Phonological Metathesis in Iraqi Arabic Vernacular
Transkript
Phonological Metathesis in Iraqi Arabic Vernacular
Journal of College of Languages Issue (26) 2013 ALİ EMİRİ EFENDİ VE Divan-ı Lugat - it- Türk Hazırlayan Lemya Kazım AYYAL عهً ايٍشي افنذي ودٌواٌ نغات انتشك نًٍاء كاظى عٍال.و.و Ön söz Büyük dil bilgini Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugat-it Türk isimli muazzam eseri, 1910’a kadar adı bilinen, fakat kendisi meçhul bir eserdi. Diğer bir deyişle, o zamana değin, eserin sadece adı vardı, fakat kendisi ortada yoktu. Eser, bugün bütün dünyada biliniyor, hakkında kitap, makale yazılıyor ve üzerinde tartışmalar yapılıyorsa, bunu büyük kitap aşığı, ilim ve kültür sevdalısı Ali Emiri Efendi’ye borçluyuz. Ali Emiri Efendi, Abbasi Halifesine sunulmak üzere Bağdat’ta 1072-1074 yıllarında Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan bu muhteşem eseri, sahaflarda Divan-ı Lugat-it Türk olduğu bilinmeden satılırken, fark etmiş ve satın alarak Türk kültür hayatına kazandırmıştır. Bu sebeple, Ali Emiri Efendi’nin isminin, eserin yazarı Kaşgarlı Mahmud ile birlikte anılmayı her zaman hakettiğine şüphe yoktur. Bundan dolayı, Divan-ı Lugat it Türk ile ilgili toplantılarda kendisinden bahsetmenin bir vefa borcu olduğu muhakkaktır. 111 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 Aslında, Ali Emiri’nin kitabı buluşu ve daha sonra yayınlatışı romanlara konu olacak güzellikte ve kültürün, kitabın önemini somut bir biçimde vurgulayacak olgulara haizdir. Ziya Gökalp ve Talat Paşa’nın kitabın yayınlanmasına yaptıkları tiyatral katkı ise çok ilginçtir. Ayrıca Ali Emiri Efendi’nin hayatı, kitaba verilen değerin ve kitap okumaya ayrılan zamanların bir hayli azaldığı günümüzde, sadece gençlere değil, hepimize kitap sevgisi konusunda, örnek teşkil edebilecek öğelere haizdir. Ali Emiri Efendi’nin Çocukluğu ve Eserleri: 1857’de Diyarbakır’da doğan Ali Emiri Efendi, daha küçüklüğünden itibaren okumaya ve araştırmaya meraklıydı. Sekiz on yaşlarında, eski yapılar üzerindeki yazıları okuyup anlamaya çalışıyordu. Ayrıca şiiri de seviyordu. Güçlü bir hafızaya da sahip olan Ali Emiri, dokuz yaşındayken, beş yüzden fazla şairin şiirlerinin yer aldığı Nevadir’ül Asar isimli eserdeki dört bin beyiti ezberlemişti bile. Gençliğinde hat sanatıyla da meşgul olan Ali Emiri bu konuda oldukça başarılı sayılır. Çünkü, yazdığı bazı levhalar Diyarbakır’da camilere asılmıştı1. Ayrıca Ali Emiri Efendi , kitap sevgisiyle tanınmış, güçlü bir doğru kültürlü almış Türk aydını 2. Ali Emiri Tezkiresi ,1880 (1296) yılında yazdığı Diyarbakirde yetişmiş bilim adamı , şeyh ve şairleri içine alan 1500 sahifelik 1 2 Meydan Larousse; 1.c.; İst.; 1969; s. 316 . Karaalioğlu, Seyit Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü; 2.Basım; Yelken Basım evi; İst.; 1978; s.38 . 112 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 Mirât-ı Fevâid adlı büyük eserin bir kısımdır. Emiri , önce eserin şairlere ait Esâmî-i Şuarâ-yı Âmid yazmıştır 3. Divan-ı Lugat it Türk’ü Bulması : Ali Emiri Efendi sahaf Burhan’dan 33 liraya satın aldı. Ancak, Ne sahafın ve ne de eseri satanın onun Divan-ı Lugat it Türk olduğundan haberleri yoktu. Eğer bunun farkına varmış olsalardı, çok daha büyük meblağlara satacakları kesindi. Daha kötüsü, bu eser kitap avcılarının eline geçmiş olsaydı, anında yurt dışına kaçırıp karşılığında bir servet elde etmeleri mümkündü4. Ali Emiri Efendi böyle bir esere malik olduğu için tarif edilemez bir mutluluk içindeydi. Çünkü, bu kitap Osmanlı ulemasının asırlardır peşinde koştuğu "Divan-ı lügat-it Türk"ün ta kendisiydi. Dünyada bir başka nüshası yoktu. Ali Emiri Efendi kitabı satın aldığında duyduğu sevincini şu şekilde dile getirir: "Bu kitabı aldım; eve geldim. Yemeği içmeği unuttum... Bu kitabı, sahaf Burhan 33 liraya sattı. Fakat ben bunu birkaç misli ağırlığındaki elmaslara, zümrütlere değişmem”5. Büyük bir coşku içinde olana Ali Emiri Efendi kitabını kimseye göstermek istemedi. Hem kitabı kıskanıyor ve hem de kaybolmasından endişe ediyordu. Devrin ünlü simaları Ziya Gökalp ve Fuad Köprülü gibi şahıslar , Ali Emiri Efendi’nin Divan-ı 3 Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları; Ank.; 1989; s.77. 4 Atalay, Besim; Divan-ü-Luğat-it-Türk Tercemesi; 1.c.; Ank.; 1939; s.19 . 5 Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları; Ank.; 1989; s.77 . 113 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 Lugat-it-Türk bulduğunu işitmiş ve görmek istemişlerse de Ali Emiri Efendi onları kitaba yanaştırmamıştı; Kitabı sadece çok güvendiği Kilisli Rıfat Efendi’ye gösteriyordu. Ali Emiri Efendi satın aldığında, kitap hırpalanmış ve yıpranmış bir vaziyetteydi. Şirazeleri çözülmüş, formaları dağılmış, sayfaları birbirine karışmış ve numaraları da yoktu. Bu sebeple kitabın eksik mi, tam mı olduğu belli değildi. Ali Emiri Efendi bunun tesipitini Kilisli Rıfat Efendi’ye yaptırdı. Kilisli Rıfat Efendi, iki ay müddetle kitabı üç kere okudu. Sonunda belli olmuştu eser tamdı. Kilisli Rıfat Efendi karışmış sayfaları yerli yerine koydu ve numaralandırdı. Ali Emiri Efendi bu hizmeti karşılığında, Kilisli Rıfat Efendi’ye bir evini hediye etmek istediyse de kabul ettiremedi. Kilisli Rıfat Efendi, eğer illa kendisine bir mükafat verecekse, kitabı yayınlamasının yeterli olacağını söyledi. Divan-ı Lugat it Türk’ün neşri: Ali Emiri Efendi kitabı hemen yayınlatmak istemedi. Ali Emiri Efendi bunun için biraz taltif ve takdir bekliyordu. Bu da ona çok görülmemelidir. Zaten atalarımız, marifet iltifata tabidir diye boşuna dememişlerdir. Aşağıda görüleceği gibi, Ali Emiri Efendi dünyalık ve maddi menfaatleri aşmış bir kimsedir. İsteği sadece çevresinden takdir ve saygıdır. Bunu da fazlasıyla hak etmektedir. Kitabın neşrini en çok da Ziya Gökalp istiyordu. Kilisli Rıfat Efendi’ye şunları söyleyip duruyordu: "Rıfat ben sevda bilmezdim. Fakat bu kitaba tutuldum. Görmek için ne yaptımsa olmadı. Şu kadar var ki, cezmettim bu kitabı hem almalı, hem neşretmeliyiz. Bu hazinenin anahtarları senin elindedir. Gel, bana 114 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 yardım et. Şu kitabı kurtaralım. Bütün Türklere armağınımız olsun. Haydi bana çaresini söyle!6. Gerçekten de Kilisli Rıfat Efendi çareyi biliyordu. Çare, Sadrazam Talat Paşa’nın devreye girip Ali Emiri Efendi’den kitabı neşretmesini rica etmesiydi. Ama nasıl olacaktı? Talat Paşa, bunun için Ali Emiri Efendi’yi Babıali’ye çağırsa olmazdı veya Ali Emiri Efendi’nin evine gitse yine olmazdı. Bunun için yalnızca bir yol vardı. Ali Emiri Efendi’nin çok yakın dostu ve sık sık görüştüğü Adliye Nazırı İbrahim Bey’in evine yemeğe çağrılması ve yemekler yendikten sonra Talat Paşa’nın arkadaşlarıyla tesadüfen İbrahim Bey’in evine ziyarete gelmesi ve orada Ali Emiri Efendi’ye iltifatlar ettikten sonra, kitabın basımına izin vermesini rica etmesiydi. Ancak, böyle bir şeyi Sadrazam Talat Paşa kabul eder miydi? Ziya Gökalp, İttihat ve Terrakki’nin merkez azasından yakın dostu Talat Paşa’yı buna ikna edebileceğini söyledi. Böylece, plan tatbik edildi. Tanıştırma esnasında ev sahibinden Emiri adını duyunca, misafirler, başta Talat Paşa olmak üzere, birden ayağa kalktılar, ilk önce Talat Paşa Emiri’ye doğru yürüyerek yanına geldi ve "Hay üstadı muhterem, mübarek elinizi öpmekle kesbi şeref etmek isterim. Müsaade buyurunuz" dedi. Elini tekrar tekrar öptü. Sonra ötekiler de aynısını yaptılar. Ali Emiri Efendi bu sahneyi daha sonra dostlarına anlatırken "ben o gece belki 33 kere estağfrullah çektim. Ben istiğfar ettikçe, onların aşkı artıyor, elimi eteğimi öpmek istiyorlardı. Bu merasimden sonra, hiçbirisi oturmadı. Ayak üstünde durarak el bağladılar. Durdular. Adeta kendimi Kanuni Sultan Süleyman zannediyor, hem de onların bu 6 Tavfikoğlu, Muhtar, Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları; Ank.; 1989; s.179. 115 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 edibane vaziyetlerinden sıkılıyor, "rica ederim, istirahat buyurun" diyordum. Nihayet oturdular. Benden müsaade alarak tarihe, edebiyata dair bir şeyler sordular. Ben de anlattım. Teşekkürlerin bini bir para..." diyordu7 . Bundan sonra, Talat Paşa Divan-ı Lugat it Türk hakkında bilgi rica etti. Ali Emiri Efendi malumat verdikten sonra Talat Paşa ayağa kalkarak bu muhteşem eserin yayınlanmasına izin vermesini istedi. Ali Emiri Efendi şartlı olarak kabul etti. Ali Emiri Efendi öne sürdüğü şarta göre, kitabı yayına Kilisli Rıfat Efendi hazırlayacaktı. Talat Paşa onun şartını memnuniyetle kabul etti ve ayrıca kendisine yüksek bir memuriyet teklif etti. Ancak, Ali Emiri Efendi reddetti8. Divan-ı Lugati’t Türk Özellikleri : *11.yy’da (1072-1074) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılmıştır. *Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur. *Türkçe’nin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır. *7500 Türkçe kelimenin Arapça karşılığı verilmiştir. *Türk dilini Araplara öğretmek amacıyla yazılmıştır.Bu nedenle Arapça olarak kaleme alınmıştır. *Yazar Türkçe kelimelerin karşılıklarını ve bunu halk dilinden derlediği örneklerle delillendirmiştir. *Türk boyları ve coğrafyası ile Türklerin örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler vardır. 7 Tavfikoğlu,Muhtar, Ali Emiri Efendi;Kültür Bakanlığı yayınları;Ank.;1989; s.182-183. 8 Tavfikoğlu, Muhtar, a.g.e.; s.185 . 116 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 *Devrinin Türk dünyasını gösteren bir haritada vardır. *Hakaniye lehçesi kullanılmıştır9. Sonuç Divanu Lûgat-it-Türk, kültür tarihi için olduğu kadar, Türk dili tarihi için de önemli bir kaynaktır. 1915'te İstanbul'da Ali Emiri Efendi (1857-1923) tarafından tesadüfen bulunmuştur. Ali Emiri yazması 1917'de Talat Paşa'nın (1874-1921) teşviki ile Kilisli Rıfat Bilge'nin (1873-1953) gözetiminde basılmış hemen bütün dünya Türkologlarının ilgisini çekmiştir.. Besim Atalay'ın modern Türkçe çevirisi 1940'ta Türk Dil Kurumu tarafından basılmıştır. Kaşgarlı Mahmut İslamiyet'in kabulünden sonraki Türk milliyetçiliğinin ilk temsilcisidir. Türk dilinin ve Türk milliyetçiliğinin en büyük sözcüsüdür. 1072-1073 yılları arasında hazırladığı meşhur kitabını (Divan-ı lügat-it Türk) Abbasi halifesine armağan etmiştir. Kitabın asıl nüshası bugün Ayasofya Müzesi'nde muhafaza ediliyor. Türklerin yaşadığı şehirleri, köyleri, obaları bir bir dolaşarak hazırladığı sözlük, İslâmiyet'ten önceki sözlü edebiyatımızı aydınlatan dev bir eserdir.Yazılış amacı, Araplara Türkçe'yi öğretmekten çok, Türkçe'nin Arapça ile koşu atları gibi yarış 9 Banarlı, Nihad Sami; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi; 1.c.; Milli Eğitim Basımevi; İst.; 1998; s.250 - 251 . 117 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 edebileceğini, Türk dilinin zenginliğini, her duygu ve düşünceyi anlatmaya elverişli olduğunu ispat etmektir. "Türk Sözlüğünün Divanı" anlamına gelen Kâşgarlı'nın bu eseri, yalnız bir sözlük değil; İslâmiyet öncesi Türk edebiyatını, tarihini, coğrafyasını, folklorunu, mitolojisini aydınlatan ansiklopedik bir eserdir. Divan-ı Lügat-it-Türk 1073 -1077 tarihleri arasında Bağdat'ta yazılmış bir sözlüktür. Eser, Türk dilini Araplara tanıtmak maksadıyla yazıldığından, Arapça olarak kaleme alınmıştır. İçinde pek çok Türkçe deyim, şiir, atasözü yer almaktadır. Türk sözcüğünün kuvvet, güç, kudret anlamı taşıdığını bize ilk bildiren Kaşgârlı Mahmut'tur. Divan-ı Lügat-it-Türk'teki sözcüklerin anlamları Arapça olarak yazılmıştır. Türkçe 7500 sözcüğün Arapça karşılığı verilirken, sav denilen âtasözleri, sagu denilen ağıtlar, koşuk denilen şiirler ve destan parçaları alınmıştır. Sözcüklerle ilgili bol bol seci, mesel, hikmet, şiir, efsane; tarih, coğrafya; halk edebiyatı folklor bilgi ve örnekleri verilmiş; dilbilgisi kuralları ortaya konulmuş; Türkoloji'nin sağlam temelleri atılmıştır. 118 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 Bibliyografya: 1- Meydan Larousse; 1.c.; İst.;1969. 2- Karaalioğlu, Seyit Kemal; Ansiklopedik Edebiyat Sözlüğü; 2.basım; Yelken Basımevi ;İst.; 1978;. 3- İpekten, Haluk; Türk Edebiyatının Kaynaklarından Türkçe Şu'arâ Tezkireleri, Erz.; 1986. 4- Atalay, Besim; Divan-ü-Luğat-it-Türk Tercemesi; 1.c.; Ank.; 1939. 5- Tavfikoğlu, Muhtar; Ali Emiri Efendi; Kültür Bakanlığı yayınları; Ank.; 1989. 6- Banarlı, Nihad Sami; Resimli Türk Edebiyatı Tarihi;1.c.; Milli Eğitim Basımevi; İst.; 1998. 119 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 عهً أيٍشي أفنذي و دٌواٌ نغات انتشك ً .ً.ىَٞاء ماظٌ ػٞاه يهخص انبحث ٝؼذ د٘ٝاُ ىغاخ اىرشك االشش اىَؼظٌ ىيؼاىٌ اىيغ٘ ٛاىنثٞش يحًود انكاشغاسنً . ػشف إسٌ ٕزا االشش ف ٜػاً 1910إال إّٔ ماُ أششا ٍجٖ٘الٗ .تَؼْ ٚآخشٗ .صو إسَٔ فقط .إال إُ ٕزا االشش أصثخ ٍؼشٗفا ٕزا اى ً٘ٞف ٜمو أسجاء اىؼاىٌ .مَا مرثد تذقٔ اىنصٞش ٍِ اىَقاالخ إضافح اى ٚاىثذ٘ز اىر ٜػَيد تخص٘ص ٕزا االششٝ .ضاف اى ٚذيل اىنرة ٗاالػَاه اىر ٜػَيد ػَو اىناذة ػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛاىَذة ىيؼيٌ ٗاىصقافح ٗاىنراتح. أشرش ٙػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛد٘ٝاُ ىغاخ اىرشك ٕ ،زا االشش اىَذرشً اىز ٛمرة ٍِ قثو ٍذَ٘د اىناشغاسى ٜف ٜػاً 1072در 1074 ٚف ٜتغذاد ٗقذٍٔ اى ٚاىخيٞفح اىؼثاس ٜفٜ رىل اى٘قد ،إال إُ ػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛماُ ٝجٖو ٍإ٘ ٍ٘ج٘د ف ٜصفذاخ ٕزا االشش ،ىنِ فَٞا تؼذ اصثخ ٍِ االشاس اىََٖح اىر ٜأضافٖا اى ٚدٞاج اىصقافح اىرشمٞح ٗىذ ػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛف ٜدٝاس تنش ٗ . 1857إذجٔ ٍْز طف٘ىرٔ اى ٚاىقشاءج ٗاىثذس .ف ٜسِ اىصاٍْح ماُ ٝؼَو ػي ٚقشاءج اىنرة ٗاالػَاه اىقذَٝح ٗٝذاٗه أُ ٝفَٖٖا، أضافح ىٖزا فإّٔ ماُ ٍذثا ىيشؼش .أسرطاع ػي ٜأٍٞش ٛاىز ٛماُ صادة دافظح (رامشج ) ق٘ٝح ٍِ دفظ أستؼح االف تٞد ٍِ االشش اىَسَ " ٚنوادس االثاس" اىزٝ ٛذر٘ ٛػي ٚأشؼاس شؼشاء خَسح قشُٗ .ف ٜشثاتٔ إدرشف ػي ٜأٍٞشٍْٖ ٛح اىخط ٗأصثخ ٍشغ٘ال تٖا دٞس دقق ّجادا فٕ ٜزا اىَ٘ض٘ع ٗ ،ىٖزا ذٌ ذؼيٞق تؼض اىي٘داخ اىر ٜمرثٖا ػي ٚجذساُ اىج٘اٍغ ف ٜدٝاس تنش. مرة ػي ٜأٍٞش ٛأششٓ اىخاص تاسٌ ذزمشج ػي ٜأٍٞش ٛف ٜػاً )1296 ( 1880 ٗٝرنُ٘ ٕزا االشش ٍِ 1500صفذح ،اىقسٌ االمثشٍِ ٕزا االشش سَ ٜتاسٌ "يشآة انفوائذ" ٗٝضٌ تذاخئ أسَاء اىش٘ٞر ٗاىشؼشاء ٗأػَاىٌٖ. إشرش ٙػي ٜأفْذٕ ٛزا االشش ٍِ اىصذاف تشٕاُ تـ 33ىٞشج .ىنِ ػي ٜأٍٞش ٛىٌ ٝنِ ٝؼشف ٍِ ٕ٘ اىصذاف ٗىٌ ذنِ ىذٍ ٔٝؼيٍ٘اخ ػِ د٘ٝاُ ىغاخ اىرشك اىز ٛإشرشآ 120 Journal of College of Languages Issue (26) 2013 ٗتاىشغٌ ٍِ ٕزا أال إّٔ قذ إشرشآ دٞس ماُ ٝقرطغ ٍِ اىَثاىغ اىر ٜىـذٝـٔ ىـشـشاء اىنرة ٗاألس٘ء ٍِ ٕزا ،ى٘ ماُ ٕزا اىنراب قذ ٍش اى ٚأٝذ ٛصائذ ٛاىنرة ،دٞس ماُ تإٍناٌّٖ أُ ٝطيث٘ا ششٗج ٍقاتو ذٖشٝثٔ اى ٚخاسض اىثيذ. ماُ ػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛسؼٞذا تذاخئ الّٔ ىٌ ٝنِ ٝؼشف أدذ أّٔ اىَاىل ىٖزا االشش، ّٖٟا اىْسخح اى٘دٞذج ف ٜاىؼاىٌ ٗىٌ ذنِ ذ٘جذ ّسخح أخش ٙىذ٘ٝاُ ىغاخ اىرشك. أدس ػي ٜأٍٞش ٛتاىفشح ػْذٍا إشرشٕ ٙزا االشش ّٟٔ ،دصو ػي ٚمراب ىغح تٖزا اىشنو دٞس قاه " :إشتشٌت انكتاب .رهبت انى انبٍت .حتى إننً نسٍت تناول انطعاو وانششاب.إشتشٌت هزا انكتاب ب 33نٍشة .نكننً نى أهتى نهزيشد واالنًاس بقذس ياأهتًًت نثقم هزا انكتاب.".... ػْذٍا إشرش ٙػي ٜأٍٞشٕ ٛزا االشش ،ماُ ت٘ضؼٞح ذاىفح ٍٗخشتحٗ .ىٌ ذنِ صفذاذٔ ٍشقَح ٍٗشذثحٗ .ىٖزا اىسثة ىٌ ٝنِ ٝؼشف ٕو ماُ ٕزا االشش ّاقصا أً ال.دٞس ػَو ػي ٜأٍٞش ٛػي ٚذصثٞد ٕزا ٍغ اىقذٝس سفؼد .قاً اىقذٝس سفؼد أفْذ ٛتقشاءج اىنراب شالز ٍشاخ ٗىَذج شٖشٗ .ِٝفّٖ ٜاٝح قشاءاذٔ اىصالز ػشف أّٔ ماٍوٗ .قاً ترشذٞة صفذاذٔ تَناّٖا االصيٗ ٜذشقَٖٞا ،دٞس أساد أٍٞش ٛأفْذ ٛأُ ٖٝذ ٛاى ٚاىقذٝس سفؼد أفْذ ٛتٞرٔ ٍقاتو ٕزا اىجٖذ اىز ٛتزىٔ ،ىنِ أٍٞش ٛماُ خائفا ف ٜسفض اىقذٝس ىٖزٓ اىٖذٝح ٗرىل ٍِ خاله ق٘ىح تإّٔ سٞنُ٘ ٍنرفٞا تْشش ٕزا اىنراب ٕٗزٓ ٕ ٜاىٖذٝح. أساد ػي ٜأٍٞشّ ٛششمراب د٘ٝاُ ىغاخ اىرشك .ىنِ ػي ٜأٍٞش ٛقشس االّرظاسقيٞال ٗ ،تسثة ٕزا اىذ٘ٝاُ اىز ٛػصشػي ٔٞػي ٜأٍٞش ٛذٌ أٝصاه اىنصٞشٍِ اىَْافغ اىَادٝح ٗاىذّٝ٘ٞح ىيؼاىٌ اجَغ دٞس أساد ػي ٜأٍٞش ٍِ ٛاىَذٞط ِٞتٔ إُ ٝظٖشٗا ىٔ االدرشاً ٗاىرقذٝش ٗٝؼذ ٕزا اىَطية ٍِ دقٔ. ٗف ٜاىذقٞقح ماُ اىقذٝس سفؼد أفْذٝ ٛؼشف اىذو .فاىذو ٕ٘:اىزٕاب اى ٚطيؼد تاشا صادساصاً ىنٝ ٜطية ٍِ ػي ٜأٍٞش ٛإُ ْٝشش اىنراب .ىنِ مٞف سٞنُ٘ اىطية؟ فقذ ماُ طيؼد تاشا الٝشغة تذض٘س ػي ٜأٍٞش ٛأفْذ ٛاى ٚاىثاب اىؼاىٕ ٜزا ٍِ جاّة ٍِٗ جاّة آخشىِ ٝقثو طيؼد تاشا تاىزٕاب اى ٚتٞد ػي ٜأٍٞش ٛأفْذٟٗ ٛجو ٕزا ال٘ٝجذ أٍأٍ إال طشٝق ٗادذ. 121