Temel`siz - WordPress.com

Transkript

Temel`siz - WordPress.com
Güzel yurdumun, güzel insanları,
“Temel’den” adlı kitabım çok satıncaaa!!! “Hep Temel olmaz ya”
dedim! Alın (satın alın anlamınadır) size “Temel’siz”!!!
İstanbul Hukuk Fakültesi 1966 yılı Mezunları 19 Mayıs’ı yıllardır
güzel ülkemin, güzel bir yöresinde kutlarız! 2012 yılının 19 Mayıs’ını da
Erzurum Yöresinde kutladık!Ne hikmetse bilinmez, o yıl gençlik törenleri
kaldırıldı!!! İyi ki vardık da kendiliğinden gelen on beş, yirmi öğrenci, kırk,
elli de biz altmış, yetmiş kişi İstiklal Marşını söyledik! Onuncu Yıl marşını
da yanına ekledik!
Kim demişti, anımsayamadım “Eğer Kurtuluş Savaşını
kazanamasaydık, biz Türk’ler balığı Tuz Göl’ünde görürdük” diye!
Saygı size, bizlere balığı Karadeniz, Marmara, Ege denizi,
Akdeniz, Van gölü kıyılarında yediren kuşaklar!
1
Evet, bir gün de Erzurum içi gezildi, Çifte Minareli Camii’nin
karşısında, bizleri otele götürecek otobüsü bekliyoruz! Ara sokakta bir çay
ocağı ve sokakta tabureler! Oturduk, bir, iki fıkra! Derken çaycı lafa karıştı
ve biz Erzurumlular “Kimse” sözcüğünü, “Kisme” diye kullanırız, dedi,
başladı anlatmaya;
BAŞKA KİSME YOK Mİİ!!!
Adam mahallenin sarhoşu, sabaha karşı eve dönerken caminin önündeki
belediyenin açtığı çukura düşer;
-
Kisme yok miii!.. Kisme yok miii!..
Sabah namazı sonrası, imam camiyi kilitlemiş dönüyor, koşar, bakar!
Çukurdaki, mahallenin sarhoşu!..
- Seni çıkarırım eğer bir daha içmeyeceğine,
yaşayacağına söz verirsen?
- Başka kisme yok miii! Başka kisme yok miii!!!
dini
bütün
***
KADIN LAFIYLA!!!
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve
hostes;
- Sayın yolcular, lütfen kemerlerinizi bağlayınız.
Kimse bağlamamış. Duyuruyu yinelemiş, aldırış eden yok! Durumu pilota
anlatmış, pilot mikrofonu eline almış ve;
-
"Hele
dadaşlar,
kemerlerinizi
bağlayın
da
havalanah."
Herkes bir anda kemerlerini bağlar. Hostes şaşkındır, pilot açıklar;
-
Erzurumlu, kadın lafıyla iş yapmaz!!!
***
2
ÇAY!!!
Erzurumlu, Bayburt'a gitmiş, kahveye girmiş;
-
Hele gardaş bir çay getir de içek!
Ve peş peşe 29 bardak çay içmiş. Bayburtlu sormuş;
-
Abi, daha getirim mi?
Erzurumlu, elini kalbine götürüp, yanıt vermiş;
-
Yok gardaş. 30 bardak oldu mu çarpıntı yapiiiy!!!
***
SAĞLIKLI OLANA NEÇİ!!!
Erzurumlu’nun hanımı hastalanmış… Gecenin bir yarısı düşmüşler hastane
yoluna…. Karanlıkta adam direğe toslamaz mı…. Kadın elektrik direğini
göstererek;
-
Herif bu neçi!!!
Kızan adam;
-
Erzurum’un çüki!!!
-
Ah, ah sağlıklı olana neçi!!!
***
3
BENDE DİYİREM HEE!!!
Erzurum'a bilgisayarın daha yeni, yeni gelmeye başladığı zamanlarda bir
işyerine bilgisayar ve stok programı satılır. Teknik servis elemanı
bilgisayarı işyerine kurduktan sonra stok programının kullanımı ile ilgili
bilgi verir ve ayrılır. Aradan bir iki saat geçer, işyerinden telefon;
Kardeşim sizin anlattığınız gibi yapirem fakat program düzgün
çalışmiir.
Teknik servis elemanı sorar;
- Nasıl yapıyorsunuz?
- Senin anlattığın gibi!..
- Hata ne?'
- Yazdığım bilgiler kaydetmeme rağmen saklanmir.
- İşlem basamaklarını tek, tek anlatın!
- Tamam, programı açirem. Malın adı bölümüne adını, adedi
bölümüne adedini, birim fiyatını vb. yazirem. Hepsini yazdıktan sonra
senin anlattığın gibi kayıt bölümüne basirem. Ekrana bir yazı geliir:
Kaydetmek ister misiniz? E / H yazısı çıkir. Bende diyirem Heee!!!
***
YANIT!!!
Hükümet, Erzurum'a bir yazı göndermiş;
- “Kışın soğuk geçeceği anlaşılmaktadır... Kullandığınız yakıtın
cinsini, kod numarasını ve stok durumunu acele bildiriniz.”
Erzurumlu bir köy muhtarı da hemen Ankara'ya cevap yazmış;
- Yakıtımız pohtir... Kod numarası yohtir… Stokumuz ise çohtir!!!
***
4
BAKIŞ ACISI
Bugün yarından bir gün gençsin!
Bugün dünden bir gün daha yaşlısın!
Seçim senin!!!
***
5
DÜNYANIN SON GÜNÜ!!!
Öğretmen derse girer;
- Dersimiz “Kompozisyon”! Konumuz “Yarın dünyanın son günü
olsaydı, bugün ne yapardınız?” Süre “20 dakika”!
Kağıtları toplar ve başlar okumaya; “Sabaha kadar sevgilimle olurdum!”,
“Sabaha kadar ibadet ederdim!”, “Motorumla gidebildiğim kadar,
giderdim!” On… On… On…
Her öğrenci “On” aldıktan sonra öğretmen döner öğrencilerine;
- E be çocuklar, bunları yapmanız için yarın muhakkak dünyanın
son günü olması mı, lazım!!!
***
AY IŞIĞI SONATI!!!
Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında
dolaşmaktadır… Piyano sesi duyarlar…Açık camın önünde kalakalırlar…
Çalan muhteşem çalmaktadır… Kapıyı çalarlar, çalanı görmek için…
Kapıyı anne açar…
-
Kızım çalıyor… Ne acı ki, kördür….
Annesi kızına, Beethoven’in geldiğini
heyecanlanır… Beethoven kızın ellerini tutar ve;
-
söyler
ve
kız
çok
Lütfen benden birşey isteyin.
Ben hiç ay ışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?
Piyanonun başına geçen Beethoven “Ay Işığı Sonatını” doğaçlama
olarak besteler!!!
***
6
GELECEĞİNİ BİLİYORDUM!!!
Birinci Dünya Savaşı… Savaşın en kanlı günlerinden biri… Asker,
en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü… İnsanın,
başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru
altındaydılar… Tam siperden dışarı doğru bir hamle yapacağı sırada, başka
bir arkadaşı onu omzundan tutarak tekrar içeri çekti,
Delirdin mi sen? Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş.
Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için yapabileceğin bir şey yok.
Boşuna kendi hayatını tehlikeye atma.
Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siperden dışarıya attı.
İnanılması güç bir mucize gerçekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru
altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa, koşa geri döndü. Birlikte
siperin içine yuvarlandılar. Fakat cesur asker yaralı arkadaşını
kurtaramamıştı. Siperdeki diğer arkadaşı;
-
Sana söylemiştim, boşuna hayatını tehlikeye atmana değdi mi?
Değdi…değdi...
Ve hıçkırarak arkadaşının son sözlerini tekrarladı;
“Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyordum…”
7
BİR KİBRİT!!!
Stada girerken her kişinin eline bir kutu kibrit tutuşturuyorlardı. “Gene
reklam” diye mırıldandım!.. Devre arası birden ışıklar söndü. Koskoca stat
zifiri karanlık….
Bir anons;
-
Lütfen, stada girerken size verilen kibritlerden bir tane yakınız.
Koskoca stat aydınlanmıştı!!!
***
8
BAKMAK, GÖRDÜM ANLAMINA GELMEZ!!!
Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir kasabada duran bir arabanın
yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa;
Buranın yabancısıyım, parkın hemen yanı başındaki fırını
arıyorum, çok yakın olduğunu söylediler..
Çocuk arabanın penceresini açtıktan sonra;
Ben de buraya ilk defa geliyorum, Ama sağ tarafa gitmeniz
gerekiyor herhalde..
Sen de yabancısın, fırının sağ tarafta olduğunu nereden
biliyorsun?
Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz? Kuş
cıvıltıları oradan geliyor...
İyi ama, bunların parktan değil de tek bir ağaçtan gelmediği ne
malûm?.
Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez. Üstelik manolyalar
da katılıyor onlara.. Hem biraz derin nefes alırsanız, fırından yeni çıkmış
ekmeklerin kokusunu da duyacaksınız..
Adam gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, teşekkür
etmek için döndüğünde çocuğun kör olduğunu fark eder. Çocuk da, adamın
konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden kör olduğunun fark
edildiğini anlar.. Işığa hasret gözlerini adamdan saklamaya çalışırken;
Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, görmeyi o kadar çok özledim
ki!. Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?.
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken;
Artık emin değilim. Emin olduğum tek şey, benden iyi
gördüğündür!!!
***
9
Oldum bittim alçak gönüllüğümdür, her avukat gibiii!!!
ALÇAK GÖNÜLLÜLÜK!!!
Agora’da Günnur’a rastladım. İlkokuldan, ayni sınıftaydık. Ben 551 Önder,
o 557 Günnur, peş, peşe! Eşini tanıştırdı. Ve ona;
-
Hani, Kemal’lerde söz ettik, o Önder!
Döndü bana;
- Kemal’i hatırladın mı? İlkokuldan! Mühendis
Onlardaydık, karısı sofrayı hazırlamış ve seslenmiş;
- Hadi Kemal, sofra hazır gel!
- Önder’in kitabını okuyorum, şimdi gelemem!!!
oldu?
***
HÂLA MI???
Söylemiştim, ben avukatım! Uzmanlık alanım Toplu Sözleşmeler
kotarmak! İzmir Metro şirketinin sözleşmesini kotarmağa çalışıyoruz.
Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı bana doğru;
-
Önder Bey, sabah işçileri topladım, konuşuyoruz, bir işçi bana;
- Başkan, 20 yıl önce Belediyeden emekli olmuş babama Toplu İş
Sözleşme görüşmelerinden söz ettim. Sordu;
-
Karşı tarafta kim var?
Avukat Önder Limoncuoğlu!!!
Ben işçiyken de o gelirdi, hala mı!!!
***
10
SENİ İYİ GÖRDÜM DÖNEMİ!!!
Geldim yetmişbeşine! Yaşlanmak güzel şey! Dileğim, hepinizin
yaşlanması! Dişinizi sıkın, 2030’u görürsek insan ömrü 130 yıl olacakmış,
30 yılı çocukluk, 100 yıl ise olgunluk! İhtiyarlık tarih!!! Ancak, bu
günlerde karşılaştığım her tanıdık; “Önder, seni iyi gördüm” demekte!..
Buna göre;insanın 3 dönemi var demek;
• Çocukluk dönemi!
• Olgunluk dönemi!
• Seni iyi gördüm dönemi!!!
***
ŞEYTAN KULAĞINA KURŞUN… KİM O???
Üç yaşlı... Oturmuşlar bir banka... Biri diğerlerine;
- Ben yaşlandım artık, ne zaman karyolanın ucuna gelsem,
“Pijamamı giyiyor muydum, çıkarıyor muydum” hatırlayamıyorum.
- Ben de merdiven başına her gelişte, “İniyor muydum, çıkıyor
muydum” hatırlamıyorum. der ikincisi. Üçüncüsü;
- Sizler gerçekten yaşlanmışsınız! Ben her şeyi hatırlıyorum…
Şeytan kulağına kurşun! Kulağını çekip 3 kere tahtaya vurur… Sonra
birden arkasını dönüp;
- Kim o!!!
11
ZAMAN!!!
Ulan zaman!’
Kulak ver de iyi dinle!
Doğduğumdan beri, uğraşıyorsun benimle!
Yavaşlayacak yerde, çabuk geçtin,
Hızlanacak yerde nedense durmayı seçtin!
Şimdi de yolun sonundaki bu çıkışsız inişte,
Bari arkadan itme,
Gidiyoruz işte!!!
Okan Atas
***
Zamanı mı, bilemem!.. Zaman deyince şiirim aklıma
geldi de!!!
ZAMAN
Herçağın tek hükümranı,
İnsanları korkutan,
Sevdiklerinden ayıran,
Koruğu helva yapan,
Peygamberleri sahtekâr kılan
Tek ümit, zaman....
Tepe takla gelmen uzayda tez zaman.
1961
Önder Limoncuoğlu
12
Benden….. Avukattan söz etmişken!!!
***
İLK VE TEK AVUKATSINIZ DA!!!
Özü, sözü doğru, cennetlik bir avukat vefat eder… Büyük bir
karşılama sonrası doğru Cennet’e götürülür… Cennet’in kral dairesine
yerleştirilir… Avukat şaşkın, sorar;
- Papalar, kardinaller bile sıradan odalarda da neden beni kral
dairesine yerleştirdiniz?
-
Siz Cennete gelen ilk ve tek avukatsınız da!!!
***
13
MESLEKİ DAYANIŞMA!!!
Gemi batar… Üç kişi kurtulur, biri rahip, biri bilgin, biri avukat…
Bir direğe sarılmış halde su üstünde durmaya uğraşırlarken Javs (köpek
balığı) görünür… Hızla yaklaşır, dalar, kapar bilgini…
“Dur, yeme beni. İnsanları uçuran araçları ben buldum… İnsanlığı ben
aydınlattım… Yeni ilaçlarla onların ömrünü ben uzattım… İnsanların
bana ihtiyacı var…”
Bilginin son sözleri olur.
Biraz sonra gene görünür Javs… Hızla yaklaşır, dalar, kapar rahibi… O da,
“Allah adına insanlığı iyiliğe, sevgiye davetle görevli olduğundan,
insanların ona ihtiyacı olduğundan…” dem vurur.
Değişmez kaderi, Javs ‘a yem olmuştur.
Titreyerek beklemektedir avukat. Biraz sonra gene görünür Javs… Can
havliyle;
“Ben insanları savunurum, avukatım… İnsanların bana ihtiyacı var…”
Sözleri dökülür avukatın ağzından!...
Dalar Javs, sırtına alır avukatı, hızla kıyıya yanaşır ve sahile atıverir.
Avukat şaşkın, sorar;
- Onları yedin, neden beni kurtardın?
- Mesleki dayanışma!!!
***
14
ŞAHİT HAKİKİ RECAİ… ŞAHİT HAKİKİ RECAİ!!!
Mübaşir bağırdı; “Şahit Recai!.. Hakimin karşısına koydu adamı. Zabit
katibi hüviyet tespiti yaptı. Hakim;
-
Bu kadın bu adamdan boşanmak istiyor, ne biliyorsan, anlat.
Ben bir şey bilmiyorum hakim bey..
Peki, neden şahit oldun?
O benim şahidim Recai değil, Hakim bey.
Deyince davacı kadın, Hakim mübaşire seslendi;
-
Oğlum, şahit hakiki Recai’yi çağır!
Açtı kapıyı mübaşir, bağırdı;
-
Şahit hakiki Recai… Şahit hakiki Recai!!!
***
HUKUKÇUNUN AŞK MEKTUBU!!!
Malatya’da bir dergide yayımlanan mektup şu şekilde;
- Müştemilat tanem, temlik edilmeyenim. Sana olan sevgim dava
dilekçem kadar uzun. Bir bakışın kalbime, icra dosyama para yatmış kadar
derin etkiler bırakıyor. Kalem gibi kaşların, kadastro davası gibi karışık
saçların para kokusu gibi burnumda tütüyor. Tanık dinlemek istemeyen
hakimler gibi nazlanma. Senden mektup almak inan icra hukuk
mahkemesine hakim atamaktan daha zor. Delillerimiz farklı olsa bile biz
seninle mütemmim cüz gibiyiz. İzale-i şüyu bile bizi ayıramaz. Edinilmiş
mallara katılmayan, artık değerler arasındaki denkleştirme sonucu bir
alacak istemeyen sevgilim. Yargıtay'da olan dosyam kadar özledim seni.
Annem buluşmamızı, evlenmemize kadar bekletici mesele yapıyor. Oysa
ben seninle birleştirilen davalar gibi olmak istiyorum
***
15
BEN DE MERAK EDİYORUM!!!
Adam kinlenmiş. Köyün girişinde pusu kurar. Önce 6 kurşun…
Sonra on kere bıçaklar… Öldüğüne emin olmak için kafasını da taşla ezer.
Yakalarlar, jandarmadaki ifadesinde, pusu kurduğunu, 6 kurşun sıktığını,
on kere bıçakladığını, başını taşla ezdiğini ikrar eder. Tanıklar da ayni
ifadeyi verir… Sevk ederler kazaya… Aynı ifadeler savcılıkta da verilir…
Ağır cezada da! Son celseye girilir… Reis davayı bitirecek, usulen sorar;
- Davayı bitiriyoruz, son olarak söyleyeceğin varsa söyle…
- Avukat tutmak istiyorum Reis Bey …
Sinirlenir Reis;
- Ulan, bu adamı sen öldürmedin mi?
- Ben öldürdüm Reis Bey…
- Önceden planlayıp pusu kurarak öldürmedin mi?
- Önceden planlayıp, pusu kurarak öldürdüm, Reis Bey…
- Bu silahla değil mi?
- O silahla Reis Bey
- Bu bıçakla, bıçaklamadın mı?
- O bıçakla Reis Bey.
- Şahitler yalan mı söylüyor?..
- Haşa, doğruyu söylediler Reis Bey…
- Peki, avukat ne söyleyecek lan?..
- Bende onu merak ediyorum ya, Reis Bey!!!
***
16
TANIK!!!
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çağırırlar. Kadın
yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır;
- Bayan Jones... Beni tanıyor musunuz?
- Ah evet Bay Williams, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz
taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız. Sürekli yalan
söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz
insanların arkasından konuşuyorsunuz, 2 dolar fazla kazanmak için
herkesi satarsınız...
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur. Adam ne
yapacağını bilemez bir halde kadına tekrar sorar;
- Peki Bayan Jones, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?
- Elbette tanıyorum. Çocukluğumda ona dadılık yapmıştım..
Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir.. Etrafında bir tek dostu yoktur
ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdığını söylüyor..
Bütün salonu bir uğultu kaplar. Hakim kürsüye tak, tak, tak vurup herkesi
susturur ve her iki tarafın avukatını da kürsüye çağırır ve ikisine de
eğilmelerini söyleyerek kulaklarına şunu fısıldar; “Eğer bu kadına beni
tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikinizi de harcarım!!!”
***
17
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ!!!
Mahkemelerde Yargıç kararı tefhim için “gereği düşünüldü” dedi
mi, taraf avukatlarının ayakta dinlemeleri usuldendir. Baro’nun en kısa
boylu avukatıydı, 1,50! Ondan da kısası geldi, 1,45!… Karşılıklı Ağır
Ceza’ daydılar. Yargıç seslendi;
-
Gereği düşünüldü… Ancak, gerisi gelmedi, biraz bekledi tekrar;
Gereği düşünüldü… Durdu ve gene;
Gereği düşünüldü…
“Kararı unuttu mu” derken, mübaşir avukatlara bakıp, hakime fısıldadı;
-
Taraf vekilleri ayakta hakim bey!
Gereği düşünüldü… ve karar tefhim edildi!!!
***
18
AİLEYE BİR AVUKAT GİRECEĞİNE!!!
Olay Güney İtalya’da geçer! İki genç birbirlerini sevmektedirler…
Oğlan hukuk mezunu, staj yapıyor, avukat olacak…
Bir gün kız ağlamaklı gelir;
- Ben bebek bekliyorum!
- Üzülme, avukat olunca evlenmeyecek miydik? Ne kaldı? Şimdi
seni isterim, evleniriz!
Rahatlar kız ve:
- Hele dur, istemeye geleceğini anneme söyleyeyim, annem
babamı, o da aileyi hazırlasın.
Der, gider. Gidiş, o gidiş… Bir yıl ne haber getirir kız, ne de ortada
görünür… Oğlan avukat olmuştur. Bir gün, kasabanın ana caddesinde
yürürken, birden karşı kaldırımda sevgilisini görür. Elinde bir çocuk
arabası, içinde bir çocuk… Koşar, yanına gider, sorar:
- Neredesin, kim bu?
- Çocuğumuz.
- Hani,
haber
Evlenecektik?..
verecektin?
Seni
istemeye
gelecektim?
- İstemeye geleceğini anneme söyledim. O babama. Babam bütün
aileyi topladı. Üç gün, üç gece tartıştılar… Sonunda, karara vardılar;
“Aileye bir avukat gireceğine, bir piç girsin!!!
***
19
KAPIYA BAKMIYORDU!!!
ABD şok bir haberle sarsıldı… Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle
suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı... Ama karısının cesedi ortada yoktu!..
Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Futbolcu sanık
sandalyesinde oturuyordu. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna
etmeye uğraşıyordu;
-
Sayın jüri,
Müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum. Buna, az
sonra sizler de inanacaksınız… Neden mi? Bakın, simdi 1'den 10'a kadar
sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu kapıdan
içeri girecek… 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10...
Bütün jüri kapıya döndü... Kimse girmedi içeriye… Avukat bir
savunma dehasıydı; öldürücü hamlesini yaptı;
- Bakın, siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz… Çünkü hepiniz
içeri girecek diye kapıya baktınız… İşte, kararı buna göre vermenizi
istiyorum…
Jüri, ünlü futbolcuyu suçlu buldu ve dava bu şekilde sonuçlandı.
Mahkeme çıkışında avukat, bayan jüri başkanına yaklaştı:
- 10'a kadar saydığımda, siz de diğer üyeler gibi kapıya bakmıştınız.
Neden, böyle bir karara imza attınız?
- Doğru, ben de kapıya baktım, ama müvekkiliniz kapıya
bakmıyordu!!!
***
20
SAVCI 5 YIL DİYE DİRETİYORDU!!!
Yakarır ailesi,”Sayın avukat, her ücret kabul yeter ki idam edilmesin!”
Hüküm 35 yıl ağır hapis oldu… Sevindiler… Avukatın ellerine sarıldılar…
-
Çok uğraştınız…
Doğru, savcı 5 yıl diye diretiyordu!!!
***
DANIŞMANIM OLURSUN!!!
Köy meydanı!.. Bir yanda inekler otluyor, diğer yanda mevsimsiz
ilişkiye girmesinler diye tel örgüler içine konmuş biri yaşlı, biri genç 2
boğa içlerini çeke, çeke inekleri seyretme de! Genci sorar yaşlıya;
- Şu dikenli telleri nasıl aşar da, ineklerle halvet oluruz?
- Bak şunu yapalım! Gerilelim, gerilelim en sona kadar, hızla
koşmaya başlayalım, dikenli tellere gelince bütün gücümüzle
ayaklarımızı yere vurup, sıçrayalım ve aşalım telleri. İneklerle halvet
olduktan sonra aynı şekilde döneriz.
Gencin de aklı yatar... Gerilirler ve başlarlar koşmaya. Dikenli tellere
gelince bütün güçleriyle ayaklarını yere vurup, sıçrar ve aşarlar. Ama
yaşlının canı yanmıştır. Ne oldu diye döner tellere bakar. O ne?
Yumurtalıkları dikenli tellerde asılı durmakta! İki elini başına alıp,
ağlamaya başlar… Genç, yaşlıyı yanında göremeyince döner, seslenir;
- Neden gelmiyorsun?
Tellere asılı duranları gösterir yaşlı… Genç, bir tellerde asılı
duranlara, bir otlayan ineklere bakar… Döner yaşlıya;
- Olsun be! Gene gel, danışmanım olursun!!!
***
21
SEN DANIŞMANSIN!
Bir çoban yol kıyısında koyunlarını otlatıyormuş. Yanına bir
Cherokee Cip yanaşmış, Cerruti elbise, Brioni gömlek giyen, Ray-Ban
gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağı inmiş ve çobana sormuş;
- Süründe kaç tane koyunun olduğunu bilirsem, bana bir tanesini
verir misin?
- Olur, bil, al!
Genç adam cep telefonunu bilgisayara bağlamış, Nasa sistemine
girmiş, bir database ve algoritma ile doldurulmuş 60 excel tablosu açmış ve
150 sayfalık bir rapor basmış ve;
- Süründe 1586 adet koyun var…
- Doğru… Koyununu alabilirsin…
Genç adam koyunu almış ve jeep’inin arkasına koyarken, çoban
seslenmiş;
- Senin ne iş yaptığını bilirsem, bana koyunumu geri verir misin?.
.
- Evet, neden olmasın…
- Sen danışmansın…
- Nasıl bildin?
- Çok basit… Buraya çağrılmadan geldin, bu bir… Benim bildiğim
bir şeyi bana söylemek için benden bir koyun istedin, bu iki… Yaptığın
hiçbir şeyden anlamıyorsun, çünkü koyun diye köpeğimi aldın, bu üç…
***
22
POLİSLERDEN SONRA ALACAĞIM!!!
İki araba birbirine vurur…. Birinden bir avukat, diğerinden bir doktor
iner….
Avukat;
-
Geçmiş olsun, bir şeyin var mı?
Doktor;
-Önemli bir şey yok, ufak tefek sıyrıklar….
Avukat viski dolu matara çıkarır;
- Çek bir fırt rahatlarsın…
Doktor uzunca diker;
- Sağ ol, sen de alsana…
Avukat;
-
Yok, ben polisler geldikten sonra alacağım!!!
***
***
23
Avukatlara, danışmanlara biraz ayıp olmuyoooor mu?..
POLİS YAPCAZ ONU!!!
Yaşlı bir amca eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir. Bunu
gören trafik polisleri amcaya takılmak isterler ve onu durdururlar
;
-Be amca, neçin takman golanı? (emniyet kemeri)
-Dakmam be işte.
-Eee, bak gördün mü şimdi ceza keseceyik.
-Kes bakalım ne keseceysan da gidecem; acele işim var.
-Peki, amca, cezayı sana mı yazalım, yoksam eşeğe mi? Cezayı sana
yazarsak 5 milyon ödeycen, eşeğe yazarsak 3 milyon ödeycen…
-Bana kes o zaman.
-Neden sana keseyoz amca?
-Onun sicili temiz olsun, polis yapcaz onu!!!
***
MEZDEKE’NİN KASETİ VAR MI!!!
Trafik polisi arabayı durdurur sorar;
- Ehliyet, ruhsat lütfen?
- Buyrun...
- Çevre vergisi pulu?
- Burada buyrun...
- İlk yardım çantanız var mı?
- Yangın söndürücü?
- Burada buyrun.
- Zincir?
- Derhal çıkarayım, buyrun.
Tabii deyip bagajı açmış adam. Polis bakmış içinde eksik yok.
Peki be, Mezdeke’nin kaseti var mı?
O da var!
Çal, sesi de aç…
Polis başlamış oynamaya. Bir yandan oynarken, bir yandan mırıldanır;
Eee... Eşek değilsin ya! Takarsın artık bi 20‘lik!!!
24
250 NUMARALI YOLDAN ÇIKTIĞIMIZDAN BERİ
BÖYLELER!!!
Amerika’da 22 numaralı karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol
polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görür… Minimum 50 km/s
hız ile gidilmesi gereken yolda araç 22 km/s hız ile gidiyor ve yolu tıkıyor.
Sürücüyü uyarmak için aracın peşinden gidip, durdurur… Bir de ne
görsün… Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze, aracın arka koltuğunda da tir
tir titreyen 3 tane yaşlı teyze… Polisi görünce, yaşlı sürücü endişelenerek
sorar; “Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?”
- Hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu
bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km.
hızla gidiyorsunuz.
Yaşlı teyze:
- Ama otoyolun girişinde “22” yazıyordu ve bende bu hıza uymak
istedim!
Polis:
Hanımefendi o “22” otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km
hızla gitmelisiniz.
Tamam, anladım bundan sonra hızlanacağım.
Polisin gözü arkadaki tir, tir titreyen üç yaşlı kadına takılmış ve merakını
yenemeyerek sormuş:
- Hanımefendi arkadaki hanımların nesi var? Rahatsızlar mı? Bir
şeyden korkmuş gibi de duruyorlar?
- Vallahi ben de anlamadım, 250 numaralı yoldan çıktığımızdan
beri böyleler!!!
25
***
26
POLİSTEN DOST!!!
Ankara’dan her hatırlı gelişinde karakol’dan bir polis gelir alır
Neyzen’i, ney çalsın diye!!! Bir gün karakol’a işi düşer, herkes sallar
Neyzen’i!!! Dayanamaz;
Polisten dost olmaz feriştahı olsa bile,
Et hepsinin ağzına Ramazan’da oruçlu olsa bile!!!
***
Kime sordumsa seni,
Kimi ayyaş, kimi hırsız, kimi deyyus dediler,
Künyeni almak için partiye ettim telefon,
Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler!!!
Neyzen Tevfik
***
27
Hazır Meclis’e gelmişken!!!
KAPININ TAMİRİ!!!
Meclis Genel Kurul Salonu'nun giriş kapısının tamiri
gerekiyormuş. Konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet
ederek kapıyı göstermiş, fiyat istemiş. Birinci marangoz;
- 500 milyon liraya olur bu iş, 200 milyon malzeme, 200 milyon
işçilik, 100 milyon da kâr...
Bürokrat ikinci marangoza dönmüş;
- Siz bu işi kaça yaparsınız?
- 2,5 milyar lira..
- Nasıl olur bu kadar fiyat farkı?...
- 1 milyar bana, 1 milyar size, 500 milyonu da bu arkadaşa veririz
kapıyı yapar!!!
***
28
CEMAL DE ONLARI TEMSİL ETSİN!!!
Parti başkanı, kimi gösterse mebus oluyor, Cemal'i aday listesine
koymuş! Partililer itiraz eder;
-
O, üç kağıtçının biridir…
-
Memlekette o kadar çok var ki, Cemal de onları temsil etsin!!!
***
29
BURADAN ÇOK EŞEKLER UÇURUMA YUVARLANDI!!!
Bir partili seçim bölgesi olan şehrin köylerinde seçim öncesi geziye
çıkar. Yanında da köylerden birinden bir çoban ona kılavuzluk eder. Sarp
bir dağın yamacından geçerken çoban partiliyi uyarır;
- Aman dikkatli yürüyünüz efendim, zira buradan çok eşekler
uçuruma yuvarlandı!!!..
***
HANGİSİNİN!!!
Bakanlardan birinin ölmesiyle başka bir milletvekili onun süresini
doldurmak üzere seçilmişti. Adam hemen karısına telefon ederek, bu haberi
vermek istedi;
-
Bir bakan karısı olmak ister miydin?
Karısı biraz düşündü sonra;
-
Hangisinin!!!
***
MEDYA HERŞEYİ BÜYÜTÜYORDA!!!
Aynı Bakan duyurdu;
-
Bu ayki basın toplantım Pazar’a hamamda!.
Herkesin üzerinde peştamal vardı ama Bakanın üzerinde gazete sarılı!..
Atılır gazeteciler;
- Bakanım niye peştamal değil de, gazete kağıdı?
- Medya her şeyi büyütüyor da!!!
***
30
BAKAN YÜZME BİLMİYOR!!!
Bir ülkede bir Bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne
yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu.
Nihayet; "Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun" diye
düşündü ve ilan etti;
-
Pazar günü saat 10'da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada.
Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı
kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı!..
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu;
"Bakan yüzme bilmiyor!!!"
***
NEWYORK’TA GENEL EV Mİ VAR!!!
Papa Newyork hava alanına yeni inmiş… Basın çevirmiş etrafını…. Biri
sorar;
-
Newyork’ta genel evi de ziyaret edecek misiniz?
Newyork’ta genel ev var mı?
Ertesi gün gazete manşetleri;
Papa Newyork’a iner, inmez “Genel Evi sordu!!!”
***
31
GAZETECİ!!!
Genç bir gazeteci yeni işe başlar…. Elde fotoğraf makinesi, içi coşku
dolu haber peşinde… Bir kalabalık, bir kalabalık… . Bir sağa gider, bir
sola… Yerde yatanı göremez…. Bağırır;
-
Çekiliiin, yerde yatan babam!...
Yarılır kalabalık, geçer gazeteci…Yerde yatan bir eşektir!!!
***
HABER!!!
Gerçek haber, “Bir köpeğin, bir insanı ısırması değil, bir insanın bir
köpeği ısırmasıdır!!!”
***
NASIL ZENGİN OLUNUR!!!
Bir gazeteci, ülkenin en zenginlerinden 65 yaşlarında bir iş adamıyla
röportaj yapmaktadır. Sorar;
- Efendim, bu serveti nasıl oluşturdunuz?
- 1920'lerin sonuydu…. 1. Dünya Savaşı'nın etkileri yeni, yeni
siliniyordu… Benimse cebimde 5 sent vardı… Cebimdeki 5 sentimle, bir
elma aldım. Akşama kadar onu parlatıp, 10 sente sattım. O gece sabahı
zor ettim. Ertesi sabah, 10 sentimle 2 elma aldım ve onları da sattım.
Böyle çalışarak, bir ay sonunda, 10 dolardan fazla para kazanmış oldum.
Ertesi ayın başıydı, bir telgraf aldım “Halanız öldü, stop! 20 milyon
doları size kaldı, stop!!!
***
32
GAZETECİ YAKLAŞIMI!!!
***
33
Dostluk!
Dost, dost diye nicesine sarıldım,
Benim sadık yarim, kara topraktır!
Aşık Veysel
***
34
En büyük kazığı dostlarından yersin, çünkü savunma sistemleri,
düşmanlara karşı kurulmuştur, dostlara karşı değil!!!
***
***
35
Ah!!! Şu doktorlar!!!
ANNENİN POPOSUNA DEĞİL,
BEBEĞİN POPOSUNA ŞAPLAK VURULUR!!!
İlk doğumunu yaptıran stajyer doktor, yanında kendisini izleyen hocasına
sordu;
-
Nasıl buldunuz hocam?
Profesör;
İyi, iyi... Yalnız, doğumdan sonra annenin poposuna değil,
bebeğin poposuna şaplak vurulur!!!
***
36
BİR DEFA DAHA SOYUNACAK HALİM KALMADI!!!
Genç bir sanatçı adayı kız, doktoruna telefon açıp;
- Doktor bey, randevuma gelemeyeceğim.
- Geçmiş olsun… Çok mu hastasınız?
- Yoo değilim. Yalnız bugün bir prodüktöre gidip bir rol istedim.
Sonra terzime gittim. Daha sonra ev sahibiyle kira meselesini tartıştık.
Kısacası doktor bey, bir defa daha soyunacak halim kalmadı!!!
***
CUMA GÜNLERİ OTOBÜSLE!!!
65 yaşlarında bir kadın check-up için doktora gider.
Doktor;
- Hanımefendi, daha fazla kardiyovasküler aktiviteye ihtiyacınız
var, haftada en azından 3 kez sexüel ilişkide bulunmanızı tavsiye ederim.
Kadın mahcup;
- Lütfen bunu siz kocama söyleyin.
Doktor bekleme odasına gider ve kocaya karısının haftada 3 kez seks
yapmaya ihtiyacı olduğunu söyler. 70 yaşlarındaki koca sorar;
- Hangi günler?
- Pazartesi, Çarşamba ve Cuma en ideali olur.
- Pazartesi ve Çarşamba günleri onu ben getirebilirim, ancak
Cuma günleri otobüsle gelmesi gerekecek!
***
37
HEKİMLER ODASINA BAŞKAN!!!
Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 50’nci evlilik yıl dönümlerini kutlarken,
Sam birden eşine bir soru sorar;
- Sevgilim, bu 50 yıl içinde beni hiç aldattın mı?
- O da nereden çıktı? Cevabı öğrenmek istemezsin herhalde!
- İsterim, Lütfen anlat. 50 yıl sonra hiç önemli değil, merak
ediyorum!
- Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım.
- Kimlerdi bunlar?
Diye sorar Sam.!
- İlki, hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak
istiyordun da, hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka
müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en
modern aletlerle kliniğini açabildin!
- Canım benim. Benim için kendini feda ettin, demek beni bu kadar
çok sevdin! Peki ikincisi?
- Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin, bir by-pass ameliyatı
olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an
ölebilirdin. Dr. Henry onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Hayata
döndün!
- Ah! Benim sevgili karım, hayatımı kurtarmak için kendini feda
ettin? Peki, üçüncü aldatışın?
- Hatırlıyor musun, yıllar önce hekimler odası başkanı olmak
istemiştin de 247 oy eksikti!!!
***
38
SİZE İKİ VAKTE KADAR BİR YOL GÖZÜKÜYOR!!!
Adam poposunun üzerine oturamıyor, basurdan müşteki…. Bir
arkadaşı kahve telvesi sürmesini önerir… .Onu da dener.. Bir yanma başlar,
dayanılır gibi değil…… Doğru doktora götürürler.
-
Bir bakayım, indirin pantolonunuzu, eğilin…
Pantolonunun çıkarır, poposunu doktora doğru çevirir… Doktorda
eğilir, popoya bakar, bakar başlar konuşmaya…
- Size büyük bir kısmet var… İki vakte kadar size bir yol
gözüküyor… Önünüz ferah… Hanenize ay doğmuş!!!
***
20 YILDIR KÖYÜME GELMEYEN ELEKTİK,
İKİ DAKİKADA POPOMA GELDİ, ONA GÜLÜYOOOM!!!
Köylünün birinin poposunda siğil çıkmış, adamı şehre indirmişler. Doktora
gitmiş!
Doktor;
- Oraya elektrik vereceğiz. der, verir!
Adamda gülme başlar, elektriğin dozu arttıkça, daha da gülmesi artar.
Doktor sinirlenir;
- Neye gülüyorsun be adam?
- 20 yıldır köyüme getiremediğimiz elektriği, iki dakikada kıçıma
kadar getirdiniz ona gülüyoom, doktor bey!!!
***
39
SSK MALI DEĞİL Mİ!!!
Kadın göğüslerinin küçüklüğünden şikayetçidir ve silikon taktırmak
istemektedir. Özel bir hastaneye gidip derdini anlattığında, aldığı cevap;
Bizim silikonlar en iyisindendir. Ama biraz pahalıdır, size 500
milyona mal olur.”
-Ayyy.... çok pahalıymış bana önerebileceğiniz başka bir
hastane var mı?
-Evet bu işi en ucuz SSK hastanesinde yapıyorlar. Gidip bir de
onlarla görüşün.
Kadın doğru SSK hastanesinin yolunu tutar ve SSK'daki doktorla görüşür.
Bakar ki silikon aynı, ama fiyat 50 milyon, çok sevinir ve hemen taktırmak
ister. Kadını ameliyata alırken doktor;
-Sizi uyarmak zorundayım, bizim silikonlarımızın küçük bir
problemi vardır. Zaman, zaman kendiliğinden iner ve göğüsleriniz
küçülerek eski haline gelir. Fakat, kollarınızı kuş gibi çırparak, tekrar
şişirebilirsiniz, der.
-Tamam, problem değil, bunu yapabilirim.
Silikonları taktırır. Birkaç gün sonra hastaneden çıkar ve yeni imajını test
etmek için bir bara gider. Yanına orta yaşlı bir adam yaklaşır ve;
-Affedersiniz, bir içki ısmarlayabilir miyim?
-Tabii neden olmasın !
Sevinirken, silikonlar yavaş, yavaş küçülmeye başlar. Kadın panik halde
hemen kollarını kuş gibi çırparak silikonlarını tekrar şişirir. Olayı izleyen
adam sorar;
-Affedersiniz, SSK malı değil mi ?
Kadın şaşırmış ve çok utanmıştır;
-Evet, ama nasıl bildiniz?"
Adam bir yandan çırpmakta olduğu bacaklarını işaret ederek yanıtlar;
-
Bu da!!! Bu da!!!
***
40
BİR ŞİŞE ŞARABA HALLETİM, DOKTOR BEY!!!
Psikologa başvuran adam ;
- Geceleri uyuyamıyorum efendim, sürekli yatağın altında biri
varmış gibi geliyor... Yatağın altına iniyorum, bu sefer de, sanki yatağın
üzerinde birileri varmış gibi geliyor....
- Altı aylık bir çalışma sonucu bu sorunu hallederiz.
- Peki vizite ücreti ne kadar ?
- Seans başı 50 dolar, haftada üç seans.
Tabii, adamın gidişi, o gidiş. Doktor bir kaç ay sonra hastaya sokakta
rastlar, gıcık bir şekilde gülerek;
- Ne oldu hastalıktan kurtulabildin mi ?
- Hem de bir şişe şaraba doktor bey !
- Nasıl yani ?
- Sizden çıktıktan sonra birahaneye uğradım, biramı içerken
yanımdaki berduşla dertleştik, ona bir şişe şarap ısmarladım, o da bana
karyolanın bacaklarını kesmemi tavsiye etti!!!
***
CEVABA GÖRE KOLTUK AYARI!!!
Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın ;
- Ah doktorcuğum, bu dişi çektirmektense çocuk doğurmayı tercih
ederim.
Deyince, doktor gayet sakin bir ifadeyle ;
- Kararınızı çabuk verin, koltuğun ayarını ona göre yapacağım !!!
***
41
BALIKTA MANTAR VAR VE KIZINIZ HAMİLE!!!
Adam doktorla inatlaşmış checkup sonucunu kabul etmiyormuş,
doktor adama bir tüp vermiş:
- Buyurun, yarın biraz idrar getirin bir daha deneyelim.
Adam tüpü alır, doktoru yanıltacak ya! Tüpe biraz idrarını, biraz
arabasından motor yağı, biraz akvaryum suyu ve kızının idrarını kor ve
doktora verir. Doktor 1 saat sonra elinde uzun bir listeyle gelir;
- Hala kansersiniz, ayrıca arabanızın motor yağı azalmış,
balıklarınızda mantar var ve kızınız hamile!!!
***
ET ŞİMDİ ÖYLE PİPİNİN ÜSTÜNE!!!
Adam iktidarsızlıktan şikayetçi. Doktorundan yardım istiyor……
Bir reçete yazıyor ve yazdığı ilaçlardan yatmadan önce bir tane almasının
yeterli olacağını ve ilaç bittiğin de tekrar gelmesini bildiriyor. 2 gün sonra
adam geliyor..
-
Tık yok doktor bey,
Doktor, yeni karışımlar veriyor, dozları artırıyor, faydasız!
Son gelişinde doktor adama bir ip verir bağlatır ve;
Şimdi, bu ipi popo tarafından başından geçir, çek, çek nereye
geldi?
-
Tam popomda doktor bey!
-
Ha, şimdi et öğle pipinin üstüne!!!
***
42
Doktor deyince akla geliyor!!!
KARACA AHMET MEZARLIĞI!!!
Telefon çalmaya başlayınca bekçi bakar;
-
Alo! Buyurun...
Hüsamettin orada mı?
Yok efendim...
Ne zaman gelir acaba ?
Bu soruya bekçi biraz gülerek cevaplar;
-
Allah bilir vallah !....
Telefondaki adam sinirlenip, sorar;
-
Orası neresi ?
Karacaahmet mezarlığı!!!
***
43
ADIMI YANLIŞ YAZMIŞ GERİ ZEKALILAR!!!
Heyecan arayan iki arkadaş bir mezarlıkta uyumaya karar verirler.
Gece sis vardır... Bir mezar taşının yanına uzanırlar…. Bir süre sonra uyuya
kalırlar….
Gece yarısı bir taş yontma sesi duyulur. Önce korkarlar, sonra
yavaşça kalkar sese doğru yürürler. Sesin olduğu yerde bir amca çökmüş,
bir mezar taşına çekiçle bir şeyler yazıyor. Rahatlarlar ve yaklaşıp;
- Yahuuu, amca bu saatte çalışılır mı? Seni hayalet sandık ödümüz
patladı valla!..
Adam kafasını kaldırıp, gençleri süzdükten sonra, sinirle homurdanır;
-
Adımı yanlış yazmış, geri zekalılar!!!
***
44
Bir tanede işçilerden!!!
HER ÇARŞAMBA MI!!!
Toplu İş Sözleşmesi imzalanmış, sendika başkanı, işçileri salonda
toplanmış, kazanımları anlatmaktadır;
- Yoldaşlar... Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık. Bundan böyle
haftanın dört günü daha çalışmayacağız...
- Yaşaaaa...
- Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecek...
- Yaşaaaaaaaa...
- Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız...
- Helaaalll...
- Maaşlarımız yüzde 50 artacak...
- Braaavooo...
- Yalnızca çarşambaları çalışacağız...
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses
duyulur;
- Başkan, her Çarşamba mı!!!
***
45
Bunlar da USA fıkraları!!!
***
46
BUNLAR TOPLANDI ONU BAŞKAN SEÇTİ!!!
Papağan almak ister, girer dükkana… Bir tüneğin sağ kolunda bir
papağan, sol kolunda bir papağan, başında bir papağan… Sorar;
-
Sağdaki kaç para?
1000 Dolar…
Ne marifeti var?
İngilizce konuşur…
Soldaki kaç para?
3000 Dolar…
Ne marifeti var?
Hem İngilizce, hem Fransızca konuşur...
Üste tüneyen kaç para?
10.000 Dolar…
Onun ne marifeti var?
Bilmem, bunlar toplandı onu başkan seçti!!!
***
BAŞKAN SEÇİLDİN YÜRÜYÜŞÜN BİLE DEĞİŞTİ!!!
Hayvanlar kralı Aslan uykuda iken, uyanık Tilki becerir, kaçar!
Uyanır Aslan, tüm hayvanları huzuruna çağırır. Sorar;
- Kim yaptı bunu?
Ses yoook!.. Toplantıya geç kaldı diye koşarak gelen Çakalı görür,
uyanık Tilki;
- Koş… Başkanlık seçimi var! Kim olmak istiyor diye soruyorlar,
talip ol!
-
Ben!.. .diye bağırarak, hayvanlar arasına dalar Çakal.
Başta Aslan, bütün hayvanlar becerir Çakalı… Zar, zor ayağa kalkıp,
sallanarak yürüyen Çakala, uzaktan seslenir Tilki;
- Vay be! Başkan seçildin yürüyüşün bile değişti!!!
***
47
İŞTE STRATEJİ BUDUR!!!
Bush ve Obama bir barda oturuyormuş. Yanlarına bir gazeteci yaklaşmış;
- Beyler ne yapıyorsunuz?
Bush;
Üçüncü Dünya Savaşını konuşuyoruz!
Gazeteci;
Gerçekten mi? Peki neler olacak?
Bush;
-
140 Milyon Müslüman ve Angelina Jolie ölecek!..
Gazeteci şaşkın;
-
Angelina Jolie mi? Neden, Angelina Jolie ölecek?
Bush, Obama'ya dönerek;
-
Sana “140 Milyon Müslüman’ı kimse fark etmez” demedim mi!!!
***
SEN KAÇ, BENİ TANIDILAR!!!
Amerika’da iki Yunan asıllı Amerikalı banka soymaya kalkarlar. Tam içeri
girdikleri an polisler gelir. Başlarlar kaçmaya… Kovalayan polislerden biri
bağırır;
- Dur lan, orospu çocuğu…
Arkadaki Yunan asıllı öndekine seslenir;
- Sen kaç, beni tanıdılar!!.
***
48
İLK KAPİTALİST!!!
***
49
UNUTULMAYACAK HEDİYE!!!
Türk dostu bir Amerikalı senatör, Türk – Amerikan Dostluk
Derneği Yöneticileri tarafından Türkiye’ye çağırılır. İstanbul, Ankara,
İzmir, Adana sayısız konferans verdirilir, Türk – Amerikan dostluğu
üstüne!..
Müteşekkirdir yöneticiler. Öyle bir hediye verelim ki, senatör her
eline aldığında Türkiye ve Türkleri hatırlasın, isterler! Toplanırlar… O mu,
bu mu derken, arkadan biri seslenir;
- Sünnet ettirelim!!!
***
50
YANINDAKİ BİZİM JO!!!
Teksas’ta bir kasaba barı! Hem içiyorlar, hem televizyon izliyorlar!
Haberlerde, Dallas valisi görünür!
“Vali çok yakınımdır, beni çok sayar, sever” der, Bizim Jo .
Bardakiler, bir ağızdan yanıtlar;
Atma Jo! Sen bu kasabadan hiç çıkmadın ki!
Var mısınız bahse?
Paralar konur. Hep birlikte Dallas’a valilik makamına gidilir. Kartını
gönderir Bizim Jo . Biraz sonra vali kapıdan gözükür,
Vaay, Bizim Jo! Görmeyeli nasılsın?
Kasabalı şaşkın, dönülür kasabaya!
Gene bir akşam, barda içilirken, televizyonda Başkan Buş görünür! Bizim
Jo, başkan Buş’un da yakın arkadaşı olduğundan söz eder!
“Bu kadarı olamaz” der kasabalılar.
Var mısınız bahse ?
Gene paralar konur, gidilir Waşington’a! Beyaz Saray görevlisine kartını
verir Bizim Jo! Koşarak gelir Başkan Buş, sarılır Bizim Jo ‘ya!
Vaay, Bizim Jo! Görmeyeli nasılsın?
Gene şaşkınlık, dönülür kasabaya!
Aradan üç ay geçmiştir.. Gene aynı kasaba barında içkiler yudumlanırken,
Papa görünür televizyonda.
Eh, Bizim Jo! Papa da arkadaşın mı?
Hem çok yakın arkadaşım! cevabı, kasabalıyı çıldırtır.
Sen hiç ülke dışına çıkmadın ki!
Var mısınız bahse ?
Katarlar güvenilir birini yanına, Roma’ya gönderilir, Bizim Jo! Pazar
öğlen, Sen Pietro Kilisesi önü tıklım, tıklım! Herkes Papa’ nın görünmesini
bekliyor!
“Bu kalabalıkta beni göremez, ben kapıya, kartımı
göndermeğe gidiyorum Papa’ya” der, ayrılır Bizim Jo!
Biraz sonra Papa balkonda görünür, yanında Bizim Jo! İnanamaz Teksaslı,
emin olmak için yanındakine döner, sorar ;
Affedersiniz, bu balkondaki Papa mı?
O Papa mı, değil mi bilmem! Ama, yanındaki BİZİM
JO!!!
***
51
“PÜF” DİYENİ YAKARIM!!!
Amerika’da, bir kasaba barına adamın biri girer, masaya çıkarak; “Ağırlığı
ne olursa olsun her şeyi havaya kaldırıp, indiririm” der. Herkes güler..
Ama adam iddialı... Bahis açılır.. Tezgah üstündeki bardağa “Hop” der
adam, bardak havalanır... “Püf” der, bardak iner.. Ortaya sandalye konur,
“Hop” der adam, sandalye havalanır... “Püf” der, sandalye iner... Masayı
gösterirler, “Hop ”der adam, masa havalanır... “Püf” der, masa iner...
Koskoca içki dolabını gösterirler “Hop” der adam, dolap havalanır... “Püf”
der dolap iner... Kaybetmekten parasız kalmış biri bağırır; “Koşun 80’lik
Jo‘ yu getirin!..”
Getirirler, Jo ‘yu soyarlar, çıkartırlar masa üstüne...
-
Hadi, kaldır da görelim!....
-
“Hop” der adam,
Jo hızla silahlarını çeker, bağırır,
-
Püf” diyeni yakarım.!!!
***
HER GEÇİŞİNDE GELİP KAPIYI AÇACAĞIM, ÖYLE Mİ!!!
Arizona'da demiryolu yapımı sırasında mühendis, ev sahibi yaşlı adamı
ikna etmeye çalışıyordu;
- Tom Baba, başka çözüm bulamadık. Demiryolunu sizin evden
geçirmek zorundayız!
Tom Baba öfkelendi;
- Demek benim evimden! Olur mu öyle şey! Yani trenin her
geçişinde gelip kapıyı açacağım, öyle mi!!!
***
52
TAKSİ ŞOFÖRÜ!!!
Newyork’ta, kadının biri çocuğunu okula yollamak için taksi çağırır.
Şoförü uyarır;
- Oğlum, size ne derse desin, cevap vermeyin.
Günlük güneşlik bir günde, ilk müşterisini almanın mutluluğuyla şoför yola
koyulur. Çocuk başlar;
Benim baba erkek köpek, anne dişi köpek, ben olurdum yavru
köpek!
- Benim baba erkek aslan, anne dişi aslan, ben olurdum yavru
aslan!
Bu böyle devam etmiş. Okula geldiklerinde şoför dayanamaz, alaylı sorar;
-
- Senin baba pezevenk, ana orospu, ne olurdun sen?
Taksi şoförü!!!
***
***
53
KIZILDERİLİLER TOPLUYORLAR DA ONDAN!!!
Kış başlamak üzeredir. Kızılderili topluluğu şefin etrafına toplanmış, kışın
sert mi yoksa yumuşak mı geçeceğini öğrenmek isterler. Geleneksel
yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmiş bulunan şef, tedbirli
olunsun diye “Soğuk geçecek, odun toplayın”der. Ama işi sağlama almak
için yakınlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder;
- Bu kış soğuk mu geçecek sizce?:
- Evet, oldukça sert geçeceğe benziyor.
Bu cevabı alan şef, derhal kabilesine döner ve kışın çok sert geçeceğini,
daha çok odun parçası toplamaları gerektiğini söyler. Bir kaç gün sonra
meteoroloji istasyonunu tekrar arar;
- Kış hala soğuk mu geçeceğe benziyor?
- Evet, oldukça soğuk geçeceğe benziyor…
Şef kabilesine döner ve sadece odunları değil, bulabildikleri her çalı
çırpıyı toplamalarını ister. Yine birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu
arar;
- Kışın sert geçeceğinden gerçekten emin misiniz?
- Kesinlikle, bugüne dek yaşanan en sert kışlardan birini
yaşayacağız gibi görünüyor.
- Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?..- Kızılderililer çılgınlar gibi odun topluyorlar da ondan!!!
***
54
SEVGİLİ DAVİD!!!
Nebraska'da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekini için bahçeyi
bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona
yardım edebilirdi, fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup
yazdı ve sıkıntısını duyurdu;
“Sevgili David,
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü
hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada
olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki, sen bahçeyi benim için
hallederdin.
Sevgiler
Baban”
Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup alır;
“Sevgili Babacığım,
Allah aşkına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler
David”
Ertesi gün sabaha karşı FBI ve yerel polis çıkagelir ve tüm araziyi kazar,
lakin hiç bir cesede rastlayamazlar. Yaşlı adamdan özür dileyerek giderler.
Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha alır:
“Sevgili Babacığım,
Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en
iyisini yaptım.
Sevgiler,
David.”
55
Birazda mühendislere!!!
O ZAMAN AMERİKA'DAN MÜHENDİS GETİRTİYOZ!!!
Kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. Köylüler eşeğin birini salmışlar,
geçtiği yerden yolu geçiriyorlarmış. O sırada oradan geçmekte olan
Amerikalı bir mühendis görmüş bunları. Merak etmiş, gitmiş yanlarına;
- Kolay gelsin, ne yapıyorsunuz böyle?
- Yol yapıyoz.
- E, bu eşek ne?
- Eşeğin geçtiği yer sağlamdır. Yolu oradan geçiriyoz.
Amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten alay ederek;
- Eee, eşek bulamayınca ne yapıyorsunuz?
- O zaman Amerika'dan mühendis getirtiyoz!!!
***
BIÇAKTAKİ SORUNUN NEREDE OLDUĞUNU ANLADIM!!!
Bir papaz, bir sarhoş ve bir mühendis giyotinle ölüm cezasına
çarptırılmışlardır. Sıra öncelikle papazdadır. İnfaz memuru papaza sorar;
-İnfaz edilirken yukarı mı aşağı mı bakmayı tercih edersin?
-Yukarı bakmak isterim. En azından ölürken yüzüm tanrıya dönük olur!
Papazın isteği yerine getirilir, giyotin bıçağı havaya kaldırılır ve bırakılır.
Bıçak tam papazın boynuna santimetreler kala duruverir. Bu tanrıdan bir
işaret olarak görülür ve papaz serbest bırakılır. Sıra sarhoşa gelmiştir. Bir
umutla sarhoş da yukarı dönük olmak istediğini söyler. Aynı şekilde giyotin
bıçağı tam sarhoşun boynuna yaklaşmışken yavaşlar ve durur. Bu da
tanrının bir işareti olarak kabul edilir ve sarhoş da serbest bırakılır. En son
sıra mühendistedir. Mühendis de yukarı dönük infaz edilmek istediğini
belirtir.
Tam
bıçak
havaya
kalkmışken
mühendis
bağırır:
Durun bir dakika, bıçaktaki sorunun nerede olduğunu
anladım!!!
**
56
MÜHENDİS FARKI!!!
Üç işletmeci ve üç mühendis iş icabı bir tren seyahatine
çıkacaklardır. Tren garında üç işletmeci üç bilet aldığı halde, mühendisler
yalnızca bir tane alırlar.
İşletmeciler bunun sebebini sorduklarındaysa;
-
Bekleyin ve görün!
Trene binilir, bir süre sonra üç mühendis kalkıp beraberce tuvalete
gider. Kondüktör gelir, üç isletmeciden üç bileti aldıktan sonra tuvaletin
kapısını çalar,
- Biletiniz lütfen!
Mühendislerden biri eliyle bileti dışarı uzatır, işletmeciler de bunu
görürler. Artık taktiği kapmışlardır. Dönüş zamanı gelmiştir, yine tren
garındadırlar. İşletmeciler gidip bir bilet alırlar. Bakarlar mühendisler bu
sefer hiç bilet almıyor, şaşkınlıkla yine sebebini sorarlar;
-
Bekleyin ve görün!
Yolculuk başlar. İşletmeciler beraberce kalkıp tuvalete giderler,
ardından mühendisler de karşıdaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın,
mühendislerden biri dışarı çıkar, karşıdaki tuvaletin kapısını tıklatıp;
-
Biletiniz lütfen!
Açılan kapıdan bir el bileti uzatır. Bileti alan mühendis kendi
arkadaşlarının olduğu tuvalete geri döner!!!
***
57
BU ADAMLAR NEDEN GECELERİ OYNAMIYORLAR!!!
Bir rahip, bir doktor ve bir mühendis golf sahasının boşalmasını
beklemektedirler.
Mühendis;
- Bu adamlar ne yapıyor böyle, 15 dakikadır bitirmelerini
bekliyoruz.
Doktor;
- Bilmiyorum, ama hiç böyle bir saçmalık görmedim…
Rahip;
- İşte görevli geliyor, onunla konuşalım. Merhaba, şu anda sahada
olan grup ne zaman çıkacak, neden bu kadar yavaşlar?
Görevli;
- Onlar kör itfaiyeciler. Kulübümüzde geçen sene çıkan yangında
gözlerini kaybettiler. Bu yüzden istedikleri zaman burada ücretsiz
oynamalarına izin verildi.
Rahip;
- Ne kadar üzücü, bu akşam onlar için dua edeceğim.
Doktor;
- Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaşlarla
konuşup “onlar için bir şeyler yapabilir miyiz” diye bakacağım.
Mühendis;
- Bu adamlar neden geceleri oynamıyorlar!!!
***
58
MUHASEBECİ FARKI!!!
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş
vururlar
Mülakatı yapan kişi matematikçiye sorar;
- İki kere iki kaç eder?
- Dört!
- Kesin dört mü?
- Evet, kesin dört!
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer;
- İki kere iki kaç eder?
- Dört!
- Kesin dört mü?
- Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağı veya yukarı oynayabilir, ama
ortalama dört eder.
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer;
- İki kere iki kaç eder?
- Dört!
- Kesin dört mü?
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye
yaklaşarak kısık sesle sorar;
- Kaç etsin istersiniz!!!
***
59
Sevgili Okuyucu,
Ben bir kitap yazdım! Sordu ağabeyim;
-
Adı ne?
Adı, “Ben İnsana İnanıyorum”!
Sen inanmaya devam et!!!
Orada, yaradılışı irdeliyorum;
•
Bilime göre yaradılış;
60
İnançlara göre yaradılış;
Beyazlar geldiğinde elimizde topraklarımız, onların ellerinde İncil vardı,
Şimdi bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız var!!!
İnanmak güzel şey!!!
***
61
HA!?..
Ve Buddha onlara dedi;
- Size benim kim olduğum sorulduğunda, ne cevap vereceksiniz?
Onlar dediler;
- Sen bizim varoluşumuzun temelindeki eskatalojik manifestasyon
ve açıklanan öz benliğimiz bağlamının ontolojik temelisin.
Ve Buddha cevap verdi;
- HA!?..
***
OHAAAA!.. NEREYİ ARADIN LAN, ÖYLE!!!
Telefon faturasını gelir, üç bin TL… Adam kızgın... Hemen ayrıntılı
fatura istenir, gelir! Aranan bütün numaralar arkadaşlarına ve dostlarına
aittir. Adam şaşkın, "Bu nasıl olur, ödeyeceğiz” derken, gözü papağanına
takılır. Bir an tereddüt eder. Gece papağanı gözlemeye karar verir. Gece,
papağan kafesinden çıkar ve telefonun başına gidip rehberi açar, adamın
arkadaşlarını tek, tek arar...
Adam sinirden çıldırmış bir şekilde papağanı yakalar ve
kanatlarından duvara çiviler;
- Bir hafta burada asılı kal da aklın başına gelsin.
Papağan sıkkın sağa sola bakarken karşı duvarda çarmıha gerilmiş İsa
durmakta. Hemen muhabbete koyulur:
- Birader, sen ne kadardır buradasın?
- 2000 yıldır buradayım.
- Ohaaaa!.. Nereyi aradın lan, öyle!!!
***
62
İSA NEWYORK’TA!!!
Newyork‘ta bir Christmas gecesi… Gökyüzü birden aydınlanır… Işık
huzmelerinin arasından süzülen Hz. İsa yavaşça Newyork'a iniverir... Halk
şaşkınlık ve hayranlık içindedir… Hz. İsa, etrafına bakındıktan sonra, en
yakın süper markete girer;
- Buna dayanamam, bunca bolluk-bereket, bunca mal varken,
insanlar neden aç, neden yoksul? Gelin kardeşlerim, bu malların hepsi
sizin, istediğinizi alın... Artık, Tanrı’nın krallığında hiç kimse açyoksul olmasın…
Halk hemen markete hücum eder… Hz. İsa, orada fazla
oyalanmadan, devamlı aynı sözleri yineleyerek, sırasıyla diğer
süpermarketlere, dükkanlara da girer. Ortalıkta tam bir bayram havası
sürerken, sıra bir Yahudi’nin süpermarketine gelir... Hz. İsa, buranın da
kapılarını ardına kadar açar, kasadaki Salamon'a aynı sözleri tekrarlar...
Salamon, kayıtsız bir tavırla arkasındaki perdeyi hafifçe aralar ve karısına
seslenir;
- Bertha... Dolaptaki alet çantasından çekici ve çivileri getirir
misin canım, o adam yine ortaya çıkmış!
***
63
Yukarıda bilimden söz ettim. Bunu açarsak karşımıza
önce Evrim Teorisi çıkar;
İNSAN MAYMUN SOYUNDAN GELİR!!!
Ali okulda insanların maymun soyundan geldiğini öğrenir ve buna
fazla inanmayıp annesine sorar;
Anne insanların maymun soyundan geldiğine inanıyor musun?
Ben inanırım oğlum. Ama babana gene de bi sor bu soruyu… O
bu konuya herkesten daha iyi cevap verebilir!!!
***
***
64
65
Size Evrim Teorisi ile ilgili bir tartışmadan da söz
etmek isterim!
66
Yıllardan 1850’ler sonrası… Sanırım 1856!.. Darwin “Doğal
Seçilim” kitabını yazar! İnsanın kökeni konusuna ağırlık vermemesine
rağmen 1859 yılına kadar kitapçılara dağıtamaz!.. Ne var ki; "Önyargılarla
çevrili bu konu öne çıkar ve büyük tartışmalara yol açar!...
Yer Oxford!... Tarih Haziran 1860!... “Türlerin Kökeni” tartışılıyor!....
Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce “Darwin'in kitabını küçümseyen”
bir konuşma yapınca, karşısında Darwin'in arkadaşları Joseph Hooker ve
Thomas Huxley'i bulur!... . Huxley, Darwin'i o kadar katı bir biçimde
savunur ki, o günden sonra kendisine "Darwin'in buldogu" lakabı
takılır!...Piskopos Wilberforce alaylı bir tavırla Huxley’e sorar;
-
Maymunluğunuz büyükanne tarafından mı geliyor, büyükbaba
tarafından mı?
Birikimini önyargı ve yalanlara hizmet etmek için kullanan
kültürlü bir insan olmaktansa maymundan gelmeyi tercih
ederim!!!
67
MUAVİYE'NİN ON BİN ADAMI!!!
Bir gün, Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den biri
devesiyle Şam'a gelmiş, dolaşırken biri yanaşmış:
- Ver o dişi deveyi bana!
- Deve benimdir, üstelik dişi değil erkektir.
İş Muaviye'ye yansımış, halk meydanda toplanmış, Muaviye, Küfeli
ile deve benimdir diyen Şam'lıyı dinler ve sorar;
- Ey cemaat bu dişi deve, dişi midir?
- Dişidir!
- O halde, bu dişi deve Şamlı’nındır!
Küfeli şaşkın, şaşkın giden devesinin ardından bakakalırken Muaviye
Küfeli’yiyanına çağırır;
Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve
dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve
de ki; “Ey Ali, Muaviye'nin dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne
derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”
***
KISACA SÜBHANEKE!!!
Din dersinde öğretmen yeni başladığı sınıfında öğrenciyi kaldırmış;
- Adın ne senin evladım?
- Kevser öğretmenim.
- Ne güzel isim, oku bakalım Kevser suresini...
- Aferin evladım, ağzına sağlık.
- Senin adın ne evladım?
- Fatih öğretmenim.
- Çok güzel isim, oku bakalım Fâtiha suresini..
- Öğrenci ezbere okumuş...
- Aferin evladım, ağzına sağlık...
Öğretmen birde bakmış, bir çocuk masanın altına saklanmaya çalışıyor..
- Evladım kalk bakayım, adın ne senin?
- Yasin öğretmenim, ama arkadaşlar bana kısaca Süphaneke derler!!!
68
ÜMMETİ MUHAMMED’İN SELAMI VAR!!!
Yazılılar bittikten sonra sömestr tatili olmuş, arkadaşı Ali'ye;
- Ben memleketime gidiyorum sen bana notlarımı iletirsin. Eğer,
bir zayıfım varsa Ali'nin selamı var, iki zayıfım varsa Muhammed'in
selamı var, üç zayıfım var ise Muhammet Emin'in selamı var dersin!
Arkadaşı notlara baktıktan sonra Ali’nin evini aramış, babası çıkmış;
- Ali orada mı?
- Yok!
- Ali geldiğinde söyleyin, ümmeti Muhammed'in selamı var!!!
***
69
O ARABA KULLANIRKEN HERKES DUA EDİYORDU!!!
Peder ve Bahadır ölürler ve cennetin kapısına giderler… Kapıda bir melek
beklemektedir.
Melek pedere sorar;
- Hiç günahın var mı?
- Aziz melek ben rahiptim, tüm hayatım boyunca tanrıma dua ettim,
karıma ve çocuklarıma sadık kaldım, insanlara ve hayvanlara hep yardım
ettim.
- Çok iyi, bunları biliyorduk zaten, al sana cennetin gümüş anahtarı.
- Bahadır senin hiç günahın var mı?
- Ben de her zaman hayvanlara ve insanlara iyilik yapardım.
Tanrı’ya çok dua etmedim, bir günahım da, çok sert ve hızlı araba
kullanmamdır.
Melek Bahadır'a döner ve;
- Bunu da biliyoruz. Çok iyi, al sana da cennetin altın anahtarı.
Peder bu olaya üzülür ve;
- Ben hayatımı Tanrı’ya adamışım, o ise günahkar... Siz cennette, bu
adamı benden üstün tutuyorsunuz.
- Sevgili rahip, sen vaaz verirken herkes uyuyordu, ama Bahadır
araba kullanırken herkes dua ediyordu!!!
***
70
KİMSENİN OLMADIĞINI FARKETTİM DE!!!
Adamın biri günah çıkarmaya kiliseye gitmiş;
- Peder, büyük günah işledim…
- Evet oğlum... Ne yaptığını anlat bana... Tanrı seni af edecektir...
- Kız arkadaşımla üç yıldır çok güzel giden bir ilişkimiz var
aramızda. Dün onu görmeğe gittim. Kız kardeşinden başka evde kimse
yoktu. Ortalıkta kimsenin olmadığını görünce kardeşine tecavüz ettim…
- Oh, bu çok kötü evlat... Fakat yaptığının kötü bir şey olduğunun
farkındasın. Tanrı affetsin...
- Peder, geçen hafta kız arkadaşımı görmeye işyerine gitmiştim. İş
arkadaşlarından biri dışında iş yerinde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin
olmadığını görünce iş arkadaşına tecavüz ettim….
- Bu hiç de iyi olmamış doğrusu…
- Peder, geçen ay kız arkadaşımı aramak için amcasının evine
gitmiştim. Yengesinden başka evde kimse yoktu. Ortalıkta kimsenin
olmadığını görünce, yengesine tecavüz ettim…
Adam cevap gelmediğini görünce seslenmiş;
- Peder!.. Peder, neredesiniz?
Hiç cevap yok... Kilisenin içinde rahibi aramaya başlamış ve onu
piyanonun arkasındaki masanın altında saklanır bulur;
- Peder, niçin orada saklanıyorsunuz?
- Birden ortalıkta senle benden başka kimsenin olmadığını fark
ettim de!!!
***
71
MELEK Mİ OLUYORUM!!!
Adam, ömrü boyu din kurallarına bağlı yaşar. Her Pazar kilisesine gider!
Asla harama uçkur çözmez! Kumar oynamaz! Yalan söylemez! Çile
odalarında tespih çeker! Tek isteği vardır, ölünce melek olmak! Gün gelir,
emir vaki olur, ölür. Tanrı’nın huzuruna çıkarılır! Melekler özlük dosyasını
Tanrı’ya uzatırlar. Tanrı şöyle bir inceler, döner adama;
Sen her Pazar kiliseye gitmişsin.
Evet, Tanrım.
Sen asla harama uçkur çözmemişsin.
Evet, Tanrım.
Hiç kumar oynamamışsın.
Evet, Tanrım.
Çile odalarında günlerce tespih çekmişsin.
Evet, Tanrım.
Tanrı döner meleklerine,
Bana bir çift kanat getirin.
Yaşamının hedefi gerçekleşiyor mu? Adamın dizleri titremektedir. Boğulur
gibi, heyecanla sorar;
Yoksa Melek mi oluyorum, Tanrım?
Hayır, kaz!!!
***
BİRA ALKOLSÜZ, TELEVİZYON ARAP TV, KUCAĞINDA
OTURAN KARISI!!!
Adam cennetlik... Ölür, doğru Cennet’e... Cennet’te sessizlik….
Rahatlık... Sıkılır, Cehennemi görmek ister.
O neeeee? Arkadaşı İsmet, elinde birası, karşısında televizyon,
kucağında bir kadın... Şaşırır sorar;
- Bu ne biçim Cehennem?
- Aldanma!.. Bira alkolsüz... Televizyon Arap TV... Kucağında
oturan karısı!!!
***
72
MANTIK
İki rahibe biri matematikçi, diğeri mantıkçı! Bir akşam karanlıkta
kiliseye dönerlerken matematikçi, mantıkçıya dönerek;
- Yaklaşık 20 dakikadır bir adam bizi takip ediyor. Gittikçe de
yaklaşıyor. Şu anda aramızdaki mesafe 50 m.
Mantıkçı;
- Bunun tek mantıklı açıklaması, adamın bize tecavüz edeceğidir,
daha hızlı yürüyelim.
Matematikçi;
- O ne!.. Adam da hızlandı. Mesafeyi kapatıyor. Şu anda 30 m
arkamızda!
Mantıkçı;
- O zaman daha hızlı koşmalıyız.
Matematikçi;
- O da koşuyor. Aramızda 10 m kaldı.
Mantıkçı;
- O zaman bizi yakalayacak. Birimiz sağa, diğerimiz sola saparak
kiliseye ulaşmaya çalışalım! En azından birimiz kurtulur!
Matematikçi rahibe kiliseye ulaşır. Bakar mantıkçı rahibe de gelmiş. Merak
içinde sorar;
- Nasıl kurtuldun?
- Adam beni takip etti. Aradaki mesafe 3-5 adım kalmıştı. Mantık
olarak daha fazla koşmanın anlamı yoktu. Ben de durdum, adam da
durdu. Mantık olarak ben eteğimi kaldırdım o da pantolonunu indirdi.
- Peki, sonra ne oldu?
- Ne olacak eteğini kaldırmış bir rahibe, pantolonunu indirmiş bir
adamdan daima hızlı koşar!!!
***
73
NEREYE GİDECEĞİMİ BİLMEDEN KİMSE HAKKINDA YORUM
YAPMAK İSTEMİYORUM!!!
Papaz ölmek üzere olan adamın üzerine eğilerek;
- Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle! Ancak,
adamdan ses çıkmaz
Papaz gene;
- Ölmeden önce şeytanı ve kötülüklerini lanetle! Ama adamdan
gene ses çıkmaz .
Papaz iyice kızmış bir şekilde;
- Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun be adam!
- Nereye gideceğimi bilmeden kimse hakkında yorum yapmak
istemiyorum!!!
***
74
CUMA'LARDAN NEFRET EDECEKSİN!!!
Çok günahkar bir adam ölmüş ve kendini cehennemde bulmuş...
Şeytanın karşısına geçmiş, şeytan ona sormuş;
- Niye titriyorsun, korkuyor musun?
- Tabi ki korkuyorum, cehenneme düştüm!..
- Aaa, korkma, cehennem size anlatıldığı gibi bi yer diil,
göreceksin... Meselaaaaa... Sen içki severmisin?
- Severim hem de çok!
- Harika... O zaman Pazartesi’leri çok seveceksin. Pazartesi burada
İçki Günü'dür. Bütün gün viski, tekila, bira, şarap servisi yapılır... İstediğin
kadar içeceksin ve asla sarhoş olmayacaksın...
- Waowwwww... bayıldım!..
- Peki sigara içer misin?
- Evet çok fazla içerim…
- Harika… O zaman Salı’ları da çok seveceksin... Salı burada
Sigara Günü’dür... Bütün gün dünyanın kaliteli sigaralarını
tüttürebiliceksin, ciğerlerin patlamayacak, öksürük krizleri yok, kanser de
yok, nasılsa ölüyüz dimi... Nasıl?..
- Aman Tanrım, insan daha ne ister ki!..
- Peki, kumar oynar mısın?
- Evet… Hayattayken deli gibi kumar oynardım...
- Harika... O zaman Çarşamba’ları da çok seveceksin... Çarşamba
burada Kumar Günü’dür... Sabahtan akşama kadar blackjack, poker,
rulet, ne ararsan... İflas etmek yok, hep kazanmak var, kazandıkça
oynamak var... Nasıl?
- İnanılmaz… Tek kelimeyle inanılmaz…
- Ya, uyuşturucularla aran nasıl?
- Aaah sorma, ben iflah olmaz bir uyuşturucu bağımlısıydım...
- Sen çok şanslısın ahbap... Perşembelere de bayılacaksın
demektir... Perşembe burada Uyuşturucu Günü’dür... Bütün bir gün eroin,
kokain, marijuhana, hangisini istersen, ne şekilde istersen alabileceksin...
Kafayı bulmak yok, zehirlenmek yok, bütün gün uçuş halindesin... Hoşuna
gitti mi?..
- Bunlara inanamıyorum. Cennette bu kadar mutlu olamazdım
herhalde…
- Peki, eşcinsel misin?
- Hayır...
- Hmmmm…O zaman Cuma'lardan nefret edeceksin!!!
75
CENNETLİK!!!
Genç, babasını yitirir… Babası içkici, yalancı, sahtekârın biridir!
Toprağa verdikten sonra mahalle imamına gider, sorar…
- Hocam, biliyorsunuz babam iyi insan değildi.. Yalan söyler…
Aldığını vermez… Herkese sarardı… Ama, mübarek Cuma günü
öldü…Cennete gider mi?
- Oğlum, bu beni aşar. Müftüye bi sor!
- Müftüm, babam içki içerdi, yalan söylerdi, namaz kılmaz, oruç
tutmazdı, aldığını vermez, herkese sarardı… Ama, mübarek Cuma günü
öldü…Cennete gider mi?
- Vallaaa oğlum, babanı iyi tanırım! Cuma günü mübarek gün
ilişmezler ama Cumartesi anasını bellerler!!!
***
NE “GİBİSİ”… YANIMDAYDI!!!
Memleketin birinde, 3 kere camiye gitmeyeni idam ediyorlarmış.
Ama bu arada usulen idam edilmeden önce 3 dileğini de yerine
getiriyorlarmış. Adamın biri 3 kere gitmemiş ve tabii yakalanmış. İdam
edilmeden önce usulen sormuşlar;
- Birinci dileğin ne?
- Vezirin karısıyla yatağa girmek!
Vezir "Olmaz” dese de, Padişah "Mecburuz, töre böyle” der!
- İkinci dileğin ne?
- Sultan hanımla yatağa girmek!
Bu sefer Padişah "Hayır” dese de, herkes töreyi hatırlatır!
- Peki, son dileğin ne?
Adam, bir Vezire, bir Padişaha kötü, kötü bakmağa başlamış... Vezir
bakmış namus elden gidecek Padişah’a doğru;
- Ben bunu sanki camide gördüm gibi geldi!
- Ne gibisi lan! Yanımda kılıyordu!!!
***
76
BİZ HİÇ KUSUR GÖRMEYİZ Kİ!!!
Bir gün Mevlevi ile Bektaşi başbaşa oturmuşlar sohbet ederken, Bektaşi
sorar;
-
Bre erenler, sizin kolunuzun yeni niye böyle bu kadar büyük?
Mevlevi vakur ve kendinden emin cevap verir;
-
Biz onunla, insanda gördüğümüz kusurları örteriz…
Sonra bakar Bektaşi'nin mintanında ne yaka var, ne de kolunda yen. Sorar;
- Peki senin kolunun yeni nerdeyse yok. Niyedir?
- Biz insanda hiç kusur görmeyiz ki!!!
***
ADAM BAŞI KIRK HURİ!!!
Bektaşi Cuma'ya gitmiş… Camide hoca yüksekçe bir yere çıkmış
boyuna nutuk atmakta, hem de şarap içenleri açıkça kınamaktadır;
”Şarap içenler öbür tarafta her türlü ceza görecek, şarap
içmeyenler her türlü sefa görecek... Hatta her birinin emrine kırk huri
verilecek... Huriler şöyle güzel, böyle hoş, başka türlü mültefit... Şarap
içenlerinse içtikleri her şişe şarap sırat köprüsünden geçerken
boyunlarına asılacak!..”
Bektaşi dayanamaz, durduğu yerden seslenir;
Hoca Efendi, şişeler dolu mu olacak boş mu?..
Bre zındık sen dolu şişelerle öbür tarafı meyhane mi sanırsın!
İyi ama hoca, Adam başı kırk huri ile sen de öbür tarafı kârhane
mi sanırsın!!!
***
77
FAKİR GİDERSE BİR DAHA GELMEZ!!!
Mübarek Ramazan günü, Bektaşi bir ağacın altında sofrasını
kurmuş demleniyormuş.. Kolcu başı yakalamış…Kızgın ve kırgın;
•
•
Yaşından, sakalından utan baba erenler
Evlat, Mübarek Ramazan her yıl gelir, fakir giderse bir daha
gelmez!!!
***
BU NASIL TEMELDİR Kİ!!!
İmam, namaz öncesi abdestin hikmetlerini, gücünü anlatır;
- Namaz ibadetin temelidir. İbadet de İslam’ın temelidir. Abdest ise
namazın yani her şeyin temelidir...
Dayanamaz Bektaşi;
- Yahu hocam, bu nasıl temeldir ki, bir osurukta yıkılır!!!
***
78
DİNİNİZİN KIYMETİNİ BİLİN!!!
Bektaşiyi oruç vurmuş yürürken, bir ağacın gölgeliğinde, çilingir
sofrası kurmuş kişilere rastlar. Biraz sitemkar ;
-
Siz oruç değil misiniz ?
Değiliz …
Neden ?
Biz Budist‘iz…
Bektaşi içini çekerek, bir peynirlere, bir şaraba, bir de karpuz
dilimlerine bakar. Yavaşça eğilir kulaklarına;
-
Dininizin kıymetini bilin!!!
***
79
BEN BÜTÜN SÜLALENİ TUTAYIM!!!
Bektaşi açtır. Bir mezeci dükkanı önünden geçerken dayanamaz. Parasına
bakar, yarım ekmek ile 50 gram peynir alınabilir. Girer dükkana.. Tam
sipariş verecek, kalantor müşteri gelir. Tezgahtarların hepsi koşuşurlar.
Kalantor sorar;
-
Pastırmadan tadayım..
Güzel, kes bana yarım kilo, damada da 250 gram..
Kaşar peyniri nasıl? Tadar..
Güzel, kes bana 1 kilo, damada da 500 gram..
Zeytin ? Tattırırlar..
Güzel, çek 1 kilo, damada da 500 gram..
Bekletilmekten üzülen Bektaşi, kalantorun omzuna dokunur;
-
Affedersiniz, damat ne iş yapar?
Kızımı tutar….
Bey, bana şuradan bir ekmekle 50 gram peynir al, ben
bütün sülaleni tutayım!!!
***
BUNU BEN YAPSAM CEHENNEMLİK OLURDUM YA!!!
Mevsimlerden İlkbahar! Dere kenarı! Baba erenler kurmuş çilingir
sofrasını, demleniyor! Bir kadın çıkagelir! Elinde bir oğlan çocuğu,
kucağında bir bebek!
- Baba, karşıya geçeceğim ama dere! Bebeği sana versem de, önce
oğlanı geçirsem. Sonra gelip bebeği alıp, geçirsem!
Baba erenler bebeği alır. Kadın çocukla geçer karşıya, bırakır oğlanı,
tekrar dereye: Tam dere ortasında sendeler ve kapılır akan sulara! Sulara
kapılıp giden ana, karşıda feryat eden oğul ve kucağında ağlayan bebek!
-
Bunu ben yapsaydım, Cehennemlik olurdum ya!!!
80
BEN RAHMETLİNİN KIRKINA DA,
ELLİ İKİSİNE DE GELCEM!!!
Köy biraz yukarıda, dere aşağıda. Köylü kadınlar çamaşır yıkamaya
bayır inerler. Bayırın ortasında bir kulübede de bir baba ile oğul,
yaşamaktadır.
Bir gün kaynana ile gelin, çamaşır yıkamaya giderlerken,
kulübeden “Ah, vay öldü sesleri ve ağlama, inleme” duyarlar! Açarlar
kapıyı, girerler? Baba ile oğul sarılır ve kucaklarlar kaynanayla, gelini!
Salıverilince, bir yandan üstlerini, başlarını düzeltirken, gelin dövünmeğe
başlar.
Netcem, ne deycem Memed’e!
Sen “Netcen, ne deycen” bilemem, ama ben rahmetlinin
kırkına da, elli ikisine de gelcem!!!
***
81
KAYBOLAN BİSİKLET!!!
Eskiden Polonya'da Stetl'da Yahudiler hep beraber yaşarken
(Damdaki Kemancı filmindeki gibi), Haham orada her şeymiş, Doktor,
Avukat, Hakim... Bir gün bir adam koşa, koşa ağlayarak Haham’a
gitmiş:
Rabbe, Rabbe..., Bisikletimi çaldılar, ben şimdi ne yapacağım?
Her şeyim o benim. İşe onla giderim, her işimi onla yaparım, ben şimdi
ne yapacağım?
Bak, aklıma bir fikir geldi, ben Havra’da “Shabat Ben Tefila” yı
okurken 10 Emir’e geldiğim zaman, "ÇALMAYACAKSIN" dediğimde
etrafına bak, kimin yüzü kızarıyorsa bisikleti o çalmıştır.
“Shabat Ben Tefila” okunup bittikten sonra Rabbe adama sorar;
- Baktın mı etrafına, "ÇALMAYACAKSIN" dediğimde?
- Yok, daha önce "KOMŞUNUN KARISINA BAKMAYACAKSIN"
dediğinde bisikleti nerede bıraktığımı hatırladım!!!
***
BEN YAHUDİ OLDUM!!!
Almanya’da bir çocuk okuldan dönmüş annesine;
-
Anne ben artık Yahudi oldum!
Aklını mı kaçırdın oğlum?
Yok anne, ben karar verdim Yahudi oldum!
Bunu duyan babası hırsla gelip çocuğa bir tokat atar.
-
Şu işe bak, daha Yahudi olur olmaz Almanlarla başım belaya
girdi!!!
***
82
ANLAŞMANIN SIRRI!!!
Birkaç yüzyıl önce... Papa, bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri
gerektiğine karar verir. Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun
üzerine, “Papa ile Yahudi toplumundan önde gelen birisinin karşılıklı
dini bir müzakere yapması, Yahudiler kazanırsa kalmaları, kaybederse
gitmeleri” kararlaştırılır. Temsilci olarak Moiz seçilir. Ne var ki, Moiz
Latince, Papa da İbranice bilmez. İşaretle anlatmaktan başka çare yoktur.
Papa elini kaldırarak 3 parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek
parmağını kaldırır. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir.
Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. Papa
yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca Moiz de bir elma
çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak;
- Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilirler!
Müzakere sonrasında Papa'nın etrafına toplanan Kardinaller Papa'ya
ne olduğunu sorduklarında, Papa;
- Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna
karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek Tanrı’yı
tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirerek
Tanrı'nın bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde, o da oturduğu yeri
işaret ederek Tanrı'nın onların durduğu yerde de olduğunu işaret etti.
Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp Tanrı'nın bizim günahlarımızı
bağışladığını göstermek istediğim zamanda hemen bir elma çıkartıp bana
ilk günahı hatırlattı. Herifin her şeye bir cevabı var. Ne yapabilirdim ki?
Aynı sırada Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış ona nasıl
başardığını soruyorlardı… Moiz;
- Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk
etmemizi istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim.
Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir
yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağımızı söyledim.
Kalabalık heyecanla sorar;
- Sonra ne oldu?
- Valla, sonrasını ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi
ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım.
Hepsi bu!!!
***
83
KİMİNLA!!!
Amerika'da büyük şehirlerden birinde bir kilise, havra ve cami yan
yanadır! Zamanla Papaz, Haham ve Hoca arkadaş olurlar. Üçü de kendi
dinince ibadetini yaptırır, sonra bir araya gelip, kilise avlusunda kağıt
oynayarak vakit geçirirler. Bir süre sonra bu oyunları kumara dönüşür.
Sonunda ihbar edilirler ve polis aniden baskın yapar. Hemen toparlanıp
oyun kağıtlarını saklarlar, ama polis durumdan emin! Komiser önce Papazı
sıkıştırır;
- Sen din adamısın, yalan söylemek sana yakışmaz, söyle, kumar
oynuyordunuz, değil mi?
Papaz işin nereye varacağını kestirir ve inkâr eder. Komiser
kararlıdır, kiliseden İncil'i getirtir;
- Öyleyse Mukaddes kitap üzerine yemin et!
Papaz bir kere hayır demiştir, şimdi itiraf ederse büsbütün kötü
olacağını bilir. "Ne yapayım" diye düşünür, "Şimdi yalan yere yemin eder
sonra katedrale gidip günah çıkartırım, Allah affeder…” Elini kitaba basıp
yemin edince, komiserin yapacak bir şeyi kalmamıştır. Bu defa Hocaya
döner;
- Bak Hoca Efendi, der, bilirim sizin dinde yalan söylemek çok
günahtır. İtiraf et kumar oynuyordunuz, değil mi?
Hoca düşünür, “Evet" dese hem Papazı ele vermiş olacak, hem de
kendisi için durum iyi olmayacak. "Papaz bizden daha kıdemli, inkar
ettiyse bir bildiği vardır. Arkadaş uğruna işleyeceğim bu suçu Allah elbet
affeder" diye kendini avutup, basar yemini...
Sıra gelmiştir Haham Salamon'a,. Komiser bu son kozu kaybetmek
istemez. Bütün hışmı ile ona döner;
- Söyle Haham Efendi, sakın inkâr etme, kumar oynuyordunuz,
değil mi?
Haham ellerini kaldırır, Papaz ve Hocayı işaret eder;
- İyi da komiser bey, kiminla!!!
***
84
KIVIRMASI DA MU ALLAH’TAAAAAAN!!!
Mişon ve Rebeka bir ormanda kurmuşlar çilingir sofrasını,
demleniyorlar. Birden 5 eşkiya çıka gelir. Mişon’u ağaca bağlarlar ve
sırayla Rebeka’yı becerirler. RebekaMişon’u çözerken, yanık Mişon
mırıldanır; “Ne güzel soframızı kurmuuuş, demleniyorduk. Bu eşkıyalar
geldiiiiii…”
- Allah’tan be Mişon.
- Beni ağaca bağladılar.
- Allah’tan be, Mişon!..
- O güzelim dolmaları yediler, rakimizi içtiler...
- Allah’tan be Mişon!..
- Seni tutup soydular...
- Allah’tan be Mişon!..
- Birlikte uzanacağımız bataniyeye yatırdılar...
- Allah’tan be Mişon!...
- Sırayla seninle yattılar...
- Allah’tan be Mişon!..
Mişon ağlamaklı; “O Allah’tan, bu Allah’tan...Peki Rebeka, kıvırması da
mu, Allah’taaaaaan!!!”
***
RAŞEL ÖLDÜ, SATILIK PEUGEOT!!!
Yahudi’nin karısı ölmüş. Demişler ki;
- Gazeteye ilan vermen lazım…
- Ama çok pahalı olur.
- Kısa, mısa bir şeyler vermen lazım.
.
Bizimki gazetenin yolunu tutmuş, kelime başına ne kadar ödemesi
gerektiğini sormuş, sonra da çıkmasını istediği ilanı yazmış, ilanı servis
yetkilisine vermiş; "Raşel Öldü."! İlanın bu kadar kısa olmayacağını
söyleyen gazete görevlisi;
-
Buna iki kelime daha ilave edebilirsin. Ek bir ücret almıycam!
"Raşel öldü. Satılık Peugeot!!!”
***
85
MADEM İSRAR EDİYORSUN, İKİ DE BİSKÜİ VER!!!
Mişon hastalanır... İyileşmesi için tek ilaç yeni doğurmuş annenin
sütüdür. Yeni doğum yapmış komşusu Rebeka’ya durumu anlatır:;
- Peki, her gün saat üçte geeeel...
- Allah ne muradın varsa versin…
Her gün saat üçte gelir, sütünü emer Mişon. Bir gün duygulanır
Rebeka, Mişon’un başını okşarken;
- Mişon yanında bir şey ister misiiiiin?..
- Yooook bu bile fedakarlık, istemem...
- Ama, eyi düşün Mişon, yanin da bir şey daha istemez misiiiiiin?..
- Eh, madem israr ediyorsuuun, iki de bisküi ver!!!
***
BEN YENİ DUYDUM!!!
Padişahlık zamanı. Yavuz Selim Padişah. Yeniçeri yakalamış Yahudiyi;
-
Siz İsa Peygamberi çarmıha gerip, öldürmüşsünüz, haaaa!...
Paşaaam, o 1500 yıl önce olmuş….
Ben anlamam… Ben yeni duydum!!!
***
EMİN OLMAK İSTERİM!!!
Telgraf alır Mişon;
“Başınız sağ olsun stop! Karınızı gömelim mi stop! .Mumyalayalım mı
stop! Yakalım mı stop!”
Ertesi gün Mişon cevap verir;
“Emin olmak isterim stop. Her üçü de yapılsın stop!!!”
86
İKİ CİDDİ SEBEP!!!
Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı;
-
Haydi oğlum, uyan artık Okula geç kalacaksın
Fakat anne, bugün okula gitmek istemiyorum…
Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden
söyle bana
Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, bir
Tüm
öğrenciler de nefret ediyorlar, iki
Bunlar okula gitmemen için neden olamaz" Şimdi hemen kalk
ve çabuk hazırlan
Peki, sen bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi
sebep gösterebilir misin, anne?
Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca adamsın
İkinci ciddi
neden ise, sen okulun müdürüsün, oğlum!!!
***
87
BİR BİLİM ADAMININ DENEY RAPORLARINDAN!!!
Deney;
1 gün: “Fare uzun süre labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı
Bu farenin içgüdüleri zayıf!”
3 gün: “Negatif Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı,
tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı Hatta bir tablonun
arkasına ve ceplerime bile baktı Bu fare tam bir salak!”
7 gün: “En ufak bir ilerleme yok Artık arama isteğini bile kaybetti,
telefonla köşedeki büfeden iki karışık tost, bir ayran istemiş Zekadan
böylesine yoksun oluşu, deneylerimde yol almamı önlüyor!”
18 gün: “Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı, ama sıfır! Bursa’dan
aradı, “Kaygılanmamamı, peyniri bulacağını” söyledi Ona gittikçe
peynirden uzaklaştığını anlatmaya çalıştım, ama dinlemedi Ciddi zeka
problemli!”
74 gün: “Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zeka belirtisi
gösteremedi En son Tibet’ten aradı,, “Hayatın anlamı” gibisinden bir şey
bulduğunu söyledi Ama peyniri bulamamış ve artık umurunda da
değilmiş! Aptal hayvan! !!
***
İSKOÇYA KOYUNLARI!!!
Bir mühendis ,bir fizikçi ve bir matematikçi İskoçya’da trenin
penceresinden bakarken siyah bir koyun görürler. Mühendis hemen atılır;
- İskoçya’daki bütün koyunlar siyah der!
Fizikçi söze karışır;
İskoçya’daki bazı koyunlar siyah!
Ve matematikçi son noktayı koyar;
- İskoçya’da en az bir tarafı siyah olan en az bir tane koyun
vardır!!!
***
88
HERŞEY AYNI RENKTEDİR!!!
Teorem;
“Her şey aynı renktedir!”
İspat;
- Bir önceki teorem kullanılarak denebilir ki :“Her x için, eğer x bir
atsa, x aynı renktedir” Burada kullanılan “x bir atsa” ifadesi her şey
için kullanılabileceğinden her şey aynı renktedir!!!
***
ÜÇGENİN TANIMI!!!
İlkokulda, matematik dersinde öğretmen üçgenin alanını, çocuklara
“Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile diklemeşinin vuruşumunun, ikiye
bölümüdür” diye ezberletir. Akşam babası sorar;
- Bugün okulda ne öğrendiniz?
- Matematik dersinde, bir üç kenarlının alanını öğrendik
babacığım.
- Ya öyle mi, peki nasıl öğrendiniz?
- Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun
ikiye bölümüdür.
- Yavrum, yanlış öğretmişler size Doğrusu “Bir üçgenin alanı,
tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir.”
O sırada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla
oğlunun konuşmasını dinleyen dede, dayanamayıp söze girer;
- İkinizin de tanımı yanlış! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi,
kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir!!!
***
89
SAYISAL LOTO!!!
İki matematikçi aralarında mesleklerinin ne kadar önemli olduğunu
konuşuyorlar Sonra içlerinden biri diğerine dert yanıyor;
- Ah azizim ah! Matematiğe yeterince önem verilmiyor Aslında
devlet bu işe el atmalı, matematik bilmeyenlerden vergi toplamalı!
Diğeri;
-
Sayısal Loto da bu işe yarıyor zaten!!!
***
HANGİ SANDALYENİN!!!
Renkli kişiliği ve düşük not vermesi ile öğrencileri arasında özel bir
üne sahip olan felsefe öğretmeni, sınav yapacağı gün öğrencilere, önce
kâğıt ve kalemlerini hazırlamalarını söyledi, sonra da sandalyesini kaldırıp
masanın üzerine koydu. Ve;Sınav sorunuz; “Bu sandalyenin var
olmadığını kanıtlayınız "
Sıfırcı felsefe öğretmeni, sınav kağıtlarını okuduktan sonra, bu
konudaki ününe gölge düşüreceğini bilmesine rağmen, hayatında ilk kez bir
öğrencisine yüz üzerinden yüz vermek zorunda kaldı Öğrencinin sınav
kağıdında yalnızca şu iki sözcük yer alıyordu, “Hangi sandalyenin?!!!”
***
TOPLAMA KAMPI!!!
Hitler, bir Toplama Kampını ziyaret eder… Tutuklunun birine sorar;
-
6 ile 3 kaç eder?
8 eder!
Ulan, burası nasıl toplama kampı!!!
***
90
Çocuk haa!!!
BİZİM İNEK BOĞALARDAN DAHA ÇOK HOŞLANIYOR!!!
Öğretmen sınıfa geç gelen öğrenciye, sorar;
- Neden geç geldin oğlum?
- Bizim ineği damızlık boğaya götürdüm hocam.
Öğretmen biraz kızarak ;
- O işi baban yapamaz mıydı?
- Belki yapabilirdi hocam ! Ama bizim inek boğalardan daha
çok hoşlanıyor!!!
***
91
TÜLEYMAN ÖĞRETMENİM!!!
Öğretmen bir gün öğrencilerine sorar; “Çocuklar, insan vücudunda istem
dışı çalışan şey nedir?” Öğrencilerden biri atlar;
-
Tiktir, öğretmenim.
Aferin oğlum, senin adın ne ?
Tüleyman öğretmenim!!!
***
HANGİ YAŞTA HAMİLE KALINIR!!!
Kızın biri öğretmenine sorar;
-
Öğretmenim, annem hamile kalabilir mi?
Kalabilir tabi, daha 40 yaşında.
Peki, ablam da 20 yaşında, O?
O da kalabilir yavrum.
O zaman öğretmenim, ben kalabilir miyim?
Hiç olur mu yavrum, sen daha 7 yaşındasın.
Bu sırada arka sırada oturan erkek çocuk söylenmeye başlar; “Gördün
mü bak, ben sana demiştim, endişelenecek bir şey yok, diye!!!”
***
TIPASINDA ÖĞRETMENİM!!!
İlköğretim okulunun birinci sınıfında öğretmen Türkçe dersinde sordu;
Çocuklar bana içinde (P) harfi bulunan bir kelime söyler misiniz?
Arka sıralardan bir ses yükseldi;
Şişe öğretmenim...
Şişenin neresinde (P) harfi var oğlum.
Tıpasında öğretmenim!!!
***
92
ALLAH, ALLAH! KONTESİ KİM BECERDİ!!!
Önder kitap yazmaya karar verir ve hemen üstat Orhan Tütün’e koşar;
- Üstadım, ben bir kitap yazmaya karar verdim ama çok satsın
istiyorum. Ne yapmalıyım?
- Bak oğlum, Türkiye'de tutan üç şey vardır; Birincisi seks, ikincisi
asalet, sonuncusu da gizem. Sen kitaba bunları içeren bir isim
verirsen kitabın en az on bin satar!
Üç ay sonra geri gelir, Önder.! Orhan Tütün sorar;.
- Adı ne?
- Kontesi kim becerdi?
- Aferin! İsim güzel olmuş. Kontes ile asaleti, becermekle seksi
vurgulamışsın. Kim sorusu da gizemle ilgili. Ama sana söylemeyi
unuttuğum bir şey var. Türkiye'de en çok tutan şey aslında dindir. Bir de
onu koyarsan, o zaman best-seller olursun.'
Ve kitabın adı; “Allah, Allah! Kontesi kim becerdi!!!” olur.
***
İÇ HUZURU!!!
Bugünün dünyasında hepimizin sakinliğe ihtiyacı var. Bir
makalede okuduğum basit bir tavsiye sayesinde nihayet iç huzuruna
kavuştum. Makale şöyle diyordu; “İç huzuruna kavuşmanın yolu,
başladığınız işleri bitirmektir!” Evde etrafıma bakındım ve başladığım
fakat bitirmediğim her şeyi gördüm. Böylece, bu sabah evden
çıkmadan önce şunların hepsini bitirdim;
- Yarım şişe kırmızı şarap, yarım şişe beyaz şarap, yarım şişe
Bailey's, yarım şişe Johnny Walker Whiskey, yarım şişe Rakı, yarım
kutu Prozac, yarım üzümlü kek, yarım paket çikolata! Kendimi ne
kadar iyi hissettiğimi bilemezsiniz!.. Bu mesajımı, iç huzuruna
kavuşmağa ihtiyacı olan tüm tanıdıklarınıza iletiniz!!
***
93
Size veteriner ve birkaç papağan fıkrası!
AMA JOE, SEN BİR VETERİNERSİN!!!
Doktor hastasıyla birlikte olmuş ve bunun pişmanlığını yaşıyormuş.
Kendini rahatlatmak amacıyla kendi kendine;
-
Sakin ol. Hastasıyla birlikte olan ilk doktor sen değilsin ki!
Tam o sırada vicdanının sesini duymuş;
- Ama Joe, sen bir veterinersin!!!
***
94
OOOOOOOOOOO... MEHMET ABİ, NE HABER!!!
Kadın bir petshopa girer ve bir papağanı gösterip;
- Bunu almak istiyorum kaç lira?
- Çok ucuz. Ama, onu size satamam, randevu evinden çıkma, ağzı
pis bir papağındır o!
Kadın “Ne olacak ki” der ve papağanı alıp eve getirir. Kafesin üzerindeki
örtüyü kaldırdığında papağan bağırır;
- Hmmmm !... Yeni ev... Yeni mama ... Yaşasın!..
Kadın güler, “Bu kadar ağzı bozuk olsun, yakışıyor” diye düşünür. Eve
kızları gelir. Onlara papağanı göstermek için kaldırır örtüyü, papağan
konuşur;
- Hmmmmm!.. Yeni ev.. Yeni mama.. Yeni sermayeler.. Yaşasın!..
Evdeki herkes güler... Kadın papağanı nasıl ucuza aldığını çocuklarına
anlatırken, kapı çalar, gelen kocasıdır... Hep birlikte salona geçerler,
kafesin örtüsünü çeker alır kadın… Papağan şöyle bakar, gene başlar;
- Hmmmm!.. Yeni ev... Yeni mama... Yeni sermayeler... Ooooo
Mehmet abi ne haber!!!
***
DELİ OLMASINA DELİYİM, AMA APTAL DEĞİLİM!!!
Akıl Hastanesi önünde adamın lastiği patlar! Değiştirir… Bijonlarını
takacak, bulamaz bijonları… Artık, arabayı kapatıp gidecek… Hastane
duvarı üzerinden onu seyreden deli seslenir;
Her tekerlekten bir adet bijon sök, değiştirdiğin tekerleğe tak, her
tekerlekte 3 bijon olur, o da seni tamirciye götürür.
Bu akılla seni orada deli diye neden tutuyorlar?
Deli olmasına deliyim, ama aptal değilim!!!
***
95
EŞHAS ÇOK, MANA YOK!!!
Akıl Hastanesinde, delinin biri kovuşa elinde bir kalın kitap ile gelir ve bir
arkadaşının önüne kitabı atar! “Sen kitaptan anlarsın. Bunu yeni yazdım,
oku da fikrini söyle!” Ertesi gün, tutar arkadaşını, sorar ;
-
Okudun mu?
Okudum…
Nasıl buldun?
Eşhas çok, mana yok !...
Sen ne anlarsın edebiyattan..
Alır kitabı, bir başka arkadaşının önüne kor. Ertesi gün ona da sorar
- Okudun mu?
- Okudum.
- Nasıl buldun?
- Eşhas çok, mana yok !...
- Sen ne anlarsın edebiyattan..
Çeker, alır elinden kitabı, doğru başhekime;
Baş Hekimim, bir kitap yazdım, arkadaşlarıma okuttum,
kitabımı anlamadılar! Eşhas çok, mana yok” dediler. Sizin
edebiyattan anladığınızı biliyorum. Bir de siz okur musunuz?
- Ulan, 4 gündür aradığım Telefon Rehberi sende miydi!!!
***
SENİNLE ON OLDU!!!
Adam, Akıl Hastanesi bahçesini geziyor… O ne, bir deli elinde bir
kargı…Kargının ucunda bir ip….İpin ucunda bir çivi…Kargıyı sallıyor,
sallıyor ve ucundaki çiviyi önündeki su dolu kovaya sokmağa çalışıyor!
Deliye seslenir;
Rastgele, balık mı avlıyorsun?
Hayır, alık avlıyorum…
Çok tuttun mu bari?
Seninle on oldu!!!
96
Sıra kadınlarımızda!
97
SENİ KADIN YAPTIM!!!
Üç balıkçının ağına takılır Denizkızı… Yaralıdır… Balıkçılar
kulübelerine götürür, tedavi ederler. İyileşir, tekrar kendini sulara
bırakmadan döner balıkçılara;
- Beni iyileştirdiniz, size borçluyum, her birinizin bir dileğini yerine
getirme gücüm var, dileyin.
Birinci balıkçı “ Çok zengin olmayı” diler.
- Bunun zorluk derecesi 5! Seni çok zengin yaptım.
İkinci balıkçı “ Hem zengin, hem güçlü olayım” der.
- Bunun zorluk derecesi 7! Seni hem zengin, hem güçlü yaptım
.
Üçüncü balıkçı “Ben dünyanın en güzel, en sevgi dolu, en
merhametli, en akıllı insanı olayım” der.
- Bunun zorluk derecesi 10! Peki, seni kadın yaptım!!!
98
SOL GÖZÜM BİRAZ İNER GİBİ OLDU!!!
Dünya feministleri 2001 yılında kadın hakları ve özgürlüklerini
konuşmak, kadın sorunlarını paylaşmak ve bu konularda çözümler üretmek
üzere ilk olarak İtalya' da toplanırlar. Kendilerine göre oldukça yararlı
geçen bu toplantının sonunda bazı kararlar alınır. Bunlardan biri de
kocalarına bazı konularda artık taviz verilmeyeceğidir. Bir sonraki yıl
tekrar toplanmak üzere de dağılırlar.
2002 yılında bu sefer Almanya 'da toplanmışlardır. Geçen bir yılın
ardından alınan kararların ne şekilde uygulandığını anlatmak üzere sıra ile
kürsüye çıkarlar. İlk olarak ev sahibi Alman feminist alır sözü;
- Ben geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama
dedim ki; "Bundan sonra temiz çamaşır giymek istiyorsan kendi
çamaşırlarını kendin yıkayacaksın” Birinci gün bir şey görmedim, ikinci
gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi
çamaşırlarını değil, benimkileri de yıkıyor.
Alman feministin bu sözlerinden sonra salonda bir alkış tufanı kopar.
Sıra Fransız feministe gelmiştir;
- Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama
dedim ki "Bundan sonra ütülü çamaşır giymek istiyorsan kendi
çamaşırlarını kendin ütüleyeceksin" Birinci gün bir şey görmedim, ikinci
gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi
çamaşırlarını değil benimkileri de ütülüyor.
Salonda tekrar alkış tufanı başlar. Sırayı bizim Türk feminist almıştır;
- Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama
dedim ki “Bundan sonra yemek, yemek istiyorsan kendi yemeğini kendin
yapacaksın” Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim,
üçüncü gün sol gözüm biraz iner gibi oldu, görmeye başladım…
***
99
ÜNZİLE
Ünzile insan dölü, on kardeş beşi ölü,
Büyüdükçe un ufak ve gelir de görücü!
İnci gibi dişi, görücü bilir işi,
Söğüdüm ağlar gider, olur hatun kişi!
Varmadan sekizine ergin oldu Ünzile,
Hem çocuk, hem de kadın, on ikisinde ana!
Bir gül gibi al ve narin, bir su gibi saydam ve sakin
Susar kadın Ünzile!
Yağmuru kim döküyor, Ünzile kaç koyun ediyor!
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor!
Korkar durur gitmez köyün en son çitine,
İnanır o sınırda dünyanın bittiğine!
Ünzile insan dölü, bilinmezlere gebe,
Sırların mihnetini yüklenip de beline!
Varmadan sekizine, ergin oldu Ünzile,
Hem çocuk hem de kadın, on ikisinde ana,
Bir gül gibi al ve narin, bir su gibi saydam ve sakin,
Susar kadın Ünzile!
Yağmuru kim döküyor, Ünzile kaç koyun ediyor!
Dayaktan uslanalı hiçbir şey sormuyor!
100
NİYE BAZEN APTAL OLURLAR!!!
Erkek sorar;
-
Tanrım, kadınları niye bu kadar güzel yarattın?
Aşık olasınız diye!
Peki, niye bazen aptal olurlar?
Onlar da size aşık olabilsinler diye!!!
***
BEN ÇOK KONUŞTUM!!!
Delikanlı kız arkadaşını, etkilemek için seçkin bir lokantaya götürür. Güzel
bir müzik… Nefis yemekler ve nefis şaraplar… Sürekli de konuşmaktadır
delikanlı. Ortam, seçkinlik ve içki coşkusuyla dans ederlerken daha bir
sarılır kıza ve;
-
Benimle evlenir misin?
Memnuniyetle…..
Masalarına dönerler… O ana kadar sürekli konuşan ve
bülbül gibi öten delikanlı sus, pus olmuştur… Dayanamaz
kız, sorar; Ne güzel konuşuyordun, neden sustun? Ben çok
konuştum!!!
***
101
DEYİŞLER!!!
Ağam, evlenirken öğütledi;
•
-
İyi ürün almak istiyorsan Arı ile Karıyı gezdireceksin!!!
***
Bir adam gazeteye ilan vermiş;
•
-
‘’Eş arıyorum?’’
Ertesi gün yüzlerce e-mail, telefon ve mektup almış;
-
Benimkini alabilirsin!!!
***
Bir genç babasına sorar;
•
-
Baba evlenmek kaça mal olur?
Bilmiyorum oğlum, ben hala ödüyorum!!!
***
Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır;
•
-
Seninle evlendiğimde tam bir aptalmışım!
Adam cevap verir;
-
Evet aşıktım, fark edemedim!!!
***
Bir davette bir kadın arkadaşına sorar;
•
-
Alyansını yanlış parmağına takmıyor musun?
Evet yanlış adamla evliyim de!!!
***
102
ULAN, EVLENİRKEN NERDEYDİN!!!
Adam işi sebebiyle Ankara’ya uçacakmış tam uçağa bineceği
sırada bir ses duymuş;
-
Uçağa binme uçak düşecek!
Adam korkmuş binmemiş. Öbür uçağı beklerken haber ulaşmış;
Ankara uçağı düştü kurtulan yok!..
Haydarpaşa’ya koşup tren bileti almış, trene bineceği sırada gene
aynı ses;
-
Binme bu trene raydan çıkacak!..
Adam binmemiş trene doğru evine!.. Sabah gazeteyi açınca şok
olmuş: Ankara treni raydan çıktı 234 ölü! Adam şükretmiş ama
Ankara’ya gidilecek! Doğru otobüs garına, bilet alır, fakat, gene o ses;
-
Otobüs kaza yapacak binme!..
Adam dayanamamış bağırmış;
-
Kimsin sen yahu?
Ben senin iyilik meleğinim!...
Ulan, evlenirken nerdeydin!!!
103
AİRBAG BENDE!!!
Karı, koca arabayla dolaşırken kadın ;
-
Hayatım, seninle çok güzel bir 15 yıl geçirdik. Ama, ben
artık boşanmak istiyorum, demiş.
Adam biraz sinirlenip arabanın hızını 120 km ye çıkarmış. Sonra kadın
tekrar açmış ağzını;
-
Aslında nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum..... Arkadaşın
Tomy ile bir kaç aydır gizlice buluşup, beraber oluyoruz...
Üzgünüm ama, yatakta senden çok daha iyi.
Arabanın hızı 130 km. ye çıkmış.... Kadın susmak bilmiyor;
da istiyorum.
Ayrıca bütün kredi kartlarını, evin tapusunu ve arabayı
Adamda hala tepki yok. Arabanın hızı 150 km. ye çıkar. Kadın;
-
Hiçbir şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor
musun?
Hayır, ben ihtiyacım olan her şeye sahibim!
-
Kadın hiç beklemediği bu cevap karşısında gayet şaşkın;
-
Öylemi, nedir o sahip olduğun şey?
Ve 150 km hızla duvara çarpmadan önce, adam kadına dönüp sırıtarak
cevap vermiş;
-
Airbag bende!!!
***
104
BAK NASIL UÇUYOR!!!
Kız annesinin yanına meraklı bir şekilde giderek sorar;
- Anne, bütün melekler uçar mı?
- Evet kızım!
- Peki, bizim hizmetçi kız niye uçmuyor?
- Hizmetçi niye uçacakmış, kızım?
- Babam onla konuşurken ona hep meleğim diyor da!
- Yaaa, o zaman seyret, balkondan atayım da şu şıllığı bak nasıl
uçuyor!!!
***
O KADAR DA ESKİYE GİTME, BEY!!!
Yaşlı karı, koca sedirde oturmuş kahvelerini yudumlarlarken kadın içini
çekmiş ve seslenmiş;
Bey, gençliğimi anımsamak istiyorum, eskilerden söz
etsene!...
Yahu, hatırladın mı, evlendiğimizde sen kız değildin!
Eski dediysem, o kadar da eskiye gitme, bey!!!
***
KARINIZIN KULLANMADIĞI!!!
Alışverişten sonra evine dönen kadın, kocasını yatakta genç ve güzel
bir kadınla yakalayınca dehşete düşer. Ortalığı dağıtmaya kalkışacağı
sırada, kocası onu durdurur. “Şöyle açıklayabilirim..." der;
- Eve dönerken bu zavallı kızı gördüm. Çok yorulmuştu. Onu
arabama aldım. Karnı da acıkmıştı, o yüzden onu eve getirdim ve senin
buzdolabında unuttuğun rostoyu pişirdim. Kızın, ayakkabıları delinmişti.
Modası geçti diye, artık giymediğin ayakkabılarından bir çift ona verdim.
Üşümüştü, o yüzden sana doğum gününde aldığım, fakat rengini
beğenmediğin için hiç giymediğin süveteri ona verdim. Kızın pantolonu
parça, parça olmuştu, artık senin kalçalarının sığmadığı bir pantolonunu
da verdim. Tam çıkmak üzereyken bana "Karınızın artık kullanmadığı
başka bir şey var mı bu evde?" diye sordu ve işte buradayız!!!
***
105
***
BEN KONUŞURKEN DURABİLİRDİNİZ!!!
İngiliz asilzade eve gelip karısını yatak odasında en yakın arkadaşı ile
yakalar. Kendisine yakışır şekilde önce öksürüp, sonra konuşmasına başlar;
- Siz sevgili eşim, yaptığımız evlilik yeminine ihanet etmekle
kalmadınız, aynı zamanda hem kendinizin, hem de benim asil
soyadlarımızı ayaklar altına aldınız. Yazıklar olsun size!!! Ayrıca, size
gelince aziz dostum Brian. En azından ben konuşurken durabilirdiniz!!!
***
106
DUT AĞACININ DALLARINA DİKKAT!!!
Adamın karısı ölür, tabutu sırtlar cemaat, mezarlığa doğru yürüyüşe
geçer. Bir dut ağacının altından geçerken, tabut dallara takılır düşer. Bir
inilti duyulur, kapağı açarlar, kadın sağ!
Bir kaç ay sonra kadın gene ölür. Cemaat tabutu sırtlar, mezarlığa
doğru yürürken, tam dut ağacına gelindiğinde, kocası seslenir;
- Aman dut ağacının dallarına dikkat!!!
***
HALBUKİ BİR PİPİSİ BİLE YOK!!!
Üç adam barda oturmuş bir yandan içip, bir yandan hangisinin
karısı daha salak diye konuşuyorlarmış! Birincisi;
-
Benim karım öyle salak ki, geçenlerde bir markette bin liralık
et alana mangal veriyorlar diye 100 kilo et almış, oysa bizim
bir buzdolabımız bile yok!
İkincisi atılmış;
-
Bizimki de bir acayip, arkadaşlarına hava atmak için bana
30 milyarlık araba aldırdı ama araba kullanmayı bilmez!
Gülmüşler! Üçüncüsü;
-
Asıl en salağı benim karım, geçenlerde Bodrum’a iki haftalık
tatile gitti, yanında götürmek için bana 400 tane prezervatif
aldırdı, halbuki bir pipisi bile yok!!!
***
107
TE BE KİM YAPIYOR BU GARİPLERİİİ!!!
Sabaha karşı kapı hızlı çalınır, açar çingene. O ne? Damat kızgın,
kızını sürükleyip getirmiş, kapıda;
Baba, al kızını, kız çıkmadı!
Atar kolunu damadının omzuna, yanıtlar baba;
Anası da böyleydi, te be kim yapıyor bu garipleriii!!!
***
TERS KADIN!!!
Kız çıkmaz eşi, ses etmez adam! Bir gün eve gelir, kadını yatak
odasında kulağını deldiriyorken bulur. Dayanamaz, söylenir;
- Bre, sen ne ters kadınsın, babanın evinde deldireceğini kocanın
evinde, kocanın evinde deldireceğini babanın evinde deldiriyorsun!!!
***
SENİN GİBİ GÜZEL ANLATAMAYCAM!!!
Ahmet ile Mehmet çocukluk arkadaşı…. Yıllar sonra rastlarlar, sarılır,
öpüşürler.
-
Nasılsınız, hanım nasıl, o güzel kızım nasıl ?
Çok iyiyiz ! Kızım büyüdü, çalışma hayatına atıldı. Çok başarılı!
Yönetim kurulu başkan asistanı. Çok seviliyor... Çok da kazanıyor...
Şirket ona bir ev aldı.... Bir Jeroke ceep aldı... Adamın özel uçağı ile
dünyayı dolaşıyor....... Şirkette o kadar çok seviliyor ki bir dediği, iki
olmuyor Giysileri ... Taktıkları kupon.....Yahu, senin de bir güzel kızın
vardı, o ne yapıyor?
Sorma, benim kız da fahişe oldu, ama ben senin kadar güzel
anlatamaycam!!!
***
108
ÜZÜLME OĞLUM, BİR DAHA YAPARSINIZ!!!
Kız eve ”Hamileyim” diye gelir. Arkadan bir Ferrari kapıda durur,
orta yaşlı bir adam iner ve girer eve! Tek dileği kızın çocuğu doğurmasıdır.
Başlar söze;
Evet, bu çocuk benden, kızınızı da çok seviyorum! Fakat,
onunla evlenemem çünkü ben evliyim! Eğer, çocuğumuz kız olursa size
beş yüz bin dolar, bir villa, bir Ferrari vereceğim. Eğer, çocuğumuz erkek
olursa bir milyon dolar, bir villa, iki Ferrari vereceğim. Eğer, ikiz olursa
iki milyon. dolar, iki villa, iki Ferrari vereceğim. Eğer, düşük olursa
hiçbir şey!
Kızın babası adamın omzuna eline atar;
-
Üzülme oğlum, bir daha yaparsınız!!!
***
BİSİKLET, BENİM BİSİKLET!!!
Afrika'da, çok geri kalmış olan bir köye gelen bir Papaz, yerlileri
eğitmeye çalışıyormuş. Her sabah insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine
karşı iyi davranmalarını vaaz ederken, öğleden sonraları da kabilenin
reisine, İngilizce öğretmeye çalışırmış.
Bir gün Papaz yanına kabile Reisini alıp, dolaşmaya cıkmış… Bu
arada gördükleri şeylerin İngilizcelerini de söyleyerek Reis’in İngilizce
bilgisini arttırmaya çalışıyormuş. Bir kayanın önünde Papaz "Kaya" der,
Reis de "Kaya" diye tekrar eder.
Bir göle gelirler, Papaz "Göl" der, reis de "Göl" deyince papaz
sevinip "Aferin" der.
Biraz sonra çalılıkların arasında sevişmenin son aşamasında olan bir çifte
rastlarlar. Papaz biraz yutkunarak "Bisiklete binmek" der.
Reis tüfeği doğrultur ve ikisini de öldürüp, parmağı ile ölü kadını gösterir;
-
Bisiklet benim bisiklet!!!
***
109
DONUNU PANTOLON ÜSTÜNE GİYEN
BİR SENİ GÖRDÜM, BİR DE SÜPERMEN’İ!!!
Kocası telefon eder;
-
Karıcım, dışarıdan müşteriler geldi, patronla onları gezdireceğiz.
Beni bekleme, geç olabilir, yatabilirsin!
Sabaha karşı gelir koca! Tam anahtarı çıkarmışken kapıyı karısı açar!
Mahçup;
-
Ah, güzel karıcığım uyumadın, beni bekledin haa!..
Evet Süpermen!..
Vallahaaa, sıkıcı bir gece oldu…İş işte!...
Evet Süpermen!..
Önce bir yemek yedik!..
Evet Süpermen!..
Sonra da işte barda bir iki kadeh, ne yaparsın… İş işte!..
Evet Süpermen!..
Karıcığım her şeye teşekkür, hele beni Süpermen’e benzetip,
onurlandırman!... Hakikaten benziyor muyum?...
Çoook, donunu pantolon üstüne giyen bir seni gördüm, bir de
Süpermen’i!..
***
O ZAMAN, EVLENDİKTEN SONRA BENİ ARA!!!
Çapkın delikanlı genç kızı akşam yemeğine götürmüş, yemekten sonra kızı
evine davet etmiş. Delikanlının niyetini anlayan genç kız itirazı basmış;
:
- Evlenmeden katiyen olmaz…
- O zaman, evlendikten sonra beni ara!..
***
110
AAAAA, ANİTA BURADA MI ÇALIŞIYOR!!!
Paris'te son derece güzel bir restoran varmış. Bu restoranın özelliği,
öğlen servislerinde “Günün menüsü” adı altında sürpriz yemekler
sunmasıymış. Öğlen servisi 12.00’de başlıyor ve “Günün menüsünden
istiyorum” diyenlere, o güne ait sürpriz yemek sunuluyormuş. Bir gün
adamın birisi gelmiş, masaya oturmuş, masanın üzerinde duran çatalı alıp
burnuna götürerek koklamış;
- Vaayyy demek günün menüsü enginarlı rosto haaa, severim getirin
rostoyu!
Restorandaki herkes bu olayı ve sözleri görmüş, duymuş. Gerçekten
de biraz sonra servis başlamış, hakikaten günün menüsü enginarlı rosto!
Garsonlar şaşırmışlar ama tesadüf olduğuna karar vermişler. Ertesi gün
öğlende yine aynı adam gelip bir masaya oturmuş, çatalı alıp koklamış;
- Bugünkü günün menüsü mantarlı börek haaa, getirin bakalım!
Garsonlar bakmışlar bu iş tesadüf değil. Adam resmen çatalı
koklayarak menüyü biliyor. Restoranın imajı sarsılacak telaşla durumu
patrona anlatmışlar.
Patron “sakin olun” diyerek, eline bir çatal alıp, oradaki bulaşıkçı
kızlardan birine uzatmış;
- Anita, al kızım şu çatalı orana sürüver!
Anita söyleneni yapmış. Patron bu defa çatalı garsonlara vermiş;
- Bunu koyun o adamın masasına, bilsin bu defa da görelim!..
Çatalı masaya koymuşlar. Öğlen aynı adam yine gelmiş ve yine aynı
masaya oturmuş. Garsonların meraklı bakışları arasında çatalı alıp burnuna
götürmüş uzun, uzun koklamış ve şaşkın bir ifadeyle sormuş;
- Aaaaa, Anita burada mı çalışıyor? Özledim kaltağı!!!
***
111
BABAANNE HESABI ÖDER MİSİN!!!
Genç, güzel mi güzel bir kız kasap dükkanına girer;
- Kasap amca bifteğin kilosu kaça?
- Kilosu dudaktan bir öpücük…
- Beş kilo alayım.
Çapkın kasap amca eti hazırlar, kıza uzatır, hesabı ister; Kız kapıya
yönelir ve seslenir;
- Babaanne hesabı öder misin!!!
***
PARİS’İ GÖRMEDEN ALLAH CANIMI ALMASIN DİYORDU DA!!!
- Mehmet, 10 gündür nerelerdeydin?
- Paris’te...
- Kiminle gittin?
- Kaynanamla...
- Sen kaynananı hiç sevmezdin?
- Paris’i görmeden Allah canımı almasın diyordu da!!!
***
ÜSTÜNE İKİ DE PANTALON DİKERDİ!!!
Kadın dul, rahmetli terzi imiş... Mahalleli aracı olmuş, kasıntı bir
adamla evlendirmişler. Zifaf sabahı adam kasıla, kasıla sormuş;
- Rahmetli böyle sever miydi?
- Rahmetli, bu kadar zamanda beni severdi, seni de severdi, üstüne
iki de pantolon dikerdi!!!
***
112
YAPARIM AMA, ÖNCE ASLANI KENARA ÇEKİN!!!
Sirkin kasabaya geldiği gün aslan terbiyecisi çeker, gider! Patron
panik halinde “Acele bir aslan terbiyecisi aranıyor” diye, yerel gazeteye
ilan verir! İki kişi gelir, biri uzun boylu, sarışın bir fıstık, diğeri kel kafalı,
kısa boylu, şişman bir adam. Patron;
- İkiniz de aslan terbiyecisi misiniz?
- Evet…
- Önce, kız girsin kafese.
.
Kız girmiş, arkasından kafesi kilitlemişler. Baba aslan kıza bakmış,
ağır ağır yaklaşmaya başlamış, kız birden önünü açmış, çırıl çıplak. Baba
aslan önce afallamış, sonra kıza yaklaşmış ve ayakucundan başlayarak
yukarıya kadar yalamış. Sonra, sakin ve mutlu bir şekilde kızın ayaklarının
dibine yatmış. Patron dönmüş adama;
- Sen de aynı şekilde yapabilir misin?
- Yaparım, ama önce aslanı kenara çekin!!!
***
BÜTÜN KÖY BİR HAFTADIR UĞRAŞIYORUZ, STOP!!!
İskoç gencin birisi, evlendiği günün ertesi Amerika’ya çalışmaya
gider. 2 sene sonra vatanından eline bir telgraf gelir:;
- Karın öldü, stop. Acele gel, stop.
İskoç atlar ilk uçağa ve memleketine döner. Hanımın başucuna gider
ve başlar yakarmaya. “Kiraz dudaklarına doyamadım, elma göğüslerine
doyamadım” derken, sarılı verir ve hanımı birden canlanır.
Birkaç gün daha memleketinde kalan İskoç tekrar Amerika’ya döner.
Aradan 1–2 yıl daha geçtikten sonra, eline bir telgraf daha geçer;
- Karın tekrar öldü, stop. Gelmene gerek yok, stop. Bütün bir
köy 1 haftadır uğraşıyoruz, stop!!!
***
113
BEKLE, TEK KURŞUNDA HALLETMEK ÜZEREYİM!!!
İki arkadaş her pazar golf oynarlar. Bir pazar gene golf oynamaya
hazırlanırlarken bir adam gelir ve onlara katılmak istediğini söyler. İki
golfçü birbirine baktıktan sonra adamın teklifini kabul ederler. Oyun ilerler
ve adama sorarlar;
- Ne iş yapıyorsunuz?
- Belki korkacaksınız, ben tetikçiyim. Tüfek golf çantasında...
Nereye gitsem onu yanımda taşırım. Bakın...
Biri cesaretini toplayıp tüfeği alır, dürbününden bakar;
- Vaaay, şuna bak! Bu dürbünle buradan bizim evi görebiliyorum.
Hatta pencereden yatak odasını bile görebiliyorum! İşte karım... Dur bir
dakika, çıplak! Yanında da kapı komşum var, o da çıplak!..
Bu olay adamı bir anda yıkar ve düşünmeden tetikçiye döner;
- Bir atış için kaç para istiyorsun?
- Her tetiği çekişim için 500 milyon.
- Çok para ama tamam öyle olsun. Senden iki atış istiyorum.
Birincisi karımın ağzına, çok dırdırlanıyor ve dayanamıyorum buna.
İkincisi komşumun penisine, güzel bir ders alsın.
Tetikçi kabul eder, tüfeği kaldırıp evi nişanlar ve beklemeye başlar.
- Neden ateş etmiyorsun?
- Biraz bekle, işi tek kurşunda halletmek üzereyim!!!
***
HAY HAY, BUYURUN!!!
Tiyatroda, ünlü oyuncu rolü gereği uşaklarına seslenir;
- Atımı getirin!
O sırada münasebetsiz bir seyirci bağırır;
- Eşek olsa olmaz mı?
- Hay hay, buyrun!!!
***
114
BOĞA BİLE KISKANACAKTIR!!!
On sekiz çocuğu olan adam onları panayıra götürür. Panayırda en
değerli hayvan bir boğadır. Sekiz bin sterlin değerinde!.. Onu görmek için
ayrıca 1 sterlin ödemek gerekmektedir. Adam bu ücreti yüksek bulur, ama
çocukları hayvanı görmek ister ve hepsi girişin önündeki bariyerlere
yaklaşır. Görevli;
- Efendim tüm bu çocuklar sizin mi?
- Evet öyle. Niçin sordunuz?
- Şey, siz burada bir dakika durun, ben boğayı sizi görmesi için
getireceğim! On sekiz çocuk!.. Boğa bile kıskanacaktır!!!
***
AMA, BU ÇOK FARKLI, BENİM PATLAMIŞ MISIRLARIMI
YİYOR!!!
Adam çarşıya çıkıp bir civciv alır, eve dönerken sinemaya gitmek
ister. Ama, civcivi sinemaya almayacaklarını düşünerek, civcivi pantolonun
içine saklar ve biletini alıp koltuğa oturur. Hayvan boğulmasın diye
fermuarı açıp dışarı çıkarır. Bu sırada yan koltukta oturan yaşlıca bayan
kocasına dönerek;
- Kocacığım, yanımdaki adam fermuarını açtı içinden fırlayana
bak!
Adam gayet tepkisiz;
- Aman be karıcığım, hiç mi görmedin sanki?
- Ama bu çok farklı, benim patlamış mısırlarımı yiyor!!!
***
115
ONLARIN 4 TANESİ PROFESÖRDÜR!!!
Bir profesör konferans vermeye giderken, orman içinde arabası arıza
yapar... Tamire çalışırken tipi ve fırtına ve arkasından karanlık çöker. İlerde
bir ışık görür ve sığınmak için gider, kapıyı çalar. Açılır kapı, bir bayan
“Buyurun” der.
- Hanım efendi, arabam bozuldu, tipi, rüzgar... Bir burada ışık
vardı, beni Tanrı misafiri olarak kabul eder misiniz? Ben profesörüm,
tehlikeli biri değilim, lütfen!
Kadın profesörü içeri alır. Bir içki ikram eder. Profesör şömine
önünde içkisini yudumlarken, o yemeği hazırlamak için izin ister. Biraz
sonra üzerinde dekolte bir giysi ile gelir ve yemeğe davet eder profesörü.
- Beyefendi, adım Marianne ama bana Meri diyebilirsiniz. Dulum
ve bu evde yalnız yaşıyorum. Gözleriniz temiz ve güzel baktığı için evimi
size açtım.
- Evinizi bana açtığınız için size müteşekkirim Meri. Benim adım
da Joseph, sizde bana Jo diyebilirsiniz. Profesörüm, konferansa
gidiyordum, bu başıma geldi. Lütfen kötü niyetli biri olmadığıma inanın.
- Artık, kalbimle size inanıyorum!
Sohbet uzar, yatmadan önce kadın oda hazırlamak için izin ister,
biraz sonra dekolte bir gecelikle gelir ve
- Jo, yatak odalarımız iç içedir. Tuvalete gitmen için benim
odamdan geçmek durumundasın, çekinme geç!
- Seni rahatsız etmem Meri. Başımı yastığa koydum mu gözlerimi
sabah açarım.
- Hiç çekinme, istediğin zaman odamdan geçebilirsin, senin rahat
olman beni mutlu eder.
Derse de kadın, profesör yatar, o yatış! Sabaha kadar deliksiz uyur,
sabah kalkar, giyinir, aşağı iner. O ne, Meri’de bir karış surat! Hiç
konuşmadan çöker kahvaltı sofrasına, konuşmadan yerler. Yavaşça kalkar
profesör, kapıya yönelir. Kadın peşinden, kapı önüne gelirler. Profesör
Meri’ye minnetini ve teşekkürlerini söyler, elini öper, tam ayrılacak, gözü
kümese ve içindeki 5 horoz ve 1 tavuğa takılır. Profesör ya, merakını
gidermek için sorar;
- Meri ! Her kümeste bir horoz ve beş, altı tavuk olurken, sizin
kümeste neden beş horoz, bir tavuk var?
- O horozların dördü profesördür Jo!!!
***
116
HERKES KENDİ CEZASINI ÇEKSİN!!
Vahşi batı …. Kızılderililer bir konvoyun önünü keser ve herkesi esir
alırlar . Reis ;
-
Herkesin altınlarını alın! diye bağırınca.
Konvoydaki genç kızlar atılır…
-
Bakın tamam siz altınları istiyorsunuz, biz genciz yeniden
toparlayabiliriz yaşlıları bırakın, bizim altınlarımızı alın.
Hepsinin altınları alınır! Reis tekrar bağırır;
-
Tüm kadınların elbiselerini alın.
Genç kızlar tekrar ortaya atılır;
Biz genciz bizimkileri alın, üşümeyiz.
kadınların elbiseleri üzerlerinde kalsın üşürler.
Ama yaşlı
Hepsinin elbiseleri toplanır! Reis tekrar bağırır;
-
Tüm kadınlara tecavüz edin.
Genç kızlar ;
Tamam her şeyimizle sizin elinizdeyiz, tecavüz de edin
ama, yaşlı kadınlara dokunmayın!.. Deyince, tüm yaşlı kadınlar tek bir
ağızdan;
çeksin!!!
Kızlar , açgözlülüğün alemi yok , herkes kendi cezasını
***
117
BABASINI AÇIKLARIM!!!
Meşhur bir şarap üreticisinin çeşnicibaşısı (degustatör) vefat edince
yeni bir çeşnicibaşı bulmak için ilan verirler. Kirli görünümlü, saç baş
dağınık bir ayyaş ilan için fabrikaya başvurur. Patron bu adamı başından
nasıl defedeceğini düşünürken onu sınamaya karar verir ve “Ona içmesi
için bir bardak şarap verin” der!
Sarhoş adam bardağı kafasına diker ve;
- Muscatel kırmızı üzüm, güney yamaçlarda büyümüş, 3 yıllık ve
çelik kaplarda olgunlaştırılmış,
Fabrika müdürü şaşkınlıkla "Doğru" der ve ikinci bardağı uzatır.
Bizimki yine bardağı kafasına diker, dilini şapırdatır;
- Bu da güneybatı eğimli yamaçlarda yetişmiş Cabarnet kırmızı
üzümden, 8 yıllık ve meşe varillerde saklanmış,
Müdür daha da büyük bir şaşkınlıkla "Doğru" derken, patron
sekreterine göz kırpar ve kulağına bir şeyler söyler. Patronunun ne dediğini
anlayan sekreter doğru tuvalete gider ve beyaz şaraba çok benzeyen bir
bardak dolusu idrar ile geri döner. Bizim sarhoş düşünmeden bardağı
kafasına diker ve;
- Bu bir sarışın, 26 yaşında, üç aylık hamile bir bayan, ve bu işi
bana vermezseniz aynı zamanda babasının da adını açıklarım!!!
***
SİZE BİR POSTA YETER!!!
Adam aklınca espritüel….. Gazete satan kıza alaycı bir tavırla seslenir;
-
Bana bir Sabah, bir de Akşam verir misin?
Boşuna paranızı harcamayın, size bir Posta yeter!!
***
118
BEN İKİ LASTİĞİ PATLAK BİR WOSWOS GÖRDÜM!!!
Toplantıda patronun fermuarının açık olduğunu fark eden sekreteri
uyarmak için; “Beyefendi arabanızın kapısı açık kalmış,” der. Adam
anlamaz. Eve döndüğünde karısı; “Bey fermuarın açı” deyince uyanır.
Ertesi sabah adam, küçük dağları ben yarattım havasında sekretere eğilir;
Dün bana ima etmeye çalıştığınız şeyi sonradan fark ettim,
kusura bakmayın! Ama, aklıma bir şey takıldı, içerideki limuzini de
görebildiniz mi?
Kız kaşlarını kaldırıp gülerek;
- Siz kusura bakmayın, ben sadece iki lastiği patlak bir woswos
gördüm, efendim!!!
***
SİZ BAŞLATTINIZ!!!
Adamın birisi yaptığı iş başvurusuna olumlu cevap almış, şirket
görüşmeye çağırmış. Konuşmanın sonlarına doğru yönetici adama sormuş;
- Peki, senin şirketten beklentilerin neler?
- Öncelikli olarak bir araba istiyorum, ayrıca şu anda bulunduğum
dairenin kirası biraz fazla onu da şirketin karşılaması iyi olur, maaş
olarak da 3000 dolar yeterli.
- Biz sana son model bir Mercedes ve Tarabya ’da bir villa
vereceğiz. Ayrıca, bizim bu pozisyon için planladığımız maaş 6000
dolardır!
Bizim elemanın gözleri fırlamış;
-
Şaka yapıyorsunuz?
Siz başlattınız!!!
-
***
119
KÜRESELEŞME NEDİR?..
Soru:
Küreselleşme nedir?
Cevap: Prenses Diana'nın ölümü.
Soru:
Nasıl olur?
Cevap:: Bir İngiliz prensesi, Mısırlı erkek arkadaşıyla, bir Fransız
tünelinde, Hollanda motoruna sahip, İskoç viskisiyle sarhoş olmuş bir
Belçikalı' nın kullandığı bir Alman arabası ile kaza yaptı. Japon
motosikletli İtalyan paparazziler tarafından takip ediliyorlardı. Amerikalı
bir doktor tarafından, Brezilya yapımı ilaçlar ile tedavi edilmeye
çalışıldılar ! Bu mesaj sana bir Yunanlı tarafından Bill Gates teknolojisi
kullanılarak gönderildi ve sen de muhtemelen bunu bir Singapur tesisinde,
Bangladeşli işçilerin yaptığı, Tayvan malı çiplerin ve Kore malı
monitörlerin kullanıldığı bir IBM 'den okuyorsun. Büyük olasılıkla da bu
bilgisayar Hintlilerin kullandığı kamyonlarla taşındı, Endonezyalılar
tarafından kaçırıldı, Sicilyalı liman personeli tarafından boşaltıldı,
Meksikalı kaçakçılar tarafından taşındı ve son olarak da Yahudiler
tarafından sana satıldı. İşte dostum, küreselleşme budur!!!
***
BORSA NEDİR!!!
120
İYİ Kİ, SCANNER İSTEMEDİM, LAN!!!
Askerde, komutan emir erine seslenmiş:
-
Çabuk bana bir lazer yazıcı getir! Er gitmiş ve bir askerle
geri dönmüş....
Bu ne lan?
Lazer yazıcı, komutanım!
Nasıl yani?
Hem Laz, hem er, hem de yazıcı komutanım!
İyi ki, scanner istemedim, lan!!!
***
TEMBELİN SEKS TERCİHİ!!!
Tembelin tekine sormuşlar:
-
Hangi tür seksi tercih edersin?
Grup seks!!!
Peki niye ?
Kaytarma imkanı var, abi!!!
***
%300 İKTİDARSIZ!!!
İki bayan dertleşiyorlarmış. Biri diğerine;
-
Ah...sorma ! Benim kocam iktidarsız oldu, hem de % 100.
Ay, o da bir şey mi ! Benimki % 300 ... Merdivenden
düşerken dilini ısırdı ve de parmaklarını kırdı!!!
***
121
NE ŞOFÖRDÜ BE!!!
Adam bara girer, doğru tezgaha yönelir ;
Barmen bir duble viski…
Ağzını viski ile çalkalar ve tükürür ve söylenir ;
Ne şofördü be !........Doldur !......
Tekrar ağzını viski ile çalkalar ve tükürür ve söylenir;
Ne şofördü be !........ Doldur !......
Üçüncü çalkalayışta dayanamaz barmen sorar, yanıt;
Arabamı barın önüne park ettim, tam ineceğim, bir korna
sesi… Aynadan baktım bir TIR… İçindeki şoför işaretle
biraz öne almamı istiyor…. Arkaya baktım, TIR şöyle
dursun, normal araba giremez…. İndim ve şoföre;
Buraya giremezsin…
Sen biraz öne al da gör….
Sen buraya gir, ben senin kıçını öperim…dedim.
Tekrar ağzını viski ile çalkalar adam ve söylenir;
Ne şofördü be!!!
***
ELİNİ DİAFONUN DÜĞMESİNDEN ÇEKSİN!!!
Diskoda bir güzel eğlendikten sonra, delikanlı sevgilisini evine
götürmüş. Kapıda tam ayrılacakları vakit, oğlan bir elini duvara dayayarak
kızcağızı kapı ile kendi arasına sıkıştırmış ve tutturmuş;
-
Bir kere öpücem....
Olmaz komşular görür.
Derken tartışma iyice uzamış.... O sırada sokak kapısı açılmış, küçük
kız kardeş gözlerini ovuşturarak kapıda belirmiş, ablasına dönüp, Babam
diyor ki; “Öptürecekse öptürsün, yoksa ben aşağı inip o herifi öyle bir
öpeceğim ki, annesi bile öpücüğü hissedecek.... Hem, söyle şu salağa elini
diyafonun düğmesinden de çeksin”!!!
***
122
BEN KARŞI YAKALIYIM, İYİ BOK ATARIM!!!
Mehmet yürürken
sarılırlar…Sorar ;
karşıdan
ilkokul
arkadaşı
Hasan’a
rastlar,
-
Ne yapıyorsun?
-
İşsizim, iş arıyorum…
-
Benim işlerim iyi gitti… Bir fabrikam var…İşte kartım…Gel,
sana orada iş vereyim…..
Hasan fabrikaya gelir, Mehmet Genel Müdürünü çağırır;
-
Hasan bey benim ilk okul arkadaşım, bir iş ver ve kolla!..
Fakat, Genel Müdür ne iş verdiyse yüzüne gözüne bulaştırır Hasan!
Nihayet dayanamaz Genel Müdür, tutar kolundan Hasan’ı fabrika duvarının
dışına dökülmüş gübre yığınının yanına götürür ve;
-
Bu son işin, bunu da beceremezsen patronun oğlu olsan
nafile, seni kovacağım… Hadi, al eline bir kürek bu
gübreyi duvarın üzerinden fabrika bahçesine at…. Sakın
kaytarma, 4 saat içinde bitmeli….
İki saat sonra “Gene kaytarıyor” endişesiyle kontrole gider Genel Müdür..
O ne, gübre yığını bahçe içindedir. Şaşırır ve;
-
Aferin be, 2 saat içinde bir kamyon gübreyi fabrika
bahçesine nasıl attın?
-
Ben karşı yakalıyım, iyi bok atarım!!!
***
123
YAKLAŞIK ÜÇ DAKİKA ÖNCE!!!
Cennetin kapısında görevli melek yeni vefat etmiş adama; “Üzgünüm ama
seni içeri alabilmem için bana hayattayken yaptığın iyi bir şeyi
anlatmalısın” der. Adam biraz düşünür ve;
-Bir grup serserinin yaşlı bir kadının çantasını almak istediklerini
gördüm. ben de kadını kurtarmak için yanlarına gittim. Başlarındaki
çocuğun motorunu devirip, çocuğun yüzüne tükürdüm, yanındakileri de
yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim.
-
Ya!... Bu ne zaman olmuştu?
Yaklaşık üç dakika önce!!!
***
OTELDEKİ HERKES 3. KATTA KAPI KOLUNA GİREN KADINI
KURTARMAYA ÇALIŞIYOR!!!
Yeni evli bir çift balayına çıktıkları gece yatakta tüm fantezileri denerler,
ikinci gece kadın;
-Bu gece değişik bi şey yapalım! Tamam buldum, sen şu kapının önüne git,
ben de pencerenin önüne, birbirimize doğru koşup havada birleşelim!
-Üçe kadar sayıyorum, üçte koşmaya başla! Biiiir, ikiii ve üüüçççç....
Nasıl olduysa ıskalarlar. Adam pencereden 3 kat aşağıdaki havuza düşer!
Havuzdan çıkacak ama çırılçıplak olduğu için utanır... Bir bakar, havuz
kenarı barın barmeni hala iş başında! Ona seslenir;
- Arkadaş bana oradan bir tane masa örtüsü uzatırmısın,
pencereden düştüm ve üzerimde hiç bir şey yok, rezil olmayalım millete!
- Ha çıkın, çıkın hiç kimse sizi fark etmez, oteldeki herkes 3. katta
kapı koluna giren kadını kurtarmaya çalışıyor.
***
124
DİRENDİ CADALOZ!!!
Bahadır eli yüzü yaralı, düşünceli bir halde arkadaşlarının yanına
gelir;
-
Ne oldu Baha, ne bu hal?
Sorma ya…! Kaynanamı gömdük oradan geliyorum!
Başın sağ olsun! Gömerken mi çizildi elin, yüzün?
Gömülmemek için direndi cadaloz!!!.
***
BİR SOR BAKALIM HEP AYNI İNEKLE Mİ!!!
Adamla karısı hayvanat bahçesinde gezerken, içinde boğa
bulunan bir bölümde durmuşlar. Çitin önünde; “Bu boğa geçen yıl tam 50
kere çiftleşti” yazıyormuş.
Kadın adama dönüp, “Bu boğadan öğrenmen gereken çok şey
var değil mi canım“demiş.
Sonra devam etmişler bir başka çitin önünde; ”Bu boğa geçen yıl
tam 100 kez çiftleşti“ yazıyormuş.
Kadın iç geçirerek kocasına; ”Bak görüyor musun neler var” demiş,
adamda gene bir homurtu. Biraz ilerde yine bir boğa, yine bir yazı: ”Bu
boğa geçen yıl tam 365 kez çiftleşti”, kadın tam ağzını açacakken adam
dayanamaz;
-
Hayatım bir sor bakalım hep aynı inekle mi çiftleşmiş!!!
***
125
İLK HATAYI AFFEDERİM!!
Erhan işe başlar! Ay sonunda maaşını alınca bide ne görsün
zarfta 100 milyon fazla var ! Sesini çıkarmaz, parayı bir güzel harcar!. Bir
sonraki ay gelince, bu seferde zarfta 50 milyon eksik çıkar!
Erhan köpürür;
-
Maaşım 50 milyon eksik, böyle hatayı kabul etmem!..
Peki 100 milyon fazla aldığın zaman niye sesini çıkarmadın?
Prensibimdir ilk hatayı affederim!!!
***
DEVLET VERSİN DİYE BEKLİYOR!!!
Fıkra bu yaa…. Bir Trabzonlu, bir Kayserili, bir Diyarbakırlı
cennetlik 3 kişi, ölür! Doğru cennetin kapısına getirilirler. Kapıda bir yazı;
“Girmek için 5.000.- TL. sı bağış yapılmalıdır”
Trabzonlu verir 5.000.- TL. sını, girer içeriye!
Aradan 1 saat geçer, Kayserili ile Diyarbakırlıdan haber yok.
Trabzonlu döner giriş kapısına, arkadaşlarını sorar.
Yanıt;
- Kayserili 4.500.- TL. sına kadar çıktı, Diyarbakırlı devlet versin
diye bekliyor!!!
***
126
Sevgili Güzin Abla,
Harika bir hayatım oldu. Çok iyi ebeveynlere, eşe ve çocuklara, çok iyi bir
eğitime sahibim. Ancak çok sevdiğim ve başarılı olduğum işimden emekli
oldum.Emekliliğimde, her zaman en büyük hobim olan ama fazla zaman
ayıramadığım balık tutmaya daha çok vakit ayırmaya başladım.
Küçük bir kayık satın aldım. Ancak karım balıkçılığı sevmediği için tek
başıma balık avlıyordum.
Derken bir gün balıkçılık malzemeleri satan dükkanda biri ile tanıştım. O
da balık avlamayı çok seviyordu. Çok iyi arkadaş olduk. Zamanımızın
büyük bir bölümünü beraber balık avlayarak geçirdik.
Derken bir gün, hayatımdaki en büyük balığı yakaladım. Aradan bir iki
dakika geçmişti ki arkadaşım da bir benzerini yakaladı. Bu büyük günü
ölümsüzleştirmek için bu iki balığı da arkadaşıma verip fotoğrafını
çektim.
Belki karım da heveslenir diye bu fotoğrafı karıma gösterdiğimde kayığı
satmamı ve balıkçılığı bırakmamı istedi. Neden böyle yaptığını
anlamıyorum. Benim iyi zaman geçirmem onu niye rahatsız etsin ki?
Sevgili Güzin Abla,
Şimdi ben ne yapmalıyım? Karımın dediği gibi kayığı satıp evde mi
oturayım, yoksa arkadaşım ile balık tutmaya devam mı edeyim?
Karıma
gösterdiğim
fotoğrafı,
size
Saygılarımla,
Önder Rastgele
127
de
ekte
gönderiyorum.
.
Güzin Abla'nın cevabı;
Evladım Önder Rastgele,
Aptallık etme, BALIK TUTMAYA DEVAM ET!!
Sevgilerimle,
Önder Limoncuoğlu
128