Phonological Metathesis in Iraqi Arabic Vernacular

Transkript

Phonological Metathesis in Iraqi Arabic Vernacular
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
ALİ EMİRİ EFENDİ
VE
Divan-ı Lugat - it- Türk
Hazırlayan
Lemya Kazım AYYAL
‫عهً ايٍشي افنذي ودٌواٌ نغات انتشك‬
‫نًٍاء كاظى عٍال‬.‫و‬.‫و‬
Ön söz
Büyük dil bilgini Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı
Lugat-it Türk isimli muazzam eseri, 1910’a kadar adı bilinen,
fakat kendisi meçhul bir eserdi. Diğer bir deyişle, o zamana
değin, eserin sadece adı vardı, fakat kendisi ortada yoktu.
Eser, bugün bütün dünyada biliniyor, hakkında kitap, makale
yazılıyor ve üzerinde tartışmalar yapılıyorsa, bunu büyük
kitap aşığı, ilim ve kültür sevdalısı Ali Emiri Efendi’ye
borçluyuz. Ali Emiri Efendi, Abbasi Halifesine sunulmak
üzere Bağdat’ta 1072-1074 yıllarında Kaşgarlı Mahmud
tarafından yazılan bu muhteşem eseri, sahaflarda Divan-ı
Lugat-it Türk olduğu bilinmeden satılırken, fark etmiş ve
satın alarak Türk kültür hayatına kazandırmıştır. Bu sebeple,
Ali Emiri Efendi’nin isminin, eserin yazarı Kaşgarlı Mahmud
ile birlikte anılmayı her zaman hakettiğine şüphe yoktur.
Bundan dolayı, Divan-ı Lugat it Türk ile ilgili toplantılarda
kendisinden bahsetmenin bir vefa borcu olduğu muhakkaktır.
111
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
Aslında, Ali Emiri’nin kitabı buluşu ve daha sonra yayınlatışı
romanlara konu olacak güzellikte ve kültürün, kitabın önemini somut
bir biçimde vurgulayacak olgulara haizdir. Ziya Gökalp ve Talat
Paşa’nın kitabın yayınlanmasına yaptıkları tiyatral katkı ise çok
ilginçtir. Ayrıca Ali Emiri Efendi’nin hayatı, kitaba verilen değerin
ve kitap okumaya ayrılan zamanların bir hayli azaldığı günümüzde,
sadece gençlere değil, hepimize kitap sevgisi konusunda, örnek teşkil
edebilecek öğelere haizdir.
Ali Emiri Efendi’nin Çocukluğu ve Eserleri:
1857’de Diyarbakır’da doğan Ali Emiri Efendi, daha
küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Sekiz
on yaşlarında, eski yapılar üzerindeki yazıları okuyup anlamaya
çalışıyordu. Ayrıca şiiri de seviyordu. Güçlü bir hafızaya da sahip
olan Ali Emiri, dokuz yaşındayken, beş yüzden fazla şairin şiirlerinin
yer aldığı Nevadir’ül Asar isimli eserdeki dört bin beyiti ezberlemişti
bile. Gençliğinde hat sanatıyla da meşgul olan Ali Emiri bu konuda
oldukça başarılı sayılır. Çünkü, yazdığı bazı levhalar Diyarbakır’da
camilere asılmıştı1.
Ayrıca Ali Emiri Efendi , kitap sevgisiyle tanınmış, güçlü
bir doğru kültürlü almış Türk aydını 2.
Ali Emiri Tezkiresi ,1880 (1296) yılında yazdığı Diyarbakirde
yetişmiş bilim adamı , şeyh ve şairleri içine alan 1500 sahifelik
1
2
Meydan Larousse; 1.c.; İst.; 1969; s. 316 .
Karaalioğlu, Seyit Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü;
2.Basım; Yelken Basım evi; İst.; 1978; s.38 .
112
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
Mirât-ı Fevâid adlı büyük eserin bir kısımdır. Emiri , önce eserin
şairlere ait Esâmî-i Şuarâ-yı Âmid yazmıştır 3.
Divan-ı Lugat it Türk’ü Bulması :
Ali Emiri Efendi sahaf Burhan’dan 33 liraya satın aldı.
Ancak, Ne sahafın ve ne de eseri satanın onun Divan-ı Lugat it Türk
olduğundan haberleri yoktu. Eğer bunun farkına varmış olsalardı, çok
daha büyük meblağlara satacakları kesindi. Daha kötüsü, bu eser
kitap avcılarının eline geçmiş olsaydı, anında yurt dışına kaçırıp
karşılığında
bir
servet
elde
etmeleri
mümkündü4.
Ali Emiri Efendi böyle bir esere malik olduğu için tarif
edilemez bir mutluluk içindeydi. Çünkü, bu kitap Osmanlı ulemasının
asırlardır peşinde koştuğu "Divan-ı lügat-it Türk"ün ta kendisiydi.
Dünyada bir başka nüshası yoktu.
Ali Emiri Efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini
şu şekilde dile getirir: "Bu kitabı aldım; eve geldim. Yemeği içmeği
unuttum... Bu kitabı, sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu
birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem”5.
Büyük bir coşku içinde olana Ali Emiri Efendi kitabını
kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve hem de
kaybolmasından endişe ediyordu. Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp
ve Fuad Köprülü gibi şahıslar , Ali Emiri Efendi’nin Divan-ı
3
Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları;
Ank.; 1989; s.77.
4
Atalay, Besim; Divan-ü-Luğat-it-Türk Tercemesi; 1.c.; Ank.; 1939;
s.19 .
5
Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları;
Ank.; 1989; s.77 .
113
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
Lugat-it-Türk bulduğunu işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri
Efendi onları kitaba yanaştırmamıştı; Kitabı sadece çok güvendiği
Kilisli Rıfat Efendi’ye gösteriyordu.
Ali Emiri Efendi satın aldığında, kitap hırpalanmış ve
yıpranmış bir vaziyetteydi. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış,
sayfaları birbirine karışmış ve numaraları da yoktu. Bu sebeple
kitabın eksik mi, tam mı olduğu belli değildi. Ali Emiri Efendi bunun
tesipitini Kilisli Rıfat Efendi’ye yaptırdı. Kilisli Rıfat Efendi, iki ay
müddetle kitabı üç kere okudu. Sonunda belli olmuştu eser tamdı.
Kilisli Rıfat Efendi karışmış sayfaları yerli yerine koydu
ve numaralandırdı. Ali Emiri Efendi bu hizmeti karşılığında, Kilisli
Rıfat Efendi’ye bir evini hediye etmek istediyse de kabul ettiremedi.
Kilisli Rıfat Efendi, eğer illa kendisine bir mükafat verecekse, kitabı
yayınlamasının
yeterli
olacağını
söyledi.
Divan-ı Lugat it Türk’ün neşri:
Ali Emiri Efendi kitabı hemen yayınlatmak istemedi. Ali
Emiri Efendi bunun için biraz taltif ve takdir bekliyordu. Bu da ona
çok görülmemelidir. Zaten atalarımız, marifet iltifata tabidir diye
boşuna dememişlerdir. Aşağıda görüleceği gibi, Ali Emiri Efendi
dünyalık ve maddi menfaatleri aşmış bir kimsedir. İsteği sadece
çevresinden takdir ve saygıdır. Bunu da fazlasıyla hak etmektedir.
Kitabın neşrini en çok da Ziya Gökalp istiyordu. Kilisli
Rıfat Efendi’ye şunları söyleyip duruyordu: "Rıfat ben sevda
bilmezdim. Fakat bu kitaba tutuldum. Görmek için ne yaptımsa
olmadı. Şu kadar var ki, cezmettim bu kitabı hem almalı, hem
neşretmeliyiz. Bu hazinenin anahtarları senin elindedir. Gel, bana
114
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
yardım et. Şu kitabı kurtaralım. Bütün Türklere armağınımız olsun.
Haydi bana çaresini söyle!6.
Gerçekten de Kilisli Rıfat Efendi çareyi biliyordu. Çare,
Sadrazam Talat Paşa’nın devreye girip Ali Emiri Efendi’den kitabı
neşretmesini rica etmesiydi. Ama nasıl olacaktı? Talat Paşa, bunun
için Ali Emiri Efendi’yi Babıali’ye çağırsa olmazdı veya Ali Emiri
Efendi’nin evine gitse yine olmazdı. Bunun için yalnızca bir yol
vardı. Ali Emiri Efendi’nin çok yakın dostu ve sık sık görüştüğü
Adliye Nazırı İbrahim Bey’in evine yemeğe çağrılması ve yemekler
yendikten sonra Talat Paşa’nın arkadaşlarıyla tesadüfen İbrahim
Bey’in evine ziyarete gelmesi ve orada Ali Emiri Efendi’ye iltifatlar
ettikten sonra, kitabın basımına izin vermesini rica etmesiydi. Ancak,
böyle bir şeyi Sadrazam Talat Paşa kabul eder miydi? Ziya Gökalp,
İttihat ve Terrakki’nin merkez azasından yakın dostu Talat Paşa’yı
buna ikna edebileceğini söyledi.
Böylece, plan tatbik edildi. Tanıştırma esnasında ev
sahibinden Emiri adını duyunca, misafirler, başta Talat Paşa olmak
üzere, birden ayağa kalktılar, ilk önce Talat Paşa Emiri’ye doğru
yürüyerek yanına geldi ve "Hay üstadı muhterem, mübarek elinizi
öpmekle kesbi şeref etmek isterim. Müsaade buyurunuz" dedi. Elini
tekrar tekrar öptü. Sonra ötekiler de aynısını yaptılar. Ali Emiri
Efendi bu sahneyi daha sonra dostlarına anlatırken "ben o gece belki
33 kere estağfrullah çektim. Ben istiğfar ettikçe, onların aşkı artıyor,
elimi eteğimi öpmek istiyorlardı. Bu merasimden sonra, hiçbirisi
oturmadı. Ayak üstünde durarak el bağladılar. Durdular. Adeta
kendimi Kanuni Sultan Süleyman zannediyor, hem de onların bu
6
Tavfikoğlu, Muhtar, Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları;
Ank.; 1989; s.179.
115
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
edibane vaziyetlerinden sıkılıyor, "rica ederim, istirahat buyurun"
diyordum. Nihayet oturdular. Benden müsaade alarak tarihe,
edebiyata dair bir şeyler sordular. Ben de anlattım. Teşekkürlerin bini
bir para..." diyordu7 .
Bundan sonra, Talat Paşa Divan-ı Lugat it Türk hakkında
bilgi rica etti. Ali Emiri Efendi malumat verdikten sonra Talat Paşa
ayağa kalkarak bu muhteşem eserin yayınlanmasına izin vermesini
istedi. Ali Emiri Efendi şartlı olarak kabul etti. Ali Emiri Efendi öne
sürdüğü şarta göre, kitabı yayına Kilisli Rıfat Efendi hazırlayacaktı.
Talat Paşa onun şartını memnuniyetle kabul etti ve ayrıca kendisine
yüksek bir memuriyet teklif etti. Ancak, Ali Emiri Efendi reddetti8.
Divan-ı Lugati’t Türk Özellikleri :
*11.yy’da (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır.
*Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur.
*Türkçe’nin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır.
*7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir.
*Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmıştır.Bu nedenle Arapça
olarak kaleme alınmıştır.
*Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını ve bunu halk dilinden derlediği
örneklerle delillendirmiştir.
*Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine
önemli bilgiler vardır.
7
Tavfikoğlu,Muhtar, Ali Emiri Efendi;Kültür Bakanlığı yayınları;Ank.;1989; s.182-183.
8
Tavfikoğlu, Muhtar, a.g.e.; s.185 .
116
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
*Devrinin Türk dünyasını gösteren bir haritada vardır.
*Hakaniye lehçesi kullanılmıştır9.
Sonuç
Divanu Lûgat-it-Türk, kültür tarihi için olduğu kadar,
Türk dili tarihi için de önemli bir kaynaktır.
1915'te İstanbul'da Ali Emiri Efendi (1857-1923) tarafından
tesadüfen bulunmuştur. Ali Emiri yazması 1917'de Talat Paşa'nın
(1874-1921)
teşviki
ile
Kilisli
Rıfat
Bilge'nin
(1873-1953)
gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini
çekmiştir.. Besim Atalay'ın modern Türkçe çevirisi 1940'ta Türk Dil
Kurumu tarafından basılmıştır.
Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk
milliyetçiliğinin
ilk
temsilcisidir.
Türk
dilinin
ve
Türk
milliyetçiliğinin en büyük sözcüsüdür.
1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını
(Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın
asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor.
Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir
dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı
aydınlatan dev bir
eserdir.Yazılış
amacı,
Araplara
Türkçe'yi
öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış
9
Banarlı, Nihad Sami; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi; 1.c.; Milli
Eğitim Basımevi; İst.; 1998; s.250 - 251 .
117
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi
anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir.
"Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu
eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâmiyet öncesi Türk edebiyatını,
tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik
bir eserdir.
Divan-ı Lügat-it-Türk 1073 -1077 tarihleri arasında
Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak
maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde
pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır.
Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını
bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur.
Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça
olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken,
sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve
destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel,
hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve
örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin
sağlam temelleri atılmıştır.
118
Journal of College of Languages
Issue (26) 2013
Bibliyografya:
1- Meydan Larousse; 1.c.; İst.;1969.
2- Karaalioğlu, Seyit Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü;
2.basım; Yelken Basımevi ;İst.; 1978;.
3- İpekten, Haluk; Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şu'arâ
Tezkireleri, Erz.; 1986.
4- Atalay, Besim; Divan-ü-Luğat-it-Türk Tercemesi; 1.c.; Ank.;
1939.
5- Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları;
Ank.; 1989.
6- Banarlı, Nihad Sami; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi;1.c.; Milli
Eğitim Basımevi; İst.; 1998.
119
‫‪Journal of College of Languages‬‬
‫‪Issue (26) 2013‬‬
‫عهً أيٍشي أفنذي‬
‫و‬
‫دٌواٌ نغات انتشك‬
‫ً‪ .ً.‬ىَ‪ٞ‬اء ماظٌ ػ‪ٞ‬اه‬
‫يهخص انبحث‬
‫‪ٝ‬ؼذ د‪٘ٝ‬اُ ىغاخ اىرشك االشش اىَؼظٌ ىيؼاىٌ اىيغ٘‪ ٛ‬اىنث‪ٞ‬ش‬
‫يحًود انكاشغاسنً ‪.‬‬
‫ػشف إسٌ ٕزا االشش ف‪ ٜ‬ػاً ‪ 1910‬إال إّٔ ماُ أششا ٍجٖ٘ال‪ٗ .‬تَؼْ‪ ٚ‬آخش‪ٗ .‬صو إسَٔ فقط‬
‫‪ .‬إال إُ ٕزا االشش أصثخ ٍؼشٗفا ٕزا اى‪ ً٘ٞ‬ف‪ ٜ‬مو أسجاء اىؼاىٌ ‪.‬مَا مرثد تذقٔ اىنص‪ٞ‬ش ٍِ‬
‫اىَقاالخ إضافح اى‪ ٚ‬اىثذ٘ز اىر‪ ٜ‬ػَيد تخص٘ص ٕزا االشش‪ٝ .‬ضاف اى‪ ٚ‬ذيل اىنرة‬
‫ٗاالػَاه اىر‪ ٜ‬ػَيد ػَو اىناذة ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬اىَذة ىيؼيٌ ٗاىصقافح ٗاىنراتح‪.‬‬
‫أشرش‪ ٙ‬ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬د‪٘ٝ‬اُ ىغاخ اىرشك ‪ٕ ،‬زا االشش اىَذرشً اىز‪ ٛ‬مرة ٍِ‬
‫قثو ٍذَ٘د اىناشغاسى‪ ٜ‬ف‪ ٜ‬ػاً ‪ 1072‬در‪ 1074 ٚ‬ف‪ ٜ‬تغذاد ٗقذٍٔ اى‪ ٚ‬اىخي‪ٞ‬فح اىؼثاس‪ ٜ‬ف‪ٜ‬‬
‫رىل اى٘قد ‪ ،‬إال إُ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬ماُ ‪ٝ‬جٖو ٍإ٘ ٍ٘ج٘د ف‪ ٜ‬صفذاخ ٕزا االشش‪ ،‬ىنِ‬
‫ف‪َٞ‬ا تؼذ اصثخ ٍِ االشاس اىََٖح اىر‪ ٜ‬أضافٖا اى‪ ٚ‬د‪ٞ‬اج اىصقافح اىرشم‪ٞ‬ح‬
‫ٗىذ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬ف‪ ٜ‬د‪ٝ‬اس تنش ‪ٗ . 1857‬إذجٔ ٍْز طف٘ىرٔ اى‪ ٚ‬اىقشاءج‬
‫ٗاىثذس‪ .‬ف‪ ٜ‬سِ اىصاٍْح ماُ ‪ٝ‬ؼَو ػي‪ ٚ‬قشاءج اىنرة ٗاالػَاه اىقذ‪َٝ‬ح ٗ‪ٝ‬ذاٗه أُ ‪ٝ‬فَٖٖا‪،‬‬
‫أضافح ىٖزا فإّٔ ماُ ٍذثا ىيشؼش ‪ .‬أسرطاع ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬اىز‪ ٛ‬ماُ صادة دافظح (رامشج )‬
‫ق٘‪ٝ‬ح ٍِ دفظ أستؼح االف ت‪ٞ‬د ٍِ االشش اىَسَ‪ " ٚ‬نوادس االثاس" اىز‪ٝ ٛ‬ذر٘‪ ٛ‬ػي‪ ٚ‬أشؼاس‬
‫شؼشاء خَسح قشُٗ‪ .‬ف‪ ٜ‬شثاتٔ إدرشف ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ٍْٖ ٛ‬ح اىخط ٗأصثخ ٍشغ٘ال تٖا د‪ٞ‬س‬
‫دقق ّجادا ف‪ٕ ٜ‬زا اىَ٘ض٘ع ‪ٗ ،‬ىٖزا ذٌ ذؼي‪ٞ‬ق تؼض اىي٘داخ اىر‪ ٜ‬مرثٖا ػي‪ ٚ‬جذساُ‬
‫اىج٘اٍغ ف‪ ٜ‬د‪ٝ‬اس تنش‪.‬‬
‫مرة ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أششٓ اىخاص تاسٌ ذزمشج ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬ف‪ ٜ‬ػاً‬
‫‪)1296 ( 1880‬‬
‫ٗ‪ٝ‬رنُ٘ ٕزا االشش ٍِ ‪ 1500‬صفذح ‪ ،‬اىقسٌ االمثشٍِ ٕزا االشش سَ‪ ٜ‬تاسٌ‬
‫"يشآة‬
‫انفوائذ" ٗ‪ٝ‬ضٌ تذاخئ أسَاء اىش‪٘ٞ‬ر ٗاىشؼشاء ٗأػَاىٌٖ‪.‬‬
‫إشرش‪ ٙ‬ػي‪ ٜ‬أفْذ‪ٕ ٛ‬زا االشش ٍِ اىصذاف تشٕاُ تـ ‪ 33‬ى‪ٞ‬شج‪ .‬ىنِ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬ىٌ‬
‫‪ٝ‬نِ ‪ٝ‬ؼشف ٍِ ٕ٘ اىصذاف ٗىٌ ذنِ ىذ‪ٍ ٔٝ‬ؼيٍ٘اخ ػِ د‪٘ٝ‬اُ ىغاخ اىرشك اىز‪ ٛ‬إشرشآ‬
‫‪120‬‬
‫‪Journal of College of Languages‬‬
‫‪Issue (26) 2013‬‬
‫ٗتاىشغٌ ٍِ ٕزا أال إّٔ قذ إشرشآ د‪ٞ‬س ماُ ‪ٝ‬قرطغ ٍِ اىَثاىغ اىر‪ ٜ‬ىـذ‪ٝ‬ـٔ ىـشـشاء اىنرة‬
‫ٗاألس٘ء ٍِ ٕزا‪ ،‬ى٘ ماُ ٕزا اىنراب قذ ٍش اى‪ ٚ‬أ‪ٝ‬ذ‪ ٛ‬صائذ‪ ٛ‬اىنرة ‪ ،‬د‪ٞ‬س ماُ تإٍناٌّٖ أُ‬
‫‪ٝ‬طيث٘ا ششٗج ٍقاتو ذٖش‪ٝ‬ثٔ اى‪ ٚ‬خاسض اىثيذ‪.‬‬
‫ماُ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬سؼ‪ٞ‬ذا تذاخئ الّٔ ىٌ ‪ٝ‬نِ ‪ٝ‬ؼشف أدذ أّٔ اىَاىل ىٖزا االشش‪،‬‬
‫‪ّٖٟ‬ا اىْسخح اى٘د‪ٞ‬ذج ف‪ ٜ‬اىؼاىٌ ٗىٌ ذنِ ذ٘جذ ّسخح أخش‪ ٙ‬ىذ‪٘ٝ‬اُ ىغاخ اىرشك‪.‬‬
‫أدس ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬تاىفشح ػْذٍا إشرش‪ٕ ٙ‬زا االشش‪ ّٟٔ ،‬دصو ػي‪ ٚ‬مراب ىغح تٖزا‬
‫اىشنو د‪ٞ‬س قاه ‪ " :‬إشتشٌت انكتاب‪ .‬رهبت انى انبٍت‪ .‬حتى إننً نسٍت تناول انطعاو‬
‫وانششاب‪.‬إشتشٌت هزا انكتاب ب ‪ 33‬نٍشة‪ .‬نكننً نى أهتى نهزيشد واالنًاس بقذس ياأهتًًت‬
‫نثقم هزا انكتاب‪."....‬‬
‫ػْذٍا إشرش‪ ٙ‬ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ٕ ٛ‬زا االشش ‪ ،‬ماُ ت٘ضؼ‪ٞ‬ح ذاىفح ٍٗخشتح‪ٗ .‬ىٌ ذنِ‬
‫صفذاذٔ ٍشقَح ٍٗشذثح‪ٗ .‬ىٖزا اىسثة ىٌ ‪ٝ‬نِ ‪ٝ‬ؼشف ٕو ماُ ٕزا االشش ّاقصا أً ال‪.‬د‪ٞ‬س‬
‫ػَو ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬ػي‪ ٚ‬ذصث‪ٞ‬د ٕزا ٍغ اىقذ‪ٝ‬س سفؼد‪ .‬قاً اىقذ‪ٝ‬س سفؼد أفْذ‪ ٛ‬تقشاءج اىنراب‬
‫شالز ٍشاخ ٗىَذج شٖش‪ٗ .ِٝ‬ف‪ّٖ ٜ‬ا‪ٝ‬ح قشاءاذٔ اىصالز ػشف أّٔ ماٍو‪ٗ .‬قاً ترشذ‪ٞ‬ة‬
‫صفذاذٔ تَناّٖا االصي‪ٗ ٜ‬ذشق‪َٖٞ‬ا ‪ ،‬د‪ٞ‬س أساد أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬أُ ‪ٖٝ‬ذ‪ ٛ‬اى‪ ٚ‬اىقذ‪ٝ‬س سفؼد‬
‫أفْذ‪ ٛ‬ت‪ٞ‬رٔ ٍقاتو ٕزا اىجٖذ اىز‪ ٛ‬تزىٔ ‪ ،‬ىنِ أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬ماُ خائفا ف‪ ٜ‬سفض اىقذ‪ٝ‬س ىٖزٓ اىٖذ‪ٝ‬ح‬
‫ٗرىل ٍِ خاله ق٘ىح تإّٔ س‪ٞ‬نُ٘ ٍنرف‪ٞ‬ا تْشش ٕزا اىنراب ٕٗزٓ ٕ‪ ٜ‬اىٖذ‪ٝ‬ح‪.‬‬
‫أساد ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ّ ٛ‬ششمراب د‪٘ٝ‬اُ ىغاخ اىرشك‪ .‬ىنِ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬قشس االّرظاسقي‪ٞ‬ال‬
‫‪ٗ ،‬تسثة ٕزا اىذ‪٘ٝ‬اُ اىز‪ ٛ‬ػصشػي‪ ٔٞ‬ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬ذٌ أ‪ٝ‬صاه اىنص‪ٞ‬شٍِ اىَْافغ اىَاد‪ٝ‬ح‬
‫ٗاىذّ‪ٝ٘ٞ‬ح ىيؼاىٌ اجَغ د‪ٞ‬س أساد ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٍِ ٛ‬اىَذ‪ٞ‬ط‪ ِٞ‬تٔ إُ ‪ٝ‬ظٖشٗا ىٔ االدرشاً‬
‫ٗاىرقذ‪ٝ‬ش ٗ‪ٝ‬ؼذ ٕزا اىَطية ٍِ دقٔ‪.‬‬
‫ٗف‪ ٜ‬اىذق‪ٞ‬قح ماُ اىقذ‪ٝ‬س سفؼد أفْذ‪ٝ ٛ‬ؼشف اىذو‪ .‬فاىذو ٕ٘‪:‬اىزٕاب اى‪ ٚ‬طيؼد‬
‫تاشا صادساصاً ىن‪ٝ ٜ‬طية ٍِ ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬إُ ‪ْٝ‬شش اىنراب‪ .‬ىنِ م‪ٞ‬ف س‪ٞ‬نُ٘ اىطية؟ فقذ‬
‫ماُ طيؼد تاشا ال‪ٝ‬شغة تذض٘س ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ ٛ‬اى‪ ٚ‬اىثاب اىؼاى‪ٕ ٜ‬زا ٍِ جاّة ٍِٗ‬
‫جاّة آخشىِ ‪ٝ‬قثو طيؼد تاشا تاىزٕاب اى‪ ٚ‬ت‪ٞ‬د ػي‪ ٜ‬أٍ‪ٞ‬ش‪ ٛ‬أفْذ‪ٟٗ ٛ‬جو ٕزا ال‪٘ٝ‬جذ أٍأٍ‬
‫إال طش‪ٝ‬ق ٗادذ‪.‬‬
‫‪121‬‬

Benzer belgeler