Türkiye Türkçesinde Sezdirmeye Dayalı Rica Stratejileri
Transkript
Türkiye Türkçesinde Sezdirmeye Dayalı Rica Stratejileri
Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2, Sayı 1 (Mart 2005) Mak. #8, ss. 127-148 Telif Hakkı©Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Etnografa Karşı Rahibin “Gözü” ya da Kazan’da Misyoner Etnografyasını Kurmak Saime Selenga Gökgöz Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü ÖZET İdil-Ural’da Rus ve Ortodoks olmayan halklara karşı, Kazan Hanlığı’nın yıkılmasıyla beraber, bölgede Rus hâkimiyetinin sağlanmasıyla başlayan Ortodokslaştırma ve bu yolla Ruslaştırma faaliyetinin 19. yüzyılda da devam ettiği bilinmektedir. Bu faaliyetin 19. yüzyılda başlayan görünümü, bölgede bu yüzyılı önceleyen yüzyıllarda Hristiyanlaştırılan Müslüman Tatar ve diğer gayrı-Rus tebaanın eski inançlarına, bu noktada İslâm’a dönme hareketi olarak belirlenir. Misyoner pedagog ve Türkolog Nikolay İ. İl’minskiy’in öncülüğünde ve adıyla anılacak sistem etrafından şekillenen İslâm karşıtı misyoner faaliyetinin akademik cephesinde olduğu kadar misyoner örgütlenmesi içinde de yerini alan Yevfimiy A. Malov’un etnograf misyoner kimliği de öne çıkmıştır. Malov, bu çerçevede Kazan’da, Kazan Üniversitesi dışında, Kazan İlâhiyat Akademisi’nde bir kürsü olarak tertip edilen Misyoner Bilimleri Bölümü’ne bağlı İslâm Karşıtı Misyoner Kısmı’nda uzun yıllar çalışmıştır. Sahada da faal bir misyoner rahip olarak Ortodoks vaazının ulaşmasında belirlenen ilkeler ve yöntemler arasında, hitap kitlesinin tüm yönleriyle, misyoner rahip tarafından bilinmesi gerçeği onun için öncelikli olmuştur. Gayrı-Rus cemaate nüfuz etmek için vaazın cemaatin anadilinde verilmesi şartını tecrübe eden misyoner ehli, aynı derecede cemaati tanımak adına, etnografyanın gücüne de dayanacaktır. Emperyal Rusya’da merkezden çevreye şarkıyat bilgi alanının bir parçası olarak etnografya, çok dinli ve çok uluslu Rusya tebaasını, tebaa hakkında bilgi sahibi olarak hükmetmek ve emperyal sadakati sağlamak üzere de kullanılmıştır. Misyoner etnografyası ise bu işlevi tamamlamakla beraber kendi amaçları ve araçları ile emperyal bilginin inşasında yerini alacaktır. ANAHTAR SÖZCÜKLER İdil-Ural, Ortodoks misyonlar, etnografya, Yevfimii A. Malov, N. İ. İl’minskiy, Rus imparatorluğunda İslâm-karşıtı misyonlar. 128 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 ABSTRACT After the overthrowing of Kazan khanate by Ivan the Terrible, Moscovian Russia became a multinational and multi-religious state. Muslim Tatars and other nonOrthodox peoples of the İdil-Ural region were subjects of Tsarist Russia. Russian administrative and religious policies over the subject peoples can be described as Christianization of them by the name of Orthodox Church, with harsh methods not systematically but permanently. Orthodox missionary movement in İdil-Ural region, started in the half of the 16th century has been gone to 19th century, founded his legacy on anti-Islamic ideology both within state and Church. By the beginning of 19th century apostasy of the Christianized peoples, then Kreshen Tatars to the ‘grandfathers’ religion’ stimulated new missionary activities with new missionary principles and methods. So an important figure as pedagogue and missionary Nicolai Iv. Il’minskii, from Kazan, founded a non-Russian education system, which were the creation of vernacular alphabets, translation of the main texts Orthodox Christian credo to the “native” languages, schools system and formation of native clergy. One of the opponent figure of Il’minskii’s education system, in Kazan were been Evfimii A. Malov, professor in Kazan Ecclesiastical Academy, in Anti Islamic Missionary Division. As an anti-Islamic missionary, with his clerical dimension Malov represented Russophile perception of missionary “cause”. In his experience, a Russian priest must know everything about his herd, so non-Russian and Kreshen communities only “in paper”. This principle drove the priest to know first the native tongue for communicate and say the divine message of Jesus. All kind of contents of the “imperial” knowledge about the subject peoples both by missionary for missionary causes and at the other side by ethnographers, then Russian orientalists, mostly in 19th century has functioned, for strengthen imperial power over subjects, appropriating their differences to ensure loyalty for imperial state. KEY WORDS İdil-Ural, Orthodox missions, ethography, Evfimii A. Malov, N. I. Il’minskii, anti-İslamic missions in Russian Empire. 1. Giriş Neden rahibin “gözü” ve neden “karşısında” etnograf? Misyon alanında bir misyoner rahip ve onun karşısında, misyoner rahiple rahip için taşıdığı anlam ve imaj noktasında onun tesir alanına tecavüz ederek meydan okuyucu bir “karşılaşmanın” aktörü, ruhanî herhangi bir sıfat taşımayan etnograf sorusunun etrafında şekillendirilen misyoner-etnograf bağlamının irdelenmesi çalışmanın ilk kısmında ele alınmaktadır. Kazan’da, ‘Doğu’nun Mekkesi’ bu tarihî kentte 19. yüzyılın Rus emperyal etnografya bilgisinin inşa sürecine eklemlenen, fakat kendine özgü bir inşa süreci hikâyesinin anlatılmasını da hak eden bir bilgi alanı olarak misyoner etnografyasının; bu bilgi alanının kurucularından en önemlilerinden biri olarak görülmesi gereken misyoner rahip Yevfimiy Aleksandroviç Malov (1835 Simbirsk – 1918 Kazan) merkezinde çözümlenmesi ise çalışmanın ikinci kısmını oluşturmaktadır. Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz Rusya’nın Doğu’sunun sakinleri, bu bağlamda bütün İdil-Ural bölgesinin “Doğulu” kitabî din inanırlarından, misyonerin ‘yazıçnik’1 adlandırması ile ayırdığı animist toplulukların da yine misyonere göre, (“eski”) sıfatını önüne koydukları inanç sistemleri, esnek bir tarihlendirme ve sistemli olmayan bir içerik ile 19. yüzyıl başından itibaren belki daha yoğunlukla emperyal hizmetkârlar olarak Rus etnografya çevresi ile devrin şarkıyatçılarının keşif seyahatlerinin inceleme nesnesini oluşturmaya başlamıştır. Batı’da E. Said’in çalışmasıyla başlayan ve Avrupa-Batı sömürgeciliğinin 19. yüzyıl tecrübelerine referansla eleştirel olarak hâlâ tartışılmakta olan “şarkıyatçı” söylemin2, burada emperyal Rusya’daki görünümünün ya da etnografyanın emperyal bilginin inşasında yerinin ne olduğu tartışması en azından İdil-Ural mekânı için yapılmamıştır. Bunun yerine gerçekten de Rusya’ya özgü bir şarkıyatçı tipinin ve bu tipin inşa ettiği bir söylemin varlığı uygulamalarıyla beraber bir gerçeklik olarak kabul edilmiş ve şarkıyat bütününde parça alan olarak işlevini yerine getirecek olan Rus etnografyasının emperyal taşrada temsil eder seviyede, misyoner rahip Malov ile sahada buluşan bir örnek etnograf tipi canlandırılmıştır. Kendi Doğu’su dışındaki Doğularla da ilgilenecek olan bir Rus ‘Doğu bilgisi’ (vostokovedenie) geleneği vardır ve bu gelenek kendi Doğu’sunu keşif üzerine Batılı öncülerini de model alabilmiş, kendi emperyal ihtiyaçlarına göre bu keşfin güzergâhlarını, araçlarını da üreterek belirleyebilmiştir. Bu bilgi alanının inşa sürecinin tarihi de eleştirel olarak daha yeni yeni, Sovyet sonrası dönemde Batı’da yapılmaktadır3. 1 Misyoner metinlerinde, bu noktada Malov günlüklerinde de (Malov Günlükleri hakkında bkz.dipnot 7) özellikle kitabî din inanırları dışında kalan, İdil-Ural’da Türk kökenli Çuvaşların ve Fin-Ugor (Çeremiş, Votyak ve Mordva) halklarının inanç sistemini adlandırmak üzere, ilki için şamanistik unsurları da içinde barındırmakla beraber, diğerleri için de yazıçnik ve din adını karşılamak için de yazıçestvo terimi kullanılmaktadır. Malov günlüklerinden aktarma anlatıların Türkçe tercümesinde bu terim “putperest” ile karşılanmıştır. Ana metinde ise bu gruplar, bu sefer pagan yerine “animist” olarak genel geçer antropolojik terimle karşılanmış ve etnik adlandırmalarda dönemin tasarrufları kabul edilmiştir. 2 Edward Said’in emperyali ve bu bağlamda İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin entellektüel temelinin yükseltildiği orientaliste bilgiyi, Foucault çözümlemesine bağlı kalmakla bir “söylem” alanı olarak sunduğu Orientalisme eserinin basım yılı 1978’dir (Türkçesi: Şarkiyatçılık, Batı’nın Şark Anlayışları, Çev. Berna ÜLNER, İstanbul: Metis Yayınları, 1999). Eser hakkında yapılan yorumlar Said külliyatının kritiği içinde yerini almaktadır, fakat bu önemli eser hâlâ güncelliğini korumaktadır. Bu eseri farklı kılan esas fikir, o güne kadar Batı’nın “Batılı olmayana” ırk, dil, din ölçülerine göre izafîlik alanını daraltıp genişleterek “öteki” (other) dediği bu “kendinden olmayanlara” yönlendirdiği bilimsel tecessüsün ve bununla inşa edilen geleneğin-geniş anlamıyla- hiç masum olmadığını göstermekle radikal ve açık bir tavır almış olmasıdır. Şüphesiz Said’in çalışmalarına şu veya bu cephesiyle Batılı sömürge ve sömürge sonrası incelemelerde (colonial/post-colonial studies) paylaşanlar yanında karşı yorumların ve değerlendirmelerin olduğu da burada belirtilmelidir. 3 Daniel R. BROWER and Edward J. LAZZERINI (1997) (eds.) Russia’s Orient Imperial Borderlands 129 130 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 Asimetrik kurulu ilişkiler düzleminde emperyal olanın (:tâbi kılan), hükmeden taraf olarak hükmedilen mekânları (sonradan hâkim olunan ‘Doğu’) üzerinde yaşayanları ile (:tâbi olanlar; ‘özneler’) çok yönlü “bilme” fiili iki düzlemde meşru kılınacaktır. Biri tâbi olanının tâbi kılan Rus’tan farklılığının, Rus’un farklılığını tanımlamak üzere bilinmesi ise, diğeri hakkında çok yönlü bilgi sahibi olunan öznenin “farklılığını” bilme, fakat bu farklılık her ne ise onu emperyal iktidar için tehdit ve tehlike olmaktan çıkarma, sömürge söylemi kuramı içinde ifadelendirilirse, ʺuygunlaştırma” ya da daha ironi dolu bir kavramla vurgulanırsa ,“vahşi” (dikiy) Rus olmayan (gayrı-Rus) bu “yerli” (inorodets)4 tâbilere “medeniyet” (tsivilisatsiya) götürerek ehlileştirme görevidir. Bu görevi üstlenenler ise merkezden çevreye emperyal otoritenin taşradaki sivil temsiliyetine (vilâyetin idaresi) bağlanan tebaanın sosyal ve ekonomik yapısı yanında kültürel ve dinî farklılığını yönetecek olan bürokratik aygıtın idarecileri ile Ortodoks Kilisesinin merkez ve yerel temsiliyeti5, bu and Peoples 1700-1917. Indiana University Press; Robert P. GERACI and Micheal KHODARKOVSKY (eds.) (2000)Of Religion and Empire Missions, Conversion and Tolerance in Tsarist Russia. Ithaca and London: Cornell University Press; Robert P. GERACI (2001) Window on the East: Ethnography, Orthodoxy, and Russian Nationality in Kazan, 1870-1914. Berkeley, ve bir de makale, Nathaniel KNIGHT (2000) Grigor’ev in Orenburg, 1851-1862: Russian Orientalism in the Service of Empire. Slavic Review 59, no. 1 (spring 2000): 74-100; Yine Russia Thorough the Eyes of Foreigners, Travel and Personal Accounts of the Russian Empire from the 16th century to October Revolution (Anthony CROSS (Adv.), IDS Publisher: Leiden, 2003) başlıklı eser. Avrupalı gezginlerin Rus Çarlığının geniş coğrafyasına seyahatlerinin, Avrupa’nın şarkıyatçı perspektifine katkısının kuşkusuz olduğu, bu yayının içeriğindeki geniş zaman dilimi dikkate alındığında, ayrı bir düzleme oturacak Doğu’ya seyahat kültürünün kendi güzergâh ve dolayısıyla seyyahın gözlerinin izlediği ve kaydettiği bir vizyonu da yarattığı rahatlıkla söylenebilir. Baltıklardan Urallar’a ve ötesine, Sibirya bozkırlarına, Kırım, Kafkasya, Türkistan’ın içlerine kadar uzanan bu hatta uzun (uzun süre konaklama) ve kısa süreli yürüyen gezginlerin yol notları, kayıtları Rusya’nın Rus ve Rus olmayan sakinlerinin kim olduklarından başlayıp nasıl ve nerede yaşadıklarına dair merakla beslenen bir içerikte, zamanında kendi dillerinde neşrettikleri bu emperyal kayıtların değeri, Rus olmayan tebaanın emperyal bağlama yerleştirilmesinde dikkat çekicidir. Anthony G. Cross’un danışmanlığında araştırmacıya sunulan bu geniş kapsamlı külliyatın mikrofiş olarak kullanılabildiğini burada belirtmek gerektir. 4 ‘Gayrı-Rus’ (veya ‘Rus olmayan’) karşılığında, inorodets terimi yerine kullanılmıştır. ‘GayrıRus’ terimi ise Sovyet dönemine ait nerusskiy için tedavüle sunulan bir karşılık olarak kabul edilmelidir. İnorodets (ve çoğul kullanımıyla inorodtsı) terimi Rus emperyal metinlerinde ağırlıklı olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra rastlanacaktır. Bu terim kavram imparatorluğun ırksal ve dinsel çeşitliliğini bilmek suretiyle, Rus hâkim unsur, etnik birim temel alınarak, Rus kökenliliğin dışında önce İdil-Ural’ın ve ardından bütün “Doğulu” sakinlerini “başka kökten (:köken)” olarak adlandırılması ihtiyacına bağlanır. İnorodets teriminin emperyal bürokraside ne zamandan itibaren kullanılmaya başladığı bir problemdir. Terimin sıklıkla ve sürekli olarak özellikle 19. yüzyılın 60’lı yıllarından itibaren yerleştiğini savunan ve değerlendiren bir çalışmaya başvurulabilir: John W. Slocum (1998) Who, and When, Where the Inorodtsy? The Evolution of the category of “Aliens” in Imperial Russia”. Russian Review 57, 2. 5 Kiliseyi temsil eden, emperyal sivil idarenin din siyasetleriyle uyumlu ve uyumsuz hareket Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz iki temsiliyetin de başvuracağı Doğu bilgisini, “bilim” hâline dönüştürüp üretecek ve “öteki” hakkındaki her türlü bilgiyi emperyal idare için dizgeselleştirerek, hazır ve kullanılabilir kılan merkez (St.Petersburg ve Moskova) ve taşra seviyesinde, Kazan bağlamında Kazan İmparatorluk Üniversitesi (1807) ile temsil edilen akademik yapıdır (dil, edebiyat, tarih, coğrafya, etnografya, müzik, folklor vd.). Etnografyanın bir bilgi alanı olarak emperyal Rusya’nın hizmetinde hangi işlevleri yürüttüğüne dair değiniler, ancak İdil-Ural mekânı için kesit görüntü olarak verilmiştir. Bu kesit görüntüde ise bir Rus etnograf temsilinin yer aldığı, aynı mekânda bu ve diğer etnograflarla karşılaşan Rus ve yerli misyoner-rahiplerin etnograf gözlemciliği ile, misyon sahasını etnografik sahayla örtüştürerek, bu karşılaşma düzlemini kuşatan iki taraf için de gerilimli dinamiklerin çözümlemesi yapılmıştır. Misyoner-rahipler, her ne kadar bir bilgi alanı olarak 19. yüzyılda kendi kuram ve yöntemlerini Avrupa ve Rusya’da yeni yeni oluşturmaya başlayan etnografya ve antropoloji “biliminin”; bu bilime bağlananlardan beklenen; sahada incelenecek olan muhatap Rus olmayan topluluklarla kuracakları özne-nesne ilişkisinde “nesnellik” gibi kutsanan bir ilkeyi doğal olarak teğet geçen ruhban temsiliyetini oluşturacaklardır. Neden teğet geçtikleri ise Rus ve yerli ruhbanlığı, etnograftan farklı kılan, örtüştükleri sahada yürüttükleri ‘yüzyılların belirlediği ilke ve yöntemlerin’ rehberliğinde, kutsal ve yüce gibi iki temel sıfatla aynı vurgudaki ‘dava’ bildikleri faaliyete, misyon davasına yüklenen ve fail olarak kendilerine yükledikleri anlam ile bizzat kendileri tarafından açıklanır. Misyoner-rahipler zamanlar üstü saydıkları ‘Muallim İsa’nın şakirtleri olarak dünyanın neresi olursa olsun İncilî kelamın bildiriminde her muhtemel olumsuz durumu göze alan, dolayısıyla kendilerinden her türlü zorluğa karşı, aynı zamanda karakter yapısı olarak da dinî misyoner formasyon sürecinde içselleşmesi beklenen sabır, sebat, emek ve adanmışlık üzerine donanmış “İsa’nın ve onun Kilisesi’nin sinesinde Kurtuluşu” vaad eden ‘nurlandırıcılar’dır. Hristiyanlığın henüz Hristiyan olmayanlara (ad Gentes) bildirilmesinin faili için (bildiren kişi) dar anlamda kabul edildiğinde, kimdir misyoner? sorusunun cevabı kendisinden önce sorulması gerekli başka soruları da beraberinde getirecektir. İdil-Ural’ın tarihî coğrafyası üzerinde sâkin halkları, Kazan Hanlığı’nın tasfiyesinden sonra şiddeti artan ve azalan, ama hiç de son verilmeyen siyasetlerle tüm bir 19. yüzyıla kadar ve bu yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren yeni yöntemler etrafında Hristiyanlaştırılmıştır. Yine aynı yüzyılın ikinci yarısından etmek zorunda kalsa da, emperyal otoritenin hükmü altındaki Kutsal Sinod kurumu ve merkezden taşraya taşrada Başpiskopos’un başında, yardımcı sekreterinin ise sivil memur olduğu Dinî Konsistorya ve Piskoposluklarla mutlak dayanışan kilisevî olsun olmasın misyoner yapı (msl yarı resmî misyoner tarikatlaşmalar) dinî eğitim kurumları-İlâhiyat Akademileriİlâhiyat Seminaryalari-Orta Derecede Dinî Mektepler) 131 132 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 itibaren ünlü Rus misyoner pedadog Nikolay İ. İl’minskiy’in (1822-1891) esasta yine doğrudan Rusya’nın Doğulu halkları için uygulamaya geçirdiği, uygulamanın ilk mekânının da doğal olarak Kazan sahası olduğu, seçilen ana grubun Kreşen Tatarlığın oluşturduğu, kendi adıyla döneminde de anılacak olan ‘İl’minskiy Sistemi’nin kendine özgü ilke ve yöntem, araçlarıyla da desteklenen ‘Kazan Misyonu’ adı altında, Kreşen Tatar ve diğer gayrı-Rus unsurların önlenemez seviyede Kazan ve komşu vilâyetlere genişleyecek olan önceki dinlerine geri dönme hareketine (otpadenie) karşı yeni bir Ortodokslaştırma hareketi, neticede din yoluyla Ruslaştırma faaliyeti söz konusudur6. İdil havzasının, bu ırmağın en büyük kolu Kama ile biçimlenen geniş coğrafyanın etnik ve dinî çeşitliliği, demografyası, bu demografyayı oluşturan Rus olmayan halkların, Türk soylu başta Müslüman Tatarlar ve Çuvaşların, Fin-Ugor kökenli halkların; Çeremiş, Votyak ve Mordvaların tarihî yurtları, dolayısıyla bu halkların bölgenin yerli sakinlerini oluşturduğu malûmdur. Bu saha halklarının etnik oluşumu, dil ve din ile ayrışan kültürleri, bu iki birleşenle beraber biçimlenen geleneksel yaşam tarzları, sosyo-ekonomik dinamiklerle belirlenen farklılaşmasının hem siyasî hem de kültürel tarihi, bölgenin Bulgar Kağanlığından Altın Ordu’ya ve Hanlıklar dönemi (:Kazan hanlığı) içinde ve Kazan’ın düşüşü sonrası ayrı düzlemlerde gelişmiştir. Burada milât, Kazan Hanlığı’nın 16. yüzyılın ikinci yarısında Moskova Knezliği tarafından tasfiyesidir. Bu tarihten itibaren Knezlik Çarlık olurken, devletin karakteri ve yapısı değişmiş ve “çok uluslu” ve “çok dinli” olmuştur. Kazan’ın zaptını IV. İvan için meşru kılacak olan Kilise, bu tarihle beraber Ortodoksluğun bölgenin ne Rus ne de Ortodoks olan tebaasına, Müslüman Tatar ve diğer unsurlara “zorla” kabulü yönünde kendi cephesinden ve sivil otoritenin (Rus tecrübesinde devlet-kilise otoritelerinin birbiriyle olan ilişkisinin genel karakteri dikkate alınarak) amaç-araçlar noktasında himayesini çok-az alarak yürüttüğü misyoner faaliyetin de ısrarlı konumda olan aktörüdür. Bu konumun sağlamlaşmasında çarlık ve çarlıktan emperyale geçişte (Petro ile beraber), sivil otoriteye tâbi kılınma sürecinde dahi, uygulanan demografik, sosyo-ekonomik, idarî ve tabi din-inanç siyasetlerinin belirlenmesinde her zaman söyleyecek sözü olan Kilise, merkezden taşraya emperyal 6 İl’minskiy Sisteminin üç alt sisteminden biri olarak Krill esaslı yerli alfabeler dışında, sistemin diğer iki temeli yerli ruhban ve öğretmen yetiştirilmesi ve Aziz Guriy Tarikatı tarafından himâye edilen gayrı-Rus köylerde mektepleşme olarak sıralanabilir. Nikolay İ. İl’minskiy ve misyoner-eğitim faaliyeti hakkında temel kaynaklardan birkaçı belirtilebilir. N. İv. İL’MINSKIY (1887) Kazanskaya Kreşçeno-Tatarskaya Şkola, Materialı dlya istorii xristianskago prosveçeniya Kreşçenıx Tatar. Kazan; P. ZNAMENSKIY (1892) Na Pamyat o Nikolae İvanoviçe İl’minskom, k 25 letiyu Bratstva Svyatitel’ya Guriya, İzd. Brat. Svt. Guriya, Kazan:Tipo. N. A. İl’yaşenko. İdil-Ural’da Ortodoks Hristiyan misyon tarihi için en önemli çalışmalardan biri ise; A. MOJAROVSKIY (1880) İzlojenie xoda missionerskago dela po presveşçeniyu Kazanskix inorodtsev s 1552 po 1867, Moskova: Uni.tipo M.Katkov. Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz sivil yönetimin taşra temsiliyetinde onunla hareket etme ya da ondan bağımsız ve/veya ona tâbi olmamayı arzu eden bir güç olma iddiasını 20. yüzyıla kadar taşıyacaktır. Bu iddianın son somut işaretini ise belki de 1910 yılında Kazan’da toplanan Misyoner Kongresi oluşturacaktır7. Misyonun Hizmetinde Etnografik Bilginin İnşası: Yapey Babay’ın İzi Etnografyanın Çarlık Rusyasındaki işlevi, meskûn halkların kimliklerini bilme işinin, coğrafyaya yayılmış olarak ayrı ayrı duran ve yaşayan bu halkların etno-politikasını inşa etmenin esaslı bir alanı olmasıdır. Bunu yaparken etnograf ötekiyi, bilgi olarak takdim ettiğinde idarî temsiliyetler için bilinemez olmaktan çıkaran bir kimlikle, iktidara sadakati engelleyici veya yardımcı destekleyici yapıları, etnik karakteristikleri tasfiye etmenin veya sürdürmenin, tabi emperyale göre ötekinin negatif enerjisini ehlileştirerek “uygunlaştırmanın” nasıl yapılabileceğini de gösteren kişidir. Bu uygunlaştırma misyonerin dilinde adı, emperyal Rusya bağlamında, daha da özelleştirerek İdil-Ural’ın da inorodets’leri bağlamında “Ortodokslukla nurlandırma”dır (pravoslavnoe prosveşçenie). Kazan misyonu 19. yüzyılın ilk yarısıyla beraber Sablukov- İl’minskiy-Malov sacayağı üzerine oturur. İdil-Ural sahasında İslâm karşıtı misyonerliğin, İlâhiyat Akademisi bünyesinde misyoner bilimlerinin, buna üç kitabî dinin ilâhiyat bilgisini misyona eklemlemek suretiyle, kutsal metinlerin karşılaştırmalı olarak incelenmesinin kurumsal temellerinin atılması konusunda 1870’lerden itibaren mücadele eden Malov, Kazan İlâhiyat Akademi’si Misyoner Bilimleri Bölümü’nün şarkıyatçı hocası, Rusçaya Kur’an’ı aslından ilk tercüme ederek misyon davasına katkısı tartışmasız olan Gordiy S. Sablukov’un 1882’de, İlminskiy’in de 1891’de ölümüyle sahanın geride kalan tek yetkin temsilcisidir. Malov, bu üçlü içinde; Sablukov-İl’minskiy-Malov üçlüsü içinde Ortodoksluğun yayılması ve bu kanalla Ruslaştırma siyasetlerinin “en keskin misyoneri” sıfatını da aktüel okumalarla hak eder. Malov, Rus Bolşevik ihtilâlini Kazan’da yaşayarak 1918’de öldüğü ana, son demlerine kadar “bilgi nesneleri” üzerine dikkatini esirgemeyen bir misyonerdir. Malov’un bilgi nesnelerini, bu üçlüyü ve bu üçlüye “öteki”nden eklemlenen pedadog İl’minskiy’in “sağ kolu” Kreşen Tatar rahip Vasiliy T. Timofeyev’den (1836-1895) oluşan misyoner bilgi ve hareket dairesinin yaklaşık 25 yıllık görünümünü el yazma ve basılmamış olan Günlükleri samimî bir dille verir8. Malov’un kutsal ve yüce sıfatlarıyla nitelediği 7 Bkz. Missiyonerskiy S’yezd v gorode Kazani, 13-26 iyunya 1910, Kazan, Tsentral’naya Tipografiya, 1910. 8 Yevfimiy Aleksandroviç Malov’un elli küsur yılı bulan çok cepheli misyoner faaliyetini, yine kendisinin kaleme aldığı el yazma “misyoner notlarına” (missionerskiya zametki), yani elde mevcut 1871-1891 yılları arasını içine alan misyoner günlüklerine ve arşiv malzemesine, yanı 133 134 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 misyoner davasını, bir başka misyonerce ifadeyle, “Ortodoks nurlandırmayı” nasıl kavradığı, misyonerin sürdürmesi gerekli mesainin ne olduğu, İdil-Ural söz konusu olduğunda buna yüklenen işlevi günlüklerin çözümlemesi verir niteliktedir. Malov davaya yüklenen anlam çerçevesinde yapılan nitelemeye bağlı kalınırsa, adanmışlık ruhuyla tek başına hareket eden bir Havari gibi olmak istese de hâlden yakındığı zamanlarda gönderme yaptığı gibi, sahada yerel kilise ve sivil otoritenin misyoneri oturttuğu yer itibariyle, buna imaj meselesi de eklendiğinde, eli konu bağlanan, imkân ve vasıtaları elinden alınan, yine kendi ifadesiyle himaye edilmeyen misyonerleri İsa’nın Havarileri olamamak ile özdeş tutmuştur. İdil-Ural coğrafyasında, özellikle Kazan ve Simbirsk piskoposluk nüfuz dairesi Malov’un “göz”ünün, vizyonunun sınırsız dinî vaaz sahası olurken, kendisi o Kreşen Çuvaş köyünden bu Kreşen Tatar köyüne ve doğrudan Müslüman Tatar köylerine gezgin bir rahip ve aslî vasfıyla bir vaizdir de. Kazan İlâhiyat Akademisi’nde Misyoner Bilimleri Bölümü’nde İslâm Karşıtı Misyoner Kürsüsü’nde İslâm karşıtı polemika alanında olduğu kadar İdil-Ural sahasının gayrı-Rus coğrafyasının etnografik bilgi olarak dizgeleşmesinde katkısı kuşkusuz akademik Malov’un eserlerinin yalınkat anlaşılması için yapılacak tematik bir tasnif, onların her birinin diğerini tamamlaması ilkesinin benimsendiğini gösterir. Etnografik-dinî içerikteki misyoner metinleri, onun kendi etnik ve dinî sınıflandırması hakkında bilgi verirken, bilgi alanını oluşturan saha misyoneri rahip Malov’un aynı zamanda bir polemist ilâhiyatçı olarak, özellikle Kazan medreselerinin şakirtleriyle dinî sohbetlerinde de, bu sohbetleri neşrettiği bilinirse9, muhatabın seviyesine göre sıra yine onun basılı eserlerine ve dönemin matbu misyoner ve konuyla doğrudan ilgili misyoner dışı edebiyatına dayanarak ele alan, onun özellikle ‘Kreşen Tatar meselesi’nde olduğu kadar İslâm karşıtı misyoner faaliyetindeki yeri ve rolü üzerine yapılmış doktora tezi çalışması bu yazının da kaynak malzemesini oluşturmaktadır. Bkz. Saime Selenga GÖKGÖZ (2003) İdilUral’da İslâm Karşıtı Misyon Hareketi: Yevfimiy Aleksandroviç Malov. H.Ü. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara (Yayınlanmamış Doktora tezi). Bu doktora tezinde birincil kaynak olarak analiz edilen ve tümü Malov Günlükleri olarak adlandırılan Rahip/Başrahip Yevfimiy Malov’un Misyoner Notları başlıklı el yazma günlük defterler (9 adet), asıl nüshaların başlık ve numaraları korunarak tarafımdan tasniflendirilmiştir. İlgili tez çalışmasında Malov tasnifi izlenerek defter numarası sırasıyla M9 1/9 (1871-1873), M9 1/10 (1874-1878), M9 1/13 (1881-1883), M9 1/14 (1883-1884), M9 1/15 (1885-1887), M9 1/19 (1889-1890), M9 1/20 (1890-1891) günlükleri kullanılmıştır. Tasnifî adlandırmada (M) kısaltması hem Malov’a hem de misyon’a atıfla kullanılmıştır. Bu makalede de ilgili atıflarda ve aktarma tercüme alıntılamalarda belirtilen tasnife bağlı olarak, el yazma defterlerde Malov’un sayfalandırması recto/r-verso/v şeklinde dönüştürülmüş, takvimsel zamana dokunulmamıştır. Gün farkını gidermek üzere 19 yüzyıl için 12 gün eklenebilir. M9 1/13-143 (1881-1883). 9 Malov’un yaklaşık 9 yıl süren ve neticesini de verecek olan şakirt ve sonra icazetini almakla molla da olacak olan, Malov tarafından “Bilgin Molla” olarak ismi eserin başlığında gizlenecek olan Sahip Girey Ahmerov ile yaptığı dinî sohbetlerin içeriği çok boyutlu olmakla beraber, Malov’un belirlediği bir dizge içinde gelişmiştir, Sahip Girey ile sohbetlerin konuları arasında Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz mesajı kime nasıl transfer edeceğini dikkate alarak ve bunların inceliklerini gözeterek işlediği dikkati çekmektedir. Malov, saha tecrübesini kaleme aldığı misyonerce etnografik metinlerinden misyon tarihini yazdığı eserlerine ve tabi misyoner polemiğine kadar uzanan eserlerinde kendi bilgi alanını yaratır. Malov külliyatının oluşmasında esas hareket noktası, onun ürettiği bilgi ile muhataplarında “cevabı” tahrik edici içerikte bir “dialog” düzlemi yaratmaya çalışması gözden kaçmaz. Malov’a göre “dialog”, tartışma nesnesi üzerinde aynı ve ortak bir hükme veya kabule varmak noktasında “mutabık” olmayı gerektirmez, aksine tarafların salt birbirini “itibara” almasıyla karşı düşünce, yani tekzip üretme kanallarının açık olması yeterlidir. Malov, Kazan coğrafyasının Kreşen Tatarlar başta olmak üzere Kreşen toplulukları ile ister Kazan şehrinin meskûnları olsun, isterse Kazan vilâyetinin çeşitli kaza ve ruhanî dairelerine bağlı köylerde yaşayan Müslüman Tatar cemaatleri olsun onların “yaşam sahasına” nüfuz eden, ettiği nispette gözle ve sözle kaydettiklerini yazıyla donduran bir misyonerdir. Malov, misyon meselesinin “bilim” seviyesine yükseltilmesi ve kurama kavuşturulmasına önem veren, fakat tecrübe-saha verileriyle desteklenmeyen kuramın misyonerlik işinde bir değerinin olmadığını da düşünen bir misyonerdir. Malov’un, faal bir rahip misyoner olarak açık saha tecrübesi Kazan ve Simbirsk vilâyetinin nüfuz dairesine yönelir. Günlüklerdeki yerli ve Rus merkezî köyler ile ruhanî daire rahiplerinin kendisine ziyaretleri sırasında, İl’minskiy ve Timofeyev bir tarafa, bu ikisi yanında rehber sıfatını kazandıran saha tecrübesinde, onunla “dertleşen ve danışan” rahiplerle uzun soluklu sohbetlerinde, bu rahiplerin benzer ve ayrışan saha tecrübelerine, yani yüzleştikleri yönteme dair problemler karşısında Malov’un katkı cevaplarının yol göstericiliği sorgulanır bir malzeme sunmaktadır. Onun bizzat rahip-misyoner kimliğiyle edindiği saha tecrübesi, vaiz Malov portresi olarak resmi ise, etnografik söylemini anlamak için anahtardır. Malov’un rahip misyoner kimliğinde, akademik misyoner ve örgütçü misyoner kimliklerini bir bütünün sarmalları olarak görmek şarttır. Öyle ki rahip misyoner Malov, gayrı-Rus köy sakinlerinin karşısında vaiz rolüne büründüğünde, heybesinde taşıdığı, gerekli gördüğü anda ortaya çıkararak okuduğu Tatarcaya tercüme edilmiş, meselâ Matta İncilinden ilgili babları; İncilî hikâyeleri, yine bunları resimlerle aktardığında akademik mesaisi içindeki tercüme mesaisinin ürününü takdim ederek akademik-misyoner kimliğini oluşturan zihin emeğinin neticesini, tercüme metninin peygamberler ilk sırada yer almıştır. Sahip Girey ile sohbetlerini Günlüklerden de izlemek mümkündür. Ye. A. Malov, Ob Adame po uçeniyu Biblii i po uçeniyu Korana, razgovorı protoiereya Yevfimiya Malova s uçenım mulloy., Kazan, Tipo. İmp.Un.,1885. Makale yazarının bu konudaki yukarıda belirtilen birinci elden belgelere dayandırdığı henüz yayımlanmamış monografik çalışmasından ortaya çıkanlar, tipik bir Ortodokslaş(tır)ma sürecinin ince detayları kadar, Kazan’daki sosyal, politik ve entellektüel ortamın çatışan gergin havasını da ortaya koymuştur. 135 136 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 anlaşılıp anlaşılmadığını tecrübe eder aynı zamanda. Rahip misyoner, vaaz için bilgi donanımına, en başta muhatabının dilini bilmek ve anlamakla sahiptir. Örgütçümisyoner ise, bu sarmal bütün içinde “hangi Kreşen Tatar köyüne/köylerine gitmeli?” (burada İslamiyet’e ihtida-dönme meyilli Kreşen Tatar köylerine gönderme yapılmakta) veya “hangi Müslüman Tatar köyüne gitmeli?” etrafında şekillenen önceden tayin etme, haritada bir bakıma noktaları koyma sürecinde devrededir. Bu çerçevede, “saha” kavramı üst kaplam alanı için düşünülebilir bir terimdir. Misyoner seyahatlerini gerçekleştirdiği Müslüman ve Kreşen inorodets köy, merkezî köy ve yerleşim birimlerinde muhataplarıyla yüzleştiğinde de rahip-vaizse, evinde Müslüman Tatar medrese şakirtleriyle yaptığı dinî misyoner sohbetlerinde de, aracı yine Kur’an metni (ve ilgili İslâmî metinler) ve Hristiyan metinleri olan, fakat daha akademik dille konuşan, söyleşen bir vaizdir. Bu ortamlarda o üst dil ve tekzip edilecek (oproverjenie) dinin kendi dogmatik kaynaklarına hâkim olmak suretiyle tartışmacı bir içerik perdesinden konuşur bir vaizdir. Kreşen Tatar, Kreşen Çuvaş, Çeremiş, Votyak köylerinin gayrı-Rus veya Rus rahipleri ile sohbetlerinde kendisine danışılan, ortak davanın problemlerini yakından bilen emektar rahip Malov, Kazan’da misyon stratejilerini belirleyen, buna dâhil olan şahıslarla sohbetlerinde akademik meslektaş, misyonerlikle şarkiyat bilgisi alanının birleştiği noktada Kazan şarkiyat çevresinin temsilcileriyle yaptığı sohbetlerde de hep “saha”nın içindedir. Saha, bu noktada Malov için makro seviyede misyoner ilgisinin derinliğine ve genişliğine göre misyonerin sınırlarını çizdiği bir bilgi-iktidar düzlemidir; misyoner saha içinde olmakla misyoner bilgisini besleyen, geri besleyen canlı kaynaklarla beraberdir. Diğer yandan saha kavramını dar bir çerçevede kavramak, ancak bu üçlü sarmalı dikkate alarak mümkün kılınabilir. Bu dar saha, onun Akademi’deki odasından, evinde ziyaretçilerini kabul ettiği odasından, kilisesinden, yani tüm bu kapalı mekânlardan çıkarak, özellikle ‘Muhammedîliğin tesirine maruz kalan’ Kreşen Tatar, Çuvaş veya Müslüman Tatar köylerine doğru yola koyulan ya da kendisine uygun gördüğü hitapla “gezgin” vaiz olarak düşünüldüğünde mümkündür. Gezgin vaiz olarak misyonerin o köyden bu köye, tepeleri, ırmak ve dere boylarını, köy sınırlarını birbirine bağlayıp aşarak, geniş bir gözün gördüğü, zihnin tasarladığı görüş mesafesine sahip olması gerektiği dikkate alınırsa, sahada ve sahadan “bilgi toplamak ve gözlemek” üzere harekete geçerken, misyoner için açık ve kapalı mekân karşıtlığının varlığı önem kazanır. Açık ve kapalı mekânlar ayrımı Malov için de bilgiyi toplama, bilgiyi sistemleştirme işinin nerede gerçekleştirildiği ile ilişkilidir. Rahip Malov olarak kilisesi veya katedrali kapalı mekândır ve bu iki mekânda idarî ve rutin işlerinin başındadır. Kilise aydınlatılmadığı takdirde karanlık, aydınlatıldığında da karanlık olmasa bile loş bir mekândır; rahibin üstüne kapanır. Kapalı mekân dinamizminin sınırları vardır; sessizlik ve ölçülülük talep eder. Hareket serbestiyetini Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz rahip değil, önceden belirlenen yüzyılların usulleri belirler. Saha, şehrin doğasından ayrı bir doğayı, gezgin misyonerin gayrı-Rus muhataplarının kendisini “beklediği” zannıyla keşfe açık, engin bir mekândır. Nitekim bu yorum Malov’un (1881-1883) günlüğünde kaydedilen 20 Temmuz 1882 tarihli Simbirsk-Tetyuş-Şongutı gezisinin güzergâhında geçtiği Rus köylerinin kiliselerini uzaktan gördüğündeki izlenimi de destekler içeriktedir: “... Şongutı merkezî köyünün kendisindeyse kilise çok eski, küçük ve karanlık bir yerdi…”10 Misyoner, seyahat güzergâhını insanlarıyla beraber keşfe açık doğa olarak kabul eder. Eğer bir resmî görevlendirme söz konusu değilse, güzergâhın haritasını misyonerin bizzat kendisi belirler. Muhatapların “doğal ortamında” gözlenmesi paralelinde doğaya giren misyonerin doğayı kendi doğrultusunda kontrol altında tutması, kendi hareketlerinde de bilinçli olmayı şartlandırır. Vaazın muhtemel başarısının şartları “kendilik” sunsa da, misyoner bu doğayı muhatabının inancını “çelme” ve kendine “çevirme” yönünde “bozma” arzusunu taşır. Bu bir bakıma “ruh çelme” olarak nitelenemez mi? Seyahatin hedeflendiği köyün kendisi bir doğa ise, doğanın yaşam alanları olarak mikro mekânlar da köyün mescidi, kilisesi, pazar yeri, kapı önü, çeşme başı, yol boyu, misyoner girebildiği takdirde muhatabın evidir. Bu mekânlara, misyoner ancak bir sebep üreterek nüfuz eder. Buralarda misyonerin dili konuşur, gözü izler. Ölçülü oluş muhataba ve muhatabın rahibe tavrına göre değişkendir. Misyon kavramı, kavrama Malov tarafından yüklenen anlam boyutunda, Kazan sahası misyon geçmişi dikkate alınarak, “Hristiyanlığı yaymak ve kökleştirmek”tir. “Hristiyanlığı yaymak ve kökleştirmek” demek, Ortodoksluğu Hristiyan olmayan kitleye yaymak ve kökleştirmek, İdil-Ural’da Ortodoks misyonların tarihine bağlı olarak, 16-18. yüzyıllar arasında zorla vaftiz edilen ‘eski vaftizli’ (starokreşçennıy) ve 19. yüzyıl bağlamında ‘yeni vaftizli’ (novokreşçennıy) olarak adlandırılan Tatar, Çuvaş, Çeremiş, Votyak, Mordvaların (bu Fin-Ugor grubunun 19. yüzyıl sonu itibariyle tamamen Hristiyanlaştığı belirtilmelidir ve onları “geri dönme” meselesinde zikredilmesi oldukça nadirdir), önceki dinlerine bağlılıklarına göre hakikî Ortodoks Hristiyan olmalarının sağlanması, Hristiyanlıkta sağlamlaştırılmasıdır. Bu mesele misyoner sözlüğünde, keza Malov’da da yukarıda belirtildiği gibi svyatoe delo “kutsal dava”dır. Malov’un ağırlıklı olarak Kazan vilâyeti içindeki Müslüman ve Kreşen Tatar köylerine yaptığı misyoner seyahatlerinin notları, kutsal davaya gönül vermiş misyoner tipini, bu ideal uğruna, gerçeklikle temasa bağlı olarak yitirilmeyecek misyoner adanmışlığının zorluklarını sunan belgelerdir. Öyle ki Malov yetişmiş, muktedir ya da ehil misyonerin hazırlanması ‘zaruretine’ (neobxodimost’) temas ettiği bir makalesinde, kutsal davanın, “misyoner olmayı arzu eden” kişiden pek çok şeyin 10 M9 1/13-143 (1881-1883). 137 138 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 yanında ‘herşeyden önce Hristiyanlık aşkı (lyubov k Xristianstvu), engelleri aşmak mesaii, emek (trud), sabır (terpimost’), inat/sebat (nastoyçivost’) talep ettiğini’ vurgular. Malov’un misyon için “hazır veya hazırlıklı”, yetişmiş, ehil misyoneri idealleştirmesinde bu öncüller esastır11. Bunun için de Malov hem kendi hem de diğer saha misyonerlerinin etnografik misyoner seyahat notlarının hemen bastırılarak hitap kitlesine ulaşmasını elde edilecek pratik faydadan dolayı önem vermiş, ciddî mesai sarf etmiştir. Bunların yanında, kendisinin uzun soluklu ilâhiyat ve polemik inceleme eserlerinin de döneminde yayınlanması meselesinde, bir bütün olarak sistemli bilgiyi oluşturacak olan saha külliyatını kendi bakışına göre zamanında inşa etme arzusundan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu arzuyu besleyen baş unsurlardan birinin, misyoner bilimlerinin ürünlerinin çevre Kazan’da da nicelik ve nitelik olarak varlığını göstermek olduğu rahatça söylenebilir. Malov, daha eldeki ilk günlüğün başlarında misyoner bilimlerini disipliner bir yapı olarak Rusya çapında cenine benzetmiş ve ceninin büyümesini engelleyen yapıyı eleştirmekten geri durmamıştır. Malov’un Kazan’da kurulmaya çalışılan misyoner bilgisinin bir parçasını oluşturan saha gözlem ve teftiş notlarından başlayıp masa başı karşılaştırmalı ilâhiyat disiplini içinde Ortodoksluğun İslâmiyet, Yahudilikten üstünlüğünü ispata yönelik apolojetik ve polemik içerikteki telif eserleri ile tercümelerinin niteliği, bunların öğretimde de rehber olarak kullanılması şart olduğunu düşünür. Bu yaklaşım, emperyal Rusya’da sivil 11 Malov’un etnografik misyoner külliyatını, misyoner seyahat notlarını, ilgili yazı ve makalelerini döneminde bir araya getirmiş ve neşretmiştir: Missionerstvo sredi Muxammedan i Kreşenıx Tatar (Sbornik statey. Kazan, Un.tip., 1892; külliyat için MMK kısaltması). Bu külliyatın içinde yer alan makalesi için bkz. “O neobxodimosti prigotovleniya missionerov”, Missioner, 1874, No.28, ss.258-259 (MMK, ss. 333-336). Diğer yandan Malov, yine etnografik içeriğe sahip ukazlı, yani Başpiskoposluk ve Aziz Guriy Tarikatı’na bağlı olarak teftiş için ve esasta “nasihat” ve “ akıllandırma” işi geri dönme köy cemaatlerinde Hristiyan vaazını yeniden ulaştırma olarak anlamdırıldığı gibi daha çok bu cemaatler arasında İslâm’a dönme hareketinin şiddetini ve şartlarını yerinde görme, tespit ve rapor etmeye dayalı resmî misyoner notlarını da daha sonra neşretmiştir. Bunlardan özellikle belirtilmesi gereken iki eser vardır; Kazan vilâyetinde İslâm’a ihtida hareketini anlamak noktasında belirleyici bir yer işgal eden Yelışevo köyü’ne 22 Eylül- 3 Kasım 1866 tarihleri arasında (52 gün) Piskoposluk ukazıyla görevlendiren ilk akademik olması sebebiyle Yelışevo notları; Oçerk religioznago sostayaniya kreşçenıx tatar podvergşixsya vliyaniyu Magometanstvo (missionerskiy dnevnik) [Kazan, 1872 (Pravoslavnıy Sobesednik, 1871, kn.11 ve 12; 1872, kn. 1, 2, 3, 4, 5)]. İlk seyahatin anlatı hacmi, ayrı basımda, köye seyahat gerekçesini ve köyün tarihçesini anlattığı giriş kısmı ayrı tutulduğunda gün gün kayda başladığı kısım ss. 5143 arasındadır. Malov’un Yelışevo’ya 1868 yazından gerçekleştirdiği gayrıresmî ikinci seyahat ise sayfa devamlılığıyla (ss. 143-154) arasındadır. 1-7 Temmuz 1872 tarihinde Otar dönme köyüne yaptığı teftiş notları ise 1891’de şu başlıkla neşredilmiştir: O Kreşenıx tatarıx (İz missionerskago drevnika). İzvestiya po Kazanskoy Eparxii, No. 18-20. Bu çalışma aynı başlıkla aynı yıl Yapey Babay müstearıyla ayrı olarak da basılmıştır: O Kreşenıx tatarıx (İz missionerskago drevnika) (Kazan). Aynı çalışma yine MMK içinde de yer alır (XIII, ss. 263-332). Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz etnografın malzemesini de kullanan misyonerin “misyon”a hizmet edecek misyonerin cemaati gözlem ve tetkiklerine dayanan kendi etnografyasını misyon biliminin önemli bir parçası hâline getirmiş ve tabiî olarak disipliner bir kavrayışla ürünlerini vermesini de kaçınılmaz kılmıştır. Tamga Olmadan Olmaz: Emperyal Tebaanın Meydan Okuması Açık mekân misyonerliğini bütün misyon hayatı boyunca kiliseye yeğleyen Ye. Malov’un etnografya ve bölgenin arkeolojisine özel bir ilgisi olduğunu hem basılı eserleri hem de el yazma günlük kayıtları açıkça ortaya koymaktadır. Bir etnograf, dilci ve tarihçi titizliği, tecessüs ve gözlemleyiciliği ile hedef kitlesini tanımak istediği belli olan Malov’un çağdaşı etnograf, dilci, arkeolog-tarihçileri ile teşriki mesaisi yadırganmayacaktır elbette. Malov günlükleri bu sıkı bilimsel ilişki ağını bütün yönleriyle gözler önüne sermektedir. Bu yüzdendir ki, sahayı çok iyi tanıyan ve inorodets rahiplerle sıkı ve sürekli ilişkisi olan bir misyoner-akademik-rahip olarak Malov’un uzun süre rahip ve başrahip olarak görev yaptığı Bogoyavlenskaya kilisesi yanındaki evi, Rusya içinden ve dışından Kazan’a gelmiş bilim adamlarının ve alan meraklılarının da muhakkak uğradıkları bir mekân olmuştur. Bu dolaylı ve dolaysız ilişki ağı, meselâ 1846 tarihli, Kazan baskılı, şarkıyat literatürüne giren bir Moğolca gramerin peşine düşen, üç ay Kazan’da, İl’minskiy’in konuğu olarak kalan ve Kreşen Tatar folklor ve dil malzemesi derleyen Macar şarkıyatçı Bálint’ten başlar, yakın çalışma arkadaşları Çuvaş etnografyasının iki ismi Zolotnitskiy ve Magnitskiy’e, FinUgor halkların etnografik malzemesini inceleyen ve neşreden Kuznetsov’a, Hakas Türkü ünlü Türkolog Katanov’a kadar uzanır. Kazan misyonunda Rahip Yevfimiy Malov’u, Kazan’da misyoner etnografyasının kurucularından ve hatta misyon bilimlerine etnografyayı eklemlemek ve inşa etmek noktasında Kazan İlâhiyat Akademisi bünyesinde disipliner bir gayretin öncülerinden de saymak gerektir. Malov’un misyoner bilgisini tamamlayıcı alanlar şüphesiz ilki “ötekinin” dili ve dini ise, diğeri etnos’u mekânında, yanı başında, “görerek” ve “gözlemleyerek”, onunla konuşarak, sorarak nasıl yaşadığını (cemaatin sosyal örgütlenmesi, aile, evlilik kurumu bilgisi, doğum-ölüm ritüelleri, cematte yaşlıların ve kadınların rolü, tüm maddî yaşam malzemesini şekillendiren ekonomi v.s), nasıl düşündüğünü ve duyduğunu (din ve dil, kendini ve çevresini, “dünyayı”, “Rus dünyasını” nasıl kavradığı, düşünüş ve duyuşun sözlü edebiyatta nasıl “dillendirildiği”) ve folklorunu içine alan etnografya bilgisidir. Öyle ki saha dillerine vakıf olan (Tatarca ve Çuvaşça) Malov, nesne-özne ilişkisinde muhtemel muhtedi muhataplarına bu etnografik bağlamda inceleme nesnesi muamelesine tâbi tutar ve “hakkında bilmek” ve “takip” etmek üzerine, üç fiili sistemli gerçekleştiren bir misyonerdir: Sahadan bilgi toplamak, kaydetmek, Kazan’da veya Kazan dışında 139 140 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 özellikle misyoner dinî süreli yayınlarda (veya ayrı kitap olarak) sıcağı sıcağına yayınlamak. Malov’un aynı hassasiyetle, özellikle yarı resmî misyoner tarikatı olarak kendisinin İlâhiyat Akademisi’nde Misyoner Bilimleri Bölümü’nde, önce hocası sonra ölümüne kadar meslektaşı olan İl’minskiy’in Kazan merkezinde kurucuları arasında yer aldıkları Aziz Guriy Tarikatı’nın (1867) kuruluşundan itibaren, bir misyoner stratejisi olarak uygulamaya taşıdığı, Rus olmayan unsurun çeşitliliğine bağlı olarak yalnızca İdil-Ural’ın değil Sibirya, Altay ve Baykal ötesi misyon alanları için de Krill esaslı ana dillere göre inşa edilen alfabe sistemine dayanarak Hristiyan iman-itikat kitaplarının sistemli tercümesinde de etkili olan bir misyoner olduğu dikkati çeker. Onun bir saha misyoneri olarak, misyoner çevresi tarafından “misyoner dilleri” olarak da adlandırıla gelen inorodets saha dillerinin konuşurları yerli cemaat köy rahiplerinden saha etnograflarına uzanan ilişki düzeni içinde bilgi ağını inşa ettiği görülür. Bu noktada hemen eklemek gerekir ki, Malov’un etnograf gözüyle alana bakışı ile ruhanî olmayan bir etnografın bakışı hiçbir zaman bir ve aynı olmamıştır. Malov ve Malov gibi misyonerler için sivil saha araştırmacılarının çalışmaları önemlidir, çünkü misyonun yayılması, sahanın ve üzerinde yaşayanların bütün yönleriyle tanınması, zaaflarının ve/veya üstün yönlerinin bilinmesiyle olacaktır. Bu yüzdendir ki, saha bilgisi Malov için önemlidir. Sahada, cemaati içinde din hizmeti veren, hedef kitleyle hep iç içe olan köy rahibinin görüş, izlenim, tecrübe ve edindiği bilgi birikimi de Malov için önemlidir, zira sivil araştırmacının saha çalışmalarının misyon faydasına değerlendirilmesi, eleştirilmesi şüphesiz cemaatiyle hep birlikte olan, sürekli onları izleyen alan rahibinin gözüyle olacaktır. Bu bakımdan Malov’un hem alanda hem de merkez Kazan’da kurduğu “Malov (yetkin) alan rahibi sivil alan araştırmacısı” olarak kendini gösteren akışı yüksek ilişki hattı ve buna bağlı ortaya çıkan her tür bilginin kullanımı misyon odağına oturtularak sorgulanıp değerlendirilmiştir. Malov (1881-1883) günlüğünde, 14 Temmuz 1882 tarihli Simbirsk vilâyeti Şumovka merkezî köyü rahibi ile, 16 Temmuz 1882 günü ise Simbirsk vilâyetine bağlı Buinsk kazası Çuvaş Sugut merkezî köyü rahibi peder Rumyatsev ile yaptığı konuşmalarını kaydeder. Rahip Rumyantsev ile sohbeti, Simbirsk-Kazan Çuvaş misyonu bağlamında Simbirsk ve Kazan Piskoposluğu’nun misyon faaliyeti, Sugut köyü ve civar Çuvaş köylerinden Çuvaşların kendi eski dinlerine dönmeleri ve bunun önlenmesi için neler yapılabilir konuları etrafında cereyan eder. Bu dönem için Kazan misyoner çevresini en keskin vurgularla meşgul eden olgu, yüzyılın özellikle ilk çeyreğinden itibaren yoğunluğu giderek artacak olan başta Kreşen Tatar olmak üzere diğer Kreşen unsurların önceki dinlerine dönme hareketidir. Misyoner kayıtlarında bu olgu eski-yeni çarpışmasında misyonerlerce bir “gerileme” olarak algılanarak negatif anlamı saklı tutar. Kreşen unsurların önceki dinlerine (Tatar için Müslümanlık, Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz Çuvaş içinse eski devirlerde Müslümanlaştığı gerçeğinden hareketle Müslümanlık ya da “Kök Tengri inancı” (‘Şamanlık’; Şamanizm, misyoner sözlüğünde şamanstvo olarak karşılanmakta ise de), Fin-Ugor soylu topluluklar için de animist inanç sistemi) göre belirlenen bu din değiştirme süreci (religious conversion) sivil emperyal ve Piskoposluk nezdinde tedbirler almayı gerektirecek şiddette toplu hareket niteliği kazanmış, hareket otpadenie veya otstnupniçestvo terimleriyle karşılanmış, tercüme kırılmasıyla İdil-Ural söz konusu olduğunda misyoner bağlamına göre “dönme ve geri dönme” şeklinde Türkçeye bu olgu kavramsal olarak kazandırılmıştır. Bu dönemde diğer yandan aşağıda misyonere tartışma konusu olan yalnızca Çuvaş unsurun değil, Fin-Ugor unsurların da Müslüman Tatar dinî ve kültürel nüfuzuna maruz kaldığının, misyonerlerce “Tatarlaşma, Tatarlaştırma” (otatarizatsya) gibi hâldeki gerçekliğin karşısında terimlerin üretildiği ve vak’aların bizzat misyonerlerce doğrulandığı bir yüzyıldır. Söz konusu bu konuşma sırasında Malov, rahip Rumyatsev’den Rus etnograf Vasiliy K. Magnitskiy’in12 Eski Çuvaş İnancının Açıklanmasına dair Materyaller adlı kitabı13 hakkında sahaya nüfuz etmiş bir rahip olarak düşüncelerini kendisine yazmasını rica eder. Malov, Rumyatsev’den ayrıca neşredilmek üzere Magnitskiy’in bu çalışması üzerine mutlaka bir değerlendirme yazmasını da ifade eder. Kendisi de Çuvaşça tercüme yapan bu cemaat rahibinin, rahip Rumyatsev’in Malov açısından Çuvaşlık (dil, din ve etnografya) üzerine pek çok eseri ve makalesi olan Kazan sahasının yetkin ismi etnograf Magnitskiy’in bu yeni basılan çalışması hakkında ne düşündüğü önemlidir, zira ruhanîlerle sivil 12 Kazan vilâyeti Yadrinsk kazası Yadrin merkezî köyünde doğan Vasiliy Konstantinoviç Magnitskiy’in (1839-1901) babası bu köyün rahibidir. Magnitskiy’in baba tarafından ruhban kökenli olduğu dikkati çeker. Öyle ki Magnitskiy Kazan Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girmeden önce, ilk öğrenimini Çeboksarı Dinî Mektebinde (1848-1854) ardından Kazan İlâhiyat Seminaryasında tamamlanmıştır (1854-1857). Kazan Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1862 yılında mezun olmuştur. 1877 yılına kadar Kazan şehri ve vilâyetinin kazalarında esas mesleğini sürdüren Magnitskiy, Kazan Eğitim Dairesi Müdürü P. D. Şestakov’un teklifiyle Vyatka vilâyeti Urjumsk kazası halk mektepleri müfettişliğine atanır (1877), fakat kısa süren bu görevden kendi ricasıyla ayrılsa da dönemin Kazan Eğitim Dairesi Halk Mektepleri Müfettişi, kendisi de Kazan sahasının yerli halklarının eğitimi meselesini yakından bilen ve bu konuda yayınlara da sahip olan İ.A. İznoskov’un teklifiyle yeniden, önce Laişev kazası, ardından Spassk, Tetyuşk, Sviyaşk, Çeboksarı ve Yelabuga (1890 yılında) kazalarının halk mektepleri müfettişliği görevini üstlenir. 1894 yılında emekli olan Magnitskiy’in Agafonov’un verdiği yayın listesine dayanarak 1861-1905 arasında yayınlanan makale, yazı, not, kitaplarının dışında, henüz basılmamış bazı el yazma çalışmalarının da olduğu, isimleriyle beraber ifade edilmiştir. Vasiliy Magnitskiy’in resmî görev alanının, halk mektepleri müfettişi olması, onun Kazan vilâyetinin gayrı-Rus unsurlarıyla yakından temasını sağlamıştır denilebilir. Öyle ki yazılarının pek çoğu bu köy ve kaza seyahatlerinin neticeleridir. V. K. Magnitskiy hakkında, Agafonov (1906:42-50). Malov’un Magnitskiy ve Kuznetsov ile beraber buluştuğu bir sohbet bağlamı için ise M9 1/14-4r-5r (1883-1884). 13 V. K. Magnitskiy (1881) Materyalı k ob’yasneniyu staroy çuvaşskoy verı. Kazan. 141 142 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 etnografların malzemesi, toplanan bilgi belki aynı olacak olsa bile, nesnenin ‘kalbini ve aklını’ (serdtse i um) kavrayış ve anlamlandırma şekilleri, yorumları Malov’a göre asla örtüşmeyecektir. Bu asla örtüşmeme meselesi 18 ve 27 Mart 1883 tarihli etnograf Kuznetsov - Malov sohbetlerinin Çeremiş bağlamında daha da açıklık kazanır. Etnografik bilgi - misyon ilişkisi noktasında Malov - rahip Rumyatsev sohbet bağlamının diğer önemli yönünü, Malov’un rahip Rumyatsev’den Çuvaş ‘yazıçnik’ dualarının ‘ayrıntılı tasvirini’ istemesi oluşturur. Bu tipik Malov tavrı, misyonu sürdürmek için daima daha fazla ve anında bilgiye ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Çuvaş dualarının neyi içerdiği, inancı sağlamlaştırıcı, ritüelleştirilen bir olgu olarak dua etmenin biçimlerinin hâl tasviri, varlığı yüce sayılan Güce nasıl ve ne için yakarıldığı, Çuvaşların neden Hristiyan Tanrı’sını ve onun Oğlu’nun reddettiklerini misyoner açısından çözümlenmesinde gerekli görülmektedir. Malov dönemin bu yoğun dönme vak’aları (toplu köy ve gruplar) karşısında yapılan açıklamalarda, kendi içinde iki inancı bir arada yaşamaktadırlar, ya da önce ne iseler şimdi de öyleler, aslında “onlar” sözde, kâğıt üstünde Hristiyandılar fikrini dile getiren bir konumda olmuş; bunu ise Ortodoks vaazın yüzyıllardır (19. yüzyılın ikinci yarısına kadar), sistemli (örgütlü, kilisevî örgütlenmeye vurguyla) ve sürekli olmamasına, emperyal sivil otorite tarafından kesintilere uğratılmasına bağlamıştır. Bu, Malov’un Kazan merkezliğinde misyon örgütlenmesinin içerden eleştirisini de öne çıkarmaktadır. Malov, “kol kırılır yen içinde kalır” tarzı bir eleştirmen de değildir, Kazan’da Kilise’nin ve onun taşra örgütlenmesine (merkez yapıyı dışlamadan), bu noktada Tarikat içindeki planlama ve uygulamalarda, hatta stratejilere yönelik eleştirilerini misyon içi kapalı ortamlarda (Tarikat Heyet toplantılarında), en sık kullandığı meşhur müstear ismi Yapey Babay’lı yazılarıyla olduğu kadar, açık ismiyle hatta meselâ Tarikat’ın Yıllık Raporunu kaleme aldıysa14 açıkça duyurmaktan çekinmeyen “ateşli” bir misyoner olmuştur. Ateşli misyoner gerçeklikle yüzleşmeyi de bilir… Köy rahibinin “sözde” Hristiyanları izleyerek edindiği bilgi karşısında sivil etnograf Magnitskiy’in eserinde ortaya koyduğu malzeme, misyoner nezdinde hâlâ inancında, yani Ortodoksluk’ta ‘sağlam’ (neuserdnıy) olmayan bir cemaatin varlığını; eski ayinlerini takip edildiklerini bile bile, gizliden gizleye değil, açıkça gerçekleştiren, böylece cemaat rahiplerine meydan okuyan Çuvaş cemaatlerinin varlığını haber vermekte, ‘putperest karşıtı’ (protivoyazıçnıy) misyon faaliyeti açısından misyon ehlinin “nesneleri”ne tam nüfuz 14 Aziz Guriy Tarikatı’nın 9. yıllık faaliyet raporu (1878 yılı) Malov tarafından kaleme alınmıştır. Bu raporun içeriği Başpiskopos ve özellikle, Piskoposluğun resmî yayın organı olan Kazan Piskoposluk Haberleri’inde yayınlayacak olan editör Kazan İlâhiyat Akademisi rektörü tarafından keskin ve “pürüzlü” ifadelerden dolayı uyarılsa da, bu ifadelerin değiştirilmediği bilinmektedir. Malov’un rektör ile yaptığı rapor içeriği hakkındaki uzun görüşme bağlamı için 16 Mart 1878 tarihli görüşme ve notu, M9 1/10-167r-169v (1874-1878) Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz edemediğine de işaret etmektedir.15 Ortodoks vaazın içeriği ana dilde aktarılmış olsa dahi, misyoner-ruhbanlığın (ister yerli ister Rus olsun) inancın içsel olduğu kadar sosyal ve kültürel boyutunu da kavrayamadıklarını göstermektedir. Bu cemaatlerin içe kapalı ve “kendilik” içinde yaşadıkları da bu arada hesaba katılmalıdır. Çuvaşlar, özellikle Hristiyan olmayan ve üstelik ‘Tatarlaşan’ Çuvaşlar ve Mişerler üzerine etnografya malzemesi toplayan ve değerlendiren etnograf Magnitskiy’in yayınlanan eserlerinin konuları Kreşen ve Kreşen olmayan Çuvaşlar da olduğundan Malov tarafından takip edilmesi kaçınılmazdır16. Yine kaçınılmazdır, çünkü karşısında hedef kitlesine misyoner Malov’dan daha farklı yaklaşan ve araştıran, ruhanî olmayan, üstelik Malov’un kutsal davasını “zayıflatabilecek” Kuznetsov gibi sivil etnograflar da vardır. Kuznetsov, Kazan’da Malov’un sohbet dairesine giren, onun dikkatle izlediği etnograflardan biridir. Malov ile özellikle Fin-Ugor topluluklarını ele alan etnograf Stepan Kiroviç Kuznetsov arasındaki ilişkinin boyutuna açıklık getiren ve bu noktada misyoner-etnografla misyoner olmayan etnograf arasında mevcut çatışmayı gösteren önemli bir bağlamı Malov’un 18 Mart 1883 tarihli notuna dayanarak çözümlemek mümkündür. 15 16 14 Temmuz 1882 notu, M9 1/13-136-143 (1881-1883). Magnitskiy hakkında tanıtma yazısını kaleme alan biyograf N. Agafonov’un Magnitskiy’i ululaması ise bir emperyal hizmetkâr olarak hem Agafonov’u hem de Magnitskiy’in “emperyal bilginin” inşası problemini anlamlandırmakta ipucudur. Çuvaş etnografyası üzerine saha incelemeleriyle öncü bir şahsiyet olarak sunulan Magnitskiy’in, onun basılı ve elyazma olarak neşredilmemiş çalışmaları hakkında belki de en kapsamlı bilgi ve listeyi veren Agafonov’un, Magnitskiy’i tanıtmadan önce Çuvaşları nitelerken sarf ettiği “Türk kökenli Çuvaşlar çok sefil kültürel gelişme ile, millî bir yazı dili olmayan, tarihsiz ve efsanesiz” ifadeleri, emperyal bağlamın taşradan bakan tarihçisi sıfatıyla “öteki”yi kavrayış biçim ve ifadelendirmesine dair mühim göndermelerde bulunur. Nitekim misyoner edebiyatında ve şarkıyat metinlerinde bölgenin “yazısız” toplumlarının ‘yazıçnik’ olarak adlandırılması da boşuna olmasa gerektir (Rusçada dil, lisan karşılığı kullanılan “yazık” kelimesinden). Agofonov, Magnitskiy’in üstlendiği misyonu o dereceye vardırır ki ardından Magnitskiy’e ve çağdaşlarına minnet duymayı ima edercesine “Çuvaşlar kadar hiçbir yerli halkın talihli olmadığını”, çünkü diğerlerinin pek çok “sağlam” Rus bilim adamı araştırmacıya sahip olmadığını ekler. Bu bakış açısı emperyal hizmetkâr olarak etnografların ve bu noktada, onların çağdaşı ve Rusya’nın “tarihsiz halklarını” türlü cepheleriyle inceleyerek tarihli halklar sınıfına dâhil edecek olan (?) Rus bilim adamlarının faaliyetini ve hatırasını yaşanılan devirde kaydeden Agafonov merkezinde de emperyal hizmetin Kazan’da yerel ve yerli tarihi için de temsiliyet sunar. Nikolay Agafonov Kazan i Kazantsı (I, Kazan, Tipo. litogr. I. C. Perova, Bulak, 1906) başlığını taşıyan çalışmasında hem Kazan şehri hem de Kazan vilâyetinde yaşamış, buraları ziyaret etmiş, Kazan’ın bir şehir olarak gelişmesinde payı olan tarihî, siyasî yerel şahsiyetleri, aile tarihçelerini, yine Kazanlı edebî kişilikleri, bilim adamlarını ve onların faaliyetlerini, devrin Kazan şehrinin kültürel ve ticarî yaşamını (Kazanlı tüccar ailelerin şecereleri, aile tarihleri) incelemiş bir yerel tarihçi ve biograftır. Kazan i Kazantsı eseri iki cilttir. N. Agafonov’un, bu eseri dışında yine iki ciltlik bir eseri daha vardır: İz Kazanskoy İstorii (Kazan, Litotipogr.I.N.Haritonova, 1906). 143 144 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 Kuznetsov’un bu tarihte Kazan Arkeoloji, Tarih ve Etnografya Cemiyetinin 4. yıllık toplantısında sunduğu bildiriyi17 dinlemeye giden Malov, bildirinin başına yetişemediğini belirttiği günlük satırlarında 27 Martta (1883) Kuznetsov’un başka bir ziyaretinde bizzat kendisinin ilgili bildiriyi Malov’a okuduğu bilinmektedir. Kuznetsov’un “Bay Kuznetsov gayretle Çeremişlerin hayat tarzının incelenmesi ile meşgul olmaktadır” ifadeleriyle etnografın ilgi sahasını belirlerken, çalışmayı “gerçi o kadar iyiydi” ve “çok ilginç” gibi sözlerle nitelemiş ve Kuznetsov’un çalışmayı, Kazan yerel gazetesi Voljkiy Vestnik’te bastırmayı düşündüğünü de eklemiştir18. Malov, günlüğünde bildirinin sonuç kısmındaki ifadelere, ifadeler hakkındaki kendi düşüncelerine ve hükümlerine özellikle yer vermiştir. İşte bu bildiriden aktarma ifadeler Çeremişlere ve diğer animist topluluklara yönelen misyoner Ortodoks ‘nurlandırma’ (prosveşçenie) faaliyetinin sivil etnograf açısından değerini, söz konusu toplulukların ‘eski dinlerine’ inanmaya, pratik ve ritüellerini yerine getirmeye devam ettiklerini ve bu pratiklerin ve ritüellerin ‘etnografyanın konusu’ olduğuna; yani seyirlik, gözlenir ve kaydedilmesi şart malzeme seviyesine “çıkarıldığına” işaret etmesi bakımından mühimdir. Malov, Kuznetsov ve onun bildirisinde vardığı sonuç hakkındaki düşüncelerini şöyle kaydetmiştir: “Bu tez münasebetiyle burada bahsetmeyeceğim: o çok enteresan, ama sonucu çok garip diyebilirim. Bay Kuznetsov sonuç olarak, elli yıl Çeremiş putperest ayinlerine kovuşturma oldu, ama putperestliği yok etmenin zor olduğuna kanaat getirdiler(?). Şimdi ise, bu ayinler etnografyanın konusu oldular, putperestlik ise iki eğitim kurumu, Aziz Guriy Tarikatı ve Kazan Öğretmen Seminaryası tarafından verilen eğitim karşısında gerileyecek. Tüm bu fikirlerdeki tutarsızlık aşikâr. Rus Hükûmetinin ve Rus Kilisesinin Çeremişleri akıllandırma ve putperestliği bıraktırma ısrarına Çeremişlerin putperestliğini yok etmek denemez.. S.K. Kuznetsov gibi etnografların ne olursa olsun Çeremişleri Hristiyanlıkla aydınlattıkları düşünülemez.”19 Şüphesiz etnografın, etnografik nesnesinin yaşadığı çağa “yetişemeyen zamanını” yakalama, yakalarken kendine göre tasnif etme işinde nasılsa “o hâliyle” dondurmak, dolayısıyla yaşanan çağa taşımamak gayreti20 emperyal düzlemin bu öteki’yi inceleyen hizmetkârlarının temel kaygısı olmuştur. Kuznetsov’un Rus 17 Stepan K. Kuznetsov, “Bol’şiya moleniya Çeremis v çest dobrıx bogov” (İyi/İyi yürekli tanrıların Şerefine Çeremişlerin Büyük Ayinleri), Kazan Arkeoloji, Tarih ve Etnografya Cemiyeti, 4. Yıllık Toplantısı, 18 Mart 1883’te okunan bildiri. Malov’un günlüklerinde zikrettiği bir çalışması olarak Arxeologiçeskie etyudı (Arkeolojik İncelemeler). Bu broşürde yer alan yazılar ise 1) Atamanların Kemikleri (“Atamanovı kosti”), 2) G.N. Potanin’in Tezi Üzerine Not (“Zametka no povodu referata G.N. Potanin”) 3) Yol Notlarından Alıntılar (“Otrovki iz dorojnıx zametok”). 18 18 Mart 1883 notu, M9 1/13-179r-179v (1881-1883). 19 18 Mart 1883 notu, M9 1/13-179v-180r (1881-1883). 20 “Etnografik zaman” üzerine bkz. Fabian (1999:139 vd). Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz idaresinin ve Kilisesinin bu “dondurulan zamana” (etnografa göre) tecavüz etmesi, yani “zorla” Ortodokslaştırma faaliyetini (50 yıl geçmişe atıfla) yok etme olarak tanımlamasının aksine olarak, misyoner Malov ‘yok etme’ kelimesinin karşısına misyonerin kendisini doğal olarak adadığı yüce bir fiili; ‘akıllandırma’ (vrazumlenie) fiilini koymuştur. Muhtemelen Malov’un Kuznetsov’a ait yaptığı alıntılar maksatlı ve muhtemel okuyucular için düşündürücüdür. Kuznetsov’un “...ama putperestliği yok etmenin zor olduğuna kanaat getirdiler(?)” yargısına metinde soru işaretiyle cevap veren Malov, merkezî ve yerel Rus sivil idarenin, Kilisenin misyoner faaliyetini, İdilUral için himayesi konusunda kuvvetli şüphesi olsa da, soru işaretiyle kimin kanaat getirdiğini sorgulamaktan çok, kendisinin asla bu kanaati taşımadığını ilân etmektedir. Aynı Malov, Kuznetsov’un Çeremiş örneğinde olduğu gibi inorodetsleri “gerileyecek kültürel teklik” değerlendirmesini ve onların inanç pratiklerinin, ayinlerinin Ortodokslaştırma ile kaybolup yok olacağı şeklindeki kaygısını ruhanî temsiliyet karşısında, bu çerçevede, kuruluşuna dâhil olduğu Aziz Guriy Tarikatı ve İl’minskiy tarafından kurulan ve bir süre Malov’un da din hocalığı yaptığı Kazan Öğretmen Seminaryası (1876) karşısında misyona yönelik ciddî bir tehdit olarak algılar; ruhanî kimlik taşımayan bu sivil etnografa şüphe ve güvensizlikle yaklaşır. Malov’un tepkisini “Kuznetsov gibi etnografların ne olursa olsun Çeremişleri Hristiyanlıkla aydınlattıkları düşünülemez. Etnograf-profesörler uzun zamandır putperest Çeremişleri Hristiyan inancın nuruyla aydınlatmıyorlar” ifadeleriyle kesin bir hüküm olarak verdiği açıktır21. Malov’un karşısında, hedef kitlesini misyonerin aksine amaç değil, salt bir inceleme nesnesi olarak gören sivil saha araştırmacısı etnograf vardır. Bu etnograf aynı zamanda hedef kitlenin inancının içsel niteliğini kavramak suretiyle, onun önceki inancı yerine kabule zorlandığı “Rus inancı” karşısında, dolayısıyla Rus karşısında onu farklı kılan ne varsa onu araştırıp ortaya koyan kişiyi temsil etmektedir. Bu görüş Malov’un “etnograf-profesörleri” Kuznetsov kişiliğinde birleştirmesini de beraberinde getirmiştir. Bu Malov’un diğer yandan kendi “göz” hapsine aldığı, “her yerde göz ve göz gerekli!”22 diyerek bu etnik çeşitliliği yorumlama noktasında 19. yüzyılın Rus etnografya veya şarkıyat eğilimlerine yönelen değer yargısını da göstermektedir. Malov’un “Her yerde göz ve göz gerekli! ehiller yok!” şeklindeki keskin serzenişi, eski Şigal merkezî köyü Çuvaş rahibi Girigoriy Filipoviç ile yaptığı sohbet bağlamında “Müslüman Tatarların Çuvaşları Müslümanlığa çekmek için baskılarını anlatıyordu” cümlesinden sonra yer alır. “Göz” metaforu ve bu ifade, Malov’un salt Çuvaş ve diğer etnik kökenli toplulukların dinî yaşam takibine verdiği önemi değil, İslâmî Tatar tesir ve nüfuzu karşısında sahaya yönelik takip ısrarcılığındaki kategorik yaklaşımını da 21 M9 1/13-180v (1881-1883). 22 4 Mart 1882 M9 1/13-67-68 (1881-1883). 145 146 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 açıklamaktadır. “Ehil” ise onun sözlüğünde, cemaati etnografik tecessüssün üstünde izlemeye ve bilmeye yönelmiş ideal rahip figürünün karşılığıdır. Kreşen Çeremişlerin putperest ayinleri, dolayısıyla Rus inancına “hâlâ” meydan okuması teşebbüslerini durdurma ve geriletme işinde “güvenilemez” etnograf Kuznetsov’un bu doğrultudaki incelemelerini peşi sıra kaydeden Malov, (Arkeolojik İncelemeler’in içinde yer alan yazılar), Kuznetsov’un Çeremiş mekânına nüfuzunu, Çeremiş köylerine yaptığı saha gezilerinden, yazıları vasıtasıyla ya da birebir olduğu kadar, köy rahip-öğretmenlerin vasıtasıyla haberdardır. Malov Kuznetsov’un Çeremişler arasında, rahibin aksine “müdahale etmeyen” özelliği ile St. Petersburg’tan ya da Kazan’dan gelen “çarın memuru/çarın adamı” olsa da, Çeremiş mekânında ona seyir ve kayıt serbestiyeti getiren “tamga”ya sahip olmasını sağlamıştır. Öteki tarafından, “Rus insanının” kendi mahremiyetlerini, yalnızca neyi, nasıl yapıyorlarsa görmesine, izlemesine müsaade etmek anlamına gelen bu tamganın gücü Kuznetsov şahsiyetiyle öyle birleşecektir ki kendilerinden biri gibi, hatta Çeremiş inancına meyilli olduğu hissini uyandıracaktır. Etnografın, sahada var oluşunun “sakıncalı” olmadığı hissini cemaatte uyandırabilmesinin şartı, değer yargılarından serbest olması ve kendisini muhatap kitlenin farklı olduğuna ve bu farklılığın bozulmaması gerektiğine inandırması ile mümkündür. Bu mesleğin ruhunda olması gereken ilke, seyredilen ve gözlenen, incelenen cemaati değil, etnografın cemaat karşısındaki duruşunu anlamlandırır. Seyirlik ve “gözlemeye değer” nesne olarak etnograf kabulü, Çeremiş ayinlerinin, dolayısıyla Çeremiş’in “farklılığının” da (samobıtnost’) kabulüdür. Bu kabul doğrudan etnografı ayinlerin neden ibaret olduğunun başkalarınca da bilinmesi gerektiği düşüncesine ulaştırır. Denilebilir ki etnograf, yaptığı işin meşruiyetini önce kendisi için açıklamak ister. Yapılan boşuna bir iş değildir. Kelimenin gerçek anlamıyla etnografın bu farklılığı (onun için her şey farklıdır.) kayda (kayıt=dizgeselleşecek metin) değer bulması, Çeremiş ayinlerini “muteber kılma” gayretini temsil eder. Cemaatin yüzyıllardır yapa geldiği ritüeller olduğu yerdedir, bunları bulundukları yerden başka “yere” (=metin) taşıyarak muteber kılma çabası, çift yönlüdür. Çeremişlerin arasına rahatça nüfuz edebilme hakkını elde eden etnograf nezdinde, Çeremişler, ayinlerinin fark edildiğini fark etmekle Çar adamının “tasdikini” alır. Nitekim her Çar adamını değil, onlar hakkında öteki Çar adamları gibi, yani rahipler gibi hisler beslemeyen, inancın terkini talep etmeyen ve “baskı” yapmayan, onları zorla Hristiyanlaştırmayan etnografın ayinlerine dışardan katılmasına “izin” vermiş olmaları tasdik sürecini başlatmıştır. Bu tasdikin işlevi ise eski inancı ve inancın dışa vurumu olan ritüellerin yeniden sahiplenilmesini, eski inanca geri dönmeyi kendisi için meşru kılar. Ortodoks rahip-misyoner için tehlike buradadır. Kendisi dışında böyle tehlikeli ve güvenilmez, yani öteden beri “Çeremişleri aydınlatmayan” Çar adamlarını sahasında istemeyen rahip için etnografın (yani Çar adamının) tasdiki, rahibin cemaate telkin sohbetlerinde inancın Etnografa Karşı Rahibin “Gözü”: Kazan’da Misyoner Etnografyası Saime S. Gökgöz “yanılgılarını” (zablujdenie)23 olduğu kadar, “o” Çar adamının tavrını açıklamayı da gerektirecektir. Çeremiş cemaat için, Kuznetsov etnograf kimliği ile değil, onların inançlarına “meyilli” çar adamı olarak kabul görür. Çar adamının mesleği önemli değildir, cemaatin hafızasında onun nasıl davrandığı ve o zamana kadar “öteki” Çar adamlarının nasıl davrandıkları kayıtlıdır. Kendilerine farklı muamele ile cevap veren Kuznetsov, bu noktada sıradan bir Çar adamı olmamakla, Çeremiş cemaati nezdinde “muteber” olmuştur. Fakat itibar etme ve muteber olma problemini çözmek, sahadaki etnografın kendisini kabul ettirmesinin zihin seviyesinde hesapladığına işaret eder. Hesaplayan etnograf, cemaat içinde nasıl davranması gerektiğini ölçüp biçer. Bu bir mecburiyettir. Nesnesinin dışardan tanımlanamayacağı ilkesi, etnografı nesnesi ile samimiyete zorlar, hor görmeyi dışlar. Misyonerde de aranan özellik, muhatabını hor görmeyen bu türden bir samimiyettir. “Tecrübesiz” misyoner, etnograftan farklı olarak, telkine eski inancı temsil eden ne varsa, bunları derece derece hor görerek başlar. Fakat beklenen bu eski inancın neden hâlâ canlı kalabildiğinin misyoner tarafından araştırılması ve sorgulanmasıdır. Yine etnografın nesnesi odaklı söylemini, amacı “farklıyı yalnızca bilmek” üzerine kurgulanan, salt derin merak sahibi bir kişinin amatör işi olarak görmek yanılgıdır. Burada öteki’nin inancını tanımak noktasında rahip ile mesaisi ortaktır. Fakat tespit edilen, bilinemezlikten sıyrılan bu farklılık her hâlukârda bilgi metni olarak yeniden kurgulandığında, “öteki” dizgeleştirildiğinde emperyal iktidar için türlü amaçlarla “kullanılabilir” bir metin yarattığı için de amaç-araç ilişkisinden masum değildir. Kaynaklar AGAFONOV, N. (1906) Kazan i Kazantsı. I. Kazan: Tipo. litogr. I. C. Perova, Bulak, 42-50. BROWER, Daniel R. and Edward J. LAZZERİNİ (1997)(eds.) Russia’s Orient Imperial Borderlands and Peoples 1700-1917. Indiana University Press. FABİAN, Johannes (1999) Zaman ve Öteki, Antropoloji nesnesini nasıl oluşturur? (Çev. Selçuk BUDAK), Ankara: Bilim ve Sanat Yayın. GERACİ , Robert P. and Micheal KHODARKOVSKY (2000) (eds.) Of Religion and Empire Missions, Conversion and Tolerance in Tsarist Russia. Ithaca and London: Cornell University Press. GERACİ, Robert P. (2001) Window on the East: Ethnography, Orthodoxy, and Russian Nationality in Kazan, 1870-1914. Berkeley. KNİGHT, Nathaniel (2000) Grigor’ev in Orenburg, 1851-1862: Russian Orientalism in the Service 23 Zablujdenie terimini, Malov günlüklerinin doğrudan dinî ve İncilî terminolijisine dâhil ederek anlamak mümkündür. Öyle ki Malov, “yanılgı, yanlış düşünce, sahte düşünce” şeklinde tercüme edilebilir bu kavramı kitâbi olmayan din inanırlarını ve söz konusu inancı olduğu kadar, sıklıkla şakirtlerle yürüttüğü dinî sohbetlerde, İslâm dinini, Kitap ve Sünnet ayrılmazlığında tümüyle itikad ve ibadet bütünlüğünde kavrayarak muhataplarıyla polemik malzemesi olarak sunduğu konuları tartışırken kullanmaktadır. 147 148 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 2 . Sayı 1 . Mart 2005 of Empire. Slavic Review 59, no. 1 (spring 2000): 74-100. GÖKGÖZ, Saime Selenga (2003) İdil-Ural’da İslâm Karşıtı Misyon Hareketi: Yevfimiy Aleksandroviç Malov. Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Ankara (Yayınlanmamış Doktora tezi) İL’MİNSKİY, N. İv. (1887) Kazanskaya Kreşçeno-Tatarskaya Şkola, Materialı dlya istorii xristianskago prosveçeniya Kreşçenıx Tatar. Kazan. MALOV, Ye. A. (1885) Ob Adame po uçeniyu Biblii i po uçeniyu Korana, razgovorı protoiereya Yevfimiya Malova s uçenım mulloy. Kazan: Tipo. İmp.Un. MALOV, Ye. A. (1892) Missionerstvo sredi Muxammedan i Kreşenıx Tatar, Sbornik statey. Kazan: Un.tip. (külliyat için MMK kısaltması). MALOV, Ye. A. (1874) O neobxodimosti prigotovleniya missionerov. Missioner, No. 28, 258-259. Ayrıca bak MMK, ss. 333-336. MALOV, Ye. A. (1872) Oçerk religioznago sostayaniya kreşçenıx tatar podvergşixsya vliyaniyu Magometanstvo (missionerskiy dnevnik). Kazan (Pravoslavnıy Sobesednik, 1871, kn.11 ve 12; 1872, kn. 1, 2, 3, 4, 5) MALOV, Ye. A. (1891) O Kreşenıx tatarıx (İz missionerskago drevnika). İzvestiya po Kazanskoy Eparxii, No. 18-20. (Daha sonra Yapey Babay müstearıyla O Kreşenıx tatarıx (İz missionerskago drevnika), Kazan 1891 ve yine MMK XIII, ss. 263-332). Missiyonerskiy S’yezd v gorode Kazani. 13-26 iyunya 1910, Kazan: Tsentral’naya Tipografiya, 1910. MOJAROVSKİY, A. (1880) İzlojenie xoda missionerskago dela po presveşçeniyu Kazanskix inorodtsev s 1552 po 1867. Moskova: Uni.tipo (M.Katkov). SAİD, Edward (1978) Orientalisme. New York. SAİD, Edward (1999) Şarkiyatçılık, Batı’nın Şark Anlayışları. (Çev. Berna ÜLNER), İstanbul:Metis Yayınları. SLOCUM, John W. (1998) Who, and When, Where the Inorodtsy? The Evolution of the category of “Aliens” in Imperial Russia. Russian Review 57, 2. ZNAMENSKİY, P. (1892) Na Pamyat o Nikolae İvanoviçe İl’minskom, k 25 letiyu Bratstva Svyatitel’ya Guriya. İzd. Brat. Svt. Guriya, Kazan: Tipo. N. A. İl’yaşenko. Saime Selenga Gökgöz Dr., Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. Doktorası İdilUral’da İslâm karşıtı misyon hareketi üzerinedir. Yoğunlaştığı araştırma alanı tarihsel ve modern Türk-Rus ilişkileridir. Adres: Hacettepe Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü. 06532 Beytepe, Ankara . TÜRKİYE. E-posta: [email protected] Yazı bilgisi : Alındığı tarih: 28 Aralık 2004 Düzeltme için gönderildiği tarih: 30 Ocak 2005 Düzeltmeden sonra kabul edildiği tarih: 10 Şubat 2005 E-yayın tarihi: 14 Mart 2005 Çıktı sayfa sayısı: 22 Kaynak sayısı: 19