80_Terzi Baba İstişare Dosyası_5

Transkript

80_Terzi Baba İstişare Dosyası_5
1
GÖNÜLDEN ESİNTİLER:
TERZİ BABA (5)
İSTİŞARE DOSYASI
NECDET ARDIÇ
İRFAN SOFRASI
NECDET ARDIÇ
TASAVVUF SERİSİ (80)
2
ÖN SÖZ:
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM:
Bu kitabın oluşumu, NECDET ARDIÇ (20 şubat 2009
Cuma) günü çevremize göderdiğimiz bir “mail” ile şöyle
başlamaktadır.
---------Selâmün aleyküm. Sevgili kardeş-ihvan ve evlâtlarımız.
(Terzi Baba 1 ) kitabını düzenleyerek yazan, (Ç.H.U)
oğlumuzun sizden bir ricası var! şöyleki:
---------Muhterem, yolumuzun ehli, büyüklerim ve kardeşlerim.
Epey zamandır düzenleme ve yazılımlarına başladığım
(Terzi Baba 2) kitabımızın oluşumuyla meşgulüm. Kitabımızın için de muhtelif başlıklar değişik bölümler vardır,
bunlardan bir tanesinin başlığı da (dost katından inen)
ismini taşıyacaktır. Ve ya benzeri bir isim olacaktır. Bu
bölümü sizlerden gelecek gerçek bilgiler ile oluşturmak
istiyorum. Bu vesile ile, Sizlerin Efendi Baba mı tanıdıktan
sonra,
(1) hayatınızdaki değişiklikleri,
(2) hayata bakışınızı,
(3) kendinizdeki idrâkî gelişimleri,
(4) zaman içinde halinizde, üzerinizde yaşadığınız varsa,
olağan üstü özel hallerinizi,
(5) son idrak yaşantılarınızı,
(6) şu anda Efendi Babamı hangi vasıfta gördüğünüzü
ve hakkında ne düşündüğünüzü, özet olarak yaklaşık 10
gün içinde yine Efendi Babamın mail adresine göndermenizi
en içten saygı hörmet ve sevgilerimle rica ediyorum. Bu
yazıların isimleri bizde mahfuz kalacaktır. Sonsuz selâmlar.
Ayrıca bende sizleri zahiren, tanımadığım halde çok
seviyorum. Kardeşiniz Hüsamettin çelebi.
1
3
Yukarıda bahsedilen (Terzi Baba 2 ) den sonra ki
Kitaplarımız bize gelen Mektup ve zuharatların arşivimizdeki
malzemelerini de bilgisayar ortamına (az bir kısmı kaldı)
geçirmiş bulunuyoruz bunların ismi ise (Terzi Baba istişare
dosyaları (3-4-5-) bitti, (6) devam ediyor (7 Terzi Baba 13
biismi has selâm) da bitti en son olarakta (Terzi Baba
Mektuplar ve zuhuratlar) kitabtaplarımızın yazılımları
devam ediyor. (Şu anda 55)i geçmiş vaziyette. Vaktimiz
oldukça da devam eder İnşeallah. Bizlerdende sizlere
sonsuz selâmlar. Bu mail-i kardeş ve evlâtlarımıza ayrı ayrı
gönderiyorum ancak unutulan kimseler olursa kusura
bakılmasın bilgisayarı olmayanlarada iletirsiniz onlarda
yakın bir arkadaşları vasıtasıyla düşündüklerini bildirebilirler. Ancak bu istek, bir emir ve hüküm mahiyetinde değil
sedece ricadır. Her kese başarılar dilerim. Terzi Babanız.
(20 şubat 2009 Cuma) günü istenen bu yazılar o günden beri gelmeye devam etmekteler bende onları dosyasında muhafaza ediyor idim onlara bakmaya ancak vakit
bulabildim ve düzenlemeye çalışıyorum. Oldukça dikkate
değer ve ilgi çekici, safiyetle yazılmış yazılar olduğundan
sizlerinde istifade etmenizi istedim. Terzi Baba (2) ye
konanların dışında dikkate değer yazıları burada kayda alıp
belirli bir sayfa sayısına ulaşınca daha başka kitaplarda da
sıra ile toplamayı düşünüyorum. Cenâb-ı Hakk her
işlerimizde her birerlerimize kolaylıklar nasib etsin. Âmîn.
Yazı gönderen dost, kadeş ve evlâtlarımızın açık olarak
tanınmaması için sadece isimlerinin baş harfleri konacaktır.
Oldukça değerli olan bu yazı ve cevaplarda, umarım benzer
olan soru ve düşüncelerinizin cevaplarının benzerlerini
bulabileceğinizi tahmin ediyorum. Zahmet edip yazı
gönderenlere ayrıca teşekkür ediyorum sağolsunlar varolsunlar. Cenâb-ı Hakk okuyanlarıda faydalandırsın İnşeallah.
Sevgili okuyucum, bu kitabın yazılışında, düzenlenişinde, basılışında, bastırılışında, tüm oluşumunda emeği
ve hizmeti geçenleri saygı ile yadet, geçmişlerine de hayır
dua et, ALLAH (c.c.) gönlünde feyz kapıları açsın. Yarabbi;
bu kitaptan meydana gelecek manevi hasılayı, evvelâ
2
4
acizane, efendimiz Muhammed Mustafa, (s.a.v.) in ve Ehl-i
Beyt Hazaratı’nın rûhlarına, Nusret Babamın ve Rahmiye
annemin de ruhlarına, ceddinin geçmişlerinin de ruhlarına
hediye eyledim kabul eyle, haberdar eyle, ya Rabbi.
Muhterem okuyucularım; yine bu kitabı da okumaya
başlarken, nefs’in hevasından, zan ve hayelden, gafletten
soyunmaya çalışarak, saf bir gönül ve Besmele ile okumaya
başlamanızı tavsiye edeceğim; çünkü kafamız ve gönlümüz,
vehim ve hayalin tesiri altında iken gerçek mânâ da bu ve
benzeri kitaplardan yararlanmamız mümkün olamayacaktır.
Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tandır.
Terzi Baba NECDET ARDIÇ Tekirdağ: (12/12/2012)
Çarşamba.
NOT=(20 şubat 2009) daki günlerde yaşanarak
kaydedilen bu duygu ve tespitler o günlere aittir bu gün ise
bu tespitler çok daha gelişmiş sahiplerini daha ileri
derecelere götürmüştür. O günlerin feyzi ve bereketleridir.
Her an ilerlemede olan bir gönül tabiî ki daha başka
gelişmelere de sahne olacaktır. Eğer olmuyorsa yerinde
sayılıyor demektir. Devamı olacak kitaplarımızda bunların
yenilerini de göreceğiz. İnşeallah. Cenâb-ı Hakk cümle
yaranımızın akıl gönül ve idraklerini Hakikati İlâhiyyenin
hakikatinde açıp idraklerimizi genişletsin. İnşeallah.
Bu tür çalışmalar bazı kimseler için hiçbir şey ifade
etmeyebilir, ancak kendini/nefsini ve oradan Hakk’ı tanıma
yolunda olan kimseler için, çok büyük hakikatleri ortaya
koymaktadır. Gayemiz bazı şeyleri ispatlamaya çalışmak
değil, bu yolla çevremize, ve bu sahadan faydalanmak
isteyenlere, misallerle faydalı olmaya, ve hayatın çok başka
yönlerinin de varlığını, bildirmek için, örnek çalışmalara
teşvik etmek için yapılan çalışmalardır. Cenâb-ı Hakk
cümlemizi arzu ettiği menziline ulaştırsın İnşeallah. T.B.
3
5
TERZİ BABA
(5) İSTİŞARE DOSYASI. 80
Bu kitabımız da, S……. A….. isimli oğlumuzdan 22 şubat
2012 tarihinde gelen bir mail ile başlamaktadır.
------------------Hayırlı akşamlar, S…. bey kardeşim. Dosyayı aldım
kaydettim teşekkür ederim sağolasınız. Herkeze selâmlar
Nüket annenizin de selâmları vardır, hoşça kalın Efendi
Babanız.
------------------Saygıdeğer babacığım ve anneciğim,
kızınızın yazdığı dosyayı gönderiyoruz.
Selâm ve hürmetlerimizle ellerinizden öperiz. S.A.
------------------Selâmün Aleyküm.
Canım anneciğim, babacığım.
Yarım asırlık bir ömrün ardından elde kalan nedir? diye
kendi kendime sorduğumda, aklıma ilk gelen cevap:
“Gerçek hayat sahibi ile beraber olmanın getirdiği
mutluluk ve farkındalıktır”
Sizlerle, hür olmanın nasıl bir şey olduğunu, hayali
yaşantı ile gerçek yaşantı arasındaki farkı öğrenmeye
çalışıyorum.
4
6
Sizden nefes-i rahmani ile aldığım ilim ile her geçen gün
nefsimin oyunlarını görüp, tanıdıkça hakikatime bir adım
daha yaklaşıyorum.
Biliyorum henüz yolun başındayım. Lâkin şu an bile
içimdeki rahatlık ve huzuru kelimelerle ifade etmekten
acizim. Cenâb-ı Hakk’ın sizin elinizi tutmakla bahşettiği
lütuf, sonsuza dek sürer inşallah. Ellerinizden hürmetle
öpüyorum.
Us…. Kı…..
20 / 02 / 2012
------------------Kızınız, Te…. Kı… El… Ca…. Ar…. Uş….
YOLCULUKTAKİ HİKMETLER
04.03.2012 Saat 10:00 THY uçağı ile İstanbul
yolculuğumuz başladı. Bilet numaralarımız benim “24B” ve
Nihal’ in “24C” idi. Ancak “24A” numaralı biletin sahibi bir
bey, cam kenarına “siz geçin” dedi. Böylece “24A”
numaraya Ni… ve “24B” numaraya da Ke… oturmuştu.
THY yollarının seçilmiş olması ve uçak numaralarımız
bize ne söylüyor olabilir diye düşünmeye başlamıştım.
Ancak düşündürülenler ne hikmettir ki (şu anda yazarken
fark ettirildi) yola çıktıktan tam 13 gün sonra yazdırıldı.
Biletlerimiz THY ‘ dan ve Abdullah ismi ile alındı. Peki THY
ne olabilirdi acaba? Türkçe olan THY kelimesindeki harflerin
arapça harf olarak karşılıkları ‫ ي ح ت‬gibi gönlüme
gelmişti. Bunun üstüne Efendi Baba’mın “on üç ve
hakikat-i ilâhiyye” kitabındaki ebcet hesap cetveline baktım.
Birden hayretim bir kat daha artmıştı. Çünkü bana yol
gösteren “13 kitabı” idi ve harflerin sayısal değerleri idi.
(400) ,
‫( ح‬8) , ‫( ي‬10). Bu değerleri toplarsak
5
7
‫ت‬
400+8+10=418 =4+1+8=13 idi. Bu bizi neyin taşıdığını
gösteriyordur herhalde. Bir de yola çıkış tarihimiz olan
04.03.2012 ’ye bakalım. 4+3+2+1+2=12. Bu bize o gün
itibariyle Abdullah eliyle Hakîkat-i Muhammed-i ‘den yola
çıktığımızı
ve
Hakîkat-i
Ahmediyeye
bindirildiğimizi
gösteriyormuş. A ve B koltuklarına oturuşumuzu düşününce
ise “ab” sudur ve su da hayattır, o zaman biz gerçek hayata
mı geçmiştik? Aman Allah’ım cümleler arka arkaya aklıma
getiriliyor. Gittik diye niye seviniyorsunuz ki “yola çıkanlar
sadece Ke… ve Ni… ismiydi.” Gönlüme neden böyle gelmişti
acaba? Hemen Ke… ve Ni…. isimlerinin Arapça yazılışlarına
baktım. Ni… (nun+he+elif+lam) (50+5+1+30=14=5) ,
Ke…. (kef+ra+mim) (20+200+40=26=8) 5+8=13 Bu
demek ki biz birer araçmışız, ne giden varmış ne de binilen
bir vasıta. Hepsi O…
O zaman biz nereye ve neden gitmiştik?
Bir saatlik bir aradan ve araştırmadan sonra cevap yine
Efendi Baba’mın “13 ve Hakîkat-i İlâhiyye” kitabından
geldi.
Yukarıda
yola
çıkış
tarihimizi
hesaplarken
(4+3+2+1+2=12) Hakîkat-i Muhammed-i ‘den yola çıktığımızı yazmıştım. Oysa Efendi Baba’m kitabının 33 nolu
sayfasında Hakikat-i Muhammediyye=Mef’ul=yani tesir
edilen (memur) gibidir, diyor. Demek ki isimlerimizin
toplamı olan 13 yani Elifin bâtın noktası, yani asıl fâil, âmir,
tesir eden olarak Elifin 12 zahir noktasına olan tesir etti ve
Abd-ullah ile bizi kendinde yolculuğuna kabul etti.
Kendinde yolculuk diyorum çünkü gittiğimiz bir yer yoktu.
Bize göre yani beşeriyetimize göre gittiğimiz yer gibi
görünen Efendi Baba’mdı. Ancak Efendi Baba’m 53 ile
Ahmed ismini bünyesinde taşıyan bir Mürşid-i Kâmil yani
Arîf-i Billâh yani 13 ün yeryüzündeki zuhur mahallidir. O
halde ne yola çıktığımız mekân, ne yolculukta kullandığımız
araç, ne de varılan nokta kalmıştı. Orada geçen dört günü
neden anlamadığımız şimdi aklıma getiriliyor. Zâhir ve bâtın
13’ün içinde olunca mekân, araç ve zaman kalmamıştı.
Efendi Baba’m ve Nüket Anne’m bize 4 gün yani 4
6
8
mertebeden kapılarını açtılar. Bu 4 günü inanın biz bir an
olarak yaşadık. Birlikte olduğumuz süre içerisinde
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sünnet ve farzları nasıl
yaptığını yani yaşadığını müşâhede ettik diyebilirim. Yine şu
anda aklıma getirilen son bir şeyi daha yazmak istedim.
Efendi Baba’mın oradan ayrılmadan önce âcizâne Terzi
Kızına verdiği bir isim vardı. “EL.. Ca.. AR…”. Bu isim ile
ilgili bir başka yazı yazmak istiyordum ancak çıkan bu
yazının ardından şunu da ilâve etmek istedim. Efendi
Baba’m Elifin zuhur mahallidir. O zaman terzi kızına
“Elifcan” demekle Elifin zâhir ve bâtınına “CÂN” eylemiş.
Hamdolsun şükründen âcizim.
Bu
zamansızlık
ve mekânsızlık
içerisinde
bize
gönüllerinde bir saray bağışlayan, kızım deyip bağrına
basan ve silsilesinde bize bir yer verip isim ve soy ismini
veren Efendi Baba’ma ve Nüket Anne’me ne diyebilirim
bilemedim. Bu noktada kelimeler kifâyetsiz kaldı. Allah’a
hamdolsun…
Efendi Baba’cım ve Nüket Anne’cim hürmetle saygı ve
sevgilerimi gönderiyorum. Sizleri çok seviyorum…
Kızınız, Te…. Kı… El… Ca…. Ar…. Uş….
------------------Mu… Ca… (30/04/2012)
SCADA talimat’ı bu dergahı ilâhiye ve silsileye
Secde talimatı.. Efendi Babamızın her kararı ve
emrine karşı boyun bükeriz.. 6 Madde ve 4 kişi 64
Vahid, Müdür, Terzi Baba’nın Oğlu Mahmud ve
Hamid
Esmasının
temsilcisi..
Şu
an
Hamid
Esmasının tam temsilcisi Efendi Babam’dır. Bu
konuda da görev kime verilirse takdiri başımızın
üzerinde her emrine tam manasıyla ittiba ederiz.
64+1= 65 esma Ahad ve Allah, Rahman ,Rahim ile
68 ve 11,12,13,14..
MAHMUT; d ile 99 T ile 495= 18
7
9
Görevli dört kişinin isimleride ilginç sırasıyla, Me…
Ak…, Ce… Yı…, Ay… Ka…., En… Ke….
Ömer; 310 ve 13, NACAR, 51 ve CAR Kabe’nin 5, 1
ve 4 köşesi.. NC= 53 253, 255 ve Elif 13 ile 277
Ömer’in Tuğra yüzüğü TUR, Ay yıldızlı yüzüğü TUR
ve NECM.. Ayın 11’ini 12sine bağlayan gece ise
üzerinde Tuğra yanlarında Ay yıldız’lı yüzük ile geldi..
NACAR saatini takmıştı. 850 Lira vermiş..
SCADA Bilgisayar talimatının 6 madde olması ..
Silsilemizde 1, 7, 19, 31, 41 ve 53’lere delâlet etmekte..
SCADA Asli harfleri ile 67 ve 13.. Ve Secde ve Asanın
Cem olması ile Zat mertebesi..
Bİ-LG-İSA-YAR
4 kişi ise yolumuzda bulunan, Şahsi Halife, Rehber
Halife, Vekil Halife, Mutlak Halifedir.. En alta bulunan ise
Halife-i Haktır.. Allah başımızdan eksik etmesin, Hayırlı
uzun ömürler versin Efendi Babamızdır..
Bu scada talimatı ve silsile ile Yaptığım hesaplara
göre Efendi Babamın 1 değil 6 tane silsile sırası var..
Velâyet sırasında; 53
Cüneydi yolunda; 47
Halvet-i Yolunda; 35
Uşşakiye Yolunda; 23
Hakikat-i Muhammedi Yolunda; 13
Bunların toplamı olan Yol; 171 1 Ahadiyyet, 71, Nuh
ve Necat olması ve 8 ve 9 ile bu yolun Mücmel ve Tafsili
olmasıdır.. Bunların bir önceki ve Sonraki sıraları ile
bağlantı.. Ve bu sıraların başka hesaplamaları vardır..
Tefarauta girmeyelim..
-------------------
8
10
Mi…. Du….
(4/7/2012)
Aaaah Sevgili Efendim !..Sizden haber getirmeyen
bilgisayarı ne yapayım, nerelerdesiniz ?..Kanayan gözümün
yaşını kim dindirebilir ?...Yüreğime dokunmuş sevginizi,
önceki yazdıklarınızı tekrar ederek dindirmeye çalışsam da,
yana yana sizden bir satır teveccüh alamamanın ıstırabı
yakıyor,
donduruyor,
kanatıyor..Himmet
Efendim,
himmet..Hiç Ankara'ya gelmiyor musunuz?..Hakk nasip
etmeyince ben derviş olamıyorum, dervişliğe talip olmak,
haddim deyil belkide.. Sanırım bir ukalâlık yaptım ve siz
benim cevaba lâyık olmadığımı düşündünüz.. Hürmet ve
hasretle mübarek ellerinizden öperim..Nükhet Anacığımada
çok selam ve hürmetler ederim.
------------------Terzi Baba.
Hayırlı akşamlar E,m… kızım, takma ismini ne zaman
idrak edebileceksin diye düşünüyordum, Cenâb-ı Hakk'tan
hayırlısı. Bu dünyada hiç bir şey hemen olmaz her şeyin bir
vakti vardır, yavaş yavaş ve sabırla hayata devam edilir.
Günlük işler yapılıp kalanı Hakk'a teslim edilir ertesi gün
ömür varsa tekrar yeni güne devam edilir. Gelmeyen ve
yaşanmayan günden sorumlu da değiliz. Şehir dışında
olduğumuzdan maillere pek bakamıyorum. Hayırlı akşamlar
hoşça kalın. Terzi Baba.
------------------Mi… du…. (12/5/2012)
Hayatımın en parlak ışığı, ahengi ve ihtişamı EFENDİM
Bana dalgınlıkla E,m… dediğinizi sanmıştım..E'm… diye
adlandırdığınızı küçük aklımla yeni anladım..Artık ben
kendimi ne yapacağımı size soruyorum Sevgili çok sevgili
Efendim, karanlıkta düşmekte olan, aşağıda çakılı kalmış
ruhumu aydınlıkta yükselen ruhlar arasına katmak
sorumluluğunu almış olduğunuzu beni adlandırmanızdan
anladım. Sizinle aynı resimde olmak üstünlüğünü kazanmış
9
11
olmak isterim..Eğer siz yanımdaysanız hayatın bilmecesiyle
korkusuzca yüzleşip kabulleniyorum. Beni kendi küçük
hayatıma kapatmayacağınıza inanmak isterim.. Varoluşumun en iyi biçimini almak isterim Efendim. Aman vermeyen
egomdan kurtarın beni Efendim.. Öyle bir dua edin ki bana
bir anda sigara ve diğer kötülükler bir çırpıda çıksın gitsin
benden..Kapınızda yatan bir dilenci gibi yalvarıyorum size
Pek Sevgili, Çok Sevgili EFENDİM..Haydi hayatıma dokunun
duanızla...Nefsimin ayartıcı manevralarını bir nazarınızla
silip süpürebileceğinizi biliyorum.. Haydi Efendim himmet..
Yolda tek başına yürüyen bu garip yolcuya merhamet,
himmet Efendim...
Sonsuz hürmetler eder, Nüket Ana ve sizin ellerinizden
öperim.. E'm….
------------------Hayırlı akşamlar E,m… kızım. Bizde olmayan hasletler
yönünden verdiğiniz değer için teşekkür ederim. Sağolasınız. Gördüğünüz mavi ışığa itibar etmeyin gözüktüğü
zaman manzaranızı değiştirin ve unutmaya bakın,
ellerinizde yazan yazıyıda ciddiye almayın. esas olan
ellerinizin içinde olan, sağ elde (18) sol elin içinde de (81)
yazmaktadır, eski rakkamlar ile. toplam (99) ederki esas
(Esmâül hüsnâ) ve "cami" ismi olan yüz üncü Allah ismi ile
tamamlanır. Bu hakikat ellerimizin içinde batınen aşikârdır,
bütün insanlarda Hakk'ın kurgusu budur, bunun dışında
olan görüntüleri ihtiyatla karşılamak gerekir. Böyle normalin
dışında bir şey olursa, (Lâ havle velâ kuvvete illâbillâhil
aliyyil azim) demeyi tavsiye ederler. Cenâb-ı Hakk her
işinizde kolaylıklar nasib etsin, hoşça kalın. Terzi Baba.
------------------Mi… Du…. (7/5/2012)
Canımdan öte Babacığım
Allah şahittir ki baba kelimesinin içini doldurdunuz.
Ruhumu huzura erdiriyor her harfiniz.. içimdeki hayvanın
gücünü ehlileştiriyor. Her harfiniz acılarıma nufuz edip beni
10
12
iyileştiriyor. Ressamın hikâyesinde bütüne bakınca sizi
gördüm.. Siz Yukardaki'ni taklit ettiniz, çerçevesi çizilmiş bir
öykü verdiniz ve ressama verilen görev gibi öğrencilerinizden öykünün içinin doldurulmasını istediniz yani teknik
olarak bir terapist bir mürşit gibi yaptınız.. Size verilmiş
bilgiyi hayret ve hayranlıkla okudum, kitaplarınız bana
verilmiş en muhteşem hediyelerdir.. Bendeki etkiniz şudur
ki, kaygı, suçluluk ve eksikliklerimin farkına vardırıyorsunuz. Geçmiş alışkanlıklarımın kurtuluşu sizdedir, dualarınızdadır. Kendimi size şikâyet ederken buldum kendimi..
Görmediğim baba ilgisini gösterdiğiniz için binlerce teşekkür
ederim..
Sevgili, çok sevgili Efendim ben uyanıkken sürekli mavi
bir ışık görüyordum bu bir göz yanılması sanırdım hep, ama
bu gece rüyamda bu mavi ışık neredeyse tüm görüş alanımı
kapatacaktı, hayretle uyandım. uyanıkken nokta halinde
gözüküyor. Bir de efendim sağ ve sol elimi yumruk
yaptığımda arapca çok belirgin harflerle elimin dış yüzünde
ALLAH yazıyor ve bunu herkes farkediyor, ellerimi kirli bir
şeye veya alçak bir seviyeye indirmemeye çalışıyorum..
Beni, kendimi inceleme ve gözleme sürecine başlattığınızı
hayretle görüyorum.. Sizinle iletişim halinde olmak
mertebesinde, kendi evimde hissettirdiğiniz için binlerce
teşekkür ederim.. Sizinle iletişim halinde olabilmek şerefine
nail eden ALLAH'a sonsuzluklar kadar şükrederim... Bitmek
bilmez selam, hürmet Efendim..
------------------Terzi Baba. (5/5/2012)
Hayırlı günler E,M… hanım kızım Cevaplarınızın hiç
olmazsa bir kısmını ressam dosyasında okuduğunuzda
bulacağınızı zannediyorum Cenâb-ı Hakk her işnizde
kolaylıklar nasib etsin İnşeallah. Bahsettiğiniz sigara
illetinden acilen kurtulmanız gerekiyor. Çünkü kişinin
kendisini tanıma yolunda en çok ihtiyacı olan (berrak aklın)
en büyük bulandırıcısı ve tefekkür kabiliyyetini zaafa
oğratıcı en büyük sebebtir. Bence yapılacak ilk iş evvelâ bu
11
13
illetten kurtulmanın iradesinin oluşturulması olacaktır. Daha
sonra fiziki tedavisinin başlanması gerekecektir. Üçüncüsü
ise samimiyyetle Hakk'a niyaz etmektir. Dördüncüsü ise,
daha evvelce bu durumda olan bazı kimselere olan
tavsiyemizdir, tutup tutmamak kişinin iradesine kalmış bir
şeydir. O da şudur, demiştim ki, sigarayı çıkardınız çakmağı
veya kibriti yaktınız, sigaranın ucuna doğru yavaş yavaş
getirdiniz, bir santim kadar yaklaştırdınız, sigaranın ucu
oldukça fazla ısınmaya başladı, işte o zaman aklınıza bir
kıyaslama geldi ki, sizi o halde biraz daha tefekküre yönelterek durdurdu, o anda şöyle düşünmektesiz. Gördüğünüz
manzara o anda sigara diye diğer elinizde tuttuğunuz nesne
en çok sevdiğiniz bir kişinin 0rta parmagı oluverdi, ve size
işaret ederek, parmağımı yakıyorsun söndür, o sigaranın
ateşini, diye bütün nefret ateşiyle, size bağırmakta, bu
durumda irkildiniz, sigarayı da ateşini de ayağınızın altına
alıp, hem fiziken hemde aklen ezip gittiniz.
Bu tatbikat-ı yapacak gücün sizde olduğunu biliyorum
İnşeallah bırakırsınız, gerçi alışkanlıklardan kurtulmak biraz
zordur, ancak imkânsız değildir. Aksi halde o sizin dünya ve
ahret hayatınızı yakmaya devam edecek, daha sonra sizi bir
tarafa atıp bırakacaktır. Daha sonra siz sigaranın bıraktığı
tortularla, bedeni rahatsızlıklarla, ızdırapla, yaşamaya
devam edeceksiniz, sakın o zaman benim kaderim bu, diye
suçlayacak, bahane üretecek bir merci aramayın. Bazen eve
gitmek için, otobüs durağında beklerken, durağın diğer
başında, açık havada, birisi sigara içerken, rüzgarın
sovurduğu, dağılmış halde olan sigara dumanını duymamak
için, kişi o sigarasını bitirinceye kadar, oradan dumanın
ulaşamayacağı yere kadar uzaklaşıyorum. Bizim evde hiç
sigara içilmez ve ikram edilmez. Galiba biraz abarttım ama
olsun söylemesi bizden, Cenâb-ı Hakk hertürlü işlerinizde
kolaylıklar nasib etsin İnşeallah. Hoşça kalın Terzi Baba.
------------------Mi… Du…. (4/5/2012)
Çok Sevgili Efendim. Bilgisayar ekranından güneşten
12
14
daha parlak doğdunuz yüreğime, hoşgeldiniz Efendim ne
hoş geldiniz, sizden gelen haberle, ne hoş oldu yaşamak.
Yokluğunuzda anlamsız zamanlar geçti, hatta geçemedi
zaman. Bilgisayarı açmak bile gereksizdi. Hz Rumi şöylece
ifade etti beni. ''İşte şimdi, ben bana meçhul iken, ne
yapmalıyım Allah aşkına?
“Ne haça taparım, ne hilâle. Ne Hıristiyanım, ne Yahudi.
Ne Doğu, ne Batı; ne kara, ne deniz, benim evim. Ne
melekle, ne cüceyle, akrabalığım var.
Ne ateşle. ne köpükle yazıldım; ne tozdan, ne çiğden
şekil aldım.
Ne bu dünyada, ne öte dünyada; ne cennette, ne
cehennem de
Ne Adn'den, ne cennetten düştüm, ne de soyum Âdem'
den
En âlâdan da âlâ bir yerde, gölgesi ve izi, olmayan bir
yoldaş
Bedenim ve ruhum sevgilinin ruhunda yeniden diriliyor.''
Yokluğunuzda kliseye gittim papazdan yazdığım kitap
için bilgiler almak için ama cevabı bulamadı. İşte yeryüzün
de yaratılış amacını keşfetmek için dolaşan bir seyyahım
ben, ben bana meçhul Şeyh'im..
Bana beni anlatır mısınız şeyh'im bu meczup bu deliye..
Sigara illetinden kurtulamayan bu günahkara duadır
istirhamım.. Bunca değersiz birine kitabınızla şeref verdiniz,
minnettarım. Ellerinizden öper, bitip tükenmeyecek hürmetlerimi arz ederim efendim..
------------------Herkeze hayırlı geceler, nihayet ressam hikâyesi
neticelendi, alfebe sırasına göre gönderiyorum. Cenâb-ı
Hakk faydalandırsın İnşeallah. Terzi Baba.
------------------13
15
Canımın içi annem ve canım babam. Şu anda size
ulaşmak için izbandayım, Bu satırlarıda orada yazıyorum,
sizleri çok seviyorum. Hem siz olarak, hemde “O” olarak
bizlere Allah’ın ilmini vermek için, çektiğiniz bunca çabanın
karşılığı olamaz, ve de ödenemez. Hakkınızı helâl ediniz.
Bilerek asla olmaz, ancak bilmeden yaptığımız kusurlarımızı
affedin. Allah her türlü hata ve kusur kusur işlemekten
muhafaza eylesin. Sizlerin yanında kendi için bulunmayı
nasib etsin. Sizleri Allah için sevmeyi ve Allah ilmiyle
bilmeyi, bana nasib etsin. Sizleri çok seviyorum, Allah
sizlerin gönül Kâ’besi’nden düşmekten beni muhafaza
eylesin.
Kızınız Terzi, kı.. Ke… El… Ca… Ra… Ar… Uş...
(11/06/2012)
------------------Çok kıymetli efendi Babam ve sevgili Nüket annem.
Sizler benim canımsınız, çünkü canıma can kattınız,
Verdiğiniz emekleri iki cihan bir araya gelse ödeyemem.
Ama biliyorsunuz ki, Adam/Âdem olmak çok zor. Bu yüzden
sabrınıza, hoşgörünüze, sığınarak cahilce işler sudur etti.
Bana beni gösterdiniz. Daha göreceğim çok şeyler vardır
ya, Efendim, Babam, anam, olduğunuz için, kızınızı affedersiniz. Olaylara fazla takılmadan, atmaya çalıştım ve
sayenizde attım. Geldiğinizdeki Nu.. Ni… ile gittiğiniz andaki
N. Ni… çok farklı. Hani “biz insan-ı koştururuz” derdiniz ya,
sanki seneler atladım Elhamdülillâh. Sizleri anlamak idrak
etmek şu kafa yapımla zor, ileride algılaya bilirim İnşeallah,
Anladığım tek gerçek var, “sizler biryana, dünya bir yana”
bu gönül dünyasındaki düsturum, elbette ailem çevrem de
var. Fakat gönlüm boş olduktan sonra neye yarar. Hepsini
dengede tutmaya gayret edeceğim. Her zaman söylediklerimi tekrar etmeden geçemeyeceğim. “Allah için sizleri
çok seviyorum” İyi ki terbiye ediyorsunuz beni. Allahım razı
olsun, ellerinizden hürmetle öpüyorum. Son yazımı size
göndereceğim, başlığı “vasbir vecheke” güzelce yazdırdınız.
Sizleri çok seven kızınız Nu... N…. (11/06/2012)
-------------------
14
16
Candan aziz Efendi Babacığım ve Nur âlem Nur
Anneciğim. Saygı ve hürmetlerimle yaş alma gününüzü
kutlarım, Annemin ve sizin ellerinizden öperim.
“Allah erlerinin uykuları, uyku değildir. Belki de
uyanıklığın ta kendisidir. Çünkü öyle şeyler vardır ki,
uyanıklıkta insan’a gösterilmez. Fakat inceliği dolayısı ile
ma’nâ da gösterilirki ona takat getirsin, İnsân-ı Kâmil
olunca da artık perdesiz gösterilir.” (Şemsi Tebrizi)
Babacığım bu garip kızınız için, her yanı göze kesmiş
gönül sultanı, Pirimizsiniz. Hem Şems’in, hem mevlânâm,
Uşşakîm, hem her şeyimsiniz. Bütün kardeşlerimle birlikte
ayak izlerinin takipçileriyiz.
------------------Şa… Öz… (6/5/2012)
Bismillâhirrahmânirrahîm:
Cumartesi sabah 10 uçağı ile İstanbul’a uçtuk. Terzi
babamla ve İstanbul gurubu ile buluştuk.
------------------Kâ’be’deki ilk günüm Terzi babamla ilk Umrem, beni 7
yıl geriye götürdü. Hac zamanıydı; tavafın 5. şavtında
çok sıkıştığımız bir anda karşımıza terzi babam çıktı.
O zaman kim olduğunu bilmeden peşine takılıp
tavafımızı tamamladık. Bize güven vermişti.
------------------“7 yıl sonra Manevi evlâdı olarak onun kanatlarının
altındayım.” O anki duygularımı anlatamam. Allah’ım ne
kadar hamd etsem eksik olur. Seçilmişlik bu galiba diye
düşünüyorum.
------------------Ün… Öz… (11/05/2012)
Selâmün aleyküm terzi babacığım ve Nüket anneciğim.
Her ikinize selâmlarımı sunar ellerinizden öperim.
15
17
Babacığım bizden Umre hatıralarımızın kalıcı olması ve
zuhura çıkması için yazmamızı istemiştin bize verdiğin bu
değer için çok teşekkür ederim.
Hacca gitmiştim yanımda ş… isimli kardeşim vardı tavaf
yaparken o kadar sıkıştık ki ezilecek gibi olduk o anda terzi
babam önde erkekler etrafında bayanları içlerine almışlar
tavaf yapıyor idiler babamı tanıdığımız sevdiğimiz birine
benzettik ve onların içlerine girip tavafımızı tamamlamış
idik. ”Şimdi 7 yıl önceki yaşadığım o anı tekrar
yaşıyordum. Ama bu sefer manevi evlâdı olarak” bu
beni okadar mutlu etti ki, sanki Hz. Yusufun rüyasının 7 yıl
sonra zuhura çıkması gibi idi, babam bizi ma’nevi kanatları
altına almış gönlümüz huzur ve sekine halinde idi
vahidiyetinden ehadiyetine doğru tavafımızı ve sayımızı
yaptık elhamdulillah.
------------------Yukarıda bahsi geçen, ve umre hatıralarını yazıp gönderen iki evlâtlarımıza, daha sonra bu hadisenin oluşumunu
sormuştum şöyle cevaplamışlar idi. T.B.
------------------Bizim daha evvelce içinde bulunduğumuz bir gurubumuz
vardı, bu gurupta bizimle ilgilenen, bir de görevli hanım
vardı, biz (2005) in ortalarına doğru eşlerimizle birlikte
umreye gitmeye karar vermiştik. Bu arada bize yardımcı
olan hanım elinde bulunan kitaplardan çıkardığı özetlerden
bizlere vermiş, bunları okurken, eğer anlayamadığınız
yerler olursa üç ihlâs bir Fatiha okuyarak bu kitapları
yazanın ruhaniyetine gönderin oradan size açılımlar gelir
demiş idi. Zaman, zaman bizde öyle yapıyorduk.
Bize yardımcı olan hanım bu kitapları bir yerden posta
ile getirttiğini söyliyor idi. Bunlardan bilhassa Hac divanı, ve
Necdet divanı, gibi kitaplardan özetlediği yazıları, umrede
okuyorduk ve orada yazan bilgileri tatbik etmeye çalışıyor
idik. Bu şekilde Umremiz bitti ve geri döndük.
16
18
Gene aynı senenin sonlarına doğru bizler gene Hacc
farizası için Mekke’ye gitmiştik bu süre içinde gene o notlar
elimizde onlardan aldığımız feyiz ile haccımıza devam
ediyorduk, Arafata çıkmış orada ki görevlerimizi yapmış,
oradan mekke’ye dönmüş, ve veda tavafımızı, biz iki kardeş
yapmaya başlamış idik. Bu arada tavaf o kadar kalabalık ve
sıkışık idi ki, ne hareket etmeye, nede nefes almaya imkân
yoktu. Bu arada az ileride, gözümüze bir gurup ilişti bizde
bu halde beşinci şaftta idik, baktıkki, o gurubun etrafını
erkekler sarmış, ortaya bayanları almışlar, dağılmadan
tavaflarını yapıyorlar, ikimiz o gurubunn başında olan kişiyi,
tanıdığımız sevdiğimiz, Ün….. Lenin dayısına benzettik,
aramızda konuşarak, gel bizde arkalarına takılalım dedik,
ve aralarına karıştık, onlarla beraber son iki şavtımızı da
yaptıktan sonra, aralarından ayrılıp tavaf namazlarımızı kılıp
diğer görevlerimize devam ettik. Aralarında tavafımızı
bitirdiğimiz, o gurubun başındaki kişiyi tanımıyorduk.
Sadece benzetmiş idik. Nihayet Hacc farızamız bitti oradaki
günlerimiz doldu bizde yerlerimize dönmüş olduk.
Bu hâdiseden sonraki günlerde, eski yerimizde bize
yardımcı olan kardeşimiz, bir gün namaz mevzûunda bizlere
bir şeyler anlatıyor idi, bizde kitaba bakıyor iken, kitabın
arkasındaki resmi görünce hayretle, “işte hacc’da ki, tavafta
sıkıştığımızda arkasına düştüğümüz kişi bu idi” diye
hayretlere düşerek resme baktık. Ve ondan sonra bizde bu
kitapları nerden buluruz diye, o kardeşimize sorduk, o da,
kitabın arkasında adresi var, oradan isteyebilirsiniz, toplu
istenirse ücretleride fazla değil sedece maliyeti kağıt ve
baskı ücreti alınıyor. Eğer istenen kitaplar az ise onlardan
da hiç ücret alınmıyor dedi, bunun üzerine bize gayret galdi
ve kandisinden birkaç seri kitap istedik. Oda bize gönderdi.
Böylece gıyabende olsa, kendisiyle tanışmamız oldu.
Bize gönderdiği kitapların arasında yeni çıkan kitapları
da
vardı,
onları
okudukça,
daha
başlarda
pek
anlayamıyorduk ama sonraları az da olsa anlamaya Başla17
19
dık ve bu şekilde ufkumuz açılmaya başladı. Bizde de,
isminin “Terzi Baba” olduğunu öğrendiğimiz bu kişiye
karşı muhabbetimiz artmaya başlamış idi.
Nihayet bu şekilde seneler geçiyor, nezaketen eski
yerimizden ayrılamıyor, biz hep bir oluşum bekliyor idik,
(2009) senesine geldiğimizde, eski bulunduğumuz yerde
artık duramayacağımızı anladığımızdan, “Terzi Baba” ya
derviş olmaya karar verdik, bu arada tanıdıklarımızdan
bazılarının da oraya geçtiklerini öğrenmiş idik. Bu bize
cesaret verdi, ve kendilerine derviş olmak istediğimizi
bildirdik, bir müddet istişareden ve bu hadiseyide kendilerine anlattıktan sonra bizleri evlâtlığına kabul etti böylece
çevremizden (8/10) kişi kendisine bağlanmış olduk. Allah
razı olsun.
Yukarıdaki hatıramızda, ahsettiğimiz gibi kendileri ile
(2012) senesinde umreye gittiğimizde, aynı tavaf hadisesini
bu sefer, fiziki olarak kendileri ile birlikte, gene aynı
kardeşimde orada olarak yapmış, ve yedi sene evvel gördüğümüz o hali tekrar yaşamış olduk, bu bizler için inanılmaz
güzellikte gerçekten yaşanmış bir hatıra oldu. Belki bu
hadiseyi hayaldir, diye düşünsem, ama mümkün değil
çünkü orada sadece ben değil kardeşimle beraber aynı
hadiseyi birlikte yaşamış idik.
Kitaplarda ve sohbetlerde, bir “tayyi mekân” hadisesi
anlatılır, nedir tam bilemem ama, bu husus o anlatılanlara
benziyor idi, çünkü kendisine daha sonra soduğumuzda
bizim orada olduğumuz zaman onların orada olmadığını
öğrenmiştim. Onlar daha evvelki senelerinde zâten (3) hacc
yapmışlar imiş.
------------------Ek… ku…. (01/08/2012)
(2012 Umre dosyası)
Hayırlı günler Ek.. bey kardeşim, temennilerinize
teşekkür ederiz, Yeni bitirmiştim (İnsan Sûresi) bir bayram
hediyesi
daha
onuda
göndereyim
Cenâb-ı
hakk
faydalandırsın İnşeallah. Şimdiden bayramınız mübarek
18
20
olsun. Herkeze selâmlar hoşça kalın. Terzi Baba.
Ek… ku…. (01/08/ 2012) (2012 Umre dosyası)
Aleyküm Selâm.
Giitiğiniz, gördüğünüz, yaşadığınız, özümsediğiniz
herşeyi bir işçi arı misali Kraliçe arı için hizmet olarak,
taşıyıp, emaneti her daim yerine getiriyorsunuz.
Size izninizle bendolan, biz evlâtlarınıza, böylece
“usveten hasene” nin ne olduğundan, örnekler
veriyorsunuz. Allah sizden ve Nüket Anne’den razı olsun.
Amin.
Maddi ve ma’nevi ikramlarınıza, muhatap olmanın
zevk-i sarhoşluğu içinde, inşaallah bunlardan müstefit
oluruz da, razı olunan arzuyu ilâhiden nasip alırız.
Böylece bizlerde zuhur eden terakkilerde gereken
kemâlatlar ikmal olup, sizlere, sizlerde görünen emek ve
gayretlere lâyık oluruz.
(2012 Umre Dosyası) nı bütün kardeşlerimize intikal
etticeğim, İnşaalllah. Bu vesile ile ellerinizden, gerek
(Âdem-i Muhammedi tasdiken) üstünden, gerekse
(sırrı ilâhiyi tasdiken) içinden Muhabbet-i, Muhabbet
üzre buseder,
Allah sizi ve Nüket Anne’yi başmızdan ayırmamasını,
sıhhat ve sağlık içinde bizlere dâim ikramda bulunmanızı,
ve bizlerin de bunlara lâyık gayrette olmamızı gönülden
niyaz ederiz. Amin.
Ek……
------------------Mu… Ca…. (09/07/2012)
Zâhirde; Bugün Efendi Babamı ziyarete gidecektik.. Se…
Hacca gider gibi giyindik dedi. Hata ettik. Telefon etmedik.
Efendi Baba’mı sıcakta yorduk. İnşallah diğer
19
21
sefere hane-i sadelerine teşrif buyururlar. Küçük oğlu
Cemâl Cem-i zâhiren görme ve tanışma fırsatımız oldu. (54
Fetih kapısının Fethi için, bu zuhurat ve müşahade
gerekiyordu). Yukarda olanlar var, kapı açık dedi.. Yukarı
çıktığımızda orada bulunan hanım kız odanın anahtarı
sigortanın (porselen Pars El Elif Nun ve 412 sigorta 751
toplamı 1163 13, 113 besmele 119 Ayet’el Kürsü) orada
dedi. Anahtarın yani Fettahın Elektirik sisteminde durması
ve bizimde mesleğimiz olması ilginç.. Elektirik El Vahid Tur
Cennet’ul Bâki.. Ama Anahtarda Necdet Baba’da Şükründen
aciziz verdi.
Öğlen saati olduğu için Bekâbillâh zat mertebesinden bir
görüşme oldu.. Bu yazılmaz ama müşahadesi olduğu için
yazacağız. Fikir ve hediye de Serpil’e aitti. Benimle alâkası
yok. Efendi Baba’ya giden Mavi gömlek Mavi =57 Gömlek=
180, 18000 âlemden gelen Yusuf’un gömleği idi. En azından
bizim için öyle, Yusufiyet Mertebesinden Yakubiyet metrebesine gönderilmişti.
Efendi Babam bize 4 adet ay almıştı. Bu Ay Ka’mer ve
“ran” tersi, “Nar” ateşin 4 mertebesi idi.
Ay'ın evreleri şu dört isimle adlandırılır: Yeni ay
Ay'ın aydınlık olmayan tarafı Dünya'ya dönüktür. Ay,
Dünya'dan açıkça görülemez. Fakat Güneş tutulması
süresince görülebilir.
İlk dördün
Ay'ın yeni ay evresinden bir hafta sonra yarım daire
biçiminde (D) göründüğü evre; Güneş'e göre açısal uzaklığı
90° olduğu andaki görünüşü.
Dolunay
Ay'ın tam bir daire olarak dolgun, parlak görüldüğü
evre.
Son dördün
Ay'ın Dünya'dan sol yarısının aydınlık gözüktüğü evre.
20
22
Ran tersten nar. İkincisi Nur, Üçüncüsü Nir, 4. Nır ve
hayata geçişi ile Nehar
251+256+260+320+258 = 1345 Toplamı 13, 139 134
SAMED VE 5 Hazret mertebesi vardır..
Nir ve Nır hece takısı aldıkları zaman bir anlam ifade
ederler, Sinir, Fırın gibi Nar ve Nur gibi somut değil
soyutturlar olmaları bir eyleme bağlıdır.. Sinirlenince
vücutta ki ateşin faaliyete geçmesi gibi, veya Fırının
yakılması ile, ateşin faaliyete geçmesi, burada ateş
gözükmesede varlığı bilinir.. Nur ve Nar da fiili olarak
müşahade edilir.. Nehar ise 258 sayı değeri ile Rahim ile
aynı sayısal değere sahiptir..
Nar; 251 8 ve 53 tür.. Kamer 54 +251= 305 ile Kadir
ve Kudret tersten ise Muhammeden Resülullahtır. Markası
reklâma giriyor ama Süt’aş İnsân ve Uşşâki dir. Âşıkların
yolu İlim ile kendini ve Rabbini tanıma yoludur.
Efendi Babam’a İzmir deki yeni yerde görevli bir kimse
sohbet yapsa olmaz mı dedim. Olmaz dedi. Niye olmadığını
sonra anladım.. Orası Medine hükmünde ve Hâne-i saadet
ve Mescid-i Nebevinin bir benzeri olmakta başka birinin
oraya görevlendirilmesi mutlak halifede olacağı anlamına
gelir, hemde Efendi Babam’ın sağlığı yerinde iken bu olmaz.
Daha sonra müşahade ile NR arasına gelen 8 sesli harf
A,E,I;İ,O,Ö,U;Ü olduğu ve bunun tekrarları ile 5 ve 3 53
olduğu.. Ayın 4 hali ve NR’nin 8 okunuşu ile 48 Fetih, 84
Iyd bayram olduğu.. Nehar ile 9. Ve Tümünü kapsayan
mertebe..
63 ile Elif 13 ile Elif, Nun
453 ve Ahadiyet mertebesinin başına gelmesiyle 1453
Zâhiri Fetih yılını verdiği düşünülebilir..
Ayın 4 Hâli, NR 8 okunuşu ve Nehar ve Rahiym ile 489
Fettah esması ve 21-41 ile Cennet’ul bâki kapısı,
Efendi Babam daha sonra Halk Güldeste, Çikolata ikram
etti.. İkramlar Kerim esmâsı 40 ve 27 ile Hakikat-i
21
23
Muhammed-i, İseviyet Mertenesi ve 67 Allah esmâsından
gelmekteydi..
Gül-Kül Deste El ve 12 ve Halk ile Dönüşünde olan 13
ve 4 mertebesinin tam olması 464 14 ile Nuru
Muhammedi’nin, Kül 50 ilâvesiyle 50+464= Raşidlik
ikrâmıdır..
Çikolata= 123 Burada Musa daki vav 13 ile Musa ata ve
Musa İkram bağış.. 1+2+3= 6 Bu 6 yön ve Aziz esmasıdır..
Yusufiyet mertebesinde ki Azizliğin ikramı.. Silsilede Efendi
Babamın sırası 53’tür.. Daha önce kalın harfler ile
işaretlenmiş 5 sıra var idi. Efendi Babama gelene kadar
bunlar. 5+1 şeklinde idi.
53 te 6 rakkamı ile 6 yöne münhasır olunduğu
anlaşılıyor.. Bu 51 ile Necm ve Nc’nin nüzülu idi.. Bundan
sonra sıralama 6+1 ile devam edecektir. Ve remzi Makamı
İbrâhimdir.. Ve burası İnsân-ı Kâmil namazını kılmaya
başlama yeri, ve Şeriat ve Marifet mertebesinin birleştiği
yerdir.. Efendi Babamın el verdiği sıra olan 54 için 6 ve 6+1
ile 616 rakkamı Vav hafinin açılmış şeklidir. Vahid ve
Vahdette Kesrettir..
Çikolata toplamda 425 sayısını vermektedir.. 11 ila Hz.
Muhammed mertebesini vermektedir.. 42 ve 5 ile Şura ve 5
Hazret mertebesi ve Ha, Mim, Ayın, Şın, Kaf bizlerin Efendi
Babam ile önemli bağlantı noktasını vermektedir..
Limonata ikram etmişti.. Limon 190 Süleyman Ata
Nefesi Rahmani Ata ve ikram ve bağışı 492, 15 ile Zâhir
Batın Hakikati Muhammedi ve Zâhir Bâtın El Kehf..
Kamer 54-54 - Takva sahipleri cennetlerde, nur
içindedirler.
Toplamı 108 Hakk esmâsı ile hakikattir. Ve 18 ile 18000
âlemdedir..
108 Kevser Sûresi’dir. Kurb’an kesildikten sonra, eti yiyecek
olanlara rahmet olur.
22
24
Se…. Efendi Babam’ın resmine dönüp namaz kılarken
tereddü oldu ki, Efendi Babam uyardı.. Orası kâ’be’nin içi
diye.. Ben Kâ’be’yim diyecek hâli yoktu ya.
Necdet; 457, Mu….; 647 Se…. 302; Es… Şu…;647
457+647+302+647= 2053
53 Şifre sayımız 20 Cibril kapısı aynı zamanda 40 18 bin
alem ve zahir batın..
53, 54, 55 kapılarınıda vermekte..
Biz edirneye gidecektik.. Se… ile Mu… = 949 toplamda
22 sayısı ile Edirne’nin plâkasını veriyor.. Es… Şu… ilâvesi
ile 1596 21 ve Zâhir Bâtın Hakikat Muhammedi Ahlâkı ve
30 Lâm ile Uluhiyet ve Elif Lâm Mim..
94= 13 yapmakta Hâkikat’ul Ahadiyet’ul Ahmediye,
İnşirah Suresi, Raşid Esması ve Aziz Esmasının sayısal
değeri.. 49 Hucurat Suresi ve Nüket Annemin doğum
tarihi.. El Kehf ve El Hamd.
Efendi Babam’a nereden Edirne ye gidelim dedik. Muratlı
yı işaret etti. Mevlânâ pastanesinden dönmemizi istemişti.
Mevlânâ Efendimizden Akl-i Külle dönün.. 128 AhadiyetAllah ve Muhammed S.A.V Pastane 514 Râşid Esmâsı ve 5
Hazret, Nur-u Muhammed-i ve toplamda 10 ile İseviyet ve
Ahadiyet..
Yolda giderken Selâm, Muhammed, Kamer bağlantı
sayısal değerlerini müşahade ettim. Se….de 14 sayısını bir
çok yerde gördüğünü söyledi
Muratlı ile Necdet Ardıç'ın Müşâhedesi olduğunu müşâhe
de ettik. Elif 13 için. Her ikiside 747 sayılarını vermekte ve
Muratlı, Muradiye demekte, olmakta. Dilenen istenene
sahiplik demekte.. Burada 54 Kamer'in sahibininde Necdet
Ardıç olduğu anlaşılıyor.. Bu aile adına sahip olmayan,
başka bir Necdet'in buraya el vermesi mümkün olmadığıda
anlaşılıyor.
Aynı zamanda İradeye ve Ha, Mim ve Ayın, Sin (Şın),
23
25
Kaf sâhiplik ve 42. Surede bu bağlantıda ve 53 ayet..
42+53= 95 Es… Şu..nın doğum tarihinin de tesadüfi
olmadığı bu bağlantılar ile örtüştüğünü gösteriyor.
Ayın, Sin, Kaf= 230, Ayın Şın Kaf = 470-230= 240 24
ve Mim Ra yapmakta. Ha, Mim ise 48 Fetih, Nurun Fethi
olmakta..
Edirneye girmeden Havsa da Necatiye den geçtik..
Kurtuluşa sahiptik..
Yola çıktığımızda Araba’nın kilometresi 154.049 daydı..
İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne plâka toplamları..
34+59+39+22 =154 sayısını vermekte 54+1= 55
Rahman, bundan dolayı tecellilerin karışık geldiğini düşünüyorum.
Edirneye girişte rakım 41 yazmaktaydı.. Aldığımız
Anahtar 41 nolu Cennet’ul Bâki kapısını açmıştı. 154-41=
113 Besmele-i Şerif anahtarı.. Rakım= 341 İlm’el, Ayn’el
Hâkk’al yakin mertebelerinden 41, toplamda 8 ile 8 Cennet
ve 53 şifre sayımız. 13 ve El Şeriat, Tarikat, Hakikat ve
Marifet Mertebelerinden. 340 Kamer 1 Allah,
Biraz ilerleyince Kırk Pınar Yağlı güreşlerinin 651. Yılı
Edirne Belediye Başakanı Hamdi Sedefçi yazıyordu..
651
Fe ‫ﻓﺎ‬
80
8
81
651
“F” harfinin en büyük ebced değeri, Efâl-i İlâhi
dönüşünün bir müşahedesi daha. Tersten okuduğumuz
zaman ise 156 Se…. aldığı ders olan Kayyum esmasının
sayısal değeri ve Yusuf’un sayısal değeri yapmakta. Hamdi,
54 Esma olan Hâmid.. Sedefçi 137 4. Mu’min ve 43. Va’si
esması. Sedefçi Sedef işi ile uğraşan, bir tane sedef kutuda,
yatağımın baş ucunda duruyor.. 134 Samed, Hüsâmeddin
yolunda görevli olan.. Efendi Babam kıymetli kısmı olan inci
ile uğrşıyor. Kabuğu ile uğraşmakta bize düşüyor herhalde.
24
26
Se…. Margi alışveriş merkezinde sayısal değeri 261 9 ve
Ekrem, İkram olan Derimod mağazasıdan 39 ve 40 numara
ayakkabı aldı. 39 ve 40. Dersler. 39-40-41 24, cüz, 24 saat
ve Nur Suresi Sureti.
Selimiye Camiinde İkindi namazına girdik. Daha sonra
yemek için Meşhur Park Köftecisi Osman Ustaya gittik. 3
Adet Köfte ve 2 Piyaz söyledik.
Köfte 570 57 ders sistemimiz ve dönüşü 3 tane olması
Esma dönüşü.. Piyaz 20, 18000 âlem ve zâhir bâtın. Meş,
Şem Kamer ve Kandil… Hu, Rahmân ve Ruh, Park; 223
NECM, 7 Subut-i Sıfat mertebesi 223= Ekber Allahu Ekberin
dördüncü okunuşu Allahu Ahad…
Çay bahçelerinde bulunan Tâvus kuşları ortalığı
yıkıyordu… İbrâhîm A.S ın Mutmainne mertebesinde
anlatılan kuşlardan birisi Tâvus Sayısal değeri 473 toplamı
14 ve Nur-u Muhammedi Mertebesini haber veriyorlardı.
Osman Hakikat, 14 ve Nur bağlantıları var. Efendi
Babam Tava ciğer yiyin demişti. Biz kokusunu duyduk. Tava
sayısal değeri 408, 48 ile Hakikat-i Muhammedi ve Fetih.
“Zahirden batını kokladıysak eğer, bâtın bu sefer
kendi zâhir haline gelir.” Muhyiddin İbn-i Arabi Hazretleri
Gece dönüşte de zâhire gelmiş halini yaşadık..
Daha sonra TUNCA cafeye oturduk.. 52, 53, 54, 55 ve
Cafe Asli 83 El- Hamd ve yardımcı Harfiyle 84 Iyd bağlantısı
var..
Akşam namazına yakın Üç şerefeli camiye gittik.. 1 ve
3, 13 sayısal değerini veriyor. Karşılıklı olan Minarelerin biri
düz, diğeri ise helezon bir yapıya sahipti.. Dış kapıda 10
köşeli yıldız mevcuttu.
Edirne de gördüğümüz Fâtih Sultan Mehmet'in doğduğu
ev tabelâsı ve Eski camiinin bulunduğu Talât Paşa
caddesindeki 1911 5. Kolordu ve üstünde ki 3 yıldızı ile 53
ve bağlı bulunan 54. Mekanize Tugay komutanlığının binası
gayet ilginçti.
25
27
Buraya gelmeden köşede yeni Meydan Cafe açılmıştı.
Meydan 115 Necm İşaret ve Suretleri Övülmesi ve Bayramı.
Talat, Yüz çehre güzelliği, Cemal.. 1911, 93 NECM ve NC
53.
Eski Camii yapımı 1414 yılıymış.. (514 Raşid, 415
İzzet) İçerde sağ tarafta Cemaat ile yetiştiğimiz. Akşam
namazının 2. rek’atini ve namazın ardından önünde
durduğuğumuz Hat yazısının büyük bir Vav ve içinde ihata
ettiği Ahad ve Allah yazısının önünde olduğumu fark ettim.
Es…. ile Se… de hanımlar bölümünde arkamda durmuşlar. Bir ara solumda genç alnımda kan var mı dedi. Nefs-i
Natıkanın Kurban edilmesi ve Kurban Bayramı. Bu yazının
üzerinde Subhanallahu Velhamdulillahi Velâ ilâhe Vallahu
Ekber yazsısı mevcuttu. Tenzih, Tahmid ve Tesbih Efendi
Babamın çalışması ve Tesbih namazında 4 Rekatta 75 kere
ders sistemimiz üzere okunan dua.. 48 Fetih ve 475 Hikmet
kapısı mevcut.. Üstündeki yuvaklak şeklinde 40 adet uzantısı mevcuttu. Hata bizim olsun Ahad bizim olsun demiştik..
Uhud da bizim olmuş. Hamd olsun.
İstanbul’a girerken sol tarafımızdan kızıl yarım ay
doğdu. Bir sağa bir sola geçerek yükseldi. Fatih Sultan
Mehmet köprüsü girişi çok yoğundu. İlk sapaktan
çıkamadan araba arıza yaptı. Devir daim hortumu patlamış.
Radyötöre su konulan mahalleden su hortumlara gelince
duman çıkmaktaydı.. Su aslına dönüp Mirac etmekteydi. El
verme esnasında Fettah ismi şerifini okumamıştınız. (Gerçi
ilk bu esmayı telkin etmiştiniz) Ef’âli dönüşte oluşması
gereken şeyler olduğunu düşündük. Dün gece yaşananlar
bunu destekler nitelikteydi.
Fatih Sultan Mehmet Köprüsünü çekici üzerinde geçip.
Sabah saat 04:00 biraz geçtiği vakitlerde Ümraniye Fatih
Sultan Mehmet Sanayi sitesine bıraktık.. İstenen bedelde
Rububiyet, 18000 âlem, Zâhir Bâtın ve Nur esmâsı 28
mertebe ve müşahadesi verildi.
Sonuç; Zuhurat ve Müşahademiz ile bu ziyaret, (41, İnci
tezgâhı) kitabı Müşahade ve yaşantısı oldu.
26
28
BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHÎM
Bu kitap, hakikat ilmi’nin yolu, tasavvuf dairesini
tamamlayan hakikat ehli, mutlu kişilerin aşk-ı sûltani ile
coşup, gönülden, gaflet ehlini uyarmak, uyanıkları daha ileri
götürmek için mânâ’dan zuhura çıkardıkları, kişinin özünü
anlatan kısa fakat tefsiri ciltlere sığmayan çok değerli
sözleriyle doldurulmak üzere, Mevlâ’nın izni ile 28.02.1969
Perşembe, Kurb’ân Bayramının birinci günü saat 4.30 da
“Muratlı” yolu yokuşunun düzlüğünde başlandı. Araba
içinde, hava yağmurlu.
C.Hak’tan tamamlanması için sonsuz
okumak için zaman, niyaz ederiz. İnşallah.
NECDET ARDIÇ
bilgi,
ilham,
(28.02.1969 Perşembe, saat 4.30)
Nur Nihan Hanımın yazmış olduğu, Bir Sözden…
İncilerin tek, tek dizildiği gibi hayatımızdaki imtihanlar
tek, tek yaşantı olarak tahakkuk ettirildi bizlere. Mânevi
babam bu kabz hallerimizi bast’a çevirdi biiznillâh. Adeta
inci gibi dizayn edildi zâhir hayatımız, dolayısıyla da
bâtınımız. Zira zâhir ile bâtın arasında ayrım olmadığını
söyledi hep. Tavsiyeleri hem kişiye özel hem de genele idi.
Tıpkı “Yûsuf’un gömleği” misali. Her bünyeye uygun
sözlerini kim alsa faydalanabiliyordu. Her zuhurat “hayır”
olarak yorumlandı. Bize eksi gelebilecek tehlikeler de çok
zarif ve lâtif biçimde gösterildi.
Söylenecek çok söz var. En özet şekilde söyleyebileceğim ise; C. Hakk bu dünyada bize vehhab ismiyle en büyük
ikramını yapmış. Hayal dünyasıyla yaşanan günümüzde
hakikati bulmak çok zor. Efendi babam ve Nüket annemin
haklarını ödemem mümkün değildir. Bizleri evlâtları olarak
kabul ettikleri için Allah’ım razı olsun.
Nû.. Ni…., kızı
11. 04. 2011
27
29
Biz yine tersten girdik. Önce gömleği verdik. Misal,
Hakikatiyle yaşandı ve müşahade edildi. Müşahadesi olana
Misal yoktur. Misal takliden yaşayanların işidir. Ama
taklidden Hakikate geçmek içinde misal ve Selâm lâzımdır.
Sonra “Muratlı” ya gittik. Dönüş mertebelerinden olsa
gerek. (41, İnci tezgâhı) “kitabının yazılmaya başladığı
yerden geçtik.”
NOT= Merak edenler internet sitesinden indirebilirler.
Nu..= 256= 13 Ni… 108 toplamı 9 139 ve 22 Se… ile
Benim İsmimin toplamıdır, bir bağlantı daha çıkmış oldu..
------------------Terzi Baba.
İstişare (06/09/2012)
Aleyküm selâm Öm… kardeşim. Bütün bunlardan sonra
eğer başka yollarla alâkan kalmadı ve gönlünde mutmain
oldu ise, senide kervanımıza dahil edelim inşeallah. İfade
etmeye çalıştığım gibi yeni elman pek kabul edemiyoruz
ancak senin muhabbetli durumunu da öğrendikten sonra
elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışırız inşeallah.
Sana şimdi bizim ders kitabımız olan (İfan mektebi ve
şerhi) isimli kitabımızı gönderiyorum Bu akşam güzel bir
boy abdesti alıp yarabbi gönlümü açmaya yardımcı ol
diyerek onun içinden ilk ders olan (Nefsi emmâre ve nefis
nedir?) bölümünü oku ve tarif edildiği şekli ile tatbikine
başla hayırlı cuma akşamıdır. Tereddütlü olduğun yerler
olursa sorarsın, yavaş yavaş iç halinde değişiklikler olmaya
başlayacaktır, bunları takib ederiz. Acele etme çok fazla
üstüne düşme ihmalde etme, gördüğün zuhuratları
bildirirsin, evvelce yaptığın virdlerin nelerdi onlarıda
bildidrirsen onlarıda bir düzenlemeye sokarız İnşeallah.
Hakkında hayırlısı olsun tebrik ederim Cenâb-ı Hakk
irfaniyyetini arttırsın İnşeallah. daha sonra gene müsait
olduğun bir gün gelme imkânın olursa fiilende el verme
tatbikatını yaparız şimdi gönülden el verme olmaktadır oda
geçerlidir. Önümüzdeki hafta başı İzmire gideceğiz yaklaşık
orada bir ay kadar kalırız gelince gene görüşürüz.
28
30
Ancak bilgisayarıda götürüyorum oradada internet açık
olcak yazabilirsin. Herkeze selâmlar hayırlı günlerin olsun
hoşça kal Terzi Baba.
------------------Öm… Er…..
(06/09/2012)
Selâmün aleyküm.
Rabbimize sonsuz hamd-ü senâlar olsun, salât ve selâm
O'nun habibi olan efendimiz (s.a.v.) e ve onun âl ve
ashabına olsun.
Efendim zor bir soru sormuşsunuz ama acizane
cevaplamaya çalışalım inşaallah, bizim gibilerin ne seviyesi
olabilir ki. Bir şeyler söylemek gerekirse insanların hadsiz
hesabsız servetleri de olsa sıkıntıları asla bitmez. gönülden
çıkarıp atmadıktan ve gemileri yakmadıktan sonra da bu
yolda yürünmez. Diğer mevzulara gelince fazla rüya gören
biri değilim. fakat dediğiniz gibi bu not alma hususunda çok
haklısınız. buna defalarca şahit oldum ve her zaman gönle
gelen ma’nâları tekrar hatırlamak mümkün olmuyor.buna
birkaç misal verecek olursak,
Bazen bir kitaptaki bir cümle, bazen dinlediğim bir ezan,
bazen bir şarkı sözü, bazen, bir âyet veya hadis meali
bazen de bir sohbette geçen birkaç söz beni derinden
etkilemiş ve gönlümde sayısız ma’nâlar meydana
getirmiştir. bunları bazen ifade etmiş bazende ifadede aciz
kalmışımdır. içim ma’nâ ile dolu olduğu halde söyleyecek
söz bulmamışımdır ve bol bol ağlamakla zevklenmişimdir
meselâ mesnevide bir beyitte şöyle diyor :ki:
"Ya rabbi kullarını kınamak senin hakkındır, çünkü
kusursuz olan ancak sensin" bunun hakkında gönlüme o
kadar çok şey geliyor ki yazıya dökülse ifade etmekten
acizim. veya bir şarkı var şöyle:
"uyku girmez gözüne yari esmer olanın" diye bunu
dinlediğimde yari esmer olanın gözüne uyku girmezse yari
Allah olanın gözüne uyku nasıl girer diye uzun uzun ağlamı29
31
şımdır. Veya insanların birbirlerine benzememesi milyarlarca insanın değişik tipte olması, ama yine Cenâb-ı hakk'ın
ikiz insan yaratması ve bunları ayırtetmekte çektiğimiz
güçlük, ya insanlar hepsi birbirinin aynı olsaydı!.
Veya ezan-ı muhammediyi dinlerken bazen o kadar
güzel ve değişik ma’nâlar gönle geliyor ki yazıyla ifade
edilemez.
İşte bunun gibi çok değişik ma’nâlar gönle doluyor
istiyorum ki karşımdaki kimse de benim gibi hissetsin de
dertleşelim ama bakıyorum derdimi anlatacak birisini
bulamıyorum.
Gerçi bu ma’nâları başkalarına anlatmaktan kendi
kendine anlatmak daha tatlı geliyor. Bazı sevdiğim
insanlara veya bu gibi şeyleri sevenleri görünce onlarla
paylaşmak istiyorum. Velhasıl bu duygularıma cevap
bulabildiğim kitaplar, Mesnevi, Fususu'l-hikem ve Şazeli
meşayihinden Ataullah İskenderi nin tasavvufi hakikatler
isimli kitaplarıdır.
Bunları okuyunca gönlüm huzur buluyor. ve sizin
derslerinizi de internetten bulup dinleyince işte derdimin
çaresi buradadır diyerek kapınıza geldim.
Nusret Baba'nın gönül ve aşk isimli kitabında şöyle diyor:
"akıl rehberi sana terziyi bulur, gösterir. ondan
sonra aklını boşa, çünkü sana lüzumu yoktur. ölçüyü
verecek sensin, terziye senin vücûdun lâzım...."
Elhamdülillâh terziyi bulduk, dilimiz döndüğü kadar
ölçüyü vermeye çalıştık, bize uygun elbiseyi giydirir
inşaallah...
Affınıza sığınıyor ve hürmetle ellerinizden öpüyorum..
------------------Terzi Baba. (29/11/2012)
Hayırlı akşamlar Ya… oğlum. Hâlini güzel anlatmışsın
hakkında hayırlı olsun İnşeallah. Bu işler oldukça nâzik ve
30
32
zor işlerdir. Oralarda bizim başka evlâtlarımız ve cemaatimiz yoktur bizim işimiz tefekküre dayanır oldukça zordur
yalnız başına nasıl yapacaksın. İstersen bir daha düşün
sana yakın oralarda başka bir gurup varsa onlarla da
ilgilenebilirsin. Bende epey yorgunum ve ayrıca çok
meşgulüm seninle çok fazla meşgul olamam.
Verdiğin değer için sağolasın. Ancak bu uzun bir
koşudur ömrüm yetermi yetmezmi onu da bilmiyorum.
Bulunduğun eski yerdeki konumun ne idi derslerinde nereye
kadar gelmiştin bizim seyrimize uygunmu değilmi bunuda
bilmiyorum. Şimdi şöyle bir şey yapalım internetten (14
irfan maktabi ve hakk yolunun seyr defteri şerhi) olan kitabı
indir oku bakalım sizin çalışmalarınızla ilgilimi veya değilmi
ona bir bak. Sonra bana bulunduğun yeri bildir bir deneme
çalışması yapalım. İnşeallah hayırlı olur.
Balkondaki müşaheden oldukça ilginç güzel bir hal
olmuş. Hayırlı olsun. Daha evvelki zuhuratında güzel bu tür
görüntüler genelde kişinin iyi ve temiz hayalinden
kaynaklanır fazla üzerinde durulmaz tabii ki güzeldir şöyle
diyeiliriz, (Hakikat-i Muhammedî'nin muhabbetinin gönlüne
girmesi) şekliyle değerlendirilebilir. Ancak bununda hakikati, gerçek tevhid ilmiyle olur. Buda oldukça çaba isteyen,
klâsik bir tarikat eğitimi ile değil, gerçek hakikat ilmi ile
olur, bunun içinde kişinin eski şartlanmalarından ve hayat
anlayışının bazılarından ayrılması gerekebilir.
Mevzular hakkında başlarda, şüpheye düşmemesi
gerekir. Gerçekten nefsi ile, bire bir savaşması gerekir,
hayal âleminden gerçek âleme geçmesi gerekir, ve benzeri
bir çok konu da fikri inkılâplar yapması gerekir. Bütün
bunların oldukça zor işler olduğunu baştan bilmemiz
lâzımdır. Ancak bütün bu zorluklarına rağmen tabii ki birçok
özellikleride vardır. Bu hususları göz önünde bulundurarak
tekrar kendini bir dene ona göre tekrar bir karar ver ondan
sonra ne yapacağımızı kararlaştırırız İnşeallah. Bu arada
internetten (Peygamberimizi rû'ya-da görmek) isimli
kitabımızıda indirip okursan faydalı olacağını zannediyorum.
Öğretmenliğin verdiği zâhiri tecrübelerden de yaralanmak
31
33
mümkündür. Cenâb-ı Hakk hertürlü işlerinde kolaylıklar
nasib etsin bunda da bir hayır vardır. Selâmlar hayırlı cum
'âlar olsun hoşça kal. Terzi Baban.
------------------Ya… Gö…. Sohbet dinleme (29/11/2012)
Hayırlı günler kıymetli babacığım. Şu anda benim
mürşidim sizsiniz. Önceden kadiri tarikatı munsubu, Şıh
Ah… e Dö… da mûkim mürid idim. 10 yıl birlikteliğimiz oldu.
Her gün görüşürdük ve birlikte umreye de gittik. Belli
birikimlerden sonra gönlümden düştü. Aşağı yukarı 7-8
aydır yanına gitmiyorum. Kendiside arayıp sormadı.
Tamamen koptuk ALLAH Teâlâ beni size yönlendirdi. Hatta
balkonda oturur ken sizin ruhaniyetiniz geldi. Benim ruhum,
sizin ruhaniyetinizin elini öptü. Size, beni evlât kabul eder
misiniz diye sordum. Siz kabul ettiniz ve ruhaniyetiniz gitti.
BEN, 57 yaşında, emekli öğretmenim. İnsanlarla iyi ilişki
kurmayı isterim. Ama insanlar, kendi menfaatlarından
başka bir şey düşünmüyorlar. Şuan kendimi, size bağlı
hissediyorum eğer zâhiren de kabul ederseniz. İnşaallah
kendimi tanıtabildim. tlf. um 0 505 000 00 04 çaldırırsanız
döner ararım konuşuruz. Amacım HAKK Teâlâ’ya vasıl
olmak gerisi teferruat efendim. Hoşça ve selâmette kalın
sevgili Babacığım.
------------------Terzi Baba. (29/11/2012)
(Gerçek derviş olamadım işte ben buna yanarım...)
Aleyküm selâm Hi… kızım şahsıma gösterdiğin iyi niyetin
için teşekkür ederim sağolasın Bahsettiğin Fa… efendiyi
yakından tanırım ve severim oda bizi tanır ve sever,
sağolsun dergisinde bizlere de yer veriyor. Sen orada
yoluna devam et bizim kitaplarımızı da vakit bulduğunda
okumaya devam edersin, zuhuratın güzel cenâb-ı Hakk
yolunda başarılar nasib etsin İnşeallah. Hoşça kal Necdet
Ardıç, Terzi Baba.
32
34
------------------Ke… Hi….
Selâmün Aleyküm Terzi Baba. Umarım iyisinizdir?
Ben Ha… Uş… Tarikatı Pir Hacı Fa… Nu… Efendiye bağlıyım.
Sizin yazılarınızı dergimizde okuyorum aslında sizi oradan
tanıyorum. Hatta merak edip sizi internetten bile araştırdım. Bu arada yazılarınız harika resmen sır veriyorsunuz
Hay esmâsında ders çekerken, başka okunması gereken
âyetleri yazmışsınız. Yazılarınızı gerçekten çok seviyorum
hatta elime geçtiğinde sizide aklımdan geçiriyorum. Ama
uzun zamandır okumadım. Neyse kusuruma bakmayın çok
yazdım ama nedenini bilmiyorum sadece duygularımı ifade
etmek istedim. Neyse ben sadede geleyim. Aslında bir kaç
gün önce sizi rüyamda gördüm.
Ben böyle bir evdeyim evin önünde uzun sonu
görünmeyen masmavi bir deniz. Siz kırmızı bir bisikletle o
denizin içinden çıkıp çkıp geliyosunuz üzerinizde de postacı
kıyafeti var. Sürekli gelip gidiyosunuz ama denizin içinden
çıkıp bisikletle geliyosunuz hep bir şeyler söylüyosunuz.
Sonra ben sizi tanıdığımı anlıyorum yanınızda birkaç adam
var onlara bir şeyler anlatıyosunuz. Ben yanınıza geliyorum
diyorum ki!
AAA ben sizi tanıyorum siz Necdet Ardıç’sınız sizi
internette gördüm dergide yazınızı okudum,
diyorum
hangi meşayihe baglı oldugumu söylüyorum. Sonra
diyorum ki siz ne kaadar güzel Kur’an tilâveti yapıyorsunuz nasıl bu kadar güzel sohbet veriyorsunuz? Bunu nasıl
yapıyorsunuz dedim? Siz bana elinizi yukarı kaldırarak: Ooo
o işi hiç sorma çok sırlı, çok zor herkes anlamaz ma’nâsına
gelen sözler söylüyorsunuz. Kusura bakmayın zamanınızı
aldıgım için. Allah (c.c.) a en güzel
dostunuza emânet
olunız duası ile..
Nedenini bilmiyorum ama bu rüya gün boyunca hattâ
sürekli aklımdaydı. Sizi aradım ama sonunda ulaştım rüyayı
anlatınca size rahatlıyacagımı düşündüm sizin gibi bir zat-ı
muhteremi tanımak istiyorum öz geçmişinizi okudum ama
33
35
sizde sanki manevi sırlar dolup taşıyor. Sizden sanki ilim
akıyor, ben sizi tanıyıp faydalanmak istiyorum?
------------------Terzi Baba.
(07/12/2012)
(2 soru)
Hayırlı cum'alar Ya… oğlum. Namazlarına niyet ederken,
bence artık o kadar teferruata girme. Eğer Câmide
cemaatle kılıyorsan, Meselâ öğlen namazının farzına
duracaksınız. Niyet ettim öğlen namazının farzına "uydum
Efendimize, uydum hazır olan İmama" dersin sebebini
sorarsan, namazın zâhirini imama uyarak, bâtınını da
efendimize uyarak kılmış olursun böylece İmamın namazda
ki olabilecek gafletine uymamış sadece suretindeki hareketlerine uymuş olursun.
Çünkü sadece zâhiri imama uymakta sakınca vardır,
İmam beşeriyeti gereği herhangi bir dünyalık sıkıntısı varsa,
hem namaz kıldırıyor, hemde aklında dünyevi düşünceleri
varsa, böylece kişi aynı zamanda onun düşüncelerine de
uymuş olacağından, imamın düşünce istikametinde kalmış
imamın dünyevi haline karışmış olur, o zaman kendini
bulamaz. Bunun çaresi “bâtınen, uydum Efendimize zâhiren
hareketler düzeyinde, uydum imama,” demek daha uygun
olur.
Çünkü Efendimiz aynı zamanda, İmamların imamıdır.
Yalnız namaz kılarkende, "niyet ettim öğlen namazının
farzına uydum Efendimize" demen her halde yeterli olur.
bahsedilen zatlar sıfatlar ise, ilmi konulardır, yeri geldikçe
kişinin idraki o halleri anlamaya başlar.
Bu hususta bir şey daha söyleyeyim eğer, kazaya kalmış
borç namazların varsa sana onları sünnet namazlarından
istifade ederek nasıl kılacağını tarif edeyim öylece onlarda
yavaş yavaş ödenmiş olur.
Diğer oluşan hadiseye gelince Bunların üstünde fazla
durma, bir rastlantı da olabilir bahsettiğin gibi o kimse de
olabilir ancak gönlünden aldığın her cevaba da kâni olma
içine hayal ve vehmin karışması az da olsa muhtemeldir,
34
36
gör geç. çünkü devamlı o gördüğün şeyler ve manzalar seni
oyalar. Hayır olsun dersin, geçer gider, bir anı olsun diye
belki yazar unutulmasın diye kaydedersin, güzel bir haldir
ancak bunlarda dışarıda olan hallerdir ve geçicidir. Biz
bunlara pek iltifat etmeyiz hayırlısı olsun der geçeriz. Ancak
yapılacak şey şudur. Bize lâzım olan bu muhterem zatların
mânâ'larıdır. Efendimizin dört halifesi vardır. bunların
ahlâkları olan hakikatlerinin bizde bulunmaları Lâzımdır.
Onlarda "sıddıkıyyet, farukiyyet, Nuriyyet ve her yönden
vechi kerîm" olmaktır. Bunların hepsinin mânâ'ları bir Hakk
yolcusunda olmaları lâzımdır.
Üç kişi gördüğüne göre bunlardan "vechi kerim Ali
(k.m.v.)" eksik demektir. Birincisinin isim tespiti olmuş gibi
olduğundan şimdi sende gelişen hasletin sıddıkiyyet olduğu
muhtemeldir diyebilirizki bu dahi başlangıç için oldukça
güzeldir. Eski şeyhe ve arkadaşlarına itibar etmemen artık
onların yetersiz olduğunu zâten göstermektedir. Cenâb-ı
Hakk bu hakikatleri idrak eden kimselerden eylesin
İnşeallah Herkese selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
------------------Ya…. Gö…..
(07/12/2012)
(2 soru)
(bilgilenme)
Hayırlı Cum’a lar Babacığım. Verdiğiniz dersi aksatma
dan Rabbimizin izniyle yerine getiriyoruz. Allahu Teâlâ
hayırlara vesile kılar İnşaallah. Babacığım müsaadenizle 2
Şey soracağım. 1-namazlara şöyle niyet ediyorum. Niyet
ettim Allah için, Zâtın dan, sıfatına. Sıfatın dan Zâtına,
Hakkani vücudumla ...................namazının, 2 rekat
sünnetini kılmaya. Bismillâh-lâ ilâhe illâllah-Allahu Ekber.
Bu şekilde niyete devam edeyim mi. 4 yıldır şeyhimin
telkiniyle başladım bu niyet şekline.
2- Medinede 1 evvelki ramazanda, yaşadığım bir anı.
İftardan sonra otelde otururken, içime Ravzaya gidip
teravihi bekleme isteği geldi, ama çok şiddetli. Hemen
abdest tazeleyip çıktım, ama görünmez bir güç çekiyor.
Hedefte Rasûlüllah ın kabrinin doğu tarafındaki duvarın
kenarı. Bu kalbime tekin ediliyor, bir yandanda sürükleniyo35
37
rum o tarafa. Giderken Şeyhi, arkadaşları da görüyorum
ama içimde onlara hiç itibar etme yok devam edip
gidiyorum. Oraya ulaştım 3 pîri fâni orada taburede oturuyorlar. Kıyafetleri tam Arap kıyafeti ve beyaz renkte.
Ben yanlarına varınca ayağa kalktılar taburelerini aldılar
en uzun olanı bana, “geldin mi?” dedi, “evet”, dedim.
Buraya otur dedi ve kendileri her biri bir tarafa gittiler. 2 si
caminin içine, benimle konuşan karşıdaki cemaatın içine
gitti. Ben oturdum ama şoktayım ve anlamaya çalışıyorum.
Ezan okundu hâlâ şoktayım. 4 rek’at sünneti kıldım hâlâ
anlayamadım. Böyle anlayamadığım durumlarda Rabbime
sorarım. Hatırladım ve sordum “Rabbim bu zat kim,?” cevap
“Ebubekir.” ve bu haleti ruhiyede ravzada bir teravih kıldık.
Babacığım bu olaydan ne anlamam lâzım bir zahmet
aydınlatır mısınız.? Selâmlar. Hürmetler efendim.
------------------Terzi Baba. (08/12/2012) “Teşekkür.”
Hayırlı akşamlar Ya…. oğlum. Yaşadığın hadise dikkat
çekicidir. Bu yollar oldukça tehlikelidir. Nice haller vardırki
sureta Rahman’dan görünür ancak içi tamamen süfliyyattır.
İşte senin de içinde bulunduğun halin bir kısmı öyle imiş,
üstünde bir kısım süfliyyat varmış, gönülde olan ilmi
deprem ile, (Hakk geldi batıl gitti) hükmüyle seni
farkettirtmeden tesirinde tutan süfli gücün uzaklaştığı
anlaşılıyor. Derslerine bu şekilde devam edersen diğer
kalıntılarıda İnşeallah giderler, ve bir daha yaklaşmazlar.
İşlerin kolay gelsin gönlün açık olsun. Herkese selâmlar
hoşça kal Efendi Baban.
------------------Ya… Gö…. (07/12/2012) “Teşekkür.”
Bizi aydınlattığınız için allah (c.c.) razı olsun Babacığım.
Birşeyi söylemeden geçemiyeceğim. Sizin derslerinize
başladığım anda vücûdumda bir deprem oldu. sanki
kendimden geçer gibi oldum ve sağ ve sol omuzlarımdan
siyah iri bir varlık gibi bir şey havalanarak çıkıp gitti.
36
38
Bir anlam veremedim, azda olsa vücûtta bir rahatlama
oldu. Hayırlı, huzurlu. bereketli bir gece olması dileğimle.
Esselâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berakâtühü.
------------------Terzi Baba.
(05/06/2013)
Hayırlı akşamlar Ab… oğlum yazın güzel olmuş sağolasın
ellerine gönlüne sağlık. İndirip kaydettim. Cenâb-ı Hakk
daha nice güzelliklere nâil eylesin İnşeallah. Herkese
selâmlar hoşça kal, Efendi Baban.
------------------Ab… Ve… Efendi babama doğru seyir, ve efendi babamla.
Âlemlerin Rabbi Allahü Teâlâ hazretlerine hamdü
senâların en güzeli. Sultan-ı Kâinat Ahmed Muhammed
Mustafa’ya ve onun tertemiz ehlibeytine selâtu selamlar ve
onun yolunda hakikatin ve marifetin pınarlarından kana
kana içenlere gönüller dolusu selâm olsun….
Karanlıkların kol gezdiği, zulmün ve cehaletin gölgesinde
insanların helâktan helâke koştukları bir dönemde
kâinatımızı aydınlatan, karanlıklara bir güneş gibi doğan
Bedrud Duca (s.a.v.) Efendimizin nuruyla nasıl ki âlem
aydınlanmış, zulumattan kurtulmuş ise, zamanımızda
bozulan yolun, yitirilen hakikatin ikmali ve rayına
oturtulması Efendi Babamızın eliyle olacağını, hakikatin
terzisiyle (Terzi Baba) insanlara hal elbiselerinin dikileceğini
gönlümüzle müşahade etmekteyiz…
İdris nebi hulle biçer,
Diker Allah deyu deyu,
Altındandır direkleri,
Gümüştendir yaprakları,
Uzandıkça budakları,
Biter Allah deyu deyu,
37
39
Fakir İlkokulu ka…. de okudum. İmam hatip lisesini
ka…..nin Pı…. ilçesinde bitirdim. O yıllarda kendisi oldukça
muhterem halkın sevgi ve saygı gösterdiği bir hocaefendi ile
tanıştım. Âlim, fakih konularında geniş bilgiye sahip bir
zattı. Bu konuda kendisinden istifade ederek şer-i fıkh-i
konularda, ilim öğrenme imkânım oldu. Hakikat ve marifet
konularına gelince ise, fakire yönelerek.
“Evlâdım gerçek ma’nâ da, işinin ehli, menâkıbe sahibi
zatlara ulaşmak ve bulmak, çok mühim bir mesele haline
geldi, sana tavsiyem o dur ki, ne zaman böyle bir hakikat
ehli zâtın alâmetlerini ve işaretlerini görürsen, ve de ona
ulaşırsan tereddüt etmeden ona tabi ol ve böylelikle gerçek
ma’nâ da, Allaha erenlerden ve vuslat edenlerden olasın”
buyurdu..
Çok sevdiğim ve değer verdiğim bu hoca efendinin
işareti üzerine birçok zevat, hoca efendi, şeyh efendi ile
istihare ve istişarelerimiz oldu.
2002 yılında ehli şeriat ve ehli tarikat makamatında yol
almış bir mübarek zat ile tanıştım. Birçok sohbetlerimiz ve
konuşmalarımız oldu. Kendisinden oldukça istifade ettim.
Bir Çarşamba günü yanımızda kimse yok idi. Hacı mu…
efendi ve fakir beraber halvetteydik. Bir an gözlerini kapadı
ve fakire.
“Evlâdım sana müjdeler olsun ki, birçok hizmeti Allahu
Teâlâ Hazretleri sana nasip eyleyecek ve kelime-i tevhid
sırrına vakıf olacaksın” dedi.
“Senin vesilenle birçok insan doğru yolu ve hakikatı
ilâhiyi öğrenecek” buyurarak kesin ve kat-i bir sözle.
“Hiç şüphen olmasın ki bu dediklerim gerçek olacak”
buyurdu. “şimdi sen gerçekleri araştır, öğren ve aramaya
koyul” dedi.
Biz de bu zatı muhteremin işareti üzerine gerçekleri
bulmak, hakikate vakıf olmak ve yaşamak için seyrimizi
başlatmış olduk.
38
40
2003 sonbaharında Seyyid Ma… Hazretlerini (k.s.a.)
duymak, işitmek ve onun dersini almak nasip oldu. Bu
üstadı muhteremin maneviyatından istifade edip şeriat ve
tarikat mevzularını anladım. Üstadın ahir ömrüne yetiştiğimiz için kendisinden tam ma’nâsıyla istifade edemeden
üstadı muhterem hakikatine döndü. Fakir için asıl çile o
zaman başladı. Ma…. hazretlerinin vefatıyla ma’nevi
dünyamız allak bullak olmuş nereye ve kime gidebileceğimizi bilemez halde kalmış idik.
Ne bir ma’nevi işaret ne de bir zuhurat bir iz
görünmüyor idi. Şeriat, tarikat hakikat ve marifete nasıl
ulaşılmalıydı. Nasıl idrak edilmeliydi, hangi ustada bu sırlar
gizliydive hangi ustanın elinde şekil alınılmalı ve biçime
girilmeliydi. Hak Teâlâ hangi nefesten hangi gözden bugün
Hak benim gerçek benim buyuracaktı. Bu zifiri gece öyle bir
geceydi ki ma’nevi işaretlerin, müşahedelerin yerini ma’nevi
sıkıntılarla geçen geceler almıştı.
Allah’ım diyordum. Başka bir şey diyemiyordum ve bu
karanlık gecelerde kendi halime rücu etmeyi sâkin ve sükun
bir yaşama geçmeyi düşündüm ve bunu tercih ettim.
Herşeyi bir kenara bırakmış ve artık hiçbir şeyle
ilgilenmeyerek, helâline helâl, haramına haram, deyip
herşeyi oluruna bırakmış halkla olan ilişkilerime de ciddi bir
sınırlama getirmiştim. Bu mihval üzere bir süre kaldım. Bir
gece Efendimiz Resûlü Ekrem aleyhisselâm rüyama teşrif
buyurarak “ma’nevi olarak kabri şeriflerine çağırdılar” ve
fakire şu hitapta bulundular.
“Bak şu gördüğün tereklerde yiyecek ve içecekler var.
Biz dahi kabrimizde yatmaz ve uyumaz iken ihtiyaç sahibi
ümmetimin ihtiyaçları ile ilgilenirken sen nasıl olurda
ümmetime hizmeti bırakırsın” buyurdu.
Fakir de aman efendim dedim, ağlayarak ellerine
sarıldım öptüm kokladım bu fakir ümmetiniz hasta ve daha
kemale ermemiş iken nasıl olurda sizin ümmetinize hizmet
etme hadsizliğinde bulunabilir diyerek “aman” diledim.
Bunun üzerine efendimiz kabri şeriflerinin kapısına doğru
39
41
yöneldiler fakir de arkasından yürüdü hem ağlıyor hem de
bir yandan “aman ya Resûlüllah” diyordum. Bu ısrarlı aman
dileyişime karşılık olarak şu cevabı verdiler. “şimdi hizmet
edeceksin rahatsızlığın ve olgunluğunla bizzat ben
ilgileneceğim. Ümmetime hizmet et ve sıkıntısı olanları ve
çok zor durumda olanları bana bildir’’.
Bu sözün üzerine âhir kelâm söyleyip kesin ve kati
hükümlerini bildirdikleri sırada efendimizin ziyaretine bir
zatı muhterem geldi ve öğrendiğim üzere bu zat içerisinde
bulunduğumuz
zamanın
ariflerinden
ve
hikmet
sahiplerinden Cenâb-ı Hakk’ın kendisine sayısız nimetler
ihsan ettiği bir zat idi. Şaşkınlıkla bu zat-ı muhtereme
baktım üzerinde siyah takım elbise, kravat ve altı numara
sakalı vardı. Şaşkınlık içerisindeydim ki efendimizin (s.a.v.)
mübarek seslenmesiyle irkilerek kendime geldim ve “haydi
ab.. ve… hizmete devam et ve hizmetin mübarek olsun”
buyurdular. Bu zuhurattan sonraki bir ay kadar zaman ne
yapacağımı ve ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdim.
Aşina olduğum şifalı bitkiler üzerine aktar dükkanı
açmaya ve ümmetin zâhiri dertlerine mâcun, çay, şifalı
bitkiler tertipleri hazırlayarak nasihat ve dua yoluyla hizmet
etmeye karar verdim.
Bir müddet aktariye ile uğraştıktan sonra, ne
yapacağımızı tam bilmeden, tevekkül içerisinde bekliyor
idik, birgün gerçek ismini ifade etmeyeceğim lâkin
hocaanne diye bahseyleyeceğim, zât-ı muhterem mübareke
hocaanne-mizle tanıştık. Keşfi açık hakikat ve marifet
bilgisine vakıf mübarek annemiz geçen süreç içerisinde bize
evlâdım tevhidi İlâhiyye ve hakikatı kur’aniyye hizmetlerine
dönmeniz lâzımdır çünkü bize ma’lûm oldu ki sizin bu
hizmetlere istidadınız ve ma’nevi kabiliyetiniz vardır.
Hem kendinize hemde insanların irşadına vesile olmanız
gerekir buyurdu. Israrlı talepleri üzerine
bu mübarek
annemizin ısrarlarındaki hikmeti anlamaya ve idrak etmeye
çalıştım ve söyleyene değil, söyletene bakmak, gerektiğini
düşündüm. yeniden eski usulümüz mâ…. hazretlerinin
40
42
usulüne devam ederek çalışmalarımızı bu minval üzere
yaptık. Allahu teâlâ’dan biz kullarına hakiki mürşidi azam ve
gerçek bir yol gösterici rehberi niyaz eyledik. Birkaç sene
daha bazı zevatı kiramlarla, Hak dostlarıyla, tarikat
erbabıyla görüşmek, idrak etmek ve anlamaya çalışmak
çabasında bulunduk. Ancak görmüş olduğumuz ma’nevi
işaretler, ikazlar bizi çoğunlukla bir menzile çekmekteydi.
Birgün Cenâb-ı Resul Efendimiz (s.a.v.) zuhur eylediler
ve fakire şu müjdeyi verdiler “sana hakiki evlâdlarımdan bir
evlâdımı ikram edeceğim onunla tanışacaksın ve onun
elinden, dilinden hakikati ve marifeti tamam eyleyeceksin.”
Biz bu müjdeyi alınca çok sevindik ve bahtiyar olduk.
Ancak zuhuratın sırrını tam ma’nâsıyla idrak edemediğimizden “ehlibeyti Resûlüllahtan (s.a.v.) bir seyyid efendi
gelecek diye idrak ettik”. Ancak yaşadığımız zâhiri ve bâtıni
olayların neticesinde zuhuratın sırrı çok farklı bir şekilde
tahakkuk etti.
Bir gece Rabb-i Rahimimiz Cenâb-ı Mevlâ Allahu Teâlâ
Hazretleri (c.c.) tecelliyi sûret ile tecelli buyurdu ve asıl
takip etmemiz gereken ışığı ve usulü bize müjdeledi.
Efendi babamızın sûreti bize ma’nen gösterilmiş hakikat
ve marifet bilgisinin onda olduğu bilgisi verilmişti. Biz de
tarikat derslerimiz tamamını Efendi Babamızın usulüne
çevirdik ve kimseye bir açıklama yapmadık. Bunun üzerine
sevenlerimiz, muhibbanımız bize olan sevgilerinden dolayı
bunda bir hikmet vardır diyerek talim ettiğim usulde sabırla
gayret etmeye çalıştılar. Derslerimizi Efendi Babamızın
usulüne çevirdikten sonra ma’nâ da evlâdı Resulden (a.s)
bir zât-ı gördük bize gel evlâdım dedi. Biz de davete icabet
suretiyle bu zatı muhteremle irtibata geçmeye çalıştık.
Zahmetli uğraşlarımız sonunda kendisiyle birebir
görüşme imkânı bulduk. Elini öpüp hayır duasını aldıktan
sonra bize buyurdu ki, “evlâdım biz de nasibin yok. senin
nasibin başka birisinde”, bizi çağırmasının sebebi hikmeti,
anlamamız idrak etmemiz gereken mevzu içinmiş. Bu
mevzu Hakikatte Allah’ımızın (c.c.) yolunda sıdkı samimiyet
41
43
ile gayret edenler ve ulvi gaye ve amaçlara ulaşanların
manevi olarak evlâdı resulden sayıldığını idrak etmemiz
içinmiş. Çünkü Cenâb-ı Hakkın (c.c.) bizlere nasip edeceği
marifet insanının kadrini kıymetini iyice anlamamız ve sıdki
samimiyet ile ona bağlanmamız ve de bu güzel hadisenin
idrakine en güzel bir şekilde vakıf olmamız içinmiş.
Hadîs-i Şeriflerinde Sultanı Kâinat Efendimiz (s.a.v.)
şöyle buyurmaktadır “el ulemâ veresetul enbiya.” yani
limler nebilerin varisleridir. Adım adım Rabbi Rahimimiz
(c.c.) şeksiz ve şüphesiz marifetullahın bilgisine ve bilginin
kapısına bizi talim ve terbiye ettirerek getiriyor idi. Bu
olaydan sonra artık hiçbir tereddüt ve endişemiz kalmamış
idi. Herşeyin hakikati ve sırrı ayan olmuştu. Efendimizin
(s.a.v.) huzurunda ilk gördüğümüzde hayretler içerisinde
kalmış olduğumuz zatı muhtereme doğru seyrimiz bitmek
üzere idi.
Bir gece tecelliyi İlâhiyye zuhur etti “Allah’ım dedim
yeryüzünde senin namına olan ve hakikatullah ve
marifetullah ehli olan kulunu nasip eylemeyecek misin bize
dedim”. Bize şu hitap olundu, “Kulum biz sana ayan
olmadık mı, birçok sırrı ve hakikati göstermedik mi”?
buyurdular.
Bunun üzerine fakirde şu talepte bulundu “Ya Rabbi seni
batından değil zahirden de seyretmek muhabbet etmek ve
de Rasûlüllah efendimize (s.a.v.) tatbik buyurduğun
sıddıkiyeti, vefayı, aşkullahı, muhabbetullahı, tek tek zâhir
eyleyip yaşattığın gibi biz fakirlere de bu lütfu ikramından
talep eyleriz diye arzeyledim” ve bunun üzerine tecelliyi zat
sûrete tebdil eyledi ve Efendi Babamızın sûretinde
tebessüm ederek talebimizin kabulüne işaret verdi.
El Hamd ve şükür secdesine kapandık, artık herşey
tamam olmuş bütün şartlar tahakkuk etmiş, vuslatın vakti
tamam olmuş sadece lâhzalar, anlar, saatler, günler
kalmıştı. Efendi Babamıza telefon, internet yoluyla seslendik EL HAMDU LİLLAHİ RABBİLALEMİYN biz fakirlere şefkat
kucağını açarak buyrun gelin evlâdım dedi. Yıllarca çekilen
42
44
zahmetlerin ve yolculuğun hitamına gelmiş bulunmaktaydım. Bizleri kü….. ’ya ma’nevi evlâdı Ha… Do… kardeşimizin
evinde ve hizmet yerinde kabul buyuracağını bildirdi…
05-12-2012 tarihinde bize kü…..’ya gitmemizin haber
verilmesi üzerine sevinçle dolduk. Bir hafta sonra yola
çıkacaktık. Bu arada Efendi Baba ma’nen bizi ziyaret ederek
-“evlâdım sen bize niçin geliyorsun”? diye sual eylediler,
fakirde o an Allah’ımızdan (c.c) gelen ilham ve in’am ile
-“efendim siz besmeleyi şerifsiniz, besmeleyi şerifin
sahibisiniz dedim.”
-“Delilin nedir? Buyurdu”
Kur’ân-ı azimüşşandan Yâsîn Sûresinin 58. âyeti kerimesi
olan,
-“Selâmün kavlen min rabbin rahîm” âyeti kerimesi
olduğunu söyledim.
“Evet doğru söyledin” diyerek tasdik eylediler…
Hamd olsun ki sonsuz rahmetiyle sonsuz merhametiyle
müminlerini vuslata, murada erdiren Rabbimize, doğrudan
doğruya aracısız selâmete erdiren ve selâmette tutan
Allah’ımıza (c.c.) hamdlerin en güzeliyle hamd ederim…
12-12-2012 tarihinde yola çıkarak Hacı Bayramı Veli
Hazretlerinin
“Bayram'ım imdi, Bayram'ım imdi, Bayram ederler Yâr
ile şimdi. Hâmd-ü senâlar, hâmd-ü senâlar Yâr ile bayram
kıldı bu gönlüm” diyerek 13-12-2012 de efendi babamızın
yanına varmak nasip oldu…
Derya ya daldılar hep ezelde,
Bu işler hazırlandı güzelde,
Zuhur etti derya ile tezelde,
Ârifler deryadan çıkası olmaz….
-------------------
43
45
Mu….. Ca……
(03/06/2013) “Çİzimler devam”
Hayırlı Akşamlar Necdet Babacığım,
Bir kısım daha Kâ’be Şema çizimimden gönderiyoruz.
Aşağıya bir şiir daha ilâve ediyoruz. Tam emin değilim not
aldığım not dosyasında ismi yoktu. Göndermişte olabiliriz.
Son zamanlarda herşeyi unutuyorum, yapmam gereken
işler Fatura ödemeleri vs. E kendini unuttun mu? diye
sorarsanız ramak kaldı belkide unuttuk.
Son
gördüğümüz
zuhuratalardan
birinde
bir
enstantanede Sizin ve canların olduğu bir evin içinde Hz.
Pir Hasan Hüsameddin Uşşaki de var. 50 li yaşlarda ve
siması fakire beniziyor, günümüz kıyafetli ve bizim gibi
kısa sakallı, bende üzerimi giyiyorum, alt tarafıma uzun
koyu Neft-i yeşil içlik giyerken ayak tırnağımın uzun
olduğunu görüyor (tırnakta batma olduğu için doktor uzat
demişti) Bende önce Hocam daha sonra Hz. Pirim,
Sultanım (Bu lâkabları söylemeyi kastederek) Unuttum
diyorum. Sol ayağımın üzerine çıktı.
Hürmet ve Muhabbetle Necdet Babamız ve Nüket
Annemizin ellerinden öperiz.
-------------El-Fatiha Uyandırırsın
Bir gülsen bana güzel gözlüm,
Süleyman'ın mühürü özlüm,
Peteğinden bal ver sözlüm,
Cemâlini uyandırırsın.
İlâhi okur kuş dilinden,
Düşürmez neyini elinden,
Kemeri sallanır belinden,
Kemâlini uyandırırsın.
Üzülür görmese maşuku,
Kafesinde O'nun aşuku,
44
46
Çıkarsa telinden bu kuşu,
Aşıkanı uyandırırsın.
Dara düşürmezsin canları,
Yollar gariblere hızırı,
Olur bütün Uşşaki razı,
Uşşâkiyi uyandırırsın.
Devranı ederler hazirun,
Biz kaldık gökte zahirun,
Gözün gördüğü seharun,
Ferdiyeti uyandırırsın.
Fırsatını bulsak kaçacağız,
Resmeden özünü bulacağız,
Sineni bilir oğulcağız,
Bakiliği uyandırırsın.
Necatiyete bindirirsin,
Hakikatini bildirirsin,
Bedenime canın verirsin.
Necâtını uyandırısın.
Ahadiyet-i Selâmetimsin,
Marifeti Melâmetimsin,
Canım sattığım Ahmedimsin,
El Fatiha uyandırırırsın.
13-12-2012
Mu…. Ca…..
------------------Mu…. Ca…. (10/06/2013) Muhammeder Rasûlüllah.
Hayırlı günler Mu…. oğlum. Yazılarını ve gönderdiğin
dosyanı aldım indirdim okudum güzel olmuş, ellerine diline
sağlık daha nicelerini yazarsın inşeallah. Se….le Es..me
sana herkese selâmlar Nüket annenizinde selâmları vardır.
Hoşça kalın efendi Babanız.
45
47
Mu…. Ca…. (10/06/2013) Muhammeder Rasûlüllah.
Necdet Babacığım Hayırlı Akşamlar,
Gördüğümüz bir zuhuratta Beyoğlunda bir sanatsal
etkinlik için 5 liradan 4 tane bilete 20 lira veriyorduk.
Buda Terzi Baba kitaplarıyla alâkalıymış.
Yorumladığınız zuhuratın başka açılımları varmış, Bugün
Kâ’be (1) çiziminin yazı ikramı geldi. Bu zuhuratı ve yorumunuzu ilave ederiz.
Merkezdeki, 17, 71, 77 sayılarına bakınca bunun metrebeleriniz olduğu gayet net anlaşılıyor.
Se… kızınızda evdeydi telofon ile hakkında yazdıklarınızı
ilettik, bu gün aldığı en güzel haber olduğunu söyledi.
Selâmları var.
Ekte O dosyayı ilâve dediyoruz.
Sohbetinizde ki canlara idrak, fehim, gönül genişliği ve
Hakkın zatında ki hayretlerinin artmasını dilerim.
Hürmet ve Muhabbetle Ellerinizden öperim.
--------------MUHAMMEDER RESÛLÜLLAH-ı Tevhid et.
Allâh lafzını oluşturur elbet,
Baştacıdır O "He" mutlak hüviyet,
Yanında ki gizli "Elif" muhabbet.
Muhammeder Resûlüllah-ı Tevhid et.
Birinci "Lâm" Lâm-ı velâyet ve Risâlet,
Yanında ikinci "Lâm" Uluhiyet,
Sonda biline "Elif" Ahadiyet,
Muhammeder Resûlüllah-ı Tevhid et.
46
48
"Lâm"dır, Ulûhiyyetin Risâleti,
"Sin"dir, İnsân-ı Kâmil’in Bi’seti,
"Re" Rahmeten lil âlemin Risâleti,
Muhammeder Rasûlüllah-ı Tevhid et.
"Dal" tüm mertebelerin delilleri,
"Mim"lerse her mertebenin övgüleri,
"He" tüm mertebenin hakikatleri,
Muhammeder Rasûlüllah-ı Tevhid et.
Ef'âl'inde İbrâhim Rasûlüllah-ı,
Esma'sındadır Mûsâ Rasûlüllah-ı,
Sıfatın'dadır İsâ Rasûlüllah-ı,
Muhammedür Râsûlüllah*ı Tevhid et.
Kelime-i Tevhid, Kelime-i Risâlet,
Makam-ı Muhammedi'de cem et,
Nefsinden boşal, Fenâfirrasûl et,
Muhammeder Rasûlüllah-ı Tevhid et.
İkram eder âlemde Efendimiz,
Sene Doksan bir bildim Tevhidimiz,
Murat zâten bulmuştur Necdetimiz,
Muhammeder Rasûlüllah-ı Tevhid et.
-------------(03-01-2013) (09-01-2013) Son Dörtlük.
1991 senesinde Necdet Babamı zâhiri olarak henüz
tanımamış olarak Rüya da (Zuhurat) görmüş, bunu 12
numaralı (TerziBaba 1) ve (14 İrfan mektebi) kitabının arka
kapağında iki yıl kadar önce müşahade etmiş olduğumda o
olduğunu anlamıştım.
23 yaşlarımda görmüş olduğum Rüyada, Necdet
Babam'ı Rasûlüllah olarak ve takım elbiseli olarak
görmüştüm. O gün hal üzere İslâmi asli olarak Hanif din
anlayışı olarak İbrâhimi olarak yaşamaya çalışıyorduk ve
etrafımda bulunan 10-15 kişilik genç guruba imamlık
47
49
yapıyordum. Bu halimizi ve anlayışımızı ve Tevhidi
akidemizi sormuştum kendisine o da doğru yaptığımızı ve
bu hal üzere devam etmemizi söylemişti.
Yaklaşık 22 yıl önce görülen bu zuhuratın Hakikatı adeta
bugün açılımları oldu.
Üstteki şiirin bitiş tarihi 9 ve 1 yan yana konulduğu
zaman 91 etmekte ve bugün sabah görülen bir zuhurat ve
genele gönderilmiş Size güzel bir haber vereyim mi
mailimiz karşılığında bâtından gelen güzel bir haber ikramı,
Ek…. Beyden geldi.
Bu gelen dosyadan önce sabah namazından sonra
görülen zuhuratı ilâve edelim.
09-01-2013
Ma’nâ da; Necdet Babam ile Hz. Pirimin dergâhının
yanındayız. Yan tarafında bir ev var. Bahçesin de camilerde
ki gibi yuvarlak direkleri olan bu ev canlardan birine aitmiş
ve özel bir durum ve bağlantısı var. Efendi babama bu
bağlantı Hz. Pir ile yan yana olmasından mı kaynaklanıyor
diyorum. Evet diyor. Bir masada karşılıklı oturuyoruz.
Efendi Babamın elinde sarı bir sigara izmariti var sönmüş
parmaklarında ovalıyor filtresi çıkıyor. Bir şeyler söylüyor,
anlayamıyorum. Anlayamadım diyorum, Bu hal üç kere
tekrar oluyor Masanın baş tarafına geçiyor. Sandalyemi alıp
yanına otuyorum
El-Fakir Mu…. Ca…..
------------------Terzi Baba.
(10/06/2013)
Aleyküm selâm Nû…. kızım. İyi niyet düşüncelerin için
sağolasın şimdiye kadar olduğu gibi şimdiden sonra da
dileklerin yerine gelir İnşeallah. Yolculuğun mübarek olsun
sağlıkla sıhhatle bereketle dönersiniz İnşeallah. Ablanlara
ve varsa beraber gideceğin kimselere de ayrı ayrı çok çok
selâmlarımızı söylersin, onlarında yapacakları umreleri hep
birlikte mübarek olsun İnşeallah. Gene yanında kâğıt
48
50
kalemin olsun yanına özel namazların tariflerini al vakit
bulursanız hepiniz birlikte tatbik edersiniz. Kâ'be'i
Muazzama'nın makamının makamı İnsân-ı kâmil namazının
son iki rek'ati'nin kılındığı "makam-ı İbrâhîm'î nin ön
tarafında Kâ'be kapısının bulunduğu cephesinin tam ortası
olan marifet ve şeriatın birlestiği yerdir. Tabii şimdilerde
orada namaz kılmak pek mümkün değildir. daha arkalarda
oranın niyetine kılınır. O iki rek'at namaz ayrıca, Tecellii
Ulûhiyyet, Risalet, ve abdiyyetin birlikte, "tecellii ef'âl-i
cem'iyye" olan makam ve mertebesidir.
Kılabilenler cinsiyyet farketmeksizin Ârif ve Ârifelerdir.
Diğer köşe mertebeler yerlerine has mertebelerdir. Burası
ise saha mertebesidir. Yani yaygın külli tecelli hükmündedir.
Kişinin sağına doğru yola çıkıldığında, anında Makam-ı
İbrâhîm, şeriat köşesine geçilip, hemen şeriat kulluk
elbisesine bürünüp, onlarla birlikte, onlardan biri imiş gibi
tavaf yolculuğuna çıkılır. Dileğinde soluna doğru adım atar
ve hemen marifet mertebesine girer, kapıya ve hacerul
esved makamlarına geçerek, kendisi seyredilen selâm
verilen, ve tavaf edilen ve tavafı başlatan, ve aynı noktada
bitiren olur. Ancak bu husus zahiren yasaktır. batınen dir.
Zâhiren oradan geri dönülmez gelen umrecilerin akışı
sistem olarak buna manidir. Zâhiren tavaf istikametinde
dönülerek gene oraya gelinir. Yanına (6 Peygamber 3
ibrâhîm a.s.) ı alabilirsin fetih Sûresini alabilrsin bahsettiğini
tesîh ve zikr-i de alabilirsin, Kelime-i tevhid-i de alabilirsin,
hepsi oralarla ilgilidir. Cenâb-ı Hakk karşınıza çıkabilecek
her türlü zorlukları şimdiden kolaylığa çevirsin İnşeallah.
Daha yola çıkmadan notlarını almaya başla küçük küçük
dahi olsa aklına gelen düşüncelerini hemen not et sonra
onların açılımları olur. yani oraya gideyimde orada yazmaya
başlarım dersen gittiğinde oralara alışıncaya kadar vakitler
gelir geçerde haberin bile olmaz.
İnşeallah mümkün olduğu kadar, zâhir ve batın
bereketli geçer. Ancak bu günlerde orada biraz telâş
kargaşa ve yıkımlar var, bundan etkilenmemeye çalışırsın.
Bunun hikmeti herhelde (2013) e girilmesi ve mânâ
49
51
âleminde de büyük bir inkılâb olacağına işaret olabilir.
Kâbe-i Muazzama'nın ara duvarları yıkılıp hacmı çok
genişleyecek olması bunu göstermiş olabilir. Bizlerde gönül
Kâ'be'mizi genişletmek için, eski yan çevre duvarlarını yıkıp
daha genişlerini yapmalıyızki daha çok İlâh-î tecelliye zuhur
yeri olalım İnşeallah. Yola çıkmadan bunlar sana yol
hediyesi olsun Cenâb-ı Hakk hazmını versin İnşeallah. Bir
sorun olursa gitmeden yazabilirsin. Evvelâ Ab… beye sonra
evlâtlara sonra sana ve sonra herkese selâmlar Nüket
annenin de selâmları vardır hoşça kal, Hayyat baban.
İnşeallah (Hay-yat-Hay-Kalk) arsın. Buda küçük bir lâtıfe
oldu.
-------------Ni…. Ma……
(10/06/2013)
Selâmun Aleyküm,
Çok sevdiğim muhterem Efendibabacığım ve kıymetli
anneciğim,
İnşallah iyisinizdir. Ellerinizden hürmetle öpüyorum. Allah
izin verirse cumartesi evden umre için ayrılıyorum. Yanımda
daha önce umre kayıtlarınızı alarak manevi yükümle
gidiyorum. İnşallah efendimizin huzurunda efendimin
yazdığı şiiri okuyacağım. Olur ki babamın selâmını
götürünce huzuru ilâhiye kabul edilirim. Efendi babacığım,
anacığım hayır dualarınızı üstümden eksik etmeyin.
Çarşamba sohbetinizi dinledim. Feyz aldım. Himmetiniz
olmasaydı ne kalem yazar ne de gönül akardı. Anlıyorum ki
yazılanlar, yazdırılanlardır. Kardeşlerimle dün buluştuğumuz
da “mürşidimizin/Efendi Babamızın himmeti irşadıdır” sözünü yad ettik.
Bugün bir yazı okuyordum. Şu söz beni etkiledi. “biz bu
kapıda devlet bulduk efendim”
Canım babam ben bu kapıda her şeyi buldum. Evvelâ
kendimi buldum. Sonra rabbimi buldum. Bulurken hep bir eli
buldum beni götüren. O el tam merkezde idi. Ne çok yakın
ne çok uzak. Çok uzak zan ettiğimde gönlümde buluverdi50
52
ğim himmet, çok yakın bulup şımaracağım da ise beni
durduran azamet hissi. İki mesafe arasında hayat dengemi
bozdurmadan sağlam bir kişilik kurdurdunuz.
Sesinizi, nefes-i rahmâninizi duyunca gönlüm hep inşirah
buldu. Annemle ahiret- dünya dengesini gösterdiniz.
Yüreğimde eskiden beri İstanbul sevgisi vardı. Oraya
gidip elini tutacağım kâmil mürşid bulmalıyım derdim.
Aslında bu hiç dile gelmemiş biz özlemdi. Geçenlerde
içimden bir ses “istanbulu sana getirdik. Hem de arif-i billah
babanı” dedi. İlk defa kendimin kendime açtığı bu sırrı size
yazmaya karar verdim. Sizin annemle buraya gelmeniz
sadece istanbulu değil kainatı açmanızdır. Allah beni seviyor
ve bırakmıyor. Kıymetlisini bize gönderiyor, kendini aşikâr
ediyor…
Bu kızınızın evlâdınız olmak dışında bir arzusu yoktur.
Bundan başka güzellik de yoktur.
Tavsiyelerinizi almak isterim. Son tesbih-zikir kitabınızı
götüreyim istiyorum. Ya da sizin önereceğiniz bir kitabı.
Hakkınızı helâl edin babacığım anneciğim. Sizlere dua
edeceğim ama teşekkür, şükür hamd olarak. Hakkınızı hiç
ödeyemem. Yazılacak çok şeyin olup, bir türlü dile gelmeyen
sözler var.
Bildiğim tek şey C.Hakkın bana hediyesi olup sizleri çok
sevdiğimdir. Muhabbetle ellerinizden öpüyorum. Telefonla
sizleri giderken rahatsız edeceğim.
Sizleri çok seven hayyat kızınız
------------------Terzi Baba.
(25/06/2013) kandil kutlaması.
Hayırlı akşamlar Ni…. kızım. yazıya aktardığın duyuşatların
güzel olmuş eline gönlüne sağlık. Zahir ehli kendilerinden
çok uzakta zannettikleri, ötelerde bildikleri sureti muhammedinin arap kavmi içinden geldiğini Âyetin kendilerine
bildirdiğini zannederler. Sureten hadise zâten öyledir, zâten
51
53
öyle olan bir şeyi de zikremenin gereğide yoktur. Buna
"malumu ilân " denir yeni bir şey değildir. O halde bu Âyet
neden bu şekilde ifde edildi, bu yolla hakikati ehil
olmayana perdelendi, ehli olana da perde olmadı.
Düşündüklerin çok güzel desem nefsin pay alır, güzel değil
desem gönlün burkulur o halde sadece güzel diyeyimde her
ikisi için vasat orta yol olsun. Herkese selâmlar Nüket
anneninde selâmları vardır hoşça kal Efendi Baban.
------------------Gü…. Ra….
(25/06/2013) kandil kutlaması.
“….ve innehu bismillâhir rahmânir rahîm” ( Neml 30)
“Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz (azîzun),
aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun
rahîm (rahîmun).” (Tevbe 128)
Kandil ve üstteki âyeti mırıldanıyorum. Beni hep çok
etkilemiştir. Ancak bu sefer sesler ve mahreçler olarak
dinliyorum, özellikle “min enfusikum” kısmından sesler
beni sanki çekip bir yere götürmek ister gibi, tekrar tekrar
‘’min’’, ‘’enfus’’,’’i’’,’’kum’’ sesleri üzerinden helezoni bir
girdaba kapılmış gibiyim. Mealine bakıyorum. “sizin
içinizden, sizin aranızdan” diye çevirmişler ancak burada ki
“en’ fus” beni “taa” enfusümden yakalıyor. Aranızdan
demek değil, batınınızdan, iç âleminizden, özünüzden, ‘ta’
kendiniz’diniz’den, nefsinizden diyor sanki. Veya ben öyle
duyuyorum. Dışarıda bir şey yok. “Ta” ‘Muhammed (s.a.v.)
benim içimden bana, benden bana, ma’nâsı ma’nâma.
….şevkat ve merhamet ediyor. Ben kendime merhamet
ediyorum. Aziz olan bende, bana ‘ Ra’ ‘sûl’ benden doğuyor.
İçimdeki Rasûl’e sarılıyorum, o bana teker, teker bütün
geçtiğim sûretleri gösteriyor, çünkü o mü’minlere pek
düşkündür. Birlikte Âdem (a.s.) oluyoruz af diliyoruz. Eyüp
(a.s.) oluyoruz akan suda şifalanıyoruz arınıyoruz. “çünkü o
müminlere pek düşkündür.” “Sıkıntıya düşmemiz ona pek
ağır gelir”. Davud (a.s.) ağaçlara ve hayvanlara ilâhi
okurken ben orda bir taşmıydım yoksa bir çiçek mi.?
52
54
Ancak kesin olarak dinledim o ilâhiyi. Nuh (a.s.) oldum
bütün sûretlerden geçtim teker, teker hepsine ve hepsinden
SELAM eyledim. Hep elimin üzerinde onun eli var. Bütün o
yollardan geçmiş ve geldiği yolu gerisin geri giden biriyim.
Meryem’im İsa’sını doğuran. Mûsâ’yım ve asayım. Tur
Dağının ta kendisiyim. “çünkü o müminlere pek düşkündür.” Canım Efendim, hiç uzak değilmişsin bana meğer.
Onca yolu beraber gitmişiz. “Enfüs’te BİRmişiz. Ah canım
Efendim. Bugün kutlu doğum günümüzmüş. MüBArek olsun
Babacığım. BAyrama da erelim inşeallah.
Not: Aşk ile yazılmıştır, af ola.
Le… Kı…. Ni……
------------------Yo…. 19… (31/03/2013)
Candan Aziz Efendi Babacığım ve Anneciğim, en içten
hislerimle saygı ve hürmetlerimi sunarım. Babacığım
Nermin Kardeş, sizden de el almış, Ahad çekiyormuş beş
yıldır, sanırım ben bunları yazmadım size. Allah her şey için
sizden ve anneciğimden razı olsun . Saygıyla annemin ve
sizin ellerinizden öperim.
------------------Terzi Baba. Hayırlı günler Ai… kızım. Sizinde geçmiş
cum'anız mübarek olsun maillere bakmaya ancak vakit
bulabildim. İyi niyet ve teveccühlerinize teşekkür ederiz,
Cenâb-ı Hakk hepimizi bu dünyadan azami derecede
faydalanarak yolcu olan kimselerden eylesin.
Bildiğiniz gibi Âdem (a.s.) dan beri zuhurda olanlar
Hakikat-i
Muhammediyyenin
o
mertebedeki
kemâl
görüntüleridir. kendi özel zuhuru ise Muhammed (s.a.v.)
ismi ile dünyamızda görünmüş ve süresi dolunca gene gayb
âlemine zâhiren intikal etmiştir. Bizlerde hepimiz onun
ümmeti olmaktan şeref duyarız. Bundan başka özelde bizim
bir halimiz yoktur, bahsettiğiniz hali bizde görmüşseniz o
sizin çok iyi niyetinizdendir. Allah razı olsun, Rabb-ımıza
53
55
şükrederiz bizi dışarıdan "eb-u cehil" şeklinde de
gösterebilirdi. Benim vasfım emekli terzi (T.C) vatandaşı'
dır.
Bu yüzden de yaşım biraz ilerlediği için bazıları sağ
olsunlar "Terzi Baba" bazıları da edeben "Efendi Baba"
derler hepsi bu. Vakit buldukça biraz dini çalışmalar
yapmaya gayret ediyorum gene hepsi budur. Sizin de
bahsettiğimiz gibi dışarıdan bazı dostlarımız bazı lâkaplar
ilâve ediyorlar ama ne yapayım bunlar hep onların iyi
niyetlerinden. Herkesten Allah (c.c.) razı olsun.
Bir kimse ingilizce öğrenmek için bir öğretmene gider
coğrafya öğrenmek içinde, diğer bir öğretmene gider.
İngilizce öğretmeninin talebesinin coğrafyacı öğretmenine
gitmesine kızması veya mani olması yerinde bir davranış
olurmu?. Hayır, ancak İngilizce öğretmeni bütün bıranşların
öğretmeni olsa zâten talebesinin başka bir öğretmene
gitmesine gerek kalmazdı. Ancak böyle bir şey de mümkün
değildir. Bir öğretmen herşeyi bilemez sadece kendi ihtisas
sahahında faydalı olabilir, eğer sınırlarını aşıyor ve ben her
şeyi bilirim derse o zaman da iş tehlikededir eğitim yanlış
olur. Cenâb-ı Hakk hepimizi kendinden gelen bir hidayete
erdirsin.
Ne…. kardeşimizin ma'nâsı'na gelince, kendisinin batıni
halini bilemediğim için fazla bir şey diyemiyeceğim, hastayı
tanımadan reçete tavsiyesinde bulunmaya benzer. Ancak
dışarıdan genelde görüldüğü şekilde kısaca inceleyebiliriz,
birde eşininde gönül âlemi ile ilgisi varmı yokmu bu da tabii
önemli bir durum.
Zâhiren Er.. beyin kûrb'ân-ı kesmeyişi ona acımasından
merhametinin fazlalığından olabilir. Bu mertebesi itibariyle
güzeldir.
Ehli tarik idiyse eşi ona batınen "nefs-i levvamesini"
kesmesi için yardım etmeye çalışmış ancak kendisine dünya
da iken o irade aktarılamadığı için ma'nâ âleminde bu husus
tahakkuk edememiş olduğu görülmektedir. Bu kardeşimiz
zâhiren görüldüğü gibi Şeriat mertebesinin temizliği,
54
56
"Erdemi" içinde olduğu anlaşılıyor diyebiliriz. Haklarında
hayırlısı. Bunlar mutlak bir yorum değildir, daha başka da
yorumları da olabilir.
İnternet yayınlarının daha sesli alınması için bilgisayara,
eğer yoksa, bir yardımcı hoperler ilâve edilmesi ile ses
sorunu ortadan kalkar, veya bilgisayarın ses ayarını
yükseltmek gerekir, bazı bilgisayarların ses ayarları yeterli
olmamakta bu yüzden yardımcı dışarıdan ilâve hoperler
gerekmektedir, birde böyle denersiniz.
Cenâb-ı Hakk'tan sağlık sıhhat ve başarılar ve gönül
genişliği niyaz ederim. Evvelâ size sonra damat, erkek
evlâtlarımıza kızlarımıza ve torunlarımıza, daha sonra
herkese selâmlarımızı gönderiyoruz. Nüket Annede aynı
selâmlarını sizlere iletiyor. Hoşça kalın Efendi Babanız.
Soracağınız şeyler olursa çekinmeden
bulunca cevaplamaya çalışırım İnşeallah
sorun
vakit
-------------Yo…. 19… (29/03/2013)
Candan Aziz Efendi Babacığım ve Anneciğim, cumanız
mübarek olsun. Cevap vermekle bizi çok mutlu ettiniz.
Anneciğim ve siz inşeallah çok uzun yıllar bizim başımızda
olup eğitimimize devam ettirirsiniz. Öğreneceğimiz ve hal
edineceğimiz o kadar şey var ki. Sizi örnek alarak neyi,
nasıl yapabileceğimizi hep kendimizi denetleyerek yapma
ya, konuşmaya çalışıyoruz. Allah utandırmasın bu kızınızı
Can Babam, Güzel Annem.
Babacığım burada Ze…. Anneden beri ihvan olan Ne….
kardeşimiz bir ma’nâ görmüş. Benden rica etti size yazmam
için, izninizle onu yazıyorum. Ne… kardeş, ölen eşi Er…
Bey'le imiş, kurban kesecekmiş beyi ama araç yokmuş.
Ne… kardeş deniz kenarından satır ve bıçak almış getirmiş
ama eşi kurbanı kesmemiş.
Babacığım, forumda ses çok azdı dinleyemedim ben de
eski Avni Konuk şerhlerinizi dinledim. Bir de özel bir
55
57
tasavvuf sitesinde sizin de eserlerinizi buldum, sesli yayınız
var onu dinliyoruz. Arkadaşlarımın da siteye girebileceğini
yazmışsınız hepimiz teşekkür ediyoruz.
Babacığım dün mertebeleri, âlemleri anlatan yazılarınızı
okurken bir şey anlatıldı uyanık uykumda. Sizinle paylaşmak istiyorum. Bir grupla da Arabi Hazretlerinin Peygamberlerimizin esmâlarını
çalışıyoruz Harun Peygambere
geldik, iki yılda. Sizin çalışmalarınızı takip ediyoruz.
Bunları düşünürken birden Muhammet (s.a.v.) olmak
yalnızca Efendimizin yaşadığı döneme ait değil diye, geldi.
Her peygamber yaşadığı dönemin mertebesine göre
Muhammed'i. Ancak en kemalli hali bizzat yaşadığı
dönemde kendisi yaşadı ancak peygamberlik makamı
bittiğine göre kâinat rasûlsüz kalır mı? Kalmaz, velilikle
devam ettiğine göre, her veli bir mertebeden Muhammed
(s.a.v.) Bana göre yaşadığımız devrin Muhammed'i sizsiniz.
Bütün peygamberlerimiz, kavimlerine kızdı, onlar için bazı
olumsuz düşünceler geliştirebildiler mertebelerince. Ama
sevgili Peygamberimiz böyle yapmadı, bütün ümmeti
kucakladı. Ben bunu kendi örneğim ile yaşadım. Hiç bir
mürşit ikinci bir dersi olanı evlât olarak almıyor. Beni,
Allah'ım size gönderdiğinde siz hiç olumsuzluk göstermeden beni evlatlığa kabul ettiniz. Ne Annem ne siz beni
evlâtlarınızdan ayrı görmediniz. Bu beni hissettiğim ve
bana doğru gelen düşünceye sevketti, ma’nâ olarak yaşattı.
Sevgi ve saygı ile Anneciğimin ve sizin ellerinizden
öperim, kızlarımız ve damatlarımız, torunlarınız da
sevgilerini gönderiyorlar.
------------------Terzi Baba.
(27/03/2013)
Hayırlı akşamlar Ai… kızım. Sağ olasınız gösterdiğiniz
ilgiye teşekkür ederiz. Hamdolsun şu an bizlerde iyiyiz,
sizlerinde iyi olmanıza sevindik. Vakit buldukça yazabilirsiniz bende vakit bulunca hemen cevaplamaya çalışırım,
İnşeallah. Hz. Şems'in yazılımı yavaş yavaş ta olsa,
56
58
tamamlanır İnşeallah Cenâb-ı Hakk muhabbet ve kolaylıklar
nasib etsin. Yol aynı yoldur eğer gerçek ise, bu işinizde
kolay ve bereketli olsun, Cenâb-ı Hakk tefekkür ve kelâm
genişliği versin. Ancak çok fazla teferruata da dalmadan
dinleyenleri sıkmamaya çalışarak bir şeyler anlatıp onları
faydalandırmak daha akılcı olur. Bilindiği gibi her mevzuun
en az üç mertebeden idraki vardır.
Hâtta bu duruma gelmeden evvel birde "bilmel kelâm"
mertebesi vardır ki, ehli zâhir ulemasının mertebesidir,
sadece bilgi naklidir, bundan sonra da gerçek ilim mertebesi
başlarki, bilindiği gibi "ilmel-aynel-Hakk'el yakîn" ilimleridir
bunlarda, kişilerde, çalışmaları nispetinde zaman içinde
açılır, işte o yüzden bizim kitaplarımız her okunduğunda
başka bir yönü açıldığından sanki daha evvelce hiç
okunmamış yeni taze bir bilgi gibi okunur, insan-ı sıkmaz
ayrıca tefekkür ehlini hayrete sokar, nedeni ise içinde
mertebelerin olduğudur.
Daha evvelden de farkettiğiniz gibi şimdi daha çok
farketmişsiniz, Cenâb-ı Hakk faydalandırsın. Gelme vaktimiz
yaklaşıyor fazla kalmadı buralardaki işlerimizi yoluna
koyalım geleceğiz İnşeallah. Gelince nasib olursa
görüşürüz, bahsettiğiniz kardeşlerinizi de getirebilirsiniz
bizlerde kendilerini tanımış oluruz İnşeallah. Bir mani
olmazsa bu akşam devam "Mesnevi" sohbetlerimizi
internetten "Terzi baba forum" adresinden dinleye bilirsiniz,
(20,30) civarında açarsanız, bir müzik yayını olacaktır, daha
sonra (20,45) te sohbet başlayacaktır, İnşeallah bilindiği
gibi bu sohbetler her çarşamba akşamı aynı saatte devam
etmektedir. Diğer Mevlevi kardeşlerimize de söyleyebilirsiniz imkânları ve vakitleri olanlar evlerinde dinleyebilirler.
Cenâb-ı Hakk dünya ahret her türlü işlerinizde kolaylıklar
nasib etsin İnşeallah. Her hangi bir soru veya durum olursa
sorabilirsiniz, çekinmeyin.
Size evlâtlarınıza torunlarımıza ve herkese selâmlar,
Nüket Annenin de selâmları vardır hoşça kalın Efendi
Babanız.
57
59
------------------Yo…. 19….
(27/03/2013)
Candan
Aziz Efendi
Babacığım
ve
Anneciğim,
zamanınızın çok kıymetli olduğunu bildiğim için size
yazamıyorum ama bugün hasret yaktı, annemi ve babamı
özledim,
affınıza
sığınarak
yazıyorum.
Babacığım,
Anneciğim inşeallah sağlığınız iyidir. Biz hamd olsun iyiyiz.
Her şey yolunda gidiyor. Şems Hazretleri ile ilgili çalışmam
yarıyı geçti. Ancak hata yapmamak için çok dikkatli olmaya
çalışıyorum, Allah'ım utandırmasın.
Babacığım, gönlüm öylesine coşkun ki yere göğe
sığamıyorum. Kalbimin olduğu yerde ne olduğunu
bilmediğim enerji akışları beni kuşattı. Epey bir zamandır,
Mevlevi kardeşlerimin sohbetleri, hocamızın bir sorunu
olduğundan, bu durum geçene kadar kızınıza emanet edildi.
Sizin kızınız olma sıfatına lâyık olabilmek için çok çalışıyorum. Dersleri anlatırken önce biraz korktum sorumluluktan
ve hakkıyla yapabilir miyim, diye. Meğerse neler kazımış,
nakşetmişsiniz içimize. Sanki bilgisayara yüklenmiş bir
programım varmış, düğmesine basınca o bilgiler geldi
ekrana. Yine de yüklenilen bilgiler ya benim dilimden eksik
çıkarsa diye, yine size ve ilminize olan saygımdan,
hürmetimden kitaplarınızı bir daha bugünkü aklım ve
ruhumla okuyorum. Can Babam, siz bir ilim deryasısınız,
her bir kelimede durarak okumam gerekiyormuş. Seslere
yüklediğiniz ma’nâ, ma’nâ ya yüklenen ruh, ruha
yüklediğiniz nur çalışması dediğiniz, buymuş meğerse. Bu
bilgiler,
örneklemeler,
Necdet
Babam'dandır,
diye
anlatıyorum. Bazı kardeşlerim sizi ve annemi geldiğinizde
ziyaret etmek istiyorlar izniniz olursa.
Canım Annemin gül kokulu ellerinden , sizin kudret
ellerinizden saygı ve hürmet ile öperim. Kızınız Ai….
------------------Terzi Baba.
(31/03/2013)
Hayırlı günler Ze…. kızım seninde geçmiş cum'ân
58
60
mübarek olsun. yazıların güzel olmuş eline diline gönlüne
sağlık, Cenâb-ı Hakk daha çok faydalandırsın İnşeallah.
Bizlere kim hangi gözle bakarsa öyle görüyor, ne yapalım
hayatın hali böyle, iyi niyetin için sağ olasın, aslında bizim
fazladan bir şey yaptığımız yok olması gerekeni yapmaya
çalışıyoruz o kadar. Sana Al… beye evlâtlarınıza annene
teyzene ve herkese selâmlarımızı gönderiyoruz. Ayrıca
Nüket annen de aynen selâm ediyor ve gönderdiğiniz
hediyeyi aldık çok memnun olduk teşekkür ederiz Cenâb-ı
Hakk'ta sizleri memnun etsin. Hoşça kal Efendi Baban.
-----------------------Ze…. Ül….
(29/03/2013)
Hayırlı cumalar Efendi Babacım Allah'ı teâlâ sağlıklı uzun
ömürler nasib etsin inşallah Nüket annemle bize. Nefesi
Rahman oldunuz bizlerde sayenizde hayal âlemimiz de
yaşarken hakikatimize ulaştık.
Kendimizi sokakta gördüğümüz, Baba zulmünden
üvey anne şiddetinden kaçan sokak çocukları gibi, gök
kubbenin altında kendinden bi haber aç, garip, sindirilmiş,
uyuşturulmuş zihinlerle, sonu belli olmayan yolculuğun
minik kahramanlarıydık.
Zâhir ehli olarak günah korkusu sevap kazancıyla
yaşayan Allah'u teâlâyı ötelere atarak ondan ayrı düşmenin
getirisi olan benlik duygusunun getirdiği sahiplenme ile,
benim malım, benim çocuğum, benim hal ve davranışlarım,
benim verdiklerim gibi bunlarda ister maddi kazançlar ister
manevi bilgiler olsun, ya da benim duygularım densin hepsi
hakikatine ulaşmamış benlik bilincinin getirisi olan ateş
olarak karşımıza çıkıyor.
Firavunlaşmış nefisler olarak hükmünü sürdürüyor.
Böyle bir hâl içerisindeyken, üstü başı kirlenmiş, gönül
âlemi paslı minik sokak çocuklarına, Rahmân’ın nefesi
oldunuz, zemzem suyu, yani ilim ile hayat verdiniz bizlere,
mâide sofrası oldunuz ma’nevi rızık sofrasına ulaştırdınız.
İstidatımız kadar nasipleniyoruz babacım.
59
61
1999 tarihinde Hi…. ablamızın Me….. amcamızın evinde
telefonla konuştuğum kitabları ile taniştığım, zatınız ile ilk
tanışacağım mekân idi.
Heyecanlı bir bekleyiş içinde idik. Ne kadar cömert ve
fedakâr insanlar maddi ve manevi imkanlarını hiç
tanımadıkları insanlara üstelik nasıl karşılanacaklarını
bilmeden Allah (c.c) rızası için geliyorlar diye düşünüyorum.
Kapı çaldı bir kaç gönül dostu ile ayakta karşıladık canımızın
cananlarını.
İlk hislerim, Nüket annem için ne kadar duru olduğu gibi
doğal, sade bir bayan. Babacım sizin içinde, halim selim bir
beyfendi ikiside ne kadar mütevaziler diyorum. Üzerinizde
öyle sakinlik hali var ki bizlerede sirayet etti. Sizi
düşündüğümde çehrenizden önce gözümün önüne siyah
uçsuz bucaksız bir derinlik geliyor. O derinliğin içerisinde
eriyip, gayb olup, arınmış saf ve temiz Rahim tecellisi ile
yeniden doğuyoruz. Bizlere bu hakikatleri yaşattığınız için
sonsuz teşekkürler.
Bu gün, o gün ki oluşumları şöyle algılıyorum.
Hikmet, her şeyi bir sebep ve hikmete göre var eden Allah
(c.c) nün hikmeti yani muradı böyle imiş.
Mehmet. Muhammed isminin türkçesi, çok hamd eden,
Allah'a (c.c) çok şükreden, övülmüş, methedilen ma’nâ’sın
da. İslam ordusunun Mehmetciği ile buluşturdu bizleri.
1999 yılında,19, insanı kamilin şifresi.
99,Allah'ın güzel isimleri
1+9=10 . 0 atarsak 1 teklik
9+9=18 onuda toplarsak 1+8 =9
yine 1+9=19 sayısına ulaşıyoruz. Yani, 18 bin alemi
kendinde ihata etmiş.
4. kat=şeriat tarikat, hakikat, marifet mertebelerini yani
zat tecellisinin zuhur mahalli olan efendi babam.
Allah (c.c) nün yeryüzünde kullarına lütfettiği en büyük
nimet. Babacığım bizleri sizinle buluşturan Allah' teâlâ ya
60
62
sonsuz şükürler. Hakkınızı asla ödeyemeyiz, sizleri çok
seviyorum ellerinizden öpüyorum.
Ze…. kızınız.
------------------Terzi Baba. (16/04/2013)
Aleyküm selâm. Mü….. hanım kızım, zuhuratınız
gerçekten çok güzel, bir bakıma bunların görülmesi sizin iyi
niyetinizden ve bunların dışarı yansımasıdır. Diğer yönü ile
ise bu hususların dışarıda sizin gördüğünüz gibi ve diğer
bazı kimselerinde gördüğü benzer zuhuratlarla bizim
batınen tanıtılmamız olmaktadır. Aslında ben bu tariflerin
dışında tutarım kendimi, ben Hakk'ın sıradan bir kulu
olmaya çalışıyorum bunu başarabilirsem ne mutlu olurum.
Gördüğünüz halay çekimi ise bu durumun kutlanmasıdır
diyebiliriz. Genelde güzel bir zuhurat. Yazmak için zahmetinize teşekkür ederim sağolasınız.
Şa…. de zuhuratı güzeldir. Orada da 13 ü bulmuş,
sağolsun gönlünde bizler olduğu ve oralarda da ilgilendiği
anlaşılıyor. 13 üncü kırmızı dolma o günlerde Şa….’in
aklında ve gönlünde Bizden kaynaklanan bir mevzû varmış,
ve bu mevzu diğerlerine de tattırılmış. Şöyle olabilir, Şa…
bizden bir mevû okuyup, onu başka bir kaç arkadaşına da
okudu veya anlattı ise dolmanın paylaşımı olarak düşünülebilir. Cenâb-ı Hakk ona da daha nicelerini nasib eder
İnşeallah.
Hoşça kalın Yu… beye, size, Şa…. Al…. Sü… kızımıza ve
herkese selâmlar Nüket hanımında selâmları var, Hoşça
kalın Efendi Babanız.
------------------Mu…. Di…. (14/04/2013)
Selâmûn aleyküm efendi babacığım. Benden istemiş
olduğunuz zuhuratım aşağıdadır. Şa…'in de bir zuhuratı var
onu da yazının devamına 2. bölüm olarak ekliyorum.
61
63
Stadyum gibi bir yerdeyiz çok kalabalık. Tüm insanları
görebileceğim bir yerde oturuyorum. Siz de karşıda bir
yerde oturuyorsunuz. Derken birisi önüme bir kaset çalar
getirip koydu. kaset çalar bir halay oyunu çalmaya başladı,
ve bununla bieraber Nüket hanım eline pullu bir mendil aldı
ve halay çekmeye başladı. Birçok kişi de onunla birlikte
halaya katıldılar. Nüket hanım, bu kendisine katılan
insanlara halay çekmeyi öğretiyordu. Bir an ben de halaya
katılmak için hamle ettim birkaç adım attım ama sonra
kendime geldim ve "ben ne yapıyorum" diyerek kendimi
geri çektim.
Daha sonra kaset çalarda çalan halay oyunu bitti ve
kaset çalarda sizin sohbetiniz başladı. Kalabalıktan bir kişi,
"bu ne şimdi ya kim bu" gibisinden sizin sohbetinize itiraz
ediyor, anlamadığı için konuşmaya başladı. Ben de sizin ifşa
olup zarar görmemeniz için, daha doğrusu kişilerden sizi
korumak için kaset çaları kapatmaya uğraştım. Sonrasında
sohbet sustu ama bir süre sonra kendiliğinden tekrar çalıştı.
Bu sefer karşılıklı 2 kişi konuşuyordu kaset çalarda. Bu 2
kişiden biri siz diğeri ise sanki bir röportaj yapıyormuş gibi
size sorular yöneltmeye başladı. şimdi röportaj gibi
devam edelim yazmaya.
Kişi : Siz âlim misiniz?
Siz : Evet
Kişi : Siz arif-i billah mısınız?
Siz : Evet
Bu arada ben kaset çaları o ilk itiraz eden kişi, tekrar
itiraz edip siz zarar görmeyin diye, sürekli kaset çaların
düğmelerine basıyorum susturmak için ama bir türlü
susmuyor ve röportaj devam ediyor :
Kişi : Siz insan-ı kâmil misiniz?
Siz : Evet öyle olduğumu söylüyorlar.
Kişi : Siz kutup musunuz?
62
64
Siz : Evet
Kişi : Siz gavs mısınız?
Siz : Evet
Bu son cevabınızla birlikte kaset çalar sustu. Bu sefer ilk
başta sohbetinizi anlamayıp itiraz eden adamla, aramda bir
konuşma geçti o da şöyle :
Adam : Vay be ! içimizde insan-ı Kamil mi var yani?
Ben : Evet işte az önce sohbeti olan kişi. Bizim Efendi
babamız bu kişi.
Adam: Burada mı o kişi şu anda içimizde mi?
Ben: Evet içimizde . Hatta şu anda da aramızda.
Diyorum ve içimden, kendi kendime "çok şükür efendi
babamızın farkına vardılar. demek ki Allah-û Teâlâ Efendi
Babamızın bu durumunu insanların duymalarını murâd ettiği
için, ben o kaset çaları susturamadım" diye düşünüyorum.
Bütün bu konuşmalar sırasında siz karşıda hiç ses
çıkarmadan tevazu gösteriyorsunuz. Sonrasında da sevinç
içinde uyanıyorum.
Zuhurat 2 (Şa… Di….)
Selâmûn aleyküm babacığım Ben şa…. Afiyettesinizdir
inşaallah.
Bu zuhuratı 12.04.2013 tarihini 13.04 2013 ' e Cuma'yı
Cumartesi'ye bağlayan gece gördüm. Görev yaptığım yerde
sağlık ocağımızın bahçesi ve bir kamelyamız var. Orada bir
grup insanla toplanmışız ve mangal yakıyoruz. Yalnız
sadece ben ve siz net bi şekilde görünüyoruz. Diğer
insanların kim olduklarını hatırlayamıyorum. Mangaldaki
yiyecekler pişerken gözüm masanın üzerindeki tepsiye
ilişiyor. Tepsi üzerinde Kıbrıs Haritası olan bir tepsi
dikdörtgen şeklinde. Üzerinde 12 adet kuru patlıcan dolması
var normal mor renkli. Ben bakıyorum ve bir tane de ben
ekliyorum 13 oluyor dolmaların sayısı. Ancak benim
eklediğim dolmanın patlıcanı kan kırmızı renginde.
63
65
Sonra tepsinin başına siz geliyorsunuz ve bu kırmızı
dolmayı pazardan ben almıştım diyorsunuz. Sonrasında da
o kırmızı renkli dolmadan bir lokma ısırıp bana uzatuyorsunuz ve ben de bir parça ısırıyorum. Sonrasında orda bulunan herkes sırayla ısırıyor. Gerisini hatırlamıyorum zâten
sonrasında da uyandım.
Sizin ve Nüket annemin ellerinizden öpüyorum babacığım.
------------------Terzi Baba.
(16/04/2013)
Hayırlı günler Ai… kızım Cenâb-ı Hakk tefekkür ve
idraklerinizi arttırsın İnşeallah. Besmele hakkında birde
Meryen Suresinin (19) da "zekeriyya, Yahya, İsa" hakkında
da küçük bir bilgi olacaktır zannediyorum. Ayrıca İzmire
gelince İnşeallah sohbet mevzularımızdan biri (Fatiha
Sûresi ve besmele) olacaktır kitabı baskıda yeni bitti, kitabı
da İzmire gelecek İnşeallah. Cenâb-ı Hakk hepimizi
faydalandırsın. Kitap çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Kolay gelsin.
Bütün aile fertlerinize ve herkese selâmlar Nüket
Annenizin de selâmları vardır hoşça kalın Efendi babanız.
------------------Yo…. 19…..
(14/04/2013)
Candan Aziz Efendi Babacığım ve Anneciğim, Hayırlı
akşamlar olsun inşeallah. Anneciğimin ve sizin sağlığınız
için duacıyız. Biz de hepimiz iyiyiz elhamdülillah. Dünya
telaşları, çalışmalar yoğun şükürler olsun.
Babacığım, kitap çalışması için sayılara ve rakkamlara
bakıyordum. Gönlüme gelenleri yazmıştım, Makalât'ta
geçen harflere göre. Arabi Hazretlerinden de yararlandım.
Sonra sizden Füsus dinlemek istedim. Sâlih Peygamber
fassını açtım. Sayılar özellikle 1-2-3 öylesine güzel
anlatılmış ki. Allah- Rahman - Rahim. Tekrar notlar aldım.
Kitaplarınızı yeniden özetledim özellikle mertebelerde.
Ancak bu güne dek dikkatimi çekmeyen bir ifade akıl
64
66
oyunlarındaki sırlar gibiydi. Tek sayıları birden başlatmak o
kadar doğal geliyordu, ezber bozdurdunuz. Siz üçten
başladınız. 1 ve 2 adet değil. Bu ifade her şeyin zâten
özüydü. Bizim aklımız, gözlerimiz nasıl bir perde ile örtülü ki
hemen göremiyor. Nasip ve gayret sırrı bu mu Babacığım?
Beni farklı boyuta taşıyan şey bunlardan sonra gelip şaşkına
çevirdi. Teslise hiç sizin gözünüzle bakmamışız. Üstelik
gösterdiğiniz halde. Baba, oğul, kutsal ruh. Zat, sıfat, esma
diye , düşünüyordum ama onun bir Besmele makamı
olduğunu düşünmemiştim.
Birin, üç gibi görünmesi. Birin tezahürü. Ozaman
Besmele de peygamberlerimize mertebelerine göre tecelli
etti. Babacığım eğer sizin için uygun olursa Besmelenin,
peygamberlerimizdeki tezahürlerini, mertebelerini geldiğiniz
de açıklayabilir misiniz? Süleyman Peygamberimizinkini
anlatmıştınız bir keresinde. 13 sayısı da bu bağlamda çok
farklı. Allah Razı olsun bizi insan ma’nâsı’na ulaştırma
yolunda eğittiğiniz için.
Saygı ve sevgi ile sizin ve annemin ellerinizden öperim.
Kızınız Ai…
------------------İz….’den Jâ…, Na…..’nın arkadaşı. (2013/haziran.)
Bu zuhuratımı zize anlatmış idim. Sizde yazmamı
istemiş idiniz. Selâmlar, Allah sizden razı olsun.
(1) Ru’yam- Otel desem otel değil, cami desem cami
değil, büyük bir mekândayız. Çok kalabalık guruplar var.
Kimi abdest alıyor, kimileri gurp gurup oturmuşlar. Bir de
gurupların
veya cemeatlerin liderleri var. Hepsi Efendi
Babacığım sizin sohbetiniz için oraya gelmişler. Sizin
ilminizin farklı olduğunu bu ilimlerin çok yüksek dereceden
anlatıldığını cemeatlerine anlatıyorlar. Böyle bir ortam var.
O mekân bana aitmiş. Daha sonra aynı mekânda, daha
yüksek bir bölüme geçiyorum, orada siz ve Nüket hanım
var, yine yüksek bir yerde süslenmiş taht gibi bir yerin
üzerinde bir bohça var.
65
67
Beyaz parlak göz alan bir bohça; siz
İçinden iki tane yeşil örtü çıkıyor. O
adeta üzerlerinden ışıklar saçılıyor. O
diğerini diğerini Nüket hanımın başına
bohçayı açıyorsunuz.
örtüler de şıkır şıkır,
örtülerin birini benim
örtüyorsunuz.
(2) Ru’yam –Yine Efendi Babacığım, çok kalabalık bir
yerdeyiz. Adeta iğne atsan yere düşmez, denildiği gibi çok
yüksek bir yerdeyiz. Kalabalık daha aşağılarda kalıyor. Siz
beliriyorsunuz. O hali ifade etmek, kelimelere dökmek
imkânsız. Kırık beyaz inci renginde parlak satenden parlak
bir giysiniz var. Etekleri yere kadar arkası geriye doğru
uzuyor. Bütün üstü ve kenarları inci ve parlak taşlarla
süslü. Başınızda da başlık var. Ön terafı yukarıya doğru
sivri. Onun da bütün kenarları aynı şekilde inci ve parlak
taşlarla süslü; Sizden göz kamaştıran ışıklar etrafa
dağılıyor. Kalabalıktakileri fark edemiyorum. Ben sağ
tarafınızda yanınızdayım. Bir adım yanınızda da Na…
kardeşim var. Bu ru’yayı gördüğümde çok heyecanlandım.
Size anlatmak için telefon açtığımda ulaşamadım. Siz Umre
ziyaretinde idiniz. Na… kardeşime sordum. Henüz daha
dönmemişsiniz.
Efendi Babacığım size de Nüket hanıma da Allah sağlık
sıhhat versin başımızdan eksik etmesin. Teşekkürler.
------------------Terzi Baba. (11/08/2013)
Hayırlı günler Kü… oğlum. İyi niyetlerin için sağ olasın
bizde abartılacak öyle fazla bir şey yoktur, olabildiğince
Hakk'ın yolunda olmaya gayret ediyoruz. fazla gözünde
büyütme, bir gün gelir üstümüzden eksi bir şey zuhur eder,
sonra daha çok üzülürsün, her beşer gibi bizde yaşamaya
çalışıyoruz. Cenâb-ı Hakk cümlemizi şaşırtmasın İnşeallah.
Arkadaşların ile yapmaya çalıştığınız İlâh-î çok güzel
olmuş, o da bize bayram hediyesi oldu, senden ve hizmeti
geçen kardeşlerimizden Cenâb-ı Hakk razı, olsun yeni çalışmalarınızda başarılar nasib etsin.
Şiirinde güzel olmuş ellerine diline gönlüne sağlık. İleriki
66
68
zamanlarda bunu da İlâh-î yaparsın.
Zuhuratlarında güzel hizmetlerini gösteriyor yavaş
yavaş tevhid mevzularını anladıkça bunları idrak etmen
kolaylaşacak çok fazla üstüne düşme ihmalde etme belirli
bir seyirde yoluna devam et. Cenâb-ı Hakk dünya ahret her
türlü işlerinde kolaylıklar nasib etsin İnşeallah. Herkese
selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
------------------Kü…. Er…. (10/08/2013)
Hayırlı akşamlar Efendi Babacığım. Sizi nasıl öveyim,
size nasıl niyaz edeyim gönlüm kelimelerim aciz kalıyor.
Allah sizi nasıl övüyor sa bende öyle övmek dilerim. Rabbim
sizi başımızdan eksik etmesin. Sağlık ihsan eylesin.
İlâhiyi yaparken hep Cemâliniz geldi gözümün önüne,
ağlamaktan okuyamadım. Arkadaşlarımla ilk defa aldığımız
sanat eğitimi en kemalli yere hizmet etti dedik. Hamd ettik
durmadan. Öyle bir bayram yaşadım ki bu sene, sizin
nurunuz ve feyziniz sayesinde, bayram etmek bu olsa diye
geçti gönlümden. Çalışmalarımıza devam ediyoruz Nusret
Babamızın erler demine ilâhisi üzerinde çalışıyoruz. Efendi
Babacığım şiirlerinizi de gönlümüzün yettiğince ilâhi
yapmaya çalışıyorum.
Efendi Babacığım; Bayramın 2. günü zuharatım da çok
kalabalık bir gruba yüksekçe bir yerde oturmuş, Kur’an'ı
Kerîm’den Amenerrasulu, âyetel kürsi yü okuyordum.
Üzerimde simsiyah bir cübbe vardı. ve bütün kalabalığa dua
ettiriyordum. Bu şekilde gördüm.
Ramazanın içinde ise siz abdest alıyordunuz, bende size
testi ile su döküyordum. Mübarek ayaklarınız ellerimle öyle
mutlu olarak yıkıyordum ki aklıma geldikçe gözlerim
doluyor hep.
Ömrüm boyunca bu bayramı unutmayacağım, sizin
sayenizde Efendi Babacığım. Eğer bu can var ise, yolunuza
feda olsun. Her an hazırım. Mübarek ellerinizden öperim,
67
69
Nüket Annemizin de bayramını kutlar ellerinden öperim..
--------Sarraf olsam biçemem ki pahanı
Kurban etsen azdır yoluna canı
Aşkın ile bulur gönül kemali
Çözmekle bitmeyen sır Terzi Babam
Bu aşka düşeli ağlar coşarım
Düşümde el öptüm vuslat yaşarım
Ben garib pervane size koşarım
Marifet güneşim Nur Terzi Babam
Bu sefil eroğlu kurban yoluna
Ömrü hediye etsem değmez teline
Kalmadı kararım döndüm deliye
Hasbahçe bağbanı gül Berzi Babam....
Efendi Babacığım,size yazdığım şiirim bu. Hatam varsa
beni bağışlayın. Sizi gördüğüm sohbetinize katıldığım gün,
sizi üzdüm mü densizliğim oldu mu diye gönlüm öyle
kanıyor ki, çok özür dilerim beni bağışlayın ne olur.
Do… Kü… Er…..
------------------Terzi Baba. (28/08/2013)
Hayırlı günler Me… oğlum. İyi niyetlerin için sağolasın.
Hamdolsun şimdilik iyi sayılırız İnşeallah sizlerde hep
birlikte iyisinizdir. Cenâb-ı Hakk gönlünü açık, bedenini kavi
eylesin. Bahsettiğin durumlar bazı kimselerde daha bariz
olarak ortaya çıkar, bazılarında daha az olur bazıları da
farkında olmazlar. Her hangi bir şeyin farkında olan kimse
tabî ki onu daha iyi değerlendirir. Bu açık olarak "Ve ne
fahtü fihi min Rûh-î" "ben ona Rûhum'dan nefih ettim/
üfledim" hakikanin yaşantısıdır diyebiliriz. Ancak bütün
bunları, hakkımızda fazla büyütme, hayat bu belli olmaz bir
68
70
gün üzerimizden eksi bir şey zuhur eder üzüntüye sebeb
olur, bizde bu dünyanın sıradan insanlarından biriyiz.
İstiğfarlardan hangisini çeksen olur, sadece estağfirullah
demek te yeterli olur.
İzmire İnşeallah Eylül-ün (17) sinde geleceğiz kısmet
olursa cum'a günü aynı yerde gene görüşürüz.
Zuhuratların güzel Yolunda belgesel seyretmek güzel
ismi üstünde "belge" ma'nâ belgelerinin farkına varmaya
çalışmak, buzullardan yukarıya çıkmak güzel, fikir
yükselmelerine çıkmak olur. Ve buzun aslı sudur suda
ilimdir onlar eridilçe ilim ortaya çıkacaktır. Cesedi görmek
gönlünde olan bir dünya nefsani sevgisinin de aşıldığını
göstermektedir, gergedan mükâfatının verilmediği iyi olmuş
çünkü o mahlûk nefsin biraz kuvvetliliğini ifade eder,
verilmemesi üzülünecek bir şey değil eğer alsalardı onu
kendilerinin öldürmesi lâzım gelecektiki bu daha zordu.
(ABD) donanması. Yani Amerikan, (Abd) "abdiyyeti"nin
kulluğunun ne kadar sığ olduğu gemilerinin yani ilim
araçlarının arızalı ve sığ/derinliği olmadığı, öyle bir yerde
bile battığı/hükümsüz kaldığı anlaşılabilir.
Zâten hayat sahnesinde hep birer oyuncuyuz.
Hepsi güzel yolunda, Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib
eder İnşeallah. Soruların olursa not al gelince incelemeye
çalışırız İnşeallah.
Dünya ahret işlerinde başarılar dilerim, selâmlar hoşça
kal Efendi Baban.
------------------Me…. Ak….
(26/08/2013)
“Zuhuratlar”
Efendi Babam.
Ellerinizden saygı ve hürmetle öper, Cenâb-ı Hakk’tan
sizlere sağlık, sıhhat ve afiyet vermesini en içten dileklerim
niyaz ederim. Cenâb-ı Hakk, beni ve diğer evlâtlarınızı sizin
yol göstericiliğinizden mahrum bırakmasın inşallah.
69
71
Efendi Babam, son zuhuratlarımı göndermeden önce,
müsaadenizle, sizinle bir şey paylaşmak istiyorum. Geçen
hafta, telefonda size üç harflilerin ma’nâ âleminde beni
rahatsız ettiklerinden bahsetmiştim. Sizinle konuştuktan
sonra, içime öyle bir ferahlama, öyle bir enerji geldi ki
anlatamam. Geceleri gözüme uyku girmemeye başladı, çok
az uyuyabiliyordum ama bundan rahatsız da olmuyordum.
Hatta vücût ısımda belirgin bir artış oldu. Bu fiziksel bir
şeydi (yani psikolojik olarak uydurduğum bir şey değildi).
Bir enerji ve bir dinçlik yüklemesi oldu üzerimde;
zikirlerimde ve ibadetlerimde, (tabirimi caiz görün lütfen
Babacığım) adeta dopingli bir güreşçi gibi meydana çıkmaya
başladım.
Efendi Babam, bu tam olarak biat sonrasında yaşadığım
fiziksel ve ruh-î duruma tekabül ediyordu. Biatten sonra da
bu halleri yaşadım. Geriye dönüp baktığımda görüyorum ki,
bu halleri bir kere daha yaşamışım. Daha huzurunuza
çıkmak nasip olmamıştı, sadece telefonda bir iki kere
konuşmak nasip olmuştu. İzmir’e gelecektiniz, istersem
sohbetinize katılabileceğim şeklinde bir izin vermiştiniz
bana. Daha, ne ders vermiştiniz, ne de evlâtlığa kabul
etmiştiniz. İzmir’e gelmenize bir hafta kala, bana bir haller
olmuştu. Yine uyuyamaz olmuştum, ama o kadar az uykuyla
hiç o kadar dinç olduğumu hatırlamıyordum. İnsana en zor
gelen sabah namazlarına bile adeta koşarak kalkıyordum.
Sanki doping almıştım. Bir de, siz gelene kadar bir hafta
boyunca, ağzımı bıçak açmamıştı. İnsanlar, yemek
aralarında ve molalarda, güler eğlenirken, nefsi sohbetler
yaparken, ben bir kenarda, ki eskiden o sohbetlerde başı
çekerdim, ağzımı bıçak açmadan oturuyordum. Efendi
Babam, bu nasıl bir şeydir ki, daha sizinle herhangi bir
evlâtlık ilişkisi tesis edilmemişken, hatta ve hatta daha
fiziksel bir görüşme bile gerçekleşmemişken, üzerimde bu
kadar büyük bir tesiriniz olabiliyordu... Bu nasıl bir şeydir ki,
üzerime çullanan üç harfliler bir telefon konuşmasından
sonra beni rahat bırakıyor, ve ruhani olarak büyük bir enerji
çoğalması yaşıyor, zikirlerime dört elle sarılır hâle geliyordum.
70
72
Efendi Babam, bilmiyorum, ama size bu satırları yazmak bile
içimi hem ferahlatıyor, hem de tarifini yapamadığım bir
coşku ile içimi dolduruyor. Ve git gide, hayatımın merkezi
teşkil etmeye başlıyorsunuz, ya da ben bunun farkına
varıyorum. Eskiden sizin sohbetlerinizi zahiri olarak
dinlerdim. O sohbetlerdeki ilm ve irfan için. Ama şimdi
farkediyorum ki, mürşid ile mürid arasında, günlük dille, dile
gelemeyen farklı bir boyut var, sadece o sesi duymak bile
insanı pişiriyor. Aradaki fiziksel uzaklık bu yüzden çok büyük
dezavantaj, ama Cenâb-ı Hakk, her zorluğun yanında bir
kolaylık da veriyor, tekrardan yola koyulmamızı istiyor.
Efendi Babam, işte ben mp3 çalarımı sizin sohbetlerinizle
doldurdum. Boş kaldığım her anda, bir sohbetinizi açıp
dinliyorum. Bunu sadece ilm ve irfan kazanmak için değil,
boş vakitte mevzi kazanacak olan nefsime set çekmek için
de yapıyorum. Çünkü gözle görülür ilm ve irfan kadar, o
sohbetlerde gözle görülmeyen bir frekansın, için için gönlümü pişirdiğini ve kötülüğü emreden nefsime, hakikatini, o
farkına bile varmaksızın, hatırlattığını düşünüyorum.
İşte o yüzden, o içten duygularımla, Cenâb-ı Hakk’tan
önümde açtığınız yolda, hakkıyla çalışmayı ve mesafe kat
etmeyi lütfeylemesini niyaz ediyorum.
Efendi Babam, aşağıda zuhuratlarımı gönderiyorum.
Artık sayıları gayet azaldı. İlgileriniz için Allah sizden razı
olsun. Bu arada, zikirlerimde olan 101 istiğfar konusunda bir
şey danışmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, çok çeşitli, istiğfarlar
var. Siz, hangisini tavsiye edersiniz? Aynı şeyi salâvat-ı
şerife konusunda soracaktım… Siz hangi Salâvat-ı tavsiye
edersiniz? Efendi Babam, bir de şöyle bir durumum daha
var: Evimizin yapısı gereği, zikirlerimi bazen, yatak
odasında yapmak zorunda kalıyorum. Ayşe validemiz,
Efendimizin (s.a.s.) yattığı yerde namaz kıldığından
bahsetmiş. Bu konularda doğru bilgiye ulaşmak her zaman
mümkün olmadığı için, bir de size danışmak istedim.
Bu arada Efendi Babam, yakın bir vakitte İzmir’e
geleceğinizden bahsetmiştiniz. Geliş tarihiz belli oldu mu?
71
73
Cenâb-ı Hakk en kısa sürede huzurunuzda bulunmayı
fiziksel olarak da nasip eder inşallah?
Efendi Babam, mektubumu bitirirken, Cenâb-ı Hakk’tan
sizi başımızdan eksik etmemesini niyaz eder, hürmet ile
ellerinizden öperim.
En içten saygılarımla
(1) Rüyanın hatırlayabildiğim ilk yeri, El….. (eşim) bir
yer yatağında yatmışız, tam tekrar yatacakken, bababım
(Lü…..) kalktığını duyuyoruz. Herhalde El….’e biraz
beklemesini söylüyorum. “Bir babama bakıyım” diyorum.
Ancak babam evin içinde dolaşıyor, hiç uyuyacak gibi değil.
Ben de ona eşlik ediyorum. O sırada televizyonu açıyor.
Haberler gibi bir şey var. Haberlerde Putin’den bahsediyor.
Daha sonra bir belgesel başlıyor herhalde. Emin değilim
ama Elif, ben ve oğlum (Cem Asım) bu belgeseli izliyoruz.
Belgeselde insanlar bir yerlere tırmanıyorlar. Önce bir
kayalığı tırmanıyorlar. Kayalığın bittiği yerde buzullar
başlıyor. Artık biz izliyor muyuz yoksa ekibin bir parçası
mıyız bilemiyorum. Biri bu belgesel içinde, bu tırmanma
serüveninin detaylarını anlatıyor. Buzullara gelindiğinde, o
vakte kadar ekip içerisinde uyuklayan biri grubun liderliğini
eline alıyor, inanılmaz hareketler ile dimdik buzullara
tırmanmaya başlıyor. Akıl almaz bir güç ve çeviklik ile
buzulları tırmanırken, diğeri ya da diğerleri onu takip ediyor.
Bu arada tırmanılan buzulların kubbe şeklinde olduğu ve
dikkatli bakılınca camii kubbeleri gibi desenler ile süslendiğini görüyoruz.
Bir süre sonra zirveye varıyoruz. Ekiptekiler, zirvenin
tepesinde hep birden tepinmeye başlıyorlar. Tırmanırken
buzulları ister istemez zorladıklarını, sarstıklarını, dönüş
yolunda kendilerini taşıyamayacak buzulları bu yöntemle
şimdiden çökerttiklerini söylüyorlar. O sırada, bir tanesi
geliyor, elinde üst üste konmuş iki küçük kafes veya tel
sepet gibi bir şey var. Şöyle diyor: “deprem olduğunda
hiçbir kapı dışarı doğru açılmaz, kapılar her zaman içeri
doğru açılır.” Bunu derken, elindeki kafeslerden üstte olanı
72
74
hep bir yana doğru gidiyor.
Daha sonra ekip bir yere veya birine gidiyorlar.
Dönmüşüz, o kişi veya yerden ödüllerini istiyorlar. Herhalde
yolculuk için bir ödül vardı. İstedikleri gergedan. Ödülü
verecek kişi, ellerinde gergedan kalmadığını söylüyorlar.
Başka bir şey verelim diyorlar. (Başka bir hayvan olabilir,
ama emin değilim) Ama sonuçta ödül olarak gergedan
istiyorlar ve ödülü verecek kişi ellerinde gergedan kalmadığını söylüyor. Bu ekipte biraz hayal kırıklığı yaratıyor.
Daha sonra, El.., ben ve oğlum bir demiryolu kenarında
buluyoruz kendimizi. İnsanlar istasyonda toplanmışlar.
Yakından bakınca trenin birini ezdiğini görüyoruz. İnsanlar
raylarda toplanmışlar, ama trenler onların arasında vızır
vızır dolaşıyorlar. Bu arada Cem Asım raylarda oynuyor.
Yanında bir tren geçerken, son anda onu kenara çekiyorum.
Elif’e Cem Asım’a göz kulak olmasını söylüyorum. Bu arada
treninin çarptığı kişiyi merak ediyorum.
Ceset kalkmış herhalde. Biraz sonra, insanların
toplandıkları yere gidiyorum. Cesedi görecem diye bir
yandan korkuyorum, bir yandan da merak ediyorum. Ceset
kalkmış herhalde, cesedin olduğu yerde biraz kan var.
İstasyonda toplananlara, “yine intihar mı?” diye soruyorum.
Hayır diyorlar, 7 yaşındaki bir çocuk ölmüş/ezilmiş diyorlar.
Ezilenin çocuk olduğunu duyunca hüngür hüngür ağlamaya
başlıyorum. Heyecanla, kalbim güm güm atarak uyanıyorum. Rüyamdaki gibi ağlamamak için kendimi güçlükle
tutuyorum.
(2) Bir kalabalık var. Ben içlerinden ayrılıyorum.
Motosiklete binmişim ve gitmeye başlıyorum. Hayatım da ilk
kez bir motosiklete binmiş olduğumdan, kendimi biraz garip
ve heyecanlı hissediyorum. Kullandığım motorun arkasında
başka bir motor daha var (iple benim kullandığım motora
bağlı), onu çekmeye çalışıyorum. Bu arada, polisler takip
ediyor beni. Arkadaki motor hızımı yavaşlattığı için polislerin
veya arkamda beni takip edenlerin bana yetişeceğini
düşünüyorum. Tam o esnada, arkadaki motor çalışmaya
73
75
başlıyor. Meğerse biri (tam emin değilim ama Be…….
olabilir: okuldan bir asistan) binmiş ona ve artık bu sayede
daha hızlı gidiyoruz… Bunlar olurken, yolda birikmiş bir
kalabalık yüzünden durmak zorunda kalıyoruz. O sırada
polislerin yetişeceğini düşünüyorum. Ama panik de
olmuyorum.
Bu arada Be…..’ı görüyorum. Be…. ilk kez bu kalabalıkta
mı gördüm yoksa, arkadaki motorda mı gördüm emin
değilim. Kalabalık toplanmış bir şeyi izliyor. Yaklaşınca
görüyorum ki, Yı… Öz… (gazeteci) Ce.. As..’ı (oğlum)
yıkıyor. Bu olay herkesin önünde sahne gibi bir yerde
gerçekleşiyor. Yı… Öz…’in Ce… As…’ı yıkarken, kolunda bir
gazete olduğunu görüyorum. Gazete ıslanmasın diye
gazeteyi alıyorum. O da o sırada, gazeteyi çaktırmadan
aldığımı söylüyor. Ben ise, gazeteyi okumak için (kendim
için değil) ıslanmasın diye aldığımı söylüyorum. Ve gazeteye
bakmamaya çalışarak (adeta dürüstlüğümü kanıtlamaya
çalışarak) gazeteyi verebileceğim birilerini arıyorum. Aklıma
Be….. geliyor. Ancak bütün aramalarıma rağmen Be….’ı
bulamıyorum. (gitmiş demek ki)
Daha sonra geri dönüyorum. Yı…. Öz… Ce… As…’ı
yıkamış. Ce.. As… bana sarılıyor. Tertemiz. Pür-ü pak olmuş.
Bu arada, bu olaylar bir mağaranın içinde gerçekleşiyor. Bir
deniz altı mağarası. Diyorum ki, geçen sefer burada bir
donanma vardı (ABD donanması) ve yara almıştı. Ama su
sığ olduğu için batmaması gerektiğini söylüyorum. Yı… Öz…
(veya başkası) donanmanın battığını söylüyor…
O sırada kendimi özel bir odada buluyorum. Masalar var,
ve her masanın üstüne özel bir defter gibi bir şey konmuş,
ve uşaklar defterlerin yanına bir kalem koyuyor, ve
kalemlerin yazıp yazmadığını kontrol ediyorlar. Adeta önemli
bir şey imzalanacak ve uşaklar kalemlerin bu esnada bir
sorun çıkartmamasını kontrol altına almaya çalışıyorlar. O
esnada birileri içeri giriyor, bir sahne beliriyor ve içeri
girenler Almanca konuşmaya başlıyorlar. Meğersem bu bir
tiyatroymuş ve oyun başlamış. Oyuncular deminki defter ve
kalemleri ellerine alıyorlar… Bir birlerine Almanca soru
74
76
soruyorlar: kaçta kalkacaksın diye. Ben panik oluyorum.
Çünkü sahnede kaldığım için artık ben de oyuncu olmuşum.
Ne rolümü biliyorum, ne doğru düzgün Almanca biliyorum.
Sıra bana gelmesin diye yalvarıyorum içimden. Sıra bana
geliyor, kaçta kalkacaksın sorusuna Almanca “saat 7’de”
diye cevap veriyorum. O sırada, oyunun birinci perdesi
bitiyor. Rahatlıyorum. Arada hemen sorumluyu bulup,
çıkışıyorum. Diyorum benim bu sahnede ne işim var. O da
bundan birkaç ay önce, kendimin bir kayıt yaptırdığını
söylüyor. Ben bunu kabul ediyorum, ama oyuncu olarak
kayıt yaptırmak gibi bir amaç taşımadığımı söylüyorum. Bu
arada, başka itiraz edenlerde oluyor… tam o sırada okuldan
bir hoca arkadaş (Mu…) ile buluyorum kendimi.
Mu…. ile oturduğumuz yeri bırakıp bir tur atıyoruz (daire
çiziyoruz). Müzik bitmeden bulunduğumuz yere geri
döneceğiz. Müzik bitmeden bunu yaparsak kimse bizi fark
edemeyecek. Turu tamamlıyoruz, bulunduğumuz mekâna
farklı bir yerden giriyoruz. Bir de ne görelim. Bu mekan artık
bir uçak… Uçağa arka kapısından (kuyruk tarafından)
girmeye çalışıyoruz. Ama ortalık hınca hınç dolu. İnsanları
iktirerek yerimize doğru gitmeye çalışıyoruz. Büyük bir
çabayla yerimize geliyoruz. Orada ne görelim. Yerimize
birileri oturmuş. Bu arada uçağın içinde büyük bir konser
verilmekte, o yüzden bu kadar kalabalık. Yerimde oturan
çocuğu kaldırıyorum. Çocuk mızmızlanarak gidiyor. Yerime
oturuyorum.
O sırada artık bir konser salonundayız. Konser devam
ederken, Ba…. (bir arkadaş) ile konuşuyorum. Sonra, bir
yere geçiyorum. Burası bahçe, konserin uzağındayım.
Bahçeyi sulamaya başlıyorum. Bahçe parsel parsel, konser
salonundan uzaklaştıkça, bitkiler azalıyor, gibi. Bahçeyi
sularken, Pı…’ı (eski arkadaşlardan) fark ediyorum. Bahçenin içinde cep telefonuyla konuşuyor, kötü ayrıldığımız için
birbirimizi görmezden geldiğimizi düşünürken, yanıma
geliyor, meğersem konuştuğu cep telefonu benimmiş,
telefonu bana veriyor, ben de demek artık küslük kalmadı
diye düşünüyorum. Hatta onu ıslatmaya bile başlıyorum.
75
77
O sırada, tekrar konser yerine dönüyorum. Hatta bir ara
sahneye bile gidiyorum. Emin değilim ama sahnede Ce…
As… (oğlum) ile karşılaşıyorum. Sonra izleyiciler arasında,
Ba….’ı görüyorum. Pı….’ı soruyorum. Kocasından ve Pı…’dan
bahsediyor, bizim çocuklar diyor… Şaşırıyorum….Allah Allah
diyorum Ba…. onları nereden tanıyor. Ba…. onların
Keçiören’de olduklarından bahsediyor (emin değilim ama bir
Keçiören lâfı geçiyor). Kıyafetim pek müsait olmadığı için
düzgün bir şeyler bulup giymek için gardırobuma gidiyorum.
Kıyafetler arıyorum…
O sırada, bir mutfak gibi bir yerdeyim. Kapı çalıyor. Ce…
As… giriyor içeriye. Bambaşka biri olmuş… Sarılıyorum. Onu
getiren Pı…’ın annesi… İçeride Mu….. ablam (kuzenim) var.
Pı….’ın annesine çay koymak istiyoruz. Şekersiz olsun diyor.
Ben tam bir bardağa koyacakken, son anda kenarda pasta
yapımında (kek de olabilir) kullanılan dolayısıyla da dibinde,
kenarlarında biraz şeker kalmış bulunan bir bardağa
koyuyorum çayı. Amacım, kadıncağızın tatsız çay içmemesi,
bardakta kalan şekerin çayı tatlandıracağını düşünüyorum.
O sırada, Mu….. ablam, o bardağın kirli olduğunu uyarıyor.
Ben de, mu….. ablama bir iki açıklama yaparken uyanmışım.
------------------Terzi Baba.
(28/08/2013)
Hayırlı günler Ni….-Gü…. kızım. Hamdolsun şimdilik
iyiyiz, dünya hali yavaş yavaş yaşamaya çalışıyoruz.
İnşeallah sizlerde iyisinizdir.
Zuhuratların hepsi güzel yolunda, gökten zâten hep
bütün tecelliler gelmekte. Askerlerin ölmesi güzel Âyet-i
Kerîme'de belirtildiği gibi "içi boş başaklara dönmüşler"
diğerleri de güzel Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder
İnşeallah.
Bahsettiğin, hallere pek takılma onlar biraz bir bakıma
fantazi'dir bu dünya ölçülerinde kaldıramayız, bunları
sadece ilmen olduğunu bil ve geç ve bu âlemde sen sadece
bu bedenle varolduğunu bil ki, zâten işin aslı da budur.
76
78
Bedenimizden başka yer de herhangi bir tasarrufumuz
yoktur o halde gerçek olan biz, sadece biziz dışarıda olan
bir biz hayalidir. Hayali olan bir şeyde pratikte kullanılamaz
ve kullanamadığımız şeyde bizim değildir. O nun için bu tür
hallerin hükmü altına girme gör geç ve üzerinde durma.
Burada yaşadığımız bu birimsel hayat buranın gerçeğidir.
Cenâb-ı Hakk her türlü işinde kolaylıklar nasib etsin
İnşeallah.
Sa…..’a çocuklara sana herkese selâmlar Nüket Annenin
de selâmları vardır, hoşça kal Efendi Baban.
------------------Gü…. Ra… (27/08/2013) “Selâmlar”
Efendi Babacığım, inşaallah afiyettesinizdir. Annemle
sizin ellerinizden hasretle öpüyorum. Biriken zuhuratlar şu
şekilde.
(1) Gö…. isimli tanıdık umuma çağrı yapıyor, mesaj
yayıyor, diyor ki, “gökten virdler geliyor taze, taze yastığıma konuyor, alacak olanlar geç kalmasın, onlar kendilerini
biliyor, bana da içten sesleniyor ve diyor ki en büyük vird
sana.”
(2) İki asker “ölmüşler” diyor ki biri, hiç kan yok, fiziki
bir darbe dışarıdan bir müdahale olmadan ayakta öylece
ölmüşler, nasıl olur diyorum. Şimdi artık bunu frekansla
yapıyorlar, içlerini oyuyorlar bir titreşimle, ayakta içleri
çekilerek ölüyorlar diyor. Askerlere bakıyorum canlı gibi
duruyorlar ama kıpırdamadan heykel gibi.
(3) Elbiseler giydiriyorlar ama, hepsi küçük geliyor,
düğmeler kapanmıyor, fermuarlar çekilmiyor.
(4) Bir kutu ayakkabı önüme getiriliyor, içlerinden krem
renkli oldukça sade gösterişsiz klâsik bir model seçiyorum,
tam deneyecekken, topukların farklı model olduğunu fark
ediyorum, sadece topuklarda stil farklılığı var, bunlar farklı
diyecek oluyorum, bunun sorun olmayacağını tam tersi
daha güzel ve hızlı gideceğim ve bunu kimsenin fark
etmeyeceği söyleniyor.
77
79
Babacığım bu son anlatacağım şimdiye kadarkilerden bir
hayli değişik. haddimi aşan şeyler söylemek istemem,
affınıza sığınarak olan biteni aynen yazıyorum. Boşlukta
salınıyor gibiyim ama heryeri kaplamışım, tarifi çok zor bir
hal ile içim dışıma doğru döndürülüyor, içim zâhir dışım
bâtınmış. Aslında bu hep böyleymiş, rumuz sandığım şeyler
apaçık hakikatin kendisiymiş, mecaz yokmuş yani. Zâhir ve
bâtın gerçekten de birmiş. Çünkü bâtınım zâhir olduğunda
görüyorum ki içim sandığım aslında bu âlem diye seyredip
durduğummuş, kendi içim de veya içim sandığımda artık ne
diyeceğimi şaşırdım.
Ya, dolanıp duruyormuşum ve dışarısı sandığım her
varlık, görünen görünmeyen, benim vücudumun bir
yansımasıymış, yansıma da denemez apaçık oymuş işte!!!
tek bir vücut var ve onun inşaası ile zikirde her zerre,
dışarda benden gayrı hiçbir şey yok!!! insanlar hücrelerim
gibi. Herbir organın inşaası için çalışıyorlar. Herbiri görevli,
benim bünyemde !!! Ve ayrıca işi biten- yani sözde ölentekrar ruh olarak bana katılıyor, bende birikiyor, hiç birşey
zâyi olmuyor, herşey dönüşüyor, üzülecek bir şey de yok,
aslen kendimi yiyip içiyormuşum.
Acayip bir hal, böyle seyrettim durdum, ırmaklar damarlarım, tarlalar etim, yıldızlar bulutlar hepsi içimmiş. Müthiş
bir titreşim ve dâimi bir aşk hali. Ciğerler sanki melekut,
alemler de burada, beyin, omurgam, tarifsiz bir durum,
ama,
buna
eminim,
sonra
uzun
süre
kendimi
toplayamadım, içimde bütün bedenimi kaplayan şiddetli bir
yanma hissi, ciğerlerin yanması dedikleri bu mu acaba. İşte
böyle, tam anlatamadım çünkü bu zevki kelimelere dökmek
pek mümkün görünmüyor ama evet HER ŞEY KENDI LİSANI HALİYLE ZİKREDİYOR. Nasıl etmesin ki?. Efendi Babacığım. Bu zuhurat sonraya da tesir etti. Herşeyi ilk defa
görüyor gibiyim, dokunmak ve herşeyle konuşmak gibi
devamlı içimden muhabbet etme isteği duyuyorum, ve
sanki cevap da alıyorum, neşeli bir hal, ancak içimde müthiş bir yanma var, sanki ciğerlerim yanıyor.
Hürmetler ederim. Nüket anneme de selâmlar.
78
80
------------------Me… Ak… Ka… (28/08/2013) “Teşekkür.”
Efendim Allah c.c. razı olsun sizden.
Ne iyi etmişsiniz de kayda almışsınız sohbetlerinizi.
Benim için ne büyük kolaylık oluyor bilemezsiniz. Yemek
yerken, iş yaparken, yolda dinleme fırsatım oluyor böylece.
Sayenizde o kadar çok şey öğrendim ki.
Size sadece teşekkür etmek
ödeyebileceğimi hiç sanmıyorum.
istedim.
Hakkınızı
Ellerinizden öperim.
Me… Ka….
-----------------------Terzi Baba.
(30/08/2013)
Aleyküm selâm Fa…. kızım. Temennilerin için teşekkür
ederim sağolasın. Az da olsa rahatladığına sevindim. Ancak
bu rahatlamanın nefsi olmayıp, huzur mevkiinde olduğunu
da tahmin ediyorum. Nefsi, beşeri rahatlama çobuk geçer
gene farkında olmadığı bir başka sıkıntının içine girer,
çünkü nefsin istekleri bitmez. Mühim olan ise kişinin Rûhun
da ve gönlünde olan İlâh-î huzur rahatlığı dır. Rahatlık,
sözü dahi beşeri bir anlatımdır gerçek duygu ve yaşantıyı
beşeri lisan ile tarif etmek mümkün değildir, ancak ifade
babında kullanılmaktadır ki, başka da çaremiz yoktur. Biz
buna "Mutmain"nî lik diyelim.
Mutmain, tasavvufta bir mertebe olduğu gibi, aslında
bütün mertebelerin de kendi düzeyinde mutmainniliği
vardır. Mutmain olmanın yolu ise "gerçek doğru ve gönül
tarafından tasdik edilen bilgidir." Bunun dışındaki
yaşantılara daha çok duygular ve hayaller hâkimdir. Onun
için her içine gelen duygu bilgi ve düşenceleri hemen
gerçektir diye tatbikatına başlamadan, tarafsız bir düşence
ile akıl süzgecinden geçir, ondan sonra uygun ise
tatbikatına başlarsın. Böyle yaparsan gereksiz yorulmaz
79
81
gerilmezsin hayatın daha dengeli ve bereketli geçer. Bu
beden, elbise ve aracımız, bize ömür boyu lâzım olacaktır,
üzerine gereksiz fazla yük yükleyerek onu zamanından
evvel çökertmeyelim. O zaman işimiz daha da zorlaşır.
Babanın ismini şunun için sormuştum! Çünkü zuhuratlar
da isimler sûretlerden bazı yerlerde daha mühimdir.
Belirtiğin iyi olmuş. Seninde bildiğin gibi "Adnan" Peygamberimizin büyük dedelerinden dir. "Abdullah" ise kendi Babasıdır. bâtın âleminde "Baba" "Akl-ı kül-"ü "Anne" ise
"Nefs-i kül-"ü ifade etmektir. Hâl böyle olunca o resmi sana
veren zâhir yönüyle zâhir baban, bâtın yönüylede Bâtın
Babandır. Yani resim sana iki yönden de verilmiş. Oldukça
güzel. Gözlerin evvelâ kapalı olması daha henüzbasarın açık
ancak basiretin daha açık olmamasını ifade eder.
Daha sonra açılmış olması yaşının da daha ileri olması
zamanla bu idraklere ulaşacağını göstermektedir diyebiliriz.
Mi'râc dönüşü "bana bakan Hakk'ı görür" diye buyuran
efendimiz "ben bir aynayım bana bakan kendini görür"
ifadesiyle evvelâ ona baktığımızda kendimizi rörürüz ve ne
görmüş isek bizizdir yoksa onun gözü kapalı olmaz. O
Risâlet aynasında kendimizi gördükten ve kendimizi
tanımaya başladıktan sonra da, gene aynı ayna da "hakk'ı”
görmeye başlarız. Bu zaman da bizim Peygamberlik
makamına bakışımız değişmiş olur. İşte peygamber Efendimiz zâhiri ile halkı, bâtını ile de Hakk'ı bizlere göstermektedir ki. Bu yüzden de habibullah'tır.
Kaza ve kaderle kısmen ilgili olarak sana (62 Bir ressam
hikâyesi) isimli çalışma dosyasını göderiyorum, kişiye
değişik ufuklar açacağından takıntılı halleri varsa, onlarıda
uzaklaştırır, hayatın ve kişilerin meselelere ne kadar
değişik yönlerden baktığını ve hadiseler hakkında tek taraflı
yorum yapılmasının, zamanla kişiyi zora sokabileceğini, bir
hadisenin diğer şahışlar yönüylede değişik algılanabileceğini, ve bu yüzden hoşgörü vasfının çok elzem olduğunu,
ve kısmende olsa kişilerin başka doğrularının da
olduğunu anlamış olurlar.
80
82
Yazacağın bazı şeyler olursa vakit bulunca yazarsın
ancak sıraya göre olduğundan hemen cevap veremiyorum.
Selâmlar dünya ahret işlerin kolay gelsin. Hoşça kal, Terzi
Baban.
------------------Fa… Ha… (29/08/2013) “Teşekkür”
Selâmün Aleyküm çok Muhterem Hocam,
Evvela hürmetle ellerinizden öper, yazıma verdiğiniz
ihtimamlı cevaplar için teşekkür ederim, Allah ömrünüzün
bereketini, gözlerinizin nurunu artırsın İnşallah.
Okuldan gelir gelmez aldım mailinizi ve inanın nefes
almadan okudum adeta. Günlerdir tecelligahı olduğum ElKabıd (Daraltan), şükürler olsun yerini El-Basıt (Açan)
sıfatına devretti dualarınızla. Akabinde tek tek varlığından
haberdar bile olmadığım kapılar açıldı. İlki şu şekilde oldu.
Hocam belki bana kızacaksınız sabırsızsın diye ama
çok haklısınız. Bunu şu yüzden söylüyorum, mailiniz
okuduktan sonra derin bir nefes aldım, besmelemi çektim
ve Füsusü’l –Hikem’i kaldığım yerden okumaya başladım.
Ya’kubiyye Fassında 13. Bölümde (454. sayfa)
(İşte bunun için Resul (a.s.) “Festekım kemâ
umirte” yani ”Emr olunduğun gibi istikamet üzere
ol” (Hud, 11/112) sözünün, içinde barındırdığı
şeyden dolayı, "Hud suresi ve benzerleri beni
ihtiyarlattı" buyurdu. Şimdi onu "Kemâ umirte yani
emrolunduğun gibi ol" ihtiyarlattı. Çünkü o bilmez
ki, iradeye uygun olan şeyle mi emr olundu? Ta ki o
şey olsun; veyahut iradeye muhalif olan şeyle mi
me'mur oldu? Ta ki olmasın. Ve hiçbir kimse, irade
hükmünü bilmez. Ancak muradın gerçekleşmesinden sonra bilir. Allah'ın basiret gözünü açtığı
kimse istisnadır. Şimdi imkân dahilindeki aynlar
sabit oldukları halde, oldukları hal üzere idrak eder.
Böyle olunca bunun üzerine gördüğü şeyle hükmeder (13).
81
83
buyuruyor ve açıklamasını da şu şekilde yapıyor :
Şimdi Resul (a.s.) "emr-i teklifi"yi tebliğe
me'mur olmakla beraber, acaba "irade"ye uygun
şeyle mi me'mur oldu ki, o şey gerçekleşecektir.
Veyahut "irade"ye muhalif olan şeyle mi me'mur
oldu ki, o şey gerçekleşmeyecektir. Bunu bilmediği
yön ile ızdırab duyar. Çünkü Resul, halkı da'vetle
kayıtlı iken, kulların a'yan-ı sabitelerindeki isti'dadlarından ve icabet edip etmeyeceklerinden örtülüdür. Eğer da'vete icabet etmeme durumu isti’dadın
da bulunanlara vakıf olsa, onu da'vet etmekten
yana gevşeklik gelir ve da'vet işinde noksan üzere
olur ve bu şekilde de, aynlar arasında farklılık olmaması icab eder idi. Resul bu örtüye dayalı olarak,
da'vetin "irade"ye uygun mu, yoksa muhalif mi
olduğunu bilmez. O ancak da'vete me'murdur.
Kısacası Peygamber Efendimiz (S.A.V) , (benim
anladığım kadarıyla) Vakıa Suresindeki üç sınıftan
üçüncüsünün halleri yüzünden değil, davet ettiği
insanların istidatlarının ne doğrultuda olduğunu bilmediği
yönüyle ızdırap çekmiş.
Bu durumda sizin de buyurduğunuz üzere “sakin
olmak” lâzım dedim ve bahsettiğiniz kitabı (HZ.
PEYGAMBER EFENDİMİZİ RÛ’YA-DA GÖRMEK) okumaya
başladım. Allah Sizden ve emeği geçen herkeslerden razı
olsun, insanın bakışındaki manzarayı değiştirecek bir eser
olmuş elleriniz dert görmesin. Benim için İkinci kapının
eşiği oldu bu kısım. Okuduğum yere gelene kadar benim
manzaram nasiplenebildiğim ölçüde değişti galiba
şükürler olsun. Şimdi en azından 3. sınıf olmanın korkusu
vehimden kaynaklı bir korku olabilir diyorum.
Kitapta, 40. Sayfadaki Atâ Efendi’den nakledilen
hikâye sonrasında Peygamber Efendimizin (s.a.v) “Ben
aynayım bana bakan kendisini görür” Hadis-i Şerifinden
sonra şu temenni geçti içimden. “İnşallah gözlerim
hakikate tam açılmasa da aralanır, bu yolda saçlarım
82
84
ağarsa da.” En doğrusunu Allah bilir.
Üçüncü kapıdan ise bugün geçtim galiba. Okula
gittiğimde öğle yemeğinden sonra içimde inanılmaz bir
istek oluştu Füsusü’l–Hikem’i okumak için. Ancak o
saatlerde (okulda iken) bunu yapmama getirilen yasak
yüzünden (ki yerinde bir karar olarak kabul ettiğim bir
yasak bu) açıp okuyamadım bir türlü. O istekle saat 16 30
a kadar kendi dünya işlerimle ilgilendim. Ama bu arada
sürekli çekiliyorum bir yerlere doğru. Bir taraftan Füsusü’l
–Hikem “gel” diyor içimden, bir taraftan İbn-i Arabi
Hazretleri çağırıyor “hadi” diye. Bir kulağımdan “Vahdet-i
Vücut” giriyor, diğer kulağımdan “a’yân-ı sâbite” çıkıyor.
Hocam çok tuhaf bir şekilde de önümdeki işim de tıkır
tıkır devam ediyor, üstelik daha önce içinden çıkamadığım
kısımlar bir bir çözülüyor.
Bu süre içerisinde de odaya bir aday öğretim üyesi
getirdiler, “sınavı burada yapabilir miyiz” diye sordular.
Ben de “elbette” dedim, soru kağıdını kendisine verdiler, o
diğer masaya geçip sınava başladı. O sınav olurken ben
de az önce anlattığım hal üzereyim. Bu arada sınavı hangi
fakültenin yaptığıyla ve sorularla ilgili en ufak bir fikrim
yok. Saat 16 30 civarında sınav bitti ve “nasıl geçti
sınavınız?” diye sordum. Hocam verdiği cevap aynen şu :
biz ilahiyatçılar için İbn-i Arabi Hazretlerinin fikirleri
tasavvufun logaritması gibidir. Yani matematiğin en zor
olan konusu gibi. Bütün sorular ordan geldi. “Füsusü’l –
Hikem”, “Vahdet-i Vücut”, “ayan-ı sabite”. İçimden
Sübhanallah dedim ve kendine “keşke daha önce
söyleseydiniz, hazine bilgisayarımda mevcuttu” diyip
güldüm. Bana inanmadı önce, sonra bir ara gelip almak
istediğini söyledi ve gitti.
Hocam, son olarak mailinizin bitiş cümlesi öyle isabetli
yerden vurmuş ki “Rabbim, tevafuk değil de nedir” diyip
hamdettirdi yine. Çünkü Mevlâ’nın söylediği şeylerin
güzellikteki isabeti, babamla çok yakın bir zamanda
muhabbet konusu olmuştu. Ve o da cümleyi aynı ma’nâya
gelen bir sözle bitirmişti. “Vaki olanda hayır vardır”.
83
85
Duanın kabulüyle ilgili bütün vehimlerim de bu söz
sayesinde tuzla buz olmuştu. Oysa ki “Mevlâ görelim
neyler, neylerse güzel eyler“ sözü çocukluğumdan beri
yanıbaşımdayken nasıl da görmemişim bunca yıl. Demek
ki buyurduğunuz gibi zamanı varmış hakikatinin idraki
için.
Hocam, her şey için tekrar tekrar teşekkür ediyorum.
Hani derler ya yaşamak için nefes almak şart diye, benim
içimden geçen de aynen şöyle : “hakikati” yaşamak için
“nefes” almak şart.
Hocam, bendeki zaman zaman hasıl olan bu tarz
vehimlerle ilgili olarak bir de şunu söylemek istedim. Her
zaman böyle ruh halleri yaşanmaz bende, zâten yaşanırsa
“yaşanmaz” olur bu dünya. Özellikle ailem ve dışarıdan
bakanlar için çok kolay bir hayatım olmadığı söylenip
duruldu bana yıllardır. Elbette ki Sizler kadar hayat
hakkında tecrübeye, Hakk’tan gelen ilim ve irfana,
basirete sahip değilim. Ancak uzunca bir süreden beri hep
şuna inandım. “Müslümansam depresyona girmeye
hakkım olamaz”. Girdiysem teslimiyette bi problem var
dedim ve zorlandığım durumlarda kendimi hep dua ile
şarj ettim bi anlamda. Ne zaman teslim olduysam karşıma
hep bir güzellikle çıktı Rabbim. Neden olduğunu
bilmediğim bir korku gelip içime oturduğunda “Allah’ım
ben senden çok korkuyorum” demişsem 10-15 dakika
sonra tesadüfen açtığım Kura’n-ı Kerim’de “Fakat daha
görmeden rabbinden korkanlar var ya, işte onlar için
bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır” âyetiyle teskin
etti beni.
Bazen gaflete düşüp, edepsizce “Allah’ım kendimi
senden o kadar mı uzağa attım da benden yüz çevirip
sesimi duymuyorsun” dediğimde, bütün mağfiretiyle yine
aynı yolla “Şayet kullarım sana benden sorarlarsa de ki:
Ben onlara yakınım, bana dua etsinler icabet edeyim. O
halde onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana
hakkıyla iman etsinler ki doğru yola gidebilsinler” içime
84
86
soğuk sular serpti. Daha bunun gibi birçok şeyle karşılaşıp
hâlâ depresyon diyip tutturmak çok büyük şımarıklık
olurdu benim için.
Hocam gösterdiğiniz ilgi, ihtimam ve dualarınız için
tekrar diyorum ki Allah Sizler’den razı olsun, irşadınızdan
faydalanmayı
bizlere
nasip
etsin
ve
dualarınızı
üzerimizden eksik etmesin.
Hürmetle ellerinizden öpüyorum, Allah’a emanet olun,
hoşça kalın.
Fa…
NOT: Hocam bu arada mailinizde babamın ismini
yazmamı istemiştiniz. Babamın ismi Ad…, O’nun da
Babasının ismi Ab……
-----------------------Fa… Ha… (31/08/2013) “Teşekkür”
Selâmün Aleyküm çok Muhterem Hocam,
Bir kez daha mahcup oldum size karşı. Çünkü yazılarıma
hemen cevap geldiği zaman “onca işe rağmen acaba sıkıntı
ve zahmet veriyor muyum” diye hayıflanırken bir de sizin
hemen cevap verememenizle ilgili açıklamanız beni çok
mahcubediyor. Bu teveccühten utanıyorum. O yüzden
Hocam, haddim olmayarak bir istirhamım olacak sizden.
Beni sıraya hiç koymayın, ne zaman yazmak isterseniz o
vakit yazın. Benim açımdan hiçbir sıkıntı olmaz. Cevabın
gelmesi başlı başına bir nimetken, nimeti beklemek ayrı bir
lezzet inanın. Tıpkı oruçlunun iftarı beklemesi gibi.
İkinci olarak size yine çok çok teşekkür ediyorum
hediyeniz için. Anlattığınız Hikayenin ait olduğu kitabın
ismini okuyunca gönderdiğiniz hediyeye karşı daha
okumadan anında muhabbet duydum. Çünkü Bostan ve
Gülistan Büyük babamın (babamın babası) kitaplığında en
çok sevdiğim kitaptı. Henüz ilkokuldaydım kitabı okuduğum da ama tamamını bitiremedim. Tabi ki o zamanki bilinç
düzeyinde sadece onu, hikâyelerin anlatıldığı bir kitap
85
87
olarak algılıyordum. Tatil bitince eve dönmek zorunda
kaldım, kendisinden istedim götürmek için ama vermedi,
haklı olarak. Sonra da çocukluk işte unuttum ve şu ana
kadar da hiç adı geçmemişti bu kitabın. Gönderdiğiniz
hediyede de sadece hikâyeyi okuyup kapattım ve kendime
biraz zaman verdim tefekkür için. Çünkü bayram hediyesi
olarak daha önce gönderdiğiniz kitabı hemen okuyup, diğer
okurların yorumlarını görünce kızmıştım kendime. Sen de
önce biraz kafa yorup düşünseydin demiştim. O yüzden
acele etmemeli sanırım.
Üçüncü ve son olarak yine bir teşekkür borcum var
Hocam. O da iki gün önce geçirdiğim normalde beşbuçukaltı saat sürmesi gereken Bartın-İstanbul yolculuğumun
tam oniki saat sürmesi neticesinde bu süreyi sıkıntısız
atlatmamı sağlayan Peygamber Efendimizi Rüyada Görmek
kitabınız. Kitabı cep telefonuma kaydettiğim için insanlar
sinir harbi yaşarken huzur içinde yavaş yavaş okumama
vesile oldunuz, çok dua ettim size ve emeği geçenlere.
Allah tekrar razı olsun, ellerinizin gözlerinizin bereketi
bizlere sirayet etmeye devam etsin inşallah.
Hocam tekrar tekrar çok ama çok teşekkür ediyorum
her şey için. Duanızdan eksik edilmemek temennisiyle
ellerinizden hürmetle ve muhabbetle öpüyorum. Selâmetle
ve Hoşçakalın.
Fa….
Not : Ayrıca zuhuratla ilgili açıklamalarınız için ayriyeten
teşekkür ediyorum. Ancak, Peygamber Efendimizi Rüyada
Görmek kitabınızı okuyunca nefsin tuzaklarından da Allah’a
sığınmanın ne kadar elzem olduğunu fark ettim. Allah
hepimizi özellikle kendi tuzaklarımızdan korusun.
------------------Terzi Baba.
(05/09/2013)
Hayırlı günler Ah… oğlum bilgilerini aldım diğerlerinden
de geldiği zaman onlarla birlikte tekrar göndereceğim,
İnşeallah. Biz kişinin dış kıyafetine bakmayız kişi kendi
86
88
sosyal durumu gereği nasıl giyinmesi lâzımsa öyle giyinir bu
hususta biz kimseye ne bir tavsiyede bulunur ve nede imâ
yollu dahi olsa tesir altında bırakmak istemeyiz. Tabî bu
anlayış sonsuz bir giyim özgürlüğü demek değildir, asil bir
kadına yakışacak genel bir görünümü olması, o kadını daha
değerli ve kıymetli yapar, normal kabul edilebilir bir
kıyafet bizce yeterlidir, başörtüsü şartımız yoktur. Bu husus
kişinin kendi özel değerleri arasında dır. Cenâb-ı Hakk
işlerinde kolaylıklar versin. yeni yerin hakkında hangisi
hayırlı ise orası olsun. Selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
------------------Ah… Se…. (05/09/2013) “dertleşme”
Canımın nuru Efendi babam beni, burayı ziyaret
haberinizle çok mutlu ettiniz, gelmeyi ne zaman murad
ederseniz bir haberiniz kâfi olur rabbimin izniyle derhal fakir
yanınızda olur.
Efendim, bu gün devlet kurasına başvurdum, inşaallah
Ed…. devlet hastanesi veya İs… da bir hastane nasib olacak
her şey uygun giderse ekim ayının 27 sinden sonra
çalışacağımız yer belli olacak şu anda aynı hastanede çalışmaya devam ediyorum.
Eşim ibadetini yapar, kapalı değildir, ancak kendimde
herhangi bir yeterlilik görmediğimden kendisine bu konuları
açmaya cesaret etmedim kendi bahçemi temizlemeden
başka bahçeye yardım etmeye korktum, ancak o bendeki
değişiklikleri görüyor ve bu nedenle eskisinden çok daha
mutlu olduğunu fark ediyorum. Elhamdülillah evde herhangi
bir nedenle gerginlik yaşanmıyor. Elbette kendisine ziyaretinizi söyliyeceğim onun öğretmen olması nedeni ile okul
başlamadan önce okulda bazı çalışmaları başladı, allah izin
verirse katılacaktır.
------------------Terzi Baba.
(08/09/2013)
Hayırlı günler Yu…. oğlum, yorumun güzel olmuş. Eline
87
89
diline sağlık, Genele göre sadece bir adres, amaaan sende
bunda ne var deyip geçilir, ancak tefekkür ehli olmaya
çalışan kimselere her zerre bir Cebrâil'dir. Ârifin dediği
gibi, "emri Hakk irsaline her zerredir Cebrâil" İşte bu
hayatın aslı ve olması gerekeni, en basit tabii gibi görülen
bir şeyin, özünde ne kadar mühim hakikatler olduğunu
idrak etmek, nice büyük gibi olan kerâmet türü, hallerin çok
üstünde olan bir ilmi tesbittir. Gerçek kerâmet eşyanın ve
yaşanan bu hayatın hakikatini idrak edebilmektir. Cenâb-ı
Hakk feyz ve bereketini arttırsın inşeallah. Bu yazını "Terzi
baba 5" kitabına aktaracağım İnşeallah. Cenâbı Hakk her
işinde kolaylıklar nasib etsin. herkese selâmlar hoşça kal
Efendi baban.
------------------Yu… Yü…. (06/09/2013)
Babacığım, bayramdan sonra evinize geldiğimizde, ev
adresiniz hakkında gönlüme düşenleri sizinle paylaşmak
istedim.
TERZİ BABAMIN EV ADRESİ
Adres:100.Yıl Mahallesi Uğur Mumcu Caddesi Atakent
Sitesi, Kat:3 Daire:13
100.Yıl Mahallesi: 10 sayısından itibaren çoklu
sayılar başlıyor. Kur’an’da bir çok yerde 10 sayısına vurgu
yapılır. 100 sayısında hem vahdet hem de kesretin olması
onun kâmil olduğunu da gösteriyor.
1 sayısının yanına kaç sıfır
çokluğun ifadesini gösterir. (T.B)
konulursa
konulsun
100 sayısından sıfırları attığımızda bir kalıyor o da
Ahadiyet mertebesi. 100 sayısını sıfırları ile değerlendirirsek vahdette kesreti ifade ediyor.
Uğur Mumcu Caddesi: Uğur ve Mumcu. Uğurlu ve
kendinde uğursuz diye bir şey söz konusu değil. İnsân-ı
88
90
Kâmil’de uğursuzluk olur mu? Yaşatmaya gelen,
beşeriyetinden öldürüp İlâhi benliğiyle dirilten ve rahmet
olanda uğursuzluktan bahsetmek mümkün değildir.
Mumcu; zulmeti ortadan kaldırmak için, karanlıkları
aydınlatmak için kullanılan bir araç mum. Etrafına ışık
saçan, dalâletten hidayete eriştiren elindeki ışık ile,
câhillikten ilimle hayat bulmaya vesile olan, mum tutan.
Mum’da iki tane M harfi.1. Hakikati Muhammediye’ye
2. ise onun en kemalli zuhur mahalli olan Hz. Muhammed’e işaret. Mumcu’da bu yolun varislerinden. Mum
tutan, MuM’u tutan. Hem zâhir hem bâtın Hakikati
Muhammedi’yi tutan ve insanlara ona tutturan.
“Mum dibine ışık vermez.” Zahiri olarak böyle olsa da
batıni mâ’nâda, dibi olmadığı için sorun yoktur. Dibi
olmak demek kayıtlanmış olmak demektir. Herhangi bir
kaydı olsaydı dibine ışık vermezdi.
Atakent Sitesi:
Ata-Kent. Ata kenti. Bâtınen
beslendiği atalarının kenti. Ârifler diyarından beslenen.
Atalarından aldığı tevhidi hakikatlerle yetişen ve
yetiştiren. Kent, şehir yani Medine. Köy değil, Medeniyetin
olduğu yerde yetişen; ilmin, bilginin medenilerin yaşadığı
yerden beslenen. Medine’li olan en büyük atasından aldığı
irfaniyetle arif olan.
A –Blok: A, alfabede ilk harf, Arapça’da Elif’e karşılık
gelir. Elif’te Ahadiyet mertebesini ifade eder.
No:5: Beş Hazret, İnsân-ı Kâmil.
Kat: 3: 3. kat, Hakk’al Yakin mertebesi.
Daire: 13: Hakikatul Ahadiyyetul Ahmediye
13 aynı zamanda en uğurlu sayı.
Terzi Babamın evinin yani gönlünün olduğu muhite
giden otobüsün numarası 7, yedi nefis mertebesinin
kiminle aşılacağını da gösteriyor.
Yaşadığı il Tekirdağ, plakası 59:5+9:14
89
91
Üçler, beşler, yediler, hepsi bu adreste toplanmış.
Aslında her şey ne kadar da açık, görene.
-----------------------Terzi Baba.
(21/09/2013)
Hayırlı günler Muratçığım hamdolsun şimdilik sağlığımız
yerinde sayılır.
Yazdıkların güzel olmuş eline diline sağlık. Bizden de
herkese selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
-----------------------Ca… Pa…
(19/09/2013) “İzmir”
Efendi Babacığım Hayırlı Akşamlar, İzmir'de olduğunuzun haberini aldık. Cenâb-ı Rabbül Âlemin kolaylıklar nasip
etsin..
Canlara da Selâm Ederiz.
Hürmet ve Muhabbetle, Necdet Babamız ve Nüket
Annemizin ellerinden öperiz.
TERZİ BABA’M İZMİRDE…
Yine güneş doğdu. Isındık. Huzur ve mutmainlik indi
üzerimize. Hamd olsun.
Bugün sorulanlar
bırakıyorum;
üzerine
cevabları
Terzi
babam’a
“Nefsi sevgiler geçicidir. Çünkü beşeriyete aittir.
Beşeriyet menfaat getirir. Menfaat giderse sevgi de biter.
İlahi sevgi ise ruha aittir. Tadı ise huzur ve mutmainliktir.”
“Kevser musluğunu kişi kendi açamaz. Açan olmalı.”
“Hakk kelimesi iki kaf ile yazılır. Bir tanesi halka makam
açabilmek içindir.”
“Kişi önce halka bakar sonra Hakkı görür. Afaktakini
90
92
enfüse indirir. Veya önce hakkı görür sonra halka geçer. Bu
da enfüstekini afaka çevirmektir. Kişi her ikisini de görür. ?
tevhid ehli olur…”
“Âlemde mutlak ölçüler yoktur. “
“Kişi ne üzerine yoğunlaşırsa diğer faaliyetler eksik kalır.
Hepsine birden yetişemez. Zahid, abid, şakir …olur. Bu
yüzden azalttığının yerine başka şey koymalıdır.”
“Nafilelerle yaklaşılır. Yaklaştıktan sonra ilimle devam
edilmelidir.”
“Şehadetin gaybı ilmi ma’nâ da yaşanır. Bir de mutlak
gayb vardır ki orası bilinmez. Önce buradaki gaybı bulmak
gerek. “
Ni… Ma….
*************
Bekâbillâh Risâlet “Abam/kisve/elbise” İbrâhîmiyet' de
Güneşin Fecr Neyi ile aydınlandık. Zuhur ve Muhammed'
ül Emin izi, işareti yanımızda.... Hakikati Muhammed-i
gönlümüze doğdu....
Hazreti şehadette sorulanlar Zahmet,, Rahmet, Ahmet
Necdet Vahidiyet ballarından ikram edilen Bekâbillâh Risâlet
Abama bakıyorum.
Fes ve kisvenden seni seçicidir. Fenâfillâh ve Bekâbillâh
“53” rüyetle bahş olunur. “5” Hazret mertebesini rüyet ilmi
övme senin için Rahmân, Rahîm.
Fenleri övme ise keder ulaştırma elbisesinde ret olunur.
Kardeşlik için elbise ise hüre bahş olunur.
İbrâhîmiyeti seyir, Muhammed’ül Emînliktir…
Museviyet mertebesini kulunu vitriyete diken kişinin
Aşk’ı Elif olan olmalı...
İbrâhîmiyet eli İsmâil, Biismi ziyası Rahmân Rahîm Allah
için. Seni tabir Âhmed senin Risâlet ismin, selâmet
91
93
bulabilmek içindir.
Âhmed’e muhabbetle ah… Ulûhiyet, Bekâ, Vahdet ile zat
ve sıfatı Hakk görür. Aklındaki, gönlündeki Rahmân ve
Rahîm’in yanındakidir. İnsân-ı Kâmil 53 Necdet-i Hakk
görür. Zat, sıfat Ahmed senin için, senin Rabbin için…
Hazreti Şehaddette olması, süflüüi âlemde olanı zat ehli
yapmak içindir. Bir şey dilediği zaman varlıkta görür. İzzet,
Ahmed için olur.
Âdemiyet’le kulluk tam, Fenâ-i Ef’âl, Fenâ-i Esmâ, Fenâ-i
sıfatla olur. İşte o zaman Kûr’an ve ikizi İnsan buluşur.
İkilik işi üzerine Nuru Muhammedi çoklaşırsa, faziletler
gider, kesilmiş olur. Hakk dostunun Nefsine sıfat tecellisi ile
yansır. Zâhid, Âbid, Şâkir olur. Kevser den altı azığın bire
yetmiş veren rüyeti zat tecellisi fakr malıdır.
“Biz”e, Fenâfillâh ile tepelerden ulaşılır. Tepeyi aşınca,
sıfat ve zat eliyle “biz”, Hakikat-i Muhammedi elidir…
Ahad’ın, Şen’iyyete ki “te’ sen” in’in bâyii senin için
Hakikat-i Muhammedi Ümm’ül kitapta zat diye anılır…
Nur-u Muhammedi kulluğun tam bayii sen zahmet ve
rahmet korası risâletindir. Hakk’ın Aynası Necdet Miracın
bayii, senin özün Hakikat-i Muhammedidir.
Mu… Ca… 19-09-2013
------------------Terzi Baba.
(29/09/2013)
Hayırlı günler Fa… oğlum hamdolsun şimdilik iyiyiz.
Tekirdağına döndüğümüzde İnşeallah bayramdan sonra
hem kavacıkta hemde Kasımpaşa Fa… Efendinin dergâhında
kaldığımız yerden sohbetlere devam edeceğiz, Kavacıkta
kasımın ilk pazarı, saat (13) civarı. Kasımpaşa da ise
kasım'ın üçüncü cumartesisi, gene eskisi gibi ikindi
namazından sonra olur herhalde kendilerinede nasıl
uygunsa o saatlerde başlarız. Daha sonra gene görüşürüz
İnşeallah.
92
94
Geçtğimiz süreler içinde zuhuratlarında namaz kılmak
kıldırmak veya Kur'ân okumak gibi sahneler gördünmü?
onu hatırlamaya çalış bakalım ancak çok mühim değildir.
Dergâhlardaki genel zikirler genellikle "nefsin zikirleri"
dir, ancak kişiler bunları ruhani zannederler, nefs hayatı
yaşayan ilmi ma'nâ da kendilerini tanımayan kimseler
bunlarla oyalanırlar, ancak bu tatbikatlar tarikat gereği olan
yaşam süreleridir, kişi kendini tanımaya ve kendindeki İlâhi
gerçekleri okumaya ve anlamaya başladığında bu tür
faaliyetler tarikat mertebesinde olduğundan ve o kişide
hakikat mertebesinin yolcusu olduğundan bu tür faaliyyetler
kendisini bir bakıma geri götürür. Çünki o kişi artık zikrin
ses yönüne değil ilim yönüne doğru gitmeye başlamıştır
"zikir ona denirki fikri aça" fikri açmayan zikir bazı idraksiz
söylenen sözlerin tekrarından başka bir şey değildir çok
tekrar ise şuur olmadığından bıktırıcı olur. Tevhid ehlide
zikir ehlidir ancak onların zikirleri lügat ma'nâsı olan
hatırlamaktır.
Kişi kendi bünyesinde hazır olan esmâ-i İlâhiyyeyi ve
Rabbını hatırlaması ve bilmesi zikrin hakikat mertebesinde
sessiz ve idrakle yaşanmasıdır ki esas irfan zikri budur. Bu
sahaya ulaşan kimsenin sesli zikre ihtiyacı kalmaz. Ayrıca
tarikat mertebesinde ki sesli zikir gayb de olan bir rabba
sesleniştir. Hazır olan Rabba seslenmek, duyuşu ve görüşü
eksik olanların işidir. "Ubeydullah-ı Ahrar" H.z. (kalbini
Hakk'a bağlayanın zikre ihtiyacı kalmaz) der. Ancak bütün
bunlar birer mertebedir şeriatten tarikate geçerken bu tür
toplu ve sesli zikre çok ihtiyaç vardır oradaki kişide nefsî’de
olsa bir muhabbet meydana getirdiğinden bu muhabbet ile
biraz daha ileriye gitme gayreti oluşur. Ancak buradaki
tehlike bir ömür boyu bu halde kalmaktır.
Eğer sâlik-derviş gerçekten yol almak isterse bazı halleri
yaşaması ve bazı halleri yeri geldiğinde terketmesini de
bilecektir. İşte bu yüzden Tarikatten hakikate geçmeye
namzet olan kişi bu sahada zahiri sesli ve toplu zikirlerini
biraz azaltması onun yerine tefekkür zikirlerini koymağa
93
95
başlaması lâzımdır. İşte bu hal dervişe alışmış olduğu bir
yaşam tarzından biraz daha başka bir yaşama doğru kanat
açmaya çalışması kendisine zor gelir ve bulunduğu rehaveti
içinde yoluna sadece tarikat nefsi duygusallık içinde yoluna
devam eder. Kimki gerçek ma'nâ da hakikat mertebsini
kendisine hedef yapmış ise onun gereğini yerine getirmesi
lâzımdır bu da ancak irfaniyyet ilmi ve zikri ile devam
etmekle mümkün olacaktır her iki halde de zikir vardır
ancak biri zâhiri uzakta olan bir rabb'a sesleniş diğeri hazır
olan rabbı hatırlamakla ona yöneliştir.
İşte bu yüzden zikr dilden gönle ilme geçtiği için sesli ve
uzakta olana yapılan zikir zevk ve feyz vermez. Çünkü
oradaki zikr sesin zikridir. Diğeri ise ruhun zikridir. Oradaki
zikkr'den nefs zevk alır, diğer zikirden ise ilim-i ledün
olduğundan ruh huzur bulur. İşte tarikat mertebesinde
yapılan nefsi zikirden geçmek için bunu, yani bu
duygusallığı belirli bir süre durdurmak onun yerine ruhani
duyguyu getirmek lâzımdır ki ebedi olan ve bir türlü
doyulmayan İlâh-i duygu budur, bu ise zâtın ta kendisidir.
Nefsi duygu ise geçici ve bıkılacak duygudur. Bu
sebebten nefs her şeyden bıktığı gibi, bu tür zikirden de
bıkar. Gerçek olan zikri ruh makamına yükselterek yapmaktır ki orada "zikir zâkir mezkûr" bir olduğundan bıkma diye
bir husus olmaz kişi nasıl ki nefes almaktan bıkmaz ise bu
tür ilmi, “cehri ve hafi” zikirden de bıkmaz. Ancak bahsedilen konular birbirini ortadan kaldırmaz her iki türlü zikre o
geçitlerden geçerken mutlak ihtiyaç vardır tehlike oralarda
kalıp oranın kulu olmaktır. Cenâb-ı Hakk yapmaya çalıştığımız her türlü işlerimizi hakkıyla yapmamızı nasib etsin
İnşeallah.
Umarım bu özet izahlar halini anlamana faydalı
olmuştur. Tarikatlerde yapılan zikirler mertebeleri itibariyle
dosdoğrudur, kişi burada bu hallleri yeterli görüp ömür
boyu bu şekilde yaşaması kendi tercihidir, diğer kişilerinde,
diğer kişilerin tercihlerine hörmet etmesi gerekir. Ancak kişi
kendi tercihini bir başkasına, zorla, veya cebren, veya
94
96
ısrarla, en doğrusu dudur, diye aktarmaya çalışması gerçek
bir tavsiye olmadığı gibi, diğer kişinin kişilik alanına
girdiğinden, şahsına hakkı olmadığı halde müdahele eilmiş
olur ki, bu hale kimsenin hakkı yoktur. Birey hürdür ne
türlü yaşam tarzını seçerse ona hörmet edilmesi gerekir.
Cenâb-ı Hakk her birerlerimize Hakk'ın istikametinde en
güzel hürlüğü nasib etsin İnşeallah.
Böylece küçük bir pazar sohbetide oluştu Cenâb-ı Hakk
faydalandırsın herkese selâmlar hoşça kal Efendi baban.
------------------Fa… Bu….
(28/09/2013)
Eyvaallah Babacım;
Hamd olsun bizlerde iyiyiz, sağlığınıza duacıyız Babacım,
Allah valideme saglık, sihhat ve afiyet versin ve başımızdan
eksik eylemesin.
Bu sabah rû’yamda sizden mail geldiğini gördüm üzerine
de sizden mâil geldi, Fettah ismi şerifiyle dersime devam
ediyorum. Geçen akşam Oz.. Abi ile Ka… 'ya
ziyarete
gittik, sohbetlerin devam edip etmeyecegini, devam
edecekse ne zaman başlıyacağını sordular? dergâhda zikir
vardı, eskisi gibi bir zevk alamadım, değişik bir hâl oldu,
bunu nasil tarif edeceğimi bilemiyorum, onlar devran
ederken epeyce düsündüm ve idrak ve tefekkürdeki neş’e
ve zevk çok daha farklıymış, sizin himmeti âlilerinizle
hamdolsun, bunları anlamaya çalışıyorum.
Hürmetle sizin ve annemin ellerinden öpüyorum oğlunuz
Fa…
------------------Terzi Baba.
(29/09/2013)
Aleyküm selâm Yu…. oğlum. Hamdolsun şimdilik iyi
sayılırız burada ki kardeşler evlâtlar ile haşır neşir oluyoruz
bayramdan sonra gelip gene eskisi gibi oradaki
95
97
sohbetlerimize devam edeceğiz İnşeallah. Yaptığın yorum
oldukça güzel olmuş eline diline sağlık, işte bizim
beklediğimiz bu tür çalışmalardır, yani kişiyi üretici olmaya
teşvik etmektir. Kişi üretici olmaz ise sadece tüketici olur.
Üretici olmayanda tükettiğinin gerçekten ne olduğunu
bilemez. Sadece kullanır fakat ne kullandığının da farkında
olmaz çünkü farkında olacak bir kimliği yoktur. Yani hayal
âleminde kendide bir hayal olarak yaşamaktadır. Hayal ise
aslında hiç olmayan bir şeydir hiç olmayan bir şeyden de bir
şey ortaya gelmez.
Âyet-i Kerîme'de bahsedilen düşmanlık Esmâ-ül
Hüsnânın bilinmemesindendir. Çünkü zıtlıkların kaynağı
esmalardır bunlarında zıtlığı sadece ef'âl âlemindedir. O
halde hangi fırka olursa olsun kendini tanımadığı sürece
diğerlerinden kendini ayrı gördüğünden Esmâ-i İlâyye yi
bölmüş olduğundan zâten şirk içindedir. Esmâ-i İlâhiyye yi
bölmek şirktir. İşte peygamberimiz bize Esmâ-i İlâhiyyenin
bütünlüğünü öğrettiğinden tevhid ehlinin gönlünde düşmanlık kalmadı, çünkü onları birledi.
Yanılmıyorsam H.z. Âli (k.a.v.) Efendimizin şöyle bir
sözü vardı. "Düşmanın dahi olsa onunla öyle güzel geçin ki
öldüğün zaman o da arkandan ağlasın" işte bu sözün içinde
de Esmâ-i İlâhiyyenin birliğine olan bakış açısının gizli
ancak, açığa çıkarılmış çok güzel bir ifadesi vardır.
Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah vakit
buldukça bu tür çalışmalara devam edilirse iyi olur. Herkese
selâmlar, hoşça kal Efendi Baban.
------------------Yu… Yü… (28/09/2013)
Selâmün Aleyküm Babacığım,
İnşallah iyisinizdir, Nüket Annemize ve İzmir'deki bütün
dostlara selâmlar.
Babacığım, Âl-i İmrân sûresi kitabınızı okudum
96
98
gerçekten çok istifade ettim. Allah sizden razı olsun,
Siz, biz evlâtlarınız için Allah'ın büyük bir nimetisiniz,
Allah sizi başımızdan eksik etmesin, Sizin irfaniyetinizden
ve hakikatinizden en güzel şekilde istifade edebilmeyi nasip
etsin.
Özellikle Kur'ân-ı Kerim'deki sûreler üzerine yaptığınız
sohbetler, ikiz kardeşimizle buluşmamızı sağladı.
Bundan öncede Kur'an okuyorduk ama okuduklarımız
belli bir şartlanmış bakış açısıyla yazıldığından ve bizim de
şartlanmış bakış açısıyla okumamızdan dolayı gerekli
istifadeyi sağlayamadık. Sizin sohbetleriniz neticesinde
Kur'an'da yaptığımız yolculukta idrakimiz artarken hayretimiz de bir o kadar artıyor. Sizden önce boğazdan aşağıya
indiremediğimiz Kur'an'ı
sizinle beraber gönlümüze
indirmeye başladık Elhamdülillah.
Babacığım, Âl-i İmrân sûresindeki bazı âyetlerle ilgili
olarak gönlüme gelenleri sizinle paylaşmak istedim. Ve sizin
o değerli yorumlarınıza da ihtiyaç duymaktayım.
Hürmetle Sizin ve Annemizin ellerinden öperim.
Âl-i İmrân 103:” Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı
sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan
nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar
idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu
nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir
ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan
kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık
bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
Allah’ın ipinden kasıt İnsân-ı Kâmil’dir. Kim ki ona
sarılırsa ayrılığa düşmez. O ipe sarılmadan önce birbirinize
düşman idiniz, deniyor âyette. O ipe sarılınca düşmanlık
ortadan kalkıyor. Allah’ın ipini elinde tutan bizim için Allah’ın
nimetidir. Onun uzattığı ipe tutunmakla kalplerimiz birleşti.
Allah’ın bu nimeti sayesinde kardeşler olduk. Kardeş olunca
da ayrı gayrı olmadığını anlamış olduk. Ayrı gayrı yok, birlik
97
99
var, tevhid var. Kalpler birleşiyor ve arada muhabbet
oluşuyor. Öncesinde nefsi emmâre ateşinin kenarında iken,
Allah’ın ipine sarılınca bu ateş muhabbet ateşine dönüşüyor.
Aynı zamanda bu âyet Allah esmâsı içinde bulunan
isimlere ve o isimlere mekân olan insanlara da işaret ediyor.
İnsan kendindeki esmânın farkına varmadığı zaman,
kendinde benlik gördüğünden, diğer benlik sahibi insanlar
ile arasında bir düşmanlık oluşuyor. Allah esmâsına mazhar
olmuş bir İnsân-ı Kâmil’in tuttuğu ipe yapışmaya başlayınca,
kendindeki esmânın farkına vardığında, yavaş, yavaş vehim
ve hayalden oluşan benliği İlâhi benliğe dönüşmeye
başlayınca diğer insanları farklı birer insan olarak değil,
birbirine benzeyen yönleriyle görmeye başladığından
ayrılığın olmadığını da anlamış oluyor. Böylece kalplerde
muhabbet oluşmaya başlıyor. Bütün bunların olması Allah
esmâsının mazharı olan Ârifler nezaretinde ve onların
elindeki ipe sarılmakla olur.
Bir başka yönden âyete bakarsak şunu söyleyebilirim.
Allah’ın ipi Terzi’nin elinde. Terzi elindeki bu iple ayrı ayrı
kumaşlara elbise dikiyor. Her biri farklı özellikte olan
kumaşlara yani bedenlere diktiği elbise Takva elbisesi. Dört
parçadan yani dört mertebeden oluşan bir elbise. Hakk’ın
elbisesi ile örtünüyor Terzi’nin elindeki iple dikilen elbise
sayesinde. Allah esmâsına ayna olan Mürşid, Terzi her
bedene göre her esmâya göre dikiyor elbiseyi. Aynı
zamanda elinde her renkten ip var Terzi’nin. Kişinin kalıbına,
kabiliyetine uygun renkte elbiseleri dikiyor elindeki renkli
ipliklerden.
Yani Allah’ın ipinden. Elbise sahipleri tarafından
bakıldığında farklı renklerdeki elbiselerin olması bir ayrılık
gibi gözükse de, aslında esmâların ayrışması gibi. Ama Terzi
tarafından bakıldığında bütün bu renkler bir cümbüşe işaret
ediyor. Renklerin cümbüşü, esmâların cümbüşü. Ortada
ayrılık gayrılık yok. Hepsi Terzi’nin elindeki ipten ortaya
çıktığı için. Nasıl ki bütün esmâlar Allah esmâsından zuhura
çıkıyorsa, farklı renklerdeki bütün elbiselerde Allah
esmâsının mazharı olan Terzi’nin elinden çıkıyor. Allah’ın
98
100
nimeti olan Terzi kalpleri birleştiriyor. (Bakara sûresinde bir
kaç yerde geçen “Ey beni isrâil, size verdiğim nimetimi
hatırlayın” derken aslında gece yürüyenin oğlu olarak biz
dervişlere siz Allah’ın nimetini hatırlamamız gerektiği
belirtilmekte.) Düşmanlık ortadan kalkınca yerini muhabbet
alıyor. Nefsi Emmâre çukurunun kenarından kurtarıyor bizi.
İşte bu bizim için Allah’ın nimeti oluyor. Elhamdülillâh.
Âyetin numarasına baktığımız zaman Terzi’nin elindeki
ipin ucunun nereye bağlı olduğunu da apaçık görmekteyiz.
103 aradaki sıfırı kaldırdığımızda işin hakikati ortaya çıkmış
oluyor. Sıfırı kaldırmadan da çıkan sonuç yine aynı.
10+3=13 âyetin son cümleside âyetin numarasına işaret
eder gibi. “İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık
bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
Âl-i İmrân 104: “İçinizden hayra çağıran, iyiliği
emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun.
İşte kurtuluşa eren onlardır.”
Âyetin numarası 104 sıfır olmadan dikkate aldığımızda
14 eder. Sıfırla birlikte topladığımızda 10+4=14 yine aynı
rakkam ortaya çıkmış oluyor. Yani hayra çağıran iyiliği
emredip kötülükten men eden topluluğun hangi mertebeden
beslendiğini görmüş olmaktayız. Ve kurtuluşa erenlerin de
onlar olduğu belirtiliyor. Hayra çağıranlar aynı zamanda
kendilerine hayır verilenlerdir. Bunun da kimler olduğu
Bakara suresi 269.ayette belirtiliyor.
”Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse
ona pek çok hayır verilmiştir. Ancak akıl sahipleri (Ulu’l
Elbab-kapı sahipleri) ibret alırlar.”
Kendilerine hikmet verilen ve bu hikmet sayesinde de
pek çok hayır verilen, kapı sahipleri olanlar kurtuluşa
ermişlerdir. Onlarda Fırka-i Naciye’dir.
------------------Ca… Pa…
(28/09/2013) “Yıldönü tebriği,”
Efendi Babacığım, Nüket Anneciğim hayırlı ve mutlu
99
101
seneler dileriz.
(Bugün yakaza halimizde nüket annemiz zuhur etmişti,
sebebi bu yıl dönümüymüş)
Es…. ve Se… de yıldönümünüzü tebrik edip mutluluklar
diliyor.
İnşeAllah, şifre sayınız-sayımız da hep beraber evlilk
yıldönümünüzü kutlarız...
Hürmet ve Muhabbet Necdet Babamız ve Nüket
Annemizin ellerinden öperiz.
Efendi Babamın kaynağı olan fakirin yazmış olduğu şiiri
acizane 50. yıl dönümü hediyesi olarak gönderiyoruz.
------------------Ca… Pa…
(29/09/2013)
Murad Hz. Necdet'e bakıyor, Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Efendi Babacığım Hayırlı Akşamlar. Dün göndermiş
olduğumuz şiiri bir dosya yaptık ekte gönderiyoruz.
Sizden gelen kitapları nurama sırasına göre okuyoruz.
62-4 Bir Ressam Hikâyesin de yazıların puanlanması
istenmiş. Üzerinden süre geçti.
Biz yeni farkına varmış olduk. Bu uygulama devam
ediyor mu? Hürmet ve Muhabbet Necdet Babamız ve Nüket
Annemizin ellerinden öperiz.
-------------------
Mu… Hz. Necdet'e bakıyor, Burada Hz.
Nûsret yatıyor.
100
102
Âd…. Bey kardeşim, Efendi Babamız ve Nusret Babam
gönlümde yatıyor demekte, İnşeAllah bizlerede bu yaşantı
nasip olur..
23 Eylül, 2013
23 Eylül günü Umre’de beraber olduğumuz Fransa dan
Adem bey kardeşimizin facebook sayfasın da paylaşmış
olduğu sayfamızda paylaşmış ve üstteki yorumu yapmıştım.
Bunun konu ile ne alâkası olabilir diye düşünülebilir. Âşağıda
ki şiir yazıldıktan hemen sonra aşağıda, Efendi Babam ile
Kâ’be’de Haziran 2013 te çekilmiş olan fotağraflarıda onun
sayfasında gördüm ve onun cep telefonu ile çekilmiş.
“Ene ilm-ü şehrin Ali babuha”
Nüket hanım çevresinin “bab’uha’sı’dır”. Nükte:
(Terzi Baba Gönülden Esintiler 41 – İnci Tezgahı)
101
103
28 Eylül günü işyerinde ki büyük elektirik motorlu
kepenkli kapının (bab) altından geçerken Nüket Annem
yakaza halinde hayalimde belirdi. Mesnevi Şerif Ahmed Avni
konuk şerhinin 3. Cildinin baş taraflarında tavla oyunundan
bahsederken Altı kapının farsçasının “şeş dere” olduğunu
söylemekte, dere (farsça)-kapı (türkçe)-bab-(arapça)
söylenişleridir. (Bab) terstende okunuşta (Bab) aynıdır.
Dere, küçük akarsudur.
Tersten okunuşta “ered” olur. “Ered”in arapça karşılığı
vardır. Dilek, Murad ma’nâlarına gelir. Fakire de Hz. Şehâdete geldiği zaman konulan isimdir. Bu ma’nâlandırma
dan “Nüket hanım çevresinin Muradı”dır. Ma’nâ’sı ve
müşahadesi çıkıyor. Belki biraz zorlama gibi gözüksede
zevkî ve indî’dir…
-------------Akşam eve geldiğim zaman Terzi Baba (12) bazı
hatıralar bölümünden Nusret babamın 1965 yılında yazmış
olduğu mektubu alıntıladım. Buraya da ilâve edelim.
Tasavvufta aşk nedir?
N. Tûra’nın
mektub...
kendi
el
yazısıyla
yazılmış
olan
“Her âşıka, “mâ’şuk libası” giydirilmez. Fakat âşık olarak
ölmenin de zevki başkadır. Pervane bile âşık olarak
dönmekten usanmış mâ’şukun ateşinde yanıp yok olmayı
son zevk olarak bilmiş. Bu onun hâlini görenlerin idrakidir.
Ben de böyle yandım. İstersen sen de yan. Nitekim yanıyoruz. Dünyamız da bir ateşti. Milyonlarca sene sonra soğudu
bu hâli aldı. Sen de soğuktan sıcağa, sûretten mânâya,
kesretten vahdete, cesetten gönüle, hicret et devrini
tamamla, aslına vasıl ol. Sen de o olduğunu anla da huzurunu bozma. Gönül kitabını okuyamıyorsan bunları oku.
Kemâle ersen dahi oku da bu zevkten ayrılma. Çünkü hepsi
senin makamlarındır. Devrini bul. O zaman sen de, “Ben
gizli bir hazineyim” diyebilirsin.”
1965 yılında yazılan bu mektubun aslı hâlen mevcuttur.
102
104
Bu mektubun da konumuzla alâkası Aşk, Muhabbet ve
Mevlânâ hazretleridir. Mevlânâ-i Celâlleddin Rûmî, Mevlânâi Hazret-i Muhammed Mustafa s.a.v. ve Mevlânâ-i Hazret-i
Allah efendilerimizdir. Bunların hakikat-i anlaşılmadan muhabbet ve aşkı anladım diyen, ancak hayalinde kurguladığı
vehmi, aşk ve muhabbeti, hayalen ve nefsen yaşamaktadır.
Daha sonra yan sayfadaki şiire “Hz. Nusret’e” gözüm
ilişti. Dörtlüğün sonunda ki “Burada” ifadesi “Murada”,
Yatıyor, Bakıyor daha sonra da “bakıyor”a dönüşünce Hz.
Necdet’e şiirini yazmaya karar verdim ve kelimeler bir bir
dökülmeye başladı…
-------------Hz. NÛSRET'E
Ey yolu bu menzile düşen,
Gece gündüz âlemi gezen,
Nice, nice sırları sezen,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
İbretle bakıp nazar eyle,
Dilinden birkaç dua söyle,
Bir gün sen de olursun böyle,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Düşün içine yönel bir an,
Nasıl geçti bu kadar zaman,
Nedir bu gün elinde kalan,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Bir gün gelir olursun böyle,
Çok uzaktır sanma öyle,
Her an gönülden Hakk'ı söyle,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Hayatta idi bir zamanlar,
Ne güzel yaşamıştı onlar,
103
105
Mesken oldu Pendik Yayalar,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Canane can, aşıka maşuk,
Derde deva gönüle ışık,
Ömür boyunca Hakk'a âşık,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Nasrun minallah âyetinden,,
Çok şey kazandı gayretinden,
Her an hayrandı hayretinden,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Dervişleri Hakk'a yürüten,
Gönülde muhabbet estiren,
Cemalullahı hep gösteren,
Burada Hz. Nûsret yatıyor.
Rahmiye anne de yanında,
Hiç ayrılmadı hayatında,
Beraberler kabristanda,
Burada Rahmiye Sultan yatıyor.
Uşşâkî dediler yoluna,
Katıldım idi kervanına,
Beni aldı huzuruna,
Burada babam Hz. Nûsret yatıyor.
Terzi Baba
-------------Hz. Necdet'e
Ey yolu bu deryaya düşen,
Esmâ-i ilâhi ailemi bezen,
Ben gizli hazineyim diyen,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Tekbirle kalkıp namaz eyle,
104
106
Gönlündedir rabbine söyle,
Tevhid et nur olursun böyle,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Rüyetinde yön bir "el an",
Nurun hakikatidir zaman,
Tevhid ridan elde kalan,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Tevhid gelince nursun böyle,
Yakîndir uzak değil öyle,
Kevser ırmağı gönlü söyle,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Hayat bahşeder muhabbeti,
Ne güzel oluyor sohbeti,
Eli doğratır Yusufiyeti,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
An ve an amaiyetin şan,
Nefahtü sü gönle ulaşan,
Hak diyerek yanıp tutuşan
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Ven necmi iza heva âyet,
Hadi oğlum et biraz gayret,
Marifetin den hayret hayret,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Aşıkları Hakk'a yükselten,
Akıllar tefekkür ettiren,
Mertebeleri hep bildiren,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Nüket Anne de hep yanında,
Canlara rahmet var huyunda,
Beraberler tevhid yolunda,
105
107
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Yolu cümle yolların sonu,
Gönül Kabesi buldum onu,
Oynar bizle orta oyunu,
Murad Hz. Necdet'e bakıyor.
Murat Ca….
(28/09/2013)
Ad… bey kardeşten fotağrafların asıllarını istedim göndermiş sağolsun. Fotağrafta şiiri yazdıktan sonra gördüm.
Bu fotağrafı daha önce görmemiştim. Şiirde yazdığımın
dörtlüğün fotağrafta enstantalendiğini görünce “hayret”
ettim.
“Rabbî zidnî zât-î fike tahayyüren” Rabbim zatında ki
hayretini arttır.
106
108
Resimde Efendi Babam’a bakıp gülümsüyorum. İnsân-ı
Kâmil ve Zât-i tecelli’nin altındasın, zâhirde üzerinden bir
zaman geçmiş. Niye gülüyorum önce çıkaramadım, zâhirde
zaman geçsede hakikatte geçtiği falan yok. Şiiri düşününce
yazının başlığından anladım. Efendi Babam’a niye gülerek
bakıyorum.
“Murad Hz. Necdet'e bakıyor, Burada Hz. Nûsret
yatıyor.“
Buraya da Efendi Babama yazdığım mail ve gelen
cevabı da ilâve edelim.
-------------Mu… Ca….(28/09/2013)
107
109
Efendi Babacığım, Nüket Anneciğim hayırlı ve mutlu
seneler dileriz.
(Bugün yakaza halimizde nüket annemiz zuhur etmişti,
sebebi bu yıl dönümüymüş)
Es… ve Se… de yıldönümünüzü tebrik edip mutluluklar
diliyor.
İnşeAllah, şifre sayınız-sayımız da hep beraber evlilk
yıldönümünüzü kutlarız.
Hürmet ve Muhabbetle Necdet Babamız ve Nüket
Annemizin ellerinden öperiz.
Efendi Babamın kaynağı olan fakirin yazmış olduğu şiiri
acizane 50. yıl dönümü hediyesi olarak gönderiyoruz.
Yıldönümü tebriği,
--------------
Terzi Baba.
(29/09/2013)
Hayırlı günler Mu… Oğlum. Sağolasın Temennin de şiirin
de güzel olmuş sizlere de nice elli yıllar.
108
110
Cenâb-ı hakk nasib etsin İnşeallah. Se… ve Es… kızlarımıza
da teşekkür ederiz sağ olsunlar onlara da herkese selâmlar
hoşça kal Efendi Baban.
------------------Terzi Baba. (02/10/2013)
Hayırlı akşamlar Me… hanım kızım bildiğiniz gibi şu
günler İzmirdeyiz maillere bakmaya pek vakit bulamıyorum
bakınca da kısa olanları ancak cevaplıyabiliyorum uzun
olanlar biraz gecikiyor.
Sizin mailinizi de açtım dosyayı indirdim içindekileri
ancak okuyabildim özetlede olsa cevaplamaya ancak vakit
bulabildim.
Yazdıklarınız oldukça güzel ve isabetli sizinde dediğiniz
gibi kısa sayılacak bir zaman süresi içinde oldukça iyi yol
aldığınızın sizde farkındasınız. Cenâb-ı Hakk daha nicelerini
nasib eder İnşeallah.
Alfebe sırasında (9) uncu olan "zel" harfi sayı olarak
museviyyeti temsil etmektedir, (Tevhid-i Esmâ) dır o
yüzden dikkatinizi çekiyor olabilir, tenzih mertebesini ifade
eder.
Hasta olan yakınınıza söylediğiniz « Her şey Allah’ın
isminin içindedir » sözü şu yönden doğrudur. Çünkü
"Allah" ismi "ismi cami" olduğundan yani bütün isimleri
bünyesinde bulundurduğundan ve her şey bir ismin zuhuru
olarak meydana geldiğinden bu yönüyle, şimdilik « Her
şey Allah’ın isminin içindedir » daha sonraları bu
anlayış daha da genişleyecektir. Bakara 2/115/ "Nereye
bakarsan Hakk'ın vechi oradadır" hükmüde bunun diğer
bir ifadesidir. (19) resim olması da mânidardır çünkü
bilindiği gibi (19) "İnsân-ı Kâmil" in rumuzudur.
Dal-mim-kef- elifi maksur-u- (Dal-delil) (mim-Hakikat-i
Muhammed-î) (kef-kün-ol) emri, elifi maksur-(U) ise
ulûhiyyettir, diyebiliriz. İşte bu yüzden Yunus Emre,
109
111
“Elif okuduk ötürü-ötüre.
pazar ettik götürü.” demiştir.
Yani elif harfi maksur-ötüre ile okunursa
Ulûhiyyettir. ve Elif Fetha-üstün olarak okunursa
Allah olur, eğer mazmum-esre ile okunursa
gerçek ilâh-ı temsil eder, diyebiliriz. Çünkü
harflerin-harfler sülâlesinin baş buğudur.
(U) olurki
(E) olur ki,
(İ) olurki
Elif bütün
Yapmaya çalıştığınız çevirinin oldukça zor bir iş olduğu
bellidir onun için sıkılmayın tabii normal seyri içinde vakit
buldukça devam edersiniz zaman sorunumuz yoktur, ayrıca
bu çeviri size meseleleri daha iyi anlama yolunda faydalı
olacağı ümidindeyim. Aslında bu çeviriye size tavsiye
etmem sizin için ve size bu sahada o yönüylede faydalı
olmağa çalışmak içindir. Ve faydalı olacağını da zannediyorum çünkü bir metin yazılıyorken kişinin aklında daha çok
kalıcı olmaktadır. Cenâb-ı Hakk dünya ahret her türlü
işlerinizde kolaylıklar nasib etsin İnşeallah.
Diğer zuhuratlar da güzel hepsi yolunda, hiç bir şeyin
çok fazla üstüne düşmeyin ancak ihmalde etmeyin. Hayırlı
geceler selâmlar hoşça kalın Terzi Baba.
------------------Sa… Me… (20/09/2013) “Notlar”
Çok değerli, muhterem Terzi babam,
Cuma gününüz mübarek olsun ! Umarım iyi bir yaz
geçirmişsiniz, siz ve eşiniz iyisinizdir.
Izmir'de bulunuyor-muşsunuz, herkese selâmlarımı
iletmek isterim, orada geçirdigim günleri özledim. Dört
gözle Beykoz’daki sohbeti-nizi bekliyorum.
En son sitede konulan dosyalarınızı indirdim, tekrar
hepimiz için teşekkür ediyorum, size minettarız. Şimdiden
ve tekrar teşekkürlerimi, en derin saygılarımla birlikte
sunuyorum.
110
112
En iyi dileklerimle,
selâmlar,
Size ve eşinize, saygı, sevgi ve
Me… Ha….
------------------Oz… Şe…. (03/10/2013)
Canım Efendi Babam, Öncelikle göndermiş olduğunuz
tanıştırma dosyası için ve sizin varlığınızda gönül kardeşlerimizle tanış olmaktan dolayı çok teşekkür ederim.
Daha öncede sözünü ettiğim, Nur ve Zulmet hakkında
düşündüklerimi yazmaya çalıştım. Pek çok karalamamın
sonucunda özet olarak iki dosya sayfası olarak açığa
çıkmasına karşın kendimi kafamın içinde sürekli konuşur
halde buldum.
Umre sırasında "Yılın yarısından fazalasını oruçla geçirin"
diyerek işaret ettiğniz gibi, Ramazan Bayramından hemen
sonra haftanın Pazartesi ve Perşembe günlerinda oruç
tutmaya başladım ve Geceleri teheccüd namazı için
kalkıyorum ayrıca sizin sohbetleriniz dinliyor ve Füsus'ul
Hikem'i okuyorum. Elimden geldiği kadar saf halleri sık
tutmaya
çalışıyorum.
Bunlarıda
içimde
duyduğum
muhabbetten dolayı yapıyorum. Umarım, ölmeden önce
ölebilmeyi,
varlığınızda
dirilmeyi,
ahlâkınızla
ahlâklanabilmeyi, en azından bu yolda kalabilmeyi ve
yürümeyi Allah nasip eder.
Canım Efendi Babam sizin ve Nüket Annemin ellerinizden hürmetle ve muhabbetle öpüyorum.
Oğlunuz Oz….
----------------(3 Ekim 2013)
Canım Efendi Babam,
Sadece Ben, Bana, Beni anlattım.
111
113
“Ben bir gizli hazine idim bilinmekliğimi sevdim”
Diyebilmek için önce, Ben’i bilmem gerekir, Ben’i bilmek
için Ben’i tanımlamam zorunludur ve bu kimliğe işaret eder.
Kimlik ise Ben’liğin sonsuz özelliklerinin izafi olarak
sınırlandırılarak ve farklandırılarak yapılan tanımlamadır.
Kutsi hadiste işaret edildiği gibi, gizli hazine olan Benlik,
Ulûhiyet muhafazasının içindedir. Burda muhafazadan kasıt
Kimliktir. En son gelen ilk geleni kapsar. Bu geliş arasında,
anlık fark vardır. Kimlik, anlık olarak sonra geldiği için
Benlik, Kimliğin içinde mevcuttur. Başka bir deyişle Benlik
batındaki gizli hazine, Kimlik zahirdeki muhafazalıktır.
Bundan dolayı
“Ben kimim?” diye Benliğin Kimliği
sorulur. Bu soru ile Kimlik tanımlanmaya çalışılır. Çünkü
Benlik, gizli hazine olduğu için direkt bilinmesi mümkün
değildir, başka bir söz ile Benliği, bilmenin yolu, kimliği
tanımaktır. Tanımlamak ise sınırlamak ile mümkündür.
Kimliğin her bir niteliğinin tanımlanması benliğin o yönden
bilinebilmesini getirebilir. Ancak sonsuz nitelik olduğu için
Zât-i Benlik hiç bir zaman tam olarak bilinmesi, tahmin
edilmesi ve hesaplanması mümkün değildir.
Kimliğin herhangibir niteliğinin tanımlanması için
getirilen sınırlama ile kimlik benlikten gayri hale gelir. Bu
durum, benliğin hakikatinin ne olduğunun unutulmasına
yol açabilir. Başka bir deyişle yapılan sınırlama ile Kimlik
tanımlanırken Benlik unutulabilir. Bu yolda ilerleyen Arif
kişi “Enel hak” dediği zaman kimlik muhafazasını açttığını
zannedebilir. Bu keyfiyet makamında, Arif hangi mertebe
den neyi ifade ettiğini her yönü ile bilmelidir.
Aksi taktirde Arif, bulunduğu makamda en gizli şirke
düştüğünün farkında olmayabilir. Çünkü Hak, kimliği işaret
eder. “Enel hak” Başka bir deyişle “Ben Uluhiyetim”
demektir. Arif’in, Ben Uluhiyetim demesi bilinçli ise sorun
yoktur ve onu bir bildiği için söylemiştir. Eğer o sırada
yaşadığı vecd anında bunu söylemişse gizli şirke
düşmüştür. Çünkü Benlik olmadan kimlik olamaz bunun için
Arif, esasında “Ben İnsanım”, “Ene-l İnsan” yani “Ene-l
112
114
Zât-i Benlik” demesi gerekir. Çünkü Zât'ın Benliği İnsan ve
Kur'ân, Zât’n Kimliği Ulûhiyet içinde gizli olan hazinedir.
Bunu ancak en kemalli bir şekilde bilen Zât’ın Benliği olan
Efendimizdir. Bu durum âyet-ii kerîme ile ifade edilmiştir.
“Allah ve melekleri Ona Selât ve Selâm ederler”
Efendimizin bulunduğu İnsanlık yani İnniyet makamına,
Ulûhiyet yani Kimlik makamı salât, selâm ve en
mükkemmel bir şekilde hamdeder. Bundan dolayı
Efendimizin makamı, Makam-ı Mahmud’tur. Uluhiyet
tarafından övülen makam ve burada Uluhiyet (Kimlik),
Benliğe insana secde eder. İşte burada “Enel Hak”
denemez.
Burda “Lâ ilâh illâ ENTE” denmelidir. Burdaki ENTE,
Benlik ve Kimliğin Cem halini ifade etmektedir.
Bu makamda Benlik İnsân, Kimlik Allahtır.
Hazreti Necdettullah = Necdet + tecelli-i Ullah
Hazreti Necdet tecelli-i Ullah = Zât-i Benlik (İnsan) + Zât-i
Kimlik (Uluhiyet) = ENTE
İşte ferdi insan da ulûhiyet içinde en son gelen olması
itibari ile en toplayıcı vasıflara sahiptir. Bundan dolayı, ferdi
insan, Ulûhiyet muhafazasının içine nüfus edebilecek
donanımdadır. Bunun için ilk önce ferdi insân-ın ferdi
kimliğini algılamasi gerekir. Buda rabbi hasını bilmesidir.
Kutsi Hadiste ifade edildiği gibi “Nefsine Arif olan Rabb'ine
Arif olur” ilkesinden geçer. Ferdi insanda,
gizli benlik
Nefs’tir ve kimlik ise Rabbi Hastır.
Örnek Hz. Şems ile Hz. Mevlânâ’ nin yaşadıkları benlik
kimlik çalışmasıdır. Birbirlerinde kimliklerinden geçerek
benlik çalışmasını gerçekleştirdiler.
Zât’ın hüviyetini oluşturan Sıfatlar ve Esmalar içinde Nur
Esması farklılık arz etmektedir. Nur Esmâ’sı belkide Zât’ın
hüviyetinden öte başka anlamlarıda içeriyor olabilir.
Örneğin Nur Esmâsı zâhiri olarak; körlüğü olanları görür
kılan, dalâlette olanları da hidayetiyle irşad eden, bütün
113
115
amelleri ve âlemleri nuruyla aydınlatan olarak tanımlanabileceği gibi bâtıni olarak Zât’ın yapı taşı olarak ifade
edilebilir.
Nur Esmâsı’nın tanımına baktığımızda; NUR ile eşya
(âlem) idrak olunur. Ancak NUR’un kendisi idrak olunmaz.
NUR ile eşya idrak olunur dediğimizde, ayn-ı ve gayr-ı’lık
ortaya çıkar. Oysa NUR eşyanın yapı taşıdır. NUR’un kendisi
ile olan ilişkisinden Ayn-i lik içinde Farklar âlemi ortaya
çıkar. Başka bir deyişle Eşya, NUR’un kendisi ile olan
ilişkisinden çökelmiş, açığa çıkmış haldir. Zat’ın varlığı
âlemin her yerinde aynı olduğuna göre NUR’da âlemin her
yerinde Zât’ın ayn-ı’dır. Âlem NUR’dan yapıldığına göre
mutlak zulmet olması mümkün değildir. Peki Eşya nasıl
farklanmakta ve açığa çıkmaktadır?
Bir eşya kendi oluşum özelliklerine göre NUR içinde,
NUR’dan değişik oranlarda NUR’un sıkışması ile farklılaşarak
açığa çıkarken NUR içinde NUR’u doğurabilir (yutar, emer)
yada NUR’u yayabilir (ışık yayar). NUR’u yayan eşya,
yaymayan yanında bu şekilde fark edilir. NUR’u, yayan
görünür, NUR’u yutan görünmez işte buna zulmet denir.
Âlem deki zulmet; Eşya’nın açığa çıkmamış halidir. Sonuç
olarak Mutlak Zulmet, Zat içinde mümkün değildir. Mutlak
Zulmet tarif edilemez. Hemen şu soruda akla gelebilir
MUTLAK ZULMET ile MUTLAK NUR arasında fark varmıdır?
Aydınlık içinde aydınlık fark edilebilir mi?
Bilmek için, tanımlamak.
Tanımlamak için, sınırlamak.
Sınırlamak için fark oluşturmak.
Fark oluşturmak
içinde,
ışığın karanlıkta yol alması
gerekir. Doğrusunu Hazreti “Necdettullah” Necdet + tecelli-i
Ullah bilir.
Canım Efendi Babam sizin ve Nüket Annemin ellerinizden
hürmetle ve muhabbetle öpüyorum.
Biçare Oğlunuz Oz…
114
116
------------------Terzi Baba. (31/10/2013)
Hayırlı günler Mete oğlum. 15 gündür mail adresimi
kullanamıyordum, herhalde dışarıdan girmeye çalışmışlar
bu yüzden sistem kendini kapatmış herhalde. Tekirdağına
dönünce eski şifreleri araştırdım onların yardımı ile açabildik
bu yüzden maillerde biraz gecikme oldu. Sağlık olsun.
Bu tür çalışmaları yaklaşık altı senedir altı hikâye ile
uyguluyoruz, bu seneki çalışma ise çok bilinen ancak genel
bir anlayış ile bakılan hikâyedir. Bir eleştiri değildir. Bu ve
benzeri hallere hemen olduğu gibi kabullenmek yerine,
inkâr etmeden, ancak ihtiyaten de daha sonra araştırmak
ve hangi hallerde hangi şekilde mutlak geçerli olduğunu
müşaheli olarak, ifade etmek gerekir. Bizde bireysel
tefekkürlerimizi geliştirmemiz için, bu tür çalışmaları kendi
bünyemizde gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
Her gurubun kendi sistemleri içinde çalışmaları vardır.
Bunları belirli zamanlarda tatbik ederler. Aslında en güzel
ibadet saati gecenin "selâsi âhır" yani gecenin son üçte
biridir. Ancak zamanımızdaki iş ve yaşam hızından dolayı
pek mümkün olamamaktadır. Ancak kişi emekli olduğu
zaman bu tatbikatı daha rahat yapabilir.
Bizde de bu husus önemlidir. Mümkün olduğu sürece bu
zamanda yapılır bitmediği zaman günün diğer satlerinde
tamamlanır. Ancak gece kalkma imkânı olmayanların
kendilerine uygun olan zaman ve satte yapmalarında
mahsur yoktur. Her “zaman”, Hakkın indinde değerlidir.
"dehre küfretmeyin dehr Allahtır" hükmü ile gece ve
gündüz'ün her anı Hakkındır, ve her anın da da Hakk vardır,
o halde her an ve zaman bereketlidir. Kişinin sosyal
yaşantısına göre kendine en uygun zaman onun için geçerli
olan zamandır.
Ayrıca dünyamızdan yüz kilometre kadar yukarıya
çıkınca, ne zaman kalır ne mekân, ne gece kalır ne gündüz.
Bunlar aslında izâfi zaman isimlendirilmeleridir. Bu hikâyede
ki soru hakkında kendini fazla yorma olabildiği kadar olur
115
117
sağlık olsun, bu hususta sen daha yeni sayılırsın kendini
fazla yorma, sadece, bu hususta belirlenmiş bir kitabım
yoktur, ancak bunlar bütün kitaplarımızın içinde kısım kısım
mevcuttur.
Diğer vesvese dediğin şeylere gelince, üzerinde durma
böyle bir şey hissettiğin zaman aklını başka bir şeye yönelt,
başka bir şeyle meşgul olmaya bak üzerinde durma böylece
bahsettiğin halden hemen çıkmaya bakarsın. Üzerinde
durma, durdukça o hali üzerine çekmiş olursun, hemen
“Selâm” ve “Bâsıt” isimlerini bir miktar çekersin. Onumu
dedi? bunumu dedim? diye üzerinde durma, ancak bir şeyi
söylerken güzel söylemeğe bak, daha sonra da üzerinde
durma, eğer yanlış bir şey söylediğini ölçmek istersen,
zâten söylenmiş olan kimse sana onu sorar böyle bir şey
hatırlatan yoksa o halde yanlış bir şey yok demektir.
Bazı insanların diğerlerine göre daha hassas olduğu
başka halleri vardır, ve mudil esması kişinin o halini
rahatsız etmek ve verimini azaltmak için devamlı güncel
tutmak ister, seninde bu hal üzere diğerlerine göre belki
biraz daha hassasiyyetin olabilir o yüzden nefsi emmâre de
bu yolu kullanmak ister seni huzursuz etmeye çalışır.
Bunlara yol ve imkân vermemeye bakarsın yukarıda da
bahsettiğim gibi zaman, zaman böyle gereksiz bir hal
geldiğinde hemen bu halden çıkmaya bakarsın olur biter,
öyle korkulacak bir hal değildir.
Zuhuratlarında güzel yolunda daha sonra gene köpek
yavrularını görünce uygun olan zamanlarda öldürmeye
bakarsın.
Riyazatı da çok düşünme yapabildiğin kadar yaparsın,
farz olan bir ibadet şekli değildir. Kişinin bedeni üzerinde bir
hakimiyyet kurma provalarından biridir. Çerez yiyecekler
içinde insan bedenine çok faydalı olan gıdalar vardır,
yenmesi iyidir. Oradan topal bir hayvan çıkması, sağlam bir
hayvan çıkmasından iyidir. Nefsi emmârenin topal olması
zayıflaması demektir iyidir. Diğer zuhurat ise biraz
116
118
Hatıraların yansıması gibi ancak mağara içinde kaynak
makinesinden çıkan ışıkların, zaman zaman içinde sana
beden dağında açılan, bazı idrak çakışları olduğu düşünülebilir. Yol uzundur bu yolda birçok haller olur yavaş yavaş
bunlar idrak edilerek yola devam edilir bizde hep birlikte
devam etmeye çalışıyoruz. Cenâb-ı Hakk yardımcımız
olsun.
Seda ses demek, Sa… da sayılan ses, demektir ki bu ses
içinden gelen Hakk sesidir.
Çatışmalar normaldir gerektiğinde sende zuhurattaki
kavgalara karış, ve düşmanlarını yok etmeye bak. Ancak bu
hal dünyada geçerli olan bir şey değildir.
Büyük Cemse "Cem" halidir. yani tevhid-i "Cem" makamını taşıyan vasıtadır tabî ki onun tavanı yüksek olacaktır.
Subaylar ise oranın arifleridir onların ellerine tutunmak tabî
ki güven verir.
Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib etsin İnşeallah.
Herkese selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
-------------Me…. Ak…
(22/10/2013) “Zuhuratlar”
Efendi Babam hayırlı günler,
Tefekkür sorusu sorduğunuz emailinizi aldığımda, geçen
seneki hâlim geldi aklıma. Bir yandan Kâmil Mürşid arıyor,
bir yandan zikir ve tefekkür çalışmalarını kendi başıma
yapmaya çalışıyordum. İstediğim mürşide bir türlü denk
gelemiyordum. Çünkü karşıma çıkan mürşitler, kitaplarda
okuduğumuz, eşya ve varlık karşısında hayret etmeyi
uğraşılarının temelini yerleştirmiş insanlardan ziyade, zâhiri
İslâm’a, (şeriat mertebesi) saplanıp kalmış ve kerâmet
göstermekle hakikate ulaşmayı eş koşmuş kişilerdi. Bir
yandan bu kişilerin kapısını çalıyor, bir yandan da her
seferinde eli boş dönmenin hüznünü yaşıyordum. Zikir
yapmak için yanıp tutuşuyor, ancak bu işlerin rehbersiz
117
119
olmayacağının bilinciyle bunalıyordum. Kısacası Efendi
Babam, enerji boşa savrulup duruyordu. Cenâb-ı Allah, hiç
ummadığım bir yerden ve hiç ummadığım bir şekilde size
ulaşmayı nasip etti. Zâhirimiz gibi batınımızı insan haline
getirmeyi, eşyanın hakikatinin peşinde koşmayı bu işin
temeli haline getiren bir kişinin rehberliği bana nasip olduğu
için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Efendi
Babam, işte sizden tefekkür sorusu geldiğinde, bu hislerin
eşliğinde üzerimde öyle bir sevinç ve coşku hasıl oldu ki
anlatamam. Cenâb-ı Allah’a dualarımı kabul edip sizin gibi
bir rehber bana nasip ettiği için şükürler olsun.
Efendi Babam, bu emâil vasıtası ile size danışmak
istediğim birkaç nokta var: Öncellikle tefekkür sorunuz
sürekli zihnimin için dönüyor. Çeşitli fikirler geliyor. Bir gün
çok beğendiğim bir fikri ertesi gün beğenmiyorum. Bu
konulardaki bilgi yetersizliğimden dolayı da bir türlü
netleşemiyorum. Size danışmak istediğim nokta şu: bu
soruya cevap verebilmek için okunmasının faydalı
gördüğünüz eserleriniz hangileridir? Efendi Babam, malûmunuz çok hacimli bir külliyatınız var, bu soruya daha ma’nâlı
cevap vermek için külliyatınızda nerelere odaklanmayı
tavsiye edersiniz?
Efendi Babam, danışmak istediğim bir noktada şu: bu
sıralar üzerimde inanılmaz durumda bir vesvese ve vehim
hali hasıl oldu. Daha önce aşırı bir alınganlık hali olmuştu,
şimdi bununla beraber bir de bir vehim ve vesvese sıkıntısı
yaşıyorum. “Yok onumu? yanlış dedim, yok beni yanlış mı
anladılar?, yok şunu demesem daha mı iyi olurdu?” şeklinde
vesveseler içimi kemirip bitiriyor. Neredeyse sosyal
ilişkilerimi etkileyecek hale geldi. Bu hâl ben de daha
önceleri de vardı ama şu aralar çok fazlalaştı. Derviş bir
arkadaşıma sordum. Ondan bu hallerin olduğunu duydum.
Acaba şu an tabi olduğum eğitimin doğal bir sonucu mu bu
durum? Vesveseden kurtulmak için tavsiye edeceğiniz bir
dua veya tesbihat var mı?
118
120
Bir diğer sorum da şu efendim. Virdimi yapmam için
günün için de belli zaman dilimi var mı? Kimi tarikatlar
sabah namazından sonra, kimileri ikindiden sonra yapıyor ve
bunun elzem olduğunu söylüyorlar. Bizim için böyle bir
durum var mı Efendi Babam?
Efendi Babam aşağıda zuhuratlarımı gönderiyorum. İlginiz
için Cenâb-ı Hakk sizden razı olsun. En içten saygılarımla.
-------------1) Uyku ile uyanıklık arasında gördüğüm bir görüntü:
küçük bir köpek yavrusu görüyorum. Hemen sonra bizim
evin bulunduğu yokuşu görüyorum. Demin gördüğüm gibi
çok sayıda köpek yavrusu yollara dökülmüş yokuşu
çıkmaya çalışıyorlar.
2) Uykumda riyazeti düşünüyorum. Riyazet yaparken
bir çerez kamyonu gelecek diye bekliyorum. Bir kamyon
geliyor içinden bir hayvan iniyor. Eşek mi dana mı olduğu
belli olmayan bu hayvan, yokuşu çıkmaya çabalıyor. Ama
sakat olan bu hayvan topallıyor. Üzerinde de küçük bir
çocuk var.
3) Garip ve uzun bir rüya, Hocamı görüyorum. Adı Ün..
Na... Benim arabamı kullanıyor. Çok etkileniyorum. Hatta
duygusallaşıyorum. Bana tavsiyelerde bulunuyor. Bir ara
estetikten ve ekonomiden konuşuyoruz. O bana toplumda
cinselliğin ne kadar artığında bahsediyor. Gençlerin bu
durumdan nasıl etkilendiğini anlatıyor. Daha sonra arabayı
bir yere çekiyoruz. Baraj gibi bir yer. Karşıda duvar gibi
dimdik duran yalçın dağları gösteriyor. Baktığım yamaçta
kocaman bir mağara olduğunu görüyorum. İçinde kaynak
makinesinin ışıkları geliyor. Sanki içinde inşaat var gibi.
Neden olduğunu bilmiyorum ama çok etkileniyorum. Rüyayı
gerçekmiş gibi yaşıyorum.
Bu rüyanın ardından: Ya sabah ya da teheccüd
namazında sonra tekrar yattım, üzerimde garip bir hal oldu.
119
121
Bir zamanlar karabasan diye gördüğüm bir rüya vardı.
Siz onun karabasan değil “ihsan” olduğunu söylemiştiniz.
(Muhsin Yazıcıoğlu ile röportaj yaparken ruh gibi olup
bedenimi terketmiştim) O rüyanın başında yaşadığıma
benzer bir hal yaşadım. Bir şey vücûdumu sardı ve bir
başka manzaranın içine aldı beni, ama hiçbir şey
hatırlayamıyorum şimdi.
4) Se… Sa… ile bir yere geliyoruz. Se.. Sa… bir şeyler
mi yapacakmış? O sırada ateş eden asker görüyorum..
Daha sonra çatışma başlıyor. Pkk’lılar ile askerler savaşıyor.
Bir asker var çok soğuk kanlı. Bulunduğu yerde çıkıp pkk’lı
vuruyor. Ancak o da vurulup ölüyor. Daha sonra, bir pkk’lı
uçak savar gibi bir şeyle saldırmaya başlıyor. Mermiler
değdiği yeri paramparça ediyor. Bir asker mevziisinde
saklanıyor. Uçak savar mermileri yanına gelene kadar
büyük bir soğukkanlılıkla durup bekliyor. Tam pkk’lının
mermileri ona değecekken büyük bir çeviklikle ortaya
atlayıp pkk’lı öldürüyor. Bu arada pkk’lının yüzü canavar
gibi olmuş. Bunları meğerse bir sinemada film gibi
izliyormuşum. Yanında annem. Onun kucağına yatmışım.
Uyandığımda bir süre rüyanın tesirinde kaldım.
5) Bir askeri kamyonun içinde görüyorum kendimi.
Ama garip bir cemse bu. Boyu ve genişliği normal cemseler
büyüklüğünde, ancak yüksekliği gökdelen boyutunda.
Cemse son sürat bir yerlere gidiyor. O kadar yüksekteyim
ki çok korkuyorum. Cemse bir kaza yapsa veya ani bir fren
yapsa o yükseklikten düşeceğim diye çok korkuyorum.
Cemsede generâl gibi bir asker var. Karşı hizadan bana elini
uzatıyor. Ona tutununca güven geliyor.
-------------NOT= Oğlumuzun tefekkür sorusuna verdiği
buraya ilâve etmeyi uygun buldum. T.B.
120
122
cevabıda
(69) Me….. Ak… (17/03/2014)
“Tefekkür Sorusu”
Hayırlı günler, Me…. oğlum. Hamdolsun iyi sayılırız
inşeallah
sizlerde
ailece
iyisinizdir. ikinci
mailinde
gönderdiğin dosyanıda indirdim kayda aldım böylede
gönderdiğin iyi olmuş. yazını okudum onuda dosyasına
aktaracağım, seninki de oldukça güzel olmuş, yazılar
gelmeye devam ediyor hepsini bir dosyada topluyorum
yazıların gelişi sona erince onların hepsini yerlerinde
düzenleyip tekrar herkese göndereceğim, böylece herkes
herkesin fikirlerinden istifade etmiş olacaklardır. Cenâb-ı
Hakk herkezin olduğu gibi seninde idraklerinin arttırsın
inşeallah. Selâmlar hoşça kal Efendi baban.
-------------Me…. Ak… (15/03/2014)
“Merkez tefekkür sorusunun bence cevabı”
Efendi Babam az önce size tefekkür sorusunun cevabını
göndermiştim. Sonradan fark ettim ki, belki cevabı word
dosyası olarak göndermek daha uygun olacaktır. O yüzden
tekrardan ama bu sefer word dosyası ilâveli gönderiyorum.
Ellerinizden öperim. En içten saygılarımla.
Efendi Babam, hayırlı günler... Ellerinizden hürmet ile
öper, Cenâb-ı Hakk'dan size sağlık ve afiyet lütfetmesini
niyaz ederim.
-------------Efendi Babam, nefsi emmâre yani seyr-i sülûk'un birinci
dersini yapmaya çalışan bir kişi olarak, sorduğunuz tefekkür
sorusuna lâyıkıyla cevap veremeceğimin bilincindeydim. Bu
yüzden de, sorunuza bir cevap yazıp yazmama konusunda
uzun bir süre mütereddid kaldım. Ancak sonradan farkettim
ki, hata yapmadan insanın, eksiklerinin farkına varması
mümkün değil. Hatalarımı lütfen affedin.
121
123
Şunun da farkındayım ki, son bir senelik himmetiniz ve
eğitiminiz olmasa burada kaleme aldığım şeylerin %
99'unun farkında dahi olamayacaktım. Size ne kadar
teşekkür etsem azdır. Hatalarım için hoş görünüze sığınıyorum.
Ellerinizde hürmet ile öperim, en içten saygılarımla,
Evlâdınız Me…
-------------Merkez Efendi’nin hikâyesi, gerek dini, gerek ilmi,
gerekse de içtimai, hayatımızın en temel meselelerinden
olan Alim/Arif, Medrese/Tekke ve Diyanet/Tasavvuf gerilimine işaret ederek başlıyor. Nakli ilminde büyük mesafe kat
eden Merkez Efendi, yine tasavvuf hayatımızın ve edebiyatımızın gayet bilindik bir teması olan rüya yolu ile uyarılıyor
ve akl-cüz’e tabi kılınmış kelâm ile mutmaine olmanın
imkânsızlığının idraki ile, kendisini irfaniyete taşıyacak olan
Efendisine ilâhi bir rahmet aracılığı ile sevk ediliyor.
Sümbül Efendi’nin evlâtlarını imtihan etmek için sorduğu
soru manidar. “Âlemi siz yaratsaydınız, nasıl yaratırdınız?”
Her mertebede farklı bir hakikat anlayışı ve farklı bir yaşantı
mevcut olması hasebiyle, bu ve benzeri soruları farklı
mertebelerde farklı bir şekillerde cevap verileceği aşikârdır.
Mevzuya bu açıdan bakıldığında, ilk elden bu soru hakkında
şu tespiti yapabiliriz: bu soru, “şeriat ve tarikat mertebesi
için batıl, hakikat ve marifet mertebesi için ise atıldır.”
Şöyle ki, şeriat ve tarikat mertebeleri “ötelerde kadir-i
mutlak bir yaratıcı” anlayışını temel aldığı için, “âlemi sen
yaratsaydın nasıl yaratırdın?” şeklindeki bir soruya bu
mertebeler için, şirke düşmeden cevap verilemesi tahayyül
bile edilemez. Bu soruyu dikkat-i nazara almak, Cenâb-ı
Hakk’ın ilminden kuşku duymadan mümkün olamayacağı
için, bu soru karşısında, “haşa” demek ve tövbe istiğfar
etmekten başka bir şey yapılamaz.
Ancak hakikat ve marifet ehli bu tip bir soru karşısında,
şeriat ve tarikat ehlinden, daha farklı bir anlayış içinde
122
124
olacağını düşünebiliriz. Zâhiren, insanların günlük hayatlarını sekteye uğratıp onların kafalarını karıştırmaktan imtina
etmekle yükümlü olan marifet ve hakikat ehli, bu işin bâtın
cevaplarını kendilerine saklayacak, zâhiren tarikat ve şeriat
ehli gibi davranacaktır.
Ancak ma’rifet ve hakikat ehli, âlemin ve mükevvenatın
bâtın bilgisi ile de donatılmış oldukları için, onlar şahâdet
âleminde varlıkların neyi remzettiklerini bilecek, böylelikle
Mahlûk’un Hâlık olduğununun idrakine sâhip olacaklardır.
Bu tür zevat-ı kiram için, tenzih ile teşbihi tevhit ettirmiş
olduklarından dolayı, ötelerde bir yaratıcı aramak gizli bir
şirk olacak, “alemi sen olsan nasıl yaratırdın?” şeklindeki
soru ise ister istemez atıl kalacaktır.
Daha açık bir şekilde ifade edersek, insan kevn-i câmi
olması özelliği ile, ister istemez, “bir yönüyle yaratılmış
(hadis) “bir yönüyle de ezeli varlık kılınmıştır.” Böylece
insan varlığında yaratılmamışlık (ezel) ve yaratılmışlık
(hudûs) toplanmıştır.” (Osman Nuri Küçük, İnsan-ı Kamil
adlı eserinden). “Yaratılmış olan insan mazharında ilâhi isim
ve sıfatlar yetkin bir şekilde zuhur etmiş ve toplanmış
olduğundan ve ayn-ı sabiti itibariyle Hakk’a dayandığından
ezelidir.” Bu bilğinin idraki eşyanın hakikatini tatmış bir
kimse için ise bu tür bir soru atıl hükmünde kalacak ya da
Merkez Efendi’nin ifade ettiği şekilde gayet yalın ve sade bir
cevaba kavuşturulacak; ki bu cevap her mertebeden
insanın sıkıntıya düşmeden uzlaşabileceği bir cevap
olacaktır.
Efendi Baba’mın sorduğu sorulara tek tek cevap
vermeye çalışmadan önce belirtmek isterim ki, bulunduğum
mertebe itibariyle vereceğim her cevap ister istemez
kifayetsiz olacaktır. Bunun farkındayım… Ve her zâfiyet
sahibi gibi ben de, kendimce en kolay gördüğüm yerden
yani 6. sorudan başlamak istiyorum.
6) Merkez nedir? Bu soru ilk bakışta çok basitmiş gibi
görünüyor ve insanın hemencecik merkez Hakk’dır diyesi
geliyor. Ancak biraz tefekkür edince burada sıkıntılı bir
123
125
nokta kendini belli etmeye başlıyor. Merkez cihete
mündemiçtir. Merkez ciheti varsayar ve dahası cihete
tabiidir. Cihet olmaz ise merkez de olmaz. Cihetli olmak ise,
kayıt altında olmaktır. Merkez, her ne kadar kayıt altında
tutan gibi gözükse de, ( değerlerin ona nisbi olacak şekilde
belirlenmesi hasebince), aslında kayıt altında tuttuklarına
mukayyet olmak durumdadır.
Hakk’ın ise, mukayyet olması tasavvur edilemeyeceği
için (ayna karşısında dikilen bir kişi nasıl ki, aynaya
müşahede için gerek duyuyor ama ayna tarafından kayıt
altına alınamıyorsa), Hakk’ın merkez olması da akla pek
yatan bir fikir olarak görünmüyor.
Bu noktanın altını çizmesi bakımından, Hacı Beştaşi
Veli’ye atfedilerek anlatılan hikâye gayet yerindedir. Hacı
Bektaş hücresinde oturmakta ve tefekkür etmektedir. Bir
ses duyar; duyduğu ses namaz kılmasını emretmektedir.
Bunu duyar duymaz hamle eden Hacı Bektaş İblis’i
gırtlağından yakalayıverir. Hayretler içindeki İblis, “yahu
Hacı Bektaş, ben sana namaz kılmanı telkin ettin, kötü bir
şey demedim ki, nasıl oldu da anladın benim olduğumu?”
Bu soruya cevaben Hacı Bektaş şöyle yanıt verir:
“Duyduğum ses tek bir cihetten geliyordu, Hakk’dan gelmiş
olsaydı, her yerden gelirdi.” Kısacası Hakk, kendisini cihet
ile izhar ederse de, her an her cihet aynı anda izhar edilen
bir Hakk’ın ciheti, ancak akl-ı cüz’ün kendi nakıslığı ile
Hakk’a atfedeceği bir şeydir. Hakk cihetsiz olacağı için,
cihetin olmadığı yerde de merkez olamayacağı için, merkez
Hakk’dır diyemeyiz.
Peki merkez nedir o zaman? İlk elden akl-ı cüzdür
diyebiliriz. Çünkü ciheti atfeden akl-ı cüzdür. Demek ki,
merkeze karar verende odur. Merkez nedir sorusunun
cevap sorunun muhatabı tarafından verilecektir. Bu sorunun
muhatabı da akıl olduğu için merkez akıldır demek mümkün
görünmektedir. Efendi Baba’mın Füsus sohbetinin Adem
faslındaki kayıtlardan birinde (yanılmıyorsam 04 numaralı
kayıt), akıl ile ilgili ufuk açıcı bir tespit bulunmaktadır.
Efendi Babam, bu kayıtta, aklın hükümranlığının sınırlı bir
124
126
hükümranlık olduğunun altını çizmekte, aklın nefse tabii
olduğunu belirtmekte ve bu yüzden de aklın vereceği
cevapların nefsin izini ölçcüsünde vuku bulacağını vurgulamaktadır.
Eğer aklın sınırlarını çizen nefisse, eğer akıl ancak
nefisten aldığı emirler doğrultusunda değerler (artı/eksi,
iyi/kötü, faydalı/zararlı…) oluşturuyor ve bu değerler
doğrultusunda bir şeyler tahakkuk ettiriyorsa, merkez
nefistir diyebiliriz.
Hakikatten de, âlemi tasavvur etmede, ve ona değer
biçmede merkez rolü oynayan nefislerimizdir. İyi kötü,
doğru yanlış, artı eksi gibi tüm değer yargılarımızda alınan
kararlar verilen cevaplar, hep nefis temel alınarak, yani
nefis merkezinden bakılarak ortaya çıkmaktadır.
Ancak nefis statik yani durağan bir şey olmadığı için tek
bir merkezden bahsetmek de mümkün değildir. Nefsin
tekâmülüne uygun bir şekilde merkezde değişmektedir.
Nefsi emmâre için merkez, hayvaniliğin bu mertebedeki
ağırlığı hasebiyle, haz ve acı arasında kalmaktadır. Burada
nefis, hazzı artı (iyi), acıyı da eksi (kötü) olarak telâkki
edecek ve davranışlarını da buna göre şekillendirecektir.
Nefsi emmârenin hükmünden kendini kurtaran bir kişi,
kendini bir ahlâk yasası ve normlar dizgesi (mesela şeriat)
ile bağladığı ölçüde, hayvani ahlâktan tebarüz eden merkezi
terk edecektir. Ama bu mertebede ahlâk normları dışarıdan
geldiğinden, kişinin ahlâkı enfüsi âlemden neşet eden
arzuların baskısı altında kalacak, bu nedenle de sabit bir
merkez görmek pek mümkün olamayacaktır. Afaki normlar
galebe çaldığı ölçüde şer’i hükümler merkezi ele geçirecek,
emmârenin enfüsi dürtüleri afaki normları püskürttükleri
oranda ise merkez, yeniden emmârenin işgali altına
girecektir.
Bu gelgit, Efendi Baba’mın da vurguladığı gibi nefsi’ni
tanıma kemalâtıyla tahakkuk edene kadar, yani enfüsi
âlem, yani nefis tam anlamıyla tesviye edilene kadar
sürecektir.
125
127
Kısacası, her nefis mertebesi, kendi hükmünde bir
merkez tayin edecektir. Bundan şu sonucu çıkarmak
mümkündür: nefsin gelişim seyri boyunca, farklı merkezler
ortaya çıkacak, ancak en kâmil merkez, nefsin en kemalli
tecelli ettiği noktada ortaya çıkacaktır ki, bu da İnsân-ı
Kâmil’e işaret etmektedir. Dolayısıyla, merkezin İnsan-ı
Kamil olduğunu söylemek mümkün gözükmektedir. Ki
Muhittin Arabi hazretlerinin belirttiği şekilde, İnsân-ı
Kâmil’in Hakk’ın âleme bakan gözü olduğunu hatırlarsak,
merkezin İnsân-ı Kâmil olduğu şeklindeki iddiamıza bir
dayanak bulmuş oluruz.
Bu şekilde, akıl yürütmeyi sürdürürsek, İnsân-ı Kâmil’i
en kemâlli zuhurunun Hazreti Muhammed olduğunu telâkki
eder, böylelikle merkezin Hazreti Muhammed olduğunu
soncunda ulaşabiliriz.
Keza Abdülkerim Ceyli hazretleri de İnsân-ı Kâmil adlı
eserinin “Ruh adlı Melek” faslında telkin ettiği hakikat bu
nokta ile ilişkilendirilebilir:
“Bilesin ki, Bu, o MELEK’tir ki, Sofi dilinde ona:
-Hakkın onunla mahlûk göründüğü
Muhammediye… adı verilmiştir.
ve
hakikat-i
Allah-ü Teâlâ’nın bu MELEK’e olan nazarı, kendi nefsine
nazarı gibidir…
Onu, kendi nurundan yarattı; âlemi de ondan yarattı.
Ve onu… Âlemde nazarına bir mahal kıldı…
Allah-ü Teâlâ, mevcudat çarkını, onun üzerinde
döndürür… Mahlûkat semâsının kutup noktası odur.”
Ceyli hazretlerinin kelâmını istinat noktası yapmak
sûretiyle, fakir merkezin zahirde Hz. Muhammed Efendimiz
(s.a.v.), bâtında ise, Hakikat-i Muhammediyyedir, olduğunu
dile getirebilirim.
7)
“Merkezinde
bırakırdım”
cevabı,
dikkatle
incelendiğinden, ilk başta göze çarpan husus, bu nevi bir
126
128
cevabın şeriat veya tarikat ehlinden sudur etmeyeceğidir.
Çünkü bu lâfzı, şeriat ve tarikat ehli aynı anlama
gelecek şekilde fakat farklı şekillerde buyururlardı. Meselâ:
“olduğu gibi bırakırdım,” yahut “Cenâb-ı Allah’ın takdir
etmiş olduğu şekliyle bırakırdım.” Burada şey’iyetin
merkezde olduğunun telâkki edilmesi, varlık âleminin ve bu
âlemde zuhura gelen şeylerin kemâlâtına işaret etmektedir.
Merkez Efendi tarafından ifade olunan kısaca şudur:
Zuhura gelen zâten hali hazırda kemâlâttadır. Aksi
düşünülemez. Her ne ki halk olunmuştur, yani ilâhi tecelliye
mazhar olmuştur, o zâten kemâlâtını (kendi istidadına göre)
bulmuş demektir. Aksi, yani zâhirde izhar edileni nâkıs
bulmak, Hakk’a nâkıslık atfetmek anlamına geleceğinden,
düşünülemez.
Bu idraka sahip olan bir kişi için ise, vehim perdesinin
aralandığı, bu sayede ise hayal âleminden, yani akl-ı
cüz’ünün tahakkümünden kurtulduğu, ve akl-ı kül’den gelen
ilham ile, eşyanın hakikatine ulaştığını söyleyebiliriz.
Kısacası, ef’al âleminde, kendi başına bir hüviyete sahipmiş
gibi görünen şeylerin, aslında Hakk’dan ayrı bir vücûd teşkil
etmedikleri, sadece ve sadece Hakk’ın tecellilerini izhar
eden birer mahal olmaktan öte bir anlama sahip olmadıkları
kavrayışı ortaya çıkacaktır. Kısacası, varlık âleminin,
Hakk’ın esma, sıfat ve Zat’ının tecelligahı olduğunu fehim,
idrak ve zevk edecektir.
Bu ise mertebe olarak, en azından Tevhid-i Sıfat ve de
Cem mertebesine ulaşmış olmayı gerektirmektedir. Bu
makamın en ayırıcı özelliği Hakk’ın zâhir, halk’ın ise bâtın
olmasıdır. Merkez Efendi’nin ikinci hikâyedeki davranışı,
yani şeyhinin isteğine rağmen çiçekleri bir türlü
koparamayışı, bu nokta dikkat-i nazara alındığında anlamlı
hâle gelecektir: Merkez Efendi, çiçekleri koparamamıştır,
çünkü keşfi açıldığı için, onların Bâtınını müşahade eder
hâle gelmiş, ve orada çiçeklerin hakikatini, yani Hakk’ı
zikrettiklerine tanıklık etmiştir. Hasılı, çiçeklerin zahirinin
değil batınını görür hale gelmiştir.
127
129
Aslında burada, çiçeği bir sembol olarak değerlendirmek
mümkündür. Çiçek aslında zâhirdeki her şeyi sembolize
etmektedir. Zâhirdeki şeylerin hakikatına eren kişi için artık
yapılacak bir şey kalmamış demektir. Çiçeği koparmaktaki
isteksizliği de aynı şekilde bir sembol olarak değerlendirebiliriz. Bu mertebede kişi, Hakk’da yok olduğu için, yani
Bâtını Zâhir, Zâhiri ise Bâtın olduğu için, Ef’âl âleminin
gereklerini yapmaktan isteksiz kalacaktır. Aynı hususa,
Ahmet Avni Konuk’un Mesnevi Şerhi’nin 5. cildinin hemen
başında işaret edilmektedir. Mevlânâ Hazretleri, Hüsameddin Çelebi’yi Mesnevi’ye devam etmeleri için telkin de
bulunup, harekete geçirmeye çabalıyor. A. A. Konuk, Hüsameddin Çelebi’nin, isteksizliğini, fenfillâh makamını zevk
etmesine bağlıyor ve bu makamda, beşerin (zâhirin) işlerini
yapmaktaki isteksizliğe işaret ediyor. “Sâlisen hazretin
(Hüsameddin
Çelebi
hazretleri)
hâl-i
fenâ
içinde
bulunmaları da muhtemeldir ki, bu hâl-i âli içinde bulunan
evliyaullaha âlem-i keserat icabından olan yazma ve okuma
müşkil gelir; ve hâl-i bekâya gelinceye kadar, bu hususa
kendisinde kuvvet ve takat göremez.” Çelebi Hüsamettin
hazretleri için yazma ve okuma da gözüken bu isteksizliğin,
Merkez Efendi’de çiçek koparmaktaki isteksizlik şeklinde
vukuu bulduğunu düşünmek mümkündür.
İrfan Mektebi Hakk Yolu’nun Seyir Defterinde, Efendi
Baba’mda bu noktaya temas etmektedir: “Fenâfillah
mertebesine ulaşan kişinin karşılaşacağı epey zorluklar
vardır ki; bunun en önemlisi kayıdsızlığa düşmesidir. Hiçbir
şeyle kayd altına girmek istemez, çünkü Hakk’da fani
olmuştur…” o kadar ki, bu mertebeye ulaşmış kişiler için,
bir üst mertebeye geçmek bile, kayıdsızlıktan kurtulmayı
gerektirdiği için gayet müşkül bir hale gelmiştir. Bu
mertebede bulunanlar “fenafillah’da fani olmuş bulundukları
yerde tam sakin olmuş, hareketsiz görünürler. Bu
hallerinden dolayı kendilerinde kalkıp da bir sonra ki
aşamaya ulaştırmak için yapacakları talepleri de yoktur.
Çünkü olamaz.”
Demek ki Merkez Efendi’nin çiçeği koparmaktan imtina
128
130
etmesini birbiriyle yakından bağlantılı iki nedene bağlamak
mümkündür: hem çiçeğin (yani zâhirin/eşyanın) hakikatini
müşahede ediyor, yani Hakk’ı zikrettiğine tanık oluyor, hem
de çiçeği koparması için, Ef’al âlemine dalması gerekiyor ki,
kendisinde bunun için takat (kayıtlı olma) bulamıyor.
Bu makamda kişi artık “her işin, her sıfatın ve her
varlığın Hakk’tan ayrı olduğu zannından” kendini kurtarmış
oluyor. Böylelikle, “Nuzül, iniş kavsinin başlangıcını teşkil
eden Cem Makamınıda Hayy nefsinin etkisiyle kendisinde
uyanmaya başlayan yeni bir akıl (Akl-ı Mead) ile her şeyin
Hakk’ın Zât’ı ile kâim olduğunu, Hakk’tan gelip Hakk’a
gittiğini ve hatta kendi Zat’ının Hakk’ın Zat’ından farklı
olmadığını
idrak
etmiştir.
Halk
Hakk’ın
Bâtınında
kaybolmuştur. Makam-ı Cem’de bulunan kişinin idrakinde
tüm halk silinir ve bu kişi nereye dönerse dönsün eşyanın
yalnızca bâtınını yani Hakk’ı görür. Bu kişinin gözünde artık
dış sebepler yok olmuş, sebepler perdesinin gizlediği/
sakladığı Hakk güçlü bir şekilde tek fâil olarak ortaya
çıkmıştır.” (Ahmed Yüksel Özemre, Kâmil Mürşidlerin Mirası,
305) Kısacası bu makamın hakikat mertebesi olduğu, bu
mertebede ise, eksiklik, yanlışlık ve çirkinlik olmayacağını
belirtebiliriz. “Her şey yerli yerindedir ve Hakk ile Hakk
üzeredir.”
Yine bu mülâhazalar mucibince, Merkez Efendi’nin
Hazret’ül Cem mertebesine ulaşmadığı sonucundu çıkarmak
da mümkün olabilir. Zira, bu şeriat makamı olarak
adlandırılan Hazret’ül Cem makamın mahali, şehadet
âlemidir. Yani halk tekrar Zâhir, Hakk ise Bâtın olur. Yine
çiçek sembolüne dönecek olursak, Merkez Efendi, o
dönemde Hazret’ül Cem’de olsaydı, çiçeği koparmak
konusunda isteksiz olmayacağını, çünkü artık beka’a
döndüğünü, yani Ef’al âlemine intibak etmiş olacağını ifade
edebiliriz. Şu farkla ki, bu mertebede Merkez Efendi
faaliyette bulunurdu (ef’al âleminde çiçeği koparırdı) ancak
bunu Hakk’ın eliyle yapmış olurdu. Kısacası, yapan eden
artık o değil, onun eliyle Hakk’tır. Bu makamda Hakk,
“anlayana kulun kuvvetlerinden görünür. Kulun hayatı,
129
131
kudreti, işitmesi, görmesi, söylemesi Hakk iledir.”
1) Peki “merkezinde bırakırdım” lâfzını hiçbir şey
ayırmaksızın bütün ef’al âlemi için geçerli kabul edebilir
miyiz? Ef’al âleminin karakteristiği zâhir olmasıdır. Bu
noktada artık elimizde bir kıstas vardır diyebiliriz: Zâhir
olan şeriata tabiidir. Dolayısıyla, Ef’âl âleminde vukuu bulan
şeyler şeriata, kıstasına vurularak değerlendirmeye tabi
tutulabilirler.
Bu noktada merkezinde bırakırdım lâfzı hükümsüz
kalmaktadır. Çünkü şeriat hükümleri doğrultusunda
faaliyette bulunma gerekir. Ancak burada şeriat ve tarikat
ehli, kendi iradeleri ile tasarrufta bulundukları zannına gark
olmuşken, mârifet ehli işin sırrına vakıf bir şekilde,
yapılanın Hakk’ın esmâ-i ilâhisinin zuhur bulması olduğunun
bilincindedir. Marifet ehlinin iki vechi vardır: dışı halka
dönük, içi ise Hakk’a. Zâhiren tasarrufta bulunur, gerçekten
tasarrufta bulunan onların eliyle Hakk’tır. (Sen atmadın,
Allah attı…)
Şeriat ve tarikat ehli, ef’al mertebesinde faaliyetin kendi
birimsel varlıklarından neş’et ettiği zannında bulunmaktadırlar. Ancak marifet ve hakikat ehli için, söz konusu olan
şey, nefsâni bir tasarruf değildir. “Kendi şahıslarında cem
etmiş oldukları, esma-i ilâhinin hakkını vermek için
tasarrufta bulunurlar.” Bu konuda en güzel örneklerden biri
de Hz. Ali Efendimiz’in düşmanı karşısında takındığı tavırdır.
Savaş esnâsında, düşmanı yere çalan Hz. Ali Efendimiz,
düşmanının tam canını alacakken (yani faal haldeyken, yani
çiçeği koparır haldeyken), düşmanının üzerine tükürmesi
üzerine almak üzere olduğu cana dokunmamıştır. Neden
böyle yaptığının sorulması üzerine, verdiği cevap tüm
insanlık için bir Hikmet hazinesidir. “Hz. Ali, ilk başta Allah
için öldürecekken, düşmanın tükürmesi ile mevzunun
kişiselleştiğini, yani araya nefsin girdiğini, bu durumda ise
öldürmenin cinayet olacağını belirtmiştir.” Bu hâdiseyi şöyle
yorumlamak da mümkündür herhalde: Hz. Ali ilk başta
tasarrufta bulunurken, Hakk’ın atan eli konumundadır,
yaptığı sadece kendindeki esmâ-ı ilâhinin hakkını vermek
130
132
yani onların tecelligâhı olmak iken, rakibinin tükürmesi ile
Zat’ı tecelli içine, nefsani tecelli karışmış, mesele bir nefis
meselesi haline gelmiştir, Ki o noktada, öldürme fiili artık
cinâyet ile eş anlamlı hâle gelecektir.
Bir diğer önemli nokta da, “Muhemmedilik” mertebesi
nin faaliyet gerektirmesidir. Yani “İseviyyet” makamında,
kişi kendine yapılan zulmü dahi sineye çekme ile
yükümlüyken, Muhammedilik mertebesine ulaşmış bir sâlik
için, gerekene gerektiği şekilde cevap verilmesi câizdir. Yine
Efendimiz’in (s.a.v.) hayatı bunun en güzel örneğidir.
Mekke müşriklerinin karşısında, “merkezinde bırakırdım”
dememiş, hayatını mücadeleye vakfetmiştir. Ama ısrarla
vurgulanması gereken şudur ki, bu mücadelenin, beşerin
nefsâni mücadelesi ile hiçbir ilgili bulunmamaktadır. Zâhiren
şeriat üzerine olan bu mücadelenin, bâtın yönlerini ise biz
ancak Kâmil İnsanların aktardıkları hikmet hazineleri
aracılığıyla anlayabilir hale geliyoruz.
2) Şu ana kadar altı çizilen noktalar itibariyle, 2.
sorunun cevabı zimni olarak verilmiş bulunuyor. Zelzelele,
toprak kayması, yağmur, yıldırım, yangın, açlık, savaş, ırk
ayrımı ilh. Bütün bunlar merkezinde midir? sorusuna daha
yakından eğilecek olursak, şu noktaları tespit etmek
mümkündür:
Birinci olarak yukarıda anılan hadiseleri iki gruba ayırmak yerinde olur. Tabi (doğal) hadiseler ve beşeri hadiseler.
Doğal hâdiselerin içine beşere mahsus değer yargıları
fazlaca sirayet etmediği için, bu hadiseleri ele almak daha
kolay. Beşeri hâdiselerde ise mesele daha bir çetrefil hâle
geliyor. Daha doğrusu tabiat güçleri karşısında yapacak pek
bir şey olmadığı için, kişi tedbirini alıp takdire boyun eğmek
durumundadır. Ancak bunları değerlendirirken, yine
“merkez” olan nefis hükmünü veriyor olacak ve beşerin bu
olaylara bakışını belirleyecektir.
Nefis terbiye olup, kişi vehim perdesini araladıkça bu
hâdiselerinde aslında Hakk’ın esmâsının ve evsafının
131
133
zuhurundan farklı bir şey olmadığı idrak edilecektir. Bu tabî
afetlerde,
Hakk’ın
Kahhar
ve
Mumit
esmâlarının
tecellisinden başka bir şey değildir. Ama aynı hadiselerin
içinde başka esmâların zuhurunu da tespit etmek
mümkündür. Meselâ, deprem bölgelerinin yer altı suları,
madenleri yönünden zengin olmaları ve verimli topraklar
ihtiva etmeleri, Hakk’ın Rezzak, Ganiy esmâlarına delâlet
etmektedir. Buralarda bu artı özelliklerden gereği gibi
faydalanmadığı gibi bir de can kayıpları oluyorsa, bu
insanların cehâletine yani kendilerinde mevcut olan Âlim
esmâsını gereği gibi kullanmamış olmalarına işaret eder.
Hele hele işin içinde, bir de sahtekârlık ve hile varsa,
insanları ölümünde deprem veya toprak kayması değil,
Mudil esmâsını zuhurunun rol oynadığını söyleyebiliriz.
Beşeri mesele ve hâdiseler de ise, işin içine değer
yargıları girdiği için ve tabiat olayları gibi mekanik işleyen
bir yapıya sahip olmadıkları için ve dahası insanın aktif
olarak katılmasını gerekli kılan bir yapıda seyretmeleri
hasebiyle, konu daha karmaşık bir hal almaktadır.
Burada işaret edilen durum, genel mahiyetiyle şu temel
soru etrafında okumak mümkündür. Kötülük karşısında
tavrımız ne olacak? Irçılık, savaş, cinayet …vs. gibi kötü
şeyleri merkezinde mi bırakacağız? Yoksa düzeltmek için bir
çaba içine girecek miyiz? Bir şeyler yapacaksak ne
yapacağız ve nasıl yapacağız? Bu nevide sorulara cevap
vermek için, insanın ne olduğu sorusunun lâyıkıyla
cevaplanmış olması gerekmektedir. İnsân ilâhi bir sûrette
hâlkedilmiştir ve ilâhi tecelliye en kemâl şekilde mazhar
olmuştur. Ancak bu beraberinde insana, keyfi bir serbesti
değil, yükümlülükler getirmiştir. Bu bakımdan İbnü’l Arabi
hazretlerine göre, “haksızlık yapan birinin yaptığı kötülük
kınanır ve cezalandırılır. Ancak insandan sadır olan bu
kötülüklerin, insanın hakikatı (ayn) olmadığı hatırlanmalıdır.
Bu yüzden kınanan ve cezalandırılan, insanın ilâh-î hakikati
değil, kötü fiileridir.” (Osman Nuri Küçük, 78)
“İbnü’l Arabi’ye göre, dini hükümlerde Şâri’nin temel
maksadı, insanın ilâhi sûretini korumak, bu sûretin bozulup
132
134
hayvaniyete düşmesinin önlemektir. Bu yüzden İbnü’l
Arabi’ye göre, şer’in bir fiili kötülemesi, ilâhi sûretin
muhafazasıyla ilgili bir hikmete dayanmaktadır.”
Buradan şöyle genel bir kanıya varmak mümkün
görünmektedir. İlâhi tecelli, yani Zât-ı Ulûhiyyet, İnsân-ı
Kâmil sûretinde taayün ve zuhur edince “en kâmil şekilde
görünmektedir.” Yani Ef’al âleminde merkezde olan, yani
merkezinde bırakılması gereken, İnsân-ı kâmillerden neş’et
eden faaliyetler, hâdiseler ve oluşumlardır. Ki, böyle bir
olgunluğun mahsulü olmayan davranışlar ve tavırlar,
arzulanan neticeyi verememektedir. İnsânlar bir kötülüğe
cevaben hareket ettiklerinde, nefsânî düzey işin içine
karışmakta ve ne yazık ki, kötülük önlemek adına yapılan
hareketler yeni kötülüklerin sadır etmesine neden olarak,
kötülüğü bâki kılmaktan öteye gidememektedir. Bu da
içtimai hayatın nefis terbiyesine ve İnsân-ı Kâmiller’e ne
kadar ciddi bir ihtiyaç içinde olduğuna delâlet etmektedir.
3) “Ne var âlemde o var Âdemde.” Afâki Âlemi İnsân-ı
kebir olarak adlandırdığımız an, şu ana kadar söylediğimiz
her şeyin enfüsi âlem içinde geçerli olduğunu hükmüne
varabiliriz. Enfüsi âlemde de hiçbir şey gereksiz ve kendi
başına kötü değildir. Her şey İlâhi bir senaryonun gereği
olarak ortaya konmuştur. Dolayısıyla, enfüsi âlemin
unsurlarına bir nâkıslık atfetmek, Hakk’ı nâkıs görmek ile
aynı anlama geleceğinden, böyle bir tavırdan içtinap etmek
büyük bir öneme haizdir.
Bu noktada, Efendi Baba’mın sohbetlerinde altını çizdiği
bir nokta mevzu’un anlaşılması için son derece yararlıdır.
Enfüsi âlemin, eksi (yani kötü olan kısmı) hiç şüphesiz nefsi
emmâredir. Ama gayet açıktır ki, nefsi emmâre olmadan
ilâh-i senaryonun sahnelenmesi imkânsızdır. Nefs-i emmâre
gereklidir. Dahası, nefs-i emmâre seyr-i süluk’da yapıcı ve
yararlı bir rol oynama potansiyeline de sahiptir. Efendi
Baba’mın da vurguladığı gibi, nefs-i emmâre, tutturduğu
yolun tehlikelerini sezdiği an (cehennemde kendisinin acı
çekeceğini anladığı an), irfan arabasını geriye çeken bir güç
olmaktan çıkıp, bu arabanın daha hızlı gitmesine katkıda
133
135
bulunan bir güce dönüşmektedir. Diyelim ki, 100 km. hızla
giden bir irfan seyri, emmârenin takozu ile (farz-ı misal) 75
km. ye düşmekte iken, nefsi emarenin (çıkarcı bir şekilde
de olsa) idrakinin açılması ile sağladığı artı kazanç ile saatte
125 km. hıza çıkabilmektedir.
Ama yine de yapılması gereken, nefs-i emmâre’yi kendi
merkezinde (hayvâni haz ve acı) bırakmayarak, asıl olan
merkeze, yani İnsân-ı Kamil’e tabi kılmaktır.
Şu ana kadar yapılan açıklamalar 4. ve 5. soruların
cevaplarını ihtiva etmekle beraber, fakir şu noktaların altını
bir kere daha çizmek isterim:
Karşılaştığımız şeylerin değer hükmüne karar veren
merkez, nefsin iradesinde, yetkisinde ve denetimindedir.
Demek oluyor ki, merkez nefsin tayin ettiğidir. Merkez
olarak gözüken, memurdur. Âmir hükmündeki merkez
nefistir.
Karşılaştığımız her iyi veya kötü şeyin merkezinde olup
olmadığına karar veren nefistir. Nefis de, tek yüzeyli, tek
katmanlı bir varlık olmadığından, bu soruların cevabı ister
istemez her nefis mertebesinde farklı şekilde verilecektir.
Ancak zâhir ehli, zan ve hayal hükümranlığı altında
yaşadıklarından, artıyı ve eksiyi, kendi birimsel (hayali)
varlıklarından hareketle değerlendirecekler ve nefsani hareketlerden ve düşünce kalıplarından kendilerini kurtaramayacaklardır.
Bâtın ehli ise, yine nefsanî davranacak, ama gönül
aynalarındaki paslar ortadan kalktığı için, burada faâl olan
nefsin, az önce işaret edilen nefis ile alâkası olmayacaktır.
Bu tip bir nefse sâhip kişiler, düşüncelerinde ve
davranışlarında Hakk’ı
yansıtacaklardır. Nefis
artık,
hayvâniyetin, nebâtiyetin, ve cemâdiyetin tesirlerinden
arınmış, nurani ve ilâh-î bir hal kazanmış olacaktır. Böyle
bir nefsin, merkezi ise, zâhir ehlinin merkezinden farklı
olacaktır.
Son olarak şu noktanın vurgulanması önemlidir: İnsân-ı
134
136
Kâmil, cem’ül cem olduğu için, Bâtın kadar Zâhirin hakkını
bünyesinde taşımak zorundadır. Bu yüzden dıştan
bakıldığında halk ile olacak, batın da ise Hakk’ı en kemalli
zuhur yeri olarak, kendisi bu âlemin merkezi olacaktır.
Zâhirde iştigâl etmenin yükümlülüğü altında, zâhiren halk
ile bulunacak ve şeriat ile mukayyet olacak, Bâtın’da ise
Hakk’ın âleme bakan göz bebeği, yani merkezin kendisi
olacaktır.
------------------Terzi Baba.
(01/11/2013)
Hayırlı günler aleyküm selâm Vo… gördüğün zuhuratının
yorumunu sen yap bu hususta bir şey diyemiyeceğim.
Genelde biz sadece bize bağlı olan kardeşlerimizin gerekli
hallerde zuhuratlarını ihtimal olarak değerlendirmeye
çalışırız ki, seyrini takip edelim senin bizde takib edilecek
bir seyrin olmadığından daha fazla bir şey demem doğru
olmaz. Selâmlar hoşça kal Terzi Baba.
------------------Vo… (30/10/2013) “Efendim rû’ya-m da sizi gördüm onun
hakkındadır.!”
Selâmün Aleyküm Efendim.
Hayırlı günler dilerim.
Efendim bu sabah (27/10/2013 pazar sabahı) rüyamda
sizi gördüm.
Rüyam şu şekilde hatırımda kaldı.
Taksimde binlerce on binlerce insan beyaz örtülerle
kaplı sofralar kurulmuş oruçlarını açmayı beklemekteler.
Ama çok kalabalık iğne atsanız yere düşmez.
Sanki birisinden bir
Herkeste bir heyecan.
işaret
bekleniyor
havası
var.
Efendim siz gümüşsuyundan taksime çıkarken sağ
tarafta ki en son bina yani AKM'nin biraz aşağısındaki son
135
137
binadaymışsınız. Yani gümüşsuyundan taksime çıkarken
sağ tarafın son binası istikametindeymişsiniz.
Ben de o binanın tam karşısında hafif çaprazında o
binlerce kalabalığın içeresindeyim, fakat ilk kişi benim. Yani
sanki o kalabalığın 1. ci benle başlanıyor. ve Oradan takisim
meydanı dahil heryere yayılıyor.
Siz binanın 3. katından pencereye çıkıyorsunuz.
O an ben dâhil herkezde bayram havası var , sanki bir
şölen bir kutlama, siz o kadar samimi memnuniyetinizi
belirterek gülümsüyorsunuz. Ve pencereden Huuu Hu,Huuuu Hu Huuuu Hu şeklinde zikretmeye başlıyorsunuz. Ama
bu Hu zikri daha önceki dinlediğim klâsik bir tarz ile değil
tamamen ayrı bir tempoda o an o saniyede herkes o
tempoyu aynı anda muhteşem bir koro olarak seslendiriyoruz. Zikir ediyoruz ama tabiki anlatılması mümkün değil.
Sonra binadan çıkış yapıyorsunuz çok sade giyinmişsiniz
çok mütavazi sanki O binlerce insanın teveccühünü alan, O
zikri başlatan, ve pencereye çıktığınızda kendinden geçirten
insan siz değilmişsiniz gibi, sıradan ve sâde bir şekilde
insanların ellerinizi sıkmasına, tokalaşmasına izin veriyorsunuz, müsaade ediyorsunuz.
Bende İnsanların sizin etrafınızı sarıp sizin yakınınıza
gelmesini izlerken içimden bu duyguları geçiriyorum.
Efendim aklımda kaldığı şekliyle bukadar.
Vaktinizi aldım hürmetlerimi sunar ellerinizden öper
dularınızı beklerim.
(Efendim bu zuhuratın yorumu nedir. Ne yapmam
gerekir.?)
Vo…. Kı…
-----------------------Terzi Baba.
(01/11/2013)
Hayırlı günler sevgili Ah…. oğlum. Hamdolsun ayağımda,
136
138
sıhhatimde, yaşıma göre yolunda sayılır, İnşeallah sizlerde
afiyettesinizdir. izmirden döndük tekrar burada ki
hayatımıza uyum sağlamaya çalışıyoruz. Biriken mailleri
cevaplamaya çalışıyorum şimdi sıra seninkine geldi.
Okudum güzel bir zuhur olmuş, (Nun vel kalem vema
yesturun 68/1) Âyetinin kısmen yorumu gibi olmuş, güzel.
İşte böyle kişiler her anlarında uyanık olurlarsa gelen
"misafiri gaybi" ma'nâ misafirleri o haneye konuk olurlar
getirdikleri hediyeleri bırakırlar güzel karşılanan bu gayb
misafirleri tekrar gene gelirler yeni bilgiler getirirler, ancak
gelecekleri vakit belli olmaz, çünkü onların âlemlerinde
bizim zaman ölçülerimiz yoktur.
Eğer geldikleri yerde kapılar gaflet yönünden kapalı ise
gelip geri dönerler bir daha da gelmezler, o kapı gayp
ilminden faydalanamaz. Gaflette olan kişiye, (senin
"Îsân/ruh-ul kuds" gelir giderde haberin bile olmaz)
demişlerdir.
Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah.
Selâmlar hoşça kal Efendi Baban.
------------------Ah… Se….
(30/10/2013)
“Gönle düşen 3 satır”
Canımın nuru Efendi Babam,
Yoğun mesâinizde sizi telefon ile rahatsız etmek ayıbıma
geldi mail e müsait olduğunuzda cevap yazabileceğinizi
düşündüğümden mektup olarak yazıyorum, inşaallah diz
şikâyetinizde rahatlama olmuştur, eğer olmasa idi haber
yazardınız diye düşünüyorum efendim.
Efendi babacığım, sizin sohbetlerinizde sıkça söylediğiniz
"gönlünüze gelenleri derhal yazıya alın, tecelliler kuş gibi
uçup gider akılda kalmayabilir" tavsiyesi üzerine fakirde
bazen yazıyorum. Ancak hiç birisi az sonra yazacağım kadar
net ve sanki benim dışımda ve içimde aynı anda söylenmiş
gibi olmamıştı. Gelen sözler aynen şöyle idi, ( yatsı namazı
son sünnetinde.)
137
139
"Muhammed (s.a.v ) kalemi ile yazılmış âlemler kitabın
da aynı mürekkepten çıkmış farklı harfleriz. Harflere bakan
kalemi göremiyor, kalemde kalan tutan eli fark etmiyor, eli
idrak etmiş olup ilerisini tefekkür etmiyen, harfleri keşfeden
akıldan habersiz kalıyor."
Efendim daha önce fakirin başına bu kadar net bir
duyum, hissediş, tadış gelmemişti beni çok heyecanlandırdı
ve sizinle paylaşmak istedim.
Sizin ve hanım annemin ellerinden tekrar tekrar öper,
can dan muhabbetlerimi size ve ailenize iletirim. Cenâb-ı
hak'ın sizi başımızdan eksik etmemesini niyaz ederim.
Ah…..
------------------Terzi Baba.
(07/11/2013)
Hayırlı günler Me… hanım kızım. Cenâb-ı Hakk sizlere
sabırlar, yolcunuza da kabir rahatlığı nasib etsin. Biraz geç
oldu ama maillere bakmaya ancak vakit bulabildim.
Yakmadıkları iyi olmuş. Müslümanları kurban kesiyorlar
barbarlar, diye suçlayan batı. Yaşadığı süre içinde Allah'ın
ruhunu taşıyan o değerli “beyt-i insan” bedeni’ni yakmaya
moderen ilericilik diyorlar, bu inanılmaz cahilce olan
tatbikatlarına.
Cenâb-ı Hakk hepimizi af etsin. Geçmişlerimiz bizlerin
dünya ya gelmemize sebeb oldular, görevlerini yaptılar bu
dünyayı bir sonraki nesle devrettiler, görevleri bitti, her
nesil kendinden bir sonraki nesli meydana getirmek için
gönderilmiş nöbetçilerdir, nöbeti biter geriye dönerler, bir
bakıma her kes bu yönden, Hakk'ın askerleridir, dünyada
nöbetleri biter, kendi asli vatanlarına dönerler. Bir evvelki
nesil bir sonraki neslin zuhura çıkması için birer görevlidirler. Görevini tamamlayan terhis olur, vatanına döner. O
halde hâdiseye bu yönüyle bakarak onları anam, babam,
diye fazla sahiplenmeden, ancak onlara her türlü yardımda
bulunarak, bizlere küçüklüğümüzde baktıkları gibi, bizlerde
görevlerimizi yerine getirmiş oluruz. Yokluklarında
138
140
üzülmemek elde değildir ancak bir şeye ne kadar çok sahip
çıkılırsa acısı da o kadar büyük ve hazin olur. Bir şeye daha
az sahip çıkarsak ayrıldıklarında o kadar fazla sarsılmayız,
daha kolay atlatırız. Çünkü bu âlemde bizim hiç bir
varlığımız olmadığı gibi, bize bağlı başka bir varlıkta yoktur.
Âlemde Allah'tan başka bir şey yoktur her şey onun o
makamdan görünmesinden başka bir şey değildir! Dersek,
her halde ayrılık acısını daha az hissederiz. Eğer hiç bir şey
hissetmiyor isek "adaam sende gittiyse gitti" diyorsak buda
ahde vefa değildir. İnsanız ki içimizde rahmette
merhamette vardır. Hâdiselere ikisi ortası bir halde yaklaşırsak, ne kendimiz gereksiz yıpranmış oluruz, ne de vafasız
oluruz, ikisini de dengeli olarak yaşamış oluruz.
Cenâb-ı Hakk tekrar sabırlar versin İnşeallah.
Îsâ (a.s.)ın kardeş olan iki balıkçı havrisinin babaları
ölmüş, kendisinden babalarının defni ve memleketlerine
gitmek için izin istemişler, O da "bırakın, ölüler ölülerini
gömsünler, siz benimle kalın," demiş.
O gün o sıkıntılı ve dar zamanınızda kısa bir sürede olsa
bizi görmeden yola çıkmamanız birazda Îsâ (a.s.) ın bu
hikâyesine benzemektedir. Cenâb-ı Hakk emeklerinizi zâyi
etmesin her işinizde kolaylıklar nasib etsin İnşeallah.
Herkese selâmlar hoşça kalın Terzi Babanız.
------------------Sa… Me…
(04/11/2013)
Cok degerli Terzi Babam
Şimdi her sey çözüldü "ölü yakma" fikri
kayboldu. Normal bir cenâze töreni yapılacak.
ortadan
Saygı, selâm ve sevgiler
Me… kı….
------------------Terzi Baba.
(07/11/2013)
Hayırlı günler Ni…. kızım. Bizde sizlerin hicri yılınızı
139
141
kutlarız, Cenâb-ı Hakk daha nice hicri yılları nasib eder,
hamdolsun şimdilik iyi sayılırız İnşeallah sizlerde hepiniz
iyisinizdir. Zuhuratların güzel özet ma'nâlarını altlarına koyu
yazı ile yazacağım daha kolay okursun. Ancak bunlar
sadece yorumdur mutlaka böyledir demek değildir.
------------------Gü… Ra…
(06/11/2013)
“Zuhurat”
Efendi babacığım, Nüket annemin ve sizin yeni hicri
yılınızı kutlar sağlık ve esenlikler dilerim..
Zuhurat 1. kırmızı bir kaftan giymişim, kırmızı bir
dolabın içinde ki çekmeceyi açıp kırmızı şık deri bir
muhafazanın içinden çıkan pasaportu açıyorum. İçi bomboş.
bütün kimlik bilgilerim silinmiş.
(1) kırmızı'nın bilindiği gibi bir çok ifadesi vardır
Kandır, ateştir, nefsi levvâmenin rengidir, aşktır,
ayrıca gül ve sevgidir. Zuhuratı gördüğün günlerde
bunların hangisinin üzerinde hükmü varsa o halin
seni sarmış olduğu ve o hali giyinmiş olduğunu ifade
ediyor. biz ona muhabbet ateşi diyelim ki, pasaportun
içinde olan "beşeri benlik" bilgilerini, yerine "İlâh-î
benlik" bilgileri yazılabilmesi için bir kudret eli
tarafından silinmiş. Güzel yolunda.
Zuhurat 2: Bir adam ve bir kadın konuşuyorlar. ikisinin
de kolları omuzlarından kesik ama bunu hiç umursamıyorlar. Neşe içindeler. kadın kendisinin bir kraliçe olduğunu
söylüyor erkek ise heryere rahatça girip çıkabildiğini
söylüyor
(2) Kolları kesik olanlar, bu hallerini hiç
umursamıyorlar ise, belkide bu âlem içinde olan
başka bir insan türü olabilir. Cenâb-ı Hakk iki kollu
halkettiği gibi kolsuzda halkeder onlarında rızıklarını
bir başka türlü sebeb kılarak verir. Kraliçe olduğunu
söyleyebilir aslında kendini bilen her kadın beden
mülküne kraliçe, kendini bilen her erkek beden
mülküne kraldır.
140
142
Bu şahsi krallık genel krallıktan daha değerlidir
genel kırallık çok kısa sürede geçer gider ve
geçerkende türlü ızdıraplar bırakır. Şahsi beden
mülkünde krallık ve kraliçelik ise ebedi devam eder,
Çünkü onlar Hakkın halifesi olarak bâtınen de âlemin
kralı ve kraliçeleridir.
Erkek bir bakıma akl-ı kül olduğundan, "Akl-ı kül"
de bir bakıma "Rûh-ul kuds" olduğundan Rûh-un da
her yere girme çıkma gibi bir yapısı olduğundan
erkek görünümünde olan rûh her yere girip çıkabilir.
Bu tâbir dahi bir mertebe icabıdır. Aslında rûh zâten
her tarafta vardır girip çıkması diye bir tâbir dahi
olamaz çünkü girip çıkma bir acziyyet ifadesidir.
Zuhurat 3: annem ve babam dişlerimi tedavi ediyorlar.
Uçlara doğru iyice incelmiş, neredeyse şeffaflaşmışlar.
Güçlenmesi için bir karışım sürüyorlar, ama faydasız. Sağ
üst azı dişlerim annemin elinde kalıyor. O dişleri yerine
takmaya çalışırken ben gayet sakin. Çıkan çıktığı yere bir
daha nasıl girsin. Boşver diyorum.
(3) Anne Baba Akl-ı kül ve nefsi küldür. dişler
maddi gıdaların alınması için çok lâzım olan
yutmadan evvel gıdaların ilk harmanlandığı yerdeki
araçlarımızdır
zira
yiyecekler
yutulacak
hale
gelmazse yutulmazlar veya büyük parçalar halinde
yutmaya çalışırsak bizi boğarlar.
Bâtıni gıdalar ise kulak haznesinden girip akıl
dişleri ile öğütülüp gönül midesine öyle indirilir.
Orada da sindirilir ve oradan ruh âlemine gönderilir.
Böylece tekrar akl-ı kül'e ulaşarak "derk/idraklı
anlayış" ortaya çıkar ki mutmain olunmuş bir bilgidir
bunun dışındaki bilgiler çok sathi ve hayalidir.
İşte bu yolu bize "vemâ edrâke mâ leyletül
kadr" "kadir gecesinin ne olduğunu sen idrak
ettinmi?"
diyerek idrak edilmesi lâzım gelen,
(nakledilmesi
değil) bir
sahanın
varlığını
bize
bildirmektedir. Bu hâle ulaşan kimsenin bâtıni dişleri
141
143
çıkmış
olduğundan
zuhuratında, zâhiren
dişleri
dökülmüş olsa da, kendisi için herhangi bir sorunun
olmadığı anlaşılmış olur. Ancak kişi uyandığı zaman
fiziki dişleri gene yerindedir, artık o kişinin zâhiri
konulara bakarak kendini üzmediğini gösterir,
diyebiliriz, bu da güzeldir.
Zuhurat 4: yemek yapmışım tabak tabak misâfirlere
ikram ediyorum. Yemek çok lezzetli görünüyor. Yiyenler
yedikçe daha çok yemek istiyor..
(4) Yemek yapmak güzeldir nasılki zâhiren bazı
değişik gıdalar bir araya gelince onları yemek
yapanlar gereği gibi değerledirip uygun yemekler
yaparak ikram ediyorlar ise. Bâtın yemeği yapanlarda
böyle bâzı mevzuları bir araya getirip güzel sonuç
elde ederler bunlar da bâtın yemekleridir.
kişiler evlerinde kendileri ve bazı misafirleri için
yemek yaparlar, aşçılar ise genele yemek yaparlar.
Ma'nâ yemekleri gerçekten çok güzeldir kişinin
yedikçe yiyeceği gelir bu yemekler gönül âlemine
aktarıldığından orası da dolmayacağından kişi hep
yemek ister. Ve ikram etmek ister. Ancak yemek
yiyen zâhiren biraz fazla yemek yeyince sıkıntıdan
sıkıntıya girer. Bu da güzeldir.
Bir de herşeyin aslının nefes olduğunu gördüm ma’nâ
da. Hepimiz nefesle hayat bulup kayyumiyet ile hareket
ediyoruz. Nefes rahmâni olmalı. Heryeri kaplamış. Arşı
istiva etti denilen. Buna yani nefes olayına odaklandım son
zamanlarda. Nefes alıp vermek büyük zevk. Ne kadar
şükretsek azdır. Nefes verirken zanlarımdan öldüğümü
alırken de hakikatle yeniden dirildiğimi imgeliyorum.
Böylece devamlı uyanık olmuş oluyorum. Bunu yapmak için
özel bir çaba sarfetmiyorum. İçimden öyle geliyor. Bir de
bâzen özellikle de uyurken gecenin karanlığı birden
aydınlanıveriyor ve sanki üzerime projeksiyon tutulmuş gibi
oluyor. İşte o zaman içime çok güzel birşeylerin aktığını
hissediyorum.
142
144
Yukarıda bahsettiğiğn hissedişlerin güzel ancak
kendini fazla kaptırma dünyadan da kopma dünya
ahret bir birinin tamalayıcısıdır. nefs için yaşanan
dünyanın, terki istenir ruh için yaşanan dünya ise
kendi merteesinde o da Hakk'tır, dengelerin iyi
korunması lâzımdır. Büyüklerin eşin ve çocukların
var, bunlarında kendi hallerinde kendi dünyaları var,
onlarında dünyalarına, makul bir yere kadar hörmet
etmek lâzımdır.
Babacığım, dersimi yaparken sizi görüyorum. Ancak
zâhiren uzun zamandır görmediğim için belki de uzaklaşmış
gibi hissediyorum. Biliyorum bu bir yanılsama ancak
rabıtamızı bir kontrol edermisiniz? İnşaallah gönlünüzden
düşmemişizdir...
Böyle hayali düşünceleri aklına getirme sizler
ailece bizim gönlümüzdesiniz, merak etmeyin, gönülden düşmek diye bir şey olmaz tâki karşımızdaki bizi
kendi gönlünden çıkarmasın. O na da diyecek bir şeyimiz olmaz canları sağolsun der geçeriz. Sen gönlünü ferah tut.
Herkese selâmlar Sana Sa…. na çocuklara da
selâmlar, Nüket Anneninde selâmları vardır hoşça
kal. Efendi Babanız.
Not=başka bir zamanda gene zuhurat gönderdiğin
de hangi derste olduğunu da ilâve edersin.
Nüket annemin ve sizin ellerinizden hasretle öperim..
kı… Ni….
------------------Terzi Baba.
(07/11/2013)
Aleyküm selâm İrfan oğlum gördüğün zuhurat zâhiren
iyi değilse de bâtınen iyidir. Araba da yolda gitmek güzel
yol ehli olmaktır arabayı kendinin kullanması beden
143
145
arabasını kullanabiliyor olmaktır. başka arabadan gelen
metâl parçası gene bir yol ehlinin attığı ma'nâ levhalarıdır,
o ma'nâ levhaları nefsin başını kesen tevhid ilimleridir. Bir
müddet aklının alınması fenâ fillâh'a girmektir. Başının
tekrar dikilmesi kendi aklı küllü nün başına gelmesidir,
boğazında biraz izinin kalması nefsin artık hükmü olmayan
hatıra kalıntılarıdır. Doktorun şerif isminde birine benzemesi
ki o buralarda rehber hâlifedir. Yani onun elinden başını biz
dikmişiz demek olur. Ancak zâhiren teknik ve tıp ilmi böyle
bir duruma gelmediğinden mümkün olamaz baş koptu ise iş
bitmiştir, bâtınen ise ehli hâl o başı yerine yeniden ve tamir
edilmiş olarak koyar. Güzeldir Cenâb-ı Hakk daha nicelerini
nasib eder İnşeallah.
Tecelline gelince, yap devam et güzeldir. Daha sonra
zuhurat gönderirsen hangi derste olduğunuda yazarsan iyi
olur. Ayrıca kısa olan zuhuratlarını, sadece ön sayfaya
yazarsan senin için yazmak benim için okuyup cevaplamak
daha kolay olur. Çünkü ayrı dosyada olunca onu açmak için
indirmek isimlemek ve tekrar açmak gerektiyor buda biraz
zaman alıyor. Her ne ise mühim değil Herkese selâmlar
hoşça kal Efendi Baban.
------------------İr…. Ak….
(07/11/2013)
“Zuhurat”
Selâmün Aleyküm Efendi Babacığım,
Buncağıza gösterilen zuhuratı, istişare amacıyla pâki ve
cemil gönlüze sunuyorum. Aşkı niyaz ile sırran ellerinizden
öperken,
Sultan annemizede selâm ve hürmetlerimin kabulünü
arz ediyorum
------------------05/06 Kasım 2013 gecesinde sabaha karşı gösterilen
zuhurat;
Gece vakti kendi aracımla gidiyorum. Bundan sonrasını
hatırlamıyorum.
144
146
Sonradan beni ameliyat eden doktor söylüyor. Trafikte
giderken öndeki bir araçtan düşen / fırlayan bir metal
parçası aracımın camından girerek boynumu kesmiş ve
başım gövdemden ayrılmış, o mahalden geçen ve beni
ameliyat eden doktor, bir hastaneye kaldırmış ve orada
kopan başımı tekrar vücûduma dikmiş ve ben olayın ondan
sonrasını hatırlıyorum.
Ameliyatı yapan doktorlar iki
kişilermiş birisi yan cephemde durduğu için yüzünü net
olarak seçemiyorum.
Fakat ameliyatı yapan doktorun sîmâsını hatırlıyorum.
Doktor olayı anlattıktan sonra boynumda ameliyatın
izlerinin kalacağını ifade ediyor. Zuhurat kapanıyor. Uyandığımda saat 05,50 idi.
Gün içersinde ameliyatı doktorun sîmâsını gözümün
önünde tutarken, o kişinin ihvandan Tekirdağ’da oturan
Şerif Hoca kardeşimize benzediği kanaati oluştu. Doğrusunu
Allah (c.c)’ü bilir.
Günlük derslerime ilâve olarak, takriben idrak ettiğimiz
Zilhicce ayından itibaren, gönlümüze düşürülen bir niyazı
yapmak nasib oluyor.
“İlâhi yarabbi! Ayniyyetin ile gayriyyetin arasındaki tüm
mevtınlarda, meratiblerde, mertebelerde, mekân ve
zamanlarda her hal ve şartta senden râzı olan kullarının
zümresine bu fakiride dahil eyle”.
En kalbi saygı ve muhabbetlerimle.
07.Kasım 2013
------------------Bu zuhuratla bu kitabımızı da bitirmiş olalım Cenâb-ı
Hakk daha nicelerini nasib eder İnşeallah.
Görüldüğü gibi yukarıda bahsedilen bazı vasıflar, bizim
belirttiğimiz vasıflarımız değil, bahsedenlerin muhabbetleri
ile kendi zuhur ve düşenceleridir, dileyen kabul eder dileyen
etmez. Bunlar hakkında bir iddiamız da yoktur. Tecellilerini
gönderen her kese teşekkür ederiz. T.B.
------------------145
147
NOT= Nihayet bu kitabımızda Böylece nihayete
ermiş olmaktadır. Ancak okuyacak olan bazı kimseler
bu kitaptaki yazıların yukarıda kısaltılmış ismi geçen
kimselere ait olduğunu ve kitabın içinde yazısı olan
kimseler tarafından yazıldığını düşünebilirler. Zâhiri
olan bu anlayışların da, da doğrudurlar.
Ancak bu kimselerin bir çoklarının daha evvel
internet nedir, yazmak nedir, tefekkür nedir, cümle
kurup yazı yazmak nedir, diye bir bilgileri olmadığı
gibi kendilerinin hiç ilgilerinin dahi olmadığı ve zor
bir sahada yazı yazabiliyor olmaları da çok dikkat
çekicidir.
Yazıları olan bu arkadaş, dost, ve evlâtlarımız,
kendilerine verilmeye başlanan gerçek
tasavvuf
eğitimi ile ilgilenmeye başladıktan sonra kısa sürede
kendilerini tanıyıp gerçek bir kimlik sahibi olup bu
yoldan öz güvenlerini bulup aldıkları bilgilerini de
birleştirerek böyle güzel hallere, mânevi kültür ve
lütuflara ermiş olmaktadırlar. Dolayısı ile bunları
kendileri yazmış olmayıp tarafımızdan verilen eğitim
neticesinde bunları yazmış-yazdırılmış olmaktadırlar.
işte aslında zor olan kişinin kendinin yazı yazması
değil, kendi vasıtasıyla karşı tarafa yazı yazdırabilinmesidir, bu ise gerçekten oldukça zor bir iştir çok
zaman ve sabır gerektirmektedir. İşte bizde bu
yazılan ve yazdırılanları gördükçe çevremizle iftihar
ediyor emeklerimizin boşa çıkmadığını görüyor Rabb’
ımıza şükrediyoruz. Cenâb-ı Hakk arzulu olanlara
daha nice yazılar yazmayı ve yazdırılmayı nasib etsin
İnşeallah.
Bundan sonraki kitabımız bunun devamı olan (86terzi Baba 6 istişare dosyası) olacaktır, İnşeallah.
(Heze min fazlı rabb’î) (14/12/2014/Pazar gecesi)
Gayret bizden muvaffakiyyet Hakk’tan’dır.
(Terzi Baba Tekirdağ)
146
148
Terzi Baba
Baskısı olan kitaplar.
1.
2.
3.
4.
5.
Necdet Divanı:
Hacc Divanı:
İrfan Mektebi, Hakk Yolu’nun Seyr defteri:
Lübb’ül Lübb Özün Özü, (Osmanlıca’dan çeviri):
Salât- Namaz ve Ezan-ı muhammedi’de Bazı
hakikatler:
“İngilizce, İspanyolca”
6. İslâm’da Mübarek Geceler, bayramlar ve
Hakikatleri: (Fransızca)
7. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril Hadîs’i):
8. Tuhfetu’l Uşşâkiyye, (Osmanlıca’dan çeviri):
9. Sûre-i Rahmân ve Rahmâniyyet:
10. Kelime-i Tevhid, değişik yönleriyle:
11. Vâhy ve Cebrâil:
12. Terzi Baba (1) ve Necm Sûresi:
13. (13) On üç ve Hakikat-i İlâhiyye:
14. İrfan mektebi, “Hakk yolu”nun seyr defteri ve
şerhi
15. 6 Pey- (1) Hz. Âdem Safiyyullah
(a.s.)
16. Divân (3)
19. Sûre-i Feth ve fethin hakikat-i.
21. 6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah: (a.s.)
22. Sûre-i Yûsuf ve dervişlik:
24. 6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)
35. Fâtiha Sûresi:
41. İnci tezgâhı:
49. 36-Yâ’sîn, Sûresi:
51. 81-Tekvir, Sûresi:
52. 89-Fecr, Sûresi:
59. 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah: (a.s.)
60. 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah:
(a.s.)
61. 6 Pey-(6) Hz. Muhammed:
67. 067-Mülk Sûresi:
91-Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)
-----------------------------147
149
Terzi Baba kitapları sıra listesi
KAYNAKÇA
1. KÛR’ÂN VE HADîS :
2. VEHB
: Hakk’ın hibe yoluyla verdiği ilim.
3. KESB
: Çalışılarak kazanılan ilim.
4. NAKİL
: Muhtelif eserlerden, Mesnevi’i şerif,
İnsân-ı Kâmil, Fusûsu’l Hikem ve
sohbetlemizden müşahede ile toplanan ilim.
“DAHA EVVELCE ÇIKAN KİTAPLARIMIZ”
(Gönülden Esintiler)
1.
2.
3.
4.
5.
Necdet Divanı:
Hacc Divanı:
İrfan Mektebi, Hakk Yolu’nun Seyr defteri:
Lübb’ül Lübb Özün Özü, (Osmanlıca’dan çeviri):
Salât- Namaz ve Ezan-ı muhammedi’de Bazı
hakikatler:
“İngilizce, İspanyolca”
6. İslâm’da Mübarek Geceler, bayramlar ve
Hakikatleri: (Fransızca)
7. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril Hadîs’i):
8. Tuhfetu’l Uşşâkiyye, (Osmanlıca’dan çeviri):
9. Sûre-i Rahmân ve Rahmâniyyet:
10. Kelime-i Tevhid, değişik yönleriyle:
11. Vâhy ve Cebrâil:
12. Terzi Baba (1) ve Necm Sûresi:
13. (13) On üç ve Hakikat-i İlâhiyye:
14. İrfan mektebi, “Hakk yolu”nun seyr defteri ve
şerhi
148
150
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
6 Pey- (1) Hz. Âdem Safiyyullah
(a.s.)
Divân (3)
Kevkeb. Kayan yıldızlar.
Peygamberimizi rû’ya-da görmek.
Sûre-i Feth ve fethin hakikat-i.
Terzi Baba Umre (2009)
6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah: (a.s.)
Sûre-i Yûsuf ve dervişlik:
Değmez dosyası:
6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)
-1-Köle ve incir dosyası:
Bir zuhûrât’ın düşündürdükleri:
-2-Genç ve elmas dosyası:
Kûr’ân’da Tesbîh ve Zikr:
Karınca, Neml Sûresi:
Meryem Sûresi:
Kehf Sûresi:
3-Terzi Baba İstişare dosyası:
Terzi Baba Umre dosyası: (2010)
-3-Bakara dosyası:
Fâtiha Sûresi:
Bakara Sûresi:
Necm Sûresi:
İsrâ Sûresi:
Terzi Baba: (2)
Âl-i İmrân Sûresi:
İnci tezgâhı:
4-Nisâ Sûresi:
5-Mâide Sûresi:
7-A’raf Sûresi:
14-İbrâhîm Sûresi:
İngilizce, Salât-Namaz:
İspanyolca, Salât-Namaz:
Fransızca İrfan mektebi:
36-Yâ’sîn, Sûresi:
76-İnsân, Sûresi:
81-Tekvir, Sûresi:
89-Fecr, Sûresi:
149
151
53. Hazmi Tura:
54. 95-Beled-Tîn, Sûresi:
55. 28- Kasas, Sûresi:
56. İrfan-Mek-Şer-Fransızca-Baba:
57. 20-TÂ HÂ Sûresi:
58. Mirat-ül-İrfan-ve-şerhi:
59. 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah: (a.s.)
60. 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah:
(a.s.)
61. 6 Pey-(6) Hz. Muhammed:
(s.a.v.)
62. -4-Bir ressam hikâyesi:
63. İnci mercan tezgâhı
64. Ölüm hakkında:
65. Reşehatt’an bölümler:
66. Risâle-i Gavsiyye:
67. 067-Mülk Sûresi:
68. 1-Namaz Sûrereleri:
69. 2-Namaz Sûrereleri:
70. Yahova Şahitleri:
71. Mü-Geceler-Fran-les-nuits:
72. Îman bahsi:
73. Celâl ve İkram:
74. 2012 Umre dosyası:
75. Gülşen-i Râz şerhi:
76. -5-Doğdular, yaşadılar hikâyesi:
77. Aşk ve muhabbet yolu:
78. A’yân-ı sâbite. Kazâ ve kader:
79- Terzi Baba-(4) İstişare dosyası.
80- Terzi Baba-(5) İstişare dosyası.
81- Hayal vâdîsi’nin çıkmaz sokakları:
82- Mektuplarda yolculuk-M.Nusret-Tura.
83- 2013 Umre dosyası.
84- Nusret Tura-Vecizeler ve ata sözleri.
85- Nusret Tura-Tasavvufta aşk ve gönül.
86- Terzi Baba-(6) İstişare dosyası.
87- Terzi Baba-İlâhiler derleme.
88- Nusret Tura-Divanı.
89- 6-Her şey merkezinde hikâyesi.
90- İnsân-ı Kâmil A.K.C. Cild (1) şerhi.
150
152
91-Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)
92- İnsân-ı Kâmil A.K.C. Cild (2) şerhi.
93- 7. İngilizce. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril
Hadîs’i):
94- Kubbet-ul Kara.
-------------------------
Altı peygamber serisi:
15. 6 Pey-(1) Hz. Âdem Safiyyullah
(a.s.)
21. 6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah:
(a.s.)
24. 6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)
59. 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah:
(a.s.)
60. 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah:
(a.s.)
61. 6 Pey-(6) Hz. Muhammed:
(s.a.v.)
-------------------------
Terzi Baba kitapları serisi:
1- 12- Terzi Baba-(1)
2- 39- Terzi Baba-(2)
3- 32- Terzi Baba-(3) İstişare dosyası.
4- 79- Terzi Baba-(4) İstişare dosyası.
5- 80- Terzi Baba-(5) İstişare dosyası.
6- 86- Terzi Baba-(6) İstişare dosyası.
7- 91- Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)
-------------------------
Bir hikâye birçok yorum serisi.
25. -1-Köle ve incir dosyası:
27. -2-Genç ve elmas dosyası:
34. -3-Bakara dosyası:
61. -4-Bir ressam hikâyesi:
76. -5-Doğdular, yaşadılar hikâyesi:
89. -6-Her şey merkezinde hikâyesi.
-------------------------
Dîvanlar serisi:
1. Necdet Divanı:
2. Hacc Divanı:
151
153
16. Divân (3)
87- Terzi Baba-İlâhiler derleme.
88- Nusret Tura-Divanı.
-------------------------
Mektuplar ve zuhuratlar serisi:
Terzi Baba İnternet dosyaları:
----------------------------1-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
2-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
3-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
4-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
5-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
6-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
7-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
8-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
9-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
10-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
11-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
12-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
13-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
14-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
15-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar
16-Terzi-Baba-Mek-ve-zu-Ke-Kara-bi-dosyası.
17-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
18-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar .
19-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar .
20-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar .
21-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
22-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
23-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
24-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
25-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
26-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
27-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
28-Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar.
152
154
29-Terzi-Baba-Mektuplar
30-Terzi-Baba-Mektuplar
31-Terzi-Baba-Mektuplar
32-Terzi-Baba-Mektuplar
33-Terzi-Baba-Mektuplar
34-Terzi-Baba-Mektuplar
35-Terzi-Baba-Mektuplar
36-Terzi-Baba-Mektuplar
37-Terzi-Baba-Mektuplar
38-Terzi-Baba-Mektuplar
39-Terzi-Baba-Mektuplar
40-Terzi-Baba-Mektuplar
41-Terzi-Baba-Mektuplar
42-Terzi-Baba-Mektuplar
43-Terzi-Baba-Mektuplar
44-Terzi-Baba-Mektuplar
45-Terzi-Baba-Mektuplar
46-Terzi-Baba-Mektuplar
47-Terzi-Baba-Mektuplar
48-Terzi-Baba-Mektuplar
49-Terzi-Baba-Mektuplar
50-Terzi-Baba-Mektuplar
51-Terzi-Baba-Mektuplar
52-Terzi-Baba-Mektuplar
53-Terzi-Baba-Mektuplar
54-Terzi-Baba-Mektuplar
55-Terzi-Baba-Mektuplar
56-Terzi-Baba-Mektuplar
57-Terzi-Baba-Mektuplar
58-Terzi-Baba-Mektuplar
59-Terzi-Baba-Mektuplar
60-Terzi-Baba-Mektuplar
61-Terzi-Baba-Mektuplar
62-Terzi-Baba-Mektuplar
63-Terzi-Baba-Mektuplar
64-Terzi-Baba-Mektuplar
65-Terzi-Baba-Mektuplar
66-Terzi-Baba-Mektuplar
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
ve
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
153
155
67-Terzi-Baba-Mektuplar
68-Terzi-Baba-Mektuplar
69-Terzi-Baba-Mektuplar
70-Terzi-Baba-Mektuplar
ve
ve
ve
ve
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
zuhuratlar.
Kitaplar devam ediyor şu an Yekün=
(94/70=164)
NECDET ARDIÇ
Büro : Ertuğrul mah.
Hüseyin Pehlivan caddesi no. 29/4
Servet Apt.
59 100 Tekirdağ.
Ev : 100 yıl Mahallesi uğur Mumcu Cad.
Ata Kent sitesi A Blok kat 3 D. 13.
59 100 Tekirdağ
Tel (ev)
: (0282) 261 43 18
Cep
: (0533) 774 39 37
Veb sayfası: Amerika: <http:// necdetardic. org/
Veb sayfası: Amerika: <www.necdetardic.info>
Veb sayfası: Almanya: <www.terzibaba.com>
Radyo adresi (form): <terzibaba13.com>
İnternet, MSN Adresi:
Necdet Ardıç <[email protected]
------------------------
154
156
ARKA KAPAK
Neml Sûresi. 27/40. Âyet. (2+7+4)=13

Bu Rabbimin fazlındandır.
(27+40+)=67
(6+7)=13
(40+13)=53
Çıkan sayı değerleri dikkat çekicidir.
67 Allah isminin sayı değeridir.
13 Hakikat-i Muhammediyyenin toplu halde sayı değeridir.
53 İse Terzi Babamın sayı değeridir.
157

Benzer belgeler