YARIŞ ATLARINDA ELEKTROLİTLER, KATYONLAR VE ANYONLAR
Transkript
YARIŞ ATLARINDA ELEKTROLİTLER, KATYONLAR VE ANYONLAR
YARIŞ ATLARINDA ELEKTROLİTLER, KATYONLAR VE ANYONLAR D.R. Topliff, Ph.D. Proffessor and Head Director of Agricultural Research Division of Agriculture West Texas A&M University Canyon, Texas USA Giriş Atların çalışma kapasitesi gerçekten şaşırtıcıdır. Bu son derecede gelişmiş ve karmaşık sistemlerin temel işleyişi, daha yeni yeni anlaşılabilen tüm bu başarıları sağlamaktadır. Eğitim ve genetik, performansın başlıca kaynaklarıdır fakat diyet de koşan atların başarı ya da başarısızlıklarını belirleyen faktör olarak geniş çapta kabul görmektedir. Besinlerin, elektrolitlerin, hem katyonların ve hem de anyonların performans üzerinde tek tek benzersiz etkileri vardır. Elektrolitler, iyonize olma eğilimleri nedeniyle tek başlarında etkili değildirler, ilave etkiler yapmak üzere birbirleriyle etkileşim yeteneğine de sahiptirler. Bilindiği gibi “elektrolit” iletken bir ortam sağlamak üzere eriyip çözüldüğünde iyonize olan kimyasal bir bileşiktir. Fizyolojik olarak, elektrolitlere hücre zarları arasındaki elektrik şarjını düzenlemeleri ve yaşam için gerekli pek çok reaksiyona katılmaları için gerek duyulur. Elektrolit kullanıldığı zaman sodyum, potasyum ve klorür en çok akla gelen minerallerse de; kalsiyum, fosfor, magnezyum ve sülfür de vücutta iyonize halde bulunabilir. Laktat, bikarbonat ve hatta proteinler gibi diğer bileşikler de elektrolitlere benzer şekilde etkiyebilirler. Tüm bu bileşiklerle yapılan komple uygulama bu yazıya sığmayacağından esas itibariyle sodyum, potasyum ve klorüre odaklanılacaktır. Bakım ve egzersiz durumlarındaki gereksinimler Sodyum ve potasyum için bakımdaki gereksinimler nispi olarak iyi saptanmıştır 1 ve günlük, vücut ağırlığına göre sırasıyla 20 ve 50 mg/kg olacak şeklinde listelenmiştir. Bakım esnasında gerekli klorür miktarını saptayıcı bilgi ise kısıtlıdır. Bir çalışma endojenik kayıpları karşılamak için 20 mg/kg ve asit-baz dengesini sağlamak için 80 mg/kg önermektedir 2 . Elektrolitlerin değişen miktar ve oranlarının etkileri ileride tartışılacaktır. Egzersizdeki gereksinimler çoğunlukla terleme ile kaybedilen miktara bağlıdır. Kabaca , egzersiz sırasındaki ağırlık kaybının %90’ı ter olarak kabul edilirse 3, teorik olarak egzersizde kaybedilen ağırlıktan yola çıkılarak ve ter içindeki her mineralin konsantrasyonu çarpılarak egzersiz için gereksinim hesaplanabilir. Çoğu beslenme uzmanının, terleme oranı ve ter içindeki mineral konsantrasyonları sabit olmadığı halde , egzersiz için gereksinimleri saptamakta kullandıkları yol budur. Bu metodun eksikliğine rağmen, ağır şartlarda beliren potasyum, sodyum ve klorür ihtiyacının bakımdakine göre 3-4 kat fazla olduğu açıkça görülebilmektedir. Eğer bir mineralin eksikliği ortaya çıkarsa, asit-baz durumu ve performans üzerindeki etkileri çarpıcıdır. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Asit baz kimyası ve tamponlama kapasitesine bakış Beden, vücut sıvılarının sıcaklık, ozmolarite ve PH gibi parametrelerinin homeostatik bir halde kalması için uyumla çalışan pek çok mekanizmaya sahiptir. Elektrolitler bu mekanizmalar üzerinde önemli bir rol oynar. Vücut bu parametreleri son derece düzgün bir sırayla sürdürür ve bunlardan her hangi biri, gereken sürenin dışında kalacak olursa at, yaşam mücadelesi veren kırılgan bir varlığa dönüşür. Sıcaklık denetimi kritikken ve asit-baz fizyolojisi üzerinde rol oynarken; osmalarite ve PH da asit baz dengesi ve mineral metabolizmasını anlamaktaki önemleri nedeniyle bu yazının odağı olacaktır. Burada sunulan pek çok görüş, memelilerdeki asit-baz hallerindeki değişiklikleri açıklama yolunda güçlü iyon farklılıkları kavramını oluşturan tıp fizikçisi Peter Stewart’ın çalışmalarından alınmıştır 4. Ozmolarite: Sodyum, potasyum ve klorür vücut sıvılarındaki ozmotik basıncı düzenlemede gereksinim duyulan başlıca iyonlardır. Ozmolarite, ozmotik basıncın bir ölçüsüdür ve bu, sıvılarda çözünen parçacık sayılarıyla belirlenir. Ekstra selülar sıvının (ECF) ozmolaritesi yaklaşık 300 miliosmol/ litre dir. Bu : (ECF) nin her bir litresinde, 300 milieşdeğer (mEq) katının (parçacık) bulunması demektir. Bu toplamın kabaca 140 mEq’i sodyum, 110 mEq’i klorür, 28 mEq’i bikarbonat iyonları, 3 ila 5 mEq’i potasyum, 2,5 mEq’i kalsiyum ve 5 ila 6 mEq’i glukozdur. Denge, plazma proteinlerinin, serbest aminoasitlerin, üre, sülfatlar ve laktatın bileşkesinden oluşur. Açıktır ki, sodyum ve klorür, üçüncü sıradaki bikarbonat iyonuyla birlikte ozmolariteyi etkileyen bileşiklerin çoğunluğunu kapsar. İntraselüler sıvının ozmolaritesi, potasyumun hücrelerde ağırlıklı partikül olması ve sodyum ve klorürün çok düşük seviyelerde bulunmaları haricinde aynıdır. Plazmadaki değişik bileşiklerin miktarları diyet, egzersiz ve yönetim tarafından etkilenebilir. Ancak önemli bir hatırlatma: ECF’nin toplam ozmolaritesi her zaman 300 miliosmol/litre civarında olacaktır ve beden homeostatik durumunu sürdürmek için bu bileşiklerin konsantrasyonlarını sürekli izler ve ayarlar. Kan PH’ı : Kan PH’ı asitler ve bazlardan etkilenir. Bir asit, çözeltiye bir hidrojen iyonu verebilen, bir baz da çözeltiden bir hidrojen iyonu alabilen her hangi bir bileşiktir. Bir asidin ya da bazın kuvveti, vücut sıvılarından hidrojen iyonu alabilme veya verebilme becerisiyle ölçülür. Örneğin Hidroklorik asit, güçlü bir asittir çünkü PH 7 de tamamiyle hidrojen (H+) ve klorür (Cl-)iyonlarına ayrılır. Bir başka deyişle güçlü bir hidrojen iyonu vericisidir. Laktik asit, fosforik asit, sülfürik asit ve asetik asiti kapsayan diğer güçlü asitler, normalde vücut sıvılarında bulunurlar. Diğer taraftan karbonik asit (H2CO3) zayıf bir asittir çünkü normal vücut PH’ sında olduğu gibi kalma eğilimindedir ve kolayca hidrojen iyonu (H+) ve bikarbonat iyonu (HCO3 -) şeklinde ayrışmaz. Pozitif değerli bir iyondan katyon ve negatif değerli bir iyondan da anyon olarak söz edilir. Tüm değerliklerin toplamı teorikte sıfıra eşit olmalıdır. Yani vücuttaki her bir katyon için ilişkilendirilmiş bir de anyon bulunmalıdır. Aynı yerde olmayabilirler (örneğin katyon plazmada ve anyon hücre içinde) ama vücut mutlaka elektriksel açıdan nötral olmalıdır. Toplardamar (ven) kanının normal PH’sı 7,4 dür. Eğer PH 7,4’den yüksek ise bir alkolozis ve eğer 7,4’den düşükse asidozis durumu meydana gelebilir. Tabii ki bu durumlar arasında değişen dereceler vardır ve bireysel anlamda “normal” 7,4’den biraz aşağıda ya da yukarıda olabilir. PH hidrojen iyon konsantrasyonunun negatif logaritması olarak tanımlandığından, PH’daki küçük bir değişiklik var olan serbest hidrojen iyonu konsantrasyonundaki önemli bir değişikliği gösterir. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Örneğin eğer PH 7,4’den 6,4’e inecek olursa bu hidrojen iyonu konsantrasyonundaki %1000’lik bir artışı ve dolayısıyla hayati tehlike yaratan bir asidik durumu gösterir. PH değişiminin büyüklüğü normalde dinlenen atlarda ±0,1dir. Karşılaştırılırsa, başta laktat olmak üzere metabolik asitlerin birikmesi nedeniyle egzersiz yapan atlar çok ağır bir çalışma sonrası 6,8lere kadar düşen bir PH deneyimi yaşayabilirler. Bu aşırı durumda bile vücut hızla serbest hidrojen iyonu konsantrasyonunu azaltmak üzere önlem alır ve PH’ı normale döndürür. Vücut sıvılarının pH ’ı sıkıca denetim altındadır. Bu görevi başaran esasen iki ana işleyiş vardır. Göreceli olarak hızlı olan birincisi, serbest hidrojen iyonlarını ele geçirecek bir tamponun kullanımıdır. Tamponlar veya daha doğrusu tampon çiftleri, hidrojen iyonlarını kabul etmeye yarar ve böylece metabolik işlemden gelen asitler sisteme eklendiğinde PH’ı dar bir aralıkta tutmaya yardım ederler. Tampon çiftleri zayıf bir asit ve bu zayıf asidin tuzundan meydana gelir. Dört ana tampon çifti vardır ve bunların içinde plazma için en önemlisi karbonik asit- sodyum bikarbonat çiftidir. Daha önceden belirtildiği gibi, plazma, fosfat tampon çiftinin altı kat fazla miktarından sonraki en yüksek konsantrasyon olarak 28 mEq bikarbonat içerir. İkinci işleyiş serbest hidrojen iyonlarından sorumlu bileşiği ya da bileşikleri, vücuttan atılabilir ya da metabolize edilebilir daha az asidik maddelere dönüştürmektir. Bu işlem çok daha yavaştır ve genellikle oksijen gerektirir. Örneğin, anaerobik olara egzersiz yaptırılan at, pyruvik aside (pyruvic acid) dönüştürülmesi gereken çok kuvvetli bir asit olan laktik asit üretir. Pyruvik asit, enerji üretmek üzere oksijenle metabolize olabilen çok daha zayıf bir asittir. Bu işlem gerçekleşirken, hidrojen iyonları kısmen sodyum bikarbonat ile tamponlanabilen laktatla ilişki kurar. Ancak önemli ölçüde serbest hidrojen iyonu serbest kalır çünkü kanda bulunan sodyum bikarbonat miktarı sınırlıdır ve anaerobik metabolizma sırasında biriken laktat seviyesi oldukça yüksektir. Sonuç olarak, kan PH’sı en fazla 6,8’e kadar düşebilir. Böylece, kandaki sodyum bikarbonat miktarını arttırmak üzere yapılacak herşey, kan PH’sını sabitlemiş ve atın performansını potansiyel olarak yükseltmiş olur. Bütün mekanizmalar çok önemlidir fakat tampon sistemi, ağızdan sodyum bikarbonat verilmiş atların anaerobik performanslarındaki ilerlemelerin güncel araştırmalarda sıkça rapor edilmesi nedeniyle daha fazla dikkat çekmiştir. Solunumun Rolü: Sodyum bikarbonat çifti aynı zamanda enerji metabolizması esnasında meydana gelen karbon dioksidin (CO2) başlıca taşınma işlevini de görür. Enerji metabolizmasındaki karbon dioksit üretimi vücuttaki çoğu metabolik asit oluşumunu izah eder. Karbon dioksidin dokulardan akciğerlere taşınması için 3 yol vardır: 1- Hemoglobinlere bağlanarak, 2- Plazmada çözülmüş olarak, 3- Sodyum bikarbonat formunda. Sonuncusu en önemli mekanizmadır. Enerji CO2 ve su içine metabolize olduğundan, ikisi daha sonra H+ ve bikarbonata (HCO3 -) ayrışan zayıf bir asit olan karbonik asit ( H2CO3) oluşturmak üzere birleşir. Bu da tamponlanmamış hidrojen iyonlarıyla sonuçlandığından PH düşer. Bu nedenle bu işlemin asidojenik olduğu söylenebilir. HCO3 - daha sonra plazmada sodyum bikarbonat (NaHCO3) oluşturmak üzere bir sodyum iyonuyla (Na+) birleşir. Sodyum bikarbonat daha sonra kanla ters işlemin gerçekleştiği yer olan akciğerlere taşınır. Sodyum bikarbonat (NaHCO3) H2CO3 ve Na+ oluşturmak üzere H+ ile birleşir. Sonra Karbonik asit de CO2 ve H2O yu yeniden oluşturmak üzere ayrışır. CO2 daha sonra akciğerlerden atılır ve net sonuç hidrojen iyon konsantrasyonunda düşüş ve PH’da yükselmedir. Bu nedenle solunum, asit baz dengesinin sağlanmasında bir başka önemli yoldur. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Böbreklerin Rolü: Böbrekler de asit baz dengesinin kontrolü ve osmolaritede rol oynarlar. Kandaki sodyum, potasyum ve klorür konsantrasyonlarının korunmasına, bu mineralleri gerektiğince absorbe ederek ya da süzerek yardımcı olurlar. Bu üç mineralin diyetsel fazlalıklarının elimine edilmesinin en başlıca yolu böbrekler üzerinden olmaktadır. Dikkate değerdir ki bu mineraller diyette oldukça yüksektir. Klorür, potasyum ve sodyumun diyetten kazanımı, sırasıyla en fazla %100, %85 ve %70 olabilir. Asit baz durumunu idame metotları Atlarda yapılan araştırmalarda diğerlerine göre yeni bir alan : diyetteki katyon-anyon değişikliği: Dietary Cation Anion Difference (DCAD) ve onun asit-baz durumu üzerine etkileri, kanın tamponlama kapasitesi ve kalsiyum gibi minerallerin metabolizmasıdır. Bu araştırmalar biraz standart cinslerdeki sodyum bikarbonat yüklemesi 5,6 ve biraz da diğer cinslerdeki diyetsel katyon-anyon değişiklikleri üzerine yapılan araştırmalara dayanmaktadır 7,8,9. Sodyum bikarbonat uygulaması : Daha önceden belirtildiği gibi, sodyum bikarbonat verilmesiyle bazı atlarda anaerobik performansın yükseldiği gösterilmiştir. Etkiler tutarlı değildir ve bütün atların yararına olmamıştır. Hiçbir ilerleme yükselen bikarbonat seviyeleri yüzünden kanın tamponlama kapasitesinin artması nedeniyle olmuş görünmemektedir. Normal bikarbonat konsantrasyonları 28 mEq/litre civarındadır. Vücut ağırlığına göre 1000 mg/kg uygulanmış atlarda, bikarbonat konsantrasyonu 40 mg/litre’ye yaklaşabilir. Sodyumun plazma konsantasyonları da belirgin şekilde yükselir. Ancak, kanın ozmolaritesinin sürmesi gerektiğinden, sodyum ve bikarbonattaki yükseliş potasyum, kalsiyum ve klorürdeki düşüşle telafi edilir. Bu etkiler özellikle aşırı derecede dehidrate olmuş veya furosamide (Lasix) gibi diüretik verilmiş atlarda zararlı olabilir 10. Bu atlarda kas titremesi, çarpıntı ve ağır şartlarda kalp durması görülebilir. Bir atın performansını değiştirmekle koşuların ve diğer yarışların sonucu değişeceği için pek çok yarış yetkilisi ve spor organizasyonu yarış öncesi sodyum bikarbonat verilmesini yasaklamıştır. Açıktır ki sodyum bikarbonat uygulanmasının pek çok dezavantajı bulunmaktadır. İzin olduğu durumlarda bile tavsiye edilmez, özellikle kanın tamponlama kapasitesini yükseltecek daha güvenli başka bir yol bulunabiliyorsa… Diyette katyon- anyon farklılığı: Kandaki bikarbonat seviyeleri, verilen sodyum bikarbonat miktarıyla yakından ilgilidir. Sodyum bikarbonat verilmesinden sonra kandaki bikarbonat seviyelerindeki artış direkt olarak soyum bikarbonat içindeki bikarbonatın absorbsiyonuna mal edilebilir. Ancak nasogastrik tüple verilen sodyum bikarbonat sodyum klorür ve karbonik asit oluşturmak üzere midede hemen HCl ile titre edilir: NaHCO3 + HCl NaCl + H2CO3. Karbonik asit daha sonra H2O ve CO2’ ye ayrışır. Sodyum klorür sonra gastrointestinal sistem tarafından absorbe edilir ve luminal epitel içersinde sodyum ve klorüre ayrışır. Klorür midenin parietal hücreleri içersinde bir bikarbonat iyonu ile değiştokuş edilip geri kazanılabilir. Bikarbonat iyonu sonra bir kez daha sodyum bikarbonat oluşturmak üzere sodyum iyonu ile birleşir. Net sonuç sodyum bikarbonat konsantrasyonunda bir yükselmedir; ancak bu, ilk başta verilen bikarbonatın aynısı değildir. Bu da, tamponlama kapasitesinin yükselmesinde sodyum absorbsiyonunun kendi başına bikarbonattan çok daha fazla sonuç verdiğini ve diğer sodyum tuzlarının alımıyla da aynı etkinin olabileceğini işaret etmektedir. Potasyumla da aynı durum vardır. Böylece, ister tek başına ister diyetle verilsin, sodyum veya potasyumun absorbsiyonu PH’ı yükseltecektir ve toplam sistemin tamponlama kapasitesini arttıracaktır. Bu hipotezi test amacıyla dinlenen ya da koşan atlar üzerinde değişik sodyum ve potasyum tuzlarıyla deneyler yapılmıştır ve ileride üzerinde durulacaktır. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Diğer taraftan, gastrointestinal sistem tarafından absorbe edilen klorür azalmış bikarbonat konsantrasyonu ve yükselmiş asit üretimi nedeniyle PH’ı düşürme eğilimindedir. Bu anyon eksikliği diye bilinen bir olay yüzünden ortaya çıkar. Plazmadaki (Na+ + K+) – (Cl- + HCO3-) değerliklerinin toplamı her zaman pozitiftir ve göreceli olarak sabit durma eğilimindedir. Bir başka deyişle her zaman anyondan daha fazla katyon vardır. Eğer anyonlardan birinin konsantrasyonu artarsa anyon boşluğunu sürdürmek için diğeri azalacaktır. Böylece, klorür absorbe edildiğinden, bikarbonat azalmalıdır. Çünkü ortamda serbest hidrojen iyonlarıyla karbonik asit oluşturmak üzere birleşecek bikarbonat oranı azdır, PH’daki inişle sonuçlanacak şekilde hidrojen iyon konsantrasyonu yükselmektedir. Besinlerdeki sülfatlar, gastrointestinal sistem tarafından absorbe edilmeye hazır bulunmadıklarından önemli oranda değil ama aynı etkidedirler. Besinlerin asit-baz oluşturma gücünün kapsamlı hesabı: sodyum ve potasyum milieşdeğerinden klorür artı sülfür milieşdeğerleri çıkarılarak yapılır: ( (Na + K) - (Cl + S) ) . Bu, Diyetteki KatyonAnyon Farkı (DCAD: Dietary Cation Anion Difference) olarak adlandırılır ve bu dört mineralden her birinin yüzdesinin grama eşdeğer ağırlıklarıyla çarpılması ile hesaplanır. Bu da sonradan diyetteki “birim kuru madde” şeklinde ifade edilen miktardır. Yüksek bir sayı o diyetin baz oluşturma, düşük bir sayı asit oluşturma gücünün yüksekliğini gösterir. Bazı beslenme uzmanları DCAD’yi diyet kuru maddesinin kilo miktarı olarak, bazıları da 100’er gramların toplamı olarak almaktadır. 200 ila 150 mEq / kg diyet kuru maddesi içeren diyetler “nötral” olarak nitelendirilir. Katkısız yüksek konsantre diyetler 150’nin altında yani asidojenik olma eğilimindedir. Yüksek karışımlı diyetler 250’nin üzerinde ve genelde baz üretimine meyillidir. At beslenmesinde Diyet Katyon Farkının etkileri üzerine araştırma Üretim değişkenleri üzerinde DCAD’nın etkileri diğer türler için oldukça geniş bir şekilde araştırılmıştır. Yüksek DCAD’lı diyetler yumurta kabuğunun kalitesini yükseltmiş 7, süt üretimini arttırmış 8 ve domuzlarda yem verimini geliştirmiştir 9. Bütün bu türler içinde, düşük DCAD’lı yemlerin kan PH’sını düşürdüğü, kan bikarbonat konsantrasyonlarını azalttığı ve üre ile kaybedilen kalsiyum miktarını arttırdığı görülmüştür. İlave olarak, yüksek anyonik (düşük DCAD) 7 diyetle beslenen piliçlerde metabolik bir kemik hastalığı olan tibial diskondroplasia’nın görülme sıklığı belirgin şekilde artmıştır. Bunlardan ve diğer çalışmalardan, DCAD nın diğer türlerde üretim, kemik sağlamlığı ve uzun ömür açısından yüksek derecede belirleyici faktör olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Atların da aynı şekilde etkileneceğini düşünmek son derece mantıklı olur. DCAD araştırmaları, son zamanlarda atlar üzerine odaklanmıştır. Bu çalışmalardan gelen bilgiler atların da DCAD’daki değişimlerden diğer türlerde olduğu gibi ve aynı şekilde etkilendiklerini açık bir şekilde göstermektedir 11-20. Kan PH’sı, kan bikarbonat konsantrasyonları ve üre PH’sı bu noktada araştırılan denge oranları boyunca ( -50 den 400 mEq/ kg diyet kuru maddesi) artan DCAD ile lineer olarak artmaktadır 16-17. Katı maddenin özümsenmesi (hazmedilmesi) de düşük DCAD’lı bir diyette olumsuz şekilde etkilenir. Kalsiyum dengesi aynı eğilimi gösterir ve bu denemeler %5075 kadar fazla kalsiyum alınacak şekilde düzenlendiği halde negatife doğru gider. Kalsiyum kayıpları esasen idrarda olmaktadır ve bunun azalan kan PH’ sı nedeniyle kalsiyumun iyonize olup kanda proteine bağlanma oranının yükselmesi sonucu olduğu düşünülmektedir. Bu da böbreklerin kalsiyumu daha kolay süzmesini ve idrar ile atılmasını sağlar. Düşük DCAD kemikteki osteoklastik aktiviteyi de yükseltebilir, kandaki kalsiyum konsantrasyonunu sürdürme çabası nedeniyle kemik rezervlerinin harekete geçmesi bunun sonucudur.19 V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Bu denemelerde cevabı bulunan sorulardan en önemlisi bu etkilere tuzlar ya da diğer diyet bileşiklerinin değil de kuvvetli katyon ve anyonların mı neden olduğu idi. Çeşitli araştırmalar sodyum ve potasyumun hem sitrat hem de bikarbonat tuzları üzerinde yapılmış ve tuzun çeşidine bakmaksızın, kan PH’sı, kandaki bikarbonat konsantrasyonu ve idrar PH’sı üzerindeki etkilerin benzer olduğunu göstermiştir. İlave olarak, klorür ve sülfürün çeşitli kaynakları asidojenik etkiler için test edilmiş ve yine kaynağa bakmaksızın aynı sonuçlara varılmıştır. Sülfür, kan ve idrar PH’sını düşürme açısından klorürün etkisinin %60’ındadır ve böylelikle DCAD için formül çoğu kez bu değişikliği hesaba katarak yapılır. 18 DCAD’nın etkileri diyetten bağımsız olarak ve net bir şekilde gösterilmiştir. (330) kadar yüksek ve (130) kadar düşük DCAD‘da mısır, yulaf ve alfalfa samanlı gıda kullanılan bir çalışmada kan ve idrar PH’sı ve bikarbonat konsantrasyonu, gıda bileşenleri değil DCAD yoluyla tespit edilmiştir20. Sonuç olarak, nişasta yönünden zengin diyetlerde var sayılan asidojenik etki, laktik asit üretimi değil, düşük DCAD yüzündendir. Açıktır ki, incebağırsaktan büyük miktarda özümsenecek kadar yeterli nişasta yüklemesi yapılırsa yüksek DCAD ‘nın tamponlama etkileri kaybolabilir. Bugün dek yapılan çoğu çalışma, DCAD’nın geçici olabilecek kısa dönem etkileri üzerinedir. Uzun dönem çalışmalar halen efor gösteren olgun atlar üzerinde, atın sahip olduğu telafi mekanizmalarını inceleme şeklinde devam etmektedir. Büyümekte olan atlar üzerinde yapılan uzun dönem çalışmalar, bu atların çok düşük veya çok yüksek DCAD leri ile karşılaştırılabileceğini akla getirmektedir 19. Bununla birlikte, belki de en anlamlı bulgu, diyetteki DCAD’ı yükseltmenin anaerobik performansı arttıracak şekilde kanın tamponlama kapasitesini yeterince yükseltmesi ve dakikada 200’ün üzerinde kalp atımı sağlacak 1 millik koşuda atın hızını iyileştirmesidir 15. İlginç şekilde, atlar yüksek derecede katyonik diyetlerle (yüksek DCAD) beslenirler, kan PH’sı daha etkilenmeden kanda yüksek laktat konsantrasyonlarına sahiptirler. Yüksek laktat konsantrasyonları artmış efora bağlı olabilir. Ancak bu daha çok bikarbonat gibi hidrojen iyon reseptörlerinin fazlalığı nedeniyle laktatı kas hücrelerinden uzaklaştırma kabiliyetinin artmasına bağlı gözükmektedir. Her iki durumda sonuç: belirgin şekilde daha hızlı skorlar, daha yüksek laktat seviyeleri, değişmemiş kan PH’sı ve kalp hızının sürpriz bir hızla iyileştirilmesidir. En azından bu bilgiler kesinlikle düşük DCAD’lı diyetlerin anaerobik performansı düşürdüğünü göstermektedir. Anaerobik performansın daha önceden bahsedilen sodyum bikarbonat yüklemesi olmaksızın arttırılabileceği ileride görülecektir. DCAD’ın aerobik ya da dayanıklılık üzerindeki etkileri net değildir. Koşan atların çok miktarda CO2 soluma eğilimleri ve metabolik alkalozisden etkilenmeleri nedeniyle yüksek DCAD diyetlerin kontraendike olduğu tahmini yürütülebilir. Bu, elektrolitlerin sınırlanması değil, yalnızca katyon ve anyonların dengesinin izlenmesi gerektiği anlamına gelir. Neyse ki, sodyum ve potasyumun klorür tuzlarının kullanımının DCAD eşitliğinde hiçbir etkisi bulunmamaktadır. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Tablo 1, seçilmiş değişkenler üzerinde yüksek ve düşük DCAD etkilerini özetlemektedir. Tablo 1. Atlardaki seçilmiş değişkenlerde DCAD’nin etkilerinin özeti . Değişken Düşük DCAD (<100) Yüksek DCAD (>250) . Kanda PH Düştü (7.35) Yükseldi (7.44) Kanda bikarbonat Düştü (26 mEq/l) Yükseldi (32-36 mEq/l) İdrarda kalsiyum Çok yüksek Düştü Kalsiyum dengesi Çok düşük (0’a yakın) Yükseldi (>15 g/d) . Kuru madde sindirimi Düşük (% 60) Yükseldi (%66) . Laktat konsantrasyonu Azaldı (60 mg/dl) Arttı (80 mg/dl) . Yavaşladı Hızlandı . . . . (yorucu egzersiz sonrası) Kalp hızının düzelmesi (yorucu egzersiz sonrası) Amerika’da yaygın olan besinlerde DCAD Örneklenmiş besin maddelerinin DCAD’sı: Orta Amerika’da yaygın olarak atlara verilen tahıl ve karışımların numuneleri 1991 yılında 21 mineral bakımdan analiz edilmiştir. DCAD her bir besin maddesi için hesaplanmıştır ve Tablo 2’de gösterilmektedir: V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Tablo 2. Seçilmiş besin maddelerindeki diyetsel katyon-anyon farkları Besin . DCAD (mEq/ kg diyet kuru maddesi) . Tahıl ve karışımları Yulaf Mısır Soya Alfalfa (pellet) Tahıl karışımı (öğütülmüş, bölgesel) Tahıl karışımı (öğütülmüş, ülkesel) Pellet Konsantre Tam karışım Ot-saman (sıcak dönemde) Yerli ot Bermuda otu Alfalfa 1 1 80 53 466 513 172 160 173 292 50-150 200-250 200-400 . . . . . . . . . . . . . DCAD mEq/ kg diyet kuru maddesi (Na+K)-(Cl+S) şeklinde hesaplanmıştır. Örneklenmiş besin maddelerinde görünenlere dayanılarak: . Saman ve tahıllardaki mineral içeriğin değişkenliği nedeniyle toplam oranlardaki DCAD’lar için doğruluk payı fazla değildir. . Ticari olarak hazırlanmış mineral ilaveli tahıl karışımları DCAD’ı, yulaf gibi katkısız tahıllardaki değerlerin üzerine yükseltecektir. . Soya ve alfalfa pelletleri gibi geniş potasyum konsantrasyonuna sahip protein katkıları çoğu diyette DCAD’ı yükseltecektir. . Pratikte değişik oranlarda DCAD’ların fazla kalsiyum kaybı ve performans üzerinde negatif etki payı çoktur. . 200-250 nin altındaki DCAD’larda artabilecek kalsiyum kaybı, kemik büyüme hastalıkları ve atların performansı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Özetle, elektrolitler asit-baz homeostazını sürdürme ve sinirlerle kas hücrelerinde oluşan eylemlerin vücuda iletimi ve idaresinde gereklidir. Yaşam için gerekli olan pek çok metabolik reaksiyonda kofaktörler olarak da önem taşırlar. Pek çok elektrolitin eksikliği ya da fazlalığı hayatı tehdit edebilir. Elektrolitlerle diğer besin ögeleri arasındaki karmaşık etkileşimler nedeniyle performans üzerindeki etkileri iyi anlaşılamamıştır. Bununla birlikte DCAD’ı göz önünde bulunduran ve en azından katyon ve anyon dengesini makul ölçüde sağlayan bir diyet formülü yarış atları için zaruridir. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com Referanslar 1. National Research Council 1989 Nutrient Requirements of Horses, Fifth Revised Edition.National Academy Press. Washington D.C. 2. Coenen, M. 1999. Basics for chloride metabolism and requirement. Proc.16th Equine Nutr. Phys. Symp. Pp. 353-354. 3. Meyer, H.,M.Heilemann, A.Hipp- Quarton, and H.Perez- Noriega. 1990. Amount and composition of sweat in ponies. Adv.Anim.Physiol.Anim.Nutr.21:21-34 4. Stewart, P.A. 1981. How to understand acid-base: a quantitative acid – base primer for biology and medicine. Elsevier North Holland, Inc. New York, New York 5. Lawrence, L.,K. Kline, P.Miller-Graber, A.Siegel, E.Kurcz,M.Fisher, and K.Bump. 1990. Effect of sodium bicarbonate on racing Standardbreds. J.Anim. Sci. 68: 673. 6. Kline,K.H., J.H. Foreman, C.M.Hanson and L.P. Frey. 1993. Changes in blood gases and electrolytes of horses given varying doses of sodium bicarbonate. Proc. 13th ENPS, p.113 7. Austic, R.E.1984. Excess dietary chloride depresses agg shell quality. Poultry Sci. 63: 1773 8. Tucker, W.B., G.A. Harrison and R.W. Hemken. 1988. Influence of dietary cation-anion balance on milk, blood, urine and rumen fluid in lactating dairy cattle. Jdairy Sci. 71:346 9.Patience, J.F., F.E Austic and R.D. Boyd. 1987. Effect of dietary electrolyte balance on growth and acid-base status in swine. J.Anim.Sci. 64:457 10. Freestone,J.F. G.P.Carlson,D.R. Harrold and G.Church.1989. Furosemide and sodium bicarbonate-induced alkalosis in the horse and response to oral KCl or NaCl therapy. Am.J.Vet.Res.8:1334 11. Topliff,D.R.,M.A. Kennerly,D.W. Freeman,R.G.Teeter and D.G.Wagner. 1989.Changes in urinary and serum calcium and chloride concentrations in exercising horses fed varying cation-anion balances.Proc.11th ENPS,p.1. 12. Baker,L.A.,D.R.Topliff,D.W:Freeman,R.G.Teeter and J.E. Breazile.1992. Effect of dietary cation-anion balance on acid-base status in horses. J.Equine Vet.Sci., 12(3): 160. 13. Stutz,W.A.,D.R.Topliff,D.W. Freeman, W.B.Tucker, J.E.Breazile and D.L. Wall. 1992 Effect of dietary cationanion balance on blood parameters in exercising horses. J.Equine Vet.Sci., 12(3): 164. 14. Wall, D.L., D.R.Topliff,D.W.Freeman,D.G.Wagner and J.E.Breazile. 1992. Effects of dietary cation-anion balance on urinary mineral excretion in exercised horses. J.Equine Vet.Sci., 12 (3): 168. 15.Popplewell, J.C.,D.R. Topliff, D.W.Freeman and J.E: Breazile. 1993.Effects of dietary cation-anion balance on acide base balance and blood parameters in anaerobically exercised horse. J.Eq.Vet.Sci. 13(10): 552. 16.Wall, D.L.,D.R:Topliff, D.W.Freeman,J.E. Breazile , D.G. Wagner and W.A. Stutz. 1993 The effect of dietary cation-anion balance on mineral balance in anaerobically exercised horse. Proc, 13th ENPS,p.50. 17.Baker,L.A.,D.L.Wall,D.R.Topliff, D.W.Freeman,R.G.Teeter and J.E.Breazile and D.G.Wagner.1993. The effect of dietary cation-anion balance on mineral balance in sedentary horses. J.Eq.Vet.Sci. 13(10) :557. 18. Baker, L.A., D.R.Topliff, D.W.Freeman, R.G.Teeter, and B.J.Stoecker.1998. The comparison of two forms of sodium and potassium and chloride versus sulfur in the dietary cation-anion difference equation: The effect on acid base status and mineral balance in sedentary horses. J.Eq.Vet.Sci. 18(6) :389. 19. Cooper,S.R., D.R.Topliff, D.W.Freeman, J.E.Breazile and R.D.Geisert.2000. Effect of dietary cation-anion difference on mineral balance, serum osteocalcin concentration and growth in weanling horses. J.Eq.Vet.Sc. 20(1): 39. 20. Mueller, R.K., D.R.Topliff, D.W.Freeman,C.MacAllister, S.D.Carter and S.R.Cooper.2001. Effect of varying DCAD on the acid base status of mature sedentary horses with varying starch source and level of intake. J.Eq.Vet.Sci. 21(10): 450. 21. Freeman,D.W. 1991. Mineral needs for horses: A survey of mineral content of Oklahoma forages and grains.Coop.Ext.Bull.E-910, Okla.State Univ. V.TR İlaç Pazarlama Ticaret Ltd. Şti. Kuşçular Cad. 8041-1 Sk No:3/2 Kuşçular Köyü 35430 Urla – İZMİR Tel: +90 232 759 01 39 Faks: + 90 232 759 01 19 e-posta: [email protected] website: www.vtrilac.com