zarbana aralık - Bibliyofiller
Transkript
zarbana aralık - Bibliyofiller
SAYI: 1 ÖĞRETMENLER EKİM 2015 Öğretmenler geleceğin mimarı Dilleriyle ve gönülleriyle ÖZLÜCE ORTAOKULU BİBLİYOFİLLER BÜLTENİ-3 ARALIK 2015 Şekillendirir çocukları Şefkat ve merhametle Eğitirler onları Öğretmenler, onlar için Bütün zorlukları Engin bilgileriyle aşar “BİR YİĞİT TÜRK ANASI “ MELİKE DEMİRCİ Her sıkıntıdan başarıyla çıkar. Öğretmenler gününüz kutlu olsun. HAKAN CANSIZ Her gününüz mutlu olsun. Geleceğiniz umutlu Öğrencileriniz başarılı olsun. Mehmet Emin ÖZTÜRK “BEŞ LİRA “ CAN ÖĞRETMENİM “İCATLARIN İLGİNÇ HİKAYELERİ “ GÖKÇEN GÖKSU Küçük yüreğime, Sığmıyor sevgin “KÖYLERİMİZDE ÇEVRE KİRLİLİĞİ” Taştı sevincim SEMRA NUR SELAMET Can öğretmenim. En güzel duygum En doğru yolum Canımsın benim Can öğretmenim. ZUHAL TOPÇUOĞLU “AYIN ÖDÜLLÜ SORUSU “ BURAK MUSLU BİBLİYOFİLLER ARALIK AYI KİTABI AYIN FİLMİ / CENNETİN RENGİ ALTAN YILMAZ 12 1 Altan YILMAZ ÖZLÜCE ORTAOKULU TÜRKÇE ÖĞRETMENİ ALTAN YILMAZ ÖZLÜCE ORTAOKULU TÜRKÇE ÖĞRETMENİ Merhaba Sevgili Bibliyofiller Bültenimizin 3 . sayısı ile tekrar huzurlarınızdayız. İlk sayısını okulumuz öğretmenleri için hazırladığımız bültenimizin 2. sayısına göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ediyoruz. Her sayımızda bir önceki sayımızdaki eksikliklerimizi ele alarak sizler için en güzelini hazırlama gayreti ile yeni fikirler üretiyor, içeriğimizin kalitesini arttırmaya çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi ilk ve ortaokul kademesi temel becerilerin ve bilgilerin kazandırılması yanında temel bir genel kültür kazandırma bakımından da önemlidir. Kitap okuma sevgisi kazandırmak amacıyla oluşturduğumuz grubumuzun bu bülteninin, içeriğinin kalitesiyle genel kültürünüze de katkı sağlayacağı inancındayım. Okulumuz öğretmenlerinin ve sizlerin katkılarıyla her sayıda daha iyi bir bülten çıkaracağımızdan eminim. Bu amaçla bültenimize katkı sağlamak isteyenler yazı, şiir, resim vb. dokümanlarını bana elden veya [email protected] adresine ileterek ulaştırabilir. Bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı,kitle iletişim araçlarının çok yaygın hale geldiği günümüzde biz de teknolojinin kullanım alanlarına bigane kalmadık ve grubumuz adına yavaş yavaş içeriğini genişletmeye çalıştığım bir internet sitesi oluşturduk. İlerleyen günlerde okuduğumuz kitapların, bültenimizdeki yazıların, tavsiye kitapların ve eğitici videoların bulunduğu zengin içerikli bir site yapmak amacındayım. Bizleri www.bibliyofiller.com adresinden takip edebilirsiniz. ;) ARALIK AYINDA DOĞANLAR İPEK GENÇ (1/A) ELİF ÖZKAN (3/A) İLKNUR ŞEREF (4/A) AYIN FİLM TAVSİYESİ CENNETİN RENGİ Sevgili Bibliyofiller Bu ay sizlere yönetmenliğini İranlı Majid Majidi’nin yaptığı “Cennetin Rengi” filmini izlemenizi tavsiye ediyorum. Filmde Tahran’da bir görme engelliler okulunda yatılı öğrenim gören Muhammed adlı bir çocuğun hikayesi anlatılmaktadır. Muhammed okulların yaz tatiline girmesi ile eve gitmek için babasını beklemektedir.Babası Muhammed’den utanmaktadır ve Muhammed’in yaz tatilinde okulda kalmasını istemektedir. Teklifi reddedilen babası Muhammed’i alarak eve götürür. Film bize sahip olduğumuz fakat “göremediğimiz,görmediğimiz” birçok şeyi tekrar hatırlatıyor.Modern dünyamızda bazı şeylerin aslında ne kadar gereksiz olduğunu da. Sonu gelmez ihtiraslarla yaşadığımız dünyamızda sevginin,sağlığın,mutluluğun ve bir çift gözün değerini yüzümüze çarparcasına gözyaşı döktürerek anlatıyor. Filmin bir sahnesinde Muhammed kendisi gibi görme engelli marangoza şöyle diyor : Öğretmenim Allah’ın körleri daha çok sevdiğini söyledi, çünkü onlar göremiyormuş… Ben de eğer öyle olsaydı, bizi kör yapmazdı dedim… Çünkü böyleyken onu göremeyiz dedim. O da bana, “Allah görünmezdir.” O her yerdedir. O’nu istersen hissedebilirsin. Parmaklarınla, onu görebilirsin.“ dedi. Ben de her gün parmaklarımın dokunduğu her şeyde, her yerde Allah’ı aradım. Ve ona her şeyi anlattım, Kalbimdeki sırları bile… Cennetin Rengi’ni mutlaka izleyin. Hem Türkçe dublajlı hem de defalarca altyazılı izlemiş biri olarak kesinlikle altyazılı izle- 2 11 BİBLİYOFİLLER GRUBU ARALIK AYI KİTABI Kurnaz tilkiye oyun oynayan akıllı leylek, aynı tilki tarafında komik bir düzenle kandırılıp peynirinden olan karga, özgürlükten sıkılıp ille de başlarına bir kral isteyen kurbağalar, sanatçı ruhlu ağustos böceğiyle çalışkan karınca, altın yumurtlayan sıradan bir tavuk ve daha niceleri… La Fontaine Masalları 350 yıldır dilden dile, ülkeden ülkeye dolaşarak uygarlığı etkileyen eserlerden biri haline geldi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği 100 Temel Eser arasında yer alan La Fontaine Masalları’nın Türkçede çok sayıda güzel çevirisi vardır. Ancak orijinal masalların manzum niteliği ve daha çok büyüklere yönelik ifadelerle dolu olması, çocuklar için engel teşkil edebilmektedir. Bu nedenle Türk yazınının duayenlerinden Tahsin Yücel, torunu Zeynep’le yaşadığı La Fontaine deneyimini diğer dedeler ve torunlarla paylaşmak için Bu kitabı hazırladı Sayfa Sayısı 130 10 MELİKE DEMİRCİ ÖZLÜCE ORTAOKULU SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ BİR YİĞİT TÜRK ANASI : ŞERİFE BACI 1921 yılı Aralık ayı… 94 yıl önce adını tarihin şerefli sayfalarına yazdırmış ve şehadet şerbetini içmiş bir kadın kahraman... Kocasını Çanakkale Savaşı'nda kaybetmiş, sonrasında kendini vatanına adamış bir küçük gelin. Yalnız kalması uygun olmadığından köyün yaşlılarının isteğiyle gazi Topal Yusuf ile evlendirilmiş ve birkaç yıl sonra Elif adında bir kızı olmuştur. Türk'ün topraklarına göz dikmiş yedi düvele karşı dik duruşunun, bağımsızlık aşkının ve vatan sevdasının meyvelerini verdiği zamanlardı... Sadece cephede savaşan erkekler değil, Türk insanı kadını,genci,yaşlısı demeden sırt sırta vermiş kanının son damlasına kadar cephe gerisinde de mücadele etmiş,O devrin güçlü devletlerine karşı imkansızlıklara boyun eğmemiştir. Askerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için halkın da desteğine ihtiyaç vardı. Bu yüzden Anadolu halkından Ankara'da açılan yeni meclis yardımda bulunmalarını istemiştir. Anadolu halkı da içinde bulunduğu yoksulluğa rağmen bütün imkanlarını geleceği için harcamıştır. Şerife Bacı ve köylüleri bir gün camilerine gelen ve vaaz veren Mehmet Akif'in "Bir milletin hayat hakkı ve varlığını sürdürme konusunda üstünüze bir görev düşerse, yerine getirmekte aslâ tereddüt etmeyiniz. Vatanı sahiplenmek için gerekirse herbirimiz, toprağın koynuna girmeye aday olabilmeliyiz ki, bu vatan bizimdir diyebilelim," sözlerini dinlemiş,İnebolu'ya deniz yoluyla gelen cephane ve top mermilerinin Ankara'ya ulaştırılmasında hem kendi canlarını hem de evlatlarının canını feda etmişlerdir. 3 Yola çıkan kağnılar kış koşullarının en ağır olduğu aralık ayında zorla yol alıyorlardı. Şerife Bacı'nın aklı bir yandan Elif'inde bir yandan da ıslanmaması gereken cephanedeydi. Bu yüzden Elif'i top mermilerinin arasına koymuş ve üzerlerini yorganla kapatmıştı. Cephane ıslanmadan cepheye ulaşmalıydı. Yol gittikçe uzuyor, öküzü inat ediyor, karanlık çöküyordu. Buna rağmen yola devam etti.Giderek üşüdüğünü hissediyor, titremekten kendini alamıyordu. Dişleri bir yandan birbirine vuruyor diğer yandan da acıkan Elif'in ağlayışları giderek artmaya başlamıştı.Bir yandan zorla yola devam ediyor bir yandan da düşüp kalmamak için insan üstü çaba gösteriyordu. Sonunda kendini zor bela kağnı arabasının içine attı. Kağnı arabası Kastamonu kışlası yakınlarına geldiğinde durdu. Başıboş duran bu arabayı gören ve bebek ağlayışlarını duyan görevliler buraya yaklaştıklarında acıklı manzarayla karşılaşmışlardı. Hayatı zorluklarla ve mücadelelerle geçmiş o koca yürekli kadın donarak şehit olmuştu.Ve hepsinin ortak düşüncesi şu oldu :" Bu koca yürekli kadın kendini, vatanı ve evladı için feda etmiştir". Günümüzde de bu kahraman Türk anasını Cumhuriyet'in koruyucularına doğru bir şekilde anlatabilmek için başta İnebolu olmak üzere Türkiye' nin çeşitli yerlerinde anıtı bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabiliriz : Doğada çabuk çözünebilen doğal çöplerimiz ile doğada çözünmesi uzun zaman alan çöplerimizi ayrı yerlerde biriktirmeliyiz. Doğada çabuk çözünmeyen çöplerimizi imkan buldukça çöp toplama araçlarının ulaştığı çöp konteynerine atmalıyız. Ulaştıramadığımız durumlarda yakarak imha etmeliyiz. Evlerimizin atık sularını yeraltı ve yerüstü sularına açmamalıyız. Aşırı avlanma konusunda insanları bilinçlendirmeliyiz. Nesli tükenmek üzere olan hayvanlara zarar vermemeliyiz. Ormanlarımızın bolluğuna aldanmamalı, tarım yapılmayan özellikle de eğimli arazileri ağaçlandırmalıyız. Tarım ürünlerimizi yetiştirirken gereksiz ve aşırı ilaçlamadan kaçınmalı, toprağı ve ürünlerini kirleten ilaçlamadan kaçınmalıyız. Yaz aylarında denize girilen ve piknik yapılan sahilimizin uygun yerlerine çöp konteynerleri koymalıyız. Köyümüze gelen misafirlerimizi sahili temiz tutmaları ve çöplerini bırakmamaları konusunda uyarmalıyız. Yakılması gereken çöpleri uygun olmayan yerlerde yakmamalıyız. Yerel yönetimlerden çöplerimizin toplaması hususunda yardım istemeliyiz. AYIN ÖDÜLLÜ SORUSU BURAK MUSLU KİTAP TAVSİYELERİ ÖZLÜCE ORTAOKULU MATEMATİK ÖĞRETMENİ Yazar: Mehmet SAYAN Yazar: İsmail BİLGİN Yayınevi: Muştu Yayınları Yayınevi: Timaş Yayınları Sayfa Sayısı: 31 Sayfa Sayısı Cilt Tipi : Karton Kapak Cilt Tipi:Karton Kapak Kağıt Cinsi : Kitap Kağıdı Kağıt Cinsi:Kitap Kağıdı 4 96 Bir ülkede kral 1000 kişiyi huzuruna getirip 1’den 1000’e kadar numaralandırıp sıraya diziyor. Numaralandırdığı kişilerden tek numara giyenleri huzurundan kovuyor. Kalan kişileri tekrar 1’den 500’e kadar sırasıyla numaralandırıp yine tek numara giyenleri kovuyor. Bu şekilde işlemine devam edip son kalana mükafat verecek olan kral hangi numarayı ödüllendirir? 9 HAKAN CANSIZ SEMRA NUR SELAMET ÖZLÜCE ORTAOKULU 5/A SINIFI ÖĞRENCİSİ ÖZLÜCE ORTAOKULU 4/A SINIFI ÖĞRETMENİ Beş Lira KÖYLERİMİZDE ÇEVRE KİRLİLİĞİ Köylerimizde çevre kirliliği ne yazık ki yavaş yavaş gözle görülür hale gelmeye başladı. İnsanların çevre kirliliğine karşı duyarsız kalmaları, bilinçsizce atıklarını doğaya bırakmaları ve köylerimize çöp toplama araçlarının gelmemesi bu kirliliğin ana sebepleri olarak düşünülebilir. Doğaya gelişigüzel bırakılan ve doğada kaybolması yüzyıllar alan pil, poşet, cam, ambalaj ve metal vb. maddeler çevremize büyük zararlar vermektedir. Ayrıca gereğinden fazla kullanılan tarım ilaçları da toprağımızı ve ürünlerimizi zehirlemektedir. 8. sınıftaydım. Günlerden cumaydı. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersindeydik. Said hocam dua konusunu işliyordu. - Çocuklar eğer Allah’a içten dua ederseniz ve istediğiniz şeylerin gereklerini yerine getirirseniz duanız kabul olur, dedi. Bu sözleri düşünüyordum. Elimden geldiğince namazımı kılıyor sonra da dua ediyordum. Ama itiraf etmeliyim ki her duamda içten olamıyordum. Sanki gerçekleşmeyecek gibi geliyordu. İstenen şeyin gereklerini yerine getirmek bir yana, dua ile bazı şeylerin olabileceğine aklım yatmıyordu. Bu yüzden içten değildim. Öğretmenimizin bu sözleri ile benim düşüncelerim çelişiyordu. Zil çaldı. Dersimiz bitmişti. Aynı zamanda son dersimiz olduğu için eve gidebilirdik. Ama bu gün cumaydı. Cuma namazına gitmeliydim. Arkadaşım Ahmet’le birlikte mahallemizin merkez camisine gitmeye karar verdik. Ahmet’in babası müteahitti. Ahmetler zengindiler. Acaba babası da zengin olmak için dua etmiş miydi ? Çok çalıştığını Ahmet’ten duymuştum. Tamam çalışmıştı. Peki dua etmiş miydi ? Büyük ihtimal dua etmişti. Çünkü dinine bağlı biriydi. Ben böyle düşünürken merkez camisine vardık. Merkez camisinin avlusu bir başka olurdu. Bilhassa cuma günleri görülmeye değerdi. Sedat, cami avlusunun vazgeçilmezlerindendi. Onu, çoğu zaman avludaki salkım söğüdün dibindeki bankta otururken görürdüm. Çevresi tarafından sevilen biriydi. O gün bir sıkıntısı olduğu her halinden belliydi. Kimse onunla dalga geçip canını sıkmazdı.Nedenini anlayamamıştım. Cemaat çıkışlarında önünde duran basküle davet ederdi insanları. Harçlığını da bu yolla kazandığını biliyordum. Sedat’ı gördükçe “Şu dünya da ne garip insanlar var” diye düşünürdüm. Doğayı kirletmek kolaydır fakat kirli bir doğada yaşamak zor ve canlıların sağlığı için oldukça zararlıdır. Köylerimizin günden güne kirlenmesi sadece bizleri değil bizden sonraki nesilleri de, hayvanları da, bitkileri de olumsuz etkilemektedir. Çevre kirliliği sağlıksız nesillerin yetişmesine, akarsularımızın, denizimizin kirlenmesine, ormanlarımızın tahrip olmasına yol açmaktadır. Peki bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için neler yapılabilir ? Onlarcae çeşit bitki barındıran yemyeşil ormanları, coşkun akarsuları, birçok ailenin geçimizi sağladığı denizimizi, nesillerimizi, hayvanlarımızı korumak için hepimize hangi görevler düşmektedir ? Namazda yanımdaydı. Ahmet arka saflarda kalmıştı. Namazı kılmıştık sıra duadaydı. Ben yine o çatışmanın içindeydim. Bir ara Sedat’ı şöyle dua ederken duydum. Allah’ım! Beş , beş… Beş lira , beş, beş… Dua ettikten sonra dışarı çıktım. Ahmet’i bekledim.Ahmet’i beklerken bir yandan da Sedat’ın bulunduğu yere bakıyordum.Cemaat neredeyse tamamen camiden çıkmıştı.Fakat kimse tartılmak istememişti. Nihayet Ahmet de camiden çıktı. Avludan çıkarken tam Sedat’ın yanından geçiyorduk ki Ahmet ani bir hareketle Sedat’ın cebine bir beş liralık koydu. Sedat’ın duasını duymamıştı oysa ki. Bende bu durumdan söz etmemiştim. Şaşkınlıkla Ahmet’e döndüm. Neden beş lira Ahmet ? dedim. Bilmem içimden geldi diye cevap ver. Hayretle Ahmet’e bakıyordum. Demek Sedat’ın içten duası yerine ulaşmıştı. Bütün düşüncelerim toparlanmış, tereddütlerimin hepsi gitmişti. Ahmet ile camii avlusundan çıkarken Sedat’ın sesi hala kulaklarımdaydı. Beş lira, Beş, beş… 8 5 GÖKÇEN GÖKSU ÖZLÜCE ORTAOKULU FEN FİLİMLERİ ÖĞRETMENİ BAZI İCATLARIN İLGİNÇ HİKAYELERİ - Japon şirketi Sony'nin genel müdürü, golf oynarken müzik dinleyebilmesini sağlayacak bir cihaz istemişti. Bunun üzerine firma teknisyenlerinden oluşan bir ekip ilk kişisel kasetçaları geliştirdi: Walkman! - İngiliz Percy Shaw basit bir icattan servet sahibi oldu. 1933'de sisli bir gecede neredeyse otomobiliyle bir uçurumdan aşağı düşüyordu. Otomobilin farlarından yayılan ışığın, yolun kenarındaki bir kedinin gözünden yansıması hayatini kurtardı. Bu olaydan esinlenen Shaw, kedigözü adini verdiği bir yansıtıcı icat etti. Kısa süre sonra birçok ülkenin yollarına bunlardan yerleştirildi. Iskoç Alexander Graham Bell çalışmalarına üniversitede devam etmiştir. Bell ve Thomas Watson adli bir elektrik mühendisi bir mikrofon ve kulaklıktan oluşan ilk telefonu yaptılar. Tarihteki ilk telefon konuşmasını 10 Mart 1876'da Bell yapmıştır. Pantolonuna yanlışlıkla asit dökmüş ve arkadaşına "Bay Watson lütfen gelir misiniz?" demiştir. - Ataşı, 1900'de Norveçli Johann Vaaler icat etti. Kağıtları sıkıca tutabilmek için, iç içe geçmiş iki halka oluşturan, metal bir telden ibaret orijinal tasarım, bugüne kadar hemen hiç değişmemiştir. Daha önceleri kağıtlar iğneleyerek bir arada tutuluyordu. - 1816'da Fransız doktor Rene Laennec Paris sokaklarında dolaşırken, oynayan iki çocuk gördü. Çocuklardan biri elindeki tahta sopanın bir ucuna kulağını dayamıştı, öbürü ise tahtanın öteki ucuna iğneyle vuruyordu. Vuruş sesleri tahtanın içinden iletiliyordu. Daha sonra Laennec bir sayfa kağıdı rulo yaparak iple bağladı. Bunu hastanın göğsüne dayadığında kalp atışlarını dinleyebiliyordu. Bu alete Yunanca göğüs anlamındaki stethos sözcüğünden gelen stetoskop adi verildi. - İlk dikiş makinesini, 1830'da Barthelemy Thimonnier adli Fransız terzi yapmıştır. Bu makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu. Bir terzi dakikada ortalama 30 dikiş atarken, bu alet 200 dikiş atabiliyordu. Ancak birçok terzi bu makine yüzünden isini kaybedebileceği endişesine kapıldı. Öfkeli bir kalabalık bu aletlerin 80 tanesini tahrip etti. - İlk basarîli elektrikli süpürgeyi, İ ngiliz mühendis Hubert Booth icat etmiştir. Booth 1901'de British Vacuum Company adli bir şirket kurdu. Booth'un Puffing Billy adini verdiği makine yakıtla çalışıyor ve evden eve, atların çektiği bir arabayla taşınıyordu. Üniforma giymiş isçiler evdeki halıları temizlemek için makinenin hortumunu pencereden içeriye uzatıyorlardı! - Joseph Bramah, karmaşık bir kilit icat etti. Bunu açabilene de ödül vaat etti. Nihayet, 75 yıl sonra, 1851'de dünyadaki en yeni teknolojilerin gösterildiği Londra'daki Büyük Sergi'de bir ziyaretçi kilidi açmayı basardı, ama bunun için tam 51 saat uğraştı. - Daha önce bir sağırlar okulunu yöneten ABD'de yasayan 6 7