SPIRULINA ILE YAPILMIŞ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR: Spirulinada

Transkript

SPIRULINA ILE YAPILMIŞ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR: Spirulinada
SPIRULINA ILE YAPILMIŞ BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR:
Spirulinada bulunan Super Oksit Dismutaz (SOD), glikolipidler, sülfolipidler,
çeşitli kartenoidler, RNA ve DNA gibi besleyiciler yeni yeni dikkat çekmeye
başlamıştır. Diğerleri üzerinde ise araştırmalar yeni başlamıştır ve sağlığımız
üzerindeki olumlu etkileri hakkında sonuçlara varmak için henüz elimizde yeterli
bilimsel data bulunmamaktadır. Örneğin Spirulinada bulunan iz elementler ve
2000’den fazla enzim hakkında halen çok fazla şey bilmiyoruz. Yine de
araştırmacılar 30 yıldan fazla bir süredir Spirulina üzerine araştırma yapmakta ve
Spirulina kullanımın olumlu etkileri üzerine birçok kanıta ulaşmış durumdalar.
Ulusal Araştırma Komitesi beslenme rejimi üzerine verdiği tavsiyeleri yiyeceklerin
içerdiği spesifik maddelere göre değil, besinlerin kendilerine dayanarak verir.
Belirli besleyicilerin yararları hakkında mutlak kanıtlara ulaşmak kolay değildir ve
günümüzün beslenme rejim teorilerini doğrulamak için uzun yıllar araştırma
yürütmek gerekmektedir. Bunun yerine bir beslenme rejiminin genel etkilerini
tartırşmak daha anlamlıdır. Örneğin yüksek yağ içeren rejimlerin bazı kanser
türleri ile bağlantıları olduğunu biliyoruz. Yürütülen araştırmaların sonuçlarına
göre kansere bağlı ölümlerin yaklaşık yüzde 35’i beslenme rejimi ile ilişkilidir.
(Doll ve Pete, 1981) ve bu oran yüzde 70’lere kadar çıkabilmektedir. Wynder ve
Gori (1979) erkeklerde görülen kanserin yüzde 40’ı ve kadınlarda görülen
kanserin yüzde 60’ının beslenme rejimi ile ilgili olduğunu tahmin etmektedir.
Sebze ve meyve ağırlıklı beslenmek kanser, kalp krizi ve diğer ölümcül
hastalıklara yakalanma şansını azaltmanın iyi bir yoludur. Her gün Spirulina
kullanmak da uzun ve sağlıklı bir hayat yaşamak için atabileceğiniz bir diğer
adımdır.
Spirulina Üzerine Yapılan Araştırmalar
Spirulinanın sağlık üzerindeki olumlu etkilerini kanıtlayan 200’den fazla araştırma
yapılmıştır. Bu araştırmalara in-vitro deneyler, hayvanlar üzerinde in-vivo
araştırmalar, insanlar üzerinde çift kör, placebo kontrollü klinik deneyler de
dahildir. Kısa tutabilmek amacıyla, yapılan araştırmaların ancak bir kısmını
burada ele alacağız. Spirulina üzerine, 2002’de çok önemli bir çalışma yapılmıştır.
Yazarlar Spirulinanın birçok potansiyel yararını şöyle özetlemektedir:
“Spirulinanın, in vivo ve in vitro deneyler sonucunda; bazı alerjileri, kanseri,
karaciğer toksitisesini, viral ve kardiyo-vasküler hastalıkları, hiperglisemiyi
(yüksek kan şekeri), hiperlipidemiyi (yüksek kolesterol ve trigliserid), bağışıklık
sistemi yetersizliğini ve yangılı süreçleri tedavide etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu
etkilerin bir çoğu Spirulinanın kendisine veya içerdiği omega-3 ve omega-6, betakaroten, alpha-tocopherol, pyhcocyanin, phenol bileşenleri ve yakın zamanda
izole edilen Calcium Spirulan’a atfedilmektedir.” (Chamarro ve diğ , 2002)
2001’de gerçekleştirilen bir başka araştırma da yukarıda bahsi geçen yararlı
etkileri ve başka potansiyel yararlı etkileri analiz etmiştir. Araştırmacılar,
Spirulina’nın insan ve hayvanlarda (memeliler, kümes hayvanları ve balıklar dahil
olmak üzere) antikor ve sitokin üretimini stimüle ederek bağışıklık sistemini
uyardığını ve dayanıklılığı arttırdığını belirtmektedir. Araştırmada şu noktalar da
belirtilmektedir: “Spirulinada bulunan sulfolipidlerin HIV’e karşı etkili olduğu
kanıtlanmıştır. Spirulina biokütlesinden elde edilen preparatların uçuk virüsüne,
cytomegalovirus, grip virüsü vb. virüslere karşı etkili olduğu kanıtlanmıştır.
Spirulina özütlerinin karsinojenez (kanserin üretimi)i engellemede başarılı
olduğu saptanmıştır.” Araştırma ayrıca Spirulinanın bağırsak florasını korumada
yardımcı olduğu ve Candida albicans (mantar enfeksyonları)nı önlemede
etikli olduğunu göstermektedir.(Blinkova ve diğ. , 2001)
Yukarıda bahsettiğimiz, Spirulina’nın HIV’e karşı etkili olduğunu belirten atıf
ayrıca ilgi çekicidir. South Carolina Üniversitesi’nde yapılan yakın tarihli bir
araştırma bu noktaya odaklanmaktadır. “Alg – Fakir Adamın HAART’ı(HIV/AIDS
anti-retrovital terapi) başlıklı araştırma HIV’in in vivo ve in vitro, alg tarafından
önlenmesi hakkındadır. Araştırmada Chad’da, Kanembu kabilesi dahil olmak
üzere, Spirulina’yı düzenli olarak yiyen kişilerin, cinsel davranış ve önleyici ilaç
kullanımı ile açıklanamayacak şekilde HIV/AIDS’e yakalanma oranlarının
çevredeki diğer Afrika ülkelerine kıyasla çok daha düşük olmasına dikkat
çekiliyor. Araştırmanın hipotezine göre “algin besin olarak düzenli kullanımı HIV
enfeksyonunu önlemeye ve enfeksyona yakalanmış kişilerde viral yükü
bastırmaya yardımcı olabilir.” (Teas ve diğ., 2004)
Daha önceki bir araştırmada, Boston’da bulunan prestijli Harward Tıp
Fakültesi’ndeki bilim insanları, Spirulina’dan alınan su özütünün, HIV-1 virüsünün
insan T-hücre dizilerinde çoğalmasını engellediğini keşfetmişlerdir.Viral üreme
yaklaşık yüzde 50 oranında azalmıştır. Araştırmacılar özütü polisakkarid parçaya
ve polisakkaridlerden yoksun bir parçaya indirgemişler ve ikisinde de anti-viral
aktiviteye rastlamışlardır. Bunun üzerine Spirulina su özütünün “antiretroviral
aktiviteye sahip olduğu ve potansiyel klinik önemde olduğu” sonucuna
varmışlardır. (Ayehunie ve diğ., 1998)
Bir başka çok önemli araştırma ağızında kanser öncesi lezyonlar bulunan tütün
çiğneyiciler üzerinde yapılmıştır. Spirulina alan grupta (günde sadece bir gram
gibi oldukça düşük bir doz) 44 vakanın 20’sinde (yüzde 45) lezyonların bütünüyle
gerilediği görülmüştür. Plasebo grubunda yer alan kişilerde ise 43 vakanın
yalnızca 3’ünde (yüzde 7) gerileme görülmüştür. Tamamen gerileme göstermiş
olan ve sonraki bir yıl boyunca Spirulina kullanmayan 20 denekten 9’u (yüzde
45) yeni lezyonlar geliştirmiştir. (Mathew ve diğ., 1995)
Avrupa’da, Multipl Skleroz hastaları üzerinde Spirulina’nın etkileri hakkında
yapılan bir araştırmada, araştırmacılar şu sonuçlara ulaşmıştır: “Spirulina
kullanımının Multipl Skleroz hastalarında remisyonu uzattığı doğrulanmıştır.”
(Buletsa ve diğ., 1996)
Ayrıca Spirulinanın karaciğer hastalarına yardımcı olduğu ve karaciğere iyi
geldiği görülmüştür. Diffüz kronik karaciğer rahatsızlığı çeken 60 hasta ve toksik
karaciğer hastalığı bulunan 70 hayvan üzerinde bir araştırma yürütülmüştür.
Spirulina’nın hem insanlar hem de hayvanlar üzerinde etkili olduğu görülmüştür.
Spirulina’nın hepatoprotektif (karaciğer koruyucu) özelliği, içerdiği antiinflamatuvar, antioksidan, membrane koruyucu ve immunokorektif (bağışıklık
koruyucu) aktivitelerine bağlanmaktadır. Spirulina’nın karaciğer hastalığını
kontrol altına aldığı ve siroza dönüşmesini engellediği bulunmuştur. (Gorban ve
diğ., 2000)
Kaliforniya Üniversitesi, Davis Tıp Okulu’nda yapılan yeni bir araştırma,
Spirulina’nın alerjik rinit (burun içini döşeyen mukozanın her türlü
iltihabı) üzerindeki etkilerini incelemiştir. Araştırma Spirulina kullanan hastaların
Interlökin-4 sitökin seviyelerinin düştüğünü göstermiştir. Araştırmacılar,
Spirulina’nın alerjik rinit hastalarını koruyucu etkisi olduğu sonucuna
ulaşmışlardır. (Mao ve diğ., 2005)
Hayvanlar üzerinde yapılan sayısız araştırma, Spirulina kullanmanın yararlarını
göstermiştir. Fareler üzerinde yapılan bir araştırma, Spirulina’nın mükemmel bir
neuroprotektif (sinir koruyucu) takviye olduğunu ortaya koymuştur. Aynı
araştırma, Spirulina’nın farelerde iskemik beyin hasarının azalmasını sağladığını
kanıtlamış ve bu farelerde inme sonrası lokomotor aktivitelerinin iyileştiği
gözlemlenmiştir. (Wang ve diğ., 2005) Aynı araştırmacıların bir önceki çalışması,
yaşlı hayvanların beyin dejenerasyonunun Spirulina sayesinde azaldığını ortaya
koymaktadır. Yaşlı farelerin beyninde oksidatif hasarı ölçen bir grup başka
araştırmacı da benzer sonuçlara ulaşmıştır. Spirulina beyindeki oksidasyonu ve
yangı öncesi sitokinleri azaltmaktadır. (Gemma ve diğ., 2002)
Kediler üzerine yapılan bir araştımada, Spirulina’nın hastalıklara karşı direnci
yükselttiği bulunmuştur. (Qureshi ve Ali, 1996) Spirulina’nın tavuklarda da birkaç
farklı immunolojik fonksiyonu iyileştirdiği gözlenmiştir.(Qureshi ve diğ., 1996)
Japonya’da fareler üzerine yapılan bir araştırma da benzer sonuçları ortaya
koydu: Spirulina çeşitli yollardan bağışıklık sistemini iyileştirmektedir. (Hayashi
ve diğ., 1994) Bir başka araştırma Spirulina’nın deri ve mide tümörlerini önemli
ölçüde azalttığını göstermektedir. Spirulina hem tümörlerin boyutunu
küçültmekte hem de tümörlerin tekrar görülme sıklığını düşürmektedir.
(Dasgupta ve diğ., 2001)
Spirulina verilen diyabetik fareler, yapılan bir araştırmada çok iyi neticeler
göstermiştir. Araştırmacılar şu sonuca ulaşmıştır: “It is worth future work of
Spirulina on humans looking for better quality of life and longer survival of
diabetic patients.” (Rodriguez ve diğ., 2001) Lipidemi (Yüksek kan yağ
seviyesi/kolesterol) seviyesine sahip fareler, Spirulina ile beslendiğinde
iyileşme göstermiştir. (Iwata ve diğ., 1990) Ayrıca, Spirulina’nın alınan doza bağlı
olarak, alerjik reaksyonları azalttığı belirlenmiştir. (Kim ve diğ., 1998)
Havyanlarla yapılan diğer çalışmalar da çok çeşitli sonuçlar vermiştir.
Spirulina’nın farelerde yağlı karaciğer gelişimini engellediği
görülmüştür.(Torres ve diğ., 1998) Spirulina’nın süt veren ve hamile farelerde,
demir depolarını ve kandaki hemoglobin sayısını önemli ölçüde arttırdığı
bulunmuştur.(Kapoor ve Metha, 1998) Ayrıca Spirulina’nın hamile farelerde
kullanımı sonucu “Spirulina’nın hamilelik döneminde kullanılabilecek iyi
bir besin takviyesi olduğu” sonucuna ulaşılmıştır.(Kapoor ve Metha, 1993)
İnsanlar üzerinde yapılan ilk deneylerde, Spirulina’nın yaraların iyileşmesi
(Clement ve diğ., 1967) ve kolesterolü düşürdüğü (Nayaka ve diğ., 1988)
gözlenmiştir. Yetersiz beslenmiş çocuk ve yetişkin gruplarının Spirulina ile
beslenmeye iyi yanıt verdiği görülmüştür.(Sautier ve Tremolieres 1976)
Kartenoidler
Ulusal Araştırma Enstitüsü ve diğer kurumlar, her gün en az 5-9 porsiyon meyve
ve sebze yememizi tavsiye ediyorlar. Yeşil ve sarı renkli sebzeler ve narenciye
grubunda yer alan meyveleri yemek ile bazı kanser türlerine yakalanma riskinin
düşmesi arasındaki bağlantı nedeniyle, özellikle bu tür sebze ve meyveleri
tavsiye ediyorlar. (Ulusal Araştırma Enstitüsü, 1989) Bu besinlerde bulunan
kartenoidler ve antioksidanların kansere karşı bir tür koruma sunduklarına dair
güçlü kanıtlar vardır. Ne yazıkki, çoğumuz tavsiye edilen 5-9 porsiyonu
yiyememekteyiz. Spirulina en büyük avantajı bu noktadadır: Kartenoid zengini
bir yiyecektir-hatta en zenginidir- ve beslenmemize takviye olarak tablet veya toz
şeklinde alınabilir.
Spirulina ve içinde bulunan besin maddeleri bilim camiasında büyük ilgi
görmektedir. Antioksidanların insan sağlığında oynadığı yaşamsal rol daha iyi
anlaşıldıkça, kartenoidler de beslenmenin yeni yıldızları haline gelmekte.
“Kartenoid zengini bir beslenme rejimi epidemiyolojik olarak birçok hastalığa
yakalanma riskinin azalması ile doğrudan bağlantılıdır.”(Stahl ve Sied, 2005)
Avusturalyalı bilim insanları, yakın zamanda lycopene, lutein, alpha-karoten,
betakaroten, beta-cryptoxanthin ve zeaxanthin (son üçü Spirulina’da
bulunmaktadır) gibi kartenoidleri barındıran bir beslenme rejiminin prostat
kanseri riskini azalttığını ortaya koymuştur. Kartenoid zengini mevye ve
sebzeler içeren beslenme rejimlerinin, prostat kanserine karşı koruyucu olduğu
sonucuna varmışlardır. (Jian ve diğ., 2005) Daha önce yapılan birçok araştırma
da, kartenoid alımı ve diğer kanser türleri arasında benzer bir ilişki bulmuştur.
Beta-Karoten
Yapılan bazı araştırmalar göstermektedir ki, karteoidler sanılandan daha fazla
serbest radikali emme kapasitesine sahiptir. Alanında önde gelen araştırmacılar
bazı kartenoidlerin hücrelerimizin haberleşme biçimini etkilediği sonucuna
varmışlardır. Örneğin, kanserli hücre dizileri çoğunlukla diğer hücrelerden
büyümeyi kontrol eden kimyasal sinyalleri alamazlar. Beta-karoten, kanserli veya
kaser-öncesi hücrelerin iletişim kanallarını açarak; vücudun kanserli hücre
dizisine “bölünmeyi durdur” sinyalini iletmesini sağlar. Yani, kartenoid zengini
yiyecekler –bu örnekte beta-karoten- sadece korumak değil, aynı zamanda
kanseri tersine çevirmek yetisine de sahip olabilir. (Wolf, 1992)
Bir başka çalışma, hamsterlarda oluşan tümor boyutlarının beta-karoten
sayesinde küçüldüğünü ve yeni tümör oluşumunu yavaşladığını yani hamsterın
yaşam süresinin uzadığını göstemiştir. (Schwartz ve diğ., 1988)
Beta-karoten aynı zamanda A vitamininin bütün faydalarını taşır. Vücudumuz
beta-karotenden A vitamini üretir. Vitamin toksisitesi gibi bir risk söz konusu
değildir, çünkü vücudumuz sadece ihtiyacı olduğu kadar beta-karoten’i A
vitaminine dönüştürür. A vitaminini uzun süreler kullanmak ciltte kabartı ve
döküntülere, saç kaybına, başağrısına ve geri dönülemez karaciğer hasarına yok
açabilir. Buna rağmen beta-karotenin, çok büyük miktarlarda kullanımında bile
hiçbir yan etkisi veya toksisitesi olmadığı görülmüştür. Beta-karotenin fazlası
kanda dolaşıma devam eder ve yağ dokularında depolanır: Deride, özellikle
avuçiçlerinde görülen turuncu ton, beta-karoten rezervlerine işarettir.
Doğal beta-karoten fiziksel ve kimyasal olarak sentetik beta-karotenden farklıdır.
Vücudun doğal beta-karoteni sentetik beta-karotene göre 10 kat daha
fazla emdiğine dair kanıt olsa da, (Ben, Amotz ve diğ., 1989) beta-karoten
araştırmalarında genellikle sentetik beta-karoten kullanılır. Her ne kadar
araştırmalar sentetik beta-karotenin kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyucu
işlevi olduğunu gösterse de; doğal beta-karoten ile yapılmış araştırmaların
sonucunu aktarmak ilgi çekici olacaktır. Böyle bir araştırma, doğal beta-karoten
ile sentetik beta-karoten kullanımı ararsında önemli farklar olduğunu ortaya
koymuştur. (Brevard 1989)
Birçok araştırma, beslenme rejimleri yüksek beta-karoten seviyeleri içeren
kişilerin, çeşitli kanser türleri geliştirme sıklığının daha düşük olduğunu
göstermiştir. (Ziegler 1989) Özellikle hassas bir grup olan sigara kullananlar,
beta-karoten seviyelerini optimum düzeyde tutmalıdırlar. Sigara kullananların
kanındaki düşük beta-karoten seviyeleri akciğer kanseri ile ilişkilendirilmiştir.
(Stahelin ve diğ., 1991) Albert Einstein Tıp Okulu’nda çalışan araştırmacılar,
beta-karotenin servikal kanserin gelişme ve ilerlemesine karşı koruyucu bir
etkisi olduğunu göstermişlerdir.(Palan ve diğ., 1992) Betakaroten ayrıca güneşin
zararlı etkilerine karşı cildi korumaya ve cilt kanserini engellemeye yardımcı
olmaktadır. (Kornhauser ve diğ., 1986) 1980’lerde ABD Ulusal Bilim Örgütü
tarafından yürütülen, “Beslenme Rejimi, Besinler ve Kanser” başlıklı çok önemli
bir araştırma; beta-karoten zengini beslenmenin, kanserin görülme sıklığının
azalması ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Nitekim, beta-karoten zengini
beslenme ile ilgili yapılan 200’den fazla araştırma, kanser türlerinin görülme
sıklığının bu tür beslenme ile azaldığını göstermiştir. Bu sonuçları müteakip,
araştırmacılar Finlandiya’da sigara tiryakileri(günde iki paket içen kullanıcılar)
üzerinde, sentetik beta-karotenin kanser görülme riskini azaltıp azaltmayacağına
dair, büyük çapta bir klinik araştırma başlatmıştır.(Burada hatırlatmak isteriz ki,
sentetik beta-karoten molekülün sadece bütün trans formlarını barındırırken,
Spirulina gibi doğal kaynaklar birçok cis formu(kendi içlerinde bükülen
moleküller) ve bütün trans formları barındırır.)
Araştırmanın sonucu şaşırtıcıydı: Önerilen hipotezin aksine, beta-karoten verilen
grupta akciğer kanseri görülme sıklığı, -istatistikler açısından önemsiz- ufak bir
artış göstermiştir. İlginç olan, kanlarında beta-karoten seviyesi en yüksek olan ve
beta-karoteni doğal besinlerden alan grupta akciğer kanseri en düşük sıklıkla
görülmüştür. Bilim insanları, bu sonuçları değerlendirirken, beta-karotenin
serbest radikallerin enerjisini düşürmek için C vitamini ile birlkte çalıştığı
kuramını ortaya attılar. C vitaminin yokluğunda, beta-karoten bir pro-oxidant
oluşturabiliyor. Bu da hızlandırılmış doku hasarına yol açabiliyor. Sigara
tiryakileri, içicilikten dolayı akciğerlerine fazlasıyla serbest radikal almakta ve bu
yüzden C vitamini eksikliği yaşayabilmektedir. İçicilerin beta-karoten ile
desteklendikten sonra kanser görülme oranında ufak bir artışın görülmesinin
nedeninin bu olduğu düşünüldü. (Pro-oxidant’ a dönüşmeyen çok az antioksidan
vardır. Üzerinde iyi araştırma yapılmış ve hiçbir zaman pro-oxidant’a
dönüşmeyen iki antioksidan vardır: astaxanthin ve zeaxanthin. Eğer sigara
içiyorsanız, doğal beta-karoten ve zeaxanthin için Spirulina almayı, doğal bir
astaxanthin takviyesi ve C vitamini almayı unutmayın.)
Beta-karoten ve kanser arasındaki ilişkiyi açıklamak için yapılan en geniş çaplı
araştırma Harward Tıp Fakültesi’nde 10 yıl boyunca süren ve 22.000 doktorun
katıldığı araştırmadır. Bir ara rapor, araştırmalar başladığında koroner
atardamar rahatsızlığı belirtileri gösteren 333 doktor üzerine yoğunlaşmıştır.
Beta-karoten takviyesi alanlar, kalp krizi, inme, kalp ameliyatı ve diğer büyük
kardiyo-vasküler rahatsızlıkları plasebo alanların yarısı kadar yaşamıştır.
Çalışmanın odağında beta-karoten ve kanser ilişkisi olsa da, sonuçlar betakarotenin kalp hastalıklarını da önlediğine dair bulgular vermektedir. Görünen o
ki beta-karoten, düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL )- kolesterolün oluşmasını ve
oksidasyonunu engellemekte, böylece atherosclerosis ile sonuçlanabilecek
damar hasarlarını azaltmakta. (John Hopkins Üniversitesi 1991) Tütün çiğneyen
kişilerle yapılan daha küçük çaplı bir araştırmada, beta-karoten takviyesinin ağız
içinde kanser öncesi lezyonların azalmasına yol açtığı sonucu alınmıştır. (Stich
ve diğ., 1991)
Yaşımız ilerledikçe, bağışıklık sistemimiz zayıflar ve vücudun kendini tamir
mekanizması yavaşlar. Bu da bizi hastalıklara ve diğer sağlık problemlerine karşı
daha korunaksız kılar. Antioksidanlar, özellikle kartenoidler, yaşlanma ile
doğrudan ilişkili olan serbest radikallerin verdiği zararı önler.
Beta-karoten’in bağışıklık sistemini geliştirdiğine dair somut kanıtlar vardır.
(Bendich 1998) Beta-karoten, sağlıklı bireylerde immunokompetansı stimüle
etmekte ve HIV pozitif kişilerin bağışıklık sistemini güçlendirir.(Garewal ve diğ.,
1992) Bağışıklık sistemi hücreleri, oksidasyona en hassas hüzreler arasındadır.
Diğer araştırmalarda, çocuklarda kızamık hastalığının ciddiyeti A Vitamini
takviyesi ile azaltılmıştır. Kızamığa bağlı yüksek ateş ile hastaneye kaldırılan
çocuklarda A Vitamini seviyelerinin düşük olduğu gözlenmiştir. (Frieden ve diğ.,
1992) Kızamık, düşük gelir seviyesine sahip topluluklarda karşılaşılan en ciddi
hastalıklardandır. Komplike kızamık görülen çocuklara A vitamini verildiğinde
immunokompetansın arttığı ve morbidite ve mortalitenin(ölüm oranı)
azaldığı gözlenmiştir. (Coutsoudis ve diğ. 1992)
Son olarak, erythropoietic protoporphyria (EPP9 adı verilen, ışığa aşırı
hassasiyet olarak kendini gösteren bir rahatsızlık) hastalığı olan kişilere yüksek
dozda beta-karoten verilmiştir. Çeşitli araştırmalarda, hastaların dörte üçünden
fazlasında, ışığı tolere etme kabiliyetinde gözle görülür iyileşme olmuş; ve dörtte
üçünden fazlası güneş altında eskiye nazaran 4 kat daha uzun süre kalabilmiştir.
(Mathews-Roth, 1981) Bu, özellikle artık dışarıda oyun oynayabilen çocuklar için
önemlidir. Kartenoidlerin diğer photosensitivity (fotosensivite- ışığa duyarlılık
gösterme) biçimlerine karşı da etkili olduğuna dair kanıtlar vardır. (Kornhauser
ve diğ., 1986)
Zeaxanthin
Spirulina’da en yaygın olarak görülen ikinci kartenoid zeaxanthin’dir. Öyle ki,
sadece 3 gram Spirulina’da, büyük bir tabak ıspanakta bulunandan daha çok
zeaxanthin vardır. Ispanak doğadaki en zengin zeaxanthin kaynaklarından biridir.
Zeaxanthin iki nedenden ötürü çok önemli bir antioksidandır:
1) Beyin kan bariyerini aşabilen ve böylece gözler, beyin ve merkezi sinir
sitemine antioksidan korumasını götürebilen az sayıda antioksidandan biridir.
2) Hiçbir koşulda pro-oksidana dönüşmeyen az sayıda antioksidandan
biridir.
Birçok harika antioksidanın, vücutta oksidasyon yaratan pro-oksidana dönüştüğü
doğrudur. Zeaxanthin ve astaxanthin hiçbir koşulda pro-oksidana dönüşmeyen
kartenoidlerdir. Zeaxanthin hakkındaki bu iki gerçek, araştırmacıları hakkında
daha fazla araştırma yapmaya itmiştir. Araştırmalar ilerledikçe zeaxanthin’in
birçok yararı olan güçlü bir antioksidan olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıdaki tabloda
görüldüğü üzere, oksijen bağlama kapasitesi astaxanthin haricinde, test edilen
diğer bütün antioksidanları geçmektedir. E vitamininden 400 kat daha etkilidir!
Alternative Medicine Review’un Haziran 2005 sayısında çıkan bir makale;
zeaxanthin’in –xanthophyll kartenoid lutein ile yakından benzeşen- bazı
yararlarından bahsetmektedir: “Lutein ve zeaxanthin insan gözünde mercek
ve makulada (sarı leke) bulunan tek kartenoidlerdir ve her iki dokuda da çift
görevleri vardır – güçlü antioksidanlar olarak etki etmek ve yüksek-enerjili mav
ışığı filtrelemek. Göz sağlığında kilit rol oynamalarının yanı sıra, lutein ve
zeaxanthin kalp ve damar hastalıkları, inme ve akciğer kanserini önlemede
etkili, önemli besinlerdir. Ayrıca, güneş ışığına (UV ışınlarına) aşırı maruz
kalmaya bağlı görülen deri hastalıklarını önlemede de etkili olabilmektedir.”
Amerika Birleşik Devletleri Tarım Dairesi, Yaşlanma ve İnsan Beslenmesi
Araştırma Merkezine bağlı, Antioksidan Araştırma Merkezi’nde görevli
araştırmacılar, zeaxanthinin kalp ve damar hastalıklarını önlemedeki
potansiyel rolü hakkında yukarıdaki sonuçlara ek olarak şunları belirtmiştir
“Katarakt ve yaşlanmaya bağlı maküler dejenerasyon ile xanthophyll
(zeaxanthin de bir xanthophyll’dir) seviyesi arasındaki ters ilişkiye işaret eden
epidemiyolojik araştırmalar; bu bileşenlerin göz sağlığında aktif bir rol oynadığını
göstermektedir. Bazı gözleme dayalı çalışmalar, bu xanthophyllerin bazı kanser
türlerine yakalanma riskini –özellikle de göğüs ve akciğer kanseri- azaltmaya
yardımcı olabildiğini göstermiştir. Yeni yapılan araştırmalar da lutein ve
zeaxanthinin kalp hastalıkları ve inmenin önlenmesinde potansiyel bir katkısı
olduğunu öne sürmektedir.” (Ribaya-Mercado ve Blumberg, 2004)
Hollanda’da yapılan bir araştırma beta-karoten ve zeaxanthin’in imfammationcaused atherosclerosis (damar sertliği) üzerindeki etkisini incelemiştir.
Lökositler ve kartenoidler arasındaki ters orantı, kartenoidlerin damar sertliği
üzerindeki anti-inflamatuvar işlevi ve olası olumlu etkisini açıklayıcı olabilir. (van
Herpen- Broekmans ve diğ., 2004)
Phycocyanin (Fikosiyanin)
Son yıllarda bilim insanları phycocyanin üzerinde daha çok çalışmaya başlamıştır.
Phycocyanin kelimesi, Yunanca alg anlamına gelen “phyco” ve mavi anlamına
gelen “cyan” kelimelerinden oluşmaktadır. Phycocyanin, Spirulina’ya mavimsi
tonunu veren ve suda çözünebilen mavi bir pigmenttir. Phycocyanin sadece
Spirulina gibi mavi-yeşil alglerde bulunur – diğer hiçbir besinde bulunmaz.
Phycocyanin, Spirulina’yı bir Süperbesin yapan kilit içeriklerden biridir. Ayrıca
Spirulina ile chlorella, buğdağ çimi ve arpa gibi diğer yeşil besinler arasındaki en
önemli fark da phycocyanindir.
Phycocyanin suda çözünen güçlü bir antioksidandır. İspanya’daki araştırmacılar,
phycocyanin içeren Spirulina özütünün, güçlü bir serbest radikal temizleyicisi
olduğunu ve mikrozomal lipid peroksidasyona engel olduğunu göstermişlerdir.
(Pinero ve diğ., 2001)
Spirulina birçok farklı antioksidan tipini içinde barındır. Phycocyaninin benzersiz
niteliği, Spirulina’nın, diğer antioksidan besinler veya formüllerden daha üst bir
seviyede yer almasına sebeptir. Spirulina içinde bulunan phycocyaninin,
hastanelerde uygulanan ilaç tedavileri nedeniyle oluşan renal (böbrek)
yetmezliğe karşı korunmada etkili olduğu düşünülmektedir. Hayvanlar üzerinde
yapılan bir çalışmada, phycocyaninin kanser tedavisinde ümit vaadeden bir
madde olduğu ve bağışıklık sistemini stimüle ettiği gözlenmiştir. (Iijima ve diğ.,
1982) Yeni yapılan bir çalışma phycocyaninin güçlü bir anti-inflamatuvar
olduğunu göstermiştir. (Reddy ve diğ., 2000) Aynı zamanda alerjik
inflamatuvar tepkiyi engellediği görülmüştür.(Ramirez ve diğ., 2002)
Phycocyanin, Cox-2 inhibitörü olarak yangı ile savaşır. Reçete ile verilen Cox-2
inhibitörleri karaciğere zarar verebilir, ama phycocyanin bir yandan da
karaciğere yardımcıdır.
Japonya’da phycocyanin üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Japon
araştırmacılar, phycocyanin’in, detoksifikasyon sırasında karaciğer ve
böbrekleri koruduğunu ve bağışıklık sistemini harekete geçirdiğini
bulmuşlardır. Osaka Kanser ve Kalp-Damar Hastalıkları Araştırma Merkezi’ndeki
araştırmacılar, “Spirulina’nın bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser
oluşumu ve viral enfeksyonu bastırdığı tahmin edilmektedir.” demiştir.
İnsanlar üzerinde yaptıkları klinik araştırma, phycocyanin bakımından zengin,
Spirulina sıcak su özütünün, ağız yoluyla alındığı zaman interferon üretimini
arttırdığı ve NK sitotoksisitesini (kanser öldürücü hücrelerin aktivitesi)
arttığı görülmüştür. (Hirahashi ve diğ., 2002)
Kübalı araştırmacılar da phycocyanin’in özelliklerini araştırmaktadır.
Kemirgenlerle yapılan araştırmalar, phycocyanin’in prostaglandin E-2
inhibisyonuna bağlı olarak anti-inflamatuvar etkinlik gösterdiği (Romay ve
diğ., 2000) ve hücrelerde histamin salınımı ve alerjik inflamatuar tepkiyi
azalttığı kanıtlamıştır. (Remirez ve diğ. 2002) Bir diğer araştırmada, Spirulina’nın
farelerde anti-artritik (eklem romatizmasına karşı) bir etkisi olduğu ve bu
etkinin phycocyanin’in anti-inflamatuar ve antioksidan özelliklerinden
kaynaklanabileceği belirtilmiştr. (Remirez ve diğ., 2002) Küba’da yapılan bir
başka araştırmada, phycocyaninin; antioksidan, anti-inflamatuar, nöroprotektif (beyinde de) ve hepatoprotektif (karaciğer) etkilere sahip
olduğu sonucuna varılmıştır. (Romay ve diğ., 2003) Çalışmalar in-vivo ve invitro
olarak yapılmıştır. 12 deneysel enflamasyon modülünün her birinde,
phycocyanin, kullanılan doza bağlı olarak antiinflamatuar etki göstemiştir. Aynı
araştırmacılar, phycocyaninin, farelerde tumor necrosis factor (tumor
oluşumunda rol alan bir faktör) seviyelerini düşürdüğünü ve farelerde nöroprotktif/sinir koruyucu etkiler gösterdiğini bulmuşlardır.
İlgi çekici bir başka araştırma da Ukrayna’da yapılmıştır. (Daha önce Ukrayna’da,
Çernobil nükleer reaktör kazası sonucu yüksek radyasyon seviyelerine maruz
kalan çocukların idrarlarındaki radyoaktiviteyi temizlemede Spirulina etkinliğini
göstermişti) Bu çalışma, x-ışınlarına maruz kalmış kemeler üzerinde yapılmıştır.
Çalışma, phycocyanin ile beslenen kemelerin üzerinde radyasyonun etkilerinin
azaldığını göstermektedir. (Karpov ve diğ., 2000)
Spirulina’nın kendisiyle yapılan araştırmalar ile phycocyanin açısından zengin su
özütü ile yapılan araştırmalar benzerlik göstermiştir: su özütleri de mükemmel
anti-viral özellikler göstermektedir. Mexico City Biyoloji Bilimleri Ulusal
Okulu’nda yapılan bir deneyede, phycocyanin zengini özüt, herpes simplex 1 ve
2 virüsü, pseudorabies virüsü ve insan cytomegalovirus enfeksiyonlarını
engellemiştir. (Hernandez-Corona ve diğ., 2002) Bir diğer çalışmada, chlorella su
özütü, Spirulina su özütü ile karşıılaştırılmıştır. Chlorella phycocyanin
içermediğinden ötürü, karaciğerde hastalıklı hücrelerde, Spirulina göre çok
daha düşük performans göstermiştir. Bu iki algin de özütü, pozitif etkiler
göstermesine rağmen, Spirulina’nın etkisi chlorellaya göre çok daha yüksek
olmuştur. Araştırmacılar “aköz (sudan meydana gelen) Spirulina özütünün, insan
karaciğer kanseri hücrelerinin büyümesini engellemede beş kat daha etkili
olduğunu” belirtmişlerdir.(Wu ve diğ., 2005)
Kaliforniya Üniversitesi’nde yapılan geçmiş araştırmalarda, phycocyanin’in
arterlerdeki plağı kaldırarak, pozitif bir etkisi olduğunu gösterilmiştir. (Morcos
ve diğ., 1998) Araştırmacılar, phycocyaninin araştırmalarında “plak lokalizasyonu
ve regresyonu açısından potansiyel tedavi edici” özellikler gösterdiğini
belirtmiştir.
SOD : Süper Oksit Dismutaz
“Süperoksit dismütaz” ya da “SOD” adı verilen enzim, 1968 yılında keşfedilmiştir.
“Antioksidan katalizörü” olarak adlandırılmıştır. SOD ilk olarak enjekte edilebilen
biçimde, ciddi solunum problemleri, eklem iltihabı ve kanser tedavisinde
kullanılmıştır.
İnsan vücudu kendi SOD’unu üretebilir. İnsan vücudunu, zararlı oksidatif strese
karşı en hızlı biçimde koruyan, en önemli antioksidanlardan biri olarak kabul
edilmektedir. Tarihsel olarak SOD ile ilgili problem, bir enzim olmasından dolayı,
oral yolla alımının ve vücut tarafından kan dolaşımı yoluyla aktif emiliminin
sağlanmasının güç olmasıdır. Enzimler genellikle istikrarsızdırlar ve insan
midesindeki asitlere karşı dayanıksızdırlar. Oysa ki, kanıtlar tablet şeklinde alınan
Spirulina’nın insan midesinde tamamen çözünmediğini göstermektedir. Spirulina
tabletinin bir kısmının midede sindirildiği doğrudur, ancak önemli bir kısmı da
bağırsaklarda çözünmektedir. Mide asitleri bağırsaklarda bulunmamaktadır.
Böylece SOD bağırsaklarda bozulmadan ve aktif durumda emilmekte ve kan
dolaşımı yoluyla bütün vücuda taşınabilmektedir.
SOD üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Almanya’da yapılan yakın tarihli bir
araştırmada, araştırmacılar “en önemli antioksidan enzimlerden biri, süperoksit
radikallerinin hidrojen perokside dismütazını katalize eden süperoksit
dismütaz’dır. Bu enzim yaşlanma mekanizmaları teorilerinde önemli bir rol
oynamaktadır.”(Kowald ve diğ., 2005) Kaliforniya Üniversitesi, San Diego’da
yapılan bir diğer araştırmada, SOD “hücreleri toksik, reaktif oskijen türlerine
karşı korumakta ve yaşlanmaya bağlı dejenerasyonla bağlantılı olabilir”
denilmiştir. Bu araştırma, farelerde SOD eksikliğinin, erken yaşta duyma
kaybına yol açtığını göstermiştir. (Keithley ve diğ., 2005) Finlandiya’da
hayvanlar üzerinde yapılan bir başka araştırma şu sonuca varmıştır: “SOD ve
katalaz aktivite içeren bileşenler, ciğerlerdeki sigara dumanı da dahil olmak
üzere, birçok oksidana maruziyete karşı, ümit vaadeden sonuçlar
vermiştir.”(Kinnula, 2005) SOD’un nörodejeneratif hastalıklara karşı büyük
etkisi olduğu düşünülmektedir. Oksidatif stresin nörodejeneratif hastalıklarda
büyük payı olduğuna inanılmaktadır. SOD gibi etkili antioksidanlar, bu
hastalıklarda önleyici veya düzeltici rol oynayabilirler. “İnme, Parkinson
hastalığı ve amiyotrofik lateral skleroz (ALS veya “Lou Gehrig hastalığı)
gibi akut ve kronik nörodejeneratif hastalıklarda oksidatif stres bulgularına
rastlanmıştır. Reaktif oksijen türlerinin artan jenerasyonu, endojenöz antioksidan
savunumunu alt etmekte ve sonuç olarak oksdatif hasara ve hücre ölümüne
sebep olmaktadır. Katalaz, glutathone peroxidase ve süperoksit dismütaz (SOD)
gibi antioksidan enzimler, nörodejenerasyn modellerinde tedavi edici yeterliliği
göstermiştir.” (Pong, 2003)
Polonya’da yapılan bir diğer araştırma ise şu ifade edilmiştir: “antioksidanların,
inflamatuar süreçleri kontrolde ilaç olarak kullanımı son zamanlarda yaygın
olarak araştırılmaktadır… İnsanlarda bulunan en önemli bileşen veya antioksidan
bariyerlerden biri süperoksit dismütazdır. SOD ile deneysel tedavi hayvanlarda
başarılı sonuçlar vermiştir.” (Renke ve diğ., 2005) Kolorado Üniversitesi Tıp
Okulu’nda görevli araştırmacılar, hücreler arasındaki boşluğun SOD sayesinde
oksidatif stresten korunduğunu ve bu aktivitenin özellikle kan damarları, kalp,
ciğerler, böbrekler ve plasenta gibi bölgelerde daha etkin olduğunu
belirtmişlerdir. SOD etkinliğindeki düşüşün “birçok hastalığın patojenezine
katkıda bulunduğu” belirlenmiştir. (Nozik-Grayck ve diğ., 2005)
Polisakkaridler ve “Kalsiyum Spirulan”
Polisakkaridler insan beslenmesinde büyük yarar vaadeden bir diğer Spirulina
birleşenidir. Kalsiyum spirulan, sıcak su özütünde Spirulina’dan ayrıştırılan, böyle
bir polisakkariddir. Japon araştırmacılar farklı uygulamalarda Kalsiyum
Spirulan’da üstün potansiyel bulmuşlardır. Yapılan bir deneyde, Kalsiyum
Spirulan’ın HIV-1, herpes simplex 1, kızamık, kabakulak, grip/influenza
ve insan cytomegalovirus’u gibi birçok virüsün yinelemini engellediği
bulunmuştur. “Kalsiyum spirulanın, virüslerin konakçı hücrelere girişini seçerek
engellediği anlaşılmıştır.”(Hayashi ve diğ. 1996) Toyama Medikal ve Farmasötikal
Üniversitesi’nde çalışan aynı araştırmacılar, bir diğer araştırmada, Kalsiyum
spirulan’ın HIV 1 ve herpes simplex 1 virüsüne karşı kusursuz antiviral özellikler
gösterdiğini ortaya koymuşlardır. Araştırmaya göre “Kalsiyum spirulan birçok
sülfatlı polisakkaridlerde gözlemlenen dezavantajların üstesinden gelebilecek,
terapötik anti-HIV ilacı için aday bir ajandır.” (Hayashi ve diğ., 1996)
2001 yılında Missisippi Üniversitesi Eczacılık Okulu, Spirulina’dan, “Immulina”
adını verdikleri bir polisakkarid ekstre etmiştir. Bu polisakkaridin, insanlarda
monosit ve makrofajların aktivasyonu yoluyla güçlü immunostimulan
(bağışıklık uyarıcı) aktivite gösterdiğini ve interlökin-1b ve tümör nekrosiz
faktör alfayı arttırdığını bulmuşlardır. Bu polisakkaridin in vitro monosit
aktivasyonunda, halen kanser immünoterapisi için kullanılan polisakkarid
preperatlarına göre 100 ila 1000 kat daha aktif olduğu” sonucuna ulaşılmıştır.
(Pugh ve diğ., 2001)
Japonya ve Çin’de araştırmacılar, Spirulina’da bulunan polisakkaridlerin kanser
tedavisindeki potansiyelini araştırmışlardır. Japonya Toyama Medikal ve
Farmasötikal Üniversitesi’nde yapılan“Tümör işgali ve metastazı önlemede
Kalsiyum spirulan’ın rolü” isimli bir araştırmada, kalsiyum spirulanın, hücre
membranlarının tümör tarafından işgalini önleyerek akciğerde metastazı önemli
ölçüde azalttığı bulunmuştur. “Akciğer kanseri tümörü kolonizasyonunda
çarpıcı bir azalma” olduğu sonucuna varılmıştır. (Mishima ve diğ., 1998) Çin’de
ise, Yangzhou Üniversitesi Medikal ve Farmasötikal Akademisi’nde, fareler ve
köpekler üzerinde araştırma yapılmıştır. Spirulina’da bulunan polisakkaridlerin
kandaki kırmızı kan hücreleri, beyaz kan hücreleri ve hemoglobin
seviyesini arttırdığı ve aynı zamanda köpeklerde kemik iliğindeki nucleated
hücreleri arttırdığı bulunmuştur. Vardıkları sonuç, “Spirulina Platensis’den alınan
polisakkarid özütü, kemo-protektif ve radio-protective kapasiteye sahiptir ve
kanser tedavisine yardımcı olma potansiyeli taşımaktadır.” olmuştur. (Zhang
ve diğ., 2001)
Gamma Linolenik Asit (GLA)
Daha sağlıklı bir beslenme arayışımızda büyük bir düşmanımız vardır: Beslenme
yoluyla alınan yağ. Hepimiz yağın kilo almamıza yol açtığını bliyoruz – damarları
tıkamaya yardımcı olur ve bel bölgesinde genişlemeye yol açar. Ancak iyi, yani
doymamış yağ asitleri her hücrede yer almaktadır ve sağlık için zaruri olup,
birçok yaşamsal işlevi de yerine getirmektedir. Fazla yağ sistemimizi yanlış
türden yağ asiti ile doldurarak yararlı yağ asitlerinin emilimini tehdit eder. Bazı
yararlı yağ asitleri daha karmaşık biomoleküllerin yapı taşlarıdır. Linoleik asit
temel asitlerden biridir: vücudun ihtiyacı vardır ancak üretemez, bu nedenle
beslenme yoluyla alınmalıdır. Gamma Linolenik Asit (GLA) linoleik asitten
sentezlenir ve vücudumuz GLA’dan prostaglandin E1 (PGE1) adı verilen, hormona
benzeyen çok önemli bir madde yapar. PGE1 kalp krizi, ve inmeyi önlemeye,
fazla sıvının atılmasına yardımcı olur; kan dolaşımını iyileştirir,
kolesterol üretimini yavaşlatır, sinir işlevlerini iyileştirir ve hücre
bölümünü düzenler. (Crisafi 1992) PGE1 antiinflamatuardır: eklemlerimizin
sağlığını korumada, acıyı ve inflamasyonu önlemede hayati önem taşır.
Eklem iltihabından muzdarip bir grup, GLA takviyesi aldıktan sonra gözle
görülür iyileşme göstermişlerdir.(Belch 1985, Kendler 1987) GLA’nın sedef
hastalığı (Ziboh ve Fletcher 1992) gibi deri rahatsızlıklarını engellemede önemli
bir besin maddesi olduğu ve adet öncesi sendromunu hafiflettiği (Horrobin
1983) görülmüştür. Stress, yaşlanma, alkol alımı gibi faktörlerin, vücudumuzun,
linoleik asidi GLA’ya dönüştürmesini zorlaştırdığı yönündeki kanıtlar her geçen
gün artıyor. Bazı kişilerin beslenmesi ise linoleik asit bakımından yetersizdir. Bu
da GLA kaynağı bir besin maddesi bulmayı önemli kılmaktadır. Neyse ki, bitki
dünyası bize bazı iyi kaynaklar sunmaktadır: Spirulina, frenk üzümü çekirdeği
yağı, çuha çiçeği yağı ve borage tohumu yağı GLA açısından zengindir. Bunların
arasında yalnızca Spirulina GLA’yı işlenmemiş besin olarak sunar. Bu da vücudun
kolaylıkla işleyebileceği bir formdur. Öyle ki, Spirulina ve anne sütü tek doğal
GLA besin kaynağıdır. Diğerleri ekstre edilmiş yağ bileşenleridir. Spirulina’daki
GLA yoğunluğu çarpıcı derecede yüksektir. 5 gram Spirulina 50 miligram GLA
içerirken, 500 milgramlık çuha çiçeği yağı kapsülü 45-50 miligram içerir. Diğer
kaynakların aksine, Spirulina çok çeşitli besinleri de beraberinde sunar.
Spirulina ve anne sütü, Gamma Linolenik Asit (GLA) yağ asiti içeren tek doğal
besindir. Chrolella ve Spirulina GLA açısından test edildiğinde Spirulina’nın
“alışılmadık derecede yüksek, temel bir polyunsaturated (doymamış) yağ asiti
olan GLA seviyesine sahip olduğu” bulunmuştur. (Otles ve Pire, 2001) GLA’nın
eklem iltihabı tedavisinde yararlı olduğu, (Belch ve diğ., 1988) diğer dejeneratif
hastalıklarda (Kendrell 1987) ve adet öncesi sendromunda etkili olduğu
(Horrobin 1983) anlaşılmıştır.
GLA’nın kandaki lipidler üzerindeki etkileri hakkında yapılan yeni bir araştırma
şöyle demektedir: “GLA gibi temel yağ asitleri, kolesterolün vücutta
toplanmasını engellemektedir. Spirulina takdir edilir seviyede GLA barındırır.
Antioksidan, amino asit ve yağ asiti zengini Spirulina’nın, hiperlipidemik nefrotik
sendromlu hastalarda yüksek lipid seviyesini düşürmede yardımcı olduğu
sonucuna varılabilir” (Samuels ve diğ., 2002)
Vitamin B-12
Spirulina mükemmel bir B-12 vitamini kaynağıdır. Ancak, tam olarak ne kadar B12 Vitamini içerdiğine dair bitmemiş bir tartışma vardır. B-12 normal gelişim ve
nörolojik işlevler açısından hayatidir: Eksikliği yorgunluk ve mutsuz
hissetmeye ve sonunda da nörolojik hasara yol açar. Vücut kendi B-12
vitaminini üretebilir ve yıllarca depolayabilir. Ancak özellikle vejeteryanlar B-12
eksikliği çekebilir.
B-12 açısından en zengin yiyecekler etler- özellikle de ciğer ve süt ürünleridir.
Spirulina, mayalanmış yiyecekler ve bazı deniz sebzelerinin yüksek B-12 içerdiği
düşünülmekteydi. Ancak bu besinlerin vücuttaki B-12 seviyeleri ve B-12 eksikliği
üzerine yapılan araştırmalar, bu besinlerin içerdiği B-12 analoglarının vücudun
biyolojik ihtiyaçlarını karşılamıyor olabileceğini göstermiştir. Yetişkinler için
alınması önerilen günlük B-12 miktarı 3 mikrogramdır. Devlet tarafından
onaylanmış mikrobiyolojik ölçümleme, 1 gram Spirulina’da 2.2 mikrogram B-12
olduğunu göstermiştir. Yani günde 3 gram Spirulina alarak (toz halinde veya 6
adet 500 mg tablet halinde) günlük önerilen miktarın iki katı B-12 alabilirsiniz.
Açıkçası, radioassay adı verilen bir başka test metodunun sonuçlarını da göz
önüne almalıyız. Bu testte ise, bir gramda 0.4 mikrogram B-12 bulunduğu
sonucu çıkmıştır. Eğer düşük radioassay sonuçlarını dikkate alırsak, 15 tablet ya
da ikibuçuk çay kaşığı Spirulina tozu günlük alınması önerilen miktarı
karşılamaktadır. Yine de Spirulina çok iyi bir B-12 kaynağıdır, bir posryon balık
veya yumurtadan daha fazla B-12 içerir.
Spirulina ve Kilo Kontrolü
Kilo vermek kolay değildir ancak Spirulina bu konuda birçok şekilde yardımcı
olabilir. Spirulina oldukça besleyicidir- tam protein, beta-karoten, B vitaminleri,
mineraller, Gamma Linolenik Asit (GLA), enzimler ve mikrobesinler açısından
zengindir. Spirulina’yı öğünlerden önce almak, kişnin iştahını doyurur ve kişi
öğün sırasında daha az yemek yer ve öğünler arasında kendini daha az aç
hisseder. Spirulina saf ve işlenmemiş bir doğal besndir, sentetik veya koruyucu
içermez. Böcek ilaçları veya otkıranlar kullanılmadan yetiştirilir. Zayıflama
haplarının tersine, Spirulina’nın hiçbir yan etkisi yoktur, tamamen güvenlidir.
Spirulina vücudunuzu beslerken kilo vermenize yardımcı olur. Bağımlılık
yaratmaz ve Spirulina’ya karşı toleransınız artmaz: Diğer bir deyişle, aynı etkiye
ulaşabilmek için sürekli dozu arttırmanız gerekmez.
Kan şekeri ve amino asit rezervlerimiz azaldıkça kendimizi aç hissederiz. Rejim
yaparken bu seviyeleri yüksek tutmak önemlidir. Spirulina’da bulunan
polisakkaridler, kan şekeri seviyemizi yükseltir ve tüm amino asitler Spirulina’da
bulunan tam, sindirilebilir protein tarafından tedarik edilir. Spirulina diğer
bitkilerin aksine sert hücre çeperlerine sahip değildir, böylece çabucak ve
kolaylıkla hazmedilir. Et ve süt ürünlerinde buluna proteinin tersine düşük kalori,
düşük yağ ve çok düşük kolesterol içerir. Spirulina bulunan phenylalanine
(fenilalanin) amino asitinin, beyinde bulunan iştah merkezine işleyerek iştahı
azalttığı söylenmektedir.
REFERENCES
Ayehunie, S., Belay, A., Baba, T.W., and Ruprecht, R.M. (May 1, 1998).
“Inhibition of HIV1 replication by an aqueous extract of Spirulina platensis
(Arthrospira platensis).” J Acquir Immune Defic. Syndr. Hum. Retroviro,
18(1):7-12.
Becker, E. W., B. Jakober, D. Luft, and R.-M. Schmulling. (1986) "Clinical and
Biochemical Evaluations of the Alga Spirulina with Regard to Its Application in the
Treatment of Obesity." Nutrition Reports International, Vol. 33, No.4.
Belch, J. J. F., D. Ansell, R. Madhok, and R. D. Sturrock (1988). "The effects of
altering dietary essential fatty acids on requirements for non-steroidal antiinflammatory drugs in patients with rheumatoid arthritis: a double-blind
placebo controlled study.” Annals of the Rheumatic Diseases, 47:96-104.
Ben-Amotz, Ami, Shoshana Mokady, Samuel Edelstein, and Mordhay Avron (July
1989). "Bioavailability of a Natural Isomer Mixture as Compared with Synthetic
all-trans-Beta-Carotene in Rats and Chicks." Journal of Nutrition, Vol. 119, No.7.
Bendich, Adrianne (1988). "A Role for Carotenoids in Immune Function." Clinical
Nutrition, Vol. 7, 113-117. Blinkova, L.P., Gorobets, O.B., and Baturo, A.P.
(March-April 2001). “Biological activity of Spirulina.” Zh Mikrobiol
Epidemiol Immunobiol, (2):114-8. Boyd, M. R. et al (1989). "AIDS anti-viral
sulfolipids from cyanobacteria (blue-green alga)." Journal of the National
Cancer Institute, 81 (16) 1254. Brevard, Patricia B. (1989). "Beta-carotene
affects white blood cells in human peripheral blood." Nutrition Reports
International, Vol. 40, No. 1. Bruce, Gene (May 1988). "The Myth of Vegetarian
B-12." East West Journal. Buletsa, B.A., Ihnatovych II, Lupych, P.P., and
Pulyk, O.R. (Oct.-Dec. 1996). “The prevalence, structure and clinical
problems of multiple sclerosis in the Transcarpathian area based on
epidemiological study data.” Lik Sprava., (10-12):163-5.
Challem, Jack Joseph (1981). Spirulina: What It Is... The Health Benefits It Can
Give You. Keats Publishing Inc., New Canaan, CT.
Chamorro, G., Salazar, M., Araujo, K.G., dos Santos C.P., Ceballos, G., and
Castillo, L.F. (Sept. 2002). “Update on the pharmacology of Spirulina
(Arthrospira), an unconventional food.” Arch Latinoam Nutr., 52(3):232-40.
Coutsoudis A., P. Keipiela, H. Coovadia, et al (1992). "Vitamin A supplementation
enhances specific IgC antibody levels and total lymphocyte numbers while
improving morbidity in measles." Pediatric Infectious Disease, 1:203-209.
Crisafi, Daniel J. (November/December 1992). "Gamma-linolenic acid, a vital
nutrient." Health Naturally. Cysewski, Gerald R. (1992). "Ocean-Chill Drying of
Microalgae and Microalgal Products." Patent proposal. Dasgupta, T., Banejee,
S., Yadav, P.K., and Rao, A.R. (Oct. 2001). “Chemomodulation of
carcinogen metabolizing
enzymes, antioxidant profiles and skin and forestomach papillomagenesis by
Spirulina platensis.” Mol Cell Biochem., 226(1-2):27-38.
Diaz del Calstillo, Bernal (1956). The Discovery and Conquest of Mexico 15171521. Farrar, Straus, and Cudahy. Doll, R. and R. Peto (1981). "The causes of
cancer: quantitative estimates of avoidable risks of cancer in the United States
today." Journal of National Cancer Institute, 66:1191-1308. Dunne, Lavon J.
(1990). Nutrition Almanac, Third Edition. McGraw-Hill.
Fox, Ripley D. (February 1985). "Spirulina, The Alga That Can End Malnutrition."
The Futurist. Fox, Ripley D. (1987). "Spirulina, real aid to development." In
Twelfth International Seaweed Symposium, edited by M.A.
Ragan and C.J. Bird. Hydrobiologia, 151/152:95-97. Frieden, T., A. Sowell, K.
Henning, et al (1992). "Vitamin A levels and severity of measles." American
Journal of
Diseases of Children, 146: 182-186. Furst, Peter T. (1978). "Spirulina." Human
Nature, 60. Garewal, H., N. Ampel, R. Watson, et al (1992). "A preliminary trial
of beta-carotene in subjects infected with the human
immunodeficiency virus." Journal of Nutrition, 122:728-732. Gemma, C.,
Meshes, M.H., Sepesi, B., Choo, K., Holmes, D.B., and Bickford, P.C. (July 15,
2002). “Diets enriched in
foods with high antioxidant activity reverse age-induced decreases in cerebellar
beta-adrenergic function and increases in proinflammatory cytokines.” J Nerosci.,
22(14):6114-20.
Gorban’, E.M., Orynchak, M.A., Virstiuk, N.G., Kuprash, L.P., Panteleimonova,
T.M., and Sharabura, L.B. (Sept. 2000). “Clinical and experimental study of
spirulina efficacy in chronic diffuse liver diseases.” Lik Sprava., (6):89-93.
Hayashi, K., Hayashi, T., and Kojima, I. (Oct. 10, 1996). “A natural sulfated
polysaccharide, calcium spirulan, isolated from Spirulina platensis: in vitro
and ex vivo evaluation of anti-herpes simplex virus and anti-human
immunodeficiency virus activities.” AIDS Res. Hum. Retroviruses, 12(15):146371.
Hayashi, O., Katoh, T., and Okuwaki, Y. (Oct. 1994). “Enhancement of antibody
production in mice by dietary Spirulina platensis.” J. Nutr. Sci. Vitaminol (Tokyo),
40(5):431-41.
Hayashi, T., Hayashi, K., Maeda, M., and Kojima, I. (Jan 1996). “Calcium
spirulan, an inhibitor of enveloped virus replication, from blue-green alga
Spirulina platensis.” J. Nat. Prod., 59(1):83-7.
Health Media of America (1991-1992). The Nutrition Report, Vols. 9 and 10.
Henrikson, Robert (1989). Earth Food Spirulina. Laguna Beach, CA: Ronore
Enterprises, Inc. Hernandez-Corona, A., Nieves, I., Meckes, M., Chamorro,
G., and Barron, B.L. (Dec. 2002). “Antiviral activity of
Spirulina maxima against herpes simplex virus type 2.” Antiviral Res.,
56(3):279-85. Hirahashi, T., Matsumoto, M., Hazeki, K., Saeki, Y., Ui, M., and
Seya, T. (Mar. 2002). “Activation of the human innate
immune system by Spirulina: augmentation of interferon production and NK
cytotoxicity by oral administration of hot water extract of Spirulina platensis.”
Int. Immunopharmacol., 2(4):423-34.
Horrobin, D. F. (1983). "The role of essential fatty acids and prostaglandins in
the premenstrual syndrome." Journal of Reproductive Medicine, 28:465-468.
Howard, Saundra (1982). The Spirulina Diet. Secaucus, NJ: Lyle Stuart Inc.
Iijima, N., I. Fugii, H. Shimamatsu, and S. Katoh. "Anti-tumor agent and
method of treatment therewith." U.S. Patent
Pending, Ref. No. P1150-726-A82679. Iwata, K., Inayama, T., and Kato, T. (April
1990). “Effects of Spirulina platensis on plasma lipoprotein lipase activity in
fructose-induced hyperlipidemic rats.” J. Nutr. Sci. Vitaminol (Tokyo), 36(2):16571. Jian, L., Du, C.J., Lee, A.H., and Binns, C.W. (Mar. 1, 2005). “Do dietary
lycopene and other carotenoids protect against
prostate cancer?” Int. J. Cancer, 113(6):1010-4. Johns Hopkins University
(1991). "Food for the Heart." The Johns Hopkins Medical Letter, Vol. 2, No.12.
Kapoor, R. and Mehta, U. (Jan. 1993). “Effect of supplementation of blue green
alga (Spirulina) on outcome of pregnancy
in rats.” Plant Foods Hum. Nutr., 43(1):29-35. Kapoor, R. and Mehta, U. (1998).
“Supplementary effect of spirulina on hematological status of rats during
pregnancy
and lactation.” Plant Foods Hum. Nutr., 52(4):315-24. Karpov, L.M., Brown II,
Poltavtseva, N.V., Ershova, O.N., Karakis, S.G., Vasil’eva, T.V., and Chaban luL.
(May-June
2000). “The postradiation use of vitamin-containing complexes and a
phycocyanin extract in a radiation lesion in rats.” Radiats Biol Radioecol.,
40(3):310-4.
Keithley, E.M., Canto, C., Zheng, Q.Y., Wang, X., Fischel-Ghodsian, N., and
Johnson, K.R. (July 28, 2005). “Cu/Zn superoxide dismutase and age-related
hearing loss.” Hear Res.
Kendler, Barry S. (1987). "Gamma-linolenic-acid: physiological effects and
potential medical applications." Journal of Applied Nutrition, Vol. 39, No.2.
Kim, H.M., Lee, E.H., Cho, H.H., and Moon, Y.H. (April 1, 1998). “Inhibitory
effect of mast cell-mediated immediatetype allergic reactions in rats by
spirulina.” Biochem Pharmacol, 55(7):1071-6.
Kinnula, V.L. (Aug. 2005). “Focus on antioxidant enzymes and antioxidant
strategies in smoking related airway diseases.” Thorax, 60(8):693-700
Kornhauser, A., W. Wamer, and A. Giles, Jr. (1986). "Protective effects of betacarotene against psoralen phototoxicity: relevance to protection against
carcinogenesis." Antimutagenesis and Anticarcinogenesis Mechanisms, edited by
D. M. Shankel, P.E. Hartman, T. Kado Plenum Press. Kowald, A., Lehrach, H.,
and Klipp, E. (Aug. 5, 2005). “Alternative pathways as mechanism for the
negative effects
associated with overexpression of superoxide dismutase.” J. Theor. Biol. Mao,
T.K., Van de Water, J., and Gershwin, M.E. (Spring 2005). “Effects of
Spirulina-based dietary supplement on
cytokine production from allergic rhinitis patients.” J. Med. Food, 8(1):27-30.
Mathew, B., Sankaranarayanan, R., Nair, P.P., Varghese, C., Somanathan, T.,
Amma, B.P., Amma, N.S., and Nair, M.K.
(1995). “Evaluation of chemoprevention of oral cancer with Spirulina fusiformis.”
Nutr. Cancer, 24(2):197-202. Mathews-Roth, Micheline M. (1981). "Carotenoids
in Medical Applications." Carotenoids as Colorants and Vitamin A
Precursors, edited by J.C. Bauernfeind. Academic Press. Michka (1990). La
Spiruline, L'homme et la planète. Geneva: Terra Magna. Mishima, T., Murata,
J., Toyoshima, M., Fujii, H., Nakajima, M., Hayashi, T., Kato, T., and
Saiki, I. (Aug. 1998).
“Inhibition of tumor invasion and metastasis by calcium spirulan (Ca-SP), a novel
sulfated polysaccharide derived from blue-green alga, Spirulina patensis.” Clin.
Exp. Metastasis, 16(6):541-50.
Nayaka, N. et al (June 1988). "Cholesterol lowering effects of Spirulina."
Nutrition Reports International, Vol. 37, No.6. National Research Council (1989).
Diet and Health: Implications for Reducing Chronic Disease Risk. National
Academy
Press, Washington, D.C. Nozik-Grayck, E., Suliman, H.B., and Piantadosi,
C.A. (Aug. 5, 2005). “Extracellular superoxide dismutase.” Int. J.
Biochem Cell Biol. Otles, S. and Pire, R. (Nov.-Dec. 2001). “Fatty acid
composition of Chlorella and Spirulina microalgae species.” J. AOAC
Int., 84(6):1708-14. Palan, Prabhudas R., Magdy S. Mikhail, Jayasri Basu, and
Seymour L. Romney (1992). “B-Carotene levels in exfoliated
cervicovaginal epithelial cells in cervical intraepithelial neoplasia and cervical
cancer." American Journal of Obstetrics and Gynecology, 167:1899-1903.
Pinero Estrada, J.E., Bermejo Bescos, P., and Villar del Fresno, A.M. (May-July
2001). “Antioxidant activity of different fractions of Spirulina platensis protean
extract.” Farmco, 56(5-7):497-500.
Pong, K. (Feb. 2003). “Oxidative stress in neurodegenerative diseases:
therapeutic implications for superoxide dismutase mimetics.” Expert Opinion Biol.
Ther., 3(1):127-39.
Pugh, N., Ross, S.A., ElSohly, H.N., ElSohly, M.A., and Pasco, D.S. (Nov.
2001). “Isolation of three high molecular weight polysaccharide preparations
with potent immunostimulatory activity from Spirulina platensis,
aphanizomenon flos-aquae and Chlorella pyrenoidosa.” Planta Med., 67(8):73742.
Qureshi, M.A. and Ali, R.A. (Aug. 1996). “Spirulina platensis exposure
enhances macrophage phagocytic function in cats.” Immunopharmacol
Immunotoxicol, 18(3):457-63.
Qureshi, M.A., Garlich, J.D., and Kidd, M.T. (Aug. 1996). “Dietary Spirulina
platensis enhances humoral and cellmediated immune functions in chickens.”
Immunopharmacol Immunotoxicol, 18(3):465-76.
Reddy, C.M., Bhat, V.B., Kiranmai, G., Reddy, M.N., Reddanna, P., and
Madyastha, K.M. (Nov. 2, 2000). “Selective inhibition of cyclooxygenase-2 by Cphycocyanin, a biliprotein from Spirulina platensis.” Biochem Biophys. Res.
Commun., 277(3):599-603.
Remirez, D., Gonzalez, R., Merino, N., Rodriguez, S., and Ancheta, O. (April
2002). “Inhibitory effects of Spirulina in zymosan-induced arthritis in mice.”
Mediators Inflamm., 11(2):75-9.
Remirez, D., Ledon, N., and Gonzalez R. (April 2002). “Role of histamine in
the inhibitory effects of phycocyanin in experimental models of allergic
inflammatory response.” Mediators Imflamm., 11(2):81-5.
Renke, J., Szlagatys-Sidorkiewicz, A., Popadiuk, S., Korzon, M., Bugajczyk, B.,
Szumera, M., and Wozniak, M. (Apr.June 2005). “Superoxide dismutase in
children with juvenile idiopathic arthritis.” Med. Wieku Rozwoj (Poland),
9(2):205-12.
Ribaya-Mercado, J.D. and Blumberg J.B. (Dec. 2004). “Lutein and
zeaxanthin and their potential roles in disease prevention.” J. Am. Coll. Nutr.,
23(6Suppl):567S-587S.
Richmond, Amos (1990). "Large scale microalgal culture and applications."
Progress in Phycological Research, Vol. 7, edited by Round and Chapman.
Biopress Ltd.
Richmond, Amos (1988). "Spirulina." Micro-Algal Biotechnology, edited by
Michael A. and Lesley J. Borowitska. Cambridge University Press.
Rodriguez-Hernandez, A., Ble-Castillo, J.L., Juarez-Oropeza, M.A., and DiazZagoya, J.C. (July 20, 2001). “Spirulina maxima prevents fatty liver
formation in CD-1 male and female mice with experimental diabetes.” Life Sci.,
69(9):1029-37.
Romay, C., Ledon, N., and Gonzalez, R. (Dec. 2000). “Effects of
phycocyanin extract on prostaglandin E2 levels in mouse ear inflammation test.”
Arzneimittelforschung (Cuba), 50(12):1106-9. Romay, C.H., Gonzalez, R.,
Ledon, N., Remirez, D., and Rimbau, V. (June 2003). “C-phycocyanin: a
biliprotein with
antioxidant, anti-inflammatory and neuroprotective effects.” Curr. Protein Pept
Sci., 4(3):207-16. Samuels, R., Mani, U.V., Iyer, U.M., and Nayak, U.S.
(Summer 2002). “Hypocholesterolemic effect of spirulina in
patients with hyperlipidemic nephritic syndrome.” J. Med. Food, 5(2):91-6.
Sautier C. and J. Tremolieres (1976). "Food value of Spirulina in humans." Ann.
Nutrition Alim., 30:517-534. Schwartz, Joel, Gerald Shklar, Susan Reid, and
Diane Trickier (1988). "Prevention of Experimental Oral Cancer by
Extracts of Spirulina-Dunaliella Algae." Nutrition and Cancer, Vol. II, No.2
Stahelin, H. B., K. F. Gey, M. Eicholzer, and E. Ludin (1991). "B-Carotene
and cancer prevention: the Basel Study."
American Journal of Clinical Nutrition, 53: 265S-9S. Stahl, W., and Sies, H. (May
30, 2005). “Bioactivity and protective effects of natural carotenoids.” Biochem
Biophys Acta,
1740(2):101-7. Stich, H., B. Mathew, R. Sankaranarayanan, et al (1991).
"Remission of oral precancerous lesions of tobacco/areca nut
chewers following administration of beta carotene or vitamin A, and
maintenance of the protective effect." Cancer Detection, 15:93-98.
Switzer, Larry (1982). Spirulina, The Whole Food Revolution. New York: Bantam
Books. Teas, J., Herbert, J.R., Fitton, J.H., and Zimba P.V. (2004). “Algaea poor man’s HAART?” Med Hypotheses,
62(4):507-10. Torres-Duran, P.V., Miranda-Zamora, R., Paredes-Carbajal, M.C.,
Mascher, D., Diaz-Zagoya, J.C., and Juarez-Oropeza,
M.A. (April 1998). “Spirulina maxima prevents induction of fatty liver by
carbon tetrachloride in the rat.” Biochem Mol. Biol. Int., 44(4):787-93.
Van Herpen-Broekmans, W.M., Klopping-Ketelaars, I.A., Bots, M.L., Kluft,
C., Princen, H., Hendriks, H.F., Tijburg, L.B., van Poppel, G., and Kardinaal,
A.F. (2004). “Serum carotenoids and vitamins in relation to markers of
endothelial function and inflammation.” Eur. J. Epidemiol, 19(10):915-21.
Wald, N. J., S. G. Thompson, J. W. Densem, J. Boreham, and A. Bailey (1988).
"Serum beta- carotene and subsequent risk of cancer: Results from the BUPA
Study." British Journal of Cancer, 57:428-433.
Wang, J., Chang, C.F., Chou, J., Chen, H.L., Deng, X., Harvey, B.K.,
Cadet, J.L., and Bickford, P.C. (May 2005). “Dietary supplementation with
blueberries, spinach, or spirulina reduces ischemic brain damage.” Exp. Neurol.,
193(1):75-84.
Wolf, George (1992). "Retinoids and carotenoids as inhibitors of
carcinogenesis and inducers of cell-cell communication." Nutrition Reviews,
Vol. 50, No.9.
Wu, L.C., Ho, J.A., Shieh, M.C., and Lu, I.W. (May 18, 2005). “Antioxidant and
antiproliferative activities of Spirulina and Chlorella water extracts.” J. Agric Food
Chem., 53(10):4207-12.
Wynder, E. L. and G. B. Gori (1977). "Contribution of the environment to cancer
incidence: an epidemiologic exercise." Journal of National Cancer Institute,
58:825-832.
Zhang, H.Q., Lin, A.P., Sun, Y., and Deng, Y.M. (Dec. 2001). “Chemo- and radioprotective effects of polysaccharide of Spirulina platensis on hemopoietic system
of mice and dogs.” Acta Pharmacol. Sin., 22(12):1121-4.
Ziboh, Vincent A. and Mark P. Fletcher (1992). "Dose-response effects of dietary
gamma linolenic acid-enriched oils on human polymorphonuclear-neutrophil
biosynthesis of leukotriene B4." American Journal of Clinical Nutrition, 55:3945.
Ziegler, R.G. (1989). "A review of epidemiologic evidence that carotenoids
reduce the risk of cancer." Journal of Nutrition, 119:116-122.

Benzer belgeler

SPIRULINA Spirulina`nın Tarihi: Spirulina`nın insanoğlunun

SPIRULINA Spirulina`nın Tarihi: Spirulina`nın insanoğlunun asit (AA) gibi birçok esansiyel yağ asitleri, antioksidan pigmentler (klorofil-a, xanthophyll, betakaroten, echinenone, myxoxanthophyll, zeaxanthin, canthaxanthin, diatoxanthin, 3'hydroxyechinenone...

Detaylı

MINERAL BAKIM W/KAŞMİR KERATİN VE SPIRULINA ALGAE

MINERAL BAKIM W/KAŞMİR KERATİN VE SPIRULINA ALGAE saçların kuvvetlenmesini ve onarılmasını sağlar. Nem – Saç tellerini nemlendirir. Saçlara daha esnek ve parlak bir görünüm kazandırır. Koruma – Aşırı sıcak, soğuk ya da UV ışınlarının kötü etkileri...

Detaylı