- InternationalA

Transkript

- InternationalA
v.26
14 Kasım 2011
Uzun bir aradan sonra haftalık anarşist yayın Kıyamet’i
kaldığı yerden devam ettirelim dedik. Bu sayıyı, yani 26. sayıyı,
şu sıralar yeşil anarşist ilkelerinden ötürü Kırıkkale F Tipi Yüksek
Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda baskı altına alındığı ve
yetersiz beslenmeye mahkum edildiği için 4 Kasım’dan bu yana
açlık grevi eyleminde olan sevgili yoldaşımız
Osman Evcan’a ithaf ediyoruz.
Osman şu sıralar devletin yüksek güvenlikli zindanlarında yegane
direniş araçlarından biri olan açlıkla boğuşurken boğazlarımızdan lokmalar geçmiyor ve yataklarımızda rahat uyuyamıyoruz.
Biliyoruz ki, Osman bu mücadeleyi sadece kendi keyfi için değil,
et endüstrisinin katlettiği hayvanların yaşadıklarını bildiği ve
beslenme biçimiyle bu zulme ortak olmayı reddettiği için veriyor.
Osman’ın mücadelesi aynı zamanda, bizim dışarıda verdiğimiz hayvan özgürlüğü mücadelesinin bir parçasıdır. Bu durumda Osman
çifte bir mücadelenin içerisinde bizler tarafından yanlız bırakılamaz. Osman’ın anarşist dostları ve yoldaşları olarak her nerede
olursa olsun onun, ailesinin ve sevdiklerinin çığlığını duyurmamız
ve taleplerinin derhal karşılanması için devletin baskı ve işkence
aygıtlarına her anlamda baskı uygulamamız gerekiyor.
Osman’ın açlık grevine başlamasından bu yana İstanbul ve
Eskişehir’de eylemler gerçekleştirildi. Osman’ın durumuyla
ilgili basında ve kamuoyunda çeşitli duyurular yapıldı. İstanbul
ve Eskişehir’in ardından önümüzdeki hafta İzmir ve Bursa’daki
yoldaşlardan da bir dayanışma eylemi gerçekleştirilecek. Özellikle
23 Kasım Çarşamba günü için küresel ölçekte tüm yoldaşlarımızı
Türk devletine baskı uygulamaları için dayanışma eylemleri çağrısı
gönderildi. İngilizce, Almanca, Yunanca, Fransızca ve Belarusça
dayanışma metinleri dünyanın bir çok yerindeki yoldaşlara iletildi.
Çeşitli ülkelerden bu konuda yanıtlar geldi. 23 Kasım’da Osman
Evcan’ın ve bir çok politik tutsağın T.C. zindanlarında gördükleri
zulüm ve işkenceyi görünür kılmak sokaklara çıkmalı ve bir şeyler
yapmalıyız. İstanbul’da, Eskişehir’de, İzmir’de, Oregon’da Berlin’de,
Atina’da ve heryerde kalbi Osman’ın direnişiyle birlikte atan tüm
yoldaşlarımızı dayanışma eylemlerini güçlü kılmaya ve kendi cephelerinden mücadele ve dayanışma anlayışıyla eylemler örgütlemeye çağırıyoruz.
Osman Evcan’la dayanışma kampanyası adresi:
www.os m anay em ek.tumb l r . c o m
4 Kasım’dan bu yana grevinde olan anarşist
Osman Evcan’la dayanışmak için küresel eylem çağrısı
Osman Evcan Kimdir?
Sevgili dostlar ve yoldaşlar,
Bu çağrımız, Türkiye Cumhuriyeti zindanlarında yaşam savaşı veren vegan
anarşist Osman Evcan içindir.
20 yıllık tutukluluğunun son 4 yılını Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu’nda geçiren Osman Evcan, tüm girişimlere
rağmen bugüne kadar hapishane yönetiminin, hakkı olan
besinleri kendisine vermemesi üzerine 7 gündür açlık grevinde.
Bizler, Osman’ın yoldaşları olarak dünya çapındaki tüm yoldaşlarımızı 23 Kasım Çarşamba günü Osman’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin
baskı aygıtlarına karşı verdiği mücadelede yanlız bırakmayıp her
yerde eyleme geçmeye çağırıyoruz.
OSMAN EVCAN’A DERHAL VEGAN YEMEK!
ZİNDANLAR YIKILSIN!
VEGAN ANARŞİST OSMAN EVCAN’A ÖZGÜRLÜK!
Osman’ın anarşist arkadaşları
İstanbul (09.11.2011) - Yeryüzüne Özgürlük Derneği, İnsan Hakları
Derneği İstanbul Şubesi’nde Osman
Evcan’ın açlık grevinin 6. gününde
konuyla ilgili bir basın açıklaması
yaptı. Açıklamada, cezaevi yönetiminin Osman’ın taleplerini derhal karşılaması gerektiğini ve Evcan nezdinde
tüm politik tutsaklarla dayanıştıklarını belirttiler. Basın açıklamasının ardından katılımcılar, Galatasaray Lisesi
önünde toplanarak hayvan maskeleri
ve pankartlarla Taksim Tramvay durağına kadar “Osman Evcan’a Vegan Yemek”, “Osman Evcan’a Özgürlük”, sloganlarıyla bir yürüş gerçekleştirdiler.
Eskişehir (12.11.2011) - Bir
grup anarşist Osman Evcan ve bütün politik tutsaklara destek eylemi
gerçekleştirdi. Eylemciler adına basın açıklamasını okuyan Mert Sagit,
Kırıkkale F tipi yüksek güvenlikli
cezaevi idaresinin Osman Evcan’a
yaptığı zulmü ve hayvana, doğaya,
kadına, sömürge altındaki halklara
tüm ötekileştirilenlere uygulanan
baskı zulüm ve tahakküme dikkat
çekti. Grup Osman Evcan’a vegan
yemek, insana hayvana yeryüzüne
özgürlük, bütün politik tutsaklara
özgürlük, “Osman Evcan’a özgürlük”
sloganları attı.
1959 yılı Samsun doğumlu Osman Evcan, 1992 yılında sol örgüt
üyeliği ve gasp suçlamalarıyla 30 yıla mahkum edilmiş,
Nevşehir, Zonguldak, Haymana, Ordu, Giresun, Amasya,
Gaziantep, Kahramanmaraş, Aydın, Ankara ve
en son Kırıkkale cezaevlerinde kalmıştır.
8 senedir yeşil anarşist, hayvan özgürlükçü ve vegan/vejetaryen fikirleri benimsemiş ve o zamandan bu yana anarşist kişi ve gruplarla
temas halinde olmuştur. Osman bize gönderdiği mektupta şöyle
diyordu: “Ben uzunca bir süredir cezaevindeyim. 20 yıla giriş yapmış oldum. Sosyalist, sol bir bir örgütten yargılanıp müebbet hapis
cezası aldım. İçeride bu örgütten koptum ve Anarşist düşüncelere
yöneldim. Yaklaşık olarak 10 yıldır eko-anarşizmi benimsemiş
oldum. Son 8 yıldır da veg-anarşist (vegan)
bir yaşam içerisinde bulunmaktayım.”
Osman Evcan dört duvar arasında olsa bile sadece hayvanların
yaşadığı zulümlere karşı değil, toplumsal alanda yaşanan zulümlere
karşı da mücadele vermektedir. 26-29 Eylül 2011 tarihleri arasında
Balıkesir’de tutuklu bulunan Vicdani Retci İnan Süver’in cezaevinde gördüğü baskı ve işkenceyi protesto etmek için 3 günlük açlık
grevi yapmış ve Kırıkkale F tipi cezaevi idaresi tarafından
1 ay süre ile kültürel ve spor etkinliklerine katılmaktan
alıkoyma cezası almıştır.
Osman en kötü ihtimalle 2022’de aramızda olacak.
Bu yüzden onu yaşadığı zindanda yalnız bırakmayalım.
Osman’a destek için ona mektup yazın:
Osman Evcan,
Kırıkkale F Tipi Yüksek Güvenlikli
Kapalı Ceza İnfaz Kurumu,
Oda B-8, Hacıbey Mah.
71480 Hacılar, Kırıkkale
Önemli Not: Yolladığınız mektupların içine
kullanılmamış posta pulu koyarsanız Osman’ın size göndereceği
mektuplar için masraf yapmasına gerek kalmaz.
1
Kamusal Alan ve Refüj
Filiz Gazi
K
nut Hamsun’un “Açlık”ı “Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gidemediği o garip şehir…” diye başlar. Bir kentte yaşamak,
yaşayabilmek acı ve mutluluk arasında gidip gelen tutkulu aşklar
gibidir. Ne terk edebilirsiniz ne de onunla yekten mutlu olmayı
başarabilirsiniz. Kentle kurulan ilişkinin niteliğini belirleyen ise
sınıfsal farklılıklardır. Orta sınıf kentle “düzeyli” bir ilişki kurar. Rutin
olan üzerinde kurulan hâkimiyet hiçbir sürprize açık değildir.
Tekdüzeliğe olan alışkanlık adını zamanla huzur olarak değiştirir.
Yoksulun ilişkisi ise bitti bitecek heyecanının doruğunda yaşandığı
aşklar gibidir. Daha maceracı, sürükleyici, tutkulu, yıpratıcı.
Orta sınıf kent olanaklarıyla yan yana olmayı sever. Kentli imajın
ona herkesten çok yakıştığını düşünür. Hiç sinemaya gitmese de
yakınlarda bir yerlerde sinema olduğunu, sinemaya gidebilme
olanağının olduğunu bilmesi yeterlidir. Bilmem kaç m2’lik evinin
dışında onu bekleyen “şeylerin” olduğunu bilmesi ruhunu tok
tutar. O ruh tokluluğunun aç gözlülüğe dönüşmesinin hikâyesi
monotonluğun zihnini küçük küçük lokmalarla yemesinden,
biteviye dejavu hissinden, bitmek bilmeyen rekabet ilişkilerinden,
neyin savaşında olduğunu bilmediği ama adına hep yenilgi dediği
kent hastalıklarının semptomlarından ileri gelmiştir. Tüm bunları
söyledikten sonra bırakıp gitmek mi! Yaşanılacak boşluğu tahmin
bile edemezsiniz.
Kentlerin bir diğer çekiciliği de istenilen an kalabalığa
dâhil olunabilmesindendir. Yani bilirsiniz ki dışarıya adımınızı attığınız an birçok hayat göreceksiniz. Kimi şükrettirecektir halinize,
kimi bozguna uğratacaktır varlığınızı. Kastım sadece sınıfsal farklılık değil. Olmadık zamanda duyduğunuz kahkaha, sırnaşıklığı gözünüze batan bir çift, salına salına kaldırımda yürürken sizi çabuk
yürümeye davet eden bir ses… (Kentli olmanın ilk beş kuralından
biridir, çabuk olmak.) Trafik, banka kuyruğu, bekleme odaları, randevu saatleri, nezaket kurallarıydı derken bir bakmışsınız ki “kentli”
olmanın gün içerisindeki etaplarını hayatın “ta kendisi” olarak görmeye başlamışsınız. O “hayatın ta kendisi” yoksuluna, zenginine
bakmaz. Herkesi yeterli olabildiği ölçüde kurallarına davet eder.
Denetleyen ve denetlenen arasındaki silik çizginin sebebi budur.
Her an herkes polisiniz olabilir, her an herkesin polisi olabilirsiniz.
İşte bu her an “otorite” olabilme ihtimaliniz bile kent sevdanızın
sürmesine yeter.
“Lütfen sıraya girer misiniz!, Cep telefonunuzu kapatır mısınız!,
Söylediklerinize dikkat eder misiniz!, Danışma, ücretlidir efendim!”
gibi duyduğunuz her had bildirme, görgü kurallarına buyur etme
cümleleri bunun kanıtıdır. Pozisyonunuzu alırsınız ve bir kentliye
yakışanı yaparsınız. Yapamıyorsanız, beceremiyorsanız mühim
değil. Kent sevdanızı sürdürecek kadar cebiniz dolu değilse, ezelden şehirli olma alamet-i farikalarını öğrenememişseniz veyahut
öğrendiğiniz halde üzerinize yakıştıramamışsanız kentin varsılları,
vandalları izaha sokar hayatlarınızı.
Kolayca izaha sokulan hayatları izah etmek zor. Örneğin kentteki
suç oranı “Kent ve Kentlilik” üzerine yapılan tumturaklı konuşmaların tıkandığı yerlerden biridir. Ucunun varsıllara, efendilere
dokunacağı her açıklama “gönüllü” vazgeçer imâsından, aklın yolu
bir tavrından. “Olmasa” adlı belgeselimde Eren Keskin akademik
konuşmaların hedef şaşırtan analizlerine karşılık basitçe şunları
söylemişti: “Tabii mesela kapkaç deyip hemen içinden çıkabilirsiniz. Kapkaç çok yoğun İstanbul’da ama neden yoğun? Aç kalan
insan suça itiliyor. Yani aslında İstanbul bence Türkiye’de yaşanan
sorunların bileşkesini de gösteren bir şehir. Bu Kürt sorununu da,
zorunlu göçü de, kadına yönelik şiddeti de, çocukların zorla çalıştırılmasını da içinde barındırıyor.”
2
İstanbul Güzeltepe’de yüksek gerilim hatları altında yaşıyorsunuzdur örneğin. Çevrenizde onlarca insan kansere yakalanmıştır. Bazılarını da sokakta yürürken düşen kıvılcımlar yakmıştır.
Yetkililere gidip demişsinizdir, “yer altından gitmez mi bu meret”
diye. TEİAŞ’den (Türkiye Elektrik İletim A.Ş.) yetkili İbrahim Karakaş
çıkmıştır karşınıza, demiştir ki: “Bütçemiz yetmez, hem siz merak
etmeyin yüksek gerilim sağlığa o kadar da zararlı değil.” (1) Gel
zaman git zaman mahallenize yakın bir yere KİPTAŞ’ın yaptığı
Finanskent Sitesi kurulur. Sitenin üstünden geçen yüksek gerilim
hatları yer altına alınır. Bütçenin oraya yeteceği tutar, yüksek gerilim hattı oraya zarar verecek olur. Şimdi gel de Finanskent komşularını düşman belleme. Psikolojide buna “Karşı Tepki Geliştirme”
diyorlar sanırım. Devlet’e kızamıyorsan, “kıyak çekilmiş” komşuna
öfkelen psikolojisi. Evet, “İstanbul Türkiye’de yaşanan sorunların
bileşkesini de gösteren bir şehir.” Bu örnek “sosyal devletin”, sadece bir kesimle “sosyalleştiğinin” kanıtı.
Arus Yumul İstanbul’daki mekânsal ayrışmayı, “kentin bölünmesi ve herkesin içine kapanıp, kendi yaşam tarzına, sınıfına ya
da kimliğine uygun bir mahallenin içine hapsolması” diyerek
anlatmıştı. Çağlar Keyder ise bu mekânsal ayrışmaya şöyle bir dip
not eklemişti: “Diyelim ki belli bir gelir seviyesinde olan, belli bir
eğitim görmüş, kendilerini belli toplumsal skalada belli bir yere
yerleştiren insanların gidip kendilerini farklı bir yerde izole etme”
kararlarının sadece kendilerini ilgilendirmediğini söylemişti. “Aynı
zamanda çocuklarını da o kulelere hapsetmiş oluyorlar, belli okullara hapsetmiş oluyorlar. Sadece kendileri gibi düşünen, sadece
kendileri gibi yaşayan insanların içine sokmuş oluyorlar.”
Gaziosmanpaşa’da Avrupa Konutları geldi gözümün
önüne. Mahalleli ile konutluları ayıran tek bir yol. Refüje çıkıp bir
sağa bir sola baksanız;
Nişantaşın’da Keriman Hanım’ı,
Bağcılar’da Keriman teyze’yi,
Etiler’de Sturbucks Cafe’yi,
Nurtepe’de Munzur Cafe’yi,
Ataköy’de orta sınıf grafitiyi,
Gazi’de duvarları süsleyen isyan sloganlarını göreceksiniz.
Arka mahallenin haylazlarının girebildikleri her delikte,
Rezidans’ın ufaklıklarının alışveriş merkezlerinin oyun kodeslerinde olduğunu göreceksiniz.
Rivayete göre tüm bu farklılıklar kamusal alanda kesişecekler. Yani
sadece o refüjde.
Uluslararası Deri ve Kürk Fuarını
Protesto Ediyoruz! (17-19 Ocak 2012)
O
cak ayında İstanbul’da 6.sı düzenlenecek olan ve küresel ölçekte her yıl milyonlarca hayvana deri ve kürkleri
için zulüm uygulayan firmaların bir araya geleceği Uluslararası Deri ve Kürk Fuarının açıldığı gün orada olacağız ve bu
zulüm endüstrisini protesto edeceğiz.
Tüm hayvan hakları savunucularını, ekolojistleri ve
insana-hayvana-doğaya yapılan tüm zulümlerin karşısında
olan herkesi bu zulüm endüstrisini protesto etmek ve ne
kadar zalim bir endüstrinin parçası olduklarını yüzlerine
haykırmak için o gün orada buluşmaya davet ediyoruz...
Tarih: 17 Ocak 2012 Salı
Saat: 12:00
Yer: Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi
E5 Karayolu Gürpınar Kavşağı,
34522, Beylikdüzü, Büyükçekmece
İstanbul - Türkiye
Eskişehir'de kürk ve deri mağazalarına karşı eylem
27
Ekim gecesi Eskişehir'de bir grup anarşist, kürk ve deri dükkanlarının ortak oldukları suçu kendilerine hatırlatmak için
"İnsana, Doğaya, Yeryüzüne Özgürlük", "Katilliğe Son Verin", "Tekrar Geleceğiz" ve "Son Kafes Kırılana Dek" ve çember içerisinde A
yazılamaları yaptılar. Eylemci anarşistler, bunun yapılan son eylem
olmayacağını, endüstriyel katiller doğaya, hayvana, yeryüzüne tecavüz edip kattlettikçe eylemlerini sürdüreceklerini ve eylemlerinin şiddetini arttıracaklarını açıkladılar.
Eylem foto albümü
http://imgur.com/a/59qVw#2
Kürk ve deri endüstrisi zulümdür...
The Humane Society International’ ın verdiği bilgilere
göre kürk ticaretine yılda 2 milyonun üzerinde kedi ve köpek kurban ediliyor. Kürkler için hammaddenin sağlandığı yerlerin başında Çin ve Doğu Asya’ nın bazı bölgeleri geliyor. Üreticiler kürkleri,
giyim eşyası, aksesuar ve hediyelik eşyalarda kullanılmak üzere
Avrupa’ ya pazarlıyorlar. Ürünlerin bazı kısımları kedi-köpek kürkü içerebildiği gibi tamamı bu hammadde ile yapılmış eşyalar da
mevcut.
İsveç - 3 kazı makinesi
ateşe verildi
7 Kasım gecesi Örebro’daki
Ladugardsangen’de 3 kazı makinasının
camlarını kırıp araçları 2 patlayıcı
maddeyle ateşe verdik.
Bu eylemi 3 sebepten yaptık:
1- Bu cehennem makineleri tarafından
öldürülen BÜTÜN hayvanlar adına yaptık
-yılanlar, karıncalar, salyangozlar ve diğer
bütün canlılar için.
2- Yaban hayvanaların yaşam alanlarından
geçen bir yol inşa ediyorlar. Çalıları ve ormanı silip süpürmekle kalmıyorlar, toprak
altında unutulan hayatı da eziyorlar.
Hayvanlar geniş gruplar
halinde kürk çiftliklerinde üretiliyorlar. Çiftliklerin en çok bulunduğu yer soğukta tüy örtüsünün
daha sert büyüdüğü Kuzey Çin.
Hayvanlar özellikle kürk yapısının
sert olmasını sağlamak amacıyla
kışın başından itibaren tahammül
edilemez soğuk ortamlarda hapsedilmekteler. Üreticilerin en çok ticaretini yaptığı canlılar ise kısa tüylü
kediler ve Alman çoban köpekleri.
"Kürk ve deri endüstrisinde bir kaç zenginin kibrini okşamak için her yıl milyonlarca kedi ve köpeğin yanında çakal, vaşak,
karakulak, leopar, keseli sıçan, kunduz, misk faresi, su samuru, rakun, fok gibi evcil olmayan birçok hayvan, tuzaklar ve çiftliklere
tıkılmak suretiyle boyun kırma, kesme, tel ile boğma, asma, vajinadan elektrik verme, belkemiği ve boyun kırma, kimyasalla zehirleme gibi zalim süreçlerden geçirilerek katlediliyor. Endüstrinin yıkımı sadece hayvanlarla sınırlı değil atıklar yoluyla suyu ve çevreyi
de ciddi derecede tehdit etmektedir."
3- Bu eylemi ayrıca eğer hiçbir şey yapmazsak bu yolda ölecek olan hayvanlar için de
yaptık- ayrıca yolların katkıda bulunduğu
küresel ısınmanın sebep olduğu total ızdıraplar adına da. Bu eylem yaşamak ve kitlesel yıkım makineleri tarafından yok edilmek
istemeyen herkes içindir.
Bütün canlılar için.
ALF İsveç
İsveç - Hayvan deneycisinin
arabasına boya atıldı
4 Kasım Perşembe günü Astra Zeneca
yönetim kurulundan birisinin daha evine
uğradık, arabasına boya attık, kırmızıyla
boyadık ve oradan ayrıldık.
Kanada - ALF katil kürkçü
dükkanına saldırdı
19 Ekim günü Howe ve Pender caddeleri
köşesindeki hayvan katilleri Snowflake
kürkleri vahşi hayata ve onun ekosistemlerine karşı işledikleri suçları sprey boyayla
boyanarak hatırladılar.
Her yıl binlerce hayvanı esir edip
işkence ettikçe, tecavüz edip onları katlettikçe biz de size saldırmak için hep orada
olacağız.
HER KAFES BOŞALANA DEK.
ALF
3
Siz “ulusal birlik” dersiniz.
Biz “yağma” deriz...
Atina’da Robin Hood'lar
yeniden sahnede
3
Kasım'da anarşist yoldaşlar Atina'nın Zografou varoşlarındaki bir süpermarketi yağmalayıp, malzemeleri yakındaki bir halk pazarında dağıttılar. Yaklaşık 15 gün önce
Patras’ta ortaya çıkan yağmacılar yine benzer şekilde bir
süpermarketi yağmalamış ve halka açık bir alanda kamulaştırılan malları dağıtmışlardı.
Aylardır krizle boğuşan Yunanistan’da şu sıralar
tüm oklar hükümeti gösteriyor. Yunanistan halkı yaşanan
krizden doğal olarak hükümeti sorumlu tutuyor. Reformist
ve devlet yanlısı muhalefet hükümete karşı öfkenin kapitalizme karşı bir toplumsal devrime dönüşeceği korkusuyla
devlet ve polisle el ele vermiş, anarşistleri ve devrimcileri
saf dışı bırakmak isterken, anarşistler krizin kapitalizmin
kendisi olduğunun bilincinde yoksul ve fakirleştirilmiş
halkın doğrudan eylemini harekete geçirmeye çalışıyor.
Devlet ve devlet destekli muhalefet, yoksulluğa karşı
yağma girişimlerini birer suç eylemi olarak yaftalarken,
artan krizle eş güdümlü olarak yağmalamalar artacak gibi
görünüyor.
Eylem sırasında dağıtılan metin:
Kendimizi kandırmayı bırakalım. Hilebazlar ve altın
çocuklara dair kolaylıkla yutulabilen retoriğin arkasında,
kötü Almanlar ve -genelde ve soyut olarak- merhametsiz
pazarlar, ebedi sömürülmemizi ve ve patronlar kliği tara-
fından bizim ürettiğimiz zenginliğin yağmalanmasını gizler.
Ve yaşamlarımıza hükmettikleri sürece, bizim değerlerimizi düşürmeye devam edecekler ve kendi çıkarlarını için
bizi ortadan kaldıracakları apaçık ortadadır. Ve ardarda
yediğimiz darbeler onların kendi birleşmiş sınıf çıkarlarına
hizmet etmek içindir. Aynı zamanda, otoritelerini muhafaza etmek için korku salıyorlar: polisin arttırılması, göçmenlerin peşine düşülmesi, barınakların kaldırılması, ırkçılığın
ve milliyetçiliğin lifting teşvik edilmesi.
Aylaklığa son. Yaşamlarımızı ele geçirelim.
Ezilen sınıfın beklentisi ne hayatta kalma savaşı
ne de teslimiyet ve feragat durumuna sıkışmaktır. Bu beklenti şu an da ve şimdi büyük ve küçük inkar ve mücadele
anlarında ortaya çıkar. Patronlarla gerçekleşen gündelik mücadelelerde ve genel grevlerde; gösterilerde, halk
toplantılarında ve karşılıklı yardımlaşma yapılarında; kamu
binalarının, okul ve üniversitelerin işgallerinde; polislere
karşı öfkede ve baskıya karşı dayanışmada; kapitalist-devlet hedeflerine karşı saldırgan eylemlerde; elektrik faturalarından yol ücretlerine, ücretlerin reddedildiği hareketlerde; süpermarketlerin kolektif olarak yağmalanmasında ve
kamusal alanlarda dağıtılmasında.
Kolektif gücümüzü kullanalım.
Toplumsal ve bireysel özgürleşme planını örelim.
Patronlara savaş!
Herkes Genel Greve!
İstanbul’un 6 semtinde kurban
ve homofobi karşıtı yazılamalar
Geçtiğimiz ay Rusya’da sosyal
savaş
Bingöl’de HES inşaatına
2. baskın
Anarşistler kurban katliamı günlerinin 2.
gününde İstanbul’un Çıksalın, Eyüp, Fatih,
Halıcıoğlu, Kasımpaşa ve Okmeydanı semtlerinde kurban, din, devlet ve homofobi
karşıtı yazılamalar gerçekleştirdiler.
Anarşist gerilla ekibi Troitsk’da (Moskova)
park halinde polis araçlarına saldırdılar. İki
araç tahrip edildi. Bildirimizden bir bölüm:
ingöl’ün Karlıova ilçesi Devecik köyünde
özel bir şirkete ait Hidroelektrik Santrali
(HES) inşaatını basan gerillalar iş makinelerini ateşe verdi. Alınan bilgilere göre, gece
saatlerinde Karlıova ilçesi Devecik köyü
bölgesinde yapımı devam eden HES inşaatını basan HPG gerillaları, işçileri bir araya
topladıktan sonra iş makinelerini ateşe
vererek bölgeden ayrıldı. Olayın duyulması
ardından bölgede operasyon başlatıldı.
Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi’nin de
eylem çağrısı yaptığı kurban günlerinde
çeşitli bölgelerden kurban
katliamına sessiz
kalınmadığına ve
kalınmayacağına
dair sesler yükseldi.
Eylemci anarşistler, kurban zulmüne karşı
çıkan herkesi kana bulanmış inançları ve
katletmenin kutsallığına hipnotize edilmiş
algıları kırmak ve hayvanların özgürleşmesi için facebook’ta beğenmenin ötesinde
ellerinden ne geliyorsa yapmaya çağırdılar.
4
“Kaluzhskoe otobanından baktığınızda
Troitsk kasabası polis karakolunun kale gibi
sağlam bir polis binası olduğunu görürsünüz. Giriş antitank savunma silahıyla bloke
edilmiş; yüksek çelik duvarın üstünde dikenli
teller… Devletin bütün kurumlarında olduğu
gibi katı ve tehditkar dış cephesi içindeki
kokuşmuşluğu ve gereksizliği gizliyor. Silahlı
polis çetesinin arkasında, güvenliksiz bir
devriye aracının park edildiğini gördük.
Gördüğümüz kadarıyla burası Yasaların
cesur Bekçilerinin alkol aldıkları mekandı.
Sarhoş aynasızlar eve gider gitmez - en az iki
aracı ciddi derecede hasar bırakacak şekilde
ateşe verdik”.
Gerillalar hafriyat kamyonlarını
yaktı
Doğubayazıt ilçesi ile Van ili arasındaki
yolu yapan ve Erzurum’da faaliyet gösteren
bir firmaya ait olduğu öğrenilen 11 hafriyat
kamyonu benzin istasyonu bahçesinde gerillalar tarafından ateşe verildi. Yangından
sonra 11 kamyon tamamen kullanılmaz
hale geldi.
Gıcır gıcır sol: Post-yapısalcı anarşistler
M
arksizmin ve Anarşizmin yöntemleri sorgulanmaya
başlandığından beri yeni sol kavramı da buna bağlı
olarak gerek Marksistler tarafından gerekse anarşistler
tarafından sık sık dile getirilen bir söylem haline geldi. Postyapısalcı anarşizm de bu söylem içinde kendine yer edinen
düşüncelerden biri.
Meriç Karaçalı
Burdan yola çıkarak kendi entelektüel dünyalarından ‘’Yeni
sol Yeni sol’’ diye haykırıyorlar. Oysa anarşist olduğunu iddia
eden post-yapısalcılar anarşinin yalın isyanını anlayabilmiş
olsalardı o ‘’derin’’ felsefi dilleriyle anarşinin yöntemlerini
mantıklı bir şekilde eleştirebilirlerdi.
Son olarak anarşizmi bireysel isyana
indirip örgütlenmeyi bir otorite olarak
gören ve paranoyaklık düzeyinde
her şeyi otorite olarak damgalayan
post-yapısalcıların dili hakkında bir
şey daha söylemek istiyorum. Sık sık
otoriteyi, tahakkümü irdelemeye ve
onun derinliklerine inmeye çalışıyorlar
ancak bunu yaparken kullandıkları
dilin nasıl bir bilgi iktidarı yarattıklarının farkındalar mı? Her türlü iktidarı
eleştirirken bizzat kendileri elit ve son
derece ‘’derin!’’ felsefi bir dil kullanarak
anarşinin özünü kitlelerden uzaklaştırmıyorlar mı?
Marksizmi bir kenara koyarsak anarşizmin geçmişteki yöntem ve deneyimlerine eleştirel bir bakış açısıyla
yaklaşmakta hiçbir sorun yok. Değişen
Dünya’da faşizme ve kapitalizme karşı
verilen mücadelede yeni yöntemler
bulmak yeni yollar aramak kuşkusuz
anarşizmin kendi yapısının bir gereğidir.
Postyapısalcı anarşistler eğer salt
anarşizmin yöntemleri ve taktikleri üzerine eleştirel bir yaklaşımda
bulunsalardı bu konuda onlara hiçbir
itirazım olmazdı. Ancak bu ‘’pek’’ bilgili
postyapısalcı anarşistler anarşizmin
yöntemleri ile anarşizmin özünü
birbirine eş tutarak konuyu ele almaya
çalışıyorlar. Elbette anarşizmin talepleri ile yöntemleri arasında sıkı bir bağ
olduğunu inkar etmiyorum ancak anarşizmin talepleri yöntemlerinden bağımsız olarak ortada durmaktadır. Bu talep
son derece yalın bir şekilde kendini göstermektedir.
Burada çok açık bir çelişki var. Aslında
çelişki demek doğru değil. Burada toplumsal statülerinden
elit çevrelerinden asla vazgeçemeyecek son derece(!) entelektüel salon anarşistlerinin bir iki yüzlülüğü söz konusu.
Anarşizmin saf isyanı ve bu isyana bağlı özgürlük ve eşitlik
tutkusu insanlığın içinde her zaman bulunmuştur ve bulunmaya da devam edecektir.
Bu ikiyüzlülüğe, bilgi iktidarına ve sözde isyana karşı
anarşinin özünü tekrar hatırlamalı ve isyanı en yalın şekliyle
ortaya koymalıyız. Bakunin’in dediği gibi;
“Pek’’ bilgili postyapısalcı anarşistler ise anarşizmin yöntemlerine getirdikleri eleştiri üzerinden anarşizmin özünü yeniden yorumlamaya çalışıyorlar ve adeta yeni bir anarşist öz
yaratmaya çalışıyorlar. Çünkü bu son derece bilgili anarşistler anarşinin özünün yalınlığını kabul etmek istemiyorlar.
“Gerçek” bir teori değildir, bir eylemdir, hayatın kendisidir.’’
Son derece yalın bir dille ifade edilebilecek bir düşünceyi birçok felsefi ve
siyasi terimlerle boğmuyorlar mı?
Bırakalım onlar yeni sol yaratsın...
Bizler var olan tüm iktidarları saf isyan ile yıkalım!
Brüksel - İki polis karakoluna ve
bir araba galerisine saldırı
Anarşistler Yunanistan’da Türk
Başkonsolosluğu’na molotof attı
Finlandiya’da polis karakoluna
saldırı
Anderlecht’teki iki polis karakoluna geçen
haftalarda saldırılarda bulunuldu. Polisin
“yüksek derecede hassas bölge” olarak
tanımladığı bu gibi olaylara dair herhangi
bir açıklama yapmazken, bazı kanallardan haberler gelmeye devam ediyor.
Anderlecht’in en büyük ve daimi olarak
açık ve nöbetçisi olan polis karakollarından
birisine, “carabine à plombs” (tüfek) ile
saldırıldı. Kurşunlar karakolun yirmi camını
da kırdı. İçeride bulunan polislerden yaralanan olmadı. Aynı gece Anderlecht’te bir
oto galeriye el bombası atıldı. Aynı hafta,
başka bir polis karakoluna taşlı saldırıda
bulunuldu. Polisin tek açıklaması “en azından genelde olduğu gibi daha fazla araba
kundaklama olayı görmüyoruz” oldu.
Yunanistan’ın Selanik kentinde Türk
Başkonsolosluğu binası önünde bulunan
polis kulübesine molotofkokteylli saldırı
düzenlendi.
Pazar günü Kerava polis merkezine
molotofla saldırdık. Ana kapısına ve park
girişine toplamda 6 molotof kokteyli attık.
Karakolun camlarını kırmadık çünkü molotofla polisleri korkutarak tutuklanma riskini
azaltmış olduk. Doğanın, hayvanların ve
tüm yaşamın sömürülmesine karşı ve devlet aygıtının sürdürülmesine hizmet eden
polisin baskısına karşı eylemek istedik.
Yunan medyası, Selanik’te Agiyu Dimitriyu caddesinde Atatürk’ün doğduğu
evin de bulunduğu konsolosluk binasının
önündeki polis kulübesi ile yine aynı
bölgede bulunan bir polis otobüsüne, saat
03.00 sularında yüzleri maskeli anarşistler
tarafından molotofkokteylleri atıldığını
duyurdu.
Haberde, saldırıda sırasında bir Yunan polisinin elinden yaralandığı kaydedildi.
Meksika - CCF/FAI anarşist
tutsaklarla dayanışmak için
Wal-Mart’ı kundakladı
Benzer düşünen kundakçılara ve karşı
çıkanlara, Ateş Hücreleri İttifakı - Meksika
/ Enformel Anarşist Efederasyon’dan
dördüncü bildiri : www.goo.gl/1W67P
5
Tutsak Dayanışması: Özgürlüğün Ruhu
Çeviri: Ex-Trip
Dünya Özgürlük Tutsakları Dayanışma Ağı (ELP) Tarafından Hazırlanmıştır.
“ Geçmişte yaşadığımız deneyimlerin hepsi
çok zorluydu; ancak tanımadığımız kişilerden gelen ve bizlere güç veren kelimelerle ve
onların akıllıca fikirleriyle herşey daha kolay
oldu” (İsviçreli eski bir hayvan hakları
tutsağının günlüğünden)
Ö
zgürlüğün Ruhu Kasım 2011 sayısına
hoşgeldiniz. ELP’nin bu ay sizlere güzel haberleri var. Meksika’lı eko-tutsaklar
Fermín GóMez Trejo ve Abraham López
Martínez, Toprak Kurtuluş Cephesi tarzı
eylem yapmaktan dolayı yattıkları cezaevinden serbest bırakıldılar. Ayrıca İngiliz
hayvan hakları aktivistleri Natasha Avery
ve Greg Avery; 9 yıl hüküm giydikleri Huntington Life Sciences’e karşı eylemlerin
kampanyalarını yapmaktan dolayı yattıkları
cezaevinden serbest bırakıldılar.
Ayrıca, Amerika’da Ekim 2011’de bir kürk
hayvanları çiftliği yakınlarında yakalanan
ve hayvanları çiftlikten salmak da dahil olmak üzere çeşitli suçlamalarla tutuklanan
Victor Van Orden ve Kellie Marshall adlı aktivistler de kefaletle serbest bırakıldı.
ELP olarak elimizdeki tutsak listesinin azalmasına seviniyoruz.Ancak dünyanın her
yerinde adını bilmediğimiz veya çok tanınmayan aktivistlerin de çeşitli suçlardan cezaevlerine düştüğünü de biliyoruz. Ancak
bu arkadaşlarla ilgili haberleri de paylaşarak ve yayarak, en azından tutsak olarak geçirecekleri yıllarında onlara destek olmamız
da çok önemli. (ELP Türkiye’nin notu: Arkadaşlar şu anda da HES mücadelelerinden
dolayı bazı aktivistler cezaevlerinde yada
yargılanıyorlar.
Bir diğer konu da Amerika’da yıllardır cezaevinde yatan ünlü bir mahkumla
ilgili. Bu kadın mahkum adının açıklanmasını artık mücadele ile ilişkisini kestiğini ve
eskiden yaptıklarını artık benimsemediğinden dolayı istemiyor.Ancak bizler bu arkadaşımızın, yanındaki insanların isimlerini
vermediğinden dolayı, hala mücadelenin
bir parçası olduğunu düşünüyoruz.Bu arkadaşımız da cezası bitmesine rağmen,
çeşitli sebeplerden ötürü yeniden mahkum
edilerek cezaevine konuldu. Biz de ELP olarak bir kampanya başlattık ve bu Anonim
Amerikalı’ya “Dear Friend” (sevgili arkadaşım) şeklinde destek mektupları göndereceğiz. Sizler de bu arkadaşımıza olan mesajlarınızı [email protected] adresine
yollarsanız, bizler de yolladığınız mesajları
çıktılarını alarak ona iletmeye gönüllü olan
arkadaşları vasıtasıyla kendisine ileteceğiz.
Not: İngilizcesi olmayan arkadaşlarımız [email protected] adresine mesajlarını
türkçe olarak iletebilirler.
Unutmayalım ki bültenimizde yer alan her
tutsak ünlü veya çok tanınmış kişiler değil. Bu nedenle nerede olursa olsun, hangi
dilde olursa olsun tüm tutsaklar bizim desteğimizi ve destek mektuplarımızı hakediyorlar. Bu nedenle tüm dünyada ve tüm dillerde tutsak arkadaşlarımızla dayanışalım
ve Doğa Ana’nın Savunmasında Uzlaşma
Yok! Diye Haykıralım...
Son olarak da Facebook sayfamız da birkaç
defa kapatıldıktan sonra yeniden aktif hale
geldi. Facebook’ta arama sayfasına Earth
Liberation Prisoners yazarak arama yaptığınızda sayfamızı bulabilir ve dünyadaki tüm
tutsakların listesine ulaşabilirsiniz.
Eğer listedeki tutsaklardan birisinin özgür
kaldığından,cezasının
belli olduğundan,yeni
suçlamayla karşılaştığından haberdar olursanız bizimle acil olarak
iletişime geçin ki biz de
listemizi güncel tutalım.
ŞİDDET İLE İLGİLİ AÇIKLAMA
Bu bültende bulunan mahkum
listesindeki bazı kişiler fiziksel saldırı ve
cinayet gibi eylemlerde bulunmuştur. ‘Özgürlüğün Ruhu’ şiddeti mazur görmez.
Ancak bizler aynı zamanda da sansüre ve
kişilerin savunduğu düşüncelerini açıklamasının engellenmesine de karşıyız.
DÜNYA ÖZGÜRLÜK TUTSAKLARI (ELP)
DAYANIŞMA AĞI KİMDİR?
ELP, 1993 yılında İngiltere’de kurulan ve cezaevinde bulunan doğa savunma tutsaklarıyla dayanışmak için kurulmuş
uluslararası bir ağdır.: Bizler tutsakları bazı
yerel listeler yayınlayarak aşağıdaki şekilde
desteklemekteyiz:
-Özgürlüğün Ruhu; ELP’nin uluslararası
tutsak listelerini e-mail yoluyla yaydığı bir
bültendir.
Urgent ELP! Bülteni ;yeni tutuklanmış doğa
savunma tutsaklarının isim ve adreslerini
anında yayınlamak amacıyla kullandığımız
bültenin adıdır. On-Line haber bültenleri ELP ‘nin tutsak listeleri,haberler ve ELP ile
ilgili bilgileri yayınladığı birçok web sitesi
ve haber grubu vardır.
Detaylı bilgi için: [email protected]
Doğa Savunma Mahkumları
Hayvan Kurtuluşu Mahkumları
ANTI-FA Tutsakları
Ali Alishah, Ron Barwick Minimum Security
Prison, PO Box 24, Lindisfarne, Australia
7015, Australia. Tazmanya ormanlarını savunmaktan dolayı tutsak durumda.
Gavin Medd-Hall A3624AD, HMP Coldingley, Shaftesbury Road, Bisley, Woking,
Surrey GU24 9EX, England. Huntingdon
Life Sciences’e karşı komplo kurmak ve şantaj
yapmaktan dolayı 8 yıla mahkum edildi. (Gavin
vegan bir mahkum)
Aleksey Bychin, FBU OIK-2 IK-7 otryad No. 12,
ul. Karnallitovaya d. 98, g. Solikamsk Permskiy Kray, 618545 Russia. Neo-nazilere karşı
kendisini savunmaktan dolayı 5 yıla mahkum
edildi.
Grant Barnes #137563, San Carlos Correctional Facility, PO Box 3, Pueblo, CO 81002, USA.
Arazi araçlarına kundaklama yaptığı iddiasıyla
12 yıla mahkum edildi. Ayrıca yanan tüm
araçlara ELF (Toprak Kurtuluş Cephesi) harflerini
yazdığı iddia ediliyor. (Grant Barnes vegan bir
mahkum)
Tim DeChristopher, #16156-081, FCI Herlon,
Federal Correctional Institute, PO Box 800,
Herlong, CA 96113, USA. Petrol ve gaz firmalarına toprak satışı için açılan bir ihalede sahte
teklifler vermekten dolayı 2 yıla mahkum oldu.
6
Sarah Whitehead, A8369CE, HMP Downview, Sutton Lane, Surrey, SM2 5PD, England.
HLS’ye karşı kampanya yürütmekten dolayı
6 yıla mahkum oldu. Daha önce de bir yavru
köpeği korkunç bir ortamdan kurtardığı ve ev
hayvanı üreten bir firmadan 100 hayvanı kurtarmaktan dolayı mahkum olmuştur. (Sarah vegan
bir mahkum)
Justin Solondz - Detaylar Doğa Savunma Mahkumları Sayfasında.
Rinat Sultanov, FBU IZ-47\4, ul. Lebedeva
d. 39, 195009 Saint-Petersburg Russia. Neonazilerle kavga etmekten dolayı 2 yıla mahkum
edildi.. (Rint vejetaryen bir mahkum)
Listenin tamamını
şu linklerden görebilirsiniz:
www.internationala.info
www.goo.gl/rEO4X
www.bit.ly/ve83lX
Kasım 2011
Kasım 2011
Finlandiyalı bir eko-aktivist’de,
geçen yıl bir kürk dükkanını kundaklamaktan dolayı aldığı 3 yıllık mahkumiyete karşı
Yüksek Mahkeme’de açtığı davayı kazandı
ve mahkumiyeti iptal edildi.
Bu arkadaşlarla ilgili haberleri bizlere ulaştırırsanız, bizler de bu arkadaşların durumunu ELP vasıtasıyla dünyaya ulaştırabiliriz)
Kara Çığlık
T
epeden tırnağa siyahlar içindeyim. Zamanın kayboluş
evreninde olmayan yerdeyim.
Hükmün ve mülkün yokluğunda
varlığa duran boşluğun rahmindeyim. Karanlığımda oluşun sancısını
duyuyorum. Bu hiçlikte benliğimi
yarattım. Hayatı var eden hayata
sürgün veriyorum işte. Efil efil
saçlarımı okşayan sahra rüzgarına
aşkla doğdum. Ben karayım, kapkara. Adım, tenim, ruhum öfkemin
rengine çalar. Gördüklerimin yasını
tutuyorum. Az gelişmiş bedenimin
enkazını sürüyorum burada.
Bana bunu yapanlara bir taş savurmak istiyorum. Cesetleşen ellerime
güç yetiremiyorum. Elimden gelen
yalnızca yerde duran şu taşı kımıldatmak. Onu sımsıkı avuçlamaya
duyduğum açlığı bilemezsiniz.
Aslında biliyorsunuz açlığımı. Buna
sebep olanları da. Yerinden oynayan şu taşla yer yerinden oynasın
istiyorum içinden deniz geçen
şehirde.
Tanrıların adımlarını işitiyorum
sokaklarınızda gezinen. Ekmeği-
Düş Peşinde
mi çalanların şimdi bana ekmek
satmaya uğraştıklarını görüyorum.
Az gelişmişliğime çare arayanların
buna sebep olduklarını en iyi ben
biliyorum. Eşyayla zinadan peyda
katillerimin soluğunu duyuyorum,
az gelişmiş bedenimin üstünde ve
salyalarının kokularıyla birlikte.
Çalınacak bir şey kalmadı burada.
Ne ki tanrılar doymadı. Elimden
gelen yalnızca yerde duran şu taşı
kımıldatmak. Burada olanları hatırladıkça kumpasa gelmeyeceğinizi
biliyorum ve orada yer yerinden
oynasın istiyorum.
Oysa ben adsız ve sınırsız bir
karanlığın koynunda var ettim
beni. Bundan ki karayım. Tepeden
tırnağa isyanlar içindeyim.
Tanrılar yine gelecek, yeni bir
seferin arefesindeler. En gelişmişleri yanıbaşınıza dek sokulacak.
Bu sefalette beni doyuran aşıma
yoldaş ettiğim kînim. Şimdi onu
armağan ediyorum size. Elimden
gelen yalnızca yerde duran şu taşı
kımıldatmak. Orada yer yerinden
oynasın istiyorum. Ben karayım,
afrikayım. Öç istiyorum.
Antilopların yanında ve bereketli kırların genişliğinde koşarken
ayaklarıma prangalarını taktılar.
Onlardan önce, tıpkı en önce gibi
zamansız ve yersiz ve mülksüz
yaşadım. Bana ve toprağa isim koyup, hudutlara hapsettiler ad verip.
Ülkeler ve ‘halk’lar tezgahladılar,
bayraklar imal ettiler boyalı bezlerden. Sadakat istediler bunlara,
üstüne el koyulan kitaplardan
uydurma sözler eşliğinde.
7
www.internationala.info
D
aha önce de söyledik şimdi de söylüyoruz. Aforum sitesi başladığından bu yana gündelik hayatta bizi hapsettikleri simülatif iletişim kültürü
içerisinde yıkıcı-kötücül amaçlarla varolmuş ve yeryüzünde gerçekleşen her türlü yıkıcı, arıza ve kriminal kalkışmadan olabildiğince aktarım yaparak
hakim kültürün sosyal medya aracılığıyla kitleleri
sürüklemeye çalıştığı uysal muhalefet foseptiğine
karşı yasa dışılığa ve kriminalleşmeye teşvik etmeyi
kendine rol biçmiştir. Elbette ki sosyal patlamaları, isyancı saldırıları belirleyecek olan insanların bön bön bilgisayar
ekranlarından okudukları isyan ve direniş haberleri
değildir ancak Aforum bir işe yarıyorsa eğer o da bu
sosyal savaşta yanlız olmadığımız gerçeğinin görünür kılınmasıdır. Bu gerçeğin bilincinde olmanın
hücrelere tıkılmış, sürek avlarında peşine düşülmüş,
uysal eylem bataklığına gömülmüş veya henüz militan mücadele için kendisini güçlü hissetmeyen bütün özgürlük savaşçılarının motivasyonu için zaruri
olduğu ortadadır.
www.anonymouse.org
www.aniscartujo.com
www.filtersneak.com
www.slyuser.com
www.vtunnel.com
iletişim/contact:
http://w w w.issuu.com/internationala
[email protected]
kIyamet
http://w w w.internationala.info/index.php/kutuphane/dergi.html
internet üzerinden oku/read online:
8
Yeni alan adı www.internationala.info yayına devam ederken, eskisine (www.internationala.org)
misak-ı milli sınırları içerisinde hapsolmuşlar için
bazı alternatif yollarla kullanılır kıldık. Aşağıdaki
“http tunneling” siteleriyle internationala.org’a
ulaşabilmek mümkün.
by Stephanie McMillan
Min imum G üvenl i k
indir/download:
Aforum bu doğrultuda yıkıcı bir medya olarak kendisini bir türlü var etmeye çalışmıştır.Bunu
bir nebze de olsa becermiş olmalıyız ki, cumhuriyetin sanal muhafızları Aforum’a erişimi engellemiştir.
Bu yüzden gerekli mercilere protesto faksı çekecek,
“medyamızı geri istiyoruz” kampanyaları başlatacak
değiliz. İçinde bulunduğumuz siber savaşın raconundan olduğunun farkında olarak elbette bizler de
kendi savunma-saldırı taktiklerimizi geliştiriyoruz.