Nisan 2013 - İzmir Veteriner Hekimler Odası

Transkript

Nisan 2013 - İzmir Veteriner Hekimler Odası
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
EDİTÖRDEN
Editörden
Ebru TONG Merhaba
Veteriner hekimlik mesleğinin halk
sağlığı temelinde önemli bir yeri
vardır. Bu yıl Dünya Veteriner Hekimler Günü teması da bu gerçekten yola çıkarak Aşı/ Aşılama olarak
belirlenmiştir.
ya başladığımız günler için Gediz
Deltasına ilişkin bir makaleye yer
vermeyi tercih ettik.
Yaptığımız çalışmalar hakkında bilgi alabileceğiniz, mesleki etkinliklerden haberdar olabileceğiniz köşelerimizle yine birlikteyiz.
Bu sayımızda 27 Nisan Cumartesi
günü kutlanacak olan Dünya Veteriner Hekimler Gününe koruyucu hekimliğin ve halk sağlığının önemine
vurgu yapan makalelerle yer verdik.
[email protected] adresine bu sayıya ilişkin görüşlerinizin
yanı sıra bir sonraki sayıda yer almasını istedikleriniz hakkında yazabilirsiniz.
Mart ayı içinde tüm milletçe İstiklal Marşının kabulü günü ile birlikte
andığımız meslektaşımız Mehmet
Akif ERSOY’a ilişkin beğeneceğinizi umduğumuz bir makalenin yanı
sıra, havaların ısınması ile doğal
güzelliklerimizi yeniden anımsama-
Gülüp eğlenirken ya da bir yasa
değişikliğini tartışırken bir arada olduğumuz gibi e-dergi aracılığı ile
de bizlerle olmanız dileğiyle, keyifli
okumalar dilerim.
E-posta: [email protected]
E-dergide yayınlanmasını istediğiniz reklam, haber ve yazılarınızı, e
dergi hakkındaki görüşlerinizi gönderebilirsiniz.
4
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
EDİTÖRDEN
www. www.izmir-vho.org
5
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Başkanın Mesajı
H. Gökhan ÖZDEMİR
Değerli Meslektaşlarım;
E dergimizin Ocak sayısından sonraki süre içerisinde mesleğimizle ilgili yoğun bir gündem süreci yaşadık. İkinci sayımızda sizlerle birlikte
olduğumuz için mutluyuz. 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı
ve Yem Kanunu ve bu kanun kapsamında çıkan yönetmelikler mesleğimize, odalarımıza ve birçok kuruluşa yeni sorumluklar yüklemektedir.
Bizler oda yönetimi olarak bunları
takip etmeye çalışıyor ve sizlerin
bilgisine sunuyoruz.
Her zaman olduğu gibi mesleğimize ve kazanılmış haklarımıza sahip
çıkmak önemlidir ancak bu yeni uygulamaların yaşandığı süreçte bu
konu daha da önemli bir boyut ka-
6
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
zanmıştır. Bu kapsamda hepimiz sorunlarımızın çözümü için elimizden
geleni yapmak durumdayız. Daha
katılımcı bir anlayışla bunun üstesinden hep birlikte gelebileceğimize
inanıyorum. Bu sayının hazırlanmasında katkı koyan meslektaşlarıma
teşekkürlerimi sunuyorum. Ayrıca
her yıl Nisan ayının son cumartesi
günü kutlanan Dünya Veteriner Hekimler Gününde bu yıl 27 Nisan’da
yapacağımız etkinliklerimizde tüm
meslektaşlarımızı aramızda görmek istiyoruz.
Bundan sonraki yıllarda mesleğimizin görmek istediğimiz yerde olması dileklerimle Dünya Veteriner Hekimler Gününüzü kutluyor mesleki
saygılarımı sunuyorum.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Yönetim Kurulunu Tanıyalım
Mustafa YALÇIN
1969 Balıkesir Sındırgı doğumludur. 1995 yılında Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun oldu. 1997 yılında yedek subay olarak yaptığı askerlik görevini tamamladıktan sonra
Efes Hayvan Hastanesinde klinisyen Veteriner Hekim olarak çalışmaya başladı. 2000-2006 yılları arasında Sorumlu Yöneticilik
görevini yürüttü. 2006 yılında Migros Kalite Yönetim Departmanında Veteriner Hekim ve 2007 yılında İnterhas firmasında satış
bölümünde çalıştı. 2008 yılından beri bir süre müdürlüğünü yürüttüğü Çiğli Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğünde çalışmaktadır. Evli olup 2 yaşında kız ve 8 yaşında erkek çocuk babasıdır.
Doğa ERDİNÇ
1981 Uşak doğumludur. 2004 yılında Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olmuştur. Meslek hayatına özel bir
hayvan hastanesinde başlamıştır. 2007 yılında ortağı ile beraber Rönesans Veteriner Polikliniğini kurmuştur. Doğa Erdinç evli
ve klinisyen olarak mesleki hayatına devam etmektedir.
Canan L. TÜRKER
1961 Ankara doğumludur. 1987 yılında İzmir de açtığı Göztepe
Veteriner Kliniğinde 2001 yılına kadar çalıştı. İzmir Hayvanları Koruma Derneğinin kurucu üyelerinden olup İzmir Petshow
Dergisi yayınında görev aldı. 2012 yılında yurtdışından döndü.
Halen Avichem de Sorumlu Müdür olarak görev yapmaktadır.
Evli ve bir kız çocuk annesidir.
www. www.izmir-vho.org
7
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Mehmet ARSLAN
1968 Kırşehir doğumludur. 1990 yılında Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi’nden mezun olmuştur. Askerlik görevini
yerine getirdikten sonra 1992 - 1994 yılları arasında DenVet Kanatlı Sağlığı Kliniği’nde klinisyen olarak çalışmıştır.
1994 – 1999 yılları arasında Abalıoğlu Yem San. A.Ş.’de
kanatlı yemleri teknik ve satış sorumlusu olarak çalıştıktan
sonra, 1999 – 2004 yılları arasında Ege Ecza Deposu’nda
kanatlı aşı ve ilaçları satış ve teknik sorumlusu olarak çalışmıştır. 2004 yılında Deniz Veterinerlik adıyla kendi kanatlı
kliniğini kuran ve halen bu klinikte klinisyen Veteriner Hekim
olarak çalışmakta olan Mehmet Arslan, evli ve bir kız çocuk
babasıdır.
FUNDA ÖZATA
1983 Ankara doğumludur. 2007 yılında Adnan Menderes
Üniversitesi Veteriner Fakültesinden mezun olduktan sonra
4 yıl boyunca özel bir hayvan hastanesinde veteriner hekim
olarak görev yapmış daha sonrasında ortakları ile birlikte
2011 yılında Bluepetcity veteriner kliniğini kurmuştur.
8
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
Asgari Ücret
Tarifeleri Toplantısı
Yapıldı
2013 yılı asgari ücret tarifnamesini
belirlemek için web sayfamız ve cep
telefonu mesajı ile yapılan duyuru
sonrası katılım sağlayan Meslektaşlarımızla toplantı yapılarak ücret tarifesinde yer alan her madde için görüşme yapılmıştır. Toplantıda verilen
kararlar doğrultusunda belirlenen ücretler Yönetim Kurulu üyelerimizden
Mustafa Yalçın tarafından düzenlenerek son şekli verilmiştir. İlgili mevzuatlar uyarınca TVHB Merkez Konseyi tarafından onaylandıktan sonra
bastırılarak dağıtımı yapılmıştır.
İlçe Temsilciliği Seçimleri Devam Ediyor
Bayındır İlçe temsilciliğine Metin LAFÇI, Kemalpaşa İlçe temsilciliğine Süleyman YÜKSEL, Bergama- Dikili- Kınık Bölgesi İlçe Temsilciliğine Bülent
GENSOY, Menemen -Aliağa-Foça
Bölgesi İlçe temsilciliğine Fevzi TOPRAK seçilmiştir. Toplantılarda yeni
yönetmelikler kapsamında klinik ruhsatları sorunları, reçete uygulama-
ları, TVHB Merkez Konseyince tüm
odalalara gönderilen yeni İşyeri Veteriner Hekimliği Yönergesi, ilaç satışı sorunları ve çözüm için yapılması
gerekenler, şap aşısı uygulamaları
ile ilgili yaşanan sorunlar, Tarsim veteriner hekimlerinin uygulamaları gibi
konularda yapılması gerekenler görüşülmüştür.
www. www.izmir-vho.org
9
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
TVHB Oda Başkanları Toplantısına
Katılım Sağlandı
Türk Veteriner Hekimleri Birliği tarafından 05-06 Ocak 2013 tarihinde Ankara’da Oda Başkanları istişare toplantısı düzenlendi. Toplantıda Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık
Genel Müdürü Yardımcısı Dr. İbrahim
Özcan, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü Hayvan Sağlığı ve Karantina Daire Başkanı Dr. Nahit Yazıcıoğlu, Islah
ve Geliştirme Daire Başkanlığı Dr.
Ali Ayar, Veteriner Sağlık Ürünleri ve
Halk Sağlığı Daire Başkanlığı Semra
Yılmaz, Gıda İşletmeleri ve Kodeksi
Daire Başkanlığı Et ve Yumurta Çalışma Grubu Sorumlusu Veteriner
Hekim Hamit Demirtaş; 5996 sayılı
kanun kapsamında AB müktesabatı
doğrultusunda hazırlanan yönetmeliklerle ilgili uygulama ve yapılacaklar
10
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
konusunda bilgilendirmeler yapıldı.
Ayrıca Oda Başkanlarınca sunulan
öneriler ve sahada karşılaşılan problemler ile ilgili yapılması gerekenler
konusunda bilgi alışverişinde bulunuldu. Daha sonra Oda Başkanları ve
Merkez Konseyi yöneticileri ile yapılan toplantıda tüm odalarla yapılacak
uygulamaların bir örnek olması gerektiği, mesleki sorunlar ve yapılacak
çalışmalar vb. konularda görüş alışverişinde bulunuldu. İzmir Veteriner
Hekimler Odamızın içinde bulunduğu bir komisyon kurularak yapılacak
çalışmalar sonrasında özellikle işyeri
Veteriner Hekimliği sistemi kurulması
için bir yönetmelik çalışmasının yapılması kararlaştırılmıştır.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
Hematoloji Kursu Düzenlendi
20.01.2013 tarihinde İzmir Veteriner Hekimler Odası ve Klivet İzmir Şubesi ile birlikte “Küçük Hayvanlarda Klinik Hematoloji, Transfüzyon Tıbbı
ve Hemostazis” konulu seminer düzenlendi. Hayvanlarda kan bankacılığı,
Pratik transfüzyon, Kanın depolanması, Donör seçimi, Kan Toplanması,
Kan gruplarının saptanması, Çapraz karşılaştırma, Transfüzyon reaksiyonları konularında, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat ARSLAN tarafından detaylı bir sunum
sonrası uygulama yapılmıştır. Seminerimize Klivet Başkanı Prof. Dr. Nilüfer
AYTUĞ da katılmıştır.
www. www.izmir-vho.org
11
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
HABER
Büyükşehir Belediyesinde
Görev Değişiklikleri
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde Veteriner İşleri Müdürü olarak görev yapan Veteriner Hekim Hakan ÖZTÜRK, Zabıta Daire Başkanlığına atandı. Meslektaşımıza yeni görevinde başarılar diliyoruz.
Bu görev değişikliği sonrasında Büyükşehir Belediye Başkanlığı Veteriner İşleri
Müdürlüğü görevine meslektaşımız Ş. Ahmet UYSAL getirilirken Ziraat Mühendisi Şahin AFŞİN Sasalı Doğal Yaşam Parkı Müdürü oldu.
12
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ
12.02.2013 tarihinde İzmir Veteriner
Hekimler Odası Yönetim Kurulu olarak İzmir Valisi Sayın M. Cahit KIRAÇ’ ı ziyaret ettik. Ziyaret sırasında
mesleki çalışmalarımız ve etkinliklerimiz konusunda bilgilendirme yaparak
planladığımız çalışmalardan söz ettik.
Sayın Kıraç tarafından Valilik ve ilgili
kuruluşların çalışmalarımıza destek
vereceği, bölgemizin hayvancılık potansiyelinin önemli olduğu vurgulandı.
Expo için yapılacak çalışmalar, Dünya
Süt Zirvesi, Dünya Veteriner Hekimler
Günü, Kurban hizmetlerine ilişkin konularda görüş alışverişinde bulunuldu.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Merkez
Konseyi Başkanı Odamızı ziyaret etti.
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Sayın
Talat GÖZET ve 2. Başkan Sayın Ali
KOÇ yönetim kurulumuz toplantısına
katılım sağladılar. Toplantıda; Mesleğimizin sorunları, odalarımız ve konsey
tarafından yapılması gereken çalışmalar, 27 Nisan 2013 tarihinde kutlanacak
Dünya Veteriner Hekimler Gününde
planlanan çalışmalar, Gıda Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı dışındaki kurumlarda istihdam edilen kamuda hizmet
veren veteriner hekimlerinin sorunları
ve yapılan girişimler, yeni yönergeyle
odalarımıza gönderilen İşyeri Veteriner
Hekimliği uygulamaları, serbest çalışan
meslektaşlarımızla ilgili uygulamalar,
Yetkilendirilmiş Veteriner Hekimlikle ilgili
Bakanlığın planladıkları çalışmalar hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
www. www.izmir-vho.org
13
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ
Orman ve Su İşleri IV. Bölge Müdürlüğünü ziyaret ettik. Ziyaret sırasında; İzmir,
Manisa, Aydın ve Muğla illerini kapsayan
IV. Bölge Müdürlüğü çalışmaları ve uygulamaları ile ilgili Bölge Müdürü Sayın
Rahmi BAYRAK ve Av ve Yaban Hayatı Şube Müdürü Veteriner Hekim Sayın
Hasan PAŞALI ile görüşüldü. 5199 sayılı
Hayvanları Koruma Kanununa ilişkin çalışmalar, yeni hazırlanacak yasa taslağı
ile ilgili odamızın önerileri dile getirildi.
14
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Ayrıca mesleğimiz açısından da önem
taşıyan yaban hayvanlarının rehabilitasyonu konusunda İzmir ilinde ve bölgede yapılan çalışmalara Oda olarak katkı
sağlayacağımızı belirterek ortak bir proje
yapılmasının yanı sıra, sahipli ve sahipsiz hayvan kayıt sistemi, hayvan nüfusu
kontrolü için Bakanlık tarafından kurulacak bir sisteme odamızın nasıl destek
olabileceği konusunda fikir alışverişinde
bulunuldu.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ
TVHB Merkez Konseyi Eski Başkanı,
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
Müşaviri ve TVHB Yüksek Haysiyet
Divanı Üyesi Sayın Ali EROĞLU, Bakanlık İzmir İl Müdür Yardımcısı Sayın
Selami TURAN`la birlikte odamızı ziyaret ederek yeni yönetim kurulumuza başarı dileklerinde bulundular.
Bayraklı Belediyesinde çalışan meslektaşlarımız odamızı ziyaret ettiler.
Ziyaret sırasında Belediye veteriner
hizmetleri uygulamaları, Hayvanları
Koruma Kanunu kapsamında yapılan
çalışmalar konusunda görüş alışverişinde bulunuldu.
Odamıza gelerek yönetim kurulumuzu
tebrik eden Çiğli Belediyesi Veteriner
İşleri Müdürü Sayın Nadide KOLDAŞ
ve meslektaşlarımıza iadei ziyarette
bulunduk. Çiğli Veteriner İşleri Müdürlüğünün çalışmaları, İlköğretim öğrencilerine verdikleri eğitimler, sokak
hayvanları ile ilgili uygulayacakları kayıt sistemi konusunda yapılacak çalışmalar hakkında görüşme yapıldı.
www. www.izmir-vho.org
15
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ZİYARETLERİMİZ, ZİYARETÇİLERİMİZ
İzmir Veteriner Hekimler Odası Yönetim Kurulumuzu oda seçimleri sonrası
ziyaret ederek tebrik eden her türlü
çalışmaya katkı koyacaklarını ifade
eden meslektaşımız Veteriner Hekim
Sayın Selçuk Karakülçe’ nin Başkanlığını yürüttüğü DSP İl Yönetimine
iadei ziyarette bulunduk. Ülkenin hayvancılık sorunları DSP İl Yönetiminin
bu konudaki çalışmaları ve planları ile
odamızın faaliyetleri hakkında görüş
alışverişinde bulunuldu.
İnternet gazeteciliğinde hızla başarıya ulaşan haberhurriyeti.com Genel
Yayın Yönetmeni Gazeteci ve Yazar
İbrahim IRMAK Odamızı ziyaret etti.
Çevreci Gazeteci olarak da bilinen İbrahim IRMAK ile mesleki çalışmalarımız, hayvan hakları, hayvanseverler
ve veteriner hekimler hakkında konuştuk. Hayvan haklarının ve hayvanlara
dair konuların çevre başlığı altında değerlendirilmesi gerektiğini belirten IRMAK bundan sonraki çalışmalarımızda başarılar diledi. 2013 yılı sonunda
medya mensupları ile birlikte organize
etmeyi planladığımız çalışma hakkında fikir alışverişinde bulunduğumuz
samimi görüşme keyifli geçti.
16
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
Bölgesel Oda Başkanları Toplantısı Düzenlendi
26 Ocak Cumartesi günü İzmir Veteriner Hekimler Odamızda; Antalya, Muğla, Burdur, Isparta ve Aydın
Oda Başkanları ve katılan yönetim
kurulu üyeleri ile birlikte toplantı
yapılmıştır. Veteriner Hekim asgari
ücretleri, sözleşme tasdik ücretleri,
eğitim sertifikaları, sözleşme örnek-
lerinin standardizasyonu, iktisadi
işletmeler, damızlık birlikleri, hayvanların kimliklendirilmesi, işyeri
veteriner hekimliği, aidat ödemeleri, Tarsim, Tarım danışmanlığı vb.
konularda yapılması gerekenler ve
sorunların çözümü için ortak kararlar alınmıştır.
www. www.izmir-vho.org
17
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
TVHB Toplantısına Katılım Sağlandı
Antalya, Aydın, Burdur, Isparta ve
Muğla odaları ile daha önce İzmir`de yaptığımız toplantı sonrasında
aldığımız karar ve önerileri İzmir
Veteriner Hekimler Odası olarak
2-3 Şubat 2013 tarihinde Ankara`da Merkez Konseyimiz tarafından
18
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
düzenlenen toplantıda dile getirdik.
Özellikle işyeri Veteriner Hekimliği, sözleşmelerin tüm odalarca bir
örnek uygulanması, fiyat tarifeleri
uygulamaları, yeni kayıt sistemleri,
Tarsim, Tarım Danışmanlığı vb. konular için çözüm önerileri tartışıldı.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
Kanatlı Sektörü Çalışma Grubu Toplandı
Kanatlı Sektörü Çalışma Grubu toplantılarında sektörün sorunları, uygulamada meslektaşların yaşamış
oldukları sorunlar yönetmeliklerle
ilgili eksiklikler bu konuda çalışan
meslektaşların haklarının korunması, yeni kanun ve yönetmelikler
doğrultusunda neler yapılması ge-
rektiği konularını gündemlerine alarak çözüm önerileri planlamışlardır.
Az sayıda meslektaşımızın katıldığı
ilk toplantı sonrasında katkı koymak
isteyen daha fazla meslektaşlarımızı çalışma grubuna katılmaya davet ediyoruz.
www. www.izmir-vho.org
19
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
ÇALIŞMALARIMIZ
Yerel Hayvan Koruma Görevlisi Eğitimi Yapıldı
İl Hayvanları Koruma Kurulu kararı
doğrultusunda Karşıyaka Belediyesi
Veteriner İşleri Müdürlüğünde Orman
ve Su işleri Şube Müdürlüğü, İzmir
Veteriner Hekimler Odası ve Kurul
üyesi Sivil Toplum Kuruluşlarının katkıları ile düzenlenen Yerel Hayvan
Koruma Görevlisi eğitimine Odamız
Yönetim Kurulu üyesi Mustafa YALÇIN katılarak “Hayvan Davranışları”
konusunda eğitim vermiş, 21 kursiyerin katıldığı eğitimde 17 kişi belge
almaya hak kazanmıştır.
12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet
Akif Ersoy’u Anma Günü:
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından
1921’de İstiklal Marşı olması amacıyla bir güfte yarışması düzenlemiştir. Kazanan güfteye para ödülü
konduğu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Burdur Milletvekili Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili
Hamdullah Suphi’nin ısrarı üzerine
yarışmaya katılmıştır. Yapılan elemeler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921 tarihli
oturumunda, Mehmet Âkif Ersoy’un
yazdığı İstiklal Marşı coşkulu alkış20
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
larla[2] kabul edilmiştir. Mecliste İstiklâl Marşı’nı okuyan ilk kişi dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah
Suphi Tanrıöver olmuştur.
Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı’nı,
şiirlerini topladığı Safahat’ına dahil
etmemiş ve İstiklâl Marşı’nın Türk
Milleti’nin eseri olduğunu beyan etmiştir.
İstiklal Marşımızın şairi meslektaşımız Mehmet Akif ERSOY’ u saygı
ve rahmetle anıyoruz.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
MEHMET AKİF ERSOY
E. Sedat Arslan
Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Veteriner Hekimliği
Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı, Aydın
Mehmet Âkif Ersoy; 1873-1936 yılları arasında 63 yıl yaşamış; gerek
mesleki ve gerekse özel yaşamı İle
onurlu ve deontolojik bir çizgiye sahip olan; İstiklal Marşımızı ülkemize kazandırmış bir veteriner hekimdir. Âkif, inançlı bir Türk ailesinden
gelmektedir. Her ne kadar Mülkiye
Mektebi’nde okumak istese de, yaşadığı olaylar ve bazı tesadüfler
O’nu sonradan şiirlerinde söz edeceği baytarlık mesleğine götürecektir.
Mesleğini yaparken sergilemiş olduğu tutumlar ve meslektaşlarıyla ilişkilerinde yaşamının diğer anlarında da olduğu gibi örnek davranışlar
sergilemiştir. İyi bir hekim profili
çizen Akif, aynı zamanda iyi bir arkadaş ve dost olduğunu da göstermiştir. Bu çalışmada, Âkif ’i veteriner hekim olmaya götüren nedenler,
tesadüfler ve mesleğimizi yaparken
göstermiş olduğu etik tutumlar ile
örnek veteriner hekim ve insan yönleriyle ele alınacak ve değerlendirilecektir.
22
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Mücadeleli ve Mücadeleci Yaşamı
Mehmet Âkif Ersoy’un kişisel özelliklerini anlamak ve karakterini doğru
değerlendirebilmek için O’nun mücadelelerle dolu yaşamının ana hatlarına bakmak gerekir.
Akif, Hicri 1290’da doğdu (Bknz. Şekil
1) Babası, ebced hesabıyla tarih düşerek
O’na «Ragıyf» ismini vermiştir. Evde ve
mahallede halk bu ismi anlayamamış
ve Âkif ’e çevirmişlerdir. Yalnızca babası
O’nu «Ragıyf» diye çağırmaya devam
etmiştir (Tüzdil,1955; Berkman, 1961;
Din- çer, 1965; Dinçer, 1987; Dinçer,
2011; Göze, 2009).
Eğitimine 4,5 yaşında,Fatih civarındaki «Emîr Buhâri mahalle mektebi’nde»
başlamış ve iki sene sonra Fatih’teki
İptidaîsi’nde ilk eğitimine devam et-
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
öğretebileceğini düşünüp, yeni açılan
ve revaçta olan mekteplerden birine
gitmesini tercih etmiştir (Tüz- dil,1955;
Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011;
Göze, 2009;Hilmi, 2009).
Âkif ’in anne ve babası arasındaki bu
görüş ayrılığı dönemin toplumsal tercihlerindeki farklılaşmayı da ortaya
koyuyordu. Bir tarafta geleneğin bütün
çizgileriyle yaşandığı Fatih’te evladını
bir inanç ve ilim adamının, bir müderrisin saygınlığı içinde görmek isteyen
anne, diğer yanda değişen dünyanın
gereklerini fark eden, kendisi de bir
inanç ve ilim adamı olan baba (Göze,
2009; Hilmi, 2009).
miştir. Bu okul, Maarif Nezareti’ne
bağlı resmi bir okul olup, burada üç yıl
öğrenim görmüştür. Aynı süreç içinde
babasından da Arapça öğrenmiştir. Fatih’te Otlakçı yokuşunda bulunan ve
yaşadığı dönemin en modern binasına sahip Fatih Rüştiyesi’nde ortaokul
öğrenimini görmüştür (Tüzdil, 1955;
Berkman, 1961; Dinçer, 1987; Dinçer,
2011; Göze, 2009).
Bu mezuniyet, aile içinde görüş ayrılığına yol açmıştı. Annesi Emine Şerife Hanım, Âkifin medrese tahsiline
devam ederek, sarıklı olmasını istemişti. Babası Tahir Efendi ise medresede
okuyacağı şeyleri, oğluna kendisinin de
Bu açıdan bakıldığında Âkif annesiyle babasının özlemini kendi şahsında bütünlemiş ve uygun bir senteze
kavuşmuş gibidir. Bu kişilik sentezi daha sonra Âkif ’in mesleki ve özel
yaşamındaki etik yönü ortaya koyacaktır.
Tahir Efendi mektep ve meslek tercihini oğluna bırakır. Âkif, dönemin en
gözde okullarından birisi olan Mülkiye
Mektebi’ni tercih eder ve babası ile kaydını yaptırmaya gider.
Kayıt sırasında istenen harcı ödeyecek
miktarın yanlarında bulunmaması ve
ancak ertesi gün ödeyebilecek olmaları
Âkif için bir dönüm noktası olmuştur.
www. www.izmir-vho.org
23
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
MEHMET AKİF ERSOY
Belki de ilmi eğitiminden vazgeçmek
zorunda kalabilecek ve annesinin istediği gibi dini eğitim almak zorunda
kalacaktır. Bu durum daha sonra bir
veteriner hekim olmasını da önleyecek
bir andır (Göze, 2009; Hilmi, 2009).
Âkif, Mülkiye’nin İ’dâdî bölümünde üç
sene okuduktan sonra şehadet-nâme
(diploma) almış ve yüksek kısmına
kaydolmuştur.
Bir süre sonra, 14 yaşında iken (H.
1305/1887-88) ilk tahsilini aldığı babasını kaybetmiş ve ardından, aynı yıl
ailesi bir yangın sonucu evlerini kaybedince, babasının talebelerinden Prizenli Hoca Mustafa Efendi tarafından,
küçük bir yardım etkinliği ile evlerinin
yanmasını telafi edebilmiştir. Bu sadık
ve vefalı öğrenci, yanan evin yerine üçdört odalı bir ev yaptırarak, hocasının
ailesini bu zor durumdan kurtarmıştır.
Böylelikle, Âkif de 1893’de öğrenimini
tamamlayacağı baytar mektebine gidebilecekti. Bu Âkif ’in veteriner hekim
olma yolundaki ikinci önemli dönüm
noktası olacaktı (Göze, 2009; Hilmi,
2009).
24
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Veteriner Hekimliği Yolunda
Evlerinin yanmasının ardından, Mülkiye’ye nehari (gündüzlü öğrenci) olarak devam etmesi imkânsız hale gelmiş
ve mezunlarına hemen iş verileceği
için o yıl açılan ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Mülkiye’nin Baytar Mektebi’ne (Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi, Bknz. Şekil 2) leyl-i (yatılı) öğrenci
olarak geçmişti (Tüzdil,1955; Berkman,
1961; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011; Göze,
2009; Hilmi, 2009).
O zaman Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi iki sene gündüzlü, iki sene de yatılı
(veya akşamcı) olmak üzere 4 yıl eğitim veriyordu. Âkif gündüzlü kısmını
bitirince Halka- lı’daki yatılı kısmına
geçmiştir (Bknz. Şekil 3) (Erk ve Din
çer, 1970; Dinçer, 1987; Dinçer, 2011).
Çoğu kendisi gibi babasız ve yoksul
öğrencilerden oluşan bu okul, Akif ’e
sağlam ve ömür boyu sürecek dostluklar kazandırdı. Yine bu okulda, Âkif ’in
sağlam bir dini bilgi ile müspet bilimin
uyumunu sağlayan zihin yapısı gelişti
(Göze, 2009).
Şiire ilgisi de bu yıllarda, okulun son
iki yılında başlar. Bu yıllardaki şiirleri,
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
döneminin yaygın kanaatlerinin izlerini yansıtır ve divan şiirine nazireler
şeklindedir (Yarar, 1960).
Âkif Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’nde, kendisini etkileyecek bir öğretmenle karşılaşır. Bu kişi, Türk Hekimi olan, Türkiye’ye mikrobiyolojiyi
getiren Rıfat Hüsamettin’ten başkası
değildir. Pasteur’un öğrencisi olan
bu hocasından, Pasteur sevgisini de
almıştır. Pasteur’un fotoğrafına bakıp,
hayranlıkla: «Bu ne ilâhi yüzdür.» dediği, fotoğrafını öptüğünü ve ardından
«Mu’tekid de!» (inançlı da) diye eklediği aktarılmıştır (Göze, 2009; Hilmi,
2009).
Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’ nin
ilk müdürü Mehmet Âli Bey, Türkiye’de
ilk hayvancılık ve tarım dergisini 1880
yılında çıkarmış ve memleketin hayvan zenginliği ile halk elindeki hayvanların hastalıklardan korunması gerektiğini bu dergide işlemeye başlamıştı.
Daha ilk ve orta öğreniminde okumayı
çok seven Mehmet Âkif, bu dergideki
yazılardan çok etkilenmiştir. Özellikle Mehmet Âli Bey’i tanıdıktan sonra hayvan sevgisi daha da gelişmiş ve
veteriner hekimliği hizmetini ülkenin
en önemli konularından biri olarak
görmüştür. Hatta bir şiirinde; «Lakin bize lazım, hekimden çok baytar»
mısrasıyla bu görüşünü dile getirmiştir
(Berkman, 1961).
Bugün dünyanın ileri ülkelerinde hayvan sağılığı yanında insan sağlığı ve
koruyucu hekimliğe de çok önemli katkıları veteriner hekimlerin sağladığını
düşünürsek, Âkif ’in meslek sevgisini
ve memleketin veteriner hekime olan
ihtiyacına bakış açısını anlayabiliriz.
Âkif bu inançla daha okulda başlattığı
çalışkanlığını, ilk sivil veteriner okulu
mezunları arasında birinci olarak ispatlamıştır (Tüzdil,1955; Berkman, 1961;
Dinçer, 1987; 2011; Erk ve Dinçer, 1970;
Göze, 2009; Hilmi, 2009).
Veteriner Hekim Mehmet Âkif
Dönemdeki adı ile Mülkiye Baytar mektebinden 22 Aralık 1893’te birincilikle
mezun olmuş ve kısa bir süre İstanbul
Şehremaneti’nde (İstanbul Belediyesi kuruluş 1857) çalışmış, ardından «Orman ve Ma’âdin ve Ziraat Nezareti’nde
(XIX. Yy’da kurulan Orman ve Ziraat
Bakanlığı) Baytar Müfettiş Muavini
olarak tayin edilmiştir (Din- çer, 1985).
Âkif, daha sonra bir yandan Halkalı
Baytar ve Ziraat Mektebi’nde kitabet
dersleri, diğer yandan Dârülfünûn’da
(üniversitede) edebiyat dersleri vermiş,
ancak aldığı diğer görevlere rağmen
veteriner hekimlikle ilişkisini keswww. www.izmir-vho.org
25
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
MEHMET AKİF ERSOY
memiştir (Berkman, 1961; Dinçer,
1987; 2011).
II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da
2 yıl süre ile Veteriner İşleri Genel
Müdürlüğü’nde Genel Müdür yardımcılığı yapmıştır (Tüzdil,1955; Berkman, 1961; Dinçer, 1987; 2011; Göze,
2009;Hilmi, 2009).
Âkif, 1908’de, bilimsel çalışmalar
yürüten ilk veteriner hekimliği derneği
olan «Osmanlı Cemiyet-i İlmiye-i Baytariyesi’nin (Osmanlı Veteriner Bilim
Derneği) kurucu üyelerinden olup,
yönetim kurulunda Başkan Yardımcısı
olarak görev almıştır (Dinçer, 1965).
Derneğin kuruluşundan bir ay sonra
yayımlanmaya başlanan «Mecmua-i
Fünun-u Baytariye» adlı derginin yayın
kurulu üyeleri arasında Mehmet Âkif
de vardır. İstanbul’da 25 Şubat 1910’da
“Baytar Mekteb-i Alisi Mezunin Cemiyeti” (Yüksek Veteriner Okulu Mezunları Derneği) kurulur. Bu cemiyet
Osmanlı Cemiyet-i İlmiye-i Baytariyesi’nin yerini alır. Cemiyetin başkanı
Mehmet Akif ’tir. Cemiyet, 16 Haziran
1914 ‘e kadar çalışmalarını sürdürür.
Cemiyetin “Risale-i Fenn-i Baytari” adlı
yayın organı Mehmet Akif, Cafer Fahri
ve Civani Bey tarafından yönetilmiştir
(Dinçer, 1965).
Akif, Orman, Meadin ve Ziraat Neza26
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
reti’ndeki 20 yıllık hizmetleri süresince
sık sık Bakanlık adına yolculuklara
çıkmış, zaman zaman da ek görevler yüklenmiştir. Görevi İstanbul’daki
Bakanlık merkezi olmakla beraber, dört
yıl kadar Rumeli’de, Anadolu’da, Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıklarıyla
mücadele çalışmaları yapmıştır. Yine bu
süre içinde “Dar’ül Edeb” adını taşıyan
bir özel okulda fahri olarak dört-beş
sene ders verdiğini bizzat kendisi
bildirmektedir. Bilgegil’in yayınladığı
Sicil-i Ahval kayıtlarına (1971) göre,
bu hizmetlerin bir kısmını 18931896
yılları arasında Edirne’de icra etmiştir
(Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009;
Dinçer, 2011).
Mehmet Akif Edirne’den sonra, orduya alınacak atları seçmek için kurulan ekiple, görevli olarak Şam, Halep
ve Adana illerine gitmiştir. Böylece
memuriyetinin ilk dört yılını sürekli
olarak halkın arasında geçirerek, memleketin sosyal durumunu, vatan ve milletin çeşitli sorunlarını yerinde görme
imkânı bulmuştur. 17 Ekim 1906’da
Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi Kitabet-i
Resmiye (Halkalı Yüksek Ziraat Okulu Resmi Yazışmalar) hocalığı ek görev
olarak sorumluluğuna verilmiştir
(Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009;
Dinçer, 2011).
Aynı yıl Mülkiye Baytar Mekteb-i Alisi
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
(Yüksek Sivil Veteriner Fakültesi)’nin
Zabıta-i Sıhhiye (sağlık zabıtası),
Kitabet-i Baytariye (veteriner yazışmaları, resmi raporlar),Hukuk-u Ticariye
(ticaret hukuku) ve Kanun-u Tıb (hekimlik mevzuatı) hocalığı sorumluluğu
da verilmiştir. Ancak Akif, yüklendiği
diğer görevlerle birlikte bu görevi de
kabullenmesinin mümkün olamayacağını beyan ederek görevi almamıştır
(Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009;
Dinçer, 2011).
Âkif ’in memuriyet hayatı 1893’de
başlamış ve 1913 tarihine kadar devam
etmiştir. 1913 yılında memuriyetinden istifa ettiğinde «Umur-u Baytariye Müdür Muavini» idi. Bir taraftan
da Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi ve
Dârülfünûn’da ders vermeye devam etmiştir. Balkan Harbi’nden sonra Ziraat
Nezareti’ndeki memuriyetinden ve
Dârülfünûn’dan istifa etmiş, yeni veteriner hekimlerin iyi yetişmesine olan
inancı ile Halkalı Baytar ve Ziraat Mektebi’ndeki görevine devam etmiştir
(Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009;
Dinçer, 2011).
Umur-u Baytariye Müdür Muavinliği
görevinden istifa etmesinin nedenini Mithat Cemal Kuntay Âkif ’in sınıf
ve kader arkadaşı Hasan Efendi’nin
ağzından şöyle aktarır (Hilmi, 2009):
“Âkif ’in Umur-u Baytariye Müdür
Muavinliği döneminde, Ziraat Nazırı,
Baytar Müdüri Umumîsi Abdullah’ı
derecesini indirerek başka yere kaydırır. Âkif, bu duruma öfkelenecek;
kendisine ait olmayan bu haksızlıktan
kendi aleyhine bir netice çıkartacak ve
ertesi günü istifa edecekti.”
Hasan Efendi: - “Âkif ’in mektepte
verdiği arkadaşlık ve sadakat sözlerine içimden gülüyordum. Çünkü okul
arkadaşlığı geçicidir, herkes okul arkadaşının kendisini koruyup, kollayacağını sanır. Ancak zaman geçip, çoluk
çocuğa karışınca Akif ’in arkadaşlığa
bakışını ve çalışma arkadaşlarını koruyacağını anladım”.
Mehmet Âkif ’in en karakteristik özelliklerinden biri de haksızlığa tahammül
edememesi ve meslektaş sevgisi- dir. Şu
hatıra, onun bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermesi bakımından
anlamlıdır (Hilmi, 2009):
“1911 yılı başlarında Baytarlık Dairesi,
kâtiplik için imtihan açar ve kazanan
bir genç işe alınır. Mehmet Âkif daha
önce tanımadığı, fakat zeki ve kabiliyetli bulduğu bu gençle ilgilenir, ona
yardım eder. Mülkiye’ye devam etmesi için yarım gün izin verir. Âkif ’in
bu alâkasından, onun genci daha önce
tanıdığı ve ona imtihanda yardım ettiği
www. www.izmir-vho.org
27
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
MEHMET AKİF ERSOY
neticesini çıkaranlar, çocuğun işine son
verirler. Olayı ve nedenini birkaç gün
sonra öğrenen Âkif, derhal istifa ederek,
daireden ayrılır. Genç geri alınır ve ricalar sonucu Âkif de görevine döner.”
tanıdı. Mehmet Akif halkın yaralarını
sarmak için harekete geçmek gereğine
inanırdı ve bu yolda mesleğine de
büyük güven duyardı (Bekman, 1961;
Dinçer, 1987).
Akif, dostlarına karşı da çok vefalıydı.
Birisini dost edindi mi, ömür boyu bu
dostluğu devam ederdi. Cemal Kuntay,
bu konudaki bir hatırasını şöyle nakleder (Hilmi, 2009):
Mehmet Akif ’in meslek aşkını ve
özlemini, kendi kaleminden en güzel
biçimde dile getirdiği Köse İmam ile
konuşmasında buluyoruz (Bekman,
1961):
“Mehmet Akif ile Baytar Mektebi’nde
birlikte okudukları ve sevdiği arkadaşı
İslimyeli Hasan Tahsin Bey karşılıklı
sözleşmişler ve hayatta kalanın, daha
önce ölenin ailesine bakacağına dair söz
vermişlerdi. Hasan Bey, Edirne Baytar
Müfettişi bulunduğu sırada 1910 yılında vefat edince, Akif Bey -daima olduğu
gibi- sözünde durarak, merhumun üç
çocuğunun bakımını üzerine almıştı.”
-”Kimi bid’atçı diyor... Duyduğum en
çok bunlar.
Akif ’in Veteriner Hekimliği ve Meslek Sevgisine Örnekler
Mehmet Akif ’in düşüncesinin bir
ucunda bilim ve teknik, diğer ucunda memleket gerçekleri vardı. Bu iki
noktayı birleştiren kuvvet ise Akif ’in
mesleği, yani veteriner hekimliğiydi.
Mehmet Akif “acı memleket gerçekleri”
ile mesleğini icra ederken karşılaştı.
Memleketin en ücra köşelerini, sosyal
yaraların en onulmazlarını bu vesile ile
28
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
-Daha var mıydı, İmam?
-Hayır. Var var unuttum: Baytar!
-Keşke baytarlık edeydim...
-Yine et mümkünse.
-Yapamam.
-Belki yapardık be... -Unuttum be köse.
-Keşke zihninde kalaymış, ne kadar
lazımmış:
Beni dinler misin evlad, yine kabilse
çalış: Çünkü bir tecrübe etsen senin
aklın da yatar, bize insan hekiminden
daha lazım baytar”.
Bu satırlardan Mehmet Akif ’in hekimlik ve ilminin şairliğine etkisini buluyoruz. Adnan Adıvar, “Ben Akif ’i yalnız
şair diye değil, daha çok büyük bir insan ve büyük bir fen adamı diye sever-
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
im. Onun Fatih kürsüsü eşsiz bir abide-i
fendir, o eserin her kelimesi ilm-ü fen
deryasından seçilmiş inciler, meyvelerdir” demiştir (Yarar, 1960; Bekman,
1961). Bu, ifade tümüyle müspet bilime
dayanan veteriner hekimliğin Mehmet
Akif ’in dehasını aydınlatan bir ışık olduğuna delil olarak gösterilebilir.
Mehmet Akif ’in gördüğü öğrenim ve
edindiği mesleğin şairliğine ve kişiliğine
etkilerini meslektaşlarının kaleminden
aktarmakta yarar vardır:
Göze (2009) ve Hilmi’ye (2009)
göre;”Akif, her biri uzun bir ömre kâfi
gelmeyen müspet ilimleri heyecanla
takip etmemiş olsaydı ruhu yükselmez,
kafası inkişaf etmezdi. Mehmet Akif,
irfanının temelini Baytar Mektebinde
kurmuştur. Onun tetkik ve tafahhus
kabiliyeti o mektepte açılmıştır. Eğer
Mehmet Akif baytarlığın yüklediği vazifeleri görmek için Türk köylerinde at
dolaştırmamış olsaydı, Türk’ün yüksek cevherini, asil özünü yerinde ve
içinde tetkik etmeseydi ne bir İstiklal
Marşı yazabilir, ne de Çanakkale şiirini doğurabilirdi. O, Türk’ü özünden
gördü, candan sevdi, duydu ve yazdı.
Bu itibarla Baytar Mehmet Akif, Şair
Mehmet Akif ’e yükseklik vasfını kazandıran bir varlık oldu”. Süleyman Nazif de Akif ’in yüksek tahsilinde aldığı
fizik, kimya, biyoloji, zooloji, anatomi
ve fizyoloji gibi ilimlerin genç şairin
iman ve inancını güçlendirdiğini ileri
sürmüştür.”
Mehmet Akif, 1935 yılında Şefik
Kolaylı’ya “Bakteriyolojihane”nin durumunu sorduğu mektupta, okuldan
mezun olan öğrencilerin beş altı ay
kadar okula devam etmelerini, bunun
yararlı olacağını belirtmiştir. Mehmet
Akif ’in meslekten uzak kaldığı zamanlarda bile mesleki eğitimle ilgilendiği,
günümüzde uygulanan mezuniyet
sonrası eğitim ve mesleki oryantasyon
konularının önemini daha o yıllarda
farkettiği görülmektedir (Dinçer, 1987;
Göze, 2009; Hilmi, 2009; Dinçer, 2011).
Mehmet Akif ’in veteriner hekim
yönüyle uluslararası alana tanıtılması
ölümünün 20.yılına rastlar. PTT Genel
Müdürlüğü 1956’da Akif ’in fotoğrafı
üzerinde İstiklal Marşından birer mısra bulunan üç seri pul çıkarmıştır. Bu
pullar, Alman Hoechst İlaç Firmasının
dünyaca ünlü ve üç dilde (İngilizce, Almanca, Fransızca) çıkarılan yayın organının 1971 yılı sayılarında yer almış
ve Mehmet Akif Ersoy’un biyografisine de yer verilmiştir. Bu yayında bahsedilen Pasteur, Koch, E.V. Behring,
Erlich, Roux, Marex, Cruz, Calmette,
Henle, Ramon gibi dünyaca ünlü âlimlerin arasında Akif ’in de yer alması
gerçekten büyük bir önem taşır. Denewww. www.izmir-vho.org
29
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
MEHMET AKİF ERSOY
bilir ki Akif memleketine ve mesleğine
ölümünden 20 yıl sonra da uluslararası anlamda bir şeref kazandırmıştır
(Dinçer, 1987; Göze, 2009; Hilmi, 2009;
Dinçer, 2011).
Kaynaklar
Açıkça görülmektedir ki Mehmet
Akif ’in görev aldığı cemiyetler ve
onların yayın organları tamamen
mesleki ve ilmi bir yapıya sahiptir ve
zamanının önemli kurumları arasındadır. Mehmet Akif ’e bu görevlerin
verilişi O’nun mesleki ve ilmi kişiliğine
duyulan güvenin göstergesidir.
Dinçer, F (1985). Mehmet Âkif. Yeni Kalem Aylık
Kültür Edebiyat ve Sanat Dergisi.S. 7-8.
Diğer yandan, Âkif; ülkenin sorunlarına duyarlı bir tutumun yanı sıra
meslektaşları ve dostlarına karşı da
sorumlu bir kişilik de ortaya koymuştur. Nedeni ne olursa olsun, çalışma
arkadaşının arkasında durmuş, bu
davranışıyla herkese ve özellikle de
arkadaşlarına sadakat ve dostluk dersi vermiştir.
Bu ve diğer sözü edilen tüm çabaları
dikkate alındığında, bilimsel bir kişilik sergilerken, deontolojik ve etik bir
tavra da imza atmıştır denebilir.
Bekman, M (1961). Veteriner Mesleğinde Fikir ve
Sanat Adamları. Hüsnü Tabiat Matbaası. S. 8-21.
İstanbul.
Dinçer, F (1965). Türkiye’de Kurulan Veteriner
Derneklerile Bugüne Kadar Olan Gelişmeler. Türk
Veteriner Hekimleri Derneği Dergisi. Yeni Desen
Matbaası. S. 487-502. Ankara
Dinçer, F (1987). Mehmet Âkif Ersoy’un Veteriner
Hekim Olarak Meslekî ve İlmî Kişiliği. Ölümünün
50. Yılında Mehmet Âkif Ersoy’u Anma Kitabı-Ayrı
Basım- Ankara Üniversitesi Rektörlüğü Yayınları.
Ankara. S. 37-66.
Dinçer, F (2011). 2011 Mehmet Âkif Ersoy Yılı
Anısına Veteriner Hekim Gözüyle Veteriner Hekim Mehmet Âkif Ersoy Dosyası. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Yayını (Hazırlayan: Prof. Dr.
Ferruh Dinçer). ISBN 978-605-62046-0-9. Atalay
Matbaacılık.
Erk, N ve Dinçer, F. (1970). Türkiye’de Veteriner
Hekimlik Öğretimi ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Tarihi. A.Ü. Vet. Fak. Yayınları: 259.
Ankara Üniversitesi Basımevi. S. 19-29.
Göze, H (2009). Mehmed Âkif Hüzünlü Bir Yolculuk. Kubbealtı Neşriyatı no: 150. 2. Baskı. ISBN:
978-975-6444-65-8. Özal Matbaası. 152 s.. İstanbul.
Hilmi, T (2009). Mehmet Akif Ersoy. Anonim
Yayıncılık. 1. Baskı, Kasım 2009. ISBN: 978-605100-283-5. 170. S. İstanbul.
Tüzdil, AN (1955). Türk Veteriner Hekimliği Tarihi.
Türkiye’de Veteriner Fakültesi’nin Tarihi ve Lâboratuvar Hayatının Başlangıcı. Ankara Üniversitesi
Veteriner Fakültesi Yayınları: 73. Ders Kitabı: 30.
A.Ü. Basımevi. S. 3-17.
Yarar, MT (1960). Veteriner Şairler: Mehmet
Âkif-Halkalı Ziraat Mektebi Muallimi. Gürsoy
Basımevi. S. 9-15. Ankara.
30
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
HABER
Çiğdem ÇETİN
Veteriner Hekim
“Gıda Zehirlenmeleri ve Salgınlar”
hakkında seminer düzenlendi
rafından gıda zehirlenmeleri ve salgınlar hakkında
bilgiler aktarılmıştır.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir İl Müdürü Ahmet Güldal açılış
konuşmasında bu organizasyonun Türkiye ve
dünyadaki gıda mevzuatlarının karşılaştırılması
açısından önemli olduğunu vurgulamıştır.
04-05.03.2013 tarihinde Best Western Konak Hotel İzmir’de Gıda Tarım
ve Hayvancılık Bakanlığı, İzmir İl Müdürlüğü ile Avrupa Komisyonu Genişleme Müdürlüğü eğitim uzmanları tarafından ‘’Gıda Güvenliği’ ’alanındaki
AB müktesebatına uyum sağlamak
maksadıyla çıkarılan ulusal mevzuatın uygulanmasına ilişkin bilgilendirme semineri düzenlenmiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, İzmir İl
Müdürlüğü ve Alman, İngiliz, Belçikalı,
Hollandalı ve İspanyol katılımcılar ta-
Seminerin ilk günü; Türkiye’deki gıda mevzuatının mevcut durumu, gıda
işletmelerinin güvenli gıda üretmeleri
için AB Mevzuatında iç kontrol sistemi
uygulama zorunlulukları, gıdalardaki
mikrobiyolojik kriterler, hazır yemek
sektörü, oteller ve restoranlar için Temel HACCP Uygulamaları ve bu işlemler için kritik kontrol noktalarının
belirlenmesi, hazır yemek sektöründe
izlenebilirliğin sağlanması konularına
değinilmiştir.
Seminerin ikinci günü ise; hazır yewww. www.izmir-vho.org
31
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
HABER
mek sektörü, oteller ve restoranlarda
gıda kaynaklı zehirlenme ve salgın
vakaları öncesi ve sonrasında alınması gereken önlemler, ticari olmayan
festival, fuar, kermes gibi etkinliklerde
gıda kaynaklı zehirlenme vakaları,
Türkiye’de gıda kaynaklı enfeksiyon
ve zehirlenmelere ilişkin resmi kontrol
prosedürü, gıda kaynaklı zehirlenme
salgın vakalarında AB ülkelerindeki
düzenlemeler ve gıda kaynaklı zehirlenme vakalarında tüketici şikayetlerinin değerlendirilmesi konuları işlenmiştir.
Katılımcılar 5179 sayılı ‘’Gıdaların
Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değişikliğinin Kabulü Hakkında Kanun’’, 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri Bitki Sağlığı ve Gıda ve Yem Kanunu, Gıda Hijyeni Yönetmeliği, Gıda
İşletmelerinin Kayıt ve Onay İşlemlerine Dair Yönetmelik, Gıda ve Yemin
Resmi Kontrollerine Dair Yönetmelik,
Hayvansal Gıdalar İçin Özel Hijyen
Kuralları Yönetmeliği, Gıda İle Temas
Eden Madde ve Malzeme Üreten İşletmelerin Kayıt İşlemleri ile İyi Üretim
İyi Üretim Uygulamalarına Dair Yönetmelik ,Ulusal Gıda Referans Laboratuvar Müdürlüğü Kuruluş ve Görev
Esaslarına Dair Yönetmelik hakkında
bilgilendirmeler yapmıştır.
32
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Gıda kaynaklı enfeksiyonlar ve zehirlenmeler açıklanarak, Salmonella,
Campylobacter, E.coli O157, Bacillus cereus, Staphylococcus aureus,
Clostridium botulinum hakkında bilgiler verilmiştir.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı uzmanları kanun ve yönetmelikler
çerçevesinde çiftlikten sofraya izlenebilirlik, işletme kayıtları vs. tüm temel
HACCP ilkelerinin takibi açısından sık
denetimlerin yapıldığını, İzmir’de 80
gıda mühendisi, 40 ziraat mühendisi,
20 veteriner hekim ve 2 kimya mühendisinin olduğu, 3942 üretim yerinin,
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
HABER
11945 satış yerinin ve 9275 toplu tüketim yerinin denetlendiği belirtilmiştir.
Katılımcılar tarafından; Gıda zehirlenmelerinin tespitinin 36 saatte tamamlandığı, sonucun olumsuz çıkması
durumunda Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulduğu, 5996 sayılı yasaya ve Türk Gıda Kodeksine
Yabancı katılımcılar gıda işletmelerinde HACCP in tüm ilkelerinin uygulanması, kritik kontrol noktalarının belirlenmesi, tüm tehlikelerin liste edilmesi
ve gerekli tedbirlerin alınması, düzeltme ve doğrulama sisteminin zorunluluğunu belirterek, gıda işletmelerindeki ilk sorumlunun işletme sahipleri
olduğunu, iyi hijyen uygulamalarına
uyulması gerektiğini, kişisel hijyen kurallarına uyulması gerektiğini, personel eğitimi, hammadde ve tüm ürün
gruplarının izlenebilirliğinin sağlanması gerekliliğini, su kalitesinin kontrolü, haşerelerle mücadele edilmesi,
tüm işletme kayıtlarının tutulması zorunluluğunu (sıcaklık, izlenebilirlik vb.)
belirtmiştir.
Ayrıca gıda işletmelerinin numune
alma zorunluluğu belirtilerek, Salmonella, L.monostogenes, E.coli, Stafilococ ve Coliform bakteriler hakkında
bilgi verilerek, gıda zehirlenmelerinin
%10 unun sonuçlandırılabildiği belirtilmiştir.
uygunsuzluktan yasal işlem yapıldığı
belirtilmiştir.
2009 yılında Alo 174 ‘’Gıda Şikayet
Hattı’’nın kurulduğu ve tüketici şikayetlerinin titizlikle takip edildiği açıklanmıştır.
Sonuç olarak gıda güvenilirliğinin sağlanabilmesi için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, gıda işletmesi ve
tüketicinin birlikte hareket ederek gerekli tüm koşulların oluşturulmasının
önemi vurgulanmıştır.
www. www.izmir-vho.org
33
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA
AŞI ve
KORUYUCU
HEKİMLİK
Bu yıl Dünya Veteriner Hekimler
Günü teması; Koruyucu hekimlik
hizmetlerinin temelinde yer alan
“Aşı/ Aşılama” olarak belirlendi.
Biz de bu sayımızda 27 Nisan’da
kutlayacağımız Dünya Veteriner
Hekimler Günü’nün temasına yer
vermek istedik.
34
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
www. www.izmir-vho.org
35
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
Halk sağlığının temelinde
de önemli bir yeri olan koruyucu hekimlik hizmetleri kapsamında hem insanlarda hem de hayvanlarda
aşılama konusunda bilinç
düzeyinin artırılması gerekmektedir.
Hastalıkların oluşmasına engel olmak için aşılama, hem hayvanlarımızın korunmasında hem de zoonozlar
Araş. Gör. Dr. Oğuzhan AVCI
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi
36
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
dolayısı ile insanların sağlığının korunmasında önemlidir. Veteriner halk
sağlığına ilişkin çalışmaların desteklenmesi ve düzenli olarak hayvan
sağlığının kontrol altında tutulması
gerektiğinin kamuoyu tarafından bilinmesini sağlamak biz veteriner hekimlerin öncelikli görevlerindendir.
Dünya Veteriner Hekimler Günü etkinlikleri kapsamında Koruyucu Hekimlik
konusuna dair makalelerin yer aldığı
bu sayımızın kamuoyu ile paylaşılması ile halkımızın bilgilendirilmesine de
katkı koymamız mümkün olacaktır.
Doç. Dr. Oya BULUT
Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
KORUYUCU VETERİNER
HEKİMLİK VE VİRAL AŞILAR
Yeryüzünde insanın ilk zenginliği hayvanlar olmuştur. Hayvanlar, insanların
hayatlarında birer faydalı varlık olarak
yer almaya başlayınca insanlar bu
hayvanların yaşayışı, sağlığı ve ızdırapları ile ilgilenmeye başlamışlardır.
Hastalıkların tedavisinde kendileri için
ne düşünüyorlarsa hayvanlara da onu
uygulamayı uygun bulmuşlardır. Tarihin ilk yazılı belgelerinde insan hekimliği yanında hayvan hekimliğinin
de yer aldığı görülmektedir.
Veteriner Hekimler; kedi, köpek, kuş
gibi evcilleştirilmiş hayvanlar, keklik,
yaban hayvanları, vahşi hayvanlar,
koyun, keçi, sığır gibi küçükbaş-büyükbaş hayvanlar ve tavuk, hindi, ördek gibi kümes hayvanlarının üretimi
ve tedavileri, hayvan ırklarının ıslahı
ve yetiştirilmesi, verimliliklerinin artması, sağlıklarının korunması, hastalıkların tedavisi, salgın hastalıkların
önlenmesi, iguana, bukalemun, şempanze gibi egzotik hayvan yetiştiriciliği
ve tedavileri, et, süt, bal gibi hayvansal ürünlerin insan sağlığına uygunluğunun denetimi, gıda hijyeni ve kontrolü, hayvansal ürünlerde kirlenme ve
çevre kirliliği konularıyla ilgilenen kişilerdir.
Hipokrat’a atfedilen dört sıvı (muhat,
kan, sarı safra, kara safra) teorisi-
ne göre sağlam vücutta çeşitli sıvılar
denge halindedirler; buna ‘crasis durumu’ denir. Herhangi bir sebepten
dolayı sıvılardan birinin eksilmesi ya
da çok fazla oluşması veya lokal olarak anormal bir şekilde yoğunlaşmasından dolayı bu denge bozulur ve
sıvıların hatalı oranda olması durumu
yani ‘dyscrasia’ doğarsa hastalık ortaya çıkmaktadır. Organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla
sağlığın bozulması ‘Hastalık’ olarak
ifade edilmektedir. ‘Tedavi (sağaltım)’
ise sağlığı bozulmuş olan bireyi sağlıklı duruma kavuşturma amacıyla yapılan tıbbi işlemler bütünüdür.
Koruyucu hekimlik, bireysel ya da
sürü bazında hastalıkların ortaya çıkmasını ya da ağırlaşmasını engelleyici önlemler üzerinde çalışmaktadır.
Hastalık oluşmadan önüne set çekmek olarak da özetlenebilir. Koruyucu
hekimlik hizmetleri; bireyi veya işletmeleri tedavi masraflarından, ölümlerden ve verim düşüklüğünden kısacası zarardan kurtarmaktadır. Bulaşma
potansiyeli yüksek olan hastalıkların
oluşma ve yayılma mekanizmalarını
önceden bilerek daha ortaya çıkmalarına fırsat vermeden engel olmak koruyucu hekimliğin başlıca amacıdır.
Evlerimizde beslediğimiz evcil dostlarımızı, yetiştiriciliğini yaptığımız çiftlik
hayvanlarımızı; çeşitli bakterilere, parazitlere, viral enfeksiyonlara ve haswww. www.izmir-vho.org
37
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
talıklara karşı korumanın en iyi yolu
koruyucu hekimlik uygulamalarıdır.
Bunlar viral enfeksiyonlara karşı spesifik aşı uygulamaları, iç ve dış paraziter enfestasyonlara karşı antiparaziter
uygulamalar ve bakteriyel hastalıklara
karşı yapılan korunma yöntemleridir. İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma
yeteneğinde olan virus, bakteri v.s.
mikroorganizmaların hastalık yapma
karakterlerinden arındırılarak ya da
bazı mikroorganizmaların salgıladığı
zehirlerin etkisinin ortadan kaldırılarak sağlam bireylere hastalıklara karşı
bağışıklık sağlama amacı ile hayvan
vücuduna verilmesi için geliştirilen biyolojik maddelere ‘aşı’ denilmektedir.
Bir ülkede koruyucu hekimlik ve tedavi hizmetlerinin geliştirilmesi ülkedeki
laboratuvar hizmetlerinin gelişmesi ile
orantılıdır. Laboratuvar hizmetleri koruyucu ve tedavi edici hizmetlerle çok
yakından ilişkilidir. Veteriner Hekimlerin bu uygulamaları başarı ile yapmaları için öncelikle siz değerli hayvan
sahiplerini bu konular hakkında bilgilendirmek, düzenli olarak aşı takiplerinin yapılması, bu uygulamaların net
ve anlaşılır şekilde anlatılması gerekmektedir. Koruyucu hekimliği düzenli
olarak uygulamak evcil dostlarımızın,
çiftlik hayvanlarımızın daha kaliteli bir
hayat sürmelerine yardımcı olacaktır.
Bireysel bazda koruyucu hekimlik
hizmetleri kapsamında; duyarlı hay38
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
vanların aşılanmaları, hayvanların
bakım besleme şartlarının uygunluğu, hasta olmasalar dahi sürüde bulunan hayvanların, erken teşhis amacıyla periyodik muayeneleri, işletme
sahiplerinin enfeksiyonlar hakkında
bilgilendirilmeleri gibi başlıklar altında
toplanabilir.
İşletme bazında değerlendirildiğinde
koruyucu hekimlik kapsamında;
1- Viral ve bakteriyel enfeksiyonlara
karşı zamanında aşılama yapılmalıdır
(brusella, şap, mavidil, agalaksi, küçükbaş vebası, çiçek, ektima, enteretoksemi).
2- Sinekler tarafından bulaştırılan ve
ciddi ekonomik kayıplara neden olan
viral hastalıkların önlenmesi için gerek hayvanların gerekse ağıl ve gübreliklerin Culicoides türü sineklere
etkili ilaçlarla düzenli aralıklarla ilaçlanmalıdır.
3- İç ve dış parazit mücadelesi yapılması gerekmektedir. Canlı ağırlık
kaybı, yemden yararlanmada azalma,
hayvanlar üzerinde stres faktörü oluşturması ve kısaca her türlü hayvansal
üretimin düşmesine neden olan ve
çoğu zaman göz ardı ettiğimiz veya
farkına bile varamadığımız her türlü
paraziter enfestasyonlardan sürümüzü korumalıyız. Bunun için ilaçlamayı
zamanında yapmalıyız.
4- Maksimum verim almak ve hayvan-
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
larımızın direncini yerinde tutmak için
doğru bir rasyon programı kullanmalıyız. Her şeyin başlangıcı kabul edebileceğimiz doğru bir beslenme programıyla hayvanlarımızın her dönemde
(özellikle geç gebelik, erken laktasyon
ve çiftleşme) vitaminler ve mineraller
dahil olmak her türlü ihtiyacını karşılayabilmeliyiz.
5- Stres faktörlerini ortadan kaldırabilmek için doğru bir barınak ve konforlu
bir ortam sağlamalıyız.
6- Kritik dönemlerde çiftlik ve ekipmanlarını
çiftlik
dezenfeksiyon
ürünleriyle dezenfekte etmeliyiz.
Aşılama, genellikle insan ve hayvanları tehlikeli enfeksiyonlardan spesifik
bağışıklık sağlayarak korumak, hastalık ajanlarını kontrol altına almak,
saçılmasını ve yayılmasını önlemek,
bulaşma ve ölüm oranını minimal düzeye indirmek, sağaltım ve hastane
masraflarını azaltmak ve sağlıklı bireyler elde etmek için başvurulan çok
önemli, pratik ve koruyucu bir uygulamadır. Çünkü aşılama ile korumak
enfekte bireyleri sağaltmaktan daha
kolay, ucuz ve etkilidir.
Unutmamalıdır ki bir enfeksiyonu tedavi etmek, çıkmasını engellemekten her zaman daha pahalıya mal
olacaktır. Tedavi; korumanın başarı-
sızlığını düzeltme çabasıdır.
VİRAL AŞILAR
Mikropların vücuda girip çoğalmalarına ‘enfeksiyon’, vücuda yabancı olup
da vücutta karşı reaksiyon uyandıran
maddelere de ‘antijen’ denir. Vücutta
yabancı maddeye karşı çıkan savunma maddelerine ise ‘antikor’ adı verilir. Başta çeperleri olmak üzere mikropların maddeleri vücut için iyi birer
antijendirler. Birçok hastalıkta hastalığı geçirdikten sonra kişide o hastalıklara karşı bir dayanıklılık durumu
yani ‘bağışıklık’ ortaya çıkar. Canlı
ilk antijenle karşılaşınca ve/veya verilince, birkaç gün veya hafta süren
gizli dönem geçer ve kanda antikor
bulunmaz (latent dönem). Takip eden
sürede, kanda antikor düzeyi yavaş
yavaş artarak belli bir seviyeye ulaşır. Bu düzeyde kısa bir süre kalan
antikor seviyesi kısa süre içerisinde
düşer. Bu antijene karşı oluşan yanıta ‘ilk yanıt’ denir. Bu süreçten sonra homolog (aynı) antijen ikinci defa
verilirse, antikor düzeyi kısa zamanda ve daha yüksek seviyeye erişir,
bu düzeyde uzun süre kalır. Buna da
antijene gösterilen ‘ikinci yanıt’ denir.
Birinci yanıtta sentezlenen antikorlar genellikle IgM’ler, ikinci yanıtta ise
çoğunlukla IgG’lerdir.
Canlılar özellikle doğduktan sonra
çeşitli mikroorganizmalar, bunların
www. www.izmir-vho.org
39
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
toksinleri veya diğer substanslarla
karşı karşıya gelirler. Bunlardan bazıları hiç, kimi çok az uyarıma/yanıta neden olmasına karşın, bir kısmı
da yüksek düzeyde ve etkin bir yanıt
oluşmasını sağlarlar. Spesifik özelliği
olan kazanılmış bağışıklık 2 ana
başlık altında toplanabilir.
Aktif bağışıklık: Antijen verilir. Vücut
kendi gayretiyle antijene karşı savunma maddelerini, yani antikorlarını
hazırlar.
Pasif bağışıklık: Başka organizmada o mikroba karşı meydana
gelmiş antikorlar (gamma globulinli
serum) verilir. Tesiri çok çabuk başlar
ama bir kaç hafta gibi çok kısa bir zaman devam eder. Aktif bağışıklıkta ise
(aşılama ile) bağışıklık süresi yıllarla
ölçülür.
Aşılama genellikle insan ve hayvanları tehlikeli enfeksiyonlardan spesifik
bağışıklık sağlayarak korumak, hastalık ajanlarını kontrol altına almak,
saçılmasını ve yayılmasını önlemek,
morbidite ve mortaliteyi minimal düzeye indirmek, sağaltım ve hastane
masraflarını azaltmak ve sağlıklı bireyler elde etmek için başvurulan çok
önemli pratik ve koruyucu bir uygulamadır. Çünkü aşılama ile korumak
enfekte bireyleri sağaltmaktan daha
kolay, ucuz ve etkilidir.
Viral hastalıkların eradikasyon
metotlarından biri olarak kabul edilen
40
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
aşılama çok güç olduğu gibi koruma ve
kontrole yönelik olarak çok çaba sarf
edilmesini de gerektirir. Yine dünyanın
bazı bölgelerinde şap, kuduz ve çiçek
gibi bazı viral enfeksiyonlar aşılama
ile eradike edilmiş durumdadır. Ancak
hudutları iyi kontrol edilememesi, insan ve hayvan hareketlerinin disipline
edilememesi ve koruma-kontrol önlemlerinin tam olarak alınamaması
gelişmekte olan ülkeler için enfeksiyonların kontrol altına alınmasını
güçleştirmektedir.
Aşılar aktif (canlı, attenue) ve
inaktif (cansız, ölü) mikroorganizma
aşıları olmak üzere iki temel grupta
incelenir. Canlı aşılar hastalık etkeni
olan ‘vahşi’ mikroorganizmanın laboratuvar da değişikliğe uğratılması
yoluyla oluşturulur. Aşı doğal hastalığa ne kadar benzerse o aşıya karşı
bağışıklık yanıtı o kadar iyi olur. Zayıflatılmış virus çoğalma ve bağışıklık
oluşturma yeteneğine sahiptir ancak genellikle hastalığa yol açmaz.
Cansız aşılar virusun tamamından
veya
parçalarından
(fraksiyonel
aşılar) oluşmaktadır.
Canlı aşılar hastalık etkeni
olan virusun laboratuvarda tekrarlanan kültürleri sonucunda virulansının
hastalık yapıcı etkisinin zayıflatılması sonucu elde edilir. Canlı virus
aşısının bağışıklık yanıtı oluşturabilmesi için mikroorganizmanın vücutta çoğalması gerekir. Aşıyla çok az
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
sayıda vücuda verilen virus yeterince
sayıya ulaştığında bağışıklık yanıtını
uyandırır. Canlı aşılar, tek dozda (oral
yolla uygulananlar hariç) etkilidirler.
Buna karşılık bu aşılar aşı virusunun
kontrolsüz çoğalması sonucu ağır
veya ölümcül komplikasyonlara neden olabilirler. Bu komplikasyonlar sadece bağışıklık yetmezliği olan hastalarda görülür.
Cansız aşılar; uygun ortamlarda üretilen virusun daha sonra çeşitli fiziksel yöntemlere (ısı, UV ışınları
vs) veya kimyasal maddelere (formol,
fenol, betapropiolakton, binarietilen
imin vs) maruz bırakılarak inaktive
edilmesi sonucu elde edilirler. Fraksiyonel aşıları elde etmek için, aşı içinde
bulunması istenilen parça saflaştırma
işlemine tabi tutulur. Cansız aşılarda
aşı mikroorganizması çoğalamaz. Bu
aşılar bağışıklık yetmezliği olan kişilerde bile enfeksiyona bağlı hastalık
oluşturamaz. Canlı aşılardan farklı
olarak cansız aşılar genellikle dolaşımdaki antikorlardan etkilenmezler; kan
dolaşımında antikor varken bile uygulanabilirler. Buna karşılık cansız
aşıların etkili olabilmesi için birden
fazla dozda uygulanması gerekir. İlk
doz genellikle koruyucu bağışıklık
sağlamaz, bağışıklık sistemini hazırlar. Koruyucu bağışıklık aşının ikinci
veya üçüncü dozundan sonra gelişir.
Canlı aşılarda bağışıklık yanıtının
doğal enfeksiyona çok benzemesine
karşılık cansız aşılarda benzemez.
Cansız aşılara karşı gelişen koruyucu
bağışıklık yanıtı zamanla azalır. Bu
nedenle bazı cansız aşıların rapel
(tekrar) dozlarının uygulanması gerekir.
Cansız aşıların vücutta immun
sistemi uyarma etkinliği, canlı aşılara
göre daha az olduğu için bu dezavantajı gidermek adına uygun adjuvantlara (nonspesifik immunstimulatif
maddeler) adsorbe edilerek kullanılır.
Adjuvantlar, antijenik olmamalarına
karşın, mikroorganizmaların antijenitelerini artırmada ve canlıların immun
sistemini uyarmada önemli destekleyici etkileri vardır. Bu amaçla en fazla,
aluminyum hidroksit, saponin, yağlı
adjuvantlar vs. kullanılmaktadır.
Aşılarda aranacak başlıca hususlar
1) Aşılar etkili olmalı, uzun süre
bağışıklık vermeli
2) Uzun süre dayanmalı, muhafaza
edilebilmeli
3) Tek bir dozun oluşturduğu
bağışıklık yeterli olmalı
4) Yan ve toksik etkileri olmamalı
5) Ucuz olmalı, kolay bulunmalı
6) Güvenilir olmalı
7) Enfeksiyon oluşturmamalı
www. www.izmir-vho.org
41
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: AŞI ve KORUYUCU HEKİMLİK
Aşıların Yan Etkileri
Aşıların yan etkileri bölgesel, sistemik veya allerjik olmak üzere üç ana
gruba ayrılır. Bölgesel reaksiyonlar en
sık rastlanan fakat en hafif olanlarıdır.
Allerjik reaksiyonlar ise en az görülen
ancak en şiddetli olan reaksiyonlardır.
Günümüzde canlı ve cansız mikroorganizma aşılarının yanı sıra teknolojinin ilerlemesine paralel olarak farklı
aşı hazırlama teknikleri geliştirilmiştir.
Toksoid aşılar, subünit aşılar, marker aşılar, klon aşıları, sentetik peptid
aşılar, antiidiyotip aşılar bunlardan
bazılarıdır.
Virus suşlarının yapısal komponentlerini kodlayan genlerin metabolik yollarla kısmen ya da tamamen
çıkarılması (deletion mutant) sonucu
hazırlanan ‘marker aşılar’ son yıllarda oldukça popülerdir. Çıkarılan bu
genler, virus replikasyonu için gerekli
olmayan genlerdir. Virusların genetik materyali bilindiği gibi virusların
değişik özellikleri ile ilgili bilgi içerir.
Saha virusuyla enfeksiyondan sonra sığırların kan serumunda serolojik
testlerle tespit edilebilen glikoproteinlere karşı antikorlar şekillenir. Deletion
mutantında gE geninin çıkarılması söz
konusudur. Bu durumda aşılama sonrasında gE dışında tüm glikoproteinlere karşı antikor tespit edilebilmektedir. Marker aşı olarak en çok kullanılan
tip gE negatif (-) marker aşılardır. Bu
42
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
tip aşıların en önemli avantajı, canlı
ve cansız aşıların üretilmesine olanak sağlamasıdır. Ayrıca gE’ye karşı
antikorlar, aşılanmamış hayvanlarda
saha virusuyla enfeksiyondan sonra 3 yıl kadar tespit edilebilmektedir.
Yapılan birçok denemeler sonrasında
gE (-) marker aşıların üretilen diğer
aşılara göre daha avantajlı olduğu
bildirilmiştir.
Sizlere ve değerli dostlarımıza sağlıklı
günler dileriz.
Kaynaklar:
Arda M., Sareyyüpoğlu B., (2004). Aşılar, hazırlama teknikleri, avantaj ve dezavantajları. İnkasa Matbaacılık, Ankara.
Burgu İ., Dağalp SB., (1996). IBR-IPV virus enfeksiyonunun kontrol ve eradikasyonu. Ankara
Üniv. Vet. Fak. Derg. 46, 263-267.
Diamond J., (2002). Tüfek, mikrop ve çelik. İnsan topluluklarının yazgıları. TUBİTAK popüler
bilim kitapları, 174, 2.baskı, Semih ofset, Ankara.
Erk N., (1966). Veteriner Tarihi. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları:195, Ankara
Üniversitesi Basımevi, Ankara.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
BRUCELLA KONJUKTİVAL
AŞILARI VE KULLANIMINDA
DİKKAT EDİLECEK KONULAR
www. www.izmir-vho.org
43
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
Dr. Mestan Özyer
Uzman Veteriner Hekim
Teknik Müdür / Atafen
Brusellosis neden önemlidir?
Brucellozis hastalığı tüm Dünyada insan ve hayvan sağlığı yanı sıra
ekonomik açıdan da önemli bir hastalıktır. Abortlar nedeniyle yavru kaybına, süt veriminde azalmaya, damızlık
değerinin düşmesine, infertiliteye sebep olarak büyük ekonomik kayıplara
neden olur. Hastalığın kontrol ve mücadelesi güçtür, eradikasyonu uzun
süre alır, yorucu ve masraflı bir süreç
gerektir. En önemlisi insanlara da
bulaşan, ciddi rahatsızlıklara neden
olan, halk sağlığı için önemli zoonoz bir hastalıktır. Brucellozis İhbarı
mecburi bir hastalıktır ve son düzenlemeler ile sığırlar yanı sıra, koyun ve
keçiler de tazminatlı hastalıklar listesine alınmıştır.
Brucellozis dünyada geniş bir yayılım
gösteren bir hastalıktır. Ancak bazı
ülkeler uyguladıkları eradikasyon
projeleri ile Brucellozis hastalığını
eradike etmişlerdir. Eradikasyon projelerinin dizaynında ülkede hastalığın
prevalansı ve ülkenin ekonomik durumu belirleyici olmaktadır. Bir diğer
önemli faktör ise ülkede Veteriner
44
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
teşkilatı ve Veteriner hizmetlerinin
yapısıdır. Hastalığı eradike etmeyi
başaran ülkeler Veteriner teşkilatları
güçlü ve etkin olan ülkelerdir. Hastalığın eradikasyonu için temel alınan
yöntemler hastalığın yaygınlığına ve
ülkenin şartlarına göre değişmektedir. Ancak genel bir yaklaşım olarak
hastalığın prevalansı %1’in altında
ise test ve kesim yöntemi uygulanmaktadır. Brucellozis yaygınlığının
yüksek olduğu bizim gibi ülkelerde
ise yaygın kitle aşılamasına dayalı bir
yöntem uygulanmaktadır. Daha sonra
prevalans %1’in altına düşünce test
ve kesim yöntemleri ile mücadeleye
devam edilmektedir.
Türkiye’de Brucellozis
Türkiye’de Brucellozis konusundaki çalışmalar çok eski tarihlere dayanmaktadır. Hastalıkla mücadele
için aşı üretim faaliyetleri ise 1969
yılında başlamıştır. 1984 yılında
başlatılan “Ulusal Brusella Kontrol ve
Eradikasyon Projesi” 26 yıl devam etmiştir. Önceleri sadece 4-8 aylık genç
sığır, koyun ve keçilerin aşılanması
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
ile mücadele edilmiş, sonraki yıllarda ise ergin aşıları ile aşılama kapsamı genişletilmiştir. Ancak projenin
ileriki aşamalarında yapılan prevalans
araştırma sonuçlarına göre hastalığın
yaygınlığının azalmadığı görülmüştür.
Tarama sonuçlarına göre sadece
sığırlarda sürü bazında gerileme tespit
edilmiştir, birey bazında ise prevalans
artmıştır. Bu gerilemenin daha çok
ülkede sığır sürü yapısının değişmesi
ile ilgili olduğu söylenebilir. Koyun ve
keçilerde ise Brucellozis sürü ve birey bazında artmaya devam etmiştir.
1998 ve 2011 yıllarında yapılan resmi taramalara göre Brucellozis Prevalansının oranları aşağıdaki tabloda
gösterilmiştir.
Yıllar
1998
2011
Sığır Prevalansı
Fert
%1.43
%2.7
Sürü
%11.4
%7.8
olarak hayvan hareketlerinin, hastalık
ihbarı, yaptırımlar ve tazminat sisteminin gereğince uygulanamaması, aşı
ve aşılama çalışmalarındaki sorunlar
ilk akla gelenlerdir.
Brucella Kontrol ve Eradikasyon
Projesi
2011 yılında yapılan Brucella serosurvey tarama sonuçları incelendiğinde
uygulanan aşılama yöntemiyle başarı
sağlanamadığı anlaşılmıştır. Türkiye’de hastalığın yaygınlık derecesine
göre en uygun olan aşılama yönteminin yaygın olarak uygulanacak kitlesel aşılama olduğuna karar verilmiştir.
Kitle aşılamalarında ülkede bulunan
hedef hayvan populasyonunun tamaKoyun Prevalansı
Fert
%1.97
%3.4
Sürü
%15
%22.5
%30 (Her köy bir sürü
kabul edilirse)
(Kaynak: Brusellanın Konjuktival Aşı İle Kontrol ve Eradikasyonu Projesi, 2012/03)
Tablodaki oranlar incelendiğinde
Brucellozisin ülkede sürü bazında
yaygınlığının fazla olduğu, ancak birey bazında oranların sınırlı olduğu
görülmektedir. Ancak 30 yıla yakın
sürede uygulanan projenin başarılı
olamadığı açık olarak görülmektedir. Bunun nedenleri tartışılabilir. İlk
bakışta ülkede Veteriner hizmetlerinin
layıkıyla yürütülememesi, buna bağlı
mına yakınının aşılanarak enfeksiyon
yaygınlığının azaltılması amaçlanmaktadır. Böyle bir aşılama kampanyası
için deri altı yolla uygulanan enjektabl
Brucella aşılarının uygun olmaması
nedeniyle konjuktival aşıların kullanılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla
2012 yılı başından başlamak üzere
sığırlarda 10 yıl, koyun ve keçilerde 6
www. www.izmir-vho.org
45
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
yıl sürecek olan “Brusellanın Konjuktival Aşı İle Kontrol ve Eradikasyonu
Projesi” yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren sığır, koyun ve keçilerde
yaklaşık 40 yıldır uygulanan derialtı
Brucella aşı uygulamalarına son verilmiş ve konjuktival aşılar kullanılmaya başlanılmıştır. Bu sürelerin sonunda serosurvey yoluyla tekrar tarama
yapılarak sağlanan başarı ölçülecek
ve proje hakkında devam yada yöntem değişikliğine karar verilecektir.
Bu projenin ilk aşamasında, aşılama
yoluyla hastalık prevalansının %1 oranının altına çekilerek test ve kesim
yöntemine geçilmesi amaçlanmaktadır. Sığırlar yanısıra koyun ve keçilerde de kayıt sisteminin oluşturulmuş olması aşılamaların izlenmesi
açısından avantaj sağlayacaktır.
Bakanlık Eradikasyon projesi kapsamında, ihtiyaç duyulan aşıları
Pendik VKE ile özel üretim laboratuvarından ihale yoluyla temin etmektedir.
Brucella Eradikasyon Projesi
nasıl uygulanacak
Proje gereğince sığırlarda B.abortus
S-19 konjuktival aşısı, koyunlarda
ise B.melitensis Rev konjuktival aşısı
kitlesel aşı uygulama stratejisine uygun olarak kullanılacaktır. Bu amaçla
2012 yılında 3 aydan büyük tüm dişi
sığırlar aşılanacaktır. 2013 yılında ise,
46
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
2012 yılında aşılanamayan ergin dişi
sığırların ilk aşılaması, 1. aşılaması
yapılan hayvanların ikinci aşılaması
ve 3-6 aylık yaştaki dişi sığırların 1.
aşılaması yapılacaktır. 2014 yılı ve
sonraki yıllarda, daha önce ilk aşıları
yapılan hayvanların ikinci aşısı ve
3-6 aylık yaştaki buzağıların 1. aşısı
yapılacak ve bu şekilde 10 yıllık bir
aşılama programı uygulanacaktır. Yeterli bağışıklığın oluşması için sığırların bir yıl arayla 2 kez aşılanması
planlanmıştır.
Proje kapsamında koyun ve keçiler
B.melitensis Rev.l konjuktival aşısı ile
2012 yılında 3 aydan büyük tüm dişi
koyun ve keçiler ile damızlık erkek
koyun ve keçiler aşılanacaktır. 2013
yılında ise sadece 3-6 aylık yaşlardaki dişi kuzu ve oğlaklar ile bir önceki
seneden aşılanmamış olarak kalan
ergin dişi hayvanlar ile damızlık erkek
hayvanlar aşılanacaktır. Bu şekilde
6 yıllık bir aşılama programı uygulanacaktır. Koyun ve keçilerde yeterli
bağışıklığın oluşması için her hayvanın bir kez aşılanması yeterli kabul
edilmiştir.
Enjektabl olarak deri altı yolla uygulanan Brucella aşılarının bir çok dezavantajları vardır;
Deri altı yolla uygulanan aşılar sadece belli yaş (kuzu ve oğlaklarda 3-6
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
ay, buzağılarda 4-8 ay) grubundaki
genç hayvanlara uygulanırlar. Erginler için (gebeler hariç) azaltılmış dozda ayrı bir aşı olan Ergin aşılarının uygulanması gereklidir. Bu açıdan kitle
aşılamaları için uygun değildir.
la uygulamalara kıyasla yavru atma
riski daha düşüktür. Bu nedenle riskin
düşük olduğu gebeliğin son aylarında
kullanılabilmektedir.
Uygulaması kolaydır ve güvenlidir.
Enjektabl aşılar uzun süreli serolojik
yanıt oluşumuna neden olur ve bu durum aşılı ve enfekte hayvanların ayrımında problemlere neden olur.
Gebelik periyodunda uygulandığında
gebe koyun ve keçilerde yavru atma
riski çok yüksektir. Bu nedenle gebelerde kullanılması kontrendikedir.
Saçılım yaygındır ve saçılan bakteri
sayısı yüksektir.
Uygulama zorluğu vardır ve uygulamalarda risk fazladır.
Konjuktival aşıların
avantajları;
Koyunlarda 3 aydan büyük her yaş ve
cinsteki hayvanlara uygulanabildiği
için kitle aşılamalarına uygundur.
Sığırlarda 3 aydan büyük her yaştaki
dişi sığırlara aşı uygulanabilmektedir.
Kısa süreli ve düşük seviyede serolojik yanıt oluşumuna neden olur.
Böylece aşılı ve enfekte hayvanların
ayrımını kolaylaştırır.
Gebelik periyodunda uygulandığında
gebe koyun ve keçilerde derialtı yol-
KONJUKTİVAL AŞILARIN
ÖZELLİKLERİ:
Brucella konjuktival aşıları, deri altı
yolla uygulanan enjektabl Brucella
aşılarında kullanılan aynı suşlar kullanılarak hazırlanmaktadır. Liyofilize
Konjuktival aşılar renkli bir sulandırıcı
ile çözdürülerek hayvanların gözlerine
damlatma yoluyla uygulanmaktadır.
Rev.1 Konjuktival aşısı, koyun ve
keçilerde Brucella melitensis etkeninin neden olduğu Brucellosis hastalığına karşı aktif bağışıklık sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Canlı,
attenue ve liyofilize bir aşıdır. Rev.1
aşısı 3 aylıktan büyük her yaştaki
sağlıklı erkek/dişi koyun ve keçilere
www. www.izmir-vho.org
47
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
uygulanabilmektedir.
Her bir doz aşı 0.5-2 x109 (0.5-2 milyar) miktarında Brucella melitensis
Rev.1 suşu içerir. Enjektabl aşılarda bir dozdaki bakteri sayısı 1-3 milyar idi. S19 aşılarında ise bir dozda
5-10 milyar bakteri (Enjektabl aşılarda 40-120 milyar/doz) bulunmaktadır.
Konjuktival aşılarda göze damlatma
yöntemiyle uygulanan aşı ile verilen bakteriler, baş ve boyunda bulunan lenf organ ve dokularına gelerek
lokalize olurlar. Bu nedenle tüm vucuda generalizasyonları sınırlı kalır ve
daha düşük seviyeli bir enfeksiyon,
daha az saçılım gösterirler. Aynı zamanda konjuktival aşılamalarda daha
kısa süreli ve daha düşük seviyede bir
antikor yanıtı meydana gelmektedir.
Brucella aşılarındaki Liyofilize pellet
belli oranda (1/10.000) Patent Blue V
içeren enjeksiyonluk suda çözdürülür.
Zararsız bir boya olan patent blue
48
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
göze damlatılan aşının fark edilmesi
amacıyla sulandırma sıvısına eklenmiştir.
Uygulama için hayvanın başı hareket
etmeyecek şekilde tutulur ve göz
kapağı hafifçe kaldırılarak oluşan konjuktival boşluğa bir damla aşı damlatılır. Damlanın tam olarak konjuktival boşluğa uygulandığından emin
olunmalıdır. Şüpheli durumlarda diğer
göze tekrar aşı uygulanır. Uygulama
aşamasında damlanın uygulayıcı ve
hayvanı tutan kişiye bulaşmaması için
gereken tedbirler alınmalıdır. Bir doz
(bir damla) aşıdaki bakteri sayısının
insanlarda enfeksiyon oluşturmak için
yeterli olduğu unutulmamalıdır. Bu
nedenle aşılama esnasında gerekli
tedbirler titiz bir şekilde uygulanmalıdır.
Aşılamadan sonra göze damlatılan
aşıda bulunan bakteriler belli bir süre
(1-2 hafta) canlılığını koruyabilmektedir. Ayrıca doğum yapan hayvanlarda
genital yolla, laktasyondaki hayvanlarda süt yoluyla aşı suşunun saçılım
gösterebileceği tüm referans kaynaklarda belirtilmektedir. Konjuktival
aşılarda enfeksiyon ve saçılım riski
daha düşük olmasına rağmen Türkiye’de tüm Brucella aşılarının yasal
arınma süresi 3 ay olarak kabul edilmiştir. Aşılanan hayvanlar 3 ay süreyle kesime sevk edilmemeli, sütleri ise
gerekli işlemlerden sonra (pastöri-
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
zasyon, UHT, kaynatma gibi) işlemlerden sonra tüketilmelidir.
Aşı uygulayan kişilerin korunması gerekir
Brucella aşılamalarında uygulayıcının
korunmasına yönelik uyarılar ve alınması gereken tedbirler aşağıdaki gibi
sıralanabilir.
edilen bölge su ve sabun veya uygun
bir dezenfektanla iyice yıkanmalıdır.
Dezenfektan olarak Fenolik, İodofor,
Aldehit formulasyonlu dezenfektanlar
veya alkol kullanılabilir. Ciddi bulaşma
tehlikesinde gecikmeden tıbbi yardım
alınmalıdır.
Aşılama sonrası aşı şişeleri, enjektörler ve aşılama ekipmanı çevreye atılmamalı, 30 dakika kaynatılarak veya
uygun ile dezenfektanla muamele
edilerek imha edilmelidir. Son kullanma tarihi geçen veya imhası gereken
aşılar için de aynı yöntemle veya 121
°C’de 20 dakika süreyle otoklav işlemiyle imha işlemi uygulanmalıdır.
Hayvan sahibi olası saçılımlar konusunda uyarılmalıdır.
Brucella aşı suşları, insanlar için patojendir. Aşı suşu düşük virulense sahip olmasına rağmen, özellikle mukoz membranlar, hasarlı deri yoluyla
insanları enfekte edebilir. Bu nedenle uygulama sırasında asepsi ve antisepsi kurallarına uyulmalı, eldiven,
maske ve gözlük gibi koruyucu ekipmanlar kullanılmalıdır. Aşı sulandırma ve uygulaması işlemlerinde aşının
göz ve deriye temasından özellikle
kaçınılmalıdır. Uygulama sonrasında
eller, su ve sabunla yıkanmalıdır.
Aşı ile kazara temas halinde temas
Aşılanan hayvanlar:
Aşılamadan sonra hayvanlarda aşırı
reaksiyonlar görülmemektedir. Bazen
görülen geçici beden ısısı yükselmesi ve normal aşı reaksiyonu olarak
değerlendirilmelidir. Ayrıca uygulanan aşı, erken dönemde infeksiyon
ile karışabilen serolojik yanıta neden
olabilir. Ancak belli bir süre sonra (4-5
ay) antikor seviyeleri sıfır noktasına
düşmektedir. Bu nedenle aşılamadan
belli bir süre sonra yapılacak testlerle hasta ve enfekte hayvanları ayırt
etmek mümkün olacaktır. Aşılamanı
yoğun olarak uygulandığı bu dönemwww. www.izmir-vho.org
49
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
de serolojik test sonuçlarının hastalık
teşhisi açısından önemi olmayacağı
için resmi laboratuvarlarda Brucella
serolojik testlerinin uygulanması yasaklanmıştır. Konjuktival aşılamalarda
kalıcı antikor yanıtı oluşmadığı için,
projenin daha sonraki aşamalarında
serolojik testler hastalık teşhisi için
kullanılabilecektir. Bu aşamaya gelindiğinde test ve kesim yöntemiyle
eradikasyonun ileri aşamasının uygulanmasına geçilecektir.
Brucellozis hastalığına karşı bağışık
koruma esas olarak hücresel bağışıklık
özelliğindedir. Brucella aşılamalarında antikor yanıtı bağışıklığın kriteri
değildir, ancak immun sistemin uyarılma derecesinin bir göstergesi olarak
değerlendirilebilir. Hastalığın etkeni
hücre içine yerleşen bir bakteri olduğu
için kandaki antikorların etkisi sınırlı
kalmaktadır.
Konjuktival aşıların
gebelerde kullanımı
Rev.1 aşısı 3 aylıktan küçük hayvanlara, ayrıca zayıf ve hasta hayvanlara uygulanmamalıdır. Tüm Brucella
aşıları genel kural olarak abortlara
neden olabilecekleri için gebelerde
kullanılmamalıdır. Ancak konjuktival
aşılar ile yapılan kitle aşılamalarında,
daha fazla hayvanın aşılanması için
abort riskinin düşük olduğu gebeliğin
50
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
son ayındaki hayvanlar aşılanması
tercih edilebilmektedir. Gebeliğin erken döneminde yapılan aşılamalarda
aşı suşu, yavru ve yavru zarlarına
zarar vererek abortlara neden olabilir.
Gebeliğin ileri döneminde ise (koyunlarda son ay) yavru ve yavru zarları
gelişimini büyük oranda tamamladığı
için abort riski düşüktür. Ancak koç
ve teke katımının kontrol edilmediği
sürülerde, yani koç ve tekelerin devamlı sürüde bulunduğu durumlarda,
koyun ve keçilerde gebeliğin son ayını
tespit etmenin güçlüğü nedeniyle bu
kurala uymak pratikte mümkün olamamaktadır. Nitekim Türkiye’de uygulanan eradikasyon projesinin ilk yıl
aşılamalarında gebeliğin erken döneminde aşılanan sürülerde düşük oranlarda da olsa abort vakaları görülebilmektedir.
2013 yılı Mart ayında yayınlanan
Hayvan Hastalıklarında Tazminat Yönetmeliğine göre (06.03.2013, Sayı
: 28579) resmî veteriner hekim veya
sorumluluğundaki yardımcı sağlık
personeli ile yetkilendirilmiş veteriner
hekim tarafından yapılan aşı ve serum
uygulaması nedeniyle öldüğü veya
ölüm öncesi kesime tabi tutulduğu
resmî veteriner hekim raporu ile tespit
edilen hayvanların bedellerinin tamamının ödenmesi kararlaştırılmıştır.
Böylece eradikasyon projesi nedeniyle yapılan aşılamadan zarar gören
hayvan sahiplerinin mağduriyetinin
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
DOSYA: BRUCELLA
giderilmesi sağlanmıştır.
Konjuktival aşıların hasta
sürülerde kullanımı
Brucellozis görülen sürülerde aşı kullanımı çok sorulan sorulardan birisidir.
Bir sürüde abort görülmesi Brucellozis’ten şüphelendirir ancak Laboratuvar teşhisi olmadan kesin tanı konulamaz. Hayvan Hastalıkları ile
Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü (2013/04) Genelgesine göre “..
Bakteriyolojik olarak hastalığın tespit
edildiği yerlerde henüz konjuktival aşı
uygulanmamışsa mihrak aşılaması
yapılacak, mihrak aşılamalarında
özellikle aynı merayı kullanan birkaç
köy varsa sirayete maruz sınıfına bu
köylerde alınacaktır.” Buna göre Brucellozis pozitif olan sürülerde aşı uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Bu yolla sürüde veya mihrakta bulunan özellikle negatif olan hayvanların
bağışıklanması hedeflenmektedir.
Hastalık çıkışı ve Tazminat
Brucellozis
eradikasyon
projesi
gereğince Brusellozis hastalık çıkışı
ve tazminat ödenebilmesi için bakteriyolojik teşhis yapılması zorunlu
tutulmuştur. Serolojik test sonuçlarına
göre hastalık çıkışı ve takibi yapılması
uygulaması kaldırılmıştır. Damızlık
erkek hayvanlarda ise serolojik test
kullanımına devam edilerek, pozitif olanlar damızlıktan çıkarılacaktır.
Serum pozitif damızlık erkekler tazminatsız kesime sevk edilecek veya
kastre edilerek serbest bırakılacaktır.
Abort vakalarında atık yapan sığır, koyun ya da keçilerde atık yavruda bakteriyolojik yöntemle Brucellozis tespit
edildiğinde, halk sağlığını korumak
amacıyla şartlı kesim yapılmaması
ve atık yapan hayvan mahallinde itlaf ve imha edilmesi öngörülmektedir. Aynı şekilde aşı uygulamasından
sonra görülen abort vakalarında, atık
yavruda bakteriyolojik olarak Brucellozis tespit edildiğinde atık yapan
hayvan için itlaf ve imha uygulanması
yapılacaktır.
Sonuç olarak;
Brucellozis hastalığı artık ülkelerin
gelişmişlik kriterlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 2012 yılında
başlatılan Brusellanın Konjuktival Aşı
İle Kontrol ve Eradikasyonu Projesi,
Türkiye’nin bu hastalıktan kurtulması
için büyük bir fırsattır. Bu şansımızı
iyi kullanarak gerek hayvan sağlığı,
gerek insan sağlığını tehdit eden bu
hastalığı eradike etmeliyiz.
www. www.izmir-vho.org
51
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
52
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
VETERİNER HALK SAĞLIĞI,
VETERİNER HEKİMLİĞİ
MESLEĞİNİN
EVRENSELLİĞİNİN
BİR GEREĞİ MİDİR?
Adnan SERPEN
Veteriner Hekim
İzmir Veteriner Hekimler Odası Veteriner Halk
Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi
Evrensellik, anlayış düzleminde, hem bilgi hem
de siyasal alanlarda genel geçer ilkelerin var
olduğunu öne süren ve bu ilkelerin her yerde
mutlak geçerliliğini savunan anlayış biçimidir. Bu
yaklaşım, gerçekliğin bir bütün olduğunu ve onun
bilgisinin de bir bütün olarak varolması gerektiğini öne sürer. Yani bir şeyin insanlar tarafından
kabul görüldüğü anlamına gelir (1). Evrensellik
düşüncesi, tarihi süreç içerisinde birçok düşünür
tarafından savunulmuş ve gündeme getirilmiştir.
Daha Milattan altı yüzyıl önce, Konfiçyus, Evrensel İnsanlık düşüncesinin sonucu olarak, uluslar
arası bir örgütün kurulması gerektiğini belirterek
bu örgüte, yurttaşların en güçlü ve erdemli olanları arasından seçilecek delegeler gönderilerek
ortak iş ve çıkarların yönetilmesini önerir(2).
Tarihsel süreç içerisinde evrensellik düşüncesi
konusunda çok farklı düşünür tarafından bugüne kadar bir takım fikir ve düşünce ortaya atılmıştır. Fakat dünyanın bugün geldiği noktada
yaşadığı sorunların giderilmesinde Milattan altı
yüzyıl önce, Konfiçyus’un ortaya attığı evrensel-
www. www.izmir-vho.org
53
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
lik düşüncesinin uluslar arası alanda
hayata geçtiğini ve kabul gördüğünü
görüyoruz. Dünyanın bugüne kadar
geçirdiği süreçte önemli bir noktaya
gelen evrensellik Veteriner Hekimliği mesleğini de yakından ilgilendirmektedir. Bir ihtiyaçtan ve zaruretten
doğan Veteriner Hekimliği mesleği
aradan geçen 250 yıl zarfında gerek
aldığı eğitim, gerek mesleki uygulamaları açısından evrensellik kazanmış bir meslektir. Bunda, dünyanın
250 yıllık sürecinde ortaya çıkan şartların rolü hiçbir zaman yadsınamaz.
Bundan 250 yıl önce bir ihtiyaç ve
zaruretten doğan Veteriner Hekimliği mesleği o tarihlerde hüküm süren
ve tüm dünya ekonomilerini alt üst
eden, büyük kıtlık ve açlıklara neden
olan hayvan hastalıklarına çare bulabilmek içindi. Bu doğuş zamanın
Fransa Kralı XV Louis’nin, Fransa’nın
Lyon şehrinde Claude Bourgelat
(1712-1799) tarafından açılacak veteriner okulunun eğitime başlaması
için ikna edilmesi, ve bunun üzerine
zamanın Fransa Danıştay’ının 1761
yılında pratisyen veteriner ve hayvan
hastalıkları konusunda usta bir yazar
olan Claude Bourgelat (1712-1799)
’ın Lyon’da “Sığır,At ve diğer evcil
hayvanların anatomi ve hastalıklarını öğretmesi ” amacıyla bir veteriner
okulu açması için yetki vermesiyle
mümkün olur. Bu yetkinin verilme54
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
si ile 1762 yılında Fransa’nın Lyon
şehrinde ilk Veteriner Okulu eğitime
başlar (3,4,5). Dünyada ilk defa böyle
bir eğitimin başlatılması ile bugünün
profesyonel veteriner hekimliği anlayışının hayata geçirilmesi ve eğitiminin yapılması için bir dönüm noktası
olmuştur.
İlk önceleri hayvanların hastalıklarını
tedavi etmekle işe başlayan Veteriner
Hekimliği mesleği daha o tarihlerde
hayvanların etleriyle insanlara bulaşan hastalıkların önüne geçilebilmesi
amacıyla et muayenesi için görev
alır, daha sonra A.B.D’nin Boston
şehrinde bulunan, Bostonlu Frank
S. Billings, isimli bir veteriner hekim,
1884 yılında New York’ta “D.Appleton
and Company” tarafından, Veteriner
Hekim Frank S.Billings’ın < Hayvan
Hastalıklarının Halk Sağlığıyla İlişkisi
ve Halk Sağlığının Korunması ( The
Relation of Animal Diseases to The
Public Health and Their Preven tion )
> adlı kitabını yayınlayarak “Hayvan
Hastalıklarının Halk Sağlığı İlişkisi,”
nin sosyal boyutunun olduğunu ortaya koyarak bunun bilimsel gelişmelere bağlı olduğunu işaret ederek dikkat çeker. Söz konusu kitabın açılış
cümlesinde yer alan hayvan hastalıklarının HS ile olan ilgisini açıklayan
ifadesi o yıllar itibariyle HS kavramının yeni yeni ortaya çıktığı bir sırada
gündeme gelmesi veteriner biliminin
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
HS ile ilişkisini somut olarak ortaya
koymasından dolayı çok önemliydi.
Daha o yıllarda Frank S. Billings,
hastalıklı inek kadar ineğin sütünün
de çok önemli bir hastalık kaynağı
olduğuna dikkat çeker. Bu gelişmeler,
hem kamu , hem özel hayvan sağlığı,
hem de koruyucu hekimlik uygulamaları için önemli bir temel oluşturur.
(6,7,8,9). Bunların sonucunda 20.
yüzyılın başında, koruyucu veteriner
hekimlik ulusal programları birçok ülkede kurulur (6,7). 1946 Yılında New
York’ta yapılan BM [ Birleşmiş Milletler ( United Nations < UN >)] ‘nin,
Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında, BM ‘e bağlı WHO [World Health Organization ( Dünya Sağlık Örgütü < DSÖ>)]’ tü kurulması ile ilgili
BM ‘nin, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantısında, BM’e bağlı DSÖ’nün
kurulmasına yönelik yapılan tartışmalar sırasında insan sağlığının
korunması ve iyileştirilmesi yönünde
veteriner hekimliğin bilgi, uzmanlık ve
kaynakların insan sağlığının korunabilmesi amacıyla kullanılmasına yönelik veteriner hekimliğin halk sağlığı
faaliyetleri için kavramsal bir çerçeve
ve programatik bir yapıya kavuşturulması amacıyla ilk defa resmi düzeyde tartışılır (10). 1946 Yılında New
York’ta yapılan BM ‘nin, Ekonomik ve
Sosyal Konseyi toplantısında, BM’e
bağlı DSÖ’ tünün kurulmasına karar
verilir ve 1948 yılında resmen kurulur
(11,12). 1948 Yılında DSÖ’nün kurulmasıyla birlikte DSÖ bünyesinde
VHS departmanının oluşturulması
için Amerikalı Veteriner Hekim, ve
ayni zamanda Virolog olan Martin M.
Kaplan ( 1915 - 2004 ) görevlendirilir
ve Veteriner Halk Sağlığı (VHS) birimini,1955 Yılında da VHS’nın Avrupa
bölümünü kurar (6,9,13).
1950 Yılının Aralık ayında İsviçre’nin
Geneva kentinde DSÖ ve UN/FAO [
United Nations / Food and Agriculture Organization ( Birleşmiş Milletler
Gıda Tarım Teşkilatı)]’nın konu uzmanı eksperler ile ortaklaşa düzenlenen ilk Zoonoz ( Hayvandan İnsana
Geçen Hastalıklar ) toplantısında,
A.B.D’de oluşturulan Amerikan Veteriner Halk Sağlığı Kurulu ( AVHSK
) tarafından ilk defa kullanılan VHS
tanımı olan: ”hastalıkların önlenmesi, yaşamın korunması ve insanlığın
verimliliği ile refahı adına veteriner tıp
bilimin den etkilenen ve onu etkileyen
tüm toplumsal olayları kapsamaktadır.” tanımı kabul edilir (9). Bu tanım
yıllar sonra 1999 yılında İtalya‘nın
Teramo kentinde düzenlenen “VHS‘
nın gelecekteki Trendleri “konulu bir
seminerde ve ayrıca WHO‘de düzenlenen toplantılarda;”VHS konsept’i
[Concept ( Kavram )]en son şekliyle:
veteriner tıp biliminin insanın mantıksal, fiziksel ve sosyal yapısına olan
katkıların tümü” olarak tanımlanır
www. www.izmir-vho.org
55
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
(14).
1948 Yılında DSÖ bünyesinde VHS
biriminin kurulmasıyla birlikte VHS ile
ilgili değişik tarihlerde önemli kararlar alınarak rapor halinde yayınlanır.
D.S.Ö ve FAO’nun VHS’na ilişkin
aldığı belli başlı önemli kararlar ve
bu kararlara ilişkin yayınlanan raporlar sırasıyla şöyle; 11-16 December
1950, tarihleri arasında Geneva’
da düzenlenen JOINT WHO/FAO
EXPERT GROUP ON ZOONOSES,
isimli toplantıya ait 1951 yılında DSÖ
tarafından yayınlanan Joint WHO/
FAO Expert Group on Zoonoses,
Report on the First Session, 11-16
December 1950, World Health Organization Technical Report Series
No:40.’ raporu, 6-10 June 1955,
tarihleri arasında Geneva ‘da düzenlenen Advisory Group on Veterinary
Public Health , isimli toplantıya ait
1956 yılında DSÖ tarafından yayınlanan WHO Technical Report Series
No:111, Advisory Group on Veterinary Public Health Report ‘u, 11-16
August 1958, tarihleri arasında Stockholm ‘da düzenlenen Joint WHO/
FAO Expert Committee on Zoonoses, Second Report, World Health
Organization Technical Report Series
No:169. ‘ no’lu rapor, 25 November2 December 1974 tarihleri arasında Geneva’da düzenlenen “ JOINT
FAO/WHO EXPERT COMMITTEE
56
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
ON VETERINARY PUBLIC HEALTH”
isimli toplantıya ait DSÖ tarafından
1975 yılında yayınlanan“ The Veterinary Contribution Public Health
Practice, Report of a Joint FAO/WHO
Expert Committee on Veterinary Public Health Report, TRS No:573, FAO
AS No:96 no’lu, 4-8 December 1989,
tarihleri arasında Geneva ‘da düzenlenen ve DSÖ’ü konsültanlarının
katıldığı Health Systems Research
and Intersectoral Collaboration in
Veterinary Public Health , isimli toplantıya ait DSÖ tarafından 1990 yılında yayınlanan WHO/CDS/VPH/90.88
no’lu ve 01-05 March 1999, tarihleri
arasında İtalya’nın Teramo, kentinde toplanan WHO Study Group on
Future Trends in Veterinary Public
Health,’nun 2002 yılında yayınlanan
Future Trends in Veterinary Public
Health,WHO Technical Report Series: 907 no’lu raporlardır. Alınan
bu kararlar ve yayınlanan raporlar
sonucunda VHS evrensel bir boyut
kazanması nedeniyle gereklerini
yerine getirmekte evrenselliğin gereği
zorunluluktur. Bu evrensel gereklilik
karşısında kimse kendisini bunun
dışında tutamaz ve yok sayamaz.
VHS’nın evrensel boyut kazanması
ayni zamanda Veteriner Hekimliği
mesleğini de gerek aldığı eğitim ve
yaptığı uygulamaları ile evrensel
hale getirmiştir. Çünkü bu evrensellik kaynağını, 1999 yılında İtalya’nın
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Teramo kentinde düzenlenen “VHS”
nın gelecekteki Trendleri” konulu
toplantıda VHS’na ; “veteriner tıp
biliminin insanın mantıksal, fiziksel ve
sosyal yapısına olan katkıların tümü”
şeklinde ki tanımdan almaktadır.
VHS, bütüncül veterinerlik hizmetlerini içeren, daima insan tıbbı ile iç içe
ortak çalışan ve HS içinde Veteriner
Biliminin katkılarının farkındalığını
ortaya koyabilmek için kullanılan terminolojik bir kavramdır. Çünkü VHS
faaliyetleri, doğrudan bireye yönelik
hizmet götüren diğer HS faaliyetleriyle birlikte çalışmak zorundadır. VHS’
nın faaliyet alanı oldukça bilimsel
olup sadece veteriner hekimleri kapsamaz, aynı zamanda insan hekimlerini, hemşireleri, mikrobiyologları,
hayvan kaynaklı hastalıkların tedavi
ve korunmasına katkıda bulunan herkesi içine alır. VHS, HS’ nın analiz ve
tasarımını içine alan, ayni zamanda
hayvanlarla ilgili olmayan alanlara da
katkıda bulunur (15).
VHS’nın diğer faaliyet alanlarına baktığımızda Biyomedikal bilimler klinik
bilimlerini, tıpkı bir ağacın kökleri
gibi;nasıl ki ağacın gövdesinin yaprak
ve meyve oluşumunu gerçekleştirmesi için kökleri beslerse biyomedikal
bilimlerde ayni şekilde Klinik Bilimlerini besler ve destekler (17). Bu nedenle İnsan Tıbbının Klinik Bilimleri
şekil-3’de görüldüğü üzere VHS Bi-
yomedikal bilimlere
verdiği katkı ve destek sayesinde biyomedikal bilimler beslenir, gelişir ve
insanlığa hizmet eder.
Veteriner Halk Sağlıkçılar:
• Gıda Güvenliği ve Korunması
• Hayvansal Gıda Kontrolü
• Yeni Hastalıklardan/zoonozlardan
koruma ve kontrol
• İnsan Sağlığı programları
• Çevre, Yaban Hayat Sağlığı, Evcil
Hayvan Sağlığı, insan ilişkisi
• Immunizasyon programları
• Çevre/Ekosistem Sağlığı
• Toksikolojik kontaminantlar, Yaban
hayatı sağlığı
• Acil durumlarda ilk yardım (insan
ve hayvan)
• Biyolojik ve Tarımsal Terörizm
• Salgın hastalıkların araştırmaları
• Sağlığın geliştirilmesi
• Zarar, hasar tespiti ve önlenmesi
• Meslek sağlığı programları
• İlaç etkileşimi ve güvenliği
• Araştırma ve hayvan araştırmaları
• Ulusal ve global sağlık
Ve diğer alanlara yönelik görevler
(19) olmak üzere bu görevlerini dünyanın neresinde olursa olsunlar
yerine getirmek mecburiyetinde ve
zorunda oldukları için VHS, Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel bir
gerekliliğidir. Bu gereklilik veteriner
hizmetlerinin sadece hayvan tedavi
etmekten ibaret olmadığını ortaya
www. www.izmir-vho.org
57
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
koymaktadır. Bunun sonucunda veteriner hekimliği mesleği 1762 yılında
Fransa’nın Lyon şehrinde doğuşundan bugüne kadar yüksek derecede
gelişme göstererek bugün Dünya
Veteriner Hekimler Birliği [World Veterinary Association (WVA ) ] Başkanı
Sayın Dr.Tj.JORNA’nın belirttiği gibi
ve şekil-3’de görüldüğü üzere Hayvan Sağlığı, Halk Sağlığı yani VHS
ve Hayvan Refahı olmak üzere üç
ana sütun üzerine oturan çağdaş bir
meslek haline gelmiştir.
Halk Sağlığı ( HS ) açısından tüm
insanlığı ve ekonomik değeri olan
çiftlik hayvanlarını tehdit eden bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde tüm
dünya ülkelerini ortak kararlar almağa sevk etmesi kısa zamanda Veteriner Hekimliği mesleğinin eğitim ve
uygulamada evrenselliğini gündeme
getirmesi sonucunda Veteriner Hekimliği mesleğine evrensel bir boyut
kazandırmıştır. Çünkü her ülke kendi sınırları içinde alacağı bir takım
kararlar kendisinin dışında ki tüm
dünya ülkelerinin güvenli olmasını
sağlamayabilir. Bunu önleyebilmek
için Veteriner Hekimliği mesleğine
eğitimden başlayarak mesleki uygulamalara kadar tüm dünyanın ortaklaşa aldığı kararlar doğrultusunda
birliktelik sağlanmıştır. Bu konuda
ilk uygulama, İngiltere’nin yeni Edinburg Veteriner Koleji Profesör’ü John
58
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Gamgee’nin Avrupa’yı Sığır Vebası’ndan koruyabilmek için uluslararası bir kongrenin yapılmasını önerir.
1863 yılında Almanya’ nın Hamburg
kentinde ilk “ Uluslararası Veterinerler Kongresi ”nin toplanmasına da
neden olmuştur. Bu kongrede, John
Gamgee kongrede; hayvan nakli ve
trafiğinin hayvan hastalıklarının yayılmasında oynadığı rolü ve tehlikeye
dikkat çekmesi sonucunda ilk defa
evrensel boyutta “Hayvan Hastalıklarıyla Savaşımda Kurallar ” saptanır
ve uygulamaya konur (21). Veteriner
Hekimliği mesleği yüksek derecede
gelişmiş bir meslek olup 1762 yılından bugüne kadar bir takım aşamalar
geçirerek günümüzde hayvan hastalıklarının teşhis ve tedavisinin dışında
şekil-1’de görüldüğü üzere özel uzmanlık gerektiren çok farklı alanları
içeren Veteriner Halk Sağlığı hizmet
vermesi nedeniyle her yönüyle evrensel bir meslektir. Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel boyut kazanmasında Veteriner Halk Sağlığının
rolü hiçbir zaman yadsınamaz.
Veteriner Hekimliği mesleği dünyada
ilk ortaya çıktığı yıllarda sadece hayvan hastalıklarının tanı ve tedavisi ile
uğraşmaya başlamış fakat dünyanın
her geçen gün değişen şartlarına
bağlı olarak faaliyet alanı gittikçe
genişleyerek bugün hayvan hastalıklarının yanı sıra halk sağlığı ve insan
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
sağlığının sağlık sorunlarının çözümünde insan hekimiyle birlikte “ TEK
SAĞLIK ( ONE HEALTH ) “konsepti
çatısı altında bir takım faaliyetlerde
bulunan tıbbın önemli bir disiplini
haline gelmesinde evrensel Veteriner
Halk Sağlığı anlayışının önemi büyüktür.
Uluslararası alanda Veteriner Hekimliği eğitimi ve öğretiminin standardizasyonu konusunda çalışmalar
yapan W.V.A,CVE [Committee on
Veterinary Education (Eğitim - Öğretim Komitesi )], EU-ACVT [ Advisory
Committee on Veterinary Training <
of the European Union > ( AB Veteriner Hekimliği Eğitim – Öğretim Danışma Komitesi)] ve EAEVE [European Association of Establishments
for Veterinary Education ( Avrupa
Veteriner Eğitim Kurumları Birliği <
A.V.E.K.B )] adlı kuruluşlar (23) Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel
boyutta hizmet verecek Veteriner
Hekimlerin yetiştirilebilmesi amacıyla
evrensel eğitim programlarını belirlerler. Belirledikleri evrensel eğitim
programları içinde evrensel Veteriner
Halk Sağlığı eğitim programı da yer
alır. Bu üç uluslararası kuruluş, eğitim - öğretim çalışmalarında iletişim
ağı oluşturarak eğitim öğretime temel
oluşturacak evrensel temel standartları saptar. Veteriner Halk Sağlığı,
Veteriner Hekimliği mesleğinin evrensel olmanın gereğidir. Bu neden-
ledir ki TEK SAĞLIK KONSEPTİ’ nin
temelini oluşturur. Çünkü TEK SAĞLIK KONSEPTİ insan hekimliği ile
veteriner hekimliği mesleklerinin dünya sağlığının korunması için birlikte
ortak hareket etme ilkesine dayanan
evrensel bir kavramdır.
Kaynaklar:
1. Wikipedia (2013) Evrensellik . http://
tr.wikipedia.org/wiki/Evrensellik
2. KORKMAZ,Ö.(2002) Tarihsel Süreç
İçerisinde Evrensellik Düşüncesi.D.E.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,Cilt:4,
Sayı:3,Yıl:2002 – İZMİR
3. CHARY,J.F.(2009) İnvitation for the
next World Conference on Veterinary
Education. 12-14 October 2009 Evolving Veterinary Education for a Safer
World, Paris – FRANCE
4. Vet2011(2011) Vet2011 why, with
whom and how ?. www.vet2011.org
5. ERK,N.(1963) Tarihte Önemli Sığır
Vebası ve 1920’ye kadar memleketimizde ki duru mu. A.Ü.Vet.Fak.Dergisi,Cilt.10,Sayı.3-4,Yıl:1963 – ANKARA
6. SCHUMAN,L.M.(1959) The First National Institute on Veterinary Public Health Practice. A.J.P.H , February 1959,
Vol:49, No:2 – USA
7. STEELE,J,H.,(1964) The Socioeconomic Responsibilities of Veterinary
Medicine,USA
8. STEELE,J,H.(2008) Veterinary Public
Health; Past success,new opportunities.Preventive Veterinary Medicine,86
(2008) 224-243
9. TEMİZYÜREK,A.(2007) Çeviri:Vetewww. www.izmir-vho.org
59
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
riner Halk Sağlığı Kitaplığı (A Bookshelf
on Vete rinary Public Health). www.
izmir-vho.org
10. ARÀMBULO III, P,V.,(1991) Veterinary public health: perspectives at the
threshold of the 21th Century.Rev.sci.
tech.Off.Epiz., 1991,11(1),255-262,Paris-FRANCE
11. DİRİCAN,R ve BİLGEL,N.(1993)
Halk Sağlığı, II. Baskı.U.Ü.Güçlendirme
Vakfı Yayın No:70,U.Ü.İ.İ.B. F.İşletme
İktisadi ve Muhasebe Araştırma ve Uygulama Merkezi No:71-BURSA
12. WAIBEL,R.World Health Organization. http://www.faqs.org/nutrition/Smi-Z/
World-He alth-Organization-WHO.html
13. ROSENTSTOCK,L. ve ark.(2011)
Public Health Education in the United
States: Then and Now, Public Health
Reviews.2011:33:39-65,USA.
14. Report of a WHO Study Group (
2002 ), Future Trends in Veterinary
Public Health,WHO Technical Report
Series - 2002, WHO Geneva , SWITZERLAND
15. SERPEN,A.(2005) 21.Yüzyılda
Veteriner Halk Sağlığı,gelecekteki yeni
akımlar.İZMİR -Bölgesi veteriner Hekimler Odası, www.izmir-vho.org
16. The Role Veterinary Public Health
(2007) CDC - USA
17. Biomedical Sciences: http://www.
vet.utk.edu/departments/comparative/
biomed.php 30.01.2011 , 22:08
18. Comparative Medicine. http://www.
vet.utk.edu/departments/comparative/
index.php 30.01.2011 , 22:08
19. PAPPAIOANOU,M.(2008) Roles
and Educational Opportunities for Vete60
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
rinarians Working in Public Health. June
10, 2008 USPHS Scientific and Training,Tucson. – USA
20. JORNA,Tj.(2009) The general role
of the veterinary profession in public
health.12th World Congress on Public
Health,İstanbul – TÜRKİYE
21. ERK,N.(1978) Veteriner Tarihi-İkinci
Baskı.A.Ü.Veteriner Fakültesi Yayınları:352, Ders Kitabı:251 – ANKARA
22. WANNER,M.(2010) Profound education –pre-condution for free movement of veteri narians within Europe.2-3
November 2010-FVE TAIEX Workshop
on Strengthening livestock health and
Veterinary Services in Kiev – UKRAINE
23. BURGU, İ., GÜLCÜ, H, B., UĞUR,
M., BATMAZ, H., DURGUN, Z. (2008)
Türkiye’de Veteriner Hekimlik Eğitimi ve
İnsan Gücü Planlaması Mevcut Durum
ve 2013 Vizyo nu.Tıp-Sağlık Bilimleri
Eğitim Konseyi Türkiye’de Tıp-Sağlık
Bilimleri Alanında Eğitim ve İnsan Gücü
Planlaması Veteriner Hekim Çalışma
Grubu-Türkiye’de Tıp-Sağlık Bilimleri
Alanında Eğitim ve İnsan Gücü Planlaması-Mevcut Durum ve 2013 Vizyonu,Şubat 2008
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Atafen, Türkiye’nin ilk 7li ve
9lu aşılarını üretti. Dünya Veteriner Hekimler Günü 2013
ana temasının aşı olması dolayısıyla da İzmir için önem
taşıyan bu başarıdan dolayı
kendilerini kutluyoruz.
İzmir’de faaliyet gösteren Atafen
Firması 7li ve 9lu kombine aşıları
üreterek Veteriner Hekimlerin ve hayvancılık sektörünün kullanımına sundu. Daha önce Türkiye’de 5’li ve 6’lı
kombine aşılar üretilebiliyordu. Daha
büyük kombine aşılar ise ithalat yoluyla sağlanıyordu.
Önce 7li aşı
Ata Fen, Aralık 2012 tarihinde Colimix 7 aşısını meslektaşlarının ve
hayvancılık sektörünün hizmetine
sundu.
Kutlama için bir araya gelen gruba
teknik açıklamada bulunan Aşı Üretim Bölümü Direktörü Dr. Mestan
Özyer Clostridium perfringens B,C,D,
Novyi, Septicum, Chauvoei ve E.coli
komponentlerinden oluşan 7’li karma
aşının Veteriner Hekimlerin ve hayvan sahiplerinin yüzünü güldüreceğini, Avrupa Farmakopesine uygun
bir aşı üretmiş olmakla ve Türkiye’de
üretilen ilk 7’li karma aşıyı piyasaya
vermekle büyük gurur duyduklarını
ifade etti.
Türkiye’de en çok görülen hastalıkla-
ra karşı 7’li aşı
Dr. Mestan Özyer, tek aşıyla Türkiye’de en çok görülen Clostridial
haslalıklar olan Yanıkara, Malignant
ödem, Bradzot, Enfeksiyöz Nekrotik
Hepatitis, Enterotoksemi hastalığının
3 ayrı tipi olan Kuzu Dizanterisi, Struck ve Yumuşak Böbrek Hastalığı ve
E.coli enfeksiyonlarına karşı bağışıklık sağlamanın Colimix 7 ile mümkün
olacağını söyledi. Avrupa Farmakopesine göre aşı üretiminin zorlukları
olduğunu, ancak titiz bir çalışmayla
bu zorlukların üstesinden gelindiğini
söyleyen Dr. Özyer’i ve ekibini tüm
merkez personeli içtenlikle kutladılar.
Genel Müdür Tahir S.Yavuz önce Dr.
Mestan Özyer’i ve sonra da aşıyı
üreten ekibi kutladı ve başarılarının
artarak devam edeceğine inandığını
belirtti.
7’Lİ DEN SONRA 9’LU AŞI
Ata Fen yakında piyasaya verdiği
7’li Karma Clostridium + E.coli aşısının ardından 2013 Ocak ayında 9’lu
www. www.izmir-vho.org
61
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
duyduğu gururu diğer çalışanlarla
paylaştı.
Karma aşısı olan Colimix-9 aşısının
da üretimini gerçekleştirerek satışa
sundu. Şirket merkezinde çalışanlarla yapılan bir kutlama töreninde 9’lu
pastayı kesen Ata Fen yetkilileri Türkiye’nin ilk 9’lu Karma aşısını üretmiş
olmaktan dolayı mutluluklarını dile
getirdiler.
Her iki aşı da Avrupa Farmakope
kriterlerinde Dr. Özyer asıl başarının Avrupa Birliği Standartlarında
bir aşının üretilmiş olması olduğunu
söyleyerek “biz baştan beri kalite
çıtasını yukarıya koymuştuk ve GMP
şartlarında üretimi hedeflemiştik, bu
zorlu koşullarda bile böyle kaliteli aşılar yapabilmek güvenimizi pekiştirdi,
9’lu karma yaptık, E.coli ile kombine
ettik, üstelik AB standartlarında bir
ürün ortaya çıkardık, bu yaptıklarımız
yapacaklarımızın işaretidir.” diyerek
62
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Bölüm Direktörü Dr. Özyer “7’li ve
9’lu aşıları üretebilmek bu ülkenin bir
başarısıdır, ‘Türkiye artık üretebiliyor’
diyebilmenin gururunu yaşıyoruz”
dedi. Colimix-9 aşısında Yanıkara,
Malignant ödem, Bradzot, Enfeksiyöz
Nekrotik Hepatitis, Enterotoksemi
hastalığının 3 ayrı tipi (Kuzu Dizanterisi, Struck ve Yumuşak Böbrek Hastalığı) ve E.coli yanı sıra Basiller İkter
ve Cl.sordellii enfeksiyonlarına karşı
bağışıklık sağlıyor.
Tahir S.Yavuz, Aşı Üretim Bölümü
çalışanlarını ve Bölüm Direktörü Dr.
Mestan Özyer’i kutladı. Dr. Özyer
“Türkiye’nin ilk 9’lu Karmasını ve
dünyada E.coli ile kombine ilk Clostridium Karmasını yapmak bize nasip
oldu. Ben ve ekibim çok mutluyuz,
meslektaşlarımıza ve sektöre daha
nice birbirinden değerli aşılar sunacağız” dedi.
Ayrıntılı bilgi için :
http://www.atafen.com.tr/
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
27 NİSAN 2013
DÜNYA
VETERİNER
HEKİMLER GÜNÜ
KUTLU OLSUN
Etkinliklerimiz:
Veteriner Hekimler Ormanı İçin Fidan Dikme Töreni
(27 Nisan Cumartesi- Çeşme /Ildırı Mevkii)
Liselerde Meslek Tanıtımı (22- 26 Nisan Haftası)
İlk kez İzmir Veteriner Hekimler Odası olarak bu yıl
İlimizde meslektaşlarımızın görev yaptığı tüm kamu
kurumlarına yazışma yapılarak, Dünya Veteriner
Hekimler Günü ve mesleğimizin önemi
hakkında bilgilendirme yapılmış, afişimiz
gönderilmiş ve etkinliklerimiz duyurulmuştur.
www. www.izmir-vho.org
63
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
İKİ TOPLANTI BİR HABER
İki Toplantı Bir Haber
Dr. Abidin ATASOY
Veteriner Hekim
İl Sağlık Müdürlüğü Halk Sağlığı Şube
Müdürlüğü tarafından Leishmania konusuna ilişkin Ocak ve Şubat aylarında iki ayrı toplantı düzenlendi.
İlk toplantıda İl Sağlık Müdürlüğü Halk
Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından
Leishmania hakkında bilgilendirme
amaçlı bir sunum yapıldı. İlimizdeki
özellikle köpek popülasyonuna ilişkin
durum konuşuldu. Sahipsiz hayvanlara ilişkin mevcut yasalar kapsamında
Orman ve Su İşleri İzmir Şube Müdürlüğü tarafından bilgilendirme yapıldı.
İkinci toplantıda Visseral Leishmaniasis’in en önemli rezervuarı olarak
kabul edilen köpeklerde hastalığın
tanısının nasıl konulacağı ve hangi
bölgelerde hastalığın araştırılmasına
başlanılacağı ele alındı. Sahipli köpeklerde ve sokak köpeklerinde hastalığın kontrol altına alınmasının önemi vurgulandı. Bu konunun da ancak
hastalığın yaygınlığının İzmir’de ortaya konulabilmesiyle başarılabileceği
dile getirildi.
64
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Bu amaçla Ege Üniversitesi Parazitoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.
Dr. Yusuf ÖZBEL ve Prof. Dr. Seray
ÖZENSOY hastalığın tanısının konulabilmesi için gerekli laboratuvar desteğini verebileceklerini ifade ettiler.
Belediyelerin Veteriner İşleri Müdürlüğü yetkililerinin de katılım sağladığı
toplantıda sokak köpekleri için pilot
bölge olarak Bornova ilçesi düşünülerek bir sonraki toplantıya kadar gerekli fizibilite çalışmasının yapılması
gerekliliğinde hem fikir olundu.
Sahipli köpeklerde hastalığın tespiti
amacıyla odamız tarafından gerekli
bilgilendirmelerin yapılabileceği dile
getirildi. Bununla birlikte hazırlanacak
olan posterlerin ve broşürlerin klinisyen Veteriner Hekimlere dağıtılması
konusunda odamızın üzerine düşen
sorumluluğu yerine getireceği ifade
edildi.
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
GEDİZ DELTASI; İZMİR’İN
DOĞAL CENNETİ
Ömer DÖNDÜREN
Biyolog
İzmir Kuşcennetini Koruma ve Geliştirme Birliği
www. www.izmir-vho.org
65
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Gediz Havzası ve Deltası’nın Genel
Özellikleri
Antik çağdaki adı Hermos olan Gediz
Nehri, Ege Bölgesi’nin Büyük Menderes’ten sonra ikinci büyük akarsuyudur
ve oluşturduğu Gediz Havzası yaklaşık 1,7 milyon hektarlık (17.000 km2)
alanıyla Türkiye yüz ölçümünün %
2,2‘sini kaplar. Kaynağını Kütahya ili
sınırları içinde bulunan Murat ve Şaphane dağlarından alan Gediz Nehri,
toplam 401 km’lik bir yol kat ederek
İzmir Körfezi’nin kuzeyindeki deltasında denizle buluşur. Nehir tarih boyunca 7 defa yatak değiştirerek 40.000
hektarlık Gediz Deltası’nı oluşturmuştur. Günümüzde deltanın sınırları en
doğuda Mavişehir’den başlayarak,
kuzeybatıda Foça Tepeleri’ne, kuzeyde ise Menemen’e kadar uzanmaktadır. Deltanın yaklaşık 20.000 hektarlık
kısmı sulak alan özelliğindedir.
İzmir Kuş Cenneti ile Gediz Deltası
bazı durumlarda aynı anlamda, bazı
durumlarda ise tamamen farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. İzmir
Kuş Cenneti adıyla tanımlanan bölge,
daha çok Gediz Deltası’nın içinde bulunan yaklaşık 8000 hektarlık Homa
Dalyanı Yaban Hayatını Koruma Sahası’nı ifade etmektedir. Gediz Deltası Sulak Alanı’nın büyüklüğü ise bunun iki katından fazladır. Bu duruma
benzer şekilde bazı durumlarda Gediz
Deltası ifadesi deltanın tümünü ifade
66
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
etmek için kullanılırken, daha yaygın
olarak sadece sulak alan ve koruma
bölgesi içinde kalan 20.000 hektarlık
kısmı tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu yazı içinde Gediz Deltası,
20.000 hektarlık Gediz Deltası Sulak
Alanı’nı temsilen kullanılmıştır.
Flora ve Vejetasyon
Gediz Deltası Akdeniz iklim kuşağı
içerisinde bulunması nedeniyle, vejetasyonu Akdeniz bitki örtüsü özellikleri
taşır. Deltada bu zamana kadar yapılan bilimsel çalışmalarda 61 familyaya ait 314 bitki türü belirlenmiştir. Bu
bitki türlerinden ikisi (Campanula lyrata subsp. lyrata ve Stachys cretica
subsp. smyrnaea) endemiktir. Gediz
Deltası’nın özellikle güney kısımlarında önemli bir alan kaplayan Süpürge
otu (Limonium sieberi) bitkisinin oluşturduğu habitatlar, Avrupa Birliği Habitat Yönetmeliği altında öncelikli korunması gereken bir habitat tipidir.
Deltada yer alan tatlı ve tuzlu su
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
bataklıkları, lagünler, sazlıklar, tepeler, tuz tavaları, geçici sulak çayırlar,
tuzcul bozkırlar gibi birbirinden farklı
habitatlar, farklı özellikteki bitki birliklerinin alanda görülmesini sağlamaktadır.
Deltada tuzlu suyun etkili olduğu alanlarda tuzcul bitkiler hâkimdir.
Mavişehir’den başlayarak, Foça Tepeleri’ne kadar denizle karanın buluştuğu tüm kıyı şeridinde, lagünlerin
iç kesimlerinde ve deltanın kıyıdan iç
kesimlere doğru olan alanlarında bu
tuzcul bitkiler egemen konumdadır.
Tuz oranının denize yakın kesimlere
oranla daha düşük olduğu ve tatlı suyun alana girmeye başladığı bölgelerde Ilgın (Tamarix smyrnensis) çalıları
da kendini göstermeye başlar. Ilgın
özellikle deltanın kuzey ve güney kesimlerindeki bazı bölgelerde oldukça
sık çalılık kümeleri oluşturur.
Gediz Deltası’nın güney kesimlerindeki eski nehir yatakları, sulama, tahliye
ve drenaj kanallarının içinde ve yağmur sularıyla beslenen orta ve kuzey
bölgelerde özellikle Kamış (Phragmytes australis) ve Hasır Sazı (Typha
sp.) bol olarak bulunur. Bu bitkilerin
bulunduğu tatlı su habitatları pek çok
kuşun üreme, gizlenme ve beslenme
alanı olmaları, tatlı-tuzlu su dengesinin
sağlanmasındaki rolleri, ağır metal ve
diğer bazı zararlı kimyasalları belli ölçülerde arıtmaları nedeniyle deltadaki
doğal yaşam açısından çok önemlidir.
Deltada yer alan tatlı su habitatlarındaki yukarıda belirtilenlerin dışında en
yaygın türler Sandalye Sazı (Scirpus
sp.), Kofa (Juncus sp.), Sumercimeği
(Lemna sp.) ve Ilgın (Tamarix smyrnensis)’dır.
Üçtepeler ve Taşlıtepeler’de
ise maki ve frigana vejetasyonları ile
plantasyon olan Fıstık Çamı (Pinus
pinea) ve Okaliptüs (Eucalyptus camaludensis) ağaçları görülebilir. Maki
vejetasyonu bitkilerinden Sakız (Pistacia lentiscus), Menengiç (Pistacia
terebinthus), Kokar Çalı (Anagyris foetida), Kermes Meşesi (Quercus coccifera) ve Kuşburnu (Rosa canina) en
yaygın olan türlerdir. Frigana vejetasyonunda ise Abdestbozan (Sarcopoterium spinosum), İzmir Kekiği (Origanum onites), Kuşkonmaz (Asparagus
acutifolius) ve Çiriş Otu (Asphodelus
aestivus) en yaygın görülen türlerdir.
Fauna
Deltalar yapıları gereği çok farklı tipte
habitatlar içermelerinden dolayı, buralardaki yaban hayatı da buna göre şekillenmekte ve çeşitlenmektedir. Gediz Deltası da içerdiği farklı habitatlar
nedeniyle, başta kuşlar olmak üzere
çok sayıda hayvan türüne ev sahipliği
yapmaktadır. Ne yazık ki kuşlar, sürüngenler ve balıklar dışındaki fauna
www. www.izmir-vho.org
67
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
üyeleri hakkında deltada yapılmış çalışma bulunmamaktadır.
Deltada yaşayan memeli türleriyle ilgili bilgilerimiz kısıtlıdır. Var olan bilgiler de daha çok büyük memeliler ile
ilgilidir. Kemirgen ve yarasa türleri gibi
görülmesi ve tanımlanması daha zor
olan gruplar hakkında neredeyse hiç
veri bulunmamaktadır. Ancak alanda
özellikle kuş araştırmaları ya da amatör kuş gözlem gezileri sırasında rastlanan memeli hayvanlar da kaydedilmektedir. Memeli hayvan türlerinden
Çakal (Canis aureus), Tilki (Vulpes
vulpes) Yaban Domuzu (Sus scrofa),
Yaban Tavşanı (Lepus europaeus),
Yaban Kedisi (Felis sylvestris), Saz
Kedisi (Felis chaus), Gelincik
(Mustela nivalis), Porsuk (Meles
meles) gibi türler deltada görülmektedir. Alanda en fazla gözlenen yırtıcı memeliler ise Çakal, Tilki ve Yaban Kedisi’dir.
Çakallar genellikle Üçtepeler’deki kaya inlerini dinlenmek ve üremek için
kullanmaktadır. Üçtepeler’in dışında tuz tavaları
arasında, sazlıklar civarında ve hatta tuzla ile Mavişehir arasındaki alanlarda
dahi görülebilmektedir. Tilki
ise insana Çakal’dan daha
fazla yaklaşabilmekte, bazen
köylerin içlerinde ve Kuş
Cenneti Ziyaret68
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
çi Merkezi civarında gözlenmektedir.
Genellikle Üçtepeler’deki ve sazlıkların arka kesimlerindeki kum tepelerindeki inlerde yavrulamaktadır. Yaban
Kedisi de alanda görülebilen yırtıcı
türlerindendir. Daha çok sazlıkların
yakınlarında, çalılık alanlarda ve Üçtepeler civarında görülen tür, Ziyaretçi Merkezi etrafında da birkaç kez
gözlenmiştir. Bunların dışında Porsuk, Gelincik ve çok nadir de olsa Saz
Kedisi alanda yaşayan önemli yırtıcı
memeli türlerindendir. Porsuk çok sık
olmasa da Üçtepeler ve tuz tavalarının aralarında gözlenmiştir. Saz Kedisi çok nadir bir kedi türü olup alandan
birkaç kaydı bulunmaktadır. Yaban
Domuzu ise özellikle sazlık-bataklık alanlar ve buralara yakın
tarım alanlarında sıkça gözlenmektedir. Kemirgen türlerinden de deltada yaygın
bir tür olan Yaban Tavşanı sıkça görülen türlerdendir. Bunlarla beraber
civardaki köylülerin bıraktıkları yılkı atları da
kuzey tuz tavaları arasında, Üçtepeler’de ve
sazlıklar civarında yaşamlarını devam ettirmektedir.
Sürüngen faunası açısından da delta oldukça zengindir. Deltada yapılan
araştırmalarda 9 tür
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
yılan, 10 tür kertenkele, 2 tür su kaplumbağası, 2 tür deniz kaplumbağası,
1 tür kara kaplumbağası ve 4 tür de
kurbağaya rastlanmıştır. Yılan türleri
arasında en çok karşılaşılan tür, 180
cm boya ulaşabilen ancak zehirsiz bir
tür olan Hazer (Bozyörük) Yılanı (Coluber caspius)’dır. Deltada bulunan
zehirli yılan türü Şeritli Engerek (Vipera xanthina)’tir ve taşlık-kayalık alanlarda nadiren görülmektedir. Kertenkele türlerinden ise Tarla Kertenkelesi
(Ophisops elegans) düzlük otluk alanlarda, Dikenli Keler (Laudakia stellio)
ise Üçtepeler’deki taşlık-kayalık bölgelerde görülen türlerdir. Geniş Parmaklı Keler (Hemidactilus turcicus)
de alanda sıkça görülür ve binalarda
insanlarla beraber yaşar.
Kurbağalardan ise Ova Kurbağası
(Pelophylax ridibundus) en sık görülen türdür. Gece Kurbağası (Pseudepidalea viridis), Ağaç Kurbağası (Hyla
orientalis) ve Siğilli Kurbağa (Bufo
bufo) deltada görülebilen diğer kurbağa türleridir.
Türkiye’de Akdeniz ve Ege bölgelerinde bazı kumsallara yumurtlayan Adi
Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta)
ve Yeşil Deniz Kaplumbağası (Chelonia mydas) da deltaya yakın deniz kesimlerinde ve İzmir Körfezi içerisinde
gözlenmektedir.
Delta boyunca uzanan kıyılarda ve
dalyanlarda toplam 60 tür deniz ba-
lığı, Gediz Nehri ağzında ve Sazlıgöl’de de toplam 14 tür tatlı su balığı tespit edilmiştir. Deltadaki ekolojik
döngüdeki önemlerinin yanı sıra balık
türlerinin birçoğu ekonomik değere de
sahiptir ve yöre insanına gelir sağlamaktadır. Çamaltı Tuz İşletmesi’nin
pompalarından yavru iken giren Kefal, Lidaki, Levrek, Dilbalığı ve Gümüş
Balığı, buralarda avlanan Tepeli Pelikan, karabatak, sumru, martı, balıkçıl
ve batağan türleri gibi kuş grupları için
besin kaynağı oluşturmaktadır.
Canlı türleri arasında kuşlar önemli bir
grubu oluşturur. Deltada bugüne kadar kaydedilen kuş türü sayısı 289’dur
ve bu türlerden 235 kadarı yılda en az
bir kez alanda gözlenmektedir. Tüm
Türkiye’de görülen kuş türü sayısının
470 civarında olduğu düşünülürse,
ülkemizdeki kuş türlerinin yarısından
fazlasının deltada da görülmesi, alanın kuşlar açısından ne denli değerli
olduğunu ortaya koymaktadır. Deltada görülen türler arasında nesli Dünya, Avrupa ya da Türkiye ölçeğinde
tehlike altında olan pek çok tür bulunmaktadır. Tepeli Pelikan (Pelecanus crispus), Küçük Kerkenez (Falco
naumanni), Bozkır Delicesi (Circus
macrourus), Akça Cılıbıt (Charadrius alexandrinus), Mahmuzlu Kızkuşu
(Vanellus spinosus), Bataklıkkırlangıcı (Glareola pratincola) gibi pek çok
türün nesli ülke, kıta ya da Dünya ölçeğinde tehlike altındadır.
www. www.izmir-vho.org
69
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Tablo 1. Gediz Deltası’nda görülen nesli küresel ölçekte tehlike altında olan kuş
türleri.
Türkçe isim
Dikkuyruk
Tepeli Pelikan
Sibirya Kazı
Latince isim
Oxyura leucocephala
Pelecanus crispus
Branta ruficollis
Statüsü
EN
VU
EN
Şah Kartal
Pasbaş Patka
Aquila heliaca
Aythya nyroca
VU
NT
Toy
Mezgeldek
Boz Kirazkuşu
Bozkır Delicesi
Otis tarda
Tetrax tetrax
Emberiza cineracea
Circus macrourus
VU
NT
NT
NT
Gediz Deltası, Flamingo’nun Türkiye’de Tuz Gölü ile birlikte ürediği iki
alandan biridir. Deltada son yıllarda
yapılan koruma ve restorasyon çalışmaları ile üreyen Flamingo çifti sayısında önemli bir artış olmuş ve delta
5000 ile 8000 çift arasında Flamingo’nun ürediği bir alan haline gelmiştir. Kış Ortası Su Kuşu Sayımları’nda,
17.000 kadar Flamingo’nun kışı deltada geçirdiği tespit edilmiştir. 2003
yılında bu yana yapılan halkalama çalışmaları ile Gediz Deltası’nda doğan
Flamingo yavrularının bir kısmı halkalanmaktadır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre deltada doğan yavrulardan
Fransa, İtalya, Yunanistan, İspanya,
Tunus gibi ülkelerde gözlenmiştir. Yine
aynı şekilde bu ülkelerde doğup halkalanan Flamingo’lar da Gediz Deltası’nda zaman zaman gözlenmektedir.
70
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Deltadaki durumu
Nadir
Ürüyor
Çok soğuk kışlarda
görülüyor
Nadir
Az sayıda düzenli
görülüyor
Nesli tükenmiş
Nadir
Nadir
Nadir
Gediz Deltası, nesli Dünya ölçeğinde
tehlike altında olan ve tüm Dünya popülasyonu 15.000 kadar olan Tepeli
Pelikan (Pelecanus crispus) ın Manyas Gölü (Balıkesir), Büyük Menderes
Deltası (Aydın), Aktaş Gölü (Ardahan),
Işıklı Gölü (Denizli) ve Kızılırmak Deltası (Samsun) ile birlikte Türkiye’de
ürediği 6 alandan biridir. Homa Dalyanı’nın içindeki küçük adacıklarda
her yıl 70 çift kadar Tepeli Pelikan kuluçkaya yatmaktadır. Ayrıca delta bu
türün kışlaması açısından da büyük
önem taşımaktadır. Bazı yıllarda 700
kadar Tepeli Pelikan kışı Gediz Deltası’nda geçirebilmektedir.
Gediz Deltası Kara Gagalı Sumru (Sterna sandvicensis) nun Türkiye’de bilinen tek üreme alanıdır. Sumru (Sterna hirundo)’nun da Türkiye’de
en yüksek sayıda ürediği alan yine
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Gediz Deltası’dır.
Gediz Deltası Kara Leylek (Ciconia nigra)’in Türkiye’de düzenli olarak
kışladığı tek alandır. Deltada yıl boyu
Kara Leylek görmek mümkündür.
tıcı türü varlığı sistemin sağlıklı işlemesi ve deltadaki besin potansiyelini
göstermesi yönünden önemli bir parametredir.
Gediz Deltası’nda 2006 baharında yapılan “Üreyen Kuşlar Atlas Çalışması” nda, 61’i kesin, 25’i yüksek
ihtimalle ve 17’si de muhtemel olmak
üzere toplam 103 kuş türüne üreme
kaydı verilmiştir.
Gediz Deltası, kışlayan su kuşları açısından da ülkemizin en önemli sulak
alanlarından biri konumundadır. Deltada her yıl gerçekleştirilen Kış Ortası
Su Kuşu Sayımı’nda, yıllara göre değişmekle birlikte genelde 30.000 ile
130.000 arasında sukuşu sayılmaktadır. 2004 yılından bu yana İzmir Kuş
Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği
ve Menemen Sol Sahil Sulama Birliği
arasında imzalanan sözleşme ile sazlıklara düzenli olarak sağlanan tatlı su
sayesinde, bu alanlarda iyileşme meydana gelmiştir. Bu sayede, özellikle
bu bölgeleri tercih eden, başta ördek
türleri olmak üzere, kuş türlerinde son
yıllarda önemli artışlar gözlenmektedir. Bunların yanı sıra Gediz Deltası
yırtıcı kuş türleri açısından adeta başlı
başına bir cennet durumundadır. Deltada bu zamana kadar 35 yırtıcı kuş
türü kaydedilmiştir. Ekosistemlerin en
önemli unsurlarından biri olan av-avcı
ilişkisi açısından, bu denli yüksek yır-
Koruma Statüleri
Gediz Deltası’nın 8000 hektarlık kısmı Orman Bakanlığı tarafından 1982
yılında Yaban Hayatı Koruma Sahası
ilan edilmiştir. Bu tarihten önce deltanın herhangi bir koruma statüsü yoktur. Daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 1985 yılında Leukai antik
kentinin bulunduğu Üçtepeler mevkii
1. Derece Arkeolojik Sit Alanı, Sazlıklar kısmı 1. Derece Doğal Sit Alanı,
Yaban Hayatı Koruma Sahası’nın geri
kalan kısmı da 2. Derece Doğal Sit
Alanı olarak tescil edilmiştir.
Çevre Bakanlığı 1998 yılında Gediz
Deltası’nı Ramsar Alanı ilan etmiştir. Ramsar Alanı’nın sınırları Çamaltı
Tuzlası ile Mavişehir arasındaki “De-
www. www.izmir-vho.org
71
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
gaj” mevkii’nden başlayarak Foça
Tepeleri’ne kadar olan alanı içine almaktadır. Gediz Deltası Türkiye’de bu
statüye sahip 13 sulak alandan biridir
ve bu statü alanın uluslararası ölçekte
önemli bir sulak alan olduğunu göstermektedir.
İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 1999 yılında deltadaki
2. Derece Doğal Sit alanlarını genişleterek 1. Derece Doğal Sit Alanı’na
dönüştürmüştür.
planı sürecinde “Mutlak Koruma Bölgesi”, “Sulakalan Bölgesi”, “Ekolojik
Etkilenme Bölgesi” ve “Tampon Bölge” olmak üzere koruma kuşakları belirlenerek “Sulak Alanları Koruma Yönetmeliği” kapsamında koruma altına
alınmıştır. Gediz Deltası Sulak Alanı’nın koruma bölge sınırları, tampon
bölge hariç yaklaşık 30.000 hektardır.
Bu sınırlar içten dışa doğru şöyledir:
Mutlak Koruma Bölgesi,
Sulak Alan Koruma Bölgesi,
Ekolojik Etkilenme Koruma Bölgesi,
Tampon Bölge (Ekolojik Etkilenme
Koruma Sınırı’ndan 2,5 km mesafede)
İnsan Faaliyetleri
2005 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği gereği Gediz Deltası Sulak Alan
Yönetim Planı çalışmalarını başlatmış
ve kapsamda Gediz Deltası’nda koruma bölge sınırları oluşturulmuştur.
Beş yıllık hazırlanan Gediz Deltası
Sulak Alan Yönetim Planı, 13 Haziran
2007’de toplanan Ulusal Sulak Alan
Komisyonu (USAK) tarafından kabul
edilerek yürürlüğe girmiştir. Yönetim
72
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
Gediz Deltası’nın geniş sınırları içerisinde pek çok yerleşim alanı yer almaktadır. Bölgede yaşayan insanların
temel geçim kaynağı tarımdır. Alüvyal
topraktan oluşan bu verimli arazilerde
Türkiye’nin en kaliteli pamukları yetişmektedir. Özellikle Seyrek, Sasalı,
Gerenköy ve Maltepe beldelerinin temel geçim kaynağı pamuk tarımıdır.
Pamuğun dışında buğday, mısır, kavun, karpuz ve ıspanak gibi ürünler de
bölgede yetiştirilmektedir. Daha çok
deltanın kuzey kesimlerinde kalan
Bağarası ve Menemen’e yakın bölgelerde bağ-bahçecilik de önemli bir ta-
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
rım faaliyetidir.
Deltanın verimli kıyılarında yapılan balıkçılık da önemli bir geçim kaynağıdır. Mevsimine göre başta Kefal
ve Lidaki olmak üzere pek çok balık
türünün yanı sıra, Ahtapot, Sübye
ve Karides gibi pek çok deniz canlısı
bu bereketli sulardan avlanmaktadır.
Homa Dalyanı’nda ise klasik dalayan
balıkçılığı yapılmaktadır. Ocak ayı başında açılan girişlerden giren balıklar,
haziranın ortalarında girişlerin kapatılmasıyla dalyan içerisinde kalmaktadır.
Daha sonra diğer ocak ayına kadar
dalyandan balık tutulmaktadır. Dalyan
içerisinden özellikle Kefal ve Lidaki
yakalanmaktadır. Homa Dalyanı’nın
işletimi Ege Üniversitesi Su Ürünleri
Fakültesi tarafından yapılmaktadır.
Gediz Deltası’ndaki en önemli ekonomik faaliyetlerden biri de tuz
üretimidir. Bu bölgede yaklaşık 1000
senedir tuz üretildiği bilinmektedir. Bugünkü Çamaltı Tuzlası ise 150 sene
kadar önce İtalyan’lar tarafından kurulmuştur. Daha sonra alanını kuzeye
doğru genişleten tuzla, bugün yaklaşık 6000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Her yıl 500–600 bin ton arası tuz
üretilen Çamaltı Tuzlası, 2009 yılına
kadar Tekel tarafından işletilmekteyken 2009 yılında özelleştirilmiştir.
Bunların dışında özellikle tuzla ile
Mavişehir arasındaki bölgede Deniz
börülcesi ve balık yemi toplayarak ge-
çimini sağlayan ya da bütçesine katkıda bulunan pek insan bulunmaktadır. Deltadan bunların dışında Şevketi
Bostan, Arapsaçı, Kapari gibi pek çok
yabani bitki de toplanmaktadır.
Kaynaklar
Durmuşkahya, C., 2004, İzmir Kuş Cenneti Florası, Yayımlanmamış Rapor, İzmir, 9s.
Durmuşkahya, C., 2003, Aşağı Gediz Havzası Vejetasyon Ekolojisi, Celal Bayar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Manisa, 166 s.
Erinç, S., 1955, Gediz ve Küçük Menderes Deltalarının
Morfolojisi, 9. Coğrafya Meslek Haftası, 22-29 Aralık
1954, İstanbul, Tebliğler ve Konferanslar Kitabı, Türk
Coğrafya Kurumu Yayınları: 2, Coğrafya Meslek Haftaları
Serisi: 1, İstanbul, s.33-66
IUCN 2006, 2006 IUCN Red List of Threatened Species.
<www.iucnredlist.org>. Downloaded on 09 December
2012
Kocataş, A., 1997, Ekoloji ve Çevre Biyolojisi (4. Baskı), Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yayın No:51,
ISBN 945-483-177-7, İzmir, 564 s.
Onmuş, O., 2007, Türkiye Kış Ortası Su Kuşu Sayımları
2007, Doğa Derneği, Ankara.
Öztürk, M., Seçmen, Ö., Gemici, Y. ve Görk, G., 1990,
Ege Bölgesi Bitki Örtüsü, İzmir.
Sıkı., M., 1985, Çamaltı Tuzlası-Homa Dalyanı Kuş Türleri ve Bazı Türlerin Biyolojileri Üzerinde Araştırmalar,
Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Tabiat Tarihi Müzesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir, 50 s.
Sıkı., M., 2002, Gediz Deltası (İzmir Kuş Cenneti) Kuşları, Ekoloji Çevre Dergisi, 44, ISBN 1300-1361, s. 11-16.
Sıkı., M., Tok, C., V., Mermer, A., ve Tosunoğlu, M., 1998,
“İzmir Kuş Cenneti’nin Avifaunası ve Herpetofaunası”,
XIV. Ulusal Biyoloji Kongresi, 7-10 Eylül 1998, Samsun,
Bildiriler Kitabı Cilt III, Samsun, s. 181-193.
Tırıl, A., 2005, Akılcı Kullanım Işığında Sulak Alanların
Yönetimi Gediz Deltası Örneği, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Çevre Bilimleri Anabilim
Dalı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara, 430 s.
Foto: Gediz1, Gediz2, Gediz3, Gediz4, Gediz5
www. www.izmir-vho.org
73
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Çocuklarımızın Gözüyle Mesleğimiz
Deniz Arslan
Nedret İlhan Keten Ortaokulu
6-B
74
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Birlik ve Beraberlikle
Mesleki çalışmalarımızı bir kamu kurumu ciddiyetinde ve özenle yürütmenin
yanı sıra, birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek etkinliklerle de bir arada olmanın
meslek odalarının faal olması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu doğrultuda sizlerden de gelen talepleri dikkate alarak etkinlikler yapmaya devam
ediyoruz.
170. yıl Balosu, Meslek Büyüklerini Anma Günü ve Fasıl Akşamları bunlardan
bazıları…
Bundan sonraki etkinliklerde de birlikte olmayı diliyoruz.
170. yıl Balosu
Bu yıl Veteriner Hekimliği eğitim ve öğretiminin 170. yılı nedeniyle Kuşadası Pamucak
Sürmeli Efes otelde düzenlediğimiz gecede meslektaşlarımızla bir aradaydık. Coşkun
SABAH’ın da katılımıyla keyifli
ve mutlu geçen gecemize destek veren herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz.
www. www.izmir-vho.org
75
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Karşıyaka Kent Restoranda Fasıl Gecesi
Öğretmenevi buluşmalarında dile
getirilen meslektaşlar olarak bir
araya gelip ailecek eğlenelim önerileri üzerine Oda Başkanımız H.
Gökhan Özdemir tarafından organize edilen gece Karşıyaka Nikâh
Salonu üzeri Kent Restoran’da düzenlendi. Geceye eşleri ile birlikte
katılan yaklaşık 65 kişilik grup canlı müzik eşliğinde keyifli bir akşam
geçirdi.
Türk Sanat ve Halk müziğinden
oluşan repertuar Başkan Özdemir’in yanı sıra meslektaşlarımız
Orhan Bedez, Zeynep Arslan,
Nilgün Gül, Yıldız Ay Yiğit’in katılımlarıyla seslendirildi. Konuk sanatçılarımız Erol Malkoç ve Hülya
Malkoç’a da bizlerle birlikte oldukları için teşekkür ediyoruz.
Birlikte daha fazla zaman geçirmemize aracı olacak her türlü etkinliği
gerçekleştirmenin bir arada olma
bilincini ve mesleki çalışmalara dahil olma hevesini uyandıracağına
olan inancımızla sizlerden gelen
öneriler doğrultusunda farklı organizasyonlarda yeniden bir arada
olabilmeyi umuyoruz.
76
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI E-DERGİ NİSAN 2013
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
www. www.izmir-vho.org
77
İZMİR VETERİNER HEKİMLER ODASI
Bu sayının içeriğinde emeği geçen ve
katkı koyan meslektaşlarımıza
teşekkür ediyoruz.

Benzer belgeler