Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı Konulu ATATÜRK

Transkript

Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı Konulu ATATÜRK
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ VE KURTULUŞ SAVAŞI’NA AİT ATATÜRK BELGELERİNİN
TIPKIÇEKİMİ, TRANSKRİPSİYONU ve GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI 03 MAYIS 1915 TARİHLİ TÜMEN EMRİ
1
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI 03 MAYIS 1915 TARİHLİ TÜMEN EMRİ
20 minh
7,6 sonra
“Fırka Emri”
1- On günden beri icrâ’ eylediğimiz muhârebât ile düşman ancak kendi donanmasının
himâyesinde sâhilde ve dar bir mevki’de taarruz etmeğe mecbûr edilmişdir.
2- Bütün muhârebelerde gerek zâbitânın ve gerekse ve efrâdın ibrâz eylediği şecâat ve
besâlet cidden bir misâl-i şân-ı nâmûs olacakdır.
3- Zâbitân ve askerin karşımızdaki düşmanı bire kadar denize atabileceğine kanâat-i
tâmmem vardır. Ancak askerin biraz dinlenmesi için bundan sonra siper içinde tahassun eden
düşmana siperle ilerilemek ve ancak müsâid ân ve vaz’iyyetlerde îcâb eden noktalara kısa
atlamalarla yanaşmak sûretini tatbîk edeceğim.
Bunun için:
Evvelâ düşmanın her dürlü teşebbüssât-ı taarruziyyesini az kuvvet ve sühûletle def’ edecek
sûretde yerleşmiş bulunan hatdan tahkîmâtı tezyîd olunacakdır.
Sâniyen her mıntıkada düşman cebhesinde mühimm ve şifâhen îzâh ve irâe edilmiş olan
noktalara hutût-ı takarrübiyye inşâ’ ederek yanaşılacakdır. Buna sol cenâh kuvvetleri hemen bu
geceden i’tibâren başlayacakdır. Hutût-ı takarrübiyye ile düşman mevzi’ni ıskat etmek için sarf
edeceğimiz zamân düşmanın mühimm kuvâ-yi imdâdiyye alarak taarruza geçmesine müsâade
edecek kadar olmayacak. Lâzım geldiğinde mıntıka kumandanları bu husûsda bütün gayretlerini
sarf edeceklerdir. Hutût-ı takarrübiyye inşâsında muâvenet etmek üzere 19’uncu Fırka İstihkâm
Bölüğü sol cenâh mıntıkasına ve İkinci Bölüğü nısfı merkezde ve nısf-ı dîgeri sağ cenâh
mıntıkasına tahsîs edilmişdir.
4- Maa-hazâ her mıntıka ve hattâ büyük küçük her cebhe kumandanı karşısında bulunan
düşman siperlerine atılıb orada yerleşmek için zuhûr eden birçok fırsatları kat’iyyen
kaçırmayacakdır.
5- Karşımızdaki düşmanı tamâmen mahv etmekden ibâret olan vazîfemizi îfâ için mâlik
olduğumuz kuvvetlerden mâ-adâ kuvvet taleb etmeye Kirte mıntıkasında ve vatanın dîger
hudûdlarında cereyân eden muhârebeleri hâtırlamamakdan ileri gelebilir. Benimle berâber burada
harb eden bil-cümle askerler kat’iyyen bilmelidir ki uhdemize tevdî’ edilen vazîfe-i nâmûs ve vatanı
tamâmen îfâ etmek için bir adım geri gitmek yokdur. Bu sırada hâb ve istirâhat aramanın ve bu
istirâhatten yalnız bizim değil bütün milletimizin ebediyyen mahrûm kalmasına sebebiyyet
verebileceğini cümlenize hâtırlatırım. Bil-cümle arkadaşlarımın benimle hem-fikr olduklarına,
düşmanı tamâmen denize dökmedikce yorgunluk âsârı göstermeyeceklerine şübhe yokdur.
19. Fırka Kumandanı
Kaim-makam
Mustafa Kemâl
2
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI 03 MAYIS 1915 TARİHLİ TÜMEN EMRİ
3 Mayıs 1915
Saat 19.06
“Tümen Emri”
1. 10 günden beri yaptığımız muharebelerle düşman ancak kendi donanmasının
korumasında, sahilde ve dar bir mevkide taarruz etmeye mecbur edilmiştir.
2. Bütün muharebelerde gerek subayların ve gerekse erlerin gösterdiği yiğitlik ve yararlılık,
cidden şanlı bir namus örneği olacaktır.
3. Subaylar ve askerlerin karşımızdaki düşmanı (saat) bire kadar denize atabileceğine
inancım tamdır. Ancak askerin biraz dinlenmesi için bundan sonra siper içinde sığınan düşmana,
siperle ilerlemek ve ancak uygun an ve durumlarda gereken noktalara kısa atlamalarla yanaşmak
tarzını uygulayacağım.
Bunun için;
İlk olarak, düşmanın her türlü taarruz girişimini az kuvvetle ve kolaylıkla defedecek şekilde
yerleşmiş olan hatların tahkimatı artırılacaktır.
İkinci olarak, her bölgede düşman cephesinde önemli ve sözlü olarak açıklanmış ve
gösterilmiş olan noktalara, yaklaşma hatları inşa edilerek yanaşılacaktır. Buna, sol kanat kuvvetleri
hemen bu geceden itibaren başlayacaktır. Yaklaşma hatları ile düşman mevziini düşürmek için
harcayacağımız zaman, düşmanın önemli yardım kuvvetleri alarak taarruza geçmesine müsaade
edecek kadar olmayacaktır. Gerektiğinde bölge komutanları bu konuda bütün gayretlerini sarf
edeceklerdir. Yaklaşma hatları yapımına yardım etmek üzere 19’uncu Tümen İstihkâm Bölüğü, sol
kanat bölgesine ve 2’nci Bölüğün yarısı merkeze ve diğer yarısı sağ kanat bölgesine ayrılmıştır.
4. Bununla birlikte her bölge ve hatta büyük, küçük her cephe komutanı, karşısında bulunan
düşman siperlerine atılıp oraya yerleşmek için ortaya çıkan birçok fırsatı kesinlikle kaçırmayacaktır.
5. Karşımızdaki düşmanı tamamen yok etmekten ibaret olan görevimizi yerine getirmek için
sahip olduğumuz kuvvetlerden başka kuvvet istemek, Kirte bölgesinde ve vatanın diğer sınırlarında
meydana gelen muharebeleri hatırlamamaktan ileri gelebilir. Benimle beraber burada savaşan tüm
askerler kesinlikle bilmelidir ki, sorumluluğumuza bırakılan vatan ve namus görevini tamamen
yerine getirmek için bir adım bile geri gitmek yoktur. Bu sırada uyku ve istirahat aramanın ve bu
istirahatten yalnız bizim değil bütün milletimizin ebediyen mahrum kalmasına sebebiyet
verebileceğini hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın benimle aynı düşüncede olduklarına,
düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphe yoktur.
19’uncu Tümen Komutanı
Yarbay
Mustafa Kemal
3
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
10 MAYIS 1915 TARİHİNDE BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI “TÜMEN EMRİ”
4
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
10 MAYIS 1915 TARİHİNDE BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI “TÜMEN EMRİ”
27 minh
6,00 sonra
“Fırka Emri”
1- Dün gece sâat 11,20 sonra râddelerinde düşman 72. Âlây 3. Taburun ve 14. Âlây 1. ve 2.
Tabur cebhelerine taarruza ibtidâr etmiş ve beş def’a hücûm eylemiş ise de her def’asında kemâl-i
muvvaffakıyyetle püskürdülmüşdür. Bir kısm düşman siperlerimize girmeğe muvaffak olmuş ise de
süngü ile kâffesi imhâ edilmişdir. Düşmanın işbu hücûmlarda altı yüz kadar maktûl ve iki bin kadar
mecrûh ki cem’an [2600] zâyiâta uğradılmışdır. Düşman müteaddid vesâit-i nakliyye ile
mecrûhlarını gemilerine nakl eylemişdir.
2- İşbu hücûm esnâsında 72. Âlây 3. Taburun gösterdiği metânet ve şecâatden dolayı
kendilerini takdîr ve tebrîk ederim.
3- Düşman hücûmlarının reddî ve telefât-ı külliyyeye uğradılmasıyla ric’ati hâlinde mıntıka
kumandanlarının, düşmanın bu za’yıf vaz’iyyetinden istifâde ederek bir mukabil taarruza geçmek
ve düşmanın mevzi’-i asliyyesine girmek için vaktinde ittihaz eyleyecekleri tedâbîr ve icrâ’
eyleyecekleri hareket muhakkak sûretde netîce-i kat’iyyeyi istihsâl etdirebilir bir mâhiyyetdedir.
Binâen aleyh mıntıka kumandanları dahi âlây kumandanları muhâberâtın ahvâl ve ceryânını dâimâ
yakından ta’kîb ederek zuhûr edecek fırsatdan istifâde ile dâimâ zafere doğru yürümeği gâye-i
emel ittihâz eylemelidirler.
4- Düşmanın her dürlü teşebbüsâtı hâlinde mıntıka kumandanları yek-dîgerini vaz’iyyetden
haber-dâr etmeleri ve muavenetde bulunmaları lâzımdır.
5- Ba’zı kıtaâtın düşmana pek yakın siperleri bil-hâssa Merkez Grubu’ndaki siperlerin
imtidâdı pek azdır. Bir cebhe üzerinde bulunan kıtaâtın ba’zı siperleri de düşman mevâzı’na
diğerlerine nisbetle uzakdır. Bir cebhede birden hücûm icrâ’ edilebilmesi için bu gibi siperlerin bir
ân evvel temdîdi ve düşman mevzi’ne mümkün olduğu kadar fazlaca takarrübü elzemdir.
6- Merkez mıntıkasının sağ cenâhı ve sağ cenâh mıntıkasının sol cenâhı düşmanın taarruz
ve hücûm cebhesi olmasına müsâid olduğundan mezkûr mıntıka kumandanlarının ihtiyâtlarını o
cihete yakın bulundurmaları münâsibdir.
19. Fırka Kumandanı
Kaim-makam
Mustafa Kemâl
5
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
10 MAYIS 1915 TARİHİNDE BİRLİKLERİNE YAYIMLADIĞI “TÜMEN EMRİ”
10 Mayıs 1915
Saat 18.00
“Tümen Emri”
1. Düşman dün gece saat 23.20 sularında, 72’nci Alay 3’üncü Tabur ve 14’üncü Alay 1’inci
ve 2’nci Tabur cephelerine taarruza hızla başlamış ve beş defa hücum etmişse de her defasında
başarıyla püskürtülmüştür. Bir kısım düşman siperlerimize girmekte başarılı olmuşsa da tümü
süngü ile imha edilmiştir. Düşman bu hücumlarda 600 kadar ölü ve 2.000 kadar da yaralı olmak
üzere toplam 2.600 kişi kayba uğratılmıştır. Düşman birçok nakliye vasıtası ile yaralılarını
gemilerine nakletmiştir.
2. Bu hücum sırasında 72’nci Alay 3’üncü Taburun gösterdiği dayanıklılık ve yiğitlikten dolayı
kendilerini takdir ve tebrik ederim.
3. Düşman hücumlarının durdurulması ve büyük kayıplara uğratılmasıyla geri çekilmesi
hâlinde bölge komutanlarının, düşmanın bu zayıf durumundan yararlanarak bir karşı taarruza
geçmek ve düşmanın asıl mevziisine girmek için zamanında alacakları tedbirler ve yapacakları
hareket, muhakkak şekilde kesin sonucu kazandırabilir bir niteliktedir. Bundan dolayı bölge
komutanları ve alay komutanları da haberleşmenin durumunu ve işleyişini daima yakından takip
ederek ortaya çıkacak fırsattan faydalanarak, zafere doğru yürümeyi amaç saymalıdırlar.
4. Bölge komutanlarının, düşmanın her türlü girişimi hâlinde birbirlerini durumdan haberdar
etmeleri ve yardımda bulunmaları gerekir.
5. Bazı birliklerin siperleri, özellikle Merkez Grubundakiler, düşman siperlerine çok yakındır.
Bir cephe üzerinde bulunan birliklerin bazı siperleri de diğerlerine oranla düşman mevzilerine
uzaktır. Bir cephede, birden hücum yapılabilmesi için bu gibi siperlerin bir an önce uzatılması ve
düşman mevziine mümkün olduğu kadar fazlaca yaklaşması gerekir.
6. Merkez bölgesinin sağ kanadı ve sağ kanat bölgesinin sol kanadı, düşmanın taarruz ve
hücum cephesi olmasına elverişli olduğundan, söz konusu bölge komutanlarının ihtiyatlarını o
tarafa yakın bulundurmaları uygundur.
19’uncu Tümen Komutanı
Yarbay
Mustafa Kemal
6
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
KUZEY GRUBU KOMUTANLIĞINA GÖNDERDİĞİ 11 MAYIS 1915 TARİHLİ RAPOR
7
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
KUZEY GRUBU KOMUTANLIĞINA GÖNDERDİĞİ 11 MAYIS 1915 TARİHLİ RAPOR
8
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
KUZEY GRUBU KOMUTANLIĞINA GÖNDERDİĞİ 11 MAYIS 1915 TARİHLİ RAPOR
28 minh
Şimâl Grubu Kumandanlığına
1- Rütbesi mîr-alây olduğundan dolayı Maydos Mıntıkası Kumandanlığına ta’yîn buyurulan
Dokuzuncu Fırka Kumandanı Sâmi Bey’in 12 Nîsân 331 sâat 6,30 evvelde ve sâat 12,15 sonrada
gönderdiği iki kıt’a emr sûreti merbûtdur. [12-2-31 harb cerîdesinde bu raporlar yazılıdır] Bu
emirlerin geldiği zaman ise düşmanın Dokuzuncu ve Onuncu ve Onbirinci Livâlarının Arıburnu’nda
tamamen karaya çıkmış ve Kocaçimen Dağı’nın Kocadere’ye nâzır mâilesiyle şimâlen en mürtefi’
noktasına yaklaşmış bulunduğu bil’âhire taayyün eylemişdir. Sâat 7,30 evvelde yazılıb benim
düşman sol cenâhına muvâsalatımda aldığım sûreti melfûf keşf kolu raporu dahi bu husûsu te’yîd
etmekdedir. Sâmi Bey’in tavsiyesi vechile hatâsı irtikâb olunmayarak bütün fırkayı Arıburnu
istikametinde harekete ihzâr ve bir âlây ve bir cebel bataryasıyla bi-z-zât Arıburnu’na çıkan
düşmanın sol cenâhı aleyhine hareket olunarak düşmanın fâikıyyetine bakılmaksızın üzerine
taarruz edilmiş olduğu ma’rûzdur.
2- Arıburnu’na ihrâc edilen düşman kuvvetlerine 12/2/31 de taarruz ve zâyiât-ı külliyye ile fâik
düşmanı ric’ate mecbûr eden 19’uncu Fırka bil’âhire ilhâk edilen kıtaât ile icrâ’ eylediği 14 ve 19
Nîsân 331 de gündüz ve gece umûmî taarruz ve hücûmlarıyla düşmanı ciddî bir sûretde sarsarak
maksadını tamâmen akim bırakmış ve sâhilden a’zamî sekiz yüz metre mesâfede bulunan bî-gâne
bir hatt-ı bâlâya sıkışdırmışdır. Bundan mâ-adâ düşmanın 19 ve 21 Nîsân 331 de sağ cenâhımıza
karşı icrâ’ eylediği taarruz ve 26/27 gecesi taze kuvvetlerle sağ cenâh ve merkezimizin arasına
tevcîh eylediği beş def’aki hücûmları telefât-ı külliyye ile def’ edilmişdir.
3- Düşmanın el-yevm beş livâ olduğu anlaşılan karşımızdaki kuvveti mütemâdiyen tahkîmât
ile takviye eylediği mevzi’nin tab’an müdâfaaya olan kıymet-i fevk-al-âdesinden istifâde ederek bu
dâr mıntıkada cenâhları donanmasına müstenid olarak muhâfaza-i mevki’ etmekdedir.
4- Kuvâ-yi sâire ile de takviye edilmiş olan 19. Fırka karşısındaki düşmanı tamamen tard
etmekden ibâret olan vazîfesine devâm etmekde ve her gün bir sûretle ahvâline göre tedâbîr
ittihâzıyla ve en ziyâde geceleri kısm kısm taarruzlarla düşmanın mevzi’ne dâhil olmasına
çalışmakdadır.
5- Kıtaâtımızın işgal eylemekde bulundukları mevzi’lerin düşman mevzi’ne en yakın aksâmı
on metre ve en uzak aksâmı üç yüz metredir. Bu mesâfe hücûm mesâfesidir. Fakat düşmanın
âteşlerinin pek müessir olması şimdiye kadar icrâ’ eyledikleri taarruz ve hücûmlarda verdikleri
zâyiâtla bil-hâssa en kıymetli ve cesûr zâbitândan mahrûm kalmakla ilerlemek husûsunun
imkânsızlığı fikrine saplanmış olan askerimizin düşmanla aramızda bulunan bu ufak mesâfeyi kat’
ile düşman mevzi’ne dâhil olması teehhür etmekdedir. Buna binâen düşman siperlerine karşı siper
yaparak mestûren ve tedrîcen ilerlemek ve aynı zamanda geçecek zaman zarfında büyük
fedâkârlıkla [takrîben 20000 zâyiât] kazanılabilen mevki’mizi düşmanın her dürlü mukabil
hareketlerine karşı elde bulundurmak tedbîrlerine tevessül edilmişdir.
6- Zamân zıyâ’nı mûcib olan bu ahvâl-ı hareket düşmanın kuvâ-yi imdâdiyye celb etmesine
müsâid olduğundan hareketin tesrî’i ârzû olunmakda ise de taarruz ve hücûmu ihzâr etmek için
topcumuzun düşman siperlerini tahrîb edecek kuvvet ve iktidârı hâiz bulunmaması düşmana
adeden tefevvuk bulunmayışımız buna mâni’ olmakdadır. Çünki pek ziyâde kuvvetle tahkîm edilmiş
olan düşman siperleri tahrîb edilmediği hâlde el-yevm elimizde bulunan topcumuzun âteşleriyle
hiçbir te’sîr görmeyen ve siper arkasında mazgallarda mahfûz duran düşman piyâdesinin ve
mitralyözlerinin âteş iktidârını kesr ve imhâ etmek ve hücûmu te’mîn etmek imkânı yokdur ve bu
imkân bulunmadıkça piyâdemizin tekerrür edecek ve herhâlde emr etdiğim takdîrde yapacaklarına
mutmain olduğum hücûmları emînim netîce veremez. Binâen aleyh iki kilometrelik bir cebhe
dâhilinde kesîf bir sûretde perîşân ve kuvveti hiçbir vakit beş livâdan dûn bırakılmayan düşmanın
mevzi’-i müstahkemi mütemâdî fedâkârlıklarla yorulmuş olan onsekiz bin tüfenkle zabt etmek için
kat’î bir taarruz ve hücûma girişmek iktiyâs bir hareket olarak kabûl edilemez.
9
7- Herhâlde düşmanı mağlûb ve tard etmek için Arıburnu kuvvetlerine evvelâ müstahkem
mevâzı’ı tahrîb edecek ağır topcu isti’mâl etmek sâniyen iyi yetişdirilmiş cesâret ve ma’neviyyâtı
yüksek olan efrâddan mürekkeb bir fırkalık bir kuvvet daha tahsîs etmek lâzımdır. Bu iki kuvvet
ber-vech-i âtî isti’mâl edilerek muvaffakıyyet te’mîn edilebiliyor.
a- Ağır topcu ile düşmanın cebhe ve sağ cenâh mevzi’lerini döverek tahrîbât yapmak.
b- Bundan sonra taarruz umûm cebhede ve fakat en yeni kuvveti düşmanın Kanlısırt ve
şimâlindeki bir kısm cebhesine tevcîh etmek.
8- Düşmanın maksad-ı asliyyesi olan boğaz istihkâmâtını ıskat harekâtına Arıburnu ve
civârında karaya çıkardığı ve çıkarması muhtemel bulunan kuvvetlerle teşebbüs etmesi
Seddülbahr’e çıkmış olan kuvvetleriyle teşebbüs etmesinden dahâ mümkün ve muhtemeldir. Çünki
Seddülbahr mıntıkasından bizim düşmana taarruzumuz müşkil olduğu gibi düşmanın harekâtı sırf
cebhe taarruzuna münhasır kalacağından müşkildir. Fakat Arıburnu ve civârında muvaffak olacak
bir düşman kuvveti her dürlü mânevra icrâsına müsâid vaz’iyyetde bulunacak ve Kilya Akbaş
Limanlarını tamamen gayr-i kabil-i istifâde bir hâle koyacak ve Gelibolu istikametini sedd edecek
Kirte civârındaki kuvvetlerimizin de arkasına düşecek ve doğrudan doğruya Kilidülbahr’e
yürüyecekdir. Binâen aleyh Kirte mıntıkasında mevcûd kuvvetlerimiz düşmanın o cihetden vuku’
bulacak harekât-ı taarruziyyesini men’ edebilir i’tizâdındayım. Lâkin Arıburnu ve civârında vaz’iyyet
böyle değildir. Düşman burada Arıburnu kuvvetlerimizin cenâhları açığında çıkaracağı yeni
kuvvetlerle müessir teşebbüsâtına devâm edebilir. Bunun için düşmanın kuvâ-yi imdâdiyye
vürûduna intizâr maksadıyla işgal eylediği mevâzı’da sebât eylediği kabûl – ediliyorsa – ki bence
bu ciheti kabûl etmek muvafık-ı akl ve hikmet ve mutâbık-ı selâmet ve memleketdir. Bizim dahi elyevm düşman kuvâsıyla ancak tevâzün edebilen kuvvetlerimizle iktifâ etmemiz kat’iyyen gaflet olur.
9- Arıburnu kuvvetlerimizin el-yevm kazandığı mevâzı’dan bir hatve geriye çekilmesi câiz
değildir. Çünki bugünki vaz’iyyetimizle düşmanın gemi toplarını piyâdemize karşı isti’mâlden ıskat
ıskat etmiş ve karaya bataryalarını çıkarıb yerleşdirmesine meydân bırakılmamış ve çıkarabilmiş
olduğu bir iki bataryası mevzi’den mahrûm edilmiş bulunuyor. Hâl-bu-ki vâsıl-ı sımâhım olan ba’zı
mütâlaâta göre kuvvetlerimizi biraz geriye çekmek prensibi kabûl ediliyorsa düşman Kanlısırt ve
bunun şimâlinde muhtedd sırtlarda piyâde ve henüz gemiden çıkaramadığı bataryalarıyla pek
serbest bir sûretde yerleşerek nisbeten vâsi’ bir meydân-ı harekete mâlik bulunmuş olacak ve buna
mukabil benim işgal edeceğim bil-hâssa cebhede mahkûm olan arâziyi bataryalarıyla ve Kabatepe
istikametinden ve Cesaret Tepesi cihetinden gemi toplarıyla zedeleyecek herhâlde bizi nâ-müsâid
bir hâl ve vaz’iyyet içerisinde bırakacakdır. Bundan başka böyle bir vaz’iyyet aldıkdan sonra bizim
düşmana taarruzumuz şimdiye kadar sarf ve isti’mâl etdiğimiz kuvvetlerin iki misli kadar kuvvete ve
ondan daha çok fedâkârlığa arz-ı ihtiyâc edecekdir.
Hülâsa-i netîce:
1- Arıburnu’ndaki düşmanı bir an evvel denize dökmek lâzımdır. Bunun için:
2- Arıburnu kuvvetlerini ağır topcu ile ve bir fırka taze kuvvetle takviye etmek îcâb eder.
3- Boğazın emniyyetle muhâfazasından mutmain olmak için düşmanın celb edebileceği
tahmîn edilen kuvâ-yi imdâdiyyesine mukabil Maydos mıntıkasında kuvvetli ordu ve ihtiyât-ı
umûmîsi bulundurmak elzemdir.
Ma’rûzâtım vechile hareket olunmadığı takdîrde muvaffakıyyet için tecelliyât-ı âtiyeye
muallâk kalır.
1- Yakın mesâfeden geceli gündüzlü münferiden ba’zı kısmlarla vuku’ bulan hücûmlardan biri
muvaffak olarak düşman hatt-ı harbinde büyük karışıklık ve firâr vuku’a getirilib bundan hey’et-i
umûmiyyece istifâde olunarak düşman üzerine atılmak.
2- Düşman kumandanı askerinin kuvve-i ma’neviyyesinin kırılmasından ürkerek kendiliğinden
çekilmeğe karar vermesi.
Arıburnu Kuvvetleri Kumandanı ve
19. Fırka Kumandanı
Mustafa Kemâl
10
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
KUZEY GRUBU KOMUTANLIĞINA GÖNDERDİĞİ 11 MAYIS 1915 TARİHLİ RAPOR
11 Mayıs 1915
Kuzey Grubu Komutanlığına
1. Albay rütbesinde olmasından dolayı Maydos Bölge Komutanlığına tayin edilen 9’uncu
Tümen Komutanı Sami Bey’in 25 Nisan 1915 saat 06.30 ve saat 12.15’te gönderdiği iki adet emir
sureti ilişiktir (25 Nisan 1915 tarihli harp ceridesinde bu raporlar yazılıdır). Bu emirlerin geldiği
zaman ise düşmanın 9’uncu, 10’uncu ve 11’inci Tugaylarının Arıburnu’nda tamamen karaya çıktığı
ve Kocaçimen Dağı’nın Kocadere’ye bakan yamacıyla kuzeydeki en yüksek noktasına yaklaşmış
olduğu daha sonra ortaya çıkmıştır. Saat 07.30’da yazılıp benim düşman sol kanadına vardığımda
aldığım sureti ekli keşif kolu raporu da bu hususu doğrulamaktadır. Sami Bey’in tavsiyesi sebebiyle
-hatasına bakılmayarak- bütün tümeni Arıburnu istikametinde harekete hazırlayarak, bir alay ve bir
dağ bataryasıyla bizzat Arıburnu’na çıkan düşmanın sol kanadı aleyhine hareket olunarak
düşmanın üstünlüğüne bakılmaksızın üzerine taarruz edilmiş olduğu arz olunur.
2. Arıburnu’na çıkarılan düşman kuvvetlerine 25 Nisan 1915’te taarruz edilmiş ve büyük
kayıp verdirilmiştir. Üstün düşmanı geri çekilmeye mecbur eden 19’uncu Tümen, daha sonra
katılan birliklerle yaptığı 27 Nisan ve 2 Mayıs 1915’teki gündüz ve gece genel taarruz ve
hücumlarıyla düşmanı ciddi bir şekilde sarsarak amacını tamamen sonuçsuz bırakmış ve sahilden
en çok 800 metre uzaklıkta bulunan alakasız bir hatta sıkıştırmıştır. Bundan başka düşmanın 2
Mayıs ve 4 Mayıs 1915’te sağ kanadımıza karşı yaptığı taarruz ve 9/10 Mayıs gecesi taze
kuvvetlerle sağ kanat ve merkezimizin arasına beş defa yönelttiği hücumları büyük kayıplar
verdirilerek püskürtülmüştür.
3. Düşmanın hâlâ beş tugay olduğu anlaşılan karşımızdaki kuvveti, sürekli olarak tahkimatla
takviye ettiği mevziini doğal savunmayla olan olağanüstü değerinden yararlanarak, bu dar bölgede
kanatlarını donanmasına dayayarak yerini korumaktadır.
4. Diğer kuvvetlerle de takviye edilmiş olan 19’uncu Tümen, karşısındaki düşmanı tamamen
kovmaktan ibaret olan görevine devam etmekte ve her gün bir şekilde durumuna göre tedbirler
alarak ve en fazla geceleri kısım kısım taarruzlarla düşman mevziine girmeye çalışmaktadır.
5. Birliklerimizin ele geçirdikleri mevzilerin düşman mevziine en yakın kısımları 10 metre ve
en uzak kısımları ise 300 metredir. Bu mesafe hücum mesafesidir. Fakat düşman ateşinin çok etkili
olması, şimdiye kadar yaptıkları taarruz ve hücumlarda verdikleri kayıplarla ve özellikle en değerli
ve cesur subaylardan yoksun kalarak ilerlemenin imkânsızlığı düşüncesine saplanmış olan
askerimizin, düşmanla aramızda bulunan bu ufak mesafeyi kapatarak düşman mevziine girmesi
gecikmektedir. Bundan dolayı düşman siperlerine karşı siper yaparak gizlice ve yavaş yavaş
ilerlemek ve aynı sürede geçecek zaman içinde büyük fedakârlıkla (yaklaşık 20.000 kayıp)
kazanılabilen mevkiimizi, düşmanın her türlü hareketlerine karşı elde bulundurmak tedbirlerine
girişilmiştir.
6. Zaman kaybına sebep olan bu durum, düşmanın yardım kuvvetleri getirmesine uygun
olduğundan, hareketin hızlandırılması istenilmekte ise de taarruz ve hücumu hazırlamak için
topçumuzun düşman siperlerini tahrip edecek kuvvet ve iktidara sahip bulunmaması ve düşmana
sayıca üstün bulunmayışımız buna engel olmaktadır. Çünkü çok fazla kuvvetle tahkim edilmiş olan
düşman siperleri tahrip edilmediği hâlde, elimizde bulunan topçumuzun ateşlerinden hâlâ hiç
etkilenmeyen ve siper arkasında mazgallarda saklanan düşman piyadesinin ve mitralyözlerinin
ateş gücünün kırılması, imha edilmesi ve hücumun temin edilmesi imkânı yoktur. Bu imkân
bulunmadıkça piyademizin tekrarlanacak ve her durumda emrettiğim takdirde yapacaklarına
inandığım hücumları, eminim sonuç veremez. Bundan dolayı iki kilometrelik bir cephe dâhilinde
yoğun bir şekilde perişan ve kuvveti hiçbir zaman beş tugaydan aşağı bırakılmayan düşmanın
müstahkem mevzii, sürekli fedakârlıklarla yorulmuş olan 18.000 kişilik kuvvetle zapt etmek için
kesin bir taarruza ve hücuma girişmek kıyaslanabilir bir hareket olarak kabul edilemez.
11
7. Her durumda düşmanı mağlup etmek ve püskürtmek için Arıburnu kuvvetlerine ilk olarak
tahkim edilmiş mevzileri tahrip edecek ağır topçu kullandırmak, ikinci olarak iyi yetiştirilmiş, cesareti
ve morali yüksek olan erlerden oluşan bir tümenlik kuvvet daha ayırmak gerekir. Bu iki kuvvet
aşağıdaki gibi kullanılarak başarı sağlanabilir:
a. Ağır topçu ile düşmanın cephe ve sağ kanat mevzilerini döverek tahribat yapmak,
b. Bundan sonra taarruzu bütün cephede; fakat en yeni kuvveti düşmanın Kanlısırt ve
kuzeyindeki bir kısım cephesine yöneltmek.
8. Düşmanın asıl amacı olan Boğaz istihkâmlarını düşürme harekâtına, Arıburnu ve
çevresinde karaya çıkardığı ve çıkarması muhtemel olan kuvvetlerle girişmesi, Seddülbahir’e
çıkmış olan kuvvetleriyle girişmesinden daha mümkün ve muhtemeldir. Çünkü Seddülbahir
bölgesinden bizim düşmana taarruzumuz zor olduğu gibi, düşmanın harekâtı da sırf cephe
taarruzuna yönelik kalacağından zordur. Fakat Arıburnu ve çevresinde başarılı olacak bir düşman
kuvveti, her türlü manevrayı yapmaya uygun durumda bulunacaktır. Kilye, Akbaş Limanlarını
tamamen yararlanılamayacak bir duruma sokacak ve Gelibolu istikametini kapatacak, Kirte
çevresindeki kuvvetlerimizin de arkasına düşerek, doğrudan doğruya Kilitbahir’e yürüyecektir.
Bundan dolayı Kirte bölgesindeki mevcut kuvvetlerimiz düşmanın o taraftan yapacağı taarruz
harekâtını engelleyebilir inancındayım. Fakat Arıburnu ve çevresinde durum böyle değildir.
Düşman burada Arıburnu kuvvetlerimizin kanatları açığında çıkaracağı yeni kuvvetlerle etkili
girişimlerine devam edebilir. Bunun için düşmanın yardım kuvvetlerinin gelişini beklemek amacıyla
işgal ettiği mevzilerde direneceği kabul edilirse ki, bence bu yönü kabul etmek de akla, mantığa ve
ülkenin selametine uygundur. Bizim dahi hâlâ düşman kuvvetleriyle ancak denk olabilen
kuvvetlerimizle yetinmemiz kesinlikle gaflet olur.
9. Arıburnu kuvvetlerimizin hâlen kazandığı mevzilerden bir adım geriye çekilmesi doğru
değildir. Çünkü bugünkü durumumuzla düşmanın gemi toplarını piyademize karşı kullanması
engellenmiş, bataryalarını karaya çıkarıp yerleştirmesine meydan verilmemiş ve çıkarabilmiş
olduğu bir iki bataryası da mevziiden yoksun bırakılmıştır. Hâlbuki bana ulaşan duyumlarımdaki
görüşlere göre, kuvvetlerimizi biraz geriye çekmek prensibi kabul edilirse, düşman Kanlısırt ve
bunun kuzeyindeki keskin sırtlarda piyade ve henüz gemiden çıkaramadığı bataryalarıyla çok
serbest bir şekilde yerleşerek oldukça geniş bir hareket sahasına sahip bulunmuş olacak ve buna
karşılık benim işgal edeceğim, özellikle cephede mahkûm olan araziyi bataryalarıyla ve Kabatepe
istikameti ile Cesaret Tepesi tarafından gemi toplarıyla zedeleyerek, her hâlde bizi uygun olmayan
bir durum içerisinde bırakacaktır. Bundan başka böyle bir konum aldıktan sonra bizim düşmana
taarruzumuz, şimdiye kadar kullandığımız kuvvetlerin iki misli kadar kuvvete ve ondan daha çok
fedakârlığa ihtiyaç duyulacaktır.
Sonuç olarak;
1. Arıburnu’ndaki düşmanı bir an önce denize dökmek gerekir. Bunun için:
2. Arıburnu kuvvetlerini ağır topçu ve bir tümen taze kuvvetle takviye etmek gerekir.
3. Boğazın güvenle korunduğundan emin olmak için düşmanın getirebileceği tahmin edilen
yardım kuvvetlerine karşılık, mutlaka Maydos bölgesinde kuvvetli bir ordu ve genel ihtiyat
bulundurmak gerekir.
Arz ettiğim şekilde hareket edilmediği takdirde başarı için gelecekteki kaderimiz
sürüncemede kalır.
1. Yakın mesafeden geceli gündüzlü, ayrı ayrı bazı kısımlarla yapılan hücumlardan birinin
başarılı olması durumunda, düşman savaş hattında büyük karışıklık ve firar meydana getirilerek,
bundan hep birlikte yararlanarak düşman üzerine atılmak.
2. Düşman komutanının, askerinin moralinin bozulmasından ürkerek kendiliğinden çekilmeye
karar vermesi.
Arıburnu Kuvvetleri Komutanı ve
19’uncu Tümen Komutanı
Mustafa Kemal
12
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
ARIBURNU KUVVETLERİNE YAYIMLADIĞI VEDA YAZISI (17 MAYIS 1915)
13
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
ARIBURNU KUVVETLERİNE YAYIMLADIĞI VEDA YAZISI (17 MAYIS 1915)
Kemalyeri’nden
4 Mayıs 331
sâat
7 sonra
Muhterem Asker Arkadaşlarıma Kumanda Vedâ’mdır
Bugüne kadar kumandası uhde-i nâ-çîzânemde bulunan Arıburnu kuvvetlerinin daha büyük
sevk-ül-ceyş cüz-i tâmmlarıyla kesb-i cesâmet eden bugünkü vaz’iyyeti, Üçüncü Kolordu ve Şimâl
Grubu Kumandanı muhterem Paşa Hazretlerinin bi-z-zât emr ve kumandayı der-uhde
buyurmalarını istilzâm eylemişdir. 12 Nisan 331’den bu güne kadar geçen yirmi üç gün zarfında,
makam-ı hilâfet ve saltanatın miftâhı bulunan Çanakkale Boğazı’nı ıskat maksadıyla vatanımıza
ayak basan düşmanı kumandam altında icrâ eyledikleri mütevâlî ve kahramân-âne taarruz ve
hücûmlarıyla târîh-i Osmanîmizde bir sahîfe-i şân ve nâmûs vücûda getiren On Dokuzuncu
Fırkamdan mâ-adâ 27, 64, 33, 125’inci ve Beşinci Fırkanın 13, 14, 15’inci Piyade ve 5, 7, 9’uncu
Topcu Âlâylarının muhtelif süvâri, istihkâm bölükleriyle sâir kıtaâtının ümerâ, zâbitân ve efrâdına
bu dakîkada kumanda vedâ’ eder iken takdîrât-ı vâfîre etmek beyânını vecîbeden add eylerim.
23 gün sevk ve idâre eylemek bahtiyârlığıyla mübâhî bulunduğum siz âhenin kütlenin savlet-i
Hudâ-pesendânesi sâyesindedir ki; düşmanın yirmi bini mütecâviz kuvveti Arıburnu’nda mahv
edildi. Bakıyyet-üs-süyûfu sâhilden ancak birkaç yüz metre mesâfede donanmasının himâyesine
ilticâ etdirildi. Bir hatve ileri atmak isteyenleri süngülerimizden geçirildi. Hâsir ve hâbîde bir hâle
konuldu. Sizi tebrîk ederim. Bütün milletin de sizi tebrîk etmekde olduğundan emîn olabilirsiniz.
23 günlük âteşli ve kanlı mesâî-i müşterekemiz hâtırasının samîmi ve nezîh bir hiss ile
muhâfaza edileceğinden emînim. Bugünden sonra da 19’uncu Fırkamla sağ cenâhda bulunarak
netîce-i zaferin istihsâlinde sizinle ve yeni gelen kuvvetlerimizle omuz omuza düşmanı
çiğneyeceğimize dâir olan kanâatimi size beyân etmekle mes’ûdum.
Allah-ı azîm-üş-şân tevfîkat-ı samedâniyyesine bizi mazhar buyursun.
On Dokuzuncu Fırka Kumandanı
Kaim-makam
M. Kemâl
14
19’UNCU TÜMEN KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN
ARIBURNU KUVVETLERİNE YAYIMLADIĞI VEDA YAZISI (17 MAYIS 1915)
Kemalyeri’nden
17 Mayıs 1915
saat
19.00
Muhretem Asker Arkadaşlarıma Komuta Vedamdır
Bugüne kadar komuta sorumluluğu bende bulunan Arıburnu kuvvetlerinin daha büyük
stratejik bütünlüğüyle önem kazanan bugünkü durumu, 3’üncü Kolordu ve Kuzey Grubu Komutanı
Sayın Paşa Hazretlerinin bizzat emir ve komutayı üstlenmesini gerektirmiştir. 25 Nisan 1915’den
bugüne kadar geçen 23 gün içinde, hilafet ve saltanat makamının anahtarı olan Çanakkale
Boğazı’nı düşürmek amacıyla vatanımıza ayak basan düşmanı, komutam altında yaptıkları sürekli
ve kahramanca taarruz ve hücumlarıyla Osmanlı tarihimizde şanlı ve namuslu bir sayfa meydana
getiren 19’uncu Tümenimden başka 27’nci, 64’üncü, 33’üncü, 125’inci Alaylar ve 5’inci Tümenin
13’üncü, 14’üncü, 15’inci Piyade ve 5’inci, 7’nci, 9’uncu Topçu Alaylarının çeşitli süvari ve istihkâm
bölükleriyle diğer birliklerin üstsubayları, subayları ve erlerine bu dakikada veda ederken, sonsuz
takdirlerimi bildirmeyi görev sayarım.
23 gün sevk ve idare etmek mutluluğu kazandığım siz demir kütlenin Allah’a sığınarak
yaptığı hücum sayesindedir ki, düşmanın 20.000’i aşkın kuvveti Arıburnu’nda mahvedildi. Arta
kalanlar da sahilden ancak birkaç yüz metre mesafede donanmasının korumasına sığınabildi. Bir
adım ileri atmak isteyenler süngülerimizden geçirildi. Etkisiz bir hâle konuldu. Sizi tebrik ederim.
Bütün milletin de sizi tebrik etmekte olduğundan emin olabilirsiniz.
23 günlük ateşli ve kanlı ortak çalışmamız hatırasının samimi ve temiz bir duygu ile
korunacağından eminim. Bugünden sonra da 19’uncu Tümenimle sağ kanatta bulunarak zafer
sonucunun elde edilmesinde sizinle ve yeni gelen kuvvetlerimizle omuz omuza düşmanı
çiğneyeceğimize dair olan inancımı size bildirmekle mutluyum.
Şanı yüce Allah bizi yardımıyla şereflendirsin.
19’uncu Tümen Komutanı
Yarbay
Mustafa Kemal
15
ANAFARTALAR GRUBU KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN YAYIMLADIĞI
01 EYLÜL 1915 TARİHLİ GRUP EMRİ
16
ANAFARTALAR GRUBU KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN YAYIMLADIĞI
01 EYLÜL 1915 TARİHLİ GRUP EMRİ
Anafartalar Grubu Kumandanlığı
Erkân-ı Harbiyyesi Şu’be 1
Kısım 1
Numro
2393
Çamlıtekke Karâr-gâhından
19-6-331
12. Fırka Kumandanlığına
Grub Emri
1- Karşımızdaki düşmanı tard etmekden ibâret olan vazîfe ve gayemizin netîce-pezîr
muvaffakıyyet olması için düşmana bulunduğu vaz’iyyetin ıslâhına kat’iyyen meydân ve fırsat
vermemek lâzımdır.
2- Bu maksad için şimdiye kadar ma’rûf olan mesâî de bundan sonra daha büyük germiyyet
ile devâm edilerek cebhemizi tahkîmât ve istihzârât ile her gün daha emniyyetli bir hâle ifrâğ
etmelidir.
3- Düşmanın yakın olması ve ihrâcât ve harekâtı hakkında vakit ve zamanıyla ve sarîh ve
mukni’ bir derecede ma’lûmât istihsâl olunamaması hasebiyle ânî ve kuvvetli taarruzları zamânı
dahi kesdirilemez. Binâen aleyh avcı hatlarımızın kesâfeti hazırlık derecesini ve kıtaâtın tertîbât-ı
ta’bîviyyelerini her ân bir muhârebe verilecek mülâhazasına istinâd etdirmek lâzımdır.
4- Kıtaâtın günlerce siperlerde düşmanla yakın bir temâsda bulunmaları yüzünden zuhûru
tabîî olan yorgunluk ve ba’zen birkaç gün düşmanın hareketsiz ve âtıl görünmesi askerin intibâh ve
teyakkuzuna nakîse verir. Gerek teyakkuz ve gerekse tahkîmât ve istihzârât için verilen sık sık
emirlerin îfâsı husûsunun maksad dâhilinde ceryân etmediği vâki’ olur. Düşman cebhesinde vuku’a
gelen dâimî tebeddülât kendi cebhelerimiz için dahi ba’zı yeni tertîbât ve ta’dîlât îcâb etdirir.
Bu mühimm husûsâtı takdîr etmek ve muktezî icrââtı yapdırmak için vaz’iyyeti ve cebheleri
dâimâ yakından teftîş etmek lüzûm-ı kat’îsi vardır. Buna binâen tabur ve âlây kumandanlarının her
gün muhâfazalarına me’mûr olduğu cebhenin bütün teferruâtını ve karşılarındaki düşmanın vaz’ ve
hâlini bi-z-zât tedkîk etmeleri ve avcı hatlarını gezerek askerin içinde görünmeleri fevk-al-âde lâzım
ve mühimdir.
Fırka kumandanları ve erkân-ı harblerinin dahi kıt’a kumandanları asker ile pek yakın bir
temâsda bulunmaları ve sık sık avcı hatlarını da dolaşarak askerin içinde görünmeleri ve ta’kîb
eylediğimiz nokta-i nazara göre fırka cebhelerini ve karşısındaki düşmanın vaz’ ve hâlini bi-z-zât ve
bütün teferruâtıyla ta’kîb ve teftîş eylemeleri lâzımdır.
5- Bu husûsâtın bi-hakkın îfâ ve icrâ edildiği hakkında kolordu kumandanlarınca kanâat ve
emniyyet-i tâmme hâsıl olması ve bu bâbdaki netâyic ve icrââtdan bana ma’lûmât verilmesini
sûret-i kat’iyyede taleb ve ricâ ederim.
Anafartalar Grubu Kumandanı
M. Kemâl
Tevzî’ Planı
Aded
4
4
1
1
1
1
1
1
İkinci Kolordu Kumandanlığı Vekâletine
On Beşinci Kolordu Kumandanlığına
26’ncı Fırka Kumandanlığına
7’nci Fırka Kumandanlığına
3’üncü Fırka Kumandanlığına
Ece Mıntıkası Kumandanlığına
Tayfur Mıntıkası Kumandanlığına
Süvâri 11. Âlây Kumandanlığına
17
ANAFARTALAR GRUBU KOMUTANI MUSTAFA KEMAL’İN YAYIMLADIĞI
01 EYLÜL 1915 TARİHLİ GRUP EMRİ
Anafartalar Grubu Komutanlığı
Kurmaylığı 1’inci Şube
1’inci Kısım
Numara
2393
Çamlıtekke Karargâhından
1 Eylül 1915
12’nci Tümen Komutanlığına
Grup Emri
1. Karşımızdaki düşmanı püskürtmekten ibaret olan görev ve amacımızın başarıyla
sonuçlanması için, düşmana bulunduğu durumu iyileştirmesine kesinlikle meydan ve fırsat
vermemek gerekir.
2. Bu amaç için şimdiye kadar bilinen çalışmaya bundan sonra daha büyük hızla devam
edilerek, cephemizi tahkim ve yapılacak hazırlıklarla her gün daha güvenilir bir hâle
dönüştürmelidir.
3. Düşmanın yakın olması, çıkarması ve harekâtı hakkında, zamanında açık ve ikna edici
derecede bilgiler sağlanamaması sebebiyle, ani ve kuvvetli taarruzların zamanı dahi kestirilemez.
Bundan dolayı avcı hatlarımızın sıklığı, hazırlık derecesi ve birliklerin konuş düzenlemelerini her an
bir muharebe verilecek düşüncesine dayandırmak gerekir.
4. Birliklerin günlerce siperlerde düşmanla yakın temasta bulunmaları yüzünden ortaya
çıkması doğal olan yorgunluk ve bazen birkaç gün düşmanın hareketsiz ve etkisiz görünmesi,
askerin uyanık bulunmasına zarar verir. Gerek uyanıklık ve gerekse tahkimat ve hazırlıklar için sık
sık verilen emirlerin yerine getirilmesi konusunun amaç dâhilinde cereyan etmediği de olur.
Düşman cephesinde meydana gelen devamlı değişiklikler kendi cephelerimiz için dahi bazı yeni
değişiklikler yapmayı gerektirir.
Bu önemli konuları değerlendirmek ve gerekli uygulamaları yaptırmak için durumu ve
cepheleri daima yakından teftiş etmek zorunluluğu vardır. Buna göre tabur ve alay komutanlarının
her gün korumakla görevli oldukları cephenin bütün ayrıntısını ve karşılarındaki düşmanın konum
ve durumunu bizzat araştırmaları ve avcı hatlarını gezerek askerin içinde görünmeleri olağanüstü
gerekli ve önemlidir.
Tümen komutanları ve kurmaylarının dahi birlik komutanları askerle çok yakın temasta
bulunmaları ve sık sık avcı hatlarını da dolaşarak askerin içinde görünmeleri ve takip ettiğimiz
görüşe göre tümen cephelerini ve karşısındaki düşmanın konumunu ve durumunu bizzat ve bütün
ayrıntısıyla takip ve teftiş etmeleri gerekir.
5. Bu konuların hakkıyla yapılması ve uygulanması hakkında kolordu komutanlarınca tam bir
inanç ve güven oluşması ve bu konudaki sonuçlar ve uygulamalardan da bana bilgi verilmesini
kesinlikle talep ve rica ederim.
Anafartalar Grubu Komutanı
Mustafa Kemal
Dağıtım Planı
Sayı
4
4
1
1
1
1
1
1
2’nci Kolordu Komutanlığı Vekâletine
15’inci Kolordu Komutanlığına
26’ncı Tümen Komutanlığına
7’nci Tümen Komutanlığına
3’üncü Tümen Komutanlığına
Ece Bölgesi Komutanlığına
Tayfur Bölgesi Komutanlığına
11’inci Süvari Alayı Komutanlığına
18
SİVAS KONGRESİNDEN SONRA MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL’DA BULUNAN
YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLERİNE GÖNDERDİĞİ YAZI (12 EYLÜL 1919)
19
SİVAS KONGRESİNDEN SONRA MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL’DA BULUNAN
YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLERİNE GÖNDERDİĞİ YAZI (12 EYLÜL 1919)
Der-saâdet’de İngiltere Mümessil-i Siyâsiyyesine
Sûreti Amerika, Fransa, İtalya, Sırbistan Mümessil-i Siyâsiyyelerine
İspanya, Flemenk, İsveç, Danimarka Sefâretlerine
Sekiz ay evvel fesh edilmiş olan Meclis-i Millîmizin Kanûn-ı Esâsi mûcibince nihâyet dört ay
zarfında yeniden ictimâ’ı lâzım geldiği hâlde mütârekenin akdinden beri ta’kîb eden hükûmetler
intihâbâtın icrâsında taallül etmiş ve bu sûretle Meclis-i Millî hâlâ ictimâ’ edememişdir. Bu sebeble
bil-hâssa hükûmet-i hâzıranın ta’kîb etmekde olduğu siyâset-i dâhiliyye şekl-i idâremizi
mutlakıyyetden tefrîk edilmez bir hâle getirmişdir. Bu vaz’iyyet üzerine harekâtıyla icrââtında hiçbir
fikr-i meşrûtiyyet kalmayan Ferid Paşa Kabinesi, nefret-i umûmiyye karşısında zulm ve şiddetle
pây-dâr olabilmek siyasetine sülûk ederek kendi aleyhinde bulunan millî vahdeti ihlâl için anâsır-ı
İslâmiyyeyi yek-digeriyle kıtâle sevk etmek istemişse de bu teşebbüse aid vesâik milletin eline
geçerek milletin emniyyet-i umûmiyyesi haleldâr olmakdan kurtulmuşdur. Bunun üzerine millet
vaz’iyyeti zât-ı hazret-i pâdişahiye arz ile i’timâd-ı umûmiyye müstenid bir kabine teşkîline istirhâm
etmek istemişse de hükûmet-i hâzıra milletle pâdişâhın temâsına da mâni’ olmuş ve bu sûretle
millet için bir hükûmet-i meşrûa teşekkül edinceye kadar hey’et-i hazıra-ı vükelâ ile kat’-ı
münâsebetden başka çâre kalmamışdır: Çünki böyle bir tedâbire tevessül edilmediği takdirde Ferid
Paşa Kabinesinin teşvikatıyla Anadolu asâyişinin halel-dâr olacağı muhakkakdı. İstanbul’da itimâdı milliyye müstenid bir kabine teşekkül edinceye kadar devâm edecek olan bu vaz’iyyetin
meşrûiyyetini ve bil-hâssa hükûmet-i metbûaları nokta-i nazarınca da lüzûmunu vâreste-i izâh add
ederiz; çünki hükûmet-i hâzıranın Versay Kongresine gönderdiği hey’et-i murahhasa sırf âmâl-i
milliyeyi temsîl eden bir hükûmet tarafından gönderilmiş olmadığından dolayı bir ehl-i hibre telakki
edilmişdi: Binâen aleyh sulhün takrîri de ancak millete müstenid bir Osmanlı kabinesi teşekkül
etmekle kabil olabilir.
Bu sûretle gerek milletimizin ve gerekse Avrupa ve Amerika menâfi-i âlîyesinin icâbât-ı
âtiyesine tevâfuk etmekde olan vaz’iyyet-i hazıra-i milliyemizin muhill-i âsâyiş hiçbir fikre müstenid
olmadığını ve emniyyet-i umûmiyyeyi ihlâl edecek hiçbir hâdise zuhûr etmeyeceğini ve bütün
ma’nâsıyla maslahâta bir hatt-ı hareket ta’kîb edileceğini Sivas’da mün’akid umûm Anadolu ve
Rumeli murahhaslarından müteşekkil umûmî kongre sûret-i kat’iyyede tekeffül ve te’mîn ederek
kesb-i fahr ile cihâna adâlet va’d eden düvel-i muazzamanın müzâheret-i ma’neviyyelerinden emîn
olduğunu da ayrıca arz eder.
12 Eylül 1335
[İmzâ]
Sivas’da mün’akid Umûmî Kongre
Hey’eti
20
SİVAS KONGRESİNDEN SONRA MUSTAFA KEMAL’İN İSTANBUL’DA BULUNAN
YABANCI ÜLKE TEMSİLCİLERİNE GÖNDERDİĞİ YAZI (12 EYLÜL 1919)
İstanbul’da İngiltere Siyasî Temsilcisine
Kopyası, Amerika, Fransa, İtalya ve Sırbistan Siyasî Temsilcilerine
İspanya, Felemenk, İsveç ve Danimarka Elçiliklerine
Sekiz ay önce feshedilmiş olan Millî Meclisimizin, Kanun-ı Esasi gereğince dört ay içinde
yeniden toplanması gerektiği halde mütarekenin yapılmasından beri, takip eden hükûmetler
seçimlerin yapılmasından kaçınmış ve bundan dolayı Millî Meclis hâlâ toplanamamıştır. Bu sebeple
özellikle mevcut hükûmetin takip etmekte olduğu iç siyaset, idare şeklimizi mutlakıyetten ayrılmaz
bir hâle getirmiştir. Bu durum üzerine hareketleriyle icraatlarında hiçbir meşrutiyet düşüncesi
kalmayan Ferit Paşa Kabinesi, genel nefret karşısında zulüm ve şiddetle kalıcı olabilme siyasetine
girerek, kendi aleyhinde olan millî birliğe zarar vermek için İslami unsurları birbirine kırdırmaya
yöneltmek istemişse de bu teşebbüse ait belgeler milletin eline geçerek, milletin genel emniyeti
bozulmaktan kurtulmuştur. Bunun üzerine millet, durumu Padişaha arz ederek, genel güvene
dayalı bir kabine kurulmasını istirham etmek istemişse de mevcut hükûmet, milletle Padişahın
temasına da engel olmuş ve böylelikle millet için meşru bir hükûmet kuruluncaya kadar mevcut
Bakanlar Kurulu ile münasebeti kesmekten başka çare kalmamıştır. Çünkü böyle bir tedbire
girişilmediği takdirde Ferit Paşa Kabinesinin teşvikleriyle Anadolu asayişinin bozulacağı
muhakkaktı. İstanbul’da millî güvene dayanan bir kabine kuruluncaya kadar devam edecek olan bu
durumun yasallığını, özellikle tabi olunan hükûmet bakımından da açıklama gereği duymayız.
Çünkü mevcut hükûmetin Versay Kongresine gönderdiği delege heyeti, sırf millî emelleri temsil
eden bir hükûmet tarafından gönderilmiş olmadığından dolayı bir bilirkişi heyeti sayılmıştı. Bundan
dolayı barışın sağlanması da ancak millete dayanan bir Osmanlı kabinesi kurulmakla mümkün
olabilir.
Bu suretle gerek milletimizin ve gerekse Avrupa ile Amerika’nın gelecekteki çıkarlarına uygun
olan mevcut millî durumumuzun asayişsizliğinin hiçbir fikre dayanmadığını ve genel güvenliği ihlal
edecek hiçbir olayın çıkmayacağını ve bütünüyle düzene uygun hareket edileceğini, Sivas’ta
toplanan tüm Anadolu ve Rumeli delegelerinden oluşan genel kongre kesinlikle kefil olarak ve
sağlayarak övünçle çalışacağını ve dünyaya adalet vaat eden büyük devletlerin de manevî
desteklerinden emin olduğunu ayrıca arz eder.
12 Eylül 1919
(İmza)
Sivas’ta Toplanan Genel Kongre Heyeti
21
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN KOLORDUYA EMRİ
(16 MART 1920)
22
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN KOLORDUYA EMRİ
(16 MART 1920)
Kolorduya
Bu sabah 16/3/36 İngilizler Der-saâdet’de Şeh-zâdebaşı Karakolunu basarak altı neferini
şehîd ve on beş neferi mecrûh etdikden sonra mezkûr karakolu ve bir tarafdan da Harbiyye
Nezâreti ve Tophâne’yi ve bil-umûm telgrafhaneleri işgal ederek pây-ı tahtın Anadolu ile râbıtasını
kesmişlerdir. İngilizler rıhtıma bahriye efrâdı ihrâcına devâm etmişlerdir. İzmit’e bir torpido ile gelen
bir İngiliz Birinci Fırkaya ve mahalli mutasarrıfına Der-saâdet’de ittihâz edilen tedâbir-i askeriyyeye
karşı sükûnetin muhâfazasında şâhsen mes’ûl olduklarını teblîğ eylemişdir. Hey’etimiz inkişâf
edecek vaz’iyyetlere göre ittihâz-ı tedâbir eylemek üzere vaz’iyyeti ta’kîb etmekdedir. İstihsâl
olunacak ma’lûmâtı ve vaz’iyyetin istilzâm edeceği tedâbir hakkındaki nokta-i nazarımızı arz
edeceğiz. İşbu ma’lûmâtın bil-cümle müdâfaa-i hukuk hey’et-i merkeziyyelerine ve hey’et-i
idârelere sür’at-i teblîği mercûdur. Hiçbir tarafda münferid teşebbüs ve hareketde bulunmayarak
tâli’mizi milletin müşterek ve azm-kârâne tedâbirleriyle müdâfaa husûsunda umûm nazar-ı dikkati
celb etmeği bir faide-i vazîfe add eyleriz.
16/3/36
Anadolu Rumeli Müdâfaa-i
Hukuk Hey’et-i Temsiliyyesi
nâmına
M. Kemâl
23
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN KOLORDUYA EMRİ
(16 MART 1920)
Kolorduya
Bu sabah İngilizler, 16 Mart 1920’de İstanbul’da Şehzadebaşı Karakolu’nu basarak altı eri
şehit ve 15 eri de yaraladıktan sonra söz konusu karakolu ve bir taraftan da Harbiye Nezareti,
Tophane ve bütün telgrafhaneleri işgal ederek, başkentin Anadolu ile bağlantısını kesmişlerdir.
İngilizler rıhtıma, denizci asker çıkarmaya devam etmişlerdir. İzmit’e bir torpido ile gelen İngiliz
1’inci Tümeni, mahallî mutasarrıfa İstanbul’da alınan askerî tedbirlere karşı sükûnetin
korunmasından şahsen sorumlu olduklarını tebliğ etmiştir. Heyetimiz, gelişmelere göre tedbirler
almak üzere durumu takip etmektedir. Elde edilecek bilgiler ve durumun gerektireceği tedbirler
hakkında görüşümüzü arz edeceğiz. Bu bilgilerin bütün Müdafaa-i Hukuk Merkez Heyetlerine ve
idare heyetlerine süratle tebliğ edilmesi rica olunur. Hiçbir tarafta kişisel bir girişim ve harekette
bulunulmayarak, kaderimizi milletin ortak ve kararlı tedbirleriyle savunmak hususunda kamuoyunun
dikkatini çekmeyi, faydalı bir görev olarak kabul ederiz.
16 Mart 1920
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk
Heyet-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
24
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN
MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİNE EMRİ (16 - 17 MART 1920)
25
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN
MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİNE EMRİ (16 - 17 MART 1920)
Telgraf
16-17/3/36
Bil-umûm Müdâfaa-i Hukuk Cem’iyyeti Hey’et-i Merkeziyyelerine
İçinde bulunduğumuz ahvâl-i fevk-al-âdenin ne derecelerde basiret ve vahdeti istilzâm etdiği
âşikârdır. Mücâhedât-ı milliyyemizde muvaffakiyetin en mühimm şartı bütün milletin yek vücûd
olarak hâl-i hayât ve istiklâlini müdâfaaya müheyyâ bulunmuşdur. Binâen aleyh hey’at-ı
merkeziyyelerimizin bir tarafdan milleti vahdet-i fikir ve emele sevk ederek en aşağı tabakat-ı nâsa
kadar girişdiğimiz mücâhedenin kudsiyyet ve meşrûasından haber-dâr etmeleri diğer tarafdan
bulundukları mahaller rüesâsı me’mûrin-i mülkiyye ve askeriyyesiyle kâffe-i umûrda tevhîd-i
hareket eylemeleri kat’iyyen mültezemdir. Hey’et-i muhteremenizin de bu esâslar dâiresinde sarf-ı
mesâî ibrâz-ı asâr-ı hamiyyet edeceğinden emîn olarak milletin muvaffakıyyet ve selâmetini
temennî ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cem’iyyeti
Hey’et-i Temsiliyyesi nâmına
Mustafa Kemâl
26
İSTANBUL’UN İŞGALİ SEBEBİYLE MUSTAFA KEMAL’İN
MÜDAFAA-İ HUKUK CEMİYETLERİNE EMRİ (16 - 17 MART 1920)
Telgraf
16/17 Mart 1920
Bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetlerine
İçinde bulunduğumuz olağanüstü durumun, ne derecelerde basiretli ve birlik olmayı
gerektirdiği açıktır. Millî mücadelemizde başarının en önemli şartı, bütün milletin tek vücut olarak
hayatını ve bağımsızlığını savunmaya hazır oluşudur. Bundan dolayı merkez heyetlerimizin bir
taraftan milleti fikir birliği ve aynı amaca sevk ederek, en alt tabakadaki insanlara kadar giriştiğimiz
mücadelenin kutsallığı ve meşruluğundan haberdar etmeleri, diğer taraftan bulundukları yerlerin
başkanları, mülkî ve askerî memurlarıyla bütün işlerde birlikte hareket etmeleri kesinlikle gereklidir.
Saygıdeğer heyetinizin de bu esaslar içerisinde haysiyetli çalışmalar göstereceğinden emin olarak,
milletin başarı ve selametini temenni ederiz.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Heyet-i Temsiliyesi adına
Mustafa Kemal
27
MUSTAFA KEMAL’İN ORDUNUN SAKARYA NEHRİ’NİN DOĞUSUNA
ÇEKİLMESİ İLE İLGİLİ EMRİ (18 TEMMUZ 1921)
28
MUSTAFA KEMAL’İN ORDUNUN SAKARYA NEHRİ’NİN DOĞUSUNA
ÇEKİLMESİ İLE İLGİLİ EMRİ (18 TEMMUZ 1921)
18 Temmuz 1921 de İsmet Paşa’nın Eskişehir güneyinde Karacahisar’da bulunan
karargâhına giderek durumu yakından inceledikden sonra İsmet Paşa’ya genel olarak şu direktifi
vermişdim: “Orduyu Eskişehir’in kuzeyi ve güneyinde topladıkdan sonra düşman ordusuyla araya
büyük bir mesâfe koymak lâzımdırki, ordunun düzen, tensîk ve takvîyesi mümkin olabilsin. Bunun
için Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek câizdir. Düşman da, durmadan ta’kîb ederse, harekât
üslerinden uzaklaşacak ve yeniden menzil kıt’aları te’sîsine mecbûr olacak; herhâlde ummadıkları
birçok güçlükle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve dâha uygun şartlara
mâlik olacakdır. Bu tarz hareketimizin en büyük mahzuru, Eskişehir gibi mühimm mevkileri ve çok
araziyi düşmana terk etmekden dolâyı halkoyunda meydana gelebilecek ma’nevî sarsıntıdır. Fakat
az zamânda elde edebileceğimiz başarılı sonuçlarla bu mahzurlar kendiliğinden zâil olacakdır.
Askerliğin gereğini tereddüdsüz tatbîk edelim. Diğer nev’i mahzûrlara mukavemet ederiz.
M. Kemâl
29
MUSTAFA KEMAL’İN ORDUNUN SAKARYA NEHRİ’NİN DOĞUSUNA
ÇEKİLMESİ İLE İLGİLİ EMRİ (18 TEMMUZ 1921)
18 Temmuz 1921’de İsmet Paşa’nın Eskişehir güneyinde Karacahisar’da bulunan
karargâhına giderek durumu yakından inceledikten sonra İsmet Paşa’ya genel olarak şu direktifi
vermiştim: “Orduyu Eskişehir’in kuzeyi ve güneyinde topladıktan sonra düşman ordusuyla araya
büyük bir mesafe koymak lazımdır ki, ordunun düzeni ve takviyesi mümkün olabilsin. Bunun için
Sakarya’nın doğusuna kadar çekilmek uygundur. Düşman da, durmadan takip ederse, harekât
üslerinden uzaklaşacak ve yeniden menzil birlikleri kurulmasına mecbur olacak; herhâlde
ummadıkları birçok güçlükle karşılaşacak; buna karşılık bizim ordumuz toplu bulunacak ve daha
uygun şartlara sahip olacaktır. Bu tarz hareketimizin en büyük sakıncası, Eskişehir gibi önemli
mevkileri ve çok araziyi düşmana terk etmekten dolayı kamuoyunda meydana gelebilecek manevi
sarsıntıdır. Fakat az zamanda elde edebileceğimiz başarılı sonuçlarla bu sakıncalar kendiliğinden
yok olacaktır. Askerliğin gereğini tereddütsüz tatbik edelim. Diğer çeşit sakıncalara karşı koyarız.
Mustafa Kemal
30
5 NUMARALI TEKÂLİF-İ MİLLİYE EMRİ (07 AĞUSTOS 1921)
31
5 NUMARALI TEKÂLİF-İ MİLLİYE EMRİ (07 AĞUSTOS 1921)
Tekâlîf-i Milliyye Emri:
Numro
5
7/8/37
Ordu nakliyyâtının te’mîni için ber-vech-i âtî tedâbîr ittihâz edilecek bu tedâbîrin tatbîkinden
Bir Numrolu Emr’de teşekkülü bildirilen komisyonlar mes’ûl olacakdır.
1- Cihet-i askeriyyece suver-i muhtelife ile ordu ihtiyâcı için alınan vesâit-i nakliyyeden hâric
olmak üzere memleketde kalan vesâit-i nakliyye ashâbı her ay ordu malzemesinden bir kısmını
kendi vesâitiyle yüz kilometrelik mesâfeye meccânen nakle mecbûrdur. Bu naklin devâm etdiği
müddetce vâsıta sâhibi ve hayvânâtı ordu anbârlarından iâşe olunur.
2- Bir ay zarfında bu vazîfeyi gören ferd o ay zarfında yeni bir vazîfe-i nakliyye almaz.
Tekâlîf-i Milliyye Komisyonunun sevk etdiği eşyâ’ veyâ erzâk irsâliyyesi zîrinin mâlı tesellüm eden
anbâr tarafından tasdîki; o aylık muâfiyyet hakkını o ferde verir.
3- [2, 3, 4] Numrolu Emirler’le toplanan mevâdd ve erzâk Levâzımât-ı Umûmiyyenin
göstereceği esâs askerî anbârlara Tekâlîf-i Milliyye Komisyonları tarafından bu mükellefiyet-i
nakliyye usûlüyle sevk ve iddihâr edilirler.
4- Müteahhid nakliyye kolları diğer halkın tâbi’ oldukları şehrî yüz kilometrelik nakliyyâtı
meccânen yapmağa mecbûrdurlar.
5- Bu emri alan her Tekâlîf-i Milliyye Komisyonu kendi mıntıkası dâhilinde mükellefiyet-i
nakliyyeye dâhil olabilecek vesâit cins ve mikdârını 15/8/37 târihine kadar Müdâfaa-i Milliyye
Sevkıyât ve Nakliyyât Müdîriyyet-i Umûmiyyesine ve cebhe mıntıkalarında bulunanlar ise Sevkıyât
ve Nakliyyâta bildirmekle berâber mıntıkasında bulundukları menzil müfettişliklerine veya Ordu
Erkân-ı Harbiyye Riyâsetlerine bildireceklerdir.
6- Bu mükellefiyyetden kaçanlar veyâ bu mükellefiyyeti tatbîkde sû’-i isti’mâli görülenler
hıyânet-i vataniyye ile tecziye olunacaklardır.
7- Beş Numrolu olan bu emr hemen Tekâlîf-i Milliyye Komisyonlarına teblîg edilmek üzre bilumûm vilâyet ve livâlara yazılmış ve İstiklal Mahkemelerine ve berây-i ma’lûmât vekâletlere ve
cebheler kumandanlıklarına birer sûret verilmişdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reîsi
Başkumandan
M. Kemâl
32
5 NUMARALI TEKÂLİF-İ MİLLİYE EMRİ (07 AĞUSTOS 1921)
Tekâlif-i Milliye Emri
5
Numara
7 Ağustos 1921
Ordu nakliyatının sağlanması için aşağıdaki tedbirler alınacak ve bu tedbirlerin
uygulanmasından 1 Numaralı Emir’de kurulacağı bildirilen komisyonlar sorumlu olacaktır.
1. Askeriyece çeşitli suretlerle ordu ihtiyacı için alınan nakil vasıtaları hariç olmak üzere
memlekette kalan nakil vasıtaları sahipleri her ay ordu malzemesinden bir kısmını kendi
vasıtalarıyla 100 km.lik mesafeye ücretsiz nakle mecburdur. Bu naklin devam ettiği sürece vasıta
sahibi ve hayvanları ordu ambarlarından iaşe olunur.
2. Bir ay içinde bu görevi yapan kişi, o ay içinde yeni bir nakliye görevi almaz. Tekâlif-i Milliye
Komisyonunun sevk ettiği eşya veya erzak irsaliyesinin altı, malı teslim alan ambar tarafından
onaylanır, o aylık muafiyet hakkını o kişiye verir.
3. (2, 3 ve 4) Numaralı Emirlerle toplanan maddeler ve erzak, Levazımat-ı Umumiyenin
göstereceği asıl askerî ambarlara Tekâlif-i Milliye Komisyonları tarafından bu nakliye yükümlülüğü
yöntemiyle sevk edilirler ve toplanırlar.
4. Müteahhit nakliye kolları diğer halkın tabi oldukları aylık 100 km.lik nakliyeyi ücretsiz
yapmaya mecburdurlar.
5. Bu emri alan her Tekâlif-i Milliye Komisyonu, kendi bölgesi içerisinde nakliye
yükümlülüğüne dâhil olabilecek vasıtanın cins ve sayısını, 15 Ağustos 1921 tarihine kadar Millî
Savunma Sevkiyat ve Nakliyat Genel Müdürlüğüne ve cephe bölgelerinde bulunanlar ise Sevkiyat
ve Nakliyata bildirmekle beraber, bölgesinde bulundukları menzil müfettişliklerine veya Ordu
Kurmay Başkanlıklarına bildireceklerdir.
6. Bu yükümlülükten kaçanlar veya bu yükümlülüğü uygulamakta suistimali görülenler vatana
ihanetle cezalandırılacaklardır.
7. 5 Numaralı olan bu emir hemen Tekâlif-i Milliye Komisyonlarına tebliğ edilmek üzere bütün
vilayet ve livalara yazılmış, İstiklal Mahkemelerine ve bilgi için Bakanlıklara ve cephe
komutanlıklarına birer örneği verilmiştir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Başkomutan
Mustafa Kemal
33
MUSTAFA KEMAL’İN 20 EYLÜL 1921 TARİHLİ
ORDUYA, KOMUTANLARA, SUBAYLARA VE ERLERE BEYANNAMESİ
34
MUSTAFA KEMAL’İN 20 EYLÜL 1921 TARİHLİ
ORDUYA, KOMUTANLARA, SUBAYLARA VE ERLERE BEYANNAMESİ
Başkumandanlık
Orduya Beyân-nâme
Arkadaşlar milletimizi yabancıların elinde köle olmuş görmemek için girişdiğimiz bu
muhârebede Sakarya Muzafferiyyeti gibi adı dâimâ anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız.
Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınızın yanında geçirmiş olan bir silâh arkadaşınız ezilmiş
kahr edilmiş düşmanın ric’atinden sonra hakkınızda duyduğum takdîr ve hayreti minnet ve şükrânı
ordunun her ferdi ve memleketin her tarafından duyulacak kadar yüksek sesle söylemeğe lüzûm
gördüm. Sakarya boyunda verdiğimiz muhârebe birçok evvelki muhârebelerimizde olduğu gibi ana
vatanın yalnız bir köşesini ufak veyâ büyük bir parçasını tehlikeye düşürüyordu. Orada biz bütün
memleket bütün varlığımız ve istiklâlimiz bahâsına denecek kadar ehemmiyyetli büyük bir
muhârebeye girişdik. 21 gün 21 gece bir milletin istiklâl fikriyle bir milletin istilâ’ ve yağma fikri
birbiriyle boğuşdu. Sizin başını eğmeğe râzı olmayan istiklâl fikriniz mağrûr ilerleyen düşmanı
ric’ate mecbûr etdi. Kızgın bir ufuk üzerinde tüten ve yanan yüzlerce köylerimizi arkasında
bırakarak düşman ordusu cezâ’ önünden kaçan bir cânî gibi geldiği yerlere gidiyor. Hâl-bu-ki o bir
muhârebe değil yalnız bir akın düşünüyordu. Fikr ve îmânın kadir ve mutlak kuvvetine kazandığınız
zafer kadar büyük bir delîl olmaz. Mazlûm milletimizi târihinin en mühlik bir zamânında yeniden
ışığa ve necâte kavuşduran bu muhârebede sizin başkumandanınız olmakdan dolayı bir insân
kalbi için mukadder olabilecek en derîn saâdet ve iftihârı duydum.
“Kumandanlara”
Tehlike büyüdükce yükselen azm ve tedbîriniz derîn ve hassâs zekâlarınızla muhârebenin
muvaffak bir sûretde sevk ve idâresinde gösterdiğiniz hârik-ül-âde liyâkat için:
“Zâbitlere”
Trablusgarb, Balkan ve Cihân Harbi’nden henüz çıkmış iken bir âteşden diğerine geçerek
milletin İstiklâl Mücâdelesi’nde tutduğunuz mevki’ genç ve azîz başlarınız üzerinde dönen yeni
ölüme karşı gösterdiğiniz istihkâr ve kalblerinizde ışıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan
millet aşkını bütün bir heyecânla seyr etdiğim sayısız kahramânlıklarınız için:
“Neferlere”
Kurtuluş için yapdığımız bu savaşdan çok daha evvel sizi başka muhârebe meydanlarında
da tanımış idim. Dünyânın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir
askere rast gelinmemişdir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük pâyı sendedir.
Kanâatinle, îmânınla, itâatinle hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı
nihâyet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükrânımı söylemeği nefsime en azîz bir borç bilirim.
Sizin gibi kumandanları, zâbitleri, neferleri olan bir millete yâd elleri altında köle olmak mümkün
değildir. Bu def’a Türkiye Büyük Millet Meclisinin hakkımda yeni bir rütbe ve gazî unvânıyla tecellî
eden iltifât ve teveccühü doğrudan doğruya size râci’dir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu,
en şerefli ve en ulu bir gazâ’ ile mümtâz olan yine ordudur. Sizin kahramânlığınızla, sizin
gösterdiğiniz nihâyetsiz fedâkârlıklar bahâsına kazanılan büyük muzafferiyyetin millet tarafından
takdîrine delâlet eden bu unvânı ve rütbeyi ancak size izâfe ederek bütün askerlik hayâtımın en
büyük sermâye-i iftihârı olarak taşıyacağım. Cenâb-ı Hakk girişdiğimiz kurtuluş mücâdelesinde
şerefli silâh arkadaşlarıma kendilerini temyîz eden asâletin, civan-merdliğin, kahramânlığın hakkı
olan kat’î halâsı da nasîb etsin:
20 Eylül 37
Başkumandan
Mustafa Kemâl
35
MUSTAFA KEMAL’İN 20 EYLÜL 1921 TARİHLİ
ORDUYA, KOMUTANLARA, SUBAYLARA VE ERLERE BEYANNAMESİ
Başkomutanlık
Orduya Beyanname
Arkadaşlar, milletimizi yabancıların elinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu
muharebede, Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi
ömrünü senelerden beri saflarınızın yanında geçirmiş bir silah arkadaşınız olarak, ezilmiş ve
kahredilmiş düşmanın geri çekilmesinden sonra hakkınızda duyduğum takdir ve teşekkürü,
ordunun her ferdine ve memleketin her tarafından duyulacak kadar yüksek sesle söylemeyi gerekli
gördüm. Sakarya boyunda verdiğimiz muharebe, önceki birçok muharebelerimizde olduğu gibi ana
vatanın yalnız bir köşesini ufak veya büyük bir parçasını tehlikeye düşürüyordu. Orada biz,
memleketin tamamı, bütün varlığımız ve bağımsızlığımız pahasına denecek kadar önemli büyük bir
muharebeye giriştik. 21 gün 21 gece bir milletin bağımsızlık fikriyle, bir milletin istila ve yağma fikri
birbiriyle boğuştu. Sizin başınızı eğmeye razı olmayan bağımsızlık fikriniz, kibirle ilerleyen düşmanı
geri çekilmeye mecbur etti. Kızgın bir ufuk üzerinde tüten ve yanan yüzlerce köylerimizi arkasında
bırakan düşman ordusu, cezaevinden kaçan bir cani gibi geldiği yerlere gidiyor. Hâlbuki o bir
muharebe değil, yalnızca bir akın düşünüyordu. Fikir ve imanın mutlak kuvvetine, kazandığınız
zafer kadar büyük bir delil olmaz. Mazlum milletimizi tarihinin en tehlikeli bir zamanında yeniden
ışığa ve kurtuluşa kavuşturan bu muharebede, sizin başkomutanınız olmaktan dolayı bir insan
kalbi için mukadder olabilecek en derin mutluluğu ve iftiharı duydum.
“Komutanlara”
Tehlike büyüdükçe yükselen azim ve tedbiriniz, derin ve hassas zekâlarınızla muharebenin
başarılı bir şekilde sevk ve idaresinde gösterdiğiniz olağanüstü liyakat için;
“Subaylara”
Trablusgarp, Balkan ve Dünya Harbi’nden henüz çıkmışken, bir ateşten diğerine geçerek
milletin bağımsızlık mücadelesinde tuttuğunuz mevki, genç ve aziz başlarınız üzerinde dönen yeni
ölüme karşı gösterdiğiniz aşağılama ve kalplerinizde ışıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan
millet aşkını bütün bir heyecanla seyrettiğim sayısız kahramanlıklarınız için;
“Erlere”
Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha önce sizi başka muharebe meydanlarında da
tanımıştım. Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere
rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı sendedir. İnancınla,
imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle, düşmanı nihayet alt eden
büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim. Sizin gibi
komutanları, subayları, erleri olan bir millete, yabancı elleri altında köle olmak mümkün değildir. Bu
defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin hakkımda yeni bir rütbe ve gazi unvanıyla oluşan iltifat ve
teveccüh, doğrudan doğruya size dönmektedir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordu, en şerefli
ve en ulu bir gaza ile seçkin olan yine ordudur. Sizin kahramanlığınızla, sizin gösterdiğiniz sonsuz
fedakârlıklar pahasına kazanılan büyük zaferin millet tarafından takdirine işaret eden bu unvanı ve
rütbeyi, ancak size yakıştırarak, bütün askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak
taşıyacağım. Cenab-ı Hakk, giriştiğimiz kurtuluş mücadelesinde şerefli silah arkadaşlarıma,
kendilerinde belirgin olan asaletin, yiğitliğin, kahramanlığın hakkı olan kesin kurtuluşu da nasip
etsin.
20 Eylül 1921
Başkomutan
Mustafa Kemal
36
MUSTAFA KEMAL’İN “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR. İLERİ!” EMRİ
(01 EYLÜL 1922)
37
MUSTAFA KEMAL’İN “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR. İLERİ!” EMRİ
(01 EYLÜL 1922)
Garb Cebhesi Kumandanlığı
Aded
Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!
Afyonkarahisar - Dumlupınar Büyük Meydân Muhârebesinde zâlim ve mağrûr bir ordunun
anâsır-ı asliyyesini inanılmayacak kadar az bir zamânda imhâ’ etdiniz. Büyük ve necîb milletimizin
fedâkârlıklarına lâyık olduğunuzu isbât ediyorsunuz. Sâhibimiz olan büyük Türk milleti istikbâlinden
emîn olmağa haklıdır. Muhârebe meydânlarındaki mahâret ve fedâkârlıklarınızı yakından
müşâhede ve ta’kîb ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdîrâtına delâlet etmek vazîfemi
mütevâliyen ve mütemâdiyen îfâ edeceğim.
Başkumandanlığa teklîfâtda bulunulmasını Cebhe Kumandanlığına emr etdim. Bütün
arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydân muhârebeleri verileceğini nazar-ı dikkate alarak
ilerlemesini ve herkesin kuvâ-yi akliyyesini ve menâbi-i celâdet ve hamiyyetini müsâbaka ile ibzâle
devâm eylemesini taleb ederim.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reîsi
Başkumandan
M. K.
38
MUSTAFA KEMAL’İN “ORDULAR İLK HEDEFİNİZ AKDENİZ’DİR. İLERİ!” EMRİ
(01 EYLÜL 1922)
Batı Cephesi Komutanlığı
Sayı
Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları!
Afyonkarahisar - Dumlupınar Büyük Meydan Muharebesinde zalim ve mağrur bir ordunun
temel unsurlarını inanılmayacak kadar az bir zamanda imha ettiniz. Büyük ve soylu milletimizin
fedakârlıklarına layık olduğunuzu ispat ediyorsunuz. Sahibimiz olan büyük Türk milleti,
geleceğinden emin olmakta haklıdır. Muharebe meydanlarındaki becerinizi ve fedakârlıklarınızı
yakından gözlemliyor ve takip ediyorum. Milletimizin hakkınızdaki takdirlerine işaret olmak üzere
görevimi aralıksız yerine getireceğim.
Başkomutanlığa tekliflerde bulunulmasını Cephe Komutanlığına emrettim. Bütün
arkadaşlarımın Anadolu’da daha başka meydan muharebeleri verileceğini dikkate alarak
ilerlemesini ve herkesin akıl gücünü, kahramanlığını, millî onuruyla yarışarak bolca kullanmaya
devam etmesini talep ederim.
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Başkomutan
Mustafa Kemal
39

Benzer belgeler

Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat

Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülakat Tümen Komutanı Sami Bey’in 25 Nisan 1915 saat 06.30 ve saat 12.15’te gönderdiği iki adet emir sureti ilişiktir (25 Nisan 1915 tarihli harp ceridesinde bu raporlar yazılıdır). Bu emirlerin geldiği z...

Detaylı

1- Düşman kuvâ

1- Düşman kuvâ 7- Herhâlde düşmanı mağlûb ve tard etmek için Arıburnu kuvvetlerine evvelâ müstahkem mevâzı’ı tahrîb edecek ağır topcu isti’mâl etmek sâniyen iyi yetişdirilmiş cesâret ve ma’neviyyâtı yüksek olan ...

Detaylı