Gazeteyi okumak için tıklayınız

Transkript

Gazeteyi okumak için tıklayınız
Bunu siz yapın !!!!
VAKFA ÇAĞRI..
Şarkikaraağaç’ta KYK ait bina yenisi
yapılacak olması dolayısıyla yıkıldı.
Yenisi ne zaman yapılacak belli değil.
Şarkikaraağaç kültür ve Kalkınma
Vakfının İlçemizde bulunan 3 katlı
binasının Vakıf tarafından işletilmesi bu
açığımızı bir nebze giderecektir.
BİZ DİYORUZ Kİ …
Vakfımız bu binayı “Kız öğrenci yurdu”
adı altında hızlı bir şekilde revizyona
sokarak yurt yapmalı ve bunu özellikle
imkanı kısıtlı aile çocukları başta olmak
üzere kız öğrencilere tahsis edilmeli.
Birlik
Olalım
Güzel Söz
Ham düşünceleri,
ancak akıl pişirir.
(Firdevsi)
DUYURU
ISPARTAM
İlçemiz için “Şarkikaraağaç
albümü” hazırlanmaktadır.
Geçmişe ait ellerinde tarihi fotoğrafları olan ve
bunları albüme koydurtmak isteyen bütün
hemşehrilerimiz “[email protected]”
adresimize yazdıkları taktirde kendileri ile
iletişim kurulacaktır.
UNUTMAYIN
Dernek yayınorganıdır . YYıı l :7
: 7 Ağ
A ğ u s t os 2 0 1 5
ISPARTAM
Belediye Başkanına açık çağrı... Bu yıl 7-8-9 Ağustos’ta yapılacak helva bayramında,
İsa
ÇA R KA C I
ONLAR,BULUNDUKLARI YERLERDE
ŞA RK İKA RA AĞA Ç’ I YAŞ AD I VE YA ŞA TTI ...
Gerek Devletimizde gerekse iş dünyasında Şarkikaraağaç’lı
olarak hizmet veren,başarılara imza atan kurumların en
yükseğine kadar çıkıp görevlerini yapan onlarca
büyüğümüzden sadece bir kaçını yazdığımız
değerli hemşehrilerimizi Helva bayramına
davet etmeyi unutmayın.
İsmail
AKINALTUĞ
İsmail ÖZGÜMÜŞ
Bekir
YALÇINKAYA
Prof.Dr.Rasih
DEMİRCİ
Fahrettin BİLGİÇ
Yılmaz
KOÇAK
Prof.Dr.Fatih
AĞALAR
Mehmet
TOMBUL
(Daire Başk.)
M.Ali
TOMBUL
(Uzman)
Yı lmaz ÇİMEN
Atilla YAMAN
Dr.Mehmet
KARATAŞ
Tefik
BİLGİN
Ramazan Yaman
TAŞAN
Yılmaz
KARADEM
Hasan ÇELİK
Prof.Dr.M.Ali
AKKUŞ
Galip
EROĞLU
Av.Ali
TANYILDIZ
2
Yıl:7 Ağustos 2015
ISPARTAM
Haksızlığa baş kaldırmayanlar, onlardan gelecek her kötülüğe
katlanmalıdırlar. (Hz. Ali (r.a))
Gecenin ne kadar uzun olduğunu ancak hastalar bilir. (Sadi)
BİZİM ÖĞRETMENİMİZ MEHMET ZENGİN.
Yazan:Em.Öğrt.Mehmet ZENGİN
Devam edecek
Sağlıklı yaşam
HER KALEMDEN SİZLERE,
ÖNERİLERİ.
Dr.R.Minci KIVRAK
GÜNESIN YARARLARI VE ZARARLARI.
Normal şartlarda metabolizma denilen, vucuttaki kimyasal olaylar sonucu
gelişen enerji ile vucut ısısı oluşur. Metabolizma ise vucudun beden
hareketleri ile orantılı olarak artar. Vucut, solunum ve terleme gibi
faaliyetlerle bu ısıyı 36 santigrad derece dolaylarında tutmaya çalışır.
Sıcak havada artan terleme ile vucut ısısı normale düşürülmeye çalışılır.
Havaların çok ısındığı dönemlerde artan terlemeye rağmen vucudun ısı
kaybı yeterli olamamaktadır. Hava sıcaklığı yanında rutubetin artması,
terin buharlaşmasını engellediğinden ısı kaybını daha da azaltır. Yani
sıcaklığın artması ile birlikte havanın nem oranının artması vucutta ısı
birikimine, bu da ısı artışına bağlı hastalıkların gelişmesine neden olur. Bu arada terle su ve
tuz gibi bazı maddelerin kaybı vebunun yerine koyulamaması hastalık tablosunu ağırlaştırır.
Cilt yanıkları, cilt kanserleri, katarakt, sıcak bunalımı (sıcak yorgunluğu, sıcak bitkinliği) ve
sıcak çarpması güneşin ultraviyole ışınları, sıcak ve artmış nem oranı nedeniyle gelişen en
önemli hastalıklardır.
Güneşe ve ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yanıkları sık olarak görülmektedir. Beyaz tenli ve
cildi ince kişilerde, esmer ve kalın ciltli kişilere göre güneşin zararları daha fazla olur. Ciddi
yanıklar için mutlaka bir sağlık yardımı alınmalıdır. Bunun dışında ultraviyole ışınlarına bağlı
olararak cilt kanseri, ve katarakt gibi ciddi hastalıklar da gelişebilir.
Sıcak bunalımı (yorgunluğu, bitkinliği) sıcak ve nem oranı yüksek ortamda uzun süre kalan
veya egzersiz yapan kişilerde görülür. Belirtileri halsizlik, bitkinlik, baş dönmesi, bulantı,
bazen kusma, cildin nemli, soğuk ve soluk olması, alın ve yüzde terleme, solunum sayısında artma şeklindedir. Sıcak yorgunluğu olan hasta serin bir yere alınmalı, kusması yoksa ve
içebiliyorsa birkaç yudum soğuk su içirilmeli, üzerindeki elbisleri çıkarılıp başı ve vucudu
ıslak bir süngerle veya bezle ıslatılmalıdır. Hasta düzelmiyor ve durumu kötüye gidiyorsa bir
sağlık merkezine götürülmelidir.
Sıcak çarpması da sıcak ve rutubetli ortamda uzun süre kalındığında veya ağır iş veya spor
yapıldığında oluşur fakat, sıcak bunalımı kadar çok sık görülmez. Belirtileri yüksek ateş,
çarpıntı, sık ve yüzeyel solunum, ciltte sıcaklık, kuruluk ve kırmızılık, hastanın hareketlerinde azalma veya garip davranışlar, şiddetli başağrısı yakınması, bulantı , kusma ve
tedavi edilmeyen hastalarda şuur kaybı şeklindedir. Nadir de olsa ölüm görülebilir. Sıcak
çarpması düşünülen bir hasta serin bir yere yatırılmalı, bütün giysileri çıkarılmalı, başı ve
vucuduna (özellikle vucudun koltuk altı, kasıklar gibi kıvrım yerlerine) buzlu su ile ıslatılmış
kompresler koyulmalı ve bunlar sık sık değiştirilmeli, varsa, hasta bir ventilatör veya bir yelpaze ile havalandırılmalı, kusması yok ve içebiliyorsa soğuk su içirilmeli ve en kısa zamanda bir sağlık merkezine götürülmelidir.
GÜNEŞTEN KORUNMA
Sıcak, rutubet ve ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için
güneş altında özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 - 16.00
arası) uzun süre kalmamalı, gölge tercih edilmelidir. Güneş şemsiyesi gibi
gölgeliklerin altında otururken de kum ve denizden yansıyan ultraviyole ışıkları önemli miktarda zarar verebileceği için dikkatli olmalıdır. Baş, şapka ile
kapatılmalı, pamuklu (sentetik karışık giysiler su kaybını engeller) beyaz
veya açık renkli, ince ve hafif giysiler giyilmeli, gözlerin korunması için güneş
gözlüğü takılmalıdır. İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten
yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş
koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen
bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının
yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü
bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır.
Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2
saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki, giysilerin yararı koruyucu yağlardan çok daha fazladır. Sıcak ve rutubetin yoğun olduğu saatlerde ağır işler ve
sporlar yapılmamalı, bu gibi faaliyetler serin saatlere alınmalıdır. Mutlaka ihtiyacın üzerinde
sıvı içilmelidir. İdrarın azalması ve koyulaşması su ihtiyacı olduğunun belirtisidir. Bu gibi
ortamlarda herkesin yanında içecek su mutlaka bulunmalıdır. Alkol ve kafein idrar artışı ve
sıvı kaybı yaptığı için sıcak saatlerde içilmemelidir
ÖZEL RİSK GRUPLARI
Özellikle yaşlılar ile kalp ve tansiyon hastaları, çocuklar, hamileler, aşırı kilolu kişiler, kanser
hastaları ile kemoterapi görenlerin güneşten korunma yöntemleri konusunda çok diikkatli
olmaları gerekmektedir. Ağır efor harcamaktan kaçınmalı, kapalı ve havasız yerlerde de
uzun süre kalınmamalıdır. Güneş ışınlarının etkisinin güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri
arasında güneş ışınlarından kaçınılmalı ve bu saatlerde uzun süre güneş altında kalınmamalı. Sık sık ılık suyla duş yapılmalı. Açık, renkli bol giysiler giyilmeli ve geniş kenarlı şapka
takılmalıdır. Güneşlenmeden veya güneşe çıkmadan önce cilde uygun koruyucu bir güneş
kremi sürülmeli. Güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt
ve benzeri maddeler sürülmemeli, bu durumda soğuk kompres uygulaması yapılmalı.
Gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda soğuk kompres yapılmalı ve bir hekime
başvurulmalı. Sıcak çarpmalarında kişiler önce serin ve gölge bir yere alınmalı, vücudundaki sıkı giysiler çıkarılarak başı ve vücudu ıslatılmak suretiyle serinletilmelidir. Bilinç bulanıklığı olan hastalar hemen en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.
3
Cevizi kırıp özüne inemeyen, hepsini kabuk zanneder.
(İmam Gazali)
B e y ş e h i r G ö l ü n d e A v S a h a l a r ı DÜÞÜNCE
Þükrü B. KAPLAN
Genişledi
Yýl:7 Ağustos 2015
ISPARTAM
Tarih değil, hatalar tekerrür ediyor. (Abdulhamid Han)
MEZARLIKLAR
T ür k iy e’ nin e n b ü y ük ta t lı s u g ölü o lan
Be y ş e hir Gö lü' nd e am a tö r a v c ılık y a p ılab ile c e k..
İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü tarafından belirlenen amatör olta balıkçılarının avlanabilecekleri sahaların KAOBDER
ve üyelerinin yapmış olduğu başvuru üzerine artırılıp genişlemek üzere yeniden tespit edildi.
Beyşehir ve Hüyük ile Isparta'nın Şarkikaraağaç ve Yenişarbademli olmak üzere 4 ilçeye sahili olan Beyşehir Gölü'ndeki bazı
adaların olta balıkçılığına açılması için yapılan müracaatın uygun görülmediği ve adalarda halen bu yasağın devam ettiği, kurallara uymayanların tespit edilmesi halinde idari para cezası yaptırımları ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunulurken, 1
Temmuz 2015 tarihi itibariyle Beyşehir Gölü'nde sportif amatör olta balıkçılığına izin verilen bölgeler şöyle belirtildi: Beyşehir
Eşrefoğlu Köprüsü-Atapark arası, Yeşildağ Sapçaburun (İskele) mesire alanı, Yörükoğlu harımı-Ergenli (Dirgen'in yeri) arası,
Gölkonak iskele mevkii, Yenişarbademli-Şarkikaraağaç yolu üzeri Kızılkise piknik alanı, Pereme mevkii-Sulak (Cennet) arası,
Hüyük Budak Mahallesi Aliçarası mevkiinden, Köyaltı-Soğla mevkiine kadar, Beyşehir Akburun Mahallesi'nde Çetin'in Burnu
mevkii, Sarıgöz deresinin göle döküldüğü alanlar.
Beyşehir Gölü kıyılarında, daha önce sportif amatör olta balıkçılığı sadece Beyşehir Eşrefoğlu Köprüsü ile Karaburun ve Isparta
bölgesinde Pereme (Cennet) mevkisinde yapılabiliyordu. Yeni düzenleme ile Türkiye'nin en büyük tatlı su gölündeki amatör
balıkçılık av sahasının genişlemesi olta tutkunlarını sevindirdi.
Beyşehir Gölü'nde amatör balıkçılığa izin verilen bölgelerde yapılabilecek sportif olta avcılığı sadece su ürünleri avının serbest
olduğu 9 aylık dönemde yapılabilecek...
Konya-Beyşehir arasını bölünmüş yol olarak bu yıl sonunda
trafiğe açılıyor
Komşu ilçe Beyşehir’i ziyaret eden Karayolları Genel Müdürü
Cahit Turhan, "Konya-Beyşehir arasını bölünmüş yol olarak bu
yıl sonunda trafiğe açmayı hedefli yoruz" dedi.
Bu kesimin, topoğrafyası, jeolojik yapısı ve çevre şartları
bakımından zor bir kesim olduğuna vurgu yapan Turhan, buna
rağmen bu yıl sonunda yolun bölünmüş olarak tamamını trafiğe
açma hedeflerinin olduğunu söyledi. Turhan, "Eğer
öngörmediğimiz bir mani olmazsa, Konya-Beyşehir arasını
bölünmüş olarak bu yıl sonunda trafiğe açmayı hedefliyoruz"
diye konuştu.
Turhan,"Beyşehir'in, Isparta, Doğanhisar ve Seydişehir
istikametindeki yollarda da iyileştirme çalışmalarımız sürüyor. Bununla ilgili de bu yılki hedeflerimizde; Doğanhisar yolunun Ankara-Konya, Konya-Afyonkarahisar yolu bağlantısında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hüyük üzerinden Isparta Beyşehir-Şarkikaraağaç yolu çalışmaları devam ediyor. Yine Beyşehir-Şarkikaraağaç sahil yolundaki proje çalışmalarımız
mesafe aldı, o da önümüzdeki yatırım döneminde ihalesini yapacağımız projelerimizden biri. Daha ekonomik, daha
güvenli bir ulaşım sağlamak amacıyla bu hizmetlerimizi
yürütüyoruz."diye sözlerine ekledi.
Pİ- AN ALİTİK DE RS HANESİN DE N
BÜYÜK BAŞ ARI..
İlçemizdeki Pi Analitik Dershanesi
2014-2015 eğitim öğretim yılında 8.sınıf ta okuttuğu 50 öğrencinin 25 tanesi
TEOG sınavında fen lisesine girebilecek
puanı aldı.
İlçede TEOG’ ta ilk 3 sıra ve ilk 10
sıranın 8 tanesi Pi Analitik dershanesi
öğrencisi oldu.. İki öğrenciden birini
fen lisesine yerleştiren dershane aynı
başarıyı Osmanlı Koleji ile de yakala mayı hedefliyor.
KYK BİNASI YIKIMINA
BAŞLANDI...
Şarkikaraağaç’ta çürük raporu verilen
Yüksek Öğrenim ve Kredi ve Yurtlar
Kurumuna ait bina 2 yıl önce kapatılmıştı.
Çürük Raporu verilen binanın yıkımına
başlandı..
Bilindiği üzere KYK’nun olmayışı ilçemizde
büyük bir eksiklik olarak görülüyordu.
Sevgili dostlarf malumunuz hayırlı
3 aylardayız.Duygularımızın ve
maneviyatımızın yükseldiği aylar.
Bu aylarda Yüce Allah’a olan
görevlerimiz yanında birde ölenle
rimizi hatırlamak,İhtiyaç sahipleri
ne yardım eli uzatmak vb.şeyler
kaplar tüm benliğimizi.
Ölülerimizi hatırlamakta ziyaret de
bunlardan biri Aslına bakarsanız
Mezar kelimesi ürkütücüdür. İnançsız
veya inançlı bir insan olmanız bu
gerçeği değiştirmez. İnançsız bir
insan için mezar meçhul bir âlemdir.
Belki yok olmanın adıdır. Belki
toprağa karışıp sonsuza doğru yol
almaktır. İnançsız bir insan bu
nedenle mezardan ürker. Haksız da
değildir. Dediği gibiyse, yok olup
gidecek. Bu dünyada ne yaptıysa
ona kâr kalacak. Aslında yaptığı da
kâr kalmıyor ki... Çünkü en güzel
zevkler, hazlar, tatminden sonra
sonra bir hiçe dönüşür. Neticede
inançsız insanın ileri gitse, geriye
dönse varacağı yer aynıdır. Ona göre
hiçten geldi hiçe gidecek. Elbette
mezardan ürkecek. Her ne kadar
ölümü, normal bir süreç olarak görse
de, sonunda her şeyden ve
herkesten ayrılıp soğuk bir toprağa
uzatılacak ve üstü kapanacak. O,
orada kalacak ötekiler ise işlerinin
başına dönecekler. O ne kadar
yaşayabilse bunu kâr sayar. Mümin
için de mezar ürkütücüdür. Ölüm
soğuktur. O, çok iyi mümin olsa bile
bu hakikat değişmez. Ancak inançsız
bir insanın korkusu ile müminin
korkusu arasında çok önemli farklar
vardır.
Mümin ölümden ve mezardan ürker,
çünkü gerçek bir kulluk yapıp yapmadığını bilememektedir. Yüce
Allah'ın huzuruna nasıl bir halde
çıkacağını kestireme mek tedir. İşte
bunun ürküntüsü ve endişesi vardır.
Ya mahcup olsa ya Yüce Allah'ın
hoşnutsuz luğuyla karşılaşsa ne
yapacak. Mümin bunun için ölümden, daha doğrusu ölüm sonrası
hesaptan korkar. Bu korku, bu
mahcubiyet sağlıklı bir imanın işaretidir.
Diyeceksiniz ki, iyi ama kitaplarda
büyük insanların ölümü özledikleri,
ölümü gerdek gecesi gördükleri, bir
kısmının ölüme "merhaba, beklenen
davetçi hoş geldin" diye seslendikleri yazılıdır. Bu bir çelişki değil mi?
Hayır, çelişki değil. Zira bu hal
onların Allah'a karşı besledikleri
hüsnü zann'ın, sözlerine bir yansımasıdır, ümitleridir. Yüce Rabbin
kendilerine iyi muamele edeceği beklentisidir. Çünkü aynı insanların hayatı incelendiğinde çok hassas bir
hesap duygusu içinde olduklarını
görme niz mümkündür.
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gün
Medine mezarlığından geçtiğinde bir
an duraksamış ve sonra yanındaki
sahabesine -İbni Abbas (r.a.)- bana
bir yaş dal getir mezara dikeyim diye
buyurmuştur. Gerekçesini de şöyle
açıklamıştır; "Buradakilerden biri söz
getirip götürmekten azap görmektedir. Ötekisi ise küçük abdestin sıçrıntısından sakınmadığı için azab
görmektedir. Bu yaş dal Yüce Allah'ı
andıkça onların azabı hafifler diye
ümit ediyorum."
Bu vesileyle Mubarek Ramazan
Bayramınızı tebrik ediyorum.
4
BİZİM
KARA AĞAC DA 1904’TE RUM NÜFUS VAR MI YOK MU? Vefatından birkaç ay önce Şarkî
SÖZÜMÜZ Kara Ağaclılar Vakfı’nda Rahmetli Tevfik Şatıroğlu’yla sohbet ederken bir ara O’ ‘bizim ilçede hiç
Yıl: 5 Sayı: 71 Tarih: Ağustos 2015 ISPARTAM
Dünü ve Bugünü İle
Başbakanlık Osmanlı ve Tapu Kadastro Arşivlerinden
Nefsi Kara Ağac ve Karyeleri
Karye-i Salur
Defter Sıra No:185/410
Bu köy de Oğuz Han’ın beşinci oğlu
Dağ Han oğlu Salur Han’ın neslinden
almış bir boy adıdır. Tımarları
Mustafa, Hasan ve Erişdi olan
Salur’un Onkunu Uçkuş ‘Nereye
varsa kılıç ve çomağı ile iş görür’
manâsındadır. Ebu’l Gâzi Bahadır
Han’ın ‘Şecere-i Terakeme’ isimli
eserine göre ise Salur boyunun
onkunu Kartal’dır. Yine bazı kaynaklarda Salgur/Salur, Kars ve
Erzurum Hâkimi Salur Kazan Han
sülâlesi, Sivas-Kayseri Hükümdarı
âlim ve şair Kadı Burhaneddin Ahmed
ve Devleti, Fars Ataegleri, Salgurlular,
Horasan’daki Teke Yomud ve Sarık
Türkmenleri’nin çoğu bu boydandır.
Salur boyu, Oğuz Kağan Destanı’na
göre Oğuzlar’ın 24 boyundan biri,
Kaşgarlı Mahmud’a göre ise Divan-ı
Lügati’t-Türk’deki yirmi iki Oğuz
bölüğünden
beşincisi;
‫رُغلَاص‬
Salgur’lardır. (103)
Bu boyların Üçoklar kolundan (sol
kolundan) Oğuz Kağan’ın oğlu DağHan’ın soyundan geldikleri kabul
edilir. Salur kelimesi ‘Kılıç sallayan’
anlamında kullanılmıştır. Bu soydan
gelenlerden bir grub İskilip’te Salur
köyünü kuranlar ve günümüzde Salur
soyadını
taşıyanlardır.
Çağdaş
Türkmenler’in kökeni Salır (104) boyu
Türkmenistan,
Özbekistan,
Afganistan, Irak ve İran’da ve aynı
kökden olan Çin’deki Salar uyruğu
Rum yokmuş’ diyor.. Var diyorum ve 1881/82-1883 Osmanlı Genel Nüfusu’ndaki Isparta geneli şu hususlara dikkat
çekiyorum; “İldeki 21561 Müslüman Kadın-Erkek nüfusa karşılık Rum 4524 ve Ermeni 319’dur. Uluborlu ve
Eğirdir’de Rum ve Emeni nüfus ağırlıktadır. Yalvac ve Kara Ağac’da hiç yoktur. Kara Ağac’ın 1831’deki az nüfusu
4.987 iken 1883’de bu 20.177’e çıkıyor. 1914 sayımında ise 15. Bölge Konya’ya bağlı Kara Ağac 51 köyüyle birlikte 25.743 nüfusludur ve 10 nüfus Rum vardır.” Prof. Kemal H.Karpat, Osmanlı Devleti Nüfusu, s. 380-381
ŞARKÎ KARA AĞAC
Hamideli’nde Türkmen Soyumuz KARA AĞAC Kitabından
Salur (105) boyundan gelmektedir.
Salur boyu kendi arasında sekiz
oymaklara ayrılmaktadır. Bunlar:
Usta, Yomut, Hızır, Karamanlı
Akkoyunlu (Akçakoyunlu), Ulutepe,
Güneş, Kara ve Bekevül isimli dört
cema’âtli
Ersarı
(Aksarıklı);
Karakoyunlu
(Karacakoyunlu),
Kuloğulları (Tekeoğlu, Tekeloğlu,
Tekelioğlu), Burgaz, Akseki, Bahşı
(Bahşiş), Karaca, Karatekeli, Alseki,
Aziz (Aziziye Kınalı Yörükleri), Daş
(Taş), Dongüç (Tongüç), Ayak
(Kızılayak), Ötemiş (Ödemiş), Mırış,
Tutamış, Karaahmet, Toktamış,
Tufaz, Gökçe ve Saçmaz’dır.
Böylesine zengin bir boy olan
Salurlular’ın yadigârı bir köy de ilçemiz Şarkî Kara Ağac’da bulunmaktadır
ve bu Salur, zamanın Kara Ağac’ının
en fazla tarlası ve hasılatıyla dikkati
çeken karyesidir. Burada özellikle
ifade edelim ki Isparta bölgesindeki
Eğirdür’de Hâmidoğulları Beyliği’nin
istiklâlini ilân eden Hâmid Bey, Salur
boyunun sekiz oymağı içinde yer alan
Yomudlar’ın neslindendir.
Karye-i Sürtme
Defter Sıra No: 186/411
Sürtme de, Fakihler ve Armudlu’da
olduğu gibi Mustafa’nın zeâ’metidir.
Beyşehir
Gölü’nün
kuzeybatı
yakasındaki bir dağın yüksek
eteğinde kurulmuştur. Kara Ağac’ın
en eski karyelerinden birisi olmasına
rağmen uzun yıllar bir çiftlik, hattâ bir
mezra’a gibi iskân olunmuş yerdir.
1831 OSMANLI GENEL NÜFUS SAYIMINA GÖRE
Hâne 4 Numro 8: Orta boylu, kara sakallı
tüccar Abdülbâki veled-i Hâcı Mustafa, 40
Numro 9: Oğlu orta boylu, ter bıyıklı
Mustafa, sin 25
Numro 10: Redif, diğer oğlu orta boylu,
şab-ı emred Ömer, sin 22
Hâne 5 Numro 11: Orta boylu, aksakallı
tüccar Molla İsmail veled-i Hocacıoğlu
İbrahim, sin 58
Numro 12: Oğlu orta boylu, kara bıyıklı
İbrahim, sin 25
Numro 13: Diğer oğlu uzun boylu, ter
bıyıklı Hasan, sin 22
Hâne 6 Numro 14: Orta boylu, kır sakallı
tüccar Molla Mehmed veled-i Kavakoğlu
Ali, sin 57
Numro 15: Oğlu Mehmed Emin, sin 7
Numro 16: Dİğer oğlu sabi Ali, sin 5
Numro 17: Öveyoğlu Mustafa veled-i
Mehmed Ali, sin 12
Hâne 7 Numro 18: Orta boylu, kara sakallı
çiftçi Veli veled-i Mustafa oğlu Murad, 38
Numro 19: Oğlu şab-ı emred Mustafa, 13
VARAK 24
Hâne 8 Numro 20: Orta boylu, kara sakallı
Abdurrahman vld. Muradoğlu Mustafa, 35
Numro 21: Oğlu Hasarı, sin 8
Numro 22: Diğer oğlu Mustafa, sin 3
Hâne 9 Numro 23: Orta boylu, kara sakallı
halvacı İsmail veled-i Salamurcuoğlu
Ahmed, sin 40
Numro 24: Oğlu sabi Ahmed, sin 6
Hâne 10 Numro 25: Orta boylu, kara
bıyıklı halvacı Ahmed veled-i
Salamurcuoğlu Ahmed, sin 30
Hâne 11 Numro 26: Orta boylu, aksakallı
Hazırlayan Gazeteci-Yazar
Bekir YALÇINKAYA
Yakın tarihimize kadar yerleşim yeri
olarak ikâmete açık kalan Sürtme 20.
asırda çiftlik hâlinde iken, halkının
Yeniköy, Çeltek ve Armudlu gibi yakın
köylere göç etmesiyle tamamen
meskûnluğu silinen bir yer olmuştur.
Sürtmenin en son müdavim meskûnlarından
bir
kaçı
Danacılar,
Karaoğlanlar, Mevlüt Taşlar, Arabın
Hasanlar ve Kuşcular sülâleleridir.
Karye-i Akça-Kal’a
Defter Sıra No: 186/412
Kasabanın batı istikâmetinde olması
ve Yenice ile birleşerek ona Kale ekini
vermesi muhtemeldir. Dergah-ı âli
müteferrikânîlerinden, yani ‘Padişah,
vezir ve diğer başka devlet büyüklerinin yanında, türlü hizmetlerde
çalışan
kimselerden’
olan
Abdulgani’nin zeâ’metindeki Akçaka’a hem BOA’nın 321. sayfasındaki
Akça-Kal’a kısmında, hem de Tarihçi
Zeki Arıkan’da; “Karye-i Akçakale ve
Saraycık Tımar-ı Pir Cesur bin
Bereket. Mezkûr karye köhne defterde hâli hayırsız durağı (Mütercim
Halit Atlı burasını Hırsız Durağı olarak
tercüme etti. Bu ifade kaleliği vasfıyla
KAZÂ-İ KARAAĞAC
çiftçi Bekir veled-i Osman, sin 60
Numro 27: Oğlu Osman, sin 7
Numro 28: Diğer oğlu Bekir, sin 3
Hâne 12 Numro 29: Orta boylu, kara
sakallı tüccar Durmuş Ali veled-i Hasan, 50
Hâne 13 Numro 30: Orta boylu, kara
sakallı çiftçi Süleyman veled-i Çakaloğlu
Ahmed, sin 45
Numro 31: Oğlu Ahmed, sin 4
Hane 14 Numro 32: Orta boylu, şab-ı
emred Etmekci Süleymanoğlu Süleyman
veled-i Hasan, sin 15
Hâne 15 Numro 33: Orta boylu, kara
sakallı tüccar Abdurrahman veled-i Etmekci
Süleyman, sin 40
Numro 34: Oğlu Hüseyin, sin 3
Numro 35: Orta boylu, kara sakallı Eyub
veled-i Etmekci Süleyman, sin 30
Numro 36: Oğlu Mehmed, sin 6
Hâne 17 Numro 37: Orta boylu, kara
sakallı halvacı Mustafa veled-i Etmekci
Süleyman, sin 30
Numro 38: Oğlu sabi Mehmed, sin 5
Hâne 18 Numro 39: Orta boylu, kara bıyıklı çiftçi Nu’man vld. Hâcı Abdurrahman, 30
Hâne 19 Numro 40: Orta boylu, kumral
sakallı Etmekci Ömer vld. Kart İsmail, 40
Numro 41: Oğlu İbrahim, sin 8
Numro 42: Diğer oğlu Mustafa, sin 3
Hâne 20 Numro 43: Orta boylu, kumral
bıyıklı çiftçi Osman veled-i İsmail, sin 30
Hâne 21 Numro 44: Orta boylu, şab-ı
emred çiftçi İsmail veled-i İsmail, sin 18
Hâne 22 Numro 45: Orta boylu, kara bıyıklı
haffaf Halil veled-i İbrahim, sin 25
Devam edecek
daha uygun) yer olup İshak Paşa
Hazretleri Bereket Bey’e, ihya etmek
için vermiş ve kimesnenin yazılusu
olmayan evlerden gelip oturalar ve
avaraz-ı divaniyeden emin olalar
deyü mekdup vermiş. Biz dahi ol
mekdupla deftere kaydettük deyü
sept etmiş” diye bahsedilen ve
Ağcakale veya Akçakale olarak gösterilen yerdir.
Akça-Kal’a ile ilgili BOA'daki (H. 937)
1530 tarihli kayıt şöyledir: “Mezkûr
karye köhne defterden hali hırsız
durağı yer olup İshak Paşa yerinin
ihya etmek için vermişler ve kimesnenin yazulusu olmayan evlerden
gelüp oturalar ve avarız-ı divaniyeden
emin olalar deyü mektub vermiş biz
dahi ol mektub ile deftere kayd itdük
deyü Saru Seydi yazduğu defterde
mukayyed şimdiki halde dergâh-ı
mualladan hükm-i hümayün irad idüp
emr olunmuş ki ber-karar-ı evvel
mezkûrlar zikr olan derbendi hıfz idüp
avaraız-ı divaniyeden muaf olup
sahib-i timara öşr-i şer’iyye ve rüsumı örfiyyelerin eda edeler deyu defter-i
köhnede mukayyed yine kemâ-kân
mukarrer.”
Kaynaklar___________________
103-Besim Atalay, Divan-ı Lügati't-Türk,
Ank. 2006, TTK Basımevi, Cilt I, s. 5
104-The Salır tribe; Clark 1998: 8-11, 1718
105-Houtsma, M.Th. E.J. Brill's First
Encyclopaedia of İslâm, 1913-1936, Brill
Publishers, 1987. pp. 119-120
Devam Edecek
KAZÂ-İ KARA AĞAC’ın
Teşkilât Yapısı
50. Sayfa
Hicrî 1889 Miladî 1872 Sene
Konya Vilâyeti Sâl-Nâmesi
KAZÂ-İ KARA AĞAC
Kâim-makâm Mustafa Efendi
Nâ’ib İbrahîm Şevki Efendi
Müfeddis Muhammed Efendi
Mal Müdiri İrfan Efendi
Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi
Hâfız Efendi
MECLİS-İ İDARE
Re’is Kâim-makâm
Azâ Molla Ahmedzâde Hâcı Hâfız
Hâcı Ramazan Ağa
Rüşdi Efendi
Mal Müdiri
Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi
MECLİS-İ DEÂVİ
Re’is Nâ’ib
Mümeyyizân Salih Ağa
Mustafa Ağa
Rağıb Ağa
İbrahîm Efendi
Sandık Emîni Hâcı Muhammed
Efendi
Afşar Nâhiyesi Zabıta Müdiri Hâcı
Mustafa Ağa
Kâtib Süleymân Efendi
Hicrî 1290 Miladî 1873
KAZÂ-İ KARA AĞAC
56. Sayfa
Hicrî 1291 Miladî 1875
KAZÂ-İ KARA AĞAC
Kâim-makâm Served Efendi
Na’ib Hakkı Efendi
Müftüsü Mehmed Efendi
Mal Müdiri İrfan Efendi
Tahrîrât ve Meclis İdare Kâtibi
Mehmed Emîn Efendi
MECLİS-İ İDARE
Re’is Kâim-makâm
A’zâ Molla Ahmedzâde Hâcı
Hâfız
Hâcı Ramazan Ağa
Rüşdi Efendi
Mal Müdiri
Tahrîrât ve İdare Kâtibi
MECLİS-İ DEÂVİ
Re’is Na’ib
Mümeyyizân Salih Ağa
Mustafa Efendi
Muhammed Ağa
Kâtib İbrahîm Efendi
Sandık Emîni Ali Efendi
Afşar Nâhiyesi Zâbıta Müdiri
Hasan Ağa
Kâtibi Süleymân Efendi
KARA AĞAC KAZÂSI
KÂİM-MAKÂMLIĞI
Kara Ağac Kazâsı basid bir
mahalde olub bağ bostanı da
çokdır derûn-ı kasabada iki
minareli ve dördü minaresiz büyük
ve küçük altı aded câmi-i şerif ve
on aded mescid-i münîf ve cümlesi yüz altmış altı hücreyi hâvi altı
aded medrese ve yedi aded mekteb-i sıbyan ve bir de çift hammam
ve bir han ve altı çeşme olub
çarşusu dahî oldukça muntazam
bir hâldedir.
Devam Edecek
5
Şarkî KARA AĞAC’ın Bilinmeyen Yanı-4
Yıl: 7 Ağustos 2015
ISPARTAM
Dahası, faydalanabilekaynakları
ceğimiz
olmadığı hâlde İrfan
Efendizâde
Himmed
Efendi 5 Ocak 1912,
Ramazan
Ağazâde
Ramazan Efendi 9 Mart
1913, 12. Belediye
Re’isi Şatırzâde Sâdık
Efendi 31 Mart 1917, Gümüşoğlu Hâcı Ömer’e de 3
Aralık 1922 itibariyle belediye re’islikleri vermişiz.
1896 Nüfus Sayımı neticelerine göre 11. Belediye
Re’isi Hâcı Hazım Eriştirenoğlu 1921-1923 arası,
Şatıroğlu Sâdık da 5 Nisan 1923 tarihli olarak listede yer alıyorlar.
Yine 1923’lü yıllarda arka arkaya ve kısa süreli
Hâcı Ramazanoğlu Etem 1 Ağustos 1923, Şakir
Efendioğlu Reşad 27 Mayıs 1923, Gümüşoğlu Hâcı
Ömer 10 Kasım 1923 tarihlerinde belediye re’isliklerinde bulunuyor görünüyorlar.
Ki acaba hangi tarihlerde hangi re’islerle idare
edilmiş bu şehir? Niçin Nüfus Sayımı listelerinde 4,
6, 7, 8 ve 11. re’isleri görememekteyiz?
Birçok kişinin Sâl-Nâme’lerden habersizce hazırladığı karmakarışık listeleri daha da karmaşık
vaziyete düşürecek, belgesi-bilgisi olmayan yorumlarla daha hangi zâtlara Belediye Re’isi olarak yer
vereceğiz?
Keşke işin aslına vukuf olmadan hiçbir yazar-çizer
kalem oynatmasaydı ve milletin aklını karıştırmasaydı.
Hele ki rivayetlerle doldurulan eser içi sayfaların
bulunduğu kütükleri nasıl temizleyeceğiz?
Deyorlar, yazıyorlar, dinleyoruz ve anleyoruz gibi
bir sürü belge dışı sözleri ne zaman duymaz olacağız da resmî sıfatlara ehemmiyet vererek Kara
Ağac’ın hem manâ hem de mevhumunu kavrayacağız?
Evet.. Kara Ağacı okumak ve anlamak işi öylesine
zor hâldedir ki tam belgesi var olan 540 yılın bir yılı
bir yana bir ayını dahi şeceremizin aydınlığına
ayıramamanın sancısını içimizde hissediyoruz..
Fahri Küpçü’nün Hâtıralarındaki Re’isler
Yaşadığı devir itibariyle takdire şayan bir eser için
çevrenin önemli simalarından dinlediklerini kendine
has şivesiyle günübirlik yazan merhum Fahri Küpçü
ise Kara Ağac’lı re’isler hakkında, ‘Hâcı Ömer
Ağa’nın 1281 tarihinde Belediye reisi olduğuna;
Şıheminzade Şükrü Efendi, Kunduracı Kara
Mehmet Usta ve Hacı Azim Efendinin Rüştü
Efendiler ittifak etmişlerdir. Fakat bu zatın
1300’lerde (*1) de Belediye Reisi olduğu rivayet
(*2) edilmektedir’ diyerek şöyle bir not daha düşüyor: “Bize Kunduracı Kara Mehmet Usta’nın anlattığına ve Ağazâde Ahmet Rüştü ve Zühtü
Efendilerle, Kalkırzâde Hasan Ağa’nın teyit (*3)
ettiklerine göre Ömer Ağa’dan sonraki Belediye
reisleri şunlardır: Mabeyincizade Hacı Mehmet Ağa
(Bu zata Hacıtelli de denirmiş), Veliefendizade Hacı
Veli Ağa, Kara Ali Ağa, Mollaahmetzade Hacı
Abdurrahman Ağa (Togay), Hacıyakubzade Hacı
Yakup Ağa, Çerçici Hacı Mustafa Ağa, Çopurzade
Hacı Çopur Ağa, Alcıklarlı Hacı Osman Ağa (İnan),
BAŞSAĞLIGI
Merhum Osman Oğlu
Mrhm : Emin
KÜLLÜ’yü
Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe
ererdi.
(İmam-ı Azam)
Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak
demektir.
(Mevlana)
Kaybetmiş olan kederli
ailesine ve sevenlerine
tüm Şarkikaraağaçlılar
olarak sabır ve başsağlığı
merhuma Allah’tan
rahmet dileriz.
ISPARTAM
ARTAM
Batçızade Hacı Mustafa Ağa, Müftüzade Hacı Azim
Efendi, İrfanefendizade Hikmet Efendi (Atalı),
Ağazade Ramazan Efendi, Şatırzade Sadık Efendi,
Hacıramazanzade Ethem Efendi, Gümüşzade Hâcı
Ömer Efendi (Bu zata Hacı Kâtib derlerdi.) (192327),
Şatırzade
Reşat
Efendi
(Özbey),
Mollaahmetzade Vahit Efendi (Vahit Togay: 192730), Hocazade Sadık Efendi (Sadık Bilgiç: 193033), Kapçızade Ahmet İzzet Bey (İzzet Kapçı: 193338), Ateşzade Ahmet Bey (Ahmet Ateş: 1938-46),
Çiftçizade Tevfik Bey (Tevfik Çiftçi: 1946-50),
Müezzinzade Abdurrahim Efendi (Abdurrahman
(*) Çağırıcı: 1950-60), Şehzade Tevfik Bey (Tevfik
Şatıroğlu: 1963-68), Gazimahmutzade Sadık Bey
(Sadık Akman: 1967-77). (139)
Küpçü’nün yaşadığı tarihte aktardığı bilgilere göre
Belediye Başkanları Sâdık Akman’la son buluyor.
Sâl-Nâme’lere göre ise Ömer Ağa’nın (ilk re’is)
belediye re’isliği yaptığı tarihler 1876-77 yıllarıdır.
Halbuki bu tarihten 9 yıl öncesine tekabül eden
1868’de Kara Ağac’da ilk Belediye re’isi Süleymân
Rüşdi Efendi’dir ki; Kâim-makâm kaydıyla görünüyor. Elbette Fahri Küpcü o zamanlar henüz tanzime
tâbi tutulmamış Osmanlı Arşivleri hasebiyle sadece
nakilleri dikkate almış ve böyle bir yorum getirmiştir.
Şarkî Kara Ağac Kazâsı’nın 1921’li tarihlerde
Belediye Re’isi olan Şatırzâde Sâdık Efendi ile ilgili
bir hâtırat var ki o güne göre ilçenin hem gördüğü
hizmet, hem de devrin re’islerinin gayretleri
bakımından okunması ve bilinmesi çok hoş. Isparta
Tarihi müellifi Böcüzâde Süleyman Sami, bir devire
ışık tutan meşakkâtli eserinde, Re’is Şatırzâde
Sâdık Efendi hakkında da şu notları düşüyor:
“Mutasarrıf Ahmet Müfid Bey’in (1921-1923)
zamanında, Eski Mutasarrıf Faik Bey zamanında,
Şarkikaraağaç’ta, halkın yegâne içme ve kullanma
suyu olan Yahya Çelebi çeşmeleri, Kaza Belediye
Başkanı ve Sancak Meclisi Umumî'si toplantısından dönüşte onarılarak, halkın susuzluktan kurtarıldığı haber alındı. Adı geçen zat (Şatırzâde)
doğma büyüme Karaağaçlı, hayırsever ve
namuskâr bir ailenin evlâdı olması nedeniyle, bu
hayırlı başarısından dolayı takdirle karşılandı.
“Belediye reisleri içinde böyleleri de varmış” denilerek örnek gösterildi.” (140)
NETİCE
1381’de Osmanlı Devleti’ne satıldıktan sonra da
Hâmid Sancağı’na bağlı olarak yerleşim özelliğini
koruyan ve 1864’te ilçelik statüsüne alınan, ancak
1868’de atama usûlü Kâim-mâkam Re’is ve Meclisi İdare’ye kavuşturulan Kara Ağac’da seçilmiş ilk
belediye teşkilâtının; ‘1876’ya gelindiğinde Vilâyet
Belediye Kanunu’yla ülkedeki bütün şehir ve kasabalarda belediye teşkilâtları kurulmasına karar verilmiş olması’ hükmüne istinaden Hâcı Ömer Ağa ilk
re’is olarak hizmete başlıyor. Bu gerçeği destekleyici hiçbir mahiyeti olmayan ve hep “ilk Belediye Reisi
(1865) Manioğlu Hacı Ömer’dir” denilmesi hiç
doğru değildir.
Kaynaklar______________________________
139-Fahri Küpçü, Karaağaç, s. 119-120; Bekir
Yalçınkaya, a.g.e, s. 366-367
140-Böcüzâde Süleyman Sami, Isparta Tarihi
BAŞSAĞLIGI
Gürleklerden
Mrhm : M.Yılmaz
GÜRLEK’i
Kaybetmiş olan kederli
ailesine ve sevenlerine
tüm Şarkikaraağaçlılar
olarak sabır ve başsağlığı
merhuma Allah’tan
rahmet dileriz.
ISPARTAM
Allah’tan rahmet dileriz
BAŞSAĞLIGI
Süslülerden
Mrhm : Ahmet
SÜSLÜ’yü
Kaybetmiş olan kederli
ailesine ve sevenlerine
tüm Şarkikaraağaçlılar
olarak sabır ve başsağlığı
merhuma Allah’tan
rahmet dileriz.
ISPARTAM
ISPARTAM
Bekir YALÇINKAYA
ŞEHRİMİZ MARKAMIZ 1
Biz markayız.Kızıldağımız,Beyşehir
gölümüz,helva kültürümüz,yiyecek ve içeceklerimiz,genel yaşantımız,kültürümüz
insanımız ,taşımız toprağımız ve hayalleri
miz ile biz tam bir markayız.
Ramazan bayramının akabinde
yapacağımız helva bayramı şenlikleriyle,
çevremize Şarkikaraağaç,istediği zaman
insanlarını biraraya getirip varlığını ortaya
koyabilen bir toplum olduğunu göstereceğiz
.Bu şenliğimize hasbel kader herkes ortak
olur.Güzellikler sergilenmeye çalışılır.Her
kesimden insana hitap edilir .Tüm insanımız
da bu şenliklerden nasibini almaya çalışır.
Çok güzel bir örnekleme yaşanacaktır.
Şarkikaraağaç istediği zaman bu tip etkinlikleri en güzel şekilde ifa eder. Yeterki üzerine
bir iş düştüğünü fark etsin. Kendisine bu işi
yapabilmesi için fırsat verilsin. Bu fırsatı
insanımız en güzel şekilde kullanır ve kendisi dışında insanları memnun etmeye
çalışır.
Memleket toprakları asırladır binlerce insanı
misafir etmiş ve bereketini buradan kazanmış Bu ikramı yılların yaptığını ,altında toplandığımız tarihi çınar ağacımız ,etrafa
uzanan dallarıyla herkesin elinden tutup
kaldırırcasına anlatmakta bizlere. Bizde
çınar ağacının hatırına ,memleketimizin
havasını ve suyunu ,kirletmeden ,herkes
için ,sıkıntısız yaşanılabilir hale
getirerek,tüm çevre insanını memleketimizde kucaklamak için elimizden gelen her
şeyi yapabiliriz.
Gayret etmemek,yapılacak işleri başkalarından beklemek,toplumun yararına olacak
işlerde bencil davranmak,bananecilik yapmak aslında zor olan işler arasındadır.
Bizler her zaman zor olanı başarmaya
çalışırız.
Toplumla ortak olmayız,değerlerimizi paylaşmaktan kaçınırız,başkalarının işine ve
sıkıntısına ortak olamayız,sırt dönüp kendi
dünyamızla yaşamaya çalışırız.
6
Hemşehri kaleminden
Y ıl : 7 A ğu st o s 201 5
ISPARTAM
En büyük felaketler içinde bile ümidini kaybetme,
unutma ki ilik, sert kemiğin içinden çkar. (Hafz Şirazi)
Değerli okuyucularımız,Hemşehrilerimizin kaleme aldığı,bazı fikir,düşünce ve yorumlarını burada yayınlayacak,sizlere ulaştıracağız.
Sizlerinde her türlü konu ile ülkemiz,ilçemiz hakkında kaleme alacağınız tüm yazılarınızı burada yayınlıyacağız.
Adresimiz [email protected]
3 BİZİM BİR KARAAĞACIMIZ VARDI....
Em.Albay: İsmail ÖZGÜMÜŞ
Bu bölüm1950 ve daha önceki doğumlu olan ve
vaktinin büyük kısmını Karaağaç'ta geçiren,
Karaağaç’tan kopmamış Karaağaç'lıların daha çok
hoşuna gidecektir.
Bu bilgisayar çağında, elektrikli ve elektronik oyuncakların pek çok ve ucuz olduğu dönemde çocuklarımızın
düşünce ve buluculuk kabiliyeti körlenmiştir. Eski oyun
ve oyuncaklara hakikaten ihtiyaç vardır. Bu oyun ve
oyuncakların araştırılarak hayata geçirilmesi gereklidir.
Bu araştırma ve yaygınlaştırılması Kültür Bk.nca, Tvözellikle TRT vasıtası ile yapılması uygun olur.
Eski Karaağaç çocuklarının oynadıkları sokak ve ev
oyunları:
Birdir bir - met değnek (Çelik Çomak) – Uzun eşek –
Güvercin takla – Topaç döndürme Fitçe çevirme – çember çevirme – yer kazıklama – Nal oyunu - Demirciler
kömürcüler (Gece oynanır) tel araba yarışı – Gavur
Küfürü (Nevruz ateşi) Yağmurcuk ziyafeti – Kandil helvası isteme – Boncuk oyunu – Çekirdek oyunu – Tuz
dengi – El el üstünde kimin eli – Körebe – Çaput top
(yakar top) Cız.
yukarıdaki erkekler tarafından oynanan oyunlara ilave
olarak kızlar tarafından oynanan oyunlar:
İp atlama – Çizgi oyunu –Aç kapıyı bezirgân başı –
Mendil saklama – Yakar top
Karaağacımızda düğün, bayram ve eğlence gün ve
gecelerinde özel adetler vardı:
Yılbaşı geceler. Altın tasta gül kuruttum diye başlayan
Yalvaç türküsü ile Teskereli geliyor Hacıların Osmanı
diye tekrarı olan Karaağaç türküsünü büyük bir
zevkle dinlerdik.(*) Ustam nasıl kondurdun taş başına
binayı, zindan ettin başıma a bu yalan dünyayı. Diye
sözleri olan Karaağaç türkümüzü nerede ise hiç duymaz olduk
Türküleri en çok da düğünlerde kına gecelerinde
söylerdik.
Gıcılar kavak Gıcılar diye başlayan Kına türkümüz
(**)düğünün birinci günü kız ve oğlan evinde gelinin ve
damadın eline yarenlerince kına yakıldıktan sonra
gecesinin kapanış türküsü idi
Kör Osman’ın kemanı, Tablacı Dudu’nun defi derhal
arz-ı endam ederdi düğünlerimizde. Kör Osman
kemanesini konuştururdu, kemanesine: “eşi dudu
namazı kıldın geldin mi?” dedirttiği vakıadır. Ut
sanatçısı Emin Efendi de nadiren düğünlere gelir çok
güzel olan sanatını sergilerdi.
Her adamın düğününe de gitmezdi. Radyo sanatçısı idi
Emin Usta… Hanımının kıskançlığından dolayı radyodan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Gız hamamı günü gelin; düğün günü sabahı damat
arkadaşlarıyla hamama götürülür, tarihi Selçuklu
hamamımızın salon kısmında çalınır oynanır, erkekler,
tutulan özel berbere ücreti düğün sahibinden olmak
üzere tıraş olurlardı
Tarihi hamamımız Selçuklulardan kalmaydı, restore
edilecek diye beklerken halkımızın ve siyasilerimizin
gözleri önünde mail-i inhidam bahanesiyle karanlık eller
tarafından dozerlerle yıkılıp gitti. Keşke güzel bir şekilde restore edilseydi.
(*) Gelendost kaza olmazdan önce Hacılar köyü
Karaağaç’a bağlıydı, şimdi Gelendost’un
(**)Türkünün orijinal metni Karaağaç’ın Bilinmeyen
Değerleri kitabının 203. Sahifesindedir
Öğretmen Mehmet Zengin ise; çalışkanlığıyla, öğretimdeki başarısı ile disipliniyle ve de iyi voleybol oynamasıyla bütün okulca tanınırdı, sevilirdi.
Köylüler şehre at abrasıyla, çoğunluğu da eşekle gelirdi… Yan yana iki eşek üzerinde iki köylü anlata anlata
gelirler, gelirken de eşek üzerinde tabakalarındaki
tütünden sardıkları cıgaralarını kuşakları arasından
çıkardıkları çakmak taşı, çelik horoz ve kav yardımıyla
tutuşturdukları ateş ile yakarlar; sigarayı sarıp, çakmak
taşı ile ateşi yaktıktan sonra tüttürdükleri sigara bitene
kadar yolculukları da biterdi. Onun için bizim oralarda
dört beş kilometrelik mesafeye “Bir sigara içimliği kadar
yakın” demek adet olmuştur.
sonra gene eşeklerine binip köylerine dönerlerdi.
Evleri çarşıda olan ekseri ev, avlusuna eşek bağlardı.
Bu işi üç beş zengin ve memur evi hariç herkes
yapardı. Avluya bağlanan yirmi beş eşek ile üç beş atın
bağlama ücreti yaklaşık bir iki lira eder ki: Etin kilosunun yüz elli kuruş kadar olduğu o dönemde bu para
küçümsenmezdi. Ayrıca akşama kadar biriken gübrenin
de bir değeri vardı.
Şehre geldiklerinde eşeklerini çarşı merkezine yakın
her zamanki tanıdıklarının evlerinin avlusu beş kuruş
mukabili bağlarlar, akşama doğru işlerini bitirdikten
17
SIZLERDEN GELENLER/ANILAR
Devam edecek
Hertürlü resimleriniz için adresimiz “
[email protected] “
Gecen ay’dan devam
O sizi kabul edene kadar gidecek
siniz. Çocuklara ufak ve bol çeşit
lere kaçmaları gerektiklerini
söylüyorum. Ufak helva yapacak sınız, çikolatalısını yapacaksınız,
yeni ürünler ve yeni çeşitler
yapacaksınız, yeni bölgelere ve
yeni ülkelere açılmalısınız, yeni
kapılar bulmalısınız, çok satmalı
sınız; ancak bunları yaptığınızda
başarılı olursunuz,diyorum.
Peki, ihracatınız var mı?
KATMER
Evet, var. Mal gönderiyorlar. Fakat
artık oralar da dejenere olmuş.
Oradaki marketlerde de çok reka bet oluyor. Ama ihracat olarak
bütün dünya ülkelerine açılmasını
istiyorum. Uğraşıyoruz. Bakalım,
yavaş yavaş daha başarılı ola cağımızı umuyorum.
Türk tarihine baktığımızda hem
sevinçli hem de üzüntülü günleri
mizde helva yapımına rastlıyoruz.
Helvanın Türk tarihinde çok özel
bir yeri var. Yeni doğana da ölene
de helva yapılırmış…
Un helvası, pekmez helvası, irmik
helvası, yaz helvası pek çok çeşidi
vardır. Mesela Isparta’ya doğru
yolunuz düşerse oranın yöresel
bir düğün helvası vardır, onu yem enizi tavsiye ederim. Ayrıca
Kütahya’da hâlâ kandil günleri
evlerde yapılan helvadan yapılıp,
satılır. Ben burada bir ara dened im. Taşbaşı’ndaki dükkânda kandil
günleri yapıp, satışa sunduk; ama
satılmadı. Bölgesel tercihler
değişebiliyor. Eskişehir’in gelenek
ve alışkanlıkları, diğer şehirlerden
farklı.
Devam edecek
7
Haya tın da ek meği yen meyen kimsenin a dı, ölümünd en s onra anılmaz. (Şey h Sa di)
Mal cimrile rde, sila h ko rkaklarda , k arar d a
ISPARTAM z a y ı f l a r d a o l u r s a i ş l e r b o z u l u r . ( H z . E b u b e k i r ( r . a ) )
HATIRALAR
Yıl:7 Ağustos 2015
Dr.Sadettin BİLGİÇ
Geçen sayıdan devam
II Bölüm
Dr.Sadettin Bilgiç,bilhassa 27 Mayıs sonrasının burhanlı günlerinde
Türk politika hayatında büyük rol oynamış bir insandır,zaten 27 Mayıs
burhanını, ondan az olmayan diğer burhanlar 12 Mart ve 12 Eylül hareketleri de takip etmiştir.Bütün bu çalkantılarda Dr Sadettin Bilgiç hadiselerin
tam ortasında ve bir çok kere de sorumlu bakan olarak üzerinde
bulunmuştur.
Bu bakımdan bu hatıralar sadece Türk siyasi hayatının bir kanadının
değil bütününün panoramasıdır.Ayrıca yetişmesi ve memleket hakkında
verdiği bilgiler de bu günkü nesillere”dün’ü ve dünün şartlarını en ibretli bir
tarzda vermektedir.
Genel Başkan: Ragıp Gümüş pala, Teşkilat
Başkanı: Süleyman Demirel Seçim işleri
Başkanı: Sadettin Bilgiç Propaganda Başkanı
Ertuğrul Akça , Genel Sekreter : Orhan Süersan,
Genel Muhasip: Vedat Ali Ökan, Üyeler: Seyfi
Kurtbek, Faruk Sükan , Cevat Önder, Mehmet
Turgut, Kadri Eroğan, Mehmet Ali Aytaç, Reşat
Özarda, Ahmet İhsan Kırımlı, Gökhan
Evliyaoğlu, Tahsin Demiray, Saim Sarıgöllü,
Tekin Arıburun, Etem Kılıçoğlu, Enver Kaplan,
CahitOkurer,( Senato Gurup Başkanı ), Ömer
Eken (Yedek üye). Millet Meclisi Gurup Başkanı
henüz seçilmemişti.
Kongrede yapılan “Milli Hakimiyet Yemini:
“Biz Adalet Parti’nin seçişmiş mümesilleri ve
Türk Milleti’nin senatör ve milletvekilleri olarak,
partimizin ilk büyük kongresi münasebetiyle
milletimize ve bütün dünyaya ilan ederiz ki:
Türk milletinin demokrasiden başka bir rejimle
idare edilmeyeceğine,
Atatürk’ün ve Türk milletinin en büyük eseri
olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dün
olduğu gibi bugün de milli hakimiyet müess eselerimizin en üstün ve temel unsuru olduğu na,
T.B.M.M.’nin üstünde siyasi ve gayri siyasi
hiçbir kuvvetin bulunmadığına inanıyoruz.
Her türlü Anayasa dışı cereyanlara karşı Büyük
Meclis’in ve üyelerinin sadece hükümet kuvvet leriyle değil, millet olarak da ihtimam ve dikka tle korunması lüzumuna kaniyiz.
Türkiyemizin içinde bulunduğu dünya şartlarını,
politik ve stratejik mevkiini müdrik vatandaşlar
olarak, her meselenin üstünde rejim mese lesinin hallini bekliyoruz.
Siyasi meselelerin ihtilal metodlarıyla halledile ceğine inanmıyoruz. İhtilalin metodlarıyla
halledilceğine inanmıyoruz. İhtilalin, anacak
insani ve siyasi hakların gasbedilmesi ve
demokrasiye karşı girişilen azınlık istibdadı
karşısında milletin topyekün direnme hakkı
olduğuna inanmıyoruz. Partimiz kadar diğer par tiler de milli hakimiyet hayatının vazgeçilmez.
Yok edilme unsurları olduğu hakikatine bağlıyız
ve bütün partileri medeni usullerle çalışmaya,
batılı demokrasiyi gerçekleştirmeye davet
ediyoruz
Milli hakimiyetin temel unsurlarına canlarımızı
feda edercesine bağlı bulunduğumuzu teyid
etmekten iftihar duyarız.
Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.”
Büyük kongreden sonra Temsilciler Meclisi’ni
topladık. Temsilciler Meclisi o zaman, Genel
İdare Kurulu, büyük kongrede illerden seçilen
15 temsilci, Senato’dan 5 ve Millet Meclisi’nden
10 arkadaştan oluşuyordu. Görev bölümü için
Temsilciler Meclisi’nde yapılan seçimde ,
Teşkilat İşlerine Bakan Genel Başkan
Yardımcılığı’na Süleyman Demirel, Seçim
İşlerine Bakan Genel Başkan Yardımcılığı’na ise
Ertuğrul Akça seçildik. O tarihte görev bölümü
yapmak yetkisi” Temsilciler Meclis’ne aitti. 1970
Kongresi’nden sonra Orhan Süersan Genel
Sekreterliğe, Vedat Ali Özkan Genel Muhasipliğe
seçilmemişlerdi.
Demirel, kongreyi yarıda bırakarak İstanbul’a
giden Mümtaz Tarhan’a, kongreyi başarılı ve
liyakatla yönettiği için teşekkür telgrafı çekmiş,
ondan da Demirel’e seçildiği için tebrik telgrafı
gelmişti.
Demirel için masonluk iddiaları ve Yükseliş
Locası ile ilgili belgede o kongrede gündeme
getirilmişti. O zaman Demirel bizimle birlikte
gözüktüğü için, o belge karşımızdakiler tarafın dan dağıtılmıştı. Bazıları ve basın bu belgeyi
1964 Kongresinde dağıttığımızı iddia ederler.
Temsilciler meclisi toplantısından evvel
Çıkrıkçılar Yokuşu’nda manifaturacı olan
hemşerilerim Abdülkadir ve Mehmet Özkan
kardeşler beni göstererek bir masonu nasıl
genel başkan yardımcısı yaparsınız diye ateş
püskürtüyorlardı. Fakat sonra değiş tiler.
Demirel Genel Başkan seçilince ilk muhteşem
çiçeği onlar yolladı.
ŞARKİKARAAĞAÇ’A BAKIŞ
Gecen sayıdan devam
D evam edecek
İZLE RİNDE N
Bekir YALÇINKAYA
ŞARKİKARAAĞAÇ’lı ŞEHİDLER
DOSYASI
372-Mehmet oğlu Piyade Çavuş İsmailŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı
Çanakkale cephesi Ölüm Yeri:
Seddülbahir Muharebesi Ölüm Tarihi:
21/02/1331
382-Süleyman oğlu Onbaşı YusufŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı
Çanakkale Cephesi
Ölüm Yeri: Meydan Harbi Ölüm Tarihi:
19/05/1331
397-Emrullah oğlu Piyade Onbaşı
Ramazan-Şarkikaraağaç Birinci Dünya
Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri:
Gümüşsuyu Hastahanesi Ölüm Tarihi:
05/12/1331
408-Osman oğlu Nizamiye Er NebilSalur Birinci Dünya Savaşı Çanakkale
Cephesi Ölüm Yeri: Merkeztepe
429-Hüseyin oğlu Er Hasan HüseyinŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı
Romanya Cephesi
Ölüm Yeri: Hamzaç Köyü
Muharebesinde Ölüm Tarihi:
05/03/1331
442-Hasan Hüseyinoğulları’ndan
Hasan oğlu Er Ömer-Köprüköy İstiklâl
Savaşı Garp Cephesi Ölüm Yeri:
Alınca Muharebesi Ölüm Tarihi:
27/05/1337
444-İmam oğlulları’ndan Veli Efendi
oğlu Er Mehmet İzzet-Beyköy İstiklâl
Savaşı Garp Cephesi
Ölüm Yeri: Meydan-ı Harbde Ölüm
Tarihi: 26/10/1338
445-Kara Ömer oğulları’ndan
Süleyman oğlu Er Adıgüzel-Köprüköy
İstiklâl Savaşı Garp Cephesi
Ölüm Yeri: Nasuhçal Harbinde
(Kütahya) Ölüm Tarihi : 16/07/1337
476-İmamoğlulları’ndan İsmail oğlu Er
Ethem-Şarkikaraağaç Birinci Dünya
Savaşı Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri:
Azmak Derede Siperde Ölüm Tarihi:
19/10/1330
496-Velioğulları’ndan Mustafa oğlu
Piyade Er Mehmet-Başdeğirmen
Birinci Dünya Savaşı Çanakkale
Cephesi Ölüm Yeri: Kumkale Ölüm
Tarihi: 28/05/1331
497-İsmail oğlu PİYADE ER HabipŞarkikaraağaç Birinci Dünya Savaşı
Çanakkale Cephesi Ölüm Yeri:
Kanlıtepe Şark Sırtlarında Ölüm Tarihi:
18/02/1331
520-Fakıbaşoğulları’ndan Mehmet oğlu
Er Halil-Beyköy Birinci Dünya Savaşı
Ölüm Yeri: Deraganesti Muharebesi
Ölüm Tarihi: 19/09/1332
Devam edecek
Hazırlayan:
Yrd.Doç.Selim H.ÖZKAN
3.Köyler
YUKARIDİNEK:Yukarıdinek köyü iki tepe
eteğine kurulmuştur. İki tepenin arasından bir
dere geçmektedir. Köye ilk yerleşmeler 1300 lü
yıllarda başlamıştır.köyün ilçeye uzaklıgı 10
km’dir. Köyde toprak yüzeyli top sahası vardır
köyün nüfusu 928 dir. Köy halkı geçimini hayvancıık ve tarımla sağlanmaktadır. Tarıma daha
el verişli hale getirmek için köy sulama göleti
yapılmıştır
Köydeki birde efsane anlatılmaktadır.bu efsaneye göre köyün yanındaki bir mağrada altınların
bulunduğu bu altınların çinlilerin elinde olduğu
söylenmektedir. Bu altınları almak için gidenlerin üzerine kapıların kapandığı altınları koydukları zaman kapıların açıldı söylenmektedir.
MA ZİNİN
Genişletilmiş ve Gözden
Geçirilmiş 2. BASKI
Isparta 2005
III. BÖLÜM
Yukarıdinek
EĞİTİM VE SAĞLIK
A. EĞİTİM
Eğitim , esas itibarı ile,insanlar üzerinde
istendik davranış geliştirme çabalarının
Bileşimidir. Bu yüzden eğitimin insanlar ve
devletin hayatı üzerinde önemli bir yeri vardır.
Teknolojik gelişmeler eğitimin önemini bir kat
daha artırmaktadır.XX.yüzyıl tarihe bilim çağı
olarak geçmiştir. Son gelişmeler göstermekte dir ki, XXI yüzyılda,ihtiyar dünyamızda baş
döndürücü gelişmeler yaşanacaktır. Bu
gelişmelerin temelinde (Ar-Ge)projelerinin
hızla uygulanması yatmaktadır. Bilim çağına
ayak uydurmak, dünyadaki gelişmeleri yakın dan takip etmek eğitim ile mümkündür.
Yýl:7 Ağustos 2015
Dernek Adýna Kurucusu
Þükrü B.KAPLAN
ISPARTAM
Sorumlu Yazýiþleri Müdürü
Sabit K. ALPARSLAN
Nostalji
Genel Yayýn Yönetmeni
Ýbrahim YILDIZ
Haber Müdürü
Grafik Tasarým Haber
Ebru ARAPOÐLU
Banu YURTÇU
Adres: Bahçelievler Mahallesi Yeni Otogar No: 7
ISPARTA
Baský: İhlas Gazetecilik A.Ş
Havalimanı yolu No:38 ANTALYA
Tel:0 242 340 50 40 Fax:0 242 340 43 82
e-mail:ispartamgazetesi [email protected]
Mustafa SİLLELİ
Genel Koordinatör
Fahri KÖKSAL
ŞARKİKARAAĞAÇ TARİHİNDEN
Ispartam gazetesi aylýk süreli yayýndýr. Basýn meslek ilkelerine uymaya
söz vermiþtir. Köþe yazýlarýndan yazarlarý sorumludurlar.
BİR YAPRAK
Hazırlayan
ve
Derleyen
Abdurrahman ÇAĞIRICI
Sevgili eniştem Reşat Erçin'in [1932 şarkikaraağaç 15.Ekim.2001 Ankara]
vefattının 14.yılında kendisine Cenab-ı Allah'tan rahmet
diliyorum. Kabri nur,mekanı cennet olsun inşaallah
Bunları biliyormusunuz?
Camilerin neden üç(3) kapısı vardır?
Osmanlı padişahları tarafından yaptırılan
camilerin neden üç kapısı olduğunu biliyor musunuz?
Yıldızda ise peygamber efendimiz şifrelenmiş. Yıldızsa Kur'an'ı
Kerim'de bir sure vardır. Necm suresi 15. ayette rabbimiz ey
Resulüm sen benim Necmi'msin. Sen benim yıldızımsın diye
ifade eder. Dolayısıyla ecdat bayrağımızın üzerinde hilal ve
yıldızı kullanırken Allah ve Muhammed isimlerini şifrelemiş.
Ecdadımızdaki hassasiyet sadece bunlarla sınırlı değil.
Osmanlı padişahlarının yaptırdığı birçok cami var. Her birinde
ayrı sırlar ve şifreler var. Ama hemen hemen tamamında aynı
olan özellik camilerin 3 kapılı olması. Ve bu kapıların her biri
bir anlamı ifade ediyor. İlk olarak bizleri cümle kapısı karşılar.
Aklımıza kul olmanın hakikatini düşüren bir hakikati bize hatırlatır ve akılla tek başına hakikati bulmak mümkün olmayacağı
için cümle kapısından girin mana kapısına kul olmanın
idrakine varıp hemen kulluğun gerekçesi olan akıl ve kalbin bir
araya gelmesiyle secde makamına koşun ve sacidler kapısından geçin. Bütün bu kapılardaki anlam ise insanı, insan-ı kamil
olma yoluna götürüyor.
AY ’ n F ot o gra f Direnmek
AY’ n Karü katürü
Biliyormusunuz?
Bunu
GÜZEL SÖZ
“
“Biz Çinliler, hepimiz bu yasa katılıyoruz.
Zira büyük bir milletin, çok sevilen Büyük
Ata’sının ölümü, yalnız Türkiye için değil,
aynı zamanda bizim kıtamızda ve bütün
dünyada büyük bir boşluk bırakmaktadır.”
(Çin Basını)
Dünyadan Atasözleri
ÇİN ATASÖZLERİ
Dünyadan
.. ilginç olaylar
Geleceğin bütün çiçekleri, bugünün
tohumları içindedir.
Hançer gibi bir dile fakat pamuk gibi bir
yüreğe sahip ol.
İlginç zamanlarda yaşayasın. (beddua
olarak söylenir)
.
ANTALYA'da eczanede tekniker
olarak çalışan Ömer Altınbaş'ın
yediği çikolatadan çıkan böcek, dilini
soktu.
3.5 yaşındaki kızına çikolata alan Ömer Altınbaş, eve geldiklerinde
çikolatayı önce kendisi ısırdı. Bu sırada dilinde acı hisseden Altınbaş,
çikolatayı bıraktı. Çikolata içinde böcek olduğunu fark eden Altınbaş'ın
dili bir süre sonra şişmeye başladı. Konuyla ilgili doktor raporu
aldığını belirterek Konuyu yargıya taşıyacağım" dedi.
Ay’ın sözü
**"•
Tatlı suyun başı
kalabalık olur.

Benzer belgeler