................................................... 68
2.BÖLÜM ............................................................................................................... 70
2.1.Sürdürebilir Kalkınma ...................................................................................... 70
2.2.Yoksulluk Kavramının Kuramsal Açılımları ................................................... 75
2.2.1.Türkiye‟de Çevre ve Yoksulluk Politikaları ile Uygulamaları: Genel Bir
Değerlendirme ........................................................................................................ 78
2.2.2. Çevre-Yoksulluk EtkileĢimleri ..................................................................... 80
2.2.2.1.Hava Kirliliği .............................................................................................. 80
2.2.2.2.Su Kaynaklarına EriĢim ve Su Kirliliği ...................................................... 81
2.2.2.3.Toprağın Bozulması ................................................................................... 85
2.2.2.4.OrmansızlaĢma ........................................................................................... 86
2.2.2.5.Katı Atıklar ................................................................................................. 87
2.2.2.6.Sulak Alan Tahribatı ve Koruma Alanları ................................................. 87
2.2.2.6.1.Dere Kenarlarında Bitki Örtüsü GeliĢimi ................................................ 87
xi
2.2.2.6.2.Nehir Ağzı (Delta) ve Deniz Kıyısında Bitki Örtüsü GeliĢimi ............... 88
2.2.2.7.Enerji Politikaları ....................................................................................... 90
2.2.3.Yoksulluk Göstergeleri .................................................................................. 90
2.2.4.Kırsal Yoksulluk, Tarım ve Sürdürülebilirlik ............................................... 99
2.2.4.1.Ormancılık ................................................................................................ 101
2.2.4.2.Balıkçılık .................................................................................................. 102
2.2.5.Kent Yoksullarının/Köyden Kente Göç Edenlerin Konut Çevresi Olarak
Gecekondu ............................................................................................................ 103
2.2.5.1.Kentsel Yoksulluk, Gecekondu ve Sürdürülebilirlik................................ 103
2.2.5.2.Gecekondu OluĢumu ve Sonuçları: Tarihsel Bir BakıĢ 1950-1980 Dönemi
Gecekondu OluĢumu ve GeliĢmesi ...................................................................... 105
2.2.5.2.1.Ekonomik Boyut.................................................................................... 105
2.2.5.2.2.Toprak Mülkiyeti Boyutu ...................................................................... 105
2.2.5.2.3.Siyasal (Yönetsel) Boyut ....................................................................... 105
2.2.5.2.4.Toplumsal Boyut ................................................................................... 106
2.2.5.3.1950-1980 Dönemi GeliĢmelerinin Sonuçları .......................................... 106
2.2.5.4. 1980 Sonrası Dönem Gecekondularla Ġlgili GeliĢmeler .......................... 108
2.2.5.4.1.Ekonomik Boyut.................................................................................... 108
2.2.5.4.2.Siyasal (Yönetsel) Boyut ....................................................................... 108
2.2.5.4.3.Toplumsal Boyut ................................................................................... 108
2.2.5.5. 1980 Sonrasındaki GeliĢmelerin Sonuçları ............................................. 109
2.2.5.6.Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre .................................................. 109
2.2.5.6.1.Ticari Bir Meta Haline Gelmeden Önce Gecekondu ve Çevre ............. 109
2.2.5.6.2.Ticari Meta Olarak Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre ............... 110
3.BÖLÜM ............................................................................................................. 113
3.1.Doğal Yenilenebilir Kaynaklar ve Enerji DönüĢümü .................................... 113
3.1.1.Isı Enerjisi.................................................................................................... 113
3.1.2.IĢık Enerjisi.................................................................................................. 114
3.1.3.Kimyasal Bağ Enerjisi ................................................................................. 115
3.1.3.1.Fotosentez ................................................................................................. 116
3.1.3.2.IĢık Enerjisi ve Klorofil ............................................................................ 119
3.1.3.3.Fotosentezin Evreleri ................................................................................ 120
xii
3.2.Jeotermal Enerji .............................................................................................. 120
3.2.1.Jeotermal Enerjinin Sınıflandırılması .......................................................... 121
3.2.2.Mevcut Durum ve Sorunlar ......................................................................... 122
3.3.Rüzgar Enerjisi ............................................................................................... 125
3.3.1.Rüzgar Enerjisinin Ġklim DeğiĢikliğine etkileri ve Emisyon Azaltım Etkileri
.............................................................................................................................. 128
3.3.2.Rüzgar Enerjisi Tarihçesi ............................................................................ 129
3.3.3.Rüzgar Gücü ................................................................................................ 130
3.4.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi .............................................................................. 131
3.4.1.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi ........................................................................... 131
3.4.2.GüneĢ Enerjisi Kullanımı ............................................................................ 132
3.4.2.1.GüneĢ Kollektörleri .................................................................................. 132
3.4.2.2.GüneĢ Pilleri – Fotovoltaik Sistemler ...................................................... 133
3.4.3.Diğer Kurumların ÇalıĢmaları ..................................................................... 133
3.5.Hidroelektrik Enerji ........................................................................................ 134
3.6.Biyokütle Enerjisi ........................................................................................... 135
3.6.1.Biyodizel ..................................................................................................... 136
3.6.1.1.Biyodizelin Dünya‟daki Uygulamaları .................................................... 138
3.6.2.Türkiye'deki Tarımsal TeĢvikler ................................................................. 139
3.6.2.1.Tütün ........................................................................................................ 140
3.6.2.2.ġeker Pancarı ............................................................................................ 141
3.6.2.3. Alternatif Ürünlere Destekleme Primi Ödemesi ..................................... 141
3.6.3.Biyoetanol ................................................................................................... 142
3.6.3.1.Biyoetanol Benzin Ġle Harmanlandığındaki Etkileri ................................ 142
3.6.3.2.Biyoetanolün Elde Edilebildiği Hammadde Kaynakları .......................... 142
3.6.3.3.Biyoetanolün Toplumsal Faydaları .......................................................... 143
3.6.3.4.Yerli Hammadde Kaynaklarından Üretilecek Biyoetanol ........................ 143
3.7.Biyokütle Enerjisi ve GazlaĢtırma .................................................................. 143
3.7.1.GazlaĢtırma ve Sürdürülebilir Gelecek ....................................................... 146
3.7.2.AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcı........................................................................ 147
3.7.3.Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı............................................................................. 148
3.8.Hidrojen Enerjisi ............................................................................................ 149
xiii
3.8.1.BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi (ICHET) .......... 150
3.8.1.1.ICHET'in Faaliyetleri ............................................................................... 151
4.BÖLÜM ............................................................................................................. 153
4.1.Yenilenemez Enerji Kaynakları ve Kullanımı ............................................... 153
4.1.1.Elektrik Enerjisi Üretimi ve Arz Güvenliği Açısından Birincil Kaynaklar 156
4.1.2.Enerjide DıĢa Bağımlılık ............................................................................. 157
4.1.2.1.Talep Tahminleri ...................................................................................... 158
4.1.2.2.Sürdürülebilir Talep Tahmini ................................................................... 159
4.2.Elektrik Enerjisi .............................................................................................. 160
4.2.1.Kurulu Güç .................................................................................................. 160
4.2.2.Elektrik SatıĢı ve Kaçak Elektrik Kullanımı ............................................... 163
4.2.3. 2020‟ye Kadar Beklenen GeliĢmeler.......................................................... 163
4.3.Termik- Hidrolik (Yenilenebilir) Dengesi...................................................... 164
4.4.Enerji Verimliliği ........................................................................................... 164
4.5.Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji ................................................................. 166
4.6.Nasıl Bir Enerji Politikası? ............................................................................. 166
5.BÖLÜM ............................................................................................................. 170
5.1.Kyoto Protokolü ............................................................................................. 170
5.2.Esneklik Mekanizmaları ................................................................................. 176
5.2.1.Emisyon Ticareti-ET (Emission Trading-ET) ............................................. 177
5.2.2.Ortak Yürütme - OY (Joint Implementation-JI).......................................... 178
5.2.3.Temiz Kalkınma Mekanizması-TKM (Clean Development MechanismCDM).................................................................................................................... 179
5.2.4.Gönüllü Karbon Ticareti ............................................................................. 180
5.3.Kyoto Protokolü Sürecinde 2012 Sonrası ...................................................... 180
5.4.Öneriler ........................................................................................................... 183
6.BÖLÜM ............................................................................................................. 186
6.1.Tarımsal Yapı, Et ve Süt Hayvancılığı ........................................................... 186
6.1.1.Hayvan Mevcudu ve Süt Üretimi ................................................................ 186
6.1.2.Kırmızı Et Üretimi....................................................................................... 190
6.2.Hayvancılık ĠĢletmeleri Sayıları ve Boyutları ................................................ 192
6.3.AB Ülkelerinde Hayvancılık .......................................................................... 197
xiv
6.4.Türkiye‟de Ġnek Sütü Üretimi ........................................................................ 198
6.5.Koyun ve Keçi Üretimi .................................................................................. 199
6.7.Üretim Kalitesinin Seviyesi ............................................................................ 204
6.8.Tarım Bölgelerine göre Üretimin Payı ........................................................... 205
6.9.Yem Bitkileri Üretim Sübvansiyonları ........................................................... 207
6.10.Et ĠĢletmelerinin Sayısı ve Kapasitesi ......................................................... 208
6.10.1.Kesim ve Et ĠĢleme ĠĢletmelerinin Ölçeği ................................................. 211
6.11.1.AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi ...................................................... 213
6.12.Türkiye‟de Toprak Meseleleri ...................................................................... 215
6.12.1.Hayvancılıkta Toprak Meselesi ................................................................. 215
6.12.2.Meraların Durumu ..................................................................................... 216
6.12.2.1.Yedi Tarım Ekolojisi Bölgesindeki Doğal Meraların mevcut Durumu . 218
6.13.AB KurutulmuĢ Kaba Yemler Ortak Piyasa Düzeni .................................... 221
6.13.1.Türkiye‟de Kaba Yem EkiliĢleri ............................................................... 223
6.13.2.Yem Kaynaklarının ĠyileĢtirilmesine yönelik ÇalıĢmalar ......................... 224
6.14.1.Gelir Seviyeleri .......................................................................................... 227
6.15.Ġstihdam, ĠĢ Yaratma ve Göç ........................................................................ 228
6.15.1.Tarımsal Ġstihdam ...................................................................................... 228
6.15.2.Çevresel Konular ....................................................................................... 231
6.16.Süt Ürünleri ve Tüketimi .............................................................................. 231
6.16.1.Ürün Kategorileri ...................................................................................... 232
6.16.2.Peynir Üretiminde ÇeĢitler ........................................................................ 232
6.16.3.Tüketim AlıĢkanlıkları .............................................................................. 233
6.16.4.Tüketim oranı ............................................................................................ 234
6.16.5.Yerel Nüfus ve Yerel Üretim Arasındaki ĠliĢki ......................................... 234
6.16.6.Süt Ürünlerinin ĠĢlenmesi .......................................................................... 235
6.16.7.Sokakta Satılan Sütün MenĢei ................................................................... 238
6.16.7.1.Sokakta Satılan Sütün Piyasası ............................................................... 238
6.16.7.2.Sokak sütünün kârlılığı ........................................................................... 238
6.17.Pazar ve Ticaret ............................................................................................ 239
6.17.1.Pazarlama Zinciri ...................................................................................... 239
xv
6.17.2.Pazarlama Fonksiyonları ........................................................................... 239
6.17.2.1.Alım ........................................................................................................ 240
6.17.2.1.1.Kesim ve ĠĢleme .................................................................................. 240
6.17.2.2.Karkas ve Et Tesviyesi ve Standardizasyon ........................................... 240
6.17.2.3.Paketleme ............................................................................................... 241
6.17.2.4.Soğuk Hava Depolaması ........................................................................ 241
6.17.2.5.Nakliye ................................................................................................... 241
6.17.2.6.Fiyatlandırma .......................................................................................... 242
6.17.2.7.SatıĢ ........................................................................................................ 242
6.18.Tüketim ve Talep Modelleri ......................................................................... 242
6.19.Ticaret Ġle Ġlgili Konular ............................................................................... 244
6.20.AB GiriĢ Sürecinde Yapısal DeğiĢim ve Finansal Destekler ....................... 245
6.21.GATT'dan DTÖ'ye GeliĢim Süreci .............................................................. 246
6.22.AB Öncesi Mali Yardım Düzenlemeleri; IPA, IPARD, SAPARD .............. 249
6.23.Kırsal Kalkınma Planında yer alacak tedbirler ve desteklenebilecek türdeki
faaliyetlerin seçilmesi Örnek olay ........................................................................ 254
7.BÖLÜM.............................................................................................................256
7.1.Biyogaz Üretim Sistemleri ............................................................................. 256
7.1.1.Tarihsel Süreç .............................................................................................. 256
7.2.Türkiye‟de Yapılan ÇalıĢmalar ...................................................................... 257
7.3.Dünyadaki Uygulamalar ................................................................................. 260
7.3.Türkiye‟de Biyogaz Potansiyeli ..................................................................... 264
7.4.Mevcut ĠĢletmelerde Gübre Yönetimi ............................................................ 268
7.5.Üretim Sisteminin Tanıtılması ....................................................................... 269
7.6.Türkiye‟de BüyükbaĢ Hayvan ve DeğiĢik Atık Hammadelerden Biyogaz
Üretiminin Maliyet Analizi .................................................................................. 272
7.7.Biyogaz Üretiminin Esasları .......................................................................... 275
7.7.1.Biyogaz OluĢum Safhaları........................................................................... 275
7.7.1.1.Birinci Kademe Hidroliz .......................................................................... 275
7.7.1.2.Ġkinci Kademe: Asetik Asit OluĢumu....................................................... 276
7.7.1.3.Üçüncü Kademe: Metan OluĢumu ........................................................... 276
7.8.Biyogaz Reaktöründe Metan Gazı Üretimini Etkileyen Temel Faktörler ...... 277
xvi
7.8.1.Isı ................................................................................................................. 277
7.8.2.Hidrolik Bekleme Süresi ............................................................................. 279
7.8.3.Organik Yükleme Hızı ................................................................................ 279
7.8.4.Ortamın Asitliliği Ph Değeri ....................................................................... 280
7.8.5.Karbon/Azot Oranı ...................................................................................... 280
7.8.6.Toksitite ....................................................................................................... 282
7.9.Biyogaz Üretim Sistemlerinin Elemanları ..................................................... 283
7.9.1.Fermantör - Sindireç (Organik maddenin doldurulduğu tank depo) ........... 283
7.9.2.Gaz deposu .................................................................................................. 283
7.9.2.1.Yüzer çatı gaz tutucular ............................................................................ 283
7.9.2.2.Sabit kubbeli gaz tutucular ....................................................................... 284
7.9.2.3. Plastik gaz tutucular ................................................................................ 285
7.9.2.4.Ayrı gaz tutucular ..................................................................................... 285
7.9.3.Gübre (organik madde) Deposu .................................................................. 285
7.9.4.Biyogaz Üretiminde KarıĢtırıcılar ............................................................... 286
7.10.Biyogaz Tesislerinde Temel Ölçüler ............................................................ 287
7.11.Biyogaz Reaktör ÇeĢitleri ............................................................................ 290
7.11.1.Küçük Hacimli Biyogaz Reaktörleri ......................................................... 290
7.11.1.1.Yüzer Çatılı Hindistan Tipi Biyo Reaktörler (KVIC) ............................ 292
7.11.1.2.Sabit Çatılı Çin Tipi Reaktörleri ............................................................ 294
7.11.1.3.Torba Tipi(Tayvan Çin) Reaktörler(Balon Tipi Reaktörler) .................. 295
7.11.2.Büyük Kapasiteli Reaktörler ..................................................................... 296
7.11.2.1.Tam KarıĢımlı Reaktörler ....................................................................... 297
7.11.2.2.Lagün Tipi Reaktörler ............................................................................ 297
7.11.2.3.Piston Akımlı Reaktörler ........................................................................ 298
7.12.Biyogaz BileĢimi ve Yönetimi ..................................................................... 299
7.13.Biyogaz Ġçindeki Kirleticilerin Arıtılması .................................................... 303
7.13.1.Nem Giderilmesi ....................................................................................... 303
7.13.1.1.Nemi YoğunlaĢtırarak Kurutma Yöntemi .............................................. 304
7.13.1.2.Gazın Silika ile Adsorbsiyonu ................................................................ 304
7.13.1.3.Glikol Kurutma Ünitesi (Glikol Kurutucu) ............................................ 304
xvii
7.13.1.4.Küçük Kapasiteli Tesislerde Su Tutma .................................................. 304
7.13.2.Hidrojen Sülfürün Giderilmesi .................................................................. 304
7.13.2.1.Hava-Oksijen Dozlama .......................................................................... 306
7.13.2.2.Çamura demir klorür Eklenmesi yoluyla Giderme ................................ 306
7.13.2.3.Demir Oksit Pelletleri Kullanılarak Adsorbsiyon .................................. 307
7.13.2.4.Sulu Ortamda Adsorbsiyon .................................................................... 307
7.13.2.4.1.Sodyum Hidroksit................................................................................ 307
7.14.ArıtılmıĢ Gübrenin (Arıtma Çamurunun KullanılıĢı) ................................... 308
8.BÖLÜM ............................................................................................................. 311
8.1.Tekirdağ Ili ve Kırsal Alanı Biyogaz Potansiyeli......................................... 311
8.1.1.Ġlin Coğrafi Yapısı ....................................................................................... 311
8.1.2.Jeolojik Yapı................................................................................................ 311
8.1.2.1.Deprem Durumu ve Tektonik ................................................................... 311
8.1.2.2.Yeryüzü ġekilleri ...................................................................................... 312
8.1.2.3.Dağlar ....................................................................................................... 312
8.1.2.4.Ovalar ....................................................................................................... 312
8.1.2.5.Kıyı ġekilleri..............................................................................................312
8.1.2.6.Marmara Denizi ........................................................................................ 313
8.1.3.Ġklim ............................................................................................................ 313
8.1.4.Bitki Örtüsü ................................................................................................. 313
8.1.5.Ġlin Ġdari Yapısı ........................................................................................... 314
8.1.5.1.Ġlçeler ........................................................................................................ 315
8.1.6.Tekirdağ‟ın Ekonomisi ................................................................................ 322
8.1.7.UlaĢım ......................................................................................................... 322
8.1.8.Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölge............................................... 323
8.1.8.1.Çerkezköy OSB ........................................................................................ 323
8.1.8.2.Çorlu Deri OSB ........................................................................................ 324
8.1.8.3.Hayrabolu OSB ........................................................................................ 324
8.1.8.4.Malkara OSB ............................................................................................ 324
8.1.8.5.Avrupa Serbest Bölgesi ............................................................................ 324
8.1.9.Sanayi ve Ticaret ......................................................................................... 325
xviii
8.1.10.Tarım ve Hayvancılık ................................................................................ 326
8.1.11.Demografik Göstergeler .......................................................................... 3299
8.2.Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı........... 33333
8.2.1.Tarımsal Organize Sanayi Bölgesi(TOB) ve Tarımsal Alt Bölge (TAB) ... 335
8.3.Tekirdağ Ġlinde Tarımsal ve Hayvancılığın Yapısı ........................................ 338
8.4.Tekirdağ Ġlinin Biyogaz Potansiyeli ............................................................... 341
8.4.1.Metaryal ve Yöntem .................................................................................... 341
8.4.1.1.Yöntem ..................................................................................................... 341
8.4.2.Ġlin Biyogaz Potansiyeli .............................................................................. 344
8.4.2.1.Metan Üretim Merkezi Konumundaki Tekirdağ Ġli Köylerinin Metan
Üretim Potansiyelleri ............................................................................................ 347
KAYNAKÇA ....................................................................................................... 375
EKLER: ................................................................................................................ 392
xix
TABLOLAR LĠSTESĠ
Tablo No:
Tablo:1. 1:
Tablo:2. 1:
Tablo:2. 2:
Tablo:2. 3:
Tablo:2. 5:
Tablo:3. 1:
Tablo:3. 2:
Tablo:3. 3:
Tablo:3. 4:
Tablo:4.1:
Tablo:4. 2:
Tablo:4. 3:
Tablo:4.4:
Tablo:4. 5:
Tablo:4.6:
Tablo:4. 7:
Tablo:4. 8:
Tablo:5. 1:
Tablo:5. 2:
Tablo:5. 3:
Tablo:6. 1:
Tablo:6. 2:
Tablo:6. 3:
Tablo:6. 4:
Tablo:6. 5:
Tablo:6. 6:
Sayfa No
Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerarĢisinin Gruplanması
Yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk
oranları, 2002-2007
ÇeĢitli Bitki Örtüleri Ġle Kaplı %16 Eğimli Bir Alanda
Kaybolan Toprak Miktarı Ġle 17.5 cm‟lik Üst Katın
Kaybı Ġçin Gerekli Süre.
Yüzde 20‟lik Grupların gelirden aldığı paylar, 20042005
Ġstatistiksel Bölgelerin Aldığı Göç,Verdiği Göç, Net
Göç, Net Göç Hızı;
Dünya‟da Rüzgar Enerjisi
Türkiye‟de Yıllar Göre GüneĢ Enerjisi Üretimi(Bin
TEP)
Bazı tarımsal üretimi yapılan Bitkilerin Tane ve Sap
Verimleri
Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı Tiplerinde Kullanılacak
Hammadde Özellikleri
Sektörlere ve Kullanım Alanlarına Göre Nihai Enerji
Tüketimi (TEP: Ton EĢdeğer Petrol)
2050 Yılına Kadar Beklenen Elektirik Tüketimi
Elektrik Enerjisinde Yakıt Cinslerine Göre Kurulu Güç,
Üretim Kapasitesi ve Üretim Değerleri
Birinci Enerji Tüketimi ve Kaynakların Oranı (Miktar:
Bin TEP)
Elektrik Enerjisi Tüketiminin Kullanıcı Gruplarına Göre
Dağılımı
Yıllara Göre Elektirik Üretim-Ġletim ve Farklar
Sanayi Tüketimi Ġçin Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları
Sanayide Kullanılan Elektrik ve Doğal Gazdaki Fiyat
ArtıĢları (Yılsonu fiyatlarıyla yüzde değiĢim)
Türkiye CO2 Emisyon Miktarı
Türkiye‟de Toplam seragazı emisyonları (milyon ton
CO2 eĢdeğeri)
Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı
(%)Metan CH4
Sağılan Hayvan Türleri ve Süt Üretimi (2003-2007)
Türlerine ve Yıllara Göre Hayvanlar
Kesilen hayvan (BaĢ) ve Et Üretimi(Ton)
Arazi Parçalanması
ĠĢletme büyüklüğüne göre arazi kullanımı (%)
Hayvan Besiciliği Çiftliği Yapısı (2001)
25
79
86
96
104
130
132
146
149
155
159
160
161
162
163
166
167
171
173
174
186
188
191
193
195
196
xx
Tablo:6. 7:
Tablo:6. 8:
Tablo:6. 9:
Tablo:6.10:
Tablo:6.11:
Tablo:6.12:
Tablo:6.13:
Tablo: 6.14:
Tablo:6.15:
Tablo:6.16:
Tablo:6.17:
Tablo:6.18:
Tablo: 6.19:
Tablo:6.20:
Tablo:6.21:
Tablo:6.22:
Tablo:6.23:
Tablo:6.24:
Tablo:6.25:
Tablo:6.26:
Tablo:6.27:
Tablo:6.28:
Tablo:6.29:
Tablo:6.30:
Tablo:7. 1:
Tablo:7. 2:
Tablo:7. 3:
Tablo:7. 4:
Çiftliklerin sığır sayısına göre sınıflandırılması
Ortalama süt çiftliği büyüklüğü (Fransa)
Koyun, keçi ve manda süt verimi (kg/laktasyon)
Fransa‟da koyun ve keçi süt verimi
2003 Yılında Hayvancılık Ürünlerinin KiĢi baĢı
Tüketimi, kg/ yıl
Sığır Irk Dağılımı
Safkan Irk, Melez Irk, Yerel BüyükbaĢlar, Koyun ve
Keçilerin Oranı
Konsantre Yem Kaynakları
Türkiyede Bölgelere Göre Hayvansal Ürün Maliyetinde
Yemin Oranı (%)
Et Tesislerinin Durumu (2006)
KayıtdıĢı Kesimler (2004)
Avrupa
Birliği
ĠĢletme
Kategorileri(ÇalıĢan
Sayısı,Ciro,Bilanço Toplamına göre)
Türkiye‟deki Karkas Standartları
AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi;
AB Kasplık Hayvan Fiyat Katogarileri ve Sapmalar
Mera Alanlarındaki DeğiĢiklikler
Coğrafi bölgelere göre Mera alanları, KM-Kuru madde
verimi ve Toplam Üretim
Kaba Yem Üretimi (ha)
AB (25) ve Türkiye‟de Genel Tarımsal Yapı (2003)
ĠĢgücü durumu (Ağustos)2009
Türkiye‟de kiĢi baĢına yıllık süt ve süt ürünleri tüketimi
(kg/kiĢi/yıl)
Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt
iĢleyen) süt iĢletmelerinin sınıflandırılması
Süt iĢleyen iĢletmeler
Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt
iĢleyen) iĢletmelerin coğrafi dağılımı
Sığır ve Tavuk Gübrelerinin DeğiĢik Sıcaklıklarda
Biyogaz Verimleri
GeliĢmekte Olan Ülkelerde Biyogaz Tesisi Sayısı
Almanya'da Mevcut Durum ve 2020 Hedefi
Hayvan Cinslerinin Gübre Miktarlarının Biyogaz
Verimleri Ton/ m3
197
198
200
201
203
204
206
207
208
209
210
212
213
214
214
217
220
223
227
229
235
235
237
237
259
262
264
267
Tablo :7. 5: TUBĠTAK-MAM Pilot Tesisinin Beklenen Girdi-Çıktı
Değerleri
273
Tablo:7. 6: TUBĠTAK-MAM‟da Yapılan Pilot Tesisin Gelir Gider
Analizi
274
Tablo:7. 7: Organik Maddelerin C/N Oranı
281
xxi
Tablo:7. 8:
Tablo:7. 9:
Tablo:7.10:
Tablo:7.11:
Tablo:7.12:
Tablo:8. 1:
Tablo:8. 2:
Tablo:8. 3:
Tablo:8. 4:
Tablo:8. 5:
Tablo:8. 6:
Tablo:8. 7:
Tablo:8. 8:
Tablo:8. 9:
Tablo:8.10:
Birim Gübre Ağırlığı BaĢına Biyogaz OluĢumu ve
Seyreltme Oranı
Hacimlerine
Göre
Biyogaz
Reaktörlerinin
Sınıflandırılması
Doğal Gaz ve Biyogazın Kompozisyonu
Çöp Depolama Alanında OluĢan Gazların Yakılması ile
Ġlgili Sınır Değerleri
Hayvan Gübresi Ġçinde Bulunan Besi Maddesi Miktarı
Tekirdağ Ġli Su Potansiyeli
Tekirdağ Ġli Tarımsal Varlığı ve Üretim Miktarı
Tekirdağ 2008 ADNKS Sayımı Sonuçları(YaĢ Grubu ve
Cinsyete Göre)
Tekirdağ Ġli ġehir, Köy, ve Toplam Nüfusu(ErkekKadın) 2008 ADNKS
Tekirdağ Ġlinin Aldığı Göç;Verdiği Göç,Net Göç ve Net
Göç Hızı 2000
Tekirdağ Ġlinde 2023 yılında ĠĢgücünün Sektörel
Dağılımı, Nüfus ve Aktivite Oranları.
Tekirdağ Ġlinde 2000-2023 Arası Sektörlerdeki ĠĢgücü
DeğiĢimi (Mutlak ve Oransal)
Türkiye ve Tekirdağ‟da Tarımsal YerleĢim Yerleri
Sayısı ve Tarımsal Faaliyette bulunan ve Bulunmayan
Hane Halkı Sayısı
Türkiye ve Tekirdağ Ġlinde Bitkisel Üretim ve
Hayvancılık Yapan ĠĢletme Sayısı,Arazi miktarı,
KüçükbaĢ ve BüyükbaĢ Hayvan Mevcudu
Tekirdağ Köylerinin Biyogaz Üretme Potansiyelleri ve
Bu Potansiyelin Propan ve Motrin Ġle KarĢılaĢtırılarak
Günlük ve Yıllık karĢılıkları (Verim m3) (KarĢılıklar TL
Cinsindendir)
288
290
301
302
310
327
328
330
331
331
334
334
339
340
352
xxii
ġEKĠLLER LĠSTESĠ
ġekil No
Sayfa
ġekil:1. 1:
:Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerariĢisi
26
ġekil:1. 2:
:Maslow‟un GeliĢtirilmiĢ Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi
27
ġekil:1. 3:
:Mutlak Rant (Kıtlık Rantı)
35
ġekil:1. 4:
:Diferansiyel ve Mutlak Rant
38
ġekil:1. 5:
:Rant Benzeri (Ekonomik Rant)
41
ġekil:1. 6:
:Özel Mallar Piyasa Talebi
51
ġekil:1. 7:
:Kamu Mallarının Kollektif Ödeme Ġstekliliği Eğrisi
51
ġekil:1. 8:
:Özel Malların Piyasa Dengesi
52
ġekil:1. 9:
:Kamu Mallarının Dengesi
52
ġekil:1.10:
:DıĢsallığın Olmadığı Durumda Pareto Optimumu
54
ġekil:1.11:
:Üretimde Negatif DıĢsallıklar
56
ġekil:1.12:
:Üretimde Pozitif DıĢsallıklar
57
ġekil:1.13:
:Tüketimde Negatif DıĢsallık
58
ġekil:1.14:
:Tüketimde Pozitif DıĢsallık
60
ġekil:1.15:
:Pigo‟cu Vergi
62
ġekil:1.16:
:Üretimde Pozitif DıĢsallık ve Sübvansiyon
64
ġekil:1.17:
:Tüketimde DıĢsallık ve Sübvansiyon (TransferÖdemeleri) 65
ġekil:2. 4:
:Türkiye Gelir Dağılımı Sonuçları
98
xxiii
GĠRĠġ:
Ekonomik sistemimiz; yerkürenin biyolojik sistemlerine dayanmaktadır. Bu
biyolojik sistemlerin yaĢamını tehdit eden herhangi bir olay, dünya ekonomisini de
tehdit etmektedir.1 Ekonomimizin biyolojik sistemlere dayanmasının temeli, üretim
faktörlerinin geleneksel bileĢeni emeğin ve giriĢimcinin2 ihtiyacı olan enerjiyi
sağlıyor olmasında yatmaktadır. Ġhtiyaç duyulan enerjinin bu kesimler için ikame
edilmesi bugünkü teknoloji seviyesi veri alındığında mümkün değildir.
Biyolojik sistemin, üretimini ve üretim için gerekli enerjinin temelini, güneĢ enerjisi
oluĢturmaktadır. GüneĢ enerjisinden kazanılan enerji ototrof (üretici) canlılar
tarafından kimyasal bağ enerjisine dönüĢtürülerek Hetotrof (tüketici) canlıların
ihtiyaçlarını karĢılarken, kendi üretim sistemlerinin ihtiyaçlarını da inorganik
malzemeleri kullanarak organik maddelere dönüĢtürürler.
Biyolojik sistemler, üretimde kullandıkları malzemeleri döngüler içersinde
kullandıklarından, biyolojik sistemlerin üretimlerinin; döngü parametreleri sabit
kalmak ve GüneĢ‟in ömrünü sonsuz olarak kabul edersek, üretiminde sonsuz olarak
devam edebileceğini söyleyebiliriz.
Biyolojik ve doğal döngü; Dünya sistemindeki inorganik bir maddenin, organik
yapıya katılması ve tekrar inorganik hale gelip temel Ģeklini almasına diyoruz.
Biyolojik ve doğal döngüler; dünyamızdaki yaĢamın temelidir. Doğal döngüler
olmasaydı, canlıların kullandığı karbon dioksit, azot, fosfor, oksijen gibi yaĢamın
temeli olan elementler tükenirdi.
XX. yy. baĢlarında, sanayileĢme ile birlikte ortaya çıkan kalkınma ve büyüme gibi
ekonomik tartıĢmalarda, yenilenemeyen doğal kaynaklar ve özellikle; mineral
kaynakların ve fosil yakıtların önemi artmıĢtır. XX. yy.da çıkan ve milyonlarca
insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının sakat kaldığı iki Dünya SavaĢ‟ının da
çıkma nedenlerinin baĢında; ekonomik kalkınma ve büyümenin temeli olan, mineral
kaynaklara ve fosil yakıt kaynaklarına sahip olmak ve onları kontrol etmek
gelmektedir. XXI yy.da da mineral madde kaynaklarına ve fosil yakıt kaynakları
sahip olma çabaları, devletlerin bağımsızlıklarını ve rejimlerini; baĢka ulusların
1
Lester R.Brown,Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları,
Çevirenler: Kemal Tosun ,v.d,Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Yay.,1979,s.3
2
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ,7.bs. Bursa, Ezgi Kitapevi Yay,2006 s.17
1
tehditlerine açık hale getirmektedir. Yenilenebilir doğal kaynakların tükenebilir
olması, coğrafi dağılımı, sınırlı olması; ülkeler arası sorun yaratmakla kalmamakta,
sorunları dünya ölçeğine taĢımaktadır.
Ekonomik refah, geliĢme ve kalkınma sorunları, yöneticilerin temel uğraĢ
konularının baĢında gelmektedir. Dünya yenilenebilir doğal kaynakları ve
yenilenemez doğal kaynaklarının sınırlılığı ve ekonomik yapıların bu kaynaklara
bağımlılığı; hem bu kaynakları tüketerek fayda temin eden tüketicilerin, ihtiyaçlarını
tatmin etmelerinin sürekliliğinin sağlanmasının yanında, yöneticilerin; yöneticilik
fonksiyonlarının devamı da, bu sürekliliğin sağlanmasına bağlıdır. Bu sürekliliği
sağlayamayan yöneticilerin, yönetim güçlerini ve iktidarlarını kaybetmeleri
kaçınılmaz bir gerçektir.
Bugün dünyamızda yaĢadığımız siyasal sorunların baĢında güvenlik sorunu
gelmektedir. Dünya‟mızdaki güvenlik sorunu, sınırların güvenliğinden daha önemli
sorunları uluslar arası kuruluĢların gündemine taĢımıĢtır. Bunlardan bazılarını Ģöyle
sıralayabiliriz;
-Gıda güvenliği sorunu,
-Enerji güvenliği sorunu,
-Su güvenliği sorunu,
-Sınır aĢan sular sorunu,
-Afrika ve Asya‟daki açlık ve yoksulluktan kaçan insanların yarattığı göç sorunu
En önemlisi sanayileĢmiĢ ve geliĢmiĢ ülkelerin yaĢam tarzının yarattığı çevre ve
atmosfer kirliliği olarak sıralayabiliriz.
Uluslar arası kuruluĢlar mesailerinin büyük bir kısmını bu sorunlara çözüm bulmaya
harcamaktadırlar. Dünya‟ya iki yüzyıl içinde dayatılan yaĢam tarzı, bulunan
çözümlerden daha hızlı sorun üretmektedir.
Yöneticiler, sorunun yaĢam biçimimizin doğal sonucu olduğunun, ya farkında
değiller, ya da sorun yaratan kaynakla hesaplaĢmaktan korkmaktadırlar. Kendilerini
makama atayanlara sorunun kaynağı ve çözüm yollarını sunmak yerine, yapay
çözümlerle idare etmeye çalıĢmaktadırlar. Sorunun kaynağı olan sistem ve yaĢam
biçimi ile yüzleĢmekten kaçınmaktadırlar.
Dünya‟nın var olduğu zamandan, sanayi devrimine kadar geçen sürede, biyolojik
sisteme yapılan baskılar, daha çok iklimsel ve kaynağı belirlenemeyen nedenlerden
2
kaynaklanmıĢtı. 250 milyon yıl önce büyük bir yok oluĢ yaĢayan dinazorların sonu
daha hala bilim dünyasında tartıĢma konusudur. Sonuç tartıĢılmayacak kadar
kesindir; bu zamanda yaĢamıĢ türlerin büyük kısmı yok olmuĢtur.
Sanayi devrimi ve keĢifler; insanlığı yeni bir üretim biçimine ve yaĢam tarzına
uymak zorunda bırakmıĢtır. Bu yaĢam biçimine tüketim ekonomisi adını
vermekteyiz. Sanayi devrimi öncesi ve keĢifler sonrası dönem; bazı sektörlerdeki
üretim Ģekli ve yöntemleri, sanayi devriminin haberciliğini yaptığı gibi, bugün
yaĢadığımız sorunların da kaynağı olmuĢtur.
Ġlk çağlardan itibaren bilinen dünya ve tarih, üç kıta ile sınırlı olmuĢtur. Bu kıtaların
tarihini de bizler; sanayi devrimini baĢaran ülkelerin bakıĢ açısından öğrenmek
zorunda kaldık. Bildiğimiz tarih; ülkelerin savaĢlarının, siyasal rekabetinin temelini
klasik
efsanelerin
aĢk
hikayelerine
bağlarken,
gerçeğin;
ülkelerin,
temel
gereksinmelerinin karĢılanması ve güvenlik altına alınması olduğunu biliyoruz. Bu
gereksinmeler; besin kaynakları olabildiği gibi, üretimlerini sürdürebilmek için
gerekli olan mineral madde kaynakları da olmuĢtur.
XV. yy baĢlarında; Rönesans‟ın etkisiyle oluĢan bilgi birikiminin yarattığı teknoloji
ve inavasyon, keĢifleri yaratan temel etken olmuĢtur. Sınırlı coğrafyanın yarattığı,
sınırlı kaynaklar üzerine kurulmuĢ siyasal ve ekonomik yapının baskıları ve bilgi
birikiminin getirdiği araĢtırmacı ve sorgulayıcı yapının, çatıĢması; keĢiflerin
baĢlangıcı olmuĢtur.
KeĢifler sonucu bulunan yeni kıtalar, yeni bitki türleri, yeni hayvan türleri, yeni ve
bol mineral kaynakları, yerleĢilebilecek sınırsız varsayılan topraklar, karĢılaĢılan
yeni medeniyetler, sınırlı kaynaklarla yaĢamaya çalıĢan ve savaĢan insanlara yeni bir
bakıĢ açısı kazandırmıĢtır. Bu bakıĢ açısı,‟‟Dünya kaynakları sınırsızdır‟‟ ve
insanoğlu zekasıyla bu kaynakların „‟hakimi ve sahibidir‟‟. Bu bakıĢ açısına geçiĢ
bugün yaĢadığımız sorunların da kaynağı olmuĢtur.
Kölelik düzeninden, feodal düzene geçen toplumların keĢfettiği yeni coğrafyalar;
kölelik düzeninin XIX. yy. son çeyreğine kadar yeni coğrafyalarda yaĢamasını
sağlamıĢtır. Yeni keĢfedilen coğrafyalardaki medeniyetlerin biriktirdiği kıymetli
madenler, keĢfedenler ve galip gelenler tarafından ülkelerine taĢınmıĢtır.
KeĢifler çağının baĢlaması ile birlikte; keĢifleri baĢaran ülkeler, yüksek enflasyon ile
tanıĢmıĢlardır. Bu ülkelerdeki yüksek enflasyon sosyal yapıyı da bozmuĢtur. On
3
yedinci
yüzyılda
ayarı
düĢük
paralar
uluslararası
ticaretin
yürütülmesini
3
güçleĢtirmiĢtir. KeĢifler; keĢifleri yapan ülkelerin insanlarına ve yöneticilerine,
sorunlarını çözmek yerine erteleme Ģansı vermiĢtir.
Yeni keĢfedilen coğrafyalardaki bitki çeĢitlerinin farklılığı, keĢfeden ülkelere
taĢınması, yeni toplumsal alıĢkanlıkların kazanılmasını sağlamıĢtır. Bunların baĢında
Ģeker ve çay gelmektedir.4
ġeker kamıĢının tanınması ve Karayipler bölgesinde plantasyon üretimine geçilmesi
XVII. yy. baĢlarına rastlamaktadır. ġeker üretiminin ve ticaretinin sağladığı yüksek
karlar üretimi arttırmayı gerekli kılmıĢtır Üretimin en kıt kaynağı olan emek, köle
ticareti ile sağlanmıĢtır. ġeker; ticaretinin, plantasyon üretiminin ve köle ticaretinin
sağladığı sermaye birikimin yanında, toplulukların yönetimi ve üretimde
kullanılmasının öğrenilmesi açısından, büyük deneyim ve bilgi birikimi sağlamıĢtır.
Daha önemlisi Ġngiltere‟nin emekçi kesiminin beslenme Ģeklini değiĢtirmiĢtir. ġeker
üretimi, Ģeker üretim artıklarının fermantasyonu sonucu değerlendirilip alkol üretimi;
üreticilere ve tacirlere büyük karlar sağlarken, çok büyük bir sermaye birikiminin de
oluĢmasına neden olmuĢtur.
Buna karĢılık, Ġngiltere emekçi kesimi ile köleleĢtirilen insanların dramı bu
geliĢmelerin bedeli olmuĢtur.
Bu dönemin sanayi devrimini hazırlamasının yanında yeni bir siyasal düzeni
beraberinde getirmiĢtir. Bu siyasal düzende sömürgeciliktir. Sömürgecilik; sanayi
devriminin, talep ettiği hammaddeleri karĢılarken, sanayinin ürettiği mallara talep
yaratmıĢtır. Sömürgelerin varlığı; üretim kendi talebini yaratır klasik talep
teoreminin belli bir dönem ekonomik ve siyasal krize neden olmadan uygulanmasını
sağlamıĢtır. Bu dönemin temel söylemi serbest ticaretti.
Serbest ticaretin uygulanması, o kadar Ģiddetli olmuĢtur ki, o hiçbir coğrafi ve siyasi
sınır tanımadığı gibi ahlaki bir sınırda tanımamıĢtır.
Örneğin, Ġngiliz Doğu Ticaret ġirketinin Çin‟den yaptığı çay ithalatı, Ġngiltere‟nin dıĢ
ticaret açığını arttırıp Çin‟e ödenen altın paranın, ekonomiyi zorlaması, merkantilist
ve külçecilerin ülkenin zenginliğini altın ve kıymetli maden miktarı ile ölçüyor
3
Feridun Ergin, Kredi Sistemi, Ġstanbul, Ġ.Ü.Yayınları No: 2552,Ġktisat Fakültesi yayın No:437,
Fakülteler matbaası,1980,s.7
4
Henry Hobhouse, DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki, Çeviren: Gülden ġen,
Ġstanbul, Doğan Kitapçılık A.ġ,2007,s.63,65 ve 117,119
4
olmaları sonucu, Ġngiliz Doğu Ticaret ġirketinin tekel Ġmtiyazlarını eleĢtiriyorlardı.5 6
EleĢtirilerin önünü kesmek ve açığı kapamak için Ġngiltere Doğu Ticaret ġirketi
çareler aramaya baĢladı. Hindistan‟da çay yetiĢmiyordu ama iyi afyon yetiĢiyordu.
Çin‟de ise afyon altın ve kıymetli maden gibi iĢlem görüyordu.
ġirket, Ġngiltere‟den mamul malları Hindistan‟a, afyonu Hindistan‟dan Çin‟e,
Çin‟den aldığı çayı da Ġngiltere‟ye yüklüyordu. Çin hükümetinin önlemleri yüzünden
resmen yapamadığı ticareti, kaçakçıları kullanarak yapıyordu.
Hindistan‟da ticaret tekeli Ģirketin elindeydi. Bu yüzden afyonu istediği fiyattan
alabiliyordu. Çin‟deki karaborsa fiyattan istifade edebilmek için Ģirket afyonu, kendi
gemileri ile Çin karasularına kadar taĢıyor, orada kaçakçılara teslim ediyor,
karĢılığında kaçakçılardan altın ve kıymetli madenleri alıyordu.1828 yılına
gelindiğinde Hindistan‟dan Çin‟e yüklemelerin %70‟i afyondu. Çin hükümetinin
afyon ticaretini durdurmak için yaptığı giriĢimler sonuç vermeyince, I.Afyon SavaĢı
1832 den 1842 „ye kadar devam etti. Çin savaĢı kaybetmesine rağmen afyon
ticaretini serbest bırakmadı. On beĢ yıl sonra II. Afyon SavaĢ‟ı çıktı; savaĢın sonunda
Çin‟de afyon üretimi ve ticareti serbest bırakıldı ve yasallaĢtı. 7 Günümüzdeki petrol
ve enerji için yapılan savaĢlara ne kadar benzer bir durum.
Sanayi devriminin temel enerji kaynağı kömür idi. Kömürün Ġngiltere‟de yarattığı
çevre kirliliği ve hava kirliliği istisnai bir durum olarak kabul ediliyordu. Doğal
sistemlerin döngülerinin kendilerini sonsuza kadar yenileyebileceği örtülü olarak
kabul edilmiĢti. XX. yy. baĢlarında petrolün kömürün yerini alması ile yeni bir
dönem baĢlamıĢtır. Bu dönemde insanlık iki dünya savaĢı yaĢamıĢ ve milyonlarca
insan hayatını kaybetmiĢ ve milyonlarcası sakat kalmıĢtır. Dünya savaĢlarının
yarattığı bu katliamların bir faydası olmuĢ o da; bilimsel araĢtırma ve teknolojik
yeniliklerdeki baĢ döndürücü hızdır.
UlaĢılan bilgi birikimi ve teknolojik uygulamaların yarattığı olumlu hava; insanları
yeni iyimserliğe yöneltmiĢtir. Bu yy.da karĢılaĢılan ekonomik ve sosyal sorunlar;
savaĢlarla (sıcak, soğuk), doğal kaynakların iĢgali ve sömürgeciliğin yeni biçimleri
ile örtülmeye çalıĢılmıĢtır. Bu yy.da geliĢmiĢ ülkeler ve teknoloji sahibi ülkeler, geri
5
Henry Hobhouse, DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki, s.142,
Erol Ġyibozkurt, Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama,4bk,Bursa, Ezgi Kitabevi
Yayınları,2001, s.23
7
Erol Ġyibozkurt, Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama, s.24
6
5
kalmıĢ ülkelere ve geliĢmekte olan ülkelere; tarım, sanayi ve hizmet sektörünün
ürünlerini
pazarlayabilmek
için,
değiĢik
yöntemler
uygulamıĢlardır.
Bu
uygulamaların içersinde; mukayeseli üstünlükler teorisinin avantajlarının yanında,
ekonomik ambargolar, açık ve kapalı kuvvet uygulamaları, kendilerine yakın
rejimlerin ve yöneticilerin yönetime getirilmesi gibi bir önceki yy.a göre daha uygar
ve daha ince yöntemler uygulamıĢlardır.
GeliĢmiĢ ülkelerin vatandaĢları 1970li yıllara kadar tüm kaynakların sınırsızlığını
örtülü olarak kabul etmiĢler ve bu kaynaklar üzerinde sınırlamayı kendi haklarına
yapılmıĢ bir tecavüz olarak nitelemiĢlerdir. Bu ülkelerin yöneticileri de iktidarlarının
devamı, temsil ettikleri çıkar guruplarının menfaatlerinin sürekliliğini sağlayabilmek
için, uluslararası kuralları ve insan haklarını çiğnemeyi kendilerine bahĢedilmiĢ bir
hak olarak görmüĢlerdir.
Bazı
ülkelerin
yöneticileri
kendi
ülkelerinde
tekelleĢmeyi
yasaklarken8
uluslar arası, ekonomik ve siyasal yapıda kendi ülkelerinin firmalarının tekel
olmasını, tekelci yaklaĢımlarını örtük ve açık bir Ģekilde desteklemiĢlerdir.
Geçtiğimiz yy.ın siyasal ve ekonomik olaylarının belirleyicisi; devletlerin yanında
çok uluslu tekelci Ģirketlerde olmuĢlardır. Bu kuruluĢların sermaye yapısı, ekonomik
gücü, cirosu, bazı ülkelerin ulusal GSMH‟sının üzerinde olmuĢtur. Bu güce ulaĢan
Ģirketler; kendilerinin ve temsil ettikleri çıkar guruplarının çıkarlarını maksimize
etmeyi amaçlamaktadırlar. Bu gurup ve devletler çıkar ve kar maksimizasyonunu
sağlamak için her türlü yola baĢvurmaktan çekinmemiĢlerdir.
Bu Ģirketlerin oluĢturduğu yapı ve baskı ulusal devletlerin ve uluslar arası
kuruluĢların politikalarının oluĢmasında etkili olmuĢtur. Bu politikalar her zaman
insanlığın ve doğanın geliĢmesini sağlayacak politikalar olmamıĢtır. Daha çok çıkar
8
Zeynel Dinler, Mikro Ekonomi,17.bs. Bursa, Ekin kitabevi, 2006 s.401
„‟…Firmaların aralarında anlaĢarak rekabeti engelleme çabalarına karĢı ilk yasal düzenleme,
ondokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru ABD‟de yapılmıĢtır.
ABD‟de 1890 yılında, firmalar arasındaki her türlü birleĢme ya da anlaĢmayı(açık veya zımni)
yasaklayan Sherman Kanunu kabul etmiĢtir. Müdahaleyi engellemeye yönelik uygulamalarla engel
olma amacıyla dünyada çıkarılan ilk antitörst kanunu olan Sherman kanunu, getirdiği yasaklara
uymayanlara para(bir milyon dolara kadar) ya da hapis(üç yıla kadar) cezalarının ayrı ayrı ve
gerektiğinde birlikte uygulanmasın öngörmüĢtür.
Sherman kanun‟un aksayan yönlerini düzeltmeye yönelik yeni antitröst kanunları birbirini izlemiĢtir.
Bu kanunların kayda değerleri arasında 1914 yılında çıkarılan Clayton kanunu ile Fedaral Ticaret
Komisyonu kanunun‟dan söz edilebilir…‟‟
6
guruplarının çıkarlarını maksimize etmeye yönelik olmaktadır. Bu politikaların
yarattığı, ekonomik, doğal sonuçlarının faturasını ise doğanın ve insanlığın büyük
bir kısmı ödemiĢtir.
Dünya‟da XV. yy.‟da baĢlayan sömürgecilik hareketi temel bir siyasal ve ekonomik
yapı olmuĢtur. Bu yapının doğal sonucu, ucuz doğal kaynaklar üzerine inĢa edilen
ekonomik ve sosyal refah yapısının sürdürülebilmesi; doğal kaynakların aĢırı
sömürülmesini gerekli kılmıĢtır. Petrol gibi enerji kaynakların sınırsız olmadığı,
siyasal amaçlı kullanılabileceği, Arap-Ġsrail SavaĢ‟ın ardından OPEC‟ in kurulması
ile anlaĢılmıĢtır. Bu durum; ekonomik geliĢme ve refah toplumunun; kaynaklarının
sürdürülebilir olup olmadığını tartıĢmaya açmıĢtır.
II. Dünya SavaĢı ertesinde gündeme gelen nükleer enerji, insanlığa sonsuz enerji
kaynağına kavuĢmanın sevincini yaĢatmıĢtır. Fakat nükleer enerjinin yarattığı
sorunlar, bu sevinci kısa sürede yok etmiĢtir.
Bu sorunların baĢında, HiroĢima ve Nagazaki‟de kullanılan nükleer bombaların,
yarattığı sonuçların verdiği dehĢet, yarattığı çevre kirliliği, yarattığı genetik etkiler,9
üretim sonucu ortaya çıkan atıkların saklanmasının maliyetinin yüksekliği gibi
sorunlar geliĢmiĢ ülkelerde tartıĢmalar yaratmıĢtır. Bu tartıĢmalar yeni siyasal baskı
guruplarının ortaya çıkmasını sağlamıĢtır(Örneğin YeĢiller Hareketi, Greepeace v.d.).
Nükleer enerjinin yarattığı olumsuzlukların tartıĢmaya açılması, çevre ve enerji
konusunda önemli bir bilgi birikimi sağlamıĢtır.
TartıĢmalar hızla geniĢleyerek diğer enerji kaynaklarının da sorgulanmasına yol
açmıĢtır. Bu geliĢmeler; yenilenemez enerji kaynaklarına bağımlı geliĢme ve refah
anlayıĢının; yapay, sonlu ve doğal sistemi yok oluĢa sürükleyen bir model olduğunu
ortaya çıkarmıĢtır.
Tüketicilere dayatılan, yaĢamlarının vazgeçilmezi olduğu öğretilen tüketim ve yaĢam
kalıplarının sorgulanmasıyla; bu kalıpların vazgeçilmez olmadığı, sistemin kar
maksimizasyonunu gerçekleĢtirmek için reklamlar ve diğer araçlar ile yapay olarak
oluĢturulan bu kalıpların, dünyamızın sınırlı kaynaklarını hızla tükettiği, dünyamızın
kaynakları ile uyuĢmadığı, çeĢitli düĢünce kuruluĢları, siyasi baskı gurupları
tarafından çeĢitli platformlarda gündeme getirilmeye baĢlanmıĢtır
9
M.Ġhsan Soysal, Genetik: Soyaçekim Bilgisi Ders Notları,4.bs, Tekirdağ, b.y.y,2006 s.195
7
1960 yıllarının sonlarında Aurelio Peecei‟nin katkılarıyla oluĢturulan „‟Roma
Kulübü‟‟nün yaptığı ve yaptırdığı araĢtırmaların ve modellemelerin sonuçlarını
„‟Limits to Growth10‟‟ adlı eserde yayınlamıĢlardır. Bu eser 1978 yılında
üniversitemizin ĠĢletme Ġktisadı Enstitü‟sü müdürlüğünü yapan Sn. hocamız Kemal
Tosun‟un baĢkanlığında, fakültemizin öğretim üyelerinin oluĢturduğu bir kurul
tarafından eser dilimize kazandırılmıĢtır. Bu eserin ardından aynı kulübün
yayınladığı‟‟Dönüm Noktasındaki Ġnsanlık‟‟ ve Wordwatch Enstitüsü‟nden Lester R
Brown‟un „‟Yirmi Dokuzuncu Gün‟‟11 adlı eserleri de yine aynı çeviri kurulu
tarafından dilimize kazandırılmıĢ ve ilgili kurum, kuruluĢ ve kiĢilerin dikkatine
sunulmuĢtur.
Hocamız, Kemal Tosun‟un „‟Yirmi Dokuzuncu Gün‟‟ adlı esere yazmıĢ olduğu
sunuĢ yazısı tezimin temelini oluĢturmaktadır. SunuĢ yazısında belirtildiği gibi o
yıllarda kötümser olarak nitelenen görüĢler zaman içersinde hocamızın öngörülerine
uygun olarak, uluslararası platformlara taĢınmıĢtır. O yıllardan bugüne; Dünya
ulusları ve yönetenleri, yenilenemez kaynakların sınırlılığını kabul etmelerinin
yanında, yenilenebilir kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılması halinde; tüm dünya
ekonomisi ile beraber, tüm yaĢamın yok olacağını kabul etmiĢlerdir. BirleĢmiĢ
Milletlerin öncülüğünde yapılan uluslararası görüĢmeler sonucu, yenilenebilir
kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılmaması konusunda sözleĢmeler, alınması
gerekli önlemler, bir dizi uluslar arası antlaĢma ve protokol ile uluslararası norm
haline gelmiĢtir.
Hocamız Kemal Tosun;
„‟…Ġnsanlığın geleceğine iliĢkin öngörülerden kötümser olanı temsil eden görüĢler gibi,
buda acil önlem alınmadığı takdirde, insanlığın geleceğinin karanlık olduğu tezini
savunmaktadır. Bu teze göre, bilindiği gibi yeryuvarlağımız üzerinde yaĢayan insanların
sayısı o kadar hızlı çoğalmakta ve yaĢam düzeyleri de o kadar hızlı bir tempo ile
yükselmektedir ki, dünyamızın baĢta hava, su, toprak, madenler, enerji kaynakları gibi
yaĢamın en ilkel unsurları dahi aynı hızla azalmakta, bozulmakta ve kıtlaĢmaktadır. Üretim
ve tüketimle yaĢam kaynaklarının sınırlarına doğru gidiĢ, üstel(geometrik) bir biçimde
cereyan etmektedir. Mr. Brown, bunu yapıtının hemen baĢında, bir Fransız çocuk
10
Donella H. Meadows v.d, Limits To Growth(Ekonomik Büyümenin Sınırları),Çevirenler: Kemal
Tosun v.d, ĠÜ. Yayın No:2452,Ġ.Ü.Ġ.F.Yayını No:81, Ġ.Ü.Ġ.Ġ.E.Yayını No:37, Ġstanbul, Arpaz
Matbaacılık Tesisleri,1978
11
Lester R. Brown, Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan
Ġhtiyaçları,Çevirenler:Kemal Tosun,v.d.,Worldwatch Enstitüsü Yayını,Ġ.Ü.Ġ.F.Ġ.Ġktisadı Enstitüsü
Yayın No:43,Ġstanbul, Arpaz Matbaacılık Tesisleri,1979
8
hikayesinden esinlenerek aldığı, nilüfer çiçeğinin artıĢ hızı örneğiyle açıklamaktadır. Bir
göle ekilen nilüfer çiçeğinin artıĢ hızı örneği ile açıklamaktadır. Bir göle ekilen bir nilüfer
çiçeği, iki, dört, sekiz, on altı, otuz iki v.b. gibi üstel bir biçimde çoğaldığına göre, gölün
otuz gün içinde nilüfer çiçekleriyle tümüyle dolduğunu varsaysak, yarı örtülü duruma yirmi
dokuzuncu gün ulaĢacaktır. BaĢka bir deyiĢle, gölün ilk yarısının örtülmesi yirmi dokuz gün,
ikinci yarısının örtülmesi ise sadece bir gün olacaktır. Demek ki, gölün tüm olarak örtülüp
yaĢamının sona ermesini engellemek üzere önlem almak için yirmi dokuz gün beklersek,
geriye sadece bir gün içinde önlem almamız, büyük bir olasılık ile, olanaklı olmayacak ve
böylece gölün tüm olarak örtülmesini önleyemeyeceğiz.
Lester R. Brown, dünya kamuoyuna ve özellikle önderlerine, her geçen günün tehlikeyi
hangi ölçüde arttırdığını anlatmaya çalıĢmaktadır. Gerçi, dünyanın birçok ülkesinde ve
özellikle geliĢmiĢ ülkelerde insanlığın, uzak olmayan bir gelecekte karĢılaĢması olası olan
risklerin ciddiliği konusunda bir tür bilinçlenmenin geliĢtiği gözlemlenmekte ise de, alınan
önlemler ve özellikle bunların alınma temposu, tehlikenin yakınlık derecesinin kavranmıĢ
bulunduğunu kanıtlamaktan çok uzak olduğunu göstermektedir.
Nüfus artıĢ hızının azaltılması, ekonomik büyüme hızının yavaĢlatılması, doğal çevreyi çok
tehlikeli boyut ve derecelerde bozan uygulamaların durdurulması ve etkin önlemlerin
alınması gibi yaĢamsal konularda, dünya liderlerinin olduğu kadar her tür ve çaptaki
kuruluĢların yöneticilerinin yeterli ve ümit verici bir Ģekilde bilinçlenmemiĢ olduğunu
görmek, aklı baĢında herkesi, ciddiyetle kaygılandırmakta ve hatta korkutmaktadır. Alınması
gereken önlemler, her Ģeyden önce dünya çapında olmak zorundadır. Ancak, ulusların bu
nitelik ve kapsamda bir iĢbirliğine girmelerini sağlayacak bir sosyal, ekonomik, siyasal ve
kültürel ortamın hazırlanması yolunda çok geri kalınmaktadır. Siyasal parti, kamu ve özel
her tür ve çaptaki kurum ve kuruluĢların yönetiminde sorumluluk taĢıyanlar bu gidiĢe daha
fazla göz yumamazlar. Zira, sorun sadece kurum ve kuruluĢların değil fakat, çocuklarının ya
da torunlarının ölüm-kalım sorunudur. …‟‟12
Bugün, dünya ulusları, kamu ve özel kuruluĢlar, yenilenemez kaynakların ve
yenilenebilir kaynakların taĢıma kapasitesinin aĢılmasının yaratacağı çöküntünün
bilincine varmıĢlardır. En son gelinen nokta Kyoto Protokolü olmuĢtur. Kyoto
Protokolü, belirli kimyasalların atmosfere salınmasının sınırlandırılmasını ve kirletici
kaynaklarının
belirlenmesi,
bu
kirletici
kaynaklarının
ortadan
kaldırılması
süreçlerini, Ģeklini ve ortadan kaldırma mekanizmalarını düzenlemektedir. Ülkemiz
17.02.2009 tarih ve 27144 sayılı Resmi Gazete‟de yayınlayarak 5830 sayılı kanun
olarak
yürürlüğe
koyduğu‟‟BirleĢmiĢ
Milletler
Ġklim
DeğiĢikliği
Çerçeve
SözleĢmesine Yönelik Kyoto Protokolüne katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair
12
Lester R.Brown, Yirmi Dokuzuncu gün: Dünya Kaynakları KarĢısında Ġnsan Ġhtiyaçları, s.XV
ve XVI, Kemal Tosun,‟‟SunuĢ‟‟
9
Kanun‟‟ onaylanmıĢ ve resmi gazetede yayınlanmıĢtır13. Ġç hukukumuzun bir parçası
haline gelmiĢtir.14
Kyoto Protokolü sera gazlarını, EK-A‟ da belirtmiĢ ve metan gazını da sera etkisi
olan bir kirletici olarak tanımlamıĢtır. Aynı bölüm kirleticilerin kaynaklarını da
belirlemiĢtir. Sektörel tanımlamada ise tarım konusunu:
A- bağırsak fermantasyonu,
B-Gübre yönetimi,
C-Çeltik ekimi,
D-Tarımsal topraklar,
E-Savanlar ve
F-Tarımsal artıkların alanlarda yanması,
G-Diğer, Ģeklinde tanımlamaktadır.15
Düne kadar iktisat literatüründe serbest mal olarak nitelenen, yaĢam için elzem olan,
fakat fiyatlandırılamayan su bu özelliğini kaybetmiĢ, havada kaybetmek üzeredir.
Atmosferin kontrolünün; karasal sınırlar gibi kontrolünün kolay olmaması,
atmosferin hareketliliğinin yüksekliği, kirleticilerin yaratıldıkları kaynak ile
etkilerinin ortaya çıktığı, etki alanlarının farklılığı, öncelikle sera etkisi yaratan
gazların denetimini uluslar arası gündeme taĢımıĢtır. Sorun, ulusal ölçekten çıkarak,
tüm ulusları ve canlıları etkiler hale gelmiĢtir.
Ülkemiz mevzuatında, Kyoto protokolü‟ nü imzalamadan önce tarımsal atıkların ve
hayvancılık atıklarının kontrolü için yönetmelikler çıkarılmıĢ,
fakat uygulaması
ertelenmiĢtir.16
Ġlgili yönetmeliğin 10.md.‟si çalıĢma izni için;
„‟…c)ĠĢletmelerin büyüklüğüne veya kapasitesine bağlı olarak, iĢletme arazisinin uygun
yerinde, üzeri kapalı, çevre, toplum ve hayvan hayatı için tehlike arz etmeyecek Ģekilde
gerekli önlemler alınarak, iĢletmeden çıkacak olan atık, kirli su ve sıvıların toplanacağı,
sızdırmayan, uygun derinlik ve büyüklükte projeye uygun foseptik çukurunun bulunması,
eğer iĢletmede kullanılan içme ve kullanma suyu Ģebeke suyundan değil kuyu, artezyen,
13
Resmi Gazete,‟‟BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesine Yönelik Kyoto
Protokolüne katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‟‟ Kanun No: 5830, 17.02.2009 tarih
ve 27144 sayılı Resmi Gazete
14
A.ġeref Gözübüyük, Hukuka GiriĢ ve Hukukun Temel Kavramları,18.bs.,Ankara,Turhan
Kitabevi, 2003, s.211
15
http://unfccc.int/resource/doc/convkp/kpeng.html (Çevrimiçi:) 03/09/2009
16
‟ Resmi Gazete,‟‟Hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ, çalıĢma, denetim esaslarını düzenleyen
yönetmelik „‟ 09/08/2006 tarih ve26254sayılı Resmi Gazete
10
kaynak suyu gibi bir su kaynağından getiriliyorsa, foseptik çukurunun bu su kaynağından en
az 15 metre uzakta olması gerekir.
ç ) ĠĢletmede birikecek olan hayvan dıĢkıları ve benzeri atık katı maddelaerin çevre ve
toplum sağlığına zarar vermeyecek Ģekilde ve çevreyi rahatsız edici mahiyette olmaması
bakımından, iĢletmenin büyüklüğüne ve kapasitesine bağlı olarak yeterli büyüklükte, çevresi
beton duvar ile çevrili katı atık deposu tesis edilerek katı atıkların burada muhafazası gerekir.
…‟‟ demektedir.
Yönetmelik iĢletmelere yeni mali külfet getirirken, iç hukukumuzun bir parçası olan
Kyoto Protokolü‟nün Ģartlarını da yerine getirmeyi güçleĢtirmektedir.
Hayvancılık katı ve sıvı atıkları, fermantasyon Ģekline bağlı olarak metan, nitrat,
kükürt dioksit üretirler. Denetimsiz fermantasyon çevreyi kirletirken, denetimli
fermantasyon, ekonomik bir değer yaratabilmektedir. Bunların baĢında, yaratılan
ekonomik değer ülkemizin de kabul ettiği UNDP Milenyum Hedeflerine uyum
açısından ve kırsal alanlarda yoksulluğun azaltılması açısından değerlendirilecektir.
Karbon dioksit emisyonlarının azaltılması ile ülkemiz karbon ticaretinden ve artan
nüfusunun istihdamı için gerekli olan sanayileĢmesinin önüne engel gibi görünen
enerji kullanımı ve emisyonları açısından incelenecektir.
Kırsal alanda alternatif enerji kaynağı olarak, orman ve diğer yenilenebilir enerji
kaynakları üzerindeki baskıyı azaltma seçenekleri irdelenecektir. BirleĢmiĢ Milletler
Bin yıl hedeflerini imzalayan ülkemizin bu hedeflere varması için önerilen modelin
etkileri değerlendirilecektir.
Ekonomik değer yaratan en önemli doğal kaynak emektir. Emeğin kendini yeniden
üretme, verimliğini sürdürebilmesi, biyosferin döngülerinin taĢıma kapasitesine
bağlıdır. Diğer bir ekonomik faktör ise toprak ve doğal kaynaklardır. Toprak,
biyolojik döngülerin içinde yer almasına rağmen, taĢıma kapasitesi, diğer faktörlerin
kapasitesine bağlıdır. Toprağın kendini yeniden yaratma ve yenileme süreci diğer
biyolojik döngülerin yanında çok uzun zaman aralığına ihtiyaç duymaktadır.
Önerilen modelin, Tekirdağ ilinde uygulanması halinde, köylerde Ģu an bulunan
hayvan sayısına bağlı olarak üretilecek biyogaz miktarı köy ölçekli hesaplanacaktır.
TRAKAP çerçevesinde plan Trakya alt bölgesinin tarımsal ekonomi ağırlıklı
ilçelerindeki olası geliĢme etkileri incelenecektir.
11
1.BÖLÜM
Sürdürülebilir kalkınma anlamında ilk adım,1962 yılında Rachel Carson tarafından
atılmıĢtır. Carson, zehir bilim, çevrebilim ve yaygın hastalıklar üzerine yaptığı
„Silent Spring-Sessiz GeliĢ‟ baĢlıklı çalıĢmasında, tarımsal böcek ilaçlarının yıkıcı
etkilerini ortaya koyarak, bu etkilerin hayvan türleri ve insan sağlığını etkilerini
ortaya koyarak, bu etkilerin hayvan türleri ve insan sağlığını tahrip edici yönlerine
dikkat çekmiĢtir. 1972 yılında, Roma Kulübü tarafından hazırlatılan ve yayınlanan
„Limits of Growth-Büyümenin Sınırları‟ baĢlıklı yayının ekonomi, toplum ve
çevre arasında kurulmak istenen dengenin oluĢturulması için yapılan çalıĢmalara
farklı bakıĢ açıları kazandırmıĢtır.
Bu ve buna benzer çalıĢmaların oraya koyduğu gerçekler kamuoyunu etkilemiĢtir.
STK
ve
akademik
çevrelerin
yaptığı
araĢtırmalar;
mevcut
sistemin
sürdürülemezliğini ortaya koymuĢtur. Ġhtiyaçların sınırsızlığına karĢın, sınırlı
kaynakların yönetiminin bilimi olan iktisat, temel ilgi alanı olan kalkınma ve büyüme
kavramları içersinde konuyu, tartıĢmaya açmıĢtır. ĠĢletme ve ekonominin temeli olan
kar
maksimizasyonu
da
tartıĢılmaya
baĢlanmıĢtır
Az
geliĢmiĢ
ülkelerin
bağımsızlığına kavuĢmaları, BM‟e üye olmaları, ülkeler arası gelir dağılımının hızla
bozulması, mevcut iktisadi sisteme yöneltilen eleĢtirileri hızlandırdı.1970 yılında
geliĢmiĢ ülkeler dünya nüfusunun %31‟ini oluĢtururken, dünya gelirinin yaklaĢık
%85‟ini almaktaydılar. Az geliĢmiĢ ülkeler ise dünya nüfusunun %69‟unu
oluĢturdukları halde, dünya gelirinin ancak %15,4‟ ünü almaktaydılar.11973‟lerdeki
ekonomik krizin baĢlamasından hemen önce, tüm dünyada gerçekleĢtirilen yıllık
GSMH artıĢı ortalama %5 civarında idi. Bu artıĢ geliĢmiĢ ülkelerde kiĢi baĢına
yaklaĢık 150 USD gelir artıĢı sağlarken, az geliĢmiĢ ülkelerde kiĢi baĢına yaklaĢık
ancak 10 USD‟ı gelir artıĢı sağlayabiliyordu. BM‟ in 1992 yılındaki değerlendirmesi
ise daha çarpıcıdır. Dünya nüfusunun en fakir %20‟lik dilimi dünya gelirinden
sadece %1,4 pay alırken, en zengin %20‟lik dilimde yer alanların dünya gelirinden
aldığı pay ise %82,7 çıkmıĢtır. Aradaki fark 59 kattır2.1973 yılından sonra yaĢanan
1
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri,5.bs, Bursa, Dora Yayın Dağtım
Limited ġirketi, Ekim 2008,s.3
2
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri, s.4
12
krizin etkilerini aĢmak için, dünya ekonomisin de küreselleĢme (globalleĢme)
gündeme taĢınmıĢtır.
KüreselleĢmenin ekonomik krizi çözmediğini yeni krizler yaĢarak öğreniyoruz.1985
yılı satın alma paritesine göre yıllık geliri 270USD‟nın altında olanlar olağanüstü
yoksul (extremely poor)
olarak tanımlanmıĢlar ve bu yoksulların sayısı DB
kaynaklarına göre 633 Milyon kiĢi olarak belirtilmiĢtir3. Bugün yaĢadığımız krizle,
1970‟li yıllarda yaĢanan krizlerde ortak özellik iĢsizliğin artmasının yanında fiyatlar
genel seviyesinin de artmasıdır.
1.1. Büyüme ve Kalkınma Kavramları
Günlük hayatta aynı anlamda kullanılan bu iki kavram arasında iktisadi anlamda fark
vardır4. Büyüme üretim faktörlerinde meydana gelen nicel değiĢimlerdir5. Bunlar
ölçülebilirler. ĠĢ gücü, toprak, kiĢi baĢına gelir, büyüme hızı, gibi rakamlarla ifade
edilebilen kavramlardır.
Kalkınma ise, yapısal değiĢiklikleri ifade eden bir kavram olup, ekonomik yapıdaki
ve toplumsal yapıdaki kalitatif değiĢimleri de içerir. Eğitim seviyesinin yükselmesi,
iĢ verimliğinin artması, yeni teknolojik geliĢmeleri kabul ederek üretebilme
yeteneğinin geliĢmesini de içeren kapsamlı bir kavramdır6.
1.1.1.Ġktisadi Büyümenin Türleri
Ġktisadi büyüme türlerini dokuz gurupta toplamak mümkündür7.
1.1.1.1. Spontane Büyüme
Bu tür büyümede üretim faktörleri kendiliğinden harekete geçmekte, belli oranda
büyüme sağlamaktadır8.Devletin müdahalesi asgari seviyededir. Fizyokartların,
klasik ve neo-klasik iktisatçıların oluĢturduğu teorilerde yer almıĢtır.
3
DPT, 8.BeĢ Yıllık Kalkınma Planı: Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele
ÖĠK Raporu, DPT:25ÖĠK:610,Ankara,2001,s.106
Çevrimci: http://www.dpt.gov.tr/ekonomi/gelirdag/öik610-pdf. ,(15/8/2009)
4
Sabri F. Ülgener, Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, 6.Baskı, , Ġstanbul, Der Yayınevi 1980
s.410
5
C.Necat Berberoğlu, Sanayi Öncelikli ekonomik GeliĢmede, Türkiye Tarımının Finansmanı ve
Tarımsal Kredi Uygulaması, EskiĢehir Ġktisadi Ve Ticari Ġlimler Akademisi Yayınları
No:235/156,EskiĢehir,Ġktisadi ve Ticari ilimler Akademisi Basımevi,1981 (YayınlanmıĢ Doktara
Tezi) s.14
6
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, 7.bs. Bursa, Ezgi kitabevi Yayınları, 2006, s.559
7
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s.33
13
1.1.1.2. Planlı Büyüme
Kıt
kaynakların
hangi
malların
üretimine
tahsis
edileceğinin
bir
planla
belirlenmesidir. Amaç; her alanda etkinliğin sağlanması ve kaynak israfının
önlenmesidir. Ġki tip planlama vardır.
1.1.1.2.1. Otoriter Planlama
Tüm sektörlerde plan uygulamansın zorunlu olmasıdır. Sovyetler Birliğinde
uygulanmıĢ planlama modelidir ve zorlanmıĢ geliĢme olarak da adlandırılır.9
1.1.1.2.2. Yol Gösterici Plan
Planın bazı kesimler için zorunlu, bazı kesimler için yol gösterici özellik taĢıyan
planlardır. Kamu otoritesinin, kaynakları kullanma hedeflerini gösterir. Ülkemizde
DPT‟nin kurulması ile hazırlanan ve 1963 ten sonra uygulamaya konan planlar bu
niteliktedir.
1.1.1.3. Açık Büyüme
Büyümede uluslar arası sermaye ve emek hareketliliği önemli bir yer tutmaktadır.
Serbest piyasa ekonomisinin hâkim olduğu ülkelerin tamamın da görülür.
1.1.1.4. Kapalı Büyüme
Ülkenin kendi öz kaynaklarına dayanır. Temel amaç, dıĢa bağımlılığın ortadan
kaldırılmasıdır. 19.yy. Japonya‟sı buna iyi bir örnektir10. Kapalı büyüme sektör
bazına indirgenebilir. Ülkeler stratejik olarak niteledikleri sektörleri korumaya
çalıĢabilirler. Gümrük duvarları veya teĢviklerle, o sektörlerde bağımlılığı
azaltabilirler veya üreticilerini koruyabilirler. TeĢvik edilen sektör ödüllendirilirken
bazı sektörler bedel ödeyebilir.
8
Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve
Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi,3. Bası, Ankara, KurtuluĢ Matbaası,
1975 s.227
9
Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme ve
Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi, s.230
10
Besim Üstünel, Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir Teorisi Ġktisadi Büyüme
ve Kalkınma GeliĢme Politikası ve Planlama Makro Ekonomi, s.229
14
1.1.1.5. Durgun Büyüme
Milli gelir artıĢı ile nüfus artıĢ hızının birbirine eĢit olduğu büyüme türüdür. Aslında
fakirleĢerek büyüme olarak tanımlanabilir. Artan nüfus, artan geliri tamamen
emmekte ve kiĢi baĢına gelir artmamaktadır. Örneğin: nüfus artıĢ hızı %2 ve
ekonominin büyüme hızı da %2 ise; nüfus artıĢ hızı = kiĢi baĢına gelir artıĢı olur.
1.1.1.6.Üstel Büyüme
Hızı gittikçe artan büyüme türüdür. BileĢik faiz tipi büyüme olarak da tanımlanır.
Sürekli bir Ģekilde bu tip büyümeyi sağlayan ülkeye rastlanmamıĢtır.
1.1.1.7. Biyolojik Büyüme
Canlıların büyümesinden esinlenmiĢtir, büyüme önce hızlı seyretmekte, sonra
yavaĢlamaya baĢlamakta ve bir yerde durmaktadır. Bu noktadan sonra gerileme bile
olabilir.
Dengeli ve dengesiz büyüme baĢlığı altındaki ise ayrı baĢlıklar altında daha etraflı bir
Ģekilde inceleyeceğiz.
1.1.1.8. Dengeli Büyüme
Konuya ilk defa, tarım, sanayi ve ticaret kesimleri arasında bir dengenin 11olması
gerektiğine Friedrich List iĢaret etmiĢtir12
13
.Daha sonraları azgeliĢmiĢ ülkelerde
optimal kaynak dağılımının yeterince gerçekleĢtirilememesi konu üzerindeki
çalıĢmaları hızlandırmıĢtır. Dengeli kalkınma modellerini üç ana grupta toparlamak
mümkündür.
A-Yatırımlar; her kesimde ki büyümeyi aynı oranda arttıracak Ģekilde dağıtılmalı ve
gerçekleĢtirilmelidir önerisini yapanlar,
B-Bütün kesimlerde aynı oranda bir büyümenin sağlanmasının gerekmediği, fakat
bütün kesimlerde eĢ-anlı bir büyümenin gerçekleĢtirilmesi gerektiğini ileri süren
görüĢler,
11
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s,99
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, 3.Bs, Ġ.Ü. Yayın No:2691 Ġktisat Fakültesi Yayın
No:453, Ġstanbul, Güryay Matbaası,1979 s.88
13
Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.15
12
15
C-Özellikle yatırımların; artan arzı, yaratacağı ve arttıracağı gelir artıĢı ile tamamen
eritebilmesi gerektiğini ileri süren görüĢlerdir.
Her üç görüĢü ileri süren grupların ortak noktası, sektörler arası karĢılıklı
bağımlılıktır. Bağımlılık üretim ve tüketimi de kapsar. Ġleri sürülen tezde, her üretim
çıktısına talep yaratılmalıdır. Denge tüm ekonomi için gereklidir. Temel alınan
parametre kaynak israfının önlenmesidir. Bu yüzden, yatırım malları ile tüketim
malları arasında, sanayi ürünleri ile hammaddeler arasında, gıda maddeleri ile
giyecek maddeleri arasında, iç talep ile dıĢ talep arasında dengenin olması gerektiğini
ileri sürerler.
R.Radon‟a göre; sürekli ve kesiksiz bir kalkınma sağlayabilmek için birçok kesime
eĢ-anlı yatırımlar yapmak gereklidir Bu yatırımlar kalkınmaya ilk hareketi verecek
yatırımlardır. BaĢlangıçta pazarın küçüklüğü özel teĢebbüsü yatırım yapma
konusunda isteksiz davranıĢlara iter. Bu konuda kamu yatırımları devreye
sokulmalıdır. Bu tip yatırımların gelir arttırıcı etkisinin yanında, çevresine yarattığı
öğrenerek yapma ve talep yaratma etkileri yatırımları teĢvik eder.
Özellikle geri kalmıĢ yörelerde yapılacak kamu yatırımları gizli iĢsizliğin üretime
katılmasıyla pazarı geniĢletirken, yaratılan talep ve gelir artıĢı özel sektör için karlı
olmayan bu bölgelere yatırım yapmayı karlı hale getirir.
Radon‟un bu görüĢü „‟dıĢsal ekonomileri‟‟ analizin içine sokmaktadır14. Bu kavram
literatüre ilk defa A.Marshall tarafından sokulmuĢ ve firmaların üretim maliyetlerinin
incelenmesinde kullanılmıĢtır. Ġktisatçıya göre dıĢsal ekonomiler, endüstri içinde
genel geliĢme Ģartlarına bağlı olarak firmaların elde ettikleri istifadelerdir 15. Konu,
firmaların üretim maliyetlerinde artan getirileri (increasing returns)16 açıklamak için
kullanılan analiz bugün çevre kirlenmesi ve eksik bilginin maliyeti ve piyasa
baĢarısızlıklarının analizinde de kullanılmaktadır17.
R.Nurske‟‟Bir ülke fakir olduğu için fakirdir‟‟ görüĢünden hareketle modelini
oluĢturmuĢtur18.Az geliĢmiĢ ekonomilerde piyasa oldukça sınırlıdır. Bu durum, geniĢ
14
Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, Ġstanbul, Sermet Matbaası,1971, s.19
Erol Manisalı, Uluslar arası Ekonomi; Gümrük Birlikleri ve Dinamik Entegrasyon Teorisi,
Ġ.Ü. Yayın No:1694, Ġktisat Fakültesi Yayın No:299, Ġktisadi GeliĢme Enstitüsü Yayın No:21,
Ġstanbul, Sermet Matbaası, 1971 s.79
16
Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.5
17
Zeynel Dinler, Mikro Ġktisat, s.521
15
16
yığınların satın alma gücündeki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır. Bu durumda
tek yatırım piyasayı geniĢletemez. Fakat çeĢitli yatırımlar piyasayı geniĢletebilir.
Yeni yapılacak yatırımlarla firmalar dıĢsal kaynak yaratabilecek ve bu durum
piyasanın geliĢmesine imkan hazırlayacaktır. Bu durumda yatırımların planlanma
zorunluluğunu gündeme getirmektedir. Kar maksimizasyonu için yapılmıĢ hesapların
kısa dönemleri göz önüne alması, sosyal fayda ile özel fayda arasındaki ayrılığın
artmasına yol açmıĢtır19.
A.Lewis ise az geliĢmiĢ ülkelerdeki hızlı nüfus artıĢını modelinin temeline koyarken,
hızlı nüfus artıĢı ile beraber nüfusun büyük kısmının kırda yaĢadığını ve asgari ücret
karĢısında emek arzının sınırsız olduğunu varsaymıĢtır. Sermaye ve doğal kaynaklara
oranla nüfusun fazla olduğu ülkelerde iĢgücü arzı sınırsızdır. Pek çok kesimde
emeğin marjinal verimi çok düĢük hatta sıfırdır. Bu tip gizli iĢsizliklerin, kırsal veya
kentte olması önemli değildir20. ġehirlerde odacılık, kapıcılık, hamallık, iĢportacılık
gibi iĢlerin marjinal iĢler olduğunu belirtmektedir.
Ekonomide iki ayrı kesimin varlığını kabul eder. Bunları „‟kapitalist kesim‟‟ ve
„‟geçim kesimi‟‟ diye ikiye ayırır. Geçimlik kesimde kiĢi baĢı hasılat kapitalist
kesime göre çok düĢüktür. Bu kesimde sermaye birikimi yoktur. Kapitalist kesim
sermaye birikimin oluĢturulduğu kesimdir.
Kapitalistler, geçim kesiminde yeni yöntem ve tekniklerin kullanılmasına karĢıdırlar.
Kapitalistler köylülerin topraksızlaĢmasını isterler. Çünkü topraksızlaĢan ve köyünü
terk eden köylüler ve genç nüfus, kapitalistlerin bol ve ucuz emek temin etmelerine
yardımcı olacaktır21. Kapitalist kesimde ücretler geçimlik kesimdeki ücretlere
nazaran biraz daha yüksektir. Bu fark, iĢgücünün kapitalist sisteme çekilmesi için
adeta bir cazibe yaratır.
Bu cazibe kırsal alandaki mülksüzleĢme ile birlikte, diğer tarımsal iĢletmelerin
sermaye birikimlerini de olumsuz etkileyerek, tarımda kapitalist iĢletme doğmasını
engeller. Tarımsal iĢletmelerin ellerindeki sermayeler satılan arazilerin bedellerine
ödendikçe tarımsal sermaye toprak gibi bir faktöre bağlanıp, tarımsal sermaye
talebini devamlı yükseltirken, üretim de herhangi bir artıĢ meydana getirmemektedir.
18
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.102
Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.19
20
Sabri F. Ülgener, Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, s.121
21
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.102
19
17
Tarımsal iĢletmelerden çekilen iĢletme sermayesi, büyük Ģehirlerin etrafında veya
sanayi bölgelerinin etrafına akarken o bölgelerin rantını da arttırmaktadır. Bu tip
üretken olmayan yatırım ve kaynak transferlerini, alan kesimlerde bu kaynakları
üretken yatırımlardan ziyade gösteriĢ, tüketiminde kullanırlar. Bu döngü az geliĢmiĢ
ülkelerin kaderi olan fakirliğin kısır döngüsünün temelini oluĢturur.
1.1.1.9. Dengesiz Büyüme
Dengesiz kalkınma, dengeli kalkınma modellerinin gerçeğe uymadığı gerekçesiyle
ortaya çıkmıĢ bir görüĢtür22. F.Perroux, 1964 yılında yayınladığı „‟Yirminci Yüzyılın
Ekonomisi‟‟23 adlı eserinde, ekonomilerin genellikle eĢitsizliklerin, dengesizliklerin
ve hiyerarĢinin içinde bulunduklarını, bu durumların ortadan kaldırılması yerine,
bunlardan istifade edilmesi gerektiğini belirtmiĢtir. Ortaya çıkan sanayi merkezleri
ile göç alan bölgelerin teoriye dahil edilebilmesi için „‟kalkınma kutupları‟‟;
„‟cazibe merkezleri‟‟ çözümlemesi getirmiĢtir. Kalkınma sürecinde bazı bölgelerin
diğerlerine oranla daha ileride olabileceğini ve bu durumun (dengesizliğin)
kalkınmayı kolaylaĢtıracağı ileri sürmüĢtür.
Dengesiz kalkınma modellerinde, üzerinde durulan iki önemli nokta vardır. Bunlar;
A-Bazı, koĢullarda, dengesizlik iktisadi büyümeyi ve kalkınmayı hızlandırabilir.
B-Ġktisadi büyümeyi ve kalkınmayı gerçekleĢtirebilmek için mevcut denge bazen
feda edilebilir.
Zaten, az geliĢmiĢ ekonomilerde geliĢme sıçramalarla ve (istikrarsız) dinamik bir
karakter göstermektedir.
Dengesiz kalkınma modellerinin ortaya koyduğu olgulardan birisi de kalkınma
kutupları modelidir. Bu model sanayileĢme süreci ile birlikte ortaya çıkan yöresel
ekonomik farklılaĢmadır. Model kalkınmanın ülkenin her yerinde eĢit olamayacağı
kabulü ile yola çıkar. Bazı bölgelerin çeĢitli nedenlerden dolayı öne çıkabileceğini ve
bir çekim merkezine dönüĢebileceğini belirtir. Bu merkez etrafındaki yerler, ticari,
sanayi ve göç merkezi haline gelir. Bu durum tarihsel, ticari nedenlerden dolayı
olabildiği gibi devlettin uyguladığı teĢvik politikalarının sonucu olabilir. Kalkınma
kutupları çeĢitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bunların bazılarını Ģöyle sıralayabiliriz.
22
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.105
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.105,34 no lu dip not F:PORROUX
(Perroux) , L‟ecconomie du XX‟éme Siecle,1964
23
18
A-Pazarın büyüklüğü: Özellikle ulaĢım sorunlarının bulunduğu hallerde, üretim
yerleri talebin fazla olduğu yerlerde toplanmaktadır.
B-Altyapının durumu: Yol, su, elektirik, haberleĢme, vb. alt yapı yatırımlarının
varlığı iĢletmeler için dıĢsal tasarruf sağlayan kamu yatırımları olup, iĢletmelerin
sabit yatırımlarını azaltırken, üretimlerindeki sabit maliyetlerini düĢürür ve parça
baĢı sabit maliyetleri otomatik olarak düĢer ve rekabet imkanları ile karlılık oranları
yükselir.
C-Hammaddeye yakınlık: Hammaddelerin taĢınmasının zor ve pahalı olduğu
olduğu hallerde iĢletmeler kuruluĢ yerlerini hammaddeye yakın yerlerde seçerler.
Özellikle gıda ve enerji sektöründe (kömüre dayalı termik santraller) bu durum
gözlenmektedir.
D-Yan sanayi: üretimlerinde çok sayıda ara malına ihtiyaç duyan iĢletmeler bunları
kesintisiz, kolay ve çabuk Ģekilde sağlayabilecekleri bölgeleri seçmektedirler.
E-ĠĢgücü: Özellikle emek yoğun teknoloji kullanan sektörler emeğin bol ve ucuz
olduğu yerlerde kurulurlar. Bunun yanında emek yoğun olmayan teknoloji kullanan
sektörler de istihdam edecekleri kalifiyeli iĢgücünün talep edeceği minimum yaĢam
standartlarını sağlayacak bölgelere yatırım yapmayı tercih etmektedirler.
F-Sosyal üstyapı: Hastaneler, eğitim kurumları, dinlenme yerleri gibi tesislerin hazır
bulunduğu bölgelerinde kuruluĢ yeri seçiminde bir cazibe unsuru olduğu açıktır.
Belli bölgelerde kutuplar oluĢturan iĢletmeler diğer iktisadi üniteleri cezp ederek
hızlı bir geliĢme sürecine girerler. Ekonomik öğelerin yanında ekonomik olarak
ölçülemeyen kültürel değiĢimler, değiĢik kültürlerin bir arada yaĢama hoĢgörüsünü
geliĢmesi
de
yabancı
sermaye
yatırımları
için
ek
bir
avantaj
olarak
değerlendirilebilir.
A.O.Hirschman,24belirli üretim kesimleri arasında denge ve tamlaĢmanın sağlanması
gerektiğini ifade etmektedir25. Üretim kesimleri arasında mutlak bir dengenin
sağlanması veya sağlanmaması bir yönü ile kalkınma stratejisinin seçimine, diğer
yönü ile ise ekonominin içinde bulunduğu Ģartlara bağlıdır. Ekonomik karar vericiler
ekonomideki her sektöre aynı önemi vermeyebilirler. Bazı sektörler diğer sektörlere
göre itici güce sahip olabilirler. Bu itici güce sahip sektörlerin desteklenmesi
24
25
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme modelleri, s.106
Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s.21
19
kalkınmayı hızlandıracaktır26. Bunlar „‟motor‟‟ ya da „‟lokomatif‟‟ sektör olarak
tanımlanır.
Bu sektörlerin hangileri olacağı sorusunun cevabı ise, sektörlerin ileri ve geri
bağlılığıdır. Bağlılık değeri yüksek yatırımlara öncelik verilmesi ekonomik geliĢmeyi
hızlandırır. Bu tercihin yapılma nedeni ise yetersiz yatırım kaynağı ve piyasaların
darlığıdır. Yapılan çalıĢmalar ekonomilerin bağlılık yönünden dört grupta
toplanabileceğini göstermektedir.
-Birinci grubu, ileriye ve geriye bağlılığı yüksek sektörler olan ara mallar
oluĢturmaktadır.
-Ġkinci grubu ileriye bağlılık değeri düĢük, geriye bağlılık değeri yüksek olan nihai
mallar,
-Üçüncü grubu, ileriye bağlılık değeri yüksek geriye bağlılık değeri düĢük olan ara
hammaddeler,
-Dördüncü grubu ise, hem ileriye hem geriye bağlılık değeri düĢük olan
tamamlanmıĢ mallar oluĢturmaktadır.
Bu durumda ileri ve geriye bağlılıkları yüksek malların üretimine yatırım yapmak
büyümeyi hızlandırır27.
Yatırımlar ise iki kategoriye ayrılmıĢtır.
A-Sosyal sabit sermaye yatırımları,
B-Doğrudan verimli yatırımlar.
Sosyal sabit sermaye yatırımlarının üç tipik özelliği vardır.
-Bu tür yatırımlar, bütün iktisadi faaliyetleri etkileyen ve kolaylaĢtıran etkilere
sahiptirler.
-Sosyal sabit sermaye yatırımlarının tamamı veya büyük bir kısmı devlet tarafından
yapılır veya kontrol edilir.
-Bu tip yatırımların ithali mümkün değildir.
Sosyal sabit sermaye yatırımlarının kalkınmanın ve geliĢmenin temelini teĢkil ettiği
ve bu yatırımların doğrudan verimli yatırımların yapılabilmesi için de Ģarttır. Bu
yatırımların olmaması veya eksikliği doğrudan verimli yatırımların maliyetini de
arttıracaktır.
26
27
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.113
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.114
20
Az geliĢmiĢ ülkelerde her iki yatırımı da aynı anda ve eĢit ölçüde artırma olanağı
yoktur. O yüzden az geliĢmiĢ ekonomiler öncelikle alt yapı gibi sosyal sabit
yatırımlarla iĢe baĢlarlar ve yatırımların piyasada yaratığı talebi karĢılayan tüketim
mallarının eksikliği genelde talep enflasyonuna sebep olurlar. Bu durum karaborsayı
da gündeme getirir ki bu durumda kıt olan ekonomik kaynakların etkin kullanımını
iyice zorlaĢtırır. Sosyal sabit sermaye yatırımlarının bölünmezlik özelliği ve
dıĢlanmama özelliğinden dolayı „‟Kapasite fazlası yoluyla kalkınma‟‟ ifadesi de
kullanılmaktadır28.
Az geliĢmiĢ ekonomiler için yapılan tanımlardan bir tanesi de, beĢeri ve doğal
kaynaklardan yeter derecede faydalanamayan toplumlar ifadesidir. Buradaki
faydalanamamanın değiĢik sebepleri olmasına rağmen, konumuzla ilgili kısmı
yetersiz kaynakların yatırımlara yöneltilmesinde; verimli alanlara yöneltilememe
sorunudur29.
Dengesiz kalkınma modelini savunanların temel aldıkları tez; dengeli kalkınma
modelinin büyük bir yatırım hacmi gerektirmesidir. Az geliĢmiĢ ülkelerinde temel
eksikliklerinden
biride
yatırıma
yönlendirilebilecek
kaynakların
azlığı
ve
sınırlılığıdır.30
Dengeli kalkınma modeli ise büyük bir yatırım hacmi gerektirmektedir.
Ülkemizde 1950‟lerde baĢlayan, özel sektör doğrudan verimli yatırımları, özellikle
Ġstanbul Haliç Körfezi ve Kağıthane bölgesinde yoğunlaĢmıĢ dıĢsallıklardan
faydalanmıĢtır31. Atıklarını Ģehir kanalizasyonuna bırakmıĢlar ve Haliç‟in bugünkü
hale gelmesini sağlamıĢlardır. Daha sonraki dönemlerde Ģehrin dıĢına yönelen sanayi
iĢletmeleri beraberinde gecekondulaĢmayı ve rantı getirmiĢtir.
O günler sanayileĢmenin maliyetine eklenmeyen ve iĢletmeler için dıĢsallık olarak
değerlendirilen maliyetler sanayileĢmenin bedeli olmuĢtur. Yaratılan sosyal,
ekonomik, kentsel ve iklimsel sorunları düzeltmek için yapılan yatırımlar yeni bir
28
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.114
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s. 27
30
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.574
31
ġaduman Sazak,‟‟Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölge‟sine Etkisinin
Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da
SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III. 11-13 Kasım 1999,TMMOB Makine Mühendisleri
Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000 (45-58)
29
21
kapasite yaratmaktan ziyade, bozulan dengeyi yeniden kurmak için yapılan yenileme
yatırımı olarak değerlendirmek gerekmektedir.
Bu tip faaliyetleri kapasite arttırıcı sosyal sabit yatırımı olarak değerlendirmemek
gerekir. Dengesiz kalkınma modelinin sonucu daha iyi bir ücret, Ģehir rantından
faydalanma gibi nedenlerle ortaya çıkan göç olgusu; göç alan ve göç veren bölgelerin
durumu da sosyal sabit sermaye yatırımlarının verimliliği konusunda ilginç sonuçlar
ortaya koyarlar.
Göç alan bölgelerde sosyal sabit sermaye yatırımları hızla yetersiz kalmaktadır. Göç
veren bölgelerde bu yatırımlar atıl kalmakta ve piyasa baĢarısızlıkları ortaya
çıkmaktadır.
Yine de dengesiz kalkınma modelinin sunduğu imkanlar ile gerice bölgelerin
kalkınması için istihdam yaratacak, sosyal yapıyı yeniden oluĢturacak ve karar
vericinin hedefleri doğrultusunda yeni ve kapasite arttırıcı sosyal sabit sermaye
yatırımları kaçınılmazdır.
Ülkemizdeki bu tip sorunları, bölgesel olarak çözmek ve bölgenin dengesini
bozmadan baĢarabilmek için BKA (Bölge Kalkınma Ajansları) kurulmuĢtur32.
1.1.2.Ġktisadi Büyümenin Özellikleri
Ġktisadi büyümenin belirgin özelliklerini33 Ģöyle sıralayabiliriz:
-iktisadi büyüme, rakamla ifade edilebilen yani kantitatif bir olgudur. Nitekim yıllar
itibariyle gerek büyüme hızında, gerekse GSMH, SMH ve MG‟ de meydana gelen
değiĢimler (geliĢmeler veya azalmalar) rakamla ifade edilir.
-Ġktisadi büyüme uzun döneme dayalı bir olgudur. Yatırımların artırılması, üretim
artıĢının sağlanması ve iktisadi yapının değiĢtirilmesi ancak uzun dönemde (en az
birkaç yılda) mümkündür.
-Ġktisadi büyüme nominal değil reel(gerçek) bir artıĢı ifade eder. Ġktisadi büyümede
mevcuda bir ilave söz konusudur. Fiyatlar genel seviyesinin düzeltilmesi(baz alınan
yıla göre) gerekir. Düzeltme yapılmazsa meydana gelen değiĢimler gerçek (reel)
değil fiktif (sanal) bir artıĢtır.
32
Resmi Gazete, Kalkınma Ajanslarının KuruluĢu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında
Kanun, R.G.tarihi, 08.02.2006, R. G. Sayısı, 26074 , Kanun No: 5449 ,Kabul Tarihi,25.01.2006
33
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s. 35
22
-Ġkame yatırımlarının iktisadi büyüme ile bir ilgisi yoktur.Ġkame yatırımlarında net
artıĢlar dikkate alınır.Net artıĢ terimi ilave kapasiteyi gösterir.
-Ġktisadi büyümenin gelir dağılımını iyileĢtirici bir etkisi yoktur. Milli gelirin belli bir
oranda artıĢıyla sağlanan büyümenin tüm fertlerin gelirini de aynı oranda arttırmasını
bekleyemeyiz.
-Ġktisadi büyüme aynı zamanda dinamik bir özelliğe sahiptir. Büyümeyle birlikte
ekonomide genellikle hareketlilik ve istikrarsızlık baĢ gösterir. Bu hareketlilik
geliĢen ve geliĢmeyen kesimlerde farklı etkilere yol açsa da büyüme ile birlikte
sosyal hareketlilikte baĢlar.
-Ġktisadi büyüme makro bir olgudur. Bir bölge veya sektörü değil ekonominin
tümünü kapsar.
Listeyi uzatmak mümkündür. Kesin olan durgun bir yapıdan hareketli yapıya
geçiĢtir.
1.1.3.Ġktisadi Büyümenin Etkileri
-Ġktisadi büyümenin ilk etkisi GSYĠH‟nın sektörler arası dağılımı üzerinde
görülmektedir. Büyüme ile birlikte GSYĠH içinde tarım sektörünün payı azalırken
sanayi ve hizmetler sektörlerinin payı artmaktadır. 34
-Büyümeyle birlikte, gerileyen tarım sektöründen geliĢen sanayi sektörüne doğru bir
iĢgücü akımı baĢlamakta, sanayi sektörünün Ģehirlerde oluĢması sebebiyle kentleĢme
hızlanmaktadır.35 KentleĢme ile birlikte yoğunlaĢan nüfus ve gecekondu, ulaĢım
sorunlarının yanında altyapı eksiklikleri gündeme gelmektedir.
-Büyümeyle birlikte tarım sektörünün gerilemesi, sanayi sektörünün ise geliĢmesi,
faal nüfusun sektörel dağılımını etkilemektedir. Tarım sektöründeki faal nüfus
azalırken sanayide çalıĢan faal nüfus oranı artmaktadır36.
-Büyümeyle birlikte tarım sektörü geriledikçe, pazara çıkmayan ürünlerin payı
azalırken, pazarlanan ürünlerin payı artmaktadır.
-Büyümeyle birlikte kentleĢmenin hızlanması ve kentli nüfusun artması ile insanların
düĢüncelerinde, inançlarında ve davranıĢlarında önemli değiĢiklikler olmaktadır.
Geleneksel davranıĢ kalıplarının yerini yeni davranıĢ kalıpları almaktadır.
34
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Modelleri, s.37
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.164
36
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi,, s.165
35
23
-Büyümeyle birlikte genellikle gelirler de artmaktadır. Artan gelirler insanların
tüketim kalıplarını da değiĢtirmektedir. AlıĢılagelmiĢ tüketim mallarının yerini yeni
ve gösteriĢli tüketim malları almaktadır. GösteriĢ tüketimi hızla artmaktadır.
- Ġktisadi büyüme ekonomide yeni bir üretici sınıfın doğmasına neden olmaktadır.
Büyümeyle birlikte, yeni teknolojilerle donatılmıĢ, bilgi ve becerisi artmıĢ yeni bir
üretici sınıfı da devreye girmektedir.
-Ġktisadi büyüme, gelir dağılımı üzerinde de etkili olmaktadır. Büyümeyle birlikte
yeni mesleklerin mensupları ile kalifiye elemanların geliri artarken, geleneksel
mesleklerde çalıĢanların gelirleri azalmaya baĢlamaktadır.
-Ġktisadi büyüme çalıĢma süreleri üzerinde de etkili olmaktadır. BaĢlangıçta 48 saat
olan çalıĢma süreleri, önce 40 saate, günümüzde ise 40 saatinde altına inmiĢtir. Bu da
insanların daha çok boĢ vakit kazanmasına neden olmaktadır. BoĢ vakitler insanların
daha çok sosyal aktiviteye katılmasına ve daha çok sosyalleĢmesini sağlamaktadır
-Nihayet iktisadi büyüme bir yandan yatırımları ve üretimi arttırırken diğer yandan
çarpık kentleĢme,
gürültü kirliliği, hava kirliliği, ve hepsini kapsayan çevre
kirliliğini yaratmaktadır.
Bugün yaĢadığımız sorunlar yarattığımız refah ekonomisinin sonuçlarıdır. Bu
sonuçlardan tüm insanlık nasibini almaktadır. Bu durumun ortadan kaldırılması için
sürdürülebilir kalkınma modeli ortaya konmuĢtur. Modelin incelenmesine geçmeden
önce temel kavramları, yenilenebilir doğal kaynakları ve bu kaynakların ekonomisini
inceleyeceğiz.
1.2.Temel Kavramlar
1.2.1.Ġhtiyaçlar
Ġhtiyaç (gereksinme), tatmin edildiği zaman insana haz, tatmin edilmediği zaman
elem ve ıstırap veren duygulardır37. Ġnsanlar sıkıntı veren duyguyu ortadan
kaldırmak, haz almak, tatmin sağlamak, yaĢamak ve daha keyifli yaĢamak için mal
ve hizmetleri tüketmek isterler.
Ġhtiyaçlar iktisadi, ihtiyaçları doğuran etkenler iktisat dıĢıdır. Ġnsanların mal ve
hizmetlere karĢı duydukların doğuĢuna Ģu etkenler yön verici yolmaktadır
37
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, 3.Bs, Ankara, KurtuluĢ
Matbaası, 1975 s.28
24
A-)Fizyolojik ve biyolojik etkenler,
B-)Ġnsanın içinde yaĢadığı doğal çevre,
C-)Toplumsal ve kültürel etkenler, gelenekler, görenekler, alıĢkanlıklar, gösteriĢ,
moda, statü vb. gibi,
D-)Dini ve ahlaki etkenler.
Bu etkenler insanların mal ve hizmetlere karĢı ihtiyaçlarının niteliğini, Ģiddetini ve
hacmini belirtir.
1.2.1.1.Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi(Maslow Teorisi)
Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarĢisi olarak tanımladığı teorisi insan ihtiyaçlarının
hiyerarĢik bir düzeninin olduğunu ve üst seviyedeki ihtiyaçların giderilmesi için
öncelikle alt seviyedeki ihtiyaçların giderilmesi gerektiğini öne sürmektedir.38
Maslow‟un teorisine göre, insan ihtiyaçlarının tatmini belirli bir sırayı takip
etmektedir. Üst sıralardaki bir ihtiyacın kesin olarak tatmin edilebilmesi için alt
sıralardaki ihtiyaçların kesin olarak giderilmesi gerekmektedir. Aksi durumda, üst
sıralardaki ihtiyaçlar arka plana itilmekte ve öncelik alt sıradaki ihtiyaçlara
verilmektedir.
ġekil:1.1.‟de belirtilen Maslow‟un ihtyaçlar hiyerarĢisi ile ilgili olarak belirttiği
ihtiyaçların incelendiğinde Tablo:1‟deki gibi kabaca iki gruba ayrılabildiği
görülmektedir: Bütün canlılarda görülen ve hayatta kalma güdüsüyle iliĢki olan
Genel Ġhtiyaçlar ve insana özgü Psiko-sosyal ihtiyaçlar.
Tablo: 1.1. Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerarĢisinin Gruplanması
GENEL
PSĠKO-SOSYAL
ĠHTĠYAÇLAR
ĠHTĠYAÇLAR
-Fizyolojik
-Ait olma ve Sevgi
-Güvenlik
-Takdir ve Saygı
-Kendini Tamamlama
Maslow, teorisinde, ihtiyaçları beĢ temel sınıfa ayırmıĢtır. Bunlar;
1-)Fizyolojik Ġhtiyaçlar: Bu ihtiyaçlar, yemek ve uyumak gibi, insan vücudunun
temel fonksiyonlarıyla ilgilidir.
38
Tamer Koçel, ĠĢletme Yöneticiliği; Yönetici GeliĢtirme,Organizasyon ve DavranıĢ,Ġ.Ü.Yayın
No:2998,ĠĢletme Fakültesi Yayın No:132, Ġstanbul,Evrim Ofset Matbaacılık Veli Göçer, 1982 s.306
25
2-)Güvenlik Ġhtiyaçları: Bu ihtiyaçlar kiĢiyi fiziksel ya da psikolojik zararlardan
koruyan ihtiyaçlarla ilgilidir.
3-)Ait Olma ve Sevgi: KiĢinin, sosyal katılım, sevgi, kabul, grup üyeliği gibi, kendi
türüyle iliĢkide bulunma ihtiyacıdır.
ġekil: 1.1:Maslow‟un Ġhtiyaçlar HiyerariĢisi39
Kendini
Tamamlama
Takdir ve
Saygı
Ait olma ve
Sevgi
Güvenlik
Fizyolojik
Kaynak:Toker Dereli,Örgütsel DavranıĢ,3.Basım,Ġstanbul,MenteĢ Yayınevi,1995 s.154
4-)Saygınlık (Statü) Ġhtiyaçları: KiĢinin bulunduğu toplumda saygı görme,
diğerlerinin dikkatini çekme ihtiyacının bir sonucudur.
5-)Kendini GerçekleĢtirme Ġhtiyaçları: Aslında bir önceki ihtiyacın devamı olan
bu ihtiyaç, kiĢinin kendisine olan saygısını pekiĢtirmek için tatmin edilmesi gereken
bir ihtiyaçtır.
Son dönemlerde ise, sosyal psikologlar Maslow‟un ihtiyaçlar hiyerarĢisini gözden
geçirip, çeĢitli nedenlerle söz konusu hiyerarĢinin kademe sayısının yedi olması
gerektiğini öne sürmüĢlerdir.
Maslow‟un geleneksel bir güdüleme kuramı olan ihtiyaçlar hiyerarĢisine sosyal
psikologlar tarafından eklenen kademeler altıncı kademe olarak “Bilme-Anlama” ve
yedinci kademe olarak da “Estetik”tir.
Ġktisat, insanların bu ihtiyaçlarının tatmini yanında değiĢik basmaklardaki
ihtiyaçlarının öncelik sırasını değiĢik yöntemlerle değiĢimini de inceler.
Tablo:1.1.de gösterilen genel ihtiyaçlar konumuz açısından önemlidir. Bu
ihtiyaçlardan fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilme sınırları çok dar olup, bu ihtiyaçlar
39
Toker Dereli, Örgütsel DavranıĢ, 3.Basım, Ġstanbul, MenteĢ Yayınevi,1995 s.154
26
minimum seviyede tatmin edilmeden diğer ihtiyaçların tatmin edilmesine imkan
yoktur. Bu sınırlar fizyolojik olarak, eriĢkin bir insan için susuzluk sınırı ortalama 60
gün, havassızlık için 6 dakikadır. Fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilmesinin yanında,
tatmini sağlayan maddelerin nitelikleri de önemlidir 40.
ġekil: 1.2: Maslow‟un GeliĢtirilmiĢ Ġhtiyaçlar HiyerarĢisi
Estetik
Bilme ve Anlama
Kendini Tamamlama
Takdir ve Saygı
Ait olma ve Sevgi
Güvenlik
Fizyolojik
Kaynak: Metin Ġnceoğlu, Tutum, Algı, ĠletiĢim, Elips Kitap, Ankara, 2004, s. 115‟deki Ģekilden
yararlanarak hazırlanmıĢtır41
Dünya Bankası‟ da yoksulluk tanımını günlük kalori miktarına göre tarif etmiĢtir.
Belirlenen minimum kalori miktarının alınmamasını yoksulluk sınırı olarak kabul
etmiĢtir42. Bu durum yoksulluğun tanımını dolaylı olarak enerjiye bağlamıĢtır
BM Bin Yıl Hedeflerinin birinci maddesi olarak yoksulluğun ortadan kaldırılmasını
hedeflemektedir. Bu hedefin baĢarılmasının tek yolu tüm insanların ihtiyacı olan
minimum gıda güvenliğinin sağlanmasıdır43.
1.2.1.2.Ġhtiyaçların Nitelikleri
44
-Ġhtiyaçlar çok sayıda hatta sonsuzdur . Toplum geliĢtikçe ihtiyaçların sayısı artar.
Ġhtiyaçlar yeni ihtiyaçlar doğurur.
40
Yakut Irmak Özden, „‟Halk Sağlığı Açısından Ülkemizde Nüfus ArtıĢı‟‟;TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, C.III, Sayı 30,Çevre Özel Sayısı, s(.26-35)
41
Metin Ġnceoğlu, Tutum, Algı, ĠletiĢim, Ankara, Elips Kitap, 2004, s. 115
42
DPT, 8.BYKP Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.106
43
DPT, Binyıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan,
DPT yayını, bsy, Çevrimci: www.dpt.gov.tr , www.un.org.tr, 15 Temmuz 2009
44
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.14
27
-Ġhtiyaçlar, karĢılanmak için bireyler ve toplum üzerinde baskı yaparlar, yön verirler.
Her ihtiyacın Ģiddeti farklıdır. Bir ihtiyaç karĢılandıkça Ģiddeti azalır. Diğer ihtiyaçlar
arasında önem sıralamasında yeri değiĢir45.
-Ġhtiyaçlar birbirine rakiptirler, birbirinin yerlerini alırlar. Rakip olma durumu
ihtiyaçları karĢılamaya yönelik mal ve hizmetlerin değiĢik kullanım yerleri
olmasından ileri gelir. Bir ihtiyaç değiĢik biçimlerde değiĢik mal ve hizmetlerin
kullanılması ile tatmin edilir. Fizyolojik ihtiyaçların tatmin edilmeleri daha çok eko
sistemin ürettiği serbest mallarla karĢılanır. Serbest malların niteliklerinin bozulması
ve diğer etkenler onların serbest mal olma özelliğini ortadan kaldırır. Ġktisadi mallar
kategorisine girmelerine neden olur. Örneğin; su.
Bir nihai malın hangi ihtiyacı karĢılamak üzere kullanılacağı veya hangi malın
öncelikle üretileceği önem kazanmaktadır.
-Ġktisatta ihtiyacın ahlaki ve estetik yönüne bakılmaz. Bir ihtiyaç geleneklere,
göreneklere ve hatta yasalara aykırı bile olsa, onun tatmini için gerekli araçların
kullanılması yasaklansa bile, karĢılandığı zaman bireye haz, karĢılanmadığı zaman
bireye ıstırap veriyorsa iktisat bilimi açısından ihtiyaç sayılır. Ġktisat biliminin ahlak
kuralları karĢısında tutumu yansızdır.
1.2.2.Mal ve Hizmetler (Kaynaklar)
Ġhtiyaçları karĢılama özelliğine sahip ve bu amaçla kullanabileceğimiz her Ģeye mal
denir46. Diğer bir ifade ile insanların arzu ettiği her Ģey maldır. Buradaki mal sözcüğü
en geniĢ anlamda kullanılmaktadır. Bu malların maddi olması söz konusu değildir.
Ġnsan hizmetleri gibi elle tutulmayan gayri maddi mallar da söz konusudur.
Ġhtiyaçlarımızı tatmin özelliğine sahip maddi ve gayri maddi her türlü Ģeyleri hizmet
47
ve mal olarak tanımlarız.
1.2.2.1.Hizmetler
Ġnsan ihtiyaçlarını karĢılayan; faydası olan gayri maddi mallardır. Ġnsanlar beslenme,
barınma, giyinme gibi zorunlu ihtiyaçlarını maddi malların tüketimiyle karĢıladıktan
45
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.29
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.30
47
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s. 14
46
28
sonra hizmetlere talepleri artmaktadır. Hizmetlerin daha düzeyli, geliĢmiĢ ihtiyaçları
karĢıladığını söyleyebiliriz.
Hizmetler akım halinde ve stok halindedir, satın alındığı yerde kullanılır. Hizmetler
maddi mallar gibi stok edilemezler. O zaman diliminde kullanılır. Kullanılmadığı
zaman hizmet üretilmemiĢ olur. Hizmet ona talep olduğu anda üretilir ve üretildiği
anda tüketilir. Hizmete, talep olmadığı anda ancak potansiyel olarak vardır.
Emeğin veya sermaye mallarının hizmetleri stok edilemez. Ancak az kullanılan,
sermaye malları ve insan daha yavaĢ yıpranarak fiziki ömrü biraz uzayabilir. Uzun
zaman hizmet sunabilme durumunda kalabilir. Bu durum hizmetin stoklanması
olarak değerlendirilemez.
1.2.2.2.Mallar
Mallar önce iki guruba ayrılırlar;
-Serbest mallar,
-Ġktisadi mallar.
1.2.2.2.1.Serbest Mallar
Elde edilmeleri için bir çaba ve fedakarlık gerektirmeyen, ihtiyaçların karĢılanması
için doğada serbest48 olarak bol miktarda bulunan mallara serbest mallar49 denir.
Ġhtiyaçlara göre kıt olup elde edilmeleri için bir çaba, bir bedel karĢılığı olan mallara
iktisadi mallar denilmektedir. Malların iktisadi mal olma özelliğini kazanması için
bir kimsenin mülkiyetinde olması gerektiği ileri sürülmüĢtür.
Mal ve hizmetler ihtiyaçları karĢılama özelliğine sahip iseler arzu edilirler ve ihtiyacı
karĢılama özelliğine sahip mallar da faydalı mallar olarak tanımlanmaktadır.
Ġnsanların malları faydalarından dolayı talep etmektedirler. Bundan dolayı da bedel
ödemeyi kabul etmektedirler.
Doğada bol bulunan bir malın elde edilmesi için bir bedel ödemeye gerek yoktur.
Serbest malın ihtiyacı karĢılama özelliği vardır. Fakat piyasası ve fiyatı söz konusu
olmaz. Kimsenin mülkiyetinde değildir. Temiz hava ve güneĢ ıĢığı serbest mal
özelliğini korusa da mekanla birlikte iktisadi mal niteliğine dönüĢebilmektedir.
48
49
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.15
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.9
29
1.2.2.2.2.Ġktisadi Mallar
Ġktisadi mallar ihtiyacı karĢılamaya hazır olmalarına göre veya bir üretim iĢlemi
sonucu tüketime hazır hale gelmelerine göre ikiye ayrılırlar.
-Tüketim malları; tüketim isteğine doğrudan cevap veren mallardır.
-Üretim faktörleri; isteklere dolaylı cevap veren mallardır.
Tüketim malları ise;
-Dayanıklı tüketim malları,
-Dayanıksız tüketim malları, gibi alt sınıflara ayrılabilirler.
Ġhtiyaçlara dolaylı cevap veren mallara ise iktisatta, üretim faktörleri veya üretim
araçları denilmektedir. Üretim faktörleri geleneksel olarak;50
-Emek,
-Sermaye,
-Toprak (Doğal kaynak),
-GiriĢimci, Ģeklinde dörtlü bir sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır.
-Emek: Mal ve hizmet üretimine katılan insan varlığının fiziksel ve zihinsel
yeteneklerini kapsar.
-Sermaye: Önceden insan emeği tarafından üretilmiĢ ve tekrar baĢka malların üretim
sürecinde kullanılan makine ekipman ve eĢyalar sermaye kapsamında sayılırlar. Bu
tanımda sermaye kavramı somut olarak sermaye malı anlamında kullanılmaktadır.
Bir malın sermaye malı olup olmadığı kullanım yerine göre ve kullanım amacına
göre karar verilebilir.
Tüketim malları ile sermaye malları arasındaki ayrımı belirtmek için en sağlıklı yolu,
ihtiyacın doğrudan mı yoksa dolaylı mı karĢıladığındadır.
-Toprak( Doğal kaynak): Ġnsan tarafından önceden üretilmemiĢ olup, doğanın
insana bağıĢladığı, üretimde kullanılan toprak, yerüstü ve yer altı zenginlikleri;
akarsular, göller, ormanlar, madenler, gibi üretime yararlı tüm öğeler doğal kaynak
kapsamına girerler.
Sermaye mallarını doğal kaynaklardan ayıran en önemli fark birincilerin insanlar
tarafından üretilmiĢ olması, ikincilerin ise doğada hazır bulunmalarıdır.
50
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.16
30
Doğal kaynağın sermaye malı veya tüketim malı niteliği kazanması için üretim,
taĢıma ve üzerinde bir iĢlem yapılması gerekir. Emek harcanması gerekir.
Doğal kaynak sahibinin üretimden aldığı pay kira( rant )dır. Rant konusunu ileride
inceleyeceğiz.
Doğal kaynaklar51 da yenilenebilir ve yenilenemez doğal kaynaklar olmak üzere iki
kısımda incelenebilir
Yenilenebilir doğal kaynaklar ekosistemin döngüleri tarafından doğal üretim
süreçleri sonunda ilk değer parametrelerine ulaĢabilen kaynaklardır. Yenilenebilir
doğal kaynaklar dünyamızdaki yaĢamın kendisidir. Bu yaĢam döngüsünün bir
elemanı da insandır. Ġnsanda kendi kendini üretebilen yaĢam döngüsü ve fizyolojik
ihtiyaçlarının temeli biyolojik süreçlerdir. Bu süreçlerin baĢında karbon, azot, fosfor,
ve en önemlisi su döngüsüdür.
Bu sistemin temel enerji kaynağı GüneĢ‟tir. Ekonomik olarak temel faktördür. Enerji
dönüĢümleri ile de üretebilme yeteneğimizin kaynağıdır. Tezimin temeli olduğu için
sistem daha etraflı incelenecektir.
Yenilenemeyen doğal kaynaklar ise yine insan tarafından yaratılmayan ama doğal
döngülerle kendini yeniden üretemeyen var olan potansiyel rezervlerle sınırlı olan
kaynaklardır. Tüketimleri tüketim hızlarının fonksiyonudur. Maden kaynakları bu tip
yenilenemeyen kaynaktır.
Toprağın kendini yenileme sürecinin çok uzun olması da onu yenilenemez kaynaklar
içinde değerlendirilmesine neden olmaktadır.
-GiriĢimci: Diğer üretim faktörlerini bir araya getiren, üretim kararı alan, iĢin riskini
karĢılayıp iĢin karını alan kiĢi ya da kurum giriĢimcidir.
1.2.2.2.3.Özel Mallar
Bir malın faydası o malı kullanan veya tüketen ile sınırlı ise bu tür mallar özel
mallardır. Özel malın değeri bireyin o mala duyduğu ihtiyacın Ģiddetine bağlıdır.
Özel mallarda bireysel fayda = sosyal faydadır. Malın piyasa fiyatı malın değerini
gösterir. Bu tür malların fiyatı piyasada belirlenir. Özel malların piyasa talebi
bireylerin taleplerinin toplamından oluĢur. Tüketiciler özel malların piyasa fiyatını
51
Koray BaĢol, Mustafa Durman, Mehmet Yunus Çelik, „‟Kalkınma Sürecinin Lokomotifi; Doğal
Kaynaklar‟‟, Muğla Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 14, Bahar 2005, s(.61-71)
31
ödediklerinde o malları kullanmaya hak kazanırlar. Özel malların arzını talebine
intibak ettirmede piyasa baĢarılıdır. Bireylerde tüketim miktarlarını piyasada oluĢan
fiyata göre belirlerler.
1.2.2.2.4.Kamusal Mallar
Kamusal malın faydası sadece o malı tüketenin sağladığı fayda ile sınırlı değildir. 52
Kamusal mal topluma dolaylı fayda sağlar. Kamusal malların ne kadar üretileceğine
kamu otoriteleri baĢka bir ifade ile siyasi irade karar verir.53 Üretilecek kamu
mallarının miktarının belirlenmesinde yani kaynak tahsisinde etkinliğin nasıl
sağlanacağı sorunu özel mallarınkinden farklıdır.
Kamu mallarının ne miktarda üretileceği kararında piyasa mekanizmasının devre
dıĢı kalması, piyasa baĢarısızlığının nedenini oluĢturmaktadır.
Kamu mallarının optimal üretim miktarının saptanmasındaki baĢarısızlıklarını
açıklayabilmek için, kamu mallarının özelliklerini, türlerini, bedava yaralanılan kamu
malının ne kadar olması gerektiğini ayrı baĢlık altında incelenecektir. Kamusal
mallar;
-Saf kamusal mallar,
-Yarı kamusal mallar olarak iki genel baĢlıkta incelenebilir.
1.2.2.2.5.Ġktisadi Malların Temel Özellikleri
Ġktisadi mal ve hizmetler, ihtiyaçlara oranla zaman ve mekan da yetersizdirler. Ancak
üretilerek çoğaltılabilinirler. Bu anlamda mutlak kıt değillerdir.
Yenilenemeyen doğal kaynaklar tüketilme hızına bağlı olarak, ikame edilebilirliğinin
olmaması ve veri teknoloji altında süreye bağlı mutlak kıttırlar. Mallar ihtiyaçlara
göre yetersizdirler. Her yerde her zaman istenen mal ve hizmetleri bulmak
farklılıklar gösterirler.
Malların birbirine göre kıtlık dereceleri zaman ve mekanda farklılık gösterir. Bu
nispi kıtlık olgusu iktisadi sorunun doğmasında ve insanları iktisadi seçim yapmaya
zorlamada etkili olmaktadırlar.
52
53
Zeynel Dinler, Mikroekonomi, s.523
Hüseyin ġahin, Ġktisada GiriĢ, s.18
32
Mal ve hizmetler almaĢık kullanma yerlerinin olması özelliğine sahiptir. Bu özellik
iktisadi sorunun doğuĢunda, kıt veya nispi kıt oluĢ kadar etkilidir. Her mal ve
hizmetin tek kullanım yeri olsaydı, insanlar ihtiyaçlarının karĢılanmasında iktisadi
bir seçiĢ yerine teknik bir seçimle karĢı karĢıya kalırlardı. Mal ve hizmetlerin
ihtiyaçların tatmininde almaĢık kullanım yerlerinin olması ihtiyaçları birbirine rakip
yapmakta ve hangisinin önce tatmin edileceği sorununu karĢımıza çıkarmaktadır.
Tabi ki temel ihtiyaçların tatmininden sonra olmak üzere hangi malın üretileceğine
ve kaynakların hangi nihai üretime tahsis edileceği sorununu doğurmaktadır.
1.3.Toprak ve Rant
Toprak ya da doğal kaynaklar, emek faktörü gibi, üretimin ana öğesidir. Çünkü
üretim için mutlaka toprak ve emek faktörünün bir araya gelmesi gerekmektedir.
Toprak
katı,
sıvı
ve
gaz
halindeki
maddelerden
meydana
gelmiĢ
bir
sistemdir54.Toprak faktörünün bir baĢka özelliği de orijinal olmasıdır. Toprak daha
sonra üretilmiĢ olmayıp, doğada daima var olmuĢtur.
Üretim için zorunlu olan emek ve toprak faktörünün üretimden aldıkları paylarların
hukukiliği arasında fark vardır. Emek faktörünün aldığı pay olan ücret, bir hak
edilmiĢ gelir niteliğindedir.
Toprağın payı olan rantın ise, hak edilmiĢ bir gelir olup olmadığı tartıĢma
konusudur55.
1.3.1.Rantın Konusu Toprak ve Doğal Kaynaklar
Üretim faktörü toprak denilince, insanın doğada üretim esnasında hazır bulduğu ya
da doğanın üretim için kendisine kazandırdığı tüm faydalı öğeler anlaĢılır. Bu öğeler
Ģunlardır; mal ve hizmet üretiminde üzerine emeğin uygulandığı her çeĢit toprak, yer
altı zenginlikleri, ormanlar, akarsular, denizler, göller ve güneĢ enerjisi sayılabilir56.
Toprak faktörünün en önemli özelliği, miktarının sınırlı, çoğaltılması ve baĢka yere
naklinin olanaksız olmasıdır. Bu niteliğinin doğal sonucu olarak toprak faktörünün
arz esnekliğinin tüm ekonomi için sıfır olduğunun söylenebileceğidir. Bu faktörün
54
Raif SavaĢ, Toprak ve Gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlüğü Ders
Kitapları Serisi No:3, KardeĢ Matbaası,1966 s.25
55
Zeynel Dinler, Mikroekonomi, s.461
56
Karl Marx, Kapitalist Rant Üzerine, Çeviren: Seyhan Erdoğru, Sol Yayınları, Ankara, Çağ
Matbaası, 1976 s.12
33
fiyatını yükselterek arz miktarını tüm ekonomi için arttıramayız. Sınırlı olan
kaynağın alternatif kullanım alanlarını değiĢtirebiliriz. Bu değiĢikliğin sonuçları
ekolojik ve toplumsal sorunlar yaratmaktadır.
Doğal kaynaklar yenilenebilir ve yenilenemez diye ikiye ayrılır.
Rant sözcüğü Ġngilizce ve Fransızca‟ da kira anlamına gelmektedir. Günlük
konuĢmada her türlü kira geliri anlamındadır. Bu Ģekilde kira geliri ile geçinenlere
Fransızca‟ da rantiye (rentier) denir.
Ekonomide, üretim faktörü olarak toprağın üretimden aldığı pay yada toprağın fiyatı
olarak rant, toprak faktöründen belirli bir süre faydalanabilmek için ödenen bedeldir.
Rant, toprak faktörünün doğadaki ilk Ģekliyle, baĢka bir ifade ile orijinal durumu ile
ödenen bedeldir.
Toprağın orijinal durumundan kasıt toprağın iĢlenebilir hale gelebilmesi için hiçbir
çaba sarf edilmemiĢ hali kast edilmektedir. ĠĢlenebilir hale getirmek için yapılan
harcamalar yatırım harcaması olup, bu harcamaların karĢılığı olan faiz ve
amortismanın kira gelirinden indirilmesi gerekir. Ekonomik anlamda rantı
hesaplarken toprağın kirasından faiz ve amortismanların düĢülmesi ile çıplak ranta
ulaĢılır57.
Rantın toprağın kullanılmasının karĢılığı alınan bedel olduğundan, rantın olabilmesi
için özel mülkiyet hakkının olması gerekir.
Toprak sahiplerinin hiç gayret göstermeden üretimden önemli pay almaları eskiden
beri ekonomistlerin dikkatini çekmiĢtir. Bu konuda ortaya atılan teorilerin en tutarlısı
D.Ricardo(1772-1823) tarafından geliĢtirilen teoridir58.
1.3.1.1.Mutlak Rant ( Kıtlık Rantı)
Toprağa sahip olmakla elde ettikleri karĢılığa, Toprak faktörünün kirası anlamında;
rant, kıtlık rantı yada mutlak rant denilmektedir.
Bir ekonomideki tarıma elveriĢli arazi miktarı Oq1 olsun. Bu miktarı artırma olanağı
olmadığından, toprak arzı esnekliği sıfır olan AA doğrusu Ģeklinde olacaktır.
Toprak talebi ise üretim faktörlerinin talebi gibi, giriĢimciye sağladığı marjinal
hasılata eĢittir. Ekonomideki tüm giriĢimcilerin marjinal hasılatının yatay toplamına
57
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.359
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi,2.Basım, Ġstanbul, Remzi Kitabevi
Yayınları, Aralık 1980 s.77
58
34
eĢit olan TT TT ye özdeĢ olan toprak talebi, sol yukarıdan sağ aĢağıya inen, bir baĢka
ifadeyle, toprağın fiyatı olan rant azaldıkça artan bir seyir aldığın kabul edelim. Bu
durumda BA kadar tarıma açılacak tarım izlemektedir.
Toprağın Fiyatı
A
(Rant)
TT3
R2
TT2
TT3
R1
TT2
TT1
B
O
A
Q1
Toprak miktarı
Q
TT1
ġekil: 1.3: Mutlak Rant (Kıtlık Rantı)
Ülkedeki nüfusun fazla olmadığı dönemde, toprak talebinin TT1 TT1 kadar toprağı
vardır. Bu durumda toprak serbest mal kavramına yaklaĢtığı için kıtlıktan dolayı bir
fiyatı, yani rant, söz konusu olmayacaktır.
Nüfus artıĢı ile birlikte gıda maddelerine ve tarımsal ürünlere talebin artması ile
toprak talebi de artar. Toprak talebinin artması sonucunda tarımsal toprak kiralamak
isteyenler, mutlaka toprak sahibine bir kira ödemek zorunda kalacaklardır ki
ġekil:1.3 de toprak talebi TT2TT2 ye çıkınca mutlak rant OR1 kadar olmaktadır. Talep
35
TT3TT3‟e çıkınca, rantta OR2 ye yükselmektedir59.Toprak arttırılamadığından en
verimsiz ve marjinal topraklar dahi sahibine rant geliri getirir60.
1.3.1.2.Diferansiyel (farklılık) Rantı
D.Ricardo
teorisini
toprakların
homojen
olmaması
noktasından
hareketle
geliĢtirmiĢtir. Faklılığı iki eksende değerlendirmektedir61.Birincisi, toprakların
homojen olmadığından dolayı verimleri farklıdır. Ġkincisi ise toprakların pazara
uzaklıklarının aynı olmasından kaynaklanmaktadır.
Ricardo teorisini üç temel varsayım üzerine oturtmuĢtur. Bu varsayımlar:
a-Azalan Verimler Kanunu: Tüm faktörler sabit tutulup tek faktör arttırıldığında,
arttırılan faktör belirli bir eĢikten sonra azalmaya baĢlamasını ifade etmektedir.
Belirli bir miktar toprak üzerinde, değiĢir faktörlerin (emek, sermaye) miktarının
artması, bu faktör verimliliğinin er ya da geç azalmasına ve üretim maliyetlerinin
artmasına yol açacaktır.
Bir ülkede nüfus arttıkça, artan nüfusun üretime açılmıĢ mevcut topraklar üzerinde
üretim yapmak zorunda kalması, aynı toprak parçası üzerinde daha çok kiĢinin
üretimde de görev alması sonucunu doğurmaktadır62. Sonuç, tarımda çalıĢanların
verimliliğinin düĢmesi ve üretim maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Artan
nüfusla birlikte kapital faktörünün arttırılması bile, azalan verimlerin olumsuz
etkisini ortadan kaldıramamaktadır. Bu yüzden bir ekonomide nüfus arttıkça, azalan
verimlerin etkisinden kurtulmak için yeni alanların tarıma açılması gerekir. Bu öneri
de tarım arazilerinin miktarının sabit olması veya ülkenin yüzölçümünün sabitliği, en
son olarak dünyanın yüz ölçümünün sabitliği bu öneriyi geçersiz kılmaktadır
b-Tüm Toprakların Verimliliğinin Aynı Olmaması: Bir ülkedeki toprakların
tümünün verimliliği aynı düzeyde değildir. Ülkede nüfus artıĢı ile birlikte yeni
topraklar üretime açılmaya çalıĢılırken, daha az verimli ya da tüketim merkezine
daha uzak toprakların üretime açılması zorunluluğu ortaya çıkacaktır. Bu ise üretim
maliyetlerinin artmasına neden olacaktır.
59
Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Bs, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.153
Korkut Boratav, Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları
No.454,Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi1980 s.120
61
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.464, Kutu-25-1
62
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.75
60
36
c-Piyasada Fiyatın Tek Olması Kanunu:
D.Ricardo‟nun üç temel varsyamının ardından toprak rantının neden kaynaklandığını
açıklayalım. Tam rekabet koĢullarının geçerli olduğu belirli bir piyasada, belirli bir
tarımsal ürünün tek fiyatı olacaktır. Bu fiyat ise, en verimsiz topraklarda üretim
yapan çiftçinin maliyet fiyatını karĢılayacak düzeyde oluĢacaktır. Çünkü fiyatlar,
yüksek maliyetle üretim yapan üreticinin maliyet fiyatının altına düĢerse, üretici; o
dönemi izleyen dönemlerde üretim yapmayacaktır. Söz konusu tarımsal malın arzı
azalacak, fiyatların artmasına neden olacaktır.
D.Ricardo, R.Malthus‟ un (1766-1834) „‟nüfus kanunu‟‟ görüĢünün etkisiyle,
dünya nüfusunun ve buna paralel olarak tarımsal ürünlere talebin arttığını ve giderek
artacağını öne sürer. Tarımsal ürünlerin talebindeki artıĢ karĢısında insanlar ya ayni
toprak parçası üzerinde daha çok emek ve sermaye kullanarak üretimi arttırmaya
çalıĢacaklar (I. Varsayım), ya da daha az verimli veya tüketim merkezlerine daha
uzak topraklarda (II. Varsayım) üretim yapmaya devam edeceklerdir. Her iki
durumda da üretimde verimlilik azalırken maliyet yükselecektir. Öte yandan
piyasada, her gün için, en maliyetli üretimi gerçekleĢtiren çiftçinin maliyet fiyatı
düzeyinde tek fiyat söz konusu olacaktır (III. varsayım).
Bu durumda en verimli ya da pazara en yakın tarımsal topraklarda üretim yapan
üreticiler, düĢük verimli ya da pazara uzak topraklarda üretimde bulunanlara göre
birim alandan daha fazla gelir elde edeceklerdir. ĠĢte bu özellikteki toprakları elinde
bulunduranların, sadece o topraklara sahip olmalarından dolayı sağladıkları bu ilave
gelir, Ricardo‟ya göre ranttır.
Ricardo‟nun teorisine göre toprak rantının belli baĢlı özellikleri Ģu Ģekilde
sıralanabilir.
Rant diferansiyeldir: En yüksek maliyetle üretim yapılan yani en verimsiz topraklar
rant geliri sağlayamamaktadırlar. Rant ancak, daha verimli ya da tüketim merkezine
daha yakın topraklardan elde edilmektedir. Dolaysıyla rant diferansiyeldir, yani
topraklar arsındaki farklılıktan (verim farkından ya da tüketim merkezine uzaklıktaki
farklılıktan) doğmaktadır.
37
Rant, doğanın cömertliğinden dolayı değil de cimriliğinden dolayı vardır 63:
Doğadaki tüm topraklar aynı verimlilikte olsaydı, toprağa sahip olmaktan dolayı rant
söz konusu olmayacaktı. Toprakların aynı verimlilikte olmamasından kaynaklanan
rant, verimli toprakların kıt olması, baĢka bir deyiĢle, doğanın cimriliğinden
kaynaklanmaktadır.
Fiyat/Maliyet
P6
Rva
Rıva
Rıvb
RıııC
Rıııb
Rııc
RııD
Rıd
RıE
RE
Mutlak
Rant
P5
RIIIa
Rııb
Rıc
Rd
P4
Raıı
Rıb
RC
P3
Rıa
Diferansiyel
Rant
Rb
P2
Ra
P1
Toprak Miktarı
Toprak
Toprak Toprak
Toprak
A
B
C
D
64
ġekil: 1.4: Diferansiyel ve Mutlak Rant
O
Toprak
E
Rant bir maliyet unsuru değildir. Rant tarımsal ürün fiyatlarının yükselmesinin
nedeni değil aksine tarımsal ürün fiyatlarındaki yükselme sonucudur. En verimsiz
63
64
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.360
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.466, Kutu-25-1ġekil25-1 den faydalanılarak çizilmiĢtir
38
toprağın ürününün satıĢ fiyatı içinde rant yoktur. Rant, tarımsal ürün fiyatlarının
artıĢının nedeni olmadığından bir maliyet unsuru olamaz.
Rant toprak sahiplerince alınan hak edilmemiĢ ya da kazanılmamıĢ gelirdir 65.
Diferansiyel rantı alan verimli ya da tüketim merkezine yakın toprak sahipleri bun
hak etmek için en küçük bir çaba bile sarf etmemiĢlerdir. Nüfus arttıkça, tarımsal
ürünlere olan talep artmakta ve bundan dolayı tarımsal ürün fiyatları yükselirken,
toprak rantı da artacaktır. Ricardo‟ya göre nüfus artıĢı ile birlikte toprak sahipleri hiç
bir çaba harcamadan, tarımsal üründen rant adı altında giderek daha fazla pay
alırken, geçinebilmek için çalıĢmak zorunda olan iĢçilerin ücreti, yaĢamlarını
sürdürebilecekleri asgari seviyede olacaktır.
ġekil:1.4.de, verimlilikleri
farkılı
olan toprakların
sahiplerinin
sağladıkları
diferansiyel rantlar görülmektedir. Bir ülkedeki topraklar A, B, C, D, E gibi beĢ
farklı gruba ayrılabileceği kabul edilmiĢtir. En verimli olan A topraklarından
itibaren, nüfus arttıkça daha az verimli olan B,C,D ve E toprakları üretime açılmıĢtır.
E gurubundaki toprakların üretim maliyeti en yüksek olduğundan, bu topraklara
marjinal topraklar da denilmektedir.
Toplam nüfus fazla değilken, tarımsal ürün fiyatları P1 düzeyindedir. Her hangi bir
rant söz konusu değildir. Bu fiyat A gurubunu oluĢturan topraklardan elde edilen
ürünün birim maliyetine eĢittir. Bu P1 fiyatından üreticiler ancak masraflarının
karĢılığını almakta, yani normal karla yetinmektedirler. Zamanla nüfus artıĢıyla
beraber tarımsal ürünlere talebin arttığını varsayalım ve fiyatların P 2 düzeyine
yükselmiĢ olsun. Bu durumda B grubu toprakları da üretime açmak ekonomik hale
gelecektir. A grubu toprak sahibi olanlar ise, üretim birimi baĢına (Tarımsal üretimin
kg birim, ton) RaRıa (P1P2) kadar diferansiyel rant elde edeceklerdir. Üretim
maliyetini ancak kurtarabilen B topraklarını elinde bulunduranlar ise ranta sahip
değildir.
Nüfus artıĢı ile beraber talebin artması sonucu, tarımsal ürün fiyatları P 3 seviyesine
çıkmıĢ olsun. Bu durumda C toprakları üretime açılırken, B grubundaki toprak
sahipleri RbRıb (P2P3) rant sağlarken, A grubu toprak sahipleri ise RaRııa ( P1P3)
büyüklüğünde rant elde edecektirler. Aynı düĢünce ile fiyatlar P5 seviyesine eriĢince
65
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.361
39
E grubu topraklar üretime açılacaktır. Bu durumda E grubu toprak sahipleri
diferansiyel rant elde edemezken D grubu toprak sahipleri rant elde edeceklerdir. A,
B, C, grubu toprak sahiplerinin rantları yükselecektir.
1.3.2.Mutlak Rant Ġle Diferansiyel Rant Arasındaki ĠliĢkiler
Nüfus ve talep artıĢı sonucu gıda maddelerinin fiyatı yükseldikçe yerleĢim merkezine
daha uzakta ya da daha az verimli topraklar üretime açılırken (ġekil:1.4), merkeze
yakın ve verimli topraklarda hiçbir ilave çaba sarfetmeden birim alandan daha
yüksek gelir elde ediyorlardı66. Örneğin söz konusu tarımsal ürünün fiyatı P1 den P5 e
yükselince E grubu topraklarda üretime açılmakta fakat her hangi bir rant elde
etmemektedirler.
Nüfus artıĢı devam ettikçe piyasa fiyatının P6 ya yükselmemesi halinde marjinal
topraklar olan E grubu topraklardan elde edilen ürünler de maliyet fiyatı üzerinde
satılmaya baĢlayacaktır. Elde edilen P5P6 kadar bir fazlalık, toprağın kıtlığından
kaynaklanmaktadır ki, buna kıtlık rantı (ya da mutlak rant) denir. E grubu toprak
sahipleri, topraklarını kiraya verdiklerinde P5P6 kadar bir kira isteyebileceklerdir.
Toprak mülkiyeti farklılık rantını yaratmaz, ancak faklılığın bölüĢülmesine imkan
tanır. Mülkiyetin kamusal anlamda olduğu bir sosyalist ekonomide dahi rantın var
olabilmesi mümkündür67.
1.3.3.Rant Kavramının GeniĢletilmesi
Miktarı kıt ve farklı kalitede olan mal, hizmet ya da faktörü elinde bulunduranları
toprak rantına benzer bir ilave gelir elde ettikleri görülmektedir 68. Bu ilave gelirlerin
kaynağını rant tanımındaki benzerliklerden kaynaklandığından „‟rant benzeri‟‟,
„‟kent rantı‟‟, „‟kalite rantı‟‟ vb. isimler verilmektedir. Bunlar:
a-Rant benzeri (ekonomik rant): A.Marshall‟ın „‟quasi rant‟‟ yani rant benzeri69
dediği ekonomik rant, firmaların kısa dönemde anormal kar elde etmeleri halinde
ortaya çıkmaktadır. Uzun dönemde, anormal karın olduğu faaliyet alanına yeni
66
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.77
Korkut Boratav, Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, s.118
68
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.468
69
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.147
67
40
firmaların giriĢi anormal kar ortadan kalkıncaya kadar devam eder ki bu da,
ekonomik rantı ortadan kaldırır.
Anormal kar olması halinde bir firmanın elde ettiği ekonomik rant, anormal kara eĢit
değildir. Ekonomik rantın ortaya çıkıĢı üretimde görev alan üretim faktörlerinin,
alternatif maliyetlerine eĢit karĢılık almaları (hangi üretim alanında faaliyette
bulunurlarsa bulunsunlar alabilecekleri karĢılığa eĢit pay almaları) mantığına
dayanmaktadır. Bir üretim alanında üretim faktörlerinin üretimden aldıkları pay öteki
faaliyet alanlarında sağlayacakları karĢılıktan fazla ise, yeni firmaların bu alana
giriĢiyle fiyatın düĢmesi ile bu fazlalık ortadan kalkar. Üretim faktörleri öteki
alanlardan daha az bir karĢılık alıyorlarsa bu defa bu aktörler öteki faaliyet alanlarına
kayacaktır.
p
MC
AC
P1
p=MR=AR
D
Anormal Kar
AVC
M
K
Toplam Sabit
Masraf
N
L
Toplam DeğiĢir
Masraf
O
q1
ġekil: 1.5:Rant Benzeri (Ekonomik Rant)
q
Her faktörün hangi alanda olursa olsun üretimden aldığı payın aynı olması, kısa
dönemde, sabit üretim faktörlerinin kullanım alanlarının değiĢtirilmesinin mümkün
olmadığından, gerçekleĢmemektedir. Sabit faktörler, yerleĢik kullanım alanlarında,
öteki alanlardakinin üzerinde bir fazlalık aldığında, bu fazlalığa quasi-rant
41
denilmektedir. Firma D noktasında dengeye gelmektedir (bu noktada MC=MR dir).
q1 kadar mal üretip, p1 piyasa fiyatından satarak, p1Dq1O dikdörtgeninin alanın
sayısal değeri kadar satıĢ geliri (TR) elde etmektedir.Firma, kısa dönemde üretime
devam etmesi halinde değiĢir masraflar yapmak zorundadır ve değiĢir masraflar
(TVC) için yaptığı toplam ödeme ONLq1 dikdörtgeninin alanı sayısal değeri
kadardır.
Sabit
faktörlerin
kısa
dönemde
alternatif
maliyeti
sıfırdır(baĢka
alanlara
kaydırılmaları mümkün olmadığından). Toplam hasılatın (TR) toplam değiĢir
masraflar (TVC) için yapılan ödeme dıĢında kalan kısmı ekonomik ranttır.
Ekonomik rant =TR-TVC ya da P1DLN dikdörtgeninin alanının sayısal
değerine eĢittir.
Uzun dönemde, anormal karın olduğu alana yeni firmaların giriĢ i(ya da mevcut
firmaların üretim tesis ölçeklerini arttırmaları), arzın artmasına ve fiyatın düĢmesine
neden olurken, fiyattaki düĢme, anormal kar ortadan kalkıncaya kadar devam eder.
Uzun dönem firma ve endüstri dengesi gerçekleĢtiğinde, her firma normal kar elde
ederken ekonomik rantta sıfır olmakta, ortadan kalkmaktadır. Uzun dönemde, toplam
sabit masraf da değiĢkendir. Ekonomik rant, sadece değiĢir masrafların bulunduğu
kısa dönemde söz konusudur ve uzun dönemde kalkmaktadır.
b-Kent Rantı: Kentlerin alıĢveriĢ, ticaret merkezi, meydan gibi alanlarıyla, bazı
bölgelerin manzarasının, mimarisinin veya sakinlerinin oluĢturduğu sosyal ortam
nedeniyle, kentlerin bazı semtleri ile bazı kentlerin arsalarında görülen yüksek değer
kent rantından kaynaklanmaktadır. Burada da toprağın yaratılamamasının ortaya
çıkardığı teklik sorunu yatmaktadır. Bunun kaynağı arsaların bu cazibe merkezlerine
yakınlığıdır70. Diğer bölgelerle olan bu kıymet farkının oluĢturduğu kent rantı nüfus
artıĢı ve göç ile artmaktadır. Bu durum piyasa baĢarısızlıklarının sebeplerinden birini
teĢkil etmektedir.
c-Kalite Rantı: Kalite rantı diferansiyel rantın bir türüdür. Verimlilikleri, tüketim
merkezlerine uzaklıkları vb. özellikleri aynı olan topraklardan elde edilen belirli bir
tür ürünün kalitesinin farklı olmasından kaynaklanır.
70
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, s.361
42
Aynı yörede bulunan
iki bahçeden elde edilen belirli ürünün kalitesinin farklı
olması gibi. Daha kaliteli ürünlerin elde edildiği bahçenin sahibi, ürününü daha
pahalıya satabiliyorsa elde ettiği bu avantaj kalite rantıdır.
1.3.4.Rantın Kaynakları Nüfus ve Toprak
1.3.4.1.Nüfus
Ġnsan nüfusu ekonominin temel faktörlerinden biri olan emeğin kaynağıdır71. Ġnsan
temelinde biyolojik bir varlıktır. Kendini yeniden yaratması, yaĢamını sürdürmesi
biyolojik yasalara tabidir. Bunun yanında yaĢamı için ihtiyacı olan enerjiyi biyolojik
süreçlerden temin eder. Ġnsanlığın yarattığı ekonomik sistem insanların yaĢamı için
elzem olan maddelerin ticaretini, üretimini, tarım ve gıda sektörlerinden temin
etmektedir.
Bir insanın yaĢamını minimum düzeyde sürdürebilmesi için alması gerekli enerji
miktarı 2400 kal/gündür72. Bu kaloriyi almaya ekonomik geliri olmayan insanlar
yoksullar sınıfında kategorize edilmektedirler.
Günlük gelirleri ile yoksulluk sınırı olan 2400 kal/gün enerjinin %80 nini alamayan
kiĢiler ise ultra yoksullar olarak tanımlanmaktadır.
BM „ in kabul ettiği bu sınırları veri kabul ettiğimizde dünyadaki
insanların
gereksindiği günlük enerji miktarını bulabiliriz. Bu ise;
Toplam Günlük Gıda Min. Enerji Gereksinmesi = Dünya Nüfusu x2400 kal/gün dir.
Tarımsal üretimin, biyolojik süreçlere bağlı olması ve birçok ürünün üretim sürecinin
belirli bir zorunlu zamana bağlı süreç olması bu gereksinmeyi yıllık
hesaplanmasını zorunlu kılmaktadır.
Yiyecek maddeleri talebinde meydana gelecek yıllık artıĢ(T), nüfus artıĢ hızı (n), fert
baĢına gelir artıĢ hızı (g), yiyecek fiyatları talebinin gelir elastikiyeti ise (e) ile ifade
edersek;
T= n+ e g ifadesi ile formüle edebiliriz73.
Nüfus, büyüme ve azalması açısından üstel bir karakter arz eder. 1650 yılında dünya
nüfusu 0,5 Milyar olup, yılda %0,3 oranında büyüme hızına sahipti. Bu artıĢ oranı ile
71
Besim Üstünel, Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi,, s.36
DPT, 8. BYKP Gelir Dağılımı ve Yoksullukla Mücadele ÖĠK Raporu, s.
73
Vural F. SavaĢ, Kalkınma Ekonomisi, 2.Bs, Ġ.Ġ.T.A Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayınları
No:315/547, , Ġstanbul, Metler Matbaası, 1979, s.
72
43
nüfusun iki katına eriĢme süresi 250 yıldı. 1970 yılında dünya nüfusu 3,6 milyara,
nüfus büyüme oranı da %2,1 e ulaĢmıĢtır. Bu artıĢ hızına göre iki katına eriĢme
süresi 33 yıla düĢmüĢtür 74.
Herhangi bir sonlu sistemde, üstel büyümeyi durdurabilecek kısıtlamaların var
olması gerekir. Bu kısıtlamalar olumsuz geri besleme halkalarından oluĢur. Büyüme,
sistemin taĢıma kapasitesine yaklaĢtıkça olumsuz geri besleme halkaları giderek güç
kazanır. Dünya sisteminde olumsuz halkalar çevre kirlenmesi, yenilenemeyen
kaynakların tükenmesi, besin kaynaklarını oluĢturan sistemin taĢıma kapasitesinin
zorlanması, kıtlık gibi süreçleri içerir.
Kötümser olarak tanınan R. Malthus‟ un öngörülerine( beğenip beğenmemize bağlı
olmadan) ulaĢtığımız bir gerçektir. Bu güne kadar nüfus artıĢının sorunlarını örten
nedenler; yedek tarıma açılabilecek alanlar ve bilimin bize sağladığı iyimser hava idi.
Nüfus artıĢının sürmesi gıda ve tarımsal ürün fiyatlarını mecburen artıĢ yönünde
tetikleyecektir.
Bunun doğal sonucu; rant için daha yüksek bedellerin ödenmesini gündeme
getirirken, sosyal huzursuzlukları da beraberin de taĢıyacaktır.
1.3.4.2.Toprak
Nüfusun beslenmesi ve karada yaĢayan canlıların gıda üretimlerinin temeli toprağa
bağımlıdır. Toprak birincil kaynaktır75. Toprak taĢınamaz ve miktarı arttırılamaz76.
Dünya üzerinde tarım için kullanılabilecek en fazla 3,2 Milyar hektar tarım arazisi
var olduğu hesaplanmaktadır. KiĢi baĢına 0,4 hektar arazinin ortalama yaĢam
gereksinmesini karĢılayabileceği hesaplanmaktadır77. Bütün dünya nüfusunu
Amerikan standartlarına göre besleyebilmek için ise kiĢi baĢına ortalama 0,9 hektar
arazi gerekmektedir.
Dünya‟da 1950‟li yıllarda kiĢi baĢına düĢen tahıl ekilen alan miktarı 0,23ha iken
2000 yılında 0,11ha düĢmüĢ, 2050 yılında ise 0,07ha olacağı tahmin edilmektedir.
74
Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, Çevirenler: Kemal Tosun vd. Ġstanbul
Üniversitesi Yay. No: 2452 ĠĢletme Fakültesi Yay. No: 81, ĠĢletme Ġktisadı Enstitüsü Yay. No: 37,
Ġstanbul, Arpaz Yayıncılık, 1978 s.25
75
Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s. 47
76
Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz Kitabevi, 1983 s.81
77
Donella H.Meadows v.d. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s. 49
44
Ülkemizde ise 1950 yıllarında kiĢi baĢı tahıl üretimi yapılan alan 1ha iken 2000
yılında 0,35 ha düĢmüĢ, 2050 yılında ise 0,16ha olması tahmin edilmektedir78.
Nüfusa eklenen her yeni insanın, konut, yol, kanalizasyon, enerji hatları ve iĢlenmeye
elveriĢli tarım arazilerini düzlüğe çeviren, onu iĢlenmez (tarımsal üretimde
kullanılmaz) hale getiren diğer çalıĢmalarda belirli miktar tarımsal alanı tarım arazisi
dıĢına çıkarmaktadır. Bu MIT‟ünde yapılan çalıĢmada 0.08 hektar olarak kabul
edilmiĢtir79.
Tarım sektörü gıda ve tarımsal ürünleri arttırabilmek için yüksek maliyetlere
katlanmak zorundadır.1951-1966 yılları arasında dünya gıda maddesi üretimi %35
arttırabilmek için, nitratlı gübre yıllık 1.46 kat, ilaç kullanım oranlarını yıllık 3 kat ve
traktör masrafının kullanım oranını %63 oranında arttırmıĢtı. Bugün ise böyle bir
artıĢı sağlayabilmek için daha çok sermaye yatırımı ve kaynak tahsisi gerekecektir80.
Toprak kaynağının ekolojik devri çok uzun sürdüğünden yenilenemez kaynak olarak
kabul edilmektedir. Tarımsal ve tarım dıĢı toprak kullanımı doğal çevrimi
hızlandırarak erozyon Ģiddetini arttırarak toprakların verimlerini düĢürmekte, aynı
üretimi devam ettirebilmek için daha fazla yatırım ve kaynak gerekmektedir.
Bu durum kaçınılmaz olarak toprak talebini arttırmakta ve rantı yükseltmektedir.
Ülkemizde kangren bir sosyal hadise haline gelen 2-B (orman vasfını yitirmiĢ
arazilerin orman alanlarının dıĢına çıkarılması) konusu devletin ve orman idaresinin
gözü önünde cereyan etmesine rağmen yüksek rant marjinal arazi vasfındaki bu
alanları sorun haline getirmiĢtir.
1.3.4.3.Yenilenemeyen Doğal Kaynaklar
Dünyanın kabuğu, insanın çıkarmayı ve yararlı Ģeyler haline sokmayı öğrendiği
zengin hammaddelerle doludur. Bu kaynaklar ne kadar bol olursa olsun sınırsız
değildir. Bu sınır ise bugünkü bilgi ve teknolojik seviyemizle tespit edilebilen
ekonomik veya görünen rezervlerdir. Ġnsan ihtiyaçlarının sınırsızlığı ve nüfusun
üstel olarak büyümesi, bu refah seviyemizin vazgeçilmez kabul edilmesi
yenilenemez kaynaklara yoğun bir baskı yaratmaktadır.
78
Necmettin Çepel, Celal Ergün, Temel Çevre Sorunları, Tema yayınları,s.9 ,(Çevrimiçi):
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/KureselIsinma/EM_Konu12.pdf 13.07.2009
79
Donella H.Meadows vd. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s.49
80
Donella H.Meadows vd. , Ekonomik Büyümenin Sınırları, s.54
45
Cari dünya tüketiminde rezervlerin ömrü (üretimin devam edeceği yıl sayısı), bilinen
rezervlerin cari yıllık tüketim miktarına bölünmesi ile hesaplanabilir. Bu ömür sonlu
bir rakam olmak zorundadır.
Yenilenemeyen kaynakların ekonomik değerleri inkar edilmese de sonsuz bir kaynak
gibi kullanılagelmiĢtir. Bu durum ekonomik hayatta belli krizlerin oluĢmasına neden
olmuĢtur.
Yenilenemez Kaynak Ömrü(Yıl)=Rezerv Miktarı(ton)/Tüketim Hızı (Ton/yıl)
Doğal kaynakların toplam dünya rezervleri göz önüne alındığında, tüketim ve üretim
merkezlerinin farklılığı uluslar arası siyasi, ekonomik, sorunların kaynağı olmaktadır.
Özellikle Orta Doğu ülkelerinin petrol fiyatlarını yükseltmeleri, elde ettikleri
gelirlerin kontrolü dünyanın yeni siyasal ve ekonomik merkezleri haline gelmiĢ
olmalarına rağmen aynı zamanda istikrarsızlık merkezide olmuĢlardır81. Günümüzde
de olmaya devam etmektedir.
1.4.Piyasa BaĢarısızlıkları: Kamu Malları, DıĢsallıklar, Eksik Bilgi,
Aksak
Rekabet
ve
Anti-Tröst
Yasaları,
Tam
Ġstihdamın
Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı, Sınırsız Mülkiyetin
yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa BaĢarısızlığı
1990‟lı yılların baĢında Sovyet Rusya‟nın, merkezi planlı ekonomiyi terk etmesinden
sonra dünyada piyasa ekonomisi ya da Pazar ekonomisi de denilen liberal kapitalist
sistem uygulanmaktadır. Her ülkede, o ülkenin koĢullarına göre farklılıklar
göstermesine karĢın, sistemin genel özelliği, her türlü üretim ve tüketim kararlarını
piyasaya bırakılması, devletin piyasa mekanizmasına müdahalesinin en aza
indirilmesidir. Fakat piyasa mekanizmasının ekonomik etkinliği sağlayamadığı
durumlar da vardır. Piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesine, önünde hiçbir
engelin olmamasına karĢın, ekonomik etkinliği sağlamada baĢarısız olduğu bu
durumlara piyasa baĢarısızlıkları denilmektedir. Piyasa baĢarısızlığına neden olan,
„‟görünmez el‟‟ gibi kaynak tahsisinde etkinliği sağlayacağı iddia edilen modelin
baĢarısız olduğu durumları altı baĢlık altında toplamak mümkündür82.Bunlardan bir
81
ġükrü S. Gürel, Ortadoğu Petrolünün Uluslar arası Politikadaki Yeri, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fak Yayınları No:432, Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1979
82
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.19
46
tanesi makro ekonomik, dört tanesi mikroekonomi ile ilgili olup, biride kapitalist
sistemdeki sınırsız mülkiyet hakkından kaynaklanmaktadır. Devlet müdahalesini83
haklı kılan bu piyasa baĢarısızlıkları;
a-Kamu malları,
b-DıĢsallıklar ve Çevrenin Korunması ile Ġlgili Düzenlemeler,
c-Aksak Rekabet ve Anti-Tröst Yasları,
d-Eksik Bilgi ve Belirsizlikler,
e-Tam Ġstihdamın Sağlanmasında KarĢılaĢılan Piyasa BaĢarısızlığı(Makro Ekonomik
Piyasa BaĢarısızlığı ve Ekonomiye Devlet Müdahalesi),
f-Sınırsız Mülkiyet Hakkının Yarattığı Adaletsizlikten Kaynaklanan Piyasa
BaĢarısızlığı(KiĢisel Gelir Dağılımda Adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını
Amaçlayan Müdahaleler),84olarak sıralanabilir.
Toplumlar ve onu oluĢturan bireylerin refahlarının yükseltilmesi ekonomilerin ve
ekonomilerden beklenilenlerin baĢında gelen bir beklentidir. Bu beklenti kiĢilerin
tüm tutum ve davranıĢlarını da etkilemektedir.
Refah problemi, sosyal olarak en iyi genel dengenin nasıl olması lazım geldiğinin
belirlenmesidir85.
Konu XVIII. yüzyıldan baĢlayarak tartıĢılmıĢ ve daha hala tartıĢılmaktadır.
Toplumun refah düzeyinin ne olduğu, basit bir yaklaĢımla o toplumdaki bireylerin
refah düzeylerinin toplamı olarak belirtilebilir. Fakat her toplumda kiĢilerin
tüketebileceği mal ve hizmet miktarı sınırlıdır. Toplumdaki bazı kiĢilerin
arzuladıkları mal ve hizmet bileĢimini elde ederek en yüksek refah düzeylerinin daha
düĢük olmasına neden olacaktır. Bu değiĢim ölçülebilir mi?
Vilfredo Pareto, konuyu basitleĢtirerek, toplumda ve kiĢiler arası gelir dağılımını
veri kabul ederek, optimum refah düzeyine nasıl eriĢileceğini araĢtırmıĢtır.
Pareto‟ya göre, veri gelir dağılımında toplumda en az bir kiĢinin refah düzeyini
azaltmadan öteki kiĢilerin (en az bir kiĢinin) refah düzeylerini yükseltmek
83
Musa Gök, Timur Turgay, „‟Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçesi Olarak Doğal Tekel Sorunu
ve Çözüm Önerileri Analizi‟‟,Kocaeli Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Yıl
3-4, Sayı;3-6, Haziran/Aralık 2007, s.(101-122)
84
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.21
85
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.504
47
olanağı yoksa, toplum refahı optimuma ulaĢmıĢ demektir86. Ekonomik optimumu
ifade eden bu optimumun gerçekleĢebilmesi için, bir yandan üretilen malların
üreticiler arasında optimal dağılımının (tüketimde etkinlik),öte yandan üretim
faktörlerinin çeĢitli malların üretim alanında optimal dağılımının (üretimde
etkinlik) sağlanması gerekir.
Tüketimde etkinlik, tüketicilerin tüketim mallarını kendi aralarında, her malın
marjinal ikame oranı eĢit olacak Ģekilde paylaĢtıkları zaman meydana gelmektedir.
Üretimde etkinlik ise, üretim faktörlerini kullanan firmaların çeĢitli faktörlerden,
faktörler arasındaki marjinal teknik ikame oranı eĢit olacak Ģekilde kullanarak üretim
yapmaları halinde gerçekleĢmektedir. Optimumdan sapmalar piyasa baĢarısızlıklarını
ortaya çıkarmaktadır87.
1.4.1.Mikro Ekonomik Piyasa BaĢarısızlıkları
1.4.1.1.Kamu Malları
Gerek geliĢmiĢ gerekse geliĢmekte olan ülkelerde, kamunun ekonomi içindeki payı
giderek büyümektedir. Devlet olma fonksiyonlarını yerine getirebilmek için çeĢitli
harcamalar yapma durumunda olan devlet, bu harcamalarını ülke vatandaĢlarından
aldığı vergilerle karĢılamaktadır. Gayri safi milli hasıla içinde kamu harcamalarının
payı geliĢmiĢ ülkelerde %50‟lere varırken, geliĢmekte olan ülkelerde bu oran daha
düĢüktür.
Kamu tarafından devlet olma iĢlevinin gereği olarak üretilen mal ve hizmetlerle, özel
giriĢim tarafından üretilen mal ve hizmetler arasında, önemli farklar vardır.
Özel giriĢim hangi mal ve hizmetlerin ne miktarda ve hangi üretim yöntemiyle
üretileceğine karar verirken, kar maksimizasyonuna yönelir. Özel giriĢim bir maldan
üreteceği miktarı belirlediğinde, o üretim miktarında toplumsal fayda ve maliyet ile
özel fayda ve maliyet arasında farklılık söz konusu olmamakta, yani kaynak
tahsisinde etkinlik sağlanmaktadır.
Kamu mallarının ne miktarlarda üretileceğine ise, kamu otoriteleri bir baĢka deyiĢle
siyasi irade karar verir. Üretilecek kamu mallarının miktarlarının neye göre
belirleneceği, kaynak tahsisinde etkinliğin nasıl sağlanacağı özel mallarınkinden
86
87
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.152
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.507
48
farklıdır. Kamu mallarının ne kadar üretileceği kararında piyasa mekanizmasının
devre dıĢı kalması piyasa baĢarısızlığının nedeni olmaktadır.
1.4.1.2.Kamu Mallarının Tür ve Özellikleri
Kamu malı, toplumdaki kiĢilerden biri tarafından tüketildiğinde, diğer kiĢilerin
tüketimlerinin miktarında bir azalma olmayan (tüketen kiĢi sayısı artıkça miktarı
azalmayan) ve diğer kiĢilerinde tüketmelerinin mümkün olduğu(diğer kiĢilerin
tüketmelerinin önlenmesinin mümkün olmadığı) mallardır. Daha kısa bir ifade ile
toplumdaki kiĢilerce birlikte ve eĢit olarak tüketilen mal ve hizmetlerdir.
Kamu malları ile özel mallar arasında en önemli fark bölünebilirlik ve
bölünemezlik özelliğidir.
Özel mallar bölünebilme özelliğine sahiptir. Bu mallar ölçülebilir yani kilogram,
metre, metre küp, tane olarak üretilirler.
Kamu malları ise, bölünemezlik özelliğine sahiptir. Ulusal güvenlik, sokak
aydınlatması gibi birçok mal bölünerek pazarlanamaz.
Kamu mallarının bölünemezlik özelliğinden kaynaklanan tüketimde rakipsizlik ve
dıĢarıda tutulamama gibi iki niteliğinden söz edilebilir.
Tüketimde rakipsizlik veya tüketicilerin birbirine rakip olmaması, birlikte ve eĢit
tüketildiğinden, tüketiciler birbirinin rakibi değildir. Örneğin ulusal güvenlikten
yararlananlar birbirinin rakibi değildir.
Özel mallar ise kıt kaynaklarla üretilmiĢ ve küçük birimlere ayrılmıĢ olup sınırlı
sayıdadır. Bu tip mallar satın alındığında miktarları azalır. Tüketiciler birbirinin
rakibidir.
Kamu mallarından yararlanmada kimse dıĢarıda tutulamaz. Bir kiĢinin kamu
malından yararlanması, bir baĢka kiĢinin aynı kamu malından yararlanmasını
engelleyemez. Yani kimse kamu malından yararlanma olanağından mahrum
edilemez.
Özel mallarda ise, satın alan kiĢilerin satın aldıkları mallardan diğer kiĢilerin
yararlanma hakkı söz konusu değildir.
Kamu mallarında tüketicilerin birbirinin rakibi olmaması ve dıĢarıda tutulamama
özelliğini birlikte sağlayan kamu malları tam ya da saf kamu malı olarak
adlandırılırlar.
49
Bazı kamu malları, saf kamu malı niteliğinde değildir. Özel malların bazı
niteliklerine sahip olan kamu mallarına yarı kamu malı denir. Örneğin otoyol ücreti
ödemeyenler bu hizmetten yararlanamaz. Burada kiĢi dıĢlanmıĢtır. Her hangi bir
arıza ve güvenlik problemi olmadıkça ücretini ödeyen herkes otoyoldan yararlanır.
Burada rakipsizlik ilkesi devam etmektedir.
Hukukumuzda da devlet malları aynı nitelikte olmayıp yukarıdaki ayrıma uygun ol
arak adlandırılırlar. Devlet malları; devletin özel malları ve kamu malları olarak iki
kısma ayrılırlar88.
Bedavacılık; toplumdaki kiĢilerce birlikte veya eĢit olarak tüketilen kamu
mallarından yararlananlar bir karĢılık ödemezler. Buna bedavacılık ya da beleĢçilik
denir. Kamu mallarındaki bedavacılık veya beleĢçilik, kamu mallarının bölünmez ve
kiĢilerden bir kısmının yararlanmasının engellenmesinin mümkün olmamasından
kaynaklanmaktadır. Bedava olarak yararlanılan kamu mallarının üretilmesine özel
sektör ilgi göstermez. Devlet tarafından üretilen bu malların finansmanı,
vatandaĢlardan alınan vergilerle karĢılanır. Vergi mükellefleri mümkün olduğunca az
vergi ödemek. Vergiden kaçınmak isterler.
Bir ülkede vergi mükellefleri vergi kaçırmada ne kadar baĢarılı olursa o ülkede
üretilen kamu mallarının kalitesi o oranda düĢer89.
1.4.1.3.Kamu Mallarının Optimal Üretim Miktarı
1.4.1.3.1.Kamu mallarının Talebi ve Özel Malların Talebi Ġle
KarĢılaĢtırılması
Kamu mallarında beleĢçilik problemi olduğundan bir ülkedeki vatandaĢların kamu
mallarına olan talepleri özel malların talepleri gibi azalan marjinal faydaya bakılarak
saptanmaz. Bu durumda devlet, halkın tercihleri nasıl olmalıdır diye gözlemleyerek,
kamu malının talebini tahmin etmek durumundadır. Kamu malları kolektif ödeme
istekliliği eğrisi (ki Kamu malı talep eğrisi diyeceğiz) vatandaĢların talep eğrilerinin
88
M.Sadık Gençkan, Kamu Mer‟aları, Yaylak ve KıĢlakları, Hukukumuzun Ġlkeleri, T.C Tarım ve
Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara, TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı, 1991 s.30
89
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.525
50
dikey toplamı olmasının nedeni, kamu malından bir kiĢi yararlanırken diğer kiĢinin
de yararlanmasıdır.
1.4.1.3.2.Kamu malı Arzı (Sosyal Marjinal Maliyet)
Kamu mallarının arz eğrisi ile özel malların arz eğrisi büyük benzerlik gösterir.
Kamu malları arzı özel mallar arzı gibi, marjinal maliyet eğrisine özdeĢtir. Marjinal
maliyet eğrisinin fiyatın artan fonksiyonu (eğiminin yukarı doğru) olmasının nedeni,
azalan verimler kanunudur.
Kısa vadede devlet, mili güvenlik gibi kamusal malları üretmek için kullandığı sabit
girdilere değiĢik girdileri ilave ettiği zaman, marjinal-ürün, azalan oranda artacaktır.
Kamu malı arzından; marjinal-maliyet yerine, marjinal sosyal maliyet ifadesini
kullanacağız.
Fiyat
Fiyat
tb
tb
Ts
Kamu mallarının
Piyasa Talebi
P 1 ta
T
ta
Özel malların
Piyasa Talebi
T
Tp
O
ta
tb
O
Özel Mal Miktarı
ġekil:1.6: Özel Mallar Piyasa Talebi
ta
tb
Kamu malıMiktarı
ġekil:1.7: Kamu MallarınınKollektif
Ödeme Ġstekliliği Eğrisi
1.4.1.3.3.Optimum Kamu Malı Üretimi
Kamu mallarından ne kadar üretileceği, bu malların arz ve talep eğrilerinin kesiĢtiği
denge noktasına göre belirlenecektir. Aynı özel mallarda olduğu gibidir.
51
Malların piyasa denge fiyatı, arz edilen miktar ile talep edilen miktarı birbirine eĢit
kılan özel fiyattır. Diyagram olarak bu fiyat arz ve talep eğrilerinin kesiĢtikleri
noktaya karĢılık gelmektedir. Denge noktası aynı zamanda optimal üretim miktarını
vermektedir. ġekil:1.8 yardımı ile iki tüketicinin (A ve B) bulunduğu bir piyasada
yineleyelim. Özel mallar piyasası, arz ve talep eğrisinin kesiĢtiği Dö noktasında
dengeye gelirken q3 kadar mal üretilmekte ve P piyasa fiyatından satılmaktadır.
Tüketici A, P piyasa fiyatından q1 kadar, tüketici B ise yine P piyasa fiyatından q2
kadar mal satın almaktadır.(q1+q2=q3 ve oq1=q1q2 dir)
Fiyat
Fiyat
Ts
tb
Aö
As
ps
Ds
tb
T
pb
ta
ta
p
Dö
As
T
Tp
pa
Aö ta
tb
ta
tb
O
O q1
q2 q3
Özel Mal
Miktarı
ġekil:1.8:Özel Malların Piyasa Dengesi
q1
Kamu malı
Miktarı
ġekil:1.9:Kamu Mallarının Dengesi
Kamu mallarında ise denge noktası, tıpkı özel malların dengesi gibi, kamu arz ve
talep eğrilerinin kesiĢtiği noktada oluĢmaktadır. ġekil:1.9 „da kolektif talep eğrisi
olan TsT Tb eğrisi, vatandaĢın kamu malından sağladığı marjinal sosyal faydayı,
AsAs eğrisi ise, kamu malının marjinal sosyal maliyetini ifade eder. Üretilmesi
gereken optimal kamu malı miktarı, söz konusu malın marjinal sosyal maliyetinin
marjinal sosyal faydasına eĢit olduğu düzeye karĢılık gelmektedir. Bu mikar T sTb
kamu malı talep eğrisi ile AsAs kamu malı arz eğrisinin kesiĢtiği Ds denge noktasına
karĢılık gelen q1 miktarıdır. VatandaĢın q1 miktarı kadar kamu malı almak için
ödemek isteğinde bulunduğu toplam fiyat Ps kadardır.
52
Özel mallar piyasasında tüm tüketiciler, piyasadan satın aldıkları miktarlar için aynı
fiyatı öderlerken, kamu malından tüm tüketiciler aynı miktarda mal tüketirken, farklı
fiyat ödeme isteğinde bulunmaktadırlar. VatandaĢ A, Pa fiyatını ödeme isteğinde
bulunurken vatandaĢ B, Pb fiyatından ödeme yapmak istemektedir.
Bir ülkede üretilecek olan bir kamu malının miktarı bu Ģekilde marjinal sosyal fayda
ile marjinal sosyal maliyetin eĢitlendiği düzeyde üretilirse, kamu malı üretiminde
etkinlik sağlanmıĢ, baĢka bir ifade ile Pareto optimalitesi sağlanmıĢ olur
Eğer kamu malı fiili üretim miktarı, optimalin üzerine çıkarsa, kamu malının
marjinal sosyal maliyeti marjinal sosyal faydadan daha büyük olacaktır. Kıt
kaynakların çeĢitli üretim alanları arasında dağılımında, üretim faktörlerinin bazı
kamu mallarına olması gerekenden daha fazla ayrılması, vergilerin etkin olarak
kullanılmamasına ve sonuçta refahın düĢmesine neden olacaktır.
Eğer kamu malı üretimi optimal miktarın altına düĢerse, bu defa marjinal sosyal
maliyetinden büyük olacaktır. Bu durumda ülke vatandaĢları bazı kamu
hizmetlerinden yeterince yararlanamayacaktır90.
1.4.2.DıĢsallıklar
1.4.2.1.DıĢsallıkların Tanımı
Herhangi bir fiyatlandırma olmaksızın bir karar biriminin baĢka bir karar birim veya
birimlerine sağladığı yarar ve zarara dıĢsallık denir 91.
Tanımda önemli bir unsur olan; karar birimlerinin bir hizmet ve mal satın almadıkları
halde, baĢka firmaların, kiĢilerin, kararlarını doğrudan etkilenmeleridir92.
KiĢi ya da firmalar, bir hizmet veya mal satın alarak baĢka firmaların ve kiĢilerin
karar ve faaliyetlerinden olumlu ya da olumsuz etkileniyorlarsa, böyle durumlarda
dıĢsal ekonomilerden söz edilir ki bu daha çok ölçek ekonomileri olarak A.Marshal
tarafından ortaya konmuĢtur93.
DıĢsallıklar üretim ya da tüketim sonucunda ortaya çıkabildiği gibi, yarar (kazanç)
yani pozitif ya da maliyet (zarar/ kayıp) yani negatifte olabilir94.
90
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.528
Zeynel Dinler, Mikroiktisat,s.529
92
Erol Manisalıoğlu, DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, s. 1
93
Erol Manisalıoğlu, a.y.
94
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.105
91
53
Gerçek ekonomik hayatta gerek üreticilerin gerekse tüketicilerin elde ettikleri
pozitif dıĢsallıkların karĢılıklarını üstlenmedikleri gibi, benzer Ģekilde diğer
üretici ve tüketicileri katlanmak zorunda bıraktıkları negatif dıĢsallıkları da
ödememektedirler.
Bu nedenle pozitif ya da negatif dıĢsallıkların piyasa fiyatlarına yansımaması, tam
rekabetin varlığı halinde bile, Pareto optimumunun gerçekleĢmesine olanak
vermemektedir95.
DıĢsallıklar nedeniyle ekonomideki fiyatların gerçek fiyatları yansıtmaması, kaynak
dağılımında yanlıĢ yönlendirmelere neden olmaktadır.
1.4.2.2.Üretimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar
p
Marjinal Özel Maliyet =
T
A
p
MarjinalSosyal Maliyet
D
A
T
Marjinal Özel Yarar=
Marjinal Sosyal Yarar
q
q
ġekil:1.10: DıĢsallığın Olmadığı Durumda Pareto Optimumu
Üretimde negatif dıĢsallıklar, iĢletmelerin üretim esnasında çevrede neden
oldukları kirlenmenin, kirlenen yörede faaliyette bulunan kiĢi ya da firmalara
verdikleri çeĢitli zararlardır.
95
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.225
54
Üretimde pozitif dıĢsallıklar, kiĢilerin ve firmaların üretim yaparken, o yörede
yaĢayan insanlara ya da firmalara sağladıkları kazançlardır.
Tam rekabet piyasasında denge gerçekleĢtiğinde, kendi çıkarlarını en yükseğe
çıkarmaya çalıĢan üreticiler, çeĢitli faktörleri üretime koĢarak, hangi maldan ne
miktarlarda üreteceklerine karar verirken, toplumunda çıkarlarını en yükseğe
çıkarmaktadırlar.
Pareto optimumunun gerçekleĢtiği bu anda, üretim miktarı q düzeyindedir. Piyasa
arzı firmaların marjinal maliyetlerinin yatay toplamına eĢittir. Bu eğri marjinal özel
maliyeti yansıtmaktadır.
Piyasa talep eğrisi ise tüketicilerin o malı almakla sağlayacakları marjinal faydaların
toplamına eĢittir. Bu eğri marjinal özel yararı yansıtmaktadır.
Üretimde ve tüketimde dıĢsallıklar yoksa marjinal özel maliyet ile majinal sosyal
maliyetin birbirine eĢit olduğu D noktasında, marjinal özel yararla marjinal sosyal
yararda birbirine eĢittir.
DıĢsallıkların ortaya çıkması ile beraber, marjinal özel yarar ile marjinal sosyal
faklılaĢmaya baĢladığı gibi, marjinal özel maliyet ile marjinal sosyal maliyette
farklılaĢmaya baĢlar. Bu farklılaĢma sonucu fiili üretim optimal üretim miktarının
altında veya üstünde gerçekleĢecektir.
1.4.2.2.1.Üretimde Negatif DıĢsallıklar
Günümüzdeki teknolojik geliĢmeler ve üretimin kütleselleĢmesi doğal sistemlerin
taĢıma kapasitelerini aĢmıĢtır. Bu sürecin durdurulma çalıĢmaları günümüzde Kyoto
Protokolünü uluslar arası bir sözleĢme olarak yaĢamımızın bir parçası haline
getirmiĢtir.
ĠĢletmelerin çevreye verdikleri zararların (negatif dıĢsallıkların) ölçülebildiğini
varsayalım Marjinal dıĢsal maliyet olarak nitelendirilen bu zararların miktarı (Z)
kadar olsun.
Negatif dıĢsallıkların söz konusu olmadığı durumda piyasa, arz ve talep eğrisinin
kesiĢtiği D noktasında dengede ve kaynak dağılımında etkinlik sağlanmıĢtır.
Negatif dıĢsallıklar nedeniyle firmalar, çevreye verdikleri Z kadar zararı ödeseydiler,
arz azalarak A1A1 konumuna gelecekti ve etkin kaynak tahsisi D1 noktasında
gerçekleĢecekti.
55
Tüketimde dıĢsallık söz konusu olmadığından TT talep eğrisi hem özel marjinal
yararı hem de sosyal marjinal yararı yansıtmaktadır.
Söz konusu firmalar çevreye verdikleri zararı ödemeyerek üretimlerini q düzeyinde
sürdürürken optimal üretim
miktarından q1q kadar daha fazla
üretimde
bulunmaktadırlar.
A1 Marjinal soysal maliyet
P
T
E
Maliyet)
Z=( Marjinal DıĢsal Maliyet)
(Kirlenmenin maliyeti)
A
D1
P
(Marjinal Özel Maliyet)
1
A1
p
D
(MarjinalÖzel Yarar=Marjinal
A
Sosyal Yarar)
T
O
q1
q
Q
ġekil:1.11: Üretimde Negatif DıĢsallıklar
Optimalden daha fazla üretim yapılması sonucu ortaya çıkan piyasa baĢarısızlığının
toplumsal maliyeti, q1q kadar üretilen fazla mal ve hizmet nedeniyle katlanılan
marjinal sosyal maliyet ile sosyal yarar arsındaki farka (q1 ile q aralığında A1A1 ile
TT arasındaki alan) eĢittir. Bu fark ise D1ED üçgeninin alanı kadardır.
Konumuz açısından nüfus artıĢı ile birlikte gıda talebinin artması tarımsal ve
hayvansal gıda üretiminde yoğun tekniklerin kullanılmasını gerekli kılmaktadır.
Çünkü gıda ürünlerinin sağladığı kimyasal bağ enerjisini ikame edebilme imkanımız
yoktur.
56
1.4.2.2.2.Üretimde Pozitif DıĢsallıklar
Üretimde pozitif dıĢsallıklar için yapacağımız açıklamalarda üretimde negatif
dıĢsallıklar hakkında yaptığımız açıklamalar arasında önemli bir fark yoktur. Tek
fark üretimde negatif dıĢsallıkta marjinal sosyal maliyetin, marjinal özel maliyetten
daha büyük olması nedeniyle üretimin optimal miktarın altındayken, üretimde pozitif
dıĢsallıkta marjinal sosyal maliyet marjinal özel maliyetten daha küçük olduğundan
optimalden daha az üretim yapılıyor olmasıdır.
P
T
A(Marjinal Özel Maliyet)
Y=(Marjinal DıĢsal Yarar)
A1
p
D
(Marjinal Sosyal
1
D
Maliyet)
P1
(Marjinal Özel Yarar=
A
E
Marjinal sosyal Yarar)
1
A
O
q
q1
Q
ġekil:1.12: Üretimde Pozitif DıĢsallıklar.
Tarım ve hayvancılık sektöründe üretim artıĢları(teknolojik veya girdi yoğunluğu
sebebiyle) ürün fiyatlarını düĢürecektir. Ürün fiyatlarının düĢmesi bir sonraki
dönemin üretimini düĢürecektir.
Ürün fiyatlarının düĢmesi diğer sektörlerdeki ve ücret geliri elde edenlerin satın
alma güçlerini arttıracaktır. Bu durum gıda ürünlerinin fiyatına bağlı ücret artıĢ
57
taleplerini o sektörler için azaltacaktır. Tarım sektörü dıĢındaki sektörler için bu
durum marjinal dıĢsal yarardır. Bu kazanç ġekil:1.12 olduğu gibi Y kadar olsun.
Tarım sektöründeki üreticiler diğer sektörlere yapmıĢ oldukları katkıyı almıĢ
olsalardı, maliyetleri bu alacakları dıĢsallıklar kadar azalacak ve arz eğrileri AA dan
A1A1‟e kayacaktı. Piyasa dengesi D den D1 e kayacak ve üretim miktarları da q‟ den
q1 e yükselecek, üretim miktarı ise optimal düzeye eriĢecekti.
1.4.2.3.Tüketimde Negatif ve Pozitif DıĢsallıklar
1.4.2.3.1.Tüketimde Negatif DıĢsallıklar
P
Z=Marjinal DıĢsal Maliyet
(Özel Araba Kullananların
T
Maliyeti)
T1
P
A (Marjinal Maliyet=
Marjinal Sosyal Maliyet
D
D1
P1
Marjinal Özel
E
T
Yarar
A
T1 Marjinal Sosyal Yarar
O
q1
q
Q
ġekil:1.13: Tüketimde Negatif DıĢsallık
Özel araba kullananların, kullanmayanlara verdikleri zararı örnek gösterebiliriz. Özel
otomobilleri ile Ģehrin trafiğini, havasını kirletenler ile kirletmeyenler arasındaki
zarar farkı; özel otomobil kullananların elde ettikleri marjinal özel yararın TT talep
eğrisi Ģeklinde olduğunu varsayalım. Ancak araba kullanmayanlar bundan zarar
göreceklerdir. ġehir trafiğine ve çevre kirlenmesi, gürültü kirliliğine sebeb olanlarla
olmayanların aynı Ģehirde bulunmalarından uğradıkları zararın yani negatif marjinal
dıĢsallıkların( ki buna marjinal dıĢsal maliyet denilmektedir) ölçülebildiğini ve Z
58
kadar olduğunu varsayalım. Özel araba kullananların marjinal toplumsal yararı T1T1
talep eğrisi gibi, marjinal yarar eğrisinin altında olacaktır.
Zarar verenlerin, verdikleri zarar göz önüne alınmadığı piyasa dengesi D noktasında
oluĢmaktadır. Bu noktada, marjinal yarar ile marjinal maliyet birbirine eĢittir.
Kullanılan araba miktarı q kadar olmaktadır. Özel otomobil kullanmanın çevreye
verdiği zarar göz önüne alındığında (üretimin dıĢsallığı göz önüne alınmamıĢtır)96
piyasa dengesi D1 e kaymaktadır. Ekonomik etkinliğin sağlanması için kullanılan
özel otomobilin q1 kadar olması gerekmektedir.
Tüketimleri dolaysıyla zarar verenlerin verdikleri zararı göz önüne almadığımız
takdirde, etkin tüketim miktarına göre q1q kadar daha fazla olmaktadır. Kaynak
tahsisinde etkinlikten uzaklaĢılmaktadır.
q1q miktarında fazla kullanma sonucunda oluĢan piyasa baĢarısızlığının toplumsal
maliyeti, marjinal yarar ile marjinal sosyal maliyet arasındaki farkı veren D1DE
üçgeninin alanı kadardır.
1.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık
KiĢilerin yaptıkları olumlu davranıĢlar ya da harcamalar, komĢularına ve çevresine
haz verir. Buna tüketimde pozitif dıĢsallık denir. Bu tür harcamalara ve uygulamalara
örnek olarak kiĢilerin bahçelerine ağaç, fidan, çiçek gibi Ģeylerle bahçelerini ve
çevrelerini güzelleĢtirdiklerini varsayalım.
Marjinal maliyeti ifade eden AA arz eğrisi, çevrelerini güzelleĢtiren iĢler için
yaptıkları harcamalar ile bunları yapmak için harcadıkları zamanın fırsat maliyetine
eĢittir. TT kiĢilerin çevrelerini güzelleĢtirmeleri sonucu elde ettikleri marjinal özel
yararı göstermektedir. Bu kiĢilerin marjinal özel maliyeti ile marjinal özel yararının
eĢitlendiği D noktasında dengeye gelerek, çevreleri için yaptıkları q kadar
güzelleĢtirme masraflarına katlanacaktırlar.
Ancak komĢuları bu güzelleĢtirmeden haz duymaktadırlar. KomĢuların güzelleĢtirme
karĢısında elde ettikleri marjinal dıĢsal yarar (tüketimde dıĢsal yarar ) Z kadardır.
Çevrelerini güzelleĢtirenlerin marjinal yarar eğrisi T1T1 konumunu alacaktır.
96
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.532
59
Bu güzelleĢtirme sonucunda karĢılıksız yararlananlar Z kadar ödeme yapsaydılar,
ekonomik etkinlik D1 noktasında sağlanacaktı.
P
1
T MarjinaDıĢsal Yarar
A
Marjinal Özel Maliyet=
Marjinal Sosyal Maliyet
Z
T
P1
D1
p
D
Marjinal Sosyal yarar
T1
A
E
T Marjinal Özel Yarar
0
q
q1
ġekil:1.14:Tüketimde Pozitif DıĢsallık
Q
KomĢuların elde ettiği dıĢsal faydayı göz önüne almadan piyasada q miktarı kadar
güzelleĢtirme yapılması optimal güzelleĢtirme yapılmasından daha az bir
güzelleĢtirme sebeb olacaktır. Yapılması gereken güzelleĢtirme q1 kadar olmalıydı.
Optimalden qq1 kadar daha az güzelleĢtirme yapılmasının, toplumsal açıdan etkin
olmayan kaynak dağılımına yol açan piyasa baĢarısızlığının toplumsal maliyeti EDD1
üçgeninin alanı kadardır.
1.4.2.4.DıĢsallığın
Onarılması:
Kaynak
Tahsisinde
Optimalin
Sağlanmasına Yönelik Politikalar
1.4.2.4.1.Mülkiyet ve AnlaĢma: Coase Teoremi
DıĢsallıkların devlet müdahelesi olmadan özel mülkiyet kavramı çerçevesinde, belirli
Ģartlar altında anlaĢmayla çözülebileceğini savunan bir görüĢtür.
60
1992 yılında Nobel ödülü alan ekonomist Ronald H. Coase tarafından ileri sürülen
görüĢ literatüre Coase teoremi olarak geçmiĢtir97.
Coase teoreminde, eğer dıĢsallık, tarafların mülkiyetinde olan alanla sınırlıysa, taraf
sayısı azsa ve ayrıca dıĢsallığın çözümü için taraflar arasında yapılacak olan
pazarlığın maliyeti önemsenmeyecek kadar küçükse, devlet müdahalesine gerek
olmadan, dıĢsallıklarla ile ilgili sorunlar taraflarla çözümlenebilecektir. Bunun için
devlet, bireyler veya gruplar arasında anlaĢmaları özendirecek önlemler ve
düzenlemeler yapmalıdır.
Teorem; pazarlığın maliyetinin çok az, dıĢsallığa taraf olanların sayısının az ve
dıĢsallığın tarafların mülkiyeti ile sınırlı olması hainde tarafların devlet müdahalesine
gerek kalmadan tarafların dıĢsallıktan ortaya çıkan kayıp ve kazançları anlaĢmalar ile
çözümünün varlığını ortaya koyar.
Pazarlığın maliyeti: AnlaĢmanın baĢarısı için, pazarlığın maliyetinin çok düĢük
olması gerekir. Bu alandaki yasal düzenleme anlaĢma için, uzman görüĢü, tarafları
zarar ve karını tespit gibi koĢullar ararsa, anlaĢma taraflara ilave bir maliyet
yüklediği gibi, anlaĢmanın sonuçlanmasını uzun yıllara yayacağı için taraflar
anlaĢmayı istemezler.
Tarafların sayısı: Özellikle hava, su, hayvansal atıklar gibi konulardaki kamusal
mallara iliĢkin dıĢsallıklarda taraf sayısı çoktur. Taraflar çoğaldıkça anlaĢmanın
olabilme ihtimali zayıflar veya mümkün olmaz. Bu gibi durumlar yasal düzenlemeler
gerektirir.
Bedavacılık(BeleĢçilik):Taraflardan
bazıları
dıĢsallığın
kendilerini
ilgilendirmediğini ileri sürerek anlaĢmaya taraf olmak istemezler. Böyle durumlarda
kamu malından yararlanmasında olduğu gibi bedavacılık sorunu otaya çıkar,
anlaĢmayı olanaksız hale getirir.
1.4.2.4.2.Devlet Müdahalesi
1.4.2.4.2.1.Doğrudan Kontrol
Negatif dıĢsallıklara neden olan kirlenme gibi kamusal kaynak tahsisinde etkinliği
azaltan nedenlerin ortadan kaldırılması için devlet doğrudan müdahale ederek
97
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.533
61
yasaklar ve düzenlemeler yapabilir. Tüketimden kaynaklanan negatif dıĢsallık
oluĢturan kapalı mekanlar da sigara içme yasal düzenleme ile yasaklanmıĢtır.
Çevre kirlenmesi ve atmosfere salınan sera gazları üretimden ve tüketimden
kaynaklanan negatif dıĢsallıklara neden olmaktadır. Konu ulusal olma niteliğini
aĢmıĢ, uluslar arası antlaĢmalara konu olmuĢ ve iç hukukumuzun bir parçası
olmuĢtur. Belirli çevre standartları kiĢilerin ve firmaların maliyetlerine eklenmiĢtir.
Bunlar emisyon azaltıcı yatırımlar ve kirletmeyi önleyen yatırımlardır.
Kirlenmeyi önleyici yasal düzenlemelerden önce, oluĢan negatif dıĢsallık, marjinal
sosyal maliyetin marjinal özel maliyetin üzerine çıkması nedeniyle ġekil:1.11‟deki
gibi q1q kadar üzerine çıkmıĢtır.
Yasal düzenleme ile yapılan yeni yatırımlar ve alınan önlemlerin maliyeti ile AA
eğrisi yukarıya kaymıĢ, yani marjinal özel maliyetin artmasına neden olmuĢtur.
Bunun sonucu üretim miktarı azalarak q1 seviyesine yaklaĢacaktır. Sonuç, negatif
dıĢsallığın azalmasıdır. Tarım kesimindeki küçük üreticiler vergiden olumsuz
etkilenirler98.
Negatif dıĢsallığın azaltılması ile birlikte ürün miktarı da düĢecektir. DüĢen ürün
miktarı talebi karĢılayamadığından fiyat artıĢları gündeme gelecektir. Besin
maddelerinin tüketimi fiyatlara karĢı elastik değildir99.
1.4.2.4.2.2.Negatif DıĢsallıkta Pigou‟cu Vergi
Kaynak dağılımındaki etkinsizliği azaltmanın hatta ortadan kaldırmanın bir yolu da,
firmalardan neden oldukları negatif dıĢsallık kadar vergi alınmasıdır.
Pigo‟cu vergilendirme olarak literatüre geçen bu vergi sonucunda, kaynak tahsisinde
optimaliteye tekrar dönmek mümkün olmaktadır.
ġekil:1.15‟de görüldüğü gibi kirlenmenin oluĢturduğu marjinal olumsuz maliyet Z
kadardır. Bundan dolayı marjinal sosyal maliyet, marjinal özel maliyetin üzerine
çıkmıĢtır. Bu durumda firmalar katlanmadıkları maliyetin karĢılığı olarak
üretimlerini q1q kadar arttırmıĢlardır. Optimum üretim seviyesi ise q1‟dir.
98
99
Ali Özgüven,Tarım Ekonomisi ve Politikası, s209
Ali Özgüven,Tarım Ekonomisi ve Politikası, s.55
62
Kaynak dağılımındaki etkinsizliği azaltmanın hatta ortadan kaldırmanın bir yolu da,
firmalardan neden oldukları negatif dıĢsallık kadar vergi alınmasıdır.D1E miktarında
vergi alındığında AA ile A1A1 çakıĢır ve üretim miktarı q1 olur.
Pigo‟cu vergilendirme olarak literatüre geçen bu vergi sonucunda, kaynak tahsisinde
optimaliteye tekrar dönmek mümkün olmaktadır.
P
T
Marjinal sosyal Maliyet
1
A
D1
Z=t ( Marji-
Marjinal Özel Maliy.
P1
A
nal DıĢsal
D
Maliyet =
p
VERGĠ)
p1
A1
E
A
T
(Marjinal Özel Yarar=
Marjinal Sosyal Yarar)
O
q1
q
Q
ġekil:1.15: Pigo‟cu Vergi
ġekil:1.15:de görüldüğü gibi kirlenmenin oluĢturduğu marjinal olumsuz maliyet Z
kadardır. Bundan dolayı marjinal sosyal maliyet, marjinal özel maliyetin üzerine
çıkmıĢtır. Bu durumda firmalar katlanmadıkları maliyetin karĢılığı olarak
üretimlerini q1q kadar arttırmıĢlardır. Optimum üretim seviyesi ise q1 dir.
1.4.2.4.2.3.Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon
1.4.2.4.2.3.1.Üretimde Pozitif DıĢsallıkta Sübvansiyon
Üretimden kaynaklanan negatif dıĢsllık olan hayvancılık atıklarının ortaya çıkardığı
metan kirlenmesi CO2 kirlenmesinden 23 kat daha fazla kirlenmeye sebep
olmaktadır. Negatif dıĢsallığın giderilmesi vazgeçilmezdir. Sabit yatırım Ģeklinde
63
yapılacak gübre çukurları iĢletmelerin sabit maliyetlerini arttıracağı için karlılıkları
azalacaktır.
Bu
Ģekilde
yapılacak
çukurlar
metan
kirleticisinin
atmosfere
salınmasını
engellemeyecektir. Gübre çukurları iĢletmeler tarafından yapılması yerine köy tipi
biyogaz üretim tesisi olarak inĢa edildiği takdirde kırsal alan insanlarının refahında
artıĢ ve maliyetlerinde meydana gelecek düĢüĢ sürekli hale gelebilecektir.Bu durum
hayvancılık iĢletmeleri için bir sübvansiyon olarak değerlendirilmeli ve iĢletmelerin
ölçeği dikkate alınarak kamusal olarak yapılmalıdır.Sübvansiyon,devletin, iktisadi
faaliyet kesimlerine yaptığı mali yardmlardır100.
Y=S(Marjinal DıĢsal Yarar= SÜBVANSĠYON )
A Marjinal Özel Maliyet
P
P11
F
A1 Marjinal Sosyal Maliy.
p
D
P1
D1
A
E
A1
T Marjinal Sosyal Maliyet=
Marjinal Sosyal Yarar
O
q
q1
ġekil:1.16: Üretimde Pozitif DıĢsallık ve Sübvansiyon
Q
Kaynak tahsisinin yeniden etkinliğini sağlamak için, ürün baĢına pozitif dıĢsalık
kadar
(yani
DE
mesafesi
kadar)
sübvansiyon
vermesi
öngörülmektedir.
Sübvansiyonun verilmesi ile ile firmaların maliyetleri düĢecek ve AA ile A1A1
çakıĢacaktır. Marjinal özel maliyet ile marjinal sosyal maliyetin eĢitlenerek Pareto
optimumunu sağlayacaktır.
100
Ali Özgüven, Tarım Ekonomisi ve Politikası, s.207
64
Hayvancılık iĢletmelerinde salgın hastalıklara karĢı aĢılamanın, marjinal sosyal
maliyeti ile marjinal özel maliyeti birbirine eĢit ve AA arz eğrisi Ģeklindeyken,
pozitif dıĢsallıklar nedeni ile, aĢılamanın marjinal sosyal maliyeti A1A1 konumu
almıĢtır.
Optimal üretim miktarının q1 kadar olması gerekirken, q kadar üretim yapılmaktadır.
Bu nedenle kaynak tahsisinde etkinlikten uzaklaĢılmaktadır. Devletin aĢı yapan
serbest veterinerlere DE (aĢının marjinal dıĢsallığı ) kadar bir sübvansiyon vermesi
sonucu, maliyetin AA dan A1A1 e kayması ile (ki bu durumda marjinal özel maliyet
ile marjinal sosyal maliyet yeniden eĢitlenmektedir.) Hayvanlara yapılan aĢı q
düzeyinden tekrar optimal düzey olan q1 düzeyine çıkmaktadır.
1.4.2.4.2.3.2.Tüketimde Pozitif DıĢsallık ve Transfer Ödemeleri
P
Marjinal Sosyal Yarar=Transfer Ödemeleri
T1
A Marjinal Özel Maliyet
=Marjinal Sosyal Maliyet
E
D1
T
P11
P
T1(marjinal sosyal
Marjinal Sosyal Yarar
D
p1
A
T
Marjinal Özel Yarar
O
q
q1
ġekil:1.17: Tüketimde DıĢsallık ve Sübvansiyon (Transfer Ödemeleri)
Bitkisel ve hayvancılık ürünleri üretiminin marjinal sosyal yararı, marjinal özel
yararından büyük olduğundan optimal üretim miktarının q1 kadar olması gerekirken
q seviyesinde kalmıĢtır. Üretim miktarını q1 seviyesine çıkarmak için hayvan üreten
65
iĢletmelere transfer ödemeleri yapabilir. Üretim baĢına ED kadar (ED Marjinal dıĢsal
yarardır). Transfer ödemesi yapması halinde TT talep eğrisi( marjinal özel yarar),
T1T1 (marjinal sosyal yarar) düzeyine kayarken, dengede D den D1 e kayacak ve
kaynak dağılımında etkinlik sağlanmıĢ olacaktır101.
Biyogaz üretimi ile devletin tüp gaz ve diğer enerjiler kaynaklarından aldığı KDV ve
ÖTV‟den vazgeçmesi üreticiler için bir transfer ödemesi haline gelecektir. Üretim
yapacağı süreyle birlikte üretenler bu transferden yararlanabilecektir.
1.4.3.Eksik Bilgi ve Belirsizliklerin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı
Piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesi, alıcıların ve satıcıların aynı simetrik bilgiye
sahip olmaları halinde mümkündür. Ekonomilerin geliĢtiği, mal ve hizmet
çeĢitlerinin arttığı günümüzde karar birimleri(üreticiler ve tüketiciler) birbirinden
farklı bilgiye sahiptir. Piyasalarda asimetrik bilgi söz konusu ise kaynak tahsisinde
etkinliğin gerçekleĢtiğinden bahsedilemez102.
Asimetrik bilgiden kaynaklanan piyasa baĢarısızlığı yalnız mal ve hizmet piyasasında
değil faktör piyasasında sıkça rastlanır Tarafların asimetrik bilgiye sahip olmaları
yalnızca bir mal alımı ya da hizmetin ta da üretim faktörünün alınıp satılma
safhasında veya öncesinde değil, gerçekleĢtikten sonrada söz konusu olabilmektedir.
Bu konuda en güzel örneklerden bir tanesi George A. Akerlof‟un örnek olarak
verdiği ikinci el araba piyasasıdır103.
Asimetrik bilgi hayvancılık sektöründe de önemli bir piyasa baĢarasızlığı kaynağıdır.
Genetik çalıĢmalar sonunda elde edilmiĢ ırkların verim kayıtlarının simetrik olması
yapılan damızlık çalıĢmalarını etkilemektedir. Bu yüzden kurulan Damızlık Sığır
YetiĢtiricileri Birlikleri‟nin asli görevi asimetrik bilginin ortadan kaldırılarak
simetrik bilginin piyasada hakim olmasını sağlamaktır.
Karar
birimlerinin
farklı
bilgilere
sahip
olmaları,
ekonomik
etkinliğin
gerçekleĢmesini önlemektedir. Devlet bu Ģekilde eksik ve farklı bilginin önüne
geçebilmek için kalite, sağlık ve güvenlik alanlarında standartlar oluĢturup yasal
düzenlemeler yapmaktadır. Özellikle ürünlerin üzerine, ürün bilgilerinin yazılması
101
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.537
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.245 Konunun tarihsel geliĢimi
hakkında bilgi takip eden sayfalar.
103
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.538
102
66
zorunluluğu tüketicileri bilgilendirilmesi ve minimum koĢulların sağlandığı yönünde
bir güvence oluĢturmaktadır.
1.4.4.Aksak Rekabet ve Tekelciğin Yarattığı Piyasa BaĢarısızlığı ve
Anti-Tröst Yasaları
Kapitalist sistemin temel özelliklerinden bir tanesi rekabettir. Temel varsayımlar
rekabetin varlığı üzerinedir.
Üretici ve tüketicilerin aldıkları kararlarla rekabeti engellemeyecek kadar çok sayıda
olmaları gerekir.
Günümüzde özellikle satıcılar elde ettikleri piyasa gücü sayesinde fiyatları kontrol
etmeyi baĢararak, üretimi tam rekabet piyasası miktarına göre kısıp, fiyatı ise tam
rekabet denge fiyatının üzerinde belirleyip satmaktadırlar104.
Rekabetin engellendiği aksak rekabet piyasasında üretimi, karını maksimum düzeye
çıkaracak
Ģekilde
maksimizasyonunu
kısmayı
baĢaran
firmaların
engellemektedir105.Bu
bu
Ģekilde
davranıĢı
ortaya
sosyal
çıkan
karın
piyasa
baĢarısızlıklarının azaltılabilmesi için, devlet anti-tröst yasaları ile mücadele
etmektedir.
Ülkemizde kurulan Rekabet Kurulu, rekabetin engellenmesinin önüne geçmek için
kararlar alabilir ve firmaların birleĢmelerini denetler.
1.4.5.Tam
istihdamın
Sağlanmasında
karĢılaĢılan
Piyasa
BaĢarısızlığı (Devletin Ekonomiye Müdahale Etmesi)
Kapitalist sistem, düzgün iĢleyen piyasa mekanizmasının hem kıt kaynakların
üretime koĢulmasını(tam Kullanım ya da tam istihdam) hem de kar peĢinde koĢan
özel sektörün yeni yatırımlara giderek, ekonominin üretim kapasitesinin artmasını
sağlayacağını öngörmektedir. Ancak, piyasa mekanizmasının bu iĢlevleri yerine
getirmekte baĢarısız olması ve özellikle 1929 Büyük Ekonomik Kriz‟de yaĢananlarla
ortaya çıktı.
J.M. Keynes‟in 1936 yılında yayınladığı ‟„Genel Teori‟‟ adlı eserinde,
piyasa mekanizmasının ekonomide dengeyi sağlayabileceğini ancak bunun tam
istihdam dengesi olmayabileceğini öne sürmüĢtü. Fiyat mekanizmasının istihdam ve
104
105
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.20
Gülten Kazgan, Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi, s.223
67
ekonomik büyümeyi sağlamada uğradığı baĢarısızlıkları ortadan kaldırmak için106
devletin ekonomiye para ve maliye politikaları ile müdahale etmesini öngördü.
Keynesyen görüĢ 1970‟li yıllarda yaĢanmaya baĢlanan stagflasyon krizine kadar
sürmüĢtür. Piyasa ekonomisi ya da serbest piyasa ekonomisi adı altında lanse edilen
yeni liberal görüĢlerin özü, piyasa mekanizmasının düzgün iĢlemesi halinde bile
konjoktürel dalgalanmaların önüne geçmenin güç olduğudur. Yeni liberaller
stagflasyon krizi nedeni ile ortaya çıkan piyasa baĢarısızlıklarını önlemek için para
politikasının maliye politikasından daha güçlü olacağını öne sürmektedirler107.
1.4.6.Sınırsız
Mülkiyet
Kaynaklanan
Piyasa
Hakkının
Yarattığı
BaĢarısızlığı(KiĢisel
gelir
Adaletsizlikten
dağılımında
adaletsizlik ve Gelirin Yeniden Dağılımını Amaçlayan Müdahaleler)
Kapitalist sistemin birinci özelliği, üretim faktörlerinin mülkiyetine sahip olan
kiĢilerin aynı zamanda sınırsız mülkiyet hakkına da sahiptir. Piyasa mekanizmasının
düzgün iĢlemesi ve temel ekonomik sorunların en etkin Ģekilde çözülmesi halinde
bile, kiĢisel gelir dağılımında kapital sahipleri lehine gözüken dengesizlik, kapitalist
sisteme yapılan en büyük eleĢtiridir108. Devlet gelir dağılımında ortaya çıkan
dengesizliği azaltabilmek amacıyla vergileme politikası izlemektedir. Vergilemeden
temel amaç gelir dağılımı dengesizliklerini ortadan kaldırmaktır.
GeliĢmekte olan ülkelerde gelir idaresinin vergi toplama etkinliğinin düĢüklüğü,
kayıt dıĢı ekonominin boyutlarının büyüklüğü gibi faktörler yüzünden vergilerin
çoğu dolaylı vergilerden sağlanmaktadır. Bu durum ise vergiden beklenen piyasa
baĢarısızlığını ortadan kaldırıp kaynakların etkin ve sosyal adalete uygun bir gelir
dağılımı hedefini sağlamaktan uzaktır.
Dolaylı vergiler gelir elde etmeyenlerden de alınabilmektedir. Gelir adaletsizliğinin
ortadan kaldırılması ve yoksulluğun ortadan kaldırılması, cinsiyete dayalı gelir
adaletsizliklerinin, yaĢlıların, emeklilerin, öğrencilerin gelir seviyelerinin düĢüklüğü
nedeniyle fırsat eĢitliğini yeniden tesis etmek için gelir transfer etmek zorundadır.
106
Zeynel Dinler, Mikroiktisat, s.20
Frederic S. Mishkin, Para Politikası ve Teorisi, Çevirenler: Ġlyas IĢıklar, Ahmet Çakmak, Suat
Yavuz, Ġstanbul, Bilim Teknik Yayınevi, t.y. , s.278
108
Zeynel Dinler, Mikro Ekonomi, s.21
107
68
Çiftçilere yönelik belirli tarımsal yapı politikalarının uygulanabilmesi için
destekleme fiyat politikası ile gelir transferi yapmak zorundadır.
Devletin düĢük gelir seviyesindeki grupların durumlarını iyileĢtirmek için yaptığı
transfer harcamaları belli kesimler tarafından insanları tembelliğe yönelttiği Ģeklinde
eleĢtirilmektedir.
69
2.BÖLÜM
2.1.Sürdürebilir Kalkınma
Literatüre Brundtland Raporu olarak geçen, Norveç BaĢbakanı Mrs Gro Harlem
Brundtland‟ın kamuoyuna açıkladığı „‟Ortak Geleceğimiz‟‟(Our Common Future)
adlı raporu 1987 yılında BirleĢmiĢ Milletler Genel Kuruluna sunmuĢ ve rapor genel
kurulda kabul edilmiĢtir.1
1992 yılında Brezilyanın baĢkenti Rio De Jenerio‟da toplanan „‟Yeryüzü Zirvesi‟‟
inde 118 ülkeyi temsilen 64 devlet ve 46 hükümet baĢkanı ile 8 baĢkan yardımcısının
katıldığı konferansta kırk baĢlıkta irdelenen, ayrıntılı tanımlamaları ve bağlantıları
Rio‟da benimsenmiĢtir2. Eylül 2002‟de gerçekleĢtirilen Johannesburg Zirvesi‟nde ise
Rio‟da kabul edilen ilkeler bütününün uygulamaya ne Ģekilde geçirildiği veya
geçirilemediği görüĢülmüĢtür3.
Ġnsan–çevre- kalkınma üçgeninde ilk bütünsel yaklaĢımlar 1992‟de Rio de Janeiro‟da
gerçekleĢtirilen “BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı”nda ele alınmıĢ
ve çevre ve kalkınma stratejileri tüm alt baĢlıklarıyla irdelenerek bunların karĢılıklı
etkileĢimlerinin sorgulandığı bir 21. yüzyıl gündemi belirlenmiĢtir. BeĢ temel belge
oluĢturulmuĢtur. Bunlar:
1-Rio De Jeneiro Deklarasyonu
2-Gündem 214
3-Orman Ġlkeleri
4-Ġklim DeğiĢikliği SözleĢmesi
5-Biyolojik ÇeĢitlilik SözleĢmesidir.
“Gündem 21” belgesi olarak bilinen söz konusu dünya gündemi küresel yaklaĢımlar
ıĢığında ülkelerin kendi önceliklerine ve öznel Ģartlarına uygun çevre ve kalkınma
politikalarını belirlemelerinde yararlanılacak bir rehber niteliği taĢımaktadır5.
1
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.117
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri,s. 117
3
Hazırlayanlar: Güzin Arat, Murat TürkeĢ, Raportör: Erol Saner, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji
Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası
SözleĢmeler Ön Rapor,19.12.2002 Ankara
4
T.C ĠçiĢleri Bakanlığı Mahalli Ġdareler Gen. Md. 2007/75 No‟lu Yerel Gündem 21 Programı
Genelgesi ve Yerel Gündem 21 Programı Yeni Dönem Proje Metni,
2
70
Rapor sürdürülebilir kalkınmayı‟‟ gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karĢılama
yeteneğini tehlikeye atmadan bugünkü neslin ihtiyaçlarını karĢılayan bir
kalkınma anlayıĢı olarak tanımlar. Bir baĢka ifadeyle, doğal sermaye stoğunda
bir azalma olmadan gelecek nesillerin de bu günkü nesiller gibi aynı refah
düzeyine sahip olmaları‟‟olarak tanımlar ve sürdürülebilir kalkınmayı, bir değiĢim
süreci olarak nitelendirir.6
Zirve‟nin en önemli sonuç belgesi olan Uygulama Planı, on bölümden oluĢmakta ve
önceden belirlenen beĢ öncelikli alanda (su ve halk sağlığı, enerji, sağlık, tarım ve
biyolojik çeĢitlilik) çeĢitli eylemler içermektedir. Johannesburg Sürdürülebilir
Kalkınma Zirvesi Genel Sekreteri Nitin Desai yaptığı açıklamada Zirve‟nin, bu
öncelikli alanlarda acil eylemler için taahhütler verilmesi ve ölçülebilir sonuçlara
yönelik ortaklıklar kurulması açısından baĢarılı bir giriĢim olarak kabul edileceğini
belirtmiĢtir. Özet olarak, Johannesburg‟da öne çıkan temalar aĢağıda sıralanmıĢtır:
-Rio prensiplerinin finans ve ticaret alanındaki uygulamalara yöneltilmesi,
-KüreselleĢmenin faydalarından özellikle az geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin
eĢitlikçi bir biçimde yararlanması,
-Doha ve Monterrey sonuçlarının sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda
yerine getirilmesi,
-KüreselleĢmenin insani ve sosyal boyutlarının irdelenmesi ve bu noktada ILO‟nun
çalıĢmalarının tamamlanması,
-Kalkınma, ticaret ve çevre arasındaki iliĢkinin daha ayrıntılı incelenmesi ve buna
yönelik teknik yardım ve kapasite geliĢtirme hedeflerinin belirlenmesi,
- Çok taraflı ve bölgesel finans kuruluĢlarının geliĢmekte olan ülkelere, kamu-özel
sektör giriĢimlerini geliĢtirmesinde daha çok destek olması (özellikle kapasite
geliĢtirmede),
5
Hazırlayanlar: Güzin Arat, Murat TürkeĢ, Raportör: Erol Saner, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji
Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Uluslararası
SözleĢmeler Ön Rapor
6
Murat Çetin,‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟; C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari
Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006 (1-20)
71
-15.Rio Prensibi olan “Tedbir Alıcı YaklaĢım” ilkesinin geliĢmekte olan ülkelerin
ihracatlarını önleyecek biçimde kullanılmasından kaçınarak uygulanması ve söz
konusu ilkenin ticarette haksız kullanılmasının engellenmesi olarak belirlenmiĢtir.
Bir baĢka açıdan bakıldığında sürdürülebilir kalkınma; ekonomik, sosyal ve çevresel
sistemlerin esnekliği korunarak, sürdürülebilir bir zaman diliminde bireyler ve
toplumun kendi arzularını gerçekleĢtirmelerini ve kendi potansiyellerini ortaya
çıkarmalarını sağlayacak bir dizi fırsatın yaratılması sürecidir.
Ekonomik büyüme ve geliĢmeyi yönlendirebilmek için ekonomik ve ekolojik
prensipleri içine alan sürdürülebilir kalkınma olgusu, doğal kaynakların doğal
sermayenin aĢırı tüketiminden kaynaklanan çevresel bozulmalar dikkate alındığında
daha iyi anlaĢılmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınmanın temelleri klasik iktisat teorisine kadar uzanır. Dönemin
iktisatçılarından Ricardo, Malthus ve Mill, “büyümenin sınırları” konusunda
önemli olgular geliĢtirmiĢlerdir.
Malthus büyümenin sınırını kıtlık olgusuna dayandırmıĢ, kullanılabilir alanı sabit
olarak kabul ederek nüfus artıĢının sınırlandırılması gereğini vurgulamıĢtır.
Ricardo, homojen olmayan özelliği nedeniyle toprağın azalan verimleri üzerine
kendi açıklamalarını dayandırmıĢtır. Ricardo‟ya göre, artan nüfus daha az verimli
olan alanları kullanmak zorunda kalacağından hayat standartları belli bir süre sonra
azalacak, nüfus artıĢı da duracaktır.
Mill ise, bireysel sağduyu ve tutumluluğun sonucunda daha iyi bir refah dağılımının
gerçekleĢebileceğine inandığı için “durağan durum” konusunda Ricardo‟ya nazaran
daha iyimser bir görüĢe sahiptir.
1870‟lerden itibaren neoklasik iktisadi düĢünce “marjinal analizleri” kullanarak uzun
dönemli etkiler üzerinde yoğunlaĢmıĢtır.
Temiz hava ve su, rekabeti olmayan ve çok özel niteliklere sahip bir kamu malı
olarak görülmüĢ, hükümet düzenlemeleriyle sunulması gereken hizmetlerden
sayılmıĢtır.
Fiyat
düzenlemeleri,
negatif
dıĢsallıklar
durumunda
etkinliği
sağlayabilmek için baĢvurulabilecek en uygun kamu araçlarından biri olarak
görülmüĢtür.
Doğal sermaye, üretim sürecinde etkili olan girdilerin temel kaynağı olmakla birlikte,
gereken önemi görmemiĢtir. Bu yaklaĢıma göre, etkin bir fiyat sistemi ile ekonomik
72
kalkınmayı gerçekleĢtirmek mümkündür. Ancak bu durum bir taraftan teknik
geliĢmeleri teĢvik ederken, diğer taraftan da kıtlık sorununu beraberinde getirir.
Teknik
geliĢmeler,
kolaylaĢtırarak
doğal
tüketimi
maddelerin
ikamesini
azaltabilmektedir.
ve
yeniden
Neo-klasiklere
göre,
iĢlenmesini
teknolojik
değiĢimlere bağlı olarak farklı sermaye türleri ve iĢgücü-sermaye ikamesi söz
konusudur. Bu yaklaĢım ıĢığında sürdürülebilirlik, doğal sermaye dahil tüm üretim
faktörleri arasında tam ikame varsayımından yola çıkılarak değerlendirilebilir.
Ekonomik kalkınma ancak tüm servet stoğunun zaman içinde değiĢmemesi
durumunda sürdürülebilir bir nitelik kazanır. Her hangi bir varlığın miktarı
azaldığında bunu telafi edebilmek için bir diğer varlığın miktarının arttırılması
gerekir. Bu nedenle, bu durum “oldukça zayıf bir sürdürülebilirlik” olarak
nitelendirilir. Sürdürülebilir kalkınmaya iliĢkin dört önemli durum söz konusudur:
oldukça zayıf, zayıf, güçlü ve oldukça güçlü sürdürülebilirlik.
-Oldukça zayıf sürdürülebilirlik olgusu; insan yapımı sermaye, doğal sermaye ve
diğer sermaye türleri arasında mükemmel bir ikamenin olduğu düĢüncesini ifade
eder. Bu nedenle bu kural çerçevesinde sermaye stoğunun tüm düzeylerinin
korunması gerekir. Buna göre, bir ülke kendi sermaye stoğundaki aĢınmayı
dengeleyebilirse sürdürülebilir bir kalkınma yolundadır.
-Zayıf sürdürülebilirlik düĢüncesine göre, insan yapımı sermayenin çevresel sermaye
ile tam ikamesi söz konusu değildir. Ancak, ekosistemin istikrar ve esnekliğinin
sağlanması için çevresel sermayenin korunması gereken bir minumum düzeyi vardır.
-Güçlü sürdürülebilirlik, çevresel sermayenin tamamıyla desteklenmesi gerektiğini,
bu konuda mükemmel bir bilginin olduğunu kabul eder ve buna göre çevre oldukça
değerli bir varlıktır. Ayrıca, sermayenin tüm düzeylerinin korunması yeterli değildir,
ikamesi olmayan çevresel sermayenin de korunması gerekir.
-Oldukça güçlü sürdürülebilirlik düĢüncesine göre, ekonomik sistem sıfır nüfus
artıĢıyla birlikte termodinamik sınırların belirlediği durağan durum içerisinde
sürdürülebilir.
Tüm coğrafi alanlara iliĢkin tek bir sürdürülebilir kalkınma ölçütü kullanmak
mümkün olmadığı gibi, pek çok alternatif ekonomik, sosyal, kültürel ve ekolojik
gösterge mevcuttur. Bu göstergeler; yerel tercihler, ilgi duyulan ekonomik
73
aktiviteler, yerel kaynakların sınırlı olması ve kaynak uyumu gibi faktörlere bağlı
olarak belirlenebilir7
Kapitalist dünyanın yeniden imar ve inĢa sürecini yaĢadığı günümüzde özel kesim
için karlı olan tüm alanlar tercihler silsilesinin içinde yer almaktadır. II. Dünya
SavaĢı sonrasında özel kesime ucuz kaynak sağlamak amacıyla devletin kaynak
yönetim ve iĢletmesindeki önceliğinin değiĢtiği görülmektedir.
Bu konuda en ilginç mal sudur. Özellikle de insanın biyolojik olarak yaĢamın
sürdürülebilmesi için de günde en az 25 litre su tüketmesi, yemek piĢirmekten
yıkanmaya kadar uzanan suya bağlı ihtiyaçlar da eklendiğinde gereksinim duyulan su
miktarı 150 litre8 olduğu kabul edilmektedir. Türkiye‟de ise kiĢi baĢına 111 litre/ gün
su düĢtüğü düĢünülürse su zengini olup olmadığımız daha iyi anlaĢılır9.
Su, temel ihtiyaç maddesi olma özelliğinin yanında dolaylı olarak ta temel yaĢam
maddelerinin üretiminde yer alır. Sanayi ve tarım sektörünün vazgeçilmez girdisidir.
Su gibi insan yaĢamının vazgeçilmez ve olmazsa olmaz maddesi kamu malı olma
özelliğini kaybederek ticarileĢmekte ve kar maksimizasyonu hesaplarına göre arzı
düzenlenmeye çalıĢılmaktadır.
Devletin kaynak dağılımındaki etkinliğini devretmesi ülkelerin kapitalistleĢme
süreçlerine göre farklılık göstermektedir. Örneklediğimiz suyun özelliklerini Ģöyle
sıralayabiliriz;
-Ġkame edilemez, insan kadar insan yaĢamını var eden diğer canlıların yaĢamının
yani vazgeçilmeyen gereksinimlerin baĢında gelmektedir. Dolayısıyla talebi
süreklidir.
-Ġkame edilmez özelliği nedeniyle kullanım değeri çok yüksektir.
-Hızlı nüfus artıĢının da etkisiyle talebi çeĢitlenerek sürekli artmaktadır.
-Bulunmasından nihai kullanıcıya ulaĢtırılmasına kadar su kanalları, barajlar, arıtma
tesisleriyle sürekli hizmet ve istihdam yaratmaktadır.
7
Murat Çetin,‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟; C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari
Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006 (1-20)
8
Ertuğrul Erdin, Kentsel Ekosistemler ve Etkileri,
(Çevrimiçi);http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/ekoloji_04.doc ,18/07/2009
9
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Toprak ve Su Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel
Ġhtisas Komisyonu Raporu, DPT Yayın No:2718 -ÖĠK:671,ISBN 975-19-4065-0(Basılı Nüsha),
Ankara ,2007 s.7, Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/tastopra/oik671.pdf
74
-YaĢamın vazgeçilmez bir gereksinimi olması nedeniyle sanayi, enerji, tarım ve
hayvancılıkta zorunlu tamamlayıcıdır. Ġmalat sanayinden inĢaata, madencilikten
sağlığa, taĢımadan enerji üretimine kadar üretimin çeĢitli safhalarında girdi olarak
kullanılmaktadır. Sulamanın yanı sıra taĢıma ve aydınlatmada da kullanılan bir enerji
kaynağıdır10.
2.2.Yoksulluk Kavramının Kuramsal Açılımları
Yoksulluk kavramı özellikle 1990‟larda gerek ulusal gerek uluslararası alanda
kalkınma ve geliĢme tartıĢmalarının önemli bir eksenini oluĢturmaya baĢlamıĢtır. Bu
tartıĢmalar birbiriyle son derece ilintili olan, yoksulluğun tanımı, neden ortaya çıktığı
ve nasıl mücadele edileceği konularında yoğunlaĢmıĢtır. Gerek akademik çevrelerde
gerek politika tartıĢmalarında genel kabul gören tanıma göre, yoksulluğu iki boyutta
ifadelendirmek olanaklıdır:
Mutlak yoksulluk,11 bir insanın yaĢamını minimum düzeyde sürdürebilmesine, yani
biyolojik olarak kendisini yeniden üretebilmesi için gerekli kalori ve diğer besin
bileĢenlerini
sağlayacak
beslenmeyi
gerçekleĢtirmesine
dayalı
olarak
tanımlanmaktadır. Ayni ve nakdi gelirleri bu temel gereksinimleri karĢılamakta
yetersiz olanlar mutlak yoksulluk sınırının altında kalmaktadır.
Göreli yoksulluk, kiĢinin bir toplumsal varlık olmasından hareket etmekte ve
kendisini biyolojik olarak ve toplumsal olarak yeniden üretebilmesi için gerekli
tüketim ve yaĢam düzeyinin saptanmasını da içermektedir. Bu durumda, belli bir
toplumda kabul edilebilir minimum tüketim düzeyinin altında geliri olanlar göreli
yoksul olarak tanımlanmaktadır.
ĠĢlevsel
olarak,
bu
iki
kavram
genelde
parasal
göstergeler
üzerinden
hesaplanmaktadır. Örneğin, uluslararası karĢılaĢtırmalarda mutlak yoksulluk sınırı
çoğunlukla, satın alma paritesiyle düzeltilmiĢ olarak, 1 USDoları‟na eĢit günlük
harcama düzeyidir.
Göreli yoksulluk için çoğunlukla benimsenen yöntem ise, ülke içindeki ortalama ya
da medyan gelirin belli bir oranı altında (örneğin % 40) geliri olan bireylerin toplama
10
Türkel MinibaĢ, „‟Globalizmde Suyun Ekonomi Politiği‟‟,7. Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi
YaĢam Çevre Teknoloji, 24-27 Ekim 2007,
11
Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan,DPT,
www.dpt.gov.tr ,BM Mukim Koordinatörlüğü, www.un.org.tr ,19.07.2009, s.13
75
oranının bulunmasıdır. Bu bakımdan, göreli yoksulluk kavramı ile bir toplumdaki
gelir dağılımı arasında açık bir iliĢki vardır.
Yoksulluğun salt gelir eksikliği ya da ortalamadan(medyandan) sapan gelir miktarı
olarak tanımlanması bazı sınırlamaları da beraberinde getirmektedir. Salt gelir odaklı
perspektifin bireylerin toplumsal oluĢumun sunduğu hak ve olanaklara eriĢip
eriĢmemesi konusunda kapsamlı bilgi veremeyeceği, özellikle son on yıldaki
tartıĢmalarda gittikçe artan ölçüde kabul görmektedir.
Alternatif yaklaĢımların baĢlangıç noktasını, bireyin gereksinimlerinin daha geniĢ
tanımlanması gereği oluĢturmaktadır. Beslenme, barınma ve giyim gibi minimum
gereksinimlere ek olarak, güvenli içme suyu, kanalizasyon, elektrik, sağlık ve eğitim
gibi hizmetlere eriĢim, yönetime katılma, temel insan hak ve özgürlüklerinden
yararlanma, sigortalı bir iĢte çalıĢma gibi öğeler ön plana çıkarılmaktadır. BaĢka bir
deyiĢle, örneğin, sivil, toplumsal, kültürel ve siyasal haklardan yararlanma olanağının
bulunmamasının da toplumsal dıĢlanma anlamına geleceği ve bu nedenle yoksulluk
tanımı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, cinsiyet
ayrımcılığı gibi olguların yoksulluk üzerinde önemli etkileri olabileceği sürekli
vurgulanmaktadır.
BM Kalkınma Programı‟nın (UNDP) yoksulluğu ölçmek için önerdiği ve son
yıllarda yoğun olarak kullanılmakta olan ölçüt, Ġnsani Yoksulluk Endeksi‟dir. Bu
endeksin daha çok geliĢmekte olan ülkelere uygulanan biçimi, 40 yaĢından önce
ölme riski taĢıyanların, okuma-yazma bilmeyen yetiĢkinlerin, sağlıklı içme suyuna
eriĢimi olmayanların, sağlık hizmetine eriĢemeyenlerin ve beĢ yaĢın altındaki, orta ya
da ciddi düzeyde düĢük ağırlıklı çocukların oranlarından oluĢmaktadır.
Genelde geliĢmiĢ ülkelere uygulanmakta olan biçiminde ise, bu sayılanlara ek olarak,
bir yıldan fazla iĢsiz olanların oranı ile yukarda tanımlanmıĢ olan göreli yoksulluk
sınırı altındakilerin oranı da katılmaktadır.
Bu endeksin bir baĢka biçimi Ġnsani GeliĢme Endeksi‟dir12. Bu endeks, yaĢam
beklentisi, yetiĢkinlerin okuryazarlık oranı, eğitim düzeyi ve kiĢi baĢına GSYĠH ile
ölçülen yaĢam standardından oluĢmaktadır.
12
Yalçın Acar, Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.121
76
Yoksulluk, yukarıdaki açılımların ıĢığında, toplumsal yaĢamdan dıĢlanma olarak
tanımlanabilir. Dolayısıyla, maddi anlamda olanaksızlık içerisinde olan birinin yanı
sıra, örneğin kadın ya da bir azınlık grubundan olduğu için toplumsal yaĢama
hakkıyla giremeyen biri de, maddi olanakları olsa bile, yoksul olarak sınıflanabilir.
Sürdürülebilir kalkınma bakımından yönetime etkin katılım büyük önem
taĢıdığından,
yoksulluk
sürdürülebilir
kalkınmadan
uzaklaĢmak
anlamına
gelmektedir.
Cinsiyet ayrımcılığının yoksulluk üzerindeki etkilerinin önemini kabul eden UNDP,
bu bağlamda cinsiyet boyutunu da değerlendirmeye almıĢ ve Toplumsal Cinsiyeti
Güçlendirme
Ölçüsü(TCGÖ)
ile
Toplumsal
Cinsiyete
Bağlı
GeliĢme
Endeksi‟ni(TCBGĠ) geliĢtirmiĢtir.
Yoksulluğun neden ortaya çıktığına iliĢkin tartıĢmalarda, konu uluslararası ve ulusal
ölçekte ele alınmaktadır. Hangi ölçekte alınırsa alınsın, yoksulluğu yapısal nedenlere
dayandıranlar ile kötü yönetimden kaynaklandığını ileri sürenler biçiminde bir
ayrıĢma görülmektedir.
Yapısalcılar, ekonomik güç eĢitsizlikleri düzeltilmeden, yönetimdeki iyileĢtirmelerin
fazla bir anlamı olmayacağı görüĢündedir. Buna karĢılık ikinci yaklaĢımı savunanlar,
iyi bir yönetim sistemi oluĢturulmadan yapılacak ekonomik düzenlemelerin ancak
kısa vadeli etkisinin olacağını ileri sürmektedirler.
Yoksulluğun ulusal olduğu kadar uluslararası boyutları da vardır. Günümüzün
"küreselleĢen" dünyasında artık yoksulluk kavramı yalnız ulusal sınırlar içerisinde
değerlendirilmemektedir.
Bazıları yoksul ülkelerin içinde bulunduğu durumu büyük ölçüde küreselleĢme
sürecine
göndermelerle
açıklamaktadır.
Uluslararası
örgütlerin
yoksulluğun
nedenlerinin ortadan kaldırılması için yeterince çaba göstermediği, hatta sürmekte
olan yoksulluğun nedeni olduğu görüĢündedirler. Ayrıca, küreselleĢme sürecinin ve
buna koĢut olarak refah devleti kavramındaki aĢınmanın geliĢmiĢ ülkelerde de
"yoksulluk adaları" oluĢturduğunu vurgulamaktadırlar.
Ġster ulusal ister uluslararası ölçekte ele alınsın, yoksulluk ve bozuk gelir dağılımı
tartıĢmalarının odağında, piyasa iliĢkilerinin ve bu iliĢkiler sonucunda kurulan
dengelerin toplumsal müdahalelerle ne ölçüde yeniden oluĢturulmakta olduğu yer
almaktadır. Piyasa iliĢkilerinin toplumda eĢitsizlikler yaratma eğiliminde olduğu,
77
hatta bir dizi en temel insani değerle çatıĢabileceği söylenebilir. Örneğin, özürlü
birinin gereksinimlerinin piyasa mantığı çerçevesinde karĢılanması beklenemez.
Dolayısıyla, yoksulluğun nasıl ve neden ortaya çıktığı sorusuna verilecek cevap, bir
anlamda yoksullukla mücadele konusunda izlenecek politikayı da belirleyecektir.
Yapısal değiĢikliklerin zorunlu ve vazgeçilemez olduğunu savunan görüĢe göre,
yalnız katılımcı mekanizmaların güçlendirilmesi önerisi pek bir iĢe yaramayacaktır.
Benzer biçimde, yoksulluğun iyi yönetim eksikliğinden kaynaklandığını ileri
sürenler, katılımcı mekanizmalar oluĢturulmadan, saydamlık ve hesap sorma
sağlanmadan gerçekleĢtirilecek yapısal değiĢikliklerle bir dönem sonra yeni
yoksullar ve yeni zenginler yaratmanın ötesine gidilemeyeceği görüĢündedir.
Aslında, yapısal değiĢiklikler ile demokratik ve katılımcı mekanizmaların birlikte, bir
bütün içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Refah devleti anlayıĢıyla oluĢturulmuĢ bir siyasal sistemin katılımcılıktan uzak
mekanizmalarla yönetiliyor olmasının yaratacağı sorunlar çeĢitlidir. Büyük olasılıkla
bu durum sistemin kayırmacılık eksenine, yani parti yandaĢlığı, hemĢehrilik gibi
patronaj ağlarının oluĢturulmasına doğru kayıĢını açıklayabilir.
2.2.1.Türkiye‟de Çevre ve Yoksulluk Politikaları ile Uygulamaları:
Genel Bir Değerlendirme
Türkiye‟nin çevre politikaları genel olarak değerlendirildiğinde, mevzuat açısından
özellikle son yıllarda önemli adımlar atılmıĢ olduğu gözlenmektedir. Ayrıca, bu
mevzuatın uygulanmasına yönelik örgütsel düzenlemeler de geniĢ ölçüde
tamamlanmıĢtır. Bununla birlikte, uygulamaya iliĢkin bilgi ve gözlemler, zaman
zaman ciddi boyutlara varan boĢlukların bulunduğunu da göstermektedir.
Öte yandan, yoksulluğun azaltılması ve muhtaç durumda olan kiĢi ve gruplara etkili
bir sosyal koruma sağlanması, aynı çevrenin korunmasında olduğu gibi, beĢ yıllık
kalkınma planlarında ve hükümet programlarında vurgulanan konuların baĢında
gelmektedir. Türkiye bu konuda da, gerek mevzuat gerek örgütsel yapıyı oluĢturma
açısından ciddi bir çaba içerisindedir. BaĢta Sosyal YardımlaĢma ve DayanıĢmayı
TeĢvik Fonu (SYDTF) ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)
78
olmak üzere, birçok kuruluĢ oluĢturulmuĢ, yoksullukla mücadele konusunda
kurumsal bir yapılaĢma gerçekleĢtirilmiĢtir13.
Tablo:2.1: Yoksulluk sınırı yöntemlerine göre fert yoksulluk oranları, 20022007
Yöntemler
2002
Gıda yoksulluğu (açlık)
1,35
Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı)
Fert yoksulluk oranı (%)
2003
2004
2005
2006
TÜRKĠYE
1,29
1,29
0,87
0,74
2007
0,54
26,96
28,12
25,60
20,50
17,81
18,56
0,20
0,01
0,02
0,01
0,00
0,00
3,04
2,39
2,49
1,55
1,41
0,63
30,30
23,75
20,89
16,36
13,33
9,53
14,74
15,51
14,50
14,43
0,92
0,74
14,18
16,16
KENT
0,62
0,64
0,04
0,09
21,95
22,30
16,57
12,83
9,31
10,61
0,03
0,01
0,01
0,00
0,00
0,00
2,37
1,54
1,23
0,97
0,24
0,10
KiĢi baĢı günlük 4.3USD'ın altı1
24,62
18,31
13,51
10,05
6,13
4,89
Harcama esaslı göreli yoksulluk
11,33
11,26
8,34
KIR
9,89
6,97
8,20
2,01
2,15
2,36
1,24
1,91
1,32
34,48
37,13
39,97
32,95
31,98
32,18
0,46
0,01
0,02
0,04
0,00
0,00
4,06
3,71
4,51
2,49
3,36
1,53
38,82
32,18
32,62
26,59
25,35
17,45
19,86
22,08
23,48
26,35
27,06
25,89
KiĢi baĢı günlük 1USD‟ın altı
1
KiĢi baĢı günlük 2.15 USD'ın altı1
KiĢi baĢı günlük 4.3 USD'ın altı
1
Harcama esaslı göreli yoksulluk
2
Gıda yoksulluğu (açlık)
Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı)
KiĢi baĢı günlük 1USD‟ın altı
1
KiĢi baĢı günlük 2.15USD'ın altı
1
2
Gıda yoksulluğu (açlık)
Yoksulluk (gıda+gıda dıĢı)
KiĢi baĢı günlük 1USD'ın altı
1
KiĢi baĢı günlük 2.15 USD'ın altı
KiĢi baĢı günlük 4.3USD'ın altı
1
Harcama esaslı göreli yoksulluk2
1
(1) Satınalma gücü paritesine göre 1USD'ın karĢılığı olarak 2002 yılı için 618 281 TL; 2003 yılı için
732 480 TL; 2004 yılı için 780 121 TL, 2005 yılı için 0.830 YTL, 2006 yılı için 0.921 YTL, 2007
yılı için 0,926 YTL ve 2008 yılı için ise 0,983 kullanılmıĢtır.
2) EĢdeğer fert baĢına tüketim harcaması medyan değerinin %50'si esas alınmıĢtır.
(*) Yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize edilmiĢtir.
Kaynak: TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:205, 01.12.2009
Bunlara, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi bölgesel geliĢme programları ile
cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan sorunlara çözüm getirmeyi hedefleyen Kadının
Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve özürlü kiĢilere etkin ve üretken bireyler
13
Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005, s.17
79
olarak topluma katılmaları için destek olan Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı gibi
kuruluĢlar da eklenebilir.
Bu giriĢimlere karĢılık, uygulamada yoksullukla mücadele genelde ex-post bir nitelik
taĢımakta, yoksulluğun ve adil olmayan gelir dağılımının ortaya çıkıĢ nedenleri
hedefleneceğine, neredeyse bütün çabalar oluĢan bozuklukların ve ortaya çıkan
yoksulluğun etkilerini azaltmaya yöneltilmektedir. Bu doğrultuda baĢarılı projeler
geliĢtirilmekle birlikte, yapısal değiĢiklikler gerçekleĢtirilmeden sorunların ortaya
çıkıĢında bir değiĢiklik beklenmemesi gerektiği gerçeği göz ardı edilmektedir.
Bir bütün olarak alındığında, kamu kesiminin gerek çevre koruma gerek yoksulluğun
giderilmesi yönündeki uygulamalarının halkın taleplerini karĢılamakta yetersiz
kaldığı söylenebilir.
Bu durum kamu kurumlarına olan güvenin zedelenmesine yol açmaktadır. Güven
bunalımı, hem bu kurumların söz konusu görevleri baĢarıyla yürütememelerine
iliĢkin toplumsal kaygı ve tepkinin, hem de Türkiye‟de yolsuzlukları kabul etmenin
ifadesi olarak algılanabilir. Dolayısıyla, kamu kesiminin güven sorununu çözme
çabalarını sürdürmesi ve sistemi yolsuzluklara karĢı korumaya alarak, daha saydam
ve hesap verebilme ve sorabilmeye açık hale getirmesi gereklidir.
2.2.2. Çevre-Yoksulluk EtkileĢimleri
Çevre sorunlarının temelde iki farklı biçimde ortaya çıktığı gözlenmektedir: Doğal
kaynakların üretim/tüketim etkinlikleri çerçevesinde aĢırı kullanımı ve ekosistemin
giderme(özümseme) kapasitesini aĢan miktarlarda atığın doğaya bırakılması.
Sürdürülebilir kalkınma kavramnın dayandığı çevrenin durumu ve çevre-yoksulluk
iliĢkisi konularını bizi bir dizi belirleme yapmamıza olanak vermektedir. Bu durum
Ģöyle özetlenebilir:
2.2.2.1.Hava Kirliliği
Hava kirliliğinin en önemli iki nedeni kentleĢme ve sanayidir. KentleĢme ve sanayi,
yoğun enerji kullanımı da beraberinde getirmektedir14.
14
Muammer Tuna,‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat
Mühendisliği Dergisi, Sayı:68, Mart-Nisan 2002, s.(7-18)
*II. Çevre ve Enerji Kongresi Bildiriler Kitbında‟da YayınlanmıĢtır.
80
Türkiye‟de kentlerdeki yoksullukla bağlantılı olarak kalitesiz yakıt kullanımının
artması kentsel hava kirliliğinin hızla yükselmesine neden olmuĢtur. Kentsel kesimde
yaĢayan yoksulların, hava kirliliğine yeterli duyarlılığı gösterseler bile, kaliteli kömür
satın almaları nerdeyse olanaksızdır. Bunun yanı sıra, sanayi kuruluĢları için yanlıĢ
yer seçimi, sanayinin denetiminde boĢlukların yaĢanması ve toplu taĢımacılık
alanındaki eksiklikler hava kirliliğini artırmaktadır15.
Bazı büyük kentlerde kullanılan kömürün kalitesine özen gösterilmesi, bilinçli yakıt
kullanımının özendirilmesi ve doğal gaz kullanımının yaygınlaĢması sonucunda
gerek sülfür dioksit (SO2) gerek parçacıklı madde yoğunluklarında önemli düĢüĢler
sağlansa da, hava kirliliği hem genelde hem de sanayi bölgelerinde bir sorun
oluĢturmaya devam etmektedir. Öte yandan, kentsel hava kirliliğinin yüksek olması
hastalıkların artmasına ve bununla iliĢkili olarak sağlık hizmetleri üzerinde ciddi bir
yüke neden olmaktadır16.Bunun yanında ekonomik kayıplar da göz ardı edilemez.
Sağlık kaybı iĢgücü devamsızlıklarını gündeme getirerek ekonomik kayıplara neden
olur.
2.2.2.2.Su Kaynaklarına EriĢim ve Su Kirliliği
Suyun kıt olduğu bir dünyada yaĢıyoruz. Her yıl dünya su kaynaklarında hak iddia
edenlerin arasına 80 milyon insanın katıldığı düĢünülürse su sorunu her geçen yıl
daha da büyüyecektir17. Daha Ģimdiden, geliĢmekte olan ülkelerde birçok insan içme,
yıkanma ve gıda üretme gibi temel ihtiyaçlarını karĢılamaya yeterli su miktarından
mahrumdur.
2050‟ye kadar, Hindistan nüfusuna 563 milyon, Çin‟e ise 187 milyon kiĢi
eklenecektir. Dünyanın en kurak ülkelerinden biri olan Pakistan‟ın nüfusu, Ģimdiki
141 milyonluk nüfusuna 200 milyon kiĢi eklenerek 344 milyonu bulacaktır. Mısır,
Ġran ve Pakistan‟ın nüfusları 2050 yılına kadar tahminen yarı yarıya artması
beklenmektedir. Devam eden nüfus artıĢı, yüz milyonlarca insanı hidrolojik
15
Mergup Nurergin,‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟,Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği
Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II,06-08 Kasım 1997,TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202,Eser Matbaacılık, Edirne
,Kasım1997,(148-153)
16
Erol Eren, ĠĢletmelerde Stratejik Planlama; Teknikler ve Uygulamalar, Ġ.Ü.Yayın Bo:2666
ĠĢletme Fakültesi Yayın No:88,Yönetim ve Organizasyon Enstitüsü Yayın No:2, Fatih Yayınevi
Matbaası, Ġstanbul,1979 s.178
17
Erol Eren ĠĢletmelerde Stratejik Planlama; Teknikler ve Uygulamalar, s.180
81
yoksullukla karĢı karĢıya bırakmaktadır. YoksullaĢma kaçınılması imkânsız bir Ģekli
de yerel olarak ortaya çıkmaktadır.
Aral Denizi‟ni besleyen iki nehirden biri olan Orta Asya‟daki Amu Derya, Türkmen
ve Özbek pamuk çiftçileri yüzünden geniĢ ölçüde kurumuĢtur. Bu nehirin bazı
zamanlarda denize ulaĢamaması ve Siri Derya‟nın akıĢının da geçmiĢe oranla
oldukça azalmıĢ olması, Aral Denizi‟nin bu yarı kurak bölgede aralıksız güneĢe de
maruz kalarak küçülmesine neden olmuĢtur. 1960‟dan beri deniz 12 metre alçalmıĢtır
(40 feet). Alanı yüzde 40 ve hacmi ise yüzde 66 küçülmüĢtür.
Çin‟deki Sarı Nehir‟de suyun Ģehirler, sanayi ve sulama için akıĢ yukarı
yönlendirilmesi giderek yaygınlaĢıyor. Binlerce yıl kesintisiz olarak aktıktan sonra
Çin medeniyetinin bu beĢiği 1972 yılında kurumuĢ, 15 gün boyunca denize ulaĢamaz
hale gelmiĢtir. Takip eden yıllarda, 1985‟e kadar kesik kesik akmıĢ, daha sonra ise
yılın bir bölümünde kurur duruma gelmiĢtir. Kurak bir yıl olan 1997‟de Sarı Nehir‟in
denizle bağlantısı 226 gün boyunca kesilmiĢtir.
Nil‟in suları Çin‟deki gibi yalnızca eyaletler arasında değil ülkeler arasında
paylaĢılmaktadır. Nil Nehiri‟nin havzasını 10 ülke paylaĢıyor, ancak bunlardan
yalnızca üçü(Mısır, Sudan ve Etiyopya) nehre hakimdir. Nil‟in yüzde elli sekizi
Etiyopya‟da doğmasına rağmen, kullanımda aslan payı Mısır‟a aittir. Geriye kalanın
büyük bir kısmı ise Sudan‟da kullanılmaktadır. Bu iki ülkenin talepleri karĢılandıktan
sonra, nehir Akdeniz‟e girdiğinde geriye çok az su kalmaktadır.
Kullandığı tahılın yüzde 40‟ını ithal eden Mısır‟ın, Ģu anda 68 milyon olan
nüfusunun 2050 yılında iki kat artarak 114 milyonu bulması bekleniyor. Nüfus artıĢ
hızı daha da yüksek olan Sudan‟ın 31 milyonluk mevcut nüfusunun, 2050 yılında 64
milyonu bulması ve su ihtiyacının ikiye katlanması bekleniyor.
Nil‟i besleyen yağıĢın büyük bir bölümünü sağlayan Etiyopya, daha da hızlı büyüyor.
Aile baĢına ortalama 6 çocuğa sahip olan ülkede, 2000 yılında 63 milyon olan
nüfusun, 2050‟de üç misline çıkarak 186 milyon olması bekleniyor. Bugüne kadar,
Etiyopya‟da, Nil‟in toplam 84 milyar metreküplük akıĢının yüzde 1‟inden bile az
olan 500 milyon metreküpünün kullanımını sağlayan 200 tane çok küçük baraj inĢa
edilebilmiĢtir. Ancak Etiyopya hükümeti insanlarını yoksulluktan kurtarmak adına
gıda üretimini artırmak ve elektrik temin etmek için daha fazla su kullanmayı
planlamaktadır.
82
Nil‟de de Sarı Nehir‟de olduğu gibi havzanın alt ve üst kesimleri arasında ciddi gelir
farklılıkları mevcuttur. Ancak kiĢi baĢına yıllık 100USD geliri olan Etiyopya‟nın
kalkınmak için, kiĢi baĢına 1.000USD yıllık geliri olan Mısır‟ın aleyhine de olsa,
yukarı Nil‟in sularını kullanmaması gerektiğini savunmak çok zordur. Ancak havza
ülkeleri acilen nüfuslarını dengelemezlerse, hidrolojik yoksulluğun esiri olma riskini
taĢıyorlar.
Su için rekabetin giderek arttığı diğer nehir havzaları arasında Ürdün, Ganj ve
Mekong yer almaktadır. Ürdün Nehri için Ġsrail, Ürdün ve Filistin arasındaki rekabet
gayet iyi bilinmektedir. Lübnan‟dan Ġsrail‟e akan, Galilee Denizi ile birleĢen ve Ölü
Deniz‟e dökülen Ürdün Nehri‟ne çok fazla yüklenilmektedir. Bunun sonucunda
Galilee Denizi‟nde su seviyesi düĢmekte ve Ölü Deniz küçülmektedir.
Ülkemizdeki su kaynaklarında da aynı durumu görmek mümkündür. Bulgaristan‟dan
ülkemize giriĢ yapan Meriç, Tunca ve Arda nehirlerindeki su seviyesi yazın iyice
azalarak kurumaktadır. Meriç‟in kuruması yüzünden Ege denizinin tuzlu suları bazı
yıllar Ġpsala ilçesinin daha yukarılarına çıkabilmektedir. Bu durum ekosistemi yok
ettiği gibi tarımsal ürün ve tarım topraklarının tuzlanmasına yol açmaktadır.
Ekonomik olarak büyük kayıplar olabilmektedir. Meriç havzası ülkemizin pirinç
üretiminin %30 unu karĢılamaktadır18.
Kırsal ve kentsel bölgelerde atıkların su ortamlarına bırakılması ya da tarımda
kullanılan kimyasal gübre, ilaçların suya karıĢmasıyla ortaya çıkan su kirliliği,
yoksul grupların yeterli miktarda güvenli içme ve kullanma suyuna eriĢimi,
Türkiye‟de yoksulluk-sürdürülebilirlik iliĢkisi çerçevesinde ele alınması gereken
konuların baĢında gelmektedir. Türkiye‟de içme suyu için kullanılan yeraltı
rezervlerinin önemli bir bölümü tüketilmiĢ ve içme suyu için gittikçe artan ölçüde
yüzey suları kullanılmaya baĢlamıĢtır. Özellikle Trakya‟da sanayileĢme ile birlikte
yeraltı suları seviyesi hızla düĢmektedir.19
18
M.Doğan Kantarcı,‟‟Tarım ve Orman Ürünlerini ĠĢleyen Sanayinin GeliĢtirilmesi Ġçin Ergene Nehri
Havzasında Sulama Suyu Ġhtiyacı ve Sulama Suyunun Kaynakları Üzerine Bir Ġnceleme‟‟, TMMOB
Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve
Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser
matbaacılık, Kasım 1997, (95-111)
19
Metin Aydın,‟‟Tekirdağ Ġli Çevre Sorunları ve SanayileĢme‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri
Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II
06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık , Kasım
1997(185-192)
83
Yer altı su kaynaklarındaki ağır metal miktarları bilimsel tartıĢmaları aĢıp siyasal
gündemin temel konusu haline gelmiĢtir. Örneğin Ġzmir Ġçme suyundaki arsenik
miktarı tartıĢması 2008 yılının baĢından itibaren önemli bir tartıĢma konusu haline
gelmiĢtir.
Dolayısıyla, içme, kullanma ve sulama suyu gereksinimi her geçen gün artan
Türkiye‟de ırmak, göl, deniz ve yeraltı sularının kirliliği ile ciddi biçimde mücadele
edilmesi gerekmektedir. Su kaynaklarının kullanımına sosyal ve ekonomik yönden
bağımlı çiftçiler ve balıkçılar gibi gruplar kirlenmeden daha fazla etkilenmektedir.
Temiz ve kaliteli su kaynaklarının kirlenmesi ve su kalitesinin bozulması gıda
sektörü gibi temel sektörlerin maliyetlerini arttırdığı gibi rekabet edebilirliğini de
tehlikeye düĢürmektedir. Sulama sularındaki ağır metaller bitkisel üretim ile birlikte
hayvancılık ve gıda sektörünü olumsuz etkilemektedir20.
Deniz kaynakları açısından son derece zengin olan Türkiye, sanayi, deniz
taĢımacılığı, kentleĢme ve turizmdeki geliĢmelerin verdiği zararlar nedeniyle bu
kaynaklarını verimli kullanamamakta, balıkçılıkla uğraĢan kesim kirlenmeden
olumsuz etkilenmekte, bir kısmı yoksullaĢmaktadır.
„‟… Toplam su potansiyeli 8 milyar m3/yıl olan Meriç; Bulgaristan, Yunanistan ve
Türkiye‟den beslenmektedir. Ülkemizde bu bölgede sulanabilir araziyi sulamaya Meriç‟in
ülkemizdeki kolu olan Ergene yeterli değildir. Ana kolda ise Bulgaristan ve Yunanistan‟daki
çevirmeler nedeniyle yeterli su bulunmamaktadır. Türkiye 1993 yılının yaz aylarında 1 903
904 ABD Doları bedel ödeyerek 15.866.000 m3 su Bulgaristan‟dan satın almak zorunda
kalmıĢtır.
1934 tarihinde Yunanistan ile “Meriç-Evros Nehri‟nin Her Ġki Sahilinde Su Tesisatının
Tanzimine Dair Türk-Erik Ġhtilafnamesi” imzalanmıĢtır. 1955 yılında Meriç‟te
gerçekleĢtirilmeye baĢlayan ve 1960 yılında durdurulan Harza Projesi‟nin gerçekleĢtiren
kısmı (Enez Kanalı) ülkemiz aleyhine sonuçlar doğurmuĢ; nehrin yatağının değiĢmesi ile
toprak ve su kaybımız olmuĢ, nehirden beslenen Gala Gölü ekosistemi bozulmuĢ ve yılan
balıkları yok denecek kadar azalmıĢtır.
Istranca Dağları‟nın kuzeydoğu yamaçlarından Karadeniz‟e akan Rezve/Kocadere
Türkiye‟den doğduktan sonra, Bulgaristan ile sınır oluĢturmakta, daha kuzeybatıda ise
Türkiye‟den doğup Bulgaristan‟a geçen (Velika) Mutlu Dere yer almaktadır. Türkiye‟den
kaynaklanan toplam su potansiyeli 0,1 milyar m3/yıl olan bu sulardan yöresi için içme suyu
temininde
yararlanılabileceğinden
Bulgaristan ile
su iliĢkilerinde
gündeme
gelebilecektir…‟‟21
20
Nuran Talu, Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu, Sürdürülebilir
Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu Projesi (TR 0402.11) AB.DPT,UNDP,CFCU,
Yayını,Temmuz 2007 s.35
21
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Toprak ve Su Kaynaklarının Kullanımı ve Yönetimi Özel
Ġhtisas Komiyonu Raporu s.171, 78 nolu dipnot
Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/imalatsa/tastopra/oik671.pdf 15.07.2009
84
Ergene Nehrinin güney kısmında ki su kaynaklarının toplanması için yapılması
gereken gölet ve barajlar yapılmıĢ olsaydı yıllarca yaĢadığımız sel baskınları ile Orta
Trakya‟nın kuru step iklimine olumlu etkileri sağlamıĢ olurduk.22
Biyokütle enerjisine gerekli yatırımları yapabilseydik tarım kesimi özel iĢletmeleri
her yıl gelir elde edecekleri ağaç ve ağaççıkları yok etmeden ekosistemin doğal
döngüsüne kavuĢmasını sağlayabilirdik.
Deniz trafiğinin arttığı Ege ve Karadeniz‟de bu bölgenin yabancısı yeni göçmen
deniz canlıların ekosistem üzerindeki etkileri yeni bilimsel araĢtırmalara konu
olmakta ve balık potansiyeli ve üretim kapasitesine etkilerinin boyutları
bilinmemektedir.
Bu konudaki çalıĢmaların sonuçları; GDO‟ların etkilerini de anlamamıza olanak
sağlayacaktır.
2.2.2.3.Toprağın Bozulması
Daha ilk çağlardan beri toprağın bozulması anlaĢılmıĢ olup, arkeolojik araĢtırmalar
toprağın ilk insanlar tarafından bitki yetiĢtirmek amacıyla kullanılmasının milattan en
az 8000 yıl önce baĢladığına iĢaret etmektedir.
Toprak uzun süre herhangi bir ıslah iĢlemi ve madde ilavesi yapılmadan
kullanılmıĢtır. Ġnsanların toprağa yaptığı ilk müdahale sulama, ikincisi gübrelemedir
(M.Ö.4000). Ġlk ıslah iĢlemi ise teraslamadır (M.S.600). Günümüz koĢullarında
toprak bitkisel üretim için hala vazgeçilmez bir yetiĢtirme ortamı olarak önemini
sürdürmektedir23.
Türkiye‟de toprak sorunlarının baĢında gerek ormansızlaĢma gerek yanlıĢ tarım
teknikleri sonucunda oluĢan erozyon yer alır. Ayrıca, toprak çözümlemesi(analizi)
yaptırmadan ve gereğinden fazla gübre kullanılması da toprak verimliliğinin
azalmasına ve toprak yapısının bozulmasına yol açmakta, bitki örtüsüne de zarar
vermektedir.
22
M.Doğan Kantarcı,‟‟Trakya‟da Bölgesl Planlamanın Temel Konuları‟‟TMMO Makine
Mühendileri Odası, 21.Yüzyılın EĢiğinde Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu Kasım
1999 Bildiriler Kitabı,MMO Yayın No:240, Edirne,Eser matbaacılık , Nisan 2000 (11-13)
23
Metin Bahtiyar, Toprak, Tema Vakfı Yayını, s.24, Çevrimci: 27/06/2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Erozyon/ToprakNedir.pdf
85
Türkiye, toprak kirliliğinin ve bozulmasının yanı sıra, tarım topraklarının yerleĢim ya
da sanayi alanı olarak tarım dıĢı amaçlarla kullanımı sorunuyla da karĢı karĢıyadır 24.
Tarıma elveriĢli topraklar, uzun dönemli planlar yapılmaksızın, yerleĢim alanı,
turistik tesis ya da sanayi bölgesi olarak kullanıma açılmıĢtır. Bu tür uygulamaların
yol açtığı toprak bozulması sonucunda, geçimleri büyük ölçüde doğanın
sunduklarına bağlı olan tarım kesimi çalıĢanları arasında yoksulluk artmaktadır25.
2.2.2.4.OrmansızlaĢma
Özellikle 1950 yıllarından sonra tarımda makinalaĢma ve Kore krizinin hububat
fiyatlarındaki artıĢı sonucunda mevcut meralar talan Ģeklinde tahrip edilmiĢ, büyük
bir bölümü(yaklaĢık 12 Milyon hektar) önce iĢlenip tarla haline dönüĢtürülmüĢ,
ancak birkaç yıl (organik maddelerce zengin olduğu dönemlerde) ürün alındıktan
sonra ya iĢlenen ancak Ģiddetli derecede erozyona uğrayan ya da terk edilerek ürün
vermeyen araziler sınıfına dahil edilmiĢtir.
Tablo:2.2: ÇeĢitli Bitki Örtüleri Ġle Kaplı %16 Eğimli Bir Alanda Kaybolan
Toprak Miktarı Ġle 17.5 cm‟lik Üst Katın Kaybı Ġçin Gerekli Süre.
BĠTKĠ ÖRTÜSÜ
KAYIP Kg/dekar/Yıl
17.5 CM‟NĠN KAYBI
ĠÇĠN YIL
ORMAN
0.5
500.000
ÇAYIR
25.0
10.000
MISIR-ARPA-ÜÇGÜL
6.950.0
36
MISIR
27.925.0
9
NADAS
47.750.0
5
Kaynak.(Tarman,1972 den Aktaran) Murat Altın, Mera-Erozyon ĠliĢkileri, Tema
Yaynı,Çevrimci:http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim/EM_Ko
nu6.pdf ,17/06/2009
Ülkemiz bu sorunu en acı biçimde yaĢayan memleketlerdendir. Orman ve mer‟alar,
toprak koruyucu ve toprak ıslah edici bazı özellikleri nedeniyle ülke ve dünya
topraklarının muhafazasında vazgeçilmez doğal kaynaklardır.26
24
Mergup Nurergin,‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟,(148-153),
Cemil Cangir, Duygu Boyraz,‟‟Trakya‟da Arazilerin ĠĢletmeciliğine Yönelik Sorunlar ve Bölgesel
Master Planlarının OluĢturulması AĢamasında Toprak Haritalarının
Önemi‟‟, 21.Yüzyılın
EĢiğinde;Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III 11-13 Kasım 1999 Edirne Bildiriler
Kitabı,TMMOB Makine Mühendisleri Odası,MMO Yayın No:240 Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan
2000 (67-101)
26
Murat Altın, Mera- Erozyon ĠliĢkileri, Tema Vakfı Yayını, s.15
25
86
Orman alanlarının yasadıĢı yollarla tarıma açılması ve özellikle Akdeniz ve Ege
bölgelerinde kentleĢme, turizm ve yazlık ev yapımı için kullanımı, toplam ağaç
stokunun hızla azalmasına yol açmakta ve ormanla iç içe, ona muhtaç yaĢayan orman
köylüleri üzerinde sosyal ve ekonomik baskı oluĢturmaktadır. Bunun sonucu göç
olgusu hızlanmakta, sosyal sermayenin etkinliği azalmaktadır.
2.2.2.5.Katı Atıklar
2004 yılında belediyeler tarafından toplanan katı atık miktarı 25Milyon Ton
olmuĢtur. 1994 yılında katı atık miktarı ise 17,8 Milyon Tondur.1994-2004 yılları
arasında katı atık miktarındaki artıĢ %41dir.
Ulusal bildirimde de belirtildiği gibi bu atıkların %47.3ü belediye çöplüklerinde %28
düzenli depolama alanlarında %15.3ü büyükĢehir belediyeleri çöplüklerinde,%3.2si
baĢka
belediyeler
ait
çöplüklerde,%1.7si
gömülerek,%1.4ü
kompostlaĢtırma
tesislerinde bertaraf edilmiĢ,%0,6 sı da derelere ve göllere dökülmüĢtür27. Kaba bir
hesapla 150 000ton katı atık nehir, dere ve göllere boĢaltılmıĢtır.
Türkiye‟de üretim ve tüketim sonucunda oluĢan atıkların uygun koĢullar altında
biriktirilmesi, taĢınması ve zararsız hale getirilmesi görevi yerel yönetimlere
bırakılmıĢtır. Buna karĢılık, bu iĢin masraflı oluĢu özellikle kentsel bölgelerde katı
atıklardan kaynaklanan sorunları artırmıĢtır.
Uygun koĢullar altında biriktirilmeyen katı atıklar birçok hastalık taĢıyıcı canlı
organizma için uygun bir geliĢme ortamı oluĢturmaktadır. Ayrıca, bu maddelerin
depolanmaları sırasında yangın ve patlama görülme olasılığı da hayli yüksektir.
Kentsel kesimdeki bu tür bir kirlenme de yoksulları daha fazla tehdit etmektedir.
2.2.2.6.Sulak Alan Tahribatı ve Koruma Alanları
2.2.2.6.1.Dere Kenarlarında Bitki Örtüsü GeliĢimi
Akarsular tarafından taĢınarak yatağın kenarında oluĢturulan kum ve çamur yığınları
üzerindeki bitki örtüsü geliĢimi dereler ve ırmaklar akarken genellikle bir kıyıyı
aĢındırır ve buradan kopardıkları toprak parçalarını karĢı kıyıda bir yere yığarlar.
27
T.C ÇOB., T.C BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Kapsamında;Ġklim
DeğiĢikliği Birinci Ulusal Bildirimi,Editör:Günay Apak, Bahar Ubay, Baskı: www.rituelajans.com ,
Ocak 2007, s.54 Çevrimci: http://www.iklim.çevreorman.gov.tr
, http://www.iklimnet.org ,
25/08/2009
87
Yeterli toprak bulunan ve fazla miktarda nem içeren ve yukarıda açıklandığı Ģekilde
oluĢan ortamlarda vejetasyon bundan önceki süksesyonlarda olduğu gibi, söğüt
(Salix) ve belki de kavak (Populus) türleri gibi, yaĢ kum yığınları üzerinde
yetiĢebilen odunsu türler ile oluĢumuna baĢlayacaktır. Bu türlerin tohumları uzak
mesafelerden rüzgâr veya akarsular ile taĢınabilirler. Bundan sonra ağaçlar büyür,
yaprak alanları geniĢler ve çoğalır. Bunun sonucu olarak da habitat, bitkilerin su
ihtiyacını karĢılayamaz bir durum alır. Çünkü bu türler ortamın suyunu çabuk
tüketirler. Bu Ģartlar karĢısında daha zayıf durumda olan ağaçlar ölür veya bütün
ağaçların bir kısmı yaprak üretimini durdurarak yeni Ģartlara uymaya çalıĢırlar.
Sonunda bu alanlar üzerindeki gölge azalır ve buralarda buğdaygil yem bitkileri ile
beraber diğer çayır ve mera bitkileri de yetiĢmeye baĢlar. YerleĢen bitkiler bir süre
yaĢamlarını bu ağaçların gölgesinde devam ettirirler. Zamanla alana sonradan gelen
çayır-mera bitkileri hızla çoğalarak çevreyi ağaçların yaĢayamayacakları kadar kur
turlar
2.2.2.6.2.Nehir Ağzı
(Delta) ve Deniz Kıyısında Bitki Örtüsü
GeliĢimi
„‟…Nehir ağzı terimi, bir nehrin ağzını, ya da tuzluluğu açık denizden daha az, deniz suyuyla
tatlı su arasında bir değerde olan körfezi ifade eder. Buralardaki kumluk alanlar ile kurak
yerlerdeki kumullar üzerinde de çevre Ģartlarına uyan bitki örtüsü geliĢimi sonucu o bölgenin
iklim ve toprak Ģartlarına uyan bir klimaks vejetasyon teĢekkül eder.
Nehir ağızlarının özellikle ılıman ve arktik bölgeleri, yıl boyunca sıcaklık, tuzluluk ve baĢka
fiziksel özellikler bakımından belirgin değiĢimlere uğrar. Burada yaĢamını sürdüren estüarin
(açık denizlerle bağlantısı olan kapalı kıyı suları veya özel jeomorfolojik kıyı Ģekillerinden
birinin içindeki durgun su yüzeyleri) organizmaların, bu değiĢimlere karĢı geniĢ hoĢgörüye
sahip olmaları nedeniyle nehir ağzı suları yeryüzünde doğal olarak bulunan en verimli
alanlardır.
Genellikle buralar komĢu deniz ve yukarı doğru uzanan nehir yataklarından daha yüksek bir
verimliliğe sahiptirler. Yüksek verimlilik düzeyi besin maddelerinin hızlı dolaĢımından
kaynaklanır. Bu dolaĢım artıkları uzaklaĢtıran gel-git vb. hareketler ve geniĢ bir fotosentez
yüzeyi oluĢturan çeĢitli bitkilerle sağlanır. Bu bitkiler, çamurun içinde, kum, taĢ ve öteki sert
yüzeylerde bulunan fitoplankton algler, tabana tutunarak yaĢayan iri algler, bataklık bitkileri
ve deniz otu (Zostera)‟dur.
Nehir ağzı ve bataklıklar dünyada insanlarca tehdit edilen ekolojik alanlar listesinin baĢ
kısımlarında yer alır. Buralar, bir zamanlar atık maddelerin biriktirildiği değersiz alanlar
olarak kabul edilmiĢtir. Hatta bu alanların büyük bir bölümü geri getirilemez biçimde
kurutulmuĢ, doldurulmuĢ ve yerleĢme alanlarına ya da endüstri bölgelerine
dönüĢtürülmüĢtür. Ġnsanlar, nehir ağızlarının, atık maddeler, termal ve petrolle
kirletilmesinin önlenmesine büyük önem vermeye baĢlamıĢlar ve doğal durumlarının
88
korunmasının en kazançlı yol olduğunu yeni yeni anlamaya ve bilimsel düzeyde
değerlendirmeye baĢlamıĢlardır…‟‟28
Deniz seviyesi yükselmesinin en kolay ölçümlenebilen etkisi kıyı alanlarının sellere
maruz kalmasıdır. Maryland Üniversitesi Maryland‟s Center for Environmental
Sciences ve Donald F. Boesch, deniz seviyesindeki her milimetre artıĢının kıyı
Ģeridini ortalama 1,5 metre geriye çektiğini tahmin ediyorlar. Buna göre, deniz
seviyesi 1 metre yükselirse kıyı Ģeridi 1.500 metre veya yaklaĢık bir mil geri
çekilecektir. Deniz seviyesindeki bir metrelik yükseliĢ ile ġangay‟ın üçte biri sular
altında kalacaktır. Özellikle Asya‟nın pirinç yetiĢen taĢkın yatakları ve deltaları çok
zarar görecektir.
Dünya Bankası‟nın bir analizine göre, BangladeĢ pirinç üretiminin (140 milyon
insanının temel gıda maddesi) yarısını kaybederek en ağır darbeyi alacaktır. ġu
andaki pirinç fiyatlarına göre, bu BangladeĢ‟e 3,2 milyar USD‟a mal olacaktır.
Asya‟nın yoğun nüfuslu nehir vadilerinde yaĢayan sakinler zaten kalabalık olan iç
bölgelere gitmeye zorlanacaklardır. Yükselen deniz seviyeleri BangladeĢ, Çin,
Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Vietnam‟da milyonlarca kiĢinin iklim mültecisi
olmasına yol açacaktır.
Sulak alanlar, özellikleri ve barındırdıkları canlıların zenginliği yönünden ekolojik
dengenin sürekliliğinde büyük öneme sahiptir ve Türkiye bu bakımdan Asya, Avrupa
ve Afrika arasında doğal bir köprü görevi görmektedir. Buna karĢılık, sulak alanlar
Türkiye‟de genellikle "bataklık" gibi görülmekte, kuralsız ve son derece hızlı
yapılaĢmanın etkisiyle sazlıklar kesilmekte ve yakılmaktadır.
Fabrikaların atıklarını hiçbir denetim olmadan sulak alanlara boĢaltması ve çiftçilerin
aĢırı su çekmesi, Türkiye‟nin dünya çapında önemli sulak alanlarını gittikçe
azaltmakta, birçok su kuĢunu ve diğer sulak alan canlısını soyunun tükenmesi
tehlikesi ile kaĢı karĢıya bırakmaktadır. Sulak alanlardan yararlanan yoksul kesim ise
bu durumdan fazlasıyla zarar görmektedir.
28
Murat Altın, Mera- Erozyon ĠliĢkileri, Tema Vakfı Yayını ,s.7
89
2.2.2.7.Enerji Politikaları
Artan enerji üretim ve tüketiminin çevreye verdiği zararlardan ötürü çevre ve enerji
politikalarınıın birbiriyle bütünleĢtirilmesi çok önemlidir. Türkiye, enerjisini büyük
oranda konvansiyonel (petrol, kömür, doğal gaz vb.) ve hidrolik enerji
kaynaklarından sağlamakta, öte yandan temiz enerji kaynaklarından istenen ölçüde
yararlanamamaktadır. Ayrıca, büyük ölçekli hidrolik enerji yatırımlarının, su
kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, kuruldukları bölgelerdeki doğayı
ve kültürel mirası yok ettikleri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Türkiye‟nin enerji politikalarıyla yoksulluk arasındaki iliĢki açısından önemli olan
konu, termik santral ve özellikle büyük baraj yapım yerlerinin seçiminde, bu
seçimden etkilenecek kesimlerin uğrayabileceği zararın ne ölçüde dikkate alındığıdır.
Bu tür hususlar "Çevresel Etki Değerlendirmesi" (ÇED) sürecinde göz önünde
bulundurulmakla birlikte, katılımcı mekanizmalar istenen etkinlikte iĢlemediği için,
bu sürecin sözü edilen konularda her zaman duyarlı olmadığı ileri sürülebilir.
2.2.3.Yoksulluk Göstergeleri
Yoksulluk kavramı literatürde bir neden değil, sonuç olarak tartıĢılmaktadır. “Göreli”
olmak zorundadır. Tüm bireyleri eĢit koĢullarda yoksul bir toplumda baĢka
toplumlardan göreli olarak daha yoksul olan topluluklar olsa bile, o toplumun
yoksulluğundan söz edilemez.
Antropolojik olarak yoksulluk, bir toplum ya da topluluğun üretmiĢ oldukları
toplumsal değerlerin azlığı veya çokluğu ile değil, o değerin topluluğu oluĢturan
bireyler arasındaki eĢitsiz dağılımı halinde söz konusu edilebilir. Bu nedenle
yoksulluk kavramı gelir dağılımının eĢitsizliği halinin sonucu olarak kabul
edilmektedir29.
Yoksulluk kavramının uluslararası platformlarda özgün ve evrensel bir sorun olarak
tartıĢılmasında Dünya Bankası‟nca hazırlanan 1990 yılı Dünya Kalkınma
Raporu‟nun ana temasını yoksulluğun oluĢturması bir dönüm noktası olup,
çalıĢmalara yeni bir ivme kazandırmıĢtır.
29
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.103
90
Klasik iktisat teorisi, piyasa koĢullarına herhangi bir müdahalede bulunulmadığı
takdirde, piyasanın zaman içinde denge durumuna geleceğini, bu yolla tam
istihdamın sağlanarak zımnen yoksulluğun ortadan kalkacağını kabul eder.
Yoksulluk klasik iktisat teorisinin konuları içinde yer almaz. Adam Smith‟e göre
insanlar eĢit fırsat ve seçeneklere sahiptir ve onların fırsat ve seçeneklerini
çeĢitlendirme haklarını kullanması gerekir. Smith bu bağlamda “topluluk içinde var
olmaktan utanmaksızın” diğer insanlarla bir arada bulunarak onlarla bütünleĢmekten
söz eder. Kendinden ve çevresinden utanacak durumda olmak ise yoksulluk
düzeyinin zımni sınırı olarak görülmektedir. Adam Smith tarafından zımnen
geliĢtirilmiĢ olan bu tanım günümüz yoksulluk tanımları içinde “subjektif
yoksulluk” olarak büyük ölçüde yeniden vücut bulmaktadır.
Bu genel değerlendirmeye göre “subjektif yoksullar” kendilerini “yoksul” olarak
tanımlayanlardır. Bu noktada temel kriter ne gelir, ne de toplumsal fırsatlardan
yararlanma düzeyi değildir. Kriter, yapamadıkları ya da eriĢemedikleri nedeniyle
kendinden veya çevresinden utanma sınırında olmakla ilgilidir, tamamen subjektiftir,
bireye özeldir.30
Yoksulluğun küreselleĢmiĢ bilgi üretme kanalları kullanılarak ölçülebilmesi ise öznel
değil, nesnel kriterlerin oluĢturulmasını da zorunlu hale getirmiĢtir. Bu bağlamda kiĢi
baĢına tüketilen kalori düzeyine bağlı31 “mutlak yoksulluk” (absolute poverty)
kavramı önemli bir göstergedir.
Dünya Bankası‟nın 1990‟daki çalıĢmasında bu tanım Ģu Ģekildedir. Hesaplama bir
insanın hayatta kalabilmesi için gerekli minimum kalori miktarı olan 2400 k/cal
hesaplamasına dayanılarak (tıbben; normal bir eriĢkinin yeterli kalori alabilmesi için
gerekli kalori 2800-3000, ağır iĢlerde çalıĢanlar için ise iĢin niteliğine göre 32003800 k/cal ihtiyacı esas alınmaktadır) geliĢtirilmiĢtir. Bu noktadan hareketle günlük
geliri 2400 k/cal besini almaya yetmeyen insanlar Dünya Bankasınca “mutlak
yoksul” olarak tanımlanmıĢtır.
Yoksulluğun evrenselliği ve satın alma paritelerinin farklılıkları da düĢünülerek,
ortalama bir hesaplama yöntemi ile mutlak yoksulluk sınırı az geliĢmiĢ ülkeler için
30
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.103
31
Akın Ġlkin, Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, s.7
91
kiĢi baĢına günde 1USD kabul edilirken, Latin Amerika ve Karaibler için bu sınır
2USD, Türkiye‟nin de dahil edildiği Doğu Avrupa ülkelerinin de içinde bulunduğu
grup için 4USD, geliĢmiĢ sanayi ülkeleri için 14.40USD olarak belirlenmiĢtir.
Dünya Bankası‟nca hesaplanan bu parasal değerler Dünya Bankası‟nın metodolojisi
çerçevesinde düĢünülmelidir. Asgari kalori miktarına bağlı mutlak yoksulluk sınırı
hesaplanırken metodoloji içerisinde kabul edilen varsayımlar çeĢitlendikçe mutlak
yoksulluk sınırı da değiĢmektedir32.
FAO (BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım TeĢkilatı) ve WHO (BirleĢmiĢ Milletler
Dünya Sağlık TeĢkilatı), Dünya Bankası‟nca saptanmıĢ olan “mutlak yoksulluk”
ölçüsünü (ki aynı tanım gelir
yoksulluğu “income poverty” olarak da
adlandırılmaktadır) esas alarak, yoksulluğun yoğunluğunu ölçmek amacıyla yeni bir
tanım geliĢtirmiĢtir.
Bu kritere göre gelirinin tamamını harcadığı halde, mutlak yoksulluk kriterinde esas
alınan günlük kalori miktarının yalnızca %80‟ini karĢılayabilenler “ultra yoksul”
olarak tanımlanmaktadır. Dünyada bu durumda olanlara iliĢkin sayısal bilgi
verilmemekle birlikte WHO ikinci bir kriter daha geliĢtirerek süre belirlemektedir.
WHO‟ın belirlemesine göre ultra yoksulların yoksulluk durumlarının beĢ yıldan daha
fazla sürmesi halinde onların durumlarının düzeltilmesinin olanaksız olduğu
savunularak bu kategoridekileri “kronik yoksul” olarak tanımlanmaktadır.
Ultra yoksulluk tanımının eĢ anlamlısı olarak Dünya Bankası‟nca “olağanüstü
yoksulluk” tanımı yapılmaktadır. Bu tanıma göre 1985 yılı satın alma gücü
paritelerine göre kiĢi baĢına yıllık 270USD‟ın altında geliri olanlar olağanüstü
yoksullar (extremely poor) olarak sınıflanmıĢtır. Günlük 0.74USD gelire sahip bu
olağanüstü yoksulların sayısı ise 633 milyon kiĢi olarak belirtilmiĢtir.33
„‟…Doğrudan yoksulluğu konu almıyor olsa da, Gunnar Myrdal‟ın literatüre kazandırdığı
“dip sınıf” (under class) kavramı genelde ırksal özelliklere bağlantılı olarak yoksulluğun
kronikleĢmesi ve derinleĢmesi olgusundan söz etmekteydi. 1980‟lerden sonra “dip sınıf”
üzerinde yoğunlaĢan tartıĢmalara göre dip sınıfın temel özelliği, niteliksiz iĢgücünün, iĢgücü
piyasası dıĢına atılması; kronik iĢsizlik, yoksulluk ve toplumsal dezavantajlı gruplara dahil
olma olarak belirlenmiĢtir. ABD örneğinde yürütülen tartıĢmalar, dip sınıfın temel ögeleri
arasına siyah olmak, farklı ırk mensubu olmayı özel olarak katmaktadır. ABD‟de
32
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.104
33
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.106
92
yaĢanmakta olan yoksulluğun boyutlarının inanılmaz artıĢı, zencilerin yanı sıra beyazların da
dip sınıf kavramı içinde değerlendirilmesinin gereğine iliĢkin öncül tartıĢmaların
baĢlamasına neden olmuĢtur. Hartigan‟a (1987) göre dip sınıf ırklardan bağımsız, iĢsizleĢme
süreci ile artan kronik yoksulluğu tanımlamaktadır. Bu yeni grup, ya da yeni toplumsal sınıf,
toplumsal sınıf kategorilerinin hiçbirine dahil edilemez, çünkü, mevcut statülerin korunması
telaĢına düĢmüĢ tüm sınıflar tarafından dıĢlanmaktadırlar…‟‟34
Bu politikaları uluslararası boyutta karĢılaĢtırmak ancak ülkelerin Ġnsani kalkınmıĢlık
düzeylerinin karĢılaĢtırması ile yapılmaktadır35. Yoksul olan ülkelerin kiĢi baĢına
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYĠH), beklenen ömür, bebek ölüm hızları, nüfus
artıĢları gibi sosyo-ekonomik göstergeleri, o ülkelerin geliĢmiĢlik düzeylerini diğer
ülkelerle karĢılaĢtırmada en belirgin ölçütlerdir. Bu ölçütlere UNDP 1990 yılı Ġnsani
GeliĢme Raporu‟nda yer verilmektedir.
„‟…UNDP 1999 yılı Dünya Ġnsani GeliĢme Raporu ile sanayileĢmiĢ, geliĢmekte olan ve
azgeliĢmiĢ sınıflamalarına sahip ülkelerin insana yaptıkları yatırım harcamalarını
değerlendirilerek “insani geliĢme endeksi”ni oluĢturulmuĢtur. Beklenen ömür, eğitim alma
durumu ve kiĢi baĢına Satınalma gücü Paritesi ile düzeltilmiĢ gerçek Gayri Safi Yurtiçi
Hasıla (GSYĠH) gibi üç temel göstergeden yola çıkılarak oluĢturulan endeks uluslararası
karĢılaĢtırmalar açısından önemli bir veri tabanı oluĢturmaktadır. Türkiye bu göstergelerle
1999 yılı verilerine göre 174 ülke arasında 86. sırada yer almaktadır. 174 ülkeden 45‟i
yüksek, 94‟ü orta, 35‟i ise düĢük düzeyde insani geliĢmeye sahiptir. Yine bu 174 ülke, kiĢi
baĢına gerçek GSYĠH yönünden incelendiğinde, en düĢük kiĢi baĢına gelire sahip ülke olan
Sierra Leone‟de kiĢi baĢına 410USD düĢerken, en yüksek gelirli Lüksemburg‟da bu rakam
30,863USD‟dır…‟‟36
1948 yılında BirleĢmiĢ Milletler tarafından kabul edilen Ġnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi dört temel insani özgürlüğü (düĢünce, görüĢ, ifade ve inanç)
kapsamakta ve yoksulluğu da ekonomik, sosyal ve kültürel haklar ve fırsat eĢitliği
hakkı çerçevesinde değerlendirmektedir.
Bu doğrultuda sivil toplum üyesi herkesin sosyal güvenliğe hakkı olduğunu, milli
çaba ve uluslar arası iĢbirliği ile onuru için ve kendi kiĢiliğini geliĢtirmek üzere
ekonomik, sosyal ve kültürel hakları olduğunu dile getirmektedir.
Herkesin çalıĢma hakkı vardır, iĢini serbestçe seçebilir, eĢit emeğe eĢit ücret ve
iĢsizliğe karĢı güvence verilmelidir.
Herkesin sağlık ve gönenci için beslenme, giyim, konut, sağlık bakımı ve gerekli
sosyal hizmetleri içeren bir yaĢam standardını tutturması hakkıdır.
34
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.107
35
Yalçın Acar;Ġktisadi Büyüme ve Büyüme Teorileri, s.121
36
DPT, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı, Gelir Dağılımının ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla
Mücadele ÖĠK Raporu, s.109
93
Zorunlu ya da serbest herkesin en azından ilk ve temel aĢamalarda öğrenim hakkı
vardır. Tüm bu haklar bölünemez, devredilemez ve evrenseldir.
Uluslararası Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi 16 Aralık 1996‟da
BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun aldığı kararla imzaya açılmıĢtır. AnlaĢma yasal
bir belgedir. Bu sözleĢme Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‟nde tanımlanan
ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ayrıntılarıyla kanunlaĢtırmakta ve önemli
uluslararası yasal hükümler içermektedir. Söz konusu hükümler, adil ve uygun
koĢullarda çalıĢma hakkını, sosyal korunmayı, uygun yaĢam standardını, beden ve
ruh sağlığı açısından eriĢilebilecek en yüksek düzeyi, eğitim, kültürel özgürlük ve
bilimsel ilerlemeden yararlanabilmeyi içermektedir. Belgeyi 1998 yılında 137 ülke
imzalamıĢtır. ABD henüz taraf olmamıĢtır.
BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurulu‟nun 1969‟da kabul ettiği Sosyal Ġlerleme ve
GeliĢme Beyannamesi, 1986‟da GeliĢme Hakkı Beyannamesi haline getirerek
geliĢme hakkını yalnız insan hakkı olarak kabul etmekle kalmayıp, çeĢitli
boyutlarıyla irdelemiĢtir. Buna göre, geliĢme, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal
kapsamlı bir süreçtir ve tüm nüfusun ve her bireyin refahının sürekli iyileĢtirilmesini
amaçlamaktadır. Tüm insanların birey ve toplum olarak geliĢmeye hakları vardır.
Devletler geliĢme hakkının geliĢmesi için her türlü önlemi almalıdır ve temel
kaynaklara eğitim, sağlık hizmetleri, gıda, konut, iĢ ve eĢit gelir dağılımına eriĢim
için fırsat eĢitliği sağlamalıdır.
Her türlü sosyal adaletsizliği gidermek amacıyla gereken sosyal ve ekonomik reform
yapılmalıdır. Böylelikle, Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi; Uluslararası
Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar SözleĢmesi; Sosyal Ġlerleme Beyannamesi ve
GeliĢme Hakkı Beyannamesi hepsi birden insani geliĢme hakkının yasal çerçevesini
oluĢturmaktadırlar.
Dünya Bankası ve BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Ġnsani GeliĢme
Raporlarından alınan veriler yoksulluğun artıĢ hızının kalkınmakta olan ülkelerin
nüfus artıĢ oranları ile (%1,8) ile baĢabaĢ olduğunu göstermektedir.
Türkiye‟de "mutlak yoksul" olarak sınıflandırılabileceklerin sayısı fazla olmamakla
birlikte, gelir dağılımı aĢırı derecede bozuktur ve dolayısıyla "göreli yoksulluk"
önemli bir sorun oluĢturmaktadır.
94
(A) 2008 yılında Türkiye‟de fertlerin yaklaĢık % 0,54‟ü yani 374 bin kiĢi sadece gıda
harcamalarını içeren açlık sınırının, % 17,11‟i yani 11 933 bin kiĢi ise gıda ve gıda
dıĢı harcamaları içeren yoksulluk sınırının altında yaĢamaktadır.
KiĢi baĢı günlük harcaması, satın alma gücü paritesine göre 1 USDoların altında
kalan fert bulunmamaktadır. Buna karĢın satın alma gücü paritesine göre kiĢi baĢı
günlük 2,15 USDolar olarak tanımlanan yoksulluk sınırı altında bulunan fert oranı
%0,47, yoksulluk sınırı 4,3USDolar olduğunda yoksul fert oranı ise % 6,83 olarak
tahmin edilmiĢtir.
2007 yılında % 0,48 olarak tahmin edilen açlık sınırının altında yaĢayan fert oranı
2008 yılında % 0,54‟e yükselmiĢ, yoksul fert oranı ise % 17,79‟dan % 17,11'e
düĢmüĢtür.
2008 yılında, 4 kiĢilik hanenin aylık açlık sınırı 275 YTL, aylık yoksulluk sınırı ise
767 YTL olarak tahmin edilmiĢtir.
2008 yılında hane halkı büyüklüğü 3 veya 4 kiĢi olan hanelerde bulunan fertlerin
yoksulluk oranı % 8,48 olurken, 7 ve daha fazla olan hanelerde fertlerin yoksulluk
oranı % 38,20 olarak hesaplanmıĢtır. 7 ve daha fazla kiĢiden oluĢan hanelerden
kentsel yerlerde oturanlar için yoksulluk riski % 26,95 iken kırsal yerlerde bu oran %
54,03‟dür.
Hane halkı türüne göre çocuklu çekirdek ailede bulunan fertlerin yoksulluk oranı %
15,42 olurken, çocuksuz çekirdek ailelerdeki fertlerde bu oran % 8,76‟ya
düĢmektedir. Ataerkil veya geniĢ ailelerdeki fertler için yoksulluk oranı ise % 21,79
olarak tahmin edilmiĢtir. Kentsel yerlerde çocuklu çekirdek ailede yaĢayan fertlerin
yoksulluk riski % 9,14 iken kırsal yerlerde bu oran % 33,77‟dir. 2008 yılında ücretlimaaĢlı çalıĢanlarda yoksulluk oranı % 5,93 iken, yevmiyeli çalıĢanlarda bu oran %
28,56, iĢverenlerde % 1,87, kendi hesabına çalıĢanlarda % 24,10 ve ücretsiz aile
iĢçisi olanlarda ise % 32,03 olmuĢtur. Sanayi sektöründe çalıĢanlarda 2008 yılında
yoksulluk oranı % 9,71 olarak hesaplanırken, bu oran hizmet sektöründe çalıĢanlarda
% 6,82 olmuĢtur. 2008 yılında ekonomik olarak aktif olmayan fertlerin yoksulluk
oranı % 13,73 iken, iĢ arayan fertlerin yoksulluk oranı % 17,78‟dir.
2008 yılında okur-yazar olmayanlarda yoksulluk oranı % 39,59 olurken, ilkokul
mezunlarında bu oran % 13,44, lise ve dengi meslek okulları mezunlarında % 5,64,
95
yüksekokul, fakülte ve üstü mezuniyete sahip fertlerde % 0,71 olmuĢtur. Ġlköğretime
baĢlamamıĢ olan 6 yaĢından küçük çocukların yoksulluk riski ise % 22,53‟tür.37
Tablo:2.3: Yüzde 20‟lik Grupların gelirden aldığı paylar, 2004-2005
Yüzde 20'lik gruplar
Türkiye
Kır
Kent
2004
2005 2004
2005
2004
2005
Toplam
100.0
100.0 100.0
100.0
100.0
100.0
Birinci yüzde 20(1)
6.0
6.1
6.4
6.4
6.3
6.1
Ġkinci yüzde 20
10.7
11.1
10.8
11.5
11.2
11.3
Üçüncü yüzde 20
15.2
15.8
15.2
16.0
15.8
15.9
Dördüncü yüzde 20
21.9
22.6
21.4
22.6
22.7
22.6
BeĢinci yüzde 20(2)
46.2
44.4
46.1
43.5
43.9
44.2
Gini Katsayısı
0.40
0.38
(1)
Toplam gelirden en az pay alan grup
(2)
Toplam gelirden en fazla pay alan grup
0.39
0.37
0.37
0.38
Kaynak: TUĠK;2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207, (Çevrimiçi):
25/Aralık/2006, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
(B)Hane halkı Bütçe araĢtırması Sonuçlarına göre 2005 yılında, hane halkı
kullanılabilir gelrine göre oluĢturulan %20‟lik hane halkı guruplarından birinci
gurptaki hane halklarının aldığı pay %6,1 iken ,beĢinci gurupta bulunan hane
halklarının aldığı pay%44,4 tür.
BeĢinci %20‟lik gurubun payının birinci %20‟lik gurubun payına oranını veren
S80/S20 eĢitsizlik ölçüsü 7,3 kat olarak hesaplanmıĢtır. Bu oran 2004 yılında 7,7
olarak gerçekleĢmiĢtir.
Gelir dağılımı eĢitsizliği ölçülerinden olan Gini Katsayısı, Türkiye geneli için 0,38,
kentsel yerleĢim alanları için 0,37 ve kırsal yerleĢim yerleri için ise 0,38 olarak
hesaplanmıĢtır.
37
TUĠK,2008 Yoksulluk ÇalıĢması sonuçları Haber bülteni, s.205, Aralık 2009
96
Sıfıra yaklaĢtığında gelir dağılımında eĢitliği, 1‟e yaklaĢtıkça bozuk bir gelir
dağılımını ifade eden Gini Katsayısı, 2004 yılı için sırasıyla Türkiye, kentsel ve
kırsal alanlar için 0,40, 0,39, 037 olarak gerçekleĢmiĢtir38.
(C) Ölçüt olarak kiĢi baĢına minimum besin değerine ulaĢmak alındığında, hem kent
ile kır hem de bölgeler arasında farklılıklar gözlenmektedir. 1994 sonrasında gelir
dağılımına iliĢkin bir çalıĢma yapılmamıĢ olduğundan, gelir dağılımı ve yoksulluk
açısından Türkiye‟nin günümüzde hangi noktaya geldiği konusunda bilgi
bulunmamaktadır.
Beslenme-sağlık iliĢkisi irdelendiğinde, büyük bir kısmının yoksullukla ilintili
olabileceği düĢünülen beslenme sorunları gözlenmektedir. Halkın bir kesiminin
temel gıdası olan ve dengeli beslenme için önem taĢıyan besin maddelerini satın
almasında yaĢanan zorlukların, toplumun karĢısına sağlık sorunu olarak yeni
maliyetlerle çıkması kaçınılmazdır.
Türkiye‟de eğitim ve sağlığın durumu da yoksulluğa iliĢkin ek bilgiler sağlamaktadır.
Her ne kadar 1992 yılından baĢlayarak temel eğitim ve sağlık konusunda önemli
geliĢmeler kaydedilmiĢse de, aĢağıda sıralanan göstergeler açısından Türkiye benzer
ekonomik geliĢme düzeyindeki ülkelerin gerisindedir. Avrupa ortalamalarıyla
arasındaki fark ise çok daha büyüktür.
1- Doğumda yaĢam beklentisi 69 yıldır.
2-Çocuk ölüm oranı binde 35‟tir.
3- Altı yaĢ altındaki çocuklar arasında yeterli beslenememe oranı % 10 dolayındadır.
4- Doğumda tıbbi yardım almayanların oranı % 20 dolayındadır.
5-Türkiye‟de, en azından bir kısmı gereken müdahaleler yapılmadığı için
önlenemeyen 3 ile 7 milyon arasında özürlü bulunduğu tahmin edilmektedir.
Bunların önemli bir bölümü gerekli desteği (eğitim, sağlık, çalıĢma olanakları vb.)
alamamaktadır.
6- Sağlığa harcanan toplam kaynak GSMH‟nin % 3,5‟i dolayındadır.
7- Eğitime harcanan toplam kaynak GSMH‟nin % 2,5‟i dolayındadır.
8-Okuma yazma bilmeyenlerin oran› % 16‟dır; bu oran kadınlarda % 25‟e
yükselmektedir.
38
TUĠK, 2005Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:207,(Çevrimiçi):25.12.2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
97
ġekil:2.4: Türkiye Gelir Dağılımı Sonuçları
Lorenz eğrisi (Kullanılabilir hanehalkı gelirine göre), Türkiye
Birikimli gelir yüzdeleri
100
90
100,0
2004
80
70
60
50
40
30
20
10
0
2005
55,6
33,0
17,2
0,0
0
6,1
53,8
31,9
16,7
6,0
20
40
60
80
100
Birikimli hanehalkı yüzdesi
Kaynak:TUĠK;2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207,(Çevrimiçi):25.12.2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
1997 verilerinin kullanıldığı 2000 yılı Ġnsani GeliĢme Endeksi‟ne göre, Türkiye 174
ülke arasında 86. sırada yer almaktadır. UNDP‟nin Ġnsani GeliĢme Raporu‟nda
geliĢmiĢlik açısından ciddi bölgesel farklar bulunduğu da belirtilmektedir. Gene aynı
raporda yer alan Toplumsal Cinsiyet Güçlendirme Ölçüsü ile Toplumsal Cinsiyete
Bağlı GeliĢme Endeksi, cinsiyetten kaynaklanan eĢitsizliğin de yüksek boyutlarda
olduğunu göstermektedir. iĢlevsel gelir dağılımına bakıldığında ise, 1980‟ler
sonrasında iĢçi üretkenliğinin (toplam katma değer/ortalama iĢçi sayısı) düzenli bir
biçimde yükselmesine karĢın, gerçek iĢçi ücretlerinin üretkenlikteki artıĢa koĢut
olarak artmadığı ve büyük ölçüde sabit kaldığı gözlenmektedir.
Özellikle son ekonomik krizle birlikte iĢsizlik oranlarında önemli artıĢlar
görülmektedir. ĠĢsizlik oranının % 10 dolayına ulaĢmıĢ olmasının, hem kısa hem de
uzun dönemde toplumsal etkiler doğuracağı ve yoksulluğu arttıracağı tahmin
edilmektedir. Ayrıca, çalıĢan kesimin önemli bir bölümü, aile iĢçisi ya da kayıtdıĢı
kesimde çalıĢıyor olması nedeniyle, sigorta kapsamı dıĢındadır Türkiye‟de kayıtdıĢı
sektörün önemli bir ağırlıkta olduğu tahmin edilmektedir. Konuyla ilgili
çalıĢmalarda, özellikle bu kesimde çalıĢan çocuk iĢçilerin yeterli eğitimi alamadıkları
saptanmıĢtır. Eğitimsiz ve bir kısmı kötü koĢullarda çalıĢan çocuk iĢçiler yoksulluk
bağlamında da önem taĢımaktadır.
98
1999 verilerine göre, 6-17 yaĢlar arasındaki çalıĢan çocuk sayısı önceki yıllara göre
azalmakla birlikte, gene de 1,6 milyon gibi yüksek bir düzeydedir. ĠĢyerlerinde
çalıĢan çocuklar arasında erkeklerin oranı daha fazladır. Buna karĢılık, ev iĢlerini
görmek, kardeĢlere bakmak, tarlada ya da çalıĢan aile bireylerinin bakımıyla
uğraĢmak gibi iĢleri genellikle kız çocuklar üstlenmektedir.
Yoksulluk çocuk iĢçiliğini besleyen en önemli etken olarak ortaya çıkmaktadır. Öte
yandan, çocuk iĢçiliği yoksulluğun sürekli hale gelmesine yol açabilmektedir.
ÇalıĢtıkları ortamların sağlıksız koĢullarından etkilenen ve erken yıpranan çocuklar
ileriki yaĢlarında verimli çalıĢamamakta; çalıĢtıkları için gerekli mesleki eğitimi
alamadıklarından,
daha
sonraları
vasıfsız
iĢçi
olarak
çalıĢmak
zorunda
kalmaktadırlar.
Bütün bu sorunların gerisinde yüksek nüfus artıĢ hızının bulunduğu ileri sürülebilir.
Bu hızın düĢmesine karĢın, gene de yüzde 1,49 gibi yüksek bir oranda seyretmesi
toplum üzerinde ciddi bir baskı yaratmaktadır. Hızlı nüfus artıĢında, yukarıda sözü
edilen düĢük eğitim düzeyinin önemli rol oynadığı söylenebilir.
2.2.4.Kırsal Yoksulluk, Tarım ve Sürdürülebilirlik
Türkiye‟de yoksulluk-sürdürülebilirlik iliĢkisi incelendiğinde, yoksulluğun bazı
durumlarda çevrenin bozulması sonucunda artmasına, bazı durumlarda da çevre
üzerinde baskı oluĢturmasına iliĢkin en somut örneklerin, tarım-çevre etkileĢiminden
kaynaklandığı söylenebilir.
Kırsal yerleĢim yerlerinde yaĢayanlarda 2007 yılında % 34,80 olan yoksulluk oranı
2008 yılında % 34,62‟ye, kentsel yerlerde yaĢayanların yoksulluk oranı da %
10,36‟dan % 9,38‟e düĢmüĢtür.
En yüksek yoksulluk riskine sahip olan tarım sektöründe çalıĢanlarda yoksulluk oranı
2007 yılında % 32,05 iken, 2008 yılında % 37,97 olarak tahmin edilmiĢtir.39
Nüfusun önemli bir bölümünün geçimini sağladığı tarım, aynı zamanda doğal
kaynakların çok yoğun olarak kullanıldığı bir sektördür.
Bu çerçevede ele alındığında, Ulusal Gündem 21‟de ortaya konduğu gibi, ulusal
tarım politikasının temel amacı, doğal kaynakların korunmasını esas alan, dengeli ve
39
TUĠK, 2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı: 207,(Çevrimiçi):25.12.2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
99
çevreye
uyumlu
tarımsal
altyapının
oluĢturularak,
sürdürülebilir
tarımsal
kalkınmanın sağlanmasıdır. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ve sürdürülebilir
tarım tekniklerinin yaygınlaĢtırılması, Türkiye‟de tarım sektörünün yapısı, uygulanan
politikalar ve kurumsal düzenlemeler gibi değiĢkenlerle yakından iliĢkilidir.
Uygulanan politikalar ve düzenlemeler ise, konunun genelde kısa görüĢlü bir biçimde
algılandığı, dikkatin daha çok kısa dönemli hedeflere yöneltildiğini göstermektedir.
Örneğin, tarımda verimlilik artıĢı genellikle yoğun girdi kullanımı olarak
algılanmaktadır. Birim alandan daha fazla ürün almak amacıyla kullanılan tarım
ilaçları ve kimyasal gübreler uzun dönemde toprak ve su kaynakları için sorunlar
yaratmakta, insan sağlığını ve doğal yaĢamı tehlikeye sokmaktadır. Dolayısıyla, bu
tip politikaları belirlerken uzun vadeli düĢünebilmek, kısa ve uzun dönemli hedefler
arasında denge kurabilmek önemlidir.
Yoksulluk-tarım-çevre iliĢkileri kalkınma politikalarıyla ilgili tartıĢmalarda önemli
yer tutmaktadır. Bu etkileĢimi tarım-çevre, yoksulluk-tarım ve yoksulluk-çevre
etkileĢimleri çerçevesinde tanımlamaktadır. Tarım-çevre etkileĢimi daha çok,
tarımsal verimliliği artırmak amacıyla uygulanan tarımsal yöntemlerin, özellikle
gübre ve tarım ilacı gibi girdilerin yaygın olarak kullanılmasına bağlı olarak ortaya
çıkmaktadır.40
Yoksulluk-tarım etkileĢimi, kırsal yoksulun yaĢamı, tarımsal üretim ve bu üretimin
pazarla ileri ve geri bağlantılarıyla yakından iliĢkilidir. Özellikle geliĢmekte olan
ülkelerde tarım sektöründe küçük üreticilik egemendir ve tarımsal politikalar,
yoksullukla mücadele açısından, bu bağlamda önemlidir. Yoksulluk-çevre etkileĢimi
ise, tarımda sürdürülebilir üretimin sağlanması ve tarımsal üretimin çevre üzerindeki
baskısının azaltılmasıyla iliĢkilidir. Nüfus artıĢı, toprağa eriĢim ve yatırım
konusundaki kısıtlar, eldeki arazi varlığının azalması ve verimsiz topraklar üzerinde
tarım gibi nedenlere bağlı olarak, yoksul insanların çevreye baskı yapmaları söz
konusu olabilmektedir.
Öte yandan, yoksulluk ile çevre bilinci arasında bir etkileĢim olduğuna iliĢkin yeterli
kanıt bulunmamaktadır. Hatta araĢtırmalar, doğal kaynakların yanlıĢ kullanımı ile
40
Nuran Talu, Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu, Sürdürülebilir
Kalkınmanın Sektörel Politikalara Entegrasyonu Projesi (TR 0402.11) AB.DPT,UNDP,CFCU,
Temmuz 2007 s.22
100
yoksulluk arasında bir iliĢki olmadığı görüĢünü destekler niteliktedir. Çevreye
verilen zararların yoksulluğun bir sonucu olarak değerlendirilmesi genelde doğru bir
yaklaĢım değildir.
Büyük ölçekte tarım ve hayvancılık yapan ve tarım arazisinin önemli bir bölümünü
denetimleri altında bulunduran üreticiler, var olan politikalar nedeniyle, küçük
üreticilere oranla çok daha fazla kimyasal girdi kullanma ve sulama yapma
eğilimindedir. Ne var ki, bu tür uygulamalar doğal bitki örtüsüne zarar vermekte,
yeraltı sularını hızla tüketmekte, kirletmekte ve toprakta erozyona neden olmaktadır.
Dolayısıyla, sorunlara çözüm ararken, tarım politikasını yoksul kırsal nüfus açısından
ele alan ve kırsal yaĢam olgusuna dayanan yerel-özel(localion-specific)bir takım
uygulamalar üzerinde de durmak gereklidir.
2.2.4.1.Ormancılık
Türkiye‟de orman alanları toplam alanın yaklaĢık dörtte birini oluĢturmaktadır ve bu
alanların % 99‟u devlete aittir. Dolayısıyla, orman kaynaklarının korunması,
yönetimi ve bunlardan yararlanılması devletin sorumluluğundadır. Ne var ki, orman
yönetimi konusundaki yasa ve yönetmelikler bazı orman alanlarının topografya ve
iklim özellikleri nedeniyle tarım alanı ya da çok yönlü tarımsal iĢletme olarak
kullanılmasını, ekonomik bakımdan, orman yetiĢtirilmesinden daha yararlı görme
yaklaĢımıyla hazırlanmıĢtır. Bu nedenle, var olan politika ve uygulamalar orman
yönetiminde sürdürülebilirliği güçleĢtirmektedir.
Türkiye‟de her yıl ortalama 2.300 ha orman tarlaya, 600 ha da yerleĢim alanına
dönüĢtürülmektedir. Bir kısmı yerleĢim alanı ve tarla açmakla ilgili olarak, her yıl
ortalama 2.000 dolayında orman yangını çıkmakta ve toplam 14.000 ha orman
yanmaktadır.
Türkiye‟de orman köylerinde yaĢayan yaklaĢık 10 milyon kiĢinin ormancılıkla ilgili
etkinlikleri sürdürebilmek için yeterli arazi büyüklüklerine sahip olmadıkları
söylenebilir.
Arazi ve Tarım Reformu Yasası‟nda hane baĢına optimum arazi büyüklüğü 475
dekar iken, orman köylerindeki yaklaĢık 2 milyon hanenin % 99‟undan fazlası 50
dekardan az araziye sahiptir. Dolayısıyla, ormanlar köy hane halkları için temel besin
ve gelir kaynağı olan hayvancılıkta otlatma alanı haline gelebilmektedir. Orman
101
etkinliklerinden yeterli geliri sağlayamayan kesim ise, orman köylerinden büyük
kentlere, mevsimlik ya da sürekli olarak göç etmektedir.
Dolayısıyla, balıkçılık, arıcılık, keçicilik gibi alternatif gelir getirici etkinliklerin
yaygınlaĢtırılması yararlı olacaktır.
Diğer bir dizi etkenle birlikte, ormansızlaĢma toprak kaybının artmasına yol
açmaktadır. Türkiye‟de erozyona bağlı olarak tarımsal alanlarda oluĢan toprak kaybı
yılda 500 milyon ton düzeyindedir. Kayan bu toprakların bir bölümü denizlere
taĢınmakta, bir kısmı ise baraj göllerini doldurmaktadır41.
Bu yıl yaĢanan Tekirdağ-Kumbağ‟daki sel baskını uyarısı 06-08 Kasım 1997
tarihinde Edirne‟de yapılan Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II de
sunulan bildirilerde bilimsel olarak hesaplanarak ileri sürülmüĢ olmasına rağmen
hiçbir önlem alınmadığından 12 yıl sonra sel felaketi aynı bölgede yaĢanmıĢtır42.
Ayrıca, ormansızlaĢma ve orman alanlarının yanlıĢ kullanımı birçok türün
sürdürülebilirliliğinin azalmasına da neden olmaktadır.
2.2.4.2.Balıkçılık
Türkiye zengin bir su ürünleri potansiyeline sahip olmakla birlikte, gerçekleĢen
üretim hayli düĢüktür. 1998 yılı verilerine göre, balıkçılık üretimi özellikle 1995‟ten
sonra düĢmüĢtür. Üretimin % 80‟i denizlerden, % 10‟u iç sulardan ve % 10‟u
yetiĢtiricilikten elde edilmektedir. Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı‟nda
belirtildiği gibi, balıkçılıkla doğrudan uğraĢan yaklaĢık 60.000 kiĢiden yalnızca %
2‟si iĢveren, % 33‟ü üretici iken, yaklaĢık % 65‟i aile iĢçisi konumundadır. Su
ürünleri sektöründe avlanmadan pazarlamaya kadar uzanan çeĢitli aĢamalarda
çalıĢanların büyük bölümü genellikle eğitimsizdir ve sosyal güvenceden yoksundur.
Balık yetiĢtiriciliği yeterli düzeyde geliĢtirilememiĢ, açık deniz balıkçılığına
geçilememiĢ ve karasularımız üzerindeki av baskısı artmıĢtır. Avcılığa yönelik
özendirici önlemlerin etkisiyle 1980‟den beri balıkçı teknelerinin sayı, boy ve motor
güçleri ile av araç ve gereçlerinde önemli artıĢlar kaydedilmiĢtir. Bununla birlikte,
41
TEMA VAKFI, Türkiye‟de Erezyon, Çevrimci: 17.08.2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/TurkiyedeErozyon.html
42
Orhan Sevgi,‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak kaybı EĢitliğinin Kuramsal Olarak
Uygulanması‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği için
Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO
Yayın No:202, Edirne,Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s. (55-67)
102
üretim girdilerindeki artıĢlar büyük balıkçıların daha fazla avlanmalarını beraberinde
getirmiĢtir. Dolayısıyla, ülkemizde mevsim ya da kota dıĢı yasak avlanmanın yanı
sıra, deniz kirliliği gibi çevresel etkenlerle de su ürünleri stokları azalmaktadır.
2.2.5.Kent Yoksullarının/Köyden Kente Göç Edenlerin Konut
Çevresi Olarak Gecekondu
2.2.5.1.Kentsel Yoksulluk, Gecekondu ve Sürdürülebilirlik
Köyden kente göçün baĢlıca nedenleri olarak hızlı nüfus artıĢı, tarımda makineleĢme
ve eĢitsiz ekonomik kalkınma, yani bölgeler ve kent ile kır arasındaki farklılıklar
sayılabilir.
Bu bağlamda, Türkiye‟de 1960‟larda kentlerde yaĢayanlar toplam nüfusun % 26‟sını
oluĢtururken, bu oran 1980‟lere gelindiğinde % 45‟lere yükselmiĢtir. Köyden kente
göç edenlerin hızla artması sonucunda, günümüzde kentsel nüfus toplam nüfusun %
65‟ini oluĢturmaktadır.
Tarım sektörünün milli gelirden aldığı pay yıllar içersinde düĢmesine, tarımsal
nüfusun oransal olarak azalmasına rağmen mutlak anlamda ülke ve tarımsal nüfusun
artması ülke ve sektör bazında kiĢi baĢı geliri de azaltmaktadır.
Sanayinin yeni istihdam yaratma kapasitesinin azlığına rağmen kırsal alan insanı
Ģehir rantından pay alabilmek için büyük Ģehirlere ve rantın yüksek olduğu yerlere
göçü sürdürmüĢtür.Göç edenlerin önemli bölümü tarım iĢçileri, topraksız
köylülerdir.Büyük toprak sahipleri azınlığı teĢkil ettikleri gibi göç etme nedenleri
farklıdır.Topraksız ailelerin oranının Mardin‟de %40,8, Siirt‟te %42, Diyarbakır‟da
%48,8 ve Urfa‟da %53 olması dikkat çekicidir. Sosyal huzursuzların kaynaklarından
birisini de burada aramak gerekir43.
Göç ve gecekondulaĢma hareketinin kamusal alanlardaki iĢgali ile oluĢan ranttan
payını alarak bir anlamda gelir bölüĢümünün adaletsizliği hafifletmiĢ ve toplumsal
huzursuzluğun bastırılmasında görünmez etken olmuĢtur.
43
RuĢen KeleĢ, Artun Ünsal, Kent ve Siyasal ġiddet, A.Ü.SBF Yayınları No:507; Ankara, A.Ü.SBF
Basın ve Yayın Yüksekokulu Basımevi,1982 s.27
103
Türkiye‟de 1990‟da çoğunluğu büyük kentlerde olmak üzere, yaklaĢık 1 750 000
gecekondu bulunmakta olduğu ifade edilmektedir.
1991-1992 döneminde kentlerde 5 000 000 konuta gereksinim olduğu tahmin
edilmiĢtir.
Tablo:2.5: Ġstatistiksel Bölgelerin Aldığı Göç,Verdiği Göç, Net Göç, Net Göç
Hızı;
Bölge (Düzey 1)
Toplam- Total
Ġstanbul
Ġstanbul
Batı Marmara
Western Marmara
Ege
Aegean
Doğu Marmara
Eastern Marmara
Batı Anadolu
Western Anatolia
Akdeniz
Mediterranean
Orta Anadolu
Central Anatolia
Batı Karadeniz
Western Black Sea
Doğu Karadeniz
Eastern Black Sea
Kuzeydoğu Anadolu
Northeastern Anatolia
Ortadoğu Anadolu
Centraleastern
Anatolia
Güneydoğu Anadolu
Southeastern Anatolia
Verdiği
2000yılı dai – Aldığı göç
göç
mi Ġkamet(1)
(1)
gah nüfusu
Net göç
Net
göç
hızı
‰
60 752 995
4 098 356 4 098 356 0
0,0
9 044 859
920 955
513 507
407 448
46,1
2 629 917
240 535
172 741
67 794
26,1
8 121 705
518 674
334 671
184 003
22,9
5 201 135
432 921
351 093
81 828
15,9
5 775 357
469 610
378 710
90 900
15,9
7 726 685
413 044
410 316
2 728
0,4
3 770 845
205 108
300 113
- 95 005
-24,9
4 496 766
219 008
450 799
- 231 791
-50,3
2 866 236
151 193
227 013
- 75 820
-26,1
2 202 957
144 315
256 922
- 112 607
-49,8
3 228 793
5 687 740
170 568
212 425
280 156
422 315
- 109 588
- 209 890
- 33,4
-36,2
(1) Bölge içindeki illerin birbirleri arasındaki göç (1) Migration across the provinces
kapsanmamıĢtır.
within the region is not covered
Kaynak:TUĠK 2000 Genel Nüfus Sayımı Source: 2000 Census of Population
Bu dönemde inĢaat ruhsatı alınarak yapılmıĢ konut sayısı 2 700 000 olmuĢtur.
Aradaki 2 300 000 lik eksik konut inĢaat ruhsatının ruhsatsız yapılarla kapatıldığı
varsayılabilinir.
104
2.2.5.2.Gecekondu OluĢumu ve Sonuçları: Tarihsel Bir BakıĢ 19501980 Dönemi Gecekondu OluĢumu ve GeliĢmesi
2.2.5.2.1.Ekonomik Boyut
Bu dönemde benimsenen kalkınma modeline bağlı olarak devlet tarafından
uluslararası rekabete karĢı korunan özel sektör konut pazarından uzak durmuĢtur. Öte
yandan, ithal edilen pahalı teknoloji ve sermaye mallarının ucuz iĢgücüyle
dengelenme
gereği
ortaya
çıkmıĢ,
gecekondularda
yaĢayanlar
ekonominin
gereksinim duyduğu ucuz iĢ gücü kaynağını oluĢturmuĢtur. Bu kesimin, konut kirası
ödememesi ve konutlarının sanayi ve ticaret bölgelerine yakınlığından dolayı ulaĢım
giderlerinin düĢük olması nedeniyle yaĢamlarını çok sınırlı bir gelirle sürdürebilmesi,
ücretlerin düĢük düzeyde tutulmasına olanak vermiĢtir. Ayrıca, köyden göç eden
yoksul ailelere ucuz konut sağlayamayan devletin bu ailelerin kendilerine ait
olmayan arazilerde konut yapmalarına göz yumması sonucunda "örgütlü" konut
piyasası dıĢında konut üretiminin yolu açılmıĢtır.
2.2.5.2.2.Toprak Mülkiyeti Boyutu
Osmanlı‟dan miras kalan devlet mülkiyetindeki arazilerin varlığı ve köyden göç
edenlerin konutlarını çoğunlukla "hazine arazisi" üzerine yapmaları, gecekondu
yapımına ve geliĢimine daha olumlu ve yumuĢak bir yaklaĢıma olanak sağlamıĢtır.
Benzer biçimde, gene Osmanlı‟dan kalma, "zilyetlik yoluyla mülk sahibi olma"
anlayıĢının geleneksel bir kurum olarak varlığını sürdürmesi de bu geliĢmeye katkıda
bulunmuĢtur.
2.2.5.2.3.Siyasal (Yönetsel) Boyut
II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra çok partili siyasal yaĢama geçiĢle birlikte oy kazanma
kaygısının yönlendirdiği popülist yaklaĢım siyasete egemen olmuĢtur. Siyasal
partilerin, partiye üye olmaları ve oy vermeleri karĢılığında, gecekondu
mahallelerinde yaĢayanlara gereksindikleri yasal statü (tapu) ile temel altyapı ve
hizmetleri sağlama yolunda vaatlerde bulunmaları yaygınlaĢmıĢtır. Buna karĢılık,
yerel yönetimlerin merkezi yönetimin denetimi altında olması ve belediyelerin mali
kaynaklarının sınırlılığı, bu vaatlerin yerine getirilmesini engellemiĢ, bunun
105
sonucunda, siyasal himayecilik mevzuata aykırı inĢaatlara göz yumma biçimini
almıĢtır. 1966 tarihli Gecekondu Yasası‟yla gecekonduların kalıcılığı devlet
tarafından resmen tanınmıĢ; bunu, devletin gecekondu mahallelerini altyapı ve
hizmetler sağlayarak geliĢtirme rolünü kabul etmesi izlemiĢtir.
2.2.5.2.4.Toplumsal Boyut
Toplum, gecekondu yapımını, mülkiyet ihlali olarak değil, yoksulların gereksinim
duydukları barınaklarını sağlama giriĢimi olarak görme eğilimi içine girmiĢ ve
gecekonduyu köyden kente göç etmiĢ yoksul ailelerin konutu olarak algılamaya
baĢlamıĢtır. Böylece, toplumda gecekondulara karĢı hoĢgörülü ama küçümseyici bir
bakıĢ açısı geliĢmiĢtir44.
2.2.5.3.1950-1980 Dönemi GeliĢmelerinin Sonuçları
Bütün bu etkenlerle büyük kentlerde gecekondu oluĢumu hızla artmıĢ ve plansız
kentleĢme eğilimi egemen olmuĢtur. Ġlk önceleri kentin içindeki sanayi ve ticaret
bölgelerine yakın yerlerde ya da gene kentin içindeki dik yamaç ve dere yatağı gibi,
konut yapımına elveriĢsiz ve bu yüzden boĢ kalmıĢ olan alanlarda yapılan
gecekondular, giderek kentin çeperindeki iskan edilmemiĢ arazilere yayılmıĢ,
dolmuĢların ortaya çıkması da, ulaĢım sorununun çözümüne katkıda bulunarak bu
geliĢmeyi destekleyici bir etkide bulunmuĢtur. Böylece kentlerin görünümü radikal
ve kalıcı bir biçimde değiĢmiĢtir.
1950 lerde 983 000 olan Ġstanbul nüfusu, 1960 yılında 1 680 000 e ulaĢmıĢtır. 1954
yılında yürürlüğe giren Beyoğlu Nazım Ġmar Planı; Mecidiyeköy-Levent,
Mecidiyeköy-ġiĢli arası ve Bomanti bölgesini 2. ve 3. sınıf gayrı sıhhi müesseselere
tahsis ederken KasımpaĢa-Kağıthane Deresi arasındaki bütün sahil boyu, KağıthaneAtıĢ poligonu(Gazhane) 1. Sınıf gayrı sıhhi müesseselere tahsis edilmiĢtir.45
Üretime ucuz iĢgücü ve tüketime alıcı olarak katkıda bulunan gecekondu ailesinin
ekonomideki rolünün artmasına koĢut olarak, baĢlarda derme çatma evler olarak
44
Orhan Tuna, Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması, Ġ.Ü.Yay.No:2300,Ġktisat
Fak.Yay. No:391, Ġktisat ve Ġçtimaıyat Enst. No:77, Sosyal GeliĢme ve AraĢtırma Enst. No:1, Bilmen
Basımevi,Ġstanbul,1977 s.81
45
ġaduman Sazak, „‟ Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölgesi‟ne Etkisinin
Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da
SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999, TMMO makine Mühendisleri Odası
Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240,Eser Matbaacılık, Edirne, Nisan 2000,(45-58)
106
yapılan gecekondular zamanla düĢük yoğunluklu kalıcı mahalleler oluĢturmuĢtur.
Çoğu mahalle elektriğe ve musluk suyu ile otobüs ve dolmuĢa dayalı ulaĢım
olanaklarına sahip olmaya baĢlamıĢtır. Gecekondular kent yoksulları için bir umut
kapısı olmuĢ, yıkım tehlikesinden uzaklaĢan gecekondu ailesi, birikimini konutunu
geliĢtirmek için harcamakta sakınca görmemiĢ, böylece baĢka "Üçüncü Dünya"
ülkelerindekilere göre daha iyi durumda olan konutlar ortaya çıkmıĢtır. Devletin
gecekondu yapımına karĢı görece hoĢgörülü yaklaĢımı, gecekondu ailesinin konutuna
eklemeler yapmasına, hatta kat çıkmasına yol açmıĢ ve bunlar çoğu zaman evli
çocuklara, bazen de kiraya verilerek değerlendirilmiĢtir. Buna karĢılık 1970‟lerde
durum değiĢmeye baĢlamıĢtır. 1965 tarihli Kat Mülkiyeti Yasası‟nın etkisiyle, kent
içinde orta sınıfların oturdukları binaların kat sayıları ve buna bağlı olarak
yoğunlukları artmıĢtır. Bu yılda Ġstanbul‟un nüfusu 2 103 000 olmuĢtur.46 Buna, kent
içinin gürültülü, hava kirliliği yaĢanan, yeĢilliği gittikçe azalan yerlere dönüĢmesi de
eklenince, orta sınıflarda kent dıĢına kaçma eğilimi ortaya çıkmıĢ, özel otomobil
sahipliğindeki
artıĢ
da
bu
eğilimi
desteklemiĢtir.
Böylece,
yoksulların
gecekondularının bulunduğu kent çeperindeki araziler orta sınıfın yükselen talebine
bağlı olarak hızla değer kazanmıĢ ve bir rant kaynağına dönüĢmüĢtür.
Orta sınıfların kentten uzakta yaĢama talebi ve bunun sonucunda ortaya çıkmaya
baĢlayan orta sınıf banliyöleri kent çeperinde yer alan araziler için rekabeti artırmıĢ
ve bu araziler, üzerinde yoksulların kendi barınaklarını oluĢturdukları yerler
olmaktan uzaklaĢmıĢtır. Buralarda oluĢan arazi rantını fark eden bazı gruplar çeĢitli
yöntemlerle bu arazileri kapatarak, kente yeni göçenlere yasal olmayan bir biçimde
satmaya baĢlamıĢlardır. Böylece yeni göçmenler tapusuz, altyapısı ve hizmetleri
olmayan arazileri para ödeyerek almak zorunda kalmıĢlardır. Kısacası, gecekondu
yoksulun barınak sorununun çözümü olmaktan uzaklaĢmıĢ, ancak araziye bir miktar
para ödeyebilecek ekonomik güçte olan kiĢiler gecekondu yapabilme olanağı
bulmuĢlardır.47
46
ġaduman Sazak, „‟ Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya Bölgesi‟ne Etkisinin
Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında Değerlendirilmesi‟‟,(45-58)
47
Aysun Eyüboğlu,‟‟Göçler ve KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin…
,Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II ,06-08 Kasım 1997, Bildiriler Kitabı, TMMO
Makine Mühendisleri Odası MMO Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997(375-384)
107
2.2.5.4. 1980 Sonrası Dönem Gecekondularla Ġlgili GeliĢmeler
2.2.5.4.1.Ekonomik Boyut
1980‟lerde neo-liberal politikaların benimsenmesiyle birlikte özel sektör sanayi
dıĢında sermaye birikimi sağlayacak yeni alanlara yönelmiĢtir. 1984‟te Toplu Konut
Yasası‟nın çıkarılması, gene aynı yıl Toplu Konut Ġdaresi‟nin kurulması ve özel
sektörün inĢaat sektörüne girmesinin özendirilmesi, özellikle büyük inĢaat
Ģirketlerinin konut piyasasına girmesine yol açmıĢ ve kent çeperlerinde büyük çaplı
toplu konut projeleri gündeme gelmiĢtir. Belediyeler de gene kent çeperlerindeki
kamuya ait arsalarda kooperatifler aracılığıyla konut üretmeye baĢlamıĢtır. Bu
geliĢmeler, birçok yerde yoksul gecekondu mahalleleriyle orta sınıfın apartman
bloklarının iç içe geçmesine yol açmıĢtır.
2.2.5.4.2.Siyasal (Yönetsel) Boyut
Mevzuat değiĢiklikleriyle belediyeler yasal ve mali açıdan güçlendirilmiĢ, planlama
yetkisi belediyelere devredilerek, belediyelerin kentsel geliĢme üzerindeki etkisi
önemli ölçüde artırılmıĢtır. 1980‟li yıllarda çıkarılan, kaçak yapıların affına iliĢkin
(Mart 1983 tarih ve 2805 sayılı; Aralık 1984 tarih ve 3086 sayılı; Mayıs 1986 tarih
ve 3290 sayılı; Mayıs 1987 tarih ve 3366 sayılı) yasalar ile gecekondu arazileri
üzerinde dört kata kadar inĢaata izin veren (Mart 1984 tarih ve 2981 sayılı) yasa,
gecekondu üzerinden rant elde etmeyi yasal olarak desteklemiĢtir48. Böylece
gecekondu olgusu ticarileĢmiĢ, gecekondu ve özellikle gecekondu arazisi ticari bir
meta haline gelmiĢ, bunun sonucunda gecekondu mahalleleri hızla apartmanlaĢarak,
çok katlı yapılaĢma yaygınlaĢmıĢtır.
2.2.5.4.3.Toplumsal Boyut
Gecekondu alanlarında apartmanların yükselmesi sonucunda "köĢeyi dönme"
örnekleri yaygınlaĢmıĢ, "yoksul insanın barınağı gecekondu" imajının yerini, "haksız
kazanç" ve "kaçak yapılaĢma" almıĢtır. Öte yandan, gecekondu nüfusu da
48
AyĢe Sirel,‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi ve Güncel Durum‟‟ 21.
Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999, TMMO
makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık,
Nisan 2000 ,(229-240)
108
çeĢitlenmektedir. Gecekondu kiracıları, sahipleri, birkaç gecekondu sahibi olanlar,
tapusu olanlar, olmayanlar, vb.
2.2.5.5. 1980 Sonrasındaki GeliĢmelerin Sonuçları
Bu geliĢmelerin bir sonucu, kente eskiden göç etmiĢ olanların yeni gelenler
üzerinden rant elde etme eğilimleridir. Kent çeperindeki araziler çeĢitli gruplarca
sahiplenilmiĢ
olduğundan,
yeni
gelenler
gecekondu
yapamamakta,
ancak
kendilerinden önce gelenlerin yapmıĢ oldukları gecekonduları kiralayabilmektedirler.
Dolayısıyla,
gecekondu
kiracıları
kentteki
en
yoksul
gruplardan
birini
oluĢturmaktadır. Bir baĢka en yoksul grup ise, kentin eski tarihi dokusu içindeki
çöküntü alanlarında kiracı olarak ya da terk edilmiĢ binalarda kira ödemeden
oturan, çok kötü ve sağlıksız koĢullarda yaĢayan ailelerdir. Özetle, yoksul insanın
konutu olarak ortaya çıkan gecekondular günümüzde rant kaynağı haline gelmiĢtir.
2.2.5.6.Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre
2.2.5.6.1.Ticari Bir Meta Haline Gelmeden Önce Gecekondu ve
Çevre
KuruluĢ ve geliĢme aĢamasında gecekonduların çevre üzerinde olumlu ve olumsuz
etkileri olmuĢtur. Olumlu sonuçlar arasında, gecekondu halkının, bir yoksullukla baĢ
etme stratejisi olarak, evlerinin bahçesine meyve ağaçları dikmeleri, sebze
yetiĢtirmeleri ve köyde edindikleri deneyimlerle doğaya yakın yaĢamaları sayılabilir.
Örneğin, Ankara‟da gecekondularda yaĢayanlar tarafından kavak dikilmesi
sonucunda kent çevresi yeĢil bir görünüme kavuĢmuĢtur. Öte yandan, gecekonduların
kent içinde, ama elveriĢsiz coğrafi özelliklerinden dolayı iskan edilmemiĢ alanlara
yapılması, hem o konutlarda oturanları hem de çevre ekolojisini tehlikeye
atmaktadır. Ayrıca, bu alanlara altyapı getirmek zorlaĢmakta, konutların teknik
bilgiden yoksun kiĢiler tarafından plansız bir biçimde ve yıkım kaygısından dolayı
kısa zamanda ve düĢük maliyetle yapılması sonucunda, fiziksel standartları çok
düĢük konutlar üretilmekte, bunun sonucunda sağlık ve çevre sorunları ortaya
çıkmaktadır. Bu tip konutların oluĢturduğu mahalleler plansız yapılaĢmadan
kaynaklanan bütün sorunları barındırmaktadır.
109
Belediyelerin kısıtlı kaynakları ve popülist politikaları gecekondulara altyapı
sağlama sürecinde plansız ve düzensiz bir geliĢmeye yol açmıĢtır. Bazen gecekondu
halkı imece usulüyle ve kendi iliĢki ağlarını kullanarak kanallar kazmakta, künkler
döĢemekte, elektrik hattı çekmektedir. Halkın kendi emeğiyle bu sürece katılması ve
maliyeti düĢürmesi kuĢkusuz olumlu bir geliĢmedir. Buna karĢılık, iĢin plansız ve
belli bir teknik bilgi ve yönlendirmeden yoksun olarak yapılması çevreye zarar
verebilmektedir. Bazen de gecekondu mahallesine altyapı getirilememekte ve
özellikle kanalizasyon yapılamamaktadır. Bu durumda atık sular açıkta akmakta, bu
da bazı salgın hastalıklara neden olmaktadır. Katı atıklar septik çukurlara
aktarıldığında, bu çukurların yeteri kadar derine kazılmaması ve sızıntılar gene sağlık
sorunlarına yol açmakta, ayrıca doğal çevreye zarar vermektedir. Var olan elektrik
hatlarına kendi elektrik kablolarını bağlayarak kaçak elektrik kullanma eğilimi ise bir
yaĢamsal tehdit kaynağıdır. Plansız yapılaĢma itfaiyenin ve çöp kamyonlarının
mahalleye girememesi gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Çöpler
toplanamadığında mahalle içinde açığa bırakılmakta, bazen de yakılmak istenmekte,
her iki durum da sağlık ve yaĢam açısından tehlike oluĢturmaktadır.
2.2.5.6.2.Ticari Meta Olarak Gecekondu, Kaçak YapılaĢma ve Çevre
1970‟lerde baĢlayan ve 1980 sonrasında yasalarla da desteklenen, gecekondu
alanlarının hızla apartmanlaĢması süreci özellikle büyük kentlerde çevreye çok zarar
vermektedir. Tek katlı gecekondular rant elde etmek amacıyla yıkılarak, yerlerine
çok katlı ve genelde birbirine yakın ya da bitiĢik apartmanlar inĢa edilmekte, konut
yoğunluğu hızla artmaktadır. Örneğin 2960 sayılı „‟Boğaziçi Kanunu‟‟ mevzuata
aykırı yapılara yeni baĢvuru süreleri tanıyarak 2805 sayılı kanunun sağladığı affedici
hükümlerin kullanma süresini arttırmıĢtır.49 Bu süreçte, var olan ağaçlar kesilmekte,
yoksul gecekondu aileleri için çok önemli olan, içinde sebze ve meyve yetiĢtirdikleri
bahçeler yok olmakta, ayrıca altyapı ve hizmetler de yetersiz kalmaktadır. Bütün
bunlar taĢkın, su ve hava kirlenmesi, yeĢil alanların tahribi ve çevrenin
"betonlaĢması" gibi istenmeyen sonuçlar yaratmaktadır. Ayrıca, var olan komĢuluk
iliĢkileri ve mahalledeki dayanıĢma ortadan kalkmaktadır. Yeni arazilerin doğrudan
49
AyĢe Sirel,‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi ve Güncel Durum‟‟,(229240),
110
çok katlı apartmanlar yapılarak, altyapı olmadan, plansız bir biçimde iĢgal edilmesi
de benzer sonuçlar doğurmaktadır. Yoksulların kendilerine ait olmayan araziler
üzerinde inĢa ettikleri konutlar olarak gündeme gelen kaçak yapılar, bugün orta ve
üst sınıfların kaçak yapılarının gölgesinde kalmaktadır.
Günümüzde örgütlü ve örgütsüz konut pazarları ile yasal ve kaçak yapılaĢma
birbirine karıĢmıĢtır. Bu durum hem toplumun ve kültürünün hem de çevrenin
sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Kentsel yönetim ve planlama, siyaset ve çıkar
iliĢkileri içinde rasyonelliğini kaybetmiĢtir. Belediyelerin kente iliĢkin karar verme
yetkilerinin artması, yerele yönelik çözümlere olanak tanımak yerine, çevrenin kötü
kullanımına, doğal çevrenin tahribine ve kültür mirasının zarar görmesine yol
açmıĢtır. Kentler yoksulların barınak sorununun çözümünde gittikçe artan ölçüde
yetersiz kalmaktadır. Kent yoksulları konut edinme sürecinden dıĢlanmakta, bir
zamanlar "kaçak yapılaĢma"nın (gecekondu) aktörü olan yoksul kesim hızla bu
olayın kurbanı haline gelmektedir. Günümüzde gecekonduların apartmanlara
dönüĢtürülmesi süreci
değiĢmiĢtir. Bireysel
olarak mütahitlerin
gecekondu
sahibinden arsayı satın alarak üzerine apartman inĢa etmesi ya da belediyenin
eĢgüdümü ve büyük inĢaat Ģirketlerinin aracılığıyla (kamu-özel sektör iĢbirliği),
birçok gecekondu arsasını kapsayan bir alan üzerinde "Kentsel DönüĢüm Projesi"
oluĢturulması biçimini almaktadır.
Gecekondularda yaĢayan kırsal kökenli kadınlar için mahalleleri son derece
önemlidir. Gecekondu bir kadın çevresidir. Bu kadınlar zamanlarının çoğunu
evlerinin dıĢında, komĢularıyla oturarak, erkekler tarafından rahatsız edilmeden ya da
engellenmeden geçirmekte, evlerinin önündeki mekanlarda bazı ev iĢlerini
görmektedirler. Yarı kamusal-yarı özel nitelikteki bu mekanların apartmanlaĢma
sürecinde yok olması bu kadınların yaĢamında büyük bir eksikliğe yol açmakta,
kadınlar modern hapishane diye tanımladıkları apartmanların içinde sıkıĢıp
kalmaktadırlar50.
Gecekonduların dönüĢüm sürecinde gecekondu kiracıları ile tapusu olmayan
gecekondu sahiplerinin durumlarının ne olacağı da düĢünülmelidir. Ayrıca, yoksul
ailelerin bütçesine önemli bir katkı oluĢturan bahçe sorununu çözmek için yaratıcı ve
50
Orhan Tuna, Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması, s.11
111
katılımcı projelere gerek vardır. Bu bağlamda, ailelerin sebze ve meyve
yetiĢtirebilecekleri alanların "dönüĢüm projesi" içinde planlanması, örneğin her
aileye bir bölümünün verileceği mahalle bahçeleri oluĢturulması bir çözüm olabilir.
112
3.BÖLÜM
3.1.Doğal Yenilenebilir Kaynaklar ve Enerji DönüĢümü
Yenilenebilir kaynakların temel enerji kaynağı GüneĢ‟tir. Enerji bir sistemin iĢ
yapabilme yeteneğidir. Bütün doğal olayların oluĢabilmesi için gerekli enerji Ģekilleri
ise ısı, ıĢık ve kimyasal bağ enerjisidir.
Doğada var olan döngülere ilave yük getirmeyen enerjiler doğal kaynakların yarattığı
enerjilerdir. Kirlilik yaratmazlar. Çevreyi değiĢime uğratırlar ki bu da sistemin kendi
iç dengesini sağlaması açısından gereklidir. Bu değiĢimler sonucu sistem döngüsüne
devam ederken diğer bir döngüyü de hızlandırır veya yavaĢlatır.
Kullanılabilir ve üzerinde bilimsel çalıĢmaların devam ettiği değiĢik yenilenebilir
enerji kaynakları vardır. Bunları;
-GüneĢ Enerjisi
-Biyo-kütle
-Rüzgar
-Hidrolik
-Foto-volkaik
-Dalga ve Gelgit
-Jeotermal Enerji olarak belirtebiliriz1.
Bunlardan jeotermal enerji hariç hepsi güneĢin dünyamızı ısı ve ıĢık enerjisi ile
etkilemesinin değiĢik görünümleridir.
Jeotermal enerji ise yer kabuğunun veya dünyanın kendi iç dinamiklerinin ürünüdür2.
Ülkemiz dalga ve gelgit enerjisi hariç diğer enerji kaynaklarında önemli potansiyele
sahiptir. Bu enerjilerin dağılımı da(türleri arası) Türkiye‟de dengelidir3.
3.1.1.Isı Enerjisi
Dünya güneĢten gelen uzun dalga boylu ıĢınlarla(700-3000nm) ısıtılır. GüneĢten
gelen ve yeryüzüne ulaĢan enerji miktarı 1,5cal/cm2/dak‟yı geçmez4.
1
Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya Mühendisleri
Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(24-25)
2
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, TMMOB;
Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(14-18)
3
Michale Schreyer, Lutz Mez, David Jacobs, ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu,
Heinrich Böll Stiftung yayını, Ġstanbul, Sena Ofset, Ekim 2009 s.31, Tablo2: deki Türkiye satırı.
113
Isı enerjisinin birimi kaloridir. Bir kalori, bir gram suyun sıcaklığını 14.5Co den
15.5Co çıkarmak için gereken ısı miktarıdır.
Hemen hemen bütün fiziksel ve kimyasal olaylar ısının çevreye verilmesi ya da
ısının çevreden alınması Ģeklindedir. Biyokimyasal tepkimelerde ısı alıĢveriĢi olur.
Tepkimede dıĢarıya ısı verilmesi ya da dıĢarıdan ısı alınması, tepkimeye katılan
maddeler ile oluĢan ürünlerin enerjileri arasındaki farka bağlıdır.
Eğer tepkime sonunda oluĢan ürünlerin enerjisi, tepkimeye giren maddelerinkinden
daha az ise tepkimede ısı açığa çıkar. Bu tip tepkimelere ekzotermik(ısı üreten)
tepkimeler denir.
Eğer tepkimeye girecek maddelerin enerjisi, oluĢan ürünlerin enerjisinden az ise bu
tepkimenin
oluĢabilmesi
için
ısı
enerjisi
gereklidir.
Böyle
tepkimelere
endotermik(ısıalan) tepkime denir.
3.1.2.IĢık Enerjisi
IĢık enerjisi, biyosferdeki tüm canlıların doğrudan veya dolaylı olarak kullandığı bir
enerji Ģeklidir. IĢık enerjisinin kaynağı GüneĢ‟tir. Ototrof canlılar güneĢ ıĢığını
doğrudan kullanabilirler. Heterotrof canlılar ise ototrofların, ıĢık enerjisini kullanarak
hazırladıkları besin maddelerinden enerji elde eden canlılardır. Bu nedenle heterotrof
canlılar ıĢık enerjisini dolaylı olarak kullanan canlılardır.
IĢık dalga Ģeklinde yayılan ve foton adı verilen küçük parçacıklardan ibarettir. Her
foton bir enerji paketidir.
Bugünkü kurama göre ıĢık hem bir parçacık gibi yayılır, hem de bir dalga
hareketidir. IĢığı oluĢturan dalgaların bir dalga boyuna ve frekansa sahiptir. Bu dalga
boyu ve frekans ıĢığa, biyolojik olaylar için ayrı bir önem kazandırır. Fotonların
enerjisi dalga boyları ile ters orantılıdır. Dalga boyu kısa olan ıĢığın hem frekansı
hem de enerjisi yüksektir.
Gözümüz, dalga boyu 380nm ile 760nm(nanometre) arasındaki ıĢığı görebilir.
Gözümüz tarafından fark edilen bu dalga boyu aralığındaki ıĢığa görülebilir ıĢık
denir.
4
Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas
Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟Editörler:Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ,Yem
Bitkileri Genel Bölüm C.I, TKĠB Tarımsal Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları,III C,
Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, (65-93) s.66
114
Görülebilir ıĢığın en kısa dalga boyundan en uzun dalga boyuna verdiği tayf
görüntüsü renkleri sırayla mor, mavi, yeĢil, sarı, turuncu, kırmızıdır.
Ototroflar(kendi beslekler), fotosentez sırasında görülebilir dalga boylarındaki ıĢığı
kullanırlar. Bundan dolayı ıĢık enerjisi biyosferdeki canlılar için en önemli enerji
kaynağıdır.
Kendi besleklerin oluĢturduğu kütle biyo-kütle olarak tanımlanır. Biyokütle
yenilenebilir enerji kaynakları içinde ciddi bir teknik potansiyele sahiptir. Ana
bileĢenleri karbonhidrat bileĢikleri olan bitkisel ve hayvansal kökenli tüm maddeler
“Biyokütle Enerji Kaynağı”, bu kaynaklardan üretilen enerji ise “Biyokütle Enerjisi”
olarak tanımlanmaktadır. Biyokütle yenilenebilir, her yerde yetiĢtirilebilen, sosyoekonomik geliĢme sağlayan, çevre dostu, elektrik üretilebilen, taĢıtlar için yakıt elde
edilebilen stratejik bir enerji kaynağıdır. Amerika‟da hidroelektrik enerjiden sonra
ikinci sıradaki yenilenebilir enerji kaynağıdır. Hesaplamalar Amerika‟nın enerji
ihtiyacının % 3‟ünü biyokütleden sağladığı Ģeklindedir.
Bitkisel biyokütle, yeĢil bitkilerin güneĢ enerjisini fotosentez yoluyla doğrudan
kimyasal enerjiye dönüĢtürerek depolanması sonucu oluĢmaktadır. Fotosentez ile
enerji içeriği yaklaĢık olarak 3,1021 J/yıl olan organik madde oluĢmaktadır. Bu değer
dünya enerji tüketiminin 10 katı enerjiye karĢılık gelmektedir5.
3.1.3.Kimyasal Bağ Enerjisi
Ġki atomu veya molekülü bir arada tutan kuvvettir. Herhangi bir kimyasal tepkime
gerçekleĢirken tepkimeye giren maddeler birbiri ile etkileĢirler. Yapılarındaki
kimyasal bağlar kopar, yeni düzende yeni bağlar oluĢur.
Hücrelerde yaĢam boyu bağ kopması ve oluĢması Ģeklinde tepkimeler gerçekleĢir. Bu
arada kimyasal bağlardaki enerjinin bir kısmı açığa çıkar. Bu enerji, kimyasal bağ
enerjisi ya da kısaca bağ enerjisi olarak nitelendirilir.
Bir kimyasal bağın oluĢması için gerekli enerji miktarı, bu bağın kırılması için
harcanan enerjiye eĢittir. Ġki atom veya molekül arasında kurulan bağ için gerekli
enerji ne kadar yüksek ise bağ kırılırken de açığa çıkan enerji miktarı o kadar yüksek
olur.
5
Filiz Karaosmanoğlu,„‟Çevre Dostu- Türkiye Ġçin Yenilenebilir Bir Yakıt Adayı; Biyomotorin‟‟
Ekojenerasyon Dünyası-Kojenerasyon Dergisi ICCI Özel Sayısı10, Ġstanbul, Nisan 2002
Yenilenebilir Enerji Kaynakları ,(50-56)
115
GüneĢ enerjisi ototrof (kendi beslek) klorofilli canlılar tarafından kimyasal bağ
enerjisine çevrilirler. Bu enerji bir organik molekülün bağlarındaki enerjidir.
Karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve adenin trifosfat(ATP) kimyasal bağ enerjisine
sahip moleküllerdir. Isı elde etmek için kullandığımız fosil yakıtlarda kimyasal bağ
enerjisine sahiptir.
3.1.3.1.Fotosentez
Fotosentez kimyasal bağların oluĢumunu sağlamak için güneĢ enerjisinin kullanıldığı
biyolojik bir yoldur. Fotosentez, özellikle de oksijenik (oksijen üreten) fotosentez
Dünya‟yı önemli ölçüde değiĢtirmiĢtir. Fotosentez ile oluĢan oksijen canlılar
tarafından solunumda kullanılmakla kalmaz, aynı zamanda Dünya‟yı morötesi
ıĢınlardan koruyan ozon tabakasının oluĢmasını da sağlar. Fotosentezin, geliĢmiĢ
yaĢam formlarının ortaya çıkmasına olanak verdiği için Dünya‟nın en önemli
biyokimyasal yolu olduğu söylenebilir.
Son yıllarda fotosentezin evrimi konusunda moleküler düzeyde pek çok çalıĢma
yapılmıĢ ve önemli bir bilgi birikimi oluĢmuĢtur. Fotosentez bir bütün olarak ortaya
çıkmamıĢ; farklı kökenlere sahip pek çok yolun bir araya gelmesiyle oluĢmuĢtur.
Yani fotosentez için tek bir kökenden bahsetmek mümkün değildir (aslında bu,
fotosentez gibi karmaĢık biyokimyasal yolların hemen hepsi için geçerlidir); ancak
bildiğimiz anlamda fotosentezin ortaya çıkmasında iki kilit yapı bulunur. Bunlardan
biri Mg tetrapirol, diğeri ise tepkime merkezi apoproteinleridir. RockvilleMaryland‟deki Genomik AraĢtırmalar Enstitüsü‟nden (TIGR-The Institute for
Genomic Research) evrimsel biyolog Jonathan A. Eisen bu konuda Ģöyle diyor: “IĢık
enerjisini kullanmada kullandıkları sıradıĢı mekanizmalardan ötürü, yeĢil sülfür
bakterileri hem fotosentez hem de hücresel enerji metabolizması mekanizmalarının
ve bu mekanizmaların evriminin anlaĢılması açısından önemlidir. Oksijensiz ortamda
fotosentez yapabilme yeteneğinin bulunmuĢ olması evrimsel çalıĢmalar için oldukça
önemlidir, çünkü Dünya‟nın ilk oluĢumundaki atmosferinde çok az oksijen olduğu
düĢünülüyor. Biyologların yeĢil sülfür bakterileri üzerinde çalıĢmalarının bir baĢka
nedeni de bunların karbondioksiti diğer bakteri ve bitkilerden farklı Ģekilde almaları.
Bunlar karbondioksit tespitinde indirgeyici trikarboksilik asit (TCA) döngüsü denen
ve yüksek bitkilerde görülen Calvin Döngüsü‟nden farklı olan bir yol kullanırlar.
116
TCA döngüsünde karbondioksit tespiti yapmak için elektronlar hidrojenden ya da
indirgenmiĢ sülfür bileĢiklerinden elde edilir (oysa Calvin Döngüsü‟nde oksijen
gerekir).
Fosil kayıtlarına göre biyolojik karbon sabitleme yapabilen ilk canlılar bundan 3,8
milyar yıl önce ortaya çıkmıĢtır. Siyanobakteri benzeri ilk canlılar ise 3,5 milyar yıl
önce oluĢmuĢtur. Ancak siyanobakterilerin Dünya‟daki hakimiyeti 2,7 milyar yıl
önceye rastlar. Aynı zaman diliminde atmosferdeki oksijen seviyesi de artmaya
baĢlamıĢtır. Bunu izleyen 1 milyar yıl boyunca siyanobakteriler atmosferdeki oksijen
seviyesini bugünkünün dörtte biri kadar artırmıĢtır. Siyanobakterilerin baĢarısı
sadece fotosentezin enerji ile ilgili avantajlarına değil, ortaya çıkan oksijen gazının
diğer canlıları zehirleyip rekabeti azaltmasına da bağlanmaktadır. Ġlk ökaryotlar 1,8
milyar yıl önce görülmeye baĢlanır. Fotosentetik siyanobakterilerin ökaryotların
yapısına katılması (yani kloroplastların oluĢumu) ise bir 0,6-0,8 milyar yıl daha
almıĢtır. Böylece ortaya çıkan algler atmosferdeki oksijen seviyesini günümüzdeki
seviyeye çıkarmıĢtır. Alglerin torunları, karasal bitkiler, 0,5 milyar yıl önce
görülmeye baĢladılar ve o zamandan bu yana görmeye alıĢık olduğumuz Ġlk
fotosentetik pigmentlerin kemoototrof canlılardan türediği artık yaygın olarak kabul
edilmektedir. Bu canlılar söz konusu pigmentleri kullanarak ıĢıktan ek enerji kaynağı
olarak istifade ediyorlardı.
Anoksijenik fotosentezin, kızılötesi fototaksis yapan mor bakterilerden türemiĢ
olabileceğini iddia etmiĢlerdir. AraĢtırıcılar jeotermal ıĢığın emisyon spektrumu ile
bakteriyoklorofil a ve b‟nin absorbsiyon spektrumu arasındaki uyuĢmadan hareketle,
fotosentezin, zayıf radyoaktif ıĢımanın tespit edilebileceği okyanus hidrotermal
ağızlarının yakınlarında yaĢayan ve bakteriyoklorofil a ve b taĢıyan organizmalardan
türediğini iddia etmiĢlerdir.6
Fotosentezi, yaĢamın ve dünyadaki canlıların yaĢam kaynağı olarak düĢünmek
mümkündür.Fotesentez, üreticiler dediğimiz varlıklar ile dünyamız da bulunan ve
iktisaden serbest mal olarak kabul ettiğimiz H2O, CO2 ve güneĢ ıĢığını kullanarak,
bizlerin yaĢamasını sağlayan O2 nin biyosferde sabit kalmasını sağlayan
mekanizmadır. Fotosentezin son ürünü glikoz ve oksijen, solunum ve enerji üretmek
6
E.G.Nisbet,J.R.Cann,C.L.van Dover,‟‟Origins of photosyntehsis‟‟, Nature 373,1995(479-480)
117
için gerekli iki temel maddedir. Bunlar temelde karbonhidratlar olarak adlandırılırlar.
Gıda sanayinin temeli olup, gıda ekonomisinin temelini teĢkil ederler. Doğada
fotosentez sonucu elde edilirler.7
Biyosferde iki tip beslenme modeli vardır. Üreticiler (ototrof) ve tüketiciler
(heterotrof) beslenme modeli.
Üreticiler arasında bitkileri, algleri ve bazı bakterileri sayabiliriz. Bu organizmalar
her yıl biyosferdeki milyarlarca ton su ve her yıl yaklaĢık olarak 220.500 milyar ton
CO2 i kullanarak tüketicilerin ihtiyacı olan gıda bileĢenlerini üretirler. Üreticiler
kendileri için gerekli tüm yaĢamsal temel besin bileĢenlerini üretebilme yeteneğine
sahiptir.
Tüketiciler, üreticileri ürettiği maddeleri besin olarak kullanıp yaĢamlarını devam
ettiren organizmalardır. Mantarların büyük çoğunluğu ve hayvanlar gibi çok
hücreliler güneĢ enerjisini doğrudan kullanamadıkları için heterotrof olarak
beslenirler. Tüketicilerin üreticilerden en büyük farkı organizmalarının bazı temel
gıda bileĢenlerini üretememesidir. Bunlar vücutta hiç yapılmayan veya yeter
miktarda yapılamayan, baĢkaları ile yeri değiĢtirilemeyen besin elementleridir ki
onlara temel (esansiyel) besin elementleri denir. Bunlar bazı yağ asitleri,
aminoasitler, vitaminler ve mineral maddeler bulunmaktadır.8
Fotosentezle üretilen organik maddeleri hem üreticiler hem tüketiciler yapılarını
oluĢturmak yaĢamsal iĢlevini düzenlemek ve enerji hammaddesi olarak kullanırlar.
Fotosentezin yan ürünü olarak ortama verilen O2 molekülü biyosferdeki dengeyi
sağlarken fotosentez ürünü oksijen suyun ayrıĢtırılması ile elde edilir.
Fotosentez klorofil molekülüne sahip canlılarda gerçekleĢir. Bitki hücrelerinde
klorofil molekülü kloroplast denilen organellerde bulunur. Bu organelin yapısı enerji
dönüĢümünü gerçekleĢtirecek özelliktedir. Mitekondiri gibi çift zarlıdır. Kloroplastın
iç kısmında birbiri ile bağlantılı durumda yassılaĢmıĢ ve üst üste dizilerek gruplar
oluĢturmuĢ zar keseleri vardır. Bu grupların her birine granum; granumları oluĢturan
zara da tilakoit denir.
7
8
Mehmet Demirci, Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008, s.10
Mehmet Demirci, Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008, s.2
118
Fotosentez amacıyla bitkiler tarafından tutulan enerjinin insanların beslenmesi için
sadece 1/150 si kullanılmaktadır9.
3.1.3.2.IĢık Enerjisi ve Klorofil
Üretici canlılarda bulunan renk maddeleri (pigment) belirli dalga boylarındaki ıĢığı
emebilir. YeĢil bitkilerde en çok bulunan renk maddesi klorofildir. Klorofil
molekülü; kırmızı, turuncu, mavi ve mor renkli ıĢığı emer, yeĢil ve sarı renkli ıĢığın
çoğunu yansıtır. Bitki yapraklarının genellikle yeĢil sarı renkli görünmelerinin
nedeni, klorofil moleküllerinin bu renkte ıĢığı yansıtmasıdır.
Fotosentez
konusundaki
kavramların
açıklanması
ekosistemlerde
yer
alan
organizmalar arasındaki iliĢkinin de anlaĢılmasını kolaylaĢtırır. Fotosentez olayının
anlaĢılması temelde üreticiler, tüketiciler, madde çevrimi, besin zinciri, besin ağı,
enerjinin dönüĢümü, iklim değiĢiklikleri, çevre kirlenmesi, sürdürülebilir yaĢam,
sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir ekonominin anlaĢılmasını sağlayacaktır.10
Klorofilin yapısında karbon(C), Azot(N) ve Magnezyum(Mg) atomları vardır.
Bitkilerde klorofil molekülü kimyasal olarak farklı Ģekillerde bulunur. Bunların en
önemlilerinden birine klorofil-a, diğerine klorofil-b denir. Klorofil-a ile klorofil-b
arasındaki fark, formüllerinde görüldüğü gibi klorofil-a da bir oksijen atomu eksik,
buna karĢın iki hidrojen atomunun fazla olmasından ileri gelir.
Klorofil-a = C55H72O5N4Mg
Klorofil-b = C55H70O6N4Mg
Fotosentezin klorofil tarafından emilen ıĢığın dalga boyuna bağlı olduğu 1882
yılında Thedore Engelman tarafından gösterilmiĢtir.
Fotosentezin farklı evrelerinin meydana geldiği yerler tilakoitler ve stromalardır.
Tilakoitlerde güneĢten gelen ıĢığın enerjisi kimyasal enerjiye çevrilir. Stromada ise
9
Salih Süzer, Osman Yaldız,‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz Üretimi
Üzerine Bir AraĢtırma‟‟ Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi,Cilt:XIX, Sayı:2 s.(179-183)
10
Ceren Tekkaya, Sibel Balcı, „‟Öğrencilerin Fotosentez ve Bitkilerde Solunum Konularında Kavram
Yanılgılarının Saptanması‟‟, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fak. Dergisi, Sayı 24, 2003, s. (101107)
119
güneĢten gelen enerji CO2 i basit Ģekerlere dönüĢtürmek için kullanılır. Atmosferdeki
CO2‟nin 90 Milyar tonu her yıl organik bitki metaryeline dönüĢtürülür11.
3.1.3.3.Fotosentezin Evreleri
Fotosentez iki ana basamakta gerçekleĢir. Birinci basamakta ıĢık enerjisi hücrenin
doğrudan kullanabileceği kimyasal enerjiye dönüĢür. GüneĢten gelen enerji ATP nin
kimyasal bağlarına aktarılır. Bu dönüĢüm mutlaka ıĢığın varlığında gerçekleĢtiği için,
bu olaya ıĢık tepkimeleri denir. IĢık tepkimeleri ile elde edilen ATP molekülü,
sonraki basamakta CO2 ten organik moleküllerin üretimi için kullanılır. Bir dizi
kimyasal tepkime içeren bu basamağa karbon tutma tepkimeleri denir12.
Dünyamızdaki fosil kökenli yakıtlar güneĢ enerjisinin değiĢik yollarla biriktirilmesi
ve zamana bağlı oluĢum sonucunda oluĢmuĢtur. Bu nedenle hem güneĢ enerjisini
zamana karĢı depolama iĢlevini görürken hem de karbon miktarının belirli seviyede
olmasını sağlayan düzenleyici rolü olmaktadır. Karbon tutuculuğu yüzünden
ormanlar Kyoto Protokolü çerçevesinde yutaklar olarak değerlendirilmektedir.
Karbon tutma kapasitesi 0.5gr/cm3 yoğunlukta ağaçta 500 kg/m3 saf karbondur13.
3.2.Jeotermal Enerji
Jeotermal kaynak, yerkabuğunun çeĢitli derinliklerinde birikmiĢ ısının oluĢturduğu,
sıcaklıkları sürekli olarak bölgesel atmosferik ortalama sıcaklığın üzerinde olan ve
çevresindeki normal yeraltı ve yerüstü sularına göre daha fazla erimiĢ mineral, çeĢitli
tuzlar ve gazlar içerebilen sıcak su ve buhar olarak tanımlanabilir 14. Jeotermal
enerji ise bunlardan dolaylı veya doğrudan her türlü faydalanmayı kapsamaktadır15.
Ayrıca, herhangi bir akıĢkan içermemesine rağmen, bazı teknik yöntemlerle ısısından
11
Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas
Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟Editörler:Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ,Yem
Bitkileri Genel Bölüm , TKĠB Tarımsal Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları,III, Ġzmir,
Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, C.I,(65-93) s.79
12
Ahmet GökkuĢ,‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi,Yem Bitkileri Tarımının Genel Özellikleri ve Nadas
Alanlarında Yembitkileri Tarımı‟‟,Yem Bitkileri Genel Bölüm, , C.I,(65-93) s.80
13
Nurgün Erdin,‟‟Ağaç Malzeme Kullanımı ve Çevreye Etkisi‟‟, Ġnterteks ĠnĢaat 2003 Fuarı AhĢap
Seminerleri, Ġstanbul, 2003 s. (1-7)
14
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18)
15
Örgen Uğurlu,‟‟Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, Tez DanıĢmanı: Nesrin Algan, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyal Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı, Ankara,2006 Doktara Tezi, s.171
120
yararlanılan, yerin derinliklerindeki "Sıcak Kuru Kayalar" da jeotermal enerji
kaynağı olarak nitelendirilmektedir.
Yağmur, kar, deniz ve magmatik suların yeraltındaki gözenekli ve çatlaklı kayaç
kütlelerini besleyerek oluĢturdukları jeotermal rezervuarlar, yeraltı ve reenjeksiyon
koĢulları devam ettiği müddetçe yenilenebilir ve sürdürülebilir özelliklerini korurlar.
Kısa süreli atmosferik koĢullardan etkilenmezler.16
3.2.1.Jeotermal Enerjinin Sınıflandırılması
Ülkelere göre değiĢik sınıflandırmalar olmasına rağmen jeotermal enerji, sıcaklık
içeriğine göre kabaca üç gruba ayrılır:17
1- DüĢük Sıcaklıklı Sahalar
(20-70 °C sıcaklık),
2- Orta
"
"
(70-150 °C sıcaklık),
3- Yüksek
"
"
(150 °C‟den yüksek)
DüĢük ve orta sıcaklıklı sahalar bugünkü teknolojik ve ekonomik koĢullar altında,
baĢta ısıtmacılık olmak üzere (sera, bina, zirai kullanımlar), endüstride (yiyecek
kurutulması, kerestecilik, kağıt ve dokuma sanayiinde, dericilikte, soğutma
tesislerinde), kimyasal madde üretiminde (Lityum, CaCl2, borik asit, amonyum
bikarbonat, ağır su, akıĢkandaki CO2‟ den kuru buz eldesinde) kullanılmaktadır18.
Türkiye‟de 300C‟ın üzerinde 172 jeotermal alan bulunmaktadır. Türkiye‟de mevcut
827 MWt jeotermal ısıtma kapasitesinin 635 MWt‟lik kısmı Ģehir-konut-bina ısıtması
(103000 konut) ve termal tesis ısıtması, 192 MWt‟si sera ısıtması (635 dönüm)
meydana getirmektedir.
Ayrıca, 402 MWt kapasitede termal turizm (kaplıca) amaçlı kullanım kapasitesinde
215 tesis vardır. Mevcut toplam doğrudan kullanım 1229 MWt‟dir (2006 yılı
itibariyle 900000 ton/yıl kalorifer yakıtı karĢılığı 1 milyar YTL/yıl) Bu rakamlarla
16
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri
(Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794, Ankara,2009 ISBN
978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha) s.235-238
17
Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟, Ekoloji Dergisi Cilt:
VIII, Sayı:29, Ekim-Kasım-Aralık 1998, (15-20)
18
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18)
121
Türkiye, Dünya‟da 5. sırayı almaktadır. jeotermal kaynak potansiyelimizin ancak
%4‟u değerlendirilmiĢ durumdadır.19
Ancak orta sıcaklıklı sahalardaki akıĢkanlardan da elektrik üretimi için teknolojiler
geliĢtirilmiĢ ve kullanıma sunulmuĢtur20.
Yüksek sıcaklıklı sahalardan elde edilen akıĢkan ise elektrik üretiminin yanı sıra
entegre olarak diğer alanlarda da kullanılabilmektedir.
Bugün için dünyadaki jeotermal elektrik kurulu gücü 8912 MWe‟dır. Buna karĢılık
dünyada 27.824,8 MWt karĢılığında jeotermal akıĢkan doğrudan kullanımda (elektrik
dıĢı) değerlendirilmektedir.
Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu,
yerli ve yeĢil bir enerji türüdür. Çevre kirliliği ve Fosil yakıtların giderek azalan rezervleri
nedeniyle yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan jeotermal enerji son yıllarda
dünyada olduğu gibi ülkemizde de artan bir Ģekilde kullanılmaktadır…21
3.2.2.Mevcut Durum ve Sorunlar
Ülkemiz 31500Mwt‟lik jeotermal potansiyeli ile Dünya‟da ilk 7 ülke arasındadır22.
Jeotermal kaynakların kullanılması açısından Dünya‟da 5. Avrupa‟da ise 1. dir.23
Jeotermal potansiyelimiz tümden kulanılabildiğnde;
-1000 MWe (yılda 8 Kwh elektirik(3 Milyon Konutun ihtiyacına denk enerji) Net
800 Milyon USD gelir.)
-500.000 Konut eĢdeğeri ısıtma (yılda 1 Milyar m3 doğalgaz eĢdeğeri enerji 400
Milyon USD değerinde ithalat ve karbon emisyonu azatlımı).
-30.000 dönüm sera ısıtması.(30.000 kiĢiye istihdam, 600 Milyon USD net gelir).
-400 adet termal tesis(1 Milyon Yatak kapasitesi, 250.000 kiĢiye istihdam ve 5
Milyar USD net gelir). Olarak belirlenmiĢ bir kaynak potansiyeline sahiptir.24
19
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, DEK-TMK Yayın
No: 0004/2007, Ankara, Aralık 2007 s.22 Çevrimci: 26 Eylül 2009
http://www.dektmk.org.tr/docs/enerji-raporu-2005-2006.pdf
20
Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟ (15-20),
21
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu, Enerji Hammaddeleri
(Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794, Ankara,2009 ISBN
978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha) s.235-238
(Çevrimiçi): 13. Ekim. 2009 http://ekutup.dpt.gov.tr/madencil/ehm-oik.pdf
22
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji
Politikaları‟‟ Doktara Tezi, s.173
23
EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeoretmal Enerji, Türkiye‟de
Jeotermal Enerji Sayfası, (Çevrimiçi):01. Eylül.2009
122
8. BeĢ Yıllık Kalkınma Planı döneminde jeotermal kaynakların araĢtırılması ve
uygulamaya yönelik değerlendirmeler aĢağıda verilmiĢtir.
Bu konuda yapılan bir çalıĢmada ülkemizin uzun vadeli jeotermal ekonomik
potansiyeli 300 Twh olarak belirlenmiĢtir.25
Halen, Türkiye‟de jeotermal ısıtma kapasitesi olan 827 MWt‟in 635 MWt‟lik kısmı
Ģehir- konut, bina ısıtması ve Termal Tesis Isıtması, 192 MWt‟lik bölümünü sera
ısıtması oluĢturmaktadır. Ayrıca, 402 MWt kapasitede termal turizm (kaplıca) amaçlı
kullanımda bulunmaktadır. Dolayısıyla toplam doğrudan kullanım 1229 MWt‟dir.
Türkiye‟de tespit edilmiĢ toplam 172 adet jeotermal saha bulunmaktadır.
Elektrik üretimine yönelik 20 MWe‟lik Denizli-Kızıldere sahası dıĢında AydınGermencik‟te 25/40/(100) MWe kapasiteli jeotermal elektrik üretim santrali
yatırımının çalıĢmaları devam etmektedir. Aydın-Salavatlı‟da 7,9 MWe Binary Cycle
jeotermal elektrik üretim santrali kurulmuĢtur. Kızıldere Jeotermal Santralinin atığı
olan 140 °C „lik jeotermal sudan 5.5 MWe kapasiteli bir jeotermal elektrik santrali
kurulması için üretim lisansı alınmıĢtır. Çanakkale-Tuzla jeotermal alanında 7,5
MWe kapasiteli bir jeotermal santral kurulması için üretim lisansı alınmıĢtır. 10
MWe kapasiteli Simav Jeotermal Elektrik Üretim Santrali proje aĢamasındadır.
Türkiye'de, Ģu anda, Gönen, Simav, KırĢehir, Kızılcahamam, Afyonkarahisar, Ġzmir
(Balçova + Narlıdere+Dokuz Eylül Ünv. Tıp Fak. Hastanesi ve Kampüsü), Sandıklı,
Kozaklı, Diyadin, Salihli, Edremit, Sarayköy, Bigadiç ve Sarıkaya (Yozgat)
jeotermal merkezi Ģehir ısıtma sistemleri bulunmaktadır. Buralardaki konutlar ve
binalar jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır.26 Türkiye, jeotermal enerji (ısıtma amaçlı)
potansiyeli olarak, Dünyada önde gelen ülkeler arasındadır.27 Jeotermal enerji yeni
ve yenilenebilen bir enerji türüdür. Türkiye potansiyelinin yaklaĢık % 95'i ısıtmaya
uygun jeotermal sahalardan oluĢmaktadır.
24
EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeoretmal Enerji, Türkiye‟de
Jeotermal Enerji Ġnternet Sayfası
25
Michale Schreyer, Lutz Mez, Davis Jacobs, ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa
Topluluğu, s.31 Tablo 2
26
Nevzat ġimĢek,‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟ (15-20),
27
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri
(Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, s.235-238
123
„‟…Jeotermal kaynaklardan kimyasal madde üretimi ticari anlamda Denizli-Kızıldere'de
yılda 120.000 ton (kurulu güç) kapasiteli olarak kurulan CO2 fabrikasında
gerçekleĢtirilmektedir…
Ġlk jeotermal ısıtma uygulaması 1964 yılında Gönen Park Oteli'nin ısıtılması ile olmuĢtur.
1987‟den buyana baĢarılı Ģekilde yapılan uygulamalar sonucu bugün Gönen‟de 3400 konut,
56 adet tabakhane ve otellerin ısıtması, tabakhanelerin proses sıcak suyu sistemi
iĢletilmektedir…
…KırĢehir'de 1800 konut kapasiteli jeotermal merkezi ısıtma sistemi 29 Ekim 1993 tarihinde
yapılarak devreye alınmıĢ olup, halen 1900 konut ısıtması yapılmaktadır.
Sandıklı‟da jeotermal merkezi ısıtma sistemi 9318 m‟lik jeotermal su taĢıma hattına sahip
olup Ģu anda 3600 konut eĢdeğeri ısıtma yapılmaktadır. Sistemin toplam kapasitesi 5000
konut eĢdeğeridir.
Kuyu içi eĢanjörünün Türkiye‟de ilk kez 1981 yılında Ġzmir-Balçova‟da uygulanması sonucu
Balçova Termal Tesisleri iĢletilmektedir. Ayrıca, 1994 yılından bu yana Balçova jeotermal
sahasından yapılan ısıtma 16.002 konut eĢdeğerine ulaĢmıĢtır (Balçova 6756 konut eĢdeğer,
Narlıdere 3282 konut eĢdeğeri, Resmi kurumlar 5964 konut eĢdeğeri). Dokuz Eylül
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve kampüsü (3000 konut eĢdeğeri) jeotermal ısıtma
sistemi mahal ısıtma+kullanım sıcak suyu montajı ġubat 1992'de baĢlamıĢ ve sistem Kasım
1992'de devreye girmiĢtir.
Ayrıca, KırĢehir‟de 1900, Simav‟da 5000, Kozaklı‟da 1200, Sandıklı‟da 3600,
Kızılcahamam'da 2500, Afyon‟da 4500, Diyadin‟de 150/400, Salihli‟de 4100, Sarayköy‟de
1500, Edremit‟de 2000, Bigadiç‟te 1500 ve Sarıkaya‟da 10/2000 konut eĢdeğeri jeotermal
merkezi ısıtma yapılmaktadır.
Afyon-Oruçoğlu Termal Resort tesisleri 1992 yılından beri 48°C sıcaklığında jeotermal su
ile tabandan ısıtılmaktadır. Ayrıca, Bolu-Karacasu Termal Tesisleri kısmi olarak 44°C ile
2001 yılından beri, Rize-Ayder Kür Merkezi 55°C, Hatay-Kumlu Termal Tesisleri 37°C ve
tabandan ısıtma ile, Sivas-Sıcak Çermik Kaplıcaları 46°C ve Samsun-Havza Termal Tesisleri
54°C sıcaklığındaki jeotermal su ile ısıtılmaktadır. Haymana‟da 45°C‟lik jeotermal su ile
tabandan Cami ısıtmaları yapılmaktadır.
Jeotermal iĢletmeciliğin sorunları (kabuklaĢma, korozyon) tamamen çözümlenmiĢtir. 8 nci
BeĢ Yıllık Plan döneminde (2001-2005) MTA Genel Müdürlüğü tarafından kendi projeleri
kapsamında ve yerel yönetimlere yapmıĢ olduğu toplam derinliği 37.000 m olan sondaj ile
479,27 MWt olarak mevcut kapasiteye katkı sağlanmıĢtır (2005 yılı sonu itibariyle kuyu
2924 MWt, doğal çıkıĢ 600 MWt olmak üzere toplam 3524 MWt). Ġller Bankası tarafından;
bugüne kadar jeotermal merkezi ısıtma sistemi konusunda yapılan taleplere istinaden yerel
yönetimler için 49 yerde Ön Etüt çalıĢması yapılmıĢ ve raporları hazırlanmıĢtır. Edremit
(Balıkesir) Belediyesi Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi için gereksinim duyulan akıĢkanın
karĢılanması amacıyla 4 adet jeotermal üretim kuyusu açılmıĢtır. Açılan toplam 1.024 metre
derinlikteki 4 adet kuyudan 49-60 oC arası sıcaklıklarda ve toplam 247 litre/saniye debide
akıĢkan üretilmiĢtir. Erzincan (Merkez) belediyesi için bir adet 596 m derinlikte jeotermal
kuyu açılarak 28 0C sıcaklığında 21 lt/sn debide akıĢkan elde edilmiĢtir. Bugüne kadar
muhtelif belediyeler için toplam 28 adet jeotermal kuyuda Rezervuar ve Reenjeksiyon
değerlendirmesine esas olacak test ve ölçüm çalıĢmaları yapılmıĢtır.
Rezervuar ve Reenjeksiyon değerlendirmesi tamamlanan yerlerde, jeotermal merkezi ısıtma
sistemi projelerinin geliĢtirilmesine yönelik teknik ve ekonomik değerlendirme çalıĢmaları
ilgili belediyelerin talepleri doğrultusunda sürdürülmektedir. Bu çalıĢmaların tamamlandığı
Gediz (Kütahya) Belediyesi için 3.500 konut eĢdeğeri kapasitede bir Jeotermal Merkezi
Isıtma Sistemi Kesin Projesi‟nin hazırlanması iĢinin ihale yöntemi ile yaptırılması
çalıĢmaları devam etmektedir. Bigadiç (Balıkesir) Belediyesine jeotermal merkezi ısıtma
124
sistemi yapımı iĢi inĢaatında kullanılmak üzere 2.000.000,- YTL tutarında kredi
açılmıĢtır…‟‟28.
3.3.Rüzgar Enerjisi
Rüzgar enerjisi, güneĢ radyasyonunun yer yüzeylerini farklı ısıtmasından
kaynaklanır. Yer yüzeylerinin da havanın hareketine neden olur. GüneĢ ıĢınları
olduğu sürece rüzgar olacaktır. Rüzgar güneĢ enerjisinin bir dolaylı ürünüdür.
Dünyaya ulaĢan güneĢ enerjisinin yaklaĢık % 2 kadarı rüzgar enerjisine çevrilir.
Dünya yüzeyi düzensiz bir Ģekilde ısınır ve soğur, bunun farklı ısınması, havanın
sıcaklığının, neminin ve basıncının farklı olmasına, bu farklı basınç sonucu
atmosferik basınç alanları oluĢur, yüksek basınç alanlarından alçak basınç alanlarına
hava akıĢı yapar.
Bir tropikal ada üzerindeki rüzgarlar (ticaret rüzgar) gündüz ve gece boyunca hemen
hemen sabit bir rüzgar akıĢı sağlayarak oldukça bağımlıdır. Ne yazık ki, dünyanın
her bölgesinde ticaret rüzgarları yoktur ve hava sistemleri her bir kaç gün süresinde
hareket eder. Rüzgar hızında, durgun bir havadan bir fırtınaya kadar çok farklı
değiĢimler vardır. Elektrik enerjisi kullanımı zamana bağlı olduğu için rüzgardaki
günlük ve mevsimsel değiĢimler önemli bir göstergedir.
Eğer tüm arazi düz ve pürüzsüz olsa idi, bir yerden diğerine rüzgar değiĢimi çok
küçük olurdu. Tepelerin, vadilerin, akarsu vadilerinin, göllerin katılması ile bir
karmaĢık ve değiĢken rüzgar rejimi oluĢur. Küçük ölçeklerde ağaçlar ve binalar da bu
karmaĢıklığa ilave edilir.
Tepeler, platolar ve uçurumlar bir rüzgar türbini için yüksek rüzgar hızı
bulunabilecek yerlerdir. Daha alçak ve kapalı olan vadilerde rüzgar hızı düĢük olur.
Bununla beraber, tüm vadilerde rüzgar hızının düĢük olması zorunlu değildir. Rüzgar
akıĢına paralel olduklarında vadiler kanal gibi davranabilir ve rüzgar kaynağını
artırabilir. Vadideki bir daralma dar bir alanda havayı hunileyerek rüzgar akıĢını
daha da kuvvetlendirebilir. Bu genellikle rüzgara bakan dar dağ geçitlerinde olur.
28
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas Komisyonu,Enerji Hammaddeleri
(Linyit-TaĢkömürü-Jeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, s.235-238
125
Büyük su kütlelerine yakın kara alanları iki nedenden dolayı iyi rüzgarlı alanlar
olabilir. Ġlk olarak, bir su yüzeyi bir kara yüzeyine göre çok daha düzgündür, bu
nedenle su üzerinde akan hava daha az sürtünmeye tabidir. Hakim rüzgar yönünün
sahile doğru olduğu sahil Ģeridi en iyi rüzgar alanıdır. Ġkinci, güneĢli bir yaz gününde
olduğu gibi, bölgesel rüzgar hafif olduğu zaman, deniz veya göl meltemi olarak
bilinen yerel rüzgarlar oluĢur, çünkü kara ve deniz ısınmaları farklı oranlardadır.
Karalar suya göre çok daha çabuk ısındığı için, kara üzerindeki ısınan ve yükselen
havanın yerine su üzerindeki soğuk hava gelir. Bu Ģekilde denizden karaya 8 ile 12
mph veya üzerindeki hızlarda meltem oluĢur. Geceleri kara çok daha çabuk
soğuduğu için meltem durur veya ters yönde eser.
Üzerinde estiği yüzey rüzgarın hızını etkiler. Ağaçlar ve binalar ile kaplı pürüzlü
yüzeyler göl veya açık tarlalar gibi düzgün yüzeylere göre daha fazla sürtünme ve
türbülans oluĢturacaktır. Sürtünme ne kadar büyükse yere yakın rüzgar hızı o oranda
düĢüktür.
Rüzgar enerjisini kullanım alanları;
-Elektirik Üretme,
-Pilleri Ģarj etme,
-Su depolama,
-TaĢımacılık,
-S u pompalama,
-Tahılların öğütülmesi,
-Soğutma olarak sıralanabilir.
Enerji üretiminde rüzgar kaynağının üstünlüklerini Ģöyle sıralayabiliriz:29
-Bedava,
-Ġklim değiĢikliği sorununa çözüm,
-Hava kirliliği sorununu azaltır,
-Enerji güvenliği sağlar,
-Enerji arzını çeĢitlendirir,
- Yakıt ithalini önler,
- Yakıt maliyetleri yok, bir sabit yatırım maliyeti vardır,
29
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği,„‟Neden Rüzgar Enerjisi ?‟‟ Elektronik Bülten, (Çevrimiçi): 27
Kasım 2009, http://www.ruzgarenerjisibirligi.org.tr/yayinlar/brosur/Neden-Ruzgar-Enerjisi-Tureb.pdf
126
- Ulusal kaynaklar için devletler arası anlaĢmazlıkları önler
- Kırsalda elektrik ağını geliĢtirir,
-Ġstihdam ve bölgesel kalkınma sağlar,
- Fosil yakıtların fiyat değiĢkenliğinden kaynaklanan karmaĢıklığı önler,
- Modülerdir ve çabuk kurulur,
- Ġthalat bağımlılığı yok
-Yakıt fiyatı artıĢ riski yok,
- Karbon emisyonu arttırıcı etkisi yok,
- Kaynak tükenmesi yok, küresel rüzgar kaynağı küresel enerji talebinden daha
büyük,
- Arazi dostu, rüzgar santrali içinde veya etrafında tarım/sanayi faaliyetleri
yapılabilir,
- Uygulama esnekliği, büyük ölçekli ticari santraller veya ev tipi uygulamalar
mümkün,
- Ulusal yarar, geleneksel yakıtların aksine, enerji güvenliği açısından yakıt
maliyetlerini ve uzun dönemli yakıt fiyatı risklerini eleyen ve ekonomik, politik ve
tedarik riskleri açısından diğer ülkelere bağımlılığı ortadan kaldıran yerli ve her
zaman kullanılabilir bir kaynaktır.
Rüzgar Potansiyeli gücünde liderlik yapabilecek piyasalar: Avustralya, Kanada, Çin,
Fransa, Hindistan, Ġtalya, Filipinler, Polonya, Türkiye, Ġngiltere ve ABD. Bu
piyasalar baĢlangıç safhasında ve fakat geliĢme aĢamasındadır ve ana rüzgar enerjisi
büyümesi buralarda gerçekleĢebilir.
Teknik olarak kullanılabilir toplam hazır küresel rüzgar kaynağı tahmin edilen
toplam dünya elektrik talebinin iki mislinden daha büyüktür. 2020 yılında dünya
elektrik talebi artıĢının 25,579 TWh/yıl olacağı öngörülmektedir. Dünya rüzgar
kaynağı 53000 TWh/yıl olarak hesaplanmaktadır30.
Bugünkü teknik koĢullarda, coğrafik ve sosyal yapı da dikkate alınarak yapılan
analizler sonucu, rüzgar enerjisi potansiyeli 48 000 MW olarak belirlenmiĢtir. 2007
yılı itibariyle devreye alınan rüzgar enerjisi kurulu gücü ise 131.35 MW‟dır31.
30
Örgen Uğurlu,‟‟Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s. 157
31
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.21
127
2020 yılında 1,245 GW dünya rüzgar gücü hedefine ulaĢmak için gereken yatırım
miktarı 692 milyardır. Bu süre içinde üretim maliyetlerinin 3,79 e-cents/kWh'dan
2,45 e-cents/kWh'a düĢmesi beklenmektedir. Yine bu süre içinde dünya çapında
rüzgar endüstrisinde imalat, kurulum ve diğer iĢ kollarında 2,3 milyon iĢ imkanı
sağlanacaktır. IEA rüzgar türibinlerinin boyutları her ikiye katlandığında türübin
fiyatlarınında %16 düĢtüğünü hesaplmaktadır32.
Rüzgar enerjisi enerji geleceğimizde ve iklim değiĢikliğini önlemede büyük bir role
sahiptir. Halen dünyada en hızlı büyüyen enerji sektörlerinden biridir. GeliĢmiĢ
ülkeler sera gazı gaz emisyonlarından korunmak için dünyada rüzgar gücü
geliĢtirmelerini teĢvik etmek ve desteklemek zorundadır. Rüzgar gücü küresel çapta
kullanıma hazır ve gerekli olan güç teknolojilerinin en etkililerinden biridir ve diğer
geleneksel güç santrallerinden çok daha çabuk kurulabilmektedir.
Rüzgar türbinlerinde küresel piyasa 2020 yılına kadar Ģimdiki 8 milyar Euro dan 80
milyar Euro yıllık iĢ hacmine çıkacaktır. AB ülkeleri yıllık enerji ihtiyaçlarının
%20‟sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı hedeflemektedir.33
Zamanımızın küresel enerji politikaları sadece iklim değiĢikliği ile değil, aynı
zamanda enerji talep artıĢları ve enerji sağlamada güvenlik konuları ile de önemlidir.
Bu üç konuda rüzgar enerjisi bir liderlik adayıdır.
3.3.1.Rüzgar Enerjisinin Ġklim DeğiĢikliğine etkileri ve Emisyon
Azaltım Etkileri
ABD'de yapılan bir araĢtırmaya göre sadece California'nın rüzgar potansiyeli 1,2
milyon ton CO2 ve 15 milyon ton diğer kirleticileri azaltır, bu miktar aynı hava
kalitesini sağlamak için 90 milyon ile 175 milyon ağaçlı bir ormana karĢılık gelir.
Dünya elektrik ihtiyacının %12 si rüzgardan sağlanabilirse; Enerji Endüstri „raporuna
göre 2020 yılına kadar 11 milyar ton CO2 azaltılabilir. Rüzgar enerjisi enerji
geleceğimizde ve iklim değiĢikliğini önlemede büyük bir role sahiptir. Halen
dünyada en hızlı büyüyen sektörlerden biri enerji sektörüdür. G-8 ülkeleri seragazı
gaz emisyonlarından korunmak için dünyada rüzgar gücü geliĢtirmelerini teĢvik
32
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s.157
33
Cenk Sevim,‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve Türkiye‟‟, TMMOB;
Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s. (31-33)
128
etmek ve desteklemek zorundadır34. Avrupa'daki kurulu rüzgar gücü yılda 50 milyon
tondan fazla CO2 salınımı azatlımı yapmaktadır. Kyoto Protokolü iklim değiĢikliğine
göre, AB 2010 yılına kadar kendi sera gazı gaz emisyonlarını 1990 seviyelerine göre
% 8 azaltmayı taahhüt etmiĢtir. Bu gün AB kurulu rüzgar gücü her yıl 90 milyon ton
CO2 koruması sağlamaktadır35. Eğer bugünkü büyüme sürerse, 2010 yılına kadar,
rüzgar enerjisi yılda 109 milyon ton azatlım sağlayacaktır, bu miktar Kyoto
Protokolünde belirlenen miktardan % 30 daha fazladır.
3.3.2.Rüzgar Enerjisi Tarihçesi
Ġnsanlık medeniyet tarihinde rüzgar çok önemli bir rol oynamıĢtır. Rüzgarın ilk
kullanılması 500 yıl önce Mısır'da kayıkların bir sahilden diğerine yüzdürülmesinde
kullanılmıĢtır. Ġlk tam rüzgar değirmeni MÖ200 yılında antik Babylon'da inĢa
edilmiĢ olmalıdır, bu değirmen bir eksene tutturulmuĢ pervaneler ile dönüĢ hareketi
üreten bir makinedir. MS10. yy.a kadar doğu Ġran ve Afganistan'da 16 feetlik rüzgar
yakalama kanatları ve 30 feet yüksekliği olan rüzgar değirmenlerinde tahıl
öğütüldüğü bilinmektedir. Batı dünyası rüzgar değirmenlerini çok daha sonraları
keĢfetmiĢtir. Bu konudaki ilk yazılı kayıtlar 12 yy.a aittir. Birkaç yüzyıl sonra rüzgar
değirmenleri geliĢtirilerek ve uyarlanarak su pompalamada kullanıldı.
Çok pervaneli yel eğirmenleri 19. yy. ikinci yarısında ABD'de icat edilmiĢtir.1889
yılında ABD'de 77 tane rüzgar değirmeni fabrikası vardı ve yüzyılın sonunda rüzgar
değirmeni ihracatı ABD ekonomisi için en büyük ihracat kalemi olmuĢtu. Dizel
motorlar icat edilene kadar, ABD'deki büyük demiryolları büyük çok-pervaneli yel
eğirmenlerine bağlı kalmıĢtır (buhar lokomotifleri için su pompalama, yel değirmeni
ile yapılmıĢtır).
Bu türbinler çiftliklere elektrik sağladılar, depolama pillerini doldurmada ve 19301940‟lı yıllarda ABD de yüz binlerce elektrik üreten rüzgar türbini imal edildi.
Bunlarda yüksek hızda dönen ve elektrik jeneratörünü çalıĢtıran iki veya üç ince
pervane vardı, radyo alıcılarını çalıĢtırmada ve bir veya iki aydınlatma ampülünü
çalıĢtırmada kullanıldılar. 1950 baĢlarında ulusal Ģebekelerin her eve ulaĢacak kadar
yaygınlaĢması ve elektrik düzenleme yasalarının çıkarılması ile rüzgar türbini bir
34
35
Cenk Sevim,‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve Türkiye‟‟, s. (31-33)
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18)
129
duraklama devresine girdi. 1973 OPEC petrol ambargosunu takiben enerji
fiyatlarındaki artıĢ ve geleneksel enerji kaynaklarının sınırlılığı rüzgar enerjisine olan
ilgiyi tekrar artırmıĢtır36.
Tablo:3.1: Dünya‟da Rüzgar Enerjisi
Toplam Kapasite
MW
Pazar payı
Almanya
20,622
% 27.8
Ġspanya
11,615
% 15.6
ABD
11,603
% 15.6
Hindistan
6,270
% 8.4
Danimarka
3,136
% 4.2
Çin
2,604
% 3.5
Ġtalya
2,123
% 2.9
Ġngiltere
1,963
% 2.6
Portekiz
1,716
% 2.3
Fransa
1,567
% 2.1
Ġlk 10 toplamı
63,217
% 85.2
Dünyanın geri kalanı
11,004
% 14.8
Dünya toplamı
74,221
Kaynak:EĠEÇevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/dunya_RES.html
TeĢvikler ve resmi araĢtırma çalıĢmaları sonucu birçok yeni türbin tasarımı
yapılmıĢtır. Bazı modeller çok büyüktür. 300 feet pervane çaplı bir büyük türbin 700
evin elektrik ihtiyacını karĢılayabilir. Konutlarda, çiftliklerde kullanılmak üzere
birçok yeni küçük-ölçekli model geliĢtirilmiĢtir.
1970‟li yıllarda ABD'de yaklaĢık 50 tane yerli rüzgar türbin imalatçısı vardı.
Rüzgar sistemleri için yeni bir pazar olarak “rüzgar tarlaları” 1980 baĢlarında
baĢladı. 1978 yılında ABD'de çıkarılan yasa ile rüzgar enerjisine getirilen teĢvik ile
elektrik dağıtım Ģirketleri rüzgar enerjisinden üretilen elektriği almak zorundaydılar.
3.3.3.Rüzgar Gücü
„‟…w=1/2rAv3eĢitliği ile verilir.
w=güç/enerji,
r=hava yoğunluğu
A=kanat alan
v=rüzgar hızı
36
Önder Özgener,‟‟Türkiye‟de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı‟‟(159-173), DEÜ Mühendislik
Fakültesi Fen ve Mühendislik Dergisi, Cilt: IV,Sayı:3,Ekim 2002 ( Çevrimiçi):
http://web.deu.edu.tr/fmd/s12/12-13.pdf 12.Ağustos.2009
130
Hava yoğunluğu yükseklikle, sıcaklıkla ve hava cepheleri ile değiĢir. Rüzgar gücü
hesaplamalarında, hava cephelerinin etkisi önemsenmeyecek kadar küçüktür, böylece hava
yoğunluğu formülü Ģöyledir:
P=(1.325xP)/T
T=Fahrenheit+459.69olaraksıcaklık
P=Yüksekliğe göre düzeltilmiĢ Mercurybasıncı(inch)
Tipik ortalama hava sıcaklığı (59°F) deniz seviyesine indirgenerek hava yoğunluğu için bir
standart değer kullanılabilir. Bu durumda güç eĢitliği basit olarak aĢağıdaki hale gelir:
w=0.625Av3
w=güç(watt)
A=rüzgar türbini kanatları tarafından süpürülen alan(m2)
V=rüzgar hızı(m/s)
Bu güç eĢitliği rüzgar hızındaki artıĢ ile rüzgar gücünde bir küplü artıĢ gösterse de bile,
uygulamada bir rüzgar türbininde gerçek güç artıĢı eĢitlikte öngörülenden daha doğrusaldır.
Bunun nedeni rüzgar türbininin mükemmel bir oranda verimli olmamasıdır. Bir rüzgar
türbininin güç eğrisi gerçekte çok daha önemlidir. Sonuç olarak denilebilir ki, ortalama
rüzgar hızındaki 2 mph artıĢ bir türbin tarafından üretilen elektrik miktarında % 50 bir artıĢ
anlamına gelir37…‟‟
3.4.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi
3.4.1.Türkiye‟de GüneĢ Enerjisi
Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle sahip olduğu güneĢ enerjisi potansiyeli
açısından birçok ülkeye göre Ģanslı durumdadır38. Devlet Meteoroloji ĠĢleri Genel
Müdürlüğünde (DMĠ) mevcut bulunan 1966-1982 yıllarında ölçülen güneĢlenme
süresi ve ıĢınım Ģiddeti verilerinden yararlanarak EĠEĠ tarafından yapılan çalıĢmaya
göre; Türkiye'nin ortalama yıllık toplam güneĢlenme süresi 2640 saattir (günlük
toplam 7,2 saat). Ortalama toplam ıĢınım Ģiddeti 1311 kWh/m²-yıl39 (günlük toplam
3,6 kWh/m²) olduğu tespit edilmiĢtir40.
Dünyaya gelen güneĢ enerjisi, güneĢ sabitesi olarak belirlenir. GüneĢ sabitesi,
atmosferin üst sınırında 1cm2‟ye 1 dakikada gelen kalori miktarıdır. GüneĢ sabitesi
miktarı her yerde aynı değildir. Gelen ıĢınların %34‟ü uzaya geri döner,%18‟i CO2
37
EĠEĠ, Rüzgar Enerjisi internet sayfası,(Çevrimiçi): 18 Eylül 2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html
38
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.21
39
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s.163
40
Niyazi Demircan, Nevra ĠĢcan, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi ve
Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği
Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(27-30)
131
ve su buharı tarafından emilerek tutulur. GüneĢten gelen ıĢınların ancak %47‟si yer
yüzeyine ulaĢılabilir.Yer yüzeyi de gelen ıĢınımın %14‟ünü geri yansıtır41.
Türkiye'nin en fazla güneĢ enerjisi alan bölgesi Güney Doğu Anadolu Bölgesi olup,
bunu
Akdeniz
Bölgesi
izlemektedir.
Bu
değerlerin,
Türkiye‟nin
gerçek
potansiyelinden daha az olduğu, daha sonra yapılan çalıĢmalar ile anlaĢılmıĢtır. 1992
yılından bu yana EĠEĠ ve DMĠ, güneĢ enerjisi değerlerinin daha sağlıklı olarak
ölçülmesi amacıyla enerji amaçlı güneĢ enerjisi ölçümleri almaktadırlar42. Devam
etmekte olan ölçüm çalıĢmalarının sonucunda, Türkiye güneĢ enerjisi potansiyelinin
eski değerlerden %20-25 daha fazla çıkması beklenmektedir.
EĠEĠ‟nin ölçü yaptığı 8 istasyondan alınan yeni ölçümler ve DMĠ verileri yardımı ile
57 ile ait güneĢ enerjisi ve güneĢlenme süreleri değerleri hesaplanarak bir kitapçık
halinde basılmıĢtır.
3.4.2.GüneĢ Enerjisi Kullanımı
3.4.2.1.GüneĢ Kollektörleri
Ülkemizde çoğu Akdeniz ve Ege Bölgelerinde kullanılmakta olan, güneĢ enerjisini
ısı enerjisine dönüĢtüren sıcak su üretme sistemleridir. Halen ülkemizde kurulu olan
güneĢ kollektörü miktarı yaklaĢık 12 milyon m² olup, yıllık üretim hacmi 750 bin
m²dir ve bu üretimin bir miktarı da ihraç edilmektedir. GüneĢ enerjisinden ısı enerjisi
yıllık üretimi 420 bin TEP civarındadır. Bu haliyle ülkemiz dünyada kayda değer bir
güneĢ kollektörü üreticisi ve kullanıcısı durumundadır.
Tablo:3.2:Türkiye‟de Yıllar Göre GüneĢ Enerjisi Üretimi(Bin TEP)
Yıl
GüneĢ Enerjisi Üretimi (bin TEP )
1998
210
1999
236
2000
262
2001
290
2004
375
2007
420
Kaynak: EĠEĠ, http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK
41
Hamit Altay, Tarımsal Meteoroloji Ders Notları, 3.Baskı, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat
Fakültesi Ders Notu No:27, Yayın Notu No:31, Tekirdağ, byy.,1996 s.25
42
Muhsin Mazman, „‟Enerji Depolama Teknolojileri‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası
Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(10-13)
132
GüneĢ kollektörlerinin ürettiği ısıl enerjinin birincil enerji tüketimimize katkısı
yıllara göre aĢağıda yer almaktadır.
3.4.2.2.GüneĢ Pilleri – Fotovoltaik Sistemler
GüneĢ pilleri, halen ancak elektrik Ģebekesinin olmadığı, yerleĢim yerlerinden uzak
yerlerde ekonomik yönden uygun olarak kullanılabilmektedir43. Bu nedenle ve
istenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon, kırsal elektrik
ihtiyacının karĢılanması vb. gibi uygulamalarda kullanılmaktadır44. Ülkemizde
çoğunluğu Orman Bakanlığı Orman Gözetleme Kuleleri, Türk Telekom, deniz
fenerleri ve otoyol aydınlatmasında, Elektrik ĠĢleri Etüt Ġdaresi Genel Müdürlüğü,
Muğla Üniversitesi, Ege Üniversitesi gibi kamu kuruluĢlarında olmak üzere küçük
güçlerin karĢılanması ve araĢtırma amaçlı kullanılan güneĢ pili kurulu gücü 1 MW' a
ulaĢmıĢtır.
3.4.3.Diğer Kurumların ÇalıĢmaları
GüneĢ enerjisi araĢtırma ve geliĢtirme konularında EĠEĠ'nin yanında TÜBĠTAK
Marmara AraĢtırma Merkezi (MAM) ve üniversiteler (Ege Üniversitesi GüneĢ
Enerjisi AraĢtırma Enstitüsü, Muğla Üniversitesi, ODTÜ, Kocaeli Üniversitesi, Fırat
Üniversitesi) çalıĢmalar yapmaktadır.
GüneĢ enerjisi verilerinin ölçülmesi konusunda Devlet Meteoroloji ĠĢleri Genel
Müdürlüğü faaliyet göstermektedir. EĠEĠ‟de 1991 yılından bu yana kendi güneĢ
enerjisi gözlem istasyonları kurmaktadır.
GüneĢ enerjisi ile ilgili standartlar hazırlanması konusunda Türk Standartları
Enstitüsü;
- TS 3680 -GüneĢ Enerjisi Toplayıcıları-Düz
- TS 3817-GüneĢ Enerjisi-Su Isıtma Sistemlerinin Yapım, Tesis ve ĠĢletme Kuralları
konulu standartları hazırlamıĢtır.
43
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18)
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s.166
44
133
3.5.Hidroelektrik Enerji
Ülkemiz
su
kaynaklarının
elektrik
enerjisi
üretimine
yönelik
olarak
değerlendirilmesinde kuruluĢundan itibaren önemli çalıĢmalar yapan EĠEĠ Genel
Müdürlüğü ve Devlet Su ĠĢleri Genel Müdürlüğü (DSĠ) günümüzde de baraj ve
hidroelektrik santralların (HES) mühendislik hizmetlerini baĢarıyla yürütmektedir.
2004 yılı itibariyle ülkemizin ekonomik hidroelektrik enerji potansiyeli 127,6 Milyar
kWh/yıl'dır. Bu potansiyelin %35'i iĢletmede, %8'i inĢa halinde ve geri kalan %57'si
ise çeĢitli proje seviyelerinden oluĢmaktadır.
EĠEĠ Genel Müdürlüğü, bugün iĢletmede olan hidroelektrik santralların enerji üretimi
bakımından %80 'inden fazlasının mühendislik hizmetlerine çeĢitli aĢamalarda
katkıda bulunmuĢtur. Halen inĢa halinde bulunan HES 'lerin üretecekleri enerjinin
yaklaĢık yarısı EĠEĠ Genel Müdürlüğü tarafından kesin proje veya fizibilite
aĢamasında projelendirilen tesislerden sağlanmaktadır. Ekonomik hidroelektrik
potansiyelimizin proje düzeyinde olan kısmının %47'si ise EĠEĠ Genel Müdürlüğü
tarafından projelendirilmiĢtir.
EĠEĠ Genel Müdürlüğü tarafından büyük kapasiteli HES projelerinin yanı sıra,
akarsularımızın bugüne kadar incelenmemiĢ kısımlarının araĢtırılarak, enerji üretimi
bakımından değerlendirilmesine yönelik olarak, ülkemizin ekonomik HES
potansiyelinin daha da artırılması maksadıyla, küçük akarsular üzerinde de ilave HES
potansiyel belirleme çalıĢmaları yürütülmektedir.
Avrupa Birliğince, genel enerji tüketimi içindeki ortalama yenilenebilir enerji
oranının 2010 yılına kadar iki katına çıkarılarak %12, elektrik enerjisinin ise %22
değerine ulaĢtırılmasının hedeflendiği bir ortamda, EĠEĠ 'in baĢta hidrolik olmak
üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına iliĢkin yapmıĢ olduğu faaliyetlerin önemi bir
kez daha ortaya çıkmaktadır.
Hidroelektrik Santrallar; yenilenebilir olmaları, yerli doğal kaynak kullanmaları,
iĢletme ve bakım giderlerinin düĢük olması, fiziki ömürlerinin uzun oluĢu, en az
düzeyde olumsuz çevresel etki yaratmaları, kırsal kesimlerde ekonomik ve sosyal
yapıyı canlandırması gibi nedenlerle diğer enerji üretim tesislerine göre üstünlük arz
etmektedir. Bu nedenlerle, hidroelektrik projelerin bir an evvel geliĢtirilerek realize
edilmesinde yarar görülmektedir.
134
Dünya enerji Konseyi Türk Milli Komitesinin yaptığı bir değerlendirmeye göre ise,
„'… Türkiye‟nin en önemli yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı sudur ve maalesef biz bu
değerli kaynağımızı enerji üretiminde yeterince kullanamamaktayız.
Artan sulama ve içme suyu ihtiyaçları nedeniyle enerji üretiminde olabilecek azalmalar ve
diğer faktörler de göz önünde bulundurularak yapılan çalıĢmalar sonucunda ekonomik olarak
kullanılabilir hidroelektrik potansiyelimizin 170 milyar kWh/yıl olacağı tahmin edilmektedir.
Bu potansiyelin sadece %27‟si iĢletmede %6‟sı ise inĢa halindedir. Geriye kalan %77‟lik
potansiyel ise enerjisi alınamadan denizlere ulaĢmakta ve Türkiye bu yüzden her yıl yaklaĢık
7-8 milyar USD kaybetmektedir.
3-5 dakika içinde devreye girebilme özellikleri nedeniyle hidroelektrik santralar frekans
kontrolü ve sistem stabilitesi açısından hayati öneme sahiptir. Ġletim sistemimizin, Avrupa
iletim sistemine senkron paralel bağlanabilmesi, arz güvenilirliği ve kalite kriterlerinin
sağlanması, frekans kontrolü ve yük alma, yük atmadaki sorunların yaĢanmaması için de bu
hidrolik santralların hızla devreye alınmaları gerekmektedir.
3-5 dakikada içerisinde devreye girebilme özellikleri nedeniyle klasik ve pompa depolamalı
hidroelektrik santrallar puant güç ihtiyacını karĢılamak açısından hayati öneme sahiptir. Bu
nedenle, biran önce bu konuda etüt ve fizibilite çalıĢmalarına baĢlanmalıdır.
Rüzgâr ve dalga gibi kesintili karaktere sahip olan diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının
sisteme uyumunu sağlamak için bu santrallar hidroelektrik santralarla bütünleĢik
planlanmalıdır.
Önümüzdeki yıllarda geliĢtirilmesi beklenen çeĢitli ölçekte 1000‟in üzerinde toplam 34070
MWK.Gücünde HES potansiyelimiz mevcuttur. Bu güçteki potansiyelin yatırım maliyeti
yaklaĢık 51 milyar USD‟dır ve yatırım maliyetinin %30‟unu elektromekanik teçhizat
oluĢturmaktadır. Bunun da parasal değeri 14 Milyar USD‟dır. 14 Milyar USD‟ın sadece 3
Milyar USD‟ lık kısmı yerli sanayi ürünlerinden karĢılanabilmekte asıl katma değer
oluĢturan türbin, jeneratör ise dıĢarıdan getirilmektedir. Bunun anlamı ise yerli sanayimizi
geliĢtirememekten dolayı yatırım maliyetinin yaklaĢık %20‟si dıĢ ülkelere gidecektir.
Yatırımcılar yatırım maliyetlerini düĢürmek için ucuz ve dolayısıyla düĢük kalitede teçhizat
alımına yönelmektedir. Bu ürünlerin ülkeye giriĢinde gerekli denetimler yapılmazsa ülkemiz
yakın zamanda kalitesiz ürünlerin pazarı haline gelecektir. Bu nedenle yerli elektromekanik
45
imalat sanayimizin geliĢtirilmesi gerekmektedir… ‟'
3.6.Biyokütle Enerjisi
Biyokütle,100 yıllık periyottan daha kısa sürede yenilenebilen, karada ve suda
yetiĢen bitkiler, hayvansal atıklar, gıda endüstrisi ve orman yan ürünleri ile kentsel
atıkları içeren, biyolojik kökenli fosil olmayan tüm organik madde kitlesi olarak
tanımlanmaktadır46.
Diğer bir tanımlama ise; hammaddeleri bitkisel ve hayvansal kökenli, yenilenebilen
kaynaklar olan; bazı istisnalar hariç genellikle sentetikleri, toksinleri, çevreye zarar
45
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.11
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar,
YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim
Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 3
46
135
veren maddeleri içermeyen, gıda ve yem dıĢındaki ürünler „‟Biyokökenli
Endüstriyel maddeler‟‟ olarak tanımlanırlar. Bu malzemeler ise biyomalzemeler,
biyoyakıtlar, biyokimyasallar olarak sınıflandırılırlar47.
3.6.1.Biyodizel
Biyodizel, kolza (kanola), ayçiçek, soya, aspir gibi yağlı tohum bitkilerinden elde
edilen bitkisel yağların veya hayvansal yağların bir katalizatör eĢliğinde kısa zincirli
bir alkol ile (metanol veya etanol) reaksiyonu sonucunda açığa çıkan ve yakıt olarak
kullanılan bir üründür48. Evsel kızartma yağları ve hayvansal yağlar da biyodizel
hammaddesi olarak kullanılabilir49.
Biyodizel petrol içermez; fakat saf olarak veya her oranda petrol kökenli dizelle
karıĢtırılarak yakıt olarak kullanılabilir.
Saf biyodizel ve dizel-biyodizel karıĢımları herhangi bir dizel motoruna, motor
üzerinde herhangi bir modifikasyona gerek kalmadan veya küçük değiĢiklikler
yapılarak kullanılabilir.
Biyodizel, dizel ile karıĢım oranları bazında aĢağıdaki gibi adlandırılmaktadır:
-B5 : % 5 Biyodizel + %95 Dizel
-B20 : % 20 Biyodizel + %80 Dizel
-B50 : % 50 Biyodizel + %50 Dizel
-B100 : %100 Biyodizel
- Genellikle basit tasrımlıdırlar ve yüksek kül ve nem içerikli daha az kaliteli gaz
verirler,
- Gaz % 10-20 uçucu yağlar. Biyodizel, tarımsal bitkilerden elde edilmesi nedeniyle,
fotosentez yolu ile CO2'i (karbon dioksit) dönüĢtürüp karbon döngüsünü
hızlandırdığı için, sera etkisini arttırıcı yönde etki göstermez. Tükettiğimiz
biyodizelden atmosfere verilen CO2, biyodizel üretiminde kullanılacak olan yağ
bitkisi tarafından en fazla bir yıl içinde geri alınacaktır. Bu açıdan bakıldığında:
47
Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya Mühendisleri
Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(24-25)
48
Ergin Duygu,‟‟Ekolojik ve Sosyoekonomik Sorunlara Çözüm ArayıĢında Biyokütle Enerjisi ve
Biyorafineriler‟‟,TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173
Yıl:2009 s.(22-26)
49
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s.168
136
biyodizel üretimi, CO2 emisyonları için doğal bir yutak olarak nitelendirilebilir ve
Dünya'nın en önemli çevresel sorunlarından olan ve fosil yakıtların geri alınamayan
CO2 emisyonlarının yol açtığı sera etkisi sonucunda ortaya çıkan küresel ısınmadan
kaynaklanan olumsuzlukların indirgenmesi bağlamında önemli katkılar sağlar.
- Suya bırakıldığında 28 günlük bir sürecin sonunda biyodizelin yüzde 95'i
çözülürken, dizelde bu oran yüzde 40 mertebelerine kadar düĢmektedir. Bu nedenle,
özellikle ABD'nde birçok eyalette, göller ve nehirler gibi sucul alanlarda kullanılan
ulaĢım araçlarında ve teknelerde saf biyodizel kullanımı zorunlu kılınmıĢtır.
- Bakteriler tarafından kolayca ayrıĢtırabildiği için çevre dostu olarak kabul edilen
biyodizelin içerdiği kükürt miktarı, dizele oranla çok daha düĢüktür. Bu da dizel
yerine biyodizelin kullanılması durumunda, asit yağmuru gibi olumsuz çevresel
etkilerin oluĢmasını önler.
- Ayrıca CO emisyonlarının düĢtüğü, partikül madde ve yanmamıĢ hidrokarbonların
(HC) da daha az salındığı kanıtlanmıĢtır.
- Saf biyodizel ve dizel-biyodizel karıĢımı kullanımı ile CO, PM, HF, SOx ve CH4
emisyonlarında azalma, NOx ve HCl emisyonlarında ise artma görülmektedir.
-
Biyodizel biyolojik karbon döngüsü içinde fotosentez ile karbondioksiti
dönüĢtürür, karbon döngüsünü hızlandırır, ayrıca sera gazı emisyonunu arttırıcı
yönde etkisi yoktur.
- Biyodizel, dizel yakıttan daha düĢük egzoz gazı emisyonu vermektedir. Egzoz gazı
emisyonu yönünden incelendiğinde CO, HC, SOx , PM emisyonlarının dizel yakıttan
daha az, NOx emisyonlarının ise fazla olduğu görülmektedir.
- Sülfür emisyonu saf biyodizel kullanımında tamamen bertaraf edilebilmektedir.
Dizel yakıtla kıyaslandığında biyodizel kullanımıyla birlikte sülfür oksit ve sulfat
emisyonuyla oluĢan kirlilik temizlenmekte ve yok olmaktadır.
- Dizel yakıtlara göre biyodizel kullanımlarındaki karbon monoksit salınımı %48
daha azdır.
- Partiküllü ortamda gerçekleĢen solunum insan sağlığını tehlikeye atmaktan öte
değildir. Dizel yakıtlara göre biyodizel kullanımlarında açığa çıkan partikül miktadır
%47 daha azdır.
137
- Biyodizel kullanımında dizel yakıta göre yanmamıĢ hidrokarbon oranı, % 67, CO2
emisyonu %80, kanserojen etkisi olan aromatik hidrokarbonlar ise %75 - %90
oranında daha azdır.
- Biyodizel kükürt içermez. Bu yüzden egzoz emisyonu azaltma ve NOx kontrol
teknolojileri
biyodizel
yakıtı
kullanan sistemlerde rahatlıkla uygulanabilir.
Konvansiyonel dizel yakıtı kükürt içerdiği için NOx kontrol teknolojilerine uygun
değildir.
- Biyodizel kükürt içermediğinden kükürtdioksit emisyonu oluĢturmaz. Bu çok
önemli bir avantajdır. Bu emisyon özellikleri ile kanser yapıcı etkenler azalmakta ve
kanser riski % 90'a varan oranlarda düĢmektedir.
- Biyodizel, dizel yakıt kullanımından kaynaklanan ve insan sağlığını tehdit eden bir
çok çevresel faktörü ortadan kaldırmaktadır. Biyodizel emisyonlarında, potansiyel
kanser nedeni olan polisiklik aromatik hidrokarbon ve türevlerinden (PAH)
kaynaklanan emisyonlarda % 80-90 oranlarda azalmalar belirlenmiĢtir.
3.6.1.1.Biyodizelin Dünya‟daki Uygulamaları
Arjantin: Biyoyakıt yasası kongrede görüĢülmektedir. Bu yasaya göre 3 yıl sonra
%5 biyodizel ve etanol kullanımı zorunlu olacaktır. Mali teĢvik uygulamasında ise;
15 yıl boyunca biyodizel için tüketim, satıĢ ve gelir vergisi muafiyeti uygulanacaktır.
Avustralya: Avustralya'nın “Biyoyakıt Aksiyon Planı”na göre; 2010 yılında
biyoyakıt üretiminin 350 milyon litre olması hedeflenmiĢrit. Mali teĢvik uygulaması
mevcuttur.
Brezilya : Ġsteğe bağlı olan % 2 biyodizel kullanımı 2008 yılında zorunlu olacaktır.
Bu oran 2013 yılında %5 (B5) olarak düzenlenmiĢti. Mali teĢvik uygulaması
mevcuttur.
Kanada: Kanada “Yenilenebilir Yakıtlar Standardı”nda 2010 yılında biyoyakıt
kullanımının %5 olmasını hedeflemiĢtir. önerilecektir. Mali teĢvik uygulaması
mevcuttur. Bazı eyaletler ÖTV muafiyetini öngörmektedir.
Malezya: Malezya, “Ulusal Biyoyakıt Programı” çerçevesinde % 5 biyodizel
kullanımını gerçekleĢtirmek çalıĢmaktadır. Mali teĢvik uygulaması mevcut değildir.
Avusturya: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Toplam yakıt
kullanımı içerisinde; 1.01.2005'den itibaren %2,5, 1.01.2007'den itibaren %4,3,
138
1.01.2008'den itibaren %5,75 oranında biyoyakıt kullanımı mecburidir. Direktifle
%5,75
oranında
biyoyakıt
kullanımının
2010
yılına
kadar
uygulanması
hedeflenmiĢtir.
Fransa: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Genel olarak çevreyi
kirletme oranına göre yakıtlar vergilendirilmektedir. Dağıtıcılar, tüm benzin ve dizel
kullanımı içinde; 2005 yılında %1,2, 2006 yılında %1,75, 2007 yılında %3,5, 2008
yılında %5,57, 2009 yılında %6,25, 2010 yılında da %7 biyoyakıt karıĢtırmak
zorundadırlar.
Almanya: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır.
Ġtalya: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. Kullanım zorunluluğu
teklifi senatodan geçmiĢtir. Buna göre; 1.01.2006 yılından itibaren, taĢımacılıkta
kullanılan yakıtlarda %1 oranında biyoyakıt kullanımı mecburidir. Bu mecburi
kullanım oranı, her yıl %1 oranında arttırılarak 2010 yılına kadar uygulanacaktır.
Hollanda: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. 1.01.2007'den itibaren
%2 oranında biyoyakıt karıĢımı mecburi, 2010 yılında, AB direktifinde yer alan
%5,75 oranındaki biyoyakıt kullam oranına ulaĢılması hedeflenmiĢtir.
Ġspanya: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır. Biyoyakıt kullanım zorunluluğu
yoktur. 2010 yılında taĢımaclıkta kullanılan toplam yakıtın %5.85'inin biyodizel ve
biyoetanolden karĢılanması hedeflenmiĢtir. Bunu takip eden beĢ yıl içerisinde de
biyodizel ve biyoetanol üreticilerine 2.85 milyar Euro vergi indirimi yapılarak destek
sağlanması hedeflenmiĢtir.
Ġsveç: Gümrük vergi muafiyeti uygulanmaktadır. 1 Ocak 2009 yılında biyoyakıt
kullanımı zorunlu hale gelecektir. 2009 yılında “yeĢil sertifika” uygulamasına
geçilmesi üzerinde çalıĢılmaktadır. YeĢil sertifika uygulamasına istinaden gümrük
muafiyeti tekrar düzenlenecektir.
Ġngiltere: Gümrük vergi muafiyeti kısmen uygulanmaktadır. TaĢımacılıkta biyoyakıt
kullanımı, 2008 yılından itibaren zorunlu olacaktır. 2008 yılında taĢımacılıkta
kullanılan yakıtın %2,5'i, 2009 yılında %3,75'i, 2010 yılında %5'inin biyoyakıtlardan
karĢılanması zorunlu olacaktır. Bu uygulamalar yürütülürken gümrük vergi muafiyeti
de mutlaka uygulanacaktır.
139
3.6.2.Türkiye'deki Tarımsal TeĢvikler
Dünya Bankası ile TC. 57. Hükümeti tarafından imzalanan "Tarımsal Reform ve
Uygulama Projesi (ARĠP)", dört alt bileĢenden oluĢmaktadır;
-Doğrudan gelir desteği projesi
- Alternatif ürün projesi
-Tarım SatıĢ Kooperatiflerinin yeniden yapılandırılması,
- Proje destek ve tanıtım hizmetleri.
Reform programının amaçları, mevcut destekleme politikalarını ortadan kaldırarak
doğrudan gelir desteğine geçmektir.
Reform süreci içinde; girdi desteği ve
sübvansiyonlu kredi desteği kaldırılarak, tarımsal KĠT'lerin küçültülmesi ve/veya
özelleĢtirilmesini sağlayacak tüm tedbirleri almak, alternatif ürün projesi ile arz
fazlası olan tütün ve fındık üreticilerinin faaliyet alanlarının, arz açığı olan ürünlere
kaydırılmasını sağlamaktır. Bu kapsamda biyodizel üretiminde hammadde olarak
kullanılabilecek bitkilerle ilgili maddeler aĢağıda sunulmuĢtur.
Dünya Bankası ile yapılan anlaĢmaya göre alternatif ürün projesi için toplam 161.6
milyon dolarlık kaynak ayrılmıĢtır. Bunun 146 milyon USD‟lık kısmının, fındık
alanlarının daraltılması, 15,6 milyon USD‟lık kısmının ise tütün ekim alanlarının
daraltılması amacı ile kullanılması planlanmıĢtır. Proje ile fındık ocağını söken ve
tütün üretiminden vazgeçen üreticilere, bu alanda üretmeyi istedikleri ürünlerin
girdilerini ve alternatif ürün üretmeleri nedeniyle uğrayacakları maddi kayıplarını
karĢılamak üzere destek verilmesi planlanmıĢtır.
Üretim fazlalığı nedeniyle 5 yılda sökümü yapılacak olan alan 100 bin hektardır.
Alternatif ürün projesi kapsamında Artvin, Bartın, Giresun, Düzce, Kastamonu,
Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Trabzon ve Zonguldak illerinde fındık
üretilen
alanlarda
uygulanarak
bu
illerdeki
fındık
üretiminin
azaltılması
amaçlanmaktadır.
Fındık ocağını söken çiftçilere alternatif olarak ise; tek yıllık bitkilerden ayçiçeği,
mısır, silajlık mısır, açıkta sebze, örtü altı sebze, soya fasulyesi, kolza, fiğ, çok yıllık
bitki olarak da; üzümsü meyve, çilek, kivi, yonca, kuĢburnu, süs çalıları, sarmısak,
aromatik ve tıbbi bitkiler yörenin ekolojik ve iklimsel özelliklerine göre
önerilmektedir.
140
3.6.2.1.Tütün
Mayıs 2007 tarih ve 26513 sayılı Tütün Üretiminden Vazgeçip Alternatif Ürün
YetiĢtiren Üreticilerin Desteklenmesine yönelik teĢvikler Güney Doğu illerini
kapsamaktadır.
Proje kapsamındaki illerde alternatif ürün projesinin 36 bin hektarlık bir alanda
uygulanması kararlaĢtırılmıĢ daha sonra bu alan 23 bin hektara indirilmiĢtir.
Program kapsamındaki illerde, tütün üretiminden vazgeçerek alternatif ürün
ekimi/dikimi tercih eden üreticilere yapılacak ödemeler ve program kapsamında
yapılacak diğer ödemeler için gerekli finansman uluslar arası finans kuruluĢlarından
sağlanan kaynaklardan veya bütçenin ilgili harcama kalemlerinden karĢılanır. Proje
ile tütün ekmekten vazgeçen üreticilere, dekara ödenecek miktar 46USDolar olarak
tespit edilmiĢ daha sonra bu miktar 80USDolara çıkarılmıĢtır.
Tütün üretiminden vazgeçen çiftçiler için alternatif olabilecek bitkiler: Buğday,
ayçiçeği, kanola, nohut, kırmızı mercimek, pamuk, fiğ, korunga, bağ, geleneksel
meyveler, sebze, aromatik ve tıbbi bitkiler ve organik tarımsal ürünler olarak
belirlenmiĢtir.
3.6.2.2.ġeker Pancarı
14 Mayıs 2003 tarih ve 25108 sayılı tebliğ'de Telafi Edici Ödemelere Esas illerde
2002 yılında Ģeker pancarı üretimi yapan ancak 2003 yılında pancar üretim
kotalarının daraltılmıĢtır. 2003 yılı münavebe sahalarında alternatif ürün olarak mısır,
ayçiçeği, soya fasulyesi ve yem bitkisi yetiĢtirmeyi tercih eden üreticilere bir defaya
mahsus olmak üzere yapılacaktır.
3.6.2.3. Alternatif Ürünlere Destekleme Primi Ödemesi
22 Kasım 2006 tarih ve 26354 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 2006 Yılı Ürünü
Pamuk, Yağlık Ayçiçeği, Soya Fasulyesi, Kanola, Dane Mısır, Aspir ve Zeytinyağı
Üreticilerine Destekleme Primi Ödenmesine ĠliĢkin Bakanlar Kurulu Kararı Ģöyledir.
Uygulama Tebliğine istinaden, 2006 yılı ürün destekleme fiyatları kilogram baĢına:
Kütlü pamuk için 29 YKr (sertifikalı 34,8 YKr),
Yağlık ayçiçeği için 20 YKr,
Soya fasulyesi için 22 YKr (sertifikalı 26,4 YKr),
141
Kanola için 22 YKr,
Dane mısır için 6,7 YKr,
Aspir için 22 YKr,
Zeytinyağı için 11 YKr olarak belirlenmiĢtir.
3.6.3.Biyoetanol
Hammaddesi Ģeker pancarı, mısır, buğday ve odunsular gibi Ģeker, niĢasta veya
selüloz özlü tarımsal ürünlerin fermantasyonu ile elde edilen ve benzinle belirli
oranlarda harmanlanarak kullanılan alternatif bir yakıttır. Odundan yapılan benzin ve
dizel yakıtı gibi farklı türlerde sıvı yakıtlar olmasına rağmen biyokütleden en fazla
üretilen yakıt etanoldür. Biyokütleden elde edilen etanol genellikle fermantasyonla
üretilir. Amerika‟da odun artıkları, çevresel ve ekonomik yönden ham madde olarak
tercih edilir50.
-Biyoetanol berrak, renksiz ve karekteristik bir kokuya sahip sıvıdır,
-Biyoetanol yüksek oktanlı bir yakıttır (113),
-Biyoetanolün kaynama noktası 78,5°C, donma noktası -114,1°C dir,
-Biyoetanol 20 °C de 0,789 gr/ml yoğunluğa sahiptir,
-Biyoetanol içten yanmalı motorlara herhangi bir modifikasyona ihtiyaç duyulmadan
%10 miktarında harmanlanarak kullanılabilir,
-Biyoetanolun en yaygın iki kullanım Ģekli E-10 ( % 10 Biyoetanol+ %90 Benzin) ve
E-85 ( % 85 Biyoetanol+ %15 Benzin) 'dir
3.6.3.1.Biyoetanol Benzin Ġle Harmanlandığındaki Etkileri
-Biyoetanol yakıtlarda oktan artırmak amacı ile kullanılan benzen, metil tersiyer bütil
eter (MTBE) gibi kanserojen maddelerin çevreci alternatifidir,
-Biyoetanol benzin ile harmanlanma oranına göre 2-3 puanlık bir oktan artıĢı
sağlayarak motorun performansını yükseltir,
-Biyoetanol donmayı engeller, motorun daha serin ve enjektörlerin daha temiz
kalmasını sağlar.
50
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, Ankara, Mayıs 2009, s.41 Çevrimci: 07 Eylül 2009
http://demo.ogm.gov.tr/Dkmanlar/Dokumanlar/Biyoenerji%20raporu12.05.2009.pdf
142
3.6.3.2.Biyoetanolün Elde Edilebildiği Hammadde Kaynakları
-ġeker Pancarı
-ġeker KamıĢı
-Mısır
-Tatlı Sorgum
-Patates
-Buğday
- Odunsular ve Tarımsal Atıklardır.
3.6.3.3.Biyoetanolün Toplumsal Faydaları
3.6.3.4.Yerli Hammadde Kaynaklarından Üretilecek Biyoetanol
- Tarım ürünleri için katma değeri yüksek yeni bir pazar oluĢturarak, etanol
hammaddesi olarak kullanılan bitkilerin tarımının geliĢmesine katkı sağlar,
- Enerji amaçlı tarım faaliyetlerinin geliĢmesi ile yeni ve yerli yatırım - istihdam
olanakları sağlar,
- Enerji amaçlı tarım yapan çiftçi gelirlerinde ve refah düzeylerinde artıĢ görülür,
- Ġthal petrol ihtiyacına alternatif yerli, yenilenebilir ve stratejik bir enerji kaynağı
oluĢturur,
- Ġthal petrol ihtiyacına alternatif yerli, yenilenebilir ve stratejik bir enerji kaynağı
oluĢturur,
- Biyoetanol doğaya zarar vermeden çözünür,
- Biyoetanol ihtiva ettiği yüksek oksijen seviyesi sayesinde karbon monoksit
seviyesini 25-30% arasında azaltır. Bu herhangi baĢka bir oksijen zenginleĢtirici
katkıdan daha yüksektir. Karbon monoksit hava kirliliğine yol açan zehirli bir gazdır.
Özellikle araçların düĢük sıcaklıklarda çalıĢtığı zamanlarda daha çok ortaya çıkar.
Biyoetanol, CO seviyesinde, daha iyi bir yanma sağlayarak azalmaya yol açar.
- Bu da toplum ve çevre sağlığını tehdit eden unsurlar açısından çok büyük avantaj
sağlamaktadır.
143
3.7.Biyokütle Enerjisi ve GazlaĢtırma
Yenilenebilir biyokütle ve biyokütleden elde edilen yakıtlar çevresel fayda sağlaması
sebebiyle
günümüz
enerji
kullanımında
kolaylıkla
fosil
yakıtların
yerine
geçebilecektir51.
FAO verilerine göre Dünya genelinde odun biyokütlesinin, elektrik üretme
tesislerinde kömür ya da doğalgazın yerine kullanılmasına bağlı olarak, CO2
salınımının yılda 0,4– 4,4 Gt azaltılabileceği ve bununla birlikte enerji tüketimine de
yılda 12-74 EJ/yıl (1018 joul)”luk katkı sağlanabileceği FAO yayınlarında
belirtilmektedir. Uluslararası düzeyde Avrupa Ormanlarının Korunması Bakanlar
Konferansının 2007 yılında aldığı iki karardan biri ise “Orman ve Enerji”dir. Bu
kararda temel olarak iklim değiĢikliğini azaltmak için, odun biyokütlesi, orman
endüstri
artıkları,
geri
dönüĢtürülen
odun
ile
enerji
arzını
arttırmak
amaçlanmaktadır52.
Biyokütlenin gazlaĢtırılması; katı yakıtların ısıl çevirim teknolojisiyle yanabilen bir
gaza dönüĢtürülmesi iĢlemidir53. SınırlandırılmıĢ oksijen, hava, buhar veya bunların
kombinasyonları
reaksiyonu
baĢlatmaktadır.
Üretilen
gaz
karbonmonoksit,
karbondioksit, hidrojen, metan, su ve azot'un yanısıra kömür parçacıkları, kül ve
katran gibi artıkları da içermektedir. Üretilen gaz temizlendikten sonra kazanlarda,
motorlarda, türbinlerde ısı ve güç üretilmek üzere kullanılmaktadır. GazlaĢtırma
tekniği ile biyokütleden, yüksek bir randımanla petrolle çalıĢan güç ve ısı sağlayan
tiribünlerde kullanılacak bir gaz yakıt elde edilebilir.
Odunsu biyokütle enerjisinin ekonomik olarak üstünlüğü, fiyatının fosil yakıtlara
göre oldukça ucuz olmasıdır.
Biyokütle yenilenebilir bir kaynak olmasıyla tükenmekte olan fosil yakıtların
yanında sürdürülebilir global enerjinin önemli bir unsurudur. Buna ilaveten sera
gazları emisyonu ve karbon döngüsünü azaltıp, kırsal ekonominin geliĢimiyle yeĢil
endüstriyi desteklemektedir. Biyokültenin gazlaĢtırılması ile elde edilen gaz yakıt
doğal gazın kullanıldığı yerlerde küçük modifikasyonlar yapılarak kullanımı
51
Hayrettin Karaca,„‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat
Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat 2002, (16-23)
52
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, Ankara, s.18
53
M.Oktay Alnıak, Ġlkay Öztürk,‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟, s.(14-18)
144
yaygınlaĢtırılabilir ve gelecekte kolaylıkla doğal gazın kullanıldığı yerlerde enerjinin
büyük bir kısmı bu yakıttan sağlanabilir.
Odun diğer yakıtlara göre daha kısa zamanda yanma ve çabuk ısı verme
özellikleriyle üstünlük taĢımaktadır. 1 kg taĢ kömürü veya linyit için 15-17 m3, 1 kg
kuru odun için ise 7- 9 m3 havaya ihtiyaç vardır. Yanma sonunda, odunun bıraktığı
kül miktarı daha az olup ağırlığının % 1‟i kadardır. Bu değer linyit için %15, kok ve
antrasit için %5 tir54.
Biyokütleden gazlaĢtırılma ile elde edilen temizlenmiĢ gaz yakıt ısı ve buhar üreten
kazanlarda direk yakılarak veya Stirling motorlarda %20-30 verimlilikte elektrik
üretimi için kullanılabilmektedir. Basınçlı gazlaĢtırma tirbünlerinde ise %40 veya
daha fazla verimlilikte elektrik üretimi yapılabilmektedir.
GazlaĢtırma 18. yy'ın sonlarından bu yana bilinen bir teknolojidir. Özellikle
geliĢmekte olan ülkeler için günümüzden geleceğe önemli bir rol oynayan
biyokütlenin kullanılabilir olduğu o yıllardan bu yana ispatlanmıĢtır. Bilinen bir
husus da bir enerji kaynağı olarak kullanılan biyokütlenin birçok dezavantajının
olduğudur. DüĢük enerji yoğunluğuna sahip ( yaklaĢık 16-20 MJ/kg ) ham biyokütle
kaynakları direk olarak yakıldığı takdirde, çok düĢük randıman sağlar ve iç ve dıĢ
mekanlarda yüksek seviyede hava kirliliği oluĢmasına neden olur. Yanma olayı
konusundaki bilimsel çalıĢmalar ülkemizde yoğunlaĢtırılmalıdır. Bu konuda Fransa
konuyu bilimsel araĢtırma merkezinde bir enstitü olarak örgütlemiĢtir55.
GazlaĢtırma biyokütleden gaz yakıt elde edilen termokimyasal bir dönüĢüm
prosesidir. Diğer bir deyiĢle biyokütle termokimyasal bir dönüĢümle gaz yakıta
dönüĢtürülür. Modernize edilmiĢ biyokütle enerjisi teknolojilerinin amacı üretim ve
kullanım sırasında emisyonları azaltırken yakıtın yoğunluğunu arttırmaktır.
Fosil yakıtlar, nükleer enerji ve büyük ölçekli hidrolik projeleri gibi geleneksel enerji
kaynakları dünya enerji piyasasına hakim durumdadırlar. Diğer enerji kaynakları bu
geleneksel kaynaklarla rekabet edecek yeterlilikte değillerdir. Son yıllarda biyokütle
enerjisinin kullanımı araĢtırma ve geliĢtirme birimleri ve hükümetler tarafından
54
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, Ankara, s.27
55
Ġskender Gökalp, „‟Yanma Bilim ve Teknolojisinin Türkiye Enerji Davası Ġçin Önemi‟‟, TMMOB;
Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(5-9)
145
büyük ilgi görmektedir. Biyokütle enerjisinin farklı yollardan enerji sağlayabilmesi
için birçok formları oluĢturulmaktadır.
Ġsveç‟te bulunan Enköping'in biyo yakıtlı BIG ENA Kraft tesisi, 20.000 nüfuslu
kentin ısınma ve elektrik gereksinimini karĢılamaktadır. Aynı zamanda, atık su
arıtması, düĢük maliyetle sağlanmaktadır. BIG tesisinde söğüt ağaçlandırmalarından
temin edilen odunsu biyokütle kullanılmaktadır. Söğüt üreticilerine, ucuz ve çevre
dostu atık su, çamur ve kül karıĢımı gübre ile ürettikleri yongaları için pazar bulma
güvencesi verilmiĢtir56.
Güvenilirliği
sağlamak
ve
iĢlem
verimliliği
için
biyokütle
yakıtların
gazlaĢtırılmasında proses ayrıntılarının kesinleĢtirilmesi gerekmektedir. Tüm
gazlaĢtırıcı tiplerinde biyokütlenin boyutu, nem ve kül içeriğinin belirlenmesi
oldukça önemlidir. Eksik yakıt hazırlığı gazlaĢtırma prosesinde teknik problemlerin
sıkça oluĢmasına sebep olur. Bu yüzden güzel bir organizasyon ve kontrol yakıt
hazırlama yöntemi çok önemlidir.
3.7.1.GazlaĢtırma ve Sürdürülebilir Gelecek
Biyokütle doğal enerji kaynağı olarak kendini sonsuza kadar yenileyebilecek bir
enerji kaynağıdır57. Temmuz 2007‟de Amerika‟nın Georgia eyaletinde, yılda 100
milyon galon selülozik etanol üreten bir tesis kurulmuĢtur58.
Tablo:3.3: Bazı tarımsal üretimi yapılan Bitkilerin Tane ve Sap Verimleri
Bitkinin Adı
Tane verimiDek/kg
Artık(Sap) VerimiDek/kg
KıĢlık Buğday
240 kg/dek
500kg/dek
Yazlık Buğday
200 kg/dek
350kg/dek
KıĢlık Arpa
300 kg/dek
500 kg/dek
Mısır
450 kg/dek
750 kg/dek
Pirinç(Çeltik)
450 kg/dek
300 kg/dek
Kolza
160 kg/dek
340 kg/dek
Fasulye
240 kg/dek
400 kg/dek
Bezelye
200 kg/dek
320 kg/dek
56
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, Ankara, s.40
57
Hayrettin Karaca,„‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat
Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat 2002, (16-23)
58
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, , s.36
146
Kaynak:Raif SavaĢ, Toprak ve Gübre Bilgisi,Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlüğü Ders
Kitapları Serisi No:3,B.y.y., KardeĢ Matbaası,1966, s.204 ve 205 teki Cetvel No:II den yarlanılarak
düzenlenmiĢtir.
- GazlaĢtırma daha temiz enerji üretebilebilen bir enerji üretim teknolojisidir.
- Yenilenebilir enerji teknolojileri arasında, farklı hammadde kombinasyonlarının
kullanılabilindiği bir teknolojidir.
- Fosil yakıtlar kükürt dioksit, azot oksitler ve radyoaktif alanlar (nükleer) atmosfer
kirletilirken, direk yakma yerine gazlaĢtırma teknolojisi kullanımında emisyonlar
büyük bir Ģekilde sıfırlanabilmektedir.
- GazlaĢtırma yöntemi ile elde edilen gazın kalitesi iyileĢtirildiğinden, makinalarda
kullanımında daha verimli ısı ve elektrik enerjisi elde edilebilmektedir.
-
Fosil yakıtlar ve radyoaktif gücün yerine biyokütlenin konulabilmesini
sağlayabilecek bir teknolojidir.
- GazlaĢtırma atıkların çevirim teknolojisinde (kentsel atıklardan zirai artıklara
kadar) kullanıĢlı ve yüksek kaliteli enerji sağlaması bakımından türünün tek
örneğidir.
GazlaĢtırmanın avantajı gaz yakıtı yakmadan önce içerdiği zararlı maddeleri
uzaklaĢtırmasıdır.
- Buna ilaveten içten yanmalı motorlarda gazlaĢtırma yakıtı kullanıldığında petrol
yakıta nazaran daha az emisyon değerlerine sahiptir.
- Kömür ve biyokütlenin gazlaĢtırılması çok eski zamandan beri bilinen bir
teknolojidir. ĠĢlem sonucu elde edilen yanabilir gaz karıĢımı, benzin ve dizel yakıtı
gibi içten yanmalı motorlarda kullanılabilir.
Biyokütleden üretilen bu gaz, benzin ve motorin ile karĢılaĢtırıldığında ucuz ve
güvenilir bir yakıt olduğu görülmesine karĢılık uzun bir süre motorlarda
kullanılmamıĢtır. Bu iĢlem sırasında denetimli bir Ģekilde yakıt hücresine veril
GazlaĢtırmadan elde edilen gaz yakıtta kükürt dioksit ve NOx salınımı olmaz.
Elde edilen ürüne odun gazı, sentetik gaz veya jeneratör gazı adı verilir. Bu gazın
birim hacimdeki ısıl değeri 4-11 Mj/m3 (1000-2600 kcal/m3 ) arasında değiĢmekte
olup, doğal gaza göre daha az enerji verir.
3.7.2.AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcı
AkıĢkan Yataklı GazlaĢtırıcılarda:
147
- Yatağın iç yüzeyi hareketsiz granül parçacıklarla kaplıdır (silika veya seramik),
- Küçültülen biyokütle parçalarının gazlaĢtırma yatağına giriĢi alttandır,
- Yüksek bir hızla alttan verilen havayla yakıt ısıtılmıĢ olan yatağa yukarı doğru itilir,
- Belli bir sıcaklıkta ısıtılan yatak biyokütlenin kısmi yanması ve gazlaĢtırılması için
yeterlidir,
- Yatağın her tarafında piroliz ve yanarak dönüĢüm iĢlemi gerçekleĢir,
- Biyokütle parçaları akıĢkan olmasına rağmen biyokütle parçacıklarının boyu 10
cm'den küçük, nem içeriği % 65'den fazla olmamalıdır,
- AkıĢkan yataklarda üretilen gaz düĢük miktarda katran içermesine karĢın, sabit
yataklılara göre partikül içeriği daha fazladır,
- Eğer gazlaĢtırıcı basınçlı ise üretilen basınçlı gaz gaz türbinlerinde elektrik ve güç
üretiminde kullanılmaya uygundur.
AkıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar uzun dayanma süresi kadar daha iyi bir karıĢım
sağlanabilmesi, optimum kinetik, partikül/gaz etkileĢimi ve ısı transferi bakımından
avantajlara sahiptir. AkıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar kabarcıklı ve sirkülasyonlu
gazlaĢtırıcılar olmak üzere ikiye ayrılabilirler59.
Kabarcıklı akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar iyi bir sıcaklık kontrolü, yüksek dönüĢüm
oranı, iyi bir ayrıĢma potansiyeli, katalitik iĢlemlerin mümkün olması, hammadde
miktarı ve nem içeriğine ve partikül boyutlandırılmasına töleranslı gazlaĢtırıcılardır.
Sirkülasyonlu akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar ısıl gücü 10MW'dan yüksek yakıt
üretimi için daha uygundurlar. Kabarcıklı akıĢkan yataklı gazlaĢtırıcılar ile
karĢılaĢtırıldığında içerdiği ilave avantajlar sayesinde yüksek bir gaz kalitesi
sağlamaktadır.
TÜBĠTAK Marmara AraĢtırma Merkezi‟nde, 750 kW ısıl kapasiteli (200 – 300
kg/saat biyokütle ve/veya kömür besleme kapasiteli) dolaĢımlı akıĢkan yatak yakma
tesisi kurulmuĢtur. Tesiste 24 bar basınçta buhar üretilerek 70 kWe civarında elektrik
enerjisi üretilmesi de hedeflenmektedir60.
- Bu sistemlerde kapasitenin üst limiti yoktur. Kapasite tamamen biyokütle veya
yerel enerji ihtiyacının kullanımına göre tespit edilebilir,
59
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, , s.37
60
T.C ÇOB Orman Genel Müdürlüğü Biyoenerji ÇalıĢma Grubu, Orman Biyokütlesinden Enerji
Üretimi, Ankara, s.37
148
- GazlaĢtırma ajanı genellikle atmosferik basınçta ki havadır, fakat 100MW'dan daha
büyük gaz türbinlerinde basınçlı gazlaĢtırma avantajlı olabilecektir,
- DüĢük sıcaklıktan dolayı (850°C civarında) tam yanma olmaması ve az miktardaki
kül içeriği tehlikelidir.
3.7.3.Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı
Hava ve yakıt giriĢi yönüne göre sabit yataklı gazlaĢtırıcılar dört tipe ayrılmaktadır:
1-AĢağı akıĢlı
2-Yukarı akıĢlı
3-KarĢıt akıĢlı
AĢağı akıĢlı gazlaĢtırıcılarda biyokütle yakıt giriĢi yukarıdan olup hava ise yakıtın
içinden geçerek aĢağıya akıĢ yapar. Bu gazlaĢtırıcılar,
- Boyutları, biçimleri ve biyokütle parçalarının nem içeriği belirlenmiĢ limitler
içerisinde tutulmalıdır,
- Üretilen gaz kalitesi genellikle iyidir,
Tablo:3.4:Sabit Yataklı GazlaĢtırıcı Tiplerinde Kullanılacak Hammadde
Özellikleri
GazlaĢtırıcı Tipi Yukarı AkıĢlı AĢağı AkıĢlı Açık AkıĢlı
KarĢıt AkıĢlı
Yakıt
Odun
Odun
Pirinç Kabuğu
Kömür
Boyut, mm
20-100
5-100
1-3
40-80
Nem, %
<25
<60
<12
<7
Kül, %
<6
<25
~20
<6
Kaynak:EĠEĠ,Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci: 23 Ekim 2009,
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04-gazlastirma/gz_sabit.html
- 1MW ve daha az elektrik kapasiteli sistemler için uygundurlar,
- Ġyi bir gazlaĢtırma iĢlemi için biyokütle kurutularak nem içeriği %20'nin altına
çekilmelidir,
- Yüksek sıcaklıkta (700°C) üretilen gaz gazlaĢtırıcıdan ayrılır,
- AĢağı akıĢlı gazlaĢtırıcıların avantajı gaz içerisinde çok düĢük miktarda katran
bulunmasıdır.61
61
EĠEĠ,Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci: 23 Ekim 2009,
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04-gazlastirma/gz_sabit.html
149
3.8.Hidrojen Enerjisi
Hidrojen 1500'lü yıllarda keĢfedilmiĢ, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına
varılmıĢ, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz,
havadan 14,4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. GüneĢ ve diğer
yıldızların termonükleer tepkimeye vermiĢ olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin
temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz
halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde
birim kütle baĢına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt
ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2,1 kg doğal gaz veya 2,8 kg petrolün sahip
olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji baĢına hacmi yüksektir 62. Hidrojen
doğada serbest halde bulunmaz, bileĢikler halinde bulunur. En çok bilinen bileĢiği ise
sudur.
Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin
yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya
su buharı olmaktadır63. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha
verimli bir yakıttır.
Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dıĢında çevreyi kirletici ve sera
etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir.
Hidrojen gazı farklı yöntemlerle elde edildiği gibi su, güneĢ enerjisi veya onun
türevleri olarak kabul edilen rüzgar, dalga, ve biyokütle ile de üretilebilmektedir.
AraĢtırmalar, mevcut koĢullarda hidrojenin diğer yakıtlardan yaklaĢık üç kat pahalı
olduğunu ve yaygın bir enerji kaynağı olarak kullanımının hidrojen üretiminde
maliyet düĢürücü teknolojik geliĢmelere bağlı olacağını göstermektedir 64. Bununla
birlikte, günlük veya mevsimlik periyotlarda oluĢan ihtiyaç fazlası elektrik
enerjisinin hidrojen olarak depolanması günümüz için de geçerli bir alternatif olarak
değerlendirilebilir. Bu tarzda depolanan enerjinin yaygın olarak kullanılabilmesi -
62
Niyazi Demircan,Nevra ĠĢcan, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi ve
Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği
Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(27-30)
63
T.C Enerji ve Tabii kaynaklar Bakanlığı, Resmi web Sitesi, Çevrimci: 18.Temmuz.2009
http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=hidrojenenerjisi&bn=225&hn=225&nm384
64
Örgen Uğurlu,‟‟ Türkiye‟de Çevresel Güvenlik Bağlamında Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟
Doktara Tezi, s.179
150
örneğin toplu taĢım amaçları için yakıt piline dayalı otomotiv teknolojilerinin
geliĢtirilmesine bağlıdır.
3.8.1.BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi
(ICHET)
BirleĢmiĢ Milletler Uluslararası Hidrojen Enerjisi Teknolojileri Merkezi'nin (ICHET)
kurulmasına iliĢkin anlaĢma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile BirleĢmiĢ Milletler
Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO) arasında, 21 Ekim 2003 tarihinde Viyana'da
imzalanmıĢtır.
Ülkemiz ile birlikte, uluslararası enerji çevrelerinin büyük önem verdiği ve geleceğin
enerjisi olarak adlandırılan hidrojen enerjisinin Ġstanbul'da kurulacak olan
merkezinin baĢlıca amaçları:
-KalkınmıĢ ve kalkınmakta olan ülkeler arasında bir köprü vazifesi görerek; hidrojen
araĢtırma, geliĢtirme ve yatırımcı kuruluĢlar arasında bir koordinasyonu sağlamak ve
gelecekteki hidrojen teknolojisi ve endüstrisinin uygulama alanlarını tespit etmek.
-Hidrojen teknolojisi uygulamalarında barıĢçıl ve kalkınmaya yönelik iĢbirliğini
geliĢtirmek.
-Hidrojen araĢtırma ve geliĢtirme çalıĢmalarının arttırılması için kalkınmıĢ ülkelerin
bilim adamlarını ve uzmanlarının doğrudan katkılarını sağlamak,
-Kalkınmakta olan ülkelerin Ar-Ge merkezlerinin ve programlarını desteklemek,
hidrojen teknolojileri alanındaki yatırımları teĢvik etmek, olarak belirlenmiĢtir.
3.8.1.1.ICHET'in Faaliyetleri
-Uzun ve kısa dönemli atölye (workshop) çalıĢmaları, bilimsel toplantılar, bilim
transferi yapmak;
-DanıĢmanlık hizmeti adamları ve uzmanların katılacağı uygulamalı eğitim
programları düzenlemek;
-Ar-Ge ve teknoloji sunmak;
-Endüstri ile iĢbirliği kurmak;
-Hidrojen enerjisi teknolojilerini tanıtmak amacıyla katılımcı ülkelere teknoekonomik çalıĢmalar, teknoloji izleme ve tahmini, Ar-Ge, teknoloji transferi, eğitim,
burs ve danıĢmanlık hizmeti sağlamak;
151
ICHET'in çalıĢma kapsamı içerisinde:
-Hidrojen enerjisi politikası oluĢturulması, büyük miktarlarda hidrojen üretimi ve
hidrojen enerji teknolojilerinin uygulanmasının ve çevresel çalıĢmaların ekonomik
analizi;
-Diğer yenilenebilir enerji sistemleriyle hidrojen üretim tekniklerinin entegre
edilmesi;
-Hidrojen depolama teknikleri;
-Klima sistemleri ve hidrojen depolamada metal hidrijurlerin kullanımı;
-Boru ile hidrojen nakli;
-Sıvı hidrojen teknolojileri;
-Hidrojenle çalıĢan taĢıtlar (otobüsler, kamyonlar, otomobiller, iki ve üç tekerlekli
taĢıtlar);
-Yakıt pili uygulamaları (desentralize enerji üretimi ve taĢıtlar);
-Hidrojen alt yapısı geliĢtirilmesi;
-Kimyada, enerji üretiminde, gaz, petrol endüstrisinde ve metalürjide hidrojen
uygulamaları bulunmaktadır.65
65
EĠEĠ Genel Müdürlüğü, Yenilenebilir Enerji Kaynakları,Hidrojen Enerjisi Ġnternet
Sayfası,Çevrimci: http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/hidrojen/ichet.html 22.08.2009
152
4.BÖLÜM
4.1.Yenilenemez Enerji Kaynakları ve Kullanımı
Bugünkü medeniyetimiz ve refah seviyemizin temelini kullandığımız enerjiye
borçluyuz1. Borcumuzun karĢılığı ise çevre kirlenmesi, kükürt dioksit oranlarının
yükselmesi, Dünyamızı saran ve koruyan ozon tabakasının incelmesi olarak
karĢımıza çıkmaktadır.
1760‟da Endüstri Devrimi baĢladığında atmosferdeki CO2 yoğunluğu milyonda 280
(ppm) civarındaydı. 2000‟de ise endüstri öncesi devirlere göre yüzde 32‟lik bir artıĢ
göstererek milyonda 370‟e ulaĢmıĢtır.2 1960‟dan 2000‟e kadarki 54 ppm artıĢ,
1760‟tan 1960‟a kadarki 36 ppm‟lik artıĢın çok üzerindedir.
1760 yılında Endüstri Devrimi baĢladığında, fosil yakıtların yarattığı karbon
salınımları çok azdı. Ancak, 1950‟ye gelindiğinde, atmosferdeki CO2 seviyesini
sarsan bir miktar olan yıllık 16 milyon tona ulaĢmıĢtı. 2000‟de ise 6,3 milyar tonu
bulmuĢtu. Dünyayı ısıtan sera gazı etkisinin temeli 1950‟den itibaren görülen bu 4
misli artıĢa dayanıyor.
Karbon emisyonları fosil yakıtının türüne göre değiĢiyor. Kömür benzine göre,
benzin ise doğal gaza göre üretilen enerji birimi baĢına daha çok karbon salınımına
neden oluyor. Dünyada 532 milyon benzin yakan otomobilin ve kömür yakıtlı
elektrik santrallerinin varlığı iklim değiĢikliğinin gerçek nedenidir.
Geçtiğimiz yıllarda dünya yılda 9 milyon hektarlık orman kaybına uğramıĢtır.
Ormanlar tarım arazilerine göre hektar baĢına 20 misli daha fazla karbon depolarlar.
Net orman kaybı önlenebildiği taktirde, karbon salınımlarının bu kaynağı ortadan
kalkmıĢ olacaktır. Kuzey yarıkürede, orman alanları yıllık 3,6 milyon hektar
büyümektedir.
2050‟ye kadar dünya nüfusuna eklenecek 3,2 milyar insan zaten su kıtlığı yaĢanan
ülkelerde doğunca, durum daha da hassaslaĢacak. Dünya besin arzının yüzde 40‟ının
sulanan alanlardan elde edilmesi, su kıtlığının besin güvenliğini doğrudan
1
Muammer Tuna,‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟, s.(7-18)
Ferruh Ertürk, „‟Hava Kirliliği-Vizyon ve Misyon‟‟, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri
Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli Vizyon ve Öngörü
Raporu, Ek:17, TUBĠTAK, Ankara,2003 Çevrimci: 18 Temmuz 2009
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/csk/EK-17.pdf
2
153
etkilediğinin bir göstergesi. Gelecekte su kıtlığı ile birlikte besin kıtlığı da
yaĢanacaktır.
CO2 yoğunluğundaki artıĢın iki kaynağı var: fosil yakıtlarının yanması ve
ormansızlaĢma. Her yıl fosil yakıtlarının yakılması sonucu atmosfere 6,144 milyar
ton karbon salınıyor ve bunun eĢdeğeri 22,5milyar ton karbondioksitir.3
OrmansızlaĢmadan kaynaklanan net karbon salınımı ise kesin olarak bilinmemekle
birlikte, yıllık 1,5 milyar ton civarında olduğu düĢünülmektedir.
BP‟nin her yıl yayımladığı Enerji Ġstatistikleri Raporu‟nun verilerine göre, 2008‟de
global enerji pazarı daha önce benzeri yaĢanmamıĢ bir türbülans ortamında, dünya
ekonomisi ile genelde aynı Ģekilde hareket ettiği belirtilmektedir. Ekonomik büyüme
ile birlikte, yılın ilk yarısında fiyatlar rekor seviyelere çıktı. Ġkinci yarısında ise
global ekonominin resesyona girmesi ile, enerji fiyatları ciddi ölçüde düĢtü.
GeliĢmekte olan ülkeler, Çin‟in önderliğinde, enerji tüketiminde OECD ülkelerini
geçti 4.
GeliĢmekte olan ülkelerin refah seviyelerini ve üretimlerini geliĢmiĢ ülkeler
seviyesine çıkarmaları enerji talebini nasıl etkileyeceğini göstermesi açısından
ilginçtir. Bu geliĢme eğiliminin iklim değiĢimi ve emisyonlar üzerinde ciddi baskı
oluĢturacağı kesindir.
Rapora göre, dünyanın ispatlanmıĢ petrol rezervleri 1.258 milyar varil
seviyesinde. Bu da 2008 tüketim rakamlarına göre 42 yıl yetiyor. Aynı hesap ile
gaz rezervleri 60 yıl, kömür rezervleri ise 122 yıl yeterli durumdadır5.
Yenilenemez kaynaklı enerjilerin ömürleri de sınırlıdır. Bu sınır değerler geliĢmekte
olan ülkelerin hakları olan geliĢme ve dünya refahından pay almaları halinde bu
ömür rakamlarının küçülmesi kaçınılmazdır.
BP Enerji Ġstatistikleri Raporu‟na göre, dünyanın toplam enerji tüketimi sadece %1,4
yükseldi. Bu artıĢ, 2001 yılından beri gerçekleĢen en düĢük büyüme oldu. Bu
yükseliĢin de en büyük kısmı ise Çin‟den geldi. Rapora göre, geliĢmiĢ ülkelerde
3
Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Paneli, Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu, TUBĠTAK,
Ankara, 24 Temmuz 2003, s. 24 Çevrimci: 18 Ağustos 2009
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/edk/enerji_son_surum.pdf
4
BP, Enerji Raporu Bilgi Özeti, Çevrimci: 24 Eylül 2009
http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&contentId=7056674
5
BP, Enerji Raporu Bilgi Özeti
154
enerji tüketimi %1.3 oranında düĢmüĢtür. En büyük düĢüĢ %2.8 ile ABD‟de
görülmüĢtür.
Tablo:4. 1:Sektörlere ve Kullanım Alanlarına Göre Nihai Enerji Tüketimi
(TEP: Ton EĢdeğer Petrol)
Kullanım alanları
Ekonomik
Faaliyetlerin
Mal ve
Ġstatistiki Sınıflaması
hizmet Alan
UlaĢtır
Rev.1.1
Toplam
üretimi ısıtma
ma
TEP (%) TEP
TEP
TEP
25 085 711 100,00 20 018175 1 533 519 3 534 017
Toplam
C
Madencilik
ve
458 927
1,83
370 724
18 580
69 623
taĢocakçılığı
18 266 371
72,82 17 157368 728 934
380 069
D – Ġmalat
E - Elektrik, gaz, buhar ve 829 431
3,31
773 208
32 266
23 957
sıcak su üretimi ve dağıtımı
467 081
1,86
332 798
28 235
106 047
F - ĠnĢaat
G - Toptan ve perakende
ticaret;
motorlu
taĢıt, 927 769
3,70
384 339
149 353
394 077
motosiklet, kiĢisel ve ev
eĢyalarının onarımı
474 644
1,89
256 189
174 786
43 669
H – Otel ve lokantalar
I - UlaĢtırma, depolama ve 2 807 997
11,19
318 818
101 844
2 387 335
haberleĢme
J - Mali aracı kuruluĢların 158 536
0,63
67 977
70 634
19 925
faaliyetleri
K - Gayrimenkul, kiralama
266 654
1,06
162 654
45 414
58 585
ve iĢ faaliyetleri
117 298
0,47
28 397
78 564
10 337
M – Eğitim
N – Sağlık iĢleri ve sosyal 76 556
0,31
32 329
35 276
8 951
hizmetler
O - Diğer sosyal, toplumsal
ve kiĢisel hizmet faaliyetleri
234 446
0,93
133 374
69 632
31 440
(kar
amacı
olmayan
kurumlar hariç)
Kaynak:TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:125, 30.07.2008 Çevrimiçi: 13.08.2009 www.tuik.gov.tr
Türkiye‟de TUĠK tarafından yapılan bir çalıĢmada enerji kullanımının sektörel
dağılımı ilk olarak değerlendirilmiĢtir. Bu çalıĢmaya göre; 2005 yılında nihai enerji
tüketimi en fazla %72,82 ile imalat sanayi sektöründe gerçekleĢmiĢtir. Ġmalat sanayi
sektörünü; %11,19 ile UlaĢtırma, depolama ve haberleĢme; %3,70 ile Toptan ve
perakende ticaret; motorlu taĢıt, motosiklet, kiĢisel ve ev eĢyalarının onarımı; %3,31
ile Elektrik, gaz, buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımı; %1,89 ile Otel ve lokantalar;
155
%1,86 ile ĠnĢaat; %1,83 ile Madencilik ve taĢocakçılığı; %1,06 ile Gayrimenkul,
kiralama sektörleri takip etmektedir.
Sanayi ve hizmet sektörlerinde 6 106 441 TEP elektrik, 4 301 881 TEP doğalgaz, 2
537 643 TEP motorin tüketilmiĢtir. Toplam nihai enerji tüketiminin %91,25‟i 500
TEP ve üstü enerji tüketen giriĢimler tarafından tüketilmiĢtir.
Nihai enerji tüketiminin enerji kaynaklarına göre dağılımına bakıldığında en büyük
oran %24,34 ile elektriğe aittir. Bunu sırasıyla, %17,15 ile doğal gaz, %10,12 ile
motorin, %9,36 ile fuel-oil no:6, %6,03 ile petrokok, % 5,99 ile kok kömürü, %5,24
ile taĢkömürü, %3,38 ile linyit izlemektedir.6
Ekonomik krizle istihdam sorunun ön sıralara yükselmesi ve ihracata yönelik sanayi
yapısı içinde Türkiye‟nin verimliliği ile birlikte enerjide fiyat istkrarını sağlaması ve
yenilenebilir kaynaklara yönelerek artan nüfus ve çalıĢma çağına gelen insanlarının
emek arzının yarattığı baskıyı ortadan kaldıracak emek talebi yaratmalıdır. Bu
yüzden sanyileĢme ülke açısından kaçınılmazdır. Bunun yaratacağı sera gazı
emisyonlarını azaltacak bilimsel ve ekonomik tedbirleri almalıdır.
4.1.1.Elektrik Enerjisi Üretimi ve Arz Güvenliği Açısından Birincil
Kaynaklar
YaklaĢık 6 milyar ton olan termik santrallere yönelik üretilebilir linyit
rezervlerimizin mevcut ve planlanabilir kurulu gücü yaklaĢık 19500 MW olan santral
potansiyeli
ile
yılda
125
milyar
kwh
elektrik
üretebilecek
kapasiteye
ulaĢılabilinecektir. Bu değer, Türkiye‟nin 2006 yılı elektrik üretiminin %73‟ünü
oluĢturmaktadır. Bunun için yılda 190 milyon tonu linyit olmak üzere 195 milyon ton
kömür üretilmesi gerekmektedir.
Mevcut yerli kömürle çalıĢan termik santralleri 2006 yılı itibariyle 8145 MW ı linyit
300 MW ı taĢkömürü olmak üzere toplam 8450 MW olup bu santrallerin kömür
tüketim kapasitesi 83 milyon tondur. Tüketimde yaĢanan olumsuzluklar nedeni ile
kömür üretiminde istenilen düzeye gelinememiĢtir. Bu nedenlerin baĢında alım
garantili doğal gaz ve doğal gaz santrali sözleĢmeleri olmuĢtur. Bunun yanında
6
TUĠK, Haber Bülteni, Sayı:125, 30.07.2008 Çevrimiçi: 13.08.2009 www.tuik.gov.tr
156
kömür santralarının kükürt dioksit ve kül kaçakları çevreci kuruluĢlarının tepkisini
çekmektedir.
Ġrili ufaklı çok sayıdaki nehrimizin yıllık ortalama su potansiyelinden yola çıkarak
teorik hidroelektrik potansiyel 433 milyar kWh, teknik olarak değerlendirilebilir
potansiyel 216 milyar kWh, teknik ve ekonomik olarak değerlendirilebilir potansiyel
ise Ģimdilik 130 milyar kWh olarak hesaplanmaktadır. Bunun %34,6‟sı 2006 sonuna
göre iĢletmede, %7‟si inĢa halinde ve %4,5‟i lisans almıĢ durumdadır7.
Yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan jeotermal rezervinin 200 MW/yıl görünür,
4300 MW/yıl mümkün olmak üzere toplam 4500 MW/yıl karĢılığı olduğu tespit
edilmekle birlikte, halen iĢletmede 15 MW‟lık jeotermal santralı ile EPDK‟dan lisans
almıĢ toplam 78 MW kurulu gücündeki projeler 600 Milyon kWh/yıl üretim
kapasitesi ile bu rapordaki değerlendirmede yer almıĢtır. Var olduğu belirtilen
potansiyelin kalan 4400 MW‟lık kısmı henüz projelendirilmediği için dikkate
alınmamıĢtır. GüneĢ enerjisi yatırımları henüz ticari anlamda elektrik üretiminde
kullanılabilir seviyede olmadığı için güneĢ potansiyeli ele alınmamıĢtır
4.1.2.Enerjide DıĢa Bağımlılık
Mevcut linyit rezervimizin henüz 0,40‟nı, hidrolik potansiyelimizin de 0,30‟nu
kullanabilir olmamız enerjide dıĢa bağımlı olmamızın ana nedenlerinden biridir.1990
yılında 41,6 MTEP olan nihai enerji tüketimimiz 2006 yılında 77,4 MTEP değerine
ulaĢmıĢtır. Arada oluĢan bu fark çoğunlukla ithal edilen enerji ile karĢılanmaktadır ve
2006 yılında ithal enerjiye ödenen para 29 milyar USD olmuĢtur. Enerjide dıĢa
bağımlılığı azaltmak için enerjiyi verimli kullanım yanında yerli kaynak kullanımını
artırmak, ileride bu kaynaklara doğacak yeni talepleri karĢılayabilmek için rezerv
araĢtırma faaliyetlerine hız ve önem verilmesi gerekmektedir.
2006 yılında %73 olan enerjide dıĢa bağımlılığımız önümüzdeki yıllarda daha da
fazla artacaktır. Enerjide dıĢa bağımlılık arz güvenliğini ve ülkenin ekonomik ve
sınaî geleceğini riske sokan önemli bir etkendir. Bu nedenle dıĢa bağımlılığımızı
süratle azaltma yoluna gitmeliyiz.
Enerji kaynaklarımızın son derece sınırlı olduğu söylemlerinin aksine, bugün için
bilinen ekonomik olarak kullanılabilirliği kabul edilen mevcut yerli enerji
7
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.32
157
kaynaklarımızın tam ve verimli olarak kullanıldığı takdirde bugünkü tüketim
trendine uygun olarak ülkemizin genel enerji talebini en az 35-40 yıl karĢılayabilmesi
söz konusundur8.
4.1.2.1.Talep Tahminleri
Türkiye 2001 yılı itibariyle; dünya nüfusunda %1,10, ekonomisinde %0,68, enerji
tüketiminde %0,86 paya sahipir. Türkiye, kiĢi baĢına az üretebiliyor ve az enerji
tüketiyor. Ekonomisini büyütmesi, bunun için de enerji tüketimini artırması
gerekiyor. Türkiye'nin kiĢi baĢına elektrik tüketimi de keza, OECD ülkeleri arasında
sonuncu gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin ekonomisi büyürken, elektrik enerjisi
tüketiminin de artması gerekiyor.9
31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 71.517.100 kiĢidir. Nüfusun
35.901.154‟ünü erkek, 35.615.946‟sını ise kadınlar oluĢturmaktadır. 2008 yılında
Türkiye‟nin yıllık nüfus artıĢ hızı ‰ 13,1 olarak gerçekleĢmiĢtir. 2008 yılında 81
ilden; 55 ilin nüfusu artarken, 26 ilin nüfusu azalmıĢtır. Nüfus artıĢ hızı en düĢük olan
ilk üç il; Bilecik (‰ -53,5), Kütahya (‰ -31,4) ve Isparta (‰ -29,9)‟dır. 81 il içinde
nüfus artıĢ hızı en yüksek olan ilk üç il ise sırasıyla; Yalova (‰ 82,6), Tekirdağ
(‰56,6) ve Hakkari
(‰ 48)‟dir. Ġl ve ilçe merkezlerinde ikamet eden nüfus
53.611.723, belde ve köylerde ikamet eden nüfus ise 17.905.377 kiĢidir. Nüfusun %
17,8‟i Ġstanbul‟da ikamet etmektedir. Ġstanbul‟da 12.697.164 kiĢi ikamet etmektedir.
Toplam nüfusun sırasıyla; % 6,4‟ü Ankara‟da, % 5,3‟ü Ġzmir‟de, % 3,5‟i Bursa‟da, %
2,8‟i ise Adana‟da ikamet etmektedir. Ülkemizde en az nüfusa sahip olan Bayburt
ilinde ikamet eden kiĢi sayısı 75.675‟dir.10
Gayri Safi Yurt Ġçi Hasıla (GSYĠH) artıĢ hızları da 2005-2010 yılları için yıllık %5,5,
2010-2015 yılları arasında yıllık %6,4, 2015-2020 yılları arasında yıllık %6,4 olarak
kabul edilmiĢtir11.
8
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.33
TUBĠTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi; Enerji ve Doğal Kaynaklar Paneli Raporu,
s.19 ,Ankara 24.08.2003
10
TUĠK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı
14, 29 Ocak 2009, Çevrimci: www.tuik.gov.tr , 19.08.2009
11
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.34
9
158
Talep tahmininin yapıldığı 2004 yılında GSYĠH artıĢ hızı ile elektrik talep büyüme
arasında esneklik katsayısı 1,6 olarak hesaplanmıĢken 2020 yılında bu katsayı değeri
1,0 olarak kabul edilmiĢtir.12
4.1.2.2.Sürdürülebilir Talep Tahmini
Küresel rekabet yarıĢında ekonomimizin geliĢerek ayakta kalabilmesi için
“sürdürülebilir ve güvenilir enerjinin” sağlanması Ģarttır.
Türkiye‟nin GSYIH‟nın uzun vadeli artıĢ hızının %3,8, elektrik enerjisi tüketim
artıĢının uzun yıllar ortalamasının (1963-2005) %4,2 olduğu gerçeği karĢısında,
ekonomistler bundan sonraki ekonomik büyümede sürdürülebilirliği sağlayabilmek
için yıllık büyüme hızının %5 olarak hedeflenmesini öngörmektedirler13.
Mevcut talep tahminlerinde öngörülen %8,3-%6,3 gibi yüksek tüketim hızlarını
düĢürmek için elektrik enerjisini verimli kullanarak enerji yoğunluğunu düĢürmek
gerekecektir. Bu önlemler sonucu büyüme hızı ile elektrik talep artıĢı arasındaki
esneklik katsayısını 1,0‟e indirgeyecek olursak, yıllık %5 talep artıĢı ile bugün düĢük
hızlı talep projeksiyonunda 2020 yılı için öngörülen 406550 milyar kwh‟lik talep
353690 milyar kwh‟e düĢecektir.
4.1.2.3.Sürdürülebilir GeliĢmeye Paralel Talep Tahminleri
Küresel rekabet yarıĢında ekonomimizin geliĢerek ayakta kalabilmesi için
sürdürülebilir bir kalkınma stratejisine ihtiyaç vardır. Böyle bir kalkınmayı
sürdürebilmek için ekonomistlerin üzerinde mutabık oldukları kalkınma hızı yılda
%5‟lik seviyesindedir.
GeliĢmiĢ ülkelerde enerjiyi verimli kullanmak ve enerji yoğunluğunu azaltmak sureti
ile kalkınma hızı ile elektrik tüketiminin artıĢ hızı eĢitlendiği takdirde elektrik
tüketimi Ģu Ģekilde olacaktır:
Tablo:4. 2: 2050 Yılına Kadar Beklenen Elektirik Tüketimi
2010 yılı
216750 Gwh
2015 yılı
276630 Gwh
2020 yılı
353690 Gwh
2030 yılı
575075 Gwh
Kaynak:DEK-TMK rakamlarına göre düzenlenmiĢtir.
12
13
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.35
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s36
159
Bu durumda 2010-2020 yılları arasında tüketim artıĢı 136940 Gwh olacaktır. Bu da
27390 MW‟lık bir kurulu güce karĢılık gelmektedir. Kısaca yılda 2740 MW‟lık bir
kurulu güç ilavesine ve yılda 2,5 milyar ABD dolarlık bir üretim yatırım harcamasına
gereksinim olacaktır.
Talep yönetimine gidilmediği takdirde mevcut talep tahminlerine göre yüksek hızlı
talep tahmini senaryosuna göre;
2010-2020 yılları arasında yılda 4680 MW ve yılda 5 milyar ABD dolarlık üretim
yatırımına gereksinim duyulacaktır.
DüĢük hızlı talep tahmini senaryosuna göre; 2010-2020 yılları arasında yılda 3450
MW kurulu güç ilavesine ve yılda 3,5 milyar ABD doları tutarında üretim yatırımına
gereksinim olacaktır14
4.2.Elektrik Enerjisi
4.2.1.Kurulu Güç
1983 sonunda toplam kurulu gücün;%29,5‟i linyit ve taĢkömürü, %23,7‟si fuel-oil,
motorin çok yakıtlı, %46,7‟si hidrolik santrallardan oluĢmuĢtur.
Tablo:4. 3:Elektrik Enerjisinde Yakıt Cinslerine Göre Kurulu Güç, Üretim
Kapasitesi ve Üretim Değerleri
2007
2008 (1)
2009 (2)
Kurulu Ortalama Fiili
Kurulu Ortalama Fiili
Kurulu Ortalama Fiili
Güç
Üretim Üretim Güç
Üretim Üretim Güç
Üretim Üretim
TaĢkömürü
1 986 15 490 15 136 1 986 15 490 15 400 2 151 16 778 16 000
Linyit
8 211 52 550 38 294 8 211 52 550 42 000 8 367 53 550 44 200
Fuel-Oil
1 773 10 660
6 470 1 818 10 930
9 300 1 818 10 930
9 300
Motorin,LPG,Nafta
228
1 230
67
228
1 230
1 290
302
1 360
1 320
Doğal Gaz
11 648 87 765 95 025 11 848 88 860 96 000 12 048 90 360 104 000
Çok yakıtlı (*)
3 384 23 260
3 384 23 688
3 384 23 688
Biyogaz-atık
43
258
214
43
258
210
44
264
220
TERMĠK
27 273 191 213 155 206 27 518 193 006 164 200 28 114 196 930 175 040
HĠDROLĠK
13 395 47 023 35 851 14 025 48 800 37 000 14 173 49 405 39 000
Jeotermal
23
150
156
68
442
400
76
494
460
Rüzgar
145
493
355
580
1 972
1 400
940
3 196
2 900
TOPLAM
40 836 238 878 191 568 42 191 244 220 203 000 43 303 250 025 217 400
(*) Fiili üretim yakıt oranlarına göre dağıtılmıĢtır, (1) GerçekleĢme Tahmini, (2) Tahmin
Kaynak: TUIK
1984 yılında kurulu gücün içinde %85 olan kamu kesimi payı, 2006 sonunda
%58,5‟a düĢmüĢtür.
14
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.35
160
Birincil enerji talebindeki artıĢın, tüm kaynakların tüketimindeki artıĢlarla
karĢılanması beklenmektedir. Ancak oransal olarak en yüksek artıĢın, özellikle
elektrik sektörü kaynaklı olarak, yüzde 10 ile doğal gaz tüketiminde görülmesi
beklenmektedir. 2009 yılında elektrik üretim artıĢının yüzde 56‟sının doğal gazdan
karĢılanması programlanmıĢtır.
Tablo:4. 4: Birinci Enerji Tüketimi ve Kaynakların Oranı (Miktar: Bin TEP)
2007
2008 (1)
2009 (2)
Pay
Pay
Pay
Miktar (yüzde) Miktar (yüzde) Miktar (yüzde)
TĠCARĠ ENERJĠ
100 900
95,2 105 800
95,5 110 740
95,8
TaĢkömürü
17 180
16,2 17 250
15,6
17 565
15,2
Linyit
13 010
12,3 13 670
12,3
13 930
12,1
Petrol Ürünleri
34 300
32,4 36 370
32,8
37 025
32,0
Doğal Gaz
31 900
30,1 33 640
30,4
36 995
32,0
Hidrolik Enerji
3 083
2,9
3 182
2,9
3 354
2,9
Yenilenebilir Enerji
1 561
1,5
1 715
1,5
1 897
1,6
Elektrik Ġthalatı (Ġhracatı)
-134
-0,1
-26
0,0
-26
0,0
GAYRĠ-TĠCARĠ ENERJĠ
5 100
4,8
5 000
4,5
4 860
4,2
Odun (2)
3 960
3,7
3 900
3,5
3 800
3,3
Hayvan ve Bitki Artıkları (2) 1 140
1,1
1 100
1,0
1 060
0,9
TOPLAM
106 000 100,0 110 800
100,0 115 600 100,0
KiĢi BaĢına Tüketim (KEP)
1 451
1 481
1 527
(1)GerçekleĢme Tahmini, (2) Tahmin
Kaynak: TUIK
2007 yılında üretilen enerjinin %95,2‟si ticari enerji olup %4,8‟i gayrı ticari
kaynaklardan sağlanmıĢ olup bu rakam 5100 Bin TEP karĢılığıdır. 2008 ve 2009
yıllarınada aynı trendin devamı beklenmektedir. Toplam enerji kullanımı içersinde
hidrolik enerji, yenilenebilir enerji ve gayrı ticari enerji oranları yıllara göre 9,2, 8,9,
8,7 olacaktır. Petrol ürünleri ve doğal gazın oranı ise 2007 ve 2009 yıllarında %62,5,
%63,2 ve%64 olması beklenmektedir.
Elektirik enerjisinde ise fiili üretim yıllara göre 2007 yılında %81‟ termik
%19‟uyenilenebilir kaynaklardan, 2008 yılında %80‟i termik(petrol, kömür,
doğalgaz), %20‟si ise yenilenebilir kaynaklardan 2009 yılında ise 2008 değerlerinden
farklı olmayacaktır.
161
2008 yılında 30,5 MTEP olarak gerçekleĢmesi beklenen birincil enerji üretiminin,
2009 yılında yüzde 2 artıĢla 31,1 MTEP‟e çıkacağı tahmin edilmektedir. Böylece,
birincil enerji talebinin ithal kaynaklardan karĢılanma oranı 2009 yılında yüzde 73,1
olacaktır.
2008 yılında 202,7 milyar kWh olarak gerçekleĢmesi beklenen elektrik tüketiminin,
2009 yılında yüzde 7,1 oranında bir artıĢ ile 217,1 milyar kWh‟e ulaĢacağı tahmin
edilmektedir. Böylece 2008 yılında 2.741 kWh olarak tahmin edilen kiĢi baĢına
elektrik tüketiminin 2009 yılında 2.902 kWh‟e yükselmesi beklenmektedir. Ancak,
enerji fiyatlarındaki artıĢ ve ekonomik faaliyetlerdeki yavaĢlamanın sürmesi
Temmuz 2008‟den itibaren belirgin Ģekilde gözlenen elektrik talep artıĢındaki
düĢüĢün devamına yol açacaktır.
Tablo:4.5:Elektrik Enerjisi Tüketiminin Kullanıcı Gruplarına Göre Dağılımı
2007
2008 (1)
2009 (2)
Pay
Pay
Pay
GWh
(yüzde) GWh (yüzde) GWh
(yüzde)
Konutlar
36 476
19,2 38 400
18,9 40 400
18,6
Ticarethaneler
23 141
12,2 26 300
13,0 29 900
13,8
Resmi Daire
6 933
3,6
7 500
3,7
8 100
3,7
Genel Aydınlatma
4 053
2,1
4 100
2,0
4 200
1,9
Sanayi
73 795
38,8 78 000
38,5 83 000
38,2
Diğer
10 738
5,7 11 100
5,5 11 500
5,3
NET TOPLAM
155 136
81,6 165 400
81,6 177 100
81,6
Ġç Tüketim ve Kayıp
34 874
18,4 37 300
18,4 40 000
18,4
BRÜT TOPLAM
190 010 100,0 202 700
100,0 217 100 100,0
KiĢi
BaĢına
Net
Tüketim (kWh)
2 098
2 211
2 339
KiĢi
BaĢına
Brüt
Tüketim (kWh)
2 570
2 709
2 868
(1) GerçekleĢme Tahmini
(2) Tahmin
Kaynak: TUIK
2009 yılında elektrik santralleri toplam kurulu gücü yüzde 2,6 oranında bir artıĢla
43.303 MW'a ulaĢacaktır. Elektrik üretiminin ise yüzde 7,1 artıĢla 217,4 milyar
kWh‟e ulaĢacağı tahmin edilmektedir. Elektrik üretiminde doğal gaz yakıtlı
santrallerin yüzde 47,8, linyit yakıtlı santrallerin yüzde 20,3 ve hidrolik santrallerin
162
yüzde 17,9‟luk paylarla ilk sıraları alması beklenmektedir. Rüzgar ve jeotermal
elektrik üretiminin payının ise yüzde 1,5‟e ulaĢacağı tahmin edilmektedir.
4.2.2.Elektrik SatıĢı ve Kaçak Elektrik Kullanımı
EÜAġ tarafından 2006 yılında 53,7 milyar kwh TETAġ‟a, 12,9 milyar kwh
TEDAġ‟a, 700 milyon kwh ihracat olmak üzere 67,3 milyar kwh elektrik enerjisi
satıĢı gerçekleĢtirilmiĢtir. 2006 yılında elektrik Ģebekesinde; iletimde %2,4,
dağıtımda %13 olmak üzere toplam %15,4 oranında kayıp meydana gelmiĢtir15.
Tablo:4.6:Yıllara Göre Elektirik Üretim-Ġletim ve Farklar
Yıllar
2004
2005
2006
2007
2008
%
Net Tüketim Fark (4) (5)
(3)
=(2)-(3) =(4)/(2)*
0,196
150 698,3
121 141,9 29547,4
0,19569
161 956,2
130 262,9 31693,3
0,1884
176 299,8
143 070,5 33229,3
0,19
191 558,1
155 135,2 36422,9
0183
198 418,0
161 947,6 36470,4
Toplam Kurulu Bürt Üretim
Güç MW (1)
GWh (2)
36 824,0
38 843,5
40 564,8
40 835,7
41 817,2
Kaynak: TEĠAġ Türkiye Elektrik Üretim - Ġletim istatistikleri.
Source: TETC Electricity Generation - Transmission Statistics of Turkey.
*Sütun 4 ve 5 hesaplanarak oluĢturulmuĢtur.
TUĠK‟in TEĠAġ isratistikletrinden derlediği verilerde bürt üretim ile net tüketim
arasındaki fark yıllar itibariyle %19‟luk bir seyir izlemektedir.
4.2.3. 2020‟ye Kadar Beklenen GeliĢmeler
Elektrik enerjisi arzının güvenilir olarak karĢılanması, yerli kaynaklarımızın
geliĢtirilmesine bağlı olduğu bilinen bir gerçektir. Ülkemizde mevcut linyit,
taĢkömürü, hidrolik ve baĢta yenilenebilir kaynaklar olmak üzere mevcut kaynakların
en kısa zamanda geliĢtirilerek elektrik enerjisi üretimine katılması gerekmektedir.
Elektrik enerjisi talebinin güvenilir bir Ģekilde karĢılanması için yeni kurulacak
üretim tesislerinin zamanlaması, miktarı ve kompozisyonu hakkında karar vericilere,
yatırımcılara yol göstermek üzere elektrik enerji sektöründe uzun dönemli plan
yapma zorunluluğu ne yazık ki, serbestleĢme modelinde dıĢlanmıĢ, üretim tesisi
kurmak yatırımcıların kendi beklentilerine bırakılmıĢtır. Bunun sonucu olarak son 5-
15
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.27
163
6 yıldır ne yerli ne de yabancı özel yatırımcılar bu konuda lisans alma dıĢında
herhangi bir faaliyetinde bulunmamıĢlardır. Oysa 2020 yılına kadar yürürlükteki
talep tahminlerine göre inĢa halindeki ve yeni lisans almıĢ 7386 MW kurulu
gücündeki tesislere ilaveten 42441 MW kurulu gücündeki kapasitenin sisteme
eklenmesi gerekecektir. Böylece 2020 yılı kurulu gücü 2005 yılı kurulu gücünün 2,5
katı olacaktır (96300 MW)16.
%10 mertebelerinde olduğu tahmin edilen elektrik enerjisinin kaçak kullanımı
önlendiği taktirde sistemde yaklaĢık 10 milyar Kwh geri kazanılmıĢ olacaktır.
Böylece 2010 yılına kadar sistem üretimi 200-205 milyar kwh seviyesine ulaĢmıĢ
olacak ve kriz yeni üretim tesisi kurmadan karĢılanabilmiĢ olacaktır.
4.3.Termik- Hidrolik (Yenilenebilir) Dengesi
Türkiye sistemi genellikle enerji darboğazı yaĢanan yıllarda %30, diğer yıllarda ise
%40 kurulu güç yedeğiyle çalıĢmıĢtır. Bunun sebebi yenilenebilir kaynakların
baĢında gelen hidrolik santralların kurulu güç içindeki payının %40‟lar seviyesinde
olmasıdır. Kuraklık yaĢanan yıllarda rezervuarlı hidrolik santralların üretimleri %50
azalabilmektedir. Türkiye‟de en fazla gündemde olan hidrolik ve rüzgar
santrallarında eksik üretim riski her zaman vardır. Bu nedenle yukarıdaki örnekte de
açıklandığı gibi, güvenilir üretim kaynağı olmayan ancak yerli ve çevre dostu olması
nedeniyle tercih edilen hidrolik ve rüzgar santrallarının toplam kurulu güç içindeki
payı arttıkça üretim sistemi güvenilir kurulu güç yedeğinin de aynı oranda
arttırılması yani daha fazla termik yedek kapasite yatırımı yapılması gerekmektedir.
Türkiye‟de kurulu güç içindeki yenilenebilir enerjinin payı 2006 yılı sonu itibariyle
%32,4‟tür. Bu oran ABD‟de %13, OECD Ülkeleri ortalamasında %21,7, AB
ortalamasında ise %21,8 dolayındadır.17
4.4.Enerji Verimliliği
Ülkemizde verimlilik konusunda bugüne kadar yapılan çalıĢmalar, sanayide
%20‟nin, bina ve hizmet sektöründe %30‟un ve ulaĢımda %15‟in üzerinde olmak
üzere toplam olarak yıllık 4 milyar YTL‟nin üzerinde bir tasarruf potansiyelini
16
17
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.29
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu s.32
164
olduğunu göstermektedir. Toplam nihai enerji tüketimi en yüksek tüketim payına ve
enerji tasarruf potansiyeline sahip olmalarından dolayı sanayi ve bina ve hizmet
sektörleri enerji verimliliği çalıĢmalarında öncelikli sektörlerdir.
Petrol krizlerinden sonra tüm dünyada artan enerji fiyatlarının kontrol altına
alınmasına,
enerjide
sürdürülebilirliğin
sağlanmasına
ve
dıĢa
bağımlılığın
azaltılmasına yönelik çalıĢmalar enerjinin verimli kullanımının önemini artırmıĢtır.
Kalkınmakta olan ülkemizde de artan nüfus ve refah düzeyi, sanayileĢme gibi
nedenlerden dolayı enerji kullanımı hızla artmaktadır. 2006 yılında ülkemiz toplam
nihai enerji tüketimi 77,4 milyon ton eĢdeğer petrol (TEP), birincil enerji arzı 99,6
milyon ton eĢdeğer petrol (MTEP) olarak gerçekleĢmiĢ ve bunun ancak %27‟si yerli
kaynaklarımız ile karĢılanabilmiĢtir.
Enerji kaynaklarının ve enerjinin kullanımında verimliliğin ve yerli yenilenebilir
enerji kaynaklarını kullanımını artırılması gibi tedbirlerin alınmaması halinde, 2020
yılında toplam enerji arzının ancak %20 civarındaki miktarının yerli üretim ile
karĢılanabileceği beklenmektedir
„‟…Ülkemizde kiĢi baĢına enerji tüketimi OECD ülkeleri ortalamasının yaklaĢık beĢte biri
civarındayken, gayri safi yurt içi hasıla baĢına tüketilen enerji miktarı olarak ifade edilen
enerji yoğunluğu, OECD ortalamasının yaklaĢık iki katıdır. Uluslar arası Enerji Ajansı
verilerine göre, Japonya için 0,09 ve OECD ortalaması olarak 0,19 olan bu değerin ülkemiz
için 0,38 olması, ülkemizde enerjinin ne kadar verimsiz kullanıldığını ortaya koymaktadır.
Türkiye‟nin birincil enerji tüketim profili incelendiğinde, 2020 yılında 2004‟e nazaran,
sanayide 2,8 kat, binalarda 2,3 kat ulaĢımda 2,5 kat daha fazla enerji harcayacağımız
öngörülmektedir. Bu durumda 2020 projeksiyonlarına ve 2005 fiyatlarına göre yapılan
değerlendirmeler, talebi karĢılamak üzere ihtiyaç duyulacak yaklaĢık 50000 MW‟lık ilave
kurulu güç için elektrik üretim tesisi yatırımlarının 72,5 milyar YTL, buna bağlı olarak
elektrik sektörü ve boru hatları için gerekli iletim/dağıtım Ģebekesi yatırımlarının ise 11,0
milyar YTL civarında olabileceğini ortaya koymaktadır. Talebi karĢılamak üzere ihtiyaç
duyulan mali yükler sadece sabit tesis yatırımlarından ibaret olmayıp %70‟in üzerinde
birincil enerjisini ithal eden ülkemiz için ithalat giderlerinin artıĢını da beraberinde
getirmektedir. Aynı kriterler dikkate alınarak yapılan değerlendirmeler sonucunda da, yıllık
petrol ithalatında 56,7 milyon ton petrol karĢılığı 17 milyar YTL ve yıllık doğal gaz
ithalatında da 63 milyar m3 doğal gaz karĢılığı 24,3 milyar YTL civarında bir ilave yükün
söz konusu olabileceğini ortaya koymaktadır.
Bugüne kadar yapılan çalıĢmalarla ortaya konan %15‟lik elektrik tasarruf potansiyeli geri
kazanıldığında; 6,5 milyar YTL‟lık doğal gazlı santral yatırımı önlenebileceği gibi doğal gaz
ithal giderlerinde yılda 3,0 milyar USD‟lık bir azalma da sağlanabilir. Ayrıca binaların ve
iĢletmelerin ısıtılmasında ve soğutulmasında %35 ve ulaĢımda %15 tasarruf sağlandığında
ülkemiz petrol ve doğal gaz ithal giderlerinde yılda 1,4 milyar USD‟lık azalma söz
konusudur.
Yapılan çalıĢmalar 2020 yılındaki 222 milyon TEP olarak gerçekleĢmesi beklenen birincil
enerji talebini %15 azaltabilecek bir potansiyele sahip olduğumuzu ortaya koymaktadır. Bu
165
potansiyelin, 2005 fiyatları ile yılda yaklaĢık 16,5 milyar YTL‟lık tüketim tasarrufuna eĢ
değer olduğu hesaplanmaktadır…‟‟18
4.5.Sürdürülebilir Kalkınma ve Enerji
KüreselleĢen dünyamızda mal ve para akıĢının çok hızlı bir Ģekilde gerçekleĢmesi,
ülkeleri ekonomik krizlerden uzak ve sağlıklı bir kalkınma sağlama konusunda daha
planlı hareket etmeye zorlamaktadır. Bu bağlamda sürdürülebilir kalkınma kavramı,
ülke politikalarında en çok dikkat edilen konuların baĢında gelmektedir.
Türkiye, ekonomisi hızla büyüyen bir ülkedir. Bu büyüme, beraberinde büyük enerji
yatırımlarının da yapılmasını gerektirmektedir. Yıllık ortalama %5‟lik bir talep artıĢı
ile 14 sene içerisinde ülkemizin enerji talebi Ģimdiki talebin iki katına çıkmıĢ
olacaktır.
Tablo:4.7: Sanayi Tüketimi Ġçin Elektrik ve Doğal Gaz Fiyatları
2003 2004 2005 2006 2007
9,9
10,0 10,6 10,0 10,9
Türkiye
Elektrik
OECD
(cent/Kwh)
6,8
7,3
7,9
8,8
Ortalaması
228,9 230,3 304,5 352,7 440,8
Doğal Gaz Türkiye
7
(USD/10
OECD
220,1 253,4 320,4 335,9 321,0
Kcal)
Ortalaması
Kaynak: Uluslararası Enerji Ajansı (IEA)
(1)2008 yılı 1. dönem fiyatlarıdır.
2008(1)
13,2
513,6
-
Kaynak: DEK- TMK, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu.s.156 Tablo:IV. 1dan alınmıĢtır.
Yıllık ortalama %7‟lik bir talep artıĢı gerçekleĢmesi durumunda ise; 1913 yılından bu
yana yatırım yaptığımız mevcut kurulu gücümüzü önümüzdeki 10 yıl içerisinde ikiye
katlamamız ve bunun için gerekli planlama çalıĢmalarını Ģimdiden yapmamız
gerekecektir.19
4.6.Nasıl Bir Enerji Politikası?
-Enerji girdilerinde uluslararası enerji piyasalarındaki yüksek talep artıĢlarına paralel
olarak yurt içi elektrik ve doğal gaz fiyatlarında önemli artıĢlar meydana gelmiĢtir.
Ayrıca, sanayide kullanılan elektrik ve doğal gaz fiyatları OECD ortalamalarına göre
yüksektir. Yüksek enerji fiyatlarının sanayinin rekabet gücü üzerindeki olumsuz
etkisi devam etmektedir.
18
19
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.40
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.48
166
- Enerji politikamız, ulusal çıkarlarımızı gözeten, enerjide dıĢa bağımlılığı azaltmak
için yerli kaynaklara dayalı uzun vadede değiĢmeyen temel unsurları içerecek bir
Ģekilde yeniden belirlenmelidir
Tablo:4.8:Sanayide Kullanılan Elektrik ve Doğal Gazdaki Fiyat
(Yılsonu fiyatlarıyla yüzde değiĢim)
2003
2004
2005
2006
2007
(1)
-6,4
0,0
0,0
0,0
-2,9
Elektrik
-12,8
23,5
16,3
28,2
0,0
Doğal Gaz
(2)
13,9
15,4
2,7
11,6
5,9
ÜFE
ArtıĢları
2008(3)
38,8
42,8
11,5
Kaynak: TEDAġ, BOTAġ, TÜĠK
(1) Tek terimli alçak gerilim sanayi tarifesi dikkate alınmıĢtır.
(2) 2003 yılı verisi TEFE olup, 2004 yılından itibaren ÜFE verileri kullanılmıĢtır.
(3) Ġlk 9 ay
Kaynak: DEK- TMK, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu s.154Tablo:IV. 2den alınmıĢtır.
- Enerji politikalarını, ekonomi, güvenlik ve dıĢ politikalardan ayrı düĢünmek
mümkün değildir. Bu nedenle, enerji politikasını oluĢtururken bu hususları göz
önünde bulundurmak gerekmektedir.
- Enerji politikalarının her Ģeyden önce sürdürülebilir hedeflere göre, çevreye
uyumlu, güvenilir, enerjinin tüketicilerin tamamının kullanabileceği ucuzlukta olması
gerekmektedir.
- Enerji politikaları üretimden tüketime bir bütündür, enerjide bütüncül bir yaklaĢım
esas olmalıdır. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınmak Ģartıyla, enerji sektörünün
gerek stratejik önemi gerekse kaynakların rasyonel kullanımı için düzenleme,
planlama, eĢgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından özerk ve
dikey entegre bir kamusal yapıya ihtiyaç vardır.
- Henüz kullanılmayan linyit ve hidroelektrik potansiyelimiz biran önce
değerlendirilmelidir.
- Tamamına yakını ithal edilmekte olan doğal gaza bağımlılığımız biran önce
normal seviyelere (%25-30) indirilmelidir. Buna paralel olarak ithalatın yapıldığı
ülke sayısı da çeĢitlendirilmelidir.
- Yenilenebilir kaynak potansiyelimiz makul destek ve teĢviklerle daha büyük
ölçüde değerlendirilmeli, enerji tarımı olgusu enerji politikalarına entegre
edilmelidir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili orta ve uzun vadede
tutarlı hedefler konulmalı, bu hedeflerin gerçekleĢmesini sağlayacak stratejiler
167
oluĢturularak yol haritaları belirlenmelidir. Hedeflerin gerçekleĢmesini takip etmek
üzere izleme mekanizmaları oluĢturulmalıdır.
- Petrolün en çok kullanıldığı ulaĢtırma sektöründe alınacak önlemler ile petrol
tüketimimizi süratle azaltıcı önlemler alınmalıdır.
- Türkiye‟nin bir enerji envanteri çıkarılmalıdır. Planlama, kamusal üretim ve yerli
kaynak kullanımını reddeden özelleĢtirme ve serbestleĢtirme politikalarından
vazgeçilmeli, kamu da özel sektör gibi yatırım yapabilmelidir. YetiĢmiĢ ve nitelikli
insan gücümüz özelleĢtirme uygulamaları ve politik müdahalelerle tasfiye
edilmemelidir.
-Enerjinin üretimi ve yönetiminde en temel unsur olan insan kaynağımızın eğitimi,
istihdamı v.b. konular enerji politikalarının temeli olmalıdır.
-Türkiye‟nin de içinde bulunduğu geliĢme sürecinde olan ülkeler, kalkınmalarını
gerçekleĢtirmek için kaynaklarını en verimli Ģekilde kullanmak, bunun için de planlı
bir kalkınma stratejisi uygulamak ve alt yapı yatırımlarını gerçekleĢtirmek için devlet
desteğine gereksinim duymak zorundadırlar
-GeliĢmiĢ ülkeler, alt yapı yatırımlarını devlet desteği ile tamamladıktan, geliĢmiĢlik
seviyesine ulaĢtıktan sonradır ki enerji sektöründe serbestleĢme aĢamasına
geçmiĢlerdir. Onların bile uygulamada zorluklarla karĢılaĢtıkları serbest piyasa
modeline, biz henüz alt yapı yatırımlarımızı tamamlamadan ve enerji gibi finans
yoğun bir sektörde bu yatırımları gerçekleĢtirecek gerekli mali güçte yeterli özel
yatırımcılara sahip olmadan geçmemiz bu modelin uygulamasında birçok sorunları
da beraberinde getirmiĢtir. SerbestleĢmeyi gerçekleĢtirmek için ilk Ģart olarak
özelleĢtirmeyi ön plana çıkarmak ve stratejik önemdeki kamu kuruluĢlarını
özelleĢtirmek, ileride enerji sektörü için büyük sorunlar yaratacaktır.
- ÖzelleĢtirme, ekonomik kalkınma için bir amaç değil araç olarak kullanılmalıdır.
Daha önce de belirttiğimiz gibi yerli yatırımcılarımız mali yönden güçlü
olmadıklarından özelleĢtirmeye konu olan tesislerimiz sonuçta yabancı sermayenin
eline geçmektedir. Elbette kalkınmak için gerektiğinde yabancı sermayeye
gereksinim duyulabilir ancak bunun da kabul edilebilir bir sınırı olmalıdır. En liberal
ekonomiye sahip ABD‟de stratejik sektörlerde yabancı sermaye denetim altında
tutulmaktadır. BaĢta enerji olmak üzere ekonomimizin can damarı olan milli
tesislerimizi hızla elden çıkaran bir politika izlemekteyiz.
168
- ÖzelleĢtirilen tesislerin mevcut üretimleri özelleĢtirme ile artmamakta ve istihdam
olanağı da yaratmamaktadır.
- Gündemde özelleĢtirilecek tesisler dururken yerli ve yabancı sermaye elbette
yatırım
yerine
özelleĢtirmeye
yönelecek20,
yatırımlar
aksayacaktır.
Arz
güvenilirliğinin sağlanmasındaki en büyük engel de budur. Enerji sektöründeki bu
açmaza bir an önce çözüm bulunmalıdır.
- AB baĢta olmak üzere pek çok geliĢmiĢ ülke stratejik tesislerinin yabancılar
tarafından satın alınmasına müsaade etmez, yabancı payına %15- 20‟den fazla izin
vermez iken biz ekonomimizin can damarı olan milli tesislerimizi hızla elden çıkaran
bir politika izlemekteyiz.21
20
Öztin Akgüç,‟‟Sosyal Demokrasilerde Ekonomi Politikaları‟‟ Sosyal Demokrat Ġdeoloji,
Editör:Yurdakul Fincancı,TÜSES Yayını,Anadolu Matbaa Tic. Koll. ġti., Ġstanbul,1990 s.(56-64)
21
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi, 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, s.55
169
5.BÖLÜM
5.1.Kyoto Protokolü
GüneĢten gelen ısınların yarıya yakın kısmı atmosferin üst tabakasında (stratosfer)
tutulmaktadır. Atmosferin üst tabakasını geçen güneĢten gelen ısınların bir kısmı
yeryüzünde alıkonurken geriye kalan kısım yansıtılmaktadır.
Ġklim, “Yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaĢanan ya da
gözlenen tüm hava koĢullarının ortalama durumu” olarak tanımlanmaktadır. Ġklim
tanımı, aĢırı olayları, sıklık dağılımlarını, olasılıkları ve değiĢkenliği de içermek
zorundadır. Bu yüzden son yıllarda iklimi tanımlarken, „hava olaylarının ya da
koĢullarının ortalama durumu‟ yerine “Hava olaylarının, atmosferik süreçlerin ve
iklim elemanlarının değiĢkenlikleri, uç oluĢumları ve ortalama değerleri gibi uzun
süreli istatistiklerle karakterize edilen sentezi (bireĢimi)” yaklaĢımı seçilmektedir.1
Dünyamızda atmosfer olmasaydı, enerji dengesi -19oC‟lik bir ortalama yüzey
sıcaklığında olacak, bütün yeryüzü buz ile kaplı olacağından ortalama yüzey sıcaklığı
15oC civarında olacaktı. Dünyayı yaĢanabilir hale getiren sıcaklık artısı atmosferde
basta su buharı olmak üzere karbondioksit ve metan gibi gazların sera etkisi
sayesinde olmaktadır. Yeryüzünde bulunan bir kısım sera gazları (karbon dioksit,
metan ve su buharı gibi) güneĢten gelen ısınları tuttuğu için yeryüzü ısısının dengede
kalmasını sağlamaktadır.
Dünyada meteorolojik parametrelerin sistematik ölçümü, 1850 yılından itibaren
yapılmaktadır. Sera gazlarının atmosferde kalıĢ süresi ortalama 45-50 yıldır. Geçen
son yüzyılda atmosferdeki CO2 miktarının yaklaĢık 100 ppm artmasında, ülkelerin bu
süre içerisinde saldıkları emisyonlar etkili olmuĢtur.
Karbon dioksit genel olarak fosil yakıtların aerobik sartlarda yakılması, metan gazı
ise katı atık, atıksu, gübre ve diğer maddeler içindeki organik maddelerin anaerobik
Ģartlarda bozunması sonucu oluĢur.
1
Murat TürkeĢ, Utku M. Sümer, Gönül Çetiner,‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre
Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan
2000, Ġstanbul Sanayi Odası),( 7-24,) ÇKÖK Gn. Md., Ankara.
170
Yeryüzü ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0,6 (± 0,2)°C artmıĢtır. Ġklim değiĢimi
üzerindeki yaygın bilimsel görüĢ, "son 50 yılda sıcaklık artısının insan hayatı
üzerinde fark edilebilir etkiler oluĢturduğu" yönündedir.
Tablo:5.1: Türkiye CO2 Emisyon Miktarı
Karbon
Toplam
Dioksit
Metan(Mt Nitroz Oksit F Gazları Seragazı
Dönemi
Emisyonu( CO2 )** (Mt CO2 )
(MtCO2)** Emisyonu
Mt CO2 )*
(MtCO2)***
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
304.47
273.70
256.43
241.88
230.99
216.43
207.38
223.81
201.71
202.71
203.72
190.67
171.85
54.38
50.33
49.32
46.29
47.76
46.87
48.70
49.27
48.83
47.71
46.45
44.99
42.54
9.65
4.59
3.43
5.49
5.25
5.41
4.84
5.74
5.72
5.56
4.73
6.07
6.33
4.13
4.05
3.24
2.93
2.29
1.90
1.18
1.14
0.52
0.66
0.61
0.37
0.00
372.64
332.67
312.42
296.60
286.28
270.62
262.10
279.96
256.78
256.63
255.51
242.09
220.72
*Arazi kullanımı ve arazi kullanım değiĢimlerinden kaynaklanan emisyonlar envantere dahil
edilmemiĢtir.
**Arazi kullanımı ve arazi kullanım değiĢimlerinden kaynaklanan emisyonlar envantere dahil
edilmemiĢtir.
***Ulusal Seragazı Emisyonları 1996 Hükümetlerarası Ġklim DeğiĢikliği Paneli (IPCC) Rehberi
kullanılarak hesaplanmıĢtır.
Kaynak: TUĠK 2007, Çevrimci: 18 Kasım 2009 AĢağıdaki sayfalardaki tablolar birleĢtirimiĢtir..
http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3662&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge
http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3705&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge
http://www.tuik.gov.tr/Gosterge.do?id=3707&sayfa=giris&metod=IlgiliGosterge
Küresel iklimdeki gözlenen ısınmanın yanı sıra, en geliĢmiĢ iklim modelleri, küresel
ortalama yüzey sıcaklıklarında 1990-2100 dönemi için 1,4 C° ile 5,8 C° arasında bir
artıĢ olacağını öngörmektedir.2
2
Paul Bear v.d,Sera Kalkınma Hakları Çerçevesi;Ġklim Kısıtı Olan Bir Dünyada Kalkınma
Hakkı,Redaksiyon:Saynur Gürçay,Erkin Doğan,HEINRICH BÖLL STIFTUNG Türkiye
Temsilciliği,Ġstanbul,Sena Ofset,II. Ekim 2009
171
Çok genel bir yaklaĢımla, iklim değiĢikliği, “Nedeni ne olursa olsun iklim
koĢullarındaki büyük ölçekli (küresel) ve önemli yerel etkileri bulunan, uzun süreli
ve yavaĢ geliĢen değiĢiklikler” biçiminde tanımlanabilir. Ġklimdeki değiĢiklikler,
buzul ve buzullar arası çağlar arasında, dünyanın çeĢitli bölgelerinde ortalama
sıcaklıklarda oluĢan büyük değiĢiklikler Ģeklinde ortaya çıktığı gibi, yağıĢ
değiĢimlerini de içermektedir. Bugünkü bilgilerimize göre, Yerküre'in çok uzun
jeolojik tarihi boyunca iklim sisteminde doğal yollarla birçok değiĢiklik olmuĢtur.
Jeolojik devirlerdeki iklim değiĢiklikleri, özellikle buzul hareketleri ve deniz
seviyesindeki değiĢimler yoluyla yalnızca dünya coğrafyasını değiĢtirmekle
kalmamıĢ, ekolojik sistemlerde de kalıcı değiĢiklikler oluĢturmuĢtur.3
Atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun bir stok problemi olması ve iklim değiĢikliği
çerçevesinde sorumlulukların belirlenmesi önem arz etmektedir. 1850 ve 2000 yılları
arasındaki toplam sera gazı toplam emisyonların ülkeler bazında dağılımına
bakıldığın da, toplam emisyonun % 30‟un tek basına ABD tarafından, % 27‟sinin
AB 25 ülkeleri tarafından,% 8,2‟sinin Rusya, % 7,2‟sinin Çin, %2,1‟sinin Hindistan,
%1‟nin Meksika ve %0,7 sinin G. Kore tarafından salındığı görülmektedir. Türkiye
ise bu sıralamada yüz elli yıllık dönem dikkate alındığında % 0,4‟lük bir payla 31.
sırada gelmektedir. Türkiye‟den daha yüksek miktarda karbon dioksit emisyonuna
sahip Çin, Hindistan, Meksika ve G. Kore gibi Ek-1 dıĢı olan ülkeler için sera gazı
kısıtlaması söz konusu değildir.
KiĢi baĢı CO2 emisyon miktarı dikkate alındığında, ABD ve Kanada sırasıyla 20,2
ve 16,5 ton CO2/kiĢi ile Türkiye‟nin yedi katı seviyesindedir. Diğer EK-1 listesindeki
AB, Polonya ve Bulgaristan‟ın da kiĢi bası sera gazı emisyon değerleri Türkiye‟den
yüksektir. Diğer taraftan, örneğin Kyoto Protokolü‟ne göre sorumluluk taĢımayan
EK-1 dıĢı ülkelerinden Ġsrail, Güney Kore ve Meksika‟nın kiĢi bası emisyon
değerleri de Türkiye‟nin üç-dört kat üzerindedir.
KiĢi baĢı elektrik tüketim miktarı dikkate alındığında ise, ABD ve Kanada sırasıyla
13,0 ve 17,3 kWh/kiĢi değerleri ile Türkiye‟nin değerinin (1,65 kWh/kiĢi) çok
3
Murat TürkeĢ, Utku M. Sümer, Gönül Çetiner,‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre
Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000,
Ġstanbul Sanayi Odası), (7-24), ÇKÖK Gn. Md., Ankara.
172
üzerindedir. Diğer EK- 1 ülkelerinden Japonya‟nın kiĢi baĢı elektrik tüketimi değeri
Türkiye‟nin değerine kıyasla 4 ila 5 kat, Polonya ve Bulgaristan‟ın değerleri ise 2-2,5
kat daha yüksektir. Diğer taraftan, EK-1 dıĢı ülkelerinden Ġsrail ve Güney Kore‟nin
tüketim değerleri de Türkiye‟nin oldukça üzerindedir4.
Ülkemizin sera gazı salınımları Tablo5-1 de verilmiĢtir.
BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi‟ni temel alan ve
tamamlayan Kyoto Protokolü (KP), SözleĢmenin yürürlüğe girmesini takiben, 2,5 yıl
kadar süren müzakereler sonucunda hazırlanmıĢ olup, 1997 yılında imzaya açılmıĢtır.
Tablo:5.2 : Türkiye‟de Toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eĢdeğeri)
1990
1995
2000
2005
2007
CO2
139,59
171,85
223,81
256,43
304,47
CH4
29,21
42,54
49,27
49,32
54,38
N20
1,26
6,33
5,74
3,43
9,65
F Gazları
0
0
1,14
3,24
4,13
Toplam
170,06
220,72
279,96
312,42
372,64
Kaynak: TUĠK, Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078
Hukuki bağlayıcılığı olan KP ile SözleĢme hükümleri hayata geçirilmekte ve sayısal
hedefler, önemli yaptırımlar getirilmektedir. KP‟nde ilk uygulama dönemi olan
2008-2012 arası olup, bu dönemde 1990 yılına göre Ek-I ülkelerinin toplamda
emisyonlarının en az %5 azaltılması hedeflenmektedir.
KP temel kuralları vermekte, ancak bunların pratikte uygulanmasına yönelik
ayrıntıları içermemektedir. KP‟nün nasıl iĢleyeceği konusunun netleĢmeye baĢlaması
1998 yılında Buenos Aires‟te yapılan BMĠDÇS 4. Taraflar Konferansı (COP-4)
sırasında olmuĢtur. Ancak, daha kesin ve kapsamlı kurallar 2001 yılında MarakeĢ‟te
yapılan COP-6 „da belirlenmiĢ ve MarakeĢ AnlaĢması olarak bilinen belge ile
uygulamaların hayata geçirilmesine yönelik ayrıntılı kurallar oluĢturulmuĢtur.
KP 1997 yılında imzaya açılmasına karĢılık, hemen yürürlüğe girememiĢtir. Protokol
üzerinde çok tartıĢma olmuĢ, basta ABD olmak üzere bazı büyük ülkelerin
parlamentolarında onaylanmadığı için yürürlüğe girme hükümleri (sera gazlarının
%55‟inden sorumlu 55 ülke tarafından onaylanması hükmü) uzun bir süre yerine
4
Mustafa Öztürk, Ġklim DeğiĢikliği ve Kyoto Protokolu, b.y.y.,Ankara,2007 Çevrimiçi:19.08.2009
173
gelmemiĢ ve 1997 yılında imzaya açılan Protokol, ancak Rusya‟nın Protokola taraf
olması ile, ġubat 2005 tarihinde yürürlüğe girebilmiĢtir.
KP‟da yer alan hükümler baslıca aĢağıdaki baĢlıklardan oluĢmaktadır.
-Yükümlülükler (Yasal bağlayıcılığı olan genel yükümlülükler ve emisyon hedefleri)
-Uygulama (Esneklik mekanizmaları)
-Ġklim değiĢikliği etkilerinin azaltılması (BaĢta geliĢmekte olan ülkeler üzerindeki
etkilerin azaltılması, bu amaçla uyum fonunun tesis edilmesi)
- Hesaplama, raporlama, değerlendirme
Tablo:5.3: Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)Metan CH4
1990
1995
2000
2005 2007
Enerji
15,18
10,17
8,50
7,88
7,85
A. Yakıt Yanması
10,28
6,78
5,22
4,87
4,47
1. Çevrim ve Enerji Sektörü
0,04
0,04
0,06
0,06
0,07
2. Sanayi
0,22
0,16
0,23
0,26
0,30
3. UlaĢtırma
0,24
0,28
0,28
0,25
0,23
4. Diğer Sektörler
9,78
6,30
4,66
4,30
3,87
B. Kaçak Emisyonlar
4,90
3,40
3,28
3,01
3,38
Endüstriyel ĠĢlemler
0,17
0,12
0,10
0,03
0,10
Tarımsal Faaliyetler
62,78
41,96
32,46
31,76 33,48
Atık
21,87
47,75
58,95
60,33 58,56
Kaynak: TUĠK Haber Bülteni Sayı:111 (Çevrimiçi): 26. 06. 2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078
Tüm taraflar için belirlenen genel yükümlülükler ise aĢağıda yer almaktadır:
- Emisyon veri kalitesinin artırılması
-Ġklim değiĢikliğine neden olan sebeplerin azaltılması ve iklim değiĢikliği etkilerine
uyum programlarının hazırlanması,
-Çevre dostu teknoloji transferinin yaygınlaĢtırılması
-Bilimsel araĢtırma ve uluslararası iklim gözlem ağları ile ilgili iĢbirliği,
-Eğitim, öğretim, kapasite geliĢtirme giriĢimlerinin desteklenmesi,
Protokol‟de iki ek bulunmaktadır. Ek-A‟da, KP kapsamına alınan karbon dioksit
(CO2), metan (CH4), diazot monoksit (N2O), Kükürt hekzaflorür SF6 (SF6),
Hidroflorokarbonlar (HFCs), Perflorokarbonlar (PFCs) olmak üzere, altı adet sera
gazı sıralanmaktadır. Ayrıca, Ek-A‟da, sektörler ve sera gazı kaynağı kategoriler de
sıralanmıĢtır. Bu kategoriler enerji (fosil yakıtların kullanımı ve bu yakıtlardan
kaynaklanan metan vb. kaçak emisyonlar), endüstriyel iĢlemler (kimyasal iĢlemler,
174
bazı kimyasal ürünlerin üretimi, tüketimi, vb.), tarım (çeltik üretimi, gübreleme,
bağırsak fermentasyonu, anız yakılması vb.) ve atık (depolama, yakma) olarak
verilmektedir. Ek-B‟de ise, 2008-2012 dönemi için SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer
alan ülkelerin sayısal hedefleri yer almaktadır.
Sera gazlarının azaltılmasına yönelik amaç ve ilkeleri kapsayan, bazı yükümlülükler
getiren, ancak yaptırımları zayıf olan SözleĢme‟ye karĢılık, KP hukuki bağlayıcılığı
olan
yükümlülükler,
getirmektedir
Protokol,
BMĠDÇS‟ne
bağlı
olarak
oluĢturulmuĢtur ve SözleĢmeyi tamamlayıcıdır.
Buna rağmen geliĢmekte olan ülkeler ile geliĢmiĢ sanayi ülkeleri arasındaki
tartıĢmalar devam etmektedir.GeliĢmiĢ ülkeler refah seviyelerinin devam etmesini
isterken sera gazı salınımlarının düĢürmenin maliyetini geliĢmekte olan ülkelere
kaydırmanın
yollarını aramaktadır.Bu
yüzden
yapılan görüĢmeler çıkmaza
girmektedir.
Öncelikli alan olarak belirlenen yutaklar ve yutakların oluĢturulması için gerekli
sermayenin geliĢmekte olan ülkelere aktarılması için geliĢmiĢ ülkeler kendi
salınımlarının
bedeli
olarak
geliĢmekte
olan
ülkelere
dikte
ettirmeye
çalıĢmaktadırlar.
AĢağıda inceleyeceğimiz esneklik mekanizmalarıda da geliĢmiĢ ülkelerin düĢük
maliyetli sera gazı önleme çalıĢmalarını finanse ederek refah seviyelerini devam
ettirmelerini sağlamaya çalıĢmaktadırlar.
Kyoto Protokolü, iki yıl gibi bir süre içinde yapılan müzakereler sonucunda
hazırlanmıĢ olmasına karĢılık, bazı eksiklikleri bulunmaktadır. Öncelikle Kyoto
Protokolü, ilk yaptırım dönemini 2008-2012 yılları için belirlemiĢtir5. Protokol
metninde 2. yaptırım döneminin ne kadar süre olacağına dair herhangi bir öngörüde
bulunulmamaktadır. Bu husus hala belirsizliğini korumaktadır. Diğer taraftan, Ek
A‟da listelenen kategoriler arasında uluslararası sivil havacılık ve deniz ulaĢımı,
ormansızlaĢma gibi hususlar yer almamaktadır. Ayrıca, Ek-B‟de sadece SözleĢmenin
Ek-1 listesindeki geliĢmiĢ ülkelerin yer alması nedeniyle sera gazı emisyonları çok
5
T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8, Nisan-Haziran
2009, s.9 Çevrimci: 24 Kasım 2009,
http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/EnerjiSuveCevreBulteni08.pdf
175
yüksek olan Çin, Hindistan vb. bazı ülkeler için herhangi bir sınırlama
getirilmemiĢtir.
Ülkemiz 2006yılı kiĢi baĢı sera gazı emisyonu değeri 4.55 ton CO2 eĢdeğerdir.
Avrupa Birliğine üye 27 ülkenin 2006 yılı kiĢi baĢı sera gazı emisyon miktarı
ortalaması 10.4 ton CO2 eĢdeğeridir. BMĠDÇS EK-I ülkeleri arasında 1990-2006
yılları arası en yüksek sera gazı emisyonu artıĢ oranına sahiptir. (%95)6
Türkiye‟nin, BMĠDÇS‟nin amaçlarını gerçekleĢtirmek üzere sera gazı salımlarını
azaltmaya, araĢtırma ve teknoloji üzerinde iĢbirliği yapmaya yönelik somut
hedeflerini içeren 1997 tarihli “Kyoto Protokolü”ne de taraf olmasına iliĢkin olarak
T.C Hükümeti tarafından 2007 yılında baĢlatılan süreç; bu konudaki gerekli yasanın
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 5 ġubat 2009 tarihinde onaylanması ve 17
ġubat 2009 tarihli ve 27144 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile sonuçlanmıĢtır.
Konuya iliĢkin olarak Bakanlar Kurulu‟nun 13 Mayıs 2009 tarihli Resmi Gazete‟de
yayımlanan kararını müteakip, Türkiye‟nin Kyoto Protokolü‟ne taraf oluĢunu
bildiren “Katılım Belgesi”, söz konusu Protokol‟ün depoziteri olan BirleĢmiĢ
Milletler Genel Sekreteri‟ne 28 Mayıs 2009 tarihinde sunulmuĢtur.
Türkiye, Kyoto Protokolü‟nün 25. Maddesi uyarınca, “Katılım Belgesi”nin tevdii
tarihini izleyen doksanıncı gün olan 26 Ağustos 2009‟da Protokol‟e resmen taraf
olmuĢtur.7
5.2.Esneklik Mekanizmaları
KP‟ünde sera gazı azaltımının sağlanmasına yönelik olarak bazı esneklik
mekanizmaları getirilmiĢtir. Sera gazlarının azaltılmasına yönelik daha maliyet etkin
çözümlerin bulunabilmesi ve iĢbirliği içinde bulunulması için geliĢtirilen söz konusu
mekanizmalar aĢağıda verilmektedir. ĠDÇS‟nde de olduğu gibi KP‟nün bu
mekanizmalarının
uygulanmasında
da
ülkelerin
geliĢmiĢlik
düzeyleri
rol
oynamaktadır. AĢağıda, bu mekanizmalar hakkında, uygulanma ölçütleri açısından,
özet bilgi verilmektedir.
6
Mustafa ġahin, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi (BMĠDÇS) ve Türkiye
Rıo SözleĢemeleri Kapsamında Türkiye‟nin Kapasitesinin, Değerlendirilmesi Projesi (NCSA),
23 ġubat 2009, Ankara, ÇOB DıĢ ĠliĢkiler Daire BaĢkanlığı Ġnternet Sayfası, Çevrimci:27 Kasım
2009, http://www.did-cevreorman.gov.tr/haber_detay.asp?id=16
7
T.C DıĢiĢleri Bakanlığı,Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8, s.8
176
5.2.1.Emisyon Ticareti-ET (Emission Trading-ET)
Emisyon Ticareti KP‟nin 17. Maddesi uyarınca getirilmiĢtir. SözleĢmenin Ek-I
listesinde bulunan geliĢmiĢ ülkelerin kendi aralarında uygulanmaktadır. Bu
mekanizma ile herhangi bir Ek-I ülkesine kendisine tahsis edilen “belirlenmiĢ
emisyon miktarının (Assigned Amount Units-AAUs) bir bölümünün ticaretini yapma
olanağı vermektedir. Ek-1 ülkeleri yükümlülüklerini yerine getirmek için ya
emisyonlarını kendilerinin azaltması ya da baĢka bir yerde yapılmıĢ “emisyon
azaltımlarını” alması olmak üzere iki seçeneğe sahiptir. Buna göre emisyonlarını
Protokolde belirlenen kendi hedefinden daha fazla azaltan herhangi bir Taraf Ek-I
ülkesine, emisyonlardaki bu ek indirimi baĢka bir Taraf Ek-I ülkesine satabilme izni
verilmektedir. Mekanizma, böylece emisyon azaltım hedeflerine ulaĢılmasına olanak
sağlamaktadır.
Karbon pazarına bir tür sermaye piyasası olarak bakabiliriz. Ancak, burada alınıp
satılan ve “karbon kredisi” olarak adlandırılan emisyon azaltımıdır. Emisyon ticareti
ilk bakıĢta karlı bir iĢ gibi görünse de, emisyon ticaretinin uygulanması ile ilgili
hususların oldukça karmaĢık olduğu ve taahhüt edilen onaylı emisyon azaltım
değerlerindeki sapmaların yarar yerine zarar getirebileceği unutulmamalıdır.
Avrupa Birliği emisyon ticaret sisteminde (kota koy ve ticarete aç), her bir tesis
sistemin baĢlangıcında emisyon permileri alır (veya satın alır) ve her yıl gerçekleĢen
emisyonların izin verilen seviyeleri geçmediğini veya emisyonları karĢılamak için
ilave permilerin alındığını ispatlamak zorundadır. Emisyon azaltıcı önlemler yoluyla
veya üretimdeki azalma yoluyla artan permiler satılabilir veya izin verilmesi halinde
Ģirket tarafından sonraki yıllarda kullanılmak üzere saklanabilir.
Avrupa Birliği‟nin iklim değiĢikliği ile mücadele alanında oluĢturduğu temel
stratejinin ana öğelerinden birisidir. Dünya‟da karbondioksit emisyonlarının uluslar
arası ticaret sistemine dahil edilmesi hususundaki ilk uygulamadır.
Enerji ve sanayi sektöründe 12000‟den fazla tesis ET kapsamdadır. Bu tesislerin AB
CO2 emisyonlarının yarısını, sera gazı emisyonlarının ise %40‟ını temsil ettiği
söylenebilir.
177
Uygulama dönemi sonunda Ģirketlere hedeflerinin üzerindeki fazladan saldıkları her
bir ton CO2 için 40 EURO ceza verilecektir. Kyoto uygulama döneminde ise bu ceza
100 EURO/Ton olacaktır8.
2.uygulama dönemi ise 2008-2012 yılları arasındadır. Halen 2.uygulama dönemi
devam etmekte olup, AB‟nin 3.uygulama dönemi hazırlıkları (2012-2020)
kapsamında ET‟nin revizyonu çalıĢmaları baĢlatılmıĢtır.
ET revizyonu için öncelikle mevcut sistemden bazı dersler çıkartılmıĢtır. Bunlardan
en önemlisi, birinci uygulama döneminde yapılan tahsisatların cömertçe ve bedelsiz
olarak yapılarak, dönemin sonunda neredeyse tüm sektörlerin rahatlıkla kotalarını
sağlaması ve böylece karbon fiyatlarının çökmesidir. Bu sebeple 2.uygulama
döneminde sektörlerin
“gerçek” emisyon değerlerine göre kota getirilmesi
amaçlanmıĢtır. Diğer taraftan, AB ölçeğinde daha az maliyetli ve rekabeti asgari
düzeyde bozacak harmonize önlemlerin alınması da bir gereklilik olarak ortaya
çıkmıĢtır. Uygulama dönemlerinde üye ülkelerin kendi tahsisat planlarını yapmaları
piyasada adil olması gereken rekabeti ciddi ölçüde tehdit etmiĢtir. ET‟nin revizyonu
kapsamında harmonizasyon ve Ģeffaflık, AB dıĢında emisyon azaltıcı proje
kredilerinin transferi, ET‟nin diğer sistemlere entegrasyonu ve izleme, raporlama ve
doğrulama iĢlemlerinin yeniden düzenlenmesi planlanmıĢtır9.
ET‟nin 3.uygulama dönemi 2012-2020 dönemi için geçerli olacaktır ve 1 Ocak
2013‟te baĢlayacaktır.
5.2.2.Ortak Yürütme - OY (Joint Implementation-JI)
Kyoto Protokolü‟nün 6. Maddesinde yer almaktadır. Emisyon ticareti gibi, bu
mekanizma da EK-I ülkeleri arasında gerçekleĢtirilmekte olup, bu mekanizmayı
uygulayan taraflar, emisyon azaltım hedeflerine ulaĢmak için ortak politika ve ortak
projeler geliĢtirmektedirler. Bu mekanizma Ek - I‟deki ülkeler arasında yürütülen
özel ortak projeler yoluyla baĢaran yetkili yasal bir kuruluĢa (organa, Ģirkete, vb.)
fazladan yapılan emisyon indirimlerini baĢka bir ülkeye aktarma olanağı
8
Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi,Sayı 48, Ocak 2008(11-14)
Ġsmet Munlafalıoğlu,R.BarıĢ Canpolat, Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS)
revizyonu, s.1 Çevrimci:17.12.2009
http://enofis.com.tr/yayinlar/Avrupa%20Birligi%20Emisyon%20Ticaret%20Sistemi%20(AB%20ETS
)%20Revizyonu.pdf
9
178
vermektedir. Buna göre aktaran Tarafın, projeye dayalı “emisyon indirim birimleri”
azalırken, “emisyon indirim birimleri”ni kazanan Tarafın, kendisine ayrılan miktarı
artar.
5.2.3.Temiz Kalkınma Mekanizması-TKM (Clean Development
Mechanism-CDM)
Protokol‟un 12. Maddesi, geliĢme yolundaki Taraflara, ortak projelerden sağlanan
“onaylanmıĢ emisyon indirimi”ni (Certified Emission Reduction - CER) Ek-I
Taraflarına
aktarma
olanağı
veren
bir
Temiz
Kalkınma
Mekanizması
oluĢturmaktadır. Ek-I ülkeleri ile EK-I dıĢı ülkeler, yani geliĢmiĢ ülkeler ile
geliĢmekte olan ülkeler arasında uygulanmaktadır. Ek-I ülkesinin, bir Ek-I dısı
ülkede, daha az maliyetle daha fazla azaltım sağlayan bir proje yürütmesine olanak
tanıyan bir mekanizmadır. Böylece, Ek-I ülkesi bu proje ile sağlanan emisyon
azaltma
miktarını
taahhüt
ettiği
kendi
emisyon
azaltma
hedeflerinde
kullanabilecektir.10
Bir AAU bir ton CO2-eĢdeğer olarak gösterilen ticareti yapılabilir olan kota
demektir. Tahsis edilen miktar Kyoto Protokolü Ek-B listesindeki ülkelerin 20082012 arasındaki ilk yükümlülük döneminde her ülkenin tahhüt ettiği emisyon hedefi
baz alınarak üzerinde mutabık kalınarak tahsis edilen ve izin verilen toplam sera gazı
miktarıdır.
Onaylı Emisyon Azaltımı (Certified Emission Reduction-CER), Emisyon Azaltım
Birimi (Emission Reduction-ERU), Ormancılık ile ilgili emisyon azaltım birimi
(RMU) gibi Kyoto Kredileri proje bazındadır. Proje bazındaki emisyon azaltım
kredileri baz senaryo ile sera gazı azaltım projesi arasındaki emisyon farkından elde
edilir. Kyoto kredilerinin geçerli olması için doğrulanması gerekmektedir. Projeden
sağlanan spesifik indirim miktarları, proje performansına bağlı olarak, yıl bazında
kullanılır.
5.2.4.Gönüllü Karbon Ticareti
KP‟nün yukarıda belirtilen mekanizmaları dıĢında, Protokolde yer almayan, KP dıĢı
ve tamamen gönüllülük esasına dayanan ve gönüllü karbon ticareti olarak anılan bir
10
Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi,Sayı 48, Ocak 2008(11-14)
179
baĢka mekanizma oluĢmuĢtur. Gönüllü/Onaylı Emisyon Azaltımı (VER –
Voluntary/Verified Emission Reductions); Kyoto Protokolü‟ne taraf olmayan
ülkelerde ve/veya Kyoto Protokolü Ek-A listesi dıĢında kalan sektörlerde
uygulanmaktadır. BaĢta yenilenebilir enerji ya da enerji tasarrufu olmak üzere sera
gazı emisyonlarının azaltılmasına yol açan projelere, karbon emisyonlarının etkinlik
sahibi kiĢi ya da kurumlarca gönüllü olarak dengelenmesi amacıyla, uluslararası
uçuĢlara veya konferans ya da spor karsılaĢmaları gibi büyük uluslararası etkinliklere
finansal desteğin sağlanmasını içermektedir. Gönüllü karbon ticareti karbon
kredilerinin Ģirketler hatta bireyler tarafından alımını tevĢik eder. Gönüllü/Onaylı
Emisyon Azaltım projeleri arasında yer alan en önemli projeler rüzgar enerjisi
projeleri olmaktadır. Ülkemizde de bu uygulamalar rüzgar enerjisi ile baĢlamıĢ olup,
gün geçtikçe bu uygulamalar artmaktadır.11
5.3.Kyoto Protokolü Sürecinde 2012 Sonrası
Kyoto Protokolü‟nün 2008 - 2012 yıllarını kapsayan birinci dönemi baĢlamadan
2012 sonrası dönem için çalıĢmalara, adımlar atılmaya baĢlanmıĢtır. 2006 yılında
Nairobi‟de
gerçekleĢtirilen
Kyoto
Protokolü‟nün
2.
Taraflar
BuluĢması
(COP/MOP2) ise Protokol‟ün 2012 sonrasında nasıl ilerleyeceğine dair tartımsalar
resmen baĢlamıĢtır. Bu tartıĢma aslında iki alanda ilerlemiĢtir. Kyoto Protokolü‟nün
3.9 numaralı maddesi, SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer alan ülkelerin Protokol‟ün
Ek-B listesinde belirlenen yükümlülüklerinin 2012 sonrasında nasıl Ģekilleneceğinin
belirlenmesini içermektedir. Protokol‟ün 9 numaralı maddesi ise Protokol‟e taraf
olan tüm taraflarca Protokol‟ün gözden geçirilmesini öngörmektedir. Daha somut
ifade edilirse, 3,9 numaralı madde SözleĢme‟nin Ek-I listesinde yer alan sanayileĢmiĢ
ülkelerin, 9 numaralı madde ise geliĢmekte olan ülkelerin 2012 sonrasındaki
yükümlülüklerinin tanımlanacağı alanlardır
Daha sonra, 2012 sonrasının Ģekillenmesine, belirlenmesine yönelik beklentiler ile
gözler 12-14 Aralık 2007 tarihlerinde Endonezya - Bali‟de düzenlenen BirleĢmiĢ
Milletler Ġklim DeğiĢikliği 13. Taraflar Konferansına (COP-13) ve Kyoto Protokolü
3. Taraflar BuluĢmasına (COP/MOP3) çevrilmiĢtir. Ancak, Bali‟de beklenildiği
kadar önemli ve somut kararlar alınamamıĢtır. Yoğun tartımsalar yapılmıĢ, zaman
11
Zehra Birol,‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟ (11-14).
180
zaman görüĢmeler kilitlenme durumuna gelmiĢ olup, Konferans bir günlük gecikme
ile 15 Aralık 2007 tarihinde tamamlanabilmiĢtir.
Müzakerelerin ana temasını 2012 sonrası önlemleri oluĢturmuĢtur. Sera gazı
emisyonları kısıtlamalarının daha hızlı uygulanmasını öngörmek üzere, anlaĢmayı
oluĢturabilmek için yapılacak olan müzakerenin esaslarını belirleyecek olan Bali Yol
Haritası çıkarılması üzerinde çalıĢılmıĢtır.
Bali Yol Haritasının hazırlanması sırasında 2012 sonrası yaptırımlar konusunda epey
uzun ve zorlu tartıĢmalar yaĢanmıĢtır. AB tarafından geliĢmiĢ, sanayileĢmiĢ ülkelerin
sera gazlarını 1990 yılı seviyelerine göre %25-40 azaltımının hedef olarak konulması
talep edilmesine karĢılık, ABD‟nin buna Ģiddetle itiraz etmesi ve Kanada, Japonya
gibi ülkelerin de katılması ile, hiç bir belgede herhangi bir sayısal hedef yer
almamıĢtır.
Ayrıca, bir yol haritası olan Bali Eylem Planında (Bali Action Plan) SözleĢmenin tam
olarak, etkin bir Ģekilde ve sürdürülebilir olarak, iĢbirliği içinde, Ģimdi, 2012‟ye
kadar ve 2012 sonrasında uygulanabilmesi için bazı kararlar alınmıĢtır. Bu
kapsamda;
-SözleĢmenin prensipleri ve hükümleri, SözleĢmenin “ortak, fakat farklılaĢtırılmıĢ
sorumluluklar” ilkesi, her ülkenin kendi yapabilirlik kapasitesi ve sosyal ve
ekonomik koĢulları vb. faktörlerin dikkate alınması; (Madde 1.(a))
-Ġklim değiĢikliği sorununun iyileĢtirilmesi için ulusal/uluslararası eylemlerin
geliĢtirilmesi;
-Ġklim değiĢikliğine uyuma yönelik eylemlerin geliĢtirilmesi ve uyum için teknolojilerin geliĢtirilmesi ve transferi
-Sorunun iyileĢtirilmesini, uyumu ve teknoloji iĢbirliğinin desteklenmesi için finansal
kaynaklar ve yatırımların geliĢtirilmesi; dikkate alınacaktır.
-Bali Eylem Planı‟nda yer alan hususlar kapsamında, BMĠDÇS‟nin prensipleri olan
“ortak, fakat farklılaĢtırılmıĢ sorumluluklar” ilkesinin, ülkelerin kendi yapabilirlik
kapasitelerinin ve sosyal ve ekonomik koĢullarının dikkate alınmasının burada tekrar
vurgulanması, Türkiye için önemli bir husustur. Diğer bir açıdan, BMĠDÇS
prensiplerinin Eylem Planında yinelenmesi 2012 sonrasında da müzakerelerin
SözleĢme ekseninde yürüyeceğine iĢaret ettiği düĢünülmektedir.
181
-Bali Eylem Planı‟nda, ayrıca, 2009 yılına kadar olan süreçteki çalıĢmalar için geçici
bir ad-hoc çalıĢma grubu (Ad-hoc Working Grup - AWG) da tanımlanmıĢtır. Bu
çalıĢma grubu ilk aĢamada, 2008 yılında dört kere toplanmıĢlar, çalıĢmalarının
sonuçlarını ise 2008 yılında Polonya‟da yapılan 14. Taraflar Konferansı‟na (COP-14)
sunulmuĢtur.
-Sera gazlarının azaltımının sağlanması, geliĢmekte olan ülkelere temiz enerji
teknolojilerinin transferi, ormanların korunması ve az geliĢmiĢ ülkelere iklim
değiĢikliği ile mücadelede yardım edilmesi ve bu amaçla fon oluĢturulması gibi
hususları kapsamakta olan Bali Eylem Planında, emisyon azaltımında net sayısal
hedefler yer almamakla birlikte, bu hedefleri destekleyen bilimsel araĢtırmalara atıfta
bulunulmaktadır. Ayrıca, çalıĢmanın çerçevesinin; savaĢım, uyum, teknoloji ve
finansman olarak belirlenmesi, savaĢımın hem tüm geliĢmiĢ ülkeler hem de
geliĢmekte olan ülkeler tarafından ulusal koĢullar, teknoloji transferi ve finansman
ölçeğinde yürütülecek olması dikkat çekici hususlardır.
-2012 sonrası, Bali Eylem Planı ve KP süreçleri olmak üzere iki hat üzerinde
ilerleyecektir. Taraflar Konferansında ve COP/MOP-3‟de alınan kararlar, 2012
sonrasında uluslararası iklim değiĢikliği rejiminin, SözleĢme altında ilerletilecek Bali
Eylem Planı ile KP‟nün madde 3.9‟da (Ad-hoc ÇalıĢma Grubu-AWG; Ek-I
ülkelerinin
yükümlülükleri)
ve
madde
9‟da
(geliĢmekte
olan
ülkelerin
yükümlülükleri) yürütülecek müzakerelerin sonucuna göre belirleneceğini ortaya
koymaktadır. Bu nedenle her iki sürecin nasıl bir içeriğe sahip olduklarının çok iyi
analiz edilmesi gerekmektedir.
-Konferansta, üzerinde uzlaĢılan bir metin ortaya çıkmasına karĢılık, müzakereler
beklentiler doğrultusunda sonuçlanmamıĢ ve geçici bir uzlaĢma sağlanabilmiĢtir. 2012 sonrası hedeflerin, yaptırımların oluĢması ise 2009 yılı sonuna kadar olan
sürece bırakılmıĢtır. 2012 sonrası ikinci uygulama döneminin kaç yılı kapsayacağı
bile belirlenmemiĢtir.
-Konferans‟ta ayrıca, teknolojilerin geliĢtirilmesi ve transferi, geliĢmekte olan ülkeler
için emisyonların azaltılması, uyum fonu, temiz kalkınma mekanizması konusunda
rehberliğin daha da artırılması, KP‟nin gözden geçirilmesi v.b. konularda da belgeler
ortaya çıkmıĢtır.
182
-2009 yılına kadar devam edecek olan Kyoto Protokolü ikinci gözden geçirme süreci
ile ilgili olarak, Protokol‟deki sadece Ek-B ülkeleri değil aynı zamanda taraf olan
tüm ülkeler hedeflenmektedir. Bu süreçte geliĢmekte olan ülkeler Ek-I ülkelerinin
yükümlülüklerini yerine getirmelerini ve daha fazla yükümlülük almalarını talep
etmektedirler. Buna karĢılık, geliĢmiĢ ülkeler, geliĢmekte olan ülkelerin artan sera
gazı emisyonlarını dikkate alarak, yükümlülük kapsamının geniĢletilmesini ve
böylece küresel ölçekte etkin bir uygulama olmasını hedeflemektedirler.
5.4.Öneriler
-Enerjiye iliĢkin sektörlerin, faaliyetlerin sera gazlarındaki payının çok yüksek olusu,
küresel ısınma-iklim değiĢikliği sorununda, enerjinin en baĢa oturtulmasına ve en
önemli sektör olarak nitelendirilmesine neden olmaktadır. Ayrıca, enerji sektörü,
iklim değiĢikliğinin sektör üzerindeki etkisi ile de yüz yüze gelecektir. Bu da iklim
değiĢikliği etkilerine uyumu sağlamak için gerekli önlemlerin alınmasını gündeme
getirecektir. Bu çerçevede, küresel ısınma, iklim değiĢikliği sorununa iliĢkin enerji
politikalarının oluĢturulması önem arz etmektedir. Ülkemizde, bazı politakaların sera
gazlarının azaltılmasına katkıda bulunmasına karĢılık, doğrudan iklim değiĢikliği
konusunda hangi bir enerji politikası, stratejisi, hedefi bulunmamaktadır.
-Ülkenin enerji kaynakları, mali kaynakları, ekonomik koĢulları, artan enerji talebi
gibi hususlar dikkate alınarak, bir an önce iklim değiĢikliği sorununa, aynı zamanda
iklim değiĢikliğinin etkilerine uyum konusuna iliĢkin olarak Türkiye‟nin enerji
politikalarının, stratejilerinin ve hedeflerinin belirlenmesi önemlidir.
-Önemli olan bir baĢka husus da, yapılan enerji projeksiyonları kısa dönemi
kapsamakta ve çok sık değiĢikliğe uğramaktadır. Orta veya uzun dönem herhangi bir
planlama bulunmamaktadır. Enerji planlaması olmaması ve projeksiyonlardaki
değiĢiklikler,
sera
gazları
trendinde
gereken
tahminlerin
yapılmasını
da
engellemektedir.
-Diğer ülkelerde olduğu gibi ve bütün dünyanın da birinci sırada nitelendirdiği gibi,
ülkemiz açısından da enerji verimliliğinin artırılması maliyet – etkin (cost-effective)
sera gazı azaltıcı önlemlerin basında gelmektedir. Bu nedenle, özellikle, talep tarafı
yönetimi ile sağlanacak enerji verimliliğindeki artıĢ sera gazlarında önemli ölçüde
azalma sağlayacaktır. Ayrıca, enerji verimliliğinin sağlanmasının bir kazan – kazan
183
yöntemi olduğu, yatırım maliyetinin kısa zamanda kar olarak geri döndüğü, kaynak
israfını önlediği ve diğer çevresel etkilerin azalmasına da dolaylı olarak katkıda
bulunduğu göz önünde tutulmalıdır. Bu nedenle, talep taraflı enerji verimliliğinin
üzerine gidilmeli ve bu konudaki çalıĢmalar, yatırımlar artırılmalıdır.
-Bilindiği üzere, fosil yakıtların kullanımının azaltılması, buna karĢılık, yenilenebilir
enerji kaynaklarının kullanımının artırılması, termik santralarda yüksek verimli ve
geliĢmiĢ teknolojilerin uygulanması bazı sera gazı azaltıcı önlemlerdir. Ancak, yerli
linyitlerimizin enerji arzındaki önemi dikkate alınmalı, ama linyit kullanımında da,
baĢta elektrik sektörü olmak üzere, yeni, geliĢmiĢ ve verimli teknolojiler dikkate
alınmalı ve linyitlerimize uygulanabilir olan ve maliyeti yüksek olmayan, çevreye
verilecek zararı asgariye indirilmiĢ, baca gazı arıtma, desülfürizasyon tesisleri ve
etkili elektro filtreleri olan teknolojiler uygulanmalıdır.
Diğer taraftan, mevcut hidrolik kapasitenin kullanımına ağırlık verilmeli ve hidrolik
santral yatırımlarına ağırlık verilmelidir. Rüzgar, jeotermal, v.b. yenilenebilir
kaynakların kullanımının artıĢı sağlanmalı, ancak, yenilenebilir enerji kaynaklarının
enerji üretimindeki payının sınırlı olacağı dikkate alınarak sera gazı azaltımında
küçük bir paya sahip olabileceği unutulmamalıdır.
-Özellikle, iklim değiĢikliğinin sektör üzerindeki etkilerinin önümüzdeki yıllarda
artacağı dikkate alınarak, olası etkilerin ve bu etkileri en aza indirmek için alınacak
önlemlerin belirlenmesi çok önemlidir. Bu etkilerden en önemlisi ülkemizde yaĢanan
ve gittikçe artan kuraklığın hidrolik kaynaklar üzerinde yapacağı olumsuz etkidir. Bu
nedenle, hidrolik potansiyel üzerinde olabilecek olası değiĢimlerin, iklim
değiĢikliğine paralel olarak oluĢturulacak senaryolar çerçevesinde belirlenmesi ve
bundan sonra yapılacak hidrolojik ölçümlerin çok daha sistematik bir Ģekilde
yapılması, gerekirse modernizasyona gidilmesi yarar sağlayacaktır
-Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi yükümlülüklerimiz kapsamında, 2004 yılında
SözleĢmeye taraf olunması sonrasında 6 ay içinde sunulması gereken Birinci Ulusal
Bildirim ve sera gazları envanteri 2 yıldan fazla önemli bir gecikmeyle SözleĢme
Sekreteryasına sunulabilmiĢtir. Her yıl sunulması gereken sera gazı envanterinin
sunulması gerekmektedir.
184
-Bilindiği üzere, ülkemizde “Kyoto Protokolüne taraf olmuĢtur”. 2012 sonrasının
Ģekillenmesinin hazırlandığı Bali konferansında (COP-13) ise 2012 sonrasının
belirlenmesi 2009 yılı Kopenhag toplantısına kalmıĢtır.
-KP‟na yönelik olarak, AB içerisinde iklim değiĢikliği etkilerine uyum açısından
oldukça ilginç uygulamaların varlığı Türkiye‟ye bu konuda avantaj sağlayabilir.
Uyum Fonu nedeniyle, 1. Yükümlülük Dönemi‟nde Ġspanya, Portekiz, Ġrlanda ve
Yunanistan için özel koĢulların tanındığı bilinmektedir. Ancak, bu Ģekilde desteğin
Türkiye‟ye tanınacağı konusu da kesin değildir.
-KP müzakereleri sırasında, baĢta kuraklık olmak üzere, Türkiye‟nin iklim
değiĢikliğinden önemli ölçüde etkilenecek ülkelerden birisi olduğu ve bu konunun
öncelikli olduğu vurgulanmalı ve iklim değiĢikliği etkilerine uyum konusunda destek
aranmalıdır
-Diğer taraftan, emisyon ticaretinden de yararlanabilecektir. Ancak, esneklik
mekanizmalarından yararlanılması, sera gazları emisyonlarına yönelik envanterlerin
güvenilir olmasına, taahhüt edilen emisyon değerlerine uyulmasına sıkı sıkıya
bağlıdır. Çünkü sapmalar nedeniyle parasal cezalar ödenmesi gerekecek ve yarar
sağlamak, kar etmek hedeflenirken ülkenin bu cezalarla zarar edebileceği de dikkate
alınmalıdır.
185
6.BÖLÜM
6.1.Tarımsal Yapı, Et ve Süt Hayvancılığı
6.1.1.Hayvan Mevcudu ve Süt Üretimi
Tarım, kırsal kesimde baĢlıca istihdam kanalıdır ve toplam kırsal istihdamın %70‟ini
oluĢturmaktadır. Bu bağlamda hayvancılık sektörü kırsal nüfus için önemli bir gelir
kaynağıdır. Ancak bu sektör giderek azalan sığır envanteri ve yem fiyatlarını arttıran
kısıtlayıcı ve yanlıĢ ithalat rejimi gibi sorunlarla karĢı karĢıyadır(örneğin yağ
hammaddesi yerine doğrudan yağ ithali küspe üretiminde azalmaya sebep olmakta ve
yem fiyatlarını arttırmaktadır). Süt üretimine yönelik hayvan ithali mümkündür;
ancak alınan vergiler, ürün cinsine bağlı olmak üzere %67‟den %150‟ye uzanmak
üzere çok yüksektir.
Tablo:6.1: Sağılan Hayvan Türleri ve Süt Üretimi (2003-2007)
Sağılan Hayvan-BaĢ
2003
2004
2005
2006
Ġnek-Cow
Manda Ġneği-Bufallo cow
Koyun-Sheep
Keçi-Goats
Süt Üretimi- Ton
Ġnek-Cow
Manda Ġneği-Bufallo cow
Koyun-Sheep
2007
5 040 362
3 875 721
3 998 097
4 187 931
4 229 440
57 378
39 362
38 205
36 553
30 460
12 477 217
9 919 191
10 166 091
10 245 894
10 109 987
3 126 656
2 476 574
2 426 993
2 420 624
2 263 629
10 611
10 679
11 108
11 952
12 330
9 514
9 609
10 026
10 867
11 279
49
39
38
36
30
770
772
790
795
783
Keçi-Goats
278
259
254
254
237
Kaynak:TUĠK, Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, 12.22 nolu Tablodan aynen alınmıĢtır. s.189,
Çevrimci: http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009
Türkiye‟de tarım sektörü, nüfusun %66‟sının istihdam etmektedir ve kırsal nüfus
toplam nüfusun %35‟ini oluĢturmaktadır. Tarımsal etkinliklerin üçte biri hayvancılık
alanındadır ve bu kapsamda yaklaĢık 2 760 000 iĢletme ve çiftlik faal durumdadır.1
Türkiye yıllık 12,33 milyar litre süt üretimi ile dünyanın en büyük 15 süt üreticisi
ülke arasındadır. Üretilen sütün yüzde 90‟ını inek sütü oluĢturmakta, geri kalan ise
keçi, koyun ve manda sütü olarak marjinal miktarlarda dağılmaktadır2.
1
TKĠB Çiftçi Kayıt Sistemi
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, Yayın NO: DPT;2717ÖĠK:670 ISBN 978-975-19-4053-0(Basılı Nüsha) s.37 (Çevrimiçi): 23.08.2009
http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/oik670.pdf
2
186
Üretim koĢulları, ülkenin Doğu ve Batı bölgeleri arasında önemli farklılıklar
göstermektedir. Batı Akdeniz bölgelerinde daha elveriĢli olan üretim koĢulları ticari
amaçlı süt üretiminin geliĢmesine imkan tanımaktadır. Buna karĢılık ülkenin Doğu
ve Kuzey bölgelerinde yaygın küçük üretim egemen durumdadır.
Bu üretimin özelliği; geçimlik olması ve üretimde profesyonel yaklaĢımın yoksun
olmasıdır. Bu özellikler sonucunda beslenme ve hayvan sağlığı alanında sorunlar
ortaya çıkmakta, düĢük verimlilik yüksek toplama maliyetlerini doğurmakta, bu
durum düĢük kaliteyi beraberinde getirmektedir.
Ülkedeki farklı jeolojik-iklimsel koĢullar, değiĢik sığır ırklarının varlığını ve
yetiĢtiriciliğini doğurmaktadır. Yerli ırk sığır genellikle Orta Anadolu, Marmara ve
Ege bölgelerinde görülmektedir. Saf ırk hayvanlar batıda daha yaygındır. Süt verimi
ırka göre değiĢmektedir. 2004 yılı istatistiklerine göre durum Ģöyledir: Saf ırkta
laktasyon dönemi baĢına 3.881kg, melez ırkta laktasyon dönemi baĢına 2.711kg;
yerli ırkta ise laktasyon dönemi baĢına 1.317kg. Ülke ortalaması ise 2007 yılında
laktasyon dönemi baĢına 2.666 kg/baĢtır.3
Koyun, keçi ve manda yetiĢtiriciliği4 Türkiye‟de uzun bir geçmiĢe sahiptir. Ne var ki,
geleneksel meralardan göç, otlakların bozulması, yayım desteği bulunmaması ve
sütte kendini sürdürebilir bir pazarlama ve iĢleme sisteminin bulunmayıĢı gibi
nedenlerden
dolayı
bu
etkinlik
giderek
gerilemektedir5.
Koyun
ve
keçi
yetiĢtiriciliğini özendirme amaçlı ve prim temeline dayalı sınırlı bir destek söz
konusu olmakla beraber, küçükbaĢ hayvan ve manda yetiĢtiriciliğinin kırsal kalkınma
bağlamında taĢıdığı önem, yetkili kamu kesim tarafından henüz tam olarak
değerlendirilmemektedir.
TKĠB tarafından sağlanan desteğe ek olarak (ki bu destek çoğunlukla küçük
üreticilere yöneliktir) sektöre destek sağlayan çok sayıda meslek örgütlenmesi
bulunmaktadır. Bu destek, canlı damızlık hayvan ithali, suni tohumlama (ST) için
tohum temini ve ikili yardımların sektöre kanalize edilmesi gibi baĢlıkları
kapsamaktadır. Damızlık Sığır YetiĢtiricileri Merkez Birliği sığırcılık alanındaki en
3
TUĠK,
Türkiye
Ġstatistik
Yıllığı,2008,
s.189,
Çevrimci:
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf
4
5
M.Ġhsan Soysal, Manda ve Ürünleri Üretimi, ISBN:9944-5405-1-X, Tekirdağ,2006
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38
187
büyük destek kuruluĢudur ve bu kuruluĢ 65 ilde faal durumdadır. Süt, Et ve Gıda
Sanayicileri Birliği (SETBĠR), Türkiye‟de 21 üyesine destek sağlayan, tek süt ve süt
ürünleri derneği konumundadır ve aĢağıdaki yollardan destek sağlamaktadır:
(1) ürün iĢleme tesislerin AB standartlarına ulaĢacak Ģekilde iyileĢtirilmesine destek,
(2) sektör içindeki ağların desteklenmesi ve hükümet ile sanayici arasında aracılık
iĢlevi.
Tablo:6.2:Türlerine ve Yıllara Göre Hayvanlar
TÜRLER
2003
2004
2005
2006
2007
Sığır-Cattle
9 788 102
10 069 346
10 526 440
10871 346
11 036 753
Manda113 356
103 900
104 965
100 516
84 705
Buffalo
Koyun-Sheep
25 431 539
25 201 155
25 304 325
25 616 912
25 462 293
KılKeçi6 516 088
6 379 900
6 284 498
6 433 744
6 095 292
Ordinary goat
Tiftik Keçi255 587
230 037
232 966
209 550
191 066
Angora goat
At-Horse
296 114
212 414
207808
204 352
186 640
EĢek-Donkey
397 540
367739
341377
329 475
296 114
Katır-Mule
92012
83867
81678
75 018
68 199
Deve-Camel
808
865
811
1004
1057
Domuz-Pig
7090
4399
1934
1362
1813
KAYNAK:TUĠK,Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, s.188 de 12.20 tablodan aynen alınmıĢtır. Çevrimci:
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009
Son yıllarda Hükümet üretim için gerekli girdilerin temininde süt üreticilerine
yardımcı olan kooperatiflere destek vermektedir. Bu kooperatiflerden bir bölümü
birleĢerek çok yönlü destek amaçlı birlikler kurmuĢ veya Hayvancılık Kooperatifleri
Merkez Birliği örneğinde olduğu gibi hayvancılığa odaklanan örgütlenmeler içine
girmiĢtir. Kooperatifler ve kooperatif birlikleri süt toplamadan soğutma tankları
teminine, süt kalitesinin kontrolünden diğer iĢleyicilere süt satıĢına kadar uzanan bir
alanda destek sağlamaktadır. Verilen diğer hizmetler arasında girdi temini,
veterinerlik hizmetleri, hayvan yemi, tohum ve eğitim sağlanması yer almaktadır.
KuruluĢlardan bir bölümü önemli sayılabilecek iĢleme kapasitelerine ulaĢmıĢtır ve
bunlardan bir bölümü süt üretimiyle uğraĢmaktadır. TKĠB tarafından desteklenen
kooperatif sektörü halen personel ve etkinlik sayısının azalmasıyla sonuçlanacak bir
reform sürecinden geçmektedir.
Süt ve süt ürünleri Türkiye‟de halkın beslenmesinde önemli bir yere sahiptir. Ancak
sıvı süt çok sınırlı tüketilmektedir ve en yaygın tüketilen ürünler öncelikle yoğurt,
188
bunun ardından beyaz peynir (feta tipi) ve ayrandır. KaĢar ise, gün içindeki herhangi
bir öğünün parçası olan, tadı az sarı peynirdir. Yıllık kiĢi baĢına süt ve süt üretimi
miktarı 170 litre kadardır ki bu diğer Avrupa ülkelerine göre düĢük bir miktardır.
YaklaĢık 12,33 milyar litrelik toplam üretimin 3 milyarı üretici ailelerin kendisi
tarafından tüketilmekte veya iĢlenmektedir. 1 milyar litre sokaklarda süt satanlar
tarafından dolaĢıma sokulmaktadır. 2 milyar litre mandıralar (küçük ve basit süt
iĢleme tesisleri) tarafından iĢlenmektedir. 3,5 milyar litre de orta büyüklükteki
iĢletmeler ve SETBĠR tarafından kullanılmaktadır. Toplama ve kalite kontrol
iĢlemleri, iĢlenen sütün maliyetini iĢleyenler için %10 ile %15 arasında
arttırmaktadır. Böylece, süt ürünleri ve iĢlenmiĢ sütün tüketici fiyatları yükselmekte,
bunun sonucunda ise nüfusun büyük bir bölümü kayıt dıĢı piyasaya yönelmektedir.
Bunlardan bir bölümü AB standartlarına göre üretim yapmakta, büyük süpermarket
zincirlerinin ciddi fiyat baskısıyla karĢılaĢmaktadır. Sektörün AB standartlarına
uyum sağlaması için, hükümetin mevcut destek politikalarını yeniden gözden
geçirmesi ve kayıt dıĢı sektörün ağırlığını azaltacak önlemler alması gerekmektedir.
Sektörün çiftçilik gelirlerine yaptığı katkı oldukça önemli boyutlardadır ve
hayvancılık üretimine ve pazarlamasına iliĢkin olan faaliyetler Türkiye‟de kırsal
alanların ekonomik kalkınmasında önemli bir paya sahiptir.
Arazi Ģekli veya kısıtlı arazi ve yüksek nüfus sayısı sebebiyle tarım ve çiftçiliğin
kısıtlı olduğu alanlarda, özellikle Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde hane
halkları geçimlerini hayvanlardan sağlamaktadırlar. Ancak, bu bölgelerde çoğunlukla
geleneksel teknikler kullanılmaktadır ve bu nedenle elde edilen üretim sonuçları AB
ülkelerinin elde ettiği sonuçlara kıyasla oldukça düĢüktür. Mevcut potansiyeline
rağmen, Türkiye‟deki kırmızı et sanayisi uzun vadede düĢüĢtedir6.
Nüfusa yeterli ve dengeli bir beslenmesinin sağlanması ile özellikle de hayvansal
proteinin kiĢi baĢı tüketiminin artırılması geçtiğimiz 60 yıl içerisinde oldukça yüksek
oranda bir nüfus artıĢı yaĢayan Türkiye‟nin karĢılaĢtığı bir sorundur7.
6
ReĢit Sönmez, Mustafa Kaymakçı,‟‟Türkiye Hayvancılığına Verilmesi Gereken Yön‟‟,Trakya
Bölgesi II. Hayvancılık Sempozyumu 9-10 Ocak 1997, Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat
Fakültesi Tekirdağ, Tekirdağ Ziraat Fakültesi Basımevi, 1997 (1-8)
7
Korkut Özerhan, „‟Proteinlerin Ġnsan Beslenmesindeki Önemi‟‟, Editörler: SibelTan, Yakup Erdal
Ertürk, Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999-MenemenĠzmir, Yayın No:46, ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (15-18) (Çevrimiçi):
http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009
189
DPT‟nin hazırladığı Kalkınma Planına göre Türkiye‟nin tarım politikalarındaki en
önemli hedefleri oldukça hızla artan nüfusun beslenme ihtiyaçlarının karĢılanmasıdır.
Uzun vadeli hedef olarak hükümet hayvansal protein tüketiminin AB ülkelerindeki
seviyeye yakın bir seviyeye getirildiğini görmek istemektedir. Hayvancılık
ürünlerinin payını 2006 yılındaki %28,0 oranından 2013 yılında %37 oranına
çıkarmayı hedeflemektedir.8
Hayvancılık üretimi genel olarak karma çiftçilik iĢletmelerinin bir parçası olarak
yürütülen küçük ölçekli bir faaliyettir. ĠĢletmelerin sadece küçük bir yüzdesi sadece
hayvancılık alanında faaliyet göstermektedir.
Geçtiğimiz yıllarda, Türkiye‟nin hayvancılık sektörü üç net eğilim göstermiĢtir:
(1) büyük ve küçük baĢ geviĢ getiren hayvanların sayısının azalması;
(2) hayvansal ürünlerin kiĢi baĢına düĢen tüketiminin azalması; ve
(3) hızla büyüyen kanatlı hayvan sektörü sebebiyle et üretiminin artması.
Sığır, manda, koyun ve keçilerin sayıları 1980 yılından bu yana hep bir düĢüĢ eğilimi
göstermiĢtir9. Sığır sayısı 1980 yılında zirveye ulaĢarak 15.5 milyon olmuĢtur ve her
ne kadar o zamandan bu yana az oranda bir iyileĢtirme yapılmıĢ olmasına rağmen
1980 yılından bu yana 2007 yılında yaklaĢık olarak 11milyona düĢmüĢtür. Koyun
sayısı da 1980 yılında zirveye ulaĢarak 46.0 milyon olmuĢtur ve 2003 yılında 27
milyona düĢmüĢ 2007 yılında daha da gerileyerek 25,5 milyona kadar düĢmüĢtür.
Yine aynı Ģekilde keçi sayısında 1980 yılında 18.7 milyona ulaĢmıĢ ve 2007 yılında 6
milyona gerilemiĢtir.
6.1.2.Kırmızı Et Üretimi
FAO rakamları, yurtiçi et talebindeki artıĢa rağmen et üretimindeki uzun vadeli bir
düĢüĢ olduğunu göstermektedir. Sığır eti üretimi 1990 yılına kadar artıĢ göstermiĢtir
ancak daha sonra giderek düĢme eğilimine geçmiĢtir. Bunun sebebi olarak düĢük
hayvan verimliliği, uygun olmayan teknolojinin kullanılması, yetersiz araĢtırma ve
yayım desteği, düĢük kaliteli altyapının varlığı ve mera alanlarının bozulması
gösterilebilir. Koyun ve keçi eti de 1990 yılından bu yana aynı Ģekilde bir düĢüĢ
8
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), Resmi Gazete Yayın Tarihi01.08.2006 Mükerrer
Sayı Resmi Gazete No:26215
9
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38
190
eğilimi göstermektedir. KüçükbaĢ geviĢ getiren hayvanların yaklaĢık %40‟ı özellikle
yılda bir kez kutlanılan Kurban Bayramı için özel olarak beslenmekte ve
kesilmektedir. Kayıt dıĢı kırmızı et üretiminin oldukça önemli miktarlarda olduğunun
ancak tam olarak da tahmin edilemediği unutulmamalıdır. Kırmızı et üretiminin
tersine, kanatlı hayvan eti üretiminde hızlı bir artıĢ gözlemlenmiĢtir10. 1990 yılından
bu yana %70‟i aĢan artıĢ bu nedenle toplam kırmızı et ve beyaz et üretimi 1990
yılından bu yana artmıĢtır.
Kanatlı hayvan etinin toplam kırmızı et ve beyaz et üretimine 1980‟den bu yana
%18.5 oranında bir katkısının olmasına rağmen, kiĢi baĢı tüketim bu süre zarfı
içerisinde insan nüfusunun %24.4 oranla 1990 yılındaki 57.5 milyondan 2003 yılında
70.3 milyona yükselmesi ile küçük oranda azalmıĢtır11.
Tablo:6.3: Kesilen hayvan (BaĢ) ve Et Üretimi(Ton)
Kesilen
Hayvan-BaĢ
2003
2004
2005
Sığır-Cattle
1 591 045 1 856 549
1 630 471
Manda-Bufallo
9 521
9 858
8 920
Koyun-Sheep
3 554 078 3 933 973
4 145 343
Keçi-Goats
607 006 570 512
688 704
Deve-Camels
67
38
49
Domuz-Pigs
3 500
3 523
278
366 960 447 155
409 423
Et Üretimi-Ton
Sığır-Cattle
290 454 365 000
321 681
Manda-Bufallo
1709
1950
1577
Koyun-Sheep
63 006
69 715
73 743
Keçi-Goats
11 487
10 300
12 390
Deve-Camels
24
16
18
2006
1 750 997
9 658
4 763 394
803 063
55
0
438 530
340 705
1774
81 899
14 133
19
2007
2 003 991
9 532
6 428 866
1 256 348
33
0
575 622
431 963
1 988
117 524
24 136
11
Domuz-Pigs
280
174
14
0
0
Kaynak:TUĠK, Türkiye Ġstatistik Yıllığı,2008, 12.21 nolu Tablodan aynen alınmıĢtır. s.189, Çevrimci:
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009
Ancak, yukarıda verilen sığır eti üretimine iliĢkin rakamlar Tarım ve KöyiĢleri
Bakanlığı hesaplamalarına göre sığır eti üretimini %50 oranında artmasını
sağlayacak olan kayıt dıĢı üretimi kapsamamaktadır. Bu nedenle, kiĢi baĢı kırmızı et
tüketimi daha yüksek olabilir. Diğer yandan, yukarıda gösterilen FAO koyun ve keçi
10
11
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.38
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.10
191
etine iliĢkin rakamlar tahmin edilen kayıt dıĢı üretimi kapsamaktadır ve bu da geviĢ
getiren küçük baĢ hayvan eti üretiminin %70‟ini kapsamaktadır.
Kesin rakamların bulunmamasına rağmen, kırmızı et üretimindeki düĢüĢ eğilimi ve
kiĢi baĢı tüketimdeki düĢük oranlar açıkça görülmektedir.
6.2.Hayvancılık ĠĢletmeleri Sayıları ve Boyutları
Hayvancılık ürünleri, geleneksel olarak Türkiye‟de kırsal kesimlerdeki çiftçiler ve
hane halkları için hane gelirinin önemli bir kaynağını teĢkil etmektedir. Türkiye‟de
aile çiftlikleri tarımsal üretimin temel birimleridir ve çiftlik iĢgücünün çoğu aile
fertleri tarafından sağlanmaktadır12.
ĠĢletmelerin sayılarına ve boyutlarına iliĢkin bilgiler, büyük örnekleme anketleri
bazında her 10 yılda bir yapılan tarım sayımlarından çıkarılmaktadır. Tarihsel olarak,
1990lardan bu yana Türkiye‟deki çiftliklerin toplam sayısı azalırken çiftliklerin
boyutları artıĢ göstermektedir.
Tarımsal iĢletmeler %32,7 ile en fazla 20-49 dekar iĢletme büyüklük grubunda,
tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazi ise %23,6 ile en fazla 200-499 dekar
iĢletme büyüklük grubunda yer almaktadır.
Tarımsal iĢletmelerin %78,9‟u 100 dekardan küçük iĢletme büyüklük gruplarında yer
almaktadır. Bu iĢletmelerin tasarrufunda bulundurduğu arazi ise toplam arazinin
%34,3‟ünü oluĢturmaktadır.
Tarımsal iĢletmelerin %21,1‟i 100 dekar ve daha fazla iĢletme büyüklük gruplarında
yer
almakta
ve
bu
iĢletmeler
toplam
arazinin
%65,7‟sini
tasarrufunda
bulundurmaktadır.
AraĢtırma sonucuna göre, tarımsal iĢletmelerin %62,3'ünde hem bitkisel üretim hem
de hayvan yetiĢtiriciliği, %37,2'sinde yalnız bitkisel üretim, %0,5'inde ise yalnız
hayvan yetiĢtiriciliği yapılmaktadır.
Tarımsal iĢletmenin tasarrufunda bulunan toplam arazinin; %66,41'ini hem bitkisel
üretim hem de hayvan yetiĢtiriciliği yapan iĢletmeler, %33,56'sını yalnız bitkisel
12
Sibel Tan, Y.Erdal Ertürk, ‟‟Türkiye‟de süt ve Süt Mamullerinin Arz, Talep ve DıĢ Ticaret
Dengesi‟‟, Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal Ertürk, Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı
Sempozyumu Bildirileri. 2-3 Aralık 1999-Menemen-Ġzmir, Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8,
Ankara,Temmuz 2000 (19-27) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf
22.09.2009
192
üretim yapan iĢletmeler, %0,03'ünü yalnız hayvan yetiĢtiriciliği yapan iĢletmeler
tasarrufunda bulundurmaktadır.13
Sadece bitkisel üretim yapan çiftliklerin sayısı 2001 yılında toplam çiftliklerin
%30,2‟unu teĢkil etmekteydi14. Ancak, çiftlik baĢına düĢen büyükbaĢ ruminantların
sayısı 1980‟de 6.0 iken 1990 yılında 4.6 ve 2001 yılında 3.6 olmuĢtur. Çiftlik baĢına
düĢen küçükbaĢ ruminantların sayısı 1980 yılında 39.8 iken 1990 yılında 42.1‟e
yükselmiĢtir.
Sahip olunan arazi ve hayvan sayısı da dağınık dağılım göstermektedir. Çiftçilerin
%1,8‟inin hiç bir arazisi yoktur. Çiftçilerin %65‟ini oluĢturan küçük ölçekli çiftçiler
(20 ha) arazinin %21,3‟üne, koyunların ve keçilerin %50‟sine ve sığırların da
%49‟una sahiptir. Daha büyük çiftçiler (> 80 ha) iĢletmelerin %5,7‟sini teĢkil
etmektedir; arazinin %34,2‟sine, koyun ve keçilerin %14,5‟ine ve sığırların
%10,1‟ine sahiptir
Geçimin tamamen tarımla karĢılandığı veya kısmen tarımla karĢılandığı çiftçilik,
mevcut AB ülkelerinde ve Bulgaristan ile Romanya‟da olduğu gibi Türk tarımının
önemli özelliklerindendir. Bu çiftliklerin özellikleri, düĢük verimliliğe sahip olmaları
ve üretimin sadece küçük bölümünün pazarlanmasıdır. Arazi büyüklüğü ile yüksek
iĢçilik AB ortamlarından sapma gösteren büyük hususlardır.
Tablo:6.4: Arazi Parçalanması
Parsel Sayısı
1 ila 3
4 ila 5
6 ila9
>10
%
43.3
22.8
19.1
14.8
Kaynak: TUIK,2001 Tarım Sayımı Sonuçları‟ndan hazırlanmıĢtır.
Arazinin küçük olmasının ve parçalı olmasının en önemli sebeplerinden biri Veraset
ve Ġntikal‟e iliĢkin Medeni Kanun‟dur (madde 589). Veraset Kanununun yetersiz
olması ve bütçenin yetersiz olması sebebiyle, tarım arazileri küçük parçalara
bölünmüĢ ve dağınık durumdadır (iĢletmelerin %57‟sinin, 4‟ün üzerinde parseli
13
TUĠK, Tarımsal ĠĢletme Yapı AraĢtırması 2006, Haber Bülteni, Sayı 196, 17 Aralık 2008
Çevrimci: www.tuik.gov.tr 22.08.2009
14
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.46
193
bulunmaktadır). Bunun sonucunda da tarım iĢletmeleri, faaliyetlerini ekonomik
açıdan optimum noktada yapamamaktadır.
Tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazinin; %69,7'si ekilen tarla, %13,3'ü
nadas, %9,4'ü meyve ve diğer uzun ömürlü bitkiler ile içecek ve baharat bitkileri
(fidanlık ve örtüaltı dahil), %1,7'si sebze ve çiçek bahçeleri (fidelik ve örtüaltı dahil),
%2,5'i daimi çayır, %0,4'ü otlak (mera), %1,3‟ü tarıma elveriĢli olduğu halde
kullanılmayan arazi, %1,7‟si diğer arazilerdir. Buna göre, tarımsal iĢletmeler
tasarrufunda bulundurdukları arazinin, %97‟sini tarımsal amaçlı kullanmaktadır.
Tarımsal iĢletmelerin tasarrufunda bulunan arazinin %24,1‟i sulanmaktadır.
Arazinin kullanım Ģekline göre sulanan alan oranları incelendiğinde, ekilen tarla
arazisinin %27,8‟i, sebze ve çiçek bahçelerinin (fidelik ve örtüaltı dahil) %72,7‟si,
meyve ve diğer uzun ömürlü bitkiler ile içecek ve baharat bitkilerinin kapladığı
alanın (fidanlık ve örtüaltı dahil) %25,8‟i, daimi çayır arazisinin %35‟i, kavaklıksöğütlük arazinin %58,4‟ü sulandığı görülmektedir.
Tarımsal iĢletmelerin tasarrufundaki tarım arazisinin tasarruf Ģekli incelendiğinde,
yalnız kendi tarım arazisini (zilyetlik dahil) iĢleten iĢletmelerin toplam iĢletme
içindeki oranı %85,1, iĢledikleri tarım arazisinin toplam tarım arazisi içindeki oranı
ise %71,4 olarak belirlenmiĢtir. Tarımsal iĢletmelerin, %12,7‟si hem kendi arazisini
hem de baĢkasının arazisini, %2‟si yalnız kira ve yalnız ortakçılıkla tuttuğu araziyi,
%0,2‟si ise iki ya da daha fazla tasarruf Ģekli ve diğer tasarruf Ģekilleri ile arazi
iĢlediği tespit edilmiĢtir.
KüçükbaĢ hayvanı (koyun ve keçi) olan tarımsal iĢletmelerin, küçükbaĢ hayvan
sayısına göre iĢletme büyüklüğü grubuna bakıldığında, iĢletmeler %25,3 ile 20-49
baĢ hayvanı olan iĢletme büyüklüğü grubunda, hayvan sayısı ise %36,1 ile 50-149
baĢ hayvanı olan iĢletme büyüklüğü grubunda yoğunlaĢtığı belirlenmiĢtir.
Sığırlar, keçiler ve koyunlar gıda güvencesini temin ederek gelir yaratılmasında çok
yönlü bir rol oynamakta ve istihdam yaratmakta ayrıca kırsal kesimdeki nüfusun
azalmasını da kısıtlamaktadır. Ayrıca, et sektörü, kesim, pazarlama ve iĢleme
alanlarında istihdam yaratmaktadır15. Doğu Anadolu Bölgesinin kırsal kesimlerinde,
15
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.37
194
ineklerin %78‟i iki amaçla kullanılmakta iken Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bu
oran %48‟dir.
Hayvancılık çiftçilikle geçinen hanelerin ekonomik istikrarlarını artırmalarını
sağlamaktadır ve nakit tamponu (az oranda) sermaye rezervi (büyük hayvanlar) ve
enflasyona karĢı bir koruma sağlama rolünü üstlenmektedir. Karma çiftçilik
sisteminde, hayvancılık
üretimin ve
gelir
kaynaklarının çeĢitlendirilmesini
sağlayarak muhtemel risklerin azaltılmasına yardımcı olur ve böylelikle mevsimsel
olarak mahsul alınamaması halinde olacak olumsuzluklarla ve diğer doğal afetler ile
baĢa çıkma kapasitelerinin artırılmasını sağlar.
Tablo:6.5: ĠĢletme büyüklüğüne göre arazi kullanımı (%)
Meyve ve diğer
uzun ömürlü
bitkiler ile
içecek ve
Sebze ve
çiçek
baharat
bahçeleri
bitkilerinin
Ekilen
(fidelik ve kapladığı arazi Daimi
ĠĢletme
tarla
örtüaltı
(fidanlık ve çayır
büyüklüğü
dahil) örtüaltı dahil) arazisi
(dekar) Toplam arazisi Nadas
Türkiye
Toplam
-5
5102050100-
9
19
49
99
199
200- 499
500- 999
1000-2499
2500-4999
5000+
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
69,7
33,1
36,1
46,9
58,9
66,6
74,0
75,0
76,0
76,5
71,0
43,8
13,3
2,9
3,3
4,7
7,6
11,7
13,1
16,5
16,7
16,9
14,1
13,2
1,7
11,2
5,1
3,5
2,6
1,8
1,5
1,3
1,4
1,3
0,5
1,9
9,4
48,1
49,7
39,1
24,4
13,7
5,6
3,0
1,6
2,1
7,0
2,9
2,5
0,9
2,2
1,7
2,2
2,4
2,9
2,1
1,6
1,1
0,4
18,4
Otlak
(mera)Diğer arazi
arazisi
(1)
0,4
0,2
0,3
0,5
0,3
0,4
0,2
0,4
0,5
0,2
0,1
4,7
3,0
3,6
3,4
3,7
4,0
3,4
2,6
1,7
2,3
2,0
6,9
15,0
(1) Diğer arazi; Tarıma elveriĢli olduğu halde kullanılmayan, kavaklık-söğütlük, koruluk ve
orman arazisi, tarıma elveriĢsiz araziyi kapsar.
Not: Örnekleme ile yapılan bu çalıĢmanın geniĢletme katsayısı desimalli kulanıldığından rakamlar
yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir.
Kaynak TUĠK
UzmanlaĢmıĢ besicilik iĢletmelerinin alt ayrımına bakıldığında, hayvanların eĢit
olarak dağılmadığı görülmektedir: besicilik iĢletmelerinin sadece %1,2‟si (150
hayvana ya da 150‟den fazla hayvana sahip Ģirketler) tüm besi hayvanların %43‟ünü
tutarken, ölçeğin diğer ucunda besicilik iĢletmelerinin %68‟i (10‟dan daha az
195
hayvana sahip iĢletmeler) toplam besi hayvanlarının sadece %19‟unu tutmaktadır. Bu
nedenle, sığır besiciliği sanayisinde çok az sayıda orta ve büyük ölçekli üreticilerin
hakim olduğu görülebilmektedir. En büyük 623 besicilik iĢletmesinin her birinde
ortalama 722 hayvan bulunmaktadır.
Tahminlere göre Türkiye‟de nüfusun yaklaĢık %35‟i kırsal alanlarda yaĢamaktadır ve
bunların da %66‟sı tarım sektörüyle ilgilidir veya bu sektörde istihdam edilmektedir.
2001 yılı Genel Tarım Sayımı sonuçlarına göre Türkiye‟de 3,1 milyon tarımsal
iĢletme vardır ve bunlardan 2,1 milyonu sığır da beslemektedir. Tarımsal iĢletme
büyüklüğü, örneğin arazi büyüklüğü, hayvan sayısı, iĢgücü ve sermaye gibi yapısal
özellikler tarafından belirlenmektedir16.
Tablo:6.6: Hayvan Besiciliği Çiftliği Yapısı (2001)
ĠĢletmelerin Büyüklükleri
ĠĢletme Sayısı
1 – 4 hayvan
33,205
5 – 9 hayvan
15,151
10 - 19 hayvan
13,246
20 - 49 hayvan
6,684
50 - 149 hayvan
2,067
150- 299hayvan
240
300+ hayvan
623
Hayvan Sayısı
89,816
101,762
156,082
195,862
118,986
60,417
449,828
Kaynak:TKĠB. Belirli Tarım Ürünleri için Sektör
Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC
World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,
Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
Tablo 6-6‟de de görüldüğü gibi, tarımsal iĢletme baĢına ortalama sığır sayısı 4,7‟dir.
Küçük ölçekli aile iĢletmeleri Türkiye‟de sığır üretiminde egemen durumdadır17.
Üretim sistemi, Pazar taleplerini karĢılamaya yönelik olmayıp en baĢta kendi kendine
yeterliliği temel almaktadır. Bu sistem, ürünlerin miktar ve nitelik açısından kontrolü
bakımından uygun değildir.
Tarımsal iĢletme baĢına sığır sayısının düĢük olması, tarım arazisinin düĢük kalitesi
ve düĢük verimliliğin sonucudur. Bölgeler arasında önemli farklılıklar vardır ve
sulama imkanlarının olup olmaması sığır besiciliği üzerinde belirgin biçimde
16
TUĠK, 2001 Tarım Sayımı Sonçları
Fahri Yavuz, ‟‟Türkiye Besi ve Süt Hayvancılığı Politikalarının Analizi‟‟, Editörler:Sibel
Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri. 2-3 Aralık
1999-Menemen-Ġzmir, Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (39-50)
(Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009
17
196
etkilidir. Bir ineğin besiciliği için, yoğun yem bitkisi üretimi açısından asgari 2-5
hektarlık alan gerekmektedir.
Tablo:6.7: Çiftliklerin sığır sayısına göre sınıflandırılması
Çiftlik baĢına sayı
Yüzde
1-9
84.33
10-19
11.38
20-49
3.73
50‟den çok
0.56
Kaynak: TKĠB., AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel
BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz
2007s.13Çevrimiçi:http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html
17.08.2009
Türkiye‟deki
hayvan
besicilerinin
il
düzeyi
örgütlenmeleri
1995
yılında
gerçekleĢmiĢtir. Bu kuruluĢlara üyelik için elde asgari beĢ safkan inek bulunması
koĢulu vardır. KuruluĢların üyelerine sağladıkları destek, hayvan yetiĢtirmede daha
geliĢkin materyallerin sağlanması, suni tohumlama, süt ile yem bitkileri üretiminin
sübvansiyonu Ģeklindedir. Bu da yeni üyelikler ve iĢletme büyüklüğünün önemli
ölçüde artması ile sonuçlanmıĢtır. Sütçülük yapılan iĢletmelerin modernizasyonuna
yönelik destek ve krediler sayesinde daha büyük iĢletmeler faaliyetlerinin sütçülükle
ilgili bölümlerine yoğunlaĢma imkanı bulmuĢlardır. Türkiye‟nin çeĢitli yörelerinde
büyük ve yoğun süt sığırcılığı yapan iĢletmelerin ortaya çıkması, bu kuruluĢların
faaliyetlerine bağlanabilir. KuruluĢların toplam üye sayısı 50 bin civarındadır. Ne var
ki, 100‟den fazla sığırı olan iĢletme sayısı ancak 100 civarındadır ve bu da diğer
Avrupa ülkeleri ile karĢılaĢtırıldığında önemsiz bir rakamdır.
6.3.AB Ülkelerinde Hayvancılık
Fransa ve Almanya‟da süt çiftliklerinin çoğu aile iĢletmesi niteliğindedir. Genellikle
çiftlikler baharda/yazın taze ot, kıĢın saman ve silaj (ot veya mısır) olmak üzere
kendi sığır yemlerini üretirler. Bu tür iĢletmelerin hayvan yemlerini dıĢardan almaları
nadiren görülen bir durumdur. Gerekli toprak yüzeyi konusunda bir fikir edinme
açısından CIGC hayvan baĢına asgari bir hektarlık iyi arazi tavsiye etmektedir (Jura
Dağları).
Bir çiftlikte süt sığırcılığının baĢlıca faaliyet olduğu ve hayvanların temelde taze otla
beslendiği diğer yöreler için da aynı oran önerilmektedir (Normandiya, Thiérache).
197
Çiftliklerin aynı anda hem taze ot hem de mısır silajı ürettikleri yerlerde ise bu oran
biraz farklılaĢır. Fransa‟nın alçak bölgelerinde tipik bir süt çiftliğinin hayvan yemi
üretimindeki toprak kullanımını vermektedir18.
Tablo:6.8: Ortalama süt çiftliği büyüklüğü (Fransa)
Otlak alanı:
Silajlık ürün ekilen alan:
Diğer:
Toplam kullanılabilir tarım alanı:
Süt ineği:
Diğer sığır:
Toplam sürü:
49,1 ha
10.8 ha
2,3 ha
62,2 ha
38,7 baĢ
33,7 baĢ
72,4 baĢ
Kaynak: TKĠB. AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel
BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz
2007 s.13 (Misyon tahmini.) Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
Yukarıda verilen rakamlara göre bir çiftlikte hayvan yemi olarak kullanılacak
bitkilerin yetiĢtirilmesi için ayrılan alan bir baĢ hayvan için 0.86 hektardır.
6.4.Türkiye‟de Ġnek Sütü Üretimi
Türkiye‟deki yerli sığır türleri Ģunlardır: Yerli Kara, Doğu Anadolu Kızılı (EAR),
Güney Anadolu Sarı-Kızılı (Kilis ve Yerli Sarı), Gri ve Zavot. Yerli Kara, Orta
Anadolu ve Karadeniz bölgelerini kapsayan bir yayılım alanı göstermekte, EAR
Doğu Anadolu‟da görülmekte, Sarı-Kızıl ırk Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu‟da
bulunmaktadır. Gri cins sığır Marmara ve Ege bölgelerinde, Zavot ise kuzeydoğu
Anadolu‟da görülmektedir. Ancak, toplam sığır nüfusu içinde yerli ırkların payı
azalmıĢtır ve birçok ırk bugün yok olma tehlikesiyle karĢı karĢıyadır19.
Ġnek baĢına süt verimi Yerli Kara, EAR ve Yerli Sarıda 600-800kg, Gride 1.000kg,
Zavot‟ta 1.750kg, Kilis‟te ise 2.000kg‟dır20.
18
TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ,
FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.13
Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
19
M.Ġhsan Soysal, v.d. , Süt Sığırcılığı; Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset,DeğiĢim Grafik, Tekirdağ
2008, s.17
20
TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel
BakıĢ,s.13
198
Türkiye‟deki safkan ırk Holstein-Friesian, Ġsviçre Karası, Simmental ve Jersey‟den
oluĢmaktadır. Holstein-Friesian cins sığır Türkiye‟nin bütün bölgelerinde görülmekle
birlikte, asıl yoğun bulunduğu yer Marmara ve Ege bölgeleridir. Ġsviçre Karası
Türkiye‟nin bütün bölgelerinde yetiĢtirilebilir; buna karĢın bu cins ağırlıklı olarak
Ege
bölgesinin iç kesimlerinde, Orta
Anadolu‟da ve
Doğu
Anadolu‟da
bulunmaktadır. Simmental sığırları Ege‟nin iç kesimleri, Doğu Anadolu ve
Karadeniz
bölgelerinde
yetiĢtirilirken,
Jersey
ağırlıklı
olarak
Karadeniz
bölgesindedir.
Safkan ırkın sığır nüfusunda çoğunluğu oluĢturduğu bölgeler Marmara, Ege ve ortagüney bölgeleridir. Bu üç bölge Türkiye‟deki toplam sığır nüfusunun yaklaĢık
%30‟una sahiptir. Bu bölgede sığır nüfusunun %63‟ünü ise saf ırk hayvanlar
oluĢturmaktadır. Saf ırkın en az bulunduğu bölgeler ise kuzeydoğu Anadolu (%5,3)
ve güneydoğudur (%6,71). Bu iki bölgede yerli ırkın toplam içindeki payı %65‟tir.
Ġki bölgenin toplam sığır nüfusundaki payı ise % 27‟dir.
Türkiye‟deki kayıtlı Holstein Friesian sığır nüfusunun süt verimi 5.600kg iken,
Ġsviçre Karası, Simmental ve Jersey ırkı ineklerin verimi bundan daha düĢüktür.
TDSYB tarafından verilen rakamlara göre Ġsviçre Karası ve Simmental ırkı ineklerin
süt verimi sırasıyla 5.000kg ve 4.500kg‟dır.
Bölgelere ve mevsime bağlı olmak üzere bir litre süt için üreticiye ödenen fiyat 0.30
TL ile 0.45 TL arasında değiĢmektedir. Bunlardan üst fiyat, AB‟de süte verilen
ortalama fiyat ile hemen hemen aynıdır. Son günlerde yaĢanan tarımsal üretim
düĢüĢü sonucunda iĢletme süt çıkıĢları 0,80 TL civarına çıkmıĢtır.
6.5.Koyun ve Keçi Üretimi
Türkiye‟de küçükbaĢ hayvan yetiĢtiren tarımsal iĢletme sayısı 529.402‟dir. ĠĢletme
baĢına 46,8 küçükbaĢ hayvan düĢmektedir. 366 082 iĢletmedeki hayvan sayısı 50‟nin
altında, 163 320 iĢletmede ise 50‟den fazladır. 1990 yılında bu yana küçükbaĢ
hayvan sayısında büyük bir azalma olmuĢtur.
Koyun ve keçi yetiĢtiriciliği büyük ölçüde mera temellidir. YetiĢtirme alanları
kentlerden ve kasabalardan çok uzaktır. Koyun ve keçiler elle sağılmakta, elde edilen
süt ise geleneksel usullerle iĢlenmektedir. Koyun ve keçi sütünün iĢlenmesinde
modern herhangi bir teknoloji söz konusu değildir. Sağım donanımı ve soğutma
199
tankları bulunmayıĢı ve modern hijyen kurallarının uygulanmaması sonucunda bu
sütün kalitesi hayli düĢüktür. Koyun sütünün yüzde 25‟i altı tarım bölgesinde elde
edilmektedir (çoğunlukla Güneydoğu‟da) ve keçi sütünün yüzde 50‟si de Akdeniz
bölgesinde üretilmektedir.
Türkiye‟de keçi üretiminin 500.000 keçi iĢletmesinde 3.000.000 kiĢinin gelirine
katkıda bulunulduğu ifade edilmektedir.21
Angora keçi yetiĢtiricileri açısından, dünya piyasalarında yün fiyatlarının düĢmesi bu
üretimi kârlı olmaktan çıkarmıĢtır. Ülke içinde yün alan tüccar da yoktur. Ülkenin
doğu bölgelerinde ise, baĢta gençler olmak üzere kentsel alanlara yoğun bir göç söz
konusudur.
Süt üretimindeki düĢme hayvan sayısındaki azalmayla doğru orantılı azalmaktadır.
1995 yılında koyun sayısı 33.791.000 iken bu sayı 2007‟te 25 201 000‟e düĢmüĢtür.
Keçi sayısındaki azalma ise 1995-2007 döneminde 9,15 milyondan 6,61 milyona
düĢmüĢtür.Besleme koĢullarının yetersizliği, muhtemelen, hayvanlardan alınan son
derece düĢük süt veriminin baĢlıca nedenidir.
Tablo:6.9: Koyun, keçi ve manda süt verimi (kg/laktasyon)
Yıl
Manda
Koyun
929
48
1990
850
62
2003
998
78
2004
Keçi
60
91
107
TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ,
FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve
Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz 2007 s.14
Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
Kaynak: Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜRKSTAT )22.
Ġvesi koyunundan devlet çiftliklerindeki verimi 400 kg iken aynı cins koyun özel bir
çiftçinin elinde 120 kilodan fazla süt verememektedir. Tablo4-10,1990, 2003 ve 2004
yılları için koyun, keçi ve manda süt verimlerini göstermektedir.
Koyun ve keçi söz konusu olduğunda mevcut durum bir ölçüde çeliĢkilidir. Çünkü,
Türkiye nüfusunun koyun ve keçi etine olduğu kadar bu hayvanların süt ürünlerine
de belirli bir yönelimi ve damak tadı alıĢkanlığı vardır. Dolayısıyla, aynı anda hem
21
M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, Tekirdağ
,Kasım 2009 s.3
22
Diğer bilgi kaynakları Türkiye‟de uzmanlaĢmıĢ iĢletmelerdeki keçi sütü verimini 250-kg/400 kg
olarak belirtmektedir.
200
önemli bir talep, hem de belirgin bir üretim düĢüĢü söz konusudur. Bu durumu
açıklayan farklı etmenler vardır.
Tablo:6.10: Fransa‟da koyun ve keçi süt verimi
Roquefort bölgesinde koyun süt verimi
250 kg/300 kg
Korsika‟da koyun süt verimi
100 kg/150 kg
Litre baĢına ortalama fiyat
Euro 0.84 /YTL1.37
Keçi süt verimi
600 kg/800 kg
Litre baĢına ortalama fiyat
Euro 0.50 /YTL0.82
Kaynak: TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel
BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz
2007 s.14 Tablo:4‟ten alınmıĢtır.
Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
Koyun ve keçi nüfusunda azalmaya yol açan bir diğer etmen de otlatma alanlarının
daralmasıdır. Ege ve Marmara bölgelerinde sorun teĢkil etmeyen bu durum özellikle
Doğu Bölgelerinde geçerlidir. Otlatma yapılabilecek alanlar son on yıl içinde 24
milyon hektardan 12,5 milyon hektara gerilemiĢtir. Daha önce mera olan alanlar
tarım arazisine çevrilmiĢ olsa da bu alanlar her zaman tarımsal üretim için
kullanılmamaktadır.
10-20 yıl süreyle hazine arazisini iĢlediklerini kanıtlayabilen çiftçiler otomatikman
bu alanların sahibi olmaktadır. Toprak üzerindeki hak iddiasının “uygun” birtakım
kiĢilerin tanıklığına dayandığı açıktır. Temelinde, hukuksal bir karar yatmaktadır.
Sözü edilen bu yarı hukuksal toprak sahipliğinin yanı sıra, geri kalan mera alanları da
aĢırı otlatmaya ve dolayısıyla yoksullaĢmaya maruzdur. Bu kaynaklar; hayvan
varlığının büyük bölümü açısından tek beslenme kaynağı durumundadır.
Organize üretim, iĢleme ve pazarlama zincirinin hiç olmayıĢı da, keçi/koyun sütü
üretimindeki azalmanın bir baĢka nedenidir. Sonuçta, süt üretimi çok dağınıktır;
üretilen süt satın alınsa bile, buna ödenen fiyat normal piyasa fiyatlarının çok
altındadır. Yalnızca kimi mandıralar koyun/keçi sütü toplayıp iĢlemektedir.
Sonuçta, sütün büyük bölümü evlerde peynir olarak iĢlenmekte ve bu ürün de yerel
pazarlarda satılmaktadır. Süt toplama iĢinin organizasyonunun, koyun/keçi sütü
sektörünün rehabilitasyonu ve yeniden canlandırılması açısından kritik önem taĢıdığı
açıktır.
201
Koyun/keçi varlığındaki azalmayı durdurmak için alınması gereken önlemlerin
baĢlıcası meraların sıkı bir biçimde denetlenmesi, rehabilitasyonu ve yeniden ihya ve
imarıdır. Bu konuda kaldırılan mera fonunun yerine daha aktif bir yapının
oluĢturulması gerekmektedir. Meraların
yeniden imar ve ihyası
biyolojik
çeĢitliğimizi korurken23 yoksulluğa karĢı da bir kalkan oluĢturabilir.
DTÖ ve AB mevzuatı açısından devletin yapacağı doğrudan desteklerin azalacağı
göz önüne alınırsa24 dolaylı doğrudan destek olan meraların yeniden ihya ve imarı
üretimin artmasının yanında göçün azalması ve yoksulluğun ortadan kaldırılması için
az sayıdaki gelir arttırıcı aletlerden bir tanesi olabilir.
Koyun (kuzu) ve keçi etine, ayrıca bu hayvanların peynir ve dondurma imalatına
temel oluĢturan sütlerine talep olduğundan genel koĢullar elveriĢli sayılabilir.
Ekonomik
olarak
ürün
çeĢitliği
ve
biyolojik
zenginliğimiz
AB
üyelik
görüĢmelerimizde tarım konusundaki dezavantajlarımızı avantaj haline getirebilir.
Ülkemizde dondurmada marka olan MaraĢ dondurması keçi sütünden imal
edilmektedir. Lezzet ve aromasının güzelliğini keçi sütünün özelliklerinden
almaktadır. Dondurma üretimi ve tüketimi süt ürünleri içinde önemli bir paya
sahiptir.
Devletin ilgilenmesi gereken bir baĢka konu daha vardır. Ġran‟dan kaçak koyun ithali
(Ġran Ģu anda dünyadaki en büyük koyun yetiĢtiricisidir). Hayvan varlıklarını arttırma
açısından baĢka bir imkana sahip olmadıklarından bu durum özellikle doğu
bölgelerindeki üreticiler için ciddi bir sorun oluĢturmaktadır.
6.6.Kasaplık Canlı Hayvan Üretimi25
23
Murat Altın, Adnan Orak, Canan Tuna,‟‟Yem Bitkilerinin Sürdürülebilir Tarım Açısından Önemi‟‟,
Yem Bitkileri; Genel Bölüm, Editörler:Rıza Avcıoğlu,RüĢtü Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, III.C.T.C
TKĠB ,Tarımsal Üretim GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını, , Ġzmir, Emre Basımevi, Ekim 2009 C.I
,s.(11-28)
24
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.11
25
TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai
Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development
Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,EuropeAid Çerçeve SözleĢme
LOT1.Kırsal Kalkınma ve Gıda Güvenliği Talep No: Turkey – Altun/SARAP/TR 0406.01/FWC/022
Agrisystems Konsorsiyumunu oluĢturan Ģirketler: Agrisystems Ltd – Lead Company;
AgrinaLivestock Consultants Ltd; Megapesca Lda; Sogreah VVMZ Spol SRO; World Development
Consultants s.17 TKĠB, E-Kütüphane, Çevrimiçi: 15.08.2009
http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html
202
Karkas veriminde bir artıĢ gözlemlense de AB ülkelerine kıyasla düĢüktür. BüyükbaĢ
hayvanlar için karkas verileri, 1980lerin baĢından bu yana verimde önemli bir
artıĢının gerçekleĢtiğini göstermektedir. Türkiye Ġstatistik Enstitüsü verilerine göre,
bir sığırın ortalama karkas ağırlığı 1984–86 yıllarında 120.5 kg iken 1997–99
yıllarında 176.7 kg.a yükselmiĢtir.
Bu rakamlar, AB rakamlarından (320 kg)neredeyse 1.5 kat daha düĢüktür. Ortalama
kuzu karkas verimi 1984 yılında 12.1 kg iken 1998 yılında 14.9 kg‟a yükselmiĢtir.
Karkas verimindeki önemli artıĢa rağmen, verimlilik artıĢları, özellikle koyun
sektöründe hayvan sayılarının azalmasından kaynaklanan randımanda meydana gelen
düĢüĢün önüne geçmede yeterli olamamıĢtır. Ayrıca, verim artıĢ göstermiĢ olmasına
rağmen uygulanan geleneksel yöntemler hayvancılık sanayisinin potansiyelini
gerçekleĢtirmesini engellemiĢtir.
Tablo:6.11: 2003 Yılında Hayvancılık Ürünlerinin KiĢi baĢı Tüketimi, kg/ yıl
Kırmızı
Kanatlı
Bölge
Süt
Balık
Yumurta
Et
hayvan
79.0
27.6
28.4
11.7
8.4
Dünya
45.6
20.5
25.0
8.0
7.2
GeliĢmekte olan ülkeler
202.1
54.2
41.3
25.3
12.8
GeliĢmiĢ ülkeler
241.7
67.5
42.3
21.6
12.8
Avrupa Birliği (25)
98.1
9.4
14.5
9.8
6.9
Türkiye
Kaynak: Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World Development Consultants S.A.
AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi
Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.6 Tablo:1den alınmıĢtır.
Geçtiğimiz son yirmi yıl içerisinde Türk koyun ve keçi sürülerindeki sürekli düĢüĢü
etkileyen bir dizi faktörler olmuĢtur ayrıca bu sürülerin sayısının koyun ve keçi eti
pazarının geliĢtirilmesine rağmen 2010 yılına kadar düĢmeye devam edeceği tahmin
edilmektedir. Bu faktörlerin ilki, küçük ölçekli ve büyük oranda Doğu Anadolu
bölgesinin ağır iklim koĢullarına uyumlaĢtırılmıĢ olmasına rağmen batı ırklarından
daha az verimli olan yerli ırklara bağlı olan Türkiye üretiminin yapısıdır.
Kısa vadede daha önemli olan husus ise, kabaca ulusal sürülerin yarısının, süregelen
huzursuzlukların hayvancılığı zorlaĢtırdığı, Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmasıdır.
Bunun yanında keçi kanaatkar bir hayvan olmasına rağmen orman konusunda hep
ikinci sınıf muamelesi görmüĢ ve aĢağılanmıĢtır26.
26
M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, s.
203
Orman alanlarına düĢman ilan edilen keçilerden ziyade insan kaynaklı
yangınların yeni ve eski orman alanlarına verdiği zarar dikkat çekicidir
Keçi mevcudumuz potansiyeli ve yaratacağı yeni ürün çeĢitleri ve süt endüstrisi ve
tüketim alıĢkanlıklarında yeni ufuklar açabilir.27
Tablo:6.12: Sığır Irk Dağılımı
Irk
%
Safkan (Holstein, Kahverengi Swiss, Simmental, Jersey)
2,100,000
21
Melez ırk
4,300,000
43
Yerel ırk (Anadolu Siyah, Türk Grisi, Doğu Anadolu Kırmızı, 3,500,000
35
Güney Sarı Kırmızı)
Manda
100,000
1
Kaynak : TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne
Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma,
Temmuz 2007 Tablo:8den alınmıĢtır.
Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html 17.08.2009
Bu koĢullarda yükselen fiyatlar, üreticilerin sürü miktarlarını artırmak üzere
koyunları saklamak yerine nakit alabilmek amacıyla kesimleri artırmalarına yönelik
bir teĢvik sağladığı bir durumu meydana getirmiĢtir
2010 yılı itibariyle, hayvansal ürünlerin Türkiye‟deki gıda tedarikine Ģu anda
olduğundan da fazla oranda katkıda bulunacağı beklenmektedir. Önümüzdeki 10
yıllık süre zarfı içerisinde, süt ve et tüketimi oranları artan talep dolayısıyla
artacaktır. Bu talep de yerli üretim ve Pazar açıldığı vakit ithalat ile tedarik
edilecektir.
6.7.Üretim Kalitesinin Seviyesi
Verimlilik ekonomik açıdan düĢüktür. Bunun sebebi, küçük ölçekli çiftliklerin ve
yemin az üretilmesidir bu nedenle yüksek ırk üretimi için olanak yoktur. Küçük
ölçekli hayvancılık sektörü, yüksek üretim maliyeti ve düĢük hasılat sorunuyla
boğuĢmaktadır. Sığırların karkas verimliliği 187 kg‟dır ve süt veren inek baĢına yıllık
ortalama süt hasılatı yaklaĢık olarak 2,260 litredir.
Çayır dikimi kısıtlıdır ve meralar düzgün Ģekilde yönetilmemektedir. Çoğu hayvan,
yüksek içerikli samanlarla beslenmektedir bu da büyüme oranlarını kısıtlamaktadır.
27
Numan Akman, Kadir Kızılkaya,‟‟Hayvan Islah Stratejisi Ne Olmalıdır?‟‟(103-116), Hayvancılık
2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993
204
Hayvanların refah koĢulları geleneksel ahırlarda çok ilkeldir ve sağlıklı değildir.
Sığır ırkları özellikle yerli ırklar, Holstein ve bazı Kahverengi Ġsveç ırkları, yüksek
kalitede sığır eti üretimi için uygun değildir.
Hayvancılık ticaretindeki ana endüstriyel katılımcılar paydaĢlara ticarete iliĢkin
bilgileri temin eden canlı hayvan takas pazarlardır (örneğin Denizli, Kayseri).
Buralarda dahi borsalar oluĢmamıĢtır.Odalar borsalar birliğinin kanuni görevi
olmasına rağmen bölgesel nitelikli borsalar oluĢturulmamıĢtır.Borsaların eksikliği
standardizasyonun sağlanmasını engellemektedir. Bunun yanında kaçak kesim ve
vergidıĢılığı teĢvik etmektedir.
Süt ve sığır eti üretimindeki büyük ölçekli geliĢmelerin bazıları düĢük üretim
maliyetleri ile etkili ve yeterli modern birimlerin kurulmasının mümkün olduğunu
göstermektedir (Afyon ve Kayseri‟de görüldüğü gibi). Hayvan yemi siloları ve yonca
(alfalfa) üretimi açık besi iĢletmelerindeki sığır besiciliğini teĢvik etmektedir. Ġyi kilo
kazançları sağlamaktadır (sınırlı sulama kaynaklarının en ekonomik kullanımı
açısından gereksiz olmasına rağmen).Buna rağmen Tarım Bakanlığı desteklerinde
yoncayı nerdeyse cezalandıracak Ģekilde desteklemektedir.
Büyük sermaye gruplarının ve özel müteĢebbislerin yatırımları sonucunda, yeterli
zirai giriĢimler ortaya çıkarken gıda sanayisi de sözleĢmeli çiftçiliğe sponsor olmakta
ve modern hayvan çiftliklerine doğrudan yatırımlarda bulunmaktadır. Bu geliĢmeler
kapsamında,
küçük
üreticiler
için
tasarlanmıĢ
olan
sübvansiyonlardan
faydalanmaktadırlar ve sanayide giderek daha fazla hakim olan kısım olma yönünde
ilerlemektedirler.
En büyük 623 sığır besi çiftlikleri, yıllık kesimin %15 ila 25‟ini teĢkil eden 450,000
baĢ kapasitesine sahiptir. Ancak, büyük ölçekli birimlerde dahi kâr marjlarının çok
düĢük olduğu ve sübvansiyon desteğine bağlı olduğu görülmektedir.
6.8.Tarım Bölgelerine göre Üretimin Payı
Tablo:6.13: içerisinde gösterilen rakamlar, her bir tarım bölgesindeki hayvansal
üretim sistemlerini göstermektedir. Safkan ırkların ve melez ırkların yerel ırklara
kıyasla daha iyi koĢullarda yetiĢmesi gerektiği çok iyi bilinen bir gerçektir.
Safkan ırkların yaklaĢık olarak %71‟i, Türkiye‟de yoğun büyükbaĢ hayvancılığın
geliĢtiği Kuzey Ġç Anadolu, Ege, Marmara ve Güney iç Anadolu bölgelerinde
205
bulunmaktadır. Kuzey Doğu, Güney Doğu ve Doğu Ġç Anadolu gibi bölgelerde
yoğun olarak hayvan yetiĢtirilmesi genel bir uygulamadır. Bu bölgeler, önemli koyun
yetiĢtirme alanlarıdır. Koyun ve yerel büyükbaĢ hayvanların neredeyse yarısı bu
bölgelerde bulunmaktadır.
Turizmin merkezi olan Akdeniz Bölgesinin hayvansal ürünler için büyük bir Pazar
potansiyeline sahip olmasına rağmen, bu açından ülkenin en az geliĢmiĢ bölgesidir.
Bu bölge, keçilerin %25‟ine sahiptir. Bunun sebebi, bölgenin topografyasının maki
bitki örtüsüne en iyi uyum sağlayan keçiler için daha uygun olmasıdır.
Tablo:6.13: Safkan Irk, Melez Irk, Yerel BüyükbaĢlar, Koyun ve Keçilerin
Oranı
Safkan Melez
Yerel
Toplam
Koyun Keçi
ırk
Irk
Irk
BüyükbaĢ
1.KuzeyĠç Anadolu
2. Ege
3. Marmara
4. Akdeniz
5. Kuzey Doğu
6. Güney Doğu
7. Karadeniz
8.Doğu Ġç Anadolu
9.GüneyĠç Anadolu
TÜRKĠYE
10.2
24.0
19.1
5.2
3.2
3.4
11.9
5.9
17.2
24.9
20.1
12.7
6.1
11.3
9.7
4.0
20.7
7.3
8.2
30.1
12.5
6.1
1.8
6.2
21.6
16.2
16.8
12.7
6.1
45.0
14.2
12.5
7.4
7.5
13.4
9.3
16.7
9.4
9.5
100.0
12.0
10.9
4.3
6.0
13.2
26.3
4.1
8.9
14.3
100.0
9.9
20.3
2.5
25.5
4.0
21.1
1.3
4.7
10.7
100.0
Kaynak: TKĠB, AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt Ürünleri Sektörüne Genel
BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz
2007
s.13 Çevrimiçi: http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html
17.08.2009
Keçi üretimi büyük ekonomik fırsatlar sağlasada ormanlara zarar verme gibi peĢin
hükümle gereken ilgiyi görmemekte ve ekonomik olarak yaratacabilği potansiyel
değerlendirilmemektedir. Sayın M.Ġhsan Soysal Hocamızın belirttiği gibi ,
„‟…Ormanın düĢmanı dört ayaklı keçi değil,kimi sorumsuz iki ayaklı varlıklardır.Asıl
ormanları onlardan korumak gerek.Keçiler hem biyolojik çeĢitliğimizi oluĢturduğu, hem de
gelir sağladığı için yapılack tek Ģey tedbir almak ekosistem içinde birbirlerini tahrip
etmelerini önleyecek tedbirler almaktır…‟‟28.
6.9.Yem Bitkileri Üretim Sübvansiyonları
Yem bitkisi
yetiĢtirilmesi bölge bazında desteklenmektedir (Hayvancılığın
Desteklenmesi Hakkında Karar No 2005/8503).
28
M.Ġhsan Soysal, Ġrfan Soysal, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları, s.2
206
2000/467 sayılı kararın ekonomik getirisi incelendiğinde;2000-2005 yılları arasında
verilen destek miktarının297,5 milyon YTL(220 Milyon USD), buna karĢılık elde
edilen otun ekonomik değerinin ise 2,45 Milyar YTL(1,8 Milyar USD) olduğu
hesaplanmıĢtır.Otun ete ve süte dönüĢümüde hesaba katıldığında, ekonomik getirinin
daha yüksek olacağı ifade edilebilir.29
Tablo: 6.14: Konsantre Yem Kaynakları
Hububat
Ton
Yan ürünler
Arpa
4,900,000 Ayçiçeği
Çavdar
127,000 Pamuk
Yulaf
156,000 Soya Fasulyesi
Buğday
130,000 Balık
Kepek
1,445,000 Et/kemik
Dane mısır
1,383,000 Pekmez
Süpürge Darısı
3,000 ġeker pancarı küspesi
KarıĢık hububat
14,000
Ton
444,000
558,000
42,000
13,000
17,000
518,000
5,825,000
Kaynak: Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai
Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.22 Tablo:11 den alınmıĢtır(Kaynak: Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı
2004)
Tarım Bölgelerine göre yem bitkileri desteğinin dağılımı incelendiğinde,2004 yılında
ödene toplam destekten en çok payı II.Bölge(Ege %27,6) sırasıyla VIII.Bölge
(Ortadoğu %14,3), III.Bölge(Marmara % 11,6),, VII.Bölge (Karadeniz %10,8), IX.
Bölge(Ortagüney %8,2), I.Bölge (Ortakuzey %8,2), VI.Bölge (Güneydoğu %7,9),
V.Bölge (Kuzeydoğu %6,1) ve IV. Bölge(Akdeniz %5,3) izlemektedir.30
Hayvancılık iĢletmelerinin yem maliyetleri incelendiğinde en düĢük yem maliyetinin
küçük baĢ hayvan yetiĢtiriciliğinde olduğu görülür.Süt sığırcılığı yem maliyetleri
yönünden ikinci sırada olmasına rağmen endüĢük maliyet Güneydoğu Anadolu
bölgesindedir. Sığır besiciliğinin en yüksek maliyet giderinin yem olduğu
görülmektedir. Sığır besiciliğinde de en düĢük yem maliyeti Güney doğu Anadolu
bölgesi olup, en yüksek maliyet %79,38 ile Kuzey Doğu Anadolu Bölgesindedir.
29
Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü
Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt,T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset
Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009,C.I; (51-64),s.57
30
Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü
Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt, , T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset
Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009, Cilt:I (51-64) s.55
207
Göç veren bölgelerle birlikte incelendiğinde yem maliyetlerinin yüksek olduğu
bölgeler göç verme oranının yüksekliği ile paralellik arzetmektedir
Tablo:6.15: Türkiyede Bölgelere Göre Hayvansal Ürün Maliyetinde Yemin
Oranı (%)
Bölgeler
Sığır Besiciliği
Süt Sığırcılığı
KüçükbaĢ Hayvan
70,94
64,94
51,19
Ortakuzey
69,65
70,71
60,71
Ege
71,31
64,45
64,74
Marmara
67,3
57,94
38,23
Akdeniz
79,38
71,21
70,92
Kuzeydoğu
63,27
50,26
52,86
Güneydoğu
75,06
60,88
53,29
Karadeniz
75,43
63,22
58,17
Ortadoğu
76,3
64,69
62,36
Ortagüney
71,84
63,72
57,77
Ortalama
Kaynak: (Yurdakul ve Ark.1999) Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,
Uygulanan Politikalar, AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri; Genel
Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar Karadağ, III Cilt,Cilt:I, T.C Tarım ve Köy
ĠĢleri Bakanlığı Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emr Basımevi ,Ekim 2009, (51-64) s.54
Çizelge 2.2.2 den aynen alınmıĢtır.
6.10.Et ĠĢletmelerinin Sayısı ve Kapasitesi
Et tesislerinin çoğu büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvanlardan oluĢan karma tesislerdir.
Gerek özel gerekse devlete ait olmak üzere et tesislerinin toplam sayısı 665‟tir. Özel
iĢletmelerde genellikle soğuk depolama ve et parçalama/iĢleme tesisi de mevcuttur.
Et tesisleri 3 Kategoriye ayrılır:
Sınıf 1: >günde 40 büyükbaĢ ve soğuk hava deposu (toplamın %33‟ünü oluĢturur,
çoğunlukla özel iĢletmedir)
Sınıf 2: günde 21 ile 40 arasında büyükbaĢ ; (toplamın %4‟ünü oluĢturur, çoğunlukla
özel iĢletmedir)
Sınıf 3: <günde 20 büyükbaĢ; (toplamın %63‟ünü oluĢturur, çoğunlukla devlete veya
belediyelere aittir)
Yeni çıkarılan yönetmelik gereğince et kesimhanelerinin sınıflandırılması aĢağıdaki
gibidir:
1. Sınıf: Min. ve Max. Kesim limiti bulunmamaktadır. Bu kategori aĢağıdaki gibi
sınıflandırılmaktadır:
208
- Mezbahaların hijyen koĢulları
-Soğuk hava depo kapasiteleri
- Hayvanlara ait bekleme odaları kapasitesi
2. Sınıf:
Günlük 90 kesim ünitesine31 kadar olanlar
3. Sınıf:
Günlük 40 kesim ünitesine kadar olanlar
Tablo:6.16: Et Tesislerinin Durumu (2006)
Sayı
Özel kesimhane
Devlete ait kesimhane
Toplam Et Tesisleri
Özel kesimhane Sınıf 1
Özel kesimhane Sınıf 2
Özel kesimhane Sınıf 3
Devlete ait kesimhane Sınıf 1
Devlete ait kesimhane Sınıf 2
Devlete ait kesimhane Sınıf 3
Ortalama sığır kesim
kapasitesi
210
445
655
191
19
0
5
0
440
86
18
0
42
0
4
Kaynak:TKĠB.,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör
Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.36 Tablo:17 den alınmıĢtır.(Tarım ve KöyiĢleri
Bakanlığı/SKGM)
Devlete ait et tesisleri (sadece kesim iĢlemi yapılır) toplam kesim faaliyetlerinin
%15ila20‟sinde kullanılır. Özel et iĢleme tesisleri ise hayvanların %75-80‟ini
iĢlemektedir. Devlete ve belediyeye ait tesisler yerli halka hizmet eder; Trakya‟da
belediyelerin önemli gelir kaynaklarından bir tanesidir.Belediyelerin verdiği bu
hizmet gıda güvenliği için de önemlidir. Bölgesel pazarların oluĢup borsalar
bünyesinde kesik et standartlarının ve pazarının oluĢturulması önemli bir hedef
olmalıdır.
Sınıf tanımı AB Standartlarıyla örtüĢmemektedir. Bununla birlikte yeni kurulan bazı
1. Sınıf Özel tesisler (toplam et fabrikalarının %10‟una tekabül etmektedir) üretim
süreci bakımından değil ama plan açısından AB Standartlarına göre inĢa
edilmiĢlerdir.
Türkiye`deki et tesisleri yeterince donanımlı değil ve
kapasitenin altında
çalıĢmaktadır.32 TKB`nin AB tarama sürecinde sunduğu bilgilere göre, 2004 deki
31
Kesim ünitesi: 1. kesim ünitesi = 1 sığır, 1 manda, 1 at, 1 deve, 2 devekuĢu, 4 domuz, 8 koyun,
veya 130 tavĢan.
32
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.49
209
kesim kapasitesi 18 285 büyükbaĢhayvandır. Bu da 250 iĢ gününde tam kapasite ile
4.6 milyon büyükbaĢ hayvana tekabul etmektedir. Resmi verilere göre ise bu
rakamlar 2004 için 1 866 407 büyükbaĢ ve %41 kapasite olduğunu göstermektedir.
Tablo:6.17: KayıtdıĢı Kesimler (2004)
Sığır
Sığır sayısı
Eksilen: 25%
Karkas et üretimi (187kg/hayvan)
Kayıtlı Üretim
Sonuç
10,173,246
2,543,311
475,600 ton et karkası
366,948 ton et karkası
108,652 ton kayıt dıĢı (22%)
Koyun ve Keçi
Koyun ve keçi sayısı
Eksilme 55%
Et karkas üretimi (15 kg/hayvan)
Kayıtlı Üretim
Sonuç Koyun ve keçi eti
31,811,092
17,496,100
262,442 ton et karkası
80,015 ton et karkası
182,427 ton kayıt dıĢı (69%)
Toplam et
Toplam et üretimi
Toplam kayıtlı et
Sonuç
738,042 ton et karkası
446,963 ton et karkası
291,079 ton kayıt dıĢı et karkası (40%)
Kaynak:TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör
Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.37 Tablo:18 den alınmıĢtır.(Temel Veri Kaynağı TKĠB)
Kayıt dıĢı kesim: Ülke nüfusunun %40‟ı kırsal kesimde yaĢamaktadır ve kırmızı et
tüketimlerinden kendileri sorumludur. Türkiye‟de (kesimhanelerde, çiftliklerde,
kasap dükkanlarında yapılan) canlı hayvan kesimlerinin %40‟ının kayıt dıĢı olduğu
tahmin edilmektedir. Her yıl kutlanan Kurban Bayramı Resmi Sağlık makamlarınca
kontrol edilmemekte ve bayram boyunca %40 oranında koyun (1.000.000 adet)
kurban edilmektedir. Kesimhanelerin kapasitesi bu anlamda yetersiz kalmaktadır.
Dolayısıyla kurban süresince büyük Ģehirlerde kurbanlıkların kesildiği geçici tesisler
oluĢturulmaktadır.
Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığından alınan 2004 yılı verilerine dayanarak, aĢağıdaki
tablo et üretiminin tahmini %40‟ının kayıtdıĢı olduğunu göstermektedir. Bu sonuç,
her yıl toplam sığır sürüsünün %25‟inin; koyun sürüsünün de %55‟inin kesildiği
varsayımına dayanarak ortaya çıkarılmıĢtır.
210
Bu rakamlar, Avrupa Komisyonuna sunulan Gözden Geçirme Belgelerinde de
gösterildiği gibi Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığının kayıt dıĢı kesim ile ilgili kendi
tahminleriyle benzer niteliktedir.
TUĠK verilerine dayanarak, et üretimi (kayıt altındaki üretim) kesimhaneler
tarafından sağlanan hayvan (sığır, koyun ve keçi) sayısının kendi karkas
ağırlıklarıyla çarpılması sonucu hesaplanmaktadır. Bu rakamlar özel, devlete ait
kesimhaneler ile Kurban Bayramından elde edilen verileri de içermektedir.
Çoğunlukla kırsal nüfusun kendi ihtiyaçlarını karĢılamak için üretilen ve tüketilen
kayıt dıĢı et ve et ürünleri (%40) sebebiyle kayıtlı et üretimi rakamlarının düĢük
olduğu görülmektedir.
6.10.1.Kesim ve Et ĠĢleme ĠĢletmelerinin Ölçeği
Et tesislerinin büyük çoğunluğu (%90) kapasitelerinin altında çalıĢmakta ve
gereğinden fazla iĢçi çalıĢtırmaktadır ve geçen süre içinde sektöre yeniden yatırım
yapmamıĢlardır. Çoğu durumda, bina ve ekipman değer düĢüklüğüne uğramıĢtır.
Belki de toplam et tesislerinin yalnızca %10‟unun (özellikle de özel iĢletmeler)
teknik, hijyenik ve mali açıdan düzgün bir Ģekilde yönetildiği tahmin edilmektedir.
Bu et iĢleme tesislerinin bünyesinde kesimhaneleri, soğuk hava depoları, et
parçalama ve iĢleme üniteleri mevcuttur.
Kesimhane ve et iĢleme ile ilgili KOBĠ sınıflandırılmasına yönelik yeterli bilgi
bulunmamaktadır. Bu durum iĢletmelere iliĢkin detaylı anketlerle ele alınmalıdır.
Ancak,
iĢletmelerin
birçoğu
KOBĠ
veya
mikro
ölçekli
iĢletme
olarak
sınıflandırılabilmektedirler33.
ĠĢ Tanımında, KOBĠ‟ler kapsamında 2 kategoriye ait iĢletmelerin sınıflandırılmasıyla
ilgili olarak AK‟nin önerdiği anlam çerçevesinde, net bir açıklama sağlanması talep
edilmiĢtir. Bu açıklama aĢağıda verilmiĢtir.
AB‟de KOBĠlerin GeliĢimi – AK Direktifi 2003/361/EC
„‟…Mikro, küçük ve orta ölçekli iĢletmeler sosyal ve ekonomik açıdan önemlidir, çünkü
AB‟deki iĢletmelerin %99‟unu temsil etmektedir ve 65 milyon iĢ sağlayarak giriĢimcilik ve
yeniliğe katkıda bulunmaktadır. Ancak, AB ve ulusal mevzuatının KOBĠlere çeĢitli
avantajlar sağlayarak çözümlemeye çalıĢtığı çeĢitli zorluklarla karĢı karĢıyalardır. Tek
Pazarda bozulmalardan kaçınmak için, yasal açıdan güvenli ve kullanıcı dostu bir tanıma
ihtiyaç vardır.
33
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, Kutu-8 s.58
211
Yapılan gözden geçirme, daha büyük bir grubun parçası olan ve dolayısıyla gerçek KOBĠlere
göre daha güçlü bir ekonomik destekten faydalanabilecek iĢletmelerin KOBĠ destek
planlarından faydalanmamasını sağlamaktadır.
Mali tavan rakamlarının arttırılması, 1996‟dan sonra gerçekleĢen fiyat ve verimlilik
artıĢlarını dikkate alacak Ģekilde tasarlanmıĢken, çalıĢan sayısı tavanları sabit kalmıĢtır.
Yapılan değiĢiklikler büyük ölçüde, 2001-2002 yıllarında yapılan iki tur yoğun halka
danıĢma sürecini temel almıĢtır. Bunun sonucunda, örnek olarak:
Tablo:6.18:Avrupa Birliği ĠĢletme Kategorileri (ÇalıĢan Sayısı, Ciro, Bilanço
Toplamına göre)
ĠĢletme kategorisi
ÇalıĢan sayısı
Ciro veya Bilanço toplamı
Orta ölçekli
< 250
≤ Euro 50 milyon
≤ Euro 43 milyon
Küçük
< 50
≤ Euro 10 milyon
≤ Euro 10 milyon
Mikro
< 10
≤ Euro 2 milyon
≤ Euro 2 milyon
Kaynak:TKĠB.,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör
Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.38 Kutu:2AB‟de Kobilerin GeliĢimi
1.ĠĢletmelerin tipolojisi (üç kategori arasındaki fark: bağımsız iĢletmeler, ortak iĢletmeler ve
bağlı iĢletmeler) daha açık hale getirilmiĢ ve konsolide hesaplar hakkındaki Direktif ile
uyumlu hale getirilmiĢtir, aynı anda eĢik değerlerin hesaplanması için bir hesaplama yöntemi
getirilmiĢtir, bu da iĢletmelerin ekonomik gücü hakkında gerçekçi bilgi sağlamaktadır.
2.Mesleki eğitim gören çıraklar veya öğrenciler artık çalıĢan sayısı hesaplamasına dahil
edilmemektedir. Bu, mesleki eğitimin geliĢtirilmesi amacıya yapılmıĢtır.
3.ĠĢletmelerin kendilerinin dolduracağı öz beyanname modeli ile, tanımın yorumlanmasında
görülen belirsizlikleri engelleyecek ve idari yükü azaltacaktır.
AraĢtırma enstitüleri ve sermaye giriĢimi fonlarına sağlanan muafiyet, KOBĠlerin özkaynak
finansmanını teĢvik etmek ve araĢtırmayı geliĢtirmek amacıyla geniĢletilmiĢtir…‟‟34
6.11.Türkiye‟de Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi
Türk Standartları Enstitüsü, sığır ve koyun karkas sınıflandırması için bir standart
oluĢturmuĢtur (TS 668 KAS 1986), ancak bu standart henüz ülke çapında
uygulanmaya
baĢlanmamıĢtır.
Standartta
karkas
tipinden,
Ģeklinden,
yağ
tabakasından ve uzunluğundan bahsedilmektedir. Standarda göre yavru boğa ve düve
karkasları 4 sınıfa (Ekstra, 1. sınıf, 2. sınıf ve 3. sınıf); sığır, öküz ve boğa karkasları
da 3 sınıfa (1. sınıf, 2. sınıf ve 3. sınıf) ayrılmaktadır35. Bu standartların AB‟deki
EUROP karkas sınıflandırma sistemiyle bağlantılı değildir. Borsaların yurt sathında
canlı
ve
kesik
eti
kote
etmemelerinden
dolayı
bu
Standart
34
Kaynak: TKĠB,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC
World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi,s.38 Kutu:2
Çevrimiçi:
http://ec.europa.eu/enterprise/enterprise_policy/sme_definition/sme_user_guide.pdf
35
TSE, Sığır Gövde Etleri TSE No:668 Tadilat Kabul Tarihi:26.01.2010
212
uygulanamamaktadır.Küçük mezbahalarda kesim standardı uygulanmadığından et
çalmalar yüzünden sık sık tartıĢmalar yaĢanmaktadır.
Tablo: 6.19: Türkiye‟deki Karkas Standartları
Yavru Boğa ve Düve
Seçili Ġnek, Öküz
Boğalar
Ekstra
1. Sınıf
1. Sınıf
2. Sınıf
2. Sınıf
3. Sınıf
3. Sınıf
Standard TS 666, 667, 668, 670, 671
ve Kuzu, Koyun, Keçi
Ekstra
1. Sınıf
2. Sınıf
3. Sınıf
Sınıflandırma, büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvan karkaslarının belirli bir nihai kullanım
için (örn. perakende satıĢ, catering, iĢleme vb.) gerek uygunluk gerekse değer
bakımından belirlenmesi için bir yoldur. Burada büyükbaĢ ve küçükbaĢ hayvanlar
için benzer olan ana öğeler, ağırlık, Ģekil ve semizliktir (ĢiĢmanlık). Et alıcıları
Ģartlarını belirlemek için sınıflandırma dilini kullanırlar. Herhangi bir satın alma
planında sınıflandırma fiyatla iliĢkilidir ve bu durum genellikle alıcı ve satıcı
arasındaki iĢlemin temelini oluĢturur. Prim ödemelerini çeken sınıflandırmaya giren
hedef bölgeleri bilmek üreticinin çıkarınadır.
Piyasadaki hayvan sayısının azlığı ve yıl içinde tedarikte görülen dalgalanmalar
nedeniyle canlı hayvan alımı, et tesislerinin faaliyetlerinde adeta bir dar boğaz
oluĢturmaktadır. Bu problemin üstesinden gelmek için sözleĢmeli sığır besiciliği
geliĢtirilmiĢtir. BüyükbaĢ hayvan besiciliğinde Türkiye‟nin Doğusu‟na yem ve yem
bitkisi sağlayan Batı bölgeler, yetiĢtirilen hayvanlardan elde edilen eti Türkiye‟nin
hayvancılık merkezi olan Doğu‟dan alır. YetiĢtirilen hayvanlar çoğunlukla yerel ve
melez cinsi damızlıklardır.
Et tesisleri hayvanları farklı Ģekillerde satın alır. Hayvanları çiftçilerden (doğrudan
Türkiye‟nin Doğusundan), Batı‟daki açık besi iĢletmelerinden getirtirler veya kendi
bünyelerinde kurdukları çiftliklerden, canlı hayvan pazarlarından (belediyeye ait) ve
canlı hayvan borsasından(pazarlardan) (47 ünite) temin ederler. Tacirler de
çiftçilerden aldıkları hayvanları et iĢleme tesislerine satarak satın alma sürecine
katkıda bulunurlar. Küçük ölçekli et tesisleri kesilecek hayvanları baĢ sayısına göre;
büyük ölçekli tesisler ise kiloyla satın alırlar.
6.11.1.AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi
213
„‟…Aynı durum koyun ve keçi için de geçerlidir. Bu Ģemalar AB kapsamında kullanılır ve
genellikle EUROP sistemleri olarak bilinirler. ġekil ve semizlik değerleri eğitimli
değerlendirme görevlileri tarafından görsel olarak değerlendirilir.
Tablo:6.21: AB Kasplık Hayvan Fiyat Katogarileri ve Sapmalar
E
U+
-U
R
O+
-O
P+
-P
1
-4
-3
-2
-2
-10
-20
-20
-30
2
+8
+6
+4
B
-5
-12
-20
-30
3
+8
+6
+4
B
-5
-12
-20
-30
4L
+8
+6
+4
B
-5
-12
-20
-30
4H
+4
+2
B
-4
-10
-15
-20
-30
5L
-5
-8
-10
-15
-20
-25
-30
-35
5H
-20
-20
-20
-25
-30
-35
-35
-40
Hücre içinde verilen rakamlar baz fiyattan (B) sapma gösteren fiyatlarıdır (f/kg)
Kaynak: TKĠB, Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC
World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, s.41Kutu:3AB
Et Karkas Sınıflandırma Sisteminden AlınmıĢtır.
Karkas Kalitesi: Beklenmekte olan satılabilir et verimliliğindeki değiĢiklikler, fiyattaki
farklılıklara da yansır. ġemada gösterilen hedef bölgelere giren karkaslar için prim ödenir.
BitiĢik Ģekil sınıfları arasındaki farklılıklar genellikle bitiĢik semizlik sınıfları arasındaki
farklılıklardan daha büyüktür. Büyük baĢ hayvan için Ģemada gösterilmiĢ olan ve asıl
fiyattan türetilen fiyatlar, tipik örneklerdir. Bunlar bağımsız Ģirketler tarafından belirlenir ve
bu yüzden de önemli ölçüden farklılık gösterebilir. ġekil genetik olarak kontrol edildiğinden,
bu bir soy göstergesi olarak nitelendirilebilir. Kaslı sığır türleri R veya daha üst bir sınıfa
girer. Bazı çift kaslı büyükbaĢ hayvanlar E Sınıfına girer (Belçika Mavisi türü Sığırlar).
Damızlık sığır, özellikle de saf damızlık Holstein‟ler, O veya daha düĢük bir Sınıfa girerler.
Hedef bölgeyi tutturma olasılığını arttırmak için söz konusu damızlık ve doğuĢtan daha iyi
bir Ģekle sahip olan erkekler kullanılmalıdır. Daha sonra amaç, semizliği kontrol etmektir.
Tablo:6.20:AB Et (Karkas) Sınıflandırma Sistemi;
ġekil
Semizlik
dıĢbükey/içbükey profiller açısından
Hesaplamaları yapan kiĢinin karkasın
karkasın Ģeklini tanımlar
dıĢında görebildiği yağ miktarıdır.
kemiklerin boyutuyla iliĢkili olarak et
BüyükbaĢ hayvan için en yaygın sınıf
karkastaki et (kas + yağ) miktarını
4L‟dir.
gösterir
KüyükbaĢ hayvan için en yaygın sınıf
R sınıfı en yaygın olanıdır
3L‟dir.
(= 'ortalama')
Fiyat Ģemasına örnek (her mezbaha kendi Ģemasını çıkaracaktır)
Kaynak:TKĠB,Belirli Tarım Ürünleri için Sektör
Analizi Raporlarının Hazırlanması
TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü, Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC
World Development Consultants S.A. AgrisystemsnaLed Konsorsiyumu Üye ġirketi, s.41Kutu:3AB
Et Karkas Sınıflandırma Sisteminden AlınmıĢtır.
Karkas BileĢimi: ġekil ve semizlik birlikte karkastaki satılabilir et oranını (%SE) verir. SE,
fazla yağ ve diğer gereksiz kısımlar çıkarıldıktan sonra geriye kalan değerli et parçası olarak
düĢünülebilir. BüyükbaĢ hayvanlarda, özellikle de tüm kemikler çıkarılır. Ancak bazı
küçükbaĢ hayvanlarda kesilen et parçalarında kemik kalır. Bundan dolayı SE ağırlığı,
büyükbaĢ hayvanlarda karkas ağırlığının %70‟i; küçükbaĢ hayvanlarda ise karkas ağırlığının
%90‟ı kadardır. Yağ sınıfının SE yüzdesi üzerinde önemli sayılabilecek tek bir etkisi vardır.
O da yağsız karkaslarda bile bir miktar yağ bulunması gerektiğidir. Eklem bölgelerindeki
214
bazı yağ kesecikleri düzgün bir Ģekilde alınamayabilir ve tüketiciler genellikle etin yağlı
kısımlarını almak istemezler. Bu nedenle daha yağlılar sınıfına giren etlerde cezai fiyatlar
uygulanır…‟‟36
6.12.Türkiye‟de Toprak Meseleleri
6.12.1.Hayvancılıkta Toprak Meselesi
Bu bölümde, toprak, sığır yemi, sürü büyüklüğü, süt ve et üretim maliyetinin
birbiriyle iliĢkili parametreler oldukları düĢünülerek sütçülük ve et üretimi açısından
toprak meselesi daha yakından ele alınmıĢtır.
Toprağın bulunabilirliği, yeterli büyüklük ve kalite, farklı türde yatırımlar açısından
Türkiye‟de çok ciddi sorunlardır. Eğer süt ve et sığırcılığı yapanlar kendi yemlerini
üretmek isterlerse bunun için yeterli büyüklükte toprağa sahip olmaları gerekecektir.
Halen
yürürlükte
olan
miras
hukuku
eldeki
toprağın
varisler
arasında
bölüĢtürülmesini öngörmektedir ve toprağın sahibi her el değiĢtirdiğinde toprak
küçülmektedir. Genel olarak, çiftçilerin ve köylülerin sahip oldukları toprak parçaları
hep küçüktür. Gerçi arazileri geniĢ birtakım çiftlikler vardır, ama bunlar istisnadır37.
Mevcut miras hukuku yürürlükte kaldıkça, büyüklük sorunu varlığını koruyacak ve
yatırımcılar için sorun yaratmaya devam edecektir. Toprak kanunu ile arazi
bölünmesi engellenmiĢ olmasına rağmen arazilerde edinme ve ortaklıkların
giderilmesini için uygun finansal müesseseler kurulmamıĢtır.
Bir diğer önemli kategori ise ortak mülkiyetteki mera alanlarıdır. Mülkiyetleri
devlete ait olup devlet kamu malıdır. Bu tür alanlar tüm köy topluluğunun
sahipliğinde olup alınıp satılamazlar. Mera kanunu ile getirilen mera fonu, fonların
kaldırılması ile çalıĢmaz hale gelmiĢtir. Topluluk (ortaklık) düzeyinde mera yönetimi
ise bu sorunun çözümünde bir seçenek olarak görülebilir.
Devlet çiftlikleri hayli geniĢ bir alana yayılır. Genel olarak bakıldığında, kamu
idaresi altındaki arazi, verimliliğine karĢın, etkin biçimde kullanılmamaktadır.
Güneydoğu‟daki Ceylanpınar‟ı örnek alırsak, bu devlet çiftliğinin yayıldığı alan
Belçika‟dan daha büyüktür38. Toprak çok verimlidir (birinci derece tarım arazisi
36
TKĠB., Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai
Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.41,Kutu:3AB Et Karkas Sınıflandırma Sistemi
37
TUĠK , 2001 Tarım Sayımı Sonuçları,
38
TKĠB, Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının Hazırlanması TürkiyeNihai
Rapor Kırmızı Et Sektörü, s.
215
olarak sınıflandırılmaktadır) ve çiftlik süt iĢleme sanayi ve pazarlarına yakın
konumdadır. Bu koĢulların süt sığırcılığı açısından ideal olması gerekir ve bu alan az
sayıda profesyonel çiftlik tarafından kolektif olarak kullanılabilir. ÖzelleĢtirme
programı kapsamında TĠGEM veya TÜGEM kapsamındaki kimi alanlar 30 yıl süre
ile özel sektöre kiralanmıĢtır.
6.12.2.Meraların Durumu
Dünyada en ucuz maliyetli et ve süt üretimi, meraya dayalı yetiĢtiricilik nedeniyle
Avustralya ve Yeni Zelanda‟da yapılmaktadır. Nitekim üretim maliyetlerinin en
önemli bölümünü yem ve yemleme oluĢturmaktadır39. Bu maliyetlerin düĢürülmesi,
kaba yem üretiminin artırılması ve meralardan mümkün olduğunca çok
faydalanılması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle hayvanların kaba yem
ihtiyaçlarının karĢılanması için, yem bitkileri ekimi geliĢmiĢ ülkeler seviyesine
ulaĢıncaya kadar desteklenmeye devam edilmelidir.40
Meralar geviĢ getiren beslenmesinde oldukça büyük bir öneme hayvanların
(ruminantların) sahiptir. GeviĢ getiren hayvanların ham protein ihtiyaçlarının
yaklaĢık olarak %69‟u; niĢasta ihtiyacının %62‟i ve lifli ürün ihtiyacının %33‟ü
meralardan temin edilmektedir. Yemlerin geri kalan kısmı ekilen yem bitkilerinden,
konsantrelerden, tahıldan ve baklagil tohumundan, saman, tarımsal sanayi yan
ürünlerinden ve artıklardan elde edilir.
Türkiye‟de 12,000,000 kiĢinin yaĢadığı yirminci yüzyılın baĢında, nispeten daha az
sayıda hayvan doğal meralarda otlatılmaktaydı ve ciddi bir mera yönetimi sorunu
yaĢanmamaktaydı. 1. Dünya SavaĢının sonunda, ülkede 44,217,.000 ha doğal mera
alanı bulunmaktaydı bu da ülkenin %56,8‟ine tekabül etmektedir. Aynı zamanda,
otlayan çiftlik hayvanı birimi sayısı yaklaĢık olarak 20,000,000 idi. 2. Dünya
39
Derleyenler: Fahrettin Tosun, Murat Altın, Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan
Faydalanma Yöntemleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın No:1,Ders Kitapları
Serisi No:1,Samsun, 1981, Ankara ,Sevinç Matbaası 1982, , s.19
40
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟,
Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707 Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan 2007
ISBN 975-19-4013-1(basılı nüsha) , s.164 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf
13.10.2009
216
SavaĢından sonra 1950 yıllarında hayvan sayılarında neredeyse hiçbir değiĢiklik
olmamıĢtır ancak otlama alanları 37,906,000 ha‟ düĢmüĢtür41.
Tablo:6.22: Mera Alanlarındaki DeğiĢiklikler
Yıl
1940
1950
1960
1980
2000
Kaynak: FAO
Meralar (ha)
Toplam alana olan oran (%)
44,217,000
37,906,000
28,658,000
21,748,000
12,377,600
56.8
48.6
36.8
27.9
15.9
O zamandan bu yana, hayvan sayılarında sert bir düĢüĢ meydana gelmiĢtir ve mera
alanlarında bir düĢüĢ gözlemlenmiĢtir. Mera alanlarında meydana gelen azalmanın
sebebi tarımın mekanizasyonu ve meraların büyük bir kısmının destekleme
fiyatlarıyla tahıl üretimi yapıldığı mahsul arazilerine dönüĢtürülmesi için
finansmanla desteklenmesidir42. 1980 yılında meydana gelen düĢüĢ sonucu arazi
miktarı 21,748,000 ha‟a düĢmüĢtür (Tablo 6-22).
Stoklama oranı 1935 yılında 2.18 ha/AU iken 1970 yılında 0.75 ha/AU‟ya
gerilemiĢtir. Aynı eğilim Ģu ana dek devam etmiĢtir. ġu günlerde Türkiye mera
alanlarında otlatılan hayvan sayısı taĢıma kapasitesinin 3-4 katı kadardır.43
Çayır-mera iĢletmelerinde yapılacak ıslah çalıĢmaları için gerekli harcamalar çok
azdır.Örneğin geliri %10 arttırmak için gereken masraf, tarımın diğer kollarında
geliri %1 arttırmak için yapılacak masraftan az olmaktadır.44
6.12.2.1.Yedi Tarım Ekolojisi Bölgesindeki Doğal Meraların mevcut
Durumu
Karadeniz Bölgesi: Bu bölge Türkiye‟nin en verimli arazilerine sahip olan
bölgesidir. Bölgedeki yıllık yağıĢ miktarı batıda 600mm‟den batıda 2000 mm‟ye
kadar değiĢmektedir. Bölge iklimi mera bitkilerinin büyümesi için uygundur; ancak,
41
Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin
Tosun, Murat Altın, s.13
42
ġahabettin Elçi, vd. ,‟‟2000‟li Yıllarda Türkiye Hayvancılığı ve Sorunları‟‟Hayvancılık 2000
„‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993(117-125),
43
Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin
Tosun, Murat Altın, s.24
44
M.Sadık Gençkan, Kamu Mer‟aları, Yaylak KıĢlakları, Hukukumuzun Ġlkeleri, T.C Tarım ve
Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara, TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı Matbaası, 1991 s.29
217
bu bölgede doğal mera alanlarının sadece %12,5‟i bulunmaktadır.En verimli meralar
bölgenin doğusunda yer almaktadır. Yıllık kuru madde üretimi 1 000 kg/ha‟dır. Bu
meraların diğer bölgelere göre diğer bir avantajı da verimli oldukları mevsimin daha
uzun olmasıdır. En verimli meralar yüksek mevkilerde bulunmaktadır ; bu nedenle
de halk yazları yüksek yerle çıkar (Yayla geleneksel yaylacılık uygulamasıdır) ve
otlama sezonunun sonuna kadar orada kalırlar. Bu tür bir göçmen otlama Ģekli
bölgede tipik olarak uygulanır. Orman bölgeleri dahil olmak üzere otlatma baskısı
yüksektir.
Doğu Anadolu Bölgesi: Türkiye‟nin meralarının yaklaĢık %37.0‟ı bu bölgededir. Bu
bölgede daha az çiftlik hayvanı bulunmaktadır bu nedenle meraların durumları
ülkenin geri kalan bölgelerine kıyasla daha iyi durumdadır. Bölge iklimi de mera
yetiĢmesine uygundur. Bölgenin büyük bir kısmında hakim olan sert topografik ve
iklimsel koĢullardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesi esasen hayvancılık bölgesidir.
Doğal meradan elde edilen ortalama saman üretimi yaklaĢık olarak 900 kg/ha‟dır.
Yayla tipi otlatma, bu bölgede de gerçekleĢtirilir.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Bu bölge, Türkiye‟nin en yoğun Ģekilde otlatma
yapılan bölgesidir. Ġklim yarı kuraktır
ve meralar Haziran sonunda çabucak
kurmaktadır. Bu bölgede göçer tarzı otlatma da söz konusudur. Yazın ve ilkbaharda
otlatma fazla yapılmadığından hayvanların bazıları Doğu Anadolu bölgesindeki
meralara götürülür veya batıda yer alan Güneydoğu Anadolu Toros Dağlarının
yüksek noktalarına götürülür. Türkiye meralarının yaklaĢık %6‟sı bu bölgede yer
almaktadır. Doğal meraların ortalama kuruot hasılatı 450 kg/ha‟dır.
Akdeniz Bölgesi: 500m üzerindeki kısımların temel bitki örtüsü makidir ve maki
içinde baskın bitki türü de Quercus coccifera‟dır. Büyük Ģehirlerde intensif hayvan
yetiĢtiriciliği yapılmasına rağmen, bölge büyükbaĢ hayvanların otlatılması için uygun
değildir. Türkiye meralarının sadece %3,5‟i bu bölgede yer almaktadır. Meraların
ortalama saman üretimi 500 kg/ha‟dır. Güneydoğu Anadolu bölgesinde de olduğu
gibi, alçak kesimlerin bitki örtüsü çok çabuk kurumaktadır bu nedenle bazı
bölgelerdeki hayvan sahipleri hayvanlarını 7-8 aylığına yüksek bölgelere
götürmektedirler (Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde olduğu gibi) ve daha
sonra otlatma süresinin sonunda da geri dönmektedirler.
218
Ege Bölgesi: Bu bölge de Akdeniz bölgesinin özellikleriyle benzerlik gösterir ve
karakteristik Akdeniz makisi bitki örtüsüne sahiptir. Türkiye meralarının yaklaĢık
%5‟i bu bölgede bulunmaktadır. Meraların ortalama kuruot üretimi 600 kg/ha‟dır.
Marmara Bölgesi: Bu bölge, hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı bölgedir. Türkiye
meralarının sadece %4,5‟i bu bölgede yer almaktadır. Meraların ortalama kuruot
üretimi yaklaĢık olarak 600 kg/ha‟dır. Marmara bölgesi meralar açısından ülkenin en
az öneme sahip olan bölgesidir.
Ġç Anadolu Bölgesi: En az verimli olan otlatma arazileri bu bölgede yer almaktadır.
Yıllık yağıĢ miktarı 250 ile 500 mm arasında değiĢmektedir. Yazların sıcak geçmesi
sebebiyle, meralar çok çabuk kurumaktadır. Otlatma basıncı çok yüksek olduğundan
bitki örtüsü toprağı koruyamaz hale gelmiĢtir. Ġç Anadolu bölgesinde bulunan
meralar steplerdir. Bu bitki örtüsü içindeki önemli bitkiler Ģunlardır: Thymus
squarrosus, Festuca ovina, Agropyron cristatum, Poa bulbosa ve Artemisia fragrans.
Ġç Anadolu Bölgesi, hayvanların Karadniz Bölgesi, Akdeniz ve Doğu bölgelerinde
olduğu gibi yazları otlanabilecekleri çok az sayıda dağın bulunduğu yüksek bir
platodur; hayvanlar genel olarak otlaklar nadasa bırakılır ve yaz sonunda da ekin
olur. Toplam otlama alanının yaklaĢık olarak %31,5‟i bu bölgede yer almaktadır.
Yıllık yem üretimi 450 kg/ha‟dır.
Uzun yıllardır meraların aĢırı otlatılması sonucu olarak meralar verimliliklerini
kaybetmekle kalmamıĢ aynı zamanda meraların kalitesi de düĢmüĢtür. Botanik
karıĢımda istenen bitkilerin oranı %10 ila %20 arasındadır. Bölgeye ve otlama
baskısına bağlı olarak meralardaki bitki örtüsünün oranı %10 ile %50 arasındadır.
Yarı kurak bölgelerdeki (Güneydoğu Bölgesi ve Ġç Anadolu bölgesi) meraların bitki
örtüsü önemli ölçüde azalmıĢtır ve Ģu anda toprağı tutamamaktadır bunun sonucu
olarak da 5-7,000,000 ha‟lık alanda ciddi rüzgar ve su aĢınması gibi sorunlar
meydana gelmektedir45. Coğrafi bölgelere göre mera alanları, kuru madde kazancı ve
üretilen toplam kuru maddeler, Tablo:6.23: kısmında gösterilmiĢtir.
Meraların bozulması verimliliği azaltan en önemli etkendir. Meraların bozulmasının
sebebi de bireylere iyi Ģekilde meraların yönetilmesine yönelik olarak verilen
teĢviklerin sayısının çok az olmasıdır. Köyler de nadiren mera yönetimi
45
Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma Yöntemleri, Derleyenler: Fahrettin
Tosun, Murat Altın, s.21
219
planlamaktadır ve mera yönetimi tamamiyle çobanlara bırakılmıĢtır. Meralar,
bozulmuĢ, bozulmakta olan ve verimli olmak üzere sınıflandırılabilir.
Tablo:6.23: Coğrafi bölgelere göre Mera alanları, KM-Kuru madde verimi
ve Toplam Üretim
Mera alanı
KM
Toplama
ToplamKM
Bölgeler
(ha)
verimi(kg/ha)
oranı(yüzde)
üretimi (t)
Karadeniz
Doğu
Anadolu
Güneydoğu
Anadolu
Akdeniz
Ege
Marmara
Ġç Anadolu
Toplam
1,556,000
4,573,400
12.5
37.0
1 000
900
1,556,000
4,116,060
743,600
6.0
450
334,620
434,300
615,900
564,100
3,890,300
12,377,600
3.5
5.0
4.5
31.5
100.0
500
600
600
450
Ortalama 700
217,150
369,540
338,460
1,750,635
8,682,465
BozulmuĢ meralar en düĢük verimlilikteki ekolojik sistemlerde ve köyyakın olan
alanlarda bulunur. BozulmuĢ meralar en az verimli kaynaklardır ve kısa vadede
ekonomik olarak ıslah edilemez ve yönetilemez.
Bozulmakta olan meralar büyük bir kısımda yer almaktadır ve çok dikkatli bir ıslah
ve yönetim tekniklerinin uygulanmasını gerektirir. En büyük
mera alanlarını
oluĢturduklarından dolayı bu meralara önem verilmelidir.
Verimli meralar sadece daha iyi topraklarda ve daha az otlak baskısı olan izole
alanlarda bulunur. Bu kaynak iyi yönetildiği vakit hala yeterli miktarlarda lifli gıda
temin etme kapasitesine sahiptir.
Nüfusun sosyal ve ekonomik sonuçları hızla değiĢmektedir. Kırsal kesimden büyük Ģehirlere
olan göçler sonucunda tarımla uğraĢan kiĢilerin sayısı 2000 yılında %34‟e düĢmüĢtür. Bu
durum da hayvan bileĢiminde meydana gelen değiĢikliklerin ve daha yerleĢik sistemin bir
sonucudur; bu nedenle de iĢ gücünde azalmaya ve otlakların verimliliğinin azalmasına yol
açmaktadır.
Kırsal kesimdeki genç insanlar yılın yaklaĢık olarak on ayını büyük Ģehirlerde
çalıĢarak geçirmektedirler. ĠĢ gereksinimleri ya çobanların iĢe alınmasıyla ya da
hayvan yetiĢtirme sisteminin süt alınan büyükbaĢ hayvan yetiĢtirmek gibi daha az
insan gücü gerektiren daha çok maliyet etkinliği olan bir sistem olması yönünde
220
değiĢtirilmesi Ģeklinde karĢılanmaktadır. Kırsal kesimdeki kiĢi sayısı azalırken
uzmanlaĢmıĢ hayvan çiftliklerinde bulunan hayvan sayıları artmaktadır.
6.13.AB KurutulmuĢ Kaba Yemler Ortak Piyasa Düzeni
KurutulmuĢ kaba yemlere iliĢkin OPD, yapılan yeni düzenlemeler ile 1786/2003
sayılı Konsey Tüzüğü kapsamında uygulanmaktadır. Bu OPD;46
- Suni olarak kurutulmuĢ yonca peletleri ve unlarını,
- Doğal olarak kurutulmuĢ yonca peletleri ve unlarını
- Suni kurutulmuĢ kaba yonca, sarı yonca, baklagiller, burçak ve benzeri kaba yemler
ile yemlik lahana dıĢındaki kuru otları,
- Doğal kurutulmuĢ kaba yonca, sarı yonca, baklagiller, burçak, kokulu sarı yonca,
nohut ve kuĢyemini,
- Yonca ve çim suyundan elde edilen protein konsantrelerini,
- Yonca ve çimlerin suyu çıkarıldıktan sonra kalan suyu alınmıĢ bakiyelerini
içermektedir.
OPD kapsamındaki pazarlama dönemi, 1 Nisan tarihinde baĢlayıp, 31 Mart tarihinde
sona ermektedir. KurutulmuĢ kaba yemler için ödenen yardım tutarı 33
Avro/tondur.47 48
Yardımlar kurutulmuĢ kaba yemlerin depolardan satıĢa çıkarıldığı zaman, yani
pazara sürüldüğü zaman ödenmektedir. Ancak yardım alınabilmesi için kurutulmuĢ
kaba yemin ham protein içeriğinin % 15‟in altında ve nem içeriğinin de % 12-14‟ün
üzerinde olmaması gerekmektedir.49
„‟…Birlik içerisinde yardıma esas garanti edilmiĢ üretim miktarı, 2005 yılı itibarıyla 4,96
milyon tondur.
Yardıma esas, garanti edilmiĢ üretim miktarlarının ülkelere göre dağılımında 1,6 milyon ton
ile Fransa ilk sırada yer almaktadır. Bu ülkeyi 1,325 milyon ton ile Ġspanya, 685 bin ton ile
Ġtalya, 421 bin ton ile Almanya, 334 bin ton ile Danimarka, 285 bin ton ile Hollanda ve 105
bin ton ile Ġngiltere izlemektedir. Buradan da anlaĢılacağı üzere, AB genelinde yardıma esas
garanti edilmiĢ üretim miktarının yaklaĢık % 95‟i bu yedi ülkeye tahsis edilmiĢtir.
46
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103
Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ (51-64) s.60
48
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103
49
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103
Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ (51-64) s.60
47
221
Yardıma esas garanti edilmiĢ miktarın aĢılması durumunda ise, yapılan yardımlarda indirime
gidilmektedir. Bu kapsamda, avans ödemesi olarak ton baĢına 19,8 Avro ödenmekte olup, bu
oran yapılan yardımın % 60‟ına tekabül etmektedir. Ayrıca, yine üretim miktarının fazlalığı
durumunda, üreticilerin kurutulmuĢ kaba yemlerini emanet olarak belirli bir yere (depolara)
teslim etmesi halinde daha yüksek avans ödemesi almaktadırlar. Buna göre suyu alınmıĢ
kuru yemler güvenlik primi olarak 6,6 Avro/ton ilave avans ödemesi almakta ve toplam
ödenen yardım miktarı 26,4 Avro/ton düzeyine çıkmaktadır. Bu ödeme, normal primin %
80‟ine denk gelmektedir.
Bu çerçevede taahhüt edilen her üretim için üye ülkelerde bulunan yetkili otoriteye müracaat
edilmesi (yardım için ürünün tesliminden itibaren 45 gün içerisinde) gerekmektedir.
Herhangi bir ihlal durumunda ise, bu müracaat geçersiz sayılmaktadır.
ĠĢlenmiĢ kaba yemler için, kaba yemin ham hali ile kurutulmuĢ halinin mukayese edilmesi
yoluyla bir nem oranı belirlenmektedir. Bu bilgiler yılın her çeyreğinde üye ülkelerdeki yetili
otoriteye bildirilmekte olup, söz konusu otorite tarafından da yılda iki kez olmak üzere
Komisyona iletilmektedir.
KurutulmuĢ kaba yemlerin üçüncü ülkelerle ticareti konusunda herhangi bir sınırlama
bulunmamakla birlikte, Birlik içi pazarı önemli derecede etkileyen durumlarda bazı koruma
önlemleri devreye konulmaktadır.
KurutulmuĢ kaba yemlere iliĢkin düzenlemeler Tahıl Yönetim Komitesi tarafından
yapılmakta olup, Komite üye ülkelerin temsilcileri ve Komisyon temsilcilerinden
oluĢmaktadır. …50‟‟
6.13.1.Türkiye‟de Kaba Yem EkiliĢleri
Yem bitkileri üretim alanının toplam ekilebilir arazilerdeki payı yaklaĢık olarak
%3‟tür (Tablo:6.24: ). Son yıllarda küçük bir artıĢ olmasına rağmen, rakam istenilen
seviyenin oldukça gerisindedir.
Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı hayvan sahiplerini yem bitkisi üretiminin
geniĢletilmesi konusunda desteklemektedir.Tarımsal desteklemeler çerçevesinde
yapılmakta olan desteklemeler mera, çayır alanları oluĢturmayı teĢvik etmekten
uzaktır.
Daha çok yoğun enerji ve hibrid veya GDO tohum kullanmayı teĢvik eden silaj ekimi
teĢvik eder mahiyettedir. Sulanabilinir alanlarda mısırın rakibi olan yonca ekimi
teĢvik sistemi ile cezalandırımaktadır. Erezyon ve CO2 yutağı oluĢturmasının
yanında havadan doğrudan azot alabilmesi ve gübre kullanmayı azaltması dikkate
alınmamaktadır.
50
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, s.103
v.d
222
Yeni Mera Kanunu (2005) uyarınca, meraların sınırlarının belirlenmesi için kadastro
iĢleri hala devam etmektedir. Mera yönetimi ve ıslahı üzerinde olumlu bir etkiye
sahip olması planlanmıĢtır. Mera fonunun kaldırılması kadostra çalıĢmalarını
aksatmıĢ ve çok yavaĢlatmıĢtır. Bunun yanı sıra, kamuya ait mera alanlarını kullanan
çiftlik hayvanı sahiplerinin uyması gereken birçok koĢul bulunmaktadır:
Tablo:6.24: Kaba Yem Üretimi (ha)
Yıl
Yonca
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
230,000
245,606
250,800
249,000
260,000
290,000
320,000
Genel
Korunga
Burçak
93,000
94,362
107,500
105,000
99,000
108,000
107,000
235,000
233,000
225,300
240,000
234,227
250,000
320,000
Burçak
6,000
4,500
3,550
2,900
2,850
3,000
3,200
Toplam
yem
Acıbakla
bitkileri
üretimi
560
556
450
600
610
700
610
564,560
578,024
587,600
598,000
596,687
651,700
750,810
Kaynak: Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı 2006
Düzenleme planı: Meralardan optimum seviyede faydalanılmasını amaçlayan bakım,
ıslah, otlatma, saman hasatı, yeniden tohumlama, yem tedariki ve bununla ilgili iĢler
dahil olmak üzere;
-Mera yönetim planına uyma gerekliliği
-Mevsim ve takvim, kapasite, sistem dahil olmak üzere otlatma planı
-Kırsal yollar, yem üretimini iyileĢtirmek amacıyla (kalite ve miktar açısından)
toprak ve su kaynaklarının korunması, sulama, gübreleme51, yabani otların
arındırılması ve yeniden tohumlamayı kapsayacak Ģekilde ıslah çalıĢmalarıdır.
AĢırı otlatmanın önlenmesi: Hayvan/ha sayısı görevli belediye komisyonu veya köy
mera komisyonu tarafından kısıtlanmaktadır. Hayvan sayısı belirtileni aĢması halinde
hayvan sahibinin bölgede ek yem temin etmesi gerekir.
51
Murat Altın, Erzurum ġartlarında Azot,Fosfor ve Potasyumlu Gübrelerin Tabii Çayır ve
Mer‟anın Ot Verimine, Otun Ham Protein ve Ham Kül Oranına ve Bitki Kompazisyonuna
Etkileri Üzerine Bir AraĢtırma, Atatürk Üniversitesi Yayınları No:326 Ziraat Fakültesi Yayınları
No:159 AraĢtırma Serisi No:95, Erzurum, Atatürk Üniversitesi Basımevi, 1975 s.11
223
6.13.2.Yem Kaynaklarının ĠyileĢtirilmesine yönelik ÇalıĢmalar
Türkiye‟nin çayır alanlarının ve yem bitkilerinin verimliliği açısından birçok
kısıtlamayla karĢı karĢıya olmasına rağmen, yem kaynaklarının geliĢtirilmesi
açısından büyük bir potansiyel bulunmaktadır. GeçmiĢe baktığımız zaman otlak
alanların en ucuz yem kaynağı olarak görüldüğünü bu nedenle de devamlılığı göz
ardı edilerek sürekli olarak aĢırı bir Ģekilde kullanıldığını görmekteyiz. Mevcut
hayvan sayılarının otlak alanların taĢıma kapasitelerini aĢtığı, açıkça görülmektedir.
Bu nedenle, otlama baskısının azaltılması amacıyla yem kaynaklarının ıslah edilmesi
için tüm fırsatların çok iyi bir Ģekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
AraĢtırmacılar, farklı bölgeler için uygun olan en iyi otlak alan ıslahı ve yönetimi
faaliyetleri ile yem ürünleri üretim sistemi dahil olmak üzere yem kaynaklarının
iyileĢtirilmesine yönelik olarak farklı yollar belirlemiĢlerdir. Yapılan çalıĢma ve
araĢtırmalara aĢağıdaki alanlarda gerçekleĢtirilmiĢtir.
Gübreleme: AraĢtırma sonuçları, ülkenin bazı kesimlerinde gübre uygulamasının
mera alanları ile çayırların verimliliğinin artırılmasında çok etkili bir yöntem
olduğunu açıkça göstermiĢtir52; ancak, ülkede ağalık rejimi sebebiyle hala yayın
olarak kabul görmemiĢtir. Meralar ortak alanlar olarak görüldüğünden çiftçiler de bu
amaçla gübrelere yatırım yapmamaktadır. Devlet de meraların verimini arttırma
amacıyla kısıtlı oranda gübrelemektedir. Ancak bu iĢlem çiftçiler tarafından hiç
yapılmamıĢtır.
DönüĢümlü Otlatma: DönüĢümlü Otlatma mera yönetiminin temel bir ilkesidir53.
Bu ilke çiftçiler tarafından genellikle göz ardı edilmektedir; çünkü meralar en ucuz
yem kaynaklarıdır. Yemlerin yeterli olması veya eksik olması ile meraların
sürdürülebilir yönetimini sağlaması açısından yasal düzenlemenin eksik olması diğer
önemli hususlardır.
Yapay mera yapımı ve yeniden tohumlama: Yapay meraların oluĢturulması
otlatma alanlarının verimliliğinin artırılmasına yönelik bir yöntemdir. Tohumlama
52
Murat Altın, Erzurum ġartlarında Azot, Fosfor ve Potasyumlu Gübrelerin Tabii Çayır ve
Mer‟anın Ot Verimine, Otun Ham Protein ve Ham Kül Oranına ve Bitki Kompazisyonuna
Etkileri Üzerine Bir AraĢtırma, s.6-15 arası
53
Vecdet Erkun, Ömer Bakır, Nazmi Alınoğlu, Çayır, Mera ve Yem Nebatları, Ziraat Vekaleti
Mesleki Kitaplar Serisi: D-12, Gürsoy Basımevi, Ankara,1960 s.64
224
oranlarının ve farklı iklime sahip olan bölgeler için en iyi karıĢımın bulunması için
Ģimdiye dek birçok deneme yapılmıĢtır.
Nadasın azaltılması ve nadasa bırakılan alanlardan yem üretimi: nadasın
azaltılması geçtiğimiz son 25 yıl içerisinde Devlet‟in büyük bir sorunu olmuĢtur.
Tarım Bakanlığı ve Köy ĠĢleri tarafından yönetilen birçok kırsal kalkınma projesi ve
nadasın azaltılması projesi yem ürünlerinin artırılması konusunda iyi sonuçlar
vermiĢtir.
Geçici veya mevsimlik otlama alanlarının oluĢturulması: Ekilebilir alanlar geçici
veya mevsimlik otlama alanlarının mükemmel bir yem bitkisi üretim kaynağıdır;
ancak, nadas bu amaç için daha pratik bir uygulamadır.
Yem tohumları: Kaba yonca Türkiye‟de uzun bir süredir yetiĢmektedir. Mahsulün
ana gen merkezlerinden biri olarak hemen hemen bütün bölgelerde doğal olarak
yetiĢmektedir, özellikle de Ġç Anadolu bölgesinde görülmektedir.
Yemin korunması: Türkiye‟de hayvan beslenmesinde mera ve çayır otu gibi kaba
yemelr yerine ana kaba yem kaynağı hububat ve baklagillerin arttıkları
samandır.Tahıl ve gıda tohumu samanları kıĢ besini olarak yaygın bir Ģekilde
kullanılmaktadır. Meraların aksine, çayırlar bireylere aittir. Yılda bir kez kesilirler.
Çayırların yıllık üretimi 2,5 ile 3,5 t/ha arasında değiĢmektedir.
Mera yönetimi ve dağlık alanların geliĢtirilmesi: ġu anda dağlık bölgelerdeki
meraların yönetiminden sorumlu olan bir yapı mevcut değildir. Kaplanacak alanlar
göz önünde bulundurulduğunda, Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı Ġl bazında mera
kalitesinin geliĢtirilmesi ve sığır ve koyun cinslerinin geliĢtirilmesi için yetersiz
miktarda destek sağlamaktadır. Ancak, uzak bölgelerdeki durum, çayır kalitesi
açısında oldukça kritiktir ve dağlık alanların sürdürülebilir yönetimi için bir yapının
oluĢturulması gerekmektedir.
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı için Sivas-Erzincan Kalkınma Projesi‟ne (SEKP)
BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı uygulama desteği vermektedir. UNDP
ulusal, uluslararası, hükümet, sivil toplum örgütleri, akademisyen ve özel sektör
ortaklarıyla iĢbirliği yaparak biyolojik çeĢitliliğin sürdürülmesi, enerji verimliliğinin
teĢvik edilmesi ve doğal kaynakların korunması konularında ulusal çabalara destek
vermektedir. UNDP; tarım, balıkçılık, ormanlar ve enerjinin sürdürülebilir yönetimi
için hükümet ve sivil toplum ortaklarıyla kapasite geliĢtirme çalıĢmalarına devam
225
etmektedir. UNDP, özellikle iklim değiĢikliği ve sürdürülebilir olmayan kalkınmayla
ilgili tehlikelere yönelik stratejiler oluĢturma ve uygulama konusunda ulusal ve yerel
kapasiteleri güçlendirmek için Ulusal Ġklim DeğiĢikliği Komisyonu ve Ulusal
Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu‟na destek vermeyi sürdürmektedir. Ġklim
değiĢikliği konusunda hükümet kuruluĢlarının kapasitelerinin oluĢturulması için
birlikte çalıĢarak; hükümet, sivil toplum örgütleri ve özel sektörün bugün ve Kyoto
sonrasına hazırlanmasında aktif rol almaktadır.
UNDP; Türkiye‟nin uluslararası iklim değiĢikliği politika diyaloğuna etkin
katılımına ve Kyoto Protokolü‟nün esneklik mekanizamaları aracılığıyla (Gönüllü
Karbon Pazarı‟nı da kapsayacak Ģekilde) emisyon ticaretinden fayda sağlaması için
gerekli yapının oluĢturulmasına katkı sağlamaktadır.54
6.14.Hayvancılık Ekonomisi
6.14.1.Gelir Seviyeleri
FAO‟ nun verilerine göre 2003 yılında 305,6 milyar Euro olarak gerçekleĢen AB
toplam tarımsal üretim değeri içerisinde hayvansal üretimin payı % 41,9‟dur (128
milyar Euro). Bu değer ülkelere bağlı olarak en fazla% 72,0 (Ġrlanda) ile en az %
25,6 (Yunanistan) arasında değiĢmektedir.
AB toplam tarımsal üretim değerinin; % 13,7‟si süt, % 9,6‟sı sığır, % 8,5‟i domuz, %
2,3‟ü koyun ve keçi, % 2,2‟si yumurta ve % 4,1‟i de kanatlı etlerinden
sağlanmaktadır. Üye ülkelerin tarımsal üretimlerine katkıları açısından alt sektörler
farklılık göstermekle birlikte, çoğu ülkede ilk sırayı süt ve domuz üretimi almaktadır.
Yıllık tarımsal üretim değeri bakımından sıralama yapıldığında ilk sırayı 62.4 milyar
Euro ile Fransa almaktadır. Bu ülkeyi 43 milyar Euro ile Ġtalya, 40 milyar Euro ile
Almanya ve Ġspanya, 22,8 milyar Euro ile Ġngiltere ve 20 milyar Euro ile Hollanda
izlemektedir.
Hayvansal üretim değeri bakımından bir sıralama yapıldığında ise ilk sırayı 23,8
milyar Euro ile yine Fransa almaktadır. Bu ülkeyi 18,9 milyar Euroile Almanya, 14
milyar Euro ile Ġtalya ve Ġspanya, 13 milyar Euro ile Ġngiltere ve 7,5 milyar Euro ile
54
BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Türkiye, Çevrimci: 08.08.2009
http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=325
226
Hollanda izlemektedir. Söz konusu altı ülkenin sağladığı toplam hayvansal üretim
değeri, AB toplam hayvansal üretim değerinin yaklaĢık % 72‟si düzeyindedir.
Tablo:6.25: AB (25) ve Türkiye‟de Genel Tarımsal Yapı (2003)
AB(25)
Türkiye
454.406
71.325
Toplam Nüfus (Bin KiĢi)
109.218
24.174
Kırsal Nüfusu (Bin KiĢi)
345.190
47.151
Kent Nüfusu (Bin KiĢi)
345.190
20.630
Tarımla UğraĢan Nüfus (Bin KiĢi)
6,7
32,7
Tarımda ÇalıĢan Nüfusun Payı (%)
24,0
33,9
Kırsal Nüfusun Payı (%)
Tarımsal Üretim Değeri (Milyon Avro)
- Hayvansal Üretimin Değeri (Milyon Avro)
- Hayvansal Üretimin Payı (%)
ĠĢletme Sayısı (Bin Adet)
Ortalama ĠĢletme Büyüklüğü (da)
>500 da ĠĢletmelerin Denetimindeki Alan (%)
<100 da ĠĢletmelerin Oranı (%)
ĠĢletme Büyüklük Gruplarının Dağılımı (%)
0-49
50-99
100-199
200-499
>500
Kaynak:Yurdakul Saçlı,„‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık
Ġhtiyacı‟‟(Faostat-2005 (http://faostat.fao.org/faostat ) 55
305.601
250,5
41,9
10.317
250,5
53,0
62,7
25.016
7.755
31,0
3.076
61,0
11,3
83,2
49,7
13,1
11,9
13,5
11,8
64,8
18,4
10,8
5,1
0,9
Sektörünün
DönüĢüm
Buna karĢılık, Türkiye‟nin 2004 yılı GSYĠH‟nın Euro karĢılığı değeri (ortalama cari
kurla) 212 milyar Avro olup, GSYĠH içerisinde tarımsal üretimin payı % 11,2 olarak
belirlenmiĢtir. Ayrıca, toplam tarımsal üretim değeri içerisinde hayvansal üretimin
payı %31 olarak tahmin edilmektedir. Buna göre Türkiye‟nin tarımsal üretim
değerinin cari değeri yaklaĢık 25 milyar Euro ve hayvansal üretim değeri de 7,8
milyar Euro olarak tahmin edilebilir. Bu değerler doğru kabul edildiği takdirde ise,
Türkiye‟nin, AB‟nde tarımsal üretim değeri olarak Almanya ve Ġspanya‟dan sonra
dördüncü, hayvansal üretim değeri bakımından da Ġngiltere‟den sonra altıncı sırayı
aldığı söylenebilir.
55
Yurdakul Saçlı, „‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟,
Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707 Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan 2007
ISBN 975-19-4013-1(basılı nüsha) , s.9 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf
227
6.15.Ġstihdam, ĠĢ Yaratma ve Göç
6.15.1.Tarımsal Ġstihdam
Eylül 2008 döneminde istihdam edilenlerin % 27.6'sı tarım, % 19.7‟si sanayi, %
6‟sı inĢaat, % 46.7'si ise hizmetler sektöründedir.56 2009 yılı Ağustos döneminde
Türkiye'de kurumsal olmayan nüfus bir önceki yılın aynı dönemine göre 815 bin
kiĢilik bir artıĢ ile 70 milyon 639 bin kiĢiye, kurumsal olmayan çalıĢma çağındaki
nüfus ise 873 bin kiĢi artarak 51 milyon 789 bin kiĢiye ulaĢmıĢtır.
Ağustos 2009 döneminde istihdam edilenlerin % 26,5'i tarım, % 18,8‟i sanayi, %
6,2‟si inĢaat, % 48,5'i ise hizmetler sektöründedir. Ağustos 2009 döneminde 1
milyon 691 bin kiĢi iĢe yeni baĢlamıĢ veya iĢ değiĢtirmiĢ olup, bunun toplam
istihdam içindeki oranı % 7,6'dır. ĠĢe yeni baĢlayan veya iĢ değiĢtirenlerin % 30'u
25-34 yaĢ grubundadır. Bu dönemde iĢe baĢlayan veya iĢ değiĢtirenlerin % 18,9'u
"sanayi", % 35,3'ü "hizmetler", % 22,5'i "inĢaat" sektöründe, % 23,3'ü ise "tarım"
sektöründe iĢe baĢlamıĢtır.57
Ülkemizde tarım sektörünün GSMH dan aldığı pay azalmasına rağmen önemini
korumaktadır.Tarımsal gelirlerin düĢmesi sonucu oluĢan göç olgusu ĢehirleĢmeyi
hızlandırırken sorunları da beraberinde getirmektedir. Göç çevrenin kendini
yenileme kapasitesinin üzerinde bir baskının oluĢmasına neden olurken göç veren
bölgelerde sosyal sabit yatırımların atıl kalmasına neden olmaktadır. Göç alan
bölgelerin yatırımlarında ise fazla talep yüzünden yetersizlikler meydana
gelmektedir.
Tarım kesimindeki istihdam olanakları sınırlı gözükmesine rağmen yeni
modellemelerle yeni imkanlar sunabilir. Bunun için her Ģeyden önce ciddi Ģeffaf,
hesap verebilir organizasyonlara ihtiyaç vardır.
Türkiye‟yi bugüne taĢıyan tarımsal yapının ürün deseninin ve kırsal yapısının
değiĢmesi gerekmektedir. Öncelikle tarımsal gelirin büyük bir kısmını oluĢturan
hububat tarımından hayvancılık gelirlerine kayan bir tarımsal yapıya dönmek
56
TUĠK,Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2008 Eylül Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,193, 5Aralık
2008 Çevrimci: www.tuik.gov.tr
57
TUĠK,Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,199, 16
Kasım 2009 Çevrimci: www.tuik.gov.tr
228
zorundayız. Bu Türkiye‟ye yeni imkanlar sağlayabilir. Bunun en önemli ayağını
meralar oluĢturmaktadır.Ülkemizin toplam toprak varlığı 25 üyeli AB‟nin 14
ülkesinin toplamından fazla,tarımsal alanın ve mera varlığıda 16 ülkenin toplamına
eĢittir58.
Tablo:6.26: ĠĢgücü durumu (Ağustos)2009
TÜRKĠYE
2008(*) 2009
KENT
2008(*) 2009
KIR
2008(*) 2009
Kurumsal olmayan nüfus (000) 69 824 70 639
48 398 48 793
21 426 21 846
15 ve daha yukarı yaĢtaki nüfus
(000)
50 916 51 789
35 763 36 282
15 152 15 507
ĠĢgücü (000)
24 570 25 537
16 388 16 879
8 182 8 657
Ġstihdam (000)
22 068 22 108
14 384 14 095
7 684 8 013
ĠĢsiz (000)
2 502 3 429
2 004 2 784
498
644
ĠĢgücüne katılma oranı (%)
48,3
49,3
45,8
46,5
54,0 55,8
Ġstihdam oranı (%)
43,3
42,7
40,2
38,8
50,7 51,7
ĠĢsizlik oranı (%)
10,2
13,4
12,2
16,5
6,1
7,4
Tarım dıĢı iĢsizlik oranı (%)
12,9
17,0
12,7
17,0
13,8 17,2
Genç
nüfusta
iĢsizlik
oranı(1)(%)
19,7
23,5
22,7
27,8
12,9 15,1
ĠĢgücüne dahil
olmayanlar(000)
26 346 26 252
19 376 19 402
6 970 6 850
(1) 15-24 yaĢ grubundaki nüfus
Not: Rakamlar yuvarlamadan dolayı toplamı vermeyebilir.
(*) 2008 Ağustos dönemi sonuçları yeni nüfus projeksiyonlarına göre revize
edilmiĢtir.
Kaynak: TUĠK, Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları, Haber Bülteni Sayı,199,
16 Kasım 2009, Aynen AlınmıĢtır.Çevrimci: www.tuik.gov.tr
Kyoto Protokolü çerçevesinde ormanlar yutak alanlar olarak kabul edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden buyana ormanlarını korumak için
gösterdiği gayretin sonuçları istatistiklere yansıdığında yürekler acısıdır.
Meralar için bu korumanın %10 gösterilebilseydi ülkemizdeki hayvancılığın gelir
üzerindeki olumlu etkisini daha rahat görebilirdik.
Tür çeĢitliliği açısından sayılı gen merkezlerinden olan ülkemiz hububat ve yağlı
tohum gibi ürünleri desteklerken birkaç ürün dıĢında çoğunda dıĢa bağımlı hale
gelmiĢtir.
58
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.43
229
Hayvancılık devamlı üvey evlat muamelesi görmüĢ ve üzerinde en acımasız
sömürü yapılmıĢ ve yapılmaktadır. Mülkiyeti olmayan insanların 5-10 inekle veya
50-100 koyunla meraların varlığı halinde geçimini idame ettirmesi mümkündür.
Bu bağlamda AB müzakerelerinin olacağı ve çevremizdeki komĢularımızın gıda
taleplerinin arttığı ve dünya nüfusunun arttığı günümüzde Türkiye‟nin ekolojik
yapısının sunduğu olanakları yeniden keĢfetmek zorundayız.
Doğu Anadolu ve Trakya‟nın kırsal alanlarındaki insanlar ekonomiklik ve
çevreciliği sağduyuları ile bulmuĢlardır. Yıllardır Hayvan gübresini (Tezek)
yakacak olarak kullanıyorlardı. Onların bu çevreci ve doğaya saygılarından
öğrenmemiz gereken çok Ģey olduğu kanısındayım.
Tarımsal yapının devamı, modernizasyonu artık ülkeyi yönetenlerin egemen
olamadığı bir konu haline gelmektedir. Bunun birinci ayağı DTÖ görüĢmeleri olup
çok çetin mücadele ve pazarlıkların yapıldığı bir platformdur. Ġkinci ayağı ise AB
dir. AB, bir taraftan DTÖ getirdiği sınırlamalar diğer taraftan bölge içi dengeler
konusunda devamlı yeni kararlar almakta kendi yapısını ve üreticilerini koruyacak
kaynaklar yaratmaktadır.59
ġeker pancarı konusu tarım kesimi için iyi bir münavebe bitkisi olmasının yanında
fazlalığı ile enerji üretilebilecek üründü. Pancar ekimi emek yoğun bir ürün
olmasına, artıklarının hayvancılık sektörünün önemli bir girdisini oluĢtururken
kotaya tabi tutulmuĢtur.60 Bu bağlamda AB‟nin önemli üyesi Almanya Ģeker için
pancar ekimine kota getirirken, enerji için pancar ekimine kota getirmediği gibi
üretilen etonol ve biyodizele pazar yaratmak için zorunlu kullanım getirmiĢtir.61
AB‟ye uyum sürecinde Türkiye‟nin karĢı karĢıya olduğu en büyük ekonomik ve
siyasi zorluklardan biri istihdamın arttırılmasıdır. Geçtiğimiz 20 yılda, Türkiye‟deki
nüfus artıĢı yaratılan iĢ imkânından daha hızlıdır. Bunun bir sonucu olarak, istihdam
oranı, diğer bir ifadeyle istihdam edilen yetiĢkin nüfusun yüzdesi, 2004‟te %45
oranındadır ve bu rakam AB ortalaması olan %62 oranından önemli miktarda
düĢüktür.
59
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.28
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s29, s.30,
Kutu:4
61
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.46
60
230
1950‟de kırsal kesim, toplam nüfusun %70‟ini oluĢturmakta iken62 elli yıl sonra bu
rakam %33.9‟a düĢmüĢtür.
Göç edenlerin çoğu erkektir ve bu artan demografik dengesizliğe neden olmaktadır.
6.15.2.Çevresel Konular
Tarım
Bakanlığı/Koruma
ve
Kontrol
Genel
Müdürlüğü
(TKĠB/KKGM),
kesimhanelerin açılması ve ruhsatlandırılmasıyla ilgili hijyen ve çevre politikasından
sorumludur. Çevresel konular Çevre Bakanlığının sorumluluğundadır.
Kurulacak herhangi bir et tesisinin yapım aĢamasında, özellikle de Sınıf 1 grubuna
giren et tesisi için bir Çevresel Etki Değerlendirmesi analizi yürütülmesi
gerekmektedir. Çevre Bakanlığı Türk mevzuatı ile uyumlu olan inĢayı güvence altına
almak için proje geliĢimini denetlemeden sorumludur.
BaĢta su arıtma konusunda olmak üzere denetleme, iĢletme süresince de devam eder.
Çevre yasası gereği et tesislerinin su arıtma tesisleriyle bağlantılı olması
gerekmektedir (su arıtma tesisine ait belirli bir tanım bulunmamaktadır). Et
tesislerinin, kendilerine ait veya belediyeye ait atık su imkanlarına atık bertarafını
sağlaması gereklidir.
6.16.Süt Ürünleri ve Tüketimi
6.16.1.Ürün Kategorileri
Sıvı süt Türkiye‟de çoğunlukla tam yağlı süt olarak tüketilir. Denetimsiz, standartsız
ve ambalajlanmamıĢ haliyle süt sokak satıcıları tarafından kentlerdeki ve büyük
merkezlerin dıĢ mahallelerindeki tüketicilere doğrudan ulaĢtırılır. Bu kategori, yılda
12,33 milyar litre olarak tahmin edilen toplam üretimde 1 milyar litrelik paya
sahiptir. Büyük iĢletmeler tarafından iĢlenmiĢ pastörize süt, sasetnai üretimin yüzde
10‟unu oluĢturur. Çoğunlukla bir litrelik Tetra Pak kartonlara konulan UHT sütü,
650000 ton ile sanayi sütünün yüzde 90‟ıdır. Bu tip süte yönelik piyasa talebi giderek
artmaktadır.
62
MPĠ, Çukurova‟da Bir Alt Yöre Ġçin En Uygun Ürün BileĢimi ve Optimum ĠĢletme
Büyüklüğnün Tayininde Doğrusal Programlama ÇalıĢması, Milli Prodüktivite Merkezi
Yayınları:150, Ankara,1973 s.7
231
Yoğurt Türkiye‟de yaygın tüketilen bir besin maddesidir. Yoğurdun iki türü vardır.
Birincisi, homojenleĢtirilmiĢ yoğurttur (sanai üretimin yüzde 80‟den fazlası). Bu
yoğurt yüzde 3,5 yağ, yüzde 20 civarında da kuru madde içerir. Yoğurt üretimi için
çoğunlukla süt vakumda konsantre hale getirilir. Pazarlanmasında ise genellikle
büyükçe plastik kaplar veya birden on litreye kadar madeni kaplar kullanılır. Ġkincisi,
homojenleĢtirilmemiĢ yoğurttur (sanai üretimin yüzde 20‟si). Bu yoğurtta üstte
kaymak tabakası bulunur. HomojenleĢtirilmiĢ yoğurt gibi bu yoğurtta da yağ içeriği
yüzde 3,5, kuru madde de yüzde 20‟dir. Burada da üretim sürecinin bir bölümü
olarak yoğurt vakumda konsantre hale getirilir. En yaygın pazarlanma biçimi de bir
iki litrelik kaplarladır.
Ayranda ise yüzde 1,5 yağ, yüzde 8 kuru madde, yüzde 0,5 ile 1 arasında da tuz
vardır. Hazır ayranın pazarlanması 0,2 ile 1litre arası kaplarladır.
6.16.2.Peynir Üretiminde ÇeĢitler
Beyaz peynir Türkiye‟deki peynir üretiminin ağırlığını oluĢturur. Beyaz peynir
sanayi iĢletmelerinde veya mandıralarda üretilir. Evlerde üretilmez. Çoğunlukla
mandıralarda üretilen geleneksel beyaz peynir, dil peyniri yüzde 50 kuru madde
içerir ve yaklaĢık 7,5 kilo sütten bir kilo peynir elde edilir. Sanai beyaz peynirde ise
yüzde 40 oranında kuru madde vardır ve 6 kilo sütten bir kilo peynir elde edilir.
Peynir, 250gram ile 500gram arasında değiĢen ağırlıkta plastik kutularda veya
tenekelerde satılır. Toptan satıĢlarda ise büyük madeni kaplar kullanılır. Peynir,
birkaç hafta veya birkaç ay süreyle salamuraya yatırılır. Özellikle süreç standart
dıĢıysa ve pastörize edilmemiĢ süt kullanılıyorsa teknoloji çok basittir ve ciddi bir
yatırım gerektirmez. Bu tür peynir üretimi açısından kalitesiz süt hayli uygundur.
Asitli su ve yüksek tuz oranı ürünü doğal olarak korur.
Sert peynirler genellikle sarı peynir veya kaĢardır. Bu tür peynirden bir kilo üretmek
için 10 litre süt gerekir. OlgunlaĢma süresi kısadır ve bu tür peynirlerin genellikle
özel bir tadı yoktur. Genelde üretilen peynir küçük ölçüde olup,
genellikle bir
kilonun altındadır.
Özel peynirler ise genellikle koyun sütünden yapılır. Bu tür peynirler çoğunlukla
mandıralar tarafından üretilir ve pazarlarda satılır. Bu özel peynirlerden bazıları inek
232
sütünden üretilen Ġtalyan mozzarellası, örgü peyniri veya diğer peynirlere
benzemektedir. 1 kilo peynir için 10 litre süt gerekir.
ĠĢlenmiĢ peynir, sert peynir, peynir özü veya süttozu, yağ ve madeni tuzlar
kullanılarak üretilir. Raf ömrü uzundur, soğutma istemez, ekmeğe sürülebilir ve
çoğunlukla çocuklar tarafından tercih edilir.
Süt tozu (SMP‟de yüzde 0 yağ, WMP‟de yüzde 26 yağ) iĢletmelerde kesilmiĢ süt
suyu tozu ile birlikte üretilir. AB‟deki iĢletmeler ise ya sıvı sütü veya kesilmiĢ süt
suyunu kurutup toz haline getirirler, ikisini birlikte yapmazlar. Ġkisinin üretim
süreçleri ve koĢulları hayli farklıdır. AB‟deki iĢletmeler pahalı olan sprey kurutucular
kullanırlar ve bu alanda yatırımın makul sayılabilmesi için getirinin de yüksek olması
gerekir. BaĢka bir deyiĢle, elde kullanılabilecek bol miktarda süt veya kesilmiĢ süt
suyu bulunmalıdır ki iĢletmeler ekonomik olarak çalıĢabilsin. Türkiye‟de ise mevcut
durumda hammadde sıkıntısı vardır ve üreticiler düĢük kaliteli tozu iĢlemede aynı
donanımı kullanmaktadırlar. Nihai ürünün kalitesi düĢük olduğu gibi bir katma değer
de yaratılmamaktadır.
6.16.3.Tüketim AlıĢkanlıkları
Türkiye‟de süt ürünleri tüketimi uzun bir kültürel geçmiĢe sahiptir. Süt ürünleri
Türkiye nüfusunun günlük beslenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Tüketim,
modern teknoloji kullanımının sınırlı kaldığı, geleneksel usullerle üretilen maddelere
dayanmaktadır. Toplam süt üretiminin hemen hemen y%35‟ini üreten iĢletmede
(yerinde) tüketildiğinden, bundan köylerde ve ücra yerleĢimlerde yaĢayan en yoksul
kiĢilerin bile süt ve süt ürünleri tüketebildiği sonucu çıkartılabilir. Süt ve süt
ürünlerini en az tüketen kesim kentsel alanlarda, özellikle de büyük kentlerin
varoĢlarında yaĢayanlardır. Bu kesim açısından süt fiyatlarının yüksekliği önemli bir
tüketim engelidir.
Süt ürünleri tüketiminin %90‟dan fazlası Ģunlardan oluĢmaktadır:
Geleneksel Türk yoğurdu çok yaygın biçimde ve günün herhangi bir zamanında
(kahvaltı ile öğle ve akĢam yemekleri) sade veya sos olarak tüketilmekte, çorbalarda,
et ve sebze yemeklerinde, meyvelerle birlikte ve tatlılarda kullanılmaktadır.
Neredeyse, yoğurtsuz yemek olmadığı bile söylenebilir.
233
Beyaz peynir (feta tipi) özellikle kahvaltıda yenmektedir.
Ayran (sulandırılmıĢ ve tuzlandırılmıĢ yoğurt) yemeklerin yanında içildiği gibi
meĢrubat olarak da kullanılmaktadır.
KaĢar peyniri (sarı peynir) kahvaltılarda tercih edildiği gibi gün içindeki diğer
yemeklerde de tüketilebilmektedir. KaĢarın kendine özgü bir tadı yoktur ve tuzlu
beyaz peynire benzememektedir.
Türkler ayrıca önemli miktarda dondurma tüketmektedir.
Sıvı sütün kendisi ise içecek olarak seyrek kullanılmaktadır. Batı Avrupa‟dan farklı
olarak, Türkiye‟de sıvı sütün içecek olarak tüketilmesi gibi bir gelenek yoktur. Sıvı
sütü tüketenler çoğunlukla çocuklar ve gençlerdir. Göründüğü kadarıyla laktoz
toleranssızlığı Türkiye‟de bir sorundur. Sıvı ve tam yağlı süt evlerde genellikle
yoğurt yapmada kullanılmaktadır.
Türkiye‟deki süt ürünlerinin baĢlıca özelliği, ileri derecede iĢlenmemiĢ, basit ürünler
olmalarıdır. Paketleme de buna bağlı olarak basittir. Sütün iĢlenmesi, evlerden sütten
yoğurt, mandıralarda ise peynir yapımında hayli basittir. Türkiye nüfusunun büyük
kesiminin bütçe imkanları açısından süt ürünlerinin fiyatları, kalitesinden daha
önemlidir. Bu nedenlerle, Türkiye nüfusunun büyük bir bölümü henüz sınai süt
ürünlerinden yararlanamamaktadır. Meyveli yoğurt, özel ürünler ve tatlılardan ise,
yalnızca
bunlara
gücü
maddi
anlamda
yeten
yüksek
gelir
grupları
yararlanabilmektedir.
6.16.4.Tüketim oranı
12.33 milyar litrelik ulusal süt üretimi veri alındığında, bunun yüzde 10‟u hayvan
beslenmesi ve atık olarak düĢüldüğünde, insan tüketiminin 8-9.5 milyar litre olduğu
söylenebilir. Ülke nüfusu 72 milyon olduğuna göre, kiĢi baĢına yıllık tüketim 170
litredir. Süt tüketimi geleneklerle birlikte geleneksel üretim ve iĢleme sistemleri
tarafından belirlenmektedir.
6.16.5.Yerel Nüfus ve Yerel Üretim Arasındaki ĠliĢki
Ülke ölçeğinde toplam rakam kiĢi baĢına süt ürünleri tüketimini düĢük gösterse bile,
bölgeler arasında bu bakımdan önemli farklılıklar vardır (doğudan batıya önemli
miktarlarda peynir aktarımı/satıĢı dıĢında). Gene de bu rakamlar, kiĢi baĢına süt
234
tüketiminin, batıdaki büyük kentlerin varoĢlarına göre küçük köylerde daha fazla
olduğuna iĢaret etmektedir.
Tablo:6.27: Türkiye‟de kiĢi baĢına yıllık süt ve süt ürünleri tüketimi
(kg/kiĢi/yıl)
Ġçecek Süt
Peynir
Yoğurt/Kaymak
Tereyağı
Süt Tozu
Dondurma
Toplam Süt*
2002
21.00
89.00
32.54
17.83
2.51
1.01
132.09
2003
21.00
93.00
38.88
18.20
3.41
0.90
143.95
2004
21.00
92.00
32.42
16.03
2.81
1.00
136.77
2005
21.00
91.69
31.60
18.03
2.71
1.02
136.20
2006
20.96
93.55
31.04
19.11
2.60
1.02
138.14
*Ġçecek süt dahil tüm süt ve süt ürünleri.
Kaynak: TKĠB.
6.16.6.Süt Ürünlerinin ĠĢlenmesi
Türkiye‟de süt ürünleri üreten iĢletmelerin çoğunluğu için kayıt zorunluluğu vardır.
Bununla birlikte, yalnızca belirli mevsimlerde veya ülkenin uzak bölgelerinde
faaliyette bulunan, her durumda küçük ölçekli kayıtsız iĢletme de vardır.
Kayıtlı süt üretim tesislerinin bir kapasite raporu hazırlama zorunlulukları vardır. Bu
raporda kullanılan makineler, kapasiteleri, metrekare olarak üretim yapılan yerin
yayıldığı alan, iĢlenmemiĢ süt alımı miktarı belirtilir ve ayrıca üretilen çeĢitli
ürünlerle bunların her birinin üretilme kapasitelerini belirten bir liste hazırlanır.
Tablo:6.28: Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen) süt
iĢletmelerinin sınıflandırılması
Sınıflama
Ölçek
Birim
Yıllık üretim („000 litre)
Yüzde
SETBIR
Büyük
6
1.512.000
41.20
SETBIR
Orta
17
1.004.400
27.30
Bağımsız
Orta
31
1.157.400
31.0
TOPLAM
54
3.673.800
100.00
Kaynak: SETBIR.
ĠĢletme, ayrıca, üretilen her ürün için resmi bir izin almak zorundadır. Örneğin,
yoğurt üretimi ayrı, krema üretimi ayrı bir izin belgesine tabidir. ĠĢletme, kapasite
raporu temelinde, planladığı her bir ürün için TKĠB‟nin yetkili birimine izin için
baĢvurur. TKĠB tarafından sağlanan bilgiye göre verilen izin belgesi sayısı 4.422‟dır.
235
Süt iĢletmeleri kayıtlı olsalar bile kayıt dıĢı piyasada faaliyet gösterebilirler. Bu
durum, süt aldıkları kaynakların belirsiz oluĢu, üretimlerinin denetim dıĢı kalması ve
dağıtım kanallarının da bilinmemesi demektir. Bu iĢletmeler ürünlerini yerel olarak
pazarlarda satıĢa sunmaktadır ve böylece vergiden de kurtulmaktadır.
Türkiye‟de gıda sektörünü alt sektörler halinde değerlendirdiğimizde %65‟ini unlu
mamuller,%11‟ini süt ve süt mamulleri,%12‟sini meyve sebze iĢleme,%3.5‟ini
bitkisel yağ ve margarin,%3‟ünü Ģekerli mamuller,%1‟ini et mamulleri ve %4.5‟unu
tasnif
dıĢı
gıdalar,
alkolsüz
içecekler,su
ürünleri
sanayinin
oluĢturduğu
görülecektir.63
Çok sayıdaki küçük iĢletmenin donamımı zayıftır. Bu iĢletmelerin büyük bölümünde
peynir tekneleri dıĢında baĢka hiçbir donanım bulunmamaktadır ve sütün pastörize
edilmesi de mümkün değildir. Bu iĢletmeler genellikle çiğ sütün kalitesini ve
bileĢimini hiç gözetmeden peynir üretmektedir. Söz konusu bu küçük iĢletmelerin
(mandıraların) Türkiye‟de uzun bir geçmiĢi vardır.
Genel olarak alındığında Tablo6-29‟deki 4.442 birim üretim izne belgelerine tekabül
etmektedir (her iĢletme ve üretim kalemi için bir tane). Hepsi birlikte üretim
birimlerinin sayısının 2 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye‟deki süt
iĢleme tesislerinin sayısı ve iĢletme büyüklüğü AB‟dekilerle karĢılaĢtırıldığında
Türkiye‟de günde 500 tonun üzerinde süt iĢleyen yalnızca 5-6 iĢletmenin bulunduğu
görülür. Oysa bu kapasite AB‟de de bir normdur.
Sektörde, büyük iĢletmelerin temelli konuma gelmekte oldukları ve sonunda
piyasaya egemen hale gelecekleri yolunda kuĢkular bulunmaktadır. Bununla birlikte,
Bu bakımdan, Türkiye‟deki süt sektöründe egemen olan koĢulların değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Tereyağ
tüketimi
AB-25
ülkelerinde
4kg/kiĢi,Türkiye‟de 1,4kg/kiĢidir.Çin‟de 0,1kg/kiĢidir.
2007
rakkamı
64
Tablo 6-30:‟de de görüldüğü gibi, büyük ve orta boy iĢletmelerin çoğunluğu
Türkiye‟nin batısındadır. Ülkenin doğusunda bu ölçekte tek bir iĢletmeye bile
63
DPT,Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, ISBN 978-97519-4027-8(Basılı Nüsha), Ankara,2007 s.3 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/gida/oik673.pdf
64
Yıldırım Ġçöz, Süt ve Süt Ürünleri Durum ve Tahmin:2007-2008, Tarımsal Ekonomik AraĢtırma
Enstitüsü Yayını, Ağustos 2007, E-Kitap, s.13 Tablo -10 değeri kullanılmıĢtır.
(Çevrimiçi):17.10.2009 http://www.aeri.org.tr/PDF/153-Sut_Ur.D.Tahmin_2007-2008.pdf
236
rastlanmamıĢtır. Sanai üretim bütünüyle batı bölgelerinde (Marmara ve Ege) ve
Konya‟dadır.
Tablo:6.29: Süt iĢleyen iĢletmeler
Ürün türü
ĠĢyeri
(birim)
Beyaz peynir
Yoğurt
Dondurma
KaĢar (sarı) peyniri
Tereyağı
Kaymak
Lor peyniri
Tulum peyniri (keçi tulumunda)
Diğer peynir türleri
Krema
Diğer ürünler
Krem peynir
Süzme yoğurt
Pastörize süt
KesilmiĢ süt tozu
Süt tozu
Sterilize süt
Süt TM (çiğ süt)
Yenebilir buz
Gravyer peynir
ÇeĢnili süt
TOPLAM
Kaynak: TKĠB.
sayısı Kurulu kapasite
(ton/yıl)
832
718
650
552
340
290
197
194
169
114
76
50
50
48
42
38
35
15
6
4
2
4.422
1.138.536
1.083.284
113.714
215.056
107.416
1.154.487
6.506
28.666
20.095
15.302
15.422
24.506
45.765
286.629
35.380
21.558
231.728
80
83
120
11.367
4.555.700
Üretim
(ton/yıl)
218.259
613.946
18.528
54.291
33.546
1.018.137
2.722
9.870
9.100
8.656
10.802
11.799
18.805
170.645
14.043
9.863
91.125
57
67
62
6.102
2.320.425
Modern süt iĢleme tesisleri, Türkiye‟de yaklaĢık on yıl kadar önce devreye girmiĢtir.
Aralarından kimileri (Ülker) iĢe neredeyse sıfırdan baĢlamıĢtır. Diğerleri ise, SütaĢ
ve Yörsan örneklerinde olduğu gibi, mandıra konumundayken büyük ve modern
iĢletme haline gelmiĢtir.
Tablo:6.30: Orta ve büyük ölçekli (günde 50.000 litreden fazla süt iĢleyen)
iĢletmelerin coğrafi dağılımı
Bölge
Birim
Yıllık üretim („000 litre)
Yüzde
Akdeniz
4
255.600
7.0
Marmara
22
2.134.800
58.1
Orta Anadolu
16
541.800
14.7
Karadeniz
4
118.800
3.2
Ege
8
622.800
17.0
TOPLAM
54
3.673.800
100.0
Kaynak: SETBIR.
237
6.16.7.Sokakta Satılan Sütün MenĢei
Sokakta süt satanlar sütlerini kentlerin civarındaki aile çiftliklerinden alırlar. Kimi
sokak satıcılarının kendi inekleri de vardır. Sokak satıcıları sütlerini hiçbir zaman
toplama merkezlerinden veya organize herhangi bir dağıtım sisteminden almazlar.
Küçük kentlerdeki ve kırsal alanlardaki tüketiciler sütü doğrudan çiftliklerden alırlar.
Büyük kentlerde ve kentsel alanlarda ise tüketiciler doğrudan sokak satıcılarından
alıĢveriĢ ederler. Genel olarak, tüketiciler sokak satıcılarından aldıkları sütün
menĢeini bilmezler.
6.16.7.1.Sokakta Satılan Sütün Piyasası
Sokaklarda süt satanların genellikle süt üreticileriyle doğrudan veya dolaylı iliĢkileri
vardır. Sokakta süt satıĢı yarı zamanlı bir faaliyettir. Bu kiĢilerin herhangi bir kaydı
olmadığı gibi, denetimleri de mümkün değildir. Dolayısıyla, bu iĢi yapanların sayısı
ancak kabaca tahmin edilebilir. Tahminlere göre sokak satıcıları yılda yaklaĢık 1
milyar litre süt satmaktadır. Satıcılardan her biri günde yaklaĢık 200litre süt satar
(hane baĢına 2litre). Bu durumda, sokakta süt satan kiĢi sayısı 10 000 olarak tahmin
edilebilir.
Bu sektör Ġstanbul‟da iyi örgütlenmiĢ durumdadır. Bir organizasyon, sokaklarda süt
satanların faaliyetlerini denetlemektedir. Satıcılar sütlerini soğutma tanklarında
bulundurmak, temiz giysiler (bir tür üniforma) giymek zorundadırlar. Süt satanlar
kentin belirli bölgelerini paylaĢmıĢlardır ve süt satılacak adresler belirlenmiĢtir.
Ankara‟daki durum ise biraz farklıdır; kentte sektör Ġstanbul‟daki kadar organize
değildir.
6.16.7.2.Sokak sütünün kârlılığı
Süt satan bir satıcının günlük süt tesliminin 200litre olduğu varsayılırsa, bu kiĢinin
her biri 2litre süt alan 100 müĢteriye süt sattığı söylenebilir. Her müĢteriye süt teslimi
yaklaĢık 5 dakika alır ki, bu da günde sekiz saatlik mesai demektir. Az önce belirtilen
fiyattan hareket edildiğinde, litre baĢına elde edilen kâr 0.30 YTL veya 0.18
Euro‟dur. Sokak satıcısının ayda 30 gün çalıĢtığı varsayılırsa, aylık kazanç 1.800 TL
veya 1.080 Euro‟dur.
238
6.17.Pazar ve Ticaret
6.17.1.Pazarlama Zinciri
Canlı hayvan piyasası ile kırmızı et piyasası arasındaki sıkı bağlantı nedeniyle, iki
piyasanın pazar yapısı birlikte analiz edilmiĢtir. Türkiye‟de genelde bireysel hayvan
yetiĢtiriciliği ve pazarı hakimdir. Ülkede bazı hayvancılık birlikleri olmasına rağmen
bunların pazara olan etkisi düĢüktür. Alım birliklerinin sayısı da azdır ve pazarda
yeterince güçlü değildirler.
Canlı hayvanlar, çiftçiler ve tüccarlar tarafından gerek yerel pazarlarda gerekse
merkezi canlı hayvan borsasında satılır. Havyan satıĢının farklı yolları vardır
(sayıyla, canlı ağırlığıyla, net karkas ağırlığıyla). Çiftçiler tarafından yetiĢtirilen
hayvanlar direkt olarak tüccarlara ve aracılara teslim edilir. Bireysel kesim belgesi
olmayan kesimhanelerde yer alır (hacminin ne kadar olduğu bilinmemektedir).
Toptancı kasaplar tarafından toplanan hayvanlar ise belediyeye ait kesimhanelere
gider ve oradan da sırayla et iĢleme tesislerine, perakende satıĢ yapılan pazarlara ve
tüketiciye ulaĢır. Son yıllarda yapılan bir araĢtırmaya göre, et fabrikalarının %85‟i
kesilecek hayvanları ya direkt olarak çiftçiden almaktadır ya da kendi açık besi
iĢletmelerinden temin etmektedir. Diğer et fabrikaları kesilecek hayvanları
tüccarlardan temin etmektedir.
6.17.2.Pazarlama Fonksiyonları
Gerek canlı hayvan gerekse et ürünleri piyasasında birçok aracı kiĢi bulunur.
Dolayısıyla tüketici tarafından ete ödenen paradan üreticiye düĢen pay azalmaktadır.
Tüketicilerin et için ödediği miktarın yalnızca %35‟inin üreticiye gittiği tahmin
edilmektedir. Bunun dıĢında tüketicinin ödediği perakende et fiyatının %40‟ı
toptancıya, %25‟i ise perakendeciye gitmektedir.
Gerek devlete ait gerekse özel et tesislerinin, pazarlama kanalında çok önemli bir
yeri vardır. Bu tesislerin çalıĢma kapasitesi, 2004 yılında günlük 18.285 iken, 2005
yılında 26.637‟ye ulaĢmıĢtır. Kullanılan kapasitenin ise %40 olduğu tahmin
edilmektedir. ÖzelleĢtirme programını takiben devlete bağlı kesimhanelerin pazar
payı düĢmeye devam etmektedir.
239
Karkasın temizlenmesi, etin kesimi ve iĢlenmesi gibi süreçler çoğunlukla büyük ve
özel tesislerde gerçekleĢtirilmektedir. 2004 yılında bunun gibi toplam 466 adet tesisi
bulunmaktaydı. 5179 No‟lu Gıda Yasası ile kesimhanelere ve et iĢletmelerinin
yönetimi düzenlenmiĢtir. Gıda Yasası henüz AB Topluluk Müktesebatı ile
uyumlaĢtırılmamıĢtır.
Canlı hayvan ve kırmızı et piyasasına yönelik düzenlemeler Tarım ve Köy ĠĢleri
Bakanlığı tarafından yapılmaktadır. Canlı hayvan borsasının etkin olduğu yerlerde
yerel makamların gücü azalmaktadır. Bununla birlikte, yerel makamlar halen hayvan
çiftliklerinden tüketici merkezlerine kadar uzanan zincirde hayvanların akıĢını
kontrol etme gücüne sahiptirler. Sağlık ve Çevre Bakanlıkları da aynı zamanda gerek
gıda hijyeni acil durum kontrolleri gerekse çevresel problemler konusunda
görevlidir. Canlı hayvan, et ve et ürünleri piyasasının denetimi, aynı alana müdahale
eden birçok organizasyondan ötürü bazı güçlüklerle karĢı karĢıyadır. Bu da, pazarın
yapısındaki mükerrerlik, düzensizlik ve karmaĢanın sebebidir.
6.17.2.1.Alım
6.17.2.1.1.Kesim ve ĠĢleme
Etin kesim ve iĢlenmesi faaliyetleri yıl boyunca aynı istikrarda devam etmemektedir.
Sığır besi iĢletmeleri genellikle Ocak ile Mayıs ayları arasında; koyun besi
iĢletmeleri Ocak ile Mart ayları arasında hayvan tedarik ederler. Büyük çiftlikler ise
Ağustos ve Kasım ayları arasında da hayvan tedarik edebilirler. Kesimhanelerin ve et
iĢleme tesislerinin tam kapasiteyle çalıĢmamalarının sebebi budur. ÖzelleĢtirme
süreci nedeniyle özel kesimhanelerin sayısı yıllar geçtikçe artmıĢtır. Bu artıĢ et
iĢleme faaliyetlerini de etkilemektedir. Et ürünlerinin çeĢidi geçtiğimiz on yıl içinde
sayıca hiçbir değiĢiklik göstermemiĢtir. Sucuk, pastırma, salam, sosis ve kavurma
üretilen baĢlıca et ürünlerindendir. Sektörde yabacı sermayeli yatırımlarında
katkısıyla oldukça önemli geliĢmeler gözlenmiĢtir.
6.17.2.2.Karkas ve Et Tesviyesi ve Standardizasyon
Yukarıda bahsedilen standartların çoğu yürürlükte değildir. bunların dıĢında
soğutma, donmuĢ et, depolama ve nakliye ile ilgili standartlar da söz konusudur.
Kesimhaneler alımları sırasında hayvan türlerine ve cinsiyetine dikkat ederler. Ancak
240
kesilen hayvanların tesviyesi ile ilgili uygulama henüz baĢlatılmamıĢtır. Bununla
birlikte et parçaları perakende piyasada kasabın tercihine göre tesviye edilmektedir
(8 çeĢit et kesimi).
6.17.2.3.Paketleme
Büyük ölçekli yerli süpermarket zincirlerinin kalite güvence Ģartları, büyük et iĢleme
tesislerini paketleme anlamında teĢvik etmektedir. Et ürünlerinin paketlenmesi hali
hazırda geliĢim içindedir. Çoğu (özel) et fabrikaları AB standartlarında paketleme
ünitelerine sahiptir. Bununla birlikte, çoğu et fabrikasına yönelik kırmızı et ihracatı
ile ilgili sınırlamalar ile faaliyetlerin çoğunun bu pazarlara eriĢmede küçük kalması
gibi sorunlar, söz konusu hijyen ve çevre standartlarının sektör tarafından
benimsenmesinde yeterli teĢvik unsurunu oluĢturamamaktadır. Belirli bir ücret
karĢılığı kesim yapan ve yerel kasaplara karkas sağlayan ve eti iĢleyip paketleyen bu
et fabrikaları, geliĢtirilmiĢ nihai ürünün pazarlanmasıyla ilgili beklentilerden
faydalanma fırsatını azaltmıĢlardır.
6.17.2.4.Soğuk Hava Depolaması
Soğuk depolama faaliyetleri, kesilecek hayvanların hijyen koĢullarıyla sıkı sıkıya
bağlantılıdır. Bu koĢullar, Sınıf 3 grubundaki kesimhaneler için oldukça basittir. Sınıf
1 grubuna giren gerek devlete gerekse özele ait büyük et tesisleri temel iĢletme ve
depolama koĢulları çerçevesinde faaliyet gösterir. Büyük soğuk depolar özel
Ģirketlere aittir (örn. eski Et ve Balık Kurumu). Özellikle de Pınar ve Maret gibi
büyük et tesisleri, kapasite bakımından yüksek standartlarda soğuk hava depoları
geliĢtirmiĢlerdir.
6.17.2.5.Nakliye
Canlı hayvanlar üreticiden yerel ve merkezi pazarlara gerek karayolu gerekse
demiryolu üzerinden ulaĢtırılır. Her iki nakliye türünde de ağırlık kaybı oldukça
yüksek oranlardadır. Sınıf 1 grubuna dahil et tesislerinde iĢlenen karkas ve et ürünleri
genellikle soğuk hava deposu özelliği bulunan kamyonlar üzerinde nakliye edilir. Bu
nakliye çeĢidinde güvenlik ve hijyen koĢullarına özellikle dikkat edilir.
241
3. Sınıf kesimhanelerde ise hijyen seviyesi oldukça düĢüktür. Bu tip tesislerde
iĢlenen etin nakliyesi için nadiren soğuk hava deposu bulunan araçlar kullanılır ya da
bu tür araçlar hiç bulunmaz. Bazı örneklerde ise et henüz soğutulma iĢlemi
tamamlanmadan kesimhaneden gönderilir.
6.17.2.6.Fiyatlandırma
Et ve et ürünlerinin fiyatları tamamen serbest pazar koĢullarınca belirlenir. Devlete
ait Et Tesislerinin özelleĢtirilmesiyle birlikte devlet artık bu sektöre müdahale
edememektedir. Canlı hayvan fiyatları çoğunlukla sezona (pazardaki hayvan
akıĢına), canlı hayvan ve et ithalat ve ihracatına göre değiĢir. Fiyatlar, aylara, sezona,
ilklim koĢullarına ve yemdeki arza göre de değiĢiklik göstermektedir. Canlı hayvan
fiyatları, canlı hayvan borsaları da dahil olmak üzere gerek yerel gerekse merkezi
pazarlarda genellikle arz ve talep dengesinin bir sonucudur. Gerek özel gerekse
devlet sektöründe et satın alan kurumlar için kesimhanelerdeki et fiyatları karkas
ağırlığına göre belirlenir. Hali hazırda canlı hayvan borsalarında ürün fiyatlarının
kalite faktörü göz önünde bulundurularak belirlendiği bir geliĢim söz konusudur.
6.17.2.7.SatıĢ
Üreticiler yetiĢtirdikleri hayvanları yerel veya merkezi pazarlarda direkt olarak veya
canlı hayvan birlikleri/tacirleri aracılığıyla veya anlaĢmalı oldukları özel kesimhane
ve et iĢleme tesislerine satarlar. Borsalarda canlı hayvanların açık arttırmayla
satılması süreci geliĢtirilmelidir. Hayvan borsalarındaki yetersiz altyapıdan dolayı
açık arttırma, pek yaygın bir satıĢ yolu değildir. Ayrıca bu uygulama Türkiye‟de
geleneksel bir uygulama değildir. Et karkası ve et ürünleri normalde et fabrikaları
tarafından toptancı kasaplara ve perakendecilere satılır. Büyük et iĢleme tesisleri
daha sonra ürünlerini süpermarketlere, hipermarketlere dağıtırlar veya aracılar
yoluyla perakende marketlere satarlar.
6.18.Tüketim ve Talep Modelleri
Nüfustaki hızlı büyüme, ĢehirleĢme ve kiĢi baĢına düĢen reel gelir, gıda talebinde
zirai üretimin karĢılayabileceğinden daha fazla artıĢa yol açmıĢtır. Sonuç olarak
özellikle de 1990 yılından itibaren tüketim modellerinde diğer hayvansal ürünlere
242
(kanatlı hayvanlar ve balık) doğru kayan bir değiĢim söz konusudur. Kırmızı et ile
süt ürünlerinin kiĢi baĢına düĢen tüketim miktarı, son yirmi yılda düĢük arz nedeniyle
azalmıĢtır. Yurtiçi üretimi korumak adına düzenlenen ithalat vergilerinin yüksek
olmasından dolayı talepteki boĢluk ithalat ile kapatılamamaktadır. Diğer ülkelere
bakıldığında değiĢen damak tadı ve maliyetlerden ötürü et tüketiminin zaman içinde
sığır eti, dana eti, kuzu eti, koyun eti ve keçi etinden daha çok tavuk ve balık eti
tüketimine kaydığı ortak gözlemlenen bir olgudur.
Türkiye‟deki gıda tüketim modelleri son 20 yılda kökten bir değiĢiklik göstermiĢtir.
1960 yılında kiĢi baĢına alınan günlük kalori alımı 2,881 kilokaloriydi. Bunun
%15,7‟sini hayvansal gıdalar oluĢturmaktaydı. 2002 yılına ait rakamlar kiĢi baĢına
günlük kalori alımının 3357 kilokalori olduğunu ve bunun %9.5‟inin hayvansal
gıdalardan oluĢtuğunu göstermektedir. Yine 1960 yılında kiĢi baĢına alınan günlük
ortalama protein miktarı 90.8 gramdı ve bunun %27.8‟ini hayvansal gıdalardan
oluĢmaktaydı. Bu rakamlar 2002 yılında sırasıyla 95.4g ve %22.3 olarak
hesaplanmıĢtır. Türkiye‟de gıda arzındaki yağ miktarı, 1960 ve 2002 yılları arasında
yılında kiĢi baĢına günlük 67.7 gramdan 91.6 grama çıkmıĢtır. Yağdaki % 35.3‟lük
bu artıĢ yemeklik yağ kullanımı ile tavuk ve balık tüketimindeki artıĢa da
yansımaktadır. 1960 ve 2002 yılları arasında, hayvansal yağların toplam yağ içindeki
kullanım miktarı %44.5‟ten %22.7‟ye gerilemiĢ; bitkisel yağınki ise %55.5‟ten
%77.3‟e fırlamıĢtır.
GeliĢmekte olan ülkelerle geliĢmiĢ ülkeler arasındaki temel farklılık, hayvansal
kalorinin toplam kalori miktarına oranıdır. Türkiye hali hazırda özellikle de
kentsel bölgelerde hızlı ekonomik büyüme ve gelir artıĢının yaĢandığı bir
dönemdedir. Dolayısıyla hayvansal ürünlere yönelik talep gerek miktar gerek nitelik
gerekse çeĢitlilik anlamında artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye AB‟ye Katılım
sürecinin bir parçası olarak sınırlarını açtığında, Ģu anda gizli seyreden talep ithal
edilen hayvansal ürünlerle karĢılanacaktır.
Üretimdeki düĢüĢ canlı hayvan ürünlerinin fiyatlarının yukarıda seyretmesine neden
olacak ve dolayısıyla düĢük gelirli kesimin gücü bu ürünleri tüketmeye
yetmeyecektir. Yüksek fiyatlar talebi, toplam üretimi ve çiftliklerin gelirlerini
düĢürür. Çünkü canlı hayvan ürünleri hem fiyat hem de gelir açısından esnek
özelliktedir. Artan talebi karĢılayabilmek için Türkiye hayvansal ürünlerle birlikte
243
özellikle de süt ürünlerinin üretim miktarını arttırmalıdır. Artan üretim ve düĢen
fiyatlar sayesinde düĢük gelirli kesimin de bu ürünlere ulaĢması sağlanabilir ve
dolayısıyla protein eksikliği giderilebilir.
6.19.Ticaret Ġle Ġlgili Konular
DıĢ et ticaretine ait resmi veriler, ülkede baĢ gösteren Ģap hastalığı nedeniyle AB‟ye
kırmızı et ihracatının durduğunu göstermektedir. ġap hastalığı, geçtiğimiz yıllarda
Türkiye‟deki her ili kapsayan 270 kadar salgın ile endemik hale gelmiĢtir65. ġap
hastalığı tamamen ortadan kalkana kadar veya kontrol altına alınana kadar
Türkiye‟den AB‟ ne canlı hayvan veya kırmızı et ihracatı yapılması düĢünülemez66.
Ülke çapındaki üreticileri korumak için Türkiye‟deki çoğu gıda ve tarım ürünleri
üzerinde yüksek gümrük tarifesi oranları uygulanmaktadır (%25 ortalamayla En
Fazla Kayırılan Ülke). Türkiye, genellikle iç hasat döneminde tahıl üzerindeki tarife
oranlarını arttırmaktadır. Yüksek yem fiyatları, baĢta sığır ve tavuk eti olmak üzere
Türkiye‟deki canlı hayvan sektörünü zedelemektedir. Türkiye, AB hükümleriyle
uyum sağlamak için, tarım ürünlerinin ithalatı ile ilgili olarak uygulanmakta olan
yönetmelikleri yeniden oluĢturma süreci içerisindedir67. Bununla birlikte, yeni
çıkarılan bazı yönetmelikler AB ile tam uyumlu değildir. Çoğu ürün için – örneğin
kırmızı et ve Ģarap ithalatına yazılı standartlar bulunmamaktadır. Kırmızı et ithalatı
ülkedeki yetersiz talep sebebiyle son yıllarda göz ardı edilmiĢ durumdadır.
Türkiye, sürekli tarım ürünleri ihraç eden bir ülke olmuĢtur. Sektör aynı zamanda
çoğu ihracat bazlı endüstriler için önemli bir kaynak teĢkil etmektedir. Tarım
endüstrisi ürünlerinin toplam ihracattaki payı %6 civarındadır. Temel ihracat öğeleri
taze meyve ve sebze olup bunlar Türkiye‟deki tüm ihracatın yaklaĢık %45‟ini
oluĢtururlar. Tarım Türkiye‟deki toplam ihracat faaliyetlerine %8 ile %10 arasında
katkıda bulunarak ekonominin önemli bir ayağını oluĢturur. Kırmızı et Ģap
65
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.26
Avrupa Komisyonu Brüksel SEC(2009)1334/3 14 Ekim 2009, Türkiye 2009 Ġlerleme Raporu
(COM(2009)533, Gayrı resmi Tercüme,s. 55 Çevrimci: 06 Aralık 2009
http://www.stgm.org.tr/docs/12580204942009_Ilerleme_Raporu_Gayriresmi_Turkce_Tercume.pdf
67
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.28
66
244
hastalığından ötürü ihracatın bir parçası değildir68. Tavuk eti ise sübvansiyonlu
oranlarda ihracat edilir.
Tarımın Türk ekonomisindeki yeri, sanayi ve hizmet sektörlerindeki hızlı
geliĢmelerden ötürü uzun bir süre düĢüĢ yaĢamıĢ olmasına rağmen, diğer bütün
Avrupa ülkelerine kıyasla, toplam ekonomik verimin ve istihdamın büyük bir kısmını
oluĢturmaktadır. Tarımın GSYĠH‟daki payı, 1970 yılındaki %35‟lik seviyeden, 1980
yılında %22‟ye, 2004 yılında %13‟e
ve 2005 – 2006 döneminde de yaklaĢık
%12ila11‟lere inmiĢtir.
6.20.AB GiriĢ Sürecinde Yapısal DeğiĢim ve Finansal Destekler
Türkiye 2004 yılında aday ülke statüsünü kazandığı için, AB tarafından sadece
2000–2006 yılları için hazırlanan ve aday ülkelerin yararlandığı Tarım ve Kırsal
Kalkınma Özel Katılım Programı (SAPARD) fonlarından yararlanamamıĢtır. Bunun
yerine, 2007–2013 dönemi için Türkiye, Hırvatistan ve beĢ Balkan ülkesi için yeni
bir üyelik öncesi araç olarak Katılım Öncesi Aracı (IPA,Instrument for PreAccesison) uygulanmaktadır. IPA beĢ bileĢenden oluĢmaktadır. Bunlar;
- GeçiĢ Yardımları ve Kurumsal ÇalıĢmalar
-Bölgesel ve Sınırlar Ötesi ĠĢbirliği
- Bölgesel Kalkınma
- Ġnsan Kaynakları
- Kırsal Kalkınma (IPARD - Katılım Öncesi Kırsal Kalkınma Yardım Aracı).69
Türkiye‟de son 20 yıl boyunca tarım baĢlıca istihdam alanı ve GSYH‟ye katkısı
büyük bir sektör olma özelliğini korumuĢtur. Türkiye, doğal ve beĢeri kaynakları
zengin bir ülkedir. Ancak, kırsal büyüme açısından ülkenin sahip olduğu potansiyel
1980‟den 2009‟a uzanan dönemde büyük ölçüde kullanılamamıĢtır.70 Bunun baĢlıca
nedeni, birtakım ürünlerde kendi kendine yeterliliğe aĢırı odaklanan ve giderek
verimsizleĢen kırsal kalkınma politikalarıdır. Bu politikalarda, tarımsal girdilerin ve
kredilerin sübvansiyonu, ekilen arazilerin geniĢlemesi ve sulama alanındaki yoğun
68
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.27
Metin Can, Avrupa Biriği Kırsal Kalkınma Programlarının Türkiyenin Kırsal Kalkınması
Açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, Tarımsal Ekonomi AraĢtırma Enstitüsü Yayını,
Ankara, Aralık 2007, s.1
70
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu,ISBN 978975-19-4036-0(basılı nüsha) Ankara,2007 s.1 Çevrimci: http://ekutup.dpt.gov.tr/bitkiure/oik666.pdf
69
245
kamu yatırımlarıyla verimin ve üretimin artacağı öngörülmüĢtür. Ayrıca, fiyat
desteği politikalarıyla tarımsal gelirleri arttırma yoluna gidilmiĢtir.
Tarımdaki yeni teknolojilerin kabul edilerek içselleĢtirilmesinin ihtiyaç duyduğu
gecikme(lag) dikkate alınmamıĢtır. Devletin ve bürokrasinin alıĢkanlığı olan kanun
ve yönetmeliklerin çıkarılması ile her sorunun çözülebileceği varsayımından
kurtulunamamıĢtır.
6.21.GATT'dan DTÖ'ye GeliĢim Süreci71
1960 - 1966 arası devam eden ve Dillon Turu olarak adlandırılan süreçte tarımın da
GATT kapsamına alınması yoğun biçimde tartıĢılmıĢtır. Kennedy Turu olarak
adlandırılan 1963-1967 tartıĢmalarında da, ABD tarafından önerilen, değiĢken
vergilerin bir tarifeye bağlanması istekleri, AB'nin karĢı çıkması sonucu karara
dönüĢememiĢ, ABD de talebinden vazgeçmiĢtir. Dört yıl süren 1973-1979 Tokyo
Turunda, ABD tarımın da GATT kapsamına alınmasını önermiĢ, görüĢmeler
sektörün geneli yerine ürün grupları çerçevesinde devam etmiĢ, fakat bu turdan da
somut bir sonuç çıkmamıĢtır. Sürecin asıl belirleyici dönemini seksenler sonrası
oluĢturmuĢtur. Bu dönemde ortaya çıkan toplumsal, ekonomik ve siyasal dinamikler,
zorunlu olarak tarım konusunu da GATT'ın gündemine getirmiĢtir.
Önceleri ithalatçı olan AB ülkeleri, seksenlerin baĢında kendine yeterli hale
gelmeye, hatta ihracatçı olmaya baĢlamıĢtır. Çok yönlü yoğun iç destekler ve
ihracat sübvansiyonu ve yüksek gümrük vergileri gibi dıĢ ticaret destekleriyle, AB
artık dünya tarım ürünü pazarında etkin bir ülke grubudur.72
Önceleri ithalatçı olan AB ülkeleri, seksenlerin baĢında kendine yeterli hale gelmeye,
hatta ihracatçı olmaya baĢlamıĢtır. Çok yönlü yoğun iç destekler ve ihracat
sübvansiyonu ve yüksek gümrük vergileri gibi dıĢ ticaret destekleriyle, AB artık
dünya tarım ürünü pazarında etkin bir ülke grubudur. Çok miktarda petro-doların
dünya bankalarına yatırılması sonucu faizler ortalama enflasyonun altına düĢmeye,
negatifleĢmeye baĢlamıĢtır. Dünya piyasalarında faizlerin düĢüklüğü geliĢme
71
Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı
Değerlendirmesi(20.8.2004)
72
Ġsmail BulmuĢ, Tarımsal Fiyat oluĢumunda Devlet Müdahalesi; Kuramsal Çerçeve, Avrupa
Ekonomik Topluluğu Uygulaması, Türkiye Uygulaması, Ankara Ġktisadi ve Ticari Ġlimler
Akademisi Yayın No:113, Ankara, Kalite Matbaası, 1978 s.87-141 Uygulamanın tarihsel geliĢmesinin
analizi için bir kaynak.
246
yolundaki ülkelerin düĢük faizle borçlanarak ithalatlarını artırmaları gibi bir sonucu
da beraberinde getirmiĢtir. Enflasyonun ortalama %12'ler düzeyinde seyrettiği, kredi
faizlerinin yaklaĢık %3'lerde dolaĢtığı finans piyasası, üçüncü grup ülkelerin
borçlanmasıyla ucuz ithalatlarını hızlandırmıĢtır. 1970'de toplam 50 milyar dolar
olan dünya tarım ürünleri dıĢ ticaret hacmi, 1980'de 230 milyar dolara çıkmıĢtır.
Seksenlerin baĢında, önce de belirtildiği gibi, AB artık ithalatçı değildir, ihracatçıdır
ve rakip pazarlara girmeye baĢlamıĢtır. Pazara egemen ABD bundan rahatsızdır.
Ġhtiyacı yıllık 120-130 milyon ton olan AB yılda 170 milyon ton hububat
üretmektedir. AB ve yeĢil devrim ülkelerinin dünya tarım ürünü piyasasındaki
rollerinin artması nedenleriyle, 1980'de 48 milyar dolar olan ABD tarım ürünü
ihracatı, 1985'de 27 milyar dolara kadar düĢüyor. ĠĢte bu süreç ABD'yi
telaĢlandırıyor ve ABD 1982 Kasımı‟nda GATT‟ı olağanüstü toplantıya çağırmıtır.
Toplantıda AB' yi haksız rekabet yapmakla suçlamıĢtır. UR Sonu DTÖ Tarım
Kuralları ve Taahhütler DTÖ' nün kurulmasıyla sonuçlanan anlaĢma gereği, tarım dıĢ
ticaretinde yeni kurallara geçiliyor. Artık ülkeler tarım ürünü dıĢ ticaretinde, piyasa
fiyat yapısını bozan, ticaret saptırıcı uygulamaların azaltılması için taahhütlerde
bulunmuĢlardır. Bu taahhütler ilkece dört ana eksende ortaya çıkıyor.73
a)Pazara giriĢ kuralları gereği, daha önce tarifelendirme ile dönüĢtürülmüĢ olanlar da
dahil, gümrük vergileri aĢamalı olarak ve belirli oranlarda indirilecektir. Yeni
tarifeler konmayacaktır. Tarife dıĢı engellere (sağlık, kalite vs) konu olan ürünlerde,
yurt içi tüketim baz alınarak ithalat yapılacaktır. GeliĢmekte olan ülkeler,
geliĢmiĢlerin üçte ikisi oranında ve daha uzun dönemde indirim yapacaktır.
b) Tarım ürünü ihracat sübvansiyonları 1986-1990 dönemi verileri baz alınarak,
geliĢmiĢlerde altı yılda %36, geliĢmekte olanlara on yılda %24 oranında
azaltılacaktır. Yeni sübvansiyon oluĢturulmayacaktır74.
Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı
Değerlendirmesi(20.8.2004), s.6 Çevrimci:01 Temmuz 2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim/DTORapor.pdf
74
Dilek Ülgüray, ‟‟Türkiye‟de Tarım Politikaları Kapsamında Hayvancılık‟‟ Editörler: Sibel
Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık
1999-Menemen-Ġzmir,Yayın No:46,ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz 2000 (84-94)
(Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009
73
247
c) Yurtiçi desteklerin ölçümü için OECD ölçütleri yerine, AB' nin geliĢtirdiği Toplu
Destek Ölçütü (TDÖ) uygulanacaktır. Ġç destekler yöntemlerine göre üç kategoride
değerlendirilmektedir. Piyasa ürün fiyatını bozduğu ileri sürülen destekleme alım
fiyatı (taban fiyatı) devletin destekleme kurumlarıyla gerçekleĢtirdiği ürün alımları,
prim destekleri, tarımsal kredi sübvansiyonları ve tüm girdi destekleri KIRMIZI
KUTU olarak adlandırılmaktadır. Kırmızı kutu yaklaĢımı, bu desteklerde taviz
olmayacağı ve radikal davranılacağı anlamına gelmektedir.
Üretim ve verimle ilgili olmayan destekler için yapılan MAVĠ KUTU tanımı
kapsamına, bizim açımızdan fındık ve tütünde uygulanan alan sınırlaması ile çaydaki
budama tazminatları girmektedir. Bu destek kalemlerinin maliyeti çok düĢük
olduğundan, mavi kutu kapsamındaki desteklerin üretim değerinin %5'ine
indirilmesi, fazla sorun olmayabilir.
Tarımsal üretim ve ticareti üzerinde doğrudan etkisi bulunmayan ve YEġĠL KUTU
olarak tanımlanan, doğrudan ödeme, gıda güvenliği, kırsal kalkınma, alt yapı yatırımı
ve genel hizmetler gibi desteklerde herhangi bir kısıt getirilmediğinden, bu anlamda
uygulanan DGD için bir sorun görülmemektedir.75
Uygulanmakta olan destek yöntemleri ve ölçek büyüklüklerine göre yapılan bu
değerlendirmeyi, "Türkiye için sorun yok" yolunda anlamak son derece yanlıĢtır.
Çünkü zaten DGD uygulaması sonrası, birkaç üründeki prim ve hayvancılıkla ilgili
küçük çaplı destek dıĢında Türkiye'de destek kalmamıĢtır.
d)Sağlık ve bitki sağlığı kuralları ile ilgili olarak, bütün ülkeler bilimsel ölçütlere ve
uluslararası standartlara uyacak, saydamlık geçerli olacaktır. Uygulama 1995'den
baĢlayarak on yılda yapılacaktır.
1999 Seattle‟de geliĢmekte olan ve yoksul ülke grupları yoğun tepkilerini eyleme
dönüĢtürmüĢ ve yeni bir karar alınmasını önlemiĢlerdir. 2002'de Cancın da geliĢme
yolundaki ülkeler Hindistan ve Brezilya' nın öncülüğünde seslerini gürleĢirmiĢler76
ve her ülkenin bir oy kullandığı ortamda "Biz de varız" demiĢlerdir. Buna rağmen
süreç 2004 Cenevre‟ye ulaĢmıĢtır. Bununla birlikte 2005 Hong Kong ortamında da
75
a. g. e. , s.7
T.C DıĢiĢleri Bakanlığı, Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimci: 28 Ağustos 2009
http://www.mfa.gov.tr/dunya-ticaret-orgutu-__dto_.tr.mfa
76
248
geliĢmiĢlerle geliĢmekte olan ve yoksullararası mücadelenin devam edeceği
anlaĢılmaktadır.77
GeliĢmiĢ ülkeler, bir ölçüde geleneksel destek yöntemlerini terk etmiĢ gibi görünseler
de, piyasa fiyat yapısını bozmayan, ama sonuçta tarıma çok önemli kaynak
aktarımını sağlayan yeni destek yöntemlerini uygulamaya koymuĢlardır. Hem
tarımlarını desteklemekte, hem destekle üstün verim ve üretim sağlamakta, hem de
güçleri
nedeniyle
dünya
pazarına
egemen
oldukları
için,
ürünlerini
pazarlamaktadırlar. Onlar ölçüsünde destek kaynağına sahip olmayan, onların
verimliliğinin gerisinde kalan ve daha yüksek maliyetle üretim yapan geliĢme
yolundaki ve yoksul ülkelerin, Ģansları da ayakta durma olanakları da son derece
zordur. Bu ülkeler, bir ölçüde geleneksel destek yöntemlerini terk etmiĢ gibi
görünseler de, piyasa fiyat yapısını bozmayan, ama sonuçta tarıma çok önemli
kaynak aktarımını sağlayan yeni destek yöntemlerini uygulamaya koymuĢlardır.78
Hem tarımlarını desteklemekte, hem destekle üstün verim ve üretim sağlamakta, hem
de
güçleri
nedeniyle
dünya
pazarına
egemen
oldukları
için,
ürünlerini
pazarlamaktadırlar. ABD DTÖ'ne rağmen, 1999'da 46,7 milyar dolar tarım desteği
kullanmıĢtır. Bunun %40'ı Pazar fiyat desteği, %8'i üretime dayalı ödeme (DGD)
%12'si girdi üretimine bağlı ödeme ve %20'si geçiĢe dayalı doğrudan ödemedir.
ABD'de bu yılda tarımda bulunan kiĢi baĢına yılda 7000 dolar destek verilmektedir.
6.22.AB Öncesi Mali Yardım Düzenlemeleri; IPA, IPARD, SAPARD
Tarım Strateji Belgesi, 30.11.2004 tarih ve 2004/92 sayılı Yüksek Planlama Kurulu
Kararı ile yürürlüğe girmiĢ olup; söz konusu belge 2006–2010 yılları arasında tarım
sektörünün kalkınma, hedef ve stratejilerinin geliĢtirilmesini ve politikalarının
oluĢturulmasını sağlamaktadır. Strateji hazırlanırken AB Ortak Tarım ve Balıkçılık
Politikalarına Uyum ve Dünya Ticaret Örgütü Tarım AnlaĢması esas alınmıĢ, piyasa
koĢullarında tarımsal üretime yönelik olarak piyasa mekanizmalarını bozmayacak
destekleme araçlarının uygulanması, tarım ve kırsal kalkınmada bütüncül yaklaĢım,
katılımcılık ve kaynakların etkin kullanımı ilkeleri benimsenmiĢtir. Bu çerçevede,
Mahir Gürbüz, Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine iliĢkin Tema Vakfı
Değerlendirmesi(20.8.2004)
78
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu, s.28
77
249
stratejinin temel amacı ekonomik, sosyal, çevresel ve uluslararası geliĢmeler
boyutunu bütün olarak ele alan örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım
sektörünün oluĢturulmasıdır.
Temel amaç doğrultusunda stratejik amaçlar aĢağıda belirtildiği üzere beĢ maddede
toplanmıĢtır;
- Sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde kaliteye dayalı üretim artıĢı ile gıda güvenliği
ve gıda güvencesinin sağlanması,
- Tarımsal iĢletmelerin rekabet düzeylerinin yükseltilmesi,
- Tarımsal pazarlama altyapısının güçlendirilmesi tarım-sanayi entegrasyonunun
sağlanması
- Kırsal gelirlerin artırılması ve kırsal toplumun yaĢam Ģartlarının iyileĢtirilmesi
- Üretici örgütlenmesinin geliĢtirilmesi79
Stratejik amaçlara ulaĢılması yönünde belirlenen destekleme araçları ise; Doğrudan
Gelir Desteği, Fark Ödeme Uygulaması: Hayvancılık Destekleri, Kırsal Kalkınma
Destekleri, Telafi Edici Ödemeler (Alternatif Ürün Programı), Ürün Sigortası
Ödemeleri; Çevre Amaçlı Tarımsal Alanların Korunması (ÇATAK) Program
Desteği80 ve Rekabete dayalı araĢtırma hibeleri dahil AR-GE Hizmetleri, ihracat
teĢvikleri, gerektiğinde bazı girdi destekleri, kredi destekleri ve benzer destekleme
araçları kullanılacaktır. Tarımsal destekleme bütçesindeki oranı %5 seviyesinde
olacaktır.81
AB, bölge ülkeleri ile iliĢkilerin geliĢmesi ve iĢbirliğinin artırılması amacıyla genel
bütçesinden bölgesel fonlar tahsis etmektedir. Özellikle, planlı ekonomiden serbest
piyasa ekonomisine geçen ülkelerin Batı Avrupa ve dünya ekonomisi ile birleĢmesini
amaçlayan bu fonların önde geleni PHARE‟dir. 18 Aralık 1989 itibarıyla AB
Konseyi kararı (EEC–3906/89) ile yürürlüğe giren fon Polonya ve Macaristan
ekonomisindeki kurumsal değiĢime yardımcı olması amacıyla kurulmuĢtur. PHARE
programı 1990–1996 yılları arasında diğer bölge ülkelerini de kapsayacak Ģekilde
geniĢletilmiĢtir.
79
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas Komisyonu Raporu ,s.58
Hasan Akça, Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB Hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟(51-64) s.57
81
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, s.13
80
250
AB, katılım öncesi stratejisi uyarınca, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çevre ve
ulaĢım altyapısını geliĢtirmeye yönelik projeleri desteklemek amacıyla ISPA
programını oluĢturmuĢtur.82 AB Konseyi'nin 1267/99 no'lu tüzüğü çerçevesinde
kurulan ISPA programı için 2000–2006 yılları arasında her yıl bir milyar Euro bütçe
tahsis edilmiĢtir.
ISPA programından yararlanan 10 aday ülke: Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti,
Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya ve
Slovenya‟dır. ISPA programı adı geçen ülkelerdeki çevre ve ulaĢtırma altyapısının
AB standartlarına getirilmesini amaçlayan ve maliyeti beĢ milyon Euro'nun
üzerindeki projelere verilmektedir.
PHARE, ISPA ve SAPARD programlarının katılım öncesi mali yardım aracı olması
sebebiyle, 1 Mayıs 2004 tarihinde AB'ne üye olan; Çek Cumhuriyeti, Estonya,
Letonya, Litvanya, Macaristan, Slovenya, Slovakya, Polonya üyelik tarihi itibariyle
bu fonlardan faydalanamamıĢlardır.83
Kırsal kalkınma kavramının yaygınlaĢması ve AB tarımsal destekleri içinde yer
almaya baĢlamasıyla birlikte AB Ortak Tarım Politikası zaman içerisinde değiĢmekte
ve AB bütçesi içerisindeki yeri de farklılaĢmaktadır. Bu bağlamda, FEOGA Garanti
Bölümü içerisindeki tarımsal desteklerin yıllara göre dağılımında da önemli
değiĢimler yaĢanmıĢtır. Buna göre,
1988 yılında FEOGA Garanti Bölümü
desteklerinin yaklaĢık %35‟i yeniden yapılanmaya ayrılırken, %20‟si doğrudan
destekler ile üretim kaynakları desteklerine ve geri kalan %45‟lik kısım da piyasa
düzenlemeleri ve diğer müdahale desteklerine ayrılmıĢtır.
Ancak zaman içerisinde yeniden yapılanma destekleri azalmıĢ ve nihayetinde 2002
yılında %10‟a kadar gerilemiĢtir. Bu durum DTÖ‟nün getirdiği bir zorunluluktur.
Benzer bir Ģekilde aynı sürede piyasa destekleri ile müdahaleler de %4‟lere kadar
düĢmüĢtür. Öte yandan doğrudan destekler artan bir eğilim göstermiĢ ve 2002‟de
%70‟lerin üstünde bir paya sahip olmuĢtur. YeĢil kutu uygulamasının engel
yaratmamasının doğal sonucudur. Yapılan yardım tarımsal nüfus ve iĢletme sayısı
dikkate alındığında miktarların büyüklüğü rahatça görülebilir.
82
AyĢenur Onur,‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, Bütçe Dünyası Dergisi,Cilt: III, Sayı:31, KıĢ 2009 (4559)
83
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, . ,s.26
251
PHARE, ISPA ve SAPARD programlarını kuran tüzüklerde, hangi aday ülkeye ne
miktarda yardım yapılacağı belirtilmemiĢtir. Yardım alan her aday ülke “eĢit
muamele ilkesi”ne göre yardım almaktadır. Kriter olarak; baĢta en fazla ihtiyaç
gösterme olmak üzere, nüfus, yüzölçümü, tarımsal alan büyüklükleri gibi faktörler
belirleyici olmaktadır. PHARE programında alan itibariyle büyük ve fakir ülkeler
yardımlardan daha fazla yararlanırken, ISPA‟da çevre ve ulaĢım kapsamında ülke
büyüklüğü ve nüfus ön plana çıkmakta, SAPARD‟da ise ISPA‟ya paralel büyük
tarım alan ve düĢük kiĢi baĢına geliri olan ülkeler bu imkanlardan daha fazla
yararlanmaktadır.84
Haziran 1999'da 1268/99 sayılı tüzükle uygulamaya konan SAPARD Programı, aday
ülkelerin kırsal alanlarında yaĢanan problemler ve AB ile aday ülkelerin tarımsal
yapılarındaki farklılıklar SAPARD'ın uygulanmasının nedenleri olarak sayılabilir.
Örneğin 1999 yılı itibariyle tarımda istihdam edilen nüfus oranı AB‟nde %4,5 iken,
aday ülkelerde %22, tarımın Gayri SafıMilli Hasıla içindeki payı%1,8 iken, bu oran
aday ülkelerde %5,1 seviyesindedir. 2000 yılı itibariyle ortalama iĢletme geniĢlikleri
itibariyle durum incelendiğinde ise, AB‟nde ortalama iĢletme geniĢliği 18,7 hektar
iken, bu rakam aday ülkelerde yedi hektardır. Bu farklılıkların giderilmesi içinde AB
SAPARD‟ı uygun bir araç olarak düĢünmüĢtür.85
Türkiye, 2007 yılı sonu itibariyle Tarım ve KöyiĢleri Bakanlığı Çifti Kayıt Sistemine
kayıtlı 2 760 000 tarım iĢletmesi olduğu dikkate alınacak olursa; Türkiye‟de,
kurulması planlanan Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu‟nun çok güçlü
bir bilgisayar veri ağına ve geliĢmiĢ bir teknik alt yapıya sahip olması gerekmektedir.
Türkiye‟deki çok çeĢitli ürün deseni, parçalanmıĢ tarım arazileri ve büyük çiftçi
nüfusu hesaba katılırsa, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu‟ndaki ilgili
birimlerde, kullanıcıların ve ürünlerin destek/girdi ve ödeme kayıtlarının tutulması
esnasında yaĢanabilecek olası sıkıntılar düĢündürücü boyutlara ulaĢacaktır. Bunları
gidermek için iyi eğitilmiĢ ve düzenli çalıĢan bir personel yapısının yanı sıra teknik
84
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği,s.28
85
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği,s.29
252
anlamda yeterli bir bilgisayar veri ağı ve güçlü bir veri tabanı programı
gerekmektedir.86
Türk tarımının; tarım iĢletmelerinin; parçalı ve küçük arazi varlığı, geçimlik iĢletme
yapısının ön planda olmasından kaynaklanan bozukluklar, teknoloji kullanımındaki
yetersizlik, düĢük verimlilik gibi sorunlar nedeniyle çoğu tarım ürününde, özellikle
hayvancılıkta dünya piyasalarıyla rekabet gücü düĢüktür87. Önümüzdeki zorlu
dönemde, etkin politikalar hayata geçirilmede geç kalınırsa, tarımsal üretimde ve
üretici gelirlerinde beklenen artıĢ sağlanamayacak, hatta azalmalar ortaya
çıkabilecek, daha da ötesi AB‟ne üye son 10 ülkenin yaĢadığı gibi küçük tarım
iĢletmelerinin rekabet edememesinden dolayı kapanmasına sebep olacaktır. Böyle
olası bir durumda da Türkiye, çoğu stratejik tarım ürününde dıĢa bağımlı hale
gelebilecektir. Bu nedenle Türkiye, özellikle verimlilik ve rekabet gücünün artmasını
sağlayacak etkin teknoloji kullanımı, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım
iĢletmelerinin yapısının iyileĢtirilmesine yönelik AB kaynaklarını en etkin Ģekilde
kullanacak kurumsal yapılanmayı ve programlamayı gerçekleĢtirmek zorundadır88.
Aksi takdirde, Türk tarımı, gerek AB, gerek dünya pazarları karĢısında ciddi bir
rekabet sorunu yaĢayacaktır. IPARD programının Türkiye tarım sektörünün ve kırsal
yaĢam alanlarının bütün sorunlarına çözüm olacağı yanlıĢ bir yargıdır. Ancak
Türkiye tarımı ve kırsal alanları için önemli miktarlarda sayılabilecek bu mali
desteğin yerinde ve etkin Ģekilde kullanılması; ihtiyaç analizlerinin doğru ve gerçekçi
yapılmasına, uygulama mekanizmasını iĢletecek kurumsal yapının dikkatli ve uygun
temellerde oluĢturulmasına ve planlamanın geniĢ katılımlarla ihtiyaca uygun
hazırlanmasına bağlıdır.89
SAPARD Programının yerini alacak olan IPARD Programınıda kapsayan ve yeni
uygulama ajanslarının yer alacağı Katılım Öncesi Aracı (IPA) Programı, 2007–2013
yılları arasındaki AB Mali Yardımlarının ve Katılım Öncesi Yardım Mekanizmasının
86
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği, s.84
87
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK Raporu, s.35
88
T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği,Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı,
Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural
Development (IPARD)), Çevrimci: 25 Kasım 2009, http://min.avrupa.info.tr/QA/docs/IPARD2.pdf
89
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği. ,s.85
253
niteliklerini belirlemektedir. IPA Programı, daha önceki ISPA, SAPARD, PHARE ve
Yeniden Yapılanma, Kalkınma ve Ġstikrar Ġçin Birlik Yardımı (CARDS)
programlarının birleĢmesinden oluĢmaktadır.
IPA = SAPARD + PHARE + ISPA + CARDS
Bu bağlamda, bu farklı dört program ile AB – Türkiye Mali ĠĢbirliği Programının
içeriklerinin2007‟den itibaren IPA adı altında yürütüleceği söylenebilir. AB
Komisyonu ile Üye Ülkeler arasında IPA üzerindeki yetki paylaĢımının belli
olmadığı, bu yeni sistemin yaklaĢık 15 milyar Euro civarında bir bütçeye sahip
olacağı tahmin edilmektedir.
Çok yıllık programlamaya tabi olacak olan IPA‟nın “n+2+1” (fonların kullanılması
esnasında gerektiğinde, programlanan yıla (n) ek olarak iki yıl artı bir yıl daha
eklenmesi) modelini benimsemesi planlanmaktadır. Ġlgili AB tüzüklerine iliĢkin
çalıĢmalar devam etmektedir. Belli olan, IPA Programının beĢ ayrı bileĢenine sahip
olmasıdır. Bunlar;
- Kurumsal kapasite geliĢtirme,
- Bölgesel ve sınır ötesi iĢbirliği,
- Bölgesel kalkınma
- Ġnsan kaynaklarını geliĢtirme ve
- Kırsal kalkınmadır.90
IPA‟nın Bölgesel ve Sınır Ötesi ĠĢbirliği bileĢeni kapsamında, sınır ötesi iĢbirliği ile
uluslar üstü ve bölgeler arası iĢbirliği gibi konular bulunmaktadır91.
6.23.Kırsal
Kalkınma
Planında
yer
alacak
tedbirler
ve
desteklenebilecek türdeki faaliyetlerin seçilmesi Örnek olay92
…Ġlgili AB mevzuatı ve içerdiği koĢullar: Hayvansal kökenli gıdaların insan sağlığı için
yarattığı riskin ortadan kaldırılması çok önemlidir. AB‟de üretilen sütlerin belirli sağlık
koĢullarında olması zorunludur. 92/46/EC sayılı Konsey Direktifinde bu konuda kapsamlı
düzenlemeler yapılmıĢtır. Buna göre sütün kalitesindeki olumsuz etkileri önlemek açısından,
süt sağıldıktan hemen sonra temiz bir yere konulmalı, eğer 2 saat içinde toplanmıyorsa,
90
Metin Can, Avrupa Birliği Kırsal Kalkınma programlarının Türkiye‟nin kırsal kalkınması
açısından Ġncelenmesi Sapard ve Ġpard Örneği s.62
91
AyĢenur Onur,‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, (45-59), Bütçe Dünyası Dergisi, Cilt:3, Sayı:31, KıĢ
2009
92
T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı,‟‟
Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural
Development (IPARD))‟‟, s.8 Ek
254
günlük süt toplamanın olduğu yerlerde 8 Cº lik veya daha düĢük sıcaklığa kadar
soğutulmalıdır. Eğer süt günlük olarak toplanmıyorsa, süt 6 Cº‟ye kadar soğutulmalıdır. Süt
sağıldıktan sonraki iki saatlik süre dıĢında muamele veya iĢleme tesisine naklediliyorsa,
nakliye sırasında soğutulmuĢ sütün sıcaklığı 10 Cº‟yi aĢmamalıdır. Yine aynı direktifte,
sütün sağılması, toplanması veya taĢınması sırasında kullanılan kap, kacak, tank vb.
malzemenin temizlenmesi ve dezenfeksiyonu kolaylaĢtıracak biçimde yüzeyi pürüzsüz,
paslanmaya dayanıklı ve insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek maddelerin süte
geçmesini engelleyecek malzemeden yapılması gerekmektedir.
Sorunun tanımı ve mevcut durum: Türkiye AB‟ye üye olduğu günden itibaren sütün
sağıldığı çiftliklerde belirtilen malzemelerin kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde sütün
üretimde kullanılması mümkün olamayacaktır. Bu durumda, hem çiftçiler ürünlerini
satamadıkları için önemli gelir kayıplarına uğrayacaklar hem sektörde yer alan süt ürünleri
üreticisi firmalar hammadde bulamama sıkıntısıyla karĢılaĢacaklar hem de tüketiciler istenen
miktarda süt bulamama riski ile karĢı karĢıya kalabilecektir.
Bunu önlemek için çiftçilerin uygun malzemeden yapılmıĢ süt sağım makinası ve süt
bekletme kabını temin etmesi gerekmektedir. Ayrıca XXX firmasının süt toplama
kamyonları, belirli köylerde üreticilerin sağdığı sütü, süt sağıldıktan 5 saat sonra toplamaya
geliyorsa, kamyon gelinceye kadar sütün belirli bir sıcaklıkta muhafaza edilmesi gereklidir.
Ayrıca yine bu kamyonlarda sütün belirli sıcaklıkta taĢınması gerekmektedir.
Diğer taraftan çiğ sütü alarak iĢleyen ve mandıra ürünü haline getiren firmaların üretim
tesislerinin AB‟de özellikle 2006 yılında devreye giren çok kapsamlı hijyen kurallarına
uygun olması gerekmektedir. Müzakereler sırasında geçiĢ süreci istenmediği takdirde bazı
tesislerin AB üyeliği sonrasında kapatılması gerekecektir.
IPARD Tedbirlerinin (desteklenecek faaliyetlerin) seçilmesi: AB kurallarına uygun üretim
yapılabilmesi için gerekli olan kurallardan, sadece yukarıdakilerin karĢılanabilmesi için en
azından aĢağıdakilerin yapılması gerekmektedir:
(a) çiğ süt elde edilen çiftliklerde öngörülen standarttaki malzemelerin kullanılması,
(b) sütün sağılması ile toplanması arasında geçen süre 2 saatten fazla ise, sütün belirli
yerlerde belirli sıcaklıklarda muhafaza edilmesi
(c) Sütün süt kamyonlarında nakliyesi sırasında belirli bir sıcaklıkta muhafaza edilmesi,
(d) Çiğ sütü alarak, iĢleyen tesislerin belirlenen hijyen kurallarına uygun biçimde
modernizasyonu
Yatırım anlamına gelen bu 4 faaliyet arasında seçim yapmak ve AB fonlarından hangilerinin
destekleneceğine karar vermek Hükümetin kararıdır. ġu an AB‟ye üye olmuĢ olan
ülkelerdeki tecrübeler dikkate alınarak seçim Ģu Ģekilde olabilir:
(d)‟deki yatırımların maliyeti çok yüksek olabilir ve yıllık olarak bu konuya ayrılacak
meblağla çok sınırlı sayıdaki tesise yatırım yapılabilir. Bu yatırım, tesise gelen çiğ sütün
kalitesinde belirli bir iyileĢme olmadığı sürece çok rasyonel olmayacaktır. Bu bağlamda, çiğ
süt alıp iĢleyen, pastörüze süt, peynir vb. süt ürünlerini üreten tesislerin büyüklüğü göz
önüne alınarak, bu yatırımların özel sektörün kendisi tarafından yapılmasına karar verilebilir.
Genel süt toplama kamyon/kamyonetleri özel sektörün malı olduğundan, (c )‟de belirtilen
yatırımlar da aynı Ģekilde değerlendirilebilir.
Maliyet-etkinliğin temini açısından IPARD kapsamında (a) ve (b)‟deki yatırımların
desteklenmesine karar verilebilir. Böyle bir durumda:
Çiftlik yatırımları baĢlıklı tedbir seçilerek, çiftçilerin süt soğutma tankları ve/veya sağım
makinaları alınması veya yüksek süt verimi olan hayvanların alınmasını içeren projeler
desteklenebilir…93
93
T.C BaĢbakanlık Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, Tarım ve Balıkçılık Dairesi BaĢkanlığı,‟‟
Katılım Öncesi Araç-Kırsal Kalkınma BileĢeni (Instrument for Pre- Accession- Rural
Development (IPARD))‟‟, s.9
255
7.BÖLÜM
7.1.Biyogaz Üretim Sistemleri
7.1.1.Tarihsel Süreç
Biyogazın, M.Ö. 10. yüzyılda Asurlular, M.S. 16. yüzyılda ise Ġranlılar tarafından
banyo amaçlı sıcak su hazırlamada kullanıldığı belirtilmektedir. Özellikle gazlarla
ilgili çalıĢmalarıyla tanınan Jan Baptita Van Helmont, 17. yüzyılda, organik
maddelerin bozunumuyla yanıcı gazların elde edilebildiğini belirtmiĢtir.1 1776
yılında Kont Alessandro Volta, organik maddelerin bozunma miktarıyla elde edilen
yanıcı gaz arasında pozitif bir korelasyon olduğunu tespit etmiĢtir. Sir Humphry
Davy, 1808 yılında, sığır gübresinin anaerobik fermentasyonu sonucu oluĢan gazların
içerisinde metan gazını belirlemiĢtir. Ġlk biyogaz tesisi, Hindistan‟ın Bombay
kentinde 1859 yılında kurulmuĢtur. Biyogazın sokak lambalarında kullanımı 1895
yılında
Exeter/Ġngiltere‟de
gerçekleĢtirilmiĢtir2.
1911‟de
yine
Ġngiltere‟de
Birmingham Ģehrinde, biyogaz elektrik ve ısı elde edilmesi amacıyla kullanılmıĢtır.
Hindistan‟da ilk deneysel tesis 1946‟da kurulmuĢtur. Fakat Hindistan‟da bu
çalıĢmaların baĢlangıcı 1939‟a uzanmaktadır. 3
Biyogaz üretiminde Çin‟de domuz atıkları önemli rol oynarken, kırsal kesim
ailelerinin % 59-80‟inin kendi sığırlarına sahip olduğu Hindistan‟da, sığır atıkları ön
planda tutulmuĢtur. Hindistan‟da çiftlik tipi tesislerin kurulumu 1974 yılında
baĢlatılmıĢtır. 1981 yılında baĢlatılan Ulusal Biyogaz Kalkınma Programına kadar
yaklaĢık 80 bin biyogaz tesisi varken, 10 yıl içinde 1,67 milyon rakamına
ulaĢılmıĢtır4.
1
Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi, Çevrimci: http://www.biyogaz.com 19
Temmuz 2009
2
Salih Sözer, Osman Yıldız,‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz Üretimi
Üzerine Bir AraĢtırma‟‟,Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt: XIX, Sayı:2, s.(179183)
3
Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve YaygınlaĢtırılması;
Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi
Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009
http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf
4
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar,
YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim
Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s.9
256
Çin‟de 11–13 milyon aile tipi biyogaz tesisinden yılda yaklaĢık 3,3 giga-m3 biyogaz
elde edilmektedir.5 AB ülkelerinde, Çin ve Hindistan‟ın aksine orta ve büyük ölçekli
sistemler daha çok tercih edilmektedir. Özellikle Danimarka‟da merkezi büyük
ölçekli biyogaz tesisleri ön plandadır. 20 adet merkezi ve 35 adet orta ve büyük
ölçekli çiftlik tipi sistemlerden elde edilen enerji yıllık 2,6 PJ‟dur. Toplam hayvansal
atıkların % 3‟ü değerlendirilmektedir. Bu merkezi sistemlerin 2/3‟ü termofilik, kalanı
mezofilik sıcaklık bölgesinde çalıĢtırılmaktadır.
Biyogazın kullanımı da geliĢmekte olan ülkelere göre farklılık göstermekte, örneğin
Ġsveç‟te üretilen toplam 5 PJ enerji eĢdeğerinde biyogazın % 10‟u arıtılarak
otomobil, otobüs ve kamyonlarda yakıt olarak kullanılmaktadır.6
Biyogaz üzerindeki çalıĢmaların son yıllarda artmasının iki nedeni vardır.Hayvansal
atıklardan ve diğer kaynaklardan atmosfere salınan metanın CO2 ye göre en az 23
defa daha kirletici olması ve yakıldığı zaman enerji vermesinin yanında kirletici
özelliği 1 kabul edilen 1 molekül CO2 salmasıdır.7
7.2.Türkiye‟de Yapılan ÇalıĢmalar
Ülkemizde biyogaz çalıĢmaları 1957 yılında baĢlamıĢtır.8 O yıllarda son derece
hevesli bir kadro bu iĢ için çalıĢmıĢ, daha sonra 1963-1969 arasında EskiĢehir Bölge
Toprak Su AraĢtırma Enstitüsü‟nde olay ilerlemiĢtir. 1982 biyogaz için kritik bir yıl.
O sırada ülkemizde ciddi bir biyogaz projesi baĢlatılmıĢ. Pilot uygulamalar
gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu sırada Türkiye‟nin biyogaz potansiyeli 2,8-3,9 milyar m3
5
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar,
YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim
Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 10
6
Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve YaygınlaĢtırılması;
Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi
Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009
http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf
7
Bahtiyar Öztürk,Emin OkumuĢ,‟‟Biyogaz Üretimi ve Yakıt Kalitesinin Yükseltilmesi‟‟,VII Ulusal
Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008 Ġstanbul, Bildiriler Kitabı, (187-195)
s.188 (Çevrimiçi):21.10.2009
http://www.uteg.org/makaleler/biyogaz_uretimi_yakit_kalitesinin_yukseltilmesi.pdf
8
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, Çevre Orman Bakanlığı, Ankara,2005 s.4
Çevrimci: 01.07.2009
http://209.85.129.132/search?q=cache:DYJm6wHXihwJ:www.cevreorman.gov.tr/belgeler1/biogaz.do
c+&cd=3&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
257
9
olarak belirtilmiĢtir.10 Biyogaz üretimi ile ilgili araĢtırma çalıĢmaları en yoğun
biçimde 1980-86 yılları arasında Merkez TOPRAKSU AraĢtırma Enstitüsünde (Köy
Hizmetleri Ankara AraĢtırma Enstitüsü) yürütülmüĢ ve biyogaz üretimi ile ilgili
birçok temel bulgular elde edilmiĢtir. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde
yürütülen çalıĢmalar uluslar arası bazı anlaĢmalarla desteklenmiĢ olmasına rağmen
1987 yılında anlaĢılamayan bir nedenle kesilmiĢtir.11 Aynı zamanda, yapılan
araĢtırma, uygulama, eğitim ve yayım çalıĢmaları baĢarılı sonuçlar vermiĢ,
kamuoyunun ilgisi çekilmiĢ ve önemli düzeyde bilgi birikimi sağlanmıĢtır. Söz
konusu Enstitü‟de kurulan biyogaz laboratuarında yürütülen araĢtırmalar ve elde
edilen sonuçlar aĢağıda özetlenmiĢtir.12
Tablo:7.1:Sığır ve Tavuk Gübrelerinin DeğiĢik Sıcaklıklarda Biyogaz Verimleri
Fermantör Sıcaklığı (°C)
Sığır Gübresi (l./m3)
Tavuk Gübresi (l./m3)
9
101,4
253,3
18
339,7
448,0
27
509,8
1008,9
36
686,0
1266,2
Kaynak: Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü, Ankara, 2003
Çevrimci: http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm 08.07.2009
„‟…1-“Sığır-Koyun-Tavuk Gübreleri ve Bunların KarıĢımlarından Elde Edilebilecek
Biyogaz Verimleri”. AraĢtırma fermantör sıcaklığı 30 °C‟de sabit tutulan 1 m3 kapasiteli
prototip biyogaz tesislerinde yürütülmüĢtür. En yüksek biyogaz verimi tavuk gübresinden
elde edilmiĢtir (1215,6 l./m3). Tavuk gübresinin karıĢıma girdiği konularda biyogaz üretimi
artmıĢtır.
2-“Ankara KoĢullarında 12 m3 Kapasiteli TOPRAKSU Tip A Biyogaz Tesisinde Sığır
Gübresinin Biyogaz Verimi”. AraĢtırma sabit kubbeli (Çin Tipi) biyogaz tesisinde
yürütülmüĢ, fermantör sıcaklığına müdahale edilmemiĢtir. Fermantör sıcaklığı 9 °C‟de
biyogaz verimi 1,4 m3/gün, 20 °C‟de 5,9 m3/gün olmuĢtur.
3-“Ankara KoĢullarında 28 m3 Kapasiteli Biyogaz Tesisinin Gaz Verimi”. Bu araĢtırma,
çiftlik tipi ısıtmalı ve gaz depolama tankı tesisten ayrı olan bir biyogaz tesisinde, karıĢtırma
sistemlerinin karĢılaĢtırılması amacıyla yürütülmüĢtür. Tesis sıcaklığı 20°C ile 30°C arasında
tutulmuĢ, mekanik karıĢtırmalı uygulamadan 9.97-25.05 m3/gün, babılgan (kabarcık tüfeği)
ile karıĢtırmalı uygulamadan ise 7.64-14.56 m3/gün biyogaz elde edilmiĢtir.
4-“DeğiĢik Sıcaklıklarda Sığır ve Tavuk Gübrelerinden Elde Edilen Biyogaz
Miktarları” Sığır ve tavuk gübresinden 9-18-27 ve 36°C‟de elde edilebilecek biyogaz
miktarları araĢtırılmıĢ ve sonuçlar aĢağıda verilmiĢtir.
9
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur Koçar,
YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim
Dalı(Bilim Dalı Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007 s. 14
10
Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye,
11
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi,
12
Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü, Ankara, 2003
Çevrimci: http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm 08.07.2009
258
5-“DeğiĢik Besleme Aralıklarında Sığır ve Tavuk Gübrelerinden Elde Edilen Biyogaz
Miktarları” Fermantör sıcaklıkları 30 °C‟de sabit tutularak her gün, üç günde bir, beĢ günde
bir ve yedi günde bir besleme yapılmıĢtır. Sığır gübresinden en yüksek biyogaz verimi, beĢ
günde bir beslenen konudan sağlanırken (785.7l./m3) tavuk gübresinden en yüksek biyogaz
verimi her gün beslenen konudan elde edilmiĢtir (1099.7 l./m3).
6-“12 m3 Kapasiteli Biyogaz Tesisinde Tavuk Gübresinin Gaz Verimi” Doğal koĢullarda
yürütülen araĢtırmada fermantör sıcaklığı 5-19 °C arasında gerçekleĢmiĢtir. Tesisten 10
°C‟de 2,4 m3/gün, 15 °C‟de 4,8 m3/gün ve 19 °C‟de 6,9 m3/gün biyogaz elde edilmiĢtir.
Biyogaz üretimi konusunda yine 1980-86 yılları arasındaki dönemde; TOPRAKSU Genel
Müdürlüğü tarafından her il merkezinde 3 adet, bölge merkezlerinde ise 5 adet biyogaz
tesisinin yapılması planlanmıĢ ve bu tesislerin çoğu iĢletmeye açılmıĢtır13…‟‟
Diğer taraftan, kendi olanakları ile biyogaz tesisi kurmak isteyen kiĢi ve kuruluĢlara
kredi ve teknik yardım olanağı sağlanmıĢtır.14
Köy Hizmetleri Ankara AraĢtırma Enstitüsü tarafından 1987 yılında yapılan bir anket
sonucunda yapımı gerçekleĢtirilen biyogaz tesislerinin birçoğunun aĢağıda özetlenen
nedenlerden dolayı iĢletilemediği tespit edilmiĢtir.
-Tesis inĢaatı konusunda yeterli eğitim sağlanamaması nedeniyle inĢaat hataları
yapılmıĢtır.
-Tesis sahipleri teknik bilgi yetersizliği nedeniyle tesisleri iĢletememiĢlerdir.
-Tesis iĢletmecileri danıĢman bir kuruluĢ bulamamıĢlardır.15
21 Ocak 2004 tarihinde T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Elektrik ĠĢleri Etüd
Ġdaresi-EĠEĠ kurumunda biyogaz konusunda bir toplantı yapılmıĢtır. Bakanlığın
konuya yaklaĢımı umut vericidir. Biyogaz T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve T.C.
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı‟nca da bilinen ve desteklenen bir yakıttır.
2002 yılı itibariyle yerel yönetimler de bu konuya ilgi duymaya baĢlamıĢtır.
Türkiye‟de biyogaz tesislerinin kurulması için uluslararası firmaların ilgisi yüksektir.
2004 yılında önceliğin tavuk çiftliklerinde olmak üzere diğer büyükbaĢ ve küçükbaĢ
hayvan çiftliklerinin de bu konuya önem verecekleri öngörülmektedir. 8. BeĢ Yıllık
Kalkınma Planı kapsamında 2005 yılında 15 GWh fiili biyogaz üretimi
öngörülmüĢtür.
Bu
rakam
sevindirici
bir
rakamdır.
Yapılan
çeĢitli
13
Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi
Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?,
14
Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de Eğilimler‟‟
VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, ,(305-312) Çevrimci:
http://www.uteg.org/makaleler/anaerobik_biyoteknoloji_biyogaz_uretimi.pdf (01.08.2009
15
Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir?,
259
değerlendirmelerde Türkiye biyogaz potansiyeli 2,5-4,0 Milyar m3 (YaklaĢık 25
Milyon kWh) olarak belirtilmektedir.16
ġu anda konuyla ilgili TUBĠTAK-MAM pilot tesis çalıĢmaları yürütmektedir.
TUBĠTAK çalıĢma gurubunun çalıĢması kojerans çalıĢması olup elektirik ve ısı
üretmeyi amaçlamaktadır.17
Yapılan ÇalıĢmada Türkiye‟nin hayvansal atık miktarı 150 Milyon ton olarak
bulunmuĢtur.
EPDK(Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu)‟ndan Nisan 2009 tarihi itibariyle alınmıĢ
lisanslar Ģöyledir:
Biyogaz Lisansı; Otoprodüktör/5 Adet,Kurulu güç:7,25 MW Üretim Lisansı/
3Adet,Kurulu güç:9,54MW
Çöp Gazı lisansı;otoprodüktör/1 Adet, Kurulu Güç: 4,02 MW ,Üretim Lisansı/5
Adet,Kurulu Güç:35,09 MW tır.Ayrıca EPDK 3,88MW kurulu kapasiteli biyogaz
tesis yatırımını uygun görmüĢtür.18
7.3.Dünyadaki Uygulamalar
Hayvansal atıkların depolanması sırasında ortaya çıkan ve CO2‟den 21 kez daha fazla etkili
olan metan emisyonunun azaltılmasını sağlar. Ġkinci olarak, elde edilen biyogazın enerjiye
çevrilmesiyle, yerine kullanıldığı fosil yakıtların neden olacağı CO2 emisyonunun
düĢürülmesi söz konusudur. 1 kg Metan emisyonunun azaltılması, 25 kg karbondioksit
azaltılmasıyla eĢit etkiye sahiptir.
Metan sadece kızıl ötesi ıĢınımı absorblamakla kalmaz, aynı zamanda fotokimyasal
reaksiyonlarla karbondioksit, ozon ve su buharı gibi sera gazlarının üretimine de neden olur.
Metan moleküllerinin atmosfer içerisindeki ömrü yaklaĢık olarak 10 yıldır. Bu yüzden metan
emisyonunun kontrolü kısa zamanda sonuç verebilir.19
Dünya‟da kurulu havan gübresinden biyogaz tesislerinin %80‟i Çin‟de, %10‟u
Hindistan, Nepal ve Tayvan‟da ve geri kalanı diğer ülkelerde kuruludur.
16
Filiz Karaosmanoğlu, Biyogaz ve Türkiye, web sitesi
DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve Ekonomisi‟‟
TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Çevrimiçi:09.09.2009
http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf
18
Filiz Karaosmanoğlu,‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟ TMMOBKimya Mühendisleri
Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi Sayı:172,2009 s.(24-25)
19
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.119
17
260
BangladeĢ‟te kurulu çoğu tesislerin çalıĢmamasının sebebi, tasarım, inĢaat ve bakım
problemidir. BangladeĢ‟teki farklı uygulama otoritelerinin olması bu durumu daha da
olumsuz etkilemektedir. Mevcut halde idari ve teknik içyapı bu sistemin geliĢmesini
engellemektedir20.
Tablo:7.2: GeliĢmekte Olan Ülkelerde Biyogaz Tesisi Sayısı
Ülkeler
Tesis Sayısı
Çin
Hindistan
Kore
Brezilya
BangladeĢ
Nepal
7.000.000
2.900.000
29.000
2.300
566*
49.500
*: Yarısı ÇalıĢmıyor.
Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.4 Tablo 2. Aynen alınmıĢtır.
Küresel enerji tüketiminin en önemli aktörlerinden Çin‟de 2005 yılı itibariyle 20
milyon ev tipi biyogaz tesisi mevcuttur. Çin, bu sayıyı 2010‟da 50 milyona, 2020‟de
200 milyona çıkarmayı hedeflemekte ve biyogaz tesisi baĢına 150USD teĢvik
vermektedir
Avrupa Birliğinde ise geliĢmiĢ olan hayvansal atıklarından anaerobik arıtma
yöntemleri ile biyogaz üretim teknikleri yerel enerji üretim kaynaklarına çok fazla
katkıda bulunmakta olup tüm dünyada örnek tesisler olarak gösterilmektedir.
Biyogaz üretiminin temel hammaddesi olan organik gübre ve biyogaz REACH
tüzüğü
uyarınca
ayrıcalıklı
iĢlem
gören
maddelerdir.Bu
konuda
Avrupa
Komisyonunca yayınlamıĢ Annex V kılavuzuna göre de bu maddeler ayrıcalık
kapsamına alınmıĢtır.Bunun doğal sonucu bu maddeler için tescil iĢlemi
uygulanmaz.21
Günümüzde Avrupa‟da Almanya, Fransa, Ġsviçre, Ġtalya, Avusturya ve sadece
Almanya‟da 3000‟den fazla biyogaz tesisi hayvansal ve tarımsal atıkların arıtımı için
anaerobik arıtımı kullanarak biyogaz üretmektedir. Örneğin Danimarka, hayvan
gübresini diğer organik atıklarla karıĢtırarak biyogaz üretiminde kullanan en baĢarılı
ülkelerden biridir.
20
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.4
Mustafa Cüneyt Gezen,‟‟REACH ve Atıklardan Geri KazanılmıĢ Maddeler‟‟ TMMOB Kimya
Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172 2009 s.(49-50)
21
261
Diğer ülkelerdekinin aksine Danimarka merkezi biyogaz tesisleri kurmuĢtur.
Çiftliklerden toplanan atıkları merkezi biyogaz tesislerinde gaz üretiminde
kullandıktan sonra, gazı merkezi doğal gaz Ģebekesine vermekte ve çıkan gübreyi
tekrar çiftçilere dağıtmaktadır. Bu ülkede 1500-2500 büyük baĢ hayvan atığını arıtan
örnek biyogaz tesisleri ile bu konuda önderdir. Tesisler 1000-15000 m3/gün biyogaz
üretecek kapasitededir. Bugün Danimarka‟da 22 merkezi tesis ve çok sayıda çiftlik
tipi biyogaz tesisi bulunmaktadır22.
Güney Amerika‟da ise biyogaz tesislerinin en yoğun olarak kullanıldığı ülke
Brezilya‟dır.23
AB Haziran 1999 Direktifleri çerçevesinde katı atık yönetiminde 5 R (R:
Reduce/Atığı Azalt, R: Recycling/Geri DönüĢüm, R: Recovery/Geri Kazanım, R:
Reuse/Yeniden Kullanım) hedefleri yönünde atığı azaltmak, yeniden geri kazanmak
esastır; hatta, “sıfır atık” ilkesi yönünde yapılan çalıĢmalar çok önemsenmekte ve
desteklenmektedir24.
Avrupa Birliği biyogaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliĢtirmesini iki
eksende planlamaktadır. Birincisi eksen enerji bağımsızlığı ikinci eksen ise Kyoto
Protokolü Ģartlarının yerine getirilmesi ve istihdamdır. Bu konuda Avrupa Birliği
biyokütle enerjisinin tarımda ve diğer sektörlerde yaratacağı katma değeri dikkate
almaktadır.
…Federal Almanya Parlamentosu grubu Birlik90/YeĢillerin verdiği görev doğrultusunda
Enerji ve Çevre Enstitüsü bir Avrupa biyogaz tedarik stratejisi olanaklarını araĢtırdı(Thran et
al.2007*) Gıda maddelerinin tamamen kendi kendine tedariki koĢulu altında günümüzdeki
ve gelecekteki biyometan potansiyelleri bulundu. 2005 ve 2020 yılları arasında elde edilen
potansiyel 300 milyar m3N/a‟dan 500m3N/a‟ya yükseltilebiliyor. Buna göre orta vadede
günümüzde kullanılan fosil doğalgaz tamamen ikame edilebiliyor. Bu arada çalıĢma sadece
teknik açıdan biyometanın aktarılması için uygun olan, hali hazırdaki mevcut gaz
Ģebekelerinden yola çıkmaktadır. Ancak gaz sektöründe de yenilenebilir enerji bazındaki tam
tedarikin sadece enerji verimlilik ve enerji tasarruf tedbirlerinin aynı zamanda ele alınması
22
Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de
Eğilimler‟‟, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, s. (305-312)
23
Mustafa Tolay, v.d., „‟Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi‟‟, VII.Ulusal Temiz Enerji
Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19 Aralık 2008 s. (259-264)
24
Namık Ak, „‟Organik Katı Atıkların Biyometanizasyonuyla Enerji ve Organik Gübre Eldesini
Öncellemek‟‟, VII Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu, UTES‟2008, Ġstanbul, 17-19 Aralık 2008 s.
(363-374) Çevrimci: 17. Eylül .2009
http://www.uteg.org/makaleler/organik_kati_atiklarin_biyometanizasyonuyla.pdf
262
durumunda mümkün olduğu açıktır. Ġkame potansiyeli sadece doğalgaz tüketiminin sürekli
bir Ģekilde düĢürülmesi durumunda yeterli gelmektedir.(Thran et al.2007*)…25
Tablo:7.3: Almanya'da Mevcut Durum ve 2020 Hedefi26
2006
Tesis sayısı
3.500
Elektrik gücü
1.100 MW
Güç artıĢı (2005‟e göre)
--Tesis yatırımı
1 milyor euro
Elektrik üretimi
> 5 milyar kWh(o)
Toplam elektrik üretimindeki pay > % 1
Ġstihdam
10.000
CO2 Emisyon azaltımı
> 5 milyon Ton/Yıl
2020
--9.500 MW
+70%
7.6 milyoar euro
76 milyar kWh (o)
% 17
85.000
103
milyon
Ton/Yıl
Kaynak: Suat Karakuz,‟‟ Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticiler
Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz Bölümü ,Bilgilerden tablo haline getirilmiĢtir.
Çevrimci: http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm 21.Temmuz. 2009
Federal Almanya hükümeti 2004 senesinde Avrupa Birliği(AB) direktifini (EU
2001/71)Yenilenebilir Enerjiler Yasası“ (EEG) adı altında yürürlüğe koyarak, 2010
yılına dek yenilenebilir enerjilerin toplam enerji arzındaki payını iki katına çıkarmak
istemektedir. 1991‟de 120 adet olan biyogaz tesis sayısı yüzde 2800 artıĢ göstererek
2006 senesinde 3500 tesis ve 1.100 Megawatt‟lık elektrik ve ısı gücü ile rekor
düzeye ulaĢmıĢtır. Sadece 2006 senesinde 1 milyar Euro civarında bu sektörde
yatırım yapılmıĢtır.
82 Milyon nüfusu bulunan Almanya‟da 1650 biyogaz tesisi bulunurken her 50 000
kiĢiye bir biyogaz tesisi düĢerken, 8 Milyon nüfusu olan Avusturya‟da 120 adet
biyogaz tesisi bulunmakta ve 67000 kiĢiye bir biyogaz tesisi düĢmektedir.27
Biyogaz bugüne dek sadece Kojenerasjon sistemlerinde yakılarak elektrik ve ısı
üretimi için kullanılmaktadır. Enerji sektörünün ilgisi gittikçe yükselmekte ve
Biyometanı kimyasal ve fiziksel çevrimlerden sonra doğalgaz kalitesine getirip
*Thran,D., Seiffert, F. Müller-Langer, A.Plattner, and A. Voggel 2007, Möglichkeiten einer
europöischen
Biogaseinspeisungsstratagie.
Teilbericht
I.
Januar.
http://www.gruenebundestag.de/cms/publikationen/dokbin/166/166883.pdf
25
Michale Schreyer,Lutz Mez,David Jacobs,ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu,
s.36
26
Suat Karakuz,‟‟Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve Biyodizel Üreticiler
Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz Bölümü, Çevrimiçi: 21.Temmuz. 2009
http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm
27
Ertuğrul Erdin, Görkem ġirin, Akın Alten,‟‟ Biyokütle Enerjisi ve Avrupa Birliği‟‟ Ertuğrul Erdin
web sitesi, Çevrimci: http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/biyoenerji2002.pdf ,19.09.2009
263
mevcut doğalgaz sistemine besleme yapma isteği artmaktadır. Bu da haliyle
Almanya‟nın fosil doğalgaza alternatif sürdürülebilir gaz arzını ve güvenliğini
sağlamaktadır.
7.3.Türkiye‟de Biyogaz Potansiyeli
Yapılan çalıĢmalar literatürde değiĢik rakamların ortaya çıkmasına sebeb olmuĢtur.
DeğiĢikliklerin baĢında kabul edilen rakamların ve yöntemlerin farklılığından
kaynaklanmaktadır.
„‟…1000 kg ağırlığındaki hayvan ve/veya hayvanlardan günde ıslak bazda 60-80 kg
gübre oluĢmaktadır. 630 kg ağırlığındaki bir sığırdan günde yaklaĢık olarak 50 kg.
gübre oluĢur. 450 kg. ağırlığındaki bir inekten yaklaĢık olarak 36 kg. 45 kg.
ağırlığındaki koyundan yaklaĢık 1.8 kg. 90 kg ağırlığındaki domuzdan yaklaĢık 4.5 kg
ve 450 kg. bir attan yaklaĢık 20 kg. ve 1.8 kg. bir tavuktan yaklaĢık 0.09 kg günlük
gübre oluĢmaktadır. Burada sığırların 35 kg, domuzların 5 kg, koyunların 3 kg ve
tavukların 0.1 kg günde hayvan gübresi ürettiği kabul edilmiĢtir…‟‟
Mustafa Öztürk tarafından Türkiye için yukarıdaki veriler ile hayvan sayıları
kullanılarak yıllık olarak oluĢan hayvan gübresi miktarı 181.974.765 ton olarak
hesaplanmıĢtır. Bu miktarın içinde tavuk ve domuz gübresi miktarı yoktur.
Dolayısıyla Türkiye‟nin hayvan gübresi miktarı çok daha fazladır. Bu verilere göre
Türkiye‟nin biyogaz potansiyeli yıllık olarak en az 7.689.528.000 m3 ( 1.79 1011 MJ/
m3 )dür. Bunun doğal gaza eĢdeğeri 1.05 1011 MJ/ m3 dır. Ülkedeki tavuk, at, keçi ve
domuz sayısı hesaba katılırsa bu miktarı çok daha yüksek olduğu anlaĢılır. 28
Nevzat Külcü‟nün yaptığı bir çalıĢmada ise hayvancılığa dayalı biyogaz
potansiyelimizin 1983 yılındaki elektirik tüketimine denk geldiği belirtilmektedir.
Tarım ürünlerinden kalan bitkisel artıklarında biyogaz üretim potansiyeli dikkate
alındığında ise üretim potansiyelimizin bitkisel artıklar ve gübreden elde edilecek
toplam potansiyelin 15,77.1010 Kwh olduğunu belirtmektedir. Bu potansiyelin 1983
yılında tüketilen elektirik enerjisinin 6.3 katı oldığu belirtilmektedir.29
Bir baĢka çalıĢmada ise Türkiye‟de yılda 50-65 MTEP (milyon ton eĢ-değer
petrol) tarımsal atık ve 11.05 MTEP hayvansal atık üretilmesine rağmen, üretilen bu
atıkların sadece %60‟ı enerji üretimi için kullanılabilir niteliktedir. Bu tarımsal ve
28
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.18
Nevzat Külcü, „‟ Alternatif Enerji Kaynağı Olarak Biyogaz‟‟Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri
Dergisi, 1, 1985 , (126-135),Çevrimci: 07.Ağustos.2009
http://fbe.erciyes.edu.tr/mka-2005/Dergi/1985-vol01-no-1/85-12(126-135).pdf
29
264
hayvansal atıklardan elde edilecek enerjinin Türkiye‟nin yıllık enerji tüketiminin %
22-27‟sine
eĢit
olduğu
belirtilmektedir.
Buna
rağmen
ülkemizde
enerji
politikalarında yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek ve bu konularda
teknolojiler geliĢtirmek yerine, enerji ihtiyacını ithalatla karĢılama yoluna
gidilmektedir. Türkiye‟nin birincil enerji ihtiyacı 2001 yılında 77.04 MTEP iken
buna karĢılık enerji üretimi 26,3 MTEP olarak gerçekleĢmiĢtir. Enerji üretiminin az,
tüketiminin ise fazla olmasından dolayı, Türkiye enerji açığını enerji ithalatı yaparak,
kapatma yoluna gitmiĢ ve toplam enerji gereksiniminin 1990‟da %54‟ünü ve
2001‟de %66‟sını net ithalatla karĢılamıĢtır. 2020 yılında birincil enerji ihtiyacının
298,4 MTEP iken buna karĢılık enerji üretimi 70,2 MTEP ve enerji ithalatının ise
%76‟ya ulaĢması tahmin edilmektedir.
Ülkemizdeki tarım artıklarından her yıl elde edilebilecek enerji potansiyeli 5,4
milyon ton petrole eĢdeğerdir. Bundan baĢka ülkemizde ağaç, orman ve sanayi
atıkları olarak 5,9 milyon ton, hayvan atıkları olarak da 1,5milyon ton petrol eĢ
değerine karĢılık gelen bir potansiyel bulunmaktadır. Bu toplam 12,8 milyon ton
petrole eĢdeğer enerji ile ülke enerji kullanımının %40‟ı karĢılanabilecektir. 30
Türkiye biyogaz potansiyelini yeteri kadar değerlendirememektedir. Yıllık biyogaz
üretim potansiyeli 2,5 milyon ton taĢ kömürüne eĢdeğerdir.31
Beslenme zincirinde klasik tanım ile %10 yasası geçerlidir. Besin zincirinin
tabanından piramidin üstüne çıkarken her basamakta olan canlılar aldıkları besinin
(enerjinin) %10‟nunu kullanır.%90 tekrar döngüye katılır.
Biyogaz tüm organik maddelerden elde edilebilir. Konum açısından hayvancılığa
bağlı biyogaz potansiyelini dikkate alacağım. Biyogaz üretim kaynaklarında diğer
kaynaklara da kısaca temas edeceğim.
Kaynaklar da hayvanların ürettikleri gübre miktarlarında kesinlik yoktur. Olmaması
da doğaldır. Tezimde genel kabul gören bir oranla miktara ulaĢmaya çalıĢacağım. Saf
gübrenin yanında üretimin doğal sonucu altlık olarak tabir edilen yataklık malzemesi
30
Nilüfer Nacar Koçer, Cengiz Öner, Ġlker Sugözü,‟‟ Türkiye‟de Hayvancılık Potansiyeli ve Biyogaz
Üretimi‟‟, Doğu Anadolu Bölgesi AraĢtırmaları, 2006 (17-20)
31
Mustafa Türker,‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve Türkiye‟de
Eğilimler‟‟VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008,(305-312)
265
de gübrenin bir parçası olarak gübreliklere atılmaktadır. Bunun değeri kaynaklarda
ve uygulamada %25 olarak tahmin edilmektedir.
Diğer taraftan daha önce belirtildiği gibi hayvancılık iĢletmelerinin sayısının fazlalığı
(ki bu rakam 2 760 000 civarındadır) biyogaz üretim sistemlerinin kurulması için bir
sorun teĢkil etmektedir. Biyogaz ünitesinin inĢası ancak günlük 20-40 kg gübre
üretimi mevcut olduğu zaman anlam taĢımaktadır. Bu amaçla iĢletmede en az 2-3
sığır ya da 16-20 koyun veya keçi mevcudu gerekmektedir.
Bunlarında bütün gün barınakta tutulması gerekmektedir. Buradan elde edilecek
biyogaz miktarı ise ancak 4-6 kiĢilik bir ailenin yemek piĢirmesine yetecek
düzeydedir32.
Pratik olarak; günde bir inek 6-7 defa dıĢkılar. Bir inekten yılda 4-4,5 ton
olgunlaĢmıĢ gübre alınır.33 Sıvı depolama tesislerinin kapasitelerinin belirlenmesinde
pratik yöntem, ergin bir sığırın her ay 2 m3 sıvı gübre oluĢturduğu hesaplanmalıdır.
Ahırda kuru yem ile beslenen bir hayvan 24 saatte ortalama olarak ağırlığının %6-7
kadar ortalama %80 nem içeren 25-30 kg dıĢkı çıkarır.
Sığırın yediği yem maddesi ortalama olarak vücutta 2-4 gün kalır. Önce ön
midelerde, daha sonra esas midede ve bağırsaklarda sindirilerek dıĢkı halinde
dıĢarıya atılır. DıĢkı içindeki mikro organizmalar fermantasyona neden oldukları için,
dıĢkıdan bol miktarda metan gazı ve bir miktar hidrojen sülfür gazı çıkar. Ortalama
her ahırdaki ergin inek 25-35 m3 ahır gazı üretir.34
Sığırların günlük gübre ve idrar miktarları aĢağıdaki regresyon eĢitlikleri ile
verilmiĢtir. EĢitlikler 494-599kg canlı ağırlıklar için geçerlidir.
y1= 0,028x – 4,70 (r=0.642)
y2=0,157x – 53,2 (r=0,791)
Burada;
y1: Günlük idrar üretimi (kg/hayvan.gün),
y2: Günlük gübre üretimi (kg/hayvan.gün),
x: Hayvan ağırlığı (kg)35
32
Ahmet Alçiçek, Hüsrev DemiruluĢ, „‟Çiftlik Gübrelerinin Biyogaz Teknolojisinde Kullanılması‟‟,
(5-9), Ekoloji Dergisi, Sayı:13 Ekim-Kasım-Aralık 1994
33
M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset DeğiĢim Grafik, 2008, s. 55
34
M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notlar, s.51
35
UNĠENERJĠ,Yenilenebilir Enerji Blogu, Çevrimci: http://www.unienerji.com/?p=393 21.10.2009
266
TUĠK rakamlarına göre 2007 yılında:
11 036 753 BaĢ Sığır
* 4,5 Ton/Yıl Gübre = 49 665 388,5 Ton/yıl Gübre
84 705 BaĢ Manda *4,5 Ton/Yıl Gübre =
381 172,5 Ton/yıl Gübre
25 462 293 BaĢ Koyun * 0,365 Ton/yılGübre* =
9 293 737 Ton/yıl Gübre
6 286 360 BaĢ Keçi*
2 294 521 Ton/yıl Gübre
=
At, eĢek, katır ve deve ihmal edilebilecek boyuttadır. Tavuk sektörünün özel durumu
vardır. Broiler yetiĢtiriciliğinde üretim süreci 45 gün olduğundan ihmal edilebilir
boyuttadır. Yumurta tavukçuluğu gübre üretim potansiyeli yüksek olmasına rağmen
üretim lokal bölgelerdedir. ĠĢletmeler büyük olup kendi baĢlarına biyogaz tesisi
kurabilirler.Bu durumda üretilebilecek biyogaz miktarları:
Sığır
= 49 665 388 * 33 = 1 638 957 804 m3
Manda
=
381 172 * 33 =
Koyun* 36 = 11 588 258 * 58=
12 786 676 m3
672 118 964 m3
Tablo:7.4:Hayvan Cinslerinin Gübre Miktarlarının Biyogaz Verimleri Ton/ m3
Gübre Cinsi
Gübre Miktarı
Elde Edilebilecek Biyogaz Miktarı
(m3/yıl)
Sığır
1 ton
33
Koyun
1 ton
58
Kümes Hayvanı
1 ton
78
Kaynak: EĠEĠ Yenilenebilir Enerji Kaynakları Sitesi Çevrimci: 19.08.2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_haykay.html
Toplam olarak 2 323 863 444 m3 biyogaz üretimi mümkün görülmektedir. Bu rakam
toplam potansiyelimiz olmayıp hayvancılık iĢletmelerinin ortaya çıkardığı miktardır.
Bunun enerji karĢılığı olarak; 1 m3 biyogazın sağladığı ısı miktarı: 4700-5700
kcal/m3 olarak belirtilmektedir.5 000 kcal/m3 kabul edeceğiz.
2 323 863 444 m3 x 5 000 kcal/ m3 = 1, 161 931 7 1013 kcal dir.
Yukarıda aldığımız değerler meraya çıkan hayvanlara göre alınan değerlerdir. Trakya
ve
Ege
bölgesindeki
iĢletmeler
daha
yoğun
olduklarından
ve
meraya
çıkmadıklarından elde edilecek değerler daha yüksek çıkacaktır.
* Koyun gübre verimi 2Kg/baĢ olarak kabul edilmiĢ ve %50 si yolda ve merada olacağı kabul
edilmiĢtir. 2x365/2=365 Kg/yıl alınmıĢtır.
* Tiftik ve kılkeçisi toplamı alınmıĢtır.
36
*Koyun+Keçi birlikte alınmıĢtır.
267
7.4.Mevcut ĠĢletmelerde Gübre Yönetimi
Hayvancılık iĢletmeleri genellikle köylerde ve konutlarla iç içedir. Ayrı olanlar dahi
aynı arsa içersindedir. Ahırdan çıkan gübre iĢletmenin yanında uygun bir yere
depolanır. Genellikle senede bir defa araziye atılır. Bu faaliyet genellikle hasattan
sonraki dönemde yapılır. O zamana kadar bekleyen gübre yığınlarında değiĢik
kimyasal reaksiyonlar cereyan ederek değiĢik ürünlerin meydana gelmesine sebep
olur. Ortaya çıkan ürünler genellikle çevre kirletici ve kamu sağlığına zararlı
kimyasallar ve mikroorganizmalardır.
Hayvanlardan elde edilen gübreler çiftlik gübresi olarak adlandırılırlar. Hayvanların
yediği yemlerin bir kıskı tamamen bir kısmı ise kısmen ayrıĢmıĢ olarak atılır.
Genellikle iĢletmelerde bu atık yataklıkla karıĢır. Yataklık idrardaki azot, fosfor,
potasla karıĢarak ıslanır.DıĢkı iĢkembeden gelen bakteriler ile yüklüdür. ĠĢkembe
sıvısının 1cm3‟ünde 1Milyar ila 100 milyara kadar değiĢen sayıda bakteri ve maya
bakterisi ile 200 bin ile 1 Milyon arasında protozon (tek hücreli hayvancıklar)
bulunur. Hayvanlar ne kadar iyi beslenirlerse ön midelerdeki mikroflora (bakteriler,
mayalalar) ve mikro fauna (protozonlar) da o oran da çeĢitli ve zengin olur. Ön
midelerdeki mikroorganizmalar ile hayvan arasında mükemmel bir Ģekilde iĢleyen
ortak bir yaĢam düzeni vardır. YaĢamak için hayvanlar ve mikroorganizmalar
birbirine muhtaçtır.37
Rastgele bırakılan gübreler de kendiliğinde iki tip fermantasyon oluĢur.
A)Aerobik fermantasyon,
B)Anaerob fermantasyon.
Bu iki tip fermantosyonun ürünleri farklı olup sonuçlar da farklıdır. Taze gübre
mikro orgnizmalar için ideal bir üreme ve yaĢama ortamı oluĢturur. Gübrenin içinde
yataklık miktarı fazla ise gevĢek bir yapıdadır. Bu durumda ortamda oksijen miktarı
yüksek ve fermantasyon aerobik karakter arz eder. Mikro organizmalar gübredeki
maddeleri parçalayarak ısı enerjisi ortaya çıkarırlar. Daha az su bulunan koyun ve at
37
M.Ġhsan Soysal v.d. , Süt Sığırcılığı Notları, s.128
268
gübrelerine çiftçiler „‟sıcak gübre‟‟,sığır gübrelerine ise „‟soğuk gübre‟‟ adını
verirler.38
A-)Aerobik fermantasyon; Bozunma ilk olarak azotlu maddelerde baĢlar. Ġdrardaki
üre en hızlı bakteri faaliyetine konu olur. Su alarak amonyum karbonata dönüĢür. Bir
süre sonra amonyağa dönüĢerek havaya uçar. Bu arada fazla miktarda CO2 açığa
çıkar. ġartlar nitrifikasyona uygunsa bol miktarda nitrat bileĢiği oluĢur. Bu bileĢikler
az tutulup yıkanmaya çok müsaittirler ve su kirliliğini baĢ sorumlusudurlar.
B-)Anaerob fermantasyon; gübre ağırlığı arttıkça alttaki kısımlar sıkıĢmaya baĢlar
ve üstten gelen su ve idrar karıĢımı su oranını arttırır. Yığın içindeki oksijen sarf
edilir ve metan bakterilerinin faaliyeti baĢlar. ĠĢlemler kontrolsuz olduğu için besin
kayıpları yüksektir.
Hayvanlar genellikle yedikleri yemlerdeki azotun ¾ ünü, fosforun 4/5ini, potasın
9/10 unu, organik maddelerin ½ sini gübre olarak ortama verirler39. Tekrar döngüye
katılıp ürünlerde faydalanacağımız bir ekonomik değer yok olmaktadır.
Daha öncede belirtildiği gibi ülkemizin CO2 salımı 372,6 Mt eĢdeğerine yükselmiĢ
ve CO2 salımının 288,33 Mt eĢdeğeri enerji sektöründen, 26,26 Mt eĢdeğeri ise
tarım sektöründen kaynaklanmıĢtır. Metan gazı salınımlarının değeri ise 54,38Mt
eĢdeğer CO2 olup bunun %59 atıkların giderilmesinden, %33‟ü ise tarımdan
kaynaklanmıĢtır.40 Metan gazının ortaya çıktığı her iki yerde de metan geri
kazanılabilir. Kazanılan metan enerji sektörünün salınımlarını azaltacağı kesindir.
Tarım sektöründe AB üyelik görüĢmelerinde, DTÖ‟nün sıkı kurallarında
hükümetlerin elinde tarım kesimine yönelik reformların uygulanmasında önemli bir
araç olabilir.
7.5.Üretim Sisteminin Tanıtılması
Biyogaz
üretimi
temelde
geviĢ
getiren
hayvanların
sindirim
sisteminin
kopyalanmasından baĢka bir Ģey değildir. GeviĢ getiren hayvanların sindirim
sürecinde sindiremedikleri besinleri ilave bir sistemle devam ettirmektir. Sistem asıl
38
Raif SavaĢ, Toprak ve gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel Müdürlğü Ders Kitapları
Serisi No:3, KardeĢ Matbaası, Byy, 1966, s.153
39
Raif SavaĢ, Toprak ve gübre Bilgisi, s. 154
40
TUĠK,Sera Gazı Emisyon Envanteri, Haber Bülteni, Sayı:111, 26.06. 2009 Çevrimci: 17.08.2009
www.tuik.gov.tr
269
modele ne kadar benzerlik gösterir, parametreler ne kadar orijinal parametrelere
yaklaĢırsa verim o kadar yüksek olur. O zaman sindirim sistemini kısaca tanıyalım.
Sığır, manda, koyun, keçi ve deve gibi geviĢ getiren hayvanlar, insan ve diğer tek
mideli hayvanların besin olarak değerlendiremedikleri birçok besin maddesinden
yararlanabilirler. Bu hayvanların midelerinin dört kompartımanlı olmasından ileri
gelir. Kompartımanın en büyüğü %80 oranındaki iĢkembe(Rumen)dir. ĠĢkembe, 150200 litrelik hacmi ile sığırın karın boĢluğunun yarısından fazlasını doldurur.
ĠĢkembenin ön alt kısmında %5‟lik oranıyla petek mide (reticulum) arka tarafında ise
%8 oranı ile yaprak mide (omasman) bulunur. Bunu takiben de %7 büyüklüğünde
Ģirden (abomasmum) yeralır.41
Sığırlar sık aralıklarla yem yerler. Merada serbest dolaĢan veya ahırda iken önünde
devamlı olarak kaba yem bulunan bir sığır ortalama olarak günde 10-14 öğün yem
yer veya otlar. Yemeye ara verdiklerinde de ayakta ve yatarken geviĢ getirmeye
baĢlarlar. Ön mideler devamlı hareket halindedir. Ön mideden esas mideye doğru bir
sevkiyat vardır. Dengeli ve yeterli Ģekilde beslenen bir sığır 1 günde geviĢ getirme
suretiyle yaklaĢık 150-200 litre kadar tükürük salgılar. Sığırlar normal olarak günde
15-20 peryot halinde geviĢ getirirler ve geviĢ için her ağza tekrar gelen lokma 100200 gr kadardır. Tükürük ile karıĢan lokma çiğneme hareketi ile ezilir, parçalanır.
YumuĢadıktan sonra tekrar yutulur. GeviĢ mutlaka yapılması gereken sindirim
faaliyetidir. GeviĢ getirme süresi günde 5-8 saat sürer. GeviĢ getirmeyen sığırların
sağlığından Ģüphe edilir.
Hayvancılıkta kullanılan yemler sığırları çeĢitli gereksinmelerine göre ve
bulundukları coğrafya, iklim, ırklar ve o bölgenin doğal vejetasyonuna göre
farklılıklar gösterirler. Hayvanlar bu çeĢitlilik içinde genetik özellikleri vasıtasıyla
adapte olmuĢlardır. Yem olarak nitelenen ve hayvancılık sektöründe kullanılan
ürünlerin tamamı üreticilerin ürettiği ürünler veya onların artıklarıdır.
Kuru madde, organik ve inorganik madde olarak ikiye ayrılır. Organik madde
kısmı; protein, yağ, karbonhidratlar ve vitaminler gibi besin maddelerini içerir.
Ġnorganik madde ise; makro ve mikro elementleri içerir. Hayvanlar; yaĢam payı,süt
41
M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.128
270
üretimi, büyüme, ve üreme için gerekli enerji ihtiyaçları rasyondaki organik
maddelerden sağlanır.42
ÜRETCĠLERĠN ÜRÜNLERĠ (YEM)
SU
KURU MADDE
ORGANĠK MADDELER
Azotlu Unsurlar
ĠNORGANĠK MADDELER
Azot(N)suz Unsurlar
(Ham Protein)
(NFE)
Makro Elementler Mikro Elementler
Ca,P,Cl,K,Mg,S
Fe,Cu,Co,Mn,Zn
I, Mb, Se
Gerçek Protein
Amidler
Yağ
Karbon Hidratlar
(NPN)
(EE)
Yapısal Olmayan
NiĢasta ġkerler
Yapısal
( Hemi)Selüloz Petkin
Yemlerin besin madde bileĢimleri birçok faktörden etkilenirler. Bu faktörler; toprak
kalitesi, toprağın gübrelenme düzeyi, otların hasat ve büyüme safhası, iklim gibi
faktörlerdir.
Bu değiĢken materyalden sığırların ön midelerindeki mikroorganizmalar kendi
metobalik faaliyetleri sonunda C vitamini, B grubu vitaminleri(B1, B2, niacin, B6,
pantonik asit, biotin, folik asit, B12, kolin) ve K vitamini de sentezlerler,
ĠĢkembeleri
geliĢmemiĢ
(sadece
süt
ile
beslenen)
körpe
buzağıların
ön
iĢkembelerindeki mikroorganizmalar A, D ve E vitaminlerini sentezlemezler. Bu
vitaminlerin yemlerle alınması gerekir.
42
M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.130
271
Hayvancılıkta; yemleme yönteminde toplam hazmolabilir besin maddeleri için TDN
sembolü kullanılır(Total Digestible Nutrients) ve laktasyon için de net enerji terimini
ifade eden NEL sembolü (Net Enerji Laktasyon) kullanılır.
Toplam hazım olunabilir besin maddeleri için enerji belirlemesi; yemin sindirilebilir
ham protein, ham elyaf, azotsuz ekstrat(çözünür niĢasta) ve yağ düzeyi eklemek
suretiyle hesaplanır. Yağ içeriği(2.25) katsayısı ile çarpılarak yağın enerji içeriği
hesaplanmıĢ olur.
Laktasyon net enerjisi ise; süt verimi ve yaĢam payı için gerek duyulan yemin
enerjisidir. Kuru madde esasında yemler genellikle enerji içeriği bakımından
benzerdir. Ancak süt verimi ve yaĢam payı için elveriĢli toplam enerjinin oranı
bakımından değiĢkendir.
Yemlerdeki enerjinin geriye kalanı dıĢkı, idrar, ve metan gazı olarak rumende oluĢur
ve geğirme, gaz çıkarma vs ile kaybedilir. Bu olgu sığırın ısı üretimini arttırır.43
Hayvancıkta kullanılan toplam enerjinin büyük bir kısmı gaita, idrar, CH4 ve ısı
olarak tekrar doğaya verilmektedir. Bu ekolojik dengenin bir kanunudur. Ġnsanların
verimli cinsleri selekte etmelerine rağmen %10 yasası iĢlemektedir.
Biyogaz üretim sistemleri temel prensip olarak geviĢ getiren hayvanların iĢkembe ve
diğer mide bölmelerindeki mikro organizma faaliyetinin uygun ortamda daha uzun
sürede faaliyetlerin devam ettirilmesidir.
7.6.Türkiye‟de BüyükbaĢ Hayvan ve DeğiĢik Atık Hammadelerden
Biyogaz Üretiminin Maliyet Analizi
TUBĠTAK tarfından tasarlanan sistem elektirik ve ısıyı birlikte üretmeyi planlayan
bir kojerans sistemidir. OluĢturulan çalıĢma gurubu değiĢik üniversiteler ve
enstitülerden bilim insanlarını bir araya getirmiĢtir.44
ÇalıĢma gurubunun gübre miktarları literatürdeki çalıĢmalardan gerçek değerlere
daha yakındır. Proje yıllık gübre verimini 9,6 Ton/Yıl olrak almıĢtır ki bu değer
günlük 26,3Kg gübre demektir. Ġçinde altlık değeri yoktur. ÇalıĢması yapılan pilot
tesis yıllık 40 000Ton/Yıl hammadde iĢlemeyi planlamaktadır. Bu durumda yıllık
43
44
M.Ġhsan Soysal v.d.,Süt Sığırcılığı Notları, s.140
Bkz. Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr 09.01.2010
272
10Ton/Yıl çıktı veren bir büyükbaĢ hesabı ile yaklaĢık 4 000 büyükbaĢın çıktısına
ihtiyacı vardır.
Tablo :7.5:TUBĠTAK-MAM Pilot Tesisinin Beklenen Girdi-Çıktı Değerleri
Atık/Hammadde cinsi
BüyükbaĢ Gübresi
Atık/Hammadde miktarı (ton/Yıl)
40 000
Kuru Madde Oranı (%)
20
Uçucu Organik Madde Oranı (%)
80
Biyogaz Üretimi (m3/yıl)(%55 CH4)
2 000 000
BaĢlıca Biyogaz Sistem Ekipmanları
Ön Depo(m3)
1x600
Fermenterler (m3)
2x2 500
Hidrolik Bekleme Süresi (Gün)
<38
Nihai Gübre Deposu (m3)
1 000
Net Elektirik Üretimi(kW)
500
Net Isı Ürtimi (kW)
500
Organik Kuru Gübre(Ton/Yıl)
10 000
Organik Sıvı Gübre(Ton/Yıl)
18 500
Kaynak: DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve
Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Tablo:1den aynen alınmıĢtır.
Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf 09.09.2009
Ġleriki bölümde inceleyeceğimiz Tekirdağ ilinde bu büyüklüğe yakın çok az yerleĢim
yeri vardır. Elektirik üretimi ve ana Ģebekeye bağlanma maliyetlerinin yüksekliği
tesisin ilk yatırım maliyetlerinin yüksek olmasına neden olmuĢtur.Bu nedenle
Tekirdağ uygulamasında elde edilmesi planlanan biyogazın öncelikle kırsal alanda
yaĢayan insanlaraın piĢirme gibi öncelikli giderlerinden tasarruf etmelerini
amaçlamaktadır.
Daha önemlisi AB görüĢmelerinde en sorunlu konuların baĢında gelen tarım ve gıda
güvenliğindeki bulaĢmaların önüne geçmeyi hedeflemektedir. 92/46/EC Direktifinde
belirtilen hedeflere AB daha hala ulaĢamamıĢtır. Bu direktife aykırı üretilen sütlerden
elde edilen gıdaların AB‟de serbest dolaĢımını yasaklamıĢtır.
Tezimde savunduğum köy bazlı sistemlerin en büyük sabit yatırım tutarı fermentör
olacaktır. Nihai gübre deposuna ihtiyaç yoktur.
Gübre tesisten çıktıktan sonra araziye verilebilir. Taze gübre gibi toksik etki yapmaz.
TaĢıma maliyetleri iĢletmelerde yeni bir maliyet unsuru olmayacaktır. Köydeki
tesiste de biriken gübre 6 ay içersinde tarlaya atılacaktır. ĠĢlem görmüĢ gübre sıvı
formda olacağı için sıvı pompaları ile araziye serpilebilir.
273
Tablo:7.6: TUBĠTAK-MAM‟da Yapılan Pilot Tesisin Gelir Gider Analizi
Tesis BileĢeni Hesaplama Yöntemi
YerleĢi
kapasite
Kurulum
(kWhxYatırım
Maliyeti
GideriEuro/kWh
GĠDERLER
Fermenterin
(Toplam
Yatırım
Kullanım ve Gideri-Kojerans
Bakımı
Yatırım Gideri) x%3
Kojerans
Ünitesinin
Kullanım ve ÇalıĢma Saati/Yıl x
Bakımı
(0,8-1,1) Euro/Yıl
Sigorta
ve Toplam
Yatırım
Vergiler
Giderlerix(%0,05-0,1)
Örnek
Fıyat
500 x 4000Euro
2
000
000
Euro
ĠĢ Gücü
KiĢix12Ayx1500 Euro
Hammadde
Satınalma
veTaĢıma
Giderleri
Giderleri
Yıllık Toplam Giderler
GELĠRLER
YerleĢik
Kapasite
Elektirik
kWhxÇalıĢma Saati(h)
SatıĢı
x ElektirikFıyatı
YerleĢik Kapasite kWh
Karbon
x ÇalıĢma Saati(h) x (Ticareti
%5) x Y.Ser
Kojerasyon
Isısı(kWh)xÇalıĢma
Kullanılan Isı Saatix0,03 Euro kWh
Organik
Organik
GübreMiktarıxGübre
Gübre SatıĢı Fiyatı
YILLIK TOPLAM GELĠRLER
3x12x1500Euro
3Euro/yıl/Tonx40
000Ton
2 000 000 - 400
000Eurox%3
48 000
BĠRĠM
Euro/
Yıl
8 000 Yıl/h x 0,95
Euro/Yıl
7 600
2
000
000Euroxo,05
100 000
Euro/
Yıl
Euro/
Yıl
Euro/
54 000 Yıl
Euro/
120 000 Yıl
329 600
500kWh x (-%20)
x 8 000h x 0,07
Euro/
Euro Kwh
224 000 Yıl
500x8
000x
Euro/
0,02Euro Kwh
120 000 Yıl
500x8
000x
Euro/
0,03Euro Kwh
300 000 Yıl
10
000
Ton/Yılx30Euro
720 000 Euro
(720
000-329
GELĠR-GĠDER
000)Euro/Yıl
390 400 Euro
TOPLAMYATIRIM
GERĠ ÖDEME GĠDERĠ/YILLIK
SÜRESĠ
KAR
2 000 000/390 400 5,12
YIL
YILLIK KAR
Kaynak: DurmuĢ Kaya, v.d. ,‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli ve
Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009, s.(59-62) Tablo:2den aynen alınmıĢtır.
Çevrimiçi: http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf 09.09.2009
274
7.7.Biyogaz Üretiminin Esasları
7.7.1.Biyogaz OluĢum Safhaları
Havyan gübresi içindeki organik maddelerin anaerobik Ģartlarda mikroorganizmalar
vasıtasıyla sindirilerek metan üretimi 3 kademede gerçekleĢmektedir.
Organik maddeler anaerobik Ģartlarda çürüdüğü zaman reaksiyon teorik olarak
aĢağıdaki Ģekilde gerçekleĢir.
CcHhNnSs + yH2O xCH4 + (c-x)CO2 + nNH3 + sH2S
7.7.1.1.Birinci Kademe Hidroliz
Birinci
kademede
çamur
içindeki
çözünür
olmayan
organik
maddeler
mikroorganizmaların salgıladığı ekstra selular enzimlerle çözünür hale dönüĢtürülür.
Bakteriler; uzun zincirli kompleks karbon hidratları, proteinleri, yağları ve lipitleri
kısa zincirli yapıya dönüĢtürürler.
Bazı liftli organik maddeler çözünür hale dönüĢtürülemez. Dolayısıyla bu maddeler
biyoreaktörde birikebilir veya reaktörden bozunmadan çıkabilir. Su ve inorganik
maddeler
biyoreaktörde
değiĢmeden
birikebilir
veya
reaktörden
çıkabilir.
SindirilmemiĢ organik maddeler koku problemi oluĢturur.
Uzun zincirli polisakkaritler mono sakkkaritlere, proteinler peptidlere ve amino
asitlere dönüĢürler. Selüloz ve lignin gibi kompleks maddeler zor hidrolize olurlar
veya hiç hidrolize olmazlar. Bu tür maddelerin bozunma reaksiyon hızı çok
düĢüktür.45
Bu aĢamada fermantative ve hydrolytic bakteriler olarak isimlendirilen bakteri
grupları organik maddenin üç temel ögesi olan karbon hidratları (C6 H10 O5) n,
proteinleri (6C 2NH3 3H2O) ve yağları (C5 OH90 O6) parçalayarak CO2, asetik asit ve
büyük bir kısmını da çözülebilir uçucu organik maddelere dönüĢtürürler. Bu son
gruptaki uçucu organik maddelerin büyük bir bölümünün uçucu yağ asitleri olması
nedeniyle, bu aĢamaya uçucu yağ asitlerinin [CH3 (CH2)n COOH] oluĢum aĢaması
adı da verilir.46
45
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.9
EĠEĠ,,Biyogaz ÇalıĢmaları, Çevrimci: 18.08.2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_mikrop.html
46
275
7.7.1.2.Ġkinci Kademe: Asetik Asit OluĢumu
Bu aĢamada, birinci aĢama sonucunda açığa çıkan ve uçucu yağ asitlerini asetik aside
dönüĢtüren asetogenik (asit oluĢturan) bakteri grupları devreye girmekte ve bir kısım
asetogenik bakteriler uçucu yağ asitlerini asetik asit ve hidrojene dönüĢtürmektedir.
CH3(CH2 )n COOH + H2O => 2CH3 COOH + 2H2
Diğer bir kısım asetogenik bakteri grubu ise açığa çıkan karbondioksit ve hidrojeni
kullanarak asetik asit oluĢturmaktadır. Ancak bu ikinci yolla oluĢan asetik asit
miktarı, birinciye oranla daha azdır.
2CO2 + 4H2 => CH3 COOH + 2H2O
Asit oluĢturucu bakteriler anaerobiktir. Asidik Ģartlarda büyürler. Asetik asit gibi
uçucu yağ asit bakterilerinin büyümesi ve çoğalması için oksijene ve karbona
ihtiyaçları vardır. Bakteriler çözeltideki bağlı haldeki oksijeni kullanarak sağlarlar.
Asit oluĢturucu bakteriler metan oluĢturucu bakteriler için anaerobik Ģartlar
oluĢtururlar.47 Uçucu yağ asitlerden baĢka asit bakterileri organik bileĢikleri daha
düĢük moleküllü alkollere, organik asitlere, amino asitlere, karbon dioksite, hidrojen
sülfüre ve esas miktarda metana dönüĢtürürler.
Havasız reaktörlerin iĢletmeye alınması safhasında uçucu yağ asidi yoğunluğunun
1000-1500 mgHAC/lt „den fazla olması istenmez. Asit üretim hızı metan üretim
hızına göre daha büyüktür. Organik madde yoğunluğunda ani artıĢlar asit üretiminin
artmasına ve pH düĢmesine neden olur. Buda metan bakterileri üzerinde inhibasyon
etkisi yapar.
7.7.1.3.Üçüncü Kademe: Metan OluĢumu
Anaerobik fermantasyonun bu son aĢamasında metan oluĢturan bakteri grupları
devreye girmektedir. Bir kısım metan oluĢturan bakteriler CO2 ve H2'yi kullanarak
metan (CH4 ) ve suyu (H2O) açığa çıkarırlarken, öteki bir grup metan oluĢturan
bakteriler ise ikinci aĢama sonucunda açığa çıkan asetik asidi kullanarak CH4 ve CO2
oluĢturmaktadırlar.
CO2 + 4H2 => CH4 + 2H2O
CH3COOH => CH4 + CO2
47
Ertuğrul Erdin,‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz Üretimi‟‟,
Çevrimci:22.08.2009, http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc51.htm
276
Ancak bu aĢamada birinci yolla oluĢan metan miktarı, ikinci yolla elde edilen metan
miktarından daha azdır. Üretilen tüm metanın %30'u birinci yolla %70'i ikinci yolla
yapılmaktadır.
7.8.Biyogaz Reaktöründe Metan Gazı Üretimini Etkileyen Temel
Faktörler
7.8.1.Isı
Ortam sıcaklığı, metan gazı oluĢumunda en önemli etmendir. Bu nedenle sıcak
bölgelerde tesisin baĢarısı daha yüksek olmaktadır. Metan oluĢturan bakteriler ani
sıcaklık değiĢimlerinden, gündüz-gece sıcaklık farklılıklarından çok çabuk
etkilenmektedir.
Anaerobik fermantasyonun üçüncü aĢamasında devreye giren ve metan oluĢumunu
sağlayan metan bakterileri, fermantasyon ortamının sıcaklığına göre üç gruba ayrılır:
1-Psychrophilic (Sakrofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 5- 25 °C
2-Mezophilic (Mezofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 25- 38 °C
3- Thermophilic (Termofilik) Bakteriler Optimum faaliyet sıcaklığı: 50- 60 °C
Sakrofilik bakteriler deniz ve göl diplerindeki tortullar ile bataklıklar, termofilik
bakteriler ise yüksek sıcaklıklardaki volkanik ve jeotermal bataklıklar içerisinde
yaĢamaktasırlar. Bu üç bakteri gurubu ile yapılan fermantasyonda, sakrofilik,
mezofilik ve termofilik fermantasyon ile aynı adı almaktadır. Bu bakteri gruplarından
1. ve 3. grupta yer alan sakrofilik ve termofilik bakteriler sığır gübresi içerisinde
yaĢamamaktadır. Sığır gübresinde mezofilik bakteriler bulunmaktadır. Biyogaz
tesisinde sığır gübresi kullanılması durumunda mezofilik fermantasyon uygulanır.
Termofilik sıcaklık Ģarlarında mezofilik sıcaklık Ģartlarına göre bio kimyasal
reaksiyonlar daha hızlı gerçekleĢir. Termofilik Ģartlarda metan üretim hızı mezofilik
Ģartlara göre iki kat daha fazladır.
Dolayısıyla reaktör hacmi mezofilik Ģartlara göre yarı yarıya daha küçüktür.
Termofilik Ģartlarda mezofilik Ģartlara göre aynı hidrolik bekleme süresinde daha
yüksek organik yükleme yapılabilir. %15,8 katı madde içeren hayvan gübresi
termofilik Ģartlarda çalıĢan bir reaktörde çürütülürken gerekli hidrolik bekleme süresi
6,3gün iken mesofilik Ģartlarda bu süre 10,4 gündür. Ancak biyo reaktörü termofilik
277
Ģartlarda çalıĢtırmak için ilave ısıya ihtiyaç vardır48. Yüksek sıcaklıkta çalıĢıldığı
zaman serbest amonyak miktarı sıcaklık artıĢı ile arttığı unutulmamalıdır. Buda
bioreaktör performansını olumsuz yönde etkileyebilir.49
Biyoreaktör sıcaklığı 22 0C nin üzerinde tutulduğu zaman daha iyi performans
sağlanabilir. Biyoreaktör sıcaklığı 22 0C nin altına düĢtüğü zaman biyogaz üretimi
düĢer. Bu sıcaklıkta biyogaz tesisinin iĢletilmesi ekonomik değildir. Çevre sıcaklığı
10 0C‟nin altına düĢtüğünde gaz üretimi durur.50
Bunun için bölgesel ve kombine yenilenebilir ısı kaynaklarından faydalanacak sistem
araĢtırmaları yapılmaktadır. Daha verimli yenilenebir kombine ısı kaynaklarıdan
faydalanılabilinir. Yapılan çalıĢmalar toprak kaynaklı ısı pompalarının da ısıtmada
verimli kullanılabileceğini göstermiĢtir51.
Sistemin ısısının sabitlenebilmesi için iyi bir ısı izalasyonuna sahip olması gerekir.
Sistemi optimum verim sağlayacağı Ģartlarda ısıtabilmek için güneĢ enerjisi
panellerinden ve ısı pompalarından yararlanılabilir.52Belirtilen makalede yapılan
deneysel çalıĢma Elazığ ilinde yapılmıĢ olup biyogaz üretimi optimum seviyelere
yakın bir değerde elde edilmiĢtir.
Yapılan diğer bir çalıĢmada ülkemiz üç iklim bölgesinde değerlendirilerek
fermantörün kendi kullanması gereken ısı miktarları hesaplanarak yalıtım malzemesi
kalınlıkları belirlenmiĢ ve verimlilik performansları değerlendirilmiĢtir.53
48
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu, Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.36
49
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s12
50
Bülent Teke „‟Biyogaz Teknolojisi‟‟, Aktüel Dergisi, Cilt 79,Sayı: 3, 2008 (8-13)
51
Olcay Kıncay, Galip Temir,‟‟Toprak ve Hava Kaynaklı Isı Pompalarının Ekonomik Ġncelenmesi‟‟
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68 Mart-Nisan 2002(3137)
52
Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir
Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟, Mühendis ve Makine
Dergisi, Cilt 47, Sayı 555 (50-61) Çevrimci: 29 Eylül 2009
http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.pdf?dergi=85
53
Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim
KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği
Dergisi Sayı:109 (14-20),Çevrimci: http://www.mmoistanbul.org/yayin/tesisat/109/3/ 17 Temmuz
2009
278
7.8.2.Hidrolik Bekleme Süresi
Hidrolik bekleme süresi (HBS), gübre içindeki organik maddelerin bakteriler
tarafından çürütülmesi sonucu biyogaz üretmesi için gerekli olan süre olarak tarif
edilir. Bunu bir denklemle ifade edecek olursak,
m3
Reaktör Hacmi
HBS =
Ģeklinde gösterebiliriz.
=
(m3/gün)
Günlük Debi
Biyogaz tesislerinde iĢletme sıcaklığına bağlı olarak hidrolik bekleme süresi(HBS)
20 ile 120 gün arasında değiĢir. Tropikal bölgelerde H.B.S. 40-50 gündür. Çin‟in
soğuk bölgelerinde bu süre takriben 100 gündür. Sürekli beslemeli sistemlerde,
bakterilerin reaktörlerden kaçmasını önlemek ve bakterilerin iki katına çıkmasını
temin için HBS süresi daha uzun seçilebilir.
HBS süresinin düĢürülmesi, çürütülecek malzemeye bağlı olarak değiĢir. Hayvan
atıklarında HBS‟ni etkileyen en önemli basamak hidroliz kademesidir. Hayvan
gübresinde bulunan organik maddelerin çürümesi; karbonhidratlar, yağlar, proteinler,
hemi selüloz, selüloz sırasıyla gerçekleĢerek hızlanır. Karbon hidratlar ve yağlar
daha kolay hidrolize olurken selülozlar daha zor hidrolize olurlar.
Reaktör sıcaklığı arttıkça hidrolik bekleme süresi düĢer. Yüksek sıcaklıkta bio
kimyasal reaksiyonlar daha kısa sürede gerçekleĢir.
7.8.3.Organik Yükleme Hızı
Organik yükleme hızı, birim hacim(m3) biyo reaktörlere günlük olarak beslenen
organik madde miktarı (KOI veya uçucu katı maddelerin (VS) olarak ifade edilir)
olarak tarif edilir. Hayvan gübresi içindeki organik madde içeriği:
Toplam Katı Madde(g) - Külün Ağırlığı (g)
Organik Madde Ġçeriği =
*100
Toplam Katı Madde (g)
Formülü ile bulunur. Anaerobik arıtmada bakteriler organik yükleme hızına karĢı
hassastırlar.
Sığır Gübresi
2,5-3,5 kgUM/m3.gün
Ġlave Besin Maddeli Sığır Gübresi
5,0-7,0 kgUM/m3.gün olarak alınır.
279
7.8.4.Ortamın Asitliliği Ph Değeri
Metan oluĢturucu bakteriler nötr veya hafif alkali ortamda yaĢarlar. Fermantasyon
iĢlemi anaerobik Ģartlarda kararlı olarak devam ederken ortamın pH, normal olarak
7-7,5 arasında değiĢir. Karbon dioksit-bikarbonat (CO2-HCO3- ve amonyakamonyum (NH3- NH4+) in tamponlama etkisinden dolayı pH seviyesi nadiren değiĢir.
Biokarbonatlar pH‟ın düĢerek metanojenik mikroorganizmalar üzerine ters etki
yapmasını önler. bio reaktörün pH‟ı 6,7‟nin altına düĢerse, bu durum metan
oluĢturucu bakteriler üzerinde toksit etki yapar. Anaerobik arıtma için ideal pH
aralığı 6,8-7,8 dir. pH 6,5 altına düĢtüğü zaman gaz üretimi tamamen düĢer. pH
düĢtüğünde bu durumdan metan oluĢturucu bakteriler olumsuz etkilenir.
7.8.5.Karbon/Azot Oranı
Tüm besi maddeleri, hayvan gübreleri, insan atıkları, mutfak atıkları v.b. belli
oranlarda karbon, azot ve oksijen içerirler. Organik maddelerdeki karbon, anaeorobik
bakterilerin enerji ihtiyacı için gereklidir54. Karbondan baĢka en önemli besi
maddeleri azot ve fosfordur. Azot bakterilerin büyümesi ve çoğalması için gereklidir.
Besi maddesinde azot bulunmasının iki faydası var. Birincisi, amino asitlerin,
proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için gerekli elementi sağlar. kincisi,
amonyağa dönüĢen azotun uçucu yağ asitlerini tamponlayarak pH‟ın düĢmesini
önler. Böylece metan oluĢturucu bakterilerin büyümesi için uygun pH Ģartlarının
sağlanması oldukca önemlidir.
Besi maddesindeki bileĢikler, biyoreaktörde mevcut farklı bakteriler tarafından
kullanılırlar. Metabolik iĢlemler için gerekli C/N oranı bakteriler için uygun
olmalıdır. C/N oranı 23/1 den büyük olduğunda optimum çürüme için uygun
değildir. Yine C/N oranı 10/1‟den küçük olduğunda bakteriler üzerinde engelleyici
etki yapmaktadır55.
ÇalıĢmalar göstermiĢtir ki hayvan gübresinde azot (N) kaynağı idrardır. Deneysel
çalıĢmalardan görülmüĢtür ki hayvan atığı içinde 5000 mg/lt. azotun bulunması bio
54
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.32
55
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.40
280
kimyasal reaksiyon üzerine olumsuz etki yapmadığı gözlenmiĢtir. Organik madde
içinde azot 8000 mg/lt. ise azot amonyak azotuna dönüĢür. Bu engelleyici etkide, en
Tablo:7.7: Organik Maddelerin C/N Oranı
GÜBRE ve ATIĞIN
C%
N%
CİNSİ
KURU
KURU
30
Sığır Gübresi
Koyun Gübresi
83.6
Kümes Hayvanları Gübresi
87.5
Domuz Gübresi
76
At Gübresi
33.4
Kaz
54
Güvercin Gübresi
50
İdrar
15
Kan
36
56
Balık Atığı
64
Kesim hane Atığı
Çiftlik Gübresi
42
EVSEL VE TARIMSAL ATIKLAR
48
İnsan Dışkısı
70
İdrarlı İnsan Dışkısı
37.5
Patates Kabuğu
62.5
Mutfak Atığı
Ekmek
50
Gazete
40
Taze çim
48
Yulaf samanı
50.4
Pirinç samanı
18
Yapraklar
55
40
Yer fıstığı Kabuğu
Soya fasulyesi sapı
64
75
Ağaç yaprakları
45
Şeker kamışı
Soya fasulyesi
17.5
Pamuk tohumu
12.5
Hardal
39.0
Su sümbülü
30.4
C/N
Oranı
1.66
3.80
6.55
3.8
2.3
2
2
15
12
7
8
3
18
22
14
20
15
27
25
1
3
8
8
14
Taze
Gübredeki
Nem
Oranı
(%)
80-85
75-80
70-80
75-80
80-85
70-80
70-80
90-95
90-95
55-75
55-75
75-80
6.0
7.0
1.5
2.5
2
0.05
4
1.05
0.3
1.0
2.0
2.0
1.5
0.3
3.5
2.5
1.5
1.9
8
10
25
25
25
800
12
120
60
55
20
32
50
150
5
5
26
16
50-70
50-70
50-60
5-15
50-60
5-15
40-60
20-40
20-40
25-40
25-40
25-40
40-60
25-40
10-15
10-15
10-15
85-90
Su ile
Seyreltme
Oranı
1: 1
1: 1
1: 3
1: 2
2: 3
2: 3
1: 3
3: 7
Kaynak: Anonim
281
önemli rolu amonyum iyonu yerine serbest amonyak azotu oynamaktadır. Serbest
amonyak azotu özellikle hidrojen (H2) ile karbon dioksit (CO2) gazlarından metan
üretimi üzerinde engelleyici etki yapmaktadır.56
Metaryal içinde ne kadar çok organik madde bulunursa, asit üreten bakteriler de o
kadar çabuk geliĢirler. Bu da 1.fazda ara ürünlerin yığılmasına ve böylece de
çürütme kulesinde (çürütme reaktöründe, deponide veya çiftlik biyogaz tesisinde)
asit yoğunluğunun artmasına; pH değerinin düĢmesine neden olur. Üretilen asitlerin
fazla oluĢu, ortamın metan bakterilerin yaĢaması için elveriĢli olmayan bir hale
gelmesine neden olur.
( Karbon dengesi = C0/Fo = Organik karbon / organik madde = 0,53)
N/C oranı küçük olursa, o zaman N eksikliğinden dolayı mikroorganizmaların
geliĢmesi engellenir. N/C oranı büyük olursa karbonlu maddenin parçalanması,
enerji üretimi az olacağından engellenir. Azotun fazla bulunması, amonyak
oluĢmasına ve ortamın pH'sının artmasına neden olur. Azot en azından, 7 mg N / g
organik madde olarak bulunmalıdır.57
C/N hesaplamalarında devamlı kuru madde esas alınır. Enerji üretiminde gübre
içindeki su katkısı sıfırdır. Bakteriler organik maddeleri besi maddesi olarak
kullanırlar. Optimum C/N oranı farklı organik maddelerin karıĢtırılması ile elde
edilebilir. Sabit karıĢım sürekli gaz üretimini garanti etmek için gereklidir.58
7.8.6.Toksitite
Mineral
iyonlar,
ağır
metaller
ve
deterjanlar
anaerobik
arıtmada
mikro
organizmaların büyümelerini engelleyerek toksik etki yaparlar. Az miktarda mineral
iyonlar (sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, amonyum ve kükürt)
bakterilerin büyümeleri geliĢtirirken ağır metaller toksik etki yaparlar. 50-200 mg/lt.
amonyum bakterilerin büyümesini ilerletirken 1500 mg/lt. amonyum, bakteriler
üzerinde toksik etki yapar59. Benzer Ģekilde bakır, nikel, krom, çinko, kurĢun gibi
ağır metaller çok düĢük yoğunluklarda bakterilerin geliĢmesinde olumlu etki
56
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.16
Ertuğrul Erdin,‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz Üretimi‟‟
58
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s16
59
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.40
57
282
yaparken yüksek yoğunlukta toksik etki yaparlar. Sabun gibi deterjanlar,
antibiyotikler, dezenfektanlar, organik solventler bakterilerin metan üretim
kapasitelerini düĢürürler. Bu maddelerin hayvan gübresine karıĢması önlenmelidir.60
7.9.Biyogaz Üretim Sistemlerinin Elemanları
7.9.1.Fermantör - Sindireç (Organik maddenin doldurulduğu tank
depo)
Bu kısım hava almayacak Ģekilde tasarlanan ve içerisinde bir karıĢtırıcı olan tanktır.
Ayrıca tankınn içerisine bir ısıtıcı yerleĢtirilmelidir. Biyogazın üretilmesi için
fermantör içerisindeki organik madde bulamacının sıcaklığı 35°C 'den az
olmamalıdır. Fermantör sıcaklıklığı düĢtükçe gaz üretimi de düĢmektedir. Ayrıca
yine içeriye hava almayacak Ģekilde fermantörün bir organik madde giriĢ ağzı birde
çıkıĢ ağzı vardır.
7.9.2.Gaz deposu
Büyük kapasiteli tesislerde oluĢan biyogazı, bir yerde toplamak ve gaz basıncının
sabit kalmasını sağlamak için kullanılan depodur. Fermantör üzerinden alınan gaz bir
boru ile bu depoya taĢınır. Buradan da kullanıma gönderilir. Kullanım fazlası depoda
kalır.
4 tip gaz deposu mevcuttur (yüzer çatı gaz tutucu, sabit kubbe gaz tutucu, plastik ve
ayrı gaz tutucular).
7.9.2.1.Yüzer çatı gaz tutucular
Pek çoğu 2-4 mm kalınlıkta çelik tabakadan yapılmaktadır. Önemli ölçüde korrozif
etkilere karĢı koymak için kenar kısımları, tepe bölgesinden daha kalın inĢa
edilmektedir. Yüzer çatı döndüğü zaman, yüzeyde oluĢan köpüğü dağıtmaya yarayan
L Ģeklinde çubuk desteği, aynı zamanda yapının stabilitesini de sağlamaktadır. Bir
çatı kılavuzu ile gaz bölümü dengede tutulur ve bu kılavuz ile eğilmelere karĢı da
dirençli bir yapı sağlanmıĢ olur. Sıkça kullanılan iki tip çatı kılavuzu vardır: Beton
gömmeli bir çapraz direkle sabitlenmiĢ boru kılavuzu ve giriĢ kolu ağaçtan yahut
60
, Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.17
283
çelikten yapılmıĢ üç adet bacakla desteklenmiĢ dıĢ çatı kılavuzudur. Her iki
tasarımda da çatının dönebilmesi için çok büyük kuvvet gerekmektedir. Özellikle
yüzer köpükten oluĢan ve ağır olan tabaka içine saplanma söz konusu olduğunda,
hacmi 5 m3‟ü geçen herhangi bir gaz tutucu, iç ve dıĢ olmak üzere iki çatı
kılavuzuyla desteklenmelidir.61
Tüm çelik yapılarda, içte ve dıĢta neme duyarlı bu nedenle de paslanmaya açık bir
durum söz konusudur. Bu sebeple uzun ömürlü olması istenen yapılarda Ģu yüzey
koruma özellikleri sağlanmalıdır.
a) Tam olarak paslanmaz ve kirlenmez bir yapı,
b) En az iki tabaka astar giydirme,
c) Ziftli boya (bitumin) ya da plastikten 2-3 örtü tabaka
Örtü tabakalar her yıl uygulanabilir olmalıdır. Metalden yapılmıĢ bir gaz tutucu
bölme, nemli bölgelerde 3-5 yıl ve kuru iklimlerde ise 8-12 yıl süreyle
kullanılabilirler. Herhangi bir gaz sızdırmaz malzeme seçiminde, standartlara uygun
alternatif çelik, galvaniz, metal, plastik vs. yapılar dikkate alınmalıdır. Su ceketli (su
üzerine dökülmüĢ yağ filmi kullanıldığında) gaz tutuculardan oluĢan tesisler, uzun
ömürlüdür.
7.9.2.2.Sabit kubbeli gaz tutucular
Silindirik çürütücünün konik tepesi ya da yarımküre Ģeklindeki çürütücünün en üst
kısmı, sabit kubbeli gaz bölmesinden oluĢmaktadır. ÇürümüĢ çamur hacmi ile gaz
toplama bölümü hacmi, bekletme süresi içerisince yer değiĢtirir. Ģletme ve tasarım
aĢamasında aĢağıdaki konular göz önüne alınmalıdır.
a) Tesisin taĢmasını engellemek için, içte ve dıĢta, dengeleme tankının taĢma boruları
olmalıdır.
b) Gaz borusunun tıkanmaması için, gaz çıkıĢı, taĢma seviyesinden yaklaĢık 10 cm
daha yüksekte olmalıdır.
c) Yeterli ters basınç sağlamak için, tesis kafi derecede toprakla örtülmelidir.
TaĢ, beton yapılar harç katkısıyla ya da katkısız, gaz sıkıĢtırmaz değillerdirler. Gaz
sıkıĢmazlığı sadece iyi giydirme yapılarıyla ve dikkatli iĢçilikle sağlanabilir.
DenenmiĢ bazı giydirme malzemeleri aĢağıda verilmiĢtir:
61
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.24
284
a) Çok katlı bitumen (zift); soğuk uygulanır (sıcak uygulandığında yanma,
zehirlenme, patlayıcı buhar oluĢumu, çözücülerin zararı gibi tehlikelere sahiptir). ki
ya da dört kat giydirme yapılabilir.
b) Alüminyum folyolu zift; hala yapıĢkan haldeki zifte, ince tabaka halinde
alüminyum folyo uygulanır bunu, ziftin ikinci giydirmesi takip eder.
c) Plastikler; epoksi reçine ya da akri boyama bunlara örnektirler. Çok iyi fakat
pahalıdırlar.
d) Parafin (gaz yağı), %2-5 kerosen ile seyreltilmiĢ 100 0C‟ye ısıtılmıĢ ön sıcaklıklı
taĢa uygulanır.
e) Su geçirmez elementlerle desteklenmiĢ çok katlı sıvalı yapı tesis çalıĢtırılmadan
önce, bir basınç testine tabi tutulur.
7.9.2.3. Plastik gaz tutucular
Plastik tabakadan yapılan gaz tutucular, diğer gaz tutucuların yaptığı iĢi yapmaktadır.
Gaz bölümüne transfer olan elementler, balondan ya da torbadan yapılan gaz
depolama bölümünde tutulurlar.
7.9.2.4.Ayrı gaz tutucular
a) DüĢük basınçlı, ıslak-kuru gaz tutucular (10-50mbar), pahalı ve uzun mesafelerde
(en az 50-100m) kullanılırlar. Plastik gaz tutucularla özdeĢtirler.
b) Orta ve yüksek basınçlı gaz tutucular (8-10bar/200bar), küçük ölçekli tesislerde
kullanılmaktadırlar. Yüksek basınçlı gaz deposu çelik silindirler içindedir (taĢıtların
yakıt depoları gibi)
7.9.3.Gübre (organik madde) Deposu
Biyogazın üretilebilmesi için fermantöre alınacak organik maddenin kuru
maddesinin %8'i geçmemesi gerekir. Bunun anlamı, sığır gübresi kullanılacaksa
gübrenin bire bir oranında su ile karıĢtırılması demektir. Bu madde fermantasyon
süresi sonunda fermantörden aynı Ģekilde çıkacaktır. AkıĢkan durumuna gelmiĢ olan
bu bulamaç halindeki gübrenin depolanması için betondan yapılmıĢ havuz Ģeklinde
bir gübre deposuna ihtiyaç vardır. Bu anlatılan 3 ana organın yanısıra biyogaz üretim
sisteminde; hammadde depolama tankı, gaz boruları-valfleri ve bağlantı ekipmanları,
285
ısıtma sistemleri, pompalar, karıĢtırıcılar, ısı transfer elemanları, ayırma ve filtrasyon
elemanları da kullanılmaktadır.
7.9.4.Biyogaz Üretiminde KarıĢtırıcılar
• Metanojenlerin ürettiği metabolitlerin dağıtılması,
• Taze hammaddenin bakteri populasyonuna homojen olarak karıĢması,
• Çökelmelere ve heterojeniteye engel olunması,
• Homojen sıcaklık dağılımının sağlanması,
• Bir bakteri populasyonunun fermantör içinde iyice dağılması,
• Fermantör içinde heterojen ölü bölgelerin oluĢmaması.
KarıĢtırıcılar reaktörde kullanıldığı gibi reaktör öncesi süreçtede kullanılırla62r.
Çöpten gaz elde eden sistemlerde değiĢik karıĢtırcı ve ayırıcı sistemler
kullanılmaktadır. Bunlar daha karmaĢık ve komplikedir. Ahır atıklarının ön
karıĢtırmalarında helezonlu tip karıĢtırıcı ve taĢıyıcılar baĢarı ile kullanılmaktadır.
Piyasada çeĢitli Ģekillerde modifiye edilmiĢ beslemeli karıĢtırıcılar bulunmaktadır.
Test edilen bazı karıĢtırıcı tipleri; helezonik, dönen kanatlı (kürekli) ve sonsuz
parmaklı tip karıĢtırıcılardır. Bu karıĢtırıcı tiplerinin hepsi iyi bir karıĢım sağlar.
KarıĢtırıcıların çoğu bir kamyon veya römorka monte edilerek kullanılır. Beslemeli
karıĢtırıcılar kullanıldığında, materyalin önceden karıĢtırılmasına gerek yoktur.
Bu tip karıĢtırıcılarda eğer hayvansal atıklarla diğer organik materyaller (daha kaba
yapılı) karıĢtırılacak ise öncelikle kaba yapılı materyaller karıĢtırıcı içerisine
yerleĢtirilir ve gübre daha sonra materyallerin üzerine eklenir. KarıĢtırma iĢlemi
sadece birkaç dakika sürmektedir.
Sabit parmaklı karıĢtırıcılarda karıĢtırıcı içerisindeki parmaklar materyali karıĢtırırlar
ve sürekli karıĢtırma iĢlemi gerçekleĢtirebilirler. Bu çalıĢma yönteminde iĢlem
kapasitesi depo hacmine bağlı olmadığından ve sürekli besleme yapıldığından iĢlem
hızı diğer karıĢtırıcılardan daha yüksektir.
Dönen tambur tipi karıĢtırıcılar arıtma çamurları ile öğütülmüĢ bitkisel atıkların
karıĢtırılmasında baĢarılı olarak kullanılmaktadırlar. KarıĢtırıcının dönme hareketi
62
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.46
286
düĢük hızda çamuru küre formuna getirmektedir. Yüksek devirde dönme iĢleminde
çamur tamburun duvarlarına yapıĢmaktadır.
Klasik yetiĢtirme yapılan hayvancılık iĢletmelerinde yataklık miktarının fazla olması
ve gübrenin bir süre beklemesi durumunda kendiliğinden ısınması sonucu 50-55 0C‟e
ulaĢan sıcaklık pastörizasyon iĢlemini gerçekleĢtirmektedir.63
Bu doğrultuda uygun bir karıĢtırma elemanının seçimi önem kazanmaktadır. Modern
biyogaz tesislerinde, daldırmalı motorlara bağlı mekanik marine tip karıĢtırıcılar,
hidrolik karıĢtırma sağlayan pompalama sistemleri veya gaz enjeksiyonuyla oluĢan
pnömatik karıĢtırma sistemleri kullanılır64.
Mezofolik ve termofilik sıcaklıkların çevresel olarak sağlanamadığı, özellikle
sıcaklığın korunması gereken biyogaz tesislerinde ısı transfer elemanları büyük önem
taĢırlar. Plakalı ısı değiĢtiriciler, shell-tube ısı değiĢtiriciler yanında kapalı devre ısı
pompaları, güneĢ enerjili ısıtıcılar kullanılmaktadır.65
7.10.Biyogaz Tesislerinde Temel Ölçüler
Anaerobik çürütme reaktörü hacmı (Vç),
Organik maddelerin hidrolik bekleme süresi (HBS),
Günlük beslenen çamur miktarı (Mç) esas alınarak;
Vç (Çürütme Havuzu Hacmi m3) = Mç (m3/gün) x HBSdenklemi ile hesaplanır.
Burada:
Mç
= Günlük olarak reaktöre beslenen atık miktarı (m3/gün)
HBS =Hidrolik bekleme süresi (gün) dür.
Hidrolik bekleme süresi sıcaklığa bağlı değiĢken olduğundan seçilen çürütme
sıcaklığına bağımlıdır. Toprak içindeki çürütme havuzları için havuz içi sıcaklık
toprak sıcaklığının 1-2 0C üzerinde hesaplanabilir.
Vç = Reaktör havuzunun çamur toplama hacmidir.
Psikolofilik sıcaklık Ģartlarında hidrolik bekleme süresi (HBS) 100gün,
63
Osman Yaldız,‟‟Organik Atıklardan Biyogaz Üretim Tekniği‟‟Çevrimci:28 Eylül 2009
http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.pdf?dergi=85
64
Abdulcelil Buğutekin, Mustafa Yılmaz, Ahmet Korhan Binark, „‟Atık KarıĢtırıcı Geometrisinin
Biyogaz Üretimine Etkisi‟‟, VII.Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19
Aralık 2008 s. (173-180) (Çevrimiçi):22.10.2009
http://www.uteg.org/makaleler/atik_karistirici_geometrisinin_biyogaz_uretimine.pdf
65
EĠEĠ web sitesi Enerji verimliği,Yenilenebilir Enerji Kaynakları sayfası, Çevrimci:
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01-biyogaz/bg_tesis_tasarimi.html 27 Ağustos 2009
287
Mesofilik Ģartlar için (20-35 0C) HBS 20gün,
Termofilik Ģartlarda ise (50-600C) HBS 8 gün üzerinden hesaplanır.
Mesofilik Ģartlarda çalıĢan basit biyo reaktörler için hidrolik bekleme süresi en az 20
gün olmalıdır. Pratik uygulamalar göstermiĢtir ki bu hidrolik bekleme süreleri 20-100
gün arasında değiĢmektedir. Buradaki temel belirleyici değiĢken biyoreakörün
ısısıdır. Isı mesofilik Ģartlardan termofilik Ģartlara geçilince HBS kısalır ve aynı
hacimli reaktötde daha fazla gübre arıtılabilinir.66
Biyogaz tesislerinde biyogaz verimleri her canlı ve bitki için belirlenmiĢtir. Gaz
verimleri ve seyreltme oranları aĢağıdaki tablodadır.
Tablo:7. 8:Birim Gübre Ağırlığı BaĢına Biyogaz OluĢumu ve Seyreltme Oranı
Hayvan Türü
Sığır
Domuz
Kümes Hayvanı
Keçi
At
Koyun (45 kg)
YetiĢkin Ġnsan
(çocuk)
Nem Miktarı
(% Islak bazda)
80-85
75-80
70-80
75-80
80-85
75-80
75-80
70 (70)
Fermantasyon
Sonu Biyogaz
Üretimi (lt/kg)
40
70
60
60
40
50
(75-90)
Seyreltme Oranı
(Gübre/su )
1/1
1/2
1/3
2/3
2/3
2/3
3/7
Gübre içerisine ne kadar su ilave edileceği oldukça önemlidir. Çamur içinde katı
madde yoğunluğunun %3-9 arasında olması istenir. Bu yoğunluğun altında ve
üstünde fermantasyon süresi uzar. Hayvan gübrelerine ilave edilmesi gerekli su
miktarları Tablo 9‟de verilmiĢtir. Çoğu kırsal bölgelerde hayvan gübresi ile birlikte
tuvalet atık suları ile karıĢtırılarak reaktöre verilerek çamur içindeki katı madde
yoğunluğu %3-9 arasında tutulur. Dolayısıyla;
Reaktöre ilave edilecek çamur miktarı = Bio kütle + Su
Ģeklinde bulunur. Biokütle reaktöre verilmeden önce belli oranda idrar veya su ile
seyreltilir. Bunlara göre çürümenin gerçekleĢtiği reaktör hacmi tespit edilir.
Kurak havalarda hayvan gübresini seyreltmek için hayvan idrarı yeterli olmaz. Bu
durumda hayvan gübresinin seyreltilmesi gereklidir. Hayvan gübresini seyreltmede
66
Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim
KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, (14-20)
288
idrar kullanımı tavsiye edilir. Eğer yeterli miktarda idrar yoksa seyreltme için su
kullanılır. Hayvan gübresini su ile seyreltme yerine hayvanlara daha fazla su içirerek
hayvan idrarının seyreltme amacı ile kullanılması tavsiye edilir. Hayvanın daha fazla
idrar üretmesi hem sağlığı hem de daha fazla süt üretmesi açısından önemlidir.
Hayvan gübresi içinde saman ve diğer katı maddeler (kum, kil vb.) bulunabilir. Bu
tür maddelerin hayvan gübresinden giderilmesi için reaktöre verilecek hayvan
gübresi akıĢkan hale getirildikten ve katı maddelerin çökmesi sağlandıktan sonra
reaktöre verilmesi tavsiye edilir. Reaktörün giriĢ ve çıkıĢı ünitesi günlük olarak
temizlenmelidir.
Tuvalet suları seyreltme amacı ile kullanılacaksa bu sulara çamaĢır suyu gibi
maddeler kesinlikle karıĢtırılmamalıdır.
Gaz bölümü hacmi genel olarak Vç/Vg (reaktörde çürüme bölümü hacmi/gaz
toplama bölümü hacmi), 3:1 ila 10:1 veya 5:1 ila 6:1 arasında değiĢir.
200 inek besleyen bir çiftlikte günde;
200 sığır x 62*67 lt/gün/inek = 12400 lt.gübre/gün oluĢur.
Gübreyi reaktöre vermeden akıĢkan hale getirmek için eğer hayvan idrarı gübreye
karıĢtırılıyorsa hayvan baĢına 11.5 litre su ile karıĢtırmak yeterlidir. Buna göre günde
gerekli su miktarı;
200 inek x 11.5 litre/gün/inek = 2300 litre/gündür.
Reaktöre verilecek seyreltilmiĢ hayvan gübresi miktarı;
12400 litre gübre/gün + 2300 litre su/ gün = 14700 litre/gündür.
Biyo reaktördeki hidrolik bekleme süresi 20 gün ise buna göre gerekli biyo reaktör
hacmi ;
14700 litre/gün x 20 gün = 294000 litre olur.
Gaz toplama bölümü hacmi, Vç/Vg, = 5:1 olarak alınırsa
gerekli reaktör yüksekliği 460 cm, çapı 1000 cm alınarak reaktör hacmi 362 m3
olarak bulunur.
Anaerobik arıtmada biyogaz miktarının hesaplanması hayvan türüne, günlük olarak
oluĢan gübre miktarına ve gübre içindeki uçucu katı madde miktarına bağlı olarak
67
*610 kg canlı ağırlıkta bir hayvanın 50 kg gübre vereceği varsayımı altında ve %25 yataklık ve
kaba yem atığı ile günlük biyolojik atık miktarı 62.5kg olmakta ve hesap kolaylığı yüzünden 62kg
alınmıĢtır
289
değiĢir. Gübre içinde bulunan organik madde türü biyogaz oluĢumunu etkiler.
Organik maddenin yaklaĢık olarak %50 sinin biyogaza dönüĢeceği kabul edilir.
7.11.Biyogaz Reaktör ÇeĢitleri
Genelde reaktörler kapasitelerine göre sınıflandırılmaktadır.
Hacimlerine göre ise;
1-Küçük hacimli reaktörler,
2-Büyük hacimli biyogaz reaktörleri68
Küçük hacimli biyogaz reaktörleri az sayıda hayvan besleyen veya yerleĢim
yerlerinden uzaktaki aile iĢletmelerinin zorunlu enerji ihtiyaçlarını karĢılamak üzere
kurulurlar. Köylerde ve büyük çiftliklerde iĢletmenin veya köyün ihtiyaçlarını
karĢılamaya yönelik biyogaz reaktörleri kurulmalıdır.
Tablo:7. 9:Hacimlerine Göre Biyogaz Reaktörlerinin Sınıflandırılması
Aile tipi
6 -12
m3 Kapasiteli
Çiftlik tipi
50-100 150- m3
Kapasiteli
3
Köy tipi
100- 200
m
Kapasiteli
3
Sanayi ölçekli tesisler
1000 - 10.000 m
Kapasiteli
Tüm reaktörlerin iki ortak kritik noktası vardır. Birincisi ısı kayıplarının minimum
olarak ve iklim bölgelerine uygun olarak dizaynı69 ve optimum gaz üretimini
sağlayacak olan 350C sağlayacak güneĢ enerjisi paneli veya baĢka bir ısı kaynağı
sağlanmalıdır. En pratik ve yaygın kullanılan sistem, tesisin içine yerleĢtirilen sıcak
sulu serpantinlerden yararlanmaktadır. Yapılan deneysel çalıĢmalarda ısı pompaları
ile yapılan çalıĢmaların baĢarılı olduğunu göstermektedir70. Ġkincisi ise hava
sızdırmazlığıdır.
7.11.1.Küçük Hacimli Biyogaz Reaktörleri
Dünyada yoğun olarak kullanılan dört tür küçük hacimli biyogaz reaktorü vardır.
Bunlar:
68
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.22
Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim
KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği
Dergisi Sayı:109 Çevrimci: 17 Temmuz 2009 (14-20),
http://www.mmoistanbul.org/yayin/tesisat/109/3/
70
Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir
Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61)
69
290
1. Yığın Tipi
2. Sabit Çatı Çin Tipi,
3. Yüzer Kapalı Hindistan Tipi
4. Torbalı Tiptir.
Çin ve Hindistan tipi modeller en yoğun kullanılan türlerdir. Son zamanlarda
maliyetinin düĢüklüğünden dolayı bazı ülkelerde Torba Tipi (Tayvan, Çin)
reaktörlerin popüleritesi hızla artmaktadır.71
Ülkemizde ise yıllardan beri uygulamaya çalıĢılan bu model TKĠB‟nın resmi
raporlarında belirttiği gibi baĢarılı olamamıĢ bir modeldir. UNDP nin alt kuruluĢu
GEF-SGF de küçük ölçekli biyogaz reaktörlerinin desteklemesine rağmen bu
desteklerin sonucu da eski çalıĢmalara benzeyecektir.
Bu konuda Ġzmir Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi Enstitüsü, DTP, güdümlü projeside
tezimde savunduğum köy bazlı biyogaz üretimini değil, iĢletme bazlı küçük ölçekli
reaktörleri uygulamaya çalıĢmaktadır.72
Anaerobik reaktörlere hayvan gübresi verilmeden önce Tablo 10‟da verilen oranlarda
seyreltilmesi ve besi maddesi ile doldurulması gereklidir. Biyokimyasal reaksiyon
sonucu gaz üremeye baĢladıktan sonra gaz odasında gazlar toplanır. Gazların
toplandığı bölümde gaz basıncı yükselir. Su ile günlük olarak seyreltilen taze gübre
günlük olarak reaktörde beslenir.
Besleme borusunda bekleme süresi esnasında organik maddeler fermente olabilir.
Fermente olmuĢ organik maddeler çıkıĢ borusu arasından gaz basıncı ile çamur
tankına itilir. Biyoreaktörlerde besi maddelerinin hareketi ġekil 9‟de görüldüğü gibi
olur.
Besin giriĢ ve çıkıĢını sağlayan giriĢ çıkıĢ boruları, dik açıyla çürütücü içine doğru
düz bir Ģekilde uzatılır. Sıvı besi maddesi için boru çapı 10-15 cm olmalıdır. Lifli
metaryaller için bu değer, 20-30 cm civarındadır. GiriĢ çıkıĢ boruları çoğunlukla
plastik veya beton malzemelerden yapılmaktadır. Pozisyonları serbest, eriĢilebilir
konumda ve düzlükte olmalıdır. Borular, çürütücü duvarında en düĢük çamur
71
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.22
Günnur Koçar, Kırsal Kesim Biyogaz Teknoljilerinin GeliĢtirilmesi ve yaygınlaĢtırılması,
Güdümlü teknoloji GeliĢtirme Projesi, Proje No: 07/DPT/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi
Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 01.12.2009
http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20projesi.pdf
72
291
seviyesinin altında bir noktada olmalıdır. Gaz deposuna doğru olmamasına dikkat
edilmelidir. Bu bağlantı noktaları harç ile kuvvetlendirilmeli, çatlamalar ve delikler
engellenmelidir. GiriĢ borusu, çıkıĢ borusundan daha yüksek bir noktada tanka temas
etmelidir. Burada amaç, metaryal akımının daha düzenli ve dengeli ilerlemesini
sağlamaktır
Küçük çaplı biyo reaktörler;
- Hayvan gübresinin kolay taĢınacağı,
- Seyreltme suyuna yakın,
- Ġçme suyu kaynağından 15-20 metre uzak,
- Bina temelinden en az 2-3 metre uzak, yerlere kurulmalıdır.
Sabit çatılı ve yüzebilir çatılı reaktörlerde çürümüĢ çamurun çıkıĢ borusu tabandan
itibaren 30-40 cm yukardan olmalıdır. Yüzebilir çatılı reaktörlerde çürümüĢ çamur
çıkıĢı reaktör duvarından en az 8 cm aĢağıda olmalıdır. Aksi durumda reaktör
etrafından çamur sızıntısı olur.
Küçük hacimli reaktörlerde besi maddesi içindeki kum, taĢ gibi maddelerin reaktöre
giriĢini önlemek için besleme giriĢi, karıĢtırma bölümü tabanından 3-4 cm yukarıda
olmalıdır. Silindirik besleme tankları hem ucuz hem de daha iyi karıĢtırma yapmak
mümkündür. Besleme tankı sabahleyin gübre ile doldurulur ve üzeri Ģeffaf plastik
malzeme ile örtülerek güneĢ ıĢığı ile ısınması sağlanır ve akĢam üzeri kapatılır. Vana
açılır ve besleme yapılır. Besleme borusunun giriĢi, besi maddesinin reaktörün taban
ortasına gelecek Ģekilde yapılması gereklidir.
Su ceketsiz yüzebilir çatılı reaktörlerin kenarları 2.5 mm ve tepesi 2 mm. et
kalınlığında çelik levhadan yapılabilir. Bu levhalar korozyona karĢı korunmalıdır.
Korozyona karĢı çatı boyanmalıdır. Çatı 2.5 cm et kalınlığında demir destekli
betondan da yapılmaktadır. Çatı hafif eğimli olmalıdır. Çatı malzemesinin üst örtü
malzemesi kesilirken 2 cm fazla olacak Ģekilde kesim yapılarak, üst örtü 2 cm dıĢarı
sarkmalıdır. Böylece yağmur suyunun reaktöre girmesi önlenmiĢ olur.
7.11.1.1.Yüzer Çatılı Hindistan Tipi Biyo Reaktörler (KVIC)
KVIC tipi reaktörler esas olarak çürüme ve gaz toplama bölümü olmak üzere iki
kısımdan ibarettir. Reaktör yer altına yerleĢtirilir. Böylece reaktördeki ısı değiĢiminin
meteorlojik Ģartlardan minimum etkilenmesi sağlanır. Reaktörün tabanı ve duvarları
292
briket veya betonarme malzemelerden yapılabilir. Besleme atığının yapısına bağlı
olarak derinliği 3,5 metre ile 6 metre, çapı ise 1,3 m ile 6 m arasında değiĢir. Çoğu
reaktörlerde gaz üretim kapasitesi 6 ila 8 m3/gün ve gaz üretim hızı ise 0.32-0.34
m3/m3 reaktör olarak değiĢir73. Reaktöre gelen çamuru giden çamurdan ayıran
merkezi bir duvar vardır. Besleme yarı sürekli olarak yapılmaktadır. Gelen kısmın
hacmi çıkan kısmın hacmine eĢittir.
Gaz toplama bölümünün malzemesi genelde yumuĢak demirdir. Korozyon
probleminden dolayı bu bölümde son zamanlarda polietilen ve fiber glastan
malzemeler kullanılmaktadır. Gaz toplama bölümünün hacmi, reaktörde günlük
olarak oluĢacak gaz miktarının en az %50‟sini depolayacak kapasitede olmalıdır.
Reaktörde günlük olarak oluĢan gaz, gaz toplama bölümünde toplanır. Gaz basıncı,
çatı ağırlığı ile eĢdeğer olmalıdır. Çatılar korozyona dayanıklı demir destekli
fiberglas veya plastik destekli ham demirden yapılabilir. Genelde çatılar demir
destekli fiber glas plastiklerden yapılmaktadır. Gaz toplama bölümü su içinde hareket
halindedir. Gaz oluĢtukça gaz toplama bölümü yukarı doğru hareket eder. Gaz
tüketildikçe bölüm aĢağı doğru iner.
Gaz toplama bölümü normal olarak metaldir. Çatı malzemesi genellikle 2 veya 2.5
mm et kalınlığında çelik olabilir. Çatı malzemesi olarak son zamanlarda cam elyafı
fiberle güçlendirilmiĢ plastik veya yüksek yoğunluklu polietilen de kullanılmaktadır.
Maliyeti çeliğe göre biraz pahalıdır. Gaz toplama bölümünü PVC‟den yapmak
sağlıklı değildir. Çünkü PVC zamanla bozunmaktadır. Gaz toplama bölümü balon
tipinde de yapılabilir. Böylece inĢaat maliyeti düĢürülebilir. Reaktör briket, taĢ veya
betondan yapılmıĢ gaz sızdırmaz odadan ibarettir. Reaktörler, silindirik, küresel ve
elips Ģekilde inĢa edilmektedir. Bu tür reaktörler kolayca inĢa edilebilmektedir.
Gaz toplayıcı ağırlığı toplama alanında 90 kg/m2 basınç verecek Ģekilde dizayn
edilmelidir. Gaz depolama bölümü basıncı 4-8 cm H2O arasında değiĢir. Bu basınç,
gazın ev aletlerine girmesini sağlaması için yeterlidir. Ham demir inĢaat maliyetinin
%40-50‟ni
oluĢtururken
demir
destekli
fiber
glas
plastikler
%5-10‟unu
oluĢturmaktadır.74
73
74
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.26
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.26
293
Bu tür reaktörlerde hidrolik bekleme süresi bölgenin meteorojik Ģartlarına ve
reaktörün yalıtılmasına bağlı olarak 30- 50 gün arasında değiĢir. Sıcak iklim
bölgelerinde bu süre kısalabilir.
Genelde sığır gübresi besi maddesi olarak kullanılır. Su sümbülü gibi maddelerde
gübre içine karıĢtırılarak kullanılabilir. SulandırılmıĢ gübrenin reaktöre giriĢ kısmı
çıkıĢtan daha yüksek olmalıdır. Böylece çürütülmüĢ çamur üzerine hidrostatik basınç
oluĢumu sağlanmıĢ olur. Reaktör iki bölüme ayrılarak taze gübre ile sindirilmiĢ
gübrenin kısa devre yapması önlenir. Reaktör ortamında akıĢkanlık sağlanır.
ÇürümüĢ çamur yükselerek diğer bölüme geçer. Bu modelin benzeri Hindistan‟da
80.000 adet kurulu durumdadır.
Bu tür reaktörlerin boyutları küçük kapasiteliler için 5-15 m3 arasında değiĢir. Sanayi
tipi tesislerde ise 20-100 m3 arasında değiĢmektedir.
Gaz sızdırmazlık problemi yoktur. Gaz toplama bölümü kolayca boyanabilir. Gaz
toplama bölümü mavi veya beyaz yerine siyah veya kırmızıya boyanırsa gaz üretimi
daha fazla olabilir. Çünkü güneĢ ıĢığının absorblanması ile gaz üretimi artar.
Yüzebilir çatı su ceketi içinde kolayca yukarı aĢağı hareket edebilmelidir. Su ceketi
yüzeye kadar su ile doldurulmalıdır. DıĢ kısma suyun buharlaĢmasını önlemek için
kullanılmıĢ yağ konmalıdır. Ceket içi sürekli kontrol edilerek su ile dolu tutulmalıdır.
Aksi durumda gaz
toplama
yüzeyi
azalır. Su ceketinin içinin kolayca
temizlenebilmesi için yeterli ölçüde geniĢ olmalıdır.
7.11.1.2.Sabit Çatılı Çin Tipi Reaktörleri
Sabit çatılı Çin modeli reaktör, Çin orijinlidir. Reaktör briket, taĢ veya betondan
yapılmıĢ gaz sızdırmaz odadan ibarettir. Reaktörler, dikdörtgen, silindirik, küresel ve
elips Ģekilde inĢa edilir. Reaktörlerin tepesi, kubbe Ģeklindedir. Çatı (kubbe) altında
gazın birikmesi için yükselen basınçla gazın birikmesi sağlanacak Ģekilde düzenlenir.
Çatı hava sızdırmaz olmalıdır. Bu iĢlemde gaz sızıntısı önemli bir problemdir. Sıvı
gübre giriĢ borusunun iç çapı 10 cm, çıkıĢ borusunun iç çapı ise 15 cm. olmalıdır.75
ÇıkıĢ borusu daima giriĢi borusundan daha geniĢ olmalıdır.
75
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.23
294
Bu tür reaktörlere besi maddesi beslenmesi, domuz veya büyük baĢ hayvan gübresi,
su sümbülü, insan dıĢkısı ve tarımsal atıklar verilebilir. KarıĢımda C/N oranı istenen
limitleri sağlamalıdır.
SıkıĢtırma tankının taban seviyesi çürüme tankının dolu haldeki seviyesinde
olmalıdır. SıkıĢtırma tankı hacmi gaz depolama hacmine eĢit olmalıdır. Çürüme
tankının dolu olduğu seviye ile biyogazın deĢarj kısmı arasındaki mesafe yaklaĢık
olarak 25 cm olmalıdır. Dolayısıyla sıkıĢtırma tankı yüksekliği doğru olarak
seçilmelidir.
Gaz üretim hızı, 25 OC sıcaklıkta 60 gün hidrolik bekleme süresinde günde birim
hacım reaktörden 0.1-0.2 hacım biyogaz üretilir. Reaktörde gaz basıncı 120 cm.H2O
eĢit veya altındadır. Burada anahtar nokta reaktör çapının silindirin yüksekliğine
oranı 2/1 olmalıdır.
Bu oldukça yüksek yapı malzemesi gerektirir. Bu yüzden
reaktörün tabanının ve tepesinin yarı silindirik olması bu yüzdendir. Biyogazın sabit
hızda gelmesi isteniyorsa gaz basıncı düzenleyici veya yüzebilir gaz haznesi
kullanılmalıdır. Gaz depolama bölümü ve bağlantı elamanları gaz sızdırmaz
olmalıdır. Gaz birikmeye baĢladıkça tanktaki çamurla yer değiĢtirir. Gaz basıncı iki
çamur tankında seviyedeki artıĢla orantılı olarak biyogaz miktarı artar.
Çin‟de 5 milyon adet 6, 8, 10 m3 lük bu model reaktör bulunmaktadır. En küçük
boyutlu olan 5 m3 dür. 200 m3 kapasiteli tesisler yapılabilir.
Bu tür reaktörler yarı sürekli olarak beslenir. Günde bir defa besleme yeterlidir. Sığır
veya domuz gübreleri için hidrolik bekleme süresi 35-40 gündür. Toplam katı madde
yoğunluğu %5-8 veya %7 dir.
7.11.1.3.Torba Tipi(Tayvan Çin) Reaktörler(Balon Tipi Reaktörler)
Bu tür reaktörler PVC veya kuvvetli naylon kumaĢ kaplı neoprenden yapılmıĢ
(uzunluk/çap oranı:3:14) olan silindirlerdir. U tür reaktörler oldukça hafiftir. 50 m3
membran reaktörlerin ağırlığı 270 kg‟dır (ġekil 21). Hayvan ahırına yakın yere
kolayca inĢa edilebilir ve yere belli derinlikte inĢa edilmesi gereklidir. Besleme giriĢi,
reaktörde yaklaĢık 40 cm. H2O basıncını muhafaza edecek Ģekilde düzenlenir. Bu tür
reaktörler, biyogazın ayrı olarak depolandığı, piston akımlı bir reaktör (karıĢtırmasız)
gibi hareket eder. Kolay inĢa edildiğinden dolayı Çin‟de torba tipi reaktörlerin birim
295
m3 bedeli 25 ila 30 US dolardır76. Dolayısıyla torba tipi reaktörler çok rekabet
edebilir durumdadır. Ekonomik, dayanıklı ve kolay inĢa edilebilir özelliğinden dolayı
Çin‟de bu reaktörler hızlı Ģekilde geliĢmeye baĢlamıĢtır. Kore, Tayvan ve Fiji‟de
yaygın kullanılan reaktörlerden biridir.
Domuz atıkları için bu tür reaktörlerde bekleme süresi sıcak iklim bölgeleri için 20
gün (30 ila 35 OC). Soğuk iklim bölgelerinde (15-20 OC) 60 gündür. Reaktör duvarı
ince olduğundan havaya doğru olan açık kısmı, güneĢ ıĢığı ile kolayca ısınabilir.
Böylece bekleme süresi kısaltılabilir. Dolayısıyla gaz üretimi %50-300 artırılabilir77
(0.24-0.6 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün).
Yazın Kore‟de gaz üretim hızı, 0.7 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün iken, kıĢın bu değer
0.14 gaz hacmi/reaktör hacmi/gün‟e düĢmektedir.
Balon tipi reaktörler plastik veya lastik karıĢımı malzemelerden yapılmaktadır. Gaz
reaktörün üst kısmında depolanır. GiriĢ ve çıkıĢ balonunun yüzeyine direk bağlıdır.
Gaz balon yüzeyinde biriktiği zaman yerleĢmeye baĢlar ve gaz basıncı artar.
Reaktörde gaz dolduğu zaman tesis sabit çatılı reaktör gibi çalıĢır. Balon
ĢiĢirilmemelidir. Çok elastik değildir. Gaz depolama bölümünde yeterli basınç ağırlık
esasına göre sağlanır. Reaktörde aĢırı basınç oluĢumu önlenmelidir. Aksi durumda bu
olay reaktör malzemesine zarar verebilir. Bunun için emniyet vanası kullanılmalıdır.
Fermantasyon çamuru balon yüzeyinin hareketi ile hafifçe sallanabilir. Bu iĢlem
çürüme için çok uygundur. Balon malzemesi güneĢ ıĢığına karĢı dayanıklı olmalıdır.
Faydalı kullanım ömrü 2-5 yıldır. Plastik balonların ömrü, mekanik araçlardan hasar
görebileceği için, nispeten daha kısadır. Maliyeti oldukça düĢüktür.
7.11.2.Büyük Kapasiteli Reaktörler
Büyük kapasiteli hayvan gübresinin arıtılmasında genel olarak üç tür reaktör
kullanılmaktadır. Bunlar Tam karıĢımlı reaktörler, piston akımlı reaktörler ve
lagun tipi reaktörlerdir.
76
77
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.32
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.32
296
7.11.2.1.Tam KarıĢımlı Reaktörler
Tam karıĢımlı reaktörlerde çamur ısıtılarak reaktöre verilmektedir. Bu tür
reaktörlerde yeterli uçucu organik katı madde yoğunluğu %3-10 arasında değiĢen
atıklar kullanılır. Reaktörler geniĢ, dikey ve sadece betonarme veya çelik
silindirlerden yapılmıĢ konteynerlerdir. Reaktör tavanı düz veya konik olabilir.
Reaktöre bir karıĢtırıcı konarak bakterilerin besi maddeleri ile homojen teması
sağlanır. Çamur, karıĢtırma havuzunda toplanır. Burada gerekirse seyretme yapılır.
Çamur reaktöre verilmeden önce gübre içindeki yabancı ve istenmeyen maddelerin
çökelmesi sağlanır ve ısıtılır. Çamur reaktöre ya bir pompa veya cazibe ile akacak
Ģekilde verilir. Reaktöre verilen çamur reaktörde karıĢtırılır. KarıĢtırma ile (1)
homojen bir ortam oluĢturulur, (2) katı maddelerin askıda kalmaları sağlanır.
KarıĢtırma ve ısıtma verimliliği artırır. Tam karıĢımlı reaktörler ya mesofilik veya
termofilik Ģartlarda çalıĢtırılır. Tesisten elde edilen biyogazın bir kısmı reaktörü
ısıtmak için kullanılır. Hidrolik bekleme süresi 10 ila 20 gün arasında değiĢir.
Anaerobik Ģartları muhafaza etmek için reaktör üzeri sabit olarak kapatılır. Biyogaz
reaktörden alınır. Arıtılır ve kullanıma sevk edilir. Çoğu tam karıĢımlı reaktörlerden
elde edilen biyogazdan elektrik enerjisi üretilmektedir. Hem reaktör hem de
karıĢtırma ünitesi motor soğutma sisteminden alınan atık ısı ile ısıtılmaktadır.
Tam karıĢımlı reaktörlerin hacmi 100- 2000 m3 arasında değiĢmektedir78. Daha
büyük hacimli çamurlar için birden fazla reaktör kullanılabilir.
7.11.2.2.Lagün Tipi Reaktörler
Anaerobik lagünların üstü örtülü havuzlardır. Gübre bir uçtan girer ve çürüme
iĢleminden sonra diğer uçtan çıkar. Lagünlar genellikle psikofilik veya toprak
sıcaklığına yakın sıcaklık Ģartlarında çalıĢtırılır. Dolayısıyla reaksiyon hızı,
mevsimsel sıcaklık değiĢiminden etkilenir. Gaz üretim miktarı da mevsime göre
farklılık gösterir.
Yazın kıĢ aylarına göre %35 daha fazla biyogaz elde edilmektedir. Bu tür
reaktörlerde katı madde yoğunluğu %2 dir. Lagün tipi reaktörlerde katı madde
yoğunluğu düĢük atık sularla çalıĢıldığı için domuz gübresi ile mandıra atık sularının
78
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.35
297
bu tür sistemlerle arıtılması daha olumlu sonuçlar vermektedir. Hayvan gübresi bu
tür tesislerde arıtılacaksa katı maddeler önceden arıtılmalıdır. Bu durum enerji
potansiyelini önemli ölçüde azaltır.
Isıtmasız lagün tipi reaktörlerde HBS 60 günü aĢmaktadır79. Reaktör sıcaklığı düĢük
olduğu zaman organik maddelerin biyogaza dönüĢümü de düĢük olmaktadır.
Çamur içindeki kum ve kil gibi çökelebilir katı maddeler reaktöre verilmeden önce
karıĢtırma ünitesinde bertaraf edilmelidir. Ayrıca büyük baĢ hayvan atıklarında bol
miktarda bulunan lignin ve selüloz gibi malzemelerin anaerobik Ģartlarda bozunması
zor olduğu için önceden giderilmesinde fayda vardır. Böylece lagün içinde katı
madde birikmesi daha az olur.
Lagünler, dairesel, kare, dikdörtgen ve baĢka Ģekillerde olabilirler. Dikdörtgen
lagünlerde atıkların düzgün Ģekilde dağılması için uzunluk /geniĢlik oranı 4/1‟i
aĢmamalıdır. Lagünlerde anaerobik Ģartların sağlanması için reaktör derinliği en az 2
metre olmalıdır. Maksimum derinlik ise toprak özelliğine ve yer altı su seviyesine
bağlı olarak 6 metre olabilir. Böylece daha az yüzey alanı gerekir. Bazı ülkelerde
lagün duvarları kısmen poliüretan köpük (5 cm et kalınlığında) ve kısmen toprak seti
ile yalıtılmaktadır.
Lagünlerin üzerinde kullanılan yüzer çatı örtüsü malzemeler geçirimsiz plastik
membranlardır. Yüzer çatı örtü altında oluĢan gaz toplanır. Yüzer çatı örtüsü olarak
kullanılan membran malzemesi genellikle HDPE veya polipropilendir. Yüzer çatı
örtüsü altında toplanan biyogaz belli basınca ulaĢtığında gaz pompası ile kullanıma
gönderilir.
Anaerobik lagünlerin en büyük avantajı düĢük maliyetli olmasıdır. DüĢük maliyet
düĢük enerji üretimi ve daha az verimle arıtılmıĢ su kalitesi ile dengelenir. Lagünler
sık aralıklarla temizlenmedir. Temizleme esnasında koku Ģikayeti olur.
7.11.2.3.Piston Akımlı Reaktörler
Piston akımlı reaktörler anaerobik çürümenin en basit Ģekli ve en ucuz olanıdır.
Piston akımlı reaktörler yatay veya dikey Ģekilde olabilir. Çoğunlukla yatay,
dikdörtgen modeller kullanılmaktadır. Gübre ahırdan sıyırma sistemi ile toplanır.
Atık su reaktörün bir tarafından girer ve çürüme iĢleminden sonra diğer taraftan
79
Mustafa Öztürk,Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.37
298
çıkar. GiriĢler korozyona, tıkanmaya, donma hasarına ve gaz kaybına dayanıklı
olarak tasarımlanmalıdır. Reaktör giriĢi, reaktördeki belirli su seviyesinin altında
olmalıdır. Organik maddelerin bir kısmı bakteriyel kütleye dönüĢür. Bu tür
reaktörlerde katı madde yoğunluğu %11-14 arasında değiĢmektedir. Yüksek
yoğunlukta katı madde ile çalıĢılabileceği için geviĢ getiren hayvan gübresi
arıtılabilir. Domuz ve mandıra atıklarını arıtmak için uygun değildir.
Dikdörtgen tipi olan reaktörlerde uzunluk, geniĢlik ve derinlikten daha büyük
olmalıdır. Reaktör uzunluğunun geniĢliğe oranı 3.5/1 ila 5/1 arasında değiĢir.
Derinlik ise en az 2,5 metre olmalıdır. GeniĢliğin derinliğe oranı ise 2,5/1den küçük
olmalıdır. Taban ve duvarlar beton veya geçirimsiz membran olabilir. Özellikle
zemin düz olmalıdır. Reaktör yüzeyi, duvarları ve tabanı ısı kaybını minimize etmek
için yalıtılmalıdır.
Piston akımlı reaktörler genellikle mesofilik Ģartlarda çalıĢtırılır. Hidrolik bekleme
süreleri genelde 20 gündür. Katı madde bekleme süresi ise 25-30 gündür.
Piston akımlı reaktörlerde yüzer çatı örtüsü malzemesi olarak esnek HDPE ve poli
propilen kullanılır. Sabit çatı malzemesi olarak ise beton veya galvaniz saç
kullanılmaktadır. Bu tür reaktörler, reaktör içinden geçen sıcak su boruları siyah
demir, çelik, bakır veya alüminyumdan yapılmıĢ ısı değiĢtiricilerle ısıtılır. Isı
değiĢtirici olarak galvaniz boru kullanılmamalıdır. Böylece yıl boyunca sabit sıcaklık
elde edilebilir. Temizleme iĢlemi esnasında ısıtıcılarında temizlenmesi ve tamir
edilmesi gereklidir.
7.12.Biyogaz BileĢimi ve Yönetimi
Her yıl atmosfere organik maddelerin mikro organizmalar vasıtasıyla anaerobik
Ģartlarda çürümesi sonucu 590-880 milyon ton metan gazı atmosfere atılmaktadır.
Atmosfere atılan metan gazının %90‟nın biyojenik kaynaklar oluĢturmaktadır.
Geriye kalanlar fosil yakıtlardan ileri gelmektedir. Kuzey yarım kürede atmosferdeki
metan yoğunluğu takriben 1.65 ppm dir. Metan gazı karbon dioksite göre 21 kat daha
fazla global ısınma potansiyeline sahiptir. Metan gazının yer yüzündeki sera etkisi
%15 tir.80
80
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.41
299
Ülkemizdeki metan üreticileri de incelendiğinde yukarıdaki sonuçlara benzer
sonuçlar ortaya çıkmaktadır. TUĠK‟in yaptığı Sera Gazı Envanter ÇalıĢması
sonucuna göre atmosfere salınan metan kaynakları çeĢitli olmasına rağmen tarımsal
kökenli metan Türkiye metan salınımının %33,48‟ini oluĢturmaktadır. En büyük
metan kirleticisi ise atıklar oluĢturmakta olup %58,56‟sını oluĢturmaktadır.3. sırada
ise kaçak emisyonlar gelmekte %3,38‟lik bir paya sahiptir. Atıklar ve tarımsal
faaliyetler Türkiye metan salınımının %92,04‟ünü oluĢturmaktadır. Buna kaçak
emisyonlarıda dahil ettiğimizde rakam %95,42‟ ulaĢmaktadır.
Kaçak
emisyonlar;
madencilik
faaliyetleri
ve
doğalgaz
kullanımından
kaynaklanmaktadır. Tarımsal faaliyet ve atıklardan atmosfere salınan meten gazının
büyük bir kısmı geriye kazanılabilir. Bunların toplam CO2 emiyonlarına katkısı
50,05 Milyon Ton eĢdeğer karbon dioksittir.81
Metan gazı çok kıymetli bir yakıttır. Toksik değildir. Kokusuz bir gazdır. Havadan
daha hafiftir. Yandığı zaman CO2 ve suya dönüĢür.
Karbon dioksit inert, renksiz, kokusuz ve havadan daha ağır bir gazdır. Karbon
dioksit hafifçe toksit bir gazdır ve boğucudur. ĠĢyerlerinde CO2‟e maruz kalma sınır
değeri 5000 ppm dir. Biyogaz içinde CO2 miktarı arttıkça kalorifik değeri düĢer.
Amonyak havadan daha hafif bir gazdır. ĠĢ yeri ortamında 10 ppm‟den fazla olması
istenmez. Biyogaz içinde NH3 yoğunluğu oldukça düĢüktür.
Biogaz içindeki toz, köpük, hidrojen sülfür ve karbon dioksit sırasıyla giderilir.
Metan gazı kapalı bir ortamda %6-16 oranında hava ile karıĢtığında oldukça patlayıcı
bir gaz haline dönüĢür. Dolayısıyla bu gazın kullanıldığı yerde yeterli havalandırma
olmalıdır.
Biyogazın kalorifik değeri yaklaĢık olarak 6 Kwh/m3 veya 4 800-6 900 Kcal/m3 dür.
Bu değer motorin ve benzinin kalorifik değerinin yarısıdır. Bir m3 biogaz yaklaĢık
olarak 0,7 litre kerosen‟e ve 4 kg. oduna eĢdeğerdir. Altı kiĢilik bir aile yemek
piĢirme ve aydınlatma amacı ile günde yaklaĢık olarak 2.9 m3 biogaz tüketir.
Atmosferik tip yakıcılarda hava ile biyogazın önceden karıĢtırılması tavsiye edilir.
Bu tür yakıtlar için daha az hava gereklidir. Yani bir litre bütan veya propan için
81
TUĠK, 2007 Sera Gazı Envanteri sonuçlarından hesaplanmıĢtır. TUĠK Haber Bülteni Sayı:111
(Çevrimiçi): 26. 06. 2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078
300
sırasıyla 30,9, 23,8 litre hava gerekirken biyogaz için yaklaĢık olarak 5,8 litre hava
yeterlidir. Yani daha az hava ile biyogazı yakmak mümkündür.
Tablo: 7.10:Doğal Gaz ve Biyogazın Kompozisyonu
Parametreler
Birimleri
Doğal gaz
Biyogaz
Metan
% Hacimce
92.0
55-70
Etan
“
5.1
0
Propan
“
1.8
0
Bütan
“
0.9
0
Pentan
“
0.3
0
CO2
“
0.61
35-45
Azot gazı
“
0.32
0-2
H2S
mg/m3
1
0-15.000
Amonyak (NH3)
mg/m3
0
0-450
o
Su çiğ noktası
C
-5 de çiğ noktası
Doygun
Net Kalorifik değer
MJ/NM3
39.2
23.3
kWh/NM3
10.89
6.5
(MJ/kg)
48.4
20.2
Yoğunluk
Kg/NM3
0.809
1.16
Nisbi Yoğunluk
(-)
0.625
0.863
3
Wobbe Ġndex (W)
mJ/nm
54.8
27.3
Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.41
Biyogaz kullanılan aletlerde yeterli miktarda ve basınçta gaz temin edilmelidir.
PiĢirme aletleri için uygun basınç 20 cm H2O‟dır. Lambalar için gerekli basınç 10 cm
H2O‟dır. Burada anahtar nokta; iki yetiĢkin sığırdan 4 kiĢilik bir ailenin yemek
piĢirme enerjisi sağlanabilir. Alev hızı, LPG‟den daha düĢük olduğu için yakıcı
baĢlığında gaz hızı düĢürülebilir. Bu durum delikli konik baĢlıkla sağlanabilir.
1 m3 biogazla;
- 6 saat 60-100 watt‟lık lambaya çalıĢır halde tutmak,
- 5-6 kiĢilik bir aile için 3 öğün yemek piĢirmek,
- 0.7 kg benzine eĢdeğer kalori elde etmek,
- Bir beygir gücündeki motoru 2 saat çalıĢtırmak,
- 1.25 kWh elektrik enerjisi elde etmek mümkündür82.
AB ülkelerinde elde edilen biyogazın tesislerde yakıldığında veyaelektirik
üretiminde kullanıldığında ortaya çıkacak çevre kirletici maddelerin izin verilen sınır
değerleri aĢağıda belirtilmiĢtir. Biyogaz üretimi konusunda en geliĢmiĢ ülke
82
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.42
301
Danimarka olup standartlar daha geniĢ Ģekilde uygulanmaktadır. Isıl gücü 120
kW‟den
küçük olan tesislerde yanma sonucu baca gazındaki karbon monoksit
emisyonu 500 ppm, azot oksitler emisyonu 550 ppm ve yanmamıĢ hidro karbon
emisyonu 1500 ppm‟den yüksek olamaz. Ġspanyada ise biyogaz yakma tesislerinde
karbon monoksit emisyonu 625 ppm, azot oksitler 650 ppm ve kükürt dioksit 4300
ppm‟den büyük olamaz.
Biyogazdan elektrik enerjisi ve sıcak su üretimi söz konusudur. Burada kullanılan
motor Otto motorlardır. Elektrik üretim verimliliği en az %34 olmalıdır. Biyogazı
(%90) pistonla iyi bir Ģekilde sıkıĢtırarak yakmak için ortalama %10 oranında mazot
enjekte etmek iyi olur. Küçük motorlar için elektriksel verimlilik %33-34 arasında
değiĢmektedir. Küçük boyutlu biyogaz tesisleri için elektrik üretimi oldukça
önemlidir. Bu tür motorların bir diğer avantajı biyogaz tesisi tam kapasite
çalıĢtırılıncaya kadar yakıt olarak motorin kullanılarak üretilen sıcak suyu tesisi
ısıtmak için kullanılır. Özellikle motorinle çalıĢan sabit veya mobil iĢ makinelerde
bazı düzenlemeler yapılarak % 80 oranında biyogaz ve %20 oranında motorin
kullanmak mümkündür.
Tablo:7.11:Çöp Depolama Alanında OluĢan Gazların Yakılması ile Ġlgili Sınır
Değerleri
Kirleticiler
Ġngiltere(mg/m3) Almanya(mg/m3) Ġsveç(mg/m3)
Karbon monoksit
50
50
60
Azot oksitler
150
200
80
YanmamıĢ hidrokarbonlar
10
10
20
Toz
10
20
SO2
50
50
HCl
30
20
Cd
0.05
0.1
Hg
0.05
0.1
3
Dioksin ve furanlar(TEQ)
0.18 (ng/m )
Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.43
Büyük kapasiteli tesislerde özellikle çöp depolama alanlarında elde edilen ve büyük
hayvancılık ve tavukçuluk iĢletmelerinde biyogazdan elektrik enerjisi üretmek
mümkündür.
302
Yapılan çalıĢmalar piyasada bulunan ve LPG ile çalıĢan cihazların çok küçük
modifikasyonlarla biyogaz ile çalıĢır hale geleceğini göstermiĢtir.83
7.13.Biyogaz Ġçindeki Kirleticilerin Arıtılması
Biyogaz içinde giderilmesi gereken iki temel madde vardır. Bunlar;
-Nem,
-Karbon dioksit,
-Amonyak ve
-Hidrojen sülfürdür.
Nem ve hidrojen sülfür yakma ve depolama malzemelerinde korozyona sebep
oldukları gibi çevreye de zarar vermektedir. Biyogazın kullanımında olumsuz
etkilere neden olurlar. Hidrojen sülfür yandığı zaman kükürt dioksit oluĢturur.
Biyogazın yakın kullanımında karbon dioksitten arındırmak önemli değildir. Ama
doğalgaz seviyesine çıkarmak için veya hassas aletlerde kullanılacağı zaman içindeki
karbon dioksitinde arındırılması gerekir.
Biyogaz tesisinde su ve köpüğün korozyon etkisini, gaz yakma sistemine gelmeden
önce gidermek mümkündür. Mevcut teknolojilerle biyogaz içindeki yeterli miktarda
suyu gidermek için çok basit ve ekonomik metotlar vardır. Suyun giderilmesi ile
birlikte köpük ve toz da giderilir.
7.13.1.Nem Giderilmesi
Biyogaz içindeki nemin giderilmesi metodu yoğunlaĢmıĢ suyun ayrıĢmasına veya
gaz kurutma esasına dayanır. YoğunlaĢmıĢ suları ayırmada kullanılan aletler;
-Demisterlerde, likit partiküller mikro gözenekli çubuk elekli ortam arasından
geçirilerek giderilir.
-Siklonseparatörler; birkaç yüz yoğunluğa eĢdeğer santrüfüj kuvvet kullanarak su
damlalara ayrıĢtırılır.
- Nem Kapanları; biyogazın geniĢlemesiyle suyun yoğunlaĢması esasına dayanır.
-Borudaki Su Tuzakları; biyogazdaki yoğunlaĢmıĢ su, gazdan ayrıĢtırılır.
83
Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar,‟‟Biyogazın Mevcut Isıtma sistemlerinde
Olanakları‟‟,Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt: M, Sayı:590, Mart 2009 s.(10-16)
Kullanılabilme
303
7.13.1.1.Nemi YoğunlaĢtırarak Kurutma Yöntemi
Gaz soğutulduğu zaman su buharı ile aĢırı doygun hale gelir. Gazın sıcaklığı
200C‟den 20C‟e indiğinde çiğ noktasına ulaĢılır. Gazdaki su yoğunlaĢır. YoğunlaĢmıĢ
su bir demisterde tutulur. Daha yüksek verimlilikte sonuç almak için demisterler
mikro gözeneklerle donatılır.
7.13.1.2.Gazın Silika ile Adsorbsiyonu
Absorbsiyon kurutucuları kullanılarak suyun yüksek oranda bertarafı mümkündür.
Gaz çiğ noktasına(-10 ila -20 derece) ulaĢarak silikayla dolu kolondan geçirilir84.
Genelde 2 kolon kullanılır. Bir kolon rejenere edilirken diğer kolonda absorbsiyon
gerçekleĢtirilir. Rejenerasyon suyu ısıtarak uzaklaĢtırma esasına dayanır. Silikaya
alternatif olarak aktif karbo veya moleküler elekler bu amaçlar için kullanılabilir.
7.13.1.3.Glikol Kurutma Ünitesi (Glikol Kurutucu)
Kurutma iĢlemi tri-etilen glikol kullanılarak gerçekleĢtirilebilir. Çiğ noktası -5 oC
derece ile -15
o
C dereceye ulaĢır. Kullanılan glikol rejenerasyon ünitesine
pompalanarak 200 oC sıcaklıkta rejenere edilir.
7.13.1.4.Küçük Kapasiteli Tesislerde Su Tutma
Küçük tesislerde nem giderme kısıtlıdır. Genelde hat üzerinde nem tuzakları
sistemleri kullanılır. Bu metotlar gaz motorları sistemlerinde uygulanmaktadır.
Meyilli sistemlerde meylin %1 den az olmaması gereklidir. Meyilli sistemlerin
yeterli olmadığı yerlerde elle veya otomatik metotlarla su yoğunlaĢması sağlanır.
7.13.2.Hidrojen Sülfürün Giderilmesi
Biyogaz içinde bulunan H2S, gübre içinde bulunan kükürt içeren proteinlerin ve
inorganik sülfatın anaerobik Ģartlarda dönüĢümü sonucu oluĢur.
Hidrojen sülfür çok zehirli, korozif ve renksiz bir gazdır. H2S havadan daha ağır
olduğundan dolayı düĢük seviyelerde dahi önemli tehlikeye neden olur. 0.05 ila 500
ppm gibi düĢük yoğunluklarda bu gaz çürük yumurta kokusuna sahiptir. Yüksek
yoğunluklarda böyle bir koku söz konusu değildir.
84
Suda çözünerek zayıf asit
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.44
304
formuna dönüĢebilir. Havadaki yoğunluğu 1.2-2.8 mg H2S/lt. (%0.117)‟e ulaĢtığında
ani ölümlere neden olur. Bu değer 0.6 mg H2S/lt. (%0.05) olduğunda 30-60 dakika
içinde ölüm olur85. Hidrojen sülfürle kirlenmiĢ hava solunduğu zaman hidrojen sülfür
kırmızı kan pigmentini değiĢtirir. Kanı kahverenginden zeytin rengine dönüĢtürür.
Oksijenin taĢınmasını engeller. KiĢi derhal boğulur.
Biyogaz içindeki H2S miktarı %0.5 ve üzerinde ise H2S‟in arıtılması gereklidir.
Biyogaz içindeki H2S miktarı %0.1‟in altında ise arıtma yapmaya gerek yoktur.
Küçük ve orta büyüklükteki tesisler için %5-10 oranında Fe(OH)3 içeren bir
absorban içinden gazı geçirmek yeterlidir. Böylece bir kg çözelti ile 15 gram kükürtü
absorbe etmek mümkündür.
Hollanda‟da biyogaz içindeki hidrojen sülfür konsantrasyonu 50 ppm‟den yüksek
olduğu zaman hidrojen sülfürün arıtılması gerekmektedir.
H2S‟in toksik etkisine ilaveten yanma sonucu SO2 gibi korozif gaz oluĢur. Bu gaz
ayrıca asit yağmuruna neden olur. Biyogaz güç ekipmanların iĢletilmesi esnasında
yoğunlaĢmayı ve sülfürik asit oluĢumunu önlemek için sürekli yüksek sıcaklıkta
çalıĢma yapmak gerekir. Sülfürik asit çok korozif bir maddedir. Motorlara ve buhar
kazanlarına ciddi zararlar verebilir. Sobalarda ve buhar kazanlarında direk
yakıldığında bacalara zarar verebilir. Hollanda‟da biyogaz yakma tesislerinde
hidrojen sülfür yoğunluğnu 50 ppm‟i geçemez. Biyogaz en az 900 oC sıcaklıkta
yakılır. Baca gazı yanma odasında 900 oC sıcaklıkta en az 0.3 saniye kalmak
zorundadır.
H2S‟li biyogaz yakma sistemlerinde yağ değiĢimi daha sık aralıklarla yapılmak
zorundadır. Çünkü yanma sonucu oluĢan SO2, yağı zamanla asidik yapar. Yağın
özelliğini bozar. Kayganlık özelliğini kaybettirir. Yağ değiĢim süresi fiili çalıĢmada
200-300 saate düĢer.
Hidrojen sülfür çok zararlı ve korozif bir madde olduğundan demir ve galvaniz saçla
reaksiyona girerek aĢınmasına neden olur. Dolayısıyla basınç regülatörleri, gaz
metreler, vanalar ve diğer parçalar H2S‟e dayanıklı malzemelerden olmalıdır.
Hidrojen sülfür, reaktöre FeCl3 ilave ederek FeS halinde veya biyogaz Fe2O3 taneleri
arasından geçirilerek Fe2S3 halinde, kostik veya demir bileĢiği çözeltisi içinden
85
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.45
305
geçirilerek adsorbe edilir. Aktif karbondan ve moleküler elekten geçirilerek
membran ayırma ile giderilebilir. Küçük kapasiteli tesislerde kuru iĢlemler uygundur.
Küçük kapasiteli tesislerde H2S, kuru kireç, ıslak kireç arasından geçirilerek bertaraf
edilir. Büyük kapasiteli tesislerde bu mümkün değildir. Çünkü CO2 bu maddelerle
reaksiyona girerek fazla madde tüketimine neden olur. Ancak kireci ucuz olan
ülkelerde bu metot kullanılabilir. Biyogaz içindeki karbon dioksit adsorbsiyon,
membranla ayırma ve absorbsiyon teknikleri ile bertaraf edilir.
7.13.2.1.Hava-Oksijen Dozlama
Özel mikro organizmalar yardımıyla aerobik Ģartlarda hidrojen sülfürün elementer
kükürde indirgenme esasına dayanır. Biyogaz sistemin de geliĢmiĢ bakteriye sahip
olmak için sıvı-gübre-ıslak yüzey gerekir.
Biyogaz üretiminin %2-5 oranında hava biyogaz depolama bölümüne hava
pompasıyla pompalanarak gerçekleĢtirilir. Tam oksidasyon için gerekli hava deneme
yolu ile tespit edilir. Sonuç olarak biyogaz içindeki sülfür reaktör yüzeyinde kükürte
okside olur ve gaz içersindeki hidrojen sülfür yoğunluğu düĢer. Hava içindeki
oksijen katalizör etkisi yapar. Bu metotla elde edilen sonuç oldukça iyidir. Bu metot
basit ve az iĢçilik isteyen bir metottur. Çürümenin gerçekleĢtiği reaktörün hemen
yüzeyinde uygulanabilir. Bu reaksiyonu gerçekleĢtiren bakteriler için yeterli nem,
besi maddesi ve sıcaklık (optimum 37 oC) gereklidir. Bu metotla hidrojen sülfür
miktarı 20-200 ppm‟e (30-150 mg H2S/lt) düĢer. Hidrojen sülfürü giderme verimliği
%80-99‟dur86. Bu metotla elde edilen gaz direk gaz yakma motorlarında
kullanılabilir.
7.13.2.2.Çamura demir klorür Eklenmesi yoluyla Giderme
GiriĢ çamuruna demir klorür ilave ederek çamurda çözünürü olmayan demir sülfür
bileĢiği oluĢturma esasına dayanır. Demir tuzunun çökelme reaksiyonu,
2Fe+3 + 3S-2 → 2FeS + S
Ģeklinde gerçekleĢir. Çökelek oluĢtuğundan dolayı biyogaz içinde hidrojen sülfür
gazlarının oluĢması önlenir. Bu yöntemle biyogaz içinde hidrojen sülfür yoğunluğu
100ppm‟in altına düĢürülebilir. Bu metodun avantajları;
86
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.47
306
-ĠĢletme maliyeti düĢüktür,
-ĠĢletme, izleme, bakım ve dikkat edilmeyen iĢletmeyi realize etme iĢlemleri
kolaydır,
-Hidrojen sülfürün biyogaza karıĢması önlenir.
7.13.2.3.Demir Oksit Pelletleri Kullanılarak Adsorbsiyon
Biyogaz demir 3 oksit peletleri içinden geçirilerek hidrojen sülfür tutulur. Hidrojen
sülfür demir oksitle reaksiyona girerek;
Fe2O3 + 3H2S → Fe2S3 + 3H2O
Ģeklinde reaksiyon gerçekleĢir. OluĢan demir sülfür bileĢiklerinin rejenerasyonu için
ortama oksijen ilave edilerek
Fe2S3 + 3O2 → Fe2O3 + 6S
Ģeklinde kükürt giderilir ve demir oksit elde edilir.
Normalde iki pelet bölümü kullanılır. Bir bölümde hidrojen sülfür arıtımı yapılırken
diğerinde rejenerasyon gerçekleĢtirilir. Demir peletler tam olarak kükürtle kaplandığı
zaman pelletler yer değiĢtirilir.
Demir bölümler kullanılarak hidrojen sülfürün absorbsiyonu basit, ucuz ve kolaydır.
Yüksek verimde bertaraf gerçekleĢtirilebilir. Bu metodun dezavantajı rejenerayon
esnasında yüksek miktarda ısı gerektirmesidir. Peletleme tozu toksit olabilir. Yüksek
oranda su içeren biyogazlara karĢı bu sistemler hassastır.
Biyogaz demir 2 oksit filtresi arasından geçirilerek;
FeO + H2S → FeS + H2O; 2FeS + O2 → FeO + 2S Ģeklinde giderilir.
Büyük hacimli gaz üretim tesislerinde sık aralıklarla filtrenin değiĢtirilmesi
gereklidir. Motorlarda kullanılacak gazı filtre etmeye gerek yoktur.
7.13.2.4.Sulu Ortamda Adsorbsiyon
7.13.2.4.1.Sodyum Hidroksit
Sodyum hidroksit ile hidrojen sülfür reaksiyona girer ve sodyum sülfür oluĢur.
Sodyum sülfür maddesini rejenere etmeye gerek yoktur87.
87
Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.48
307
7.14.ArıtılmıĢ Gübrenin (Arıtma Çamurunun KullanılıĢı)
Hayvan gübresi kararlı hale getirilmeden, geçici olarak depolandığında; gübre içinde
bulunan azot bileĢikleri kontrolsüz Ģartlarda bozunarak yaklaĢık olarak % 50-70‟i
kaybolmaktadır. Bu ise önemli miktarda besi maddesi kaybı demektir.
Anaerobik çürümeden sonra elde edilen gübrede organik maddelerin önemli miktarı
kararlı hale dönüĢmektedir. Anaerobik iĢlemden sonra gübre içinde bulunan organik
maddelerin %40-60‟i metan ve karbon dioksite dönüĢerek karbon miktarında önemli
azalma olmaktadır. C/N oranında azot lehine artıĢla sonuçlanmaktadır. Bir gübre
örneğinde baĢlangıçtaki gübrede amonyak azotu 2.9 g/lt iken anaerobik çürüme
iĢleminden sonra bu miktar 3.7 g/lt çıkmıĢtır. C/N oranı da 8 den 4 inmiĢtir.
Gübrenin besi maddesi kalitesi artmıĢtır.
Anaerobik çürüme iĢleminden sonra gübre içinde amonyum konsantrasyonu
artmaktadır. ArıtılmıĢ gübre mineral gübre gibi hareket etmektedir. Bitki kökleri
tarafından daha bol olarak kullanılmaktadır. Bitkiler arıtılmıĢ çamurdaki çözünür
haldeki azotu daha iyi kullanırlar. ÇürümüĢ çamur kullanıldığında ürün verimliliği
%3-5 oranında artar. Sıvı gübre ekim yapmadan önce kullanıldığında ve toprağa
enjekte edilip üzeri toprakla örtüldüğü zaman etkisi daha fazla artar. Anaerobik
olarak çürütülmüĢ sıvı gübre toprağa 20 cm. derinlikte verildiğinde bitkilerin azotlu
maddeleri tam olarak besi maddesi olarak kullanması mümkündür. Ġnjeksiyon veya
iz baĢlıklı aletlerle bu baĢarılabilir.
Bitki kökleri nitrattan ziyade amonyak azotunu kullanmayı tercih eder. Bitkilerin
büyümesi safhasında sıvı gübre toprağa ilave edilmektedir. Toprağa ilave edilecek
gübre miktarı, bitkiler tarafından kullanılacak N, P, K bakımından dengeli olmalıdır.
Bu da bitkilerin büyümesini hızlandırır. Amonyum bitkiler tarafından daha kısa
sürede absorbe edildiğinden amonyumun nitrata dönüĢerek yer altı suyuna karıĢması
önlenir. Böylece yer altı sularının nitrat bakımından kirlenmesi önlenir.
ÇürütülmüĢ sıvı gübre içindeki azot, fosfor ve potasyum miktarına bakılarak bitki
türüne göre toprağa ilave edilir. Normalde çürütülmüĢ sıvı gübre sulu olduğu için
hektar baĢına 30-60 ton sıvı gübre kullanmak yeterlidir. Bir hektar yer fıstığı için
kabaca 6-8 m3 kapasiteli bir tesisten elde edilen çürümüĢ çamur yeterlidir. ÇürümüĢ
çamurun çimen üzerinde kostik etkisi taze gübreye göre daha düĢüktür.
308
Anaerobik arıtma tesislerinde oluĢan çürütülmüĢ sıvı gübre içindeki amonyak azotu
kaybını minimize etmek için sıvı gübre depolama tankı kapasitesi, çürütme tankı
hacminin %50‟i büyüklüğünde olmalıdır. Anaerobik arıtma sonucu oluĢan sıvı gübre
tarım arazisinde yılda
2-4 defa kullanılabilir. Bazı çalıĢmalara göre ise anaerobik
arıtma çamurunun arazide sürekli olarak kullanılabileceği söylenmektedir.
635 kg. ağırlığındaki bir sığırdan yaklaĢık olarak 50 kg taze sığır gübresi oluĢur. Bu
gübrenin KOI değeri; 5.7 kg, TKN değeri; 0.286 kg, TP değeri; 0.0445 kg ve toplam
potasyum değeri; 0.163 kg.dır. Anaerobik çürüme sonucu bu gübre içindeki karbon
miktarı azalırken azot değiĢmez. Gübre içinde bulunan nitrat türü azotlar,
denitrifikasyon sonucu amonyum azotuna dönüĢürler. Böylece C/N oranında
anaerobik çürüme sonucu azot lehine artıĢ olur. Gübre miktarı ise değiĢmeden 100 kg
olarak çıkar. Çünkü gübre reaktöre verilmeden önce 1/1 oranında seyreltilmiĢtir.
Gübre sıvı formdadır.
Çin‟de çürümüĢ hayvan gübresi düĢük dereceli fosforit ile karıĢtırılarak yeni bir
gübre türü elde edilmektedir. ÇürümüĢ çamur fosforit ile 1:10 ila 1:20 oranında
karıĢtırılmaktadır. Böylece toprağın fosfor ihtiyacı problemi de çözülmektedir. Bu
metotla topraktaki fosfor miktarı %20 oranında artırılmaktadır.
Ham gübreler yaban otu tohumu ve hastalığa sebep olan mikroorganizmalar içerir.
Anaerobik arıtma sonucu oluĢan gübrede yaban otu tohumlarının çimlenme kabiliyeti
düĢer. Gübre içinde bulunan yaban otu tohumları %95 oranında bozunur. Anaerobik
çürütülmüĢ gübrede tüm tohumlar tahrip olduğu için, çamur minimum riskli olarak
kullanılır. Böylece yaban otu tohumu ile mücadele bedeli de minimize edilir.
Gübre içindeki kokuya sebep olan maddeler azalır. Reaktörden çıkan gübre kokusuz
ve kahve renkli olur. Hastalık yapıcı patojen mikroorganizmalar ölür. Anaerobik
çürüme sonucu çamur içindeki patojenler en az %90 oranında azalır. HaĢerelerde
önemli oranda azalma olur.
Tablo:7. 12: Hayvan Gübresi Ġçinde Bulunan Besi Maddesi Miktarı
Hayvan Cinsi
N
P2O5
K2O
CaO
MgO
Sığır Gübresi
2.3-4.7
0.9-2.1
4.2-7.6 1.0-4.2
0.6-1.1
Domuz Gübresi
4.1-8.4
2.6-6.9
1.6-5.1 2.5-5.7
0.8-1.1
Tavuk Gübresi
4.3-9.5
2.8-8.1
2.1-5.3 7.3-13.2
1.1-1.6
Kaynak: Mustafa Öztürk, Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, s.50
309
Anaerobik arıtım esnasında küçük moleküllü organik maddelerin çoğu bozunur.
Lignin gibi bozunmayan maddeler, toprağın humus yapısına katkıda bulunur.
Toprağın humus yapısını dengeler. Böylece fermente olmuĢ gübre humus yapıcı
maddelerle toprağın gübrelenmesine yardımcı olur.
ÇürümüĢ gübrenin aĢırı derecede uygulanması bitkilerin yanmasına sebep olabilir.
Çünkü gübre içinde bulunan çözünmüĢ haldeki tuzlar toprakta birikerek toprağın
tuzlaĢmasına neden olur. Dolayısıyla çürümüĢ gübre bitkinin köküne ulaĢmalıdır.
ÇürümüĢ gübrenin geçici olarak depolanması, metan gazı üretiminin devam etmesini
sağlar. Depolandığı yerde bazı katı maddeler çökelir. ÇürümüĢ çamuru arazide
kullanmadan önce karıĢtırılması tavsiye edilir.
Anaerobik olarak çürütülmüĢ çamur kimyasal gübre yerine kullanıldığında %30
ekonomik değer kazanır. ÇürütülüĢ gübre kimyasal gübreye ek olarak kullanılır.
Anaerobik çürüme sonucu elde edilen sıvı gübre ile aerobik komposta göre daha
fazla ürün elde edilir. Bunun sebebi anaerobik Ģartlarda gübre içinde bulunan tüm
azot türlerinin amonyak azotuna dönüĢmesidir. Anaerobik çürütülmüĢ çamur, yıllık
meyve ürününü artırır.
Arıtma çamurunun spring metodu ile arazide kullanılmasına örnek ġekil 33‟de
verilmiĢtir. Spring nozullarının çapları ¼ inç veya daha büyük olmalıdır. Yüksek
miktarda katı madde içeren arıtılmıĢ sıvılar için ¾ veya 2 inç nozullar
kullanılmalıdır. Tek spring veya düz boru springlerin kullanılması tavsiye edilir. ¼
inç‟ten küçük çaplı döner etkili nozulların düĢük basınçlı sistemlerde kullanılması
tavsiye edilmez.
„'… Metan sadece kızıl ötesi ıĢınımı absorblamakla kalmaz, aynı zamanda fotokimyasal
reaksiyonlarla karbondioksit, ozon ve su buharı gibi sera gazlarının üretimine de neden olur.
Metan moleküllerinin atmosfer içerisindeki ömrü yaklaĢık olarak 10 yıldır. Bu yüzden metan
emisyonunun kontrolü kısa zamanda sonuç verebilir. Metan emisyonunun yaklaĢık % 42‟si
bataklıklar, tatlı ve tuzlu su çökeltileri ve tundralardan, % 20‟si çeltik tarlalarından, % 13‟ü
geviĢ getiren hayvanlardan, % 8‟i biyokütlenin yakılmasından, % 8‟i deponi alanlarından, %
6‟sı doğal gaz ve petrol üretiminden, % 3‟ü de kömür iĢletmelerinden kaynaklanmaktadır.
Hayvansal atıkların meydana getirdiği metan emisyonu, toplamın % 6-10‟u arasındadır
Biyogaz üretimi yoluyla metan emisyonu, dünya genelinde % 4, yani 13,4 milyon ton
azaltılabilir…‟‟88
88
Ahmet EryaĢar,‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin Tasarımı, Kurulumu,Testi, ve
Performansına etki eden Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, s.119
310
8.BÖLÜM
8.1.Tekirdağ Ili ve Kırsal Alanı Biyogaz Potansiyeli
8.1.1.Ġlin Coğrafi Yapısı
Tekirdağ Türkiye'nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya
topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye‟de iki denize kıyısı olan altı ilden
biridir. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ĠI doğudan Ġstanbul, kuzeyden Kırklareli,
batıdan Edirne, güney-batıdan Çanakkale, güneyden Marmara Denizi ile çevrilidir.
Kuzeydoğudan Karadeniz 'e 2,5 km‟lik bir kıyısı vardır.
Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene
yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaĢtıkları yerde, geniĢ bir
körfezin kıyısına kurulmuĢtur.
8.1.2.Jeolojik Yapı
Tekirdağ'ın jeolojik yapısı oldukça gençtir. I. zamanda il alanı denizlerle kaplı iken,
günümüzdeki görüntüsünü IV. zamanda almıĢtır. Anadolu ve Trakya yükselirken,
Ege Marmara ve Karadeniz havzaları alçalmıĢtır1. Topraklar genel olarak kil içeren
ve çimentolaĢmıĢ grelerden oluĢur.
8.1.2.1.Deprem Durumu ve Tektonik
Tekirdağ; Karlıova'dan baĢlayan yaklaĢık 1.200 km boyunda 100-15.000 m
geniĢliğinde pek çok sayıdaki faylardan oluĢan Kuzey Anadolu Fay (KAF) sonu
yakınında yer almaktadır. (15-25 km). Tekirdağ Ġl sınırları içerisinde depreme neden
olabilecek faylar; Saroz - Gaziköy fayı ile Marmara Denizi‟nde bulunan
çukurlukların kenarlarında yer alan fay parçalarıdır2. Bayındırlık ve Ġskan
Bakanlığının 18.04.1996 tarihli "Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası" na göre ġarköy,
Mürefte ve Barbaros 1. Derece deprem bölgesinde kalmaktadır.
1
Hayrettin Koral,‟‟Trakya havzasının Doğusunun Neotektoniği‟‟, Trakya‟nın Bugünü ve Geleceğ
için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s.(301-314)
2
Ahmet Ercan,‟‟Trakya Bölgesi Kentsel YerleĢiminde Deprem Çekincesi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde,
Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III, 11-13 Kasım 1999 Bildiriler Kitabı,
Edirne,Eser Matbaacılık, Nisan 2000 s.(241-257)
311
8.1.2.2.Yeryüzü ġekilleri
Balkan yarımadasının güneydoğu kesiminde yer alan Trakya bölgesinde farklı
morfolojik üniteler vardır. Tekirdağ bölgesinde bu morfolojik ünitelerden dağlık
olanları kuzeydeki Istranca (Yıldız) dağlık kütlesi ile güneydeki Ganos (IĢık) ve
Koru dağlarıdır. Bu iki dağlık arazi arasında, Ergene ırmağının kolları ile yarılmıĢ,
hafif , orta ve bazen dik eğimli peneplen arazileri ile güney ve yer yer orta kısımlarda
yer alan yüksek tepelik ve eğimli yamaç araziler bulunmaktadır.
8.1.2.3.Dağlar
Ġlin en önemli yükseltisini oluĢturan Tekir Dağları, Tekirdağ kentinin 12 km
güneyinde Kumbağ' dan baĢlar, Gelibolu kıstağına kadar bir sıra halinde (60 km)
uzanır. En yüksek yeri Ganos (IĢık) dağıdır. Ġlin doğu kesimi daha az yüksektir. Hafif
dalgalı düzlükler üzerinde bazı sırtlar görülür. Bunlardan biri, Çorlu çevresinde;
doğu-batı doğrultusunda uzanır. Ergene havzasını sınırlayan ve bir su bölümü çizgisi
görevi gören bu sırt, doğuda Istranca batıda Tekirdağ eteklerine kavuĢur. Istrancalar3
(Yıldız Dağları), Çerkezköy'de baslar ve kuzeye gittikçe yükselir.
8.1.2.4.Ovalar
Ġç kesimlerde akarsuların geniĢ tabanlı vadilerini kaplayan geniĢ ve bereketli ovalar
yer alır. Bunların en önemlileri Çerkezköy'den baĢlayarak batı yönünde, Ergene
yatağı boyunca giderek geniĢleyen Ergene Ovası ile Ergene nehrine akan Hayrabolu
ve Çene (BeĢiktepe) derelerinin alüvyon yatakları boyunca uzanan Hayrabolu ve
Çene Ovalarıdır4.
Marmara kıyıları boyunca uzanan dar ve küçük kıyı ovaları, akarsuların getirmiĢ
olduğu materyallerin kıyı boyunca birikmesi sonucu oluĢmuĢtur.
8.1.2.5.Kıyı ġekilleri
Tekirdağ güney sınırı boyunca uzanan Marmara Denizi'nde 133 km kıyısı
bulunmaktadır. Ayrıca Karadeniz'in de 2,5 km kıyısı vardır5. Marmara kıyıları, dar
3
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı
Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.17 Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009
4
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, s.18
5
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, s.19
312
ve küçük kıyı ovaları bir tarafa bırakılacak olursa genellikle yüksek kıyılardır.
Tekirdağ kıyılarının tek doğal limanı Marmaraereğlisi'dir. Burası bir yarımada
konumundadır. Doğusundaki Marmaraereğlisi limanı 1.600 m çaplı bir yarım daire
biçimindedir. Ağzı poyraza açık, diğer rüzgarlara kapalıdır. ġiddetli lodos ve batı
rüzgarlarından korunmak için teknelerin sığındığı bir limandır.
Tekirdağ ilinin, Karadeniz kıyısındaki Kastro (Çamlıkoy) körfezinden Çilingoz
koyuna kadar uzanan sahil Ģeridi yüksek ve dik falezli bir görünüme sahiptir.
8.1.2.6.Marmara Denizi
Tekirdağ körfezi derinliği 100 m'yi geçmez. Self denilen sığ bir denizdir. Deniz
bitkileri ve hayvanları bakımından zengindir. Körfez Kumbağ'dan batıya çekilecek
çizginin güneyinde 1.000 m'den fazla derinleĢir. Balıkçılar buraya kanal veya com
demektedirler. Balık sürüleri ve asıl akıntılar buradan geçer.
8.1.3.Ġklim
Sıcaklık ortalamaları ve genel nemlilik indisleri göz önüne alınırsa, Tekirdağ ili
iklimi, ılıman yarı nemli olarak nitelenir. Kıyı kesiminden iç kesimlere girildikçe
denizden uzaklığın ve yükseltinin etkisiyle sıcaklık ve yağıĢ değerlerinde küçük
farklılaĢmalar görülür.
Marmara Denizi kıyısı boyunca, yaz mevsimi sıcak ve kurak, kıĢ mevsimi ise ılık ve
yağıĢlı geçen Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Ancak, Karadeniz ikliminin
etkisiyle yaz kuraklığı hafiflemiĢtir. KıĢ mevsiminde kar yağıĢları olağandır. Ġç
kesimlere girildikçe yaz mevsimi daha kurak, kıĢ mevsimi daha soğuk geçen yarı
karasal iklim özellikleri belirginleĢir6.7
8.1.5.Bitki Örtüsü
Tekirdağ‟ın kuzeyinde Saray'a doğru uzanan Istranca kütlesinin kuzey yamaçları
daha fazla yağıĢ alması nedeniyle kayın ormanları ile kaplıdır. Bu kesimde ormanaltı
örtüsünü orman gülleri (Rhododendron) oluĢturur. Güney yamaçlara ve daha güneye
6
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı
Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.19 Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009
7
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp
03.01.2010
313
doğru inildikçe, yağıĢın azalmasına bağlı olarak, kayının yerini meĢe ve gürgenin
aldığı görülür8.
Ergene havzasına doğru inildiğinde ise yerleĢim alanları yakınlarında seyrek olarak
meĢe, gürgen, karaçalı ve karaağaç toplulukları göze çarpmaktadır. Bu küçük ağaç
toplulukları, Trakya‟nın iç kesimlerinin step alanı olmadığının bir kanıtıdır. Trakya
bölgesi, tarım arazisi kazanmak amacıyla ormanların tahribi sonucu, bugünkü step
arazisi görünümünü kazanmıĢtır. (Antropojen step) Bu kısımda yer alan taban
arazilerde ve vadilerde kavak ve söğüt türleri yaygındır.
Güneydeki Ganos dağlarının kuzey yamaçlarında gürgen, meĢe, ıhlamur ağaçları ve
sık bir ormanaltı örtüsü hakimken, güney yamaçlarda yağıĢın azalması nedeniyle
kuru ormanlar ve maki toplulukları yer almaktadır. Koru dağlarında ise meĢe ve
kızılçam ormanları ile maki toplulukları hakim durumdadır. Buna rağmen yöre bitki
türleri açısından zengindir. Yapılan çalıĢmalara göre Ganos(IĢık) dağında 64
familyaya ait 202 cins ve bu cinslerin içerdiği 305 adet takson bulunmaktadır.9
8.1.6.Ġlin Ġdari Yapısı
Tekirdağ Ġli, Marmara Denizi‟nin kuzeyinde, Ġstanbul ve Çanakkale illeri arasında
yer alan, doğusunda Ġstanbul, kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde
Marmara Denizi ile çevrili 6.313 km² yüzölçümüne sahip il‟dir. Tekirdağ ili; Merkez
ilçe ile birlikte 9 ilçe (Çerkezköy, Çorlu, Hayrabolu, Malkara, Marmaraereğlisi,
Muratlı, Saray, ġarköy) 9 bucak ve 273 köy olmak üzere 291 yerleĢim ünitesinden
meydana gelmiĢtir
8
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı
Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.20 Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009
9
Orhan Sevgi,‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak Kaybı EĢitliğinin Kuramsal Olarak
Uygulanması‟‟ , Trakya‟nın Bugünü ve Geleceğ için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre
sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser
Matbaacılık, Kasım 1997 s.(53-72)
314
8.1.6.1.Ġlçeler
Merkez ilçe10: Tekirdağ il merkezinde bir merkez ilçe belediyesi, 4 belde (Banarlı,
Barbaros, Karacakılavuz, Kumbağ) belediyesi bulunmaktadır. Merkez ilçeye 55 köy
bağlıdır. Ġl merkezinin yüzölçümü 1.111 km² dir.
Merkez ilçe idari yönden 14 mahalle (Aydoğdu, Çınarlı, Zafer, Eskicami, Ortacami,
Gündoğdu, Hürriyet, Yavuz, 100. Yıl, Altınova, Değirmenaltı, Ertuğrul, Turgut,
Karadeniz) 4 belde (Banarlı, Karacakılavuz, Barbaros, Kumbağ) ve 55 köyden
oluĢmaktadır.
Merkez ilçe topraklarında en önemli yükseltiyi Tekir Dağlar‟ı oluĢturur. Tekir
Dağlar‟ı, Kumbağ yöresinden baĢlayarak Marmara Denizi‟ne paralel olarak uzanır.
Bu dağların en büyük yükseltisi Ganos Dağı‟dır. (945 m) Bu dağ aynı zamanda
ilinde en yüksek tepesini oluĢturur. ġehrin doğu kesiminde yükselti daha düĢük olup
burada geniĢ düzlükler vardır. Merkez ilçe topraklarının büyük bir bölümü geniĢ
düzlükler ve alçak tepelerden oluĢur.
Merkez ilçe doğal durumu, yağıĢ miktarı ve toprak özellikleri nedeniyle büyük
akarsulara sahip değildir. Küçük akarsuların yatakları da mevsimlere göre değiĢir.
Yazın suları azalan, bazen tamamıyla kuruyan bu akarsuların suları kıĢın artar.
Ġlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elveriĢlidir. Orman örtüsü
Tekir ve Ganos Dağlarının yüzeylerinde yer yer meĢelikler bulunmaktadır. Ayrıca
bazı kesimlerde az miktarda kızılağaç, karaağaç türlerine de rastlanmaktadır.
Merkez ilçenin Marmara kıyılarında Akdeniz iklimi egemendir. Kıyı Ģeridinde yazlar
sıcak, kıĢlar ılıktır. Bununla birlikte Akdeniz bölgesi kıyılarından ayrı olarak kıĢın
kar yağar. Bölgede zaman zaman esen soğuk kuzey rüzgarları ısının düĢmesine
neden olur. Ġç bölgelerde karasal iklim egemendir.
Çerkezköy Ġlçesi:11 Çerkezköy ilçesi, doğu ve güneyde Ġstanbul ilinin Çatalca ve
Silivri ilçeleri ile güneybatıda Çorlu ilçesi, batıda Kırklareli‟nin Lüleburgaz ve
kuzeyde Saray ilçeleri ile çevrilidir. Yüzölçümü 326 km² „dir.
10
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp
03.01.2010
11
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ilcecerkezkoy.asp
03.01.2010
315
Toplam nüfus artıĢ hızı itibariyle Çerkezköy ilçesi Tekirdağ ili içinde ilk sırada yer
almaktadır. Nüfus yoğunluğu itibariyle de km²‟ye düĢen kiĢi bakımından da en
yoğun olan ilçedir
Çerkezköy ilçesi idari yönden 4 mahalle (Ġstasyon, Fevzi PaĢa, Gazi Mustafa Kemal
PaĢa, Gazi Osman PaĢa), 4 belde (Karaağaç, Kapaklı, Veliköy, Kızılpınar), 5 köyden
oluĢmaktadır.
Ġlçe toprakları Ergene havzasındaki hafif engebeli düzlüklerden oluĢur. Tekirdağ‟ın
doğu kesiminde bulunan Çerkezköy yöresinde Istranca Dağları‟nın uzantıları ile
arazi engebelenir. Bu kesimlerde yükselti batıya göre daha düĢüktür. Yöre
topografyası Büyükyoncalı-Bahçeağıl ve Çerkezköy-VelimeĢe doğrultusunda uzanan
50-150 m, iki vadi tabanı dıĢında ise ortalama 150-200 m ve yer yer daha fazla
yükseltilerle belirlenmektedir. Tüm yerleĢiminin 150-200 m altındaki katlarda yer
aldığı ve yüksekçe yerlerinde orman, tarım ve mera alanı olarak kullanıldığı
görülmektedir.
Çerkezköy alanı genellikle kalkersiz kahverengi toprak türlerinden oluĢmaktadır.
Çorlu deresi vadisi boyunca uzanan topraklar alüvyal topraklardır. Kalkersiz
kahverengi orman toprakları yörenin kuzey ve doğusunda ormanlarla kaplanmıĢtır.
Diğer kahverengi toprakların çoklukla kuru tarım ve yer yer mera olarak kullanıldığı
görülmektedir.
Çerkezköy ilçesinde, Çorlu deresinin güneyinde yer alan Kızılpınar ve Veliköy
yerleĢmesinin toprakları alüvyal topraklar olup, bölgede her türlü bitkiyi yetiĢtirmeye
elveriĢli, drenajı iyi olan kolay iĢlenebilir niteliktedir.
Çerkezköy ilçesi, Trakya ikliminin belirgin özelliklerinin etkisi altındadır. Genel
olarak yazlar sıcak, kıĢlar ılık geçmektedir.
Çorlu Ġlçesi:12 Çorlu ilçesi, idari yönden 12 mahalle (Hatip, Hıdır Ağa, Nusratiye,
Kazımiye, ReĢadiye,Muhittin Sağlık, Silahtar Ağa, Cemaliye, ġeyh Sinan, Camiatik,
Kemalettin.), 5 belde (UlaĢ, VelimeĢe, Marmaracık, Misinli, Yenice), 17 köyden
oluĢmaktadır.
12
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcecorlu.asp
03.01.2010
316
Çorlu‟da ĢehirleĢme 1970‟lerden itibaren hız kazanmıĢtır. Çorlu özellikle 1990
sonrası, hızla artan bir sanayi ile Türkiye‟de en fazla göç alan yerlerden biri haline
gelmiĢtir.
Tekirdağ iline 38 km uzaklıkta olan Çorlu, Ergene havzasında ve Trakya‟nın merkezi
bir yerinde, plato yüzeyinin üzerindeki düzlükte yer alır. Doğudan Silivri, Muratlı ve
Lüleburgaz ilçeleri ile çevrilidir. Güney de ise; Marmara Denizi ve Marmara Ereğlisi
bulunmaktadır, Yüzölçümü 899 km²‟dir.
Çorlu‟nun denizden yüksekliği 193 m‟dir. Yıldız Dağlarının uzantısı halinde sokulan
sırtlar, Çorlu‟nun en yüksek kesimini oluĢturur. Çorlu arazisinin büyük bölümü
Ergene havzası içinde yer alır. Çorlu Yıldız (Istranca) Dağlarından aĢınan ve
akarsulardan sürüklenen tortuların depolandığı bir dolgu bölgesidir. Ayrıca bu bölge,
Ergene Havzası ile Marmara kıyı Ģeridi arasındaki su bölümünün ayırım sınırıdır.
Çorlu, Karadeniz ile Akdeniz arasında yer aldığı için bu iklim bölgelerinin etkileri
altındadır. Kuzeyden inen soğuk hava kütleleri ile güneyden, Akdeniz ve Ege‟den
gelen nemli-ılık hava akımları bölge iklim yapısını etkiler. KıĢ ayları soğuk ve
yağıĢlı geçmektedir.
Hayrabolu Ġlçesi13: Hayrabolu ilçesi merkezi idari yönden 4 mahalleden
(Aydınevler, Hisar, Ġlyas, Kahya) meydana gelmektedir. Hayrabolu ilçesinde biri ilçe
merkezi ikisi de beldelerde (Çerkezmüsellim, ġalgamlı) olmak üzere üç belediye
teĢkilatı vardır. Ġlçeye 46 köy bağlıdır.
Hayrabolu‟nun kuzeyinde Kırklareli, batısında Edirne, güneyinde Tekirdağ,
doğusunda Muratlı bulunmaktadır. Toplam yüz ölçümü 1037 km² „dir. Bölgenin en
verimli topraklarına sahıp olan Hayrabolu, il merkezinin kuzey batısında Ergene
havzasında, Hayrabolu deresi vadisinde kurulmuĢtur.
Arazisinin %60‟ı ova, % 35‟i hafif engebeli olup %5‟i orman örtüsüyle kaplıdır.
Ġlçenin deniz seviyesinden en yüksek yeri 269 metreyle Kabahöyük tepesidir.
Hayrabolu‟nun batı kesimleri Ganoz (IĢıklar) dağının alçak olan kuzeybatı uzantıları
engebelidir. Bunun dıĢındaki alanlar ise çok parçalanmamıĢ ve yer yer dalgalı
düzlüklerden oluĢan bir plato niteliğindedir.
13
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcehayrabolu.asp
03.01.2010
317
Ġlçe Topraklarının sularını Ergene ırmağının önemli kollarından Hayrabolu deresi
toplar. Güney- Kuzey yönünde akan Hayrabolu deresi Hayrabolu ilçe merkezinden
geçer ve kuzeyde Ergene ırmağına dökülür.
Hayrabolu‟da Trakya geçit iklimi görülür. KıĢları kar ve yağmur yağar, yazları az
yağıĢlıdır. Kuru soğuklarıyla ünlü olan ilçenin en soğuk zamanı –10 derece olarak
tespit edilmiĢtir.
Malkara Ġlçesi14:Malkara ilçesi idari yönden 4 mahalle (Camiatik, Hacıehvat,
Yenimahalle, Gazibey) 3 belde ve 70 köyden oluĢmaktadır. Malkara ilçesinde biri
ilçe merkezi, üçü kasaba (SağlamtaĢ, Kozyörük, Balabancık) olmak üzere dört
belediye teĢkilatı vardır.
Tekirdağ iline 56 km. uzaklıkta olan Malkara‟nın kuzey batısında Uzunköprü, kuzey
doğusunda Hayrabolu, güney doğusunda ġarköy, güneyinde Gelibolu, batısında ise
KeĢan bulunmaktadır.1.149 km2„lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en
geniĢ ilçesidir.
Ġlçede yüksek dağlar, vadiler yoktur. Genelde toprakları, aĢınmıĢ, tepelerden yarı ova
özelliği gösteren plato görünümündedir. Tekirdağ ilinin en önemli dağı olan Tekir
Dağları Malkara‟ya 25 km. mesafededir. Bu dağlar, ilçemizin güney bölümünde,
Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar. Ġlçenin sınırları Çimendere köyü
yakınında son bulur. Ganos dağı, Tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir.
Malkara‟nın yüzey Ģekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri
besleyen dereler vardır.
Ġlçe; kara iklimine sahip olup, kıĢ ayları soğuk ve yağıĢlı geçmektedir. Yazlar da,
genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 500 milimetredir.
Marmaraereğlisi Ġlçesi:15 Marmaraereğlisi 1940 yılına kadar, köy statüsü
durumundaydı. Bu tarihten sonra 7 köyün birleĢmesi ile (ÇeĢmeli, Eski Ereğli,
Sultanköy, ġahpaz, Türkmenli, Yakuplu, Yeniçiftlik) Çorlu ilçesine bağlı nahiye
haline getirilmiĢtir. Marmaraereğlisi 16.6.1987 tarih ve 3392 sayılı kanunla ilçe
olması kabul edilmiĢtir.
14
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemalkara.asp
03.01.2010
15
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi:http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemarmara.asp
03.01.2010
318
Ġlçe merkezi üç mahalle (Muhacir, Cedit Ali PaĢa, Dereağzı Mahalleleri), iki belde
(Yeniçiftlik beldesi) ve üç köyden meydana gelmiĢtir. Marmaraereğlisi‟nde biri ilçe
merkezi, iki de kasaba (Yeniçiftlik, Sultanköy) olmak üzere üç belediye teĢkilatı
vardır.
Marmara Ereğlisi, Tekirdağ ilinin en doğuda yer alan ilçesidir. Kuzey ve batıdan
Çorlu, doğudan Ġstanbul ilinin Silivri ilçesine komĢudur. Güney yönden ise Marmara
Denizi ile sınırlıdır. 183 km² yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin en küçük ilçesidir.
M.Ereğlisi, Trakya kıyılarından Marmara‟nın içine doğru uzanan bir burnun
ucundadır.Daha ilk bakıĢta göze çarpan iki önemli özelliği vardır. Bunlardan ilki
doğusunda yer alan çapı 1600 metreye yaklaĢan ve daireye yakın güzel bir tabii
koydur. Öteki kıyıları sellerin ve akarsuların taĢıdığı topraklar ile yüzyıllar boyunca
sağlaĢmıĢtır.
Ġlçe arazisinin büyük bölümü, alçak düzlüklerden oluĢur. Kıyı boyunca genellikle
doğal kumsallar yer alır. Kıyı çizgisinden sonra 20 metreye kadar yükselen iki kıyı
taraçası sıralanır. Nihayet daha geride 100-150 m. yükseklikler arasında aĢınım
düzeyi baĢlar. Ġlçenin en yüksek kesimi, batıda ÇeĢmeli Köyü ve çevresidir. Burada
Sarıyer tepe (161 m), Pazarlı tepe (154 m) baĢlıca yükseklikleri oluĢturur.
Ġlçede en fazla kahverengi orman toprağı ile kızıl renkli topraklar yaygındır.
Yıllık sıcaklık ortalaması 13.50Cdir. Yaz mevsiminde sıcaklık ortalaması 22 0C
civarındadır. KıĢ mevsimi Trakya‟daki bir çok yerden daha ılık geçer. Kar yağıĢlı
gün sayısı fazla değildir. Yıllık yağıĢ ortalaması 580 mm. civarındadır. YağıĢlar daha
çok kıĢ aylarında toplanmıĢtır. Yaz aylarında güney batı doğrultulu lodos rüzgarı,
kısa süreli ani sağnaklara neden olmaktadır.
Muratlı Ġlçesi:16 19. Yüzyılın sonlarında demiryolu geçinceye kadar (1870) 17
hanelik bir yer olan Muratlı, sonraları 30-40 haneye ulaĢmıĢtır. Köy geliĢerek 1910
yılında nahiye (bucak) merkezi olmuĢtur. Cumhuriyet devrinde göçmenlerin ilçeye
yerleĢtirilmeye baĢlaması ile Muratlı hızla büyümüĢtür. Ġlçe uzun zaman Çorlu
kazasına bağlı bir nahiye olarak yönetilmiĢ, 01.09.1957 tarihinde ilçe olmuĢtur.
Muratlı ilçesi idari yönden 6 mahalle ( Fatih, Ġstiklal, Kazım Dirik, Kurtpınar,
Muradiye, Turan ) ve 16 köyden oluĢmaktadır.
16
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemuratli.asp
03.01.2010
319
Yüzölçümü 427 km² „dir. Ġlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. Ġlçe toprakları
genellikle geniĢ tabanlı ve bereketli düz alanlardan (ovalardan) oluĢur. Bazı kesimler
engebeli olmakla birlikte bunların yükseklikleri çok azdır.
Doğusunda Çorlu ilçesi, güneyinde Tekirdağ ve kuzeyinde Kırklareli ilinin
Lüleburgaz ilçesi bulunur. Kaynağı ilimiz sınırları içinde olan en önemli akarsu
Ergene güney-batıya doğru akarak Muratlı yakınlarındaki Ġnanlı köyüne kadar Çorlu
ve Vize sularıyla birleĢerek Ergene nehri (çayı) adını alır.
Ġlçenin sahip olduğu toprakları çok büyük bir kısmı tarıma elveriĢlidir. Ġlçenin orman
yapısı yok gibidir.
Kara iklimine sahip olan ilçe kıĢ aylarında soğuk ve yağıĢlıdır. Yazlar da genellikle
sıcak ve kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 587,6 mm‟dir. Sıcaklık ortalaması 18.70C
‟dir.
Saray Ġlçesi:17 Saray ilçesi idari yönden 4 mahalle (AyazpaĢa, Kemal PaĢa, Pazarcık,
Yenimahalle) 2 Kasaba (Beyazköy, Büyükyoncalı ) ve 20 köyden oluĢmaktadır.
Saray ilçesi, kuzeyde Karadeniz, Kırklareli, doğuda Ġstanbul, güneyde Çerkezköy,
batıda Çorlu ile çevrilidir. Yüzölçümü 612 km² olup, ilçenin yükseltisi ise 140m‟dir.
Düz bir alan üzerine kurulmuĢ bulunan ilçe topraklarının büyük bölümü Ergene
Havzasında yer alır. Arazi kuzeydoğuda Yıldız (Istıranca) dağlarına doğru
yükselerek uzanır. Ġlçenin en yüksek noktası Yıldız dağları üzerinde yer alan
Karatepe‟dir.(473m)
Trakya bölgesine hayat veren Ergene nehri Saray ilçesindeki Karatepe GüneĢkaya
mevkiinden doğar. Diğer iki akarsu Vize suyu ile Galata deresidir. Vize suyu ilçe
dıĢında Ergene nehrine karıĢırken, Galata deresi Saray ilçesinin doğusundan geçip
Çerkezköy ilçesinde Ergene nehrine ulaĢır.
Ġlçenin sahip olduğu toprakların 314.895 dekarı kullanılan tarım alanları teĢkil
ederken orman ve fundalık alanlar 255.665 dekardır.
Trakya‟da tek Karaçam ormanı Saray Kastro yöresinde bulunur. Bu sebeple Kastro
yöresindeki 329 hektarlık Karaçam ormanı 18 Nisan 1988 tarihinde doğayı koruma
17
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcesaray.asp
03.01.2010
320
alanı (Milli Park) olarak ayrılmıĢtır18. Yıldız Dağları (Istranca) ormanlıktır. Bu
ormanlarda geniĢ yapraklı ağaçlardan, meĢe ve karaçam hakimdir. Bahçeköy
bölgenin önemli orman iĢletmelerinden biridir.
Ġlçede kara iklimi hakimdir. KıĢ ayları soğuk ve yağıĢlı geçmektedir. Yazlar sıcak ve
kuraktır. Yıllık yağıĢ ortalaması 678,2 mm‟dir.
ġarköy Ġlçesi:19 ġarköy ilçesi idari yönden 3 mahalle (Ġstiklal, Cumhuriyet, Cami-i
Kebir), 2 belde ( Mürefte, HoĢköy) ve 26 köyden oluĢmaktadır.
Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara
Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² „dir.
ġarköy ve Mürefte‟ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen
deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü
arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu‟dan
baĢlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ġarköyMürefte-Tekirdağ Türkiye‟nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü
tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiĢtir. ġarköy‟ün kuzey,
doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. ġarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda
denize ulaĢan derelerin yataklarında oluĢan ova ġarköy kıyı ovasıdır. ġarköy ovası
Tekir Dağlarının güney eteklerinde HoĢköy‟den Kızılcaterzi‟ye kadar uzanan bir
alüvyon ovasıdır. ġarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte
ve ġarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.
Ġlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular Ģunlardır; Gaziköy,
HoĢköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da
kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine
dökülür.
Ġlçenin doğal bitki örtüsü: Marmara Denizi‟ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun
olarak geliĢme gösteren makiler ve fundalıklardır. Ġç kesimlerde ise kıĢın
yapraklarını döken meĢe türleri, gürgen, dıĢ budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç
görülmektedir.
18
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme
BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.46Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009
19
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ilcesarkoy.asp
03.01.2010
321
Ġlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elveriĢli değildir. Orman
bölgesi bakımından oldukça zengindir. (203.090 dekar)
ġarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim
tipi arasında geçiĢ özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kıĢlar
ılık ve yağıĢlıdır. Ġçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağıĢ
ortalaması 550,6 mm'dir.
8.1.7.Tekirdağ‟ın Ekonomisi
20
Tekirdağ; verimli toprakları ile bölge sanayisine sağladığı hammadde katkısı, sahip
olduğu 4 adet OSB ve ASB‟ si, ulaĢım ve kaliteli iĢgücü imkânları, hızla geliĢen
sınaî yatırımlarıyla bütün sektörlerde ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi, Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi, Avrupa
Serbest Sanayi Bölgesi ile Çorlu-Çerkezköy bölgesinde yerleĢen 1200‟den fazla
sanayi kuruluĢu; teknik alt yapı, hammadde, yan sanayi vb. imkanlar nedeniyle, bir
sanayi merkezinin tüm özelliklerine haizdir. Ayrıca Hayrabolu Ġlçesinde alt yapısı
tamamlanmıĢ ve Malkara Ġlçesinde ise faaliyete geçmek üzere olan Organize Sanayi
Bölgeleri vardır.
8.1.8.UlaĢım
Türkiye‟nin en yoğun ithalat ve ihracatının yapıldığı Ġstanbul ile Avrupa arası
bağlantı sağlayan D-100 ve D-110 karayolu ile TEM otoyolu il sınırları içerisinden
geçmektedir. D-100 Ġpsala sınır kapısı ile Yunanistan‟a, D-110 ve TEM otoyolu ile
de Kapıkule sınır kapısından Bulgaristan‟a ulaĢılmaktadır21.Tekirdağ-Ġstanbul 136
km.,Edirne 130 km., Kırklareli 118 km.,Hayrabolu 52 km., Çorlu 42 km., Çerkezköy
62 km., Malkara 54km., Yunanistan sınırı 125 km., Bulgaristan sınırı 150 km.dir
Tekirdağ ilinin Marmara Denizi‟ne 135 km kıyısı olması ve çeĢitli amaçlarla
kullanılan birçok iskeleye sahip olması Tekirdağ ilinden yapılan deniz ticaretini
artırmaktadır. Tekirdağ Limanı‟nın yıllık kapasitesi 2.600.000 tondur.
20
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp
03.01.2010
21
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: 03.01.2010
http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2
322
Tekirdağ Limanının HaydarpaĢa Limanına uzaklığı 70 mil, Bandırma limanına 53
mil, Ambarlı limanına 55 mil, Gemport limanına 80 mil, Varna limanına 212 mil,
Köstence limanına 262 mil, Ġstanbul Boğazına 69 mil, Çanakkale Boğazına 54
mil.‟dir.
Ġstanbul ile Edirne-Kapıkule‟yi birbirine bağlayan demiryolu, Ġlde sanayileĢmenin
yoğun olduğu Muratlı, Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinden geçmekte olup, bu hatta 2
gidiĢ, 2 dönüĢ olmak üzere günde 4 sefer yapılmaktadır. Muratlı-Tekirdağ arasındaki
25 km lik demiryolu yapım çalıĢmaları devam etmektedir.
Tekirdağ ili Çorlu Uluslararası havaalanı Çorlu‟ya 15 km uzaklıkta, 36 hektar arazi
üzerinde 10.434 m2 kapalı alanı, 11 adet uçak park sahası, 2 adet 3 km uzunluğunda
pisti ve ILS sistemine sahip olup yıllık yolcu kapasitesi 600.000 ve yıllık uçak
kapasitesi 10.000‟dir.
8.1.9.Organize Sanayi Bölgeleri ve Serbest Bölge
Ġlimizde 4 adet Organize sanayi Bölgesi ve 1 adet Avrupa Serbest Bölgesi
22
bulunmaktadır23.
8.1.9.1.Çerkezköy OSB
1973 Yılında 429 ha alanda kurulmuĢ daha sonra sanayicilerin ihtiyaçları için alan
yetersiz kalınca 818 ha 2002 yılında bölge tüzel kiĢiliğe bağlanmıĢtır. Bölge
dahilindeki 1. kısımda 131,2, 2. kısımda 266 olmak üzere toplam 397 sanayi parseli
bulunmaktadır. Bu parsellerden . kısımda 109,2, 2. kısımda 92 olmak üzere toplam
201 sanayi kuruluĢu faaliyet göstermektedir. Firmalarda yaklaĢık 45,000 kiĢi
istihdam edilmektedir. Bölgede endüstriyel atık su arıtma tesisi mevcuttur.
I. Kısım 38,000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisi faaliyet halindedir.
II. kısım 40,000 m3/gün kapasiteli arıtma tesisi faaliyet halindedir. Doğalgazdan 50
megavat gücünde elektrik üretimi yapan Çerkezköy Enerji üretim A.ġ. üretim
santrali çalıĢmaktadır24.
22
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4
03.01.2010
23
TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme
BaĢkanlığı, Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.32
24
Ankara Ticaret Odası,Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası,
Çevrimiçi:03.01.2010 http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1
323
8.1.9.2.Çorlu Deri OSB
1996 yılında 120ha alan üzerine kurulmuĢtur. 210 sanayi parseli mevcut olup, 118
fabrika bulunmaktadır. Bu Fabrikaların 108 adedi faaliyet halindedir. Ülkemizin
toplam deri üretiminin %37'sini gerçekleĢtirmektedir. Halen 4,000 iĢçi çalıĢmaktadır.
Bölgenin kuzey kısmında 3,000 m3/gün, Güney kısmında 4,500 m3/gün kapasiteli 2
adet arıtma tesisi mevcut olup, ikisi de bakımdadır. 36,000 m3/gün kapasiteli arıtma
tesisi bitmiĢ ve faaliyete geçmiĢtir25.
8.1.9.3.Hayrabolu OSB
2001 yılında 100 ha alanda kurulmuĢ olup, 100 sanayi parseli bulunmaktadır. 94
adedi ÜSĠAD‟a ait olmak üzere tamamı satılmıĢtır26. Bunun 4 adedi inĢaat halinde, 3
adedi çalıĢır durumdadır. Bunlar gıda (1), biodizel (1), beton elemanları (1)
sektörlerine aittir. Altyapı çalıĢmalarının % 100‟ü tamamlanmıĢtır.
8.1.9.4.Malkara OSB
2002 yılında 105,6 ha alanda yatırıma baĢlanmıĢ olup, Tüm altyapı iĢleri bitirilmiĢtir.
69 adet sanayi parseli mevcut olup, bunun 35 adedinin sözleĢmesi yapılmıĢ, 4 adet
parselin satıĢ kararı alınmıĢ, 30 adet parsel ise boĢ durumdadır. 2 adet fabrika proje
aĢamasındadır27.
8.1.9.5.Avrupa Serbest Bölgesi
Çorlu Vakıflar Mevkii Karamehmet Köyü civarında 2 milyon m2 üzerinde 1997
yılında ġahinler Holding tarafından çeĢitli ebatlarda 234 parsel üzerine kurulmuĢ
olup, %35'i doludur. Burada 150 adet ruhsatlı firma faaliyet göstermekte olup, 40
adedi üretim yapmaktadır. Tekstil, makine, metal, madeni eĢya, otomotiv yan sanayi,
elektronik, kimya, kağıt ve ambalaj sektörleri mevcuttur28.
Çerkezköy OSB http://www.cosb.org.tr/?module=modul_tek&modul=130&cat=46
25
Ankara Ticaret Odası,Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası,
Çevrimiçi:03.01.2010 http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1
Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi http://www.corluderiosb.org.tr/
26
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4
03.01.2010
27
Malkara Sanayi ve Ticaret Odası Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimiçi: 12.12.2009
http://www.malkaratso.org.tr/osb.asp
28
Ankara Ticaret Odası, Resmi Ġnternet Sitesi,Serbest Bölgeler Sayfası, Çevrimiçi:03.01.2010
324
8.1.10.Sanayi ve Ticaret
Ġlde Merkez, Malkara, Çorlu, Çerkezköy ve Hayrabolu ilçelerinde olmak üzere
toplam 5 adet Ticaret ve Sanayi Odası bulunmaktadır. Tekirdağ ilinde; Merkez,
Hayrabolu, Çorlu ve Malkara ilçelerinde olmak üzere 4 adet Ticaret Borsası
mevcuttur 29.
Ġl genelinde faaliyet gösteren 13 adet küçük sanayi sitesinin toplam iĢ yeri sayısı
1714‟dür.
Ġlde sanayi kuruluĢları ağırlıklı olarak Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde bulunmaktadır.
Sektörel ağırlık itibariyle en önde gelen sektör tekstil sektörüdür. Tekstili ağırlık
sırasına göre, deri, gıda, makine-metal, metal eĢya, tarım aletleri ve enerji sektörleri
izlemektedir.
Tekirdağ ilinde 2008 yılında 1.524.868.619 USD tutarında ihracat, 4.939.151.187
USD tutarında ise ithalat gerçekleĢtirilmiĢtir.
Tekirdağ ekonomisinde ticaret sektörü, Tekirdağ GSYĠH‟ sında ki %1,07‟lik pay ve
205.694 milyar TL GSYĠH‟ya katkısı ile sektörler arasında dördüncü sırada yer
almaktadır. Cari fiyatlarla GSYĠH büyüme hızı 2001 yılında Türkiye‟de % 43,2,
Tekirdağ ilinde %45,1‟dir. Tekirdağ ili, GSMH‟dan aldığı kiĢi baĢına 2.498 USD
değer ile 81 il içerisinde 14. sırada yer almaktadır. DPT tarafından yapılan “ 2003
Yılı Ġllerin Sosyo- Ekonomik GeliĢmiĢlik Sıralaması” araĢtırması sonuçlarına göre
Tekirdağ 1,05893 puan ile sosyo-ekonomik geliĢmiĢlik açısından 7. sırada yer
almaktadır. Ġllerin 5 geliĢmiĢlik düzeyine ayrıldığı bu araĢtırmaya göre, 20 ilin yer
aldığı 2. Derece GeliĢmiĢ Ġller grubunda da 2. sırada yer almaktadır.
2001 yılı cari fiyatlarıyla, Türkiye GSYĠH‟sı 178.412.438 milyar TL, Tekirdağ
GSYĠH‟sı 1.930.703 milyar TL olarak gerçekleĢmiĢtir. Bu değerlere göre,
Tekirdağ‟ın Türkiye GSYH‟sı içerisindeki payı %1,08‟dir.
Tekirdağ GSYĠH‟sı içerisinde, sanayi sektörü % 43,5‟li pay ile en fazla GSYĠH
oluĢturan sektör konumundadır. Tarım sektörü % 12,5‟lik bir pay ile ikinci, ulaĢtırma
http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=906&l=1
Avrupa Serbest Bölgesi, Resmi Ġnternet Sayfası, http://www.asb.com.tr/tr_asb_hakkimizda.asp
29
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2
03.01.2010
325
ve haberleĢme sektörü % 12,3‟lük pay ile üçüncü, ticaret sektörü % 10,7‟lik pay ile
dördüncü, devlet hizmetleri % 7,1‟lik bir pay ile beĢinci ve inĢaat sektörü de %
5,9‟lik bir pay ile altıncı sırada yer almaktadır.
8.1.11.Tarım ve Hayvancılık
Ġlde toplam yüzölçümünün 2/3‟ ü tarıma elveriĢli olup, yaklaĢık 400.000 hektar
alanın % 47,1‟i mutlak tarım arazisidir .%51,8‟i özel ürün ve %1,1‟de dikili tarım
arazisidir. 2008 yılı verilerine göre toplam 3.884.225 da iĢlenen tarıma elveriĢli
arazinin %96,33‟ü tarla arazisi, %1,08‟i bağ, %1,30‟u sebzelik ve % 1,29‟u da
meyvelik ve zeytinlik olarak kullanılmaktadır. YaklaĢık 12.000 ha alanda entansif
tarım yapılmaktadır. Tarım sektörü, il ekonomisinde sanayiden sonra ikinci sırada
yer almaktadır.
Ġlde bitkisel üretimde ilk sırayı buğday almakta, sanayi bitkisi olarak da ayçiçeği ve
kolza üretilmektedir. Ayçiçeğinde; Türkiye üretiminin % 35,9‟u Tekirdağ‟da
üretilmektedir. Türkiye kolza üretiminin %45,61‟ i Tekirdağ ilinde yapılmaktadır.
Türkiye‟nin 1.118.000 ton olan ayçiçeği üretiminin 363.000 tonu Tekirdağ‟ da
üretilmektedir. Ülkemizin her yıl bitkisel yağ ithalatına yaptığı ödeme petrol
ithalatından sonra 2. sıradadır. Ġlde mevcut yemeklik yağ üretimi için kurulu kapasite
858.672 ton/yıl, fiili üretim ise 408.730 ton/yıl‟dır. Kapasite kullanım oranı %47,6
olup %52,4‟lük bir atıl kapasite bulunmaktadır.
Bağcılık önemli üretim konularından biridir. Ġlin toplam bağ alanı 41.962 dekar olup,
bağlardan 41.595 ton yaĢ üzüm elde edilmiĢtir. Ġlde üretimi yapılan 41.595 ton
üzümün yaklaĢık % 70,1‟ü Ģaraplık olup kalan kısmı ise sofralık olarak
değerlendirilmektedir.
Türkiye, dünyada bağ arazisi yönünden 4`üncüdür. YaĢ üzüm üretimi yönünden
Ġtalya, Fransa, ABD ve Ġspanya`nın ardından yıllık 4 milyon tonla 5`inci sıradadır. Ġl
Türkiye üzüm üretiminin yaklaĢık % 1,6‟sını karĢılamaktadır. Türkiye verim
ortalamasının 1,5 katının alındığı ilde 63142 ton üzüm üretilmektedir. Tekirdağ
merkez ile ġarköy arasındaki sahilde bulunan; Uçmakdere, Mürefte ve HoĢköy‟ deki
bağlar, üzüm üretiminde büyük önem taĢımaktadır.
Ġl genelinde zeytin yetiĢtiriciliğine artan bir eğilim gözlenmektedir. Zeytin üretimi
sadece ġarköy ilçesinde yapılmakta iken son yıllarda Merkez ilçede de kapama
326
zeytin bahçeleri tesis edilmektedir. 2006 yılı itibariyle ġarköy ilçesinde 17247,5
dekarlık alandaki kapama zeytinlik ile dağınık durumdaki toplam meyve veren
452672 zeytin ağacından 5322,7 tonu sofralık, 1955,6 tonu da yağlık olmak üzere
toplam 7278,3 ton zeytin elde edilmiĢtir.
Tablo: 8.1: Tekirdağ Ġli Su Potansiyeli
TEKĠRDAĞ
Su Potansiyeli
Yerüstü suyu
Yer altı suyu
Toplam Su Potansiyeli
Su Yüzeyleri
Doğal Göl Yüzeyleri
Baraj Rezervuar Yüzeyleri
Seddelemeli Rezervuarlar Yüzeyleri
Gölet Rezervuarı Yüzeyleri
Akarsu Yüzeyleri
Toplam Su Yüzeyi
Hm3/yıl-ha
713,00 hm3/yıl
170,00 hm3/yıl
883,00 hm3/yıl
273ha
2211ha
143ha
2627ha
Kaynak: TKĠB, TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C TKĠB Strateji GeilĢtirme
BaĢkanlığı, Hazırlama Ekibi: (TR211 Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007 s.39 Tablo:25 ten
faydalınarak hazırlanmıĢtır.(Kaynak:DSĠ) Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarmara_masterplani.pdf 03.08.2009
Süt hayvancılığı ekonomik konjektürden olumsuz etkilenerek beklenilen geliĢmeyi
gösterememiĢtir. 2006 yılı tarımsal gayri safi üretim değerleri dikkate alındığında
hayvansal üretimin, tarımsal üretim içindeki payında % 0,93‟lük artıĢ olmuĢtur. 2005
yılına göre son yılda büyükbaĢ hayvan sayısında % 2,76 artıĢ ile 131.367 sayısına
ulaĢılmıĢtır. Ġldeki toplam süt üretimi olan 310,197 tonun %97‟sini inek sütü,
%1,9‟unu koyun sütü ve %0,8‟ini de keçi sütü oluĢturmaktadır. Tekirdağ‟da kurulu
2265 ton/yıl kapasiteli 2 fabrikanın dıĢında süt tozu üretim tesisi bulunmamaktadır.
Ġlde temel hayvansal ürünlerden olan süt üretimi 302.318 ton, et üretimi 9.257
tondur. Ġlde et üretimi 8.673 tondur. Ġl mezbahalarında kesimi yapılan hayvan
sayıları incelendiğinde, 41.258 baĢ ile kuzu ilk sırada yer almaktadır. Kuzu baĢına et
verimi 15,8 kilogramdır. Ġkinci sırada saf kültür dana kesimi 10.536 adet olup,
ortalama karkas ağırlığı 245kg‟dır. Ġlin toplam et üretimin %92 „si B.baĢ
hayvanlardan sağlanmaktadır. Hayvancılık sektöründe arzulanan verim artıĢlarının
327
sağlanmasında mevcut genetik kapasite, suni ve tabii tohumlama uygulamaları ile
artırılırken, bu konuda bakım, beslenme Ģartlarının iyileĢtirilmesi ve çeĢitli girdi
Tablo: 8. 2:Tekirdağ Ġli Tarımsal Varlığı ve Üretim Miktarı Ta
Ġlde Ekilebilir Alan (Dekar) (Statip)
3.996.153,30
Ġlde 2008 Yılında Ekilen Alan(Dekar)
3.884.225
Ormanlık Alan (Dekar)
1.040.860,00
Ġldeki Traktör Sayısı
20.053
Ġldeki Biçerdöver Sayısı
1.129
Ġlde Avlanan Balık Miktarı (Ton)
405
Ġlde Hasat Edilen Tahıllar
Miktar (Ton)
Buğday
1.079.342,50
Arpa
123.250
Çeltik
29.945,50
Diğerleri
10.768,20
Ġlde YetiĢtirilen Sebzeler
Miktar (Ton)
Domates (Sofralık)
7.999
Biber
2.124
Diğerleri
13.036,35
Ġlde YetiĢtirilen Yumrulu Bitkiler
Miktar (Ton)
Kuru Soğan
39.057
Diğerleri
4.970
Ġlde YetiĢtirilen Endüstriyel Bitkiler
Miktar (Ton)
Zeytin
13.128,10
Ayçiçeği
356.536,01
Mısır
6.202
Diğerleri
54.888,15
Ġlde YetiĢtirilen Meyveler
Miktar (Ton)
Karpuz
72.000
Kavun
14.929
Elma
1.169,94
Kiraz
1.791,44
Diğerleri
5.142,54
Ġldeki Canlı Hayvan Varlığı
Bin Adet
KüçükbaĢ
181.090
BüyükbaĢ
132.856
Kümes Hayvanı
555.843
Ġldeki Süt Üretimi (Ton)
302.318
Ġldeki Yumurta Üretimi (Adet)
66.218.000
Ġldeki Kovan Sayısı (Adet)
34.384
Kaynak: Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi: 03.01.2010
http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=4
328
fiyatları ile ürün fiyatları arasındaki hassas dengenin korunması hususları önemini
sürdürmektedir.Türkiye 2005 yılı üretimi kırmızı ette 409.409 tondur. Talepteki ise
artıĢ yıllık yaklaĢık % 5 tir.
Tekirdağ Ġlinde toplam süt üretimi 310.197 ton olup, % 97‟si inek sütüdür. Türkiye
üretiminin % 2,7‟si Tekirdağ‟da üretilmektedir. Ġlde süt sığırcılığında kültür ve
melez hayvanların kullanılması süt verimini artırmaktadır. Beyaz peynir, kaĢar
peyniri, yoğurt ve süttozu üreten 52 adet iĢletmeye ait kurulu kapasite 205.087
ton/yıl olmasına rağmen fiili üretim miktarı 116.401 ton/yıl‟dır. ĠĢletmeler kurulu
kapasitelerinin ancak %57 sini kullanmaktadırlar.
Yumurta üretimi 66.218.000 adettir. Ayrıca 343 ton bal, 3,2 ton balmumu elde
edilmiĢtir.
Ġlin tarımsal gayrı safi üretim değeri içinde % 0,3‟lük payı olan su ürünleri üretimi
ağırlıklı olarak Merkez, M. Ereğlisi ve ġarköy kıyı Ģeridinde yapılmaktadır.
8.1.12.Demografik Göstergeler30
Ġl genelinde 2008 yılı ADNKS sayımı sonuçlarına göre % 48,3‟ ü iktisaden faal
olmak üzere toplam 770.772 kiĢi yaĢmaktadır. Tekirdağ ilinde okuma ve yazma oranı
% 93,01‟dir.
55 ilin nüfusu artarken, 26 ilin nüfusu azalmıĢtır. Nüfus artıĢ hızı en düĢük olan ilk üç
il; Bilecik (‰ -53,5), Kütahya (‰ -31,4) ve Isparta (‰ 29,9)‟dır. 81 il içinde nüfus
artıĢ hızı en yüksek olan ilk üç il ise sırasıyla; Yalova (‰ 82,6), Tekirdağ (‰56,6) ve
Hakkari (‰ 48)‟dir.31
1970„li yıllardan sonra kurulan Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde kurulan sanayi
iĢletmeleri ve Organize Sanayi Bölgesi dıĢında hızla yapılaĢan sanayi yapıları
öncelikle Trakya içindeki göçü bu bölgelere çekmiĢtir.
Ardından Ġstanbul ve Anadolu‟dan göç baĢlamıĢtır. 1950‟den sonra Ġstanbul‟daki
sanayi tesislerinin bulunduğu bölgeler göç hızının yükselmesiyle konut alanına
dönüĢmüĢtür.
30
Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesi Çevrimiçi http://www.tekirdag.gov.tr/ekonomi.asp?id=2
03.01.2010
31
TUIK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayım Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:14
Ocak 2009 Çevrimiçi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=3992 05.12.2009
329
Bu bölgelerdeki arsa fiyatlarının yüksekliği, Ģehir dıĢına taĢınan sanayi tesislerinin
teĢvik kapsamına alınması, özelikle Çorlu- Muratlı bölgesinde E-5 yolu çevresindeki
altyapının sağladığı dıĢsal tasarruflar sanayicilerin bu bölgeye akın etmesini
sağlamıĢtır. Bölge hızla çarpık sanayileĢmeden nasibini almıĢtır.
Tablo:8.3: Tekirdağ 2008 ADNKS Sayımı Sonuçları(YaĢ Grubu ve Cinsyete
Göre)
Toplam
Erkek
YaĢ grubu
Kadın
54.500
28.153
26.347
0-4
55.114
28.598
26.516
5,-9
10,-14
58.194
29.983
28.211
15-19
57.526
30.194
27.332
20-24
72.518
41.189
31.329
25-29
77.793
41.171
36.622
30-34
68.680
36.162
32.518
35-39
62.603
32.537
30.066
40-44
56.274
29.131
27.143
45-49
51.344
26.254
25.090
50-54
44.312
22.412
21.900
55-59
34.135
17.382
16.753
60-64
24.118
11.985
12.133
65-69
17.840
8.353
9.487
70-74
14.742
6.674
8.068
75-79
12.184
5.203
6.981
80-84
6.326
2.558
3.768
85-89
2.021
809
1.212
90+
548
150
398
TOPLAM
770.772
398.898
371.874
Kaynak: Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesinden alınmıĢtır. Çevrimiçi: 03.01.2010
Ġstanbul Kağıthane Deresi, Levent, Gazi Osman PaĢa, Zeytinburnu gibi sanayi
bölgelerindeki gecekondular hazine arazilerinin mülkiyetini değiĢtirirken Trakya‟da
arazi mülkiyeti tapuyla alınmıĢ fakat katı ve su atıkları yıllarca Ergene Nehrine
baĢıboĢ akıtılmıĢtır. Sanayiciler en mümbit tarımsal toprakların yok edilmesinin
bedelini ödemeyerek dıĢsal tasarruf sağlamıĢlardır. Bunlara devlette göz yumarak
zımmi bir Ģekilde onay vermiĢtir. Bu onay ikinci bir teĢvik iĢlemi görmüĢtür.
Çerkezköy organize Sanayi Bölgesi AID yardımı ile kurulan Bursa organize Sanayi
Bölgesinden sonra kurulan bir bölgedir. Yatırımcılar uzun süre bölgeye yatırım
yapmamıĢlardır. TeĢvik uygulamaları ve denetimden kaçma isteği, sanayi tesislerini
330
Çorlu-Büyük KarıĢtıran istikmetinde (E-5) (D-110) karayolunun iki kenarında
oluĢumu hızlandırmıĢtır. Yatırımcıların bu talepleri devlet ve yerel yöneticiler
tarafından göz yumularak zımmen kabul edilmiĢtir.
Tablo:8.4: Tekirdağ Ġli ġehir, Köy, ve Toplam Nüfusu(Erkek,Kadın) 2008 ADNKS
Ġlçe
ġehir
Köy
Toplam
Toplam Erkek
Kadın
Toplam Erkek
Kadın
Toplam Erkek
Kadın
Merkez
137.962 71.786
66.176
28.351
14.653
13.698
166.313 86.439
79.874
Çerkezköy
67.617
32.401
79.622
41.367
38.255
147.239 76.583
70.656
Çorlu
200.577 103.895
96.682
36.105
18.581
17.524
236.682 122.476
114.206
Hayrabolu
19.096
10.367
8.729
18.326
9.274
9.052
37.422
19.641
17.781
Malkara
27.997
35.216
14.803
13.194
28.311
14.141
14.170
56.308
28.944
27.364
Marmaraereğlisi 11.803
6.313
5.490
13.258
6.970
6.288
25.061
13.283
11.778
Muratlı
19.138
9.611
9.527
7.037
3.534
3.503
26.175
13.145
13.030
Saray
21.243
10.956
10.287
24.396
12.324
12.072
45.639
23.280
22.359
ġarköy
16.121
8.075
8.046
13.812
7.032
6.780
29.933
15.107
14.826
Toplam
521.554 271.022 250.532 249.218
ġehir :Ġl ve ilçe merkezleri sınırları içindeki
nüfustur.
127.876 121.342 770.772 398.898
371.874
Köy :Ġl ve ilçe merkezleri sınırları dıĢında kalan yerleĢim yerlerindeki nüfustur.
2000 yılı nüfus sayımına göre 623.591 olan nüfus ADNKS veri tabanına göre 2008 yılı sonu itibariyle 770.772
olmuĢtur.
2000-2008 yılları dikkate alındığında % 23,60 lık bir nüfus artıĢı yaĢanmıĢtır.
Kaynak:Tekirdağ Valiliği Resmi Ġnternet Sitesinden alınmıĢtır. Çevrimiçi: 03.01.2010
http://www.tekirdag.gov.tr/ilnufus.asp
1990‟lı yıllarda oluĢan sanayi tesislerinin çevreye verdiği zarar ve yasallaĢma
istekleri bölgenin mevzi ıslah imar planları kapsamına alınması ile sonuçlanmıĢtır.
Tablo:8.5:Tekirdağ Ġlinin Aldığı Göç;Verdiği Göç,Net Göç ve Net Göç Hızı
2000
2000 yılı daimi
ikametgahı
Permanent place
of residence in 2000
Tekirdağ
2000 yılı daimi
Aldığı göç
Inikametgah nüfusu migration
Population
by
place
of residence in
2000(1)
555 916
88 618
Verdiği göç
Outmigration
Net göç Net göç hızı
Net
migration Rate of
net migration
‰
37 283
51 335 96,81
(1) Daimi ikametgah nüfusu içinde yurt dıĢından gelen göç kapsanmamıĢtır.
Kaynak:TUIK,2000 Genel Sayım Sonuçları Çevrimiçi: 01.12.2009
http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=38&ust_id=11
331
Bunun yanında Tekirdağ Ġl Genel Meclisi, Malkara ve Hayrabolu‟da yeni organize
sanayi bölgeleri kurulmasına karar vermiĢtir32.
Aynı yıllarda sanayinin atıklarını hiçbir arıtmaya tabi tutmadan Ergene nehrine
boĢaltmalarının yarattığı üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallık çevrede yaĢayan ve
diğer çevreci kuruluĢların dikkatini çekmiĢ „‟Ergene‟yi kurtarma etkinlikleri olarak
baĢlayan çalıĢmalar zamanla yön değiĢtirmiĢtir.
Sanayinin arıtma için gerekli önlemleri almaması ile göç olgusu birleĢince
eylemlerin niteliği sanayileĢmeye tepki halini almıĢtır.
Edirne Makine Mühendisleri Odasının önderliğinde Trakya Üniversitesi ve diğer
üniversitelerden katılan akademisyenlerin katkılarıyla Trakya‟nın sosyal, ekonomik,
jeolojik, tarımsal, yer altı ve yer üstü kaynakları tüm detayları incelemeye alınmıĢtır.
Çevre Bakanlığı ve Trakya Üniversitesinin yaptığı protokol çerçevesinde 1/ 100.000
Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı çalıĢmaları
baĢlamıĢtır. Plan çalıĢmaları daha sonra hükümet kararı ile Ġstanbul Büyük ġehir
Belediyesi Ġmar Planı Bürosuna devredilmiĢtir.
Ġstanbul Büyük ġehir Belediyesi Ġmar Planı Bürosunun hazırladığı 1/ 100.000
Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı ve Plan
Açıklama Raporu onanarak 2009 yılı Ağustos ayı içersinde ilgili birimlerde askıya
çıkarılmıĢtır. Askı süresi içersinde ilgili kurum, kuruluĢ, iĢletmeler ve STK‟ları plana
çeĢitli yönlerden itirazlarını ilgili kurumlara yapmıĢlar ve yasal süreç iĢlemeye
baĢlamıĢtır.
Plan genel prensipler içersinde 2023 yılına kadar Trakya‟da tarım, sanayi,
madencilik, su kaynakları, nüfus hareketlerini planlamayı hedef almıĢtır. Yerel
planlamayı ise 1/5000‟lik planları hazırlayacak yerel yönetim ve STK‟lara
bırakmıĢtır. Bu kapsamda büyük bir bölgeyi bu amaçlarla bu ölçekte fiziki ve sosyal
yönden emredici bir plan ilk defa yapılmaktadır.
32
Tekirdağ Ġl Genel Meclisinde ilk sanayi komisyonu 1992 yılında kurulmuĢtur. Kurulan sanayi
komisyonu plansız yapılaĢmanın önüne geçmek ve çevre kirliliğini minimum seviyeye indirmek için
(resmi kaçak yapı) olan sanayi tesislerini planlanmasını ve geliĢmeleri dikkate alarak iki ilçede yeni
organize sanayi bölgesi oluĢturulmasına karar vermiĢtir. Hazırlanan komisyon raporunda ĠstanbulEdirne tren yolunun elektirifikasyonu ile sanayileĢme ile artacak su ihtiyacının karĢılanması amacıyla
yüzeysel su kaynaklarının değerlendirilmesi için göletler yapılması karara bağlanmıĢtır.
Hasan Bakın, Komisyon BaĢkanı ve Raporu hazırlayan, Tekirdağ Ġl Genel Meclisi YayınlanmamıĢ
Sanayi Komisyonu Raporu,
332
8.2.Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı
Plan 4 temel hedef belirtmektedir.
-Sürdürülebilirlik,
-Kırsal kalkınma ve nüfus kaybının önlenmesi,
-Sanayi geliĢiminin planlarla sınırlanması,
-Entegre ulaĢım sistemleri ile desteklenen iĢlevsel bağlantıların kurulması olarak
belirtilmiĢtir.33
Bu hedefleri gerçekleĢtirmeyi amaç edinen plan öncelikle Trakya‟ya olan göçün
sınırlanmasını hedeflemiĢtir. 2023 yılında hedeflenen nüfus üç il toplamı 2 600 000
dır. Çazibe merkezi konumundaki Tekirdağ bu iĢlevine devam ederek hedef yılda
nüfusu 1,31 kat artarak 1 683 200 kiĢi olarak belirlenmiĢtir34. AĢağıdaki tabloda 2023
hedef yılı nüfus kompozisyonu verilmiĢtir.
Plan hedeflerinde tarım kesimindeki istihdamın %39‟dan %18‟e indirilmesi
hedeflenmiĢtir. Bu hedef oransal olarak %50 gibi yüksek olarak hedeflenmesine
rağmen mutlak anlamda bir artıĢ ifade etmektedir. Bunu da aktivite oranını %48‟den
%43‟e düĢürmekle sağlamaya çalıĢmaktadır. 2008 sayım sonuçlarını gösteren tablo
incelendiğinde 0-14 yaĢ grubunda çalıĢabilir nüfus seviyesine ulaĢacak ve bunların
sayısal değeri 167.808 kiĢidir. 2008 yılında 50-54 yaĢ gurubundan 64 yaĢ gurubuna
kadar olan nüfusun miktarı ise 102.565 dır. 2023 yılında istihdam dengesini
sağlamak için net göç hızını dikkate almadan 65 243 kiĢilik istihdam yaratmamız
gerekmektedir.
Plan bu hedeflere sanayileĢmeyi yasaklayarak tarımsal sürdürülebilirliği dikkate
aldığını belirterek tarımsal alt sanayi bölgeleri ve tarımsal organize sanayi bölgelerini
bu konu için çözüm olarak sunmaktadır. Üretilen çözüm içersinde bir çeliĢkiyi
beraberinde getirmektedir. Tarımsal üretim modeli genellikle doğrusal bir üretim
fonksiyonuna sahiptir. Üretim alanı temel kısıtlayıcı faktördür. Tarımsal üretim
yapılacak alanların sınırlarına gelinmiĢtir. Bu alanlarda daha fazla istihdam ve üretim
33
1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu, Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s.2
34
1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.4
333
sağlamak için mera ve orman alanlarının daraltılarak tarımsal üretime açılması
gerekmektedir.
Tablo:8.6:Tekirdağ Ġlinde 2023 yılında ĠĢgücünün Sektörel Dağılımı, Nüfus ve
Aktivite Oranları.
Ġlçe
Sanayi
%
Hizmet
%
Tarım
%
Top.ÇalıĢ. Nüfus
Aktiv.Or.%
Merkez
13.250
12
73.200
67
22.400
21
108.850
286.850
38
Çerkezköy
75.481
41
87.814
48
19.000
11
182.295
405.100
45
Çorlu
100.160 37
150.840
56
19.000
7
270.000
600.000
45
Hayrabolu
2.664
12
6.520
29
13.000
59
22.184
46.700
48
Malkara
2.913
8
9.627
27
22.730
64
35.270
70.950
50
Marmaraereğlisi 7.537
26
16.119
56
5.000
17
28.656
86.000
33
Muratlı
6.896
34
8.399
41
5.000
25
20.295
62.000
33
Saray
10.265
29
12.873
37
12.000
34
35.138
85.200
41
ġarköy
1.000
5
5.500
30
12.000
65
18.500
41.000
45
220.160 31
370.892
51 130.130 18 721.188
1.683.200
42
Toplam
Kaynak: 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu, Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s.6, Tablo1.3 ten
düzenlenmiĢtir.
Plan Trakya‟nın ve Tekirdağ‟ın tarımsal mekanizasyonda geldiği noktayı dikkate
almamaktadır. Örneğin resmi verilerdeki süt üretimini dikkate aldığımızda
302.318ton/yıl süt üretilen ilde 2023 yılındaki beklenen nüfusun ihtiyacı olan süt
miktarı 286.144ton/yıldır. 16.174ton/yıl süt miktarı il dıĢına çıkabilecektir.
Tablo:8.7: Tekirdağ
(Mutlak ve Oransal)
YILLAR Sanayi
79.096
2000
220.166
2023
Ġlinde 2000-2023 Arası Sektörlerdeki ĠĢgücü DeğiĢimi
%
26
31
Hizmet % Tarım
105.597 35 116.935
370.892 51 130.130
%
39
18
Top.ÇalıĢ.
301.630
721.188
Nüfus
623.591
1.683.200
Kaynak: 1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu ,Ağustos-2009 Askıya Çıkarılan basılmamıĢ nüshadan, s5, Tablo1.2 den düzenlenmiĢtir.
Resmi Valilik internet sitesi bilgilerine göre süt ve mamulleri iĢleyen tesislerin
kapasite kullanım oranları ortalama %57‟dir. Teorik üretim kapasitesi 205.087
ton/yıldır. Ġlave yatırım yapılmadan mevcut potansiyel kullanıldığında ilde üretilen
sütün %67,8‟i iĢlenebilir. Çevre illerde yatırımları bulunan iĢletmelerde dikkate
alındığında süt sektöründe bir hammadde eksikliğinden bahsetmek mümkündür.
Planın yeni bir kavram olarak getirdiği TOB ve TAB kavramlarını incelemek
gerekir.
334
8.2.1.Tarımsal Organize Sanayi Bölgesi(TOB) ve Tarımsal Alt Bölge
(TAB)
Plandaki tanımlamaya göre TOB ve TAB bölgelerinin kanuni dayanakları ve
amaçları Ģöyle sıralanmaktadır.
„‟…Ülkemiz kırsal kalkınma stratejileri yönünde, 02.11.2005 tarihinde Tarım Köy iĢleri
Bakanı ile Sanayi ve Ticaret Bakanı tarafından imzalanmıĢ olan protokol ile23.10.2008
tarihinde kabul edilen Tarımsal Organize Bölgelerinin(Tarıma Dayalı Ġhtisas OSB),
Organize Sanayi bölgeleri Kanunu‟nda yer almasına yönelik,‟‟Organize Sanayi Bölgeleri
Kanunu‟nda DeğiĢiklik Yapılması Hakkında kanun(84562-26 ya ek 26/A maddesi)
Çerçevesinde oluĢturulacak bölgelerdir. Bu bölgelerde, tarımsal üretimin ve toprak
kullanımının veriminin arttırılarak sürekliliğin sağlanması, tarım nüfusunun yerinde istihdam
edilmesi ve gelir kaynaklarının arttırılması ya da yeni kaynaklar oluĢturulması, tarımsal
tesislerin bir plan çerçevesinde bir araya getirilmesi, baĢta çevre koruma ve gıda maddesi
hijyenik koĢulları olmak üzere kontrol edilebilme kolaylığı sağlayabilecek üretici-sanayicipazarlayıcı entegrasyonun sağlanmaktadır.
Tarımsal organize bölgeleri(TOB), besicilik, süt sığırcılığı, meyvecilik, sebzecilik, seracılık,
çiçekçilik vb tarımsal üretim ve ürün iĢleme faaliyetlerinin bir arada yapıldığı, disipline
edildiği, tek elden sevk ve idare edildiği ve desteklendiği alanlardır. Tarımsal organize
bölgeleri(TOB), tarımsal üretim için mutlak tarım arazilerini ve ürün iĢleme için marjinal
tarım arazilerini içermelidir…
…TOB iĢletmeleri ön arıtma ya da toplu arıtma tesisleri, organik atıkların geri dönüĢüm
tesisleri, havyan klinikleri, kireçli hayvan gömü çukurları, tarımsal araç gereç parkları,
tarımsal ürün pazarlama hizmetleri, ürün borsası, tarımsal eğitim merkezleri, tarımsal Ar-Ge
ve labarotuar alanları gibi Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığının bölge stratejisine uygun ve
olumlu görüĢ verebileceği tesislerin yer alması uygundur. Bunun dıĢındaki tekstil,boya
sanayi, metal veya plastik hammaddeleri kullanan vb kirletici sanayiye ve tarımsal ürünlerin
doğrudan iĢlenmediği sanayi iĢletmelerine kesinlikle izin verilmeyecektir. Tarımsal
organize bölgeler(TOB) içerisinde tarım ve hayvancılığa dayalı sanayi fonksiyonları toplam
TOB alanın en fazla %10 unu oluĢturacak ve TOB içerisinde marjinal araziler üzerinde yer
alabilecektir …‟‟35
Hedeflenen yapılanma zaten kırsal alandaki köy yapısı içersinde vardır. Tekirdağ ili
köy alt yapısı tamamlanmıĢtır. Kanalizasyon köylerin tamamında vardır.
Ülkemizde gerek tarım gerek ticaret ve sanayide 50-60 yıldır hizmet veren
kurumların oluĢturduğu bilgi birikimi, sabit yatırımları yok sayılıp yeni modeller inĢa
edilmeye çalıĢılmaktadır.
Hayvancılık ürünleri üretimi tarımsal iĢletmeler için bir nihai ürün olmasına rağmen
ticaret ve gıda sanayi için bir hammadde ve ya ticari metadır. Bu nedenle Türkiye
Cumhuriyeti Kurulduğu yıllardaki imkansızlıklar içersinde bile gıda konusunda
35
1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.10
335
azami titizliği göstermiĢtir. Hayvancılık iĢletmelerini III. Sınıf Gayrı Sıhhi Müessese
tanımına sokarak gıda-insan iliĢkilerinden kaynaklanacak olumsuzlukları asgari
seviyeye indirmeye çalıĢmıĢtır.
Ticarete konu olan hayvancılık ürünleri mevcut Odalar ve Borsalar kanunun
içersinde vardır. Borsa yönetim kurullarının kararı ile ticarete konu olan maddeler
borsaların iĢlem gören maddeleri arasına alınabilir36. Borsalarımızı ve kurulduğu
günden beri oluĢturdukları standartları, bilgi birikimini yok farz ederek ülke bazında
standart oluĢturmamız mümkün değildir.
Ġlde 4 adet Ticaret Borsası olmasına rağmen canlı ve kesik etin borsaya kote edildiği
bir borsa yoktur.
Süt borsaya kote edilmiĢ olmasına rağmen yalnızca borsa yönetimlerinin borsa
gelirlerini garantiye almaktan öte bir iĢlemleri olmamıĢtır. Ticaret ve sanayinin ortak
ve uluslar arası dili olan standartların üretici ve ticaretini yapan sanayiciler arasında
fiyat ve kontrol açısından hakem müesese olması gereken borsalar kanuni tekel olma
haklarını yalnızca borsa ücreti kesme olarak kullanmaktadırlar.
Standartları oluĢturma iĢlevi süt üreten iĢletmelerin sırtına yük olarak kalmaktadır.
Tarım kesimindeki piyasa baĢarısızlıklarının oluĢmasında önemli bir neden
olmaktadır. Tarım kesiminin en büyük problemi olan kaynak yaratamama sorununu
kaynakları etken kullanmamakla hızlandırmaktadır.
AB üyelik müzakerelerinde tarım kesiminin en büyük handikapı üretim ve ticari
standartlarının oluĢmaması olarak karĢımızda durmaktadır.
TOB kuruluĢ amaçlarında bulunan nedenler Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanun‟da
vardır37. Bunların yıllardan beri köylerde yapılması gerekirken tarımsal ve hayvansal
üretim merkezi olarak idari yapılanmıĢ köy yapısından hayvancılık ve tarımsal
faaliyet koparılmak istenmektedir.
Tarımsal Alt Bölgeler (TAB) ise sanayi fonksiyonlarının kesinlikle yer almayacağı,
tarım ve hayvan yetiĢtiriciliğini destekleyen, hububat, meyve, sebze ve çiçek
36
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, Kanun No:5174 Kabul
Tarihi:18.05.2004 Resmi Gazete Tarihi: 01.06.2004 Resmi Gazete Sayısı: 25479 Çevrimiçi:
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1368.html 04.01.2010
„‟…Md.45-„‟...Canlı hayvan veya kesilmiĢ hayvanlarda borsaya tabi maddeler arasına alınabilir…‟‟
37
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, Kanun No:3285, Kabul Tarihi: 08.05.1986 Resmi Gazete
Sayısı:19109 Resmi Gazete Yayın Tarihi: 16.05.1986 Çevrimiçi:
http://www.hukuki.net/kanun/3285.15.text.asp 04.01.2010
336
yetiĢtiriciliği için seralar depo ve soğuk hava deposu, mandıra vb sadece 5403 sayılı
Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun38 3.Md.sinde tanımlanan‟‟tarımsal
Amaçlı yapılar‟‟ fonksiyonlarını barındıran alanlardır.39
Yapılması planlanan iĢlerin bir kısmı zaten 442 sayılı köy kanununda vardır.40Köy
kanunun yapılmasını zorunlu görevler olarak belirttiği Md.13 ve ihtiyari görevler
olarak belirlediği Md.14 arasında yukarıda sayılan çok madde vardır. Yıllardır tarım
sektöründe üvey evlat muamelesi gören hayvancılık bugünde yetki ve görev
kargaĢasına itilmektedir.
Tezimde savunmaya çalıĢtığım hayvancılık atıklarının değerlendirilmesi konusunda
442 sayılı köy kanunun Md.13 Ģöyle demektedir.
„‟… Madde 13 - Köylünün mecburi iĢleri Ģunlardır:
… 2 - Köye kapalı yoldan içilecek su getirmek ve çeĢme yapmak, köyün içtiği su kapalı
geliyorsa yolunda delik deĢik bırakmamak ve mezarlıktan veya süprüntülük ve gübrelikten
geçiyorsa yolunu değiĢtirmek;…
… 9 - Köyün süprüntü ve gübreliğini köyden uzakça yol üstü olmıyan sapa ve rüzgaraltı
yerlerde yapmak ve herkese o gübrelikten ayrı yerler gösterilmek;
…Madde 14 - Yapılması köylünün isteğine bağlı olan Ģeyler Ģunlardır:
1 - Köyün evlerinde ahırları odalardan ayrı bir yere yapmak;..
… 5 - Köyde bir çamaĢırlık yapmak;
6 - Köyde bir hamam yapmak;
…13 - Köyde peynir ve yağ yapmak için makine almak;…‟‟41
1924‟te çıkarılan köy kanunu köyde yaratılan atıkların giderilmesini üretimin sonucu
oluĢan negatif dıĢsallık olarak gördüğünü söylemek mümkündür. Bu atıkların
giderilmesini de kamusal bir faaliyet olarak görerek köy kanunun köylünün yapması
gerken mecburi iĢleri düzenleyen maddesinin içine almıĢtır.
2006 yılında çıkarılan hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ ve çalıĢma esaslarını
düzenleyen kanun ise kırsal alan yaĢamını bir yaĢam biçimi görerek tarımsal
hayvancılık iĢletmelerinin köyün tamamlayıcı bir parçası olduğunu dikkate
almayarak bir ticari faaliyet olarak görmektedir.
38
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Kanun No:5403, Kabul Tarihi: 03.07.2005 Resmi
Gazete Sayısı:25880 Resmi Gazete Yayın Tarihi:19.07.2005 Çevrimiçi:
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1531.html 04.01.2010
39
1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan
Açıklama Raporu, Ağustos-2009 s.11
40
Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924, Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete
Yayın Tarihi: 07.04.1924 Çevrimiçi:http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html 04.01.2010
41
Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924, Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete
Yayın Tarihi: 07.04.1924 Çevrimiçi:http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html 04.01.2010
337
Hazırlanan plan fiziki bir planlamadan öteye gidememiĢtir. Plan sanayileĢmeyi red
ederken ülkemizin en önemli sorunu olan istihdam ve gelir sorununa nasıl çözüm
üreteceğini göstermekten uzaktır. Ġle ve Trakya‟ya yoğun göçün durdurulmasını
kısıtlamalarla durdurmak mümkün değildir.
Planı hazırlayanlar ve bazı çevreciler, sanayiyi çevre düĢmanı ilan etme gibi
eğilimlere sahiptirler. Sanayi, tarım ve hizmet sektörü talebi olan malları üretmekte
ve talep yoksa ürünlerini satamamaktadır. Ürünlerini satamayan iĢletmelerin zarar
edeceği kesindir. Zarar eden iĢletmelerin dayanabilme güçlerini aĢan zarar
sonucunda kapanmaları kaçınılmazdır. Bu bakıĢ açısıyla baktığımızda iĢletmelerin
üretim yapmalarını sağlayan bireylerin talepleridir. Talepleri yaratanlar ise Bölüm
I‟de incelediğimiz gibi ihtiyaç ve ihtiyaç zannettiğimiz Ģeylerdir. 42 O halde çevre
kirliğinin birinci sebebi insanoğlunun yaĢam biçmidir. Bu yaĢam biçiminin
oluĢturduğu ekonomik ve sosyal modeli değiĢtirmeden geri kalmıĢ ve kalkınma
ihtiyacındaki ülkelerin kalkınma hakkına kısıt getirmiĢ olacağız.
SanayileĢmenin ve yerleĢmenin fiziksel sınırlayıcı etkileri vardır. Bunları geçtiğimiz
bölümlerde inceledik. Denetimsiz atıklar da en az sanayi kadar kirletici özelliklere
sahiptir. Kirli sanayi ve kirli atık yoktur. Kirleten sanayi ve kirleten atık vardır.
8.3. Tekirdağ Ġlinde Tarımsal ve Hayvancılığın Yapısı
Tabloda da görüldüğü gibi Türkiye‟de (DĠE, 2001 Tarım Sayımı) 37 465 yerleĢim
yeri sayısı vardır. Tarımsal iĢletmelerin hem hayvancılık hem bitkisel üretim
yapanların sayısı ise 2 074439 iĢletmedir.
Tekirdağ ili bazında incelediğimizde ise 287 yerleĢim yerinde 18 559 iĢletme mevcut
olup bunlardan 2162 iĢletmenin arazi varlığı 5-19 dekar arsındadır. Bu iĢletmeler
küçükbaĢ hayvan varlığınım 17 810‟una sahiptirler. Ġldeki mevcut küçükbaĢ hayvan
mevcudunun %11.77 sine sahiptirler. BüyükbaĢların ise 8041 adedine sahip olup
ildeki büyük baĢ hayvan mevcudunun %6,1‟ine sahiptirler.
42
Bu konuda Snob etkisi, Veblen etkisi olarakta bilinen yaĢam biçmimizden kaynaklanan kirlilik
sanayi, tarım ve hizmetler sektörünün yarattığı kirlenmenin temel kaynağıdır. Türkiye‟de kullanılan
birincil enerji kaynaklarının sanayi ve konut ayrımına baktığımızda hemen hemen eĢit değerler de
olduğunu görürüz. Thorstein B. Veblen‟in düĢünceleri ve etkileri konusunda aĢağıdaki makaleye
bakınız.
Ertuğrul Kızılkaya,‟‟Thorstein B. Veblen‟in Ġktisat DüĢüncesinde Metafizik Değer yargılarının Ġzleri‟‟
Soyal Bilimler Dergisi, 2003 (2), (89-98) Çevrimiçi:17 .08.2009
http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/hakemli_dergiler/sosyal_bilimler/pdf/2003-2/sos_bil.5.pdf
338
Tablo:8.8: Türkiye ve Tekirdağ‟da Tarımsal YerleĢim Yerleri Sayısı ve
Tarımsal Faaliyette bulunan ve Bulunmayan Hane Halkı Sayısı
Ġl - Province
Toplam
YerleĢim yeri sayısı
Total number of
settlements
Türkiye
Tekirdağ
37 465
287
Toplam
hanehalkı sayısı
Total number of
households
6 189 351
71 190
Tarımsal
faaliyette bulunan
hanehalkı sayısı
Total number of
households
engaged in
agricultural activity
Tarımsal faaliyette
bulunmayan
hanehalkı sayısı
Total number of
households not
engaged in
Agricultural activity
4 106 983
37 515
2 082 368
33 675
Kaynak: DĠE, 2001 Tarım Sayımı, Çevrimiçi:
20-99 dekar araziye sahip iĢletmeler 9454 adet olup il iĢletme sayısının %50,9‟unu
oluĢturmaktadırlar. Ġldeki mevcut küçükbaĢların 110 918‟i bu iĢletmelere aittir. Ġldeki
küçükbaĢ hayvan varlığının %73,35‟i bu iĢletmelere aittir. BüyükbaĢ hayvanlarda ise
55 230 adedi ve büyük baĢ hayvanların %41,97‟si bu iĢletmelere sahiptir.
Tekirdağ ili ve Türkiye ile ilgili veriler birlikte incelendiğinde benzer arazi
sahipliğinde benzer oranlarda hayvancılık yapıldığı görülecektir. Hayvancılık bu
iĢletmelerin istihdamlarını yıl içinde düzenli sağladığı gibi gelir seviyelerini de
düzenli olmasını sağlamaktadır.
Türkiye ve Tekirdağ‟da küçük arazi sahipleri hayvancılığın temelini oluĢturmaktadır.
Hayvancılığın ekonomik bir faaliyet olmasının yanında ilde ve Türkiye‟de sosyal bir
iĢlevi de vardır.
Küçük tarımsal yapılar ülkemiz ve ilimiz koĢullarında tarihsel ve sosyolojik bir
olgudur.43Osmanlı döneminden gelen köy ve iĢletme miktarları geleneği cumhuriyet
döneminde de devam etmiĢtir.
Lozan mübadillerinin iskan politikalarında ve sonradan Rumeli‟den göç edenlere
uygulanan iskan politikaları bugünkü kırsal iĢletme büyüklüklerimizin benzeridir.
AB‟nin yaptığı araĢtırmalar ve bazı araĢtırmacılar optimum iĢletme büyüklüklerinin
bugünkü iĢletme büyüklüklerinin üzerinde olmasını belirtmektedirler.
Gözden kaçan bir noktaya dikkat çekmekte yarar vardır. Bu toprak rejimi ile belli
ürünlerin üretiminde dünyada birinci ülke konumundayız. En sorunlu kesim olan
hayvancılık kesimindeki sorunların temelinde üretim ve tüketim kanallarındaki kayıp
43
Mehmet Ali Kılıçbay, Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Gazi Üniversitesi
Yayın No: 8,Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Yayın No:8,Ankara,Gazi Üniversitesi Basın-Yayın
Yüksek Okulu Basımevi,1982 s.355 çiftlik miktarları konusunda bkz. s.364
339
ve kaçaklar ile ihtiyaç duyulan kaba yem ve diğer girdilerin zaman ve mekan da
yeterli ve ekonomik üretim ve ihtiyaç bölgelerine ulaĢtırılamamasından kaynaklanan
etkinsizliklerden kaynaklanmaktadır. Üretim yapımızda ve uluslararası rekabet için
gerekli
standartları
oluĢturacak
kurumların
etkin
olarak
ülke
çapında
örgütlenememelerinden kaynaklanmaktadır.
Tablo:8.9: Türkiye ve Tekirdağ Ġlinde Bitkisel Üretim ve Hayvancılık Yapan
ĠĢletme Sayısı,Arazi miktarı, KüçükbaĢ ve BüyükbaĢ Hayvan Mevcudu
engaged in both crop production
Bitkisel
üretim
ve Holdings
and animal husbandry
hayvancılık yapan iĢletme
ĠĢletme büyüklüğü
(dekar)
Türkiye Toplam
Arazisi olmayan
-5
5- 9
10- 19
20- 49
50- 99
100- 199
200- 499
500- 999
1000-2499
2500-4999
5000+
Tekirdağ Ġli
Toplam
Arazisi olmayan
-5
5- 9
10- 19
20- 49
50- 99
100- 199
200- 499
500- 999
1000-2499
2500-4999
5000+
C-KüçükbaĢ
A-ĠĢletme Sayısı B- Arazi(dekar) hayvan Sayısı
D-BüyükbaĢ
Hayvan sayısı
A
D
B
2 074 439
86 229
167 908
348 260
681 095
422 906
244 552
109 522
10 777
2 951
204
35
18 559
C
133 438 277
25 012 190
10 763 343
236 297
529 337
257 320
1 130 126
1 103 121
474 719
4 785 947
3 221 652
1 220 061
21 279 153
6 382 884
3 095 446
28 833 941
5 412 260
2 744 171
32 718 926
4 373 994
1 849 680
29 603 182
3 246 495
948 272
6 904 276
422 883
111 534
3 935 401
195 722
44 150
640 355
24 186
2 434
3 370 673
99 656
15 556
1 847 237
-
152
584
1 462
3 770
5 684
4 715
2 102
67
22
1
-
151 218
-
561
4 050
20 625
128 858
408 374
646 342
563 966
47 535
22 200
4 726
-
131 589
-
5 318
12 492
41 335
69 583
12 563
3 045
621
222
6 039
-
790
1 975
5 276
20 253
34 977
37 025
29 866
846
581
-
Kaynak: DĠE,2001 Tarım Sayımı Sonuçları
Daha da önemlisi kamusal alan olması, yoksulluk ve iĢsizliğin önünde önemli bir
kaynak yaratacak meraların yeterli ilgi ve sosyal sabit yatırımlardan pay
alamamasından kaynaklanmaktadır.
340
8.4. Tekirdağ Ġlinin Biyogaz Potansiyeli
8.4.1. Metaryal ve Yöntem
2000 yılı TUĠK istatistiklerinde ve Tekirdağ Valiliği resmi internet sitesindeki
rakamlar yerine TKĠB Tarım Ġl Müdürlüğüne yaptığım müracat sonucu aldığım
13.08.2009 tarihli resmi büyükbaĢ hayvan sayılarını kullanacağım 44. Bu rakamlar
köy bazlı olup köylerin biyogaz potansiyeline ulaĢmamız mümkün olacaktır.
KüçükbaĢ hayvanların potansiyeli il bazlı hesaplamalarda dikkate alınacaktır.
Kanatlı sektörünün temelde ticari faaliyet olarak örgütlendiği dikkate alınıp bu tip
iĢletmelerin kendi biyogaz sistemlerini kurup iĢletebilecek sermaye birikimine sahip
olduğu kabul ederek hesaplama dıĢı bırakılacaktır.
8.4.1.1. Yöntem
Tekirdağ ilinde TUĠK (DĠE) verilerine göre bitkisel üretim ve hayvancılığı birlikte
yapan 18559 iĢletme vardır. Bu iĢletmeler 287 kırsal yerleĢim bögesindedir. Ġlçe
merkezlerinde bulunan iĢletmeler de bu sayıya dâhil olmasına rağmen ihmal
edilebilir değerdedir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi hayvancılık yapan iĢletmelerin %50‟den fazlası 5-99
dekar araziye sahip küçük iĢletmelerdir. ĠĢletmelerin yeterli sermaye birikimleri
yoktur. Gübre yönetimlerini sürdürebilecek teknik bilgi ve ekipman alımı, yetersiz
olan sermayelerini daha azaltıp kırsal alandan kentsel yerleĢimlere olan göçün daha
hızlanmasını sağlayacaktır.
18559 tesis kurmanın maliyeti 287 tesis kurmanın maliyetinden her zaman yüksektir.
Bu yüzden iĢletmeler bazında kurulması kanunda belirtilen gübre çukurlarının
köylerin gübre üretim potansiyellerine uygun olarak köy bazlı kurulmaları gerekir.
Köy bazlı kurulum gübre çukurlarını biyogaz üretim tesisi haline gelmesini
sağlayacaktır.
Kurulması gereken tesisler azaldığından ve atıkların değerlendirilmesi açısından
incelendiğinde Kyoto Protokulu metan gazı azaltımı Ģartlarını yerine getirmek
mümkün olacaktır.
44
Bkz.EK-1
341
Biyogaz tesislerini kamusal alanda kurmak 442 sayılı köy kanunun emredici
hükümlerini içeren 13.Maddesine de uygundur. Gübre çukurları yönetmelik hükümü
olduğundan bir engel teĢkil etmeyecektir.45Yönetmeliğin dayanak maddesi olan
3.Maddesi Ģöyledir:
„‟…MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik; 8/5/1986 tarihli ve 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve
Zabıtası Kanununun 32/A maddesi, 28/2/2001 tarihli ve 4631 sayılı Hayvan Islahı
Kanunu ve 24/6/2004 tarihli ve 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununa dayanılarak
hazırlanmıĢtır…
…ÇalıĢma izni verilmesi
MADDE 10 – (1) Bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde belirtilen bilgi ve belgeleri tamam
olan ticari amaçlı hayvancılık iĢletmesinin kurulduğu yer asgari teknik, hijyenik ve sağlık
Ģartları ile aĢağıda belirtilen Ģartlar yönünden komisyon tarafından mahallinde incelenir.
a) ĠĢletme çevresinin yeterli yükseklikte çit, duvar veya tel örgü ile çevrili olması
gerekir.
b) Ticari amaçlı kanatlı iĢletmelerinde, suda yaĢamaya ihtiyaç duymayan tavuk, horoz, hindi
gibi kümes hayvanlarını barındıracak olan ve bu kanatlı hayvanlarını açıkta gezdirmek
isteyen ticari hayvancılık iĢletmelerinde projede gösterilen yerde veya gezinti yerlerinin
seyyar olma durumunun da ise projeye uygun Ģartlarda gezinti yerlerinin etrafı ile üstünün,
kümes hayvanları ile yabani kuĢların temas etmesini önleyecek Ģekilde kuĢ teli, ağ veya
baĢka bir yapı malzemesi ile sınırlandırılmıĢ olması gerekir.
c) ĠĢletmenin büyüklüğüne veya kapasitesine bağlı olarak, iĢletme arazisinin uygun bir
yerinde, üzeri kapalı, çevre, toplum ve hayvan hayatı için tehlike arz etmeyecek Ģekilde
gerekli önlemler alınarak, iĢletmeden çıkacak olan atık, kirli su ve sıvıların toplanacağı,
sızdırmayan, uygun derinlik ve büyüklükte projeye uygun fosseptik çukurunun
bulunmasına, eğer iĢletmede kullanılan içme ve kullanma suyu Ģebeke suyundan değil
de kuyu artezyen, kaynak suyu gibi bir su kaynağından getiriliyorsa, fosseptik
çukurunun bu su kaynağından en az 15 metre uzakta olması gerekir.
ç) ĠĢletmede birikecek olan hayvan dıĢkıları ve benzeri atık katı maddelerin çevre ve
toplum sağlığına zarar vermeyecek Ģekilde ve çevreyi rahatsız edici mahiyette
olmaması bakımından, iĢletmenin büyüklüğü veya kapasitesine bağlı olarak yeterli
büyüklükte, çevresi beton duvar ile çevrili bir katı atık deposu tesis edilerek katı
atıkların burada muhafaza edilmesi gerekir.
(2) Komisyonda yer almayan yerel mahalli idarelerden, sağlık, çevre ve orman, bayındırlık
ve iskan ile orman genel müdürlüğünün mahalli teĢkilatları gibi ilgili diğer yerel
kuruluĢlardan çalıĢma izni verilmesinde sakınca olup olmadığı konusunda görüĢ alınır. Bu
kurumlardan gelen görüĢlerin uygun olması durumunda bu Yönetmeliğin Ek-7‟sinde yer
alan ÇalıĢma Ġzni Raporu düzenlenir.
(3) Düzenlenen çalıĢma izni raporunun uygun olması ve iĢletmeye ait dosyanın komisyon
tarafından son kontrolünün yapılmasından sonra 5 gün içinde bu iĢletmeye Mülki Ġdare
Amirliğince bu Yönetmeliğin Ek-8‟inde yer alan çalıĢma izni verilir.
(4) Komisyonca uygun bulunmayan iĢletmelere de uygun bulunmama nedenleri açıklanarak
düzenlenen çalıĢma izni raporunun bir nüshası yazı ile müracaat sahibine bildirilir. Tespit
edilen eksikliklerin verilen süre içerisinde iĢletme tarafından giderilmesi durumunda bu
45
Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ,
Resmi Gazete Sayısı:26254,Resmi Gazetede Yayınlanma Tarihi: 09.08.2006,
342
iĢletme komisyon tarafından mevcut yönetmelik kapsamında tekrar değerlendirmeye
alınır…‟‟46
Aynı yönetmelik ticari ve zati ihtiyaç iĢletmeleri diye iki tip iĢletme yaratmasına rağmen iki
tip iĢletmeden de gübre çukuru istemektedir47. Yönetmeliğin 4. Maddesindeki tanımlar
kısmının (j) ve (l) bentlerindeki tanımları Ģöyledir:
„‟… Tanımlar
MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;…
…j) Ticari amaçlı hayvancılık iĢletmesi: Zatî ihtiyaç amaçlı hayvancılık iĢletmesi tanımı
dıĢında kalan ve ticari amaç için faaliyet gösteren hayvancılık iĢletmelerini,…
…l) Zatî ihtiyaç amaçlı hayvancılık iĢletmesi: Ticari amaç dıĢında ailenin zatî ihtiyaçları
veya hobi için beslenen en fazla 4 baĢ sığır ve/veya tek tırnaklı gibi büyükbaĢ, ve/veya 10
baĢ koyun-keçi ve/veya 2 baĢ domuz ve/veya 350 adet tavuk, horoz, ördek, kaz,
bıldırcın, keklik, sülün ve benzeri kanatlı hayvan ve/veya 4 adet devekuĢu ve/veya 50
adet tavĢan kapasitesi bulunduran hayvancılık iĢletmelerin ifade eder…‟‟48
AB ile çevre faslının açılmıĢ olması da böyle bir çalıĢmanın yapılması görüĢmelerde
Türkiye‟nin elini güçlendirecektir.
Hayvancılık iĢletme sahiplerinin aile bütçelerine doğrudan gelir etkisi sağlayacağı
için hayvancılık ürünlerine doğrudan destek yerine geçebilecektir. Bu tip yatırımlar
AB ve DTÖ sübvansiyonların azaltılması kapsamında değildir.
Özellikle küçük süt üreticilerine ikinci bir sabit yatırım maliyet unsuru olan süt
soğutma tankları Tekirdağ ili kırsal yerleĢimlerinde Süt Üreticiler Birliği, Kalkınma
Kooperatifleri veya süt alımı yapan firmalar tarafından süt toplama merkezlerine
konmuĢ ve soğuk zincir oluĢturulmuĢtur. Fakat sağım ve süt toplama merkezine
taĢıma sırasındaki mikrop ve bakteri bulaĢmaların önlenmesi için ön pasterizasyon,
süt toplama merkezinde küçük ölçekli ısı değiĢtiricilerle yapılabilir. Ġhtiyaç duyulan
enerji biyogaz tesisinden temin edilir.
AB raporlarına yansıyan Doğu Blok‟u ülkelerinde sorun olan, mikrop ve bakteri
bulaĢmasının önüne geçildiği gibi süt iĢleme tesislerinin ihtiyacı olan AB ve Dünya
normlarında hammadde üretmek mümkün hale gelir. AB ülkeleri, AB gıda
direktifinin koĢulları yerine getirmede 15 yıl geçmesine rağmen tam bir baĢarı
46
Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik
,Madde: 3, ve Madde: 10
47
Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik
,Madde:16 (c) bendi
48
Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ, ÇalıĢma, Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ,
Madde4:(j) ve(l) bentleri
343
sağlayamamıĢlardır. Ġyi bir modelleme ve sistem yaklaĢımı ile AB normları kısa
sürede yakalanabilir. Sistemden atılacak ısı ise biyogaz üreticinin ısı ihtiyacının
karĢılanması için kullanılabilir.
Bu tip köy bazlı yatırımlar UNDP‟nin ve onun alt kuruluĢu GEF-SGF tarafından da
hibe programları ile desteklenmektedir.
442 sayılı köy kanunun amir hükmü olan atıkların belirli yerlerde toplanması kamu
yatırımı olarak değerlendirilmesinin eĢitlik ilkesinin sağlanması açısından da önemi
vardır. Kentsel alanlarda katı ve sıvı atıklar kamusal olarak belediye hizmetleri
içersindedir. Üretimden doğan bu atıkların kamusal alanda değerlendirilmesi kır ile
kentsel yaĢam alanı kalitesi yönünden aradaki farkı da azaltacaktır.
Biyogaz potansiyelini hesaplarken BBHB‟ni(Büyük BaĢ Hayvan Birimi) esas
alacağız. Atık miktarını ise canlı ağırlığın %8‟i olarak alacağız. Altlık(yataklık)
miktarını ise atığın %1.25 olarak alacağız. Yemliklerden dökülen atık kaba yem ve
samanı ise yuvarlatma olarak kullanacağız.
8.4.2. Ġlin Biyogaz Potansiyeli
TKĠB Tarım Ġl Müdürlüğü B.12.4.ĠLM.0.59.00.03/721-7694 sayılı yazısı ile
dilekçeme verdiği cevaba göre ilde arıcılık ve kanatlı dahil 29 228 iĢletme vardır.
YerleĢim yerlerindeki büyük baĢ hayvan sayısı ise 157 912 adettir. Valilik resmi
inetrnet sitesine göre küçükbaĢ sayısı ise 181 090 adettir.
Bir büyükbaĢ hayvanın BBHB ağırlığı 550Kg canlı ağırlıktır.
Katı atık miktarı beslenme miktarına bağlı olmasına rağmen canlı ağırlığın yüzdesi
olarak alacağım. Bu miktar %8‟dır.Buna göre il bazında günlük atık miktarı (%80
rutubetli):
157912*550*0,08 = 6 948 128 kg/gündür.
6 948 128*365/1000 = 2 536 066,720Ton/Yıl dır.
1 Ton sığır gübresinin biyogaz verimi 33 m3 tür.
33m3 * 2 536 066,72 Ton/Yıl = 83 690 020,76 m3 /Yıl Biyogaz büyük baĢ
hayvanlardan üretebilme potansiyeli mevcuttur.
1 m3 Biyogazın etkili ısı değeri= 0,43kg Bütan gazına eĢittir.49
344
83 690 020.76m3 /Yıl * 0,43 kg = 35 986 708,93 kg/Yıl bütan gazı eĢdeğeri üretim
potansiyeli vardır. Evlerde kullanılan büyük bütan gazlarının miktar 12kg
olduğundan;
35 986 708,98 kg/Yıl /12 = 2 998 892,41 adet/Yıl 12kg‟lık büyük bütangaz tüpü
eĢdeğeridir.
2 998 892,41 Adet * 53TL = 158 941 276Tl/yıl Gelir sağlayabilir.
1m3 biyogazın motorin karĢılığı 0,66 Litre motorindir. O halde sağlayacağı enerji
karĢılığı ederini bulabiliriz.
83 620 020,76 m3 /Yıl * 0,66 litre motorin = 55 189 213,7 litre/yıl motorin
eĢdeğeridir.
09.01.2010 tarihli Petrol Ofisi Tekirdağ kırsal motorin KDV‟li satıĢ fiyatı 2,89
TL‟dır50.
55 189 213,7 Litre/Yıl * 2,89 TL = 159 496 827,6 TL/Yıl karĢılığı motorin enerjisi
eĢdeğeri üretme potansiyeline sahiptir.
Tekirdağ Valiliği resmi internet sitesinde süt üretimi 302 316 Ton/Yıldır. Biyogaz
tesisleri yapılmıĢ olsa elde edilecek gelirin süt fiyatlarına ekleyeceği gelir artıĢı;
159 496 827,6 TL/Yıl /302 316 000 Kg Süt /Yıl = 0,52758 TL/kg lık bir gelir etkisi
yapması mümkündür.
Bu hesaplama içersinde gübrenin olgunlaĢması ile tarım arazilerinde ve meralarda
sağlayacağı verim artıĢı dahil değildir. Hayvansal gübrenin kullanılması halinde
Tekirdağ ilinde her yıl dekara 4 ton gübre verilmesi ile gübrelenecek alan;
2 536 068,72Ton Gübre Yıl / 4Ton/Dekar = 634 017,18 dekar /Yıl arazi
gübrelenecektir. Ġldeki ekilebilir arazi miktarı Tekirdağ Valiliği resmi verilerine göre
3 996 153dekardır.Yılda 4 ton/dekar gübreleme ile yılda 634 017,18 dear/Yıl arazi
gübrelenebildiğine göre toplam ekilebilir arazi;
3 996 153dekar /
634 017,18 dekar/Yıl = 6,3Yıl içersinde tüm ekilebilir arazi
dekarına 4 Ton/Yıl gübre ile gübrelenebilir.
49
Nesteren Bilgin, Biyogaz Nedir? Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Ankara AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 2003 s.3 Çevrimiçi: 07.06.20
http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm
50
Petrol Ofisi A.ġ Tavsiye Edilen Akaryakıt Perakende SatıĢ Fiyatları, Çevrimiçi: 09.01.2010
http://gm.poas.com.tr/pompafiyat/pompafiyatgrid.aspx
345
Hayvansal gübrenin tarımsal arazilerin kalitatif özelliklerini değiĢtirdiği bilimsel
olarak kesindir. Kalitatif değiĢiklikleri ölçmek zordur. Tarımsal arazilerin hayvan
gübresi ile gübrelenmesinin ardından araziyi iĢlemek için kullanılan enerji
miktarında büyük bir azalma meydana geldiği gibi verilen kimyasal gübrelerin
etkinliği artmaktadır. Toprağın CO2 tutma kapasitesi artmakta ve inorganik
metaryellerin erime miktarı artarak bitkilerin besinleri alması kolaylaĢmaktadır.
Yinede konu enerjinin hesaplanması kadar kolay olmayıp daha teknik çalıĢmalar
gerekmektedir. Bitkileri ve yüzey sularının taĢıdığı organik maddeleri geri verme
açısından değerlendirilebilinir.
En önemlisi toprağın su tutma kapasitesinin arttırılmasının yanında suyu emme
kapasitesinin arttırılmasıdır ki bu durumda yağıĢın yüzey suyu olarak akıĢa geçecek
miktarı azaldığından yapacağı erezyon tahribatı da azalacaktır.
BüyükbaĢ hayvanlar için yaptığımız analizi küçükbaĢ hayvanlar için yapabiliriz. Ġlde
181 090 adet küçükbaĢ hayvan mevcut olup bunların gübre üretim potansiyelleri
büyük baĢlara nazran farklılık gösterir. KüçükbaĢlar günün büyük kısmını merada
geçirirler. Bu yüzden günlük gübre üretiminin yarısını almak gerekmektedir. Bir
küçükbaĢın günlük gübre üretimi Koyun-Keçi canlı ağırlığının % 4-5'sı kg-yaĢ
gübre/gün, 1 adet küçükbaĢ hayvan 0,7 ton/yıl yaĢ gübredir.
181 090 Adet KüçükbaĢ * 0,7ton/Yıl * 0,5 = 63 381,5 ton/yıl
63 381,5 ton/yıl * 48 m3 /Yıl = 3 042 312 m3 /Yıl Biyogaz potansiyeli vardır.
3 042 312 m3 /Yıl + 83 690 020,76 m3 /Yıl = 86 732 332,76 m3 /Yıl Toplam Biyogaz
Potansiyeli vardır.
Hacmen %60 metan olduğu dikkate alınırsa 52 039 399,66 m3 saf metan atmosfere
atılmaktadır. Metan CO2 ye nazaran 23 kat daha kirletici bir gazdır. Bu gazın metan
olarak
değil
CO2
olarak
verilmesi
karbondioksit
emisyonunda
bir
artıĢ
yaratmamaktadır. Aksine 23 kat azaltım etkisinin yanında enerji için kullanılacak
fosil kaynaklı enerjiden tasarruf etme imkânı sağlayacaktır. Çünkü kaynağı biyolojik
süreçler olup döngüdeki CO2 dır.
346
8.4.2.1. Metan Üretim Merkezi Konumundaki Tekirdağ Ġli
Köylerinin Metan Üretim Potansiyelleri
Metan üretim süreci hayvancılık ve tarımsal üretim sonucu elde edilen tüm organik
maddeleri havasız(anaerobik) ortamlarda fermantasyonu sonucu ortaya çıkan kirletici
ve enerji taĢıyan bir gazdır. Metan üretimi doğal bir süreçtir. Bu süreç evsel atıkların
organik kısımlarının havasız ortamlarda fermantasyonu sonucu evlerimizde de
oluĢur. Bu yüzden metan gazına çöp gazı da denir. Süreç doğal olmasına rağmen
ekolojik taĢıma kapasitesinin aĢıldığı yerlerde(noktalarda) ekolojik kirlenmeye yol
açmaktadır.
Kirlenmenin önüne geçmenim iki yolu vardır. Birincisi metan üretim kaynağı olan
üretimden vazgeçmektir. Bu kesinlikle mümkün olmayan bir çözüm yoludur.
Enerjiyi incelediğimiz bölümde belirttiğimiz gibi enerji belli Ģartlar altında ikame
edilebilir ve dönüĢebilir. Fakat ekolojik yapıların güneĢe bağlı ürettiği kimyasal bağ
enerjisi üretim sistemi ekolojik beslenme piramidinin temeli olup ikame edilemez.
Ġnsanların ve diğer canlıların yaĢam enerjilerini baĢka bir kaynaktan sağlamaları
mümkün değildir. YaĢam enerjimizin dıĢında kullandığımız yenilenebilir ve
yenilenemez enerji kaynaklarından jeotermal ve nükleer enerji hariç hepsi güneĢ
kaynaklı enerjinin Ģekil(form) değiĢtirmiĢ halidir.
Ġkincisi ise canlılarda sindirim sona ermeden dıĢarı atılan( ki bu ekoloji bilminin %10
yasasına uygundur)atıkların biyolojik sürecin yapay Ģartlarda aynı biyolojik koĢullar
altında sürecin devamını sağlayarak içindeki metan ve diğer oluĢum sürecini
kontrollü devamını sağlayıp ekonomik bir değer üretirken, üretimden kaynaklanan
negatif dıĢsallığı pozitif dıĢsallık haline dönüĢtürebilmektir.
Bu nedenle üretimin vazgeçilmezliği, üretimin tüm insanlar tarafından tüketilme
zorunluluğunun bulunması nedeniyle üretimden kaynaklanan bu negatif dıĢsallığın
ortadan kaldırılması için tüm tüketicilerin bunun giderlerine katılması gerekmektedir.
Üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallığın üretimden kaynaklanan pozitif dıĢsallığa
dönüĢmesi halinde köylerde yaĢayan kiĢilerin göreli yoksulluklarının giderilmesi için
bu kullanım için bir bedel ödememeleri gerekmektedir.
Sürecin en önemli ve kritik sınır koĢulu ısıdır. Optimum gaz üretimi vücut
sıcaklığına yakın sıcaklıkta elde edilebilmektedir. Bu rakam araĢtırmalarda 30-32 oC
347
olarak belirlenmiĢtir. Türkiye‟de 1957‟den beri yapılan çalıĢmaların baĢarılı
olmamasının temel sebeplerinden biriside ısının korunması için gerekli yalıtım
malzemelerinin olmaması veya pahalı olduğu kanısındayım. ĠĢin ilginci enerji
verimliliğinin üretilmesi kadar önemli olduğu günümüzde konutlar ve iĢletmelerde
dahi yalıtıma gereken önemin verilmediği yapılan bilimsel araĢtırmalarla ortaya
konmaktadır51.
Biyogaz konuda örnek olarak literatüre geçmiĢ iki ülke Çin ve Hindistan‟ın
bulunduğu coğrafya ve enlem dereceleri dikkate alındığında Türkiye‟den
farklı(sıcak) enlemlerde olduğu görülmektedir. Literatürde Çin‟in kuzey bölgelerinde
Türkiye‟nin problemlerine benzer problemlerin varlığına dair kayıtlar vardır.Biyogaz
tesislerinde ısı konusundaki çalıĢmalar yapılmıĢ ve Türkiye 3 bölgeye ayrılarak
gerekli yalıtım ve sürecin devamı için gerekli ısı miktarı belirlenmiĢtir.52
ÇalıĢmada ısı kaynağı olarak üretilen metan kullanılmıĢ ve bu durum verim kaybına
neden olmuĢtur. Literatürde ısı pompaları, güneĢ enerjisi ve toprak kaynaklı ısı
pompalarının kombine kullanıldığı verim artıĢı sağlayan sistemler üzerine çalıĢmalar
yapılmıĢtır53.
Tablo hakkındaki bilgiler:
1Nolu sütundaki hayvan sayıları TKĠB Tekirdağ Tarım Ġl Müdürlüğünden alınmıĢtır.
Resmi yazı EK-1 de görülebilir.
2Nolu sütundaki değerler hayvanların yılda 9,6 Ton/yıl gübre üreteceği rakamından
hareketle hesaplanmıĢtır. Literatürde değiĢik rakamlar olmasına rağmen bu
değiĢikliğin kaynağı hayvanların meraya çıkacağı varsayımından kaynaklanmaktadır.
Bu rakam 365 güne bölündüğünde 26Kg/gün gübre oluĢmaktadır. Literatürdeki
ağırlığa bağlı oranlar %5 ila %6 arasındadır. Aldığımız değer %0,47 değeridir ki
TUBĠTAK-MAM değeri de aynı değere tekabül etmektedir. YaĢ farkından oluĢacak
eksik gübre dikkate alınmamıĢtır. Gübreye üretimin doğal sonucu %1 ila%1,5
51
Gülay Zorer Gedik,‟‟Soğuk Ġklim Bölgelerinde Yalıtımlı Yapı Kabuğu Kesitlerinin Ġncelenmesi ve
Değerlendirilmesi: Erzurum Örneği‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği
Dergisi Sayı:51,Mayı-Haziran 1999 s.(43-47)
52
Ahmet EryaĢar, Günnur Koçar, „‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim
KoĢullarında Uygulanabilirliği‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği
Dergisi Sayı:109 (14-20),
53
Abdullah Akbulut, Ġrfan KurtbaĢ, Fevzi Gülçimen, „‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir
Biyogaz Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61)
348
arasında altlık karıĢacaktır. Bu yüzden teorik gübre hesabından her zaman fazla
gübre çıkacaktır.
Teorik gübre üretim miktarlarından dekara atılacak gübre miktarı belirlendikten
sonra yıllık gübrelenecek mera ve tarla miktarına ulaĢmak kolaydır.
Gübrelenecek Alan=Üretilecek Teorik Gübre Miktarı/Dekara Atılacak Gübre Miktarı
Formülü ile bulunabilinir.
3 Nolu sütunda hesaplanan teorik biyogaz miktarı fermantasyon sıcaklığının 30 0C
deki inek gübresinin biyogaz verimi 33m3/Ton değeri alınmıĢtır. Bu değer EĠEĠ,
TUBĠTAK-MAM ve akademik çalıĢmalardan elde edilen sonuçlarla uygundur.
4 Nolu sütundaki değerlere teorik değerin 365 güne bölünerek ortalama günlük
üretim miktarına ulaĢılmıĢtır. Reaktör sürekli besleneceği için kesikli üretim söz
konusu değildir.
5 Nolu sütunda 1m3 biyogazın bütan gazı karĢılığı ısı değeri alınmıĢtır. Çünkü
biyogazın piyasa değeri belirlenememiĢtir. EĢdeğer fiyatlardan yola çıkarak enerji
olarak ödenen bedelleri yerine ikame edileceği için bu değerin getiri değeri olacağı
kabul edilmiĢtir.
Daha önceki bölümlerde incelediğimiz gibi refah ve göreli yoksulluk kavramları
yokluğu hissedilen tüketim malları ile ilgilidir. Kamunun kısa vadede kırsal alana
doğal gaz ulaĢtırması mümkün değildir. UlaĢtırılsa bile yüksek basınçlı sistemin
kullanma basıncına indirilmesi için gerekli sabit yatırımlar ve dağıtım hatlarının
pahalılığı dikkate alınmalıdır.
Daha da önemlisi doğaya 23 kat kirletici bir maddeden enerji üreterek kirletme
katsayısını 1 düĢürerek atmosfere salmak mümkün olacaktır.
6 Nolu sütunda günlük üretilebilinecek 12Kg‟lık mutfak tüplerinden kaç adet olacağı
hesaplanmıĢtır. Günlük üretilecek bütan gazı değerinin 12‟ ye bölümü ile elde
edilmiĢtir.
7 Nolu sütunda aynı hesaplama 1m3 biyogazın motorin karĢılığında yapılmıĢtır.
Değer 0,66litre/m3 alınmıĢtır. Bu değerlerin toplamından Tekirdağ ilinin günlük
TEP karĢılığına ulaĢılmıĢtır. Tekirdağ ili bu enerjiyi kullanabilirse günlük olarak
75,556TEP enerji üretebilecektir. Bu değer yalnız büyükbaĢların üretim potansiyeli
349
olup küçükbaĢlar ilave edildiğinde rakam daha yüksek olacaktır. Bu değerden yıllık
üretime ulaĢmak kolaydır. Bu değer köy köyde bulunabilir.
Yıllık TEP=75,556* 365= 27 577,94 TEP karĢılığı enerji üretebilme Ģansına sahip
olacağız veya bu enerjiyi hovardaca savurup çevreyi kirleteceğiz.
8 Nolu sütunda 12 Kg tüp gazın bayi satıĢ fiyatlarından hareketle üretilecek gazın
parasal değerine ulaĢılmıĢtır. KDV düĢülmemiĢtir. Çünkü üreticilerin ödediği parasal
değeri ikame edeceği için onlara sağlayacağı faydanın değeri dikate alınmıĢtır.
9 Nolu sütunda üretilen biyogazın bütan gazı eĢdeğerinden 12Kg‟lık tüp gazdan
yıllık üreticilere sağlayacağı faydanın parasal değerine ulaĢılmıĢtır. Bu değer her köy
için belirlidir. Yapılacak yatırımlarn getirisi belli olunca yapılacak ilk yatırımın geri
ödeme süresi ve net bugünkü değerini hesaplamak mümkündür.
Tekirdağ‟da yıllık süt üretim değerine çok yakın bir enerji üretim potansiyeli yok
edilmek ve çevreyi kirletici özelliği ile kayıp daha büyümektedir.
Bu enerjinin kazanılabilmesi için köy ölçekli biyogaz üretim tesisi kurulmalıdır.
TaĢıma masrafları zaten iĢletmeler için her zaman mevcut olup iĢletme lerindeki
gübreyi atmak için bu masrafı yapmaktadırlar.
350
Tablo:8.10: Tekirdağ Köylerinin Biyogaz Üretme Potansiyelleri ve Bu Potansiyelin Propan ve Motorin Ġle KarĢılaĢtırılarak
Günlük ve Yıllık karĢılıkları (Verim m3) (KarĢılıklar TL Cinsindendir)
Aile
Günlük Bütçeler
Ortalam
Motorin ineYapıl Üreticiler
a
12Kg
KarĢılığı acak
e
Bütan Mutfak Üretileb Doğruda Köy
Gaz
Tüpü
ilecek
n Katkı Bazında
S
KarĢılığı eĢdeğeri Miktar Günlük Yapılacak
I
HAY Üretece Üretlebi Ortlama Enerji. /Günlük Oran
Doğrudan
N
Tüp
VAN ği
lecek
Üretim Oran
Üretileb 0,66
I
Bedeli Tüketime
SAYI Gübre
Teorik Gün/m3 0,43Kg ilecek
AlınmıĢt 53TL
Yönelik
F
SI/
Miktarı
Biyogaz
AlınmıĢt
Miktar.
ır.
AlınmıĢt
Tasarruf
L
KÖY/
GÜN/
3
Kg
ır. TL
A
BELDE/
B Aġ Ton/Yıl m /YIL Biyogaz ır.
Adet
Yıllık TL
R ĠLÇELERĠ
MAHALLE
1
2
3
4
5
6
7
8
9
3001 den> FAZLA BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
MALKARA
BALABANCIK
3006 28857,6 952301 2609,04 1121,89 93,4907 1721,97 4955,01 1808578
MERKEZ
KARACAKILAVUZ 3178 30508,8 100679 2758,33 1186,08 98,8402 1820,5 5238,53 1912063
2001-3000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
MALKARA
GÖZSÜZ
KOZYÖRÜK
SAĞLAMTAġ
MURATLI
ĠNANLI
1001-2000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇERKEZKÖY
KARLIKÖY
ÇORLU
KARAMEHMET
VAKIFLAR
2024
2620
2923
2551
19430,4
25152
28060,8
24489,6
641203
830016
926006
808157
1756,72
2274,02
2537,00
2214,13
755,39
977,827
1090,91
952,075
62,9492
81,4856
90,9093
79,3396
1159,44
1500,85
1674,42
1461,32
3336,31
4318,74
4818,19
4205
1217752
1576339
1758640
1534824
1191 11433,6 377309
1033,72 444,501 37,0417 682,257 1963,21 716572
1584 15206,4 501811
1028 9868,8 325670
1374,83 591,175 49,2646 907,385 2611,02 953023
892,25 383,666 31,9722 588,883 1694,53 618502
351
HAYRABOLU
LAHANA
SUBAġI
MALKARA
ALAYBEY
BALLI
ÇAVUġKÖY
DEVECĠKÖY
EVRENBEY
HEMĠT
ĠBRĠBEY
KARACHALĠL
MALKARA (Kaynakta Köy Ġsmi Yok)
Bakınız Ek:1 s.6 Sat.23
MALKARA
SARNIÇ
MALKARA
KÜRTÜLLÜ
MERKEZ ĠLÇE
BANARLI
FERHADANLI
YUKARISEVĠNDĠK
MURATLI
LĠ
SARAY
BEYAZKÖY
GÖÇERLER
ġARKÖY
YENĠKÖY
901-1000 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇERKEZKÖY
BAHÇEAĞIL
KIZILPINAR
YANIKAĞIL
1
1416
1098
1049
1211
1368
1053
1405
1410
1107
1459
2
13593,6
10540,8
10070,4
11625,6
13132,8
10108,8
13488
13536
10627,2
14006,4
3
448589
347846
332323
383645
433382
333590
445104
446688
350698
462211
4
1229,01
953,00
910,47
1051,08
1187,35
913,95
1219,46
1223,80
960,82
1266,33
5
528,474
409,792
391,504
451,965
510,56
392,997
524,369
526,235
413,151
544,523
6
44,0395
34,1493
32,6253
37,6638
42,5467
32,7497
43,6974
43,8529
34,4292
45,3769
7
811,147
628,983
600,913
693,714
783,65
603,205
804,846
807,71
634,138
835,779
8
2334,1
1809,91
1729,14
1996,18
2254,97
1735,74
2315,96
2324,21
1824,75
2404,98
9
851945
660618
631137
728605
823065
633544
845327
848335
666033
877816
1024
1721
1877
1308
1100
9830,4
16521,6
18019,2
12556,8
10560
324403
545213
594634
414374
348480
888,78
1493,73
1629,13
1135,27
954,74
382,174
642,305
700,527
488,167
410,538
31,8478
53,5255
58,3773
40,6806
34,2115
586,592
985,864
1075,23
749,28
630,128
1687,93
2836,85
3094
2156,07
1813,21
616096
1035450
1129308
786966
661822
1014
1250
1273
1436
9734,4
12000
12220,8
13785,6
321235
396000
403286
454925
880,10
1084,93
1104,89
1246,37
378,441
466,521
475,105
535,939
31,5368
38,8767
39,592
44,6616
580,864
716,055
729,23
822,604
1671,45
2060,47
2098,38
2367,06
610079
752070
765908
863978
935
920
910
8976
8832
8736
296208
291456
288288
811,53
798,51
789,83
348,957 29,0798 535,609 1541,23 562548
343,359 28,6133 527,016 1516,5 553524
339,627 28,3022 521,288 1500,02 547507
352
1
ÇORLU
KIRKGÖZ
917
ġAHPAZ
963
HAYRABOLU
SOYLU
979
MALKARA
ÇINARALTI
911
HACISUNGUR
905
HASKÖY
931
YAYLAGÖNE
902
MERKEZ ĠLÇE
KARADENĠZ MAH. 934
801-900 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇORLU
BAKIRCA
861
YULAFLI
900
HAYRABOLU
KUTLUGÜN
839
MALKARA
DOLUKÖY
888
MERKEZ ĠLÇE
YAĞCI
868
SARAY
ÇUKURYURT
882
GÜNGÖRMEZ
809
701-800 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇORLU
AHĠMEHMET
706
HAYRABOLU
HASKÖY
760
TATARLI
760
TEMREZLĠ
760
MALKARA
DOĞAN KÖY
749
HEREKE
710
ĠSHAKÇA
795
KĠREMĠTLĠK
703
2
8803,2
9244,8
9398,4
8745,6
8688
8937,6
8659,2
8966,4
3
290506
305078
310147
288605
286704
294941
285754
295891
4
795,91
835,83
849,72
790,70
785,49
808,06
782,89
810,66
5
342,239
359,407
365,379
340
337,761
347,465
336,641
348,584
6
28,52
29,9506
30,4482
28,3333
28,1467
28,9554
28,0534
29,0487
7
525,298
551,649
560,814
521,861
518,424
533,318
516,705
535,036
8
1511,56
1587,38
1613,76
1501,67
1491,78
1534,63
1486,83
1539,58
9
551719
579395
589021
548109
544499
560142
542694
561947
8265,6
8640
8054,4
8524,8
8332,8
8467,2
7766,4
272765
285120
265795
281318
274982
279418
256291
747,30
781,15
728,21
770,74
753,38
765,53
702,17
321,339
335,895
313,129
331,416
323,952
329,177
301,932
26,7783
27,9912
26,094
27,618
26,996
27,4314
25,161
493,219
515,559
480,616
508,685
497,228
505,248
463,431
1419,25
1483,54
1382,98
1463,75
1430,79
1453,86
1333,53
518026
541490
504789
534271
522237
530661
486740
6777,6
7296
7296
7296
7190,4
6816
7632
6748,8
223661
240768
240768
240768
237283
224928
251856
222710
612,77
659,64
659,64
659,64
650,09
616,24
690,02
610,17
263,491
283,644
283,644
283,644
279,539
264,984
296,707
262,371
21,9576
23,637
23,637
23,637
23,2949
22,082
24,7256
21,8643
404,428
435,361
435,361
435,361
429,06
406,719
455,411
402,709
1163,75
1252,76
1252,76
1252,76
1234,63
1170,34
1310,46
1158,81
424769
457259
457259
457259
450640
427176
478317
422964
353
VAKIFĠĞDEMĠR
MARMARA EREĞLĠ YENĠÇĠFTLĠK
MERKEZ ĠLÇE
OSMANLI
ġARKÖY
MURSALLI
601-700 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇORLU
PINARBAġI
SEYMEN
HAYRABOLU
ÇENE
KADRĠYE
MALKARA
AHĠEVREN
MÜSTECEP
SARIYER
YAYLAKÖY
MERKEZ ĠLÇE
BIYIKALĠ
SELÇUK
MARMARA EREĞLĠ TÜRKMENLĠ
MURATLI
YEġĠLSIRT
SARAY
EDĠRKÖY
YUVALI
MERKEZ ĠLÇE
SELÇUK
KAġIKÇI
ġARKÖY
BEYOĞLU KÖY
YAYAAĞAÇ
501-600 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇERKEZKÖY
UZUN HACI
1
706
707
710
730
2
6777,6
6787,2
6816
7008
3
223661
223978
224928
231264
4
612,77
613,64
616,24
633,60
5
263,491
263,864
264,984
272,448
6
21,9576
21,9887
22,082
22,704
7
404,428
405,001
406,719
418,176
8
1163,75
1165,4
1170,34
1203,31
9
424769
425371
427176
439209
601
634
680
609
607
624
637
621
640
681
697
604
640
646
681
642
659
644
5769,6
6086,4
6528
5846,4
5827,2
5990,4
6115,2
5961,6
6144
6537,6
6691,2
5798,4
6144
6201,6
6537,6
6163,2
6326,4
6182,4
190397
200851
215424
192931
192298
197683
201802
196733
202752
215741
220810
191347
202752
204653
215741
203386
208771
204019
521,64
550,28
590,20
528,58
526,84
541,60
552,88
538,99
555,48
591,07
604,96
524,24
555,48
560,69
591,07
557,22
571,98
558,96
224,303
236,619
253,787
227,289
226,542
232,887
237,739
231,767
238,859
254,16
260,132
225,423
238,859
241,098
254,16
239,605
245,95
240,351
18,6919
19,7183
21,1489
18,9407
18,8785
19,4073
19,8116
19,314
19,9049
21,18
21,6777
18,7852
19,9049
20,0915
21,18
19,9671
20,4958
20,0293
344,279
363,183
389,534
348,862
347,716
357,455
364,902
355,736
366,62
390,107
399,272
345,998
366,62
370,057
390,107
367,766
377,504
368,911
990,672
1045,07
1120,89
1003,86
1000,56
1028,58
1050,01
1023,64
1054,96
1122,54
1148,92
995,617
1054,96
1064,85
1122,54
1058,26
1086,28
1061,55
361595
381450
409126
366409
365205
375433
383255
373628
385060
409728
419354
363400
385060
388670
409728
386263
396491
387466
502
4819,2
159034
435,71
187,355 15,6129 287,568 827,483 302031
354
ÇORLU
HAYRABOLU
MALKARA
HAYRABOLU
MERKEZ ĠLÇE
MURATLI
SARAY
ġARKÖY
MERKEZ
MĠSĠNLĠ
SARILAR
DANĠġMENT
KADIKÖY
KEMALLER
MERKEZ ĠLYAS MAH.
DANĠġMENT
DAVUTELĠ
DELĠLLER
ĠBRĠCE
KARACAGÜR
KERMAYAN
KÜÇÜKHIDIR
PĠRĠNÇÇEġME
ġAHĠN
YILANLI
SUSUZMÜSELLĠM
UMURBEY
GAZĠOĞLU
ĠNECĠK
KAYI
BALLIHOCA
ÇAYLA
KOCAALĠ
1
524
553
588
552
584
556
533
501
570
530
528
574
575
540
551
572
509
544
583
549
598
535
520
580
542
2
5030,4
5308,8
5644,8
5299,2
5606,4
5337,6
5116,8
4809,6
5472
5088
5068,8
5510,4
5520
5184
5289,6
5491,2
4886,4
5222,4
5596,8
5270,4
5740,8
5136
4992
5568
5203,2
3
166003
175190
186278
174874
185011
176141
168854
158717
180576
167904
167270
181843
182160
171072
174557
181210
161251
172339
184694
173923
189446
169488
164736
183744
171706
4
454,80
479,97
510,35
479,11
506,88
482,58
462,61
434,84
494,73
460,01
458,28
498,20
499,07
468,69
478,24
496,46
441,78
472,16
506,01
476,50
519,03
464,35
451,33
503,41
470,43
5
195,565
206,389
219,451
206,015
217,958
207,508
198,924
186,981
212,733
197,805
197,058
214,226
214,599
201,537
205,642
213,48
189,967
203,03
217,585
204,896
223,183
199,671
194,073
216,466
202,283
6
16,2971
17,1991
18,2876
17,168
18,1632
17,2924
16,577
15,5818
17,7278
16,4837
16,4215
17,8522
17,8833
16,7947
17,1369
17,79
15,8306
16,9191
18,1321
17,0747
18,5986
16,6392
16,1727
18,0388
16,8569
7
300,17
316,783
336,832
316,21
334,541
318,501
305,326
286,995
326,521
303,607
302,462
328,812
329,385
309,336
315,637
327,667
291,578
311,627
333,968
314,491
342,561
306,471
297,879
332,249
310,481
8
863,747
911,55
969,243
909,902
962,65
916,495
878,583
825,835
939,572
873,637
870,341
946,166
947,814
890,121
908,253
942,869
839,022
896,715
961,001
904,957
985,727
881,879
857,154
956,056
893,418
9
315268
332716
353774
332114
351367
334521
320683
301430
342944
318878
317674
345351
345952
324894
331512
344147
306243
327301
350765
330309
359790
321886
312861
348960
326098
355
1
ULUMAN
401-500 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇERKEZKÖY
KAPAKLI
KARAAĞAÇ
VELĠKÖY
HAYRABOLU
DAMBASLAR
CAMBAZDERE
HEDEYLĠ
KABAHÖYÜK
KARABABA
MERK.AYDINEVLER
ÖVENLER
YÖRGÜÇ
MALKARA
ELMALI
GÖNENCE
BATKIN
BAYRAMTEPE
IZGAR
KARAĠĞDEMĠR
KAVAKÇEġME
MESTANLAR
TETEKÖY
YÖRÜCEK
YÖRÜK
ÇORLU
TÜRKGÜCÜ
2
586
3
5625,6
4
185645
5
508,62
6
7
8
9
218,705 18,2254 335,686 965,946 352570
429
427
410
499
496
414
431
480
409
476
474
489
420
492
450
455
485
480
486
423
405
440
445
4118,4
4099,2
3936
4790,4
4761,6
3974,4
4137,6
4608
3926,4
4569,6
4550,4
4694,4
4032
4723,2
4320
4368
4656
4608
4665,6
4060,8
3888
4224
4272
135907
135274
129888
158083
157133
131155
136541
152064
129571
150797
150163
154915
133056
155866
142560
144144
153648
152064
153965
134006
128304
139392
140976
372,35
370,61
355,86
433,10
430,50
359,33
374,08
416,61
354,99
413,14
411,41
424,43
364,54
427,03
390,58
394,92
420,95
416,61
421,82
367,14
351,52
381,90
386,24
160,11
159,363
153,019
186,235
185,115
154,512
160,856
179,144
152,646
177,651
176,905
182,503
156,751
183,622
167,947
169,813
181,01
179,144
181,383
157,871
151,153
164,215
166,081
13,3425
13,2803
12,7516
15,5196
15,4263
12,876
13,4047
14,9287
12,7205
14,8043
14,742
15,2086
13,0626
15,3019
13,9956
14,1511
15,0842
14,9287
15,1153
13,1559
12,5961
13,6846
13,8401
245,75
244,604
234,866
285,849
284,131
237,157
246,896
274,965
234,293
272,674
271,528
280,121
240,594
281,839
257,78
260,644
277,829
274,965
278,402
242,313
232,002
252,051
254,916
707,152
703,855
675,833
822,538
817,593
682,426
710,449
791,219
674,184
784,625
781,329
806,054
692,316
810,999
741,768
750,01
799,461
791,219
801,109
697,262
667,591
725,284
733,526
258110
256907
246679
300226
298421
249086
259314
288795
246077
286388
285185
294210
252696
296015
270745
273753
291803
288795
292405
254500
243671
264729
267737
356
MERKEZ
MERKEZ ĠLÇE
DEDECĠK
KÖSEĠLYAS
IġIKLAR
NUSRATLI
SARAY
BÜYÜKYONCALI
KURTDERE
OSMANLI
ġARKÖY
YÖRGÜÇ
301-400 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇERKEZKÖY
PINARCA
ÇORLU
ĠĞNELER
HAYRABOLU
ATAKÖY
DOĞCALI
EMĠRYAKUP
BAYRAMġAH
KARABÜRÇEK
KARAYAHġĠ
KURTDERE
MUZRUPLU
UMURCA
MALKARA
BAĞPINARI
ÇINARLIDERE
DEMĠRCĠLĠ
DEREKÖY
1
464
499
443
454
430
458
407
499
438
2
4454,4
4790,4
4252,8
4358,4
4128
4396,8
3907,2
4790,4
4204,8
3
146995
158083
140342
143827
136224
145094
128938
158083
138758
4
402,73
433,10
384,50
394,05
373,22
397,52
353,25
433,10
380,16
5
173,172
186,235
165,335
169,44
160,483
170,933
151,899
186,235
163,469
6
14,431
15,5196
13,7779
14,12
13,3736
14,2444
12,6583
15,5196
13,6224
7
265,8
285,849
253,77
260,071
246,323
262,362
233,147
285,849
250,906
8
764,845
822,538
730,229
748,361
708,8
754,955
670,888
822,538
721,987
9
279168
300226
266534
273152
258712
275558
244874
300226
263525
349
344
355
312
358
353
342
379
396
333
329
369
365
330
304
3350,4
3302,4
3408
2995,2
3436,8
3388,8
3283,2
3638,4
3801,6
3196,8
3158,4
3542,4
3504
3168
2918,4
110563
108979
112464
98841,6
113414
111830
108346
120067
125453
105494
104227
116899
115632
104544
96307,2
302,91
298,57
308,12
270,80
310,72
306,38
296,84
328,95
343,71
289,03
285,55
320,27
316,80
286,42
263,86
130,253
128,386
132,492
116,444
133,611
131,745
127,64
141,449
147,794
124,281
122,788
137,717
136,224
123,161
113,458
10,8544
10,6989
11,041
9,70363
11,1343
10,9788
10,6367
11,7874
12,3161
10,3568
10,2324
11,4764
11,352
10,2635
9,45482
199,922
197,058
203,36
178,727
205,078
202,214
195,913
217,108
226,846
190,757
188,466
211,379
209,088
189,038
174,145
575,282
567,04
585,172
514,292
590,117
581,876
563,743
624,733
652,756
548,908
542,315
608,249
601,656
543,963
501,105
209978
206970
213588
187717
215393
212385
205766
228028
238256
200351
197945
222011
219604
198546
182903
357
1
DEVELĠ
305
BALLISÜLE
308
GÜNEġLĠ
363
HALĠÇ
338
KARAMURAT
383
KIRIKALĠ
383
MERK.CAMĠATĠKM. 305
MERK.HACIEVHAT. 312
YENĠCE
313
MERKEZ ĠLÇE
SEMETLĠ
383
ORMANLI
327
SEYMENLĠ
362
TAġUMURÇA
386
MAHRAMLI
311
MURATLI
ARZULU
318
YURTBEKLER
301
SARAY
AYVACIK
337
SEFAALAN
313
SOFULAR
327
201-300 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇORLU
MERK.HATĠPMAH. 297
VELĠMEġE BĠRLĠK
MAHALLESĠ
251
VELĠMEġE
GĠRNE MAHALLE 220
2
2928
2956,8
3484,8
3244,8
3676,8
3676,8
2928
2995,2
3004,8
3676,8
3139,2
3475,2
3705,6
2985,6
3052,8
2889,6
3235,2
3004,8
3139,2
3
96624
97574,4
114998
107078
121334
121334
96624
98841,6
99158,4
121334
103594
114682
122285
98524,8
100742
95356,8
106762
99158,4
103594
4
264,72
267,33
315,06
293,37
332,42
332,42
264,72
270,80
271,67
332,42
283,82
314,20
335,03
269,93
276,01
261,25
292,50
271,67
283,82
2851,2
94089,6 257,78
110,845 9,23711 170,135 489,567 178692
2409,6
79516,8 217,85
93,6773 7,80644 143,784 413,742 151016
2112
69696
82,1076 6,8423
190,95
5
113,831
114,951
135,478
126,147
142,942
142,942
113,831
116,444
116,817
142,942
122,042
135,104
144,062
116,07
118,683
112,338
125,774
116,817
122,042
6
9,48592
9,57922
11,2898
10,5123
11,9118
11,9118
9,48592
9,70363
9,73473
11,9118
10,1701
11,2587
12,0051
9,67253
9,89024
9,36151
10,4812
9,73473
10,1701
7
174,717
176,436
207,942
193,621
219,399
219,399
174,717
178,727
179,3
219,399
187,32
207,369
221,118
178,154
182,164
172,426
193,048
179,3
187,32
8
502,754
507,699
598,359
557,15
631,327
631,327
502,754
514,292
515,941
631,327
539,018
596,711
636,272
512,644
524,182
496,16
555,502
515,941
539,018
9
183505
185310
218401
203360
230434
230434
183505
187717
188318
230434
196742
217799
232239
187115
191327
181098
202758
188318
196742
126,026 362,642 132364
358
VELĠMEġE KORU
MAHALLESĠ
HAYRABOLU
BUZAĞICI
KANDAMIġ
KARAKAVAK
KILIÇLAR
KÜÇÜKKARAKAR
LI
MERK.KAHYA Mah
ÖREY
MALKARA
AHMETPAġA
EMĠRALĠ
ESENDĠK
KALAYCI
KUYUCU
MERK.YENĠ MAH.
SIRTBEY
MARMARA EREĞLĠ SULTANKÖY
YAKUPLU
MERKEZ ĠLÇE
AKÇAHALĠL
BARBOROS
EVCĠLER
HACIKÖY
ÇANAKÇI
HUSUNLU
1
2
3
4
5
6
7
8
9
252
250
238
263
212
2419,2
2400
2284,8
2524,8
2035,2
79833,6
79200
75398,4
83318,4
67161,6
218,72
216,99
206,57
228,27
184,00
94,0505
93,3041
88,8255
98,1559
79,1219
7,83755
7,77534
7,40213
8,17966
6,59349
144,357
143,211
136,337
150,658
121,443
415,39
412,093
392,313
433,522
349,455
151617
150414
143194
158236
127551
237
241
247
225
228
258
227
225
208
203
250
289
260
216
297
262
255
274
2275,2
2313,6
2371,2
2160
2188,8
2476,8
2179,2
2160
1996,8
1948,8
2400
2774,4
2496
2073,6
2851,2
2515,2
2448
2630,4
75081,6
76348,8
78249,6
71280
72230,4
81734,4
71913,6
71280
65894,4
64310,4
79200
91555,2
82368
68428,8
94089,6
83001,6
80784
86803,2
205,70
209,17
214,38
195,29
197,89
223,93
197,02
195,29
180,53
176,19
216,99
250,84
225,67
187,48
257,78
227,40
221,33
237,82
88,4523
89,9452
92,1845
83,9737
85,0933
96,2898
84,7201
83,9737
77,629
75,7629
93,3041
107,86
97,0363
80,6148
110,845
97,7827
95,1702
102,261
7,37102
7,49543
7,68204
6,99781
7,09111
8,02415
7,06001
6,99781
6,46908
6,31358
7,77534
8,9883
8,08636
6,7179
9,23711
8,14856
7,93085
8,52178
135,764
138,055
141,492
128,89
130,608
147,794
130,036
128,89
119,152
116,287
143,211
165,552
148,939
123,734
170,135
150,085
146,075
156,959
390,664
397,258
407,148
370,884
375,829
425,28
374,181
370,884
342,862
334,62
412,093
476,38
428,577
356,048
489,567
431,874
420,335
451,654
142592
144999
148609
135373
137178
155227
136576
135373
125144
122136
150414
173879
156431
129958
178692
157634
153422
164854
359
KARAEVLĠ
KARAHĠSARLI
KAZANDERE
KILAVUZLU
KINIKLAR
NAĠP
OĞUZLU
OTMANLI
YUVA
MARMARA EREĞLĠ MERK.DEREAĞZI
AġAĞI
MURATLI
SEVĠNDĠKLĠ
KEPENEKLĠ
KIRKKEPENEKLĠ
MERK.TURAN
SARAY
KADIKÖY
KAVACIK
MERKEZ
SERVĠ
SĠNANLI
ġARKÖY
GÖLCÜK
GÜZELKÖY
KIZILCATERZĠ
MERKEZ
SOFUKÖY
1
263
291
258
282
265
233
220
204
250
219
2
2524,8
2793,6
2476,8
2707,2
2544
2236,8
2112
1958,4
2400
2102,4
3
83318,4
92188,8
81734,4
89337,6
83952
73814,4
69696
64627,2
79200
69379,2
4
228,27
252,57
223,93
244,76
230,01
202,23
190,95
177,06
216,99
190,08
5
98,1559
108,606
96,2898
105,247
98,9024
86,9594
82,1076
76,1362
93,3041
81,7344
6
8,17966
9,0505
8,02415
8,77059
8,24186
7,24662
6,8423
6,34468
7,77534
6,8112
7
150,658
166,698
147,794
161,542
151,804
133,473
126,026
116,86
143,211
125,453
8
433,522
479,676
425,28
464,841
436,819
384,071
362,642
336,268
412,093
360,994
9
158236
175082
155227
169667
159439
140186
132364
122738
150414
131763
285
217
281
277
218
222
213
295
255
221
235
230
250
222
2736
2083,2
2697,6
2659,2
2092,8
2131,2
2044,8
2832
2448
2121,6
2256
2208
2400
2131,2
90288
68745,6
89020,8
87753,6
69062,4
70329,6
67478,4
93456
80784
70012,8
74448
72864
79200
70329,6
247,36
188,34
243,89
240,42
189,21
192,68
184,87
256,04
221,33
191,82
203,97
199,63
216,99
192,68
106,367
80,988
104,874
103,381
81,3612
82,854
79,4951
110,099
95,1702
82,4808
87,7059
85,8398
93,3041
82,854
8,86389
6,749
8,73948
8,61508
6,7801
6,9045
6,62459
9,1749
7,93085
6,8734
7,30882
7,15332
7,77534
6,9045
163,26
124,307
160,969
158,678
124,88
127,171
122,016
168,989
146,075
126,598
134,618
131,754
143,211
127,171
469,786
357,697
463,193
456,599
359,345
365,939
351,103
486,27
420,335
364,29
387,368
379,126
412,093
365,939
171472
130559
169065
166659
131161
133568
128153
177489
153422
132966
141389
138381
150414
133568
360
SARAY
KARABÜRÇEK
101-200 BaĢ Ġnek olan YerleĢim Yerleri
ÇORLU
ESENLER
MARMARACIK
MERK.HIDIRAĞA
MERK.REġADĠYE
PAġAKÖY
ULAġ
V.MEġEĠSTASTON
VELĠMEġE
HAYRABOLU
AVLUBASI
CANHIDIR
DELĠBEDĠR
MER.HĠSAR
PARMAKSIZ
MALKARA
SARIPOLAT
MARMARA EREĞLĠ MERK.BAHÇELĠ
MERKEZ ĠLÇE
AHMETÇE
GÜNDÜZLÜ
GÜVEÇLĠ
KARACAMURAT
KARAHALĠL
KARANSILLI
MERK.ÇINARLI
1
296
2
2841,6
3
4
93772,8 256,91
5
6
7
8
9
110,472 9,20601 169,562 487,918 178090
196
153
168
135
141
141
148
133
170
178
176
155
140
192
131
162
109
1881,6
1468,8
1612,8
1296
1353,6
1353,6
1420,8
1276,8
1632
1708,8
1689,6
1488
1344
1843,2
1257,6
1555,2
1046,4
62092,8
48470,4
53222,4
42768
44668,8
44668,8
46886,4
42134,4
53856
56390,4
55756,8
49104
44352
60825,6
41500,8
51321,6
34531,2
170,12
132,80
145,81
117,17
122,38
122,38
128,46
115,44
147,55
154,49
152,76
134,53
121,51
166,65
113,70
140,61
94,61
73,1504
57,1021
62,7004
50,3842
52,6235
52,6235
55,236
49,6378
63,4468
66,4325
65,6861
57,8485
52,2503
71,6576
48,8914
60,4611
40,6806
6,09587
4,75851
5,22503
4,19868
4,38529
4,38529
4,603
4,13648
5,28723
5,53604
5,47384
4,82071
4,35419
5,97146
4,07428
5,03842
3,39005
112,277
87,6451
96,2378
77,3339
80,771
80,771
84,7809
76,1882
97,3835
101,966
100,821
88,7908
80,1981
109,986
75,0425
92,8007
62,44
103,29
102,42
103,29
163,17
0
44,4128
44,0395
44,4128
70,1647
0
3,70106
3,66996
3,70106
5,84706
0
68,1684
67,5956
68,1684
107,695
119
118
119
188
1142,4
1132,8
1142,4
1804,8
37699,2
37382,4
37699,2
59558,4
323,081
252,201
276,927
222,53
232,421
232,421
243,959
219,234
280,223
293,41
290,114
255,498
230,772
316,488
215,937
267,036
179,673
117925
92053,4
101078
81223,6
84833,5
84833,5
89045,1
80020,2
102282
107095
105891
93256,7
84231,8
115518
78816,9
97468,3
65580,5
0
196,156
194,508
196,156
309,894
71597,1
70995,4
71597,1
113111
361
ORTACA
ORUÇBEYLĠ
YAYABAġI
YAZIR
MERK.
MERK.ZAFER
TOPLAM
132
1
114
166
163
170
115
1267,2
2
1094,4
1593,6
1564,8
1632
1104
41817,6
3
36115,2
52588,8
51638,4
53856
36432
114,57
4
98,95
144,08
141,48
147,55
99,81
49,2646
5
42,5467
61,9539
60,8343
63,4468
42,9199
51831,9
4,10538
6
3,54556
5,16283
5,06952
5,28723
3,57666
4319,33
75,6154
7
65,3042
95,0921
93,3735
97,3835
65,877
79556
217,585
8
187,914
273,63
268,685
280,223
189,563
228924
79418,6
9
68588,8
99874,9
98069,9
102282
69190,4
8,4E+07
362
SONUÇLAR ve ÖNERĠLER
Dünya‟da nüfus artıĢının hızı geometrik dizinin tipik özelliklerini göstermeye
baĢlamıĢtır. Her bir kat artıĢının süresi gittikçe kısalmaya baĢlamıĢtır.
Buna karĢın besin üretebilme yeteneklerimiz Dünya‟nın coğrafyasının ve ekosisteminin sınır noktalarına gelmiĢtir. Sınırları zorladığımızda eko-sistemin,
ekonomik sistemin ve diğer sistemlerin taĢıma kapasitelerini zorlamaktayız.
Bu zorlamadan ilk etkilenen diğer canlı türleri olmaktadır. Ülkemiz canlı türleri
açısından gen merkezi durumundadır. Ülkemiz üç kıtanın kavĢak noktasında
bulunması nedeniyle endemik canlı türler konusunda da önemli bir merkez
konumundadır.
Ülkemiz tarihin bilinen dönemlerinden itibaren yerleĢimlere konu olmuĢtur. Yoğun
bir yerleĢime sahne olan coğrafyamızın insanları doğaya saygıyı ve doğanın
kaynaklarını en ekonomik Ģekilde kullanmayı gelenekleri haline getirmiĢlerdir.
Yıllarca eleĢtirdiğimiz tezek kullanımının ekolojik bir kullanma Ģekli olduğunu yeni
fark etmeye baĢladık. Onlar doğa ile birlikte uyum içinde yaĢamayı öğrenmiĢlerdi.
Artan nüfus ile birlikte tarımsal faaliyetler de yoğunlaĢmıĢtır. Yoğun girdi
kullanımının getirdiği sorunların baĢında, ekonomik olarak azalan verimler yasası
gelmektedir. Bu yasanın çalıĢması iĢletmelerin karlarını düĢürmektedir. Bu olay
gözlenen ve ölçülen bir değer olduğundan ve odaklanılan temel konu olduğu için ilk
fark edilen ölçü olmaktadır.
Tarımsal üretimde kullanılan yoğun girdinin yarattığı çevre kirlenmesinin, canlı
türlerine etkileri yeni fark edilmeye baĢlanmıĢtır. Bitkisel üretimde büyük verim
artıĢları sağlayan gübrelerin ve tarımsal ilaçların yaĢamın temel maddesi olan su
kaynaklarını kirlettiği daha hala kabul görmekte zorlanılan konuların baĢında
gelmektedir.
KeĢifler çağından sonra oluĢturulan ekonomik düzenin insanoğluna sunduğu yaĢam
düzeyini(refahı) yaĢamımızın doğal bir parçası olarak kabul ederek bu yaĢam
biçimini vazgeçilmez olarak kabul etmekteyiz. Bu eğilimimiz; dünyanın tüm doğal
yaĢam biçimlerini tehdit ederken, insanoğlunun da yaĢamını tehdit etmektedir.
1950‟lerden sonra baĢlayan 1960‟ta bilimsel kanıtları sunulan kirlenme ve ekonomik
yapımızın kar maksimizasyonu üzerine kurulu temel yapısına karĢı tepkiler
363
STK‟ların, akademisyenlerin ve ileriyi gören siyasetçilerin çabaları ile ulusal ve
bölgesel niteliklerinden kurtarılıp uluslar arası platformlara taĢınmıĢtır.
Bu çalıĢmalar sonunda insanoğlunun da dünyadaki yaĢam hakkının en fazla diğer
canlılar kadar olduğu uluslar arası sözleĢmelere geçirilmiĢtir.
Ġnsanoğlunun dünyanın efendiliğinden eĢit üye statüsüne inmeyi kabul etmesi
erdemi olmuĢtur.
Doğal sistemin eĢit üyeliği; yeni bir yaĢam biçimi ve yeni bir ekonomik düzenin
habercisidir. Bu yoldaki çalıĢmalar yeni bir Dünya düzeni devriminin haberciliğini
yapmaktadır.
Bu devrim de her devrim gibi bazı kesimlere sıkıntılar getirecektir. Yeni yaĢam
biçimimiz
konutumuzdan,
kullandığımız
suya,
tükettiğimiz
gıdaya,
iklim
değiĢikliklerine karĢı gösterdiğimiz tepkinin sonucu iklimlendirme (ısıma-soğutma)
için harcayacağımız enerjiye kadar tüm tüketim kalıplarımızı etkileyecektir. Bu
kalıpların değiĢmesi yeni iĢkolları yaratırken milyarlarca USD‟ı yatırılmıĢ
iĢkollarının kapanmasına yol açacaktır.
Dünya yeni düzeninin tanımı; ifadesini yoksulluk kavramının somut ve ölçülebilir
niceliklerinde bulmuĢtur. Daha önceki ölçüler kiĢiden çok belli bir yüzdenin
tanımladığı gurubun içinde olup olmama ile ölçülüyordu.
Ġnsanların yaĢam hakkını vazgeçilmez bir hak olarak belirten BM Ġnsan Hakları
Bildirisi yoksulluk kavramı ile yaĢam hakkının gerektirdiği enerji miktarını da besin
cinsinden belirterek daha ölçülebilir hale getirmiĢtir. Bu enerjiye ulaĢamayanlar
mutlak yoksul tanımına alınmıĢtır. Bu tanımın sonuçları bizi gıda güvenliği ile karĢı
karĢıya getirmektedir.
Canlılar âleminde üreticiler kendi yaĢam enerjilerini GüneĢ ve doğadaki
elementlerden sağlayabilme yeteneğine sahiptirler. Bu yetenekleri sınırsız olmayıp
çevrenin sınırlayıcı etkisi altındadır. Üreticilere bağımlı bir beslenme sistemine sahip
olan tüketiciler ve hepçiller; üreticilerin sınırlayıcı çevre koĢullarına verdikleri
tepkilerden daha fazla etkilenmektedirler.
Bütün beslenme zincirinin temelinde GüneĢ enerjisinin depolanması ile oluĢturulan
kimyasal bağ enerjisi yatmaktadır. Bu zincirin koptuğu veya sınırlayıcı koĢulların
baskısı ile oluĢan bir kısıtlama, türlerin yok olması ile sonuçlanmaktadır. Türlerin
364
yok olması dünyadaki yaĢam formlarının oluĢturduğu bilgi bankalarının birinin veya
birkaçının yok olması anlamındadır.
Gıda güvenliğinin yaĢam hakkı ile özdeĢleĢmesi tarımsal yapıların üretim imkânları
kapasitesini irdelemeyi gerekli kılmaktadır.
Geldiğimiz refah seviyesi ve teknoloji düzeyini doğal döngülerin depoladığı fosil
kaynaklı ucuz enerji ile sağladık. Bu enerjinin tekrar döngüye katılıp eski formlarına
dönmesi mümkün değildir. Bunu baĢarabilmek için zamanı geri döndürmemiz
gerekecektir. Üretimlerinin kolaylığı ve yaratılan sömürgeci düzenin sağladığı
imkânlarla geldiğimiz yoğun enerjili refah ve teknoloji düzeyi bizi iki sorunla karĢı
karĢıya bırakmıĢtır.
Birincisi doğal sistemin taĢıma kapasitesinin sınırlarının zorlandığıdır. Bu
zorlamanın doğal sonucu çevresel felaket diye tanımlayabileceğimiz döngülerin
parametrelerindeki dengesizliklerden kaynaklanan iklim değiĢikliğidir.
Ġkincisi
ise
ekonomik
sistemimizin
dayanağı
olan
tüketim
ekonomisinin
sürdürülemezliğidir. Yıllarca ilkel üretim biçimi diyerek önem vermediğimiz doğal
döngülere dayalı üretim biçimlerinin bizlere sunduğu fırsatları yeni fark etmeye
baĢladık. Farkı görebilmek ve onu kabullenebilmek yeni düzenin temelini
oluĢturacaktır. Ekonomik yaĢamımızın temeline sürdürülebilir kalkınma hakim
olmaya baĢlamıĢtır.
Doğanın bir parçası olan biz insanoğlu doğaya yabancılaĢmaktan vazgeçtiğimiz ve
doğanın kurallarına saygı gösterdiğimiz anda yeni bir yaĢamın ve yeni bir
medeniyetin baĢlangıcındaki merdivenleri tırmanmaya baĢlamıĢ olacağız.
Canlıların var oldukları anda baĢlayan beslenme (enerji) ihtiyaçlarının giderilmesi
ekonomilerin motor gücünü oluĢturmuĢtur. Tarım kesiminin MG içindeki payının
diğer sektörlere göre düĢmesine rağmen yaratılan katma değerin temel belirleyicisi
olma özelliğini korumaktadır.
Teknolojiyi ve ürünleri yaratan emeğin kendini yeniden yaratabilmesi için
vazgeçilmez enerji kaynağı olan besinlerin üretimi; tarımın, bitkisel ve hayvansal
üretimi ile mümkündür. Bu ürünlerin(enerjinin) baĢka bir çeĢit enerji ile ikamesi
mümkün değildir.
365
Üretilebilecek gıda miktarı sınır koĢullara tabidir. Bu sınır koĢullarının baĢında
ekilebilir alanlar, veri teknoloji ile alınabilecek verim ve bu üretimin sağlanacağı
iklim koĢulları vardır.
Parametrelerdeki değiĢimlerin ürün miktarlarındaki etkileri çok fazladır. Çoğu
kontrol edilemez olarak görülse de sistem dengesinde her parametreyi kontrol eden
birden çok değiĢken tarafından dengelenmeye çalıĢılmaktadır.
Kar maksimizasyonu ve doğanın efendiliği rolünü oynamaya alıĢan insanoğlu bunu
devam ettirmek için elinden gelen çabayı göstermesi kaçınılmazdır. Doğanın
milyarlarca yılda geliĢtirip çeĢitli sınır koĢullarında test ettiği üreticilerin üretim
mekanizmalarını son kırk elli yıl içinde öğrenebildik. Üreticilere bağlı tüketiciler
üzerinde uyguladığımız ve bir sektör haline gelen GDO‟ları yaĢamın ve enerji
üretmenin temelini oluĢturan üreticilere uygulamaya kalkıyoruz. Tüketiciler
bulundukları basamak yönünden bağımlı olup açık sistem değillerdir. Fakat
üreticilerin daha hala var olan tüm cinslerini tanımıyoruz. SanayileĢmenin
baĢlangıcındaki gibi doğa her Ģeyi ve her hatamızı telafi eder diyerek üreticilerde de
GDO uygulamasına giriĢirsek bağımsız değiĢkenin alacağı değerlerin neler olacağını
bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz.
Geldiğimiz noktada fosil yakıtlar doğa katliamı olarak sunulurken biyokütle enerjisin
kaynağına GDO‟ların oturtulması ilginçtir. Burada ilginç bir sözü unutmamak
zorundayız.ABD DıĢ ĠĢleri Eski Bakanı Henry Kisinger‟in „‟ABD‟nin nükleer
güçten daha önemli bir gücü vardır, o da tarımsal güçtür‟‟ sözü tarım kesiminin
ve orijinal türlerin gelecekte üstleneceği rolü net bir Ģekilde daha o yıllarda ortaya
koyması açısından dikkate alınmaya değerdir.1
Sonuçta bağlı değiĢken olan bizler ve etkileĢtiğimiz tüm dünyanın hangi sonuçlarla
karĢılaĢacağını bu günden kestirmek mümkün değildir. Bu konuda doğanın koyduğu
yasaklara saygı gösterip, bu yasakların nedenlerini bulmamız gerekir.
Malthus‟un görüĢleri kötümser (petimist) olarak yıllarca ret edilmeye çalıĢılmıĢtır.
Eko-sistemin ilahi düzen ile kendini sonsuza kadar yenileme özelliğinin varlığı;
1
Hasan Akça,Murat Sayılı,‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi,Uygulanan Politikalar, AB hibe
Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ , Yem Bitkileri;Genel Bölüm, Editörler:Rıza Avcıoğlu,RüĢtü
Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, T.C TKĠB ,Tarımsal Üretim GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını,Cilt:I,
Ġzmir, Emre Basımevi, Ekim 2009 s.(51-64) s.54
366
ekonomik düzende, yarattıkları negatif dıĢsallıklardan faydalananlar (hiçbir yatırım
yapmadan karlarını arttıranlar) tarafından savunulmuĢtur. Nüfusun geometrik
dizisinin baĢlangıç değerleri aritmetik diziyle uyuĢum gösterir. Ġleriki aĢamalarda
fark önceki değer farkının toplamı olmayıp katı olarak büyür ki bizlerin yaĢamımızda
alıĢkın olmadığımız bir yapıdır.
Eko-sistem içinde; veri sınır koĢullarında en verimli enerji aktarımını sağlayan
türlerin devamına izin verir. Bu enerji verimliğinin sınır koĢullarından biri de sıfır
atık sistemidir.
Sıfır atık temelde, ürünün döngüler sonunda tekrar ilk değerlerine(parametrelerine)
dönebilme özelliğidir. Buradaki temel değer zaman değiĢkenidir. Atığın ne kadar
zamanda döngüye katıldığı ve değiĢik bozunum (Ģartlarında) parametrelerinde
ürettiği ürünlerin çeĢitleri döngülerin değerlendirilmesinde (uzunluk-kısalık zaman
bazında) önemli değiĢkenler olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Dünya nüfusunun artması sonucunda talep ettiği besinlerin(enerjilerin) karĢılanması
karĢımıza bir yoğunluk problemini çıkarmaktadır. YoğunlaĢma beraberinde taĢıma
kapasitelerinin aĢılmasını da gündemimize taĢımaktadır.
Bitkisel üretim kapasitesi besin üretim miktarını belirleyen temel değiĢkendir.
Bitkisel ürünler güneĢ enerjisini depolayıp beslenme zincirine ileten temel kaynaktır.
Bu kaynağın bağımlı olduğu temel değiĢken ise topraktır.
Toprak (arazi) eko-sistemin belirlediği doğal üretim sınırlarına sahiptir. Bu doğal
sınırlar üretimin cins ve miktarını da belirler. Topraktan alabileceğimiz ürün
miktarını ve kalitesini sanayi iĢletmelerindeki kadar kontrol altında tutamayız.
Sanayi üretim süreçleri zaman bakımında kısa süreçlere sahiptir. ġartları; uygun
ortamlarda bir araya getirdiğimizde üretimi kesikli üretimden sürekli üretim haline
getirebiliriz. Tarımsal üretimde değiĢkenlerin çok azını kontrol edebiliriz. Özellikle
toprak ve iklim oluĢum süreci açısından veri değiĢkendir
YoğunlaĢan gıda ihtiyacının karĢılanmasında; üreticilerin sunduğu enerjiyi en üst
düzeyde alabilmek için hayvancılık gibi enerjiyi taĢımada ve değerlendirmede daha
üst Ģekillerde(formlarda) bize sunan araçları da besin zincirimizin içine katmakla
besin(gıda) güvenliğimizi sağlamada önemli bir kaynağa kavuĢmuĢ oluyoruz. Çünkü
hayvancılık, ekolojinin %10 yasasına uymaktadır. Üreticilerden aldığı enerjinin
%10‟nu biriktirip belirli bir süre sonra zincirdeki diğer canlıların ihtiyaçlarını
367
karĢılamak
üzere
çeĢitli
yollarla
döngüye
katılır.
Özellikle
bizim
değerlendiremediğimiz birçok ürünü bizim kullanabileceğimiz forma (Ģekle)
dönüĢtürdüklerinden doğal kimya fabrikası olarak nitelendirebiliriz. Tüketicilerde
biriken enerji üreticilerin ürettiklerinden daha yoğun ve daha niteliklidir.
Bu yoğun enerji birikiminin insanoğlunun enerji ihtiyacını karĢılaması için yoğun
üretim yöntemleri ile üretilmesi zorunluluk haline gelmiĢtir. Bu yoğunluk
üretimden kaynaklanan negatif dıĢsallığı beraberinde getirmektedir. Üretimden
kaynaklanan negatif dıĢsallıkların yarattığı etkinliği azalmıĢ sosyal sabit sermeyenin
tekrar eski etkinliğine ulaĢtırmanın yolu olarak da Pigu‟cu vergilendirmenin gerekli
olduğunu belirtmiĢtik. Pigu‟cu vergilendirme ile sosyal sabit sermayenin etkinliğini
tekrar geri getirebileceğimizi literatüre göre göstermiĢ olduk.
Tarım sektörünün alt bileĢenleri olan bitkisel üretim ve hayvancılık üzerine ilave
edeceğimiz yük tüm tüketicileri etkileyecektir. Etkileme mekanizması iki türlü
hareket edebilir.
Birincisi; daha önceki bölümlerde incelediğimiz gibi Türkiye‟de hayvancılık
özellikle küçükbaĢ üreticiliği küçük arazi sahiplerinin çalıĢtığı bir iĢkoludur.
Ekonomik öneminin yanında sosyal bir görev de yerine getirmektedir. Sosyal sabit
sermaye yatırımlarının etkinliğini bozan en önemli sosyal olayların baĢında gelen
göç olayını engellemektedir. BüyükbaĢ üreticiliği ise küçük (50+ üzeri arazi )
seviyedeki toprak sahiplerinin uğraĢ alanıdır. Orta kesim olarak nitelediğimiz bu
kesim de gelir seviyesi yönünden göreli yoksulluğu ortadan kaldıracak bir seviye de
değildir. Bu tip bir yatırım maliyetlerini karĢılamayan iĢletmeler üretim yapmaktan
vazgeçeceklerdir. Üretimin azalması ile birlikte istihdamın sağlanması için daha
büyük miktarlarda sabit yatırım yapmamız gerekecektir. Ġstihdam istatistikleri de en
önemli sorunların baĢında istihdam seviyesinin düĢüklüğü gelmektedir.
Özellikle ormanların düĢmanı ilan edilen keçinin bu yargısız infazdan kurtarılması
gerekir. Sütünün özellikleri yönünden insan sütüne en yakın tür olmasının yanında
Akdeniz iklim kuĢağının ekolojisin vazgeçilmez bir türüdür. Özellikle maki
ekolojisinin ürettiği selülozu yüksek besinlerden yüksek verimli süt ve et üreten bir
canlıyı yok etmeye hakkımız yok kanısındayım. Bu konudaki bilimsel çalıĢmaların
hızlandırılması gerekir.
368
Ormanların asıl canavarı ormanları kar amacı ile yok eden ve yakan insanoğludur.
Bu durum Çevre ve Orman Bakanlığının çalıĢmaları ile de kesinlik kazanmıĢtır.2B‟lerin ve yangınların verdiği tahribat 1960 yılından sonra yenilediğimiz orman
miktarına eĢittir.
Tarımsal üretim biyokütle enerjisinin üretildiği temel sektör durumundadır.
GazlaĢtırma ve akıĢkan yataklı yakma sistemleri ile bitkisel üretim artıklarının
toplanarak köy bazlı enerji üretim sistemlerine dahil edilmesi enerji kaynaklı CO2
emisyonlarını azaltacaktır. Bu azatlım zorunlu enerji kullanan sektörlerdeki emisyon
azatlım çalıĢmalarında sektörlere intibak süresi ve yeterli kaynağın yaratılması
fırsatını da yaratabilir.
Tarım sektöründe temel gelir kaynakları ürün gelirleridir. Üretim sonucu oluĢmuĢ
atık ürünler üretim maliyetlerini artırmaktadır. Dolaysıyla üreticilerin gelirlerini
azaltmaktadır. Buğday sapı, kanola sapı, ayçiçeği sapı gibi atıkların enerji
hammaddesi olarak kullanılması için gerekli ekipmanlar(aletler) üreticilerin ellerinde
mevcuttur. Bunlar üzerinde yapılacak tadilatlar(değiĢiklikler) Üniversitelerimizin
tarımsal alet makine bölümlerinde dizaynı (düzenleme) ve protipleri(örnek
modelleri) yapılabilir.
Atıkların tarlalardan temizlenmesi için yapılan harcamalar sonucu masraflar gelir
Ģekline dönüĢürken ormanlar üzerindeki enerji ihtiyacının giderilmesi için yapılan
baskıları azaltılabilinir.
Özellikle Çevre Orman Bakanlığı ÇalıĢma Gurubunun hazırladığı enerji raporu daha
geniĢletilerek orman içi ve orman kenarı köylerin enerji bağımsızlığına
kavuĢturulmaları sağlanırken ormanın sınırlayıcı bir varlık olmaktan çıkarılıp refah
ve yoksulluğun ortadan kalkması için sınırsız fırsatlar sunan bir varlık haline
dönüĢtürülebilir. Enerji ormanları uygulaması yalnız enerji güvenliğimiz ve CO2
emisyonlarının azaltılması açısından değil istihdam yaratıcı ve düzenli gelir sağlayıcı
bir uygulama olarak da görülmelidir.
Enerji ormanları ile birlikte tüm insanların doğal ürünlere yöneldiği günümüzde dut
ağacı ekimi ile birlikte yok olmaya yüz tutan ipek böcekçiliğimiz tekrar
canlandırılmalıdır. TUIK verilerine göre ülkedeki üretim yok denecek kadar
azalmıĢtır. Ham ipek ithali yapan bir ülke konumuna düĢmüĢ bulunuyoruz. Ġhracat
verilerinde ise ipek ürünleri ihracatı ithalatın sekiz katıdır. Emek yoğun ve sıfır atık
369
üretimi olan ipek böcekçiliğimizin yeniden organize edilerek istihdam ve kırsal alan
kadınlarımızın bağımsız gelir kaynaklarına kavuĢmalarını sağlamamız gerekir.
Ġpekböcekçiliğini bir istihdam kaynağı görürken CO2 emisyonu azaltmasnı ve enerji
üretim potansiyelini de dikkate almalıyız. Bu durum BM ile imzalanmıĢ Bin Yıl
Hedeflerinin ve yoksulluğun ortadan kaldırılması açısından her yaĢtan ve cinsten
insan için bağımsızlığın artması anlamındadır.
1957‟den itibaren yapılmıĢ biyogaz üretim çalıĢmalarının 1986 yılında kesilmesi bir
Ģansızlık olmuĢtur. O dönem yapılan alan çalıĢmalarının sonuçları ve hayvancılık
iĢletmelerimizin yapısı bu yatırımların köy ölçekli olmasını zorunlu kılmaktadır.
ĠĢletme ölçekli gübre çukurları sızıntıları önlerken metan gibi CO2‟den 21 kat daha
kirletici bir maddeyi atmosfere salarak sera etkisini arttıracaktır. Bunun yanında
1m3‟ünün enerji eĢdeğeri 0,43 litre bütan gazına veya 0,66 litre motorine eĢdeğer bir
enerji maddesi olan metanı hovardaca kullanmadan dolayı zararlı bir gaz haline
gelmesini sağlayacağız. Enerji ithalat faturamızın her gün arttığı ve artacağı dikkate
alınarak böyle bir değerli enerji maddesinin kazanılması için kamusal yatırım olarak
köy ölçekli biyogaz üretim sistemimizi kurmamız gerekir. Köy ölçekli biyogaz
tesislerinin iki önemli faydası olacaktır.
Birincisi köylerimize kısa vadede ısınma, piĢirme amaçlı doğal gaz Ģebekesine
kavuĢturmamız mümkün değildir. Maliyet açısından ve çevre açısından da mümkün
değildir. Bu durum da kalitesiz kömür yakmadan meydana gelen hava kirliliğini ve
ormanlar üzerindeki baskıyı azaltmamız kısa vadede mümkün gözükmemektedir.
Köy ölçekli kuracağımız biyogaz tesisleri ülke çapındaki gübre çukuru yatırım
sayısını 2,7milyonlardan 38 000 tesise indirecektir. Bu tasarrufu tarım kesiminde
sermaye birikimi açısından değerlendirmemiz gerekir. Diğer taraftan da yatırımların
yaratacağı çevre kirliliği açısından değerlendirmemiz gerekir.
Yapılacak gübre çukurları gübrenin sızıntı olarak yer altı sularına karıĢmasını belki
önleyebilir(Sızdırmazlık sağlanması Ģartı ile). Fakat metan üretimi sonucu sera etkisi
üzerindeki olumsuz etkiyi sağlamadığı
gibi koku problemin de ortadan
kaldırmayacaktır. Koku yaymanın yaratacağı olumsuz etkiler komĢuluk iliĢkilerinden
baĢlayarak bir dizi ekonomik ve sosyal problemin kaynağı haline gelecektir.
370
Konuyu sektör bazında incelediğimiz için konunun üretimden kaynaklanın negatif
dıĢsallık olduğu kesindir. Bu durum Türkiye‟nin de taraf olduğu uluslararası
sözleĢmelerle de sabittir (Kyoto Protokolü).
Temel problem; Pigu‟cu vergi benzeri yatırımlar yerine; sorunu üretimden
kaynaklanan pozitif dıĢsallık haline çevirebilme problemidir.
Hayvancılık sektörünün atıklarının yaratacağı pozitif dıĢsallıklar konusunda
yeterince bilimsel çalıĢma ve protip çalıĢması yapılmıĢ olup sonuçlar makale, bildiri
ve tez olarak literatürde mevcuttur. Üniversitelerimiz ve enstitülerimiz bu konuda
uygulama projelerini sonuçları ile Türkiye iklimsel Ģartlarında çalıĢmasının teknik
detaylarında belli bir standardizasyon sağlanmıĢtır. Yapılması gereken iller bazında
köylerin üretim miktarlarının belirlenerek iklim koĢullarına uygun uygulama
projelerinin belirlenmesidir. Projelerin belirlenmesi ve standardizasyonu üretimden
kaynaklanacak sorunların giderilmesinde ve projelerin geliĢtirilmesinde yeni
imkanlar sağlayabilir. Bu konuda DMĠ genel Müdürlüğünün uzun yıllara dayanan
verileri mevcuttur.
Yapılması gereken; bu önemli enerji kaynağını ve hayvancılık sektörünün( özellikle
ülkemizin üretim yapısı gereği küçük ölçekli üretim) geliĢmesini engelleyecek yerde,
ona yeni bir ivme kazandırmasını sağlayacak bir Ģekilde kamusal destek programı ile
desteklemektir. Siyasi otoritenin ve karar vericinin AB ile Çevre Faslı‟nın açıldığı
bugünlerde böyle bir karar alması çevre konusunda AB ile görüĢmelerde güçlü bir
pozisyonda olmasını sağlayacaktır. Böyle bir kararın hukuki altyapısı köy kanununda
vardır.
Özellikle AB görüĢmelerinde Türkiye için sorun kaynağı olarak görülen tarım kesimi
sorun olmayıp dinamik bir üretim merkezidir. Köy bir yaĢam alanı olmanın yanında
temel özelliği bir üretim merkezi olmasıdır. Türkiye‟de köy tarımsal üretimin
merkezidir. Üretim merkezini köy olarak aldığımızda iĢletmeler köy merkezli
iĢletmenin alt bileĢeni haline gelmekte ve küçük iĢletmelerin kendi aralarındaki
rekabet ve olumlu güdüleme yaratıcılık ve geliĢmeyi beraberinde getirmektedir.
Tarımsal iĢletmelerin üretimlerinde en büyük sınırlayıcı koĢul ekolojik yapıdır.
Tarımsal iĢletmeleri ekolojik yapıyla bütünleĢik sistem olarak değerlendirmemiz
gerekir. Geldiğimiz nokta bunun devlet tarafından da kabul edilmesi olmuĢtur. Ülke
havza sistemine göre değerlendirilmeye çalıĢılmaktadır. Yeni bir Ģey bulmaya gerek
371
yok kırsal alanda yaĢayanlar bu sınır koĢullarda üretim yapmayı binlerce yıllık
üretim kültürleri içinde sahiptirler. Yapılması gereken bu üretim tekniklerini
gözleyip modernize etmek ve uygun organizasyonlar yaratabilmektir.
Ġyi organizasyonların kurulabildiği bu coğrafya medeniyetler beĢiği olduğu gibi aynı
zamanda medeniyetler müzesidir.
DeğiĢen sınır koĢullara kendini adapte edemeyen medeniyetler yok olmuĢlardır.
Ülkemizin hor kullanılmıĢ ama büyük potansiyele sahip kamusal alanı olan meralar
mera kanunun kuralları içersinde yeniden organize edilmelidir. Mera kanunu ile
çıkarılan ve daha sonra kaldırılan mera fonu benzeri bir yapı oluĢturulmalı ve yayla
gibi orman sınırlarının üstündeki mera alanlarının(yaylalar) yaratacağı ekonomik
fırsatlar değerlendirilmelidir. Yaylalarda yaĢam modeli olan göçerlik yaĢamı her
boyutu ile üniversitelerimizin ilgili birimlerinde araĢtırılmalıdır. Göçerlik yaĢam
biçminden öte bir üretim modelidir.
Hayvancılık yatırımlarından ortaya çıkan üretim ve tüketimden kaynaklanan negatif
dıĢsallıklar basit teknolojilerle üretim ve tüketimden kaynaklanan pozitif dıĢsallıklara
dönebilmektedir. Bunu baĢarmanın yolu köyü üretim merkezi kabul edip, bu tip
kamusal yatırımlarla desteklemektir.
Bu tip yatırımlar Kyoto Protokolü çerçevesinde sera gazı emisyonuna sebep olan
ama mevcut teknoloji ile vazgeçilmez olan üretimin yeni koĢullara kendisini
uydurabilmesi ve rekabet edebilmesi için gerekli zamanıda kazandıracaktır.
Kamusal anlamda desteklemek hayvancılık sektöründeki atomistik (tam rekabet)
Ģartlarında üretim yapan iĢletmelerin piyasaya giriĢ ve çıkıĢ (mobilite) sorununuda
çözmeye yardım edecektir.
1924 yılında çıkarılan Köy Kanunu gübrelerin mera içersinde her kiĢinin kendi
gübreliği olacak Ģeklinde tanımlamıĢtır. Bundan iki amaç güdülmüĢ olabileceğini
tahmin ediyorum.
Birincisi ki o yıllarda çok önem verilen gübredeki patojen mikropların yaratacağı
salgın hastalıkların önlenmesidir. Bu düĢünceyi destekleyen bir baĢka fıkra ise içme
ve kullanma suyu getiren arkların ve kuyuların belli bir mesafe de olmasını emreden
fıkradır. Ġkincisi ise bugün bile hayvancılığımızın yüksek maliyetlerinin kaynağı olan
yem sorunun giderilmesi için meraların gübrelenmesinin sağlanmasıdır.
372
Meralara çıkarılan gübrelerin sızıntılarının ve gübre kalıntılarının toprağı ve verimi
iyileĢtirme özelliklerinin görülerek kabul edilmesinin sağlanmasıdır. Bu gün
geldiğimiz nokta ise 1924‟teki karar vericilerimizin konuları nasıl etraflı
düĢündüklerinin ve görmenin yaratacağı değiĢim ve inavasyona inançlarını
göstermesi açısından önemli olarak görmekteyim.
Meralarımız kamu malı olarak görülmesinin yarattığı olumsuzluklar ve „‟Devletin
malı deniz, yemeyen domuz‟‟ Ģeklinde halk arasına yerleĢtirilen deyimin
sonuçlarının hem ülkemizde hem dünyada karĢılaĢtığımız ekonomik ve çevresel
sorunların faturası herkesi ürkütmektedir. 1924‟lü yıllardan günümüze dramatik bir
Ģekilde yok edilen meraların gübrelenmesi konusunda böyle bir proje büyük katkı
sağlayabilir. Üreteçten çıkan gübre sıvı formda ve taze gübre gibi yeĢil bitkiler için
toksik özellik taĢımadığından üreticilerimizde bulunan yağmurlama ekipmanları ile
meralara atılabilir. KıĢ için de gübrelenen meraların otlatma mevsimindeki
verimlerindeki artıĢ uzun yıllardan beri bilinmektedir. Yıllarca aĢırı otlatma, erezyon
gibi sebeplerle verimleri olmayan meralarımıza yeni bir can ve yeni bir çehre
kazandırmamız mümkündür. Mera kanunu ve yönetmeliklerimizde yapacağımız bir
değiĢiklikle
üretim
sonucu
ortaya
çıkan
gübrenin
%50‟sini
meraların
gübrelenmesinde kullanabiliriz.
Tekirdağ ili için yaptığım çalıĢmada yıllık 84 Milyon TL lik bir enerjinin
kullanılmadan israf edildiği görülmüĢtür. Ġsraf edilen bu enerji kullanılabilseydi iki
türlü fayda sağlayabilecekti;
-kırsal alanda yaĢayanların enerji giderlerini düĢürerek bütçelerindeki enerji
harcamalarını azaltarak gelirlerinde bir artıĢ sağlayacaktı.Bunun yanında böyle bir
kamusal kırsal yatırım projesi kırsal alanda yaĢayanların yaĢam ve üretim giderlerini
doğaya sübvanse ettirebilecekti.
-Metan gazının enerji taĢımasının yanında doğaya direkt salındığında
CO2 ye
nazaran 21 kat daha kirletyici özelliğe sahip olduğunu literatürde gösterilmiĢtir.Çok
basit ama köysel ölçekte yapılacak böyle bir yatırım salınan sera kirleticisini 21 kat
azaltacaktır.
Tekirdağ için yaptığım çalıĢmanın köy ölçeği ABD‟de iĢletme ölçeği olarak
belirmiĢtir.ABD‟nin ve AB‟nin iĢletme ölçeğinde yaptığı bu sera kirleticisi giderme
iĢlemini biz ülke olarak köy bazlı yaptığımızda hem mevcut ekonomik ve sosyal
373
yapımıza daha uygun bir çalıĢma yapmıĢ olacağız hemde yetersiz kaynakları etkin
bir Ģekilde kullanma Ģansını yakalayacağız.
Yapmamız gereken tek Ģey köy bazlı biyogaz sistemini bir rant aracına döndürmeden
üretenlerin sosyo ekonomik yapılarını değiĢtirmeye ve iklim değiĢikliği çalıĢmalarına
kırsal kesimden baĢlayarak kırsal kesim kalkınmasında yeni bir dönüĢüm
baĢlatmamız gerekir.
Hayvancılık ĠĢletmelerinin KuruluĢ ve ÇalıĢma Esaslarını düzenleyen yönetmelikteki
her iĢletme için bir gübre çukuru maddesini köy ölçekli biyogaz üretim tesisi haline
getirmek sağlayacağı tasarruf ve yaratacağı gelir açısından köylerimizde kamusal
yatırım olarak gerçekleĢtirilmelidir.
374
KAYNAKÇA
Acar, Yalçın:
Ġktisadi Büyüme ve Ġktisadi Büyüme Teorileri,5.bs, Bursa,
Dora Yayın Dağtım Limited ġirketi ,Ekim 2008
Altın, Murat:
MeraErozyon
ĠliĢkileri,Tema
Vakfı
Yayını,,
Çevrimci:17/06/2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim
/EM_Konu6.pdf
„‟Organik Katı Atıkların Biyometanizasyonuyla Enerji ve
Organik Gübre Eldesini Öncellemek‟‟, VII Ulusal Temiz
Enerji Sempozyumu, UTES‟2008, Ġstanbul, 17-19 Aralık
2008 s. (363-374) Çevrimci: 17. Eylül. 2009
‟Toprak Kaynaklı Isı Pompası Destekli Bir Biyogaz
Sisteminin Sera Isıtmasında Deneysel Olarak Ġncelenmesi‟‟
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Mühendis ve
Makine Dergisi, Cilt IIIM, Sayı 555 (50-61)
‟‟Türkiye‟de Yem Bitkileri Üretimi, Uygulanan Politikalar,
AB Hibe Destekli Projeler ve SWOT Analizi‟‟ ,Yem Bikileri;
Genel Bölüm, Editörler,Rıza Avcıoğlu, RüĢtüHatipoğlu,
YaĢar Karadağ, III Cilt,T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı
Yayınları, Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim
2009,C.I; (51-64)
‟‟Sosyal Demokrasilerde Ekonomi Politikaları‟‟Sosyal
Demokrat Ġdeoloji, Editör: Yurdakul Fincancı,TÜSES
Yayını,Anadolu Matbaa Tic. Koll. ġti., Ġstanbul,1990 s.(5664)
‟‟Hayvan Islah Stratejisi Ne Olmalıdır?‟‟, Hayvancılık 2000
„‟2000‟lere Doğru Türkiye Hayvancılığı‟‟ Kongresi
Tebliğleri, Ankara, 1993 (103-116)
„‟Çiftlik Gübrelerinin Biyogaz Teknolojisinde Kullanılması‟‟,
(5-9), Ekoloji Dergisi, Sayı:13 Ekim-Kasım-Aralık 1994
Ak, Namık:
Akbulut,
Abdullah,
KurtbaĢ,
Ġrfan,
Gülçimen, Fevzi:
Akça,
Sayılı,Murat:
Hasan,
Akgüç, Öztin:
Akman,
Numan,
Kızılkaya,Kadir:
Alçiçek, Ahmet
DemiruluĢ, Hüsrev:
,
Alnıak, M.Oktay
Öztürk, Ġlkay:
, ‟‟Enerji Üretim Faaliyetlerinin Çevresel Boyutları‟‟,
TMMOB;
Kimya
Mühendisleri
Odası
Kimya
Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(14-18)
Altay, Hamit :
Tarımsal Meteoroloji Ders Notları, 3.Baskı, Trakya
Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Ders Notu No:27,
Yayın Notu No:31, Tekirdağ, byy.,1996
375
Altın, Murat,
Orak, Adnan,
Tuna, Cana :
Ankara Ticaret Odası:
‟‟Yem Bitkilerinin Sürdürülebilir Tarım Açısından Önemi‟‟,
Yem Bitkileri; Genel Bölüm, Editörler: Rıza Avcıoğlu,RüĢtü
Hatipoğlu,YaĢar Karadağ, III.C.T.C TKĠB ,Tarımsal Üretim
GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayını, , Ġzmir, Emre Basımevi,
Ekim 2009 C.I ,s.(11-28)
Resmi Ġnternet Sitesi,Organize Sanayi Bölgeleri Sayfası,
Çevrimiçi:03.01.2010
http://www.atonet.org.tr/yeni/index.php?p=908&l=1
Türkiye 2009 Ġlerleme Raporu (COM(2009)533, Gayrı
resmi
Tercüme,Çevrimci:
06
Aralık
2009
http://www.stgm.org.tr/docs/12580204942009_Ilerleme_Rapo
ru_Gayriresmi_Turkce_Tercume.pdf
, http://www.asb.com.tr/tr_asb_hakkimizda.asp
Avrupa
Komisyonu
Brüksel
SEC(2009)1334/3 14
Ekim 2009:
Avrupa
Serbest
Bölgesi:
Aydın,Metin:
‟‟Tekirdağ Ġli Çevre Sorunları ve SanayileĢme‟‟,TMMOB
Makine Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve
Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre
Sempozyumu II 06-08 Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO
Yayın No:202, Edirne, Eser Matbaacılık , Kasım 1997(185192)
Bahtiyar, Metin :
Toprak, Tema Vakfı Yayını,Çevrimci: 27/06/2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Erozy
on/ToprakNedir.pdf
BaĢol,
Koray, „‟Kalkınma Sürecinin Lokomotifi; Doğal Kaynaklar‟‟, Muğla
Durman,
Mustafa, Üniversitesi SBE Dergisi, Sayı 14, Bahar 2005, s(.61-71)
Çelik,Mehmet Yunus:
Berberoğlu, C.Necat: Sanayi Öncelikli ekonomik GeliĢmede,Türkiye Tarımının
Finansmanı ve Tarımsal Kredi Uygulaması, EskiĢehir
Ġktisadi
Ve
Ticari
Ġlimler
Akademisi
Yayınları
No:235/156,EskiĢehir,Ġktisadi ve Ticari ilimler Akademisi
Basımevi,1981 (YayınlanmıĢ Doktara Tezi)
Bilgin, Nesteren:
Biyogaz Nedir?, TKĠB KHGM Ankara AraĢtırma Enstitüsü,
Ankara, 2003 Çevrimci:08.07.2009
http://www.khgm.gov.tr/kutuphane/biyogaz/bigaz.htm
Birol, Zehra :
BM:
Boratav, Korkut:
BP:
‟‟Kyoto Protokolü Mekanizmaları‟‟, Kalkınma Dergisi, Sayı
48, Ocak 2008(11-14)
BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı Türkiye,
Çevrimci:08.08.2009
http://www.undp.org.tr/Gozlem3.aspx?WebSayfaNo=325
Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm, Ankara Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları No.454,Ankara, Ankara Üniversitesi
Basımevi1980
Enerji Raporu Bilgi Özeti, Çevrimci: 24 Eylül 2009
http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&c
ontentId=7056674
376
BP:
Brown,Lester R.:
Enerji Raporları 2009, Çevrimci24 Eylül 2009,
http://www.bp.com/genericarticle.do?categoryId=9018433&c
ontentId=7056675
Yirmi Dokuzuncu gün:Dünya Kaynakları KarĢısında
Ġnsan Ġhtiyaçları,Çev.:Kemal Tosun ,v.d, Ġstanbul, Arpaz
Matbaacılık Yay.,1979
Buğutekin, Abdulcelil „‟Atık KarıĢtırıcı Geometrisinin Biyogaz Üretimine Etkisi‟‟,
Yılmaz,
Mustafa, VII. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008,
Binark,
Ahmet Ġstanbul,17-19
Aralık
2008
s.
(173-180)
Korhan:
(Çevrimiçi):22.10.2009
http://www.uteg.org/makaleler/atik_karistirici_geometrisinin_
biyogaz_uretimine.pdf
BulmuĢ, Ġsmail:
Tarımsal Fiyat oluĢumunda Devlet Müdahalesi; Kuramsal
Çerçeve, Avrupa Ekonomik Topluluğu Uygulaması,
Türkiye Uygulaması, Ankara Ġktisadi ve Ticari Ġlimler
Akademisi Yayın No:113, Ankara, Kalite Matbaası, 1978
Can, Metin :
Avrupa Biriği Kırsal Kalkınma Programlarının
Türkiyenin Kırsal Kalkınması Açısından Ġncelenmesi
Sapard ve Ġpard Örneği, Tarımsal Ekonomi AraĢtırma
Enstitüsü Yayını, Ankara, Aralık 2007,
Cangir, Cemil,
‟‟Trakya‟da Arazilerin ĠĢletmeciliğine Yönelik Sorunlar ve
Boyraz, Duygu:
Bölgesel Master Planlarının OluĢturulması AĢamasında
Toprak Haritalarının
Önemi‟‟, 21.Yüzyılın EĢiğinde;
Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III 11-13
Kasım 1999 Edirne Bildiriler Kitabı,TMMOB Makine
Mühendisleri Odası,MMO Yayın No:240 Edirne, Eser
Matbaacılık, Nisan 2000 (67-101)
Çepel,
Necmettin, Temel Çevre Sorunları, Tema yayınları, ,(Çevrimiçi):
Ergün, Celal:
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Kures
elIsinma/EM_Konu12.pdf
13/07/2009
Çerkezköy OSB:
http://www.cosb.org.tr/?module=modul_tek&modul=130&cat
=46
Çetin, Murat:
‟‟Teori ve Uygulamada Bölgesel Sürdürülebilir Kalkınma‟‟,
C.Ü. Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi, Cilt 7, Sayı 1, 2006
(1-20)
Çorlu Deri Organize http://www.corluderiosb.org.tr/
Sanayi Bölgesi
Çukurçayır, M.Akif, „‟Enerji Sorunu, Çevre ve Alternatif Enerji Kaynakları‟‟,
Sağır, Hayriye:
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,
Sayı:20, (257-278) /Çevrimiçi):28.12.2009
http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/Dergi%20say%C4%B1%2
020/say%C4%B1%2020/%C3%87UKUR%C3%87AYIR,%2
0Akif%20vd.pdf
377
Demircan,
ĠĢcan, Nevra:
Niyazi, „‟GüneĢ Enerjisini Kullanarak Sudan Hidrojen Elde Edilmesi
ve Hidrojen Enerjisi Kullanımı‟‟, TMMOB; Kimya
Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173
Yıl:2009 s.(27-30)
Demirci, Mehmet:
Dereli, Toker:
Dinler, Zeynel:
DPT:
DPT:
DPT:
Gıda Kimyası,4. Bs, Ġstanbul, Onur Grafik, 2008,
Örgütsel DavranıĢ, 3.Basım, Ġstanbul, MenteĢ Yayınevi,
1995
Mikro Ekonomi,17.bs., Bursa,Ekin kitabevi,2006
Bin Yıl Kalkınma Hedefleri Raporu Türkiye 2005,
Editörler: Nuri Duman, Ebru Kaan, DPT Yayını,
www.dpt.gov.tr,BM Mukim Koordinatörlüğü, www.un.org.tr
, 19/07/2009
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Madencilik Özel Ġhtisas
Komisyonu,Enerji Hammaddeleri (Linyit-TaĢkömürüJeotermal) ÇalıĢma Grubu Raporu, DPT Yayın No:2794,
Ankara,2009 ISBN 978-975-19-4612-6-0(basılı nüsha)
(Çevrimiçi):
13.
Ekim.
2009
http://ekutup.dpt.gov.tr/madencil/ehm-oik.pdf
Dokuzuncu Kalkınma Planı(2007-2013), Resmi Gazete
Yayın Tarihi01.08.2006 Mükerrer Sayı Resmi Gazete
No:26215 Çevrimiçi: http://ekutup.dpt.gov.tr 13.08.2009
Dokuzuncu Kalkınma Planı,Gıda Sanayi Özel Ġhtisas
Komisyonu Raporu, ISBN 978-975-19-4027-8(Basılı
Nüsha),
Ankara,2007
Çevrimci:
http://ekutup.dpt.gov.tr/gida/oik673.pdf 13.09.2009
DPT:
Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013) Hayvancılık ÖĠK
Raporu, Yayın NO: DPT;2717-ÖĠK:670 ISBN 978-975-194053-0(Basılı Nüsha) s.37 (Çevrimiçi): 23.08.2009
http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/oik670.pdf
DPT:
Dokuzuncu Kalkınma Planı, Bitkisel Üretim Özel Ġhtisas
Komisyonu Raporu,ISBN 978-975-19-4036-0 (basılı
nüsha)Ankara,2007Çevrimci:
23.08.2009
http://ekutup.dpt.gov.tr/bitkiure/oik666.pdf
DPT:
8.BeĢ
Yıllık
Kalkınma
Planı:Gelir
Dağılımının
ĠyileĢtirilmesi ve Yoksullukla Mücadele ÖĠKRaporu,
DPT:25ÖĠK:610,Ankara,2001,Çevrimci:(15/8/2009)
http://www.dpt.gov.tr/ekonomi/gelirdag/öik610-pdf .
Duygu, Ergin:
‟‟Ekolojik ve Sosyoekonomik Sorunlara Çözüm ArayıĢında
Biyokütle Enerjisi ve Biyorafineriler‟‟,TMMOB; Kimya
Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173
Yıl:2009 s.(22-26)
Dünya Enerji Konseyi 2005-2006 Türkiye Enerji Raporu, DEK-TMK Yayın No:
Türk Milli Komitesi: 0004/2007, Ankara, Aralık 2007Çevrimci: 26 Eylül 2009
http://www.dektmk.org.tr/docs/enerji-raporu-2005-2006.pdf
DPT:
378
EĠEĠ:
EĠEĠ:
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Jeotermal Enerji,
Türkiye‟de Jeotermal Enerji Sayfası, (Çevrimiçi):
01.Eylül.2009 http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK
Rüzgar Enerjisi internet sayfası,(Çevrimiçi):18Eylül2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/ruzgar/ruzgar_en_hak.html
EĠEĠ:
Biyokütle Enerjisi Ġnternet Sayfası Çevrimci:23.Ekim.2009,
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/04gazlastirma/gz_sabit.html
EĠEĠ:
Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Hidrojen Enerjisi
Ġnternet
Sayfası,
Çevrimci:
22.08.2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/hidrojen/ichet.html
EĠEĠ:
Web Sitesi Enerji verimliği, Yenilenebilir
Kaynakları sayfası, Çevrimci:
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01biyogaz/bg_tesis_tasarimi.html 27 Ağustos 2009
Biyogaz ÇalıĢmaları, Çevrimci: 18.08.2009
http://www.eie.gov.tr/turkce/YEK/biyoenerji/01biyogaz/bg_mikrop.html
EĠEĠ:
Enerji
Elçi, ġahabettin , v.d.:
‟‟2000‟li
Yıllarda
Türkiye
Hayvancılığı
ve
Sorunları‟‟Hayvancılık 2000 „‟2000‟lere Doğru Türkiye
Hayvancılığı‟‟ Kongresi Tebliğleri, Ankara, 1993(117-125),
Ercan, Ahmet:
‟‟Trakya Bölgesi Kentsel YerleĢiminde Deprem Çekincesi‟‟,
21.Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre
Sempozyumu III, 11-13 Kasım 1999 Bildiriler Kitabı,
Edirne,Eser Matbaacılık, Nisan 2000 s.(241-257)
Erdin, Ertuğrul:
Kentsel
Ekosistemler
ve
Etkileri,
(Çevrimiçi);
http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/ekoloji_04.doc ,18/07/2009
Erdin, Ertuğrul:
‟‟Kırsal Alanda OluĢan Organik Atıklar ve Bunlardan Biyogaz
Üretimi‟‟, Çevrimci:22.08.2009
http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc51.htm
Erdin, Ertuğrul, ġirin, ‟‟ Biyokütle Enerjisi ve Avrupa Birliği‟‟ Ertuğrul Erdin web
Görkem, Alten,Akın: sitesi, Çevrimci:19.09.2009
http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/biyoenerji2002.pdf
Erdin, Nurgün :
‟‟Ağaç Malzeme Kullanımı ve Çevreye Etkisi‟‟, Ġnterteks
ĠnĢaat 2003 Fuarı AhĢap Seminerleri, Ġstanbul, 2003 s. (17)
Eren, Erol:
Ergin, Feridun:
ĠĢletmelerde
Stratejik
Planlama;
Teknikler
ve
Uygulamalar, Ġ.Ü.Yayın No:2666 ĠĢletme Fakültesi Yayın
No:88,Yönetim ve Organizasyon Enstitüsü Yayın No:2, Fatih
Yayınevi Matbaası, Ġstanbul,1979
Kredi Sistemi, Ġstanbul, Ġ.Ü.Yayınları No: 2552,Ġktisat
Fakültesi yayın No:437,Fakülteler matbaası,1980
379
Erkun, Vecdet,
Çayır, Mera ve Yem Nebatları, Ziraat Vekaleti Mesleki
Bakır,
Ömer, Kitaplar Serisi: D-12, Gürsoy Basımevi, Ankara,1960
Alınoğlu,Nazmi:
Ertürk, Ferruh:
„‟Hava Kirliliği-Vizyon ve Misyon‟‟, Vizyon 2023: Bilim ve
Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve
Sürdürülebilir Kalkınma Tematik Paneli Vizyon ve
Öngörü Raporu, Ek:17, TUBĠTAK, Ankara,2003 Çevrimci:
18
Temmuz2009
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/cs
k/EK-17.pdf
EryaĢar, Ahmet:
‟‟Kırsal Kesime Yönelik Bir Biyogaz Sisteminin
Tasarımı,Kurulumu,Testi, ve Performansına etki eden
Paremetrelerin AraĢtırılması‟‟, Tez DanıĢmanı: Günnur
Koçar, YayınlanmamıĢ Doktara Tezi, Ege Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü, GüneĢ Enerjisi Ana Bilim Dalı(Bilim Dalı
Kodu:625.05.04) SunuĢ Tarihi: 10.9.2007
EryaĢar,Ahmet,
‟‟Biyogazın Mevcut Isıtma sistemlerinde Kullanılabilme
Koçar, Günnur:
Olanakları‟‟,Mühendis ve Makine Dergisi, Cilt: M,
Sayı:590, Mart 2009 s.(10-16)
EryaĢar, Ahmet,
„‟Kırsal Kesim Biyogaz Sistemlerinin Ülkemiz Farklı Ġklim
Koçar, Günnur:
KoĢullarında
Uygulanabilirliği‟‟,
TMMOB
Makine
Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi Sayı:109
(14-20),
Eyüboğlu, Aysun :
‟‟Göçler ve KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın
Bugünü ve Geleceği Ġçin… ,Trakya‟da SanayileĢme ve
Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997, Bildiriler
Kitabı, TMMO Makine Mühendisleri Odası MMO Yayın
No:202, Edirne, Eser Matbaacılık, Kasım 1997(375-384)
Gençkan, M. Sadık:
Kamu Mer‟aları, Yaylak ve KıĢlakları, Hukukumuzun
Ġlkeleri, T.C Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı Yayını, Ankara,
TKĠB Yayın Dairesi BaĢkanlığı, 1991
Gezen,
‟‟REACH ve Atıklardan Geri KazanılmıĢ Maddeler‟‟
Mustafa Cüneyt:
TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği
Dergisi, Sayı:172 2009 s.(49-50)
Gök, Musa,
Turgay, Timur:
Gökalp, Ġskender:
GökkuĢ, Ahmet:
„‟Devletin Ekonomiye Müdahale Gerekçesi Olarak Doğal
Tekel Sorunu ve Çözüm Önerileri Analizi‟‟,Kocaeli
Üniversitesi, Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi,
Yıl 3-4, Sayı;3-6, Haziran/Aralık 2007, s.(101-122)
„‟Yanma Bilim ve Teknolojisinin Türkiye Enerji Davası Ġçin
Önemi‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya
Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s.(5-9)
‟‟Yem Bitkileri Ekolojisi, Yem Bitkileri Tarımının Genel
Özellikleri
ve
Nadas
Alanlarında
Yembitkileri
Tarımı‟‟Editörler: Rıza Avcıoğlu, RüĢtü Hatipoğlu, YaĢar
Karadağ,Yem Bitkileri Genel Bölüm C.I, TKĠB Tarımsal
Üretim ve GeliĢtirme Genel Müdürlüğü Yayınları, III C,
380
Ġzmir, Ofset Hazırlık/Baskı Emre Basımevi ,Ekim 2009, (6593)
Gözübüyük, A.ġeref
Hukuka GiriĢ ve Hukukun Temel Kavramları,18.bs.,
Ankara,Turhan Kitabevi, 2003
Gürbüz, Mahir :
Dünya Ticaret örgütü(DTÖ) Cenevre Tarım Çerçevesine
iliĢkin Tema Vakfı Değerlendirmesi (20.8.2004) Çevrimci:
01
Temmuz
2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Tarim
/DTORapor.pdf
Gürel, ġükrü S.:
Ortadoğu Petrolünün Uluslar arası Politikadaki Yeri,
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fak Yayınları No:432,
Ankara, Ankara Üniversitesi Basımevi, 1979
Hazırlayanlar:
Arat, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji
Güzin,TürkeĢ, Murat Öngörü Projesi Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli
Raportör:Saner, Erol: Uluslararası SözleĢmeler Ön Rapor,19.12.2002 Ankara
DeğiĢim Tohumları: Ġnsanlık Tarihini DeğiĢtiren 6 Bitki,
Çev: Gülden ġen, Ġstanbul, Doğan Kitapçılık A.ġ,2007
Ġçöz, Yıldırım:
Süt ve Süt Ürünleri Durum ve Tahmin:2007-2008,
Tarımsal Ekonomik AraĢtırma Enstitüsü Yayını, Ağustos
2007,
E-Kitap,
(Çevrimiçi):
17.10.2009
http://www.aeri.org.tr/PDF/153-Sut_Ur.D.Tahmin_20072008.pdf
Ġlkin, Akın:
Kalkınma ve Sanayi Ekonomisi, 3.Bs, Ġ.Ü. Yayın No:2691
Ġktisat Fakültesi Yayın No:453, Ġstanbul, Güryay
Matbaası,1979
Ġnceoğlu, Metin:
Tutum, Algı, ĠletiĢim, Ankara, Elips Kitap, 2004
Ġsmet Munlafalıoğlu, Avrupa Birliği Emisyon Ticareti Sistemi (AB ETS)
R.BarıĢ Canpolat:
revizyonu,Çevrimci:17.12.2009
http://enofis.com.tr/yayinlar/Avrupa%20Birligi%20Emisyon
%20Ticaret%20Sistemi%20(AB%20ETS)%20Revizyonu.pdf
Ġyibozkurt,Erol:
Uluslararası Ġktisat: Teori Politika Uygulama,4bk,Bursa,
Ezgi Kitabevi Yayınları,2001
Kantarcı, M. Doğan:
‟‟Tarım ve Orman Ürünlerini ĠĢleyen Sanayinin GeliĢtirilmesi
Ġçin Ergene Nehri Havzasında Sulama Suyu Ġhtiyacı ve
Sulama
Suyunun
Kaynakları
Üzerine
Bir
Ġnceleme‟‟,TMMOB
Makine
Mühendisleri
Odası
Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da
SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II, 06-08 Kasım 1997,
Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202, Edirne, Eser
Matbaacılık, Kasım 1997, (95-111)
Hobhouse, Henry:
381
Kantarcı, M. Doğan:
‟‟Trakya‟da Bölgesl Planlamanın Temel Konuları‟‟ TMMO
Makine Mühendileri Odası, 21.Yüzyılın EĢiğinde
Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu Kasım
1999 Bildiriler Kitabı,MMO Yayın No:240, Edirne,Eser
Matbaacılık ,Nisan 2000 (11-13)
Karaca, Hayrettin:
„‟Biyokütle Enerjisi‟‟, TMMOB Makine Mühendisleri
Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı: 67,Ocak-ġubat
2002, (16-23)
‟‟Almanya‟da Biyogaz‟‟ Albiyobir(Alternatif Enerji ve
Biyodizel Üreticiler Birliği) Ġnternet Sayfası, Biyogaz
Bölümü,
Çevrimiçi:
21.Temmuz.
2009
http://www.albiyobir.org.tr/biyogaz04.htm
Karaosmanoğlu, Filiz: Biyogaz
ve
Türkiye,
web
sitesi,
Çevrimci:
http://www.biyogaz.com 19 Temmuz 2009
Karaosmanoğlu, Filiz ‟‟Atık Yönetimi ve Biyoelektirik Üretimi‟‟TMMOB Kimya
Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:172
2009 s.(24-25)
Karakuz, Suat:
Karaosmanoğlu, Filiz: „‟Çevre Dostu- Türkiye Ġçin Yenilenebilir Bir Yakıt Adayı;
Biyomotorin‟‟
Ekojenerasyon
Dünyası-Kojenerasyon
Dergisi ICCI Özel Sayısı10, Ġstanbul, Nisan 2002
Yenilenebilir Enerji Kaynakları ,(50-56)
Kaya, DurmuĢ,v.d.:
‟‟Türkiye‟nin Hayvansal Atık Kaynaklı Biyogaz Potansiyeli
ve Ekonomisi‟‟ TUBĠTAK Bildiriler Kitabı ICCI ,2009,
s.(59-62)
Çevrimiçi:09.09.2009
http://www.biyogaz.org.tr/dosya/biyogaz_potansiyeli.pdf
Kazgan, Gülten:
Ġktisadi DüĢünce veya Politik Ġktisadın Evrimi,2.Basım,
Ġstanbul, Remzi Kitabevi Yayınları, Aralık 1980
KeleĢ, RuĢen ,
Kent
ve
Siyasal
ġiddet,
A.Ü.S.B.F.Yayınları
Ünsal, Artun:
No:507,A.Ü.S.B.F.Basın
ve
Yayın
Yüksekokulu
Basımevi,Ankara,1982
Kılıçbay,
Feodalite ve Klasik Dönem Osmanlı Üretim Tarzı, Gazi
Mehmet Ali:
Üniversitesi Yayın No: 8,Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Fakültesi
Yayın No:8,Ankara, Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek
Okulu Basımevi,1982
Kıncay, Olcay, Temir, ‟‟Toprak ve Hava Kaynaklı Isı Pompalarının Ekonomik
Galip:
Ġncelenmesi‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası
Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68 Mart-Nisan 2002(3137)
Kızılkaya, Ertuğrul :
‟‟Thorstein B. Veblen‟in Ġktisat DüĢüncesinde Metafizik
Değer yargılarının Ġzleri‟‟ Soyal Bilimler Dergisi, 2003 (2),
(89-98)Çevrimiçi:17.08.2009
http://www.anadolu.edu.tr/arastirma/hakemli_dergiler/sosyal_
bilimler/pdf/2003-2/sos_bil.5.pdf
382
Koçar, Günnur:
Koçel, Tamer:
Koral, Hayrettin :
Külcü, Nevzat:
Malkara Sanayi
Ticaret Odası:
Manisalı, Erol:
Manisalıoğlu, Erol:
Marx, Karl:
Mazman, Muhsin:
Kırsal Kesim Biyogaz Teknolojilerinin GeliĢtirilmesi ve
YaygınlaĢtırılması; Güdümlü Teknoloji GeliĢtirme Projesi
Proje No:07/DTP/003, Ege Üniversitesi GüneĢ Enerjisi
Enstitüsü, Ġzmir, 2009 Çevrimci: 28 Kasım 2009
http://egeweb.ege.edu.tr/eusolar/files/biyogaz%20dpt%20proj
esi.pdf
ĠĢletme Yöneticiliği; Yönetici GeliĢtirme, Organizasyon ve
DavranıĢ, Ġ.Ü.Yayın No: 2998, ĠĢletme Fakültesi Yayın
No:132, Ġstanbul, Evrim Ofset Matbaacılık Veli Göçer, 1982
‟‟Trakya havzasının Doğusunun Neotektoniği‟‟, Trakya‟nın
Bugünü ve Geleceği için, Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre
sempozyumu Bildiriler Kitabı, TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Yayın No:202,Edirne, Eser Matbaacılık,
Kasım 1997 s.(301-314)
„‟ Alternatif Enerji Kaynağı Olarak Biyogaz‟‟Erciyes
Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 1, 1985 , (126135),Çevrimci: 07.08.2009
http://fbe.erciyes.edu.tr/mka2005/Dergi/1985-vol01-no-1/85-12(126-135).pdf
ve http://www.malkaratso.org.tr/osb.asp
Uluslar arası Ekonomi; Gümrük Birlikleri ve Dinamik
Entegrasyon Teorisi, Ġ.Ü. Yayın No:1694, Ġktisat Fakültesi
Yayın No:299, Ġktisadi GeliĢme Enstitüsü Yayın No:21,
Ġstanbul, Sermet Matbaası, 1971
DıĢsal Ekonomiler ve Ġktisadi GeliĢme, Ġstanbul, Sermet
Matbaası,1971,
Kapitalist Rant Üzerine, Çeviren: Seyhan Erdoğru, Sol
Yayınları, Ankara,Çağ Matbaası, 1976
„‟Enerji Depolama Teknolojileri‟‟, TMMOB; Kimya
Mühendisleri Odası Kimya Mühendisliği Dergisi, Sayı:173
Yıl:2009 s.(10-13)
Meadows, Donella H. Limits
To
Growth(Ekonomik
Büyümenin
v.d.:
Sınırları),Çevirenler:
Kemal
Tosun
v.d,
ĠÜ.Yayın
No:2452,Ġ.Ü.Ġ.F.YayınıNo:81,Ġ.Ü.Ġ.Ġ.E.Yayını
No:37,Ġstanbul,Arpaz Matbaacılık Tesisleri,1978
MinibaĢ, Türkel:
„‟Globalizmde Suyun Ekonomi Politiği‟‟,7. Ulusal Çevre
Mühendisliği Kongresi YaĢam Çevre Teknoloji, 24-27
Ekim 2007
Mishkin, Frederic S.: Para Politikası ve Teorisi, Çevirenler: Ġlyas IĢıklar, Ahmet
Çakmak, Suat Yavuz, Ġstanbul, Bilim Teknik Yayıevi, t.y.
MPĠ:
Çukurova‟da Bir Alt Yöre Ġçin En Uygun Ürün BileĢimi
ve Optimum ĠĢletme Büyüklüğnün Tayininde Doğrusal
Programlama ÇalıĢması, Milli Prodüktivite Merkezi
Yayınları:150, Ankara,1973
Nacar Koçer, Nilüfer, ‟‟Türkiye‟de Hayvancılık Potansiyeli ve Biyogaz Üretimi‟‟,
Öner,Cengiz,
Doğu Anadolu Bölgesi AraĢtırmaları, 2006 (17-20)
383
Sugözü,Ġlker :
Nevzat ġimĢek:
‟‟Enerji Sorunun Çözümünde Jeotermal Enerji Alternatifi‟‟,
Ekoloji Dergisi Cilt: VIII, Sayı:29, Ekim-Kasım-Aralık 1998,
(15-20)
Nisbet,E.G.,Cann,J.R., ‟‟Origins of photosyntehsis‟‟, Nature 373,1995(479-480)
Dover,C.L.van :
Nurergin, Mergup :
‟‟SanyileĢmenin KentleĢme Üzerine Etkileri‟‟, Trakya‟nın
Bugünü ve Geleceği Ġçin Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre
Sempozyumu II,06-08 Kasım 1997,TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı, MMO Yayın
No:202,Eser Matbaacılık, Edirne ,Kasım1997,(148-153)
Onur, AyĢenur :
Özden, Yakut Irmak :
‟‟IPA ve Yapısal Fonlar‟‟, Bütçe Dünyası Dergisi, Cilt: III,
Sayı:31, KıĢ 2009 (45-59)
„‟Halk Sağlığı Açısından Ülkemizde Nüfus ArtıĢı‟‟;TMMOB
Makine Mühendisleri Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi,
C.III, Sayı 30,Çevre Özel Sayısı, s(.26-35)
Özerhan, Korkut:
„‟Proteinlerin
Ġnsan Beslenmesindeki Önemi‟‟, Editörler: Sibel
Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve Süt Hayvancılığı
Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999-MenemenĠzmir,Yayın No:46, ISBN 975-407-062-8, Ankara,Temmuz
2000 (15-18) (Çevrimiçi): 22.09.2009
http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf
Özgener, Önder:
‟‟Türkiye‟de ve Dünyada Rüzgar Enerjisi Kullanımı‟‟(159173), DEÜ Mühendislik Fakültesi Fen ve Mühendislik
Dergisi, Cilt: IV,Sayı:3,Ekim 2002 ( Çevrimiçi):
http://web.deu.edu.tr/fmd/s12/12-13.pdf 12.Ağustos.2009
Özgüven, Ali:
Tarım Ekonomisi ve Politikası, 2.Baskı, Ġstanbul, Filiz
Kitabevi, 1983
Öztürk,
Bahtiyar, ‟‟Biyogaz Üretimi ve Yakıt Kalitesinin Yükseltilmesi‟‟, VII
OkumuĢ, Emin:
Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008 17-19
Aralık 2008 Ġstanbul, Bildiriler Kitabı, (187-195)
(Çevrimiçi):21.10.2009
http://www.uteg.org/makaleler/biyogaz_uretimi_yakit_kalitesi
nin_yukseltilmesi.pdf
Öztürk, Mustafa:
Ġklim DeğiĢikliği ve Kyoto Protokolu, b.y.y.,Ankara,2007
Çevrimiçi:19.08.2009
Öztürk, Mustafa :
Hayvan Gübresinden Biogaz Üretimi, Çevre Orman
Bakanlığı,
Ankara,2005
Çevrimci:
01.07.2009
http://209.85.129.132/search?q=cache:DYJm6wHXihwJ:ww
w.cevreorman.gov.tr/belgeler1/biogaz.doc+&cd=3&hl=tr&ct=
clnk&gl=tr
384
Petrol Ofisi A.ġ:
Tavsiye Edilen Akaryakıt Perakende SatıĢ Fiyatları,
Çevrimiçi:
09.01.2010
http://gm.poas.com.tr/pompafiyat/pompafiyatgrid.aspx
Resmi Gazete:
‟‟Hayvancılık iĢletmelerinin kuruluĢ, çalıĢma, denetim
esaslarını düzenleyen yönetmelik „‟ 09/08/2006 tarih
ve26254sayılı Resmi Gazete
Resmi Gazete:
Resmi Gazete:
Resmi Gazete:
Resmi Gazete :
Resmi Gazete:
Resmi Gazete:
Saçlı, Yurdakul :
SavaĢ, Raif :
SavaĢ, Vural F.:
Sazak, ġaduman
‟‟BirleĢmiĢ
Milletler
Ġklim
DeğiĢikliği
Çerçeve
SözleĢmesine Yönelik Kyoto Protokolüne katılmamızın
Uygun Bulunduğuna Dair Kanun‟‟ Kanun No: 5830,
17.02.2009 tarih ve 27144 sayılı Resmi Gazete
Kalkınma Ajanslarının KuruluĢu,Koordinasyonu ve
Görevleri Hakkında Kanun, R.G.Tarihi, 08.02.2006 , R.G
.Sayısı,26074 , Kanun No: 5449 ,Kabul Tarihi,25.01.2006
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar
Kanunu, Kanun No:5174 Kabul Tarihi:18.05.2004 Resmi
Gazete Tarihi: 01.06.2004 Resmi Gazete Sayısı: 25479
Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1368.html
04.01.2010
Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu, Kanun No:3285, Kabul
Tarihi: 08.05.1986 Resmi Gazete Sayısı:19109 Resmi Gazete
Yayın
Tarihi:
16.05.1986
Çevrimiçi:
http://www.hukuki.net/kanun/3285.15.text.asp 04.01.2010
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Kanun
No:5403, Kabul Tarihi: 03.07.2005 Resmi Gazete
Sayısı:25880 Resmi Gazete Yayın Tarihi:19.07.2005
Çevrimiçi: http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/1531.html
04.01.2010
Köy Kanunu, Kanun No: 442, Kabul Tarihi: 18.03.1924,
Resmi Gazete sayısı: 68 Resmi Gazete Yayın Tarihi:
07.04.1924 Çevrimiçi:04.01.2010
http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/368.html
„‟AB‟ye Uyum Sürecinde Hayvancılık Sektörünün
DönüĢüm Ġhtiyacı‟‟, Uzmanlık Tezi, DPT, Yayın No:2707
Ġktisadi Sektörler Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Nisan
2007
ISBN
975-19-4013-1(basılı
nüsha)Çevrimci:
http://ekutup.dpt.gov.tr/hayvanci/sacliy/ab.pdf
Toprak ve Gübre Bilgisi, Tarım Bakanlığı Ziraat ĠĢleri Genel
Müdürlüğü Ders Kitapları Serisi No3, KardeĢ Matbaası,1966
Kalkınma Ekonomisi, 2.Bs, Ġ.Ġ.T.A Nihad Sayar Yayın ve
Yardım Vakfı Yayınları No:315/547, , Ġstanbul, Metler
Matbaası, 1979
‟‟Ġstanbul Sanayinin Desantralizasyonu ve Bunun Trakya
Bölge‟sine Etkisinin Çorlu-B.KarıĢtıran Sanayi Alanında
Değerlendirilmesi‟‟,21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da
385
SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu III. 11-13 Kasım
1999,TMMOB Makine Mühendisleri Odası Bildiriler
Kitabı, MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan
2000 (45-58)
Schreyer, Michale , ERENE; Yenilenebilir Enerji Ġçin Avrupa Topluluğu,
Mez,
Lutz, Heinrich Böll Stiftung yayını, Ġstanbul, Sena Ofset, Ekim
Jacobs,David:
2009
Sevgi, Orhan:
‟‟IĢıklar Deresi Havza‟sında Evrensel Toprak kaybı EĢitliğinin
Kuramsal Olarak Uygulanması‟‟, TMMOB Makine
Mühendisleri Odası Trakya‟nın Bugünü ve Geleceği için
Trakya‟da SanayileĢme ve Çevre Sempozyumu II 06-08
Kasım 1997 Bildiriler Kitabı, MMO Yayın No:202,
Edirne,Eser Matbaacılık, Kasım 1997 s. (55-67)
Sevim, Cenk:
‟‟Rüzgar Enerjisi Pazarındaki GeliĢmeler, Avrupa Birliği ve
Türkiye‟‟, TMMOB; Kimya Mühendisleri Odası Kimya
Mühendisliği Dergisi, Sayı:173 Yıl:2009 s. (31-33)
Sirel, AyĢe:
‟‟Son 40 Yılda Ġmar Mevzuatı Açısından ġehirciliğin GeliĢimi
ve Güncel Durum‟‟ 21. Yüzyılın EĢiğinde, Trakya‟da
SanayileĢme ve çevre Sempozyumu III,11-13 Kasım 1999,
TMMO makine Mühendisleri Odası Bildiriler Kitabı,
MMO Yayın No:240, Edirne, Eser Matbaacılık, Nisan 2000
,(229-240)
Soysal, M.Ġhsan:
Manda ve Ürünleri Üretimi, ISBN:9944-5405-1-X,
Tekirdağ,2006
Soysal, M.Ġhsan:
Genetik: Soyaçekim Bilgisi Ders Notları,4.bs, Tekirdağ,
b.y.y,2006
Soysal, M.Ġhsan, v.d:
Süt Sığırcılığı; Notları, Ġstanbul, BaĢak Ofset,DeğiĢim
Grafik, Tekirdağ 2008
Soysal,
M.Ġhsan, Keçi Üretimi; Evcil Çiftlik Hayvan Genetik Kaynakları,
Soysal, Ġrfan:
Tekirdağ,Kasım 2009
Sönmez,
ReĢit, ‟‟Türkiye Hayvancılığına Verilmesi Gereken Yön‟‟,Trakya
Kaymakçı, Mustafa:
Bölgesi II. Hayvancılık Sempozyumu 9-10 Ocak 1997,
Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Tekirdağ,
Tekirdağ Ziraat Fakültesi Basımevi, 1997 (1-8)
Süzer, Salih,
Yaldız, Osman:
‟‟Sığır Gübresi ve Peynir Altı Suyu KarıĢımlarından Biyogaz
Üretimi Üzerine Bir AraĢtırma‟‟ Akdeniz Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Dergisi, Cilt: XIX, Sayı:2 s.(179-183)
ġahin, Hüseyin:
ġahin, Mustafa:
Ġktisada GiriĢ,7.bs. Bursa, Ezgi Kitapevi Yay,2006
BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve SözleĢmesi
(BMĠDÇS) ve Türkiye Rıo SözleĢemeleri Kapsamında
Türkiye‟nin Kapasitesinin, Değerlendirilmesi Projesi
(NCSA), 23 ġubat 2009, Ankara, ÇOB DıĢ ĠliĢkiler Daire
BaĢkanlığıĠnternetSayfası,Çevrimci:27.Kasım.2009,
386
http://www.didcevreorman.gov.tr/haber_detay.asp?id=16
Tan, Sibel,
Ertürk, Y. Erdal:
‟‟Türkiye‟de süt ve Süt Mamullerinin Arz,Talep ve DıĢ
Ticaret Dengesi‟‟, Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal
Ertürk,Türkiye I.Besi ve Süt Hayvancılığı Sempozyumu
Bildirileri
2-3
Aralık
1999-MenemenĠzmir,YayınNo:46,ISBN975-407-062-8,
Ankara,Temmuz
2000 (19-27) (Çevrimiçi): http://www.aeri.org.tr/PDF/46SPTRHayvancilik.pdf 22.09.2009
T.C
BaĢbakanlık
Avrupa Birliği Genel
Sekreterliği, Tarım ve
Balıkçılık
Dairesi
BaĢkanlığı
T.C ÇOB
Katılım
Öncesi
Araç-Kırsal
Kalkınma
BileĢeni
(Instrument for Pre- Accession- Rural Development
(IPARD)),
Çevrimci:
25
Kasım
2009
http://min.avrupa.info.tr/QA/docs/IPARD2.pdf
T.C ÇOB Orman
Genel
Müdürlüğü
Biyoenerji
ÇalıĢma
Grubu
T.C.DıĢiĢleri
Bakanlığı
Orman Biyokütlesinden Enerji Üretimi, Ankara, Mayıs
2009, Çevrimci: 07 Eylül 2009
http://demo.ogm.gov.tr/Dkmanlar/Dokumanlar/Biyoenerji%2
0raporu12.05.2009.pdf
Enerji,Su Kaynakları ve Çevre Haber Bülteni, Sayı:8,
Nisan-Haziran 2009, s.9 Çevrimci: 24 Kasım 2009,
http://www.mfa.gov.tr/data/Kutuphane/yayinlar/EnerjiSuveCe
vreBulteni08.pdf
T.C BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve
SözleĢmesi Kapsamında; Ġklim DeğiĢikliği Birinci Ulusal
Bildirimi,Editör:Günay Apak, Bahar Ubay, Baskı:
www.rituelajans.com , Ocak 2007 Çevrimci:25/08/2009
http://www.iklim.çevreorman.gov.tr
,
http://www.iklimnet.org ,
T.CDıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sitesi, Çevrimci: 28 Ağustos 2009
http://www.mfa.gov.tr/dunya-ticaret-orgutu-__dto_.tr.mfa
T.C Enerji ve Tabii Resmi
web
Sitesi,
Çevrimci:
18.Temmuz.2009
Kaynaklar Bakanlığı
http://www.enerji.gov.tr/index.php?sf=webpages&b=hidrojen
enerjisi&bn=225&hn=225&nm384
T.C ĠçiĢleri Bakanlığı 2007/75 No‟lu Yerel Gündem 21 Programı Genelgesi ve
Mahalli Ġdareler Gen. Yerel Gündem 21 Programı Yeni Dönem Proje Metni
Md.
T.C.ÇOB
1/ 100.000 Ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası
Revizyon Çevre Düzeni Planı Plan Açıklama Raporu,
Ağustos-2009
Talu, Nuran :
Sürdürülebilir Kalkınma Durum Değrlendirme Raporu,
Sürdürülebilir
Kalkınmanın
Sektörel
Politikalara
387
Teke, Bülent :
Tekirdağ Valiliği:
Tekkaya, Ceren
Balcı, Sibel:
Entegrasyonu Projesi (TR 0402. 11) AB.DPT,UNDP,CFCU,
Yayını,Temmuz 2007
„‟Biyogaz Teknolojisi‟‟, Aktüel Dergisi, Cilt 79,Sayı: 3, 2008
(8-13)
Resmi
Ġnternet
Sitesi
Çevrimiçi:
http://www.tekirdag.gov.tr/ilcemerkez.asp
03.01.2010
, „‟Öğrencilerin Fotosentez ve Bitkilerde Solunum Konularında
Kavram Yanılgılarının Saptanması‟‟, Hacettepe Üniversitesi
Eğitim Fak. Dergisi, Sayı 24, 2003, s. (101-107)
TEMA VAKFI:
Türkiye‟de
Erezyon,
Çevrimci:
17.08.2009
http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Turkiyede
Erozyon.html
TKĠB:
TR 2 Batı Marmara Bölgesi Tarım Master Planı, T.C
TKĠB Strateji GeilĢtirme BaĢkanlığı Hazırlama Ekibi: (TR211
Tekirdağ) Nihal Kumbar, Cem Can, 2007
Çevrimiçi:
http://www.tarim.gov.tr/Files/Files/master_plan/tr2_batimarm
ara_masterplani.pdf 03.08.2009
TKĠB:
Belirli Tarım Ürünleri için Sektör Analizi Raporlarının
Hazırlanması TürkiyeNihai Rapor Kırmızı Et Sektörü,
Hazırlayan:AgrinaLivestock Consultants Ltd WDC World
Development
Consultants
S.A.
AgrisystemsnaLed
Konsorsiyumu Üye ġirketi, Çevrimiçi:17.08.2009
http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.html
TKĠB:
AB GiriĢ Süreci Çerçevesinde Türkiye‟de Süt ve Süt
Ürünleri Sektörüne Genel BakıĢ, FAO Avrupa ve Orta Asya
Bölge Ofisi Politika Yardımları ġubesi, Türkiye Cumhuriyeti
Tarım ve Köy ĠĢleri Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü(FAO), Roma, Temmuz Çevrimiçi: 17.08.2009
http://www.tarim.gov.tr/E_kutuphane,sektor_analizleri.ht
ml
Tolay , Mustafa ,v.d:
„‟Hayvansal Atıklardan Biyogaz Üretimi‟‟, VII. Ulusal
Temiz Enerji Sempozyumu UTES‟2008, Ġstanbul,17-19
Aralık 2008 s. (259-264)
Tosun,
Fahrettin, Çayır Mera-Yayla Kültürü ve Bunlardan Faydalanma
Altın,
Murat, Yöntemleri, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Derleyenler:
Yayın No:1,Ders Kitapları Serisi No:1,Samsun, 1981, Ankara
, Sevinç Matbaası 1982
388
TSE:
Sığır Gövde Etleri
Tarihi:26.01.2010
TUBĠTAK:
Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Paneli, Enerji ve Doğal
Kaynaklar Paneli Raporu, TUBĠTAK, Ankara, 24 Temmuz
2003,
Çevrimci:
18
Ağustos
2009
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak_content_files/vizyon2023/e
dk/enerji_son_surum.pdf
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi 2008 Nüfus Sayım
Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı:14 Ocak 2009Çevrimiçi:
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=39
92
05.12.2009
Haber Bülteni, Sayı:205, 01.12.2009 (çevrimiçi): 03.12.2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
TUIK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK:
TUĠK
TUĠK
TUĠK:
TUĠK,
Tuna, Muammer
Tuna, Orhan :
TSE
No:668
Tadilat
Kabul
Haber Bülteni Sayı:111
(Çevrimiçi): 26. 06. 2009
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4078
2005 Gelir Dağılımı Sonuçları, Haber Bülteni, Sayı,207,
(Çevrimiçi):25/Aralık/2006,
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=4151
2000 Genel Nüfus Sayımı (Çevrimci): www.tuik.gov.tr
Tarımsal ĠĢletme Yapı AraĢtırması 2006, Haber Bülteni,
Sayı 196, 17 Aralık 2008(Çevrimci): www.tuik.gov.tr
22.08.2009
2001 Tarım Sayımı Sonuçları(Çevrimci): www.tuik.gov.tr
Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2008 Eylül Sonuçları,
Haber Bülteni Sayı,193, 5Aralık 2008 Çevrimci:
www.tuik.gov.tr
Hane halkı ĠĢgüçü AraĢtırması 2009 Ağustos Sonuçları,
Haber Bülteni Sayı,199, 16 Kasım 2009, Çevrimci:
www.tuik.gov.tr
Sera Gazı Emisyon Envanteri, Haber Bülteni, Sayı:111,
26.06. 2009 Çevrimci: 17.08.2009 www.tuik.gov.tr
Türkiye
Ġstatistik
Yıllığı,2008,
Çevrimci:
http://www.tuik.gov.tr/yillik/yillik.pdf 17.08.2009
2007 Sera Gazı Envanteri sonuçlarından hesaplanmıĢtır.
TUĠK Haber Bülteni Sayı:111
‟‟Enerji, Çevre ve Toplum‟‟,TMMOB Makine Mühendisleri
Odası Tesisat Mühendisliği Dergisi, Sayı:68, Mart-Nisan
2002, s.(7-18)
Ġstanbul Gecekondu Önleme Bölgeleri AraĢtırması,
Ġ.Ü.Yay. No:2300,Ġktisat Fak. Yay. No:391, Ġktisat ve
Ġçtimaıyat Enst. No:77, Sosyal GeliĢme ve AraĢtırma Enst.
No:1, Bilmen Basımevi, Ġstanbul,1977
389
Türker,Mustafa:
‟‟Anaerobik Biyoteknoloji ve Biyogaz Üretimi Dünya‟da ve
Türkiye‟de Eğilimler‟‟ VII. Ulusal Temiz Enerji
Sempozyumu UTES‟2008 17-19 Aralık 2008, ,(305-312)
Çevrimci:
http://www.uteg.org/makaleler/anaerobik_biyoteknoloji_biyo
gaz_uretimi.pdf (01.08.2009
TürkeĢ,
Murat
, ‟‟Küresel Ġklim DeğiĢikliği ve Olası Etkileri‟‟Çevre
Sümer,
Utku
M., Bakanlığı, BirleĢmiĢ Milletler Ġklim DeğiĢikliği Çerçeve
Çetiner,Gönül
SözleĢmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, Ġstanbul Sanayi
Odası),( 7-24,) ÇKÖK Gn. Md., Ankara.
Türkiye
Rüzgar „‟Neden Rüzgar Enerjisi ?‟‟ Elektronik Bülten, (Çevrimiçi):
Enerjisi Birliği,
27
Kasım
2009,
http://www.ruzgarenerjisibirligi.org.tr/yayinlar/brosur/NedenRuzgar-Enerjisi-Tureb.pdf
Uğurlu, Örgen
‟‟Türkiye‟de
Çevresel
Güvenlik
Bağlamında
Sürdürülebilir Enerji Politikaları‟‟ Doktara Tezi, Tez
DanıĢmanı: Nesrin Algan, T.C Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı,
Ankara,2006
UNĠENERJĠ
Yenilenebilir Enerji Blogu, Çevrimci:
http://www.unienerji.com/?p=393 21.10.2009
Ülgener, Sabri F. :
Milli Gelir, Ġstihdam ve Ġktisadi Büyüme, 6.Baskı, ,
Ġstanbul, Der Yayınevi 1980
Dilek Ülgüray,
‟‟Türkiye‟de Tarım Politikaları Kapsamında Hayvancılık‟‟
Editörler:Sibel Tan,Yakup Erdal Ertürk,Türkiye I. Besi ve
Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999Menemen-Ġzmir,Yayın
No:46,ISBN
975-407-062-8,
Ankara,Temmuz
2000
(84-94)
(Çevrimiçi):
http://www.aeri.org.tr/PDF/46-SPTRHayvancilik.pdf
22.09.2009
Üstünel, Besim
Ekonominin Temelleri; GiriĢ ve Mikro-Ekonomi, 3.Bs,
Ankara, KurtuluĢ Matbaası, 1975
Üstünel, Besim
Modern Ekonomilerde Para, Ġstihdam ve Milli Gelir
Teorisi Ġktisadi Büyüme ve Kalkınma GeliĢme Politikası
ve Planlama Makro Ekonomi,3. Bası, Ankara, KurtuluĢ
Matbaası, 1975
Yaldız, Osman :
‟‟Organik Atıklardan Biyogaz Üretim Tekniği‟‟Çevrimci:28
Eylül
2009
http://www.mmo.org.tr/resimler/ekler/76a89f0cb91bc41_ek.p
df?dergi=85
Yavuz, Fahri:
‟‟Türkiye Besi ve Süt Hayvancılığı Politikalarının Analizi‟‟,
Editörler: Sibel Tan, Yakup Erdal Ertürk, Türkiye I. Besi ve
Süt Hayvancılığı Sempozyumu Bildirileri.2-3 Aralık 1999Menemen-Ġzmir,Yayın
No:46,ISBN
975-407-062-8,
Ankara,Temmuz 2000 (39-50)(Çevrimiçi):22.09.2009
http://www.aeri.org.tr/PDF/46SPTRHayvancilik.pdf
390
Zorer Gedik, Gülay:
UNFCCC
‟‟Soğuk Ġklim Bölgelerinde Yalıtımlı Yapı Kabuğu
Kesitlerinin Ġncelenmesi ve Değerlendirilmesi: Erzurum
Örneği‟‟ TMMOB Makine Mühendisleri Odası Tesisat
Mühendisliği Dergisi Sayı:51,Mayı-Haziran 1999 s.(43-47)
http://unfccc.int/resource/doc/convkp/kpeng.html (Çevrimiçi:)
03/09/2009
391
EKLER: Tekirdağ Valiliği Tarım Ġl Müdürlüğü‟nün Ġldeki Hayvan
Mevcutlarını Ġlçe ve Köylere Göre Gösterir Listesi:
392
393
394
395
396
397
398
399
400
401
402
403

Benzer belgeler