Osmanlılar

Transkript

Osmanlılar
Türk Eğitim Tarihi
4. Osmanlılarda Eğitim
-Kuruluştan, Eğitimde İlk Yenileşme Hareketlerine Kadar (1299-1776)-
Yrd. Doç. Dr. Ali GURBETOĞLU
www.agurbetoglu.com
[email protected]
4. Osmanlılar ’da Eğitim -Kuruluştan, Eğitimde İlk Yenileşme Hareketlerine Kadar
(1299-1776)
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Osmanlılarda Eğitimin Genel Özellikleri
Dönemin Örgün Eğitim Kurumları
Meslek ve İhtisas Medreseleri
Medreselerin Bozulma Nedenleri
Saray Mektepleri
Askeri Eğitim Kurumları
Azınlık ve Yabancı Okullar
Memur Yetiştiren Kurumlar
Vakıflar
Matbaanın Gecikmesinin Olası Nedenleri
Eğitime Katkıda Bulunan Düşünürler
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
2
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
3
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
4
Osmanlılarda Eğitimin Genel Özellikleri
• Medreseler çok yaygın ve güçlü örgün eğitim kurumları
haline gelmiş, toplumun derinden etkilemişlerdir.
• Azınlıkların çocuklarını üst düzey yönetici olarak
yetiştirmek için Enderun adında örgün eğitim kurumu
oluşturulmuştur.
• İlköğretim 19.yy kadar basit düzeyde kalmıştır.
• Osmanlılar son dönemine kadar ilkokul üstünde
sadece erkekler okumuş
• Eğitim-öğretimin temel amacı dininidir ve yöntem de
nakilci, ezbercidir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
5
• Eğitim, Tanzimat'a kadar ücretsizdi ancak vakıf
gelir olmayan okullarda az bir ücret talep
edilmekteydi.
• Azınlık ve yabancılara eğitim hakkı tanınmıştı.
• Yaygın eğitim din adamları, ahlakçılar, edipler
tarafından yapılmıştır.
• Eğitimde yenileşmelere 1776’ta açılan askeri
okullarla başlanmıştır.
• Medrese, 1776’dan sonra açılan askeri okullarda
kısmen, sivil okullarda geniş ölçüde etkisini
sürdürmüştür.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
6
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
7
Kuruluştan, Eğitimde İlk Yenileşme Hareketlerine Kadar
(1299-1776) Eğitim
• Beylikler döneminde özellikle Candaroğulları,
Karakoyunlular, Akkoyunlular medreselere önem
vermişler, bilimseverlikleri ile ün salmışlardır.
• Osmanlıların ilk dönemlerinde Osmanlı Sultanları
bilimsever ve bilim adamlarına saygılı ve onları
koruyan hükümdardı.
• Osmanlılarda ilk medrese Orhan Gazi döneminde
İznik’te kurulmuştur.
• En önemli medreseler II.Murat döneminde Darülhadis
ve Üç Şerefeli Medrese’dir.
• Fatih dönemine kadar, Osmanlı uleması Şam, Mısır,
İran gibi bölgelerde yetişmekteydi.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
8
• Fatihin yaptırdığı önemli medreseler sayesinde Osmanlı aydını ülke dışında eğitime
gitme ihtiyacından kurtulmuştur.
• Fatih döneminde felsefi ve bilimsel düşünüş kısmen
medreselere girmiştir.
• Bu dönemde bilim geniş bir alana yayılmış, Matbaa bu
dönemin sonlarına doğru alınmıştır.
• Önceleri aktif ve gazi insan tipi gözde iken, askeri ve
sosyal duraklama ve gerilemenin başlaması ile 18. yy
itibaren orta ve pasif insan tipi ortaya çıkmıştır.
• Yaygın eğitim kurumu olan kahvehaneler bu dönemde
ortaya çıkmıştır.
• Osmanlıca denilen, Arapça-Farsça-Türkçenin karışımından
oluşan yapay bir dil ortaya çıkmıştır.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
9
Dönemin Örgün Eğitim Kurumları
a.
b.
c.
d.
e.
21.3.2016
Sıbyan Mektepleri
Medreseler
Enderun Mektebi
Askeri Eğitim Kurumları
Azınlık ve Yabancı Okullar
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
10
Sıbyan Mektepleri
• Günümüz ilköğretim düzeyindeki kurumlardır.
• Halk arasında “mahalle mektepleri” olarak da bilinir.
• Varlıklı kişilerce veya vakıf yoluyla kurulurlardı.
• Bazı yerlerde köy ve mahalle halkı ortaklaşa mektep
yapar, masrafını da karşılarlardı.
• Programları;
• Kur’an okuma,
• Temel dini bilgiler,
• İbadet ve dualar,
• Basit düzeyde okuma ve yazma
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
11
• Hocalar;
• Biraz medreselerde okumuş, temel
bilgisi olan kişiler,
• Kendiliğinden okuma yazma ve dini
bilgiler edinmiş kişiler,
• Az yada çok Kur’an öğrenmiş ağır başlı
kişilerden seçilir,
• Genellikle mektebe bitişik caminin
imamı idiler.
• Fatih, sıbyan mektebi hocası olacaklar için ayrı bir program uygulatsa da zamanla bu
uygulamadan vazgeçilmiştir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
12
• Öğrenciler;
• Sıbyan mekteplerine gitmek zorunlu değildi.
• Buralara 5-6 yaşlarında kız ve erkek çocuklar
devam ederdi.
• Süreleri ortalama 3-4 yıl idi,
• Çocuklar mektebe her zaman başlayabilirdi,
• Mektebe başlama halkın “amin alayı” dediği
dualarla yapılan bir törenle olurdu,
• Bu tören, çocukları mektebe gitmeye özendirir, ailelerde, çocuklarını okutma arzusu
uyandırırdı.
• II. Mahmut’un 1824 tarihli fermanıyla, sıbyan mekteplerine devam zorunlu
hale getirilmiştir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
13
• Öğretim Araç-Gereçleri;
• Çocuklar hasır, kilim, pösteki veya evden getirdikleri minderlerde
otururlardı,
• Önlerindeki “rahle” denen sehpalar üzerine koydukları Kur’an ve dua
kitaplarını koyup okurlardı,
• Hoca onların önünde bağdaş kurarak minderde otururdu.
• Öğretim Yöntemi;
•
•
•
•
•
•
Her çocuk hocanın önüne giderek dersini okurdu
Yerine dönünce hocanın verdiği dersi tekrar edip dururdu,
Çeşitli yaş ve seviyede öğrenciler bir arada ders görürdü,
Bu durum bireysel öğretim yöntemini zorunlu kılıyordu.
Hocalara bazen “kalfa” denen yardımcılar da bulunurdu.
Kalfa bulunmadığı durumlarda çalışkan bir öğrenci hocaya yardımcı
olurdu.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
14
• Disiplin;
• Hocaya çocuğunu teslim eden aile “eti
senin kemiği benim” derdi,
• Dayak çocukların okuması ve
yetişmesi için gerekli görülürdü,
• Hocalar çocukları, tokatla, değnekle,
falaka ile döverlerdi,
• Kız çocukları falakaya yatırılmaz,
onların değnekle ellerine vurulurdu
• O dönemlerde Avrupa’da okullarda dayak çok yaygındı.
• Çocuklar bazen kırbaçla, sakatlanıncaya kadar dövülürdü.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
15
Medreseler
• Sıbyan mekteplerinden sonra gidilen ve toplumda yaygın olan kurumlardır.
• Düzeyleri günümüz orta ve yüksek
öğretim düzeyidir.
• Varlıklı kişilerce ve vakıflarca kurulur,
masrafları da kurucularca karşılanırdı
• Devlet, bu sistem üzerinde koruyucu
bir fonksiyon görürdü.
• Medreseye hayat veren vakıf mallarına
müdahaleyi devlet önler.
• Vakfiye-namenin uygulanmasını sağlardı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
16
• Programları;
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Medreseler orta ve yüksek öğretim kurumlarıdır.
Programları düzeylerine göre değişirdi.
İlk medrese İznik'te 1330’da Orhan Bey tarafından kuruldu.
Fatih zamanında İstanbul’da “Tetimme” denen orta düzeyde, “Sahn” denen yüksek
düzeyde medreseler kuruldu.
Bu medreseler “Fatih külliyesi” denilen eğitim ve sosyal amaçlı yerleşke
oluştururdu.
Fatih külliyesinde, felsefe, matematik gibi akli ilimler okutulmuş, Orta Asya'dan
getirtilen Ali Kuşçu matematik dersleri vermiştir.
Kanuni zamanında da “Süleymaniye külliyesi” oluşturuldu.
Burada orta ve yüksek düzeyde medreselerle “darüttıp” denilen tıp öğretimine
mahsus yüksek düzeyde bir medrese vardı
Medreselerde akli bilimler, dini-hukuki bilimler ve alet bilimleri okutulmuştur.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
17
• Müderrisleri;
• Müderrisler en üst düzey (Sahn) medreselerden mezunların arasından seçilirdi.
• Başvuranlar arasında sıra bekleme
yoluyla veya sınavla atanırlardı.
• Sıra bekleyerek atama sistemine
“Mülazemet” denirdi.
• Bir medreseye genellikle bir müderris
atanır, bütün dersleri o müderris verirdi.
• Önce alt düzeyde bir medreseye atanan
müderris zamanla daha yüksek
medreselere atanırdı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
18
• Öğrencileri;
• Öğrencilere genellikle “talebe-i ulüm”, ayrıca “softa” ve “danişmend” de denirdi.
• Öğrenciler, 2-3 kişilik odalarda barınır, ihtiyaç giderleri ve harçlıkları vakıfça
karşılanırdı.
• Medreselere sıbyan mekteplerini bitirenler, ya da en az o kadar özel öğrenim
gören erkek öğrenciler girmekte idi.
• Öğrenci sayısı binanın büyüklüğüne bağlı olarak değişirdi.
• Öğretim Yöntemi;
• Belli bir öğretim süresi yoktu.
• Amaç belli kitapları okumak ve öğrenmekti.
• Sınıf geçme değil, ders geçme sistemi uygulanırdı.
• Öğretim, özellikle bozulma döneminde nakilci ve ezberci yöntemle yapılırdı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
19
Meslek ve İhtisas Medreseleri
• Darülhadisler;
• Hadis ilminin okutulduğu medreselerdir,
• Darüttıplar;
• Tıp biliminin öğretildiği yerlerdir.
• Dâruttib, Dâruşşifa, Dârussihha, Dârulmerza,
Şifahâne, Mâristan, Bimaristan, Dârulafiye ve
Bimarhane gibi isimler kullanılmıştır
• Darülmesneviler;
• Mesnevi okutulan medreselerdir.
• Darülkurralar;
• Hafızların yetiştirildiği Kur’an ilimlerinin
okutulduğu medrese
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
20
Medreselerin Toplumdaki Etkileri
• Aydınları, önemli devlet görevlilerini ve ilmiye
sınıfını yetiştiren bir kurum olarak;
• Ulema sınıfını yetiştirmiştir,
• Sıbyan mektebi hocası yetiştirmiştir,
• İmam vaiz yetiştirmiştir,
• Devlet memurlarını yetiştirmiştir,
• Cer yolu ile, en ücra köşelerde halkça tanınmıştır,
• Padişah üzerinde bir tür siyasal denetimi ile etkin
olmuştur.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
21
Medreselerin Bozulma Nedenleri
• 16 yy. bozulmaya başlayan medreselerin bozulma nedenleri:
• Siyasetin bilim anlayışını baskı altına alması
• Sisteminin iç dinamikleri bilimsel gelişmeyi zorlaştırıcıydı (yükselmek için araştırma
yapma, eser yazma vb. gerekmiyordu)
• Batıyla karşılaştırma yapılmadığından geri kalışın farkedilmemesi,
• Medreseler hayır kurumu haline gelerek eğitimden uzaklaşması
• Devletin maliye, ordu vb. alanlarda bozulmaya başlaması
• Rüşvet, hatır gönül, adam kayırmanın çoğalması,
• Öğretim sisteminin daha çok nakilci ve ezberci yol izlemesi
• Ekonomik sıkıntılar nedeniyle sıklıkla başka mesleklere geçmeleri
• Koçibey’in padişaha sunduğu raporunda rüşvet, hatır, iltimasın müderrislerin
atamalarında etkin olduğu belirtilmiştir
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
22
Medreselerin Bozulma Alanları
• Öğretim yöntemlerinde;
• Akli, müspet ve felsefi bilimlerin programdan
çıkarılması.
• Dini hukuki bilimlere ağırlık verilmesi
• Ezberciliğin aşırı önemsenmesi
• Müderrisliğe atanma yönetimlerinde;
• Mülazemet sisteminin bozulması
• Beşik ulemasının ortaya çıkması
• Adam kayırmacılığın yaygınlaşması
• Disiplin alanında bozulmalar;
• Müderrislerin görevlerinde ciddiyetsiz olmaları
• Öğrencilerde disiplinin bozulması
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
23
Medrese Sisteminin 20.yy Eğitim Düşüncesiyle Karşılaştırılması
• Bina düzeni olarak camilerin etrafında medreseler yer alırlardı
• Bu durum kent mimarisinin güzel ve önemli parçası idi.
• Burs ve sosyal yardımlar öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaktaydı.
• Programlar ders geçme sistemi ele alınırdı yani çağdaş görüşlerle
uyuştuğunu gösterir.
• Herkes kendi işini kendisi yapardı ve halktan kopmazlardı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
24
Saray Mektepleri
• Osmanlı saray mektepleri iki tanedir;
• Şehzadegan Mektebi
• Enderun Mektebi
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
25
Şehzadegan Mektebi
• Osmanlı şehzâdelerinin okudukları mekteptir.
• Bu mektep, Topkapı Sarayı'nın Harem dairesinde
Dârus-saade Ağası'nın bulunduğu binadadır.
• Mektebin âmiri, adi geçen ağadır.
• Tahsil derecesi, halka açık olan ve halk çocuklarının
devam ettikleri "Sıbyân Mektebi" seviyesindedir.
• Osmanlı hanedan mensupların bir kısmının ilimde ileri olmaları, devrin en bilgili hocaları
tarafından yetiştirilmiş olmalarındandır.
• Sıbyan mekteplerindeki gibi burada da okuma-yazma, Kur'an-ı Kerim, dört işlem gibi basit
bilgiler verilirdi.
• Sehzâdelerin ilk defa derse başladıkları zaman ve onlar için yapılan tören, şehirde halk
tabakası çocuklarının mektebe ilk başlama zamanında yapılan ve "Bed-i Besmele" denilen
törenden daha parlak ve muhteşem olurdu.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
26
Enderun Mektebi
• Amacı, kuruluşu;
• Hıristiyan Osmanlı vatandaşlarından yetenekli olanları devlet hizmetlerine
kazandırmak amacıyla kurulmuştur.
• Kaynağı II. Murat’a kadar çıksa da Fatih döneminde düzenlenip geliştirilmiştir.
• Padişahın oturduğu Topkapı sarayı içinde, doğrudan padişaha bağlı bir okuldur.
• Öğrencileri;
• Özellikle Avrupa toraklarındaki Osmanlı Hıristiyan tebaanın çocuklarından
seçilirdi
• Devşirme yoluyla ortalama 40 evden bir çocuk alınmaktaydı
• Türkçeyi öğrenmeleri için 3-5 yıl Anadolu’da çiftçi ailelerinin yanına verilirlerdi.
• Sonra Acemioğlanlar mektebinde askeri eğitimden geçirilirlerdi.
• Yetenekli olanları Enderun'a alınırdı.
• Ailelerini, asıllarını ve ana dillerini unutmazlardı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
27
• Eğitim-Öğretim düzeni;
• Hizmet Yoluyla Eğitim;
• Yedi oda içinde verilirdi,
• Öğrenciler her bir odada 1-2 yıl hizmet ederdi
• En son 7. odaya gelenler gece gündüz padişahın hizmetinde bulunurdu.
• Kuramsal Eğitim-Öğretim;
• Yüksek medreseler düzeyinde eğitim yapılırdı
• Medreselerde yaygın olmayan Türkçe, Farsça, edebiyat, tarih, matematik gibi
dersler önemliydi
• Beden ve Sanat Eğitimi;
• Yeteneklerine göre, ok, cirit atma, ata binme, güreş gibi sporlar yapılırdı
• Musiki, minyatür, hat, cilt gibi sanatlar öğretilirdi
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
28
Etkisi
• Enderun mektebine alınan gençlere “iç
oğlanları” denilirdi.
• Devletin üst düzey bürokratları ve en
önemli devlet adamları burada yetişmiştir.
• 1850’lere kadar Enderun’dan;
•
•
•
•
79 Sadrazam
3 Şeyhulislam
Pek çok vezirler
Pek çok üst düzey bürokrat
yetişmiştir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
29
Padişahların Yetişmesi
• Şehzade doğunca bakımıyla “Usta” denen genç kızlar ilgilenirdi.
• Sütten kesilince Has Odadan “Ağalar” görevlendirilirdi.
• Baş mürebbi sayılan en yaşlı ağaya “Baş Lala” denirdi.
• Şehzade 5-6 yaşlarında Şeyhülislam tarafından törenle “muallim-i sani” denilen
hocaya verilerek derslere başlatılırdı.
• Bu hocadan Kur’an okumayı öğrenir ve onunla Şehzadegan mektebine giderdi.
• 15 yaşlarında Lala eşliğinde sancağa çıkarlardı.
• III. Mehmet döneminde,16. yüzyıldan itibaren (1595) sancağa çıkma son bulmuş,
“kafes” uygulaması başlamıştır.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
30
Askeri Eğitim Kurumları
• Başlıca Askeri Eğitim Kurumları;
• Acemi oğlanlar mektebi
• Başlıcalar; Galatasaray mektebi, İbrahim Paşa Saray
mektebidir.
• Tophane
• Top ve döküm işleri
• Tüfekhane
• Tüfek yapımı işleri
• Kılıçhane
• Kılıç yapımı mekanı
• Mehterhane
• Askeri marşların öğretildiği yer
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
31
Azınlık ve Yabancı Okulları
• Azınlık Okulları:
• Fatih İstanbul’un fethinden sonra Rumlara inançlarında, ibadetlerinde, mahalli
idarelerinde serbesti tanımıştı
• Ermeni ve Yahudiler de bu imtiyazlardan
yararlanmıştır.
• Özgür bırakılan bu gruplar,
ibadethanelerini kurup geliştirmişlerdir.
• Eğitim-öğretim dini karakterli olduğu için
azınlıklar kendi okullarını da kurup
geliştirmişlerdir.
• Bu kurumlar zaman içinde çok güçlenmiş,
devlet için tehlike oluşturur hale
gelmişlerdir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
32
• Yabancı Okullar;
• Bu okullar kapitülasyonlarla başlamıştır.
• Kapitülasyonlar ekonomik olmakla birlikte, ekonomik ve hukuki ayrıcalıkları,
eğitim alanına taşımış, pek çok okul açmışlardır.
• Bilinen en eski okul, Fransız rahiplerin 1553’te Galata’da açtığı okuldur.
• Misyonerlik faaliyetleri bu okulların en önemli özelliğidir.
• Bu okulları açan devletler, okullar yoluyla Osmanlı üzerinde etkili olmaya
çalışmışlardır.
• Bu çalışmalarda genellikle Rahiplerden yararlanmışlardır.
• Misyonerlik; din adı altında ekonomik, kültürel, siyasi amaçları bulunan ve ilgili
ülkeyi etki altına almayı amaçlayan çok yönlü bir faaliyettir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
33
Memur Yetiştiren Kurumlar
Osmanlı’da memurluk, katiplik önemli işlerden sayılırdı.
Medreselerde az çok okumuş olanlar ve kendini yetiştirmiş olanlar memur olabilirdi.
Bunlar esas itibariyle iş başında kendilerini yetiştirirlerdi.
Ancak İstanbul’da bazı önemli devlet kurumlarında memur yetiştirmek için kurslar
açılmaktaydı.
• Bu kurslar da mektep olarak adlandırılmışlardır.
• Önemlileri;
•
•
•
•
• Babıali mektebi;
• Kethüdabey Dairesi ve Divanı Hümayun Kalemi’ne memur yetiştirirdi
• Babı defterdari mektebi;
• Maliye memurları, mahkeme memurları, tercümanlık işleri
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
34
Dönemin Yaygın Eğitim Kurumları
• Camiler
• Genel eğitim ve konferans yerleri
• Siyasi eğitim yeri
• Tekke, zaviye ve dergahlar
• Cem evleri, yaren sohbetleri, sıra geceleri
• Kütüphaneler
• Sahaflar, kitapçılar
• Devlet adamlarının ve zenginlerin konakları
• Bilginlerin, ediplerin, sanatçıların evleri
• Halktan bazı insanların evleri
• Kahvehaneler
• Çırakların eğitimi
• Orta oyunu, karagöz
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
35
Vakıflar
• Vakıf; kişinin özel servetini, toplum yararına bağışlamasıyla oluşan hukuki sitemdir.
• İslam'ın kabulünden sonra, başta eğitim olmak üzere pek çok hizmet vakıflar yoluyla
yürütülmüştür.
• 18. yy’da Osmanlı bütçesinin yarısına eşdeğer bir vakıf bütçesinden söz edilmektedir.
• Vakıfların bütçesinin %30’u ibadet, %28’i eğitim için harcanmıştır.
• Vakıflar sadece eğitim kurumları oluşturmakla kalmamış, vakıfname ve mütevelli
heyetleri yoluyla eğitim yönetimi ve denetiminde de etkili olmuşlardır.
• Vakıf yoluyla mektep ve medreseler gibi örgün eğitim kurumları oluşturulduğu gibi,
cami, kütüphane, tekke gibi yaygın öğretim kurumları da oluşturulmuştur.
• Vakıflar ilgisizlik, kötü yönetim, suistimal gibi çeşitli nedenlerle zayıflamıştır.
• Fuzuli’nin “selam verdim rüşvet değildir deyu almadılar” sözünün, vakıf yöneticilerinin
içine sürüklendiği ahlaki çöküntüyü ifade için söylendiği ileri sürülmektedir.
• Bu oalyın Kanuni zamanında olması da ayrıca dikkat çekicidir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
36
Matbaanın Alınışı ve Etkisi
• Uygurların matbaayı bulması ve kullanmasına rağmen bu daha sonra
sürdürülememiştir.
• Matbaa 1727’de III. Ahmet zamanında Avrupa’dan alınmıştır
• Nevşehirli Damat İbrahim Paşayı matbaanın önemine inandıran İbrahim Müteferrika’dır.
• 1450’lerde Avrupa’da kullanılan matbaa, yaklaşık 300 yıl sonra alınmıştır.
• Halkın bilgi ve görgü
düzeyinin yükselmesinde
olumlu etki yapmıştır.
• Osmanlı azınlıkları, çok
önceden matbaayı
kullanmışlardır.
• 1492’de İspanya’dan kaçan
Yahudiler, matbaayı da
beraberlerinde getirmişlerdir.
• Ermeniler 1567, Rumlar
1627’de İstanbul’da matbaayı
kullanmaya başlamıştır
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
37
Matbaanın Gecikmesinin Olası Nedenleri
• 1590’da III.Murat, İtalya’da Arapça olarak basılan din dışı eserlerin
satışına izin vermiştir.
• Ancak matbaanın kullanımı neden gecikmiştir?
•
•
•
•
•
•
21.3.2016
Matbaanın dine aykırı görülmesi,
Müstensihlerin işsiz kalması endişesi,
Ülkede yaygın bir okuma alışkanlığının bulunmaması
Kitapların elle yazılarak çoğaltılmasının bir tür ibadet olarak görülmesi,
Yazma eserlerin, basılı eserlere göre daha göz alıcı, kaliteli ve hatasız olması,
Azınlıklardan bir şeyi örnek almanın gurur meselesi yapılması
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
38
• Etkisi;
• Sosyal ve kültürel nedenlerden kaynaklanan gecikme, Osmanlıda eğitim ve bilimi
olumsuz etkilemiştir.
• Osmanlı’da azınlıklar 1492’den itibaren matbaayı kullanmışlardır.
• Azınlıkların kültür ve etkinliklerinde matbaa sayesinde geliştirdikleri eğitimlerinin
etkisi büyüktür.
• Müteferrikaya verilen izin, dini kitapları basmama şartına bağlanmıştır.
• Sosyal-kültürel eserlerin basılması, ilk olumlu etkisidir.
• İlk basılan kitap 1729’da “Vankulu” adlı bir sözlüktür.
• Matbaa ülkede eğitim ve öğretimi, bilgi ve haber iletişimini kolaylaştırdı.
• Halkın bilgi ve görgü düzeyinin yükselmesinde olumlu etki yapmıştır.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
39
Bu Dönemde
Eğitime Katkıda Bulunan
Düşünürler
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
40
KEYKAVUS
•
•
•
•
Kābusnâme 11. yüzyılda Farsça olarak yazılmıştır.
Yazarı, Keykavus bin İskender’dir ve soylu bir hanedandan gelmektedir.
Dedeleri gibi zamanında padişah olup olmadığı tam açık değildir.
Keykavus, oğlu Gilan Şah’a nasihatlerini Kābusnâme adlı eserde toplamıştır.
• Bu kitap hem bir siyasetname, hem de nasihatnamedir.
• Kitap, Sultan II. Murad’ın emri ile Türkçe’ye kazandırıldı.
• Osmanlı Sultanları ve beylerinin yetiştirilmesinde bu kitaptaki
öğütlerden yararlanılmıştır.
• Kābusnâme 44 bölümden oluşmaktadır. Kitapta, hükümdarın
davranışları, günlük hayata dair adap kuralları gibi pek çok konuda
tavsiyeler bulunmaktadır.
• Aileyi eğitimin temel ocağı olarak görür, öğretmenin eğitim amacıyla
azalama ve dayağa başvurabileceğini söyler.
• Yeteneği yok gerekçesiyle çocuk eğitimden mahrum bırakılmamalı, Asil
aileler de çocuklarının zanaat öğrenmelerini sağlamalıdır.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
41
SADİ
• İran'ın Şiraz kentinde doğmuş (1185-1283),
Bağdat Nizamiyesi’nde öğrenim görmüştür.
• Gülistan ve Bostan adlı eserleri ile tanınır.
• Bu eserler 1928 yılına kadar okullarda Farsça
dersleri için örnek metinler olarak
okutulmuştur.
• Mistik konulara ağırlık vermiş, ayet ve
hadislerle öğütler sunmuştur.
• Eğitimin 8 yaştan itibaren önemsenmesini ister, çocukların TAKVA, BİLGİ ve HÜNER sahibi
olarak yetiştirilmesini önemser.
• Kaliteli, ahlaklı öğretmenlerin gerekliliğini savunur
• Eğitimsiz insanın tutkularına esir olacağını düşünür.
• Ona göre; “Öğretmenden tokat yemeyen, felekten tokat yer.”
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
42
Göğse
. giren hava hayatı uzatır, çıkan hava vücuda ferahlık verir. Şu halde bir
nefeste iki nimet mevcut ve her nimete bir şükür vaciptir.
• Bilgelerden birini dinledim. Diyordu ki:
• "Hiçbir kimse cahilliğini itiraf etmez; biri konuşurken
daha sözünü bitirmeden lafa başlayan kimse
müstesna".
• Ey akıllı kişi, sözün başı, sonu vardır.
• Sözün ortasında söze başlama.
• Akıllı, tedbirli, bilgili insan, eğer susan yoksa söze
başlamaz.
• Sadi Şirazi "Gülüstan"
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
43
Çoktandır koşmaktan yoruldum, bittim
Dinleneyim diye hamama gittim
Yıkanmak üzere uzandım kile
Sanki elim temas etti bir güle
Kil değil adeta bir dilber teni
O güzel kokusu mest etti beni
-"Nesin?" dedim, "Amber misin, gül müsün?
Yoksa basit toprak mısın, kil misin?“
-"Toprağım ben, bir tarladan alındım
Uzun zaman gül dibinde bulundum."
Kamil ile bulunan olgunlaşır
En azından onun kokusun(u) taşır.
Sadi Şirazi "Gülüstan"
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
44
AMASYALI HÜSEYİNOĞLU ALİ
İstanbul'un fethi sonrası, 1453’te yazdığı “Tariku'l-Edeb” adlı eseriyle ünlüdür.
Sıbyan mektebi öğretmeni olup, Sadi’nin eserlerinden nakiller yapar.
Eserde; doğumdan ölüme kadar adab-i muaşeret konularını işler.
Kitabın yazılma amaçlarından biri, yazarın ifadesiyle “Edep öğrenmeyi bildirmek”tir.
Hüseyinoğlu Ali’ye göre her Müslüman “edebin bilmekle” yükümlüdür.
Çocukların uyması gereken toplumsal kurallardan bahseder fakat çocuklara değil
ailelerine hitap eder.
Anne babaların, çocuklarına sevgiyle yaklaşmalarını, kızlara pozitif ayrımcılık yapılmasını tavsiye eder.
Gerçi kızlar “er oğlan gibi cüret edip hükümlerini geçiremezler”; yine de sevgi ve şefkatten daha çok
pay almalıdırlar.
Öğretmende; bilgi, tecrübe, sabır ve dindarlık niteliklerini önemser.
Öğretmen çocuğa karşı şefkatli olmalı, onun yaratılış özelliklerini iyi tanımalıdır.
Konuların tekrarını önemsemeli, zor ödevler vermemelidir.
Çocuğu araştırmaya yöneltmelidir. Ona göre araştırma, anlama güçlüğü yaşayan çocukların daha iyi
öğrenmelerini sağlar.
Ayrımcılık yapmamak koşuluyla dayağa başvurulabilir, ki; dayakla yabani canavarlar bile eğitilir.
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
22.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
45
HACI BAYRAMI VELİ
• Anadolu sufilerinin en önemlilerinden
biridir.
• Ankara’nın Solfasol köyünde
doğmuştur.
• Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte
kaynaklarda 1352-53 yılları olarak
belirtilir.
• Ankara’da Kara Medresede ve 1394’de
Bursa’da Çelebi Sultan Mehmet (Yeşil
Medrese) medresesinde de müderrislik
yaptı.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
46
• Edirne’de Sultan II.Murad Han 1421 yılında
tahta geçince Hacı Bayram-ı Veliyi Edirne’ye
davet eder.
• Bu yolculuk esnasında Gelibolu’ya uğrar ve
burada Yazıcıoğlu Ahmet ve Muhammed
kardeşlerle görüşür onları tasavvuf yoluna
sokar
Hacı Bayram-ı Veli’nin doğduğu ev
• Meşhur öğrencileri;Damadı Eşrefoğlu
Rumi, Yazıcıoğlu kardeşler ile Fatih’in
hocası Akşemseddin’dir.
• 1429 tarihinde Ankara'da vefat etti
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
47
YAZICIOĞLU MEHMET VE AHMET
•
•
•
•
•
•
•
•
21.3.2016
Yazıcıoğlu Mehmet; Muhammediye (1449)
Yazıcıoğlı Ahmet; Envarul Aşıkin (1453)
Bu eserler, dini ve tasavvufi içeriklidir.
Yüzyıllarca halk arasında etkin olmuş, halk sohbetlerinde
okunmuş eserlerdir.
Eserlerde bilim adamı ve öğrenci tutumları
değerlendirilmiştir.
Gösteriş olsun diye ilim tahsil etmenin günah olduğu
fikri işlenir.
Alim kişi, Tanrı’ya giden yolları bilir ve halkı da bu yola
yönlendirir.
Bilginin sonu yoktur. Ben biliyorum diyen cahildir
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
48
KINALIZADE ALİ
• 1516 senesinde Isparta’da doğdu.
• Dedesi,Abdülkadir Hamidi, Fatih Sultan Mehmed Hanın
hocalarındandır
• Yazı(hat) sanatında usta olup, tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinde söz
sahibi oldu.
• Edirne’de ve çeşitli medreselerde ve Süleymaniye Medresesinde
müderrislik yaptı, Şam, Kahire, Bursa, İstanbul kadılığı yaptı.
• Fen, felsefe ve hikmet ilminde de iyi yetişmiştir.
• İslam ahlakının esasları üzerine “Ahlak-ı Alai” adlı eserini
yazmıştır.
• Eseri medreselere cumhuriyet yıllarına kadar okutuldu.
• Ameli ve teorik ahlaktan, aile ve devlet ahlakından söz eder.
• Ahlaki eğitimde “ayna benlik” duyarlılığını önemli görür.
• Oyunu çocuk için önemli bir ihtiyaç olarak değerlendirir.
• Eğitimin çocuğu, hayatın güçlüklerine karşı hazırlamasını ister.
• Eğitim amaçlı olarak dayağa başvurulabileceği görüşündedir
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
49
KATİP ÇELEBİ
•
•
•
•
•
Babası, Enderun kurumunda yetişmiş bir asker olan Katip Çelebi, 1609 İstanbul’da doğdu.
Ordu kâtipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Kâtip Çelebi diye tanındı.
On dört yaşına kadar çeşitli hocalarından dini ve pozitif bilim eğitimi aldı.
1645’te Girit seferine katılması sayesinde haritaların nasıl yapıldığını öğrendi
Osmanlı Devleti'nde Batı bilimleriyle fazla ilgilenen ve Doğu bilimleriyle karşılaştırıp sentezini yapan ilk
Türk bilim adamlarından biridir
• Medreselerin bozulma nedenlerini incelemiştir.
• 20 kadar eseri içinde çok bilinenler;
• Keşfü'z-Zünûn; 15 000 civarında kitabı ve on bine yakın müellifi tanıtmıştır.
• Cihannüma; En eski Osmanlı coğrafya kitabıdır
• Tuhfet-ül Kibâr fî Esfâr-il Bihâr: Osmanlı deniz savaşlarını ele alır.
• Öğretmen; şefkatli, bilgili, tecrübeli, ahlaklı, bireysel özellikleri görebilen
niteliklere sahip olmalı.
• Ona göre öğrenci; genç, sağlıklı, varlıklı, ahlaklı, güvenilir olmalı
• Yöntemde; yeteneğe göre eğitim, tedrici eğitim önemsenmeli,
• Yerine göre eğitimde ezbere de yer verilmelidir.
22.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
50
MUSTAFA ALİ
• Babası Hırvat kökenli bir muhtedi olup 1541 tarihinde Gelibolu'da
doğmuştur.
• 1561 yılında Şehzade Selim'in (II. Selim) yanına kâtip olarak
girmiştir
• Cidde Sancakbeyliği görevi sırasında 1600’de Cidde'de ölmüştür.
• İrili ufaklı, manzum ve mensur 50 kadar eserin sahibidir
• Eserleri konularına göre; tarih, edebiyat ve sosyal konular ile ilgili
olup Osmanlı eğitim sistemini de incelemiştir.
• "Künhü'l-Ahbâr" başta olmak üzere birçok eseri vardır.
• Künhü'l-Ahbâr, Türkçe genel bir eser olup, eserde sırasıyla
Peygamberler tarihi, İslam Tarihi, Türk ve Moğol tarihi ve en son
olarak Osmanlı Tarihi anlatılır.
• Kadı ve müderrisliğin parayla alınıp satıldığını, müderrisliğin hak edene değil rüşvet verene
verildiğini söyler.
• Bilen-bilmeyen, erdemli-erdemsiz ayrımı yapar.
• Giyim kuşamın vücudu örtmekle birlikte cehaleti örtmediğini söyler.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
51
KOÇİ BEY
• Gençliğinde Rumeli’den devşirilerek Enderun’a alınmış olup doğum ve ölüm tarihleri
bilinmemektedir.
• Devlet idaresinde gördüğü yolsuzlukları rapor hâlinde padişaha arz etti (1631).
• Meşhur eseri “Koçibey Risalesi”dir
• IV. Murad'a verdiği 'arzlar’dan oluşan risalesinde (kitapçığında)
Osmanlı Devleti'nin gerileme ve zayıflama sebeplerini anlatır.
• Bunu yaparken geçmişteki başarıları ve yaşadığı devrin zaafını
iyice incelemiş, sebep ve çareleri cesaretle göstermiştir.
• Bu yüzden o, bir âlim ve tarihçi olmaktan çok, devletteki hataları
rapor eden bir aydındır.
• “Koçibey Risalesi” devrin sosyal, idarî ve iktisadî durumu hakkında
bilgi vermesi bakımından önemli bir eserdir.
• Eserde Osmanlı eğitim sistemini ve Medreselerin bozulma
nedenlerini incelemiştir.
• Alim ile cahilin bir tutulduğunu,
• Mülazimet esasının bozulduğunu,
• Müderrisliğin parayla alınıp satıldığını söylemektedir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
52
LÜTFİ PAŞA
• On altıncı yüzyıl kumandan, tarihçi, ilim ve devlet adamıdır.
• Ailesi, doğum yeri ve tarihi bilinmeyip, Enderun'da öğretim görerek yetiştirilmiştir.
• Kastamonu ve Aydın sancakbeyliklerinde bulundu, 1533’te Karaman, daha sonra
Anadolu ve ardından Rumeli beylerbeyliğine getirildi(1536).
• Kısa bir müddet sonra, üçüncü vezirliğe tayin olundu.
• 1539'da sadrazam olup yaklaşık iki sene bu görevde kalan
Lütfi Paşa, Mayıs 1541'de azledildi.
• Arap edebiyatı, fıkıh, hadis, tarih ve diğer ilimlerin yanında tıp
ilmine vakıftı.
• Arapça ve Türkçe kitaplar yazmış, tercümeler yapmıştır.
• Yaklaşık 20 kadar eseri vardır.
• 1554’e kadar Osmanlı tarihini ihtiva eden “Tevârih-i Âl-i Osman”,
• Vezirlerin ve devlet adamlarının uyacağı kaidelerden bahseden
“Âsafnâme”,
• Tıp ve dini konu edinen “Tuhfetü’t-Tâlibîn” adlı eserleri ile bilinir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
53
NAİMA
• Asıl adı Mustafa Naim olup 1655'te Halep'te doğmuştur.
• Genç yaşta İstanbul'a gelmiş ve Beyazıt Camii'ndeki derslere de
devam etmiştir.
• Saraya, vakanüvis (resmi tarih yazıcısı) olarak girmiştir.
• Kendi adını taşıyan tarihin (Naima Tarihi) önsözü, zamanın Sadrazamı
tarafından çok beğenildi.
• Bu önsöz, tarihçilikte usul konusunda değerli bilgiler içerdiğinden
gerçekten önemlidir.
• Çünkü, o zamana kadar gelen bütün tarihçilerden farklı olarak bu önsözde Naima, olaylara
nasıl baktığını, nasıl değerlendirdiğini anlatmaktadır.
• Tarih yazımında, İbni Haldun'un sosyolojik tarih metodunu kullanacağını söylemektedir.
• Naima'nın, bilimsel bir tarihçi olması ne kadar önemli ise, o dönemde bir sadrazamın, bilimsel
tarihin önemini kavraması ve Naimâ'yı arkalaması da o kadar önemli bir konudur.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
54
SARI MEHMET PAŞA
• Küçük yaşta maliye bürolarında çalışmaya başlamış ve Baş
defterdarlık makamına kadar yükselmiştir.
• Çeşitli yerlere devlet hizmetlerinde bulunmuştur.
• Rakiplerinin, aleyhindeki faaliyetleri sonucu 1717 senesinde
idam edilmiştir.
• En önemli eseri “Nesayi’ül-Vüzera V’el-Ümerâ” (Devlet
Adamlarına Öğütler) dır.
• Devlet adamlığının yanısıra bir diğer özelliği de tarihçiliğidir.
• 1656-1704 yıllarını kapsayan Zübde-i Vekayiat adlı bir eseri
daha mevcuttur.
• Eserinde bizzat kendi yaşadığı dönemi yazması bakından
önemli bir kaynaktır
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
55
NABİ
• 1641 senesinde, Şanlıurfa'da doğmuş, 24 yaşında İstanbul‘da eğitimine devam ederek, şiirleri
ile tanınmaya başlamıştır.
• Eserlerinin çoğunu yaklaşık 25 yıl devlet görevlisi olarak bulunduğu Halep'te kaleme almıştır.
• Daha sonra İstanbul’da çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş, 1712 yılında vefat etmiştir.
• Duraklama devrinde yaşamış bir şair olarak devlet yönetiminde ve
toplumdaki dejenerasyona ve bozukluklara şahit oldu.
• Eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmiştir.
• 10 kadar eseri arasında Hayriyye adlı, nasihat kitabı ünlüdür.
• Ahlâkî yönden Türk edebiyatında, çocuğa hitap eden ilk eserdir.
• Eser, özelde oğluna, genelde o günün Osmanlı toplumuna ve gelecek
kuşaklara öğüt vermek amacıyla kaleme alınmıştır.
• Onun öğütleri tüm Osmanlı Müslüman çocukları için uygun görülmüş
ve benimsenmiştir
• Öğütlerinde de hayat tecrübelerini aktarmıştır.
• Devrinin önemli buhranlarına parmak basmış ve çözüm önerileriyle
topluma moral vermiştir.
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
56
İBRAHİM HAKKI
• 18 Mayıs 1703 yılında Erzurum'a bağlı Hasankale'de
dünyaya gelmiştir
• 9 yasındayken Tillo´da Şeyh İsmail Fakirullah´dan
dersler aldı.
• Yeniden Erzurum'a dönen İbrahim Hakkı, sürekli
olarak dinî ve bilimsel konularla ilgilenmiştir.
• 40 tan fazla eser bırakmış, 1780’de vefat etmiştir.
• Eserleri içinde 1754 de tamamladığı İlahiname
adındaki divanı meşhurdur.
• En meşhur eseri ise Marifetname´dir
• Topluma müsbet bilimleri sevdirmiştir.
• Kısa ve kolay öğrenilir kurallarla bilginin öğrenilmesini kolaylaştırmıştır.
• Anne-baba, çocuk ilişkileri konusunda öğüt ve öneriler sunmuştur.
• Öğretmen ve öğrenci davranışları ile ders verme kurallarına ilişkin esaslar ortaya
koymuştur
21.3.2016
Yrd. Doç. Dr. Ali Gurbetoğlu
57

Benzer belgeler