Raporu görüntüle - İstanbul Göç-Der
Transkript
Raporu görüntüle - İstanbul Göç-Der
GÖÇ H‹KÂYELER‹ Göç Hikâyeleri “Ac›y› gören insan baflkas›n› ac›tmaz” Yay›na haz›rlayan: Nam›k Kemal Dinç. Proje Dan›flman›: Bahar Öcal Düzgören Tasar›m ve Kapak: KolektifAtölye ISBN: 978-605-60059 Bask›: Gün Matbaac›l›k, Reklam, Film, Bas›m, Yay›n, Tan. San. Tic. Ltd. fiti. Telsizler Mevkii Beflyol Mah. Akasya Sok. No: 23/A Küçükçekmece/‹stanbul. Tel: 0 212 580 63 81 GÖÇ-DER / Göç Edenler Sosyal Yard›mlaflma ve Kültür Derne¤i Hal›c›lar cad: U¤ur Saray apt. No: 92/15 Fatih/‹stanbul/Türkiye tel: +90 0212 635 61 22 Faks: +90 0212 532 77 71 e-mail: [email protected]. Bu kitap GLOBAL DIALOGUE’un katk›lar›yla haz›rlanm›flt›r. GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Ac›y› gören insan baflkas›n› ac›tmaz” GÖÇ-DER 1997 bos ‹çindekiler Önsöz 7 Teflekkür 11 Göç Hikâyeleri sözlü tarih çal›flma notlar› 13 “Ac›y› gören insan baflkas›n› ac›tmaz.” 23 “Hep oran›n rüyalar›n› görüyorum.” 47 “Bir yapra¤› yerde görsem, diyorum yaz›kt›r, kimse basmas›n!..” 79 “Yaflam karfl›s›nda, tarih karfl›s›nda, toplum karfl›s›nda verilemeyecek hiçbir hesab›m yok.” 103 “Bu ülkede art›k insanlar, anneler a¤lamas›n.” 131 “Biz kime flikayet edece¤iz?” 155 “Ömrüm boyunca hep fliddete mi maruz kalaca¤›m?” 185 “…O ac›lar› yaflayarak büyüdük. O ac›larla halen yafl›yoruz.” 209 “Bu dünyan›n güzelleflmesini kardeflli¤in olmas›n› istiyorum.” 223 “Çocuklu¤umuzu tam olarak yaflayamad›k.” 245 “Her fley gerçekten çok zor idi.” 269 bos Önsöz ‹nsanl›k tarihi kadar eski olan göç; biçim ve nedenler konusunda sürekli bir de¤iflim ve farkl›laflmay› yaflasa da, insanl›¤›n en ciddi ve çözüm bekleyen problemlerinden biri olmaya devam ediyor. Baflta sadece daha güvenli yaflayabilmek amac› ve do¤al nedenler yüzünden yer de¤ifltirmek zorunda kalan insanlar, zamanla yoksulluk, çat›flma ve savafl gibi do¤al olmayan nedenlerden dolay› göç etmek zorunda kald›lar. ‹nsanlar art›k ço¤u zaman daha iyi yaflamak için de¤il, ölmemek için göç ediyordu. Bu topraklar›n bafltan beri tan›kl›k etti¤i bu trajedi, günümüzde birçok farkl› nedenden dolay› hala devam etmektedir. Ülkemizin sadece son yüzy›ll›k tarihine bakt›¤›m›zda bu trajedinin boyutlar› ve devleti yönetenlerin göçertme konusundaki tecrübesine tan›k oluyoruz. Özelikle Osmanl› imparatorlu¤unun son demleri olan 1915’ten günümüze kadar, bu topraklarda yaflayan Ermeni, Rum ve Kürt halk›na karfl›, gerek uluslararas› iliflki ve çeliflkiler, gerekse de iç çeliflkilerden kaynakl› hep bir tehcir politikas› uyguland›. Bu politikan›n sonuçlar› ve bedeli halklar aç›s›ndan çok a¤›r oldu. K›sa vadede etkili olsa da, uzun vadede göçertme politikalar›n›n ne kadar baflar›l› ve etkili oldu¤u tart›flmaya aç›kt›r. Günümüzde bile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uluslararas› iliflkilerde zorlanmas›na neden olan geçmifli ile yüzleflememesidir. Er ya da geç bu ülke bu gerçekle yüzleflmek zorunda kalacakt›r. 8 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Türkiye’nin demokratikleflmesi, ço¤ulcu ve bar›flç›l bir sosyal yap› oluflturabilmesi sorununu, Kürt sorunundan ba¤›ms›z düflünmek gerçekçi de¤ildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin sorunu görmezden gelifli, Kürtlerin varl›¤›n› yok sayma çabas›, Kürtlerle Türkiye Cumhuriyeti aras›ndaki iliflkileri zedelemifl ve zaman zaman da çat›flma ve isyan boyutuna varan sosyal hareketlerin ortaya ç›kmas›na yol açm›flt›r. Çat›flma, gerilim ve isyan boyutlar›na varan sosyal hareketler döneminde, kamu yönetiminin uygulad›¤› politikalar, zorunlu iskân, güvenlik gerekçesi ile özellikle köy ve mezra gibi yerleflim alanlar›n›n boflalt›lmas›, Kürtlerin yaflad›klar› yerleflim alanlar›n› terk edip yeni yerleflim alanlar›na göç etmesine yol açm›flt›r. Zorunlu göç kamuoyunun, bas›n›n ve resmi kurumlar›n yabanc› olmad›¤› bir konu olsa da, konuya bak›fl aç›s›n›n daha çok resmi görüfle göre flekillendi¤ini söylemek yanl›fl olmayacakt›r. Neredeyse tüm kötülüklerin kayna¤› olarak afifle edilen ve polisiye tedbirlerle denetime al›nmak istenen bu insanlar›n, hangi koflul ve flartlar alt›nda göç etmek zorunda kald›¤›n›, göç esnas›nda ve göçten sonra gelip yerleflmeye çal›flt›klar› kentlerde nelerle karfl›laflt›klar›n› bilmeden suçlamak, kolayc› bir yaklafl›mdan baflka bir fley de¤ildir. Zorunlu göç ma¤durlar›n›n yüzde sekseni isteyerek köylerini, topraklar›n› ve evlerini b›rak›p yabanc› olduklar› bir kültür ve kente yaflamaya gelmediler, böyle bir tercih yapma haklar› bile olmad›, tek tercihleri, yaflamak ve hayatlar›n› sürdürmek için köyden ç›kmakt›. Her ç›kan da orada kendinden bir parça b›rakmak zorunda kald›. Kimisi eflini, kimisi kardeflini, kimisi çocu¤unu ve hepside bin y›lar›n baba yadigâr› olan topraklar›n›... Eksik geldiler bu kente. Travmalar›yla, yoksulluklar›yla, güvensizlikleriyle, yabanc›l›klar›yla, öfkeleriyle, kimsesizlikleriyle ve kimliksizlikleri ile geldiler... Geldiklerinde onlar› gülen yüzlerle karfl›layan olmad›, yerin ve afl›n var m› diye soran olmad›. Kuflkuyla karfl›land›lar, ev bulamad›lar, ifl bulamad›lar, gecekondu ve çad›rlarda yaflamak zorunda kald›lar... Tüm bunlar› bilmeden ve görmeden, her kap-kaç, h›rs›zl›k, tinercilik, iflportac›l›k, çocuk iflçili¤i, kad›n cinayeti vb. olaylar yafland›¤›nda bu insanlar› suçlamak ve yarg›la- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 9 mak gerçe¤i görmemektir ve haks›zl›kt›r. Elinizdeki kitap 1984-1999 y›llar› aras›ndaki dönemde Kürt bölgesinde yaflanan “Düflük Yo¤unluklu Savafl” süresince zorunlu göçe maruz kalm›fl insanlar›n öykülerinden olufluyor. Bugüne kadar göç olgusuna iliflkin birçok çevre çeflitli araflt›rma, rapor, kitap ve belgesel çal›flmalar› yürüttü. Elinizdeki kitap bildi¤imiz kadar›yla sözlü tarih yöntemi ile Kürt göçünü iflleyen ilk kitap olmas›ndan dolay› oldukça önemli. Ülkemizin son yirmi y›ll›k yak›n tarihinin trajik bir kesiti olan zorunlu göçü tan›klar›n anlat›mlar›yla kamuoyuna duyurmay› ve paylaflmay› bir görev biliyoruz. Bu görevi yerine getirirken temel amac›m›z; Bu çal›flmayla her fleyden önce zorunlu göç esnas›nda insanlar›n yaflad›klar› problemlere dikkat çekerek kamuoyu oluflturup sorunun çözümüne katk› da bulunmay›, sakl› kalan bir dönemin ayd›nlanmas›na destek olmay› amaçl›yoruz. Ayr›ca bu kitap çal›flmas› ile konuya iliflkin toplumsal bilinç ve belle¤in geliflmesine ve yaflananlar›n unutulmamas›n› amaçl›yoruz. Böylesi bir çal›flman›n kolay olmayaca¤›n›n fark›nda olsak da, bu kadar zorlanaca¤›m›z› hesaplayamam›flt›k. Proje ekibi olarak zorunlu göç ma¤durlar›n›n yaflad›klar›na yabanc› olmasada, bu çal›flmaya bafllad›ktan sonra ruhsal ve psikolojik olarak çok zorland›¤›m›z› ifade etmek laz›m. Kolay olmad› insanlar›n kabuk tutmufl ac›lar›n› deflifre etmek, on-on befl sene önce yaflad›klar›n› tekrar hat›rlatmak, onlar› o güne götürmek. Hem görüflen hem de görüflülen için bu durum oldukça zor oldu. Zor olsa da yaflananlar›n sakl› kalmamas› ve hala devam eden bir sorunun çözümüne küçük de olsa kendi cephemizden katk› sa¤laman›n bize verdi¤i inanç ve umutla iyi bir çal›flma yapt›¤›m›z› düflünüyoruz. Önümüzdeki dönemde de göç sorununun çözümüne daha fazla katk› sunmak için bu gibi faaliyetlerin sahibi olaca¤›m›z› ve bu konudaki çal›flmalar›m›z› sürdürece¤imizi ifade etmekten mutluluk duyar›z. Teflekkür... Bu çal›flmada baflta görüflme talebimizi kabul eden, ilgi ve yard›mlar›n› esirgemeyen ve bize gösterdikleri “Kürt misafirperverli¤i”nden dolay› göç ma¤durlar›na; çal›flmaya bafl›ndan beri büyük katk› sunan, her aflamada ön aç›c› öneriler gelifltiren, düflünce ve tecrübelerini bizimle paylaflan dan›flman›m›z Say›n Bahar Öcal Düzgören’e; yine kitap ve kapak tasar›m›ndan dolay›“ Kolektif Atölye” çal›flanlar›na; bu proje çal›flmas›nda yer alan” Osmanl› Kaynaklar›nda Kürtler Çal›flma Grubu”ndaki arkadafllara, çekimlerin yap›lmas› için bize kameras›n› veren ‹hsan Akbaba’ya; yine ilk görüflme de evini bize açan Hüsnü Da¤’a; görüflmelerin çözümünde yard›mc› olan, Ayfle K›smet, Bar›fl Bayda¤ ve Sinan Çelik’e; mahallerde ailelere ulaflmada bize destek sunan Resul Kurhan, Ahmet Ece, Eflref Yaflar’a, Edip Korkmaz’a ve Sunullah Altan’a; yapt›¤› hukuki destekten dolay› Av. Hasari Yenice’ye, verdi¤i teknik destek dolay› Burhan Aslan’a ve ismini sayamad›¤›m›z fakat bize destek sunan birçok insana verdikleri destekten dolay› teflekkürü borç biliriz. ‹lhan BAL Proje Koordinatörü GÖÇ-DER YÖN. KUR. SEKRETER‹ Göç Hikâyeleri Sözlü Tarih Proje Ekibi Proje Koordinatörü: Proje Dan›flman›: Görüflmeciler: Kay›t çözümü: Kamera çekimi: ‹lhan Bal Bahar Öcal Düzgören Nam›k Kemal Dinç Melek Toptafl Kömürcü Ayhan Ifl›k Serhat Bozkurt Abdullah Ar› Mirza Korkmaz bos Göç Hikâyeleri Sözlü Tarih Çal›flma Notlar› 1984-1999 y›llar› aras›nda Kürtlerin yo¤unlukta yaflad›klar› illerde “zorunlu göçe” maruz kalan insanlar›n hikâyelerinin topland›¤› bu kitap, yaklafl›k sekiz ayl›k kolektif bir eme¤in ürünüdür. Sekiz kiflilik bir ekiple yürüttü¤ümüz çal›flmaya, farkl› etaplarda birçok arkadafl ve dost katk› sundu, “iyi fleyler” ortaya ç›karma esprisiyle içten ve fedakârane kat›l›m gösterdi. Çal›flman›n ilk ay›n›, grubun oluflturulmas› ve haz›rl›kla geçirdik. Akabinde görüflmelerin yap›lmas›, kay›tlar›n çözümü ve teknik düzenlemeler, editoryal çal›flma, ‹ngilizce tercüme ve kitab›n yay›na haz›rlanmas› birbirini izledi. Kitap son fleklini alana kadar bütün bu aflamalarda onlarca insan elbirli¤i, bilgi birli¤i ve yürek birli¤i etti. Sekiz kiflilik ekipten dört arkadafl görüflmeleri yürüttü. Di¤er dört arkadafl ise iflin mutfa¤›yla, teknik haz›rl›klar (kay›t cihaz›, foto¤raf ve video çekimi ...) ve görüflme yap›lacak kiflilerle randevular›n ayarlanmas›, ulafl›m vb. sorunlarla ilgilendiler. ‹ki ayr› grup olarak yürüttü¤ümüz görüflmeleri, Türkçe ve Kürtçe iyi bilen birer arkadafl› yan yana getirmek suretiyle sürdürdük. Görüflmeleri olabildi¤ince Türkçe yapmaya çal›flt›k, çünkü tasarlanan kitab›n öncelikle Türkçe bas›m› yap›lacakt›. Ancak Türkçe bilmeyen veya kendini çok zor ifade eden kiflilerle görüflmelerimizi Kürtçe yapt›k. Ekibi oluflturanlardan üç kifli, Göç-der’de çeflitli sorumluluklar› 14 GÖÇ H‹KÂYELER‹ olan arkadafllard›. ‹ki arkadafl›m›z daha öncede dernek çal›flmalar›na aktivist olarak kat›l›yordu. Di¤er üç arkadafl ise ‹stanbul Üniversitesi ve ‹stanbul Bilgi Üniversitesinde Tarih bölümünde lisans okumakta olup, “Osmanl› Kaynaklar›nda Kürtler Çal›flma Grubu” ndan projeye dahil olmufllard›. Kürt tarihi üzerine araflt›rmalar yapan arkadafllar, böyle bir çal›flmay› gruplar› aç›s›ndan da bir deneyim ve kazan›m olarak de¤erlendirmifl ve kat›l›m yapm›fllard›. Grubun bileflenleri belli olduktan sonra nas›l bir çal›flma yapaca¤›m›z ve nelere dikkat etmemiz gerekti¤i konular›nda tart›flma ve toplant›lar yapt›k. Herkesin üzerinde mutab›k oldu¤u en önemli fley, böyle bir çal›flman›n ilk defa yap›ld›¤› ve bizzat yaflayanlar›n a¤z›ndan göç olgusunu gündeme getirmenin çok önemli oldu¤uydu. Herkesin kat›ld›¤› bu kanaat, çal›flman›n bafltan sonuna motivasyonu düflmeden yürümesini sa¤lad›. Elbette niyetlerin böyle bir çal›flmay› hakk›yla kotarmak için yeterli olmayaca¤›n› biliyorduk. O zaman dersimizi iyi çal›flmal›yd›k. Bilimsel, gerçekçi, sorunu bütünlüklü yans›tacak veriler ortaya koyan bir çal›flma yapmay› hedef seçtik. Bunun için haz›rl›k e¤itimleri yapma karar› ald›k. Yabanc›s› olmad›¤›m›z halde göç konusunda yaz›lan rapor ve de¤erlendirmeleri bir daha gözden geçirdik, yasal mevzuat› ve yeni uygulamalar› inceledik. Görüflmelere haz›rl›kl› gidebilmek ve konuya hakimiyet aç›s›ndan bu araflt›rmalar çok faydal› oldu. Haz›rl›k e¤itimlerimizin bir di¤er konusu “sözlü tarih” yöntemiydi. Çal›flmay› sözlü tarih yöntemiyle yapacakt›k ama sözlü tarih ne demektir, nas›l yap›l›r, do¤rusu pek bilmiyorduk. Baz› arkadafllar›m›z›n daha önce bu konuda çeflitli okumalar› vard›, ancak hiçbirimizin böyle bir prati¤i, deneyimi söz konusu de¤ildi. En iyi ö¤renmenin prati¤in kendisi oldu¤u gerçe¤inden hareket ettik. Kendi pratiklerimizi sürekli bir e¤itim ve de¤erlendirme konusu yapt›k. Ancak salt prati¤in yeterli olmayaca¤›n› bilerek sözlü tarih konusunda yaz›lm›fl kitap ve makaleleri araflt›rd›k ve birbirimizle paylaflt›k. Bu ikili süreci bütün çal›flma boyunca devam ettirme gayreti içinde olduk. Neticede sözlü tarih konusunda çok fley ö¤rendik, ama iyi bir sözlü tarihçilik için ciddi bir donan›m ve farkl› disiplinlere hakimiyet gerekti¤ini de kavrad›k. Haz›rl›k sürecinde teknik malzemelerin temini ve nas›l kullan›- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 15 lacaklar› üzerinde de durduk. Kay›t cihazlar›m›z oldukça iyi ve kullan›fll›yd›. Ancak kamera olarak küçük el kameralar›ndan temin edebilmifltik. Daha geliflmifl bir kamera ile çok daha kaliteli görüntüler elde edilebilir ve farkl› biçimlerde kullan›labilirdi, fakat temin edemedik. Bu konuda teknik yard›m talep etti¤imiz baz› kurum ve kurulufllar ise maalesef yard›mc› olmad›lar. Yapt›¤›m›z görüflmelerin tasnifi, çözümü ve arflivleme ifllerini bir arkadafl›m›z organize etti. Eldeki malzemenin çok önemli bir arfliv de¤eri tafl›d›¤›n› biliyoruz. Kitap olarak yay›nlad›¤›m›z belgeler d›fl›nda kalan belgelerin de korunmas› ve üzerinde daha farkl› çal›flmalar yap›labilmesi için araflt›rmac›lara ve kamuoyuna sunulmas› ve bu belgeler üzerinden baflka çal›flmalar yürütülmesi gerekmektedir. Haz›rl›k sürecinin di¤er önemli bir çal›flmas› da sorular›n oluflturulmas›yd›. Sorular, yürütece¤imiz çal›flman›n kapsam ve niteli¤ini ortaya koyacak ayn› zamanda çerçevesini çizecekti. Tart›flmalar›m›z sonucunda sorular›n üç ana bölümden oluflmas›na karar k›ld›k. Göç öncesi, göç süreci ve göç sonras› yaflananlar› dinleyerek hikâyeleri bütünlük içinde verecektik. Göç öncesi sürecin irdelenmesini önemli buluyoruz. Bunun k›ymetini görüflmelerde de fark etti¤imiz için kitapta epey yer verdik. Çünkü haritadan silinen köylerle birlikte bir tarih, bir kültür, gelenek ve yaflam biçimi yok olma tehlikesiyle bugün karfl› karfl›ya. Bu de¤erleri tarihe mal etmek aç›s›ndan da bunlar oldukça önemli. Yine anlad›k ki bu konuda daha birçok antropolojik, sosyolojik çal›flmaya ihtiyaç var. Köylerde oynanan oyunlardan bayramlar›n kutlanma biçimine kadar birçok farkl› çal›flma araflt›rmac›lar›n ilgisini bekliyor. Sorular› olufltururken kullanaca¤›m›z dile de özel hassasiyet gösterdik. Yanl› ve yönlendirmeye dönük sorular çal›flman›n niteli¤ini ve etki düzeyini düflürebilirdi. hikâyeleri bütünlüklü yans›tmak kadar, objektif sorular oluflturup bilimsel sonuçlara ulaflmak da dikkat etmeye çal›flt›¤›m›z ölçüler oldu. Görüflmeler esnas›nda da bunlar› göz önünde bulundurduk. Yapt›¤›m›z e¤itimlerde de dile getirdik. Sorular›n oluflturulmas› kadar hassas bir husus da görüflülecek kiflilerin tespit edilmesiydi. ‹stanbul’da zorunlu göç ma¤duru çok say›da insan vard›. Bunlar›n bir k›sm›n›n Göç-der’le iliflkisi vard›, bir k›sm›n›n ise yoktu. Görüflülecek kifli ve aileleri tespit ederken, 16 GÖÇ H‹KÂYELER‹ bölgede yaflanan göç gerçe¤inin tüm foto¤raf›n› yans›tmas›n› istedik. Nihayetinde zorunlu göçün bir çok farkl› yüzü, bir çok farkl› gerçekleflme biçimi, rengi, tonu, ve uygulamas› vard›. Bunlar›n hepsi çal›flmaya yans›yabilmeliydi. Bazen bir köyün tamam› boflalt›lm›fl, bazen tek bir aile köyden ç›kar›lm›fl, bazen koruculuk dayat›lm›fl, bazen bir çat›flma bahane olmufl, bazen can güvenli¤i olmad›¤›n› düflünerek insanlar kendileri topraklar›n› terk etmifl, bazen de ölüm tehditleri buna sebep olmufltu. Daha ço¤alt›labilecek birçok sebep vard› ve her biri foto¤raf›n ayr› bir karesine denk geliyordu. Yine iller baz›nda dengeli bir da¤›l›m› tutturmak gerekiyordu. Projeyi köy boflaltmalar›n çok yo¤un oldu¤u birkaç ille s›n›rl› tutmak istemedik, zorunlu göçün yafland›¤› bütün illerdeki kiflilerle görüflmeye çal›flt›k. Eksik kalan yerler oldu ama az›msanmayacak say›da ilden kiflilerle görüflme yapt›k. Görüflülecek kiflileri tespit ederken dikkat etmeye çal›flt›¤›m›z önemli noktalardan biri de kiflilerin politik alg› ve tutumlar›yla ilgiliydi. Bölge insan›n o çat›flma ortam›nda çok yo¤un politize oldu¤unu ve göç ma¤durlar›n›n a¤›rl›kl› k›sm›n›n koruculuk dayatmas›n› kabul etmedi¤i için topraklar›n› terk etti¤ini düflündü¤ümüzde bireylerin tespitinde hayli zorluklar yaflad›k. Görüflmeleri salt politik insanlarla yapmamaya özen gösterdik, ancak politik insanlarla yapmaktan da çekinmedik. Bizim için as›l olan bir bireyin veya ailenin zorunlu göç ma¤duru olmas›yd›. Politik kifliler görüflme talebimizi daha kolay ve tereddütsüz kabul edebiliyordu. Ancak görüflmeleri onlarla s›n›rlayamazd›k. Nitekim çal›flmay› bu eksende yürüttük. Ald›¤›m›z bir bilgi üzerine daha önce koruculuk yapm›fl, fakat sonras›nda kendisi de göç etmek zorunda kalm›fl bir kifli ile görüflmek istedik, ancak talebimizi kabul etmedi. Yaflananlar karfl›s›nda duyulan korkunun etkisi halen silinmifl de¤il. Yafll› bir anneyle yapmak istedi¤imiz görüflmeyi kocas›n›n karfl› ç›kmas› neticesinde yapamad›k. Baz›lar› isimlerini vermediler. Ve görüflmelerin nerdeyse tamam›n da insanlar kendilerine otosansür uygulad›lar. Özgürce kendilerini ifade etmekten çekindiler. Yaklafl›k üç ayl›k bir zaman dilimini görüflmelerle geçirdik. ‹stanbul’un birçok semtine görüflme yapmak maksad›yla gittik. Yüzden fazla kifliyle görüflme yapt›k. Aral›k, ocak, flubat gibi k›fl›n “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 17 en so¤uk ve sert aylar›na denk gelen görüflmeler nedeniyle bir ara ekip üyelerinin hepsi hastaland›. Ancak bütün arkadafllar fedâkarca çal›flt›lar. Bazen günde iki görüflme bazen de bir görüflme yapt›k. Genelde görüflmeleri ‹stanbul’un merkezinden uzak, ücra kesimlerinde yapt›¤›m›z için görüflmelere tekrar tekrar gidipgelmek oldukça zor ve zahmetli oldu. Görüflmelerde en büyük eksiklerimizden birisi gidece¤imiz kifli veya aile hakk›nda ve hikayesine dair önceden yeterli bilgi sahibi olmamakt›. Projenin zamanlama aç›s›ndan dar, ancak hedefler aç›s›ndan genifl olmas› ve ‹stanbul’da insanlara ulafl›m-irtibat sorunlar› bizi zorlayan hususlar oldu. Ön görüflmeler yapmak veya öncesinde görüflülecek kifliler hakk›nda teferruatl› bilgi sahibi olmak elbette çal›flmay› daha verimli k›labilirdi. Ancak bu çok s›n›rl› olabildi. Görüflmeleri bazen aileden bir tek kifli ile bazen birkaç kifli ile, bazen de bütün aile ile yapt›k. Bizim tercihimiz ayn› aileden daha fazla say›da kifli ile yapmak olsa da karar› genelde karfl› tarafa b›rakt›k. Ailelerin hassasiyetlerini göz önünde bulundurduk. Yine birçok sebepten dolay› konuflmak istemeyen kifliler oldu, sayg›yla yaklaflt›k. Çünkü gönüllülük ekseninde bir çal›flma yap›yorduk. Görüflmelere bütün yafl kategorilerinden bireyleri katmaya çal›flt›k. Kad›nlar›, çocuklar› ve gençleri özellikle dahil etmek istedik. Çocuklar ve gençlerle yapt›¤›m›z görüflmeler hem nicelik olarak epey bir yekun oluflturmakta, hem de içerik olarak oldukça çarp›c›, dikkatle okunmas› gereken bilgiler ihtiva etmektedir. Kad›nlar konusunda ise ayn› baflar›y› gösterdi¤imizi söyleyemeyiz. Belki yapt›¤›m›z görüflmelerin yar›ya yak›n›n› kad›nlar oluflturuyor ancak kad›nlar›n sorunlar›na tam olarak parmak basamad›k. Çal›flmam›z›n en büyük eksikli¤ini bu konu oluflturuyor. Sonlara do¤ru eksi¤imizi fark ettik ama art›k çok da yap›lacak bir fley yoktu. Daha bafllang›çta kad›nlara dair ayr›, özel sorular oluflturmak gerekiyordu. Yine farkl› görüflme tekniklerini denemek belki daha iyi sonuçlar almam›z› sa¤layabilirdi. Bu hususlarda özel bir yo¤unlaflmam›z olmad›. Yine görüflme ekibinde sadece bir kad›n arkadafl›n bulunmas› bu eksikli¤i destekleyen baflka bir sorundu. Görüflmeleri genelde evlere giderek, bazen tek tek, bazen de bir odada aile içinde yapt›k. Bunda gitti¤imiz evin fiziki koflullar› ve ai- 18 GÖÇ H‹KÂYELER‹ lenin sosyal yap›s› belirleyici oldu. Hafta içi günlerde akflamüzeri yapt›¤›m›z görüflmeleri, hafta sonlar› gündüz vakitleri de yapt›k. Kürtlerin kalabal›k aile yap›s›ndan dolay› görüflmeler s›ras›nda bazen ekstra sorunlar da yaflamad›k de¤il. Özellikle befl yafl alt› küçük çocuklar›n teknik cihazlara merak› ve ilgiyi kendi üzerlerine toplama çabas› bizleri zorlayan, ama hofl, komik enstantanelerdi. Görüflmelerde bazen farkl› yöntemler de denedik. Aile bireylerinin bir arada bulundu¤u ortamda, hikâyelerini bir kiflinin anlat›m›n› esas almak üzere ilgili bölümlerde di¤er aile bireylerini katarak dinledik. Bunlar›n baz›lar›nda verimli sonuçlar al›rken, bazen de istedi¤imiz sonuçlar› alamad›k. Yukar›da da dile getirildi¤i gibi görüflmeleri a¤›rl›kl› olarak Türkçe yapt›k. Bafltan teslim etmek gerekiyor ki, gençler ve çocuklar›n haricinde görüflme yapt›¤›m›z insanlar kendilerini Türkçe ifade etmekte çok zorland›lar. Zaten kad›nlar ve yafll›lar›n önemli bir k›sm› Kürtçe’den baflka bir dil bilmiyorlard›. Görüflmelerin Türkçe yap›lmas› bizim ricam›z üzerine gerçekleflti, yoksa insanlar›n tercihi de¤ildi. Dolay›s›yla kitap okunurken özellikle bu husus göz önünde bulundurulmal›, insanlar›n anadillerinin d›fl›nda bir dille konufltuklar› bilinmelidir. Her ne kadar biz editoryal çal›flmay› yaparken, cümlenin orijinaline dokunmadan, yapt›¤›m›z eklemeleri belirterek düzenlemeye çal›flt›ysak da, anlam bozukluklar› ve cümle düflüklükleri yine vard›r, bu da belirtti¤imiz nedenden dolay›d›r. Görüflme yapt›¤›m›z bütün ailelere gösterdikleri “Kürt misafirperverli¤i”nden, ilgi, alaka ve yard›m çabalar›ndan dolay› bir teflekkür borcumuz var. Gitti¤imiz her evde çok iyi a¤›rland›k. ‹nsanlar yard›mc› olmak için bize elinden gelen çabay› sergiledi. Ayn› çabay› görüflmeler s›ras›nda da olabildi¤ince sergilemeye çal›flt›klar›na flahitlik ettik. Olabildi¤ince diyoruz çünkü görüflmeler s›ras›nda öyle anlar yaflad›k ki, kelimeler bo¤azda dü¤ümlendi, söz bitti... ‹nsanlar›n tekrardan hat›rlamaya tahammülü olmad›¤› birçok an›n ve olay›n oldu¤una tan›k olduk. Anlat›lan hikâyelerin üzerinden on-on befl y›l geçmifl olmas›na ra¤men insanlar yaflad›klar› travman›n etkisini üzerlerinden atabilmifl de¤iller. Genellikle hiçbiri yard›m ve destek görmemifl. Bütün sorunlar›n› kendi bafl- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 19 lar›na çözmeye çal›flm›fllar. Bugün ‹stanbul’da yeniden bir yaflam kurmaya çal›flan bu insanlar›n ço¤u yaflad›¤› travmadan kendini kurtarabilmifl de¤il. Elbette hikâyelerinin anlat›m›na bütün bunlar yans›d›. En baflta dil problemi önemli bir sorun oldu. Ço¤unlu¤u Türkçe’yi sonradan ö¤renmiflti. Görüflme yapt›¤›m›z insanlar›n okula gitme oran› çok düflüktü. Ender say›da kifli liseyi okuyabilmiflti. Travma sürüyordu ancak zamanla baz› ayr›nt›lar unutulmaya da bafllanm›flt›. Tarihler kar›flt›r›labiliyordu ve çok az insan yaflad›¤› olaylar›n tam tarihlerini verebildi bize. Bütün bu ve di¤er sebeplerden dolay› hikâyelerin anlat›m›nda da¤›n›kl›k olabildi. Bizim bir soru sistemati¤imiz ve hikayelere iliflkin öngördü¤ümüz bir ak›fl olsa da karfl›m›zdaki anlat›c›dan kaynakl› konu d›fl›na kaymalar olabildi. Bazen bireyler kendileri için önemli gördükleri noktalar› anlatabildiler, bazen es geçtiler, bazen de anlatmak istemediler. fiu noktay› da bir kez daha vurgulayal›m ki, bir çok insan anlatmak istediklerinin hepsini anlatmad›, kendi kendine s›n›rlamalar getirdi, otosansür uygulad›. Bir k›sm›n› biz fark ettik, ancak görüflmelerden sonra bunu aç›kça ifade edenler de oldu. ‹fade edilen veya edilmeyen bu yönlü kayg›lar› sayg›yla karfl›lad›k, çünkü maalesef yaflad›¤›m›z ülkede düflünce hala özgür de¤il ve korkular› besleyen karanl›k olaylar yaflanmaya devam ediyor... Bizler insanlar›n ac›l› hikâyelerini toplamak için yola ç›km›flt›k. Bir “büyük felaketi” bilinir k›larak, bu ac›lar›n bir daha yaflanmamas›n› ve aç›lan yaralar›n sar›lmas›n› istiyorduk. Ancak bu ac›l› geçmifli insanlara tekrardan hat›rlatmak, onlar› tekrardan o günlere götürmek çok zor bir iflti. Unutmak belki de birço¤u için bir savunma mekanizmas› idi ki ailesinin niçin göç etti¤ini bilmeyen çocuklar›n oldu¤unu gördük. Ac›lar›n sar›lmas›, zorunlu göç gerçe¤inin bilinmesi için insanlar hikâyelerini anlatt›lar bize. Yerlerinden yurtlar›ndan edilmelerini, maruz kald›klar› fliddeti, bilmedikleri diyarlarda sefalet içinde yaflamak zorunda b›rak›lmalar›n›, bir bafllar›na bunlar›n üstesinden gelme mücadelelerini, bitmeyen zorluklar›n› insanlar bilsin istiyorlar. Art›k do¤duklar› topraklara rahatça gidebilmek, zorunlu göç gerçe¤iyle yüzleflip, kendilerine bu felaketi yaflatanlar›n hesap vermesini istiyorlar. Yaflad›k- 20 GÖÇ H‹KÂYELER‹ lar› travma o kadar büyük ki, unutmak isteseler de unutam›yorlar. Niçin böyle bir muameleye maruz kald›klar›n› anlayam›yorlar. Anlat›lan hikayelere tan›kl›k etmek ve üst üste bu hikâyeleri dinlemek bizi de derinden sarst›. ‹nsanlar bu ac›lar› tekrardan yaflarken bizler de buna ortak olduk. Tafl›d›¤›m›z sorumluluk gere¤i bunu yans›tmasak da bir noktadan sonra art›k hikâyeleri dinlemekte de zorland›k, psikolojik olarak da etkilendik. Psikolojik destek almam›z gerekti¤ini söyleyenler de olmad› de¤il. Bu flekilde görüflme sürecini tamamlaman›n ard›ndan görüflmelerin düzenlenmesi, kitap haline getirilmesi ve yay›nlanmas› çal›flmalar›na girifltik. Yapt›¤›m›z görüflmeleri hangi formatta verece¤imiz üzerine çok yo¤un tart›flt›k. hikâyelerin her birisinin tarihsel bir de¤er tafl›mas› aç›s›ndan hiç dokunmadan oldu¤u gibi vermek en büyük kayg›m›zd›. Son biçimini verene kadar da bu kayg›y› tafl›d›k. ‹lk e¤ilimimiz görüflmeleri ham haliyle sunmakt›, bu tarzda ç›kar›lan kitap örnekleri vard› ve olabilir gibi geliyordu bize de. Ancak çal›flmaya bafl›ndan beri büyük katk› sunan, her aflamada ön aç›c› öneriler getiren dan›flman›m›z Say›n Bahar Öcal Düzgören’in öneri ve çabalar›yla, yine çal›flman›n özüne dokunmadan kitap için daha uygun bir format ve teknik haz›rlama karar› ald›k. Buna göre görüflme sürecinde sordu¤umuz sorular› metinden ç›kard›k. Çünkü bu hem okumay› zorlaflt›r›yor, çok yer kapl›yor, hem de format aç›s›ndan iyi bir görüntü vermiyordu. Baflta da belirtti¤imiz gibi görüflmelerin bir sistemati¤i, ak›fl› vard›. Ancak pratikte buna tamam›yla sad›k kalmak mümkün de¤ildi. Anlat›mlar da¤›n›k olabiliyor ya da konu d›fl›na ç›k›larak baflka mecralara gidebiliyordu. Görüflmeler aç›s›ndan yad›rganacak bir durum de¤ildi bu. Fakat kitaba da bu flekilde koymak do¤ru olmazd›. Nitekim görüflmeleri düzenlerken baflta öngördü¤ümüz sistemati¤i esas alarak; göç öncesi, göç süreci ve göç sonras› tarz›nda düzenledik. Anlat›mlara ve kullan›lan cümlelere dokunmad›k. Anlat›m bozukluklar›n› düzeltmek için yapt›¤›m›z eklemeleri köfleli parantez içinde verdik. Aç›klanmas› gereken fleyler ya da özel isimleri dipnot düfltük. Hikayenin daha rahat okunmas› için de¤iflen konular› dikkate alarak ara cümleler kurduk, ancak bunlar› farkl› harf karakteri vererek yapt›k. Kulland›¤›m›z bafll›klar›n hep- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 21 sini hikayenin kendi içinden ç›kard›k. Bafll›ktan sonra yazd›¤›m›z k›sa girifllerde ise görüflmenin yap›ld›¤› atmosferi, izlenimlerimizi ya da ortam› vermeye gayret ettik. Son olarak belirtmek isteriz ki, okuyaca¤›n›z kitap tümüyle gerçek hikayelerden olufluyor. “Zorunlu göç” gerçe¤ini ç›plak bir biçimde gözler önüne seriyor. Bu kitapta zorunlu göçün nas›l gerçekleflti¤ini, maruz kal›nan uygulamalar›, savrulan, darmada¤›n edilen hayatlar›, açl›¤›, yoksullu¤u, ölümü ve her fleye ra¤men hayata tutunma çabalar›n› bulacaks›n›z. Tarihsel bir belge niteli¤i tafl›yan bu hikayeler araflt›rmac›lar›n üzerinde çal›flmalar yapaca¤› çok k›ymetli veriler tafl›mas› anlam›nda da oldukça önemli. Göçün toplumun sosyolojik dönüflümündeki etkileri, ekonomik, sosyal, kültürel yaflam›m›za yans›malar›, göç eden kitlenin yaflad›¤› dönüflüm, hikayelerde çarp›c› bir flekilde veriliyor. fiehirleflen “kentsel” bir sorun haline gelen göç ve bugün kentlerde kendilerine “potansiyel suçlu” olarak bak›lan göç insanlar›n›n hikâyeleri; bütünlük içinde, nedenleriyle birlikte ele al›nd›¤›nda kavranabilir, do¤ru tespitler ve çözümlere ulafl›labilir. Son zamanlarda sonuçlar› üzerinden yap›lan de¤erlendirmelerde göç kitlesinin bir flekilde suçlu ilan edilmesi tarih karfl›s›nda da haks›zl›kt›r. Bilimsel, gerçekçi ve iyi niyetli bir yaklafl›m gelifltirilmedi¤i için göç kanayan bir yara olarak devam ediyor. Bunun en son ve çarp›c› örne¤ini 2004 y›l›nda ç›kar›lan 5233 say›l› “Tazminat Yasas›” oluflturuyor. Hikayeler okundu¤unda da görülece¤i gibi bu yasa zararlar› tazminden çok uzak bir niyetle haz›rlanm›fl ve yaralar› sarmaktan çok uzak. Maalesef bu konularda ciddi bir çaba sarf edildi¤ini söylemek zor... Bir daha ayn› ac›lar›n yaflanmamas› ve özgür, demokratik bir yar›n dile¤iyle... Nam›k Kemal Dinç Resul Aslan “Ac›y› gören insan baflkas›n› ac›tmaz” Kanarya Mahallesindeyiz. Küçük Çekmece Belediyesi s›n›rlar›ndaki bu mahalleye ilk defa geliyoruz. Gerçek anlamda bir getto havas› var burada. 1990’larla birlikte yo¤un bir Kürt göçü alm›fl. Mahallenin tepeye do¤ru ç›kan sokaklar›nda ilerlerken, Kürtçenin a¤›rl›kl› kullan›lan dil oldu¤una tan›kl›k ediyoruz. Bir an kendimizi Diyarbak›r’›n o dar sokaklar›ndan birinde hissetmekten al›koyam›yoruz... Tarih yapraklar› fiubat’›n 2 sini gösteriyor ama günefl ç›km›fl. Hayra alamet olsa gerek, lakin zor bir görüflmeye gidiyoruz. Görüflece¤imiz kiflinin gözalt›nda maruz kald›¤› koflullardan dolay› iki aya¤› kesilmifl. Ac›lar› deflmek her seferinde bizi de yeni ac›lara bo¤uyor. Hissediyoruz, çok zor ve ac› bir hikaye dinleyece¤iz. Ama biz bu hikâyeleri toplamak için buraday›z. Ve k›sa bir sohbetin ard›ndan bafll›yoruz görüflmeye: Ad› Resul Arslan... 1966 do¤umlu... fi›rnak’ ›n Güçlükonak ilçesinin Bane köyünden... Köyünün Türkçe ismi Ormaniçi... Evli... ‹kisi k›z, ikisi erkek dört çocu¤u var. En büyükleri on alt› yafl›nda k›z, en küçükleriyse on yafl›nda erkek çocu¤u... Çocuklar›ndan ikisi ‹stanbul’da dünyaya gelmifl... Kürtçe, Türkçe, ‹talyanca ve biraz da Arapça biliyor... Kelimenin gerçek anlam›yla okumaya sevdal› bir insan R.A. Görüflmemize okul maceras›ndan bafll›yoruz: 24 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Tam sekiz yafl›nda bafllad›m okumaya. Üç sene okudum, yani Arapça okudum medreselerde1... Medreseyi Cizre’de okudum. “Mesela Cizre’de Medrese Sor2 vard›. “Medrese Sor [ismi] Meleya Ciziri3 var orada talebelerini yetifltiriyormufl... “Yine bazen k›fl›n çal›fl›yordum. Yaz›n yine medreselere gidiyordum Arapça okumaya. Onun için çok baflar›l›yd›m okulda. Hem Arapça hem Türkçe okudu¤um için, çok baflar›l›yd›m... “Bize camiye yak›n, aileler bak›yordu, yemek veriyordu bize. Medresede ders görüyorduk... “Kahvalt› hariç orada yeme¤i gidip halktan al›yorduk, bize veriyorlard›. Kaç çeflit varsa, mesela iki üç çeflit bize veriyorlard›... Diyelim her bir hane bir kifliye bak›yordu. Bir kiflinin yeme¤i bizden olsun diye... “Ben Güçlükonak’ta da okumufltum... Bir iki sene orada gitmifltim [ilk]okula... Orada köy [okulunda], ben bakt›m ki fazla bakm›yorlar ... dedim burada olmaz. ‹lçeye gitmek laz›m, yat›l› okula gitmek laz›m. Ondan sonra oraya gittim... “Asl›nda o zaman on dört yafllar›ndayd›m. Müdür çok yard›mc› oldu... “Beni üçüncü s›n›fa ald›lar. Orada da bir gün bakt›m dediler bunun yafl› büyük. Yafl› büyük ama durumu iyidir, çal›flkan bir ö¤rencidir, bunu beflinci s›n›fa alal›m. Üçte beflinci s›n›fa geçtin sen [dediler]. Zaten onu [yat›l› okulu] dokuz ay›n içinde bitirdim... “Okulu b›rakt›m flirkete girdim. O zaman kafam›z tam çal›fl›rd›... “Diyarbak›r Karakaya baraj›nda, iki sene ‹talyan flirketinde çal›flt›m. Onlar Türkçeyi bilmiyordu. Hep ‹talyanca konufluyorlard›. Biz de mecburen ö¤rendik... “O[nu] da yirmi senedir konuflmad›m... Ard›ndan köyünü anlatmas›n› istiyoruz. Geçim kaynaklar›n›, 1- Medrese; Tarihi çok eskilere dayanan, bölgede hala kal›nt›lar› bulunan, a¤›rl›kl› olarak dini ö¤retimin yap›ld›¤› e¤itim kurumlar›. Önemli özelliklerinden birisi, ö¤retim dilinin Kürtçe olmas› ve baz› Kürtçe klasiklerin derslerde okutulmas›d›r. 2- K›z›l (veya K›rm›z›) Medrese anlam›na gelmektedir. 3- Meleya Ciziri :1570-1640 y›llar› aras›nda yaflam›fl Kürt flairi. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 25 sosyal ortam›, iliflkileri vb.’ni : “ [Köyümüz] O zaman otuz dört, otuz befl haneydi... “Aram›zda bir ova vard›. Güçlükonak ile aram›zda. O da yaya ile bir saat falan çekiyordu. Zaten cadde falan yoktu. Su ve elektrik yoktu bizim köyde. Çeflmeden normal yeralt›ndan ç›kan kaynak suyu [kullan›yorduk]. Yolumuz yoktu. Yol, su, elektrik okul falan yoktu... “Özellikleri sulu arazi, hem Dicle nehri bizim oradan geçiyor, bir de da¤dan ç›kan su vard›. Yani sulu arazimiz bahçeler falan vard›. Susuz arazi de... bol bol meram›z vard›. Geniflti meram›z... “Sulu arazilerimiz oldu¤u için bahçelerde her fleyi ekiyorduk mesela... “Ne dersen; portakal, hurma hariç her fley ekebilirdik... “Verimliydi... “Bizim en az 80-100’e yak›n dönüm arazimiz vard›. Bir de [bir] kaç parça sulu bahçelerimiz vard›. O da 2,5-3 dönüm rahat vard› yani sulu araziler. Pirinç ekiyorduk... Tabi fazlas›n› satard›k ... ama tabi, cadde gelmedi¤i için fazlas›n›, çürüyordu atard›k yani. Üzümü pekmez yap›yorduk mesela. ‹ncirleri yaz›n kurutuyorduk k›fl›n yiyorduk mesela. Fazlas› da çürüyordu. Çünkü götüremiyorduk flehirlere... “Geçim, yani bize yetiyordu. Çünkü meram›z çoktu... “Orada ne kadar hayvan beslersen besle, yer vard› yani... “Hayvanlar›m›z vard›. Köyde mesela beflyüze yak›n koyunlar› olanlar vard›, üç yüz, dört yüz, befl yüz... Keçi, koyun, inek yani hayvan› olmayan yoktu köyde. Herkesin hayvanlar› vard›. Arazisi olmayan yoktu. Bahçesi olmayan yoktu... “Durumumuz iyiydi köyde. Çünkü ben kendim, okulu b›rakt›ktan sonra o fleyde çal›flmaya bafllad›m. Bir iki ay ç›rakl›k yapt›ktan sonra, ondan sonra usta oldum... “Kal›p ustas›. Kal›pç› oldum. Ondan sonra ben nereye gitsem... ‹stanbul’un büyük flirketlerinin ço¤unda çal›flm›fl›m. Bu Akmerkez’ de bir seneye yak›n çal›flt›m. Matbaac›lar Sanayi sitesi var Ba¤c›lar’da, zaten iki seneye yak›n orada bafl ustal›k yapt›m. Ben baya¤› çal›flt›m. Bu ‹kitelli’de giden otoban üzerinde köprüler ya- 26 GÖÇ H‹KÂYELER‹ p›l›yordu, ben orada baya¤› çal›flt›m... “fiimdi böyle bir durum var. Yollar›n olmamas› [yollar olmad›¤›] için, kat›rlarla çift sürüyorsun, hayvanlarla harman yap›yorsun. Hayat flartlar› zordu biraz yani. Biz kendimiz arazilerimizi b›rakt›k... “Traktör, yol yoktu. Olmad›¤› için. arazileri öyle bofl b›rakt›k, çal›flmaya gidiyorduk. R.A. Köylerinde afliret yap›s›n›n çözüldü¤ünü anlat›yor: “Ufak köy oldu¤u için hemen hemen herkesin birbiriyle akrabal›¤› vard›. K›z al›p vermek[gibi]... “[Afliretçilik] bizim köyde pek öyle fazla yoktu. Etkilemiyordu. Herkes öyle bafl›bofl olmufltu. Yani bizim öyle. Güçlükonak vard› mesela. Güçlükonak’a ba¤l› bir sürü köy vard›. Onlar Bahattin A¤a’ya ba¤l› idi... “O flimdi Güçlükonak’ta belediye baflkan›d›r... “O[nlar] Haruna afliretidir. Yoksa bizim Welat aflireti diyorlard›, Welati diyorlard›. O kadar fazla fleyimiz yoktu. Herkes daha do¤rusu bafl›bofl kalm›flt›. A¤am›z yoktu daha do¤rusu... O zamanlar hangi bayramlar› kutlad›klar›n› soruyoruz: “Bizim köyde böyle y›lbafl› gecesi ev ev dolafl›p oynuyorlard›. Bizde Sere Sale4 diyorlard› Kürtçe... “Y›lbafl› 1 Ocak gecesi... “Birkaç tane çocuk toplan›r. ‹flte Kirdik5 diyoruz... bunlar, palyaço gibi de¤iflik elbiseleri giyerler, oynar bir fleyler yaparlar. Ev ev dolafl›p oynuyorlard›. Art›k bu¤day, incir, ne varsa iflte bir fleyler veriyorlard›... “Newroz6 vard›... “Atefl falan yak›yordular çocuklar. Bizim köy zaten yüksek bir yerdeydi. Atefl yak›ld›¤› zaman her taraftan görünüyordu. Birde iki tane bayram vard›... “Ramazan ve Kurban bayram›7... “Orada yemek yap›yorlar. Herkes hayvan kesip, iflte et yap›yorlar. Camiden toplu namaz k›l›nd›ktan sonra, erkekler toplu halde ev ev dolafl›p bayramlar› kutluyorlard›. Çocuklar da öyle ayr› gruplar halinde dolafl›p fleker falan topluyorlard›. Bayramlar “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 27 böyleydi bizde.” Göç etmelerine sebep olan olaylar, koruculuk dayatmas›yla bafllam›fl : “Ben kendim 93 Eylül ay›nda ç›kt›m... Bu olaydan sonra ç›kt›m, ‹stanbul’a geldim... “[Öncesinde].. koruculuk8 bask›s› vard› bizde... “Bu, 86 y›l›ndan sonra bafllad› bana göre. Biraz aradan zaman geçti ama, 86’dan sonra bafllad› oralarda... “Çevremizdeki köyler silah almaya bafllad›. Biz almad›k. Bizim köyümüzde yol gelmedi¤i için yani alsak bile, can güvenli¤imiz yoktu. Yani biz Güçlükonak’tan biraz uzaktayd›k. Yolda olmad›¤› için... “Bundan sonra iflte senede bir milleti karakola ça¤›r›p, erkekleri karakola ça¤›r›p, iflte mecburen silah alacaks›n›z, bask› filan yap›yorlard›... “‹flte ya köyü terk edeceksiniz ya da korucu olacaks›n›z. Öyle olunca, bizim öyle bir alternatifimiz yoktu yani... “Bask› tehditler vard›... “Böyle karakolda dövülmeler falan vard›. Ama iflte millet fley [kabul] etmedi. Bu konuda insanlar biraz birlik oldu yani. Herkes tabi düflünür. Yani bizim öyle bir imkân›m›z yoktu. Onun için... yani silah alamad›k. “Sonra 93 y›l›nda oralarda baya¤› eylemler geliflti...çat›flmalar ço¤ald›. Yani art›k biz de biliyorduk. Öyle herhangi bir tehlike ile karfl› karfl›yay›z ama, baflka bir alternatifimiz yoktu yani. Hatta son zamanlarda çok bask› yapt›lar. Ya dediler silah al›n ya da köyü b›rak›p gidin dediler. Bizde dedik nereye gidece¤iz. Herkes gidebilir de, iflte milletin bir sürü çocuklar› var. Durumu olmayan insanlar var. Yani her aile kendine flehirlerde bakacak durumda de¤ildi. Yani kendini ... idare edecek durumda de¤ildi. 4- Y›lbafl› anlam›na gelmektedir. 5- K›rd›k : Y›lbafl› gecesi sergilenen skeç ve oyunlar. 6- Newroz : Her y›l 21 Mart tarihinde kutlanan bayram. 7- ‹slam inanc›na göre kutsal kabul edilen bayramlar. 8- “Geçici Köy Koruculu¤u”: 1985 y›l›nda ç›kar›lan bir kanunla hayata geçirilen, resmi s›fat› olan ve silahla donat›lm›fl yerel, sivil unsurlardan oluflan sistem. Halen 60 bin civar›nda korucu bulunmaktad›r. 28 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Onlardan galiba fley istedik. Durumu olmayan insanlara hiç olmazsa ‘yard›mc› olun’ dedik. ‘Yok’ dediler, ‘biz kimseye falan yard›mc› olmuyoruz. Nereye giderseniz gidin’. O zaman bizde o karar› verdik... “Biz söyledik, biz durumu olmayanlara yard›mc› olun dedik. Onlarda ‘yok’ dediler. ‘Biz kimseye yard›m falan etmeyiz. Bafl›n›z›n çaresine bakacaks›n›z.’ Bu durumda o zaman biz dedik ölsek ölelim. Madem gidersek gidip periflan olaca¤›z. Kendi köyümüzde periflan olal›m ölelim dedik. Yani gözümüze ald›k ölümü. Öylece kald›k köyde. “Sonra bakt›k ki bir sabah böyle kar diz boyu, beyaz elbiseleri giymifller, kar elbiseleri. Da¤, tepe, her taraf hep asker olmufl yani. Befl yüze yak›n asker vard›... “Asker ve korucular, zaten herkes kar elbisesi giymiflti genellikle ço¤u yani. Bu fiubat ay›nda oldu. 20 fiubat’ta [1993]. Ondan sonra her taraftan atefl geldi, her taraftan köye do¤ru atefl ettiler... “Saat ... hoca ezan› okumufltu. Yani hava daha ayd›nl›k olmam›flt›. Befl buçuk, alt› gibiydi... Hiçbir uyar› olmadan. Bunlar yanl›fl olmasam köyde PKK9 var diye iflte gelmifller. Mutlaka flimdilik vard›r. Böyle sessiz atefl edelim. Zaten her taraf› tutmufllard›, zaten kufl uçurtmad›lar. Her taraf böyle avc› fleklinde köyün etraf› böyle sar›l›yd›... “Bütün evlere atefl ettiler... “De¤iflik silahlar vard›. ‹flte roketatar, bomba, bu G3 makineli tüfekler vard›. MG3 vard› mesela. Lav silahlar› vard›. Roketatarlar vard›. Yani böyle askerin tafl›yabilece¤i her çeflit silah vard›... Bu üç saat sürdü. Üç, üç buçuk saate yak›n sürdü... “Ondan sonra yavafl yavafl köye girmeye bafllad›lar bir taraftan. Bir taraftan da daha atefl ediliyordu köye. Orada zaten köyün içinde bir asker arama yap›l›rken öldürüldü... “Kendileri vurdu.... Onlarda sürekli iflte köyümüzde PKK var diye sürekli geliyor- 9- Partiya Karkeren Kurdistan, Kürdistan ‹flçi Partisi. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 29 lard›. Belki flikayetler oluyordu onu bilmiyoruz. Ama gece tutmufllar oray› iflte yakalayaca¤›z diye... “Yok hiç kimseyi yakalamad›lar. “Kimsenin kimseden haberi yoktu. Pencereler vard› böyle, biz pencerelerden kaç›yorduk... Bizim, böyle evler iki s›ral› tafl evlerdi. Duvar›n kal›nl›¤› en az 60 metre [santimetre] vard›... “Ev duvarlar›. fiimdi merminin geçmesi mümkün de¤il. Bunun için biz köflelere, pencerelerden kaçt›k. Ya¤mur gibi mermi geliyordu her eve. Mesela benim eve ya¤mur gibi mermi geliyordu. Öyle devam etti üç buçuk saat... “Bir tane çocuk Adile Ekin isminde befl yafl›ndayd› galiba [öldü]. Birisi demifl, yanl›fl de¤ilsem bir asker demifl, bir atefl sesi geliyordu bize, ben bir bomba att›m bu eve, atefli susturdum demifl. Halbuki orada evin erke¤i evde yoktu yani. Yetim çocuklar› ve bir han›m vard›. Baflka bir büyükleri yoktu, yani atefl edecek birisi yoktu onlarda. Hepsi ufak çocuklard›. Bir k›z› iflte bomba parçalar›yla yaralanm›fl, ba¤›rsaklar› d›flar›ya ç›km›fl o flekilde öldü o k›z zaten. Befl yafl›ndayd›... “‹flte bu üç buçuk saatten sonra köye girmeye bafllad›lar. ‹flte asker vuruldu, galiba yaral›lar›n çok oldu¤unu biz duyduk. Çünkü biz ... d›flar›ya ç›kmad›¤›m›z için helikopterler kaç sefer indi köye yaral›lar› götürdü, kaç kiflinin yaraland›¤›n› görmedik. Yani kimse ç›kam›yordu. Böyle her taraf da¤, tepe, tafl köyün içi, her taraf asker dolmufltu. Nereye bakars›n hep asker, yani say›s›n› bilemiyorsun. Baya¤› askerler gelmiflti yani. Asker öldükten sonra bafllad›lar milleti evlerden ç›karmaya. Köy halk›n›, hepsini tek tek ç›kard›lar evlerden. Köy meydan› vard› böyle genifl bir yer. Orada erkekleri karda çamurun içine yüzükoyun yat›rd›lar. Haliyle çocuklar› da bir kenarda o kar›n içinde beklettiler yani. Sabahtan diyelim saat dokuz, dokuz buçuk faland›. Akflama kadar. Sonra akflamleyin erkekleri toplay›p, iflte benim elim [elindeki yara izini gösteriyor] o zamandan vard› [kald›]. Tek tek ... bir iple bütün elleri ba¤lad›lar. Önce gözlerimizi ba¤lad›lar zaten, sabah ba¤lad›lar. Böyle yat›rd›lar bizi önce yar›m saat, bir süre sonra gözlerimizi de ba¤lad›lar. Öyle yat›yorduk gözü ba¤l› yerde. Akflamüstü bütün erkekleri bir iple ba¤layarak tek bir iple. 30 GÖÇ H‹KÂYELER‹ 10 kifliyi helikopterle fi›rnak’a götürdüler, otuz üç kifliyi tek iple ba¤lay›p götürdüler. Birisi ipin ucundan tutup çekiyordu bir asker. Düflüp kalkmalar oluyor bu s›rada çünkü yollar tafll›. Düflenleri vuruyorlar, böyle yerden kalkana kadar vuruyorlard›. Zaten kahvalt› bile yapamad›k, bize öyle bir f›rsat vermediler... “Sonra yol boyunca dayak yedik Güçlükonak’a kadar... “Hepimizin bir eli ba¤l›, öyle iflte ipi bafltaki biri tutuyor. ‹flte adamlar› böyle s›rayla dövüyorlar. Köyden Güçlükonak’a kadar. O zaman iki buçuk, üç saat bilmiyorum, art›k aradan baya¤› bir zaman geçti... “O yolda öyle götürdüler. “Güçlükonak’a böyle geldik. Götürdüler... ses falan yoktu, millet galiba o zaman uyumufltu, biz Güçlükonak’a gelene kadar. Do¤ru karakola götürdüler bizi... “Bir yeni yap›lm›fl inflaat vard›, askeriye inflaat› ... Güçlükonak yeni ilçe olmufltu. Yeni binalar yap›l›yordu. Biz mesela inflaat halinde pencereleri olmayan bir yerdeydik. Orada bodrum gibi bir yerdi, çünkü su birikmiflti... “Valla flimdi görsem bile tan›mam. Çünkü gözümüz kapal› gitti¤imiz için. Ama yaz›n gidiyorduk ilçeye, o inflaatlar› görmüfltüm uzaktan bu olaydan önce... “Direk götürüp oraya koydular. ‹ki hafta kald›k yani orada. Zaten ne olduysa, Güçlükonak’ ta bafl›m›za geldi... “Gündüz fazla dayak yoktu ama gece bafll›yorlard›. Bizi dayaktan geçiriyorlard›... “‹flte bizi, ‘çat›flt›n›z, askeri vurdunuz, sizi tek tek öldürece¤iz burada’. ‹flte tehditler savuruyorlard›. Onlar›n a¤z›ndan iyi haber iflitmedik yani... “On befl gün hep böyle dayakla geçti... “Düz olmad›¤› için bazen yuvarlan›yoruz. Bir bak›yoruz kendimizi suyun içinde buluyoruz. Daha inflaat halinde oldu¤u için baz› çukur yerler vard› su doluyordu. Ben bazen bak›yordum suyun içine yuvarlanm›fl›m. Zaten ellerimiz ba¤l›yd›. Gözlerimiz de ba¤l›yd›... “Ne ihtiyac›, ihtiyaç ne olacak. Zaten üç dört günde, o da akflamüstü, yedi¤imiz yeme¤i öyle bir kovada topluyorlar, bütün yeme¤i kar›flt›r›yorlar. Gözlerimiz de kapal›. ‹flte onlar bize ka- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 31 fl›kla veriyorlard›. Kafl›k kafl›k, yani ölmesin diye, yani bazen iflte kimisine yetifliyordu, kimisi yiyordu, kimisi yiyemiyordu. Yetiflemiyordu herkese. O da her gece de¤il. ‹flte iki gecede bir, bazen üç gecede bir, böyle gece veriyorlard›. Gündüz bir fley yoktu... “fiimdi onlar ... bazen bize küfür ediyorlard›, ama kimin etti¤ini görmedik. Bunlar korucu mu, asker mi bilmiyoruz. Tabi o askerlerin içinde korucular da dolafl›yordu... Gözalt› iki hafta sürdü [Güçlükonak’ta]. Ne olduysa o iki hafta da oldu. Bizim ayaklar›m›z bu so¤uktan dolay› kangren oldu. Geldik fi›rnak’a... “Birisi vard› gözalt›nda öldü... “[‹smi] ‹brahim Ekinci. Birisi de her iki aya¤› diz alt›ndan kesildi. Mehmet Ali Çetin isminde. Bir de birisi o zaman 13 yafl›ndayd›. O da benim gibi, ayaklar› benim gibidir. Ama kesilen çok oldu. Kimisinin bir parma¤›, kimisinin iki parma¤›, kimisi ço¤u öyle parmaklar› kesildi. Üç kiflide böyle ... ayaklar›m›z kesildi... “Sa¤lam az kifli ç›kt›... “Helikopterle bir sabah bizi ç›kard›lar d›flar›ya. Helikoptere bindirip bizi fi›rnak’a götürdüler. Diyarbak›r Cezaevi’ne... “Ben kendim 68 gün gözalt›nda kald›m mahkeme kap›s›n› hiç görmedim. Mahkemesiz beni d›flar›ya att›lar... “fi›rnak’ta befl gün, befl gece kald›k. O süreyi de hastanede geçirdik. Askeri hastanesiydi. Biz, çünkü o ranzalarda yat›yorduk. Yaral› askerler vard› o s›ralarda. Devaml› sürekli dövüyorlard› bizi... “Bize diyorlard›, ‘siz eziyet çeke çeke öleceksiniz. Benim arkadafl›m› vurdular. Onun intikam›n› birinizden alaca¤›m...’ “Gözlerimiz kapal›yd›. Bir elimizle serum tak›l›yd›. Bir elimizle de kelepçe ile ranzaya tak›l›yd›. Sa¤a sola k›p›rdam›yorduk böyle. S›rt üstü yat›yorduk... “Orada fley yap›ld›. Bizim vücudumuz fliflmiflti. Elbiselerimizin büyüklü¤üne göre vücudumuz fliflmiflti. Öyle elbiselerimizi kesip ç›kard›lar bizden. Sadece üzerimizde bir gömlek, bir kazak, bir pijama kald›. Mesela, diz alt›ndan afla¤›ya do¤ru bütünüyle jiletle kestiler böylece... “O flifli indirmek için. Böyle jiletlediler her taraf› su akt›. Devam- 32 GÖÇ H‹KÂYELER‹ l› su ak›yordu. Befl günden sonra, vücudumuzda bir fley kalmad›. O flifllik indi. Ondan sonra ‘bunlar›n ayaklar› kesilecek, bunlar› Diyarbak›r’a, Mardin’e gönderelim ayaklar› kesilsin bunlar›n’ [dediler]. Yedi kifliydik o zaman bir askeriye konvoyu ile bizi götürdüler. Cizre’den geçirdiler. Buras›n›n iflte tam Cizre’nin içi oldu¤unu biliyorum. Yani onun d›fl›nda tam bilmiyorum. Askerler dediler buras› Cizre’dir. fi›rnak’tan Cizre’den geçtik Mardin’e... “Ne diyebilirim yani... “Duygular›m... flöyle, biz ... bir h›rs›zl›k yapmad›k. Kimseye zülüm yapmad›k. Kötü bir fley yapmad›k diye içimiz rahatt›. Ölsek ölelim, kalsak kalal›m. Elimizde o vard›. Baflka ne diyece¤iz... “Zaten biz hayat›m›zdan vazgeçmifltik yani. Yani bir daha art›k insan gibi yaflay›p, ta o hayal gibi geliyordu bize. ‹nan[a]m›yorduk bir daha d›flar›ya ç›k›p yaflayaca¤›m›z›. Kendimizi gitmifl olarak biliyorduk, ölmüfl olarak biliyorduk. “Cizre’den geçtik Mardin’e. Mardin’de yer yok, yer olmad›¤› için dört kifli indik. Bizi indirdiler Mardin Devlet Hastanesi’nde. Üç kifli kald›. Yer olmad›¤› için bunlar› Diyarbak›r’a götürdüler. Bakt›m bir asker dedi. ‘Mardin’de olan flansl›d›r. Diyarbak›r’a gidenin flans› yok’... “Demek ki Diyarbak›r’a giden daha kötü muameleye maruz kal›yor diye. Orada da devlet hastanesinin ikinci kat›nda böyle demirlerle kapatm›fllar... “Ufak bölümlerdi, yani böyle tuvaletler büyüklü¤ünde. Yani bazen böyle camilerin tuvaletleri vard›r, o flekilde yapm›fllar... Yani öyle kulübeler gibi. Her birisinde biri var. Öyle kald›k orada. 15 gün Güçlükonak’ ta, befl günde fi›rnak’ ta, kalan süreyi orada geçirdik. Bir buçuk aydan fazla kald›k orada... “Orada gözlerimiz aç›ld›. Ellerimizi de açt›lar. Yaln›z içerdeydik tutukluyduk yani... “Asker [d›flar›da] bekliyordu. Biz d›flar›y› göremiyorduk... “Görüflmek yasakt›... “Kimsenin haberi yoktu bizim orada oldu¤umuzdan... “Bizim o zaman kötü bir koku oluyordu ... yaralardan. Askerler böyle burnunu tutarak ‘ya biz öldük bu kötü kokudan, uzmanlar› ça¤›r›n gelsin pansuman yaps›nlar.’ Sadece pansuman, öyle bir “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 33 serum, bir ilaç, bir hap görmedik.... “Pansuman derken bir oksijen suyu ile y›k›yorlard›. Tentürdiyot da görmedim ben. Oksijenli su ile y›k›yorlard› o koku gitsin diye... “Tabi [a¤r›lar›m›z] vard›. Ama bu kangrende ac›ma hissi duymuyorsun, ölüyor. Çok bitkindik, ayakta duram›yorduk ama, a¤r› da yok, a¤r›yacak bir taraf›m›z kalmam›flt›. Bir deri bir kemik kalm›flt›[k] böyle. Can›m›z hissetmiyordu a¤r›y›... “Vard›, doluydu o zaman [oras›]. “Bizim Kürtlerden, bizim o çevredeki, yöredeki insanlardan. Midyat, Mardin’e ba¤l› köylerden getirmifller. “Onlar da bizim gibiydi. “Hatta [askerler] diyorlard›, ‘Bunlar da¤ bafl›nda yakalanm›fl, bunlar teröristtir’. Ben diyordum, ‘öyle bir fleyimiz yok. ‹nflallah ilerde göreceksiniz. Bizim herhangi bir suçumuz yoktur’. Ama diyor ‘suçu olmayan biri buraya gelemez’. ‹nanm›yorlard›. Sonuçta bizi mahkemesiz b›rakt›klar› zaman, bir tane onbafl› vard›, yanl›fl hat›rlam›yorsam o da ‹stanbullu idi. Bizi mahkemesiz b›rakt›klar› zaman önce bir astsubay geldi. Dedi ‘Bir buçuk aydan fazla bir zaman bu yataklar› iflgal ettiler, ne öldüler, ne kald›lar... bunlar› atal›m... d›flar›ya. Ne yap›yor bunlar, sadece yataklar› iflgal ediyorlar.’ Bir astsubayd› geldi ‘ne yap›n edin bunlar› d›flar›ya at›n’ dedi. Nereye atal›m [gidelim] yürüyemiyorduk. Yaral›yd›k. Dedi...’devlet hastanesinin odas›na at›n onlar›.’ Sadece bizi oradan ç›kar›p devlet hastanesinin bir odas›na götürdüler... Kimi aya¤›m›zdan tutup kimi omzumuzdan tutup bizi böyle d›flar›ya ç›kard›lar. O zaman bakt›m onbafl› geldi bizim yan›m›za. Dedi ‘kusura bakma, biz sizin suçsuz oldu¤unu bilmiyordum. ‹nanm›yordum sizden. Çünkü bize diyorlard› bunlar terörist, bunlar› da¤ bafl›nda yakalam›fl›z. Ama durum de¤iflti, bizi affedin. Belki sizin kalbinizi k›rm›fl›z. Dövmüflüz sizi ama yanl›fl bilgiden dolay›.’ Bende öyle ... ‘herkesi affediyorum’ dedim. ‘Öyle bir k›skançl›k hissi yok bende’ dedim. Ondan sonra kafl›k yoktu dedi ‘size kafl›k verelim, belki yemek getirirler size.’ Halbuki ... fazla orada kalmad›k. ‹flte akflam saat yediyi geçiyordu, belki saat dokuzda vard›. Bizi ç›kard›lar hastanenin odas›na. Bizi oraya tafl›d›ktan son- 34 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ra millet bafl›m›zda topland›. Hasta yak›nlar› normal s›radan vatandafllar hepsi oraya geldi. Böyle bak›yorlard› bize ‘ne yapt›lar size, neydi suçunuz neydi?’ Soruyorlard›, millet merak ediyordu. ‘‹flte suçumuz, bofluna yakalad›lar bofluna b›rakt›lar bizi, baflka bir fley bilmiyoruz biz. Herhangi bir suçumuz yok.’ Nerelisiniz? Nereden getirdiler sizi? O zaman bir telefon biliyordum ben, bir telefon verdim. Cizre’de oturan köylülerimiz vard›. Bu telefonu verdim, dedim, ‘biriniz aç›n ... dört kifliyiz iflte isimlerimiz fludur. Yar›n gelip bizi als›nlar’. ‹ki kifli birden kalem ç›kard›, numaray› iki kifli birden yazd›. ‹kisi de ç›kt› d›flar›ya. Bir bakt›m ikisi de geldi içeriye, o dedi ‘ben telefon açt›m’ di¤eri de dedi ‘ben telefon açt›m. Yar›n geleceklermifl sizi almaya.’ Zaten bir deri bir kemik kalm›flt›k. Öyle aya¤a kalkacak ... yürüyecek bir durumumuz kalmam›flt›. “Bizi Cizre’ye getirdiler. “O s›rada, sabah iki kifli sa¤lam vard›. Bizde iki kiflinin aya¤› kesilmiflti. ‹ki kifli de sa¤lamd›, birer parmaklar› falan kesilmiflti. “Onlar yürüyebiliyorlard›. Onlar› götürmüfller DGM’ye10. Bizi Mardin’de b›rakt›klar› gece, sabah bizden iki kifliyi al›p götürdüler. Dört kifliydik yani. Yaral›lar kald›, sa¤lamlar ç›kt› böyle yürüyebilen. Onlar› götürmüfller DGM’ye. Onlar› orada b›rakm›fllar, Diyarbak›r’da “...Onlar› orada b›rakm›fllar. Bizi de akflam üstü gelip oradan ç›karm›fllar yerimizden. Bir de Diyarbak›r’da üç kifli vard›. Birini cezaevine gönderdiler, bir kifli öldü, bir kifli de ayaklar› diz alt›ndan kesildi. ‹ki aya¤› kesildi. Aya¤› kesileni de ayn› gece onu b›rak›yorlar. Hastaneye götürüyorlar. Yok pardon ... ertesi gün, bir hafta o devlet hastanesinde kald›. Biz de bir evde kald›k Cizre’de. Sonra millet bakt› ki bizim yaralar iyileflmiyor, iyileflecek bir durumu yoktur. Mecbur bunlar› Ankara’ya ya da büyük bir fleh[i]re götürmemiz laz›m dediler. Yani böyle tam teflekküllü bir hastaneye gitmesi laz›m. Öyle bizi Ankara’ya götürdüler. O zaman HEP11 vard›, onsekiz milletvekili vard›. Hem bunlar› meclise götürsünler... Hatta iki aya¤› kesilen arkadafl›m›z› meclise götürüyorlar, bir masan›n üzerinde [üzerine oturtuyorlar] bütün meclis oradayken. Sonra gazetede, Özgür Gündem12 miydi neydi, gaze- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 35 tede “canl› kan›t mecliste” diye [haberi] ç›kt›. Biz yetiflemedik, o uçakla gitti, biz otobüslerle Cizre’den gittik. Ama Ankara’da Büyükflehir belediye hastanesi vard›. Bir ay tedavi gördük orada. Gr›v operasyonu diye bacaklardan deri al›p, yaralar› kapatt›lar. Yoksa böyle bu yaralar kapanmazd›, bizim yaralar. “...Tedaviye Ankara’ya gittik. Bir deri bir kemik gittik... Demek ki bizim vücudumuzun g›daya ihtiyac› vard›. Günden güne iyilefliyorduk. Kendimize geliyorduk ... O zamanda bak›l›yordu bize, hem ilaç veriyorlard› hem de bol bol yemek veriyorlard› bize. Bir ay›n içinde baya¤› de¤ifltik yani. Tam kendimize geldik. Sonra geri eve geldik. Geldik ki, bakt›k köyün hepsi yak›lm›fl, çünkü bizim gözlerimiz kapal›yd› o olayda. Evlerimizin yand›¤›n› biliyorduk. Çünkü atefl k›v›lc›mlar› üzerimize düflüyordu. Ama kimin evi yand›, hangisi kald›, bir bilgimiz yoktu. altm›fl sekiz gün gözalt› süresi, bir hafta Cizre’de kald›k. Bir ayda tam hastanede kald›k. Yani üç aya yak›n oldu. Yok üç aydan fazla, üç buçuk ay oldu. “Evet dört ay› buldu. O süreden sonra geldik bakt›k ki yaz olmufl art›k. Haziran temmuz ay›yd›. “Bakt›k ki, evler yanm›fl, köy de¤iflmifl. Ama o s›rada, köyü yakarken hayvanlar› da taram›fllar. Kat›r, koyun, keçi, inek ne varsa, canl› canl› hepsini taram›fllar. Böyle köyün etraf›nda lefller var. Kaçm›fllar, kaçt›¤› yerde düflmüfl yani. Vuruldu¤u yerde kalm›fl, köyün etraf› lefllerle dolmufl. “Onlar [kad›nlar ve çocuklar] hepsi camiye s›¤›nm›fl. Birkaç tane evde seyrek oldu¤u için, böyle birkaç tane ev kald› yanmayan evler. Kimisi o yanmayan evlere s›¤›nm›fl, kimisi camiye s›¤›nm›fl. Birkaç gün öyle geçirmifller, yani bir hafta falan. Ondan 10- DGM ( Devlet Güvenlik Mahkemesi ) ; 12 Eylül Askeri Darbesinden sonra kurulan, içinde askeri yarg›çlar›nda görev yapt›¤›, verdi¤i hukuk d›fl›, siyasi kararlar›yla bilinen ve 2000’ li y›llarda kapat›lan mahkemeler. 11- HEP (Halk›n Emek Partisi) ; Türkiye’de 1990 y›l›nda kurulan legal ilk Kürt siyasi partisi. 1991 y›l›nda DEP (Demokrasi Partisi) ad›n› alm›flt›r. Dolay›s›yla bahsedilen parti Demokrasi Partisi’dir. 12- Özgür Gündem Gazetesi ; O dönem ‹stanbul ‘da ç›kar›lan, Kürt Sorununa duyarl›l›¤› ile bilinen günlük, muhalif gazete. 4 Aral›k 1994 de ‹stanbul merkez binas› bombalanm›fl, bir çal›flan› ölmüfltür. 36 GÖÇ H‹KÂYELER‹ sonra, çevredeki köylerden yard›m... “Cami betondu o yanm›yordu. “... Oradaki Kuran’lar falan vard›, onlar› da yakm›fllard›. Arapça olanlar›n hepsini yakm›fllard›. Yani bir kitap bulam›yorsun Arapça, kitaplar›n hepsini yakm›fllard›. “... Çevredeki köylerden vatandafllar yard›m amac›yla köye gelmifllerdi. Her köyden böyle battaniye, yiyecek, giyecek getirmifllerde ama, bir iki sefer daha gelmifller köye. “Askerler. O olaydan sonra, bir on günün içinde iki üç sefer gelmifller. “Öyle kimisini ar›yorlarm›fl mesela bir sürü insanlar›. ‘Yani biz hepsini yakalayamad›k.’ [diye]. Tabi d›flar›da, çevredeki köylerde gece gidip misafir olanlar vard›. Yani köyde olan hemen hemen kurtulmad›. Herkesi yakalamak için bir daha geldiler yani. Böyle kalanlar›, kurtulanlar› yakalamak için iki sefer daha geldiler köye. “Normal yaflama, ben gelirken, yaz›nd› iflte ekinleri biçtik. ‹flte köylüler birbirlerine yard›m ediyorlar. Ekinlerini biçtiler getirdiler eve. Bir sefer bir sefer daha yakt›lar. Gelip kar›flt›rd›lar. “Yazd›, yaz›n oldu. Temmuz a¤ustos aylar›nda oldu. Ondan sonra ‘sizi hepinizi yaflatmayaca¤›z, hepinizi tarayaca¤›z’ dediler. “O zaman zaten [köylüler] insan haklar› mahkemesine13 baflvurmufllar. ‘Siz,... devleti flikayet mi ediyorsunuz. Kendi halinizi göreceksiniz’ diyor. “Tekrar [asker geldi¤inde] herkes kaç›yordu. Kimseyi yakalayam›yorlard›. Çünkü gündüz geliyorlard›. Öyle olunca herkes kaç›yordu, kurtulanlar kaç›yordu. Köyde olan. Olmayan zaten köyde yoktu. Ondan sonra ... [Ankara’ da iken doktorlar] ‘gidin’ dediler ‘üç ay kal›n üç aydan sonra ayaklar›n›za protez takaca¤›z’. Bir daha geldik Ankara’ya. Eylül ay›nda geldik Ankara’ya, bir buçuk ay daha kald›k. Protez takt›lar ayaklar›m›za, ama benim ki olmuyordu. Çünkü kemikleri bir a¤aç parças›n› keser gibi kesmifller. Hepsi kemik yak›n deriye yak›n. Böyle yürürken, deri, kemik oynad›¤› için hemen yara ç›k›yordu. Yara ç›k›yordu ben getirdim ‹stanbul’a ... takamad›m. Burada da ‹nsan Haklar› Vakf›14 taraf›ndan tedavi oldum. Bakt›lar götürdüler kaç yere, sonuçta bir tane ortopedik doktor dedi, olmaz. Baya¤› dolaflt›rd›lar yani, “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 37 bizi hastane hastane dolaflt›rd›lar. ‘Bu ayaklar› daha da kesilecek’ dediler ‘en az 1,5-2 santim et var, sadece et’. Ben dedim, ‘bir buçuk iki santim de¤il, benim için milimler önemlidir. Ben flimdi protez olmadan yürüyebiliyorum. Ama bir iki santim kesilirse art›k yürüyemem. Proteze mahkum kal›r›m ben. Ben kestirmem’ dedim. ‘Sen daha iyi biliyorsun’ dedi doktor. ‘Do¤ru söylüyor’ dedi, ‘o daha iyi biliyor’ dedi. ‘Biz onun kadar bilemeyiz. O karar›n› verecek’. Öyle karar›m› verdim. Art›k protez takamad›m. Çok flükür çal›flabiliyorum. Yani yürüyebiliyorum. Ama benden sonra köy tamamen 94 y›l›nda boflalt›ld›. Can güvenli¤i olmad›¤› için köyünden ç›kmaz zorunda kal›r : “Köye gittim iki gün falan kald›m. Fazla kalmad›m. Han›m› al›p ‹stanbul’a geldim. “‹ki tane çocu¤um da vard›. Ben dedim; okuma yazmam var, bir sürü mesle¤im var benim. Ben ne ifl yaparsam, yine çocuklar›ma bakar›m. Hiç olmazsa buradaki akrabalar›ma , kardefllerime yük olmayay›m dedim. Can güvenli¤imiz de yoktu. Yani kaçam›yorum. Bu sefer gelip beni öldürürler. Bir terörist öldürdük diye, pisipisine gidece¤im ben dedim. Art›k buralar bana göre de¤il dedim. Öyle karar›m› verdim. “Bir sene kalm›fl [köy]. 94y›l›n›n bahar aylar›nda galiba köy boflald›. “Gidip dört kifliyi öldürdüler o zaman. “...Biri 65 yafl›ndayd›. Biri 60’a yak›nda, yani 55-56 yafl›ndayd›. ‹ki kifli de, birisi askerli¤ini yapm›flt›, 23-24 yafl›nda idi. Birisi de 16-17 yafllar›nda idi, daha 18 yafl›na girmemiflti. Bunlar› öldürdüler. Demifller hatta, ‘siz gitmezseniz böyle her seferinde görenleri [gördüklerimizi] öldürece¤iz.’ “Köyde yakalay›p, o köyün etraf›nda derede öldürdüler. “Bu, ben burada oldu¤um için tam ay›n› bilmiyorum ama, may›s ay› faland›. 13- A‹HM, Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi. 14- Türkiye ‹nsan Haklar› Vakf›(T‹HV) ; Türkiye de insan haklar› ihlallerine yönelik çal›flmalar yürüten STK. 38 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...Zaten asker zorla köylüleri ç›kartm›fl köyden. Ç›kacaks›n›z ve boflalt›ld› köy. “Hala bofl. “Operasyona ç›k›yorlar. Orman› yak›yorlar. Biraz bizim köy orman içi, hep böyle a¤açl›kt›. ‹smi de üstündeydi Ormaniçi, her taraf orman gibiydi. “ ‹stanbul’a gelifllerini ve ‹stanbul’da yeniden yaflama tutunma mücadelesini flöyle anlat›yor: “Buraya geldim [Kanarya Mahallesine]. “Akrabalar›m›z buradayd›. “Köyden ayr›lmak flöyle; zaten bir insan ölümü gördükten sonra, ben zaten ölüme yak›nd›m. Ben biliyordum gitmesem ölece¤im. Ölmektense gitmek daha iyidir. ‹nsan en iyi karar› verir yani. “...fiimdi ben genelde ‹stanbul’a geliyordum, ... burada çal›fl›yordum. ‹stanbul’u biliyordum ben... Benim mesleklerim de vard›. Onun için burada fazla zorluk da çekmedim ben. Çocuklar›ma bakabildim yani çok flükür. “Baflkalar›n›n yard›m›na ihtiyac›m›z olmadan çocuklar›ma bakt›m. Gerçi yine zorluk çektik, zorluk çekmedim de[r]sem yaland›r. Zorluk yine çektik. Ama iflte, yine yavafl yavafl alt› sene kirada kald›m. Ben[im] o alt› sene içinde, normal bir daireyi tutacak halim yoktu. Ya bir oda, ya iki oda, ya da bir bodrum, iflte güneflin görmedi¤i bir yer. O s›rada benim bütün çocuklar›m hasta oldular. Ama ben inflaatç› oldu¤um için, bir kaba inflaat ald›m sonunda. Her taraftan arkadafllardan, akrabalardan borç ald›m. Bir kaba inflaat ald›m kaba halinde. Yaz›n temmuz ay›nda, kendim çal›flt›m yavafl yavafl yapt›m. ‹çine girdim, yavafl yavafl yapt›m. “‹nflaatta da çal›flt›m, benim mesle¤im buydu. Ben bakt›m bu mesle¤imi yapabilir miyim dedim, çal›flt›m. Benim ayaklar›m iyi de¤ildi, daha pansuman yap›l›yordu. Ama ben patrona söylemedim ayaklar›m yaral›, ayaklar›m kesik, demedim. O da fark›na varmad›. Öyle bir ay çal›flt›m. “Zorlan›yordum. Evet beni ifle als›nlar diye, do¤rusunu söylemedim yani. Ben söylersem beni ifle almazlar diye. Zorlan›yor- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 39 dum ama yine baflard›m, çal›flt›m ben. Kal›p ifli yapt›m ben. Sonra akrabalar topland›. Hepsi, ‘sen düflersin inflaattan, ç›kars›n inflaat›n üzerine düflersin, ay›pt›r. Bunlar sahip ç›kmad› bu insana, ... flimdi bize ay›pt›r. Sen temiz bir ifle gir, yard›mc› olaca¤›z sana ... Deri ifli iyidir ... Sen git deri ifli ö¤ren’ dediler. Alt› yedi ay deride ç›rak olarak çal›flt›m. Sonra usta oldum deri iflinde. O s›rada... tam 94 y›l›nda bir kriz oldu. Deri ifli hep durdu. 94 y›l›nda Tansu Çiller15 zaman›nda bir devülasyon [devalüasyon] oldu... O s›rada kriz olunca ifl bitti, ifl kalmad›. Hiçbir yerde ifl kalmad›. Ben çok temiz çal›flt›¤›m için, biz sadece iki kifli atölyede kald›k. O da ifli temiz yapt›¤›m›z için. Adam da bize getiriyordu ifl, çal›fl›yorduk. Bizim yemek param›z, yol param›z ancak ç›k›yordu. O kadar zor montlar, elli parçadan oluflan bir mont dikeceksin. Günde yapsan yapsan iki taneyi yapars›n. Öyle bir ekmek paras› bir de ancak yol paras› ç›kar. Ben dedim bu iflin tad› kalmad› bofluna bu kadar u¤raflt›m. Ben inflaatta iken yüz elli [bin lira] al›yordum. yüz elli bin [lira] ustal›k yevmiyesi. Ben haftada elli [bin] lira ald›m deride... Ç›rakl›k yaparken haftada elli [bin lira] al›yordum. Alt› yedi ay öyle geçti. Yani benim zaman›m öldü, zaman›m bofla gitti. Sonra simit satmaya bafllad›m. “Bahçelievler, fiirinevler, Bak›rköy. Oralarda simit satt›k yani. “Valla ... biraz zab›talar bizi kovuyordu, siz aç›k sat›yorsunuz diye. Ben de dedim o zaman kendime bir camekân16 yapay›m bize bir ak›l verin... Ben hemen bir camekân yapt›m o zaman. Bana izin verdiler. Ben kaçm›yordum di¤erleri kaç›yordu. O s›rada biraz ben para kazand›m. Ben duruyordum böyle temiz bir flekilde. Benim müflterilerim, baflkas›ndan simit almazd›. Temiz sat›yordum. Camekân temiz, benim üzerimdeki k›yafet temiz, ellerim yüzüm temiz, çünkü temizlik ister. Ben erken simidimi sat›yordum. Benim yerime baflkas› geliyordu. Onlar simidini satam›yordu. Yav [yahu] diyorlard› ‘biz gelince bizden alm›yorlar. Sen burada dur da, bizim simitleri de sen sat’. Yani ona esnafl›k m› demek laz›m, yani herkes esnaf olamaz. Esnaf olmak da zor. 15- Tansu Çiller; dönemin TC baflbakan›. 16- Camekan : Camla çevrilmifl, kapal› sat›fl tezgah›. 40 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Ben kiradan kurtulduktan sonra art›k hayat biraz kolaylaflt›. Benim hayat›m kolaylaflt›. Çocuklar› okutabildim. “fiu an hastanede çal›fl›yorum. Bir hastanede acil bölümünde çal›fl›yorum. “Acil personel olarak. Devaml› acile acil hastalar geliyor. Hasta götürüp doktorlara yard›mc› oluyoruz. “Evet hastalara bak›yoruz doktora yard›mc› oluyoruz. Doktor[un] hastay› tutacak hali yok. O sadece iflte eline neflter alacak, makas alacak vb fleyler alacak. Tansiyon aleti alacak. Eline kendi kulland›¤› malzemeyi alacak. Biz de hastaya yard›m ediyoruz. Tutuyoruz. A¤›r hastalar› tafl›yoruz sedyelere. “Benim haberim yoktu. Ben flimdi bilseydim ... çoktan emekliydim. Ama bilmedi¤im için, yeni bu senelerde ö¤rendim. Baya¤› sigortam vard›, dört befl sene eksikti. Ben bu dört befl senenin içinde, iki senedir çal›fl›yorum. Yani üç, üç buçuk senedir kalm›fl emekliye. “Bu ifli ... sora sora [buldum]. Ben bronflit oldum... Doktora gittim böyle devaml› nezle oluyorum. Bafl›m aç›k d›flar›ya ç›karken hemen nezle oluyorum. Nefesim t›kan›yor böyle hastal›klar, rahats›zl›klar bafllad› bende. Gittim doktora, dedi bana ‘d›flar›da, so¤ukta kalma. Kendini üflüttü¤ün zaman so¤uk ald›¤›n zaman fenalaflacaks›n.’ Öyle fleyler söyledi. Kirli havada kalma. Böyle derken ben dedim o zaman bu ifl bana göre de¤il. Mecburen art›k b›rakt›m ben. Dedim bir hastanede çal›flay›m. “Evet akl›ma hastane geldi. En sa¤l›kl› yer dedim ben, oras›d›r. Hem kendim hastay›m hem kendim tedavi olaca¤›m. “...Ben askerde s›hhiye idim... Baya¤› ö¤renmifltim. Yat›l› okulda okurken bir doktorun çocu¤u, benim s›n›f arkadafl›m idi. Hem ilaçlar›n, fleylerin içindeydim. Benim o dokuz ay›m orada, revirde geçti. “Mesle¤im inflaat oldu¤u için hep a¤›r ifl yapm›fl›m “Zorlam›yor [fiziki olarak]. Yaflad›klar› evin kime ait oldu¤unu sordu¤umuzda, sahibi oldu¤unu ve evi kendisinin yapt›¤›n› söylüyor: “Kaba inflaattan ald›m ben kendim yapt›m. Duvardan, s›vadan, “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 41 her iflten anl›yorum. Her fleyi ben yapt›m. “Bu ev benim [ev iki katl› müstakil bir bina]. Buray› ben harabe bir flekilde ald›m. Miras kalm›flt›... mahkeme karar›yla onlara [varislere] paylafl›ld›. Ondan sonra paray› paylaflt›lar, tapuyu ben ald›m. Buray› ben yapm›fl›m. Bu Btb’yi [mozaik d›fl cephe kaplamas›] usta tuttum. ‹çerdeki tadilatlar› hep ben yapm›fl›m. “Ben flimdiye kadar elime hangi ifli ald›ysam hemen yapm›fl›m. Ben bu daireyi kendim ald›m, ben kendim yapt›m. Kaba inflaat[t›] ben kendim yapt›m. Sonra oray› satt›k, buray› ald›m ben. Herkes benim gibi olam›yor yani. Ufak yaflta çal›flmaya bafllad›¤›m için. Her meslekte çal›flm›flt›m. Onun için ben biraz fazla zorlanmad›m. Yani herkes benim gibi flansl› de¤il.” Sa¤l›k sektörünün yaflam›nda hep farkl› bir yeri olmufl. “Tedavi [için], ‹nsan Haklar› Vakf›’na [T‹HV] gidiyordum. “Baya¤› tedavi oldum ben. Yaralar ç›kt›¤› zaman hemen gidiyordum ... “K›smettir ... insan hayat›nda de¤iflik fleyleri yafl›yor yani. T›p [a ilgi duyma] da yat›l› okulda bafllad›. Askerde de tesadüfen s›hhiye oldum. Burada da [hastanede] baya¤› e¤itim gördüm. Kendisindeki bu okuma sevdas›n›n nereden geldi¤ini merak ediyoruz: “‹stiyorum [çocuklar›m›n okul okumas›n›]. Yani beni okutan olmad›, çok çal›flkand›m ama beni okutan, sahip ç›kan olmad›. “... Okuma sevdas› böyle do¤arken vard› bende. “Do¤ufltan geldi. “Benim bir kardeflim burada okudu. Onu da götürdüm yat›l› okula. O da üniversite s›navlar›na kadar devam etti. Üniversite s›nav›n› da kazand›. Ama köy yak›ld›ktan sonra o da b›rakt›.” Köyüne dönmek konusunda ne düflündü¤ünü soruyoruz. “Gitmemiflim [köye] ... on befl senedir 93’den bu yana on befl 42 GÖÇ H‹KÂYELER‹ sene oldu. Ben gidemiyorum. fiimdi dört tane çocuk okuyor ... Okutuyorum. “Bizim bu davam›z ç›kt›¤› zaman iki sefer Diyarbak›r’a gittik. Onun d›fl›nda baflka gitmedim. “Gitmek istiyoruz ama, iflte flartlar elvermiyor. ‹mkan›m›z yok. “Köye dönmek istiyoruz tabi. fiimdi bizden sonra ... yol gitmifl oradan. “...Duydum yol aç›lm›fl bizim köy meras›ndan geçiyor. Bizim arazilerimizin içinden geçiyor Güçlükonak’a. fiimdi birisinden duydum. Ana yol olacak oras›. Siirt’e do¤ru yol gidecek, orada Il›su Baraj› m› onu yapacaklar. Yapmay› düflünüyorlar. Orada baraj falan olursa baya¤› geliflecek oralar yani. Devlet öyle planlam›fl. Yani art›k devlet ne yapacak ... biz bilmiyoruz. “Yani ... dönsem de, ben dönerim. Gidip geliriz. Yani ben kendim, çocuklar› okutmay› düflünüyorum. Oralarda okul olmad›¤› için mecburen buralarda kalacak çocuklar. Üç buçuk sene sonra emekliye ayr›laca¤›m. Emekli olduktan sonra ben gidebilirim kendim. Sadece ben de¤il, bir sürü periflan insanlar var. Gidip köyde kolayca hayat›n› sürdürebilmek için, bir sürü insanlar var. Tabi köyü kurmak, köye yerleflmek iyidir. Belki ... benim durumum de¤iflik ama, böyle ma¤dur insanlar, fakir insanlar çok. Ben köyün kurulmas›n› istiyorum. “Böyle bask› falan olmasa. “Tabi döneriz. Ben kendim gitmesem bile, köylülere yard›mc› olup, gidip orada elektrik, su, fayans iflleri için, inflaat[›n] her ifli[ni] yapar›m. Gider köylülere yard›m ederim. Ben kendim de ev kurar›m orada. Evimi yapar›m orada. Maruz kald›¤› uygulamalardan dolay› hukuki yollara baflvurmufl muydu? Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesine ya da Türkiye’ de mahkemelere dava açm›fl m›yd›? Dava aç›lm›flsa nas›l sonuçlanm›flt›? “[A‹HM’e] Gitti. “O davaya, daha biz tutuklu iken bafllam›fllar. Biz serbest b›rak›ld›ktan sonra biz de geldik. Bir ara sürüncemede kalm›fl galiba iki üç sene falan. Biz ‹stanbul’a geldikten sonra bir daha avu- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 43 kat ... aram›fl ‘siz davac› m›s›n›z’ demifl. O da [a¤abeyini iflaret ediyor, ayn› zamanda köyün muhtar›, görüflme boyunca oradayd›] demifl, ‘ben köylülere bir soray›m’. Köylülere hepsine bildirmifl.. Bunlar da demifl ‘davac›y›z’. Bunlar bu defa yeniden açm›fllar bu davay›. Art›k 95 mi o y›l bir daha dilekçe yazd›r›p A‹HM’e göndermifliz. “O s›rada iki ay avukat da yakaland›, iki ay avukat da içerde kald›. ‹flte tahliye olduktan sonra baya¤› kendini toparlamak için, baya¤› iflte ... aradan süre geçmifl. Orada akl›na gelmifl böyle telefon açm›fl, köylülere bildirmifl, ‘fiikâyetçi misiniz?’ diye. Bizim haberimiz yoktu. Biz mahkeme devam ediyor diye, öyle mahkemenin durdu¤unu filan bilmiyorduk. “Herkes davac› oldu. ... Befl alt› sene sonra bir heyet geldi Avrupa’dan, Ankara’ya gittik. Ankara’da mahkeme oldu burada. “Tabi. fiimdi onu iki k›s[›]ma ay›rd›lar. Köylüler çok oldu¤u için, önceki grupta ben vard›m. Hatta ilk ben mahkeme oldum. Baya¤› böyle tam teflekküllü, tam tertibatl› seyyar bir mahkeme kurdular Ankara’da. Adliye Kütüphanesi vard› galiba. Adliye Kütüphanesinde. Böyle genifl bir yerde, orada baya¤› yani günde iki kifli ifade veriyordu. Zaten ne olduysa, ne kazand›ysak Ankara’daki ifadelerimizden kazand›k. “Befl y›l sonra bir daha dava yenilendi. Bir daha davay› açt›k. ‹ki üç sene aradan geçti. Bu 98 y›l›nda biz gittik Ankara’ya. 93-98 y›l›nda befl y›l olmufl. 95 y›l›nda demek ki üç sene geçmifl, üç sene sonra kabul olmufl bizim dava. Ondan sonra heyet Ankara’ya geliyor bizim ifadelerimizi al›p gittiler yani. Sonra 2004 y›l›nda ç›kt› bizim... “Yani tazminat ç›kt›17... “Olmayan madde yok. Her maddeden vard›. Köy yakma, iflkence, iflte hayvanlar› öldürme. Art›k ben avukat de¤ilim, avukatlar›n anlatt›¤›na göre, olmayan madde yoktur. 17- 2004 y›l› A‹HM Kararlar›, Ahmet Özkan ve Di¤erleri Türkiye Aleyhinde Davas›, Tarih/Say›:06.04.2004/173, Baflvuru Numaras›:21689/93. Davaya iliflkin bilgiler intenette bulunmaktad›r. 18- Burada bahsedilen; 17.07.2004 tarihinde kabul edilen, 5233 Say›l› “Terör ve Terörle Mücadeleden Do¤an Zararlar›n Karfl›lanmas› Hakk›nda Kanun” dur. 44 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...Bizim davay› ikiye bölmüfller. Sadece yak›lan eflyalar›n tazminat› ve iflkence görenlerin. Evlerin, tazminat›n› vermemifller öyle bir yasa ç›km›fl Türkiye’de diye. Avukatlar bunu ay›rm›fllar. Bu art›k Türkiye’de bu hak veriliyor. Ama onu da görmedik. Yani bilmiyorum art›k devam ediyor mu, etmiyor mu? Bir baflvuru yapt›k biz. Verdik dosyalar›, ama ses falan ç›kmad›18. “Bizim dosyalarda tam olarak bilmiyorum, ama [A‹HM’ in karar›yla] 864 bin Euro [tazminat] verildi. “Zaten o kadardan fazla ma¤duriyetimiz vard› yani. Ma¤duriyetimiz bile gelmedi yerine yani. Büyük bir zarar›m›z vard› zaten.” Yaflad›¤› bu kadar olaydan sonra, geçmifle dönüp bakt›¤›nda ne düflündü¤ünü soruyoruz. “Geçmifle dönüp bakt›¤›mda keflke hiçbir zaman savafllar olmasayd›. Zaten savafl özellikle dar geçimli insanlara yans›yor. Zenginlere hiç yans›m›yor zaten. Dünyan›n hangi ülkesinde olursa olsun, hep fakirlere yans›yor, yani zenginlere yans›m›yor. Hatta belki zengin daha çok kazan›yor. Ama iflte bu dünyan›n düzeni midir iflte öyle diyelim, bilmiyorum. Oluyor iflte. Dünyada böyle savafllar devam ediyor. Keflke olmasayd› ama maalesef oluyor... Herkes iyi olsayd› bu olmazd›. Ama, demek ki insan hep bir olmuyor. Temiz insanlar var kötü insanlar var... “fiöyle bir durum var. Çok eziyet gören, yoklu¤u çeken, ac›y› gören insan nazik kalpli oluyor. “ ... Daha duygulu oluyor, daha efendi oluyor. Bir tecrübe kazan›yor. ‹nsanl›k tecrübesi. Böyle yoklu¤u görmeyen ac›y› görmeyen insan, haberi olmuyor yokluktan, ac›dan. Yani biz bir insanl›k dersini ö¤rendik... Daha tecrübeleri kazanm›fl›z. Ben bazen diyorum ki, ben çok flansl› bir insan›m, ben bu kadar ac›y› görmüflüm. Bu kadar bask›y› iflkenceyi görmüflüm. Ben belki de böyle bir üniversite okumufl gibi, ben orada bir tecrübe kazanm›fl›m. Demek insanl›kta, dünyada böyle fleyler oluyor. Biraz kendimiz yaflad›k. Kesinlikle ac›y› gören bir insan baflkas›n› ac›tmaz. Bunu yapanlar ac›mam›fllar. Canlar› ac›mam›fl. Halit Erik ve annesi “Hep oran›n rüyalar›n› görüyorum” Cizre; co¤rafyas›, tarihi ve insanlar›yla çok özel bir yer. Cudi Da¤›’n›n ete¤inde konumlanm›fl bu küçük ilçe, Kürtlerin tarihinde önemli bir yeri olan Botan Beylerine baflkentlik yapm›fl. Cizre, Kürt dili, kültürü, gelenekleri ve de¤erlerinin canl›l›¤› ve kendini koruyarak yaflatabilmesi ile her daim bir kültürel merkez olmufl. Sarp co¤rafyas› ve ulafl›lmaz da¤lar›yla tarihinde bir çok isyana yatakl›k yapm›fl olan Cizre, 1990’lar Türkiye’sinde kitlesel halk gösterileri ve coflkulu Newroz kutlamalar›yla, tekrardan Türkiye ve uluslararas› kamuoyunun gündemine oturmufltu. 1994’te bir kentin boflalt›lmas›na yol açan olaylar ve göç hikayesi nas›l gerçekleflmiflti. Ac›n›n rengi, milliyeti yoktur dedirten bir hikaye dinliyoruz: Çok ac›lar görmüfl, zorlu koflullarda yaflam›fl bir insan Halit Erik... 47 yafl›nda... Evli ve dört çocuk babas›... fi›rnak merkeze ba¤l› K›rk Kuyu köyünde do¤mufl... Köyünün Kürtçe ismi Defltelelan... ‹smi ilgimizi çekti¤i için önce köyünden bafll›yoruz. H.E. bizi oradan okul hayat›na götürüyor, beraberinde de fi›rnak’a dair çarp›c› bilgiler veriyor. “Lelan [ismi], eski Cizre beylerinin döneminde, ufak çocuklara bizim bildi¤imiz kadar›yla Lela ... [deniliyormufl]. Bir de, o dö- 48 GÖÇ H‹KÂYELER‹ nem... araflt›rmac›lar›n daha çok da bilim adamlar›n›n okumufl kesimleri için Lela ...kelimesinin kullan›ld›¤› söylenir... Cizre bölgesi eskiden çok s›cak bir bölgedir. Bizim köyde tam Gabar [Da¤›n]›n tepesindedir. Yaz›n çok serin geçer. Yaz›n yani o çocuklarla beraber o e¤itimciler, oraya gidip orada çocuklara e¤itim vermifller. Çocuklara orada e¤itim verilmifl ki bizim köy ayn› zamanda çok tarihi bir köy. Öyle çok büyük surlar var. Orada p›nar veya çeflme olmamas›na, su olmamas›na ra¤men, orada kuyu kazm›fllar da¤ bafl›nda. Böyle bizim köyde demek ki o dönem k›rk tane kuyu tespit edilmifl. Halbuki daha sonra köy büyüyünce ihtiyaç için yer kaz›ld› yüzlerce kuyu ç›kt› o bölgede. Kuyular›n derinli¤i on iki, on üç metre, geniflli¤i de iki, üç metre geniflli¤indedir. Öyle yuvarlak tafllarla etraf›na yapm›fllard›. Yani baya¤› büyük bir yerleflim yeri, zamanla orada kalm›fllar. Demek ki, o kuyulardan gelme K›rk Kuyu ad›n› koymufllar. Onun için o Lela kelimesi; o bölgede ... çocuklar›n hocalar›yla oraya gidip yazl›k olarak [oray›] kulland›klar› için [verilmifl]. Bir de oras› fley, yani çok da¤l›k bir yer. Köyün bulundu¤u yer böyle bir iki km. uzunlu¤unda, iki da¤ aras›nda vadi aras›nda genifl düz bir alan. Deflt Kürtçe ova anlam›ndad›r. Yani çocuklar›n ovas› anlam›nda ya da e¤itimcilerin ovas› anlam›nda kullan›lm›fl. “Lise mezunuyum. “[Türkçeyi] köyde ö¤rendim. Ama ben ortaokula bafllad›¤›m zaman Türkçeyi bilmiyordum. Yani ilkokulda dahi Türkçeyi bilmiyordum. Yani böyle tek tük kelime ö¤renmifltik köyde. Ama ortaokuldan sonra biz fi›rnak’a geldik. Bizim köyde ortaokul yoktu. fi›rnak’a okumaya geldik dört befl tane arkadaflla birlikte. Bizim köyde ilk defa 1947’de ...ilkokul yap›lm›fl. “. Ama bizden önce hiç kimse ilkokuldan sonra okumam›fl. ‹lk [defa] köyden ortaokula giden bizleriz. Biz 1975-76 y›llar›nda ... fi›rnak’a gittik. Orada üç dört tane arkadaflla beraber ev tuttuk kendimize, ...beraber okuduk. Babam da imamd›. Okumam› istedi. Babam dedi, ‘illahi sizi okutaca¤›m’. Biraz babam›n deste¤i ile biz de istedik. Okulda durumumuz iyiydi, ö¤retmenlerin de fleyiyle [teflvikiyle] fi›rnak’a gittik. Ortaokula bafllad›¤›m›z zaman, gerçekten okuma yazma biliyordum, okuma yazmam vard› ama ne “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 49 söyle[n]di¤ini anlam›yordum. “Gel git kendimi ifade edecek kadar [ö¤rendim] ama, iflte kitap okuyacak, anlayacak kadar bilmiyordum. Ya da biriyle bir fley tart›flacak kadar bilmiyordum. “... fi›rnak’ ta mesela benim bütün derslerim çok iyiydi. Bütün derslerim 8-9-10’du Türkçe hiçbir zaman 2-3’ün üzerine ç›kmad›. Yani flimdi de do¤ru düzgün kullanamam, imla kurallar›m çok bozuktur .... Yani do¤ru düzgün Türkçe ö¤renemedim. fi›rnak’ ta yani bundan dolay›, çok zorland›m ... Sürekli teflekkür almam gerekirken, takdir almam gerekirken Türkçe dersinden dolay› alam›yordum. Benim için büyük bir s›k›nt› oldu. “ Liseyi biz ...orada ... 1. s›n›fa kadar okuduk. “ ...Biz kendi flartlar›m›zla [imkanlar›m›zla] ev kiralad›k. “ Bafl›m›za o dönemde çok ilginç olaylar da geçti [geldi]. Örne¤in biz ilk gitti¤imiz zaman fi›rnak’a, baz› aileler vard›, onlara güvenerek gittik. Bir iki hafta bakt›k ailelere s›k›nt› veriyoruz. Mecburen kendimize bir oda kiralad›k. O zaman ...bir köy gibiydi fi›rnak. Siirt’in bir ilçesiydi, vilayet de¤ildi... Bir oda tuttuk kendimize. Hem bizim yemekhanemiz, hem bizim yatakhanemiz, hem bizim dershanemiz hepsi o odayd› yani. Topraktan bir odayd›. Yani yakacak bir odunumuz yoktu. Bizim köy ile fi›rnak birbirine çok ters düflüyor. Köyden de oraya götürme imkan› yoktu. Mesela biz fi›rnakl› oldu¤umuz halde sürekli Cizre’ye gidip geliyorduk. Cizre bize daha yak›n. Ama biz fi›rnak’ a gittik orada daha iyi okuyaca¤›m›z› düflünerek. ‹flte arkadafllar›m›z dedi bizim orada tan›d›klar›m›z var. Onlara güvenerek gittik oraya. Örne¤in bizim orada bafl›m›zdan geçen [bir olay var]. Gece saat on bir on ikide, odun yoktu. Yakacak odunumuz yoktu. Gittik orada memur konutlar› vard›. Dedik buradan biraz odun toplayal›m. Gittik bir evin önünde odunlar› böyle küçük küçük dizmifllerdi üst üste. Oradan daha kolay çektik. ... Bir arkadafl, ...odunlar›n üstünden de¤il de ortas›ndan çekti. Çekince bu sefer odunlar y›¤›ld› döküldü öyle. Sesle birlikte bakt›k ... silahl› biri evden ç›kt›. Sanki h›rs›z gelmifl gibi, yakalad› bizi. Yakalay›nca bizi, bize dedi ‘siz kimsiniz’. Biz ‘ö¤renciyiz dedik’. Kaçmad›k. ‘Ö¤renciyiz so¤uktan odunumuz yok odun almaya geldik dedik.’ Bir bakt›k bize... ’Yar›n kayma- 50 GÖÇ H‹KÂYELER‹ kaml›¤a gelin’ dedi. Bize bir kart verdi. Kaymakaml›¤a gelin dedi bir adam›n ismini verdi. Ali Batmaz diye bir isim söyledi. ‘Ona gelin o sizi bana getirsin’ dedi. Sabah gittik ... bakt›k o akflam gördü¤ümüz Kaymakamm›fl. Kaymakam›n evinden odun almaya gitmifliz. O zaman Kaymakam›n evinde de kimse yoktu, yani güvenlik yoktu kimse beklemiyordu. S›radan bir vatandafl gibi bekçisi bile yoktu o dönem. Ondan sonra Kaymakam yani o dönem insani yönü çok geliflkin bir insand›. ... Ali Batmaz floförüydü zaten. Onu gönderdi ... Bir arabayla iki üç ton odun getirdi döktü bize. Ondan sonra, baya¤› ... bize sahiplendi. Yani yurt yok, bir fley yok. Kaymakam kendi imkanlar›yla bir fleyler yapmaya çal›flt› ama baflaramad›. Sonuçta kendi imkanlar›m›zla okuduk yani. “ fi›rnak’ta lise birinci s›n›fa kadar okuduk. Tabi biz o dönemde köyden giderken o dönem bizim gibi köyden gelen on befl, yirmi insan vard›. Ayr› yerlerde ev tutmufllar. Köylü oldu¤umuz için fi›rnakl› gençler bize köylü gözüyle bak›yorlard›. Ay›r›yorlard›. “Memur çocuklar›yd› genelde. Biz köylü çocuklar›yd›k. Bize karfl› bir ayr›m vard›. Bir de orada eski tarihten beri Tatar ailesi var. Alihan Tatar ailesi. ‹flte Cumhuriyet kuruldu¤undan beri ... yani Türkiye Kurtulufl Savafl›’ndan sonra Türkiye askeri ... oraya gidip hiçbir yerde savaflarak oray› almam›fl yani... Cephe aç›p, yani herhangi bir ordu gidip oray› kurtarmam›fl. En son iflte Birinci Dünya Savafl›’ndan sonra asker gidip yerleflecek yani. Haz›r yere yerleflecek. Tabi oraya fi›rnak’a giriflte b›rakm›yorlar. ‹flte Rum, o zaman bizim orada Türk askerine Rum askeri diyorlar. Askere ‘Rome’ diyorlar. Onun için fi›rnakl›lar direnmifl, ‘Rom askeri bizim içimize gelmeyecek’ demifl. Afliretçilik var, afliretler biraraya gelmifller, böyle bir iki ay çat›flm›fllar, savaflm›fllar asker girememifl. En son bu Alihan Tatar’›n ailesi, fi›rnakl›lara ihanet ediyor. ‹flte askerlere sivil elbise giydirerek, flehrin içine girip içten fethediyor, içten çat›flma ç›kartarak. Onun için Alihan Tatar ailesi, yani ben bunu flunun için anlatmak istiyorum. fiimdi bu aile, fi›rnak’ta devlet demektir. “Devlettir. Devleti temsil eder çünkü. Vali gider, kaymakam gider, askeri komutan, emniyet amiri giderse ilk önce Alihan Tatar’›n evine gider. Burada devleti kim seviyor, kim devlete yak›n “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 51 önce bilgiyi oradan al›r. Ondan sonra ona göre oray› yönetir. Yani oray› tamam›yla o aile yönetiyor... “ ... Yani fi›rnak afliret bölgesi oldu¤u için her afliretin kendine göre bir fleyi [etkinli¤i] var ama, Alihan Tatar ailesi devleti de s›rt›na ald›¤› için çok büyük bir güçtü orada. Yani onlara karfl› olmak için çok fley olmak gerekiyordu... Bir köy vard› Laviyan diye. Oradan gelen çocuklardan bir tanesinin babas› Alihan Tatar’›n hizmetçisiymifl, yani onlara hizmet etmifl. Çocuk bizimle kald›¤› için, okudu¤u için, biraz ... onlardan uzaklaflt›. Bu sefer çocu¤u dövdüler. Okul lavabosunda dövdüler. Dövünce tabi biz arkadafl›z. Biz de geldik derse girmedik, okuldan ç›kt›k. Onlar ç›k›nca bir on befl kifli falan vard›k. O çocuklar› ilk defa fi›rnak’ ta döven biz olduk. O Alihan Tatar, o a¤a çocuklar›n› ö¤renci olarak ilk defa biz dövdük ama, feci dövdük bir iki tanesinin aya¤›n› k›rd›k. Kafalar›n› [k›rd›k] komal›k ettik yani. Asker polis geldi biz kaçt›k tabi. Böyle, bir iki ay okula da gelmedik o yüzden o y›l s›n›fta da kald›k. fiimdi bize yard›m eden baz› fi›rnakl› aileler bizim arkadafllar›m›z›n aileleri de vard›. Baz› aileler bize yard›m etmeye korktular ama ço¤u da bizi sahiplendi. “ Korkuyorlard›. Ondan sonra, biz Kaymakama gittik. Velilerimiz, babalar›m›z Kaymakama gitti. ‹flte biraz haks›zl›¤a u¤rad›¤›m›z› söyledik. Kaymakam o dönem bizi biraz korudu. O dönemki Kaymakam bizi korumam›fl olsa belki de büyük cezalar alacakt›k. Tabi bu öyle olunca öbür sene mecbur biz fi›rnak’tan Cizre’ye gelmek zorunda kald›k. Oradaki arkadafllar, ‘gelirsiniz burada kal›rs›n›z, size bir fley gelirse b›rakmayaca¤›z, kabul etmeyece¤iz’ dediler. Biz o ailelerle karfl› karfl›ya gelece¤iz. fi›rnak’ta büyük olaylar›n ç›kmas›na sebep olacaks›n›z. Ondan sonra iki sene de Cizre’de okudum. Liseyi öyle iki yerde okudum bitirdim. “... Zaten ben, 79’da liseyi bitirdim. Tam 12 Eylül darbesinin oldu¤u dönem liseyi bitirdik. Ben ‹zmir’de s›nava girdim ... Ö¤retmenlik okulunu kazand›m. Ama iflte bize ka¤›t gelecekti, gidip baflvuracakt›k 12 Eylül darbesi oldu. 12 Eylül darbesi oldu¤u zaman tabi biz o zaman okulu bitirmifliz liseyi, ... dünyadan haberimiz var, ne oluyor ne bitiyor biliyoruz. Yani ö¤renci olaylar› içinde biz yer ald›k ... Sürekli haberleri izliyorduk. Ben köydeydim. 52 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Köyde bizim radyomuz vard›. ... Tek, radyo vard› o dönem. Radyodan sürekli bütün haberleri izlerdim yani. ‹flte Sofya, Budapeflte, Moskova, Çin ne kadar Türkçe yay›n yapan [radyo] vard› ben izliyordum yani. Tek ba¤lant›m›z o oldu¤u için takip ediyorduk o dönem. Sabah saat beflte tahmin ediyorum... Kalkt›m izleyece¤im bakt›m marfllar çal›yor. Radyoda iflte darbe yap›ld›¤› söyleniyor. Ben babama söyledim iflte darbe olmufl. Babam da o 6070’lerdeki olaylardan bilgisi vard›. Bana dedi sen de kendine dikkat et. Yani art›k köyde ad›m›z komünist olarak geçiyor. ‹mam›n o¤lu komünist olmufl. “‹flte biz, oradaki o gerici fleylere karfl› durduk. ‹flte mesela fleyh1 geliyordu bizim köye, herkes s›rayla gelip fleyhin elini öpüyordu. Biz gitmiyorduk. ‹flte insanlara ‘gitmeyin’ diyorduk. ‘fieyh ... eli öpülecek bir insan de¤ildir. O da s›radan bir insand›r niye elini öpüyorsunuz?’ Kad›nlar erkekler s›raya girmifller. Ondan sonra, tarikatlar geliyordu. ‹rflat2 diyorlard› camiye topluyorlard›. Bütün köy sarhofl olmuflças›na herkes hopluyor z›pl›yor, erbaneler3 çal›[n›]yor kendinden geçiyorlard›. “Zikir4 denilen ama, gerçekten bir aldatmacayd› yani. Biz o tür fleylere karfl›yd›k... Ermeni katliamlar› döneminden [kalan], bizim köy ayn› zamanda befl tane köyün topraklar›n› elinin alt›nda tutuyor. fiimdi o köylerde adaletsiz topraklar da¤›l›m› olmufl. Köy[lü]lerin baz›lar› çok fakir baz›lar› da çok zengin. Biz ... böyle olmamas› gerekir diyoruz. O dönem ö¤rencilerden ald›¤›m›z fleyle, köylüleri biraz ayd›nlatmaya, bilgilendirmeye [çal›fl›yoruz]. Mesela Kürdistan tarihi üzerinde [duruyoruz]; iflte bir ‘Kürdüz, biz de insan›z, bizim de haklar›m›z var’ [diyoruz]. O dönem biz o tür fleyleri söyleyince, bize siz komünistsiniz diyorlard›. Bize karfl› olanlar da bize komünist laf›n› yap›flt›rd›lar. Bizi halktan teflhir edecek, halktan uzak tutacaklar. Tabi bu sistemin gelifltirmifl oldu¤u bir fleydi. O yüzden yani bizim defalarca flikayetimiz ol1- Kelime anlam› yafll› adam, ihtiyar olup, daha çok bir tekke ya da tarikat›n bafl›nda bulunan dini lidere verilen isimdir. 2- Dini liderin bir kimseye tarikat› ve tanr› yolunu göstermesi. 3- Koyun derisinden yap›lan vurmal› bir çalg›. 4- Allah ad›n› sürekli tekrarlayarak yap›lan dini ayin. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 53 mufltu. Ama 80’den önceki yasalar bu dönem gibi de¤ildi. Biraz daha demokratikti. Yani flikayet olmas›na ra¤men fazla üzerimize gelemiyorlard›. Yasalar m› elvermiyordu. Art›k bilmiyorum. Çünkü birkaç sefer [duvara] yaz› yazmaktan tutukland›k bize ceza vermediler. Sadece baflkas›n›n duvar›n› kirletti¤imizden dolay› bize ceza veriyorlard›. Yani o slogandan dolay›, siyasi içeriklerinden dolay› hiçbir fleyden sorumlu tutulmuyordu... O yüzden köyden, yani darbenin beraberinde [haberiyle] biz hemen ç›kt›k. Yani saat 7.30’da ben ile babam bir de benim küçük bir kardeflim vard›. Zaten bizim köyde ba¤›m›z vard›, ba¤›n içinde ev yapm›flt›k. Köyün içinden ç›km›flt›k. Saat 7.30’da biz ç›kt›k. Saat 8.30’da askerler bizim evin etraf›n› sard›lar. Geldiler bakt›lar, biz orada yokuz. Annem onlar, iflte, bunlar Cizre’ye gitmifl dediler. Burada de¤il demifller. Ondan sonra da iki ay üç ay öyle gezdim... ‹zmir, ‹stanbul, Ankara’ya geldim, buralarda iki üç y›l çal›flt›m. Gitmedim öyle. “Tabi art›k ben okula baflvurmad›m... Bugüne kadar bir daha üniversite s›navlar›na girmedim. Diplomam› da 88 y›l›nda ald›m. “Yani ondan sonra hayat›m alt üst oldu... “Ondan sonra, memlekete gittim. ‹flte bu yasalar falan de¤iflti. ‹flte yakalanmad›k. Fazla flikayetler olmufl hakk›m›zda. O nedende bizim gibi hakk›nda flikayet olanlar›n ço¤unun davas› düfltü. Yani fazla bir tahkikat alt›na al›nmad›k.” Kaç y›l›nda evlendi¤ini, ailesini ve sonraki geliflmeleri anlatmas›n› istiyoruz. “Ben, 83 y›l›nda evlendim... Ben gittim [döndüm] art›k köye de gidemedim. Cizre’de bir yer kendime kiralad›m. Cizre’de niflanland›m. ... Ondan sonra da Cizre’de kald›m. Ama bizim bir evimiz köydeydi, hem [di¤eri] de Cizre’deydi. Babamlar oradayd›, ben Cizre’de kald›m. “Bu evde benim dört çocu¤um var. Bir de han›m var. Anam var benim yan›mda. “Çocuklardan birisi 84 do¤umlu. Yani [1983] Kas›m ay›nda falan do¤mufl. 54 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Yani 24-25 yafl›nda. “En büyü¤ü o. Di¤erleri de birisi 21 [Mehmet] di¤eri [A¤it] 18 yafl›nda. Bir de [Rojda] 10 yafl›nda çocu¤um var. “ Köy ile iliflkim vard› ama a¤›rl›kl› [olarak] Cizre’deydim. “... Babam onlar oradayd›. Ben de gidip geliyordum. Köy iflleri de yap›yorduk. Cizre’de de çal›fl›yorduk. “fiimdi babam onlar köyde kald›. Ben Cizre’de kald›m... ‹flte o dönem bu olaylar bafllamadan, 84 olay› olmadan [askerli¤e gittim]. Ben askerdeydim bafllad›. 84 Mart ay›nda ... Cizre’den ben askere gittim. Normalde 60 do¤umluydum. Benim, lise tecillerim hepsi bitmiflti. Hiç durumum yoktu ama geldiler zorlad›lar. Ben art›k, orada da duram›yordum [kalam›yordum]. Yani 60 do¤umlularla gitmem gerekiyordu. 64 do¤umlularla beraber gittim. Dört y›l gecikmeli gittim. Mart ay›nda ben askere gittim. 84 y›l›nda da 15 A¤ustos olaylar› oldu. “Eruh, fiemdinli bask›nlar› oldu. Bu bask›n oldu 15 A¤ustos’ta, beni 20 A¤ustos’ta askerde gözalt›na ald›lar. “fiimdi, ben Burdur’da askerdim... Ben gerçekten askerlik yapmak istemiyordum. ‹lk askere gitti¤im gece, revire baflvurdum. Dedim elim sakat, ben çürük [raporu] almak istiyorum... Beni Isparta’ya oradan da Ankara’ya gönderdiler. Orada bir doktor bakt›. Ben doktordan rica ettim, dedim ‘bana çürük [raporu] ver. Yani askerlik yapmak istemiyorum. Ailemin durumu iyi de¤il’ dedim. Adam dedi ‘yok ben senin elini iyilefltiririm.’ Parmaklar›m yap›fl›kt› böyle birbirine. Ameliyat ettiler açt›lar. Bir buçuk ay orada kald›m. Bir buçuk ay da hava de¤iflimine gittim. Ondan sonra bir ay daha hastaneye geldim kontrole... Biraz geciktirmeye çal›fl›yordum. Bir ay da orada öyle kald›k. Ondan sonra beni bölgeye sevk ettiler. Yani askeri e¤itim, öyle acemi birli¤i falan hiç görmedim. Bir gece kald›m askerde. Ondan sonra, iki üç dört ay geçmifl... Ben birli¤e gittim. Gittikten sonra da hep böyle ben ifllevsizdim yani. Gerçekten askerlik yapmak istemedi¤im için, yani elbiselerimi toparlayam›yordum. Yani sanki esir kamp› gibi. Bana öyle geliyordu. Gerçekten öyleydi. fiimdi ben çal›flam›yordum bana silah ve nöbet de vermiyorlard›. Bir ara fley ç›kt›, 20 A¤ustos falan olacak bizi Burdur’un d›fl›na ç›kard›lar, çad›r kur- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 55 duruyorlard›. ‹flte kamufle ediyorlar savaflta nas›l çad›r kurulursa. Tabi beni de o çad›r› kurmak için gönderdiler. Oradayd›k bir bakt›m bizim üst te¤men beni arad› dedi ‘gelsin buraya’ gittim. Ben hiçbir fley söylemedim. Televizyondan duymuflum Eruh, fiemdinli olay› olmufl ama, askerde olunca fazla detayl› bir fley alam›yorum öyle. Ama kula¤›m orada, iflte ne olmufl diye bilgi almaya çal›fl›yorum. Detayl› bir fley bilmiyorum. Bakt›m, [üste¤men] bana dedi ‘kasaturay› ç›kar’. Zaten bir kasaturam vard› baflka bir fleyim yoktu silah olarak. Kütük vard› kasaturay› ona sarm›flt›m. Ç›kard›m oraya koydum. Bakt›m elimi kelepçeye koydular. Hiçbir fley sormadan direk tugaya götürdüler. Burdur tugay›na götürdüler. Nizamiye giriflinde bakt›m böyle bir mahkeme gibi kurulmufl beni bekliyorlard›. Öyle büyük bir salonda sandalyede oturmufllar generaller, subaylar, üst rütbeli subaylar. Dediler getirin içeri, içeriye girdim... ‹flte ad›m› soyad›m› sordular. Bana sordu[lar] ‘Sen PKK’yi tan›yor musun?’ ... Bende ‘Evet tan›yorum’ dedim. ‘Nas›l tan›yorsun’ dedi. ‹flte gazetelerde her yerde herkes tan›yor yani. PKK siyasi bir harekettir yani. Herkes biliyor bunu. Bana dedi ‘Sen PKK içinde çal›flma yürüttün mü?’... ‘Yok’ dedim, ‘Öyle bir iliflkim yok kesinlikle’ dedim. ‘Ben orada olsam benim askerde ne iflim var yani’ dedim. ‘Askerim’ dedim. Tabi hakaret etti, küfür etti bana. Ondan sonra çocuklar›m›n ismini sordu. ‘Senin çocuklar›n›n isimleri nedir?’ dediler. Orada dosyan›n içinde iflte çocuklar›n isimleri bilmem Xebat’t›r, art›k bilmem nedir. Kürtçe isim koymuflum. ‹simleri bile ilk sorguda bana sordular. “Ondan sonra iflte fley yapt›lar. Dediler, ‘nezarete götürün.’ Beni götürdüler. ‘Ama tekli tarafa koyun’ dediler. ‘Öbür ceza alm›fllar›n, askerlerin içine koymay›n’ dedi... Ko¤uflta ben vard›m kimse yoktu. Orada bir aya yak›n ... kald›m. Hiçbir ... bilgi alamad›m. Sadece kardeflim geldi. O da, bir gün gelmifl Tugay Nizamiyesinin kap›s›nda ba¤›rm›fl ça¤›rm›fl, ‘Ben abimi görmek istiyorum’ demifl. ‘Görmeden gitmeyece¤im’ demifl. Yan›nda bir tane de asker göndermifller. Askere demifller ‘Git orada ne konuflacaklarsa [dinle], bize söyle’ demifller ...Yoksa görüfltürmezler. O bahaneyle göndermifller... Tabi biz Kürtçe konufltuk kendi aram›zda. Asker de Türk. Bize orada bak›yor. Hiçbir fley anlamad› 56 GÖÇ H‹KÂYELER‹ bizden... Gerçekten asker müdahale etmedi, o durdu, biz konufltuk ne oldu ne olmad›. Bana dedi iflte köyde olaylar olmufl, iflte filan kes yakalanm›fl dedi. Yani köyde yakalamayan kalmam›fl ner[e]deyse. O da gittikten sonra iflte nizamiyede tugay komutan› ça¤›r›yor askeri, diyor ‘ne konufltular?’ Diyor ‘Bilmiyorum komutan›m Kürtçe konufltular.’ Bu sefer onu dövüyor orada. ‘Seni niye göndermifltik?’ diyor... Yani sadece kardeflim gelmiflti onunla görüflebilmifltim. Ondan sonra bakt›m yani bir aya yak›n oldu. yirmi yedi, yirmi sekiz gün oldu yani tam olarak hat›rlam›yorum bir aya yak›n bir zaman geçti. Bakt›m saat iki, üç civar›nda kap›m aç›ld›, üç tane sivil polis [ile birlikte] bizim üste¤men de geldi. Gitmifl iflte depodan sivil elbise de getirmifl. Hiç bana uymayan bir pantolon. Ancak zar zor geçirdim üstüme. Bir tane incecik bir gömlek bir tane de kolsuz bir kazak böyle V yakal› getirdi, bana ‘giy’ dedi. Giydim. Askeri elbiseleri de ç›kartt›m üstümden. Ondan sonra gözlerimi orada ba¤lad›. Taksiye bindirdiler beni. Sivil bir taksiye bindirdiler. “Sivil polislerdi. fi›rnak’tan beni almaya gelmifller. “... Burdur’a gelmifller. Beni taksiye bindirdiler. O gece... Burdur karakoluna gittik. Orada bir iki saat bekledik... Benimle biraz alay ettiler, bana küfür ettiler. ‹flte sen PKK’lisin ... seni öldürece¤iz, iflte kurtulmayacaks›n sen. Öyle biraz tehdit ettiler, korkuttular. Ben de konuflmuyorum. Onlar ne dese ben diyorum ‘Haberim yok.’ Bilmiyorum ne söyledilerse, ben sessiz kal›yorum. Götürdüler Antalya’ya, Antalya’ya gittik. Daha sabaht›, sabaha yak›nd› bakt›m. Onlar iflte Antalya’ya gelmiflken gezelim dediler. Benim çok tuhaf›ma gitti. Benim ayaklar›m› kelepçelemifller koltuklara, gözlerim de ba¤l›. Bir kifli benim yan›mda oturuyor. ‹ki kifli de önde oturuyor takside. Sonra bakt›m turistik yerlerde geziyorlar. Onlar geziyorlar ben de esir gibi araban›n içindeyim. Sonra birisi dedi ya olmaz herkes bize bak›yor ... Bakt›m gözümü açt›lar kafama bir kep geçirdiler. Onlardan biri montunu üzerime att›, yani ben sanki normal otuyormuflum gibi. Yani onlar rahats›z olmas›n diye. Bana dediler ‘Sen en ufak bir hareket edersen seni öldürece¤iz.’ Bende ‘Suçum yok bir fleyim yok, ne hareket edece¤im’ dedim. Ondan sonra bir sürü gezdiler, flelaleye gittiler. An- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 57 tik tiyatroya gittiler. Ben, onlar›n sayesinde baya¤› bir yer gördüm yani... Çok tuhaf›ma gidiyor tabi. Ondan sonra bir alana götürdüler. Bir askeri alanda, iflte akflam saatleriydi bir helikoptere bindirdiler. Gözlerimi ba¤lad›lar, helikopter içinde de ba¤lad›lar beni. Ondan sonra bir yerde helikopter indi. Ben bilmiyorum yani. Bir yerde indik. Baya¤› bir bekledik orada. Bir saat bir buçuk saat falan bekledik. Yani bir defa daha kalkt›. Yani ... saat olmad›¤› için ... sabaha yak›n, bu sefer Kürtçe sesler geliyor küfürler ba¤›rt›lar geliyor. Birisi ça¤›rd› dedi ‘Komutan›m [bir kifli] bize flikayet etmeye gelmifl.’ D›flar›da bir sivil, köylüleri flikayet etmeye gelmifl, ben öyle duyuyorum. ‹flte diyor ben buldum silahlar›n› bir yerde saklam›fllar falan. O arada beni de götürmüfller bir hücreye koymufllar seslerini de al›yorum. Birisi geldi benim yan›mdan geçti. Dedim ‘Hemflerim hemflerim, buras› neresi ö¤renmek istiyorum...’ Durmad› sonra askeri ça¤›rd›m dedim ki ‘Ben tuvalete ç›kaca¤›m.’ Tuvalette birisini gördüm dedim ‘Buras› neresidir.’ Dedi ‘Buras› Diyarbak›r’d›r.’ Oradan beni Diyarbak›r’a götürmüfller. Diyarbak›r’da o gece orada kald›k, sabahleyin Mardin’e götürdüler. Mardin’den sonra Nusaybin’e götürdüler. Her gitti¤im yerde emniyete götürüyorlar. Bir saat iki saat duruyorum, yani benim bir dosyam yok ellerinde fakat kendince beni sorguluyorlard›. ‘Sen ne yapt›n ne ettin’ diye sorguluyorlard›. “‘Sen PKK’li misin? Sen ne yapt›n? Senin suçun ne? Sen kimi tan›yorsun?’ Öyle sorular soruyorlard›. “Ben bir fley anlamad›m... Herhangi bir suç teflkil edecek bir fleyim yok ki. Ne bir soygun yapm›fl›m. O zamana kadar silahl› bir eylem olmam›fl. Ne olmuflsa düflüncede, baz› insanlarla konuflmufluz tart›flm›fl›z... “Onlardan birileri yakalanm›fl ismimi vermifl. Kim vermifl bilmiyorum. Ne olmufl ben tam kestiremiyorum. Oradan iflte Mardin, Nusaybin, Cizre, ‹dil bir de Midyat, Batman. fi›rnak’ a götüreceklerine, beni Batman istihbarata getirdiler. Beni M‹T5 daire- 5- Milli ‹stihbarat Teflkilat›; TC Devletinin resmi istihbarat sevisi. 58 GÖÇ H‹KÂYELER‹ sine getirdiler, alt› gece orada kald›m. Ama hayat›mda unutmayaca¤›m alt› geceydi... Türkiye’de ne kadar iflkence çeflitleri varsa bana uygulad›lar. “Orada ilk [olarak] beni ... bir tekerle¤in içine koydular. S›rtüstü ayaklara copla vuruyorlar. Ondan sonra parmaklar›ma... elektrik verdiler. Ondan sonra suyla iflte tazyik yap›yorlar. Uyutmuyorlard› ayakta durduruyorlard›. O tür fleyler vard› Batman’da. Bir de bir odaya koydular. Oda hiç hava alm›yor. Tek kap›s› var. Bodrum her taraf duvarlar hepsi kan. Yani insanlar kanl› gelmifl elleriyle sürmüfller, içinde pislik var. ‹çinde öyle bir ilginç [i¤renç] koku var ki, insan ölmek istiyor. O kokuyu duymak istemektense ölmek istiyorsun. Gerçekten intihar etmek istiyorsun intihar edecek bir fley yok. Yani o kadar ki, ilginç [i¤renç] bir fley var orada. Alt› gece orada kald›m. Ondan sonra ... Siirt’e getirdiler. Siirt’te bizi beklettiler. fi›rnak’a konvoy ile götürecekler. Olay oldu¤u için fi›rnak’ta... Bask›n olmufl asker de art›k rahat hareket edemiyor. fi›rnak’ta panzerlerle bizi tugay’a götürdüler. fi›rnak tugay›na götürürken, yolda askerler bizim gözümüzü ba¤lamam›flt›. Siirt-fi›rnak aras›nda. Normal bizi Reo [askeri araç] araçlar›na bindirdiler getirdiler... Ellerimiz ba¤l›yd›. Tugay’›n ... büyük bir alan› var. Oraya indim bir bakt›m bizim ... köy[lülerin] hepsi orada. Herkesin gözü ba¤l›, herkes birbirinin s›rt›n› tutmufl. Tek s›ra halinde dizilmifl her köyden insanlar gelmifl öyle. Yani binlerce insan var ... alanda. S›rayla gidip, çad›r var [çad›rda] isim [yazd›r›yor], kay›t yap›yorlar. Art›k binalarda yer kalmam›fl çad›rlar kurmufllar. Çad›rlara koyuyorlar insanlar›. Yani ... birisi diyor falan köyden gerilla geçti, o köyü [tüm köylüleri] al›yorlar. Kimi buluyorsa getiriyorlar. Yani o dönem fi›rnak’ ta 8485 dönemi gerçekten, yani öyle ayr›m yoktur. fiu suçludur, bu budur diye bir ayr›m olmadan, falan köyde iflte ekmek vermifller. Tamam gidiyorlard›. ‹flte birbirine küsenler vard›, iflte o diyor o [ekmek] vermifl. Bu diyor bu [ekmek] vermifl. ‹nsanlarda cahildi o zaman. O zaman bakt›m bizim köyün erkekleri kad›nlar› [orada], ço¤unu böyle ... s›rada gördüm yani. fiimdi bizi orada[n] ald›lar beni fleye getirdiler, benim ad›m› yazd›rd›lar. Büyük bir bina vard›. Büyük bir salonu vard›, bizi oraya götürdüler. Üç yüz “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 59 altm›fl kifli biz bir ko¤ufltayd›k, yani bir yerde. Hani duvar›n dibinde böyle oturmufluz s›rayla dizilmifliz yere. Baz› yerlerde battaniye var baz› yerlerde o ufak ... sünger döflekler var. Art›k nereden getirmifllerse çaput falan bir fleyler koymufllar. Gözler ba¤l› namazda nas›l böyle s›raya dizilip namaz k›l›yorlar ya ... böyle. O flekil, yani duvar›n dibinden böyle bir s›ra dönüyor. Araya böyle bir metre içinde askerlerin dolaflaca¤› kadar bir boflluk var. Ondan sonra ikinci s›ra bafll›yor. Ondan sonra üçüncü s›ra yani öyle sürüyor en son ortada bir hal› kadar bir boflluk b›rakm›fllar. O koskocaman yer böyle gece gündüz dolu, o insanlar böyle oturmufl duruyor. Yatma yok hiçbir fley yok. Mesela lavaboya gideceksin. Önce izin alacaks›n. ‹flte ‘Tek götürmem’ diyor ‘Birkaç kifli daha ç›ks›n öyle götürürüm’ diyor. Bekliyorsun birkaç kifli daha olsun. O sopay› böyle uzat›yordu. O sopay› uzat›yor, biz gözlerimiz ba¤l› ama alttan görüyorduk. Sürekli yani etraf› kontrol ediyorduk. Ne var ne oluyor diye. Ama konuflmak yok. Sohbet yok. Ayak uzatma yok... “Asker sürekli dolafl›yor. ‹ki üç asker ellerinde sopalar var. Kim böyle bir ses ç›karsa kafas›na vuruyor. Direnirsen hemen seni götürüyor iflkenceye. Onun için herkes böyle sessiz sedas›z ... yaflam›yormufl gibi oturuyordu yerinde... Yani öyle oldu ki, gerçekten çok ilginç geldi bana... Biliyorduk, yani bizi iflkenceye götürmeden...b›rakmayacaklar. Sonuçta oraya gelen, iflkence tezgâh›ndan geçmeyenin, kesinlikle oradan ç›kma imkan› yoktu. Yani orada insanlar elini kald›r›yor ‘Ne olur beni de götürün, iflkenceye beni de götürün’ diyordu. Biliyor yani oradan kurtulman›n tek yolu iflkenceden geçmektir. Yoksa orada kalacaks›n. Bir ay, iki ay, üç art›k alt› ay orada kalacaks›n. “...[Yatmak, uzanmak] kesinlikle yok. ‹flte oturuyorsun yerde. Yani ayaklar›n› böyle yap›yorsun en fazla o kadar. Çok fley yapt›¤›n zaman, iki üç saatte bir tuvalete gidece¤im diyorsun. Öyle hareket ettiriyorlar. Haftada bir gün, o da cuma günleri ö¤leden sonra, hepsini ç›kar›yorlar d›flar›ya, arka arkaya koflturuyorlar. Mahsus hepsini iflte çukur yerlerde koflturuyorlar ki düflsünler. Gözlerimiz ba¤l› ya iflte ondan sonra düflüyorduk. Yere düflenleri, bir yer var orada dövüyorlard›. Haftada bir gün öyle iflte alay 60 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ediyorlar tekme tokat vuruyorlar. Yürüsünler iflte ayaklar› aç›ls›n diye onlar› yap›yorlard›. “...Ben iflte 20 A¤ustos’ta gözalt›na al›nd›m. Oraya gelmem, yani on befl, yirmi gün civar›nda fi›rnak’a ulaflt›m ... “4 Ocak’ta beni b›rakt›lar. “Sürekli kesintisiz öyle kald›m yani. Benim orada[n] ç›kar ç›kmaz çektirdi¤im bir foto¤raf›m vard›. Daha dufl falan almam›flt›m. Foto¤raf›m› da çektirmifltim orada. Yani Cizre’ye geldim, eve daha girmeden üstümüz hep bit. Yani bir de bit olay› vard› orada. ‹laç at›yorlar bitler ölsün diye, hâlbuki ço¤al›yor... Ben de fley olsun diye [saymak için], bir sefer elimi s›rt›ma ald›m[uzatt›m] toplad›m. Yani avucuma geçen bit, yetmifl alt› tane bit yakalad›m. Öyle yani üstümüzde her taraf›m›z bit olmufltu. Ekmek bize veriyor[lard›], böyle kar›nca gibi içinde bit dolu. Kar›nca gibi, her taraf bit kayn›yor böyle... Öyle bir fley ki, mesela t›rnaklar›m›z uzam›flt›, kaç ayd›r kesmemifliz. Kafl›nmak yasakt›. ‹flte kafl›nmak yasakta yani bit seni yiyor... Baz› insafl› askerler vard›. ‹flte befl dakika kafl›nmak serbest diyorlard›. O t›rnaklarla vuruyorduk. Böyle her taraftan kan ak›yordu... Ondan zevk al›yorlard›... Ben zaten ondan sonra koku duymuyorum. Yani o pisli¤in içinde kald›ktan sonra... Birkaç defa da burnuma vurdular yara oldu, iyileflmedi. O pisli¤in içinde kald›m. ‹flte yani ondan sonra duyu organ›m› [yitirdim]. Yani koku hiç duymuyorum. “... Yani benzin, kolonya... fark etmiyor, hiçbir kokuyu alm›yorum. “O günden bugüne benim cildimde bir hastal›k var. Ara ara bir kafl›n›yor. Kaç sefer doktora gittim. ‹flte kaç sefer Haseki Hastanesine gittim. Yani diyorlar iflte bu zamanla kan›n içine mikrop girmifl, iltihaplanma yap›yor deride, yani bu böyle olacak diyor. “... Yani benden sonra da ... tahmin edersem yaz ay›na kadar o devam etti. Yani o tugay, bitinceye kadar devam etti... fiimdi orada mesela tan›k oldu¤um fleyler var... Mesela bir tane arkadafl iflkenceye götürüldü. Sasonlu bir arkadaflt›. Ona da iflte demifller Eruh’ta kaç›r›lan silahlar ona teslim edilmifl iddias› var üzerinde... O da diyor yalan, öyle bir fley yok. Yani olmad›¤›n› söylüyor. Getirdiler böyle bacaklar›n› kesmifller içine tuz koymufllar. O geldi böyle yan›mda a¤l›yor ba¤›r›yor ölmek istiyor ama ölemi- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 61 yor. O kadar iflkenceden geçirilmifl. Sonra bakt›m geldi tam yan›mdayd›. Bir bakt›m elini kald›rd›. ‘Ben silah yerlerini size gösterece¤im’ dedi. Bana dedi allaha›smarlad›k, yani ... ben gelmeyece¤im bir daha dedi. Gitti askerlerle birlikte helikoptere bindiler gittiler. Ondan sonra bir yere gitmifl, bir uçurumun kenar›na gitmifl, kendini uçurumdan atm›fl intihar etmifl. “... Sonradan duydum ki, birisi bizim köyden benim ismimi vermifl. Benim askere gitti¤imden dahi haberi yok. ‹flte Eruh olay›na benim de kat›ld›¤›m› söylemifl. Tabi sorguda bana soruyorlar sen Eruh olay›na kat›ld›n m›? Yok dedim ben o zaman askerdeydim. Yok diyorlar yüzbafl›, iflte o da senin gibidir. O sana izin vermifl gidip kat›lm›fls›n, sonra gidip birli¤ine kat›lm›fls›n [geri dönmüflsün] diyorlar... Ben hiçbir fley kabul etmedim. O iflte birkaç arkadafl›n ismini verdiler bana, ‘Bunlar› tan›yor musun?’ dediler ama ben kabul etmedim. Sonra benim ad›m› verenler Diyarbak›r cezaevine gitmifl. Ben oraya gelinceye kadar Diyarbak›r’a gitmifller, onlar ceza alm›fllar. Onlar Diyarbak›r cezaevinde beni de yüzlefltirmeye götürdüler. “...fiimdi Diyarbak›r’a giderken ... tabi uzun bir dönemdir içerdeyim. Vitaminsiz kalm›fl›z gerçekten. Onlar bilmiyor benim bir zay›f noktam geliflmifl... “...Tatl› akl›ma geldi¤i zaman böyle kendi kendimi yiyecek gibi oluyorum... Sonra götürdüler arabaya bindirdiler. fiimdi bizimle Diyarbak›r’a gelecek olan askerlerin, kumanyalar›na helva koymufllar. Bir tane asker de, Mustafa ad›nda bir ... çavufl vard›. Sincanl›yd›. Ankara Sincanl›. O [nunla] arkada giderken konufltuk... Ama soy ismini bilmiyorum... O da devrimci bir insanm›fl demek ki o dönem. Gerçekten orada hareketleri farkl›yd› askerlerden. ‹nsanlara karfl› çok farkl› davran›yordu. Ama onlar›nda üzerinde bir bask› vard› korkuyorlard›. Çok korkuyorlard›. Bana orada anlatt›, ‘Ben burada olanlar›n elimden geldi¤ince hepsinin foto¤raf›n› çektirdim. Belgelemiflim... Bir gün bunlar›n hakk›nda dava açaca¤›m.’ Bana söyledi... ikimiz yaln›z arkaday›z. Ondan sonra o ç›kard› kumanyay› içinde helva var. Ben az kalm›flt› onun elinden alacakt›m. Anlad› ki ben fley yap›yorum bakt›m helvay› hepsini bana verdi. Onu yedikten sonra biraz rahatlad›m... Diyarbak›r’a 62 GÖÇ H‹KÂYELER‹ götürdüler. Diyarbak›r’da da arkadafllar› ça¤›rd›lar iki tanesi vard›. Birisi bizim köylü Resul Baliç ad›nda birisi. Ondan sonra o arkadafl da cezay› bitirdikten [tahliye olduktan] sonra geldi fi›rnak’ ta, J‹TEM6 geldi kap›n›n önünde infaz ettiler onu. “O, 94 y›l›nda infaz edildi. Bir y›l falan d›flar›da kald› infaz edildi. O zamana kadar cezaevindeydi. “...Bir de M. vard›. O da benim ismimi vermiflti. O da b›rak›ld›ktan sonra gitti gerillaya kat›ld›. O arkadafllar yan›ma geldiler, onlar[›] çok zorlamas›na [zorlamalar›na] ra¤men tan›m›yoruz dediler. Resul Baliç dedi ‘Köylümüzdür, ben tan›yorum ama, benim söyledi¤im her fley yalan... O zaman iflkencede ne söylemifllerse ben evet demiflim.’ ‹kisi de öyle dedi. ‹kisi de zaten bana verilen listeyi hepsini tan›m›fl›m [tan›yorum] demiflim [dedi]... Suçlamalar› da kabul etmediler. Onun için beni b›rakt›lar yani. Geri geldik yoksa beni de Diyarbak›r’da [cezaevinde] b›rakacaklard›. “... Orada kalacakt›m. Ama onlar kabul etmeyince beni geri getirdiler. Geri gelince bizim evimiz Cizre’deydi. Ben askerde iken ... bizim evimiz Cizre köprüsünün bafl›ndayd›. Bizim evimiz orada yak›ld›. Benden sonra [a¤abeyim] bir çay oca¤› açm›flt› orada. Çay oca¤›n›n hemen yan›nda bir dükkan vard›. Nar falan sat›yordu. ‹flte askerler oradan geçerken subay diyor arabay› kenara çek kendimize nar falan alal›m ... O yüzden durdular yani. Araban›n arkas›n› açt›lar ben de böyle oturmuflum. Kafam› kald›rd›¤›mda bakt›m abim karfl›mda duruyor, bir iki metre uzakta. Me¤erse çay oca¤›n›n önünde durmufllar. Tesadüfen yani. fiimdi benim sakallar›m var, yüzüm kapal›, beni simamdan tan›mas› mümkün de¤il yani. fiimdi elimi ç›kard›m, elim sakat oldu¤u için dedim elimden tan›r beni... Kaybolmufl biliyorlar ama nerede oldu¤umu bilmiyorlar. Aile hiçbir fley bilmiyor yani. “... Onlar Burdur’da al›nd›¤›m› biliyorlar. Ama fi›rnak’ta olup olmad›¤›m› bilmiyorlar. Elimi böyle yap›nca me¤erse o beni tan›m›fl. Zannediyor ki ben ona ‘Kaç’ diyorum. Sanki ben itirafç› ol- 6- Jandarma ‹stihbarat› Terörle Mücadele birimi. Varl›¤› resmi makamlarca yalanlansa da, bölgede özellikle faili meçhul cinayetlerde rol oynad›¤› kabul edilen jandarmaya ba¤l› teflkilat. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 63 muflum eve gelmiflim onlar› yakalataca¤›m. Öyle anl›yor. Bir bakt›m abim kaçt›. Biz ç›k›nca bunlar› konufltuk.. Yani öyle çok ilginç fleyler oluyor. Götürdüler bizi fi›rnak’ta 4 Ocak’ta bizi b›rakt›lar. Akflam saati orada gözümü aç›nca tabi bir bakt›m gözüm döndü. Düfltüm yere, yani o göz [band›n›] aç›nca yere düfltüm. fi›rnak’a geldik... Arkadafllarla bizi oradan Cizre’ye getirdiler. Ondan sonra gerçekten ben askere gitmek istemedim. Ben diyordum askere gitmeyece¤im. Ama orada da kalam›yorum. Çok zor durumday›m yani. 15 gün yani kesinlikle irtibat bulursam da¤a ç›kaca¤›m. Yani o dönem Cizre’de o kadar çok bask› uygulanm›fl ki kimse kimseye güvenmiyor. Ben askere gitti¤imden dolay› kimse bana güvenmiyor. Yani hakl› olarak herkes diyor bu gidip askere belki itirafç› olmufl olabilir diye düflünüyor. Yani çok u¤raflt›m ama bir türlü ulaflamad›m. Sonunda askere gitmek zorunda kald›m. Askerlikte yanacak gidecek. “Tekrar Burdur’a gittim. “fiimdi ben 15 gün kald›m. Askere gidince, orada baya¤› bir kilo ald›m. Doktora gittim revire. Baya¤› bir i¤ne yazd›lar bana. Yani 20’nin üzerinde i¤ne yedim o zaman ... Tugay komutan› beni ça¤›rd› dedi ‘Seni niye alm›fllard›.’ Dedim böyle böyle ... hiçbir suçum yok. ‹ki kifli yanl›fll›kla böyle ifade vermifller. Bana dedi ‘Sen ... yüz metre tugay binas›na yaklaflmayacaks›n. Seni görürsem ... öldürece¤im. Tugay komutanl›¤› binas›na yaklaflmayacaks›n. Silah almayacaks›n. Hiçbir fley yapmayacaks›n. Ko¤uflunda yatacaks›n, yatakhaneden ve yemekhaneden ç›kmayacaks›n. Hiçbir fley yapmayacaks›n öyle askerli¤ini bitirip gideceksin.’ Küfür falan etti bana. Tamam dedim ondan sonra zaten askerlik te yapm›fl olmad›m... O flekilde askerli¤i bitirdim geldim yani. Memlekete döndüm Cizre’ye geldim. Cizre’de, çal›flmak zorunda kald›m. Tabi o dönem olaylar da gelifliyor... Cizre’de bir dükkan yeri açt›m ... dükkan ifllettim. “Bakkaliye yeri açt›m. Onun arkas›ndan ... fi›rnak’ta kömür özel idare yeri var... Kömür ocaklar› özel idareden kiralan›yor. Dört tane arkadafl ortak olduk. Gittik özel idareden, bir saha kiralad›k. fi›rnak-Cudi aras› hepsi kömürdür. Bölge bölge saha saha yapm›fllar. O sahalar kiraya veriyorlard›. Biz de ... bir sahay› 64 GÖÇ H‹KÂYELER‹ kiralad›k. Kömür iflini yapt›k. Bir ocak açt›k. Kepçe, dozer falan getirttik. Baya¤› bir iflimiz falan geliflti. Tam böyle kömür yeri açm›fl›z, yani kömür satacak duruma gelece¤iz. Yani ... öyle k›sa anlat›yorum ama iki y›l falan geçti aradan. Yani ben 89 y›l›na kadar dükkan ifllettim. Aradan uzun bir zaman geçti. 89’dan sonra kömür oca¤› ifllettim. Kömür ifline bafllad›m. Kömür al›m sat›m› yapt›m önce. Sonra gidip ocak ifline girdim. O sahay› kiralad›m özel idareden. Kepçe, dozer falan getirdik baya¤› bir masraf falan yapt›k. Kömürü tam açt›k ... biraz da kömürü çektik yani. Üç dört bin ton falan çektik. Fabrikaya, Mardin Çimento Fabrikas›na veriyorduk. Ama önce toz kömür ç›k›yordu ... parça kömür ç›k›nca, yani diyorduk biz art›k kâr edece¤iz oradan. Bir gün bakt›m bir uçak geçti. Bizim oca¤›n dört befl kilometre uza¤›ndan. Kazan bombas› att›. O kazan bombas›n›n düfltü¤ü yerden su ç›kt›. Bahçeli bir yerdi... Oradan öyle oldu¤u gibi su ç›kt› yani. O kadar büyük bir bomba. “Nebova ve Grindir [köyleri] aras›nda bir tepeye vurdular. A¤açl›k bir yerdi böyle. “‹hbar gitmifl, demifller bir grup gerilla oradaym›fl. Askerler de tam o noktaya bomba att›lar, kazan bombas› att›lar. Sonra bir tugay, yani baya¤› kalabal›k en az›ndan iki, üç bin aras›nda bir asker geldi. Orada bütün da¤lar› oralar› ar›yorlar. Geldiler, oras› da her on metre yirmi metrede bir köylüler [var]. Öyle kaz›yorlar kömür ç›kar›yorlar ve kömür ç›kard›ktan sonra arabalarla sat›yorlar. O bölgenin bütün ifli öyle kömür ifli. Geldiler orada ne kadar çal›flan varsa, iflçi varsa, floför varsa hepsini toplad›lar Nebova köyünün alt›nda düzlük bir yer vard›. Baya¤› yani neredeyse dört, befl bin insan topland› o bölgede. Herkes topland›. O bölgeye bakt›m o komutanlar› geldi konuflma yapt›. Tabi hepimize hakaret ediyor, küfür ediyor. Yani böyle insanca da de¤il yani. ‹flte sizden birisi diyor ihbar etti falan yerde, iflte onun diliyle teröristler var dedi. ‹flte biz bombay› att›k geldik bakt›k bir fley yoktu. Att›¤›m bomba [paras›na] diyor, ben Kufladas›’nda ... böyle bir köy atard›m [yapard›m]. Bütün bu yeri kursan›z böyle bu bomban›n masraf› kadar olurdu. Ondan sonra ihbar yap›ld› orada dediler gerillalar› besliyorlar. Bizim ocaklar› yasaklad›lar. Yani bizim “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 65 kepçe dozer kald› orada. Üç dört ay [sonra] ancak gidip tugaya baflvuru yapt›k. Kepçe dozer de bizim de¤il kiralam›fl›z tabi. Ancak kepçe ve dozeri al›p getirip verebildik....” Ard›ndan geliflen olaylar ad›m ad›m göçü zorunlu hale getirir: “... Tabi Cizre’de bu 91-93 döneminde silahl› çat›flmalar geliflti. Cizre’de her akflam böyle çat›flma [oluyordu]. Bazen gerillalar girifl ç›k›fl yap›yordu ilçeye. Baz› gruplar mahalle çal›flmas› yaparken asker ve polisle karfl›lafl›yor orada çat›flma ç›k›yordu. Hiçbir fley de olmazsa askerler belli saatte, dokuz ondan sonra, yani periyodik olarak flehri bombal›yorlard›. Bir yerde bir psikolojik fleyin alt›nda b›rak›yorlard›. Havanlarla uçaksavarlarla, tar›yorlar böyle kim giderse gitsin yani. O tarzda öyle olmufltu ki, bizim çocuklardan Xebat bir de Mehmet vard› benim çocuklar›m o zaman. Agit daha ufakt› o zaman. O psikoloji ile ... [‹stanbul’dayken] bizim evin üst kat›nda bir yer yapt›k. Tu¤lay› örüyoruz, çocuk öyle bir psikolojiye girmifl ki, ... bana diyor baba siz tu¤lay› [örüyorsunuz], kurflun geldi¤i zaman tu¤lay› delmez mi diyor... ‹stanbul’a geldi¤imiz zaman bile bu psikoloji bile çocuklarda var yani. Mesela silah patl›yor. Çocuklar diyor ... bu falan silaht›r. Bütün Cizre’de o dönem yaflayan çocuklar ... [kullan›lan] silah kalaflnikof mu, G3 silah› m›, G1 silah› m›, uçaksavar m›d›r [biliyorlard›]. Art›k hepsinin sesini ö¤renecek kadar silahla yaflad›lar. Yani onun psikolojisi ile yaflad›lar... Bir gün eve, yani evin bahçe duvar› vard›. Yani her taraf paramparça oldu ama bize bir fley olmad›. Yani Cizre’ye binlerce havan düfltü o dönem... En son iflte gerillalar ile korucular aras›nda bir çat›flma oldu. Çat›flmada korucubafl› Kamil Atak’›n babas› ile birkaç tane korucu öldürüldü. “1994 y›l›nda. 94 y›lbafl› bu dönemlerdi. “... Yani art›k ne olmuflsa büyük bir çat›flma oldu. Gece sabaha kadar çat›flma durmad›. Herhalde Kamil Atak’›n evine bask›n yapm›fllar. Onu öldürmek için gitmifller. O da s›¤›nak yapm›fl evinde ... öyle kurtulmufl. Ondan sonra yani gerilla[lar] evine girmifl ama aram›fl bulamam›fllar. Yani babas›n› bilerek öldürme- 66 GÖÇ H‹KÂYELER‹ mifller ama çat›flma esnas›nda aileden bir sürü insan ölmüfl yani. Ünal Erkan o zaman Ola¤anüstü Hal Bölge7 Valisiydi. Cizre’ye geldi. Kamil Atak’a dedi ben Cizre yetkisini sana devrediyorum. A¤ada sensin devlet te sensin. Sen ne yaparsan yap, yani baban›n kan›n› alma yetkisini sana veriyorum. Tabi Kamil Atak belli oldu yani. ‹ki sefer belediye baflkanl›¤› yapt› Cizre’de. “94’te zaten seçim oldu. Yerel seçimler oldu [Cizre’de] belediye baflkan› yapt›lar. Ondan sonra bir dönem daha oldu. Üçüncü dönemde karfl› ç›kt›lar. Bir bakt›lar ki ilkokul diplomas› bile yok. Yani hiç okul okumam›fl ilkokul diplomas› olmayan bir insan, yasalara göre de belediye baflkan› olam›yor yani. Okuma yazmas› yok yani... Sonra o zihniyetteki bir insana Cizre gibi bir yerin yetkisini ... veriyor. O da Cizre’de sevmedi¤i bütün insanlar›n evine bask›n yapt›. Bir günde Cizre’de 76 kifli öldürüldü. ‹nfaz edildi böyle sokaklarda... “Mart ay›yd›. Biz de zaten o dönem geldik ... fiimdi öyle oluyor ki, evlere giriyor çoluk çocu¤u ç›kar›yor. Direnenleri de iflkence yap›yor, dövüyor. Evde ne varsa el koyuyor. Resmen insanlar›n evinde buzdolab›, televizyon, her fleyi ç›kar›p getiriyor [el koyuyor]. Sonra da korucu getirip yerlefltiriyor. Diyor ‘Siz burada kalacaks›n›z. Siz ç›k›n bu bizim evimizdir.’ Yüzlerce öyle eve el koydular yani... “O dönemde biz de orada kalsayd›k ... kesinlikle yaflamam›fl olacakt›k. “... Benim enifltemin iki tane amcao¤lu öldürüldü. Resul Baliç dedim ya. Yani bizim köylü oluyor, ... ablam onun abisinin han›m›d›r. Bir de amcao¤lu öldü onlarla. Mele Süleyman. Süleyman Turgut var. O öldürüldü o zaman. ‹skan var yine ... benim halam›n enifltesi. ‹skan Aslan var. O zaman Kamil Atak gitti evden ald›. Faili meçhule mi gitti, nereye gitti bilmiyoruz. Ondan sonra bizim köyde bir kad›n suda kayboldu. Öldürüldü, ondan sonra su7- OHAL: Ola¤anüstü Hal Yönetimi. 1987’den itibaren, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu Bölgelerinde uygulanmaya baflland›. Bu uygulama kapsam›nda, koruculuk sistemi, g›da kontrolü, yayla yasa¤› gibi uygulamalar yap›lm›flt›r. 1997 OHAL valili¤i verilerine göre, 3428 köy ve mezra tamamen boflalt›lm›flt›r. 8- Koçer, yar› göçebe bir hayat tarz› sürdüren, çobanl›k yapan kimse. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 67 ya at›ld›. Kim öldürdü [bilmiyoruz]... Yani öyle befl alt› kifli sadece bizim köyden öldürüldü. “76 kifli bir günde Cizre’de infaz edildi. Bir günde 24 saatte, 94 Newroz’unda, hatta Newroz günü 21 Martta. Yani o olaylar›n oldu¤u haftada. Zaten 28’inde seçim vard›. Ben hiç unutmuyorum 28 Martta belediye baflkanl›¤› seçimleri olacakt›. “Boflalt›ld›. Zaten ona rakip kimse kalmad›. Kimse ç›kamazd› zaten. Baflka partiden tek bir aday bile ç›kmad›. Böyle hediye edildi belediye baflkanl›¤›. Sonraki dönem de seçildi. Üçüncü sefer baz› insanlar cesaret ald›. Karfl›s›na aday ç›kt›lar. [Adayl›¤›n›] koyunca bu sefer ... dava açt›lar. Dava aç›ld› ki diplomas› yok, ilkokul diplomas› yok. Bu adam daha önce Hakkari, Van yaylalar›nda koçerlik8 yap›yordu. Tayan afliretinin koçerleriydi bunlar. Oraya gidiyor iki tane asker öldürüyor... O Kamil Atak iki tane asker öldürdü¤ü gerekçesiyle, yarg›lan›yor mahkemeye gitmiyor kaçak yafl›yor. O dönemde sürekli kaçak dolafl›yor köyde. Silopi ile Cizre aras›nda, köylerinin ismi Deflte Beleka... Cudi da¤›n›n ete¤indedir, Silopi taraf›nda. O sürekli da¤da çobanl›k yap›yor. Hiçbir kelime do¤ru dürüst ... Türkçe bilmiyor. O dönemde 84 olaylar› gelifliyor. Gerillalar onlar›n köyünden Suriye’den gelip geçiyorlar. Cudi’ye geçiyorlar. Gerilla oradan girifl ç›k›fl yap›yor. Onlar›n köyü bir güzergâht›r. Tabi devlet o dönemde bir iliflki bulmakta zorlan›yor. Bir adam› devreye koyuyorlar. Kamil Atak’a diyorlar ki sen bize yard›mc› olursan, yani da¤da geziyorsun ihbarc› olursan, gerilla ile iliflkisini gelifltirmifl o dönem. Yani gerilla da da¤da, o da da¤da. ‹ster istemez birbirini tan›m›fllar görmüfller. Devlet diyor ‘Sen bize yard›mc› olursan biz seni affedece¤iz’... O da üç dört tane gerillay› getiriyor, iflte devlete haber veriyor. ‘Biz falan yerden geçece¤iz’ diyor. Çat›flma ç›k›yor o çat›flma esnas›nda da üç tane gerilla flehit düflüyor. Bir tanesi de, yaral› kaç›yor kurtuluyor. O zaten bu iliflkiyi aç›klad›... Bütün bölgenin halk› da duydu böyle. Ondan sonra... Kamil Atak kalkt› evini (yani kaçak iki tane asker katili) evini gitti Silopi tugay komutanl›¤›na çad›r kurdular, ailesini oraya götürdü. Onu koruma alt›na ald›lar. Kamil Atak’›. 68 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Çad›r kurdular, böyle üç dört ay orada kald›. Ondan sonra Cizre’de devlet koruculuk sistemini gelifltiremiyordu... Devlet[le] ba¤lant›l› olan insanlar, Cizre’nin bir bölgesi var, bofl bir bölge, onlara ev yapt›rd›lar para falan verdiler ... Yirmi, otuz tane ev yapt›rd›lar. Hepsini gizli korucu yapt›lar. Ondan sonra da Kamil Atak’› yerlefltirdi. Öyle bir askeri alan gibi yapt›lar Cizre’de. Cizre’nin d›fl›nda bir yerde, yani bu flekilde Cizre’de koruculu¤un geliflmesini sa¤lad›lar. Kamil Atak’› da getirip bunlar›n bafl›na koydular. Yani Kamil Atak’›n geçmifli mazisi de budur... Yani böyle bir insan o dönem Cizre’nin bafl›na geçti... O yüzden biz art›k Cizre’de yaflayacak, kalacak durumda kalmad›k. Mecbur buraya geldik. Buraya geliflimiz de, biz geçici geldik. Dedik bir havad›r, bazen böyle devlet sald›r›yor, bir bask› yap›yor geçer dedik. Geri gidece¤iz dedik. Ben arabaya bindim geldim, herhangi bir fley almad›m. “Çocuklar [da] vard›. Ben iflte bir ay iki ay kal›r›z burada [döneriz] dedim. Abim onlar buradayd›. Onlar taa 85 y›l›ndan beri kal›yorlard› burada. Önce iflçi olarak gelmifllerdi ... burada kal›yorlard›. “... Öylesine geldik yani, bir flekilde misafirli¤e gelir gibi geldik. “Hiçbir fley almad›k. Bir daha da geri gidemedim. Sonradan geçen sene ancak nisan ay›nda memlekete gidebildim. “Orada, iflte o zaman evim de vard›. O zaman arabalar›m›z da vard›... Zaten arabalar yak›ld›, biz oradan getiremedik. Her fley gitti. Ev de öyle kald›. Bu sefer köyler de boflald›. Yani o dönem, Tansu Çiller’in [baflbakan] oldu¤u dönem, köyler de boflald›. Mesela bizim köyde o dönem, ben köyde yoktum babam onlar vard›. Asker köye giriyor, bir iki gün zaman veriyor: ‘Ya köyü boflaltacaks›n›z ya da korucu olacaks›n›z.’ Köylüler de tabi kabul etmiyor. “... 94 y›l›n›n bahar aylar›nda, bütün fi›rnak köylerine koruculuk dayat›ld›. Ya korucu olacaks›n›z ya da köyü boflaltacaks›n›z. Köylüler de korucu olmad›. Oldu¤u gibi herkes köyü boflaltmak zorunda kald›. Tabi bizim [Cizre’deki] eve dört aile yerleflti... Yani onlar da hiçbir fley almadan geldi. Onlar da oraya yerleflti,biz de buraya yerlefltik. Yani art›k orada bizim hiçbir fleyimiz kalmad› ... “... Onlar da [annemler] bizden birkaç ay sonra geldiler. Onlarda orada kalmad›lar. Bizimle beraber gelmediler [ama] bir- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 69 kaç ay sonra onlar da geldiler. fiimdi bizden kimse kalmad› Cizre’de o dönem. Hepimiz buraya yerlefltik. Dört tane erkek kardeflim vard›. Dört tane de k›z kardeflim vard›, hepsi buraya yerleflti. Hepimiz ‹stanbul’a geldik. Yani bizim köyle herhangi bir fleyimiz [ba¤›m›z kalmad›]. Teyze o¤ullar›, amca o¤ullar› kald› ama, yani bizim aile ba¤›m›zdan kimse kalmad› orada.” Göçün adresi ‹stanbul olur. A¤abeyinin ‹stanbul’da ikamet etmesi, geleneksel dayan›flma iliflkilerinden ald›klar› güçle ‹stanbul’a, Kanarya Mahallesine yerleflirler. H.E. ‹stanbul’da yaflad›klar› zorluklar› ve Kanarya Mahallesini anlat›yor: “... Direk Kanarya Mahallesine geldik. Abim burada kal›yordu. Önceden biz geldi¤imiz zaman bu daire vard›. Onlar ev yapm›flt›. “... Biz dördümüz de burada kal›yorduk. “Dört aile de bu evde kal›yorduk. Hepimiz bu dairede kal›yorduk. “‹ki oda bir salon. “‹flte 25-30 kifli vard›k yani. Erkekler ayr› kad›nlar ayr› öyle yafl›yorduk yani. “Öyle yat›yorduk. “Bir de misafir geliyordu bize. “Tabi o zaman insanlar kaçm›fl gelmifl. Evleri bile yoktu o zaman. Yani bar›nacak yerleri bile yoktu. Tabi bizim evimiz vard›. Yani hemen arkas›ndan bir ... kaba inflaat yapt›k. O kaba inflaat›n içine s›va yapmadan iki kifli önce oraya ç›kt›. Yani böyle befl alt› ay sonra. Yavafl yavafl buray› yapt›k öyle... Yani geldi¤imden beri buradan ayr›lmad›m... “Dört katl› [bu bina]. “Bir kat bu arsan›n sahibinin... Arsa karfl›l›¤›nda bir kat ona yapt›k. Öbür iki kattan biri benim, [biri] kardeflimin, biri de abim oturuyor. “...Ev kiralam›fl olsayd›k ‹stanbul’da ... kalamazd›k. “[O zaman] Kanaryada en yüksek bina dört katl›yd›... Öyle fazla bir fley yoktu. Bir köy görünümündeydi. Evler bahçeliydi. Çok azd›... ‹nsan da fazla yoktu yani. “Eskiden Kürtler hiç yoktu. Buraya ben 80’den önce de bir se- 70 GÖÇ H‹KÂYELER‹ fer geldim ... Geldim bir arkadafl›m›n bir köylüsü vard›, burada yukar›da evleri. O zaman onlar›n yan›na geldik... Ö¤rencili¤i öyle okudum, hem çal›fl›yordum hem okuyordum. Onun için geldik buraya. Kanarya[da] o zaman kimse yoktu ... Kürtler yoktu burada. Birkaç tane vard›, iflte filan kes Kürt diyorlard›... Genellikle Trakyal›lar oturuyor burada Kanarya’da. Ama öyle olmufl ki flu anda mahallenin yüzde ellisinden fazlas› Kürt ... Yani en az›ndan biz geldik bize ba¤l› befl alt› aile geldi. Biz buraday›z diye buraya geldiler. Öbürü bu buradad›r dedi, birbirini çekiyor yani. Akrabalar›n yan›na gideyim, tan›d›klar›n yan›na gideyim. ‹stanbul’a gelirken, öyle gidiliyordu zaten. Herhangi bir iflim var ya da ifl yapabilirim amac›yla gelmiyor. Burada bir tan›d›¤›m var, orada ben durabilirim diye geliyor yani. “... Biliyorsunuz Kürt kültürü çok direngen bir kültür... Yoksa Kürtler asimile olmufl bitmiflti yani. Bu kadar bask›ya dayanamazd› yani. Kürtler nereye giderse gitsin illaki kültürünü dayat›yor, yani yaflatmaya çal›fl›yor. Bilinçli bilinçsiz Kürtlerde bu direnifl var yani. Direnç var. Örne¤in burada mahallede ben inan›yorum yani, Türklerin ço¤unun çocuklar› Kürtçe ö¤renmifl. “Kendi komflular›m var. Çocuklar ... birbiriyle Kürtçe ve Türkçe konufluyorlar, birbirini anl›yorlar. O Türkçe söylüyor bu Kürtçe söylüyor, ço¤u kelimeleri birbirinden anl›yor. Konuflacak duruma gelmifller yani. Yavafl yavafl onlar da Kürtçe ö¤renecekler ... Bir nesil Kanarya’da Kürtçe ö¤renecek yani. “Türkler de Kürtçe’yi ö¤renecek yani. Çünkü bizim çocuklar sokaklarda ... Kürtçe konufluyor... Bizim evde kesinlikle Türkçe konuflmak ay›p bir fley gibi geliyor... Evin içinde biz hayatta Türkçe konuflmay›z yani. Bazen tek tük kelimeler konufluyoruz o hariç ama, mesela benim k›z burada okula gitmeden Türkçe bilmiyordu yani. Burada büyüdü ama Türkçe bilmiyor, soka¤a ç›k›yor Türkçe konufluyorlar o bak›yor anlam›yor. Ama okula gidince iflte sokakta yavafl yavafl ö¤rendi yani. ‹stanbul’da legal Kürt partisi HADEP’te çal›flmaya bafllar. “ ... Buraya ... o zor flartlar alt›nda gelmiflim. Ama ben anlad›m “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 71 ki burada kalaca¤›m. Ondan sonra gittim Parti’ye [HADEP]9 üye oldum... “‹stanbul sürecinde ben Sefaköy ilçeye [HADEP’e] gittim. Dedim bir üye olay›m, bir ö¤reneyim bakay›m ne var ne yok. Bakt›m orada gerçekten bir yönetim bofllu¤u vard›... Dediler seni yönetime alaca¤›z. Ben dedim bilmiyorum, olsun dediler ismimi yazd›lar. Yönetime girdim. Tabi elimizden ne geldiyse yapt›k o dönem. Tabi yönelimler de fazla. Öyle oldu ki bakt›m gidifl gelifllerim kontrol alt›na al›nd›. Yani yürüyorum arkamdan polisler yürüyor. Kaç sefer eve telefon açt›lar iflte ‘Sen gitmeyeceksin. Gidersen seni öldürece¤iz’ falan. Tehdit ediyorlar. “95-96 y›llar› o dönemlerde. ‹flte kaç sefer benim önümü kestiler. Sen niye rahat durmuyorsun. Sanki bizi hepsi [hepimizi] biliyorlar. ‹flte... ‘Cizre’de fi›rnak’ ta ne oldu¤unu biliyoruz. Sen buraya gelmiflsin seni takip edece¤iz, seni rahat b›rakmayaca¤›z. Senin ne iflin var buralarda. Baflka parti yok mu gitmiyorsun’ falan... “... Ondan sonra bir bakt›m tam olarak hat›rlam›yorum yani, ilçeye bask›n oldu. O dönem ilçeye s›k s›k bask›n oluyordu. ‹lçeye [parti binas›na] bask›n yap›ld›, bizi gözalt›na ald›lar. Sefaköy karakoluna götürdüler, gerçekten, çok feci bir dayak att›lar bize. Yani öyle hiçbir fley yapmam›fl›z ilçede oturuyoruz sadece... ‹lkkez ... ‹stanbul’da öyle gözalt›na al›nd›m. “... Sonra iflte tehdit ediyorlar, siz bu partiye giderseniz iflte sizi ne yapar›z diyorlar. Sürekli kimsenin partiye gitmemesi için, engellemek için o tür bask›lar vard›. Sonra biz de dedik onlara, kesinlikle gidece¤iz. Parti yasad›fl› bir fley ise partiyi kapat›n, parti aç›k oldu¤u müddetçe biz de gidece¤iz dedik. O flekilde devam etti. Neticede ... ben burada yirmi alt› defa gözalt›na al›nd›m. ‹ki sefer bu bas›n aç›klamalar›nda falan gözalt›na al›nd›m. Bir sefer de evden ald›lar beni. Öbür hepsi de ilçeden ald›lar. Hep ilçede çal›flma esnas›nda ... ald›lar. Yani ben hepsini say›yorum... O mahkemeye verilip serbest b›rak›ld›¤›m [davan›n] ka¤›t- 9- Halk›n Demokrasi Partisi 72 GÖÇ H‹KÂYELER‹ lar› da ... var bende... Mahkemeye vermifller, sonuçta beraat etmiflim, ka¤›t gelmifl ... bana. “Ben [tedavi] gördüm. “Ben iflte TOHAV’a10 gittim, ilaçlar falan verdiler bana. “Orada nöroloji doktorlar› var. ‹flte ufak ilaçlar verdiler. Uykum gelmiyor. Polisin beni bask› alt›na ald›¤› dönemlerde araba geçiyordu, aya¤a kalk›yordum. Yani mümkün de¤il uyuyam›yordum... Öyle bir duruma gelmifltim ki, örne¤in bir gün ben otobüs dura¤›na gittim. Ben o dönem evde yatam›yordum. Evde yat›yordum diyordum kesin polis kap›ya gelmifl. Bazen kendi kendime ... silah alay›m, böyle buradan geçenleri vuray›m [diyordum]. Öyle kendimi kaybetmifltim yani. Yani arkama birisi geçti¤i zaman diyordum muhakkak bu sivil polistir, beni takip ediyor. Otobüs dura¤›na gittim. Bir adam benim gözümde polis oldu... Bindim otobüse o da bindi. Esenler’de benim bir arkadafl›m var. Onun evine gidip yataca¤›m. Bizim fi›rnakl› birisi. Yani ancak uzak, tan›d›k bir yerde yatabilirim. fiimdi gittim otobüsten ... fiirinevler’ de indim. Metroya bindim, o da metroya bindi. Otogardan metro Esenler’e geri gidiyor ... o da ayn› fleye bindi. Ben indim o da peflime verdi [geldi]... Ben dedim kesin sivil polistir. Bu sefer ad›mlar›m› h›zland›rd›m, ... sokakta kendimi kaybedeyim gitti¤im yeri bilmesin diye. Gittim ... biraz uzaklaflt›m. Bir arkadafl›n ikinci katta bir dairesi vard› girdim içeriye. On dakika geçti aradan zil çald›, bir bakt›m o adamda oraya geldi. ‹çeri girer girmez adam› ... yakalad›m dövdüm. Hiçbir soru sormadan... Arkadafl odadan ç›kt› dedi ‘Ne oldu?’ Bende ‘Bu adam polistir’ dedim. Sonra dedi ‘Yok o da Eruhlu’dur, bizim köylüdür.’ Kanarya’da ablam›n [ablas›n›n] yan›na gitmifl, iflte [dönüflte] arkadafl›n yan›na gelmifl bir bakay›m demifl. Öyle bir tesadüf olmufl yani.” Çal›flma zorunlulu¤unu hat›rlat›yoruz, ne ifl yapt›¤›n› ö¤renmek istiyoruz: 10- Toplumsal Hukuk Araflt›rmalar› Vakf›; hukuk ve insan haklar› ihlalleri konular›nda çal›flmalar yürüten bir kurulufl. 11-Ba¤-kur; Bir sosyal güvenlik kurumu. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 73 “Ben buraya geldikten sonra; memlekette [iken]... su tesisat iflini biraz biliyordum. Orada fazla yoktu, tek tük baz› ifller yap›yorduk. Su tesisat› ifline bafllad›m... Birkaç ay sonra elektrik tesisat iflini kavrad›m. Tesisat ifli, inflaat ifllerinde çal›flt›m. fiimdi de öyle devam ediyorum zaten. “... Genelde götürü [iflbitimi] usulü çal›fl›yorum. Bir arkadafl›n dairesi, ifli falan ç›karsa ... yap›yorum. Kendime çal›fl›yorum. Herhangi bir yerde çal›flm›yorum. “Sosyal güvencem yoktu. Benim çocu¤um en son [hasta] olunca, ona ast›m teflhisi konuldu. Bir de s›rt›nda, omurili¤inde bir kemik ç›km›fl, o ayaklar›na vuruyor. Ayaklar› felç oluyor. Doktora gidece¤im, doktora gidecek imkan›m yok. Yani onu temin edecek param yok. Günlük geçimimizi zar zor geçiniyoruz. fiimdi bir o¤lan bir tekstilde çal›fl›yor. Gittim ona söyledim, onun yerine benim sigortam› yap›n dedim. Çünkü ben sigortal› olsam, çocuklar hepsi benden yararlanabiliyor. Onun yerine benim sigortam› yat›rd›lar. O flekilde, üç dört y›l öyle fley yapt›k. En son iflte ben Cizre’ye gittim. Çiftçi Ba¤kuru11 var. Az bir 85 milyon yat›r›yorsun seni Ba¤kurlu yap›yorlar. Çiftçi Ba¤kur’u diyorlar. ‹flte her ay ona 85 milyon yat›r›yorum. Sosyal güvencemi öyle sa¤l›yorum. “Yeflil kart vermiyorlar. Bir ara iflte gittim almaya mümkün de¤il. Git sana fley versin dedi. Dosyama bak›yor o kadar gözalt›, PKK sana versin diyorlar. Ya çocuklar! Onlar nas›l etkilenmifllerdi bu yaflad›klar›ndan acaba? “‹flte buraya geldik. Birisi [çocuklardan] ortaokulu bitiremeden ifle gitmek zorunda kald›... Xebat dedi¤imiz büyük o¤lum. Yani okuyordu... Orada gördü¤ü bask›, fliddet, silahl› çat›flma [sonucu] psikolojisi bozulmufltu. “Yani böyle korku, panik. Polisten çekinmeler. Zab›ta görse korkuyorlard› yani. Yani devlet s›fat› olan ne varsa... “Tabi bir de orada silahl› çat›flmalara uzun bir zaman [tan›k oldu]. Her gece çat›flmalar ç›k›yor. Silah sesleri ... her taraftan [geliyor], cephedesiniz gibi yani. Sabaha kadar silah sesleri [du- 74 GÖÇ H‹KÂYELER‹ yuluyordu]. “Ortaokul son s›n›fta ... dedi ‘Ben okula gitmeyece¤im.’ “Konfeksiyonda çal›flt›. fiimdi [de] bir konfeksiyon atölyesinde kesimhanede çal›fl›yor. “Bekar. “Mehmet [21 yafl›nda]. “... tekstilde çal›fl›yordu, çal›flm›yor flimdi. ... Dedi tekstil iflinde çal›flmayaca¤›m. “O da ortaokulu bitirdi. Fazla okumad› yani. “Agit [18 yafl›nda], liseyi bitirdi. “O bir tezgahtard›r. Bu hediyelik eflya satan bir yerde. “Bu sene s›navlara[ üniversite s›nav›na] girdi ama tutturamad› bir yer. “Biz gelirken onlar [Mehmet ve Agit] baya¤› küçüktü tabi... Böyle çok önemli silahl› çat›flmalar›n geçti¤i geceler var... Öyle belki hat›rlar ama fazla memlekette yaflamad›klar› için [hat›rlamazlar]. Ama burada polis bask›nlar› çok etkiledi onlar›. Burada eve polislerin gelmesi benim gözalt›na al›nmam... En son geçen sene de¤il öbür sene bir sefer geldiler. Bir arkadafl›n üzerinde bir fley ar›yorlar bulam›yorlar. Arkadafl›md›r diye gelip bizim evde hiçbir fley b›rakmad›lar. O 94-95 döneminden daha berbat bir arama geçirdik burada. Böyle mercimek, bulgur, nohutla beraber her fley döküldü yerlere. Yani o bask›nlarda çocuklar baya¤› bir etkilendi... Bir sefer han›m gözalt›na al›nd›. Burada tabi o [Rojda], çocuktu, ondan saklad›k, yani o hissetmesin diye. Bu mektup verdiler iflte anadilde e¤itim istiyoruz diye. ‹lk dilekçeyi onlar verdiler. Dilekçeyi verdikleri zaman iki gün üç gün gözalt›nda kald›lar. O zaman çocuklar iflte baya¤› bir etkilendi. Benden bin kat daha çok etkiledi onlar›. Yani bu psikolojik olarak etkiledi onlar› tabi. “... Ben kesinlikle ... hiçbir zaman okula gitmeyin, çal›flmay›n [çal›fl›n] demedim onlara. Ama onlar o psikolojiden [dolay›] ... okumak istemediler yani. Ama ben bask› da yapt›m. Sonradan ... bask› ile okumak [okunabilece¤ine] inanmad›m yani... ‹nsan›n kendi içinden okumak gelecek yani. “Xebat’›n durumu farkl›... O bana yard›mc› olmasayd› ben geçi- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 75 mimi yapamayacakt›m. Ya ben tamam›yla partinin iflinden vazgeçecektim. Kendi hayat›m› hepsini ifle verecektim. O da bana çok do¤ru gelmedi. Ben on üç, on dört y›ld›r buraday›m sürekli partide çal›fl›yorum. Yani yüzde elli yüzde elli zaman›m› ay›r›yorum...” Zorla göçertilmeye dair herhangi bir yasal giriflimleri olmufl muydu acaba? Ç›kar›lan 5233 say›l› Tazminat Yasas›na veya 1998 de ç›kar›lan Köye Dönüfl Rehabilitasyon Projesine (KDRP) baflvuru yapm›fllar m›yd›? “Avukat tuttuk orada. Dava açm›fl›z. “‹flte ba¤lar›m›z yak›ld›. Bahçelerimiz yak›ld›. Evlerimiz y›k›lm›fl. O kadar y›ld›r o arazilerimize, ekin ekti¤imiz topraklara ekin ekilmemifl. Yani bunlar›n zarar ziyan›n›n ödenmesi ve bir an önce ortam›n iyi olmas›. Bizim köyümüze gidip kendi yerimize yerleflmeyi istemifliz yani. Bizim bu kadar geçen y›l›n zarar ziyan›n› talep ediyoruz yani. Avukata verdik ama fi›rnak bölgesinde kimse daha resmi bir baflvuru yap›p da devletin resmi olarak dikkate ald›¤› bir dava olmam›fl yani. “Üç sene oldu. “Yasa ç›kt›¤› zaman hemen baflvurduk. “Yok onlara [KDRP’ye] hiç baflvuru yapmad›k. Yani bir sürü yerde insanlar köylerine gidiyorlar ama,[biz] onu düflünemiyoruz bile. Çünkü .... Gabar Da¤›, yani diyorum ya korucu bile giremiyor [oraya]. Korucu, asker olmadan giremiyor yani.” Son olarak geri dönme e¤ilimini ö¤renmek istiyoruz. “Yani buradan daha çok oraya yerleflmek isterim. Orada da imkan olsa ben Cizre’de kalmam, köye giderim. ‹stiyorum ki gideyim teknolojinin elektri¤in olmad›¤› bir yere ... “Böyle, insan›n kafas›n› ... dinleyebilece¤i bir yere gitmek istiyorum. Bizim köyde [hiçbir fley] yok, yani elektrik yok, flu yok bu yok. “...Bizim köyde bir ay boyunca hiçbir fleye ihtiyac›n olmadan yaflayabilirsin. O kadar kendi kendini geçindirebilecek bir du- 76 GÖÇ H‹KÂYELER‹ rumda yani. “Ben geçen nisan ay›nda gittim, bir ay kald›m. “... Bir ay orada s›k›nt› yaflamadan kald›k. “... Zaten bizim köyde 94 y›l›ndan beri ... evlerin hepsi yak›lm›fl. Hiç kimse giremiyor. “Oraya hala girifl yok. Yani iki yüz elli hanelik bir köydü. Köyün hayat› gerçekten bambaflkayd›... Bizim köyün geliri çok farkl›yd› ... Yani bu fleker, makarna, elbise fabrikas› d›fl›nda [her fleyi vard›]... Kendi kendine geçinecek kadar zengin bir köydü. Yani pirinçten, susamdan tut, sabunu bile kendimiz yap›yorduk. Pekmez, nohut, incir her çeflit sebze meyve [yetifliyordu]. Yani bir portakal yetiflmiyordu, baflka her fley yetifliyordu... Öyle zengin bir köydü. Sonuçta flimdi gidiyorsun 94’ten beri, yeri bile belli de¤il... Korucular girmifl foto¤raf çekmifl. Öyle y›k›lm›fl. Cami betondan yap›ld›¤› için cami kalm›fl. O da domuz yuvas› olmufl. “... Ben ne kadar dönmek istesem de çocuklar burada al›flt›lar. Dönsem çocuklar›m›n hepsi dönmez yani burada kal›rlar. “Dönmek istiyorum. Yani hiçbir zaman burada bir rüya görmedim... Hep oran›n rüyalar›n› görüyorum. “Kesinlikle ‹stanbul ile ilgili bir tane rüya görmedim. “Çocuklu¤umda sürekli o da¤larda babamla birlikte ... ava ç›kard›k. Babam sansar falan avl›yordu. Onun ifli oydu. Yani imamd›, onun d›fl›nda da da¤da sürekli tuzak kurarak ... sansar avl›yordu, keklik avl›yordu. Tuzak kuruyordu kekliklere karfl›. Mesela günde yirmi tane otuz tane keklik yakal›yorlard›... K›fl›n... Hiçbir ifl yok, kar ya¤ar k›fl›n orada çok kar ya¤ar. Onlar› [sansarlar›] yakalar, derilerini satar, geçimini sa¤lard› öyle. Yani baya¤› bir para ediyordu onlar›n derileri. Babamla beraber gitti¤im, gezdi¤im o da¤larda, genelde rüyalar›m o da¤larla ilgili olur. Bir ara ben çobanl›k yapt›m. Orada gördü¤üm o da¤lar›, o otlar›, o yeflillikleri, çiçekleri [unutamad›m]. ‹nsan›n gözünden gitmiyor yani. Onlar olmadan insan yaflayam›yor yani. “...‹stanbul’da 14 y›ld›r inan bir tane rüya görmemiflim. Çünkü hiç sevmeden, yaflamadan yafl›yoruz yani istemeden yafl›yoruz.” bos Hamdiye Sö¤üt “Bir yapra¤› yerde görsem, diyorum yaz›kt›r, kimse basmas›n!...” Köylerinde, uçsuz bucaks›z topraklarda, do¤a ile iç içe, kendi bafllar›na, özgür yaflayan insanlarm›fl ço¤u. Do¤a ile kurduklar› ortak dil sayesinde, baflka insanlara fazla ihtiyaç duymadan kendi yaratt›klar› dünyalar›nda yaflarlarm›fl. Bu ›ss›z, sakin ve sade yaflamlar›nda mutlu ve huzurluymufllar. Bereketli topraklar›nda gelecek kayg›s› gütmeden güven içinde yaflarlarm›fl. Ancak bugün göç etmek zorunda kald›klar› ‹stanbul’un kaotik, belirsizliklerle dolu ortam›nda tedirgin ve yabanc›lar. Ac›lar›n› sarma imkan› dahi bulamadan, en a¤›r sömürü koflullar›n›n iflledi¤i bir çark›n içerisinde bulmufllar kendilerini. Yar› aç, yar› tok ama hep yoksunluklar içinde ayakta kalma mücadelesi vermifller. Geçen zamana ra¤men ortak bir dil, ba¤ kuramad›klar› bu dünya onlar için “zindan” olmufl. Ad› Hamdiye Sö¤üt... 1970 do¤umlu... Mardin’in Tizyan köyüne ba¤l› Berik mezras›nda do¤mufl. Ancak daha çok küçükken bir kan davas› yüzünden ailesi köyden ayr›lm›fl ve köyün yak›nlar›nda “Elma Bahçe” denilen mevkiye, amcas› ile birlikte iki aile olarak yerleflmifller. H.S. okuma yazma bilmiyor. Türkçeyi, ileri yafllar›nda, kulaktan dolma ö¤renmifl. H.S.nin ailesi, babas›, annesi ve kardeflleriyle on kifliden olufluyormufl. Befl k›z ve üç erkek kardeflmifller. Ablas› evlenip 80 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Mardin’in K›z›ltepe ilçesine yerleflmifl. Abisi de yine evlenip Mardin’in Nusaybin ilçesine yerleflmifl... Küçük kardefllerinden üçünü, okumalar› için, H.S.nin, Nusaybin’in bir köyünde ö¤retmen olan day›s›n›n yan›na göndermifller. Amcas› da ikisi erkek dördü k›z, alt› çocuk sahibiymifl. Burada elma, armut, kay›s›, incir, ceviz a¤açlar› varm›fl. Ayr›ca üzüm ba¤› da dikmifller. Bu¤day, arpa ekerlermifl. ‹nek beslerlermifl. Her zaman dört befl tane kuzular› ve tavuklar› da olurmufl. Ektikleri, biçtikleri, sa¤d›klar›, toplad›klar›, iki ailenin ihtiyaçlar›n› ancak karfl›larm›fl. Bir tek üzüm ba¤›n›n ürün fazlas›n› pekmez yapar ve satarlarm›fl. Buradan sa¤lad›klar› gelirle de çay gibi, fleker gibi ihtiyaç maddelerini sat›n al›rlarm›fl. Elektrik çok geç bir zamanda köylerine gelmifl. H.S. o dönemleri ve köy yaflant›s›n› flöyle anlat›yor: “Sabah köylerde normalde saat beflte kalkarlar... “Yedide falan bahçedeydik. Bu¤day zaman› biz üçte falan kalk›yorduk. Günefl ç›kt›¤›nda ö¤len aras› çok s›cakt›. Bizde saat üçte gidip bir iki parça toprak bitiriyorduk. Saat on ikiden sonra saat ta üçe kadar bahçede yat›yorduk. ‹flte, bahçe iflleri... Üzüm dönemi iflte ba¤... O zaman iflte, çapa diyorlar onu yap›yorduk. Kesme dönemi vard›; kesiyorduk ba¤lar›. Yani ifl çoktu. Hiç bofl zaman›m›z yoktu. “...Da¤›n bafl›ndayd›k fazla insanlar› görmüyorduk biz. Yine de çok mutluyduk. Yani çok çok, hiç ihtiyac›m›z yoktu. Hiçbir fleye... “Aile hep bir arada... Sadece iflte, ablam vard› flehirde. fiehirden yaln›z çay fleker al›yorduk. Her fley bahçeden geliyordu. Her fley varken zaten insan›n ihtiyac› olmaz. ‹nsanlar› da fazla aram›yorduk, Yabanc›lar gibiydik. ‹nsana biri özel, yani ziyaretine gelmese, fazla yol düflmezdi oraya. Öyle yazl›k bir yerdi. Bazen insanlar geçiyordu, iflte elektrik paras› toplamak için geliyordu, diyordu, ‘Buras› cennettir. Nas›l bir yerdir, çok güzel.’ “Ulafl›m, zaten zordu. ‹flte gaz bitti¤i zaman; iflte el feneri pilleri bitti¤i zaman iki üç kifli karda yol aç›yorduk. Baflka köyde bakkal var m›, yok mu oraya gidip al›yorduk. O zaman elektrik olma- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 81 d›¤› zamanlar... Gaz al›yorduk gaz vard›. Ama gene de o güne raz›y›z, ‹stanbul’da yaflamaya raz› de¤iliz. Keflke o günde olsayd› her zaman. fiimdi ne kadar kolay da olsa insan hasret çekiyor. Da¤›n bafl›ndayd›k; fazla insanlar› görmüyorduk biz. Yine de çok mutluyduk. Yani çok çok... Hiç ihtiyac›m›z yoktu. Hiçbir fleye!.. “[Dü¤ün, sünnet]... Köy adetleri... Fazla büyütmezlerdi. Kendi aralar›nda bir fleyler yaparlard›. “...Babam sadece cuma günleri hutbeye gidiyordu. Bize yak›n bir köye... Her cuma günü... O da, o gün ifl yapmay›n. Bizim bir gelenektir. O gün dinlenin. Hutbeye gidip geliyordu.” Bu sakin, kendi halinde, neredeyse pastoral yaflant› 1989 y›l›nda “koruculuk dayatmas›yla” yerle bir olmufl. Yaflad›klar› yeri terk etmek zorunda kalm›fllar, ancak sonras›nda da bask›lar devam etmifl: “‹lk baflta dedim ya, biz özgürdük. Kendi bahçemiz, kendi topra¤›m›zdayd›k. Oturuyorduk; hiçbir fley yoktu. Bask›lar, fley, o zaman köy koruculu¤u bafllad›. Ya korucu olacaks›n ya da köyü terk edeceksin. O zaman bafllad› her fley, biz de direndik. Yani herhangi bir köyümüz yoktur. Köyden çoktand›r ç›km›flt›k. Mecburen burada yaflamaya mecburuz. “Devlet ilk geldi¤inde, ya buray› terk edeceksiniz... “Asker geldi. Devletin askeri idi. “... Rütbeliydi. “...Merkeze ba¤l› idi. Yani direkt Mardin’den geliyordu. “ ‹lk baflta çok geldiler. Sabaha karfl›, çok geldiler. Yani desem on tane, on bir tane... Bu neydi? Askeri cipler geldiler. Sonra küçük bir tane geldi, özel. O, rütbeliydi. Geldi, oturduk. Yast›klar›n üstünde oturdu. Babamla konufltu ilk baflta. fiey dedi, dedi, ‘Kuran’a el basacaks›n. Orada, Kuran’a el basacaks›n, biz Ermeni de¤iliz diye.’ ...Ermeni’sin, o iddiay› söyledi. “Babam da, öyle bir fley yok dedi. Elhamdülillah, biz Müslüman’›z; kaç senedir biz buraday›z. Kimse böyle bir fleye rastlamam›fl, kimse bize Ermeni’siniz dememifl. O da dedi, ‘Ya Ermeni’siniz ya da Kuran’a el basacaks›n›z.’ Biz de dedik, ‘Kuran’a el 82 GÖÇ H‹KÂYELER‹ basmayaca¤›z. ‹nsan Müslüman ise, ikinci defa nas›l Kuran’a el basar? Biz Müslüman’›z’; tekrar... Ermeni de¤iliz. El basmad›k. Dedi, ‘Ya gideceksiniz ya da sizi burada’... Böyle bask›lar... Sonra gittiler. Sonra bir operasyon daha geldi. Biz dedik, iflte halimizi soraca¤›z; iflte bir yere baflvuraca¤›z. Belki bir yer vard›r. ‹flte insan haklar›, belki bilmem nedir! O zaman dediler ‘Tekrar gözleriniz aç›lm›fl.’ Tekrar hakarete u¤rad› babam. “Dedi iflte, ‘Nas›l devlete baflkald›r›yorsunuz?’ Sonra ikinci bask› geldi¤inde fley vard›. Bizim iki katl›yd› ev. Bizim k›rk tane pekmez küpleri vard›. O pis pis sopalarla... Sopas›n› ç›kard›; o pekmezin içini iyice kar›flt›rd›. O da bizim gelirimizdi pekmez. Biz Diyarbak›r’a falan sat›yorduk onu. ‹flte, gelirimizdi. O, kar›flt›rd› iflte. O küplerin içini hepsini kar›flt›rd›. Haram etti yani. Ondan sonra iflte öyle bask›lar yapt›lar. Biz mecburen baflka bir köye... O zaman göç oldu. “... Korucu sisteminden sonra bu bafllad›. Ya korucu olacaks›n›z... “Babam bir gözünden noksan oldu¤u için, o askerden de ihraç oldu. Bir de fazla yafll›yd›. Dediler, ‘Korucu ol.’ Ben cevap verdim. Dedim, iki silah bize verin, biz de korucu olal›m. Öyle söyledi¤imde dedi, ‘Sen silah istiyorsun ama’, dedi; ‘Kullanmak için de¤il baflkas›na vereceksin’ dedi. Yani güvenmediler. Yani ben, öylesine verin dedim. Yoksa k›z nas›l orada koruculuk yapar? Kasten ben öyle dedim. Dedim, veriyorlar m› vermiyorlar m›? Babam dedi, ‘Söyle gözü yoktur.’ Dediler; ‘‹flte sa¤ gözün var ya, onunla niflan al›rs›n.’ Yani, öyle alay ediyorlar. Bir fley elinden gelmedi¤i zaman, yapamad›¤›n zaman alay ediyorlar. Her fley o zaman bafllad›. Ondan sonra geldiler, dediler, ‘Buradan kalkacaks›n›z. Nereye gidiyorsan›z gidin.’ “Sürekli Mardin’den geliyordu. “...Ayn› de¤ildi. Farkl› farkl›... ‹flte operasyon geliyordu. Özel timler geliyordu. Bir askeri rütbelerdir. “...Rütbesiz askerlerdir. Aylarca orada kal›yorlard›. Askerler vard›. Aylarca orada kal›yorlard›. Evin etraf›nda haftalarca kal›yorlard›. “...Yani görmüyorduk. Bizden gizli... Tepe vard›. Tepenin arkas›ndayd›. Onlar geliyordu. Suya falan... ‹flte, haftalarca buraday- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 83 d›lar. Biz de diyorduk, ‘Niye buradas›n›z?’ Bize diyordu, ‘Biz sizi koruyoruz.’ Yani kime bizi koruyor; bilmiyorum. Ne kadar istemese de rahats›z ediyordular. “...Bize yak›n bir köy vard›. Bir saat mesafede... O da baflka büyük bir köye ba¤l›yd›. Ama biz istemiyorduk, kendi bahçemizden, kendi köyümüzden kopmak. Zorla dedi, illa gideceksiniz, yoksa evinizi bafl›n›za y›kar›m. Babam dedi, ’‹flte oraya gidersek, yol çok uzakt›r.’ ‹flte k›zlarla nas›l gidip gelecekler? Diyor; ‘Onu siz düflünün; bize söylemeyin.’ Biz de mecburen o köye gittik. ‹flte o köyden bir ev istedik. Evi verdi köylüler. “...Hep birlikte gittik. Tek iflte, bizim köpe¤imiz falan vard›. Hayvan vard›; bahçeye kaç›yordu. Köye gelemiyorlard›. Al›flt›¤› yere gidiyorlard›... Bizim bir tane köpek vard›. Yani çok ak›ll›, yani dersin, bir insandan akl› daha çoktu. O gidiyordu o eski evin bafl›na. Oturuyordu, havl›yordu sabaha kadar. Sahiplerini ar›yordu. Biz o köyde de kald›k bir sene, olmad›. 91’di, göç ettik o köyden. Bir sene kald›k kalmad›k. Oraya da tekrar geldiler. Dedi, ‘Buradan da göç edeceksiniz.’ Dedik, bu sefer nereye göç edece¤iz? O zaman, dedi, ‘Zaho’ya1 gidin!’ Biz dedik, ‘Zaho’ya, kime gidece¤iz? Yani, nas›l oraya gidece¤iz?’ Dediler, ‘Onu siz düflünün.’ Tekrar, ramazan ay›yd› herhalde; hatta ramazana on gün... Ben o zaman, tutmuyordum ramazan; hastayd›m. Doktorlar dedi, iflte tutmayacaks›n ramazan. Geldiler; kahvalt› önümdeydi; kahvalt› yiyordum. Bakt›m, fley dedi. Topra¤› kazd›lar. Bizim duvarlar falan toprakt›. Avucunu doldurdu o topra¤›. Kahvalt›m›n üstüne doldurdu böyle. Dedi, ‘Al ye!’ Ben dedim, ‘Siz gavursunuz. ‹nsanlar olsa, böyle bir fley yapmaz. Gavur olmasan›z, böyle bir fley yapmazs›n›z.’ Dedi; ‘Kimin gavur oldu¤u bellidir zaten. Sen niye oruç tutmuyorsun? Gavur sensin’ dedi. Ben de k›zd›m. Dedim, ‘Gavur senin baband›r.’ O zaman bir iki tokat vurdu. Tekrar hakarete u¤rad›k o zaman. Yani diyorum, nerede bir olay olsa; ta Bitlis’te bir olay olsa, dersen Nusaybin’de bir olay olsa, gelip bize bask› yap›yorlard›. Bazen ben diyordum, dünyan›n yar›s› biz- 1- Irak s›n›rlar› içerisinde bir Kürt kenti. 84 GÖÇ H‹KÂYELER‹ deydi. Yani niye bask›lar yap›yorsunuz? Ya da neyimiz var? Biz ne yapm›fl›z size? E¤er bir fley varsa bize de söyleyin, biz de bilelim. Yoksa, bu bask›lar ne? “Öyle, keyfi bask›lard›. ‹flte, ‘Buradan gidin’ diyorlard›. ‘Burada yeriniz yok.’ ‹flte, ‘Baflka yer gösterin diyorduk.’ Diyorlard›, ‘Gidin iflte! Akrabalar›n›z yok mu? fiehirde onlar›n yan›na gidin’ diyorlard›. “Muhtar köydeydi. O büyük köydeydi. Biz küçük köyde oldu¤umuz için, bizimle kimse ilgilenmiyordu. Her köyün bafl›nda bir bask› vard›. “ Orada, köyde yani, çok yoktu; elli ev ancak vard›. “... Zaten yar›s› gitmiflti; köyün yar›s› boflalm›flt›. Sadece yafll›lar kalm›flt› ço¤u evde. Yar›s› daha vard› yani. Kar›fl›k... Durumu iyi olanlar gitmiflti... Onlar dayanam›yor. ‹flte, bizim fazla gelirimiz olmad›¤› için, kimse olmad›¤› için, biz mecburduk. Yani direnmeye mecburduk. Yoksa biz de dayanmaz giderdik. Ama mecbur kald›k orada kalmaya. O bask›lara, hakarete... Mecburen hepsini görüyorduk. Yani keyfi keyfine... Bazen oradan gelip geçiyor. Babam o zaman, üzüm döneminde... ‹flte biz, Kürtçe “mahser” diyoruz. Türkçede ne diyorlar ona? ‹flte ba¤ evi diyorlar. O üzüm döneminde, üzümü ezerken al›p üzümünü ç›kar›yor; f›ç›lar› falan fleydir iflte, ta Mardin merkeze götürüyor. ‹flte, döve döve... ‹flte, suç nedir? Sebep nedir? Niye oradan gitmiyorsun, niye hala direniyorsun? ‹flte, hepimizi topluyordu baflka bir köye. Niye oraya götürüyorsun? ‹flte, kumandan›n yan›na götürece¤im. Saatlerce iflte, güneflin bafl›nda bekletiyordu. Köyde hepsini topluyordu; köylülerle birlikte. O yaz›n ortas›nda güneflin alt›nda... “Yani kimse sesini ç›karm›yordu. Ç›karsa da dinleyen yoktu. Neydi, o zamanlar bir gazete vard›. Bir gazeteyi ça¤›rd›k. Yani biz baflvuracakt›k. Onlar da duydular herhalde. Dediler, ‘Bafl m› kald›r›yorsunuz?’ Tekrar geldi; bask›lar uygulad›lar. Yani diyordular, ‘Gözünüz mü aç›ld›.’ O zamanki gazete, hangi gazeteydi hat›rlam›yorum... Yani ça¤›rd›k köye, iflte, küpleri falan kar›flt›r›rken, biz dedik, belki gazeteciyi ça¤›r›r›z, iflte orada bir fleyler derse, onlar çekinir. Halbuki daha da beter oldu. Bask›lar› daha da art›rd›lar. O ikinci köyde de geldiler. Tekrar, buradan da gide- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 85 ceksiniz dediler. Yani baflka köye gidin, yoksa yakar›z dediler. O zaman bizim kuru kay›s›lar vard›. On iki çuval m›yd›, elli çuval m›yd›? Dam›n bafl›nda hani, biz topluyoruz, iflte günefl vursun. Hem de bozulmas›n. Gözün önünde... Hepsini yakt›lar. Jandarmalar bak›yor öyle; iflte, biz yakmak istemiyoruz. Yani biz görüyorduk. Yakmak istemiyorlar. Ama kumandan, yak›n diyordu... Bir de gözümüze bak›yor. Yani biliyor, biz ma¤dur insanlar›z, suçsuz insanlar›z. Jandarmalar ne kadar istemese, kumandan diyor ki, ‘Ben sana diyorum, yak!’ Evi arad›¤› zaman diyor, ‘Bir fley yoktur.’ Diyor ki, ‘Bin kere ara.’ Onlar da birbirine diyor ki; ‘Bin kere neye arayaca¤›z, bir fley yoktur kumandan›m.’ Diyordu ki, ‘Bin kere ara. Belki bir fley bulursun.’ Yani hiçbir fley de yok. “Yani hiç bir fley yok ki! Yani bir silah vard› eski zamanlarda tüfeng diyorlard›. Onu da ald›lar. Hani köylerde, o zaman, hepsini toplad›lar; silahlar›, ruhsatl› ruhsats›z. Hiç bir fley yoktu. Bir el tüfe¤i bile yoktu bizim orada. Yani sadece Allah’a emanettik. Kim gelirse, ne zaman gelirse, Allah’a emanettik. Onca bask›ya ra¤men, direnmeye ra¤men bizi kova kova ta ‹stanbul’a kadar geldik. “... Bizimle alay ediyorlard›. Biz diyorduk ki, ‘Nereye gidelim’, bize diyordu ki, ‘Zaho’ya gidin.’ “...Yani Zaho’ya gidin! Ne demek istiyorlar, biz de anlamad›k. “...Yani Zaho’ya gidin diyorlard›. Orada acaba kurtar›lm›fl bir bölge mi vard›, bilmiyorum. Onlar zaten, askerleri her fleyleri Zaho’dayd›. Niye öyle dediler? Amac›, alay etmekti... 91 y›l›yd›. Biz o köye geldik. 92’de orada da bafllad› bask›lar. “Biz Berik mezras› diyorduk. Köyün mezras›yd›. “Orada ancak yirmi kifli yafl›yordu. Köyün yar›s› gitmiflti. Boflalan evler vard›. ‹flte bir tane de biz oturduk. Bir tane de amcamlar oturdu. “[Ev sahibi], yani, uzaktan akrabayd›. Orada oturduk. Orada da gelip atefle verdiler evi. Altl› üstlü ev... ‘Kab2’ [idi]. Türkçe’de kab’a ne diyorlar? 2- Kab : Yöreye özgü bir yap› tarz›. Zemin kat›n duvarlar› irili ufakl› tafllarla örülüyor. ‹kinci kat, evi yapt›ran›n maddi durumuna ve çevredeki olanaklara uygun olarak kerpiçten, tahtadan, betondan vb. yap›l›yor. 86 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Kale gibi bir fley yap›yorlar. Onu yap›nca y›k›lmaz. Üstü tahta idi. Üstünü atefle verdiler; o yand›. Alttaki tafltan oldu¤u için, alt kat yanmad›. O kald› ayakta. “ Gündüzdü. Gündüz... Bir iki saat güneflin batmas›na kala geldiler. Biz o zaman bahçe’ye gitmifltik. Köylüler gelip söyledi. ‹flte, sizin evi yakt›lar dediler. Biz de bakt›k, duman› gördük. Eve geldik; hiçbir fley kalmam›fl zaten. Oradan tekrar mecburen... O zaman bayrama on gün vard›. Baflka bir köye gidip izin istedik. Köylüler de istemiyorlard›. Zaten yeterince onlar aç kalm›fl. Bofl evler yoktu. Yani gitmesek, flehirde ev tutacak imkan da yok. Sana bakacak kimse de yok. Mecburen 92 y›l›nda oradan da göç ettik. Baflka bir köye göç etmek zorunda kald›k. ‹flte 93 y›l›nda, bize ta bir buçuk saat uzak olan bir köy vard›. Biz orada, imam›n evi vard›; onun evini tuttuk. ‹mam yoktu köyde... O köye gittik. Yerlefltik o köyde, eflyam›z da fazla yoktu. Fazla bir fley kalmam›flt›. Bir eski buzdolab›m›z vard›. Annem de onu K›z›ltepe’ye göndermifl, iflte, yakmas›nlar diye. Buzdolab› kals›n. ‹flte, bir iki çuval bu¤day kalm›flt›. O da tavuklar için... Bir on, on befl gün day›mlara geldim, Ç›nar’a. Sonra döndüm. ‹flte ottan yap›lan bir fleydi. Türkçede ne diyorlar, yast›k yapm›flt› annem, bir iki üç tane. Kuru ot toplad› annem. Bir iki tane yast›k yapm›flt›. ‹ki tane sünger vard›, iflte üçüncü köyde. Ben de gidip ablamlara, fley ald›m, bir iki tane battaniye, radyo ald›m. Haberleri dinliyorduk. Ne kadar Türkçe bilmesem de haberleri izliyordum. ‹flte o zaman radyo BBC vard›. On befl dakika haber veriyordu. Onu izliyordum. Di¤er radyolar da vard›. Eflyalar›n hepsini getirdim köye, yani düzelttim. Bir ay geçmeden tekrar ye¤enimle gitmifltim. Batman’da... Onunla gittim oraya. Sonra annemler telefon açt›; dediler, ‘Köyle gelme.’ Niye dedim. Dediler; ‘Vallahi, evi, hepsini atefle verdiler. Hiçbir fley kalmad›.’ “...‹flte korucular askerlerle birlikti. ‹flte annemler, eflyalar› yakmas›nlar diye ne kadar direnmifllerse de... Demifl ki, ‘Ev bizim de¤ildir, imam›nd›r.’ Köyün hocas›... Onlar da demifl, ‘O zaman evden ç›k›n! Sizi de yakar›z.’ Annem de, ‘Tamam’ demifl; bütün eflyalar› bahçeye ç›karm›fl. Yani soka¤›n ortas›nda... Yani askerler, korucular güzel fleyleri bulduklar› zaman, güzel bir bar- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 87 dakt› bilmem neydi, hepsini cebine koyuyordu. Yani talan ediyorlar resmen. Dedi, eflyalar›, hepsini ç›kard›k. Bir iki çuval bu¤day vard›. Hepsini atefle veriyorlar o eflyalar›n. Annemle babam, bir de ablam var. O iki çuval› al›yorlar. O iki çuval› da ateflin üstüne at›yorlar. Öyle at›yorlar ateflin üstüne. Diyorlar, ‘Bu çuval› da yak›n. Belki baflka bir ev tutars›n’, diye söylüyorlar. Orada tamam›yla her fleyi yak›yorlar. Hiçbir fley kalm›yor. Üstümüzdeki elbiseler falan... Sadece üstümüzdekiler kald›. Her fleyi att›lar atefle. Ondan sonra bir iki gün bofl evde annemler kal›yor. Oturup a¤l›yorlar. Köylüler onlara yemek falan veriyorlar. Ben geldi¤imde söylediler; dediler belki seni falan da gözalt›na al›rlar. ‹flte benim o zaman saç›m çok uzundu. Annemler diyordu ki; ‘Saç›n› kesti¤in zaman atma.’ Ben de saç›m› bir gazeteye sarm›flt›m. O saç› da alm›fllar. Demifller ki, ‘Bu saç› alaca¤›z. Bu saç›n sahibi nerede?’ Onun için annemler diyor, ‘Gelmesin.’ Belki seni de al›rlar. Gelmedim bir hafta falan. Orada da, üçüncü köyde kal[ama]d›k. Bir hafta flehre gittik; K›z›ltepe’ye, Mardin’e. ‹flte orada, ablam›n evine vard›k... Bize iki odal› bir ev tuttuk, orada kald›k. Orada da befl sene mi ne, kald›k. [Sonra da] mecburen ‹stanbul’a geldik. “...Dayanabildi¤imizce, biz dayand›k. Ta üçüncü köyde art›k pes ettik. “Hem annemler falan art›k yapam›yorlard›. Köyün neresinde onlar yakalasalar, tekmeliyorlar. Ya küfrediyor ya hakaretler ya¤d›r›yorlar. Babam, iflte o yafll›... [Buna] ra¤men babama tokatlar vuruyor. Zaten yafll›yd›. Çok a¤›r küfür ediyor. Onlar iflte, kendi yan›nda iki genç k›z var. Yar›n özel timler onlar› kaç›r›r; bilmem ne yapar. Ne yapar, PKK’nin üstüne atarlar. Kendi a¤z›yla bunlar› söyledi. Babam dedi ki, ‘Biz Allah’a emanetiz; ne gerekirse, ne yapal›m. Yani iki yafll› insan›z burada. Çocuklar› okumaya göndermifliz.’ Böyle geçiyordu. “91’de köye geldikleri zaman korucular vard›. Küfrettim onlara. Dedim, ‘Haydi asker gelse, neyse. Ama siz niye geliyorsunuz, dedim, gözüm görmesin sizi.’ Yani dedim, ‘Asker mecbur, siz mecbur de¤ilsiniz.’ Onlar da askerle beraber tüm camlar› yer ettiler, bir ettiler. Bizim evin camlar›... Ben dedim, ‘E¤er maafla 88 GÖÇ H‹KÂYELER‹ muhtaçsan›z, gidin çal›fl›n kazan›n. Ama niye koruculuk yap›yorsunuz?’ Cevap vermedi. Onlar da askerler gibi küfrettiler. ‘Gidin’ diyor, ‘Asker size gidin dedi¤i zaman, siz de gidin,’ diyor. ‘Dinleyin askeri; ya korucu olun ya gidin.’ “O di¤er köylerde, korucu askerlerle birlikte geliyorlard›. Orda fiexan köyü vard›; onlar›n korucular› hemen hemen özel tim görevi görüyorlard›. Yani, üst düzey paral› koruculard›. Tizyan’da [da] vard›, onlar›n hepsi tan›d›kt›. Ama elimizden bir fley gelmiyordu. Biz adamlara diyoruz, ‘Biz sizi tan›yoruz. Nas›l yani, utanma yok mu sizde? Nas›l geliyorsunuz ba¤a?’ ‹flte, ‘Buray› terk edin!’ Diyor ki, ‘Biz de emir kuluyuz. Bize böyle emir vermifller. Biz de mecburen size diyece¤iz.’ “Onlar› tan›yorduk. Akraba de¤ildik ama [ayn›] köydendik. Tan›yorduk yani. ‘Mecburuz’ diyordu. Biz de diyorduk, ‘Mecbur de¤ilsiniz.’ Yani herkes bir flekilde geçimini sa¤l›yor, nas›l mecbursunuz? Onlar geliyordu. Bahçenin içine kadar geliyordu. Evin içine kadar geliyordu. Ama herhangi bir bask› yapm›yorlard›. Ama di¤er köy, fiexan köyü, asker gibi bask›lar yap›yorlard›. Ayn› küfürler ayn› hakaretler... Askerden daha beterdi. Bir de bir köy daha vard›. Zankat Köyü...” ‹fl, bu kadarla da kalmam›fl. Yafll› babas›, bir gün, köydeki di¤er yafll›larla birlikte meydanda dövülmüfl. H.S. anlat›yor: “En çok üzen fley yani, köydeydik bir gün. Gelip tüm köyü toplad›lar. fieydi; yafll›lar tek kalm›flt›. Bizim arka köyde çat›flma ç›km›flt› herhalde. Bir korucu ailesi falan vurulmufltu... Köyde bütün yafll›lar› toplad›lar. O, hiç gözümün önünden gitmiyor. O yafll› insanlar... Ya¤mur vard›. Bütün soba bacalar›n› kapatt›lar. Sabah erkenden, sabah yedide... Bakt›m herkes öksürmeye bafllad›. ‹flte ne oldu ne oldu, bir zehir falan m› att›lar, biz bilmiyoruz. Bacalar› kapatm›fllar. Biz ç›kt›¤›m›zda, ... her dam›n bafl›nda en az befl tane asker vard›. Babamlar› ald›lar, bir de bütün köy yafll›lar›n›. O zaman tek genç olarak ben vard›m. Gözümün önünde, o yafll›lar› var ya, o çamurda nas›l tekmeliyorlard›. Nas›l ha- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 89 karet ediyorlard›, küfrediyorlard›. Bir tekme att›¤›nda, üç takla at›yorlard›. Yani, o hiç gözümün önünden gitmiyor. Bir insan böyle zulüm yap›yorsa, ben gerçekten bilmiyordum. ‹nsanlar birbirlerine zulüm yaparlar ya da ac›mas›zca vururlar. Hele bir yafll› insan olsa, televizyonlarda görüyorduk biz. Ama kendi gözlerinle gördü¤ün zaman... fiimdi biri derse bu askerdir korucudur, komutand›r bilmem nedir, o zaman elimde bir silah olsayd› gözümü k›rpmadan vururdum. Yani insan›n gözü hiçbir fley görmüyor o zaman. Haydi, yafll› insanlar... Güzellikle söylese, belki anlarlar. Ama niye ayaklarla vurursun ki, hayvana vurur gibi? Yani özel fley oydu, ilk özel fley. Gözümün önünden gitmiyor hiç. Yani seneler de geçse hiç gitmiyor. Bütün yafll› insanlar› toplad› koyun gibi. “ Köyün etraf› hepsi askerlerle dolu. Köyün etraf› hepsi kuflat›lm›fl. Sonra tek tek iflte toplad›lar yafll›lar›. Bir köy meydan› vard›. Orada s›raya dizdiler. Tek tek dövdüler. Öyle tekmelerle tokatlarla... O yafll›lar, diyorum ya, bir tekme vurdu¤unda üç takla at›yordu. B›rakm›yordu tutsa. Beni de o zaman ald›lar. Eski raç›t (reçete) vard› bende. Hemen rapordur, dedim. “...Dedi, ‘Niye köyde tek sen vars›n, genç olarak.’ Dediler, ‘O operasyon oldu¤u zaman sen de içindeydin.’ Ben de güldüm. Dedim, ‘Ben nas›l giderim operasyona. Ayaklar›m› görmüyor musun? Dize kadar fliflmifl. Ben çeflmeye bile gidemiyorum’ dedim. Doktorlar beni göndermifl temiz havaya. Yani dedim, mecburen... Yok dedi, ‘Operasyonda sen de vars›n.’ Beni de alm›fllar. ‹flte trafoya kadar götürmüfller, meydanda. Dedim, ‘Durun. Raç›tlar›m (reçetelerim) vard›’ dedim. ‘Onu göstereyim’ dedim. ‘Beni götürse de’ dedim, ‘‹flkence falan yapsalar, ben sizin boynunuzda kal›r›m, vallahi dava açar›m.’ Dedim, ‘Kumandanla görüflmek istiyorum.’ Askerler küfretti. Dedi, ‘Gözü çok aç›lm›fl, Kumandanla görüflmek istiyor.’ Yani öyle, a¤z›ma geldi. Kumandan nedir, neyin nesidir? Ben de, öyle a¤z›ma geldi. Söyleyeyim, belki faydas› olur. Raç›tlar›m (reçetelerim) vard›; gösterdim. Dedim, ‘Ben mecburen buraya gelmiflim. Niye genç olarak buraday›m; iflte sebebi budur. Hastay›m, gelmiflim.’ B›rakt›lar. ‹flte, gidip babam›n tuttum kollar›n›. Yani tutacak bir yer kalmam›flt› çamurdan. 90 GÖÇ H‹KÂYELER‹ O kadar dövülmüfltü. Morarm›flt› her taraf›. O zaman b›rakt›lar beni, almad›lar. Yafll›lar› da b›rakt›lar. Gittiler. “O di¤er aileler de... Bir ailenin hemen hemen bizden bir fark› yoktu. O da periflan oldu. Bir yafll› annesi vard›.. O fleydi. Onu korucular, bir de askerler alm›fllar. Orada göl var. Göle indirmifller. Kald›rm›fllar, indirmifller, tekrar göle koymufllar. Yani ölsün diye... O ana ölmedi. O da köyün içinde üç ev de¤ifltirdi. Her üç evi de atefle verdiler. O anne, iki sene önce vefat etti. “O yafll› anne... Çok bask› yap›yorlard›. ‹flte diyorlard›, ‘Sen gerillaya yard›m ediyorsun’, bilmem ne! O taraflarda bir ifle gitti¤inde, diyorlar, ‘Sen yemek götürüyorsun.’” Bunlar yetmemifl. Bir baflka gün de, bu defa H.S.nin annesi gözalt›na al›n›p Mardin’e götürülmüfl ve iflkenceye tabi tutulmufl. H.S. anlat›yor: “... Annem de bir gözalt›na al›nd›. Bir hafta falan iflkence... “ Ask›da falan kald› Mardin’de her iki kula¤›n› sa¤›r ettiler. “... Öyle keyfi keyfine... O köy bask›nlar› falan vard›, gelip gözalt›na ald›lar. Biz o zaman bahçedeydik. “Siyaset diye bir fley yoktu o zaman köylerde. Ne olacakt›! “Diyor ki, PKK geliyor. Bizde ne kadar yok desek, e¤er gelirse, bütün köylere geliyor. Anam dedi, siz de gelseniz size de verece¤im ayn› ekme¤i, ayn› fleyi, ayn› deste¤i onlar da gelse, ben onlara da verece¤im. Yani siz de silahl›s›n›z, onlar da silahl›... De¤iflen bir fley yoktu. Bilmiyorum iflte onu gözalt›na ald›lar, Mardin’de bir hafta gözalt›nda kalm›fl. Yani ask›da çok kalm›fl. Ne ask›s›; iflte Filistin ask›s› m› ne diyorlar. O iflkenceyi hiç duymam›flt›m. ‹ki kula¤›ndan da sa¤›r etmifller. Dedi, iflte botlarla bas›yorlar. Kula¤›ma bas›yorlar, eziyorlar, dedi. Dedi, biri gelip bas›yor ayakkab› ile biri de gelip okfluyor eliyle kulaklar›m›. Öylesine bir hafta kald›. Yani her iki kula¤› duymuyor flimdi. “ Bir hafta sonra, iflte biz, tan›d›klar vard› onlar› gönderdik. B›rakt›lar, b›rakt›lar ama ayakta duracak halde de¤ildi. ‹nsanlar› da fazla tan›m›yordu. “Hastaneye götürdük. Öyle fleydi, hemen hemen... Yo¤un bak›- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 91 ma ald›lar. ‹nsanlar› tan›m›yordu. Köye de geldi on befl gün, bir ay yatakta kald›. “ Sonra her iki kula¤› iflte sa¤›r olmufl. fiimdi de yafll›, iflte evde oturuyor. “... O da 92 y›l›yd›. ... 91-92 en yo¤un bask›lar köylerde bask›lar›n oldu¤u dönem. “O zaman korkudan kim dava açabilir. “Aileyi kökünden kaz›rlar. “Kendi doktorlar›na götürüyorlar. Doktor da korkudan rapor veremiyor o zaman. Hangi doktor rapor verse onu da öldürürler. “ Rapor yok. Rapor alamad›k biz. Doktora götürdük, ama rapor alamad›k.” Ve son olarak abisi de, Nusaybin’de, faili meçhul bir cinayete kurban gitmifl. H.S. anlat›yor: “...Büyük abim ta köyde iken bizden ayr›yd›. Nusaybin’de... Babam dedi, ‘O, flehre gitsin.’ ‹flte, olaylardan, belalardan uzak dursun. Onu mecburen oraya gönderdik. Çocuklar›, küçük çocuklar› da onun yan›nda okuyorlard›. O da öyle kald›. Sonunda o da bir faili meçhul iflte, öldürüldü. Öldürüldü Nusaybin’de. “Yedi çocu¤u kald› ortada. “O zaman iflte, kimi yolda geçenleri bile öldürüyorlard›. 92’de...” “... O zamanlar keyfi keyfine herkesi al›yorlard›. Nusaybin’deyken abim, günde belki befl kifli vuruluyordu. Bazen insanlar iflte cenazeyi toplamak için yetiflemiyorlard›. O zaman bilmiyorum iflte, ne dönemdi. ‹flte Hizbi-kontra3 m›yd›? Ne diyorlard›? Öyle diyorlard› Hizbi-kontralard›. Hala da katili bulanamad›. “Yani devlet isteseydi bulurdu ama! 3- Hizbullah adl› örgüte halk aras›nda verilen isim. Dini esaslara dayal› bir rejim kurmay› amaçlayan örgüt, 1990’larda bölgede halktan insanlar› hedef alan binlerce cinayet ifllemifltir. Bir türlü failleri “bulunamayan” bu cinayetleri iflleyen katillerin emniyet güçleriyle ortak çal›flt›¤› kan›s›ndan hareketle halk aras›nda bu isimle an›lmaktad›r. 92 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “[Kimin öldürdü¤ünü] biz bilemedik yani. Bilemedik yani, kimin nesi oldu¤unu. Ama arkada devlet vard›. Onu biliyoruz, çünkü bizi tehdit ediyorlard› her zaman. Babama da öyle dedi ‘Ya buradan gideceksin ya bütün çocuklar›n› öldürece¤im. Senin ci¤erin yanmazsa, sen buray› terk edemezsin.’ “ ...Biz sordu¤umuz zaman bize diyorlar, ‘Git, Zaho’ya gidin. Bizim sizi görmedi¤imiz bir yere gidin.’ Bizi görmesin yani. Türkiye’nin her taraf›na gidersen, seni görürler. ‹sterlerse, sen hangi tafl›n alt›na girersen, seni bulurlar. Onun için yani gidecek yer yoktu. Ad›m ad›m takipteydik.” K›z›ltepe’de hayat iyice zorlaflm›fl. Abisi de vurulunca H.S., iki erkek kardefli, ölen abisinin efli olan yengesi, onun ve yengesinin çocuklar›yla birlikte bu defa ‹stanbul’a göçmüfl. Annesiyle babas› ve ablas› K›z›ltepe’de kalm›fllar. ‹stanbul’da da hayat kolay olmam›fl. Hele ilk bafllarda... H.S. anlat›yor: “... Otobüsle geldik. “...Denizi biz, fazla, nereden görece¤iz? “... Otobüsle ilk geçti¤imizde gördük. Dedim, belki köprüden düflmeyecek miyiz? ‹lk ‹stanbul’a geldi¤imizde, bakt›m binlerce insan var. Yani ‹stanbul’da insan al›flsa da... fiimdi tan›yoruz, bir yerlere gitti¤imizde dönebiliyo[ru]m ama, yine de, insan›n yurdu bambaflkad›r. “Buraya biz, ailecek geldik. ‹flte, yengem vard›. “...Abimin efli... Yengem... O, bizden ayr› oturuyordu. fiehirde filan oturuyordu. Çocuklar› okutuyordu. Mecburen, onlarla beraber, biz, buraya geldik. “Yengemle birlikte geldik. “...Buraya geldik. ‹lk geldi¤imizde buraya geldik. Yüzy›l’a... “... Bizim köyden çok uzakta bir köylü... Onun evine biz yerlefltik. O da k›fl›n ortas›nda diyordu ki, illa evden ç›k›n, o¤lumu evlendirece¤im. Bizi evden att›. K›fl›n ortas›nda ev arad›k, ev arad›k, ev zor bulduk. Yani akrabayd›, yani tan›d›kt›... Ç›kt›k baflka bir evde orada da üç sene oturduk. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 93 “Birlikte ev tuttuk. Birkaç sene kald›k. Sonra ayr› ayr› ev tuttuk. Oturmaya bafllad›k... Ev vermiyorlard›, çok kalabal›k diye. Mecburen ayr› oturduk. Hala öyle devam ediyor. Küçük kardeflim de evlendi. O [da] bizden ayr› oturuyor flimdi. Ortanca kalm›flt›. ‹flte ben, onunla oturuyorum. “Burada çok kalabal›kt›k. Biz, mecburen ayr› oturduk. Ben ve iki kardeflim... Öyle iflte, o dönemden beri buraday›z. “...Annem, babam bir de benden büyük bir ablam orada kald›. “...Burada ilk geldi¤imde, insan›n elinde hiç meslek yok. Bir de yabanc› bir flehir... Sen, dili bilmiyorsun. Ne sen flehri tan›yorsun ne de flehir seni tan›yor. Yani, nas›l çal›flacaks›n? O, biraz zordu. Bir sene oturdum, çal›flmad›m. ‹flte herkes diyor, niye çal›flm›yorsun. Niye oturuyorsun? Ben dedim, ne bileyim. Çal›flmak nedir, ifl nedir flehirde? ‹nsan nas›l çal›fl›yor? Ben bir pazara gidiyordum, yolu flafl›r›yordum. Yolu ç›karam›yordum, tekrar eve geleyim. Yolu bilmiyordum. Tan›m›yordum. Bir sene öyle kald›m. Bizim tan›d›klar vard›, burada çorap yap›yorlard›. Orada bafllad›m ifle. Sonra ö¤rendim. Baflka yerde... Bir, iki, üç ifl de¤ifltirdim. Çal›flt›¤›mda da annemlere gönderiyordum. Ya da kardeflime yard›m ediyordum, kirada falan. Hala da öyle devam ediyor yani. Annemler orada kald›; onlar K›z›ltepe’de. “fiimdi.... Kardeflimle birlikte kal›yoruz. “...Erkek kardeflim... “...Evli... Yeni evlenmifl. “Birlikte oturuyoruz. “[Öteki kardefllerim], onlar okudular. Biri hiçbir fley yapm›yor. Biri de tabela ifliyle u¤rafl›yor. “fiurada burada ifl yap›yor. ‹lk ‹stanbul’a geldi¤imizde o kardeflim ticaretle u¤rafl›yordu. fiimdi de ya ifli sevmiyor ya da ifl onu sevmiyor, çal›flm›yor. “Evli... Çocu¤u yok. “Efli [de] bazen çal›fl›yor, bazen çal›flm›yor. ‹fl oldu¤u zaman çal›fl›yor. Dükkan açm›flt›: Kuaför. Eflinin yeri, ona yard›m ediyor. “Di¤er kardeflim, tabela ifliyle u¤rafl›yor. “Dükkan› var, Aksaray’da. Onunla u¤rafl›yor. Kaç senedir tabelac›l›k yap›yor. 94 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Vallahi, bir arkadafl› vard›, o ö¤retti ona. Yoksa amcamlarla boya badana ifllerine gidiyordu. Badanac›yd›. ‹lk ‹stanbul’a geldi¤imizde elinde meslek yok. Mecburen bir mesle¤i ö¤reneceksin yoksa, ortada iflsiz kal›rs›n. O da badanac›l›k yapt›. ‹flte, bir arkadafl› tabela gösterdi ona flimdi kaç senedir tabelac›l›k yap›yor. O ›fl›kl› ›fl›ks›z yaz›lar... O ifli yap›yor. “[Gelirimiz], vallahi, dersem fazla iyi, fazla iyi de¤il. O da, annemler de var, hem onlara bak›yoruz hem buradaki kira... Biraz zor oluyor. “[Ayl›k kazanc›m›] vallahi bilmiyorum. Onun hiç hesab›n› yapam›yorum. Geçende kart ç›karmaya gittim, yeflil kart. Yeflil kart ç›kartacakt›m. Bana dediler, kazanc›n›z ne kadar. Dedim, ‘Vallahi bilmiyorum.’ Hiç bilmiyorum. Bazen çal›flm›yorum. Bazen kiray› ödemiyoruz. Çal›flt›¤›m›z zaman, kiram›z› ödüyoruz, iyi geçiniyoruz... Bir sene oldu kardeflim de dükkanla u¤rafl›yor. Dükkan da belli de¤il. “Ben çorapta çal›fl›yordum. Aya¤›mda bir rahats›zl›k vard›. Kendi kendine fliflti öyle, dize kadar. Küçükten beri vard›. Ben öyle fazla ciddiye almad›m. Gittikçe problem ç›kard›. Geçen sene ben baya¤› hastanelik oldum. Bir hafta hastanede yatt›m. “Kendi kendine morard›. Çal›flt›¤›m çorapta da, öyle, yirmi dört saat ayakta... Sadece yemek molas›, [o da] yar›m saat... “Sabah sekizde gidiyorsun. Akflam, bazen saat onda, bazen on birde eve geliyordum. On iki saat mesai yap›yordum. Ondan m› oldum? Bakt›m, bu sene ayaklar›m daha beter olacak, çal›flmaya ara verdim. Bir senedir çal›flm›yorum. “Hastane, sadece o morluklar için ilaç verdi. Onun için ilaç verdiler. Ama flifli öyle kald›. “Zaten, bu... Senelerdir doktora gidiyorum. Daha o zaman on üç yafl›ndayd›m. O zaman doktora gittim. ‹¤ne vurdular. Doktora söyledim. Doktor dedi, ‘Sen çocuksun.’ ‹flte bilmem, bir fleyler söyledi. Yani fazla ciddiye almad›lar. ‘‹laç’ diyorum; onlar da yok diyor. ‹flte iki senedir, fazla ayakta kald›¤›m için dizime kadar flifliyor. Çok flifliyor. Ben durdukça, çok flifliyor. Dinlenince geçiyor. Fazla mesaide kald›¤›mda, morar›yor. “Zaten haftal›k al›yordum. Yüz k›rk al›yordum. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 95 “Yetmiyordu. Ben zaten çal›flt›¤›m› hep doktorlara veriyordum. Yani ben diyordum, bileyim, bu hastal›k nedir. Sonunda bulamad›m da, bilemedim de. Çapa’ya da gittim. Bir fley yok dediler, teflhis koyamad›lar. Bir makine falan önerdiler. Makine üç buçuk milyar m› ne... “Dedi, ‘‹ki hafta gelirsin, hastanede e¤itimi veririz sana, ö¤retiriz.’ Öyle masaj gibi bir fleydi. Ben dedim, ‘Zaten sigortam yok. Fason çal›fl›yorum ifllerde.’ “Sigorta yoktu. Zaten fazla sigorta, çorapta yok. Öyle kald›. Ben de iflte, bir sene ara verdim. Tekrar bayramdan sonra çal›flmay› düflündüm. O da, aya¤›m problem olmazsa çal›fl›r›m. Bazen diyo[ru]m e¤er imkan›m olsa, onu keserdim. Yani o kadar beni b›kt›rm›fl. “A¤r› yapm›yor. A¤r› zaten yapsayd›, doktorlar bilecekti. Geziyorum tozuyorum iflte, a¤r› iflte yok. Sadece keyfi keyfine flifliyor. “ [Abimin çocuklar›] onlar da iflte, çal›fl›yorlar. “...Büyüdüler. Üç tane evlendi, iki tane k›z, bir tane erkek. Di¤eri de, en küçü¤ü, okuyor. “Herhalde liseyi okuyor. [Bir] di¤eri, askerli¤ini bitirmifl; bir iflte çal›fl›yor. [Bir] di¤eri askerde, daha yeni gitti bu sene. K›zlar da iflte, iki tane evlenmifl, iki tane kalm›fl. “[Yengem tekrar] evlenmedi. “Bizde öyle fazla yoktur. “Akrabalar var... Herkesle diyalog kurabiliyorum. Komflular var, gelip gidiyorlar. Gidiyoruz, çok da seviyorlar beni. Ben onlara bazen gidiyorum. ‹yidir yani, fazla fley yoktur. Komflular... Çevrede fazla zorluk yaflam›yoruz. “...[Deniz k›y›s›na, ormana] fazla gitmiyoruz. Hemen hemen diyo[ru]m ya, bir senedir çal›flm›yorum. Eminönü’ne gittim, o bal›k yerine. Çal›flt›¤›m zaman, zaten hiç f›rsat›m yoktu. Böyle bir fley de düflünmüyordum. Sade geçim derdinde... ‹flte geçen sene ifl durdu. Doktorlar dedi, ‘‹stirahat et.’ Oraya gittim yani bal›k yeri [ni] gördüm. Bir iki sefer Taksim’e ç›kt›m. ‹flte orada, NÇM4... Oraya gittim. Bizim sanatç›lar›n oldu¤u yer... Oraya gittim. Baflka yerlere fazla gitmiyorum. 4- Navenda Çanda Mezopotamya. Türkçesi Mezopotamya Kültür Merkezi. 96 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Biz ‹stanbul’da fazla rahats›z olmad›k. Yine gelir gelmez herkes ifl peflinde, geçim peflinde... Belki onlar da bizi unuttular, bilmiyorum.” H.S. hiç evlenmemifl. Hayat›nda hayallere pek yer olmad›¤›n› söylüyor. Y›llar sonra birkaç kez ziyaret için memleketine gitmifl. Orada gördükleri de üzüntüsüne üzüntü katm›fl. H.S. anlat›yor: “...Evlenmedim. O zaman, diyorum ya, o zaman, o kadar bask› falan gördük, evlenmeyi hiç düflünmedim. Yani hiç düflünmedik. Düflünecek zaman›m›z da yoktu. Yani o kadar bafl›m›z beladayken, biz nas›l bunu düflünürüz ki! “Bundan sonra, hayallere yer kalmam›fl. “Yer kalmam›fl. Ben dedim, olsa, belki köye giderim. Bayramdan sonra tekrar bir ifl baflvurusu yapaca¤›m. Bir ifl yeri olsa, çal›flaca¤›m. Olmazsa, köye gidece¤im. Kardeflim için kal›yordum. O da evlendi. Yani, fazla kalmam için bir fley kalmam›fl. Mecbur de¤ilim. Annemlerin yan›na gidece¤im. fiimdi hiç olmazsa oran›n havas› temiz. Yani hiçbir fley görmesek de gezmesek de havas› iyi. “Köye de¤il; Mardin merkez K›z›ltepe‘ye... “Bahçe... Ancak orada ola¤anüstü hal yada operasyonlar durursa, belki gideriz. Yoksa gidemeyiz. Çünkü nerede görse, seni gözalt›na al›r. Ayn› hakaretler, ayn› sürgünler yine olur. “fiimdi fazla bir fley yok. Oralarda fazla bir ihbar operasyon çat›flma falan ç›kmazsa, fazla yok. Ama derse, iflte emir ç›km›fl falan yere operasyon gidecek, o var. “...Alt› [sene] miydi, sekiz miydi sonra gittim. Bir üç sene daha kald›m, tekrar gittim. Bu sene... Ama köy diye bir fley kalmam›fl. Yani, tafl üstünde tafl kalmam›fl. O güzel ba¤lar, bahçeler... Hepsini atefle vermifller. Meyve a¤açlar›, bir tane bulam›yorsun. “...Böyle bir yerdi ama flimdi hiçbir fley kalmam›fl. Sadece kocaman da¤lar kalm›fl. Ormanlar›n hepsini yok etmifller. Bahçelerin hepsini yok etmifller. Orada bir kuru toprak kalm›fl. Topraktan baflka hiçbir fley olmuyor. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 97 “Yafll› a¤açlar kalm›fl. O da, yar›s› kurumufl... Bizim ceviz a¤açlar› falan vard›... fiimdi ... oldu¤u yeri de ç›karam›yorsun. “O kadar... Düz olmufl. “‹flte, korucularla... askerler, bilmiyorum. O elektrik direklerini falan, hepsini atefle vermifller. Bir daha geri dönmemek için... Yani, tek çeflme kalm›fl. O da, kapatam›yorlar herhalde. Bir ma¤aran›n içinde su geldi¤i için... Yoksa, elinden gelse, hepsini tahrip ediyorlar. Yani senede, yaz›n, bir iki sefer atefle veriyorlar. “...O meyve a¤açlar› var ya hepsini kökten kuruttular. fiimdi sadece üzüm ba¤lar› kalm›fl. Bu seneki, ben gitti¤imde diyor ki, ‘Gidip karakoldan izin isteyeceksin.’ Ben dedim, ne malum! Yani ben nas›l güveneyim, izin isteyeyim? Burada kal›rsam, belki onlar gelip beni vurur. Sonra diyecekler; iflte baflkalar› taraf›ndan vurulmufl. Amcam›n o¤lu söyledi iflte ‘Vallahi bize öyle demifller. Ya izin isteyeceksin ya da izinsiz ba¤lar› toplamayacaks›n.’ Üzüm ba¤lar› falan vard›. Di¤er ba¤lar zaten kurudu. Biz dedik ki, izin istemeyece¤iz. Ne malum! Onlar bizi öldürecek. Zaten kimse yok. Onlar hem vuruyor hem de flahitlik yap›yor. Zaten bir hafta sonra ç›kt›k. Sabah erken gidiyorduk ba¤lara; ö¤len de ikide falan ç›k›yorduk. Rastlamad›m operasyonlara, ama korku falan vard›. Diyor ki, e¤er görseler, bulsalar, al›rlar. Ya evin etraf›nda nöbet tutarlar. Zaten ev yok. Orada sen, da¤›n bafl›nda... Sen nas›l durursun yani, güvenmedi¤in bir yerde? Ama flimdi, e¤er izin olsa, biz bir saat bile durmay›z ‹stanbul’da. Yani mecbur kalmasak, yani bir saat bile durmam burada. Yani oras› cennet gibi bir yerdi bizim için. Yani çiçek kokan, toprak kokan... Bilmiyo[ru]m, insan al›flt›¤› yeri... ‹stanbul, ne kadar da deseler tafl› topra¤› alt›n... Hepsini verseler de, gene de¤ifltirmem. ‹nsan[›n] do¤du¤u yer bambaflkad›r. Bir de, belki de, her gün hasret çeke çeke, belki de ölürüz burada. Çekiyoruz yani. Oraya gitti¤imizde, büyük bir keder ile büyük bir ac› ile geliyoruz. Ama orada olsan da bir fley yapam›yorsun. Sadece seyirci kal›yorsun. Diyorum ya, yani bir güzel orman b›rakmam›fllar. Nerede varsa atefle veriyorlar. Kalmas›n orada. ‹nsan, ama kendi gözleriyle görmese, ne kadar insan söylese de, belki kimse inanmaz. Ama insan kendi gözleriyle gördü¤ünde, nas›l yak›yorlar! Yani dersin, bir hayvan› bile bu- 98 GÖÇ H‹KÂYELER‹ lam›yorsun. Biz oradayken vard› her fley. Ta o seneler, yeni yeni yaban domuzlar› geliyordu. fiimdi hiçbir fley... Bir kuflu bile bulam›yorsun. Kufl bile kalmam›fl. O ba¤da bahçelerde hiçbir fley... Öten bülbüller vard›, keklikler vard›, kufllar vard›. Bin türlü hayvan... Mesela biz, hayvanlarla yafl›yorduk. Fazla insan yoktu; ama ne dersen, her türlü hayvan vard›. Her fley vard›. Gitti¤imde gerçekten piflman oldum. A¤laya a¤laya döndüm arkama, geldim. “[Bizim köpe¤i] baflka köylüler alm›fl. “Bizim bir tane büyük kap› vard›. Onu da baflka köylüler alm›fl. Yani baflka köyden alm›fllar. Bir fley sahipsiz kald›¤›nda, herkes al›yor. Nas›l evi atefle verdi¤inde korucular bardaklar› falan al›yor cebine koyuyor askerler, güzel bir fley buldu¤unda. Herkes bir fleyler peflinde yani. “Orada yafll›lar var. Her bir köyde... Yani yirmi ev... Bizim köyde, bu sene gittim, elli mi dedi, yüzelli mi dedi; öyle bir fleyler var, dediler. Di¤er köyde otuz-otuz üç tane var, dediler. Di¤er köyde on tane ev vard›. Öyle evler yani tek tük... Zaten sa¤[lam] evler kalmam›fl. Tamir etmifller, içinde oturuyorlar. Camlar› falan hepsini naylon yapm›fllar. “Bir daha [cam] yapmak istemiyorlar. Her geldi¤inde, öyle keyfi, k›r›l›yor, atefle veriliyor. Köylüler art›k masraf neye yaps›n? Al›flm›fllar.” 2004 y›l›nda ç›kar›lan 5233 say›l› yasaya baflvuruda bulunup bulunmad›klar›n› soruyoruz: “Vallahi, bilmiyorum. O zamanlar Göç-der’de... [Kardeflim] diyor, biz evraklar› haz›rlam›fl›z. Onu bilmiyorum. Annem de diyor, köyde dava etmifl. Bu sefer gitti¤imde avukatla konufltum. Dedi, ‘Daha keflif ç›kmam›fl oraya.’ O köyde daha gelmemifller. O köye... Telefonu verdi. ‘‹flte dosyalar›’ dedi. Haber ç›kt›¤›nda, haber veririz. Ya da siz telefon aç›n. Daha hiçbir fley yok. Diyorum ya, dünyay› da verse geri getiremez ki! Yani ne kadar verse, hiçbir fleyi geri getiremez ki! Bahçeyi ya o geçmifli, hayatlar› hiçbir fley geri getiremez. Deseler, al sana ‹stanbul’un yar›s›... ‹ki kat çek! Hiçbir zaman de¤ifltiremem. Sadece kuru toprak da olsa raz›y›z; “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 99 sadece rahats›z etmesinler, huzur versinler, hiçbir fley istemiyoruz. Huzur olmad›ktan sonra...” 5233 say›l› yasada ölümlere iliflkin hususlar vard›. Buna iliflkin bir giriflimde bulundunuz mu?” diye soruldu¤unda da flöyle diyor: “Yok,” diyor. “Böyle birfley duydunuz mu?” “Fazla yapmad›k birfley.” “98 y›l›nda, köye dönüfl için Köye Dönüfl Rehabilitasyon Projesi diye bir yasa ç›karm›fl devlet. Ondan haberiniz var m›?” “Yok, bundan haberim yok.” Yaflad›klar›n›n, olaylar›n a¤›rl›¤› omuzlar›nda... “Sevinerek, sevgiyle, sevinçle hat›rlad›¤›n›z bir fley var m›?” diye soruldu¤unda da diyor ki: “Sevinçle hat›rlad›¤›m bir fley... Evet, vard›. Bizim evin yukar›s›nda incir bahçesi, a¤açlar› vard›. Biz ta¤u a¤ac› diyoruz, ta¤u a¤ac› vard›. Ö¤len aras›, iflte günefl batmadan, bir iki saat kala, çay yap›yorduk. O a¤ac›n alt›nda oturuyorduk. Çay içiyorduk. Güzel bir rüzgar esiyordu. Bu sene de gitti¤imde, o rüzgar hala öyle esiyor. ‹flte o eski s›cakl›k, o eski bahçe, o yer yok. ‹flte tafllar y›k›lm›fl, üst üste kalm›fl. Y›k›lan evin fleyi vard› tahtalar›. Onlar kalm›flt›. Hepsi sanki bir toprak olmufl, tepe olmufl. Kaç senedir y›k›lm›fl. O a¤aç hala duruyordu. Biraz oturdum; o a¤ac›n alt›nda biraz güldüm, biraz a¤lad›m. O güzel rüzgar biraz esti. Sonra iflte, bahçeye indim. Dedim ya, o zamanlar çok iyi bir fleydi. Sabah kalkarken büyük bir sevinçle, iflte su ile gidip yüzümüzü y›kayaca¤›z... Hemen incirleri gidip topluyorduk. Böyle avuçlarla, getiriyorduk sabah erken. Getiriyorduk, önce onlar› y›kay›p yiyorduk. Ta kahvalt›y› haz›rlay›ncaya kadar... Bahçeye indiriyorduk kah- 100 GÖÇ H‹KÂYELER‹ valt›m›z›. Hiç evin içinde yemiyorduk. Çaylar›m›z›, her fleyi bahçenin içinde içiyorduk. Yani kahvalt› orada ediyorduk... fiimdi [de] keflke öyle olsa! Ama bence hiçbir zaman öyle olmaz. Gitti¤i fley hiçbir zaman geri gelmez. Ya da eski hale gelmez, ne kadar olursa olsun. Bir daha eski hale gelmez hiçbir zaman. “‹nsan ne kadar anlatsa da, saatler de¤il, günleri aylar› al›r. ‹nsan, yaflad›¤› bir fley yani... Çok az bir fley de¤il. Ne kadar zor da olsa, çok zor!.. Unutulmayan fleyler... Yani hala da, miktar› az da olsa, hala devam ediyor bask›lar. Sonu gelmeyen bir fley!.. ‹nsan çok üzülüyor. Yani insanlar ne zaman özgür olacak, o korku ne zaman bitecek, çiçekler ne zaman açar, yapraklar ne zaman dal›nda durur? Yani fley, dal›nda durur dökülmese... O vard›. Bu unutulmayan fleylerdi. Suyun sesi, çiçeklerin kokusu, kufllar›n sesi... O hep akl›mda duruyor. Yani ba¤›n, bahçelerin kokusu, güllerin. Her fleyin... “Topra¤›n yar›s›n› biz ekiyorduk. Babam k›z›yordu: ‘Niye, bir tane yetmiyor mu? Niye topra¤›n yar›s›na gül ekiyorsun?’ Ben diyordum, ‘‹çim rahat olmuyor.’ fiimdi de balkonu doldurmuflum, sanki köydeyim. Yani o köy özlemi, nereye gidersem, ne yaparsam, burada. Üç sene bodrumda yaflad›k. Bodrum kat›yd›. Yani çiçek bodrumda fazla yetiflmiyor. Ben, bir iki üç tane kavanoz bulmufltum. Lezzo kavanozu... ‹çine so¤an koymufltum. O so¤anlar büyüyor, büyüyor. Günlerce onlara bak›yorum. Yani çiçek fazla yetiflmiyordu. So¤anlar› büyüttüm, büyüttüm. Bir fasulye, pamu¤un içine atm›flt›m. Öyle bir fleydi. Nereye gitsem de, hangi evi tutsam da, önce balkonu düflünüyorum. Diyorum, balkonu var m›? Yok mu? Çiçek ekece¤im. Kimi, çiçekleri sevmezler fazla insanlar. Ama ben, diyorum, bir yapra¤› yerde görsem, diyo[ru]m, yaz›kt›r, kimse basmas›n. Hemen al›yorum elime, bir yere b›rak›yorum. O var ya o hasret, hiçbir zaman bitmiyor. Orman da olsa, yeflilliktir. Bir a¤aç da olsa, seviniyo[ru]m. Yani çok seviniyorum. Do¤al fleylerdir. Yani do¤al fleyleri çok severim ben. Yani iç içe yaflad›¤›m›z için... ‹nsan hep al›fl›yor. Bofl zaman›m oldu¤u zaman, hep çiçeklerle geçiyor. Konufluyorum, öpüyorum, okfluyorum... Çiçekler... “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 101 Son olarak ne belirtmek istedi¤ini soruyoruz: “Yüzlerce sene de ‹stanbul’da kalsam o hasret hep içimdedir, yüre¤imdedir. Yani o bitmiyor. Orada özgür olmad›¤›m›z için, biz de özgür olam›yoruz. Yani insan›n yurdu özgür olmad›¤› için insanlar özgür de¤ildir. ‹stanbul’da ne kadar kalsa da geçici bir hayatt›r bence. Yani kal›c› bir hayat olmad›ktan sonra, geçici[yi] ne yapacaks›n? “‹nflallah en k›sa zamanda özgürlü¤ümüze kavufluruz. Ne kadar ‹stanbul’da olsa da kendimizi cezaevinde hissediyoruz. Yani cezaevinde de¤il de, öyle bir fley yani. ‹nsan çal›flmasa ‹stanbul’da kalam›yor. Cezaevinden ne fark› kald›? Böyle bir fley... ‹nflallah düzelir. Benim gibi binlerce insanlar vard›. Yerini yurdunu b›rakm›fl gelmifl...” ‹hsan ‹natç› “Yaflam karfl›s›nda, tarih karfl›s›nda, toplum karfl›s›nda verilemeyecek hiçbir heasab›m yok” 1990’l› y›llar›n zorla göçertilmeyle beraber unutulmaz bir di¤er gerçe¤i de “faili meçhul” cinayetlerdir. Sokak ortas›nda, alenen, herkesin gözü önünde ifllenen cinayetlere “faili meçhul” ismini koymak asl›nda oldukça manidar. Ölümün sokaklarda kol gezdi¤i bu dönemde, özellikle Batman ve Silvan’da yo¤unlaflan sald›r›larda binlerce insan sebepsiz yere ya öldürüldü ya da sakat kald›. Failleri hala “meçhul” olan bu sald›r›lar sonucunda , insanlar can güvenli¤i olmad›¤›n› düflünerek yaflad›klar› flehirleri terk etmek zorunda kald›lar. Hiç bilmedikleri baflka diyarlarda yaflama tekrardan tutunmak, yoksunluklar içinde, s›f›rdan yeni bir hayat kurmak zorunda kald›lar. Bizi, bu korkutucu ve ac› günlere tafl›yan farkl› bir göç hikayesi dinliyoruz. ‹hsan ‹natç› 1958 do¤umlu... Elli yafl›nda... Silvan’›n Karacada¤ köyünde dünyaya gelmifl. ‹lkokulu orada bitirmifl. Anadili Kürtçe... Türkçe de biliyor. Göç etti¤inden beri, ailesiyle birlikte ‹stanbul’un Tarlabafl› semtinde ikamet ediyor. ‹hsan ‹natç› 1999 y›l›ndan bu yana ‹stanbul’da, s›ras›yla HADEP, DEHAP, DTP bünyesinde aktif siyaset yapm›fl. Bir dönem de Tutuklu Aileler Derne¤i’nin (TUAD) baflkan› olmufl. ‹hsan ‹natç› çocukluk ve gençlik y›llar›n› ve o y›llardaki siyasaltoplumsal tabloyu flöyle anlat›yor: 104 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Bizim ba¤l› bulundu¤umuz kaza Silvan’d›. O esnada çocuktuk. Yani iflte her gün... Falan köy, falan köy ile kavga yapt›lar. Üç tane öldürüldü, befl tane öldürüldü. Öylesi bir gerçeklik vard›. 80’li y›llara var›ncaya kadar... Bir taraftan bu köylüler aras›ndaki bu kavgalar çekiflmeler; aileler, afliretler aras›ndaki çat›flma... Di¤er taraftan yepyeni bir geliflim: Ö¤renci gençlik geliflimi. fiimdi bu ö¤renci gençlik geliflimiyle beraber bir yaflama müdahale... ‹flte a¤alara karfl›, fleyhlere karfl›... Bu tür, köylüler aras›ndaki çat›flma ve mücadeleyi bitirme ve sona erdirmeye karfl› müdahale etme yaklafl›mlar›, gün gittikçe böyle yo¤unluk kazand›. Bu durum 80’lere kadar sürdü. “...Elektrik falan zaten yok. Silvan’a giderken yaya ile gidiyoruz zaten. “[Yol] iki buçuk saat sürüyordu. Köyde hat›rlad›¤›m kadar›yla, sadece bir tane traktör vard›. Cereyan zaten yoktu. Sadece bizim köyümüze 65 y›l›nda okul gelmiflti. Biz o okulun ilk ö¤rencileriyiz. Silvan’da yat›l› bölge okulu vard›. O yat›l› bölge okulunda okuyan çocuklar, insanlar... Silvan’›n merkeze ba¤l› bütün köyleri... Her köyden, hemen istisnas›z, o okulda [çocuklar] vard›. Hatta bölge okulu oldu¤u için, Silvan’›n d›fl›ndaki kaza ve illerden de, okula kaydedilmifl çocuklar vard›. Bilinir yani, çocu¤un iliflkisi aile ile kesilirdi. Yani çocuk geliyordu; okulda okuyordu. Yaflam› o okulda sürüyordu. Yani yaflam biraz öyleydi... fiu anda da öyledir. Geçim kayna¤› fleyh ve a¤alar›n elindedir. Çünkü araziler yaflam tar›m ve hayvanc›l›k ile sürdürüldü¤ü için, fabrika falan hiçbir fley olmad›¤› için, bu tar›m ve hayvanc›l›k [iflinde de] ancak fleyh ve a¤alar›n denetiminde, sen yaflam›n› sürdürebilirsin ki flu anda, Silvan bölgesinde Mahmut Kepo¤lu’nun otuz bin dönüm arazisi vard›r. Azizo¤ullar›’n›n yüzlerce bin dönüm arazisi vard›r. Yani öyle parçalanm›fl; fleyhlere ve a¤alara verilmifl. Bir yap›, yani feodal... Feodal iliflkilenmesi, Silvan’da hakimdi o zaman. fiu anda da k›smi yok de¤il; vard›r. Ama, o zamana nazaran çok geliflmeler olmufltur. “Yar›c›l›kt›. Yani yar›c›l›kt›. fiimdi insan düflündü¤ünde, modern bir kölelik gibi... Ben bir örnek vereyim... Biz bir alt› y›l Mahmut Kepo¤lu’nun köyünde de kald›k... 70’de biz onun köyü- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 105 ne gittik. 76’ya kadar, köyde ikamet ettik. Orada kald›¤›m›zda tütün ekerdik... Sadece arazi onundu. Biz sürerdik, biz çal›fl›rd›k, biz dikerdik, biz biçerdik, biz getirirdik, deste yapard›k. Bütün zorluklar›, bütün hamall›klar› biz görürdük. Tekel’e götürürken, kaç kilo oldu¤unu bilmiyorduk. Bize söylemiyordu. Ne kadar fiyat verildi¤ini bilmiyorduk. Sadece can› istedi¤i bir günde ça¤›r›rd›: A iflte bu sizin pay›n›zd›r! Ne itiraz hakk›n var, ne sorma hakk›n var. ‹kinci olarak, günde, ama her gün, ihtiyaç duyuldu¤unda, aileden bir kifli onun ifllerini yapmak zorundayd›. Yani kölelikti. fieyhlerinki bundan biraz daha vahim bir durum... fieyhlerin ki, biraz inanç... ‹flin içine dini inanc› da katarak, insanlar› daha da körlefltirme, daha da hiçlefltirme, daha da bilmem bir robot haline dönüfltürme vard›. Mesela fleyh köye gelirdi. Çok somut örnek, flu an Roj TV’de ç›kan Beytocan’›n babas›... fieyhzade derlerdi. Köye gelirken herkes yan›na gitmek zorundayd›. Ve herkes baharda tereya¤›d›r, kayma¤›d›r, iflte bal›d›r yani onun bütün ihtiyaçlar›n›, herkes vermek zorundayd›. Yani iflte fley yap›lm›flt›. fieyhin köydeki çavuflu... fieyhin köydeki onbafl›s›... ‹flte, askeri tabir kullanaraktan söylersek... Toplum içinde kendi lehine dönük böyle bir hiyerarflik yap› oluflturulmufltu. Ve bu hiyerarflik yap› üzerinde kendi yaflam çizgisini, kendi yaflam olanaklar›n› yarat›yordu. Yani bir fleyhten olumsuz anlamda bahsetmek, gökkubbeyi indirmek gibi bir fleydi yani. Yani Silvan’da ...Mahmut Kepo¤lu caddede yürüyor ve sen de orada oturmuflsun; aya¤a kalkm›yorsun. Yani sen... art›k iflas ettin. Yani toplum fleyh, a¤a, karakol aras›nda... Bu üçgen aras›nda s›k›flt›r›lmak... Yani bir yere gitmek zorundas›n. Ya fleyhe gideceksin, ya a¤aya gideceksin, ya karakola gideceksin. Ve her üçü de merdiven basamaklar› gibi birbirine hizmet eder ve toplum üzerinde egemenlik sa¤larlar. Silvan’›n yap›s›, yani Kürt bölgesinin genel yap›s› böyle. Silvan’›n, yani böyle, daha net bu flekildeydi. Yani Silvan’›, o çocukluk y›llar›n›, ben böyle izah edebilirim. “Orada biz, 70 y›l›nda köyümüzden ç›kt›k. Mahmut Kepo¤lu’nun köyüne geldik. Alt› y›l orada kald›k 76 y›l›nda oradan Batman’a geldik. “Mahmut Kepo¤lu’nun köyü... Kepo¤lu köyü deniliyor Türkçe. 106 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Kürtçesi de Soran köyü. “[Oradan da], evet, 76 y›l›nda ç›kt›k. ...Ben bunu söylerken sadece kendim için söylemiyorum. Yani herkes, yüzlerce binlerce insan, bu vaziyette... Befl-on tane köy... Kimsenin a¤z›nda[n] ç›t ç›kmayacak bir durum söz konusu... Mahmut A¤a!.. Varsa yoksa Mahmut A¤a!.. Mahmut A¤a ne demiflse odur! fiu an onun k›z› vard›r. Onun k›z› Suna... Do¤ru Yol Partisi’ndeydi. O inisiyatif yok. Babas›na nazaran o heyecan yok. Ama yine de, yine de pozisyonu... Buna dönük bir pozisyonu vard›r. Yani ...o fieyh Dodan afliretine dayanaraktan... Ve o otuz bin dönüm arazi... Sulu arazi... Yani bir ülkeyi besleyebilecek bir gelir kayna¤›... Ve kendi elinde... ‹stedi¤i flekilde kullan›yor. ‹stedi¤i flekilde harc›yor, istedi¤i flekilde yaklafl›yor... Mesela ben kendi pay›ma söyleyeyim, daha yeni yeni alg›l›yorum. Bu sistem... Türkiye Cumhuriyeti Devleti[nin], mevcut durumu, feodaliteyi niye besledi¤ini, feodaliteyi niçin ayakta tutmaya çal›flt›¤›n› ve yeri geldi¤i zaman, Kürt halk›n› feodal kal›nt›lar›n içersinde b›rak[t›¤›n›]... Yani bir taflla iki kufl misali... Bir yerde onu muhafaza ediyor. Elinin alt›nda tutuyor, canl› tutuyor. Ve onun üzerinden, toplum üzerinde hakimiyet sa¤lamaya çal›fl›yor. Di¤er taraftan, bilinçsiz geri kalm›fl, feodal; yeni ça¤da, yeni yaflamda, dünyan›n gelmifl oldu¤u ölçe¤ine uymayan ve böyle küçük düflürücü yaklafl›mlar... Yani oysa ki sistem, devlet, bunu bilinçli besliyor. Mesela flu an koruculuk sistemi tam bunun gerçe¤idir. fiu an yetmifl bin, seksen bin korucu varsa, yüzde doksan dokuzu fleyh ve a¤an›n ç›karlar› ekseninde bu koruculu¤u kabul etmifl. Di¤er taraftan da, Türkiye‘nin siyasi partileri, ANAP’dan tutal›m CHP’ye kadar, bu Adalet Kalk›nma Partisi’ne kadar, AKP’ye kadar.... Kürt bölgesinde, s›rt›n›, bu fleyhlere a¤alara dayat›yor. Devletten geçinen ve devletin nimetlerinden faydalanan bir kesimdir. Nas›l ki toprak reformu... Yani kadastro toprak reformu yaparken, yüzde yetmifl, seksen, doksan, yerine göre bu kiflilere verilmiflse hala onlar›n elindeyse, flu anda da bu modern ça¤da da, devletin imkanlar›n› onlara peflkefl çekiyor. Mesela, bir paket açt› diyelim. Bu paket, ekonomik paket, flu paket, bu paket... Bu paketler, hepsi, aç›l›r aç›lmaz onlara intikal ediyor. Halka verilen hiçbir fley yok. Ve bu böyle karto- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 107 pu gibi kendini üretiyor. Yani biraz böyle... ‹nsan düflündü¤ü zaman, rahatl›kla bu durumu görebiliyor. Yani Silvan’›n gerçe¤inden yola ç›karaktan, Kürt bölgesinin, Kürt co¤rafyas›n›n, Kürtlerin yo¤unlukla yaflad›¤› alan›n ve Kürt toplumunun içinde bulundu¤u sosyal, siyasal, toplumsal sorunlar›n ana kayna¤› biraz bu. Yani mesela, AKP diyor ya, ‘Ben Kürt halk›n› temsil ediyorum; benim partim Kürt halk›n› temsil ediyor.’ fiimdi o öyle söylüyor, ben burada... Gerçekten bir yurttafl, vatandafl olarak, benim utanas›m geliyor. Yani öyle de¤il... Ama maalesef imkanlar onda, olanaklar onda, her fley onlar›n ellerinin alt›nda... Ne söyleyecekler, söylerler. Ama iflin gerçe¤i böyle de¤il. Gerçe¤ine dönmedikleri için bu kan, gözyafl› böyle devam ediyor. Gerçe¤ine dönerlerse... ‹flte, doktora gidiyorsun. Doktor da... hastal›¤›n› teflhis ediyorsun. Ve ilaç veriliyor, tedavi ediliyor, iyilefliyor. Yani flimdi bu, tam tersi... Yani gerçekler var. fiimdi toplum, bu gerçekleri görüyor. Bu gerçekleri gördü¤ü için de inanm›yor. Yani sen, ha öyle söyle, ha böyle söyle! Yani sen, bizim neyimizi temsil ediyorsun? Bizi...en ölü, en olumsuz noktada de¤erlendirirsin ve kalk›p bizi temsil edersin. Neyi temsil ediyorsun? “...Oradan Batman’a gittik. “...Batman’›n flehirleflme yap›s›, flehir olma yap›s›... Yani zaten di¤er flehirler gibi bir tarihi yok. Hani, 1950 y›l›nda kaza olmufl, 90 y›l›nda il olmufl. Ve geliflen bir yerleflim yeri... S›k›nt›lardan kaçan ve bu s›k›nt›lardan kurtulmak için, Batman’a göç eden bir potansiyel köylülük... fiimdi Batman, Diyarbak›r gibi de¤il. Batman[da], hem hayvanc›l›k var hem tar›m hem de flehir var. Her üçü[nü] bir arada yaflama olana¤› var. Bu nedenle biz ve bizim gibiler Diyarbak›r [yerine] Batman’a geliyor. Biz, Batman’› tercih ettik... Bizim mesle¤imiz yok, sanat›m›z yok; okumam›fl›z. Tar›mla u¤raflaca¤›z ve bu nedenle biz Batman’› tercih ettik ve bu nedenle Batman’da, tar›m yaflam› (tütündür, pamuktur) tar›m iflleriyle u¤raflt›k. “...Gidersin, on dönüm, yirmi dönüm, kendi ölçe¤ine göre arazi icar1 edersin. Kendin eker, kendin biçersin; kendi patronun olursun. Biz öyle yaflad›k, öyle fley yapt›k. 80’li y›llara kadar... 80 sürecinde, herkesin bildi¤i gibi, 12 Eylül askeri darbe[si] olur- 108 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ken, her taraf ölü bir fleye büründü. Adeta yaflam, ölü bir vaziyete dönüfltü. Tabii ki yaflam yine devam ediyor, ama bu eksende. Tütündür, tar›md›r, pamuktur... Yavafl yavafl okula gitme... Çocuklar okula gidiyor, çünkü flehirdesin ya. “O zaman ben, askerden üç ay oldu, dönmüfltüm. 12 Eylül oldu. Babam rahmet[li olmufltu]. Aile fertleri, hepsi sa¤d›. Kendi kendimize ait bir evde yafl›yorduk. Batman’›n Beflevler mahallesinde... Bir kardeflimi, Sanayi [Sitesi]’de bir motor ustas›n›n yan›na verdik. Okutamad›¤›m›zdan dolay›... Çünkü gücümüz yoktu. Bir tanesi, lokantada çal›fl›yordu. Bir tanesi, tüpçünün yan›nda çal›fl›yordu; çocukken yani. Ben, di¤er aile fertleriyle [birlikte] tar›mla u¤rafl›yordum 90’l› y›llara kadar... “Okula giden, bir kardeflim var, bir k›z kardeflim var. Onlar, ilkokula gidiyor tabii.” ‹.‹. siyasetle ilgilenmeye Batman’da bafllam›fl. Bu süreci de ve bununla ilgili olarak geliflen olaylar› da flöyle anlat›yor: “[Ailenin] en büyü¤ü benim. Yaflam böyle devam etti. Tabii yaflam devam ettikçe çocuklar da büyüyor. ‹stek ve arzular da de¤ifliyor do¤al›nda. 90’lara kadar... 90’lara kadar bu durum böyle devam ederken, tabii, geliflen bir mücadele var. Kürt halk›n›n ba¤r›ndan ç›kan bir mücadele... 12 Eylül’den sonra art›k kendini her tarafta d›fla vurmufl ve günbegün kitlelerle bütünleflen bir mücadele var. Batman’da bu köylülük zemini [oldu¤u] ve fleyh ve a¤alardan, feodal yap›dan kaçan gelen insanlar ço¤unluk teflkil etti¤i için, bu mücadeleyle daha s›k› ba¤lar geliflti. Tabii herkes gibi bizim de ilgimizi çekti. Partiler aç›ld›. Siyasi partiler aç›ld›. Seçim süreci... 91 y›l› seçim süreci... Kürtler’in, SODEP ile yapt›¤› ittifak... 1- ‹car; topra¤›, belirli bir para karfl›l›¤›nda sahibinden kiralama. 2- Hizbullah adl› örgüte halk aras›nda verilen isim. Dini esaslara dayal› bir rejim kurmay› amaçlayan örgüt, 1990’larda özellikle Batman ve Silvan’da halktan insanlar› hedef alan binlerce cinayet ifllemifltir. Bir türlü failleri “bulunamayan” bu cinayetleri iflleyen katillerin emniyet güçleriyle ortak çal›flt›¤› kan›s›ndan hareketle halk aras›nda bu isimle an›lmaktad›r. 3- 1979’da bir suikast sonucu öldürülen eski Batman belediye baflkan›. 4- Kürdistan Ulusal Kurtuluflçular›. Dönemin illegal Kürt örgütlerinden biri. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 109 “HEP aç›ld›. Tabii ben de o süreçte, ben ve ailem, bu partiye sempati duyduk. ‹çindeydik yani; çal›flt›k ilgilendik... Mücadele gelifltikçe, devlet de biraz kendi cephesinde aktifleflti. 90 süreçlerinde, bir taraftan bu Hizbi-Kontra2 ortaya ç›kt›. Di¤er taraftan 85 süreciyle beraber, mücadelenin geliflimiyle beraber, k›rsal alanda koruculuk geliflti. Yani her tarafta, böyle, hiç hayal edemedi¤in fleyler geliflti. Gelifliyor ve sen de orada yafl›yorsun. Yani do¤all›¤›ndan insans›n, flu veya bu flekilde etkileneceksin. “Ben...halktan yana etkilendim. Çünkü böyle ç›plak bir flekilde, olumsuz çeliflkilerle yafl›yoruz. Yani her fley senin gözünün önünde cereyan ediyor. Sen de o toplumun bir parças›s›n. Do¤ald›r, biz de halktan yana... fiimdi, halktan yana tav›r tak›nd›kça biraz deyim yerindeyse saflar da netlefliyor. 91’e gelindi¤inde benim flahsen... “...90’lara geldi¤imde benim ailesel anlamda da, maddi olanaklar›mda eskiye oranla bir düzlük var. ‹yileflme var. Biraz rahat bir nefes alma var. Çabal›yoruz, çal›fl›yoruz. Kardefllerim de büyümüfl; her biri kendi anlayabilece¤i bir iflte çal›fl›yor. Birbirini anlayabilecek, tamamlayabilecek bir kültür olufltu, bir terbiye var. Ekonomik kaynak biraz iyilefliyor. Tabii ki 83 y›l›nda bir evlilik yaflad›m, onu anlatmad›m. ‹flte, çocuklar›m var, aile biraz daha genifl... Benden büyük k›z kardeflim vard›. fiu an vefat etmifl. Onun efli... 79’da, Edip Solmaz’›n3 hemen sonras›nda o da vuruldu. O ve iki çocu¤u, onlar da bende kal›yor. Aile nüfusu, sekiz-on ile on befle yak›n bir nüfusa tekabül ediyor. “Ben o s›rada askerdim. Fakat o zaman benim enifltem... Tu¤la fabrikas› vard›: Batafl. Onun sendika baflkan›yd›. Ve emekçi bir insand›. “Ad› Yusuf Can... O esnada da...PKK mücadelesi gelifltikçe, flehirlerde de bu...a¤alarla mücadele sürecine girildi. Mesela Batman’da Ramanl›’larla çat›flma bafllad›. O esnada KUK4 vard›. KUK ile a¤alar birleflip PKK’ye karfl› bir savafl›m oldu. Onlar, onlar› vuruyor; o, onlar› vuruyor. Öyle bir süreç var...Hilvan, Siverek ve Batman’› ilgilendiren birinci etapta, böyle, flehirlerde bir çat›flma söz konusu... ‹nsanlar kaç›r›l›yor, öldürülüyor, flu ediliyor, bu ediliyor...‹flte, bir çok fraksiyon vard›. Fraksiyonlar vard›. 110 GÖÇ H‹KÂYELER‹ De¤iflik fraksiyonlar... Yani iflte, Kawac›lar5 vard›. ‹flte bilmem, DDKD’ciler6 vard›. ‹flte, bir çok isim vard›. 12 Eylül olunca herkes da¤›ld›. Yani bir silindir gibi herkesi yok etti. Bir PKK ayakta kald›. PKK’nin aya¤a kalk›fl›yla beraber, ... silahl› mücadelenin bafllamas›yla beraber, Eruh-fiemdinli eylemleriyle, yavafl yavafl halk ile bütünleflti 90’lara gelindi¤inde koruculuk sisteminin ayyuka ç›k›fl›yla beraber, flehirlerde de bu sefer Hizbi-Kontra geliflmeye bafllad›. Din ad› alt›nda... Gerçekten hem Batman’da hem Silvan’da... Zaten bafllang›çt›r o iki nokta. Önce sopalarla, sat›rlarla, zincirlerle sokakta insanlar› vuruyorlard›. 91 y›l›na baflland›¤›nda, bu sefer öldürdüler. Öldürmeler bafllad›. Öldürmeler bafllay›nca... Ben flahsen kendi ad›ma söyleyeyim. 91 ile 93... Benim evin bulundu¤u yer... Yüz metre ilersinde, böyle dört yol gibi bir yer vard›. Benim kahvem vard› orada. Benim günlük yaflam›m ev ile kahve aras›nda geçiyordu. Yani...Batman’da yafl›yorum; iflte çarfl›ya gideyim flans›m yok. Korkuyorduk, gidemiyorduk. Çünkü her gün, ama her gün, her sokakta insanlar katlediliyor. ‹flyerinde katlediliyor. Kap›n›n önünde katlediliyor. Ben hiç unutmuyorum bir gün, on iki tane insan katledildi, öldürüldü. Üç tanesi kardefl, bir tanesi de onlar›n öz ye¤eni... Dört kifli birden... Ramanl› Hac› ‹brahim’in çocuklar›... Yani bu, 93-94’lere kadar böyle... “Ben, vurulurken orada de¤ildim. Ama hemen sonras›nda, iflitti¤imizde koflarak gittik. Cesetler hastaneye al›nm›flt›. Fakat ben aileyi iyi tan›yorum. Yurtsever bir aileydi. Kendi halinde bir aileydi. fiimdi evinden ç›karken, çarfl›ya gelecekler ve sokakta tarama yap›l›yor onlara. Tarama yap›l›rken her dördü de... Tabii yak›n mesafeden tarama yap›l›yor. fiimdi iflin ilginç taraf› flöyle: Yani, sadece ben de¤il Batman’da yaflayan Silvan’da yaflayan milyonlarca insan, herkes, bir flekilde bu hadiselere...tan›k olmufltur, yaflam›flt›r. Adam öldürülüyor ve di¤er soka¤a gidip polisin arabas›na binip gidiyor. 5- KAWA. Dönemin illegal Kürt örgütlerinden biri. 6- Devrimci Demokrat Kültür Derne¤i. Dönemin Kürt örgütlerinden biri. 7- Yak›nlar›n› Kaybedenler Derne¤i. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 111 “Fail yok. Fail yok. Öyle bir fley de geliflti. Ben faili gördüm, böyle böyle biriydi diyen kifliyi de ertesi gün öldürüyorlard›. O nedenle, ben gördüm, ben tan›yorum; rengi, flekli, flemaili böyleydi diyen insanlar, art›k söylemez duruma geldiler. Kimse söylemedi. Hatta ve hatta, Mahmut ad›nda biri vard›; kendi iflyerinde vuruldu. Onlar›n köyünün ismini flu an unuttum. Ama Siti, Mahmude Siti diyorlard› ona. O vurulurken, kendi dükkân›nda vuruldu. fiimdi, neredeyse ceset orada kalacak. Kimse... Mezara götürme korkusu var. O duruma geldi. “Vallahi isimleri tek tek, yani bu Hac› ‹brahim’in çocuklar›n›n isimlerini de ben hat›rlam›yorum. Fakat Hac› ‹brahim... fiu an onun kardeflleri var. Übeyt ad›nda, benim yafl›t›md›r o da. O, var. Onun ismini biliyorum. Bu öldürülen çocuklar›n isimlerini hat›rlam›yorum. Ama san›r›m Batman’da, o san›r›m vurulan insanlara dönük bir kitap var. Resimleri de vard›r. Bir ara okudum. O resimleri görünce, hepsini tan›yorum, yani hemen hemen... Evet, YAKAYDER7... Onlar›n ç›kard›¤› bir kitapt›...Böyle istisnas›z, yüzde seksenini tan›yoruz. Beraber büyüdü¤ümüz arkadafllar›m›z... 93’lere kadar böyle devam etti. Tabii, söyledi¤im gibi, bu mücadele gelifltikçe, çeliflkiler de biraz netleflti. 92 y›l›nda, benim de kardeflim, sanayide usta olan, o da da¤a gitti. PKK’ye kat›ld›. Usta olmufltu. Ben kendisine dükkan da açm›flt›m. O zaman›n paras›yla... Onun bir arkadafl› ile beraber ortaklafla dükkan da açm›flt›k. O zamanlar dört-befl milyondu. O kadar masraf da ettik. Tabii o PKK’ye kat›l›nca... fiimdi ben, flahsen bilmiyordum. Kat›lmadan önce bu, Hizbullahç›lar taraf›ndan iki-üç kez b›çaklanm›fl. Fakat çok yara derin olmam›fl. O da bizden saklam›fl, söylememifl. Onun ufa¤›, Yahya Kemal Lisesinde okuyordu. O da orada Hizbullahç›lardan sürekli kavga, sürekli fley... Tehdit edildi; okula gönderemez duruma geldik. Yani art›k o duruma geldik ki nefes alabilecek flans›m kalmad›. ‹flte yirmi dört saatim ev ile kahve aras›... Kahve de bizim çevrenin hâkimiyetiyle orada nefes al›p veriyor. Yani bizim gibi binlerce insan var orada. Yurtsever aileler ve birbirlerini çok iyi tan›yorlar. Birbirlerini kolluyorlar, yard›mc› oluyorlard›. Tabii o kardeflim PKK’ye kat›l›nca, do¤all›¤›nda, zaten partinin çal›flmalar› siyasi partinin çal›flmalar› için- 112 GÖÇ H‹KÂYELER‹ de... Biz de iliflkileniyoruz. 93 y›l›n›n onuncu ay›nda, dört kardeflimle beraber ev yapm›fl›z. Bizim iki katl› bir evimiz bitmifl. ‹nflaat bitmifl; kap› pencere takmam›fl›z. Ambar yapm›fl›z: Tütün. ‹nflaat bitinceye kadar, o ambarda yafl›yoruz. Yazd›r ya... O esnada biz idareten inflaata tafl›nd›k. Kap› pencere daha tak›lmadan... Marangoz gelip takacak diye... Saat oni ki; bir bakt›k evin etraf› sar›ld›. Teslim ol! Teslim ol! Önce, bunlar kime söylüyor? Bakt›k ki, bize söylüyorlar. E, neye teslim olaca¤›z, kime teslim olaca¤›z? Niçin teslim olaca¤›z? Me¤erse birileri yakalanm›fl. ‹flte, iflkence etmifller. O da kalk›p benim kardeflimin ismini vermifl. O kadar polis, tim, asker... Asker var m›, yok mu hat›rlam›yorum ama, panzer, flu bu... Hoparlörlerle, flunlarla, bunlarla pat›rd› gürültü... Kap› pencere tak›l› olmad›¤› için, san›r›m bir yirmi dakika, belki k›rk dakika silah... Öyle oldu ki barut kokusundan neredeyse çoluk çocuk bo¤ulaca¤›z. Afla¤›daki binan›n kap›s› kilitli. Demir yapm›fl›z; kap›s› kilitli... Pencere yok zaten. Annemle beraber gittik, kap›y› açt›k. “Eve do¤ru atefl ediyorlard›. Onlara göre, iflte PKK’liler var evde. ‹flte barut kokusu... Yani çocuklar, kad›nlar evde. fiimdi yani, izah etmesi de çok zor. Kap›y› açar açmaz içeriye dald›lar. ‹çeriye dalarken, bir kaleflin [kaleflnikof] dipçi¤i ile üç dört yerden kafam› k›rd›lar. Neye u¤rad›¤›m› flafl›rd›m. Hemen içeriye dald›lar. ‹flte PKK’li kaçt›! Buradayd› kaçt›! Dördümüzü götürdüler. Dört kardefl... Götürdüler. San›r›m on dokuz-yirmi gün falan sorguda kald›k. fiimdi benim kardeflim Hasan, on alt› yafl›nda. On alt› yafl›ndaki çocuk... Görmedi¤i iflkenceler kalmad›. Dolays›yla ben de öyle... Soruflturma süreci bitti. Bizi mahkemeye ç›kard›lar. E, çocuk ne yaps›n; iflte, ne söylenmiflse, evet, ben yapm›fl›m demifl. Baflkas›n›n ismini vermemek için ki yok, kimin ismini verecek. Yani ne söylenmiflse, evet ben yapt›m! Söylenen, yap›lan eylem yerlerine getiriyorlar. Tabii biz, bilmiyoruz. Sonradan ö¤rendik. “Bizden istenen flu: Birilerinin ismini vermemiz. ‹flte, kim? Kiminle iliflkiniz var? Di¤er taraftan, iflte, içerde kaçan kimdi? Ya iflte flimdi ben... Tamam, siz diyorsunuz, biri içerden kaçt›. fiimdi siz o kadar evi çevirmiflsiniz ki, madem biri kaçt›ysa, vursayd›n›z. Vursayd›n›z, yakalasayd›n›z. Yani flimdi, evde kimse yoktu di- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 113 yorum. Yani flimdi, kime ne diyeceksin? Yani en son mahkemeye ç›kt›ktan sonra, benden küçük ve onun küçü¤ü[nü] b›rakt›lar. Benle küçük kardeflim Hasan’› tevkif ettiler. 93 y›l› onuncu ay... Onuncu ay›n on befli idi galiba. Bu hadise yafland›. Tabii biz o esnada cezaevine gittik. Aile perperiflan... Yaflam olana¤› art›k s›f›ra inmifl bir durumda. 94 y›l› on birinci ay›na kadar ben cezaevinde kald›m. Mahkemeye ç›kt›m; tahliye oldum. D›flar›day›m mahkeme devam ediyor. Ama Hasan kardeflim içerde; onu b›rakmad›lar. 94 y›l›n›n on birinci ay›n›n san›r›m on sekizinde ben tahliye oldum. fiimdi, tahliye oldum, eve geldim. Aradan geçen onalt› ayl›k süreç... Yani adeta her fley altüst olmufl. Düflünün ben, k›rk befl gün, ev iki katl›, alt› inflaat, ben afla¤›ya inemiyorum. Ha biri orada vuruluyor, ha biri burada vuruluyor, ha biri burada, yani berbat bir hale gelmifl. Bir taraftan da bir sürü çoluk çocuk... Yaflamak zorunda, giydirmek zorundas›n. Sahiplenmek zorundas›n ve yapam›yorsun. 95 y›l›n›n üçüncü ay›... Yani dört ay üç ay süre, benim day›m›n o¤lu köyden gelmiflti, bizde misafirdi. 19 May›s Mahallesi’nde onun bald›z›n›n evi vard›. Bald›z› hastayd›. Annemle beraber onun evini ziyarete gideceklerdi. Petrol ‹lkokulu’nun önünde Hizbullahç›lar taraf›ndan sald›r›ya u¤rad›lar. Day›m o¤lu öldürüldü. Annem de yirmi befl yerinden... O yafll› haliyle... Yaraland›. Asl›nda o yaral› haliyle nas›l ölmedi; biz hala flafl›yoruz. Biz evdeyiz, bizim haberimiz yok. Vuruluyorlar orada; polis geliyor, kald›r›yor, onlar› hastaneye götürüyorlar. Haber bize geldi. Benle kardeflim kalkt›k; ç›kaca¤›z, gidece¤iz. ‹nan, flimdi ben bahsederken de tüylerim diken diken oluyor. Cebimizde befl kurufl para yok. Yani bir taksiye binip hastaneye gidece¤iz, cebimizde para yok. Yaya...gidece¤iz, hemen öldürülebiliriz. Yani öyle bir durumday›z. Yani hemen hastaneye gittik. Biri SSK hastanesine, day›m›n o¤lu... Annemi devlet hastanesine götürdüler. SSK hastanesindeki day›m o¤lu, konufluyormufl; ben yetiflmeden önce konufluyormufl. Ben gittim, ameliyata alm›fllar güya. Orada durumu iyidir. Annenin durumu tehlikeli... Ben annemin yan›na gittim; o da ameliyata al›nm›fl. Daha annem ameliyattan ç›kmadan, day›m o¤lunun öldü¤ünü söylediler. Daha sonra anl›yoruz ki, onu vuran kifliler ve onlarla beraber olanlar, 114 GÖÇ H‹KÂYELER‹ hastanede gitmifller ve hastanede onu öldürmüfller. Yani silah[la] de¤il de... Yani bir flekilde onu fley etmifller. Yani durumu iyiymifl. Bana söylediklerini, ben söylüyorum. Annem de, yani yirmi befl yerinden... Yani art›k ben söylüyorum, ‘anne, sen art›k böyle kolay kolay ölmezsin’ diye espri yap›yoruz. Çünkü yaralardan art›k böyle kan akm›yor. “B›çakl› sald›r›... “Her ikisi...de b›çakl› sald›r›. Neyse befl-alt› gün hastanede kald›. Eflim onun yan›nda... Biz tekrardan eve geldik. Gerçekten çok vahim bir durum. Ne d›flar›ya ç›kabiliyoruz ne sahiplenebiliyoruz. Yani perperiflan kalm›fls›n. ‹nan ki, insanlar caddede yürürken, bizim evin taraf›na bakma korkusu var. Hani ben baksam... Hani biri der ki, sen o eve niye bak›yorsun. Çünkü bizim karfl›m›zdaki... Uzaktan akrabalar›m›z oluyor, tu¤la fabrikas›nda çal›fl›yorlar. Kendisi diyordu. Diyordu, ‘Bir gün, biz iflten ç›karken, polis arabas› bizim yan›m›zda durdu. Bize dedi, siz nerede oturuyorsunuz. Biz yerimizi tarif ettik. Dedi, ha! O Ermeni evin karfl›s›nda m› oturuyorsunuz? Bak onlarla iliflkilenmeyin! Onlar Ermeni’dir.’ Velhas›l onlar› tehdit etmifl. Yani öyle bir sald›r› var, bize dönük. ‹nsanlar korkuyor. Bizimle iliflkilenmeyi, bizimle konuflmay›, bizimle... ‹flte korkuyorlar. Çünkü bizim de bafl›m›za bir fley gelir diye. Oysa ki, biz ne yapm›fl›z? ‹nan ki biz de bilmiyoruz, ne yapm›fl›z. Yani hiç kimsenin mal›na, can›na, hiçbir fleyine zarar vermifl de¤iliz. Kendi halimizde, onurumuzla, namusumuzla çal›fl›p geçinen insanlar›z. Fakat devlet taraf›ndan öyle bir hale gelmifliz. Düflündük tafl›nd›k, bu böyle olmaz. Kardeflimle beraber... fiimdi göç... ‹flte göçe geliyoruz. fiimdi bunlar› anlatmadan... Göçün durup dururken ç›kmad›¤›n›... Yani göçe sebep teflkil eden ana noktalar›n› ifade etmek gerekiyor.” Bütün bu geliflmelerin ard›ndan ‹.‹. ile kardefli ‹stanbul’a göç etmeye karar veriyorlar. ‹.‹. o dönemi ve ondan sonraki geliflmeleri anlat›yor: “Kardeflime dedim ki, vallahi biz ç›kmak zorunday›z. Bir yerde biz bu çocuklara ekmek yedirmek zorunday›z. Bir taraftan, ana “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 115 da hastanede... Eflime dedim, onu bir flekilde eve getirin; ölürse de evde ölsün. Bizim duracak halimiz yok. Art› bunun yan›nda, J‹TEM8 peflimizi b›rakm›yor. Polis peflimizi b›rakm›yor. Telefon ediyorlar. Diyorum, ben merkeze geleyim. Diyor, ‘Yok, merkeze gelme! Falan yere gel; biz seni al›r›z.’ Ya, ben niye oraya geleyim? Velhas›l, param›z› temin ettik bir flekilde, Batman’dan ç›kt›k...‹yi hat›rl›yorum; biz tam yoldayken Gazi olaylar›9 oldu. Hani 95’te Gazi olaylar› vard› ya; biz yolda iken, o olaylar oldu. Ben ‹stanbul’u... Askerde, bir sefer Trakya’da askerlik yapt›¤›m için da¤›t›m yap›l›rken Sirkeci’de, vapurda... fiimdi rüya gibi hat›rl›yorum. ‹stanbul’u bilmiyorum. Fakat bizden önce gelen aileler var. Biz geldik, otogarda indik. “Otobüsle geldik. “...Sadece benle kardeflim geldik. ‹flte flu an oturdu¤umuz binada, alt katta oturan kardeflim... “Hiçbir fley [getirmedik]. Ancak can›m›z› kurtard›k. Fakat aileyi de orada kimsesiz sahipsiz... Ve hiçbir fley yok. Yani ekmek bile yok... B›rakt›k, b›rakmak zorunda kald›k. Geldik ki, buralarda bir çare bulal›m. ‹kimiz geliyoruz, yürek paramparça. Buraya geliyoruz, burada ne ile karfl›laflaca¤›z bilmiyoruz. Aile orada... Bir fley yok... Neyse, biz geldik; otogarda indik...‹stanbul’u yeni görüyoruz. Fakat, öyle bir psikoloji var ki, sanki suç ifllemifliz; her an ya öldürülebiliriz ya yakalanabiliriz. Yani psikoloji o flekilde... Neyse kardeflim, benim amcam›n o¤lunun bir lokantas› vard›, gitti orada bulafl›k y›kamaya bafllad›. Ben de böyle sa¤da solda u¤rafl›yorum; bir yerde bir fleyler yapal›m diye. Yavafl yavafl ekmek paras› göndermeye bafllad›k. Bir sorun oldu, ben memlekete gittim. 95 y›l›n›n beflinci ay›nda... Bize ceza gelmifl. Bu sefer mahkeme sonuçlanm›fl. Benim kardeflim 125. maddeden10 ceza alm›fl. O, on alt› yafl›ndaki çocuk... 125’ten ceza alm›fl. Ben de, 8- Jandarma ‹stihbarat› Terörle Mücadele birimi. Varl›¤› resmi makamlarca yalanlansa da, bölgede özellikle faili meçhul cinayetlerde rol oynad›¤› kabul edilen jandarmaya ba¤l› teflkilat. 9- 12 Mart 1995’de Alevi inanc›na sahip insanlar›n yo¤unlukta yaflad›klar› ‹stanbul’un Gazi mahallesinde, bir kahvehanenin taranmas› sonucunda ç›kan ve onlarca sivil yurttafl›n öldü¤ü olaylar. 116 GÖÇ H‹KÂYELER‹ yard›m yatakl›k suçundan ceza ald›m. Demek ki ben[im] daha yirmi sekiz ay daha yatmam gerekiyor. E, bir taraftan da yakalanma riski do¤du. Aile periflan... Bir fleyler yapmak zorunday›z. Çocuklar, okul okuyorlard›. Onlar da okuldan al›nd›. Neyse, memlekete gittim. Baz› sorunlar›m vard›. Memlekete gittim. Kardeflim burada çal›fl›yor. Memlekete gittim, dedim, bir çocuklar› da göreyim. 96 y›l›n›n dokuzuncu ay›n›n on befli... Gittim, çocuklar› gördüm evde. Tabii o arada kardeflimin ailesini ve benim büyük o¤lum... Ve benim bir k›z kardeflim var. Onlar› buraya tafl›d›k. “Benim o¤lum on iki yafl›nda... K›zkardeflim san›r›m on dört yafl›ndayd›. Onlar› buraya tafl›d›k. Onlar buraya geldiler; çal›flt›lar. On iki yafl›ndaki bir çocuk, bir aile[nin] geçimini sa¤lamak zorunda kendini hissediyor ve çal›fl›yor. Annesi, babas› yan›nda de¤ildir. Amcas› ile beraber yaflamak zorunda... Ben Batman’a gitti¤imde, çocuklar› göreyim diye eve gittim... O gece evde kald›m. Ertesi gün sabaha saat onda, bakt›m polis, tak kap›ya... Yine geçen seferki gibi... Daha içerdeyken, silahla, çok rezilce bir yaklafl›m... Çoluk çocu¤umun karfl›s›nda... Beni ald›lar, götürdüler. Götürdüler. Ben biliyorum, yani cezam oldu¤unu biliyorum. Ama, di¤er taraftan da korkuyorum. Yani iflin gerçe¤i... Yani öldürebilirler. Kaybedebilirler. Sa¤ olsun, oradan hemen eflim kalk›p gidiyor savc›l›¤a. Tam beni götürdüler Emniyet Amirli¤i’ne... O alt kata... Daha önceki... Geçen sefer yakaland›¤›m, iflkence gördü¤üm yere götürdüler. Demek ki savc› müdahale etti. Bu kiflinin cezas› var. Yakalanm›fl kesinleflmifl cezas› var. Burada ne ifli var? Onu gözetim alt›nda tutun! Zaten cumartesiydi. Pazartesi günü götürüp tevkif edersiniz! Yani savc›l›¤a ç›kar›r Tevkif edersiniz! Bir polis bana flunu dedi: ‘Ulan, sen anas›n›n gözüsün! Sen kurtuldun! Ben seni buraya getirmifltim’ iflte. Savc›l›¤a da küfür etti. Savc› niye müdahale etti diye, niye buradan ç›kard› diye. Beni Bahçelievler Karakolu’na götürdüler... Pazar- 10- Bölücülük amac›yla fiil ifllemeyi hedefleyen 125.maddenin öngördü¤ü ceza “idamd›r.” 2002 y›l›nda ç›kar›lan bir kanunla idam cezas› kald›r›lm›fl, yerine a¤›rlaflt›r›lm›fl müebbet hapis cezas› getirilmifltir. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 117 tesi günü savc›l›¤a ç›kar›ld›m ve cezaevine götürüldüm. Cezaevindeyim. Cezaevinde yedi-sekiz ay... Batman cezaevinde kald›m... 97 y›l›n›n beflinci ay›, beni Lice’ye gönderdiler. fiimdi Lice’ye götürürken, Diyarbak›r’a gönderdiler. Yani operasyonlar vard›r. Diyarbak›r cezaevine götürdüler. Cezaevi giriflinde de... Yani art›k onu anlatmaya gerek yok. Yapmad›klar› vahflet kalmad›. Ben dedim, mademki ben bu davadan ceza ald›m, bu davadan yatan insanlar›n aras›na girmek istiyorum. Vermediler ve yapmad›klar› vahflet kalmad›. K›rk befl gün böyle, farelerle yaflamak zorunda kald›k. Neyse k›rk befl gün sonra gardiyan geldi. Dedi, ‘Kendini haz›rla. Gidiyorsun’ dedi. Beni götürdüler Lice’ye. Lice’de ben, aynan›n karfl›s›na ç›kt›m, ben kendimi tan›yamad›m. Yani havas›z... Saç sakal böyle... Periflan olmufl bir halde... Velhas›l ben Lice’de kald›m. 98 y›l›n›n alt›nc› ay›n›n on sekizi...cezam bitti. Cezam bitti, ben Batman’a döndüm. Batman’a dönerken, yani do¤all›¤›nda yazd›r. ‹flte, de¤ifliklikler olmufl. Yani aile, yani o cehennem atefliyle yaflad›¤› süreçten biraz kendini s›y›rm›fl. Biraz nefes alm›fl. ‹yi, güzel iflte... Tabii biraz gelen giden oldu. Biraz ben, istirahat etmek gibi bir fley... Tabii sonra ben ‹stanbul’a geldim. Biraz dost, ahbap, akrabalar› gördüm; biraz gezdim, dolaflt›m. ‹flte 98 Eylül süreci bafllad›...Açl›k grevleri bafllad›. O açl›k grevlerinde ben Batman’dayd›m. Eflim iflte, açl›k grevlerine gitmiflti, oturmufltu. Onlar› gözalt›na ald›lar. Biz gittik; bizi de ald›lar. Yine yedi-sekiz gün gözalt› süresi... Kad›n ve erkekli san›r›m yüz elli-yüz altm›fl [kifliye] yak›n vard›k. Sekiz gün sonra mahkemeye ç›kar›ld›k. Herkesi serbest b›rakt›lar. Ben ve befl tane HADEP yöneticileri tevkif edildik. Ama kefaletle serbest b›rak›ld›k. Para verildi kifli bafl›na. Biz alt› kifliydik, alt› yüz milyon verildi. Serbest b›rak›ld›k. Girifl ç›k›fl yapt›k. fiimdi girifl ç›k›fl yapt›ktan sonra da...Zaten tevkif edilirken, hakim çok çirkin davrand› bana. Polisler de, bizi sorgulayan polisler de yan›mdayd›. Mahkeme mahkemelikten ç›km›flt› zaten. Böyle yar› küfür, yar› nasihat, yar› azarlay›c›... ‹flte, bir üslupla, sen daha dün cezaevinden ç›kt›n! Ve bafllad› anlatmaya, hakaret etmeye. Ben fark›na vard›m: Art›k Batman’da durma flans›m olmaz. Ben geldim buraya, ben geldim. Ben geldikten hemen sonra kardeflimi...Batman’dan Mer- 118 GÖÇ H‹KÂYELER‹ sin’e götürdüler. Mersin’de dört-befl y›l kald›. Daha sonra onu, ben Lice cezaevinde iken onlar› Siirt cezaevine getirdiler. Ben burada, kardefllerim burada, ama eflim ve çocuklar›m Batman’da... Hiç de¤ilse Siirt’e gidip geliyorlar, kardeflimin ihtiyaçlar›n› temin etme noktas›nda. Ama çocuklar›m› Batman’dan ç›karmak istemiyorum. Yani benim evimdir, benim yurdumdur, benim ailemdir. Orada yaflamak istiyorum. Bu sefer, hiçbir sebep yokken eflime yöneldiler. Nedir, sen cezaevine gidiyorsun. Biri senin hakk›nda flikayet etmifl. Sen orada, bilmem, kuryecilik yap›yorsun, bilmem ne yap›yorsun. Gözalt›na al›p b›rakt›lar, al›p b›rakt›lar. Düflünün biz buraday›z, ‹stanbul’day›z. ‹ki tane insan Batman’da vuruluyor. Onu Valilik taraf›ndan ben ve kardeflimin üzerine atmaya çal›fl›yorlar. Biz ondan...kurtuluncaya kadar zaten can›m›z ç›kt›. “Emin... Buradaki kardeflim... Yani biz bin befl yüz kilometre Batman’dan uza¤›z. Gece yar›s›, gece saat on iki ile bir aras›nda, Ba¤lar semtinde iki kifli vuruluyor. Bize mal edilmeye çal›fl›l›yor. Yani o kadar ki, hedef tahtas›na konulmufluz. Yani bunu izah etsen, bir sürü zaman al›r. Gerek de duymuyorum. ‹flte, sürekli gözalt›na al›n›yor. En son gelip onu tehdit ediyorlar...En son ajanl›k teklif ediyorlar. Polis gelip buna söylüyor ki, sen bizim için çal›flacaks›n! Bu da kabullenmeyince, o da diyor, sen o zaman görürsün gününü! fiimdi biz de dedik, daha kötü bir fley yaflamas›n diye, mecbur, onlar› da ald›k. Al›rken, yani üzerlerindeki elbise ancak... Yani, eflya getir, flu getir, bu getir, öyle bir olanak yoktu. Getirdik buraya. Bu sefer hepimiz burada kald›k.” ‹.‹.nin efli F.‹. 1961 do¤umlu... K›rk yedi yafl›nda... Okula hiç gitmemifl. Anadili Kürtçe... Türkçe de biliyor. Eflinin ‹stanbul’a göçmesinden sonra bizzat yaflad›klar›n› flöyle anlat›yor: “Eflim, [‹stanbul’dayd›] o zaman. Orada iki tane adam öldürülmüfltü. O adamlar› eflime mal etmek istediler. Yani onu gerekçe buldular. Biliyorlar, eflimin evde olmad›¤›n›. Çünkü her gün eve gidip geliyorlar. Götürdüler beni. Eflin adam öldürmüfl! Hay›r, dedim. “Beni evden...gece gelip ald›lar. Yok, pardon...Ö¤lendi. Eve “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 119 bask›n yapt›lar. Neye geldiler, niye gittiler, ben de bilemiyorum. Oturdular, ‘Yemek var m›?’ Ben de, ‘Yemek yok’ dedim. Yemek haz›r yok. ‘Peki, bir çay verir misiniz bize?’ ‘Evet, çay vereyim’ dedim. Çay verdim; oturduk. Yani böyle sizinle konuflmufl gibi... Hiç haberimiz bir fleyden olmad›¤›na ra¤men... Ben de zannediyorum ki, her zamanki gibi geliyorlar. Gelsinler, dedim yani. Bakt›m, dedi, seni karakola... Sabah on iki de geldiler, ö¤len. Saat dörde kadar evde kald›lar. ‘Seni karakola götürece¤iz, karakola geleceksin.’ ‘Ama gerekçe ne’ dedim. ‘Karakola gelmen gerekiyor. Orada, ifade verip geleceksin.’ Gittim. Gerçeklerin hepsini söyledim. Yani ‘Eflim yok burada’ dedim. ‘Yok’ dediler, ‘Eflin adam öldürmüfl, haberin var m›? Eflin evde’ dediler. ‘Hay›r’ dedim. Neyse, sabaha kadar ifademi ald›lar. O gece iflkence falan görmedim. O gün sabah oldu; ö¤len vakti beni d›flar› ç›kartt›lar. Mahkemeye de ç›karmad›lar. Eve geldim. Aradan bir hafta iki hafta geçti; tekrardan bask›n yapt›lar: ‘Senin eflin adam öldürmüfl.’ ‘Hay›r’ dedim, ‘Öldürmemifl.’ ‘Hay›r’ dediler, ‘Öldürmüfl.’ Tekrardan o sorguya ald›lar. ‹flkence de yapt›lar o zamanlar tabii ki. Yani hak etmedi¤im iflkenceleri yapt›lar. ‘Sen bize gerçe¤i söylemiyorsun’ diyorlard›. Dedim, ‘Gerçe¤e inanm›yorsan›z, siz bilirsiniz yani. Gerçek bu: eflim öldürmemifl. Yani e¤er nas›l oldu da ‹stanbul’dan geldi, burada adam öldürdü, tekrardan gitti? O zaman gidin, yakalay›n.’ Me¤erse bir adam› yakalam›fllar. Adama demifller, ‘‹.yi tan›yor musun?’ ‘Evet’ demifl. Demifller ki, ‘O zaman sen bu olay› üstüne almazsan, ‹.yi de ortak etmezsen, biz gidip senin aileni çoluk çocu¤unu yakar›z.’ O da benimle beraber gözalt›ndayd›. Üstüne alman gerekiyor. ‹’yi de ortak etmen gerekiyor. E, bu da düflünüyor; diyor, gerçekten benim gidip çocu¤umu yakacaklar. Madem öyleyse tamam, o zaman benle ‹. yapm›fl›z. Onlar da boyuna, sabaha kadar beni iflkenceye götürüyorlar. Sonra art›k nas›l oluyorsa ona diyorlar, efli inkar ediyor. Adam da diyor ‘yok, eflinin haberi yoktu.’ ‹fadesini öyle veriyor. Haberi yoktur. Biz bahçeye giderken, bahçeden beraber gittik. ‹flte, gelip bana söylediler, tamam, seni mahkemeye ç›karaca¤›z. ‹ki gece öyle kald›m. Sabah beni mahkemeye götürdüler. Mahkemeden beni tekrar b›rakt›lar. Eve geldim. Dedim, hiçbir fley yoktu. 120 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Yani bunu da atlatt›k, dedim. Aradan bir onbefl gün geçti. Bazen evde olmad›¤›m halde gelip konu komflulara soruyorlar. Bu nereye gitmifl? Kap›lar› kapal›! Komflular da diyor, ‘Vallahi bilmiyoruz nereye gitmifl. Ya anas›na gitmifl ya da bilmiyoruz nereye gitmifl.’ Ama bana söylüyorlar. Böyle gelip seni soruyorlar ikide bir. Ben de, beni ne soracaklar; benim yapaca¤›m bir fley yok ki!.. Valla[hi] geldim, bir gece, saat bir civar› on iki civar›yd›. Tekrardan bask›n yapt›lar. Bask›n yapt›lar; yine çoluk çocuk çok periflan oldu o gece. Afl›r› derecede çocuklar›m korktu. Hatta Berivan, o zaman küçüktü, rengi mosmor olmufltu. ‘Görüyorsunuz iflte, çocuk ölüyor, bak çocuk a¤l›yor. Ne istiyorsunuz bizden’ diyorum. ‘Annenizi götürece¤iz’ diyorlar. Hiçbir fley yok. Bir ifadesi var. Tekrar onu geri gönderece¤iz. Götürdüler. Elimde bir tane de saat vard›. Saati elimden ald›lar. Yüzü¤ü elimden ç›kartt›lar. Bilezik vard›, onlar› ald›lar benden. ‹flte o zaman ben biliyordum. Tekrardan beni... Bir amcam da vard›... Ben amcama demifltim, ‘Amca beni çok rahats›z ediyorlar; ben korkuyorum art›k bu insanlardan.’ ‘K›z›m’ dedi, ‘E¤er bir yakalamak durumu olursa, ben buraday›m.’ O gece oradayd›. Ça¤›rd›m telefonla, dedim, amca bize yine bask›n yapt›lar. Amcam da geldi. ‘Ne istiyorsunuz gariban bir bayandan?’ ‘Sen de onunla karakola kadar gelebilirsin!’ ‹flte, tekrar ikimizi beraber götürdüler. Orada amcam› görmedim. Zaten ellerimiz ba¤l›yd›. Gözlerimiz kapal›yd›. Amcama hakaret yapt›lar. Çünkü bana iflkence yaparken, amcam dayanm›yordu, ba¤›r›yordu. Ona da bir sürü hakaret yapt›lar. Sabaha do¤ru onu b›rak›yorlar. [Bana] tekrardan iki gece iflkence yapt›lar. Yani bu sefer beni kurye ile suçluyorlar. Sen cezaevine gidip kuryelik yap›yorsun, diye. Kuryeli¤in ne oldu¤unu, ben bilmiyorum zaten. Yani suçum, cezaevine gitmektir. ‹ki geceden sonra tabii ki bir fley olmad›¤›na ra¤men, beni mahkemeye ç›kartt›lar. Mahkemeye ç›kar›rken de, bir sürü hakaret tekme dayak oldu. Yine dövdüler, ‘Sen niye yalan söylüyorsun, do¤ruyu söyle’ diye. Orada da tehdit ettiler, biz mahkemeye gidene kadar. En son bana bunu dediler: ‘Bir daha sen elimize geçersen ya ölün ç›kar ya da cezaevine t›kar›z seni’ dediler. ‘Çünkü sen bir fleyler çeviriyorsun, cezaevine gidiyorsun.’ Hay›r, cezaevine git- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 121 miyorum. Kayn›m oradad›r; kayn›m için giderim. Yani, ayda bir giderdim. Yani öyle bir flekilde, eve geldim. Bakt›m, çocuklar da çok periflan olmufl. Anne, yalvar›yorlar ne olur biz gidelim buradan. Biz burada kalmak istemiyoruz; art›k çok korkuyoruz. Tabii ben de o zaman çok korktum. Çünkü bana ajanl›k teklif ediyorlar. E¤er bize yard›mc› olursan biz hiç seni rahats›z etmeyece¤iz! Yani size ne yard›m edece¤im? Yani benden ne istiyorsun, ne yapay›m dedim. Yani mahalle içinde, kim ne yap›yor, kim ne söylüyor, kim nereye gidiyor? Dedim, asla ve asla, ben bunu yapmayaca¤›m. Yapamam da... Ben ancak bir anneyim. Sekiz tane çocu¤um var. Ancak çocuklar›mla meflgul olurum. Çöle gidiyorum, pamu¤a gidiyorum. Ancak çocuklar›ma sahip ç›kabiliyorum. Böyle iflleri yapmayaca¤›m. Bakt›m ki, bizim peflimizi b›rakmayacaklar. Ben hemen her fleyi terk ettim. Tan›d›klar hemen bizi Diyarbak›r’a kadar getirdiler. Orada arabaya bindirdiler, orada iflte öyle, biz Batman’dan ç›kt›k.” Bu dönemde ve sonras›nda Batman’da kalanlar› ve ‹stanbul’da olanlar› yine ‹.‹. anlat›yor: “ Yani aile burada, sadece cezaevindeki ve benim ortanca k›z kardeflim (onun da efli vurulmufltu: Halil Adan›r; gazete [Özgür Gündem Gazetesi] da¤›t›yor diye, Yefliltepe’de, arabas›n›n içinde, kafas›na kurflun s›kt›lar ve arabayla birlikte yakt›lar), o, Batman’da kald›. Tabii onun evi ayr›yd›. Benim, rahmetli ablam›n çocuklar› da Batman’da kald›. Fakat biz böyle, kap›m›z› kilitledik ve Batman’dan ç›kt›k. Hatta 2001’e kadar... 2001’e kadar Batman’a gitme flans›m›z olmad›. 2001 y›l›nda o demin bahsetti¤im o vurulan iki kiflinin öldürülmesinin üzerimize at›lmas›yla beraber, avukat söyledi; yani baflka çaren yok! Mahkemeye ç›kars›n! Biz gittik, mahkemeye ç›kt›k. ‹flte, beraat edildik. Ondan sonra, art›k Batman’a gitmeye dönük bir durum oldu. ‹flte, gidip geldik. Hala da evimiz orada kilitli... Kimse yok içinde. Bazen biz gidiyoruz. Yani benim ablam vefat etti, biz gittik. Kardeflimin efli vefat etti, gittik, cenazesini oraya götürdük. Orada taziye kurduk. Kardeflim cezaevinden ç›kt›; dost, ahbaplar›n› orada karfl›lad›k. Evi- 122 GÖÇ H‹KÂYELER‹ miz orada... Fakat 93’de nas›l b›rakm›flsak öyle kalm›fl. Yani inflaat halidir. Harabe halidir. Ve biz buraday›z. “Beyo¤lu ilçesine... “Buraya geldik evet. Yani ilk giriflimiz burada... Hala da burada, hala bu binada, ayn› binada... “...Beyo¤lu’nu seçmemizin sebebi, bizden önce gelen aileler vard›. Bizim tan›d›klar›m›z... Çünkü Türkiye’nin baflka... Ankara, ‹zmir, Mersin oralarda bizim tan›d›klar›m›z, kimse olmad›¤› için, oralara gitmedik. Bir ikincisi, niye Tarlabafl›?.. ‹flte söyledim ya buras›, bu imkan, mesela bu ev, çünkü param›z yok. B›rak›n mesela, flu an buras› olmasa, ben ile kardeflim, her birimiz, suyla, cereyan›yla, fluyuyla, buyuyla, ayda bir milyar para vermek zorunda kalacak[t›k]. Asgari düzeyde yedi yüz-sekiz yüz milyon para vermek zorunday›z. E flimdi ben bu kiraya verece¤im parayla çocuklar›m› okutuyorum. Daha ekonomik, daha... Ayn› iflte çal›fl›yorlar. Bir aradalar. Beraber geliyorlar. Amcalar›yla beraber. Yani bir rahatl›k var. fiimdi her biri bir yerde olsa, insan zorlan›yor. “[Kirac›y›z.] Ermeni Vakf›’na aittir. fiimdi buran›n psikolojisi... Buran›n yaflam›... Buran›n yaklafl›m›... Yani, zoraki bir fleydir. Yani, senin içinden gelmiyor. Fakat mecbursun diye katlan›yorsun. Ama katlan›rken de bunun ›st›rab›n› çekiyorsun. Böyle bir yaflamla karfl› karfl›yay›z hala da. Bak, kaç y›ld›r, 99 y›l›ndan bu yana, komple aile buraday›z. Hala da adapte olmufl de¤iliz. Adapte de olam›yoruz. Ve olamayaca¤›z da... Batman’a geri dönüflü iple çekiyoruz. Çünkü biz, buraya ait olmad›¤›m›za inan›yoruz. “fiimdi nüfus... Kardeflimle ailesi ve ben. Onlar befl nüfus, ben de annemle beraber, on... Kardeflim cezaevinden ç›kt›. On bir kifliyiz. Bu kadard›r. “Hepimiz ayn› evde, yani ayn› bu binada kal›yoruz. Onlar alt katta... Biz de burada... Kardeflim ve dört büyük çocu¤u çal›fl›yorlar. Yani ‹stanbul’a geldiklerinden flimdiye kadar ayn› iflyerindeler. Hani derler ya, bir kap› kapat›l›yorken bir kap› da aç›l›yor misali. Ben bunu kendi yaflam›mda gördüm. Çünkü biz ‹stanbul’a gelirken gerçekten zor koflullarda... Yani belki, anlatt›¤›mda yüzde onunu ancak dile getirebiliyoruz, ya getirmiyoruz. O zor koflullarda ‹stanbul’a geldik ama, yerleflme noktas›nda, bu bi- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 123 na... Burada bizden önce oturanlar akrabalar›m›zd›lar. Onlar kendilerine ev ald›lar. Kendi evlerine gittiler, binalar›na gittiler. Buras› da bize kald›. Buras› da Ermeni Vakf›’na aittir. Müstakildir. Benle kardeflim oturuyoruz. Bu bize bir f›rsat oldu. Di¤er taraftan da ifl konusu, çal›flma konusu... Bir flirkette kardeflim çal›fl›yordu. Daha önce, k›z kardeflim gitti, o¤lum gitti oraya. Eflim, çocuklar›m gelirken, di¤er çocuklar›m gitti oraya. Ayn› bir arada çal›fl›yorlar. O da bizim için bir avantaj. “Deri flirketinde çal›fl›yorlar. O pahal› kürkler... Onu üretiyorlar. Deri mamulleri... fiirket, zengin bir flirkettir. Orada çal›fl›yorlar. Bir arada çal›fl›yorlar. Yani burada bir arada oluflumuz ve bu binan›n Ermeni Vakf›’na ait oluflu, yani ev...sanki bizimmifl gibi, yani niye böyle yapt›n, niye misafirin geldi, niye flu oldu bu oldu diyen kimse yok. Bu bizi rahatlatan bir faktör. Di¤er taraftan da ifl alan›nda, yani ‹stanbul gibi bir yerde, hem göç etmiflsin, ma¤dursun, zor koflullarda ‹stanbul’a gelmiflsin. ‹stanbul’u koflullar›yla bütünleflemiyorsun. Ve çocuklar›n da ayr› ayr› yerde, ayr› ayr› alanlarda, baflkalar›n›n yan›nda çal›fl›yor olmas›, ben bazen düflünüyorum, zor olmas› gerekir. Ama benim o noktada bir avantaj›m vard›. Kardeflim, çocuklar›m ayn› bir arada çal›flt›klar› için, mümkün olduklar› kadar bu ‹stanbul’un zorlu¤unu, yani bu çal›flman›n zorlu¤unu, özellikle bu Tarlabafl›’n›n zorluklar›n›n önüne geçebilmenin iki noktas› var. Önemli nokta flu. Da¤›n›k de¤ilsin. Her biri ayr› ayr› yerde de¤il. Ve bir arada olman›n vermifl oldu¤u avantaj›, böyle taviz vermeden, böyle ödün vermeden kendi, öz kimli¤iyle, kendi kültürüyle, kendi yaflam›yla yafl›yor olman, insana ayr› bir f›rsat veriyor... Çünkü, bunu niye söylüyorum? Çünkü, benim tan›d›¤›m birçok aile, paramparça olmufl. Bir çok aile, art›k b›rak›n bir insan kimli¤i, insanl›ktan ç›km›fl vaziyette. Çünkü toplumsal kültürün, do¤up büyüdü¤ü toplumun yaflam ölçüleriyle ‹stanbul’un yaflam ölçüleri birbirlerini[n] z›tt›. Yani birbirini tamamlam›yor. Zoraki bir uyum... fiimdi zoraki bir uyumda, bilinçli, gerçekçi ve disiplinli ve özgüven[li] olmadan, insan düflüyor. Düflürülüyor. “...Evet benim kardeflimin eflini hipertansiyon vurdu. On y›la yak›n, yar› felç... Geçen sene rahmetli oldu. 124 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “K›rk dört yafl›ndayd›. “...fiimdi benim çal›flan çocuklar›m... Onlar›n sigortalar› var. Ben ve anneleri onlar›n sigortas› üzerinde, sigortal›y›z. Yani sa¤l›k sorunu o flekilde... Di¤er yafl› dolmam›fl ve okul okuyan çocuklar›m›n da yeflil kartlar› var. Bitmifl süreleri... Tekrar verirler mi, bilmiyorum.” ‹.‹. bugünkü durum ve bundan sonras›yla ilgili düflüncelerini flöyle ifade ediyor: “...‹mkan›m olsa yar›n dönerim. “Yani flöyle, yani tekrardan göç etmek zorunda kalmayaca¤›m›z siyasal geliflmelerin olmas›yla, bu, birinci esast›r. Di¤er bir esas da, orada günlük geçimimizi sa¤layabilecek bir fley elde edersek... Yani bir ifl imkan›... Ya da çocuklar›m›z orada ifl yapabilecek duruma gelirlerse e¤er... Yani ele güne muhtaç olmadan... Yani kendi ayaklar›m›z üzerinde duracak imkan› yakalar yakalamaz, zaten burada bir saniye bile kalmay›z. Yani bizim hedefimiz bu. Çünkü biz buraya ait de¤iliz. Söylüyorum iflte, Ermeni Vakf›’na aittir bu ev dört katl›d›r. Fakat gerçekten iflkence yafl›yoruz. Batman’da benim evim iki yüz metrekare, iki katl›, alt›yüz- yediyüz metrekare arsam var. Böyle... Bazen biz gidiyoruz. Akflam olurken böyle dama ç›k›p, çocuklar gibi böyle y›ld›zlara bak›yoruz. Yani o kadar ki özlem var. O kadar ki, yaflam var orada. Yani, ben elli yafl›na geldim, oraya giderken sanki günler uzuyor. Yani bana öyle geliyor. Hofluma gidiyor. Günefline ben doymuyorum. Geceleri böyle y›ld›zlara bak›yorum. Çocuklar hakeza... Yani çocuklar tatilde, yaz›n okul tatilinde gidiyorlar. Zor bela onlar› tekrar geri getiriyoruz. Niye? Çünkü yani insan var, beyin var. Tarlabafl› nere, oras› nere! Orada genifl, sakin do¤a, çok güzel bir yaflam var orada. Ama bu yaflam› maalesef Türkiye Cumhuriyeti Devleti bizim istedi¤imiz ölçülerde lay›k görmemifl. Sürekli zorluklar ç›kar›yor. Bakal›m, inan›yoruz ki bundan sonra bir düzlü¤e kavuflur. “fiimdi...mesela bizim cenazemiz oldu. Geçen k›fl götürdük. Geçen seneki k›fl, hat›rlarsan›z, Batman donmufltu adeta. Tam o “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 125 esnada biz gittik. Bak, daha biz gitmeden, bizim avlumuza çad›r kurulmufl. Sobalar kurulmufl. Bizim bütün ihtiyaçlar›m›z karfl›lanm›fl ve biz gittik haz›r...Orada, bir hafta on gün, ifliten, ö¤renen herkes, kad›n›yla erke¤iyle, gelir senin yan›na; konuflur, dertleflir, paylafl›r, destek verir, moral verir, cesaret verir, güven verir. Ne bileyim yani, bu flekilde... Buradaysa Kürtlerin kendi gelenek göreneklerini burada da yaflama kazand›rma çabalar› yok de¤il vard›r. Ama zemin buna müsait de¤il... Çünkü en fazla pazar günü imkan vard›r. E, flimdi pazar günü, dü¤üne mi gidecek, yasa m› gidecek, pazara m› gidecek, çocuklar›yla m› ilgilenecek? Nereye gidecek, nereye gitmeyecek? Ama oradaki imkanlar... Sen iflini de yapabilirsin, günde dört befl tane tan›d›k taziyelerine de gidebilirsin, iki üç tane dü¤üne de gidebilirsin. Çünkü buradaki stres ve bo¤ucu yaflam orada yok. Orada sadece iki neden var. Bir...devletten gelen, devlet ad›na yaflayan ve yaflat›lan s›k›nt›lar... Hemen paralelinde, yine devletten kaynakl› ekonomik s›k›nt›lar... Yani her ikisinin, bence, benim kanaatim, ana kayna¤›, mevcut egemen sistem... Bu sa¤l›kl› bir zemine kavuflursa, oran›n bir günü buran›n bir y›l›na bedeldir. Bak, buran›n denizi vard›r. Bilmem bak, iflte Avrupa kentidir. On befl milyon yirmi milyon nüfusa sahip bir kenttir. Yani bir dünya kentidir. Gerçekten ‹stanbul güzel bir kenttir de ayn› zamanda. Ama yaflam itibariyle gerçekten insan› çürütüyor. Yani memleketteki yaflam, oradaki do¤a, nefes; memleketteki toplumsal kültürün varl›¤›... Mesela ben hiç unutmuyorum. Ben 2000 y›l›nda burada ilçe baflkan› idim. Bir üyemiz rahmet etti. Bir kültür oluflmufl. Kendi cenazelerini memlekete, yani ço¤unlukla, hemen hemen ço¤unlukla memlekete götürüyorlar. O cenazede belki bin, iki bin insan, o Bilgi Üniversitesi’nin orada birikti. Bakt›m, bir polis ekibi geldi. Dedi, ‘Bu nedir. Ne yapacaks›n›z? Miting mi yapacaks›n›z?’ Dedim ‘Yok, bir cenaze var; onu memlekete u¤urluyoruz.’ Durdu. ‘Allah Allah! Bu cenaze kimdir? Nedir?’ Dedim, ‘Vallahi bizim bir üyemizdir. Yani s›radan bir üyemizdir, bir insan.’ ‘Peki’ dedi, ‘Hepsi bunlar onun akrabas› m›?’ ‘Yok’ dedim, ‘Akrabas› de¤il... Bizim partili arkadafllar ve burada yaflayan insanlar... ‘Çok tuhaf oldu. Ve o gün, o cenaze gidinceye kadar, kad›n erkek, 126 GÖÇ H‹KÂYELER‹ sivil, onlarcas› gelip sormufl. Tuhaf olmufllard›. fiimdi Kürtlerin sayesinde, bak›yorsun bu tür fleyler onlar› da biraz birbirleriyle iliflkilen[dirmekte]. Ama yapam›yorlar. Bizim kadar yapam›yorlar. fiimdi bizimki... Biz burada yavafl yavafl gevfliyoruz. O gün, iki bin üç bin insan bir araya geliyordu. fiu an, çok dar bir çerçeve... Yüz iki yüz insan ancak bir araya geliyor...Memlekette bu kaybolmam›fl. Memlekette var. Mesela biz 2003 y›l›nda gittik, Silvan’a, do¤du¤um köye gittim. Amcam›n o¤lunun dü¤ünü vard›. 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü’nün arifesiydi. Üç-dört bin insan bir araya gelmiflti. Sadece dü¤ün yani... Ve her bir dü¤ün, her bir taziye, toplumsal tepkiye veya toplumsal yap›lanmaya do¤ru gidiyor. Herkes kendini birbirlerine karfl› sorumlu hissediyor. Ben gitmesem olur mu? Ben gitmek zorunday›m. Kendini mecbur hissediyor. Yani bu, güzel bir fleydir. Bu, senin ne kadar ac›n olsa, ne kadar zor durumda olsan, fley oluyor, seni ferahlat›yor. Mesela annemden bahsettim. O zor günlerde, (hiç unutmuyorum; ömrümün sonuna kadar da bunu unutmayaca¤›m) benle kardeflim ç›kt›k d›flar›, gidece¤iz. Söyledim ya, cebimizde kurufl para yok. Ve ans›z›n da vurulabiliriz. Ya da kaç›r›labiliriz. Bizim bir tane komflumuz vard›: Cizreli Koçer. Yanaflt› bana, dedi, ‘Vallahi benim söyleyecek hiçbir fleyim yok. Ama benim kan›m sizinkinden k›rm›z› de¤ildir.’ Belinde tabancas›, silah›... Dedi, ‘Ben sizinleyim.’ Ve biz gittik. Kan laz›m... Yüzlercesi kan s›ras›na girmifl. Anneme kan verecekler. Tan›mad›¤›m insanlar... Yani flu anda da öyledir. Yani insanlar kendilerini mecbur hissediyorlar. Öyle bir fley var. Kürt toplumu içinde komünal yaflam›n temeli vard›r. Yani paylafl›m ruhu vard›r. Mesela köydesin, bir köydesin, senin bir kar›fl ekili arazin yok. Yaz geliyor; sen de herkes gibi bu¤day sahibi oluyorsun. Mesela bir keçin bile yok. Bahar oluyor; herkes gibi yo¤urt, ya¤, kaymak, ne varsa... Yiyorsun, faydalan›yorsun. Bu nadir olmayan bir kültürdür. Bizim toplumumuzda bu mevcuttur. Ha, o kültür burada da yaflat›lmak isteniyor. Fakat koflullar buna müsait de¤il. Ancak bu parti ve aç›lan kurumlar sayesinde, belki bir k›s›m, bu çukurdan, bu olumsuz çukurdan kurtar›lm›fl ama, birço¤u da maalesef heba oluyor. Yani benim flahsen görebildi¤im... Göçün kiflilik bozuklu¤una... Aile yap›s› üzerine, anne “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 127 baba ve çocuklar üzerine, o aile yap›s›, o ba¤lar, o incelikler üzerine çok ciddi olumsuz etki yapt›¤›na inan›yorum. Ve buna flahidim. Ve binlerce somut örnekleri vard›r. Yani böyle göz göre göre... Senin gözün önünde evlad›n, can›n ci¤erin sana düflman kesiliyor. ‹nsanl›¤a düflman kesiliyor. Kendi kendine düflman olur duruma geliyor ve sen hiçbir fley yapam›yorsun. Öyle bir durumla karfl› karfl›yay›z. Göçün etkileri gerçekten kanser gibidir. Ya da bulafl›c› hastal›ktan beterdir. Bulaflt›r›yor. Ya çok böyle kendine hakim olmazsan, bir bak›yorsun gitmiflsin. Öyle bir zemin... Öyle bir olumsuz fley... Ben fluna borçluyum. Bu mücadeleye borçluyuz. E¤er bu mücadele ekseninde nefes al›p vermemifl olsayd›k, inan ki... ‹nsanlar zaten o duruma geliyor. Kendi kendine her türlü zarar› verebilecek düzeye geliyor. Çünkü ruh kalm›yor. Demin televizyonda adam söyledi. Adam[›n] psikolojisi bozuk... Ailesini, hepsini kurfluna dizdi gitti yani. Yani o adam insan de¤il mi? Ama o adam› o noktaya getiren yaflam ne? Kimse ondan bahsetmiyor. Nedir? Cinnet geçirdi, ailesini öldürdü. Çoluk çocu¤unu öldürdü. Bu, kolayc›l›k yan›... Ama o adam›n... O adam niye o duruma geldi? Sorgusu, suali yok! Bir insan›n yüz y›ll›k iki yüz y›ll›k, dedesinden babas›ndan kalan bütün her fleyini tarumar ediyorsun. Ç›r›lç›plak ediyorsun. Ve suçluyorsun üzerine. fiimdi bu, bafll› bafl›na bir iflkence yani...Yani göç... Sadece böyle göç edildi, bitti de¤il yani. Çok berbat bir fley... Yani izah› çok zor olan bir konudur. En az›ndan ben öyle inan›yorum. Öyle tedirginim yani. Mesela bazen, baz›lar›, çocuktur gençtirler. ‹stanbul’da yafl›yoruz. Mesela ‹stiklal Caddesi... Memlekette iken buralar› televizyonda görürdük. Ya da sinemaya giderken görürdük. fiimdi geldik. Çocuklar yar›m saat iflten geç gelseler, kafama bin bir türlü fley giriyor. ‹fli itibariyle... Demin iflte, bilgisayar tamir etmeye gidiyor arkadafl›yla. Ç›karken, kafana bin bir türlü fley geliyor. Çünkü her gece geçmez ki, Kürt çocuklar› bu sokaklarda öldürülüyor. Vuruluyor, yaralan›yor, bilmem, flu oluyor, bu oluyor. Böyle bir stresle yaflamak zorunda kal›yorsun. Yani, b›rak onun ekonomik boyutunu, b›rak onun sa¤l›k boyutunu... ‹flte, on kifli ayn› bu odada yats›n. Ayn› ana babadan do¤mufl olsun. Onun ruhsal yap›s› ne olacak? Yani bu kadar önemli bir fley. 128 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...fiimdi biz, t›bb› da flafl›rtm›fl›z. T›bb›n terimine göre, bizim yüzde doksan›m›z›n kafay› yemifl olmas› laz›m... Deli olmam›z gerekirdi yani, ç›ld›rmam›z gerekirdi. O noktaya gelmeyiflimizin tek sebebi var. Yaflam› tan›d›¤›m›z için... Gerçek yaflam› tan›d›¤›m›z için... Egemen ve zorbal›¤›n ne demek istedi¤ini bildi¤imiz için... Düflünün, benim kardeflim, da¤daki kardeflim... Bak, befl tane... Benim amcam›n o¤lu, k›z kardeflimin k›z› ve kardeflim... Da¤da öldürülmüfl[ler] ve onlar›n kemiklerini bile bilmiyoruz. Benim kardeflim... Toplu mezarda cesedi vard›r diye...savc›l›¤a gidiyoruz. Savc›l›k kabul ediyor. Bizle alay edercesine... Annem altm›fl-yetmifl yafl›nda... Ya Kulp’tay›z ya burada Adli T›p Kurumunday›z; kan al›yorlar, saç al›yorlar, t›rnak al›yorlar, parça al›yorlar. Böyle bir ortam... Ha flimdi, biz sade kendimize döndü¤ümüzde, bizim gördüklerimiz baflkalar›n›n gördüklerin[nin yan›nda] devede kulakt›r. Yani o kadar insanlar... O kadar... Kürt oluflundan ötürü, Kürt olduklar› için... fiimdi Türkiye Cumhuriyeti Devleti Baflbakan› ve yetkili liderleri... Yani konuflurken, ben utan›yorum. Samimi söylüyorum; ben utan›yorum. ‹nsan[da] bu kadar yüzsüzlük olmaz! Yani...gerçekten, bu kadar da olmaz. Ya kardeflim, neyin kardeflli¤i?.. Yani bak›n, kardefllik yap›yoruz. Kardeflli¤i biz yap›yoruz. Kürtler yap›yor. Bak›n, biz ‹stanbul’a geldik...E¤er biz Türkiye’ye düflmanl›k yap›yor olsayd›k baflka memleketlere giderdik. Baflka flekle bürünürdük. ‹stanbul’a geldik. Yani flimdi sen benim kardeflimi öldüreceksin. Bir insan olarak yaflayabilme isteminden ötürü, kalk›p öldüreceksin, paramparça edeceksin. Kemiklerini bile bana göstermeyeceksin ve bana dönüp diyeceksin ki ‘Biz kardefliz.’ Ne kardefli? Anneler izah ediyorlar, televizyonlarda. Gitsinler, sorsunlar yani. Yani her bir Kürt’ün yaflam›, bafl›na geleni... Yirmi dokuz gün benle kardefllerim o iflkencede... Dört-befl sefer gözalt›na girmiflim. Anlatsam, belki bir ay bitmez. Ve insan›n mant›¤› kabul etmiyor. Sadece ben mi gördüm? Hay›r! Milyonlarca insan görmüfl. Ve benim gördüklerim, baz› insanlar›n gördüklerinin yan›nda devede kulak!... Ben flu an flunu söylüyorum. Kendi aç›mdan flunu söylüyorum: Onurluyum. fiimdiye kadar, flu ana kadar, ben, moralimi buradan al›yorum. fiu saniyeye kadar hiçbir Allah’›n kuluna zarar vermemi- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 129 flim. Kimsenin mal›na göz dikmemiflim. Kimsenin can›na göz dikmemiflim. Ve yaflam karfl›s›nda tarih karfl›s›nda, toplum karfl›s›nda verilmeyecek hiçbir hesab›m yok. Çoluk çocuk, ailemi de kire pasa bulaflt›rmadan... fiimdiye kadar en az›nda bunu baflarm›fls›z. Benim... Bana moral veren bu. Ben bu noktada oh diyorum. Yani ötesi... Söyledim ya, inan ki, bu sokak bafllar›nda, insanlar› görürken yani düflmüfl insanlar› görürken, yüre¤im paramparça oluyor. Ben memlekete gitti¤imde, Batman’a, Diyarbak›r’a Silvan’a gitti¤imde, o küçücük çocuklar›n ellerinde f›rça, ayakkab› boyamas›, fleker satmas›, bilmem, sak›z satmas› ve bu so¤ukta tir tir titremeleri... Görürken, zaten kendimi unutuyorum. Kendi içinde bulundu¤um zorluklar›, fluyu buyu unutuyorum. Bu da olmas› gerekendir bence. ‹nsan olman›n ölçütleri budur. Bir kifli, insan, sadece kendinden sorumlu!.. Kendince yaflamak!... Zaten o, insan yaflam› de¤ildir bence yani. “...Göçün yaratt›¤› zorluklar... ‹nan›n, flimdi bu savafl dursa, rehabilite yaklafl›m› gösterse, bunun ac›lar› elli y›l sonras›na kadar da devam eder. Ac›lar›n böyle birden at›lma flans› olmaz zaten. ...fiu anda, bak kaç y›l geçmifl, [Batman’›n, Silvan’›n] sokaklar›nda dolaflmak bana ›st›rap veriyor. Niye ›st›rap veriyor? O sokakta gitmiflim; arkadafl›m kan›n içinde bo¤ulmufl, beyni paramparça olmufl. O sokakta gitmiflim; bilmem, cesedi öyle kimsesiz, yerde... Yani dolaflmak istemiyorum. Yani bir yönüyle dolaflmak istemiyorum. Ama toplumun kendi özüne dönmesiyle bana ferahl›k veriyor. Demek ki, o insanlar›n kanlar› bofluna gitmemifltir diye. Bir taraftan da heyecan veriyor. Yani böyledir. Kürt toplumunun içinde bulundu¤u durum böyledir. Zorbal›¤›n yaklafl›m› dünyan›n neresinde olursa olsun bu... Ac›, ›st›raplar› yaflat›yor. Irak’taki durum ortadad›r. Yani seyrediyoruz, görüyoruz. Umudumuz, bundan sonra insanl›k, insanlar, özde de Kürt toplumu, Türkiye toplumu insanca yaflamay› benimser ve herkes eflit özgür, insanca yaflam›n› sürdürür...” Tunceli’de boflalt›lan bir köy “Bu ülkede art›k insanlar, anneler a¤lamas›n” Zorunlu göçün bir çok farkl› yüzü, sebep oldu¤u çok de¤iflik sorunlar, sonuçlar ve y›k›nt›lar var. Evleri yak›lan ve göç etmek zorunda kalan insanlar, bir anda onlarca y›ll›k birikimleri s›f›rland›¤› için befl paras›z ortada kalm›fllar. Kurtarabildikleri son birkaç parça eflya veya mal› satarak, genelde göç etmek için kullanm›fllar. Gittikleri yerlerde ise sa¤l›ks›z, en kötü koflullarda yaflamaya mahkum olmufllar. Bir çok aile ekonomik durumu el vermedi¤i için y›llarca kömürlük tarz›ndaki, rutubetli bodrum katlarda yaflamak zorunda kalm›fl. Kimselerin yan›na yaklaflmaya cesaret edemedi¤i metruk binalar veya “fareli ev” ler onlar›n s›¤›naklar›, yaflam mekanlar› olmufl. Sa¤l›ks›z koflullarda yaflad›klar› için hastalanm›fllar, tehlikeler atlatm›fllar, çok eziyet çekmifller. ‹flte bu zorluklar› yaflam›fl ama inad›na yaflama tutunmaktan da vazgeçmemifl bir ailenin hikayesini dinliyoruz. Ad› M.G... Tunceli’nin Ovac›k ilçesine ba¤l› Ada Köyünden... 52 yafl›nda... Kürtçe, Türkçe ve Zazaca biliyormufl... Evli ve befli k›z, befli erkek on çocuk babas›. En büyükleri 29 yafl›nda ve hemflirelik yap›yormufl. 12 yafl›ndaki en küçük çocuk Nazl› Can ise göç sürecinde Elaz›¤’da do¤mufl... Çocuklar›n›n okumas›na özel bir önem verdi¤i de¤erlendirmelerinden anlafl›l›yor. Birisi hariç tüm çocuklar›n› okutmufl veya okutmaya devam ediyor. 132 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Görüflmeye köylerinde yaflad›klar› ortam› ö¤renmeye çal›flarak bafll›yoruz. M.G. köylerini anlat›yor: “Ovac›k, Ada Köyü’nde yerleflik halklar›ndan biriydim. Bizim köyümüz 30 haneydi. Bazen otuz bir, otuz iki, otuz üçe ç›kard›. Ama bazen de yirmi dokuz [haneye]’a kadar inerdi. Bu, insanlar›n gelir - giderine ba¤l› bir fley. Bazen büyük aileler bir yerlere giderlerdi. Küçük, çekirdek aile kal›rd›. Çocuklar gidince de biraz daha azal›rd›. Köy nüfusu öyle. Ben köyün Da¤geçen mezras›nda oturuyordum. Ovac›k - Ziyaret yolu üzerinde... Anayol üzerinde ve Ada Köyünün de giriflinde. Dolay›s›yla böyle üç yol aras›na gelen bir yer. Biraz stratejik bir konumu var. O¤lu araya giriyor: Köyün en güzel yeriydi. Köyle aram›zda su var, köprü var. Benim babam ar›c›l›k yap›yordu. Varl›kl›yd›, çok varl›kl›yd› gerçekten. sekiz yüzün üzerinde kara kovan›m›z1 vard›... Evlerimiz gerçekten güzeldi. Tablolu, badanal› falan. Yani ekonomik duruma ba¤l› bir fley. “...Ar›c›l›k yapt›m ben, fakat askerden döndükten sonra, yani 80’den sonra ar›lar›m›z kalmad›. Parazit ve di¤er hastal›klar›n etkisiyle tamamen gittiler [öldüler]. O dönem gelifltirilmifl bir ilaç vard›, Huni dilbey bu ilac› kulland›k. Hatta iki tane mühendis getirdim Ankara’dan. Ama olmad›... “...Bizim köyde geçim flu an - gerçi eskiden de öyleydi - hayvanc›l›k a¤›rl›kl›yd›. Hayvanda s›¤›r özellikle... Yani inek beslenir. Onun d›fl›nda koyun da besleyenler var. Çok az da olsa keçi de besleyen var. Tar›m konusunda en büyük ürün, fasulye. Barbun- 1- Yüksek kaliteli bal veren bir kovan çeflidi. 2- Hayvanc›l›kla geçinen, yar› göçebe bir yaflam tarz› sürdüren kifli veya topluluk. 3- Ovac›k ilçesinin güneyinde bir bölge. 4- Tarla sahibi ile kirac›n›n ürünü ayni olarak ve genellikle yar› yar›ya bölüflmesine dayanan tar›msal ortakl›k biçimi. 5- Toprak sahibi bir zenginin yan›nda ücret almadan, genellikle kar›n toklu¤u karfl›l›¤› çal›flma. Orta Ça¤ Avrupas›’ndaki serf benzeri bir konum. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 133 ya üretiliyor. Beyaz fasulye üretiliyor. Bundan bir miktar nakit [para] elde ediyor köylüler. Bu nakitle de d›flar›daki elbise ve buna benzer ihtiyaçlar›n› gideriyorlar. Onun d›fl›nda köylü bu¤day ekiyor. Mercimek ekiyor, pirinç, bezelye ekiyor. Yonca çok, hayvanc›l›kla ilgilidir zaten. ‹flte çay›r çimen var. Böyle geçinip gidiyorlar. “...Babam›n üç yüz dönüm civar›nda bir arazisi vard›... Araziyi ben ekiyordum, biçiyordum, ben ilgileniyordum. Çünkü benim bir kardeflim vard›, küçü¤üm. O da ö¤renciydi. Daha sonra bitirdi. Bir dershane ö¤retmenli¤i olay› var. [Kardeflim] D.G., F. Dershanesi’nde Mersin’de ö¤retmen. Bölgede ben yaln›z kal›yordum. Dolay›s›yla ben kal›yordum, bütün arazinin iflletmesi bana aitti. Ben de di¤er köylüler gibi özellikle fasulye, bu¤day ve hayvanc›l›k üzerine çal›fl›yordum. “[Köyde] arazileri büyük olanlar var. 8-10 ailenin üç yüz dönümün üzerinde arazisi var. Ama bir k›s›m›n›n ... hiçbir dönüm arazisi yok. Hiç yok. 8 - 10 aile var, hiç arazisi yok. “Göçer2 yani. Daha sonraki bir zamanda gelmifller oraya. Balikan3 taraf›ndan o bölgeye gelmifller. Onlar›n geldi¤i dönemde demek ki ekonomiler de o kadar iyi de¤ilmifl. Devletin de öyle bir fleyi yokmufl. Köylüyü toprakland›rma diye bir politikas› yokmufl. Gerçi bir kifliye bir tarla vermifl, onun d›fl›nda di¤erlerinin bir arazisi yoktu. Yar›c›l›k4 yaparak - marabal›k5 - diyoruz biz ona. Marabal›k yaparlard›. R. A. diye bir vatandafl vard›. Sekiz tane çocu¤u vard›. Yar›c›l›k yaparak geçiniyordu. “...Bizde Ovac›k’ta k›fl mevsimi çok uzun. Afla¤› yukar› yedi ay. Yedi ay do¤ru dürüst hiçbir fley yapamazs›n. Befl ay üç afla¤› befl yukar› biraz çal›fl›rs›n. Net gelir, alabilece¤in, çal›flabilece¤in zaman üç ayd›r. Yani May›s, Haziran, Temmuz. “Yaz aylar›. May›s da çok fley de¤il. May›s da ehveni fler. Ama Haziran, Temmuz, A¤ustos çal›flabilece¤in, ürünü ekip biçebilece¤in bir dönem. Zaten fasulye k›sa dönemin bitkisi, bu¤day k›fll›kt›r. Dolay›s›yla da yine o dönemlerde ifllenen bir bitki. Tar›m da bunlar›n üzerine oldu¤u için bu sürede yap›l›yordu... “...Tüccar›n kendisi gelmezdi. Arac› gelirdi. Arac› o mal› al›r götürürdü. Tüccara devrederdi. Dolay›s›yla sen üçüncü el oluyordun... 134 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...Diyelim ki ben befl liral›k üretim yapt›m, alt› liraya bir mal satt›m, bir lira kazand›m. Benim satt›¤›m arac› bundan en az üç lira befl lira kazan›yor. Sonra kalan› da art›k befl lira on lira da di¤eri kazan›yor. Yani fiyat flöyle; bende kilosu bir liraysa, ‹stanbul Gazi mahallesindeki sat›fl befl lirad›r mutlaka. Yani birle befli k›yasla. “Çok ciddi bir uçurum var.” M.G. den biraz da köylerindeki sosyal yaflam›, iliflkileri, e¤lenceleri anlatmas›n› istiyoruz: “Bizim köyümüz 30 kifli civar›ndaki bir ailenin yerleflik alan›. Genel kültür itibar›yla, insanlar›n e¤itim düzeyleri çok iyi denebilecek kadar. Çünkü büyük ço¤unlu¤u ortaokul ve lise mezunu, üniversite mezunu olan arkadafllar›m›z var. Gerçekten okullar›n› bitirip, bir sürü yerde görev yapm›fl insanlar da var. Köylülerimiz, e¤itim itibar›yla iyi bir yerdeydi. ‹yi bir noktada. Bu e¤itim sonras› gelen kozmopolit bir kültürel yerlefliklik de oluyor ister istemez. Hem d›flardan ö¤rendikleri kültürü oraya tafl›ma, hem de oradaki kültürü onunla beraber yaflatma. Yani mesela folklorik özellikleri var. Çok eski. Yani bizim dönem öncesi mi diyelim, bizim kuflak öncesi, benim babam›n kufla¤›. En çok paylaflt›klar› konulardan... Sana bir masal anlatay›m... K›fl günleri özellikle böyle geçerdi. F›kralar anlat›l›rd›. Dama oynan›rd›. Çok az satranç bilen var. Oyun oynayan var. Ama büyük a¤›rl›kl› dama oynan›rd›. Bir de ‘Ç›r›’ diye bir oyun var. Çok zor oynan›yor. Yani böyle alt›l› gruplar halinde bir çizgi çizerler. Birbirlerini kovalarlar. Yasak alan var, kim alan› ald›ysa, o kazan›yor. Oray› alabilmek için de çok dayak yemek [gerekirdi], yani çok ciddi... Yani bu Ç›rda ölen var. Böyle ciddi bir oyun. Böyle bir oyun var. Bunun d›fl›nda tabii ki dü¤ünler var. Dü¤ünler iki flekilde: Özellikle sünnet dü¤ünleri, bir de evlilikten dolay› yap›lan dü¤ünler var. Sünnet dü¤ünlerinde ço¤u zaman bir konak olay› var. Biz konak deriz. Yani bir ev tayin edilir, bu eve bir sö¤üfl verilir. Bir kuzu verilir veya bir keçi verilir. Belli bir gruba verilir o, insanlar onu keserler, yerler, içerler, e¤lenirler. Davul zurna gelir. Onu yapan, o hizmeti yapan›n ismi, ‘Konak’t›r. Kolektif bir flekilde orada o paylafl›l›r, “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 135 oyunlar oynan›r. Dü¤ünlerde, özellikle e¤lence düzenlenir. Onun d›fl›nda, evlilikle ilgili dü¤ünler var. K›z alma olay›, k›z götürme... “...D›flardan k›zlar al›nd›¤› zaman, dü¤ün biraz daha flaflal› oluyor. Ço¤u zaman silahlarla giderler. Silahlar patlar, iflte do¤unun gelenekleri, görenekleri. Burada da çok yo¤un. Silah› da çok severler gerçekten. Bafll›k paras›6 çok etkiliydi benim dönem[im]de. Mesela ben eflime bafll›k paras›... gerçekten öyleydi. Tabii ben vermedim. Babam verdi paray›. Yani öyle bir... bafll›k paras› verme olay› da vard›. D›flardan gelen dü¤ünlerde çok güzel bir flamata, flaflaa olurdu. ‹flte karfl›l›kl› gelip gitmeler, k›z almaya giderken silah; gelirken, gelenlerin kabaday› davranmas›, silah patlatmas›. ‹flte yine onlara verilen konaklar. Oynanan oyunlar. Bu vesileyle geldikten sonra da bu Ç›r dedi¤imiz olaylar›n, buna benzer oyunlar›n oynanmas›, iddialar›n ortaya konmas›... Gerçekten o dar alana göre, mükemmel bir e¤lence türü.” “...Köydeki yaflam›m›z çok mükemmeldi. Ben flöyle anlatay›m. Anlafl›labilmesi için: Burada deseler ki flu an para birimiyle, YTL baz›nda söylüyorum... biri ç›k›p dese ki, ben sana bir milyon verece¤im, ama iflte burada hep kal, oray› unut. Ha bir baflkas› da dese ki, git orada kimse sana dokunmayacak. O bir milyon YTL’yi almam, giderim. Kimse bana dokunmas›n, özgür bir flekilde yaflayay›m. O kadar güzel, o kadar istenen, arzu edilen bir alan.” Bölgede yaflanan bir çat›flmadan sonra aile köyü ve evlerini terk etmek zorunda kalm›fl. M.G. olay› anlat›yor: “1994’te [göç ettik]. 1993 y›l›nda bölgemizde bir olay oldu. Gerilla, Yeflilyaz› Karakolu’na bask›n düzenlemifl. Ben de çift sürüyorum. Yani traktörle çift sürmeye gitmiflim. Hendekönü diye bir tarlam›z var. Orada çift sürmeye gitmiflim. Böyle silah sesleri, patlamalar iflte. Aniden fark ettik yani olay›. Ondan sonra köye do¤ru koflup gelmek istedik. Baflka insanlar da köyde, köyün d›fl›na do¤ru kaç›yorlar. Bölgede bir olay olmufl. Gerilla yukarda 6- Evlenmek istenilen k›z için k›z›n ailesine, damat aday›n›n veya ailesinin verdi¤i para. 136 GÖÇ H‹KÂYELER‹ karakolu basm›fl. Sonra benim evimin bulundu¤u alanda da pusu varm›fl. Evin etraf› da sar›lm›fl falan. ‹flte olay asgari 3,5 - 4 saat sürdü. Karanl›¤a kadar sürdü. Karanl›k olduktan sonra [akflam] saat dokuz on gibi, ondan sonra olay bitti. Saat gece sekiz, sekiz otuz gibiydi yan›lm›yorsam. Yani karanl›k oldu... “ 9. ay... Nisan may›stan sonra a¤ustostu, 9. ay oldu. Karanl›k bast›, karanl›ktan bir yar›m saat geçti, geçmedi, bizim evler yand›. Önce büyük bir ses geldi. “Hiç kimse evde kalmad›. Hani demin dedim ya, tek evdir. Bölgenin ad›, flimdi dedim mi, demedim mi, bilmiyorum. Bölgenin d›fl›nda, köyün d›fl›nda oturuyorum. Mezra gibi bir yer. Tek bi[r] tane evdir. O evden eflim çocuklar› al›p ç›km›fl. O an ekmek pifliriyormufl. Olay [oldu¤unda]. Bask›n olunca, buna da ç›k diyorlar hemen. Çocuklar› al›yor hemen. Hayvanlar› bile do¤ru dürüst almadan bölgeyi terk ediyor. Ç›k›yor. Köye geliyor. Köye geldi¤imizde, ben köydeydim. Eflimi gördüm yani köye geldi¤ini. Çocuklar›m› da gördüm. Oradan öteye de kimsenin gitme flans› yok. Geçme flans› yok. Çünkü kurflunlar ya¤mur gibi ya¤›yor. Yani A4’lerle, A2 A4’lerle atefl ediliyor. Çok büyük mermiler. Genifl hacimli mermiler. Ben askerlik yapt›m, biliyorum. Gerçekten bir savafl boyutu. ‹flte karanl›k oluncaya kadar devam etti. Karanl›k olduktan sonra, yar›m saat kadar bir süre geçti. Bizim evlerimiz yand›. Evimizin önünde yolu kesmifller. O ara gelen arabalar olmufl. Onu da durdurmufllar. Durdurmufl gerilla. ‹flte o arabalarla, evin tamam›n› yakt›lar. “...Bizim görsel olarak oray› görme flans›m›z yok. Çünkü gece. Görsen de insanlar›. Gerçi bir çay›rl›k var. Kavak var. A¤açlar var. Görme flans›n olabilir. Ama flöyle de¤erlendiriyoruz. Yani o saatte, orada gerillan›n olma flans› yok. Çünkü daha ayd›nl›kken o bölgeyi asker kuflatt›. Yani askerin kuflatmas› alt›na girdi. Dolay›s›yla o saatte gerillan›n oray› yakmas› mant›kl› de¤il. Mant›kl› bir fley de¤il. Asker kuflatm›fl. Yani askerin kuflatmas› alt›na girdi. Mant›k d›fl› bir fleydir. Yani demek ki k›zd› asker yakt›. Baflka bir fley de¤il... “...Orada bir olay olmufl. O iflte, o evin etraf›nda gerilla pusu atm›fl. Gerilla ölmüfl, orada olay olmufl. Yaralanma olay› var. Kö- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 137 yün gölüne girmeden orada bir yüzbafl› arabadan inerken vuruluyor. Bir yaralanma olay› var. Yüzbafl› m›yd›? Çok iyi hat›rlam›yorum. Üste¤men mi olacak? Bunlardan biri. Yaralan›yor. Bu yaralanma olay›ndan sonra biraz daha tepkili bir flekilde, k›zg›nl›kla... Çünkü benim bir televizyonum var. Televizyonumu kasaturayla flifllemifllerdi. fiimdi, her fleyi yakm›fllar. Televizyonu kap›ya ç›karm›fllar. Götürmek mi istediler? Niye ç›kard›lar. Bilmiyorum. Ama sonra televizyonu götürmeyince ya da neden k›zd›larsa bilmiyorum. Televizyonu içeri atmam›fllar. Yanmam›fl. Ama d›flar›da kasaturayla vurmufllar. Tüpünü dahi delmifller ki kullan›lmayacak hale gelsin. Yani orda... bütün... yatak dahi. Her fley yand›. Hiçbir fley kalmad›... “Hiçbir fley ç›karamad›k. Her fley yand›. Zaten ç›k›fl sebebimiz bu. Yani bir miktar ot kald› afla¤›da. Saman haline getirmifltim. Patosa vurup, saman yapm›flt›m. Samanlar çok zor yanar. Yani odalar çok dar. Ve girifli bir tane. Bir kap›s› var. Baflka bir yerden yakma flans›n da yok. Yakmak istesen de yanmaz. T›ka basa dolu. Kap›dan yak›yorlar samanl›k. Kap›y› ç›kar›yorlar, yak›yorlar. Ama gitmiyor. A¤›r a¤›r yan›yor. Çünkü alev alm›yor. Alev tutmuyor. Tutsa da hemen söner. Çünkü yeterli oksijen yok alanda. Tutuflturuyorlar. Ben iki gün sonra, üçüncü gün girdim oraya. ‹ki gün giremedik yani. Üçüncü gün girdik. Samanlar›n bir k›sm› yanm›fl, bir k›sm› duruyor. O yanm›fl olan samanlar› ald›k, yanmam›fl olanlar›n bir k›sm›n› hayvanlara verdik. Y›lbafl›ndan sonra da, y›lbafl›ndan sonra m›yd›, martta, ben çocuklar› ald›m... “Girifl yasakt› bölgeye. Bölge yasak bölgeydi. Kimse gitmiyordu. “Bizim ev yasakl› alan. Zaten bizim evin etraf›. Merkez bizim evdir. Evi boflaltm›fllar ya. Evi boflaltt›ktan sonra, evin etraf›na pusu atm›fllar. Sonra da, pusudan sonra, orada üç - dört tane de ölen olmufl. Üç - dört tane de gerilla ölmüfl orada. Çünkü daha sonra biz gittik. Orada insanlar›n kanlar› vard›. Kafatas› kemikleri vard›. Ci¤erleri vard›. Yani böyle korkunç derecede bir ölüm olay› vard›. ‹flte ondan sonra, yani biz bunu görerek diyoruz, ölmüfl. Ondan sonra o vesileyle de, demek ki herhalde ki, bu ev acaba kullan›lm›fl m› düflüncesi do¤mufl. Acaba bilinçli mi kulland›rd›lar...” 138 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Çat›flmay› ve o gün yaflananlar› M.G.nin efli Z.G.ye soruyoruz. Z.G. nin o günden sonra yaflam› çok zorlaflm›fl. On çocuklu genifl bir aileyi idare etmek ve göçle birlikte yaflad›¤› yoksunluklar sonucu yaflland›¤›n› ve yoruldu¤unu söylüyor. Z.G. o günü flöyle anlat›yor: “O gün iflte ekmek yap›yordum. ‹lkin gerilla geldi, ama ben gerillay› tan›mad›m. Aya¤›na bakt›m. Zatan asker gibi. Saçlar hayli uzun. Sonra güzeller, yap›l›lar. Yani o flu an. Ben sade o an adamlar› görmüflüm. Ne bileyim o da¤larda, o tafllarda. Yani insan üzülüyor. O gençler, yap›l› gençler, güzeller. Bir aya¤›na, ayakkab›s›na bakt›m. Asker bu ayakkab›y› giymez. Mekap. Ama onlar bana bir fley demediler ki. Onlar bana dediler ki, bir an önce ç›k buradan. Ama ben asker zannettim. Önce aya¤›na bakt›m. Bakt›m ki asker de¤il. Ben dedim, yani belki de. Ben ç›kt›m, ç›kmad›m. Evin önünden yol gidiyor. Belki de yirmi köye yol gidiyor. Belki de o k›rk köye yol gidiyor. Bakt›m, üç dört tane araba. Kap›da. Dedim ki ne yapacaklar. Erzak m› kesecekler, ne yapacaklar? Bir an önce ç›k... Tand›r›m›, ekme¤imi, hepsini b›rakt›m. Bir tane k›z›m vard›, iki yafl›nda, ismi Zilan. Elinden tuttum. fiimdi k›z büyümüfl art›k. Üç y›ll›k liseyi okuyor. Bir y›l› kald›. “...Köye gittim. En yak›n köy. Fazla yak›n da de¤il, ama yine en yak›n ora... Sonra evimiz yand›. Yol uzakt›r evimize. Evimize roket at[›l]m›flt›. O roketin biri gün gelir, nasip olur, belki o duvarda, o roket yerini belki bir daha görürsün. Evimiz beton bina. Roket flöyle içeri girmifl. Arkadan tafllar düflmüfl. Roket patlam›fl. Yani uzun süre daha ben oradayken. Daha onun demiri duruyordu. Ama benden sonra... ben on dört senedir, on befl senedir oralara gitmiyorum. Evimizin yanan yeri, karas› da duruyor. Beton binad›r. fiey yok ki, tutuflsun. Araç yok, bir fley yok. Kap›lar da yanm›fl. Do¤rama yanm›fl. Tafllar› duruyor, kara kara.” Evleri yand›ktan sonra ne yapm›fllard› acaba? Z.G. anlat›yor: “...Bir ay biz oraya girmedik. Bunun amcas›n›n k›z› evliydi. Bir ay orada kald›k sadece. Ekme¤iyle suyuyla. Yani hep onlar›n “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 139 evinde kald›k. ‹flte bir ay sonra da y›k›k ev bulduk, oraya girdik. Üç ay da o evde kald›k. “..Öyle. Oradan da y›k›k dumanl› bir ev vard›, gittik. Üç dört ay da orada kald›k. “...Zaf (çok) s›k›nt› oldu. Yani sa¤ olsunlar dostlardan. Belki de bunlardan. ‹stanbul’dan belki de bana üç dört torba elbise geldi. Yani dostlar, akrabalar sa¤ olsunlar. Oradaki a¤abeyim baflka bir köyde yine bana bir yatak verdi. ‹flte o verdi. Yast›k verdi. Yorgan verdi. Akrabalar verdi. Temin ettiler. Yerde yatmal›k için. Üç dört ay da ondan sonra [köyde] kald›k. ‹flimize geleni [eflyay›] toplad›k. Zaten durdu¤umuz ev fley de¤ildi. Her an y›k›ld› y›k›lacak. Bir ö¤retmenin eviydi. Eve sahiplik yapm›yordu. Ö¤retmen, evli de¤ildi, barkl› de¤ildi. K›fl›n gidiyordu, ö¤retmenlik yap›yordu. Hevesi de yoktu. Yani büyük. fiimdi emekli olmufl. fiimdi çekmifl gitmifltir bir yere...” M.G. anlat›yor: “Yand›ktan sonra benim amcam›n o¤lu var. Onun evinde kald›k. Zaten hiçbir fleyimiz kalmad›. Üzerimde, tarladan geldi¤im elbise. Eflim, elinin hamuruyla ç›k›p geliyor. Bir de orada fley yap›yorlar. Eflime... ‘Sen bu ekme¤i gerillaya m› pifliriyorsun? Onlar›n gelece¤ini mi biliyordun’ diye fley yap›yorlar. Böyle bir suçlama da getiriyorlar. Bu da diyor ‘Yok’ diyor: ‘Ben sekiz dokuz tane çocu¤u olan bir ev kad›n›y›m. Çocuklar›ma ekmek yap›yorum.’ Zaten burada temel yiyecek maddesi ekmek. Baflka çok fazla bir fley de yok yani.” Evleri yak›ld›¤› için M.G. savc›l›¤a suç duyurusunda bulunmak ister. Ancak bu baflka sorunlara sebep olur. M.G. anlat›yor: “Ben tek kifli olarak. Bak tek kifli olarak gittim. Savc›l›¤a gittim. Üç gün sonra Ovac›k’a, savc›l›¤a gittim. Savc›l›kta suç duyurusunda bulundum. Evim yanm›fl. Evimin yanma olay›n› anlatt›m. Size anlatt›¤›m fleyi onlara da anlatt›m. Onlara da o flekilde. Dedim, bu flekilde evim yanm›fl. Savc› bana, ‘Sen bunu böyle anlatma’ dedi. ‘Bundan dolay› zarar görürsün.’ ‘Sen’ dedi, ‘Bunu böy- 140 GÖÇ H‹KÂYELER‹ le anlataca¤›na, de ki, iflte evimi gerilla yakt›. Terörist yakt›’ de. ‘Sen de zarar görmezsin, bunun da, evinin de zarar›n› al›rs›n.’ Ben, yok, dedim. Ben gördü¤üm fleyi söylerim. Çünkü sebepler var. fiimdi ben savc› bey, bugün sana yalan söylerim. Yar›n gerilla oradan gerilla gelir beni keser. E benim bir can›m var. Ee ben tanr› de¤ilim ki, ben de insan›m. Ben de korkar›m. Benim de bir yaflam alan›m var. Eflim var, çocuklar›m var. Yani sen düflün ki, ben, senin yapmad›¤›n fleyi, Ahmet yapt›, diyeyim. Buna bir tepkisi olacak ister istemez. Köylüde de bir korku var. Hepimizde bir korku var. Bende de vard› öyle bir korku. Yani, yalan söyleyemezdim. Yalan söyleme flans›n yok. Dolay›s›yla biz de bir yalan söylemedik. Söyleme flans›m›z da yoktu. Biz de do¤ruyu söyledik. Dedik, durum bu, budur. Dilekçede yaz›ld›¤› gibi, böyle böyle. Bu meselelerimizi yazm›flt›k. ‘Keflfin yap›lmas›n›, zarar›n iflte talebini’ fleklinde dilekçeyi çevirdikten sonra, iki tane sivil bana do¤ru geldi. Muzaffer Bey dedi. [Ben] daha Ovac›k’tay›m, merkezdeyim hala. Beni çok seviyorlard›. ‹liflkilerim de çok iyiydi. Çünkü bal›kç›l›k yap›yordum. Bal›k tutuyordum. O insanlar gelip, bal›¤› götürüp yiyorlard›. Ço¤u zaman paras›z da verirdim. Ama paral› da verirdim. ‘Muzaffer Bey iflte gelir misin’, falan dediler. ‘Biz seni bir polis merkezine falan... Bir gidelim, bir ifadeni alal›m.’ ‘Olur’ dedim, gidelim. Gittim hemen kelepçelediler. Özel helikopteri kald›rd›lar. Tunceli’ye gönderdiler. Bulduk, falan. Yakalad›k. Sanki gerçekten birisi bir fley atm›fl, birisi bir fley bulmufl gibi. Fakat sonra ben oraya kadar götürdüklerini, oraya kadar masraf yapt›klar›n› bilmiyordum. Çünkü ortada hiçbir fley yoktu... “... Beni içeri att›lar. Gözetime [gözalt›na] ald›lar. Yirmi iki gün. Yani yirmi günün üzerinde gözetimde kald›m. Herhalde yirmi yedi yirmi sekiz gün kald›m. Bu gözetimde en çok sorulan sorulardan biri de o oldu. ‘Sen bu ifli organize mi ettin? Yapt›n m›?’ falan. Oysa bir ... yok. Yani hep sormufllar, hep söylemiflim. Babam› tan›sayd›m, babam› ele verirdim. Ki o kadar a¤›r bir iflkence yapt›lar... “Tazyikli su verdiler. Elektrik verdiler. Dövdüler. Etmedikleri küfür kalmad›. Yani istedi¤i gibi dövdüler. ‹stedi¤i gibi elektrik verdiler. Elektrik verdiklerinde ben bay›l›yordum ço¤u zaman. Ondan sonra tazyikli su falan yine. Yat›r›l›yor, yere yat›r›l›yor. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 141 Gözlerin ba¤l›, hiç gözlerim aç›k de¤il. Bir metrekare bir fleyin içerisindesin. Bir hücrenin içerisindesin. Her taraf›n demir. O hücrenin içerisinde bile sandalyeye kelepçelisin. Sanki bir hal etmiflsin gibi. “Sen bu ifli organize mi ettin, diye sordular. ‘Sen bu bölgede bir ayak, yani bunu koordine eden sivil ayaklardan biri sen misin? Sen okumuflsun, e¤itimlisin. ‹flte üniversite, falan filan durumun var. Çok güzel konufluyorsun. Sen herhalde bunlarla daha önce konufltun, anlaflt›n... Buradaki temel ifllevi gören kiflilerden biri de sensin.’ Falan gibi bir sürü fley getirdiler. Suçlama getirdiler. Tabi o suçlamalar›n hayal oldu¤unu daha sonra kendileri de fark ettiler. Çünkü olaydan sonra tan›k durumuna düfltüm. Tan›kl›kta da kald›m. Yani hiçbir fley bilmedi¤im net bir flekilde a盤a ç›kt›... “...Ben o iflkencelerde insanl›¤›mdan oldum. Ben her gün, birkaç gün, yeminlen sizi flunu söyleyeyim ben do¤du¤uma milyonlarca defa piflman olmufltum. Çünkü bir insana bu kadar hakaret edilemezdi. Ben bunu tasavvur edemezdim. Akl›ma gelemezdi. Yani, insan, karfl›daki insan nas›l, karfl›ndaki sana iflkence yapmaya çal›flan insan, sana etti¤i küfürle seni vuruyor. Seni dövsün, seni yumruklas›n, sana - ben falaka görmedim, bilmiyorum - ama versin falakay› da, elektri¤i de versin, tazyikli su da versin, dara¤ac›na da çeksin. O çok önemli de¤il. O, fiziksel bir fley. Ama bir de insan›n içine hitap eden, insan› insanl›¤›ndan ç›karan, seninle ilgili ne kadar namahrem varsa, ona rahatl›kla sald›ran bir fley. Ve senin ellerin, kollar›n ba¤l›. Bu, seni afl›r› derecede, öldüresiye seni yerin dibine koyuyor. Diyorsun ki, ben yaflamasayd›m flunu, flu sözcükleri duymasayd›m. Bu çok kötü, bu çok k›r›c›, bu çok ac›. Bu, insanl›k onurunu zedeleyen bir fley. Gerçekten böyle bir hukukun oldu¤una inansam, bu hukukun da gerçekten bunlar›n arkas›nda duraca¤›na inansam, hiç durmam, o hukuka müracaat ederdim. Ama böyle bir hukuka da inanm›yorum. Yani, kötüsü, bu dünyan›n tamam›nda bu kötülük var. Üç afla¤› befl yukar›. “...Beni b›rakt›ktan sonra onlar bir fley söylemedi¤i gibi, ya kimse bir gün bana gelip demedi ki, ya arkadafl geçmifl olsun. Senin evin yand›. Yani diyelim ki...” 142 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Yaflananlardan sonra G. ailesi art›k Tunceli’de tutunamaz. Ailenin göç için tercih etti¤i ilk flehir Tunceli’ye s›n›r olan Elaz›¤ olur. M.G. anlat›yor: “Bizim d›fl›m›zda baflkas› göç etmedi. “...Sadece biz zarar gördük. Di¤er, orada arabas› olanlar›n bir k›sm› göçtü. Göçmeye mecbur kald›lar. Bask› yap›l›rd›. Mesela ben gözetimdeyim. Eflim gidiyor. Karakola ça¤›r›yorlar. Karakolda hakaret ediyorlar. Bask› yap›yorlar. Ç›kt›m geldim. Kimlik ç›karaca[¤›]m. ‘Siz halen gitmediniz mi? Ne kimli¤ini talep ediyorsunuz?’ Yani seni art›k fley olarak görüyor. Normal o eski bildi¤i köylü, tan›d›¤› köylü olarak görmüyor. Sen art›k onun gözünde düflman gibi oluyorsun. Ya da seni gerilla görüyor. Ya da gerillaya yatakç›l›k yapm›fl bir köylü gibi görüyor. Bu flekilde seni de¤erlendiriyor... ziyarete gelme diyor... “ [O dönem]daha benim eflimin kimli¤i yoktu. Kimli¤i ç›karmak için gittim. Bana bask› yapt›lar. Dediler, ‘sen niye halen buradas›n? Sen kimden neyi istiyorsun? Gitsene.’ nereye gideyim? ‘Git buralardan. Memleket mi yok? Elaz›¤’a git, ‹stanbul’a git, Amerika’ya git, Avrupa’ya git. Git. Yani sen bize hofl görünmüyorsun. Sen git’ fleklinde beyanlarda bulundular... “...Çok uzun süre kalmad›m zaten. Dedi¤im gibi yirmi gün falan gözetimde kald›m. Döndükten sonra on befl yirmi gün kadar kald›m. Ondan sonra ‹stanbul’a geldim. Ailem orada kald›. ‹stanbul’da bir süre çal›flt›ktan sonra geri döndüm. Param yoktu. Biraz param oldu. Birkaç tane s›¤›r›m vard›, onlar› da satt›m. Birkaç tanesi kalm›flt›. Birkaç›n› vurmufltular, birkaç tanesi kalm›flt›... kurflunland›lar. ‹flte ondan sonra da onlar› satt›m... “...Arazinin bir tarlas›n› satt›m. Di¤eri duruyor. Satmad›m. Baflkalar› iflletiyor. Bir k›sm› da bofl bekliyor... “...Elaz›¤’a gittim. Elaz›¤’da bir iki sene kald›m. Asl›nda biraz becerikliyim yani. Çal›flabilecek böyle... Çok çal›flmam›fl›m. Geçmiflim yok ama, kolayl›kla adapte olabilecek bir insan›m. Her ifle rahat adapte olabiliyorum. Çal›flabiliyorum. Ama Elaz›¤’da olmad›. Adapte olamad›m. Yo¤urtçuluk yapt›m, olmad› bir türlü. “...Ben kalabal›k bir aileye sahiptim. Gerçekten günlük gideri “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 143 çok büyük olan bir aileydi. Günlük geliri olmayan, yani az olan bir aile. Gelirle gider birbirini karfl›layamad›. Ben hayvanlar›m› satt›ktan sonra Elaz›¤’da küçük bir bakkaliye dükkân› açt›m. Dedim, bununla belki tutunurum, hani. Ama o, yürümedi. Onu satt›m. Bu defa da fley yapt›m. Bir yo¤urtçunun yan›nda çal›flt›m. Epey de çal›flt›m. Bir sene, bir buçuk sene çal›flt›m. O adam›n da ifli çok iyi gitmedi. Sonra mecburen oradan da ç›kt›m. ‹flsiz kald›m. O zaman da böyle çok ifl verme durumu yoktu. Yani ifl bulmak da çok zordu...” “Kirada oturduk. Elaz›¤’da dedim ya, geçmiflte bir mülkiyetimiz var, varl›¤›m›z var, durumumuz iyiydi. Elaz›¤’da da bir evimiz vard›... “...Ya s›k›nt› o kadar çok ki... Yani flimdi o günleri hat›rlatman, üzücü. Hat›rlat›yorsun, gerçekten anlatam›yorum. ‹nsan tuhaf oluyor ister istemez. fiimdi bir kere köyden ç›k›fl› söyleyeyim. Yani ben geldim, ‹stanbul’da bir ara kald›m. Yani üç ay, befl ay V. Y.›n yan›nda çal›flt›m. Köylümdür. Ondan sonra köye döndüm. fiimdi bunlar›n durumu da iyi de¤il. Çal›flacak durumlar› yok. Hayvan yemi yanm›fl. Ot yanm›fl, saman yanm›fl. Hayvana verecek bir fleyleri de yok. Gidip getiremezler her gün. Dedik, en iyisi getirelim, flunlar›. Gelsinler. Bir yerde kal›r›z. Hayvanlar› satar›z. ‹flte köylü akl›. Gittim, getirdim evi. Satt›m, bir fleyler yapt›m. fiimdi getirdik, küçük bir bakkaliye açt›k. O anda öyle ciddi, Tansu Çiller dönemi. Ciddi enflasyonlar›n oldu¤u, o dövizin ciddi de¤er kazand›¤› bir dönem. El eme¤inin de¤er yitirdi¤i bir dönem. Böyle bir de fleye denk geldik. Befl liram›z varsa, iki liraya düfltü otomatikman. Bir bakkal alm›flt›k. O devalüasyon, o paray› s›f›ra indirdi. O bakkal›n içine de bir fley koyamad›k. Böyle yine yar›m açt›k. Öyle flanss›zl›k ki. fiimdi dokuz tane çocuk var. Ve bu çocuklar›n bir k›sm›, orada da ö¤renci. Ortaokuldalar. ‹lkokul, ortaokul iflte yafl yafl gidiyorlar. Herkes kendi yafl seviyesinde. Bu insanlar› okutsan ki okutma mecburiyetin var. Okutman gerekiyor. Ama flartlar›n yetmiyor. Her gün her gün bin tane düflünceyle gidip geliyorsun. Ne olacak? Bugün ne bulup yiyece¤iz? Bugün piflirebilece¤imiz bir fleyimiz olacak m›? Yani öyle kötü flartlar ki, kald›¤›m›z hep fareli bir evdir. Y›ld›zba¤lar’da meflhur bir evdir. 144 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Fareli ev derler. Zemini çok eskiden, k›rk elli sene önce, ahflap döflenmifl, sonra fareler ahflab› delmifller. Ahflap süre içerisine çürümüfl. Alt›nda baflka betonu falan da yok. Topraktan yap›lm›fl, kerpiçten yap›lm›fl, ›fl›¤› söndürdün mü, fareler böyle aç›k meydanda geziyorlar. Biz iki sene o evde kald›k. Ya ne yeme¤ini yiyebiliyorsun, ne oturabiliyorsun. Mecburen... fiimdi diyeceksin ki, eviniz vard›, niye kald›n›z? E kardeflim yerleflmifl, iki aile. Ki biz kalabal›k bir aileyiz. Kardeflimin evinde kalamazd›k. Mecburen bekledik. fians iflledi, kardeflim dershaneye gitti. Mersin’de F. dershanesine. Evimiz boflald›. Daha sonra ben oraya gittim. Bir sene orada kald›m. Yani o kadar kötü flartlar. Farelerle beraber yiyorsun. Çocuklar korkuyorlar. Çocuk yat›yor. Kula¤›na geliyor fare çocu¤un kula¤›n› kemiriyor. Çocuk f›rl›yor, kalk›yor. S›çr›yor, ba¤›r›yor, ça¤›r›yor. fiimdi bunun stresini sen sürekli yafl›yorsun. Yani o kadar kötü...” Bu s›k›nt›lar ailenin bir kez daha göç etmesine sebep olur. Ve aile parça parça ‹stanbul’a göç eder. M.G. bu s›k›nt›lar› ve göçü anlat›yor: “...Elaz›¤’da demifltim küçük bir bakkaliye açt›m. Bakkaliye de batt›. ‹fl yürümedi, çünkü getirisi çok az, gideri çok yüksek olan bir aile. Yani dokuz tane çocuk, eflle de beraber on bir kifli. ‹fl kötü gitti. Diyarbak›r’a, Bingöl’e, Tunceli’ye yo¤urt götürdüm. Oradan da iflte et ürünleri, tavuk özellikle getirdim. Bu flekilde, bir sene kadar da öyle çal›flm›fl oldum. Ama o da yeterli olmad›. Çünkü baflkas› ad›na çal›fl›yorduk. Belli bir para veriyordu. Günlük yevmiyeyle çal›fl›yordum. O da yetmiyordu. Sonuçta o ifl de bozuldu. Arkadafl›n iflleri iyi gitmedi. Sütçülerle çeliflkileri falan oldu. Ve orada da iflsiz kald›m. Belli bir süre iflsiz kald›ktan sonra bir arkadafl›m geldi oraya, V. Y. benim kendi köylümdür. O arkadaflla beraber ‹stanbul’a geldik. Onun da bir iflyeri vard›. fiansa o da ifl bulamad›. Onun iflyerinde de bir fley yapamad›k. Onun ifl atölyesinde yatt›m ben. Bir ay, bir buçuk ay falan kadar ifl atölyesinde yatt›m. bir buçuk ay sonra burada bir ci¤ercide ifl bulduk. Demin bahsettim. E. B. ad›nda Merakl› Ci¤erci. M›s›r çarfl›- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 145 s›nda. Fahri sokakta. O arkadafl›n iflyerinde ben bafllad›m çal›flmaya. Ondan sonra o¤lumu getirttim. Telefon ettim. O¤lum Veysel geldi. O da geldi çal›flmaya bafllad›. ‹ki kifli beraber ayn› iflyerinde çal›flt›k. Biz bir kalfan›n yan›nda, ben kalfan›n yan›nda mantarc›l›k yap›yordum. O¤lum da direkmen onun ci¤er tezgâh›nda çal›fl›yordu. Öyle bafllad›. Bu alt› yedi y›l kadar sürdü. Bu süreç içerisinde ilk dönemlerde çok büyük zorluk çektik, ama zaman geçtikçe yavafl yavafl çocuklar›n ö¤renim durumlar›, üniversiteyi bitirdikçe ya da üniversiteye bafllad›kça ilk o¤lum Kurtulufl bafllad› [çal›flmaya]. Üniversiteye bafllar bafllamaz hemen birkaç tane ö¤renci almaya bafllad›. Hem burs al›yordu, hem ö¤rencileri vard›. Fen bilimleri dersi veriyordu. Yükümüz çok azald›. Çok büyük bir katk›s› oldu. Biraz daha rahatlad›k. ‹stanbul durumu o. Ondan sonra gittikçe biraz daha düzeldi. Çünkü bitirdi, bir baflkas› bafllad›. Burslar ço¤almaya bafllad›. Böylelikle biraz daha insan gibi yaflama... “Böyle iflte. “Gerçi burada çok daha fazla çekmedik. Sa¤ olsun çocuklar üniversiteye bafllay›nca, üniversiteden yavafl yavafl burs almaya bafllad›lar. Bir de çocuklar ders vermeye bafllad›lar. Çok zeki çocuklard›. Türkiye’de ilk iki yüze girdiler. Bu çocuklar ö¤renci almaya da bafllad›lar, falan. ‹flte o, ekonomik yönden bizi rahatlatt›. Ondan sonra yavafl yavafl insan gibi, az çok, yani insan gibi dedi¤im, yani yoksulluk flartlar› alt›nda. Açl›k s›n›r›nda yaflam devam ediyor... “...‹stanbul’a geliflim, on y›l oldu. Demek ki, kaçta gelmifl oluyorum. 1997’de gelmiflim.” Çocuklar›n› soruyoruz, hangi okullar› okumufllard› acaba? “Valla [çocuklar›m›n] hepsini okutmaya çal›flt›m. Bir tane istisna. Di¤erlerini okuttum. Biraz daha genifl söyleyeyim istersen. Bir k›z›m - en büyük çocuk - hemflire. Onun bir küçü¤ünü okutamad›k. Bizim iflte o s›k›nt›l› dönemlerimize denk geldi. Benimle beraber hep çal›flt›. Kardefllerinin okumas› için. Sa¤ olsun, herkesin de yapabilece¤i bir özveri de¤il. Büyük bir özveride bu- 146 GÖÇ H‹KÂYELER‹ lundu. Sürekli çal›flt›. ‹flte ikimiz çal›flarak, di¤er çocuklar›n okumas›n› sa¤lad›k. Çocuklardan biri ‹TÜ’de okuyordu. Elektrik Haberleflme Mühendisli¤i. Okulu bitirdi. Biri, Çanakkale 18 Mart Üniversitesinde okuyordu. Bilgisayar Mühendisli¤ini okuyordu. O da bitirdi. Biri, Marmara Üniversitesi Hemflirelik okuyordu. O da bitirdi. Biri, flu an Anadolu Üniversitesi - Eskiflehir‘de- ‹ngilizce okuyor. Bilgisayar Mühendisli¤i... Bir y›l› kalm›fl. Biri, F›rat Üniversitesinde okuyordu. Hemflirelik. Bir y›l› kalm›fl. Biri, flu an Çapa T›p’ta okuyor. Bu y›l bafllad›. Birinci s›n›fta. Di¤er [çocuklar›mdan] biri flu an lisede. Yan›m›zdaki lisede. Üçüncü s›n›fta. Durum bu.” G. ailesi bugün Gazi Mahallesi’nde oturuyor. Buradaki sosyal ortamlar›n›, yaflam ve iliflkilerini merak ediyoruz. M.G. anlat›yor: “...Gazi Mahallesi kozmopolit bir alan. Her yöreden insan var. Tabii ki biraz da kendin sosyal olursan, kendi yörenle ya da gelenek göreneklerinle uyuflabilecek ya da senin sosyal katman›nla olumlu bir etkileflim alan› yaratabilecek bir olgu, bir alt taban var. Ve ben de onu çok erken gördüm. Dolay›s›yla Tunceliler vard›. Benim köylülerim vard›. Ovac›kl›lar vard›. Ya da do¤u kökenli olup da, iyi anlaflabildi¤im... ya da bat› kökenli olup, çok iyi anlaflabildi¤im çok iyi insanlar oldu. Çok iyi arkadafll›klar›m oldu. O yönüyle memnunum. Yani insanlarla iliflkilerim çok iyi. Herhangi bir sorunum olmad›. Herhangi bir kavgam gürültüm de olmad› hiç... “...Eflim çok fazla adapte olamad›. Olmakta zorland›. O yetiflme tarz›ndan dolay›. Eflim asl›nda okuma kültürü olmayan bir insan. Al›flkanl›k verilmemifl. Dolay›s›yla biraz daha farkl› bir yaflam boyutu olan bir insan. Çok erken kabullenemedi. Mesela eflim Alevili¤i çok benimser. Alevili¤in d›fl›ndaki bir kimlik oldu¤u zaman, ben Aleviyim der. Alevileri ister, sever, ötesini ikinci s›n›f görür. Bu, olumsuz bir olgu. Benim y›llarca arzu etmedi¤im bir fley. Ama öyle görür. Bu da ister istemez baz› konularda antipati yarat›r. Mesela komfluluk iliflkilerinde antipati yarat›r. ‹flte sosyal iliflki budur. ‹flte eve gelir, kad›n konuflur, falan komflu bugün böyle anlatt›. fiu flu iliflkilerden, bu mezhep iliflkisi, bu “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 147 dinsel iliflki ya da flu günlük yaflam boyutundan bahsetti mesela. Çok s›radand›r belki ama benim k›z›m, biraz daha Tuncelilerin giyim kuflam geleneklerine uygun yani çok kapal› olmayan, çok daha rahat olmayan giyinme tarz› var. Benim k›z›m d›flar› ç›kt›ktan sonra biri bir fley söyledikten sonra, bu k›z bugün niye pantolonla ç›kt›. Böyle bir dar çevre de var. ‹lginç burada olmas›na ra¤men. Ya k›z pantolonla gidiyor, fluna bak deniyor. E bu onda ister istemez, hemen bir cevap arama ya da benimle bunu paylaflma olay›n› getiriyor. Dolay›s›yla ben hemen fikir sahibi oluyorum yani. Onun yaflam boyutuyla ilgili. Gerçekten böyle bu tür çeliflmeler, çeliflkiler oldu. ‹flte falan niye bu kadar çok örtünüyor? Falan benim flu yaflam›ma ne kar›fl›yor? Ya da ben onun flu yaflam›na ne kadar kar›fl›r›m, falan fleklinde bir sosyal dokunun birbirine denk düflmedi¤i zamanlar oldu. Ama süreç içerisinde yavafl yavafl adapte oluyoruz. Uyum sa¤l›yoruz.” Acaba her hangi bir sa¤l›k sorunlar› var m›yd›? “...Çok sa¤l›k sorunlar›m oldu. fiu anda da akci¤erimin üzerinde 8 cm. kadar bir kireçlenme var. Kalsiyum birikmesi var. Sa¤ akci¤erim çok sa¤l›kl› de¤il. O yüzden üç y›ld›r çal›flm›yorum. Çal›flma imkân›m yok. Bu böyle bir olumsuzluk. Sa¤l›k sorunum oldu. Onun d›fl›nda, eflim de çok sa¤l›kl› de¤il. Çünkü biraz da do¤al sa¤l›kl› olmamas›. ‹yi beslenmeyen, çok kötü flartlar geçirmifl olan, bu kadar üzerinden olay geçmifl bir yaflamdan sonra tabi, sa¤l›kl› olabilmek, dayanabilmek, direnebilmek, tabi çok zor. Hele dokuz tane çocuk annesi bir insan›n daha zor oluyor. Gerçekten eflimin sa¤l›k durumu çok iyi de¤il. Ama çok flükür çocuklar flu ana kadar iyiler. Çok ciddi bir problemleri yok. Öyle devam ediyoruz.” Peki tüm bunlara ra¤men burada yaflamaktan memnun musunuz? “fiimdi bu göreceli. Yani birkaç aç›dan bak›lmal› buna. Çocuklar›n ö¤renimi aç›s›ndan bakt›¤›m zaman iyi ki gelmiflim diyo- 148 GÖÇ H‹KÂYELER‹ rum. Çünkü orada böyle bir ö¤renim flans›, flart› yoktu. Yani ben Ovac›k’ta ne kadar lise e¤itimi verebilirdim. Oysa burada ben çocuklara lise e¤itimiyle beraber, dershane flans› da tan›m›fl oldum. Dershaneye de gittiler. Bu bir avantajd›. Orada herkesin liseye gitme flans› da yoktu. Alt yap›y› sa¤layacak mali güç olamazd›. Çünkü ben 80’den sonra ar›lar› kaybettim. Ar›lar gittikten sonra da durumum biraz daha olumsuzlaflt›. O dönemde bir iki tane de inflaat yapm›flt›m. Betonarme, tablal› binalar. Onlar›n da borçlar› vard›. Baya¤› s›k›nt›l› bir dönem geçiriyordum. Yani ben orada kalsayd›m, bu çocuklar›n hepsini okutamazd›m. Ama belki flu gün itibar›yla, belki flundan çok çok daha iyi bir durumum olabilirdi. Ekonomik durumum olabilirdi, ama çocuklar›m›n kültürel ya da e¤itsel durumlar› bu noktada olmazd›. Ama fleyi söylemek laz›m. Çocuklar›m›n okumas› çok güzel. Ama ben afla¤› yukar› ne kadar? On dört on befl y›ld›r o özlemi çekerek kal›yorum. O çok önemli. Ben her gün rüyamda Ovac›k’› görüyorum. Her gün rüyamda Ada Köyü’nü görüyorum. Çünkü o bölgeyi çok seviyorum. O topraklar› çok seviyorum. O insanlar› da çok seviyorum. Yani o insanlar çok çok iyi olmamalar›na ra¤men, çok çok sevecen olmamalar›na ra¤men, ben yine o insanlar› seviyorum. Bu, bülbül alt›n kafes hikayesinden gelen bir olgu mu, bilmiyorum. Ama ben gerçekten çok seviyorum. Yani ben hiçbir gece rüyamda ‹stanbul’da ya da Elaz›¤’da bile olmam›fl›m. Her gün e¤er bir rüya görüyorsam, Ovac›k’tay›m. Ada Köyü’ndeyim özellikle. Bu sevgi yani. Art›k siz olsan›z tercih yapar m›s›n›z? Düflün...” ‘Köyünüze gidiyor musunuz peki? Geri dönme konusunda bir girifliminiz oldu mu?’ diye soruyoruz. Z.G. anlat›yor: “Ben bilmiyorum. fiimdi ben nerdeyse on befl senedir oralar› terk etmiflim. Bu [eflini kastediyor]yine bir iki defa gitti. Ben hiç gitmedim. Yani o dönemde, orada. Hiç art›k. Dünya hiç umurumda de¤il. Hayat›ma küsmüflüm zaten. Yaflland›m, flimdi de rahats›z›m. Evimden, ocaktan [ailemden] oldum. on çocuk aras›nda bir de adam var... Hepsinin aras›nda art›k. Vallahi ki ben tam on üç mü, on dört mü y›l var. Daha bir gün gitmemifliz. Annem vefat “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 149 etti, gitmedim. Durumum yetersizdi. Yani mali durum yoktu. Gitmedim, daha da gitmedim...” M.G. anlat›yor: “Zaman zaman gittim. Geçen sene gitmedim. Ama birkaç y›l pefl pefle, arka arkaya gittim. Geçen sene flartlar›m olmad› pek. Gidemedim. Sa¤l›k durumum biraz bozuldu. Ben de ast›m da var. Bahsetti¤im ci¤er üzerinde kalsiyum birikmesi d›fl›nda. Böyle çok kuru havalarda nefes alam›yorum. Nefes almakta zorlan›yorum. Dolay›s›yla o bölgeye gitti¤im zaman, nefes almakta zorlan›yorum. Bu vesileyle son sene gitmedim. ‹nflallah nasip olursa, ileriki y›llarda gitmeye çal›fl›r›m... “...Sa¤l›k sorunu, demin dedim ya. Yani ben o kadar çok seviyorum, o kadar çok özlüyorum ki. Ama bir fley önümde engel. Yani gerçekten sa¤l›k çok engel. Orada nefes almakta zorlan›yorum. Ama buna ra¤men, her defas›nda oraya gitme düflüncem olmufltur. Yani, bütün bu kötü flartlara ra¤men, orada, yani insan›n en hayati fleylerinden biri nefes almas›. Nefes almazsan, bo¤ulursun, ölürsün. Buna ra¤men gitmek isterim. Buna ra¤men, o yerde, o topraklarda, bir fleyler yapmak isterim. Bir fleyler üretmek isterim. Bu bir sevgi, bu bir istek, arzu. Bu bir murat, murat. ‹smi murat bunun. Benim murad›m bu.” Aile maruz kald›¤› haks›z uygulamalardan dolay› geç de olsa hukuki yollara baflvurmufl. Hukuki süreci M.G. flöyle anlat›yor: “Evet, flimdi ben A‹HM’e müracaat etmifltim. Gecikmeli de olsa. Çünkü biraz korktum devletten. fiöyle korktum. fiimdi benim çocuklar›m var. Çocuklar›m›n hepsi genç, gençlik yafl›nda. fiöyle düflündüm. Birileri bana çok k›zarsa, çocu¤uma da bir fley yapabilir. Onu koruma pahas›na, belli bir süre, A‹HM’e gitmedim. Ama bir süre sonra, ya dedim. Bunu da yapacaksa, yaps›n, dedim. Bu ne yani. Ya, bu kadar korku niye, dedim. Böyle düflündüm. A‹HM’e müracaat ettim. Gecikmeli de olsa. Kabul de gördü. Bir de avukat tuttum. Av. T. D. Bu arkadafl müracaat›m›z› yapt›. Herhalde duruflma da oldu. Ondan sonra Türkiye’de iflte 150 GÖÇ H‹KÂYELER‹ bu demokratik aç›l›mlar ya da iflte, Avrupa Birli¤ine uyum yasas›, Kopenhag Kriterleri hikayesi diyorum. Yani ben öyle alg›l›yorum. Kusura bakmay›n, özür dilerim. O vesileyle iflte, o davalar›n bir k›sm› bekletildi, bekletilme aflamas›na geldi. Donduruldu. San›yorsam, çok net de¤ilim bu konuda ama san›yorsam, benim dava da böyle bir konumdayd› ki, avukat bana flöyle dedi. Dedi ki, ‘Biz bir iç hukuka da müracaat edelim bu konuda. Hem ispatlam›fl oluruz, gerekli alt dökümanlar› daha çok sa¤lam›fl oluruz.’ Zaten elimizde doküman vard›. Devletin belgeleri vard›. Yapt›¤›na dair. Ölçmüfl, biçmifl, ne kadar yanm›fl, ne kadar zayiat olmufl. Onlar› da anlatan belgeler vard›. Buna ra¤men avukat ›srarla, yani ‘Böyle gerekiyor’ dedi. ‹ç hukuka müracaat etmemiz laz›m. Ben de kabul ettim. Sonra idari meyanda herhalde. ‹flte bu yeni yasalar çerçevesinde bir anlaflma teklif etmifllerdi. 26 milyar zarar de¤eri biçmifller. Benim babamdan kalan mülkiyet d›fl›nda. S›rf benim ad›ma olan mülkiyetle ilgili. Ben kabul etmek istemedim. Çünkü çok cüzi. Avukat›m beni flöyle yönlendirdi. Yani A‹HM zaten bundan fazla para vermiyor. Bir de dava belki de sekiz on sene daha uzayabilir. Sen de bundan bir yarar görmezsin. Oysa bu paray› bugün de¤erlendirirsen, belki çok daha faydal› olur, gibi, avukat beni ikna etme yoluna gitti. Valla do¤rusu, kand›rd› m›, ikna m› etti, diyelim. Çünkü çok fley de¤ilim yani. Çok mutlu bir flekilde evet, demifl de¤ilim. Ama kerhen de olsa, evet, dedim avukata. Mecbur kald›¤›m için evet, dedim. Yani gerçekten bunun bir hukuku olsa, benim orada asgari 500 milyar zarar›m var. Hadi 500 milyar yarar [fazla] olsun. 400 milyar zarar›m var. ‹ki katl› bir bina gitmifl. Hiçbir de¤eri kalmad› bugüne. ‹ki katl› bir bina. ‹çerisinde bütün erzak, bütün yiyecek ve bütün içecekler. Kulland›¤›m bütün malzemelerim. Ben bir fley söylemifltim. Yani sekiz yüz tane ar›m›z vard›. Benim çok iyi evim vard›. Evimin içinde çok güzel eflyalar›m vard›. Hatta alt›n›m bile vard›. Param - pulum vard›. Durumum iyiydi, yani kötü de¤ildi. Ama o iyiliklerin hepsi birden yok oldu. Yani onlar› bugün faiziyle söylesem, milyar de¤il, trilyondan bahsetmem laz›m. Ama onu söylemiyorum. Bugünkü de¤erle, ederiyle onu yerine koyabilmen için, para gerekir. Oysa devletin bana söyledi¤i, eski YTL baz›nda oluyor “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 151 26 milyar, YTL baz›nda 26 bin lira. Evet, korkunç kötü. “Bunu kabul etti¤in zaman, o düflmüfl oluyor. Ancak flöyle bir hukukun do¤uyor. Bana dedi ki, yani senin flu kadar arazin var. Bununla da ilgili bir dava açal›m. Tamam dedim. Ama ne para geldi, ne avukat› gördüm. Çünkü onun hukukunu da avukata vermiflim. Paray› da çekebiliriz fleklinde. Görüfltüm bir iki kez. Avukat ‘Henüz paray› almam›fl›m’ dedi. Herhalde ki almam›flt›r yani. O konuda güveniyorum. Paray› alsa mutlaka söyler. Yani flurada bir ikinci hukuksuzluk daha var. fiimdi birilerinin evi yan›yor. Birileri yok oluyor. Birileri y›k›l›yor. Ama birilerine hiçbir fley olmuyor. Hatta birileri y›k›l›rken, bir baflkas› onunla ilgili dans ediyor, göbek at›yor. ‹yi ki olmufl diyor. Arkas›ndan devlet ç›k›yor, bir rehabilitasyon olay›, keyfen topluma kazand›rma falan filan, bir fleyler yap›yor. Yapay›m derken, zarar verdi¤i kifliye bir fley vermiyor. Ama zarar vermedi¤i, belki de ona ajanl›k yap›yor, o insanlara veriyor. Bununla bir baflkas›n›n gözünü korkutuyor. Bu da kötü bir fley. “Hiç zarar görmeyen, hiç alakas› olmayan, mesela benim bildi¤im, benim tan›d›¤›m insanlar var. Bunlara dava sonuçlar› geldi. Birisi benim komflumdu. Benden 200 metre ilerde. Hiçbir alakas› yoktu. Küçücük bir barakayd›. Bana gelen para kadar, ona da ayn› de¤eri biçmifller. Ha flimdi bu hukukun rezaleti. Ama yap›yor.” ‘Yaflanm›fl bu kadar ac›dan sonra geçmifle dönüp bakt›¤›n›zda ne düflünüyorsunuz? Zaman ac›lar› dindiriyor mu?’ diye soruyoruz. M.G. anlat›l›yor: “Ac›... Ya bu asl›nda, bu tür kavramlar çok ciddi kavramlar. Yani e¤er gerçekten bir yerde bir ac› varsa, o ac›y› sanm›yorum hiçbir ilaç sonsuza kadar dindirmez. Yani o bir fley. Bir kurt bir yerde yuva yapar, bir kurtçuk. O yuva hep kal›r ya. Dolgusunu nas›l yaparsan yap, ama o yuvac›k vard›r. O dolgu orada varken, o yuvac›k vard›r. Bir tafl›n içerisinde bir kurtçuk var. Kurdu ç›kard›n, yerine dolgu yapt›n. Ayn› tafltan da dolgu yapsan, ayn› maddeden de yapsan, ama o yuva kal›r. Yuva özelli¤i kal›r. fiimdi böyledir. Bu 152 GÖÇ H‹KÂYELER‹ tür ac›lar çok kötüdür. Yani düflünebiliyor musun, k›rk yafl›na gelmiflsin, yani otuz sekiz otuz dokuz yafl›ndayd›m. Dokuz tane çocu¤um var. Ve birden bire aç›kta kal›yorsun. dokuz tane insanla. Yata¤›n yok, yorgan›n yok. ‹çinde kalaca¤›n evin yok. Oturaca¤›n bir yerin yok. Komflular›n da böyle sana biraz daha ters bak›yor. E¤leniyorlar. Yani hiç beklenilmeyen, hiç görülmeyen bir olgu. Sen flafl›yorsun kendi durumuna. Baflkas› senin durumuna flafl›yor. Yani nas›l bir bal›k vurur da k›y›ya, art›k hiçbir çözümü, çaresi kalmaz. O flekilde bir fley. E flimdi bu ac›y› ne durdurabilir? Ya da bu ac› nas›l sönebilir. Bak bunu söndürecek bir fley var. Ne gerekiyor biliyor musun? Onu söyl[eye]yim. Gerçekten insanlar›n birbirine art›k dostça bakmas›. Kardefl gözüyle bakmas›. ‹nsan gözüyle bakmas›. Ay›rmamas›. Yani ben Kürt’üm, sen Türk’sün. Öteki Alevi’dir. Ay›rmamal›. Art›k eflit, ortak, kardeflçe bir yaflam düflünülmeli. Art›k özgür bir yaflam modeli insanlar›n olmal›. Ve insanlar insan gibi yaflamaya b›rak›lmal›. Yani önleri kapat›lmamal›. ‹nsanlar dernekler kuruyorlar, insanlar partiler kuruyorlar, insanlar sosyal yap›lar gelifltiriyorlar. Bunlar›n önünde durulmamal›. Bunlar gelifltirilmeli. Kardeflleflme böyle olur. Ama ne yaz›k ki, halen böyle görülmüyor. Hala, özellikle flu çok önemli, hala Kürt inkar ediliyor. Kürt, reddediliyor. Kürt d›fllan›yor, Kürt çok mu konufltu, imha ediliyor. Ya hiçbir fley yapm›yorsun, geliyor senin evini bombal›yor kardeflim. Kardeflim niye bombal›yorsun, ad› ne bunun. Belki ben sana daha yak›n›m. Yani ben orada yüzbafl›y› tan›yorum, binbafl›y› tan›yorum, kaymakam› tan›yorum, savc›y› tan›yorum Ovac›k’ta. Hepsiyle de üç afla¤› befl yukar› ‘merhabam’ var. Hepsi de birebir beni tan›yor. Muzaffer bey derler. Bu kadar da güzel iliflkim var. Bir günde bana nas›l terörist diyebilirsin? Nas›l beni bir günde böyle de¤erlendirebilirsin? Bu, insan kaybetmektir. Bu insan› düflmanlaflt›rmakt›r. Do¤ru bir politika de¤il. E bu politikalar b›rak›lmal›. Art›k kardeflleflme yap›lmal›. Ben da¤day›m. Varsay, flu an ben da¤day›m. Beni da¤dan indirmek için güzellikler düflüneceksin, bir yol arayacaks›n. Ama ille de da¤a ç›karmak için bir fley yapmayacaks›n. fiimdi halen yap›lan fley de, Ahmet’i de Mehmet’in yan›na göndermek için bir çabad›r. Yani sen kardefllikten, sen dostluktan, sen hiç yaflamdan bahsetme, sen...” “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 153 Son olarak söylemek istedi¤iniz bir fley var m›? “Yani söylenmek istenen fley o kadar çok ki, onun için, bir fley de¤il. Oturup çok konuflmak laz›m. Bu ülkenin sorunlar› çok. Dertleri çok ... Benim bir yerimde yara oldu¤u zaman önce bir düflünürüm, niye ç›kt›? Çözüm bulamazsam, bir doktora giderim. Bir bilene dan›fl›r›m. Yani bir akil adam arar›m. Yapam›yorsan, akil adamlara baflvur. Yapam›yorsan, dost olarak gördü¤ün, senin içinde 70 milyon bir kitlesin. Senin içinde bu ifli bilen çok insan var. Yani yap, art›k yeter. Bizim iste¤imiz budur. Bu ülke art›k kardefl olsun. Bu ülkede art›k insanlar, anneler a¤lamas›n. Gerçekten a¤lamas›n, yaz›kt›r. Her ölen insan... Ben hep korkar›m, birisi ölür, bir genç ölür, bir asker ölür ya da bir gerilla ölür. Ben her iki durumda da, kendi o¤lumu görürüm orada. Her iki durumda da. Acaba derim, o¤lum o asker olsayd›, ölseydi, ben bugün ne hissederdim. Ya da da¤da bir gerilla ölse, ben o gerillan›n yerine o¤lumu koyar›m. Acaba o gerilla benim o¤lum olsayd›, acaba ben ne hissederdim. ‹flte bunu düflünebilmeli. Anne ve babalar bunu bilebilmeli. Bunun kenar›nda durup, sö¤üt gölgesinde durur gibi, bunu seyretmemeli. Yaz›kt›r art›k. Benim istemim bu. K›sa ve öz, bunu söylüyorum.” Hamid Elik “Biz kime flikayet edece¤iz?” Dinledi¤imiz göç hikâyelerinin her birinin özgünlükleri olmakla birlikte, bir çok ortak noktas› ve benzerlikleri de var. Dikkatimizi çeken bir benzerlik de göç etmek zorunda kalan insanlar›n büyük gizlilik içinde, bazen kaçarak, saklanarak yaflad›klar› yerleri terk etmeleri oldu. Adeta kaç›fl filmlerini an›msatan bu hikayelerde kaçak konumundaki kiflilerin resmi makamlarca tespit edilmifl bir suçunun, aranma ya da g›yabi tutuklama karar›n›n bulunmad›¤›n› da alt›n› çizerek belirtmek gerekiyor. Bazen gecenin bir saatinde kamyona yüklenen eflyalarla beraber; bazen sapa, günlerce süren da¤ yollar›ndan yürüyerek, ama hep gizlenerek, ama hep korku içinde, ama hep ölümü yak›n›nda hissederek kaçmak zorunda kalm›fllar. Ölüme bu kadar yak›n olman›n tarifi zor olmal› ki; kaçt›klar› yerlerde de hiçbir zaman kendilerini tam olarak güvende hissetmemifller. Kendilerini özgür ve güvende hissedecekleri bir yar›n›n haylinin hep canl› oldu¤una tan›kl›k ediyoruz. Muhittin Elik 1962 do¤umlu; yani k›rkalt› yafl›nda... Türkçelefltirilmifl ad›yla Gümüflyaz›, Kürtçe ad›yla Sewadi köyünden... Köy, fi›rnak’›n, Türkçede Güçlükonak diye bilinen Basa ilçesine ba¤l›... M.E. 1994 y›l›ndan beri ‹stanbul’da yafl›yor. Anadili Kürtçe, ama Türkçe de biliyor. Okumas› yazmas› var. Köye okul geç gelmifl. M.E. okula gidememifl. Ancak okul aç›ld›ktan sonra, gece- 156 GÖÇ H‹KÂYELER‹ leri köy ö¤retmeniyle çal›flarak okumay› ve yazmay› ö¤renmifl. M.E.nin dokuz çocu¤u var. Görüflmeye efli V. ile k›zlar› Y., L., E. Ve Z. de kat›l›yorlar. M.E. köydeki hayat› flöyle anlat›yor: “Geçim kaynaklar›m›z... Genelde hayvanc›l›k... oluyordu. ‹flte tar›m... Fakat köyde fazla bir gelir olmad›¤› için, biz tekrar metropollere gelmek zorunda kal›yorduk. Çal›flmalar›m›z üç ay, befl ay, hatta bazen yedi sekiz aya kadar ç›k›yordu. “‹nflaat... ‹flte, daha önce amelelik ifli yap›yordum. Daha sonra kal›p ifli yapt›m. Böyle çal›flmalar oluyordu. ‹flte, köyde baya¤› s›k›nt›lar oluyordu. Geçim s›k›nt›s› oluyordu. Çünkü bu halde köyden ç›kmak zorunda kal›yorsun. Normal flartlarda da... “...Baharda. K›fl›n eve geliyorduk. “Köyde koyun, keçi, inek bu tür havyanlar besliyorduk. “Tar›m olarak bu¤day, arpa, arpay› hayvanlar için. Burçak, nohut, mercimek... Bu tür... “fiimdi bizim köyümüz verimli bir köy olmad›¤› için gelir kayna¤› azd›. ‹nsan› idare edecek flekilde gelir kayna¤› yoktu. Yani gelir gelmiyor. Fakat gene de mecbur kal›p çal›flmaya gidiyorsun. “O civarda hemen hemen... Basa, Güçlükonak civar›ndaki köyler hemen hemen... Yani az bir fark arada olabilir ama konum olarak, durumlar ayn›yd›. “Afliret döneminden biz geçmifltik. Fakat, son koruculuk sistemi bafllad›ktan sonra tekrar yeni model diyebiliriz afliret [için]. Çünkü, bu afliret... Daha önceki afliret reisleri... Bunlar korucubafl› oldular. Örne¤in Güçlükonak’ta Bahaattin Aktu¤... O daha önce afliret reisiydi. Onun amcas›... Onlar›n ailesi... Fakat daha sonra, o bir ara halk onlara kulak vermedi. Bunlar, s›f›ra kadar indi. Fakat koruculuk ç›kt›ktan sonra tekrar güçlendi. “Bizim köy biraz ba¤›ms›z... Biraz ba¤›ms›z ama, daha sonra korkudan dolay›, o da mecburen ister istemez ba¤l› oluyor. “...Asl›nda köyümüz güzel bir yerdeydi. fiöyle mesela: Yaz›n çok serin oluyor, k›fl›n biraz zor... K›fl flartlar› biraz zor, ama di¤er taraftan iyi. Bayramlar›... Tabii bayramda herkes bayramlaflmaya gidiyor. Sabah erkenden herkes namaza giderdi. Namaz›- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 157 n› k›lar; orada herkes bayramlafl›rd›. Ev ev dolafl›rlard›. Daha sonra köy gençleri, k›zlar› gidip oynuyorlard›. ‹flte bayramlar böyle sevinçli geçiyordu. Köyün durumu böyle... “Köyde biz ayr›yd›k. Babamdan ben ayr›yd›m. 92’de... 91’de zaten Suudi Arabistan’dayd›m. 92’de köye geldim. O süreç de biraz kritik bir süreçti. O dönemde zorlamalar oluyordu. Ta, 94’e kadar yaflam›m›z köyde geçti. “91’de [gittim], 92’de döndüm. Bir sene kald›m [Suudi Arabistan’da]. “Orada bir Türk firmas› ile... Nurol diye bir firma vard›. Orada altyap› iflinde çal›flt›m. “... ‹lk defa gittim. Suudi Arabistan’a bir sene kald›m. Be¤enmedim geldim. “[Böyle gelip giden baflkalar› da] vard›r. Hatta gitti¤imiz dönemde, flöyle bilinçli yurtd›fl›na gönderilen gençler vard›. O dönemde bilhassa... Orada periflan oluyorlard› iflin gerçe¤i. Geliyorlard›, on kifli, yirmi kifli, otuz kifli, elli kifli... Gruplar halinde geliyorlard› oraya. Periflan oluyorlard›. ‹fl de yok! Periflan oluyorlard›. Ondan sonra sa¤dan soldan yol paras› bulup geliyorlard›. “O süreçte param›z› ald›k. Fakat hemen hemen ücret... Türkiye’deki ücret ile arada fazla bir fark› yoktu. Yaln›z orada sürekli çal›flt›¤›m›z için, fazla para harcamad›¤›m›z için, olan para da elimizde kald›. Biz geldik. Geldik, iflte o parayla en az›ndan biz bir ev yapal›m dedik. Parayla, iflte asl›nda o dönem de kritik oldu¤u için, ailemiz bize söyledi. Mesela abim bana dedi ki, istersen evi yapmayal›m; bu süreçte belli olmuyor, ne olur ne olmaz! Bunu söyledi. Ben de dedim, ya, ‘sa¤lam bir ev yapal›m. Belki k›sa bir sürede köye tekrar geri dönebiliriz. Bizim de bir evimiz olsun.’ O paray› ben bir eve harcad›m. “Evet Sewadi’de... Bir ev yapt›m, tafl beton ile. Ama o evde de zannedersem iki gece yatabildim. Yani yatam›yordum. O çok zor bir süreçti. O korku vard›r. ‹flte askeriye, kontra-gerilla, o bölgede dolafl›yorlard›. Tabi bask›n yap›yorlard›. “92’den 94’e kadar biz köydeydik. “Evi 92’de yapt›m. 93’de biz evi haz›r hale getirdik. 94’de tam fliddetlendi o olaylar. 158 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “[Daha önce] okulda kal›yorduk. Okulda... Okul bofl oldu¤u için... Biz de okulda kald›k. “...Daha sonra, kendi evimize geçtik ama, maalesef içinde yatamad›k. Gece yatam›yordum ben, çocuklar gene yat›yorlard›. Ama gece d›flar› ç›kmak zorunda kal›yordum ben. “Köyümüzde hane say›s› yüze yak›nd›. “Hat›rl›yorum 92’lerden sonra... Biz Newroz’u kutlam›flt›k. O Newroz hep akl›mda... O Newroz’u gerçekten de yürekten kutlad›k. Çünkü, o zaman sadece bizim köy de¤il, di¤er köylerden de insanlar gelip Newroz’u kutlam›flt›. Herkes bir araya gelip Newroz’u kutlay›p köyde yürüyüfl yapt›k... Hep beraber köyün etraf›nda dolaflt›k. Dolaflt›k, çünkü askerlerin de Newroz’u nas›l kutlad›¤›m›z görme[sini] istiyorduk. Biz döndük. Okulun meydan›nda, orada halay çektik. Halay çektik, oynad›k. O an hiçbir zaman akl›mdan ç›kmad›. O hep akl›mda. Yani o Newroz köydeki o kutlanan Newroz her daim akl›mda kalacak.” M.E.nin efli V.E. ise olaylardan önce köydeki hayat› flöyle anlat›yor: “Tabii ki, bayram oluyordu; biz gidiyorduk. Bizim orada, öyle büyük a¤açlar var. Biz orada sal›ncak yap›yorduk. Tabii ki bayram çok güzel oluyordu orada. Böyle, diyelim yirmi kifli belki, o sal›nca¤[a] geliyordu. Baya¤› böyle... fiu ejderhad›r, nedir, hani parklarda... Ayn› bizimki de onun gibiydi... Diyelim ki biz, odun topluyorduk. On tane, befl tane, alt› yedi tane... Böyle k›z[lar], kad›nlar toplan›yorduk. Çöllere, bahçeye gidiyorduk. O günlere çok özeniyoruz. Biz Beri’ye1 giderdik. Hani, Berivan onun ad›d›r zaten... “Biz koyun gütmeye [gide]rken kova götürürdük. Koyunlar› güdüyorduk. Sütün köpü¤ü oluyordu. A¤aç yapraklar›n› kopar›p onunla köpüklerini yiyorduk. Oradaki süt sa¤d›¤›m›z arkadafllarla bazen halay çekiyorduk. Halay çekiyorduk. fiark›lar söyleyip oynuyorduk. Bir keresinde, bir evin köpe¤i vard›. Köpeklerinin çok yaman oldu¤unu söylüyorlard›. Dediler, tavflan yakalam›fl. Ben gittim bakt›m. Tavflan›n etini yedi¤ini söylüyordu. ‘Dur, ben “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 159 de gelip bakay›m’ dedim. Bana, ‘Dur gitme’ dedi. ‘Köpek sana sald›r›r’ dedi. Ben yine de gitmek istedim. Ben gittim. Köpek tavflan› iki ayaklar› aras›na alm›fl, tavflan› yiyordu. Ancak, beni görünce bana do¤ru sald›rd›. O dönem Siirt’te Germav2 diye bir yer vard›. Biz oradan elbise al›rd›k kendimize... Oradan herkes eski elbise al›yordu. Kimse yeni elbise alam›yordu. Annem bana oradan bir elbise getirmiflti. Ben giymifltim. Ete¤imden tutup o elbisemi y›rtm›flt› o köpek. Ben kendime de¤il, elbiseme üzülüyordum. Y›rt›ld›¤› için... Ben flimdi hep arkadafllar›ma anlat›yorum. O gün hiç akl›mdan gitmiyor diye. E tabii, biz süt sa¤maya giderdik. Ayran yay›¤› de¤ildi. Süt yay›¤› vard›. Biz süt sa¤maya giderken onu yan›m›zda götürür, sütü içine koyar s›rt›m›za atar getirirdik. O zaman keyifli ve nefle içinde günlerimiz geçerdi. Biz sanki e¤lenceye gidiyorduk. “Bize büyükler diyor ki, y›lbafl› haramd›r. “Öyle diyorlar... Ancak bizim orada da y›lbafl› vard›. Heybemiz vard›. Y›lbafl›nda kolumuza takar, ev ev dolafl›r, [tekerlemeler] söylerdik... Bize arpa bu¤day verirlerdi. Biraz para verirlerdi bize. Biz de paray› al›r, bakkala gider, kendimize bir fleyler al›rd›k. O dönem biz de kutlard›k y›lbafl›n›. Ama flimdi diyorlar, iflte y›lbafl› haramd›r. Köyde haram de¤ildi. “Niye o zaman serbest flimdi bize diyorlar haramd›r. E, tabii ki insan içki içerse, sarhofl olursa kötü fleyler yaparsa, haramd›r. Ama bizimki bu flekilde geçiyordu. Ah! Ah!” M.E. ile V.E.’nin k›zlar›ndan L.E. köydeki hayat› fazla hat›rlam›yor: “Asl›nda köy güzeldi. Ben o zaman küçüktüm. Yinede güzeldi yani. Arkadafllar›m... Pek akl›mda kalan fleyler yok ama,mesela birkaç arkadafl›m vard›. Bizim üç tane keçimiz vard›. ‹ki tane ar- 1- Beri; süt sa¤mak amac›yla hayvanlar›n götürüldü¤ü köyün d›fl›ndaki küçük otlak anlam›na gelmekte olup, burada süt sa¤an kad›nlara berivan denilmektedir. 2- Türkçe kapl›ca anlam›na geliyor. Ancak burada bahsedilen yer ismi olup, o dönemde Siirt ilinde bulunan bir al›fl verifl noktas›d›r. 160 GÖÇ H‹KÂYELER‹ kadafl›m daha vard›; beraber otlatmaya götürürdük. Bunlar› hat›rl›yorum. Güzel an›lard›.” Ailenin ‹stanbul’a göçmesiyle neticelenen olaylar, 1991 y›l›ndan sonra bafllam›fl. M.E. anlat›yor: “Zaten, 92 ile 93 dönemi yani tam fliddet dönemiydi. O zaman iflte, Bane diye bir köy var; o yak›ld›. Ben de çocu¤umla birlikte, bir köye gidiyorum. fiehrika diye bir köy... “[Ad›] Mehmet... Benim erkek çocu¤um, büyük o¤lum... Onunla birlikte fiehrika‘ya gidiyoruz. fiimdi oraya giderken, bilmiyorum, askeriye bask›n yapm›fl o köye. Bizim de haberimiz yok. Basa’ya yak›n bir köydür. Daha köye varmadan, bakt›m askeriye var. Askeriye bizi durdurdu. Bizi köye gönderdi. Dedi, siz köye gidin. Köye gittik. Ondan sonra bizi beklettiler orada. ‘Nereye gidiyorsun’ dedi. Biz dedik, ‘Güçlükonak’a gidiyoruz.’ ‘Niye gidiyorsun?’ Dedim, ‘Vallahi benim kerestem vard›r. Bir insana verdim; o, kendine ev yapt›. Dedim bakay›m; ne yapt› ne yapmad›.’ Ondan sonra bizi bekletti. Bekletti. Daha sonra akflam üzeri birisinden flüphelendim. Beni de gösterdi; dedi, ‘Bunu da gözalt›na al›n. Zaten o dönemde... Tespit yapmadan... Yani birisi dese, ya, ‘bu adam suçludur’ tamam! O insan›n ifli bitti. Daha önce de askeriye bana rast geldi. Ben mesela tarlaya giderken, baflka köye giderken, tekrar bana askeriye rast geldi. Kimli¤ime bakt›: Hiçbir fley yok. Ama orada askeriye... Oradayken birisi dedi ki, ‘Bunu da gözalt›na al›n.’ Sade bunu söylemiflti. Beni b›rakmad›. fiimdi bizi Güçlükonak’a, Basa’ya götürdüler. Çocu¤umla birlikte tabii... Gitmeden önce gözlerimizi ba¤lad›lar. “[Çocu¤um] o zaman on yafl›nda vard›. On yafl›ndayd›. “Tabii onun da gözlerini ba¤lad›lar. Benim de gözlerimi ba¤lad›lar. Götürdüler. Tabii, hatta karakola kadar da, çocuk yan›mdayd›. Elini böyle tutmufltum, hemen yan›mda. Ama daha sonra çocu¤u götürdüler. Çocuk da tabii benden ayr›lmak istemiyor... Bir ba¤›rd›lar; ondan sonra çocuk korktu gitti mecburen. Ben orada on dokuz gün gözalt›nda kald›m. Basa Güçlükonak’ta... Bizim kald›¤›m›z yer de, inflaat halinde, yani yeni yap›lan bir binay- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 161 d›. Zaten gözler kapal› bir yeri görmüyorsun. Ondokuz gün o flekilde... “Tabii tam k›fl›n ortas›ndayd›. Tam olarak kestiremiyorum Ocak ay› m›yd›, flubat ay› m›yd›? Böyle tam 92’nin ortas›nda... Hatta flöyle diyebilirim: Newroz’a, mart’a do¤ruydu. Çünkü biz gözalt›ndayken, Newroz’da ateflkes oldu. Burada flans›m›z oldu. Bafl›m›za bir fley gelmedi. Bir de, o Bane köyü dedi¤im olay da ‹nsan Haklar›’na intikal oldu. O yüzden fazla bask› yap›lmad› bize. Yani öldürme, infaz durumu falan olmad›. Yoksa gene de iflkence oldu. Zat[en] iflkencesiz gözalt› olmaz. On dokuz günden sonra bizi Eruh’a götürdüler. Orada ifademizi ald›ktan sonra bizi serbest b›rakt›lar. “...fiimdi ben 92’de ev yapt›m. ‹ki gün içinde yatabildim. Niçin yatamad›m? Korkudan.... Korku neden? ‹flte, askeriyeden dolay›... O dönemde kontra-gerilla vard›. Yatam›yorduk yani evde. Hatta sürekli biz, bu korkuyla yafl›yorduk. Bir gün, yani bir gece, bafl›m›za geldi. Bu da, babam›n olay›... Gece, bask›n yap›l›yor. Saat onda... “Tarih 94... He! Bir bask›n oluyor. Bizim köye yak›n bir köy daha vard›r. Hem bizim köye hem oraya... Kürtçe Haran, yani Yata¤ankaya köyü... Kürtçe biz Haran diyoruz. Orada da iki kifli öldürülüyor. Daha sonra da bizim köye, asker ve kontra-gerilla geliyor. Çünkü o dönemde flöyle bir fley vard›r: Saat ondan sonra kimse kap›y› açm›yordu. Kap›y› açm›yorlard›. Böyle bir korku vard› çünkü, ne olur ne olmaz. “Herkes birbirine tembih ediyor. Diyor, ‘Saat ondan sonra kim gelirse gelsin hiç kap›y› açmay›n.’ Gece bunlar geliyor. Yata¤ankaya... ‹lkin Yata¤ankaya‘ya gidiyorlar bunlar. Gerilla k›yafeti diye... Kendini tan›t›yorlar. Bir erkek çocu¤u evden ç›kar›yorlar. K›zkardefli diyor, ‘Ben de geleyim.’ O da gidiyor. Hemen köyün kenar›nda bu ikisini tar›yorlar. Hatta k›z›n boynundaki alt›nlar› da al›p götürüyorlar. Daha sonra bizim köye geliyor. Bizim ev de köyün kenar›nda... Geliyor, birkaç eve dolafl›yor, vuruyor; kimse kap›y› açm›yor. Kap›y› açmay›nca bunlar da kap›y› zorluyor. Hatta bizim kap›... Komflular yak›n... Yani bizim eve yak›n bir aile vard›. Kap›y› çal›yor, kap›y› aç›yor. Kap›y› aç›nca, o da zannediyor 162 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ki aileden birisidir. Sabah olmufl; çocu¤u da amcas›na gitmifl. Diyor, ‘Çocu¤umdur, sabaht›r, gelmifl.’ Bak›yor, silahl› bir insan... Ondan sonra kap›y› tekrar kapatmaya çal›fl›yor. Silah›n›n namlusu kap›s›n›n aras›nda kal›yor. O itiyor, o oradan itiyor. Diyor, Kürtçe yemin ediyor. ‘Ben kesinlikle size bir fley yapmam. Senin kocan beni göndermifl.’ Diyor, ‘sen yalan söylüyorsun. Bir kere benim kocam ‹stanbul’da çal›fl›yor. Sen nerede benim kocam› görmüflsün?’ Kap›y› kapat›yor. Kap›y› kapat›yor, açm›yor. Ondan sonra bunlar, bu befl tane evi hedef al›yorlar. O yak›nda hem bizim ev vard›r, hem onlar›n evi vard›. “Di¤erleri de... Biri benim babam›n eviydi. Bir tane... fiu anda o da ‹stanbul’da kal›yor. Resul Kaya... Beflir Kaya vard›r. Onun evi vard›r. Bir de benim ev... Bunlar böyle hedef haline geliyor. Bunlar, yani bu evi tar›yorlar. Çocuklar da içerde, içerde... O s›rada benim çocuklar›m da içerdeydi. Fakat o s›rada yaflananlar.. O ölümler... Benim han›m anlatsa daha iyi olur. Çünkü o, bizzat içerideydi. O silah sesleri... Yani duyuyordu içerde. Yani k›saca ben, baflka bir fley daha anlatay›m. O s›ra, o gece, silah sesleri gelirken bir arkadafl›m›z vard› evde. Biz dedik, bu arkadafl›m›z› kesinlikle öldürmüfller. Biz bu beklenti içindeyken bakt›m, arkadafl geldi. Hasan diye bir arkadafl›m›z... Geldi. Biz dedik, ne oldu? Çünkü ayn› o da evimize yak›n bir yerde oturuyordu. Hatta o da o s›ra o okulda oturuyordu. Ben okuldan ç›kt›ktan sonra, o da okula girdi. Orada, ta pencerenin önüne kadar geldiler. Fakat ben evden ç›kt›m, kaçt›m geldim. Biz, yani hiç kimse, evden ç›kma flans› bulam›yorduk. Çünkü atefl... Mesela köy üzerinden atefl yaymaya bafllad›lar. Belki bu on befl yirmi dakika bu böyle sürdü. Daha sonra silah sesleri kesildi. Kesildikten sonra biz merak ettik. Dedik vallahi bir bakal›m, ne oldu. “Köydeydik, ama evde de¤ildik. Farkl› bir yerde biz saklanm›flt›k. Evet, baflka bir aileye gitmifltik. Fakat gece, o silah sesleri kesildikten sonra, bir arkadaflla ç›kt›k. Oralar› kontrol ettik; bakt›k kimse yok. Allah Allah! Tekrar geldik arkadafllar›n yan›na, yatt›k. Ama uykum gelmedi. Dedim, mutlaka bir fleyler olmufl. Dedim, bu silahlar bofluna patlamad›. O atefl!.. Sabah erkenden kalkt›m. Bakt›m, köyde ne ses ne seda. Bir insana rast geldim; “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 163 köyün içinde geçerken bir insana rast geldim. O da camiden geliyordu. Bir fley demedi. Geldim tam, babam›n komflusu, orada abdest al›yor. Sordum, dedim, ‘Ne oldu dün akflam. Silah sesleri geldi. Ne oldu bu?’ Hiç ses ç›karmad›. Ses ç›karmad›. Allah Allah! Hayret kald›m. Ondan sonra biraz ilerledim bakt›m, bir tane aile ç›kt›. Saliha diye bir komflumuz vard›r. Kap›y› vuran, kap›y› açmayan aile... Az önce anlatt›¤›m aile... Ç›kt›, a¤l›yor. Dedim, ne oldu. Dedi, mahvolduk. Bizi tarad›lar dün akflam. Dedim, ‘Ölü var m›?’ ‘Yok’ dedi. Fakat evin her odas›na bomba atm›fllar. Evin her odas›na bomba atm›fllar ve di¤er odalar› da taram›fllar. Çünkü oradaki evler normalde demir parmakl›lar. Önce bu boflluktan taram›fllar. Daha sonra bomba atm›fllar. Her evin her odas›na bomba atm›fllar. Biz böyle konuflurken, bakt›m di¤er komflu da ç›kt›. Kanlar böyle ak›yor yüzünden. ‘Ne oldu’ dedim. Dedi, ‘Vallahi bomba atm›fllar bizim eve, hepimiz yaral›y›z.’ ‘Ölü var m›?’ dedik. ‘Yok’ dedi. Biz böyle konuflurken, birisi dedi, ‘Vallahi senin baban› öldürmüfller.’ Allah Allah! Hemen kofltum. Gittim eve, bakt›m babam çökmüfl köflede, öyle oturuyor. Hala benim annem, di¤er ufak k›z kardeflim, orada yata¤›n içinde... Daha kalkmam›fllar. Hala, o korkudan yat›yorlar. Babam› kuca¤›ma ald›m; bakt›m s›cak... Babam›n vücudu s›cak... Daha canl›d›r; ölmemifl. Böyle yat›rd›m, bakt›m. Bafl›n›z sa¤ olsun; bakt›m ölmüfl. Babam›n evini taram›fllar. Di¤er odalarda patlamam›fl bombalar vard›r. O dönemde kendi imkanlar›m›zla foto¤raf makinesi ile foto¤raflar› çektik. O zaman Gündem vard›. Gündem gazetesi... Ona ancak verebildik. Bu durumlar iflte bafl›m›za geldi. Fakat daha bunlar›n hikayesi uzun. “...O zaman köyde karakol yoktu. Fakat o zaman tehditler flöyle: Mesela Basa, Güçlükonak’ta Bahaattin Aktu¤ flu anda belediye baflkan›... O dönemde tabii ki korucubafl›yd›. Bize haber gönderdi. Dedi, ‘Gelin Basa’ya. Güçlükonak’a gelin, sade askeriye karfl›s›na ç›k›n, sizi görelim, tekrar gidebilirsiniz. ‹sterseniz metropole gidin, isterseniz nereye giderseniz gidin. Ama gelmezseniz, art›k ifliniz zor. Sizi tarlada görürsek, evde görürsek art›k nerede görürsek’... “fiimdi tabii, haber gönderdi. Birisi geldi, bizim muhtara söyle- 164 GÖÇ H‹KÂYELER‹ di. Bizim muhtar da bana söyledi. On kifli filan... Dedi, sade bunlar gelsin. Bütün köylüye de¤il... O yüzden biz korkuyorduk. Mutlaka zaten daha önceden biliyorduk. Yani bizi nerede görse[ler], affetmezler. O yüzden biz evde kalm›yorduk gece. Gündüz geliyorduk eve. ‹flimizi yapard›k. Fakat gece evde yatm›yorduk. fiimdi bir müddet böyle gidiyordu. Biz bu korku ile yafl›yorduk. Fakat bu flekilde, gecenin bu vaktinde, yani sualsiz sebepsiz gelip böyle köy tarayacak, babam› öldürecek, ondan sonra di¤er köyden iki kifliyi öldürecek! Böylesi hiç akl›m›za gelmezdi. Gelecekler, bizi görürlerse yakalayacaklar, götürecekler. Yani kifliye yönelik, böyle bir yakalama olur, dedik. Yani böyle bir öldürme olur, rast gele olur. [Bunu] hiç tahmin etmiyorduk. fiimdi o gece... Anlatt›¤›m gece olunca, biz de dedik, bunu beklemiyorduk. Yani geleceklerini bekliyordum, ama bu kadar›n› da de¤il. fiimdi babam... Babam› öldürdükten sonra... Tabiî ki o s›rada... Zaten ya¤mur da ya¤m›flt›. Yollar..... “...94 fiubat ay›ndayd›. Hatta mesela ya¤mur ya¤m›fl. Her taraf çamur... Askerlerin ayak izleri belli... F›nd›k’tan3 gelen askerin ayak izleri belli... Belliydi; gelmifllerdi. Zaten bofl kovanlar, hatta patlamam›fl bombalar, böyle makineli tüfeklerin zincirleri... Bunlar[›n] hepsi kalm›fllard›. Patlamam›fl bombalar vard› babam›n evinde. Bombalar vard› askeriyeye ait. Bu nas›l mesele, diyebilirsin. Siz askerleri görmediniz; nas›l asker diyorsunuz? fiimdi o dönem de... Zaten korkunç bir dönem.... Belki yani herkes biliyor. 92, 93, 94’e kadar, korkunç bir durum vard› ortada. fiimdi yani birisinden flüphelendi¤i zaman, yani hiç ifadesini almadan infaz ediyorlard›. Yani bu flekilde, böyle bir durum vard›. fiimdi babam, babam›n cenazesi yerde iken, dedik, tabiî ki otopsi, yani muayene edecekler. Bize dedi ki, ‘Ya Güçlükonak’a götüreceksin ya da Siirt’e.’ Biz de dedik, ‘Güçlükonak’a götüremeyiz.’ Zaten bunlar yapm›fllar. Bunlar› biz biliyoruz. Çünkü o dönemde hem kontra-gerilla vard› hem korucu k›yafeti mesela... Bunlar geliyor, köye bask›n yap›yorlard›. Bu flekilde insanlar› öldürüyorlard›. 3- Bölgede bir kasaba, ayn› zamanda askeri birliklerin bulundu¤u bir merkez. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 165 “Biz dedik ki, ‘Güçlükonak’a götürmeyiz. Biz, Siirt’e götürelim.’ Biz, Siirt’e götürdük. “...Cenazeyi Siirt’e götürdükten sonra defnettik. Biz orada bakt›ktan sonra savc›, muayene ettikten sonra, tekrar getirdik; bunu mezara götürdük. Mezara götürdükten sonra, bunlar dedi ki, ‘‹lla ç›karacaks›n.’ Allah Allah! ‘Askeriye [dedi]. Askeriye... Keyfi muamele.... Maksat yani, zorluk... Gücüne gitsinler... Tekrar babam› mezardan ç›kartt›k. Bakt›ktan sonra, tekrar gömdü. fiimdi o dönemde bir tane binbafl› vard›; tabur komutan› F›nd›k’ta. Hatta bunu da dile getirdi. “‹smini bilmiyorum. O zaman iftira etti. Bilinçli mi etti, bilinçsiz mi etti, bilemem. Demifl, içinizde gücümüz yetmiyor insanlar vard›r. Çünkü cenazeden sonra asker de geldi. F›nd›kl›’dan askerler geldi. Köye geldi. Ondan sonra köylülerin ifadesini ald›lar, gittiler.” M.E.nin efli V.E. anlat›yor: “Biz zaten her zaman korkard›k. Çocuklar›m›n her ikisi de ufakt›; d›flar›dayd›. Kap› vuruldu. K›z›ma dedim, kap›y› aç›n. Çocu¤um dedi, ‘Korkuyorum.’ Dedim, ‘Git, bir fley olmaz, kap›y› aç.’ Her iki çocu¤um da geç kalm›flt›. Biz de biraz geç kalm›flt›k. ‹flte, yataklara uzand›k. Saat on iki oldu. Saat birde kap› çal›nd›. Kap›y› çald›lar. Biz evimizi daha yeni yapm›flt›k. Daha bir y›ld›r içinde oturmaya bafllam›flt›k. Zaten eflim bizimle kalmad›. Bir iki gece bizimle kalm›flt›. Saat gece birde kap›y› çald›lar. Ben de kalkt›m. Gidip kap›y› açay›m, dedim. Bakt›m, kap›n›n vuruluflu normal de¤il. Bakt›m, kap› normal çal›nm›yor. Dedim, kalkmayay›m. Bakt›m, k›z›m kalkt›. K›z, ‘Ana ne oldu’ dedi. K›z›ma, ‘Sesini ç›karma’ dedim. Belki içeriye toz zehir atarlar. Biz fark etmeyelim diye zehir atarlar içeri; biz ölelim. Yani ben kap›y› açmad›m. Bizi zehirlesinler, bundan korkmuyordum. Ama iflte bize tecavüz, bask›n yapmas›nlar. Bize utan›lacak bir fley yapmas›nlar, ölmeye raz›yd›k. Zaten o zaman ay ›fl›¤› vard›. Gündüz gibiydi. Ben perdeyi kald›rd›m. K›z›m dedi ki, ‘Anne gitme pencerenin yan›na; seni öldürürler.’ Ben hiç... Silahlar akl›mdan geçmiyordu. Bakt›m, küçük çocu¤um da kalkt›. Bakt›m, düfltü. ‘Korkma’ dedim çocu¤a, ‘Me- 166 GÖÇ H‹KÂYELER‹ heme [Mehmet] korkma’ dedim. Evi tarad›lar. Evimizi iyi ki yeni yapm›flt›k... Kap›n›n önündeydiler demek ki. Bizim kap›dan gidiyorlard›. Kay›nbabam ile komflumuzun evini tar›yorlard›. Ben de sand›m ki tankere kas›tl› olarak vuruyorlar. Sürekli korku içinde olal›m. Belki iflte, tar›yorlar. Sabaha kadar içeriden ç›kmayal›m, korkal›m diye düflündüler. Üç defa geldiler. Hatta ben, dama ç›kt›lar... Evin dam›ndan sesler geliyordu. Evi damdan deldiklerini düflündüm. Üçüncü defa geldiklerinde, ben, k›z›m ve çocuklar›m oturuyorduk. Birden evin arkas›ndan atefl ettiler. Benzin fliflesi vard›. Biz o zamanlar benzin kullan›yorduk çakmaklar için. Atefl ettiklerinde kurflunlar flifleye çarpt›. fiifle yere düfltü ve alev ald›. Atefl bize do¤ru geldi; ancak hemen söndü. Bir koku geldi. K›z›m, ‘Bu koku nedir?’ dedi. Ben, ‘Zehir att›lar’ dedim. Biz zannettik, hemen orada ölece¤iz. Hiç fark›na varmadan ölece¤iz diye düflündüm. Seviniyorduk asl›nda ölece¤iz diye. Yani biz ölmeye raz›yd›k. Sabah saat alt›ya kadar bekledik. Son kez iflte, mavi bir ›fl›k yand›. K›z›m Y.ye dedim, ‘Herhalde baban› öldürdüler.’ Ben dedim, herhalde sadece bize bask›n yapm›fllar. Baflka evlerin tarand›¤›n› bilmiyordum. Yani böyle bir fley yapacaklar›n› tahmin etmemifltik. Sonunda bir ›fl›k daha yand›. Daha öncesi Siirt’te babam ile abimi özel timler vurmufltu. Bana o zaman haber geldi¤inde, sanki belim k›r›ld›. O gece de aynen çocuklar gibi emekleyerek pencerenin önüne do¤ru gidiyordum. Ben dedim ki, kesin ölüler var. Ama bilmiyorum, baban m›, baflkas› m›. Ama mutlaka ölüler var. Çünkü dizba¤lar›m çözüldü. Sabah alt›ya kadar pencerenin önünde bekledim. Komflumuz Salih’i ça¤›rd›m. ‘Salih, Salih’ dedim. ‘Dün gece bu evde neredeyse ölüyorduk. Kay›nbabamlar› ça¤›r da, bize baks›nlar.’ Salih dedi ki, ‘Bizi de tarad›lar.’ Ben dedim ki, ‘Sizi ve kay›nbabamlar› da m› tarad›lar?’ Salih bana dedi, ‘Çocuklar›m evde; hepsi yaral›d›r.’ Biz de kendimizden korkuyorduk. Bir torba fleker, bir teneke ya¤... Ben diyordum ki, kesin bizim evi taramaya gelecekler. Ben korkuyordum. Bir torba ya¤ ile bir teneke flekeri oraya götürmüfltüm. Her ihtimale karfl› orada bulunsun diye. Tesadüf bomba gidip o ya¤ tenekesine ve fleker torbas›na çarpm›fl. Her ikisi de parçalanm›flt›. Art›k onlar da yenmez durumdayd›. Saat alt›yd›, bakt›m, eflim ile birkaç “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 167 kad›n bizim tarafa do¤ru geliyor. Ben de k›z›ma dedim ki, ‘Bu senin baban de¤il mi gelen?’ Gözlerim o kadar kararm›flt› ki bir fley seçemiyordum. K›z›ma, ‘Baban de¤il mi?’ dedim. Evet, ‘babamd›r’ dedi. Pencereye do¤ru geldi. Eflim, ‘Ç›km›yor musunuz?’ dedi. Ben, ‘Ç›kamay›z’ dedim. Evimiz daha yeni idi. Tam olarak bitmemiflti. Duvarlar›n› da... Yar›md› evimiz. Kap›n›n önüne bir eski kilim sermifltik, çamurlar içeriye gelmesin diye. Dedim ki ben, kilimi kald›r›n diyorum. Hiç düflünmüyordum alt›nda bomba patlayacak. Biz d›flar› ç›kt›k; konufluyorduk. Dediler, ‘Hamit’i öldürdüler.’ Hamit kay›nbabamd›r. O gece demek ki, odadaki vitrine, bomba isabet etmifl. ‹çindeki çamafl›rlar hepsi yanm›fl. Benim kay›nbabam da pencereden bakarken, k›zlar› Mizgin ile, Milkin’e [demifl ki], ‘Atefl düfltü evime; evim oca¤›m yand›; bizim evin arkas›ndaki M’’nin evi ile çocuklar› hep beraber yand›’... Demifl ki, ‘M’nin evini tar›yorlar.’ O öyle dedi¤i anda, birisi d›flar›daki askerlerden biri, ‘Aziz, atefl serbest!’ demifl. ‹ki k›z ile anneleri korkudan yata¤a girmifller. Kay›nbabam da bizim evin taranmas›ndan dolay› çok üzülüyor. O esnada bomba at›yorlar. Bomban›n bir parças› flaka¤›na isabet ediyor. Hemen gidip bir köflede k›vr›l›yor. Orada saatlerce bekliyor ve flaka¤›ndan akan kan so¤uktan buz sark›¤› gibi olmufltu. Vücudu o kadar s›cak ve yumuflakt› ki, biz onun ölmedi¤ini düflündük. Bu flekilde oldu.” M.E. ile V. E.nin k›z› Y.E. anlat›yor: “O gece biz uyuyorduk saat on iki olmal›yd›. “On iki on üç yafl›ndayd›m. Yani net hat›rl›yorum. Bakt›k, iflte silah sesleri falan geldi. Korkuyorduk; yani bakam›yorduk. Gerçi bizde o zaman, babam da evde yoktu. Biz çocuklar, bir de annem vard›k. Her fleyden korkar olmufltuk. Ya, babam› düflüncesinden dolay› suçlar olmufltuk. Yakalanm›flt› o zaman. ‹flkence falan yapm›fllard›. Biz o zamanlar korkuyorduk, tekrar yakalanacak diye. Babam evde kalm›yordu. Biz tek vard›k evde. Silah sesleri gelince, biz çok korktuk. Zaten sabah olmufltu. Her taraf, yani köy, karman çorman bir fley olmufltu. Öyle hat›rl›yorum, ama detayl› olarak hat›rlam›yorum aç›kças›. O gece, biz öldük dedik. Ya- 168 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ni kesin hiç sa¤ ç›kaca¤›m›z› tahmin etmemifltik. O flekilde yani... Çok korkmufltuk. “...D›fl köylerden birine bask›n yap›lm›flt›. Adamlar› götürüp fi›rnak’ta, demifllerdi, öyle hat›rl›yorum. fi›rnak’ta iflte, orada iflkence falan yap›lm›flt›. Getirdiler iflte; onlar›n köyleri falan yak›lm›flt›. Bizim köye getirdiler. Hat›rl›yorum. Yani ayak parmaklar›n›... fiu ayak parmaklar›n›... Gözümün önünde... Kalm›flt› öyle... Ayak parmaklar› kopmufltu öyle. Damarlar kalm›flt› sadece. “...Bizim köye getirdiler onlar›. Onlar›n köylerini yakm›fllard›. Öyle yani... Haf›zamda kal›yor yani hala. Hat›rl›yorum. Yani ayak parmaklar›na ilaç falan sürüyorlard›. Suçsuz insanlar› yani, böyle köylüleri, hepsini al›p götürmüfllerdi, erkeklerini. Evlerini de yakm›fllard›. Öyle iflkence yap›p yollam›fllard›. O flekilde hat›rl›yorum. Tabi köylülerin de bize yönelik baz› fleyleri oluyordu. Tepkileri oluyordu. Babam Arabistan’dan geldi¤i zaman... Babam Arabistan’a gitmeden önce fikirleri daha farkl›yd›. Öyle hat›rl›yorum ben. Bu tür konularda fazla fley de¤ildi. Geldikten sonra, sanki de¤iflti. ‹flte Kürt sorununa daha çok yöneldi. Orada biz Newroz düzenlemifltik bir kere köyde. Bütün halk kat›lm›flt›. Yani çok isteklilerdi. Hepsi de istiyorlard›. Ama zamanla iflte... Bask› oldu¤u zaman... Bu sefer askeriyeden bask› yap›yorlard› sürekli. O yüzden millet korkuyordu. “Biz, Kesk u Sor u Zer [yeflil, k›rm›z, sar›] [fleyler giyindik]... Yürüdük iflte... Köy d›fl›na kadar yürüdük. Tekrar geri geldik. ‹flte, köyde davullar falan çald›k. Oynad›k yani. Baya¤› bir güzel geçti. Hat›rl›yorum onu. Bir kere oldu o. O da... Babam›n sayesinde oldu. “Diyorum ya, iflte bir o oldu. Daha da olmad›. O gün çok güzel geçmiflti. Ondan sonras› zaten hep kötü geçti, hep kötü geçti. Sürekli askerler iflte... Biz bir kaset mesela... Evde Kürtçe bir kaset olsun, askerler gelirdi. Biz onlar› topraklar›n alt›na saklamaya çal›fl›rd›k. Öyle yani, gizlemeye çal›fl›rd›k. Kesinlikle çal›p Kürtçe kasetleri mi dinleyece¤iz, hiç kesinlikle böyle bir fley yoktu. Çok bask› vard› yani herkesin üzerinde.” Bu olaylardan sonra M.E. üstündeki bask›lar daha da yo¤unlaflm›fl. M.E. anlat›yor: “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 169 “...O dönemde art›k, 94’de art›k, durma flans›m›z hiç yok. O zamana kadar daha korucu sistemi daha yerleflmemifl bizde, bizim köyde. Di¤er köyde, etraftaki köyde, korucu sistemi var. Ama bizimkinde daha yok. Ama o zaman, dedi, bundan sonra flans›n›z yok. Ya köyü terk edeceksiniz ya da baflka flans›n›z yok. Ya, korucu olacaks›n!.. Tabii ki, o dönem ç›kmak zorunda kald›k. Hatta normal gelme flans›m›z da yok. Çünkü, Yata¤ankaya’da iki tane arkadafl, iki tane genç... Bunlar arabayla, minibüsle gidiyor. Yolda karakol var. Yolda karakol var. Bunlar› yakal›yorlar; gözalt›na al›yorlar. Bunlar› tar›yorlar. Götürüyor, cenazeleri Güçlükonak’a götürüyor. Hatta köyde tar›yorlar. Sürüyerek Güçlükonak’a kadar götürüyor. Diyor, ‘Gelin cenazelerinizi götürün.’ Cenazeler paramparça olmufl; beyinler da¤›lm›fl. Yani bir vahflet!.. Biz daha köydeydik o zaman. Biz dedik, vallahi kurtulufl yok. Yani normal yollardan kaçma flans›m›z yok. “May›s ay›ndayd›. Çünkü o zaman her taraf yemyeflil, hava da baya¤› ›s›nm›fl, biz normal mesele k›rsal yollardan kaçmaya çal›flt›k. Yani bir müddet kendimizi böyle gizledik. K›rsalda, flurada burada.... “Yirmi gün oralarda kald›ktan sonra... ...Cizre’ye geldim. Oradan, önce Denizli’ye gittim. Benim kardefllerim var Denizli’de. “[Eflim ve çocuklar] köyde... Köyde... Zaten onlar› götürme flans›m›z hiç yok. Ben ancak tek bafl›ma... ‹ki kifli ile... Biz üç kifli, ancak böyle kaçabildik. Yani e¤er biz normal flartlarda yollarda minibüs ile gitseydik, askerler bizi mutlaka... Yani hiç af yoktu. Yani kesin infaz!... Çünkü bizim o köy, yani Yata¤ankaya’da, iki genci, yani hiç ifadelerini de almadan, bunlar› infaz ettiler. O dönemde öyleydi. Yani yeter ki, insan ölsün. Yani o dönemde, diyebilirim, her befl kilometrede bir askeriye vard›. Kimsenin kaçma flans› yok yani. Her taraf askeriye... Ondan sonra biz tabii ki... Hayat flartlar›... Biz mecburen kaçt›k. Nereye gidece¤iz? “...Asl›nda bir gün öncesinden haz›rlanm›flt›k. Gitmeye yani... Cizre’ye, k›rsal alandan kaçmaya çal›fl›yorduk....Ondan önce askeriye dönmüfltü. Dedik, art›k bu yolda askeriye yok; rahat rahat gidebiliriz. Yak›n bir köye vard›k. Yani yaz m›, bahar m›?... Tabii ki hava da biraz s›cak. O kadar s›cak de¤il ama, s›cak yine. Öyle 170 GÖÇ H‹KÂYELER‹ susad›m, öyle susad›m. fiimdi bizim köye varmadan bir yerde, göl gibi bir yerde su birikiyor. Asl›nda içme suyu de¤il. Ben dedim, köye varmadan önce getirin, önce o sudan içece¤im, ondan sonra... fiimdi bir bakt›m, önümde askeriye var. Arada belki yüz, belki iki yüz[metre var]... Ben böyle tepeye ç›k›nca, bakt›m asker... Allah Allah! Gölün etraf›nda askeriye... Hemen geri çekildik. Akflamüzeri... Ondan sonra dürbünle... Biz dedik, acaba do¤ru mu gördük. Bakt›k askeriye... Allah Allah! Ondan sonra tekrar köye gelmek zorunda kald›k. O gece... “... O dönemde, bir hafta iki hafta bir yerlerde, öyle sakland›k. Hiç kimse bizi bilmiyor. Bizim gitti¤imizi biliyorlar. Sade bir tane benim amcam o¤lu vard›; onun han›m› bize yemek getiriyordu. Bir yere b›rak›yor; biz de yiyoruz. Baflka kimse, yani kald›¤›m›z yeri bilmiyor. fiimdi bir gün geldiler. Bize yemek getiriyorlar. Diyorlar vallahi, Münir yakalanm›fl. Münir de bizim bir köylü... Daha önce arkadafl›m›z; ama yakalanm›fl. Bunlar da iflte, iki kifli ile birlikte Siirt’e geliyor. Hasan ile birlikte... Bu, gözalt›na al›n›yor. fiimdi... Biz dedik, vallahi art›k bizim buradan da gitmemiz gerekiyor. Çünkü yerimizi biliyor. ...Yani ister istemez gelir, bizi de ele verir. Ondan sonra gitmek zorunda kald›k. Gittik, bir yirmi gün falan d›flar›da kald›k. Gene oradan buradan idare ettik. Ta f›rsat buluncaya kadar... Cizre’ye geldik. Cizre’den ‹stanbul’a... “Denizli... Orada kardefllerim vard›. Dedim, onlar› da bir göreyim... Bir hafta falan orada kald›m. Ondan sonra ‹stanbul’a geldim. ‹stanbul’a geldim. Fakat bir arkadafl›m›z Batman’a gitti. O orada kald›; ben oraya gitmedim. Di¤eri de Batman’da kald› daha sonra ‹stanbul’a geldi. Yaln›z bu dönemde o arkadafl orada kal›nca, biz dedik nas›l olsa, art›k köye geri dönüfl yok. ‹stanbul’da kalmak zorunday›z. fiimdi, ilk geliflimizde biz kendimizi geçici olarak görüyorduk. Çünkü ilk geldi¤imizde, biz diyorduk, bir sene, iki sene sonra biz tekrar köye [döneriz]... Öyle bir umudumuz vard›.” M.E.nin efli V.E. göç sürecini anlat›yor: “Tabii ki kay›nbabam öldürülünce M. de kaçmak zorunda kald›. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 171 O da bizi b›rak›p gitti üç ay boyunca. Zaten hiçbir haber alamad›k ondan. Zaten dedik, onu da öldürmüfllerdir. Çünkü arabayla herhangi bir araçla, ne flekilde Siirt’e gitti¤ini bilmiyorduk. Yollarda, da¤larda yürüyerek gitmifller. Bir gün babamlar bize ekmek gönderdiler Siirt’ten. Ekme¤in içinden bir k⤛t ç›kt›. M.nin ‹stanbul’da oldu¤unu duymufllar. Biz onun öldü¤ünü düflünürken, sanki birden yeniden dirilmiflti bizim için. O kadar sevinmifltik. Çocuklar sevinçten oynuyorlard›. Ben, sanki M. bizim için tekrar yafl›yor diye düflündüm. Üç dört gün sonra bir telefon geldi. Köyde sadece muhtar›n telefonu vard›. Dediler ki, telefon var. Ben gittim oraya. Dediler ki, ‘T. ar›yor seni.’ T. benim kardeflimdir. Ben dedim ki, ‘T., kardeflim, sen misin?’ Telefondaki ses, ‘Ben T. De¤ilim,’ dedi. ‘Ben T. De¤ilim; M.’yim deyince, ben, tamam bu flifredir dedim. Kimse flüphelenmesin diye herhalde böyle yapt›. Biz biraz konufltuk. Durumumuzu sordu. Ben de durumumuzun iyi oldu¤unu söyledim. Ancak koruculuk ile ilgili bize bask› yap›l›yordu. Bize silah vereceklerini söylüyorlard›. Art›k korkuyordum. Birisi köylümüzdü. Komflumuz Salih... Bizimle onlar›n evin plan› ayn›yd›. Beraber yapm›flt›k. Bize diyordu ki, asl›nda sizin evi taramaya gelmifllerdi. Onlar›n[ki bizim] eve benzedi¤i için, onlar› da taram›fllar. Ben çok korkuyordum. Gittim, bu insana dedim ki, ‘Nas›l olacak.? O da dedi ki, ‘Allah ad›na yemin ediyorum ki, dedi. Ben kendimi sizin yükünüzün alt›na koyuyorum. Ben burada oldu¤um sürece, size kimse zarar veremez.’ Böylece benim biraz korkum geçmiflti. Ben, art›k hiçbir fley olmaz dedim. Koruculuk bafllad›¤› zaman, bir gün bir köylümüze demifl ki, biz istemiyoruz ondan zarar görsünler, çocuklar›n› al›p gitsinler, demifl. “Ondan sonra bütün köylüler diyordu ki, ‘Onlar gitse.’ Bütün köylüler ve korucular bizim gitmemizi istiyorlard›. Biz gidersek, köye bir fley olmaz diye düflünüyorlard›. Bizim köyün huzurunu kaç›rd›¤›m›z› düflünüyorlard›. “...Biz kad›nlar yaln›zd›k. Zaten çocuklar da küçüktü. Babalar› gitmiflti. Biz de dedik ki, ‘köydeki tek sorun biz isek, biz de gideriz.’ Siirt’e geldik. Tabii ki fakirlik vard›. Evimizi yeni yapm›flt›k. Evimiz orada kald›. Biz babamlar›n yan›na geldik. Siirt’e yerlefltik. Befl alt› ay onlar›n evinde kald›k. 172 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Onlar da böyle... Bizi sevenler... Korkuyorlard›. ‹nan ki böyle. Konuflmak istemiyorlard› bizimle. Art›k bizim de yaflamak [imkan›m›z] kalmad› o köyde. Biz tafl›nacakt›k. Araba geldi. Hani bizim eflyalar... Bizi götürecekti. Ben zaten böyle tahmin etmiyordum ‹stanbul’a gelece¤imi. Eflyalar›m› ben b›rakt›m içerde. Dedim, ben baharda tekrar gelirim. Araba geldi. O floför dedi. Dedi, ‘Ya, seni bu evde öldürseler’ dedi, ‘Nas›l bunlar› sen evde b›rak›r gidersin.’ Ya, zaten baharda ben tekrar gelece¤im. Ben o eflyalar› öyle b›rakt›m. Bir tane bizim akrabam›z vard›. Zaten korucubafl›, benim akrabamd›. Onun çocuklar›, yani böyle affedersin, böyle çeteler gibi, böyle... O eflyalar› kendilerine alm›fllar. Hatta böyle damda... Demirden böyle fley vard›r. Demirden tahta bir [kerevet] vard›r. Üstünde yat›yoruz biz. Onu bile götürdüler. Biz kaç defa istedik, vermediler. Bir tane sakat görümcem kald› orada. Zaten bizden kimse kalmad› orada. Biz zorla onu ona verdirdik, hani görümceme. Vallahi biz, o flekilde... Zaten böyle a¤laya a¤laya... Bir tane köylümüz vard› burada. Bana diyor, ya, ben o zaman sana bak›yordum. Böyle... Ben böyle evimize bak›yorum. Evim orada kalm›fl. Sanki can›m orada kalm›fl. Ben böyle, bilmiyorum. O ev akl›ma gelse, kendimi tutam›yorum inan ki. Çünkü ben, baya¤› emek verdim o eve. Ben bir sene kald›m. Beyim zaten bir gece diyelim, kald›. Hiç arkadafllar› görmedi. Geldi böyle, ayakkab› elbiseyle... Zaten ben, sabaha kadar böyle rüya gördüm. Asker geliyordu. Böyle korku korku... “Dolmuflla gönderdim onlar›, çocuklar›... Ben bir sefer gönderdim. Ben arkada kald›m. Tekrar geldim. Bizim bir tane büyük bir tepsi var. Zaten tepsi, yani bizim için o zaman çok büyüktü. Hani, paras› fleydi. Ben yeni alm›flt›m. Misafirler için alm›flt›m. Arabada kald›. O araba da böyle, yolda bozuluyor. Bir tane akrabas› geçiyor. Diyor, vallahi benim arabam bozuktur; eflyalar› götür. Ben Siirt’e gittim. O kifliye gittim. Dedim, ‘Benim tepsim kald› sende, arabada.’ Dedi, ‘Kald› ama, ben vermiyorum.’ Dedim, ‘Sen niye vermiyorsun? Sen niye paray› falan kifliye vermiflsin. Ya ikiniz ortaks›n›z!.. Niye benim tepsimi vermiyorsun?’ O da hakaret yapt› iflte... Ben hem param› verdim hem o tepsiyi alamad›m. Ondan sonra babam›n kap›s›na geldi. Dedi, böyle... Sesini yükseltti. De- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 173 di, ‘E¤er bana bir fley olursa bunlar bana yapt›.’ Ondan sonra o olay oldu zaten. Hani araba yak›ld› ya! On iki kifli içinde yak›ld›. Onlar da göç oldu, buralara geldi. Yani biz bu flekilde geldik iflte. “Tabii ki köyde de diyorlard›, bu gürültü, bu fleyler hep sizden ç›k›yor. Siz bu köyde olmasayd›n›z bu köyde gerginlik te olmazd›. Tabii ki o da zorumuza gidiyordu. ...Elimizden bir fley gelmiyordu. Biz bir fley yapam›yorduk. Biz art›k en son göç karar› vermifliz. Korucubafl› bize dedi, baflkas›na söylemifl bize söylememifl: ‘Ç›ksalar daha iyi asl›nda; ben onlar›n bafl›na bir fley gelmesini istemiyorum’ demifl. ‹flte, kendileri gitse daha iyi!.. Birisi ...bize söyledi. Ben bir gün gittim ona, söyledim. Ben dedim, ‘Bana sen böyle demiflsin.’ fiimdi rahmetli oldu zaten. Vallahi dedi, ‘Sen benim bac›ms›n, sen benim ablams›n. ‹stersen ben seninle gelece¤im. Ta Siirt’e yak›n, ad› Çelik’tir nedir, bir köy var... ‹stersen seninle oraya kadar gelece¤im. Senin bafl›na bir fley gelmesin. Gerçekten ben seni çok seviyorum, ama ben sizin gitmenizi daha çok tercih ediyorum’ dedi. ‘Tamam öyleyse gidelim’ dedim. Biz Siirt’e geldik. Yani diyelim, biz, sanki böyle gizli sakl› Siirt’e geldik. Bir sefer çocuklar› gönderdim, bir sefer eflyalar› gönderdim. Bir sefer ben geldim. Eflyalar›n yar›s› içerde kald›. Asl›nda ben böyle a¤laya a¤laya geldim. O evi zaten yeni yapt›m. Beyim Suudi Arabistan’a gitti; para getirdi. On yedi milyon muydu, öyle bir fleydi. Zaten on yedi milyon, flimdinin otuz milyar›... Biz o eve harcad›k. Zaten arkadafllar diyordu; ‘Ev yapmay›n, siz bu evde oturmayacaks›n›z.’ O kadar söyledim; hiç dinlemedi. Gerçekten öyle oldu. Biz mecbur kald›k, Siirt’e geldik. Gerçekten bizim daha durumumuz yoktu. Biz o eve borçluyduk. Biz kiral›k ev tutam›yorduk. Annemlerin evinde öyle bir odada kal›yorduk. Tabii ki onlar›n da bir sürü çocuklar› vard›, bizim de vard›. Biz çok zorlan›yorduk. Çocuklar birbirini dövüyorlard›. Ben sesimi ç›karam›yordum. Biz yedi ay, o zorlukta, o fleylerde yaflad›k iflte.” M.E. ‹stanbul’a geldikten sonra yaflad›klar›n› anlat›yor: “Burada iki tane köylümüz vard›. Zeytinburnu’nda oturuyorlar, ‹stanbul’da. Onlar›n yard›m›yla vas›tas›yla biz bir ev ayarlad›k. 174 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “[Han›mla çocuklar] daha gelmemifl, onlar daha gelmemifl. Ben yaln›z geldim. Hatta bir müddet çal›flt›m. Bir müddet, onlar köyde iken, ben çal›flt›m. Tabii ki bunlar bilmiyor ben ‹stanbul’a gelmiflim, nereye gitmiflim. Onlar›n haberi yok. Daha sonra haber verdim... ‹flte kay›npederin vas›tas› ile haber gitti. Fakat biz burada iken, dedim, art›k biz gidemeyiz; çocuklar da gelsin. Çocuklar da geldiler ‹stanbul’a. “Art›k onlar, 95’de geldiler. “Çünkü, 94 y›l›nda, ben köyden ç›kt›m. Bir müddet ben burada çal›flt›m. Ondan sonra, ben ertesi sene baharda... Çocuklar buraya geldiler. Yani 95’de art›k aile tamam›yla ‹stanbul’a geldi. “fiimdi, ‹stanbul‘u tercih etmenin sebebi flöyle: ‹stanbul büyük bir kent. Yani kamufle durumu biraz farkl› oldu¤u için, ‹stanbul’u tercih ettim. Bir de çal›flma sahas›... Çal›flma sahas› vard›r. Bilhassa Zeytinburnu’na geliflimiz de... Çal›flmak için Zeytinburnu’na geldik. Çünkü di¤er semtlerde di¤er mahalleler de vard› ama, Zeytinburnu ifl sahas› elveriflli oldu¤u için, biz Zeytinburnu’nu seçtik. “Geldikten sonra... Bizim üç tane ailemiz vard› burada. E flimdi geldik. Daha aileyi getirmeden önce, ben bir müddet tek bafl›ma çal›flt›m. ‹nflaatlarda çal›flt›m. Daha sonra, aradan biraz zaman geçtikten sonra, benim amcam o¤lu dedi ki, ya, bu dericilik ifli daha karl› olabilir. Sen gel, dericilik yapmasan da, yani [ayakç› ol.] Mesela imalatç›dan sat›c›ya götüreceksin. Böyle belki daha iyi olabilir. Böyle, bir müddet böyle deri sat›fl› yapt›m. Seyyar... Aradan bir zaman geçtikten sonra, tabii ki her fley zamanla oluyor, benim kay›nçom dedi ki, bir miktar param vard›r; beraber bir iflyeri açal›m. Tamam, olur, dedim. Benim o zaman param yoktu. Biz bir dükkân açt›k: Deri dükkân›. Bir sezon çal›flt›k. Rusya’da bir devalüasyon oldu, art›k dericili¤i b›rakmak zorunda kald›m. “‹malat, dikim iflleri... Sade, bir sezon yapt›k. Y›lbafl›ndan sonra zaten devalüasyon oldu Rusya’da. Bir kriz gerçekleflti orada. Öyle ufak imalatç›lar› b›rakmak zorunda kald›lar, ço¤u bizim gibi. ‹flte, geldi¤imizde biz gerçekten kendimizi geçici olarak görüyorduk. Çünkü önce eski bir buzdolab› ald›k. Yani her fley idare- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 175 ten... Nas›l olsa bir sene sonra, iki sene sonra memlekete dönece¤iz. Biz öyle düflünüyorduk. Bir yandan böyle bir fley de vard›r. ‹lk geliflimizde ev tutarken, bizim köylü yard›mc› oldu. Dedi, Mehmet abi evi bak ikimiz gördük, baflka da kimse görmesin. Nas›l köyde kendimizi sakl›yorduk, hep o korkuyla yafl›yorduk; ‹stanbul’da da ayn› flekilde düflünüyorduk. Tabii ki burada akrabalar da vard›. Bizi tan›yan insanlar da vard›. ‹ster istemez birbirimizi görüyorduk. Art›k herkes gelip gitti. Ama, hala o korku var.” M.E.nin efli V.E. ‹stanbul’a geliflini ve geldikten sonraki durumu anlat›yor: “...Bir bakt›m, beyim bir telefon açt› o zaman: ‘Siz de ‹stanbul’a gelin!’ Ben dedim, ‘Nas›l gelece¤iz. Zaten durumumuz yok. Biz nas›l ‹stanbul’a gelece¤iz? Biz ‹stanbul’a, nas›l yedi sekiz çocukla gidece¤iz?’ “Çocuklar zaten korku alt›nda, hiç bir fley diyemiyorlar. Yeter ki, bizi bu fleylerden kurtar›n. Çocuklar hiç bir fley bilmiyorlar. Tabi çocuklar, ne kadar a¤larsa döversin. Bir fleker verirsin a¤z›na, eline. Art›k çocuk duruyor, art›k çocuk bir fley demiyor. Ondan sonra biz ‹stanbul’a geldik. ‹stanbul’a geldik biz, üç milyona ev tuttuk. Yok, annem dedi, ‘‹stanbul’a gitmeyin’ dedi. ‘Gitmeyin; sekiz tene çocuk var; poflet bile parayla al›n›yor; içme suyu parayla al›n›yor.’ Biz inanm›yorduk. Nas›l içme suyu parayla?.. Çeflme suyu biz içece¤i... Biz bilmiyorduk, bu kadar kötü oldu¤unu. ‹flte biz, öyle geldik. ‹stanbul’a geldik, gerçekten... “...Biz ev tuttuk. Biz, merdiven sildik. Ev temizliklerine gittik. Zaten bizim çocuklar hepsi ufak. Çal›flan yok. Hepsi zaten okula gidecek çocuklard›r. Biz dört sene bir bodrumda kald›k. Zaten ev sahibi bizi ç›karacakt›. ‘Siz bize yalan söylediniz; siz önce üç tane, befl tane çocu¤umuz var dediniz. fiimdi sekiz tane çocu¤unuz var; siz ç›kacaks›n›z. Bu kadar yalan da olmaz.’ Biz dedik, ‘Biz zaten param›z› veriyoruz. Bodrumda oturuyoruz. Hiç kimseye hakaret yapm›yoruz.’ “...On üç senedir Zeytinburnu’nday›z. Biz, dört sene orada kal- 176 GÖÇ H‹KÂYELER‹ d›k. Ama flimdi diyelim, biz yafl›yoruz. Gerçekte biz, köyü unutmuyoruz. Biz, böyle bir yaflam› istemiyoruz. Yaflama de¤il zaten... Sadece yüz dokuz milyon su paras›... Su paras› ver, kiray› ver, elektri¤i ver, telefonu ver! Yaflamak gerçekten çok zor. Zordur. fiimdi biz flehirlere geldik; seviniyoruz? Yok, de¤il! Valla[hi] biz, köyleri ar›yoruz. Ama bulam›yoruz art›k.” M.E. ‹stanbul’da yaflad›¤› s›k›nt›lar› anlat›yor: “Bir gün tesadüfen gözalt›na al›nd›m. “Bu, 96’da oldu... fiimdi bir yandan da o gözalt› benim için iyi oldu. Yani o korkuyu atlatt›m o zaman. Nas›l atlatt›m? Çünkü her zaman o korku içindeydim. Çünkü biz memlekette iken bir sefer yakaland›m... Ben o korkuyla yafl›yordum. Dedim oradaki sistem burada da devam edecek. Gözalt›na al›n›nca çünkü, GBT’ye4 veriyor. Bütün genel bilgi ç›k›yor. fiimdi bak›yorlar ki, bir fley yok. Yani sicilde hiçbir fley yok. Sadece memlekette gözalt›na al›nm›fl›m. O da, kayda geçmemifl. O da geçici... Yani bir suç tespiti yok. Yani hiçbir fley yok zaten yapt›¤›m›z, bir suç yok. Fakat sade bir gözalt› oldu. On dokuz gün gözalt›ndan sonra, ben dedim, belki de gene de olabilir. Fakat bakt›m hiçbir fley yok... Art›k o korku benden geçti. O korku geçtikten sonra ben biraz serbest oldum “...Tabii ki buradaki bask› farkl›yd›. fiimdi buradaki bask›... Sen kendi evinde oturursan, belki bir bask› yok. Ama psikolojik bir etki var. Yaln›z sen de, ister istemez bir kuruma gitme zorundas›n. Orada mesela senin bir partin vard›r. Daha önce HADEP, iflte sona DEHAP... ‹flte bunlara gidip gelme durumumuz oluyordu. Burada da bask›lar oluyor. Gitti¤imizde tabii ki bas›n aç›klamalar›, farkl› eylemler tabii oluyor. Yasal... Bunlardan ister istemez bask› oluyor. “Mesela, biz, [partinin] ilçe [binas›na] giderken... Orada gençlik, bir turnuva, futbol turnuvas› düzenlemifllerdi. Bittikten son- 4- Genel Bilgi Toplama, Emniyet Müdürlü¤ü bünyesinde bir kiflinin tutulan kay›tlar›n›n araflt›r›lmas›. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 177 ra... Biz bir flenlik yapal›m dedik. ‹lçede bir flenlik yap›yoruz. Bakt›k, iki tane sivil polis geldi. Geldi, ‘Niye siz yap›yorsunuz.’ Biraz dergiler de vard›. ‘Özgür Halk’ var. Diyor iflte, kap›ya ç›karm›fls›n›z; yasakt›r. ‹ki tane polis müdahale ettiler. Biz dergileri vermedik. Onlar fley ederken, onlar› biz içeriye götürdük. fiimdi götürürken, bunlar iki kifliydi; müdahale edemediler. Karakoldan takviye istediler. Hepimiz içerde kalmak zorunda kald›k. Burada biz, iki kifli gözalt›na al›nd›k. Ben ve o zaman Zarife Söylemez’in k›z›... O zaman, Zeytinburnu ilçe baflkan› idi. ‹kimiz gözalt›na al›nd›k. Yani d›flar›ya ç›kanlar› gözalt›na al›yorlard›. Çünkü içeriye gelemiyorlard›. Çünkü savc›l›kta daha ka¤›t alamad›klar› için... O zaman öyleydi. Böyle bask›lar oluyordu. Mesela 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü’nde, belki siz de hat›rl›yorsunuz Zeynel Durmufl flehit edildi. O olay› biz yaflad›k. “Evimize özel olarak bir bask› olmad›. fiimdiye kadar evimize bask›n olmad›.” M.E.nin efli V.E. ‹stanbul’daki s›k›nt›lar›n› anlat›yor: “Vallahi biz hala korkuyoruz... Bir tane komflu var burada. Diyelim, Kürtleri sevmiyor. Ben buraya geldim; üç ayd›r gelmiflim. Hiçbir selam bile vermedi. Demek ki hani, bizi sevmiyor. Biz Kürt oldu¤umuz için sevmiyor bizi. Ama biz flimdi d›flar›ya ç›karken... Hala ben aç›klam›yorum böyle. Çocuklara anlatm›yorum, korkmas›nlar diye. Hani, o etkinin alt›nda kalmas›n diye. Ama her zaman sa¤a sola bak›yorum ben. Ne olur ne olmaz! Tabii dille ilgili... Biz, kaç kifliden böyle f›rça yedik: ‘Niye Kürtçe konufluyorsunuz, niye bizim gibi konuflmuyorsunuz?’ “...Daha üç dört gün önce... Bizim orada bir tane ev gördük. Böyle eve bak›yorduk. Bir tane Tatard›. Tatar da zaten Türklerden beterdi. Biz dedik, ay bu ev bofltur. Bakt›k, bu ev güzeldir dedik. Dedi ‘Yok, yok, yok! Kürtlere vermezler.’ Ben dedim, ‘Neden vermezler.’ ‘Zaten bir tane Do¤ulu geldi’ dedi. Biz, iki kifliyiz. Bir bakt›k, kaç tane aile geldi o eve. Hala bizden nefret ediyorlar. Yani o Tatar, hemen öyle, ‘Yok, yok vermezler’ dedi. Böyle b›rakmad› biz sorsak bile. Baflkas› için biz bakacakt›k. ‹flte tabii ki val- 178 GÖÇ H‹KÂYELER‹ la[hi], iflte biz bir yere gitsek, biz aç›k olsak, daha çok de¤er veriyorlar. Hani diyelim, iflimizi daha çok yap›yorlar. Biz böyle kapal› oldu¤umuz için, iflte Kürt oldu¤umuz için, çok tepki veriyorlar. Biz o fleyleri çok yaflad›k. Diyor ki, ev vermiyorlar. Gerçekten böyle... Emlakçiler böyle yalan söylemez. Zaten o paras›na bak›yor. Yoksa biz öyle kolay kolay ev bulamay›z. “Geçen, k›zkardeflimle annem böyle Pazar pazar›na gitmifller. Orada elbise bir fleyler alm›fllar. Bir tane kad›n, bir de k›z› var yan›nda... Diyor, ‘Bunlar ne konufluyorlar.’ Diyor, ‘Köpek gibi havl›yorlar, ne konufluyorlar.’ Hani Kürtçe konufluyorlar ya!.. Anam zaten hiç Türkçe bilmiyor. Bir kelime bile bilmiyor. Diyor, ‘Köpek gibi havl›yorlar.’ K›zkardeflim anl›yor... K›zkardeflim küfür ediyor onlara. Bak, daha bir hafta önce oldu, bu olaylar. Yani valla[hi] biz çok zorlan›yoruz. Gerçekten yani bu... Ama elimizden bir fley gelmiyor ki.” M.E. anlat›yor: “Geldi¤imizde, biz sade ailemiz, kendi çocuklar›m›zla birlikte bir evde kald›k. Daha sonra çocuklar evlendikten sonra... “Üç çocu¤um evli: iki erkek, bir k›z. Bunlar zaten flimdi ayr› oturuyorlar. Biz de böyle... Hayat devam ediyor. “Evimiz, kendi evimiz... “fiu anda tekstil ifli yap›yoruz. fiimdi çocuklarla birlikte, k›z çocuklar›m vard›r. ‹ki tanesi makine biliyor, biri de ortaya bak›yor. Biz, tekstil ifli yap›yoruz. ‹malat... “Üç [çocuk okuyor.] “Dilovan okuyor, orta son s›n›f... Hasret de k›z, o da okuyor. Bir de Bar›fl... “Hasret o süreçte, köyde iken yoktu. Yani yoldayd›. Yani [han›m] hamileydi. Hatta ben, o zaman da ben fark etmiyordum yani. Çünkü pek öyle olmad›¤› için... Hiç bilmiyordum yani. Aradan birkaç ay geçiyor; bunlar telefonla bana söylediler. Dedi bana, bizim bir çocu¤umuz oluyor. Olmadan önce düflündüm, e¤er valla[hi] dedim, e¤er k›z olursa Hasret olsun. E¤er erkek olsa, Xemgin olsun. Ben böyle düflündüm. Telefonla görüflürken bun- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 179 lar da ayn› benim gibi düflünmüfller. Diyor vallahi, biz de ayni öyle: e¤er k›z olsa, Hasret... Ad›n› Hasret koyaca¤›z. Böyle, bunun ismi böyle. Yaln›z erkek, mesela Dilovan. Dilovan, biz köyde iken anas› götürüyor, yazd›r›yor. Dilovan diyor. Yazd›r›rken hatta gene de diyor, ‘Niye Dilovan?’ E bu da diyor, ‘Ya, iflte Kürtçe bir isimdir. Böyle ismi koyuyorlar.’” “Köydeki eviniz topraklar›n›z ne oldu? Gidip gelebiliyor musunuz?” “...Biz köyden 94’de ç›kt›k. Bizden bir sene sonra, demek ki 95’te 96’da, art›k o civara askeriye geldi. Çünkü niçin askeriye orada, ki korucular dedi, biz kendimizi savunamay›z. Askeriye[nin] mutlaka buraya gelmesi gerekiyor. Askeriye yerleflti. Askeriye köye gelirken, bizim evimiz de köyün kenar›nda. Yeni yap›lan ev... Normalde, köy evleri toprak... Tafl toprak... Böyle oluyor. Fakat bizimki tafl beton ile yapt›¤›m›z için... Benim ev vard›. O bombalanan Beflir Kaya onun evi vard›. ‹ki üç [tane] daha vard› böyle beton ile yap›lan. Askeriye geldi bunlara yerleflti. “...Bu bizim evlere yerleflti. fiimdi art›k bir fley de diyemiyorsun. Askeriye yerleflmifl. Ne kira alabiliyorsun ne ç›k diyebiliyorsun. Yani, iflgaldir. Resmen iflgaldir... Ha, bu ev... Askeriye yerleflti. Belli bir zamana kadar bir fley yapamad›k. O evi bombalanan Beflir Kaya, bir ara gitti, dilekçe yazd›. Dedi, ‘Ben davac› olaca¤›m. Ya evimden ç›ks›n ya da kiram› versin.’ Bir avukat tuttu. fiimdi normalde, köy... Bölgedeki köylerin, evlerin hiçbirisinin tapusu yok. Avukat vas›tas›yla tapu ald›. Dava açt›. Dedi, ‘Mutlaka kiram› vereceksin ya da ç›kacaks›n.’ Ç›kma yok da, iflte dava açt›. Tapusunu alm›fl. Az bir miktar da para teklif edilmifl. Bu da, kabul etmedi. Ha bu dava aç›nca, dedik, vallahi biz de yapal›m. Geri kalan befl ev... Biz de dava açt›k. Yani befl milyara yak›n masraf ettik biz, avukata verdik. En son bir milyar alt› yüz, avukata ben verdim. Avukatla görüfltüm. Avukat dedi ki, ‘Art›k evinizin de¤eri mesela k›rk milyard›r. K›rk milyar olarak ben bildirmiflim. Bilirkifli de bu böyle... Davan›z devam edecek.’ “Daha sonuçlanmad›. “[Beflir Kaya davas› da]... Bir ara az bir para teklif edince, bu, 180 GÖÇ H‹KÂYELER‹ reddetti. Kabul etmedi... Kabul etmeyince onunki tekrarland›. Devam ediyor. Bizimki de... fiu anda askeriye var içinde. Yani biz bu olaylar› anlat›yoruz buradaki insanlar inanm›yorlar. “...O dönemde dava açmad›k. Dava açma flans›m›z yok. Çünkü biz bir yere kadar gidemiyorduk serbest. Bir de nerede flikayet edeceksin? Nas›l yani?... Kimin vas›tas›yla?... O kadar bilinç de yoktu, bilgi de yok... Yani hiç bir fley yapamad›k. Yani dava açamad›k. Fakat daha sonra, yani ‹stanbul’a geldikten sonra, tabii aradan alt› ay geçtikten sonra... Süre afl›m›na giriyor; dava kabul olmuyor. Yani bu iki sefer dava açt›k, ama netice alamad›k. fiu anda da dava açm›fl durumday›m, fakat daha bir netice alamad›m. “Birinci sefer, hani tekrar o Güçlükonak bölgesinde Tafldelen diye bir olay oldu. on bir kifli minibüste yak›ld›¤› zaman... O zaman heyet gitti. Oraya geldikten sonra, hatta Kemal Peköz... Ferhat Tunç, fianar Yurdatapan denetiminde bir heyet gitti oraya. Geldikten sonra, o zaman hatta, gitmifllerdi bizim köye. Hatta... Bizim han›m ile görüflme yapm›fllard›. Bakt›m, kendi aralar›nda bu olay› konufluyorlar. Dedim, ‘Vallahi, o anlatt›¤›n›z kifli benim babamd›r. Fakat o zaman açamad›m davay›; flimdi açabilir miyim?’ O zaman dedi ki, ‘Aradan alt› ay geçtikten sonra zaman afl›m›na giriyor. Açam›yorsun davay›.’ Açamad›k. Daha sonra belli bir yasa de¤iflti. YAKAY-DER5 vas›tas›yla dava açt›m. Sonuç alamad›k. Kabul edilmedi. Daha sonra tekrar, flu anda kardeflim açt›. Davay› kardeflim açt›. “...Biz baflvuru yapmad›k fakat, o dönemde babam›n davas› YAKAY-DER vas›tas›yla biz dava açt›k. O zaman dediler ki böyle bir yasa ç›km›fl, dava yeniden açabiliyorsunuz. Çünkü, o açmad›¤›m›z dönem imkanlar›m›z olmad›¤› için, daha sonra zaman afl›m›na girdi. Yap›lmad› daha sonra dediler ki yapabilirsiniz. Dava açt›k fakat sonuç alamad›k. Buradakiler zaten Türkiye’dekiler ... reddedildi. “...Avukatlar, [Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkemesi’ne] götürdüler. Dosyalar›m›z› A‹HM’e götürüyorlard›. Orada sonuç alamay›nca, herhalde iptal oldu. 5- Yak›nlar›n› Kaybedenler Derne¤i. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 181 “...Ama tekrar flu anda kardeflim açm›fl. Kardeflim kendi ad›na açm›fl.” M.E. ‹stanbul’daki yaflant›s›ndan memnun de¤il... ‹mkan olsa köyüne dönmek istiyor: “fiimdi biz, memnun de¤iliz. Gerçekten flu anda yani az bir f›rsat olursa, tekrar biz yani köye gitmek istiyoruz. ‹flin do¤rusu baz›lar› iyi... Yani, laf olsun diye söylüyorlar. Fakat bu laf de¤il. Yani iflin gerçe¤i budur. Buradaki yaflam bizim için zindand›r. Ço¤u akflam geliyorum, akl›ma bir fley geliyor, stres oluyorum. Saat üç oluyor, dört oluyor; uyku girmiyor gözüme. Ço¤u zaman böyle oluyor. Hatta ben bir zaman ameliyat geçirdim. Mide ameliyat›... Ama askere gitmeden önce... Fakat o günden bu yana herhangi bir rahats›zl›¤›m yoktur. Fakat flimdi hissediyorum. fiimdi sol taraf›mda bir fleyler hissediyorum. Acaba bir damar t›kan›kl›¤› m› vard›r? “Böyle çok fliddetli bir a¤r› de¤il. ‹¤ne batar gibi bir fleyler oluyor. Bir sefer doktora göründüm. ‹flte k›rm›z› et falan yeme; böyle bir fley söyledi. Yani stresten... Çünkü herhangi bir rahats›zl›¤›m yok yani. Hastal›¤›m yok yani... Stresten dolay›... ‹nsan ister istemez rahats›z oluyor.” M.E.nin efli V.E. de ayn› flekilde düflünüyor: “Vallahi ben, buray› hiç tercih etmiyorum. Köy daha güzel. Yaflamas›, havas›... ‹flte zaten burada, diyelim korkumuzdan, mecburiyetten biz burada geçiniyoruz. E¤er bir imkan olursa, yirmi dört saat bile flahsen ben kalamam burada. fiimdi çocuklar burada büyüdü. Ben onlar ad›na konuflamam. Belki o günler onlar›n akl›na gelmiyor. Ama bir gün diyelim, hani biz o da¤lara bak›yoruz; o yeflilli¤e, o tafllar[a], affedersin o koyunlara, keçilere hayvanlara bak›yoruz; sanki biz, bilmiyorum, biz oksijen kokluyoruz orada. Gerçekten burada bilmiyorum ki, biz, bu yaflamdan hiç memnun de¤iliz. Asl›nda bizim evde kalsayd›k bu aç›klamalar› bile yapmazd›k. ...Biz gitmek istiyoruz, çok istiyoruz. 182 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Karakola gidip kime biz ... flikâyet edece¤iz? fiimdi onlar diyelim, kendilerine hakaret edilse, gidip karakola flikâyet edecekler. Biz kime flikâyet edece¤iz? Biz gidemeyiz ki! O flikâyetlerde de bulunamay›z zaten kesinlikle. “Vallahi biz, hani bar›fl olsun, güzellikle, iyilikle, kimsenin can› yanmadan... Diyelim ne askerlerden ne gerilladan ne polisten kimsenin yavrular› gitmesin. Biz böyle, eflit bir fleklide bar›fl istiyoruz. Gerçekten kimsenin ölümünü biz istemiyoruz. fiimdi asker analar› diyor, ‘Ay, vatan sa¤ olsun! Benim bir o¤lum daha olsa, ben gönderecektim.’ Ben flahsen kesinlikle öyle diyemem. Bak, bizim çocuklar, o korku alt›nda... Onun için, askere bile gidemiyorlar. Benim flimdi iki tane var. Birisi yirmi sekiz, birisi de yirmi befl yafl›nda. Gerçekten biz korkuyoruz. Biz istiyoruz bar›fl olsun. Böyle güzellikle... ‹stiyorum ki eski zaman gibi... Biz orada otururken, yaflamak çok güzeldi. fiimdi yaflamak yok zaten. O korucular içinde... Diyelim hani, o laflar›n alt›nda biz kalamay›z.” ‹kitelli Ayazma ‹kitelli Ayazma “Ömrüm boyunca hep fliddete mi maruz kalaca¤›m?” Ayazma’day›z. Y›k›lm›fl, yerle bir edilmifl gecekondular aras›nda dolafl›yoruz. Bir zamanlar binlerce insan›n yaflad›¤› bu küçük tepede, flimdilerde on civar›nda aile, tahta ve naylondan yapt›klar› 5-6 metrekarelik barakalarda yaflamaya çal›fl›yorlar. Ço¤unlu¤u köylerinden zorla göçertilmifl bu insanlar; yoksulluk, sefalet ve çaresizli¤e inat bir direnifl içindeler. Maruz kald›klar› bu y›k›m›, ikinci göç dayatmas› olarak de¤erlendirerek, neye mal olursa olsun haklar›n› al›ncaya kadar burada yaflamaya devam edeceklerini söylüyorlar. Art›k sürekli kovulman›n, d›fllanman›n, afla¤›lanman›n son bulmas›n› istiyorlar. Belediyenin sözünde durmas›n›, y›k›lan evlerinin yerine kendilerine ev verilmesini talep ediyorlar. Onlar›n mütevaz› talepleri ile biraz ileride yükselen devasa ‹stanbul Olimpiyat Stadyumu ve çok katl› lüks apartmanlar; aradaki uçurumun ulafl›lmazl›¤›n›, yaflanan dram›n büyüklü¤ünü yüzümüze vuruyor. fiahit oldu¤umuz manzara bizi derinden etkiliyor. Bu haleti ruhiye içinde yap›yoruz görüflmelerimizi. O.G., Mufl ili, Malazgirt ilçesinin, Kürtçe ad› Nordin olan Nurettin köyünden... Yirmialt› yafl›nda... 1994 y›l›nda, kendisi henüz on iki yafl›ndayken köyünde yaflanan travmatik olaylar sonucu ailesiyle birlikte ‹stanbul’a göçmüfl. Annesi, babas› ve befl kardefliyle birlikte Ayazma’da yafl›yor. 186 GÖÇ H‹KÂYELER‹ O.G. hala yaflad›¤› travman›n etkisi alt›nda... Ruh sa¤l›¤› aç›s›ndan problemleri var... Zaman zaman krizler geçiriyor... ‹lkokulu üçüncü s›n›ftayken b›rakm›fl. Sa¤l›¤› elvermedi¤i için çal›flamad›¤›n› söylüyor. O.G. köyün olaylar bafllamadan evvel ki yaflant›s›n› flöyle anlat›yor: “[Köyümüz Nordin] iki yüz elli-dört yüz hanelik bir köydü. “...Genelde çiftçilik yapard›k. Bizim orada tarlalar›m›z vard›. Hayvanlar›m›z vard›. Hayvan beslerdik yani. “Bu¤day ekerdik. Nohut ekerdik. Arpa... ‹flte, bu tür fleyler yapard›k. “Küçükbafl, büyükbafl hepsi vard›. Köydeki konumumuz çok güzeldi yani. “...Bizim alt› tane tarlam›z vard›. ‹flte, ortalama iki yüz iki yüz elli dönüme yak›n bir arazimiz vard›. “Bir de bizim Malazgirt’te de iki tane evimiz vard›. Hem köyde vard› hem Malazgirt’te vard› yani. Hem köyde hem de ilçede vard› evimiz... Orada da kiradayd› evimiz. Her ikisi de... Böyle, oradan da gelen gelirimiz vard› bizim. “...Oradan gelen kira gelirimiz vard›. “...Köyde de evimiz vard›. “Doksan yüze yak›n koyun vard›. Otuzbefl k›rka yak›n da büyükbafl hayvan›m›z vard› bizim. Çok güzeldi yani. Köyün en zenginlerinden biriydik yani. Zaten babam da tek bafl›na çal›fl›yordu. O tek tarla, kardefllerinden ona pay edilmiflti. Gerisini o, kendisi çal›flarak bunlar› alm›flt›. O, hemen yandaki köyün tarlas›n› alm›flt›. Geldi Malazgirt’ten yer ald›. Evimiz güzeldi yani. “Köyümüzün ekonomik durumu güzeldi yani. Toprak verimliydi. “Yaz›n çal›fl›rd›k. K›fl›n da otururduk. Genelde hep yaz›n çal›fl›rd›k. K›fl›n köylüler genelde oturur... K›fl›n da hayvanlara bakard›k. O yani... Baflka bir fley yok. Zaten biz çal›flm›yorduk; babam çal›fl›yordu o zaman. “Küçüktük... On on iki yafllar›nda faland›k. O flekil gidiyordu. “Köyün yap›s›... Yani, seksen doksan y›l önce, öyle, afliret gelip yerleflmiflti. Oran›n en eskileri yetmifl y›ll›k bir göçtü. Yani oran›n “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 187 en eskileri, bu flekilde bir göç oldu. “Orada befl alt› tane afliret vard› mesela. “fiu anda bizi köylerden kovanlar Brukiler’dir. ‹flte Bruki... Bir de biz vard›k: Çukuri. fieyh Hasani vard›. ‹flte bir de Halasini vard›. Bir de Libi vard›. Bir de Ozmani vard›. fiu anda onlar da köyden ç›kmad›lar zaten. “Gelip buraya köye yerleflmifller. ‹flte ilk bir aile gelmifl, o da ailesini getirmifl. Öyle öyle devam etmifl. “[‹lk önce hangi afliretin yerleflmifl oldu¤unu] bilmiyorum. Ama herhalde bizimki... Benim babam köye gel[di¤inde], alt› yafl›ndaym›fl. Bazen oturuyoruz, konufluyoruz. Anlatt›¤›na göre, ilk oraya geldiklerinde on befl yirmi tane hane varm›fl. ‹lk gelenlerden biri, yani Brukiler bizi oradan kovanlar, biz geldikten yirmi otuz sene sonra gelmifller. Ozmaniler de komflu olarak gelmifller de onlar, orada birbirine destek olmufllar. “Hepsi Kürt... “Hepsi Kürtçe konufluyor. Yani aile büyükleri de vard›. ‹çinde hiç Türkçe bilmeyen de vard›. Hepsi Kürt’tü yani. “Hepsi Müslüman... Hepsi Müslüman’d›. “Hepsi fiafii [mezhebinden] idi. “[Köyde farkl› etnik kökenden, dini inançtan kimse] yoktu. “Çok güzel bir ortam vard›. Daha birisinin bafl› a¤r›madan toplan›rd› herkes. En ufak bir bafl a¤r›s›nda bile bir eve yirmi otuz kifli gelirdi. Geçmifl olsuna gelirdi. Baflsa¤l›¤›na gelirdi. Bir de bizim köy, yani Malazgirt’te örnek bir köydü. Birbirini seven, birbirine destekçi, çok güzel bir ortam› vard› bizim köyün. Ben mesela küçüktüm, hat›rl›yorum. Mesela en büyük afliretlerden biri de Brukiler’dir. Brukiler de o zaman, hep kavgac›... Onlar da insanlar› fazla içlerine almayan... Yani almayan derken, hür yaflarlard›. Yani hep kavgac›... Herfley elimizde olsun diyorlard›. Ama iyi geçiniyorlard›. Bak›yorlard› ki, onlar tek bir afliret. Orada befl alt› afliret daha var. Onlar da ister istemez fley yaparlard›. Ama onlar da hep d›flardan bir güç, hep bir arka beklerlerdi. D›flar›dan bizi destekleseler; biz de bir fley yapal›m. Ya da bu: Koltuk alt›na alal›m bu köyü. “[Herkes kendi afliretini] tutard› tabii. 188 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Yok, öyle [gerginliklere sebep] olmazd›. Bizim köyde kavga oldu¤u zaman... Kesinlikle yani... Birbirine kimse... Mesela ben çok flahit oldum. Ben küçüktüm. Ben befl yafl›ndaki fleyleri hat›rl›yorum. Köyde mesela fley vard›. O korucular›n çocuklar› vard›. Yedi sekiz kifli beni dövdü mesela. Babam ç›kt› silahla. O zaman da yazd›. Ekin zaman›yd›. B›rakmad› kimse ç›ks›n; tarlalar›na ç›ks›n. Onlar›n en büyü¤ü geldi, babam›n elini öptü. Yani babamlar orada, zaten onlar, üç kardeflti. Bir de yedi sekiz tane amcas›n›n o¤lu vard›. Biz orada en az kiflilerden biriydik. Geldiler yani babama. B›rak dediler. Özür dilediler. Yani isteseydiler, yine fley yaparlard›. Yani öyle kavgas› bir fleyi yoktu. “...Yani uzlaflma kültürü vard› içimizde. “ [Büyükler araya] girerdi, evet. Ne olursa olsun kesinlikle bir büyük araya girdi¤i zaman sorun çözülürdü yani. Tabii orada köyün ileri gelenleri, büyükleri vard› mesela. Büyüklerden biri de benim amcamd›. Mele Cemal derlerdi. Köyden birkaç kifli vard›. Köyde bir fley oldu¤u zaman onlar fley yaparlard›; onlar konuflurlard›. “Mesela köyde biri daha vard›. Yani duydu¤um kadar›yla anlat›yorum. Bir kavga oldu¤u zaman befl alt› kiflilik bir heyet vard›. Öyle büyükler vard›. Geliyorlard›. Beraber gidiyorlard›. Sorun çözüp kalk›yorlard›. “Evet, Ruspiler1 vard›. Öyle diyorlar. Biri de benim amcamd›. Birkaç kifli vard› öyle. “Mele Cemal... Hoca... Onun da on on befl y›ll›k medrese hayat› var... “O da flu an göç etti. O da flu an burada yafl›yor. ‹kitelli’de. Aile reisimiz oydu zaten. O, amcam o¤lu, babamlar falan, hepsi onun elindeydi [sözünü dinlerlerdi]. Özellikle bir fley oldu¤u zaman, onunla fley yaparlard›. “Benim bildi¤im kadar›yla... Öyle flenlikler de falan... Koç günleri vard›. “Beran Berdan2 diyorlard›. Herkesin özel bir günü senesi vard› yani. “‹flte böyle... Sonbahara do¤ruydu. Herkes koçlar›na böyle güzel fleyler, süs ba¤larlard›. Balon falan ba¤larlard›. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 189 “...Güzel balonlar ba¤larlard›. fieker falan, çocuklara da¤›t›rlard›. Ben hep hat›rl›yorum. Çünkü babam›n en büyük o¤lu benim. Yani amcamlarda, ben, koçun s›rt›na binerdim. Hep böyle koflard›m. Herkesin evinde böyle bir fley vard›. O gün vard› mesela. “Ço¤u hemen hemen ortaklafla bir yer ç›kar›yorlard›. Kimisi de... ‹flte gençler... Gençler derken yeni evlenmifl olan... ‹flte eflini o ortam›n içine fazla götürmek istemeyen vard›. Onlar yapmazd›. Bunlar› çok iyi hat›rl›yorum. Bir de kulav3 vard›. Kulav... “Kulav, fley... Bu, koyun yünüyle yap›l›yordu. Bir senede herkesin evine fley gelirdi. Keçe gibi hal› gibi bir fley... Koyun yünüyle yap›yorlard›. “...Hal› gibi... Hal›yd› bu. Koyun yünüyle yap›l›yordu. Biz, kulav diyorduk. Biz de onlar› yapana Divejen4 diyorduk yani. Onlar gelirdi mesela. O kulavlar› yaparlard› mesela. Herkes gelirdi. Özellikle onda, herkes gelir; bir bayram gibi toplan›rd› herkes. Ya, o evin sahibi mevlit gibi bir fley da¤›t›yordu. ‹flte flark› söylüyorlard›, yemek yiyorlard›. Ben flu an çok iyi hat›rl›yorum. O kulav› yap›yorlard›. Benim ismimi yaz›yorlard›. Herkes gelmifl iflte beni öpüyorlard›. “Hal›, evet... Ama bu bildi¤imiz hal› de¤il. Bu biraz farkl›d›r. Para ile yap›yorlard›. Hani flimdi gidiyorsun ya Kaflmir’e; para ile al›yorsun. O da öyle bir fleydi. Gücü yeten... Yani herkes yapm›yordu zaten. Köyde yedi sekiz kifliyi yaparlard› o kadar kiflinin içinde. O da büyük... Yani geliri güzel olan... Çünkü biraz paral› bir ifl oldu¤u için... Böyle iflte e¤lence yaparlard›. “[Divejenler seyyar dolafl›yorlard›], evet. Öyle... Sen yününü haz›rlard›n. Onun da malzemesi vard›. Gelirdi. Yerin genifl ola- 1- Ruspi; kelime olarak “beyaz yüzlü”, “aksakall›” anlam›na gelmektedir. Yafll›lar aras›nda öne ç›km›fl, sözü geçen, sorunlar›n çözümünde rol oynayan kimselere verilen bir s›fat. 2- Beran Berdan ; Türkçe’si “Koç Kat›m›”. Sonbaharda çiftleflmek amac›yla koçlar›n koyun sürüsüne b›rak›lmas› tarz›nda yap›lan, bolluk ve bereket getirece¤ine inan›lan, bu amaçla flenlik havas›nda kutlanan etkinlik. 3- Türkçe keçe olarak da bilinir. Yere serilen hal›, kilim gibi yünlü döflemelik anlam›na gelmektedir. 4- Kulav (keçe) yapan kifli. 190 GÖÇ H‹KÂYELER‹ cak. Ya büyük ah›r›n olacak ya büyük odan olacak. ‹flte metrekaresini yap›yordu. Orada yap›yordu onu. O arada da millet geliyordu. Her akflam toplan›yordu millet iflte. Yani iki üç günde bir evde yap›yorlard›. Öyle yap›yorlard›. Çok güzel bir flenlik vard›. “Kimileri flark› söylerlerdi. ‹flte biz klam diyoruz, yani türkü. Kürtçe klam... Yani klam söylerlerdi. Sesi güzel olanlar söylerlerdi iflte. Bu flekil iflte... Böyle güzel fleyler vard›. Ki o çok güzeldi. Mesela ben iflte, flu anda... Bazen... Dün de bizim komflumuzla konufltuk. O günleri çok acayip özlüyorum o günler çok güzel günlerdi. “Dengbej5 vard›. Kimin sesi güzel olsa, gelirdi mesela, söylerdi. “Çok huzurlu, çok sakin bir ortam vard›. Bizi flu an ç›kartan Brukiler’dir zaten. fiu an... Onlar bizim çobanlar›m›zd› zaten. Küçükten büyüyene kadar iki tanesinin dü¤ününü de babam, biz, kendimiz yapt›k. ‹flte mesela yo¤urdun üstündeki kayma¤›, benim annem totik6 yapard›. Totik hani... Bildi¤imiz totik yapard›. “Totik yani... Yo¤urtla yap›yorsun mesela. Ya¤ koyuyorsun, tand›ra koyuyorsun. Çok güzel bir fley olurdu. Benim annem her sabah mesela, bana vermiyordu. Ailede herkes beni de seviyordu. Bana vermiyordu annem, götürüyordu onu, onlara veriyordu. Ama en sonunda bizim evi yakmaya geldi¤i zaman... Geldiler, babama dediler, biz senin seviyene gelmedik ama biz seni bizim seviyemize getirece¤iz. Bizim çobanlar›m›z... Bizim evimizde, elimizde büyüyen kifliler... Bizi bu hale getirenlerin bafl›nda da Brukiler de vard› zaten.” Ortam, 1994 y›l›nda bozuluyor. O.G. anlat›yor: “94’de... “‹flte, k›fl›nd›. Böyle, sonbahara do¤ruydu. “...‹lk önce köyün gelir düzeyleri yüksek olanlar›, geliri güzel olanlardan bafllad›lar. ‹lk baflta bunlar› birbirinden koparmaya 5- Klamlar(türküler) söyleyip, Çiroklar(hikayeler) anlatan Kürt ozanlar›na verilen isim. 6- Yo¤urdun üstündeki kayma¤›n tuzlanarak küplerin içinde saklanmas›yla elde edilen yiyecek. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 191 çal›flt›lar mesela. “‹flte bunu Brukiler yapt›. fiu an köyde olan korucu olan kifliler yapt› bunu. Geldi, ona dedi, sen böylesin, bunu kovman laz›m. “‹flte 94’ün ilk aylar›nda bunlar milleti böyle fley yap›yorlard›. Milleti flifliriyorlard›. Onun yan›na gidiyorlard› iflte, falan kes böyledir. “‹flte o flekil geldi. ‹lk önce onlar›n iki tane adamlar›n› öldürdüler. Brukiler’in... ‹ki tane adamlar›n› öldürdüler. “Bizim köyün çok ilerisinde öldürdüler. Bilmiyoruz yani. Onlar, öldü¤ünü söylediler. “PKK de¤il... Yani biz bilmiyoruz. Kimi öyle diyor. Yani bizim bilgimiz yok, kimin öldürdü¤ünden. Ondan sonra bu korucular gelip benim babam› amcam› götürdüler. Gelip götürdüler. ‹flte, dediler, siz yapm›fls›n›z. Babam ile amcam üzerinde duruyorlard› köyde en çok. “Özellikle benim babam ve amcam üzerinde... Köyün ileri gelenlerinden oldu¤u için... Babam da böyle giriflken, çal›flkan biri oldu¤u için... Yani bunu bütün köylüler de biliyor. Geldiler iflte. Bunlar›n üzerinde durdular iflte. O zaman yukar›da baflka kifliler de vard›. Onlar› da götürdüler. “‹flte 94 y›l›n›n fiubat, Mart ay›nda olmas› laz›m. Mart ay›yd›; çünkü kar da vard›. Geldiler, bunlar› götürdüler, iflkence yapt›lar iflte benim babama. ‹flkence yapt›lar. Benim babam›n baca¤› fliflmiflti. Pantolonu y›rt›lm›flt›. Öyle iflkence yapt›lar. Bütün difllerini çekmifllerdi. Babam›n yani... Bunu devlet yapt›, askerler yapt›. “Karakola götürmüfllerdi. “...Mufl’takine götürmüfllerdi. Babam›n bütün difllerini çekmifllerdi. Babama baya¤› bir iflkence yapm›fllard›. Orada söylüyorlarm›fl yani, iflte sen bu suçu üstüne al! ‹flte bak, küfretmifl, iflte az önce birisine bak ne yapt›k! Öldürdük, demifl. Söyle ki kurtul; yoksa seni de öldürece¤iz! ‹flte elektrik vermifllerdi. Amcam... B›rakt›lar, geldi amcam. Babam›n üzerinde çok durmufllard›. “...Amcama iflkence yapmam›fllard›. Sonra geldiler; birkaç köylü daha toplad›lar. Annemin babas›n›, kardeflini, yirmi otuz kifli daha toplad›lar. Götürdüler hepsini. Kimseye iflkence yap- 192 GÖÇ H‹KÂYELER‹ mam›fllard›. Sormufllard› bir iki kifliye. En çok benim babam›n üzerinde durmufllard›. Babama demifllerdi, iflte söyle, ben öldürdüm. Babam da demifl, ben görmedi¤im, yapmad›¤›m bir fleyi üstlenmem demifl. “Benim gözümün önünde bir tane asker... ‹flte daha o zaman köye yeni askerler gelmiflti. Biz müfreze diyorduk o zaman askerlere. Köye geldikleri zaman, baya¤› bir gelmifllerdi. Arabalarla falan... Benim gözümün önünde babama döner bir tekme vurdu. Benim babam›n flapkas› baca¤›n›n aras›ndan ç›kt›. Gözümün önünde... “Asker vurdu, gözümün önünde. Döner tekme vurdu. Tekme vurdu babama. Babam›n difli k›r›ld›. Ben o zaman çok iyi hat›rl›yorum. Çeflmenin önündeydi; hava da so¤uktu. O zaman ...Ça¤›rd› babam›. Babam dedi, kim. Dedi, sen, sen!.. Babam da gitti. Babam›n yan›nda durdu. Döner tekme vurdu. Difli ç›kt› böyle. ... “‹ki gün sonra gelip babam› al›p götürdüler. “...Ben Türkçe güzel ifade edemiyorum. Bir çocu¤un gözünün önünde babas›n› döverlerse [insan ne hisseder]... Bir de benim babam geldi¤i zaman yürüyemiyordu. Baca¤› çok fliflmiflti. “‹ki bacak kadar olmufltu. Burnundan kan geliyordu. Yani, babam geldi. Köyün minibüslerinin durdu¤u bir yer vard›. Orada durdu. Ben babam› orada gördüm, bay›ld›m zaten. Yüzüm a¤z›m hep toprak dolmufltu. Bay›ld›m babam› o halde görünce. Bende zaten flimdi epilepsi [var.] Sara hastas›y›m. Benim bütün sinir sistemim... Hep bu olaydan oldu yani. Yoksa ben... Köyde herkes seviyor. Yoksa çok ak›ll›... Herkes beni seviyordu. Geldikten sonra, bu olaylardan sonra, ben allak bullak oldum. Düflün yani, gözümün önünde babam› dövdüler. Babam› o halde gördüm ve eve geldi¤i zaman benim babam konuflam›yor. Kan burnundan ç›k›yordu, çünkü difllerini çekmifllerdi. fiu an dahi sanki ben babam› izliyorum yani. Hepsini bunlar› teker teker yaflad›m. Bizim köyde en çok bu¤day vard›. Hep birileri bu¤daylar› kar›flt›r›yordu. Onlar da o kadar babam› dövüyorlard›. Gözümüzün önünde öldürdüler babam›. Çok iflkenceler yapt›lar. Köyde en çok iflkenceyi çeken benim babamd›. “Hastaneye falan gitmedik. Bizi de köyden kovdular. Bizi... Sa- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 193 at sabah›n kaç›yd› bilmiyorum. Parça parça yak›yorlard›. “Savc› da... Zaten yakan savc›yd›, yakan askerdi. Köyü de satan da, o zaman›n dört liras›na satan korucuydu. Yani devlete s›¤›nmas›... Bruki dedi¤imiz afliret, o zamana kadar niye yakm›yordu? O zamana kadar niye gelip yakm›yordu, kimsenin evine bir fley yapm›yordu? Devlet bunlar›n arkas›nda, savc› da, asker de bunlar›n arkas›nda... Yani komutan benim babama demiflti. Yani, ‘Sen silah almazsan, yirmi dört saatte bu memleketi terk edeceksin’ demiflti. ‘Seni Mufl civar›nda görmeyece¤im’ demifl. Bunu söyleyen, alay komutan›.... “Benim babam demifl, ‘Ben alaca¤›m silah›, kendi köyümüz[de], çocuklu¤umu geçirdi¤im, ayn› tabakta yemek yedi¤imiz kifliyi kovamam’ demiflti. ‘Yapacaks›n’ demiflti. Babam da demifl, ‘Ben bu flerefsizli¤i yapamam.’ Ki flerefsizliktir de yani... Özür dilerim ama, bizim gözümüzde, bunu yapsa bir insana, bu, flerefsizliktir. Ben bunu yapamam, demiflti. Ve bizi de köyden... ‘Ben bu memlekette, yirmi dört saatte seni görmeyece¤im’ demiflti. “...Biz, o süre sonunda ç›kt›k. Babam geldi, art›k ç›kal›m dedi. Bu korucular geldi; iflte bu bizim evimizde büyüyen... “N.Ö. miydi? Yani iflte, tam hat›rlam›yorum. Benim babam›n çoban›... O iflte geldi. Bize dedi, sen ç›kacaks›n, dedi. Elini de buras›na koydu. Dedi, ‘Ben senin seviyene gelmedim; seni kendi seviyeme getirece¤im. Seni buradan ç›kartaca¤›m’ dedi. ‘Sen burada duramazs›n’ dedi. “Yani iflte, ben senin gibi zengin olamad›m. Ben senin gibi varl›kl› olamad›m. Ki onlar çoktu. Afliretti. Bölüflseydi, adam bafl›na bir tarla düflmezdi. Bu flekil, adam silah›n› çekti; babam da silah›n› çekti; annem Kuran’› getirdi. Dedi, ‘Oruç’un bafl› üzerine, Kuran’›n bafl› üzerine ç›kar›m’ dedi. ‘Baflka yapacak bir fley yok’ dedi. “Vallahi iflte, Brukiler komple korucu oldu iflte. Yüz yüz elli kifli vard› iflte. Bizim do¤uda yani on alt› on yedi yafl›nda olan adama, eli silah tutan adam derler. Yani öyle yüz yüz elli tane adam vard›. Yani o kadar korucu olarak adamlar› vard›. “Bizden önce de göç vard›. Zaten köy büyüktü. Biz de korkudan bir yere ç›kam›yorduk. Bir fley yapam›yorduk... Hepimiz bir eve toplanm›flt›k korkudan. Böyle camdan, böyle ya¤mur ya¤ar, gök 194 GÖÇ H‹KÂYELER‹ gürler ya, izlersin. Öyle camdan, ben de kurflunlar› izliyordum. Üstümüzden gelip geçiyordu böyle. Bize at›yorlard› o kurflunlar›. Camdan kurflunlar› izliyordum. “O korucular bizim evin üzerine at›yorlard›. ‹flte, hepimiz s›¤›nm›fl›z. Annemdir, iki tane amcam›n eflidir, iflte çocuklard›r, hepimiz bir odaya s›¤›nm›fl›z korkudan. Benim di¤er amcam› da gözalt›na alm›fllard›. Babama da iflkence yap›yorlard›. Bir tane tek büyük amcam vard›. O bizim yan›m›zdayd›; silahl›yd›. Ben de çocuktum tabii. Ç›kt›m d›flar›. ‹flte, ‘Vurun bunu, dediler; vurun bunu!’ Silah› bana do¤rulttular. Ben oradan kaçt›m. Yani baya¤› bir zorluk çektik orada, yani. Ondan sonra geldi babama, dedi, ‘Siz buray› terk edeceksiniz.’ Babam da ‘Ben ç›kmam’ dedi. ‘Ya öldürürsün ya ç›kmam dedi.’ Annem Kuran’› getirdi. Dediler, ‘Sizin gözünüzün önünde evinizi yakaca¤›m’ ondan sonra. Benim babam saat beflte beni ç›kartt› kad›nlarla. ‹flte benim bafl›ma bir fley gelmesin diye beni Malazgirt’e götürdü. Annem ve babamlar› b›rakmam›fllar. Demifller, gözünüzün önünde evinizi yakaca¤›z... “...Asker yakm›yordu. Korucular yak›yordu. Asker gelip u¤raflmaz. Mazotu benzini getirdiler; hepsini korucular yap›yor. “Bütün amcamlar, hepsi oradayd›. O Mele C. dedi¤im amcam daha gözalt›ndayd›, tutukluydu. Dediler yani, önlerini silahla kesmifllerdi. Demifller, siz izleyeceksiniz; ondan sonra biz yakaca¤›z. Yakm›fllard› iflte. Ondan sonra babam› b›rakm›fllard›. Ondan sonra biz geldik. “...Ondan önce, Malazgirt’te iki tane evimiz vard›. Onlardan birini boflaltm›flt›k zaten. Sadece alt› tane yatak kurtarabildik. O da sadece alt› tane yatak ald›k. O da gizli, gece götürdük. Babam beni götürdü¤ü zaman getirdik. Alt› tane döflek, bildi¤imiz döflek yani. Onun d›fl›nda her fleyi [yakt›lar], yani hiçbir fleyi kurtaramad›k. “...Befl alt› ay da Malazgirt’te durduk. Bir gece geldiler. Benim amcam› götürmeye geldiler... Polis lojmanlar› vard›. Kaymakaml›k vard›. Onun karfl›s›nda oturuyordu benim amcam. Onunda kendi evi... Malazgirt’te üç tane dükkan› vard›. Bizim evlerimiz baya¤› bir uzakt› birbirine. ‹ki üç kilometre uzakt›. Geldiler bir gece, onu evden götüreceklerdi. Bu sefer öldüreceklerdi yani. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 195 Benim amcam kaç y›l cezaevinde yatt› zaten. Biz de o akflam kalkt›k gittik; onlara gittik. ‹flte, amcama bir fley yapmas›nlar diye. Tabii ki silahl›... Ama mecburen iflte... Hatta, o zaman... On bir on iki yafllar›nda faland›k iflte. Gittik. Yani amcama bir fleyler yapmas›nlar diye... Biz gittik; ben, annem, bütün hepimiz amcamlara gittik. Gelmifllerdi; bizim evimizin önüne gelmifllerdi. Camlar› falan paramparça etmifllerdi. Gelmifllerdi ki bakm›fllar, bizde kimse yok. Hem babam› hem amcam› götürmek istediler. Bakm›fllar, evde kimse yok. Camlar› falan hepsini k›rm›fllard›. ‹flte oturup kirazlar›m›z vard›, onlar› yemifllerdi. Oraya sigara izmariti atm›fllard›. ‹flte birkaç kez tehdit ettiler. Yine o dedi¤imiz komutan, benim babam› ça¤›rm›fl. ‹flte demifl, ‘Buray› da terk edeceksin!’ “Herhalde askeriyenin alay komutan› olmas› laz›m. Yani oran›n Malazgirt’in en üst düzey askeri komutan›yd›. Bu sefer, demifl, ‘Seni yirmi dört saat için Mufl’ta görmeyece¤im, seni! Bu çevrede seni görürsem, öldürürüm seni’ demifl. Bunu babama söylemifller. Biz de mecbur kald›k; geldik buraya iflte.” Bu olaylar›n ard›ndan aile ‹stanbul’a göç etmifl. O.G. anlat›yor: “‹stanbul’a göç ettik. Yani buraya göç ettik. Bizim o zaman... Kamyon param›z› da birisi verdi. Biz buraya geldi¤imizde hiçbir fleyimiz yoktu. Malazgirt’ten ‹stanbul’a geldi¤imiz zaman... Geldik, burada daha inflaat halinde bir gecekondu vard›. Onun camlar› yoktu. Biz geldik, naylonla camlar›n› kapatt›k. “Ayazma’ya, evet. Buraya geldik. Afla¤›daki evde... “...‹flte 94 y›l›n›n Aral›k ay›yd› biz buraya geldi¤imizde. ‹nflaat halinde... O da bizim burada Mufllu bir yak›n tan›d›k vard›. Onun da durumu burada güzeldi. Onun burada bir inflaat halinde evi vard›. Yani kumlar vard›. Böyle yataklar› kumlar›n üstüne koyuyorduk. Kumlar›n üstünde yat›yorduk. Kendisi sa¤ olsun; geldi bizi oradan ç›kartt› iflte. On on befl gün orada durmad›k; bizi ç›kartt› oradan. Sonra biz buraya geldik. ‹lk olarak bu eve geldik. Biz buraya geldi¤imiz zaman, alt› ayl›k k›z kardeflim vard› benim. On befl gün süt paras› yoktu, alal›m. Açl›ktan öldü. fiiflerek açl›k- 196 GÖÇ H‹KÂYELER‹ tan öldü... Oturdu¤umuz evin çat›s› yoktu. Biz mumu yak›yorduk; rüzgâr vuruyordu, mumu söndürüyordu. Biz sabah bir kalkt›k, bunu yemin ederek söylüyorum yani; suyun üstündeyiz yani. Suyun üstünde yüzüyoruz. Ya¤mur ya¤m›flt›, içeriye girmiflti. O arada bana da araba vurdu. Aya¤›m k›r›ld› benim. Benim sanc›m bundan daha a¤›rd›. Ben hem boyac›l›k yap›yordum hem eve bak›yordum. Benle kardeflim... Yani benim babam hiçbir fley yapamad›. Yani sekiz ay bu flekilde hiçbir fley yapamad›. Devletin yapt›¤› iflkenceden sonra hala yat›yordu. “Hala yat›yordu. Durumumuz yoktu hastaneye götürmeye. fiu an hala hasta benim babam. Hala onun hastal›¤› var. Burada dört tane arkadafl›m›z var. Gidip çuvalla bize deri getiriyordu. Onlar› yak›yorduk biz. O flekilde ›s›n›yorduk. Allah ondan raz› olsun. ‹flte biz bu flekil buraya geldik. “[Okulu] tabii b›rakmak zorunda kald›m. B›rakt›m. ‹lkokul üçüncü s›n›fa iki üç hafta gittik, b›rakt›k yani. Benim küçük kardeflim... ‹kimiz de yani, b›rakt›k okulu. ‹kimiz de okuyorduk; ikimiz de b›rakt›k. Boya yap›yorduk, kazand›¤›m›z paralar vard›. Gelip paralar›m›z› al›yorlard›. Biz daha o zamanlar küçüktük. Baz›lar› gelip bizi dövüyorlard›; o paray› da bizden al›yorlard›. En sonda dayanamad› kardeflim. Çünkü her gün her gün dayak yedik. Haftan›n iki günü ancak eve para getirebiliyorduk. Yemin ediyorum, eve geldi¤imiz zaman yiyecek bir fley yoktu. Ki ben kaç defa... Hat›rl›yorum... Burada iflte konutlar var. Tepelerinde uçak için ›fl›klar› var onun. Ç›k›yordum böyle, duvar›n kenar›nda izliyordum o ›fl›klar›. O ›fl›k yan›p sönerken, yani ben diyordum, neden oldu. Yani, neden böyle oldu düflünüyordum. Ancak oraya bakarak hayal kuruyordum. Niye yani, oradan geldik buraya; burada da rahat durmuyorlard›. Kazand›¤›m›z paray› da bizden al›yorlard›. Ben çok böyle duvar›n yan›nda otururken yatm›fl›m; duvar›n yan›nda sabahlam›fl›m. “Tekstilde çal›fl›yordum saat yediye kadar. Ondan sonra da gidip birahanelerde çöpleri döküyordum. Ayakkab› boyuyordum, saat on bir on ikiye kadar... Ben ile kardeflim... ‹kimiz bir evin iflte... O zaman beflyüz lira al›yorduk. Bir evin kiras›n› al›yorduk. Akflam da gidip boyac›l›k yap›yorduk gece on ikiye kadar. Geli- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 197 yorduk; sabah yine gidiyorduk ifle. Akflam yine o flekilde yap›yorduk. Hafta sonlar› tatildi zaten. Hafta sonlar› boyaya gidiyorduk yine. “‹flte Parseller’deki [‹stanbul’da bir semt] boyac›lar [dövüyordu]. ‹flte boya yapmay›n! Çal›flmay›n! Bizim burada ad›m›z› teröriste ç›karm›fllar. Biz göçten geldik; ondan dolay›. Bize bu flekilde davran›yorlard›. En son kardeflim dayanamad›; birisini, pasajda ikinci kattan afla¤› att›. Her gün bizi dövüyorlard›, ondan dolay›. Art›k çocuk... Boynu k›r›ld›. Adam da geldi bizden para istedi. Dedi, götüreceksiniz, bu kadar para vereceksiniz... girdi araya... Geldi iflte, babama demifl; araya girmifl. Babama demifl, ‘Bu kadar para vereceksin!’ Babam demifl, ‘Al o¤lum senin olsun! Al götür, at yere, sen de o¤lumu öldür’ demifl. Sana verecek param, hiçbir fleyim yok demiflti. Öyle öyle, sonra bar›flt›k. ‹flte, sonra ekmek getiriyorduk eve, yiyorduk. Bu flekil iflte, geçiniyoruz yani. Sonra bu evin sahibi gelmiflti. Mahalledekiler flikayet etmiflti. “...Benim amcam... O da kendine gitti, Güneflli’de ev buldu; bize de buray› buldular... Geldik buraya... fiu anda o evi sat›n ald›lar... Biz, iflte geldik, bu evi yapt›k. Yani kiralar ne kadard›? ‹flte alt› yüz milyon... Bize o zaman, iki kat› yapt›. Bu evi yapt›. Babam burada, herkesin yard›m›yla bu evi yapt› babam. Yani ben buna dayanam›yorum. Bu yüzden çok kavga ediyorum. fiu an normal konufluyorum ama, bazen iflte, kötü oluyorum... Ben babama b›çak çektim yani. Bir insan babas›na b›çak çekmez. Vurmaya kalkt›m. Babam da bakt› ki olmuyor, o evi... O zaman gitti. Biraz param›z vard›. Gittik, o evi ald›k adamdan. Adam da burada de¤ildi zaten. Evine sahip ç›kt›k, evini ald›k. Annem de oraya geçti, babam da orada. Öyle düflündüm; bakt›m ki olmuyor. Zoruma gidiyordu benim. Çünkü köyün en zenginlerinden, en ileri gelenlerinden biriyken buraya geldik; burada bu hale düfltük. Benim zoruma gidiyor. Hala da zoruma gidiyor. Benim gözümün önünde babam› dövdüler. Ben diyordum, babam› öldüreyim. ‹flte babam›n bu durumu gözümün önünden gitsin, diyordum. “Çünkü ben hep babam› görüyordum. O fleyler hep akl›ma geliyordu. Yap›lan iflkence akl›ma geliyordu. Ben böyle görüyordum. fiu anda da söylüyorum; ailem olmasa ben çok güzel çö- 198 GÖÇ H‹KÂYELER‹ zümler bulurum. Ailem var benim. Çünkü ben flu an, hala da diyorum yani. Benim gözümün önünde, ben on yafl›nda iken babam› dövdüler. Diyordum, ben babam› öldüreyim. Hani babam gözümün önünden gitsin; ben ona göre bir fley yapay›m. Çünkü b›rakm›yordu ben bir fley yapay›m. Yapaca¤›n fley de, onun öcünü almak... Kim olursa olsun onu o hale getiren, kim olursa olsun... O psikoloji ile... Bazen babamla güzel güzel konufluyoruz. Biri sanki bir dürtüyor birden, kalk›yordum, sus diyordum babama, vuruyordum bu flekil. Yani böyle iflte. “[Bu durumdan dolay›] evi ay›rd›k. Sonra ben o eve geçtim. Sonra yine de olmad›. D›flar›ya gidiyordum her gün. Yani her gün... Biz on üç on dört y›ld›r buraya gelmifliz. Her Allah’›n günü, yani benim akl›mda. Ben o halde buraya geldim yani. Niye, sebep neydi? Bir sebep bulam›yorum yani. Hani büyük bir fley yapm›fl olsayd›k!.. Sonra kalkt›m iflte; dört sene boyunca eve hiç gelmedim. “Gezdim. Yani d›flar›da gezdim. Benim gözüm... Yani diyordum, büyük olaca¤›m. Bunlar›n öcünü alaca¤›m, diyordum. Ben hep onu... fiu an bakt›m ki olmuyor. Ailem de var. Bir insan›n ailesi, arkada biri olunca, bir fley yapam›yor. Diyordum hep, büyük olaca¤›m; bunun intikam›n› öcünü alaca¤›m diyordum. Bu flekilde ben d›flar›ya gittim. Hep büyük ifller yapmaya çal›flt›m. Olmad› iflte. Gittim; dört sene boyunca d›flar›da olaylar yapt›k, bir fleyler yapt›k. ‹flte rahats›zd›m. Olmad›. Her gün düflünüyordum. Gittikçe daha da rahats›zland›m. ‹çime att›m. Sonra bakt›m olmuyor. Babam da kaç defa bay›lm›flt›. Hastaneye kald›rm›fllard›. Bakt›m rahats›zlard›. Annem de ameliyat olmufltu. Bakt›m iflte, olmuyor. Anneme iki günde k›rk alt› kilo kan verdiler. Bakt›m ki olmuyor. Hep onlara zarar veriyorum. Çünkü onlar oldu¤u müddetçe bir fley yapam›yorum. Ki ben bunu da söylüyorum. Onlar bu dünyadan gitse... Devlet flu an ç›kard› bizi; buraya getirdi. Bize sahip ç›km›yor. fiu an bizi de bu hale getiriyor. Art›k yani benim diyecek bir fleyim yok yani. Olmad›. Ben de eve geri geldim. “Dolaflt›m iflte, baya¤› bir dolaflt›m. Yabanc› ülkeye de gittim. Her yere gittim. Bu bizim çekti¤imiz durumu Suriye’de de, Irak’ta da çeken insanlar var. Ki onlar› burada d›flar›ya, Yunanistan’a falan götürüyordum. fiebekeyle, bu flekil yap›yorduk. Bir “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 199 fleyler yap›yorduk... Baya¤› bir ifller yapt›m yani. Allah’a çok flükür baflka pis ifller yapmad›k. ‹flte bunlar› yapt›m. Sonra babam dedi, ‘Ben senin paran› istemiyorum! ‹flte, haram para istemiyorum, buraya gel’ dedi. ‘Para zaten buraya getirme’ dedi. ‘‹stemiyorum, seni öldürürüm’ dedi. ‘‹stemiyorum’ dedi. Ben bu yafl›ma geldim; bir lokma haram yemedim. Yani yapt›¤›m... Bir h›rs›zl›k yapmad›m yani ben. Bu flekil yapt›m... Yani bir gün vard›; bir gün yoktu yani. Ondan sonra olmad›; geri geldik. Eve geldik.” O.G. eve döndükten sonra bu kez de askerlik sorunu karfl›s›na ç›k›yor. K›sa süren askerlik süreci ruh sa¤l›¤›n› daha bir olumsuz etkiliyor. O.G. anlat›yor: “Yani ben burada... Yani çok nefleli... Yani eve geldim. ‹ki ay evde durdum. Biraz yani kendimi toparlam›flt›m. “...Yani kendime gelmifltim. Geldim iflte. Annem babam› görünce... Onlar da biraz kendine gelince... Ve bir daha tövbe ettim; bir daha ben evden hiçbir yere gitmeyece¤im dedim. Sonra götürdüler. Askere götürdüler iflte. “fiikâyet etmifllerdi herhalde. Burada birileri flikayet etmifllerdi galiba. Bir fley olmufltu, bilmiyorum. Asker kaça¤› falan demifllerdi. Ondan sonra beni iki sefer götürdüler. Ben de gittim, dedim. Tamam! Zaten buraday›m, gelece¤im zaten. Gittim, kendi ka¤›tlar›m› falan ç›kard›m. ‹flte askere gittim. Askerli¤imi zaten toplam üç buçuk ay yapt›m. ‹ki ay da acemilik yapmad›m zaten. Elli günlük acemilikte ben on iki günü evde geçirdim zaten. Daha on iki günlük askerdim; bana izin verdiler, ben eve geldim. Hastayd›m yine orada ben. Çünkü yapam›yordum ben. Yani yapam›yorum derken, ben o elbiseyi görünce, baflka türlü fleyler akl›ma geliyordu. Orada yine iki sefer bay›ld›m. Bana kafa izni verdiler befl gün. Ben de geldim dokuz gün... Dört gün de takt›m, askerli¤e gitmedim yani. Dokuz gün iflte... ‹ki gün de yolda gittim falan.... Ondan sonra gittim, acemi birli¤imi ‹zmir’de yapt›m zaten. Sonra Adana’ya verdiler beni. Orada sürgün yerine verdiler beni. Orada acemi birli¤inde ben, baya¤› olaylar yapt›m. Çünkü uzmana, devletin uzman›na kafa at›yordum. Dayanam›yordum. 200 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Ya bilmiyorum, ya! Bana yapamayaca¤›m fleyler söylüyorlard›. Gecenin dördünde kald›r›yorlard›. Bana, git tuvaleti temizle, diyorlard›. Mesela uzman yat›yordu. Git tuvaletleri temizle, diyordu. Ben de temizlemiyordum. E¤itim yaparken, iflte bana diyordu, fluraya ç›kacaks›n. Ben de spor yapamaz raporu alm›flt›m. Zorla yapt›r›yorlard›. Ondan sonra uzman askeri dövdüm. Uzman› dövdüm askerde. “Ceza iflte, usta birli¤ine giderken vereceklerdi. Bir iki tane albay ile kavga ettim. Bu da herhalde buradaki sicilime geçmifltir. Yapam›yordum. Gecenin dördünde beni kald›r›yorlard›. Yani ben hep böyle, ömrüm boyunca hep fliddete mi maruz kalaca¤›m bir de devlet taraf›ndan? Beni savunan devlet, hem beni köyümden kovacak, beni mal›mdan mülkümden edecek, buraya getirecek! Burada da bir fley sahibi de¤il... fiu an tahtada yafl›yoruz. Annem benim burada, ben askerdeyken, gece saat dörtte gelip bizim eve bask›n yapt›lar. Benim annemi, kardeflimi karakola götürdüler. Kardeflimin difli duda¤› patlam›fl. Gecenin dördünde burada çevik kuvvet ile benim evime bask›n yapt›lar. “Ben askerdeyken bunlar oluyor. Bunlar› duyunca askerlik yapas›m gelmiyor. Gittikçe psikolojim bozuldu hastaland›m. “Buradaki evin de yak›ld›¤›n› duyunca, bu sefer albay›n yan›na ç›kt›m. Ben, dedim, ‘Askerlik yapm›yorum’ dedim. ‘Sebep’ dedi. ‘Ben’ dedim, ‘Ben flu an bu devletin neyiyim: vatandafl›y›m’ dedim. ‘Burada neyim: vatani görevimi yap›yorum. Peki, siz niye görevinizi yapm›yorsunuz’ dedim. Dedi, ‘Nedir?’ Dedim, ‘Olay böyle böyle.’ Dedi, ‘Elimizden gelen bir fley yok.’ Hatta bir ka¤›t yazd›lar, gönderdiler, iflte yard›m etsinler diye; o da bofl ç›kt›. Bunu da duyunca, daha çok psikolojim bozuldu. Telefon açt›m eve; ben rahats›z›m, yapam›yorum askerli¤i dedim. Babam, ‘Yok yapacaks›n’ dedi. Babama gene küfrettim. Bu sefer annemi arad›m. Babamla konufltum; annem ç›k›yordu. Numara da de¤iflmiflti. Sonra annem de yalvard› iflte. Ondan sonra eve geldim da¤›t›mda. Sonra usta birli¤ine gönderildim. Usta birli¤ine ilk gitti¤im gün Nizamiye de kavga ettim. ‹çeri girmek... Yani elimde olmayan nedenlerden dolay›... Hastayd›m, içeri girmek istemiyordum. Girdim içeri. Yine orada bir iki sefer bay›ld›m. ‹çeride yine hasta ol- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 201 dum, bay›ld›m. Yine orada da içeride bir uzman ile kavga ettik. “Yine ayn› o sebepten dolay› kavga ettim. Gece saat birde, kald›rd›lar beni. Sözde ceza verdiler bize. Su bast›lar fleye, ko¤ufla su bas›yorlard›. Bizim üst tertiplerimiz... Ben de kafa tuttum; yapm›yorum, dedim. Bizim üst tertip diye bir fley vard›r askerlikte. Üst tertipler bize ceza veriyorlard›. Ben de, yapm›yorum, dedim. ‹flte ko¤ufla su bas›yorlar, ‘Siz y›kayacaks›n›z’ dedi. Ben de ‘Yapm›yorum’ dedim. Gidip beni, bölük astsubay› vard›, ona flikayet ettiler. Gecenin birinde beni dövmeye geldiler. Merdivenin bafl›nda... Geldi; ona kafa att›m. O da o flekil gitti. Onunla da kavga ettim. Orada zaten bay›lm›flt›m. Psikolojim bozuldu. Dilimi ›s›rm›flt›m. Kendimden geçmifltim... Yani böyle oldu¤um zaman, ne yapt›¤›m› bilmiyorum ve ondan sonra yapt›¤›m› unutuyorum. Ondan sonra da bay›lm›fl›m. Bakt›m, revirde gözümü açt›m. Sonra beni hastaneye sevk ettiler. ‹skenderun’a gittim. Oradan da Ankara, Etimesgut’a gönderdiler. Orada da benim hastal›¤›ma, tetkiklerime bak›yorlar. GATA’ya7 gönderdiler. Yolda gelirken yine zaten... Ben trenle gelirken yolda, yine bay›ld›m. Çünkü hep sinirleniyorum. Bir de yan›ma bir tane refakatçi verdiler benim. Beni hastaneye götürmesi için... Çünkü o kadar a¤›r hastayd›m ben. Geldim; trende de yine bay›ld›m ben. Geldim GATA’ya, orada kan›m› ald›lar, filmlerimi çektiler. Askerli¤e elveriflli de¤ildim. Beni eve gönderdiler iflte. Askerlik süreci de böyle iflte. fiu an bir ayd›r evdeyim. Yeni geldim askerden. fiu an bir ayd›r evdeyim iflte. Geldim iflte yine. Bir ikinci göçe maruz kald›k. Yine orada kendi evimiz de, burada kendi evimiz de yok. Barakada kal›yoruz flu an.” Sa¤l›k sorunlar› dolay›s›yla askerlikten ihraç edilince tekrar ‹stanbul’a dönmüfl O.G. Sorunlar› sürüyor. O.G. anlat›yor: “Geldi¤imde bu baraka vard›. Kardeflim ile annem buradayd›. Burada TOK‹’nin8 bafllatt›¤› bir ev çal›flmas› vard›. Herkese ev 7- Gülhane Askeri T›p Akademisi. 8- Toplu Konut ‹daresi, Baflbakanl›¤a ba¤l› bir kurulufl. 202 GÖÇ H‹KÂYELER‹ verdiler. Ben kendim [geçmiflte köyde] ev sahibi oldu¤um halde bana ev vermediler. ‹flte ben flu an buraday›m; hakk›m› istiyorum. O yüzden buraday›m yani. Bakal›m art›k ne yapacaklar, ne edecekler? fiu anda iflte böyle devam ediyoruz. Çal›flam›yorum da flu an zaten. Hastay›m bir fley yapam›yorum. Üç dört seferdir ifl aramaya gidiyorum. Sanki ben patronum, karfl›mdaki iflçidir yani. Adam benimle konufltu; ben döndüm arkam› geldim. Ben bilmiyorum ne konufltu. Yerinde de¤il yani bu flekil. “Ben yatam›yorum zaten. Hiç yatam›yorum zaten. Annem iflte, namazdan kalkt› hiç yatam›yorum. Dün gece, sabah hoca ezan okudu, ben yeni yatt›m. Sonra çocuklar var. Onlar gelip gittiler; yatamad›m, kalkt›m. Buraya geldi¤imden beri yatam›yorum zaten. Çünkü flu an elimden bir fley gelseydi, ben devlete kafa tutacakt›m. Yani devletimiz sa¤ olsun. Ailemizde sekiz kifli var›z; hiçbir tane sa¤lam kimse yok. Devletim sa¤ olsun yani. Hepsi hepsi, bu devletimizin sayesinde... Devletimizin bize verdi¤i bir fley... fiu an hepimiz hastay›z. Babam da flu an hasta, bu devletin verdi¤i iflkenceden dolay›. Annem de flu an hasta. “Annem de iç kanamas› oldu. Guatr rahats›zl›¤› var. fiu anda dizleri falan tutmuyor zaten. Elleri tutmuyor. “Gidemiyoruz iflte, doktora da gidemiyoruz iflte. Burada yatam›yoruz. Dün akflam araba geçti, benim kardeflim yine... Ben yatm›yorum; benim kardeflim, size yemin edebilirim, belki elli sefer z›pl›yor uykusunda. Araba sesi geldi, kalkt›. Ne oldu dedi, zab›ta m› geldi? Polis mi geldi, dedi. Zaten dün komflular da bana söyledi: ‘Sen d›flar›da ne yap›yorsun?’ diye. Yapam›yorum iflte. “Evet iflte polis gelecek, bir fley yapacak. fiu an benimle kalan kardeflim Dinçer... Tümör vard› onda. Ameliyat yapt›lar. “Kalças›nda. Yok, yok bu sol baca¤›n›n yan›nda, kas›¤›nda. Orada tümör vard›. Ameliyat edildi. O da burada, oto y›kamada çal›fl›yor. O da ufak bir kaza geçirdi. O da iflte y›kamada çal›fl›yor; tam ç›kacak botunu ç›kar›yor, araba gelip çarp›yor. Tedavisini alt› ayda bir sürdürmemiz laz›m onu da yapam›yoruz. “fiu an herhangi bir sosyal güvencemiz de yok. “Hiç kimsenin yok... Yeflil kart›m›z vard›. Yeflil kart›m›z bitti iflte. ‹flte hakk›m›z bitti iflte. Tekrar flunu yap›n, diyorlar. fiimdi ço- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 203 cuklar gidiyor zaten. Ben çal›flm›yorum. Benim o di¤er kardeflim var. Rojhat var, okuyor. Hafta sonlar› geliyor. Gelin bir görün, yedi yafl›ndad›r. fiu an onun arkadafllar› geziyor, bak›n görün, o boyac›l›k yap›yor. Okuyor, hafta sonlar› da gelip boyac›l›k yap›yor. Cuma gününe kadar okulda, ondan sonra gidip getiriyorum. ‹flte hafta sonlar› boyaya ç›k›yor. Bunlar çal›fl›yor, biz de gidip yeflil karta veriyoruz. Zaten yeflil karta da bakm›yorlar. ‘Git, flu gün gel’ diyorlar. Ona verece¤imiz paray›... Toplu olarak özel bir hastaneye gidece¤iz. Onu da göremiyoruz. fiu an yeflil kart›m›z da bitmifl zaten. Annem, yani... Devletimizin sayesinde ailenin sekiz ferdi yar›m... Yani yar›m bile dahi de¤iller yani. Hepsi de hastalar yani. Yani o kadar vurmufllar ki kulaklar› dahi flifliyor. Yani bir görsen... “[Kardeflim] Esenyurt’ta okuyor. O babamla kal›yor, ben çal›flamad›¤›m için. O da tek [bafl›na] bir fley yapamad›¤› için onu buraya getirdim. Çal›fl›yor burada... “Oradaki kendi evimiz... Mesela geçen yine gittim, dört gün kald›m. Daire sakinleri hepsi flikayetçi olmufllard› yani. Ba¤›rarak hep küfür ediyorum. ‹ki tane bardak k›rd›m yine. Annem dedi, ‘Git. Belki orada uyursun, burada yatam›yorsun.’ Gittim, yine kavga ettim. Babam yine a¤lam›flt›, anneme telefon etmiflti. Niye böyle yap›yor diye. Elimde de¤il. Ben de sonradan piflman oluyorum, ama elimde de¤il. “...fiu anda çok büyük psikolojik tedaviye ihtiyac›m var yani. E¤er böyle giderse ki, bunu oradaki komutanlar da söyledi. Onlar da söyledi, ‘O¤lum, sen böyle gidersen, say›l› bir ömrün var senin!’ Yani bilmiyorum... Böyle beyin kilitleniyor; befl saniye, on saniye... Günde en az yirmi defa böyle oluyor. Bu flekil, böyle, kendime geliyorum. Mesela flimdi sizinle konufluyorum. Biraz rahatlam›fl›m o yüzden. Bir fley olunca, hemen bu flekil oluyorum. fiu an sizinle konufltu¤um için, bu dertleri anlatt›¤›m için... Gerçi ben de dertleniyorum ama, konufltu¤um zaman, ondan sonra kendime geliyorum. fiu anda psikolojik bir tedaviye ihtiyac›m var yani. Benden önce, benim annemi babam› tedavi etsinler; ondan sonra beni etsinler. Yani onlar biraz fley olsun, ondan sonra ben kendi kendime gelirim. “Babam›n benden çekti¤i fliddeti belki devlet ona yapmam›flt›r. 204 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Yapm›flt›r ama, ben onun evlad›y›m sonuçta. Ona o kadar ac› veriyorum. “Benim bir küçü¤üm var. O da ayn›... Bu olaylar› az çok hat›rlad›¤› için... Ama buradaki durumdan dolay›, onlarda da biraz fley var yani. Psikolojik de¤il de fiziki rahats›zl›klar var yani. Daha alt› yafl›nda benim k›z kardeflim var. Alt› yafl›nda okula gidiyor, üçe gidiyor. Ö¤retmenleri hayret kalm›fl yani. “Özür dilerim, birinci s›n›fa gidiyor. Ö¤retmeni hayret kalm›fl yani. En ufak bir fley... Gidiyor, tak›yor kafas›na. Geliyor, k›z kardeflime, bu niye böyle oldu diyor. ‘Annem niye benim yan›mda de¤il? Anne niye gelmiyor? Anne niye yan›m›zda de¤il? Anne bizi sevmiyor.’” O.G., 2000 y›l›nda köyünü ziyarete gitmifl. O dönemde gördüklerini de flöyle anlat›yor: “...Köyde çok evi yakt›lar. ‹flte flu an orada kalan üç afliret var zaten. Bir Brukiler var; bir de Ozmaniler ve Harasinler dedi¤imiz afliret[ler] var. fiu an o iki afliret, onlara karfl›... Bilmiyorum yani... Birinin arkas›nda devlet... Biri normal vatandafl... Yani bunlar nedendir? Bir politika m›yd›? Biz bunlar› bilmiyoruz. fiu an orada üç tane afliret var. Tabi bizden sonra baya¤› bir göç ve kavgalar falan ç›kt› yani. O üç afliretten sonra bütün köy yak›ld› yani. ‹flte evi paramparça falan ettiler. Mesele ben 2000 y›l›nda falan gittim. Ev var m›, yok mu? Hepsi toprak olmufl; belli de¤il! “fiimdi yetmifl seksen hane ancak var ya da yok. “...Koruculardan hariç flu an köyde kalan 70-80 hane var. ...Korucular da var. Baya¤› bir ayr›ld›lar yani. fiu an onlar da parçaland›lar. Adamlar› öldürüldü falan. “[Korucular] da bir o kadar var yani. “Korucular da, yani birkaç tanesi... Onlar da gittiler. Bizim eski köyün muhtar›n› falan öldürdüler. “Tarlada öldürdüler. ‹flkencelerle onu ve üç tane o¤lunu öldürdüler. 2000 y›l›nda m›yd›; o tarihlerde öldürdüler. Geri dönüfl projesi9 bafllat›ld›. Bunlar köylerine gidip tarlalar›n› ald›lar. Öldürülen insan da, köyün ileri gelenlerinden biriydi. Yani köyün “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 205 muhtar›yd›. Kaç senelik... Babas› o köyün muhtarl›¤›n› yapm›flt›. Kimseye zarar› olmayan... Onlar› öldürdüler. ‹ki tane o¤lunu öldürdüler10. “...Korucular... Tarlada öldürdüler, büyük bir iflkence ile. Ondan baflka bir kifli daha öldürdüler. Yani ilk köyü boflaltt›klar› zaman... Ondan sonra... Öyle öyle birkaç tanesini gözalt›na ald›lar. Dediklerine göre, devlet, birkaç tanesini gözalt›na alm›fl. Sonra b›rakt›lar. Yüz elli kifliden yirmi tane eksilse ne olur yani? “...Topraklar ifllenmiyor. Evler y›k›lm›fl zaten. Evet y›k›lm›fl, hepsi y›k›lm›fl. 94’den sonra... Yani hepsi oldu¤u gibi duruyor. “...Babam herhalde üç defad›r gidiyor babam. Yaz›n gidiyor herhalde, ekiyor. O da bu köyün muhtar›n› öldürdükten sonra herhalde, benim babam gitmedi. O zamanlar ben burada de¤ildim zaten. O da korkuyor, gitmiyor. “Herhalde devletimiz yeni bir koruculuk sistemi daha ç›karacakm›fl. Öyle diyorlar. Yine böyle üç dört bin köy daha yak›lacak herhalde. Bilmiyorum, ben öyle duydum. Bir arkadafl var; o da dün Van’dan geldi. Yine koruculuk olacakm›fl. Yine birkaç bin insan daha periflan edecekler galiba.” 1998 y›l›nda ç›kart›lan Köye Dönüfl ve Rehabilitasyon Projesi ve 2004 y›l›nda ç›kar›lan Tazminat Yasas›’yla ilgili olarak sorulan sorular› da flöyle yan›tl›yor O.G.: “Baflvuru yapt›k. “Herhalde bir tanesine... Bu Tazminat Yasas›’na baflvurduk galiba. Bir tanesine baflvurduk; hangisine baflvurduk bilmiyorum yani. “Sonuç... Bir tanesinin sonucunu vermifller. Hangi tazminat, tam olarak bilmiyorum. Babam bir para ald›. Yani köyden, bizim köyden ço¤u kifliden en az›n› biz ald›k. Yani ald› babam galiba, biraz ald›.” 9- Burada söz konusu olan 1998 y›l›nda ç›kar›lan Köye Dönüfl Rehabilitasyon Projesi (KDRP) dir. 10- Bahsedilen olay 09.07.2002 tarihinde yaflanm›flt›r. Tarlalar›n› biçmeye giden köylülere korucular›n atefl açmas› sonucu Yusuf Ünal, Abdülsamet Ünal ve Abdürrahim Ünal öldürülmüfltür. 206 GÖÇ H‹KÂYELER‹ O.G. köye geri dönme konusunda ise flunlar› söylüyor: “Köyümüzdür sonuçta. Ama bu saatten sonra köye dönsek o insanlarla karfl› karfl›ya... Ya o zaman o insanlar ç›kacak, biz köye gidece¤iz. Düflünün yani, y›llarca beraber büyüdü¤ünüz kiflilerle ayn›... Yani sizin evinizi yakan, sizi çocu¤unuzu gözünüzün önünde öldüren... Sonuçta benim kardeflim kendisi ölmedi. Onlar öldürdü, onlar›n sayesinde oldu. Benim babam› dövdürten kiflilerle gidip ayn› yerde oturmak, ayn› yerde yaflamak, çok özür diliyorum ama namussuzluktur, flerefsizliktir. Gitmeyiz de bu saatten sonra. “Yok gitmeyiz. Gitmeyiz yani. O zaman onlar köyden ç›kacak ki, biz gidece¤iz. Onlar›, korucular› köyden ç›kartacaklar; biz de gidip köyümüze geri dönece¤iz. Yoksa baflka türlü kimse gitmez yani. Giden, onlar gibi olur zaten. Onlar›n fleyinde olur. Ayn› onlar›n çevresi olur zaten. Kimse gitmez. Yani kendi düflüncem; kimse gitmez ... “Zaten gücü veren, silah› veren devletti... Her bir alay›n komutan›, o Malazgirt’te kaç bin tane, asker hariç, korucu varsa, hepsini yöneten tek bir komutan... Bir köyde oturan vatandafl›na, ...sen burada yirmi dört saat kalmayacaks›n diyorsa, korucu ne yapar? Korucu gelir kafas›na s›kar. Yalan m› yani? Korucu da gelir, kafas›na s›kar sonuçta. Çünkü emri veren odur yani. Yani bence korucu bir fley yapmad›... Bu yine devletin fleyidir. Yine korucu, Allah raz› olsun, öldürmedi, sade ç›k›n, dedi. fiimdi bu gücü veren devlet yani. Silah veriyor, para veriyor; daha ne yapacak! Her fleyi veriyor, daha ne yapacak! Yani yine korucu bir fley yapmad›. Biz devletten yani... fiu an bana gelse, sana flu kadar para verece¤im, komflunu sat derse, yani flerefim olmazsa, flerefsiz biri olsam, o insan› satar›m. Çünkü devlet... Yani bunu yapan devletti. Devlet yani... O yüzden, devlete ne yapacaks›n yani?” ‹kitelli Ayazma Mele ‹brahim Döner “…O ac›lar› yaflayarak büyüdük. O ac›larla halen yafl›yoruz.” 1994 y›l› köy yakmalar›n›n zirvesi olmufl. Ölümler, yang›nlar, bomba sesleri aras›nda gö¤ü kaplayan kara dumanlara bakmaktan bile korkarak yerlerini yurtlar›n› terk etmifl insanlar. Kimi günlerce yürüyerek, kimi bulabildikleri her türlü araçla, arkalar›nda geçmifllerini, emek verdikleri topraklar›n›, mal›n›, mülkünü, eflyalar›n› b›rakarak sadece canlar›n› kurtarmak için kaçm›fllar. Ölümün bu kadar kolay, s›radan ve yak›n olmas› dehflete düflürmüfl yaflayanlar›. S›ran›n kendilerine gelmesini bekler gibi çaresizlik içinde izlemifller civar köylerin yak›l›fl›n›. Yaflad›klar› o korkunç olaylar›n etkisini hala üzerlerinden atabilmifl de¤iller. Döner ailesinin hikayesini dinledikçe anl›yoruz ki; ac›lar hala sa¤almam›fl, travma hala sürüyor, geçmifl hala kanayan bir yara. Ad› Celadet Döner… 1982 y›l›nda dünyaya gelmifl… Bitlis’in Hizan ilçesinin Qundis köyünden… Çat›flmalar›n, bomba ve silah seslerinin aras›nda büyümüfl. Daha dokuz yafl›ndayken bir din adam› (melle) olan babas› öldürülmüfl, on ikisine geldi¤inde ise, mahfleri bir günde evleri ve köyü gözleri önünde atefle verilmifl. Çocuk yaflta do¤du¤u yeri terk etmek, göç yollar›na düflmek zorunda kalm›fl. Ancak köyüne dair, ailesinin mutlu ve hep bir arada oldu¤u, gülüp-e¤lendikleri huzurlu günler haf›zas›nda hala canl›. 210 GÖÇ H‹KÂYELER‹ C.D. o günleri anlat›yor: “Benim çocuklu¤um zaten, yaflad›¤›m her günü hat›rl›yorum ve o güzel günleri yani ölene kadar da unutmayaca¤›m tabi, anlat›lmaya de¤er günlerdi onlar… “… Yani hat›rl›yorum babam›n vefat etmeden önceki an›lar› da ufak da olsa hat›rlar›m. Evde hep oynard›k, mesela küçükken aile aras›nda ya da babamla hep oynard›k, ablam da vard›. fiu an cezaevinde olan abim de vard›. Gerçi Mu. abim hep d›flar›da okul okudu¤u için köye hep tatil icab› gelirdi hep onu karfl›lard›k. Hat›rl›yorum yani böyle Mu. abim geldi¤i zaman arabaya giderdik karfl›lamaya. Hatta bir akflam da babam yat›l› okula yeni göndermiflti [a¤abeyimi] o da kaçm›flt›. Biz akflam elma armut yiyorduk muhabbet ediyorduk bahsediyorduk o da burada olsa yese, bir bakt›k kap› çald› Mu. abim geldi. Böyle bir sürpriz de olmufltu. Yani köyde ilkokulu dörde kadar okuduk orada yani ondan sonra zaten ö¤retmenlerimiz vard›. Bal›kesirli bir A. hocam›z vard› mütevaz› bir insand›, yani köylerde hani gerilladan korkuyorlard›, yani anlat›ld›¤› gibi korkuyorlard›. ‹flte okul fley olmuyordu pek, ö¤retmenler pek kal›c› olmuyordu, bir sezon kal›p gidiyorlard›. Yani çocuklu¤umuz öyle geçti. ‹flte babam›n1 flahadetinden sonra amcamlar›n köyüne yerlefltikten sonra zaten…” Diyanet ifllerine ba¤l› on sekiz y›l görev yapm›fl bir devlet memuru olan babas›n›n ölümünü soruyoruz. C.D. anlat›yor: “…Diyanete ba¤l›yd›. On sekiz [y›l hizmeti vard›], yani emeklili¤e üç y›l kalm›fl. “27 Eylül 1991 y›l›yd›. “Yani hat›rl›yorum … Biz amcamlar›n köyündeydik. Zaten ceviz toplama zaman› oldu¤u için herkes ceviz toplamaya gitmiflti. Babam da, ki o zaman cuma günü oldu¤u için sabahtan tarlaya gitmiflti, sonra cuma namaz› [için] geri gelmiflti. Biz o zaman ba- 1- Baba Melle ‹brahim Döner. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 211 bam›n oldu¤u köyde [de¤il] kendi köyümüzdeydik. ‹flte askerlerin geldi¤ini, büyük operasyonun geldi¤ini duyduk. Babam›n oldu¤u köyün yollar› kapal›yd›, gidifl gelifller yoktu kimse b›rak›lm›yordu, iflte her tarafta askerler nöbet [tutuyordu]. Herkeste bir fley olacak korkusu vard› endiflesi vard›, herkes bizim köyden haber bekliyordu. Bir fley ç›kacak m› derken ölüm haberini ald›k, iflte flahadetini… Nenem, hat›rl›yorum, a¤layarak art›k askeri de dinlemeyerek köye gitti. Biz hepimiz a¤layarak dolayl› yollardan gittik. ‹flte gittik flahadetini gördük. ‹flte sonras› operasyon, yani geldiler, gittiler, kimse bir fley yapamad›. Hatta amcama bile silah dayad›lar uzatt›lar. Ben o an› bile hat›rl›yorum. Hani tafll› bir sald›r› yapmak istedik. Köylüler engel oldu. Hatta askerlerden biri amcama silah do¤rulttu. “‹nsanlar ars›nda da irtibat kesilmiflti” “Askerler, Diyarbak›r 7. Kolordu Komutanl›¤›ndan, Bolu Komando Tugay›ndan özel olarak bir de Bitlis Hizan Karakolundan [gelmiflti]. Bunlar özel tim olarak gelmifllerdi. Askerler de gelmifllerdi. Hatta a¤layan askerler vard›. A¤layan askerler zulme karfl›... ‹flte babam›n olay an›n› görüntüleyen savc› var. Hatta babam›n kendini vurdu¤una dair bask›lar yap›l›yordu. ‹flte kendi tabancas›yla kendini vurdu diye. Anneme, amcama iflte ifade de kendi kendini vurdu diye ifade verilmesi konusunda bask›lar yap›ld›. Tabi biz çocuktuk hani o olay an›n› yaflad›k. Ufak da olsak hat›rl›yoruz. Ki zaten o ac›lar› yaflayarak büyüdük. O ac›larla halen yafl›yoruz. O ac›lar› art›k güzel günlere çevirmek için çaba sarf ediyoruz. Yani bizler yaflad›k bizden sonraki nesiller yaflamas›n. “[Babam] Tek kurflunla flaka¤›ndan [vurulmufltu], [kurflun] ç›km›flt›. Caminin duvar›na isabet etmiflti. “Caminin içinde [vuruldu]. [Cami] Boflalt›ld›. Ondan sonra babamla tek bafl›na kald› [askerler]. Ondan sonra aralar›nda ne konufltularsa, kimse bilmiyor. Bu esnada tek kurflunla öldürüldü. Ondan sonra babam vurulduktan sonra, yüzlerce flarjör havaya boflalt›ld›… “Babam vurulduktan sonra art›k havaya atefl edildi. “Art›k niçin, çevreyi bir anlamda psikolojik olarak korkutmak 212 GÖÇ H‹KÂYELER‹ için. Bast›rmak için kimse bir fley yapamas›n diye. “Tabi savc› vard›. Olay an›n› (…) foto¤raf çekti. Babam›n ölüm an›n› fotografland›rm›fllar. “Bofl kovan al›nm›flt› savc› taraf›ndan. [Otopsi yapmad›lar.] Yok bu konuda zaten fleydi! Otopsi motopsi…” A¤abeyi Mu. D. burada araya giriyor ve bir fleyi düzeltmek istiyor: “Bir fley diyeyim. Otopsi yap›ld›. Zaten doktor ölümünden sonra geliyor. “‹flte otopsi yap›ld› ve olay imam›n intihar› diye bas›nda yer ald›. Gazete küpürleri var bende. Bu flekilde yans›t›lmaya çal›fl›ld›. ‹flte kendi kendine intihar etti¤i yönünde dayat›ld›. “O zaman adli makamlara baflvurulmufl, yani amcamlar falan baflvurmufllar. Savc›lar ve yarg›çlar; bizim davadan vazgeçmemiz yönünde direk adamlara demifller ki ‘Böyle bir ifle giriflmeyin.’ ‹flte, ‘Sizin bafl›n›za da gelebilir.’ türünden müdahale etmifller. Yani o dönem bir fley yap›lmad›. Dava aç›lmad›. “Asl›nda ‹HD arac›l›¤›yla A‹HM’e gitmeyi düflündük. Orada da zaman afl›m›na u¤ram›fl dediler.” Savc› ile konuflan Celadet’in amcas› Me. D. flöyle anlat›yor: “Dört saat benimle yaz›hanede konufltular. Dediler ki, illaki sen diyeceksin kendi kendine intihar etti. Yani dört saat beni beklettiler. C.D. babas›n›n bilinçli hedef seçildi¤ini, o günlerde bölgedeki din adamlar›na yönelik böyle bir plan›n oldu¤unu söylüyor. C.D. anlatmaya devam ediyor: “Zaten o dönemde iflte katledilen imamlar s›raland›. Liste var tabi. Bunlar benim babam, babam›n avukat› fievket Epözdemir2, babam›n arkadafl› Mele Kerem, Mele fievket… Yani böyle listelenmifl, art›k s›rayla belirleyip katletmifller. “…Yani biraz daha ayd›n, insanlara yol gösterecek insanlar ol- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 213 duklar› için ve Kürt mücadelesine katk› sunacak insanlar olduklar› için bunlar tek tek hedef seçildiler. Bunlar insanlar aras›nda komutan rolü oynayacak kiflilerdi. Bu yüzden hedef seçildiler. “…Babam›n cenazesine Avrupa’dan gelen o insanlar kat›ld›. Yani yüzlerce, ben diyeyim binlerce insan, arabalar… “Köyde defnedildi. Mezar› da özel olarak yapt›r›ld›…” Bu olay›n ard›ndan amcalar›n›n köyüne yerleflirler. C.D. yeni tafl›nd›klar› köyü ve oradaki yaflamlar›n› anlat›yor: “[Amcamlar›n] köye yerlefltikten sonra yaflam›m›z devam etti her fleye ra¤men. “Babam›n flahadetinden sonra köye yerlefltik. Okuluma yeniden devam ettim. Okulda da baflar›l› bir ö¤renciydim. “Köyde dördüncü s›n›fa kadar okuduk. ‹flte ö¤lene kadar okula giderdik. Ö¤leden sonra hayvanlar› otlatmaya giderdik. En baflar›l› dersim yine müzikti. Bir de zaten o dönemler bir Ferhat Tunç vard›. Bir de Ahmet Kaya vard›. Bizim bildi¤imiz. Yani televizyon yok. Sadece bir radyo vard›. O da tek kanaldan Erivan diye bir radyo vard›. Dinliyorduk, ama genelde kasetleri dinliyorduk. Ferhat Tunç, Ahmet Kaya. Okulda da Ahmet Kaya’n›n bir türküsü vard›. Ö¤retmenimiz hep bize onu ö¤retmiflti: ‘Odam Kireç Tutmuyor’… fiehit edilen amcam›n o¤lu vard›, ad› Sad›k’t›, çocukluk arkadafl›m›zd› zaten. Hep ikimiz tahtaya kalkard›k özellikle. Genelde baflar›l›yd›k derslerde. Zaten köyde okuma yazma pek genifl [yayg›n] de¤ildi. Türkçemizde çok iyi de¤ildi. Zaten amcam›n bir o¤lu var, o da flimdi gerilla. Tabi bir gün tahtaya kalkt› Kürtçe bir flark› okudu, baya¤› bir gülmüfltük. Günlük yaflant›m›z iflte okula git, okuldan sonra hayvan otlatmaya git. Günlük iflte tarlada geçen zaman›m›z oluyordu. Yaz›n genelde, kendi tarlam›zda kendi sebzemiz, kendi meyvemiz olmas›na ra¤men hep baflkas›n›nkini çalard›k. Çünkü daha tatl› geliyordu bize.Yani öyle çocukluk an›lar›m›z vard› mesela. 2- 25 Kas›m 1993 y›l›nda evine giderken kaç›r›lan ve iflkence edilerek öldürüldükten sonra yol kenar›na at›lan; avukat, siyasetçi ve insan haklar› savucusu bir Kürt ayd›n›. 214 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “..Gerilla o zaman çok geliflmemiflti. Gerilla daha yay›lmam›flt› burada. Daha yeni yeni yay›l›yorlard›. ‹flte hayvan otlatmad›r. Rebes dedikleri bir meyvedir herhalde. Onlar› toplard›k iflte G›huj vard›. ‹flte günlük yaflant›lar›m›z iflte genelde karda oynard›k, k›zak binerdik. Yaz›n iflte daha çok da¤larda odun toplard›k k›fla haz›rl›k için. Yani iflte günlük yaflant›lar›m›z bunlard›. 94 y›l›n›n Newroz’u na kadar. Her Newroz’umuzu çok güzel kutlard›k. “Newrozlarda daha çok böyle yöresel yemekler yapard›k. ‹flte böyle tarlaya giderdik. Böyle tarlada kar vard›. Kar› kazard›k ki o topra¤a eriflene kadar. Çimenli¤i açana kadar iflte kendimize öyle kar› açard›k. “Daha çok böyle Xweris dedi¤imiz bir yemek vard›. Yumurtal› falan. Biz çocukken makarnay› çok severdik. Makarna yapard›k. Bize özgü baflka yemekler vard›. Onlar› yapard›k. ‹flte halay çekerdik, top oynard›k. ‹flte kufl avlard›k. O da iflte kötü bir fley ama bize e¤lenceli geliyordu. Günlük yaflad›¤›m›z fleyler bunlard›. Hatta ben babam›n flahadetinden sonra Kur’an-› Kerim’e el att›m okudum. Rahmetli dedemden ders ald›m. Yani okudu¤um zaman bazen de çok f›rça yiyordum. Yani bazen önüme düflüyordu okuyor gidiyordum. Ben de iyi bilmiyordum. Okuyup gidiyordu ben de onun peflinden gidiyordum, bazen yetifltiremiyordum. Ço¤u zaman kekeliyordum iflte bazen bu yüzden f›rça yiyordum. Hatta on y›la kadar ‹stanbul’a gelene kadar da okuyorduk. 1994 y›l›n›n Newroz’undan bir gün sonra bölgede köyler boflalt›lmaya bafllan›r. C.D. civar köylerin yak›l›fl›n› sanki film izler gibi izledi¤ini söylüyor çocuk haliyle. Ancak sonras›nda s›ra kendi yaflad›klar› köye gelir. C.D. köylerinin yak›l›fl›n› ve yaflanan olaylar› anlat›yor: “Yani 92-93-94 y›l›na kadar hat›rl›yorum. ‹flte büyük odunlar biriktirirdik. Büyük atefller yakard›k. Geceleri iflte büyük da¤lara tepelere her yere yay›l›rd›k. Büyük büyük halaylar çekerdik atefller yakard›k. Geceleri özellikle... Geceleri daha zevkli ve tad› ç›k›yordu. Atefllerle iflte ev ev dolafl›rd›k. ‹flte fleker yemek iflte kuru elmalar olurdu toplard›k. Aile aile dolafl›rd›k böyle. Çocuk çocuk oynard›k. Bayramlarda mesela, ev ev dolafl›r sigara toplar- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 215 d›k. Amcamlara çakt›rmadan sigara içerdik. Güzel an›lard› güzel fleylerdi. ‹flte dördüncü s›n›fa kadar okudum. ‹flte her sene ö¤retmenlerimiz de¤iflirdi. 94 y›l›na kadar bu flekilde geldik. ‹flte 94 y›l›nda Newroz’u kutlad›k. Newroz’dan bir gün sonrayd› herhalde. ‹flte büyük bir operasyon bafllad›. Her taraf bombalan›yordu. Amcamlarda yemek yiyorduk. Onlar karfl›daki tepeyi bombalard› biz de at›lan bombalar› sayard›k amcam›n o¤luyla… “Evet onlar bombal›yordu. Biz de evde rahat rahat yemek yiyorduk. Karfl›m›zda Büyük Tahl dedi¤imiz bir ova var. Talh’a Qofraki ismindeydi. Onlar da oray› bombal›yordu yani. Gün boyunca top tanklarla bombaland›. Bizim köye gelmeden köyler vard›, geceleyin helikopterle köye özel timler iner, iflte da¤daki o toplanm›fl a¤açlar› atefle vererek köye gelirler. Köyde üç kifliyi ald›lar. Üç kifli getirdikten sonra sabaha karfl›, Pertek diye bir köy… Dört kifli al›nd›. Üç kifli katledildi. ‹flte bunlara ‘Siz kaç›n gidin’ diyorlar. Kaçarken bunlar› öldürüyorlar. Bir kifli de a¤›r yaral› olarak kurtuluyor o gece. Ondan sonra bizim köye gelirler birini evden al›rlar. ‹flte amcamlar›n evini bulmak için. O gelenlerle birlikte özel timle beraber korucular da var yani. Tabi bunlar maske[li], kimse görmüyor. “Korucu bizim köyde yoktu? Baflka köyden çevre köylerden… ‹flte amcam›n o¤lu gerilla oldu¤u için özellikle onun evini seçiyorlar. ‹flte gece onu al›yorlar. Tabi biz gece silah sesinden uyuyam›yorduk. Tabi ben o zaman ufakt›m. Ben ve ufak k›z kardeflim vard›. Annemin dizinde sabaha kadar uyuyamad›k, o geceyi hat›rl›yorum. En son uyuklarken sabaha karfl› halam›n sesi geldi. ‹flte bir 盤l›k atarak yukar›dan borunun bofllu¤undan, soba borusunun bofllu¤undan annemlere seslendi. ‹flte amcam›n al›nd›¤›n› katledildi¤ini söyledi. Sabah öyle uyand›k. Uyand›¤›m›zda her tarafta duman, evler yan›yor. Ve birkaç saat sonra köyün etraf› bombalanmaya, toplarla vurulmaya baflland›. Hatta top mermisi bizim köyün karfl›s›na vurdu. Bakt›m bir helikopter gibi, pervane gibi bir ses geliyor. Tam bafl›m›z›n üstünden geçerek karfl›daki köyün tepesine sapland› ama patlamad›. Halen de oradad›r belki bilmiyorum. “Top atm›fllar. Sekerek köye geldi. Öyle bir korku dolu saatler 216 GÖÇ H‹KÂYELER‹ yaflad›k. Ondan sonra köyler evler tek tek y›k›lmaya baflland›. “Yani insanlar ç›kar›lmadan. Eflyalar, hay›r eflyalar kesinlikle ç›kar›lm›yor. ‹nsanlar zaten kendini d›flar›ya at›yorlard›. Hayvanlar dahi d›flar›ya ç›kar›lm›yordu. Art›k insanlar›n arac›l›¤›yla insanlar kap›lar› aç›p hayvanlar› d›flar›ya ç›k›yordu. Askerler, hiçbir flekilde kimsenin d›flar› ç›kmas›n› [beklemeden] yani direk atefle veriyorlard› [evleri]. Ellerinde büyük alev saçan, bir alet vard›. fiöyle uzun namlusu vard›. Boru gibi. Zaten büyüktü bir anda zaten bas›yordu, böyle kap›y› tavan›, köy evleri zaten a¤açtan olufltu¤u için, kibrit gibi yan›yordu. fiu an amcam›n efli C. teyzem, o¤luyla içerdeyken kap›y› kilitliyorlar, içeriyi atefle veriyorlar. Hani teyzem [o¤lunu] kurtarmaya çal›fl›rken onu içeriye at›yorlar. Art›k bir askerin arac›l›¤› ile içerden ç›k›yor. Yani ölümüne at›yorlar içeri ve atefle veriyorlar. Art›k bir flekilde ç›k›yor. Yani köyün yak›lmas› da bu flekilde oldu. Hepimiz, bütün köylüleri… “Bizim evi de bizim evin üstünde flehit edilen amcam›n ah›r› vard›. K›fl›n iflte hayvanlar›n yiyeceklerini toplad›klar› bir yer vard›. Oray› atefle verdiler. Bizim ev de altta oldu¤u için, ilk etapta bizim ev yanmad› biz zaten eflyalar›m›z›n bir bölümünü kurtarm›flt›k. “Yani bizim bir tane, K. diye bir komflumuz vard›. Eflyas›n› kurtar›rken evi[n] bir bölümü adam›n üstüne düfltü. Hatta evin yar›s›. Adam› zar zor ölümden kurtard›lar yani. Öyle diyeyim. Bu flekilde iflte köyler yak›ld›. Sonra bütün köylüleri bir evin tavan›na toplad›lar. Art›k gözda¤› ya da korkuydu ama insanlar› ‘Sizi yakaca¤›z’ diye hep bizi tehdit ediyorlard›. Yani insanlar neredeyse kendini damdan atacak duruma gelmiflti. Çünkü çoluk çocuk herkes dama toplanm›fl evi atefle verecekler. “Yani tahminen elli altm›fl kifli vard›. Genelde kad›n ve çocuklardan olufluyordu. Zaten erkekler genelde saklanm›flt›. Hani gözalt›na al›n›rlar, köyde olanlar zaten gözalt›ndayd›. Köyün erkekleri toplat›lm›flt›, zaten elleri böyle enselerinde toplat›lm›fllard›. “Askerler, askerlerin bafl›ndaki komutanlar... Yani ismini bildi¤imiz tan›d›¤›m›z kimse yoktu orada… Amca Me.D. köylerinin yak›l›fl›n› ve kardeflinin öldürülmesini anlat›yor: “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 217 “…Yani devletin yüzünden köyümüzden ayr›lmak zorunda kald›k. Gece saat onda eflimin kardeflini öldürdüler. Onun ertesi sabah erkenden askerler köyü sard›. Her taraf asker doldu. Çocuklar›m› köyden ç›kard›m. Her hafta üzerimize geliyorlard›. Bask›n yap›yorlard›. Üzerimize çok geliyorlard›. Yani bu nedenle insanlar fakirdi, bu nedenle göç etmek zorunda kald›lar. Biz de göç etmek zorunda kald›k. Yani köyden ç›kmak zorunda kald›k… “Eflimin kardeflinin evine geldiler, gece evleri yakt›lar. ‹nsanlar› katlettiler. Askerler köyleri doldurdular. Her taraf asker olmufltu. Biz ancak kendimizi, çocuklar› kurtard›k. Kurtarabildik. Bize yak›n bir köy vard›, biz onlarla beraber ç›kt›k. Tüm köylüler ç›kt›. ‹ki üç köy hepsi ç›kt›. Yani bir ay içinde herkes ç›kt›. Kimse kalmad›. Hepsi göç etti. “…Bizim köyde sabah alt›dan akflam›n karanl›¤›na kadar operasyon sürerdi. Yani köyün çevresini tamamen bombalad›lar. Yani iki uçak, iki helikopter ile bombalad›lar. Akflam on befl yirmi tim ile köyü bast›lar. Binlerce asker geldi yani o çevreye. Baflka bölgelere de gittiler. Bizim bölgemiz Kayadaler di¤er bölge Kolludere’dir. Tabi orada karakol vard›. Saat gece iki ile üç aras›nda benim kardeflim, Hurflit Döner … 55 yafl›ndayd›. Ald›lar evden götürdüler mezarl›¤a. Mezarl›k hemen köyün alt›ndayd›. Büyük bir çay köyün aras›ndan geçiyordu. ‹flte orada taram›fllar. Cenazesini taflla doldurmufllar. Sabah saat alt›da asker köyü bast›. Evimizin tümünü yakt›lar, yani tüm evlerimizi, ailemizin tüm evlerini. Babam 85 yafl›ndayd›. Biz buraya geldik ard›ndan o yaflam›n› yitirdi. Babama dediler ‘Hani çocuklar›n nerede?’ Babam dedi, ‘Büyük o¤lumu akflam evden gelip ald›lar katlettiler.’ Timler dedi: ‘Öyle bir fley yok’. Yani tabi Kürtçe konufluluyordu. Babam hiç Türkçe bilmiyordu. Onlar da [timler] Kürtçe konufluyordu. ‹flte ö¤lene kadar bekledik, ö¤len oldu. Köyümüzün imam› vard›. ‹flte arad›k cenazeyi gördük. Bizim d›fl›m›zda üç köy daha vard›. Di¤er köylerden öldürülen insanlar vard›, üç kifli. Cenazemizi ald›k kald›rd›k. Tatvan ilçesinden üste¤men gelmiflti. ‹nsanlar›n hepsini toplam›fllard›. Kad›n çocuk herkesi toplam›fllard›. Köyün nüfusu 400-500 vard›. Yani öyle bir ya¤mur vard› ki, çok ya¤mur ya¤›yordu. Üste¤men dedi ki ‘Ya silah alacaks›n›z, ya da 218 GÖÇ H‹KÂYELER‹ bir hafta içinde köyü terk edeceksiniz.’ Yani köyü böyle yakt›lar. (...) Köylüler dedi: ‘Biz silah alm›yoruz, yani biz koruculu¤u kabul etmiyoruz.’ Bize bir k⤛t verdi. Yedi gün mühlet verdi iflte; ‘Köyü boflaltacaks›n›z’ dediler. Tabi biz göç ettik, biz köyü boflaltt›k. Hayvanlar›m›z›n hepsi öldü. ‹flte kalanlar› da çok ucuza satmak zorunda kald›k. Evimizi de yakt›lar. ‹çinden hiç bir fley alamad›k. Yataklar›m›z› bile alamad›k. Yani ev ile beraber yakt›lar. Tümünü yakt›lar.” Babas›n›n ölümünün ard›ndan bu yaflad›klar› C.D. yi derinden sarsar. C.D. anlat›yor: “Bu olaylardan sonra yani hat›rlad›¤›m kadar›yla, hiçbir fleyi kurtaramadan, ancak kendimizi kurtarabilmek için iflte… Sabah iflte evler tek tek yak›ld›. ‹flte evimizin yak›ld›¤›n› görmedim zaten. ‹çeriye giremedik zaten. ‹çerde herfley kalm›flt›. Annemlerle Van’a geldikten sonra her fleyin yak›ld›¤›n› biliyorduk.. Bir flekilde eflyalar efl dost arkadafllar taraf›ndan [verildi], kim ne kurtarabildiyse... “O ruh halimi hat›rl›yorum. Hayat›mda yaflayabilece¤im en kötü an› olarak haf›zamda kald›. Silinecek gibi de de¤il zaten. fiu anda zaten ona ba¤l› olarak da yafl›yoruz. ‹flte babam›n flahadeti. Köyümüzün yak›lmas›, amcam›z›n flahadeti. Bunu yaflad›ktan sonra da göç edip farkl› bir ülkede yaflamak, insan›n yaflayaca¤› en zor an›lard›r…” Köylerinin yak›l›fl› ile birlikte canlar›n› kurtarmak için Van’a giden aile, burada fazla beklemeden Adana’ya yerleflir. Birkaç y›l sonra ise ‹stanbul’a göç ederler. C.D. göç sürecini anlat›yor: “… ‹flte arabayla Van’a tafl›nd›k ondan sonra ben de Van’da bir iki gün kald›m. Ondan sonra Adana’da ö¤retmenlik yapan B. amcam var, yan›m›za geldi. Ben ve flu anda cezaevinde olan abimi yan›na ald›. Day›mlarda kald›k, iflte ondan sonra annemler geldi, eflyalar geldi. Bir y›l orada kald›ktan sonra… “… ‹flte Tarsus’a yerlefltikten sonra beflinci s›n›f› orada oku- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 219 dum. Orada bir y›l okuduktan, diplomay› ald›ktan sonra, ‹stanbul’a yerlefltik. Ondan sonra bir hastal›k geçirdim okula devam edemedim… “Ast›m bronflit, üç dört sene falan çektim. Yani hiçbir fley yapam›yordum. Nefes darl›¤›ndan dolay› ne d›flar› ç›kabiliyordum [ne de] çocuklarla arkadafllarla oyun oynayabiliyordum. Yani köyde herhangi bir sa¤l›k sorunum yokken, iflte Adana’daki hava ile ‹stanbul’daki havadan oluflan bir fleydi. Geldik iflte tekstillerde çal›flt›k… “Bu sorunu yaflad›ktan sonra iflte ‹stanbul’a geldikten sonra taki 2000 y›l›na kadar bu sorunlarla bo¤uflarak geldim. “1997 y›l›yd›. Bu tarihte geldik [‹stanbul’a]. ‹stanbul’a al›flmam üç dört y›l›m› ald› herhalde. ‹stanbul’a uyum sa¤layamad›m. Yani yabanc›yd›k, geldik. Köyden ve çocuklu¤umuzu yaflad›¤›m›z yerden zorla kopar›l›p geldik. ‹flte bir y›l Tarsus’ta kal. Oraya tam al›fl derken. ‹stanbul’a gel. ‹stanbul’a al›flmak bana çok zor geldi. Yani firar edecek durama geldim. Yani iflte ondan sonra ‹stanbul’a geldik gördük. Kültürle, sanatla, müzikle, dünyayla… Art›k birçok fleyi gördük. Yani gerçek Kürt olmay› bildik. Mücadeleyi tan›d›k. “Okula devam edemedim. Maddi s›k›nt›lardan dolay› çal›flmak zorundayd›k. ‹flte babam›z yok, durumlar da iyi de¤il, göç ettik, durumlar kötü. Yani çal›flmak zorundayd›m. Yani konfeksiyondan hariç bir ifl yani meslek yok. Mecbur konfeksiyonda çal›flt›k. Hala konfeksiyonday›m… Yani 2004 y›l›nda kendi atölyemiz oldu…” C.D. ‹stanbul’da müzikle ilgilenmeye bafllar. Ancak kendisindeki müzik sevgisinin kayna¤›, bir din adam› olan babas›d›r. C.D. anlat›yor: “…2000 y›l›nda o zaman Mu. abim biz daha o zaman köydeyken bana bir saz alm›flt›. Babam her zaman çalard› yani ben hat›rl›yorum. ‹flte saz›n tellerine vururdu. Hat›rl›yorum iflte babam Aram Dikran’› ve fi›van Perwer’i gizliden dinler a¤lard›. Saz çalard›. ‹flte Mu. abimden öyle bir saz iste¤i olmufltu. Halen de köyden geldi¤imizde vard› yani. Kal›nt›s› vard›. ‹flte sonra ‹stanbul’a 220 GÖÇ H‹KÂYELER‹ geldik. Ben Haluk Levent hayran› oldum. “Yani dedim iflte kültürle sanatla tan›flt›k. Mu. abime her zaman diyordum iflte ‘Ben bir fleyler ö¤renmek istiyorum. Bu anlamda hani sen daha geniflsin okumuflsun. fiehirde kalm›fls›n. Daha genifl biliyorsun.’ iflte yard›m›n› istedim. ‹flte Mezopotamya Kültür Merkezi ile tan›flmak istedim. ‹flte ‹stanbul’a yeni gelmifliz. Ba¤c›lar d›fl›na ç›kmas›n› bilmiyoruz. Sonra 2000 y›l›nda saz kursuna burada Ba¤c›lar da bir yer var yaz›ld›m. Yaklafl›k bir iki y›l saz e¤itimi gördüm. 2001 Y›l›nda Mezopotamya Kültür Merkezine giderek, gitar e¤itimine bafllad›m. ‹flte böyle bir süreç bafllad› iflte kendi teçhizat›m›z vard›. Bir yandan çal›fl›yordum bir yandan e¤itimime devam ediyordum. Derken 2004 y›l›na kadar böyle bir süreç geçirdik. Sonra yakaland›m askere gittim. “Amed’de [Diyarbak›r] askerli¤imi yapt›m. Askerli¤imi de iyi bir flekilde yapt›m. Yani en az›ndan, Amed’i gördüm. Amed’deki güzellikleri gördüm. Yani 94 y›l›ndan sonra ilk defa Kürdistan’a gittim. Özledi¤im topraklar›m› gördüm. Bana çok iyi geldi. Yani asker olarak oraya gitmek kötüydü ama, bir anlamda orada yaflad›¤›m günler güzel geçti benim aç›mdan. En az›ndan Kürdistan’da olmam benim için iyi oldu. Yani en özel görevi bile bana verdiler. Yani d›fl posta! Yani bütün gizli haberler, bilinçli olarak m› verildi? Bilmiyorum ama genelde Kürt askerlerine o tür görevler vermiyorlar. Hani iflte telsizdir, d›fl nöbetlerdir. Kürt askerlerine bunlar yasakt› kesinlikle. Nöbetlerde kurflun dahi askerlere verilmiyordu. Hepimizde öyle bir fley vard›. Santrale dahi geçirmiyorlard›. Gizli olan yerlere. ‹flte askerli¤imi sa¤ salim bitirdikten sonra ‹stanbul’a geldikten sonra, sanat hayat›mda geliflti bu arada. Orada orduevinde askerlik yapt›m. Orada gitar çal›yordum. Onlara çal›yordum. “‹flte 2005 y›l›nda geldim o zaman Arzele Kültür Merkezi vard›. Gitar e¤itimi verdim. Bir bir buçuk y›l sürdü orada da. Ondan sonra bir arkadafl›mla beraber iflte konserlerdir festivallerdir, gidiyoruz zaten. Sanat hayat›m tabi ki her zaman e¤itimime önem verdim. Her zaman profesyonelli¤e yönelik ad›m atmaya çal›flt›m elimden geldi¤i kadar›yla. Tabi imkanlar k›s›tl› olmas›na ra¤men de, zorluyorum her zaman. S›n›rlar› her zaman zor- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 221 luyorum. Yani ailemin durumunun çok iyi olmad›¤›n› da biliyorum. Ama buna ra¤men sanata de¤er veriyorum. Buna inan›yorum. fiu anda hala da gitar e¤itmenli¤i yap›yorum. Geçen sene Do¤ubeyaz›t festivaline kat›ld›k. Tabi o zaman çat›flmalar›n dindi¤i bir y›ld› 2005-2006 y›llar›. Do¤ubeyaz›t festivaline gittim. Orada Kürdistan’›n çok geliflti¤ini insanlar›n art›k, kendini Kürt olarak ifade edebildi¤ini gördük. Oradan Van’a gittim. Van’da çocuklu¤umu geçirdi¤im, yaflad›¤›m günleri tekrar hat›rlad›m. Yani kaç y›l aradan sonra. “Valla nas›l bir duyguydu… gitti¤im zaman tüylerim ürperiyordu. Geçti¤im yollardan geçtim. Çocuklu¤umun geçti¤i yollarda, okula gittim. Yani hiçbir fley eskisi gibi de¤il. Köyümüz tan›nmaz hale gelmifl zaten. Yani köy olmaktan ç›km›fl. Babam›n mezar›na gittim. Yani da¤lar, tafllar, tarlalar, her fley yerli yerinde duruyor. Ama iflte yaflan›lacak köy, yer kalmam›fl. Tamamen insans›zlaflt›r›lm›fl. Tabi çevrede korucu ve silahl› [insanlar] var. Bizim insanlar var. Yaflayanlar var.” C.D. ye son olarak geri dönmek konusundaki düflüncelerini ve ileriye dönük beklentilerinin neler oldu¤unu soruyoruz : “Ben geri dönmeyi istiyorum. Tabi imkanlar sa¤lan›rsa. ‹stedi¤imiz fleyi hedefleyebilirsek burada üretti¤imiz kültürü sanat›, Kürdistan’da gelifltirmek, bunu yeni nesillere kazand›rmak amac›m›zd›r her zaman. ‹nan›yorum ki olacakt›r da… Mücadele, bafllad›¤› günden bu güne aradan geçen 30 y›lda, Kürtleri uyand›rm›flt›r. Kürtlerin Kürt oldu¤unu dünyaya kan›tlam›flt›r. Yani bir halk oldu¤unu bir devlet olabilece¤ini bütün dünyaya kan›tlayabilmifltir. Bundan sonra da art›k mücadelenin geri de¤il de, daha da ileri gidece¤ini bütün dünya, buna Amerika da dahil art›k herkes de biliyor. “Sanat alan›nda, flu an çal›flmalar›m›z ben bir albüm haz›rl›¤› içindeyim. Kürt halk›n›n sanat›na yarar fleyler yapaca¤›ma inan›yorum ve yapmaya da çal›flaca¤›m. Yani Kürdistan’ a inflallah bu flekilde dönece¤iz.” Ramazan Do¤an “Bu dünyan›n güzelleflmesini kardeflli¤in olmas›n› istiyorum” Köflesine çekilmifl, ac›lar›yla bafl bafla yafll› bir adam. Ac›lar› hala kanamaya devam ediyor. Yaralar›na merhem olacak bir ilac›n bulunmamas›, belli ki ömrünün sonuna yaklaflm›fl bu yafll› adam› kahrediyor. Koca ‹stanbul flehrinde, darac›k bir alana s›k›flt›r›lm›fl dünyas›nda yaln›z, üzgün, k›rg›n ve çaresiz bir insan olarak yafl›yor. Dinmeyen gözyafllar› ve titreyen elleriyle hikayesini anlat›rken, bizler a¤lamamak için kendimizi zor tutuyoruz. Bir yürek bu kadar çok ac›ya, bu kadar çok zulme nas›l dayan›r hayret ediyoruz. Kürtçe yapt›¤›m›z görüflmenin bu ilk bölümünü Türkçe çevirisi ile yay›nl›yoruz. ‹smi Ramazan Do¤an... 76 yafl›nda... Mardin’in Dargeçit(Kerboran) ilçesine ba¤l› Türkçesi “Ulafl”, Kürtçesi “Dilan” köyünden... Kürtçe’den baflka dil bilmiyor... Evli ve 12 çocu¤u var.. Ancak yaflanan olaylardan dolay› ailesi bugün da¤›lm›fl. Çocuklar›n›n bir k›sm› yurtd›fl›na göç etmifl. 2000 y›l›nda efli vefat etmifl. Bir o¤lu ise 1995 y›l›nda gözalt›na al›nd›ktan sonra kaybolmufl... Bugün birisi k›z ikisi erkek üç çocu¤u ile birlikte yafl›yor. K›z› maruz kald›¤› fliddetten dolay› psikolojik tedavi görmeye devam ediyor... Dinmeyen gözyafllar› ve titreyen elleriyle ac› içindeki bu yafll› adam, ölmüfl de olsa, bir gün o¤lunun cesedini bulmak umuduyla yafl›yor... 224 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Hemen konuya girmek ve ac›s›n› dile getirmek istiyor. Ama biz önce biraz köyünden bahsetmesini isteyince, k›saca köyünü anlat›yor: “[Köyümüz] 60 hanelidir, ço¤umuz akrabayd›k... “Hayvanc›l›k ile u¤rafl›yorduk. Da¤lar›m›z yeflillikti. Biz de hayvan besliyorduk. Koyunlar›m›z çoktu. Ayr›ca tar›mla u¤rafl›yorduk. Bu¤day, mercimek, nohut... “Hem besin ihtiyac›m›z için hem de bunlar› sat›p geçiniyorduk. Bu¤day, arpa, nohut, mercimek. Da¤l›k yeflil alanlar çoktu. “Bu hayvanlardan satard›k ve besin maddelerini sat›n al›rd›k ve geçimimizi böyle sa¤lard›k. Makarna vb al›rd›k... R.D. köyü terk etmek zorunda kalmalar›n› ve bafl›ndan geçenleri anlat›yor: “Devlet geldi ve korucu olmam›z› istediler. Bizler de kabul etmeyince bask›lar artt›. Evlerimizi yakt›lar. Bizleri da¤›tt›lar. Bir k›sm›m›z Dargeçit’e bir k›sm›m›z Adana’ya ve ‹zmir’e göç etmek zorunda kald›. Bir k›sm› Nusaybin’e tafl›nd›. Her tarafa da¤›ld›lar... “Bizler silah alamayaca¤›m›z› söyledik. Herkes kaçt›. Biz de üç ay dayanabildik. Bunun üzerine devlet ah›rlar›m›z›, ot ve samanlar›m›z› yakt›lar. Ve biz de köyü terk etmek zorunda kald›k. Odunlar›m›z› yakacaklar›m›z› yakt›lar. Ve köyü boflaltt›k. Bir daha köye dönemedik... “[Y›l›n›] tam olarak hat›rlam›yorum ama 92-93 y›llar›yd›. Askerler bizi buna zorlad›. Köyümüzde karakol yoktu flehirden, Dargeçit’ten geliyorlard›... “Köy tamam› ile boflald›. Bir anda geldiler ve köyü yakmaya bafllad›lar. Biz üç aile tekrar köye döndük. Köyde hayvanlar›m›z vard›, k›fl idi. O zaman köyde bir rütbeli asker niçin döndü¤ümüzü sordu. Di¤erlerine kat›l›p gitmemizi istedi. Biz onlara gidecek bir yerimizin olmad›¤›n› söyledik. O ise bize akrabalar›m›z›n ya- 1- Bölgede bir yerleflim yeri... “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 225 n›na tafl›nmam›z› söyledi. Biz ise ona; akrabalar›m›z›n ancak kendilerini geçindirebildiklerini, onlar›n yanlar›na gitmenin mümkün olmad›¤›n› söyledik... “Bizlere haks›zl›k yapmaya ve sald›rmaya bafllad›lar. Birinin çocuklar› kaçmak istedi. Bizler hayvanlar›m›z›n aras›nda kald›k. Bizleri sopalarla dövmeye bafllad›lar. Ve bir arkadafl›m› döve döve öldürdüler. Ben de yerde kald›m. Ve beni bir battaniyeye sararak Dargeçit’e getirdiler... “Doktorlar, bedenime üç kilo serum verdiler. Doktor bana burada kalmam› ve tedavi olmam›, hatta bedava tedavi edece¤ini söyledi. Türk biriydi. E¤er gidersem Dargeçit’e, beni öldüreceklerini söylediler. Beni oradan eve götürdüler. Sobaya yak›n yata¤›m› kurmam› söyledi. Soban›n yak›n›na kurdular yata¤›m› sabaha kadar, iki ay böyle kald›m. Beni Xelila’ya1 getirdiler. Day›m da oradayd›. Day›m bir teke postunu vücuduma çekti. Beni karakola götürdüler. Karakol komutan› ‘Bu Ramazan Do¤an m›?’ diye sordu. Biz evet deyince o da beni önceden uyard›¤›n› oradan gitmem gerekti¤ini söyledi. Bana üç i¤ne vurdular. O bana ‘Sen ölmediysen bu post sayesinde ölmedin’ dedi. E¤er ölmediysem, postun beni yaflatt›¤›n› söyledi... “Öldürülen kifli bizim köylümüzdü. [‹smi] Ali Coflkun idi. Köyden ç›kmak istemedi¤i için öldürdüler. Dargeçit’e geldi¤imizde de baz›lar› flikâyet ettiler... “Her fleyi yakt›lar. Sadece hayvanlar›m›z› kurtarabildik. fiehre getirdik ve onlarla geçimimizi sa¤lamaya çal›fl›yorduk... “[Dargeçit’te] 10 y›l kald›k. Bize sald›r›yorlard›. Baz›lar› flikâyet ediyorlard› bomba var diye bizim evde. Sürekli bomba ihbar› var diye geceleri geliyorlard›. Evimizi her gün k›r›p da¤›t›yorlard›. Evimizi kaz›yorlard›. Bir fley bulamay›nca bize ç›k›p gitmemizi söylediler. Bize huzur b›rakmam›fllard›... “Her gün timler geliyordu ve bizim evin dam›na ç›k›yorlard›. Bir tim bana tüfekle vurmak istedi. Birisi ‘Günaht›r’ deyip engel olmak istedi. Eflim hastalanm›flt› ve buraya [istanbul’a] gelmiflti. Devlet buradan ç›kmam›z› istedi. Hala orada iki katl› evimiz var. Köye hiç gidemedik hiç b›rakmad›lar... “Arazimiz vard›. fiimdi korucular yiyorlar arazilerimizden. Bi- 226 GÖÇ H‹KÂYELER‹ zim köyde korucu yoktu. Halili köyünde yedi yüz korucu var. Hepsi bizim arazileri gasp etmifller flimdi... “Dört aile gitti. Fakat onlara bask› kurdular. E¤er tarla falan sürmeye kalkarlar ise kendilerini öldüreceklerini söylemifller. Onlar da b›rak›p kaçt›lar tekrar. Köy bofl flimdi...” R.D. o¤lunun alt› kifli ile birlikte kayboluflunu anlat›yor: “O¤lum on yafl›ndayd›. Devlet götürdü. Bulamad›k... Arad›k ama askerler aramam›za izin vermiyorlard›... “... On yafl›nda o¤lumun koyun sürüsü içinde gerillalar› flehre getirdi¤ini söylediler. Bir subay ise orada o¤lumun günefl batmaya az kala sürüyü taburun önünden geçirdi¤ini ve sürüyü her gün kontrol etti¤ini söyledi. S›rf bu yüzden o subay› öldürdüler. O¤lumun alt› kifliyle birlikte ne oldu¤unu hala bilmiyoruz... “Di¤er aileler korkuyordu. Soruldu¤unda çocuklar›na ne oldu¤unu bilmediklerini söylüyorlard›. Ben ve eflim ise ‘Devlet götürdü’ diyorduk. Onlar› b›rak›yorlard›. Bizi yakal›yorlard›... “... O¤lumuzu kaybettik. Ayr›ca damad›m›z› ve eflimin ye¤enini kaybettiler. Sadece o yafll› adam›n cesedini bafl› kesilmifl halde gördük. Cenazenin yan›na koymufllard› bafl›n›.... “Devlet yetkilileri ise bize, çocuklar›m›z› daha sonra serbest b›rakt›klar›n› ve onlar›n da¤a ç›kt›klar›n› iddia ediyorlard›. Fakat bu do¤ru de¤ildi. Onlar› öldürmüfllerdi. Birinin cesedi bafl› kesilmifl halde bulundu. “Baflkas›yd›. “Biz o¤lumuzu bulamad›k. Yedi kifliydiler. Yedi kifliden sadece biri bulundu, o da bafl› kesilmifl haldeydi... “Biri sekiz, biri on, biri yirmi, bu üçü çoband›lar. Biri floför ikisi de ö¤renciydi. Çok okumufllard›. Babas› onun da onlarla öldürüldü¤ünü söyledi. ‹ki ö¤rencinin ismi Abdurrahim idi. Çobanlardan birinin ismi Muhammed Emin Aslan, Abdurrahman Coflkun. Damad›m›z ise, babas›n›n ismi Muhammed Ali’dir, göçerdir ve Van’dad›r. Soyad› Olcay. Di¤eri ise ismi Nedim idi. Bir de Davud vard›. Di¤er bafl› kesilen ise Süleyman idi. “[Soyad›] Haknaz... “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 227 “O anda [kaybedilen yedi kiflinin götürüldü¤ü zaman] orada olan koruculardan görenler olmufltur belki ama hiç kimse cesaret etmiyordu do¤ruyu söylemeye. Aramak da mümkün de¤ildi. Fakat Dargeçit ile karakol aras›nda bofl bir köy vard›. O köyün insanlar›, cesedi bulunan kiflinin cesedinin oradan ç›kar›ld›¤›n› söylediler, yani ailesi Almanya’da olan kiflinin. Biri di¤er cesetlerin de oldu¤unu söyledi. Biz gittik, askerler her taraf› tutmufltu. ‹zin vermedi, cesetlerin orada oldu¤unu söyleyen kifliyi ve çocuklar›n› da gözalt›na ald›lar. Ve o kiflinin bafl›n› koparm›fllar, bir torbaya koymufllard›. Hatta yakm›fllard›. Kemikleri kalm›flt› sadece. Ve bizi geri çevirdiler... “[Öldürülen kiflinin ailesi] Almanya’da. Alman devleti onlara yard›m etti, oturum verdi. Ve oraya yerlefltiler. Geçen sene bir o¤lu geldi, onu burada yakalad›lar. Serbest b›rak›l›nca tekrar Almanya’ya kaçt›. “[Öldürülen kifli] yafll›yd›, benden büyüktü... “Baz›lar›[n›n aileleri] buralarda, birinin Nusaybin’de birinin ise ‹dil’de. Yahu yapam›yorlard› [kaybedilen yak›nlar›n› arayam›yorlard›]. Korkuyorlard›. Biz yap›yorduk bizleri de yakal›yorlard›. Onlar art›k çocuklar›n›n gitti¤ini, bir fley yapamayacaklar›n› söylediler. Onlar da söyleseydi belki bir sonuca ulafl›labilirdi, insan haklar›na dilekçe verdik diye eflimi yakal›yorlard›, nezarete at›yorlard›. Onlar› serbest b›rak›yorlard›. Ne ediyorlarsa da biz devletin onlar› götürdü¤ünü söylüyorduk. “Devlet onlar›n serbest b›rak›ld›klar›n› ve da¤a ç›kt›klar›n› iddia ediyorlard›. Biz ‘En az›ndan cesetlerini bize verin’ dedik. Fakat devlet onlar›n da¤a ç›kt›klar›n› iddia ediyordu. Bir korucu onlar›n öldürüldüklerini, ama söylemekten korktu¤unu söyledi... “Bazen gelip bizi sorguya çekiyordular. Ben ve eflim devletin o¤lumuzu al›p götürdü¤ünü söylüyorduk. Fakat bizim baz› tan›d›klar›m›z dürüst davranm›yorlard›. Ve ‘Biz bir fley bilmiyoruz’ diyorlard›. Do¤ru söylemiyorlard›... “‹nsan haklar› dernekleri geldi oraya. Eflim onlara bir yaz› yaz›p verdi. Mardin’de, eflim yaz›y› verdikten sonra devlet güçleri eflimi yakalad›lar, devlet hakk›nda flikâyette bulunuyor diye tutukluyorlar. Dediler ki; ‘Sen yalan söylüyorsun. Sen bize iftira 228 GÖÇ H‹KÂYELER‹ at›yorsun’ dediler. ‘Senin o¤lunu serbest b›rakt›k.’ Fakat onlar›n söyledi¤i tamamen yaland›. E¤er do¤ruysa neden bir arkadafl› bafl› kesilmifl halde bulundu... “Eflim sonra serbest b›rak›ld›. O zaman Dargeçit ve Xelilan belediye baflkanlar›n› da yakalam›fllard›. Soruflturmaya götürdüklerinde eflim, o¤lunu arada¤›n› söyledi. Ve flahidi olup olmad›¤›n› sordular. Eflim onlara, yan›nda Dargeçit Belediye Baflkan›n›n da oldu¤unu söyledi. Baflkan da bizimle tan›d›k olmad›¤›n› ama o zaman köyde gördü¤ünü söyledi. Ayr›ca Baflkan eflimi do¤rulad› ve o¤lu için bir mektup verdi¤ini söyledi. Ve bakt›lar ki hiçbir suçu yok. Serbest b›rakt›lar... “Art›k devam da etmiyor dava. Avukatlar da davaya girmiyorlar. Korkuyorlar m› ya da baflka bir nedenden mi [bilmiyorum]... “O¤lum kaybolduktan sonra ben tek kald›m. Koyunlar›, yar› yar›ya bak›m› için baflkalar›na vermek zorunda kald›m... Ve ben baflkalar›n› tutmak zorunda kal›yordum. O¤lum zaten kaybolmufltu, gitti... “... Buraya gelince onlar› [hayvanlar›m›z›] da baflkalar›na verdik. Sat›p geçiniyorduk... “Befl alt› defa geldiler. “O¤lum O.› flikâyet ediyorlard›. Onu soruyorlard›. Ben onlara o¤lum ‹stanbul’da temizlikçilik yap›yor, terzinin yan›nda çal›flt›¤›n› söyledim. Daha sonra tamam dediler. Her gün bask› olunca biz kaçmak zorunda kald›k. Huzurumuz kalmam›flt›...” R.D. bask›lar›n artmas› üzerine Dargeçit’i terk ederek ‹stanbul’a gelir. Göçü ve ‹stanbul’da yaflad›klar› zorluklar› flöyle anlat›yor: “Ben ile eflim geldik. Çocuklar›m önceden gelmiflti ‹stanbul’a. Onlar çal›fl›yordu burada. ‹dare edemiyorduk bizler de buraya geldik. Çocuklar›m›z burada çal›fl›yorlard› bu yüzden biz de buraya geldik... “Evimiz Dargeçit’te iki katl›d›r. Eskiden bofltu, insanlar çekini- 2- Küçük Çekmece Kanarya mahallesinde, mahallelinin kurdu¤u yerel bir dernek. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 229 yordu, ama flimdi iki aile var evde. Otobüsle geldik [‹stanbul’a]. ‹lk bu mahalleye (Kanarya) geldik. Evimiz yoktu ki. Her fleyi yakm›fllard›. Dargeçit’te birkaç yorgan›m›z vard›, onlar› da otobüsle getirdik... “Akrabalar›m›z yoktu, [yard›m eden] kimse yoktu. Kendimize çal›flt›k. Bu evi sat›n ald›k. Üç kifli buraday›z, üç çocu¤um da kiradalar. Onlar evliler. Üç kifli de burada. Bu [en küçük o¤lunu gösteriyor] evlenmemifl. Di¤erleri çal›fl›yor. Ben ise çal›flam›yorum. K›z yok, var ama evli. Biri de hasta o da on gündür çal›fl›yor. Bafl›nda sorun var. Kardeflini [özel timler] götürünce ba¤›rd›. Bir tim bafl›na dipçikle vurdu. O günden sonra biraz deli olmufl gibi. Doktora götürdük. Kardefli ona hap getirdi. Doktor ‘Sinirdendir’ dedi. ‘Çok kahrediyor kendini’ dedi... “Eflim öldü. Torunlar›m evde yok. Benim küçük çocu¤um bu zaten. Di¤erleri kirada kendi çocuklar›n› geçindiriyorlar. Bazen evdeyim, bazen camiye gidiyorum, bazen derne¤e2 gidiyorum. “Bu yafll›l›kta nas›l ö¤renelim [buralar›] gençli¤imizde ö¤renmedik. “‹lk geldi¤imde iki y›l bekçilik yapt›m Silivri’de. Orada karakol vard›. Geldiler ve buradan tu¤la götürece¤iz [dediler]. Ben de onlara ‘Niçin götüreceksiniz, hakk›mdan [maafl›mdan] kesecekler.’ Telefon açt›lar ve o [patronum] da vermemi istedi. Elli tu¤la verdim. Bir daha geldi¤inde ona önceden nerede oldu¤unu [görev yapt›¤›n›] sordum. O da bana Midyat’ta oldu¤unu söyledi. Midyat’ta karakol komutanl›¤› yapt›¤›n› söyledi. Ben ona Midyat’›n nas›l oldu¤unu sorunca bana ‘Midyat güzeldir fakat Midyatl›lar buray› alamaz, ama bu flantiyenin sahibi Midyat’› alabilecek kadar zengindir’ dedi. Demir, tu¤la götürdü. Karakol duvar›n› yükseltiyorlard›... “[Benimle] sohbet ediyorlard›. Kendi ç›karlar› için geliyorlard›. Konufltuk, benim nereli oldu¤umu sordu. Ben Midyat deyince, o [da] Midyat’tan gedi¤ini söyledi. Türkçe biraz anl›yordum. “[Burada] rahat olmak mümkün mü? O kah›r bile yeter. Bizi sakatlad› dayaklar›. Bize hayat b›rakmad›lar. Daha gitmedim hastaneye [burada]. Çocuklar›m burada. Ben burada çal›flam›yorum. 230 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Art›k kimse ifle alm›yor. Beni rahat da b›rakm›yorlar, beni bir defa karakola da götürdüler. Belki bu k›z›m›n maafl› ç›kar dedim. U¤raflt›m, Ankara’ya gönderdik evraklar›. Fakat ben yafll›l›k maafl› al›yorum diye bu hasta k›z›ma maafl ba¤lamad›lar. Doktor flikayet etmemizi istedi. Ankara’ya mektup yazd›k ama sonuç ç›kmad›. “[K›z›m›n ilaçlar›] pahal›. ‹fl [sa¤l›k] karnesi ç›kard›k ona. Onunla al›yorduk. “[Köyümü] özlüyorum, ama bilmiyor musun insan ne kadar do¤du¤u yeri özlüyor? Buradaki su kireçleme yap›yor. Oradaki su çok iyiydi. ‹¤nelerden iyi geliyordu. “Tabî ki [kendimi yabanc› hissediyorum burada]! Buras› bizim memleketimiz de¤il. Bir seferinde bir Türk bir Kürt kavga ettiler. Kürt ,Türk’ü dövdü. Hepsi toplan›p Kürtleri buradan gönderelim diyorlar. Türk olan çocu¤un babas› o¤lunu dövdü ve ‘Buras› Kürtlerin de memleketidir’ dedi. ‘Onlar da bizimle birlikte ald›lar buray›’ dedi. Bir seferinde camiye gittim. Orada imam, Türkler Çanakkale’yi alm›fllar Türkler flöyle böyle kahraman dedi. Do¤ulu biri kalkt› ve ‘Buras› Allah›n evi mi Çanakkale mi?’ dedi. ‘Kürtler hiçbir fley yapmad›lar m›?’ dedi. ‘Kürtler de ald›’ dedi. ‹mam ‘pardon’ dedi...” Maruz kald›¤› uygulamalardan ve karfl›laflt›¤› zararlardan dolay› hukuki yollara baflvurmufl muydu? “[Baflvurduk] daha bir fley ç›kmad›. Dava ettik ama bir fley ç›kmad› daha. Bir seferinde bir fley ç›kt›. Ama kabul etmedk. Dalga m› geçiyorsunuz dedik. Baz›lar›na 500 YTL, baz›lar›na 1.000 YTL, bana da 10 bin YTL ç›km›flt› sadece. Biz kabul etmedik, ilk önce benim geldi, 10 bin YTL. Almad›k. Avukat da almamam gerekti¤ini söyledi. Çünkü çok büyük zarar›m›z oldu. Evimiz bark›m›z yak›ld›. Göç ettik, süründük... “Dört kat[l›] evimiz, alt›nda iki kuyu vard›. Arazimiz çoktu. Yetmedi [verilen tazminat] tabiî ki. Araziye karfl›l›k bile verselerdi, yine de çok olurdu. Çünkü arazi çoktu. Fakat vermiyorlar. Verilirse sadece evin bedeli verilecek denildi... “Bu gün burada bir daire[yi] 100 bin YTL ye alamazs›n. 10 bin “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 231 YTL nas›l yetsin. Baz›lar› kabul ettiler. ‹lk önce onlar yazm›flt›. Belki de onlar›n daha fazla ç›km›flt›r. Onlar ald›lar paralar›, ne kadar oldu¤unu söylemediler. Onlar nas›l yazd›lar bilmiyorum. Biz onlara neden böyle yapt›klar›n söyledik. Bizimkini ise avukat kabul etmedi. Dilekçe yazd›. fiimdi onun sonucunu bekliyoruz...” Duygular›n›, son olarak belirtmek istedi¤i düflüncelerini almak istiyoruz. “Bazen o¤lumu düflündü¤ümde akl›m› kaybediyorum. Çocuk yaflta kaybolup gitti. Bilmiyorum ne yapt›lar... “Sadece çocuklar›m›z› düflünüyoruz. O kadar fley bafl›m›za geldi. “Allah bilir. Her darl›¤›n sonu ferahl›kt›r. Allah isterse gelir [ac› günler biter]. Millet hain, e¤er bu korucular olmazsa her fley güzel olurdu. Bir üste¤men, ‘Herkes Kürtlerin hakl› oldu¤unu biliyor ama korucular Almanya’ya yaz›yorlarm›fl ve Kürt sorunu yoktur’ diyorlarm›fl. Gerçekten hakl›... “[Köye dönmek] isteriz. “Kürdistan güzelleflirse, problemler çözülürse gideriz. Böyle olursa gidemeyiz. Hala bask› ve s›k›nt›lar var. Kimlik sorunu oldu¤u sürece olmaz bu ifl. Önceleri hiçbir yerden geçemiyorduk, hayat›m›z yok gibiydi. fiimdi biraz daha iyidir en az›ndan... “Ne söyleyeyim ki. Size her fleyi anlatt›m zaten. Bu dünyan›n güzelleflmesini kardeflli¤in olmas›n› istiyorum. Sonuna kadar böyle olursa her iki taraf da zarar görecek. Karfl› taraf için de iyi de¤il bu durum. E¤er bizde korucular olmasayd› sorun daha erken çözülürdü.” Görüflmemizin bundan sonraki bölümünü R.D.›n en küçük o¤lu ile yap›yoruz... ‹smini vermek istemedi¤i için bafl harflerini de yazm›yoruz... 24 yafl›nda oldu¤unu söylüyor... Kürtçe ve Türkçe biliyor. Görüflmemizi Türkçe yap›yoruz... ‹lkokulu bitirmifl, ortaokulu ise yar›da b›rak›p terk etmifl. Köyleri yak›ld›¤›nda daha 9 yafl›ndaym›fl. O dönemi flöyle anlat›yor: 232 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Köyde okul yoktu. Ailem flehirde ev yapm›flt›, benim okumam için. Köyde okul olmad›¤› için ben ilçede okuyordum. Ekonomik durumumuz çok iyiydi. Hayvanc›l›k yap›yorduk ama ormanl›k bir yer oldu¤u için hayvanlar için masraf›m›z olmazd›. Yani flu anda burada ald›¤›m›z ev bile köyde var olan sermaye ile al›nm›flt›r. Buradaki çal›flmam›z ile al›nmam›flt›r. Hafta sonlar› köye giderdim. Münibüs köye bazen ya gider ya da gitmezdi. Dört saatlik yolu yürüyerek giderdim. Bir sene Nusaybin’e ablam›n yan›na gittim... “[Ablam] evli idi. ‘Benim yan›ma gelsin, burada okusun’ dedi. Tam o s›rada bizim köyler yak›lm›flt›. Hayvanlar baflka bir köye geldi. “[Köyümüz yak›ld›¤›nda] dokuz yafl›ndayd›m. 93 y›l›nda köyler yak›ld›. Herkes kaç›yor[du] zaten. Babam, Ali Coflkun ve üç kad›n annemle birlikte yakalan›yorlar. Köye götürülüyorlar. Evleri oldu¤u gibi yak›yorlar. Ali Coflkun çok sanatkar bir insand›. Bir çekiç ve testeresi vard›. Ama en kral mobilyalar› yap›yordu. K›fl›n bile yazl›k gömlek giyerdi. O zaman babam› ve onu dövüyorlar, komal›k hale getiriyorlar. Ayakkab›lar›n› ç›kar›yorlar ve atefle koyuyorlar. Yal›n ayak b›rak›yorlar. Annem o arada yaklafl›k bir saat uzakl›kta bir köy olan K›lavuz Köyü’ne yard›m istemek için gidiyor. Fakat yard›m gelene kadar Ali Coflkun ölüyor. Babam da iki ay komada kald›... “Döverek öldürüyorlar. Her taraflar› mosmor olmufltu. Zaten babam›n elleri hala yarad›r. Kimse babam›n yaflayaca¤›n› söyleyemiyordu. Ondan sonra biz Dargeçit’e tafl›nd›k, hayvan[›m›z] çoktu... “... Köyler 93’te yak›ld› ben de 94’te Nusaybin’e gittim. Bizim hayvanlar o zaman Dargeçit’te de¤il, oraya yak›n bir köy vard›, oradayd›lar. Bir alt› ay orada kald›lar. Sonra o köy de yak›l›nca biz hayvanlar› Dargeçit’e getirdik. Tabi o bize yard›mc› olan ailenin de köyleri yak›l›nca abim onlar›n hayvanlar›n› [da] Dargeçit’e getirdi. Onlar bize yard›m etmiflti. Biz de onlara yard›m ettik. Hayvanlar› getirdik. ‹lçede yaflam›m›za devam ettik. Bazen abim bazen de ben hayvanlar› otlatmaya giderdik. Belli bir zaman geçince art›k problem ç›karmaya bafllad›lar. Hayvanlar›n gelifl gi- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 233 difl[lerine] kar›flmaya bafllad›lar. Onda gidip akflam beflte geri gelmemizi istedi askerler. Onda gidip beflte geldi¤imizde hayvanlar aç kal›yorlard›. Biz de keçi besledi¤imiz için daha problem[liy]di. Çünkü keçiler inatç›d›r. Bir yere bir hayvan bast›¤›nda onlar otlamazlard› o yerde...” Çocuk yaflta fliddete ve iflkenceye maruz kalm›fl. Kaybolan a¤abeyine gözalt›nda iflkence yap›lmas›na tan›k olmufl: “Tabi biz Kürtler haklar›m›z› bilmiyoruz. Bir olay oldu¤unda ne olaca¤›n› bilmiyoruz. O konulardan yoksun b›rak›lm›flt›k. Bir okulumuz vard›, ona da 15 günde bir asker gelirdi ve [okulu]karakol yapard› çeker giderdi... “Yani diyecek bir fley yoktu. Her fley aç›kt› zaten. Biz zaten çok küçüktük. Oniki yafl›ndayd›m. Türkçemiz yoktu, annem babam Türkçe bilmezdi. fiimdi evde TV (televizyon) izliyoruz çocuklara fliddet gösterilmemeli diyorlar, ama biz ilkokuldayken dersimize yüzbafl› giriyordu ve bize silah nas›l tak›l›p sökülür onu gösteriyordu... “Ö¤retmen olmad›¤› için yüzbafl› derse giriyordu. Ben kendim bunu yaflad›m. Bize gösteriyordu. Mesela hepimiz Kürt’üz. Türkçeyi iyi bilmiyoruz. ‹flin tuhaf taraf› Kürtçe konuflmak yasakt›. Kendimizi Türkçe ifade edemiyoruz. Kendi anadilimizle kendimizi ifade edebiliyoruz. Ama Kürtçe konuflam›yoruz. Kürtçe yasakt›. Evet biz o yüzden onlarla diyalog kuram›yorduk... “1995’te iki ö¤retmen kayboldu. “PKK taraf›ndan al›n›yorlar. Bunlar›n kayboluflundan iki gün sonra bir bafl korucunun [korucubafl›n›n] o¤lu da yolda al›n›yor. Bafl korucunun o¤lu ve babas›yla konufluluyor ve ailesinin silah b›rakmas› isteniyor. Reddediliyor. Z›tlaflma oluyor. Ve bir süre sonra da bu korucunun o¤lu öldürülüyor. Aradan iki gün geçince, ben o zaman ortaokula yeni bafllam›flt›m. 29 Ekim’den bir gün sonra gece bizim evi bast›lar, özel timler. Bizim ev iki katl› biz üst katta, annemler de alt katta yat›yorlard›. Ben on yafl›nda abim de oniki yafl›nda, daha küçü¤üz yani. Kimseden kimlik sormad›lar... “Abimi ald›lar. Panzerlerin üzerindeki ›fl›klar› açt›lar. Annem 234 GÖÇ H‹KÂYELER‹ [abime] zorla gömle¤ini giydirmeye çal›flt›. Hani abim hastayd› diye. O s›rada flu an psikolojik sorunu olan ablam ba¤›rd› ve onlar›n götürülmelerine tepki koydu, ba¤›rmaya bafllad›. Bir timin silah dipçi¤i[ni] vurmas›yla dengesini kaybetti... “[Bu olaydan sonra ablam›] doktora götürdü¤ümüzde doktor belirli dönemlerde kriz geçirdi¤ini söylüyordu... “[Belirtileri], bir odaya kapan›r hiç kimseyle konuflmaz. Kimseye bir fleyini vermez. Kolay kolay elbise de¤ifltirmez. ‹lk baflta dufl bile almazd›. Saçlar›n› bile kesse atmaz ve köye götürece¤im derdi... “fiu an daha iyi ama bazen depresyona giriyor kriz geçiriyor. Abimin kaybolmas›, çekilen s›k›nt›lar, daha sonra annemin ölmesi onda büyük tahribatlar yaratt›... “Abimi göz alt›na ald›lar o gece üçte, kimli¤ini bile ertesi gün babam götürdü. Ertesi gün sabah çobanl›¤a gittim . Köy ç›k›fl›nda yolu kapatm›fllar. Bizi gözalt›na ald›lar. Seyhan Do¤an’›n kardefliyim diye (kimlikte Ceyhan’d›r ama ismi Seyhan’d›r)... “Bir de arkadafl›m vard›. Bizi [gözalt›na] ald›lar. Bütün hayvanlar[›] etrafa sald›lar. Çobanlar› köye çevirdiler. Bizi karakola götürdüler. Art›k bin bir türlü suç ve hiç birisini bilmiyoruz... “PKK’liler nerede saklan›yorlar [diye soruyorlard›]? Biz bütün her yeri ar›yoruz ama bulam›yoruz. Ama dönüflte bize facia yaflat›yorlar diyorlard›. Sen ar›yor ve bulam›yorsan ben ne yapay›m? “Bizi göz alt›na ald›lar. Ben abimi orada Filistin ask›s›nda gördüm. Bizi ç›r›lç›plak soydular. ‹flkence yerine götürdüler. Abimin de do¤ru düzgün Türkçesi yoktu. Abim bir saat ask›da kald›. Abimin gömle¤i y›rt›lm›flt› art›k.. Gömle¤ini giymeye çal›fl›yordu ama takati kalmam›flt›. Giyemiyordu, iki gün sonra bizi tuvalete götürdüler... “Üç gün kald›k [gözalt›nda]. Bir gün tuvalette kald›k. Götürdüler bizi oraya oturttular ve biz oradayken askerler gelip ifleme ve benzeri ihtiyaçlar›n› karfl›l›yorlard›. Biz tuvalette iken. O s›rada yan›mda Süleyman Seyhan var. Benimle yakalanan, çocu¤u s›rf okula gitmiyor diye dövüyorlar. Ama yan›mda da enifltem ile Abdurrahman Coflkun [var, onlar] lisede okurken okulun en çal›flkan ö¤rencileriydi. S›n›f baflkanl›¤› yapt› hep. Yani bir yandan ço- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 235 cuk okumuyor diye dövüyorlar ama bir yandan da en çal›flkan kiflilerini gözalt›nda kaybettiriyorsun. Süleyman Seyhan’›n k›z› da göz alt›ndayd›. K›z›n› taciz ediyorlard›... “Süleyman Seyhan, Dargeçit’te kahve iflletiyordu, durumu iyiydi. Pala b›y›klar› vard›. Güvercin besliyordu, bir evi sadece güvercinler için yapm›flt›. ‹flte Süleyman Seyhan, k›z›na taciz yap›l›nca onlara ba¤›rd› ve askerler Süleyman Seyhan’› dövmeye bafllad›lar... “Tabi ki biz k›z›n› görmüyorduk, gözlerimiz ba¤l›yd›. Zaten [k›z›n›] ayr› tuvalete koymufllard›, ama sesini duyuyorduk. Art›k üçüncü gün olmufltu. Gözlerimizi ba¤lad›lar. Bizi d›flar›ya ç›kard›lar. Gözlerimizi açt›lar bir bölük asker, ‘Bize ya konuflacaks›n›z ya da sizi öldürece¤iz’ dediler. Havaya atefl ediyorlar, ayaklar›m›za atefl ediyorlard›. Ama söyleyecek bir fleyimiz yoktu. Bilmedi¤imiz bir fley hakk›nda konuflmam›z› istediler. Ertesi gün bizi b›rakt›lar... “Anneme abimin orada oldu¤unu söyledim. Enifltemi gördü¤ümüde. Tabii annem dilekçe vermiflti. ‹ki gün sonra ailem beni Nusaybin’e oradan da ‹stanbul’a götürdü. Annem dilekçe verdi diye haftan›n üç günü gözalt›na al›n›yordu. Dilekçe verdi¤i için, o¤lunu arad›¤› için. “...Zaten ilk günden itibaren askeriye abimin kayboldu¤unu kabul etmiyordu. Onlar› savc›l›ktan sonra serbest b›rakt›klar›n› iddia ettiler. Annem ›srar edince dediler ki ‘Biz Mardin savc›l›¤›na sevk etmifliz. Oradan da serbest b›rak›lm›fllar’... “Evet [kaybedilenler yedi kifliydiler], genelde akrabayd›lar. Bir Süleyman Seyhan bir de Nedim Akyol akrabalar› de¤ildi. Üç tanesi çoband› zaten. Bir tanesi traktör floförüydü. M. Emin Aslan day›m›n o¤ludur. Onun da bir çocu¤u vard›. Annesi b›rak›p gidince de çocuk dedesi ile kalmaya bafllad›. Süleyman Seyhan’›n cenazesini bir astsubay verdi... “Sadece Süleyman Seyhan’›n cenazesi verildi. O da [bir astsubay var] bizim Cumhuriyet ‹lkokulun’un yan›nda askeri lojmanlar var, orada oturuyor, sürekli top oynad›¤›m›zda o astsubay gelip çocuklarla konufluyordu. Baya[¤›] bir samimi idi. O cenazenin yerini söylüyor ve gidip almalar›n› istiyor. Yani cenazeyi o veriyor. O olaydan sonra astsubay kayboldu. Hatta kar›s› kocas›n› kara- 236 GÖÇ H‹KÂYELER‹ kolun bahçesine girinceye kadar gördü¤ünü söyledi. Ama bir sonuç ç›kmad›. Askeriye PKK’nin astsubay› kaç›rd›¤›n› söyledi. O zaman tüm TV kanallar› oraya geldiler. Asl›nda flimdi bu da acaba bir oyun muydu diye akl›m›za geldi. Çünkü o astsubay›n ailesi geldi Ankara’dan ve onlar çocuklar› için bir fley yapamad›. Biz de kendi kendimize dedik ki; e¤er astsubay›n ailesi kendi cenazelerini bulamad›ysa biz hiçbir zaman kardeflime ulaflamay›z diye düflündük. Zaten daha sonra astsubay›n efli de gitti oradan. Hiçbir bas›n organ›nda izine rastlanmad›. Astsubay›n ismi galiba Mehmet idi... “[Astsubay›n tarif etti¤i yere] ben gitmedim, büyüklerimiz gitti. Sadece Süleyman Seyhan’›n yanm›fl cesedini buluyorlar. Efli, ‘Bu benim kocamd›r demifl.’ Zaten onun çocuklar› yurtd›fl›nda. Onlar da dava açm›flt›, sonuçland› m› bilmiyorum. Biz A‹HM’e dava açm›flt›k, ama dava zaman afl›m›na u¤rad›. Avukat ise ‘‹sterseniz tazminat davas› açabiliriz’ dedi. Ama biz kararl›y›z, cesedi de olsa mutlaka bulaca¤›z abimi. O yüzden biz tazminat davas› açmad›k... “[Ceset] orada yak›lm›flt›. [Di¤erini] bilmiyoruz art›k yak›lm›fllarm› baflka yere mi götürüldüler. Bir sürü söylenti ç›kt›. Kimisi kuyulara atm›fllar diyordu. Kimi bir köyün cami avlusuna atm›fllar dediler. Ama babam her yere bakt›, bir fley bulamad›. Somut olarak hiçbir ize ulafl›lamad›...” Anne Asiye Do¤an, kaybolan o¤lunun bulunmas› için hiçbir zorluktan çekinmemifl, son nefesine kadar o¤lunu aram›fl, sesini duyurmaya çal›flm›fl. “... Ama annem y›lmad›. Kad›n olmas›na ra¤men kafas› çal›fl›rd›! Anaerkil zamandaki gibiydi, [annem ve babam] ikisi birbirlerini tamamlam›fllar. Annem evde de her fleyi iyi yönetiyordu. Annem iyi yönetirdi. Babam da iyi çal›fl›rd›. Annem en son Ankara’ya gitti dilekçe verdi. Ve dilekçe verdi diye on bir gün Mardin Cezaevinde kald›. Ve annemin rahats›zl›¤› bafllad›... “Oradan so¤uk alg›nl›¤› falan bafll›yor. Ve annem o zaman babamla memleketteydi. Ama her gün bask›n olunca annem o zaman Özgür Gündem3 gazetesine de gidip o¤lunu izini sürüyor. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 237 Art›k anneme rahat vermeyince annem ve babam da buraya geldiler. Burada ‘Cumartesi Anneleri’4 ve ‹HD’ye (‹nsan Haklar› Derne¤i) gitmeye bafllad› ama bir sonuç ç›kmad›. Annemi doktora götürdük. Annemi ameliyat ettiler. Ama doktor abime annemin iki y›l ömrü oldu¤unu söylemiflti. Tabi iki sene sonra annemi tekrar Cerrahpafla’ya yat›rd›k, ama annemin ci¤erleri bitmiflti... “Ci¤erlerinde kist oluflmufl diyorlard›. Daha önce doktor annemin ci¤erlerinin bitti¤ini söylemiflti. Ailenin hepsi biliyor ama bir ben bilmiyordum, ameliyat riskli olur dediler. Bir gün annem tekrar rahats›zland›, hastaneye kald›rd›k ve annem ertesi gün öldü. O zaman Gündem’de [Özgür Gündem gazetesi) çal›flan Y. arkadafl annemin hayat›n› son sayfadan vermiflti... “2000 y›l›nda kaybettik. ‹flin tuhaf taraf› tüm felaketler ekim ay›nda bafl›m›za geldi. 29 Ekim 1995’te abim gözalt›na al›nm›fl[t›], annemi de 30 Ekimde kaybettik. “Asiye Do¤an [ad›]. ‹ki tane de enifltemin [çocu¤u vard›]. Ufakt›lar birisi bir yafl›ndayd›. Ve sürekli annemle yafl›yordu. Annem o¤lundan daha çok damad›na ilgi duyuyordu. Çünkü bir k›z› bir de o¤lu kalm›flt›. Abim yurt d›fl›nda oldu¤u için onu da yurtd›fl›na gönderdik. Abimin üstüne kaydettik. Onu ve annesini gönderdik. Öbür ablam›n ba¤ bahçesi vard›. 92 de onun [eflini] de asker[ler] döverek öldürüyorlar... “Enifltem ile bir sa¤›r kifliyi öldürdüler. Onlar›n PKK’li olduklar›n›, onlara yard›m ettiklerini iddia ederek...” ‹stanbul’a göç etmelerini ve burada yaflad›klar› zorluklar› soruyoruz: “Bizim tafl›nma karar›m›z yoktu asl›nda. Hatta biz bu evi ald›¤›m›zda hepsi [kardefller] kavga etti. ‘Burada m› kalaca¤›z’ dediler. Köye dönece¤iz dediler... “Tabiî ki bazen her evde sorun ç›kar. Mesela bu evde befl gelin kal›yordu. Befl aile kal›yordu. Tabiki bazen birbirimizi k›r›yorduk, 3- ‹stanbul’da ç›kar›lan, Kürt sorununa duyarl›l›¤› ile bilinen günlük, muhalif gazete. 4- Çocuklar› gözalt›nda kaybolan annelerin bir araya gelerek oluflturduklar› hareket... 238 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ister istemez. Ama biz evleri ay›rd›ktan sonra aram›zdaki ba¤lar [flimdi] daha da iyi. Ve birbirimize yak›n›z. Her sorunda birbirimize yard›m ediyoruz... “Olaylar bafl›m›za gelince biz buraya geldik. Annem babam orada kald›. ‘Biz burada kalacaksak ev alal›m, burada yaflam›m›za devam ederiz’ dediler. Ve evi ald›k. Ama burada kal›c› olma plan›m›z yoktu. fiu an bile flartlar düzelirse gideriz. Zaten oradaki evimizi de satmam›fl›z. Hiç bir fleyi satmam›fl›z. Bu gün memlekette buran›n befl misli büyük bir ev 30 YTL. Bir ailenin düzenli 300 YTL geliri olsun çok iyi geçinir. Ama biz zaten ekonomik sebeplerden dolay› gelmedik. Bizim ailenin orada 84’te arabas› vard›, ama bugün araba yok. Burada var olan tüm sermayen gidiyor. fiimdi babam 70 yafl›nda. Altm›fl befl y›l memlekette yafl›yor orada bir düzeni olufluyor. Ve o kadar y›ldan sonra gelip burada düzen kurmufl insanlarla ayn› düzeni yakalamaya çal›fl›yor. Bu yaflam kal›plar› içinde kendini var etmeye çal›fl›yor. Bu da do¤al olarak çok zor oluyor... “Ekonomik olarak [s›k›nt›] çekmedik ama manevi olarak çok çektik. Y›llarca yaflad›¤›m›z topraklar› b›rak›p geldik. Biz Kanarya [mahallesinin] sokaklar›nda gezerken bize hep farkl› gözle bak›yorlard›, biz bir iflyerinde çal›fl›rken, arkadafl›mla Kürtçe konufluyorum diye bize hofl bakm›yorlard›. Bizi görgüsüz ve cahil olarak nitelendiriyorlard›. Ama zamanla tan›y›nca Kürtlerin asl›nda ne kadar iyi ve dürüst oldu¤una anlad›lar. Asl›nda bunun suçlusu onlar de¤il medyad›r. Medya hep y›llard›r, Kürtleri farkl› gösteriyor. Dizilerde barbar ve cahil olarak gösteriyorlar. Ama suçlu toplumdan daha çok medyad›r... “Mesala benim ifl yerinde göçmen bir flefim vard›; adam ‘Ben ›rkç› de¤ilim’ diyordu. O adam ‘Kendi ülkem bu kadar köy yakamaz, ben bunu kabul edemem ve tahammül edemem...Ve inan düflündü¤ümde devletin bunlar› yapaca¤›na inanam›yorum’ diyordu. Hani Türk medyas›nda tüm suçlu PKK gösteriliyor, 30 bin çocu¤un [katili] PKK‘dir deniliyor ya; iflte onlar bu haberlere inan›yorlar. Ve sadece PKK’nin yüzünden insanlar›n göç etti¤ini zannediyorlar. Ama gerçekler özünden kopart›lm›fl... “Tart›flt›¤›m›z kavga etti¤imiz anlar da oluyor. Mesela adam “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 239 bazen kabullenemiyor. Ama en sonunda adam kabul etmek zorunda kal›yor. Ama mant›ken bunlar› kabullenemiyor. Ve ayn› flartlarda ben de askerlik yap›yorum, ben de vergi veriyorum ama ne yaz›k ki hâlâ da biz burada biriyle kavga etti¤imizde bizim kimli¤imiz Kürt oldu¤u için suçlan›yoruz. ‹fl baflvuru formlar›nda memleketimiz Kürt memleketi oldu¤u için ifle al›nmad›¤›m›z zamanlar da çok oldu. Ama flimdi herkes diyor ki Kürtçe sorun de¤il. Peki bu nas›l bu seviyeye geldi. Buna da bakmak laz›m. “Rahat bir sosyal çevre mümkün de¤il. Çünkü sana [belli] bir bak›fl aç›s›yla bak›l›yor. Ayr›ca kültürel anlamda kendimizi [fazla] gelifltiremeyince daha da zor oldu. ‹nsanlara kendimizi kabul ettirmekte zorland›[k]. Tabi ki e¤itimsiz bir konuflma insanlara daha kaba gelebiliyor. ‹nsanlar DTP’yi elefltiriyor ama e¤er DTP’ye gitmeseydim Türkçeyi rahat konuflamazd›m. Bir Türk ile sohbet edemezdim. Çünkü onlar ne kadar milliyetçi ise bizdeki zor flartlar bizi de milliyetçili¤e yönlendirdi. Çünkü köyün yak›l›yor, öldürülüyorsun. Ama DTP sayesinde Türklerle daha iyi iletiflim kurmaya bafllad›m. Bir MHP’li5 ile oturup çay içebiliyorum. fiimdi bir MHP’li gelip DTP’de çay içebiliyor. Kültürel anlamda kendimizi gelifltirmeye çal›flt›k. Ayr›ca onlar da ekonomik sebeplerle göç edip buraya gelmifller. Oradan da ortak noktalar oluflmaya bafllad›... Mardin’deki ortam ve koflullar› ile ‹stanbul’u karfl›laflt›rmas›n› istiyoruz: “fiimdi maddi olarak de¤il ama manevi olarak insan›n do¤up büyüdü¤ü yer baflkad›r. Köyde insanlar›n birbirlerine sevgisi sayg›s› baflkayd›. Bir ev yap›lacaksa, insanlar yevmiye ile de¤il yard›mlaflarak çal›fl›rlard›. Bir hayvan kesilecekse, bütün insanlar birlikte kesiyor ve yard›mlafl›yorlar. Asl›nda Kürtlerin yard›mlaflma ve paylafl›m yönleri çoktu. Ve tam böyle bir süreçte göç bafllad›. Ama 93-94 y›llar›nda buralarda göçten sonra art›k 5- Milliyetçi Hareket Partisi. Afl›r› sa¤c›, Türk milliyetçisi parti. 240 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Kürt gençli¤ine bak›yoruz yozlaflma görüyoruz. Genç h›rs›zl›k yap›nca kar›flm›yor ona. Zaten bir Kürt genci yakalan›nca polis diyor ki siyasi olaylardan dolay› buraya gelme, o olaylara girme ama onun d›fl›nda hangi olaylarla geliyorsan gel. Ülkenin sorunlar›yla u¤raflma diyor... “Mesela polis benim bu mahalleden gitmemi bile istedi. 2000 y›l›nda göz alt›na al›nd›m. Bana ‘Bu evi sat git’ dediler. Peki ben bu bölgeden Zeytinburnu’na gidece¤im orada da ayn› fleyler var... “Sorun, benim DTP’ye gitmemdi. Ben tiyatroya ilgi duyuyorum. O zamanda DTP’de tiyatro ekibi vard› ben de ekipte yer al›yordum. DTP’nin bir gençlik hareketi vard›. Ben de kahveye gidece¤ime ya da sokaklarda gezece¤ime gitarla oynar›m, tiyatroya giderim daha iyidir derdim. Ama polis bunu istemiyordu. Eroin sat›l›nca ya da h›rs›zl›k yap›l›nca sorun olmuyor. Ama bir DTP’ye gidilince sorun oluyor iflte. Kurulan siyasi bir partidir ama yine de suç say›l›yor. O zaman gözalt›na al›nd›m ve hala GBT6 de karfl›m›za ç›k›yor. Asker de bile karfl›ma ç›kt› bu sorun... “Ben iki üç kere yakaland›m [askere gitmedi¤im için]. Kendi evimde kalam›yordum imkan›m yoktu. Mahallede bile kalam›yordum. Ve her ay dört befl defa eve bask›n oluyordu. Art›k mecburen, ya yurt d›fl›na gidecektim ya da askere. Ben askere gitmeyi tercih ettim. Yani zorla oralar› terk etti¤im için hala memlekete duydu¤um bir özlem var... “A¤r›’da [askerlik yapt›m]. ‹lk gitti¤imde bir sorun yoktu. Çünkü herkes s›radand›. Ordaki en rütbeli olan yüzbafl› taraf›ndan bir sorun yoktu. Ama yaz›hanedeki baflçavufl genelde çok ayr›mc›l›k yap›yordu. Türkleri en rahat yerlere veriyordu. Benimle sohbet ediyordu ve bir sorun yoktu. Fakat ismimi ö¤renince benden uzaklaflt›. S›rf benim gözalt›na al›nd›¤›m bilgisayara geçti¤i için... “Sonra bir tart›flma bile oldu aram›zda. Madem güvenmiyorsunuz niçin askere al›yorsunuz, mesela bir izin olay› oldu; benim izin hakk›m oldu¤u halde beni iki ay izne göndermediler. Bölü¤ün en iyileri onbafl› olacaklar dediler. Herkes onbafl› olabiliyor6- Genel Bilgi Toplama, Emniyet Müdürlü¤ü bünyesinde bir kiflinin tutulan kay›tlar›n›n araflt›r›lmas›. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 241 du ama beni yapmad›lar. Tak›m komutan› beni yaz›yordu ama baflçavufl kabul etmiyordu. Ben de onlara ‘Madem hiçbir yere kabul edilmiyorum, bana teskere verin’ dedim. ‘Ben Bulgar askeri miyim’ dedim. Diyordu ki ‘Kim olursa olsun bu adam olmayacak’ diyordu. Gerçekten bir ayr›mc›l›k vard›... “Bu durum bende büyük tahribat yaratt›. Askere gitmeyi hiç düflünmezdim. Saçlar›m› hep askerde döktüm. Manevi olarak bir kayg› yaflad›m, çünkü benim bir büyü¤üm olan abimi, o elbiselerle gelen kifliler ald›. Ve askerli¤im bitti¤i yere kadar tahribat yaflad›m. Çünkü insan anlayam›yor, bu ülkede her fleyi yapmam›za ra¤men yine de hor görülen biz oluyoruz. Ben askerde kendi gözümle gördüm köylerin yak›ld›¤›n›... “‹flte güya vatan sevgisini veriyorlard› [e¤itimlerde]. Askerler henüz yeni gelmifller. Bizi bir sinema salonuna toplad›lar. Ve dediler ki ‘[PKK’ye] kat›lanlar Mardin’lidir. PKK’liler Mardin’lidir. Köyü yak›lanlar Mardin’lidir.’ Sonra da söz hakk› veriyorlard›. Bir asker kalkt› ve ‘Bu söyledikleriniz çeliflki de¤il mi?’ dedi. Ve devam›nda dedi ki; ‘Komutan›m e¤er yard›m edenler ve da¤a ç›kanlar da onlarsa neden kalk›p kendilerine yard›m edenlere zarar versinler?’ Adam cevap veremedi ve komutan da ‘O¤lum onlar›n çeliflkisi de buradad›r’ dedi... K›sacas› ma¤dur gösterilenler de Kürtler, ama ma¤dur eden de Kürtler. Ve ondan sonra Kürtleri hiç tan›mayanlar, hayat›nda hiçbir fley bilmeyenler bile Kürtlere bir antipati duymaya bafll›yorlar... Acaba, karfl› karfl›ya kald›klar› sorunlar kendisinde ve ailesinde ne gibi soysal sorunlara ve sa¤l›k problemlerine yol açm›flt›? “... Biz flu anda tamamen da¤›lm›fl›z. Üç ablam var, ama ikisi Almanya’da. ‹kisinin de eflleri yok ama çocuklar›yla oradalar ve gelemiyorlar. Ayr›ca bir abim var Almanya’da ama on y›ld›r gelemiyor buraya. Orada ekonomik durumu oldukça iyi, çocuklar›n› rahat okutuyor ama on y›ld›r ailesini göremiyor. Ailesi burada ama o tek bafl›na orada. Telefon açt›¤›nda art›k sabredemedi¤ini söylüyor. Mesela memlekette her akflam birbirimizi görebiliyorduk, ama metropollerde öyle de¤il. Burada haftada bir gün bile zor görüflü- 242 GÖÇ H‹KÂYELER‹ yoruz. Sabah ifle akflam eve. Abimle ayn› evde olmam›za ra¤men fazla görüflemiyoruz. Ayr›ca memlekete do¤al bir özlemimiz var. Manevi olarak koflullar düzelirse hiç düflünmeden gideriz... “... Bende [sa¤l›k sorunu] olmad› ama annem de oldu. Annemin vefat›n›[n] en büyük sebebi yaflad›¤› bu büyük tahribatt›. Babam da hasta, çay barda¤›n› bile tutam›yor. “Bir ablam psikolojik sorun yafl›yor. Ama o da nerede kalmak isterse gider. Yani hangi abimde kalmak isterse a¤abeylerimin kap›s› aç›kt›r ona. Çal›flmak istedi. Bizim bir tekstilci arkadafl›m›z›n yan›nda çal›fl›yor. Ona müdahale etmiyoruz, ne dese yap›yoruz. Hala doktor kontrolüne gidiyor... “[Köye gitme] iste¤i flimdiye kadar yoktu, ama flimdi istiyor. Mesela saçlar›n› ve t›rnaklar›n› falan kesip saklam›flt›. Ve onlar› köye götürüp, köyde saklamak istedi¤ini söylüyor... “Köyde yaflad›klar›n› hiç unutmuyor. Sanki hiç haf›zas›n› kaybetmemifl. Her fley içine birikmifl kimseyle paylaflm›yor. “Yani iflyerinde [konufltu¤u insanlar] vard›r her halde. ‹nsanlarla yeni yeni diyalog gelifltiriyor. Yengemle ayn› odada kald›¤› halde onunla konuflmuyordu. Zaten sorun da orada. Kimse ile paylaflm›yor sorunlar› ve bu da onun için zor oluyor... Maruz kald›¤›n›z uygulamalardan dolay› hukuki yollara baflvurdunuz mu? ‹ç hukuka veya A‹HM’e? “Dava açt›k [5233 Say›l› Tazminat Yasas›na yönelik]. Bizim avukata tüm vekaleti verdik, her fleyle o ilgileniyor. Tam olarak davan›n durumunu bilmiyorum. Ama flimdiye kadar bin YTL ile on bin YTL aras› sunulan tazminat teklifleri var. Mesela bizim köyde üç evimiz vard›. Ve bunun için verilmek istenen tazminat sadece on bin YTL. Bu on bin YTL’ye bir kolon bile dikilemez. Burada devletin vermek istedi¤i mesaj; iflte ‘biz Kürtlere, yani ma¤dur olan insanlara haklar›n› verdik’ imaj›n› yaratmak istemelerinden baflka bir fley de¤ildir. Yoksa buradaki amaç insanlar›n gerçekten ma¤duriyetlerini gidermek de¤ildir... “Biz tazminat› kabul etmedik, bize üç eve ç›kt›. Babama on bin YTL ç›km›flt›. ‹ki abim var bir de onlara ç›km›flt›. Toplamda üç eve “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 243 sadece yirmi bin YTL ç›km›flt›. Ama kimisine bin YTL, kimisine üç bin YTL kimisine befl bin YTL verildi... “Baz›lar› mecburiyetten ald›. Mesela benim bir amcam var o¤lunu okutmak istedi¤i için ald›. O¤lunu dershaneye gönderiyor. O¤lu okusun diye, o yüzden alm›flt›. Nas›l olsa bize baflka bir fley vermezler diye düflünerek mi ald›, yoksa en az›ndan domuzdan ne kopar›rsak kârd›r düflüncesiyle mi ald› tam bilmiyorum... “Tam olarak bilmiyorum ama mesela burada ço¤u aile kabul etmedi. Ama baz› ailelerin maddi durumlar› çok kötü olunca almak zorunda kalm›fllard›r. Ama yani bu para benim zarar›m› karfl›lamaya yeterlidir düflüncesiyle gönülden kabul etmifl de¤ildir. Tabi o dönemde bizim keçiler vard›. Normalde bir keçi sekiz liraya sat›l›rken bizimkiler dört liraya satt›lar, iki tanesini bir tanesinin fiyat›na satt›lar, s›rf elden ç›karmak için... Bu kadar ac› içerisinde kendisini en çok ac›tan›n hangisi oldu¤unu soruyoruz: “En büyük ac› on üç yafl›mda abimi Filistin ask›s›nda görmekti. Ve tabiî ki abimin kaybolmas›. O psikolojiyle yaflamaya çal›fl›yorum... Son olarak “geri dönüfl” konusunda ne düflündü¤ünü ö¤renmek istiyoruz: “... Mardin’e de on sene sonra gidebildik. Hala bile rahat gidip gelemiyoruz. Asl›nda ortam yoktu. Eskiden insanlar çarfl›dayd› her fley güzeldi. Ama flimdi insan bile kalmad› neredeyse. Kalan insanlar›n ço¤u genelde sistemle çal›flanlar oldu. Yani flimdi insan kalmak istemez... “... Güneyde hala var olan bir savafl var ve hala köyümüzün baz› da¤lar›nda askerler taraf›ndan döflenen may›nlar var. Yasak bölgeler, bunlar›n düzeltilmesi gerekiyor ve gitsek de hala can güvenli¤imiz yok. Ama en ufak bir fley geliflti¤inde sorun ç›k›yordu. Oradaki tabur komutan› ç›k›p, ‘E¤er bir tane bile mermi kopsa [patlarsa] köyü bafl›n›za y›kar›m’ diyordu. Sanki mermiyi biz at›yoruz böyle bir ortamda köye gitmek imkans›z... Lice 1993 “Çocuklu¤umuzu tam olarak yaflayamad›k” Lice, bölgenin en büyük ve merkezi ili Diyarbak›r’a ba¤l› küçük bir ilçe. Takvim yapraklar›n›n 1990’lar›n ilk yar›s›n› iflaret etti¤i y›llara ait gazete haberlerinde, bu küçük ilçenin ismi s›kl›kla yer al›r. Bir dönem insan girifl ç›k›fl›n›n yasakland›¤› ilçede yaflanan olaylar, göç hikâyeleri aras›nda ender örneklerden biridir. O günlerde gazeteciler ve siyasetçiler ilçeden yükselen dumanlar› ancak d›flar›dan seyredebildiler, çünkü Lice yasak kent ilan edilmiflti. Peki içeride, dumana sebep yang›n›n oldu¤u yerde neler yaflanm›flt›? Haf›zalardan silinmeyen ve tarihe geçen “Lice Olaylar›”n› o günlerde on üç yafllar›nda olan bir çocu¤un tan›kl›¤›ndan dinliyoruz. Dünyan›n gözleri önünde bir kentin atefle verilmesini anlat›yor bize. Çocukluk korkular›n›n hiç de s›radan, ola¤an fleyler olmad›¤›n› dinliyoruz. Anl›yoruz ki “çocuklu¤unu yaflamam›fl” bir neslin dram› Onun hikayesi. ‹smi Vedat Çelik...27 yafl›nda... Lice merkezde do¤mufl... Ailesi 1978 y›l›nda Diyarbak›r merkezden gelerek Lice’ye yerleflmifl... 1995-96 y›llar›nda göç etmek zorunda kalm›fllar... Toplam befl kardefller... Lise mezunu... Kürtçe ve Türkçe biliyor... Liseyi ‹stanbul’da oturdu¤u semtte bitirmifl... Sohbetimize önce Lice’den bafll›yoruz. V.Ç bize hat›r›nda kalan Lice’yi, ailesini, sosyal ortam ve iliflkileri anlat›yor. 246 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Lice, insanlar›n gerçekten iliflki anlam›nda bire bir, her fleyini paylaflabilece¤im insan toplulu¤uydu. Gerçekten, o dönemde hem arkadafl bak›m›ndan, hem büyüklerin birbiriyle iliflkileri bak›m›ndan, her fleyiyle insanlar›n paylaflt›klar› [paylafl›m› yaflad›klar›] bir yerdi. Sadece iliflki anlam›nda, bunlar› söyleyebilirim. “O dönemki nüfusuyla 10 bin nüfusu olan bir yerdi. Tabi zamanla, yak›lmayla beraber nüfus, 2-3 bine düfltü. Ondan sonra 95 - 96’dan sonra köylerden göç oldu. Sonra zamanla dolmaya bafllad›. Nüfusu flu an 10- 15 [bin] aras›ndad›r. “Ekonomik iliflkiler genelde Diyarbak›r’a ba¤l›yd› .... Mufl, Bingöl; o yörenin insanlar› ticaretle u¤rafl›rd› o zaman. Eflya getirip satabilirlerdi. Ya da hayvan ticareti yap›p, gelip orada satabilirlerdi. ‹flte çevre ilçelerle [iliflkiler] kopuk de¤ildi yani. Ba¤lant›lar› vard›. Sosyal iliflkilerde zaten merkez olarak Diyarbak›r’d›. “O dönem iki tane [lise] vard›. Bir, Lice lisesiydi. Bir de Demirçelik Lisesi vard›. Pardon o ilkö¤retim okuluydu. ‹ki tane lisesi vard›. Öbürünü tam flu anda hat›rlam›yorum. Üniversite yoktu. “[Liceliler] okumaya meyilli insanlard›... “...Behçet Cantürk’ten1 etkilenmifltim [o dönem]. Onun hayat›n› sonradan kitaplardan okudum...Kitaplardan okudu¤um kadar›yla en çok Behçet Cantürk etkiledi beni. Bir de day›m›n o¤lu var. Onun hayat› beni çok etkiledi. fiu anda da etkileniyoruz yani. Aile olarak. “‹smi [Servet Akkök]. O olaylarda öldürüldü¤ü için ... yani oran›n zaten bütün insanlar› tan›rd› onu. “Lice’nin merkezi Kurmanci [Kürtçenin bir lehçesi] lehçesini konuflan insanlardan olufluyordu. Köy baz›nda... Zazacay› [Kürtçenin bir lehçesi] yüzde 70-80 kullan›yorlard›. Ama Lice’nin merkezi yüzde 90-95’i Kurmanci lehçesini konufluyor. “...Onlar›n [köylülerin] sürekli orayla [Lice] ticareti oldu¤undan kaynakl›, hemen hemen bütün insanlar birbirini anlayabiliyordu. Ben kendimden bahsedersem, iki veya üç sene daha orada kalsayd›m, beraber yaflasayd›m... onlar›n kulland›¤› dili [leh1- Behçet Cantürk, Liceli Kürt ifladam›. 1994 y›l›nda polis k›yafeti giymifl kifliler taraf›ndan gözalt›na al›nm›fl, ertesi gün kafas›na tek kurflun s›k›lm›fl bir vaziyette ölü olarak bulunmufltur. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 247 çeyi] de ö¤renebilirdim. fiu anki anlamda da konufltuklar›n› anl›yorum.. ama ben cevap veremiyorum... “‹lkokulu biz farkl› farkl› yerlerde okumak zorunda kald›k. ‹lk bafllad›¤›m ilkö¤retim okulu[nu]... üçüncü s›n›fa kadar, okuyabildim orada... “...Cumhuriyet ‹lkö¤retim Okulunda okudum... Lice’de o an geliflen çat›flmal› ortamdan dolay›, biz o ilkö¤retim okulundan kald›r›l›p [ç›kar›larak] baflka bir ilkö¤retim okuluna gönderildik. Oraya askeri birlikler yerlefltirildi. Bizim okudu¤umuz ilkö¤retim okuluna. Ben uzun sure Atatürk ‹lkö¤retim Okuluna devam ettim. O flekilde ortaö¤retimi orada bitirdim... “Okulda baflar›s›z oldu¤um dersler de vard›. Ama genel anlamda, baflar›l› bir ö¤renciydim. Arkadafllar›m taraf›ndan sevilen bir ö¤renciydim. “...‹lkokul[da] ... müzik dersini çok severdim. Sesimin güzel olmas›ndan kaynakl› herhalde. Daha önceden güzeldi. Ama ... yafl ilerledikten sonra sesim... “...O dönem genelde Türk Halk müzi¤i parçalar›yd› [söyledi¤im]. Sonradan ç›kan yeni parçalar vard›. Genelde Türk Halk müzi¤i iflte bölgenin yerel müzi¤i... Yani ondan dolay› müzik dersini çok seviyordum. “Lice’de ... çocuklar›n ... sabahtan akflama kadar ... geçirmedikleri zaman kalmazd› [sokakta]. Yani o kadar [çok] ... oyunlar ... gidebilece¤in, gezebilece¤in yerler vard› ki, insan doyamazd›. fiu an bile akl›ma geldikçe, diyorum keflke ç›k›p gelmeseydim. O fleyleri tekrar yaflayabilseydim. O dönemde bile doyamad›m. Gerçekten ... o yaflad›¤›m›z olaylardan kaynakl› ... diyebilirim ki, çocuklu¤umuzu tam olarak yaflayamad›k. “...Genelde o bölgenin oynad›¤› oyunlar [oynard›k] .... Çelik çomak oyunlar› ... saklambaç, yani bildi¤imiz çocuk oyunlar› vard›. Yani üç dört kiflinin yan yana gelip flaka oyunlar› vard›. Birbirine ders veren oyunlar vard›. ‹nsanlar›n biraz daha etkilenebilmesi aç›s›ndan oynanan oyunlar vard›. “...A¤abeyim yoktu, en büyü¤ü ablamd›... O da ilkokulu bitirdi. ‹lkokuldan sonra okuyamad› ya da okutulmad›... “Babam o dönem Lice - Diyarbak›r aras› çal›flan seyahat mini- 248 GÖÇ H‹KÂYELER‹ büs flirketi açm›flt›. Durumumuz maddi aç›dan baya¤› iyiydi... Maddi anlamda aileler içinde durumu en iyi olan ailelerden birisiydik. Babam iflte dedi¤im gibi Lice merkezde hem insanlar taraf›ndan sevilen, hem dürüst hem de iflini seven [birisiydi]. ‹nsanlar›n ifline hiçbir fley beklemeden koflan bir insand›. Ondan kaynakl›, Lice’de gerçekten çok sevilen bir insand›. Hala seviliyor ... O firmay› açt›ktan sonra durumumuz baya¤› ... iyi oldu. Üç tane minibüs sahibi oldu o dönem [babam]. Onlar› satt›ktan sonra bir yar›m otobüs ald›. Yani durumu baya¤› iyiydi. Baya¤› da iyiye gidiyordu. Tabi o dönem partiyle [siyasetle] de iliflkisi vard›. Takip ediyordu benim bildi¤im kadar›yla. Sosyal Demokrat Halkç› Parti (SHP) döneminde, o dönem ilçede insanlar taraf›ndan [belediye baflkanl›¤›na] önerildi ... Babam da, asl›nda öyle pek politik bir insan de¤ildi. Ama tabi oradaki insanlar› da k›ramazd›. Ondan dolay› adayl›¤›n› koydu. Kimi insanlar›n adayl›¤›n› kabul etmemesine ra¤men kazand›. “...Belediye baflkanl›¤›na adayl›¤›n› koydu. Yard›mc› konumuna geldi... Baflkanl›¤› kazanamad›. Yard›mc›l›¤a atand›. “Tabi o dönem... yan›lm›yorsam 91-92 y›llar›nda oldu... Ondan sonraki süreçler [geliflmeler] bu flekilde devam etti iflte. “O süreçte [Lice olaylar›nda], babam da ayn› zamanda belediye baflkan yard›mc›s›yd›. “Tahmin ediyorum, 1993 y›l›n›n bahar aylar›yd›. Süresini tam olarak hat›rlam›yorum. “[Biz]Lice’nin üçüncü seferinden yak›l›fl›ndan [sonra göç ettik]... “Lice üç sefer yak›ld›. “...‹ki sene içinde iki sefer daha yak›ld›.” Bize Lice’nin “ilk yak›l›fl›n›” anlatmas›n› istiyoruz. “‹lkini çok iyi hat›rl›yorum gerçekten... “fiimdi ilk, [yak›lman›n] bafllama nedenlerine gelirsek... Bafllama derken, insanlar›n biraz da beklentisi vard›. ‹lçenin yak›laca¤›ndan beklentisi vard›. Çünkü o dönemde geliflen olaylardan kaynakl›, Lice’deki insanlarda ne bileyim yürüyüfllere kat›labili- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 249 yordu. Partinin (DEP’in)2 düzenledi¤i o dönemki her fleye kat›labiliyordu. Onun için mutlaka bir gün Lice’nin bafl›na ... bir fleyler getirilece¤ini insanlar kendi aras›nda, söylüyordu... Çünkü o dönemki bütün siyasi rolünü oynuyordu Lice. O dönemki Lice’nin insanlar› oynuyordu. Bu bak›mdan Lice 93 y›l›nda yak›ld›. Ben flöyle bafllayay›m. ‹lkokul döneminde, Lice’nin köylerinden gelen insanlar›n ilk yürüyüflüyle bafllad› bu olay. Lice’ye ba¤l› olan iki köyün Lice’ye gelip yürüyüfl yapmas›yla bafllad›. O dönem köylerin yak›lmas›ndan kaynakl›, oradaki askeri yetkililere protestolar›n› göstermek amac›yla Lice’de büyük bir gösteri yap›ld›. “Bu 92 y›l›ndayd›... Biz, okuldayd›k zaten. “Ben yan›lm›yorsam [ilkokul] dördüncü s›n›ftayd›m. O dönem zaten okulun içersine de askerler yerlefltirildi. Biliniyordu zaten o insanlar gelecek oraya. O insanlar›n gelmesiyle beraber. Tabi atefl edildi bu sivil insanlara. Tabi birkaç vatandafl›m›z orada öldürüldü. Kimi de yaraland›, kimi de... “...‹nsanlar›n görüntüsünü hat›rl›yorum. Bizim okulda oldu¤umuzdan kaynakl›, biz görüyorduk. ‹nsanlar sloganlar atarak, tepkisini ortaya koyuyordu askeriyeye. Yani biraz da kinleri vard›. Haks›zl›klara u¤rad›klar›ndan dolay› belliydi. ‹nsanlar›n, bir kinleri vard› galiba. O dönem yürüyüfl yap›ld›. Bir flekilde insanlara atefl edildi. Güpegündüz insanlar vuruldu. Kimileri kaç›r›ld›, hala da söyleniyor. ‹nsanlar o yürüyüflten kaç›r›l›p farkl› yerlerde kaybedildiler. O flekilde ... bafllad› Diyarbak›r-Lice olay›. Ondan sonra bu flekilde birkaç sefer devam etti. Yani ... yine devlete ... o dönemki askeri birli¤e olan, protestolar›n› devam ettirdiler. Yani dedi¤im flekilde halk aras›nda duyulmaya bafllad›. Lice yak›lacak diye, ama kimse tahmin edemezdi. Birden geliflti. Yine 93 y›l›nda ayn›, yine biz okuldayd›k. Birden büyük bir askeri güçle Lice’ye girildi. Güpegündüz insanlara atefl edildi. Evleri yak›ld›... “Yani saat diyebilirim iki buçuk... üç... “Ö¤leden sonra biz derse girdik, ondan sonra atefle verdiler... 2- DEP; Demokrasi Partisi 250 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...Biz okuldayd›k atefl geldi. Yani okula da atefl geldi. Biz hepimiz saklanmak durumunda kald›k. “...Bodrum kat› olan yerlere ö¤retmenler taraf›ndan yerlefltirildik. Daha sonra, olaylar›n biraz yat›flmas›ndan, daha do¤rusu bu silahlar›n patlamamas›na denk, ö¤retmenler taraf›ndan evlerine b›rak›l›yordu. Sonradan tabi cesaret edip gelen aileler çocuklar›n› al›yordu. “...[Okula] Atefl edildi. Hala da izleri vard›r. Tabi bu bir çat›flma de¤ildi. Hiçbir insan›n askere atefl edip, öyle bir çat›flma ortam› yoktu. Tabi önceden kaynakl› sald›r› vard›. Önceden askeri birli¤e sald›r› düzenleniyordu. “[Lice] merkezde birkaç sefer yap›ld›. Ondan dolay› herhalde onun karfl›l›¤› olarak, bize halka ödettirilmek istendi. Olay bu flekilde bafllad›. ‹nsanlar›n evlerinde yanmas›ndan kalk›n [tutun] da, havadan helikopterlerle insanlara bomba at›p bu flekilde zarar verildi, oradaki halka. En büyük ... Lice’nin yak›l›fl› buydu. ‹ki gün boyunca hiçbir insan d›flar›ya ç›kmadan, öldürüldü, yaraland›. Yani ne bileyim bin bir türlü ... fley söylenebilir. “[Bu atefl] iki gün sürdü. “...Biz akflama do¤ru [okuldan] ç›kmak zorunda kald›k. Çünkü b›rak›lm›yordu. Baz› ö¤retmenler b›rakm›yordu. “...Benim evim okula yak›n oldu¤u için, ö¤retmenden ricada bulunduk. Dedik, ‘Gitmek zorunday›z.’ Belki ailemizin bafl›na bir fley gelir. Onlar›n da bizden, çekinceleri vard›. Acaba bu çocuklara ne oldu? Okula bir fley oldu mu? Olmad› m›? Onlar da merak ediyordu bizi. Benim evim yak›nd›. Birkaç arkadafl beraber sokaklar›n köfle bafllar›na bakarak, biraz daha dikkatli olarak evimize yönlendirildik. Hem ö¤retmenler taraf›ndan, hem oradaki yak›n çevredeki insanlar taraf›ndan. Gizli gizli evimize yöneldik. “Böyle duvar diplerinden, dikkatli bir flekilde, tabi kurflunlar geliyordu. Ama sonuçta saklanabilecek bir yer mutlaka vard›... Bir tafl›n kenar› vard› ya da bir duvar›n dibi vard›. Kurflunlar yan›m›zdan geçiyordu. Ama dedi¤im gibi, biz can havliyle evimize yöneldik. Evimize yöneldi¤imizde, ben evde kimseyi bulamad›m. Kap›y› çalmama ra¤men kimse yoktu evde. Sonradan halam, (halam›n evi var hemen bizim evimizin karfl›s›nda) beni [bana] “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 251 eliyle iflaret ederek (ba¤›r›flla de¤il eliyle iflaret ederek) yani biz buraday›z o flekilde. ‹ki üç arkadafl o flekilde, bizim eve do¤ru gittik. Ben bir iki arkadafl da, kendimle getirdim. Hani, okulda kalmas›n, bafl›na bir fley gelmesin diye. Bizim eve götürmek istedim. Hem akrabalar›m vard›, hem de oradaki çevre arkadafllar›m. Biz, halam›n evine varmaya kalk›fl›rken, evin bahçesi denen fley vard›... Hem odunla hem çal› ç›rp›yla evi net kapatan, yani ne bileyim bir duvar gibi bir fleyi vard› ... Evin etraf›n› kapatacak flekilde duvar gibi bir fley örülmüfltü. Yani nas›l denilir, çal› ç›rp›yla. Büyük bir tane dut a¤ac› vard›, o dut a¤ac› bile yoktu ortada. Yani biz oraya [gördüklerimize] flafl›rd›k. Buraya nas›l büyük bir çukur [aç›lm›fl]... “Halam›n evinin bahçesindeydi. “...Biz bilmiyorduk. O zaman ki yap›m›zdan kaynakl› bilmiyorduk. ‹çeri girdi¤imizde sorduk yani bu bahçe falan ne olmufl nas›l olmufl. Dedi[ler], helikopterden bomba at›lm›fl oraya. Yani flans ki eve gelmemifl. Yani 10-15 metre sonra eve var›yorsun zaten. Dediler, helikopterle bomba at›lm›fl. fiansa oraya gitmemifl... oraya gitse, en az›ndan bir yirmi yirmi befl ... insan vard› o evde. Allahtan evin içindeki insanlara hiçbir fley olmam›flt›. Kendilerini yere att›klar›ndan kaynakl› herhalde. Fazla bir zarar insanlara gelmemiflti. Psikolojik olarak vard› ama bir yaralanma anlam›nda bir fley yoktu. Biz o geceyi orada geçirdik. Gene silah sesleri falan geliyordu. Ba¤r›flmalar, ba¤r›flma sesleri geliyordu. Tabi ... o anki hayati tehlikeden kaynakl› d›flar›ya ç›kam›yorduk. Tabi bizden üç dört kifli o evin fazla [dolu] olmas›ndan kaynakl› baflka bir eve gitmek zorunda kald›k. O kadar insan orada duramazd›. Yatamazd›k... baya¤› bir s›k›fl›kt›... baya¤› bir küçük bir yerdi. Bizim evimizde biraz da askeriyeye dönük oldu¤u için biz, kendi evimizde kalamazd›k. Yani orada askeriyeye hedef olabilirdik. Çünkü silah, özellikle oradan da geliyordu. Halam›n evi biraz daha dar bir yerdeydi. Biz hepimiz orada kald›k. ‹flte bizim ailemizden üç dört kifli de farkl› bir yere gitti... O gece orada kald›k. Ertesi gün, millet dedi, belki bir fley kalmam›flt›r falan. Yine askeriye sokaklardayd›. Özel timler sokaklardayd›. Yani istediklerini asl›nda öldürüyorlard›. ‹stediklerine kar›flm›yorlard›. Sanki 252 GÖÇ H‹KÂYELER‹ belirlenmiflti... Biraz da öyle bir söylenti de vard› o dönemde... “...[Evde] Hiçbir ›fl›k yakm›yorduk zaten kendi aram›zda... Tuvalete giden kifli elinde o ›fl›kla gidiyordu. Bir de hiçbir zaman ›fl›k aç›lm›yordu. Sadece bizim ev de¤il, hiçbir evin ›fl›¤› aç›k de¤ildi. Açamazd› da zaten hedef olurdu. Bu flekilde büyük bir korkuydu bu. Asl›nda insanlar biraz da al›flt›r›lmak istenmiflti. Ama o dönem, o zamanki olay biraz daha fliddetli bir flekilde geliflti. ‹nsanlar o kadar uzun sürece¤ini tahmin etmemiflti. Normalde atefl aç›l›yordu, akflamleyin iki saat üç saat silah sesleri geliyordu ondan sonra kesiliyordu. ‹nsanlar yine normal hayatlar›na bafllayabiliyordu. Ama mesela, iki gün boyunca sürdü¤ü için insanlar kayg›lan›yordu. Büyük bir korku vard› halkta. Ne olup bitti¤ini asl›nda anlam›yordu halk. Ne oldu burada bir çat›flma m› ç›kt›. Ama halk biliyordu; herhangi bir çat›flma ç›ksa, karfl›l›kl› birbirine bir sald›r› düzenlenebilirdi. Ama belliydi ki askerlerin özel timlerin, resmen Lice’yi yakmas›yd› bu. “...Genelde orada bölgede yaflayan insanlar›n evinde, un vard› yani. O unlardan iki gün boyunca ekmek yap›p ... evde kalan yiyeceklerle ... (domates, salatal›k, biber her insan›n evinde bulunabiliyordu) bunlarla [beslenme ihtiyac›m›z›] geçimimizi yap›yorduk. “...Büyük bir korku vard›. Hala da, anlat›rken de sanki gözlerimin önüne geliyor zaten. Ki muhakkak oradaki her bir insan etkilenmifltir zaten. Bu olay› yaflayan insan büyük bir flekilde etkilenmifltir.” “...[O dönem] on üç on dört yafllar›ndayd›m. Korkunç bir fleydi, hiçbir zaman bir insan›n yaflamamas› gereken bir fleydi. Bir insan›n böyle davranma hissi ve ruhu nereden geliyordu anlam›yorum. O y›llarda insan anlam veremiyordu. Biz niye bu kadar eziliyoruz. Asl›nda Lice halk› olarak, hak etmedik... ‹ki gün - üç gün boyunca, evlerin yak›lmas› iflyerlerinin yak›lmas› ya da insanlar›n öl[dürül]mesini hak etmedik. Çünkü Lice’nin insan› askere ya da devlete, oradaki hükümete, yetkililerine hiçbir flekilde sert bir tepki vermedi. Ya da bire bir çat›flmalara girmedi halk. Oradaki [insan] silah› al›p askere ve polise ne yapabilirdi ki? D›flar›dan gelen insanlar var. Da¤dan gelip insanlar sald›r› düzenleyebili- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 253 yordu. Kalk›p sen halktan ac›s›n› ç›kart›rsan, yani ne demokrasiye ne insanl›¤a hiçbir fley katk› sunmaz. Biraz daha insan düflünebiliyordu. Yani bu halk ne yapt› ki... Çünkü ilk defa Lice’nin bafl›na geliyordu. Çünkü ... çevredeki, Diyarbak›r köylerine yap›labiliyordu ama bu bazda ilçeye yap›lmas› bir ilkti. “Köyler yak›l›yordu. En az›ndan yani, yedi sekiz tane köyün yak›ld›¤› söyleniyordu. Ama Lice baz›nda 10 bin kiflinin yaflad›¤› bir ilçe baz›nda, bunu düflündü¤ün zaman mant›ks›z geliyordu yani. “Kimse görmeyebilir [köyleri]. Ama sonuçta bu 10 bin kiflilik ... bir ilçeyi de mi görmeyecekler? Bu flekilde iki gün boyunca hiçbir flekilde iletiflim kanal› olmad›. Telefonlar kesildi, elektrikler kesildi. ‹ki gün boyunca dünyadan habersiz [kald›k]... “...O zaman›n Diyarbak›r Belediye Baflkan› ile Deniz Baykal3 Lice’ye gelmek istemiflti. Lice’ye bir on kilometre kala, askerler taraf›ndan geri gönderildi. O dönemki olaylar gerçekten bir hafta sonra söylendi, o olaylar› biz bilmiyorduk. Yani o kadar ki s›k› bir flekilde korunuyordu. Ne bir insan›n gelmesine izin veriyordu. Ne de o insanlar›n d›flar›ya ç›kmas›na izin veriyordu. “[Deniz Baykal] milletvekiliydi. “Onun bile girmesine izin vermediler... O dönem olay›n ikinci günü, biz akrabalar›m›z›n evlerine falan bakmak istedik. Yaflayan var m› yok mu, diye. Kim var kim yok... ‹nsanlar gündüz olmas›ndan kaynakl›, birbirlerini gözetleyebiliyordu. Tabi akflama do¤ru gittikçe biraz daha ortam gergin olabiliyordu. Gece daha çok fliddetleniyordu. Yani istedikleri gibi yap›ld›. ‹ki gün boyunca, evler yak›ld›. ‹nsanlar öldürüldü. ‹nsanlar, hayvanlar yak›ld› evlerinde. Bulunduklar› yer içerisinde. Bu flekilde iki gün boyunca sürdü. “...Hani istedikleri flekilde yapt›klar›ndan kaynakl›, üçüncü dördüncü günde tabi istedikleri gibi oldu. ‹stedikleri gibi bir ortam haz›rlad›lar. ‹flte burada çat›flmaya girildi iflte halk› da gelip burada vurdular. D›flardan gelen insanlar, buradaki insanlar› öldürüyordu. Böyle bir ortam oluflturuldu, bas›na medyaya öyle 3- Deniz Baykal. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nin genel baflkan›d›r. O dönemde milletvekilidir. 254 GÖÇ H‹KÂYELER‹ yans›t›ld›. Ama tabi, buradaki insanlar öyle olmad›¤›n› biliyordu. Yani mesela Lice için geçerli de¤ildi. Mesela Diyarbak›r ve çevresindeki insanlar an›nda hemen biliyordu. Tahmin edebiliyordu asl›nda. “O dönem kaç›r›lan insanlarla beraber, yaklafl›k yüz elli insan... [öldü]. “Kaç›r›l›p yok edilen, yani hiç haber al›namayan insanlarla beraber ... Yüz elliyi buldu¤u söyleniyordu. “Resmi rakamlar yok. Yani o dönemde yaflayan insanlar bile yok flimdi. Kiminin cesetleri sonradan Lice’nin farkl› köylerinde ortaya ç›kt› ama hâlâ da ç›kmayan cesetler [var]... O dönem kaç›r›lan insanlar[dan] haber al›nam›yor yani. “Tabi oradaki bölgenin milletvekilleri geldi. Bölgenin di¤er partilerden yetkili kifliler geldi. ‹nsan Haklar›ndan o dönem hat›rlarsam Ak›n Birdal4 gelmiflti. Tam olarak hat›rlam›yorum, baya¤› bir kitle gelmiflti. Medyaya gösterilmiflti zaten Lice’deki olay. Büyük bir gündem de oluflturuldu asl›nda. Yani, bu bir çat›flma de¤ildi. Askeriyenin Lice’ye verdi¤i bir dersti. Bir tepkisiydi asl›nda askerin. Bu zaten ikinci üçüncü olaylarla devam ettirildi. ‹nsanlar›n taa ki, binlerce insan›n Lice’yi terk edip, göç ettirilmesine kadar sürdü.” Bahsedilen ikinci ve üçüncü olaylar nas›l olmufltu, ne zaman gerçekleflmiflti? “... ‹nsanlar›n evleri, iflyerleri yak›ld›. Düzeltmek için u¤raflt›lar. Ama yaklafl›k bir yedi sekiz ay sonra tekrar yak›ld›. Bunu bir insan nas›l yapabilir?... Bir insan dükkân›n› tekrar yap›yor. Adam yedi sekiz [ay] sonra tekrar yak›yor. Yani o insanlara f›rsat bile vermiyor asl›nda. Yaflamaya bile f›rsat vermiyor.” “...7-8 ay zarf›nda oldu tekrar [ikinci olay]... “1994 y›l›na girilmiflti... “O dönem k›fl ay›yd›, birazda so¤uktu hat›rlad›¤›m kadar›yla. 4- Ak›n Birdal. O dönem ‹nsan Haklar› Derne¤i Baflkan›d›r. Bugün Demokratik Toplum Partisi (DTP) nin Diyarbak›r milletvekilidir. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 255 “... Lice’nin üst taraf›nda insanlar›n dinlenebilece¤i ... hem ormanl›k bir yerdi. Biz arkadafllarla beraber yan›m›za üç dört tane domates salatal›k al›p, hayvanlar›m›z› (o zaman iflte her ailenin mutlaka üç dört tane büyükbafl veya küçükbafl hayvanlar› vard›) otlatmaya ç›karm›flt›k. Ailenin küçük çocu¤u olmam›zdan kaynakl›, en az›ndan bir cumartesi, pazar ç›kartma durumumuz vard›. Götürüp çobanlara vermiyorduk biz kendimiz otlat›yorduk. O dönem ikinci olay bu flekilde gerçekleflti. Hem havadan hem de iflte gündüz yedi sekiz saat bir çat›flma ortam› yarat›larak, girildi. ‹kincisi iflte ... belirgin evlere oldu. Yani biraz o havadan at›lan bombalardan kaynakl› insanlar›n ölümüne neden oldu. O olaya da tan›k oldum. Dedi¤im flekilde, o bulundu¤umuz bölgeye yak›n bir ev vard›. Çoban›n eviydi asl›nda. ‹nsanlar genelde o çoban›n evine götürüp hayvanlar›n› ... b›rak›yorlard›. Zaten oras› büyük bir meydand›. Çoban zaten kalkar hemen [sabah] saat yedi sekiz gibi onlar› götürürdü. Biraz daha yüksek kesimleri[kesimlere] onlar› otlatmaya ç›kar›rd›. Akflam dönüflünde tabi herkes hayvanlar›n› almaya gelirken, yani helikopterler öyle rasgele vuruyordu. Yani s›radan bir at›fl yap›yorlard›. Yani pilot s›radan bir at›flç›yd› galiba. Oradaki çoban›n hayat›n› kaybederken [kaybetti¤ine] flahit oldum. “...Bizzat helikopterden atefl edildi. Bomba da at›ld›. Oradaki zaten en çok hayvan› olan bir evde vard›, o[na] da bomba at›ld›. Yaklafl›k bir yirmi befl otuz hayvan da telef oldu orada. O çoban da orada bomba at›ld› öldürüldü orada. Yani vücudu paramparça olmufltu o flekilde düflünün. Biz oraya bakmak amac›yla gitmifltik tabii ki. Acaba ne oldu iflte bu insanlara ne yap›ld›? Yani sonuçta görülüyordu ev. Yani oradaki olaya flahit oldum. Hala da etkisi var bende. Zaten o olaya bakmaya giderken de ben az kals›n vuruluyordum. ‹ki arkadafl›m›zla beraber ailemizden gizli bir flekilde gittik asl›nda. Merak ettik yani ne oldu oradan alev yükseliyor. Gitti¤imizde o olayla karfl›laflt›k. Tabi farkl› evlerden de gelen oluyordu. Yani orada ne oldu, insanlar merak ediyordu. Biz oraya yöneldi¤imizde akflama do¤ruydu yani böyle karanl›k çökmüfltü. Bize atefl edildi. Atefller böyle yan›m›zdan geçiyordu. Bir iki ad›m daha atsak vurulabilirdik yani. Oradan iyice kurtulduk o 256 GÖÇ H‹KÂYELER‹ eve do¤ru yöneldik. Yaral›lar da vard› tabi. Yaral›lar› art›k, ya doktor olan bir yere götürüyorlard› ya da sa¤l›k anlam›nda bilgisi olan birilerinin yan›na götürüyorlard›. O flekilde iyilefltirildi adamlar. Yani ... sa¤l›k oca¤›na falanda götürülmedi. Götürülemezdi, kolay kolay gezilemezdi. Yani o saatte ç›k›p en ufak bir silah at›fl›, dört befl el silah at›fl›ndan sonra evlerine çekilirlerdi. Yani ben bakay›m ne oldu da, yani onu göz önünde bulunduramazlard› insanlar. Çünkü her insan›n hayati tehlikesi olan bir ilçeydi. Bu bak›mdan bu flekilde geçti. “Bir günde, iflte girildi böyle. Belirli evlere asl›nda ikinci, üçüncü geliflen olaylarda biraz da sanki belirlenmifl evlerdi [hedef al›nan]. Bu flekilde, kalan evleri asl›nda yakt›lar. “...Büyük bir boflaltma olmad›. Yani bir ay, iki ay Diyarbak›r’a yerleflip tekrar geri dönen insanlar oldu. Tekrar evini yap›p iflyerini onar›p yerleflen insanlar oldu ama... “...‹nsanlar yine kendi inisiyatifiyle, kendi [imkanlar›yla] evlerini onar›yorlard›. ‹flte akrabalar›ndan, dostlar›ndan ... o dönemki bölgedeki insanlardan yard›m alarak, biraz daha orada duruldu. ‹kinci olay iflte kalan evlere [yönelme] anlam›nda oldu. “...Biraz daha siyasi politik kiflilerin evlerine yönelindi. “Bizim bulundu¤umuz soka¤a yönelme olmad›. Herhalde benim babam›n belediye baflkan yard›mc›s› olmas›ndan kaynakl›. Sadece dört sokak[a] kar›fl›lmad› ama çevresindeki evlere [sald›r›ld›]. Diyebilirim ki yedi sekiz tane ev bir yerde yak›ld›. Yani ayr› yerlerde evler yak›ld›. Asl›nda belirliydi bu. Siyasi bilinci olan insanlar tespit edilerek, o insanlar›n evleri yak›ld›. “...Güpegündüz diyorlard› iflte ‘Ç›k›n evlerinizden sizin evinizi yakaca¤›z.’ ‹nsanlar ... o dönem fley yapm›fllard›.. iflte bu pestil, sucuk kavurmal›k5 iflte kap›n›n önüne koymufllard›. Bunlar› bile ateflin içine at›p [att›lar]. Gördüm de, kendim de flahit oldum. ‹n- 5- Üzüm suyunun kaynat›lmas›yla elde edilen yiyecekler. 6- Lice de Eylül 1975 de richter ölçe¤ine göre 6.6 fliddetinde bir deprem gerçekleflmifl ve deprem sonucunda Lice ve civar köylerinde 2385 kifli yaflam›n› yitirmifltir. 7- Burada bahsedilen kifli Binbafl› de¤il Tu¤general olmal›d›r. 22 Ekim 1993 tarihinde Diyarbak›r jandarma bölge komutan› Tu¤general Bahtiyar Ayd›n Lice’de aç›lan atefl sonucunda ölmüfltür. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 257 san flafl›r›yor. Tamam, evi yak›yorsun da, bu insanlar›n yapt›¤› fleylerden ne istiyorsun? Bunlar bile askerler taraf›ndan al›n›p yeniliyordu. Yani onlara da flahit oluyordum. Tuhaf geliyordu yani insan diyordu acaba, yani çok tuhaf geliyordu... Zaten zarar veriyorsun da, bu fleyler bunlardan ne istiyorsun? Zaten adama zarar vermiflsin evini yak›yorsun... Bazen izin veriliyordu yani iflte diyorlard› eflyan› ç›kart.. [Ancak] ya eflyalar›n›n yar›s›n› ç›kartabiliyordu ya da eflyalar›n›n ona laz›m olabilecek olanlar›n› ç›kart›yordu. “...O dönem Lice’nin evleri ço¤unluk hep barakalardan[olufluyordu]... 75 depreminden6 sonra Lice’ye baraka evler yerlefltirildi. Barakalar hemen yanabiliyordu, en ufak bir alev att›¤›n zaman hemen alev alabiliyordu. Yani baraka oldu¤u için hemen atefl al›yordu kimse kolay kolay yan›na da yanaflam›yordu. Evler de bitiflikti birbirine. Bitiflik olmas›ndan dolay› zaten müthifl bir yang›n ç›k›yordu. Yani kimse su alay›m dökeyim anlam›nda bir fley de yapam›yordu. Zaten izin de vermiyorlard›. Özellikle dikkatimi çeken fley askeriyeye yak›n olan evlere zarar verildi. B›rak›n yakmaktan ziyade öyle üzerlerine yak›ld›ktan sonra gelip dozerlerle y›k›ld›. Tanklarla bombalanarak o flekilde parçaland›. Genelde askeriyeye yak›n evler, lojmanlar... “...[Evlerin]10-15 metre böyle yak›nl›¤› vard› ... askeri lojmanlara ya da birliklere. Onlara çok büyük zarar verildi. Di¤er bölgelerdeki evler tespitli olarak yak›ld›. Yani diyebilirim ki yüzde yetmifl hasar gördü bizim ev... yani ilk yak›l›flta. Ondan sonra insanlar tabi iki üç sefer evlerini yap›p, tekrar o flekilde [yak›l›nca]... En son[un]da insanlar tabi terk etti. Yani en fazla iki üç [bin] insan kalm›flt› ya da kalmam›flt›. “...Aradan yedi dokuz ay o kadar bir zaman geçtikten sonra, [Lice] tekrar yak›ld›. Niye böyle, yedi ay arayla yakma gere¤i duyuyorlar? Asl›nda Lice’de insanlara yaflama imkân› verilmedi. Asl›nda, oradaki yetkililer diyordu, ‘Burada yaflamay›n, buray› terk edin’ o bak›mdan b›rak›lm›yordu. “...En son bu üçüncü olaydan sonra, art›k insanlar Lice’yi terk etti. “...Üçüncü olay asl›nda biraz daha ... haz›rlanm›fl bir olayd›. Binbafl›7 öldü. Lice’nin askeriyesinde vuruldu. O da çat›flma zan- 258 GÖÇ H‹KÂYELER‹ nedilerek ve asl›nda varsay›larak orada vuruldu. Yani d›flardan gelen insanlar ya da da¤dan gelen insanlarla çat›flma varm›fl gibi benimsettirildi halka. Tabi halk gene biliyordu, yani orada yaflayan Lice halk› biliyordu bir fley yoktu. Sabah [saat] dokuz on civar›nda normal hepimiz evimizdeydik zaten. Birden silah seslerinin patlamas›yla beraber insanlar yani birden ne oluyor yine mi evler yak›lacak diye düflündü. Hemen herkes evlerindeki eflyalar› boflaltmaya bafllad›. Sanki yine, insanlar biliyordu yak›lacak bafl›m›za bir fleyler gelecek diye. Ama askeriye falan merkezde mahallelerde sokaklarda yoktu yani. Silah sesleri geldi belli bir on on befl dakikal›k bir silah sesi geldi[duyuldu]. Herkes birbirine soru sormaya bafllad›; ne oldu acaba, diye. O on on befl dakika aradan sonra fliddetlendi tabii ki. Biraz daha fliddetlendi belliydi, bir süs veriliyordu yine. ‹nsanlar eflyalar›n› ç›kartmaya çal›fl›rken tabi yar›m saat bir saat sonra art›k mahalleleri, her yeri, askerler, özel timler bütün her yeri ablukaya ald›. Lice’deki insanlar yerlerinden ç›kart›l›p, bulunduklar› evlerden ç›kart›l›p ya da evlerinden al›n›p, polis karakolunun karfl›s›nda büyük bir bölge vard›. Bütün insanlar, o bölgeye getirildi. “Bütün Licelileri o flekilde oraya y›¤d›lar [toplad›lar]. Bayanlar› bir kenara ald›lar bir flekilde... “... Çoluk çocuk herkesi ald›lar. Biz evimizden eflyalar[›] ç›kart›yorduk o zamanda. ‹flte kanepesidir, vazosudur, ne bileyim herkes birkaç parça eflya al›p d›flar›ya ç›kmaya çal›fl›yordu. Asl›nda mant›ks›z bir fleydi ama yine de heyecandan dolay› kapt›rd›k kendimizi.” “...Bari flu eflyalar› kurtaral›m diyorduk. ‹leriye dönük bir fleyler düflünebilirdik sonuçta. Tam o zaman askerler bizi gördü. Tabi, ‘Ne yap›yorsunuz?... ç›k›n d›flar› iflte sizi götürecekler’ [dediler]. Yani bizi nereye götürecekler [bilmiyoruz]... ‹flte hepsini [herkesi] toplad›lar. Di¤erleri kald›, yani özel harekettekiler8 kald› o flekilde. Tabi silah bize do¤rultularak tehdit edilerek ç›- 8- Özel Harekat Timi. K›saca Özel Tim veya Özel Harekatç›lar da deniliyor. Özel e¤itim alm›fl kiflilerden oluflmakla birlikte, o dönemde bölgede bir çok insan haklar› ihlaline sebep olduklar› s›kça gündeme gelmifltir. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 259 kart›ld›k. Yani gelmek istemeyen de oldu ... [ama] zoraki götürüldü yani. O dönemde yar›m saat bir saat içinde insanlar toplan›ld› oraya. Kimileri dayak at›larak, kimileri kafas› k›r›larak getirilmiflti oraya. Getirildiler, orada saatlerce beklemek zorunda kald›lar... En sonunda insanlar›, oturttular öyle yaklafl›k iki üç saat ... insanlar durdu. Tabi yine ev yakmalar› bafllad›. “...Evler yak›l›yor... Yani insanlar can derdine düflmüfl. Yani b›rak›n evini, art›k öldürülece¤ini bekliyordu halk. Oradaki bütün halk. Bulundu¤umuz yere ilginçtir büyük dozerler getirilmiflti. Büyük silindirler getirilmiflti. Yedi sekiz tane o bölgeye b›rak›lm›flt›. ‹nsanlar diyordu ki sanki bizi burada öldürecekler... Kimisi ba¤›r›yordu. Kimisi hayk›r›fl [hayk›r›yordu]. Zaten kad›nlar›n ba¤›rmas› hala kulaklar›mda. Tabi kimi diyordu ‘Benim evim yand›.’ Birbirlerine söylüyorlard› zaten. Kimileri diyordu ‘Benim çocu¤umu götürdüler.’ Kimileri diyordu ‘Benim o¤lum nerede?’ Yani bu flekilde, o flekilde insanlar birbirlerini soruyordu. O¤ullar›n› çocuklar›n› soruyorlard›. Acaba sa¤ m›? De¤il mi? O flekilde birbirlerine soruyorlard›... Herkes bir yerden getirildi. Yani herkes biraz rahatlad› ... Herkes bu o bölgede bulundu¤undan dolay›. 7-8 bine yak›n o dönem [Lice’de] insan kalm›flt› zaten. Tahmini bir fleydir [rakamd›r]. “...Bütün herkesi toplad›lar oraya, yani etraf›m›zda askeriye, özel timler. Biz dedik kesin bunlar bizi öldürecekler. Kad›nlar› bir yere ay›rm›fllard›. Kad›n ve çocuklar› bir yere ay›rm›fllard› yan yana koymufllard›. ‹flte belli bir yafl limiti on befl on alt› yafl›ndan büyük olan gençleri belli bir noktaya toplam›fllard›. Belki de o dönem öldürülme fleyi [karar›] al›nd› bizim için ama art›k göze mi al›nmad› ya da yapt›r›lmak m› istenmedi? “...Babam da oradayd›. “...Belediye Baflkan› da oradayd›, çocuklar›da, herkes oradayd› yani. Yani tuhaf bir duygu... Herkes diyordu ‘Bir Belediye Baflkan›n› buraya getirip, iflte encümenleri [ilçe belediye meclisi üyeleri], yani sayg›n insanlar› buraya getirip buraya y›¤man›n ... anlam› nedir acaba?’ Yaklafl›k iki üç saat insanlar o flekilde bekletildi. Tabi evler, yan›yordu. Dedi¤im flekilde iflte askeriyenin karfl›s› polis karakolunun karfl›s›ndaki evler özellikle o gün yand›. ‹ki 260 GÖÇ H‹KÂYELER‹ üç saat bekledikten sonra, o dönemin içiflleri bakan›yd› galiba, Hayri Kozakç›o¤lu gelmiflti oraya. Helikopterle indirildi oraya.” “Ola¤anüstü Hal Valisi9 ben yanl›fl söyledim. O zaman Hayri Kozakç›o¤lu idi, Ünal Erkan’d›10 beraberdi bunlar. Lice’ye geldiler. ‹flte konuflma yap›lacak denildi. ‹flte niye gelinmifl niye konuflulacak falan. O dönem Ünal Erkan bizzat kendisi konufltu... Hiçbir kamera falan yok. Yani hiçbir kameraman yok. Belki de var da, onlar›n kendi kameraman› da olabilirdi. ‹nsan bilemezdi yani. Yani o dönem adam resmen konufltu dedi ki, ‘Bu flekilde sizin böyle bir halk olman›zdan kaynakl› bu flekilde bir ceza verdik.’ Ben hat›rl›yorum yani o konuflmas›n› iyi hat›rl›yorum. “...‹flte siz oradaki, da¤daki insanlara verdi¤iniz yard›mdan kaynakl› size verdi¤imiz ceza da budur anlam›nda bir konuflma yapt›. ‹flte da¤dakilerle çat›flma oldu burada... ‹flte binbafl›m›z burada vuruldu. Sizin yüzünüzden [vuruldu]. Binbafl›n›n vuruldu¤u yerde askeriyenin içindedir. Onun ismini de tam olarak hat›rlam›yorum. Asl›nda biliyorum. Ama uzun süredir üzerinden geçmesinden kaynakl› hat›rlam›yorum. Bulundu¤u bölge zaten askeriyenin içinde vurulmufl. Bir cami minaresinden atefl edildi¤i söyleniyor. O cami de askeriye ile polis karakolunun ortas›nda. Yani her birinin bir elli metre yak›n mesafesi var. Öyle bir fleyin olmas› imkâns›z yani. Yani mant›k olarak polis ile askeriyenin aras›ndaki camiden atefl etmek [ve] o binbafl›n›n vurulmas› mant›ks›z geliyordu halka. Zaten o minarede vuruldu. O minareyi de vurdular. Yar›s›n› roketlerle vurmufllard›. ‹flte buradan vuruldu... Ünal Erkan anlat›yordu, iflte bu flekilde vuruldu diyordu. ‹flte buradan atefl edildi, buradan atefl eden de vuruluyor sözde. Bu flekilde bir izlenim verildi halka. En sonunda bir bayan kalkt› dedi ki, ‘Çat›flma olmad›, bakan›m’ dedi... ‘Bak›n bu polisin karfl›s›ndaki ev, da¤daki bir insan, nas›l gelip buray› yakabilir’ dedi. ‘On 9- OHAL: Ola¤anüstü Hal Yönetimi. 1987’den itibaren, Do¤u ve Güneydo¤u Anadolu Bölgelerinde uygulanmaya baflland›. Bu uygulama kapsam›nda, koruculuk sistemi, g›da kontrolü, yayla yasa¤› gibi uygulamalar yap›lm›flt›r. 1997 OHAL valili¤i verilerine göre, 3428 köy ve mezra tamamen boflalt›lm›flt›r. 10- Bahsedilen her iki kiflide OHAL valili¤i görevinde bulunmufltur. Ancak olaylar›n yafland›¤› tarihin OHAL valisi Ünal Erkan’d›r. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 261 metrelik yer’ dedi. ‘Bu kadar da m› polis kendisini koruyam›yor’ dedi. ‘Size mant›kl› geliyor mu?’ dedi. Tabi o s›rada hemen haber verildi polise ve özel time, o bayan›n üzerine atlad›lar. O bayan flu anda bile yok, yani nerede oldu¤u bilinmiyor, bulunmad› yani... “[O] kifliyi hat›rl›yorum o söyledikleri fleyi herkes hat›rl›yor yani. Zaten orada ona verilen en güzel cevapta oydu. Oradaki halk destek ç›kt› o bayana. Ba¤›rd› ça¤›rd› iflte. Muhakkak birilerinin konuflmas› laz›md›. ‹flte, cevap verebilme olana¤› olmal›yd› ama kimse korkusundan konuflam›yordu. Ama o dedi¤im bayan›n ç›k›fl›ndan sonra halk ba¤›rmaya ça¤›rmaya bafllad›. Saat [akflam] alt› yediye kadar bekletildi, tabi ondan sonra evlerine gönderildi. Bu flekilde o günde bitti yani. Peki göç etmeye nas›l karar verilmiflti ve nereye göç edilmiflti? “...Göç karar›m›z; babamla ... Lice’de ... askeriyeden sorumlu bir komutanla aras›nda geçen bir [sorun nedeniyle] [komutan›n] davac› olmas›ndan kaynakl› [olarak] babam bir yaklafl›k 6-7 ay metropollere gelmek zorunda kald›. “...Asl›nda olay flöyle geliflti... O dönem Nazmi Balkafl [Belediye Baflkan›] yerinde de¤ildi. Ya güvenlikten kaynakl› ya da iflleri mi ç›km›flt› [bilmiyorum] babam yürütüyordu belediye ifllerini. Tabi o dönem çat›flmalar da oluyordu. Da¤daki insanlar›n cenazeleri de getiriliyordu Lice’ye. Belediye olarak, babam gerekeni yap›yordu, sonuçta o da insand›. Belediyenin araçlar›yla cenazesi y›kand›ktan sonra, defin iflleri yap›l›yordu. Tabi o bölgenin insanlar› da vard›. Çocuklar› da vard›. Yak›nlar›n› görmeye geliyorlard›. Bu da¤daki ölen insanlar içinde var tabi. Bundan dolay› [komutan] babama dava açt›. Dedi, ‘Sen belediyenin araçlar›n› götürüp, iflte da¤daki teröristi nas›l al›p getirebilirsin? Nas›l, da¤ bafl›nda defnedebilirsiniz?’... Ondan dolay› bir dava açm›flt›. Babam da ona karfl›l›k bir dava açm›flt›. ‹flte sen, bu iki sene zarf› içinde bir sürü olay yapt›n Lice’de. ‹flte evleri yakt›n, iflte geceleyin hiçbir insan›n d›flar›ya ç›kmamas›na sebep oldun. Bu ilçede can güvenli¤i yoktu daha do¤rusu. Can güvenli¤imizden kaynakl› bir fley yapamad›k. O yüzden dava açt›k. ‹flte geceleyin kendi inisiyatifini 262 GÖÇ H‹KÂYELER‹ kullanarak havaya atefl açarak korkutuyorsun. Bu flekilde babam bir dava açt› ona. Bu süre zarf›nda babam [Lice’yi] terk etmek zorunda kald›. Babam›n anlatt›¤›na göre, Kaymakam’›n [ilçedeki üst düzey idari yetkili] bizzat kendisi söylüyor bunu, babam› sevdi¤inden kaynakl› o da. Diyor ki, ‘‹lçeyi terk et senin vurulma karar›n al›nm›fl. Sen ilçeyi terk etmek zorundas›n.’ O olaydan tabi bir iki saat sonra ... babam hemen eve geliyor. Evdekilere haber veriyor, ‘Ben ç›kmak zorunday›m böyle bir olay var. Beni soran olursa, iflte ben farkl› bir yerdeyim.’ Bu flekilde cevap veriyor. Babam o gün ilçeyi terk ediyor. Tabi normal araçlar›n kulland›¤› yoldan gitmiyor Diyarbak›r’a. Normal köy yolundan yani yaklafl›k dört befl saatlik bir yolculuktan sonra Diyarbak›r’a var›yor. Ondan sonra tabi metropole geliyor. ‹stanbul’a geliyor. “Bu 94-95 y›llar› aras›nda oldu. “... Ertesi gün hemen özel harekâtç›larla bizim ev bas›ld›. Babam› sordular. Belliydi ki götürülecekti, infaz edilecekti. Yani Allahtan ki Allah sa¤ olsun o kaymakamdan, o kaymakam sayesinde, belki de babam flu anda sa¤d›r. “... Kaymakam uyarmasa, babam›n infaz [öldürülme] karar› al›nm›fl. Sadece babam›n de¤il o dönem siyasi ba¤lamda ... parti (DEP) ile iliflkisi olan insanlar›n, öldürülme karar› al›nm›flt› ilçede. Öldürülüyordu zaten. Götürülüp iki gün üç gün boyunca... Cesetleri farkl› yerlerden ç›kabiliyordu. Babam metropole gidiyor, ayn› dedi¤im flekilde ev bas›l›yor. Kardeflim, k›z kardeflim, ablam orada dayak yiyor, tabi özel harekâtç›lardan. Ben görmedim odaya kilitlemifller. Sormufllar, ablam› s›k›flt›rm›fllar ‘Baban nerede?’ diye. Ablam da biraz olay›n nedenini bilmeden karfl›l›k vermifl. ‘Niye babam› soruyorsunuz?’ diye. ‘Babam›n suçu nedir?’ Orada tekme tokat ablam dövülüyor tabi... Baya¤› bir etkileniyor olaydan. Ondan sonra çekip gittiler. Kaç seferde o flekilde gelindi ama o günkü gibi de¤ildi. Sadece babam› sormak için geliyorlard›. Arada bir gelip soruyorlard›, baban nerede diye. Birkaç kez, geldikten sonra haber alamad›klar›ndan kaynakl› art›k gelmediler. Biz yaklafl›k iki ay üç ay bu flekilde yaflam›m›z› sürdürdük. Ondan sonra kamyonet tuttuk akflamleyin Lice’den eflyalar›m›z› yükleyip, Diyarbak›r’a vard›k. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 263 “Sonuçta gündüz görünebilirdi. Bizim evimizin tafl›nabilece¤ini görebilirlerdi. Belki de b›rak›lmayabilirdiler. Ya da izin verilmeyebilirdi. Biz eflyalar›m›z yükledikten sonra, eflyalar›m›z kamyonetle beraber Diyarbak›r’a vard›k. Art›k biz, minibüsle Diyarbak›r’a gitmek zorunda kald›k. Tabi oradaki her fleyimizi satarak, yani evin içindeki eflyalardan tutun da, hayvanlar› sat›p da o flekilde Diyarbak›r’a göç ettik. “Tabi iki üç gün içerisinde o flekilde geliflti. Yaz›hanemiz [iflyeri] zaten o dönem yak›lm›flt›. Yani ifl yapamaz durumu gelmifltik. Amcam yönetiyordu. Babam Belediye Baflkan Yard›mc›s› olduktan sonra, amcam bak›yordu yaz›haneye. O yaz›hanenin yak›lmas›ndan sonra gerginlik bafllam›flt›. Art›k insanlar, terk ediyordu ilçeyi. “6-7 bine yak›n insan göç etti buradan. Metropollere en çok yo¤un olarak Adana, Mersin, ‹stanbul...[illerine gittiler] “Diyarbak›r’da bir buçuk sene kald›k. Babam gelmedi. Gelemezdi de... O dönem asl›nda, dedi¤im flekilde öldürülme karar› al›nm›flt›. “Diyarbak›r’da Kofluyolu semtinde kald›k... Bir sene lise e¤itimini orada devam ettirdim... “...Halamlar›n evi vard› [Diyarbak›r’da]. Yak›n olarak bize amcamlar›n evi vard›. “...Maddi olarak ... zorluk çekmedik. Çünkü ileriye dönük plan yap›lm›flt› yani param›z da vard›. Ailenin durumu iyiydi ... Yani çok büyük bir maddiyat de¤ildi ama sonuçta bir zorluk çekmedik. Yani her fleye ra¤men yine ayakta durabiliyorduk. “...Sosyal uyum[da] zorluk çekildi. Hem okulun de¤ifltirilmesinden kaynakl›, hem o geliflen olaylardan kaynakl›, dersler sürekli bofl geçiyordu. Ö¤retmenler gelmek istemiyordu. Ço¤unluk bofl geçiyordu... “Diyarbak›r’da çok büyük bir zorlukla karfl›laflt›k. Sonuçta farkl› bir yere gidiyorsun. Yani ilçeden kalk›p flehir hayat›n› al›flmak zorundas›n. Biraz zorlu¤umuz oldu, al›flmak anlam›nda baya¤› bir zorluk çektik. Sonuçta yine yafl›yoruz. V.Ç. ‹stanbul’a göç etmelerini ve burada aile olarak yaflad›klar›n› anlat›yor: 264 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “...[Babam›n] bize dönük haz›rl›klar› vard›. Evi alm›flt› burada. Durumu iyiydi. “Bu semtte [Maltepe’de] alm›flt›. Daha baflka bir yer[e] gitmedik... “Nazmi Balkafl ile beraber lokanta açm›fllard› burada. “O da ç›kmak [göç etmek] zorunda kalm›flt›. Ki duramazd› orada... Yedi sekiz ay süre zarf› içinde zaten o yeri de kapatmak zorunda kald›. Galiba orada da haberi al›nm›fl yani. Orada [‹stanbul’da] oldu¤u[nu] ö¤renmifller... “...Öyle bir duyum alm›fl[lar]. Oran›n da art›k babama uygun bir yer olmad›¤› söylenmifl. Çünkü ikisinin açt›¤› bir yer olmas›ndan kaynakl›, haber al›nm›flt› yani. Babam art›k oray› da satmak zorunda kald›. “...Hep beraber geldik [Diyarbak›r’dan]. Kamyona eflyalar› koyup gönderdik. Biz [de] hemen otobüse atlay›p geldik. “...[‹stanbul’a] ilk defa geliyordum. “...‹stanbul[a] biraz al›flma[kta] [zorland›m]. Yani sosyalite anlam›nda hem al›flma ... hem okula adapte anlam›nda kendim için söylüyorum gerçekten zor oldu. Çünkü farkl› bir kültür ile karfl› karfl›yas›n. Baya¤› bir adapte sorunumuz oldu. Hem aile anlam›nda, çünkü burada, herhangi bir akraban yok herhangi bir tan›d›¤›n yok sadece komfluluk iliflkileri var. Gidip gelebiliyorsun ama belirgin düzeyde yok yani iyi de¤il ... O dönem böyle iki sene üç sene böyle zorluk çektik yani. Hem sosyal bak›mdan, hem kültürel bak›mdan her insan›n zorlanabilece¤i gibi biz de zorland›k. Ama sonuçta, belli bir müddetten kaynakl› ortama al›flmak durumunda kal›yorsun. Ö¤reniyorsunuz, flehri ö¤reniyorsunuz. ‹nsanlar›, yaflay›fl farkl›l›¤›n› ö¤reniyorsunuz. Bu flekilde geliflti. “...[Yaflad›¤›m›z zorunlu göç nedeniyle] En büyük ac›y› çeken analard›r. Analar o yükün alt›nda olduklar›ndan dolay› yani maddi manevi anlamda de¤il de, yani o flehri terk edip gelme anlam›nda büyük bir ac› yaflad›lar. Hem büyüklerimiz yani babaannem bunu yaflad›. Hem de onlar yaflad›. “...Ben sürekli ifl de¤ifltiren bir kiflili¤e sahip de¤ilim. Liseyi bitirdikten sonra kahvede çal›flt›m iflte lokantada çal›flt›m. Markette çal›flt›m. Süre olarak k›sa bir süreydi. O da adapte olamamamdan kaynakl›yd›. Yani bir iki sene tabi geçti bu flekilde. On- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 265 dan sonra amcam›n çal›flt›rd›¤› yaz›hane flirketinde [otobüs firmas›nda] flu an çal›fl›yorum. Alt› yedi sene oluyor. “Burada rahat›m kendi iflimiz oldu¤undan kaynakl›. Kendi iflimizi kendimiz yürüttü¤ümüz için, yani saat olarak ...[günde] yedi sekiz saat de çal›flabiliyorsun. Bu otobüslerin olmas›ndan [hareketinden] kaynakl› oldu¤u için, befl alt› saatte çal›flabiliyorsun. “Sosyal güvencem yok. Yapt›rmad›m. Ya da yapt›ramad›k. “Yani istemedim. Bu flekilde yaflad›¤›m›z olaylardan kaynakl› istemedim. “Çok flükür, sa¤l›¤›m›z da yerinde.” “Di¤er kardefllerim flu an ki e¤itim durumlar›n› devam ettiriyorlar. Kardeflim Ömer flu an üniversiteyi okuyor. “Radyo-televizyonculuk bölümünü okuyor. “[‹stanbul’da] Marmara [Üniversitesi] da okuyor. Di¤er kardefllerim flu an üniversiteye haz›rlan›yorlar. ‹kinci k›z kardeflim üniversiteye haz›rlan›yor... En ufa¤›m Mazlum Çelik te liseyi yeni bitirdi¤inden kaynakl› üniversiteye ... haz›rlan›yor.Normal her insan›n okuyabilece¤i bir flekilde okullar›n› okudular. Ama tabi farkl› zamanlarda okullar› da de¤iflti... Belki eksik belki tam ama okul düzeyleri devam edebiliyor yani. Çocuk yaflta böylesi zor, ac› olaylara tan›k olmak acaba ruhsal olarak onu etkilemifl miydi? “Muhakkak her insan› etkiledi¤i gibi beni de etkiledi. Özellikle bu vahfleti yaflayan insanlardan biri olarak hâlâ [etkileri var]. Özellikle baz› konularda çok korkabiliyorum. Ya da çok hemen heyecanlanabiliyorum. Muhakkak o dönemlerden kaynakl› yaflad›¤›m olaylardan dolay›d›r. Ama muhakkak her insanda etkilenmifltir bu durumdan. A‹HM’ne giden Lice davas›nda onlar›n da baflvurusu var. 11- 246 Licelinin A‹HM’nde açt›klar› dava 2001 y›l›nda sonuçlanm›fl ve TC Devleti 2.5 milyon sterlin tazminat ödemeye mahkum edilmiflti. 266 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Biz de gitmifltik11. Bizim dükkân›m›z yak›lm›flt› ondan dolay›. fiu an o dava da devam ediyor. Yani ço¤u eve onun karfl›l›¤› da verildi. Onun ödenmesi de verildi. Yak›lan evlerin ya da yak›lan iflyerlerinin hemen hemen yani diyebilirim yüzde doksan›[na] verildi. Bizim de asl›nda limiti belirlenmiflti. Ama birkaç kifli daha var, onun gidip oralarda görünmesi laz›m. Bu olursa, onun da ücreti herhalde ödenecek.” Son olarak, ileriye dönük beklentilerini soruyoruz. “Muhakkak her insan gibi beklentimiz var. Beklentimiz flu anlamda var. Bizim bu yaflad›klar›m›z ... bunlar yaflanmasayd›. ‹nsanlar bu ac›lara bir flekilde katlanmasayd›. Yani bu olaylar olmaya da bilirdi. Bu flekilde insanlar vurulmayabilirdi ... Bu olaylar› yapan kifliler, asl›nda gün ›fl›¤›na ç›k[ar›l]›p, bunlar yarg›lanmal›. Biraz da insanlar›n o yönde bir tepkisi var. Yani büyük bir bask› yap›labilirdi. O dönem o olaylar› yaflatan kifliler, yarg›lanabilirdi. Sadece Lice için geçerli de¤il tabi. Yani Diyarbak›r bölgesinden tutun yaklafl›k üç yüz elli köyün yak›ld›¤› söyleniyor. Sadece Diyarbak›r bölgesi için, bu az bir fley de¤il. Ama o dönem ki insanlar [idari ve askeri yetkililer] yani hükümette olanlar ... yarg›lanabilir, ya da dava aç›labilir. Ona dönük bir fley flu anda görülmüyor. Bu anlamda halk biraz tepki gösteriyor. ‹leriye dönük dersek muhakkak herkes do¤up büyüdü¤ü yere muhakkak dönmek ister... Belki de bir k›s›m dönebilir, yani bu olay bu sorun çözüldü¤ü sürece bu insanlarda dönebilir. K›sa bir süre sonra da dönece¤im. Yaklafl›k bir sene zarf›nda geri dönece¤im. Belki tek bafl›na da gidebilirim oraya, belki ailemi de götürebilirim ... ama sonuçta düflünüyorum, yerleflmek istiyorum. Yani gidece¤iz derken maddi olarak o kadar fley istemiyoruz. Sadece normal her insan›n yaflad›¤› normal do¤al bir flekilde normal bir yaflam› istiyoruz. O kadar ileriye dönük bir beklentimiz yok. ‹flte arabam›z olsun, yok yani o bölgenin insanlar›yla art›k, bir yaflama arzusu var asl›nda. Hem aile olarak hem birey olarak bunu istiyoruz.” Lice 1993 Celalettin ve Xezal Yöyler “Her fley gerçekten çok zor idi” Medreseler Kürtler aras›nda özel bir yere sahip olan e¤itim kurumlar›d›r. Cumhuriyet rejimiyle birlikte yasaklanan ve gayri resmi olarak faaliyetlerini sürdüren medreseler, bugün say›lar› azalm›fl olsa da bir gelene¤in, kültürün ve sistemin tafl›y›c›lar› olarak günümüze kadar gelmifllerdir. Medreseler sadece din adam› yetifltiren yerler olarak de¤il, ayn› zamanda Kürt ayd›nlanmas›nda önemli bir yeri olan kurumlar olarak da rol oynam›fllard›r. Bir çok Kürt flairi, ayd›n›, sanatç›s› ve siyasetçisi medrese gelene¤inde yetiflmifllerdir. Bu gelenekten yetiflen bir çok din adam›n›n toplumla iliflkileri, toplumun sorunlar›na, bilime, ayd›nlanmaya yaklafl›mlar›, dünyaya bak›fl aç›lar› bilinenin ötesinde, klasik din adam› kal›plar›n›n d›fl›nda olmufltur. Afla¤›daki hikayede, medrese gelene¤inden gelen s›ra d›fl› bir din adam›n›n, ayn› zamanda gazeteci, yazar ve siyasetçinin ve ailesinin 1994 y›l›ndaki “göç hikayesine” tan›kl›k ediyoruz. Celalettin Yöyler bir din adam›... 1941 y›l›nda Mufl’un Malazgirt ilçesine ba¤l› Türkçe’si Dirim p›nar, Kürtçe’si Xanik isimli köyünden... Evli; sekizi k›z, dördü erkek on iki çocu¤u var ... Kürtçe, Arapça, Türkçe ve birazda Farsça biliyor. Y›llarca çeflitli gazete ve dergilerde görevler alm›fl. Bugün çevirmenlik ve yazarl›k yap›yor... 270 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Görüflmeye köyüne dair bilgiler alarak bafll›yoruz.C.Y. köyünü, ekonomik koflullar›, sosyal-kültürel ortam› anlat›yor: “...Bizim evin orada bir çay var. Onun ortas›nda bir han varm›fl. Hani kervanlar ... hanlar var ya... Çok eskiden oradan kervanlar geçiyormufl. O nedenle ismini o handan al›yor. “...Büyük bir hanm›fl. Temeli flimdi de görünüyor. Öyle büyük bir yermifl. Tafllar› biraz götürmüfller. Yani çevrili etraf› görünüyor. “O zaman [Xanik] ... 40 haneye yak›n bir köydü. “Hepside akrabayd›. Zaten birço¤u benim akrabayd› hemen hemen. “...Bizden ayr›, yani bizim afliretten olmayan iki tane hane vard› baflka yoktu. “Bizim Hasana aflireti derlerdi, mal bat Hasana “...Malazgirt’e 12 km. yak›nd›r. Bizimle Malazgirt aras›nda zaten murat nehri ak›yor. “...Engebeli bir arazi, düzlük de de¤ildi[köyümüz]. “Yeflillikti. Tabi bu¤day, arpa ve baz› baflka hububatlarda vard›. Epey arazim vard›. Mesela benim ve flu an köydeki kardeflimle 600 hektar arazim vard›r. “...Çok da verimli de¤il. “Hayvanc›l›k vard›... “Küçük, büyük[hayvan] hepside vard›... “Vallahi, yani birço¤u da fakirdi, birço¤u da ancak idare edebilirdi. Yani harmandan harmana kadar ki zamana çok rezalet çekiliyordu. Yani bizim memlekette zenginlik seviyesi herkes de yoktu. Çok nadir, mesela köyümüzde befl alt› hane zengindi. Di¤erleri normal halindeydi. “...Kürdistan’ ›n genelinde bu kültür vard›r; bayramlarda hep beraber bayramlafl›rlar . Bayram namaz›ndan sonra mezarl›klara gidiyorlar, ondan sonra tek tek evlere gidiyorlar, hiçbir evi köyde b›rakm›yorlar. Hepsi birlikte oradaki cemaat imam›yla birlikte tek tek haneleri, evleri ziyaret ederler, imam›yla birlikte bayramlafl›yorlar. “...Bu flekilde dü¤ünlerde de beraberdiler. Normal geçimleri vard›. Yani beraber sosyal dayan›flmalar› da vard›. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 271 “Dini bayramlar d›fl›nda; baflka bu son senelerde Newroz bayram› ç›kt›. “...Eskiden 21 Mart günü gelince herkes bir yerde atefl yakard›. Damlar›n üzerinde atefl yakarlard›. Hayvanlar›n topland›¤› yerlerde k›fl›n atefl yak›l›yordu o gün. Ama niçin yak›l›yordu bilmiyorduk. Niçindir, tarihçesi nedir; bilinmiyordu... Bizde bilmiyorduk. Bende küçüklü¤ümde bilmiyordum. Sonradan bu fraksiyonlar döneminde; ... PKK’den önce fraksiyonlar vard› Kürdistan’ ›n her yerinde. ‹flte o dönemde Newroz resmileflti. Gençler taraf›nda da¤lar›n bafl›nda atefller yakt›lar. Ta da¤›n bafl›na ç›kt›lar. Sonradan halk anlad› ki, bu bir fleydir, bir gündür, bir bayramd›r. O nedenle köyümüzdeki gençler de o atefli yakt›lar. O dönem bafllad›. Yani bizim de ulusal Newroz bayram› da böyle bafllad›. Gençlerimiz vas›tas›yla, yani mektep okuyan gençler. Bu da bu flekilde anlafl›ld›. “Dü¤ünlerimiz memleketin adetlerine göreydi. Zaten vesaitler de yoktu o dönemler. Hatta traktör de bir dönemler yoktu. Hep atlarla gidip getiriyorlard›. “...Her evin bir at› vard›, biner giderdi. “...Yani o flekilde gelini ata bindirirlerdi ve bafl›na da k›rm›z› yeflil pufli takarlard›. Aynen öyle. Zaten o gelene¤imizdi, Kürdün kültürüydü. O süvariler [kendi] aras›nda müsabakaya girerlerdi. Kim önce gider köye. Gelini köyden getirirken at kofltururlard›. Kim önce gelseydi o kazan›rd›. “Damat köyde kal›rd›. Damat dam›n üzerine ç›k›yordu. O zaman, eline büyük bir elma al›rd›, gelin eve geçerken damat kafas›na vururdu. “Vallahi hala ben anlam›yorum. Ama baz›lar› diyorlard› gelini korkutmak amac›yla diyorlard›. Erkeklerden korksun diye ben öyle anl›yordum.” C.Y. Devlet okullar›nda okumam›fl. Bölgedeki medreselerde e¤itimini tamamlad›ktan sonra din adaml›¤› yani imaml›k yapmaya bafllam›fl. Sonradan devletin resmi kadrolu imaml›¤›na geçmifl ve on yedi y›l görev yapt›ktan sonra emekli olmufl. Bu süreci C.Y. flöyle anlat›yor: 272 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “E¤itim durumum, medrese e¤itimliyim. Kürdistan’ daki medreselerde on befl seneye yak›n e¤itimim, tahsilim oldu. “...Bu tahsil de Arapça’d›r. Hep Kürtçe de izole(?) ediliyor. “...Ben küçükken okul yoktu. Zaman›nda küçüktüm ben talebeydim, medreselerde gidiyordum, köyümüzde okul yoktu. “Sadece ilkokul mezunuyum. “Vallahi d›flardan, onu da d›flardan[bitirdim]. “Köyümüzde yoktu medrese. “Malazgirt’in baz› köylerinde, hatta Mufl’un baz› köylerinde din adamlar›n yan›nda. “Mesela Nureddin köyünde kald›m, K. hocan›n köyünde. Büyük bir köydü. Orada medrese vard›. Orada geçti befl sene. Ondan sonra etraftaki baz› köylerde okumam devam etti. Karayaz›’n›n bir köyünde kald›m. “...Yaz mevsimi zaten tatildir. Medreseler için tatildir. Tam yaza kadar. “Tabi ... bu [on befl y›l] zaten medreselerde okunuyor. Bizim Kürtler aras›nda buna 12 ilim denilir. Medreselerde mezun olanlar bu 12 ilim de, baflta Arapça ö¤renmek amac›yla Arapça’n›n karakteri, yani Arapça’y› ö¤retmek, Arapça’n›n sözcükleri, terimlerinin nas›l kulland›¤›n›, fiil, fail veya bilmem s›fat, zarf bunlar nas›l olur, bunlar. Önce onlar› okuturlar. Zaten en çok u¤rafl da onunla oluyor. Yani Arapça bilmeyen din adam› olamaz. Ö¤renemez Arapça’y› kuran› bilemez, hadisi bilemez, tefsiri bilemez. Yan› çok u¤rafl› veriyor Arapça dil bilgisi üzerinde o nedenle ve bitirdik. Kendi köyümüzde de ders verdik. Köyümüzde talebelere de ders verdim. “...[Baflka] mendik ilmi, tefsir yani kuran-› kerimin mealleri... ‹slam fleriat›n›n kurallar›n›, haram ve helal izah edilen noktalar› bunlar› ö¤reniyorduk. ‹sdare adl› bir ilimi ö¤reniyorduk. Bunun gibi ilimler geçiyordu bizim dersimizde. “...Kürtçe üzerine bizim dönemimizde e¤itim verilmiyordu. Nas›l Kürtçe üzerinde rol oynuyor medrese; Kürtçe hoca talebelerine anlat›yor. Çünkü talebe Arapça bilmedi¤inden aç›klama yap›yor. Kitaptaki Arapça kelimeleri Kürtçe’ye çeviriyor anlafl›lmas› için. Arapça’y› ö¤renmek için Kürtçe’yi kullan›yorduk. Özel “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 273 bir Kürtçe dilini ö¤renmiyorduk. “...Çok az Kürtçe kitaplar okunuyordu. Ahmedi Xani’nin, mele xelili[nin] Kürtçe mevlit[i]. Talebe[ler] bunlar› ilk bafllarken okuyorlar. Kuran-› kerimin birli¤inden okuyorlard›. Buda Kürtçe ö¤renmek amac›yla de¤il. Kürtçedir okuyorlar o kadar. Kürtçe’nin herhangi bir metodu yoktu medresede. Kürtçe böyledir, böyle okunur, bu kuralla Kürtçe yaz›l›r diye bir fley yok. “[Medrese]sisteminin özelli¤i çok faydal›d›r. Kürt halk›na faydal›yd›, çünkü Kürt halk› hep imamlara ba¤l›yd›. ‹mamlara çok sayg›lar› vard›. Kavgalar›nda, münakaflalar›nda imamlar araya girerdi, meseleler onlarla hal edilirdi. ‹flte bir tarafta köydeki münakaflalar›nda imam araya girerdi, yard›mc› olurdu, herkesi dinlerdi. Bu nedenle medreseden ç›kan hocalar, imamlar faydal›yd›. ‹flte bu nedenle medreselerin Kürt halk›na faydas› oluyordu. “...Medreseden ç›k›nca köyümde imaml›k yapt›m. yirmi sene, otuz sene imaml›k yapt›m. Bu otuz sene imaml›¤›m da hepsi resmi de¤ildi. On yedi y›l hizmetim vard›r resmi kadroda. “...Önceden zaten fahri hizmet veriyordum. Yani maafl yoktu, bir fley yoktu, köy ortam›nda idare ediyorduk. ‹mamlara bir fleyler veriyorlard›. “Zekât yoluylad›r. Yani senede bir hasat hububat zaman› olur o zaman herkes belli bir miktar zekât verir. “...Devlet kadro vermiyordu memleketimizde. Zaten her fley ... geç geldi... Yani memlekette kadro var iken Kürdistan’da imamlar kadrosuz idi. 1966 da kadroya girdim, resmi imam oldum. Oda ... Malazgirt’te rahmetli fleh müftü vard› beni severdi de öncelikle bana kadro verdi. O zaman kadrolar müftülerin elindeydi. Her ne kadar diyanet haber gönderirdi vilayete, vilayette müftülere havale ederdi, onun vas›tas›yla kadroya girmifl oldum. On yedi y›l fiili hizmeti kadro ile geçirdim. Zaten biliyorsun bir memurun hizmeti yirmi befl y›ldan sonra emekli olur. On yedi y›l yapt›m. Benim yedi y›l hizmetim kal›rken sürgün ettiler beni Malazgirt’ten Aflkale’ye. “1982’nin sonlar›nda. “...Kürtçüsün, bölücüsün dediler. “...‹ki tane müfettifl 80’den önce, askeri darbeden önce geldi- 274 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ler benim için Malazgirt’e. Ondan sonra, darbeden sonra hemen sürgün ettiler. “Gittim [Aflkale’ye]. “...Zaten hiç fiili hizmet yapmad›m, yani izinle, raporla geçirdim kaç ay› da. “...Benim imkân›m yoktu zaten. Birde oradaki floven zihniyet çok fazlayd›. Beni bölücülükle sürgün etti¤imi bilselerdi, zaten orada kalamazd›m. ‹mkân›m yoktu, yani bir korku da vard›... “...Hiç fiili hizmet yapmad›m. Orada de¤erli bir müftü vard›, bu Adnan Kahveci’nin(eski milletvekili ve devlet bakan›) ye¤eniydi. O da O. Kahveciydi, beni himaye etti. Çok de¤erli [biri] idi. Kaç ay kald›m, o fahri hizmet yasas›yla döndüm, geldim evime. “...O yedi [y›l] fiili hizmeti de cebimden emekli sand›¤›na ödedim emeklilik için. Fahri hizmet yasas› denilirdi, yani köy bütçesinden geçinen bir imam›n fahri hizmeti say›l›rd›, ama primini yat›rmak flart›yla. Mesela ben fiili hizmete para yat›rd›m emekli oldum.” C.Y. emekli olduktan sonra köyüne döner ve siyasete at›l›r. “Zaten 1982’de sürgün oldum. 1983’te de ... emekli oldum. Kalamad›m orada sonra köye döndüm ve siyasete bafllad›m. “Arkadafllar›m da önerdi ve siyasete bafllad›m... fiimdi memlekete gelirken, tabi baz› fraksiyonlar vard› ve aralar›nda fliddetli çat›flmalar vard›. Ala R›zgari1, Özgürlük Yolu2 vb örgütler vard›. Malazgirt’te de vard› hem de çok aktif idi. Önce R›zgari’ydi3 sonra iki ye ayr›ld› Ala R›zgari oldu. Bazen çat›flmalar› bile oluyordu, ben aralar›na giriyordum; ‘yapmay›n arkadafllar hepiniz de Kürtsünüz, gençsiniz’ diyordum onlara. Evet fraksiyonunuz ayr›d›r ama amac›n›z bir olsun. O flekilde müdahale ediyorduk. Baz›lar› bizi dinlerdi, baz›lard› da dinlemezdi. Diyorlard›; ‘ya siz imams›n›z, biz devrimciyiz, siz bilmezsiniz’. Yani bizi gerici olarak görüyorlard›. Nihayet 1989 senesi bizim K.S. arkadafl befl y›l boyunca il genel meclis üyesi idi. Vilayetin meclis üyesi. K. arkadafl da demiflti ‘Celalettin arkadaflta bu sene benimle girsin’ ... Ve ‘Malazgirt halk› sever onu, kazan›r›z, belki 3 meclis üyesi de ç›kart›r›z.’ Beni ça¤›rd›lar, Mufl’a gittim ... Bana dediler ‘sende “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 275 encümen aday› ol’. Önce düflündüm ve dedim ki ‘ben din adam›y›m bu bana yeter, ben böyle de insanlar›m›zla diyalog kurar›m, faydal› olurum’ ama ettim etmedim yok dediler. Nihayet kabul ettirdiler. Aday oldum. K. arkadaflla birlikte girdik zaten. Malazgirt’te dört il encümen aday› vard›. O dört kifliden ikimiz kazand›k, üçüncümüz de 60 oy ile kay›p ettik. Epey oy ald›k, vali ile toplant›lara devam ettik 1989 Mart 2 de. “...SHP’den girdik [il encümenli¤ine]. Din adam› olarak SHP den girdik. “Elbette ki tesir etti. Benim din adam› olmam... Zaten bana anlat›yorlard›. ‘Sen niye o partiden aday oldun’ diye. ‘Sa¤ partiden olayd›n’. Bence o dönem, o parti CHP’den SHP’ye geçmiflti. Bu sosyal demokratlarda yine Fikri Sa¤lar da vard›. Erdal ‹nönü vard›, hatta genel baflkand› o zaman. Bizde sa¤c› de¤ildik. Her ne kadar din adam› olsak da, solcuyduk biz, sola taraft›k. Baflka sol parti yoktu zaten. Güya sosyal demokratt›k. Mecbur o bize kald›. Biz o nedenle sosyal demokrattan aday olduk ve kazand›k. 1990 da HEP4 kuruldu biliyorsunuz HEP kurulunca zaten haberimiz vard› arkadafllardan. Sonra milletvekillerimiz seçildi. Ben hemen Malazgirt’te [HEP’e] geçtim Kerem arkadafl ile birlikte. HEP’in kurulmas›na, çal›flmas›n›n yap›lmas›na genel merkezden bana söylediler. Gittik çal›flmas›na bafllad›k. ‹ki arkadafl da baflkanl›k üzerinde anlaflamad›lar. Anlaflamay›nca da ben çok rahats›z oldum, hemen Ankara’ya telefon açt›m; ‘yaz›n beni baflkan’ dedim. Asl›nda pek niyetimde yoktu. Ben HEP’in ilçe baflkanl›¤›n› yapt›m, tam DEP’in5 zaman›na kadar. “...Hem ilçe baflkan›, hem de kent meclis üyesiydim, her iki vazifeyi beraber yürüttüm. Tabi son dönemi de biliyorsun DEP in bafl›na neler geldi¤ini. Nihayet o zamana kadar HEP ve DEP in ilçe baflkanl›¤›n› yapt›m. HEP gitti DEP in baflkan› oldum. DEP in 1- ‹llegal Kürt örgütü. 2- ‹llegal Kürt örgütü. 3- ‹llegal Kürt örgütü. 4- Halk›n Emek Partisi. Legal alanda kurulan ilk Kürt partisi. 5- Demokrasi Partisi. 276 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ilçe baflkanl›¤› döneminde yine kent meclisi seçimi oldu. Bizim il genel meclis üyeli¤imiz de sona erdi, befl sene arayla yap›l›yor ya. Tam yine seçime girmemiz gerekirdi, zaten giremezsek de tercihim yoktu meclis üyesi olay›m. Genel merkezden Malazgirt belediye baflkanl›¤›na önerildim. Yani bana görev verdiler. Sen aday olacaks›n dediler, ben genel merkeze gittim.... “...Bana dediler ki adayl›k istemeye mi gelmiflsin. Yok ben zaten partime gelmiflim dedim. ‘Hemen belgeleri verin, doldur, sen adays›n’ dediler. Gittim doldurdum, bizi on iki gün nezarete att›lar. Malazgirt’te akflamleyin, hemen benimle birlikte olan meclis üyesi yazd›klar›m kiflilerin bilgilerini fakslad›lar. Yani partimizin üyelerini hepsini ald›lar içeriye. “1994 martta idi seçimler. Nihayet o akflam yerimi bilmediler, tespit edemediler yerimi. Ben köye gitmemifltim o akflam, sabahleyin geldim partiyi açt›m, ben parti baflkan›y›m ya ve geldiler beni ald›lar ve nezarette kald›m. On iki gün kald›m. “Bize her hangi bir kötü muamele yap›lmad›. Orada oturduk, sonra mahkemeye ç›kt›k geldik. Yani bize sadece eziyet etmek için götürdüler, bir fleyimiz yoktu zaten. Herhangi bir suçumuz yoktu ki. Bizim genel merkezde de[DEP] bomba patlam›flt›, bir insan yaflam›n› yitirmiflti. Hatip Dicle’nin döneminde. O dönem böyle devam etti ve partimiz seçimlerden çekildi, giremedi. ‹mkân› olamad›, bizde aday olamad›k.” C.Y. yerel seçimlerde aday olamaz, ancak siyasi faaliyetleri flimflekleri üzerine çekmesine yeter. Bir karar vermek zorunda hisseder kendini ve kendisi ve ailesi için yeni bir süreç bafllar: “...Nihayet o on iki gözalt› günü, her arkadafl›m› yukar›ya götürdüler sorguya. Beni de götürdüler. Hiç kimsenin gözünü ba¤lamad›lar, benim gözümü ba¤lad›lar. Götürdüler bir fleyler sordular, bende cevapland›rd›m. ‹ftiralar söylediler, itiraz ettim ve afla¤› indirdiler. ‹ndirirken, merdivenlerden nezarete götürdüler. Tam afla¤› indirirken üst üste ‘sen öleceksin’ ‘sen öleceksin’ dediler bana. Beni afla¤› götüren polis memuruna ‘do¤rudur ölece¤im’ dedim. Beni öldüreceklerdi. Nihayet ç›kt›m. ‹flte bu gelinim “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 277 mele K.n›n k›z›d›r. Onu da daha getirmemifltim. Çocu¤a istemifltim, daha getirmemifltim, babas›n›n evindeydi Nureddin köyünde nihayet bunun dü¤ününü de yapay›m, çekeyim gideyim. Bu amaçla Malazgirt’ten gideyim. Kalsayd›m zaten beni öldürürlerdi. Korucu sistemi de Malazgirt’te oturttular. “...Nihayet han›mda hastayd› onu da ald›m Ankara’ya götürdüm. Sonra bir k›z›m Adapazar›’ndayd›. Dedim seni onunla görüfltüreyim, ben kalay›m, sen köye geri dönersin. Bu flekilde geldik Adapazar›’na. Onu köye gönderdim bende metropollerde dört ay kald›m kendime. Partili[DEP] arkadafllar›n evinde kald›m. Malazgirt’e dönüfl imkân›m yoktu gerçekten. Öldürüyorlard› çünkü. Ben biliyordum. O nedenle Avrupa’ya geçmek istedim. Bir yol bulay›m da yurt d›fl›na geçeyim. Tam Mart’›n 26 siydi neydi bilmiyorum 18’ine kadar ‹zmir’deydim, telefon açt›m köye, bakt›m köyü yeni yak›yorlar. Bana eflyalar› ç›karm›fllar ama evi yak›yorlar dediler.” Köylerinin yak›l›fl›n› ve bu esnada yaflananlar› C.Y. nin efli X.Y. e soruyoruz. X.Y. çok az Türkçe anl›yor ama konuflam›yor. Görüflmeyi Kürtçe yap›yoruz. X.Y. bu süreçte yaflad›klar›n› anlat›yor: “Zaten eflim son dört ayd›r köyde de¤ildi. “‹lk baflta zaten eflimi gözalt›na alm›fllard›, sonra b›rakt›lar. “...Çocuklar [da¤a] gitmifllerdi köyden. Askerde hep gidip geliyordu köye. Nereye gittiklerini soruyorlard›. Biz de nerede olduklar›n› bilmiyoruz diyorduk. Söylemezseniz evleri yakaca¤›z diyorlard›. “...Onu bize getirmezseniz, evinizi yakaca¤›z diyorlard›. Hatta köy muhtar› askerlere diyordu ki, ‘çocuklar› gitmifl diye bunlar›n günah› ne, yapmay›n.’ Sonra evinizi toplay›n gidin dediler. Bizde art›k toparlamaya çal›fl›yorduk. Zaten gözümüzün önünde yakmaya çal›fl›yorlard›. Ev yakmalar bafllam›flt› art›k. “Köyden befl, alt› ev yak›ld›... Zaten köyden üç tane k›z da [da¤a] ç›km›flt›. “...Koruyucu yoktu. Eflyalar›m›z› boflalt›lar, yakmaya bafllad›lar, yakt›lar. 278 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Evi yakt›klar›nda biz muhtar›n evinde idik. Akflam saat sekizde gelmifllerdi. Biz o zaman muhtarlar›n kap›s›ndayd›k. Hepimizi toplay›p eve koydular. Sonra traktörün deposundan mazot ç›kard›lar, evlere döküp yakmaya bafllad›lar. Kap›n›n önünde baz› eflyalar›m›z vard›, onlar› da yakt›lar. “...Asker giysileri vard› ama bafllar›nda siyah maske vard›. Baz›lar›n›n da yüzü aç›kt›. “Biz, kay›n›m ve çocuklar› muhtarlar›n evinde kald›k. Di¤er aileler de her biri bir tarafa kaçm›flt›. Evlerin yan› s›ra ot y›¤›nlar› vb her fleyi yakm›fllard›. Gerçekten insanlar periflan haldeydi. “...O zaman sadece kad›nlar vard›. Erkek çocuklar›m daha önce köyden ç›km›flt›lar. Biz onlara gidin demifltik, bir fley olsa da bize olsun dedik. “...Eflyalar›m›z› biraz ç›kard›k, komflulara götürdük. Baz›lar› almad›lar, korkuyorlard›, gelip evlerimizi de yakarlar [diye] korkuyorlard›. Zaten bafl›ndan beri söylüyorlard›, haber gönderiyorlard› yakaca¤›z diye. Muhtara demifllerdi, muhtarda ‘yakmay›n’ demiflti onlara. “...Sonbahar’d›. Ben eflyalar› evin yan taraf›nda toplad›m. Gelip eflyalar› tan›d›lar ve yakt›lar. “O yakmadan sonra komflularda kalan baz› eflyalar, onlar bize kald›. Ondan sonra üç gün muhtarlar›n evinde kald›k. “...[Hayvanlar›] yar› fiyat›na verdik. Befl keçimiz vard› onlar› da satt›k yol paras› yapt›k. “...Özellikle beni dövdüler, arabam›z› da boflaltt›lar dövdüler. Komflu çocuklardan birini meydanda falakaya tutmufllard›, vuruyorlard›. “Genç biriydi. Dövüyorlard› onu. Ona diyorlard› ‘sen kimi arabana bindirmiflsin söyle’ çocuk flofördü. Çocuk a¤l›yordu ‘ben bir fley yapmad›m’ diyordu, rica ediyordu. A¤l›yordu ‘ben kimseyi götürmedim.’ O esnada Malazgirt’ten akrabam›z›n bir minibüsü geldi. Onun önüne de gittiler. Onlar› ald›lar ve falakaya yat›rd›lar. Kad›nlarda vard›, k›zlarda vard›, onlar› da dövüyordular. ‘Kocalar›n›z nerede’ diye soruyorlard›. Onlarda ‘biz nerede oldu¤unu bilmiyoruz’... “...Beni de dövdüler. Kollar›ma ve s›rt›ma vuruyorlard›. Bana diyorlard› ‘o¤lun nerede, o giden k›zlar nerede’ diye soruyorlar- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 279 d›. Bende diyordum ‘siz insanlar› vuruyorsunuz’. Onlarda öyle diyorlar bu üç k›z için. Askerler bana diyordular ‘git o¤lunu getir, biz ona bir fley yapmayaca¤›z, gelsin desin beni zorla götürdüler, bizde ona bir fley yapmayaca¤›z.’ “Sonra muhtar bize bir kamyon getirdi ve oradan Adapazar›’na geldik.” Ailenin gelini S.Y. Xanik’e komflu Nurettin(Nordin) köyünden. Evlenmelerinden k›sa bir süre önce Nurettin köyündeki evleri yak›lm›fl ve yak›lan evleriyle birlikte gelinlik çeyizi de yok olmufl. S.Y. hem Nurettin köyünde yaflananlar› hem de evlendikten sonra yerleflti¤i Xanik köyünde maruz kald›¤› uygulamalar› anlat›yor: “Ben Malazgirt’in Nurettin köyündenim. Bizim köyde de devletin bask›s› çok vard›. Çok ev yak›ld› o zaman. O dönemde yak›n köylerde insanlar yakalanm›flt›. Baz› köyler yak›lm›flt›, babamlar›n köyüne s›ra gelmiflti. Bütün köylüleri caminin yan›na toplad›lar. ‹nsanlar› çok dövmüfllerdi. Dayak atanlar›n ço¤u maskeliydiler. Toplanan kalabal›¤›n etraf›n› sarm›fllard› kimse kaçmas›n diye. Evleri yakmaya bafllad›lar. Herkes de caminin orada bekletiliyordu. Akflamdan sonra millet evlerine gitti evlerin ço¤u yak›lm›flt›. “...Ço¤unu beyaz bir toz ile yakt›lar. Evlerin içine at›p sonra yak›yorlard›. Babamlar›n evleri de yak›ld›ktan sonra hayvanlar vard› onlar› da yar› fiyat›na satt›k, Malazgirt’e tafl›nd›k... Tabi ben o zaman niflanl›yd›m. Benim çeyizim de evin içinde yand›, ona gerçekten çok üzülmüfltüm. Malazgirt’te ev tuttuk, amcamlarla birlikte yedi, sekiz ay orada kald›k. Ondan sonra evlendim, Xanik köyüne geldim. Dört ay kald›ktan sonra kay›nbabam köyden ç›kmak zorunda kald›. Kaynanam da gitmiflti o geldi, ama kay›nbabam orada kald›. O arada üç k›z köyden [da¤a] ç›km›flt›, bizim üzerimize at›yorlard›. Tabi önceden diyorlard› köyden ç›k›n diye. Sonra eflyalar› toplad›lar, kamyon geldi eflyalar› yükledik, bakt›k köye çok say›da asker geldi. Eflyalar› tekrar yere boflaltt›lar, hepsini da¤›tt›lar, ço¤u k›r›ld›. Sonra kaynanam› al›p götürdüler. Onlara dedim ki ‘yapmay›n, zaten yafll›d›r’. Yalvard›m onlara yap- 280 GÖÇ H‹KÂYELER‹ mas›nlar diye. Bana k›zd›lar, arkalar›ndan gidemedim. Erkekleri ve baz› kad›nlar› bir yere toplad›lar. Ben orada yoktum, kaynanam söyledi. Onlara çok iflkence yapm›fllard›. Erkeklerin ayaklar›ndan kanlar ak›yordu. Kaynanam›n da kollar› hep fliflmiflti. Art›k biliyorduk evleri yakacaklar. Eflyalar›m›z kap›da kald›. Art›k eve tafl›yamad›k. Biraz komflulara b›rakt›k, baz›lar› da korkuyorlard›, eflyalar› eve almak istemiyorlard›. Kalanlar› da evin önünde toplad›k. ‹ki, üç gün muhtarlarda kald›ktan sonra akflam oldu yine askerler köye geldi. Evin erkekleri yoktu. Çok korkuyorduk. Muhtara demifllerdi onlar›n evini yakaca¤›z, muhtar da demiflti yapmay›n günaht›rlar. Gelenleri gördüm, bize yak›n gelenler maske takm›fllard›. “...Bizim ev onlara [muhtarlara] yak›nd›. Biz pencereden görüyorduk, ama birkaç saat evden hiç ç›kmad›k. Yakt›ktan sonra havaya silah att›lar. Biz korktuk tabi. Sonra köyden biraz uzaklaflt›lar, bizde kap›y› açt›k eve do¤ru gittik, ev yan›yordu. Sonra kay›n›m araba getirdi olan eflyalar›m›z› ald›k Adapazar›’na geldik, ev tuttuk, yerlefltik. Her fley çok zordu.” Ailenin ilk göç dura¤› Adapazar›, hayli zorluklar›n yafland›¤› bir yer olur. Hiç bilmedikleri bir yerde yaflamak zorunda kalmak özellikle kad›nlar› olumsuz etkiler. X.Y. Adapazar› sürecini anlat›yor: “‹nsan memleketinden ç›karsa; tabi ki çok zorluk çektik. “...Tan›d›k yoktu. Hapishaneye girmifl gibiydim. “Evet Adapazar›’nda her aç›dan zorluklar yaflad›k tabiî ki. Yan›na gidip sohbet edece¤imiz kimse yoktu. Paylaflaca¤›m›z kimse yoktu. Yabanc›l›k çok çektik. Komflular›m›z Laz, Boflnak, Türklerdi. Ne onlar bize kar›fl›yorlard›, nede biz onlara. Evimizdeydik hep... “... Adapazar› bize bir hapis gibi geldi. Bir tavuk bile yoktu ki arkas›ndan gidip gelelim. S›k›nt›m› gidermek için biraz toprak ald›m, arazide bir tand›r yapt›k. Komflular, Laz komflular yan›ma 6- ‹stanbul’da bas›lan Kürtçe gazete. 7- ‹stanbul’da bas›lan Kürtçe gazete. “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 281 geliyorlard›. Yapt›¤›m ekmeklere hayran kal›yordular. Onlara ekmek veriyorduk. Bizim ekmekleri çok severdiler. Çok güzel ekmek yap›yorsunuz derlerdi. Görmemifllerdi onlar›n tand›rlar› yoktu. “...O s›k›nt›lar› yaflad›k. Kimseyi tan›m›yorduk ... D›flar› ç›kam›yorduk. Türkçe bilmiyorduk Her fley tabiî ki çok zor idi. Biz kalabal›k oldu¤umuz için bir aradayd›k o çok güzeldi. “...Asl›nda her fley zoruma gidiyordu kabullenemiyordum. Komflular›m›zdan olduk, evimizden olduk, her fleyimizden olmufltuk, her fley gerçekten çok zor idi.” Adapazar› sürecini ve sonras›nda ‹stanbul’da yaflad›klar›n› C.Y. anlat›yor: “...Adapazar›’na gelmeden önce zaten ben dört ayd› memleketten ç›km›flt›m. Memlekete dönme imkân› yoktu. Can güvenli¤im yoktu. ‹stanbul, ‹zmir vb yerlerde kalmak zorunda kald›m. “...Arkadafllar›n yan›na gidiyordum. Partili[DEP] arkadafllar›n yan›nda kal›yordum. Nihayet bilinen durumumdan dolay›... Bende onlara söyledim yükleyin [eflyalar›] gelin Adapazar›’na geldiler. “Bizim Bulan›k’tan evli olan bir k›z›m›z›n evi orada. O enifltemizin akrabas›n›n birde bofl evi vard›. O yüzden. Yani enifltemin enifltesinin evi... O da Vartolu. Bizim çocuklar gelirken o da orada ve direk arabay› o bofl eve götürdük. Asl›nda ilk tercihimiz oras› de¤il. Oras› bofltu ve biz de dedik ki hele önce bir yerleflelim ondan dolay› oraya geldik. Bir seneye kadar orada kald›k. Bakt›m bana göre de¤il, oradan ç›kt›m. “Kaz›m Paflan›n bir köyü. Kuruçeflme köyünde kald›k. Yani Adapazar›’n›n bir mahallesi say›l›r. Bir seneye yak›n orada kald›k. “...Orada büyük çocuklar çal›flt›lar, ifle gidip geliyorlard›. Biz henüz o paray› da alamam›flt›k, çok periflan bir durumundayd›k. “O zaman torunlar›m yoktu, ama yine 9 kifliydik. Çocuklar çal›flt›, benim de birkaç kurufl maafl›m vard›. Hatta ... baz› de¤erli insanlar›m›z bize yard›mda bulundular. Benim de bir ahlak›m vard›r kimseden para alam›yorum ama de¤erli insanlar beni ça- 282 GÖÇ H‹KÂYELER‹ ¤›r›yorlard›... Ekonomik nedenlerle çok zor günler geçirdik o dönemde. Memleketimizdeki durumumuz iyiydi, idare ediyorduk. Pek ihtiyac›m›z yoktu. Her fleyimiz vard›. Yani baya[¤›] bir zorluk çektik. “Yani ben bazen yurtsever arkadafllar›ma söylüyorum: Kürtler gibi kuvvetli bir madde bulunmuyor. Benim görüflüme göre bu böyle. Üzerimize düflen bu zulüm, inan da¤lar üzerine düflseydi da¤ bile dayanamazd›. Kürtler gerçekten çok dayan›kl› insanlard›r. Biz tüm Kürt halk›n›n çekti¤i ac›lar› görünce dayanmak zorunday›z. O yüzden dayanmak zorunda kald›k. Mücadeleden enerji al›rken psikolojimiz biraz düzeliyordu. Bu nedenle zaten Mufl’ta bir sefer beni çok rahats›z ettiler. Çok cezaland›rd›lar. Ç›r›lç›plak ettiler, vurdular, periflan ettiler. Tam ölme durumuna getirip duruyorlard› ve bir daha yap›yorlard›. Hakarettin en büyü¤ünü yapt›lar ve diyorlard› b›rak›n it o¤lu iti, kafas›nda direnmek yaflamakt›r. Yani iflin do¤rusu bizim de direnmemiz yaflamam›zd›r. Ebetteki insanlar›m›z, ailemiz, çocuklar›m›z›n psikolojik durumu paramparça olmufltur. Ben bile kendimi zor idare ediyorum ve psikolojik sorunlar elbet var. “Ondan sonra ‹stanbul Sultanbeyli’ye geldik. Dedim ki Oras› zaten haklar›n, kültürlerin kentidir. ‹nsanlar›m›z var, dostlar var, bas›n var. O nedenle geldim. Orada bir buçuk sene kald›m. Sultanbeyli karfl›da orada da Azadiya Welat6 sahibi olarak çal›flt›m. Kürtçe gazetede oradayken sahibi oldum. ‹ki buçuk sene ben oldum. ‹lk sahibi benim. Önce Welat7 vard›, sonra Azadiya Welat oldu... Ondan sonra 1997 de Demokrasi Gazetesine sahiplik yapt›m... Birkaç ayda 30 civar›nda dava açt›lar. Bu sefer DGM’lere düfltüm. Nihayet çok ceza kestiler bana. Hapise girmedim ama, çok para cezas› kestiler. Son zamanlarda yasalar ç›kt›. O yasalar beni de kapsad›. Çok vard›, bilmiyorum ama kurtuldum galiba. fiimdide bir belge ç›kar›rken, ne diyorlar adli sicil vb ç›kart›rken on üç maddelik hala üzerimde vard›r. Müracaat etmemiflim hala kalkmam›fl. On üç dosyadan hala görünüyor. Benim memlekette ki arazilerim de hala hacizlidir, gazetenin sigortalar› ödememifltir diye. “Orada benim bir day›m›n o¤lu vard›, benden önce oraya yer- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 283 leflmiflti. Neyse ben Sultanbeyli ilçesine gittim, galiba o zaman HADEP vard›. Bana yard›mc› oldular. Burada sana ev tutal›m dediler. Bende olur dedim. Birazda tesadüfi oldu. Ondan sonra oradan karfl›ya gidip gelmek zordu. Birde ben gazetenin sahibi olmufltum ve çektim bu tarafa[Avrupa yakas›na] geldim. “‹lk Küçük Çekmece Mehmet Akif mahallesine yerlefltik. “‹stanbul da kald›¤›m süre içinde gitti¤im her yerde ben onlar› sevdim onlarda beni... “Ailesel anlamda tabi s›k›nt›lar yaflad›k. Ekonomik nedenlerle s›k›nt›lar yaflad›k, zorluklar var tabi. Ama mutluyuz çok flükür. Yani biz ailece birbirimize kenetlemifliz ve mutluyuz. Böyle olmasa zaten geçinemeyiz ve geçinmek zorunday›z.” Gelinleri S.Y. e ‹stanbul’daki yaflamlar›n›, uyum sa¤lay›p sa¤layamad›klar›n› soruyoruz? S.Y. anlat›yor: “Ben sadece annemlere, amcamlara gider gelirim o kadar. Komflularla pek görüflemiyoruz. Onlar da gelmiyorlar. Sadece tesadüfî zamanlarda olursa olur o kadar. “Bende bilmiyorum nedenini, asl›nda istiyoruz da. “...Bize bir fley söylemediler. Biz yokken bazen söylüyorlar ama, yüzümüze söylemediler. Asl›nda komflular›m›z da bizden çok memnundurlar ama bilmiyorum, çok içli d›fll› olamad›k.” Göç ettikten sonra köylerine gitmifller miydi acaba? S.Y. anlat›yor: “...Bende bir kez gittim. On dört sene sonra geçen sene gittim. Malazgirt’e gittim, köye gittim. ‹flte çocuklar çok istiyorlard›, onlar› götürdüm gittik. “Önce Xanik köyüne gittim. Sonra Nurettin köyüne gittim. “...Kalmad›m. Bizim yak›n akrabalar›m›z kasabaya yerleflmifller. O yüzden çok kalmad›¤›m›z için fazla etkilenmedim. Ama ç›karken tarlalar›m›z, evimiz akl›ma geldi, ç›karken a¤lad›m, çok etkilendim. Zaten ben küçükken babam vefat etmiflti. Ç›karken mezarl›¤a u¤rad›m, çok zor tan›yamad›m oralar›. Ayn› soruya C.Y. in yan›t› flöyle oluyor: 284 GÖÇ H‹KÂYELER‹ “Ben hala gitmiyorum. Bizim köydeki akrabalardan biri ölürken ben han›m› gönderiyorum baflsa¤l›¤›na... Benim kardeflim 5 sene da¤da kald›, 5 sene gerillac›l›k yapt›, hastaland› geldi. ‹stanbul’a gayri resmi yollardan geldi. Tedaviden ... sonra dedi ki ben buran›n adam› de¤ilim. Bir daha gitti. Sonra Gebze’deki bir genç arkadafl› yakalad›lar. Onunda bizim Cemil’le[kardefli] iliflkisi vard›. Hangi gün gidecek onu bile biliyordu. Polis hepsini o yakalanan kifliden söyletmifllerdi. Cemil daha Harran’dayd› polis onu yakal›yor. Onu yakalay›p karakola götürüyorlar o da karakolun ikinci kat›ndan atl›yor ve betonun üzerine düflüyor yedi gün komada kal›yor. Biz çok u¤raflt›k. Ancak zorla bulduk, yerini söylemiyorlard› zaten. Nihayet gittim gördüm 6 ayda cezaevinde kald› onun üzerinde bir fley tespit edilmemiflti birazda yafll›yd› ve sonra beraat edildi. ... Ankara’ya giderken [HADEP kongresine] oda gelmiflti sapa sa¤lamd›. 6- 7 gün sonra evde aniden düfler ve ölür. Onu topraklar›m›za gömmek istedim. Çocuklar› da Adapazar›’ndad›r. Onlar› da ald›m götürdüm. Daha yoldayken beni ard›lar, ‘gelme’ dediler. Niye dedim; dediler ki ‘jandarma köye kadar gelmifl’ dediler ve ‘kesin o gelmesin’ demifller benim için. Malazgirt’ten köye kadar sarm›fllar, mezarl›¤›n etraf›n› bile sarm›fllar. Bende dedim ki ne olursa olsun ben gelece¤im ve gittim. Bizim Mufl teflkilat›, belediye baflkanlar› ve çevre insanlar› yaklafl›k 500 kifli toplan›flt›. Mezarl›k üzerinde konuflma yaparken bafl çavufl geldi kolumdan tuttu. Tam mezarl›k üzerinde seni yakalataca¤›m dedi bana. ‘Niye ya, ne günah›m var’ dedim ona. ‘Ben ‹stanbul da her gün onlar›n yan›ndayd›m, onlarda devlet de¤il mi. Onlar neden yakalam›yorlar da sen yakal›yorsun’ dedim onlara. O öyle deyince avukatlar›m›z ve belediye baflkanlar›m›z geldi neredeyse gençlerimiz ona sald›racaklard›. Hatta bir genç ona tekme sallad› ellindeki telefon f›rlad›. Nihayet büyük bir tehlikeden kurtuldum. Onlar›n amaçlar› beni korkutmak, ilçeye sokmamak, beni al›p götürmek. Üzerime düzmece suçlar koymak ve tutuklamak. Art›k oradan geldim, orada kalmad›m. Ondan sonrada art›k gitmedim. Bu yüzden gitmek istemedim.” Evlerinin yak›lmas›yla ilgili açt›klar› dava A‹HM’ e gitmifl. Dava- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 285 y› ve sonuçlar›n› soruyoruz? C.Y. anlat›yor: “...Ay›n 18’inde, ya 8’inci yâda 9’uncu ay›n tam bilmiyorum evi yak›yorlard›8. Tam ay›n 25’inde bende bir dilekçe yazd›m. ‹zmir’de Zülküf diye bir avukat›n yan›nda yazd›m. Malazgirt cumhuriyet baflsavc›l›¤›na bir dilekçe yazd›m. Benim evimi yakanlar› flikâyet ettim ve Karfl›yaka cumhuriyet baflsavc›l›¤› arac›¤›yla yazd›m. Böyle resmilefltirdim. Kay›p olmas›n diye mühürledim ve bir nüshas›n› da yan›ma ald›m. Velhas›l ben ‹zmir’de iken onlarda köyden geldiler ve Adapazar›’nda birlefltik. Bir seneye kadar orada kald›k. Ondan sonra da dilekçemi AH‹M’e gönderdim. Fransa’da Kürt ‹nsan Haklar› Projesi var, Kerim Y›ld›z baflkan›d›r. Onlar›n kanal›yla AH‹M’ e baflvurdum, dava yedi y›l sürdü. Ankara’da A‹HM den gelen bir hâkim heyeti taraf›ndan bir araflt›rma yap›ld›. Birde Türk hâkim o heyetin üyesidir. Ankara’da Adalet Saray›’n›n kütüphanesinde mahkeme kurulmufltu. Orada tam k›rka yak›n insan› götürdüm oraya. Benim flahitlerim, ailem ve Malazgirt’ten 3 savc› da ça¤›rm›fllard› A‹HM nedeni de bu dosya neden takipsizlik karar› alm›fl diye onlar› sorguluyorlard›. Zaten ben Malazgirt karakol kumandan› vard› yüzbafl› onu flikâyet etmifltim. “...fiahitleri getirmifllerdi. Dosyadaki uzmanlar› getirmifllerdi. Çok kifli getirtmifllerdi. Birde Nurettin köyü korucu bafl› Ahmet ad›ndaki onu da getirtmifllerdi. Nihayet orada tam dört gün sürdü ifadelerimiz. Benim yaln›z ifadem üç saat üzerinde sürdü. fiimdi sen internetten ad›m› yazarsan hemen ç›kar A‹HM dosyam. Nihayet flahitler de konufltu ve do¤ru ifadeler verdiler. Köydeki muhtar benim babam›n amcas›n›n o¤luydu. Zaten oda do¤ru söyledi. Asker geldi onlar yakt›lar her fleyi onlar yapt›lar, hepsini do¤ru söylediler. Nihayet yedi sene sonra A‹HM’ de devlet haks›z ç›kt› ve onlar ceza yedi9. Tazminat olarak altm›fl dört milyar para ald›k. Onlardan altm›fl dört milyar küsur bize verildi. 8- Evlerinin yak›l›fl tarihi 18 Eylül 1994. 9- Yöyler-Türkiye Davas› (Baflvuru No. 26973/95) KARAR, STRAZBURG 24 Temmuz 2003 286 GÖÇ H‹KÂYELER‹ Yüz milyar verdiler ben ret ettim. Davamdan vazgeçeyim diye dostane çözüm istediler, ben reddettim. Onlara dedim ki ‘benim halk›m›n her biri bir yerde ve hepsinin evleri yak›lm›fl, metropollerde periflan olurken ben yapmam’ dedim. Aynen öyle yazd›m. Onun için reddettim. Mahkemenin takdirine b›rakt›m ve nihayet altm›fl dört milyar kazand›m ve bu evi de o parayla ald›m. Zaten param da yoktu. C.Y. aktif bir insan.Bugün neler yapt›¤›n›, nelerle u¤raflt›¤›n› merak ediyoruz. Anlatmaya devam ediyor: “...Kürt Enstitüsü’nde yönetim kurulu üyesiyim. Bugünlerde de imamlar derne¤i aç›yoruz. ‹flte onun çal›flmas›n› beraber yürütüyoruz. “...Bir konferans yapt›k. Toplant›lar al›yoruz, çal›flmalar›m›z tamamlanmak üzere. Din adamlar›n›n flehir meclisini kurduk, resmiyete geçecek, dernekleflecek. Dernekleflemesek zaten çal›flma yürütemeyiz. “...Beraber bir isim koyduk. [Derne¤imizin ad›] Özgür ‹mamlar Birli¤i olacak. “Yani kimsenin etkisi alt›nda kalmadan, özgür dedik, her zaman do¤ruyu söylemek... Zaten dün de bizim bir bas›n aç›klamam›z vard›. Biz ve Demokratik Alevi Hareketi iki inanç ortak yapt›k, bar›fl olsun diye... Benim çok hofluma gitti. Gerçekten bir din adam› olarak iki inanç bir arada çok hofluma gitti. Dedim ki iyi bir noktaya geldik. Çünkü senelerden beri birçok yobaz din adamlar› alevi inanc›na karfl› oldular. O yüzden flu an alevi kardefllerimizle bir arada hareket etmekten mutluyum. Yani demediler bunlarda kardefllerimizdir, hep ezmeye çal›flt›lar. Demediler benimle birlikte hak mücadelesi yürütüyorlar. O geri bir düflünceydi. Bunun ortadan kalkmas› sevindirici. “...Yani ben böyleyim. Gerçekten kendimi bildim bileli ben hümanistli¤e yak›n›m, yobazl›¤› yoktur ve ileri görüfllü bir din adam›y›m. “...Ve biliyor musun ben medreseden ç›k›nca mele imam olaca¤›m. Belki sizin orada yoktur bilmem ama, bizim Sünni imam- “ACIYI GÖREN ‹NSAN BAfiKASINI ACITMAZ” 287 lar mutlaka sar›kl› olacakt›. Sakall› olacakt›, cüppeli olacakt›. Ben medreseden ç›k›nca bu gerici, yobaz, cüppeli imamlar› görünce sar›k cüppe takamad›m. Yani flapkal› bir imam Kürdistan da kesinlikle bar›namazd›. Ama bana karfl› ç›kmad›lar. Bu yobazlar›n inad›na flapka takt›m. ‹flte bunlar çok ac›d›r. Aleviler ve bir bütün Kürt halk› büyük ac›lar çekti. ‹flte bunlar benim için çok ac›yd›. Yani halada bunlar›n cezalar›n› çekiyoruz.” Son olarak geri dönmek konusundaki düflüncelerini soruyoruz? C.Y. anlat›yor: “Evet benim dönmem için demokrasi, özgürlük geliflmeli. Yani Kürtler için serbestlik olmal› ve Kürtlerin kendi kendini yönetmek olursa ben dönerim. Ne zaman Kürt halk› üzerindeki imha inkâr politikas›ndan vazgeçilirse o zaman dönerim. Ve Kürt halk›n›n temel haklar› anayasa güvencesi alt›na al›n›rsa o zaman dönerim. Yani serbestlik varsa ben dönerim. Ancak böyle olursa dönelerim. “...Ben kendimi buralar›n sahibi olarak görmüyorum. Mesela bu iki kat ev benim, ama benim gözümde hiçbir fleydir. Asl›nda bir yandan da Kürtler buralar›n da sahibidirler ... Kürtlerin tüm ülkenin kurtulmas›nda pay› var. Ancak Kürtlerin gerçek yeri Mezopotamya’d›r.