Sinema Köşesi

Transkript

Sinema Köşesi
Kadriye Zaim Kütüphanesi Yansı Dergisi
Sinema Köşesi
AŞK BAHÇESİ - SPLENDOR İN THE GRASS
(1961)
Gökhan Keskin
www.GokhanKeskin.com.tr
Hiçbir şey bir saat öncesine dönmez, görkemli çimenlerde
Çiçeklerin zaferi
Kederlenmeyiz!
Geride bıraktıklarımıza karşı güçleniriz!
(William Wordsworth - 1830)
…
Aslen Kayseri Germirli bir Rum ailenin çocuğu olan Elias Kazancıoğlu (bilinen adıyla Elia Kazan) 1909 İstanbul
doğumlu Rum asıllı ABD’li yönetmen ve yazardır. O tarihte Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’un
Fener semtinde doğmuş, 4 yaşındayken ailesiyle birlikte ABD’ye göç etmiştir. New York’da büyümüş, Massachusetts’te
Williams College’a gitmiş ve yükseköğrenimini burada tamamlamıştır. 1940’larda yönettiği oyunlarla Amerika’da ülke
çapında üne kavuşup Broadway’in en iyi yönetmenleri arasına girmiştir.
2003’te New York’ta öldüğünde ise geride sinema tarihinde altın değerinde filmler bıraktı. O, Anadolu ruhunu
içinde hep taşıyan ve yaşayan bir göçmen kuştu. Bir kahkaha attığında kederin geleceğinden olmalı hep tedirginlik
duyarmış Kazan. Bu büyük sanatçı, büyüdüğü New York şehrine de tutkuluydu; Tiyatroya da, elbette sinemaya da…
Kazandığı hiçbir şeyi kolay elde etmedi. Bir zamanlar komünist olan Kazan, 1952 yılında, “Amerika’ya Karşı Etkinlikler
Komitesi”nce (HUAC) sorgulandı ve Senatör McCarthy’nin “Cadı Kazanı”nda ondan fazla Hollywood’lu solcu sanatçının
adını söyledi. O sanatçılar, yıllarca süründüler ve neredeyse aç kaldılar. Bu gammazcılık onun yaşamı boyunca peşini
bırakmadı. Kazan’ın lakabı da “gadget”dı… Marlon Brando, James Dean gibi dev oyuncuları ortaya çıkaran Kazan,
McCarthy’nin “Cadı Kazanı”ndan gammazcı olarak çıktığı için Hollywood’un sol çevrelerince hiç affedilmedi. Elinde
sürekli anahtarlık gibi şeyleri çevirmeyi severmiş Kazan. Ne de olsa bir Anadoluluydu...
Sayı 40 - Ocak 2016
37
Kadriye Zaim Kütüphanesi Yansı Dergisi
Sinema Köşesi
Yetenekleri, başarısı her zaman takdir edildi, ama Hollywood’un ve Mccarthy döneminin ‘sanığı’ olmaktan
kendini kurtaramadı. 1952 yılında Wisconsin senatörü Mccarthy’nin başlattığı komünist avı, ülkenin en büyük
sanatçılarını büyük baskı altına aldı. Sinemacılar arasında komünist damgası yemek, hapse girmek ya da en azından
Hollywood’da işsiz kalmak anlamına geliyordu. Arkadaşını ihbar eden, ona komünist damgası vuran, yakasını bu
avdan kurtarabiliyordu. Hatta birçok sanatçı taviz vermemek için ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştı. Bir kişi hariç,
ünlü yönetmen Eila Kazan, kendini kurtarmak için Joseph Losey ve Charlie Chaplin gibi sinema dehalarını ihbar eden
muhbir vatandaş olarak tarihe geçti. O, Amerika’daki yaşamına devam ederken, Losey ve Chaplin, İngiltere’ye kaçmak
zorunda kaldılar ve sanat yaşamlarını birer İngiliz olarak sürdürdüler. Ancak tarihin garip cilvesi Joseph Losey’i kazan’ın
karşısına 1972 yılında Cannes Film Festivali’nde çıkardı. Kazan, ‘The Visitors’ filmiyle yarışmacılar arasındaydı, Losey ise
jüri başkanı. Ve tahmin edeceğiniz gibi ‘The Visitors’ filmi sinema çevreleri tarafından beğenilmesine rağmen, tek bir
ödül bile alamadan döndü Cannes’dan. Bu da Elia Kazan yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalan Joseph Losey’in
intikamıydı belki de. Dahası bu sebeple de 1999’da aldığı yaşam boyu onur ödülünü alırken salonun yarısı tarafından
protesto edilmiş ve yıllar sonra kendisine bu konu sorulduğunda ‘’sadece çok üzgünüm’’ demiştir.
Önce tiyatroda görünen Kazan, Tennessee Williams ve Arthur Miller’ın yapıtlarını uyarladı. 1947’de Manhattan’ın
Hell’s Kitchen Mahallesi’nde Elia Kazan, Cherl Crawford, Robert Lewis, Anna Sokolow bir araya gelip “Actors Studio”yu
(Oyuncular Stüdyosu) kurdular. Lee Strasberg, bu oluşuma sonradan katıldı. “Metod oyunculuğu” denilen bir
oyunculuk tekniği geliştirdiler. Bu oyunculuktan çıkan ilk Marlon Brando’ydu. Sonra James Dean geldi. Daha sonra da
bu oyunculuk metodu Hollywood’un vazgeçilmezi oldu. Bu oyunculuk metodunun sonradan en büyük iki oyuncusu
Al Pacino ve Robert de Niro’ydu.
Elia Kazan - Aşk Bahçesi (Splendor in the Grass - 1961)
Pulitzer ödüllü yazar William Inge, senaryoyu gençliğinde duyduğu yaşanmış bir öyküden yola çıkarak kaleme
almış. 1920’lerde Kansas’ta geçen hikâyede, birbirini seven ancak aileleri yüzünden ayrılmak zorunda kalan iki gencin
ilişkisi anlatılıyor.
38
Sayı 40 - Ocak 2016
Kadriye Zaim Kütüphanesi Yansı Dergisi
Sinema Köşesi
Film, bir gençlik aşkını anlatır. Dönem, ortam, şartlar, koşullar tarafından belirlenen bir aşk hikâyesinin hüzünlü
yolculuğu elbette Cinderella’nın masalı değildir; sonunda da onun gibi muradlarına eremezler, ama bir şeyi öğrenirler;
acı, büyümenin bir parçasıdır...
Tür: Dram, Romantik, IMDb puanı 7,8/10’dur.
Hayatımızda ne olursa olsun, nereye gidersek gidelim, üstünü neyle örtersek örtelim hep içimizde kalan, kendimize
sakladıklarımız vardır. Kaçarak, gizlenerek, saklanarak, görmemeye, görünmemeye çalışarak yok saydıklarımız; yok
ettiğimizi sandıklarımız. Bir acıdan kaçıp diğerine yakalanırız... Sonra bir başkasına... Acılar kaybolmaz; biz onlara
arkamızı döneriz.
Gitmesi, bitmesi için uğraştığımız her şey ayaklarımıza dolanır. Artık bitmesini ve ardımızda kalmasını istediğimiz ne
varsa önce onunla yüz yüze gelip ona bakmak dokunmak gerekir mi? Geçmişe, acılarına, pişmanlıklarına... Unutmaya
çalışırken, unuttuğumuz bir şey vardır; sevdiklerimizden kaçarken kendi gözlerimizden kaçarız. Başka şansımız yoktur.
Oysa bakabilsek, aynı şeyi görmeyeceğiz... Kim bilir?
Kazan’ın 1961’de yönettiği “Gençlik Biterken” adıyla da anılan “Splendor in the Grass- Aşk Bahçesi” filminde Natalie
Wood ve Warren Beatty oynamıştı. Bu “Technicolor” filmin görüntüleri de yine Boris Kaufman’a aitti. Film, aşkın acısı
üzerineydi. Bu melodram filminde Wilma, Kansaslı zengin genç Bud’a aşık oluyordu. Bud’ın babası ve toplumsal
baskı da bu aşka izin vermiyordu. Hikâye de 1920’lerin sonunda geçiyordu. Film, orijinal adını, romantik dönemin
şairlerinden İngiliz William Wordsworth’un (7 Nisan 1770-23 Nisan 1850) şiirindeki bir dizeden alıyor: “Of splendour in
the grass, of glory in the flower” (İhtişamlı otların içinde, zafer çiçeğin olacak)…
Oyuncular: Natalie Wood, Pat Hingle, Audrey Christie, Barbara Loden, Zohra Lampert, Warren Beatty, Fred Stewart,
Joanna Roos, John McGovern, Jan Norris, Martine Bartlett, Gary Lockwood, Sandy Dennis, Crystal Field,
Kırılgan bir Kansas kızı, zengin ve yakışıklı bir adama âşık olur. Bu yasak aşk genç kızı birçok acının içine sürüklediği
gibi onu delirtmeye başlar. Âşık olduğu adam kasabanın en güçlü ailesinin bir mensubudur ve bu aşk neredeyse
imkânsızdır.
Film sırasında Kazan, adeta Beatty’nin akıl hocası oldu. Ne ki, yönetmen Beatty’ye eleştirilerinde lafını hiç
sakınmıyor. Kazan, 1963 tarihli mektubunda Warren Beatty’den “diva gibi hâl tavrına bir ket vurmasını” istiyor: “Sevgili
Warren Beatty, arkadaşının sabırsızlığını mazur gör. Ama Maryland’deki herkesin burnundan getirdiğini duyduğumda
umutsuzluğa düşüyorum... Her şeyin var: Yakışıklısın, zekisin, yeteneklisin. Ziyan etme bunları.”
Sayı 40 - Ocak 2016
39
Kadriye Zaim Kütüphanesi Yansı Dergisi
Sinema Köşesi
Filmin traileri: https://www.youtube.com/watch?v=dWDkdsZQq_c
ELİA KAZAN HAKKINDA NOTLAR:
• Marlon Brando’yu Marlon Brando yapan “rıhtımlar üzerinde” filminin yönetmenidir.
• Mccarthy döneminin ayakta kalamayan aydınları arasında John Steinbeck’le beraber ön sıraları paylaşırlar.
• Sinema tarihine Marlon Brando, James Dean ve Warren Beatty gibi ünlü yetenekleri keşfeden adam olarak
geçmiştir.
• 1940’larda yönettiği oyunlarda ülke çapında üne kavuştu ve Broadway’in en iyi yönetmenleri arasına girdi.
Bu oyunlardan bazıları Thorton Wilder’ın ‘the skin of our teeth’ (1942; ramak kaldı/ her şeye rağmen), Arthur
Miller’ın ‘All my sons’ (1947; bütün oğullarım) ve Tennessee Williams’ın ‘A streetcar named desire’ (1949; ihtiras
tramvayı) adlı yapıtlarıydı.
• Kazan ayrıca Miller’dan ‘Death of a salesman’ (1949; satıcının ölümü) ve ‘After the fall’ (1964; düşüşten sonra),
Williams’tan ‘cat on a hot tin roof’ (1954; kızgın damdaki kedi) ve Archibald Maclesih’ten ‘jb’ (1958; eyüb
üzerine oyun) oyunlarını da sahneye koydu.
• 1947’de Cherly Crawford ve Robert Lewis’le birlikte ünlü oyunculuk okulu Actors Studio’yu kurdu. Bir yıl sonra
Lee Strasberg de gruba katıldı.
40
Sayı 40 - Ocak 2016
• Film yönetmeye 1944’te başladı. Çoğu ilerici ve toplumsal açıdan eleştirel temalar içeren filmleri arasında ‘A
tree grows in brooklyn’ (1945; bir genç kız yetişiyor), yahudi düşmanlığını ele alan ‘Gentleman’s agreement’
(1947; namus sözü), ırkçılığı işleyen ‘Pinky’ (1949; kara damga) ile üçünde de Marlon Brando’nun oynadığı ‘A
streetcar named’ (1951; ihtiras tramvayı), ‘Viva zapata’ (1952) ve ‘On the waterfront’ (1954; rıhtımlar üzerinde)
yer alıyordu. ‘Namus sözü’ ve ‘Rıhtımlar Üzerinde’yle iki kez en iyi yönetmen dalında oscar alan Kazan’ın öteki
filmleri arasında, James Dean’in oynadığı ‘East of eden’ (1955; cennet yolu), ‘Baby doll’ (1956; taş bebek), ‘A face
in the crowd’
• (1957; kalabalıkta bir yüz) ve ‘Splendour in the grass’ (1960; aşk bahçesi/ gençlik biterken) sayılabilir.
Kazan 1960-64 arasında da New York kentindeki Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Repertuar Tiyatrosu’nun
yönetmenleri arasında yer aldı. Kazan 1960’ların ortalarında tiyatrodan uzaklaşmaya başladı; sinemayı da
ikinci plana bırakarak yazarlığa ağırlık verdi.
• 1964 tarihli ‘America America’ filmi aynı addaki otobiyografik romanının (1962; Amerika Amerika, 1967, 1972)
uyarlamasıydı. ABD’deki bir Rum göçmenin yaşantılarını ‘The Arrangement’ (1969; kader değişmez) adıyla
perdeye aktardı. Öteki kitapları arasında ‘The Understudy’ (1972; baba’nın suçu, 1973), ‘The Anatolian’ (1982;
Anadolu) sayılabilir.
• Kazan 1988’de birkaç kez Türkiye’ye geldi. 7. Uluslararası İstanbul Sinema Günleri’nin Altın Lale Uluslararası
Film Yarışması’nda seçici kurul başkanlığı yaptı. Zülfü Livaneli’nin ‘Sis’ filminde küçük bir rol aldı (1989).
Otobiyografisi ‘A life’ (bir yaşam; 1989) 1988’de yayımlandı.
• 1999 yılında geçmişiyle hesaplaşan Hollywood, Elia Kazan’a Sanat ve Meslek Özel Oscar ödülü verdi.
Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org/
http://www.uludagsozluk.com/
http://www.sadibey.com/
https://eksisozluk.com/
http://parfumumunkokusu.blogspot.com.tr/
Sayı 40 - Ocak 2016
41
Kadriye Zaim Kütüphanesi Yansı Dergisi
Sinema Köşesi