t.c. inkilap tarihi ve atatürkçülük 8

Transkript

t.c. inkilap tarihi ve atatürkçülük 8
T.C.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
AÇIK ÖĞRETİM OKULLARI
(AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU)
T.C. İnkılap Tarihi ve
Atatürkçülük 8
Ders Notu
Hazırlayan
Mehmet BAĞCI
ANKARA-2014
MEB HAYAT BOYU ÖĞRENME GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI
AÇIK ÖĞRETİM ORTAOKULU DERS NOTLARI DİZİSİ
H a y a t B o y u Ö ğ re n m e
Li f eLong L e a r ni n g
Copyright © MEB
Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Tümü ya da bölüm leri izin
alınm adan hiçbir şekilde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.
Dizgi
: Nazmi KEPİR
Resim - Grafik : Nuh ARLIER
TTK İnceleyen : Abdulkader GEMİ
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın verleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatam.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cam, cânâm, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatammdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğnem aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa" taşım,
Her cerihamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu havasızca akm.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarmdan da yakm.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey sanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmıhlâl:
Hakkıdır hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Mehmet ÂkifERSOY
ATATÜRK'ÜN
GENÇLİĞE HİTABESİ
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu
temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu
hâzineden, mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî,
bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa
mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür
edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar,
bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zapt
edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış
ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu
şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin
dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ
hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî
menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde
dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç
olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda, mevcuttur!
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
SUNU
“Eğitim” kavramı yaşam boyu süren çok önemli bir etkinliktir. Eğitim süreci ilk
çağlardan beri sürekli olarak gelişim göstermektedir. Teknolojinin gelişim göstermesiyle
birlikte, yeni bilgi ve iletişim teknolojileri eğitim sürecinde hızla kullanılmaya
başlanmıştır.
Günümüzde pek çok problemin çözümünde eğitimin etkin bir şekilde kullanılması
gereklidir. Pek çok çaba ve çözümün içinde, bilişim teknolojisi geleneksel araçlar
arasından sıyrılarak öne çıkmaktadır. Öne çıkan bu teknolojiyle birlikte gelişen ve
önemini giderek artıran yöntemlerden birisi de yer, zaman ve yaş sınırlaması
olmayan uzaktan eğitimdir.
“Uzaktan eğitim” yolu ile eğitim görmekte olduğunuz Açıköğretim Lisesi’nde,
Genel Müdürlük olarak sizlere sunduğumuz hizmetlerden birisi de ders notu
mahiyetindeki kitaplanmızdır. Uzaktan eğitim ilkelerine uygun olarak hazırlanan bu
ders materyali lise müfredat programlarına uygun olarak hazırlanmaktadır. Hazırlanan
bu ders notlarımız, müfredat programlarında meydana gelen değişikliklere paralel
olarak yemlenmekte ve güncelleştirilmektedir.
Bu ders notundan yararlanacak olan
öğrencilerimize
başarılar diliyor, ders
notlarının hazırlanmasında emeği geçen tüm Genel Müdürlüğümüz çalışanlarına
teşekkür ediyorum.
Doç.Dr. Mustafa Kemal BİÇERLİ
Genel Müdür
SUNUŞ
Değerli Açık İlköğretim Okulu Öğrencileri;
T.C. İnkîlap Tarihi ve Atatürkçülük 8 Ders Notu, öğretim programları
çerçevesinde ders kitaplarına yardımcı kaynak olarak düşünülmüştür. Bu ders notu,
sizlerin düzeyi göz önünde tutularak hazırlanmıştır. Elinizdeki ders notu, uzaktan
eğitim ve öğretim tekniklerine uygun bir şekilde hazırlanmıştır.
Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri, ders notunuzu dikkatlice okuyup anla­
maya çalışınız. Ders notundaki tanımları ezberlemeden kavramaya çalışınız.
Tanımları kavramaya çalışırken sizler için hazırlanan sorulardan yararlanınız.
Sorulara cevap veremediğiniz takdirde, ilgili konuya tekrar dönüp yeniden çalışınız.
Çalışmanızda sizlere yardımcı olmak amacıyla, konuyla ilgili dikkat çekilmesi
gereken yerler çeşitli sembollerle gösterilmiştir.
Ders notunuzun içinde, sizleri çalıştığınız konuya daha çok yaklaştıran,
düşündüren ve öğrendiğiniz konuyu hemen pekiştirmenizi sağlayacak çeşitli sorular
hazırlandı. Bu sorulan hazırlamaktaki amacımız, ünitede geçen konu ve kavramları
daha iyi öğrenmenizi sağlamaktır.
Ders notunuzun içinde çeşitli tanım ve kavramlar verildi. Bu tanım ve kavramları
dikkatli okumalı, daha iyi öğrenmek için de kendi cümlelerinizle ifade etmelisiniz.
Ayrıca siyasi konulara çalışırken mutlaka tarih atlasından yararlanınız.
Ders notunuzdaki konuların zihninizde daha kalıcı olması ve yeniden
anımsamanıza yardımcı olması için bölüm sonlarında özet oluşturuldu. Özeti
dikkatlice okuyunuz. Bunun yanında öğrendiklerinizi sınayabilmeniz ve karşılaştırma
yapabilmeniz için bölüm sonlarında o bölümde geçen konularla ilgili değerlendirme
soruları da düzenlendi.
Her konunun başında yer alan “ Bu Bölümün Amaçları” ve “ Nasıl Çalışmalıyız?”
bölümlerini de dikkatlice okumalısınız. Çünkü bu bölümlerde, ders çalışırken
gereksinim duyacağınız “ Neyi, nasıl öğreneceğim?” sorularının yanıtlarını bula­
caksınız.
Sevgili Açık İlköğretim Okulu öğrencileri; düzenli ve planlı çalışmak sizi başarıya
götürecektir. Hepinize başarılar dilerim.
Mehmet BAĞCI
İÇİNDEKİLER
1.
İŞTE BENİM LİDERİM ...........................................................................
3
2.
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI .........................................
7
3.
İZ BIRAKAN KENTLER .........................................................................
10
4.
MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ.....................
12
ÖZET
............................................................................................................
14
TEST I
............................................................................................................
16
1.
SONUN BAŞLANGICI.............................................................................
23
2.
İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ.....................
30
3.
BİR MİLLET UYANIYOR .......................................................................
31
4.
YENİ BİR DEVLET DOĞUYOR.............................................................
40
5.
TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANTLAŞMASI...........................
44
6.
SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI L İD E R .............................................
45
ÖZET
............................................................................................................
48
TEST II
............................................................................................................
50
1.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ .............
55
2.
BATI CEPHESİ SAVAŞLARI ...................................................................
60
3.
EĞİTİM DAVASI.......................................................................................
65
4.
HER ŞEY VATAN İÇ İN .............................................................................
66
5.
ADIM ADIM ZAFERE .............................................................................
68
6.
SİYASİ ZAFERLERİMİZ .........................................................................
71
7.
BU VATAN BÖYLE KAZANILDI ...........................................................
75
ÖZET
............................................................................................................
77
TEST III
............................................................................................................
79
ÜNİTE IV
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR
1.
SON NOKTA: ULUSAL EGEM ENLİK...................................................
88
2.
BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ.......................................................
90
3.
EKONOMİK BAĞIMSIZLIK....................................................................
93
4.
CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA...........................................
96
5.
CUMUHURİYET’E GİDEN Y O L.............................................................
98
6.
DEVLETİN LAİKLEŞMESİ.....................................................................
101
7.
DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER .................................................
106
8.
ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA...................................................................
109
9.
HER ŞEY HUKUKLA VAR.......................................................................
112
10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI ..............................................................
116
11. DENİZLERDE EGEMENLİK....................................................................
118
12. HEDEF MUSTAFA KEM AL......................................................................
119
13. TARİHE TANIKLIK EDENLER................................................................
121
14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK ............................................................
123
15. ŞEHİT KUBİLAY........................................................................................
125
16. CUMHURİYET KEN Tİ..............................................................................
127
17. MİLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE ....................................................................
129
18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE ..................................................
131
19. O ARTIK ATATÜRK ..................................................................................
134
20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE ....................................................
135
21. HERKES İÇİN SAĞLIK ............................................................................
136
22. BOZKIRDA TARIM....................................................................................
137
23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE S P O R ..............................
140
24. DAİMA İLERİ ............................................................................................
142
ÖZET
............................................................................................................
145
TEST IV
............................................................................................................
147
ÜNİTE V
ATATÜRKÇÜLÜK
1.
HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE...................................................................
155
2.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU.............................
156
3.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI .....................
158
4.
ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI..
160
5.
ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI
TEMEL ESASLAR......................................................................................
176
6.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ .....................................................................
178
7.
BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK.....................................
180
8.
KUTSAL EM ANET...................................................................................
183
ÖZET
............................................................................................................
185
TEST V
............................................................................................................
187
1.
TÜRK DIŞ POLİTİKASI...........................................................................
193
2
LOZAN’DAN KALANLAR ......................................................................
195
3.
HEP ONUNLAYIZ.....................................................................................
201
ÖZET
............................................................................................................
204
TEST VI
............................................................................................................
206
1.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI...........................................................................
211
2.
TÜRKİYE'DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI...............................
214
3.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER . . .
217
4.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA TÜRKİYE ...........................
219
5.
YURT SAVUNMASINDA TÜRK O RD U SU...........................................
224
-
KIBRIS SORUNU ................................................................................
225
İÇ VE DIŞ TEHDİTLER...........................................................................
226
-
TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ ..............................................................
227
7.
SSCB'NİN DAĞILM ASI...........................................................................
229
8.
KÖRFEZ SAVAŞLARI...............................................................................
232
9.
ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN Y E R İ...............
234
10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB) ...........................................................................
237
ÖZET
............................................................................................................
242
TEST VII ............................................................................................................
244
YANIT ANAHTARI............................................................................................
249
SÖZLÜK ............................................................................................................
251
KAYNAKÇA......................................................................................................
258
KRONOLOJİ......................................................................................................
259
6.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
U N IT E I
BİR KAHRAMAN DOĞUYOR
KONULAR
1. İŞTE BENİM LİDERİM
2. MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI
3. İZ BIRAKAN KENTLER
4. MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ
ÖZET
TESTİ
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
D®*
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite sonunda;
* Mustafa Kemal’in çocukluk dönemini ve içinde bulunduğu ortamın sosyal ve kültürel
yapışım,
* Atatürk’ün öğrenim hayatı ile askerlik hayatma ilişkin olay ve olguları,
* Atatürk’ün cephelerdeki başarılarım,
* Atatürk üzerinde etkileri olan kentleri,
* Atatürk’ün 1919 yılma kadar üstlendiği görevleri ve bu görevlerin kendisini Millî
Mücadele liderliğine nasıl hazırladığım öğreneceksiniz.
BU ÜNİTEYİ NASIL ÇALIŞMALISINIZ?
0ta
* Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyabilirsiniz.
* Sorulan cevaplayınız.
* Uyarıları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenebilmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan
yararlanabilirsiniz.
2
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE I
BÎR KAHRAMAN DOĞUYOR
İŞTE BENÎM LÎDERÎM
Atatürk’ün doğup büyüdüğü ve gençliğinin önemli bir bölümünü geçirdiği
Makedonya, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya bakan yüzüdür. Burası Avrupa’da
meydana gelen gelişmeleri en çabuk hisseden bir bölgedir. Çeşitli dillerdeki gazete ve
dergiler fikir alışverişinde önemli bir rol oynamaktadır. Mustafa Kemal, çocukluğunun
ve gençliğinin geçtiği bu ortamda, devletin zayıflığım, halkın beklentilerini ve
azınlıkların ayrışmalarını gördü.
MAKEDONYA
On dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru “can çekişen hasta adam”ın en zayıf yeri
Makedonya’dır. Avusturya -Macaristan İmparatorluğu Selanik’e inmek, Yunanistan
kuzeye, Sırbistan güneye doğru açılmak, Bulgaristan genişlemek istemektedir. Sırp,
Bulgar ve Rum çeteleri Makedonya dağlanndadır. Çarşılar onlanndır. Refah onlanndır.
Türklerin kuru bir efendiliği vardır. Azınlıktaki aydınlan yurtlarında acaba kaç yıl daha
kalabilecekleri kaygısmdadırlar. Osmanlı Avrupa’sı gençliği hep bir tehlike ürpertisi
içindedirler. Bu ortam, Müslüman ve Türk çocuğunun vatan ve millet duygularım pek
erken uyandınr.
Ordu aydınlarında bir uyanış vardır. Onlara göre de baş çare saray istibtadım yıkıp
memleketi meşrutiyet rejimine kavuşturmaktır.
Falih Rıfkı Atay, Çankaya, s. 28 .
(Düzenlenmiştir.)
to r
Sizce “Hasta adam” sözüyle kim kastedilmektedir? Neden?
<*r
Türk aydinlarma göre Osmanlı Devleti bulunduğa durumdan nasıl kurtulabilirdi?
Atatürk’ün Ailesi
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk,1881 yılında
Selanik’te Koca Kasım Paşa Mahallesi Islahhane Caddesi’nde bugün müze olan üç
katlı bir evde dünyaya geldi. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba
tarafından dedesi, Kızıl Hafız Ahmet Efendi; anne tarafından dedesi ise Feyzullah
Efendi’dir.
Mustafa Kemal’in hem baba, hem de anne tarafından soyu Rumeli’nin fethinden
sonra buraların Türkleştirilmesi için Anadolu’dan göç ettirilerek yerleştirilen
Türklerden gelmektedir. Mustafa Kemal Atatürk’ün baba soyu, Karaman’dan gelerek
Manastır Vilayeti’nin Debre-i Balâ Sancağı’na bağlı Kocacık’a yerleşmişlerdir.
3
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kocacık, bugünkü Makedonya Cumhuriyeti’nde Arnavutluk sınınna yakın olan Debre
şehrine bağlı bir nahiyedir. Aile sonradan Selanik’e göç etmiş; Ali Rıza Efendi de muhtemelen
1839’da Selanik’te dünyaya gelmiştir. Dedesi Ahmet ve dedesinin kardeşi Hafız
Mehmet Emin’in taşıdığı “Kırmızı” lâkabı ve yerleştikleri nahiyenin adı olan Kocaak’ın da
gösterdiği üzere, Mustafa Kemal’in baba taralından soyu Anadolu’nun da Türkleşmesinde
önemli rol oynayan “Kızıl-Oğuz” yahut “Kocacık Yörüklerinden” gelmektedir.
ATA’NIN KÖYÜ
Manastır Atatürk’ün anılarıyla yaşıyor
Atatürk’ün doğup büyüdüğü yerler
Mustafa Kemal Atatürk’ün anne soyu da Konya/Karaman’dan Rumeli’ye gelen ve
bundan dolayı Rumeli’de “Konyarlar” olarak anılan Yörüklerindendir. Aile ilk olarak
Selanik ile Manastır arasında bulunan Vodina Sancağı’na bağlı “Sarıgöl” de denilen
“Kayalar” Nahiyesi’ne yerleşmiştir. Daha sonra Selanik yakınlarında bugün de
kaplıcaları ile meşhur olan Langaza’ya göç etmiştir.
Ali Rıza Bey’in el yazısı (senet)
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal’in ailesi orta halli bir Türk ailesidir. Babası Ali Rıza Bey, önceleri
evkaf (vakıf) memurluğu yapmış daha soma ise memuriyetten ayrılarak kereste ticareti
ile uğraşmıştır. Mustafa Kemal’in anne ve babası aydm görüşlü olup çocuklarının eğitimine
büyük önem vermişlerdir.
Mustafa Kemal’in Makbule ve Naciye dışındaki kardeşleri çok küçük yaşlarda
ölmüşlerdir. Naciye’nin de çocuk yaşmda ölümüyle sadece Makbule hayatta kalmıştır.
Mustafa Kemal, ailesinde gördüğü mutlu, huzurlu aile hayatmm önemini kavramış
ve kendisi de aile hayatına büyük önem vermiştir. Bu konudaki düşüncelerini, “Sosyal
hayatın kaynağı, aile hayatıdır. Ailenin kadın ve erkekten kurulduğunu açıklamaya
gerek yoktur.” ve “Eşini mutlu edebilecek herkes evlenmelidir... Çoluk çocuk sahibi
olmalıdır... çocuk sevgisi insan için bir ihtiyaçtır.” diyerek dile getirmiştir. Mustafa
Kemal, düşüncelerim sözle ifade etmekle yetinmemiş kendi yaşantısında da göstermiştir.
Mustafa Kemal, o dönemde uygulanan kuralların aksine nikah törenine Latife Hanım
ile birlikte katılmıştır. Eşi Latife Hanım’a büyük değer vermiş ve yurt gezilerine onunla
birlikte çıkmıştır.
Mustafa Kemal, annesi ve kızkardeşi
Öğrenim Hayatı
Mustafa Kemal, 1887’de başladığı ilköğrenimine bir süre annesinin arzusuna
uyarak Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde devam etti. Fakat çok geçmeden
babasının isteği ile Selanik’te çağdaş eğitim yapan Şemsi Efendi Mektebine geçti ve
ilkokulu burada bitirdi.
Mustafa Kemal, bu okulda okurken babası öldü. Ali Rıza Efendi’nin ölümü üzerine,
Zübeyde Hanım üç çocuğu ile bir süre Selanik yakınlarındaki Langaza’da bulunan
Rapla çiftliğinde kâhyalık yapan kardeşi Hüseyin Efendi’nin yanma yerleşti. Çiftlik
hayatı nedeniyle Mustafa’nın öğrenimi bir süre aksamıştı. Fakat çok geçmeden Selanik’e
dönerek teyzesinin yanında, öğrenimine bıraktığı yerden devam etti.
Mustafa Kemal, Şemsi Efendi İlkokulundan sonra bir süre Selanik Mülkiye
Rüştiyesine devam etti. Bu okulda okurken annesinden gizli Selanik Askerî
Rüştiyesinin sınavlarına girdi ve kazandı. Mustafa, askerî okulu gerçekten sevmişti.
Arkadaşları arasında zekâsı ve üstün yetenekleri ile kısa zamanda kendisini gösterdi ve
öğretmenlerinin sevgisini kazandı.
Bu okulda matematik öğretmenliği yapan Yüzbaşı Mustafa Efendi, yetenekleri ve
zekâsı karşısında hayran kaldığı genç öğrencisinin adına “Kemal” ismini ilave etti.
Artık genç öğrenci Mustafa Kemal olmuştu.
Mustafa Kemal, Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 1896’da Manastır
Askerî İdadisine girdi. Burada Ömer Naci ile arkadaşlık etti. İlerde ünlü bir hatip olarak
tanınacak olan bu kişi, Mustafa Kemal’in hitabet ve edebiyat sevgisinde önemli rol
oynadı. Yakın arkadaşlarından biri olacak Ali Fethi (Okyar) de bu okulda öğrenci idi.
Genç Mustafa Kemal, askerî öğreniminin yanı sıra yabancı dil öğrenimini de ihmal
etmiyor; yazlan izinli olarak Selanik’e döndüğü zaman Fransızca dersleri alıyordu.
Manastır Askerî İdadisi (Lisesi)
Atatürk’ün öğrenim gördüğü Manastır Askerîİdadisinin bugün hangi ülkenin sınırlan
içinde olduğunu öğreniniz.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Genç Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisini de başan ile bitirerek 1899’da
İstanbul’da Harp Okuluna girdi. Üç senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra
1902’de bu okulu teğmen rütbesiyle bitirdi ve öğrenimine İstanbul’da Harp
Akademisinde devam etti. 11 Ocak 1905 tarihinde de kurmay yüzbaşı rütbesiyle Harp
Akademisinden mezun oldu.
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLİK HAYATI
İstanbul Harp Akademisinden kurmay subay olarak mezun olan Mustafa Kemal,
stajım yapmak üzere Şam’da bulunan 5. Ordu’nun emrine atandı. Burada görev yaptığı
sırada “Vatan ve Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu (1906). Beyrut, Yafa, Kudüs ve Selanik’te
cemiyetin şubelerini açtı. Kıdemli yüzbaşı rütbesini aldığı 1907 yılında Manastır’da
bulunan 3. Ordu Karargâhına atandı. Ancak Mustafa Kemal’in görev yeri Selanik’te idi.
Selanik’e geldikten sonra burada faaliyette bulunan ve meşrutiyeti ilan ettirmek için
çaba harcayan İttihat ve Terakki Cemiyetine katıldı. Daha sonra ordunun politikadan
ayrılması gerektiği fikrinin kabul edilmemesi üzerine bu cemiyetten ayrıldı.
İttihat ve Terakki Cemiyetinin çabalan sonucu padişah II. Abdülhamit 23 Temmuz
1908’de meşrutiyeti yeniden ilan etmek zorunda kaldı. Böylece II. Meşrutiyet Dönemi
başlamış oldu. Yeni dönem başlayalı henüz bir yıl bile olmamışken İstanbul’da meşrutiyet
yönetimine ve yemliklere karşı olanlar gerici bir ayaklanma çıkardılar. 13 Nisan 1909
tarihinde çıkan ve 31 Mart Olayı olarak adlandırılan bu ayaklanma, kurmay başkanlığını
Mustafa Kemal’in yaptığı Hareket Ordusu tarafından bastırıldı. Padişah II. Abdülhamit
isyanı bastıramadığı hatta çıkışında rolü olduğu gerekçesi ile tahttan indirildi.
Mustafa Kemal Trablusgarp’ta
Mustafa Kemal, 1911 yılında İstanbul’da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde
çalışmaya başladı. Aym yıl Trablusgarp’m işgali üzerine bir grup arkadaşıyla birlikte
Osmanlı Genelkurmayından izin alarak gizlice Trablusgarp’a gitti. Tobruk ve Deme
bölgelerinde görev aldı. 22 Aralık 1911 ’de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı’m kazandı.
6 Mart 1912’de Deme Komutanlığına getirildi.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Bilgi Kutusu
Mustafa Kemal ilk askerî başarısını Trablusgarp’ta kazanmıştır. Yerli halkı öıgütleyerek
İtalyanlara karşı büyük başarılar elde etmiştir. Mustafa Kemal’in rütbesi burada
iken binbaşılığa yükseltilmiştir.
Trablusgarp Savaşı sonunda İtalyanlarla Uşi Antlaşması imzalanmıştır (15 Ekim 1912).
Bu antlaşma ile Kuzey Afrika’daki son Osmanlı topraklan İtalyanlara bırakılmıştır.
Ayrıca Oniki Ada geçici olarak İtalyanlara verilmiştir.
Mustafa Kemal, 1912 yılının Ekim aymda Balkan Savaşı başlaymca Gelibolu’da
bulunan Bahr-i Sefîd (Akdeniz) Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât
Şubesi Müdürlüğüne atandı. Bu atama üzerine Gelibolu’ya geldi. Bu cephede bir süre
soma Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına getirildi. Bu görevde iken Dimetoka ve
Edirne’nin düşmandan geri alınışında büyük hizmetler yaptı. 1913 yılında Sofya
Ataşemiliterliğine (askerî ataşeliğine) atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa
yükseldi. Ataşemiliterlik görevi Ocak 1915 ’te sona erdi. I. Dünya Savaşı’nm başlaması
ve Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesi üzerine Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak
üzere Tekirdağ’da görevlendirildi.
18
Mart 1915’te Çanakkale Boğazım geçmeye kalkan İngiliz ve Fransızlar ağır
kayıplar verince Gelibolu Yanmadası’na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan
1915’te Mustafa Kemal’in komuta ettiği 19. Tümen Anbumu’na çıkan düşman kuvvetlerim
Conkbayın’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başansı üzerine albaylığa yükseltildi.
Anafartalar Grubu Komutam Mustafa Kemal 9-10 Ağustos ’ta Anafartalar ’da, 17 Ağustos’ta
Kireçtepe’de, 21 Ağustos’ta da ikinci kez Anafartalar’da düşmanı püskürterek büyük
zaferler kazandı. Mustafa Kemal’in askerlerine verdiği “ Size, ben taamız emretmiyorum,
ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka
kuvvetler ve komutanlar gelebilir.” emri cephenin kaderini değiştirdi. Mustafa Kemal ve
askerleri yazdıklan kahramanlık destanıyla Çanakkale’nin geçilemeyeceğini tüm dünyaya
kanıtladı.
Mustafa Kemal ilk kez basmda (Tasvir-i Efkar, 29 Ekim 1915)
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal Çanakkale Savaşlarından sonra 1916’da Edime ve Diyarbakır’da
görev aldı. 1 Nisan 1916’da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve
Bitlis’in geri alınmasını sağladı (8 Ağustos 1916). 1917’de Veliaht Vahdettin ile
Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra hastalandı.
Viyana ve Karlsbad’a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918’de Halep’e 7. Ordu
Komutam olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma
savaşları yaptı. Mondros Ateşkes Anlaşması’ıun imzalanmasından bir gün sonra, 31
Ekim 1918’de Yıldırım Ordulan Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun
kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918’de İstanbul’a gelip Harbiye Nezaretinde
(Bakanlığında) göreve başladı.
'Çanakkale muharebat-ı beyiyesinde fevkalade
yarat İrktin görülen ve emri müdafaadaki iktidar ve
mahareti ile bihakkın ihrazı şanu şeref eyleyerek
boğazlan ve makamı hilafeti kurtaran
kumandanlarımızdan celadeti furiyye ve havârıkı
hamaset ile mümtaz
MİRALAY MUSTAFA KEMAL BEY EFENDİ*
l ı } ıSj^jl/î
3y
/ —t,*
j :»' J.I C—ir J;' *-) v i*
Gazete (Tasvir-i Efkar) haberinin detayı
Görev aldığı her cephede üstün başarılar elde eden Mustafa Kemal, özellikle askerî
çevrelerce Çanakkale Savaşlarındaki başarılarından sonra tanınmıştır. Trablusgarp
Savaşı’ndan itibaren gösterdiği üstün cesaret, öngörü ve özgüven onu doğal bir lider
durumuna getirmiştir. Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra yurdun her
bir yanı işgale uğrarken İstanbul Hükümeti ve padişahın duyarsızlığı Türk milletinin
ümitsizliğe kapılmasına neden olmuştu. Mustafa Kemal, bu dönemde de halkına ışık ve
ümit olmayı başarmıştır. Kimsenin Türk ulusuna güvenmediği, bağımsızlığı düşünmediği
bir ortamda bağımsızlığın tek çözüm yolu olduğunu savunmuştur. Mustafa Kemal İstan­
bul’da bulunduğu sürede padişah dâhil her çevreden insanla görüşmüş ve İstanbul’dan
kaldığı sürece ülkenin kurtuluşu için bir şey yapılmayacağı kanısına varmıştır. Şişli’deki
evinde arkadaşları ile toplantılar yapmış ve Anadolu’ya geçme karan almıştır.
m
*
Atatürk'ün askerî alanda başarılı olmasında neler etkili olmuştur? Açıklayınız.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal’e göre ülkenin kurtuluşu, ancak düşman etkisinden uzakta,
Anadolu’dan yönetilecek millî direniş ile sağlanabilirdi. Bunun için de geniş yetkilerle
donatılmış olarak resmî bir görevle Anadolu’ya geçmenin önemli olduğu kanaatindeydi.
Aynı fikri paylaşan yakın arkadaşı Ali Fuat Paşa (Cebesoy) Ankara’da 20. Kolordu
Komutanıydı. Bir diğer arkadaşı Kâzım Karabekir de Erzurum’da bulunan 15.
Kolorduya atanmıştı. Her ikisi de mücadelenin Anadolu’dan yürütülmesinde işbirliği
yapmak hususunda Mustafa Kemal ile görüş birliği içindeydi. Mustafa Kemal
Anadolu’ya resmî bir görevle geçme fırsatı ararken buna İngilizler vesile oldu. Bu
dönemde Karadeniz Bölgesi’ndeki Rumlar çeteler kurarak Türk halkına saldırıyorlardı.
Bölge halkı ise kendini savunmaya geçmişti. İngilizler bu durumu Türkler Rumlara
saldırmış gibi göstermeye çalıyorlardı. İstanbul Hükümetinden bölgede güvenliğin
sağlanmasını istediler. Mustafa Kemal’in İstanbul’daki çalışmalarından rahatsız olan
hükümet de onu 9. Ordu Müfettişi olarak atadı (30 Nisan 1919). Mustafa Kemal
Osmanlı Genelkurmayındaki arkadaşlarının yardımı ile elde ettiği geniş yetkilerle
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Türk milleti ile Mustafa Kemal’in kaderini
birleştirecektir. Mustafa Kemal kurtuluş yolunda Türk milletinin umudu ve önderi olacaktır.
Bu başlangıç onu Türk Kurtuluş Savaşı’nm da lideri yapacaktır. Kurtuluş Savaşı’mn
“Başkomutan”ı olacak olan Mustafa Kemal, Sakarya ve Başkomutan Meydan
savaşlarını kazanarak Türk milletini özgürlüğe kavuşturacaktır.
İZ BIRAKAN KENTLER
Mustafa Kemal’in düşünce hayatının oluşmasmda yaşadığı kentlerin büyük etkisi
olmuştu. Mustafa Kemal’in doğup büyüdüğü Selanik Makedonya’nın en gelişmiş şehriydi.
İşlek bir limana sahipti. Avrupa ile demiryolu bağlantısı vardı. Şehirde çeşitli din, mezhep
ve ırk mensuplan bir arada yaşamaktaydı. Selanik’in deniz ve demir yolu bağlantısının
bulunması, ticaret merkezi olması, renkli etnik yapısı, şehirde Batı etkilerine açık çeşitli fikir
akımlarının yerleşmesine elverişli bir ortam yaratmıştı. Dolayısıyla Mustafa Kemal çok
genç yaşta her türlü yeni fikre açık bir ortamda kendini geliştirme imkânı bulmuştu.
Manastır Askerî İdadisinde Mustafa Kemal’in fikirleri ve ilgileri daha bir belirginleşmiştir.
Arkadaşlarından Ömer Naci onda şiir, edebiyat ve hitabet merakı uyandırmıştır. Bu
yolla Namık Kemal’i tanımış ve ondan ciddi şekilde etkilenmiştir. Mustafa Kemal’in
şiir ve edebiyata eğilimini gören hitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey onu çağınp:
“Bak oğlum Mustafa, şiiri falan bırak, bu iş senin iyi bir asker olmana mani olur, diğer
hocalarınla da konuştum. Onlar da benim gibi düşünüyorlar...” sözleriyle onun şiirle
uğraşmasını yasaklamıştı. Fakat Mustafa Kemal’de güzel söylemek ve güzel yazmak
hevesi hayatının sonuna kadar devam etti. Askerî lisede Mustafa Kemal’in önem
verdiği konulardan biri de Fransızcaydı. Daha askerî rüştiyede iken Fransızca öğret­
meni Yüzbaşı Naküyiddin (Yücekök) Bey onunla ilgilenmişti. Mustafa Kemal bir kur­
may subaym mutlaka yabancı bir dil öğrenmesi gerektiğine inanıyordu. Ancak lisanı
zayıftı. Yabancı dilini geliştirmek için Selanik’e her gidişinde özel kurslara devam
etti.Yakın arkadaşı Fethi (Okyar)’nin de desteği ile Fransız ihtilali’nin öncüleri Voltaire
(Volter), J.J. Rousseau (Russo) gibi fîlozoflan tamdı ve onların fikirlerinden etkilendi. Bu
okulda Mustafa Kemal’i çok etkileyen derslerden biri de tarih oldu. Tarih öğretmeni
ıo
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kolağası Mehmet Tevfîk Bey geniş kapsamlı bir tarih görüşü ile Mustafa Kemal’e yeni
ufuklar açtı. Lisede başlayan tarih sevgisi gittikçe gelişti ve ölümüne kadar devam etti.
Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşumunda Türk tarihinin yanı sıra Türk kültürünün
derin etkisi olmuştur. Aklı ve bilimi kendine rehber edinen Mustafa Kemal, Türk kültürü ve
tarihinden aldığı güçle Türk milletinin geleceğini belirlemiştir. Bu düşünceleri onun
ilkelerine de yansımış ve Türk milletinin geleceğine ışık tutmuştur.
Lise öğrenimi sırasında, Mustafa Kemal’i en fazla etkileyen olay 1897 Türk-Yunan
Savaşı oldu. Türk ordusunun savaş meydanında parlak bir zafer kazanmasına rağmen
banş masasında zararlı çıkması Türk milletini üzmüştü. Bu savaş o sıralar 16 yaşlarında olan
Mustafa Kemal’de coşkun bir yurt sevgisi uyandırdı. Bir arkadaşı ile gönüllü olarak
savaşa katılmak için girişimde bulunduysa da bu arzusunu gerçekleştirme imkânım
bulamadı. Ancak sonsuz yurt sevgisi bundan böyle Mustafa Kemal’in en belirgin
özelliklerinden biri oldu.
Atatürk’ün yaşadığı Selanik ve Manastır kentleri
İstanbul’da Mustafa Kemal’in fikrî gelişmesi hızlanmış ve siyasal bir nitelik
kazanmıştır. Akademi öğretmenleri dil bilen, iyi yetişmiş, seçkin öğretim elemanlarından
oluşuyordu. Burada o, bir taraftan mesleki bilgilerini geliştirirken diğer taraftan
devletin kaderiyle ilgili konularda arkadaşlarım uyarma gayreti içinde olmuştur.
Akademideki sınıf arkadaşı Asım Gündüz’e göre Mustafa Kemal, Fransızcasım ilerletmek
için Fransız bir bayan öğretmenden ders alıyor, Paris’teki Jön Türk gazeteleri ile
Fransızca gazeteleri getirirterek okuyordu. Düşüncelerini de arkadaşlarına açarak onlan
etkilemeye çalışıyordu. Bu amaçla Harp Okulunda başladıktan el yazısı ile dergi
hazırlama işine tekrar başladılar. Dergi az kullanılan bir dershanede hazırlanıyor, elden
ele dolaştırılıyordu. Ancak bir süre sonra durum akademi komutanı tarafından öğreni
linçe derginin yayımına son verildi.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal’in de öğrenim gördüğü İstanbul Harp Okulu
Mustafa Kemal’in hayatında önemli olan kentlerden birisi de Sofya’dır. Mustafa
Kemal İttihat ve Terakki yönetimince âdeta ülkeden uzaklaştırmak amacı ile Sofya’ya
askerî ataşe olarak atanmıştır (1913). Mustafa Kemal, buradaki Türklerle yakından
ilgilenmiş, onların birlik ve beraberlik içinde bulunmaları için yoğun çaba harcamıştır.
Aynca bu ülkenin Osmanlı Devleti ile ilgili düşüncelerini düzenli olarak İstanbul’a
rapor etmiştir. Mustafa Kemal, burada Avrupalı devletlerin temsilcileri ile fikir alışver­
işlerinde bulunmuş, dünyadaki gelişmeleri yakından izleme fırsatı bulmuştur.
m *
Yaşadığı şehirler Mustafa Kemal'in düşünce hayatına nasıl katkıda bulunmuştur?
4.
MUSTAFA KEMAL’İN MİLLÎ MÜCADELE LİDERLİĞİ
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı başlaymca savaşa girilmemesi yönünde
büyük çaba harcamış ancak sonuç alamamıştı. İttihat ve Terakki yönetiminin ülkeyi
yıkıma götürdüğünü görmüş, Osmanlı Devleti savaşa girdikten soma da cephede görev
almak için Genel Kurmaya müracaat etmişti.
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nda cepheden cepheye koşmuş,
Çanakkale’de, Kafkaslarda, Suriye’de büyük başarılar elde etmiştir. Vatan ve millet
aşkıyla yaptığı bu görevlerde askerî yeteneklerini en üst düzeyde ortaya koymuştur.
Özellikle Çanakkale onun tüm dünyaca tanınmasını sağlamıştı.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Daha öğrencilik yıllarında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durumu yakından
izleyen Mustafa Kemal bağımsızlık, özgürlük, demokrasi gibi fikirleri savunmaya
başlamıştı. Şam’daki görevi sırasında kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyetinin toplantıların­
da vatanın ve milletin kurtarılması, millî egemenliğin sağlanması düşüncelerini dile
getirmişti. Mustafa Kemal’in bu düşüncelerindeki haklılığı Mondros Ateşkes
Anlaşması ve somasındaki işgallerle ortaya çıktı.
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra başlayan işgal günlerinde, toplumu olaylar
karşısında yönlendirecek bir öndere ihtiyaç vardı. Çok geçmeden 38 yaşmda bir asker
olan Mustafa Kemal işte o karanlık günlerde milletine rehber oldu. Anadolu’ya geçerek
Millî Mücadele’yi başlattı ve başanya ulaştırdı.
Atatürk’ün bu başarısında Türk milletine duyduğu sonsuz güven vardı. Türk
milletinin geçmişte olduğu gibi büyük hamleler yapacağına tüm kalbiyle inanmıştı.
Atatürk, kararlı ve mücadeleci bir liderdi. Güçlükler karşısında yılmayan, ümitsizliğe
düşmeyen kişiliği onun Millî Mücadele’nin lideri olmasını sağlamıştır. Samsun’a
çıktıktan sonra, Kâzım Karabekir Paşa’ya çektiği bir telgrafta, o günlerdeki ağır durumu
belirttikten soma “Bununla beraber bütün umutlar kaybolmuş değildir. Memleketi bu
durumdan ancak Türk milletinin mukavemet azmi kurtarabilir.” diyordu. EskişehirKütahya Savaşlarından soma Yunanlılar Ankara’ya doğru ilerlemeye başladıkları
zaman, Mustafa Kemal, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından başkomutanlık
görevine getirilmişti. Başkomutan olarak yaptığı ilk konuşmasındaki “Milletimizi esn­
etmek isteyen düşmanlan, behemehal (ne yapıp edip) yeneceğimize dair güvenim bir
dakika olsun sarsılmamıştır.” sözleri onun hiçbir zaman ümitsizliğe yer vermediğini ve
kararlılığım gösteren başka bir örnektir.
C<T
Atatürk’ün 1919 yılma kadar üstlendiği görevler, M illî Mücadele’deki liderliğine
nasıl yansımış olabilir?
13
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
Türk milletinin lideri Mustafa Kemal 1881 yılında Selanik’te doğdu. Mutlu bir
çocukluk dönemi geçirdi. Babası Ali Rıza Bey sürekli okumasını öğütledi. Ailesinden
aldığı eğitim ile kendisi de aileye büyük önem verdi. Eşi Latife Hanım ile evlenirken
nikâh törenine birlikte katıldı. Yurt gezilerine giderken eşini de yanında götürdü.
İlköğrenimini Şemsi Efendi İlkokulunda bitirdi. Babasımn ölümü üzerine
eğitimine bir süre ara vermek zorunda kaldı ise de Selanik Askerî Rüştiyesi ve Manastır
Askerî İdadisini bitirdi. 1899 yılında İstanbul Harp Okuluna girdi. 1902 yılında teğmen
olarak okulunu bitirdi ve kurmay sınıfına ayrıldı. 1905 ’te Harp Akademisinden kurmay
yüzbaşı olarak mezun oldu ve ilk görev yeri olan Şam’daki 5. Orduya atandı. Daha
öğrencilik yıllarında iken ülke sorunları ile ilgilenen Mustafa Kemal Şam’da “Vatan ve
Hürriyet Cemiyeti”ni kurdu. Daha sonra bu cemiyet, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşti.
Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşumunda Türk tarihi ve kültürü ayn bir yer
tutmaktadır. O, Türk tarihinin araştırılması ve Türk kültürünün geliştirilmesi için büyük
çaba harcamıştır. Onun düşüncesinin oluşumunda Avrupa ile etkileşim hâlinde olan
Makedonya’nın o dönemdeki sosyal, kültürel ve siyasi durumu önemli bir yer tutmaktadır.
Yabancı düşünürlerden özellikle Rousseau’dan ve Türk düşünürler Ziya Gökalp ve
Namık Kemal’den etkilenmiştir.
Cephelerde ilk görevini Trablusgarp’ta alan Mustafa Kemal ilk başarısını da burada
kazanmıştır. Çanakkale Savaşlarında hem savaşın hem de dünyanın kaderim değiştirmiştir.
Bu savaşlar sonucunda Birinci Dünya Savaşı uzamış, Rusya savaştan çekilmiştir.
Mustafa Kemal Birinci Dünya Savaşı’nda görev aldığı Kafkas Cephesi’nde de Muş ve
Bitlis’i Rus işgalinden kurtarmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile Türk
vatanı parçalanıp işgal edilmeye başlayınca Mustafa Kemal çareler aramaya başladı.
Tek kurtuluşun Anadolu’da ve Türk milletine dayanan yeni bir devlet kurmak olduğuna
karar veren Mustafa Kemal, 1919 yıh Mayıs ayında Anadolu’ya geçti. Bu zamana
kadar aldığı görevler ve başarılan onu Türk milletinin lideri ve kurtancısı hâline getirdi.
14
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına ise
“Y” yazınız.
( ) 1. Atatürk Manastır’da doğmuştur.
( ) 2. Mustafa Kemal Volter’in düşüncelerinden etkilenmiştir.
( ) 3. Mustafa Kemal ilk askerî başarısını Trablusgarp’da kazanmıştır.
( ) 4. İttihat ve Terakki Cemiyetini Mustafa Kemal kurmuştur.
( ) 5. Mustafa Kemal Atina’da askerî ataşelik görevi yapmıştır.
( ) 6. Hareket Ordusunun kurmay başkanı Mustafa Kemal’dir.
( ) 7. Mustafa Kemal öğrencilik döneminde gazete çıkarmıştır.
( ) 8. Şemsi Efendi Okulu geleneksel öğretim metotlarım uygulayan bir okuldu.
( ) 9. Ali Rıza Bey, Mustafa Kemal’in modem eğitim veren bir okulda öğrenim
görmesini istiyordu.
( ) 10. Türk-Yunan Savaşı Mustafa Kemal’i etkileyen olaylardan biridir.
15
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TESTİ
1) Aşağıda adlan verilen okullardan hangisi Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü
okullar arasında ver almaz?
A)
B)
C)
D)
2)
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman nerede, hangi görevde
bulunuyordu?
A)
B)
C)
D)
3)
Kanal Cephesi
Suriye Cephesi
Çanakkale Cephesi
Kafkas Cephesi
Aşağıdakilerden hangisi Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü kentler arasında
ver almaz?
A)
B)
C)
D)
16
Mustafa Kemal’in bu cemiyete lider olmak istemesi
İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerinin meşrutiyete karşı olmalan
31 Mart Ayaklanması’nın bastırılamamış olması
Mustafa Kemal’in ordunun politikadan ayrılmasını istemesi
Mustafa Kemal aşağıdaki cephelerden hangisinde görev almamıştır?
A)
B)
C)
D)
5)
Şam-5. Ordu Komutam
Trablusgarp- Deme Komutam
Sofya-Askerî Ataşe
Çanakkale-19. Tümen Komutam
Mustafa Kemal, Şam’da kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyetini İttihat ve Terakki
Cemiyeti ile birleştirmiştir. Ancak daha soma kendisi bu cemiyetten ayrılmıştır. Bu
ayrılışın nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
4)
Selanik Askerî Rüştiyesi
Manastır Askerî Rüştiyesi
Manastır Askerî İdadisi
İstanbul Harp Akademisi
İstanbul
Selanik
Manastır
Sofya
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
6)
Atatürk’ün fikirlerinin oluşmasında etkili olan faktörler hangi seçenekte doğru
verilmiştir?
A)
B)
C)
D)
7)
Mustafa Kemal ilk askerî başarısını hangi cephede kazanmıştır?
A)
B)
C)
D)
8)
Albay
Kurmay yüzbaşı
Binbaşı
General
Mustafa Kemal Atatürk’ün aile hayatı ile ilgili verilen bilgilerden hangisi
dosru değildir?
A)
B)
C)
D)
10)
Çanakkale
Kafkas
Trablusgarp
Makedonya
Mustafa Kemal, askerî öğrenimini bitirdiğinde rütbesi ne idi?
A)
B)
C)
D)
9)
Türk tarihi ve kültürü- savaşçılık-akılcılık
Akılcılık-bilim- savaşçılık
Akılcılık-askerlik-kültür
Türk tarihi ve kültürü-akılcılık-bilim
Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dı.
Babası Osmanlı Devleti’nde üst düzey bir memurdu.
Makbule Hanım yaşayan tek kardeşiydi.
Ailesi Rumeli’ye yerleştirilen Yörüklerdendi.
Mustafa Kemal, Balkan Savaşlarından soma hangi göreve atanmıştır?
A)
B)
C)
D)
Sofya Askerî Ataşeliğine
19. Tümen Komutanlığına
Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına
VII. Ordu Komutanlığına
17
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
11) I. Manastır Askerî İdadisine girişi
n . Hareket Ordusu Kurmay Başkanlığına getirilişi
m . Selanik Askerî Rüştiyesine girişi
IV. Harp Okuluna girişi
Mustafa Kemal’in hayatı ile ilgili yukarıda verilen olaylann kronolojik sıralaması
aşağıdaki seçeneklerden hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A)
B)
c)
D)
ı-ıı-m -ıv
n -m -ıv -ı
m - 1- ıv -n
ıv -ın -ı-n
12) Mustafa Kemal binbaşı rütbesine hangi savaş sırasında terfi etmiştir?
A)
B)
C)
D)
Trablusgarp Savaşı
I. Balkan Savaşı
Çanakkale Savaşı
Sakarya Savaşı
13) Mustafa Kemal Şam’da bulunduğu sırada hangi cemiyeti kurmuştur?
A)
B)
C)
D)
İttihat ve Terakki Cemiyeti
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti
Hürriyet ve İtilaf Fırkası
Jön Türkler Cemiyeti
14) Meşrutiyet yönetimine karşı İstanbul’da çıkan ayaklanma hangi ordu tarafından
bastırılmıştır?
A)
B)
C)
D)
Yeniçeri Ordusu
Yıldınm Ordusu
Hareket Ordusu
Kuvayımilliye
15) Aşağıda verilen kentlerden hangi ikisi Mustafa Kemal tarafından Birinci
Dünya Savaşı sırasında işgalden kurtarılmıştır?
A)
B)
C)
D)
18
Muş-Bingöl
Bitlis-Van
Muş-Van
Bitlis- Muş
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
16) Mustafa Kemal’in Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin görüşü aşağıdakilerden
hangisi ile örtüşmektedir?
A)
B)
C)
D)
Savaşa kesinlikle girmeliyiz.
Savaşı Almanlar mutlaka kazanacaklar.
Almanların yanında yer almalıyız.
Savaşm dışında kalmalıyız.
17) 20. yüzyıl başlarında Balkanların durumu için aşağıdakilerden hangisi
söylenemez?
A)
B)
C)
D)
Batılı ülkeler ile sürekli iletişim hâlinde olduğu
Yeni fikirlerin önce burada tartışıldığı
Batılı devletlerin çekişme alanı olduğu
Kültürel yönden geri kaldığı
19
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
U N IT E II
MİLLÎ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE
TEPKİLER
KONULAR
1. SONUN BAŞLANGICI
2. İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
3. BİR MÎLLET UYANIYOR
4. YENİ BİR DEVLET DOĞUYOR
5. TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANILAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)
6. SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI LİDER
ÖZET
TESTE
21
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
*
*
*
*
*
*
*
H âl
Bu ünite sonunda;
Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin durumunu, savaş sonrası
topraklarının paylaşılması ve işgale uğramasını,
Mondros Ateşkes Anlaşması’na karşı Osmanlı yönelimi, Mustafa Kemal ve Türk
halkının tutumunu,
Kuvayımilliye, millî cemiyetler ve millî varlığa düşman cemiyetleri,
Misakımillî, TBMM’nin açılması ile ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık fikrini,
Hiyanet-i Vataniye (Vatana İhanet) Kanunu’nu ve uygulanışını,
Sevr Antlaşması’na Mustafa Kemal ve Türk halkının tepkisini,
Millî Mücadele’nin örgütlenmesi aşamasında ortaya çıkan sorunlara Mustafa
Kemal’in bulduğu çözüm yollarım öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALISINIZ?
* Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten bulup okuyunuz.
* Sorulan cevaplayınız.
* Uyanları dikkatle okuyunuz, gerekiyorsa yazınız.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan yararlanınız.
22
ÜNİTE II
MİLLÎ UYANIŞ: YURDUMUZUN İŞGALİNE TEPKİLER
1. SONUN BAŞLANGICI
Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Paylaşılması
Sanayi İnkılabı sonucunda yaygınlaşan sömürgecilik hareketleri nedeniyle Avrupah
devletler arasında başlayan ekonomik çekişme siyasi çekişmeye dönüştü. Bu durum
dört yıl sürecek olan Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük hazırlayıcısı oldu.
1.
2.
3.
4.
5.
Birinci Dünya Savaşı’nm Nedenleri
Avrupalı devletler arasındaki sömürge elde etme yarışı
Fransa’nın 1871 ’de Almanya’ya yenilmesi ve maden bakımından zengin olan
Alsace-Lorraine (Alsas Loren) Bölgesi’ni geri almak istemesi
İngiltere’nin Rusya’yı Balkanlarda serbest bırakması ile Avusturya -Macaristan'ın
çıkarlarının zedelenmesi
Avrupalı devletlerin birbirlerine karşı silahlanması
Almanya’nın İngiliz sömürgelerini tehdit etmesi
Birinci Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı D evleti’nin siyasi ve ekonomik durumu
hakkında bilgi toplayınız.
I.
Dünya Savaşı’mn temel nedeni; Fransız ihtilali ortaya çıkan milliyetçilik
düşüncesi ve Sanayi İ nkılabı ile ortaya çıkan sömürgecilik yarışıdır. İngiltere ile
Almanya arasındaki ekonomik rekabet ise savaşın en önemli nedenidir.
Avrupa ülkeleri arasındaki çıkar çatışmaları devletlerin kendi aralarında
gruplaşmalarına neden oldu. Avrupah devletler; İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa,
Rusya) ve İttifak Devletleri (Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya)
olmak üzere iki gruba ayrıldılar.
23
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
28 Haziran 1914 tarihinde meydana gelen bir olay Avrupa’da oluşan bu gruplar
arasındaki çekişmeyi savaşa dönüştürdü. Sırbistan’ı ziyaret eden Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu veliahtı suikast sonucu öldürüldü. Bunun üzerine Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu, Sırbistan’a savaş ilan etti (28 Temmuz 1914). Rusya, Sırbistan’ın yanında
yer aldı. Fransa da Rusya’yı destekleyince Almanya, Rusya ve Fransa’ya savaş ilan etti.
Daha sonra İngiltere, imzalamış olduğu anlaşma gereğince Fransa ve Rusya’nın yanında
savaşa katıldı.
İtalya bir süre tarafsız kaldı. Güney Anadolu kıyılarına yerleşmek ümidiyle taraf
değiştirdi ve İtilaf grubuna katıldı. Savaş devam ederken değişik zamanlarda Romanya,
Yunanistan, Brezilya, Portekiz ve ABD, İtilaf Devletleri yanında savaşa girdiler.
Bulgaristan ile Osmanlı İmparatorluğu da İttifak Devletlerinin yanında yer aldılar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Savaşa Girmesi
Osmanlı İmparatorluğu savaş başladığı zaman tarafsızlığım ilan etti. Osmanlı
İmparatorluğu’nun savaşa girmemesi İtilaf Devletlerinin işine geliyordu. Çünkü onlar
cephelerin genişleyip savaşm yayılmasını istemiyorlardı. Almanya ise Osmanlı
İmparatorluğu’nun savaşa kendi yanında girmesini istiyordu. Böylece İtilaf Devletlerine
karşı yeni bir cephe açılacak, bu sayede İngiliz ve Rus birliklerinin Osmanlı cephesine
kaydırılmasıyla Almanya'nın Avrupa’daki yükü hafifleyecekti. Aynca Almanya, Boğazlar
İtilaf Devletlerine kapatılacağı için Ortadoğu’da egemenliği İngilizlere kaptırmayaca
ğını düşünüyordu.
Osmanlı Devleti ise Harbiye Nazın Enver Paşa ve diğer bazı yetkililerin savaşı
Almanya’nın kazanacağına inanmaları, kaybedilen toprakların geri alınacağının
düşünülmesi, İngiltere’nin Balkan Savaşlarında Osmanlı Devleti’nin karşısında yer
alması ve Rusya’nın yayılmacılığına göz yumması sebebiyle Almanya’ya yaklaştı.
Akdeniz’deki İtilaf Devletleri donanması önünden kaçan Breslau (Breslav) ve Goben
(Goben) adlı Alman gemileri Osmanlı himayesine alındı ve bunların satm alındığı
açıklandı. Uluslararası hukuka göre Alman gemilerinin silahsızlandınlıp personelinin
de gözaltına alınması gerekiyordu. Ancak bu gemiler Osmanlı donanması ile birlikte
Karadeniz’e açılarak Rus limanlarını bombaladı. Rusya’nın bu olay üzerine savaş ilan
etmeden Osmanlı Devleti’ne saldırması ile Osmanlı Devleti de savaşı girmiş oldu.
Cepheler
<or
Osmanlı Devleti Bilinci Dünya Savaşı ’nda birden çok cephede savaşmıştır. Bunun
nedeni ne olabilir?
1. Kafkas Cephesi
Kafkas Cephesi, Rusya’nın Kafkaslar’dan saldırması üzerine Enver Paşa yöneti­
mindeki Osmanlı ordusunun Rusya’ya karşı açtığı taarruz cephesidir. Sarıkamış’ta
soğuk hava şartlan sebebiyle yaklaşık doksan bin asker şehit verilmiştir. Ruslar Erzurum,
Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan’ı ele geçirmişlerdir. Çanakkale Savaşlarından sonra
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
16. Kolordu komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa Rusları yenmiş, Bitlis ve Muş’u
kurtarmıştır (1916). 1917’de Bolşevik İhtilali çıkınca Rusya savaştan çekilmiştir.
Sovyet Rusya ile imzalanan Brest-Litowsk Antlaşması ile Kafkas Cephesi kapandı
(3 Mart 1918). Bu antlaşmaya göre:
Sovyet Rusya daha önce 1878 Berlin Antlaşması ile aldığı Kars, Ardahan ve Batum’u
Osmanlı Devleti’ne geri verdi.
Mustafa Kemal Çanakkale’de
2. Çanakkale Cephesi
Çanakkale Cephesi, İtilaf Devletlerince ekonomik durumu bozuk olan Rusya’ya
yardım etmek ve Boğazlan ve İstanbul’u alarak Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak
amaçlanyla açılan bir cephedir. Çanakkale Boğazı’na yapılan saldın 18 Mart 1915 ’te
püskürtüldü. Daha sonra 25 Nisan 1915’te başlayan kara savaşlarında Mustafa Kemal
komutasındaki Türk ordusu Anafartalar, Conkbayın ve Anbumu savaşlarım kazandı.
Böylece Gelibolu Yanmadası’nm düşman eline geçmesi önlendi.
123-
<or
Sonuçlan:
Mustafa Kemal’in Çanakkale Zaferi’ndeki komutanlığı onun askerî dehasını ispatlamıştır.
Birinci Dünya Savaşı uzamıştır.
Rusya’da çarlık rejimi yıkılmış ve yerine sosyalist bir sistem kurulmuştur. Başa
gelen yeni yönetim ise savaştan çekilmiştir.
Çanakkale Zaferi *nin Türk m illeti için önemi nedir? Açıklaymız.
25
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DÜŞMANDAN KAÇILMAZ
Mustafa Kemal, Çanakkale’de verilen mücadelenin bir bölümünü şöyle anlatmaktadır:
Mustafa Kemal alaya kısa bir istirahat verip, Conkbayın’na yönelir. Yanında
birkaç subay vardır. Önce atlı sonra yaya olarak Conkabayın’na vanlır. Görülen manzara
şudur: Bir Türk Müfrezesi Conkbayın’na koşarak çekilmektedir. Mustafa Kemal
derhal müdahale eder:
- Niçin kaçıyorsunuz?
- Efendim, düşman!
- Nerede?
- İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterirler.
- Düşmandan kaçılmaz.
- Cephanemiz kalmadı.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var. Süngü tak, yere yat, komutunu verir. Gerideki
birliklerinin marş marşla oraya gelmelerini emreder. Takip eden düşman birlikleri de
yere yatmak zorunda kalırlar. 57. Alayın birlikleri yetişince, derhal saldırıya geçilir ve
tümenin diğer alaylarını da hareket sahasına yakınlaştırır. Aynca 27. Alaya da hücum
emri verir. Mustafa Kemal, askere taarruz etmeyi değil, ölmeyi emretmiştir. Onlar da
vatanları uğruna ölümüne saldırırlar. Düşman birlikleri geriye atılır. Hatta bir kısmı
paniğe kapılarak sandallara koşarlar. Anzak Kolordu Komutam birliklerinin geri
alınmalarım teklif eder. Amiraller bunun için en az 3 gün gerektiğini belirtince İngiliz
Başkomutanı Hamilton (Hemıltm) birliklerden direnmelerini ister.
Gece olunca Anzaklar yeni birliklerle takviye edilir. Ertesi günü saldırıyı
tekrarlarlar. Mustafa Kemal de iki piyade alayı takviye alır, taarruza kalkar. Ancak eldeki
kuvvetin azlığı, askerin aşın yorgunluğu, karşı tarafın devamlı takviye alması ve güçlü
donanma desteği, arazinin durumu, düşmanı denize dökmeye mani olur. Fakat
Conkbayın’m tutulmuş, düşman baskım boşa çıkarılmış, Boğazm açılması önlenmiş,
düşmanlar bir kıyı şeridine âdeta hapsedilmiştir.
Abdurrahman Çaycı, Gazi Mustafa Kemal, s. 26.
Çanakkale Zaferi Mustafa Kemal'in hangi kişilik özelliklerini göstermektedir?
3.
Kanal, Suriye-Filistin ve Irak Cepheleri
Kanal Cephesi, İngiltere’ye sömürgelerinden gelecek yardımlan önlemek ve
Süveyş Kanalı’m ele geçirerek İngiltere’yi Mısır’dan çıkarmak amacıyla Almanların
yönlendirmesi ile açılmıştır. Osmanlı ordusu bu cephede istediği sonuçlan alamamıştır.
Kanal Cephesi savaşlarının kaybedilmesi ile geri çekilen Osmanlı ordusu Filistin-Suriye
bölgesinde yeni bir cephe oluşturmuş, buradaki çekiliş ise Mustafa Kemal tarafından
İngilizlerin Suriye’nin kuzeyinde durdurulması ile son bulmuştur. Irak Cephesi ise
İngiüzlerin kara yoluyla hem Ruslara yardım etmek hem de bölge petrollerine sahip
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
olmak istemeleri nedeniyle İngilizler tarafından açılmıştır. Osmanlı ordusu Basra’dan
çıkarma yapan îngilizlere karşı bazı başarılar elde ettiyse de cephedeki çekiliş 11 Mart
1917’de Bağdat’ın İngilizlerce işgal edilmesiyle son bulmuştur.
Aynca Osmanlı birlikleri Galiçya, Romanya ve Makedonya’da İttifak Devletlerine
yardım amacıyla savaşmışlardır.
4. Savaşm Sonu ve Antlaşmalar
Savaştan çekilen ilk devlet Sovyet Rusya oldu. Sovyet Rusya’nın savaştan çekilmesiyle
üstünlük İ ttifak Devletlerine geçti. Ancak ABD’nin İ tilaf Devletleri yanında savaşa
girmesiyle dengeler yeniden değişti. İttifak Devletleri tüm cephelerde yenilmeye başladı.
Bunun üzerine ilk olarak Bulgaristan ateşkes isteyerek savaştan çekildi. Daha soma ise
Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu savaştan çekildiler.
I.
Dünya Savaşı’nm sonunda İtilaf Devletleri ile Bulgaristan Neuilly (Nöyyi), Almanya
Versailles (Versay), Avusturya Saint-Germain (Sen Cermen), Macaristan Trianon
(Triyanon), Osmanlı İmparatorluğu da Sevr (10 Ağustos 1920) antlaşmalarım imzaladılar.
5 .1. Dünya Savaşı’nm Sonuçlan
İttifak Devletleri I. Dünya Savaşı’nda yenildi. Savaş sonrasında Avrupa’nın
sınırlan değişti. Çok uluslu imparatorluklar yıkıldı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
parçalandı. Avustuıya, Macaristan, Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya devletleri
kuruldu. Osmanlı Devleti’nden aynlan Ürdün, Arabistan, İrak, Suriye bağımsız devlet
oldu. Avrupa’da monarşi yönetimleri yıkılarak cumhuriyet rejimleri kuruldu. I.Dünya
Savaş’mdan soma Osmanlı topraklan İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi.Türk milleti
bu işgalleri kabul etmeyerek Kurtuluş Savaşı’m başlattı. Bu savaştan zaferle aynlan Türk
milleti yeni bir devlet kurdu. I. Dünya Savaşı’mn getirdiği maddi ve manevi zararlar
devletleri barış arayışına yöneltti. Dünya banşını sağlamak amacıyla “Milletler
Cemiyeti” kuruldu. Sömürgecilik nitelik değiştirip mandacılık yayıldı.
MONDROS ATEŞKES ANLAŞMASI (30 EKİM 1918)
VE SONRASI GELİŞMELER
1. Mondros Ateşkes Anlaşması
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5.
İtilaf Devletleri, Osmanlı tersane ve limanlarındaki bütün gemi tamir vasıtalarını
kullanacaklardır.
6. Toros tünelleri İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir.
7. Hükümet yazışmaları dışında telsiz, telgraf ve kabloları İtilaf memurları tarafından
denetlenecektir.
8. Memleketin ihtiyacı karşılandıktan sonra geriye kalan kömür, akaryakıt ve deniz
levazımının, Türkiye kaynaklarından satm alınması için kolaylık gösterilmesi
sağlanacaktır.
9. Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’ta bulunan muhafız kıtaları en
yakın İtilaf kumandanına teslim olunacaklardır.
10. Trablus’ta ve Bingazi’de bulunan Osmanlı subayları en yakın İtalyan garnizonuna
teslim olacaktır.
11. Osmanlı hükümeti, İttifak Devletleriyle bütün ilişkilerini kesecektir.
12. Vilayat-ı sittede (Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ ve Sivas) karışıklık
çıkması hâlinde adı geçen vilayetlerin herhangi bir kısmının işgali hakkım İtilaf
Devletleri saklı tutacaklardır. (24. Madde).
Yukarıda bazı maddeleri verilen Mondros Ateşkes Anlaşması 30 Ekim 1918’de
Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır. Ateşkes anlaşması olmasına
rağmen içerik olarak Türk Devleti’nin yok edilerek topraklarının paylaşılmasını
amaçlamaktadır. Anlaşma imzalanır imzalanmaz İtilaf Devletleri Türk topraklarım işgal
etmeye başladılar.
Mondros’tan Sonra Gerçekleşen İşgaller
İngiltere
Musul, Urfa, Antep, Maraş
Fransa
Adana ve çevresi
İtalya
Antalya, Konya
Yunanistan
Paris Banş Konferansından sonra İzmir’i işgal etti.
13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri donanmaları İstanbul Limam’na demirleyerek
İstanbul’u denetim altına aldılar.
İngilizler aynca İzmit, Eskişehir, Afyon, Samsun, Merzifon ve Batum’a asker
çıkardılar. İngilizler yaptıkları yeni bir anlaşma ile Urfa. Antep ve Maraş’ı Fransızlara
devrettiler.
Mondros Ateşkes Anlaşması sonrasında Türk topraklarının işgal edilmesi karşısın­
da Türk halkının nasıl bir davramş göstermesini beklerdiniz? Açıklaymız.
İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı devam ederken Türk topraklarım paylaşmak için
birçok anlaşma yapmışlarıdır. Bunların en önemlileri Sykes-Picot (Sayk-Piko), St. Jean
De Maurienne (Sen Jan dö Möriyen) ve Mc Mahon (Mak Mahon) anlaşmalarıdır.
Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra gerçekleşen işgallerin hiçbiri tesadüf olmayıp
daha I. Dünya Savaşı devam ederken imzalanan bu gizli antlaşmalara dayanmaktadır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ınKufr
■voıası
►leninakan
(Gurmj) ■
*
Emııum
Kırjenır
Kıbrıs
*RWSffl>AA MAkjlan TtftU#
rrM.rwiARMijcal errtûJYtftUn
Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Türk yurdu
2. Paris Banş Konferansı (18 Ocak 1919)
Amerika Birleşik Devletleri Başkam Wîlson I. Dünya Savaşı’na girmeden önce 8
Ocak 1918’de kendi adıyla bilinen ilkelerini açıklamıştı. Wilson İlkeleri’ne göre;
a.
b.
c.
ç.
Banş antlaşmalan açık olacak. Yenenler yenilenlerden toprak almayacak,
Osmanlı İmparatorluğumda, Türklerin oturduklan bölgelerin bağımsızlığı
sağlanacak, Türk egemenliği altında bulunan diğer uluslara da özerk bir gelişme
için tam ve engelsiz bir fırsat sağlanacak,
Boğazların uluslararası garanti altında bütün devletlerin ticaret gemilerine
açılması sağlanacak,
Büyük ve küçük ulusların, siyasal bağımsızlıklarının ve toprak bütünlüklerinin
karşılıklı güvenliğinin garanti altına alınması amacı ile bir millet teşkilatı kurulacaktı.
Savaş sonrasında bu ilkeler galip devletler tarafından kendi çıkarlan doğrultusunda
yorumlanmış ve savaş sonunda yapılan antlaşmalarda dikkate alınmamıştır.
I.
Dünya Savaşı soması imzalanacak banş antlaşmalarının esaslarım belirlemek
üzere Paris’te bir konferans toplanmıştır. Konferansta İtilaf Devletleri Osmanlı Devleti
ile ilgili esasları belirlememişler ancak Batı Anadolu'nun (İzmir ve çevresi)
Yunanlılarca işgal edilmesini kararlaştırmışlardır. İtilaf Devletlerinin savaş sırasında
kendi aralarında yaptıktan gizli anlaşmalarda bu bölge İtalyanlara verilmişti. Bu durum
nedeniyle konferansta İtilaf Devletleri arasında ilk anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. İngiltere
kendi çıkarlan gereği bölgede güçlü bir İtalya yerine kontrol edebileceği Yunanistan’ın
varlığım istemektedir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
,
—
Halk sessiz ve üzgün seyretti
mtmrnnm ^
15Mnııs19WPöTenieHk1
İSTİKLAL
HARBİ
GAZETESİ
İzmir dün
işgaledMi
U^nru UlLkaiu-
İzmir’in işgalini haber veren bir gazete
(Daha sonraki yıllarda yeni Türk harfleri ile düzenlenmiştir.)
Yunanlılar Paris Banş Konferansı kararlarına dayanarak 15 Mayıs 1919’da İzmir’i
işgal etmiş, kısa sürede işgal alanlarını genişletmişlerdir. Yunanlıların amacı Megalo
İdea’yı gerçekleştirmek yani büyük Bizans’ı yeniden kurmaktır.
İzmir’in işgali İstanbul Hükümeti ve padişah tarafından olağan karşılanmıştır.
Hatta İzmir valisi aracılığı ile işgale karşı konulmaması istenmiştir. Bunun üzerine Türk
halkı müdafaa-i hukuk cemiyetleri kurmuş, protesto mitingleri düzenleyerek işgallere
karşı çıkmıştır.
m
*
Mustafa Kemal Türk topraklanma işgal edilmesine karşı nasıl bir tepki göstermiş
olabilir?
2.
İSTANBUL’A RAĞMEN BAĞIMSIZLIK DÜŞÜNCESİ
Mustafa Kemal Paşa, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imza edilmesinden sonra
(31 Ekim 1918) Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi ise de artık yapacak
bir şey kalmamıştı. 7 Kasım 1918 tarihinde bu Grup Komutanlığının da padişah iradesiyle
kaldırılması üzerine Adana’dan ayrılan Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918 günü İstanbul’a
geldi. Artık Türkiye, ateşkes şartlarım yaşıyordu ve kendisi de Harbiye Nezareti emrine
verilmiş bir ordu komutam idi.
Vatan ve milletin içinde bulunduğu şartlar ağır idi. Osmanlı Devleti büyük savaş
sonunda, mağlup bir devlet olarak 30 Ekim 1918’de “Mondros Ateşkes Anlaşması” adı
verilen, şartlan ağır bir anlaşma imzalanmıştı. Bu anlaşma şartlarına dayanılarak yurdun
birçok yed galip devletlerce işgal edilmiş, ordumuz dağıtılmış, bütün silah ve cephaneye el
konulmuştu. Osmanlı ülkesi tamamen parçalandığı gibi, Türk’ün ana yurdu, Anadolu da
galip devletler arasında paylaşılıyordu. Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul da fiilen
işgal edilmişti. İstanbul ve İstanbul Hükümeti İtilaf Devletlerinin baskı ve kontrolü
altında idi. İstanbul Hükümeti, Anadolu’ya sadece nasihat heyetleri göndererek halkı
işgaller karşısında sükunete davet etti. Neticenin banş görüşmeleri ile alınacağını, galip
devletlere silahla karşı konulamayacağını ilan ederek işgallerin geçici olduğu bildirildi.
Anadolu’nun her şehrinde yabancı subaylar dolaşıyor, İtilaf Devletleri temsilcisi
sıfatıyla direktifler veriyorlardı. Yunanlılar da İzmir’i işgal hazırlıklanyla meşguldü; bu
30
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
yolda büyük çaba harcıyorlar, İtilaf Devletlerini ikna etmeye çalışıyorlardı. Nihayet, 15
Mayıs 1919’da bu gayelerine eriştiler.
Mustafa Kemal, olayların bu şekilde gelişeceğini önceden sezmişti. Nitekim
Mondros Ateşkes Anlaşmasından beş gün sonra, 5 Kasım 1918’den itibaren Harbiye
Nezaretinden ordulara terhis emirleri gelmeye başladı. Atatürk, aynı gün Adana’dan
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa’ya ilk uyan telgrafım çekti: “Ciddî olarak arz ederim ki
gereken tedbirleri almadıkça orduyu terhis etmeyiniz! Şayet ordulan terhis edecek ve
İhgilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak düşman ihtiraslannm önüne geçmeye
imkân kalmayacaktır.” Bu, Atatürk’te, her şey bitti zannedilen bir zamanda da kurtuluş
ümidinin sönmediğim, pek çoklannın düştüğü ümitsizliğe asla kendisini kaptırmadığım
gösteriyordu. Fakat Mustafa Kemal Paşa taralından yapılan bütün bu haklı itirazlar etkisiz
kaldı ve ordunun terhisine devam edildi. Çünkü genel kanaat, İtilaf Devletleri ile herhangi
bir mücadeleye giremeyeceğimiz, böyle bir mücadelenin aleyhimize sonuçlanacağı idi.
O hâlde yapılması gereken Mondros Ateşkes Anlaşmasr’nın şartlannm yerine getirilmesiydi.
İstanbul Hükümetinin görüşü ve davranışı bu idi. Mensup olduğu Türk milletini ve
vatanım canından çok seven Mustafa Kemal için bu durumu kabullenmek mümkün
değildi. Daha sonraki gelişmeler Mustafa Kemal’in vatanı ve milleti için canım bile
vermekten çekinmeyeceğini ortaya koymuştur.
İşgaller karşısında İ stanbul Hükümeti ile Atatürk'ün düşünceleri arasındaki
farklılıkları belirtiniz
3.
BİR MİLLET UYANIYOR
Padişah ve hükümetini saran bütün umutsuzluğa rağmen milletimiz, haksız
işgallere karşı koymak için her çabayı gösteriyordu. Yurdun çeşitli yörelerinde düşmanla
yerel kuvvetler arasında çarpışmalar oluyordu. Diğer taraftan işgalcilere karşı koymak
ve kurtuluş çareleri aramak için Anadolu’da yer yer Kuvayımilliye adı verilen millî
teşkilatlar oluşturuluyordu. Alaşehir, Balıkesir gibi yerel düzeyde toplanan kongreler
millî cemiyetlerin örgütlenmesine yardımcı oluyordu. Ancak bütün bu kuruluşlar, ayn
ayn çalışmaları nedeniyle istenilen ölçüde etkili olamıyorlar, bütün memleketi kapsayan
bir hareket ve birlik gösteremiyorlardı.
Bölgesel direnme hareketlerine öncülük eden Müdafaa-i Hukuk, Muhafaza-i
Hukuk, Reddi İlhak gibi cemiyetlerin yanı sıra özellikle İstanbul’da güya kurtuluş
çareleri arayan yüzlerce cemiyet kurulmuştu. İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Wilson
Prensipleri Cemiyeti, Türk-Fransız Muhipleri Cemiyeti, Cemiyet-i Akvam, bunlardan
bazılarıdır. Bu cemiyetlerin amaçladıkları kurtuluş çareleri değişikti. Bir kısmı İhgilizlerin,
bir kısmı Fransızların himayesini istiyordu, bir kısmı Amerikan mandasını öneriyordu.
Bir kısım kimseler de Mondros Ateşkes Anlaşması gereğince padişah ve halife için
egemenlik hakkı tanınan küçük bir bölgede Osmanlı Devleti’ni sembolik olarak devam
ettirme düşüncesinde idiler. Memleketin içinde bulunduğu karışıldıktan yararlanmak isteyen
bazı cemiyetler de vatan topraklan üzerinde millî birliği parçalayıcı faaliyetlere girişmişlerdi.
31
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Bu durum karşısında ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi. Tarih kültürü çok geniş
olan ve tarihten sonuç çıkarmasını çok iyi bilen Atatürk, gerçek karan sezmekte
gecikmedi. Bu vaziyet karşısında bir tek karar vardı. O da millî egemenliğe dayanan,
bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak idi. Atatürk’e göre önemli olan Türk milleti’nin
haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıydı. Ne kadar zengin ve refah içinde olur­
sa olsun, istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık karşısında uşak olmak mevki­
inden yüksek bir muameleye layık görülemezdi. Yabancı bir milletin himaye ve
efendiliğini kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, acizlik ve miskinliği iti­
raftan başka bir şey değildi. Hâlbuki Türk’ün haysiyet ve gururu çok yüksek ve büyüktü.
Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyiydi. Öyleyse MillîMücadele’nin
parolası “Ya istiklal ya ölüm!” olacaktı.
Azınlıkların Kurduklan Cemiyetler
Uzun yüzyıllar Türk toplumu içinde hür ve rahat yaşamış olan azınlıklar, yer yer
gizli cemiyetler kurmuşlardı. Bunların gayesi asayişi bozarak, Mondros Ateşkes
Anlaşması’mn 7. maddesinin uygulanması için bahaneler yaratıp hak kazanmak ve
Avrupa devletlerinin müdahalelerim sağlayarak yurdumuzun çeşitli bölgelerinin işgalim
kolaylaştırmaktı. Bu cemiyetlerden bazılan şunlardı:
a.
b.
c.
Mavri Mira Cemiyeti: Doğrudan Yunanistan hükümetine bağlı olan bu cemiyet
İstanbul Rum Patrikhanesinde kurulmuştur. Cemiyet Bizans İmparatorluğu’nu yeniden
diriltmeyi amaçlamıştır.
Pontus Cemiyeti: İnebolu’dan Batum’a kadar olan bölgede bir Pontus devleti
kurmayı amaçlamıştır.
Hmçak Komitası: Mavri Mira Cemiyeti ile de işbirliği hâlinde olan bu cemiyet
Doğu Anadolu Bölgesi’nde bir Ermeni devleti kurulmasını amaçlamıştır.
Millî Varlığa Düşman Cemiyetler
Azınlıkların kurduğu cemiyetlerin yanında, millî çıkarlarımızla bağdaşmayan,
millî birlik ve beraberliğimizi bozucu, işgalci devletlerin destek ve yardımlarıyla
Türkler tarafından kurulan cemiyetler de vardı. Bu cemiyetlerin en bilinenleri şunlardır:
a.
b.
c.
Kürt Teali Cemiyeti: Merkezi İstanbul’da olan bu cemiyet yabancı devletlerin
yardımı ile bazı doğu illerimizde ayrılıkçı bir yapılanmayı amaçlamıştır.
Teali İslam Cemiyeti: İngilizlerin yardımları ile İstanbul medreselerinin
müderrisleri tarafından kurulmuştur. Hilafet ve saltanatı korumayı amaç edinmişler,
halkın dinî duygularım istismar etmişlerdir.
İngiliz Muhipleri Cemiyeti: İngiliz mandasını savunan bu cemiyet İstanbul’da
kurulmuştur. Millî harekete karşı eylemlerde de bulunmuştur.
Bir kısım aydınlar da Amerikan mandasını istiyorlardı. Bunlardan başka memleketin
hemen her yerinde Hürriyet ve İtilaf Fırkası ile Sulh ve Selamet Cemiyeti örgütlenmişlerdi.
32
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Millî Cemiyetlerin Kurulması
İstanbul Hükümeti, Türk davasını ele alıp yürütecek durumda değildi. Bütün bu
felaketlere karşı kayıtsız ve seyirci kalmıştı. Bu koşullar altında örgütsüz ve başsız
kalan Türk milleti, kurtuluş görevinin kendisine düştüğünü anladı, bizzat çalışmaya
karar verdi. Vatansever Türk evlatları, yurdun dört bir yarımda millî duygulara dayanan
cemiyetler kurdular.
a.
b.
c.
ç.
d.
Trakya-Paşaeli Cemiyeti: Edirne’de kurulan bu cemiyet Trakya’nın Yunanistan’a
katılmasını önlemeyi amaçlamıştır.
Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul’da kurulmuştur. Erzurum
ve Elâzığ’da şubeleri vardır. Doğu illerimizin Ermenilere verilmesini engellemek
için çalışmalar yapmıştır.
Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti: Karadeniz Bölgesi’ndeki
Pontusçu faaliyetlere engel olmak için çalışmalarda bulunmuştur.
İzmir Reddi İlhak Cemiyeti: İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edileceği duyulunca
İzmirli vatanseverler bu cemiyeti kurarak İzmir’in işgaline engel olmak istemişlerdir.
Millî Kongre Cemiyeti: Türk milletinin haldi davasını dünya kamuoyuna basın-yayın
yoluyla duyurmak amacım gütmüştür.
Dağınık hâlde birbirinden bağımsız hareket eden millî cemiyetler, Mustafa
Kemal’in önderliğinde, onun birleştirici ve bütünleştirici gücü sayesinde Sivas
Kongresi’nde “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir.
m
*
M illi cemiyetlerin “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altmda
bkleştirilmesi Türk Kurtuluş Savaşı ’m nasıl etkilemiş olabilir? Açıklayınız.
”
Mustafa Kemal Anadolu’da
İstanbul’da bulunduğu sırada yurdun kurtuluşu için çeşitli çareler arayan Mustafa
Kemal, burada sonuç alınamayacağını anlayınca Anadolu’ya geçmeye karar verdi.
Anadolu’da Türk milleti ile birlikte hareket edecek ve kurtuluşu sağlayacaktı.
İstanbul’da arkadaşları ile birçok defa toplantı yaptı ve kararım onlarla da paylaştı.
Kendisine teklif edilen 9. Ordu Müfettişliği görevini kabul ederek Anadolu’ya geçti. 19
Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, buradan ordu komutanlarına gönderdiği
telgrafla ordunun dağıtılmamasım istedi. Samsun’dan Havza’ya geçen Mustafa Kemal,
burada hem bir genelge yayımladı hem de İzmir’in işgalini protesto için düzenlenen mitinge
katıldı. Yayımladığı genelgede, işgallerin mutlaka miting, basın-yayın yoluyla protesto
edilmesini ve mitingler esnasmda azınlıklara zarar verilmemesini istedi. Çünkü böyle
bir durumun işgallere haklılık kazandıracağını biliyordu.
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
Havza’dan Amasya’ya giden Mustafa Kemal, yanma gelen arkadaşları Rauf Bey
ve Ali Fuat Paşa ile birlikte Amasya Genelgesi’ni hazırlayıp yayımladılar. Bu genelge
için Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir Paşa’mn da telgrafla onayım aldılar.
33
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Amasya Genelgesi’nde aşağıdaki hususlar yer alıyordu:
Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.
Merkezî hükümet, üzerine aldığı sorumluluğun gereğim yerine getirememekledir.
Bu durum milletimizin yok olduğu izlenimini vermektedir.
Milletin istiklalini, yine milletin azim ve karan kurtaracaktır.
Duruma çare bulmak, milletin hak isteyen sesini dünyaya duyurmak için her
türlü etki ve denetimden uzak bir millî heyetin kurulması çok gereklidir.
Anadolu’nun her suretle en emin yeri olan Sivas’ta millî bir kongrenin toplanması
kararlaştırılmıştır.
Her ilden milletin güvenim kazanmış üç delegenin hemen yola çıkarılması gerekmektedir.
Her ihtimale karşı durumun millî bir sır hâlinde tutulması gereklidir.
Amasya Genelgesi’nin kaleme alındığı Amasya Saraydüzü Kışlası
Amasya Genelgesi, Kurtuluş Savaşı’na bir başlangıç ve millî egemenlik yolunda
atılmış ilk adımdır. Bu genelge ile Kurtuluş Savaşı’nm gerekçesi, yöntemi ve programı
ortaya konulmuştur. Mustafa Kemal bütün komutan ve valilere gönderdiği diğer bir
genelge ile de, milletin içinde bulunduğu feci durumu anlatarak, halkın mitingler yapmaya
ve işgalleri protesto etmeye devam etmelerini istedi.
A N A D O LU 'D A
MİLLÎ HÜKÜMET
KURULACAK
Amasya toplant/srnd-a, aTeşkilâtı askeriye ve
mi/İrYGMiin ıJgaedilemeyeceğine, memleketin
müştereken müdaafasmakarar verildi
D .uiAnr<d
canına İtina otfi*
■«mi «ı»n ■ ıraan in un
eaıın A jnufrı topİıneıJvı
aaoMc ıfcşâ.Y.
AL ru
Vırû*
E&-1L öntift
nlurırh M a «ru» (*1BM
iın r lu UMİa pqt(Nlr
knurun di
H p lıu m ı
feprMbHrtlfrıtf
a4u
- r„
-7
Ttçıs im
iİU
İ vJi
^l-Mklıı Jf AmL'j
M ıû r. rm tirddı lu*k
mnimkırisdM crçtknM
âjılmr J»«3
K m m nı
K M Ü M if
O
•>*k>
4'<ŞH ‘•"'Uıy H İm t un-ulnlm tlı Siuınıi
Unuma Kaıgrr
u n n 19 cim. i n i ı l n.lr
.ytUvı jjutüv H u n u n ]
b Ccm* riım i
ı>lrT4 Sjvfcfc *
,vWottu• rubanl* tu maâlclr
r» k-Vt
a cnlıS u lır
Hücık V# h&İ- İA$k
râmÇ'-nlfn y ı l-clri./e*
Ur -Urklıadic. sm u t
iİH
İk
i
Vutlâfm
ifama! P*}*
r;ıt»i-»j* ,p ‘rj
Bu
Amasya Genelgesi’nin ilanından sonra Mustafa Kemal’in hedeflerini gösteren gazete haberleri
m
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Millî Kongreler
Erzurum Kongresi (23 Temmuz-7 Ağustos 1919)
Amasya Genelgesi’nin yayımlanmasından soma İstanbul Hükümeti Mustafa
Kemal’i ısrarla İstanbul’a geri çağırmıştır. Vatanın kurtuluşu konusunda kesin kararlı
olan Mustafa Kemal bu çağrılara uymamış, 8/9 Temmuz 1919 gecesi hem müfettişlik
görevinden hem de çok sevdiği askerlik mesleğinden istifa etmiştir.
Mustafa Kemal Erzurum Kongresi öncesinde Dokuzuncu Ordu Müfettişi olarak Erzurum'da
(Temmuz 1919)
Mustafa Kemal müfettişlik görevinden ayrılmasına rağmen Anadolu’daki askerî ve
sivil yöneticiler onun emrinde çalışacaklarını açıkladılar. Mondros Ateşkes Anlaşması’mn
bir maddesi ile Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurulması amaçlanmıştı. Doğu
Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu duruma engel olmak için Erzurumda bir kongre
topladı. Mustafa Kemal, sivil olarak katıldığı kongrede kongre başkanlığına seçildi. Bu
kongrede yurdun kurtuluşu ile ilgili önemli kararlar alındı.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Kongrede alınan kararlar şunlardır:
Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür; vatanın çeşitli parçalan birbirinden ayrılamaz.
Yabancı işgal ve müdahalesine karşı ve Osmanlı Hükümetinin dağılması hâlinde,
millet hep birlikte kendim savunacak ve direnecektir.
Vatanın istiklâlini korumaya Merkezî Hükümetin gücü yetmediği takdirde, amaca
ulaşmak için bir geçici hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri, millî kongre
tarafından seçilecektir. Kongre toplantı hâlinde değilse, seçimi Temsil Heyeti
yapacaktır.
Kuvayımilliye’yi etken ve millî iradeyi egemen kılmak esastır.
Hdstiyan ahaliye siyasi egemenlik ve sosyal dengeyi bozucu ayncalıklar verilemez.
Manda ve himaye kabul olunamaz.
Millî Meclisin derhal toplanması ve hükümet işlerinin meclisin denetimine konulmasını
sağlamak için çalışılacaktır.
Kongre bir Temsil Heyeti seçerek dağıldı. Bu heyetin görevi, kongrede alman
kararlan uygulamaktı. Temsil Heyeti başkanlığına Mustafa Kemal seçildi. Kongre
35
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
sonunda Mustafa Kemal şu sözleri söylemiştir: “Tarih kongremizi, ender ve büyük bir
eser olarak kabul edecektir.”
Sivas Kongresi (4-11 Eylül 1919)
Çağrısı Amasya Genelgesi ile yapılmış olan Sivas Kongresi, yurdun dört bir
yanından gelen delegelerin katılımı ile toplandı. Sivas Kongresi’nde Anadolu’da ve
Rumeli’de kurulmuş olan bütün müdafaa-i hukuk cemiyetleri, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirildi. Memleketi içinde bulunduğu durumdan
kurtarmak için derhal Millî Meclisin toplanması gereği bildirildi. Milletin kaderinin bu
meclisin denetimine bırakılması kararlaştırıldı.
Sivas Kongresi Temsilciler Heyeti, Eylül 1919
Kongre sırasında bazı delegeler, içinde bulunduğumuz durumdan yalnız kendi
gücümüzle kurtulacağımızdan şüphe ederek, Amerikan mandasının kabulünü istediler.
Uzun tartışmalardan sonra manda fikri reddedildi. Sivas Kongresi, Erzurum Kongresi
kararlarım genişleterek, bu kararlara bütün ülkeyi kapsayan bir nitelik kazandırması
bakımından tarihimizde büyük öneme sahiptir. Üyelerinin, yurdun hemen hemen her
bölgesinden olması sebebiyle de bütün milletin tek vücut hâlinde birlik olduğunu dünyaya
ilan eden millî bir kongredir. Erzurum Kongresi sonunda oluşturulan Temsil Heyetinin
üye sayısı artırıldı. Mustafa Kemal bu heyetin de başkanlığına seçildi.
Sivas Kongresi’nde Manda Tartışmaları!
Şimdi, Efendiler, Kongre’de manda konusunda yapılmış olan görüşme ve
tartışmaları elden geldiğince, olduğu gibi yüksek heyetinize dinletmeye çalışacağım:
Dört yüz ilâ beş yüz milyon lira borcumuz var. Bu parayı kimse kimseye bağışlamaz;
bize bunu ödeyiniz diyecekler; hâlbuki bizim gelirimiz bunun faizine bile yeterli
değildir. O zaman güç bir durumda kalacağız; bunun için bağımsız olarak yaşamaya
malî durumumuz elverişli değildir. Soma, yanı başımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmiş
hükümetler var; onların ihtirasları karşısında mahvoluruz. Parasız, ordusuz ne yapabiliriz?
Onlar uçakla havada uçuyorlar, biz henüz kağnı arabasından kurtulamıyoruz. Onlar
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
savaş gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz. Bu şartlar altında bugün
bağımsızlığımızı kurtarsak bile yine günün birinde bizi bölüşürler. Vasıf Bey, konuş­
masını şu sözlerle bitiriyordu:
. . . İstanbul’daki Amerikalılar: “Mandadan korkmayınız. Milletler Cemiyeti
tüzüğünde yeri vardır diyorlar.” İşte bütün bunlardan dolayı İngiltere’yi kendimize
sürekli düşman Amerika’yı da en az kötülük gelebilecek bir devlet olarak kabul ediyorum.
Eğer uygun bulursanız, buradan İstanbul’daki temsilciye ‘bir mektup yazıp gizlice bir
heyet göndermek için bir torpido isteyebiliriz.
Eylül’ün dokuzunda sah günü yapılan toplantıda, manda meselesine dokunan Rauf
Bey’in zabıtlara geçen konuşması aynen şöyledir: Bu manda konusu üzerinde şimdiye
kadar gerek basm ve gerekse başka çevreler tarafından birçok sözler söylendi. Gerçi
yüksek heyetiniz dış destek prensibini kabul buyurmuş ise de, bu desteği kimden
isteyeceğimiz açıklanmadı. Bunun Amerika olduğu dolaylı olarak anlatılıyorsa da,
bence doğrudan doğruya belirtilmesinde bir salonca olamaz!
www.kho.edu.tr/atasayfa
Amerikan mandasmm kabulünü isteyenlerin gerekçeleri nelerdir? Siz bu görüşleri
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mustafa Kemal, bu ve benzeri olaylar karşısında ümidini hiçbir zaman
yitirmedi. Sabırlı ve kararlı hareket ederek ikna gücüyle herkesi bağımsızlık düşüncesi
etrafında birleştirdi.
Mustafa Kemal, yapılması gerekenleri kongre kararlan hâline getirmekle Millî
Mücadele’yi Türk milletine mal etmiş, milletiyle bütünleşmiştir. Kurtuluş düşüncesi
tüm yurda yayılarak topyekun bir mücadeleye dönüşmüştür. Sivas Kongresi’nden sonra
Mustafa Kemal Paşa’nın amacı en kısa zamanda Anadolu’da millet temsilcilerinden
oluşan bir meclis toplamaktı. Bu meclisin kuracağı hükümet ile Millî Mücadele’yi bir
merkezden idare edebilecekti. Bu sıralarda İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal ve
Temsil Heyeti ile anlaşma zemini arayordu. İstanbul Hükümeti temsilcisi Salih Paşa’yı
Mustafa Kemal ile görüşmek üzere Amasya’ya gönderdi. Tarihimizde “Amasya
Görüşmeleri” olarak bilinen bu görüşmelerde İstanbul Hükümeti bir Millet Meclisi
toplanmasını kabul etti. Mustafa Kemal, Meclisin Anadolu’da toplanmasını istemesine
rağmen, Meclis 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Fakat İngilizlerîn ve İstanbul
Hükümetinin baskısı sebebiyle olumlu bir çalışma gerçekleştiremedi. Sadece Erzurum
ve Sivas kongrelerinin esaslarım “Misakrnıillî” hâlinde kabul ve ilan etti. Mustafa
Kemal Paşa, 27 Aralık 1919’da Temsil Heyeti üyeleri ile beraber Ankara’ya gelmişti.
Artık Mîllî Mücadele Ankara’dan yönetiliyor, İstanbul’daki asker ve sivil birçok vatansever,
Bağımsızlık Savaşı’nda görev almak üzere Ankara’ya geliyordu.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Aşağıda M illîMücadele ’y e önemli katkıları olan Atatürk'ün yakın arkadaşlarmdan
Kazım Karabekir ile Cevat Abbas Gürer hakkında bilgi verilmiştir. Siz Atatürk'ün
yakın arkadaşlarmdan kimleri tamyorsunuz?
Mustafa Kemal'in M illî Mücadele'nin hazırlık döneminde yaptığı çahşmalar
Kurtuluş Savaşı 'm nasıl etkilemiş olabilir? Açıklaymız.
Kazım Karabekir (1882 - 1948)
Kurtuluş savaşı komutanlarından Kazım Karabekir İ stanbul'da doğdu. Mehmed
Emin Paşa'nm oğludur. İlköğrenimini İstanbul, Van, Harput ve Mekke'de tamamladıktan
sonra, 1896'da İ stanbul Fatih Askeri Rüştiyesi'ni, 1899'da Kuleli Askeri İ dadisi'ni,
1902'de Harbiye Mektebi’ni ve 1905'te de Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni bitirerek yüzbaşı
rütbesiyle orduya katıldı.
İki yıllık kıta stajım Manastır'da yaptı. İttihat ve Terakki'nin Manstır örgütünün
kurulmasına katıldı. 1907'de kolağası (önyüzbaşı) rütbesi alarak İ stanbul Harbiye
Mektebi, tabiye öğretmen vekilliğine atandı. İttihat ve Terakki İstanbul örgütünün kurul­
masında görev aldı.
II.
Meşrutiyetten sonra Edirne’de II. Ordu 3. Fırka (tümen) erkân-ı harfliğine (kur­
maylığına) atandı. 31 Mart 1909 ayaklanmasında Hareket Ordusu'nda görev aldı. 1910
Arnavutluk ayaklanmasının bastırılması harekâtında çalıştı. 14 Nisan 1912'de binbaşılığa
yükseldi. Balkan Savaşı'nda Trakya sınır komiseri olarak görev yaptı. 1914'te kaymakam
(yarbay) rütbesiyle Birinci Kuvve-i Seferiye komutanlığıyla İran ve ötesi harekâtıyla
görevlendirildi. Bir süre soma İstanbul Kartal'da 14. Fırka komutanlığına atandı ve
Çanakkale'ye gönderildi. Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı üç ay savaştıktan sonra
miralaylığa (albay) yükseldi. Buradan, İstanbul'da I. Ordu erkân-ı harbiye başkanlığına,
sonra Galiçya’ya gidecek ordunun ve ardından Mareşal Von der Goltz'un erkân-ı harbiye
başkanlığına atanarak Irak’a gitti. 1916'da Kutü’l-Amare’yi kuşatan 18. Kolordu komu­
tanlığına getirildi ve burayı aldıktan soma Irak'ta İ ngilizler'le çarpıştı. 1917'de
Diyarbakır'daki 2. Kolordu komutanlığına getirildi ve Van, Bitlis, Elaziz (Elazığ)
cephelerindeki n . Ordu komutanlığına vekâlet etti. 1918'de Erzincan ve Erzurum'u
Ermeniler'den ve Ruslar'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini ve
Karakilise'yi (Karaköse) kurtardı. Aynı yıl mirliva (tümgeneral) oldu.
Mondros Mütarekesi sırasında sadrazam olan Ahmed İzzet Paşa'nm erkân-ı harbiye-i
umumiye reisliği (genelkurmay başkanlığı) önerisini kabul etmeyerek Anadolu'da görev
almak istedi. Önce Tekirdağ'daki 14. Kolordu komutanlığına, ardından da Erzurum'daki
15. Kolordu komutanlığına atanmasını sağlayarak Nisan 1919'da göreve başladı.
Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi'nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Savaşı'nda Edime milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermeniler'in eline
geçen Sankamış, Kars ve Gümrü kalelerini geri alarak 15 Kasım 1920'de Ermeni
ordusunu kesin olarak yendi Ermeni hükümetiyle Ankara hükümeti adına Gümrü
Antlaşması'm imzaladı. Kars'ın alınmasıyla ferikliğe (korgeneral) yükseldi. Rus Sovyet
Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya hükümetleriyle Kars Antlaşması görüşmeleri­
ni yürüttü. Kurtuluş Savaşı'nın bitiminden sonra I. Ordu müfettişliğine atandı, 1923’te
İstanbul milletvekili oldu. 1924fte, TBMM'deki Dörtler Grubu’nu destekledi. Ardından
askerlikten ayrılarak Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım 1924'te kurulan
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın başkanlığına seçildi. Parti 3 Haziran 1925'te Şeyh
Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan
İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti.
Siyasi yaşamına on iki yıllık aradan sonra, 6 Ocak 1939'da İstanbul milletvekili olarak
devam etti. 1946’da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken öldü (26 Ocak
1948).
CEVAT ABBAS GÜRER (1887-1943)
Mustafa Kemal’in başyaveri olan Cevat Abbas, 1887 yılında Niş’te doğdu.
Mustafa Kemal ile Samsun yolculuğuna seçilenler arasındaydı. Harp Okulu’nu 1908
yılında bitirdi. İtalya, Balkan ve I. Dünya savaşlarında bulundu. Üsteğmen rütbesiyle
katıldığı Çanakkale Savaşı’nda, Mustafa Kemal, Cevat Abbas’ı emir subayı olarak
karargâhına aldı. 1916’da yüzbaşılığa yükseldi. 16 Mayıs günü Samsun'a gitmek üzere
Bandırma Vapuru’na binerken, merkezi Erzurum’da bulunan 9. Ordu Müfettişliği
başyaveriydi. Cevat Abbas, Samsun’dan Erzurum’a varıncaya kadar Mustafa Kemal’in
yazışma işlerini yönetti. Sivas Kongresi’nde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti mensuplarının Meclis-i Mebusan seçimlerine girebilmeleri görüşü benimsenince
Bolu’dan milletvekili seçildi ve İstanbul’a gitti. Meclis-i Mebusan dağıtıldıktan sonra
Ankara’ya döndü ve Birinci TBMM’ye Bolu milletvekili olarak katıldı. Erzurum’da
istifa etmesiyle son bulan askerlik hayatı, 1920’de yeniden başladı ve yüzbaşı rütbe­
siyle Kurtuluş Savaşı’na katıldı. Yozgat Ayaklanması’mn bastırılmasında gösterdiği
çalışmalarından dolayı kendisine İstiklal Madalyası verildi. Rütbesi 1923’te binbaşılığa
yükseltildi. 1924’te kurulan İş Bankası’mn kurucuları ve hisse sahipleri arasında Cevat
Abbas da vardı.
Cevat Abbas Gürer 1941 yılına kadar milletvekilliği yaptı. Mustafa Kemal’le ilgili
hatıralarım, Ebedi Şef Kurtarıcı Atatürk’ün Zengin Tarihinden Birkaç Yaprak (1939)
adlı kitapta topladı. 1943 yılında Yalova’da öldü.
39
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
4.
YENİ BÎR DEVLET DOĞUYOR
Amasya Görüşmeleri’nde İstanbul Hükümeti ile vanlan anlaşma sonucu seçimler
yenilendi ve Mebusan Meclisi 12 Ocak 1920’de İstanbul’da toplandı. Bu son toplantıda
Erzurum ve Sivas kongreleri kararlarına dayanan önemli kararlar alındı.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Misakımillî Kararlan
30 Ekim 1918’de ateşkes imzalandığı vakit Osmanlı Devleti’nin, düşman ordularının
istilası altında bulunan ve Arapların çoğunluk teşkil ettikleri toprakların mukadderatı
halkın özgürce verecekleri oya göre tespit edilecektir. Osmanh-İslam çoğunluğu ile
meskun bulunan kısımların genel topluluğu hiçbir nedenle aynlık kabul etmez bir
bütündür.
Halkın oyu ile ana vatana katılmış olan Elviye-i Selase (Kars, Ardahan, Batum) için
gerekirse tekrar halkın serbest olarak oyuna müracaat edilmesini kabul ederiz.
Türkiye banşına bırakılan Batı Trakya’nın hukuki durumunun saptanması da yerli
halkın tam bağımsızlık içinde özgürce verecekleri oya uyularak yapılmalıdır.
Osmanlı Hükûmeti’nin merkezi olan İstanbul şehri ile Marmara Denizi’nin güvenliği
her türlü tehlikeden korunmalıdır.
İtilaf Devletleri ile kararlaştırılan esaslar içinde azınlıkların haklan gibi,
Müslüman ahalinin de aynı haklardan faydalanmalan sağlanmalıdır.
Millî ve ekonomik gelişmemiz için siyasi, adli, mali gelişmelerimize engel olacak
kısıtlamalar (kapitülasyonlar) kaldırılmalıdır.
Misakımillî Kulesi - Anıtkabir: Misakımillî Kulesi’nin içinde bir kılıç kabzası üzerinde üst üste konmuş
dört elden oluşan bir kabartma yer almaktadır. Kabartma, Türk vatanının kurtarılması için içilen millet andım
ifade etmektedir. Nusret Suman’ın eseridir. Kulenin duvarlarında Atatürk’ün Misakımillî ile ilgili özlü söz­
leri yazılıdır. Kulenin ortasında Anıtkabir’de icra edilen törenlere katılan heyetlerin özel defteri imzala­
maları için imza kürsüsü yer almaktadır. Aynca aktüel panolarda Anıtkabir’de yapılan önemli törenlere
ait fotoğraflar sergilenmektedir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Misakımillî kararlarının kabulünden sonra 16 Mart 1920 tarihinde İstanbul îtilaf
Devletleri tarafından resmen işgal edildi. Bu şartlar altmda Meclis de faaliyet
gösteremeyeceğini anlayarak dağıldı; zaten bu sıralarda milletvekillerinin bir kısmı da
îngilizler tarafından tutuklanmış bulunuyordu.
Mustafa Kemal, İstanbul’un işgali üzerine valiliklere ve kolordu komutanlıklarına
talimat vererek Ankara'da toplanacak olağanüstü yetkilere sahip bir meclise yeni
temsilciler seçmelerini bildirdi (19 Mart 1920). Seçimler hızla sonuçlandı. Nihayet
23 Nisan 1920’de yurdun her bölgesinden gelen millet temsilcileriyle Ankara’da
Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal, millet iradesini ve egemenliğini
temsil eden bu Meclise ve onun hükümetine de başkan seçilerek artık Türk Bağımsızlık
Mücadelesi’nin her bakımdan lideri oldu. Ancak memleketin içinde bulunduğu şartlar,
kendisinin omuzlarına yüklenen görev gerçekten çok ağırdı. Tarihten silinmek istenen
bir milletin ölüm kalım savaşının, istiklal mücadelesinin liderliğim yapıyordu.
m
*
Atatürk ilk Meclisin neden Ankara *da açılmasını istemiştir?
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Açılması
23 Nisan 1920 Cuma günü, Meclisin en yaşlı üyesi olan Sinop Mebusu Şerif Bey
Meclis Başkanlığına getirilmiş, böylece Türkiye Büyük Millet Meclisi açılarak görevine
başlamıştı. Mustafa Kemal, Meclise Ankara milletvekili olarak katıldı. Mecliste ilk
sözü alarak Mondros Ateşkesi’nden o güne kadar, Türk milletinin geçirdiği mücadele
safhalarım anlatarak “Hayat demek mücadele, müsademe demektir. Hayatta başan,
mutlaka mücadelede başarıyla mümkündür. Bu da manen ve maddeten kuvvete, güce
dayanan bir durumdur.” demiştir.
Büyük Millet Meclisinin ilk binası
41
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye Büyük Millet Meclisi, başkanlığına Mustafa Kemal’i seçti (24 Nisan 1920).
Mustafa Kemal’in başkanlığında ilk Bakanlar Kurulu oluşturuldu (3 Mayıs 1920). Bu
hükümete, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti denildi.
Meclisin açılmasıyla Millî Mücadele hukuki bir temele ve millî egemenlik temeline
dayandırılmıştır. Mustafa Kemal millî egemenlik ilkesini hem işgalci güçleri yurt dışına
atmak, hem de işbirlikçi İstanbul hükümetlerini meşruiyet temelinden mahrum etmek
için çok başanlı bir şekilde kullanmıştır. TBMM, dört bir yandan saldınya uğrayan
vatan topraklarım savunmak ve tam bağımsızlığa ulaşmak için Mustafa Kemal’e
sağlam ve yasal bir dayanak oluşturmuştur.
m
*
Atatürk ülkenin işgal altında bulunduğu bir dönemde neden TBMM’nin açılmasını
istemiştir? Açıklayımz.
Meclisin açılması ile tüm sorunlar çözümlenememişti. Bu defada çeşitli nedenlerle
çıkmış olan ayaklanmalarla uğraşılmak zorunda kalınmıştır.
Büyük Millet Meclisi Hükümetine Karşı Ayaklanmaların Nedenleri
a. Uzun süren savaşların halkı yorgun düşürmesi,
b. İtilaf Devletlerinin ve İstanbul Hükümetinin halkı TBMM’ye karşı kışkırtmaları
(İstanbul Hükümetinin Anadolu üzerinde otorite kurmak için din elden gidiyor
propagandasını yapması, İtilaf Devletlerinin Millî Mücadele’nin padişah ve halifeye
karşı yapıldığı şeklindeki propagandaları),
c. İngilizlerin Boğazların iki tarafında da tampon bölge oluşturmak istemeleri,
d. Kuvayımilliye’nin disiplinsiz davranışları, halktan zorla para ve mal toplaması,
e. Bazı Kuvayımilliye liderlerinin TBMM’nin otoritesine ve düzenli orduya karşı
çıkması ve orduya katılmak istememesi,
f. Asker kaçaklarının otorite boşluğundan yararlanmak istemesi,
g. Bazı kişilerin manda ve himaye istemesi,
h. Azınlıkların işgallerden yararlanarak bağımsız devlet kurma çabalan.
İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin Kışkırtmaları ile Çıkan Ayaklanmalar
1. Kuvayı İnzibatiye Ordusu (Halife Ordusu): Kuvayımilliye’ye karşı İstanbul
Hükümetince İngilizlerin yardımlan ile kurulmuştur. İzmit ve Geyve çevresinde etkili
olmuştur. Ayaklanma Ali Fuat Paşa tarafından bastırılmıştır. Kuvayı İnzibatiye birliklerinin
bir kısmı Kuvayımilliye’ye katılmıştır.
2. Anzavur Ayaklanması: Jandarma emeklisi Ahmet Anzavur ve İtilaf Devletleri
tarafından Çanakkale Boğazı’run kontrolünü sağlamak için çıkarılan ayaklanmadır.
Ayaklanma Balıkesir, Biga, Gönen, Manyas ve Susurluk çevresinde yayılmıştır.
Ayaklanmayı Çerkez Ethem bastırmıştır.
3. Bolu-Düzce ve Adapazan Ayaklanması: Boğazların kontrolünü sağlamak için
İngilizlerin desteği ile çıkarılmıştır. Ayaklanma, Çerkez Ethem’in yardımlan ile Ali
Fuat Paşa ve Refet Bey tarafından bastırılmıştır.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
4. Yozgat Ayaklanması: Osmanlı hanedanına bağlı ayanlardan olan Çapanoğullan
Yozgat’ta, Aynacıoğullan ise Zile’de ayaklanmışlardır. Ayaklanma millî güçler
tarafından bastırılmıştır
5. Konya Ayaklanması (Bozkır Ayaklanması): Delibaş Mehmet, hükümet binasını
basmış ve binaya el koymuştur. Millî güçler tarafından ayaklanma bastırılmıştır
(22 Kasım 1920).
6. Afyon Ayaklanması: Yunanların kışkırtması sonucu Çopur Musa Afyon’da “Din
elden gidiyor.” diyerek ayaklanmıştır. Kuvayımilliye güçleri ayaklanmayı bastırmıştır.
Azınlıkların Çıkardıkları Ayaklanmalar
Fransızların desteği ile Ermeni İntikam Alayı Adana ve çevresinde ayaklanmış,
halka saldırılar düzenlemiştir. Ayaklanma Güneydoğu Anadolu’ya da yayılmıştır. Millî
Mücadele’nin kazanılması ile ayaklanmalar bastırılmıştır.
Karadeniz Bölgesi’ndeki Pontusçu Rumlar, Trabzon’da Pontus devleti kurma
düşüncesiyle ayaklanmışlardır. İngilizler tarafından desteklenmişlerdir. Kurtuluş Savaşı
boyunca en uzun süren ayaklanma, Pontus ayaklanmasıdır. Ayaklanma Şubat 1923’te
bastınlabilmiştir
Kuvayımilliyeci Olup Somadan Ayaklananlar
1. Demirci Mehmet Efe Ayaklanması: Denizli, Burdur, Dinar ve Çal çevresinde
çıkmıştır. Ayaklanmayı I. İnönü Savaşı’ndan önce Refet Bey bastırmıştır (30 Aralık 1920).
2. Çerkez Ethem Ayaklanması: Kütahya, Gediz ve Demirci çevresinde çıkmıştır.
Düzenli orduya katılmak istemeyen Çerkez Ethem, I. İnönü Savaşı sırasında düzenli
orduya saldırmıştır. I. İnönü Savaşı’ndan sonra ayaklanma tamamen bastırılmıştır (1921).
Çerkez Ethem ve arkadaşları Yunanlılara sığınmıştır.
TBMM’nin Ayaklanmalara Karşı Aldığı Önlemler
1. İstanbul Hükümeti ile haberleşmeyi kesmiştir.
2. İstanbul Hükümetinin yapacağı tüm işleri geçersiz sayacağım açıklamıştır.
3. Meclis, Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarmıştır. Bu kanunu uygulamak için İstiklal
Mahkemelerini kurmuştur (11 Eylül 1920). Buna göre Büyük Millet Meclisinin
meşruluğuna karşı ayaklanmaya yönelik sözle yazıyla karşı çıkan veya fesat
hareketlerine girişenler vatan haini sayılacaklar, idam dâhil ağır şekilde
cezalandırılacaklardı. Bu İ stiklal Mahkemeleri iç isyanları çıkartanları, asker
kaçaklarım, bölücülük yapanları, savaş soması cumhuriyet rejimine karşı olanları,
Sevr Antlaşması’m imzalayanları yargılamıştır.
4. İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletlerinin etkisiyle Şeyhülislam Anadolu hareketine
karşı bir fetva yayımlamıştır. Bu fetva ile Mustafa Kemal ve arkadaşları asi olarak
nitelendirilmiştir. Buna karşılık Ankara Müftüsü Rifat (Börekçi) Bey ile yüzlerce
din adamı karşı fetva yayımlayarak Millî Mücadele’nin haklılığım dile getirmişlerdir.
43
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Ayaklanmaların Sonuçlan:
Ayaklanmalar Kurtuluş Savaşı’nın başarıya ulaşmasını geciktirmiş ve zorlaştırmıştır.
Cephelerde doğan boşluklardan dolayı düşman ilerlemiştir. Ayaklanmalar can ve mal
kaybma sebep olmuştur. Ulusal birliğin oluşmasını geciktirmiştir. Ayaklanmaların
çıkması TBMM’nin otoritesini zayıflatmış; ama bastırılması otoritesini güçlendirmiştir.
5.
TÜRK’ÜN İDAM FERMANI: SEVR ANTLAŞMASI (10 AĞUSTOS 1920)
Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin topraklarım
paylaşma konusunda kendi aralarında uzlaşamamışlardı. Bu nedenle Osmanlı Devleti
ile banş antlaşması imzalamamışlardı. Uzun süren görüşmelerden sonra 1920 yılında
banş antlaşmasını hazırladılar.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm itirazlarına rağmen İstanbul Hükümeti Sevr
Antlaşması’m imzaladı. Bu antlaşmaya göre;
Osmanlı topraklan İstanbul ve Anadolu’nun küçük bir bölümü olarak sınırlanıyordu.
Boğazlar her türlü geçişe serbest olacak ve Boğazlan uluslararası bir komisyon
yönetecekti.
İzmir ve Doğu Trakya Yunanlılara verilecekti.
Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacaktı.
Konya, Antalya ve çevresi İtalyanlara, Çukurova Fransızlara verilecekti.
Arap ülkeleri İngiliz ve Fransızlarca bölüşülecekti.
Kapitülasyonlardan bütün İtilaf Devletleri yararlanacaktı.
Osmanlı ordusu 50.700 kişi ile sınırlandırılacaktı.
Sevr Antlaşması’mn bu ağır koşullarına göre Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu.
Sevr Anüaşması’na Tepkiler
İstanbul Hükümeti antlaşma taslağındaki bazı şartların kabul edilemez olduğunu
bildirdi. Bu arada Yunanlılar, Balıkesir, Bursa ve Edirne’ye; İngilizler de Bandırma ve
Mudanya’ya asker çıkardılar.
İstanbul Hükümeti, “ Tamamen yok olmaktansa İstanbul ve Anadolu’da küçük
fakat yine de bir devlet olmak daha iyidir.” düşüncesindeydi. İ stanbul’da toplanan
Saltanat Şûrasında Topçu Feriki (Korgeneral) Rıza Paşa dışında herkes antlaşma şart­
larının kabul edilmesini destekledi. Bu karar üzerine de bir Osmanlı heyeti Sevres
(Sevr)’de banş antlaşmasını imzaladı. (1 0 Ağustos 1920 )
Sevr Antlaşması, Türk milletine yaşama hakkı tanımıyordu. Ancak antlaşma Türk
milleti üzerinde olumsuz bir etki yaratmadı, aksine vatanın işgaline karşı mücadele
azmini kamçıladı.
Sevr Antlaşması’na göre; İtilaf Devletleri Osmanlı İmparatorluğunu parçalamışlar,
ülke topraklarım ve zenginliklerini kendi adralannda paylaşmışlardı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, İ stanbul Hükümeti ile yapılacak bir
banşın Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilemeyeceğini; Türklerce kabul
44
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
edilebilecek olan barışın, onun tek temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ile
yapılması gerektiğini ilan eden bir beyanname yayımlamıştı. Türkiye Büyük
Meclisinde 19 Ağustos 1920 tarihinde yapılan toplantıda, “Sevr Banş Antlaşması’m
imzalayanların ve onaylayanların vatan haini ilan edilmeleri” karan alındı. Sevr
Antlaşması Mebusan Meclisi tarafından onaylanmadığı için hukuken geçersiz sayıldı.
6.
SORUNLARIN YILDIRAMADIĞI LİDER
İstanbul’da bulunduğu sırada kurtuluşun Anadolu’da olduğunu anlayan Mustafa
Kemal, arkadaşlanyla, askerî ve sivil yetkililerle çeşitli görüşmeler gerçekleştirmişti. Bu
gönişmeler sonucunda, İstanbul’da bir sonuç alınamayacağına iyice kanaat getirmişti İstanbul
Hükümetinin kendisine önerdiği müfettişlik görevini kabul ederek Anadolu’ya geçti.
SevrAntlaşması Türk vatanseverlerinin direnme gücünü kamçılayarak, tek çarenin
işgalcilerle mücadele ederek onlan yurttan kovmak olduğu noktasında birleştirdi.
ÇANAKKALE KAHR AM ANI
MUSTAFA KEMAL
Atatürk Diyor ki
Ben, 1919 yılı mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet
yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin soyluluğundan doğan ve benim vicdanımı doldu­
ran yüksek ve manevî bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine
güvenerek işe başladım. Ben Türk ufuklanndan bir gün kesinlikle bir güneş
doğacağına, bunun sıcaklık ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç
çıkacağına o kadar emindim ki bunu âdeta gözlerimle görüyordum.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 115
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Anadolu insanı ile asker ve sivil yöneticiler arasında yorgunluk ve yılgınlık
içerisinde olanlar vardı. Önce bunların moral yönünden desteklenmesi ve kurtuluşa
inandırılmaları gerekiyordu. Uzun yıllar süren savaş Türk halkına yokluk, yorgunluk ve
ümitsizlik getirmişti. Bu yorgun toplumu ancak Mustafa Kemal ayağa kaldırabilirdi. Ve
böyle de oldu. Onun bilmez tükenmez enerjisi ve özgüveni bağımsızlık meşalesini tutuştur­
du. Genelgeler yayımlarken, kongreler toplarken çok çeşitli engellerle karşılaştı ama
hiç bir engel onu yıldıramadı. Zaman zaman en yakınlan bile ümitsizliğe kapıldı, o ise
hep inandı ve inandırdı.
Mustafa Kemal, Havza’da halk arasında mitinge katıldı, Amasya’da yayımladığı
genelge ile bağımsızlık bildirgesini açıkladı. Erzurum’da ve Sivas’ta tam bağımsızlık
ve cumhuriyet ilkelerine işaret etti. Bütün bunlan işgalcilerin ve İstanbul Hükümetinin
engelleme çalışmalarına rağmen gerçekleştirdi. Millî güçlerin varlığım ve Erzurum ve
Sivas Kongresi kararlarım Amasya’da İstanbul Hükümetinin temsilcisine de kabul ettirdi.
Atatürk Diyor ki
Cümleniz (hepiniz) hatırlarsınız ki, Sivas Kongresi’nde milletin iradesini temsil
etmek üzere bir kurul oluşturulmuştu. Ben o kurulun başkam idim. Biraz önce
açıkladığım makam sahiplerinin bir temsilcisi, Bahriye Nazın Salih Paşa, millet tem­
silcileriyle karşı karşıya gelmeyi kabul ederek İstanbul’dan buraya Amasya’ya
gelmişlerdi.”
“Ben milletin varlığına saygı şartım esas olarak içeren bir anlaşmayı o temsilciye
burada imza ettirmiştim.’’
www.amasya.gov.tr (düzenlenmiştir.)
Mustafa Kemal, kendi sözleri ile Kurtuluş Savaşı’mn örgütlenme dönemini şöyle
açıklamaktadır:
Atatürk Diyor ki
İzmir dramından sonra idi ki milletimiz gerçekten duygulandı, uyandı ve derin
uçuruma sürüklendiğini anladı. Ve ondan sonra hukukunu kendisi savunmaya karar
verdi. Şüphesiz ki bunu yapabilmek için bir şekil almak, örgütlenmek gerekirdi; zaten
her taraftan örgüt ve şekillenme daha evvel başlamış idi. Fakat evvela Erzurum ve bundan
sonra Sivas kongrelerinde genel birliğimiz oluştu. Erzurum ve Sivas kongrelerinin
bildirge ve tüzüğünün içeriği önemlidir.
Benim görüşüm milletvekilleri İstanbul’a gitmeseydi, Meclis-i Mebusan orada
toplanmasaydı, dışanda güvenli bir yerde toplanıp orada bütün memleketi, bütün
milletin, başkentin alın yazışım korumuş olsaydı, İstanbul işgal olunmazdı.
İstanbul’un işgaline tek sebep, hükümetin bir takım anlamsız ve çürük görüşlere
saparak irade zayıflığı göstermiş olmasıdır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 120
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal, yaptığı ve başardığı işlerin önemini disiplinli çalışma, yılmama,
ve en önemlisi insana güvenme olarak belirtmektedir. O, gerek Birinci Dünya Savaşı
gerekse Kurtuluş Savaşı sürecinde karşılaştığı güçlüklerin hiçbirinde yılgınlık göstermemiştir.
Koşullan çok iyi değerlendirmiş, imkânsızı başarmıştır. Keskin zekâsı, yaratıcı
düşüncesi, sorunlara çözüm bulma becerisi ve bütünleştiriciliği onu daima başardı
kılmıştır.
Atatürk Diyor ki
Ben, bir işte nasıl başarıh olacağımı düşünmem; o işe neler engel olur, diye
düşünürüm. Engelleri kaldırdım mı, iş kendi kendine yürür.
Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Durumu
iyice belirlemek, sonra bu durum karşısında alınacak önlemlerin ne olduğuna karar
vermek. Bu karan bir kere verdikten sonra artık acaba yapayım mı,yapmayayım mı,
diye kararsızlık göstermemek, duraksamadan karan uygulamak ve başaracağıma
inanarak uygulamak!
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 469-470
Mustafa Kemal M illî M ücadeleyi örgütlerken hangi sorunlarla karşılaşmıştır?
Örneklerle açıklayınız.
Mustafa Kemal'in karşılaştığı güçlüklerden yılmaması onun hangi özellikleri ile
ilişkUendiıilebilir?
47
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
Avrupalı devletler arasında 19. yüzyıldan itibaren başlayan ekonomik ve siyasi
çekişmeler onların İtilaf (İngiltere, Rusya, Fransa) ve İttifak (Almanya, İtalya, Avusturya Macaristan İmparatorluğu) olmak üzere iki gruba ayrılmalarına neden olmuştu. Bu gruplaşma
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı’mn çıkmasına yol açmıştı. Osmanlı Devleti’nde
yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terakki Partisi yöneticileri Almanya’nın yarımda
savaşa girilmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı. Bu sayede son dönemlerde kaybedilen
toprakların geri alınacağım belirtiyorlardı. Ancak Osmanlı Devleti Almanya ve
bağlaşıklarının yanında girdiği savaşı kaybetti. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan
Mondros Ateşkes Anlaşması ile Osmanlı Devleti kendini kayıtsız şartsız düşmana teslim
etti. Avrupah devletler daha önce gizlice belirledikleri paylaşım planlarım ortaya koydular.
Özellikle anlaşmanın 7. maddesi ile yurdumuz işgale açık hâle getirildi.
Yurdumuzun işgale uğramasını Mustafa Kemal ve Türk milleti kabul etmedi.
Kuvayımilliye ruhu ile hareke eden Türk halkı millî cemiyetler kurarak işgallere karşı
direniş başlattı. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasından sonra Amasya Genelgesi,
Erzurum ve Sivas kongreleriyle Anadolu’da millî bilinç uyandırıldı ve sistemli hareket
edilmeye başlandı. Türk halkı cemiyetler aracılığı ile kendim savunmaya çalışırken
gerek azınlıklar gerekse Millî Mücadele karşıdan kurdukları çeşitli cemiyetlerle işgalleri
desteklediler. Misakımillî’mn kabulü ve Büyük Millet Meclisinin açılması Türk milletinin
bağımsızlık umutlarım iyice artırdı. Olaylan çok iyi kontrol eden ve yönlendiren
Mustafa Kemal, bağımsızlık ateşini her geçen gün daha da kuvvetlendirdi.
Meclisin açılmasından sonra çıkan ayaklanmaları bastırmak ve asker kaçaklarım
cezalandırmak için Hıyanet-i Vataniye Kanunu kabul edildi. Bu kanunun uygulana
bilmesi için de İstiklal Mahkemeleri kuruldu. İstanbul yönetimince imzalanan ve Türk
milletinin ölüm fermam olan Sevr Antlaşması TBMM ve Türk milleti tarafından kabul
edilmedi. Bu antlaşmayı imzalayan ve onaylayanlar vatan haini sayıldı.
Millî Mücadele’nin örgütlenme süreci Mustafa Kemal’in dâhice yönetimi ve
yönlendirmesi ile başarıyla sonuçlandı. Artık hedef Türk yurdunun işgalden tamamen
kurtarılmasıydı.
48
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına
başma “Y” yazınız
“D”
yanlış olanlann
( ) 1. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti resmen soma ermiştir.
( ) 2. Osmanlı Mebusan Meclisi Sevr Antlaşması’m kabul etmemiştir.
( ) 3. Mavri Mira azınlıkların kurduğu bir cemiyettir.
( ) 4. İstiklal Mahkemelerinde asker kaçaklan yargılanmamıştır.
( ) 5. Mustafa Kemal Temsil Heyeti başkanlığı yapmıştır.
( ) 6. İtilaf Devletleri TBMM’ye karşı çıkan ayaklanmalan desteklememişlerdir.
( ) 7. Amasya Görüşmeleriyle İstanbul Hükümeti millî güçleri tanımıştır.
( ) 8. İstanbul, Sivas Kongresi sonucunda işgal edilmiştir.
( ) 9. Mustafa Kemal Millî Mücadele’yi örgütlerken hiçbir güçlükle karşılaşmamıştır.
( ) 10. Millî cemiyetler Sivas Kongresi’nde birleştirilmiştir.
49
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TEST II
1) Aşağıdakilerden hangisi Çanakkale Savaşlarının sonuçlan arasında ver almaz?
A)
B)
C)
D)
2)
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’nda müttefiklerine yardım amacıyla
aşağıdaki cephelerden hangisine asker göndermiştir?
A)
B)
C)
D)
3)
Havza Genelgesi
Amasya Genelgesi
Erzurum Kongresi
Sivas Kongresi
Mondros Ateşkes Anlaşması ile başlayan işgallere karşı oluşan tepkilerden
hangisi diğerlerinden önce ortaya çıkmıştır?
A)
B)
C)
D)
50
Havza Genelgesi’nde
Amasya Genelgesi’nde
Sivas Kongresi’nde
Erzurum Kongresi’nde
Kurtuluş Savaşı’nın yöntem ve gerekçesi ilk kez aşağıdakilerden hangisinde belirtilmiştir?
A)
B)
C)
D)
5)
Kafkas Cephesi
Kanal Cephesi
Galiçya Cephesi
Filistin Cephesi
Manda ve himaye ilk kez nerede reddedilmiştir?
A)
B)
C)
D)
4)
İstanbul işgale uğramıştır.
Birinci Dünya Savaşı uzamıştır.
Rusya’da ihtilal çıkmıştır.
İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçememişlerdir.
Millî cemiyetler
Kongreler
Kuvayımilliye
Düzenli ordu
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
6)
Mustafa Kemal, ülke bütünlüğümüzün tehlikede olduğunu aşağıdakilerden hangisiyle
halka açıklamıştır?
A)
B)
C)
D)
7)
Aşağıdaki millî cemiyetlerden hangisi Adana çevresinde Ermenilere karşı mücadele
etmiştir?
A)
B)
C)
D)
8)
İngiliz Muhipleri Cemiyeti
Pontus Cemiyeti
Wilson Prensipleri Cemiyeti
Kilikyalılar Cemiyeti
Aşağıdakilerden hangisi Amasya Genelgesi ile sağlanmak istenen temel amaçtır?
A)
B)
C)
D)
9)
Havza Genelgesi
Sivas Kongresi
Amasya Genelgesi
Erzurum Kongresi
Doğu Karadeniz’de Pontus devleti kurulmasını engellemek
Padişahı ve halifeyi içinde bulunduğu baskıdan kurtarmak
Kuvayımilliye birliklerini birleştirerek düzenli ordu kurmak
Halkın ulusal bağımsızlık mücadelesine katılımım sağlamak
Aşağıdakilerden hangisi Erzurum Kongresi’nin aldığı kararlar ile ulusal bir meclis
gibi hareket ettiğinin göstergesi olamaz?
A)
B)
C)
D)
Ulusal iradenin egemen kılınacağı kararını alması
Geçici bir hükümet kurulması gerektiğini vurgulaması
Doğu Anadolu’daki direniş cemiyetlerini birleştirmesi
Vatanın bölünmezliğini kabul etmesi
10) Aşağıdakilerden hangisi Son Osmanlı Mebuslar Meclisinde kabul edilen Misakı millî’nin kararlan arasında ver almaz?
A)
B)
C)
D)
Geçici bir hükümet kurulmalıdır.
Boğazların güvenliği sağlanmalıdır.
Batı Trakya’da halkoylaması yapılmalıdır.
Kapitülasyonlar kaldırılmalıdır.
51
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
11) 16 Mart 1920’de İstanbul’un resmen işgal edilmesi ve Meelis-i Mebusamn dağıtılması
aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?
A)
B)
C)
D)
İstanbul Hükümetinin kurtuluş için harekete geçmesi
Saltanatın kaldırılması
TBMM’nin açılması
Kuvayımilliye’nin oluşması
12) TBMM’nin aldığı kararlardan hangisi, güçler birliği ilkesinin benimsendiğinin kanıtıdır?
A)
B)
C)
D)
TBMM’nin üstünde güç yoktur.
Yasama ve yürütme yetkisi mecliste toplanmıştır.
Hükümet kurmak gereklidir.
Padişah, meclisin düzenleyeceği yasaya göre yerini alacaktır.
13) Aşağıdaki antlaşmalardan hangisi imzalandığı hâlde yürürlüğe girmemiştir?
A)
B)
C)
D)
Lozan Antlaşması
Sevr Antlaşması
Atina Antlaşması
Gümrü Antlaşması
14) Mustafa Kemal, Amasya Görüşmeleri’nde, Osmanlı Meclis-i Mebusanmm
İstanbul dışında bir yerde toplanması gerektiğini söylemiştir.
Mustafa Kemal’in yukarıdaki düşüncesinin haklılığı aşağıdakilerden hangisiyle
anlaşılmıştır?
A)
B)
C)
D)
Misakımillî’nin kabul edilmesiyle
TBMM’nin açılmasıyla
Amasya Görüşmeleri’nin yapılmasıyla
İstanbul’un işgal edilmesiyle
15) Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’mn hazırlık döneminde, aşağıdakilerden hangisine
karşı çıkmıştır?
A)
B)
C)
D)
52
Millî cemiyetlerin birleştirilmesine
Amasya Görüşmeleri’nin yapılmasına
Temsilciler Kurulunun oluşturulmasına
Güçlü bir devletin koruyuculuğu altına girilmesine
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
UNITEIII
KONULAR
1. KURTULUŞ SAVAŞFNDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ
2. BATİ CEPHESİ SAVAŞLARI
3. EĞİTİM DAVASI
4. HER ŞEY VATAN İÇİN
5. ADIM ADIM ZAFERE
6. SİYASİ ZAFERLERİMİZ
7. BU VATAN BÖYLE KAZANILDI
ÖZET
TEST m
53
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Küf*
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
* © 1
Bu ünite sonunda;
* Kurtuluş Savaşı’nda. Doğu ve Güney cephelerinde yapılan mücadelelerin sebep ve
sonuçlarını,
* Batı Cephesi’nde Kuvayımilliye birliklerinin faaliyetlerim ve düzenli ordunun
kurulmasının önemini,
* Kurtuluş Savaşı’nın yaşandığı ortamda Atatürk’ün Maarif Kongresi yaparak
Türkiye’nin millî ve çağdaş eğitimine verdiği önemi,
* Türk milletinin millî birlik, beraberlik ve dayanışmasının ifadesi olarak Tekâlif-i
Millîye Kararlan’mn uygulamalarım,
* Sakarya Meydan Savaşı’mn ve Büyük Taarruz’un kazanılmasında Atatürk’ün
rolünü,
* Türk milletinin Kurtuluş Savaşı sürecinde elde ettiği askerî başarılarının ulusal ve
uluslararası etkilerini,
* Örnek eser incelemeleri yaparak dönemin toplumsal olaylarının sanat ve edebiyat
üzerine yansımalarım öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALISINIZ?
* Konu ile ilgili neler bildiğinizi “Ben bu konuda neler biliyorum?” sorusunu kendinize
sorup düşününüz.
* Konuyu okuyunuz, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarınız.
* TV, radyo programlarım izleyerek, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşınız.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE in
1.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA DOĞU VE GÜNEY CEPHELERİ
Kurtuluş Savaşı’nda Doğu Cephesi’nde Ermenilerle, Güney Cephesi’nde Fransız
ve beraberinde getirdikleri Ermenilerle, Batı Cephesi’nde ise Yunanlılarla savaşılmıştır.
Doğu Cephesi
19.
yüzyılın ikinci yansına kadar Osmanlı vatandaşı olarak huzur içinde yaşayan
Ermeniler, bu dönemden sonra Rusya ve İ ngiltere’nin kışkırtmasıyla sorun hâline
gelmiştir. Ermeni sorunu Rusların Berlin Antlaşması’na Ermenilerle ilgili bir hüküm
koydurmasıyla da uluslararası bir sorun niteliği kazanmıştır (1878). Bu tarihten sonra
Ermeniler Hınçak ve Taşnak adlarıyla örgütler kurmuşlar ve halkı silahlandırarak isyana
teşvik etmeye başlamışlardır. I.Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nin açılması üzerine
Ermenilerle Ruslar iş birliğine yönelmişler ve Rusların kışkırtmasıyla Türklere saldırmaya
başlamışlardır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, halkın ve askerin güvenliği için 27 Mayıs
1915 tarihinde Sevk ve İskan Kanunu’nu çıkararak Ermenilerin bir kısmım yine bir
Osmanlı toprağı olan Suriye ve Lübnan’a göç ettirmiştir.
( )
Kazım Karabekir Paşa
I.
Dünya Savaşı devam ederken Rusya’da ihtilal çıkınca, Ruslar, Doğu Anadolu’da
işgal ettikleri yerleri Türklere bırakarak geri çekildiler. Bu arada merkezi Erivan olan
bir Ermeni Devleti kuruldu (28 Mayıs 1918). Rusların çekilmesinden sonra Türk
ordusu bölgeye ulaşmadan Ermeniler, Türk topraklarım işgal etmeye başladılar.
Ermeniler Wîlson Ökelerini kendilerine göre yorumlayarak Doğu Anadolu’nun kendilerine ait
olduğunu iddia ediyorlardı. Gümrü, İğdır, Arpaçay ve Aras’a kadar olan yerleri işgal
ettiler.
55
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Ermeni işgal ve saldırılanımı artması üzerine TBMM Hükümeti 15. Kolordu Komutam
Kazım Karabekir’i tam yetkiyle Doğu Cephesi Komutanlığına atadı (9 Haziran 1920).
28 Eylül 1920’de, Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk birlikleri taarruza geçtiler.
29 Eylül’de Sarıkamış, 30 Ekim’de Kars ve çevresi Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Savaşı kaybeden Ermeniler banş istemek zorunda kaldılar. 2/3 Aralık 1920’de
Gümrü Antlaşması imzalanarak savaşa son verildi.
Gümrü Antlaşması’na göre Ermeniler;
1. Sevr Antlaşması’rnn geçersiz olduğunu kabul etmişler,
2. Doğu Anadolu’daki her türlü isteklerinden vazgeçmişlerdir.
Gümrü Antlaşması TBMM’nin uluslararası alandaki ilk siyasi başansıdır.
Misakımillî’nin doğu sınırlan gerçekleştirilmiş ve Türk halkının ordu ve TBMM’ye
olan güveni artmıştır. Aynca barışın sağlanmasıyla, bu cepheden önemli sayıda asker,
silah ve cephane Batı Cephesi’ne aktarılmıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk m illeti topyekûn bir mücadele vermiştir. Aşağıda
Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Kara Fatma ’ya ait kısa bir biyografi yer almaktadır.
Siz de Kurtuluş Savaşı’nda mücadele etmiş yerel kahramanlarımızı araştırarak
çevrenizdekilerle paylaşınız.
Erzurum’da doğdu. Subay Derviş Bey’le evlenip Balkan Savaşı’na katıldı. I. Dünya
Savaşı’nda 9-10 kadınla Kafkas Cephesi’ne gitti. Eşleri Ermenilerce şehit edilmiş
kadınlarla Ermenilere karşı çarpıştı. Millî Mücadele Döneminde oğlu, kızı ve kardeş­
leriyle beraber Bursa ve İzmit’in düşman işgalinden kurtarılması için çalıştı. 300 kişiyi
aşkın müfrezesiyle Sakarya ve Başkomutan Meydan Muharebelerine katıldı. Üsteğmen
rütbesiyle emekli oldu. Emekli maaşım Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM’ce
kendisine tekrar aylık bağlandı. 1955’de Erzurum’da öldü.
www.tsk.mil.tr/anitkabir/baskahramanlar
56
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Doğu Cephesi’nin TBMM için önemini açıklaymız.
Güney Cephesi Savaşları
Mondros Ateşkes Anlaşması’nın koşullarına aykın olarak İngilizler Musul,
İskenderun, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı; Fransızlar ise Adana, Mersin ve
Osmaniye’yi işgal ettiler. Fransa ile İngiltere 15 Eylül 1919’da ikili bir antlaşma
yaparak Orta Doğu’yu nasıl paylaşacaklarım belirlediler. Irak ve Filistin İngiliz man­
dası, Suriye ve Lübnan da Fransız mandası altına sokuldu. Antep, Maraş, Urfa da el
değiştirerek Fransa’ya geçti. Fransızlar buralara yerleştikleri gibi Suriye ve Mısır’dan
getirdikleri Ermenileri teşkilatlandırıp Türklere saldırıyorlardı. Sivas Kongresi’nde alı­
nan karar gereğince yörede Kuvayımilliye kurularak halkın direnişe geçmesi
sağlanmıştır.
Güney Cephesi’nde işgalcilere karşı yürütülen mücadelede bölge halkının özellikle
Kuvayimilliye birliklerinin önemli bir rolü vardır. Şahin Bey ve Karayılan en bilinen
Kuvayımilliye liderlerindendir.
KARAYILAN
Asıl adı Mehmet olan Karayılan; Gaziantep’in 40 km kuzeyinde Kahramanmaraş
ili Pazarcık ilçesi Höcüklü köyü Elifler mezrasında 1888 yılında doğmuştur.
Karayılan, hayvan sürüleri bulunan ve çevresine göre zengin sayılan bir köylü ailesine
mensuptu. Karayılan’ın babası 1904 yılında Ermeni eşkiyalan tarafından obasına
yapılan baskın sırasında şehit edilmişti. Bu tarihte Karayılan 16 yaşındaydı.
Genç yaşta yalnız kalan Karayılan, kendi kendine okuma yazmayı öğrenmiş, bir
süre köy imamlığı yapmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Rus Cephesi’nde savaşmış, çeşitli yararlıklar göstermiş
ve çavuşluğa terfi ettirilmiştir. Bu savaşta ayağından yaralanarak Malatya
Hastanesi’nde tedavi edilen Karayılan, daha sonra köyüne dönmüştür. Hükümet
kuvvetleriyle birlikte eşkiya Bozan Ağa ve adamlarım dağıtmıştır.
Antep savaşı şiddetlenince çetesiyle Karabıyıklı’da düşmana ilk ve kesin darbeyi
indiren Karayılan, Kuvayımilliye safına katılmıştır. Daha sonra Dülük köyüne gelerek
şehri kuşatan Fransız çemberini yarmış ve Antep’e girmiştir. Kendisine Şıhın Dağı’ndaki
(Sarımsak Tepe) Fransızlan püskürtmesi emri verilen Karayılan, bu çarpışmada (24
Mayıs 1920 tarihinde) şehit düşmüştür.
Bu olayla birlikte Karayılan ismi, Antep halkım temsil eden kahramanlardan biri
olmuştur.
www.gaziantep.gov.tr
57
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Antep Savunması
Fransızlar, Antep’i İngilizlerden devraldıktan sonra, Ermenilerin taşkınlıklanna
seyirci kaldılar. Bu durum üzerine, ulusal kuvvetler Çatalmazı Boğazı’nda Fransızlara
saldırdılar. Fransızlar bölgeyi elde tutmak için yeni kuvvetler getirmeye başladılar.
Antep’te Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin bir şubesi açıldı.
Üsteğmen Salih, “Şahin” takma adıyla Kuvayımilliye Komutanlığı’na getirildi. Ulusal
kuvvetler Antep’e ilerleyen 1.000 kişilik bir Fransız birliğini yendiler. Antep’te sıkışan
Fransızlar ise yardım istediler. Bunun üzerine güçlü silahlarla donatılmış bir Fransız
kuvveti Antep’e doğru yola çıktı. Şahin Bey emrindeki zayıf kuvvetlerle bunlara
saldırdı, sonuna kadar savaşarak Fransız süngüleri altında şehit oldu. Ulusal kuvvetler
saldırılarını durdurmadılar. Fransızlara her yerde saldırdılar. Ancak bu kuvvetler bir
komuta altında değildi. Bu sebeple Kılıç Ali Bey, Mustafa Kemal’in emriyle Antep’e
gelerek Kuvayımilliye Komutanlığı’nı üstüne aldı. Antep halkı 1 Nisan 1920 tarihinde
Fransız ve Ermenilere karşı ayaklandı. Fransızlar çok üstün kuvvetlerle Antep’e
saldırdılar, yoğun top ateşine tuttular. 19 Nisan’da ulusal kuvvetler Mağarabaşı
Savaşı’nda büyük başan elde ettiler. 11 Ağustos’ta Fransızlar büyük yardım alarak
Antep’e yeniden saldırmaya başladılar. Antep’e bir ültimatom vererek iki saat içinde
teslim olmasını, silahların bırakılmasını, tazminat verilmesini istediler. Türk topraklarım
işgal ve tahrip eden Fransızların bu isteği Antepliler tarafından reddedildi. Teslim olma
istekleri reddedilince Fransızlar şehri yine top ateşine tuttular.
ŞAHİN BEY
Asıl adı Mehmet Sait olan Şahinbey 1877’de Gaziantep’te doğmuştur. 1899’da
Yemen’e er olarak gitmiştir. Yemen’de gösterdiği başarıdan sonra başçavuş olmuştur.
1911’de Trablusgarp Savaşlarına gönüllü olarak katılmıştır. Balkan Savaşlarında,
Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Romanya, Filistin cephelerinde savaşmıştır. 1917
Ekiminde ise Sina Cephesi’nde görev almış ve rütbesi teğmenliğe yükselmiştir. Bu
arada İngilizlere esir düşmüş ve 1919’a kadar M ısır’da kalmıştır. Mütarekeden sonra
İngilizler Türk esirlerini serbest bırakmışlar ve Şahin Bey de 13 Aralık 1919’da İstanbul’a
gelmiştir. Ali Rıza Paşa kabinesinde Harbiye Nazın olan Cemal Paşa’ya müracaat
ederek Antep’e yakın olan Birecik İlçesi Askerlik Şube Başkanlığı’na tayin olmuştur.
Fransızların Antep ve yöresini işgal etmeleri üzerine Şahin Bey Fransızlara karşı
milis kuvvetleri ile birlikte karşı koymuştur. 4 Şubat 1920’de Kilis yoluna hâkim olan
milis kuvvetleri, telgraf hatlarını tahrip ederek Fransızların Kilis ile her türlü
irtibatım kesmişlerdir. Bu esnada Antepliler, cephane ve erzak göndermişlerdir. Fransızlar,
18 Şubat’ta bu yoldan geçmeyi bir daha denemişler fakat Şahin Bey
kuvvetlerince mağlup edilerek Kilis’e geri çekilmişlerdir.
Fransızlar Şahin Bey’in kuvvetleri üzerine son kez top ve makineli tüfeklerle
saldırdılar. Top ve mermi yağmuru altında sadece tüfekle karşı koymanın ölümle
neticeleneceğini anlayan Şahin Bey’in kuvvetleri geri çekilmeye başladı. Şahin Bey’in
yakınında bulunan arkadaşları birlikte çekilmek için ısrar ettiler. O, çekilmeyi her
defasmda reddetti. Elmalı Köprüsü taşlarım kendine siper ederek Fransızlara ateş etmeye
devam etti. Şahin Bey 28 Mart 1920 tarihinde şehit oldu
Antep şehri kadım, çocuğu, yaşlısıyla ve çok az bir ulusal kuvvetle; bıçak, taş,
sopa, balta, av tüfeği gibi basit silahlarla, 15.000 kişilik, modem silahlarla donatılmış
Fransız ordusuna karşı kahramanca savaştı. Açlık ve cephanesizlik yüzünden Antep on
bir aylık bir direnmeden sonra 9 Şubat 1921 ’de teslim oldu. Bu kahramanca direnişi
karşısında TBMM, daha savaş devam ederken Antep’e “Gazi” unvanım verdi ve şehrin
adı “Gaziantep” oldu.
Maraş Savunması
îşgai ettikleri Güney Anadolu şehirlerinde Ermenilerle birlikte Türk halkına karşı
onur kinci davranışlarda bulunan Fransızlar, 1920 yılı başından itibaren Maraş’a yeni
birlikler getirmeye başladılar. Bu kuvvetler Türk saldınlanyla yıpratılmaya başlandı.
Fakat Fransızların, yollan üzerindeki Türk köylerinde yaptıklan kötü uygulamalar Türk
halkım topluca direnişe itti. 20 Ocak 1920 tarihinde Maraş’m ileri gelenlerini tutukla­
maya ve hükümet binasını işgale başlayan Fransız birliklerine halk ateş açtı ve onlan
geri püskürttü. Fransız birlikleri şehri yoğun top ateşine tuttu. Türk direnişi, yeni
kuvvetler getiren Fransızlar karşısında yılmadan sürdü. Maraş halkı ellerinde yeterli silah,
cephane, yiyecek ve ilaç olmaksızın, soğuk kış şartlarında en modem silahlarla donatılmış
Fransız birlikleri karşısında mücadele etti.
Sütçü İmam’ın başlattığı ve Maraş halkının kahramanca yürüttüğü mücadele
karşısındaMaraş ’ta tutunamayan düşman şehri terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920).
Maraş adı TBMM karan ile 1973’te Kahramanmaraş olarak değiştirildi.
Urfa Savunması
Ocak 1919’da Urfa’yı işgal eden İngilizler, ekim aymda şehri Fransızlara terk ettiler.
Fransızlar, bütün yörede olduğu gibi, işgal ettikleri Urfa’da da Ermenilere dayanarak
Türk halkına karşı onur kinci davranışlara başladılar. Ermenilerin intikam duygulanyla
yaptıklan bütün taşkınlıklara göz yumdular. 29 Aralık 1919’da buraya atanan Yüzbaşı
Ali Saip (Ursavaş), Mustafa Kemal’in emriyle Fransızlan buradan çıkarmak için
çalışmaya başladı. Ulusal kuvvetler 7 Şubat 1920’da Urfa’daki Fransız Komutanlığına
kesin bir uyan vererek şehrin 24 saat içinde boşaltılmasını istediler. İstekleri yerine
59
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
getirilmeyince Türk kuvvetleri Urfa’ya girdiler. 9 Şubat’ta silahlı çatışma başladı.
Fransızlar şehri terk etmeyi reddettiler. Bu arada İngilizler Batı kamuoyunda Türk
halkının direnişini, Müslümanların Eımenileri katlettikleri şeklinde duyuruyorlardı. Oysa
Fransız ve Ermeniler Maraş’ta, Türk halkım kadm-çocuk demeden katlediyorlardı.
Mart ayı başlarında Urfa direnişi zayıflamaya başladı. Bazı Urfahlar Mustafa Kemal
Paşa’ya başvurarak (19 Mart 1920) kolordunun hemen yardıma gelmesini, halkın direniş
gücünün tükendiğini bildirdiler. Mustafa Kemal Paşa, 13. Kolorduya gereken emrin
verildiğini, Fransızların da çok zor durumda olduğunu belirterek direnmenin
sürdürülmesini istedi. Kolordu Urfa’ya gereken yardımı yapamadığı hâlde, daha fazla
direnme gücü kalmayan Fransızlar 11 Nisan 1920’de silah ve cephaneleriyle Urfa’yı terk
ettiler.
Urfa’ya TBMM karan ile 1984 yılında Şanlıurfa adı verildi.
Fransızlar halkın direnişi sonucunda askerî harekâtlarım durdurduktan sonra
Sakarya Zaferi’nin ardından TBMM ile Ankara Antlaşması’m yaptılar ve işgal
ettikleri yerleri boşalttılar. Antalya, İsparta ve Konya’yı işgal eden İtalyanlara karşı ise
cephe açılmadı. Türk ordusunun Batı Cephesi’nde kazandığı zaferler İtalyanlan etkiledi.
İtalya Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra Anadolu’yu tamamen terk ettiler.
Ulusal Kurtuluş Savaşımızın Güney Cephesi’ndekı mücadele, halkın kahramanca
direnişi sayesinde başarıyla sonuçlanmış oldu.
Güney Cephesi savaşlarının kazanılmasında Kuvayımilliye ’nin rolünü değerlendiriniz.
2.
BATI CEPHESİ SAVAŞLARI
Kuvayımilliye Nedir?
Kuvayımilliye, Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri ve Anadolu’da ilerlemeleri
üzerine kurulan ve düşmana karşı savaşan kuruluşlardı. Kuvayımilliye birlikleri,
düzenli ordu kumlana dek Kurtuluş Savaşı’nda çete ve silahlı savunma kuruluşları
olarak büyük yararlılıklar gösterdi. Kuvayımilliye adı, önceleri İzmir bölgesinde bulunan
silahlı direnişçilere verildiği hâlde sonralan bütün millî hareketi kapsayacak şekilde
kullanıldı. Kuvayımilliye işgalcilere karşı halkın tepkisi sonucu kurulmuştu.
Kuvayımilliyenin amacı; hiçbir devletin ve milletin egemenliğini kabul etmeden,
milletin kendi bayrağı altında özgür ve bağımsız yaşamasını sağlamaktı. Kuvayımilliye
bölgesel özelliğinin yanı sıra sivil bir yönetim altında savaşan kişilerden oluşuyordu.
İzmir bölgesinin efeleri, Güneydoğunun direnişçileri Kuvayımilliyeciler idi. Millî
Mücadele’nin başında bir direnme hareketi olarak ortaya çıkmış olan bu bölgesel kuruluşlar,
daha sonra TBMM’nin kurulması ile birleştirilmiş ve I. İnönü Savaşı sırasında da
tamamıyla düzenli orduya dönüşmüştür. Ancak Kuvayımilliye ruhu Kurtuluş Savaşı ve
inkılaplar süresince yaşmaya devam etmiştir.
60
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
KuvayımUliyecilerden bir bölümünün düzenli ordu birliği hâline getirilişi. Resimde Albay Bekir Sami
Bey’in yönetimindeki Bursa Birliği görülmektedir.
Kuvayımilliye birlikleri yurt savunmasında özellikle Batı Cephesi’nde önemli
görevler üstlenmişlerdir. Vatansever Türk halkı kendiliğinden teşkilatlanarak düşmana
karşı koymaya başlamıştır. Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden eli silah tutan herkes
mücadeleye katılmıştır. Bu birlikler ilk dönemlerde düşman ilerleyişini
yavaşlatmalardır. Kurtuluş Savaşı’nm örgütlenme döneminde bunların başma komutan
olarak eğitimli subaylar gönderilmiştir. Örneğin; Sivas Kongresi’den sonra Ali Fuat
Paşa Batı Anadolu Kuvayımilliye Umum Komutanlığına atanmıştır. Benzer örgütlenme
Güney Cephesi’nde de gerçekleştirilmiştir.
Atatürk Diyor ki
Aydın Cephesi’nde, kutsal vatanı istila etmeye çalışan düşmanla Kuvayımilliye
çarpışmakta ve her kanş toprağına vatana bağlı ve özverili evlatlarının cesetlerini
gömmektedir. Hiçbir kuvvet, hiçbir yetki, tarihin emrettiği bu görevden milletimizi
engelleyemeyecektir.
Kuvayımilliyemizin etkin egemeni, ancak millet ve yüksek millî amaçlardır; başka
hiçbir birey ve topluluk etkili olamaz.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 122
Tüm iyi niyet ve çabalar rağmen Kuvayımilliye güçleri ile düşmanın yurttan
atılamayacağı anlaşılmıştır. Bunun üzerine TBMM düzenli ordunun kurulmasına karar
vermiştir. Kuvayımilliye güçlerinin önemli bölümü düzenli orduya katılmış ve
bağımsızlık mücadelesi sistemli bir şekilde yürütülmeye başlanmıştır.
m
*
Kuvayımilliye *den düzenli orduya niçin geçilmiştir?
w
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kurtuluş Savaşı’nın kaderini belirleyen savaşlar Batı Cephesi’nde gerçekleştirilmiştir.
Bu cephedeki savaşlar TBMM tarafından kurulan düzenli ordular tarafından
Yunanlılara karşı yürütülmüştür.
Birinci înönü Savaşı (6 - 10 Ocak 1921)
Kuvayımilliyecilerden olan Çerkez Ethem, düzenli orduya katılmayı reddederek
ayaklanmıştı. 1921 yılı başlarında gerçekleşen bu olaydan yararlanmak isteyen Yunan
ordusu, 6 Ocak 1921 ’de Bursa ve Uşak’tan hareket ederek Eskişehir ve Afyon yönünde
saldınya geçmişti. Amaçlan, Eskişehir’i ele geçirip demir yolu ulaşımım kontrol altına
almak, sonra da Ankara’ya işgal ederek TBMM’yi dağıtmaktı. Albay îsmet Bey
komutasındaki Türk ordusu 10 Ocak 1921 ’de kendinden sayı ve silah bakımından üstün
olan Yunan ordusunu İnönü’de durdurmayı başarmıştır.
TBMM Başkam Mustafa Kemal, Birinci İnönü Savaşı'nm geçtiği alanı gezerken (Bozüyük, 10-15
Şubat 1921)
Bu savaşm kazanılmasıyla TBMM Hükümeti yurt içi ve yurt dışında saygınlık
kazanmıştır. Milletin TBMM ve orduya güveni artmıştır. İtilaf Devletleri Londra’da
konferans düzenlemek zorunda kalmışlardır. Bu zaferden sonra Sovyet Rusya ile
Moskova Antlaşması imzalanmıştır.
Birinci İnönü Savaşı’m başanyla yöneten İsmet Bey’in rütbesi albaylıktan generalliğe
yükseltilmiştir.
İkinci İnönü Savaşı (23 Mart -1 Nisan 1921)
Londra Konferansı’nda teklif edilen önerilerin TBMM Hükümetince kabul
edilmemesi üzerine, İtilaf Devletleri isteklerini Türklere zorla kabul ettirebilmek için
Yunanhlan Bursa ve Uşak üzerinden tekrar saldırttılar. Türk kuvvetleri karşı saldınya
geçerek Yunan saldırısını püskürttü. Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nm üstün yönetimi
başarının elde edilmesinde etkili oldu. 1 Nisan 1921’de Yunan ordusu Bursa yönünde
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
geri çekilmeye başladı. Böylece Yunanlılar İnönü’de İkinci kez yenildiler. Mustafa
Kemal, İsmet Paşa’ya çektiği kutlama telgrafında,“Siz orada yalnız düşmanı değil,
milletin makûs (kötü) talihini de yendiniz!” diyerek zaferin önemini dile getirmiştir.
n. İnönü Zaferi’yle TBMM Hükümeti varlığını Avrupa devletlerine, resmen olmasa da
kabul ettirdi; içte ve dışta nüfuz ve saygınlığı arttı. Avrupa ülkelerinde, İngiliz ve Yunan
politikasına karşı güvensizlik ve muhalefet başladı. Bu durum karşısında, Fransızlar
Zonguldak’tan, İtalyanlar Güney Anadolu’dan çekilmek zorunda kaldılar.
înönü Savaşlarının Türk tarihindeki önemini açıklaymız.
TBMM Başkam Mustafa Kemal, İkinci İnönü Zaferi’nden sonra Batı Cephesi Komutam îsmet Paşa ile
konuşurken (Haziran 1921)
Kütahya - Eskişehir Savaşları (10 -24 Temmuz 1921)
İnönü Savaşlarının kazanılmasından soma Türk ordusunun saldırı girişimi
başarısızlıkla sonuçlandı. Bunun üzerine Yunan saldırısı İnönü-Eskişehir, Afyon ve
Kütahya hattında geniş bir cephede yeniden başladı (10 Temmuz 1921). Bu durumda
Mustafa Kemal Paşa fazla kayıp verilmeden ordunun Sakarya Nehri’nin doğusuna
çekilmesine karar verdi. Ordu, Sakarya’nın doğusunda toparlanmaya başladı.
Yunanlılar da Sakarya Nehri kıyılarına kadar ilerlediler. Yunanlılar Sakarya Nehri’nin
batı tarafında durarak yeni bir saldın için hazırlıklara başladılar.
Kütahya-Eskişehir Savaşlan sonunda;
1. Eskişehir, Afyon ve Kütahya elimizden çıkmıştır.
2. Meclis tarafından Mustafa Kemal 5 Ağustos 1921 ’de başkomutanlığa getirilmiştir.
3. Mustafa Kemal’e üç ay süreyle Meclisin yetkileri verilmiştir.
TC. ÎNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
İstiklâl Marşı’nın Kabulü
“Şairlerimizin dikkatine:
Milletimizin dahili ve harici istiklal uğruna girişmiş olduğu mücadeleyi ifade ve
terennüm için bir İstiklâl Marşı, Umur-u Maarif Vekâleti Celilesi’nce müsabakaya
vazedilmiştir. İşbu müsabaka, 23 Kanun-u evvel sene 36 ( 23 Aralık 1920) tarihine kadar
olup bir heyet-i edebiye (edebiyat kurulu) tarafından, gönderilen eserler arasından seçilecek
tir ve kabul edilen eserin güftesi (sözü-şiiri) için beş yüz lira ödül verilecektir.
Aynca beş yüz lira tahsis edilecek olan beste için bilahare ayrıca bir müsabaka
(yarışma) açılacaktır. Bütün müracaatlar Ankara’da Büyük Millet Meclîsi Maarif Vekâleti
(MEB) ne yapılacaktır.”
www.meb.gov.tr/belirligunler/istiklal_marsi/index_istildal.html (Düzenlenmiştir.)
3 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır. 1920 yazı içinde ülke
topraklarının büyük bir bölümü işgal altındadır. Ankara düzenli bir ordu kurma
çalışmaları içindedir. İstanbul Hükümeti Mondros Ateşkes hükümleri gereğince orduyu
terhis etmiştir. Yeni bir ordu kurma çalışmalarında ise sayısız güçlüklerle karşılaşılmaktadır.
Meclis Hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek
güçleri de harekete geçirme çabasındadır. Yayımlanan gazeteler halkı işgal güçlerine
karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. Gazete ve dergilerden
önemli miktarları hükümet tarafından satın alınarak cephelere yönlendirilmekte, mitingler
düzenlemekte ve camilerde vaazlar verilmektedir. İstiklâl Marşı da halkın ve ordunun
moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir.
İstiklâl Marşı’nın yazılmasının kararlaştırılması üzerine gazetelere yukarıdaki ilan
verilmiştir.
Son şiir gönderme tarihî olan 23 Aralık 1920’ den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri
inceler ancak içlerinde İstiklâl Marşı olabilecek bir eser bulamaz. Bakan Hamdullah
Suphi, Mehmet Akif’in ödül konulması nedeniyle yarışmaya katılmadığını öğrenince,
64
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğim belirtir ve
yarışmaya katılmasını ister.
Mehmet Âkif, Eğitim Bakam Hamdullah Suphi’nin 5 Şubat 1921 tarihli mektubu
üzerine İstiklâl Marşı yazmak için Ankara’da çalışmalara başlar.
İstiklal Marşı 17 Şubat 1921 tarihinde Hakmiyeti Milliye ve Sebilürreşat
gazetelerinde yayımlanır.... 12 Mart 1921 ’de TBMM’de millî marş olarak kabul edilir.
Paltosu olmayan Âkif kazandığı beş yüz liralık ödülü, yoksul kadın ve çocuklara
yönelik bir hayır kurumu olan “Darülmesai” ye bağışlar.
IIII
İstiklâl Marşı’mızın 1930 yılından beri söylenen bestesi Osman Zeki ÜNGÖR’e aittir.
3.
EĞİTİM DAVASI
Türk halkının topyekûn ölüm kalım mücadelesine giriştiği ve Sakarya Savaşı’mn
hazırlıklarının yapıldığı dönemde, 1922 Temmuz’unda, Başkumandan Mustafa
Kemal’in bizzat katılmış olduğu Maarif Kongresi, büyük önderin, millî kurtuluşun
gerektirdiği çok yönlü mücadeleler arasında eğitim davasına verdiği hayati önemi
göstermesi bakımından derin bir anlam taşımaktadır.
o
Kurtuluş Savaşı ’nın en ş iddetli günlerinin yaşandığı bir ortamda Atatürk'ün
MaarifKongresi’ni düzenlemesi onun hangi kişilik özelliklerini göstermektedir?
Atatürk Diyor ki
... Eğitimlerin hedef ve amaçlan başka başkadır. Ben burada yalnız yeni Türk
Cumhuriyeti’nin yeni kuşağa vereceği eğitimin, millî eğitim olduğunu kesinlikle ifade
ettikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım...
Bir de millî eğitim esas olduktan sonra onun dilini, yöntemini, araçlarım da millî
yapmak zorunluluğu tartışmadan uzaktır. Millî eğitim ile geliştirmek ve yükseltmek
istenilen genç beyinleri, bir taraftan da paslandıncı, uyuşturucu, hayalî fazlalıklarla
doldurmaktan dikkatle kaçınmak gerekir...
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 234
65
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk, düşmanın taarruzu ve hızlı ilerleyişi karşısında Ankara’da toplanacak
Maarif Kongresi’nin ertelenmesi yolundaki önerileri reddetmiş ve 15 Temmuz 1921 ’de
Kongre’yi bir konuşma ile açmıştır. Bu konuşmasmda Atatürk, savaşa ve bütün maddi
imkânların düşmanı kovmak için kullanılması zaruretine rağmen, “millî” ve “çağdaş” bir
eğitimin temellerinin atılmasını, yapılacak işlerin programa bağlanmasını istemiş; o güne
kadar izlenen eğitim usullerinin yol açtığı zararları anlatmıştır. Savaş ortasındaki bu
kongrede Atatürk’ün söylediği şu sözler, kültür ve eğitime verdiği önemin, milletine
beslediği inancın belirgin bir ifadesidir: “Silahıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele
etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü İkincisinde de
göstereceğine asla şüphem yoktur.”
Mustafa Kemal, savaş şartlarına rağmen eğitime gereken önemi vermiş, bu tutu­
munu yaşadığı sürece de devam ettirmiştir. 1928 yılında gerçekleştirilen “Harf
İnkılabı” sürecinde kara tahtanın başma geçerek halka yeni harfleri öğretmiştir. Yine bu
süreçte “Başöğretmen” unvanın kabul etmiştir. Her fırsatta eğitimin önemine değinen
Mustafa Kemal, millî ve çağdaş bir eğitim için yenilikler yapmıştır.
Atatürk eğitim işleri ile sürekli ilgilenmiştir.
Mustafa Kemal'in m illî ve çağdaş eğitime önem vermesinin nedenleri neler olabilir?
4.
HER ŞEY VATAN İÇİN
Atatürk Diyor ki
Ankara’daki çalışmalarım, yalnız, ordunun insan ve taşıt araçları bakımından
gücünün artırılması, yiyecek ve giyeceğinin sağlanıp düzene konmasıyla ilgili tedbirler
almak ve hazırlıklar yapmakla geçti.
Nutuk, Bugünkü dille yayına hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ.
www.atam.gov.tr
Atatürk yukarıda belirttiği çalışmaları gerçekleştirmek için hangi kararlan almış
olabilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Birinci ve 1 kinci İ nönü savaşlarının kazanılmasından sonra Türk ordusu
Yunanlılara karşı taarruzda bulunmuştur. Ancak bu taarruz başarılı olmamış ve ordu­
muz Sakarya Irmağı’mn doğusuna çekilmek zorunda kalmıştı. Bu durum ordumuzun özel­
likle malzeme bakımından desteklenmesi gerektiğim ortaya çıkarmıştı. Başkomutan
Mustafa Kemal, ordunun ihtiyaçlarım kısa bir sürede ve düzenli olarak sağlayabilmek
için Tekalif-i Milliye olarak bilinen emirleri yayımladı.
Tekalif-i Millîye Emirleri (7-8 Ağustos 1921)
1- Her kazada bir Tekalif-i Millîye komisyonu kurulacaktır.
2- Tüccar ve ahalinin elindeki çamaşırlık bez, erkek elbisesi yapmaya elverişli her
çeşit kumaş ile astar, meşin, sahtiyan, çarıklık, deri, mıh, hayvan malzemesinin
yüzde kırkma, bedeli sonra verilmek üzere el konacaktır.
3- Her ev, bir kat çamaşır, bir çift çorap ve çarık hazırlayacaktır.
4- İnsan ve hayvan yiyeceklerinin yüzde kırkma bedeli sonra verilmek üzere el
konacaktır.
5- Nakil vasıtaları ayda bir kereye mahsus olmak üzere 100 km kullanılacaktır.
6- Ordunun yiyeceğine ve giyeceğine yarayan bütün metruk mallara el konacaktır.
7- Muharebeye elverişli bütün silahlar üç gün içinde teslim edilecektir.
8- Akaryakıt, kamyon lastiği, muharebe malzemesinin yüzde kırkma el konulacaktır.
9- Silah ve malzeme yapan zanaatçıların isimleri tespit edilecektir.
10- Her çeşit araba ve hayvanın yüzde yirmisi alınacaktır.
http://farabi.selcuk.edu.tr
Tekalif-i Millîye Emirleri incelendiğinde M illî Mücadele’nin hangi koşullarda
yürütüldüğü söylenebilir?
Türk halkı ordusuna yardım için her türlü fedakârlığı yapmıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal Tekalif-i Millîye Emirleri’ni yayımladıktan sonra Türk milleti
vannı yoğunu ortaya koymuştur. Tabloda görüldüğü gibi kadın erkek, genç yaşlı, hatta
çocuk demeden ordusunun yardımına koşmuştur. Her türlü imkânım kurtuluş için sefer­
ber edip büyük bir özveri örneği göstermiştir.
Tekalif-i Millîye emirlerini uygulamak istemeyenler ve Millî Mücadele aleyhinde
bozgunculuk yapanlan yargılamak için Kastamonu, Samsun ve Konya’da İstiklal
Mahkemeleri kurulmuştur.
5.
ADIM ADIM ZAFERE
Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos - 13 Eylül 1921)
Türk ordusu Kütahya-Eskişehir Savaşları sonrası Sakarya Irmağı’nın doğusuna
çekilmekle askerî bakımdan büyük bir avantaj elde etmişti. Türk kuvvetleri düşman
taarruzlarının tehdidinden kurtarılmış, Sakarya’nın doğusunda yeniden düzenlenerek savun­
ma gücü artırılmıştı. Yunanlılar ise mevzilerini genişletmişler, ulaştırma şartlan zor bir
arazide ilerlemek ve takviye yapmak zorunda kalmışlardı.
Sakarya Nehri’nin gerisine çekilme, halkta karamsarlığa neden olmuş ve Mecliste de
bunun belirtileri ortaya çıkmıştı. Mustafa Kemal Paşa’nm muhalifleri; “Ordu nereye
gidiyor, millet nereye götürülüyor? Bu hareketin elbette bir sorumlusu vardır, o nerededir?
Bu çok acı veren durumun ve yürekler acısı görünümün gerçek sorumlusunu ordunun
başmda görmek isterdik.” diyerek Mustafa Kemal Paşa’yı eleştirmeye başlamışlardı.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, 4 Ağustos 1921’de Büyük Millet Meclisine
verdiği bir önerge ile başkumantanlığı kabul ettiğini bildirdi ancak Meclisin elindeki
yetkileri de fiilen kullanmayı talep etti. Bu önerge üzerine Mustafa Kemal Paşa’nm
muhalifleri, kendisine başkomutan unvanını ve Meclisin yetkilerini kullanmak hakkım önce
vermek istemediler. Ancak unvan ve yetki, 5 Ağustos 1921 tarihli kanunla tanındı.
Başkomutanlık görevine getirilen Mustafa Kemal Paşa savaş hazırlıklarını tamamladıktan
sonra cepheye hareket etti. Cephede teftiş yaparken, attan düşerek birkaç kaburga
kemiğini kırdı. 23 Ağustos’ta başlayan savaşı cephede yaralı ve kaburga kemiği sanlı
bir şekilde idare etmek zorunda kaldı.
23 Ağustos’tan 13 Eylül’e kadar gece gündüz aralıksız yirmi iki gün devam eden Sakaıya
Meydan Savaşı’ndan sonra, düşman ordusu mağlup ve perişan bir şekilde cepheyi terk etti.
Atatürk Diyor ki
Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her
kanş toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük büyük
her birlik bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği
noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder. Yarımdaki birliğin çekilmeye
mecbur olduğunu gören birlikler ona tâbi olamaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar
dayanmaya ve karşı koymaya mecburdur.
Nutuk, Bugünkü dille yayma hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ,
www.atam.gov.tr
68
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal'in bu emimin Sakarya Savaşı’ıun kazanılmasındaki etkisi nedir?
Sakarya Meydan Savaşı, ikinci Viyana Kuşatmasından bu yana devam eden gerilemenin
durdurulduğu ve ileri gidişin başladığı bir dönüm noktası oldu. Bu zafer, bütün memlekette
günlerce süren sevinç gösterilerine ve heyecanlı kutlamalara vesile oldu. Meclis, 19
Eylül 1921’de kabul edilen bir kanunla, Türk milletinin bir şükranı olarak Mustafa
Kemal Paşa’ya mareşallik rütbesi ve gazilik unvanım verdi.
Z M Û tfN İN
27D0.D
Hattı
sathılllUUaiaavardır.
0 satıh bütün vatandır.
Vatanın her karı; toprağı,
»atandasın kanıyla ıslanmadıkça.
>.
terk
Genelkurmay Başkanlığının Sakarya Zaferi için bastırdığı afiş
Sakarya Zaferi, TBMM Hükümetinin dış ilişkilerinde güç ve itibarının artmasına
neden oldu. Sakarya Zaferi’nden soma, 13 Ekim 1921 ’de Sovyet Rusya (Kafkas
Cumhuriyetleri) ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de de Fransızlarla Ankara
Antlaşması imzalandı. Sakarya Zaferi, askerlik ve politika balonundan da Kurtuluş
Mücadelemiz’in önemli bir merhalesi oldu. Kurtuluş Savaşı’nm son savunma savaşı
olan Sakarya Meydan Savaşı’nın diğer önemli sonuçlan şunlardır:
Düşmanın saldın gücü tükenmiş, Türk topraklarım ele geçirme istek ve umudu
yok olmuş, savunmaya geçmiştir.
TBMM Anadolu’da kesin egemenlik sağlamıştır.
İtalyanlar Anadolu’dan tamamen çekilmiştir.
Büyük Taarruz (26 Ağustos-30 Ağustos 1922)
Sakarya Savaşı’ndan soma kamuoyunda ve TBMM’de taarruz için sabırsızlık
başlamıştı. Ancak düşmanı yurttan atabilmek ve kesin darbeyi vurmak için iyi hazırlanmak
gerekiyordu. Bunu çok iyi bilen ve kavrayan Mustafa Kemal ordunun hazır olması için
taarruzu erteledi. İlgililere de gereken açıklamaları yaptı.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
“Ordumuzun karan, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi,
hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yanm hazırlıkla, yarım
tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” diyerek bir
taraftan zihinlerdeki şüpheyi gidermeye çalışırken, diğer taraftan da orduyu son zaferi
sağlayacak bir taarruz için hazırlıyordu. Mustafa Kemal Paşa, ordu birlikleri arasında
bir futbol maçı organize edilmesi bahanesiyle ordu komutanlarını Akşehir’e davet etti.
Böylece Yunanlıların ve işgal devletlerinin dikkatleri çekilmeyecekti. Gerekli görüşme
ve çalışmalan tamamlayan Mustafa Kemal 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana
taarruz emrini verdi.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’mn yatımda Genelkurmay Başkam Fevzi Paşa
(Çakmak), Batı Cephesi Komutam İsmet Paşa (İnönü) bulunuyordu. Büyük Taarruz
topçuların saat 5:30’daki ateşi ile başladı.
26 Ağustos günü Türk ordusunun taarruzu, Genelkurmay Başkanlığınca TBMM’ye
bildirildi. Bu haber Meclisi coşturdu ve heyecanlı gösterilere vesile oldu. 27 Ağustos
Pazar sabahı gün ağarırken, Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti. Bu
taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi.
27 Ağustos’ta Afyon, 8. Tümen tarafından kurtanldı. Afyon kurtuluşun şanlı
müjdecisi olmuştu. Başkomutanlık karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı karargâhı
Afyon’a taşındı.
Türk ordusu çok hızlı hareket etmişti. Yunan ordusu geri çekilmekte bile sıkıntı
çekmeye başlamıştı. 30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı Türk ordusunun
kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz’un son safhası tarihimize Başkomutan Meydan
Muharebesi olarak geçmiştir.
Genelkurmay Başkanlığının “30 Ağustos Zafer Bayramı” İçin bastırdığı afiş
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda (30 Ağustos 1922) düşman ordusunun
büyük kısmı dört taraftan sarılarak, Dumlupınar’da Gazi Mustafa Kemal Paşa’nm ateş
hatlan arasında bizzat idare ettiği savaşta yok edilmiş veya esir edilmişti. Böylece
tasarlanan kesin sonuç beş gün içinde elde edilmiş ve hazırlanan plan tam başan ile
uygulanmıştı. 30 Ağustos 1922’nin gurur verici zaferi ile Mustafa Kemal, kaçabilen
düşmanın takip edilmesini ve üç koldan Ege’ye doğru ilerlenmesini uygun buldu. Tarihî
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emrini 1 Eylül 1922’de verdi. Yunanlılar,
İzmir’e doğru kaçmaktaydı. Başta Yunan ordusu Başkomutanı Trikopis olmak üzere
çok sayıda Yunan askeri esir alınmıştı.
Ordumuz 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi ve Kadife Kale’ye bayrağımızı çekti. İzmir’de
askerlerimiz coşku içinde karşılandılar ve çiçek yağmuruna tutuldular. Başkomutan Gazi
Mustafa Kemal Paşa İzmir’in kurtuluşunu Belkahve’den seyretti.
Büyük Taamız’ım başarıyla, sonuçlanmasında Mustafa Kemal'in rolünü açıklayınız
.
Bu zafer:
Türk milletinin kendine güven duygusunu yükseltmiştir.
Misakımillî büyük ölçüde gerçekleştirilmiş, düşmanlar topraklarımızdan atılmıştır.
Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza
kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır.
Büyük Türk zaferi karşısında endişeye düşen ve o anda da İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarım işgal altında bulunduran İtilaf Devletleri, savaşı durdurmak için çaba
harcamaya başladılar. 18 Eylül 1922’de bütün Batı Anadolu’yu Yunanlılardan kurtaran
Türk ordusu İngiliz işgalinde bulunan Marmara Bölgesi’ne yönelmişti. Yeni bir savaşı
göze alamayan İtilaf Devletleri ateşkes teklifinde bulundular. Yoğun görüşmeler sonucu
11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması’yla, Edime dahil Trakya,
Marmara Bölgesi ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarılmış oldu.
6.
SİYASİ ZAFERLERİMİZ
Mustafa Kemal Paşa askeri alanda elde ettiği başarılan, siyasi zaferlerle tamamlamıştır.
Cephede olduğu gibi masa başında da Türk milletinin yararım gözetmiş ve onu adım
adım tam bağımsızlığa ulaştırmıştır. Atatürk sayesinde yeni Türk Devleti uluslararası arena­
da onurlu ve saygm bir devlet olarak yerini almıştır.
Londra Konferansı (21 Şubat 1921)
I.
İnönü Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri Londra’da bir konferans düzenlemeye
karar verdiler. Sevr’i gözden geçirerek Türk milletine kabul ettirmeyi planlıyorlardı.
Londra’da toplanacak konferansa Osmanlı Devleti ve Yunanistan çağrıldı.
Osmanlı delegeleri arasında Ankara Hükümetinin temsilcisinin de bulunması istendi.
İtilaf Devletleri böyle davranmakla İstanbul Hükümeti ile Ankara Hükümeti arasında
çıkacak ikilikten yararlanmayı amaçlamıştı.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TBMM Hükümetini Londra Konferansı’nda temsil eden Bekir Sami (Kunduh) Bey (Sol başta)
Mustafa Kemal ise davetin doğrudan TBMM’ye yapılması gerektiğini, doğrudan
çağn yapılmazsa konferansa katılmayacaklarını bildirdi. îtilaf Devletleri İtalya
aracılığıyla Ankara Hükümetini de konferansa davet ettiler. TBMM temsilcisi Bekir
Sami Bey, Türk milletinin Misakımillî ile belirlenmiş haklarından taviz vermeyeceğini
belirtti. İtilaf Devletleri bu isteğe önem vermediler. Konferansta Ankara Hükümetine
önerilen banş esasları Sevr’in biraz değiştirilmiş şekli olduğundan reddedildi.
Konferans bir sonuç almamadan dağıldı. Ancak Yunanlıların sürekli olarak “Türkler
banş istemiyor” şeklindeki tezleri bu konferansa katılmakla geçersiz hâle getirilmiş
oldu. Bu konferansın TBMM Hükümeti açısından çok önemli bir siyasi kazanımı oldu.
Bu kazanım Yeni Türk Devleti’nin İtilaf Devletlerince resmen tanınmasıdır.
Afganistan Antlaşması (1 Mart 1921)
Afganistan Antlaşması, 1 Mart 1921 tarihinde müzakere için Moskova’da bulunan
Türk heyeti ile bağımsızlığım henüz kazanmış Afganistan temsilcileri arasında imza­
lanmış bir dostluk antlaşmasıdır. Bu antlaşmaya göre;
Bu iki kardeş devlet ve millet, birbirlerini bağımsızlıkların tanıyacaklardır.
Taraflardan birine yapılacak saldın diğerine de yapılmış sayılacak ve saldınyı
ortadan kaldıracaklardır.
Kültürel bağlan güçlendirmek için Türkiye’den Afganistan'a öğretmen ve subay
gönderilecektir.
Moskova Antlaşması (16 Mart 1921)
Birinci İnönü Savaşı’rnn kazammlanndan birisi de 1920 yılı Mayıs ayından beri
diplomatik ilişkilerin sürdüğü Sovyet Rusya ile Moskova Antlaşması’mn imzalanmasıdır.
Moskova Antlaşması’na göre;
Doğu sınırımız büyük oranda kesinlik kazandı.
Sovyetler yeni Türk Devleti’ni ve Misakımillî’yi tamdı.
İki devlet arasında çeşitli ekonomik ve siyasi konularda karşılıklı yardım karan alındı.
Doğu sınırımız güvenlik altına alındığı için bu cephedeki kuvvetlerimizin diğer
cephelere kaydırılma imkânı doğdu.
Moskova Antlaşması ile ilk kez büyük bir devlet Misakımillî’yi tanımıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kars Anlaşması (13 Ekim 1921)
TBMM Başkam Mustafa Kemal Rus ve Azerbaycan
temsilcileri ile birlikte (1921)
Moskova Antlaşması doğu şuurlarımız ile ilgili bazı sorunlar bırakmıştı. Yurdun
işgalcilerden tamamen kurtarılması için yoğun çabanın harcandığı bir dönemde TBMM
Hükümeti ile Sovyet Rusya arasında hiçbir pürüzün kalmaması gerekiyordu. Sovyet
Rusya da kendisine bağlı Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın TBMM Hükümeti
ile anlaşmasını istedi. Sakarya Zaferi’nden sonra bu cumhuriyetlerle yapılan Kars
Antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazandı.
Ankara Antlaşması (20 Ekim 1921)
Birinci ve ikinci İnönü savaşlarının kazanılmasından sonra Fransızların TBMM
Hükümetine karşı tavırlarında değişiklik meydana gelmişti. Fransızlar bir anlamda
Türk milletinin esir, ülkesinin ise sömürge yapılamayacağım anlamışlardı. Sakarya
Zaferi’nin kazanılması TBMM Hükümeti ve onun ordusu hakkındaki son tereddütleri de
ortadan kaldırdı. Fransızlar TBMM Hükümeti üe anlaşma isteklerini büdirdiler.
Yapılan Ankara Antlaşması’na göre;
TBMM ile Fransa arasındaki çatışmalar sona ermiş, bugünkü güney sınırımız
(İskenderun-Hatay dışında) çizilmiştir.
Hatay için özel bir yönetim biçimi uygulanması kararlaştırılmıştır. Buradaki
Türklere geniş haklar tanınmıştır.
Bu antlaşma ile Fransa TBMM’yi resmen tanımıştır.
Ankara Antlaşması, TBMM Hükümetinin diplomatik bir zaferidir. Bu zaferle Fransa
Anadolu işgalinde işbirliği yaptığı dostlarından kopmuş, böylece İtilaf Devletleri bloku
parçalanmıştır. Güney Cephesi kapanmış, bu cephedeki birliklerin Batı Cephesi’ne
kaydırılma imkânı ortaya çıkmıştır.
73
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mudanya Ateşkes Anlaşması (11 Ekim 1922)
Büyük Taarruz kazanılıp 9 Eylül’de İzmir’in kurtarılmasından sonra Türk ordusu,
18 Eylül’de de tüm Batı Anadolu’yu işgalden kurtarmıştı. Türk ordusu daha sonra
Boğazlar, İstanbul ve Trakya’yı geri almak için bu yönde harekete geçti. Bunun üzeri
ne İtilaf Devletleri ateşkes görüşmelerine başlama isteklerini TBMM’ye bildirdiler. 3 Ekim’
de Mudanya’da başlayan ateşkes görüşmelerine Türk temsilcisi olarak İsmet Paşa
gönderildi. Yunanistan görüşmelere katılmadı. Sonradan ateşkes metnini imzaladı.
Mudanya Ateşkes Anlaşması’mn imzalandığı, günümüzde müze olan bina
Mudanya Ateşkes Anlaşması’na göre;
Türkiye ile Yunanistan arasındaki silahlı çatışmalara son verilecektir.
Yunanlılar 15 gün içinde Doğu Trakya’yı boşaltacaklar, Türkiye, banş sağlanıncaya
kadar burada emniyet ve asayişin sağlanması için sekiz bin jandarma bulunduracaktır.
Boğazların durumu banş antlaşmasıyla saptanacaktır.
İtilaf Devletlerinin kuvvetleri banş antlaşması imzalanıncaya kadar İstanbul’da
kalacaklardır.
1^
Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Türk diplomasisi büyük bir zafer kazanmıştır. Bu
ateşkesten sonra çalışmalar Lozan’da toplanacak banş konferansının hazırlıklan üzerine
yoğunlaştırılmıştır. Artık yeni Türk devleti uluslararası hukukun ilkeleri içinde kendini
ezmek isteyenlere karşı eşit haklarla onurlu bir devlet olarak konferans masasına
oturacaktır. Bu anlaşmayla Doğu Trakya savaş yapılmadan kazanılmış, Misakımillî ile
belirlenen topraklar büyük ölçüde geri alınmış, ülke bütünlüğü sağlanmıştır. Banş
antlaşmasıyla da uluslararası güvenceye alınacaktır. Aynca İstanbul ve Boğazların
TBMM Hükümetine bırakılması ile de Osmanlı Devleti hukuken sona ermiştir.
Kurtuluş Savaşı sürecinde elde edilen askerî başarıların ulusal ve uluslararası
etkinliklerini değerlendiriniz?
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
7. BU VATAN BÖYLE KAZANILDI
Bir milletin hayatında önemli olan olayların izleri o milletin kültürel hayatma da
yansımaktadır. Sosyal bir varlık olan insan olayları bir bütün olarak yaşar ve ortaya
koyduğu eserlere de yansıtır. Bu edebiyat olur, sinema olur ya da heykel olur. Türk
Kurtuluş Savaşı da daha çok edebiyatımıza (şiir, roman, hikâye) yansımıştır. Yaban, Küçük
Ağa ve Türk’ün Ateşle İmtihanı gibi edebî eserler bunun en çarpıcı örnekleridir.
Aşağıda Kurtuluş Savaşı Dönemini anlatan bir romanın özeti yer almaktadır.
KÜÇÜK AĞA
Dünya Savaşı resmen sona ermiş ancak Osmanlı Devleti üzerindeki olumsuz etki
leri devam etmektedir. Savaş sonrası birçok asker gazi olarak memleketlerine dönmüş
tür. Bu erlerden biri de savaşta kolunu kaybetmiş Salih adlı Akşehirli bir askerdir.
Memleketine döndüğünde çok ş eyin değiştiğim görür. Önceleri dost olarak yaşayan
Rumlar ve Türk halkı ş imdi birbirinden soğumuştur. Salih’in samimi arkadaşı olan
Niko da bir Rum’dur ve gelişmelerden o da etkilenmiştir.
Yunan ve İngiliz ordularının işgal haberleri gelmekte ve iki halkın birbirine olan
düşmanlığı artmaktadır. Salih ise yüzyıllardır Osmanlı himayesinde rahatça yaşayan
Rumların bu davranışını bir ihanet olarak görmekle beraber arkadaşı Niko’dan kopama
maktadır. Rumlarla olan dostluğu kasabalı tarafından fark edilir ve kasabalı Salih’i
dışlar. Salih artık sürekli Niko ve onun arkadaşlarıyla beraberdir. Artık Osmanlıya ve
padişaha olan güveni de sarsılmıştır. Öte yandan halk işgallere tepkisiz kalmama kararı
almıştır fakat bunun kimin önderliğinde yapılacağı belirsizdir.
Salih günler geçtikçe kendi kasabalısının tepkisini çekmiş ve artık istenilmeyen
biri olmuştur. Bu sırada kasabaya İ stanbullu Hoca adında bir hoca gönderilir.
İstanbul’dan gönderiliş amacı kasabada padişaha ve Osmanlı’ya bağlılığı sağlamaktır.
Hoca gerçekten de çok etkili bir insandır ve halkın büyük beğenisini kazanır. Vaazlarda
cemaate Osmanlı padişahı lehinde düşüncelerini aktarmaktadır. Bu sırada memlekette
kurtuluş ümidi olabilecek bir örgüt kurulmaktadır. Kuvayımilliye adı verilen bu örgüt
Anadolu’da işgalleri önlemek için kurulmuştur. Fakat Kuvayımilliyenin işi çok zordur.
n
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Memlekette işgallere karşı veya işgallerden yana birçok örgüt vardır.
Kuvayımilliye önce bu örgütleri kendi tarafına çekmeli veya ortadan kaldırmalıdır.
Hocanın vaazları da Kuvayımilliye ilkelerine ters düşmektedir. Hoca her fırsatta
padişaha bağlılıktan bahsetmektedir, Kuvayımilliye ise padişahtan kurtulmak, yeni bir
yönetim kurmak amacım gütmektedir. İşte bütün bunlar nedeniyle Kuvayımilliyeciler
ile Hoca arasında bir zıtlaşma meydana gelir. Hoca ise halka kendini çok sevdirmiştir.
Çünkü her yönüyle iyi ve doğru bir insandır. Fakat Hoca da kendi içinde bir yandan
yaptığı işin gerçekten doğru olup olmadığım sorgulamaktadır.
Olaylar gelişirken Salih ise unutulmuşluk ve terkedilmişlikten bir kaçış olarak
Kuvayımilliyeye katılmaya karar verir. Onu bu karan vermeye zorlayan başka bir şey
ise yakın arkadaşı Niko’nun da sonunda Osmanlıya karşı savaşta yer almasıdır. Salih
bu ihanetin öcünün peşinden koşacak ve Kurtuluş Mücadelesinde büyük rol oyna
yacaktır. Kuvayımilliyeciler, Hoca hakkında ölüm emri çıkartır. Hoca halkın zorla­
masıyla Akşehir’den kaçar ve çete reislerine sığınır. Kuvvacılar Hocayı bulması için
Salih’i görevlendirir. Hoca ise şimdi hangi tarafta yer almak gerektiğinin hesabım yap­
maktadır. Kuvayımilliye ise her geçen gün başan kazanmakta ve güçlenmektedir. Salih
Hoca’yı bulur ve onu Kuvva yararına çalışmaya ikna eder.
Bu sırada Hoca, Salih’ i bilgi almak için Akşehir’e yollar. Akşehir’de ise Hoca
öldü bilinmektedir. Oysa Hoca hayattadır ve yeni kimliği “Küçük Ağa” ile Kuvva
yararına çalışmaktadır. Hoca’nm Kuvva yararına çalıştığı haberi Salih tarafından
Akşehir’de sadece Kuvvacı olan birkaç kişiye duyurulur ve memnuniyet yaratır. Hoca,
Çerkeş Ethem’in düzenli orduya katılmamak için çıkardığı isyanı sonuçsuz bırakarak
millî kuvvetlere en büyük hizmetini vermiş olur.
Memleket zafere doğru gitmektedir ve bu noktada Ankara ve Melis’e büyük iş
düşmektedir. Küçük Ağa, Fevzi Paşa ile birlikte Akşehir’e gelir ve burada da tanın­
madığını ve Küçük Ağa olarak bilindiğini görür. Eşi ve çocuğu hakkında bilgi alır ve
çocuğunu bulur fakat eşinin durumu kötüdür. Eşine geldiğini haber eder fakat kadın
ölmek üzeredir ve oğlunu Hoca’ya emanet ettiğini söylemekle kalır. Günler sonra da
ölür. Hoca daha sonra Ankara’ya döner ve mücadeleye devam eder.
Tank BUĞRA
m *
(4 T
m *
Yukarıdaki romana göre Türk inşam Kurtuluşu Savaşı fndan nasıl etkilenmiştir?
Kurtuluş Savaşı ’nı konu alan sanat ve edebiyat eserlerini araştırıp bu eserlerde
toplumsal olaylarm nasıl ele almdğım inceleyiniz?
Siz Kurtuluş Savaşı *m filme alsaydmız nasıl bir afiş hazırlardınız?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
Birinci Dünya Savaşı devam ederken Rusya’da rejim değişikliği meydana
gelmişti. Bunun üzerine Rusya, savaştan çekilmiş ve işgal ettiği Türk topraklarım
boşaltmıştı. Ruslar çekilince Kafkasya’da bir devlet kurmuş olan Ermeniler bu yerleri
işgal ettiler. TBMM, Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu Cephesi komutanlığına atadı.
Ermeniler yenilgiye uğratıldı ve Gümrü Antlaşması ile Doğu Cephesi kapandı.
Mondros Ateşkesi’nden soma güney bölgelerimiz önce İngilizler daha soma
Fransızlar tarafından işgal edildi. Özellikle Maraş, Urfa ve Antep halkı gösterdiği üstün
vatan müdafaası ile Fransızlan mağlup etti. Fransızlar Ankara Antlaşma’sı ile bölgeyi
tamamen boşalttı.
Batı Cephesi’nde düşmana karşı önce Kuvayımilliye birlikleri ile mücadele edildi.
TBMM tarafından kurulan düzenli ordu burada İsm et Bey komutasında Birinci ve
İkinci İnönü savaşlarım kazandı. Özellikle Birinci İnönü Savaşı’mn önemli siyasal
sonuçlan oldu. Afganistan ve Rusya ile antlaşmalar imzalandı. TBMM Hükümeti
Londra Konferansı’na davet edilerek hukuken tarımdı. Başkomutan Mustafa Kemal
emrindeki Türk ordusu önce Sakarya Savaşı’m, daha sonra ise Büyük Taarruz’u kazanarak
Türk milletinin bağımsızlığım sağladı. Sakarya Zaferi sonrasında Ankara ve Kars
antlaşmaları imzalandı. Mustafa Kemal’e TBMM tarafından Sakarya Savaşı’ndan
soma “gazi” unvanı ile “mareşal” rütbesi verildi.
Kurtuluş Savaşı’nda Türk milleti büyük bir fedakarlık gösterdi. Canım ve malım
ordusunun emrine vermekten çekinmedi. Türk milletinin bu üstün fedakârlığı edebiyat
ve sanat eserlerine de yansıdı.
77
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına “Y” yazınız.
( ) 1. Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’dır.
( ) 2. Güney Cephesi Kars Antlaşması ile kapanmıştır.
( ) 3. Birinci İnönü Savaşı’m Kuvayımilliye birlikleri kazanmıştır.
( ) 4. Londra Konferansı ile TBMM hukuken tanınmıştır.
( ) 5. Sakarya Zaferi son savunma savaşıdır.
( ) 6. Tekalif-i Millîye Kararlan Birinci İnönü Savaşı’ndan önce alınmıştır.
( ) 7. Batı Cephesi savaşlarının kazanılması sonucu Mudanya Ateşkes Anlaşması
imzalanmıştır.
( ) 8. “Yaban” Kurtuluş Savaşı ile ilgili bir romandır.
( ) 9. TBMM ilk siyasi başarısının Gümrü Antlaşması ile elde etmiştir.
( ) 10. İtalyanlar Anadolu’yu Sakarya Zaferi’nden soma boşaltmışlardır.
78
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TEST m
1)
Aşağıdaki ifadelerden hangisi, Kuvayımilliye ’yi doğru olarak tanımlamaktadır?
A)
B)
C)
D)
2)
TBMM’nin oluşturduğu öncü birliklerdir.
İşgallere karşı halkın oluşturduğu direniş birlikleridir.
Osmanlı ordusudur.
Padişaha bağlı muhafız birlikleridir.
Kurtuluş Savaşı’mn başladığı yıllarda, işgallere karşı Batı ve Güneydoğu
Anadolu’da Kuvayımilliye adı verilen silahlı direniş birlikleri oluşturulurken,
Doğu Anadolu’da bu tür bir gelişme görülmemiştir.
Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
3)
Ekonomik kaynakların yeterli olmaması
Bölge halkının İstanbul Hükümetini desteklemesi
Ermenilere karşı Kuvayımilliye’nin yeterli olacağma inanılmaması
Bölgede düzenli ordu birliklerinin bulunması
Gümrü Antlaşması’nın sonuçlan ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
B)
C)
D)
Doğu sınırının belirlenmesinde etkili olmuştur.
Ermeni sorunu hukuken sona ermiştir.
Moskova Antlaşması’mn imzalanmasına zemin hazırlamıştır.
İtilaf Devletleri banş önerisi getirmiştir.
4) İtilaf Devletleri Kurtuluş Savaşı sırasında,
- Anadolu’da ayaklanmalar çıkmasında etkili olmuşlardır.
- Misakımillî karanmn alınması üzerine İstanbul Hükümeti üzerindeki
baskılarını artırmışlardır.
- Londra Konferansı’na TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümetini de
çağırmışlardır.
İtilaf Devletlerinin bu girişimleri ile gerçekleştirmek istedikleri amaçlar arasında
aşağıdakilerden hangisi ver almaz?
A)
B)
C)
D)
Kurtuluş Savaşı’m engellemek
Barışı bir an önce sağlamak
Türk milleti arasında ikilik çıkarmak
İşgalleri kolaylaştırmak
79
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5)
TBMM Hükümetinin Londra Konferansı’na katılmasının amaçlan arasında
aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A)
B)
C)
D)
6)
Kuvayımilliye birliklerinin aşağıdakilerden hangisi karşısında başansızlığa
uğraması düzenli orduların kurulmasını zorunlu kılmıştır?
A)
B)
C)
D)
7)
İstanbul Hükümeti ile işbirliği yapmak
Bağımsızlık savaşı verdiğimizi dünya kamuoyuna açıklamak
Hukuki varlığını İtilaf Devletlerine kabul ettirmek
Banş yanlısı olduğunu kanıtlamak
İngiltere
Yunanistan
Kuva-i İnzibatiye
Fransa
Sovyet Rusya ile TBMM arasındaki ilk görüşmeler Mayıs 192Q’de başladığı hâlde,
Moskova Antlaşması Birinci İnönü Muharebesi’nin kazanılmasından sonra 16 Mart
1921’de imzalanmıştır.
Antlaşma sürecinin uzaması aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A)
B)
C)
D)
8)
TBMM’nin İstanbul Hükümetiyle ilişkilerini koparması
İtilaf Devletleri arasındaki görüş ayrılıklarının sona ermesi
Meclise karşı çıkan ayaklanmaların devam etmesi
Rusya’nın Anadolu hareketinin başarısından emin olmaması
TBMM Hükümeti, Birinci İnönü Savaşı’ndan soma Londra Konferansı’na katıldı.
Konferans devam ederken Sovyet Rusya ile de Moskova’da görüşmeler yapıldı.
TBMM Misakımillî’nin Sovyet Rusya tarafından kabul edilmesini sağladı.
Buna göre;
I. Doğu sınırında güvenlik sağlanmıştır.
II. Sevr Antlaşması’nm geçersizliği Sovyet Rusya tarafından kabul edilmiştir.
III. Düzenli ordu çahşmalan başlatılmıştır.
IV. TBMM dış politikada etkili olmaktadır.
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A) iv e III
B) II ve m
C) m ve IV
D) I,E v e IV
80
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
9)
H. İnönü Zaferi’nden sonra Türk ordusu, Batı Cephesi’nin güneyindeki Yunan
kuvvetlerini yok etmek için Aslıhanlar ve Dumlupınar’a doğru harekete geçti
ancak Yunan kuvvetlerini mağlup edemedi.
Bu durumun nedeni aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A)
B)
C)
D)
Saldırının geç başlatılmış olması
Yunanlıların İngilizlerden askerî destek alması
Türk ordusunun saldın gücünde olmaması
Türk ordusunun ihtiyaçlarının yeterince karşılanamaması
10) Sakarya Savaşı’nın kazanılmasından sonra Fransa TBMM ile Ankara
Antlaşması’nı imzaladı. Fransa’nın antlaşmayı imzalamak için Sakarya Savaşı’mn
sonucunu beklemesinin nedeni aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A)
B)
C)
D)
Sevr Antlaşmasının imzalanmasına karşı çıkması
Misakımillî’yi kabul etmesi
TBMM’nin gerçek gücünü görmek istemesi
Kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkması
11) Mustafa Kemal, Sakarya Savaşı’ndan sonra orduyu taarruz için hazır hâle
getirmek istemiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu amaçla yapılan hazırlıklardan biri değildir?
A)
B)
C)
D)
Başkomutanlık kanunu ile tanınan sürenin uzatılması
Orduya taarruz eğitimi verilmesi
Ulusal güçlerin seferber edilmesi
Saltanatın kaldınlması
I. TBMM
H. İstanbul Hükümeti
HE. Fransa
IV. Yunanistan
V. İtalya
Yukarıdaki siyasi güçlerden hangileri, Mudanya Ateşkes görüşmelerine
katılmamıştır?
A)
B)
C)
D)
I ve V
II ve in
m ve IV
EveIV
81
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
13) Aşağıdakilerden hangisi, Fransızların Güney Cephesi’nde başarısızlığa uğradığının
bir kanıtı olarak gösterilemez?
A)
B)
C)
D)
Maraş ve Urfa’nm halk tarafından kurtarılması
Antep’in Fransızlara karşı 11 ay direnmesi
İşgal ettiği yerleri Ankara Antlaşması ile boşaltması
Ermenilerle işbirliği yapması
14) Mustafa Kemal’in 7-8 Ağustos 1921 ’de yayımladığı Tekalif-i Millîye Emirleri’nin
bazı maddeleri şunlardır:
-
Yiyecek maddelerinin yüzde kırkına el konulacak,
Sahibi bulunamayan yiyecek ve giyeceklerin tamamına el konulacak,
Taşıt araçlarının yüzde yirmisine el konulacak.
Bu maddelere bakıldığında Tekalif-i Millîye Emirleri ile ilgili olarak;
I. Ordunun ihtiyaçlarım karşılamaya yöneliktir.
II. TBMM tarafından yayımlanmıştır.
m. Ulusal kaynakların kullanılması amaçlanmıştır.
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A)
B)
C)
D)
YalnızI
Yalnız EH
i veI I I
I ve II
15) Sakarya Savaşı sonucunda;
-
Kafkas Cumhuriyetleri ile 13 Ekim 1921 ’de Kars Antlaşması imzalandı.
Fransa ile 20 Ekim 1921 ’de Ankara Antlaşması imzalandı.
İngiltere ile 23 Ekim 1921 ’de Esirlerin Değişimine ilişkin Sözleşme imzalandı.
Bu gelişmeler dikkate alındığında aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A)
B)
C)
D)
82
Batı sının belirlenmiştir.
Sevr Antlaşması’nm geçersiz olduğu anlaşılmıştır.
Güney sının Fransızlarla yapılan anlaşmayla belirlenmiştir.
Doğu Cephesi kapanmıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
16) Mudanya Ateşkes Anlaşması’mn bazı maddeleri şunlardır:
I. TBMM ile Yunanlılar arasındaki savaş sona erecektir.
H. Doğu Trakya Yunanlılar tarafından boşaltılacaktır.
HE. İstanbul TBMM yönetimine bırakılacaktır.
Bunlardan hangileri Osmanlı Devleti’nin hukuken sona erdiğinin İtilaf Devletleri
tarafından da kabul edildiğinin kanıtıdır?
A)
B)
C)
D)
Yalnız I
Yalnız E
Yalnız m
IveE
17) Kurtuluş Savaşı devam ederken Ankara’da Maarif (Eğitim) Kongresi toplanmıştır.
Mustafa Kemal’in açış konuşmasını yapması ve kongreye büyük önem vermesi
onun hangi özelliğiyle doğrudan ilişkilidir?
A)
B)
C)
D)
Gerçekçi oluşuyla
Eğitimci kişiliğiyle
Açık sözlülüğüyle
Mantıklı oluşuyla
18) Aşağıda verilen isimlerden İstiklal Marşı ile ilgili olanlar hangi seçenekte doğru
olarak verilmiştir?
A)
B)
C)
D)
Rıza Nur- Mehmet Âkif
Mehmet Âkif - Mustafa Necati
Mehmet Âkif - Osman Zeki
Osman Zeki - Hamdullah Suphi
83
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
84
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
UNITEIV
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR
KONULAR
1. SON NOKTA: ULUSAL EGEMENLİK
2. BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ
3. EKONOMİK BAĞIMSIZLIK
4. CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA
5. CUMUHURİYET’E GİDEN YOL
6. DEVLETİN LAİKLEŞMESİ
7. DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER
8. ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA
9. HER ŞEY HUKUKLA VAR
10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI
11. DENİZLERDE EGEMENLİK
12. HEDEF MUSTAFA KEMAL
13. TARİHE TANIKLIK EDENLER
14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK
15. ŞEHİT KUBİLAY
16. CUMHURİYET KENTİ
17. MİLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE
18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE
19. O ARTIK ATATÜRK
20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE
21. HERKES İÇİN SAĞLIK
22. BOZKIRDA TARIM
23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE SPOR
24. DAİMA İLERİ
ÖZET
TEST VI
85
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
86
Bu ünite sonunda;
Millî egemenlik anlayışının güçlendirilmesi sürecinde saltanatın kaldırılmasının
önemini,
Sevr ve Lozan antlaşmalarım karşılaştırarak Lozan Antlaşması’nm sağladığı
kazanından,
İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlan, millî iktisat anlayışım ve tasarruf bilincim,
Ankara’nın başkent oluşunun gerekçelerini,
Türkiye’de demokrasi rejiminin gerekleri açısından cumhuriyetin ilan edilmesini,
3 Mart 1924’te kabul edilen kanunların gerekçelerini ve toplum hayatında meydana
getirdiği değişimleri,
Atatürk’ün çok partili siyasi hayata verdiği önemi,
Şapka ve Kıyafet İnkılabım, tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, miladî takvim ve
uluslararası saat uygulamasının kabulünün millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma
yönünden önemini, ölçü ve tartıların değişmesinin çağdaşlaşmaya etkisini,
Hukuk alanındaki gelişmeleri, Medeni Kanun’un Türk aile yapısmda ve kadının
toplumdaki yerinde meydana getirdiği değişiklikleri,
Şeyh Sait îsyam’mn çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı
uluslararası ilişkilere etkisini,
Kabotaj Kanunu’nun millî egemenlik haklan ve Türk denizciliğinde meydana
getirdiği gelişmeler balonundan önemini,
Mustafa Kemal’e suikast girişiminin cumhuriyete yönelik tehditler içinde yer
aldığım,
Büyük Nutuk’un söyleniş amaçlarını, içeriğim ve tarihsel niteliğini,
Harf inkılabının önemini, eğitimin yaygınlaştırılmasında ve çağdaş Türk toplumunun
oluşturulmasında Millet Mekteplerinin rolünü,
Menemen Kubilay Olayı’nı, Türk milletinin cumhuriyet yönetimindeki kararlılığını
ve bu olaym çok partili siyasi hayata etkisini,
Şehir incelemesi yoluyla Cumhuriyet Döneminde mimarlık ve şehir planlaması
alanında yapılan çahşmalan,
Atatürk’ün millî kültür ve millî kimlik oluşturmak ve geliştirmek için dil ve tarih
alanında yaptığı çalışmalan,
1933 Üniversite Reformu’ndan hareketle Atatürk’ün bilimsel gelişme ve
kalkınmaya verdiği önemi,
Soyadı Kanunu’nun kabulünün gerekçelerini ve Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı
verilmesinin millî kimlik kazanma ve çağdaşlaşma yönünden önemini,
Atatürk’ün kadınlara sağladığı sosyal ve siyasal haklan dönemin çeşitli
ülkelerindeki kadın haklanyla karşılaştırarak bunun Türk kadınına sağladığı yararları,
Atatürk Döneminde sağlık alanında yapılan işleri ve bunların devletin temel görevleri
olduğunu,
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
* Atatürk Orman Çiftliği örneğinden yola çıkarak Atatürk'ün modem tanmın
gelişimine ve çevre bilincine verdiği önemi,
* Örnek olaylardan yararlanarak Atatürk’ün sanata ve spora verdiği önemi,
* Onuncu Yıl Nutku'ndan hareketle yapılan inkılapları, Atatürk'ün geleceğe yönelik
hedeflerini ve Türk milletinin özelliklerini öğreneceksiniz.
* Konu içerisinde ilk kez karşılaştığınız kavram ve deyimleri, konu anlatımlarındaki
tanımlardan veya kitabınızın sonunda yer alan sözlükten yararlanarak açıklayınız.
* Sorulan cevaplayınız.
* Konuyu daha ayrıntılı öğrenebilmek için kitabınızın sonundaki kaynaklardan
yararlanabilirsiniz.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE IV
ÇAĞDAŞ TÜRKİYE YOLUNDA ADIMLAR
1.
SON NOKTA: ULUSAL EGEMENLİK
Atatürk Diyor ki
Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir taç ve tahtlar
yanar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş kurumlar her tarafta yıkılmaya
mahkûmdurlar.
Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 94
Kurtuluş Savaşı sonucu ulusal bağımsızlık elde edilmişti. Egemenliğin ulusa ait
olduğu düşüncesi, daha Kurtuluş Savaşı’mn örgütlenme aşamasında dile getirilmişti.
Öyle ki Amasya Genelgesi’nde “Milletin bağımsızlığım, yine milletin azim ve karan
kurtaracaktır.”, Erzurum Kongresi’nde de “Ulusal güçleri etken ve ulusal iradeyi egemen
kılmak esastır.” şeklinde ifade edilmişti. TBMM’nin açılması ile de “Egemenlik kayıtsız
şartsız ulusundur.” ilkesi somutlaşmıştı. Fakat padişah ve İstanbul Hükümeti hâlâ
varlığım koruyordu. Bu durum sanki ülkemizde ikili bir yönetim varmış izlenimi veriyordu.
İtilaf Devletleri de bu durumdan yararlanmak istediler. Banş esaslarının belirleneceği
Lozan Konferansı’na hem TBMM Hükümetini hem de İstanbul Hükümetini ayn ayn
davet ettiler.
İtilaf Devletlerinin Lozan Konferansı ’na Ankara ve İstanbul hükümetlerini birlikte
davet etmelerinin amacı sizce ne olabilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TBMM’nin ilk binası.
Sadrazam Tevfik Paşa, TBMM’ye bir telgraf göndererek İstanbul Hükümetinin
işbirliğine hazır olduğunu bildirdi. Bu istek Mecliste çok sert tepkilere yol açtı. Bu
davranış, ülkeyi ikiye bölmek isteyenlerin yeni bir politikası olarak nitelendirildi. İtilaf
Devletlerinin çifte daveti, Mustafa Kemal Paşa’ya saltanatın kaldırılması için büyük bir
fırsat verdi. 30 Ekim 1922’de TBMM’ye “Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıldığım, yeni
bir Türk Devleti’nin doğduğunu, Anayasaya göre, egemenliğin ulusa ait bulunduğunu”
bildiren bir önerge verdi. Görüşmeler 1 Kasım’a kadar sürdü. Bu süreçte saltanatın
kaldırılmasına karşı çıkanlar oldu. Mustafa Kemal, padişahlıkla halifeliği birbirinden
ayırarak padişahlığın kaldırılması, halifeliğin ise kalması şeklinde bir çözüm yolu buldu.
Bundan sonraki gelişmeleri Mustafa Kemal Nutuk’ta şöyle anlatmaktadır.
“Üç komisyon bir odada toplandı. Başkanlığına Hoca Müfit Efendi’yi seçti.
Konuyu görüşmeye başladılar. Şeriye Komisyonunda bulunan hoca efendiler, hilafetin
saltanattan ayrılamayacağım, bilinen safsatalara dayanarak iddia ettiler. Bu iddiaların
yersizliğini ortaya koyup çürütmek için serbestçe konuşabilecek olanlar ortaya çıkar
görünmediler. Biz, çok kalabalık olan bu odanın bir köşesinde tartışmaları dinliyorduk.
Bu şekildeki görüşmelerin istenilen sonuca varmasını beklemek boşunaydı. Bunu
anladık. Sonunda karma komisyon başkamndan söz istedim. Önümüzdeki sıranın
üstüne çıktım. Yüksek sesle şu konuşmayı yaptım: “Efendim, dedim, hâkimiyet ve
saltanat hiç kimse tarafından, hiç kimseye ilim gereğidir diye, görüşme ve tartışmayla
verilmez. Hâkimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğullan, zorla
Türk mîlletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardır. Bu zorbalıklarım altı
yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk milleti bu saldırganlara isyan ederek ve
artık dur diyerek, hâkimiyet ve saltanatım fiilen kendi eline almış bulunuyor. Bu bir
oldubittidir. Söz konusu olan, millete saltanatım, hâkimiyetim bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız
meselesi değildir. Mesele, zaten oldubitti hâline gelmiş olan bir gerçeği kanunla ifade­
den ibarettir. Bu mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabii
olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek, usulüne uygun
olarak ifade edilecektir. Fakat belki de bazı kafalar kesilecektir.
Mustafa Kemal’in bu konuşmasından sonra komisyon, öneriyi kısa sürede sonuca
bağladı ve yapılan oylama ile Meclis 1 Kasım 1922 tarihinde saltanatın kaldırılmasına
karar verdi. Hilafetin devamı ve Osmanlı hanedanından birisinin Meclis tarafından bu
göreve getirilmesi kabul edildi. 600 yıllık Osmanlı saltanatı böylece tarihe karışıyor,
laik ve ulusal cumhuriyetin önündeki en büyük engel ortadan kaldırılıyordu.
Sultan Vahdettin İstanbul’dan ayrılırken
Son Osmanlı padişahı Vahdettin 16 Kasımda, İngiliz komutan Harrington’a
yazdığı bir yazı ile İstanbul’da hayatının tehlikede olduğunu bildirerek “İngiltere
devlet-i fehimanesinin himayesinde” bir an önce güvenli bir yere götürülmesini istedi.
İsteği kabul edilen Vahdettin bir İngiliz savaş gemisi ile İstanbul’dan ayrıldı. Meclis 18
Kasım’da toplanarak Osmanlı ailesinden Abdülmecit Efendi’yi halife seçti.
Saltanatın kaldnlmasmı m illî egemenlik açısmdan değerlendiriniz
.
2.
BİR MİLLETİN YENİDEN DİRİLİŞİ
Türk milleti Mustafa Kemal önderliğinde başlattığı Kurtuluş Savaşı’m başarı ile
sonuçlandırmıştı. İdam fermam demek olan Sevr Antlaşmasından başarısının ve
bağımsızlığının tescillendiği Lozan Antlaşması’na uzanmıştı.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Aşağıdaki haritayı inceleyerek Sevr ve Lozan antlaşmaları ile belirlenen sınırlan
karşılaştırınız.
Ar*0*1r
~~1
SEVR
r
AimASMffSNA
GORE
I
SMIRLAR
(Z D ««AZLAR BÖLGESİ
VUNAH İDARE BÖLGESİ
C D
I ITALVAN İDARE BÖLGESİ
WGJl IZ N Û * u Z M L O E S I
L___1 FRANSIZ N U f UZ BÖLGESİ
CZD OSMANLI DEVLETİ
W SOMA G O « t f RUtNtSTAVA
AVRICACAK VE *
LOZAN
ANILAŞMASINA
GORE
< SINIRLAR
B
BOĞAZLAR BÖLGESİ
I— - t ASKERSİZ BÛİG E
Sevr ve Lozan antlaşmalarına göre Türk Devleti’nin sınırlan
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Sevr Antlaşması’nın bazı maddeleri:
İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalacak ancak Türkiye, antlaşma
hükümlerine uymazsa, İstanbul Türklerin elinden alınacaktı.
Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı, banş ve savaş zamanında
bütün ticaret ve savaş gemilerinin ulaşımına açık olacaktı.
Boğazlar, kurulacak olan uluslararası “Boğazlar Komisyonu” tarafından
yönetilecekti. Komisyonun özel bir bayrağı, özel bir bütçesi ve kendine özgü bir
örgütü olacaktı.
İzmir ile Ege Bölgesi’nin büyük kısmı, Ege adalan (Onüri Ada hariç), Doğu
Trakya'nın tümü Yunanistan’a verilecekti. Osmanlı Devleti, Libya ve Oniki Ada
üzerindeki bütün haklarından İtalya yararına vazgeçecekti.
Doğu Anadolu’da iki yeni devlet kurulacaktı.
Osmanlı ordusu terhis edilecekti. Ancak, iç güvenliği sağlamakla görevli olarak
50.700 kişilik bir kuvvet bulunabilecekti.
Kapitülasyonlar, Müttefik Devletler yararına yeniden yürürlüğe konulacak ve
genişletilecekti.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Lozan Banş Antlaşması’mn bazı maddeleri:
Boğazlardan geçişler, Türkiye başkanlığında kurulacak uluslararası bir “Boğazlar
Komisyonu” tarafından düzenlenecektir.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki sınır, Meriç Nehri olacak ve Yunanistan
Türkiye’ye savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı verecektir.
Türkiye-Suriye sının, Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması (20 Ekim
1921)’nda olduğu gibi kabul edilecektir.
Kapitülasyonlar kesin olarak kaldırılmıştır.
Boğazların her iki yakası askerden anndınlacaktır. Bunun dışında, askerî konularla
ilgili hiçbir kısıtlama getirilmeyecektir.
Ülkede yaşayan bütün gayrimüslimler Türk vatandaşı kabul edilecektir.
SEVR’İ BİLMEK LOZAN’I ANLAMAK
Lozan’la kazanılanlar değerlendirilirken Sevr’le neler kaybettiğimiz unutulmamalıdır.
Lozan’da masaya oturan yeni devletin, art arda girilen savaşlarda gençlerini yitirmiş
yoksul nüfusu, harap topraklan, yorgun (ama her şeye rağmen savaşa hazır) ordusu
vardır. Savaşlar tüm kaynaklarımızı yok etmiştir. Ama Kurtuluş Savaşı ve Lozan’da
verilen büyük mücadelede başardı olunmuştur. Sevr’e razı olan, teslimiyetçi, yalvaran
tutum, yerini Kurtuluş Savaşı’m gerçekleştiren, gerekirse tekrar savaşa hazır yürekli
insanlara bırakmıştır. Türk ulusu huzur içinde yaşayabileceği yurdunu her şeyi göze
alarak büyük fedakârlıklarla kurtarmıştır. Türkleri bir ulusa dönüştürmeyi başaran,
savaşı ve banşı planlayan, uygulayan, gerçekleştiren Mustafa Kemal’dir.
Gülnihal Bozkurt, Atatürk Araştırma Merkezî Dergisi.
www.atam.gov.tr
Sevr ve Lozan antlaşmalarının maddelerini kararlaştırınız
.
Lozan Banş Antlaşması ile elde ettiğimiz kazanımlan değerlendiriniz.
Atatürk Diyor ki
Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama
hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut
değildir...
Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 119
Lozan Antlaşması, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr
Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş, büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir
belgedir. Osmanlı devrine ait tarihe eşi geçmemiş bir siyasi zafer eseridir.
Daniel Dumoulin, Atatürk’ten Düşünceler, s. 84
Atatürk'ün yukanda verilen sözlerini okuyarak, Sevr ve Lozan antlaşmalarım
değerlendiriniz
.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Lozan Banş Antlaşması’mn imza töreni
3. EKONOMİK BAĞIMSIZLIK
Atatürk Diyor ki
“Yeni Türkiye’mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka
ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız. Çünkü zamanımız tamamen
bir ekonomi devresinden başka bir şey değildir.
Ekonomi demek, her şey demektir; yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı
için ne lazımsa onlann hepsi demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, çalışma
demektir, her şey demektir.”
www.izmir.gov.tr
Türkiye Büyük Millet Meclisi Kurtuluş Savaşı’nı başarı ile tamamladıktan sonra
ülkenin kalkınması için çaba harcamaya başladı. Bu amaçla 17 Şubat 1923 tarihinde
İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı.
Bu kongrede Atatürk ne devletçi ne de özel sermayeye dayalı herhangi bir hazır
reçete önermemişti. Ekonomik bağımsızlığa önem veren Atatürk, çeşitli yöntemlerin
incelenip tartışılmasından sonra sonuca gidilmesini ve yeni bir model geliştirilmesini
istemişti. Bu kongrede ilk kez Türk ekonomisi ayrıntılı bir şekilde tartışıldı. Atatürk
kongrenin açılış konuşmasmda “Siyasal, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar,
ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az
zamanda söner.” diyerek ekonomik bağımsızlığın önemine işaret etti.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1.
2.
3.
4.
5.
Bu kongrede;
Sanayinin teşvik edilmesi,
Bir program dâhilinde demir yolu yapımı,
Hızla fabrikalaşmaya geçilmesi,
Millî sanayi kollarının kurulması,
Özel girişime destek sağlayacak ve kredi verecek devlet bankasının kurulması gibi
önemli kararlar alınmıştır.
Kongre kararlan incelendiğinde yeni Türk Devleti’nin ekonomi politikası hakkında
neler söylenebilir?
Mustafa Kemal Kongrede (4 Şubat 1923)
Kongrede ayrıca “Misak-ı İktisadi” diye bilinen “Ekonomi Andı” kabul edilmiştir.
Bu anda göre; siyasal bağımsızlık kadar ekonomik bağımsızlığın esas olduğu vurgulanmıştır.
Atatürk bunun önemini şu sözleri ile açıklamıştır. “Bugünkü savaşımlarımızın amacı,
tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamlığı ise ancak mali bağımsızlık ile mümkündür.
Bir devletin mâliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca, o devletin bütün hayati kuru­
luşlarında bağımsızlık felce uğramıştır. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar.
Mali bağımsızlığın korunması için ilk şart, bütçenin ekonomik yapı ile orantılı ve denk
olmasıdır. Bu nedenle, devlet yapışım yaşatmak için dışarıya başvurmaksızın mem­
leketin gelir kaynaklarıyla yönetimi temin çare ve önlemlerini bulmak gereklidir ve
mümkündür. En üst derecede tutumluluk, millî özelliğimiz olmalıdır.”
Atatürk’ün sözünden yola çıkarak tasarrufile tutumluluk arasındaki ilişkiyi açık­
layınız.
BİLGİ KUTUSU
Ekonomi Andı (Misak-ı İktisadi)’ndan bazı maddeler
4.
Madde - Türkiye halkı kullandığı eşyayı mümkün olduğu kadar kendi yapar.
Çok çalışır, zamandan, servetten ve ithalatta israftan kaçar. Millî üretimin artmasını
sağlamak için gereğince geceli gündüzlü çalışmayı prensip edinmiştir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
11. Madde - Türkler hangi meslek sınıfından olurlarsa olsunlar, birbirlerini candan
severler. Meslek ve bölümler olarak el ele vererek birlikler kurar, memleketini ve
birbirlerini tanımak, anlaşmak için, seyahatler ve birleşmeler yaparlar.
12. Madde - Türk kadım ve öğretmeni, çocuklarım “Ekonomi Andı”na göre yetiştirir.
A. Afet inan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, s. 105-106
m
*
Siz de bir “Ekonomi Andı”hazırlamış olsaydınız nelere öncelik verirdiniz?
Genç Türk Devleti’nin ekonomi politikalarım bu kongrede alınan kararlar belirledi.
Kongre öz kaynaklarımıza yönelmeyi ve kalkınmayı amaçlıyordu. Sonraki süreçte bu
doğrultuda bir yapılanma gerçekleştirilmiş ve atıhmlara girişilmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan Uşak Şeker Fabrikasına ait hisse senedi ve
fabrikanın kurucuları
m *
m
*
Yakın çevrenizde Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarına ait sanayi kuruluşu var mı?
Varsa hangi alanda faaliyet göstermiştir?
Aşağıdaki tabloya göre ekonomide hangi alanlara öncelik verildiğini söyleyebilirsiniz?
W
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyetin ilk yıllarına ait bazı ekonomik faaliyetler
4.
1924
Türkiye’nin ilk özel bankası olan Türkiye İş Bankası kuruldu.
1926
Uşak Şeker Fabrikası açıldı.
1927
Sanayiyi Teşvik Kanunu kabul edildi.
1928
Kırıkkale Mermi Fabrikası üretime geçti.
1933
Sümerbank ve Etibank kuruldu.
1934
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı uygulamaya konuldu.
1939
Karabük Demir ve Çelik Fabrikası açıldı.
CUMUHURİYETİN BAŞKENTİ: ANKARA
BİLGİ KUTUSU
Mustafa Kemal ve Temsil Heyeti’nin Ankara’ya gelmesi ile Ankara Kurtuluş
Savaşı’mn merkezi olmuştur.
23 Nisan 1920 tarihinde TBMM’nin açılmasıyla yeni Türk Devleti’nin temeli
Ankara’da atılmıştır.
Lozan Banş Antlaşması’mn TBMM tarafından onaylanmasından soma, İstanbul
23 Eylül 1923’ten itibaren tahliye edilmeye başlandı. 6 Ekim 1923’te İstanbul’un yabancı
işgal kuvvetleri tarafından boşaltılması tamamlandı. Yabancı işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan
ayrılması, gündeme hükümet merkezi sorununu getirdi. İsmet Paşa (İnönü) Ankara’nın
başkent olmasını öngören önergeyi 9 Ekim 1923’te on dört arkadaşı ile
birlikte TBMM’ye verdi. İsmet Paşa, Ankara’nın hükümet merkezi olması konusunu
acil bir sorun olarak görmekte ve Lozan’dan itibaren zihnine yerleşmiş bulunduğunu
ifade etmektedir. İsmet Paşa’ya göre, Ankara'nın başkent olması iç ve dış çeşitli
Kızılay Meydam’ndan bir görünüm
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
sebeplere dayanmaktadır: “Lozan'da Batı dünyasının murahhasları, mütehassislan,
diplomadan ile görüşüyorum. Bunlar İstanbul Hükümetini İstanbul muhitini tanıyan
insanlar ve yeni devletin o muhitin insanlarına göre kurulmasını arzu ediyorlar. Bunu
her hallerinden anlıyorum. Bizim bakımımızdan meselenin daha ehemmiyetli ve
değişik cepheleri var. Bir defa Boğazlar askerî bakımdan tamamıyla açık, tamamıyla
emniyetsiz. Bu vaziyetteyiz. Lozan Antlaşmasıyla elde edebildiğimiz neticeler ve
tarihî şartlar bizi endişeye sevk ediyor. Aynca Anadolu'nun ortasında bulunarak ve bir
Anadolu hükümeti olarak yeni devleti çalıştırmak istiyoruz”.
İsmet Paşa’ya göre; Ankara'nın hükümet merkezi olması meselesinin hilafetle bir
ilgisi yoktur. Fakat Ankara hükümet merkezi olunca, hilafet bir bakıma devletimizin
dışına atılmış oluyor: “Gerçi biz hilafeti devamlı bir müessese olarak düşünmüyoruz,
Fakat Ankara’nın hükümet merkezi olması ve hilafet merkezinin İstanbul’da bulunması,
ondan kurtulmak için aynca bir temel vasıta olacaktır.”
Teklif edilen Anayasa maddesi gayet kısadır: “Türkiye Devletinin makam idaresi
Ankara şehridir.” (Türkiye Devleti’nin idare merkezi Ankara’dır.) Ancak teklif edilen
kanun maddesinin gerekçesi, Ankara’nın yeni Türkiye’nin merkezi olması gereğini
açıklamaktadır. Gerekçe özetle, yeni Türkiye’nin varlığının, ülkenin kuvvet
kaynaklanılın gelişmesinin sağlanması, Anadolu’nun merkezinde başkent tesis etmek
lüzumunu açıklıyor ve coğrafî ve stratejik durum, iç ve dış güvenlik de bunu gerekli
görüyordu.
13 Ekim 1923’te TBMM’de kabul edilen tek maddelik bir yasa ile Ankara, yeni
devletin başkenti olmuş ve böylece devlet merkezinin İstanbul olacağı yolundaki
çekişmelere son verildiği gibi, cumhuriyetin ilam için de bir adım atılmıştır. Bu, aynı
zamanda Millî Mücadele’nin başından beri uygulanan Ankara’nın İstanbul’a hâkim
olacağı esasının bir sonucudur.
www.ankara.gov.tr
Atatürk ve İsmet Paşa
W
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki
Ankara, hükümet merkezidir ve sonsuza dek hükümet merkezi kalacaktır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 294.
m *
Ankara ynm yeni Türk Devleti 'nin başkenti olmasmm gerekçeleri nelerdir?
5.
CUMUHURİYET’E GİDEN YOL
29
Ekim 1923’te TBMM’de Mustafâ Kemal’in anayasa değişikliğiyle ilgili bir
kanun tasarısı görüşüldü. Bu tasanda 1921 Anayası’mn birinci maddesinin sonuna
“Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” cümlesinin eklenmesi isteniyordu.
Görüşmeler sonunda kanun tasansı oy birliği ile kabul edildi. Böylece yeni Türk
Devleti’nin yönetim şekli cumhuriyet olarak belirlendi. Aym gün Mustafa Kemal oy
birliği ile cumhurbaşkanı seçildi.
Atatürk Diyor ki
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz cumhuriyeti
kurduk; o, on yaşım doldururken demokrasinin bütün gereklerim sırası geldikçe uygulamaya
koymalıdır.
Cumhuriyet, düşünce serbestliği taraftandır. Samimi ve haklı olmak şartıyla her
fîkre hürmet ederiz. Her görüş bizce saygıya değerdir. Yalnız, karşı çıkanlarımızın
insaflı olması gerekir.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 186.
Günümüz Ankara’sından bir görünüm
Yandaki tabloyu inceleyerek cumhuriyete giden süreci değerlendiriniz.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Milletin Karan: Cumhuriyet
Amasya Genelgesi ilan edildi.“Vatanın bütünlüğü, milletin
22 Haziran 1919 bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığım yine milletin
gayreti ve karan kurtaracaktır.”
7 Ağustos 1919
Erzurum Kongresi kararlan açıklandı. “Kuvayımilliye’yi etken ve
irade-i milliyeyi egemen kılmak esastır.” Kuvayımilliye’den amaçlanan
millî kuvvetler, milletin bağrından çıkacak millî bir ordu idi. Bu
ordu, milletin kutsal amacı uğrunda, milletin arzu ve eğilimleri
yönünde mutlaka zafere ulaşacaktı. Millî iradeyi hâkim kılmak aynı
zamanda demokratik bir esastı. Bu esasta cumhuriyet rejiminin ilk
kıvılcımlarım sezmemek mümkün değildi.
11 Eylül 1919
Sivas Kongresi kararlan açıklandı. İstanbul Hükümetinin millet
çıkarlarına aykırı herhangi bir karar veya davranışına milletin
kayıtsız kalmayacağı, gerektiğinde millî iradeye dayanan bir
hükümetin derhal kunılacağı belirtildi.
23 Nisan 1920
Ankara’da Büyük Millet Meclisi açıldı. “Egemenlik kayıtsız,
şartsız milletindir.” ilkesi hayata geçirildi.
1 Kasım 1922
Saltanat kaldırıldı ve kişisel egemenliğe son verildi.
29 Ekim 1923
Cumhuriyet ilan edildi ve var olan sistemin adı konuldu.
Cumhuriyet, devlet başkanının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak halk
tarafından belirli bir süre için seçilmesi esası ve egemenliğin millete ait olması demektir.
Cumhuriyet hem devlet hem de hükümet şeklidir. Cumhuriyet devlet şekli olarak
egemenliğin bir kişi ya da zümreye değil, bütün topluma, milletin tümüne ait olmasıdır.
Hükümet şekli olarak ise seçim ilkesinin benimsendiği, başta devlet başkam olmak
üzere devletin başlıca temel organlarında görevli kişilerin seçim ilkesine göre belirlendiği,
yaşam boyu ve veraset sisteminin reddedildiği bir hükümet şeklidir.
Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nda 29 Ekim 1923’te yapılan değişiklikle bir
hükümet şekli olarak ifade edilmiş, ancak 1924,1961 ve 1982 anayasalarında bir devlet
şekli olarak belirlenmiştir. Cumhuriyet, yönetimin her türlü soy yoluyla geçiş yolunu
ortadan kaldırmakta ve hükümet işlerinin seçim yolu ile yapılmasını sağlamaktadır.
Cumhuriyette işbaşma gelen idareciler, sınırlı bir süre için görev alırlar.
Cumhuriyet halkın hükümeti olup ve böyle bir hükümette idare edenler halkın çıkarlarım
göz önünde bulundurmak zorundadırlar. Demokrasi ile cumhuriyet birbirine yakın iki
kavramdır. Demokrasi, devletin en yüksekten en aşağıya kadar bütün basamaklarında,
halkın egemenliğini kabul eder. Cumhuriyet ise demokrasinin en gelişmiş şeklidir.
99
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyette kamu yaran düşüncesi, halkın kendi hür iradesini kullanması ve
kendisini idare edecek insanlan serbestçe, bağımsız olarak seçmesi esastır. Dolayısıyla
cumhuriyet, tek bir kişi veya zümrenin çıkarlarına değil, doğrudan doğruya kamu
yararına dayanan ve bu esaslara göre yönetilen devlet şeklidir.
Cumhuriyet idaresinde yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirini denetlemesi,
dengeli ve güçlü bir devlet yönetiminin kurulmasını sağlar. Cumhuriyet ve demokrasi
bu şekilde güvence altına alınmış olur.
Atatürk Diyor ki
Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi
kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki onun ismi cumhuriyettir.
Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve
millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensuplan, kendilerinin milletten ayn
olmadıklarım ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri s. 188 .
C U M H U R İY ET B A Y R A M IN IZ KUTLU O LS U N
“Benim en büyük eserim Türkiye Cumhuriyeti’dir,”
Cumhuriyet hakkındaki düşüncelerini yukarıdaki sözleriyle en kısa ve en açık şeküde
belirten Atatürk, cumhuriyeti demokrasi, banş, insan haklan, halk egemenliği, düşünce
ve kanaat özgürlüğü gibi evrensel temeller üzerine kurmuştur. Çağdaş, demokratik ve
laik temeller üzerine kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni en büyük eseri olarak göstermiştir.
1.
2.
3.
Cumhuriyet’in ilam ile;
Devletin adı belli olmuştur.
Devlet başkanlığı sorunu çözülmüştür.
Kabine sistemine geçilerek hükümet kurmada ortaya çıkan sorunlar ortadan
kaldırılmıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
m
*
Cumhuriyetin ilam ile Türkiye'de demokrasinin gelişimi arasmdaki ilişkiyi
açıklaymız?
6.
DEVLETİN LAİKLEŞMESİ
Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
BİLGİ KUTUSU
Halifelik İslam devletlerinde devlet başkanlığı anlamında kullanılırdı. Halife
devlet işlerinin yanı sıra din işlerinden de sorumlu idi. İslam Devleti’nde Hz. Muhammed’in
ölümünden soma ilk dört halife bir tür seçimle işbaşma geldiler. Ancak Emeviler
Döneminde ise halifelik babadan oğula geçen saltanat hâlini aldı. İlerleyen dönemde
İslam ülkelerinde birden fazla halife unvanım taşıyan devlet başkanlan ortaya çıktı.
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, 1517 tarihinde M ısır'ı ele geçirince burada
bulunan Abbasi halifesini ve kutsal emanetleri İstanbul'a getirdi. Bazı tarihçilere göre
bu olay halifeliğin Osmanlılara geçmesi olarak kabul edilmektedir. Ancak Osmanlı
padişahları 18. yüzyıla gelinceye kadar halife unvanım kullanmadılar. Devletin
zayıfladığı dönemlerde Müslümanları bir arada tutmak için kullandılarsa da istedikleri
sonucu elde edemediler.
Kurtuluş Savaşı’mn kazanılmasından soma 1 Kasım 1922'de saltanat ve halifelik
birbirinden ayrılarak saltanat kaldırılmıştı. Son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in ülkeyi
terk etmesinden soma, Osmanlı ailesinden Abdülmecit Efendi, TBMM tarafından
halife seçilmişti (18 Kasım 1922).
Hükümet tarafından Abdülmecit Efendi’ye sadece Müslümanların halifesi
unvanım kullanması bildirildi. Halife Abdülmecit Efendi’nin, zamanla hükümetin
talimatlarının dışına çıktığı görüldü. Halife devlet başkam gibi davranmaya başladı. Bu
durum ise yeni rejim için bir huzursuzluk kaynağı oluyordu. Aynca planlanan
inkılapların yapılabilmesi ve devletin laikleşmesi için halifeliğin kaldırılması bir zorun­
luluk hâline gelmişti. Bu sebeplerden dolayı 3 Mart 1924’te TBMM’de kabul edilen bir
kanunla halifelik kaldırıldı. Demokratik ve laik toplum düzenin oluşturulması yolunda
önemli bir aşama daha kaydedilmiş oldu.
Devletin çağdaş ve laik bir hukuk devleti olması için aynı gün başka yasal
düzenlemeler de gerçekleştirildi. Din eğitimi, vakıfların yönetimi ve savunma alanlarında
yeni düzenlemeler gerçekleştirildi.
Atatürk Diyor ki
Son günlerde Meclisçe kabul edilen kararlar, milletçe olağan ve gerçek bir şekilde
zaten arzu edilmekte olan konulardır. ... Millet bunlan içten bir dille ve doğal bir
biçimde istiyordu. Gerçek kurtuluş ve esenliğe karar vermiş olan bir milletten de başka
çeşit eğilim beklenemezdi. Bu kararlar millet ve ülke için herhâlde çok hayırlıdır ve çok
az zamanda bütün bu iyilikler görülecektir.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-ÜL www.atam.gov.tr
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
m
ıı
Ş'LEPA
3 Mart 1924’te kabul edilen kanunlarla Şeriye ve Evkaf Vekâleti (Din İşleri ve
Vakıflar Bakanlığı) kaldırılarak yerine din işlerinin yürütülmesi, halkın din eğitimi
ihtiyacının karşılanması amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, vakıf mallarının korunması
ve bunların amaçlarına uygun kullanımlarının sağlanması için de Vakıflar Genel
Müdürlüğü kuruldu.
Erkan-ı Harbiye Nezareti (Savaş Bakanlığı) kaldırılarak yerine askerlik işlerinin
düzenlenmesi, savunma hizmetlerinin yürütülmesi için Genelkurmay Başkanlığı kuruldu.
Eğitim Tek Çatı Altında
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde eğitimde de büyük sorunlar yaşanmaktaydı.
Geleneksel eğitim kurumlan olan medreseler, işlevlerini tamamen kaybetmişlerdi.
Islahat çalışmalan sonuç vermemiş, eğitim alanındaki olumsuz tablo ortadan
kaldırılamamıştı. Medreselerin yanı sıra Batı tarzı okullar açılmış ancak bu okullar ile
medreseler birbirlerine zıt eğitim veriyorlardı. Öte yandan azınlık ve yabancı okullan
ise daha değişik eğitim yöntemleri uyguluyordu. Her eğitim kurumu kendi amaçlan
doğrultusunda insan yetiştirmeye çalışıyordu. Bütün bu okulların bağlı olduğu kurumlar
da çok farklıydı. Maarif Vekâleti ile Şeriye ve Evkaf Vekâleti bunların en önemlileriydi.
Atatürk Diyor ki
... Türk milleti, evlatlarına vereceği eğitimi okul ve medrese adında birbirinden
büsbütün başka iki cins kuruma bölmeye bugünkü günde katlanabilir miydi? Eğitim ve
öğretimde birlik olmadıkça aym fikirde, aym düşünüş biçiminde bireylerden oluşmuş
bir millet yapmaya imkân aramak boş şeylerle uğraşmak olmaz mıydı?
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 234.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Genç Türkiye Cumhuriyeti eğitim alanındaki olumsuzluktan sürdüremezdi.
Eğitim millî olmalı, akla, bilime uygun olmalı ve çağdaş olmalıydı. Aynca düşünce
özgürlüğünün temeli olan laik anlayışa dayanmalıydı. Bütün bu gerekçelerle
TBMM’de 3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu kabul
edildi. Bu yasa ile ülke genelinde faaliyet gösteren tüm eğitim kurumlan Millî Eğitim
Bakanlığına bağlandı. Okulların tamamı devlet denetimine alındı. Çağdaş, özgür
düşünceli, aklı, bilimi esas alan insanların yetiştirilmesi amaçlandı.
3 Mart 1924yasalarının Türk toplumuna sağladığı yararlar nelerdir?
Hatırlayalım...
Atatürk, düşmanın taarruzu ve hızlı ilerleyişi karşısında Ankara’da toplanacak
Maarif Kongresi’nin ertelenmesi yolundaki önerileri reddetmiş ve 15 Temmuz 1921’de
Kongre’yi bir konuşma ile açmıştır.
Bu konuşmasmda Atatürk, savaşa ve bütün maddî imkânların düşmanı kovmak
için kullanılması zaruretine rağmen, “millî ve çağdaş” bir eğitimin temellerinin
atılmasını, yapılacak işlerin programa bağlanmasını istemiş; o güne kadar izlenen
eğitim usullerinin yol açtığı zararları anlatmıştır. Savaş ortasındaki bu kongrede
Atatürk’ün söylediği şu sözler, kültür ve eğitime verdiği önemin, milletine beslediği
inancın belirgin bir ifadesidir: “Silahıyla olduğu gibi dimağıyla da mücadele
mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiği kudreti İkincisinde de
göstereceğine asla şüphem yoktur.”
Atatürk öğrencilerle
Eğitimde çağdaşlaşma amaçlanırken bunun nasıl gerçekleştirileceği de belirlenmiştir.
Bunlar millî eğitim sisteminin esaslan ve eğitimde göz önünde bulundurulacak ilkeler
olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitimde göz önünde bulundurulacak ilkeler;
cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, laiklik, devletçilik ve inkılapçılıktır. Eğitim
politikası, devletimizin dayandığı bu temel ilkelere uygun olmalıdır. Cumhuriyetçilik ilkesi
sayesinde, cumhuriyetin en iyi yönetim biçimi olduğu öğretilmelidir. Bu eğitimin sonucu
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
olarak da demokrasimiz gelişip güçlenecektir. Eğitimde milliyetçilik ilkesi, millî birlik ve
beraberliğimizin korunması, millî çıkarlarımızın savunulması, halkçılık ilkesi ile eğitimin
yaygınlaştırılması ve fırsat eşitliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Laik eğitimle, akılcı
ve bilimsel eğitim hedeflenmektedir. Devletçilik ilkesi, eğitimin devletin kontrolünde
olmasını, planlanmasını ve denetlenmesini amaçlamaktadır. Eğitimde uygulanacak
inkılapçılık ilkesi ile de yeniliklere açık, toplumun ihtiyaçlarına göre gelişen bir eğitim
hedeflenmektedir.
Millî Eğitim Sistemimizin Esasları
Öğretim Birliği
Öğretim birliği ile eğitimdeki ikilik sona erdirilmiş, medreseler kapatılmış ve
bütün okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmıştır.
Karma Eğitim
Atatürk kadınların sosyal ve ekonomik hayatta aktif rol alması gerektiğini
düşünerek “bir milletin erkeği ve kadım ile bir bütün oluşturduğunu, kadınların da
yüceltilmesiyle bir milletin yücelebileceğini” savunmuştur. Atatürkçülükte Türk milletinin
kalkınabilmesi için kadın ve erkeğin eşit şartlar altında çalışması şarttır. Bunu gerçek­
leştirmek için eğitimin bütün kademelerinde kız ve erkek çocukların eşit olarak karma
bir eğitim görmeleri sağlanmıştır.
Atatürk öğrencilerle
Eğitimin Yaygınlaştırılması
Devletin başlıca görevlerinden biri, eğitimin geniş halk kitleleri arasında
yaygınlaştırılması ve bilgisizliğin ortadan kaldırılmasıdır. Atatürk’e göre, millî eğitim
ışığı memleketin en derin köşelerine kadar ulaşıp yayılmalıdır. Bilgisizlik yok edilmeli,
eğitim yetişkinleri de kapsamalıdır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
İlköğretimin Zorunlu ve Parasız Olması
Bir milletin çağdaşlaşmasında, bütün vatandaşların okuryazar olmasının büyük bir
rolü vardır. Bu sebeple, ülkede herkesin ilköğretimde eğitim-öğretim görmesi zorunludur
ve ilköğretim parasızdır.
Öğretimde Teori ve Uygulamanın Birlikte Yürütülmesi
Atatürk, öğretimde teori ve uygulamalım birlikte yürütülmesini hedeflemiştir.
Atatürk bu amacım 1937 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisini açış konuşmasmda
şöyle açıklar: “ Arkadaşlar! Büyük davamız, en uygar ve en refaha kavuşmuş memleket
olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu, yalnız kuramlarında değil, düşüncelerde de köklü
bir inkılap yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik ülküsüdür. Bu ülküyü en kısa bir
zamanda başarmak için, düşünce ve eylemi birlikte yürütmek zorundayız. Bu teşebbüste
başarı ancak iyi bir planla ve verimli bir şekilde çalışmakla mümkün olur.”
Öğretim Programlarının Sosyal Hayatın İhtiyaçlarını ve Çağm Gereklerini
Karşılaması
Bir toplumda eğitimin başarılı olabilmesi, öğretim programlanılın sosyal hayatın
ihtiyaçlarım ve çağm gereklerini karşılaması ile mümkündür. Bu anlamda eğitim,
yalnızca bilgi vermeye ve ezberciliğe dayalı olmamalıdır. Hayata ve beceri kazandırmaya
yönelik olmalıdır. Deney yapma imkânı sağlamalı, bilgisayar kullanımına önem
vermelidir. Bu konuda ileri ülkelerin ulaştığı çağdaş eğitim yöntemleri ve donanımı
kullanılmalıdır.
Öğretim Programlarının Millî ve Bilimsel Olması
Atatürk’e göre eğitim programlan her şeyden önce millî olmalıdır. Çünkü Türk
milliyetçiliği temelleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşaması
buna bağlıdır. Türk çocuklan millî bilinç ile yetişirse, Türk Devleti’nin ve milletinin
geleceği de güvence altma alınmış olur. Bunun yanında eğitim ve öğretim programlan
temel ve uygulamalı bilimlere, araştırmaya önem veren, bilim alanındaki en yeni
gelişmeleri göz önünde tutan bilimsel esaslara göre düzenlenmelidir. Atatürk bu konu
ile ilgili görüşlerini şöyle açıklamaktadır. “Türkiye’nin eğitim ve öğretim siyasetini her
derecesinde tam bir açıklık ve hiçbir tereddüde yer vermeyen kesinlikle ifade etmek ve
uygulamak gerekir. Bu siyaset her anlamıyla millî bir nitelikte gösterilebilir.”
Eğitim ve Öğretimde Disiplin İlkesi
Atatürk’e göre eğitim ve öğretimin başansı disipline bağlıdır. 1925 yılında Türkiye
Büyük Millet Meclisini açış konuşmasmda görüşünü şöyle açıklamıştır: “Hayatın her
çalışma aşamasında olduğu gibi, özellikle eğitim aşamasında da asıl başanyı düzen
getirir. Müdürler ve öğretim kurullan düzeni sağlamak, öğrenciler ise düzene uymak
zorunluluğundadır.”
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
"Eğitim dir ki bir milleti ya özgür,
bağımsız, şanlı, yüce bir sosyal toplum hâlinde
yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder.“
M.Kemal ATATÜRK
Eğitimde Öğretmenin Önemi ve Rolü
Atatürk, eğitim alanında başarıyı etkileyecek en önemli unsurun öğretmenler
olduğunu görmüştür. Öğretmenlik mesleğine layık olduğu değeri vermiştir. Başöğretmen
Atatürk, öğretmenlere “Öğretmenler! Yeni kuşağı, cumhuriyetin özverili öğretmen ve
eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni kuşak, sizin eseriniz olacaktır. Eserin
değeri, sizin beceriniz ve öz veriniz derecesiyle orantılı bulunacaktır. Cumhuriyet fikir,
bilim, teknik ve beden yönünden kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni
kuşağı, bu özellik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.”
Türk M illi Eğitim Sistemi ’nin temel esasları nelerdir? Bu temel esaslarm amacı ve
önemi nedir?
7.
DEMOKRASİ İÇİN SİYASİ PARTİLER
Aym görüş ve düşüncede olan insanlar bir siyasi parti çatısı altında birleşip ülke
yönetimine talip olurlar. Çağdaş demokrasilerin gelişip yaşayabilmesi için siyasi partiler
mutlaka gereklidir. Siyasal partiler demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bu gerçeği gören
Atatürk her konuda olduğu gibi bu konuda da Türk milletine öncülük etmiştir. Yeni
Türk Devleti’nin ilk siyasal partisini kurmuştur.
Atatürk Diyor ki
Millî egemenlik esasına dayanan ve özellikle cumhuriyet yönetimine sahip bulunan
memleketlerde siyasal partilerin varlığı doğaldır. Türkiye Cumhuriyeti’nde de birbirini
denetleyen partilerin doğacağına şüphe yoktur.
Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.372.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)
Yeni Türk Devleti’nin ilk siyasal partisi olan Halk Fırkasmm temelleri Sivas
Kongresi’nde oluşturulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine dayanmaktadır.
TBMM’nin açılmasından sonra Mustafa Kemal Mecliste Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Grubunu kurmuştu. Bu grup daha soma 9 Eylül 1923’te Halk Fırkasına
dönüşmüştür. Cumhuriyetin ilanından soma adım Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisi)
olarak değiştirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk yapmayı planladığı inkılapları bu partinin programına
koymuştur. Bu nedenle Cumhuriyet Halk Fırkası, özellikle TBMM’de inkılapların
gerçekleştirilmesi için büyük çaba harcamıştır. Ülke yönetiminde 1950 yılına kadar söz
sahibi olmuştur.
Mustafa Kemal özellikle hükümet çalışmalarının denetlenmesi için muhalefet
partisinin olmasına büyük önem vermiştir. Bunun için iki defa deneme yapılmış ancak
başarılı olunamamıştır.
KAYIT YOK 5ARTYOK
EGEMENLİK
MİLLETİN!
Terakkiperver Cumhuriyet Partisi kumcularından bir grup (Adnan Bey, Kazım Karabekir Paşa, Rauf
Bey ve Refet Bey)
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve cumhuriyetin ilanından sonra ülkede
çağdaşlaşma yönünde önemli adımlar atılmaya başlandı, inkılapların hızlı gelişimi
Kurtuluş Savaşı’mn önder kadrosu arasında da görüş ayrılıklarına neden oldu. Mustafa
Kemal ile görüş ayrılığına düşenler 1924 yılının sonlarında Cumhuriyet Halk
Fırkasından ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Partisi)m kurdular. Partinin
kurucuları arasında Rauf (Orbay) Bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Adnan
(Adıvar) Bey gibi milletvekilleri vardı.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal bu yeni girişimi çok olumlu karşıladı. Demokrasinin gelişmesi ve
yerleşmesi için muhalefet partisi mutlaka gerekliydi. Bu parti ekonomide liberalizmi,
eğitimde millî olmayı amaçladığım belirtiyordu. Ancak parti tüzüğüne koymuş oldukları
“Dinî inançlara ve fikirlere saygılı olunacağı” maddesi inkılaplara ve cumhuriyet
rejimine karşı olanlara cesaret verdi. Kurucularının tüm iyi niyetlerine rağmen parti,
rejim karşıtlarının sığmağı hâline geldi. 1925 yılı Şubat aymda çıkan Şeyh Sait
İsyanı’na bu parti üyelerinden bazılarının da katılması üzerine parti 3 Haziran 1925
tarihinde hükümet karan ile kapatıldı.
Serbest Cumhuriyet Fırkası
Atatürk Diyor ki
Atatürk’ün Serbest Cumhuriyet Partisinin kuruluş günlerinde Fethi Okyar’a
söyledikleri: “Memlekette muhalif bir parti oluşturmak gereklidir. Böyle bir parti
kurulursa Mecliste tartışma daha serbest olur. Örneğin siz, böyle bir partinin başına
geçerseniz bildiklerinizi serbestçe Mecliste söylersiniz; bu yolla uygulamada görülen
birçok hataların önü alınmış olur”.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.362.
Fethi Okyar başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu -1930.
Fethi Okyar, Adnan Menderes ve diğer arkadaşlarıyla
Atatürk, demokrasinin yerleşmesi için halkın genel eğilimlerinin yakından izlenmesi
gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla çok partili rejimin yerleşmesini istemişti. Yakın
arkadaşı Ali Fethi (Okyar) Bey’den yeni bir parti kurmasını istemişti. Bu istek üzerine
12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu.
Serbest Cumhuriyet Fırkası liberalizmi savunan bir muhafelet partisi olarak siyasi
mücadeleye başladı. Programına göre parti, cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik
esaslarına bağlı kalacaktı. Parti aynca seçimlerin tek dereceli olmasını ve kadınların
siyasi haklara sahip olmasını da savunuyordu. Parti, Cumhuriyet Halk Fırkasının ekonomideki
devletçi görüşüne karşı liberalizmi savunuyordu.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Serbest Cumhuriyet Fırkası süratle gelişti. Fethi Bey’in Ege gezisi, hükümet,
inkılaplar ve laiklik aleyhine gösteriler yapılmasına vesile oldu. Bütün önlemlere rağmen
rejime karşı olanlar ortaya çıktılar. Bu düşüncedeki insanlar bu partiyi bir sığmak
olarak kullanmaya başladılar. İnkılaplar, cumhuriyet hatta Mustafa Kemal aleyhinde
çalışmalar yapmaya başladılar.
Olaylar Fethi Bey’in kontrolünden çıkmış ve onu Mustafa Kemal Paşa ile karşı
karşıya getirecek bir noktaya ulaşmıştır. Aym dönemde belediye seçimleri dolayısıyla
Mecliste büyük tartışmalar yaşanmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkası, büyük çoğunlukla
Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından kazanılan seçimlerde baskı yapıldığım iddia ederek
hükümeti sert bir şekilde eleştirmiştir. Serbest Cumhuriyet Fırkası yöneticileri, tehlikeli
ve istenmeyen bir yönde gelişen muhalefet nedeniyle partiyi 18 Aralık 1930’da
kapatmışlardır. Böylece çok partili siyasi hayata geçiş için yapılan ikinci deneme de
başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
m *
m *
Atatürk çok partili siyasi hayata neden önem vermiştir?
Atatürk Döneminde çok partili siyasi hayata geçiş için yapılan denemelerin
başarısız olmasımn nedenleri nelerdir?
8.
ADIM ADIM ÇAĞDAŞLIĞA
Çağdaşlaşma, yaşanılan zamana uyum sağlamak, en iyi yönetimi, en doğru hukuk
kurallarım benimseyip uygulamaktır. Toplumun her bakımdan ilerlemesini ve kalkınmasını
sağlamaktır. Cumhuriyetten önceki dönemde çağdaş uygarlığın gerisinde kalan Türk
toplumunu ilerletmek gerekiyordu. Atatürk’e göre çağdaş uygarlıktan yoksun kalan bir
millet yok olmaktan kurtulamazdı. Bu nedenle çağdaş uygarlığa ulaşma yolunda her
engeli aşmak, millî kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak gerekiyordu.
Kıyafette Yenilik
Atatürk Diyor ki
Memleket kesinlikle çağdaş, uygar ve yepyeni olacaktır. Bizim için bu, hayat
davasıdır. Bütün özverimizin faydalı bir sonuç vermesi buna bağlıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı, uygardır; tarihte uygardır, gerçekte
uygardır. Fakat ben, sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi söylüyorum; uygarım
diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, fikriyle, düşünüş biçimiyle uygar olduğunu
kanıtlama ve gösterme zorunluluğundadır. Uygarım diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı,
aile yaşamı ile, yaşayış tarzı ile uygar olduğunu göstermek zorunluluğundadır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 197 ve 225.
Osmanlı toplumu farklı uluslardan oluşuyordu. Bu uluslar kendi örf ve âdetleri ile
dinsel inançları doğrultusunda giyiniyorlardı. Toplumdaki bu uyumsuzluğun giderilmesi için
kıyafet inkılabı zorunlu hâle gelmişti. Bu amaçla halkın görünümü ve kıyafeti ile ilgili
yasal değişiklikler yapıldı.
109
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Şapka İnkılabında halka öncülük etmiştir.
Atatürk her konuda olduğu gibi Türk halkına kıyafet konusunda da önderlik etti.
Ona göre Türk toplumu her yönüyle çağdaş ve medeni olmak zorunduydı. 23 Ağustos
1925’te Kastamonu ve İnebolu’ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi
devriminin ilk işaretini verdi. Bölge halkı kendiliğinden bu kıyafetleri giymeye başladı.
Atatürk, Ankara’ya döndükten soma da bu uygulamanın yasal düzenlemesi yapıldı. 25
Kasım 1925 tarihinde “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” kabul edildi. Daha soma,
cüppe ve sarık giymek yasaklandı, bu kıyafetleri giyme hakkı yalnız din adamlarına
tanındı. Kıyafet inkılabıyla halk arasındaki ikilik ortadan kaldırılarak millî birlik ve
beraberliğin sağlanması yönünde önemli bir adım daha atılmış oldu.
Atatürk Diyor ki
Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket
ve elbette bunların tamamlayıcısı olmak üzere başta kenarlıklı başlık. Bunu açık söyle­
mek isterim: Bu başlığın ismine şapka denir.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 225.
Atatürk, yukarıda verilen sözü ile çağdaş kıyafetin ve görünümün tanımım yapmış,
Türk halkının nasıl giyinmesi gerektiğini belirlemiştir.
Kıyafet Kanunu Dün■m—
Mecliste
Edildi
-- =*---------Kabul
—
Herhangi bîrdin ve mezhebe mensup olursa olsunlar ruhanileri!
mübet ve ayinleri, haricinde ruhani kisve taşımsıları yanaktır
Kıyafet kanununun esasları |
Metot i trçfm î
Kanun şu ferde veya bu teşekküle kar­ Teşkilât ve saylav seçi­
şı alınmış bir tedbir değildir, umumidir | mi yasaları değişecek
Bir gazete haberi (4 Aralık 1934)
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Gazete haberinden de anlaşılacağı gibi kıyafet inkılabı herhangi bir topluluğa karşı
yapılmamış, kıyafet yoluyla ayrıcalık elde edilmesinin önüne geçilmiştir. Bu inkılap
aynı zamanda birleştirici ve bütünleştirici olmuştur.
Tekke ve Zaviyeler Kapanıyor
Osmanlı toplumunda kültür ve eğitim açısından önemli bir yere sahip olan tekke
ve zaviyeler zamanla eğitici özelliklerini yitirmişler, dinsel sömürünün, yenilik
karşıtlığının simgesi hâline gelmişlerdir. Çağdaşlaşmayı amaçlayan Türk milleti için
tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılmalıydı. Atatürk Kastamonu’da 30
Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının
ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; “ Ölülerden yardım istemek, uygar bir
toplum için ayıptır. Var olan tarikatların amacı kendilerine bağlı olan kimseleri dünye­
vi ve manevi yaşamda mutluluğa eriştirmekten başka ne olabilir? Bugün bilimin,
tekniğin, bütün kapsamıyla uygarlığın alevi karşısında filân veya falan şeyhin yol
göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye toplu­
luğunda varlığım asla kabul etmiyorum. Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki Türkiye
Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en
gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır.”
30 Kasım 1925 tarihinde tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve
birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte,
şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik,
falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak
amacıyla muskacılık gibi eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin
yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.
Çağdaş Uluslarla Birlikte
Türkiye Cumhuriyeti ’nde ilk dönemler Osmanlı Döneminden kalan ölçü ve tartı
birimleri ve bunlarla ilgili aletler kullanılıyordu. Uzunluk ölçü birimleri olarak arşın,
endaze, adım, kulaç vb. kullanılıyordu. Ağırlık ölçü birimi olarak da okka, batman, çeki
gibi birimler esas almıyordu. Ancak bunların hiç birisinin belli bir standardı yoktu. Bu
durum özellikle ululararası ticarette büyük sıkıntılara neden oluyordu. Öte yandan saat,
takvim ve hafta tatili düzenlemeleri de çeşitli sorunlara yol açıyordu. Bütün bu kar­
gaşaya son vermek için birtakım düzenlemeler yapıldı.
111
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Eski dönemlerde kullanılan bir tartı aleti
26 Aralık 1925 tarihinde 1 Ocak 1926’dan geçerli olmak üzere Miladi Takvim, 20
Mayıs 1928’de uluslararası rakamlar, 26 Mart 1931’de Ölçüler Kanunu ile de ağnlık
ölçüsü olarak kilogram, uzunluk ölçüsü olarak metre kabul edildi. Cuma günü olan
hafta tatili ise 1935 yılında pazar gününe alındı.
Kıyafet inkılabı, tekke ve zaviyelerin kapatılması, ölçü saat, takvim, rakam ve
hafta tatilinde yapılan değişikliklerin temel amacı nedir?
,
9.
HER ŞEY HUKUKLA VAR
Devletlerin işleyişlerini devam ettirebilmeleri, vatandaşların hak ve görevleri
çerçevesinde hayatlarım sürdürebilmeleri için hukuk kurallarına ihtiyaç vardır. Bu
kurallar anayasa ve yasalar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anayasa, bir devletin temel kurumlanmn nasıl işleyeceğini belirleyen, bazı ülkelerde
yazılı, bazılarında ise yazısız genel kabul görmüş kurallar bütünüdür. Anayasa denilen
bu kurallarla aynca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır.
Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Devletin temel kanunudur.
Vatandaşların temel hak ve görevlerini bildirir. Yasalar anayasaya aykın olamaz.
“ Hâkimiyet bilâ kaydü şart milletindir.” (1921 Anayasası 1. madde)
Yeni Türk Devleti ilk anayasasını 20 Ocak 1921 tarihinde kabul etmiştir. Bu
anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine, yeni bir devletin
kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığım sağlayan bir eserdir. Yeni anayasa aym
zamanda millî egemenliği hâkim kılan ve vatanın kaderine millî egemenliğin temsilcisi
Büyük Millet Meclisinin el koymasmı sağlayan ve onun yasallığını da tanıtan, hukuki
ve siyasi değeri olan bir belgedir.
1921 Anayasası’nın 1. maddesine 29 Ekim 1923’te “Türkiye Devleti bir
cumhuriyettir.” maddesi eklenerek cumhuriyet ilan edildi. Türkiye Cumhuriyeti’inde
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
daha sonra 1924, 1961 ve 1982 yıllarında yeni anayasalar yapıldı. Atatürk ilkeleri ise
1937 yılında anayasadaki yerini aldı.
1982 Anayasası
1. Madde - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
2. Madde - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
3. Madde - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili
Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî
marşı “İstiklal Marşındır. Başkenti Ankara’dır.
4. Madde - Anayasanın l ’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu
hakkındaki hüküm ile, 2’nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi
hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Toplumlann huzur ve mutluluk içinde yaşayabilmeleri ve devletin de siyasal
varlığını koruyabilmesi için hukuk kurallarına gereksinim vardır. Devlet aynı zamanda
kendisine yüklenilmiş olan görevleri yerine getirirken de birtakım hukuk kurallarına
uymak zorundadır. Yine vatandaşlar da gerek kendi aralarında gerekse devletle olan
ilişkilerinde belli kurallara göre davranmak zorunluluğundadır. Mustafa Kemal Atatürk
hukukun önemini şu sözleriyle belirtmiştir. “İnsanlar, huzur ile, vicdan özgürlüğü ile
çalışmak gereksinimindedir. Bu ise toplumu yöneten devlette ve hükümette adaletin
kesin şekilde egemen olmasıyla mümkündür. Bunu temin edecek şey, adliyemizdir. Bir
memlekette adalet olmazsa, o memlekette anarşi var demektir, orada hükümet yok
demektir. Adalet yasalarla yerine getirilir/’
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Döneminde yeni bir devlet kurulmuş, cumhuriyet ilan edilmiş ve
çağdaşlaşma yolunda önemli adımlar atılmıştı. Tam bağımsız, çağdaş bir toplumun
oluşabilmesi için hukuk alanında da düzenlemeler yapılmalıydı. Öncelikle hukuk
birliğinin sağlanması ve çağdaş bir hukuk sistemine geçilmesi gerekliydi.
m
-
Osmanlı D evleti’nde hukuk birliği olmadığını biliyor muydunuz? Osmanlı
Devleti’nde hukuk ş eri ve örfi kurallara dayanıyordu. Azınlıklarla yabancı ülke
vatandaşlarına ise farklı hukuk kuralları uygulanıyordu.
Medeni Hukuk
Medeni Kanun, Türkiye’de laik bir hukuk sisteminin başlangıcım teşkil etmiştir.
Bu kanun ile toplumsal alanda kadın erkek eşitliği sağlanmış, kadınlara istediği mesleği
seçme hakkı verilmiş, resmî nikâh mecburi hâle getirilmiş, tek eşle evlilik
sistemi benimsenmiş, kadınlara miras konusunda eşitlik ilkesi getirilmiş, boşanmalarda
kadın güvence altına alınmış ve kadınlara da boşanma hakkı verilmiştir.
Çağdaş hukuk devleti olmanın baş koşulu, toplum içinde erkeğe olduğu gibi
kadına da sosyal, kültürel ve siyasal haklarım tanımak, bu haklara saygı göstermekti.
Çağdaşlaşmanın ve çağdaş bir toplum olabilmenin yolu ve yöntemi bu idi; çünkü kadın
haklan insan haklarının da aynlmaz bir parçasıdır. İnsan kavramının kadın ve erkek
birlikte oluşturmakta, bu kavrama her iki cins birlikte anlam kazandırmaktadır. İşte bu
anlayışla hareket eden Atatürk, Türk kadınına, yüzyıllarca ihmal edilen sosyal ve
siyasal haklarım kazandırdı. Bu yasal düzenlemelerden sonra Türk kadım sosyal hayat
içerisinde hak ettiği yerini aldı. Eğitim ve iş hayatında bundan sonra Türk kadınım
görmek mümkün oldu.
Atatürk Diyor ki
Kadınlarımızın her millette olduğu gibi, bizim milletimiz için de ne kadar yüksek
önemi olduğunu söylemeye gerek yoktur. Bizim milletimizde kadın, eskiden bu önemi,
gerçekten en yüksek derecede kazanmıştır. Büyük atalarımız ve onların anaları, tarihin,
olayların tanıklığıyla kanıtlamıştır ki, cidden yüksek erdemler göstermişlerdir...
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 227.
Türk Medeni Kanunu’nun kabulünden sonra; Borçlar Kanunu, Türk Ticaret
Kanunu, Ceza ve İflas Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu, Deniz Ticaret
Kanunu vb. kanunlar kabul edilmiştir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Medeni nikâh yasal bir zorunluluktur.
Hukuk alanındaki düzenlemelerle hukuk birliği sağlanmış, çağdaş bir hukuk
sistemine geçilmiştir. Bu düzenlemeler Türk toplumunun güven içerisinde yaşamasını,
hayata daha güvenli bakmasını sağlamıştır. Çağdaşlaşma yönünde önemli bir adım
atmış olan Türk toplumu bundan sonra kendi millî kimliğini daha güçlü hissetmiş ve
toplumsal hayatta yarınlara emin adımlarla ilerlemiştir.
S
^
s rî
tı> * ' U K İ u
M
il3
SI
P;
«(
£ t
T ""
-i
t
Türk kadını Atatürk'e daima minnettardır.
W
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BİLGİ KUTUSU
Ülkemizde hukukçu yetiştirmek için 1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi
açılmıştır. Atatürk bu okulun açılışında “Büsbütün yeni yasalar meydana getirerek eski
hukuk esaslarım temelinden sökmek girişimindeyiz. Ve yeni hukuk esaslarıyla,
alfabesinden öğrenime başlayacak bir yeni hukuk kuşağım yetiştirmek için bu kuru­
luştan açıyoruz. Cumhuriyetin yaptırımı olacak bu büyük kuruluşun açılışında
duyduğum mutluluğu, hiçbir girişimde duymadım ve bunu belirtmek ve ifade etmekle
memnunum.”
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 219.
Okul 1948 yılında Ankara Üniversitesi bünyesinde “Hukuk Fakültesi” adım almıştır.
Hukuk alanında yapılan yeniliklerin Türk toplumuna sağladığı yararlan açıklayınız.
10. CUMHURİYETE BAŞKALDIRI
Şeyh Sait, 13 Şubat 1925’te Ergani ilçesine bağlı Eğil bucağının Piran köyünde
isyan çıkarmıştır. İsyancılar bir süvari alayını da pusuya düşürdükten sonra, Elazığ’ı
almışlardır. Daha soma asiler, Diyarbakır’a yürüyerek şehri ele geçirmek istemişlerse
de bundan bir sonuç alamamışlardır.
Olaym başlangıcında, Ali Fethi Okyar Hükümeti isyanı bölgesel ve çabuk
bastırılacak bir olay olarak değerlendirmiştir. Ancak isyanın hızla yayılması;
Diyarbakır, Elazığ ve Genç vilayetlerini içine alması ve genişlemeye başlaması
nedeniyle hükümet bir ay süre ile bölgede sıkıyönetim ilan etmiştir.
Şeyh Sait isyanı yeni kurulan laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne ve
inkılaplara karşı çıkarılan bir isyandı. Şeyh Sait olayının ayrıca İngilizlerle de ilgisi
vardı. Lozan’da çözümlenemeyen Musul sorunuyla ilgili 1924 yılında İstanbul’da
toplanan konferansın sonuç vermemesi üzerine konunun Milletler Cemiyetine
götürülmesi gerekiyordu. İngiltere bir taraftan Musul halkının Türkiye ile birleşmek
isteğini önlerken, diğer taraftan da Türkiye dâhilinde isyan ve kargaşalık çıkararak
Türkiye’nin siyasal istikrarım sarsmaya çalışıyordu. İsyanı bastıramayan Ali Fethi Bey
(Okyar) başbakanlık görevinden ayrılmış, yeni hükümeti ismet Paşa kurmuştu. Yeni
hükümetin ilk işi, isyan karşısında hükümete yetki veren Takrir-i Sükun Kanunu ve biri
Ankara’da diğeri isyan bölgesinde olmak üzere iki İstiklal Mahkemesi kurulması
hakkındaki kanunu TBMM’den çıkarmak olmuştur.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki
Biz, büyük bir devrim yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.
Birçok eski kurumlan yıktık. Bunların binlerce tarafları vardır. Fırsat beklediklerini
unutmamak gerek. En ileri demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert önlemlere
başvurulmuştur. Bize gelince, devrimi koruyacak önlemlere daha çok muhtacız.
Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin
arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara kaderlerini
ve yaşamlarım emanet eden insanlardan oluşmuş bir topluluğa, uygar bir millet gözüyle
bakılabilir mi? Milletimizi yanlış anlamda gösterebilen ve yüzyıllarca göstermiş olan
bu gibi unsurlar ve kurumlar, yeni Türkiye Devleti’nde, Türk Cumhuriyeti’nde devam
ettirilmeli miydi? Buna önem vermemek, ilerleme ve yenileşme adına en büyük ve
karşılanması imkânsız yanılgı olmaz mıydı?
Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 210 ve 213.
Takrir-i Sükûn Kanunu, Şeyh Sait isyanı ve Cumhuriyet’e yönelen diğer tehditleri
ortadan kaldırmak amacıyla 4 Mart 1925 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yapılan planlı
askerî harekât sonucunda isyancılar yenilmiş ve elebaşlan yakalanmıştır. Suçluların
İstiklal Mahkemesinde yapılan yargılan esnasında, asilerin sözde dini ve şeriatı kurtarmak
perdesi arkasında, memleketi parçalamayı amaçladıklan belirlenmiştir. Sonuç olarak
Şeyh Sait ve diğer bütün elebaşılar hak ettikleri cezalan almışlardır.
Diyarbakır’da bulunan İstiklal Mahkemesi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının
kendi bölgesi içinde bulunan bütün şubelerinin kapatılmasına karar vermiş, Ankara’daki
İstiklal Mahkemesi de Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adına yapılan propagandalarda
dinin ve dince mukaddes olan şeylerin, siyasal amaçlara alet edildiğim belirleyerek bu
fırkanın durum ve çalışma tam hakkında hükümetin dikkatini çekmiştir.
J
Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız^
u ıis jj.jJ L ) JıJ jjl.jiıJs
y j i/jjy jjjjjy d jjjjü js j
geleceğin ışık şpçan çiçekleri anlardır.
Ü j J j j j
V
jjj
J J J
jjj
Türk gençliği Cumhuriyet’e daima sahip çıkacaktır.
Diyarbakır ve Ankara İstiklal Mahkemelerinin kararlarını dikkate alan Cumhuriyet
hükümeti, Takrir-i Sükun Kanunu’na dayanarak, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının
bütün şube ve merkezlerinin kapatılmasına 3 Haziran 1925 tarihinde karar vermiştir.
V
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki;
Şeyh Sait isyanından sonra bir “Aydınlatma Kurulu” oluşturarak Anadolu’yu
dolaşmaya karar veren İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği’nin telgrafına cevabı:
Kurulunuzun oluşmasını memnuniyetle karşıladım. Memleketin aydın gençliğinin
bağnazlık ve gericiliğe karşı mücadelesindeki yüksek görevini idrak ile girişim alanına
geçmesi, takdire değerdir. Düzenleyeceğiniz kurulların memleket içinde seyahati, en
büyük bilim ocağına, memleketimizi yalandan inceleme fırsatım da vereceğinden
aynca faydalıdır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 299.
Atatürk gençlere daima güvenmiştir.
11. DENİZLERDE EGEMENLİK
Kabotaj, bir ulusun kendi karasuları içinde kalan millî deniz çevresini kullanması
(ya da kullandırtması) hakkı olarak bilinir. Kabotaj tekeli, 19 Nisan 1926 tarihli Kabotaj
Kanunu ile yasallaştırılmıştır. Yasanın yürürlüğe giriş tarihi 1 Temmuz 1926’dır.
Kabotaj hakkı, Osmanlı Devleti zamanında verilen kapitülasyonların kaldırılması sonucu
elde edilmiştir. Kapitülasyonların kaldırılması ise Lozan Banş Antlaşması’nın 28. maddesi
ile sağlanmıştır.
1 Temmuz günü ülkemizde her yıl kabotaj bayramı olarak kutlanmaktadır.
Kabotaj hakkı, Cumhuriyet Türkiye’sinin elde ettiği uluslararası başanlann
başmda gelir. Bu hak sayesinde ulusumuz dünya denizlerine açılma yolunda sağlam bir
adım atmıştır. Bugünkü deniz ticaret filomuz kabotaj hakkı sayesinde oluşturulmuştur.
Yine, limanlarımızın gelişmesinde ve özerklik kazanmasında kabotaj hakkının önemli
katkılan bulunmaktadır. Türk toplumu kabotaj hakkım elde ettikten sonra bilinçli bir
şekilde denizle uğraşmaya başlamıştır. Kabotaj hakkı Türk ticaret denizciliğinin
başlangıcıdır denilebilir. Bu hakkın elde edilmesinin en önemli sonuçlarından birisi de
kendi karasularımızda egemenliğimizi tam anlamıyla tesis etmemizdir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Bu gün 1 Tem m uz
IKabotai ve Denizcilik
bayramı]
Denizcinin bayramı
kutlu olsun
Atatürk Diyor ki
En güzel coğrafi durumda ve üç tarafı denizle çevrili olan Türkiye, endüstrisi,
ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek yeteneğindedir. Bu yetenekten
yararlanmayı bilmeliyiz; denizciliği, Türk’ün büyük millî ülküsü olarak düşünmeli ve
onu az zamanda başarmalıyız.
Kabotajın bu yıl içinde, sadece ve tamamen Türk bayrağına dönüşü fiilen
gerçekleşmiştir. Bu olayı övünerek anmak isterim. Bu olay, yüzyıllarca süren engellere
karşı, ancak millî yönetimin elde edebildiği başarılardandır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 387-388.
12. HEDEF: MUSTAFA KEMAL
Kurtuluş Savaşı kazanılıp cumhuriyet ilan edildikten soma hızla inkılaplar
yapılmaya başlanmıştı. Çağdaşlaşma yolundaki inkılaplardan rahatsız olan gruplar
inkılapları engelleme çabalarından sonuç alamayınca haince bir plan yaptılar,
inkılapların lideri ortadan kaldırılırsa amaçlarına ulaşabileceklerdi.
16 Haziran 1926 Çarşamba günü İzmir’e gitmek üzere seyahatte bulunan Gazi
Mustafa Kemal Paşa’ya suikast yapacakları ihban üzerine, suikastı fiilen yapmakla
görevli olanlar, suç vasıtaları olan bomba ve silahlarıyla birlikte yakalanmışlardır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk, cumhuriyetin sonsuza kadar yaşayaca ma inanmıştır.
Suikastçılar, aylardan beri birtakım özel tertibat ile her ne olursa olsun Gazi’ye
karşı suikast yapmayı ve bu suretle de hükümeti devirmeyi kararlaştırmıştı. Suikastı
hazırlayanlar, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasına mensup bazı kimselerdi. En önemli
rolü oynayanlar Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından İzmit Milletvekili Şükrü Bey
ile eski İttihat ve Terakkici Kara Kemal’di. Suikast önce Ankara’da tasarlanmış,
Erzincan Milletvekili Sabit Bey’le Faik Bey’in müdahaleleri ile önlenmiş, daha soma
Bursa’da düşünülmüş, bu da uygun görülmeyerek İzmir’de gerçekleştirilmesine karar
verilmişti.
16 Haziran 1926’da İzm ir’e gelmesi beklenen trenin gelmemesi üzerine,
suikastçıları deniz yoluyla kaçıracak olan Giritli Şevki durumu İzmir Valisine ihbar
etmiş ve suikastçılar silahlan ile birlikte yakalanmışlardır.
Yapılan sorgulamalarda suikast olayının Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının bazı
mensuplan ile ilgili bulunduğu ortaya çıkmış ve eski İttihat ve Terakki
mensuplarının da bu olayın tahrik ve düzenleyicileri oldukları anlaşılmıştır. Amaçlan,
Mustafa Kemal Paşa’yı iktidardan düşürmekti. Bunda başanlı olamayınca İttihat ve
Terakkinin ileri gelenleri, Terakkiperver Fırkanın içindeki adamlanyla suikast teşeb­
büsü hazırlıklarına girişmişlerdi. Olayla ilgisi olduğu anlaşılanlar İstiklâl
Mahkemesi’nde yargılanarak cezalandırıldılar. Kurulan İstiklal Mahkemesinde
yargılanan suçlular gerekli cezaya çarptırıldılar.
m *
Mustafa Kemal'e yapılan suikast girişiminin asıl hedefi nedir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki
Sonuçsuz bırakılan öldürme girişimi nedeniyle topluluklardan, kuruluşlardan,
görevlilerden, komutanlardan, subaylardan, milletvekillerinden, bütün arkadaş ve
vatandaşlarımdan aldığım, içten üzüntülerim dile getiren mektuplar ve telgraf
yazılarından dolayı çok duygulandığımı belirtir, onlara teşekkürlerimi sunarım.
Alçak girişimin benim kişiliğimden çok, kutsal cumhuriyetimize ve onun
dayandığı yüce ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna kuşku yoktur. Bu nedenle, genelde
gösterilen duygularla cumhuriyet ve ilkelerimize olan bağlılığın ne derece sonsuz
olduğuna bir kez daha inandım.
www.atam.gov.tr
13. TARİHE TANIKLIK EDENLER
Mustafa Kemal Atatürk, 15-20 Ekim 1927 tarihleri arasında Cumhuriyet Halk
Partisinin 2. Olağan Büyük Kongresinde Nutuk’u okumuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 36 saat süren ve “1919 yılı Mayısının 19’uncu günü
Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir:” diye başlayan konuşması
“Gençliğe Hitabe” ile son bulmuştur.
Atatürk Nutuk’u okurken
Kurutuluş Savaşı kazanılmış, birçok inkılap hızla gerçekleştirilmişti. Zaman
zaman bu süreçle ilgili itirazlar, hatta karşı çıkışlar yaşanmıştı. Genç Türkiye
Cumhuriyeti’nin gelecek nesilleri yaşanan süreci tam ve doğru olarak ancak birinci
ağızdan öğrenebilirdi. İşte Nutuk, Atatürk tarafından yaşananları belgeleri ile ortaya koymak,
yapılanları milletle paylaşmak için yazılmış ve okunmuştur. Atatürk Nutuk’ta anlattığı
olayları belgeleri ile açıklamıştır. Anlattıklarım yazışmalar, telgraflar, kongre ve meclis
tutanakları gibi birinci elden belge ve kaynaklara dayandırmıştır. Kurtuluş Savaşı’mn
hangi koşullarda kazanıldığı, inkılapların hangi güçlüklere rağmen gerçekleştirildiğini
bütün yalınlığı ile gözler önüne sermiştir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Nutuk’un en önemli özelliklerinden birisi de Atatürk’ün sorumlu bir devlet adamı
olarak yaptıklarım milleti ile paylaşmasıdır. Bunun yanı sıra âdeta halkına neyi niçin
yaptığım açıklamakta onlara bir tür hesap vermektedir. Bu durum onun açık
sözlülüğünün, dürüstlüğünün milletine olan güven ve itimadmm göstergesidir.
Nutuk’un en çarpıcı bölümlerinden birisi de bitiş bölümü yani “Gençliğe Hitabe”dir.
Atatürk bu bölümde Türkiye Cumhuriyeti’nin hangi tehlikelerle karşılaşabileceğini ve
ne tür ihanetlere uğrayabileceğini işaret etmiş ve yapılması gerekenleri ortaya koymuştur.
Bu kutsal emaneti de Türk gençliğine bırakmıştır. Bunu, “Başımıza neler örülmek
istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine
uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve
uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten herşey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız.
O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır, Geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün
umudum gençliktedir!.. Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sîzindir. Cumhuriyeti biz kurduk;
onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!” sözleriyle dile getirmiştir.
Nutuk'un Türk milleti için önemi nedir? Mustafa Kemel Nutuk’u neden Gençliğe
Hitabe ile bitirmiştir?
BİLGİ KUTUSU
Gazi, Nutuk üzerindeki telif hakkım Türk Hava Kurumuna bağışlamıştır. Kitabın
yurt içinde ve yurt dışında basım ve satış işleriyle bu kurum yetkilendirilmiş ve henüz
kurulmuş olan bu kurumun gelişmesinde Nutuk’un satışından elde edilen gelir çok
önemli rol oynamıştır. Nutuk Türkçe, Almanca, Fransızca, İngilizce ve Rusça
basılmıştır.
Nutuk'un yabancı dillerde de basılmasının nedenleri ne olabilir?
ü
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
14. OKUMAK OKUMAK OKUMAK
Tekirdağ Harf İnkılabı Anıtı
1929 yılına ait bir MUlet Mektepleri. Şehadetnamesi
(Diploması)
Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra inkılapların gerçekleştirilmesi daha çabuk
olmuştur. Özellikle eğitim alanında önemli inkılaplar yapılmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde
kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği sağlanmış, medreselerin
kapatılması ve tüm okulların Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması ve denetim altına
alınması ile eğitimdeki çok başlılık sona erdirilmiştir. Şimdi yapılması gereken ise
eğitimin yaygınlaştırılmasıydı. Bunun için de halkın kolayca okuyup yazmasını sağlayacak
bir alfabenin kabul edilmesi lazımdı.
Atatürk bu konuyu daha önceden düşünmüş, tasarlamış hatta bu konudaki görüş­
lerini açıklamıştı. Atatürk, “Efendiler! millî eğitimin ne demek olduğunu bilmekte
artık bir yol karışıklığı kalmamalıdır. Bir de millî eğitim gerçekleştikten soma onun
dilini, metodunu, araçlarını da millî yapmak zorunluluğu tartışılmazdır.” diyerek alfabe
değişikliğinin işaretini vermişti. “Yeni Türk harfleri çabuk öğrenilmelidir. Vatandaşa,
kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu vatanseverlik ve milliyetseverlik
görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir milletin, bir sosyal topluluğun
yüzde onu okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmez. Bundan insan olanlar utanmalıdır.
Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir; övünmek için yaratılmış, tarihini
övünçle doldurmuş bir millettir. Fakat milletin yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa
bu hata bizde değildir. Türk’ün karakterini anlamayarak kafasını birtakım zincirlerle
saranlardadır. Artık geçmişin hatalarını kökünden temizlemek zamanındayız. Hataları
düzelteceğiz.” Atatürk bu konuşmalardan birincisini 1924 yılında, İkincisini ise 1928
yılının Ağustos aymda yapmıştı.
Mustafa Kemal'e göre harfinkılabı neden gerçekîeşmeliydi?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk harf inkılabının tüm gerekçelerim halka anlatmış ve göstermişti. Nihayet
1 Kasım 1928 tarihinde “Yeni Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkmdaki Kanun”
kabul edilmiştir. Yeni harflerin öğretilmesi, okuma yazmanın yaygınlaştırılması
amacıyla “Millet Mektepleri Talimatnamesi” 24 Kasım 1928’de Resmî Gazete’de
yayımlanmıştır. Aynı gün Mustafa Kemal, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini kabul
etmiştir. Millet Mektepleri 1 Ocak 1929 tarihinde faaliyete geçmiş ve kısa sürede yüz
binlerce kişi okuma yazma öğrenmiştir. Başöğretmen Atatürk bu süreçte bizzat tahta
başına geçmiş ve halka okuma yazma öğretmiştir. Aşağıdaki sözleri ile de öğretmen­
lerin ve yaptıkları işin önemine vurgu yapmıştır. “Öğretmenler! Yeni nesli,
Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil,
sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin yeteneğiniz ve özveriniz derecesiyle
uygun olacaktır. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli
koruyucular ister. Yeni nesli, bu kalite ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir.
Sizlerin, seçkin görevinizin yerine getirilmesine büyük özveriyle varlığınızı
vereceğinize hiç şüphe etmem.”
Harf İnkılabını haber yapan bir gazete (Büyük Millet Meclisi ilk
toplantısını yapmış ve Gazi hazretleri tarihî nutuklarını söylemişlerdir. Daha sonra Türk harfleri oybirliği ve
alkışlarla kabul edilmiştir.)
Harf inkılabı Türk kültür hayatının gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur.
Okuma ve yazmayı öğrenen toplumun kültür düzeyi yükselmiştir. Eğitimin yaygınlaş­
ması, ortak bir kültür dilinin oluşmasını sağlamıştır. Eğitim düzeyi arttıkça toplumun
çağdaşlaşması daha hızlı gerçekleşmiştir.
<*r
Harfİnkılabının ve M illet Mekteplerinin eğitimin yaygınlaştırılması ve çağdaş
Türk toplumunun olüşturulmasmdaki rolü nedir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
15. ŞEHİT KUBİLAY
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile denenen çok partili siyasi hayat Şeyh Sait
isyanı nedeniyle başarısız olmuştu. Ancak tam bir demokrasi aşığı olan Mustafa Kemal,
çok partili siyasi hayatın varlığım gerekli görüyor ve çok arzuluyordu. Bu nedenle
yakın arkadaşı Fethi Bey’e bir parti kurdurmuştu. Ancak bu parti de rejime ve
inkılaplara karşı olanların sığmağı hâline gelmişti. Fethi Bey yurt gezilerinde gördüğü
taşkınlıklardan hiç hoşnut olmadı ve kendi partisini kapattı (17 Kasım 1930).
23 Aralık 1930 tarihinde çıkan olay Fethi Bey’i haklı çıkarmıştı. Menemen’de
Derviş Mehmet ve yandaşlan halkı da kışkırtıp “Şeriat isteriz.” diyerek bir isyan çıkardılar.
Olay yerine gelen Öğretmen Asteğmen Kubilay Bey şehit edildi. Hükümet olaya el
koydu. Yapılan yargılamalar sonucu suçlular hak ettikleri cezalara çarptırıldılar.
Mustafa Kemal Atatürk bu konudaki düşüncelerini ve orduya başsağlığı dileklerim
şu sözleriyle belirtmiştir:
Menemen’de, son zamanlarda meydana gelen gericilik girişimi esnasmda, Yedek
Subay Kubilay Bey’in görev yaparken uğradığı sonuçtan cumhuriyet ordusuna başsağlığı
dilerim. Kubilay Bey’in şehit oluşunda gericilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki
halktan bazılarının alkışla tasvip edici bulunmalan, bütün cumhuriyetçi ve vatanseverler
için utanılacak bir olaydır. Vatanı savunma için yetiştirilen, yurtiçi her siyaset ve anlaşmazlığın
dışında ve üstünde saygıdeğer bir durumda bulunan Türk subayının gericiler
karşısındaki yüksek görevinin, vatandaşlar tarafından yalnız saygıyla karşılandığına
şüphe yoktur. Menemen’de, halktan bazılarının hatalan bütün milleti elemlendirmiştir.
İstilanın acılığım tatmış bir yörede, genç ve kahraman yedek subaym uğradığı
saldınyı, milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast saydığı ve bu işe yeltenenlerle,
ön ayak olanlan, ona göre izleyeceği kesindir. Hepimizin dikkati, bu sorundaki
görevlerimizin gereklerini duyarlıkla ve hakkıyla yerine getirmeye yönelmiştir. Büyük
ordunun kahraman genç subayı ve cumhuriyetin ülkücü öğretmen topluluğunun değerli
üyesi Kubilay’m temiz kam ile cumhuriyet, yaşama gücünü tazelemiş ve kuvvetlendirmiş
olacaktır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 215-216.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Öğrenciler Kubilay Olayı’m protesto ediyor.
Kubilay olayı bütün yurtta nefretle karşılanmıştır. Türk halkı bu olayı lanetlemiş;
üzüntüsünü, inkılaplara ve rejime bağlılığım düzenlediği mitinglerle dile getirmiştir.
Bu hain olay ülkemizde çok partili siyasi hayat için gerekli ortamın henüz oluşmadığım
ortaya koymuştur. Gerek Terakkiperver Cumhuriyet Partisi gerekse Serbest Cumhuriyet
Partisi rejim ve inkılap karşıtlarının sığınağı hâline gelmiştir. Her iki denemenin sonunda
büyük acılar yaşanmıştır. Ne yazık ki Mustafa Kemal, çok istemesine rağmen sağlığında
bir daha çok partili siyasi hayat denemesine girişmemiştir.
C E L A L B A Y A R Ü N İV E R S İT E S İ
__________ R E K T Ö R L Ü Ğ Ü ________________________________________________________
PANEL
76, YILINDA
MENEMEN OLAYI ve KUBÎLAY
R M U J Ü NJLK
Ç o ç 'Er İ M İ Çılııf ,
Vıri Doç O Irlifı M l î « V ıttf* »
•fıd Q>; O Uo.>v
12Aralık 2004, Cuma
T1»
44il*ypn*ı*D*mlr«l Huttu* Utrkfiı
Kubilay Olayı gönümüzde de bütün yönleri ile değerlendirilmektedir.
Mustafa Kemal'in ve Türk halkının tepkileri dikkate almdığmda Menemen
Olayı 'nm asıl hedefi nedir? Bu tepkiler hangi kararîıhgı ortaya koymaktadır?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
16. CUMHURİYET KENTİ
BİLGİ KUTUSU
Cumhuriyetin ilanını izleyen yıllarda, başta yeni başkent Ankara olmak üzere
ülkemizin tüm kentleri yoğun biçimde imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bu dönemde
Ankara hızla çağdaş ve modem bir kente dönüştürülmüş ve başkentte çok sayıda kamu
binası inşa edilmiş, yeni yol ve bulvarlar açılmıştır. Aynca sosyal yaşam mekânlan kurgu­
lanmıştır. Bu tür yenilikler başkent Ankara ile sınırlı kalmamış, tüm Anadolu
kentlerine yayılmıştır. Cumhuriyet Döneminde Anadolu kentlerinde planlı imar
etkinliklerinin gerçekleştirilmesi, gelişmekte olan Türkiye’nin hem kentsel hem de
toplumsal açıdan hızla çağdaş ve batılı bir ülkeye dönüştürülmesi ve modernleştirilmesi
çabalarının sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet Döneminde imar yönünden büyük gelişme kaydeden kentlerimizden
birisi de Balıkesir’dir. Balıkesir, cumhuriyet öncesi dönemde kentleşme açısından
oldukça geri kalmış bir kasaba görünümündedir. Balıkesir’de yoğun imar faaliyet­
lerinin başladığı dönem cumhuriyetin ilanım izleyen yıllardır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Balıkesir
Balıkesir, Cumhuriyet Dönemindeki kentsel ve toplumsal yenilenmeyi oldukça
kolay kabul etmiş görünmektedir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Balıkesir’de
20 yılda 106 okul binası yapılmış, vilayetin her tarafında yollar ve çeşitli eserler
inşa edilmiştir. Merkezde Şehir (Salih Tozan) Sineması, Vali Konağı, Hükümet Binası,
Atatürk Parkı (çocuk bahçesi, tenis kortu ve yüzme havuzu ile Anadolu’nun en güzel
parklarından biri) en güzel örneklerindendir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Parkı (Kentte 1934 yılında açılan park, kadın ve
erkeklerin bir araya gelebilecekleri ilk eğlence alanlarından biridir.)
Türkiye’de Cumhuriyet Döneminde görülen modem imar girişimlerinin yeni
kamu binaları, yeni yollar ve yeni konutlar olmak üzere üç eksen doğrultusunda ortaya
çıktığı görülmektedir.
Cumhuriyet Dönemi yapılarından vali konağı ve Gazi İlkokulu
Cumhuriyet Döneminde mimari alandaki değişimler Türk halkının cumhuriyetle
beraber tüm yönleri ile çağdaşlaşmasının bir göstergesi olmuştur. Türk halkı kültürel
alandaki değişimini sosyal hayatına da yansıtmıştır.
Balıkesir şehri örneğinden yola çıkarak Cumhuriyet Döneminde mimarlık ve şehir
planlaması alanmda yapılan çahşmalar ve bu çahşmalarm amacı hakkmda neler
söyleyebilirsiniz?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
17. MÎLLÎ KÜLTÜRÜN İZİNDE
Atatürk Diyor ki
Türkiye Cumhuriyeti ’nin temeli kültürdür...
Kültür okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, uyanık
davranmak, düşünmek, zekâyı eğitmektir. Yine insan enerjisiyle ve fakat doğanın ona
ilgi gösterildikçe tükenmez yardımıyla yükselen, genişleyen insan zekâsı, sınırsız
kavrayış anlamında “insanım” diyen bir özel nitelik kazanır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 298.
Atatürk’ün yukarıda yer alan sözünden hareketle kültürün insan yaşamındaki
önemini belirleyiniz
.
Mustafa Kemal Atatürk, millî kültürün korunması ve geliştirilmesinin gereğine ve
önemine inanıyordu. Bunu gerçekleştirmek için de gerekli olan kuramların oluşturulmasına
öncülük etmiştir. Millî kültür konusunda yapılacak çalışmalar için öngörülen ve açılan
kurumlar Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu idi. Çünkü millî kültürün temelini
dil ve tarih oluşturuyordu.
Türk tarihi araştırılacak ve Türk milletinin köklü ve zengin bir tarihe sahip olduğu
ortaya konulacaktı. Çünkü Cumhuriyet Dönemine kadar Türk tarihi ya bir hanedan
tarihi ya da Türklerin Müslüman olmalarından somaki dönemler esas alınarak
anlatılıyordu. Oysaki Türk milleti şanlı bir geçmişe sahipti. Onun tarihi karanlıkta
bırakılamazdı. Yeni çalışmalarda hem Türkiye hem de Türk tarihinin araştırılması
hedeflenmişti. Türk milleti Türkiye’den de geçmişinden de özellikle Orta Asya’dan
ayn düşünülemezdi. Bütün bu gerçekleri göz önüne alan Atatürk 1931 yılında Türk
Tarih Kurumunu kurdurdu.
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Ankara’da Birinci Tiîrk Tarih Kongresi sırasında kongre
delegeleri ile (8 Temmuz 1932)
m
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türk Tarih Kurumunun ilk önemli çalışmaları arasmda “Türk Tarihinin
Anahatlan”, ortaöğretim kurumlan için dört ciltlik “Tarih Kitabı”, Anadolu’da
gerçekleştirilen “Kazı Raporlan” gibi eserlerin yayımlanması yer almaktadır. Kurum
aynca 1932 ve 1937 yıllarında Birinci ve ikinci Türk Tarih Kongrelerini toplamış ve
Türk tarihinin bilimsel temeller çerçevesinde her yönü ile tartışılmasını sağlamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk Türk tarihinin araştınlm ası ve önemine ilişkin
düşüncelerini her fırsatta dile getirmiştir.
Atatürk Diyor ki
Bizim Türk milletimiz, eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay
yaylasmda yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ
uzaklan görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden
sahibidir.
Milletimiz, ufak bir aşiretten ana vatanda bağımsız bir devlet kurduktan başka batı
âlemine, düşman içine girdi ve orada çok büyük güçlükler içinde bir imparatorluk
kurdu. Ve bunu, bu imparatorluğu altı yüz yıldan beri tam bir hayranlık ve büyüklükle
devam ettirdi. Bunu başaran bir millet, elbette yüksek siyasi ve İdarî niteliklere sahiptir.
Böyle bir vaziyet yalnız kılıç kuvvetiyle olamazdı.
Ben gelip geçici bir insanım, bir gün öleceğim. Büyüklüğüne ve üstün yeteneklerine
inandığım Türk ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum.
Onun için bu toplantılarda kendimden geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni
affedin!
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 273, 276 ve 282.
BİLGİ KUTUSU
Mustafa Kemal Atatürk tarih eğitiminin ve öğretimin tamamen objektif, bilimsel
temeller ve akademik bir disiplin çerçevesinde yürütülmesi için 1935 yılında Ankara ’da
Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesini kurdurmuştur.
Kültür, tarih ve dil arasındaki bağı çok iyi bilen Atatürk, Türk dilinin
araştırılmasına da büyük önem veriyordu. Çünkü dil, millî kültürün ifadesi ve millî birlik
ve beraberliğin en büyük dayanağı idi. Cumhuriyet Dönemine gelinceye kadar Türk dili
doğudan ve batıdan gelen dillerin etkisi altında kalmıştı. Yöneticilerle halk arasmda dil
bakımından büyük uçurumlar oluşmuştu. Türk toplumu arasındaki iletişim bozukluğunu
gidermek ve millete kendi kimliğini yeniden kazandırmak gerekiyordu. İşte Atatürk bu
amaçlarla 1932 yılında Türk Dil Kurumunu kurdurdu. Toplanan dil kurultaylarında
Türk dilinin yabancı kelimelerden arındırılması ve bu yabancı kelimelere Türkçe
karşılık bulunması çalışmalan yapıldı. Atatürk bu konuda da önder olmuş ve önce
geometri terimlerine Türkçe karşılıklar bulmuştur. Hatta bu konuda bir “Geometri
Kılavuzu” hazırlamış ve bu eser çoğaltılarak okullara dağıtılmıştır. Atatürk Türk diline
verdiği önemi çeşitli zamanlarda yaptığı konuşmalarda dile getirmiştir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TÜRKİYE
Türk Dil Kuramunun kuruluşunun 75. yıldönümü anısına hazırlanan posta pulu (2007).
Atatürk Diyor ki
“Türk dilinin, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için,
bütün devlet örgütümüzün dikkatli, ilgili olmasını isteriz.
Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması,
millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir;
yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığım korumasını bilen Türk
milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Dil Kurumu en güzel ve verimli bir iş olarak türlü bilimlere ait Türkçe terimleri
belirlemiş ve bu şekilde dilimiz, yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda esaslı
adımını atmıştır.”
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 260-262.
m *
D il ve tarih alanında yapılan çahşalann m illî kültürümüzün ve m illî kimliğimizin
geliştirilmesine kalkılan neler olmuştur?
18. DARÜLFÜNUNDAN ÜNİVERSİTEYE
Cumhuriyetin ilanından sonra eğitim alanında önemli gelişmeler kaydedilmişti.
1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile öğretim birliği sağlanmış,
medreselerin kapatılması ile de eğitimdeki ikilik sonra erdirilmişti.
Eğitimdeki yenileşme çabalan çerçevesinde Darülfünun-u Osmanî adlı yüksek
öğretim kurumu İstanbul Darülfünunu adı altında yeniden yapılandırılmıştı. Ancak
cumhuriyetin ilk yıllarında kendisinden çok şey beklenen İstanbul Darülfünunu, istenilen
sonucu verememişti. Darülfünun çeşitli konularda eleştiriye uğramaya başlamıştı.
Sonuçta İstanbul Darülfünununun kapatılarak yerine çağdaş yeni bir üniversite
kurulmasına karar verilmiştir. Atatürk’ün direktifleri ile İstanbul Darülfünunu kapatıla
rak yerine İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. 1933 yılında yapılan üniversite reformu
ile üniversite hem yapı hem de çalışma şekli bakımından köklü bir yenileşme amaçlan
mıştır. Hazırlanan yönetmelik ile tıp, hukuk, edebiyat ve fen fakültelerinden oluşan
üniversite, araştırma yapmak, millî kültür ve yüksek bilgiyi genişletmek, yaymaya
çalışmak, devlet ve ülke hizmeti ve işleri için uzman elemanlar yetişmesine yardımcı
olmak görevi ile yükümlü kılınmıştır. Atatürk, İstanbul Üniversitesinin açılışı
131
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
dolayısıyla kendisine çekilen telgrafa şu karşılığı vermiştir: ‘İstanbul Üniversitesinin
açılmasından çok sevinç duydum. Bu yüksek bilim ocağında, kıymetli profesörlerin
elinde Türk çocuğunun eşsiz zekâ ve eşsiz yeteneğinin çok büyük gelişmelere
erişeceğine inanıyorum.”
Atatürk İstanbul Üniversitesinde
İstanbul Üniversitesi yerleşkesinden bir görünüm
İstanbul Üniversitesi dört fakülte ile kurulmuş, İlahiyat Fakültesi kaldırılmış, onun
yerine Edebiyat Fakültesi içinde bir “İslam Tetkikleri Enstitüsü” kurulmuştur. Yeni
üniversitenin kurulması ile çağdaş bir yüksek öğretim amaçlanmıştır. Bu amaçlar;
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk devrimlerini benimseyen yeni kuşaklar yetiştirmek ve çağdaş uygarlık
düzeyine yükselmek için üst düzeyde insan gücü yetiştirmek,
Üniversiteyi köhne düşünce ve inançlardan ayırmak,
Darülfünuna göre daha etkin bir işleyiş ve bilimsel çalışma sağlamak, daha yeterli
bir araştırma ve öğretim ortamı yaratmak, daha etkili bir denetleme getirmek
olarak belirlenmiştir.
Türkiye’nin bilime açılan kapısı
1.
2.
3.
4.
İstanbul Üniversitesi günümüzde amaçlarım;
Cumhuriyet ilkelerinin ve değerlerinin koruyucusu olmak,
Deneyimli dev bir öğretim kadrosuyla eğitim vermek,
Eğitimimizle ve bilimsel çalışmalarımızla ulusal ve uluslararası alanda tanınmak,
Türk kültürünün canlı örneği olmak vb. olarak açıklamaktadır.
Üniversitelerin ülkemizin gelişmesine katkısı nedir? Bu katkıyı sağlamak için
üniversitelerin hangi özelliklere sahip olması gerekmektedir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
19. O ARHK ATATÜRK
Aşağıdaki gazete haberinde Mustafa Kemal7e TBMM tarafından “Atatürk”soyadı
verilişinden söz edilmektedir. Siz bir gazeteci olsaydınız habeıi nasıl verirdiniz?
VriT*FEK
b
-fc-. m
ATATUHK
HKemâl n lxatU önderimi!
bu «oy adı m ildi
llı.Mik «illrt U^İİMiiu b a 40* Ur
Bir gazete haberi (25 Kasım 1934)
Mustafa Kemal önderliğinde başlayan Türk çağdaşlaşması her alanda kendini
göstermiştir. Siyaset, toplum, eğitim ve hukuk alanlarındaki çağdaşlaşma çabalan millî
kültür, millî benlik ve millî birlik alanlarında süıdürülmüştür. Millî benlik çalışmalarında
Atatüık, hiçbir zaman soy anlayışım ön plana çıkarmamış daima kültür birliğim esas almıştır.
Toplum içerisinde bireylerin kendilerini daha rahat tanımlamaları ve tanınmaları
için de yasal bir düzenleme yapılması ihtiyacı duyulmuştur. Çünkü bu döneme kadar
insanların bir soyadı yoktu. Bireyler baba veya aile adlan ya da lakaplan ile tanınmaya
çalışılıyordu. Bu da miras, tapu kaydı, okul kaydı, askerlik gibi çeşitli
konularda kanşıkhklara neden oluyordu. Bütün bu sorunlan ortadan kaldırmak için 21
Haziran 1934 tarihinde “Soyadı Kanunu” kabul edildi. Bu kanun ile her Türk ailesi, bir
soyadı alacaktı. Bu ad genel ahlaka aykırı olamayacak ve Türkçe olacaktı.
Mecliste Büyük Bir Gün
Sınıf farkını gösteren Unvanlar yıkıldı
Lâkap ve unvanların kaldırılmasına dair kanun dün
Meclisten çıktı. Müşüre Mareşal, Paşaya General
denilecektir. A ğa, Hacı, Hoca, Ef. Bey, Hanım yok
A dın onunegefm ek şartii/ic er k işiye *' Baifft kadına da *rB agant). denecek
Bir gazete haberi (27 Kasım 1934)
Yukarıdaki gazete haberinde aynı kanun çerçevesinde yapılan düzenlemelerden
söz edilmektedir. Bu düzenlemelerin amacı, toplumda kullanılan unvanların sınıf farklılığına
neden olmasının önüne geçmektir. Her konuda eşit bir Türk toplumu oluşturmaktır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
20. TÜRK KADINI HAK ETTİĞİ YERDE
Sosyal hayatta kadınların gerektiği şekilde yer almamasının ne tür sorunlara neden
olduğunu bilen Mustafa Kemal Atatürk, kadın haklan konusunda radikal değişimler
yapmıştır. Mustafa Kemal’le birlikte, kadının başta eğitim olmak üzere, çalışma
hayatında, siyasette, toplumsal yaşamda ve aile yaşamında eşit haklara sahip olarak
yerini alması için gereken tüm çalışmalar yapılmıştır. Bu değişimler, yasalarla güvence
altına alınmış ve her alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan hemen soma başlatılan hukuk devrimi çalışmalarında
Atatüık, “Medeni hukuk ve aile hukukunda izleyeceğimiz yol, ancak uygarlık yolu olacaktır.”
sözüyle hedeflerim göstermiştir. 7 Şubat 1926’da kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile
kadınlarımıza o günkü koşullara göre en ileri düzeyde, bireysel ve toplumsal haklar
tanınmıştır. Medeni Kanun, birey ve aile hukuku yönünden Türk kadınının uygar
dünyadaki yerini almasının belgesidir.
3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun çıkarılmasıyla, Tanzimat Döneminden
kalma ikili eğitim sistemi kaldırılıp, ulusal ve çağdaş eğitimin temelleri atılmıştır. Bu
kanun, kadım ve erkeği ile Türk ulusunu çağdaşlaştırma yolunda önemli bir adım
olmuştur. 3 Nisan 1930’da kabul edilen Belediyeler Kanunu ile kadınlarımız ilk defa
seçmen olma hakkına kavuşmuşlardır. Türk kadım, 26 Ekim 1933’te muhtar seçme ve
köy İhtiyar heyetine seçilme hakkım elde etmiştir. 5 Aralık 1934’te çıkarılan yasa ile
kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. 1935 yılı seçimlerinde
Meclis’e 18 kadın milletvekili girmiştir.
Meclis İntihabı Yenileme Karan Verdi
v f i
İ s n M İ l n ö n û n i i ı i ;f i j x f - l « * ı r l - c r i .T i r l c L j i l m l f j ı n .
ılır iı m f i l i . i l i lı _ ı ,L k ı i n k ı l a b ı r m u j ı ı f -ıı y u l m - l ; b u r u - ı r t d i r ,
Tiirk kadınnıın yükte-k hıliki u r
ij h. i j ^
r
,.
,
r r _ V - - r r _ - . M d c I i i . h ,» d i m l ı m a a y L v ^ u m r k
itrir
. ............... ı ı . ı
i l «i
■«
j■ ■■
ı
F t-h m jıic k u t k u m ı v c r ı l m c u h a k l ı u ı c i a "
" "
l i u
« b J ,,,
k i İ r M i l i _ S H r ı - y l * - i t l i f . ı k İ . ı L . l Ib m I « - K i
i ' -*
lj .L « J j ı .s « ı r
T*n*h !«■■■.
l « ı A tim ■ j - . L u /
K ^ lr d A lın
^
R a ş f r a k j n Is e t l i d iy û r k â ;
■V
ı k L l a h # tU U -± i «kil-., k n u .
liA ıi"
’.'ZZST.
s h ^ İii m -
L LbVi k V İ b i b I t t i j I t i
la - ı L r a r r r b ! ■ _
- îü —- 1
Afim* I j i i u ı
Bir gazete haberi (4 Aralık 1934)
Atatürk, Türk kadınının siyasi haklarım elde etmesiyle ilgili olarak bir konuşmasında
şöyle demiştir: “Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasal yaşamda bütün milletlerin
üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınım,
artık tarihlerde aramak gerekecektir. Türk kadım evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş
yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda belediye seçim­
lerinde deneyimim yapan Türk kadım, bu kere de milletvekili seçme ve seçilme
suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor.”
135
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türk kadınlan, pek çok ülkedeki kadınlardan daha önce toplumsal ve siyasal haklarım
elde etmiştir. Kadınlar oy verme hakkım Fransa’da 1946, İtalya’da 1948, Belçika’da
1948, Yunanistan’da 1952, İsviçre’de 1971, Portekiz’de 1976, Japonya’da 1950’de elde
ederken Türk kadınlan bu haklarına daha 1930’lu yıllarda kavuşmuştur. Atatürk,
“Uygar memleketlerin bir çoğunda kadınlardan esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının
elindedir, onu yetki ve başarıyla kullanacaktır.” diyerek kararlılığım belirtmiştir.
m *
Türk kadınlarının sosyal ve siyasal haklarına kavuşmasının önemi nedir? Türk
kadınlarının pek çok Avrupa ülkesindeki kadınlardan daha önce bu haklan elde etmesini
nasıl değerlendiriyosunuz?
21. HERKES İÇİN SAĞLIK
Atatürk Diyor ki
“Sağlık ve sosyal yardım hususlarında her zaman takip ettiğimiz gaye şudur:
Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, bulaşıcı ve salgın
hastalıkların etkisiz hâle getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya
kabiliyetli bir hâlde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirilmesi.”
http://www.sabem.saglik.gov.tr
Türk milletine bağımsızlığım kazandıran Atatürk milletin sağlığı ile de yakından
ilgilenmiştir. Yukandaki sözünde de belirttiği gibi milletin sağlım tehdit eden bütün
hastalıklar ortadan kaldırılmalıydı. 1920 yılında TBMM açılıp hükümet kurulunca ilk
oluşturulan bakanlıklardan birisi de Sağlık Bakanlığıydı. Bu dönem, sağlık mevzuatım
geliştirmek, cepheden gelen yaralılan tedavi etmek, iç ve dış göçmeni yerleştirmekle
geçmiştir. İlk sağlık bakam olan Dr. Adnan Adıvar, merkezde Hıfzıssıhha Dairesi,
taşrada ise sağlık müdürlükleri kurmuştur.
Dr. Adnan Adıvar’m ayrılması ile Sağlık Bakanlığı görevine, Dr. Refik Saydam
atanmıştır. Dr. Refik Saydam aralıklı olarak 1937 yılına kadar süren bakanlığı
süresince, ülkemizin sağlık hizmetlerinin kuruluşuna ve gelişmesine büyük katkılar
sağlamıştır.
Dr. Refik Saydam’ın bakanlığı döneminde; Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılmıştır.
Sağlık hizmetlerinin plan ve programı ile yönetiminin tek elden yürütülmesi ve koruyucu
hekimliğin devlet görevi olması benimsenmiştir. Dr. Saydam, tedavi edici hekimliğin
ise yerel yönetimlerin hizmeti olması gerektiğim savunmuştur. Dr. Saydam, sağlık
hizmetleri için insan gücü ihtiyacım karşılamak üzere Tıp Fakültesi mezunlarına
mecburi hizmet uygulaması başlatmıştır. Sıtma, frengi, trahom, verem, cüzzam gibi
bulaşıcı hastalıklarla mücadele programlarım yürürlüğe koymuştur. Yapılan kanuni
düzenlemelerle; koruyucu hekimlik kavramı getirilmiş, yerel yönetimlerin hastane
açmalan teşvik edilmiştir. Dolayısıyla 1923-1946 yıllan arasmda ağırlıkla bakanlığın
koruyucu hizmetlere öncelik vermesi hedeflenmiş, tedavi edici hizmetler yerel yöne­
timlere bırakılmıştır. Her ilçede hükümet tabipliği kurulmuş ve verem, sıtma, frengi,
trahom, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklara yönelik programlar yürütülmüştür.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BİLGİ KUTUSU
1923’te İzmir’de, 1927’de ise İstanbul’da veremle mücadele cemiyetleri kurulmuştur.
1928 yılında Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kurulmuştur. Bu kurum özellikle
aşı ve serum ihtiyacının karşılanması ve üretimi konusunda büyük hizmetler
vermiştir.
1930 yılında Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılmıştır.
1934 yılında İstanbul Sanatoryumu açılmıştır.
Sağlık alanındaki çalışmaları yakından izleyen Atatürk, bu konudaki düşüncelerini
de sık sık dile getirmiştir. “Sağlık örgütümüzde, memleketin gereksinimlerine uygun
amaç ve çaba açık olarak görülmektedir. Cumhuriyet Hükümetinin başlı başma bir esas
olarak başarıyla izlediği sağlık savaşımına, gittikçe araçlarını artıran bir genişlikle
devam olunması gerekir ve önemlidir.”
Heybeliada Sanatoryumu Türkiye’nin ilk verem hastanesi olup 12 Haziran 1924’de Atatürk’ün emriyle
açılmıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllannda sağlık alanında yapılan çalışmaları değerlendiriniz.
22. BOZKIRDA TARIM
Atatürk, kazandığı eşsiz zaferlerle ülkeyi bağımsızlığa kavuşturduktan soma, başta
ekonomi olmak üzere diğer alanlarda da ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine yönelik
düşünce ve görüşlerim ortaya koymuş ve bunları yaşama geçirmek için çaba sarf etmiştir.
Atatürk; “Millî ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya
büyük önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu
amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi isabetle amaca ulaştırabilmek
için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım siyaseti uygulamak ve onun için de her
köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği
bir tarım rejimini kurmak lazımdır.” görüş ve direktifleri ile tarımın ve tanmsal kalkınmanın
Türkiye ekonomisindeki yerini ve önemim vurgulamıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk tarımın modem araçlarla yapılmasını teşvik etmiştir.
Atatürk köylüye yardımcı olmak ve tarımı geliştirmek için önce yasal düzenlemelerin
yapılmasını sağlamıştır. Bu amaçla 1925 yılında aşar vergisi kaldırılmış, 1926’da
köylüye toprak mülkiyeti tanınmıştır.
Devlet tarımı geliştirmek için çeşitli önlemler aldı. Tarım kredi kooperatifleri
aracılığı ile köylüye ucuz kredi sağlandı. Üretim ve pazarlamada kooperatifçilik
özendirildi. Köylüye gübre, ilaç, pulluk, traktör vb. konularda destek sağlandı ve
tarımın modernizasyonuna destek olundu. Köylüye damızlık hayvan ve kaliteli tohum
dağıtıldı. Ziraat okulları açıldı. Modem tarım yöntemlerinin tanıtılması için örnek
çiftlikler kuruldu. Bu çiftliklerden birisi de kuruluşunda Atatürk’ün büyük katkısı olan
Atatürk Orman Çiftliği’dir.
Atatürk doğayı ve yeşili tutku derecesinde severdi. Atatürk Orman Çiftliği’nin
kuruluşunda da “Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasım öyle
ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasmda olduğunu fark etsin.” felsefesiyle
hareket etti. Atatürk Orman Çiftiiği’nin kuruluşunun en önemli nedenlerinden biri; bozkır
ortasına kurulmuş Başkent Ankara halkının rahatlıkla gezebileceği, nefes alacağı, yaz, kış
yeşil kalabilecek bir cennet, bir doğa güzelliği yaratma arzusu ve özlemiydi.
m
Atatürk, Orman Çiftliği’nde
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk bu kararım gerçekleştirmek üzere 1925 yılının ilkbaharında, ülkenin
tanınmış tarımcılarını köşke çağırtarak Ankara civarında modem bir çiftlik kurmak
istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verir. Bu uzmanlar
arasında bulunan bir tarımcımız o günkü anılarım şu şekilde aktarmaktadır. “Çiftlik yeri
için öyle uzun boylu dolaşmaya ve Ankara’nın çevresinde başka doğal özellikler
araştırmaya gerek görmemiştik. Sebep de basitti. Kıraç bir bozkırın ortasında bir orta
çağ şehri. Ağaç yok, Su yok, hiç bir şey yok. Böyle bir noktada hazırlanmış ve uygun
koşullar taşıyan yerler nasıl bulunabilir. İncelemelerimiz bittiği zaman sonucu büyük
şefe arz ettik. Kendileri elleri ile bu günkü çiftlik yerinin bulunduğu yeri işaret ettiler
ve sordular. -Burayı gezdiniz mi? Buranın bir çiftlik kurulması için gerekli olan nite­
liklerin hiç birini taşımadığım, bataklık, çorak, fakir bir yer olduğu hakkmdaki ortak
kanaatimizi söyledik. Atatürk’ün bize cevabı şu olmuştur. İşte istediğim yer böyle
olmalıdır. Ankara’nın kenarında hem batak, hem çorak hem de fena bir yer. Burayı biz
ıslah etmezsek kim gelip ıslah edecektir?”
Atatürk çiftliğin kuruluş çalışmalarında da bulunmuştur.
Görülüyor ki Atatürk, tarım uzmanlarından en iyi toprak değil, en kötü toprak
raporunu alabilmek için faydalanmıştır. Onun aradığı bir çiftlik arazisi değil, büyük
yurt yapışım kurarken, insan ile toprak arasındaki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan
denklemi, şartların hemen hiç uygun olmadığı bir noktada dahi halletmenin mümkün
olduğunu kanıtlamaktı. Atatürk Orman Çiftliği’nin şimdiki yerini seçtiği zaman,
arazinin verim durumu hakkında yerli ve yabancı uzmanların görüşünü istemişti. Davet
edilen uzmanların verdikleri raporlar içinde bu topraklar üzerinde herhangi bir tarım
faaliyetinin yapılamayacağını iddia edenler olduğu gibi bu toprakların sıkı bir
mücadele ile ıslah edilebileceğini söyleyenler de vardı. Tarım Bakanlığı uzmanlarından
Schmit (Şimit), Orman Çiftliği arazisinde tarım imkânları hakkında verdiği raporda;
“Bu öyle bir teşebbüstür ki elverişsiz toprak ve iklim koşullan altında burada ya sabır
tükenir yahut da para.” demiştir. Uzmanların bu olumsuz görüşleri, onun Ankara’da bir
çiftlik kurma konusundaki azmini azaltacak yerde daha da pekiştirmeye hizmet
etmiştir. Atatürk ağaç bile yetişmeyen bir yerde insanın nasıl yaşayabileceğini kendi
kendilerine soran ve Ankara’nın devlet merkezi (başkent) oluşunu affedilmez bir hata
139
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
sayan insanlara yepyeni bir mucize daha göstermek istiyordu. O, bu şekilde aynı
zamanda hem Türkiye tarımına modem bir çiftliğin örnek yöntemlerini hediye etmek
hem de bazı durumlarda ilmin dahi gerçekleşmesini mümkün görmediği girişimlerin de
gerçekleştirilebileceğini kanıtlamak istiyordu.
1925
yılının Haziran ayında Atatürk Orman Çiftliği törenle açıldı. Çiftlikte modem
ve bilimsel yöntemlerle üretim yapıldı. Çeşitli bitki ve tanm ürünleri yetiştirildi. Ziraat
konusunda uygulamalı eğitim verildi. Tüm bu çalışmalarla hem Türk çiftçisine örnek
olundu hem de tarımın gelişmesine katkıda bulunuldu.
Atatürk Orman Çiftliği’nde modem tarım araçlanya ziraat yapıldı.
<or
Cumhuriyet Döneminde tanmı geliştirmek için hangi çalışmalar yapılmıştır?
23. RUH VE BEDEN SAĞLIĞI İÇİN SANAT VE SPOR
Türk mîlletinin her yönden gelişip yükselmesini arzu eden Atatürk, Türk mîlletinin
sanat ve kültürde de çığır açması için gereken çabayı göstermiştir. Atatürk, Türk
sanatının araştırılmasını, Türk toplumuna ve dünyaya tanıtılmasını istiyordu. Bunun
için imkânlar sağladı, yol gösterdi, teşvik etti. Sanatı ve sanatçıyı övücü sözler söyledi.
“ Efendiler... Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhur­
başkanı olabilirsiniz; fakat sanatçı olamazsınız.”, “Yüksek bir insan cemiyeti olan Türk
milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir.”
Güzel sanatlar, bir milletin duygu, düşünce, görgü ve zevkinin bir yansımasıdır.
Sanat, milletleri birbirine yaklaştıran önemli bir kültürel etkinliktir. Bir milletin güzel
sanatlarda ileri gitmesi, o milletin diğer milletler tarafından kolayca tanınmasını sağlar.
Bir milletin kültür seviyesi, meydana getirdiği sanat eserleri ile ölçülür. Güzel
sanatlara önem veren milletlerin dünya görüşleri de değişir. Güzel sanatlar alanında
eser veren milletler, diğer milletler karşısında saygınlık kazanırlar. Bu nedenle sanat
alanındaki başarılar, millî kültürün yükselmesinde önemli rol oynar.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Sanatkârlarına önem veren toplumlar her zaman gelişmişler ve yükselmişlerdir.
Atatürk, “ Yaşamlarım büyük bir sanata adayan bu çocukları sevelim...” diyerek toplumun
sanata ve sanatkârlara önem vermesi gerektiğini vurgulamıştır.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren güzel sanatların bütün dallarında gelişmeye
önem verildi. 1924 yılında Ankara’da Musiki Muallim Mektebi, İstanbul’da ise Güzel
Sanatlar Akademisi ile Devlet Resim ve Heykel Müzesi açıldı (1937). Avrupa’ya resim,
heykel ve müzik öğrenimi için öğrenci gönderildi.
İstanbul Resim Heykel Müzesi
Atatürk Döneminde ressamlar yurdun dört bir yanına gönderilmişler ve yeni eserler
meydana getirmişlerdir. Bu eserler daha sonra Ankara’da “İnkılap Sergisi” adı altında
sergilenmiştir. Konusu “Kurtuluş Savaşı ve Atatürk Devrimleri” olarak belirlenen sergi
bizzat Atatürk’ün katılımı ile açılmıştır.
Atatürk, 1934 yılında İkincisi düzenlenen “inkılap Sergisinde bir heykeli incelerken görülmektedir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1936’da Ankara Devlet Konservatuvan kuruldu. Tiyatro için yurt dışından uzmanlar
getirildi. Böylece çağdaş Türk sanatının oluşması sağlandı.
İstanbul Resim Heykel Müzesi
Güzel sanatlarla ruh sağlığının korunup gelişeceğine inanan Atatürk, spor yoluyla
da beden sağlığının geHştirilmesine önem vermiştir. Sözleri ve davranışları ile Türk
halkım spora özendirmiştir. “Türk sosyal yapısında spor hareketlerini düzenlemekle
görevli olanlar, Türk çocuklarının spor yaşamım yükseltmeyi düşünürken, sadece gösteriş
için, herhangi bir yanşmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün
her yaştaki Türkler için beden eğitimini sağlamaktır. 'Sağlam kafa, sağlam vücutta
bulunur’ sözünü atalarımız boşuna söylememişlerdir.” sözü Atatürk’ün bu konuya ne
kadar önem verdiğini ortaya koymaktadır. Atatürk üstün komutanlık, devlet adamlığı ve
inkılapçılık özelliklerine sahip olmanın yanında sanata ve spora da düşkün, çok yönlü bir
liderdi. Atatürk yüzme sporunun yanı sıra ata binmeyi de çok severdi.
m
Atatürk sanat ve spora neden önem vermiştir?
r
24.
DAİMA İLERİ
Mustafaf Kemal Atatürk Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yıl döneminde
“Onuncu Yıl Nutku” adı verilen tarihî konuşmasıyla Türk inkılabım değerlendirmiş ve
geleceğe yönelik hedeflerini belirtmiştir.
ONUNCU YIL NUTKU
Türk milleti!
Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin
onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin
sevinci ve heyecanı içindeyim.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı
ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetindir.
Bundaki başarıyı Türk milletinin ve onun değerli ordusunun birlik ve beraberlik
içerisinde büyük bir karalılıkla hareket etmesine borçluyuz.
Fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler
yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en
medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve
kaynaklatma sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne
çıkaracağız.
Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil,
asrımızın sürat ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. Geçen zamana oranla, daha
çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak
olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti
çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlik içerisinde
güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve
medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da önemle
belirtmeliyim ki yüksek bir insan toplumu olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel
sanatları sevmek ve onda yükselmektir.
Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini, yorgunluk bilmeyen
çalışkanlığını, yaratılıştan sahip olduğu zekâsını, ilme bağlılığım, güzel sanatlara
sevgisini, millî birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü vasıta ve tedbirlerle
besleyerek geliştirmek millî idealimizdir.
Türk milletine çok yaraşan bu ideal, onu, insanlığa hakiki huzurun temini yolunda,
kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, başardı kılacaktır.
Büyük Türk milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok söz­
lerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki güvenini
sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.
Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki millî ideale, tam bir bütünlükle
yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni dünya, az zamanda
bir kere daha tanıyacaktır.
Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni
kabiliyeti, bundan somaki gelişmesiyle, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir
güneş gibi doğacaktır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramım daha büyük şerefler­
le, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamam gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Mustafa Kemal ATATÜRK, Ankara, 29 Ekim 1933
1.
2.
3.
4.
5.
Atatürk’ün Onuncu Yıl Nutku’na göre;
Yapılan işlerin en büyüğü nedir?
Elde edilen başanda kimlerin katkısı vardır?
Türk milletinin özellikleri nelerdir?
Atatürk’ün en büyük hedefi nedir?
Türk milletinin birlik ve beraberlik içerisinde hangi hedeflere ulaşabileceğini
maddeler hâlinde yazınız.
1919
söylerdiniz?
yılından 1933 yılma kadar geçen süreci siz değerlendirecek olsaydınız neler
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
1920
yılında TBMM’nin açılması ile ulusal egemenlik yolunda büyük bir adım
atılmıştı. Kurtuluş Savaşı’mn kazanılmasından sonra da saltanat kaldırıldı. Artık ulusal
egemenlik tam anlamıyla gerçekleşmişti. Uygulamada var olan ancak adı konulmayan
cumhuriyetin ilam ile de devlet başkanlığı sorunu çözüldü. Devletimizin adı, yönetim
şekli ve hükümet kurma yöntemi belirlendi. Bu sayede demokrasinin gerekleri uygulamaya
konuldu. Birinci Dünya Savaşandan sonra Osmanlı Devleti’ne imzalatılan ve Türk milletinin
idam fermam olan Sevr Atlaşması’nın uygulanmasına izin verilmedi. Kurtuluş Savaşı
başan ile bitirilerek Türk milletinin siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlığının tescili
olan Lozan Antlaşması imzalandı. Genç devletin başkenti de Kurtuluş Savaşı’mn idare
merkezi olan Ankara olarak belirlendi.
1924 yılı Mart aymda kabul edilen yasalar ile Türk milletinin ve Türk devletinin
laikleşmesi ve çağdaşlaşması yolunda önemli adımlar atıldı. Atatürk demokrasinin tam
anlamıyla yerleşmesi için çok partili siyasi hayata ilişkin uygulamalara büyük önem
verdi. Ancak bu uygulamalar tahriklerle çıkan Şeyh Sait İsyanı, Menemen ve Kubilay
Olayı nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Siyasal alandaki inkılaplara büyük önem veren Atatürk, hukuk alanında da büyük
bir devrim yaptı. Medeni hukuk, ticaret ve ceza hukuku bunlardan bazdandır. Kıyafet
inkılabının yapılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, uluslararası ölçü ve takvimin
kabulü çağdaş Türk toplumunu oluşturma çabalarının bir sonucudur.
Öğretim Birliği Yasası, medreselerin kapatılması, Yeni Türk Harflerim Kabulü ve
millet mekteplerinin açılması eğitimi çağdaşlaştırmak ve eğitim düzeyini yükseltmek
için yapılmış bir dizi inkılaptır. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurununum kurulması
ise Türk milletine kendi millî benliğini kazandırma çalışmalarına en güzel örnektir.
Atatürk eğitim, kültür ve toplumsal alanda inkılaplar yaparken toplumun refahım
sağlayacak ekonomik inkılapları da gerçekleştirmiştir. Türkiye İktisat Kongresi ve bu
kongrede kabul edilen Ekonomi Andı, Kabotaj Kanunu, Sanayiyi Teşvik Kanunu, aşar
vergisinin kaldırılması, Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması ekonomi alanında
yapılan inkılaplara en güzel örneklerdir.
Atatürk bu inkılapları yaparken halkına karşı daima açık sözlü olmuş, gerek Nutuk
gerekse cumhuriyetin ilanının onuncu yılında söylediği nutku onun bu özelliğini ortaya
çıkarmıştır.
145
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanlann başma “D”, yanlış olanların
başma “Y” yazınız.
( ) 1. Saltanatın kaldırılması ile devlet başkanlığı sorunu çözülmüştür.
( ) 2. Lozan Antlaşması ile yeni Türk devletinin bağımsızlığı tanınmıştır.
( ) 3. Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet sanayileşmeyi teşvik ederken tarımı ihmal
etmiştir.
( ) 4. Yeni Türkiye’nin ekonomi politikası Türkiye İktisat Kongresi’nde belirlenmiştir.
( ) 5. Ankara’nın başkent olması cumhuriyetin ilanından soma gerçekleşmiştir.
( ) 6. Cumhuriyetin ilam ile kabine sistemine geçilmiştir.
( ) 7. Karma eğitim, millî eğitim sistemimizin esaslarından biridir.
( ) 8. Halifeliğin kaldırılması devletin laikleşmesinin bir aşamasıdır.
( ) 9. Cumhuriyet Halk Fırkası ilk muhalefet partisidir.
( ) 10. Musul’un kaybedilmesinde Şeyh Sait İsyam’nın etkisi olmuştur.
( ) 11. Türk Medeni Kanunu İtalya yasaları esas alınarak hazırlanmıştır.
( ) 12. Millet Mektepleri yeni Türk harflerinin halka öğretilmesini amaçlamıştır.
( ) 13. İnkılap Sergileri ile sanatın özendirilmesi amaçlandırılmıştır.
( ) 14. Denizlerde egemenlik Türkiye İktisat Kongresi ile sağlanmıştır.
( ) 15. Refik Saydam’ın sağlık bakanı olduğu dönemde Hıfzıssıhha Dairesi kurulmuştur.
146
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TEST IV
1)
Aşağıdakilerden hangisi saltanatın kaldırılmasının nedenlerinden değildir?
A)
B)
C)
D)
2)
Aşağıdakilerden hangisi Lozan Antlaşması ile ilgili doğru bir bilgi değildir?
A)
B)
C)
D)
3)
İtilaf Devletleri ilk kez TBMM’yi tanımıştır.
Boğazların yönetimi uluslararası bir komisyona bırakılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı resmen son bulmuştur.
Misakımillî büyük ölçüde gerçekleşmiştir.
Türkiye İktisat Kongresinde Misak-ı iktisadi kabul edilmiştir. Aşağıdakilerden
hangisi Misak-ı İktisadi’nin gerçekleştirilmesi için yapılanlardan biri değildir?
A)
B)
C)
D)
4)
Saltanatın demokratikleşmeye engel olması
İstanbul yönetiminin Millî Mücadele’ye engel olmak istemesi
Abdülmecit Efendi’nin devlet başkam gibi davranması
Lozan Banş Görüşmelerine İstanbul Hükümetinin de çağrılması
Devletçilik ilkesinin uygulanması
İş Bankasının kurulması
Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kabul edilmesi
Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi
Aşağıdakilerden hangisi Ankara’nın başkent olarak seçilmesinin nedenlerinden
biridir?
A)
B)
C)
D)
Son Osmanlı Mebusan Meclisinin burada toplanması
iklim koşulların elverişli olması
Cephelere yakın olması
TBMM’nin burada açılması
147
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5)
Yukarıdaki şemanın merkezine ne getirilebilir?
A)
B)
C)
D)
6)
Atatürk Döneminde çok partili hayata geçme girişimleri hangi amaca yöneliktir?
A)
B)
C)
D)
7)
TBMM’nin açılması
Cumhuriyetin ilam
Saltanatın kaldırılması
Lozan Antlaşması’nm imzalanması
Devletçiliğin güçlenmesi
Laiklik anlayışının yerleşmesi
Demokrasinin güçlenmesi
Halife yanlılarının engellenmesi
İngilizlerin Şeyh Sait îsyam’m desteklemesinin temel nedeni aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Çok partili düzen çalışmalarım engellemek
B) Musul görüşmelerinde istediği sonucu almak
C) Halk Partisi muhaliflerini örgütlemek
D) Halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkmak
8)
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de laik devlet düzenine geçişin ilk aşaması
olarak kabul edilebilir?
A)
B)
C)
D)
148
Medreselerin kapatılması
Şeriye Vekaletinin kaldırılması
Saltanatın kaldırılması
Tekke ve zaviyelerin kapatılması
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
9)
Türkiye Cumhuriyeti’nde açılan ilk yüksek okul olan Hukuk Mektebinin amacı
aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
Çağdaş hukukçular yetiştirmek
Yüksek öğrenimi teşvik etmek
Hukuk birliğim sağlamak
Anayasa hazırlıklarım tamamlamak
10) Aşağıdakilerden hangisi, Türk Medeni Kanunu’nun getirdiği yeniliklerden biri
değildir?
A)
B)
C)
D)
Kadın erkek eşitliğinin sağlanması
Kadınların her mesleğe girebilmesi
Öğretim birliğinin sağlanması
Boşanma hakkının kadınlara da verilmesi
11) 1931 yılında kurulan Türk Tarih Kurumu çalışmalarında, Türk tarihini çok daha
eski dönemlere giderek dünya tarihi çerçevesinde incelemeye özen göstermiştir.
Türk Tarih Kurumunun bu çalışmalarının;
I. Türklerin dünyanın en eski uluslarından biri olduğunu ortaya koymak,
n . Türklerin tarihin akışında belirleyici bir millet olduğunu kanıtlamak,
m. Asya uygarlığının oluşumunda Türklerin etkili olduğunu göstermek,
IV. Osmanlı tarihim derinlemesine incelemek amaçlarından hangilerine yönelik
olduğu söylenebilir?
A)
B)
C)
D)
Yalnız IH
Yalnız IV
IveH
I ve İÜ
12) Tevhid-i Tedrisat Kanunu aşağıdakilerden hangisiyle ilgilidir?
A)
B)
C)
D)
Öğretim kurumlannm devletin kesin denetimine alınması
Yabancı okulların denetlenmesi
Medreselerin düzenlenmesi
Üniversitelerin açılması
13) Atatürk’ün dil ile ilgili çalışmalarının ilk amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
Yazı dili ile konuşma dili arasındaki farklılıkları kaldırmak
Türkçeyi bilim dili hâline getirmek
Türk dilinin gelişmesini sağlamak
Türkçeyi yaratıcı işlek bir dil hâline getirmek
149
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
14) Kişilerin devlet ile olan işlerinde karışıklık yaşanmasını engellemek, toplumda
ayrıcalık belirtilerini ortadan kaldırmak amacıyla 1934’te bazı yasalar çıkarılmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu amaca yönelik uygulama veya kararlardan biri olarak
gösterilemez?
A)
B)
C)
D)
Hoca, ağa, paşa gibi unvanların yasaklanması
Yabancı, ırk ve millet adlarının soyadı olarak alınmaması
Her ailenin Türkçe soyadı kullanması
Büyücülük ve falcılık gibi faaliyetlerin yasaklanması
15) Aşağıdakilerden hangisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin diğer devletlerle olan
ekonomik ilişkilerinde kolaylık ve uyum sağlamak için yapılan çalışmalardan
biridir?
A)
B)
C)
D)
Ölçü ve tartı sisteminin değiştirilmesi
Tekke ve zaviyelerin kapatılması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
Türk Tarih Kurumunun kurulması
16) Cumhuriyet Döneminde yapılan,
I. Halifeliğin kaldırılması
n . Tekke ve zaviyelerin kapatılması
m . Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi gibi inkılaplar, aşağıdakilerden
hangisini gerçekleştirme amacına yöneliktir?
A)
B)
C)
D)
Devletçi ekonomi
Tek parti yönetimi
Laik devlet düzeni
Ulusal birlik
17) Atatürk bir konuşmasmda; ‘Toplumun bir yansı, diğer yansı ile eşit değilse,
bilgisiz kalırsa o millet ilerleme imkânı bulamaz, geri kalır.” demektedir.
Atatürk’ün bu sözünde vurguladığı eşitsizlik aşağıdakilerden hangisiyle ortadan
kaldırılmıştır?
A)
B)
C)
D)
150
Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi
Medreselerin kapatılması
Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
18) Kabotaj Kanunu, Osmanlı Devleti Döneminde görülen aşağıdaki uygulamalardan
hangisine karşı çıkarılmıştır?
A)
B)
C)
D)
Azınlıklara hoşgörü ile davranılmasına
Azınlıklara ülke yönetimine katılma hakkı tanınmasına
Yabancılara ekonomik ve siyasal ayrıcalıklar tanınmasına
Hristiyanlara devlet memuru olabilme hakkı verilmesine
19) Aşağıdakilerden hangisi, Harf İnkılabının yapılmasına gerekçe olarak gösterilemez?
A)
B)
C)
D)
Arap harflerinin ses yönünden Türkçeye uymaması
Arap harfleri kullanımının laik devlet düzenine geçişi engellemesi
Arap alfabesindeki sesli harflerin yetersiz olması
Arap alfabesinin Türkçenin yazılmasını ve okunmasını zorlaştırması
20) Cumhuriyet Döneminde tarımı geliştirmek için bir dizi çalışmalar yapılmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi bu çalışmalardan değildir?
A)
B)
C)
D)
Tarım Kredi Kooperatiflerinin kurulması
Aşar vergisinin kaldırılması
Kabotaj Kanunu’nun kabul edilmesi
Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması
21) Üniversite reformu çerçevesinde ülkemizde ilk olarak hangi üniversite kurulmuştur?
A)
B)
C)
D)
İstanbul Darülfünunu
İznik Medresesi
Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
İstanbul Üniversitesi
22) Halk sağlığını korumak amacıyla ve aşı üretimi yapmak üzere kurulan
kurum aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü
Numune Hastanesi
Verem Savaş Dispanseri
Sanatoryum Hastanesi
151
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE V
ATATÜRKÇÜLÜK
KONULAR
1.
2.
3.
4.
5.
HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI
ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI
ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI
TEMEL ESASLAR
6. TÜRKİYE CUMHURİYETİ
7. BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK
8. KUTSAL EMANET
ÖZET
TEST V
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
'm
Bu ünitede sonunda;
Atatürkçülüğün amaç ve niteliklerini,
Dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak dünyada ve ülkemizde Atatürk’ün
düşünce sisteminin oluşmasmda etkili olan olayları,
Millî güç unsurlarının Atatürk’ün yönetim anlayışındaki yerini ve önemini,
Cumhuriyetçilik ilkesinin önemini ve cumhuriyet yönetiminin Türk toplumuna
sağladığı faydalan,
Cumhuriyetin Türk milletine kazandırdığı vatandaşlık temel hak ve sorumluluklarım,
Atatürk’ün milliyetçilik İlkesinden yola çıkarak millî birlik ve beraberliğin önemini,
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
özdeyişinden hareketle “Ne mutlu Türk’üm diyene !” ifadesinin anlam ve önemini,
Millî egemenlik, eşitlik, adalet ve demokratik hak kavramlarının halkçılık ilkesindeki
yerini,
Devletçilik ilkesinin devlete siyasi, sosyal ve kültürel alanda yüklediği görevleri,
Ulusal ve uluslararası faktörlerin devletçilik ilkesinin benimsenmesindeki etkisini,
Laiklik ilkesinin devlet yönetimi, hukuk ve eğitim sistemi ile sosyal alanda meydana
getirdiği değişimlerden yola çıkarak bu ilkenin temel esaslarım,
inkılapçılık ilkesinin Türk ulusunun m illî kültür değerlerini geliştirerek
çağdaşlaşmasının bir aracı olduğunu,
Atatürk ilkelerinin amaçlarım ve ortak özelliklerini,
Atatürkçü düşünce sisteminden yola çıkarak, Atatürk ilke ve inkılaplarım oluşturan
temel esasları,
Atatürk ilkelerinin modem Türkiye’nin kuruluşu ve gelişmesindeki yerini ve önemini,
Türk Millî Mücadelesi’nin ve Atatürkçülüğün, bağımsızlık savaşı veren mazlum
milletlere örnek olduğunu,
Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkma ve devamlılığım sağlama konusunda
kişisel sorumluluklarınızı öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALISINIZ?
# tü
* Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?” diye
sorup düşünün.
* Konuyu okuyun, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarın.
* TV, radyo programlarım izleyin, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşın.
154
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE V
ATATÜRKÇÜLÜK
1.
HEDEF: ÇAĞDAŞ TÜRKİYE
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra ülke genelinde çağdaşlaşma yolunda büyük
bir seferberlik başlatıldı. Bu çalışmalar belli bir program dâhilinde gerçekleştirildi. Bu
program Atatürkçülük olarak ifade edilen Atatürkçü düşünce sistemine dayanıyordu.
Atatürkçülük ülkemizi bir ışık gibi aydınlatmaktadır.
Atatürkçülük; temel ilkelerim Atatürk’ün belirlediği, Türk ulusunun, aklın ve bilimin
yol göstericiliğinde ileri bir toplum olarak çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını
hedefleyen, devlet yönetiminde millet egemenliğini ilke olarak benimseyen, Türk
ulusunun tüm insanlık içinde bağımsız, eşit ve onurlu bir biçimde yer almaşım
amaçlayan bir düşünce sistemidir. Bu sistem, Türk toplununum gereksinim ve isteklerinden
doğmuş; devlet yaşamına, düşünce yaşamına, ekonomik yaşama, toplumun temel
kurumlarına ilişkin gerçekçi düşünce ve ilkeleri içeren ulusal bir çağdaşlaşma, değişim ve
dönüşüm modelidir. Atatürk çağdaşlaşma konusundaki kararlılığı, “Memleketimizi
çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de çağdaş, bu nedenle batılı bir
hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş millet
hangisidir? Bir doğrultuda yürümek kararında olan ve hareketinin, ayağmda bağlı
zincirlerle güçleştirildiğini gören insan ne yapar? Zincirleri kırar, yürür!” sözüyle dile
getirmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluş felsefesi Atatürkçülüğe dayanmaktadır.
Devletimiz Atatürkçülük temelleri üzerinde yükselmiştir. Türk ulusunun devlet yönetiminde
söz ve karar sahibi olması yine Atatürkçülük sayesinde gerçekleşmiştir. Çünkü
Atatürkçü düşünce sistemi esas itibariyle demokrasi ve özgürlüğe dayalı bir sistemdir.
Demokrasinin olmazsa olmazı olan çok partili siyasi hayat Atatürk’ün sağlığında birkaç
kez denenmiştir. Bu yolla hem halkın yönetime katılması hem de farklı düşüncelerin
mecliste temsil edilmesi amaçlanmıştır. Atatürkçü düşünce sistemi sadece halkı yönetime
katmayı amaçlamamış, onun çağdaşlaşmasını da sağlamıştır. Siyasi, sosyal, ekonomik
ve kültürel alanlardaki gelişmeler Atatürkçü düşünce sayesinde gerçekleşmiştir.
155
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Çağdaş eğitime Atatürkçülük sayesinde ulaştık.
(Hamdullah Suphi İlköğretim Okulu- Ankara)
Atatürkçülük, Türk milletinin gereksinimlerinden doğmuş, Türk millî kültürüne,
alda ve bilime dayalı olarak gerçekleşmiştir. Atatürkçülük, temel insan hak ve özgürlüklerine
büyük önem vermiş, bireysel hak ve özgürlükleri de güvence altına almıştır. İnsanlığın
mutluluğuna ve banşa önem veren Atatürkçülük, bu özellikleriyle evrensel bir nitelik
kazanmıştır. Atatürkçülük gelişmeye ve yeniliklere açık dinamik bir düşünce sistemidir.
Atatürkçülüğü oluşturan ilkeler birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Adeta vücudun
organları gibidir. Birisi eksik olduğu zaman diğerlerinin de tam olduğu savunulamaz.
Atatürk ilkeleri birbirinden ayn düşünülemez, tek tek değerlendirilemez.
m *
Atatürkçülüğün amaç ve İlkeleri nelerdir?
< *r
Atatürkçülüğün akla ve bilime dayanmasının önemi nedir? Açıklayınız.
2.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN OLUŞUMU
Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasmda Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu
durum, dönemin olayları, Atatürk’ün yetiştiği ortam, yerli ve yabancı bazı düşünürlerin
fikirleri ve dünyadaki demokratikleşme hareketleri gibi faktörler rol oynamıştır.
Osmanlı Devleti’nin çöküşü yapılan ıslahatlara rağmen durdurulamamıştı. Fransız
İhtilali ile yayılmaya başlayan milliyetçilik akımı da devletin siyasi yönden çöküşünü
hızlandırmıştı. Avrupa’nın önde gelen devletleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya
milliyetçilik fikrim kullanarak Osmanlı Devleti’nde yaşayan azınlıkları kışkırttılar.
Bağımsız devlet kurma düşüncesinde olan azınlıklar her geçen gün yeni bir ayaklanma
çıkarmaktaydı. Siyasi yönden adeta kıskaca alınan Osmanlı Devleti, Sanayi inkılabı’m
gerçekleştirememesi ve kapitülasyonlar nedeniyle de ekonomik yönden büyük sıkıntılar
156
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
çekmekteydi. Kaybedilen savaşlar da ekonominin iyice çökmesine neden olmuştu.
Osmanlı Devleti 20. yüzyıla bu ve benzeri sıkıntılarla girmişti. Tüm bu olumsuz
gelişmeler yanında Osmanlı Devleti Avrupa’daki gelişmelere ayak uyduramamıştı. Avrupa
bilimsel, siyasal ve ekonomik yönden gelişirken Osmanlı Devleti her geçen gün daha
geriye gidiyordu.
Mustafa Kemal Atatürk’ün doğup büyüdüğü ortamda Avrupa’nın etkilerim ilk
önce ve en etkili hisseden Makedonya idi. Mustafa Kemal burada Osmanlı Devleti’nin
en zor günlerine tanık oldu. Azınlık ayaklanmaları, devleti hızla çöküşe doğru götürü
yordu. Hürriyet ve demokrasi fikirlerinin de yoğunluk kazandığı bu bölgenin kültürel
ortamı Mustafa Kemal’i derinden etkiledi. Daha öğrencilik yıllarından itibaren devletin
ve milletin kurtuluşu için çareler aramaya başladı. Devletin siyasi, ekonomik, sosyal,
kültürel ve askerî yönden iyileştirilmesi için fikirler üretiyordu. Mustafa Kemal tüm
sorunların Türk milletinin kendi öz kaynaklan ve kendine güveni ile çözümleneceğini
belirtiyordu. Atatürk askerî okulda öğrenim gördüğü sırada, pek çok kitap okuyup,
dünyada meydana gelen siyasî, ekonomik, sosyal, kültürel ve bilimsel gelişmeleri izledi.
Aynca zamanın en önemli dili olan Fransızcayı öğrendi. Osmanlı Devleti’nin karşı
karşıya bulunduğu sorunlarla yakından ilgilendi. Başta, Ziya Gökalp olmak üzere, bazı
aydınlar tarafından savunulan Türkçülük fikri, Mustafa Kemal’i büyük ölçüde etkiledi.
Atatürk’ü fikirleri ile etkileyen Ziya Gökalp
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti fiilen yıkılmış, topraklan işgal
edilmiş, milletin bağımsızlığı tehlikeye düşmüştü. Türk milletinin kurtuluşu için bir yol
bulunması gerekiyordu. Atatürk’e göre bu yol, Türk milletinin hür ve bağımsız bir şekilde
yaşayabileceği yeni bir devlet kurmaktı.
Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasmda Türk milletinin hangi değerleri etkili
olmuştur?
Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, başlatılan Kurtuluş Savaşı milliyetçilik
fikrinin ürünüydü. “Ya istiklâl ya ölüm.” parolasıyla başlatılan Millî Mücadele, millî
157
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurmayı amaçlıyordu. Türk milletinin bağımsızlığına
kavuşturulması Atatürk’ün en büyük ideali idi. Atatürk, gücünü tarih boyunca bağımsız
yaşamayı ilke edinmiş olan Türk milletinden aldı.
Türk milleti Mustafa Kemal’in önderliğinde bağımsızlık mücadelesi verirken
padişah ve İstanbul Hükümeti kurtuluştan ümitlerini kesmişlerdi. Padişah ve İstanbul
Hükümeti işgalci devletlerin isteklerini yerine getirerek varlıklarım sürdürmeyi
amaçlamışlardı. Hatta Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine engel olmak için her
türlü çabayı harcıyorlardı.
Milletimizi benliğine ve egemenliğine kavuşturarak demokratik bir düzen içinde
çağdaşlaşmasını sağlayan Atatürkçü düşünce sistemi; çeşitli olayların akıl yoluyla
değerlendirilmesi ve tarih bilinciyle yorumlanmasıyla oluşmuştur.
3.
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCEDE MİLLİ GÜÇ UNSURLARI
Türk tarihi ve Türk kültürüne dayanan Atatürkçülük gücünü Türk milletinden
almaktadır. Atatürk’ün yönetim anlayışının temelinde etkili olan bu güç; siyasi,
ekonomik, sosyo-kültürel ve askerî güç olarak ortaya çıkmaktadır. Zaten Atatürk’ün
yönetim anlayışı herşeyden önce kendi millî gücümüze dayanmayı öngörmektedir.
Kurtuluş Savaşı’nm kazanılması, tam bağımsız ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurulması millî güç sayesinde gerçekleşmiştir.
a. Siyasi Güç
Siyaset; devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya
anlayış olarak tanımlanabilir. Öte yandan belirli bir amaca ulaşmak için izlenen yola
aynı tanımlama getirilebilir. Siyasi gücün dayandığı ilkeler: millî egemenlik ve bu millî
egemenliğin demokrasinin gelişmesi için kullanılmasıdır. Siyasi güç demokrasi ile
birleştiği zaman daha anlamlı olmaktadır.
Siyasi güç millî egemenliğin kullanımı ile kendini gösterir.
Siyasi güç, Atatürkçü düşünce sisteminin en önemli unsurudur. Siyasi gücün
varlığı demokrasinin varlığı demektir. Ulusal egemenliğin uygulanması da yine siyasi
güç aracılığı ile olmaktadır. Siyasi gücün zayıflaması ya da yokluğu devletin ve
demokrasinin varlığının tehlikede olduğunu göstermektedir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
b. Ekonomik Güç
Sanayi ekonomik gücün bir parçasıdır.
Siyasi hedeflere, ancak ekonominin sağladığı güç desteği ile ulaşılabilir.
Atatürkçülüğün hedefi olan güçlü ve bağımsız bir devlet ancak güçlü bir ekonomi ile
sağlanır. Bundan dolayı ekonomik güç siyasi gücün en büyük yardımcısıdır. Atatürk
ekonomik gelişmenin millî temeller üzerine oturtulmasını ve milletten kaynaklanan bir
güç olmasını istemiştir. Askerî zaferlerin ekonomik zaferlerle pekiştirilmesini, tek
başına askerî başarıların bir anlam ifade edemeyeceğini belirtmiştir. Bu konunun önemini
şu sözüyle dile getirmiştir: “Güzel vatanımızı fakirliğe, memleketimizi haraplığa
sürükleyen çeşitli sebepler içinde en kuvvetli ve en önemlisi, ekonomimizde
bağımsızlıktan yoksun olmamızdır. Memnunluğa ve övünmeye değer ki, bu
bağımsızlığı bugün fiilen elde etmiş bir durumda bulunuyoruz. Ancak, fiilen sahip
olduğumuz bu bağımsızlığı, düşmanlarımıza şeklen ve resmen de onaylatmak gerek­
mektedir. Devletin ve milletin son hedefi, işte bu noktayı sağlamaya yönelmiştir.
Kuvvetle ümit ediyoruz ki, bu noktayı sağlamada başarı kazanılacaktır. Bu nokta o
kadar önemli ki, onu kesinlikle elde edeceğiz!”
c. Askerî Güç
Türk ordusu, tarihten gelen köklü uygulamaları, yenileşmenin öncüsü ve millî
bağımsızlığımızın koruyucusu olarak Atatürkçü düşünce sisteminin temel
unsurlarından birisidir. Vatanın korunması ve milletin bağımsızlığının devam ettirilmesi
Türk ordusu sayesinde gerçekleştmlmektedir. Türk ordusu cumhuriyetin ve millî egemenliğin
de koruyucusudur. Atatürk “Sağlam bir devlet yaşamı için, ordunun gerekliliğine kanıt
aramak gereksizdir. Etrafındaki devletler silahlı oldukça, hayır, dünya yüzünde bir tek
silahlı devlet bulundukça görevini bilen bir devlet, bütün antlaşmalara rağmen ve bütün
antlaşmalarla beraber kendi güvenliğini her şeyden evvel kendi kuvvetine dayandırır.”
sözüyle bu durumun önemini vurgulamıştır.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Resim 5. 6: Türk ordusu askerî gücün temel unsurudur.
m
r
Sizce askerî güç ile ekonomik güç arasmda nasıl bir ilişki vardır?
d. Sosyo-Kültürel Güç
Sosyo-kültürel güç iyi bir eğitim almış, donanımlı ve kültürel birikime sahip insan­
ların oluşturduğu bir güçtür. Atatürk sosyo-kültürel gücün artması için eğitim ve kültür
alanında çalışmalar yapılmasını gerekli görmüştür. Atatürk eğitimin ve eğitimli insanın
önemim “Eğitim ve öğretim, millet olmanın, bayındır bir vatan kurmanın temel şartıdır.
Dünyanın, olacağma akıl erdiremediği büyük ve millî bir mücadeleyi başarmış olan
Türkiye, olmaz gibi görünen bu önemli ve çok büyük savaşı da başarıyla sonuçlandıracaktır.
Bunda hiç kimsenin şüphesi olmasın.” sözüyle vurgulamaktadır.
m *
M illî güç unsurlarının Atatürk'ün yönetim anlayışmdaki yerine örnekler veriniz.
4.
ATATÜRK İLKELERİ VE TÜRK MİLLETİNE KAZANDIRDIKLARI
A. Cumhuriyetçilik İlkesi ve Türk Milletine Kazandırdıkları
29 EK IM 'D E
CUMHURİYETİMİZ İÇİN:
£
t #
/
W
Resim 5.7: Cumhuriyet coşkudur.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyet, ulus egemenliğini esas alan, kişi ya da grup egemenliğine izin vermeyen
yönetim şeklidir. Bu yönetim şeklinde halk yöneticilerini belli süreler için kendisi
seçer. Egemenliğini de bu seçtiği temsilciler aracılığı ile kullanır. Seçilen yöneticiler
belli bir gurubun ya da belli bir bölgenin değil tüm ulusun ve bütün ülkenin temsilcisidirler.
Ülkemizde halkın temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yaparlar.
Egemenlik TBMM çatısı altında tecelli eder. Atatürk cumhuriyet rejimim diğer rejimlerden
şu sözleriyle ayırmaktadır: “Cumhuriyet erdemdir. Sultanlık, korku ve tehdide dayanan
bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi, erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Sultanlık
korkuya, tehdide dayandığı için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki
fark bunlardan ibarettir.”
Atatürk cumhuriyet rejimini şöyle tanımlamaktadır. “Cumhuriyet rejimi demek,
demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. ... Demokrasi ilkesinin en çağdaş ve
mantıki uygulamasını sağlayan hükümet şekli, cumhuriyettir.” Atatürk tarafından bu
şekilde nitelendirilen cumhuriyet, onun cumhuriyetçilik ilkesinin temelini oluşturmuştur.
Cumhuriyetçilik ilkesi yeni Türk Devleti’nin yönünü belirlemiştir. Demokrasi
cumhuriyetçilik ilkesi sayesinde ülkemizde yerleşip kökleşmiştir.
Yönetim sisteminde cumhuriyetçilik ilkesini esas alan Türkiye Cumhuriyeti,
gücünü milletten almaktadır. Devletimizin nitelikleri T.C. Anayasasının 2. maddesinde
açıkça belirtilmektedir: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve
adalet anlayışı içinde, insan haklanna saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Atatürk ise cumhuriyetin niteliklerini, “Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız
doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet
teşkilâtıdır ki onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki
ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir...” şeklinde ifade etmiştir.
Resim S.8: Egemenlik TBMM’de kendini gösterir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyet yönetimi Türk milletine o zamana kadar elde edemediği hatta
düşünemediği haklar ve yararlar sağlamıştır. Her şeyden önce cumhuriyet yönetimi ile
kul anlayışı yerini vatandaş anlayışına bırakmıştır. Devlet ve vatandaş ilişkileri yasal
çerçeveler içerisinde düzenlenmiş, yöneticilerin keyfî uygulamaları son bulmuştur.
Vatandaşlık hak ve özgürlükleri de yasalar ile koruma altına alınmıştır. Öte yandan millet
devlet yönetiminde söz ve karar sahibi olmuştur. Cumhuriyet Türk milletine maddi ve
manevi yönden büyük yararlar sağlamıştır. Atatürk bu konuda “Cumhuriyet, Türk milletinin
refah ve yükselmesi yolunda yüzyılların görmediği başarılara erişti. Milletin eğilimlerini
ve gereksinimlerim bularak ve öğrenerek onun refah ve gelişme gereklerini gerçekleştirmekte
cumhuriyetin az zamanda elde ettiği sonuçlar, cumhuriyet yönetiminin milletimize
hazırladığı geleceğin daha ne kadar parlak olduğunu tahmin ettirmeye yeterlidir. Asla
şüphe yoktur ki, cumhuriyetin gelecek evlatları, bizden daha çok refaha erişmiş ve
mutlu olacaklardır.” demiştir.
BİLGİ KUTUSU
1982 Anayasası’na göre kamu güvenliği ve kamu sağlığı söz konusu olduğunda
kanunlar çerçevesinde özgürlükler sınırlandırılabilir.
Türk halkı cumhuriyetin kendisine getirdiği hakların yamsıra yüklediği sorumlulukların
da farkındadır. Cumhuriyetin varlığını koruyup sürdürebilmesi, vatandaşlık haklarının
kullanımı yanında vatandaşlık görevlerinin de yerine getirilmesi ile mümkündür. Kanunlara
uymak, askerlik yapmak, vergi vermek ve oy kullanmak başta gelen sorumMuklanmızdandır.
m *
Anayasa ’m ızı inceleyerek vatandaşlık hak ve sorumluluklanmızm neler olduğunu
belirleyiniz.
ÜRKİYE CUMHURİYETİ
Cumhuriyetin tüm bu yararlarına rağmen ne yazık ki ona zarar vermek isteyen iç
ve dış düşmanlar olabilecektir. Atatürk bu tehlikeyi daha sağlığında görmüş ve Türk
gençliğini uyarmıştır. Gençliğe Hitabe’de yer alan "... İstikbalde dahi, seni bu hâzineden
mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve
Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın
vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!...” sözleri bunun en açık kanıtıdır.
Resim 5 .9 : Gençlik atasının ümidini boşa çıkarmayacaktır.
Atatürk cumhuriyeti tehdit eden en büyük ve vahim tehlike olarak iç düşmanlan
göstermektedir. “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin
dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerim, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid
edebilirler.” Atatürk her alanda olduğu gibi cumhuriyetin korunup kollanması konusun­
da da Türk gençliğine duyduğu güveni dile getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
geliştirilip yükseltilmesini Türk gençliğinden istemiştir. Bu konudaki düşüncelerini de
Büyük Nutuk’unun sonunda; “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” şeklinde ifade etmiştir.
Atatürk yine cumhuriyetin sonsuza kadar yaşayacağım şu sözleriyle belirtmiştir.
“Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki, devrimci Türkiye Cumhuriyeti’ni benim
kişiliğimde var zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her anlamı ile
büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Değerli evlatlarının elinde daima yükselecek,
sonsuza dek yaşayacaktır.” “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri (Türkiye
Cumhuriyeti Devleti) ona bırakacağım ve gözüm arkamda olmayacak.”
Cumhuriyetçilik ilkesi Türk milletine neler kazandırmıştır? Bu kazanından
sürdürebilmek için üzerimize düşen görevler nelerdir?
B. Milliyetçiliğin İfadesi: Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
Atatürkçülüğün en önemli ilkelerinden biri de milliyetçiliktir. Bu ilke, Millî
Mücadele’nin doğuşunda ve başanya ulaşmasında en önemli rolü oynamıştır. Yeni Türk
Devleti milliyetçilik İlkesi sayesinde millî bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Atatürk
milliyetçiliği Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de Türk milleti arasındaki birlik ve
beraberliğin temel taşıdır. Atatürk millî birlik ve beraberliğin önemini şu sözü ile özellikle
vurgulamıştır: “Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasmda ulusal birlik, iyi geçinme
ve çalışkanlık duygu ve yeteneklerinin olgunluğudur. Ulus varlığını ve yurt erginliğini
korumak için bütün yurttaşların canım ve her şeyini derhal ortaya koymaya karar vermiş
olmak, bir ulusun en yenilmez silahı ve korunma aracıdır. Bu sebeple, Türk ulusunun
yönetiminde ve korunmasında ulusal birlik, ulusal duygu, ulusal kültür en yüksekte göz
diktiğimiz ülküdür.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Resim 5. 10: Atatürk daima milleti ile iç içe olmuştur.
Atatürkçü düşünce sistemi, Türk milletini dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine
bağlı vatandaşların oluşturduğu bir toplum olarak kabul etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’na göre de, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes
Türk’tür.” Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı, ırkçılık esasma dayanmaz. Ona göre ırkı,
kökeni, dini ve inancı ne olursa olsun kendini Türk hisseden herkes Türk’tür.
Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” özdeyişi ve “ Türkiye Cumhuriyetim kuran
Türkiye halkına Türk milleti denir...” sözü bunun en belirgin delilidir. Bu anlayış içinde
her Türk vatandaşının amacı, Türk milletinin mutluluğu, birlik ve beraberliği için
çalışmak, bu kutsal vatanı daha güzel, daha bayındır hâle getirmektir. Bu nedenle millî
sınırlarımız içinde, millî varlığımızı yükseltmeye çalışmak Atatürk milliyetçiliğinin esasıdır.
Atatürk milliyetçiliği Türk milletini sevmeyi, yüceltmeyi ve onun refahı için
çalışmayı amaçlamaktadır. Türk vatandaşlarım birleştiren bu anlayış, vatanın bütünlüğü ve
bağımsızlığı ile milletin birliğini esas almaktadır. Bu nedenle Atatürk milliyetçiliği
birleştirici ve bütünleştirici bir özellik taşımaktadır. Millî birlik ve beraberliğin temel
kaynağı olan milliyetçilik, Türk milletinin bağımsızlığım kazanmasında ve Türk
inkılabının gerçekleşmesinde etkili olmuştur. Atatürk milliyetçiliğinde millî birlik ve
beraberliği güçlendiren unsurlar millî eğitim, millî kültür, dil, tarih, Türklük şuuru,
Misakımillî ve manevi değerlerdir. Atatürk aşağıda verilen sözleri ile bu unsurlara
vurgu yapmıştır.
Atatürk Diyor ki
Millî kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, Türk Cumhuriyeti’nin temel
dileği olarak temin edeceğiz... Millî Eğitim Bakam olarak millî kültürü yükseltmeye
çalışmak, en büyük emelimdir.
Türkiye’nin eğitim ve öğretim siyasetim her derecesinde tam bir açıldık ve hiçbir
tereddüde yer vermeyen kesinlikle ifade etmek ve uygulamak gerekir. Bu siyaset her
anlamıyla millî bir nitelikte gösterilebilir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması,
millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir;
yeter ki bu dil, bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığım korumasını bilen Türk
milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Millî bilincin ayakta
kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmak zorunluğundayız.
Bizim Türk milletimiz, eski ve şerefli bir millettir. Zaten Orta Asya’nın Altay
yaylasmda yetiştiği için kartalın üstün niteliklerini daha gençliğinde kazanmıştır; tâ
uzaklan görür, hızlı bir uçuşu vardır ve bu ruhu barındıracak kadar kuvvetli bir beden
sahibidir.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri,
s. 247, 233, 316, 260 ve 273
Atatürk milliyetçiliği, aym zamanda insanlık ülküsünün ve insan sevgisinin de
simgesidir. Atatürk bunu “Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı
olanların düşmanıyız.” sözüyle açıklamıştır. Bu bakımdan, Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı
hiçbir zaman bencil bir milliyetçilik değildir; aksine bu anlayış, bütün insanlığa
sevgiyle yaklaşmaktadır. Atatürk milliyetçiliğine göre, Türk vatandaşlan her şeyden
önce kendi milletinin varlığı ve mutluluğu için çalışacak, fakat başka milletlerin de
huzur ve refahım düşünecektir. Atatürk milliyetçiliği ırkçılığa karşı olup banşçı, akılcı,
çağdaş, demokratik ve laik bir dünya düzeni hedeflemektedir. “Yurtta banş, cihanda banş”
İlkesi, Atatürk milliyetçiliğinin bu insancıl yönünü işaret etmektedir.
Atatürk milliyetçiliği Kurtuluş Savaşı’mn temel dinamiğidir. Bunun yanı sıra Türk
inkılabının da gerçekleştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Türk milletini çağdaş uygarlığa
taşıyan saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilam, öğretim birliğinin sağlanması gibi
inkılaplar bu ilke sayesinde gerçekleşmiştir. Millî kültürümüzü geliştirmeyi hedefleyen
yeni Türk harflerinin kabulü, Türk Tarih ve Türk Dil kurumlannın kurulması gibi
inkılaplar bu ilkenin gereği olarak ortaya çıkmıştır.
«
r
Atatürk m illiyetçiliği Türk milletine neler kazandırmıştır? Örnekler veriniz.
C. Eşitliğin Göstergesi: Halkçılık
Halk, bir ülkede yaşayan, aym kültür özelliklerine sahip, aym uyruktaki insan
topluluğudur. Türk halkı, Türk milletini ifade etmektedir. Atatürk’ün halkçılık İlkesi,
Türk toplumunda sınıf ayrımı yapmamakta, bütün millet bireylerinin yasalar önünde
eşitliğim esas almaktadır.
165
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki
Türkiye Cumhuriyeti halkım ayn ayrı sınıflardan oluşmuş değil ve fakat kişisel ve
sosyal hayat için iş bölümü itibariyle çeşitli mesleklere aynlmış bir toplum olarak
görmek esas prensiplerimizdendir.
Bizim halkımız çıkarları birbirinden farklı sınıf hâlinde değil; aksine varlıkları ve
çalışmalarının sonuçlan birbirine lazım olan sınıflardan ibarettir.
İç siyasetimizde ilkemiz olan halkçılık yani milletin bizzat kendi geleceğine sahip
olması esası Anayasamız ile tespit edilmiştir.
Atatürkçülük I, s. 95 ve 93.
Atatürk’ün halkçılık anlayışı, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir Türkiye’yi amaçla­
maktadır. Türk toplumunda bir sınıfın diğer sımf veya sınıflar üzerinde egemen oluşu,
Atatürk’ün halkçılık ilkesi ile bağdaşamaz. Çünkü Atatürkçülüğün halkçılık anlayışı,
bütün millet bireylerini ayrılık gözetmeksizin memleketin öz evladı kabul etmek, onların
temel hak ve özgürlüklerim güvence altına almak, devlet yönetimine eşit olarak
katılmalarım sağlamak, onlan yasa önünde eşit tanımak kuralına dayanır.
Atatürk Türk halkına değer verir, dertlerini dinlerdi.
Millet bireyleri arasında ayrıcalık tanımayan bu ilke, millî egemenliğin ve millî
iradenin milletten kaynaklandığını göstermesi bakımından demokrasi anlayışını da
simgeler. Bu ilkede “Millete efendilik yoktur; hizmet etme vardır. Bu millete hizmet
eden onun efendisi olur.”
m *
166
Halkçılık ilkesinin eşitliğe verdiği önemi açıklayınız.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Halk yararına bir siyaset izlemeyi öngören halkçılık ilkesi Türk milletinin hayatma
yön vermiştir. Türk halkı daha Kurtuluş Savaşindan itibaren demokratik bir yönetime
sahip olmuş ve egemenliğini eline almıştır. Türk milleti kanun önünde eşitliği bu ilke
sayesinde kazanmıştır. Ülke kaynaklannın eşit olarak kullanılması ve millî gelirin adaletli
dağıtılması halkçılık ilkesi ile mümkün olmuştur. Herkes devlet hizmetlerinden eşit şeküde
yararlanabilmiştir. Türk halkının birey olarak haklarım arayabilmesi, anayasanın kendisine
tanıdığı dilekçe hakkım kullanabilmesi de yine halkçılık ilkesi sayesinde olmuştur.
Madde 74
Vatandaşlar... kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve
Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.
T.C. Anayasası -1982
Görüldüğü gibi Türk halkının insanca yaşaması, birey olduğunu fark etmesi ve
yasalar önünde eşit haklara sahip olması halkçılık ile gerçekleştirilmiştir. Türk milleti
bu ilke ile sosyal, hukuki, ekonomik ve siyasal haklarını kazanmıştır.
m *
Halkçılık ilkesinin dayandığı esasları belirleyiniz.
D. Ekonomik Refah İçin Devletçilik
Atatürk’ün ekonomi alanındaki görüşlerini belirten devletçilik ilkesi, yurdun en
kısa zamanda kalkınması sürecinde, özellikle ekonomik alanda bireylerin yapamayacağı
bazı işleri devletin üzerine alması esasına dayanmaktadır.
Yeni Türk Devleti kurulduğu zaman ekonomik kaynaklar çok kısıtlıydı. Osmanlı
Devleti’nin son zamanlarında yoğunlaşan savaşlar da ekonomiyi olumsuz etkilemişti.
Savaşlar nedeniyle ülke harap olmuştu. Vatandaşın elinde ise sermaye yok denecek kadar
azdı. Ulaşım ve ticaret yabancıların elindeydi. Böyle bir durumda ekonomik kalkınmayı
gerçekleştirecek yol ve yöntemler belirlenmeliydi.
A
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyetin ilk yıllarında özel sektör eliyle büyüme planlanmıştı. Fakat yerli
girişimcilerin elinde yeterli sermaye olmaması kalkınmada yeterince hızlı ilerlemeyi
sağlayamıyordu. 1929 ekonomik bunalımının da etkisiyle devletin üretime bizzat
girmesi ilkesi benimsendi. Ekonomide devlet halk işbirliğini öngören devletçilik ilkesi
uygulanmaya başlandı. 1933’te Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlandı ve 1934’ten
itibaren başarıyla uygulandı.
BİLGİ KUTUSU
1929 yılında Amerika'da başlayan ekonomik kriz, Avrupa’ya sıçramış ve başta
sanayileşmiş büyük ülkeler olmak üzere tüm dünyayı etkise altına almıştır. Bu kriz neticesinde
binlerce insan işsiz kalmış, binlerce banka batmıştır. 21 Ekim 1929’da yatırımcıların
senetlerini bozdurması sonrası patlak veren ve 24 Ekim 1929’da borsayı dibe vurduran
bu bunalımla devletlerin yapılanmaları ve görevleri de değişmiştir. 1929 ekonomik
bunalımına kadar devletler polis devlet olma özelliğindeydi. Yani devletlere iç ve dış
güvenliği sağlamak dışında bir görev biçilmemişti. Şu anda devletlerin verdiği hizmetlerin
çoğu eğitim, sağlık, yol, su, elektrik vb. özel sektörün elindeydi. Devletler ekonomiye
hiçbir şekilde etki etmezdi. Ancak bu krizin patlak vermesinden sonra devletin müdahale
etmediği ekonominin düzelmediği görülmüş ve devlet denilen tüzel kişilik de en büyük
tüketici ve üretici konumuna gelerek ekonomik etkinliğin içine girmiştir.
Karabükte faaliyet .
F a b r i k a n ı n k u ru la c a ğ ı « h a d i «iradiden hummalı brç a lış m a g ö z e çarpıyor, in ş aata k u m e n bajlan dj
^ n fa a l
K a r .b ıık
ıH .m ıJ )
Y « k .n b ir
amtUj « r i |/ < w l « n
ıııd*,
p«ıh n >«n l*n n m
k u ru ld u iu
Bir gazete haberi (17 Haziran 1937)
Atatürk’ün devletçilik ilkesi herhangi bir yabancı görüşe bağlı olmaksızın, Türk
milletinin ve Türk Devleti’nin ihtiyaçlarından doğmuştur. Bu ilkenin, her ekonomik
faaliyetin yalnız devletin kontrolünde olmasını öngören düşünüş ve yöntemlerle hiçbir
ilgisi yoktur. Tam tersine, kişisel girişim ve faaliyet, uygulamada ekonomik ilerlemenin
esas kaynağı olarak kabul edilmektedir. Devlet özel teşebbüsü daima desteklemekte ve
teşvik etmektedir. Ekonomik faaliyetlerde özel teşebbüsün yetersiz kaldığı durumlarda
devlet yatırım amacıyla ekonomik faaliyetlere katılmaktadır. Çoğunlukla da bu girişimler
özel sektör devlet işbirliği ile gerçekleştirilmektedir. Bunun sonucu olarak ekonomide
devlet vatandaş işbirliği öncelikli hedefler arasında yer almaktadır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Bireylerin ekonomik alandaki özgürlük ve girişimleri önünde devletin kendi
faaliyetleri ile bir engel oluşturmaması, demokrasi anlayışının en önemli esasıdır. Ancak
bireysel girişim ve faaliyetin yetersiz kaldığı noktada devlet faaliyetinin sının başlamalıydı.
Atatürk, devletçilik ilkesini şu şekilde açıklamaktadır: “Türkiye’nin uyguladığı devletçilik
sistemi, on dokuzuncu yüzyıldan beri sosyalizm kuramcılarının ileri sürdükleri fikirlerden
alınarak tercüme edilmiş bir sistem değildir. Bu, Türkiye’nin gereksinimlerinden
doğmuş, Türkiye’ye özgü bir sistemdir. Devletçiliğin bizce anlamı şudur: Bireylerin özel
girişimlerim ve faaliyetlerini esas tutmak; fakat büyük bir milletin bütün gereksinimlerini
ve birçok şeylerin yapılmadığını göz önünde tutarak, memleket ekonomisini devletin
eline almak. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk vatanında yüzyıllardan beri bireysel ve
özel girişimlerle yapılamamış olan şeyleri bir an önce yapmak istedi ve kısa bir zamanda
yapmayı başardı. Bizim izlediğimiz bu yol, görüldüğü gibi, liberalizmden başka bir
yoldur.” Görülüyor ki Atatürk’ün devletçilik anlayışı, kalkınma sürecinde olan
Türkiye’nin ekonomi siyasetinde devleti, yapıcı ve yönetici olduğu kadar düzenleyici bir
unsur kabul etmektedir. Bu anlayışta devletin müdahalesinden çok, ekonomiyi birey ve
devlet işbirliği ile geliştirmek amaçlanmıştır. Bu yolla mümkün olan az zaman içinde
milleti refaha, memleketi bayındır hâle getirmek hedeflenmiştir. Milletin genel ve yüksek
yararlarının gerektirdiği işlerde, özellikle ekonomik alanda devletin müdahalesi
öngörülmüştür. Kalkınma süreci içinde durum ve şartlara göre, bireysel girişimin yanı
sıra kamu yararının söz konusu olduğu alanlarda devlete de görev yükleyen Atatürk’ün
devletçilik ilkesi, ekonomik alanda “karma ekonomi” kavramıyla ifade edilmektedir.
Yeni ziraî kalkınma
programı yapılıyor
K o m b in a la rın kurulması şimdilik tehir e d il di ,
k ü ç ü k ziraat mektepleri k u r u l a c a k
A n k a r a 16 i H . ü u s İ ) -
Z . r . i t V r k i -1 g*çU m ciy« k a d jf u r » i k o m b iıu l.r t r , t
ı ^ i i . ________ « j > h ı r « s r l ı İ M ^ k t i r
#tı bir u r a î k alk ın m a pro gram ı h a u r b - k ılalın ın k u r u l m a tehir td ilm k tir.
Y en i program d a kom binalar yurdun
Ifâıjktır Bu program ikinci U^rin ayın*
ti»d#r U m u m h n m ı j v e k a t‘i f e k J ml ı l * m » î b ü n y e s in * UTgım b ir ştki\
mıf bulunacaktır. Programın tatbikine t».
(Drvomı
1!
tart
m y l*
)
Bir gazete haberi (17 Haziran 1937)
Yukarıdaki gazete haberlerinden yola çıkarak devletin ekonomi ile ilgili hangi
düzenlemeleri yaptığını söyleyebilirsiniz?
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Nazilli Kumaş Fabrikası’nda “İşte, halka canlılık yeten gerçek musiki!”
Ekonomik kalkınmada alt yapı oluştuktan, özel sektörün mali yönden girişim
imkânlan geliştikten sonra, devlet zorunlu olarak ekonomik müdahale ve faaliyetlerini
sınırlayacak, bu girişim ve faaliyetleri özel sektöre ve rekabete dayalı serbest piyasa
ekonomisine bırakacaktır.
Atatürk Diyor ki
Güzel vatanımızı fakirliğe, memleketimizi haraplığa sürükleyen çeşitli sebepler
içinde en kuvvetli ve en önemlisi, ekonomimizde bağımsızlıktan yoksun olmamızdır.
Memnunluğa ve övünmeye değer ki, bu bağımsızlığı bugün fiilen elde etmiş bir durum­
da bulunuyoruz. Ancak, fiilen sahip olduğumuz bu bağımsızlığı, düşmanlarımıza
şeklen ve resmen de onaylatmak gerekmektedir. Devletin ve milletin son hedefi, işte bu
noktayı sağlamaya yönelmiştir. Kuvvetle ümit ediyoruz ki, bu noktayı sağlamada başan
kazanılacaktır. Bu nokta o kadar önemli ki, onu kesinlikle elde edeceğiz!
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 375
Ekonomide devletçilik anlayışmm oluşmasında etkili olan iç ve dış faktörlernelerdir?
Açıklayınız.
Devletçiliğin ekonomik yönünün yanmda sosyal özellikleri de dikkat çekmektedir.
Çalışanların sosyal ve sağlık haklanmn güvence altına alınması, meslek sahiplerinin
aym haklara sahip olması, kültürel yönden geliştirilmeleri ve yönetimde söz sahibi
olmaları devletçilik ilkesinin gereklerindendir.
Ülkemizde devletçilik ilkesini uygulanması ile halkımız ekonomik açıdan büyük
yararlar elde etmiştir. Devlet desteği ile ekonomi canlandırılmış ve bunun halka
yansıması sağlanmıştır. Bu dönemde uygulanan politikalar ile tarım, ticaret ve sanayi
atılımlan gerçekleştirilmiştir. Öncelikle tarımı geliştirilmesi için köylünün üzerinde
ağır bir yük olan aşar vergisi kaldırılmıştır. Yine tarımın geliştirilmesi için örnek üretim
çiftlikleri kurulmuştur. Atatürk Orman Çiftliği bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Sümerbank (Bursa -Merinos Yünlü Dokuma Fabrikası)
Bugünkü sanayimizin temelleri yine o dönemde atılmıştır. Sanayileşmede özel
sektörün desteklenmesi için 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanunu kabul edilmiştir.
1933 yılında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı 1934 yılından itibaren başarılı bir
şekilde uygulanmıştır. Bu plana bağlı olarak ülke genelinde birçok fabrika açılmıştır.
Sanayileşmedeki bu gelişmeler hizmetlerin halka ulaşmasın kolaylaştırmıştır. Bu
çalışmalar neticesinde de devletimizin sosyal yönü ön plana çıkmıştır.
E.
Düşüncelerimin ve inançlarımın Güvencesi: Laiklik
Laiklik, genel anlamda din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinî inançların
devlet yönetiminde ve siyasette rol oynamamasıdır.
Atatürk Diyor ki
Biz din işlerini millet ve devlet işleriyle karıştırmıyoruz. Millet ve devlet işlerinin
Kâbesi, millî egemenliğin belirdiği Büyük Millet Meclisidir. Din işlerinin mihrabı ise
insanların, kişilerin vicdanlarıdır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 193
Osmanlı Devleti din kurallarına göte yönetiliyordu. Bu durum sosyal hayatta ve
devlet yönetiminde bazı sıkıntılara neden oluyordu. 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da
ortaya çıkan düşünce akımlarının etkisi ile bazı düzenlemeler yapıldı. Padişah n.
Mahmut’un “Tebamdan (halkımdan) Müslümanları camide, Musevileri havrada,
Hristiyanlan ise kilisede tanımak isterim” sözü bu uygulamalara bir örnektir. Ancak
bunlar yeterli olmadı. Bu düzenlemelerin yapılmasında özellikle Fransız İhtilali ile yayılan
laiklik düşüncesi etkili olmuştu.
Türk milleti gerçek anlamda laikliğe cumhuriyet yönetimi ile kavuştu. Bu
dönemde laiklik ilkesi Türkiye Cumhuriyeti ’nin ve çağdaş Türk toplumunun temel
ilkelerinden biri olarak benimsenmiştir. Çünkü laiklik ilkesi millî egemenliği, akılcılığı
ve bilimi esas alır, devlet ve toplum hayatını ona göre düzenler. Laiklik devlet yönetimine
dinî kural ve görüşlerin karıştırılmaması yanında, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün
sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit davranılmasın! amaçlamaktadır.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Bu bağlamda laiklik ilkesi vatandaşların düşünce ve inanç özgürlüğünü garanti altına
almaktadır. Eğitimin laik, akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi, bu ilkenin
başlıca unsurları arasında yer alır. Laiklik bu nitelikleriyle toplumda fikir ve inanç
aynlıklannın düşmanlığa dönüşmesini önleyen, vatandaşları hoşgörülü davranmaya yönel­
ten, bu nedenle ülkede birlik ve beraberliği sağlayan temel unsurlardan biridir. Laiklik
aym zamanda dinî duygu ve düşüncelerin istismar edilmesine, insanların inançlarının
sömürülmesine şiddetle karşı çıkar ve buna izin vermez. Cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren bu konu üzerinde hassasiyetle durulmuştur.
Laiklik anlayışında din; devlet ve dünya işlerine karışmayacak, vicdanlardaki yüksek
ve kutsal yerini koruyacaktır. Laiklik dinsizlik, din düşmanlığı, dine baskı, dine
saygısızlık değildir ve bu anlamlarda yorumlanamaz; tam tersine laiklik dinin her türlü
çıkar hesaplarından uzak tutulması, siyasete âlet edilmemesidir. Atatürk “Din, gerekli
bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası var ki, din Allah
ile kul arasındaki bağlılıktır.” sözüyle bu konuya vurgu yapmıştır. Atatürk’ün aşağıdaki
sözleri de laikliğin sağladığı din ve vicdan özgürlüğünün önemim ve dinin hiçbir zaman
siyasete âlet edilmemesi gereğini vurgulamaktadır:
Atatürk Diyor ki
Her birey istediğim düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasal bir fikre
sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerim yapmak veya yapmamak hak ve özgürlüğüne
sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına egemen olunamaz.
Vicdan özgürlüğü sınırsız ve sataşılmaz, bireyin doğal haklarının en önemlilerinden
tanınmalıdır.
Afet înan, Medeni Bilgiler ve Mustafa Kemal Atatürk’ün El Yazılan, s. 470
Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse hiçbir kimseyi ne
bir din, ne de mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiçbir zaman siyaset aracı
olarak kullanılamaz.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 192
Din ve vicdan hürriyetine büyük önem veren Atatürk’ün bu hassasiyeti
anayasalarımıza da yansımış ve din ve vicdan hürriyeti yasal güvence altına alınmıştır.
Atatürk Diyor ki
Bizim dinimiz, akla en uygun ve en doğal bir dindir. Ve ancak bu nedenledir ki son
din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, bilime ve mantığa uyması
gereklidir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur. Müslümanların toplumsal
yaşamında, hiç kimsenin özel bir sınıf halinde varlığım korumaya hakkı yoktur.
Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî emirlere uygun harekette bulunmuş olmazlar.
Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarım eşit olarak öğrenmek
zorundayız. Her birey dinini, din duygusunu, imanım öğrenmek için bir yere muhtaçtır;
orası da Okuldur.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Din, bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir, özgürdür.
Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz, din işlerini millet
ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, amaca ve eyleme dayanan bağnaz
hareketlerden sakmıyoruz ve buna asla meydan vermeyeceğiz.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 329, 327
Atatürk'ün yukardaki sözünden hareketle onun din veîslam dini hakkmdaki
düşüncelerini belirleyiniz.
ı
Bu tablo laiklik: sayesinde gerçekleşmiştir.
Laiklik ilkesinin vazgeçilmez esaslarından birisi de farklı inanç ve düşüncelere
saygılı olmaktır. Yukarıdaki haberde yer alan yapı laiklik sayesinde elde edilen
hoşgörünün bir sonucudur.
Ülkemizde laiklik ilkesinin yerleşmesi ile Türk halkı önemli kazanımlar elde
etmiştir. Çağdaşlaşma ve iç banş bu ilke ile gerçekleştirilmiştir. Yine kanunlar önünde
eşit muamele göımek bu ilkenin kazammlanndandır. İnsanların düşünce ve vicdanlarının
özgür olması, millî birlik ve beraberliğin sağlanması, Türk milletinin yarınlarına daha
güvenle bakması laiklik ilkesi sayesinde olmuştur.
Laiklik ile fikir ve düşünce özgürlüğü arasındaki ilişkiyi açıklayınız. ?
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
F.
Daima İleriye
Atatürk Diyor ki
Devrim (inkılap), mevcut kurumlan zorla değiştirmek demektir. Türk milletini son
yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumlan yıkarak yerlerine, milletin en yüksek uygar
gereklere göre ilerlemesini temin edecek yeni kurumlan koymuş olmaktır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 203.
Atatürk’ün yukanda ifade ettiği gibi inkılapçılık Türk milletini geri bırakmış olan
kurumlan kaldırarak yerlerine, milletin çağm gereklerine göre ilerlemesini sağlayacak
yeni kurumlan koymaktadır. Bu nedenle Atatürk’ün inkılap anlayışı, eskiyi, kötüyü,
çirkini yıkıp yerine yeniyi, iyiyi ve güzeli getirmektir. Bu anlayış, bilim ve tekniğin
ışığında sürekli bir çağdaşlaşmayı öngörür. Bu nedenledir ki atılımlarda kararsızlık ve
şüphe yerine inanç ve değişmez karar söz konusudur.
Atatürk’ün inkılapçılık ilkesi Türk toplumunu her yönüyle çağdaş bir toplum
hâline getirmeyi amaçlıyordu. Atatürk bu hususu şu sözleriyle belirtmektedir: “Yaptığımız
ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkım tamamen
çağımıza uygun ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum hâline ulaştırmaktır.
Devrimlerimizin temel İlkesi budur.”
‘ ilk okulların okuma kitapları
T ek k ıla p ve d ı| d e v Timinin g id i j
| şin e u ygu n olarak Kultur Bakanlı*
j ın ın h a sırla ttığ ı ilk okul Okunan
k ita p la rın d a n 3 uncıi ve 4 üncu *f- '
, n ıf ın k ilm n D ev ırl B aaım avinde
buraya k o y d u fu m u ı reaım lerinı
a d ın d a olduğu gib i renkli nakle *
d e m c d ijım ıı için iııtllüyoru*. Bit
f ü ı e l k apakların içi de öled en l,* .
ri co c u k la ftm u
o»!*yip
-
Eğitim alanındaki yenilikler hep devam etmiştir (Bir gazete haberi, 27 Ekim 1935)
İnkılapçılık ilkesi kalıplaşmayı, durağanlığı, köhneleşmeyi, çağm gerisinde
kalmayı önlemek, dinamik bir inkılap anlayışım sağlamak ve sürdürmek için benim­
senmiştir. Atatürk ülkenin geri kalmışlığının bütün sorumluluğunu sadece dış güçlere
değil, ülkeyi iyi yönetemeyen Osmanlı yönetimine de yüklemiştir. Türk ulusunun
Batıdaki gelişmelerin dışında kalmasına ve yeterince çalışmamasına da bağlamıştır.
Yalnız çağdaşlaşmanın sağlanması için değil, çağdaş yaşamın sürekliliği için toplumun
da değişime açık olması gerektiğim vurgulamıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Y e n i ziraî kalkınma
p r o g r a m ı y a pılıyor
K o m b i n a la r ın kuru lm azı şimdilik tehir e d il d i,
k ü ç ü k zira a t m ek te p le ri k u ru la c a k
AnVtr* İS <Hiuuj1) — Zir**t VrhJ İç li b ir u r «i k * U u n m * p r o * r u m
h a a rlf
jrteaktır. Bu profram Uutıcl leffln » y ır t»
k«d»r um»mlj.nrai| r e k » t 1 f*ltl Lnl a l -
Tarım alanındaki gelişmeler artan bir hızla devam etmiştir
(Bir gazete haberi, 17 Haziran 1937)
BİLGİ KUTUSU
Atatürk ilkeleri 5 Şubat 1937 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yer
almıştır. Daha sonra yapılan 1961 ve 1982 anayasalarında da aynen korunmuştur.
Atatürk inkılapları, Türk milletinin her alanda çağdaşlaşmasını amaçlamıştır. Bu
nedenle inkılaplar belli bir alanla sınırlı kalmamıştır. Eğitim, sanat, ekonomi, hukuk,
toplumsal yaşam vb. alanların tamamında yenileşme gerçekleştirilmiştir. Atatürk
inkılaplarına sürekliliği de onun “İnkılapçılık İlkesi” kazandırmıştır. Atatürk ilkelerinin
özünde durağanlık değil dinamizm vardır. Bu dinamizm ise inkılapçılık İlkesi sayesinde
elde edilmiştir.
Türk milleti çağdaşlaşmayı amaçlarken, millî kültürünü ve değerlerini geliştirmeye
de temel hedef olarak benimsemiştir.
Atatürk Türk milletini çağdaş uygarlık yolunda ilerletirken onu hiçbir zaman sahip
olduğu tarihî ve kültürel bağlarından koparmamıştır. Zaten Atatürkçülük kültürel
değerlerine, geleneklerine bağlı, aynı zamanda çağdaş ve ileri bir toplumu hedeflemektedir.
Kendi benliğinden kopmadan gelişmeyi amaçlamaktadır. Aşağıda yer alan sözleri de
Atatürk’ün bu uygulamalarının açık bir göstergesidir:
Atatürk Diyor ki
Kültürel ve sosyal alanda başardığımız işler, Türkiye Cumhuriyeti ’nin ulusal
çehresini, kesin çizgileriyle ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, güzel,
bilimsel müzik ve teknik kuramlarıyla kadım erkeği her hakta eşit, modem Türk
toplumu, bu son yılların eseridir. Türk ulusu, ancak varlığını derin ve sağlam kültür
sınırlan ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek gücü ve erdemi, uluslararasmda
tanınır. Türk ulusuna doğuştan rengini veren bu devrimlerden her biri, çok geniş tarih­
sel dönemlerin övünebileceği büyük işlerden sayılsa yeridir.
Utkan KOCATURK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 205
m *
İnkılapçılık ilkesi ile m illî kültürümüzün korunup geliştirilm esi arasmdakı ilişkiyi
açıklaymız.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5.
ATATÜRK İLKELERİNİN ORTAK ÖZELLİKLERİ VE DAYANDIĞI
TEMEL ESASLAR
Kurtuluş Savaşı’nın başlamasında ve başanya ulaşmasında Atatürkçü düşüncenin
büyük rolü olmuştur. Savaştan sonra ise ülkenin kalkınması ve milletin çağdaşlaşması
Atatürkçü düşünce ve Atatürk ilkeleri sayesinde gerçekleşmiştir. Atatürk, siyasi, sosyal,
ekonomik ve kültürel alanlarda hedeflediği tüm inkılapları bu ilkeler ışığında gerçekleştirmiştir.
Atatürk ilkelerinin amacı, Türk milletinin millî birlik ve beraberlik içinde onurlu
ve mutlu bir hayat sürmesini sağlamak, bunun için de bağımsız ve güçlü bir Türkiye
yaratmaktır.
Atatürk ilkeleri Türk milleti için daima iyi ve güzel olanı amaçlamıştır. Bu
amaçların en başta gelenleri ise akim ve bilimin öncülüğünde çağdaşlaşma ve millî
kültürü geliştirmektir. Atatürk ilkeleri dogmalardan uzak olup akıl ve bilimi esas almıştır.
Atatürk ilkeleri, ülke gerçeklerinden, Türk milletinin gereksinim ve isteklerinden, Türk
tarihinden kaynaklanmaktadır. İlkelerin oluşumunda ve ortaya çıkışında taklit ve zorlama
yoktur. Bu bakımdan, bireysel ya da yabancı bir düşünce değil, milletimizin ortak arzu ve
eğilimlerinin simgesi olan bir düşüncedir. Yaşamda en gerçek yol göstericinin bilim
olduğunu kabul eden Atatürkçülük, akılcılığa ve bilime verdiği değer nedeniyledir ki
çağdaşlaşma yolunda bugün olduğu gibi gelecekte de geçerliliğini koruyacaktır.
Atatürk Diyor ki
Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve
kafasında tuttuğu meşale pozitif bilimdir. Yaşamda en gerçek yol gösterici bilim ve
tekniktir. Bilim ve tekniğin dışında yol gösterici aramak dalgınlıktır, bilgisizliktir,
doğru yoldan sapmaktır. Ben manevi miras olarak... hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve
kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî mirasım bilim ve akıldır.
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 88
Atatürk çağdaşlaşmayı Türk milleti ile birlikte gerçekleştirmiştir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk İstanbul Haydarpaşa Gan’nda çok sevdiği halkı ile
Atatürkçü düşünce içinde birbirine bağlı bir bütünü oluşturan Atatürk ilkeleri, akla
ve bilime dayanmaktadır. Bağımsızlık, millî egemenlik, cumhuriyetçilik, milliyetçilik,
laiklik, halkçılık, devletçilik, inkılapçılık, barışçılık ve akılcılık Atatürkçü düşünce sis­
teminin temel ilkeleridir. Bu ilkeler, gerek anlamlan, gerekse amaçlan bakımından bir­
biri ile çok yakından ilişkili, birbirini tamamlayan ilkelerdir. Hepsinin amacı, Türk mil­
letini en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine eriştirmeye yöneliktir.
Atatürk ilkeleri, tümüyle akılcı ve gerçekçi bir temele oturmuşlardır; çünkü Türk
milletinin özellikleri, bugünkü ve yarınki gereksinimleri göz önüne alınarak çağdaş
yaşamın gereklerim uygun olarak belirlenmişlerdir. Uygulamaya da yansıyarak Atatürk
inkılaplarında somutlaşmışlardır.
Atatürk ilke ve inkılaplarının dayandığı birtakım esaslar vardır. Bu esaslar şunlardır:
Millî tarih bilinci
Vatan ve millet sevgisi
Bağımsızlık ve özgürlük
Egemenliğin millete ait olması
Millî kültürün geliştirilmesi
Türk toplununum çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması
Türk milletine inanmak ve güvenmek
Millî birlik ve beraberlik ve ülke bütünlüğü
m
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Vatan sevgisi
ona hizmetle
ölçülür
,
. "
tıs
Atatürk için vatan sevgisi hava gibi su gibi temel bir ihtiyaçtı.
6.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Atatürk’ün en büyük ideali millî sınırlar içinde, millî birlik duygusuyla kenetlen­
miş uygar bir toplum oluşturmaktı. Atatürk’ün bu ideallerinin somutlaştığı Atatürkçü
düşünce sitemi ve onunla bir bütün oluşturan Atatürk ilkeleri, daha Kurtuluş Savaşı
sırasında Türk milletinin gideceği yönü belirlemiştir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nın
örgütlenme döneminde ulusal egemenliğe büyük önem vermiştir. Kongrelerin toplan­
ması ve TBMM’nin açılması bunun en büyük göstergesi olmuştur. Esas itibariyle Türk
milletinin bağımsızlık mücadelesine girişmesi de milliyetçilik idealinin doğal bir sonucudur.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk’ün “Benim hayatta yegâne övüncüm, servetim Türklükten başka bir şey
değildir... Bana, insanlar üstünde bir doğuş yöneltmeye kalkışmayınız. Doğuşumdaki
tek olağanüstülük, Türk olarak dünyaya gelmemdir.” sözü de bunun en açık kanıtıdır.
Atatürk’ün etrafında kenetlenen Türk milleti millî birlik ve beraberliğini sağlamış ve
bağımsızlığım elde etmiştir.
Türk milleti bağımsızlığını elde ettikten sonra asıl mücadelesini çağdaşlaşma yolunda
vermiştir. Önce ulusal egemenlik önündeki engelleri kaldırmış ve yönetimi eline
almıştır. Saltanatın kaldırılmasından soma cumhuriyetin ilam bunun en önemli aşaması
olmuştur. Günümüzde de ulusal egemenlik TBMM çatısı altında kendim göstermektedir.
Millî egemenlik TBMM’de kendini göstermektedir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Cumhuriyetin ilanından sonra Türk milleti Atatürk ilkelerinin ışığında çağdaşlaşmasını
ve modernleşmesini gerçekleştirmiştir. Milliyetçilik ilkesi ile tarihini, kültürünü, dilini
ve eğitimini çağdaş duruma getirmiştir. Halkçılık ilkesi sayesinde yasalarım, hukukunu
modernleştirmiş, halkın bir bütün ve yasalar önünde eşit olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.
Laiklik ilkesi Türk milletinin düşünce, fikir ve inanç yönünden özgürleşmesini sağlamıştır.
Devlet yönetiminin akıl, bilim ve hukuk kurallarına dayandırılması sağlanmıştır.
Devletçilik ilkesi ile ekonomik bağımsızlığını ve gelişimini tamamlamış, Türk milleti
daha mutlu ve müreffeh bir hayata kavuşmuştur. İnkılapçılık ilkesi ise Türkiye
Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin modernleşmesinin sürekliliğini sağlamıştır. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün milletler arasında kardeşçe bir insanlık hayatı oluşturma
ideali doğrultusunda bölgesinde ve dünyada banşın en önemli temsilcisi olmuştur.
Atatürk ilkeleri ile devletimiz ve milletimiz her zaman çağdaşlığa ve gelişmeye doğru
yürümeye devam edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza kadar yaşamasında Atatürk ilkelerinin rolünü
açıklayınız.
Çağdaşlaşma her alanda kendini göstermiştir.
7.
BÜTÜN MAZLUMLARIN LİDERİ: ATATÜRK
Atatürk Diyor ki
“Bugün, günün ağardığım nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu uluslarının
uyanışım da öyle görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüklerine kavuşacak olan daha çok
kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşları, şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelik
olacaktır. Bu milletler, bütün güçlüklere, bütün engellere rağmen başarılı olacaklar ve
kendilerini bekleyen bağımsızlığa kavuşacaklardır. Sömürgecilik ve emperyalizm
yeryüzünde yok olacak ve yerlerine ulusların aralarında hiçbir renk, din ve ırk farkı
gözetmeden yeni bir uyum ve işbirliği çağı hakim olacaktır.”
Ahmet Remzi, Atatürk ve Şark Dünyası. Tarih ve Coğrafya Dünyası Dergisi,
Sayı 9-10, s. 299 (Düzenlenmiştir).
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
“Bu kadar büyük çapta bir ileriyi görüşün, bu derece isabetli olarak tahakkuk etmiş
(gerçekleşmiş) olması, eşine tesadüf edilmeyen müstesna bir hadise diye kabul
olunmalıdır.” M ısır'm eski Türkiye elçisi Ahmet Remzi 1933 yılında bu sözüyle
Atatürk’ün uzak görüşlülüğünü çok güzel bir şekilde açıklamaktadır. Bu durum
Atatürk’ün henüz bağımsızlığım kazanamamış ya da yeni kazanmış milletler tarafından
nasıl görüldüğüne bir işarettir.
Atatürk, İran Şahı Rıza Pehlevi ile Çankaya Köşkü’nde
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, Anadolu’da emperyalistlere
karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatmış ve başanya ulaştırmıştır. Türk Millî Mücadelesi, 20.
yüzyılda emperyalizme karşı indirilen ilk büyük darbedir. Mustafa Kemal zaferden
sonra, Tüık milletinin çağdaşlaşması için siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda bir
dizi inkılap gerçekleştirmiştir. Böylece Mustafa Kemal milletinin kaderini değiştirmiş,
yeni bir dönemi başlatmıştır. Mustafa Kemal hem emperyalizme karşı verdiği kurtuluş
savaşı hem de devrimci yönleriyle, kendi döneminde ve daha sonrasında geri kalmış ve
sömürge durumundaki bütün milletlere ve aydınlarına esin kaynağı olmuştur. Mustafa
Kemal’in mazlum milletlere ilk etkileri Türk milleti ile beraber emperyalist Batılı
devletlere karşı giriştiği Millî Mücadele ile başlamıştır. Millî Mücadele’nin yapıldığı
tarihlerde dünyada 300 milyon Müslüman sömüıge durumundaydı. Müslüman olmayanlarla
beraber dünya nüfusunun üçte ikisi sömürgeydi. Mustafa Kemal, Türk milletinin giriştiği
mücadelenin yalnız kendisi için olmadığım, “bütün mazlum milletlerin” davası
olduğunu şu sözleriyle belirtiyordu:
“Türkiye’nin bugünkü mücadelesi, yalnız kendi nam ve hesabına olsaydı belki
daha kısa, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye, büyük ve mühim bir
gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün Doğu’nun
davasıdır ve bunu nihayete getirinceye kadar Türkiye, kendisiyle beraber olan Doğu
milletlerinin beraber yürüyeceğinden emindir.”
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Muhammet! Ali Cmnah (1876-1948)
ONLARIN GÖZÜYLE
Pakistan’ın kurucusu Muhamed Ali Cinnah, Mustafa Kemal ve Tüıkiye’nin kendilerine
ilham kaynağı olduğunu şöyle vurgulamıştır: “Türk Kurtuluş Hareketi’nin lideri
Mustafa Kemal Atatürk bütün dünya için bir ömektir. Onun ölümü ile yalmz İslam
alemi değil, bütün dünya tarih boyunca yaşamış en büyük insanlardan birini kaybetmiştir.”
Hindistan lideri Nehru da Mustafa Kemal’in yalnız Müslüman Hintliler tarafından değil
Hindular tarafından da sevildiğim vurgulamış ve “Kemal Paşa benim kahramanımdı.”
demiştir. Hintli Müslümanlar Mustafa Kemal’e ve Türk milletine duydukları sevgi
sonucu Millî Mücadele’ye maddi ve manevi yardımlarda bulunmuşlar, aynca İngiltere
nezdinde somut girişimlerde bulunarak Türkiye’ye açık destek verdiklerim ortaya
koymuşlardır. Tunus Devlet Başkam Habib Burgiba da Atatürk’ün yaptığı mücadelenin
etkisine kapılanlardandır. Atatürk’ün zaferlerim örnek alarak kendi milletim de aym
yola sevk edip edemeyeceğim ta Sakarya Savaşı’ndan itibaren düşünmeye başladığım
vurgulayarak, Atatürk gibi davranmak onun gibi olmak istediğim dile getirmiştir. Afgan
Kralı Emanullah Han da Atatürk’ün sadece Türkiye için değil bütün Doğu milletleri
için de büyük bir örnek olduğunu vurgulayan liderlerdendir.
turkoloji.cu.edu.tr
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, Afgan Kralı Amanullah Han ile
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BİLGİ KUTUSU
Atatürk mazlum milletlere sadece bağımsızlığın kazanılmasında değil, çağdaş
laşma yolunda da örnek olmuştur. Birçok lider sosyal, siyasal ve toplumsal alanda
Atatürk’ü ve yeni Türk devletini örnek almış ve ülkemizde gördükleri yenilikleri
kendi ülkelerinde uygulamaya çalışmışlardır.
Bu durum Atatürk'ün hangi kişilik özelliklerini göstermektedir?
Türk Kurtuluş Savaşı ve Türk inkılabının esir m illetlere örnek olmasını, Türk
inkılabınım evrenselliği açısmdan değerlendiriniz.
8.
KUTSAL EMANET
Benim gelecekteki H nelle^m i
j
ıKrW-r.f-rı g rn ç l+ rl11
Bir tü r» bu m e n it t e t i ilrin citıi benli
anlamış b- r çcn^lıge lxraJt»n$ınn
Içjn çok rrırmnun uç mMudum
_
Resim S. 26: Atatürk ülkemizin geleceğim gençliğe emanet etmiştir.
Atatürk ilke ve inkılaplarının Türk halkı ve Türkiye Cumhuriyeti için yaşamsal bir
önemi vardır. Çünkü Türk milleti ve devleti bu ilke ve inkılaplar sayesinde çağdaş ve
modem bir yaşam ve yönetim tarzı elde etmiştir. Ulusal egemenliğin kazanılması,
düşünce ve inanç özgürlüğünün sağlanması, sosyal hayatta eşitlik yine Atatürk ilke ve
inkılapları aracılığıyla gerçekleştirilmiştir. Çağdaş eğitim, akılcı hukuk sistemi, insana
hizmeti amaçlayan ekonomi modeli bu sistemin bir ürünüdür.
Türk milleti kendisine insanca bir yaşam tarzım armağan eden Atatürk ilke ve
inkılaplarına daima sahip çıkacaktır. Özellikle gençler bu konuda daha özverili ve özenli
olacaklardır. Atatürk Nutuk’unun son bölümünde özellikle bu konuya dikkat çekmiş ve
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini ve Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet,
muhafaza ve müdafaa etmektir.” sözüyle de Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkma
görevini gençlere vermiştir. Türk milleti kendi varlığı için büyük öneme sahip Atatürk
ilke ve inkılaplarına daima sahip çıkacak ve onları sonsuza kadar yaşatacaktır.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Diyor ki
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı
uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanlann bedelidir. Bu sonucu,
Türk gençliğine emanet ediyorum.
www.atam.gov.tr
Başımıza neler örülmek istenildiği ve nasıl karşı koyduğumuz daha doğrusu milletin
arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek
kuşaklar için ibret ve uyanış nedeni olmalıdır. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi
gençliğe bırakacağız, o gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ümidi, ışıklı
çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir.
Atatürkçülük I, s. 337
Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz, almakta
olduğunuz eğitim ve kültür ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir
özgürlüğünün en değerli simgesi olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir.
Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz!
Utkan KOCATÜRK, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 296
Size göre Türk gençliği Atatürk ilke ve inkılaplarını korumak için neler yapmalıdır?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürkçülük Türk milletinin bugün ve gelecekte huzur ve refahım amaçlamaktadır.
Devlet yönetiminde akim ve bilimin esas alınması, ulusal egemenliğin hâkim kılınması,
bu düşünce sayesinde gerçekleşmiştir. Atatürk’ün düşünce sistemini oluşturmasında
Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel durum etkili
olmuştur.
Cumhuriyet yönetimi ile yurttaşlık haklarına kavuşulmuştur. Demokratik, laik ve
sosyal bir hukuk devleti cumhuriyetçilik ilkesi ile gerçekleştirilmiştir. Milliyetçilik
ilkesi üe “Ben Türküm” diyen herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kabul edilmiştir.
Her türlü ayrımcılık reddedilmiştir. Bu ilke ile millî birlik ve beraberlik sağlanmıştır.
Halkçılık ilkesi ile sınıf ayrımı reddedilmiş, herkes yasalar önünde eşit duruma getirilmiştir.
Halkın ekonomik ihtiyaçları karşılanmış, sosyal devletin gerekleri yerine getirilmiştir.
Laiklik ilkesi ile vatandaşların düşünce ve inanç özgürlükleri sağlanmış, devlet yönetiminde
akıl ve bilim esas alınmıştır. İnkılapçılık ile Atatürkçülüğe dinamizm kazandırılmış,
Türk milletinin daima gelişmesi öngörülmüştür.
Atatürk ilkeleri Türk milletinin ihtiyaçlarından doğmuş, Türk milletinin huzur ve
refahım amaçlamıştır. Atatürk ilkelerinin temelinde Türk tarihi, Türk kültürü, millî birlik
ve beraberlik ve Türk dili yer almaktadır. Modem Türkiye, Atatürk ilke ve inkılapları
sayesinde oluşmuş ve geliştirilmiştir.
Türk inkılabı ve Atatürkçülük mazlum milletlere örnek olmuştur. Onlar da
bağımsızlık mücadelesine başlamış ve başarılı olmuşlardır.
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını koruyabilmesi için Atatürk ilke ve
inkılaplarına sahip çıkmak ve devamım sağlamak her Türk vatandaşının asli görevleri
arasmda yer almaktadır.
185
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına ise “Y”
yazınız.
( ) 1. Atatürkçü düşünce sisteminin oluşmasında Türk kültürünün ve Türk tarihinin
etkisi vardır.
( ) 2. Yabancı düşünürler Mustafa Kemal’i etkilememiştir.
( ) 3. Millî egemenlik ekonomik gücü artıran bir unsurdur.
( ) 4. Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri Anayasa’mızda belirtilmiştir.
( ) 5. Oy kullanmak hem hak hem de görevdir.
( ) 6. Cumhuriyetçilik ilkesi ulus egemenliğini esas almaktadır.
( ) 1, Atatürk Cumhuriyete yönelebilecek tehlikeleri Onuncu Yıl Nutku’nda belirtmiştir.
( ) 8. Anayasa’mıza göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağh
olan herkes Türk’tür.
( ) 9. Halkçılık ilkesi Atatürk’ün ekonomi ile ilgili görüşlerini içermektedir.
( ) 10. Devletçilik ilkesi Atatürk’ün siyasetle ilgili görüşlerini içeren bir ilkedir.
( ) 11. Laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.
( ) 12. Atatürk’ün inkılapçılık anlayışı sürekli yenileşmeyi öngörmektedir.
( ) 13. Atatürkçü düşünce Doğu milletlerini etkilemiştir.
( ) 14. Atatürk ilkeleri birbirinden bağımsız ilkelerden oluşmaktadır.
( ) 15. Atatürk ilke ve inkılapları iç ve dış tehdit unsurlarının önemli hedeflerinden
biridir.
186
TEST V
1)
Atatürkçülükle ilgili olarak aşağıda verilen yargılardan hangisi doğru değildir?
A)
B)
C)
D)
2)
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk'ü etkileyen olay ve kişilerden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
3)
Gençliğe emanet etmiştir.
Askerlere emanet etmiştir.
Yöneticilere emanet etmiştir.
Öğretmenlere emanet etmiştir.
Aşağıdaki olaylardan hangisi millî egemenliği kesinleştirmiştir?
A)
B)
C)
D)
6)
Ekonomik güç
Siyasal güç
Askerî güç
Sosyo-kültürel güç
Atatürk cumhuriyeti öncelikli olarak;
A)
B)
C)
D)
5)
Fransız İhtilali
Bolşevik İhtilali
Ziya Gökalp
J. J. Rousseau
Yurt savunması ile ilgili olan millî güç unsuru hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir?
A)
B)
C)
D)
4)
Kişi hak ve hürriyetlerine önem verir.
Yurtta ve dünyada banşı esas alır.
Akla ve bilime dayanır.
Sosyal sınıflan esas alır.
Halifeliğin kaldınlması
Amasya Genelgesi’nin yayımlanması
Cumhuriyetin ilam
Misakımillî’nin kabulü
Aşağıdakilerden hangisi vatandaşlık görevlerimiz arasında ver almaz?
A)
B)
C)
D)
Vergi vermek
Askerlik yapmak
Demek kurmak
Oy kullanmak
187
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
7)
Türk Medeni Kanunu’nun kabulü Atatürk’ün hangi ilkesi ile doğrudan ilgilidir?
A)
B)
C)
D)
8)
Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün milliyetçilik ilkesi ile ilgili değildir?
A)
B)
C)
D)
9)
Halkçılık
Devletçilik
Cumhuriyetçilik
İnkılapçılık
Türk milletini sevmeyi esas alır.
Türk milletini diğer milletlerden üstün görür.
Millî birlik ve beraberliği amaçlar.
Millî egemenlik ilkesine dayalıdır.
“Benim değersiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır; fakat, Türkiye
Cumhuriyeti sonsuza dek yaşayacaktır.”
Atatürk bu sözü ile aşağıdakilerden hangisine vurgu yapmıştır?
A)
B)
C)
D)
Cumhuriyet yönetiminin kendisine bağh olduğuna
Cumhuriyetin daima var olacağma
Cumhuriyetin kişilere bağh olduğuna
Gençliğe olan güvenine
10) Toplumsal eşitlik, Atatürk ilkelerinden hangisiyle doğrudan ilişkilidir?
A)
B)
C)
D)
İnkılapçılık
Cumhuriyetçilik
Laiklik
Halkçılık
11) Saltanatın kaldırılmasının aşağıdaki Atatürk ilkelerinden hangisiyle ilişkisi
olmadığı söylenebilir?
A)
B)
C)
D)
188
Milliyetçilik
Laiklik
Devletçilik
Cumhuriyetçilik
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
12) Siyasi ve askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferle
taçlandmlmazsa meydana gelen zaferler payidar (kalıcı) olamaz, az zamanda
söner.”
Atatürk’ün yukarıdaki sözü onun hangi ilkesinin temelini oluşturmuştur?
A)
C)
B)
D)
Devletçilik
Halkçılık
Milliyetçilik
Lâiklik
13) Atatürk ilkeleri ile ilgili olarak aşağıda verilen yargılardan hangisi yanlıştır?
A)
B)
C)
D)
Evrensel ve barışçıdır.
Türk milletini ihtiyaçlarından doğmuştur.
Akılcı ve bilimseldir.
Geçici bir süre için benimsenmiştir.
14) Yeniliklerin sürekliliğini zorunlu gören Atatürk ilkesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Milliyetçilik
B) Cumhuriyetçilik
C) Halkçılık
D) İnkılapçılık
15) Aşağıda adlan verilen devlet adamlarından hangisi Atatürk’ün düşünce sistemini
ve bağımsızlık mücadelesin örnek almamıştır?
A)
B)
C)
D)
Enver Sedat
Muhammed Ali Cinnah
Amanullah Han
Habip Burgiba
189
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
UMITEVI
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
KONULAR
1. TÜRK DIŞ POLİTİKASI
2 LOZAN’DAN KALANLAR
3. HEP ONUNLAYIZ
ÖZET
TEST VI
191
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENCEĞİZ?
*
*
*
*
*
* © 1
Bu ünite sonunda;
Lozan Barış Antlaşması’mn Türk dış politikasının gelişimine yaptığı etkileri,
Atatürk Dönemi Türk dış politikasının temel İlkelerini ve amaçlarını, Lozan Banş
Antlaşması ’ından sonra Türk dış politikasını,
Atatürk’ün Hatay’ı ülkemize katmak konusunda yaptıklarım ve bu uğurda gösterdiği
özveriyi,
Atatürk’ün ölümü üzerine yayımlanan yazılı ve görsel kanıtlardan hareketle onun
kişisel özellikleri ile fikir ve görüşlerinin evrensel değerini,
Türk ulusunun ulu önderine ebedî bağlılığım ve minnet duygularım ifade etme
yönündeki çabalarım öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
* Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?”diye
sorup düşününüz.
* Konuyu okuyunuz, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkarınız.
* TV, radyo programlarım izleyiniz, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle
paylaşınız.
192
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÜNİTE VI
ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK DIŞ POLİTİKASI VE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜ
1. TÜRK DIŞ POLİTİKASI
Lozan Banş Antlaşması, Türk tarihinde yeni bir dönemin başlangıcı sayılır. Çünkü
Batılı devletlerle yeni Türk devleti arasındaki bütün ilişkiler, bu antlaşma ile yeniden
düzenlenmiştir. Bu antlaşma ile Türk Devleti’nin, uluslararası alanda bağımsız, bütün
devletlerle eşit, onurlu bir varlık olduğu tanınmış ve kabul edilmiştir.
Lozan Banş Antlaşması’nın Türk delegasyonu tarafından imzalanan sayfası
Lozan Banş Antlaşması’na göre Türkiye sınırlan
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
191. sayfadaki haritada, Türkiye’nin Lozan Barış Antlaşması sonucu oluşan
sınırlan ve komşuları görülmektedir. Türk milleti Misakımillî sınırlan içinde bağımsız
yaşamak, komşularıyla iyi ilişkiler kurarak varlığım sürdürmek amacındadır.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, dünya devletleriyle banş ve huzur içinde
yaşamayı gaye edinmiştir.
“Millî hudutlar içinde her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanarak varlığımızı
devam ettirmek, millet ve memleket gerçek saadet ve ümranına çalışmak.”
“ Medeni cihandan medeni ve insani muameleye ve karşılıklı dostluğa intizar etmek.”
Atatürk’ün bu sözlerinden de anlaşılacağı gibi Türk Devleti’nin iç ve dış siyaseti
tamamen yapıcı ve banşçı bir fikre dayanıyordu. Bu fikir sonraları “Yurtta banş, cihanda
banş.” özdeyişiyle ifade edilmiştir.
Atatürk'ün “Yurtta banş, cihanda banş.99sözü ile Türk dış politikası arasında nasıl
bir ilişki kurabilirsiniz? Açıklayınız.
“Dürüst ve açık olan dış siyasetimiz bilhassa sulh fikrine dayanır. Miletler arası
herhangi bir meselemizi sulh vasıtasıyla halletmeyi aramak bizim menfaat ve zih­
niyetimize uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki
emniyet prensibine ve onun vasıtalarına çok ehemmiyet veriyorum.”
Atatürk ve İngiltere Kralı 8. Edward
Atatürk'ün bu sözünden hareketle Türkiye'nin dış politikasına yön veren ilkelerin
neler olduğunu söyleyiniz.
Atatürk, tarih bilgisinin diplomasideki önemini bildiğinden bu alanda çok okur
ve gerekli dersleri çıkarırdı. Geleceğe yönelik plan ve programlarım da bu bilgi ve
birikimleri doğrultusunda yapardı. Atatürk ülkeler arasında diyaloğa açık, güvene
dayalı ilişkilerin kurulmasına özen göstermiştir. Güçlü ve dinamik kişiliğinin sonucu
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
aktif bir dış politika izlemiştir. Bu politikanın amacı Türkiye’nin bağımsızlığının özenle
korumasına yönelikti. Lozan Banş Antlaşması’mn öngördüğü dengenin korunması,
yeni Türk Devleti’nin hedeflerinden biri oldu.
Atatürk, millî dış politikada Türkiye’nin güvenliğim ve milletin çıkarlarım korumayı
amaçlamıştır. Bu politika aym zamanda hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir anlayışı
öngörmektedir. Atatürk’ün düşüncede millî dış politika politikanın başlıca ilkeleri şu şekilde
sıralanabilir:
a.
b.
c.
d.
e.
f.
g.
h.
Bağımsızlığı her şeyin üstünde tutmak,
Gerçekçilik ve banşı esas almak,
Türkiye’nin millî çıkarlarım esas almak,
Milletler arası ilişkilerde eşitliğe dayanan karşılıklı ilişkiler, dostluklar ve ittifaklar
kurmak,
Millî dış politikayı yürütürken daima iç kamuoyunu dikkate almak, aym
zamanda dünya konjonktörünü göz önünde bulundurmak,
Başka devletlerin iç politika ve yönetim sistemlerinden etkilenmemek,
Dış politikada, diplomaside bilim ve teknolojiyi yol gösterici olarak kullanmak,
Yurtta ve dünyada banşa önem vermek.
Yukarıda esasları verilen Türk dış politikası Atatürk’ün sağlığında titizlikle uygulanmıştır.
Temel niteliği gerçekçilik olan Türk dış politikasında Türkiye’nin çıkarlarından ödün
verilmemiştir. Dünyada gelişen olaylar da dikkate alınarak Irak sının belirlenmiş,
Boğazlar sorunu çözümlenmiş, komşu ülkelerle paktlar imzalanmıştır. Türkiye dünya
banşmda ve diplomasisinde söz sahibi olabilmek için Milletler Cemiyetine katılmıştır.
2.
LOZAN’DAN KALANLAR
Lozan Banş Antlaşması, Misakımillî’yi büyük ölçüde gerçekleştirebilmişti. Bununla
birlikte Musul sorununun çözülmesi, İrak sınırının belirlenmesi konferans sonrasında
Türkiye ve İngiltere arasında yapılacak görüşmelere bırakılmıştı. Batı Trakya’nın
Yunanistan’da kalmasına engel olunamamıştı. Ancak ne kadar zor şartlar altında diplomatik
bir savaş verildiği düşünülecek olursa Lozan Banş Antlaşması’nm Türkiye için bir
zafer sayılması gerekir.
Lozan Banş Antlaşması ile çözülemeyen sorunlardan biri de yabancı okullar
sorunu idi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı okullar hiçbir kayıt ve kontrol
altında değildi. Lozan Banş Antlaşması ile bu okulların bazı koşullarla Türkiye’de
çalışmalarına izin verilmişti. Cumhuriyet Döneminde yabancı okullara tanınan
ayncalıklar ortadan kaldınldı. Yabancı okullarda Türkçe öğretim yapılması, Türkiye
aleyhine yayınlar olmaması ve bu okulların Millî Eğitim Bakanlığına bağlı müfettişlerce
teftiş edilmesi şartı konuldu. Bu şartlara itiraz eden yabancı okullar kapandı ve ülkede
eğitim birliği sağlanmış oldu.
195
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Resim 6.3: Merzifon Amerikan Koleji
Türkiye, Lozan Banş Konferansında Musul’un Misakımillî sınırlar içinde
olduğunu belirterek kendisine bırakılmasını istemişti. İngilizler ise Musul’un Irak
Hükümetine ait olduğunu ileri sürdü. Bu sorun, Türkiye ile İngiltere’yi ilgilendirdiği
için antlaşmadan soma çözülmesi uygun görüldü. 1924’te İngilizlerle İstanbul’da
görüşmeler başladı fakat bir sonuca ulaşılamadı. Bunun üzerine konu Milletler
Cemiyeti Konseyine bırakıldı. Konseyin de bir karar verememesi üzerine Lahey Adalet
Divanına gidildi. Nihayet İngilizlerle 5 Haziran 1926’da Ankara’da bir antlaşma imzalandı.
Bu antlaşmaya göre Irak ile olan bugünkü sınırlar tespit edildi. Musul, Irak Hükümetine
bırakıldı. Irak’a ait petrol vergi gelirlerinin %10’unun 25 yıl süreyle Türkiye’ye verilmesi
kararlaştırıldı.
Yurt dışında Musul için gösteri yapan Türkler
Lozan Banş Konferansı’nda Türkiye ile Yunanistan arasındaki azınlıklar meselesinin
mübadele (değiş-tokuş) yoluyla hâlledilmesi kararlaştırılmıştı. İstanbul’da yaşayan
Rumlar ile Batı Trakya’daki Türkler, anlaşma gereği mübadelenin dışında kalacaktı. Bu
bağlamda Anadolu’da ve Doğu Trakya’daki Rumlar Yunanistan’a, Yunanistan’daki
Türklerin 400 bin kadarı da Türkiye’ye nakledildi.
Lozan Banş Antlaşması, yeni Türk Devleti için siyasi bir zafer olmasına rağmen
çözümlenmesi gereken bazı sorunlan da ortaya çıkardı. Antlaşmaya göre Boğazlar,
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğinden ayrılıyor ve askersiz bir bölge olarak kabul
ediliyordu. Banş ve savaş zamanlarında ticaret ve savaş gemilerinin Boğazlardan
geçmesi serbest bırakılıyordu. Aynca Boğazların yönetimi başkanlığım Türkiye’nin
yaptığı, İngiltere, Japonya, Fransa ve İtalya’dan oluşan uluslararası bir komisyona
bırakılmıştı.
Mukaveledün gece imzalandı ve ordu­
muz sabaha karşı Boğazları işgal etti
Montrödeki delegeler Türk siyasetinin zaferini şiddetle alkışlayarak“sayenizde büyük bir sulh âbidesinin \ temelini attık,, dediler
Montrö
Zaferi kutlu
Olsun !
A tatürk TürklyeSİ,
şan dolu tarihine
bir sayfa d ah a kattı
Ordumuz Çanakkaleye tam 2 de, Mukavele
Karadeniz Boğazına da 3 de ayak bastı Nasıl
Bir gazete haberi (21 Temmuz 1936)
Boğazlar ili ilgili antlaşma maddeleri 1936 yılma kadar yürürlükte kaldı. İkinci
Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da birçok siyasi değişiklikler oldu. Boğazların korunmasını
üstlenen devletlerden İtalya, Habeşistan’a saldırdı. Japonya, Milletler Cemiyetinden
çekildi. Avrupa’da yeniden savaş rüzgârlan esmeye başladı.
Avrupalı devletlerin silahlanmaya başladıklarım gören Atatürk, Boğazlar sorununu
kesin olarak çözmeye karar verdi. Türkiye, Millet Cemiyetine başvurarak Lozan
Antlaşması’ndaki Boğazlara ait hükümlerin değiştirilmesini istedi. Bunun üzerine
İsviçre’de Montreaux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi imzalandı (20 Temmuz 1936). Bu
sözleşmeye göre;
1.
2.
3.
4.
Boğazlar kayıtsız şartsız Türk egemenliğine bırakıldı.
Türkiye Boğazlar çevresinde, istediği kadar asker bulundurabilecekti.
Savaş zamanında Boğazlardan geçişlere bazı sınırlamalar getirildi.
Banş zamanında ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebilecekti.
Montrö Boğazlar Sözlemesi, Boğazlar üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
kesin egemenliğinin kurulmasını sağlamıştır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk, Boğazların Türk egemenliğine geçmesini şu sözlerle ifade etmiştir:
“Tarihte birçok defa tartışma ve tutku sebebi olan Boğazlar, artık tam anlamı ile Türk
egemenliği altında, yalnız ticaret ve dostluk ilişkilerinin ulaşım yolu hâline girmiştir.”
Hatay’ın Ana Vatana Katılması
Banş yoluyla kazanılan siyasi zaferlerden biri de Hatay’ın ana vatana katılmasıdır.
Ankara Antlaşması ile Fransızlara bırakılan Hatay’da özerk bir yönetim kurulacak ve
ve Fransa buradaki Türklerin haklarım koruyacaktı. Fakat Fransızlar, antlaşmanın bu
koşullarına uymadılar. Özellikle Hatay’da Türk kültürünü yok etmeye çalıştılar.
Hâlbuki Hatay’ın çoğunluğu Türk’tü ve Türkçe resmî dil olarak kalacaktı.
Hatay’m ana vatana katılmasına çok önem veren Atatürk “Kırk asırlık Türk yurdu
yabancı elinde kalamaz.” sözüyle bu bölgenin Türkiye’ye katılması için gereken çabayı
göstereceğini vurguladı. Atatürk bu sözlerini 1938 yılında güney illerine gerçekleştirdiği
bir gezi ile destekledi Atatürk hasta olmasına rağmen saatlerce ayakta ordunun geçit
törenini izledi. Bu konuda ne kadar kararlı olduğunu tüm dünyaya gösterdi.
1936 yılında Fransa, mandası altında olan Suriye’nin bağımsızlığım tanıyıp
Hatay’ı da bu devletin egemenliğine bıraktı. Bu durum karşısında Türkiye de Milletler
Cemiyetine başvurarak Hatay’m geleceğine Hatay’da oturanların karar vermesini istedi.
Öneri kabul edilerek Fransa ile Türkiye arasında görüşmeler başladı. Sonunda Hatay’da
bağımsız bir Türk devletinin kurulması konusunda anlaşmaya varıldı. Bir anayasa
hazırlanarak seçimler yapıldı ve Bağımsız Hatay Devleti kuruldu (2 Eylül 1939). Bu
tarihten sonra Türkiye ile Fransa arasındaki görüşmeler devam etti ve sonunda Hatay’m
Türkiye’ye bağlanması kabul edildi. Bunun üzerine Hatay Millet Meclisi Türkiye ile
birleşme karan aldı (23 Haziran 1939). 7 Temmuz 1939’da da Hatay Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin bir ili hâline geldi. Hatay’ın Türkiye’ye katılması Atatürk’ün
dış politikadaki büyük başarısının bir göstergesidir.
A niakyada dün 80,000 Türkün sevi/ıç avazeleri
saatlerce ufukları kapladı; " Var ol A ta tü rk !„
Ordumuzun Antakyaya girişi
çok güzel ve çok heyecanlı oldu
Şam siyasileri
gallel yetişiri
Jfmimp
tr fm ı
fliumrJı, Tir A &4v*rajuu
J û ftm n jpıvrtı im i n-ık
ranvajgrı, « r i JurıymMı
MÜmti M İUıJfefi
U ı m ı t ^ M ia rtiu
Şam matbuatı
anlaşma aleyhinde
neşriyata başladılar
S*ım hukün.rlirle l*r lıW |
* r |r r 4 r r r k feukubvr.ua
Şanghayda tahim Türk bayrağından gökyüzü görünmüyor!
hâdiseler Oldu, bin A n | « l i j r w İ » | u f ü r l c r a r a b a l a r ı n ı ıjr « J u y . ı l a l u i ı c t ı a i j l n d i ,
K il i k h â l l 1 8
bipi t a « t il J i l HH İ
M
b u n a lü lu mn o' l m
a d ı k ı s ö y le n in c e
t e e s s ü r le r in d e n * j l » < j ı l * r
Bir gazete haberi (8 Temmuz 1939)
Af,
B,|,
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye’nin Milletler Cemiyetine Girmesi
Atatürk bölge ve dünya barışına katkıda bulunmak için her türlü çabayı
göstermiştir. Bu çabalan sırasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin
çıkarlarım daima gözetmiştir.
Lozan Banş Antlaşması’mn imzalanmasından somaki süreçte yapılan yeniliklerle
Türk milleti ve devleti çağdaş bir kimlik kazandı. Türkiye devletlerarası ilişkilerde
izlediği siyasetle bölgesinde banşçı ve güvenilir bir devlet haline geldi. Bu durum
Batılı devletlerin Türkiye’ye karşı tutumlarım değiştirmelerine neden oldu. Bu dönemde
komşu olan ve olmayan devletlerle dostluk ve ticaret antlaşmaları imzalandı.
Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlamak için yaptığı çalışmaların yanında dünya
barışını korumak ve geliştirmek için gösterdiği gayret dünya devletlerinin Türkiye’ye
olumlu yaklaşmalarına neden oldu. Dünya banşımn korunmasında gösterdiği gayreti
gören Milletler Cemiyeti, 1932’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cemiyete resmen
davet etti. Türkiye 18 Temmuz 1932 tarihinde Miletler Cemiyetine üye oldu.
Aşağıda Atatürk’ün Milletler Cemiyetine girişimizde izlediği politikayı konu alan
bir belge yer almaktadır.
ı*i S/C' W V
A .O m . m ı * » - m
I»lf M* . »«*.
A
U D IG V I O f K A TIO K ?
ncnU L
u
—
b r tt t iîîM f o n n n
tüt I
.h
./m
|
I ı<CC4SW l
tin hlifiılm ıl-
* -.s joi
U tatU . i H i r ı l lı , A n ın ı, Vtitla* fe*»trr. h i |* ı u ,
<IW» l lfi|> U . NCMrt,
Cm.muMj,
PlIlMİ,
ti
Pfi n i f
I»
Uh** **'!••»»
to H U lf *N l
Ifc u n H U ıL i«f ı» M H I m
h f k l ı l l fitpVM It
Lm i h «I h u m
w< |İ M M m
tNNUl »4II»
M r tk tk r C tm ty m m n h ır O j m cim m u
ünyanın cıı büyük uluslararası
ıuf>]ulu£uru Türkiye'nin katılması
için yapılan önen karşısında Gazi
.Muntafa Kntul joylc dedi;
■Bifvumuyı düşünmüyoruz. fakat davet
edcrierse kat ılırız.'
*
Topluluk,
‘ BajM inıu
zorunluluğunu'
uygulamaktan ilk kez vazgeçti ve 43 üyenin
oybirliğiyle, Türkiye'nin topluluğa davet
edilmesine karar verdi.
Bu davet özetine Türkiye, Milletler
Cemiye!i’nc katılmayı kabul etti.
Yıl I9A2 idi
D
^»> 1,
içm rurtyvyr
r
Bu belgeye göre Atatürk'ün izlediği dış politika ilkeleri hakkında neler söylenebilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk, bir konuşmasında dünya milletlerinin barışa olan ihtiyacım şöyle açıklar:
“Dünya ve dünya milletleri arasında sükûn ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için
ne yaparsa yapsm huzurdan mahrumdur.”
m *
m *
Türkiye, Atatürk döneminde dünya barışma katkıda bulunmak için neler yapmıştır?
Türkiye, dünya barışma katkı sağlamak amacıyla hangi teşkilatlara üyedt?
Araştırınız.
Komşu Devletlerle İş Birliği
Dünya devletleri arasında barışın sağlanması amacıyla gösterilen çabalar çoğu
zaman yeterli olmadı. Devletler arasında imzalanan banş ve güvenlik anlaşmaları
sürekli banşı sağlayamadı. Milletler Cemiyetinin bu alandaki çalışmalan da çatışmalan
önleyemedi. Özellikle Avrupalı devletler arasında Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra
silahlanma yanşı başladı.
Almanya üe İtalya’nın Balkanlar ve Orta Doğu’ya yönelik izlediği yayılmacı politikalar
Balkan devletlerini endişelendirdi. Bu durum Balkan devletleri arasında bir güç
birliğinin oluşmasma zemin hazırladı. Türkiye, Yugoslavya, Yunanistan ve Romanya
arasında devam eden görüşmeler sonucunda Balkan Antantı imzalandı (9 Şubat 1934).
Bu antantla taraf devletler sınırlarım koruma altına almış oldular.
Cumhurbaşkanı Atatürk, Beylerbeyi Sarayı’nda düzenlenen Balkan Festivali’nde
(2/3 Eylül 1936)
Balkan Antantı ile batı sınırlarını güvence altına alan Türkiye, diğer komşu
devletlerle de iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında
Sadabat Paktı imzalandı (8 Temmuz 1937). Pakta göre taraf devletler, sınırlarda güven­
liği sağlayacak ve bölgede banşı koruyacaktı.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
<*r
Türkiye ’nin komşularıyla yaptığı antlaşmalar; Türkiye ’nin izlediği dışpolitikanın hangi
esas ve ilkelerine dayanmaktadır?
3.
HEP ONUNLAYIZ
Atatürk, tarihin en önemli liderlerinden biridir. O askerî dehası, komutanlığı,
devlet adamlığı ve inkılapçılığıyla bütün mücadelelerinde başardı olmuş, bu başarısıyla
dünya tarihine geçmiştir.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar
yaşayacaktır.”
Hayatı boyunca çok sevdiği milleti için çalışan Atatürk, 1938 yılının Ocak aymda
yaptığı Yalova ve Bursa gezisi sırasında hastalandı. Doktorlar bir müddet dinlenmesini
salık verdiler. Fakat Atatürk, çalışmalarına devam etti. 1938 yılının Mayıs aymda,
güney illerinde bir inceleme gezisine çıktı. Bu gezide iyice yorgun düşen Atatürk tekrar
hastalandı. 26 Mayıs’ta Ankara’ya geldi, birkaç gün dinlendikten sonra tedavi ve dinlenmek
için İstanbul’a Dolmabahçe Sarayı’na gitti. Doktorların bütün çabalarına rağmen
hastalığı gittikçe artıyordu. Atatürk vasiyetini yazarak kendisine ait İş Bankası hisselerinin
gelirlerinin bir bölümünü Türk Tarih ve Türk Dil kurumlanna bıraktı. Karaciğerlerinden
rahatsız olan Atatürk, cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılmayı
planlıyordu. Ağır hasta olan Atatürk’ün Ankara’ya gitmesine doktorlar izin vermediler.
Atatürk’ün hazırladığı konuşma metni Başbakan Celal Bayar tarafından okundu. Bu
konuşmasında ülkeyi kurtaran Türk ordusunun, ülkeyi koruma görevini daima sürdüreceğini
belirtti. 8 Kasım günü Atatürk’ün sağlık durumu daha da kötüleşti. 10 Kasım 1938
Perşembe günü saat 9’u beş geçe büyük kurtarıcı Atatürk hayata veda etti. Hükümet bu acı
haberi bir bildiri ile millete duyurdu.
Bu kara haber, Türk milletini derin bir üzüntüye düşürdü. 16 Kasım 1938’de Türk
bayrağının örttüğü tabutu, bir katafalk üzerinde Dolmabahçe Sarayı’nm Büyük Tören
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Salonu’na konuldu. Halkın ziyareti için sarayın kapılan açıldı. Bütün İstanbul halkı
büyük kurtancısına son saygı görevini yapmak için saraya koştu.
KURTARICIM VE EN BÜYÜK EVLADINI KAYBETTİN
Türk milleti sen sağ ol!
Meclis Bugün yeni Cûmhurreisini seçiyor
Bir gazete haberi (11 Kasım 1938)
“Arkadaşlar! Asırlar pek nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki o
büyük dâhiyi aramızda Türk milleti yetiştirdi. Mustafa Kemal’in dehasma karşı elden
ne gelir?”
Lloyd George (İngiltere Başbakanı)
Lloyd George (Loyd Corc), bu sözü niçin söylem iş olabilir?
Atatürk’ün naaşı 20 Kasım 1938 Pazar günü Ankara’ya getirildi. Cenaze,
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, devlet ve ordu ileri gelenleri, yabancı devlet temsilcileri
ve halk tarafından karşılandı. Atatürk’ün tabutu Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde
hazırlanan katafalka konuldu. Ankara halkı, katafalkın önünden saygı ile eğilerek geçti.
Ertesi gün yapılan törenin ardından Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu.
Elveda Büyük Atatürk
İstanbul bugün gözyaşları içinde
Ebedî Atasım Ankaraya teşyi ediyor
isHntotoı» Mndu Y avuz zırhlısı bu sa b ah aziz naaşı
[Mf flalirt | ham ilen lim anım ızdan ay rılacak
Bir gazete haberi (19 Kasım 1938)
Atatürk’ün naaşı, Anıtkabir yapılıncaya kadar on beş yıl geçici kabirde kaldı. 10
Kasım 1953’te büyük bir törenle sonsuzluğa dek dinleneceği Anıtkabir’e nakledildi.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk’ün ölümü tüm dünyada büyük yankı uyandırmış, onun ölümü ile ilgili
haberler yapılmış ve onu takdir eden mesajlar yayımlanmıştır.
ATATÜRK İÇİN DEDİLER Kİ
“ATATÜRK ÖLDÜ, DÜNYA FAKİR DÜŞTÜ.”
Bir Macar gazetesinden
“Atatürk’ün yaptığı inkılaplar o kadar büyüktür ki bunların büyüklüğü karşısında
dünya hâlâ hayrettedir.”
Soir
“O, Türk milletinde pek derin bulunan millî his gibi kuvvetli bir manivelayı istediği
gibi kullanmayı bilmiştir.”
Alber Saro
“Hiçbir kimse bu muzaffer general, bu yılmaz ıslahatçı, bu kahraman, bu çok popüler
adam kadar halkın kalbine yakın olmamıştır.”
Petit Parisien
Atatürk İçin Tarih Coğrafya Dünyası, Sayı 9-10, s. 311.
Yukarıda verilen sözlerde Atatürk'ün hangi özelliklerine vurgu yapılmıştır?
S iz Atatürk'ü anlatsaydmız neler söylerdiniz?
Millî matemimiz ve cihan
Do>t m em leketlerde b a y ra k la r yarıya
H er
ta ra fta n
taziye
te lg rafları
Rrrlm. 11 ( H i h h İ ) — A lu a a D r » ‘et
K rm H ıiltf. 1 <ı<kı>f B u » M d l * M <x■
İm R flu Abdulkalık
bu
l ı ı o e telgrafı ı ' l m l T u f li )* » '» b u ru l
r ı l r m ı la r,i« « d a A r r .■ft âr.n la t.v d e n a ı
k- 4 -T m ıjfıf
H ıtlrvm « n n lt dûn v r b vıu o b y u p l
*««#w<rlrriA b a t ık la n r u i M ild m latif­
tir
Ruiun matbaa*, A!at<i»kun olumû hahtnnı b u ı^ İ bajlıkl^r A s d ı ^
yaıirU . l . n r | r ^ 1p nı)Jf
bulkfcanfc«yaa dctJrl rtiaı Mil
rf'mrı flıcrm f, D f f k l N *r«n D i
M aranrr L»ı>dıl*n jıam nı w H**K»f*
Umumi K ltö *
H ı n r ıj n
N ttm
xıv*d*
A 4 N
l^ « r l
Ij
L-uIunmı-tUrHı#
Piri», I I
FronnJa
Aİir»j kfl-
( a a .) — Havai
d.fı^aı. Pa n ı. A t at utkun a\ununu feaırul
bir h frw .m il k* rıhım a t* Butu»
ter. A U tu rk r nı'i*t»afilıd ««vPal*f w* |a
14*10% S* 1 H
| f l
Bir gazete haberi (12 Kasım 1938)
indirildi.
geliyor
Gidiyor
G id iyo r. A ta m ış gidiyor, o k a d ir a rrd ığ i »• o kadar »*yiJ*
d if i lila n k u ld a n ebrdıjryen gidiyo r. 11 yıld a n be n her gelişinde
bayram « e « h , her gidişinde h u ıu n d u ra n . » H ' l > « » h a ırrtın i
çeken lrla ab u l, a rlık . A ta y ı, A fatını b ir daha ( o m i y r f r k
Ş im d i. |u «a lırla rı yazarken. cnu. Iıla n bu ld a g ördüjuro | ü »
ler, ±>ayalı*ıda b ırrr b irer canlanıyor.
191(1 ili inci teşrini! Y ıld ırım orduları grupu kum andanlığın­
ııtifa rd ıp lıta n bu la
«»m a n . ilk defa, onu M e<lıu
M e b 'u ıa n d ı gorm uşlum - I ı . r l Paşa kabinen çekılmı*. y e rin »
I\ ım a d F e 'id jalım p ti. A h m a k lığ ı mı hainliğinden, yokıa hain*
ligi mı ahm aklığından daha ü ılu n olduğunu tayın r» m rk kolay
o lm ıyan keım opolit re tatluu I r r n f i ruhlu S adıraram . M utar t k r ahkamının cığnenmeaın* »et çıkarm ak şori* d ürtün , galıb
d c y le llm atana a d -U l- h n k » . teşvik ediyordu- O rd u dağılıl*
m ışlı .,l* h a#
- » J ' 1 ■ • » j» M a tlU . Üm ıd rİJİık * « la frık a « ı » d e ıd ı l ı i » » l « r d a . *»hai<r4a k v td m la rd a . »miırnenleed-e harbîn
r r m ı ı l u k r ^ * . hark rıU * rı«d a k ı .» . .. t .m aİlerin m e .'u l.rrt *■ ka.
bahallert .b a tın d a m u * * <^kal » U r t u » « beyhude münakaşa­
lar ca rrvan e dıru rd u K u r tu l» , yolunu aramağı du,unen kim .*
yoklu. Hu kara günletin b ih n d », a irıl l n ,o m ^ »arışın,
m avi * 0 »İU, ta rif, narin lakal «a a riık b ir adam. m »b utlara.'
_ Ben H a r b i, » N a rın oltaydım . r » « ı y » l ı kurtararak led
b irle n hem .n a lg d im - ö y la . . . m »a n n a llığ in il gibi herşay bit­
miş, hiçbir iım ıd kalm am ı» d e ğ ild in diyordu.
O »a ın ın k ı m eb 'u tlan n çoyu km çelik iradeli i"**m l **h
ral,a rla rd ı; o kadar k ı baa. m eb 'u .la r, onun bu »aa U r.ni m «»k ı
*« ikbal k ın ına atfediyorlardı. K im olduğunu .«»a n la ra t«y —
dan
yordum E
__ A nafartalar kahram anı Muatafa Kem al ra|aA lflD I N D A V E R
[ L i f i n aatı/eı* ı « + “
l
Bir gazete köşe yazısı (19 Kasım 1938)
■ F
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
Kurtuluş Savaşı başan ile sonuçlandıktan sonra imzalanan Lozan Banş Antlaşması
ile Türk Devleti tüm ülkeler tarafından tanınmış oldu. Atatürk bu süreçte yeni Türk dış
politikasını akla, bilime uygun olarak yeniden düzenledi. Türk milletinin ve devletinin
çıkarlarım korumayı esas alan ancak diğer milletlere ve devletlere saygıyı esas alan bir
politika benimsedi. Önce Lozan Banş Antlaşmasında çözümü sonraya bırakılan Irak
sının ve Boğazlar sorununu dünya konjoktörünü ve Türk milletinin yararlarım dikkate
alarak çözümledi. Dünya banşım korumak için Milletler Cemiyetinin davetini kabul
ederek Türkiye’yi cemiyete üye yaptı. Komşulan ile Balkan Antantı’m ve Sadabat
Paktı’m imzaladı. Hatay’m Türkiye’ye katılması için büyük çaba harcadı ve
fedakârlıklarda bulundu. Bu çabalan onun ölümünden sonra da olsa Hatay’ın
Türkiye’ye katılmasını sağladı.
Atatürk ömrünün sonuna kadar Türk milleti ve devletinin hizmetinde çalıştı. 1938
yılında çok hasta olmasına ve doktorların istirahat önerilerine rağmen yurt gezilerine
çıkarak ülke sorunları ile ilgilendi. Çok istemesine rağmen Cumhuriyetin 15. yıl kutlamalarına
katılamadı.
Hastalığı ilerledi ve 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrıldı. Gerek Türk milleti gerekse
diğer milletler onun dünya banşına ve insanlığa yaptığı hizmetleri dile getirmişlerdir.
204
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başına “D” yanlış olanların başına “Y” yazınız.
( ) 1.
Lozan Banş Antlaşması ile Türkiye, dünyadaki diğer devletlerle hukuki olarak
eşit konuma gelmiştir.
( ) 2.
Hatay sorunu, Atatürk’ün ölümünden önce çözülmüştür.
( ) 3.
Atatürk’ün dış politikasının temel özelliği gerçekçiliktir.
( ) 4.
Sadabat Paktı, Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında imzalanmıştır.
( ) 5.
Türkiye Cumhuriyeti, Milletler Cemiyetine davet üzerine katılmıştır.
205
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TEST VI
1) Lozan Konferansı’nda Irak sının belirlenememiş, sonraya bırakılmıştı. 1925 ’te
Türkiye İngiltere ile görüşmelere başlamış, ancak İngiltere Musul’u vermemekte
direnmiştir. Ancak Türkiye çıkan iç karışıldıklar yüzünden Musul’la ilgilenememiş
ve sonunda Musul, Irak sınırlarında kalmıştır.
Buna göre aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A)
B)
C)
D)
2)
Atatürk’ün “Komşuları ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek, Türkiye siyasetinin
esasıdır.” sözüyle eşleşen özdeyiş hangisidir?
A)
B)
C)
D)
3)
Yabancı okullar sorunu
Musul sorunu
Azınlıklar sorunu
Kapitülasyonlar
Hatay dışında Türkiye- Suriye simimin belirlendiği antlaşma aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
206
Ne mutlu Türk’üm diyene!
Türk övün çalış güven!
Yurtta banş dünyada banş.
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.
Aşağıdakilerden hangisi Lozan Banş Antlaşması ile çözüme kavuşturulamayan
sorunlardan biri değildir?
A)
B)
C)
D)
4)
Türkiye, Musul’u geçici olarak Irak’a bırakmıştır.
İç sorunlar, Türkiye’nin dış politikasını olumsuz etkilemiştir.
Musul sorunu Milletler Cemiyetinde çözümlenmiştir.
Musul, Lozan Konferansı’nda Irak’a bırakılmıştır.
Ankara Antlaşması
Mudanya Antlaşması
Londra Konferansı
Montrö Sözleşmesi
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5)
Lozan Banş Antlaşması’na göre Boğazlar, bir komisyon tarafından yönetilecek ve
Türkiye Boğazlan silahlandırmayacaktı. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre ise
Boğazlar Türkiye’ye devredilecek, silahlandırabilecek, ticaret gemilerine açık olacaktı.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)
B)
C)
D)
6)
Balkan Antantı’mn imzalanmasına neden olan gelişme aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
7)
Afganistan
Suriye
Türkiye
Irak
Atatürk’ün “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz.” sözleri
aşağıdakilerden hangisi ile ilgilidir?
A)
B)
C)
D)
9)
Almanya ve Îtalya’nm Balkanlarda izlediği politika
İngiltere’nin Balkanlara müdahalesi
Türkiye ile Yunanistan arasındaki anlaşmazlık
Yunanistan ile Romanya arasındaki anlaşmazlık
Aşağıdakilerden hangisi Sadabad Paktı’na üye olan devletlerden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
8)
Lozan Banş Antlaşması’nda Türkiye’nin egemenlik haklarının kısıtlandığı
Montrö Sözleşmesi ile Türkiye’nin egemenlik haklarım elde ettiği
Montrö Sözleşmesi ile Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki haklarım kaybettiği
Boğazların uluslararası su yolu olarak kabul edildiği
Kıbns
Musul
Batı Trakya
Hatay
Aşağıdakilerden hangisi Balkan Antantı’na üye olan devletlerden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
Bulgaristan
Yunanistan
Yugoslavya
Romanya
207
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
10) Aşağıdakilerden hangisi Atatürk’ün ölümünden sonra gerçekleşmiştir?
A)
B)
C)
D)
208
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması
Sadabad Paktı’rnn imzalanması
Balkan Antantı’rnn oluşturulması
İkinci Dünya Savaşı
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
UNITE VII
ATATÜRK'TEN SONRA TÜRKİYE:
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
KONULARI
1.
2.
3.
4.
5.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
TÜRKİYE'DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞFNDAN SONRA TÜRKİYE
YURT SAVUNMASINDA TÜRK ORDUSU
- KIBRIS SORUNU
6. İÇ VE DIŞ TEHDİTLER
- TÜRK-ERMENİ İLİŞKİLERİ
7. SSCBNİN DAĞILMASI
8. KÖRFEZ SAVAŞLARI
9. ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN YERİ
10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB)
ÖZET
TEST VII
209
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BU ÜNİTEDE NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünite sonunda;
* İkinci Dünya Savaşı'mn sebep, süreç ve sonuçlarının Türkiye'ye etkilerini,
* Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçişi hızlandıran gelişmeleri,
* Türkiye'nin dünya üzerindeki konumunun öneminden yola çıkarak İkinci Dünya
Savaşı sonrası değişen ülkeler arası ilişkileri,
* İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye'de meydana gelen toplumsal, kültürel ve
ekonomik gelişmeleri,
* 1945 sonrası insan hak ve özgürlükleri ile demokratik anlayışın gelişimine yönelik
uygulamaları,
* Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemini ve görevlerini,
* Türkiye Cumhuıiyeti'nin temel niteliklerine yönelik iç ve dış tehditlere karşı korunması
gereğini,
* SSCB'nin dağılmasının dünyaya ve ülkemize etkilerini,
* Türkiye ve yakın çevresindeki eneıji kaynaklarının siyasi ve ekonomik önemini,
* Körfez Savaşlarının Türkiye'ye siyasi, sosyal, askerî ve ekonomik etkilerini,
* Doğal kaynaklardan verimli şekilde yararlanmaya yönelik projeleri ülkemizin
kalkınma politikalarım,
* Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin tarihsel gelişimini öğreneceksiniz.
NASIL ÇALIŞMALIYIZ?
0ta
* Konu ile ilgili neler bildiğinizi kendinize “Ben bu konuda neler biliyorum?” diye
sorup düşünün.
* Konuyu okuyun, neler öğrendiğinizi anlamak için notlar çıkann.
* TV, radyo programlarım izleyin, öğrendiklerinizi çevrenizdeki kişilerle paylaşm.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
UNÎTE v n
ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE: İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE SONRASI
1.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI
Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanan banş antlaşmaları ülkeler arasında
kalıcı bir banş sağlayamadı. Banşı korumak için kurulmuş olan Milletler Cemiyetinin
de galip devletlerin istekleri doğrultusunda hareket etmesi yeni bir savaşı kaçınılmaz
hâle getirdi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupah devletler arasında silahlanma ve
üstünlük yanşı yeniden başladı. Bu dönemde, Avrupah devletler geniş ölçüde dünyaya
hâkimdi, Afrika ve Asya’nın büyük bölümünde sömürgelere sahipti. İngiltere’nin eski
gücünü kaybetmeye başlaması, Almanya’nın ihtiyaç duyduğu kömür ve petrol
havzalarına sahip olma isteği Avrupa’yı yeni bir savaşm eşiğine getirdi. Almanya, 1919
yılında imzaladığı Versay Antlaşması ile büyük toprak kayıplarına uğramıştı.
Ekonomik, siyasi ve askerî gücünü büyük ölçüde kaybeden Almanya bu antlaşmayı
tanımadığını ilan etti. Kendisi gibi yayılmacı bir politika takip eden İtalya ve Japonya
ile ittifak yaptı.
İkinci Dünya Savaşı Almanların 1 Eylül 1939’da Polonya’yı işgal etmesi ile
başladı. Bu işgal hareketlenilin sonunda Avrupa’nm büyük bölümü Almanların eline
geçti. 1941’de Sovyetler Birliği Alman ordulan tarafından istila edildi, Japonlar
Amerika Birleşik Devletleri’ne saldırdı. Bu çatışmalar, savaşm dünya savaşma
dönüşmesine yol açtı. Bu topyekûn bir savaştı ve bu savaş Mihver ve Müttefik devletlerini
karşı karşıya getirdi.
AVRUPADA H A R P B A Ş L A D I
Alman Ordulan H arbiBtrakipPoİnny a T e r h t i t n c z l e r s e
İrigrtterr. Vr Franta Ordular i Derhal H ü f b t GirtCtkUr
A l m a n - L e h H arbi Ş id d e tle D e v a m E d iy o rl
Alflifter*
V t F v \uud
Buudn
U m u m lS e fffb * tlih
I& tfe n 41 r K a J a r
S û İ û İAA iA ır . F r â v u ı r JKu-ir h fr m J A İta la ır tiû < 5 r/J le fu r * İ/jan f V f r w
1
0* ^4
Atm m ü n M
ŞtÂrt İUw*u
T ıîr k iv * h e İn ^ ıltr r e
—t6
J -J—
r ■ -II__J.'| hKi ı :fta1
. U
_ LA________ ■___ I .
' - .
K k İiW
m /M
K u |: ■
u■u r - '.J .ı- .Tjijh1.Iib
mm.. J/jmj■
f l ' t j f r ş t A lt U M İ j l l I **
CMa*
MHa
r - ^ . m M f . İM T İy m I - t m ğ i n i
L Mıh» «i J Û J _U|
Ar.ıumdaki Dtrvlluk
L O N D R A T A H L İ Y E E D İLD İ
rv. Hral at
»7E-
M G kcA i fuarın Bulsa Pûlınytfd 'M İTıır İlil EM
‘t e r ; E E E S İ M™ Tmw*r*U*i Vcr*«*u>ı *«"
m l"İFİ'
m? w‘.m
PZ— -------
BcmtBrdtmimZltil™
B ı l a n k l l , 10. Â l
,T ı..i
l ü
K
f l
Bir gazete haberi (2 Eylül 1939)
Mihver Devletler: Almanya’nın İtalya ve Japonya ile oluşturduğu birlik.
Müttefik Devletler: İngiltere, Fransa, SSCB ve ABD tarafından Mihver Devletlere
karşı oluşturulan birlik.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mihver Devletler, savaşın başında büyük zafer kazandılar. 1942 yılı sonunda
Avrupa’nın büyük bölümü Alman egemenliği altına girdi. Aynı tarihte Japonya’mn
hükmettiği topraklar daha da genişledi.
1942 yılında Amerika Birleşik Devletlerinin savaşa girmesi çatışmaları doğuya ve
Büyük Okyanus’a yaydı. Böylece savaş, bir dünya savaşma dönüştü. 1943 yılında
Müttefik Devletlerin iş birliği sonucunda Mihver güçleri tüm cephelerde durduruldu.
Bu durum savaşm dönüm noktasını oluşturdu. 1943 yılında İtalya, 1945’de ise Almanya,
yenilgiyi kabul etti. ABD’nin 1945’in Ağustos aymda Japonya’mn Hiroşima ve
Nagasaki kentlerine atom bombası atması üzerine Japonya da teslim olmak zorunda
kaldı. Böylece ikinci Dünya Savaşı sona ermiş oldu. Bu savaş sırasında milyonlarca
sivil ve asker hayatım kaybetti. Ş ehirler yerle bir oldu. Almanya ve Japonya’mn
sömürge yönetimleri son buldu. Demokratik olmayan yönetim sistemlerinin dünyaya
getirdiği felaketler görüldü ve demokratik yönetimlerin yaygınlaşması için çabalar arttırıldı.
ikinci Dünya Savaşı yıllarında Avrupalı ve Amerikalı liderler
Atatürk Diyor ki
“ Çok zaman geçmeden Avrupa’da bir fırtına kopacak, bu müthiş kasırga, dünyanın
her tarafına yayılacak ve insanlık genel bir savaş felaketinin bütün kötülükleri ile bir kere
daha karşılaşacak! Bu kanlı, tehlikeli durumda tarafsız kalmak, savaşa katılmamak ve
devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir engele çarptırmadan yöneterek savaş dışında
ve banş içinde yaşamaya çabalamak, bizim için hayati önem taşımaktadır.”
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 451
Atatürk'ün İkinci Dünya Savaşı 'm önceden tahmin etmesi onun hangi özelliğini
göstermektedir?Atatürk bu savaşta Türkiye ’nin nasılhareketetmesigerektiğini belirtmektedir?
îkinci Dünya Savaşı çıktığında Türkiye Atatürk’ün yurtta banş, dünyada banş ilkesi
doğrultusunda tarafsız kalmaya özen gösterdi. Fakat Mihver ve Müttefik devletlerin
savaşa katılması yönündeki baskılan nedeniyle zorluklarla karşılaştı. Almanya,
Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülkeydi. Fransa ve İngiltere, Türkiye ile askerî bir
ittifak istemekle birlikte, Türkiye’nin şart koştuğu para ve savaş malzemesini sağlamak
konusunda zorlanıyorlardı. Türkiye ise ordusunun savaşa hazır olmadığım öne sürerek
kendisi bir saldınya uğramadıkça savaş dışında kalmak istiyordu.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye’nin savaşa ginnesi yönündeki baskılar, 1943 başlarında artmaya başladı.
Müttefik Devletler, Türkiye’nin Almanya ile ilişkilerini kesmesini ve kendi yanlarında
savaşa katılmasını istediler. Türkiye ise mümkün olduğunca savaşm dışında kalabilmek
için büyük bir çaba harcadı. Savaşm Müttefiklerce kazanılmasının belli olduğu bir
dönemde de siyasi yönden yalnız kalmak istemeyen Türkiye, önce Mihver Devletler ile
ilişkilerini kesti, 1945 yılında da Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etti. Ancak fiilen
savaşmadı. Türkiye’nin bu tutumu, ikinci Dünya Savaşı’mn sonunda Birleşmiş
Milletlere kurucu üye olma şansım verdi.
H ıJ i!iı^ _ !i£ » !t> ı4 * n T*pJsn 'tH'I'H
M .trf M" İnim .' 411 rvfin
Tıah-tfj ün>ıtnr
A lm anya ile olan münasebetlerimiz
d ü n gece yarısından itibaren kesildi
tfftrph-n fbv+fcl Yr m ır ıh ı ırp » 11 hiıdm-tern bir t v ıh ç n ıu
t i, k u n 'tı bu t a r t n n*tı*ı» **rfc.«+#n
ı*i*ı« ıı
B m v v M m î z d e d i k i;
bu karar harp kararı değildir
harp kararma münkalıpafcp
olmayı^ı karıüar afa ba£İ ıdıt
! ■
kınar
« ilh a k tık
k>
IsrAi «r
h 4 * tk
b -r
k a m
İÇ B r t
A h A m
h p h w fın J i
Bir gazete haberi
Türkiye'nin ikinci Dünya Savaşı ’na girmemek için gösterdiği çabayı nasıl değer­
lendiriyorsunuz?
Türkiye yaklaşık altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı nedeniyle çok zor duruma
düştü. Bu savaştan hem uzak kalmaya çaba harcadı, hem de artan ekonomik sorunlarına
çözüm aramak zorunda kaldı. Savaş yıllarında sanayi üretimi azaldı, tanm ürünleri
fiyatlan arttı. Bozulan ekonomiyi düzeltmek için varlık vergisi gibi ekonomik önlem­
ler alındı. Bu yıllarda güvenlik nedeniyle karartma uygulamalan yapıldı. Kamu güven­
liği ve sağlığını korumak için bazı bölgelerde belli bir saatten sonra sokağa çıkma
yasağı uygulandı, salgın hastalıklara karşı karantina tedbirleri alındı.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında İsmet İnönü ve İngiltere başbakanı Winston Churehill (Vinstrn Çörçil)
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
2.
TÜRKİYE’DE DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI
İç Politika durumu
n Tek eksiğimiz hükümet
partisin in karşısında başka
p a rti bulunmamasıdır „
Milli Şef: T ek dereceli olma tını ûled ijiu n â
1947 seçiminde milletin çoltlukU vereceği oylir
iktidan tayin edecektir- dediler
Bir gazete haberi (4 Kasım 1945)
Atatürk’ün sağlığında çok partili hayata
geçmek için denemeler yapılmış ancak başarılı
olunamamıştı. İkinci Dünya Savaşı’mn getirdiği
sıkıntılar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde
de insan haklan ve demokratikleşme yönünde
yeni çabalan ortaya çıkardı. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra banşı korumak için kurulmuş
olan Birleşmiş Milletler Örgütünün kuruluş
belgesinde insan haklarına ve demokratikleşmeye
vurgu yapılmıştı. BM’nin kurucu üyeleri arasında
yer alan Türkiye demokratikleşme konusunda
gerekli çalışmalan başlattı. Çok partili siyasi
yaşama geçiş aşamasında ilk siyasi parti 1945
yılında kurulan Millî Kalkınma Partisidir. 1946
yılı içinde ise ondan fazla siyasi parti kurulmuştur. Bunların içinde en dikkat çekeni
özellikle ekonomi hakkmdaki görüş farklılıklan nedeniyle CHP’den ayrılan Celal
Bayar, Refik Koraltan, Fuad Köprülü ve Adnan Menderes tarafından kurulan Demokrat
Partidir. Aynı yıl ilk defa çok partinin katıldığı bir seçim yapılmıştır. DP bu seçimden
sonra Mecliste temsil edilmiş, ancak CHP iktidan devam etmiştir. 1950 seçimlerinde
ise Demokrat Parti iktidara gelmiştir.
Yeni bîr ! ^Demokrat Partisi
partiye
doğru
Celâl
Bayar
Hun
C H, P don çekildi
Bir gazete haberi
(4 Aralık 1945)
resmen teşekkül etti
B. < -ela! Bayar dün gazetecilerle
görüştü— Y eni partinin programı
Bir gazete haberi (8 Ocak 1946)
1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti, 1954 ve 1957
yıllarında yapılan seçimleri de kazandı. Ülkemizde 1946
yılında başlayan demokratik hayat ve bu sistemi yerleştirme
çabalan 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980
yıllarında gerçekleştirilen askerî müdahalelerle kesintiye
uğradı.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Demokratik hayatın sürdürülebilmesi için bireylere düşen görevler sizce nelerdir?
İnsan Haklarının Gelişimi
20. yüzyılda yaşanan iki dünya savaşı insan haklan açısından büyük ihlallere
neden olmuştu. Özellikle ikinci Dünya Savaşı öncesi ve savaş yıllarında yaşanan
ihlaller İnsan haklarının yasalarla koruma altına alınması ihtiyacım doğurmuştur. Bu
amaçla da 1945 yılında kurulan Birleşmiş Milletler, İnsan Haklan Evrensel
Bildirgesini 1948 yılında kabul etmiştir. Buna bağlı olarak da 1950 yılında Avrupa
İnsan Haklan Sözleşmesi kabul edilmiştir. Aşağıda İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi’nin
bazı maddeleri, verilmiştir.
İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi’nin Bazı Maddeleri (1948)
Madde 1: Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.
Madde 2: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir kural vb.
fark gözetilmeksizin bütün haklardan ve bütün hürriyetlerden istifade edebilir.
Madde 3: Yaşamak, hürriyet ve kişi emniyeti her ferdin hakkıdır.
Madde 4:Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz; kölelik ve köle
ticareti her türlü şekliyle yasaktır.
Madde 5: Hiç kimse işkenceye... haysiyet kinci cezalara veya muamelelere tabi
tutulamaz.
Madde 7: Kanun önünde herkes eşittir.
Madde 9: Hiç kimse keyfî olarak tutulamaz, alıkonulamaz veya sürülemez.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Birleşmiş Miletler Cemiyetinin getirdiği kurallar insan haklarının sadece ihlal
edilmemesini değil sosyal, ekonomik ve siyasal anlamda geliştirilmesini de öngörmektedir.
Ülkemizde de bu yönde birtakım çalışmalar başlatılmış ve özellikle çalışma hayatı ile
ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Aşağıdaki tabloda Türkiye’de 1945-1960 döneminde
insan haklan konusundaki bazı gelişmelere yer verilmiştir.
Türkiye’de İnsan Haklan İle İlgili Gelişmeler
18 Temmuz 1945
Millî Kalkınma Partisi kuruldu.
5 Haziran 1946
Cemiyetler Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Böylece parti ve
demeklerin kurulması yolu açıldı.
7 Ocak 1946
Demokrat Parti kuruldu.
21 Temmuz 1946
İlk çok partili seçimler yapıldı.
16 Ekim 1946
İhsan Haklan Cemiyeti kuruldu.
1950
Demokrat Parti seçimleri kazanarak iktidar oldu.
1952
Türkiye İşçi Sendikalan Konfederasyonu (Türk-İş) kuruldu.
1954
Türkiye Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesini imzaladı.
1961
1961 Anayasası yürürlüğe girdi.
BİLGİ KUTUSU
Ülkemizde 1961 Anayasası’nda işçilere grev hakkı verilmesi, üniversitelerin özerk
hâle getirilmesi gibi insan hak ve özgürlükleriyle İlgili yeni açılımlar yer aldı. Sonraki
yıllarda Türkiye, uluslararası sözleşmelerde öngörüldüğü biçimde insan haklarım koruma
ve geliştirmeye yönelik faaliyetlere devam etti. Bu doğrultuda 1990 yılında TBMM
bünyesinde İnsan Haklarım İnceleme Komisyonu kuruldu. 2000 yılında 81 il ve 850
ilçede “İnsan Haklan İl ve İlçe Kurullan” kuruldu. Sivil toplumun da temsil edildiği bu
kurullar, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi için çalışmalar yapmaktadır.
Kurullar, öncelikle idarenin uygulamalarında vatandaşlara hoşgörü ve nezaketle
yaklaşılmasını sağlamakla ve insan haklan ihlallerinin önlenmesi için gerekli
çalışmalan yapmakla yükümlüdür. 2001 yılında insan haklanyla ilgili çalışmaların
yürütülmesi amacıyla Başbakanlık bünyesinde İnsan Haklan Başkanlığı kuruldu.
http://ttkb.meb.gov.tr/
Sizce Türkiye'de insan haklarını geliştirmek amacıyla başka hangi çalışmalar
yapılabilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
3.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ÜLKELER ARASI İLİŞKİLER
Yukarıdaki haritada Türkiye'nin dünya üzerindeki konumu görülmektedir.
Türkiye'nin üç kıtanın arasmda bir köprü görevinde bulunması sizce ülkemize ne gibi
avantajlar sağlamaktadır?
Birinci ve ikinci Dünya savaşlarında aynı tarafta yer alan ABD ve SSCB yönetim
şekilleri ve ekonomik sistemleri açısından çok farklı özellikler göstermekteydi. ABD
demokratik bir yönetim ve serbest bir ekonomiyi benimserken SSCB devlet kontrolünde­
ki ekonomi ve yönetimde tek parti idaresine dayanan sosyalist sistemi benimsemiştir.
Her iki devlet de dünya ülkelerini kendi görüşleri doğrultusunda şekillendirmek için
büyük çaba harcamışlardır. Bu durum özellikle ikinci Dünya Savaşindan soma kendi­
ni iyice hissettirmiştir. 1990 yılına kadar sosyal, siyasal ve ekonomik alanda süren bu
rekabet ve gerginlik dönemi “Soğuk Savaş Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Dünya
bu dönemde ABD ve SSCB’nin başım çektiği iki kutba ayrılmıştır.
Türkiye, bütün baskılara rağmen ikinci Dünya Savaşina fiilen girmemişti.
Jeopolitik konumu kendi durumunu iyi tespit etmesini ve uygulayacağı dış politikayı
belirlemesini gerektiriyordu. Savaş sonrasında SSCB’nin Türkiye’den toprak ve
Boğazlarda üs talebi oldu. Türkiye Sovyet baskı ve isteklerine karşı toprak bütünlüğü
ile bağımsızlığım güven altına almak için Batı bloğuna yanaştı.
BİLGİ KUTUSU
İkinci Dünya Savaşindan soma ABD ve Sovyetler Birliği arasmda çıkan soğuk
savaşta Türkiye aktif olarak ABD’nin yarımda yer aldı. Bunun karşılığında ABD’den
daha fazla ekonomik yardım ve savunma alanında destek gördü. ABD Başkam Truman
kendi adıyla anılan Truman Doktrini doğrultusunda Türkiye’ye ve Yunanistan’a önem­
li bir mali yardım yaptı. ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde sağladığı maddi destek­
le bu durum iyice belirgin hâle geldi.
217
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ABD öncülüğünde bir araya gelen Kanada ve 10 Batı Avrupa ülkesi, Sovyet tehdidine
karşı ortak bir askerî güç oluşturmaya karar verdiler. 4 Nisan 1949’da 12 devlet
ABD’nin Washington kentinde toplanarak Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)’m
imzaladılar. Yapılan antlaşmaya göre NATO’ya üye ülkelerden birine yapılan bir saldın
tüm üye ülkelere yapılmış sayılacak, birlikte karşı konulacaktı.
NATO amblemi
NATO, saldın amacı ile kurulmuş bir pakt değil, savaşı önleyici, tamamen
caydıncı özelliklere sahip bir savunma paktıdır. Kuruluşundan bugüne kadar
üyelerinden herhangi birinin saldınya uğramamış olması da bunun delilidir. NATO,
askerî olduğu kadar üyeleri arasında siyasi, iktisadi, kültürel ve sosyal alanlarda iş
birliğini ön görür.
Soğuk Savaş Döneminde ABD ve SSCB’yi karşı karşıya getiren önemli olaylardan
biri Kore Savaşı’dır (1950). ABD kontrolündeki Güney Kore’ye SSCB kontrolündeki
Kuzey Kore’nin saldırması ile çıkan savaşta Türkiye, Birleşmiş Milletler tarafından
ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası güce asker göndermiştir. Türkiye Kore’ye
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
asker göndererek ABD ve SSCB’yi karşı karşıya getiren bu savaşta aktif rol oynadı.
Türkiye’nin savaşta gösterdiği üstün başan değerini bir defa daha kanıtladı. Bu ise,
Türkiye’nin NATO üyeliğine yapılan itirazları büyük ölçüde giderdi. Türkiye 1952
yılında NATO’ya kabul edildi. Soğuk savaş ortamında ABD öncülüğünde kurulan
NATO’ya karşılık, SSCB de etkisi altındaki Doğu Avrupa devletleri ile 1955 yılında
Varşova Paktı’nı kurdu. Bu iki güç arasındaki rekabet, nükleer silahlanma yarışını
hızlandırdı.
«T
Türkiye'nin NATO’ya üye olmasının nedenleri nelerdir? Açıklayınız.
(< r
NATO’nun Türkiye'ye sağladığı faydaların neler olduğunu belirtiniz.
Türk askeri Kore'de
4. ÎKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA TÜRKİYE
1946-1961 Dönemi
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na girmemiş fakat bu savaştan fazlaca etkilenmişti.
Savaş sırasında alman ekonomik önlemler ülkede önemli sıkıntılara neden olmuştu.
Türkiye, özellikle coğrafî konumu nedeniyle ABD ve SSCB gibi iki süper gücün
arasında kalmış ve bu güçlerden ABD tarafına yaklaşmak zorunda kalmıştı. Bu gelişmeler,
Türk siyasal yaşamım olduğu kadar ekonomik ve kültürel yaşamı da etkilemişti. Ülkede
demokratikleşme çabalan artmış, insan haklan ile ilgili alanlarda ve iş hayatmda yeni
düzenlemeler yapılmıştır. Siyasal yaşamda parti ve demeklerin kurulabilmesinin önü
açılmış (1946), yeni siyasi partiler ve Gazeteciler Cemiyeti bu dönemde kurulmuştur.
Türkiye 1954 yılında Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’ni imzalayarak demokratik­
leşme yolunda önemli bir adım daha atmıştır.
ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde başlattığı ekonomik yardımlar, Türkiye’nin
ekonomik alanda gelişmesine katkıda bulunmuştur. Alman dış yardımlar sayesinde
tarımda makineleşmeye geçilmiş ve üretim artmıştır. 1950-1960 döneminde alman
önlemlerle de nüfus artış politikası desteklenmiştir.
219
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye’de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nüfiıs artış politikasının uygulanma
nedenleri neler olabilir?
Sayım yılı
1927
1935
1940
1945
1950
1955
1960
1965
1970
1975
1980
1985
1990
2000
2008
Toplam nüfus (milyon)
13,6
16,6
17,8
18,8
20,9
24,0
27,8
31,4
35,6
40,3
44,7
50,7
56,5
67,8
71,5
Yıllık ortalama artış hızı yaklaşık (%)
-
2,1
1,95
1
2,2
2,8
2,85
2,5
2,5
2,5
2,1
2,5
2,2
1,8
1,3
Türkiye'de sayım yıllarına göre toplam nüfiıs ve yıllık ortalama artış hızı (TÜÎK, 2009)
Bu dönemde, büyük kentlere yapılan göçlerin nedenleri neler olabilir?
Türkiye bu dönemde serbest bir ekonomik hayata geçişi sağlamak için de Batılı
ülkelerin benimsediği ekonomik modeli uygulamaya başladı. Bu yıllarda alınan önlemler,
ekonomik sıkıntıları ortadan kaldıramadı. Kırsal kesimde yaşayan nüfus, bu dönemde
kentlere göç etmeye başladı. Özellikle büyük kentlere yapılan göçler sonucu, kent
nüfusu artmaya başladı. Artan nüfusa karşılık istenen ekonomik gelişmenin sağlanamaması
üzerine bu defa da nüfus artış hızının düşürülmesi için çalışmalar yapıldı.
Göç hem kentin hem de köyün yapışım değiştirmiştir.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1950 yılında Türkiye’de iş başında bulunan hükümet, sosyal alanda da bazı düzenlemeler
yaptı. Çalışanların haklarını düzenleyici yeni kanunlar çıkardı. Cemiyetler Kanunu’nda yapılan
değişiklikle TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu)’in kurulması
sağlandı.
Tüddye’nm ilk renkli filminin afişi
Ekonomik hayattaki değişikliklere ve tüketim kapasitesinin artmasına bağlı olarak
Türkiye’de gündelik hayatta yeni adetler ve ürünler ortaya çıktı. 1953 yılında
Türkiye’nin ilk renkli filmi olan “Halıcı Kız” gösterime girdi. 1960’larda modada hazır
giyim geniş kitleler tarafından benimsendi. Değiştirilen Türk Ticaret Kanunu ile
ülkedeki şirket ve holding sayısı arttı. Sanayi alanında büyük hamleler başladı. Bu
çalışmalar sonucu 1960’lı yıllarda ekonomide olumlu gelişmeler belirgin olarak kendini
gösterdi.
1961- 2002 Dönemi
1961 Anayasası’yla Türkiye’de toplumsal ve siyasal alanda demokratikleşme
hareketleri başladı. Anayasa’nm hak ve özgürlük sistemi sayesinde ülkede kamuoyu
rejimi kurulabildi.
1961 Anayasası’nrn sağladığı yeniliklerden başlıcalan şunlardır:
Anayasa Mahkemesi kuruldu.
Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu.
Hak ve özgürlükler genişletilerek anayasal güvence altına alındı.
Radyo ve televizyonlar ile üniversitelere özerklik verildi.
İşçilere grev hakkı verildi.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
1971 tarihli bir film afişi
1974 yılında düzenlenen Kıbrıs Barış Harekâtı iç ve dış politikamızı olumsuz etkiledi.
Banş Harekâtı sebebiyle ABD ve Batılı devletlerin Türkiye’ye uyguladığı ambargo,
ekonomik sıkıntılara neden oldu. Ülkede insanlar günlük ihtiyaçlarım karşılayamaz
duruma geldiler. 24 Ocak 1980’de bir ekonomik istikrar programı uygulamaya konuldu.
Ancak bu program da ülkedeki sıkıntılara çözüm olamadı.
1983 yılından itibaren uygulamaya konulan ekonomi politikaları, kamuoyundan
geniş bir destek gördü, Türkiye dünya pazarlarına açıldı. 1990’lı yılların başmda
yemden ekonomik sıkıntılar ve enflasyon görülmeye başlandı. Bu dönemde kırsal kes­
imden kentlere doğru yoğun göçler yaşandı.
1990’Lı yıllarda görülen ekonomik sorunların yanı sıra ülkede önemli gelişmeler
de yaşandı. İletişim ve ulaşım alanında yeni atılımlar gerçekleştirildi. Özel radyo ve
televizyonların sayısı çoğaldı. Türkiye’nin dış dünyaya açılımı kolaylaştı. Toplumda
bilinçli bir kamuoyu oluştu. Bunların yanı sıra bu dönemde bazı olumsuz gelişmeler de
görüldü.. Televizyonların çoğalması, sinema ve kültürel etkinliklere olan ilgiyi azalttı.
Bu dönemde köyden kente doğru yaşanan yoğun göçler, kentlerde birtakım hizmetlerin
aksaması ve yeterli hizmetlerin verilememesi gibi sorunlara neden oldu. Kentlerde işsiz
lik, gecekondulaşma, çarpık kentleşme gibi sosyal, çevresel, ekonomik ve kültürel
sorunlar fazlalaştı.
( * r
222
1990’h yıllarda ülkemizde önemli sosyal ve ekonomik gelişmeler olmuştur: Bu
gelişmelerin sonraki yıllara etkisi nasıl olmuş olabilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
BİLGİ KUTUSU
Bir Bakışta Gelişen Türkiye
Cumhuriyet Döneminde eğitim, sağlık, sanayi, spor ve sanat alanlarında başlayan
gelişmeler, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki süreçte de devam etmiştir. Bu gelişmeler
günümüzde de artarak devam etmektedir.
Cumhuriyetin eğitimli insan yetiştirme hedefi doğrultusunda ortaya konulan
çabalar meyvesini vermiş ve eğitimde önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Ülkemizde
okullaşma oram hızla artmıştır. 1997-1998 öğretim yılından itibaren ilköğretim sekiz
yıla; 2005-2006 öğretim yılından itibaren orta öğretim dört yıla çıkarılmıştır. Okul
öncesi eğitimin tüm yurtta zorunlu olması için çalışmalar devam etmektedir. Hatta bazı
illerde uygulanmaya başlanmıştır. Yüksek öğretim devlet üniversitelerinin yanı sıra
özel ve vakıf üniversiteleri aracılığı ile hızla gelişmektedir.
Sağlık alanındaki çalışmalar; sağlık kurumlanmn çağdaş hâle getirilmesi, uzman
eleman ihtiyacının karşılanması ve hizmetin vatandaşların ayağına götürülmesi şeklinde
yürütülmektedir. Tıp alanında önemli bilim insanları yetiştirilmiştir. Gazi Yaşargil
dünyaca ünlü tıp doktorlanmızdandır.
1950’li yıllara kadar ulaşımda demiryolu ön plana çıkmış iken daha sonra kara
taşımacılığı önem kazanmıştır. Günümüzde ise kara taşımacılığının yanı sıra demiryolu
ve hava taşımacılığı önem kazanmıştır. Gidiş ve gelişi ayrılmış yollar, uluslararası
standartlarda yapılan otoyolların yanı sıra demiryollarının ıslahı ve hızlı trenin hizmete
girmesi önemli gelişmelerdendir. Hava taşımacılığı ise devlet ve özel sektör kurumlan
ile büyük gelişmeler kaydetmiştir.
Bu dönemde sanat ve sporda da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Türk halkı
sporun banşa olan katkılarına büyük önem vermekte ve bu yönde çaba harcamaktadır.
Güreş ve halterdeki bireysel başarıların yanı sıra futbol takımının dünya ve Avrupa
şampiyolannda elde ettiği dereceler dikkat çekmektedir. Dünyanın en önemli basketbol
ligi kabul edilen NBA’de (ABD) Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu gibi sporcularımız
ülkemizi başanyla temsil etmektedir. Türk sineması uluslararası organizasyonlardan
aldığı ödüllerle başarısını kanıtlamaktadır. Müzikteki Eurovision (Erovizyon) birinciliği,
edebiyattaki Nobel ödülü ülkemiz adına elde edilmiş diğer önemli başarılardır.
Türkiye, Cumhuriyet Döneminde başlayan sanayileşme hamlesini daha ileriye
götürmüş, kendi ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında ihracatta da önemli adımlar
atmıştır. Özellikle otomotiv sektöründe bölgesinin ihracatçı ülkesi hâline gelmiştir.
223
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
5.
YURT SAVUNMASINDA TÜRK ORDUSU
Atatürk, cumhuriyetin on beşinci yılında Türk ordusuna şu mesajı vermiştir:
Atatürk Diyor ki
“Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber
uygarlık nurlanm taşıyan kahraman Türk ordusu!
Memleketin en buhranlı ve zor anlarında eziyetten, felaketten, belalardan ve düşman
işgalinden onu nasıl korumuş ve kurtarmış isen cumhuriyetin bugünkü verimli devrinde
de askerlik tekniğinin bütün modem silah ve araçlan ile donatılmış olduğun hâlde
görevini aym bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.”
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 864 .
m *
Atatürk, mesajında Türk ordusunun hangi görevlerinden söz etmiştir?
Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetlerini Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının,
bağımsızlığının ve geleceğinin teminatı olarak gömlektedir. Türk ordusu, devletimize
yönelebilecek her türlü tehlikeye karşı koyabilecek üstün bir güce sahiptir. İç ve dış
tehlikelere karşı yurdumuzun güvenliğini sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye
Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görevini de yerine getirmektedir. Aynca yangın,
sel, deprem gibi felaketlerde milletine yardımcı olmaktadır. Bunun yanında ülkemizin
kalkınmasında üzerine düşen görevi de yapmaktadır. Türk ordusu, Atatürk ilke ve
inkılaplarına bağlı kalarak milletiyle el ele çalışmalarını sürdürmektedir.
Atatürk’ün “Yurtta banş, dünyada banş.” İlkesi, Türk dış politikasını belirleyen en
önemli prensiptir. Bu ilke, yurt içinde huzur ve güven içinde yaşamayı, diğer taraftan
da milletler arasmda banş ve güvenliği hedefler. Hem iç politikanın hem de dış politikanın
temel dayanağım oluşturur. Bu çerçevede Türk Silahlı Kuvvetleri, yurt içinde banşı ve
güvenliği sağladığı gibi dünyada da barışın sağlanmasına katkıda bulunur. Bu
bağlamda Türkiye, NATO ve Birleşmiş Milletler kararlan doğrultusunda 1950 yılında
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kore’ye günümüzde de Bosna-Hersek, Kosova, Afganistan ve Lübnan’a asker gönde
rerek barışa hizmet etmiş ve etmeye devam etmektedir.
Kıbrıs Sorunu
Kıbns Adası, 1571 yılında Osmanlı Devleti tarafından fethedildi. Ada, 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında toplanan Paris Banş Konferansı sırasında İngiltere’nin
Osmanlı Devleti’ni desteklemesi karşılığında geçici olarak İngiltere yönetimine
bırakıldı. Birinci Dünya Savaşı başlaymca İngiltere Kıbns’ı kendi topraklarına kattığım
ilan etti. Osmanlı Devleti bu durumu protesto etmekle yetindi. Kurtuluş Savaşı
kazanıldıktan sonra toplanan Lozan Banş Konferansı’nda yeni Türk Devleti Kıbns’m
İngiltere’ye ait olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşindan sonra
ise Yunanlılar, adayı kendilerine bağlamak istediler. Yunanistan’m desteğini alan
Kıbnslı Rumlar, saldınya geçerek Türkleri öldürmeye başladılar. Türkiye, bu duruma
karşı çıkarak Kıbnslı Türlderin haklarım uluslararası alanda korumaya çalıştı. 1959’da
yapılan Londra Antlaşması ile Kıbns Federal Cumhuriyeti kuruldu. 1960’lı yıllarda
Kıbnslı Rumlar, Kıbns’ı Yunanistan’a bağlamak ve Türkleri adadan çıkarmak için
sürekli baskı yaptılar. Türk köylerini basıp yağmaladılar. Türkiye, bu durum karşısında
garantörlük hakkım kullanarak banşı sağlamak ve Rumların Türklere yaptığı saldınlan
durdurmak amacıyla 1974 yılında adaya çıkarma yaptı. Rumların saldırılarına engel
oldu. Rumların uzlaşmaz tutumu üzerine adanın kuzeyinde Kuzey Kıbns Türk
Cumhuriyeti (KKTC) kuruldu (1983). Türk Silahlı Kuvvetleri, adadaki Türklerin
güvenliğini sağlamak için Kıbns’taki varlığını hâlen sürdürmektedir. Kıbns Adası’nda
Türklerle Rumlar arasında yapılan görüşmeler Rumların olumsuz tutumu nedeniyle bir
sonuca ulaşamamıştır.
MEHMETÇİK
KIBRISlfL
Harekât,sabaha karşı saat S 'd e başladı
Türk paraşütçüleri Yeşil Adaya indi
M tide
akıyönetim
ilin edildi
KARARI
ECEVIT
AÇIKLADI
" K ı b r ı s ' a barış
İçin g id i y o r u z , ,
Bir gazete haberi (20 Temmuz 1974-Yıldırım baskı)
Kıbns Banş Harekâtindan sonra Avrupalı devletler ve ABD Türkiye’ye askerî ve
ekonomik ambargo uygulamıştır. Bu durum karşısında Türkiye, savunma sanayisini
güçlendirmek için ASELSAN, TAİ, HAVELSAN, ROKETSAN gibi kurumlar oluştu­
rarak elektronik, havacılık, yazılım ve füze imalatı alanlarında çalışmalara başlamıştır.
225
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk Döneminde kurulan Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE) modernleş
tirilmiştir.
Türkiye, Atatürk’ün belirlediği dış politika doğrultusunda dünya barışım arzulamaktadır.
Bunun için dünyanın hangi yerinde olursa olsun banş politikalarım desteklemekte,
gerekirse askerî birliklerle uluslararası güçlere katkı yapmaktadır.
m *
Türkiye'nin başka ülkelere asker göndermesi dünya banşma nasıl katkı yapabilir?
6.
İÇ VE DIŞ TEHDİTLER
Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle dünyadaki önemli ülkelerden biridir.
Ülkemiz Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birleştiği bir bölgede bulunmaktadır. Bir
tarafında zengin petrol yataklarına sahip Orta Doğu ülkeleri, diğer tarafında ise
Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri yer almaktadır. Sosyal, kültürel ve ekonomik
bakımdan birbirinden farklı ancak ürettikleri ürünler yönünden birbirine muhtaç bu iki
bölge arasındaki yollar ülkemizden geçmektedir.
T.C. ANAYASASI
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet
anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Anayasamızın ilk üç maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez.
Anayasamızın 2. maddesini inceleyerek bu maddenin neden değiştirilemeyeceğini açıklayınız.
Ülkemiz stratejik bakımdan dünyanın kritik bir bölgesinde yer almaktadır. Her
şeyden önce önemli deniz yollarına sahiptir. Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin,
Akdeniz’e ve açık denizlere ulaşabilmelerini sağlayan İstanbul ve Çanakkale boğazlan
ülkemizin sınırlan içindedir. Bu da ülkemizin stratejik önemini artırmaktadır. Bu
özelliklerinin yanı sıra Türkiye, zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahiptir.
Tanmsal üretimi yeterlidir. Sanayide de önemli gelişmeler kaydetmiştir. Genç ve dinamik
nüfiıs potansiyeliyle önemli bir avantaja sahiptir. Laik ve demokratik yapısıyla böl­
gesinin en güçlü devletlerinden biridir.
Türkiye, dünya güç dengesinde de önemli bir yere sahiptir. Güçlü bir Türkiye’yi
istemeyenler, ülkemizde yıkıcı ve bölücü faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Ülkede anarşi
ve terör ortamı yaratarak devlet otoritesini sarsmayı, toplumu yönetüemez hâle getirerek
ülke bütünlüğünü parçalamayı amaçlamaktadırlar. Ülkemizi içten bölerek zayıflatma
ve ele geçirme taktiği uygulanmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda millî birlik ve
beraberliğimizi bozmak amacıyla açık ya da gizli birçok çalışma yürütülmektedir. Bu
çalışmalardan biri misyonerlik adı altında yürütülen faaliyetlerdir. Bu kişiler
çalışmalarım yaparken insanların maddi ya da manevi sıkıntılarından yararlanmak­
tadırlar.
226
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Onlara yardım ediyormuş görüntüsü altında kendi siyasal, sosyal ve ekonomik
amaçlarım gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Türkiye konumu ve sahip olduğu özellikler nedeniyle terör örgütlerinin de hedefi
olmaktadır. Bu örgütler bazen yurt içinde bazen de yurt dışında faaliyet göstermektedirler.
Bu öıgütler Cumhuriyet yönetimine son vermeyi ve ülkemizi parçalamayı amaçlamaktadırlar.
Devletin temel niteliklerim yok etmek istemekte ve insan hak ve hürriyetlerini kısıtlamaya
çalışmaktadırlar. En fazla kullandıkları yöntem şiddet yolu ile insanları sindirmek ve
amaçlarına ulaşacabilecek uygun ortam yaratmaya çalışmaktadır.
Ülke bütünlüğü ve devletin varlığı açısından bir diğer tehdit unsuru da irticai
faaliyetlerdir. Bu faaliyet mensuplan da çağdaş değerlere karşı çıkıp, akla ve bilime
aykın eylemler gerçekleştirmektedirler. Dolayısı ile her türlü gelişme ve yeniliğe karşı
durmaktadırlar.
Türkiye, komşularına ve diğer ülkelere kanşı dostluk esasına dayalı bir dış politika
izlemektedir. Ancak bazı devletler, ülkemizi bölmek, parçalamak ve rejimimizi yıkmak
amacıyla yıkıcı ve bölücü örgütlen desteklemektedirler. Amaçlarına ulaşmak için de
değişik faaliyetlerde bulunmaktadırlar.
Ülkemize yönelen iç ve dış tehditlere karşı ne tür önlemler alınabilir?
Türk-Ermeni İlişkileri
Osmanlı Devleti kurulduğu dönemde Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler,
devletin hoşgörülü ve koruyucu siyasetiyle yüzyıllarca Türklerle birlikte mutlu bir
hayat sürdüler. Anadolu’nun içinde farklı yerlere dağıldılar, genellikle de İstanbul’a
yerleştiler. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nde devlet memuru olma, istedikleri yerlere
yerleşme ve ticaret yapma hakkına sahiptiler. Osmanlı vatandaşı olarak Türklerle aynı
haklara sahip olduklarından devletin yüksek makamlarında görev aldılar. Sosyal hayattaki
rahatlıklarının yanı sıra dinlerinin gereklerini serbestçe yerine getirdiler, dillerini serbestçe
konuştular.
Ermenilerin Türklerle birlik ve beraberlik içinde yaşamalan 19. yüzyılın sonlarına
kadar devam etmiştir. Bu yıllarda Osmanlı Devleti’ni yıkmak isteyen devletlerin
kışkırtmalan ile Doğu Anadolu’da Ermeni sorunu ortaya çıkmıştır. Anadolu’yu bölmek
isteyen Rusya, Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenileri ayaklandırmaya çalışmıştır.
Rusların ve İngüMerin desteğini alan Ermeniler, Ermeni devleti kurmak için örgütlenerek
Osmanlı Devleti’ne karşı isyan başlatmışlardır. 1905 yılında Osmanlı Padişahı II.
Abdülhamit’e bir suikast düzenlemişler ancak başardı olamamışlardır. Avrupah devletlerin
desteğiyle Anadolu’da olaylar çıkarmış, karışıklıklara neden olmuşlardır.
227
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
F iK s tin t g e rilla fa n n s iia h la n n ı
Eurnirtıgı
Itıım kesitmade, A5AİA
« li ı« W .ı t Im M
HM -ı»
Bir gazete haberi
Ermeni olaylan Birinci Dünya Savaşı sırasında daha da arttı. Değişik cephelerde
savaşan Osmanlı ordusunun zayıf düşmesini fırsat bilen Ermeniler, bağımsızlık
düşüncesiyle Türk ordusuna ve halkına saldırmaya başladılar. Yurdun çeşitli yerlerinde
katliamlara giriştiler (1915). Bu olaylar üzerine Osmanlı Devleti, Sevk ve İskân
Kanunu çıkararak olaylara karışan Ermenilerin güney illerine göç ettirilmelerine
(tehcirine) karar verdi.
Osmanlı Devleti’nin Mondros Ateşkes Anlaşması’m imzalamasından soma Türk
birlikleri, Kafkasya’dan çekilmek zorunda kaldı. Bu bölgede bir Ermeni Devleti kuruldu.
Ermeniler, Doğu Anadolu’nun da kendilerine verilmesini isteyerek 1920 yılında
Türklere karşı saldınya geçtiler. Ermeni saldınlanm Kazım Karabekir Paşa
komutasındaki Türk ordusu durdurdu. Ermeniler, bu durum karşısında banş istemek
zorunda kaldı. 2-3 Aralık 1920’de TBMM Hükümeti ile Ermeniler arasında Gümrü
Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Ermeniler işgal ettikleri yerleri boşalttılar.
13 Ekim 1921 Kars Antlaşması ile Türkiye-Ermenistan sının belirlendi. Ancak
Ermeniler 1915’de yaşanan olaylan çarpıtarak bu olayların sorumlusu olduğunu iddia
ettikleri Türk devlet adamlarına suikast girişimlerinde bulundular. Örneğin 1921
yılında Berlin’de Talat Paşa’yı öldürdüler. 1970’li yıllarda ise Türk diplomatlarına
yapılan suikastlar çoğaldı.
Ermeni terör örgütü ASALA, 1973 yılında Los Angeles (Los Encılıs) kentinde
Türk diplomatlarından Mehmet Baydar ve Bahadır Demir’i öldürdü. Ermeni terör
örgütünün faaliyetleri saldın, baskın, yaralama ve cinayet olaylanyla devam etti. ASALA,
1980’li yılların ortalarına kadar süren yüzlerce saldında 46 Türk diplomatım öldürdü, çok
sayıda kişiyi yaraladı.
(< T
228
ASALA ’nm Türk diplomatlarına yönelik saldırılanımı amacı ne olabilir?
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Atatürk, 1 Mart 1922’de TBMM’de yaptığı konuşmada Ermeni sorunu ile ilgili
şunlan söylemiştir:
“Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya
kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars
Antlaşmasıyla en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki
çalışkan halkın dostluk bağlan memnuniyetle tekrar kuruldu.”
c*r
Atatürk’e göre Ermeni sorununun ash nedt?
Günümüzde Ermenistan dışında yaşayan Ermeniler, 1915 olaylan ile ilgili iddialarım
gündemde tutarak Türkiye’ye kabul ettirme girişimlerine devam etmektedirler.
7. SSCB’NİN DAĞILMASI
Rusya’da çarlık yönetiminin 1917 yılında yıkılmasından sonra yerine kurulan
Sovyet yönetimi, birçok ülkeyi egemenlik altına alarak Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetleri Birliğini oluşturmuştu. Bu birlik 20. yüzyılın son çeyreğinde dünyada
gelişen siyasi değişimler sonucu dağıldı. Soğuk Savaş Döneminde ortaya çıkan iki
süper güç devri (ABD-SSCB), SSCB’nin dağılmasıyla sona erdi. ABD, tek süper güç
olarak kaldı ve dünya politikasındaki etkinliğim artırdı.
1991 yılında SSCB’yi oluşturan cumhuriyetlerden birçoğu bağımsızlığını ilan etti.
Bu cumhuriyetler içerisinde Türk Cumhuriyetleri de yer almaktadır. Türkiye’nin bu
cumhuriyetlerle tarihî ve kültürel bağlan bulunmaktadır. Bu nedenle Türkiye, Türk
Cumhuriyetlerine her türlü desteği vermektedir.
229
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye, gerek bulunduğu coğrafi konum gerekse bölge ülkelerindeki çeşitli topluluklarla
olan akrabalık bağı nedeniyle Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar gibi yakın çevresinde
ortaya çıkabilecek karışıklıklardan doğrudan etkilenecektir.
Türkiye, diğer yandan dünya petrol rezervlerinin büyük bölümünü oluşturan Orta
Doğu petrolleri ile Orta Asya doğal gazının dış pazarlara ulaşımım sağlayacak bir
bölgede yer almaktadır. Orta Asya ülkelerinden Azerbaycan, Kazakistan ve
Türkmenistan zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahiptir. Ancak bu ülkelerin
denize çıkışı yoktur. Azeri petrolü Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı ile Türkiye üzerinden
dünya piyasalarına ulaştırılmaktadır. Rusya ile Türkiye arasmda da Mavi Akım
Antlaşması imzalanmış ve Karadeniz’in altından geçen bir boru hattı ile Türkiye,
Rusya’dan doğal gaz satm almaya başlamıştır.
Türkiye, Orta Asya ve yakın çevresindeki ülkelerle iş birliğine
büyük önem vermektedir. Yeni kurulan Türk Cumhuriyetleriyle iş
birliğini artırmakta, her alanda anlaşmalar imzalanmaktadır. Bu
amaçla Türkiye’de Başbakanlığa bağlı Türk îş Birliği ve Kalkınma
İdaresi (TİKA) Başkanlığı kurulmuştur. TİKA’nm önderliğinde
başlatılan çalışmalar sonucu birçok iş adamımız Orta Asya
T İK A
ülkelerinde ve Rusya’da önemli yatırımlarda bulunmuşlardır. Türkiye, özellikle Türk
Cumhuriyetleri ile ilişkilerini geliştirmeyle çalışmaktadır.
Soğuk Savaş somasmda Türkiye için başka bir iş birliği bölgesi de Balkanlar
olmuştur. Bu bölgede Bulgaristan, Romanya ve Arnavutluk gibi ülkelerde demokrasi ve
piyasa ekonomisine geçiş süreci başlamıştır. 1990 yılında Yugoslavya’nın dağılması ile
bağımsızlıklarım ilan eden Bosna- Hersek ve Makedonya gibi ülkeler, Türkiye ile iş
birliği arayışına girmişlerdir. Yüzyıllarca Osmanlı Devleti’nin egemenliğinde kalan
Balkan devletleri ile Türkiye’nin tarihî ve kültürel bağlan bulunmaktadır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mostar Köprüsü
Bosna Hersek, 15. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılmıştır. Burada yer alan Türk
eserlerinden birisi de Mostar Köprüsü’dür. Bu köprü, 1992’de Bosna Hersek’te başlayan
iç savaş sırasında Hırvatlar tarafından yıkılmıştır. TİKA, UNESCO ve Dünya
Bankası’mn desteğiyle Türkiye’nin öncülüğünde yeniden yapılmış ve 2004 yılında
hizmete açılmıştır. Mostar Köprüsü, 2005 yılında Dünya Ortak Miras listesinde yerini
almıştır.
Avrupa ve Asya’da yaşanan siyasal değişimler, Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve
askerî ilgi alanlarının daha da çeşitlenmesine yol açmıştır. Bu bölgelerde, iş birliği
potansiyeli ve yeteneği, Türkiye’nin uluslararası siyaset ve ekonomideki ağırlığım
artırmıştır. Bu etkilere bağlı olarak Türk girişimcileri, piyasa ekonomisine geçen Orta
Asya ve Balkan ülkelerine yatırımlar yapmışlardır.
Türkiye’nin yakın çevresindeki devletlerle kurduğu siyasi ilişkiler, ekonomik iş
birliğinin de kurulmasına yardımcı olmuştur. Türkiye, Karadeniz ve Balkanlarda
ekonomik iş birliğini artırmak amacıyla Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütünün
kurulmasına öncülük etmiştir. Bu örgüte Türkiye, Bulgaristan, Romanya Arnavutluk,
Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Moldova, Ukrayna, Yunanistan ve Rusya
Federasyonu katılmıştır. Örgütün amacı, üye ülkeler arasında ekonomi, ulaştırma,
haberleşme, ticaret, turizm, madencilik vb. alanlarda iş birliği sağlamaktır. Bunlann
yanı sıra üye ülkeler arasında dostluk ve iyi komşuluk iüşkilerinin geliştirilmesi de
hedeflenmektedir.
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
PosLa. (Özel Gün Zarfı)
KARADENtZEKONOMİK İŞBİRLİĞİ
IX. DIŞİŞLERİ BAKANLARI TOPLANTISI
İSTANBUL, 30 NİSAN 1997
Post (First Da}1Cover}
NINTH MEETIMj OF MINISTERS
OİF FOREIGN AFFAIRS
OF THE BLACK SEA ECONOMIC COOPERATION
İSTANBUL, 30 April 199?
c*r
Türkiye ’nin çevre ülkelerle iyi ilişkiler kurması ülkemize ve bölgemize neler
kazandım?
8. KÖRFEZ SAVAŞLARI
Körfez Savaşı, 1990 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle başladı. Irak, zengin
petrol yataklarına sahip Kuveyt topraklarının kendisine ait olduğunu iddia ediyordu.
BM Güvenlik Konseyi Irak’ın bu işgalim kabul etmedi ve derhal Irak’ın Kuveyt’ten
çekilmesini istedi. Irak’ın kabul etmemesi üzerine çok uluslu müttefik güçler askerî
müdahalede bulundu. Irak, Kuveyt’ten çekilmek zorunda kaldı. Savaş sonrası BM
Güvenlik Konseyi, Irak’a ağır ekonomik ve siyasi koşullan kabul ettirdi. Bu gelişme
ler üzerine Irak ekonomisi çok zayıfladı.
I. Körfez Savaşı görüntüleri
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Körfez Savaşı 1990-91
’ S. 1990'ılj Kuveyt'in
isjuJi
Petml bol fiden
Hava sa ld ım ı ------- ► Şuhsi I 9 9 I de gerçeklemen İ3M « U m u
Kurtlenıı ycıle>inı jfanl.ni
Askerden anndınlnıı; hcd£e
BM’ılı Ifak'j ucu* Yj.vjf ı koydufu bolceler
Türkiye, Körfez Savaşı’nda BM Güvenlik Konseyi5nin aldığı kararlara uyarak
Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattım kapattı. Irak ile olan bütün ticari ilişkilerini de
kesmek zorunda kaldı. Bu savaş yüzünden Türk ekonomisi önemli ölçüde etkilendi.
Türkiye sadece Irak’la olan ticaret gelirini değil, Irak üzerinden bölge ülkelerine yaptığı
ticaret gelirini de kaybetmiştir. Bu müdahale ile Irak merkezî yönetimin zayıflaması
sonucu Irak’ın kuzeyinde denetimden uzak bir bölge oluştu. Bu bölge özellikle
Türkiye’ye karşı girişilen terör faaliyetlerinin merkezi oldu. Türkiye’nin bu durumun
önüne geçmek için harcadığı çabalar ülkemize ekonomik ve sosyal yükler getirdi.
Türkiye bölgedeki terör faaliyetlerinin son bulması için daima Irak’ın toprak
bütünlüğünden yana bir politika izlemiştir.
Irak’ın kitle imha silahlan ürettiğini iddia eden ABD, 20 Mart 2003’te Irak’a
yemden savaş açtı. Çoğunluğunu ABD ve İngiltere askerlerinin oluşturduğu koalisyon
gücü Irak’taki yönetimi yıktı. Orta Doğu’daki gerginlikler ve savaşlar, bölgede önemli
bir ülke olan Türkiye’nin ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Her savaş sonrasında
ülkemizdeki enflasyon ve işsizlik artma eğilimi göstermiştir.
c*r
Körfez Savaşlarının Türkiye ekonomisini etkilemesinin nedenleri nelerdir?
233
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
9.
ÜLKE KALKINMASINDA DOĞAL KAYNAKLARIN YERİ
Atatürk Diyor ki
Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin, özgür, bağımsız, daima daha kuvvetli, daima
daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir. Türkiye bu kalkınmada, iki büyük kuvvet
dizisine dayanmaktadır.Toprağının iklimleri, zenginlikleri ve başlı başma bir servet
olan coğrafi vaziyeti ve bir de, Türk milletinin, silah kadar, makine de tutmaya yaraşan
kudretli eli ve millî olduğuna inandığı işlerde ve zamanlarda, tarihin akışım değiştirir
yiğitlikle beliren, yüksek sosyal benlik duygusu...
Bundan sonra pek önemli zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zafer süngü zaferleri
değil, ekonomi ve bilim ve kültür zaferleri olacaktır. Ordumuzun şimdiye kadar
kazandığı zaferler, memleketimizi gerçek kurtuluşa yöneltmiş sayılamaz. Bu zaferler,
ancak gelecek zaferimiz için değerli bir dayanak hazırlamıştır. Askerî zaferlerimizle
gururlanmayalım. Yeni bilim ve ekonomi zaferlerine hazırlanalım.
Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün de dayandığı ekonomi
ile kuracaktır. Yeni Türkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktır. Fakat yeni
Türkiye Devleti, bir ekonomik devlet olacaktır.
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 384.
Atatürk'ün sözlerini dikkate alarak güçlü bir Türkiye için ekonominin önemini
açıkîayımz.
Ekonomi, devletlerin ana uğraşları ve politikaları arasmda yer alır. Her ülke,
halkının zenginleşmesi, kaliteli ve ucuz ürünler kullanabilmesi için çeşitli ekonomik
önlemler alarak uygular. Devlet yönetiminde, siyasi rejim kadar ekonomik kararlar da
önemlidir. Günümüz dünyasında, devletlerin yürüttüğü politikaları, önemli ölçüde
ekonomik durumları belirlemektedir. Ekonomik yönden güçlü olan devletler, siyasi
alanda da güçlü duruma gelmektedir.
Ekonominin gelişip güçlenmesinde doğal kaynakların önemli bir yeri vardır.
Ülkelerin doğal kaynaklarım yeraltı ve yer üstü sulan, topraklar, ormanlar, maden
yataklan ve eneıji kaynaklan oluşturur. Bu kaynaklara sahip olan ülkeler, dünya
ekonomisinde ve siyasetinde söz sahibi olmaktadırlar.
Yeryüzünde sınırlı olan bu kaynaklar bakımından ülkemiz oldukça zengindir.
Türkiye’nin özellikle yeraltı ve yer üstü kaynaklan bakımından zengin olması ülkemiz
için büyük şanstır. Türkiye; demir, bakır, krom, bor, toryum vb. yeraltı kaynaklarına;
orman, taş, toprak ve su gibi yer üstü zenginliklerine sahiptir. Bu kaynaklar gerektiği
gibi değerlendirilip kullanıma sunulduğu zaman ülkemiz dünya ülkeleri arasmda
itibarını artıracak ve uluslararası ilişkilerde söz sahibi olacaktır.
Türkiye ’nin sahip olduğu doğal kaynaklarm ülkemiz için önemini belirtiniz.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Ülkelerin gelişmesinde eneıji kaynaklarının büyük önemi vardır. Bu nedenle
ülkelerin gelişme düzeylerinin belirlenmesinde üretilen ve tüketilen enerji miktarı da
dikkate alınır. Günümüzün en önemli doğal kaynaklan petrol ve doğal gazdır. Ülkemizde
doğal gaz ve petrol üretimi yeterli değildir. Bu nedenle Türkiye doğalgaz ve petrol
ihtiyacım dış ülkelerden karşılamak zorundadır.
Türkiye, gerçekleştirdiği uluslararası projelerle enerji kaynaklarının dünya
piyasalarına dağıtılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Dünyanın en zengin petrol
havzalarından biri olan Hazar çevresinin petrolü, Bakü- Tiflis- Ceyhan Projesi’nin
gerçekleşmesiyle Ceyhan üzerinden dünyaya ulaştırılmaktadır. Türkiye bu proje
sayesinde önemli gelir elde etmektedir. Aynca bu hattın açılmasıyla petrolün Boğazlar
üzerinden taşınmasının önüne geçilmiş ve Boğazlar petrol taşımacılığının ortaya
çıkardığı tehlikelerden de korunmuştur.
Türkiye uluslararası projelerin yanı sıra ülke içinde de önemli projeleri gerçekleştirmekte­
dir. Bu projelerden biri de Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’dir. GAP kapsamında 22
baraj ve 19 hidroelektrik santrali yer almaktadır. Su gücünün tükenmeyen ve ucuz bir
kaynak olması, Türkiye’nin gelecekte bu eneıjiden büyük ölçüde yararlanmasını
kaçınılmaz hâle getirmektedir.
GAP'm Türkiye ekonomisine katkıları neler olabilir?
235
İ"!Xa.'u
Stanfcıd
tto^mcru
Adr#
C w 1 ıjrfl^ p ?
.7M
IMm¥
A K i : ıı
•Tıj.'ır^ri
Ketarr f"|
*HCRHİ
f**rtya
_J Ergîjnı
KMcnf
E-’.ıC u r
âuıK^ru'üLjı
AA
AÇIKLAMALAR
*
Gümüş yatağı
AftnyaîcfcJan
A
Potanslvül artın sahalar
van üıün darcft ûlhn
Türkiye’nin başlıca doğal kaynaklan
Aşağıdaki harita yardımıyla ülkemizde en fazla bulunan madenleri belirleyiniz.
rOnovdv
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Türkiye kuruluşundan itibaren doğal kaynaklarını ülke kalkınması için kullanmaktadır.
Bu uygulamayı kurumsal hâle getirmiş ve bu doğrultuda çeşitli kurumlar oluşturmuştur.
Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü (MTA), ETİBANK, Türkiye Petrolleri Anonim
Ortaklığı (TPAO) bu amaçla kurulmuş olan en önemli kuramlardır.
Aşağıda ülkemizin sahip olduğu doğal kaynaklarından bazılarına ait bilgiler yer
almaktadır.
Bor
Türkiye, dünyadaki en zengin bor yataklarına sahiptir. Kırka (Eskişehir), Bigadiç
(Balıkesir) ve Emet (Kütahya) çevresinde zengin bor yatakları vardır. Dünya’daki bor
rezervlerinin yaklaşık %70’i ülkemizde bulunmaktadır. Bor, sanayide çok çeşitli alan­
larda kullanılmaktadır. Özellikle nükleer alanda; jet yakıtı, sabun, deterjan, tekstil
boyası yapımında; kâğıt sanayisi vb. alanlarda kullanılmaktadır.
Toryum
Türkiye, toryum bakımından oldukça zengin sayılır. Toryum nükleer yakıt maddesi
olarak kullanılabilen bir kaynaktır. Sivrihisar (Eskişehir) civarında zengin toryum
yatakları bulunmaktadır.
Petrol ve Doğal Gaz
Yüzyılımızın en önemli enerji kaynaklandır. Ülkemiz petrol ve doğal gaz yönünden
zengin değildir. Ülkemizde petrol, Güneydoğu Anadolu’da; doğal gaz Trakya’da
çıkanlmaktadır. Rusya Federasyonu’ndan ithal edilen doğal gaz, elektrik üretiminde ve
konutların ısıtılmasında kullanılır. Yurdumuzda petrol ve doğal gaz arama çalışmaları
devam etmektedir.
Su Gücü
Su gücü, eneıji üretiminde büyük önem taşımaktadır. Akarsularımızın yatak eğimi
fazla, akış hızı yüksektir. Bu da hidroelektrik üretimi açısından oldukça elverişli bir
durumdur. Su gücünün elverişli olması nedeniyle baraj ve hidroelektrik santrali
yapımına önem verilmiştir. Baraj yapım çalışmalan günümüzde de devam etmektedir.
Doğal kaynakların ülkemizin kalkınmasındaki yeri ve önemi nedir? Ülkemizin
ekonomik gelişmesini artırmak için bu kaynaklardan nasıl yararlamlabilir?
10. AVRUPA BİRLİĞİ (AB)
Türkiye ’nin AB 'ye girmek istemesinin nedenleri nelerdir?
Avrupa’da birlik kurma düşüncesi, Avrupa ülkeleri arasında dayanışmayı ve banşı
sağlamak arzusuyla ortaya çıktı. 1951’de altı Avrupa ülkesi (Almanya, Belçika,
Hollanda, Fransa, İtalya ve Lüksemburg) kömür ve çelik üretimini birleştirerek Avrupa
237
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Kömür ve Çelik Birliğim kurdular. 1957’de Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik
Topluluğu (AET) kuruldu. Bu birlik, Avrupa ülkeleri arasında ekonomik iş birliğinin
gelişmesini, gümrüklerin yavaş yavaş ortadan kaldırılmasını ve ortak dış ticaret tarifelerinin
belirlenmesini öngörüyordu. AET’nin kısa zamanda gösterdiği ekonomik büyüme diğer
Avrupa ülkelerini de topluluğa katılmaya yöneltti. Bu topluluk daha sonra üyeleri
arasında siyasi bütünleşmeyi de öngören Avrupa Birliği (AB) adım aldı. İngiltere, İrlanda,
Danimarka 1973’te AB’ye üye oldular. Bu ülkeleri Yunanistan (1981), İspanya ve
Portekiz (1986) izledi.
AVRUPA
SAH N ESİN D E
TÜRKİYE
A ç ıt ı} K û n u f m -a t ıt a n r
H . O ğ u z D tm fr m fp
Murat Mercan
M M ^ ı »•rnmmt
mm.
OmutöyvMtn
Aüfl/«Mn/ı)r;
MLOr.A*m*fcfhrv»
PreıM >Jlasrsm vf JU »(
T-nJftJf &■
İ m in »
MCBtMuhpm
T>*ÖOfJC*CanpO
Ki j ■*«
IMAHıMmolıjh
muat—mwwphf
OMbM m p y
»Ört
* »* . Of. J>r* A » ı
M ü h cn d İM İik O d ito ry u m u
2 yŞubat 200 9
AB;H*r y d n û y to A'Ğtn Z ' y
’ AM M M K i M h n M Û*n*tm m * ı« * ılın '
2$ Şubat 2009
AB v # T O tltfy’d» Toplum-D*viei
’A İı*
M fn '
»» rcttyvd» ptrhû
I M u M t m ı ı B j H i M f l ı lı ı ı y
'AtM1fM
*+A&Jflâ^rr^1"
AB vw T ü rk ty f ntn Orf P&Titlkâtr
40 ve rOrttyv EfcöJTom/sV
'4innvHklTHt*'U(kw4^W
‘H H v
f^p- m J ı^ ı,^ ı '^ı
fi» 1
Of « tlH M t l H W
1986’da imzalanan Avrupa Tek Senedi, iç sınırların ortadan kaldırıldığı bir Pazar
oluşturdu ve birlik içindeki ekonomik iş birliğini güçlendirdi. 1992’de imzalanan ve
1 Ocak 1993’de yürürlüğe giren başka bir antlaşma ise birlik için tek para birimini
(Euro) ve Avrupa vatandaşlığım öngörüyordu. AB, sorunlarına rağmen pek çok ülkeyi
çekmeye devam etmektedir. Avrupa Birliğinin genişleme politikası doğrultusunda üye
sayısı artmış ve hâlen üyelik için bekleyen ülkeler bulunmaktadır. Türkiye’de AB’ye
üye olmak isteyen ülkeler arasında yer almaktadır.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Aşağıdaki tabloda Tüıkiye-AB ilişkilerinin belli başlı dönüm noktalan yer almaktadır.
1959
31 Temmuz: Türkiye, AET’ye ortaklık için başvurdu.
1963
12 Eylül: Türkiye ile AET5yi Gümrük Birliği’ne götürecek ve tam üyeliği
sağlayacak olan Ortaklık Anlaşması (Ankara Anlaşması) imzalandı.
1964
1 Aralık: Ankara Anlaşması yürürlüğe girdi.
1970
23 Kasım: Gümrük Birliği’ne ilişkin kuralları içeren Katma Protokol
Brüksel'de imzalandı.
1971
1 Eylül: Katma Protokol'ün ticari hükümleri "Geçici Anlaşma11 ile yürürlüğe
konuldu. AB Türkiye’den ithal sanayi ürünlerine uyguladığı gümrük vergileri­
ni ve miktar kısıtlamalarını -tekstil ürünleri hariç- kaldırdı.
1978
11 Ekim: Türkiye, Dördüncü Beş Yıllık Plan süresince Gümrük Birliği yüküm­
lülüklerinin dondurulması ve aym dönem için yaklaşık 8 milyar dolarlık
yardım yapılması talebinde bulundu.
1982
22 Ocak: Avrupa Parlamentosu, Türkiye-AET Anlaşması’nın askıya alınmasını
Konsey ve Komisyon’dan istedi, ilişkiler fiilen donduruldu.
16 Eylül: Tüıkiye-AET Ortaklık Konseyi toplandL Böylece 12 Eylül 1980 tarihinden
1986 itibaren dondurulmuş bulunan Türkiye-AET ilişkilerinin canlandırılması süreci
başladı.
1987
14 Nisan: Türkiye, AT (Avrupa Topluluğu)’ye, tam üye olmak üzere müracaat
etti.
1999
11-12 Aralık: Helsinki’de gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Zirve Toplantısında
Türkiye’ye adaylık statüsü tanındı.
2001
8 Mart: AB Bakanlar Konseyi, Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi’ni kabul etti
2004
6 Ekim: İlerleme Raporu ve rapora bağlı tavsiye belgesi yayımlandı. Söz
konusu belgelerde Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde karşıladığı belirtilerek
birliğe katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunuldu.
17 Aralık: AB devlet ve hükümet başkanlan Zirve toplantısında Türkiye’nin
siyasi kriterleri yeterli ölçüde yerine getirdiği belirtilmiş ve katılım müzakerelerine
3 Ekim 2005 tarihinde başlanmıştır.
http://www.abgs.gov.tr
239
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
AB’nin gelişme düzeyinin giderek yükselmesi, uluslararası politik sistemdeki
ağırlığını ve etkinliğini de artırmaktadır. Türkiye’nin Batı dünyası içinde yer alması
açısından Avrupa Birliğine tam üye olması ülkemizin, vazgeçilmez bir hedefi olarak
kabul edilmiştir.
Türkiye; AB’ye üye olduğu zaman tarım, hizmet ve emek yönünden zenginliğini
AB ülkeleri ile paylaşacak ve bu paylaşım ülkemize ekonomik ve sosyal refah olarak
geri dönecektir. Öte yandan Batının bilim ve teknolojisi ile bütünleşmemiz ülkemize
önemli yararlar sağlayacaktır.
Günümüzde AB’ye üye olan ülke sayısı yirmi yediye yükselmiştir. Aşağıdaki
tabloda son dönemlerde AB’ye üyelik başvurusunda bulunan ülkelerin durumları
görülmektedir.
AB Üyeliğine Başvuru
Tarihi
Müzakere Başlangıç
Tarihi
Üyelik
Tarihi
Bulgaristan
14 Aralık 1995
Şubat 2000
1 Ocak 2007
Çek Cumhuriyeti
17 Ocak 1996
Mart 1998
1 Mayıs 2004
Estonya
24 Kasım 1995
Mart 1998
1 Mayıs 2004
Güney Kıbrıs
Rum Yönetimi
3 Temmuz 1990
Mart 1998
1 Mayıs 2004
Hırvatistan
21 Şubat 2003
3 Ekim 2005
Letonya
13 Ekim 1995
Şubat 2000
1 Mayıs 2004
Litvanya
8 Aralık 1995
Şubat 2000
1 Mayıs 2004
Macaristan
31 Mart 1994
Mart 1998
1 Mayıs 2004
16 Temmuzl990
Şubat 2000
1 Mayıs 2004
Polonya
5 Nisan 1994
Mart 1998
1 Mayıs 2004
Romanya
22 Haziran 1995
Şubat 2000
1 Ocak 2007
Slovakya
27 Haziran 1995
Şubat 2000
1 Mayıs 2004
Slovenya
10 Haziran 1996
Mart 1998
1 Mayıs 2004
14 Nisan 1987
3 Ekim 2005
Ülke
Malta
Türkiye
-
-
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
m *
Türkiye ’nin AB üyeliğinin gecikm esi hakkında neler düşünüyosunuz?
m *
Türkiye *nin Avrupa Birliğine tam üye olması için yapılması gerekenlernelerdir?
Finlandiya
İsveç
Estoııya
Letonya
Litvanya
Hollanda
Polonya
Almanya
BelÇİka
' Çek Cum
Lüksemburg
S '° Vakya
A vusturya
Fransa
M acaristan „
Romanya
Slovenya
Bulgaristan
İtalya
Türkiye
Portekiz
İspanya
Yunanistan
Avrupa Birliği Üye Ülkeleri
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
ÖZET
I.
Dünya Savaşı sonrasında yapılan banş antlaşmalan kalıcı banşı
sağlayamamıştır. Bu antlaşmalardaki olumsuz koşullar Avrupa’da yeni bir savaşm
çıkmasına neden olmuştur. II. Dünya Savaşı 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’ya
saldırması ile başlamıştır. İlk başta Mihver Devletler (Almanya-İtalya-Japonya) başanlı
olmuş ancak ABD’nin savaşa girmesi ile İtalya 1943’de, Almanya ve Japonya ise
1945’te teslim olmuştur. Türkiye bütün baskılara rağmen savaşa fiilen katılmamıştır.
Buna rağmen Türkiye II. Dünya Savaşı yıllarında öncelikle ekonomik alanda büyük
sıkıntılar yaşamıştır.
n . Dünya Savaşı sonrası dünya ülkeleri arasında askerî (NATO-Varşova Paktı) ve
ekonomik kutuplaşmalar başladı. Soğuk Savaş Dönemi olarak bilinen bu dönem
1990’lı yıllarda SSCB’nin dağılmasına kadar devam etti.
Ülkemizde çok partili siyasi hayat 1945’te başlamıştır. DP 1950 seçimlerinde iktidara
gelmiştir. 1950’li yıllarda ekonominin dış yardımlarla desteklenmesi sonucunda halkta
kısmi rahatlama gözlemlenmiş ancak bu durum uzun sürmemiştir.
n . Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’de sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda
köklü değişiklikler yaşandı. Köyden kente göç yoğunlaştı ve kentlerde işsizlik ve konut
sorunları ortaya çıktı.
Türk Silahlı Kuvvetleri 1950 yılından itibaren dünyanın birçok yerinde banşı
korumak amacı ile görev yapmaktadır. Kore, Somali, Kıbns, Bosna-Hersek ve
Afganistan bu bölgelerden bazılandır.
Türkiye coğrafi konumu ve sahip olduğu yeraltı ve yer üstü kaynaklan nedeniyle
dünyanın en önemli ülkelerinden biridir. Bulunduğu konum itibanyla ekonomi kaynaklı
çatışmalara yakın bir bölgede bulunmaktadır. Bu durum da Türkiye’nin dış politikasını etkile­
mektedir. Türkiye ulusal ve uluslararası projelerle ekonomik ve siyasi gücünü her geçen
gün artırmaktadır. Sahip olduğu güç potansiyeli ülkemizii iç ve dış tehditlere maruz
bırakmaktadır.
Türkiye 20. yüzyılın ikinci yansından itibaren ekonomik ve kültürel açıdan kendisine
hedef seçtiği AB’ye girebilmek için bir dizi düzenlemeler yapmaktadır
242
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
DEĞERLENDİRME SORULARI
A. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların başrna D, yanlış olanların başına Y yazınız.
(...) 1. Mihver Devletler, İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, İtalya ve
Japonya'nın oluşturduğu müttefiklerdir.
(...) 2. İkinci Dünya Savaşı ABD’nin savaşa girmesiyle sona ermiştir.
(...) 3. Türkiye, ikinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın yanında savaşa katılmıştır.
(...) 4. NATO, Soğuk Savaş Döneminde ABD öncülüğünde kurulmuştur.
(...) 5. Marshall Planı çerçevesinde yapılan yardımlar Türkiye ekonomisini geliştirmiştir.
(...) 6. 1961 Anayasası ile hak ve özgürlüklere sınırlamalar getirilmiştir.
(...) 7. Türkiye doğal gaz ve petrol balonundan zengin bir ülkedir.
(...) 8. Gümrü Antlaşması, Türkiye ile Rusya arasmda imzalanmıştır.
(...) 9. Türkiye, Avrupa ve Asya arasmda bir köprü durumundadır.
(...) 10. Türkiye, Gümrük Birliğine 1996 yılında girmişti.
243
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
TEST v n
1.
Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı’mn nedenlerinden biridir?
A)
B)
C)
D)
2.
İngiltere’nin eski gücünü kaybetmesi
Almanya’nın Polonya’yı işgal etmesi
Sovyetler Birliği’nin Alman ordusu tarafından istila edilmesi
Japonya’nın ABD’ye saldırması
Aşağıdakilerden hangisi Mihver Devletlerden biridir?
A) ABD
B) İngiltere
C) İtalya
D) Polonya
3.
Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı’mn sona ermesine neden olmuştur?
A)
B)
C)
D)
4.
Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’na katılmamak için ileri
sürdüğü gerekçelerden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
5.
ABD’nin savaşa katılması
Almanların Avrupa’nın büyük bir bölümünü ele geçirmesi
Müttefik Devletlerin savaştan çekilmesi
ABD’nin Hiroşima ve Nagasaki’ye atom bombası atması
Ordusunun savaşa hazır olmadığı
Ülkede iç karışıklığın yaşandığı
Fransa ve İngiltere’nin gerekli yardımı yapmadığı
Türkiye’ye yönelik herhangi bir saldırının olmadığı
Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru, savaşın Müttefik Devletlerce
kazanılacağının belli olması üzerine Almanya ve Japonya’ya savaş ilan etmiştir.
Kısa süre sonra da savaş sona erince savaşa girme tehlikesinden kurtulmuştur.
Bu durum, uluslararası alanda Türkiye’ye hangi avantajı sağlamıştır?
A)
B)
C)
D)
244
AB’ye girme
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatını kurma
NATO’ya üye olma
BM’ye kurucu üye olma
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
6.
Türkiye çok partili siyasi hayata hangi yılda geçmiştir?
A)
B)
C)
D)
7.
Aşağıdakilerden hangisi İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de yaşanan ekonomik
sıkıntıların göstergelerinden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
8.
Karartma uygulaması
Tarım ürünlerinde fiyat artışı
Sanayi üretiminde gerileme
Varlık vergisi uygulaması
İkinci Dünya Savaşı’ndan soma barışı korumak, ortak askerî bir güç oluşturmak
amacıyla kurulan teşkilat aşağıdakilerden hangisidir?
A)
B)
C)
D)
9.
1945
1946
1949
1950
NATO
BM
KEİ
AB
Aşağıdakilerden hangisi Soğuk Savaş Döneminde ABD’nin Türkiye’ye yaptığı
yardımlardan biri değildir?
A)
B)
C)
D)
Ekonomik yardım
Teknik destek
Askerî yardım
Turizm yatırımı
10. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye’de ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra demokratikleşme
yolundaki çabalardan biri değildir?
A)
B)
C)
D)
İnsan Haklan Sözleşmesi’nin imzalanması
Nüfiıs artış politikasının uygulanması
Gazeteciler Cemiyetinin kurulması
Çok partili siyasi yaşama geçilmesi
11. Aşağıdakilerden hangisi, 1950’li yıllarda Türkiye’nin sosyal alanda yaptığı
düzenlemelerden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
Demokrat Parti hükümetinin kurulması
Çalışanların haklarım düzenleyen kanunların çıkanlması
TÜRK-İŞ’in kurulması
Çalışanlara hafta sonu tatili tanınması
245
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
12. Aşağıdakilerden hangisi 1960 Anayasası’mn getirdiği yeniliklerden biridir?
A)
B)
C)
D)
Devlet Güvenlik Mahkemesinin kurulması
Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi
Eğitim hakkının tanınması
Serbest dolaşım hakkının tanınması
13. İç ve dış tehlikelere karşı yurdumuzun güvenliğini sağlayan kurum aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
B)
C)
D)
Anayasa
NATO
BM
Türk Silahlı Kuvvetleri
14. Türkiye, Kıbns Harekâtı’ndan sonra ASELSAN, TAİ, HAVELSAN gibi kurumlan
oluşturmuştur. Türkiye’nin bu kurumlan oluşturmasının amacı aşağıdakilerden
hangisidir?
A)
B)
C)
D)
Silahlanma yarışında ilerlemek
Yeni iş alanlarım açmak
Savunma sanayisini güçlendirmek
Ekonomiye katkı sağlamak
15. Güçlü bir Türkiye istemeyen bazı güçler, Türkiye’yi zayıflatmak ve bölmek için
birtakım faaliyetlerde bulunmaktadırlar.
Aşağıdakilerden hangisi, bu güçlerin faaliyetlerinden biri değildir?
A)
B)
C)
D)
Sağlığa zarar verici yayınlar yapmak
Misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak
Kültürel ve millî değerleri yok etmek
Ülkede anarşi ve terör ortamı yaratmak
16. Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Mavi Akım projeleri ile enerji kaynaklarının
Anadolu üzerinden dünya ülkelerine taşınmasına yardımcı olmaktadır.
Türkiye’nin bu tutumu, aşağıdakilerden hangisini hedeflediğini göstermektedir?
A)
B)
C)
D)
246
Dünyada eneıji tasarrufu sağlamayı
Anadolu’da eneıji kaynaklarını artırmayı
Uluslararası enerji politikalarında etkin olmayı
Eneıji kaynaklarım kontrolü altına almayı
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
17. Türkiye, yeraltı ve yer üstü kaynaklarından daha fazla yararlanmak için projeler
geliştirmektedir.
Buna göre, aşağıdakilerden hangisine önem verildiği söylenebilir?
A)
B)
C)
D)
Doğal kaynakların devlet tarafından işletilmesine
Doğal kaynak rezervlerinin tespit edilmesine
Doğal kaynakların çeşitlendirilmesine
Doğal kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesine
18. Aşağıdakilerden hangisi Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün amaçlarından
biridir?
A)
B)
C)
D)
Üye ülkeler arasında askerî güç birliği sağlamak
Üye ülkeler arasında ekonomi, ulaştırma vb. alanlarda iş birliği sağlamak
Üye ülkeler arasında sınır çatışmalarına son vermek
Üye ülkeler arasında ortak para birimi oluşturmak
247
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
248
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
YANIT ANAHTARI (DOĞRU YANLIŞ)
ÜNİTE I
1. Y
2. D
3. D
4. Y
5. Y
6. D
7. D
8. Y
9. D
10. D
ÜNİTE V
1. D
2. Y
3. Y
4. D
5. D
6. D
7. Y
8. D
9. Y
10. Y
11. D
12. D
13. D
14. Y
15. D
ÜNİTE m
1. D
2. Y
3. Y
4. D
5. D
6. Y
7. D
8. D
9. D
10. D
ÜNİTE II
1. D
2. D
3. D
4. Y
5. D
6. Y
7. D
8. Y
9. Y
10. D
ÜNİTE VI
1. D
2. Y
3. D
4. Y
5. D
ÜNİTE IV
1. D
2. D
3. Y
4. D
5. Y
6. D
7. D
8. D
9. Y
10. D
11. Y
12. D
13. D
14. Y
15. D
ÜNİTE VII
1. D
2. Y
3. Y
4. D
5. D
6. Y
7. Y
8. Y
9. D
10. D
249
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
YANTT ANAHTARI
ÜNİTE I
l.B
2. C
3. D
4. A
5. D
6. D
7. C
8. B
9. B
10. A
11. C
12. A
13. B
14. C
15. D
16. D
17. D
ÜNİTE V
1. D
2.B
3. C
4. A
5. C
6. C
7. A
8. B
9. B
10. D
11. C
12. A
13. D
14. D
15. A
250
ÜNİTEH
1. A
2. C
3. D
4. B
5. C
6. C
7. D
8. D
9. C
10. A
11. C
12. B
13. B
14. D
15. D
ÜNİTE m
l.B
2. D
3. D
4. B
5. A
6.B
7. D
8. D
9. C
10. c
11. D
12. D
13. D
14. C
15. A
16. C
17. B
18. C
ÜNİTE VI
l.B
2. C
3. D
4. A
5. C
6. A
7. B
8. D
9. A
10. D
ÜNİTE IV
l.C
2. A
3. A
4. D
5. B
6. C
7. B
8. C
9. A
10. C
11. D
12. A
13. C
14. D
15. A
16. C
17. D
18. C
19. B
20. C
21. D
22. A
ÜNİTE VII
l.B
2. C
3. D
4. B
5. D
6. A
7. A
8. A
9. D
10. B
11. A
12. B
13. D
14. C
15. A
16. C
17. D
18. B
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
SÖZLÜK
alaturka
:
anayasa
:
antant
:
ASALA
asayiş
:
:
ataşemiliterlik
:
bahriye
beşeriyet
beyanname
:
:
:
Bolşevik İhtilali
:
celadet
cephe
cihan
çarlık
:
:
:
:
çavuş
damping
darbe
demokrasi
dogma
A
Eski Türk gelenek, görenek, töre ve hayatına uygun, Doğuluca,
alafranga karşıtı.
Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama
güçlerinin nasıl kullanılacağım gösteren, yurttaşların kamu
haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasi.
Devletler arasında bir veya birkaç anlaşmalım imzalanmasıyla
oluşan ittifaklara verilen ad.
1975-1985 yıllan arasında faaliyet gösteren Ermeni silahlı örgütü.
Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu,
düzenlilik, güvenlik.
Bir ulusun yabancı ülkelerdeki elçiliklerinde görevli askerî
uzman.
B
Bir devletin deniz güçlerinin ve kuruluşlarının bütünü.
İnsanlık.
Bir kimsenin resmî bir kuruluşa herhangi bir durumu
bildirmek için verdiği çizelge, bildirge.
Çarlık Rusyası’nda Gregoryen takvimi’ne göre 25 Ekim 1917 ’de,
(Miladi takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd’daki Kışlık
Saray’ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle
başlayan ve Sovyetler Birliğinin kurulmasına yol açan olaylar
dizisidir. Ekim Devrimi olarak da bilinir.
C -Ç
Yiğitlik, kahramanlık.
Üzerinde savaşm sürdüğü bölge.
Dünya.
Rus imparatorlarının ve Bulgar krallarının hakimiyetindeki
ülkeler.
: Onbaşıdan sonra gelen ve görevi manga komutanlığı olan erbaş.
D
: Düşürmek, indirmek.
: Bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik
yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi
değiştirecek biçimde yönetimi devirme işi.
: Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki,
demokratlık.
: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz,
tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi.
251
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
E
ebediyen
: Sonsuz olarak, sonsuzluğa kadar,
ecnebi
: Yabancı, daha çok Batıldan anlatır.
ekmek karnesi
: ikinci Dünya Savaşı’mn devam ettiği yıllarda yoksulluk
nedeniyle halkın ekmeğim alabilmesi için gerekli belge,
emperyalizm : Bir milletin sömürü temeline dayanarak başka bir milleti siyasi
ve ekonomik egemenliği altına alıp yayılması veya yayılmayı
istemesi, yayılmacılık, yayılımcılık.
etabli: Yerleşmiş, sakin. İstanbul’da yerleşmiş Rumlar veya Batı
Trakya’daki Türkler için kullanılır,
evrensel
: Bütün insanlığı ilgilendiren, alemşümul.
F
fıtri
filinta
filo
gazi
general
: Doğuştan.
: Namlusu kısa, kurşun atan bir çeşit küçük tüfek.
: Bir arada ve bir komuta altında bulunan savaş gemilerinin veya
uçaklarının bütünü.
G
: Savaştan sağ olarak dönem kimse.
: Kara ve hava kuvvetlerinde albaylıktan sonra gelen ve
mareşalliğe kadar olan yüksek rütbeli subaylara verilen genel ad.
H
hakimiyet
halife
halkoylaması
hanedan
heyet
hükümran
252
: Egemenlik.
: 1. Müslümanların imamlığı ve din koruyuculuğunu yapmakla
görevli kimse. 2. Hükümdar,
: Halkın türlü siyasi ve toplumsal sorunlar karşısında olumlu
veya olumsuz görüşünü belirlemek için başvurulan oylama,
plebisit, referandum.
: Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük
aile.
: Kurul,
: Egemen.
idadi
ideoloji
:
:
ihtilal
:
iktisat
ilham
ilke
:
:
:
İ
Lise derecesindeki okul.
Siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir
partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki,
bilimsel, felsefî, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü,
Bir devletin siyasi teşkilatım, kanuni şekillere riayet etmeden
değiştirmek üzere zorla yapılan halk hareketi,
Ekonomi
Esin
Temel düşünce, temel inanç,umde, unsur, prensip.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
inkılap
inkişaf
irade
iskan
istibdat
istihkam
istiklal
istila
itilaf
itimat
itina
ittifak
jeopolitik
: Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için
yalpan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform.
: Geliştirme, geleşim.
: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç.
: Yurtlandırma.
: Uyruklarına hiçbir hak ve özgürlük tanımayan sınırsız monarşi,
despotluk, despotizm.
: Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak
amacıyla düzenlenmiş yer.
: Bağımsızlık.
: Bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirme.
: Anlaşma, uyuşma, uzlaşma.
: Güven.
: Özen, ihtimam.
: Anlaşma, uyuşma, bağlaşma. Oy birliği.
J
: Coğrafya, ekonomi, nufüs vb.nin bir devletin politikası
üzerindeki etkisi.
K
Bir ülkenin iskele veya limanlan arasında gemi işletme işi.
Başka bir şeyin yerine geçen.
Üretim araçlarının özel mülkiyetin elinde olduğu ve kar
amaçlı kullanıldığı, malların üretim, dağıtım ve fiyatının arz
talep mekanizmasıyla serbest piyasada özgürce belirlendiği bir
ekonomik sistem.
Bir ülkede yurttaşların zararına olarak yabancılara verilen
ayncalık haklan.
1. Bir birlik veya kurumun, kumandan ile yardımcı şube ve
bölümlerinden oluşan kuruluş. 2. Ordunun uzun bir süre veya
geçici olarak konakladığı yer.
Osmanlı ordusunda yüzbaşı ile binbaşı arasında yer alan rütbe.
Değişik sayıda tümen ve savaş destek birliklerinden kurulu
büyük askeri birlik.
Alt kurul.
Bir kimseye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar,
gizli düzen. Tuzak.
Topluluğa bir konuda bilgi vermek amacıyla yapılan konuşma.
Uluslar arası bir sorununun çözülmesi için yapılan toplantı.
Çeşitli ülkelerden yöneticilerin, elçilerin, delegelerin katılmasıyla
yapılan toplantı.
kabotaj
kaim
kapitalizm
:
:
:
kapitülasyon
:
karargah
:
kolağası
kolordu
:
:
komite
komplo
:
:
konferans
:
kongre
:
konsolos
: Yabancı ülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarım
253
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
kurmay
Kuvayımilliye
liberal
koruyan, bağlı bulunduğu hükümete siyasal ve ticari bilgileri
veren dış işleri görevlisi, şehbender.
1. Harp akademilerine girerek eğitimlerini başarıyla bitirmiş
subay, erkâmhaıp. Kurmaylık yetkisi ve niteliği olan (subay).
Kurtuluş Savaşı’nda Türk direniş örgütlenmelerine ve güçlerine
verilen ad.
Serbest ekonomiden yana olan kimse.
M
maarif vekaleti
maarif
manda
manevra
mareşal
Marshall Planı
matbuat
meşru
meşrutiyet
Mihver
Milli Mücadele
Misakımillî
misilleme
254
Eğitim Bakanlığı.
Eğitim.
Bir devletin başka bir devletin yönetimine girip dış işlerinde
yetkisiz, iç işlerinde bağımsız olma durumu.
Tatbikat.
En yüksek askeri rütbe.
ABD Dışişleri Bakam George Marshall’m kendi adıyla anılan,
1947 yılında Harward Üniversitesinde yaptığı konuşmasıdır.
Bu konuşmada, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için
çok geniş ve kapsamlı bir program önermiştir.
Basm.
Kabul görmüş. Yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru
bulduğu.
Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı
altında parlamento yönetimine dayanan hükümet biçimi.
İkinci Dünya Savaşmda müttefik devletler bloğuna karşı
Almanya, İtalya ve Japonya'nın oluşturduğu blok.
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış Osmanlı Devleti’nin
savaşı kazanan devletlerce paylaşılması sonucunda Misakımilli
sınırlan içinde ülke bütünlüğünü korumak, ulusal egemenliğe
dayalı, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için tüm
milletçe girişilen savaş. Kurtuluş Savaşı.
12 Ocak 1920’de İstanbul’da çalışmalarına başlayacak ve tarihe
son Osmanlı Mebusan Meclisi olarak geçecek olan parlementoyu
oluşturan milletvekillerinin bir kısmına, Ankara’da bir eylem
planı çerçevesinde çok önemli bir “misak”(yemin)tan söz
edilmiştir. 28 Ocak 1920 tarihinde Misakımillî Son Osmanlı
Mebusan Mebusan Meclisi kabul edilmiştir. Bu misak ileride,
Türk Kurtuluş Savaşı’nın siyasi programı ve cumhuriyet
Türiyesi’nin dış politikasının dayandığı temellerden
biri olacaktır.
Kötü bir davranışa aynen verilen karşılık.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
miting
muharebe
muhit
muhtıra
mukavele
mutasarrıf
muvaffakiyet
mübadele
Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti
müspet
müstesna
mütareke
müttefik
naaş
NATO
nazır
nutuk
nüfuz
objektif
önerge
özerklik
pakt
parti
payidar
: Gösteri amacıyla veya bir olaya dikkati çekmek için genellikle
açık yerlerde yapılan toplantı,
: Savaş,
: Çevre, yöre, etraf.
: Herhangi bir şeyi hatırlatmak, uyarmak amacıyla yazılan yazı.
: Sözleşme.
: Osmanlı Devleti’nde bir idari birim.
: Başarı.
: Değiş tokuş etmek.
: Mondros Ateşkes Anlaşm asından soma Anadolu’nun ve
Rumeli’nin çeşitli şehirlerinde, işgallere karşı kurulan millî
cemiyetler,
: Olumlu.
: Bir bütünün veya kuralın dşında olan, kural dışı,
: Ateşkes.
: Bağlaşık. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile tek kutuplu hâle
gelen dünyada ABD yandaşlarına verilen ad.
N
: Ölen insanın vücudu, ceset.
: Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü, ikinci Dünya Savaşı soması
oluşan politik ayrımda, ABD önderliğinde Ruslar’a karşı,
Almanya’yı dışarıda bırakacak bir yapılanmayı gerçekleştirmek
amacıyla kurulmuş örgüt,
: Bakan,
: Söz, konuşma,
: İçine geçme.
O-Ö
: Nesnel.
: Meclis, kongre vb. resmî bir toplantıda, herhangi bir konu veya
sorunla ilgili olarak bir öneride bulunmak için üyelerden biri
veya birkaçı tarafından başkanlığa verilen, oya sunularak karar
verilmesi istenen yazıh kâğıt, takrir,
: Bir topluluğun, bir kuruluşun ayn bir yasaya bağlı olarak
kendi kendim yönetme hakkı, muhtariyet, otonomi.
P
: Antlaşma.
: Ortak düşünce ve görüşteki kişilerin oluşturduklan siyasal
topluluk, fırka.
: Kalıcı, sonsuza kadar yaşayacak olan.
R
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
reform
rejim
rezerv
riyaset
rüştiye
: Toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeyen kurumlan, bazı prensip
ve şekil değişiklikleri koyarak çağm seviyesine göre yeniden
düzenleme.
: Yönetme, düzenleme biçimi, düzen.
: Saklanmış, biriktirilmiş şey.
: Başkanlık.
: Ortaokul derecesinde olan eğitim kurumu.
saltanat
sanatoryum
:
:
seferberlik
:
sevk
Soğuk Savaş
:
:
sosyalist
sömürge
:
:
suikast
şiar
şuur
:
:
:
S-Ş
Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması.
Özellikle veremli hastaların iyileştirilmesi için kurulmuş sağlık
kuruluşu.
Bir ülkenin silahlı kuvvetlerini savaşa hazır duruma getiren,
ülkenin ekonomisini, yönetimini savaş gereklerine uyacak
duruma sokan hazırlık ve önlemlerin tümü.
Gönderme, götürme.
Sovyet Bloğu ülkeleri ile Batılı güçler arasında 1945’den
1990’a kadar devam etmiş olan uluslararası siyasi ve askerî
gerginlik. Genel kabule göre soğuk savaş Sovyetler Birliği’nin
dağılması ve Berlin Duvarı’nın yıkılması ile sona ermiştir.
Toplumcu.
Bir devletin kendi ülkesinin sınırlan dışında egemenlik kurarak
yönettiği ekonomik veya siyasal çıkarlar sağladığı ülke,
sömürülen ülke, müstemleke, koloni.
Gizlice cana kıyma ve kötülük etmeye kalkışma.
Ülkü, düstur.
Bilinç.
T
taarruz
tahammül
takat
tebarüz
tekke
teokrasi
terhis
terörizm
teşkilat
tevazu
256
: Saldın.
: İnsanın kötü, güç durumlara karşı koyabilme gücü, kaldırma,
katlanma.
: Bir şeyi yapabilme, başarabilme gücü, güç, hal, derman, kuvvet.
: Belirme, görünme.
: Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer,
dergâh.
: Siyasi iktidarın, Allah’ın temsilcileri olduklarına inanılan din
adamlarının elinde bulunduğu toplumsal, siyasi düzen, din erki.
: Askerlik ödevini bitirenleri ordudan bırakma.
: Siyasi, dinî ve ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla sivillere,
resmî, yerel ve genel yönetimlere yönelik baskı, yıldırma ve her
türlü şiddet içeren davranışlar.
: Örgüt.
: Alçak gönüllülük.
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
tezahür
Toprak Reformu
topyekûn
Truman Doktrini
Turanizm
tümen
: Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma.
: Hükümet tarafından başlatılan ya da desteklenen tarımsal
alanların mülkiyetinin yeniden dağıtılması.
: Eksiksiz, toplam, topla olarak.
: 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry
Truman tarafından Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış plan.
Truman Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası
politikasının değiştiğini ve Sovyet düşmanlığının bu yeni
politikada temel esas olduğunu ilan etmiştir. Bu doktrin ile
Amerika Birleşik Devletleri “komünizm tehdidi’* altındaki
devletlere mali ve askerî yardım yapacağım açıklamıştır.
: Türk kavimlerini bir devlet veya bir birlik hâlinde birleştirmeyi
amaçlayan bir ideoloji.
: Tugayla kolordu arasında yer alan birlik.
U-Ü
Umumi
Üniforma
: Genel.
: Silahlı kuvvetlerin resmi giysisi. Aynı işi yapanların giydikleri,
tüzükle belirtilmiş, bir örnek giysi.
V
vakar
Varlık Vergisi
velayet
veliaht
: Ağırbaşlılık.
: İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’de 1942 yılında
hükümet tarafından alman bir kararla, takdir komisyonlarının
itiraz edilemeyen Varlık Vergileri tespiti. Varlık vergisi, o
zaman devletin ikinci Dünya Savaşı’nda Alman veya Rus
işgaline karşı yeterli finans sağlamak amacıyla kararlaştırılmıştır.
Uygulama 6 ay sonra kaldırılmıştır.
: Velilik, otorite.
: Bir hükümdarın ölümünden veya tahttan çekilmesinden sonra
tahta geçmeye aday olan kimse.
yarbay
yasama
Y
: Orduda rütbesi binbaşı ile albay arasında olan subay.
: Yasa koyma, yasa yapma.
zabit
zaviye
Z
: Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker.
: Küçük tekke.
257
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
KAYNAKÇA
Ahmet Remzi, Atatürk ve Şark Dünyası (makale), Tarih ve Coğrafya Dünyası Dergisi,
Sayı 9-10, İstanbul, 1959.
Akşam Gazetesi, 8 Ocak 1944.
Atatürk Diyor ki, MEB, İstanbul, 1980.
Atatürk, Kemal, Nutuk (1919 - 1927), Bugünkü dille yayma hazırlayan: Prof. Dr.
Zeynep KORKMAZ (www.atam.gov.tr)
Atatürkçülük I-IQ, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1984.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I-ID, Bugünkü dille yayma hazırlayanlar: Prof. Dr.
Ali SEVİM, Prof. Dr. M. Akif TURAL, Prof. Dr. İzzet ÖZTOPRAK.
Atay, Falih Rıfkı, Çankaya, Doğan Kardeş Matbaacılık Sanayi A.Ş. Basımevi,
İstanbul, 1938.
Aybars, Ergün, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Zeus Kitabevi, İzmir, 2006.
Bozkurt, Gülnihal, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 56, Cilt XIX, Temmuz
2003 (Özel Sayı).
Coğrafya 2002, TÜSİAD Yayınlan, İstanbul, 2002.
Cumhuriyet Gazetesi, 19 Kasım 1938,12 Kasım 1938,2 Kasım 1945.
Çaycı, Abdurrahman, Gazi Mustafa Kemal, Atam Yayınlan, Ankara, 2002.
Çil, Faruk, Atatürk İlke ve İnkılaplan, Güven Kitap Yaym Dağıtım, İstanbul, 2006.
Gaye, Birol, Bir Batı Anadolu Kasabasının Modem Bir Kente Dönüşümünün
Hikâyesi: 1940-1960 Yıllan Arasında Balıkesir’de İmar Etkinliklerine Genel Bir
Bakış, Balıkesir Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü.
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 25 Kasım 1934.
Hâkimiyeti Milliye Gazetesi, 26 Kasım 1934.
Hürriyet Gazetesi, 20 Temmuz 1974.
İkdam Gazetesi, 2 Eylül 1939.
Karacan, Ali Naci, Lozan, Milliyet Yayınlan Tarih Dizisi, İkinci Baskı, Temmuz 1971.
Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yayınlan, İstanbul, 1955.
Kocatürk, Utkan, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, 2. baskı, Atam Yayınlan, Ankara, 2005.
Kurun Gazetesi, 27 Ekim 1935.
Millî Eğitim Dergisi, (Üç Aylık Eğitim ve Sosyal Bilimler Dergisi), Sayı 160,
Güz-2003.
Milliyet Gazetesi, 27 Kasım 1934.
Milliyet Gazetesi, 4 Aralık 1934.
Son Posta Gazetesi, 17 Haziran 1937 (2).
Son Posta Gazetesi, 21 Temmuz 1936.
Son Posta Gazetesi, 8 Temmuz 1939.
Tarih 2002, TÜSİAD Yayınları, İstanbul, 2002.
Tarih- Coğrafya Dünyası, Sayı 1-2,19 Mayıs 1961 (Atatürk’ün babasımn el yazısı).
Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I-H, Atam Yayınlan, Ankara, 2001
Ulus Gazetesi, 11 Kasım 1938, 3 Ağustos 1944,4 Aralık 1945.
Vakit Gazetesi, 25 Aralık 1930.
258
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
KRONOLOJİ
1881
1896
1899
1902
24 Temmuz 1908
13 Nisan 1909
28 Eylül 1911
8 Ekim 1912
15 Ekim 1912
23 Ocak 1913
30 Mayıs 1913
27 Ekim 1913
28 Temmuz 1914
2 Ağustos 1914
1 Kasım 1914
1 Aralık 1914
1915
18 Mart 1915
27 Mayıs 1915
9 Ocak 1916
1 Nisan 1916
1917
3 Mart 1918
2 Nisan 1917
8 Ocak 1918
4 Ekim 1918
14 Ekim 1918
30 Ekim 1918
13 Kasım 1918
18 Ocak 1918
30 Nisan 1919
15 Mayıs 1919
Mustafa Kemal’in Selanik'te doğumu
Mustafa Kemal’in Manastır Askeri Lisesine girmesi
Mustafa Kemal’in İstanbul Harp Okuluna girmesi
Mustafa Kemal’in kurmay smıfma ayrılması
İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesi
31 Mart Olayı
Trablusgarp Savaşı’mn başlaması
Balkan Savaşlarının başlaması
Uşi Antlaşması
Bab-ı Ali Baskınının yapılması ve İttihat ve Terakkinin
yönetimi ele geçirmesi
Londra Antlaşması’nm imzalanarak Birinci Balkan Savaşı’na
son verilmesi
Mustafa Kemal'in Sofya'ya askerî ataşe olarak atanması
Birinci Dünya Savaşı’mn başlaması
Osmanlı Devleti’nin Almanlarla gizli bir ittifak antlaşması
imzalaması
Rusya'nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi
Osmanlı ordularının Kafkas Cephesi’ni aşarak, Rusya'ya
saldırması
Ruslann Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan kentlerini
ele geçirmeleri
İngiliz-Fransız donanmalarının Çanakkale Boğazı’m
geçmeye çalışmaları ve Türk ordusunun zaferi
Ermenilerin Suriye'ye göç ettirilmesiyle ilgili kanunun kabulü
İngilizlerin Gelibolu Yanmadası’m boşaltması
Mustafa Kemal'in rütbesinin generalliğe yükseltilmesi
Rus Çarlığı’nın yıkılması, Bolşeviklerin Rusya'ya egemen
olması
Rusya ile Osmanlı Devleti ve bağlaşıklan arasında Brest Litowsk Antlaşması’nm imzalanması
ABD’nin Almanya'ya savaş ilan etmesi
Wilson Prensipleri’nin yayımlanması
Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
ateşkes istemesi
Ahmet İzzet Paşa’mn hükümeti kurması
Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanması
Antlaşma Devletleri donanmalarının ve Mustafa Kemal'in
İstanbul’a gelişi
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Paris Banş Konferansı'mn
başlaması
Mustafa Kemal'in 9. Ordu Müfettişliğine atanması
İzmir'in Yunanlıların tarafından işgali
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışı
İstanbul'da Sultan Ahmet Meydanında yapılan büyük miting
Havza Genelgesi’nin yayımlanması
Amasya Genelgesi
Mustafa Kemal Paşanın Erzurum'a gelişi
Mustafa Kemal Paşa’mn askerlikten istifa etmesi
Erzurum Kongresi’nin başlaması
Erzurum Kongresi’nin sona ermesi
Sivas Kongresi
Damat Ferit Paşa'mn sadrazamlıktan ayrılması
Amasya Görüşmelerinin yapılması
Mustafa Kemal’in Temsil Heyeti üyeleri ile Ankara’ya gelmesi
Son Osmanlı Mebusan Meclisinin toplanması
Misakımilli'nin Osmanlı Mebusan Meclisinde kabulü
Fransızların Maraş'tan çıkarılması
Son Mebusan Meclisi'nin Vahdettin tarafından resmen
kapatıldığının ilan edilmesi
San Remo Konferansının başlaması
18 Nisan 1920
18 Nisan-25 Haziran 1920 Kuvayıinzibatiye'nin Geyve yakınlarında Kuvayımilliye
birliklerine yenilmesi
TBMM’nin açılışı
23 Nisan 1920
Hıyanet-i Vataniye Kanunu’nun kabul edilmesi
29 Nisan 1920
Bekir Sami Bey başkanlığında bir heyetin TBMM adına
11 Mayıs 1920
Moskova'ya gönderilmesi
Yunanlıların Batı Cephesi’nde Uşak ve Bursa yönlerine
22 Haziran 1920
saldırıya geçmeleri
Sevr Antlaşması’mn imzalanması
10 Ağustos 1920
Sevr Antlaşması’m imzalayanların ve onaylayanların
19 Ağustos 1920
TBMM'ce vatan haini ilan edilmeleri
İstiklal Mahkemelerinin kurulması
11 Eylül 1920
Anzavur’un yenilip İstanbul'a kaçması
16 Kasım 1920
TBMM ile Ermeniler arasında Gümrü Banş Antlaşması'nın
3 Aralık 1920
imzalanması
Çerkeş Ethem'in Kütahya dolaylarındaki düzenli kuvvetlere
27 Aralık 1920
saldırması
Yunanlıların İnönü mevzilerine saldırması
6 Ocak 1921
Birinci İnönü Zaferi
10 Ocak 1921
Yeni Türk Devleti'nin ilk Anayasasının kabulü
20 Ocak 1921
Anlaşma Devletlerinin İstanbul Hükümetini Londra
2 Şubat 1921
Konferansı5na çağırmaları
Antep'in düşman eline düşmesi
9 Şubat 1921
Londra Konferansı'mn toplanması
21 Şubat 1921
Gürcistan ile Batum Antlaşması'nın imzalanması
23 Şubat 1921
Afganistan ile TBMM arasında antlaşma imzalanması
1 Mart 1921
İstiklal Marşı’mn TBMM tarafından kabulü
12 Mart 1921
19 Mayıs 1919
23 Mayıs 1919
29 Mayıs 1919
22 Haziran 1919
3 Temmuz 1919
8 Temmuz 1919
23 Temmuz 1919
7 Ağustos 1919
4-11 Eylül 1919
4 Ekim 1919
20-22 Ekim 1919
27 Aralık 1919
12 Ocak 1920
28 Ocak 1920
11 Şubat 1920
11 Nisan 1920
260
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
16 Mart 1921
31 Mart 1921
5 Temmuz 1921
10-24 Temmuz 1921
5 Ağustos 1921
7-8 Ağustos 1921
23 Ağustos 1921
12 Eylül 1921
19 Eylül 1921
13 Ekim 1921
20 Ekim 1921
6 Mayıs 1922
26 Ağustos 1922
30 Ağustos 1922
2 Eylül 1922
9 Eylül 1922
18 Eylül 1922
11 Ekim 1922
28 Ekim 1922
1 Kasım 1922
17 Kasım 1922
18 Kasım 1922
20 Kasım 1922
4 Şubat 1923
17 Şubat 1923
1 Nisan 1923
23 Nisan 1923
24 Temmuz 1923
9 Eylül 1923
11 Ağustos 1923
2 Ekim 1923
13 Ekim 1923
29 Ekim 1923
3 Mart 1924
20 Nisan 1924
19 Mayıs 1924
17 Kasım 1924
13 Şubat 1925
17 Şubat 1925
Sovyet Rusya ile Türkiye arasmda Moskova Antlaşması'nm
imzalanması
İkinci İnönü Zaferi’nin kazanılması
İtalyanların Anadolu'dan askerlerim çekmeleri
Kütahya-Eskişehir Muharebeleri
Mustafa Kemal'in TBMM tarafından Başkomutanlığa
getirilmesi
Tekalif-i Milliye Buyruklan'nın yayımlanması
Sakarya Meydan Muharebesi’nin başlaması
Sakarya Zaferi'nin kazanılması
Mustafa Kemal Paşa'ya mareşallik rütbesi ve gazilik
sanının verilmesi
Kafkas cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması'nm imzalanması
Fransızlarla Ankara Antlaşması'nm imzalanması
Başkomutanlık Kanunu süresinin meclisce tekrar uzatılması
Büyük Taarruzdun başlaması
Başkumandan Meydan Muharebesi
Yunan Orduları Başkomutanı General Trikopis'in tutsak
edilişi
Türk ordusunun İzmir’e girişi
Batı Anadolu'nun düşmandan temizlenmesi
Mudanya Ateşkes Anlaşması'mn imzalanması
Antlaşma Devletlerinin Osmanlı Devleti İle TBMM
Hükümetini birlikte banş konferansına çağırmaları
Saltanatın Kaldırılması
Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılması
Abdülmecit Efendi’nin TBMM tarafından halife seçilmesi
Lozan Konferansı’mn başlaması
Lozan Görüşmelerinin kesilmesi
İzmir İktisat Kongresi’nin toplanması
TBMM seçimlerinin yenilenmesine karar verilmesi
Lozan Görüşmelerinin yeniden başlaması
Lozan Banş Antlaşması’nm imzalanması
Halk Fırkasının kuruluşu
İkinci Dönem TBMM’nin toplanması
İstanbul'un kurtuluşu
Ankara'nın başkent olması
Cumhuriyetin ilam
Halifeliğin kaldırılması - Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulü
Yeni Anayasa5nın TBMM Tarafından Yürürlülüğe Konması
İngilizlerle İstanbul'da Irak sınır sorununun görüşülmesine
başlanması
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kurulması
Şeyh Sait Ayaklanması
Aşar Vergisi’nin kaldırılması
261
TC. İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
4 Mart 1925
3 Haziran 1925
5 Kasım 1925
25 Kasım 1925
30 Kasım 1925
26 Aralık 1925
17 Şubat 1926
2 Mart 1926
5 Haziran 1926
16 Haziran 1926
1 Temmuz 1926
28 Mayıs 1927
1 Ekim 1927
1 Kasım 1928
10 Haziran 1930
12 Ağustos 1930
17 Kasım 1930
3 Haziran 1930
23 Aralık 1930
1 Nisan 1931
15 Nisan 1931
12 Temmuz 1932
18 Temmuz 1932
1 Ağustos 1933
9 Şubat 1934
21 Haziran 1934
24 Kasım 1934
5 Aralık 1934
20 Temmuz 1936
5 Şubat 1937
9 Temmuz 1937
2 Eylül 1938
10 Kasım 1938
30 Haziran 1939
1939
1 Eylül 1939
24 Ekim 1945
7 Ocak 1946
4 Nisan 1949
10 Kasım 1953
31 Temmuz 1959
12 Eylül 1963
262
; V. ••
,
Tak r-i Sükun Kanunu’nun kabul edilmesi
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kapatılması
Ankara Hukuk Mektebinin açılması
Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun çıkarılması
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Kanunu’nun kabulü
Miladi Takvimin kabulü
Medeni Kanunun kabulü
Maarif Teşkilatı Kanunu'nun kabul edilmesi
Ankara Antlaşması'nın imzalanmasıyla Irak ve Musul
sorunlarının çözümlenmesi
İzmir'de Atatürk'e suikast girişiminin engellenmesi
Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girmesi
Teşvik-i Sanayi Kanunu'nun kabul edilmesi
İkinci Dönem TBMM’nin sona ermesi
Yeni Türk Harflerinin kabulü
Yunan Başkanı Venizelos'un Türkiye'yi ziyareti ve iki
komşu devlet arasında dostluk ilişkilerinin gelişmesi
Serbest Cumhuriyet Fırkasının kurulması
Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılması
Kadınlara Belediye Seçimlerine katılma hakkı verilmesi
Menemen Olayı
Ölçü ve tartı birimlerinin değiştirilmesi
Türk Tarih Kurumunun kurulması
Türk Dil Kurumunun kurulması
Türkiye'nin Milletler Cemiyetine girmesi
İstanbul Üniversitesinin kurulması
Balkan Antantı’nın imzalanması
Soyadı Kanunu’nun kabulü
Mustafa Kemal'e Atatürk soyadının verilmesi
Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi
Montrö Sözleşmesinin imzalanması
Atatürk İlkelerinin Anayasaya eklenmesi
Sadabat Paktı’mn imzalanması
Hatay Devletinin kurulması
Atatürk'ün ölümü
Hatay'ın Türkiye topraklarına katılması
Karabük’te ilk demir-çelik işletmesinin açılması
İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması
Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurulması
Demokrat Partinin kurulması
NATO’nun kurulması
Atatürk'ün naaşınm Etnografya Müzesi’nden alınıp,
Anıtkabir'e nakledilmesi.
Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’nu üyelik için başvurması.
AET ile Ankara Antlaşması’nın imzalanması
TC. İNKILAP TARİHÎ VE ATATÜRKÇÜLÜK 8
7 Kasım 1982
1991
2003
3 Ekim 2005
Anayasanın halkoyu ile kabul edilmesi
Birinci Körfez Savaşı
İkinci Körfez Savaşı ve Irak’ın işgali
AB ile katılım müzakerelerine başlanması.
263
TÜRKİYE HARİTASI
G Ü R C İ S T A N
'İN
..ARDAHÂh*— •*'
. TRABZON
.î. *|ZEC İC İ''--.
m
y
%
rö ll

Benzer belgeler