Ayla Çelik`in şarkılarıyla Bağdat`ın yolunu tuttuk Yenilenen
Transkript
Ayla Çelik`in şarkılarıyla Bağdat`ın yolunu tuttuk Yenilenen
29 Ekim 1923’ten beri bir arada, hür ve sevinçle tek yürek! Yenilenen yüzüyle Ankara Emirgan Sütiş Ayla Çelik’in şarkılarıyla Bağdat’ın yolunu tuttuk • İstanbul Florya • İstanbul Beylikdüzü Park Teras • Saudi Arabia Riyadh • U.A.E. Dubai • İstanbul Emirgan • İstanbul Arnavutköy • İstanbul Ataşehir Water Garden • İstanbul Çengelköy • İstanbul Akaretler • İstanbul Çağlayan • İstanbul Viaport Marina • İstanbul Akasya AVM • Fabrika Satış Mağazası İstanbul Seyrantepe • Kocaeli Arasta Park • Ankara Çukurambar • Adana Çukurova • İzmir Folkart Towers • Bursa Podyum Park • Kuwait The Avenues • Kuwait Mangaf • Kuwait Gate Mall • U.A.E. Sharjah • Qatar Doha Financial Square • Qatar The Pearl DEVLETİMİZİN YANINDAYIZ Temmuz ayı itibariyle ülkemizde yaşanan kötü olaylar ve gezinen kara bulutlar malumunuz... Ancak Emirgan Sütiş ailesi olarak cennet vatanımızın güzel insanlarının birlik ruhuyla hareket edip; Türkiye’mizin geleceğine, istikrarına, huzuruna göz dikenlerin üstesinden geleceğine inancımız tamdır! Emirgan Sütiş ailesi olarak her daim mukaddes devletimizin yanındayız. Bu mevhum olayda canını hiçe sayarak, göz kırpmadan vatanı uğruna şehit düşen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve başsağlığı, gazilerimize de acil şifalar diliyoruz… Sizleri biraz olsun rahatlatmak ve keyifli vakit geçirmenizi sağlamak adına yeni bir mevsimle yeni sayımıza ‘merhaba’ dedik. Yaz mevsimini acısıyla tatlısıyla geride bırakırken sizlere çok daha kaliteli bir hizmet sunma amacının verdiği azim ve beğenilerinize ulaşabilme arzusuyla sağlıktan güzelliğe, ünlü röportajından, modaya kadar detaylı bir çalışma gerçekleştirdik. Bu sayımızda Ankara şubemizde yapılan yenilikleri de ilk ağızdan sizlere sunmak istiyoruz. Her sayımızda yer edindirdiğimiz yönetim röportajlarımızda yeniliklerimizden haberdar olacaksınız; lakin minik tüyoları da buradan açıklamak isterim. Yakın zamanda yapacağımız iş birliğimiz de lezzet tutkunlarının uğrak noktası olmamız için bir neden daha olacak! Biz durmadan sizler için çalışmaya devam ediyoruz. Siz değerli misafirlerimizin öncelik kurban bayramının mübarek olmasını diler ve 29 Ekim cumhuriyet bayramını kutlarım. Nice güzel günlerde görüşmek arzusuyla, lezzetle kalın! İçindekiler Şerbetli tatlılar Bayramınız Mübarek olsun 6 8 10 Eylül ve Ekim çiçekleri Yedigöller Takım elbisenin kuralları 38 30 Çocuklarda diş sağlığı 40 1923’ten bu yana tek yürek 26 20 Ayla Çelik ile söyleşi Ankara Emirgan Sütiş Saf lüks... 29 Akbank caz festivali Tüm şubelerimizde deneyebilirsiniz... Beslenme Bir bardak çayın yanında, çatalınızı batırıp eşsiz bir doyuma ulaşmak ister misiniz? Emirgan Sütiş’te her gün taze olarak özel ustalar tarafından hazırlanan baklavanın, kadayıfın, ayva tatlısının, fıstıklı dürümün yahut kaymaklı ekmek kadayıfının tadına bakmak ister misiniz? Emirgan Sütiş’in tüm şubelerinde bu eşsiz lezzetin keyfini çıkarabilirsiniz! Şerbetli tatlılar Bir dilim daha alır mıydınız? Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı, kendi içerisinde yörelere göre bir takım farklılıklar barındırsa da geleneksel tatlılarımızın neredeyse hepsi şerbetlidir dersek, yanılmayız! Baklavasından, kadayıfına; dürümünden ekmek tatlısına kadar hepsi birbirinden lezzetli… Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı hem Balkan ve Orta Doğu mutfaklarını etkilemiş, hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir. Ancak herkesin hemfikir olduğu bir konu vardır, Türk insanı için şerbetli tatlı dediğinizde akan sular durur! İster fıstıklı, ister cevizli Geleneksel Türk mutfağında önemli bir yere sahip olan hamurlu ve şerbetli tatlılar, özellikle sonbahar ve soğuk kış günlerinin enerji veren eşsiz damak tatlarıdır. Yekpare açılmış hamurunun arasında; ister fıstıklı, ister cevizli iç harcıyla hazırlanan baklavayı düşünün… Fırından çıtırdayarak çıkmış gevrek yufkasına dökülen mis gibi şerbet; henüz taptaze; kim bir dilim de olsa yemez istemez ki! Neden yemek sonrası tatlı yeriz? Çocukken anneniz size her yemek sonrasında bir tatlı servis etmiş olabilir ve genellikle hepimiz yemek sonrasında tatlı bir şeyler yemek istersiz… Neden biliyor musunuz? Çünkü şekerli bir tat bedeninize yemeğin bittiği sinyalini verir ve kendinizi daha tok hissetmenizi sağlar. Bir de verdiği mutluluk hissi ise cabası! Bunları biliyor musunuz? Baklava: Halk arasında çok sevilen baklavanın ünü zamanla Osmanlı Sarayı’na kadar uzanmış; bayram, düğün ve özel kutlama sofralarında mutlaka yer almıştır. Hatta baklava yapımı o kadar ciddiye alınmış ki, 17’nci yüzyıl sonlarında sarayda ‘Baklava alayı’ oluşturulmuştur. Sarayda baklavanın önemi, konaklardaki gibi sadece zenginlik ve ince zevk alameti sayılmasından değil, aynı zamanda devlet törenlerine girmiş olmasındandı. 17’nci yüzyılın sonlarında veya 18’inci yüzyılın başlarında ortaya çıkmış olan baklava alayı geleneği, bunun en belirgin örneğidir. Kadayıf: Kadayıfın tarihi 11’inci yüzyıla kadar dayanıyormuş. Hatta Divanı Lügat’it Türk’te kuyma adıyla bahsedilen tatlının kadayıfın atası olduğu tahmin ediliyor. Bu tatlı, ince şeritler halinde kesilen hamurların yağda kızartılmasıyla veya sulu kadayıf hamurunun ince şeritler oluşturacak şekilde kaynayan yağa dökülmesiyle hazırlanıyormuş. Selçuklular döneminde de adı geçen kadayıf, Osmanlı dönemi saray mutfağında oldukça fazla tüketiliyormuş. Sadece hanedan mensupları için saraya günlük bir at arabası kadayıf giriyormuş. Padişahların güçlerini nereden aldıklarının cevabı da bu olmalı! Her gün kadayıf yiyen bir adamın yenemeyeceği ordu yoktur herhalde… Kutlama Kurban bayramınız Mübarek olsun… Allah’a yakın olmak ve rızasını almak için ibadet niyetiyle Hicri Takvim’e göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutladığımız kurban bayramı için hazırlıklar tamam! Biz de bu mukaddes vesileyle tüm İslam aleminin damağını, ruhunu ve çevresini tatlandıran; gerçekten güzel ve bereketli bir kurban bayramı geçirmesini niyaz ederiz. Dini bir terim olarak Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelen kurban, ibadet maksadıyla belirli şartları taşıyan hayvanı, kurban bayramı günlerinde usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder. Akıllı, hür, mukim ve dini ölçülere göre zengin sayılan mümin, ilahi rızayı kazanmak gayesiyle kurbanını keser. Böylece hem maddi durumu yetersiz olup kurban kesemeyenlere yardımda bulunmuş, hem de Cenab-ı Hakk’a yaklaşmış olur. Kurban Hanefi mezhebine göre vacip, diğer mezheplere göre ise sünnet-i müekkededir. Dini kaynaklarda Peygamber efendimizin kurbanını daima kestiği ifade edilmektedir. Kurbanın dini dayanağı nedir? Genel anlamda kurbanın bir ibadet olduğuna dair Kuran-ı Kerim’de birçok ayet yer almaktadır. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine, Allah tarafından bir kurbanın verildiği açıkça bildirilmektedir. (Saffat 37/107) Ayrıca aşağıdaki ayetler de genel anlamda kurban ibadeti ile ilgilidir: - “Her ümmet için Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık…” (Hacc 22/34) - “... kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.”(Hacc 22/28) • “Kurbanlık büyükbaş hayvanları da sizin için Allah’ın dininin nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Onlar saf saf sıralanmış dururken kurban edeceğinizde üzerlerine Allah’ın adını anın. Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan siz de yeyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin. Şükredesiniz diye onları böylece sizin hizmetinize verdik.” “Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan ancak sizin takvanızdır. (Onun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadet)” (Hac 22/36;37) Bu ayetlerde zikredilen hayvan kesiminin ibadet amaçlı birer uygulama olduğu açıktır. Bu amaçla kesilen hayvanların, et ve kanlarının Allah’a ulaşamayacağının, asıl olanın ihlas ve takva olduğunun vurgulanması kurban kesmenin ibadet olduğunun açık göstergesidir. Kurban kesmenin amacı nedir? Kurban ibadetinin asıl amacı Allah’ın rızasını kazanmak ve ona yakınlaşmayı arzu etmektir. Kurban kesen, bu ibadetiyle Allah’a yaklaşmış ve onun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır. Görüldüğü gibi bu ibadetin ruhunda Hakk’a yakınlık ve halka fedakarlıkta bulunma anlayışı vardır. Kurban; Müslüman toplumların simgesi ve şiarı sayılan ibadetlerden biri olarak asırlardan beri dini hayatımızda önemli bir yer tutmaktadır. Kurban, bir Müslüman’ın bütün varlığını gerektiğinde Allah yolunda feda etmeye hazır olduğunun sembolik bir ifadesidir. İslam dini; ferdi, ruhi-deruni hikmetlere ve insani erdemlere ulaştırmayı ön- görürken; toplumlar için birleştirici ve bütünleştirici bazı emir ve uygulamalar da getirmiştir. İslam dininin bu üstün özelliği, zekat, hac ve kurban gibi sosyal boyutlu mali ibadetlerde, daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ibadetler başlangıçtan bütün Müslüman toplumlarda, genel esasları ve özü hiç bir değişikliğe ve müdahaleye uğramadan devam etmiş ve yeni nesillere intikal ettirilmiştir. Kurban ne zaman kesilir? Kurban, kurban bayramının ilk üç gününde kesilir. Kurban kesim vakti bayram namazı kılınan yerlerde bayram namazı kılındıktan sonra, bayram namazı kılınmayan yerlerde ise sabah namazı vakti girdikten sonra başlar. Bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar devam eder. Bu süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Şafii mezhebine göre ise kurban bayramın dördüncü günü de kesilebilir. Hangi hayvanlar kurban olarak kesilebilir? Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Bu hayvanların kurban olarak kesilebilmesi için koyun ve keçinin bir, sığır ve mandanın iki, devenin ise beş yaşını doldurmuş olması gerekir. Ancak altı ayını tamamlayan koyun bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir. Kurban keserken nelere dikkat edilmelidir? Kurban edilecek hayvana acı çektirilmemeli ve eziyet verilmemelidir. Hay- vanlar ehil kişiler tarafından kesilmeli ve kesim işlemi süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Ayrıca çevre temizliği için gerekli tedbirler alınmalıdır. Hayvanların, birbirlerinin kesimini görecek şekilde yan yana bulundurulmamalarına özen gösterilmelidir. Röportaj Çukurambar Emirgan Sütiş: Yenilenen konseptimizle ziyaretlerinize hazırız Ankara Çukurambar’da Emirgan Sütiş lezzetlerini konuklarıyla buluşturan Mesturkuaz Operasyon Müdürü İskender Akkoç ile bir araya geldik. Ankaralıların uğrak yeri Emirgan Sütiş’te yapılan değişiklikleri konu aldığımız röportajımızda Akkoç’a müşteri memnuniyetini nasıl bu kadar en üst noktada tuttuklarını da sorduk. Kendi segmentlerinde nadide iki firma için çalışıp çabalamak ne kadar zor olsa da keyifli olacağını düşünüyorum. Ankara’da özellikle kahvaltı konusunda yöresel farklı lezzetler de var. Ancak müdavimleriniz sizi hiç bırakmıyor. Bu başarıyı yakalamak zor olmadı mı? Emirgan Sütiş olarak kahvaltıda sunduğumuz ürünlerin hepsini özenle en kaliteli ürünlerden seçiyoruz. Kaymağımız, yoğurdumuz, kaşarımız kendi üretimimiz; beyaz peynirimiz Ezine’de sadece firmamıza özel üretim yapan çiftlikten gelmektedir. Yani öncelikle doğallıktan ödün vermiyoruz. esnaf da olabiliyor. Her kesime hitap ediyoruz. Misafirlerimiz kahvaltılıklarını istedikleri şekilde yiyebilecekleri kadar sipariş edebiliyorlar. Bu da bizi farklı kılan nedenlerden sadece bir kaçı! Bize gelen duyumlara bakılırsa şubenizin müdavimleri tatlılarınıza bayılıyor. Hele de keşküle... Özel bir sırrı var mı? Emirgan Sütiş olarak tüm sütlü tatlılarda iddialıyız. Menülerimizde bulunan tüm sütlü tatlılar geleneksel yöntemler ile yıllardır bünyemizde bulunan çok tecrübeli ustaların maharetli ellerinden çıkıyor. Lakin en önemlisi doğallığı! Sütümüz kendi çiftliğimiz- Ankara’daki müdavimlerine Çankaya Çukurambar’daki şubesinde nezih ve ferah atmosferiyle 2013 yılından bu yana hizmet sunan Emirgan Sütiş’te eğitim, temizlik, tazelik ve kalite ilk sırada geliyor. İskender Bey, öncelikle merhabalar… Emirgan Sütiş ile tanışmanız nasıl oluştu? Ne zamandan bu yana Ankaralılara bu eşsiz lezzeti sunuyorsunuz? 2014 yılında Kadıköy Fenerbahçe Parkı’nda Turing işletmelerine ait olan Romantica projesi ile Emirgan Sütiş ailesine dahil oldum. Sırasıyla Çağlayan ve Seyrantepe’deki şubelerde İşletme Müdürü olarak görev aldım. O tarihten bugüne kadar bu büyük ailenin bir ferdi olmaktan her zaman mutluluk ve onur duydum. 2013 yılından bugüne kadar Ankara Çukurambar’da bizi ziyaret eden misafirlerimize hizmet veriyoruz. 1 Ağustos 2016 tarihi itibarı ile Mesturkuaz Grup adı altında Emirgan Sütiş’ten franchise olarak aldığımız yeni işletme projeleri üzerinde çalışıyorum. Bizi ziyaret eden misafirlerimiz bize inanıyor, güveniyor; mutfaklarımız açık, ürün hazırlıklarımızı misafirlerimizin gözlerinin önünde yapıyoruz. Her öğünde ekmek fırınımızdan sıcak 14 çeşit ekmek servisi yapıyoruz. Bunlar da bizi farklı kılıyor ve tercih edilen olarak ön plana çıkarıyor. Bizi ziyaret eden misafirlerimiz, devlet erkanının üst düzey yöneticileri, bakanlar, milletvekilleri, ünlü sanatçılar da oluyor; yoldan geçen öğrenci de, den, tatlılarımızda kullandığımız pirinç nişastasını taş değirmende günlük olarak ustalarımız tarafından çekiliyor. Hazırlanan karışımlar bakır kazanlarda kıvamına gelinceye kadar mavlak yardımı ile yavaş yavaş pişiriliyor. Çok zahmetli bir iş olsa da tercih edilen bir lezzet ortaya çıkıyor. Temizlik ve hijyenden ödün vermeden bu kadar büyük olan bir mekanda bunu başarmak zor değil mi? Tüm işletmelerin dikkat etmesi gereken en önemli hususlardan bir tanesi temizliktir! Biz kendimize bu konuda işinin ehli, profesyonel partner firmalar seçiyoruz. Personelimizi, hijyen ve temizlik konusunda bu firmalardan aldığımız destek ile eğitiyoruz. Bunu pekiştirmek adına eğitim planlamaları yapıyoruz. Hizmet için müdavimleriniz 10 üzerinden size 10 veriyor. Emirgan Sütiş içerisinde bu konuda da bir eğitim veriliyor mu? Eğitim konusunda ciddi yatırımlar yapıyoruz. Her işletmemizin kendi içinde ve genel anlamda eğitim planlamaları yıllık olarak hazırlanan program doğrultusunda yapılmaktadır. Her yeni açılması planlanan işletmemiz için seçtiğimiz personelimize önce imalat birimimize alıp ürünlerimiz konusunda eğitim veriyoruz. Daha sonra eğitim akademisi olarak belirlediğimiz işletmelerimizde Emirgan Sütiş konseptini, hizmet anlayışını bu personellerimize verdiğimiz eğitimler ile empoze ediyoruz. Nihayetinde eğitimlerde başarılı olan personellerimiz farklı işletmelerde yönetici, usta, servis personeli olarak siz değerli misafirlerimize hizmet ediyor. Röportaj Bildiğimiz kadarıyla Ankara Emirgan Sütiş’in içi yenilendi. İç dizaynında ne gibi revizyonlar yapıldı? Ramazan bayramı ertesinde başladığımız tadilatı 20 gün gibi kısa bir sürede ekibimizin özverili çalışmaları ile tamamladık. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. 2013 yılında açılan bir şube olarak gerek mutfak, gerekse servis bölgelerinde deforme olmuş tüm araç ve gereçlerimizi, mobilyalarımızı yeniledik. Gri metal tonların hakim olduğu şubemiz daha açık renkler ile değiştirildi. Artık şubemiz biraz nostaljik, biraz daha çağdaş, farklı, çok hoş bir konsept oldu. Şubemizdeki tadilatın projelendirmesini Him Mimarlık, uygulamayı ise Acar İnşaat firmaları yaptı. Kendilerine bu vesileyle de sonsuz teşekkürlerimizi sunarım. Revizyon demişken okurlarımıza buradan da bir müjde vermek isterim… Yaklaşık bir aydır Emirgan Sütiş’in partner olarak kendine seçtiği Mesturkuaz Grubu’nun Genel Koordinatörlüğü’nü yapıyorum. Ankara başta olmak üzere İstanbul/Ataşehir, İzmit/Arastapark ve Adana/Adanapark’ta yeni işletmelerimizin inşası sürmektedir. Buralarda da bizi ziyaret edecek misafirlerimize Emirgan Sütiş lezzetlerini, mükemmeliyetçi hizmet anlayışıyla sunmaktan onur duyacağımızı bilmelerini isterim. Son olarak size göre Emirgan Sütiş’in en muhteşem favori lezzeti hangisi? Ben aslında hepsini söylemek isterim. Birini söylesem, diğerine haksızlık yaptığımı düşünürüm; ama yine de kazandibi çok küçük bir farkla önde benim için! “Menülerimizde bulunan tüm sütlü tatlılar kendi çiftliğimizden elde ettiğimiz günlük 3000 lt sütten ve geleneksel yöntemler ile yıllardır bünyemizde çalışan çok tecrübeli ustaların maharetli ellerinden çıkıyor. Lakin en önemlisi doğallığı!” Estetik Hazırlayan: Filiz Merde Cildimizi bakıma alma zamanı geldi Yaz boyunca cildimize nüfuz eden güneş ışınları nedeniyle nem dengesi bozulan cildimizi bakıma alma zamanıdır sonbahar! Güneş ışınlarına maruz kalan cilt bronzlaşır ve altta hasarlar oluşur. Güneş lekeleri ton farklılıkları gözenek genişliği sebum ve nem dengesinin bozulması gibi mat ve cansız bir cilt oluşumu, derinin kalınlaşması ve çizgilerin belirginleşmesi gibi ciltte başlayan bu yıkımın önüne geçmek için öncelikle cildin ihtiyaç duyduğu vitaminleri cilde vermek gerekir. uygulanmaktadır. Kozmetik dermatolojide ise özellikle cilt kırışıklıklarının azaltılması ve bazı kişilerde daha sık olarak görülebilen aşırı terlemelerin (Hiperhidrosis) giderilmesi amaçları ile kullanılmaktadır. Botox kimlere yapılmaz? Kanser hastalarına, ileri derecede haşimato hastalarına, hamilelere, emzirenlere, roaccutene tedavisi devam edenlere ve yüksek derecede alerjisi olanlara asla Botox yapılmaz. Önerimiz PRP ve Botox Şu dönemde en çok vitamin enjeksiyonları PRP ve Botox öneriyoruz. Cildi canlandırmak için PRP, su ve nemi dengede tutmak için vitamin enjeksiyonu, cildi yeniden yapılandırmak için somon DNA’sı, kaz ayakları ve alın çizgilerini yok etmek içinse Botox öneriyoruz. Güzel ve pürüzsüz bir cilt bütün kadınların hayali ve unutmamalıyız ki cildimiz en güzel giysimiz... Botox nedir? Botoks; “Clostridium botulinum” isimli bakteriden elde edilen tıbbi bir proteindir. Bu protein, aslında çok uzun zamandır göz ve nörolojik hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Kırışıklıkları gidermek amacıyla ise 10 yıldır güvenli ve başarılı bir şekilde kozmetikte kullanıma girmiştir. Botox kimlere uygulanır? 18-65 yaş arası herkese uygulanabilir. Özellikle yüz ve boyundaki kırışıklıkların tedavisinde kullanılır. Gebe ve emzirenlerde ise uygulanması önerilmez. Nörolojide spastik kas problemlerinin giderilmesinde ve şaşılık gibi göz hastalıklarının tedavilerinde yıllardır PRP nedir? Yeniden canlandırıcı/yapılandırıcıdır. Yalnızca cilt altı dokusunda yeni kollajen hyaluronik asit gibi temel matriks elemanlarının oluşumunu değil, derinin tüm yaşamsal işlevlerini destekler. Kırışıklıkların ve çizgillerin giderilmesini deriyi “doldurarak” değil, “gençleştirerek” sağlar. İlk uygulamadan sonra ortaya çıkan parlak ve sağlıklı görünüm bir süre sonra hafif bir gerileme gösterebilir. Bunun için ardışık birkaç uygulama yapmak ve gençleştirici etkinin devamını sağlamak gerekir. Ortalama olarak üç uygulamadan oluşan kürler her 6-12 ayda bir kez tekrarlandığında kalıcı sayılabilecek kadar uzun etkili bir gençleştirici etki sağlanmış olacaktır. Röportaj Emirgan Sütiş = Sürekli hizmet üzerine kurulu olan eski, 200 yıllık bir yapıdır. Buradaki banket satışlarının organize edilmesi, operasyonun götürülmesi ve en üst düzeyde karlılığın yukarıya doğru çıkarılmasından sorumluydum. “Emirgan Sütiş eşittir sürekli hizmet” diyen Türkiye Operasyon Müdürü Cüneyt Ural’dan Emirgan Sütiş okurları için tüyoları aldık. Pearl markasıyla pastalarının lezzetini en üst seviyeye çıkaracaklarını müjdeleyen Ural, aynı zamanda organik ürünler konusunda da araştırmalarına titizlikle devam ettiklerini açıkladı. Gerek Türkiye geneli, gerekse yurt dışındaki şubeleriyle kaliteyle tazeliği misafirlerine en doğal haliyle sunan Emirgan Sütiş’in arka planında muazzam bir organizasyon bulunuyor. Yılların tecrübe ve deneyimiyle Emirgan Sütiş’in kalitesini harmanlayan Türkiye Operasyon Müdürü Cüneyt Ural ile bir araya geldik. Cüneyt Bey, öncelikle sizi biraz tanıyarak röportajımıza başlayalım… Türkiye’deki beş yıldızlı otellerde 1993 yılından, 2012 yılına kadar çalıştım. Bir önceki iş yerinde Yiyecek İçecek Direktörü idim. Operasyon Müdürü olarak 2014 yılında atandığım Emirgan Sütiş ailesinde, Türkiye Operasyon Müdürü görev yapıyorum. Otelcilik sektörünü seçmenizdeki amaç ne idi? Turizm ve gıda sektörü bir heves miydi yoksa eğitiminiz kaynaklı mı bu yolu seçtiniz? Bu işteki temel amaç insana hizmet ve hizmetten gelen gelirdir. Benim açımdan gelir ikinci plandadır; önceliğimse insana hizmettir ve hizmeti en üst seviyeye taşıyabilmektir! Ben de bu alanda eğitim aldığım için okul sonrasında sektöre tam manasıyla adım atmayı seçtim, sonrasında da meslek olarak devam ettim. Genellikle kendimi geliştirebileceğim konuların her daim en uç tarafına doğru hareket etmeyi seçen bir yapım var. Dolayısıyla çeşitli kurslar, seminerler, yurt dışı eğitimleri derken Türkiye’de bugüne kadar dört otel ve altı restoranın açılışını yaptım. Peki, siz ne zaman Emirgan Sütiş ailesine dahil oldunuz? Piyasada kalifiye arayışı, her zaman devam eden bir döngüdür. Emirgan Sütiş ise gelişen bir marka olarak çalışmalarına devam eden bir yapıdaydı. 2014 yılında yollarımız Emirgan Sütiş’in sahibi Esat Kocadağ ile kesişti, birkaç görüşmemiz oldu. Kendisi tarafıma Emirgan Sütiş’te iş birliği tavsiye edince, ben de ailenin bir üyesi olmaya karar verdim. O tarihten bu yana Emirgan Sütiş markasını geliştirmek için neler yapabiliriz diye düşünerek çalışmalarımıza devam ediyoruz. Çitamızı her gün bir üst noktaya taşımak için gayret gösteriyoruz. Emirgan Sütiş’teki ilk göreviniz ne idi? Çengelköy Abdullah Yalısı’nın Genel Müdürü idim. Orası yaklaşık 6 dönüm Emirgan Sütiş’teki tüm bu koordinasyonun bayi talebi nasıl ortaya çıktı? Yurt dışından mı talep geldi yoksa sizler mi bu şekilde hedefler edindiniz? Ürün gamımıza baktığınız zaman biz gerçekten organik ürünlerle hizmet sunuyoruz. Emirgan Sütiş’in Kırklareli’nde bir süt çiftliği vardır. Burada manda ve inek sütü üretimimizle beraber imalathanemizde gelen hammaddeleri ürüne çeviriyoruz. Ve söz konusu üretimin hepsi geleneksel yapıyla üretiliyor. Hepsinde emek var, organik bir şekilde dondurulmadan şubelerimize ulaştırılıyor. Dışarıdan bakan bir göz olarak da Emirgan Sütiş kaliteli ürünleri, organik ya da yerinden aldığı ürünleri misafirlerine sunan düzgün markalar içerisindedir. Bunu başarıyla uygulayan firma sayısı çok azdır ve biz bunu başarmış durumdayız. Biz Emirgan Sütiş olduktan sonra misafirlerimize en iyi hizmeti, en iyi ürünü nasıl sunarız diye çalışmalarımızı sürdürdük. Bu sayede ülkemizde 16 şube sayısına ulaştık. Yurt dışı isteği de misafirlerimizin talebi doğrultusunda gelişti ve şu an için 6 şubemiz var. Biz yurt dışında çok fazla talep gören, hiçbir şubesinde sıkıntı yaşamayan, ısrarla büyümek isteyen bir firmayız. Emirgan Sütiş’te bütün bu ürünler nerede üretiliyor? Bizim üretimimiz İstanbul’da yapılıyor; fakat şehir dışında ulaşımda zorluk yaşadığımız noktalara hiçbir şekilde transfer yapmayıp yerinde üretim gerçekleştiriyoruz. İstanbul dışındaki şehirlerde ve ülkelerin hepsinde yerinde üretim vardır. Dondurulmuş ürünle çalışmak çok basittir, dondurursunuz ve transfer edersiniz. Ancak bizim prensibimiz her zaman taze üründen yanadır. Emirgan Sütiş’te dışarıdan alınan yiyecek oldukça azdır… Peki, söz konusu alımlarda nelere dikkat ediliyor? Evet, gerçekten çok az bir kısmı dışarıdan alıyoruz; burada dikkat ettiğimiz ana husus şudur: Kaliteli ürün nerede ise biz oradan bizzat alım yapıyoruz. Bu yüzden ciddi bir Ar-Ge çalışmamız var. Emirgan Sütiş’e özel Çaykur tarafından üretilen, Rize’de ilk harman toplanan gerçek çayın, Demirköy’de doğal ortamında büyüyen tavukların organik yumurtalarının, Ezine’de özel bir çiftlikten getirtilen beyaz peynirin, Erzincan’da yalnızca Emirgan Sütiş için yapılan tulum peynirinin, Gelibolu’nun eski kaşarının ya da Artvin’in en güzel ve özel balını tercih edebilirsiniz… Hepsi yalnızca tüm Emirgan Sütiş ailesi için özel olarak hazırlanıyor. Tabii hizmetler bununla da bitmiyor! Ayrıca Emirgan Sütiş’in günlük özel olarak kendi çiftliğinde ürettiği bir de manda yoğurdu, günlük süt, ayran, hellim peyniri, kaymak, kaşar peyniri ve tereyağı da var. Emirgan Sütiş tatlılarıyla çıkış yakaladı ve gamını genişletti. İleri dönemde konuklarınız için yapmayı planladığınız yeni anlaşmalar ve yeni lezzet buluşmaları olacak mı? Bizim her altı ayda bir menülerimiz gözden geçirilir ve altı aylık dönemlerde menü ürünlerimiz değiştirilir. Mutfak Ar-Ge kısmımız değiştirilmesi gereken ya da misafirlerimizin tercih yönündeki hareketleri belirler ve revizyonlara gidilir. Örneğin; pasta tarafımızda biz Röportaj zaten bir atılım gerçekleştirdik. Bizim işletmelerimizde pasta satışı eskiden de vardı, şimdi de var. Biz yalnızca bu kısmımızı şu sıralar güçlendirdik. Artık istediğiniz doğum günü pastasını sipariş edip alabiliyorsunuz, hatta Pearl isminde yeni bir markamız var. Düğün, nişan gibi geniş katılımlı kutlamalar için özel üretim pastalar yapıyoruz. Misafirlerimizin ağız tadıyla Emirgan Sütiş’in kalitesini bir araya getirerek büyük çaplı kutlamalar için butik üretimde pastalar hazırlayabiliyoruz. Kataloğumuzu misafirlerimiz, tüm şubelerimizde bulabilir. Şubeleşmeyle ilgili olarak 2016’nın son periyodu için planlamanız nedir? Biz 2016’yı şu an için kapattık. Ataşehir, Kocaeli, Beylikdüzü’nde yeni şubelerimiz açılacak. Ankara ve Florya şubelerimizi yeniliyoruz. Türkiye genelinde de çok yoğun bir talep var. Bayi kıstaslarınızı neler oluşturuyor? Herkes mutlaka yiyecek-içecek sektöründen gelmiş olmak zorunda değil. Biz sistemimiz gereği tamamen işletmenin yönetimini de ele alıp, işletmeyi mimarisinden başlayıp en son noktasına kadar alıp teslim ederek sürdürüyoruz. Bu süreçte de bayi sahibine ve işletmedeki diğer ekip arkadaşlarımıza eğitimler veriyoruz. Teslim sürecinden sonra da daima iş birliği halinde çalışmaları yürütüyoruz. Peki, Cüneyt Bey Emirgan Sütiş’te şu anda üzerinde durduğunuz projeler nelerdir? Şu an için açılacak yeni şubelerimizin planlaması ve şubelerin açıldıktan sonraki hizmet kalitesinin artırılmasıyla ilgileniyoruz. Aynı zamanda var olan şubelerimizin kalitesinin en üst segmentte kalması için çalışmalarımız var. Biz de Ar-Ge oldukça önemlidir… Ben ekibimle birlikte belirli dönemlerde, belli şehirlere gidip farklı mekanlarda çeşitli araştırmalar yapıyorum. Örneğin; baklavayla ilgili yaklaşık iki ay evvel bir araştırmamız oldu. Mutfak Koordinatörümüzle beraber Gaziantep’e bir ziyaret gerçekleştirdik. Orada bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok şeyi pekiştirdik. İleriye yönelik planlarımızı da bu yönde şekillendirmeye çalıştık. Örneğin; Denizli’nin bir ilçesinde çok iyi yapılan bir reçel ile araştırmalarımız sürüyor. Bu lezzeti misafirlerimize sunmak istiyoruz. Gerekirse yerinde ürettirip, şubelerimizde misafirlerimize sunacağız. Sizin Emirgan Sütiş’teki favori lezzetiniz hangisi? Ben çok iyi bir kazandibi yiyicisiyimdir. Dondurmayla kazandibini taçlandırırım. Emirgan Sütiş’te sütlü tatlılar inanılmaz iyidir. Diğer taraftan baktığınızda da yemek bulabileceğiniz bir mekandır. Emirgan Sütiş’te köfteler, et ürünleri de muhteşem lezzettedir. Baktığınızda uluslararası bazda da birçok restoranla yarışabilecek düzeydedir ve ben de bunları çok beğeniyorum. Son dönemde ülkemiz genelinde yaşanan olaylar hakkında neler söylemek istersiniz? Son dönemlerde yaşadığımız şeyler çok hoş olmadı; ama milletimiz buna gereken cevabı verdi. Piyasalarda bir durağan dönem yaşanacak gibi oldu; ancak bunu hızlı bir şekilde aşmaya başladık. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde bu durumun düzeleceğini ve her şeyin normale geleceğini düşünüyorum. Düzelmenin sonunda kaldığımız yerden devam edebiliyorsak ne mutlu bize... Herkes için umarım her şey iyi olur. Okurlarımızın da bu vesileyle Kurban Bayramı ve Cumhuriyet Bayramı’nı kutlarım. Keşif Bir veda busesi: Yedigöller Doğanın tam ortasında sonbaharın tüm renkleri eşliğinde keyifli yürüyüşler yapıp, huzurun keyfini muhteşem manzarasıyla görsel şölene dönüştürmeye hazır mısınız? Birçok turistik yöremizin bir mevsimi, daha doğrusu insanların akın ettiği bir sezonu vardır. Ancak Yedigöller, sezon tanımı pek yapılamayan ve ziyaretçilerine her mevsim doğal güzellikler sunabilen, çok eski tarihlerden beri tanınmasına karşın bu güzelliklerini koruyabilmiş adeta bir sığınak! Grileşen şehir yaşamına renk ve soluk katmak istediğinizde, mevsime aldırmadan gidebileceğiniz bana göre son kale… Sonbaharda doğanın veda edişini yapraklarına düşen ateş renkleriyle uğurluyor; ilkbaharda doğanın uyanışını rengarenk çiçeklerine doluşan arılar ve kelebeklerle karşılıyor. Yazın nilüfer çiçekleriyle, kışın da bembeyaz karlarla örtülüyor. Yedigöller her mevsim bambaşka güzellikler sunarak insanları yıllardır kendine çekmeyi başarıyor. Eşsiz renk armonisi Yedigöller’de ağaçların aralarından sızan gün ve güneş ışığının, yarattığı renk armonisi bambaşka bir eşsizlik! Ayrıca, bu görüntüler göl kıyısında, göl yüzeyine yansıyarak, çok güzel görüntüler oluşturuyor. Fotoğraf sevdalılarının özellikle sonbahar ve kış mevsi- minde müdavimi olduğu Yedigöller’de ağaçların rengini turuncu ve kızıl arasında görmek mümkün. Kendinizi cennette hissedebilirsiniz. Yedigöller’de, herkesin gidebileceği oldukça kolay yürüyüş parkurları var. Parkuru tamamen gezmek, yaklaşık 2-3 saat alabiliyor. Evet, gezi parkurunda yürümeye devam edin. Bu gölden sonra, daha büyük bir göl göreceksiniz. Ama ikisinin arasında, küçük boylu şelalelerin yarattığı güzellik, etkileyici… Bu bölüm piknik masaları ile piknik yapmaya gelenler için düzenlenmiş. Burada göl kıyısında, bir de ağaç seyir terası var. Burası; Yedigöller’in en keyifli bakış açısına sahip yeri. Göl yüzeyine baktığınızda, suya vuran farklı renklerdeki göl yüzeyi göreceksiniz. Seyir terasları ve göl kıyılarındaki tahta iskeleler de muhteşem Milli park içinde; kayın, meşe, gürgen, kızılçam, karaçam, sarıçam, köknar, ıhlamur ve benzeri birçok ağaç görmek mümkün. Ülkemizin en güzel karışık doğal ormanı burada, söylenenlere göre toplam 238 farklı bitki türü var… Bölge, doğanın yarattığı bir canlı ağaç müzesi görünümünde! Ayrıca zamanı geldiğinde, gölün yüzeyindeki nilüferler de bambaşka güzellik katıyor. Keşif Kim balık tutmak ister? Milli Park alanı içinde, pikniğe gelenler için tahta masalar ve ocaklar var. Yiyecek ve içeceklerinizi mutlaka beraberinizde getirin. Aksi halde, burada yalnızca alabalık satın alabilirsiniz. Veya amatör balıkçılık yeteneğiniz varsa, göllerden tutacağınız balıkları mangalda pişirme şansınız olacak. Yedi mavi ada Yedigöller havzası; kayan kütlelerin, vadiler ve akarsuların önünü kapatması sonucu oluşmuş. Yüzeysel ve yeraltı suları ile bu göller birbirine bağlı. İsimleri ise Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl, Nazlıgöl, Seringöl. Yeşil denizinin ortasında, yedi tane mavi ada… Kademeli vadide yer alan bu göllerin bazılarının arasında küçük çağlayanlar göreceksiniz. Yedigöller’in efsanesi de var Tarihi açıdan dikkat çeken hemen hemen her yerin mutlaka bir efsanesi vardır. Burada malumunuz yedi tane göl var… İşte size bu göllerin kulaktan kulağa dolaşan muhteşem efsanesi: “Zamanın birinde, buraya yedi tane evli çift gelir ve farklı yerlere yerleşirler. Bunlardan, en büyük yaşı olan çift, büyük gölün bulunduğu yere yerleşir. Yaşı en küçük olan çift, küçük gölün bulunduğu yere yerleşir. Sazlıgöl’ün bulunduğu yerdeki çiftin damadı, sürekli saz çalmaktadır. Nazlıgöl’ün bulunduğu yerdeki çiftin gelini ise çok nazlıdır. Bu çiftlere, buraya yerleştikten bir zaman sonra burada bu göller oluşur.” Evet, lütfen mantık aramayın. Sonuçta, efsane bunlar. Bizden bir tüyo! Kapankaya Mevkii ve Anıt Çam Ağacı yaklaşık 900 metre yüksekliğinde bir yer. Tabelaları takip ederek gidebilirsiniz. Tırmanma ve inme zor, tercih sizin. Ama kendinize güveniyorsanız, mutlaka gidin ve görün! Oldukça dik bir yamaca tırmanmak gerek. Aşağı yukarı 15-20 dakika zaman alıyor. Bu tırmanıştan sonra, tepeye Kapanyaka Mevkii’ne ulaşıyorsunuz. Buradan, tüm milli park alanını ve Yedigöller’den, aynı anda üç-dört tanesini görebileceksiniz. Yalnız dikkat, bu yamaçtan inerken, çıkıştan daha tehlikeli bir durum oluşuyor. Ayakkabılarınızın, mutlaka altı kaymayan cins olması gerek. Aşağı indikten sonra, tabelaları takip ederek anıt çam bölümüne gidin. Ana yoldan ayrılan dik bir patikada 30-40 m. ilerledikten sonra, karşınıza çıkıyor. Son derece sağlıklı! Büyüklüğü 30 metreden fazla, çapı ise 2 metre civarında. Bu dev karaçam ağacının 550-600 yaşında olduğu söyleniyor. Düşünebiliyor musunuz, İstanbul fetih edildiğinde, bu çam ağacı bir fidan imiş! Kabuklarının rengi de, diğer karaçam kabuklarına nazaran farklı, gri ve beyaz. Öneri Vitamin deposu Portakal Suyu Nezle ve grip gibi hastalıklar için vücudumuzda her daim savaş açmaya amade olan vitamin ve enerji deposu portakal suyu, aslında kış aylarında özellikle de kahvaltıların vazgeçilmezidir. İster tostla, isterseniz Emirgan Sütiş’in huzurla dolu kahvaltılarında… Kahvaltı menülerinin vazgeçilmezleri arasında bulunan portakal suyu, bağışıklık sistemini güçlendirerek soğuk algınlığı, grip ve pankreas kanseri gibi hastalıklardan koruyor. Emirgan Sütiş’in hangi şubesine giderseniz gidin rahatlıkla bulabileceğiniz portakal suyu içerisinde bulunan antioksidan ve bioflavin ile kılcal damarları güçlendirerek kalbin zarar görmesini engelliyor. sisteminin güçlenmesinde yardımcı olur. Eğer vücudunuzun düzenli C vitamini alımı varsa, hasta olma riskiniz azalacaktır. Mucizevi içecek Portakal suyu, içerisindeki ‘C vitamini ve folik asit’ sayesinde ciltte meydana gelecek kırışıklıkları önlüyor. Çocukların fiziksel gelişiminde de önem arz eden portakal suyu, damar sertliği ve felç hastalıklarına karşı koruyucu bir özellik taşıyor. Faydaları saymakla bitmeyen bu mucizevi içeceği günümüzde çoğu aile ise kahvaltı sofrasında tercih ediyor. 4. Portakal suyu vücuda enerji vermesinin yanı sıra günlük ihtiyacı olan B1 vitaminin de yüzde 18’ini karşılamaktadır. Taze sıkılmış portakal suyunun 8 faydası 1. Portakal suyu, böbreklerin normal işleyişi için gerekli olan en önemli besinlerden biridir ve potasyum açısından zengindir. 2. Portakal C vitamini açısından zengin ve vücudun normal işleyişi açısından gereklidir. Aynı zamanda bağışıklık 3. Portakal, orta yaş döneminde en sık karşılaşılan sorunlardan biri olan kolesterol için faydalıdır. Vücuttaki kolesterol seviyesinin düşmesine yardımcı olur. 5. Kan basıncının azalmasına yardımcı olur. Bu kadın ve erkeklerde meydana gelen en yaygın diğer sorunlardan biridir. 6. Portakal, antioksidan açısından zengindir. Meme kanseri, prostat kanseri ve daha birçok kanser formlarının önlenmesinde yardımcı olur. 7. Yapılan araştırmalar portakalın vücutta kan dolaşım seviyelerini artırma da çok iyi olduğu kanıtlanmıştır. Böylelikle kalp krizi riskini de azaltmasını sağlar. 8. Portakal folat açısından zengindir. Yeni hücrelerin oluşması için gerekli bir anahtar bileşenidir. Özellikle hamileler için çok faydalıdır. Bahçe Balkonunuzun kadim dostları Eylül ve Ekim çiçekleri Sarı sarı yapraklar yürürken önümüze düşmese de henüz, sonbahar kendini hissettirmeye başladı. Ancak sonbahar geldi diye yeşilin huzurundan vazgeçmemize gerek yok… Evinizde, balkonunuzda, iş yerinizde yahut bahçenizde bu ayın çiçekleri Dalya ve Aynısefa’yı izlemenin tadını çıkarın! Malumunuz bazı çiçekler şifa kaynağı olurken, bazıları da renkleriyle göz zevki kaynağı olur. İşte Eylül ve Ekim ayı çiçekleri de bu iki özelliği bir arada barındırıyor. Hem bedeninize, hem de ruhunuza şifa kaynağı olacak… Eylül ayı çiçeği: Dalya “Namı-ı diğer Yıldız Çiçeği” Yaz bitti diye eve kapanmak, bahçedeki ya da balkondaki çiçeklerden ümidi kesmek yok tabii ki... Mor, pembe gibi şenlikli renkleri ile Dahlia ya da Dalya, nam-ı diğer Yıldız Çiçeği bu ayın, Eylül ayının çiçeği olarak tanınır! İster bahçenizi renklendirsin, ister vazoda evinizi… Yıldız Çiçeği Dahlia, yüzlerce çeşidiyle çiçek dünyasının en geniş ailelerinden birine sahip. Ana vatanı ise Meksika’dır. Bilmeniz gerekenler: • Her ne kadar susuzluğa dayanıklı olması ile bilinse de ekilen toprağının geçirgen olmasına dikkat edin. Nemli kalacak şekilde sulayın. Kışın ise çok nemli tutmayın. • Nisan ayında çiçeklenenleri de vardır; Kasım ayının sonuna kadar yeşil kalanları da. Kasım’a kadar yeşil kalanlar varsa tavsiye edilen kendilerinin kesilerek vazoya alınması ve son günlerini evde geçirmesidir. • Kesme çiçek olarak da kullanılan Yıldız Çiçeği’nin kesim işlemi sabah saatlerinde yapılmalı. Düzgün bir makas ile kesilen çiçeklerin saplarındaki yapraklar temizlenip (yapraklar vazoda çürüyerek vazo ömrünü kısaltır) vazoya konduklarında 1 hafta-10 gün dayanırlar. Fakat vazonun suyu her gün değiştirilmeli ve her gün sapların altından 1 cm kadar kesilmelidir. Vazoya soğuk su yerine ılık su konması süreyi uzatır. • En büyük problemi küllenmedir. Ama güneş alan ve havalandırması iyi olan bir yere koyarsanız bu sorun ortadan kalkmış olur. • Eylül ayı çiçeği olarak bilinen Yıldız Çiçeği aynı zamanda Eylül ayında ‘Ne çiçek göndersem?’ diye düşünenler için de iyi bir seçenektir. Ek bilgi; Yıldız Çiçeği’nin çiçek yaprakları salatalara da ilave edilebilir veya tek başına salata olarak da yenebilir. Efsanesi: Tanrıça Asterea, bulunduğu yerden eğilip dünyaya doğru bakar ve yıldızları göremeyince ağlamaya başlar; yeryüzünde gözyaşlarının düştüğü yerlerde aster çiçekleri açmaya başlar. Bir Kızılderili efsanesi de iki kabile arasında geçen yıkıcı bir savaşı konu etmektedir. Savaş şiddetlendiğinde kabilelerin birindeki tüm köylüler ölür; ancak ormana kaçıp saklanan iki ufak kız kardeş kurtulur. Kızların biri püsküllü ve lavanta mavisi renkte, diğeri parlak sarı renkte geyik derisinden elbiseler giymektedir. Kızlar, yakın çevrede yaşayan Otacı Kadın’ı aramaktadır. Kızlar yıldızların altında uyurlarken, Otacı Kadın fallarına bakar ve kızların peşine düşen düşmanların olduğunu görür. Çocukları korumak için üzerlerine sihirli bir iksir serper ve kızların üstünü yapraklarla örter. Ertesi sabah, kız kardeşlerin uyuduğu yerde iki tane çiçek açmıştır. Biri lavanta mavisi, diğeri ise başak sarısı asterler. Ekim ayı çiçeği: Aynısefa “İsmiyle müsemma Şamdan Çiçeği” Ekim ayı çiçeği Aynısefa, bileşikgiller familyasından bir bahçe çiçeğidir. Birçok adı var Aynısefa’nın. Altıncık, Bahçe Nergisi, Nergis, Portakal Nergisi, Susi ve Şamdan Çiçeği bu isimlerden bazıları… Aynısefa mevsimlik bir bahçe bitkisidir; fakat saksıda da süs bitkisi olarak sıkça yetiştiriliyor. Çiçeklenme mevsimi ilkbahar, yaz ve sonbaharmış. Boyu 20-40 cm arasında değişen bu çiçek, mükemmel bir bahçe çiçeği aslında. Her tip toprakta da yetişiyormuş. Güneş ya da yarı gölge bir alan onun için ideal. Sadece solan çiçeklerini kesmeyi ihmal etmeyin. Çabuk üreyen ve yayılan bir bitkidir. Bir rivayete göre sabah saat 7’den sonra hala çiçekleri açılmamışsa yağmur yağacak demekmiş. Ne ilginç, değil mi? Doktor gibi çiçek Aynısefa’nın popülaritesi aslında şifalı bir bitki olmasından geliyor. Bu ‘doktor’ nitelikli çiçek, yaraların hızla iyileşmesini sağlıyor ve lenf sistemini temizliyor. Bedeni güçlendirici toniktir ve sindirim işlemini kolaylaştırır. Bitmedi! Safra söktürücü etkisi de olan Aynı- sefa, ayak parmakları arasında oluşan mantarlarını iyileştirmekte kullanılır. Yara iyileştiricidir ve akne tedavisinde ortaya çıkan yangıyı azaltmak ve yerel iyileşmeye yardımcı olmak üzere kullanılır. Efsanesi: Şamdan çiçeğinin Latince adı “Calendae”, “Aylar Boyu” anlamını taşır. Kadife çiçeği familyasına ait bir çiçek olup, tarihten bugüne tıp ve mutfaktaki kullanımlarıyla değer kazanmıştır. Aynı bitki, Orta Çağ’da “Fakir Safranı” olarak anılırmış, yemeklere tat ve renk katması için katılırmış. Şamdan Çiçeği’nin başı sıklıkla güneşe dönük göründüğünden, çiçek kimi zaman “Yaz Gelini” veya “Çiftçinin Yüzü” diye anılırmış. Ekim ayının rengi turuncudur ve göze girmek, yas, kıskançlık, ilahi aşk gibi anlamlar taşır. Eski Hristiyanlar, Meryem Ana heykellerinin etrafına Şamdan Çiçekleri koyup, madeni para yerine çiçeğin tomurcuklarını sunarlarmış. Mum Çiçeği’nin bir diğer adı da böylece Meryem’in Altınları olmuş. Tarih 29 Ekim 1923’ten bu yana hür ve sevinçle tek yürek! Tam bir asra ulaşmaya son yedi yıl kaldı… Koskoca 93 yıl boyunca acısıyla tatlısıyla; ancak Cumhuriyetimizle beraber ulusça, kıvançla ve birliktelikle kutladığımız önemli milli günlerin başında gelen 29 Ekim Cumhuriyet bayramız vesilesiyle tüm Türkiye toprağı, tüm yaşanan kötü günlere rağmen yine bir arada, hür ve sevinçle tek yürek! Ülke çapında çeşitli tören ve büyük katılımlarla kutladığımız milli bayramlarımızın hepimizin gönlünde ayrı bir yeri vardır... Cumhuriyet bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet yönetimini ilan etmesi anısına her yıl 29 Ekim günü Türkiye’de ve Kuzey Kıbrıs’ta kutlanan bir milli bayramdır. Cumhuriyet bayramının kutlandığı ülkelerde 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmi tatildir. 29 Ekim’lerde stadyumlarda şenlikler yapılır, akşam ise geleneksel olarak fener alayları düzenlenir. Peki, 29 Ekim ve diğer milli bayramlarımız nasıl bayram oldu? Özellikle şu sıralar zor günlerden geçtiğimiz bu milli bayramın yaşandığı güne, yani geçmişe gitmeye ne dersiniz? Cumhuriyet öncesi Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü 624 yılda 36 padişah tarafından yönetilmiştir. Padişah, şah, kral, hakan, imparator, sultan gibi tek kişiye dayalı yönetim sistemine “mutlakiyet” adı verilmiştir. Mutlakiyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız, tek bir kişidedir. Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde ülkeyi yöneten kişiye yardımcı olması için meclis kurulurdu. Meclis üyeleri halkın isteklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı. Bu yasa taslakları yönetici tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimi ise “meşrutiyet”tir. Meşrutiyette meclisin yetkileri sembolik düzeyde olabileceği gibi bir cumhuriyetteki kadar geniş de olabilir. Osmanlı Devleti’nde 1876 ve 1908 yıllarında olmak üzere iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir. İkinci Meşrutiyet’in ilanından altı yıl sonra, 1914’te I. Dünya Savaşı başlamıştır. Dört yıl süren savaş, İttifak Devletleri ile birlikte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yenik sayılmasıyla sonuçlanmış ve Osmanlı toprakları İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler tarafından işgal edilmeye başlamıştır. Cumhuriyetin ilanı Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için devletinin bir gemisi ile Samsun’a gönderilmiştir. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenlemiş ve “Tek bir egemenlik var, o da milli egemenliktir. Milletin egemenliğini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcilerini 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nde toplamıştır. Meclis Mustafa Kemal Paşa’yı ‘Meclis Başkanı’ seçmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı’nı başlatmıştır. Halk ve düzenli ordular düşman kuvvetlerine karşı savaş vermiş, omuz omuza mücadele etmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasının ardından TBMM 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırmıştır. Padişah Vahdettin, ‘vatan haini’ ilan edilmiş ve yurdu terk etmiştir. İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos’ta ilk toplantısını yapmıştır ve 13 Ekim’de Ankara, başkent ilan edilmiştir. Bu dönemde Atatürk, egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamıştı. Atatürk 28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da yemeğe çağırmış ve “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” demiştir. 29 Ekim günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan “Cumhuriyet” önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne vermiştir. Meclis önergeyi kabul etmiştir ve böylece Türkiye Devleti’nin yeni yönetimi biçimi Cumhuriyet, yeni ismi “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” olarak belirlenmiştir. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı olmuştur. Halk da cumhuriyetin ilanını sevinç ve coşku ile karşılamıştır. Cumhuriyette, Atatürk’ün de söylediği gibi, egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur. Ulus, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle yöneticileri seçebilir. Bayram kabul edilmesi 29 Ekim 1923’te TBMM, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nda (1921 Anayasası) yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini cumhuriyet olarak ilan etmiştir. Aynı gece bu ilan, atılan 101 pare top ile kutlanmıştır. 1924 yılında ise cumhuriyetin ilanı şenliklerle kutlanmıştır. 2 Şubat 1925’te, Hariciye Vekaleti’nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim’in bayram olması önerilmiştir. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve 18 Nisan’da karara bağlanmıştır. 19 Nisan’da ise teklif TBMM tarafından kabul edilmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925’ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır. Ülke çapında çeşitli tören ve büyük katılımlarla kutladığımız milli bayramlarımızın hepimizin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Kulis Ayla Çelik’in Şarkılarıyla Bağdat’ın Yolunu Tuttuk Dilimizde son günlerde bir şarkıdır, gidiyor. Dönüp dolaşıp başlıyoruz mırıldanmaya… Hele o son dize, bize yeniden aşkı öğretiyor, cesurluğumuzu hatırlatıyor. Ayla Çelik, ‘Bağdat’ ile bizi adeta alıp götürdü, özlediğimiz, o hissiyatın içine bırakıverdi. Ne zamandır böyle bir şarkıya susamışız, Bağdat ile güne başlar, Bağdat ile aşkımızı ifade eder olduk. En özel zamanlarımızın şahidi, dile getiremediğimiz sözcüklerin tercümanı oldu… Dinlemekten bıkmadığımız şarkılarıyla Ayla Çelik’e soruyoruz, ‘Nasıl kaleme dökülüyor bu sözler, bu güzel şarkılar nasıl çıkıyor?’ diye… Siz de merak ediyorsunuz değil mi? Ayla Çelik Emirgan Sütiş okuyucuları için sorularımızı içtenlikle cevaplıyor… Size de kahvenizi alıp bu keyifli röportajı okumak kalıyor... Çok klasik ama bir o kadar da merak edilesi bir soruyla başlamak istiyorum röportajımıza. Böyle şarkılar nasıl çıkıyor ortaya? Yaşanmışlıklar mı yazdırıyor bu güzel, yoğun sözleri, ilham perisi mi diyebiliriz? Birden çıkıyor, ben de bilmiyorum. Bilsem her gün yazacağım. Şarkı gelip buluyor beni benden çok… Sanki bir iplik ucu görüyorum bir yerde, makaraya ulaşmak için çekiyorum da çekiyorum. Bazen buluyorum, bazen bulamıyorum sonunu. Bulduğum zaman da böyle şeyler oluyor. Yaşanmışlıklar yazdırıyor. Benim ya da bir başkasının yaşanmışlıkları... Sağına, soluna çok dikkatli bakarsan bir sürü hikaye var. Her şeyin bir hikayesi var. Bağdat şarkınız herkesin dilinde… Her ne kadar günümüz popüler kültürünün ürünü olarak bu şarkının da hızlı tüketileceği düşünülse de uzun bir süre böyle devam edecek gibi gözüküyor. Bu kadar sevilmesini siz neye bağlıyorsunuz? Çünkü bu şarkı gerçek... Ve insanların unuttuğu bir şeyi hatırlattı herkese. Saf aşkı, temizliği, saflığı, huzuru, mutluluğu... Sadece aşk var menfaat yok, çıkar yok, hiçbir kötü duygu yok. Kalbi bir şeydi ve temas etti herkesin kalbine. Bu şarkının ben yok olup gideceğini düşünmüyorum. Bu şarkı bir klasik olarak kalacak. Kulis Bu şarkıyla kaç kişi evlendi, aşkını ilan etti, çocuklarına söyledi. Bu insanlar evlenecekler, çocukları olacak ve onların şarkısı oldu artık. Binlerce insanın şarkısı oldu. Benim dışımda binlerce hikaye taşıyor bu şarkı artık. Doğal olarak da kaybolmayacak. Hem dünyada, hem de Türkiye’de yaşanan gerginlikler, toplumsal olaylar sizin üretkenliğinizi nasıl etkiliyor? Böylesi bir ortamda beste yapmakta, yaratmakta zorlanıyor musunuz? Acı çekiyorum her duyarlı insan gibi. Etkiliyor tabii. Bazen engel oluyor, bazen destek oluyor. Ne kadar gördüğün, ne kadar hissettiğinle alakalı. Ama insanlar acı hikayeler dinlemek istemiyorlar, görmek istemiyorlar. Acı o kadar hayatımızın içinde ki biraz nefes alıp mutlu olmak istiyorlar, unutmak istiyorlar. O yüzden o duygularla yazdığım birçok şarkıyı kimseye dinletmiyorum, kendi özel arşivimde saklıyorum. Benim severek dinlediğim şarkılarınızdan biri de ‘Aşk Şarkıları’… Şarkıda dediğiniz gibi gidenler geri dönmemeli mi? Sizde de bu geçerli mi? Bittiğinde bitmiştir diye mi düşünüyorsunuz? Tam tersi... “Gidenler geri dönmemeli” derken kendimden bahsediyorum aslında. Madem bir karar aldın, geri dönme demek istiyorum. (Gülüyor) Ben bu tutarsızlıktan bahsediyorum. Hani gitmen gerektiğini bilirsin; ama bir şarkı tutar, bir koku tutar, bir şey tutar ve geri iter seni, “biraz daha, biraz daha” dersin ama şöyle dimdik gitsen ya... Bense bittiğinde hiçbir şey düşün- müyorum. Düşünmediğim noktada da gerçekten bitmiş oluyor zaten. Düşlenen aşk gerçeği doldurmaz demiş bir şair. Sizce aşkın en güzel hali nasıldır? Bu nasıl bir aşktır, duygudur tarif edebilir misiniz? Düşnenen aşk gerçeği doldurmaz, doğru... Ama heyecanını severim. Hani bir kıpırtı varsa karşılıklı ki en sevdiğimdir o kıpırtı, o ilk halleri aşkın, muhteşemdir. Sanki biri sana dokunur, doğal bir makyajın olur üzerinde, yüzünde, gözünde, saçında, elinde, anlattıklarında… Her şeyine bulaşır o doğal makyaj. Ve ben aşık olan birini yüzünden anlarım. Aşk insanı güzelleştirir. Her şeyi güzelleştirir; baktığın yeri de güzelleştirir çünkü güzel bakarsın aşık olduğunda. Beyaz ile güzel bir sinerji yakaladınız. Düet yapma fikri nasıl ortaya çıktı? Beyaz’la zaten Türkan’dan dolayı bir dostluğumuz vardı. Zaman içinde de bir gün tekrar bir şey yapmalıyız gibi bir düşüncemiz oldu. Sonra ben albüme girince bir gün şarkılarımı dinledi ve Bağdat’ı duyduğunda; “Ben bunun içinde olmak istiyorum” dedi. Ben de seve seve kabul ettim. Amacı olan, planlanmış bir şey değildi. Kendiliğinden gelişti. Konser programlarınızdan bahsedelim… Bu yaz beni her yerde dinlediniz, görmeniz önemli değil. (Gülüyor) Özel geceler, bayi toplantıları... Ben zaten bar programı yapmıyorum. Sosyal medyadan tüm konser programlarını takip edebilirler. Zaten Günay’daki programım da yeni sezonda devam edecek. Gezi Tatil için bavulunuzu hazırladınız mı? Yurt dışı turlarına yılın her döneminde gidilebilecek bir yer mümkünken doğru zamanda, doğru yere gitmek yaşanmaya değer bir tatil için oldukça önemlidir. Her ülkenin turistik bir dönemi olduğunu ve kişilerin tercihlerini buna göre yapabileceklerini düşünerek sizler için her sayımızda dünyada görünmesi gereken yerleri sıralayacağız. Tatil… Her halde 7’den 70’e herkesin sevdiği kelime arasında ilk sıralarda geliyordur. Ancak keyifli bir tatil için doğru yer seçimi en mühim olanı! Biz de sizler için dünya haritasını önümüze koyduk ve hangi mevsimde nereye gidilmeli diye ekip olarak mesai harcadık. gezilecek yer var ki! Ne zaman, nerenin seçilmesi gerektiği en önemli konunun başında geliyor. Yalnız bütçeniz ne olursa olsun her yerin aslında kendine has bir dönemi, mevsimi vardır. Bu yüzden biletinizi almadan önce bu ülke seçimlerini dikkate almanızı tavsiye ederiz. Biletinizi almadan önce yazımızı okuyun Artık seyahat acenteleri, yurt dışı turları çok daha ulaşabilir durumda. Ancak öyle güzel yerler, o kadar çok Eylül Eylül ile birlikte yaz sıcakları son bulup havalar yumuşarken, Orta Avrupa ve Kuzey Amerika tatil için en ideal bölgeleri oluşturuyorlar. bir şey söylemeden gidin ve oradan bir posta kartı atın, üzerine de “Keşke sen de burada olsaydın!” yazın. Ljubljana (Slovenya): Avusturya ve İtalya arasında bulunan Slovenya, eşsiz mirası ile övünmektedir. Başkent Ljubljana; Alman, Akdeniz ve Sloven kültür karışımının mükemmel bir örneğidir. Eski Şehir, Barok, Rönesans ve Art Nouveau yapılarının bir karışımından oluşur ve tepeden Orta Çağ’a ait bir şato bakmaktadır. Tivoli Parkı’nı bahçelerinden geçerek, Stalin’in parçalanmış heykeli ve I. Dünya Savaşı hendeklerinin yeniden canlandırılmasını gösteren, modern Slovenya’nın tarihi için ulusal Yakın Tarih Müzesi’ne gidebilirsiniz. Prag (Çek Cumhuriyeti): Prag’ın bohem büyüsü ve masalsı özellikleri onu plajlardan yorulmuş ve kendilerini kültüre vermek isteyen tatilciler için mükemmel bir mekan haline getirmektedir. Tüm günü Prazsky hrad’ı (Prag Kalesi) keşfe ayırabilirsiniz sonra ise klasik bir Çek tavernasında sağlam bir yemek yiyebilirsiniz. Eski Şehir Binası’na ve Astronomik Saat’e hayranlıkla bakakalmadan önce biraz vakit ayırarak Eski Şehir Meydanı’nda dolaşın. Prag’ın en iyi barları bodrum katlarındadır, buralardaki tarihi pub’lar tumba gecesi için muhteşem bir mekan oluşturur. Varşova (Polonya): Polonya başkentinde saray ve park alanları bol miktarda bulunur. Toplu taşıma ile her yere kolayca gidebilirsiniz. Anıtsal Kültür ve Bilim Sarayı’ndan önünüzde uzanan şehrin tadına varabilirsiniz. Alman birlikleri tarafından yerle bir edilen; ancak ustalıkla yeniden inşa edilen eski şehrin, Kraliyet Şatosu’nu ve Gotik şatosunu ve barok tarzındaki palaslarını mutlaka ziyaret edin. Eski Şehir’de görülebilecek mekanlar arasında hareketli Uprising Anıtı ve sevimli Krasinski bahçeleri bulunmaktadır. Ekim Ekim ayında ilkbahar güney yarım küreye yerleşir. Güneşle buluşmak için Güney Afrika’ya, Güney Amerika’ya ve Avustralya’ya uzanmanın tam zamanı. Moskova-St. Petersburg (Rusya): Rusya’nın siyasi, bilim, tarih, mimari ve ticaret merkezi Moskova ülkenin tezatlıklarını sergiler. 10 milyon nüfuslu bu şehirde eski ve modern yan yana durmaktadır. Kızıl Meydanı, Kremlin’i, Aziz Basil Katedralin’in dokuz kubbesini, Lenin’in Mozolesi’ni, KGB Müzesi’ni ve Moskova’nın muhteşem ve korkunç geçmişine ait diğer sembolleri görmek için gösterişli istasyonlarından birinden metroya binebilir, ardından rahatlamak ve alışveriş için Ring Bulvarı’na ya da Puşkin Meydanı’nda dolaşan insanları seyredebilirsiniz. Viyana (Avusturya): Viyana’da kahve evi sadece bir ikinci adres değil, aynı zamanda bir kurumdur. Bir hamur işi ve sert bir espresso ile gazeteye dalmak; UNESCO’ya göre resmi olarak Viyana kültürüne ait bir meşgaledir. Sachertorte’de rehbersiz bir tura çıkarak, İmparatorluk Sarayı, Devlet Opera Binası, Kirche am Steinhof veya Kunsthistorisches Müzesi gibi şehrin şaşırtıcı geleneksel, ayrılıkçı ve modern mimarisini görün. Maldivler: İş arkadaşlarınızın sizi kıskanmasını mı istiyorsunuz? O zaman öylesine oturup konuşuyorken bir anda “Bu yıl tatile Maldivler’e gidiyorum” deyin, özellikle de bu sözü kışın söyleyin. Ya da daha iyisi Maldivlere kimseye Budapeşte (Macaristan): Budapeşte’deki 118 kuyu ve sondajın içine günlük 15 milyon galonun üzerinde su kaynayarak akıyor. Tuna Kraliçesi ayrıca tarih, kültür ve doğal güzelliklerle dolu. Fotoğraf makinenizi Aquincum Müzesi’ndeki Roma kalıntıları, Heykel Parkı ve 300 fitlik kubbeli Aziz Stephen Bazilikası için hazırlayın. Moda Dilara KIRMIT Moda Editörü İş hayatında kıyafet seçimi Çalışan bir kadınsanız biraz erkek egemen bir ortamdasınız demektir. Bu durum asla kadınca giyinmenizi engellememeli, kadınlığınızı gölgelememeli! İş hayatında giyinmenin altın kuralı, iş kolunuzun geleneklerine uygun; ama kendinizi yansıtan bir tarz belirlemenizdir. İşinize ciddiyetle yaklaşımınızı ve becerinizi vurgulayacak zarif, temiz, uyumlu ve iyi dikilmiş kıyafetler seçin. Etek, pantolon takımlar, gömlekle kombine edilmiş etek ve pantolonlar, düz kesim elbiseler ideal olanlardır. Hoşunuza gitmeyecek bir konuma düşmemek için çok kısa etekler, vücudunuza yapışan kıyafetler ve derin dekolteler kullanmayın. Pantolon Pantolonlar da ofis şıklığı için etekler kadar önemlidir. Pilili pantolonlar, slim fit pantolonlar, keten pantolonlar, yün pantolonlar alternatifleriniz arasında olmalı. Jean’ler, bermuda pantolonlar, taytlar ve harem pantolonlar ise iş yerinde giyilmemelidir. Unutmayın; iş kıyafetleri trendi parçalardan değil, klasik parçalardan oluşur. Amacınız, moda dünyasındaki trendleri iş yerine taşımak olmamalıdır. Renk paleti Çok canlı renkler seçmeyin; ama kendinizi gri tonları içine de hapsetmeyin. Evet, gri iş hayatında çok alışıldık ve ağırlık veren bir renk; ama aynı etkiyi bırakabilecek başka renkler de var. Yeşil, bordo, lacivert, siyah, kahverengi, bej, toprak tonları ve lal gibi renklerle gardırobunuzu çeşitlendirin. Aksesuarlar Her detayı düşünün! Ayakkabılarınız topuklu veya topuksuz olabilir; ama mutlaka temiz ve cilalı olmalı. Çantanız hem kıyafetinizle uyumlu, hem de çalıştığınız iş koluna ve konumunuza uygun olmalı: Boncuklu bir çanta ile bankacılık sektöründe çalışmanız pek uygun olmaz! Abartısız ve zarif takılar kullanın; ama annenizin inci kolyesi ile de kendinize olduğunuzdan daha yaşlı bir hava vermeye çalışmayın! Makyaj Canlı renklerden, koyu ve yoğun uygulamalardan mutlaka kaçının. Sade ve doğal bir makyaj yapın: Gözlere hafif gölgeler, iki kat rimel, biraz allık ve ruj. Saç Saç, genel görünümde son derece etkilidir. Asla yağlı, kirli ve boyası gelmiş bir saçla işe gitmeyin. Rahat etmek için saçınızı toplayın; böylece sürekli düzeltmek zorunda da kalmazsınız. Kibar, kıyafet renginizle uyumlu tokalar tercih edin: Payetli kelebek tokaları günlük hayatınıza bırakın! Parfüm Asla ağır kokular kullanmayın. Hafif, çiçeksi aromalardan yapılmış parfümleri tercih edin. Parfümünüzle banyo yapmayın; az sıkın, gerekirse tazelersiniz. Önerilerim • Yürürken de, otururken de dik durmaya özen gösterin. • Giysileriniz temiz ve ütülü olsun. • Renk uyumuna dikkat edin. Küçük aksesuarlarla kıyafetlerinizi hareketlendirin. • İçinde rahat olmadığınız giysiler ve ayakkabılar giymeyin. • Ayakkabılarınızı sık sık temizleyin ve cilalayın. Topuğu yenmiş, deforme olmuş ayakkabılar giymeyin. • Saç, el ve tırnaklarınızdaki bakımsızlık şıklığı zedeleyen unsurlardır. Saç boyanıza ve temizliğine dikkat edin, el ve tırnaklarınıza özen gösterin. • Takılarınız hem kıyafetinizle, hem de birbirleriyle uyumlu olmalı. Sarı ve beyaz takıları bir arada kullanmayın. Yanınızda bulundurun! Ne olur ne olmaz diye el çantanızda bulundurmanız gerekenler: • Yedek bir çift çorap • Küçük bir ayakkabı cila süngeri • İplik ve dikiş iğnesi • Diş fırçası ve macunu • Saç fırçası • Törpü • Kağıt mendil • Elbette makyajınızdaki parlamaları rötuşlayacak hafif bir pudra, dudak boyanızı gün içinde tazelemek üzere rujunuz ve parfümünüz. Moda Takım elbise giymenin kuralları İtalyan tarzı İtalyan takım elbiseleri giydiğinizde kendinizi daha iyi hisseder ve daha şık görünürsünüz. Eğer abartılı olmayan takım elbiseleri seviyorsanız ve giyilmesi rahat bir takım arıyorsanız, İtalyan tarzı takımlar tam size göre! Moda denince akla ilk gelen hep kadın giyim modası oluyor nedense… Ancak günümüzde iş dünyasındaki erkekler de modayı yakından takip ediyor. Kimileri renk ve model trendlerini müdavimi olurken, kimileri kendine yakışanı tercih edip, kendi modasını yaratıyor. Kadınlar her zaman erkeklerin kıyafet seçimi konusunda ne kadar başarısız olduğundan bahsederler ve ilk önce birlikte oldukları erkeklerin dolabını değiştirmek isterler. Çocukluklarında kıyafet seçimlerini annelerine bırakan erkekler daha sonra bu görevi eşlerine devrediyor. Peki, çocuklukla bekarlık arasında geçen bu sürede erkekler nasıl giyiniyor? Jean ve tişört kombinlerini bile birer moda felaketine dönüştürebilen erkeklerin bir de takım elbise giydiğini düşünün! Şık görünmek isteyen beyefendilerin takım elbise kılavuzu 2016 Erkek Modası’nda öne çıkanlardan ilki renkli takım elbiselerdir. Özellikle iş yerlerinde iddialı görünmek isteyen beyler için çok güzel seçenekler var! Bedeninize uygun takım elbise Takım elbise giymenin birinci ve en önemli kuralı üzerinize tam oturan bir elbise giymenizdir. Bunun için özel dikim takım elbise almanıza gerek yok. Hazır giyim firmalarından aldığınız takımlarınızı terziye götürerek üzerinize tam oturmasını sağlayabilirsiniz. • Öncelikle ceketin üzerinize olup olmadığını anlamalısınız. Rahat hareket edebilmeniz için ceket ve göğsünüz arasında yumruğunuzun sığacağı kadar geniş bir boşluk olmalı. • İdeal ceket uzunluğunu da başparmağınızın eklemiyle ölçebilirsiniz. Ceketi giydiğinizde ceketinizin etek kısmı başparmağınızın eklem yerine denk gelmeli ve gömleğinizin manşeti bir parça görünmelidir. • Pantolon seçiminde ise aldığınız pantolon kalçalarınıza değil, belinize tam oturmalı ve paça uzunluğu için pantolonun ayakkabınızın üzerine nasıl döküldüğüne bakmalısınız. • 2016 sonbaharında erkeklerinde kullanacağı büyük şallar da ayrıca çok trend. Bunları takım elbiselerle de kombinlemeniz mümkün. • 2016 sonbahar erkek modasında retro modeller, kadın modasındaki gibi yerini aldı. Bu trendle eski zamanların yakışıklı beyefendilerini günümüze taşıyabilirsiniz! Kravat takmıyorsanız eğer! Eğer takım elbisenizle kravat takmayacaksanız o halde, gömlek seçiminde daha dikkatli olmalısınız. Geniş yakalı gömlekler kravatsız giyildiğinde çıplak ve liseli asi çocuklar gibi paspal görünmenize neden olur. Kravat takmak istemiyorsanız küçük ve kendini salmayan, sert yakalı gömlekler tercih edin. Eğer çok resmi bir davete gitmiyorsanız ceketinizin içine kazak giyebilirsiniz. Özellikle dik yakalı ince bir kazak bambaşka bir şıklık yaratacak. Kontrast renk kombinleri, siyah, beyaz ve kırmızı kombinler, altın sarısı, deniz mavisi ve kahvenin her tonu bu sene çok moda. Yani erkekler de en az bayanlar kadar renkli ve cıvıl cıvıl! Kumaş seçimi Takım elbisenizin hangi kumaştan yapıldığı gideceğiniz etkinliğe, katılacağınız yere göre değişiklik gösterir. Bazı kumaşlar daha yumuşak ve lüks kullanımlar için idealken, diğer sade ve mat kumaşlar günlük kullanımlar için daha uygun olacaktır. Parlak ve ince kumaşlardan dikilen takım elbiseler, gece davetleri ve şık toplantılara giderken tercih edilir. Pamuklu, yünlü ve mat kumaşlardan yapılan takımlar da günlük kullanımlara yönelik oluyor. Kol düğmeleri Kol düğmeleri takım elbisenin en şık aksesuarı diyebiliriz. Kravat takmayı pek sevmeyen erkeklerimiz nedense kol düğmelerine çok önem verirler. Eğer bu şık düğmeleri kullanmak istiyorsanız manşet kısmı düğmesiz gömleklerden edinmelisiniz. Şık kol düğmeleri takım elbisenizin şıklığını ikiye katlar. Kol düğmeleri aynı zamanda tarzını belli eden bir mücevher gibi takılabilir ya da tüm elbisenizle uyum içindeki bir parça gibi kullanılabilir. Eğer sportifseniz yine şık olabilirsiniz Erkekler için vazgeçilmez olan takım elbiseleri beyaz ya da siyah spor ayakkabı ile kombinlemek hem rahatınızı artırmanızı, hem de yeni spor tarzı trende ayak uydurmanızı sağlayacaktır. Son bir kaç sezondur kadın giyiminde de ağırlığını iyiden hissettiren ve önümüzdeki sezon erkek koleksiyonlarının hem tasarımları, hem de kumaşları ile öne çıkan sportif dokunuş; 2016 sonbaharının en önemli trendlerinden biri. Tişörtleri, şortları, örgü kolej ceketleri, yağmurlukları, parkaları, grafik çizgilerle süslenmiş takım numaralı kıyafetleri ile sezona ideali bir giriş yapan trend etkisini her geçen gün daha da artırıyor. Aslında erkek trendlerinde yabancı olmadığımız bu eğilim, önümüzdeki sezonda alışık olduğumuz futbol, basketbol gibi klasik sporlar yerine yönünü kriket, paten, bisiklet, sörf, kaykay gibi daha modern yani tabiri caizse “cool” sporlardan esintiler taşıyan özgür ve dinamik tasarımlara cevirmiş durumda. Baylar size önerim! Modayı sadece bir giyim tarzıyla sınırlandırmamak gerekir. İnsanların hayata bakışları, düşünme biçimleri, kişilik yapıları hatta ruh yapıları bile modanın kapsamı içerisine girer. Çünkü modayı bütün bu unsurlar oluşturur. Kendinizi kullanın! Sağlık Samiye Çelik Liv Hospital Ulus Diş Hekimi Ağız ve diş sağlığı Okul başarısını etkiliyor Yeni okul dönemi başlıyor… Çocuklarımızın gününün büyük bir bölümü okulda geçecek. Bu süreçte ebeveynlerin çocuklarından en büyük beklentisi başarılı bir okul hayatının olması! Fakat okulda başarılı olmanın anahtarı ise sağlıktan geçiyor. Peki, çocuklarımızın diş ve ağız sağlını korumak için neler yapmalıyız? Liv Hospital Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dt. Samiye Çelik ağız ve diş sağlığının genel sağlıktan ayrı tutulamayacağını söylüyor. Dt. Samiye Çelik; “Çocukların ilk süt dişleri çıkmaya başladığında ortalama altı aydan itibaren dişlerin ebeveynler tarafından temizlenmesini öneriyoruz. Temiz bir tülbent, pamuk ya da parmak fırça yardımıyla düzenli temizlik, erken yaşlardan itibaren şart” dedi. Peki, ya sonrasında neler yapmalı? Okul yaşamında yanında her dakika olamayacağımız çocuğumuzun diş sağlığı için neler yapabiliriz? Beslenme alışkanlığına dikkat! Diş problemleri zamanında fark edilip tedavi edilmediği takdirde, ciddi ağrı ve huzursuzluğa yol açıyor. Bu da çocuğun derslerine odaklanmasına, hatta ders ve sınav başarısına engel oluyor. Acil durumda yapılacak diş tedavileri, normal tedavilere göre daha zor ve uzun. Bu durum okul açısından önemli bir dönemde olan çocuklar için gereksiz bir zaman kaybı anlamına geliyor. Çocukların düzenli beslenmesi, şekeri mümkün olduğunca tüketmemesi, ağız sağlığı açısından çok büyük önem taşıyor. Ana ve ara yemeklerden sonra ağzı çalkalamak ve günde iki kez diş fırçalamak çürüğü engelliyor. Eğer anne baba diş fırçalıyorsa, çocuk da fırçalıyor Çocukların ağız ve diş sağlığı için yapılabilecek en iyi şey onlara çok küçük yaşta diş fırçalama ve ağız bakımı alışkanlığı kazandırmak. Hatta ilk süt dişlerinin çıkmaya başladığı ortalama altı aydan itibaren dişler ebeveynler tarafından temizlenmeli. Temizleme basitçe temiz bir tülbent ya da pamukla yapabileceği gibi, eczanelerde bulunan parmak fırçalar yardımıyla da yapılabilir. Çocuklara diş fırçalama alışkanlığı kazandıracak en etkili yol, evdeki büyüklerin düzenli olarak diş fırçalamalarıdır. Aile tarafından daha önceden bir problem fark edilmediği takdirde dört yaşından itibaren düzenli hekim kontrolleri başlamalıdır. Bu kontroller sayesinde çocuk diş hekimine ve kliniğine alışacak ve ileriki yaşlarda diş kontrolleri ve tedavileri fobi olmaktan çıkacaktır. Ayrıca günümüzde çürük analiz testleri ile çocuğun çürüğe yatkınlığı ölçülerek, uygun koruyucu programlar uygulanıyor. Süt dişleri ihmal edilmemeli Süt dişleri alttan gelecek daimi dişler için yer tutucu görevindedir. Süt dişlerindeki çürük, yanlış dolgu ya da eksiklik, ileriki dönemde dişlerin çapraşık olmasına neden oluyor. Ayrıca süt dişlerinin enfeksiyonu, alttaki daimi dişleri de etkileyerek, yapısal ve şekilsel bozukluklara yol açıyor. Süt dişlerindeki uzun süreli çürük ve enfeksiyonlar çocukların uzun süreli antibiyotik kullanmasına da sebep oluyor. Bu da çocuğun fazladan ilaç kullanmasını ve genel sağlık durumunu etkiliyor. Çürüğü önleyici gıdalar... Her derde deva olan gıdalar aynı zamanda vücudumuzun sağlıklı kalması için kalkan görevi de görüyor. İşte bu gıdalar, diş sağlığına birebir iyi gelen ve çürüğü önleyici gıdaların başında geliyor. • Süt • Yoğurt • Fıstık • Peynir • Lifli gıdalar • Şekersiz sakızlar • Meyveler (Yemekten iki saat sonra tüketilmeli) Otomobil Saf lüks… Yeni Mercedes Maybach S-Serisi Geçtiğimiz yılki “geleceğin otomobili” konseptini Concept IAA ile dolduran otomobil devi, bu yıl yeniden alevlenen “geçmişle geleceği buluşturuyoruz” konseptine yine mükemmel bir cevap verdi. Alman devinin lüks sedan serisi Maybach, büyüleyici bir konseptle karşımıza çıktı. Mercedes yine bambaşka bir şeyle karşımızda! Maybach-Motorenbau GmbH 1921 yılında ilk aracını çıkardığından bu yana tüm dünyadan otomotiv tutkunları için Maybach adı, en rafine zarafetle sunulan performansı çağrıştırır. Şimdi ise Mercedes-Benz bu ruha yeniden hayat veriyor. Maybach araçları her zaman otomotiv mühen- disliği sanatının zirvesi olarak tanımlanmanın ayrıcalığını yaşadı. Geçen yüzyılın 20’lerinde ve 30’larında en şık, en büyük ve en değerli arabalardı. En iyilerin seçimi Sayısız devlet başkanı 1921 ve 1941 yıllarında toplam 1800 ünite imal edilen bu modeli seçti. Doğası gereği seçkindi. Ve bugün de sürücüler dünyanın en iyisini arzuluyor. Bu istek yeni Mercedes-Maybach markası ile yerine getirildi. Bir arabadan çok daha fazlası olan bu araca binin! Geleneğin ve modernliğin ortak yaşamı, lüks ambiyans ve ideal çalışma ortamının kaynaşması. Etkileyici, tarz oluşturan bir var oluşu somutlaştırır. Cömertçe boyutlandırılmış iç alan, en yüksek konfor ile en zorlu müşterileri bile şımartır. İsteğe bağlı birinci sınıf arka bölüm, katlanan masaları ve iş telefonu sayesinde arka bank koltuğu mobil bir ofise dönüştürür. Ve gümüş kaplı şampanya kadehleri de elbette eksik değildir! Ama bu aracın ne kadar etkileyici olduğunu gösteren sadece içi değildir. C-direğindeki “Maybach” simgesi, bu uzun aks mesafeli sedana soylu bir aura katar. Ve sayesinde bu Mercedes’in lüks segmentte yeni bir standart oluşturduğu yedi harf de arkada görülebilir: Maybach. Yeni standartları belirledi Yeni Mercedes-Maybach S-Serisi’nin arka bölmesi, sadece üst seviye konforu ile etkilemez. Gelişmiş güvenlik sistemleri de yolcu koruması açısından yeni standartlar belirler. Örneğin; executive koltukların yastıkları, rahat bir yolculuk için koltuk arkalığınızı yatırdığınızda korumanızı artırır. Çarpışma halinde koltuk altındaki yastık şişerek yolcunun emniyet kemeri altından kayıp geçmesini önler. Emniyet kemerleri de isteğe bağlı olarak emniyet kemeri yastığı ile donatılabilir. Bu şişebilen emniyet kemeri kayı- şı, kafa kafaya çarpışmalarda yolcunun göğsündeki yükün mümkün olduğunca düşük olmasını sağlar. Buna ek olarak isteğe bağlı PRE-SAFE® paketinin bir bileşeni olan PRE-SAFE® kemer gergisi de yaklaşan bir çarpışma öncesinde yolcuları olabildiğince sabit tutar. Ayrıca isteğe bağlı olarak gelen sürüş destek paketi plus yardım sistemleri ile diğer tüm katkılarının yanı sıra güvenli mesafeleri korumaya, aracı şeritte tutmaya ve yaklaşan bir arkadan çarpışma halinde arka bölmedeki yolcuların güvenliği için güvenlik tedbirlerini başlatmaya yardımcı olur. Hız Tutkunları Grand American Touring konfor ve stilin zirvesine ulaştığında olan şey işte budur. Her şeyin en iyisini isteyen sürücüler için güç, custom özellikleri ve premium ses sistemine sahip! Motor aşığı olmak başka bir his, farklı bir dünya… Süratle yolda giderken rüzgarın aksine ilerlemek, üstelik güvenilir bir araçla bunu yapmak artık paha biçilemez değil! Davidson’un yeni model CVO’larını görmeniz mümkün. Yolların tozunu atan bu motorlar, kısa zaman içeri- sinde motor tutkunları tarafından oldukça sevildi. Harley Davidson Hakkında Harley-Davidson Motor Company, bir Amerikan motor şirketidir. Marka adı, şirketin kurucusu olan William Harley ve Arthur Davidson’ın soyadlarından gelir. Merkezi Milwaukee, Wisconsin Motor Tipi Twin-Cooled™ Twin Cam 110™ Motor Hacmi (cc) 1801 cc Silindir çapı x strok (mm) 101.6 mm x 111.1 mm Sıkıştırma Oranı9.2:1 Yakıt Sistemi Elektronik Sıralı Port Yakıt Enjeksiyonu (ESPFI) Maks. Tork (Nm @ dev/dak) 156 Nm @ 3.750 rpm AteşlemeElektronik enjeksiyon ÇalıştırmaElektrikli Şanzıman6 vites Güç Aktarımı Zincir, 34/46 oranı Boyutlar (UxGxY) (mm) 2.600 mm Sele yüksekliği (mm) 740 mm Yakıt kapasitesi (lt) 22.7 lt Ağırlık (kg) 416 kg bulunmaktadır. Amerika’nın ve dünyanın en büyük motor üreticisidir. Şirket, hızları nedeni ile çoğunlukla polis merkezlerine üretim yapmaktadır. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda ABD ordusuyla yaptığı iş birliği ile büyük ölçüde gelir sağlamış ve bugün geldiği noktaya ulaşmıştır. Sağlık Prof. Dr. Muammer Kendirci Liv Hospital Ulus Üroloji Uzmanı Sosyal bir kabus Ama korkulu rüyanız olmasın Kadınlarda her yaşta ortaya çıkabilen idrar kaçırma bir sorun olarak görülür ve yaşam kalitesini bozar. Hasta evden çıkmamayı yeğler, sosyal ortamlara fazla girmez, gittiği her yerde tuvalet bulma, tuvalete yetişebilme kaygısı taşır. Ancak bu sorun elbette tedavi edilebilir! Kişi tuvaletini kaçıracağı endişesiyle yeterli sıvı alamayabilir; bu kez de yeterince sıvı tüketmemeye bağlı bazı sorunlar ortaya çıkabilir. Kişi neredeyse tüm yaşantısını bu bozukluğa göre belirlemek durumunda kalır. Sosyal bir kabus olabilen idrar kaçırmanın bazı vakalar için sadece yaşam tarzında küçük değişikler yaparak, bazen ilaç tedavisiyle, bazen de cerrahi müdahale ile tedavi edilebildiğine dikkat çeken Liv Hospital Ulus Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Muammer Kendirci kadınlarda idrar kaçırma bozuklukları hakkında bilgi veriyor. İdrar kaçırma ne kadar yaygındır? Kadınlarda idrar kaçırma yaygın görülen bir durumdur. Her 100 kadından 35’i yaşam kalitesini etkileyecek düzeyde idrar kaçırma sorunuyla karşılaşır. Bazılarında kaçırma dönemsel olabilirken, bazılarında kalıcı bozukluk şeklinde kendisini gösterir. Bu bozukluk yüksek tansiyon, kalp hastalığı, depresyon, şeker hastalığı, astım-bronşit gibi kronik hastalıklardan bile daha sık görülmesine rağmen, sorunun çözülmesi konusunda kadınların bir üroloji uzmanına başvurmaktan genellikle kaçındıklarını görüyoruz. Nedenleri nelerdir? İdrar kaçırma sıkışmakla, aksırıp-öksürme-gülmeyle olabilir. Sıkışmayla olan kaçırma genellikle daha ileri yaşlarda, diğeri daha genç yaşlarda ortaya çıkar. Bazen her iki tip kaçırma da bir arada bulunabilir. Yaş almak idrar kontrolü için zorlaştırıcı bir faktördür. Gebelik, doğum yapma, zor veya müdahaleli doğum yapma altta yatan önemli faktörlerdendir. Gebelik sayısı arttıkça idrar tutma mekanizmaları daha çok bozulacağı için idrar kaçırma yakınmaları artmaktadır. İdrar kaçırma sezaryenle doğumda normal doğuma göre daha az görülmektedir. Geçirilmiş bazı ameliyatlar, kanser nedeniyle ışın tedavisi alınması, sık idrar yolu enfeksiyonu, tedavi edilmeyen sistit, başka amaçla kullanılan bazı ilaçlar idrar kaçırmanın nedenleri arasındadır. Menopoza girmenin kendisi de idrar kaçırmaya yol açabilmektedir. Menopoz, idrarı tutmayı sağlayan mekanizmaları bozmaktadır. Yaşam biçimi ve beslenmenin etkisi nedir? Fazla kilolu ya da obez olmak, kronik kabızlığa yol açan beslenme biçimi, az su içmek, fazla tuz kullanmak, düzenli egzersiz yapmamak, kronik sigara kullanmak idrar kaçırma bozukluğuna yol açabilir veya şiddetini artırabilirken bu faktörlerin düzeltilmesi idrar kontrolüne katkıda bulunur. İdrar kaçırma bozukluklarında doğru yaşam alışkanlıkları sorunun çözülmesinde ya da en azında hafifletilmesinde yardımcı olabilir. Kilolu hastalarda kilo vermenin teşvik edilmesi, düzenli fiziksel aktivite ya da egzersiz, sigarayı bırakma, idrar kaçırmaya yol açan bazı ilaçların değiştirilmesi, sıvı alımının miktarı, sıvı türü ve zamanlamasının düzenlenmesi, kahve-çay-kola tüketiminin sınırlandırılması, kabızlığın giderilmesi, lifli beslenme, idrar tutmaya yardımcı olabilecek bazı pozisyonların öğrenilmesi, işeme eğitimi gibi uygulamalar bazı hastalarda sorunu tamamen ortadan kaldırabilmekte ya da hafifletebilmektedir. İdrar kaçırma tedavi edilebilir! Kadınlarda idrar kaçırma bozuklukları bir ürolog tarafından değerlendirildiğinde, basit bazı tedbirlerle, hayat biçimi değişiklikleriyle sınırlanabilir ya da düzeltilebilir. Bazı tip idrar kaçırma bozuklukları ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Mesaneye botoks uygulamasıyla ilaçlara yanıt vermeyen kaçırma bozuklukları giderilebilir. Özellikle öksürme-aksırma-gülme gibi durumlarla ortaya çıkan idrar kaçırma bozukluklarında, günübirlik yatışla yapılan cerrahi yöntemlerle sorun tamamen ortadan kaldırılabilir. Öneri Oku, izle… Herkes kendi hayatının kahramanı İster patlamış mısır eşliğinde sezonun belki de gişe rekortmeni olabilecek filmlerini sinema salonunda izleyin; isterseniz Emirgan Sütiş’in enfes kahvesi eşliğinde bu ayın en popüler kitaplarının sayfalarını çevirin. Seçim sizin! Şimdiden herkese iyi seyirler, keyifli okumalar… Sully Chesley B. Sullenberger yani Sully, US Airways’de çalışmakta olan tecrübeli bir pilottur. 2009’da New York’tan Charlotte’a yapılan bir uçuş sıradan bir şekilde başlamıştır; ancak kalkıştan çok kısa bir süre sonra uçak bir kaz sürüsüne çarpar ve motorlarını kaybeder. En yakın havaalanına dönecek kadar zaman yoktur. Bu nedenle Sully ve yardımcısı Jeffrey Skiles uçağı Hudson Nehri’ne indirmeyi planlar ve bunu başarır. 155 yolcu ve mürettebatın hepsi kurtulmuştur. Sully’nin bu kahramanlığı kamuoyu tarafından takdir edilse de, yetkililer tarafından açılan soruşturma yüzünden işini ve itibarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelecektir. • Vizyon Tarihi: 09 Eylül 2016 • Yönetmen : Clint Eastwood • Tür: Biyografi, Dram Oyuncular : Tom Hanks, Aaron Eckhart, Laura Linney, Autumn Reeser Pele: Bir efsanenin doğuşu 1958 yılında henüz 17 yaşında olan genç Pele, adını futbol tarihine altın harflerle yazdıracaktır. Zira o yıl Brezilya’ya ilk Dünya Kupası’nı kazandıran gol onun ayağından çıkmıştır. Brezilya’nın fakir mahallelerinden birinde büyüyen; ama sıra dışı oyun tarzı ile sıyrılan Pele; hırslı ve boyun eğmeyen bir karaktere de sahipti. Brezilya futbolunun adını dünyaya duyuran isim olarak tarihe geçen ünlü futbolcunun hayatını ise beyazperde de ilk oyunculuk deneyimine imza atan Kevin de Paula canlandırıyor. • Vizyon Tarihi : 30 Eylül 2016 • Tür : Biyografi, Dram, Spor • Yönetmen : Michael Zimbalist, Jeff Zimbalist • Oyuncular : Rodrigo Santoro, Vincent D’Onofrio Colm Meaney, Tonya Cornelisse, Seu Jorge İçimdeki hayal Geçmişiyle yüzleşen bir kadının gizemli hikayesi... Brian, eşi Diane’in hamile olduğunu öğrenince sevinçten havalara uçmuştu. Çocuk sahibi olmayı yıllarca ertelemişlerdi. Bir sır, Diane’i anne olmaktan alıkoyuyordu. Ama korktuğu gibi olmamış, aradan geçen bir yıl onu haksız çıkarmıştı. Diane, kızı Grace’i heyecanla büyütmeye başlamıştı bile... Ama tuhaf giden bir şeyler vardı. Brian neredeydi? Neden kızını hiç görmemişti? Diane, Grace’in üzerine titrerken, akrabaları ve dostları gözlerini neden ondan kaçırıyorlardı? Yazar : Steena Holmes Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer, hayata dair biriktirdiklerini, dileklerini, arkanıza bakmadan kaçın dediklerini, hayatın, kararların ve kederlerin insana ait ve biricik olduğunu, doğru yaşamın bir kuralı olmadığını, insanın kendisiyle, geçmişiyle ve muhtemel geleceğiyle baş edebilmesinin önkoşulunun kendisini, geçmişini ve muhtemel geleceğini iyisiyle kötüsüyle doğru okumaktan geçtiğini anlatıyor. Gülcan Özer, ikili ilişkilere dayandırdığı bu ilk kitabı Herkes Kendi Hayatının Kahramanı’nda, “Aşk nedir, iyi midir kötü müdür, biter mi, ilk aşk en şahanesi midir, aşkın gözü kör mü, illa aşık olunmalı mı?” sorularıyla başlıyor sözlerine. Yazar : Gülcan Özer Halife’nin ihtişamı Harun Reşid’in gönderdiği beyaz file Charlemagne büyük ilgi gösterdi. Halifenin sarayında himaye ettiği alimler, şairler ve müzisyenlerle Bağdat zengin bir kültür merkezine dönüştü ve İslam dünyası benzersiz bir gelişim gösterdi. Benson Bobrick Halife’nin İhtişamı’nda Abbasi devletinin görkemli tarihini ve dünya uygarlığına yaptığı katkıyı renkli hikayeler eşliğinde anlatıyor. Yazar : Benson Bobrick 49 Festival Festival tadında... Güneşin eşsiz sıcaklığını geride bırakmaya hazırlanırken, sezonu birbirinden eğlenceli festivallerle kapatmak gerek… Klarnetten caza kadar birbirinden şahane isimler, görkemli festivallerle müzikseverlerle buluşuyor. 26. Akbank Caz Festivali 26. Akbank Caz Festivali, 12-23 Ekim tarihleri arasında cazın yıldız isimlerini ağırlıyor. Türkiye’nin en uzun soluklu festivallerinden biri olan Akbank Caz Festivali, bu yıl 26. yaşını kutlayacak. Geçmişten günümüze Cecil Taylor, Archie Shepp, McCoy Tyner, Pharoah Sanders, Jimmy Smith, Enrico Rava, John Scofield & Joe Lovano, Manu Katché, David Sanborn gibi caz dünyasının saygın isimlerini Türk izleyicisi ile buluşturan Festival, 26. yılında da birbirinden özel performanslara ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 26. Akbank Caz Festivali’nin bu seneki yıldız isimleri arasında Ron Carter “Golden Striker Trio” ve Imany yer alıyor. 26. Akbank Caz Festivali’nin bir diğer konuğu ise günümüz soul müziğine zenginlik katan Imany. İdolleri Billie Holiday, Nina Simone ve Tracy Chapman gibi caz, soul ve folk müzikten beslenen Imany, 21 Ekim Cuma akşamı Volkswagen Arena’da gerçekleşecek konserde caz tutkunlarıyla buluşacak. 12 Ekim-23 Ekim, İstanbul Nilüfer Müzik Festivali Türkiye’de pek çok ilke imza atan Nilüfer Müzik Festivali 2, 3 ve 4 Eylül’de Balat Atatürk Ormanı’nda müzikseverlerle buluşuyor. Oscar and The Wolf, İstanbul’dan sonra Bursa’da sahne alacak! Festivalin heyecan verici diğer isimleri ise Duman, Athena, Kaan Tangöze, İlhan Erşahin & İstanbul Sessions, Pinhani, Ceylan Ertem, Redd, Kalben, Gaye Su Akyol, Mashrou’ Leila, La Chiva Gantiva, La Sra. Tomasa, Mydy Rabycad, Flört, Ayyuka, Kabus Kerim, Hey Douglas, Can Gox, The Ringo Jets, Deniz Tekin, Sena Şener, Yökş, Kolektif İstanbul, Palmiyeler ve Manuş Baba. 02 Eylül 2016, Balat Atatürk Ormanı, Bursa