Sempozyum Kitabı

Transkript

Sempozyum Kitabı
KÜRESELDEN YERELE STRATEJİLER VE UYGUL AMAL AR
Sempozyum Kitabı
Editör
Yrd. Doç. Dr. Ümit İzmen
Editör Yardımcıları ve Yayına Hazırlayanlar
Burcu Berent
Zühal Özbay Daş
Betül Çelikkaleli
18 Kasım 2011
Pamukkale Üniversitesi, Denizli
TÜRKONFED AN A SPONSORL ARI
TURKRES 2011
1. KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler
Sempozyumu
Küreselden Yerele Stratejiler ve
Uygulamalar
Sempozyum KitabÕ
Editör
Yrd. Doç. Dr. Ümit øzmen
Editör YardÕmcÕlarÕ ve YayÕna HazÕrlayanlar
Burcu Berent
Zühal Özbay Daú
Betül Çelikkaleli
Pamukkale Üniversitesi, Kongre Kültür Merkezi
18 KasÕm 2011, Denizli
ISBN: 978-9944-0172-5-1
TÜRKONFED
Türk Giriúim ve øú DünyasÕ Konfederasyonu
Mete Caddesi Yeni AptmanÕ No: 10/6
Taksim 34437 østanbul
Tel
: 0212 251 73 00
Faks
: 0212 251 58 77
E-posta : [email protected]
www.turkonfed.org
BaskÕ Tarihi
: Nisan 2012
BaskÕ
: G. M. MATBAACILIK ve TøC. A.ù.
100 YÕl Mah. MAS-SøT 1. Cad. No: 88 Ba÷cÕlar/ øst.
Tel: 0212 629 00 24 Faks: 0212 629 20 13
E-posta: [email protected]
KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu Destekleyen Kuruluúlar
T.C. KalkÕnma BakanlÕ÷Õ
Bölgesel Geliúme ve
YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü’ne
desteklerinden dolayÕ teúekkür ederiz.
Onur Kurulu
Abdülkadir Demir
Denizli Valisi
Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ
Pamukkale Üniversitesi Rektörü
Kemal Madeno÷lu
KalkÕnma BakanlÕ÷Õ MüsteúarÕ
Erdem Çenesiz
TÜRKONFED Yönetim Kurulu BaúkanÕ
Mehmet Salih Baúöz
Denizli SøAD Yönetim Kurulu BaúkanÕ
Bilim Kurulu
Alpay Filiztekin
SabancÕ Üniversitesi
Ayda EraydÕn
Orta Do÷u Teknik Üniversitesi
Celal Naci Kücüker
Pamukkale Üniversitesi
Fatma Do÷ruel
Marmara Üniversitesi
Ferhan Gezici
østanbul Teknik Üniversitesi
Güldem Özata÷an
øzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Jülide YÕldÕrÕm Öcal
Gazi Üniversitesi
Nadir Öcal
Orta Do÷u Teknik Üniversitesi
O÷uz Karadeniz
Pamukkale Üniversitesi
Seyit Köse
Abant øzzet Baysal Üniversitesi
Ümit øzmen
AydÕn Üniversitesi
YÕlmaz KÕlÕçaslan
Anadolu Üniversitesi
Organizasyon Kurulu
Ahmet Yaman
KalkÕnma BakanlÕ÷Õ
Alpay Filiztekin
SabancÕ Üniversitesi
Burcu Berent
TÜRKONFED
Fatma Do÷ruel
Marmara Üniversitesi
O÷uz Karadeniz
Pamukkale Üniversitesi
Ümit øzmen
AydÕn Üniversitesi
YÕlmaz KÕlÕçaslan
Anadolu Üniversitesi
Zühal Özbay Daú
TÜRKONFED
TURKRES 2011
øÇøNDEKøLER
SUNUù .................................................................................................................................................................. iii
AÇILIù KONUùMALARI .................................................................................................................................... 1
ÖDÜL TÖRENø ................................................................................................................................................... 15
PANEL SUNUMLARI
Bölgesel KalkÕnmada Türkiye Deneyimi ve Gelece÷i ..................................................................................... 17
Bölgesel KalkÕnmada Uygulamalar ve Yeni AçÕlÕmlar .................................................................................... 31
Ödül Alan Akademik Bildiri SunumlarÕ ........................................................................................................... 51
TR32 için KalkÕnma Perspektifleri ................................................................................................................... 61
AKADEMøK BøLDøRøLER
Bildiri AdÕ (Özet): Bölgesel KalkÕnmada Kamu Sermayesi ve Sosyal AltyapÕ: Türkiye Üzerine Bir Uygulama,
Yazarlar: Meneviú Uzbay Pirili, Aykut Lenger .............................................................................................. 73
Bildiri AdÕ (Özet): Türkiye’de Bölgesel KalkÕnma ve Büyümenin Mekansal Ekonometrik Yöntemlerle
Modellenmesi, Yazarlar: Pelin Akçagün ........................................................................................................ 75
Bildiri AdÕ: Türkiye’de TarÕm østihdamÕ ve Bölgesel FarklÕlÕklar,
Yazarlar: Mehmet Can Aldan, Erol H. Çakmak ............................................................................................. 77
Bildiri AdÕ: Türkiye’de FarklÕ Bölgesel Geliúme PerformanslarÕ Üzerine Bir Veri Zarflama Analizi,
Yazarlar: Seyit Köse, U÷ur Eser, Fatih Konur ............................................................................................. 101
Bildiri AdÕ: Spatial Distribution of Human Capital Development Case of Turkey,
Yazarlar: Burhan Can Karahasan ................................................................................................................. 127
Bildiri AdÕ: Natural Resource Abundance – Regional Blessing or Curse?,
Yazarlar: Sevil Acar, Johanna Zola .............................................................................................................. 141
Bildiri AdÕ: Do Institutions Matter For Regional Economic Growth and Development? The Case of Turkey,
Yazarlar: Serkan De÷irmenci ....................................................................................................................... 153
Bildiri AdÕ: TR52 Düzey 2 Bölgesi (Konya Karaman) øhracat YapÕsÕ,
Yazarlar: Fuat Karagüney ............................................................................................................................ 195
Bildiri AdÕ (Özet): Short Run Dynamics of Income Disparities and Regional Cycle Synchronization,
Yazarlar: Hasan Engin Duran ...................................................................................................................... 229
Bildiri AdÕ (Özet): Türkiye’de Bölgesel KalkÕnma ve AvrupalÕlaúma: Aktörler, Kurumlar ve Çeúitli
Dinamikler IúÕ÷Õnda Bir De÷iúim Anatomisi Yazarlar: Fethi Ufuk ÖzÕúÕk ................................................... 231
i
TURKRES 2011
SUNUù
Türkiye son yÕllarda parlak bir büyüme performansÕ sergiliyor. Ancak, ülkemizin yakaladÕ÷Õ
büyüme ivmesinin sürdürülebilir olmasÕ, 2023 hedeflerine ulaúmasÕ ve iúsizli÷e kalÕcÕ çözüm
bulunmasÕ için, reformlarÕn derinleúerek sürmesi gerekli. Bu kapsamda, bölgesel farklÕlÕklarÕn
giderilmesi ve refahÕn ülke genelinde benzer düzeyde hissedilmesi önemli bir yer teúkil ediyor.
Son 50 yÕlda bölgesel politikalarda gösterilen çeúitli çabalara ra÷men, Türkiye’de bölgesel
farklÕlÕklarÕn kapatÕlmasÕnda istenilen mesafe alÕnamadÕ. BazÕ bölgelerde kiúi baúÕna gelir ortalamanÕn
çok gerisinde kaldÕ ve büyümede dengeli da÷ÕlÕm ve eúitlik sa÷lanamadÕ. Ancak son yÕllarda, dünya
genelinde ve ülkemizde bölgesel kalkÕnma kavramÕna yaklaúÕmda olumlu sayabilece÷imiz de÷iúimler
gözleniyor. KalkÕnmaya yaklaúÕmda bölgelerin rekabet gücünü artÕrmayÕ amaçlayan, mevcut
sorunlarÕnÕ derinlemesine analiz eden ve yerli dinamikleri de sürece katmaya çalÕúan bir anlayÕú hakim
olmaya baúladÕ.
Ülkenin en büyük sivil iú dünyasÕ örgütlerinden biri olan TÜRKONFED, bu konunun yakÕn
takipçisi oldu. østatistiki Bölge Birimleri SÕnÕflandÕrmasÕ Düzey 2 ile uyumlu bir organizasyon
yapÕsÕna sahip olan TÜRKONFED, kuruldu÷u günden itibaren kalkÕnma ajanslarÕ ile ilgili çalÕúmalar
yapmaya baúladÕ. 2011 yÕlÕnda yayÕnladÕ÷Õ Türkiye’de Bölgesel KalkÕnma: FarklÕlÕklar, Ba÷ÕntÕlar ve
Yeni Bir Mekanizma TasarÕmÕ raporuyla da bölgesel kalkÕnma tartÕúmalarÕna farklÕ yaklaúÕmlar
kazandÕrmayÕ amaçladÕ.
Bölgesel kalkÕnma çalÕúmalarÕ kapsamÕnda TÜRKONFED, ülke genelinde bölgesel kalkÕnma
konularÕna olan ilgiyi artÕrmak, bu konuda çalÕúan akademisyenlerin sayÕsÕnÕ artÕrmak, bu konuda
çalÕúan akademisyenlerle kalkÕnma ajanslarÕ ve bölgesel federasyonlar arasÕndaki iliúkileri geliútirmek
amacÕyla “KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu” nu düzenleme kararÕ aldÕ.
Sempozyumun ilki Denizli’de, Pamukkale Üniversitesi evsahipli÷inde 18 KasÕm 2011 tarihinde
gerçekleúti. KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler: Küreselden Yerele Stratejiler baúlÕklÕ sempozyuma
Pamukkale Üniversitesi’nin gerek akademik düzeyde gerekse organizasyon bazÕnda önemli bir katkÕsÕ
oldu. Baúta Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ’ya ve üniversite çalÕúanlarÕna
bütün kalbimizle teúekkürü bir borç bilirim.
KalkÕnma BakanlÕ÷Õ Bölgesel Geliúim ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü, baúÕndan itibaren
sempozyuma olan deste÷ini esirgemedi. Sempozyuma teúrifleri ile bizi onurlandÕran SayÕn KalkÕnma
BakanÕmÕz Cevdet YÕlmaz baúta olma üzere, KalkÕnma BakanlÕ÷Õ MüsteúarÕ Kemal Madeno÷lu'na,
KalkÕnma BakanlÕ÷Õ Bölgesel Geliúim ve YapÕsal Uyum Genel Müdürü Nahit Bingöl'e, Bölgesel
Geliúim ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü, øzleme De÷erlendirme ve Analiz Dairesi BaúkanÕ Kamil
TaúçÕ'ya ve Bölgesel Geliúim ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü çalÕúanlarÕna en içten teúekkürlerimi
sunmak isterim.
Üye derneklerimizden Denizli SøAD BaúkanÕ Mehmet Salih Baúöz’e ve Denizli SøAD üye iú
insanlarÕmÕza sempozyuma yönelik verdikleri de÷erli fikirlerinden ve katÕlÕmlarÕndan dolayÕ teúekkür
ederim.
AyrÕca Bilim Kurulu’nda yer alan ve de÷erli görüúlerini bizlerle paylaúan akademisyenlerimize,
panelistlere ve oturum baúkanlarÕna da teúekkürü bir borç bilirim.
KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu organizasyonun baúarÕlÕ bir úekilde hayata
geçmesini sa÷layan Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fatma Do÷ruel’e, Pamukkale
Üniversitesi’nden Doç. Dr. O÷uz Karadeniz’e, AydÕn Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ümit øzmen’e
ve Anadolu Üniversitesi’nden Doç. Dr. YÕlmaz KÕlÕçaslan’a da de÷erli katkÕlarÕndan dolayÕ teúekkür
ederim.
iii
TURKRES 2011
Organizasyon kurulunda yer alan ve bu kitabÕ yayÕma hazÕrlayan TÜRKONFED Genel Sekreter
YardÕmcÕsÕ Burcu Berent, Ekonomik AraútÕrmalar KÕdemli UzmanÕ Zühal Özbay Daú ve Bölgesel
Geniúleme Bölüm Sorumlusu Betül Çelikkaleli’ye de katkÕlarÕndan dolayÕ teúekkür ederim.
Ülke kalkÕnmasÕnda önemli bir rol oynayaca÷ÕnÕ düúündü÷ümüz sempozyumun, bölgeler arasÕnda
farklarÕn giderilmesinde öncü politikalar geliútirece÷ine dair umudumuz yineliyor, bu yöndeki
heyecanÕn benzeri faaliyetlerimizle beraber artarak devam etmesini diliyorum.
SaygÕlarÕmla,
Erdem Çenesiz
TÜRKONFED
Yönetim Kurulu BaúkanÕ
iv
TURKRES 2011
AÇILIù KONUùMALARI
Mehmet Salih Baúöz
Denizli SøAD Yönetim Kurulu BaúkanÕ
Muharrem YÕlmaz
TÜSøAD Bölgesel Geliúme ve øú DünyasÕ KuruluúlarÕyla
øliúkiler Komisyonu BaúkanÕ
Erdem Çenesiz
TÜRKONFED Yönetim Kurulu BaúkanÕ
Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ
Pamukkale Üniversitesi Rektörü
Abdülkadir Demir
Denizli Valisi
Dr. Cevdet YÕlmaz
KalkÕnma BakanÕ
1
TURKRES 2011
Sunum: SayÕn BakanÕm, SayÕn Denizli Valim, SayÕn Uúak Valim, SayÕn Milletvekillerim, SayÕn Belediye
BaúkanÕm, SayÕn Rektörüm ve de÷erli katÕlÕmcÕlar, KalkÕnma BakanlÕ÷Õ’nÕn deste÷i, TÜRKONFED, Pamukkale
Üniversitesi ve Denizli SøAD iúbirli÷i ile düzenlenen KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu’na hepiniz
hoú geldiniz. ùimdi sizleri saygÕ duruúu ve ardÕndan østiklal MarúÕ’na davet ediyoruz.
ùimdi konuúmalarÕnÕ yapmak üzere Denizli SøAD Yönetim Kurulu BaúkanÕ SayÕn Mehmet Salih Baúöz’ü
kürsüye davet ediyorum.
Mehmet Salih Baúöz (Denizli SøAD Yönetim
Kurulu BaúkanÕ): SayÕn BakanÕm, SayÕn Denizli Valim,
SayÕn Uúak Valim, SayÕn Milletvekillerim, SayÕn Belediye
BaúkanÕm,
de÷erli
katÕlÕmcÕlar,
bakanlÕ÷ÕmÕzÕn,
üniversitemizin, Denizli SøAD’Õn müútereken organize
etmeye çalÕútÕ÷Õ KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler
Sempozyumu’na hoú geldiniz. Birbirinden de÷erli gerek
yurtiçinden gerek yurtdÕúÕndan hocalarÕmÕzÕn katÕldÕ÷Õ bu
toplantÕmÕzda bölgesel dinamikler konusunda güzel
fikirler ortaya çÕkacak ve ülkemizin kalkÕnmasÕ daha da
ileriye gidecektir. ToplantÕmÕzÕn hayÕrlÕ olmasÕnÕ diliyor,
saygÕlar sunuyorum. Hoú geldiniz.
Sunum: ùimdi konuúmasÕnÕ yapmak üzere TÜSøAD Bölgesel Geliúme ve øú DünyasÕ KuruluúlarÕ ile
øliúkiler Komisyonu BaúkanÕ SayÕn Muharrem YÕlmaz’Õ kürsüye davet ediyorum.
Muharrem YÕlmaz: (TÜSøAD, Bölgesel Geliúme
ve øú DünyasÕ KuruluúlarÕ ile øliúkiler Komisyonu
BaúkanÕ): SayÕn BakanÕm, SayÕn Valilerimiz, SaygÕde÷er
Rektörüm, protokolün çok de÷erli üyeleri, saygÕde÷er
bürokratlar, TÜRKONFED’in ve ba÷lÕ federasyon ve
derneklerin çok de÷erli baúkanlarÕ, üyeleri, evsahibimiz
Denizli SøAD’Õn kÕymetli baúkanÕ ve delegeleri,
saygÕde÷er katÕlÕmcÕlar, de÷erli konuklar, de÷erli basÕn
mensuplarÕ, çok kÕymetli Denizlili dostlar, KalkÕnmada
Bölgesel Dinamikler Sempozyumu’nda sizlerle birlikte
olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum ve TÜSøAD
Yönetim Kurulu adÕna hepinizi saygÕyla selamlÕyorum.
Ülkemizin genel kalkÕnma stratejileri ve buna ba÷lÕ bölgesel politikalarÕn oluúturulmasÕna katkÕ sa÷lamak
amacÕyla ve kamu, üniversite, özel sektör iúbirli÷ini geliútirilmesini sa÷lamaya yönelik bir anlayÕúla düzenlenen
bu çeúit toplantÕlarÕn bölgesel kalkÕnma kavramÕnÕn anlaúÕlmasÕ ve kamuoyuna anlatÕlmasÕnda önemli bir iúlevi
oldu÷unu düúünüyorum. Bu sempozyumun düzenlenmesinde eme÷i geçen herkese bu nedenle sonsuz
teúekkürlerimi sunuyorum.
De÷erli konuklar, bölgesel politikalarÕn temel hedefi, ekonomik geliúmeyi sa÷lamak, bölgelerarasÕ
geliúmiúlik ve kalkÕnma farklÕlÕ÷ÕnÕ ortadan kaldÕrmak, zenginlik ve refah artÕúÕnÕ tüm yurt sathÕna yaymak,
ülkemizin rekabet gücünü korumak ve geliútirmenin yanÕsÕra aslÕnda yurttaúlarÕn nihai mutlulu÷unu sa÷lamaktÕr.
Türkiye’de öteden beri bölgesel geliúme politikalarÕ bölgelerarasÕ eúitsizlikleri gidermede maalesef pek de
baúarÕlÕ olamadÕ. TÜSøAD olarak artÕk yerel aktörlerin kalkÕnma politikalarÕna dahil olmadÕ÷Õ ve bu politikalara
katkÕ sunamadÕ÷Õ bir süreç düúünmek istemiyoruz. Hem politikalarÕn oluúturulmasÕ hem de uygulanmasÕ
safhalarÕnda bölgesel düzeydeki katÕlÕmcÕlÕ÷Õn geliúmiú ülkelerde iyi örnekleri nasÕl arttÕrdÕ÷ÕnÕ hepimiz
görüyoruz, ö÷reniyoruz. øúte bu nedenledir ki TÜSøAD olarak biz de ülkemizde iú dünyasÕnÕn yerel
örgütlenmesini çok önemli buluyor ve bu yolla karar süreçlerine dahil olunarak bölgesel kalkÕnma strateji ve
programlarÕna, uygulama performansÕna ve tüm unsurlarÕyla toplumsal kalkÕnmaya önemli katkÕlar
sa÷lanabilece÷ine inanÕyoruz. Bu ba÷lamda ülke sathÕna yayÕlmÕú SøAD’larÕn bunlarÕn oluúturdu÷u bölgesel
federasyonlarÕn ve sektör örgütleriyle birlikte bu yapÕnÕn çatÕ örgütü olan TÜRKONFED’in üstlendi÷i misyonu,
kuruldu÷u günden beri inançla ve heyecanla destekliyoruz.
3
AÇILIù KONUùMALARI
De÷erli katÕlÕmcÕlar, artÕk günümüz dünyasÕnda iletiúim olanaklarÕ çok geliúti. Yer küremiz tabiri caizse
küresel bir köy haline dönüútü. Basit bir cep telefonu ile, internet ile, televizyon ile, sosyal a÷lar ile her yeri takip
edebiliyoruz. DünyanÕn en ücra köúesinde yaúayan sÕradan bir kiúi en geliúmiú ülkelerdeki yenilikleri yakÕndan
izleyebiliyor. DünyanÕn baúka yerlerindeki iyi örnekleri gördü÷ü zaman bunu kendi bölgesinde, yöresinde talep
edebiliyor. ArtÕk yepyeni iú yapÕú, tedarik, üretim, pazarlama, satÕú, da÷ÕtÕm yöntemleriyle karúÕ karúÕyayÕz.
Rekabetçi bölgeler ve rekabetçi kentler kavramlarÕnÕ çok daha sÕk duyar olduk. Tüm bu de÷iúim içersinde
bölgesel kalkÕnma mekanizma ve politikalarÕnÕn da yenilenmesi tabi ki kaçÕnÕlmaz hale geliyor.
Bölgesel kalkÕnma politikalarÕ uzun yÕllar bölgeye yatÕrÕm çekilmesi ve büyük altyapÕ yatÕrÕmlarÕyla
sa÷lanmaya çalÕúÕlÕyordu. Ancak bu yöntemin tek baúÕna yeterli olamadÕ÷Õ, kimi zaman kaynaklarÕn israfÕna ve
verimsiz kullanÕmÕna yol açtÕ÷Õ ve hatta sosyal uyumun sa÷lanmasÕnda yeterli baúarÕ sa÷lanamadÕ÷Õ görülünce
yeni bir takÕm yaklaúÕmlar üzerinde durulmaya baúlandÕ. Bölgesel kalkÕnma politikalarÕnda kamu kaynaklarÕnÕn
etkin ve verimli kullanÕlmasÕnÕ esas alan bu yeni yaklaúÕm yerel firmalarÕn performansÕnÕ etkileyen do÷rudan ve
dolaylÕ faktörlerin belirlenmesi, dÕúarÕdan gelecek yatÕrÕm ve transferlerden çok bölgenin kendi iç varlÕklarÕna ve
dinamiklerine odaklanmasÕ, dezavantajlardan çok fÕrsatlara vurgu yapÕlmasÕ, toplu ve müzakereci bir yönetiúim
anlayÕúÕ ve sistemiyle yani katÕlÕmcÕ bir úekilde ulusal, bölgesel ve yerel aktörlerin sürece dahil edilmesi. Bu gibi
unsurlardan oluúan bu anlayÕú ve bunun yanÕsÕra enerji verimlili÷i ve yenilenebilir enerji, KOBø’lerin inovasyon
kapasitesinin yükseltilmesi, istihdam, e÷itim ve yoksullukla mücadelede de önem verilen di÷er öncelik alanlarÕ
ortaya çÕkmaktadÕr. ArtÕk büyüme tek baúÕna bir anlam ifade etmiyor. Sosyal ve çevresel sürdürülebilirli÷i
merkeze koyan ve en önemli kayna÷Õ da inovasyon olarak kabul eden yeni büyüme modelleri tartÕúÕlÕyor.
Bölgeler de bu sürecin en dinamik ve ana aktörleri olarak benimsenmeye baúlandÕ. Her bölgenin bir Ar-Ge üssü
olamayaca÷Õ, ancak her bölgenin kendi inovasyon ihtiyaçlarÕ do÷rultusunda bilgiyi bölgesine uyarlayabilece÷i
tartÕúÕlÕyor. Bu sebeple bölgelerin yenilik üretme kapasitelerinin geliútirilmesi ana politika hedeflerinden biri
olarak kabul ediliyor. Son dönemlerde bölgesel kalkÕnma politikalarÕnÕn önemli ayaklarÕndan birini de kentler
oluúturmaya baúladÕ. Kentsel nüfusun gittikçe artmasÕ, kentlerin refah, istihdam ve verimlilik artÕúÕnÕn üreticileri
konumuna getirmekte. Kentler birbirleriyle yenilikçi yatÕrÕmlarÕ ve bilgiyi bölgelerine çekme konusundaki hem
ulusal hem uluslararasÕ düzeyde rekabet etme kabiliyetleriyle yarÕúÕyorlar. AynÕ zamanda artan nüfusun
ihtiyaçlarÕnÕn karúÕlanmasÕ, eúitsizliklerin giderilmesi ve sosyal uyum, çevresel sorunlar, konut sa÷lama gibi pek
çok alanda da mücadele etmek zorunda kalÕyorlar. Bu rekabetteki baúarÕnÕn anahtarlarÕndan biri de bölge ve kent
düzeyindeki iúbirli÷i olmaktadÕr.
De÷erli dinleyiciler, bölgesel kalkÕnma politikalarÕnÕn di÷er bir unsuru ise kÕrsal kalkÕnma. Son zamanlarda
uluslararasÕ medyadan da açlÕk, yoksulluk, kitlesel göçler, do÷al felaketler nedeniyle takip etmekteyiz. øklim
de÷iúikli÷i, gÕda güvenli÷i, tarÕmsal nüfusun azalmasÕ gibi hem bölgesel kalkÕnmayÕ hem de ulusal refahÕ,
güvenli÷i, sosyal uyumu do÷rudan ilgilendiren pek çok boyutu var. Bu alanda örne÷in AB kÕrsal kalkÕnma
politikasÕnÕn 2007-2013 dönemi stratejisine baktÕ÷ÕmÕzda üç ana hedefi görüyoruz. TarÕm ve ormancÕlÕk
sektörünün rekabet gücünün geliútirilmesi, çevre ve kÕrsal alanlarÕn geliútirilmesiyle kÕrsal alanda yaúam
kalitesinin yükseltilmesi ve kÕrsal ekonomilerin çeúitlendirilmesi. Yine bir baúka önemli husus, bölgesel veri ve
istatistiklerin sa÷lanabilmesi. Sa÷lÕklÕ politikalar ancak sa÷lÕklÕ veriler ile oluúturulabiliyor. Bölgesel düzeyde
veri eksikli÷i bizlerin bu alandaki çalÕúma ve gelece÷e dönük projeksiyonlarÕnÕ da önemli oranda kÕsÕtlÕyor. Bu
sebeple bölgesel veri oluúturma alanÕndaki çalÕúmalara çok daha ciddiyetle a÷ÕrlÕk vermemiz gerekti÷ini
düúünüyoruz.
YukarÕda bahsetti÷im tüm bu politika unsurlarÕnÕn ancak katÕlÕmcÕ ve çok taraflÕ yönetiúimin sa÷lanmasÕ ile
mümkün olabilece÷ine gerçekten inanÕyoruz. Geliúmiú ülkeler bu dengeyi sa÷lama ve sorunlara çözüm üretme
konusunda bölgelerdeki tüm aktörleri, özellikle de iú dünyasÕ örgütlerini harekete geçiriyorlar. KatÕlÕmcÕ bir
yönetim anlayÕúÕ benimsiyorlar. Yerel düzeyde de bölgelerdeki sivil toplum kuruluúlarÕ ve iú dünyasÕ
temsilcileriyle iúbirli÷i kapasitelerinin yükseltilmesi üzerine pek çok araç geliútiriliyor. Ülkemizde de son
dönemde ekonomik kalkÕnma anlayÕúÕnÕn AB örne÷inde oldu÷u úekilde formüle edilmeye baúlanmasÕnÕ yerel ve
bölgesel temelli kalkÕnma modeline geçilmiú olmasÕnÕ memnuniyetle karúÕladÕ÷ÕmÕzÕ ifade etmek istiyorum.
Bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕn kurularak faaliyete geçmiú olmasÕ güçlü bir organizasyon, yüksek kalitede
bir insan kayna÷Õ ve artan finansman imkanlarÕyla desteklenmesi ve tabi en önemlisi DPT’nin yeniden
yapÕlanarak KalkÕnma BakanlÕ÷Õ’nÕn kurulmuú olmasÕ yeni büyüme ve kalkÕnma modeline güçlü bir altyapÕ ve
hepimize büyük bir inanç sa÷lamÕútÕr. Bu yeni yapÕlarÕn bölgelerde özellikle giriúimcili÷i arttÕracak modelleri ve
bu giriúimlerin baúarÕya ulaúmasÕnÕ sa÷layacak altyapÕ olanaklarÕnÕ geliútirmesi çok önemli. Mevcut yapÕsÕyla
kamu a÷ÕrlÕklÕ buldu÷umuzu her platformda dile getirdi÷imiz ajanslarÕn arzu etti÷imiz düzeyde sivil, katÕlÕmcÕ ve
4
TURKRES 2011
dinamik bir yapÕya kavuúmasÕnÕ, esas amaçlarÕ olan bölgelerin rekabet gücünün arttÕrÕlmasÕ ve kalkÕnmasÕnÕn
sa÷lanmasÕ için elzem olarak görüyoruz. Bu kapsamda TÜRKONFED’in bölgesel federasyon sayÕlarÕnÕn
kalkÕnma ajanslarÕ bölgeleriyle uyumlu olarak arttÕrÕlmasÕ ve idari kapasitelerinin geliútirilmesi projesinin söz
konusu iúbirli÷i mekanizmasÕna önemli katkÕ sa÷layaca÷Õna inanÕyorum. Bu federasyonlarÕn ajans
yönetimlerinde daha aktif rol almalarÕnÕn iú dünyasÕnÕn dinamizminin ajanslara aktarÕlmasÕ açÕsÕndan da yarar
sa÷layaca÷Õ görüúündeyiz.
De÷erli katÕlÕmcÕlar, bildi÷iniz gibi artÕk dünya ticareti, ekonomik büyüme, üretim ve tüketimde giderek
daha büyük oyuncular haline gelen ülkeleri kapsayan bir oluúum, G20 oluúumu ortaya çÕktÕ. Reform ve küresel
krizin yönetimi konularÕnda sadece devletlerin de÷il, iú dünyasÕnÕn da görüúlerinin alÕnmasÕ amacÕyla G20 øú
DünyasÕ Zirvesi yani B20 oluúturuldu. Son olarak Cannes’da toplanan B20’nin amacÕ hükümetler düzeyinde
toplanan G20 zirvelerinin gündeminde yer alan önemli ekonomik ve sosyal konular hakkÕnda ülke liderleri ve
maliye bakanlarÕnÕn iú dünyasÕnÕn görüú ve önerilerinden faydalanmalarÕna katkÕ sa÷lamaktÕr. B20’nin hazÕrlÕk
çalÕúmalarÕ çerçevesinde bu deste÷i verebilmek için farklÕ konularda 12 çalÕúma grubu oluúturuldu. Türk iú
dünyasÕnÕ temsilen TÜSøAD’Õn katÕldÕ÷Õ B20 zirvelerinde küresel yönetiúim çalÕúma grubu baúkanlÕ÷ÕnÕ da
TÜSøAD yürütmektedir. Son olarak geçti÷imiz 3-4 KasÕm tarihlerinde Fransa’nÕn Cannes úehrinde toplanan B20
zirvesinde küresel güven ve istikrar ortamÕnÕn yeniden sa÷lanmasÕ ve uluslararasÕ kurumlarÕn yönetim yapÕlarÕnÕn
dünyanÕn yeni küresel gerçekli÷ine uyumunun sa÷lanmasÕ konularÕndaki çalÕúmalarÕmÕz zirvenin önemli gündem
maddeleri arasÕnda yer aldÕ. Burada, örgütlü iú dünyasÕ temsil örgütlerinin küresel düzeyde politika oluúturma
alanÕnda ne kadar büyük önem taúÕdÕ÷ÕnÕ görüyoruz. Küresel düzeydeki bu iúbirli÷inin aslÕnda bölgesel ve yerel
düzeyde de ne kadar büyük katkÕ sa÷layabilece÷inin bir göstergesi olarak benimsiyoruz. Bunun bir aya÷ÕnÕ bu
iúbirli÷i mekanizmalarÕnÕn sa÷lanmasÕ oluúturuyorsa, di÷er bir aya÷ÕnÕ da iú dünyasÕnÕn bu katkÕyÕ sa÷lamak
amacÕyla örgütlenmesi oluúturuyor. Bu çerçevede bizler de bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕn paralelinde iú
dünyasÕnÕ temsil edecek kalkÕnma kurullarÕnda ve ajans yönetim kurullarÕnda yer alabilecek yapÕlanmayÕ bir an
önce tamamlamalÕyÕz. 2011 yÕlÕnÕn sonuna gelirken bu yÕl %50’yi aúan bir büyüme performansÕnÕ gerçekleútiren
TÜRKONFED’in en kÕsa zamanda Türk iú dünyasÕnÕn bu gönüllü, ba÷ÕmsÕz temsil örgütlenmesini
tamamlayaca÷Õna inanÕyorum. Bugün Denizli’de gerçekleútirdi÷imiz bu güzel toplantÕnÕn bende yarattÕ÷Õ iyimser
duygularla da bu sürecin çok da uzun sürmemesini umut ediyorum.
Konuúmamda bölgesel dinamiklerin kalkÕnma sürecindeki öneminden kÕsaca bahsetmeye ve TÜSøAD’Õn bu
konudaki görüúlerini sizlere aktarmaya çalÕútÕm. Az sonra baúlayacak panellerde alanlarÕnda uzman çok de÷erli
katÕlÕmcÕlar bu konuyu çok daha derinlemesine tartÕúacaklardÕr.
Sempozyuma katÕlÕmlarÕyla bizleri onurlandÕran KalkÕnma BakanÕmÕz SayÕn Cevdet YÕlmaz’dan kamunun
bölgesel kalkÕnma konusundaki 2012 yÕlÕ hedefleri, stratejileri, plan ve programlarÕna ve bütçeye iliúkin son
geliúmeleri ö÷renme fÕrsatÕ da bulaca÷Õz. Kendilerine, yo÷un programlarÕ içersinde toplantÕmÕza zaman ayÕrmÕú
olmalarÕndan dolayÕ tekrar teúekkürlerimi arz ediyorum. Sempozyumun baúarÕlÕ geçmesi dileklerimle hepinizi
saygÕyla selamlÕyor, beni dinledi÷iniz için teúekkür ediyorum.
Sunum: SayÕn Muharrem YÕlmaz’a konuúmalarÕndan dolayÕ teúekkür ediyoruz. ùimdi konuúmalarÕnÕ
yapmak üzere TÜRKONFED Yönetim Kurulu BaúkanÕ SayÕn Erdem Çenesiz’i kürsüye davet ediyorum.
Erdem Çenesiz (TÜRKONFED Yönetim Kurulu
BaúkanÕ): SayÕn BakanÕm, SayÕn Rektörüm, de÷erli
ö÷retim üyeleri, sevgili baúkanlar, de÷erli konuklar, sayÕn
basÕn mensuplarÕ, Türk Giriúim ve øú DünyasÕ
Konfederasyonu Yönetim Kurulu adÕna sizleri saygÕyla
selamlÕyorum.
KalkÕnmada
Bölgesel
Dinamikler
Sempozyumu’na hoú geldiniz.
Konfederasyonumuz, 13 federasyon, 119 dernek ve
10 bin iú insanÕnÕ temsil eden Türkiye’nin en büyük
gönüllü sivil toplum örgütlerindendir. TÜRKONFED,
kuruluúundan bu yana bölgesel kalkÕnmayÕ gündeminde
tutmuú, araútÕrma, rapor ve faaliyetlerle bu konuyu her fÕrsatta tartÕúmaya açmÕútÕr.
5
AÇILIù KONUùMALARI
Bugün de kapsamlÕ bir çalÕúma için huzurunuzdayÕz. Gün boyu düzenlenecek oturumlarda, bölgesel
farklÕlÕklarÕn giderilmesini sa÷layacak politika, strateji ve reform önerilerini tartÕúacak, Türkiye’nin önde gelen
akademisyenlerinin bölgesel kalkÕnma konusundaki görüúlerini dinleyece÷iz.
Her úeyden önce, yo÷un programÕna ra÷men toplantÕmÕza katÕlarak bizleri onurlandÕran KalkÕnma
BakanÕmÕz SayÕn Cevdet YÕlmaz’a tüm TÜRKONFED üyeleri adÕna teúekkür ederim. SayÕn YÕlmaz’Õn da bizim
gibi, “bölgesel kalkÕnma” konusunu, Türkiye’nin 2023 yÕlÕnda dünyanÕn 10. büyük ekonomisi olma hedefi
yolunda önemli bir gündem maddesi olarak gördü÷ünü biliyoruz. Destekleri için KalkÕnma BakanlÕ÷Õ Bölgesel
Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü’ne ve KalkÕnma BakanÕ MüsteúarÕ Kemal Madeno÷lu’na da ayrÕca
teúekkürlerimizi sunuyoruz.
Bugün bizi burada, Türkiye’nin önde gelen e÷itim-ö÷renim kurumlarÕndan biri olan Pamukkale
Üniversitesi’nden a÷Õrlayan SayÕn Rektörümüz Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ’ya TÜRKONFED adÕna teúekkür
ediyoruz. Bizleri Türkiye’nin bu güzel ilinde a÷Õrlayan Denizli Valisi SayÕn Abdülkadir Demir ve Denizli SøAD
BaúkanÕ SayÕn Mehmet Salih Baúöz’e de teúekkür ederiz.
Bugün burada sunulacak baúarÕlÕ çalÕúmalarÕ, SabancÕ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Alpay Filiztekin,
Ortado÷u Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayda EraydÕn, Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Celal Naci
Küçüker, østanbul Teknik Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ferhan Gezici, øzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nden
Yrd. Doç. Dr. Güldem Özata÷an, Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jülide YÕldÕrÕm Öcal, Ortado÷u Teknik
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Nadir Öcal ve Abant øzzet Baysal Üniversitesi’nden Doç. Dr. Seyit Köse’den oluúan
bir bilim kurulu de÷erlendirdi. Türkiye’nin en de÷erli akademisyenlerinin biraraya geldi÷i bilim kurulumuza da
huzurlarÕnÕzda teúekkür etmek isterim.
Bugün birincisini gerçekleútirdi÷imiz “KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu” organizasyonun
baúarÕlÕ bir úekilde hayata geçmesini sa÷layan Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fatma Do÷ruel’e,
Pamukkale Üniversitesi’nden Doç. Dr. O÷uz Karadeniz’e, AydÕn Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ümit øzmen’e
ve Anadolu Üniversitesi’nden Doç. Dr. YÕlmaz KÕlÕçaslan’a da de÷erli katkÕlarÕndan dolayÕ teúekkür ederiz.
Organizasyon kurulunda yer alan TÜRKONFED’deki de÷erli çalÕúma arkadaúlarÕm da, bu sempozyum için
büyük bir özveriyle çalÕútÕlar. TÜRKONFED Genel Sekreter YardÕmcÕsÕ Burcu Berent ve TÜRKONFED
uzmanlarÕmÕzdan Zühal Özbay Daú’a da katkÕlarÕndan dolayÕ çok teúekkür ederim
Bugün burada baúarÕlÕ çalÕúmalarÕnÕ de÷erli bilim kurulumuza sunan tüm akademisyenlerimizi de kutlamak
isterim. Bölgesel kalkÕnma alanÕnda akademik çalÕúmalar, maalesef arzu etti÷imiz sayÕda de÷il. Bu alanda çalÕúan
akademisyenlerin artmasÕ, kuúkusuz ki kalkÕnmaya yeni bakÕú açÕlarÕ kazandÕracaktÕr. Ödüle layÕk görülen
üç çalÕúma için de kÕymetli hocalarÕmÕzÕ tebrik ederim.
De÷erli Konuklar,
Türkiye, yakÕn geçmiúte yakaladÕ÷Õ yüksek büyüme performansÕ, bölgesinde oynadÕ÷Õ lider rolü,
gerçekleútirdi÷i reformlar ve sürdürdü÷ü kalkÕnma hamlesi ile dikkat çeken bir ülke konumda.
Ülkemizin yakaladÕ÷Õ büyüme ivmesinin sürdürülebilir kÕlÕnmasÕ, 2023 hedeflerine ulaúmasÕ, iúsizli÷e kalÕcÕ
çözüm bulunmasÕ ve geliúmiú bir demokrasinin yerleúebilmesi için, reformlarÕn derinleúerek sürmesi
gerekmektedir. Kuúkusuz bu konuda, hükümetin yanÕ sÕra sivil topluma da önemli sorumluluklar düúmektedir.
TÜRKONFED bu çerçevede, iú dünyasÕnÕ temsil eden en büyük sivil toplum örgütlerinden biri olarak, ülkemizin
sosyal ve ekonomik kalkÕnmasÕna katkÕda bulunaca÷Õna inandÕ÷Õ tespit ve önerilerini bir raporda topladÕ. Beú
temel baúlÕk altÕnda topladÕ÷ÕmÕz “Yeni Dönem, Yeni Hedefler” raporumuzdaki görüúleri, hükümet ve ilgili
kurumlarla da paylaúÕyoruz.
“Bölgesel KalkÕnma” bu rapordaki baúlÕklardan bir tanesi.
Bildi÷iniz gibi, son 50 yÕlda bazÕ bölgesel politikalar uygulanmasÕna yönelik tüm çabalara ra÷men,
Türkiye’de bölgesel farklÕlÕklar ülke düzeyinde eúitsizli÷in önemli bir kayna÷Õ olmayÕ sürdürüyor. BazÕ
bölgelerde kiúi baúÕna gelir ortalamanÕn çok gerisinde; iúsizlik ise ürkütücü boyutlarda. Büyümede dengeli
da÷ÕlÕm ve eúitlik maalesef sa÷lanamÕyor
6
TURKRES 2011
Bu farklÕlÕklarÕ azaltmaya dönük olarak úimdiye kadar uygulanan politikalarÕn baúarÕlÕ olamadÕ÷ÕnÕ hep
birlikte gördük. Az geliúmiú bölgelere verilen maddi teúvikler, kalkÕnmanÕn önündeki di÷er yapÕsal engellerin
yarattÕ÷Õ olumsuzluklarÕ tam olarak telafi edemiyor. Geçmiúin belirleyicili÷i ve bununla iliúkili olarak ulaútÕrma
imkanlarÕ, ucuz ve kesintisiz enerjiye kolay eriúim, nitelikli iúgücünün bulunabilirli÷i gibi yatÕrÕm ortamÕnÕ
úekillendiren faktörler, az geliúmiú bölgelere yatÕrÕmlarÕn önünde engel oluyor.
Bu do÷rultuda “Yeni Dönem, Yeni Hedefler” raporumuzda, Türkiye’de uygulanacak bölgesel politikalara
iliúkin úu saptamalarÕ yaptÕk:
1.
2.
3.
4.
Bölgesel kalkÕnma stratejisi, sanayi stratejisi ve ticaret politikalarÕ ile uyumlu olmalÕdÕr.
Uygulanacak politikalarda bölgelerin birbiriyle etkileúimi dikkate alÕnmalÕdÕr.
Bölgesel düzeyde önceliklerin belirlenmesinde kalkÕnma ajanslarÕ daha aktif rol almalÕdÕr.
Bölgesel politika ve stratejiler, küresel ekonomik ve siyasi geliúmelere, makroekonomik politikalardaki,
dÕú ticaret ve sanayi politikalarÕndaki de÷iúikliklere ba÷lÕ olarak güncellenmelidir. Bu amaçla sa÷lam ve
sürekli yenilenen bir veri tabanÕ geliútirilmelidir.
5. Bölgesel politikanÕn geliútirilmesinde yerel sivil aktörler de sürece dahil edilmelidir.
6. Bölgesel kalkÕnmanÕn uyarÕlmasÕ için, sanayi sektörünün yanÕ sÕra finans, turizm ve e÷itim sektörleri
gibi kalkÕnmayÕ hÕzlandÕran di÷er faaliyetlerden yararlanÕlmalÕdÕr.
7. Bölgede yatÕrÕmÕ cazip hale getirmek için altyapÕ iyileútirilmeli ve beúeri sermayenin niteli÷ini
yükseltecek adÕmlar atÕlmalÕdÕr.
Gerek altyapÕnÕn iyileútirilmesi, gerekse uygulanacak politikalarÕn önünün açÕlmasÕ için, özellikle çeúitli
bakanlÕklarÕmÕzÕn faaliyet alanlarÕ içine giren çalÕúmalarÕ da úöyle tanÕmladÕk:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
UlaútÕrma imkanlarÕ geniúletilmeli ve ucuzlatÕlmalÕ,
Kentsel altyapÕ iyileútirilmeli,
YatÕrÕm yeri sorunlarÕ çözülmeli,
Sosyal geliúmiúli÷i artÕracak e÷itim, kültür, spor ve e÷lence yatÕrÕmlarÕna önem verilmeli,
Komúu bölgeler arasÕnda ekonomik faaliyetleri hÕzlandÕracak yatÕrÕmlara öncelik verilmeli,
Bölgede rekabet gücü yüksek sektörlerin geliúmesini kolaylaútÕracak önlemler alÕnmalÕ,
Yerel üniversiteler desteklenerek iú dünyasÕ-üniversite ve kalkÕnma ajansÕ-üniversite iliúkileri
geliútirilmeli,
Yerel düzeyde iúgücünün kalitesini yükseltecek faaliyetler desteklenmeli,
øúsizlikle mücadele için öncelikli kesimler belirlenmeli ve kÕsa dönemde etki gösterecek önlemler
süratle devreye sokulmalÕ,
Genel sa÷lÕk ve e÷itim politikalarÕ ile çözülemeyen yerel sorunlar hÕzla tespit edilerek çözülmeli…
KadÕn istihdamÕ artÕrÕlmalÕ. Bu noktada bir parantez açmak isterim: Bu hedef do÷rultusunda, bebek ve
yaúlÕ nüfusun bakÕmÕ ihtiyacÕ ortaya çÕkacak bu da yeni bir istihdam alanÕ yaratacak ve bu alanda
parasallaúmayÕ ve piyasaya katÕlÕmÕnÕ artÕracaktÕr.
Yoksullukla ilgili Dünya BankasÕ ve AB fonlarÕnÕn kullanÕmÕ gözden geçirilmeli,
Ortado÷u, Asya ve Avrupa pazarÕna yönelik, komúu ülkelere sÕnÕrÕ olan bölgelerde sÕnÕr ticaretinin
geliúimi açÕsÕndan gerekli altyapÕ tedbirleri alÕnarak, sÕnÕr illeri cazibe merkezleri haline getirilmeli.
De÷erli Konuklar,
BölgelerarasÕ farklarÕ azaltacak bir politikanÕn uygulama baúarÕsÕ her úeyden önce ulusal ve yerel düzeydeki
aktörlerin verimli bir iúbirli÷ini gerektirir. Günümüzde, mevcut bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕn yönetim yapÕsÕ,
arzulanan verimli iúbirli÷i için yeterli de÷ildir. KalkÕnma ajanslarÕnÕn yapÕsÕ gözden geçirilirken yerel iú dünyasÕ
örgütlerinin rolü ve etkinli÷i artÕrÕlmalÕdÕr.
Bölgesel kalkÕnma uzun dönemli birikimlerin sonucunda ortaya çÕkar. Bu nedenle kÕsa dönemde çok önemli
de÷iúimler beklemek gerçekçi olmaz. Ancak Türkiye, dinamik bir yapÕya ve demografik olarak genç bir nüfusa
sahip. Bu faktörler hÕzlandÕrÕcÕ etkiler yaratarak, etkisinin kÕsa dönemde görülebilece÷i politika uygulamalarÕna
uygun bir ortam yaratabilir. Öte yandan aynÕ faktörler elimizi çabuk tutmazsak çok güçlü bir ayak ba÷Õ haline de
gelebilir.
7
AÇILIù KONUùMALARI
HÕzlandÕrÕcÕ etki yarataca÷Õ beklenen iki temel politikadan söz edilebilir: Bunlardan bir tanesi bölgesel
kalkÕnmayÕ sa÷layacak giriúimlere sinyal vermek olacaktÕr; di÷eri ise, bölgesel refahÕn hÕzlÕ biçimde artmasÕnÕ
sa÷layacak yoksulluk ile mücadele politikalarÕnÕn hÕzlandÕrÕlmasÕdÕr.
Az önce de÷indi÷im, raporumuzda da ele aldÕ÷ÕmÕz ekonomik ve sosyal önerilerimizin, ülkemizdeki
bölgesel farklÕlÕklarÕn azaltÕlmasÕna ve bölgesel kalkÕnmanÕn sa÷lanmasÕna yönelik adÕmlar için temel
oluúturabilece÷ini düúünüyorum.
Bugün düzenledi÷imiz sempozyum da bölgesel kalkÕnma konusunda oluúturulacak yol haritasÕ için bize ÕúÕk
tutacaktÕr. ùimdiden verimli bir toplantÕ olmasÕnÕ diliyor, hepinizi bir kez daha saygÕyla selamlÕyorum.
Sunum: SayÕn Erdem Çenesiz’e konuúmalarÕndan dolayÕ teúekkür ediyoruz. ùimdi konuúmalarÕnÕ yapmak
üzere Pamukkale Üniversitesi Rektörü SayÕn Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ’yÕ kürsüye davet ediyorum.
Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ (Pamukkale
Üniversitesi Rektörü): SayÕn BakanÕm, SayÕn Valim,
SayÕn Uúak Valim, SayÕn Milletvekillerim, SayÕn
Belediye BaúkanÕm, TÜRKONFED’in De÷erli
BaúkanÕ, sivil toplum örgütlerimizin de÷erli
yöneticileri, üniversitemizin ve bu sempozyum
dolayÕsÕyla üniversitemize gelen di÷er üniversitelerin
de÷erli mensuplarÕ, baúta øktisadi ve Bilimler
Fakültemiz olmak üzere Pamukkale Üniversitemizin
de÷erli ö÷rencileri, bugün burada KalkÕnmada Bölgesel
Dinamikler Sempozyumu’nu KalkÕnma BakanlÕ÷Õ,
Pamukkale Üniversitesi ve TÜRKONFED iúbirli÷i ile
hazÕrlayÕp kalkÕnmayla ilgili bilimsel çÕktÕlarÕn, önce
bölgesel kalkÕnmaya sonra ülke kalkÕnmasÕna sonra da dünya ekonomisinden pay alma konusunda ülkemizin
ekonomik politikalarÕnÕ yönlendirme açÕsÕndan çok yararlÕ olaca÷ÕnÕ düúündü÷ümüz bir sempozyumun açÕlÕúÕnda
birlikteyiz. Hoú geldiniz.
Ekonomik kalkÕnma, ülkelerin dünya ekonomisinden pay alma gayretleriyle el ele giden bir süreçtir. Bu
süreç, milli gelirdeki artÕúla paralel giden bir süreç de÷ildir. YanÕsÕra teknolojik kalkÕnma ve teknolojik
geliúmenin ürünü, çÕktÕlarÕn toplum yararÕna kullanÕlmasÕyla ortaya çÕkacak refahÕn adaletle paylaúÕlmasÕ süreci
ile paralel giden bir kalkÕnma modeli, bölgesel kalkÕnmanÕn olmazsa olmazlarÕndandÕr. Bu çerçevede kalkÕnma
ajanslarÕnÕn görev aldÕ÷Õ yaklaúÕk 1,5-2 yÕllÕk sürede bu ajanslarÕn oldu÷u bölgelerdeki üniversitelere büyük iú
düúmektedir. 2,5 milyar dolarlÕk ihracat geliri olan Denizlimizde var olan Pamukkale Üniversitemiz bu yönde
bütün planlarÕnÕ yapmÕú, tamamlamÕú ve göreve geldi÷im günden bugüne geçen yaklaúÕk 7 aylÕk bir zaman
diliminde bütün projelerini hayata geçirme iúlemini tamamlamÕútÕr. Bölgesel kalkÕnma adÕna kÕsaca
özetleyebilece÷im úekliyle yaptÕ÷ÕmÕz faaliyetler daha 20 gün önce bu salonda istihdam fuarÕnÕn açÕlmasÕydÕ.
Çok büyük bir katÕlÕmla gerçekleútirilen bu fuarÕmÕz sonuncunda önce iú imkanlarÕ sonra akreditasyon,
kabullenme, sonra da üniversitemizin bilimsel çÕktÕlarÕndan yararlanma konusunda hayli yorucu toplantÕlar
yapÕldÕ ve yaklaúÕk 8.000 kiúinin izledi÷i bir fuar yaúadÕk. Pamukkale Üniversitesi bünyesinde 6 ay önce hizmete
açtÕ÷ÕmÕz tarÕmsal biyoteknoloji ve genetik uygulama araútÕrma merkezimiz BøYOM’un ülkemizin tohum
politikalarÕnÕ etkileyecek úekilde bilimsel anlamda bir yola girdi÷ini ve bu yönde projeler yönetti÷ini ve bu
projelerin kabul gördü÷ünü duyurmak isterim. Bunun bir hamle ötesi, Pamukkale Üniversitesi UluslararasÕ
TarÕmsal Biyoteknoloji ve Genetik Enstitüsü’nün kuruluúunu üniversitemiz senatosunda tamamlamÕú ve yüksek
ö÷retim kuruluna sunmuú bulunmaktayÕz. Bugün, yarÕn müjdeli haberi bekleyece÷iz. BøYOM ve üniversitemizde
daha önce kurulmuú bulunan gen mühendisli÷i ve teknoloji enstitüsü ile birleútirilerek uluslararasÕ bir hüviyet
kazandÕrÕlarak bu enstitü önümüzdeki günlerde hayata geçirilecek. Sadece bilimsel araútÕrmalarÕn yapÕldÕ÷Õ
akademik bir merkez olmaktan öte bölgesel kalkÕnmaya hizmet amaçlÕ olmak üzere baúta tohumculuk ve bitki
teknolojisi olmak üzere 650 dönümlük bir arazi Pamukkale Üniversitesi’nin hizmetine verilmiú, aúa÷Õ Menderes
havzasÕnda araútÕrÕcÕlarÕnÕ beklemektedir. Bir di÷er kalkÕnma amaçlÕ enstitümüz, Pamukkale Üniversitesi
Arkeolojik Bilimler Enstitüsü aynÕ senato kararÕnda oybirli÷i ile kararlaútÕrÕlmÕú, Leodikya’nÕn giriúinde
uluslararasÕ bir enstitü olmak hayaliyle, bugün için gerçe÷i ile Yüksek Ö÷retim Kurulu’nun gündemine
sunulmuútur. KalkÕnma amaçlÕ olmak üzere kalkÕnma ajanslarÕnÕn bölgedeki üniversitelerden birli÷i olarak
Denizli Ticaret OdasÕ ve Sanayi OdasÕ baúta olmak üzere úehrimizdeki hatta bölgemizdeki tüm sivil toplum
8
TURKRES 2011
kuruluúlarÕ ile bölgesel kalkÕnma yolunda her türlü projenin tartÕúÕldÕ÷Õ, konuúuldu÷u, uygulamaya sokuldu÷u bir
6 ay geçirdi Pamukkale Üniversitesi. Bu noktada gayretlerimiz sadece Denizli ili ile sÕnÕrlÕ kalmadÕ, ADIM
projemiz çerçevesinde Mu÷la, Isparta, AydÕn, Manisa, Uúak, Kütahya ve Afyon illerini kapsar bir úekilde 9
ilimizde de ortak bölgesel kalkÕnma projelerinin baúlatÕlmasÕ için hazÕrlÕk çalÕúmalarÕ tamamlanmÕútÕr. Bu
projeler bundan sonra baúta KalkÕnma BakanlÕ÷ÕmÕz olmak üzere de÷iúik araútÕrma kurullarÕna, ulusal yada
uluslararasÕ bir kÕsmÕ sevk edilmiú, bir kÕsmÕ da sevk edilmeyi beklemektedir. Bu çerçeveden baktÕ÷ÕmÕzda ilk
kez üniversitemizde düzenlenen bu sempozyumun çÕktÕlarÕndan önce üniversitemiz akademisyenleri ve
araútÕrÕcÕlarÕ, sonra Denizlimizin sivil toplum örgütleri ve kalkÕnma ile ilgili görev alanlarÕ ve hedef kitlede
amaçlarÕnÕ aktarmak istedi÷i Denizli insanÕ bilgisever Denizlililer, sonra da bölgemiz ve sonra da ülkemize bu
sempozyumun büyük yararlar getirece÷ine inanÕyorum ve hepinizi saygÕ ve sevgiyle selamlÕyorum.
Sunum: SayÕn Hüseyin Ba÷cÕ’ya konuúmalarÕndan dolayÕ teúekkür ediyoruz. ùimdi konuúmalarÕnÕ yapmak
üzere Denizli Valisi SayÕn Abdülkadir Demir’i kürsüye davet ediyoruz.
Abdülkadir Demir (Denizli Valisi): SayÕn BakanÕm, SayÕn Valim, SayÕn Milletvekillerim, SayÕn Genel
Müdürüm, De÷erli Belediye BaúkanÕm, Rektörüm, sivil toplum örgütlerinin çok de÷erli temsilcileri, çok de÷erli
konuklar, bugün KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu gibi ilki yapÕlan bu toplantÕya Denizli olarak ev
sahibi olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duydu÷umuzu SayÕn BakanÕmÕza da tüm yo÷un programlarÕna
ra÷men bu toplantÕya iútiraklerinden dolayÕ tüm Denizliler adÕna úükranlarÕmÕzÕ sunuyor, hoú geldiniz diyorum.
Ekonomik büyüme ve kalkÕnma tüm ülkelerin en
belirgin temel amacÕdÕr. Bu amaç do÷rultusunda hÕzla
geliúen ve de÷iúen dünyaya uyum sa÷layabilmek ve
uluslararasÕ rekabet gücümüzü korumak ve geliútirebilmek
için çok daha hÕzlÕ karar verip uygulamak zorundayÕz. øúte
bu temel hedefe ulaúabilmek adÕna düzenlenen bu
toplantÕnÕn her an harekete hazÕr, geliúime yönelik her türlü
çabayÕ destekleme e÷iliminde olan Denizli’de yapÕlmasÕna
katkÕda bulunan SayÕn BakanÕmÕz Cevdet YÕlmaz’a
úükranlarÕmÕzÕ
sunuyoruz.
SayÕn
TÜRKONFED
BaúkanÕmÕz Erdem Çenesiz’e, SayÕn BaúkanÕmÕz Mehmet
Salih Baúöz’ün úahsÕnda, DESøAD üyelerine ve eme÷i
geçen herkese teúekkür ediyoruz.
Bugüne de÷in yapÕlan çalÕúmalar neticesinde dünyanÕn en hÕzlÕ büyüyen ülkelerinden birisi haline geldik.
Ancak maalesef baú döndüren bir hÕzla geliúen dünyada yaúÕyoruz ve bu hÕza ayak uydurmak zorundayÕz. Bu
nedenle karar alma ile kararÕ uygulama arasÕnda geçen sürenin minimize edilmesi, aynÕ zamanda da ülkemizde
yaúayan tüm insanlara sosyo-kültürel ve ekonomik imkanlar bakÕmÕndan birbirine mümkün oldu÷unca yakÕn
koúullarÕn sunulmasÕ gerekmektedir. Bu pencereden bakÕldÕ÷Õnda ülkemizin hem co÷rafi, hem sosyal hem de
ekonomik anlamda çok büyük farklÕlÕklar içerdi÷i de bir gerçektir. Bu farklÕlÕklarÕ ortadan kaldÕrmak için
benzerlikleri bir araya getirmek sureti ile güçlü ve zayÕf yönlerin tespit edilmesi ve bu do÷rultuda yatÕrÕmlarÕn
hÕzla gerçekleútirilmesi amacÕyla tüm dünyada uygulanan bölgesel kalkÕnma planlarÕ, günümüz koúullarÕnda bir
ihtiyaçtÕr. Denizli, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hÕzla geliúen, kazandÕ÷Õ her kuruúu gelecek için bir yatÕrÕm
aracÕ olarak kabul ederek zaman içinde dünya çapÕnda markalara sahip olmayÕ baúarmÕú bir úehirdir. ølimiz insanÕ
tarihi ve kültürel varlÕklarÕnÕn farkÕndalÕ÷Õ ile güçlü yönlerini kullanarak ekonomik kaynaklarÕnÕ oluúturmuútur.
DolayÕsÕyla yÕllÕk 2 milyar dolarÕn üzerinde ihracatÕ yaklaúÕk 162.000 olan sigortalÕ iúçi sayÕsÕ ve yÕllÕk 2 milyon
turist sayÕsÕ ile bugün Türkiye’nin en hÕzlÕ büyüyen kentlerinden birisidir. Elbette tüm bunlarÕn gerçekleúmesinde
øzmir limanÕnÕn yanÕsÕra Antalya, Bodrum ve Marmaris gibi turizm bölgelerine 2,5 saatlik bir mesafede olmasÕ
gibi co÷rafi açÕdan avantajlÕ bir konumda bulunmasÕnÕn da büyük bir etkisi vardÕr. ølimiz geliúmiú sanayisi,
turizm potansiyeli verimli tarÕm arazileri ve co÷rafi koúullarÕyla içinde bulundu÷u bölgede do÷al öncü
konumundadÕr. Bu nedenle kÕsa adÕ GEKA olan Güney Ege KalkÕnma AjansÕ’nÕn merkezi ilimizde bulunmakta
ve 37 kiúilik personel kadrosu ile bölgemizden hizmet vermektedir.
Denizli tüm bu özelliklerinin yanÕsÕra her an bir adÕm ileri gitmeye hazÕr, en büyük yatÕrÕmÕn insana yapÕlan
yatÕrÕm oldu÷una inanan ve olaylara “ben ne yapabilirim” yaklaúÕmÕyla yaklaúan halkÕyla birlikte
de÷erlendirildi÷inde bölgesel kalkÕnma konusunda da öncü olacak bir yapÕya sahiptir. KalkÕnmada Bölgesel
Dinamikler Sempozyumu’nun ilkinin ilimizde yapÕlÕyor olmasÕndan duydu÷um onurla ilimizin geliúimi
9
AÇILIù KONUùMALARI
konusunda bize destek veren SayÕn BakanÕmÕz baúta olmak üzere bu sempozyumun düzenlenmesinde katkÕda
bulunan herkese teúekkür ediyor, saygÕlar sunuyorum.
Sunum: SayÕn Denizli Valisi Abdülkadir Demir’e konuúmalarÕndan dolayÕ teúekkür ediyoruz. ùimdi
konuúmalarÕnÕ yapmak üzere KalkÕnma BakanÕmÕz SayÕn Cevdet YÕlmaz’Õ kürsüye arz ediyorum.
Dr. Cevdet YÕlmaz (KalkÕnma BakanÕ): SayÕn
Valilerim, çok de÷erli Milletvekili arkadaúlarÕm, De÷erli
Belediye BaúkanÕmÕz, TÜRKONFED’in çok de÷erli
baúkanÕ, sivil toplum kuruluúlarÕmÕzÕn de÷erli
yöneticileri, temsilcileri, akademik dünyamÕzÕn de÷erli
üyeleri, sevgili ö÷renciler, de÷erli basÕn mensuplarÕ, ben
de hepinizi saygÕyla selamlayarak baúlamak istiyorum.
Öncelikle ilkini gerçekleútirdi÷imiz ve anladÕ÷Õm
kadarÕyla devamÕ gelecek olan bu sempozyumu organize
ettikleri için baúta TÜRKONFED BaúkanÕ’na, yönetim
kuruluna ve burada evsahipli÷i yapan DESøAD’a çok
çok teúekkür ediyorum. Üniversitemize ve Rektörümüze
yine ev sahipli÷inden ötürü teúekkür ediyorum. ønúallah
biz de bu sempozyumlara bakanlÕk olarak hem merkezi düzeyde hem de kalkÕnma ajanslarÕmÕzla iútirak etmeye
devam edece÷iz. Bunun büyük faydalar getirece÷i úüphesiz. Az önce TÜSøAD’dan De÷erli Yönetim Kurulu
Üyesi ve Baúkan YardÕmcÕsÕ Muharrem YÕlmaz Bey’in de vurguladÕ÷Õ gibi artÕk yeni bir bölgesel politika
dönemindeyiz. Dünyada ve Avrupa’daki geliúmeler ÕúÕ÷Õnda Türkiye’de de aslÕnda çok önemli bir dönüúüm
süreci yaúÕyoruz. Bu sürece bu tür sempozyumlarÕn, akademik boyutu olan daha derinlemesine analizler içeren
bu sempozyumlarÕn büyük katkÕlarÕ olaca÷Õ úüphesiz. BaktÕ÷ÕmÕz zaman bölgesel geliúme konusu kalkÕnma
sürecinin en temel baúlÕklarÕndan bir tanesi. Bu konuda tabi ciddi bir tartÕúma da var bir taraftan. Ülkeyi mi daha
hÕzlÕ kalkÕndÕrmalÕ ve büyütmeliyiz, yoksa bölgelerarasÕ dengesizlikleri gidermeye mi daha fazla odaklanmalÕyÕz.
Mesela bu önemli sorulardan bir tanesi. Sanki bu iki amaç ilk bakÕúta birbirine zÕt gibi de görülüyor do÷rusu.
KaynaklarÕmÕzÕ belli bölgelere yÕ÷Õp ülkeyi daha hÕzlÕ mÕ geliútirelim yoksa bu dengesizlikleri mi giderelim?
KÕsa vadede aslÕnda bu iki hedef zÕt gibi görünse de orta ve uzun vadede ve daha kapsamlÕ bir bölgesel
genel kalkÕnma anlayÕúÕ içinde aslÕnda hiç de zÕt hedefler de÷iller. KalkÕnma dedi÷imiz kavram artÕk bugün
yepyeni bir içerik kazanmÕú durumda. Çok daha geniú bir çerçevede anlaúÕlmasÕ gereken insan odaklÕ olarak
anlaúÕlmasÕ gereken bir kavram. Geçmiúte belki sadece belli maddi göstergelerle ölçebiliyorduk kalkÕnmayÕ, ama
bugün dedi÷im gibi çok boyutlu bir úekilde tarif ediliyor, anlaúÕlÕyor ve bu yönde de politikalar oluúturuluyor.
KalkÕnmanÕn oda÷Õnda elbette ekonomik geliúme, ekonomik faaliyetler var fakat bunun yanÕna sosyal boyutu
koymadÕ÷ÕnÕz zaman kalkÕnma süreci eksik kalÕyor. Çevresel boyutu koymadÕ÷ÕnÕz zaman eksik kalÕyor ve
giderek aslÕnda bunlarÕn üzerine demokrasiyi, insan haklarÕnÕ, hukuk devletini koymadÕ÷ÕnÕz zaman kalkÕnma
kavramÕ eksik kalÕyor. DolayÕsÕyla bütün bu boyutlarÕyla ekonomik, sosyal, çevresel ve siyasal boyutlarÕyla
kalkÕnma sürecini anlamamÕz ve bu úekilde de organize etmemiz gerekiyor. Böyle baktÕ÷ÕmÕz zaman bölgesel
geliúme politikalarÕyla kalkÕnma süreci arasÕnda çok yakÕn bir iliúki var. Bütün bu saydÕ÷Õm baúlÕklar altÕnda bu
iliúkinin detaylarÕna girmek, tartÕúmak mümkün. Bu anlamda da baktÕ÷ÕmÕz zaman aslÕnda iki ana eksene
oturdu÷unu görüyoruz giderek bölgesel politikalarÕn. Klasik olanÕ adalet kavramÕ üzerinden giderek bölgesel
politikayÕ tabii tarif etmek. Yani dengeli bir da÷ÕlÕm oluúturma, refahÕ topluma yayma, elde etti÷imiz nimetleri
paylaúma, bu konuda mutlaka bölgesel politika önemli ve önemli olmaya da devam edecek yani bu klasik,
geleneksel kavramlar önemini kaybetmiú de÷il. Bu konular üzerinde mutlaka daha fazla da durmamÕz gerekiyor.
Ama giderek küreselleúen dünyada rekabet kavramÕ da en az adalet kadar önemli hale gelmiú durumda. Bu
anlamda da bölgesel politika sadece adalet sa÷lamanÕn bir aracÕ de÷il, aynÕ zamanda etkinlik sa÷lamanÕn, rekabet
gücü sa÷lamanÕn da bir aracÕ haline gelmiú durumda. Küçük ölçeklerde, küçük yerleúimlerde veya çok büyük
ulusal ölçeklerde yapamadÕ÷ÕmÕz iúleri bölgesel ölçekte yapmamÕz mümkün ve bununla da etkinlik sa÷lamamÕz,
rekabet gücü sa÷lamamÕz mümkün. Böyle yaptÕ÷ÕmÕz zaman, yani daha yeni bölgesel politika anlayÕúÕyla yeni
kalkÕnma kavramlarÕyla baktÕ÷ÕmÕz zaman úunu çok rahatlÕkla görebiliyoruz, bölgesel geliúme aynÕ zamanda
ulusal kalkÕnmanÕn da en temel araçlarÕndan bir tanesi. Bir taraftan ülke olarak, örne÷in 2023 vizyonundan
bahsediyoruz, 10 büyük ekonomi arasÕna girece÷iz diyoruz, 2 trilyon dolarÕ aúan bir milli gelirden, 25.000 dolarÕ
aúan kiúi baúÕna gelirden bahsediyoruz, 500 milyarlÕk ihracat hedefinden bahsediyoruz, %3 Ar-Ge’ye kaynak
ayÕrmaktan bahsediyoruz, vs. Peki bu vizyonu sadece Ankara’nÕn enerjisiyle veya sadece østanbul’un enerjisiyle
gerçekleútirebilir miyiz? Elbette ki hayÕr. Bütün bölgelerimizin, bütün yörelerimizin potansiyelini harekete
10
TURKRES 2011
geçirmeden, kullanmadan de÷erlendirmeden bu vizyonu gerçekleútiremeyiz. øúte bu anlamda da bölgesel politika
son derece kritik ve hayati bir role sahip. Bütün aktörleri bu sürece katmadan, katÕlÕmlarÕnÕ sa÷lamadan bu
vizyona ulaúamayÕz. DolayÕsÕyla bugün bölgesel geliúme aynÕ zamanda ulusal kalkÕnmanÕn ve ulusal vizyonlarÕ
gerçekleútirmenin de en temel araçlarÕndan biri haline gelmiú durumda ve giderek araçlarÕ da de÷iúiyor.
Geleneksel üretim faktörleri daha az vurgulanÕyor, giderek beúeri sermaye, giriúim, yenilikçilik kapasitesi, dÕú
dünya ile ekonomik, ticari ve sosyal iliúki alanlarÕ gibi yeni bir takÕm kavramlar tartÕúÕlÕyor. Buna baktÕ÷ÕmÕz
zaman da bölge yine ön plana çÕkan bir kavram. ønovasyon diyoruz, yenilikçilik, merkezi düzeyde yenilikçilik
yapmanÕz mümkün de÷il. ønovasyon dedi÷iniz kavram, yerelde gerçekleúmek durumunda olan bir süreç.
Üniversitenin içinde olmadÕ÷Õ, kalkÕnma ajansÕ gibi yapÕlarÕn, iú dünyasÕ organizasyonlarÕnÕn, firmalarÕn iúin
içinde olmadÕ÷Õ bir yerde yenilik yapamazsÕnÕz. Yenilik dedi÷imiz úey, bölgesel ve yerel politikayla birebir
iliúkili bir kavram. DolayÕsÕyla bugün rekabet gücünün en büyük unsurlarÕndan biri yenilikçilik haline geldiyse
bölgesel ve yerel politika dÕúÕnda bunu güçlendirmeniz mümkün de÷il. Tabii, bu Türkiye’ye özgü bir durum da
de÷il aslÕnda. En geliúmiú dedi÷imiz AB ülkeleri, OECD’nin üyeleri arasÕnda da bölgesel politikanÕn bu kadar
tartÕúÕlmasÕ elbette tesadüf de÷il. Bölgesel politika, kalkÕnma gündemi sadece geliúmekte olan ülkelerin, az
geliúmiú diye nitelendirilmiú ülkelerin tartÕútÕ÷Õ konular de÷il, en geliúmiú dedi÷imiz ülkelerin de tartÕútÕ÷Õ bir
konu ve dedi÷im gibi bu bir tesadüf de÷il. Az önce açÕklamaya çalÕútÕ÷Õm boyutlarla çok yakÕndan iliúkili.
Bunlara baktÕ÷ÕmÕz zaman özellikle AB ve OECD’de 5 maddede özetlenebilecek bir yaklaúÕm görüyoruz.
Birincisi bölgelerin kendi potansiyellerini, kaynak ve imkanlarÕnÕ en iyi úekilde de÷erlendirerek kendilerine
özgü stratejiler geliútirebilmeleri. Her bölgenin mukayeseli üstünlü÷ü farklÕ, imkanlarÕ, tarihsel geliúimi farklÕ,
kültürel unsurlarÕnda belli farklÕlÕklar var. DolayÕsÕyla her bölge kendine özgü bir strateji geliútirmek durumunda.
økinci unsur, bölgelerde kalkÕnmaya yönelik iúbirli÷i ve yönetiúim platformlarÕ oluúturmak. Az önce de÷erli
konuúmacÕlarÕn da ifade etti÷i gibi yerel düzeyde bütün aktörleri bir araya getiren, bütün oyuncularÕ bir anlamda
aynÕ platformda buluúturan mekanizmalar, a÷lar, iúbirli÷i platformlarÕ oluúturmak gerekiyor. Etkili bir bölgesel
politikayÕ da bundan ba÷ÕmsÕz düúünemiyorum.
Üçüncü unsur ulusal düzeydeki politikalar ve yerel öncelikler arasÕnda tutarlÕlÕk ve uyum sa÷lanmasÕ. Az
önce arz etmeye çalÕútÕ÷Õm gibi ulusal politikalarla bu yerel ve bölgesel politikalar arasÕnda birbirinden kopuk
süreçler de÷il, bunlar arasÕnda karúÕlÕklÕ iliúkiler. Bir taraftan aúa÷Õdan yukarÕya, bir taraftan yukarÕdan aúa÷Õya
ama bir noktada buluúmasÕ gereken süreçler. Bu anlamda da biz Türkiye’de önemli adÕmlar atÕyoruz, merkezi
düzeyde, ulusal düzeyde bir bölgesel geliúme stratejisi oluúturuyoruz. Bunun çalÕúmalarÕnÕ baúlattÕk ve merkezi
düzeyde yine bölgesel geliúme konusunda kurumsal yapÕlar oluúturuyoruz. BaúbakanÕmÕzÕn baúkanlÕ÷Õnda bir
Bölgesel Geliúme Yüksek Kurulu ve bürokratlardan oluúan Bölgesel Geliúme Komitesi oluúturuyoruz. En son
kanun hükmünde kararnamelerle merkezi düzeyde dolayÕsÕyla bu yapÕlarÕ oluúturuyoruz. BunlarÕ yapmazsanÕz
yerel düzey ile merkezi düzey arasÕndaki aslÕnda iúbirli÷ini ve o iliúkiyi de kurgulayamazsÕnÕz.
Dördüncü boyut, bölgelerin beúerilik kurumsal ve sosyal sermayelerinin geliútirilmesi. KalkÕnmanÕn hedefi
insanÕn mutlulu÷u, refahÕ oldu÷u gibi özellikle bilgi toplumu úartlarÕnda en önemli unsuru ve aracÕ da insan.
Sosyal sermaye, buna yatÕrÕm yapmadan, bunu geliútirmeden sadece fiziki kaynaklarla, imkanlarla bölgesel
geliúmeyi sa÷lamamÕz mümkün de÷il.
Beúinci unsur, biliúimcilerin yenilikçi fikirlerinin önünü açacak uygun desteklerin ve uygun ortamÕn
sa÷lanmasÕ.
Türkiye, 2001 mali krizinin ardÕndan kendi içinde yaúadÕ÷Õ, o tarihte dünyada bir kriz yoktu ama bizde
maalesef bir kriz vardÕ, bundan sonra aslÕnda hÕzlÕ bir ekonomik büyüme performansÕ sergiledik. 2008-2009
döneminde yaúadÕ÷ÕmÕz ve halen etkileri devam eden küresel krize ra÷men 2003-2010 döneminde ortalama %5
civarÕnda bir büyüme sa÷layabildi Türkiye ekonomisi ve dünya ekonomisinin üstünde performans sergiledi.
Geçti÷imiz sene %9 gibi bir büyüme sa÷ladÕ, bu sene %7,5 gibi bir büyüme sa÷layacak. Avrupa’daki durumu
hepimiz görüyoruz, bölgemizdeki siyasi çalkantÕlarÕ hepimiz görüyoruz, bütün bu ortam içinde iki yÕl üst üste bu
kadar yüksek bir büyüme sa÷lamamÕz gerçekten her türlü takdirin üzerinde. Az önce de÷erli TÜRKONFED
BaúkanÕ’nÕn dedi÷i gibi Türkiye’nin birçok göstergesi uluslararasÕ ortamda gerçekten kÕskançlÕkla ve gÕpta ile
izleniyor. østihdamda özellikle sa÷ladÕ÷Õ baúarÕ. OECD ülkelerinde krizden sonra 13 milyon net istihdam kaybÕ
oldu. Yani istihdam edilen insanlarÕn sayÕsÕnda 13 milyon bir aúa÷Õ gidiú oldu. Türkiye olmasa bu 13 milyon
daha da yüksek olacaktÕ. Biz 2009’dan bugüne mevsimsel düzeltilmiú verilerle 3 milyonun üzerinde bir istihdam
sa÷ladÕk. Denizli de bunlardan önemli odaklarÕndan bir tanesi. Ben hemen küresel krizden sonraki dönemde bir
11
AÇILIù KONUùMALARI
toplantÕya gelmiútim. O günkü atmosferden bugünkü duruma baktÕ÷Õmda gerçekten muazzam bir ilerleme,
büyüme görüyoruz. Yani Türkiye’nin büyüklü÷ü baúarÕsÕ aynÕ zamanda birçok yerel düzeydeki iyileúmenin bir
sonucu, Denizli de bu anlamda önemli katkÕ sunmuú illerimizden biri. øúte az önce de÷erli milletvekilimiz,
önceki dönem belediye baúkanÕmÕz Nihat Bey ile Ankara’dan gelirken sohbet ediyorduk. KayÕtlÕ çalÕúan sayÕsÕ
165.000’e ulaúmÕú. Kriz ortamÕnda bu 120.000’lere inmiúti. O 2 yÕllÕk dönemde muazzam bir istihdam artÕúÕ.
østihdam artÕúÕnÕ ben do÷rusu büyümeden de daha fazla önemsiyorum. Yani, bu sosyal boyutu itibariyle ve
büyümenin de uzun vadede sürdürülebilirli÷i açÕsÕndan çok çok önemli. østihdamda Türkiye’nin sa÷ladÕ÷Õ baúarÕ
ortada. En son iúsizlik verilerinde %14’lerden %9,2 düzeylerine kadar gerilemiú durumdayÕz. øúgücüne
katÕlÕmdaki artÕúa ra÷men iúsizlik oranÕnÕ düúüren bir ülke olarak Türkiye baúarÕlÕ bir úekilde devam ediyor.
KadÕnlarÕn istihdamÕ da bu arada hÕzlÕ bir úekilde geliúiyor. En son verilerde yine iúgücüne katÕlma oranÕ yanlÕú
hatÕrlamÕyorsam A÷ustos ayÕ itibariyle %30’u buldu. Bu hem ekonomik kalkÕnma ve geliúme açÕsÕndan önemli
hem de dedi÷iniz gibi yeni bazÕ istihdam alanlarÕnÕn geliúmesi açÕsÕndan önemli.
Bu olumlu tablo tabi hepimizin iftihar etti÷i güzel bir tablo, inúallah orta vade programÕmÕzÕ da
biliyorsunuz. Önümüzdeki 3 yÕlla ilgili aúa÷Õ yukarÕ %5 civarÕnda zik zak yapan büyümeden ziyade
sürdürülebilir bir büyüme öngörüyoruz. Önümüze baktÕ÷ÕmÕzda muhtemelen 4 yÕl sonra Türkiye ekonomisi 1
trilyon dolarÕ aúmÕú bir ekonomi haline gelecek. Bu sene 770 milyar dolar, kur artÕúÕna ra÷men bir ekonomi, 4 yÕl
sonra belki 1 trilyon dolarÕ muhtemelen aúmÕú bir ekonomi görece÷iz. Bu çok güzel ama bir taraftan da yine altÕ
çizildi÷i gibi maalesef Türkiye kendi içinde bölgesel dengesizlikleri yaúayan bir ülke, bunu da görmemiz lazÕm.
BaktÕ÷ÕnÕz zaman 2008 verilerine göre ki bu verilere Muharrem Bey az önce iúaret etti, TÜøK’ten de sorumlu bir
Bakan olarak söylüyorum, benim en fazla zorlandÕ÷Õm konulardan birisi do÷rusu bu TÜøK oldu. Yani bölgesel
ve yerel düzeyde bilgi üretimi. Bunu yapmazsanÕz bölgesel politikayÕ da sa÷lÕklÕ bir zemine oturtamazsÕnÕz
elbette. Bu konuda da son zamanlarda dikkat ederseniz bir takÕm dönüúümler ve geliúmeler oluyor. ølk defa il
bazÕnda iúsizlik rakamlarÕ açÕklÕyoruz 2 senedir. Yine kalkÕnma ajanslarÕmÕzÕn da kuruldu÷u düzey 2 bazÕnda
gayri safi katma de÷er rakamlarÕ yayÕnlandÕ. Birçok rakamÕmÕzÕ yine düzey 2 bazÕnda yayÕnlar hale geldik. Buna
da daha da derinleútirmek için devam edece÷iz. Yine en son bir kanun hükmünde bir kararnamede yaptÕ÷ÕmÕz bir
de÷iúiklikle TÜøK’e valiliklerde bir irtibat ofisi kurma yetkisi verdik. Bunun amacÕ da biraz daha derinlemesine
bilgi toplayacak altyapÕyÕ oluúturmak.
BaktÕ÷ÕnÕz zaman østanbul’da en geliúmiú bölgemiz oldu÷u bölgede kiúi baúÕna düúen gelir 2008 verilerine
göre ve gelir düzeyinin en düúük oldu÷u düzey 2 bölgesi, TRB2 dedi÷imiz Bitlis, Hakkari, Muú ve Van illerimizi
kapsayan bölge, ikisini oranladÕ÷ÕnÕz zaman 4,3 katÕ gibi bir fark çÕkÕyor. Bunu iller bazÕnda kÕyaslarsanÕz tabi
çok daha yüksek bir rakam çÕkÕyor karúÕnÕza. Onu bu aúamada söylemek istemiyorum, gerçekten çok yüksek.
Yine 2007 yÕlÕnÕ baz alan verilere göre Türkiye bölgelerarasÕ geliúmiúlik farklarÕnÕ gösteren GMI katsayÕsÕ 0,25,
OECD’de bu 0,17, ço÷u Avrupa ülkesinde de 0,10 ve 0,15 arasÕnda de÷iúiyor. DolayÕsÕyla biz de bunu kabul
etmemiz lazÕm. Bölgesel farklÕlÕk oldukça yüksek. Türkiye bu problemle çok daha etkili bir úekilde mücadele
etmek durumunda. Yine de÷iúik konuúmacÕlarÕn altÕnÕ çizdi÷i gibi geçmiúte uyguladÕ÷ÕmÕz bölgesel politikalar ne
kadar iyi niyetle yapÕlmÕú olursa olsun tam da arzu edilen sonuçlarÕ vermedi. Geçmiú politikalarÕmÕz baúarÕlÕ
olmadÕ. Onlar da olmasaydÕ belki de bu farklÕlÕklar daha da derinleúebilirdi. Yani yapÕlan çabalarÕ da
küçümsemek istedi÷im için söylemiyorum ama tam olarak bizi arzu etti÷imiz yere getiremedi. DolayÕsÕyla iúte
bu tartÕúmalar çok önemli. Yedi bölgesel politika tartÕúmalarÕ, bu politikayÕ nasÕl daha etkin hale getiririz
tartÕúmasÕ Türkiye için çok önemli. Bunun ne tür yansÕmalarÕ olabilece÷ini sizler de en az benim kadar takdir
edersiniz. Sadece ekonomik de÷il, sosyal, siyasal, çevresel, birçok yansÕmasÕ ile birlikte bu politikayÕ mutlaka ve
mutlaka daha da etkin hale getirmek durumundayÕz. øúte biz de bu yönde çaba sarf ediyoruz ve ülke genelinde
oldu÷u gibi bölgesel geliúme konusunda da insana odaklÕ bir yaklaúÕmÕ benimsiyoruz. Ülke düzeyinde kalkÕnma
planlarÕyla belirlenen stratejik yol haritasÕ, mikro düzeyde bireye odaklanan ve bireyi ön plana çÕkaran bir
yaklaúÕma kadar inmek durumunda, bununla tamamlanmak durumunda. Tek aktörlü, sadece kamunun
çabalarÕyla yürüyen bir bölgesel politikanÕn baúarÕ úansÕ yok. Mutlaka çok aktörlü bir úekilde ve özellikle özel
sektörü, STK’yÕ dikkate alan bir yaklaúÕmla bakmak durumundayÕz, bunu yapmaya çalÕúÕyoruz. Bu anlamda
üniversitelerimiz de kalkÕnma ajanslarÕmÕz arasÕndaki iliúkiye özellikle ben çok önemsedi÷imi belirtmek
istiyorum. Tabii iú dünyasÕ, STK, onlarÕ unutmadan bunu söylüyorum. Bu iki kurumu bölgesel kalkÕnmada
lokomotif kurumlar olarak algÕlÕyorum. Üniversitelerimiz sadece ö÷rencilere e÷itim veren sadece akademik
bilimsel çalÕúmalar yapÕlan kurumlar de÷il. AynÕ zamanda içinde bulunduklarÕ bölgenin analizini yapan, içinde
bulundu÷u bölgenin nereye do÷ru gitti÷ini gören, son derece nitelikli insan gücüyle buna iliúkin fikirler
geliútiren, stratejiler, projeler geliútiren kurumlar olmak durumunda. Tek tek firmalarla iliúkiler kurmak
durumunda olan iú dünyasÕ ile iliúkiler kurmak ve buradan katma de÷eri arttÕrÕcÕ yenilikçi çalÕúmalar yapmak
durumunda olan kurumdur. DolayÕsÕyla, üniversiteleri kalkÕnmanÕn önemli bir unsuru, önemli bir yapÕsÕ olarak
12
TURKRES 2011
algÕlÕyoruz. Bölgesel politikamÕzÕn da önemli bir unsuru olarak görüyoruz. øçinde bulundu÷u bölgeden
soyutlanmÕú, etrafÕna duvarlar örülmüú bir üniversitenin ne kendisine ne de topluma çok büyük fayda
sa÷lamayaca÷Õ açÕktÕr. Ve üniversitelere de hükümet olarak do÷rusu çok büyük fedakarlÕklar yapÕyoruz. Millet
olarak çok büyük fedakarlÕklar yapÕyoruz. Çok büyük kaynaklar ayÕrÕyoruz. Sadece geçen yÕl yatÕrÕmlardan
sorumlu bir bakan olarak da söylüyorum, 2,5 milyar TL sadece üniversitelerimizde yatÕrÕm için bir para
harcadÕk, binalardan laboratuarlara vs. personel ve cari harcamalarÕ söylemiyorum. Bunun karúÕlÕ÷ÕnÕ bu
toplumun görmesi lazÕm. Bu da ancak daha fazla bilgi, daha fazla katma de÷er ile, teknoloji ile, Ar-Ge ile
yenilikle olabilecek birúey. DolayÕsÕyla üniversitelerimizden bu anlamda beklentimiz çok açÕk. Bir dönüúüm
yaúadÕ÷ÕmÕzÕ vurguluyoruz, kalkÕnma ajanslarÕmÕz bu dönüúümün di÷er önemli bir unsuru. Üzerinde yine
gerçekten çok durdu÷umuz bir yapÕ. øyi geliútirdi÷imizi düúündü÷ümüz bir model ancak kalkÕnma ajanslarÕmÕz
da sonuçta bir tecrübe. Ve bu tecrübeyi de hep birlikte izlemek, bundan çeúitli dersler çÕkarmak ve bu tecrübe ile
ajanslarÕmÕzÕ iyileútirmek durumundayÕz. Az önce hem takdirle ifade edildi hem de eleútiriler do÷al olarak ortaya
atÕldÕ. Bundan da biz memnuniyet duyuyoruz, kalkÕnma ajanslarÕmÕzla ilgili bu canlÕ tartÕúmanÕn devam etmesini
diliyoruz. Bu ancak bize fayda sa÷lar. Tabii biraz da bu kurumsal yapÕnÕn fazla örselenmemesi de gerekir, bir
miktar sabÕrlÕ olmamÕz lazÕm, uygulamalarÕ görmemiz lazÕm, bundan dersler çÕkararak böyle çok reaksiyoner
úekilde de÷il de daha istiúare ederek geliútirmemiz lazÕm. Bu yönde bizim de bazÕ niyetlerimiz var, önümüzdeki
süreçte bazÕ çalÕúmalar yapaca÷Õz, de÷iúik kesimlerden bazÕ katÕlÕmcÕlarla çalÕútaylar düúünüyoruz. Bunun
sonucunda da kalkÕnma ajanslarÕmÕzÕ daha iyiye götürme yönünde bir takÕm teklifleri hükümetimizin,
meclisimizin önüne taúÕmayÕ düúünüyoruz. Ortada yine bu iúle ilgili olan kesimlerle mutlaka tabi diyalog içinde
bunu götürece÷iz. Yeni bölgesel teúvik sistemimiz GAP, DAP, DOKAP gibi bölgesel programlara verdi÷imiz
önem, bunlarÕn detaylarÕna girmek istemiyorum, yine KÖYDES gibi BELDES gibi programlar, SUKAP
dedi÷imiz yeni bir program (su kanalizasyon altyapÕ programÕ), SODES dedi÷imiz yine GAP’ta uyguladÕ÷ÕmÕz
sosyal destek programÕ. Bunlar hep proje bazlÕ, önceden olmayan, yeni geliútirilmiú ve kÕrsal kalkÕnmadan sosyal
boyuta, çevresel boyuta, úehir altyapÕlarÕna kadar çeúitli alanlarda bu bölgesel geliúmede yeni enstrümanlar
oluúturan araçlar, bunlarÕ uyguluyoruz, geliútiriyoruz ve böylece devam edece÷iz. Tabi az önce de belirtti÷im
gibi bölgesel geliúme yatay bir konu. Her türlü temanÕn ve çok de÷iúik kurumlarÕn, aktörlerin içinde yer aldÕ÷Õ bir
süreç. Bir ulusal politikada milli kalkÕnma planÕnda ne kadar unsur varsa bölgesel politikada da o kadar unsur
var. Gerçekten önemli yatay bir kuruluú dolayÕsÕyla katÕlÕmcÕlÕk olmadan, de÷iúik platformlar oluúturulmadan
baúarÕlÕ olma úansÕmÕz yok. Bunu da hem ulusal düzeyde hem de yerel düzeyde yapmak durumundayÕz. Az önce
bahsettim, Bölgesel Geliúme Yüksek Kurulu’nu oluúturduk, BaúbakanÕmÕzÕn baúkanlÕ÷Õnda ilgili bütün
bakanlardan oluúan bir yapÕ. Di÷er taraftan da Bölgesel Geliúme Komitesi, bütün ilgili bakanlÕklarÕmÕzÕn
kurumlarÕmÕzÕn tepe yöneticilerini, bürokratlarÕnÕ kapsayan ve aynÕ zamanda STK’larÕn katÕlÕmÕna açÕk olan bir
yapÕ. Burada da müsteúarlarÕmÕz, ilgili birimler, TÜBøTAK BaúkanÕ’ndan, KOSGEB BaúkanÕ’na, Sanayi
MüsteúarÕ’ndan Hazine MüsteúarÕ’na tabii KalkÕnma MüsteúarÕmÕzÕn BaúkanlÕ÷Õ’nda böyle bir Bölgesel Geliúme
Komitesi oluúturduk merkezi düzeyde. Önümüzdeki dönemde ulusal düzeyde bölgesel geliúme stratejimizi
hazÕrlayaca÷Õz. Bu da bize genel anlamda bölgesel politikaya bakÕúÕmÕzÕ ana parametrelerimizi úekillendirecek.
KalkÕnma ajanslarÕmÕzla, üniversitelerimizle, di÷er aktörlerimizle de yerel düzeyde bir network oluúturaca÷Õz.
øúte bu merkezle yerel arasÕndaki ba÷lantÕyÕ da böylece güçlendirmiú olaca÷Õz. Yani hem merkezde bir network,
hem yerelde bir network, hem de bu ikisi arasÕnda iliúki. Bunu kurmaya çalÕúÕyoruz. Takdir edece÷iniz gibi bu
kolay bir iú de÷il. Dedi÷im gibi bölgesel politika gerçekten çok kapsamlÕ bir alan. Bunu gerçekleútirmeye
çalÕúÕyoruz. AdÕmlarÕ atÕyoruz, iúte bu da bence son derece önemli bir adÕm, merkezi düzeyde de artÕk daha etkili
bir koordinasyon, daha iyi bir iúbirli÷i oluúturmuú olaca÷Õz bu mekanizmalarla.
DAP için, GAP için, DOKAP için ve KOP (Konya OvasÕ Projesi) için bir taraftan da Bölgesel KalkÕnma
ødareleri kurduk. OnlarÕ kurumsallaútÕraca÷Õz. Bunlar proje bazlÕ yapÕlar. 5 yÕllÕ÷Õna kurduk, 5 yÕl daha Bakanlar
Kurulumuzun uzatma yetkisi var. KalkÕnma ajanslarÕ daha sürekli yapÕlar, bu idarelerse daha proje bazlÕ yapÕlar,
daha kamu a÷ÕrlÕklÕ diyelim, kamu projeleri izleme a÷ÕrlÕklÕ yapÕlar. Bunlar da bir taraftan kurulacak ve
çalÕúmaya baúlayacak. GAP idaremiz var zaten, DAP idaremiz, DOKAP, KOP idaremiz de olacak. KalkÕnma
bakanlÕ÷Õ úemsiyesi altÕnda bunlar faaliyetlerini sürdürecekler. Ama tabii kalkÕnma ajanslarÕmÕz az önce
belirtti÷im gibi son derece önemli ve bunlarla ilgili yo÷un bir çalÕúma sergiliyoruz. Ben genel sekreterlerimizle
geçti÷imiz günlerde yine bir araya geldik, 26 ajansÕmÕz var biliyorsunuz, bunlarÕ 81 ili kapsar úekilde kurduk, az
önce bahsettim kavramsal çerçeveden hareketle sadece az geliúmiú bölgelere de÷il, østanbul dahil bütün
bölgelerimize, illerimize bu ajanslarÕ kurduk. Genel sekreterleri ben 3 ayda bir davet ediyorum ve kendim bizzat
dinliyorum bölgelerinde ilgili yaptÕklarÕ çalÕúmalarÕ ve birbirlerini de dinlemelerine ortam hazÕrlamaya
çalÕúÕyorum. Çünkü ajanslarÕ birbirinden izole yapÕlar gibi de düúünmememiz gerekiyor. Burada yine
TÜRKONFED BaúkanÕ zannediyorum bahsetti, bölgelerarasÕ etkileúim de çok önemli. Bazen iki ajansÕn
yapabilece÷i iúler, bazen 3 – 5 ajansÕn ortak yapaca÷Õ úeyler çÕkÕyor. Veya bir ajanstaki bir tecrübeyi di÷er bir
13
AÇILIù KONUùMALARI
ajansa aktarmanÕz gerekebiliyor. Bunu network úeklinde düúünmezseniz iúte bu faydalarÕ üretemezsiniz.
BakanlÕk olarak da biz görevimizi böyle tarif ediyoruz aslÕnda. Bizim misyonumuz kalkÕnma ajanslarÕnÕn
gündelik iúleyiúine müdahil olmak de÷il, bizim misyonumuz temel bir takÕm prensipleri koymak ve bu networkü
oluúturmak ve iyi iúlemesini sa÷lamak. Bunu baúardÕ÷ÕmÕz ölçüde misyonumuzu yerine getirmiú oluyoruz diye
düúünüyorum. Bu bölgede de, Güney Ege bölgesinde de AydÕn, Denizli ve Mu÷la illerimizi kapsayan ajansÕmÕz
kuruldu biliyorsunuz ve çalÕúmalarÕna baúladÕ. Burada bölgeyle ilgili biraz ayrÕntÕlÕ de÷erlendirmeler var ama çok
da uzattÕ÷ÕmÕn farkÕndayÕm o yüzden fazla da detaylara girmek istemiyorum. YalnÕz úunu belirtmek isterim
AydÕn, Denizli ve Mu÷la, Türkiye’de geliúmiúlik sÕralamasÕnda önemli yere sahip illerimiz. Gerçekten çok
sektörlü bir bölge, tarÕmdan turizme, sanayinin de÷iúik kollarÕna kadar sektörel çeúitlili÷i olan bir bölgemiz.
Rekabet gücü endekslerinde yine önemli yere sahip bir bölgemiz. Giriúimcilik potansiyeli yüksek
bölgelerimizden bir tanesi. Birçok avantajÕyla birlikte hÕzlÕ bir úekilde kalkÕnmaya, geliúmeye müsait bir
bölgemiz. Zaten belli oranda bu potansiyelini ortaya koymuú durumda. Geleneksel sektörleri var, kökenleri
binlerce yÕl tarihte geriye giden sektörleri var, bunlarÕn mutlaka devam etmesi gerekiyor. Daha modern, katma
de÷eri daha yüksek, modasÕyla, markasÕyla, yenilikleriyle tekstil gibi bu sektörlerimizin mutlaka devam etmesi
lazÕm. Özellikle katma de÷erinin yüksek oluúu, istihdam etkisi, cari açÕk etkisi düúünüldü÷ünde bu sektörleri çok
önemsiyoruz ve mutlaka bunlarÕn devamÕndan yanayÕz. Ama bir taraftan da tabii yeni sektörlerin geliúmesi, yeni
bir takÕm faaliyetlerin geliúmesi, sektörel yapÕnÕn çeúitlenmesi son derece olumlu. Bunu da Denizli’de
görüyoruz. Yine arkadaúlarÕmÕzla bugünkü sohbetlerimizde de bu çok açÕk bir úekilde ortaya çÕkÕyor, geleneksel
sektörlerimiz yenilenmiyor aslÕnda belli bir düzeyde devam ediyor ama bir taraftan da toplam üretim içinde payÕ
azalÕyor, çünkü yeni sektörler, yeni faaliyetler geliyor. Bu da son derece olumlu bir durum elbette. Güney EgeKalkÕnma AjansÕmÕz belli çalÕúmalar yürüttü. 2011 yÕlÕnda 53 milyon gibi bir finansal kayna÷a sahip, ama úu
anda en önemli kayna÷Õ bu para de÷il, úimdi ajanslarÕmÕzÕ bazÕ bölgelerde belki biz de yeteri kadar tanÕtamadÕk,
projelere hibe da÷Õtan kurumlar gibi algÕlama söz konusu olabiliyor. Bu tabii ki iúin bir boyutu. Az önce size
anlatmaya çalÕútÕ÷Õm bölgesel geliúme politikalarÕnda aslÕnda çok önemli görevler görüyor ajanslar ve
görecekler, önümüzdeki dönem. Yine en son genel sekreterlerle bir araya geldi÷imizde yine çok açÕk bir úekilde
úu önceli÷i tespit ettik, ajanslarÕmÕz bölgelerine göre farklÕ politikalar uygulamak zorunda. Bölgesel bazda
kurmamÕzÕn esprisi bu. Bir bölgede belki projelere hibe vermek çok anlamlÕ bir úeyken, di÷er bölgede bu kadar
anlamlÕ olmayabilir. Özellikle bu bölgemizde çok nitelikli projelere destek vermek gerekiyor ve analizlere,
stratejilere yatÕrÕmcÕlarÕ yönlendirici, rehberlik edici faaliyetlere çok çok daha fazla öncelik vermemiz gerekiyor.
Bütün ajanslarÕmÕzda aslÕnda önümüzdeki birkaç yÕl bu konuyu daha öncelikli hale getirmiú durumdayÕz. Mesela
gelecek yÕl ajanslarÕmÕz bu yönüyle daha fazla ön plana çÕkacaklar. Biz de bunun iletiúimini yapaca÷Õz. Daha
fazla analiz yapacaklar, daha fazla bilgi üretecekler, daha fazla strateji geliútirmeye odaklanacaklar, proje
geliútirmeye odaklanacaklar, yatÕrÕmcÕlarla daha fazla diyalog, daha fazla iúbirli÷i platformlarÕ oluúturmaya
odaklanacaklar önümüzdeki dönem. Ama bir taraftan da tabii ki o hibe programlarÕ kendi mecrasÕnda devam
edecek. KalkÕnma ajanslarÕnÕn bu asÕl görmemiz gereken daha önemli boyutlarÕnÕ da inúallah bu vesile ile görme
fÕrsatÕ bulaca÷Õz. Biliyorsunuz 9’uncu Yedi YÕllÕk KalkÕnma Plan’ÕmÕz 2013 yÕlÕnda sona erecek, gelecek yÕldan
itibaren 10’ncu Ulusal KalkÕnma Plan’ÕmÕzÕ hazÕrlamaya baúlayaca÷Õz. Oraya da kalkÕnma ajanslarÕmÕzÕn
yapaca÷Õ bu analitik ve derinlikli çalÕúmalarÕn da büyük katkÕda bulunaca÷Õna inanÕyorum. Biz de merkezi
düzeyde bununla ilgili yine 2012 yÕlÕnda çalÕúmalar baúlataca÷Õz. Henüz hükümetimizin verdi÷i bir karar yok
ama bizim kurum olarak önerimiz 10 yÕllÕk bir kalkÕnma planÕ hazÕrlamak, 2014, 2023 dönemini kapsayan ve
ülkemizi 2023 vizyonuna taúÕyacak daha detaylÕ bir úekilde 2023 vizyonunu ortaya koyacak bir plan, küresel kriz
sonrasÕ dünyada Türkiye’ye yeni bir yol haritasÕ oluúturacak bir plan. Bölgemizin yeniden yapÕlandÕ÷Õ son derece
önemli de÷iúimlerin yaúandÕ÷Õ bir ortamda yine ülkemizin rekabetçi üstünlüklerini ve temel önceliklerini ortaya
koyabilecek bir plan yapmayÕ öngörüyoruz. Buna tabi hükümetimiz karar verecek, biz bir takÕm çalÕúmalara
baúlamÕú durumdayÕz.
Biraz uzun konuútum, kusura bakmayÕn, belki yordum sizi ama bu önemli bir sempozyum, önemsedi÷imiz
için de do÷rusu fikirlerimizi biraz daha detaylÕ bir úekilde paylaúma ihtiyacÕ hissettik. Ben tekrar bu
sempozyumu düzenleyen bütün arkadaúlara, kurumlara çok teúekkür ediyorum, úükranlarÕmÕ sunuyorum.
Panelist arkadaúlara úimdiden baúarÕlar diliyorum. Buradan çÕkacak sonuçlarÕn bizler için son derece anlamlÕ
sonuçlar oldu÷unun altÕnÕ bir kere daha çizerek hepinize saygÕlar sunuyorum.
14
TURKRES 2011
ÖDÜL TÖRENø
Sunum: SayÕn BakanÕmÕz Cevdet YÕlmaz’a konuúmalarÕndan dolayÕ teúekkür ediyoruz. ùimdi sempozyuma
yapÕlan hepsi birbirinden de÷erli baúvurular arasÕnda bilim kurulu üyelerinin yaptÕ÷Õ de÷erlendirme sonunda en
baúarÕlÕ çalÕúmalarÕn ödülleri verilecektir. Birincilik ödüllerini almak üzere Ege Üniversitesi Ö÷retim Üyeleri,
Yrd. Doç. Dr. Meneviú Uzbay Pirili ve Doç. Dr. Aykut Lenger’i sahneye davet ediyorum. Kendilerine ödüllerini
vermek üzere SayÕn BakanÕmÕz ile birlikte SayÕn Valimiz Abdülkadir Demir’i sahneye arz ediyorum.
økincilik ödülünü almak üzere ODTÜ AraútÕrma Görevlisi Mehmet Can Aldan’Õ ve kendisine ödülünü
vermek üzere Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Ba÷cÕ’yÕ sahneye davet ediyoruz.
Üçüncülük ödülünü almak üzere ODTÜ Arú. Gör. Pelin Akçagün’ü ve kendisine ödülünü vermek üzere
TÜRKONFED Yönetim Kurulu BaúkanÕ SayÕn Erdem Çenesiz’i sahneye davet ediyoruz.
15
TURKRES 2011
BÖLGESEL KALKINMADA TÜRKøYE
DENEYøMø VE GELECEöø PANELø
Oturum BaúkanÕ
Süleyman Onatça
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Baúkan YardÕmcÕsÕ
Panelistler
Nihat Bingöl
KalkÕnma BakanlÕ÷Õ Bölgesel Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürü
Prof. Dr. Jülide YÕldÕrÕm Öcal
Gazi Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Prof. Dr. Sedef Akgüngör
Dokuz Eylül Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Prof. Dr. Mustafa Yaúar TÕnar
Dokuz Eylül Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
17
TURKRES 2011
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Muhterem hanÕmefendiler, saygÕ de÷er beyefendiler, de÷erli
baúkanlar ve de÷erli konuklar, hepinizi saygÕyla selamlÕyorum. Bugün burada, bize verilen süre içerisinde çok
önemli bir konuyu tartÕúaca÷Õz. KonuklarÕmÕz çalÕúmalarÕnÕ 1 saatlik süre içerisinde, bizlere sunmuú olacaklar.
ZamanÕ iyi kullanma adÕna izninizle, mikrofonu panelistlere bÕrakmak istiyorum. ølk konuúmacÕmÕz; bölgesel
kalkÕnma konusunda, çalÕúmalarÕ olan ve Gazi Üniversitesi Ö÷retim Üyesi, Prof. Dr. JülideYÕldÕrÕm Öcal
HanÕmefendi. Buyurunuz efendim.
Prof. Dr. Jülide YÕldÕrÕm Öcal: Öncelikle böyle bir organizasyona bizleri davet etti÷iniz için çok teúekkür
ederiz. Bugün konuúmamÕ Terörizmin Ekonomik Büyümeye etkisi üzerine, teknik kÕsÕmlarÕ atlayarak bir sunuú
yapmamÕn daha iyi olaca÷ÕnÕ düúündüm. SÕnÕrlÕ zamanÕ da dikkate alarak. Terörizme hepimiz dolaylÕ ya da direkt
olarak maruz kalmÕúÕzdÕr eminim öyle bir ülkede yaúadÕ÷ÕmÕz için ama akademik tanÕmÕnÕ vermek gerekirse
istenen amaçlara ulaúmak için tehdit, gözda÷Õ ya da korku telkin edecek úekilde sivillere, kamuoyuna karúÕ her
türlü úiddet e÷ilimi olarak tanÕmlanabilir. Terörizmin ekonomiye etkisi çeúitli kanallardan gerçekleúiyor.
BunlarÕn en önemlisi terörizmi ortadan kaldÕrabilmek için savunma harcamalarÕnÕn arttÕrÕlmasÕ yoluyla
ekonomide bir dÕúlama etkisinin olmasÕ. Burada dÕúlama etkisi diyerek aslÕnda úunu kastediyoruz, yani
kaynaklarÕmÕzÕ üretken bir úekilde istihdama yönelik harcamak yerine terörizmle savaúmak için harcadÕ÷ÕmÕz
vakit istihdam kaybÕ, GSMH kaybÕ ortaya çÕkabilir. Bu yüzden de ticaret ve üretim ve iú yapma maliyetlerinde
bir artÕú ortaya çÕkabilir. En önemli etkilerden biri yine turizm gelirlerinde bir azalma, tasarruflarda bir azalma ve
do÷rudan yabancÕ yatÕrÕmlarda bir azalma ortaya çÕkabilir. Bunun için literatürdeki yöntem kullanÕlÕyor, bir panel
veri analiziyle yani çoklu ülke, çok zaman boyutuyla yapÕlan analizler ya da ülkeler bazÕnda vaka çalÕúmalarÕ
olabilir ya da sektör spesifik çalÕúmalar olabilir mesela turizme etkileri. Genellikle turizmi negatif etkiliyor, aynÕ
zamanda burada mekansal etkiler de söz konusu. Yani bir ülkedeki terörizm o ülkenin turizm gelirlerini
azaltmakla beraber rakip olan ülkelerin turizm gelirlerini arttÕrabilir ya da o ülkeye komúu olan ülkelerin
turizmini de negatif etkileyebilir. O yüzden herhangi bir ülkenin tek baúÕna kendi sorunu gibi görünse de aslÕnda
terörizm o bölgenin bir sorunu olmakla kalÕyor bu durumda. Di÷er bir önemli etkisi, uluslararasÕ ticarete etki.
E÷er ülkeler terörizmden muzdariplerse birbiriyle daha az ticaret ettikleri yine bu iktisadi ekonometrik
çalÕúmalarla ortaya çÕkmÕú. Tabi bunun bir nedeni de terörizmin üretimi negatif etkilemesinden de olabilir. Yani
üretim azaldÕ÷Õ için daha az ticaret de yapÕyor olabilirler. Türkiye’de terörizmin tarihine baktÕ÷ÕmÕz zaman uzun
ve acÕ dolu bir 40 yÕl hepimiz büyük ihtimalle tanÕk olduk. BunlarÕn pek çok nedeni olabilir, bu da tabi ayrÕ bir
çalÕúmanÕn konusu. Ama bunun en önemli etmenlerinden yani terörizmin geliúmesine yol açan etkenlerden
bazÕlarÕ hÕzla úehirleúme oranlarÕ, iç göç. øç göçün nedeni de kendi memleketlerinde istihdam bulamayanlarÕn
úehirlere gelmesiyle burada istihdam olanaklarÕnÕn da kÕsÕtlÕ olmasÕyla ba÷lantÕlÕ olabilir. Bölgesel eúitsizlik,
iúsizlik, e÷itim oranlarÕnÕn okullaúmanÕn dÕúÕnda olmasÕ, bunlarÕn hepsi terörizmin nedenleri arasÕnda.
Bu çalÕúmada terörizmin ekonomik büyümeye etkisini 1987-2001 yÕllarÕ arasÕnda inceledik çünkü GSMH’yÕ
il bazÕnda ancak 2001 yÕlÕna kadar veri elde edebiliyoruz. Daha önceki oturumdaki konuúmacÕlarÕmÕzÕn da
söyledi÷i gibi bu konuda bir veri eksikli÷i var. Umuyorum ki bu da önümüzdeki zamanlarda giderilir.
Terörizmin gayesi hakkÕnda bilgi ve büyümeye etkisini bir yakÕnsama modeli çerçevesinde inceledik ve burada
uluslararasÕ bir kuruluútan terörizm verilerini temin ettik. Bunlar her bir olayÕn oldu÷u yer, bu olayda
yaralananlar, ölüm varsa ölümler ve de olay sayÕsÕ. BunlarÕn ortalamasÕ bu. Bir terörizm indeksi literatürde
yaratÕlÕyor. ùimdi bu birkaç haritamÕzda mekansal da÷ÕlÕmlarÕ göreceksiniz. Burada dikkatinizi çeken úey, mesela
burada terörist olaylarÕn mekansal da÷ÕlÕmÕ. Biz her ne kadar burada Güneydo÷u Anadolu’da terörizmin daha
fazla oldu÷unu düúünsek de aslÕnda büyük úehirlerde de terörist olaylarÕn fazla oldu÷unu görüyorsunuz. Çünkü
bu terörizmin amacÕna en uygun davranÕú biçimi, çünkü daha çok kiúiye korku salarak amaçlarÕna ulaúmak
istedikleri için bir de ekonomik büyümeye ne kadar zarar verirlerse onlar için o kadar iyi tabii. O yüzden büyük
úehirleri ya da turistik merkezleri hedef alÕyorlar. HatÕrlarsÕnÕz østanbul’daki bombalamalarÕ ya da Mu÷la’daki,
Antalya’daki bombalama olaylarÕnÕ, bunlar üstelik amaçlarÕ ne kadar çok kiúiye ne kadar çok ile korku ve úiddet
yayarlarsa amaçlarÕnÕ o derece gerçekleútirebileceklerini düúündükleri için. Ölümler maalesef gene en çok
Güneydo÷u Anadolu’da, do÷uda görülüyor ama bunun yanÕnda Ankara, øzmir, østanbul’da da çok fazla ölüm
gerçekleúmiú. BunlarÕn hepsi ortalama de÷iúkenler yani 87–2001 arasÕ. Burada da bütün bu ölüm ve
yaralanmalardan oluúan endeksin mekansal da÷ÕlÕmÕnÕ görüyorsunuz. Bu da literatürde söylenen hem büyük
úehirlerde, sanayi bölgelerinde, turistik bölgelerde, hem de etnik çatÕúmalarÕn oldu÷u bölgelerde bu endeksin
daha yüksek de÷erler aldÕ÷ÕnÕ görebilirsiniz. Bu mekansal tanÕmlayÕcÕ analiz bize aslÕnda Türkiye’de terörizmin
mekansal bir etkiye sahip oldu÷unu söylüyor. Yani belli bölgelerde yo÷unlaútÕ÷ÕnÕ gösteriyor. DolayÕsÕyla biz
bunun ekonomik etkilerini araútÕrÕrken, geleneksel yöntemleri kullanmamÕzÕn bazÕ sakÕncalarÕ olabilir. Yani
mekansal etkileri göz ardÕ etmiú olabiliriz. Bu nedenle ekonomik literatürde çeúitli alternatif teknikler var ve bu
çalÕúmada da bu alternatif teknikler kullanÕldÕ. Buradaki amaç aslÕnda ekonomik büyümeyi yakÕndan ilgilendiren
19
PANEL SUNUMLARI
bir konuya de÷inmek istiyoruz. Bu da mekansal etkiler. Yani bir bölge büyürken, diyelim ki østanbul ili
büyürken, østanbul iline istihdam sa÷layan, hizmet sa÷layan çevre illeri de beraberinde büyütüyor. DolayÕsÕyla
e÷er kümeleme analizi yapmak istiyorsak bölgelerarasÕ dinamikleri izlemek, incelemek istiyorsak bunlarÕ ancak
mekansal analizle ifade edebiliriz. O yüzden bu çalÕúmada da terörizmin etkilerini incelerken bu mekansal analiz
yöntemlerinden faydalandÕk. Burada iki türlü modelimiz var, bunlarÕn farklarÕnÕ söylemek istiyorum, mekansal
hata modelinde herhangi bir ile ya da bölgeye gelen úok, di÷er illeri de etkiliyor. Yani talep úoku geldiyse ya da
bir kriz geldiyse di÷erlerine geçiúkenlik gösteriyor. Ama gecikme modelinde baúlangÕç de÷erleri farklÕ oldu÷u
için büyümeler farklÕlÕk gösteriyor. Bir di÷er modelimiz de co÷rafi olarak a÷ÕrlÕklandÕrÕlmÕú model. Burada da
her il için ayrÕ ayrÕ parametre de÷erleri elde edebiliyoruz. Yani terörizmin etkilerini o zaman il bazÕnda da
görebilece÷iz. Size analiz sonuçlarÕmÕzdan hemen söz edeyim. ølk olarak bir yakÕnsama sözkonusu yani az
geliúmiú iller geliúmiú illerden daha hÕzlÕ büyüyerek uzun dönemde bir yakÕnsamayÕ ortaya çÕkarabilecekler.
Burada Y 1987 dedi÷imiz baúlangÕç yÕlÕndaki gayri safi milli gelir hasÕlamÕz. Di÷er de÷erler de yine baúlangÕç
de÷erleri, T bizim terörizm endeksimiz, E okullaúma oranÕnÕ gösteriyor, G de hükümet harcamalarÕnÕ gösteriyor.
Bu klasik bir beta yakÕnsama modeli. Di÷er parametreler de bu modellerin mekansal yapÕsÕnÕ anlamamÕza
yönelik. Analiz sonuçlarÕna göre bizim ülkemizde bölgesel büyüme modeli daha çok mekansal hata modelini
yani úok, hemen ile gelen úok çevresindeki di÷er illeri de etkiliyor. Çevresindeki iller dedi÷imiz zaman komúu
illerden söz ediyoruz. Diyelim ki Denizli ekonomisine gelen bir úok onun komúularÕnÕ da negatif bir úekilde
etkileyecek ya da Denizli ekonomisine olumlu bir ivme geliyorsa bu komúu illeri de o zaman olumlu bir úekilde
etkileyecek. Çünkü büyük ihtimal burada çalÕúan kiúiler baúka úehirlerden göç ediyorlar veya burada üretilen
mallarÕ çevre illere satÕyoruz bu arz talep kanallarÕ yoluyla. E÷itim ve hükümet harcamasÕ da ekonomik
büyümeyi pozitif etkiliyor. Bu da literatürde beklenen bir durum. Ama terörizmin etkisi negatif. Analizin takip
eden geri kalanÕnda bu etkilerin il bazÕnda nasÕl bir de÷er aldÕ÷Õna bakÕyoruz. ølk önce, ilk koúullarÕn dönemin
baúÕndaki GSMH’nÕn ekonomik büyümeye etkisini görüyoruz. Bu harita tamamen Beta yakÕnsama hipotezini
do÷rular nitelikte. Koyu gördü÷ümüz yerler yüksek yakÕnsamayÕ gösteriyor, açÕk gördü÷ümüz yerler de daha az
yakÕnsamayÕ gösteriyor. Burada görüyoruz ki az geliúmiú ya da geliúmesi sÕnÕrlÕ kalmÕú Do÷u ve Güneydo÷u
Anadolu illeri geliúmiú illerden daha hÕzlÕ büyüyorlar. DolayÕsÕyla buralardaki sermayelerin iúgücünün, marjinal
verimlili÷inin batÕ kesimlerden daha yüksek oldu÷u úeklinde yorumlanabilir. Burada terörizmin etkisine
baktÕ÷ÕmÕz vakit, terörizmin negatif etkisini, Do÷u ve Güneydo÷u Anadolu illerinde batÕya göre daha fazla
oldu÷unu görüyoruz. Yani evet, do÷u illeri ekonomik büyümelerini batÕ illerinden daha fazla gerçekleútiriyorlar
fakat burada terörizmin etkisini de göz ardÕ etmemiz gerekiyor çünkü terörizmin her ne kadar sadece Do÷u illeri
ile sÕnÕrlÕ kalmasa, kÕyÕ illerini, limanlarÕ, turistik yerleri, baúkent ve østanbul’u etkilese de bunun il bazÕnda
ekonomik büyümeye negatif etkisi Do÷u ve Güneydo÷u Anadolu illerinde daha fazla. Di÷er taraftan e÷itimin
etkisine baktÕ÷ÕmÕz vakit yine e÷itimin bir pozitif etkisi var ama pozitif etki batÕ illerinde daha yüksek. Burada
tabii Do÷u ve Güneydo÷u’daki okullaúma oranÕndaki azlÕ÷Õ söyleyebiliriz. KÕz çocuklarÕnÕn erken okuldan
alÕnmasÕnÕ söyleyebiliriz. Hükümet harcamasÕnÕn etkisi de yine batÕ illerinde do÷uya göre daha fazla. AslÕnda biz
çalÕúmamÕzÕ yaparken daha farklÕ bir sonuç bekliyorduk. Çünkü do÷u ve güneydo÷uya verilen teúviklerin
etkisinin daha fazla olmasÕnÕ bekliyorduk. Özellikle bu dönemde. Ama tabii burada da hükümet harcamalarÕnÕn
yerinde olup olmadÕ÷ÕnÕn, demek ki ayrÕ bir çalÕúma ile incelememiz gerekmekte. ùayet toparlamak gerekirse, bu
inceledi÷imiz dönemde bir ekonomik yakÕnsama var. Az geliúmiú iller geliúmiú illerden daha hÕzlÕ büyüyorlar,
fakat burada terörizmin de etkisini göz önünde bulundurmamÕz gerekir. Çünkü terörizm daha çok Do÷u Anadolu
ve Güneydo÷u Anadolu illerinde GSMH’yÕ negatif etkilemekte, batÕya kÕyasla. E÷itim ve okullaúmanÕn da
güneydo÷u ve do÷uda daha çok öneme sahip oldu÷una, önem verilmesi gerekti÷ini söyleyerek teúekkür
ediyorum dinledi÷iniz için.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Efendim çok teúekkür ediyoruz. Gerçekten bizim için ilginç bir
sunum oldu.Genelde büyümeyi ve kalkÕnmayÕ konuúurken,terörün bu konudaki etkilerini tartÕúmak
alÕúÕlagelmiúli÷in dÕúÕnda bir konu oldu. Bazen içerisinde olmanÕza ra÷men, size engel olan úeyleri
göremedi÷inizde olur; örne÷in benim yaúadÕ÷Õm bölge olan TR62 bölgesinde, de÷erli hocamÕn anlattÕklarÕnÕ
görmemize ra÷men, etkilerini derinlemesine irdeleyemiyoruz. Demek ki; ekonomik büyümede, terörizmin
etkilerini gözardÕ etmemek gerekiyor. Özellikle terörle ilgili yapÕlan harcamalar çok dikkat çekici oldu. De÷erli
HocamÕzÕn eline sa÷lÕk. Çok teúekkür ediyoruz. SayÕn konuklar, úimdi ikinci panelistimiz, Prof. Dr. Sedef
Akgüngör HanÕmefendi’yi kürsüye davet edece÷im. De÷erli HocamÕzÕn bölge kümelenmeleri konusunda, çok
farklÕ çalÕúmalarÕ var. Kendileri 9 Eylül Üniversitesi Ö÷retim Üyesidir. Buyurunuz SayÕn Akgüngör.
Prof. Dr. Sedef Akgüngör: En baúta çok teúekkür ediyorum TÜRKONFED yöneticilerine, Pamukkale
Üniversitesi’ne ve siz dinleyenlere. Bu çalÕúmada ben, bölgesel avantaj ve bölgesel avantajÕn yapÕlandÕrÕlmasÕ
konusu üzerinde duraca÷Õm. Bu konunun ortaya çÕkmasÕnÕn sebebi bölgeler için en iyi, en baúarÕlÕ uygulamalarÕn
20
TURKRES 2011
baúka bölgelere uyarlanmasÕ konusunda ortaya çÕkan sÕkÕntÕlar, sorunlar. Yani bir elbise bedeninin herkese
uymadÕ÷Õ gibi bir kalkÕnma modelinin de her bölgeye uygun olmadÕ÷Õ görüúü kapsamÕnda. Bu úekilde bölgelerin
zaman içinde nasÕl geliúti÷i konusunda bir takÕm analizler yapÕlmasÕ gerekiyor ve anlatmak istedi÷im bu
analizlerin biraz hem teorik çerçevesi ve bir de Denizli’ye, østanbul’a yaptÕ÷ÕmÕz bir çalÕúmanÕn sonuçlarÕ.
Öncelikle biraz kavramsal tanÕmlar üzerinde duraca÷Õm. Bölgesel yenilik sistemleri ile ilgili farklÕlÕklarÕn
bölgeler arasÕndaki sistem farklÕlÕklarÕnÕn gözönünde tutulmasÕ gereklili÷i. Yenilik sistemleri de nedir? Küresel,
ulusal ve di÷er bölgesel sistemler ile ba÷lantÕlÕ olarak etkileúimli bir úekilde bilgi üreten ve kullanan alt
sistemlerdir. Yani bunlar aslÕnda bölgelerdeki kurumun, kurumsal alt yapÕyÕ ortaya koyuyor. Bununla ba÷lantÕlÕ
olarak genel kapsamda bölgeleri üç úekilde inceleyebiliriz. BazÕ bölgeler eski sanayi bölgeleri, bazÕ bölgeler
metropol bölgeleri, bazÕ bölgeler periferal bölgeleri. ùimdi bunlar nelerdir? Örne÷in eski sanayi bölgesi, Denizli
aslÕnda bunun tipik bir örne÷i. Eski bir geleneksel bir sanayi, tekstil burada çok uzun yÕllardÕr tarihi olan. Bu
kapsamda de÷erlendiren, dünya çapÕnda tabi sadece Denizli’den bahsetmiyorum, genel bir tanÕm bu, bu
kapsamda nitelendirilebilen bölgeler genellikle bazÕ engellerle karúÕlaúÕyor yenilikçilik yapmak konusunda.
Yenilikçilik kapasiteleri belli bir noktada az. Ar-Ge yo÷unlu÷u çok fazla de÷il. Az sayÕda Ar-Ge ve üniversiteye
sahip. OlgunlaúmÕú ancak zaman içinde önemi azalan sanayilerle temsil ediliyor ve biz buna biliúsel olarak iúçi
kilitlenmiú bölgeler olarak bunu adlandÕrÕyoruz.
Bir baúka bölge tipi, metropol bölgeler, østanbul bunun tipik bir örne÷i. Ama metropol bölgelerin de
yenilikçilik konusunda karúÕlaútÕ÷Õ bazÕ engeller var. Bunlar örne÷in çok çeúitli sanayi var, çok çeúitli kurumlar
var. Bilgilerin yayÕlma etkisi az çünkü network iliúkilerinin oldu÷u ancak bilgi paylaúÕmÕnÕn kÕsÕtlÕ olabildi÷i bazÕ
sÕkÕntÕlar olabiliyor. Üniversite sanayi ba÷lantÕsÕ yine genel bir tanÕm. Bütün bölgeleri belki genelleyemeyiz ama
daha do÷rusu özelde olmayabilir ama genel bir tanÕm bu. Biz burada da çok parçalÕlÕk görüyoruz. Her iki
bölgesel sistem için sürekli yenilik deste÷i ve yapÕlandÕrÕlmÕú bölgesel avantaj konusunda destek gerekiyor.
Rekabetçi avantajdan yapÕlandÕrÕlmÕú bölgesel avantaja nasÕl geçebiliriz? Bildi÷iniz gibi iktisat teorisinde,
avantaj teorisinde teknolojik geliúim, teknolojik de÷iúim ve yenili÷i gözönünde bulundurmuyor. Bunun üzerine
rekabetçi avantaj teorisi, iúte Porter’in modeli yine bildi÷imiz daha önceden de çok üzerinde çalÕúÕlan
modellerden biri. Rekabetçi avantaj, bölgelerin firma a÷larÕndan, yenilikçilik kapasitelerinden baz alan bir
model. Bundan yola çÕkarak yapÕlandÕrÕlmÕú avantaj yani literatürde constructed advantage diye adlandÕrÕlan
sanayi dinamikleri, her sanayinin sahip oldu÷u bilgi tabanlarÕ ve kurumsal dinamikler arasÕndaki iliúkiyi
gözönünde bulunduruyor. Bu da ba÷lÕ olarak proaktif bir yapÕlanmayÕ ortaya koyuyor. øliúkili çeúitlilik,
farklÕlaútÕrÕlmÕú bilgi tabanlarÕ ve bilgi a÷larÕ, çok fazla ayrÕntÕsÕna girmeyece÷im ama e÷er arzu ederseniz
bununla ilgili yayÕnÕmÕzÕ ve çalÕúmamÕzÕ size memnuniyetle ulaútÕrabilirim. Tipolojiye bakarsak her 6 tane
kutucu÷un apayrÕ gidiú yolu var. Her 6 kutucuk için de farklÕ farklÕ politikalar oluúturmak lazÕm. O zaman ne
yapaca÷Õz? Önce bir bölgeleri anlayaca÷Õz. Bölgeler, metropol bölgeyse, içe kilitlenmiú bölgelerse veya periferal
bölgelerse farklÕ farklÕ iç dinamikleri var bu bölgelerin. Yine o bölgelerde hakim olan sanayilere bakaca÷Õz.
Hakim olan sanayilerden bazÕlarÕ analitik bilgi tabanlÕ olabilir. Bunlar daha çok Ar-Ge’ye ba÷lÕ olan bilgi
tabanlarÕ olabilir. Bunlar daha çok temel bilimlere ba÷lÕ çalÕúmalarÕn oldu÷u, örne÷in biyoteknoloji gibi bunlar.
økinci bir baúka yine bilge tabanÕ, sentetik mühendislik tabanlÕ bilgi tabanÕ. Bu da tekstil örne÷in, burada çok
önemli veya mühendislikle ba÷lantÕlÕ di÷er makine sanayi gibi. Bir de sanatsal tabanlÕ var. Yani reklamcÕlÕ÷Õn
yaygÕn oldu÷u veya moda sanayinin oldu÷u veya Hollywood örne÷i burada çok tipik bir örnek. Sinema
sanayinin yaygÕn oldu÷u bölgelerde daha çok sanatsal tabanlÕ bilgiye sahipler ve tabi burada da iki alt sistemin
bulunmasÕ gerekiyor. Bunu da atlÕyorum. ùimdi bu kapsamdaki bu çalÕúma nereden ortaya çÕktÕ. Bir Avrupa
Bilim VakfÕ projesi idi. Bu ECRP, Lund Üniversitesi’nin liderli÷inde olan bir proje idi. 6-7 üniversitenin birlikte
oldu÷u ve ortaklarÕndan bir tanesi de 9 Eylül Üniversitesi’ydi. Bu kapsamda biz bu araútÕrma ekibi çerçevesinde
bu çalÕúmayÕ farklÕ 7 Avrupa ülkesinde uyguladÕk, Türkiye’deki örneklerden bir tanesi de Denizli’ydi, bir tanesi
østanbul ve bir di÷eri AdÕyaman’dÕ. Biz de bu üç bölgeyi farklÕ bilgi tabanlarÕ kapsamÕnda ve bölgesel yenilik
sistemlerindeki farklÕlÕklar kapsamÕnda incelemeye çalÕútÕk ve Denizli’de de, Denizli Sanayi OdasÕ, Denizli
Ticaret OdasÕ ve Denizlili iúadamlarÕyla görüúmeler yaptÕk. OnlarÕn da bize sa÷lamÕú oldu÷u desteklerden dolayÕ
buradan çok teúekkür etmek istiyorum. AmacÕ, iki tane bölgeyi ö÷renme ve bilgiyi kullanma açÕsÕndan
karúÕlaútÕrmaktÕ. Çünkü østanbul bir metropol bölge ve bizim østanbul’da inceledi÷imiz moda ve tekstil kümesi,
daha do÷rusu moda sanayi diye adlandÕrÕrsak. Denizli’de ise geleneksel olarak aynÕ co÷rafyada yaygÕnlaúmÕú
olan Denizli ev tekstili. Her iki bölgede farklÕ bölgesel yenilik sistemini temsil etmekte ama østanbul Bölgesi’nde
bölgesel yenilik sistemindeki sorun çok parçalÕ olmasÕ, Denizli’de ise eski sanayi bölgesi olmasÕndan dolayÕ bir
sorun, içe kilitlenmiú olmasÕ. Yani bu bizim biraz önce bahsetmiú oldu÷um kareler arasÕnda Denizli’yi sentetik
bilgi tabanÕ ve eski sanayi bölgesi kapsamÕnda, østanbul’daki tekstil ve modayÕ da sembolik bilgi tabanÕ ve
metropol bölge olarak sÕnÕflandÕrabiliriz. Bizim hipotezimiz; farklÕ türdeki bölgesel sistemler farklÕ yetersizlikler
21
PANEL SUNUMLARI
içermekte ve bilgiyi üretme süreci yenilikçilik açÕsÕndan farklÕlÕklar bulunmakta. Biz burada iki bölgede yüzyüze
görüúmeler yaptÕk. Denizli’de 32 firma ile østanbul’da da 22 firma ile ve ortak bir anket formu kullandÕk
Avrupa’daki partnerlerimizle birlikte ki di÷er ülkelerdeki incelenmiú olan sektörler ve bölgelerle de Türkiye’yi
karúÕlaútÕrma olana÷Õ bulunsun. Bunun yayÕnlarÕ çÕkmaya baúladÕ. Firma profilini hÕzlÕca geçeyim. Burada
görüyorsunuz, Denizli’de KOBø’lerin oluútu÷u, østanbul’da daha az sayÕda çalÕúan kiúinin oluúturdu÷u firmalar.
Kuruluú tarihi olarak da daha genç firmalar. ÇalÕúanlarÕn e÷itim yapÕsÕnda, østanbul’da üniversite mezunu daha
a÷ÕrlÕklÕ, Denizli’de ise %90 a÷ÕrlÕklÕ olarak üniversite mezunu de÷il. ÇalÕúanlarÕn e÷itim alanlarÕ, úimdi
østanbul’da modayÕ inceledi÷imiz için tabii ki sanat alanÕnda uzmanlaúmÕú. Denizli’de ise daha çok teknik
alanlarda uzmanlaúmÕú kiúiler. Yani burada en baúta iki bölgenin e÷itim altyapÕsÕ arasÕnda farklÕlÕklar var. Bilgi
kaynaklarÕna verilen öneme bakÕnca çok fazla bir farklÕlÕk yok. Firma içinden ve firma dÕúÕndan da bilgi akÕúÕ var
firmalara. Kalifiye eleman kaynaklarÕna baktÕ÷ÕmÕz zaman çok parçalÕ bir bölge olarak de÷erlendirdi÷imiz
østanbul’da, üniversitelerden ve di÷er sektörlerden iúgücü daha fazla bir kaynak olarak de÷erlendirilirken,
Denizli aynÕ sektörde aynÕ firmalarÕ daha fazla iúgücü kayna÷Õ olarak de÷erlendiriyor. Yani tekstil sektöründe
yetiúmiú olan bir kiúi yine tekstil sektörü içinde ve Denizli içinde istihdam alanÕ buluyor. Yine burada østanbul,
dÕúarÕdaki bölgelerden eleman daha fazla alÕyor, dÕúarÕdaki üniversitelerden daha fazla eleman alÕyor, di÷er
sektörlerden daha fazla eleman alÕrken, Denizli daha fazla kendi içindeki yetiúmiú elemanlarÕ ve kendi sektörü
içinde yetiúmiú elemanlarÕnÕ iúe alÕyor. Do÷al olarak bu da bilginin farklÕlaúmasÕ açÕsÕndan önemli ölçüde içe
kilitlenme sorununun tipik bir sonucu.
Bilgi kaynaklarÕnda, Denizli daha fazla pazar araútÕrmalarÕ ve di÷er kaynaklardan bilgi alÕyor. Yenilikçilik
sürecinde de her iki bölgenin de farklÕ süreçler yaúadÕ÷ÕnÕ görüyoruz. østanbul’da daha çok hem firma için hem
de pazar için yeni ürünlerin gerçekleúti÷i ve østanbul firmalarÕnÕn toplam satÕúÕ içinde yeni ürünlerin payÕnÕn
yüksek oldu÷unu görüyoruz. Denizli’de ise bunun tam tersi, yenilikçilik açÕsÕndan çok fazla hareketli olan bir
bölge de÷ildi bizim yaptÕ÷ÕmÕz görüúmeler sÕrasÕnda. Toplam cirosu içinde son 3 yÕlda yeni ürünlerin piyasaya
çÕkmasÕ østanbul’da %76 iken, son üç yÕlda de÷iútirilmemiú ürünlerin piyasaya çÕkmasÕ için ise Denizlide %80
civarÕnda. Paten baúvurusunda çok büyük farklÕlÕklar yok. Ar-Ge elemanÕ konusunda önemli farklÕlÕklar var.
østanbul firmalarÕ Ar-Ge’ye daha fazla önem veriyor. Sonuç olarak iki bölge arasÕnda bilginin üretimi ve bilginin
kullanÕmÕ konusunda belirgin farklÕlÕklar var ve bu farklÕlÕklarÕn da iki açÕklamasÕ olabilir bizim teorik
çerçevemizin ortaya koydu÷u kapsamda. Sanayinin bilgi tabanÕndaki farklÕlÕklar, biri daha çok sembolik bilgi
tabanÕ, di÷eri ise analitik bilgi tabanÕ ve bir di÷er farklÕlÕk ise bölgede destekleyici kurumsal altyapÕ farklÕlÕklarÕ
olabilir. Burada farklÕ iki bölge için farklÕ politikalar önerdik biz. Ama úimdi bunun üzerinde durmak için fazla
zamanÕnÕzÕ almak istemiyorum. Ancak bu konu ile ilgili raporlara ve di÷er yayÕnlarÕ sizlere ulaútÕrmaktan
mutluluk duyaca÷Õz. Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Sedef HanÕm’a çok teúekkür ediyoruz. Gerçekten bu da çok ilginç
bir konu, “Bölgesel Yenilik Sistemleri”. Bölgesel avantajlara yönelik, dikkat çeken bir çalÕúma oldu÷unu
düúünüyorum. Bölgelerin kalkÕnmasÕnÕn aynÕ olamayaca÷ÕnÕ, her bölgenin kendi avantajlarÕ ile yola çÕkarak,
modelleme yapÕlmasÕ gerekti÷ini, kurumsal dinamiklerin harekete geçirilerek, bölgenin avantajlÕ duruma
geçirilmesi gerekti÷ini ve Denizli, østanbul örne÷inde yaptÕ÷Õ çalÕúmalarla bize sundular. Çok çok teúekkür
ediyoruz. Gerçekten emek verilmiú güzel bir çalÕúma.
De÷erli misafirler, söz sÕrasÕ Mustafa TÕnar HocamÕz da. Mustafa Hocam SøAD hareketinin içinden gelen
bir arkadaúÕmÕz. Bizim federasyon ve konfederasyon kuruluúunda çok büyük eme÷i geçmiútir. AynÕ zamanda
bölgesel kalkÕnmada her zaman fikirlerinden yararlandÕ÷ÕmÕz bir a÷abeyimiz. Geniú birikimiyle her zaman
bizlere yol göstermiútir. Buyurunuz Mustafa Hocam.
Prof. Dr. Mustafa Yaúar TÕnar: Çok teúekkürler SayÕn Baúkan, bu kadar övgüyü hak ediyor muyum
bilmem. De÷erli arkadaúlarÕmÕz çok güzel bilimsel tabanÕ olan bildirilerini sundular. Benimki Süleyman Bey’in
de söyledi÷i gibi aslÕnda bir bildiri de÷il. Ben ÇalÕúma Ekonomisi ve Endüstri øliúkileri Bölümü, O÷uz kardeúim
gibi o bölümün bir hocasÕyÕm. Ama nereden çÕktÕ bu bölgesel kalkÕnma derseniz 1992’den beri EGESøAD ile
birlikte çalÕútÕ÷Õmdan dolayÕ bölgesel kalkÕnmayÕ ister istemez biliyorsunuz ve beni bir alaylÕ olarak dinleyin
lütfen. Bu alanda yetkin birisi de÷ilim. Ama iúin içinde bulunmuú, SøAD hareketinin baúÕndan beri bu salonda
bulunan Haluk Tükel gibi øzzet ArpacÕ gibi arkadaúlarÕmÕzla birlikte yaptÕ÷ÕmÕz çalÕúmalarÕn sonucu.
TÜRKONFED Genel Sekreteri Arzu Turhan da hep yanÕmÕzdaydÕ.
Ben size bir ufuk turu attÕrÕp zamanÕm el vermeyecek ama atlayarak mümkün oldu÷unca bu iúler nasÕl
baúladÕ, neden bu SøAD hareketi bugün bu bölgesel kalkÕnma ajanslarÕna çok ilgi duyuyor, onun belki tabanÕnÕ
22
TURKRES 2011
açÕklamak açÕsÕndan yardÕmcÕ olur diye düúündüm. BazÕlarÕnÕzÕn bildi÷i gibi 90’lÕ yÕllarÕn baúlarÕnda Anadolu’da
bir kalkÕnma bilinci oluúmaya baúladÕ bu merkezi planlarÕn artÕk merkezi kalkÕnma kararlarÕnÕn çok da tabana
inmedi÷i, talepleri karúÕlayamadÕ÷Õ gerçe÷inden hareket ediyordu. Burada o zamanlar tabiri caizse mantar gibi
türeyen SøAD’larÕn ortak özelli÷i bu konuda seslerini duyurma, bölgesel sorunlarÕnÕ dile getirme hedefiydi bütün
bu olan. Çok ilginçtir, Türkiye’de sektörel bazda de÷il, bölgesel bazda örgütlenmiútir SøAD’lar. Baúka ülkelerde
genelde baktÕ÷ÕmÕzda sektörel örgütlenmeler vardÕr ve tepede de bir konfederasyon vardÕr. Bizde bölgesel
örgütlenme çok daha fazlaydÕ. Bunun nedeni tamamen buna dayanÕyor, kararlara daha çok katÕlma iste÷i,
bölgelerini kalkÕndÕrma iste÷i, yani bu SøAD hareketinin özünde bölgesel kalkÕnma var. Bir sivil giriúim,
yüzdeyüz gönüllü hareket, o nedenle bazÕ zaaflarÕ olabiliyor ama gönüllü ve ba÷ÕmsÕz olmasÕ bana göre çok
de÷erli. Hemen ardÕndan 90’lÕ yÕllarda özellikle Ege’de bir takÕm iúbirli÷i modelleri de geliúmeye baúladÕ. Eski
birbiriyle konuúmayan iú dünyasÕ konuúmaya baúladÕ. Birlikte bazÕ giriúimlere imza attÕlar. Bunlara Denizli de
katÕldÕ. Model olarak çok çok güzel ama maalesef sonuçta baúarÕsÕz olan bir EGS modeli vardÕr, KøPA vardÕr
bugün ulusal düzeyde olan, güç birli÷i gibi de÷iúik úirketler. Bu arada buna paralel olarak Ege’de Ege
Ekonomiyi Geliútirme VakfÕ, EGEV’in çalÕúmalarÕ girdi. EGEV belki pek bilen yoktur, bir zaman bir kalkÕnma
ajansÕ da kurdu. AB destekli olarak EBKA, ama çok uzun ömürlü olmadÕ. Bu yeni örgütlenmenin ne kadar
isabetli oldu÷unun da bir kanÕtÕdÕr o. SøAD’larÕn birlikte hareket etme iste÷i do÷maya baúladÕ. Bu arada sancÕlÕ
bir süreç geçirdik, bu örgütlenmeye destek olmaya çalÕútÕk. Önce SøAD platformu oluútu, Türkiye’deki SøAD’lar
düzenli olarak bir araya gelmeye baúladÕlar. ArdÕndan dernekler kanununda yapÕlan de÷iúiklikler sonucunda
federasyonlaúma oluútu. 2003 yÕlÕnda øzmir’de ilk federasyon BASøFED’i kurduk. ArdÕndan di÷erleri kuruldu.
2004 yÕlÕnda bugünkü TÜRKONFED’imiz do÷muú oldu. Bu arada biz arkadaúlarÕmÕzla federasyon sÕnÕrlarÕnÕ
2002’de çÕkmÕú istatistiki bölge sÕnÕflandÕrmalarÕ yönetmeli÷ine göre, onu dikkate alarak, veri eksikli÷inden
hareket ederek, bugün çok dillendirildi, bölgelerde muazzam bir veri açÕ÷ÕmÕz var, neye sahip oldu÷umuzla ilgili
bilgi yok. Gelecekte bize yardÕmcÕ olacak 26 tane bölge oluúacaktÕ, o zaman biliyorduk ve her birine TÜøK bölge
müdürlü÷ü ve birer kalkÕnma ajansÕ kurulacaktÕ. Bu do÷rultuda biz federasyonun sÕnÕrlarÕnÕ NUTS2 bölgelerine
göre yapmaya çalÕútÕk. Sonradan bu hedef sayÕn Muharrem YÕlmaz’Õn da ÕsrarlÕ ve isabetli giriúimiyle ve
öncülü÷üyle 26 bölge, 26 federasyon hedefiyle yürüyor. SøAD’larÕn kuruluúunda bölgesel kalkÕnma bilinci var
dedik. Bölgesel kalkÕnma ajanslarÕ kurulmadan aslÕnda TÜRKONFED pozisyonunu buna göre almÕú bir örgüt.
Bu konuya ilgisi de buradan kaynaklanÕyor aslÕnda. Bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕ, federasyonlarÕmÕz ve
oluúacak federasyonlarÕmÕz sanÕyorum çok sahiplenecekler. Bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnda yeterince temsil
edilememiú olmalarÕndan úikayetleri de aslÕnda buradan kaynaklanÕyor. Yani bölgesel kalkÕnmada bu kadar
angaje olmuú kuruluúlarÕn birçok bölgede içinde yer alamamasÕ onlarÕ tabi rahatsÕz eden bir unsur. Nihayet 2006
yÕlÕnda bölgesel kalkÕnma yasasÕ çÕkÕyor, 2006 Temmuzunda da daha önce olan deneyimlerinden oldu÷unu
sandÕ÷Õm øzmir’de, Çukurova’da bölgesel kalkÕnma ajanslarÕ kuruluyor. øzmir’de EGEV deneyimi vardÕ,
Çukurova’da da kalkÕnma ajansÕ vardÕ sanÕyorum. 26 NUTS2 bölgesinde 26 bölgesel kalkÕnma ajansÕ, 26
federasyon TÜRKONFED’in hedefi.
Tabii Türkiye’de bölgesel kalkÕnma ajanslarÕyla bölgesel kalkÕnma yepyeni bir boyut kazandÕ. Eskileri
SayÕn Bakan da bugün belirtti÷i ve devam edegelen birçok proje var ama bu bambaúka bir úey. AB
muktesebatÕyla da uyumlu. Bugün en eskilerinde, yani Çukurova ve øzmir’de 5 yÕllÕk bir deneyim var. Bu
deneyimi de÷erlendirme zamanÕ henüz geldi mi gelmedi mi bilmiyorum ama bazÕ konularda benim úahsen tespit
edebildi÷im bazÕ konularÕn sorun olarak ortaya sürmek istiyorum. Bir defa bir temsil sorunu var. Bir kere
bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnda çok fazla kamu a÷ÕrlÕ÷Õ var. Bu belki zamanla orada bir özelleútirme gere÷ini de
do÷uracak. KalkÕnma kurullarÕ çok kalabalÕk. Yani temsilciler katÕlsa bile orada 100 kiúilik bir kalkÕnma
kurulundan ne çÕkar bilemiyorum. Baúka bir mekanizma bulup kalkÕnma kurullarÕnÕ daha rafine hale getirecek
bir takÕm yöntemler geliútirmek gerekiyor. Benim uzaktan görebildi÷im kadarÕ ile bir icra sorunu var. Genel
sekreterler canla baúla u÷raúÕyorlar ama bizim literatürde sandviç pozisyonu dedi÷imiz bir pozisyondalar onlar.
DPT ile yerel aktörler arasÕnda kalmÕú, her iki taraftan baskÕ uygulanan kiúiler olarak görüyorum. OnlarÕn
durumunu belki biraz güçlendirmek gerekiyor. østatistiki bölge sÕnÕflandÕrmasÕnda baútan bir takÕm sorunlar
vardÕ. Düzey 2’de hangi mantÕkla iller bir araya getirildi, havza planlarÕ falan olmadan Türkiye’de, illerin bir
araya getirilmesinde bir takÕm bozukluklar var gibi geliyor bana. BurayÕ incelemek çünkü 26 bölge aslÕnda teúvik
politikalarÕna da zemin oluúturuyor. BÕrakÕn teúvik politikalarÕnÕ bütün TÜøK istatistikleri buna göre çÕkmaya
baúladÕ. Teúvik politikalarÕna güzel örnek bizim øzmirle yan yana olan Manisa’dÕr. Manisa; Afyon, Kütahya,
Uúakla birlikte de÷erlendirilen bir il. Ama aslÕnda ekonomik iliúkilerine baktÕ÷ÕnÕz zaman øzmir ile birlikte
olmasÕ gereken bir yer. Yani Manisa ile øzmir bir bölge olmalÕydÕ. Ama büyük iller tek olmalÕ gibi bir mantÕkla
ya da milli gelir hesaplarÕ yapÕldÕ÷Õ için mecburen øzmir ayrÕ oldu. ùimdi tabii teúvik politikalarÕ uygulanÕrken
Manisa’ya çok büyük teúvik veriliyor, øzmir’e hiç birúey verilmiyor. Böylece herkes Manisa’ya yatÕrÕm yapÕyor.
Uúak’a giden de yok. Onun yerine aslÕnda hep geliúmiú olan yerlere yatÕrÕm yapÕlÕyor. Yani burada bir
23
PANEL SUNUMLARI
bölgelerarasÕ farklÕlÕklarÕ giderici ilkeye ters hareket ediliyor gibi geliyor bana. Bir takÕm ifadeler dikkatimi
çekmiúti ilk çÕktÕ÷Õnda, BatÕ Anadolu diye bir bölge var mesela Ankara’nÕn da içinde oldu÷u Düzey 1’de. BatÕ
Anadolu deyince herkes Ege ve güneyi diye düúünür, belki onun ismi Orta BatÕ Anadolu gibi de÷iútirilmeli diye
düúünüyorum. Bunlar küçük hatalar, size biraz ayrÕntÕ gibi gelebilir. Teúvik politikalarÕnda da bana sorarsanÕz
Düzey 2 yerine, AB’de Düzey 2 olabilir, onlar çok daha farklÕ kriterlerle Düzey 2’yi oluúturmuúlar belki ya da
oradaki altyapÕ farklÕ. Bizde Düzey 3’e göre hareket etmek daha mantÕklÕ geliyor bana. Yani iller bazÕnda teúvik
politikasÕ geliútirilmesi. Her ilin kendi potansiyeli, úimdi 4 ili bir araya getirip bir bölge kalkÕnma ajansÕnda
temsil ettirildi÷i zaman onlarÕn arasÕnda zaten o dialog, etkileúim çok fazla masraflÕ bir iú. Onun yerine belki iller
bazÕnda, bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕn içinde il masalarÕ gibi bir örgütlenmeyle kalkÕnma ajansÕ iller arasÕnda
koordinasyonu sa÷layabilir. Ama her il için teúvik politikalarÕ ayrÕca belirlenmenin yolu açÕlabilir.
Bana sorarsanÕz üniversiteler çok kötü durumda. SayÕn Bakan bugün üniversiteleri ve kalÕnma ajanslarÕnÕ bu
iúin motoru olarak görüyorum deyince umutlandÕm. Çünkü üniversite 100 kiúiden bir sandalye temsili orada
halbuki çok farklÕ bir yerde olmalÕ. Belki kalkÕnma ajansÕnÕn yanÕnda olan, içinde olan bir organizasyon yapÕsÕ
geliútirmek gerekiyor. Üniversiteleri güçlendirmek gerekiyor. Üniversitelerin ilçe bazÕnda yaygÕnlaúmÕú olan
meslek yüksek okullarÕnÕ ilçe bazÕnda bu iúin içine çekmek gerekiyor bana sorarsanÕz. Bugün SayÕn
Rektörümüzün de bahsetti÷i araútÕrma ve uygulama merkezlerinin sayÕsÕ çok fazla. Her bir üniversite ne kadar
çok sayÕda araútÕrma ve uygulama merkezi oldu÷u ile övünüyor ama bunlarÕn fiili durumuna baktÕ÷ÕnÕz zaman
çok da araútÕrma ve uygulama merkezi hüviyetinde de÷iller. Çünkü normalde e÷itim, ö÷retim, araútÕrma iúlerini
yapmakla görevli hocalardan oraya atama yapÕlÕyor. Halbuki oranÕn elemanlarÕnÕn tamamen oraya özgü atanmasÕ
gerekiyor. Orayla ilgili çalÕúmalarÕ gerekiyor. Ellerine çanta alÕp dolaúmalarÕ gerekiyor. Buna zaman maalesef
yok. BakanÕmÕzÕn bir söyledi÷ine eleútiri getirebilirim izninizle, üniversitelere çok para harcÕyoruz, beklentimiz
yüksek dedi. Çok fazla üniversite açÕldÕ, tabii altyapÕ bina yapÕlÕyor. Ama e÷itim, ö÷retim ve araútÕrmanÕn,
kalitenin arttÕrÕlmasÕ için üniversitelerin yapÕsÕnÕn da biraz de÷iútirilmesinde fayda görüyorum ben. YÖK
mevzuatÕnda önemli de÷iúiklikler yapÕlmasÕ gerekiyor. Çok teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Dilinize sa÷lÕk. ZamanÕnda bitirmeye çalÕúÕyoruz; fakat 5-10
dakika sarkarsa úimdiden affola. Evet, sÕra önemli bir konuya geldi. KalkÕnma BakanlÕ÷Õ, Bölgesel Geliúme ve
YapÕsal Uyum Genel Müdürü Nahit Bingöl. Size böyle diyebilirim. Nahit Bey sabÕrlÕ, özverili, çalÕúkan,
hoúgörülü, kalkÕnma ile ilgili deneyimi ve ilgisi olan herkesi can kula÷Õ ile dinleyen, kalkÕnma ajanslarÕnÕn, bir
yerlere ve istenilen düzeye gelmesi için, mesai harcayan ve TÜRKONFED olarak bizim her davetimize, her
randevumuza gerçekten bizleri hiçbir zaman geri çevirmeme nezaketinde bulunmuútur ve bizlerden biri gibi
baktÕ÷ÕmÕz, ailemizden biri gibi gördü÷ümüz bir arkadaúÕmÕz, bir genel müdürümüz. AslÕnda tek kelime ile
özetlemek istersem, özlem duydu÷umuz bir bürokrat. Keúke bütün bürokratlar Nahit Bey gibi olsa. Tüm
eleútirilerimize hoúgörü ile bakmaktadÕr. Onun beyefendili÷i karúÕsÕnda, ben bir eleútiri yapaca÷Õm zaman bile,
ceketimi ilikleyip eleútirdim; çünkü tepkisi çok beyefendice oluyor. Bu münasebetle takdir etti÷imiz bir
bürokratÕmÕz. øúini gerçekten severek düzgün yapan ve iyi bilen de÷erli bir arkadaúÕmÕz. Sözü kendisine
veriyorum. Buyurunuz Sn. Genel Müdürümüz.
Nahit Bingöl: Efendim ben 3 cümle ile baúlamak istiyorum. Bir tanesi, ben mutat, bu organizasyona eme÷i
geçenleri saygÕyla ve sevgiyle teúekkürlerimi iletiyorum. økincisi sizlere çok teúekkür ediyorum. Biraz da ö÷le
yeme÷i vaktine yaklaútÕ÷ÕmÕz için, úöyle bir teúbihte hata yapmamak lazÕm denir. ùimdi fileto malumuz gerek
balÕk, gerek kümes hayvanlarÕ ve di÷er et mamullerinde makbul birúeydir ve hele bir de frankafon deyiúle bonfile
olunca o etin en lezzetli kÕsmÕdÕr. DolayÕsÕyla burada kalanlar gereksiz kalabalÕklardan sÕyrÕlmÕú, bu iúe
gerçekten ilgi gösteren hanÕmefendiler ve beyefendiler oldu÷u için lezzetinden yenmez bir bonfile gibi ben de
görüyorum. DolayÕsÕyla beni dinlemek lütfunda bulundu÷unuz için teúekkür ediyorum ama yemek çok daha
cazip kuúkusuz. Üçüncüsü, bunu riyadan ari biçimde söylüyorum, benim için söyledi÷i úeylerin misliyle fazlasÕ
SayÕn BaúkanÕmÕz ve TÜRKONFED heyeti için, sayÕn Erdem Bey için, Muharrem Bey için, Haluk Beyler için
geçerlidir. BunlarÕ haketti÷imi de samimiyetle düúünmüyorum. Bunun devamÕ olarak úunu söylemek isterim.
SayÕn BaúkanÕmÕz baúta en fazla sorunun bana gelece÷ini söyledi ama bunun fÕrsat maliyetinin size yemek
oldu÷unu tekrar hatÕrlatÕyorum, ilaveten benim bet sesime kÕyasla son derece zarif iki hanÕmefendinin seslerini
ve hitaplarÕnÕ dinlemenin sizlere çok daha cazip gelece÷ine canÕ gönülden inanÕyorum. BunlarÕ söyleyerek
konuúmamÕn da yarÕsÕnÕn sürecini böylece tamamlayarak úimdi 10 dakikada ne söyleyebilirim bilemem ama
arkadaúlarÕmÕzÕn hazÕrladÕ÷Õ çok güzel bir konuúma metni var. Çok güzel de bilgiler içeriyor. Ben bunu izninizle
kayÕtlara girmesi açÕsÕndan bunu vereyim ama burada çok kÕsa sizlerle samimi olarak birúeyleri paylaúayÕm
izninizle. ùimdi küreselden gelerek stratejiler ve uygulamalar dedi÷inizde ve Türkiye’nin bölgesel geliúme
deneyimi dedi÷inizde geçmiú, bugün ve gelecek olarak bakmak lazÕm. O zaman nasÕl bir ba÷lamda biz bunu
24
TURKRES 2011
konuúaca÷Õz? Küresel geliúmeler diyorsak ve ba÷lamÕmÕzÕ ulusal ve küresel olarak ortaya koyacaksak çok
umutsuz sayÕlabilir ama bunu bizi çok etkileyen dört unsur ba÷lamÕnda bakaca÷Õm. Yani ne oldu da bölgesel
geliúme bizi bugün bir araya getirecek kadar çok önem arz etti?
Bir tanesi bunun teorik arka planÕnda 90’lardan itibaren burada bu iúin üstatlarÕ varken benim bunu
söylemem belki çok do÷ru de÷il ama özellikle içsel büyüme teorisi adÕ verilen ekonomi yazÕnÕnda bir alan zuhur
etti. Çok basit bir yaklaúÕmla içsel büyüme teorisi. Büyüme iktisadi üretim etkenleri dedi÷imiz sermaye ve
iúgücüne dayalÕdÕr. Bunun dÕúÕnda bir de bunlarÕn dÕúÕnda kalan ve açÕklayamadÕ÷ÕmÕz herúeyi altÕna
süpürdü÷ümüz bir etken daha vardÕr. Ona da iúte toplam faktör verimlili÷i deriz. Toplam faktör verimlili÷i de
gökten kudret helvasÕ gibi iner yani bunun neden kaynaklandÕ÷ÕnÕ bilemeyiz. DÕúsal birúeydir yani. ùimdi bu
içsel büyüme teorisi diyor ki bu aslÕnda dÕúsal birúey de÷ildir, bu toplam faktör dedi÷iniz birúey büyümeyi ve
ekonomik kalkÕnmayÕ açÕklayan eúitli÷in içerisine sermaye ve iúgücü gibi bir terim olarak girer. Peki toplam
faktör verimlili÷ini ne belirler? Birçok úey belirler. Ama belki bunlarÕn en baúÕnda beúeri sermaye gelir. E÷itim,
sa÷lÕk gibi özellikle beúeri sermaye ile etkide bulunan alanlar, büyümeyle, kalkÕnmayla çok yakÕndan
iliúkidedirler. Tabi bu çok güzel ve zevkli bir alan ama daha fazla içine girmeyece÷im.
økincisi küreselleúme. Küreselleúme diskuru çok yapÕlan birúey ama bölgesel de÷iúime etkisi dedi÷inizde
bunun hangi alt parametrelerle etkiledi÷ine bakacak olursak sermaye akÕmÕ çok önemli. økincisi iletiúim ve
ulaúÕmdaki geliúmeler çok önemli. Muharrem Bey konuúmasÕnda lütfettiler, anlattÕlar. Gazete veya televizyon
kültürü ile buna bakacaksak, daha geçen gün hangi köyde ya da ilçede oldu÷unu unuttum, bu flamenko
dansçÕlarÕna ayakkabÕ üreten ve bunu uzun vadeli bir strateji ile pazarlayan birúeyden bahsediyor, geleneksel bir
alan, do÷rudan uluslararasÕ pazarda ve kendisi eklemleniyor. Üretim organizasyonundaki akÕl almaz de÷iúim.
Yani bunlarÕn hepsi bölgesel geliúme diye tabir etti÷imiz alanÕ do÷rudan ve çok yakÕndan etkiliyor.
Üçüncü bileúen AB. Bu bizi de çok yakÕndan ilgilendirdi÷i için söylüyorum yani AB tecrübesi bizatihi bir
bölgesel kalkÕnma tecrübesi. Tamamen bölgelerarasÕ farklarÕn asgariye indirilmesi dedi÷imiz úey. Bunun temel
amaçlarÕndan bir tanesi uyum, kaynaúma, AB bunun üzerine oturuyor. Bunu daha da açacak olursak Çin’in
kalkÕnmasÕnÕ bile baúlÕbaúÕna bir bölgesel kalkÕnma hikayesi olarak söylemek mümkün ki çok yakÕndan ana akÕm
olarak bildi÷imiz bir tecrübe de÷il bu ki çok yakÕndan incelenmesi lazÕm Çin’deki geliúmenin. Zira bir cümleyle
gene açaca÷Õm, çünkü bu çok yakÕnda Polonya’dan geldi÷im için, úimdi dönem baúkanÕ, úöyle bir örnek vereyim.
2007-2013 arasÕ AB projesine ayrÕlan bütçe 1 trilyon euro. Bu 1 trilyon euronun üçte biri topluluk yapÕsal
fonlarÕ. Yani bizim üye oldu÷umuzda faydalanaca÷ÕmÕz bu bölgelerarasÕ farklÕlÕ÷Õn giderilmesine ayrÕlan kaynak,
350 milyar euro. Bu 350 milyar euronun 67 milyar eurosunu yani kabaca 70 milyar eurosunu sadece Polonya
alÕyor ve sadece bu bölgesel geliúme farklÕlÕ÷ÕnÕ gidermek için alÕyor. Bu 1 yÕlda 10 milyar euro yapar. ùöyle
birúey düúünelim, biz üye olsak 10 milyar euroyu biz de alacaktÕk. Türkiye’nin bir yÕlda gerçekleútirdi÷i toplam
kamu yatÕrÕmlarÕ, yani bütün herúeyi üst üste koyun aklÕnÕza kamu yönetimi olarak ne geliyorsa, belediyeler
dahil, bu rakama ancak tekabül ediyor. Yani biz pozitif anlamda öyle bir dÕúsal úok ile karúÕlaúaca÷Õz ki ne
yapaca÷ÕmÕzÕ bilemeyece÷imiz bir kaynak aslÕnda. DolayÕsÕyla bunlar çok önemli.
Dördüncüsü de bunun felsefi arka planÕnda, modernizm ve bunun aúÕlmasÕyla ortaya çÕkan bir úey var. AB
ile ilgili bir de úunu söylemem lazÕm, bizim AB ile iliúkimizdeki bu sergüzeútimizde bu bölgesel geliúme
anlayÕúÕndaki teorik ve pratik geliúmenin tekamülün arkasÕndaki en önemli etkenlerden bir tanesi. Ben çok açÕk
yüreklilikle bir itirafta bulunayÕm biz pratik anlamda bölgesel geliúmeyi AB ile iliúkimizden sonra ö÷rendik.
Bunun detaylarÕ sohbet konusu.
Bölgesel geliúmenin dördüncüde felsefi arka planÕnda da TÕnar Hocam temsil sorunundan bahsetti, buraya
kadar varan modernizmin aúÕnmasÕ buna yönelik eleútirilerin güçlenmesi ve bu úekilde pozitivist, maddeci ve
akÕlcÕ planlamadan giderek; bunlarÕn daha tersine ve bizim üstadÕmÕz ølhan Tekeli’nin söylemi ile bir demokrasi
projesi olarak planlama ve bölgesel geliúmeye bir kayÕú var. BunlarÕn hepsi pratik olarak bizim politikalarÕmÕza,
uygulamalarÕmÕza, anlayÕúÕmÕza yansÕyan çok önemli unsurlar olarak ba÷lamÕ oluúturan maddeler diye
düúünüyorum.
ùimdi bütün bu arka planda biz gerek kalkÕnmayÕ gerekse bölgesel kalkÕnmayÕ yeniden tanÕmlÕyoruz ve
bunu yeni bölgesel geliúme diye adlandÕrÕyoruz ve bütün bunlarÕ yaparken de aslÕnda gözetmeye çalÕútÕ÷ÕmÕz bir
ilke var ki o da bu yeni bir iú ve yeni bir kavramsa bunu yeni úekilde yapmak lazÕm. Yani yeni iúleri eski biçimde
yaparsanÕz bu olmuyor. Tabii zamanÕmÕz dar, belki úöyle söylemek lazÕm, SayÕn BakanÕmÕz da buna de÷indi, úu
soruyu soraca÷Õz. Biz ulusal politikalarÕ uygulayaca÷Õz ve hiçbir úey yapmadan bölgesel geliúmenin ve
25
PANEL SUNUMLARI
farklÕlÕklarÕn kendi kendine zail olmasÕnÕ mÕ bekleyece÷iz? Yani bölgesel geliúme bir ba÷ÕmlÕ de÷iúken midir?
Yoksa ulusal politikalar gene yürüyecek ama bunlardan ba÷ÕmsÕz olarak do÷rudan sonuçlarÕnÕ alaca÷ÕmÕz úekilde
bölgesel geliúme ve kalkÕnmayÕ münferit bir politika, bir siyasa alanÕ olarak tanÕmlayabilir miyiz? øúte bu ikinci
söyledi÷ime do÷ru úimdi bir gidiú var.
AslÕnda bizim bu yapmaya çalÕútÕ÷ÕmÕz úey, özet itibariyle bölgesel geliúmenin yönetiúimini geliútirmektir.
Yönetiúim dedi÷imizden ne anlÕyoruz? Karar verme süreçlerinin rasyonelleútirilmesi, kaliteli hale getirilmesi ve
bunu da katÕlÕmcÕlÕkla, temsili artÕrarak yapmamÕz demektir. DolayÕsÕyla biz bütün bu planlamayÕ, efendim bölge
planlamadÕr, úudur budur, bütün bunlarÕn hepsini bir yönetiúim devresi olarak algÕlayÕp bunu kullanma.
Yönetiúimin iki boyutu var, birisi ulusal boyutta ikincisi bölgesel düzeyde. Ulusal düzeyde SayÕn BakanÕmÕz
bahsetti, ben tekrarda fayda vardÕr ilkesi uyarÕnca tekrarlayaca÷Õm. Bölgesel rejimde sessiz bir dönüm noktasÕ
oldu bir iki ay önce. Bölgesel Geliúme Ulusal Komitesi kuruldu ve bu ulusal komitenin kuruluúunda SayÕn
BaúbakanÕmÕz kendi tercih ve iste÷iyle bu komitenin baúkanlÕ÷ÕnÕ üstlendi. Bu, bakanlardan oluúan bir yüksek
kurul. Karar alma yetkisine haiz. Çok temel bir politik karar alÕcÕ merci bu. Bunun izdüúümü olarak da bu
kuruluúlarÕn müsteúarlarÕndan oluúan bir bölgesel geliúme komitesi kuruldu. Bizim programlarda yazdÕ÷ÕmÕz úey
bu ikincisiydi. Fakat siyasi sahiplenme o düzeyde ki bizzat SayÕn BaúbakanÕmÕz bunu üstlendi. Bu çok önemli
bir úey ve hepimiz için çok önemli bir fÕrsat. Hep birlikte buraya çok kuvvetli bir kamu deste÷i ve teknik
sekreterya verebilirsek buradan çok sa÷lÕklÕ kararlar üretebiliriz. Çünkü Türkiye’de yasa denetimi dedi÷iniz
úeyde iki boyut vardÕr bir tanesi bunun siyasal birúeyi olmasÕ lazÕm. Ama sadece siyasal üstlenme yetmez,
mutlaka teknik destek lazÕm. Bunun ikisi de var, bunun ikisinin bir arada oldu÷u bir örnek Türkiye’de henüz
yok. Yani ya sadece müsteúarlardan oluúan kamu komitesi kurulur, bu iúler ama karar alamaz, çünkü siyasi ya da
siyasi çok üst düzey úeyler kurulur ama bunun da teknik úeyi olmadÕ÷Õ için bu da çok üst düzey kalÕr. ùimdi biz
bunun ikisini birleútirip yürüyebilirsek umulur ki bir sonuç alalÕm. økincisi de bölgesel düzeyde yönetiúim. øúte
burada da ajans sistemi dedi÷imiz úey çünkü ajansa bir sistem olarak bakmak lazÕm. KalkÕnma kurulu tabii
eleútiriye tabi tutuldu, mutlaka ama hep birlikte bunu ileriye götürece÷iz. Yani ajans tecrübesi fiili olarak henüz
bir yÕllÕk. Bu bir senede 20 bölgede genel sekreter atadÕk. 20 tane bina bulduk. 1000 kiúiyi iúe baúlattÕk. 26 tane
bölge planÕnÕ tamamladÕk ve bu ajanslarÕmÕzÕn hepsi en az bir kez bir destek uygulamasÕna çÕktÕlar. Yani bu
hakikaten Türkiye’nin performansÕdÕr ve biz bunu uluslararasÕ platformlarda anlattÕ÷ÕmÕz zaman gerçekten çok
takdirle karúÕlanÕyor. Hata yok mu? Kuúkusuz var ama yapÕcÕ biçimde gerçekten elele vererek, bunu kolektif bir
heyecan ve kalkÕnma úenli÷i haline götürerek Onuncu Plan süreciyle bütünleútirerek gitmek istiyoruz. Burada da
hepinizin deste÷ine ihtiyacÕmÕz var. Çünkü bölgesel kalkÕnma hepimizin sorunu, benim sorunum de÷il. Sonuç
olarak, bölgesel düzeyde de bu yönetiúimi kurarsak yani bütün ilgili taraflarÕ bir araya getirip bu karar alma
süreçlerini gerek katÕlÕmla gerekse iúte ajanslarla ve üniversitelerin deste÷i ile ortaya konulan analitik destekle
destekleyebilirsek o zaman belki bir úeyler olur diyelim. Bununla da iktifa edelim. Çok teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Çok teúekkür ederiz. 10 dakika bir soru cevap bölümümüz olacak
soru soracak arkadaúlarÕmÕzÕn soru sormadan önce kendilerini tanÕtmalarÕnÕ rica edece÷im.
Soru - Murat Gülderen: Murat Gülderen, Cumhuriyet gazetesi. Nahit Bey’e sorum olacak. KalkÕnma
AjanslarÕ, Mustafa Bey de çok güzel vurguladÕ, verimli çalÕúmadÕklarÕnÕ ifade ettiler, hatta bu konuda da
özelleútirmelerin olmasÕ gerekti÷ine de yanlÕú anlamadÕysam vurgu yaptÕ. Bu noktada
Prof. Dr. Mustafa Yaúar TÕnar: Ben iyi çalÕúmÕyor demedim, bazÕlarÕ çok verimli.
Soru - Murat Gülderen: Murat Gülderen, genel anlamda özelleútirmenin bu noktadan hareketle geçmesi
gerekti÷ine de vurgu yaptÕlar, sizin bu noktadaki düúünceleriniz ne olabilir?
Soru - Haluk Tükel: Benim sorum, ortaya bir soru. Bu bölgesel kalkÕnma konularÕnÕn bir sÕnÕr ötesi iúi var.
Yani mesela Trakya KalkÕnma AjansÕ düúünüldü÷ü zaman ço÷u zaman buralarda Yunanistan’a do÷ru bir ticaret
akÕmÕ, Bulgaristan’a do÷ru veya güneydo÷u için Kuzey Irak’a do÷ru. Yani bu açÕdan belki sistemde biraz bu
sÕnÕr aúÕrÕ iliúki boyutu da bu bölgesel kalkÕnmanÕn içerisine giriyor. Yani bölgesel kalkÕnma biraz ulusal sÕnÕrlarÕ
da aúan bir nitelik de kazanÕyor. Bunu belirtmek istedim.
Soru - Ufuk ÖzÕúÕk: Fransa’da doktora ö÷rencisiyim. Bu kalkÕnma ajanslarÕ kurulurken, AB fonlarÕndan
yararlanma hedefi vardÕ. Hatta bu önceden kullanÕlan bölgesel programlarÕ devam edecek ve bu programlarÕ
ajanslar yürütecek diye bir düúünce de vardÕ. Fakat 2007-2013’te bu programlar devam etmedi. Benim merak
etti÷im 2007-2013’te ve daha sonrasÕ dönemde kalkÕnma ajanslarÕ ile Brüksel arasÕnda bir fon akÕúÕ olacak mÕ?
26
TURKRES 2011
Yani ilk çÕkÕú noktasÕna bir ba÷lantÕ ne zaman kurulacak çünkü üye olmamÕz ve o bahsetti÷imiz 10 milyar
euroluk kaynaktan faydalanmamÕz ne yazÕk ki çok belirsiz. Merak etti÷im buydu.
Soru - øzzet Özer: Hocama ve sizlere teúekkür ediyorum. Çok güzel bir sunumdu. Ancak hep sorular Nahit
Bey’e ama ben hocalarÕmÕzÕn da dikkatini çekmek isterim. Metropol bölgeler arasÕnda yatÕrÕm teúvikleri, 2009/1
yatÕrÕm teúviklerinde istihdam yaratmak için vergisel avantajlar, istihdama sa÷lanan avantajlarmÕú. BunlarÕn
yanÕnda metropol bölgeler arasÕnda úu anda uygulanmakta olan gelir vergisi, kurumlar vergisi ve katma de÷er
vergisi oranlarÕnda da bir de÷iúiklik yapÕlmasÕ düúünülüyor mu? Böyle bir düúünce oldu÷u zaman da
bölgelerdeki çalÕúan kiúilerin de uygulanan vergi oranlarÕyla sigortadaki oranla kurumlarÕn uygulandÕ÷Õ kurumlar
vergisi, KDV, gelir vergisinde bir de÷iúiklik yapÕlÕrsa. Bence örne÷in AdÕyaman’daki bir bölgedeki kurumlar
vergisi oranÕ %20 de÷il de %10 olursa østanbul’daki bir bölgedeki kurumlar vergisi %20 de÷il de %25 olursa,
østanbul’da çalÕúan bir iúçi de %15’ten de÷il de %20’den baúlarsa AdÕyaman’da baúlayanda veya Muúta olanda
sÕfÕr vergi olursa bölgeler arasÕnda nakiller olmayaca÷ÕnÕ düúünüyorum. KatkÕ amacÕyla. Teúekkür ediyorum.
Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: Ben esas sosyal güvenlik ve istihdam çalÕúÕyorum ama esas teúvikler boyutuyla
da ilgilendim bu konunun. SSK prim indirimi var, genellikle kalkÕnmada öncelikli yörelere verildi, Denizli
bundan yararlanamadÕ. Oysa bu tip teúviklerin daha çok iúgücü talebinin ücret esnekli÷i dikkate alÕnarak
yapÕlmasÕnÕ ben daha fazla istihdamÕ arttÕrabilece÷ini düúünüyorum. Yani iúgücü talebinin ücret esnekli÷inin
yüksek oldu÷u emek maliyetinin toplam maliyet içersindeki payÕnÕn görece çok oldu÷u, tekstil sektöründe,
istihdam yaratan sektörler olarak veya bizim gelecekte ilerleme yaratmak istedi÷imiz sektörlere verilmesi bunun
çok daha anlamlÕ olur. Aksi takdirde úu meydana geliyor. Ben daha önce SSK’da da çalÕútÕm. Ardahan’a teúvi÷i
veriyorsunuz, Ardahan’daki iúçi østanbul’dan mÕ geliyor. Ardahan’da iúyeri açÕlmÕú gibi gözüküyor, østanbul’da
mÕ? Yani bölgesel bazlÕ teúviklerin burada iúlemedi÷ini görüyoruz. O nedenle belki teúviklerin de sektörel bazlÕ
yapÕlmasÕna olanak verecek bir takÕm düzenlemelerin daha yararlÕ olaca÷ÕnÕ düúünüyorum. Teúekkür ederim.
Nahit Bingöl: Bütün sorular bana de÷ildi, Haluk Bey’in sÕnÕr ötesi sorusu ortayaydÕ sanÕyorum. Murat Bey
özelleútirme dedi, úimdi orada kastedilen benim takip edebildi÷im kadarÕyla bu kuruluúlar, yani ajanslar çok
fazla kamunun a÷ÕrlÕkla temsil edildi÷i kuruluúlar. DolayÕsÕyla özel kesim, belki sivil toplum kuruluúlarÕ daha
fazla temsil edilsin diye yoksa bildi÷imiz anlamda bir özelleútirme gibi birúey söylenmedi e÷er kastÕnÕz oysa. Bu
tabii bizim de so÷uk bakmadÕ÷ÕmÕz asgari olarak, bir úey. Fakat úunu beraber düúünmemiz lazÕm. Özel kesim
mantÕ÷Õ ile düúünelim, bunu bir özel giriúim olarak düúünelim. ùimdi burada sermayenin tümünü, çok büyük bir
kÕsmÕnÕ kamu veriyor. Yani ajanslarÕn kayna÷Õ merkez bütçeden ayrÕlan kaynaklar, özel belediyelerden gelen
bütçe, küçük bir miktar da ticaret ve sanayi odalarÕnÕn bütçelerinden alÕnan kaynaklar. Burada a÷ÕrlÕkla merkezi
bütçe var. Di÷er úeyler ortaklÕ÷Õn úanÕndan olsun diye alÕnan bütçeler. Yani bizi zengin etmiyor, o kuruluúlarÕ da
fakir etmiyor. DolayÕsÕyla amiyane tabirle, mazur görün, parayÕ biz veriyoruz, yani kamu ve yönetim özel sektör
a÷ÕrlÕklÕ olsun diyorsak, bunun bütün mekanizmalarÕnÕ yani hesap verebilirli÷ini yani kamu kayna÷Õ
kullanaca÷Õz, hesabÕ kim verecek? HesabÕ kim kime verecek? Kamu kayna÷Õ kullanmanÕn belli prosedürleri var.
SayÕútaya hesabÕ özel sektör mü verecek, mesela. Bu tip pratik sorunlarÕ çözmemiz lazÕm. BakÕn bu olmaz
demiyorum. Çünkü artÕk giderek úunun farkÕndayÕz kamu sektörü, özel sektör, üçüncü kesim gibi farklar artÕk
yavaú yavaú kalkÕyor ortadan. Buna hepimiz alÕúaca÷Õz. Belki bunun yolunu açaca÷Õz bu yöntemlerle. Ama
çözmemiz gereken pratik sorunlar var. Haluk Bey’in sorusunu hocalarÕma bÕrakaca÷Õm.
Ufuk Bey fon akÕúÕ ile ilgili bir soru sordu. ùimdi bölgesel programlar bitti÷i noktada Türkiye’nin AB ile
mali iliúkilerini düzenleyen yeni bir tüzük çÕktÕ. Buna IPA diyoruz yani katÕlÕm öncesi bildi÷iniz úey, Instrument
for Pre-Accession Assistance. Bu çerçevede kullandÕrÕlmaya baúladÕ fonlar. Ve bu fonlar da úu anda merkezi
kuruluúlar, Bilim, Sanayi ve Teknoloji BakanlÕ÷Õ gibi, bunlar aracÕlÕ÷Õ ile kullandÕrÕlÕyor. Ama gene mesela
bölgesel kalkÕnma boyutu burada da temel parametrelerden bir tanesi. Ajanslar burada úu úekilde devreye girdi.
Proje üretme kapasitesi ve iútahÕ giderek düúüyor úimdi kamu kuruluúlarÕnÕn, çünkü AB prosedürleri, ki AB’nin
kendisi de úikayet ediyor bundan, kaynak kullanma prosedürleri son derecede karmaúÕk, uzun, bürokratik
dolayÕsÕyla iútah azalÕyor. Bu da úuna yol açÕyor, bizim mesela bu 2007-2013 döneminde 1 milyar euro ayrÕldÕ bu
IPA’ya, o zaman bizim bu parayÕ so÷urma yani absorbsiyon kapasitemiz düúüyor. ùimdi ajanslar burada bu
seneden itibaren bu kuruluúlarÕn ça÷rÕsÕ ile bölgeleri için kendileri kolaylaútÕrÕcÕlÕ÷ÕnÕ yaptÕklarÕ ile ilgili taraflarÕ
bir araya getiren proje önerileri geliútirdiler. Bir hafta önceki geliúmeyi söylüyorum size. Mesela bir anda ortaya
bölgede 100 – 300 milyon euro proje paketi çÕktÕ. ùimdi biz bunu paketleyip AB’ye sunarsak bir anda bizim
absorbsiyon kapasitemiz artacak. DolayÕsÕyla ajanslar her halukarda devrede ve úunu unutmayalÕm bu
bahsetti÷imiz büyük montanlÕ kaynaklarÕn kullanÕlabilmesi için bölgelerimizde planlama, programlama,
projelendirme kapasitelerinin geliúmesi lazÕm. Bu da durup dururken ve bir yÕlda geliúmiyor. Uzun vadede
27
PANEL SUNUMLARI
geliúiyor. DolayÕsÕyla önceki sorunun da devamÕnda, mesela ajanslar baúarÕlÕ mÕ baúarÕsÕz mÕ, ajanslar hayal
kÕrÕklÕ÷Õ mÕ? Bunlar çok toptancÕ úeyler. Soruyu sorana yönelik olarak söylemiyorum. Birúey külliyen iyi,
külliyen kötü olmaz. Tamamen baúarÕlÕ, tamamen baúarÕsÕz olmaz. Bunlar çok istisnai úeyler ve hayal kÕrÕklÕ÷Õ da
beklentilerimizin yüksekli÷i ile do÷ru orantÕlÕdÕr. Ne kadar yüksek beklentiniz olursa hayal kÕrÕklÕ÷ÕnÕz da o
kadar fazla olur. O yüzden bu çok yeni bir tecrübe, daha fidan! ùimdi biz bu fidanÕn üzerine basarsak tabii ki
fidan ölür. Ama buna kollektif sorumlulu÷umuz ve heyecanÕmÕz olarak bakarsak, hepimiz üstümüze düúeni
yaparsak ve uzun vadeli bakarsak, yani bu sürekli geliútirilmeyle olacak bir úey. Galiba FransÕz bir ressam, elinin
tek bir hareketiyle mükemmel bir daire çizmiú ve o da Guiness rekorlar kitabÕna girmiú! Yani kim bir iúi hemen
mükemmel yapabilir? VelhasÕlÕ tedricen ve belki bunu izninizle mutlaka söylemem lazÕm, Latincede “festina
lente” diye bir úey var, bu “a÷Õr a÷Õr acele etmek” demek. Yani acele edelim ama bunu uzun uzun yapalÕm
dolayÕsÕyla bu bize çok uyuyor, acele edelim ama usulunce yavaú yavaú. Teúekkür ediyorum.
Prof. Dr. Mustafa Yaúar TÕnar: Haluk Bey cevapsÕz kalmayÕn, zor bir soruydu. Türkiye’nin sÕnÕrlarÕnÕ
düúündü÷ünüz zaman tabii bizde ülkeden çok deniz var, yani AB gibi yan yana de÷iliz. AB’deki birçok ülke dip
dibe ve bölgeler birbirine kaynaúmÕú durumda neredeyse. AyrÕca biliyorsunuz EUROSTAT, istatistiklerde ülke
sÕnÕrlarÕnÕ kaldÕrÕyorlar tamamen Düzey 2’lerle gösteriyorlar her úeyi. Nerede ne yo÷unlaúÕyor gibi. Kardeú úehir
uygulamasÕ gibi mesela AB’den kardeú kuzey iki bölgeler gibi bir úey olabilir. BirtakÕm araútÕrmalar sonucunda
benzerlikler tespit ediliyorsa en iyi uygulamalar gözetilerek birtakÕm úeyler olabilir. Bir de SayÕn Genel Müdür’e
úunu söyleyeyim. Biz biliyorsunuz futbol takÕmlarÕndaki anlayÕúÕmÕzÕ aktarÕyoruz her yere. Bir antrenörü, teknik
direktörü getirip, bir sene içinde baúarÕlÕ olmazsa hemen gönderiyoruz. AynÕ úeyi aktarmaktan olabilir insanlara.
Teúekkür ederim.
Prof. Dr. Jülide YÕldÕrÕm Öcal: Ben belki bir açÕklama yapabilirim, úimdi AB’nde yapÕlan çalÕúmalarda
orada ülke sÕnÕrlarÕndan ziyade NUTS bölgeleriyle araútÕrma yapÕyorlar. Onun altÕnda yatan da úu: Emek ve
sermaye akÕúlarÕ hiçbir kÕsÕtlamayla karúÕ karúÕya kalmÕyor genellikle AB’de. Ama biz henüz AB üyesi
olmadÕ÷ÕmÕz için mesela bizden eme÷in bir Yunanistan’la veya bir øngiltere ile çalÕúmasÕ çok zor. O nedenle
mekansal bir etki söz konusu olamaz. Fakat üretim anlamÕnda belki mekansal etki söz konusu olabilir. Yani siz
Trakya’da ürettiklerinizi belki Bulgaristan’a, Yunanistan’a satÕyorsanÕz o zaman belki mekansal etkiler söz
konusu olabilir. O zaman sizin dedi÷inizi ben makale konusu olarak düúündüm bile. Onu araútÕrmak gerekir.
E÷er bizim yapaca÷ÕmÕz çalÕúmada Yunanistan’dan, Bulgaristan’dan ya da belki Irak’tan, øran’dan etkileniyorsa
bunun nedeni AB’dekinden daha farklÕ bir neden olmak zorunda. Yani bizim emek sermaye mobilitemiz
onlarÕnki kadar fazla de÷il. Bizde sadece üretim a÷Õ yoluyla onu üretmek zorundayÕz. Ama bu çok güzel bir
konu. Ben teúekkür ediyorum sorunuz için.
Prof. Dr. Sedef Akgüngör: SÕnÕr ötesi iúbirli÷i ile ilgili olarak yapÕlan çalÕúmalarda örne÷in Türkiye’nin de
parçasÕ oldu÷u yerel ve bölgesel yönetimler kongresi çerçevesinde sÕnÕr ötesi iúbirli÷i için birtakÕm sözleúmeler
ve çalÕúmalar var, onlarÕ biliyorum. Onun dÕúÕnda yine AB fonlarÕnda da sÕnÕr ötesi iúbirli÷i için açÕlmÕú,
Türkiye’nin de yararlandÕ÷Õ çerçeve programlarÕ çerçevesinde de var. Onun dÕúÕndaki programlarda da var.
Türkiye’nin yerel yönetimlerinin, bölgesel yönetimlerinin, kalkÕnma ajanslarÕnÕn kullanabildi÷i fonlar var.
Bilmiyorum sorunuz bu muydu? Bunu da içeriyor muydu ama bunu eklemek ihtiyacÕnÕ hissettim. Çünkü bunlar
yapÕlÕyor aslÕnda.
Haluk Tükel: Benim demek istedi÷im úu: Biliyorsunuz Türkiye’de geri kalmÕú, yeteri kadar gelir düzeyi
yükselmemiú bölgeler dedi÷imiz zaman hep Do÷u, Güneydo÷u Anadolu diyoruz. Gaziantep, ùam’a dönük úey
yapmÕú. DiyarbakÕr, Erbil’e dönük tarih boyunca, Van, Tebriz’e dönük, A÷rÕ Erivan’a dönük falan. Tarihsel
olarak zenginlik üretme úemalarÕ içerisinde sÕnÕr ötesi iliúkiler var. ùimdi benim tespitlerimden bir tanesi oralara
gitti÷iniz zaman bu sÕnÕr ötesi iliúkilerin zafiyeti nedeniyle de o bölgelerde yeteri kadar gelir zemini üretilemiyor.
O yüzden benim úeyim úuydu, kalkÕnma ajanslarÕ, aslÕnda tamam AB üyesi de÷iliz ama sÕnÕr ötesi iliúkilerin o
bölgelere çok fazla katkÕsÕ olabilece÷ini düúünüyorum. Mesela Ermenistan sÕnÕrÕ açÕlmasÕ meselesine baúka
boyutu olmakla birlikte biraz bu taraftan da bakmak lazÕm. Mesela A÷rÕ’ya giderseniz, onlar diyorlar ki Erivan’la
sÕnÕr kapalÕ oldukça A÷rÕ’nÕn gelirinin artmasÕ mümkün de÷il. Gaziantep’e gidiyorsunuz, orada da bu Suriye
olaylarÕ ile ilgili büyük ihtimal birtakÕm problemler yaúanacak yani bölgesel kalkÕnma ajanslarÕnÕn iúin sÕnÕr ötesi
boyutunu da düúünmeleri ve çalÕúmalarÕ içine dahil etmeleri gerekir diye düúünüyorum.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Teúekkür ederiz. Soru ilginçti. ùimdi soru ortaya sorulunca Nahit
Bey ve ben de bir úey söyleyeyim diyorum.
28
TURKRES 2011
Nahit Bingöl: Çok teúekkür ederim SayÕn BaúkanÕm. Haluk Bey size de çok teúekkür ediyorum. Yine biz
hani AB’den ö÷rendik diyorum ya, AB’nin bu kaynaúma tabir etti÷imiz yani uyum politikasÕ tabir etti÷imiz
politikasÕnÕn araçlarÕndan birisi de bu. Yani bu sÕnÕr ötesi yapÕ, cross-border cooperation hatta kendi dillerinde
CBC diye kÕsalttÕklarÕ programlar var. Hatta øzmir de Yunanistan ile bunu yapacaktÕ ve Trakya di÷er úeylerle
yapÕyor. Biz buradan ö÷rendi÷imiz tecrübeyi Suriye ile bir sÕnÕr ötesi programÕna dönüútürdük ve gene orada,
sözü geçti, kardeú úehirler gibi çeúitli úehirleri eúleútirdik. Bu program o kadar baúarÕlÕ oldu ki øslam KalkÕnma
BankasÕ bu programa 1 milyon dolar hibe kaynak verdi ve bu programÕn di÷er ülkelerde de paylaúÕlmasÕ için
úimdi birlikte çalÕúÕyor bizim il genel müdürümüz. Burada da úu anda bu konu ajanslar üzerinden yürüyor. Tabii
söyledi÷iniz úey o kadar önemli bir úey ki günün sonunda bölgesel geliúme Erdem Bey’in sunumunda da vardÕ
veya kalkÕnma uzun erimli konular. ùanlÕurfa’nÕn bugünkü durumunu anlayabilmek için Halep Sanca÷Õ’nÕ
bilmek çünkü Halep Sanca÷Õ’nÕn úeyi, o úekilde durmuú. Yani do÷u ve güneydo÷unun bugünkü durumunu
anlayabilmek için OsmanlÕ dönemine, yani 1923 oldu da her úey bitti mi? SÕnÕr çizildi, o ekonomik iliúkiler,
akrabalÕk iliúkileri, sosyal iliúkiler, yani bugün Halep’e gidiyorsunuz, Halepliler diyorlar ki biz østanbul’dan
sonra ikinci úehiriz diyorlar. Kendilerini öyle görüyorlar. Buna ne yapacaksÕnÕz? DolayÕsÕyla bir sÕnÕr çizdi÷iniz
zaman sosyal iliúkiler, akrabalÕk iliúkileri bitiyor mu? SÕnÕrÕ iller arasÕnda çizdi÷imiz zaman bu sÕnÕr ne ifade
ediyor? Isparta’yÕ il olarak analiz ediyoruz. Birkaç ilçesi var ve bakÕyorsunuz tamamen Konya iline entegre
olmuú. Siz onlarÕ her türlü analizinizde Isparta diye görüyorsunuz ama de÷il, hiç ilgisi yok. DolayÕsÕyla idari
sÕnÕrlar ve ülke sÕnÕrlarÕ ekonomik anlamda ve di÷er anlamda hiç birúey ifade etmiyor. O yüzden sorunuz çok
önemli ve de÷erli. ùÕrnak, orada sÕnÕrÕ çiziyoruz ama örne÷in kaç kiúi gitmiútir bilmiyorum, ben bir itiraf olarak
söylüyorum bunu, 40 yaúÕmda gittim ùÕrnak’a. ølk defa gördüm, burada bir makam iúgal ediyoruz, ismi de
bölgesel geliúme, fakat bizim ùÕrnak’a daha iç kesimlerimizle her anlamda mal, insan ve hizmet akÕmlarÕ, hocam
söyledi, bütünleúme böyle olur. Bu parametreler itibariyle bütünleúmesi mi kolay, sÕnÕrÕn öbür tarafÕyla bu
iliúkiler konusunda daha fazla mÕ úans var diye sorarsanÕz ben bunu sizin tahayyülünüze bÕrakÕyorum. Ajanslar
bu konuda mesela úöyle úeyler yapÕyorlar, bizim oradaki ajanslarÕmÕzdan bir tanesi bir resmi heyetle birlikte
Kuzey Irak’a bir keúif gezisi yaptÕ. Orada bir tek Türkiye yok, envai çeúit milletten envai çeúit yatÕrÕmlar, úunlar,
bunlar, her úey var. ùimdi ne yapaca÷Õz? DolayÕsÕyla ajanslar burada da etken olmalÕ. Bizim kendi ekonomik
bekamÕz için úart. Çok önemli ve dertli bir sorun oldu÷u için ben biraz süremi de çok aúarak ve biraz da
heyecanlanarak úey yaptÕm beni mazur görün. Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Süleyman Onatça: Efendim çok teúekkür ediyoruz.
29
TURKRES 2011
BÖLGESEL KALKINMADA UYGULAMALAR
VE YENø AÇILIMLAR PANELø
Oturum BaúkanÕ
Doç. Dr. O÷uz Karadeniz
Pamukkale Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Panelistler
Prof. Dr. Nadir Öcal
Orta Do÷u Teknik Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Doç. Dr. Ferhan Gezici
østanbul Teknik Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Sengül Da÷deviren
ING Bank Baúekonomisti
31
TURKRES 2011
Oturum BaúkanÕ - Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: Sempozyumumuzun ö÷leden sonraki ilk oturumunu
açÕyorum. ølk konuúmacÕmÕz Prof. Dr. Nadir Öcal, kendisi ODTÜ’den bize “Türkiye’de østihdam Dinamiklerinin
Mekansal Analizi” adlÕ tebli÷ini sunacak.
Prof. Dr. Nadir Öcal: Bu çalÕúmada biz yine istihdam için yakÕnsama analizleri yapÕyoruz, ö÷rencilerimiz
için bu yakÕnsama analizini úöyle kÕsaca açÕklayayÕm, sermayenin ve eme÷in rahatlÕkla hareket edebildi÷i bir
ortamda biz mesela illerin büyümelerinin eninde sonunda birbirine yakÕnsamasÕnÕ bekliyoruz. Bunu úu
benzetmeyle açÕklayabiliriz, bir atlet koútukça yoruluyor yani sermayenin getirisi azalÕyor, di÷eri henüz
baúlamamÕú ve siz ona baúla dedi÷inizde eninde sonunda öbürü çok yoruldu÷u için onu bir yerde yakalÕyor ve
ikisi de aynÕ yere varmÕú oluyorlar. Yani yakÕnsama dedi÷imiz analizi spor dünyasÕndan böyle bir benzetme ile
açÕklayabiliriz. Bunu biz bu çalÕúmada Türkiye’nin istihdam verileri üzerinde yapmaya çalÕútÕk. Çünkü yine
serbest bir ortamda Türkiye’de emek her türlü serbest harekete sahip oldu÷u için istedi÷i yere hareket edecek ve
sonuçta da emek piyasasÕnda da bir yakÕnsama olmasÕnÕ normalde bekliyoruz. Ama durum gerçekten böyle mi
de÷il mi? Konuya bakarken düz anlamda yakÕnsama yaptÕ÷ÕnÕzda en küçük kareler yöntemini uygulayarak analiz
yapmak gayet mümkün fakat mekansallÕ÷Õ hiçbir zaman göz ardÕ etmemeliyiz. Özellikle verilere baktÕ÷ÕmÕzda
mesela çok basit bir örnek söyleyecek olursak, Kocaeli’nde oturuyor, østanbul’da çalÕúÕyor. Geliri østanbul’a
yazÕyorsunuz, tüketim harcamalarÕnÕ hem østanbul’a hem Kocaeli’ne. Bunu analizde ortaya çÕkarmanÕz için çok
detaylÕ bir veri kayÕt sisteminiz olmasÕ lazÕm. Bu da ülkemiz için henüz mevcut olmadÕ÷Õ için, özellikle bu
mekansal hatlar ve mekansal otoregresyon modelleri bunlarÕ yakalamakta oldukça baúarÕlÕ modeller.
Ben zaman kÕsÕtlÕ oldu÷u için do÷rudan modellere geçiyorum. østihdam düzeyi 1985 – 2000 arasÕ. Niye bu
dönem arasÕ çünkü di÷er yÕllar için maalesef elimizde veri yok. Veri olsaydÕ, tabii ki günümüze kadar olan veri
setini kullanÕrdÕk. Geliúmiú olan illerimizdeki istihdam düzeyleri yüksek, do÷u illerimizde az, Trakya-Edirne
tarafÕnda az. Sonunda úu, bu istihdam yapÕsÕ 1985’ten 2000’e do÷ru bir yakÕnsama göstermiú mi? Burada
mekansal korelasyonu da göz önüne alarak bir analiz yapÕyoruz. 2000’e baktÕ÷ÕmÕzda aslÕnda gelmemiúler ama
bir de modellerle buna bakmak lazÕm.
HÕzla yönteme geçiyorum. ùimdi mekansal modellerde mekansal hata ve mekansal gecikme modelleri
yaparken úöyle bir sakÕnca var. Deniyor ki bütün iller aynÕ hÕzla birbirine yakÕnsar. ùimdi bu çok iddialÕ bir görüú
açÕsÕ. Halbuki úöyle bir úey olabilir, herkes aynÕ hÕzla koúarken, tamam herkes aynÕ yere koúsun, aynÕ yere
ulaúsÕn ama koúuú hÕzlarÕnÕn farklÕ olabilece÷ini de, yani yakÕnsamalarÕ farklÕlÕk arz edebilir. Yani bir
heterojenlik söz konusu olabilir. Bu heterojenli÷i göz önüne almaya kalkÕútÕ÷ÕmÕz zaman bu mekansal hata ve
mekansal gecikme modelleri dÕúÕna çÕkÕp co÷rafi a÷ÕrlÕklandÕrÕlmÕú regresyon modeline geçmek lazÕm. O da her
ilin di÷er illere uzaklÕklarÕnÕ alÕp kullanarak a÷ÕrlÕklandÕrÕlmÕú bir regresyon modeli tahmin ederek bize her il için
ayrÕ ayrÕ yakÕnsama katsayÕsÕ veriyor. Yani bütün iller aynÕ demiyor, farklÕ veriyor. O da birazdan gösterece÷im
sonuçlarda gözükecek. Bizim burada sonuçlarÕmÕz var. OLS, klasik yakÕnsama analizi, orada baktÕ÷ÕnÕzda 0,128
pozitif de÷erler, altÕnÕ çizmek istiyorum oradaki logE1985, taban yÕlÕ pozitif de÷er demek ayrÕúma demek. Yani
Türkiye’nin istihdamÕnda iller arasÕnda yakÕnsama yok Õraksama var. Ve bütün modeller, mekansal hata modeli,
SAR-special otoregresyon modeli, birisinde 0,077, di÷erinde 0,096, her iki model de bir Õraksama var diyor.
Fakat bu modeller, her üçü de úunu söylüyor. Bu Õraksama mesela OLS modeli neyse burada 0,128’dir o katsayÕ
bütün iller için. SEM diyor ki bu 0,077’dir, SAR da diyor ki 0,096’dÕr. Biz de diyoruz ki niye her il için aynÕ
olsun? BazÕ iller için daha hÕzlÕ Õraksama olur, bazÕ iller için daha yavaú Õraksama olabilir, aslÕnda bu
söyledi÷imiz do÷rusu olmayan modelleme biçimi. Ona gelince de bizim co÷rafi a÷ÕrlÕklandÕrÕlmÕú regresyon
modelimiz geliyor. Ona baktÕ÷ÕmÕzda, baz yÕlÕ istihdam seviyesi kat sayÕsÕnÕn mekansal da÷ÕlÕmÕ. ùimdi buraya
baktÕ÷ÕnÕz zaman her ilin Õraksama hÕzÕnÕn farklÕ oldu÷unu görüyoruz ve bir gruplaúmalar oldu÷unu görüyoruz.
Mesela do÷udaki o koyu renkler daha hÕzlÕ ÕraksadÕklarÕnÕ gösteriyor. Mesela burada Burdur, úimdi bizim illerin
istihdam yapÕsÕ, ÕraksamasÕ aslÕnda bütün burada konuúulan bölgeler birbirine yakÕnsamasÕnÕn tam karúÕ, antihipotezi ve bu çok tehlikelidir. E÷er bir il aúÕrÕ istihdam yaratÕyorsa o il göç alacaktÕr. Bu göçü de hesaba katmak
lazÕm. Biz istedik ki bazÕ iller neden daha hÕzlÕ ÕraksÕyor, bazÕlarÕ daha yavaú ÕraksÕyor? Mesela Do÷u ve
Güneydo÷u Anadolu’da Õraksama hÕzlarÕ oldukça yavaú. Bunu birçok úeye yorabilirsiniz, oradaki devlet
teúviklerine, kamu yatÕrÕmlarÕna vs. Fakat sektörlere bakmak istedik. Yani sektörel bazdaki istihdam yapÕlarÕna.
Ekonomiye gelen úoklar bazÕ sektörlerde bazen çok kötü, bazÕlarÕ daha az kötü etkilenir. E÷er çok kötü etkilenen
sektörler koyu renkli illerde daha yo÷unsa o zaman bu tablonun çÕkmasÕ çok normaldir. Ancak adÕ geçen yÕllar
itibariyle sektörel bazda istihdam verilerine ulaúamadÕk. AslÕnda veri var fakat ÇalÕúma ve Sosyal Güvenlik
BakanlÕ÷Õ’ndan verileri çÕkarÕp almak oldukça büyük ve zahmetli iú. Yani sektörel bazda analizin yapÕlmasÕ ve
hangi sektörlerden dolayÕ bazÕ illerin istihdamÕ daha çok ÕraksÕyor bazÕlarÕ ise ÕraksamÕyor, onun tespit ettirmesi
sektörel politikalarÕn kullanÕlmasÕ açÕsÕndan da tabii ki çok büyük önem arz edecektir.
33
PANEL SUNUMLARI
ÇalÕúmanÕn sonucu úunu söylüyor, Türkiye’de iller arasÕnda istihdam, ilgili dönemde, istihdamda ayrÕúma
var, Õraksama var ve bu Õraksama iller arasÕnda farklÕlÕk gözetmekte ve bu farklÕlÕ÷Õ giderebilmesi için de sektörel
bazda neler olup neler bitti÷ini izlenmesi gerekti÷ini öngörüyor.
Bir úey daha söylemek istiyorum, burada biz hocalar mekansal, mekansal diyoruz, SayÕn Bakan ve di÷er
yetkililer úunu da söylediler, iúte veri toplanÕyor, bunlar bölgesel, il bazÕndaki veriler, úunu söylemek istiyorum.
Bu veriler toplandÕ÷Õnda bu mekansal modellere çok ihtiyaç olacak, çünkü hiç kimse øzmit’te oturup, østanbul’da
çalÕúan birisinin verisini ayrÕútÕramaz. Onun için verilerde her zaman için ço÷unlukla mekansal korelasyon ortaya
çÕkacaktÕr. Ve onun için de ben bu modellerin ilerde veri Türkiye’de daha sÕk kullanÕlaca÷ÕnÕ ve analizlerde çok
yardÕmcÕ olaca÷ÕnÕ düúünüyorum. Hepinize teúekkür ediyorum.
Oturum BaúkanÕ - Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: Biz teúekkür ederiz. ùimdi sÕrada tebli÷ini sunmak üzere
øTÜ’den Doç. Dr. Ferhan Gezici, bölgesel geliúmenin yeni yaklaúÕmlar çerçevesinde de÷erlendirilmesi konusunu
sunacak.
Doç. Dr. Ferhan Gezici: Teúekkürler, herkese merhabalar. 2006 yÕlÕnda østanbul için yapÕlan østanbul
Çevre Düzeni PlanÕ hazÕrlÕk aúamasÕnda farklÕ çalÕúma gruplarÕ oluúmuútu. Biz de øTÜ’den bir ekip olarak sanayi
sektörünün analizi üzerine çalÕúan grubu oluúturuyorduk. Bu çalÕúmalar kapsamÕnda, østanbul sanayi için
URAK’tan Melih Bulu ve ekibi ile bir kümelenme çalÕúmasÕ da yürütüldü.
Konunun, toplantÕ amacÕna uygun olaca÷Õ düúüncesiyle sunumumu sizlerle paylaúaca÷Õm. Literatüre
baktÕ÷ÕmÕzda, sanayi yer seçiminin sürekli olarak yer seçimi kuramlarÕyla iliúkili bir yeri oldu÷unu biliyoruz.
Di÷er yandan, bölgesel geliúme ile olan iliúkinin de bölgesel rekabet gücü ile kümelenme gündemini
oluúturdu÷unu biliyoruz. Türkiye gündeminde görece yeni bir konu diyebiliriz, ama uluslararasÕ pek çok
kuruluúta, örne÷in; OECD ve AB’nin gündeminde daha önceden baúlamÕú oldu÷unu görüyoruz. Bizde ise, 9.
KalkÕnma PlanÕ, Sanayi Stratejisi ile birlikte bugün özellikle bölgesel kalkÕnma ile iliúkili olarak bölgesel
kalkÕnma ajanslarÕnÕn da gündeminde, onlar da bu konuda aslÕnda birer ödev üstlenmiú durumdalar. Bir di÷er
konu ise neden østanbul üzerine bir çalÕúmayÕ sizlerle paylaúÕyoruz? Bölgesel kalkÕnmayÕ konuúuyorsak
biliyoruz ki østanbul, Türkiye’nin en geliúmiú bölgesi ve bugün bölgelerarasÕ geliúmiúlik farklarÕna en fazla etki
eden bölgelerden biri østanbul. Baúka bir deyiúle, østanbul’da olup biten her úey aslÕnda Türkiye’de her yeri
etkilemekte, dolayÕsÕyla bölgelerarasÕ geliúmiúlik farklarÕna etkisini bizim anlayabilmemiz önemli bir konu ve
geliúmiú bir bölgenin deneyimlerini paylaúmak da önemli. Bir di÷er konu ise, sanayi desantralizasyonu.
østanbul’daki sanayinin yapÕsÕnÕ ve e÷ilimlerini bu süreç içinde anlayabilmek do÷ru stratejiler üretebilmek için
önemli oluyor.
Sanayi ile sosyo-ekonomik geliúmiúlik arasÕnda bir iliúki çok net olarak Türkiye resminden ortaya çÕkÕyor.
Bu da DPT’nin çeúitli dönemlerde yapmÕú oldu÷u sosyo-ekonomik geliúmiúlik indeksiyle iliúkili. En geliúmiú
illerin, imalat sanayinde en yo÷un olarak yer seçti÷i iller oldu÷unu rahatlÕkla görebiliyoruz. Merkeze
kümelenmeyi koydu÷umuzda, aslÕnda sanayi ve rekabet gücünü arttÕrma gibi bir çÕkÕú noktasÕ var. Porter ve
Porter sonrasÕ bütün literatürde gördü÷ümüz, bölgelerin ve sanayinin rekabet gücünü arttÕrmak için
kümelenmelerin bir araç olmasÕ. FirmalarÕn sahip oldu÷u derin a÷larÕn firmalarÕn rekabet gücünü arttÕrmasÕnÕn
aynÕ zamanda bölgelerin de rekabet gücü üzerinde olumlu bir etkisi oldu÷u öngörülmekte. Kümelenme
çalÕúmalarÕ kimisi çok baúarÕlÕ örnekler, kimisi benzer özelliklere sahip olmasÕna ra÷men baúarÕlÕ bulunmuyorlar
ve bununla ilgili tartÕúmalar devam ediyor ve hep baúarÕlÕ örnekler üzerinden tartÕúÕyoruz. AslÕnda süreci
de÷erlendirerek neler oluyor, eksikler neler onlarÕ tartÕúmalÕyÕz.
Türkiye’nin gündemine kümelenme nasÕl girdi, onu zaten kÕsaca söyledim. Ama özellikle somut olarak
ulusal kümelenme politikasÕ geliútirme DÕú Ticaret MüsteúarlÕ÷Õ’nÕn yürüttü÷ü bir çalÕúma olarak 32 kümenin
belirlenmesi söz konusu. BazÕ kümeler için yol haritalarÕ belirlenirken, bazÕlarÕ da Bölgesel Rekabet Operasyonel
ProgramÕ çerçevesinde belirlenmiú olan kümeler úeklinde. Ama úunu da görüyoruz ki, bu kümeler içerisinde
sadece imalat sanayi yok. Örne÷in Malatya’da bir kayÕsÕ kümelenmesi, Kars ve Erzurum’da bir kÕú turizmi
kümelenmesini imalat sanayi dÕúÕndaki kümelenmeler olarak tespit edilmiú úekilde görüyoruz. Tabii bu konuda
yine tartÕúmalar devam ediyor, takip edecek olursanÕz yapÕlan kümelenmelerin do÷ru seçimler olup olmadÕ÷Õ
yönünde de tartÕúmalar ve eleútiriler var.
østanbul, Türkiye’nin en geliúmiú bölgesi ve bir kalkÕnma ajansÕ var biliyoruz. 2010 yÕlÕnda bölge
kalkÕnma planÕnÕ oluúturmuú durumda ve orada belirlenen geliúme eksenleri var ve bu geliúme eksenlerinin
34
TURKRES 2011
baúÕnda da küresel rekabet edebilirlik yer alÕyor. Ve onun altÕnda aslÕnda bu küresel rekabet edebilirli÷e ulaúmak
için dört ana ekseni görüyoruz. Yani küresel rekabet edebilirlik bir tarafta, sosyal kalkÕnma, çevresel
sürdürülebilirlik, kentsel yaúam kalitesi, ulaúÕm ve eriúilebilirlik, bunlar aslÕnda hep rekabeti güçlendirecek
unsurlar gibi görülebilir. Küresel rekabet edebilirli÷e baktÕ÷ÕmÕzda da, aslÕnda østanbul’un sanayi dÕúÕnda baúka
sektörlere yöneldi÷ini de çok rahatlÕkla görüyoruz. Nedir bunlar? Daha çok yenilik üssü olmaya çalÕúma, yaratÕcÕ
endüstrileri geliútirme, turizmde yine küresel cazibe merkezi olma, finans merkezi olma gibi bir takÕm hedefleri
var østanbul’un. Ama sanayi de úu anda %32 düzeyinde istihdam payÕna sahip. Sanayinin tamamen østanbul’u
terk etmesi ya da bu istihdamÕn çok düúük düzeylerde olmasÕ beklenemeyece÷i için aslÕnda bir dönüúüm
beklentisi söz konusu ve yüksek katma de÷er üreten ve ileri teknolojileri kullanan bir yapÕnÕn desteklenmesi
stratejik amaçlarÕ içinde yer alÕyor. Bir yandan da østanbul’un bilim ve teknoloji üssü haline gelmesi
hedefleniyor. Bu ikisi de sanayi ile iliúkili temel stratejik amaçlar olarak karúÕmÕza çÕkÕyor. Di÷er yandan da
aslÕnda Türkiye’de bölge ve østanbul olarak karúÕlaútÕrmalÕ bir úekilde imalat sanayinin katma de÷erinin zaman
içinde nasÕl de÷iúti÷ini görebiliyoruz. ùimdi burada østanbul’da imalat sanayinin da÷ÕlÕmÕnÕ görüyoruz. Lekelere
baktÕ÷ÕmÕzda da aslÕnda halen a÷ÕrlÕklÕ bir durum oldu÷unu görebiliyoruz. Firma sayÕsÕ açÕsÕndan merkezde de
halen bir yo÷unlaúma oldu÷unu görüyoruz. Merkez dedi÷imizde tabii ki bugün MøA olan Beyo÷lu, ùiúli,
Beúiktaú, Eminönü’nü kastetmiyoruz ama onun dÕúÕndaki bölgelerde halen özellikle küçük iúletmelerin çok
yo÷un olarak yer aldÕ÷ÕnÕ görüyoruz. Firma büyüklükleri arttÕkça da, daha fazla alan ihtiyacÕ duyan firmalarÕn
østanbul çeperlerine do÷ru kaydÕklarÕnÕ görüyoruz. Firma sayÕsÕ olarak en çok yo÷unlaúmanÕn özellikle
Büyükçekmece, Küçükçekmece, Güngören, Zeytinburnu gibi ve daha çok tahmin etti÷imiz gibi Avrupa
yakasÕnda yo÷unlaútÕ÷ÕnÕ görebiliyoruz.
ùimdi desantralizasyon meselesinde aslÕnda biz úunu görmeye çalÕútÕk. 1990 ve 2000 yÕllarÕ arasÕnda nüfusa
göre sanayi ve iúgücünde acaba nasÕl bir de÷iúim oluyor diye baktÕk. Ve aslÕnda østanbul’un sanayi iúgücü
payÕnÕn nüfustan daha fazla oldu÷unu, ama bunun 2000 yÕlÕnda bir de÷iúim gösterdi÷ini görebiliyoruz grafi÷i
takip etti÷imizde. Çanakkale, BalÕkesir, Bursa ve Bilecik’e baktÕ÷ÕmÕzda ise, burada da özellikle dikkatimizi
çeken Bursa. Bursa’da sanayi iúgücü oranÕnÕn nüfusa göre çok daha yükseldi÷ini görüyoruz. Tabii dikkatimizi
çeken baúka bir úey de østanbul’un yakÕn çevresinde Kocaeli’nde var olan bu sanayi iúgücü üstünlü÷ünün devam
etti÷ini ama özellikle do÷uda Sakarya’ya do÷ru, batÕda da Tekirda÷ ve KÕrklareli tarafÕna do÷ru bir artÕú
oldu÷unu görebiliyoruz.
østanbul’da, bu çalÕúma kapsamÕnda yapmÕú oldu÷umuz alan araútÕrmasÕ sonucunda %28,5 gibi bir yer
geliútirme e÷ilimi var. Ama bu %28,5 bize hepsi de østanbul dÕúÕna gitmek istiyor gibi bir úey söylemiyor. Ancak
bunlarÕn %12’si østanbul dÕúÕna gitmeyi olabilir gibi görüyor ve bu %12 østanbul dÕúÕna gitmek isteyenlerin de
%66’sÕ Marmara içinde ve ço÷unlukla da çeperlerde yer seçiyor. Gördü÷ünüz gibi özellikle Gebze, buna østanbul
dÕúÕ demek bile çok zor, hemen østanbul’un bitiúi÷inde yer alan bir bölge. Çorlu ve Tekirda÷’a yönelik, daha
sonra Kocaeli çok daha düúük oranlarda, %1 oranlarÕnda da Marmara’nÕn güneyine yöneldi÷ini görüyoruz.
østanbul’da kümelenme çalÕúmasÕnÕn öncelikle mekansal yo÷unlaúmalar üzerinden gitti÷ini söylemek
gerekiyor. 50 firma ile bin iúgücü, o sektörün oradaki mekansal yo÷unlaúmasÕ için eúik kabul edildi öncelikle, ve
10 sektörde 14 ilçede bir mekansal kümelenme tespit edildi. Bu tespitler üzerinden 924 firma ile yarÕ
yapÕlandÕrÕlmÕú mülakatlar yoluyla kümelenme analizi gerçekleútirildi. ølçelere göre kümelenmelerin
yo÷unluklarÕ belirlendi. En yo÷un kümelenmeleri gösteren ilçeleri kÕrmÕzÕ olarak görüyorsunuz, en yo÷un sektör
kümelenmelerinin Küçükçekmece ve Ümraniye’de oldu÷unu, daha sonra da Büyükçekmece’nin yer aldÕ÷ÕnÕ
görebiliyoruz. En çok kümelenme sektör olarak tekstilde ve ana metalde çÕkÕyor. Kümelerin yo÷unluk ve
mekansal da÷ÕlÕmÕnÕ görmek istedi÷imizde, MøA dÕúÕndaki birinci halkada Güngören, Bayrampaúa, Zeytinburnu
gibi sanayi için merkez diyebilece÷imiz alanda kümelenme yo÷unluklarÕ yüksek. Burada, Küçükçekmece
örne÷inde hangi sektörler var ve onlarÕn tedarik iliúkileri, güçlü ve zayÕf taraflarÕnÕ tespit eden analizin
sonuçlarÕnÕ görüyoruz. BulgularÕ söyleyeyim, tekstil sektörü üzerinden; Küçükçekmece ilçesinde økitelli
Organize Sanayi Bölgesinin belirleyicili÷i var. Pek çok oyuncu burada toplanmÕú durumda. Di÷er oyuncularÕn da
yine organize sanayi bölgesine yakÕn bölgelerde, özellikle E5 ve TEM otoyolunu ba÷layan BasÕn Ekspres Yolu
üzerinde yo÷unlaútÕ÷ÕnÕ tespit edebiliyoruz. OSB’lerin dÕúÕnda faaliyet gösteren tekstil ve konfeksiyon sektörü
oyuncularÕnÕn ise yo÷unlaúmadan uzaklaútÕkça daha az link aldÕklarÕnÕ söylemek mümkün.
Sonuç olarak, sadece Küçükçekmece de÷il, østanbul’un bütününde yapÕlan çalÕúmalar, en geliúmiú bölge
olmasÕna ra÷men ve sanayinin belki en avantajlÕ oldu÷u bölgelerden biri olmasÕna ra÷men, halen bekledi÷imiz
gelenekselden yenilikçi kümelenmelere do÷ru bir e÷ilimden söz etmenin pek mümkün olmadÕ÷ÕnÕ gösteriyor.
Güçlü tedarik ve pazar iliúkileri dÕúÕnda, örne÷in Ar-Ge iliúkileri, üniversite iúbirli÷inin beklenen düzeyde
35
PANEL SUNUMLARI
olmadÕ÷Õ ortaya çÕkÕyor ve bilgi a÷larÕ konusunda da özellikle KOBø’lerin daha avantajlÕ oldu÷u ortaya çÕkÕyor ki
bu aslÕnda OECD’nin kümelenme çalÕúmasÕnda da vurgulanan bir konu.
Burada son olarak belki úunu söylemek mümkün, kümelenmenin genel olarak dünyadaki uygulamalarÕna
bakÕldÕ÷Õnda bir politika aracÕ olarak ele alÕnmasÕ ve kamu tarafÕndan baúlatÕlmasÕ söz konusu, ama özel sektörün
çok önemli bir rolü oldu÷unu da unutmamak gerek. Burada TÜRKONFED’in belki böyle bir toplantÕyÕ
düzenlemesi ile iliúkilendirmek mümkün özel sektörün rolünü. Bir de aslÕnda daha önceki konuúmalarda da
söylenen mekan özelinde bir takÕm çalÕúmalarÕn yapÕlmasÕ gere÷ini vurgulamakta yarar var. Kümelenme
konusunda Sedef Hoca’nÕn da söyledi÷i gibi, aynÕ elbiseyi her yere giydirememek meselesinde oldu÷u gibi,
farklÕ deneyimlerden ortaya çÕkan baúarÕ veya baúarÕsÕzlÕk örneklerinin mekan özelinde irdelenmesi ve buna göre
de yeni modeller oluúturulmasÕ gere÷inden bahsederek konuúmamÕ bitiriyor ve teúekkür ediyorum.
Oturum BaúkanÕ - Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: Sunumunuzdan ötürü size teúekkür ederiz. ùimdi üniversite
dÕúÕndan uygulamanÕn içinden gelen bir uzmanÕmÕzÕ dinleyece÷iz. ING Bank Baúekonomisti SayÕn Sengül
Da÷deviren.
Sengül Da÷deviren*: Öncelikle burada olmaktan çok büyük memnuniyet duyuyorum. Daha önceki
akademik tebli÷ler çok de÷erli. Ben size burada kurumumuzun genel ekonomik beklentilerle ilgili öngörülerini
paylaúmaya çalÕúaca÷Õm. Akademik olarak çok de÷erli bir toplantÕ kapsamÕnda herhalde bu sunumda bir miktar
size çeúni olacaktÕr. AslÕnda bugün burada bölgesel kalkÕnmanÕn konuúuluyor olmasÕ bence bir tesadüf de÷il
çünkü dünyanÕn içinde bulundu÷u krizin de bence temelinde bir bölgesel kalkÕnma krizi yatÕyor. Bugün sabahtan
beri konuúmalarÕn hemen hemen merkezinde yer alan ve aklÕselimin de aslÕnda ifade etti÷i gibi sürdürülebilir
büyüme ile bölgesel kalkÕnma birbiriyle tamamen örtüúen ve hemen hemen birbirinden çok ayrÕútÕrÕlmayacak iki
unsur. Neden? Dünya ekonomisinin geneline baktÕ÷ÕmÕz zaman, geliúmiú ve geliúmekte olan ekonomilerin
ekonomideki paylarÕ açÕsÕndan, 1990’lardan sonraki dönemde ki, önceki çalÕúmalarda da hatÕrlarsanÕz 90’lardan
sonra tüm dünyada bir miktar bölgesel kalkÕnmayÕ öne alan ekonomik teoride geliúmeler oldu÷unu da
anÕmsayacak olursak e÷er, 1990 sonrasÕ baúlayan bu geliúmiú ekonomilerden geliúmekte olan ekonomilere
kayÕúÕn 2000’den sonra ciddi anlamda hÕzlandÕ÷ÕnÕ ve 2012 itibariyle IMF tahminlerine göre dünyada geliúmiú
ekonomilerle geliúmekte olan ekonomilerin paylarÕnÕn eúit olaca÷ÕnÕ söyleyebiliriz. DolayÕsÕyla bugün aslÕnda
zaten içinde bulundu÷umuz kriz ortamÕ bu iki tanÕmÕ, geliúmiú veya geliúmekte olan ülke tanÕmlarÕnÕ da çok iyi
bir referans olmaktan çÕkarmÕú durumda. Ama dünya uzunca bir süredir bu gelir paylaúÕm sorunu ile baú etmeye
çalÕúÕyor ve sanÕrÕm krizden ciddi anlamda çÕkÕúÕn temelinde de bunlar yatacak. Bu yakÕnsamanÕn beraberinde
getirdi÷i belki Denizli için de önemli olacak ve belki hepimiz için bir anlamda önemli olan úeylerden birisi
geliúmekte olan ekonomilerin hÕzlÕ büyümesi emtia piyasalarÕn da 2000 sonrasÕ dönemde ciddi bir hÕzlÕ hareket
yukarÕ çÕkÕú yarattÕ. Bu ne demek? E÷er dünya büyümede yetersiz ise geliúmekte olan ekonomilerin
payÕ da artmaya devam edecekse bu e÷ilim devam edecek. Yani emtia fiyatlarÕnda çok geriye dönüú, eski
yÕllardaki düzeyleri beklememek lazÕm. Bunu genel olarak söylemek mümkün.
Bu 2000 sonrasÕ dönüúüm sürecinde dünyada geliúmiú ekonomilerden geliúmekte olan ekonomilere kayÕú
sürecinde, gördü÷ümüz úeylerden birisi de, biliyorsunuz küresel kriz döneminde çok tartÕúÕldÕ, dünya iki kutuplu
eksen üzerinde çok büyük dengesizlikler üzerinde oturuyor ve halen o problemler büyük oranda çözülmüú de÷il.
Ama bu bahsetti÷im tahmin perspektifinde, 2007-2016 yÕllarÕ arasÕnda cari açÕ÷Õn da÷ÕlÕmÕna baktÕ÷ÕmÕzda,
dünyada 2007’den 2016’ya beklenti bu IMF’nin tabii ki, ola÷anüstü krizler devam etmedi÷i varsayÕmÕ altÕnda
dura÷an bir büyüme, ama çok büyük krizler yaúanmadÕ÷Õ varsayÕmÕ altÕnda, çok açÕk ya da çok fazla verme
durumu ortadan kalkÕyor. Ama sorun çözülüyor mu, bunu hep birlikte görüyor olaca÷Õz herhalde. Biraz önce
paydan bahsettim, gayri safi yurtiçi hasÕlanÕn dünya ekonomisi içerisindeki geliúmiú ve geliúmekte olan ülke
paylarÕndan. AslÕnda tabii ki kiúi baúÕna gelir de çok önemli. Çünkü sonuç itibariyle geliúmiú ekonomiler
dünyada 2012’de birbirlerine yakÕnsayacaklar, eúit olacak %50-50 pay alacak belki ama nüfusun %15’i geliúmiú
ekonomilerde, %85’i geliúmekte olan ekonomilerde yaúÕyor. DolayÕsÕyla kiúi baúÕna gelir de geliúim de gerçekten
dünyada sürdürülebilir büyüme açÕsÕndan önemli bir gösterge. Geliúmiú ekonomilerin geliúmekte olan
ekonomilere kiúi baúÕna gelir oranÕnÕn yaklaúÕk 9’dan 5’e gerilemesi bekleniyor. 2000 sonrasÕ dönemde ne kadar
hÕzlÕ bir yakÕnsama oldu÷u dikkat çekiyor. YukarÕdan aúa÷Õ ikinci sÕrada ise geliúmiú ekonomilerin, Türkiye
orada var, orada da Türkiye’nin geliúmiú ekonomilere yakÕnsamasÕnÕ aslÕnda tüm toplam biçimde bu geliúmekte
olan ekonomiler grubuna göre daha yavaú oldu÷unu görüyoruz. Türkiye’yi Do÷u Avrupa, yakÕnÕmÕzda iyi bir
referans, bulundu÷um kurum itibariyle de bir referans olabilece÷i açÕsÕndan koydu÷um için Türkiye Do÷u
*
ING Bank Baúekonomisti Sengül Da÷deviren’in panel sunumu bölüm sonunda Ek 1’de yer almaktadÕr.
36
TURKRES 2011
Avrupa’ya göre olumlu performansÕnÕn yine sÕnÕrlÕ kaldÕ÷ÕnÕ görüyoruz. Yani Türkiye’deki kiúi baúÕna gelirin
Do÷u Avrupa’nÕn kiúi baúÕ gelirine oranÕ ancak 0,7’den 0,9’a çÕkabilmiú. Nitekim her ne kadar son dönemde kriz
sonrasÕ süreçte hÕzlÕ bir toparlanma olsa da iúsizlik hala yüksek seviyelerde. Yani krizde iúsizlikte en iyi
reaksiyonu biz gösterdik. Daha sonra da evet hÕzlÕ bir iyileúme yaúandÕ ama son noktaya bakarsanÕz Türkiye hala
dünyada iúsizlik açÕsÕndan yüksek iúsizlik yaúayan ekonomilerden birisi olmaya devam ediyor. DolayÕsÕyla
önümüzde hakikaten bölgesel kalkÕnma perspektifiyle yapÕlacak çok úey var diyebiliriz.
Euro bölgesine buradan hÕzlÕ bir geçiú yapacak olursam Euro bölgesi baúlÕ baúÕna aslÕnda bugün itibariyle
baktÕ÷ÕmÕzda önceden belki baúarÕlÕ bir bölgesel kalkÕnma hedefi olurken bugün ise biraz baúarÕsÕz bir bölgesel
kalkÕnma yakÕnsama denemesi olma riskiyle karúÕ karúÕya. Neden, çünkü çevre ekonomileri ile merkez
ekonomileri arasÕnda ciddi anlamda büyüme farklÕlÕklarÕ var. Bu bölgesel kalkÕnma perspektifi yeterince
oluúturulamamÕú. Yani açÕk olarak bugün yaúadÕ÷ÕmÕz Euro Bölgesi krizinin özünde bu yatÕyor. Yani iyi bir
hedefti, bölgesel kalkÕnma perspektifiyle oluúturuldu ama bugün itibariyle ciddi anlamda riskleri içinde taúÕyor
ve o risklerin realize oldu÷u bir dönemdeyiz. Kriz sonrasÕ toparlanma sürecini de görüyorsunuz. En alttaki
ülkeler sÕrasÕyla kriz yaúanan ülkeler. ørlanda, Yunanistan, øtalya, øspanya, Portekiz. En güçlüler, en hÕzlÕ
toparlanmayÕ gösterenler Belçika, Hollanda ve Almanya. DolayÕsÕyla bu büyüme aslÕnda úu anda yaúanan krizin
özünde yatÕyor. Onun dÕúÕnda zaten biraz önceki indikatöre benzer göstergeye benzer bir iki úeye bakarsanÕz úu
an sorun yaúanan ülkelerde çok ciddi bozulmalar oldu÷unu, iyi tutunanlarda daha zorlu bir dönemden geçildi÷ini
görüyorsunuz.
Peki, Euro Bölgesi sorununu, evet úu anda da bir baúarÕsÕzlÕkla yüzleúmek üzere belki o anlamda ciddi bir
çaba gösteriyor. Peki, bu da÷ÕlmasÕ kolay bir iú mi? Yani ekonomik olarak baktÕ÷ÕnÕzda bu gerçekten bir çözüm
olabilir mi? ING ekonomistlerinin yaptÕ÷Õ bir çalÕúmaya göre Yunanistan’Õn ilk baúlangÕçta eurodan çÕkÕúÕ çok
konuúuldu. YapÕlan çalÕúmalar úunu gösteriyor ki evet sadece iú Yunanistan’Õn çÕkÕúÕ kadar temiz bir iú olsaydÕ
belki o zaman büyümedeki etki, úurada turuncular Yunanistan’Õn Euro Bölgesi’nden ayrÕlmasÕnÕ gösteriyor ama
sadece o kadar, baúka zincirleme bir reaksiyon düúünmememiz lazÕm. Sadece bunun úok etkisini gösteriyor di÷er
ülkelerin büyümeleri üzerinde. Turuncu olsaydÕ yani sadece Yunanistan çÕksaydÕ, görüyorsunuz sadece
Yunanistan’da en büyük büyüme kaybÕ var, %10 kadar bir büyüme ama Almanya’daki reaksiyon ancak
%2’lerde %1’lerde kalabilir negatif etki.
Yunanistan’Õn çÕkmasÕ ve arkasÕndan yeni çÕkÕúlar, dolayÕsÕyla yeni bir krizi tetikleyebilece÷i için aslÕnda
bence Yunanistan’Õn çÕkmasÕ Euro Bölgesi’nin da÷ÕlmasÕyla hemen hemen eúde÷er bir sonuca karúÕ geliyor. Ki
böyle bir úey oldu÷u zaman risk nerede, aslÕnda risk sadece Yunanistan riski de÷il, Avrupa Bölgesi’nde
Almanya’da büyümenin %10 daha kötü olma riski söz konusu. DolayÕsÕyla Euro Bölgesi’nin da÷ÕlmasÕ
gerçekten hiç kimsenin úu an itibariyle istedi÷i bir úey de÷il. DolayÕsÕyla özünde ben bugünkü soruna evet bir
borç sorunu ama tamamÕnda özünde siyasi kriz yatÕyor. Güven oluúturulmasÕ çok önemli ve temelde de
yapÕlmasÕ gereken büyümenin bir úekilde canlandÕrÕlmasÕ. Avrupa’daki parasal birlik tamamÕyla ekonomik
anlamda hiçbir zaman mükemmel bir úey üzerine oturmadÕ. En büyük baúarÕ varmÕú gibi gözükmesine ra÷men
aslÕnda o kadar mükemmel iúlemiyor. øúleyen sadece sermaye serbestisi. Burada bunlarÕn hiçbiri olmadÕ÷Õ için de
ileriye dönük olarak kalÕcÕ çözüm ancak yapÕsal reformlar, kÕsa dönemde Avrupa Merkez BankasÕ, veya istikrar
fonu, mali transfer olabilir ama esasÕnda özü maliye politikalarÕnda birlik veya bir mali birlik ihtiyacÕ olacak. Bu
durumda biz ING olarak ne bekliyoruz? 2012 yÕlÕnda maalesef ki úu orta görünümde Euro Bölgesi’nde pozitif bir
büyüme görme ihtimalimiz yok. 2011 yÕlÕ sonunda negatif bir büyümenin devam edece÷ini, ilk çeyrekte ve yÕlÕn
tamamÕnda Euro Bölgesi’nde herhangi bir pozitif büyüme görülmeyece÷ini tahmin ediyoruz.
Amerika’da durum çok parlak mÕ? HayÕr, ama negatife giden bir e÷ilim yok. Dura÷an bir büyüme e÷ilimi
Amerika’da devam ediyor. Çin’de bir yavaúlama beklentimiz var, %9,3’ten %8,7’e gerilemesini bekliyoruz
büyümenin. Tüm bu ortamda genel olarak bekledi÷imiz euro/dolar paritesi ile ilgili olarak önümüzdeki dönemde
kÕsa dönemde euro lehine belki 2012’nin son dönemine kadar pardon dolar lehine bir beklentisi var daha sonra
ise euronun tekrar toparlanaca÷ÕnÕ bekliyoruz.
KÕsaca bu çerçevede Türkiye’ye bakÕúÕmÕzÕ ve tahminimizi paylaúacak olursam e÷er Türkiye ekonomisi,
dünyanÕn bu e÷ilimi yaúadÕ÷Õ yakÕnsama sürecinin gerçekten dünyanÕn en dinamik kanadÕnÕ oluúturdu÷u
dönemde kendisi makro ekonomik istikrar açÕsÕndan çok büyük kazanÕmlar sa÷ladÕ ama biraz önce de
söyledi÷im gibi hem iúsizlik, hem enflasyon, hem borç sto÷u oranÕnda halen gidilebilecek yerler var. DolayÕsÕyla
makro ekonomik istikrarÕn temeli atÕldÕ ve baya÷Õ güçlendirildi ama ileriye yönelik hedeflerde hala iyileútirme
ihtiyacÕmÕz bulunuyor. Ekonomik büyüme beraberinde úu an itibariyle oturdu÷umuz noktadan baktÕ÷ÕmÕzda evet
37
PANEL SUNUMLARI
çok güçlü, hÕzlÕ bir toparlanma var ama úunu da unutmamamÕz lazÕm, biraz önce iúsizlik grafi÷inde de gördük,
kriz döneminde de çok kötü etkilendik. DolayÕsÕyla o kötü etkilenmeden çok hÕzlÕ toparlandÕk bu da ciddi
dinamik bir ekonomiye sahip oldu÷umuzu gösteriyor. Ama bu da beraberinde ciddi anlamda bir cari açÕk
problemini getirdi. Evet, cari açÕ÷Õn yaklaúÕk yarÕsÕ enerjiden geliyor ama sonuç itibariyle hem ithal enerji, hem
de di÷er unsurlar úu an itibariyle Türkiye’yi ciddi anlamda bir cari açÕk sÕkÕntÕsÕ ile karúÕ karúÕya bÕrakmÕú
durumda. øki haneli seviyeye ulaúmÕú bir cari açÕk dünyada bizim gibi sa÷lam indikatörleri olan makro ekonomik
istikrar ve altyapÕsÕ da pozitif indikatörleri olan herhangi bir ülkede úu an itibariyle çok fazla yok. Olan ülkeleri
de telaffuz etmek istemiyorum.
DÕúarÕda aylÕk bültenlerimiz var, arzu edenler son sayfasÕnda tahminlerimize bakabilirler. Söylemek
istedi÷im úu var, bugün itibariyle Türkiye’de aslÕnda piyasalarda istikrar temin edici önemli adÕmlar atÕldÕ. Bir
sürü oynaklÕ÷a karúÕ bugün Türkiye’nin bulundu÷u nokta biraz daha oynaklÕ÷Õ kontrol edici noktada gibi
gözüküyor. Ama en büyük risk biraz önce de söyledi÷im gibi yüksek büyüme çok pozitif bir úey, gerçekten
ciddi bir ayrÕúmaymÕú gibi gözükse de %10’luk bir cari açÕkla beraber de÷erlendirildi÷inde ciddi bir kÕsa vadeli
risk oluúturuyor. O noktada da yapÕsal sorunlara yaklaúÕmÕn, harcanacak her türlü eme÷in katma de÷eri çok
büyük olacaktÕr diye düúünüyorum.
Bölgesel bazda bölgesel tarÕm katma de÷erine baktÕ÷ÕmÕzda bu çiçek görüntüsü tesadüfi de÷il. Türkiye’de
gerçekten gÕda stratejik ürün ve ileriye yönelik önemli bir potansiyel. Benim úahsi kanaatim Türkiye’nin
yapÕsÕnda buna uygun bir geliúme, bölgesel kalkÕnma üzerinden çabuk gitmemizi sa÷layan bir perspektif bence
sunuyor. Buralarda ise de÷erli akademisyenlerimizin katkÕlarÕnÕn ileriye yönelik çabalarda çok de÷erli olaca÷ÕnÕ
düúünüyorum. Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Doç Dr. O÷uz Karadeniz: Teúekkür ediyoruz. Sempozyum kelime anlamÕyla
Türkçe’de bilgi úöleni anlamÕna geliyor ve bugün gerçekten biz bir úölen yaúÕyoruz. Keúke zamanÕmÕz daha fazla
olabilse. Ben sözü uzatmadan salona sözü verece÷im.
Soru - Prof. Dr. Sedef Akgüngör: Üç konuúmacÕya da çok de÷erli bildirileri için çok teúekkür ediyorum.
Hakikaten çok hÕzlÕ bir úekilde çok güzel bilgiler aldÕk. Benim SayÕn Gezici’ye kÕsa bir sorum var, østanbul’da
yaptÕ÷Õ çalÕúmanÕn sonuçlarÕ kapsamÕnda. A÷ analizi kapsamÕnda sanÕrÕm kÕsa bir bilgi verdi ama sanÕrÕm zaman
yetmedi bu konu ile ilgili olarak, benim merak etti÷im konu úu, a÷ analizi veya sosyal a÷ analizi kapsamÕnda
buldu÷unuz bu bilgiler güzeldi çünkü network resmi var østanbul’da. AynÕ network resmini biz Denizli için de
çizdik. Denizli’de de benzer bir network var, fakat bizim Denizli’de bulgularÕmÕz bu bilgi transferinin yeniliklere
dönüúmesinde bir engel var. Yani bu kurumsal bir engel de÷il, yeniliklere dönüúemiyor. Peki, bu durum
østanbul’da nasÕl? A÷ analizindeki bulgularÕnÕzÕn uygulamaya yönelik politikalarÕnÕ yorumlayabilir misiniz daha
do÷rusu?
Doç. Dr. Ferhan Gezici: Teúekkür ediyorum. Tabii çok hÕzlÕ geçmek zorunda kaldÕm, bir senelik bir
çalÕúmanÕn çok küçük bir bölümünü burada sunmaya çalÕútÕm. Genel olarak sektör ayÕrÕmÕna girmeksizin çÕkan
sonuçlardan bir tanesi, aslÕnda daha önce de söyledi÷im gibi, Ar-Ge deste÷i ve üniversite sanayi iúbirli÷inin çok
sayÕda ve nitelikli üniversitenin yo÷unlaútÕ÷Õ bir metropol bölge olmasÕna ra÷men beklenen düzeyde olmadÕ÷Õ
úeklinde. Tabii bu, yeniliklere negatif yönde etkisi olan bir durum. Bunun dÕúÕnda geleneksel anlamda iliúkiler
kurulmuú, tedarik zincirleri çok güçlü onun için de aslÕnda belli sektörler yer de÷iútirmek istemiyorlar. Firmalar
için metropoliten alan içinde bulunmanÕn dÕúsallÕklarÕndan yararlanmak önemli. Gerçekten çok güçlü iliúkiler var
ama pek çok sektörde de karúÕmÕza çÕkan en önemli problem güven meselesi. Taklit korkusu úeklinde tespitler
oldu. DolayÕsÕyla bilginin paylaúÕmÕ ve yeniliklere dönüúümü konusunda da ciddi sÕkÕntÕ oluúturmasÕ söz konusu
tabii.
Soru: Bu yeniliklerin daha geç ö÷renilmesi veya Denizli’deki bir yatÕrÕmcÕnÕn veya bir iúletmenin
yeniliklerden daha geç yararlanmasÕ veya yararlanamamasÕ gibi veya østanbul’daki bir firmanÕn veya bir
kuruluúun yeniliklerden daha fazla yararlanmasÕ ya da yararlandÕ÷Õ yenili÷i bir baúkasÕna aktarmasÕ konusunda
firmalarÕn kendi yöneticilerinden mi acaba kaynaklanÕyor? Yoksa kurumlarÕn bu çÕkan yasalarla ilgili
çalÕúmalarda aydÕnlatÕlmasÕ zor bir yasal statü oldu÷u için mi yoksa bürokratik engellerden mi kaynaklanÕyor?
Doç. Dr. Ferhan Gezici: Bu sorunun cevabÕnÕ yatÕrÕmcÕ ve giriúimciler olarak sizler daha iyi verebilirsiniz
diye düúünüyorum. Biz çalÕúmada bunu sorgulamadÕk. Sadece bir durum tespiti, eksik oyuncular ve güçlü-zayÕf
yanlarÕ tespit etmek yönünde bir iliúki analizi yaptÕk ama neden olamÕyor sorusu, tabii ki önemli bir soru.
38
TURKRES 2011
Soru: Ben úunu da kastettim. Yani Anadolu’daki veya bölgesel kalkÕnmayÕ düúündü÷ümüz zaman
geliúmemiú veya daha az geliúmiú bölgelerdeki yenilikçilik veya bu bölgelerde bilgi edinimi geliúmiú bölgelerin
çok çok daha az oldu÷unu. Geliúmiú bölgelerde de bu bilgiler zor elde edildi÷ine göre geliúmemiú bölgelerde
bilgi edinmenin çok daha zor olamayaca÷ÕnÕ düúünüyorum.
Doç. Dr. Ferhan Gezici: Do÷ru, bu konuda haklÕsÕnÕz. Benim úahsi görüúüm úöyle, yenilikçilik üzerinden
kurgulanmakta olan (bu dünyada güçlü olabilmek, farklÕlÕk yaratabilmek için gerçekten de çok önemli) bu yeni
bölgesel kalkÕnma e÷ilimlerinin, aslÕnda hep geliúmiú bölgeler lehine bir durumu da ortaya çÕkarmasÕ úaúÕrtÕcÕ
olmuyor.
Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: Bu biraz önce sunulan tebli÷ ile ba÷lantÕlÕ olarak aslÕnda Sedef Akgüngör’ün
dile getirdi÷i o kilitlenme olayÕnÕn gerisinde belki kamunun bize getirdi÷i bazÕ kÕsÕtlamalar veya giriúimcilerden
kaynaklanan sorun kÕsa dönemli hareketlerden çok kültürel birikimin yarattÕ÷Õ bir sonuç var diye düúünüyorum.
Bunu daha önce yapÕlmÕú bir takÕm çalÕúmalarda Güneydo÷u Anadolu’da da gözledik. AslÕnda insanlar yatÕrÕm
yaparken ya da giriúimde bulunurken risk alÕrken geçmiúteki bir takÕm davranÕúlarÕyla hareket ediyorlar. Ve
orada aslÕnda bir úey görmek istiyorlar ve söylenen úuydu 90’lÕ yÕllarÕn ortasÕnda biz burada büyük sanayicilerin
gelip yatÕrÕm yapmasÕnÕ istiyoruz, e÷er onlarÕn yaptÕklarÕnÕ görürsek ortamÕ daha güvenli buluruz diyorlardÕ.
ùimdi burada o olay çok basit bir örnek tabi, kilitlenmeyi tamamÕyla açÕklamaz ama en azÕndan bu kilitlenmeyi
nasÕl açabiliriz diye düúünmek lazÕm. ùu anda belki biraz uçmak olacak ama en azÕndan kalkÕnma ajanslarÕnÕn
böyle bir iúlevi olabilece÷ini düúünüyorum. Zaten TÜRKONFED’in raporunda da biz buna bir vurgu yapmÕútÕk,
kalkÕnma ajanslarÕ bir sinyal vermeli diye. Yani orada e÷er o kilitlenmeyi kÕrma konusunda yaptÕklarÕ
harcamalarla, projelerle bir sinyal vermeyi baúarabilirlerse sanÕrÕm bunun üstesinden gelinebilir. Olay sadece bir
politika olarak görülmemeli, çok karmaúÕk bir yönü oldu÷unu söyleyebilirim. Çok teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: KonuúmacÕlarÕmÕza çok teúekkür ediyoruz.
39
PANEL SUNUMLARI
Ek 1
40
TURKRES 2011
41
PANEL SUNUMLARI
42
TURKRES 2011
43
PANEL SUNUMLARI
44
TURKRES 2011
45
PANEL SUNUMLARI
46
TURKRES 2011
47
PANEL SUNUMLARI
48
TURKRES 2011
49
TURKRES 2011
ÖDÜL ALAN AKADEMøK BøLDøRø
SUNUMLARI PANELø
Oturum BaúkanÕ
Prof. Dr. Neúe Kumral
Ege Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Panelistler
Yrd. Doç. Dr. Meneviú Uzbay Pirili, Doç. Dr. Aykut Lenger
Dokuz Eylül Üniversitesi
Arú. Gör. Mehmet Can Aldan
Orta Do÷u Teknik Üniversitesi
Arú. Gör. Pelin Akçagün
Orta Do÷u Teknik Üniversitesi
51
TURKRES 2011
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Neúe Kumral: Hepiniz hoú geldiniz. ølk sunumumuz SayÕn Meneviú Uzbay
Pirili ve Aykut Lenger’in yapacaklarÕ konuúma.
Yrd. Doç. Dr. Meneviú Uzbay Pirili: Hoú geldiniz sayÕn izleyiciler, ilk önce tabii çok teúekkür ediyoruz,
Aykut Hocam ve ben bizi birincilik ödülüne layÕk gördü÷ü için Bilim Kurulu’na ve tabii ki bu sempozyumu
düzenleyen TÜRKONFED’e, Pamukkale Üniversitesi’ne ve tüm di÷er katÕlÕmcÕlara ve düzenleyen kurumlara.
Bizim bu çalÕúmamÕzdaki amacÕmÕz çok genel olarak kamu yatÕrÕmlarÕnÕn veya kamu harcamalarÕ içinde
kamu yatÕrÕmlarÕnÕn diyelim bölgesel düzeyde illerin gelirleri üzerindeki etkisini görmek. Bu kapsamda da
özellikle illerin sosyal altyapÕlarÕ ve insani beúeri sermayeleri ile kamu yatÕrÕmlarÕ arasÕndaki etkileúimi izlemek
esasÕnda. AmacÕmÕz buydu. ùimdi ekonometrik analizimizi yapmadan önce, çünkü ekonometrik analizimizi
Aykut Hocam sunacak, ancak bu ekonometrik analizimize temel oluúturmasÕ için kamu yatÕrÕmlarÕ ve iktisadi
kalkÕnma diyelim iliúkisi arasÕndaki teorik altyapÕyÕ oluúturmaya çalÕútÕk. Yani akademik camia acaba bu konuda
ne diyor, bunu sadece tarihi perspektifi içerisinde de÷il ama farklÕlÕklar ve bugünkü iktisadi kalkÕnma yaklaúÕmÕ
ile benzerlikler çerçevesinde ortak ö÷eleri bulmaya, farklÕlÕklarÕ bulmaya çalÕútÕk. DolayÕsÕyla bu kuramsal
altyapÕyÕ oluútururken, ki ben úimdi onu anlataca÷Õm, ilkin 1950’lerde baúlayan ve 80’lere kadar devam eden ilk
dönem kalkÕnma iktisadÕ ne diyordu, biliyoruz 80 sonrasÕ neo-liberal görüúün hakim olmasÕyla kamunun geri
çekilmesi var ancak 90 sonrasÕ bu konunun yeniden gündeme geldi÷ini ve bugün sabahtan beri konuútu÷umuz
yeni bölgesel kalkÕnma paradigmasÕ bu konuda ne diyor ve eski paradigma ile bugünkü arasÕndaki paralellikler
var mÕ, varsa neler? Bunu oluúturmaya çalÕútÕk. ùimdi kuramsal altyapÕyÕ kamu yatÕrÕmlarÕ ve iktisadi kalkÕnma
arasÕndaki kuramsal altyapÕyÕ oluúturmaya çalÕúmak aslÕnda bir yol haritasÕnÕ izlemeye benziyor. Bu yol
haritasÕnÕn esasÕnda üç dura÷Õ var diyelim. Birinci dura÷Õ dedi÷im gibi 1950’lerde kalkÕnma iktisadÕ, geleneksel
kalkÕnma paradigmasÕ ile ortaya çÕkÕyor. 1950 ve 1980’ler arasÕ bu kalkÕnma anlayÕúÕnda kamu yatÕrÕmlarÕ veya
devletin müdahalesi ile iktisadi kalkÕnma arasÕndaki iliúkiyi sistematik olarak ve çok zengin bir literatür ve
beraberinde tabii ki politikalar da gündeme geliyor. ArdÕndan dedi÷im gibi 1990’lardan itibaren yeni bölgesel
kalkÕnma paradigmasÕnÕ görüyoruz. ArasÕndaki dönem ise 80 ve 90’lar, hatta 75 ve 90’lar ise neoliberal iktisadÕn
hakim oldu÷u ve kamunun geri çekildi÷i bir dönem. Ancak 90’dan sonra gerek çeúitli faktörler, úimdi
nedenlerine girmeyelim ama, yeniden kalkÕnmada kamu yatÕrÕmlarÕ önemlidir, kamu yatÕrÕmlarÕ nasÕl, nerede
olsun gibi konularÕn ön plana çÕktÕ÷ÕnÕ görüyoruz. O halde bu duraklardan ilk önce ilk dönem kalkÕnma
yaklaúÕmÕna bakaca÷Õz. ùimdi tabii ki çok kÕsa söyleyece÷im çünkü vaktimiz çok az, ilk dönem kalkÕnma
yaklaúÕmÕnda biliyoruz dengesiz büyüme yaklaúÕmÕ var, dengeli büyüme yaklaúÕmÕ var ve bir de bu iki
yaklaúÕmÕn kamu yatÕrÕmlarÕ ve bölgesel ve ulusal kalkÕnma çerçevesinde bu iki dengeli, dengesiz yaklaúÕmÕn
sentezini yaptÕ÷Õ çalÕúmalarÕ var. Tüm kuramsal görüú farklÕlÕklarÕna ra÷men bu ilk dönem kalkÕnmada çünkü çok
tartÕúmalar var, farklÕ politik öneriler var ama hepsinin de ortak bir noktasÕ var, iktisadi kalkÕnma için kamu
yatÕrÕmlarÕ gereklidir. DolayÕsÕyla bunu bir yerde mono ekonominin ya da neoklasik iktisadÕn reddi olarak da
kullanmÕútÕr bazÕ iktisatçÕlar. Dedi÷imiz gibi 80 sonrasÕ neo-liberal yaklaúÕmda kamu yatÕrÕmlarÕ geri plana
itiliyor ancak yeni bölgesel kalkÕnma ile birlikte yeniden kamu yatÕrÕmlarÕ gündeme geliyor ve bu çerçevede de
üç temel okulun bir sentezi diyebiliriz, yeni bölgesel kalkÕnma paradigmasÕna, büyüme, yeni ekonomik
co÷rafyaya yaklaúÕm ve NeoSchumpetergil Evrimci Okul. ùimdi ilk dönem kalkÕnma yaklaúÕmÕnda iki önemli
olgu var ki bunlar bugünkü yeni bölgesel kalkÕnma yaklaúÕmÕna ÕúÕk tutmuú. Bunlardan birincisi özellikle
dengesiz kalkÕnmacÕlarÕn Hirschman ve Myrdal’Õn birikimli nedensellikler kuramÕ. Yani büyümenin birikimli
nedensellikler içerdi÷i bir süreç oldu÷u ve bu birikimli nedensellik sürecini yaratan temel faktörlerin neler
oldu÷unu belirlemek ve devletin kamunun bu alanlara yatÕrÕm yapmasÕ. Bu çerçevede mesela Hirschman ve
Myrdal dengesiz büyümeciler, ileri gelir ba÷lantÕsÕ yüksek anahtar kamu sektörlerine yatÕrÕm yapÕlmasÕnÕ
öneriyor. DolayÕsÕyla birinci kavram, bugüne yansÕyan, geçmiú kalkÕnma paradigmasÕndan bu birikimli
nedensellikler kavramÕ. økinci önemli olgu ise Hansen’in dengeli ve dengesiz büyümenin sentezini yaptÕ÷Õ
araútÕrmasÕ. Burada Hansen özellikle kamu yatÕrÕmlarÕnda fiziki altyapÕnÕn yanÕsÕra sosyal altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn
önemini gündeme getiriyor. Yani yol, köprü, baraj gibi fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn yanÕsÕra özellikle insan,
beúeri sermayeye, sa÷lÕ÷a ve kurumsal kapasitelere yatÕrÕm yapÕlmasÕnÕn önemli oldu÷unu, fiziki altyapÕ ve
sosyal altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn birbirini tamamladÕ÷Õ üstünde durmuú Hansen. Yeni bölgesel paradigmasÕna
gelelim, bugün 90’lar sonrasÕ ortaya çÕkan bölgesel kalkÕnma paradigmasÕna gelelim, bunu oluúturan 3 kuram var
demiútik, içsel büyüme, yeni ekonomik co÷rafya ve NeoSchumpetergil Okul, bunlarÕ tek tek konuúacak vaktimiz
yok belki soru cevaplarda konuúabiliriz ama bu geçmiú paradigma ile ortak yanlarÕnÕ vurgulamak isterim. Ne
demiútik, iki ortak yan var, bunlardan birisi birikme nedensellik iliúkisi. Yeni paradigmaya baktÕ÷ÕmÕzda bir
bölgede birikime nedensellik iliúkisini yaratan faktörlere yeni paradigmaya baktÕ÷ÕmÕzda bir bölgede birikimli
büyüme sürecini yaratan faktörler olarak teknolojik geliúim ve insan sermayesi yatÕrÕmlarÕnÕ ön plana çÕkarÕyor.
Geçmiú paradigmada bu ileri geri ba÷lantÕlÕ anahtar sektörlere yatÕrÕm yapmak, sanayileúmekte. Oysa bugünkü
53
PANEL SUNUMLARI
paradigmada özellikle yol ba÷ÕmlÕlÕ÷Õ kavramÕ altÕnda teknoloji ve insan sermayesine olan yatÕrÕmlar birikimli
büyüme sürecinin cumulative causations denilen sürecin temel belirleyenleri olarak ortaya çÕkÕyor yeni kalkÕnma
paradigmasÕnda. Geçmiúten günümüze gelen ikinci ortak ö÷e ise sosyal altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn önemi ki Hansen
vurgulamÕútÕ bunu dengeli dengesiz büyümenin sentezini yapan, yani úu söyleniyor, sabahtan beri bunu
söylüyoruz zaten, özellikle sosyal altyapÕ alanÕna yapÕlan kamu yatÕrÕmlarÕ ki bunlar dedi÷imiz gibi beúeri
sermaye, teknoloji, organizasyonel kapasiteler gibi fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕ ikame eden de÷il tam tersine
tamamlayÕcÕ niteliktedir deniyor. Nitekim bizim çalÕúmamÕzda da bu sonuca vardÕk. Ama son bir úey daha
söyleyeyim ve öyle geçelim, önemli bir noktayÕ vurgulamak istiyorum, tüm bu literatür okumasÕnÕ yaparken yani
sadece bizim yapmamÕz de÷il, tüm bu zengin literatür içinde gözden bi rúey kaçÕyor olabilir ki bunun çok önemli
oldu÷unu düúünüyorum, neden kamu yatÕrÕmlarÕ önemlidir? Yani sadece özel sektör yapsa kamu da baúka türlü
harcamalar yapsa kamu yatÕrÕm yapmasa olmaz mÕ? Neden kamu sektörünün yatÕrÕm yapmasÕ önemlidir
sorusunun cevabÕnda úu çok önemli bir nokta, özel sektörün yatÕrÕmlarÕ elbette önemli ancak özel sektör yatÕrÕm
yaparken sadece bireysel getiri ve görürü hesabÕ yapar do÷al olarak. Yani bireysel kazanç ve maliyet hesabÕ
yapar. Oysa biz biliyoruz ki her yatÕrÕmÕn esasÕnda yapÕlan yere veya kiúiye etkileri dolaysÕz etkilerinin yanÕsÕra
dolaylÕ etkileri var. Taúma etkileri var, olumlu veya olumsuz. DÕúsallÕklar diyoruz, artan getiriler diyoruz. Özel
sektör bunu dikkate almayabilir. Ço÷unlukla da almÕyor çünkü kendi bireysel getirisine bakÕyor, oysa kamu
sektörü iúte bu noktada devreye giriyor, bir yatÕrÕm yaparken sadece o yatÕrÕmÕn direkt etkisini de÷il ama bunun
dÕúsal etkilerine, yol açaca÷Õ kümülatif birikimli etkilere dikkat ediyor. Bunu vurgulamamÕz gerekiyor.
Doç. Dr. Aykut Lenger: Sadece resimler üzerinden gidece÷im. Kamu sermayesi reel olarak 87-2001
döneminde ve gayri safi yurtiçi hasÕla toplam Türkiye’de bu úekilde seyir gösteriyor. Bölgelere göre da÷ÕlÕm,
burada ilginç olan sadece úu vurgulanabilir, østanbul’daki kamu sermayesi stokunun düzeyi de orada yaratÕlan
gayri safi yurtiçi, yerel hasÕla diye tanÕmlamak belki daha do÷ru, orada baya÷Õ gözle görülebilir bir uçurum var.
Bölgelere göre da÷ÕlÕm böyle.
Sermaye stokunun sektörlere göre da÷ÕlÕmÕ da böyle, en fazla imalat, enerji, di÷er olarak adlandÕrÕlan
kalemler var. UlaútÕrma, e÷itim ve bu úekilde devam ediyor.
Biz bu çalÕúmada ba÷ÕmlÕ de÷iúken olarak gayri safi yerel hasÕlayÕ kullandÕ÷ÕmÕz için insani geliúme
indeksinde bulunan gelir unsurunu da bundan düúerek sadece sa÷lÕk ve e÷itim boyutunu içeren bir insani geliúme
indeksi hesapladÕk ve bu da bölgelere göre bu úekilde bir da÷ÕlÕm gösteriyor.
Zaman çok kÕsÕtlÕ oldu÷u için hemen hÕzlÕ bir biçimde geçmem gerekiyor. Biz Türkiye’de illerin kamu
yatÕrÕmlarÕndan nasÕl etkilendi÷ini analiz ederken bildi÷iniz gibi 87 – 2001 yÕllarÕ arasÕnda mevcut olan gayri safi
yurtiçi hasÕla verilerini kullandÕk bunun için bir üretim fonksiyonu tahmin ettik. Burada A bilgi düzeyi, teknoloji
düzeyini, K sermaye stokunu, H beúeri sermaye stokunu göstermekte. Toplam sermaye stokunu özel sermaye
stoku ve kamu sermaye stoku olarak ayÕrmak mümkün ve dolayÕsÕyla bunu ekonometride tahmine elveriúli bir
hale getirmek için logaritmasÕnÕ alÕp 2’de görüldü÷ü gibi ifade etmek mümkün. Burada ȽͲ ve ɂ– de÷erleri,
toplam faktör verileri, daha önceki sunuúta Nahit Bey sözünü etti, Toplam Faktör Verimlili÷i olarak
tanÕmlanÕyor. Biz burada bir katkÕ olarak kamu yatÕrÕmlarÕnÕn beúeri sermaye ile olan etkileúimini analiz
etmek amacÕyla bir Z de÷iúkeni ekledik gördü÷ünüz gibi üçüncü denklemde. Bu kamu sermaye stoku ile beúeri
sermayenin çarpÕmÕndan oluúmakta. ùimdi kamu sermaye stokunun aynÕ zamanda fiziki ve beúeri, sosyal altyapÕ
alanlarÕnda birikmiú olan bileúenleri de ayrÕca analize kattÕk. Ve kamu sermayesi stokunu sürekli envanter
yöntemi ile hesapladÕk. Yani her yÕl yapÕlan yatÕrÕmÕn Solow’un büyüme modelinde belirtti÷i gibi sermaye
birikimi denklemine göre bu úekilde ifade etmek mümkün.
HÕzlÕca sonuçlara geçiyorum, önce bir birim kök analizi yaptÕk, serilerde dura÷an olmayan bir durum varsa
o serinin dura÷an hale getirilmesi gerekiyor bildi÷iniz gibi. Burada çok net olarak görülmüyor ancak beúeri
sermayede, fiziki sermayede ve sosyal sermayede sadece geliúmiú illerde olmak üzere birim kök oldu÷unu
saptadÕk. DolayÕsÕyla analize sokarken bu serileri, birinci derece farklÕlÕklarÕnÕ alarak dura÷an hale getirdik ve bu
úekilde analizi gerçekleútirdik.
Bunlar da korelasyon tablosu, geliúmiú ve geliúmekte olanlar için, bunlarÕ da e÷er tartÕúmak isterseniz
de÷iúkenlere ait bazÕ istatistikler. Tahmin sonuçlarÕnÕ úu úekilde geçiyorum, aslÕnda bu tahmin sonuçlarÕ üzerinde
durmak do÷ru de÷il, etkileúimli modellerde ilk yapÕlan tahminler üzerine istatistiki yargÕlara ulaúmanÕn do÷ru
olmadÕ÷Õ konusunda 2006 yÕlÕnda geliúen bir literatür var, bunun nedenini úu úekilde açÕklamak mümkün, bu bir
etkileúimli regresyon modeli olsun, X ve Z de÷iúkenleri birbirleriyle etkileúim halinde, X-Z olarak, üçüncü terim
54
TURKRES 2011
olarak regresyonun son denkleminde görülüyor. Burada X’e biz kamu yatÕrÕmlarÕyla ilgilendi÷imiz için X
ekonomi yatÕrÕmlarÕ olarak kabul edelim, Y üzerindeki yani gayri safi yurtiçi hasÕla üzerindeki etkisini
hesaplayabilmek amacÕyla bunun türevini almak gerekir, denklemin X’e göre türevini almak gerekir. Böyle bir
durumda Ⱦͳ ve Ⱦ͵x Z úeklinde bir sonuç elde ederiz. Yani ilgilendi÷imiz de÷iúkenin etkisi budur. Ancak hala bir
Z de÷iúkeni var, Z de÷iúkeninin kategorik bir de÷iúken olmasÕ durumunda yani 0 ve 1 de÷erlerini alan bir
de÷iúken olmasÕ durumunda marjinal etkiyi hesaplamak mümkündür. 0 ise Ⱦͳ’dir. 1 ise (Ⱦͳ + Ⱦ͵)’tür. Bu
durumda kolay ancak biz burada sürekli bir de÷iúken kullandÕ÷ÕmÕz için Z de÷iúkeni sürekli ise yani
de÷iúken sermaye bileúkeni her yÕl farklÕ de÷erler, 0 ve 1 de÷il, farklÕ de÷erlerden bir de÷iúken oldu÷una göre
bunu ortalamasÕ etrafÕnda bir standart sapma yukarÕ ve bir standart sapma aúa÷Õ olmak üzere kategorik hale
getirilmesi mümkündür. Burada úu yukarÕda gördü÷ünüz türevde Ⱦͳ ve Ⱦ͵’ün kategorik olarak toplanmasÕndan
sonra standart hatalar hesaplanÕyor ve anlamlÕlÕk testleri buna göre yapÕlÕyor. Bunu yaptÕktan sonra sonuçlarÕ
úu úekilde özetleyelim, toplam kamu sermaye stokunun iller için etkileúimli olarak illerin geliri üzerinde net
bir etkisini saptayabilmiú de÷iliz sözünü etti÷imiz dönemde. Bu tabii kamu yatÕrÕmlarÕnÕn niteli÷i, yeterlili÷i,
belli bir eúik de÷eri aúmasÕ gibi bazÕ sorunlarÕ içinde barÕndÕrÕyor olabilir. O nedenle bulamamÕú olabiliriz. økinci
olarak yine geliúmekte olan illerde fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕndan herhangi bir etkiyi saptayamadÕk. Ancak
geliúmiú illerde düúük insani geliúmiúlik kategorisi hale getirildi÷ini hatÕrlayÕn, onun ortalamasÕnÕn 1 standart
sapma altÕndaki iller için söyleyelim, o illerde pozitif ve anlamlÕ bir katkÕsÕ oldu÷unu söyleyelim. ùimdi burada
geliúmiú ve geliúmekte olan iller ayrÕmÕnÕ beúeri sermayenin ortalamasÕnÕn altÕnda ve üstünde olan iller olarak
yaptÕk ancak birim kök olarak saptadÕ÷ÕmÕz beúeri sermayenin birinci derece farkÕnÕ aldÕ÷ÕmÕz için beúeri
sermayesini arttÕran ve arttÕramayan iller olarak bu yüksek insani geliúmiúlik ve düúkün insani geliúmiúlik
sÕnÕflamasÕnÕ yapmak gerekir. O nedenle örne÷in østanbul, øzmir, Ankara geliúmiú iller içinde düúük insani
geliúmiúlik artÕúÕ gösteren iller olarak tanÕmlanmÕútÕr çünkü zaten onlar dönem baúÕnda belli bir geliúmiúlik
düzeyine eriúmiú ve bunun üzerine çok fazla insani geliúmiúli÷ini arttÕrmamÕútÕr. Ancak bazÕ di÷er iller, örne÷in
Denizli hatÕrladÕ÷Õm kadarÕyla onun içinde yüksek insani geliúmiúlik hÕzÕna ulaúmÕú ve o úekilde sÕnÕflandÕrÕlmÕú.
Buradaki sonuçlardan asÕl önemli olanÕ sosyal altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn geliúmekte olan illerde pozitif ve anlamlÕ bir
etkiyi taúÕdÕ÷Õ saptanmÕútÕr ve yüksek insani geliúmiúlik gösteren illerde bu etkinin 0,39 gibi daha yüksek bir
düzeyde oldu÷u görülmektedir. AynÕ úekilde yüksek insani geliúmiúlik de÷iúmesi gösteren geliúmiú illerde de
0,30 düzeyinde bir sosyal altyapÕ sermaye yatÕrÕmlarÕnÕn gelir üzerinde olumlu etkiye sahip oldu÷u görülmüútür.
Yöntem sadece standart sapmalarÕn anlamlÕlÕk analizine bakarak sa÷lÕklÕ bir yere ulaúÕlmadÕ÷ÕnÕ söylüyor
dolayÕsÕyla bir de grafik yöntemiyle bunlarÕn saptanmasÕ gerekiyor.
Sonuçlara geçiyorum, toplam kamu sermayesi stokunun anlam ve etkisinden sanÕyorum söz etmiútik. Fiziki
altyapÕda geliúmiú illerde düúük insani geliúme hÕzÕna sahip illerde gelir üzerinde olumlu etkiye sahip oldu÷unu
söylüyoruz. Sosyal altyapÕda gene geliúmekte olan illerde olumlu etki, yüksek insani geliúmiúlikte daha büyük
bir katkÕ oldu÷unu saptadÕk. Geliúmiú illerde yüksek insani geliúmiúlikte yine olumlu etki oldu÷unu, yine sosyal
altyapÕ açÕsÕndan söyledik. ùimdi biz yatÕrÕmlarÕ nerelere yapalÕm, baraj mÕ yapalÕm, köprü mü yapalÕm sorusunu
sorarken aslÕnda bu tartÕúmaya bir katkÕ getirmek üzere bunu yapmÕútÕk. Burada sosyal altyapÕnÕn en az fiziki
altyapÕ kadar önemli oldu÷u sonucuna vardÕk ve bu da literatürde hem Hansen’in hem de yeni bölgesel
kalkÕnma okulunun sonuçlarÕ ve öngörüleriyle uyumlu olarak ortaya çÕktÕ ve dolayÕsÕyla sosyal altyapÕ
yatÕrÕmlarÕnÕn yani e÷itim, sa÷lÕk ve di÷er olarak adlandÕrÕlan kategorideki yatÕrÕmlarÕn buradaki yatÕrÕmlarÕn
fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕ ikame de÷il tamamlayÕcÕ müdahale alanlarÕ olarak görülmesi gerekti÷ini düúünüyoruz.
Çünkü özel sektör yatÕrÕmlarÕ bir yere yatÕrÕma gitti÷i zaman orada sadece yol, köprü, baraj vs olmasÕna dikkat
etmiyor, orada nitelikli iúgücü insanÕ olup olmadÕ÷ÕnÕ da kriter olarak dikkate alÕyor. Çok teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Neúe Kumral: Evet ikinci sunum Mehmet Can Aldan ve SayÕn Erol
Çakmak’Õn bir çalÕúmasÕ.
Mehmet Can Aldan: Herkese teúekkür etmekle baúlayayÕm. Öncelikle úunu ifade etmek gerekiyor, bu
çalÕúma baúlangÕcÕndan itibaren bir bölgesel kalkÕnma perspektifiyle hazÕrlanmadÕ. Son dönemde de tarÕm
istihdamÕnÕn arttÕrÕldÕ÷Õ yazÕlÕyor, matematik yöntemlerle inceleniyor, bu çalÕúmanÕn böyle bir amacÕ da yok ama
bu çalÕúmanÕn amacÕ úu, 2004-2010 arasÕndaki tarÕm istihdamÕndaki geliúmeleri Düzey 1 Bölgesi’nde inceleyerek
acaba tarÕm istihdamÕ ile ilgili geleneksel hale gelmiú tutumlarÕmÕz bugünün ihtiyaçlarÕnÕ karúÕlÕyor mu, úüphe
duymamÕza gerek var mÕ gibi sorularÕ sormak ve de araútÕrma gündemi için bazÕ çÕkarÕmlar yapabilmek.
Öncelikle kÕsa süre boyunca niçin böyle bir úüphe duymadÕ÷ÕmÕzÕ anlatmaya çalÕúaca÷Õm. Daha sonra bu
úüphelere iliúkin bazÕ sorularÕ TR6 bölgesi özelinde göstermeye çalÕúaca÷Õm. KÕsaca üretim ve istihdama 4 grafik
gösterece÷im, ortalÕ÷Õ veriye bo÷mamak adÕna. Sonra da bazÕ çÕkarÕmlar yapmaya çalÕúaca÷Õm.
55
PANEL SUNUMLARI
ùimdi iktisat yazÕlÕmÕna baktÕ÷ÕmÕz zaman 2 tane eksen var. Birincisi iúgücü siyasalarÕ var, bunlar çeúitli
literatürlerden beslenerek tarÕm istihdamÕndaki mutlak bir oransal düúüp olanlÕ÷Õ üzerine tezler geliútiriyorlar,
iúte bu mutlaka düúecektir çok da panik yapmamak lazÕm tarzÕ. BaktÕ÷ÕmÕz zaman da bütün e÷ilimlerini,
vurgularÕnÕ tarÕmdan çözülmüú iúgücüyle ilgili bazÕ yaklaúÕmlar geliútirmek üzerine kurguluyorlar. Di÷er tarafta
ise aslÕnda iúgücü siyasallarÕnÕn da beslendi÷i siyasal-iktisat yönü var. Bunlar temelde neoliberal yeniden
yapÕlanma süreci ilgili çalÕúÕyorlar, anlamlÕ belirli uluslararasÕlaúmasÕna yaptÕklarÕ önemli vurgular var. Di÷er
taraftan da küresel gÕda úirketlerinin etkinlikleri ile ilgileniyorlar. Bunlar aslÕnda tarÕm istihdamÕndaki düúüúleri
kendi düúüncelerini destekleyici biçimde kurguluyorlar ve aslÕnda iú köylü popülizmine gidiyor akademik
literatürde. Köylü tamamen homojenleútiriliyor, kendi içindeki ayrÕmlar görmezden geliniyor, istihdamÕn içsel
dinamikleri incelenmiyor ve küresel sermaye köylüye karúÕ gibi bir literatür var öte tarafta.
ùimdi 2000 ile 2008 arasÕndaki geliúmelere baktÕ÷ÕmÕzda geliúmeler, iki tarafÕn da tezlerini do÷ruladÕ.
Burada baktÕ÷ÕmÕzda gözümüze garip gelen 2008’e kadar iki nokta var, birincisi 2001’deki artÕú. Bu zaten kriz
temasÕyla açÕklandÕ. økinci olarak 2003-2004’te ciddi bir düúüú var, ama bu hane halkÕ iúgücü hareketlerinin
revizesi ile ilgili, geriye dönük revizeler baúladÕ, TÜøK Õsrarla bunlarÕ beraber kullanmayÕn diye ama hala
kullanÕlmaya devam ediyor. Ama ne olursa olsun bir düúüú eyleminin süreklilik sürdü÷ü aúikar. Daha sonra iúler
2008’de karÕútÕ. 2008’de tarÕm istihdamÕ bir anda yÕllÕk olarak 150.000 kiúi arttÕ. Ne oluyor demeye kalmadan
2009’da 238.000 ve 2010’da da 528.000 kiúilik bir artÕúla karúÕlaúÕldÕ. Buradaki grafi÷in hiçbir hesaplamasÕ
yoktur, tamamen sadece iddialarÕ úematik olarak göstermek için hazÕrlanmÕútÕr. Tabii böyle olunca hemen bizim
literatürde bu ola÷andÕúÕ bir geliúme kabul edildi÷i için bu niçin böyle oluyor diye açÕklama çabalarÕ baú gösterdi.
Sonuçta önce krize vurgu yapÕldÕ, tarÕmdÕúÕ istihdam olanaklarÕnÕn azaldÕ÷Õ, daha da önemlisi tarÕm dÕúÕ
sektörlerde iú bulma ümidinin azaldÕ÷Õ için tarÕmdan çÕkÕúÕn azaldÕ÷Õ. Meta fiyatlarÕndaki artÕúa iúaret edildi. Bir
yandan krizden sonrasÕnda maaú seviyelerinde, yani imalat sanayisindeki maaúlarda düúüúlere iúaret edildi ve
küresel kriz temasÕyla artÕú açÕklanmaya çalÕúÕldÕ. øúgücü siyasalarÕyla ya da mevcut demokrasi ve iktisatçÕlar bu
tarafta dururken di÷er tarafta yine kendi tartÕúmalarÕnÕ kuvvetlendirecek úekilde, bakÕn gördünüz mü köylülük ne
kadar önemlidir, krizin etkilerini bu úekilde aúabildik úeklinde tartÕúmalar geliútiler. Bunlar aslÕnda tabi hepsi
do÷ru, zaten istiyorsanÕz matematiksel modelleme, istiyorsanÕz gidin iki köyle görüúün bunlarÕn hepsi do÷ru
görüyorsunuz. Ankara köylerinde so÷an özellikle fiyat artÕúlarÕ çok ciddi etki etti vs. YalnÕz úunu duymamÕza
neden olacak úeyler de var. ùimdi 2007-2010 arasÕnda tarÕm istihdamÕ aslÕnda 916.000 kiúi arttÕ. Soldaki grafikte
bu 916.000 kiúilik artÕúta bölgelerin paylarÕnÕ görüyorsunuz. Burada Ege Bölgesi, Akdeniz Bölgesi, Do÷u
Anadolu ve Güneydo÷u Anadolu Bölgesi dikkat çekici. Zaten bu dört tane Düzey 1 bölgesi artÕúÕn %75’ini
oluúturuyor. Birincilik ise %26 ile tek baúÕna Akdeniz Bölgesi’nde. Ama daha da önemli olan Akdeniz’deki artÕú
e÷ilimi 2007’de baúlayan bir úey de÷il. 2004’ten beri zaten bu artÕú e÷ilimi kendini gösteriyor. Biz de bu
noktadan çÕkarak acaba bazÕ sorular sorabilir miyiz diye düúündük. Sordu÷umuz sorular úöyle, biz tarÕm
istihdamÕ ile ilgili ezberlerimizi bölgesel bir perspektifle gözden geçirebilir miyiz, yani Türkiye’nin bütününü
belli baúlÕ yaklaúÕmlarla açÕklayabilir miyiz? Bunun için bazÕ ilgili verileri türettik, daha do÷rusu olan veriyi
hesapladÕk ve Türkiye’nin geri kalanÕnÕ bir bölge, Akdeniz’i bir bölge olarak kabul ederek karúÕlaútÕrmalara
gittik. Mesela sol üstte gördü÷ünüz 2009 yÕlÕ için yüzdesel olarak arazi kullanÕmlarÕ, turuncu ile gözüken tarlalar,
mavi ile gözüken nadas, kÕrmÕzÕ sebze ve sarÕ meyve. ùimdi mesela burada çok dikkat çekici olan nadas oranlarÕ,
yaklaúÕk olarak 4 katÕ bir fark var. Bu do÷al olarak tabii üretime de yansÕyor. AslÕnda benzer yüzdelere karúÕ
üretimin ton olarak a÷ÕrlÕ÷Õna baktÕ÷ÕnÕz zaman Türkiye’nin geri kalan kesiminde tarla ürünlerinin çok ciddi bir
ezici ço÷unlu÷u varken Akdeniz Bölgesi’nde daha eúit ürün gruplarÕ görebiliyoruz. Örtü altÕ üretim alanÕnÕ ciddi
anlamda besleyen bir úey. Ülkedeki tüm örtü altÕ üretim alanlarÕnÕn %85’i Akdeniz bölgesinde toplanmÕú
vaziyette. Buradan tabii bir meyve ve sebze dominesi ortaya çÕkÕyor. Bunu da aslÕnda ihracat ve ithalatta
görebiliyoruz. BaktÕ÷ÕnÕz zaman zaten ülkemizin tarÕmsal ihracatÕnÕn %70’ine yakÕnÕ meyve sebzeden geliyor.
Daha da önemlisi Türkiye’nin toplam meyve ihracatÕnÕn %75’i kadarÕnÕ Akdeniz, bütün Türkiye’nin yapabiliyor.
Mesela bu úekilde üretimle ilgili kesitten sonra dört tane de istihdam dinamikleri görmek istiyoruz tarÕm dÕúÕ
istihdamla. Sol üstte yine tarÕm ve tarÕm dÕúÕ istihdamÕn aslÕnda 2004 sabit kabul edilerek geliúme endekslerini
görüyoruz. ùimdi tarÕm dÕúÕ istihdamda iki bölgede, yani Türkiye’nin geri kalanÕ ile Akdeniz Bölgesi, birbirine
yakÕn e÷ilimler içersinde ama turuncu ile gördü÷ünüz yay úeklinde iken Türkiye, Akdeniz’deki e÷ilim ciddi
anlamda fÕrlamÕú vaziyette yani 100 olan indeks diyelim 2010’a gelindi÷inde 155 oldu÷unu görüyoruz. Baúka
ilgili bir sonuç, iúçileúmeyle ilgili çÕkÕyor. Türkiye’deki toplam ücretli tarÕm iúçilerinin yüzde olarak bölgelere
da÷ÕlÕmÕna baktÕ÷ÕmÕz zaman 2004 yÕlÕnda bütün ücretli iúçilerin %24’ü Akdeniz’de istihdam edilirken 2010
yÕlÕnda geldi÷inde bu oranÕn %38’lere çÕktÕ÷ÕnÕ görüyoruz ve bu nominal bir artÕú de÷il. Yani Türkiye’nin geri
kalan kÕsmÕnda da ücretli tarÕm iúçisi sayÕsÕ sürekli artÕyor veya biraz sabit kalÕyor. Bu da reel bir artÕú. 25 kiúiden
fazla iúçi çalÕútÕran tarÕmsal iúletmelerde istihdam edilen tarÕm iúçilerinin sayÕsÕ, baktÕ÷ÕnÕz zaman aúa÷Õ yukarÕ
olarak 2010 yÕlÕ için Akdeniz Bölgesi’ne bütün 25 kiúiden daha büyük tarÕmsal iúletmelerde istihdam edilenlerin
56
TURKRES 2011
tek baúÕna %40’ÕnÕ besliyor. øúsiz nüfus içersinde en son tarÕm iú kolunda istihdam edilenlere baktÕ÷ÕmÕzda, iki
bölgede de bu dalgalÕ bir seyir seyrediyor. Ama baktÕ÷ÕmÕz zaman Türkiye’nin geri kalanÕnda iúsiz nüfus içinde
en son tarÕm iúkolunda istihdam edilenler %5, Akdeniz’de is %14. Yani sürekli birileri giriyor, birileri çÕkÕyor,
ne oldu÷unu da tam bilmiyoruz.
ùimdi buradan araútÕrma gündemi için çÕkarÕmlar yapabilir miyiz genel olarak bölgesel araútÕrmalar için?
Galiba mutlaka düúecek mi söylemini bir gözden geçirmemiz gerekiyor yani bu her zaman düúecek mi, ciddi
anlamda bir iúçileúme süreci var, bu do÷rultuda iúgücü siyasalarÕyla ilgili çalÕúmalar, tarÕm iúçilerinin sosyal
güvenlikleri, çalÕúma saatlerinin denetlenmesi, örgütlenme zeminleri ya da meslekiçi e÷itimleri gibi baúlÕklarla
geliútirilmesi gereklili÷i ile karúÕlaúÕlabilir mi diye düúünülebilir. Di÷er tarafa baktÕ÷ÕmÕzda aslÕnda o köylü
popülizmi ile ilgili yani köylüyü tek bir sÕnÕf olarak kabul eden kendi içindeki ba÷ÕmsÕz, kendi içindeki ayrÕmlara
ilgilenmeyen tarafa baktÕ÷ÕmÕzda tarÕmsal üretim sürecindeki sÕnÕf kimlikleriyle ilgili çalÕúmalar yapÕlabilir mi?
Bu sÕnÕf kimliklerinin oluúturulmasÕ için özgün yaklaúÕmlar geliútirilebilir mi yani bir yanda ölçek kolonisi ile
beraber bir yanda yeni literatürün önerdi÷i ticaret biçimleriyle ilgili. Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Neúe Kumral: Erken toparladÕ÷ÕnÕz için de teúekkür ediyorum. Üçüncü
sunum Pelin Akçagün.
Pelin Akçagün: Merhabalar, önce katÕlan herkese çok teúekkür ediyorum, sempozyum düzenleyicilerine,
Bilim Kurulu’na ve eme÷i geçen herkese. Bugünkü çalÕúmamÕzÕn konusu Türkiye’de Bölgesel KalkÕnma ve
Büyümenin Mekansal Ekonometrik Yöntemlerle Modellenmesi. Günün bu saatinde ve bu kadar kÕsÕtlÕ bir
zamanda ekonometrik model ne kadar cazip gelir bilmiyorum ama burada anlatmaya çalÕúaca÷Õz. ÇalÕúmanÕn
amacÕ Türkiye’de kiúi baúÕ milli gelir göstergeleri açÕsÕndan bir yaklaúmanÕn bölgesel farklÕlÕklarda bir azalmanÕn
olup olmadÕ÷ÕnÕn gösterilmesi. Buna yönelik olarak Türkiye’de iller arasÕ yakÕnsama iliúkisinin varlÕ÷ÕnÕ
Solow-Swan Modeli kullanarak beta yakÕnsamasÕ hipotezi çerçevesinde ele alaca÷Õz. Bunu yapmak için
mekansal olmayan modellerin yanÕsÕra mekansal ekonometrik modellere de de÷inece÷iz. Literatürde Tobler’in
Birinci Co÷rafya Kanunu diye geçen herúey birbiriyle iliúkilidir ancak yakÕn úeyler, uzak úeylere göre daha çok
iliúkilidir tezi, bizim burada ele alaca÷ÕmÕz ekonometrik modelde de geçerli olacaktÕr. Zira beta yakÕnsamasÕ
hipotezi e÷er mekansal yöntemlerle ele alÕnmazsa bir ilin komúu illerden ne kadar etkilendi÷i, büyüme
perspektifi içerisinde komúuluklarÕn ne kadar önemli oldu÷u sorgulanamayacaktÕr. ÇalÕúmada bunun da
geçerlili÷ini test etmek istiyoruz.
Mekansal ekonometrik yöntemlerin bölgesel kalkÕnma nezdinde pek çok uygulamalarÕ var. AB, ABD,
øtalya, øspanya ve Rusya’ya vermiú oldu÷umuz atÕflarÕn yanÕsÕra kendi ülkemiz için Gezici ve Hewings’in 2004
makalesi, YÕldÕrÕm Öcal ve ÖzyÕldÕrÕm’Õn 2009 makalesi, özel olarak atÕf edilmeye de÷er görülmektedir.
Türkiye’de bölgesel kalkÕnma dinamiklerini ele aldÕ÷ÕmÕz bu çalÕúmada kullandÕ÷ÕmÕz veri seti TÜøK’in 19872001 dönemleri için yayÕnlanan NUTS 3 düzeyinde 67 il bazÕnda gayri safi yurtiçi hasÕla ve nüfus verisinden
oluúmakta. Burada ele aldÕ÷ÕmÕz hipotez mutlak yakÕnsama hipotezi oldu÷u için di÷er de÷iúkenleri göz önünde
bulundurmamÕz gerekmemekte, do÷rudan kiúi baúÕna gayri safi yurtiçi hasÕlanÕn yÕllar içerisinde nasÕl bir seyir
izledi÷i ve iller arasÕndaki yaklaúmanÕn olup olmadÕ÷ÕnÕ sorgulamaktayÕz. BaúlangÕç yÕlÕmÕzda, 1987 yÕlÕnda iller
itibariyle kiúi baúÕ milli gelir verisine baktÕ÷ÕmÕzda do÷u ve batÕ arasÕnda ciddi bir fark oldu÷unu görmekteyiz.
Burada görüldü÷ü üzere østanbul ve Kocaeli birer uç de÷er olarak ortaya çÕkÕyor, 2001 yÕlÕna gelindi÷inde ise
yani analizin son dönemi olan yÕlda ise KÕrklareli, Tekirda÷, Bursa, Bilecik, Eskiúehir, Ankara, Manisa, Denizli
ve Mu÷la da yüksek gelirli gruba katÕlmÕú durumdalar. Fakat do÷u ve batÕ arasÕndaki mekansal farklÕlÕklar hala
varlÕ÷ÕnÕ sürdürüyor. Büyüme rakamlarÕna göre Ordu, KÕrklareli, Bolu, Zonguldak, Kastamonu, Bilecik,
Eskiúehir, Manisa, Denizli, Tokat, Sivas, Giresun, Kars, Bingöl ve ùanlÕurfa yüksek oranda büyüyen iller olarak
görülüyor. Burada Do÷u Anadolu Bölgesi’nde gördü÷ümüz yüksek oranlÕ büyüme, nüfustaki bir etkiden mi, yani
göç iliúkisinden mi yoksa gerçek bir büyümeden mi kaynaklanÕyor, bunun sorgulanmasÕ gerekmekte. Fakat bunu
yapmak için sadece betimsel yöntemlere de÷il, aynÕ zamanda ekonometrik yöntemlere de ihtiyacÕmÕz var. Bu
anlamda biz çalÕúmamÕzda 7 tane model tahmin ettik. ølk 6 modelimiz mekansal iliúkiye izin veren modeller.
Sa÷da görmüú oldu÷unuz denklemlerde Y de÷iúkeni illerdeki gayri safi yurtiçi hasÕla büyümesi düzeyini, W
de÷iúkeni bizim mekansal a÷ÕrlÕk matrisimizi, X de÷iúkeni baúlangÕç yÕlÕndaki gayri safi yurtiçi hasÕlayÕ ve U
de÷iúkeni de hata terimini gösteriyor. ølk 6 modelde görmüú oldu÷unuz W ile çarpÕlan de÷iúkenler modele
mekansallÕ÷Õ katmamÕza izin veriyor. Yani burada örne÷in ilk modeli ele alalÕm, ki bu en genel modelimizdir,
úunu ifade edebiliriz, bu model e÷er geçerliyse bir ilin büyümesi aynÕ zamanda komúu illerin büyümesine, kendi
ilk yÕlÕndaki gayri safi yurtiçi hasÕla verisine ki e÷er beta yakÕnsama hipotezi do÷ruysa düúük baúlangÕç düzeyine
sahip olan úehirler daha fazla büyüyerek bir yakÕnsama gerçekleútireceklerdir. Bunun yanÕsÕra komúu illerin
57
PANEL SUNUMLARI
baúlangÕç düzeyi gayri safi yurtiçi hasÕlasÕna ba÷lÕ oldu÷unu gösterir. Ve aynÕ zamanda hata terimleri de
mekansal olarak birbiriyle iliúkilidir. Bu da mekansal heterojenli÷in modele tanÕtÕlmasÕnÕ sa÷lamaktadÕr. Di÷er
modellerse bunlarÕn daha kÕsÕtlÕ versiyonu olan, mekansallÕ÷Õn sadece gayri safi yurtiçi hasÕla veya sadece
büyüme üzerinden açÕklanabildi÷i veya sadece hata terimleri üzerinden açÕklanabildi÷i modelleri gösterir. Son
görmüú oldu÷unuz modelde de en küçük kareler yöntemiyle tahmin edilmiú, standart Solowyan bir modeldir.
ùimdi buradaki modellerden hangisi do÷ru ise bizim Türkiye’de ele aldÕ÷ÕmÕz dönem, o model çerçevesinde
büyümeyi açÕklayabilecek diyebiliriz. ùimdi Tablo 1’de görmekte oldu÷unuz en küçük kareler yöntemiyle
tahmin edilen modelden baúlamak gerekirse, mekansallÕ÷a izin vermedi÷imiz bu modelde sabit terim ki bu
Solow’un parametresi teknoloji de÷iúkeni hakkÕnda bir fikir vermektedir, pozitif ve anlamlÕ düzeydir. Fakat beta
katsayÕsÕ negatif ve anlamsÕz düzeydedir. Yani aúa÷Õdaki grafikte çizilen negatif iliúki anlamlÕ düzeyde
olmadÕ÷Õndan beta yakÕnsamasÕ vardÕr denilememektedir. Bu modelin gerçe÷i yansÕtÕp yansÕtmadÕ÷Õ, en küçük
kareler yöntemiyle tahmin etti÷imiz modelin artÕk grafi÷i belli kümelenmeler göstermekte. Yani biz bu modelde
tahmin edemedi÷imiz kÕsÕm oradaki, U de÷iúkeni, esasÕnda mekansal iliúkiyi yansÕtmakta. Bu da demektir bu
artÕk terimler bize mekansallÕ÷Õ gösteren fakat bizim modele koymadÕ÷ÕmÕz bir etkinin oldu÷unu gösteriyor.
DolayÕsÕyla biz modelin mekansallÕ÷Õna bir mekansal a÷ÕrlÕk matrisiyle katmayÕ planladÕk. Buna göre ikili
komúuluk yaklaúÕmÕna göre yani bir il di÷erine komúuysa matriste 1 de÷erini alÕr, fiziksel olarak komúu de÷ilse 0
de÷erini alÕr. Bu yaklaúÕma göre oluúturdu÷umuz komúuluk durumu iki çizgiyle birbirine ba÷lÕ olan úehirlerde bir
matriste ele alÕnmÕú. Moran I istatisti÷i sonuçlarÕna göre mekansal iliúki pozitif orta korelasyon gösteriyor yani
kredi de÷eri anlamlÕ ve istatistik pozitif. Aúa÷Õda gördü÷ümüz sa÷ üst ve sol alt köúede gözlemlerin çoklu÷u da
pozitif mekansal otokorelasyon gösteriyor. Özetle biz mekansal olmayan bir modelin Türkiye’de büyüme
dinami÷ini açÕklayamadÕ÷ÕnÕ öngörüyoruz. DolayÕsÕyla tahmin edece÷iniz modeller ilk 6 model olacaktÕr ve bu
ilk 6 model maksimum olabilirlik yöntemiyle tahmin edildi÷inde, görmekteyiz ki mekansal geliúme modeli
dÕúÕnda tüm modellerde beta katsayÕsÕ negatif ve anlamlÕ düzeyde. Fakat bir modelden di÷erine beta katsayÕsÕnÕn
büyüklü÷ü de÷iúti÷i için biz iller arasÕ yakÕnsamanÕn büyüklü÷ünü daha do÷rusu yakÕnsama hÕzÕnÕ anlayabilmek
adÕna bunlar arasÕnda bir seçim yapmak zorundayÕz. ølk olarak mekansal gecikme ve hata modelleri ki literatürde
bu ikisine çok fazla vurgu yapÕlmaktadÕr, bunlar ele alÕndÕ÷Õnda görmüú oldu÷unuz Model 5 ve 6 arasÕnda
mekansal gecikme katsayÕsÕ anlamsÕz, mekansal hata katsayÕsÕ ise anlamlÕdÕr. DolayÕsÕyla Model 6, Model 5’e
tercih edilecektir. Geri kalan modellere döndü÷ümüzde mekansal Durbin modeli aslÕnda gecikme ve hata
modellerini kapsayÕcÕ bir model. DolayÕsÕyla buradaki iki hipotezi test edersem e÷er, bunun di÷erine göre
savunulabilir bir model olup olmadÕ÷ÕnÕ anlayabilece÷im. Tablo 4’te görmekte oldu÷unuz likelihood ratio, yani
olabilirlik oranÕ parametrelerine göre P de÷erleri ele alÕndÕ÷Õnda anlamlÕ oldu÷u görülmüú ve Mekansal Durbin
Modeli seçilmiútir. DolayÕsÕyla ilk 4 model geriye kalmakta ve bu ilk 4 modeli de sektör modeli dedi÷imiz en
geniú modele kÕsÕtlar koyarak birbiriyle karúÕlaútÕrdÕ÷ÕmÕzda görmekteyiz. Likelihood ratio test yani birinci
testimizin hipotez de÷eri anlamlÕ, P de÷eri anlamlÕ, di÷erleri ise anlamsÕzdÕr. DolayÕsÕyla çok fazla ayrÕntÕya
bo÷mak istemiyorum tekrar bu modeller arasÕnda seçim yaptÕ÷ÕmÕzda, mekansal Durbin modelini seçmemiz
gerekti÷i görülmektedir.
Peki buradan ortaya çÕkan sonuç nedir? Mekansal Durbin Modeli, biraz önce gösterdi÷imiz modellerin
çizdi÷i çerçeve göz önünde bulundurulursa bir ildeki kiúi baúÕ gayri safi yurtiçi hasÕla artÕúÕnÕn o ilin kendi
baúlangÕç seviyesi gayri safi yurtiçi hasÕlasÕna ve komúu illerin baúlangÕç seviyesi gayri safi yurtiçi hasÕlasÕna
ba÷lÕ oldu÷u söylenebilir. Yani model (Durbin) tahmin sonucunda ortaya çÕkan negatif ve anlamlÕ çÕkan beta
katsayÕsÕ iller arasÕnda mekansallÕkla açÕklanabilen bir yakÕnsama iliúkisi oldu÷unu göstermektedir. Buna göre
görece daha yoksul olan iller yÕllar içinde teknolojik ilerlemenin de etkisiyle kiúi baúÕ milli gelir anlamÕnda
birbirlerine yaklaúmÕúlar fakat bu dinamik do÷rudan do÷ruya komúu illerinden etkilenmektedir. Bu dinami÷in
ortaya çÕkmasÕ yani mekansal iliúkilerin ortaya koydu÷u model verdi÷i sonuçlara göre, bir, mutlak yakÕnsamanÕn
ortaya çÕkmasÕ, bölgesel dengesizli÷in tamamen ortadan kalktÕ÷Õ veya kalkmakta oldu÷u anlamÕna
gelmemektedir. Aksine yakÕnsama hÕzÕ iller arasÕnda oldukça yavaú oldu÷undan 1987-2001 dönemleri için
çizmiú oldu÷umuz grafiklerde de görülece÷i gibi bölgesel farklÕlÕklar varlÕ÷ÕnÕ sürdürmektedir. Özelikle do÷u ve
batÕ bölgeleri arasÕndaki bölgesel farklÕlÕklar varlÕ÷ÕnÕ sürdürmekte, fakat zaman içerisinde düúük hÕzda da olsa
mutlak bir yakÕnsama iliúkisinin oldu÷u göze çarpmaktadÕr.
Peki, bu úartlar altÕnda bu bölgesel farklÕlÕklarÕn giderilmesi için ne yapÕlabilir? Bizim uygun politika
önerimiz, yetiúmiú iúgücünden geçmektedir. Zira yetiúmiú iúgücünün varlÕ÷Õ Solow parametrelerinde bir
sÕçramanÕn gerçekleúmesine, dolayÕsÕyla büyümede daha ileri düzene÷in yakalanmasÕnÕ sa÷layacaktÕr. Bölgesel
kalkÕnma stratejilerinin geliútirilmesi amacÕyla DPT tarafÕndan kurulan 26 bölgede NUTS 2 düzeyinde kurulmuú
olan bölgesel kalkÕnma ajanslarÕ öncelikli olarak yetiúmiú iúgücüne yatÕrÕm yapmalÕdÕr. Düzey 2 bölgelerinde
kurulmuú olan bu ajanslar aynÕ zamanda bizim analizimizde de görüldü÷ü üzere Düzey 3 bölgesinde de bir
58
TURKRES 2011
mekansallÕk, bir komúuluk iliúkisinin oldu÷unu göz önünde bulundurarak il bazÕnda da strateji geliútirmeli ve
bunu yaparken de iller arasÕndaki komúuluk iliúkilerini göz önünde bulundurmalÕdÕr ve bu bölgelerdeki illerin
hangi açÕlardan, hangi ekonomik ve sosyal a÷larla birlikte ba÷lÕ olduklarÕnÕ anlaúÕlmalÕ ve bu iller özelinde
politika geliútirilirken aradaki mekânsal etki dikkate alÕnmalÕdÕr. Teúekkür ediyorum.
Soru - Haluk Tükel: Ben genel bir de÷erlendirme yapayÕm. YaptÕ÷ÕmÕz bütün çalÕúmalarda bu
bölgelerarasÕ farklÕlÕklar tespit ediliyor. BunlarÕn anladÕ÷Õm kadarÕ ile e÷er birbirlerine yakÕnlaúma süreci varsa
burada çok yavaú iúledi÷i söyleniyor. ùimdi bu hÕzlÕ büyüme ve yavaú büyüme dönemleri ve büyük ihtimalle bu
úeyin farklÕlaúmasÕ lazÕm. Merak etti÷im bir konu, hÕzlÕ büyüme dönemlerinde bu fark azalÕyor mu yoksa artÕyor
mu? ÇÕkarsama olarak olabilir, do÷rudan bu konuya yönelik bir ka÷Õt yok ama 2002’den bu yana çok hÕzlÕ bir
büyüme dönemi oldu.
Soru - Prof. Dr. Sedef Akgüngör: Her üç grubu da tebrik ediyorum, benim sorum çok kÕsa, ilk sorum
SayÕn Lenger ve Pirili’ye, daha do÷rusu bir açÕklama gerekiyor gibi geliyor bana, acaba neden sosyal altyapÕnÕn
etkisi fiziki altyapÕnÕn etkisinden çok daha fazla? Çünkü her iki úeyde de özellikle fiziki altyapÕ, ulaútÕrmaya çok
önem veriyoruz, çok önemli yatÕrÕmlar yapÕlÕyor ama bu yatÕrÕmlarÕn getirisi neden bu kadar sizin modelinizde
açÕkça görülemedi. økinci bir sorum da SayÕn Aldan’a, tarÕmsal istihdam yükseldi ama yüzde olarak bunun
de÷erlendirmesini yaparsak, o konuda ne diyebilirsiniz?
Soru - Hasan Engin Duran: Benim bir sorum periyot ile alakalÕ, anladÕ÷Õm kadarÕyla periyot 1987’den
2001 yÕlÕnÕ kapsÕyor ve bu süre içersinde çokça ekonomik dalgalanmalar gözledik. DolayÕsÕyla bu
dalgalanmalardan bütün de÷iúkenler çok etkilenmiú olabilir. DolayÕsÕyla bu periyotta eúit sayÕda ülkenin
geniúleme ve resesyon dönemlerinin katÕlmasÕnÕ, bir sa÷lamlÕk analizinin yararlÕ olabilece÷ini düúünüyorum.
Bunu sadece benim küçük bir katkÕm olarak görünüz. Teúekkür ediyorum.
Pelin Akçagün: øki tane soru geldi sanÕrÕm ve ikisine de de÷inmeye çalÕúaca÷Õm. Öncelikle bizde büyüme
dönemlerinde yakÕnsamanÕn sa÷lanÕp sa÷lanmadÕ÷Õ yani bu bölgesel farklÕlÕklarÕn azalÕp azalmadÕ÷Õna iliúkin bir
soru geldi. Bizim burada referans aldÕ÷ÕmÕz Solow-Swan büyüme modeli, 1956 makalesine referans vererek
yaptÕ÷ÕmÕz bu çalÕúmada aslÕna bakarsanÕz bu dedi÷iniz çok önem taúÕyor. Yani burada bizim söyledi÷imiz, e÷er
bir il baúlangÕç olarak kötü bir düzeyde baúlÕyorsa bu maratona, büyük bir büyüme oranÕ gerçekleútirmesi onun
yakÕnsamasÕnÕ sa÷layacaktÕr. Fakat biz bunu totalde yani Türkiye genelinde düúünecek olursak, hÕzlÕ büyüme
dönemlerinde iller arasÕ bir yakÕnsama vardÕr ya da yoktur demek çok mümkün de÷il. Çünkü bu iller arasÕ
büyüme verileri söz konusu oldu÷unda yapÕlabilecek bir analiz, dolayÕsÕyla totalde olan bir büyüme bir bölgeyi
olumlu ve di÷er bir bölgeyi olumsuz etkileyebilir. Yani bir bölge di÷erine göre görece daha olumsuz bir úekilde
büyüdü÷ü zaman sonuçta yine bir yakÕnsama vardÕr diyememeliyiz. DolayÕsÕyla biz bu çalÕúmayÕ il bazÕnda ele
alma gereklili÷ini hissettik. øl bazÕnda evet hÕzlÕ büyüme dönemleri söz konusu ise o il için, di÷erine
yakÕnsadÕ÷ÕnÕ söylemek mümkün, fakat genel Türkiye atmosferine baktÕ÷ÕmÕzda bir il di÷erine göre çok daha az
büyürse e÷er böyle bir yakÕnsamadan bahsetmek mümkün olmayacaktÕr. Bu konuda söyleyebileceklerim bu
kadar, isterseniz di÷er konuyla ilgili de úunu söyleyeyim, 1987-2001 periyodunu seçmemizin sebebi esasÕnda
TÜøK’in Düzey 3 Bölgesi’nde ancak bu yÕllar arasÕnda veri yayÕnlamÕú olmasÕ. Söyledi÷iniz úey çok do÷ru, bu
dönemde ekonomik dalgalanmalar, örne÷in 1994’te olan bir kriz söz konusu. Dedi÷iniz gibi regresyona bu etki
katÕlabilir. Yani 1994 krizine iliúkin bir kukla de÷iúken koyarsanÕz regresyon analizi de o yapÕsal de÷iúikli÷i göz
önünde bulundurabilirsiniz. Fakat burada modelin altÕnda úöyle bir varsayÕmla hareket etmek belki mümkün
olabilecektir. Yani 94 krizi tüm bölgeleri genel olarak benzer úekillerde etkiledi. Yani istihdam anlamÕnda da
milli gelir anlamÕnda da. DolayÕsÕyla bu bizim analiz sonuçlarÕmÕzÕ çok da kökünden de÷iútirecek bir sorun de÷il,
fakat söyledi÷iniz úey kesinlikle bir katkÕ olarak ele alÕnmalÕ, yüksek dalgalanma dönemlerinde bir ilin di÷erine
göre daha fazla dalgalanma göstermesi durumunda bu etki dikkate alÕnmalÕ, bu açÕdan söyledi÷inizi
destekliyorum.
Cevap - Doç. Dr. Aykut Lenger: ùimdi Sedef Hoca’nÕn sorusu neden fiziki altyapÕdaki yatÕrÕmlardan bir
anlamlÕ sonuç elde edemedi÷imizdi yanlÕú anlamadÕysam. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi bu yatÕrÕmlardan
örne÷in ulaútÕrma yatÕrÕmlarÕ çok önemli ve literatürde de çok tartÕúÕlÕyor, biz de ondan anlamlÕ ve olumlu bir
sonuç türetmeye çok u÷raútÕk, yani o bilgisayar benden az çekmedi. Evirdim, çevirdim, öyle yaptÕm, böyle
yaptÕm ama anlamlÕ bir sonuç çÕkmadÕ. Bunun nedenlerinden bir tanesi literatürde úöyle tartÕúÕlÕyor, iki ili
birbirine ba÷ladÕ÷ÕnÕz zaman bu iki il arasÕnda üretim iliúkileri anlamÕnda bir artÕú meydana gelebilir. Ancak
di÷er yandan örne÷in Urfa’yÕ Antep’e ba÷ladÕ÷ÕnÕzda, Urfa’dakiler Antep’e hafta sonunu geçirmeye oraya göç
etmeye ve paralarÕnÕ orada harcamaya baúlayabilir. DolayÕsÕyla gelir etkisini oradan oraya çevirebilir. Ben úöyle
59
PANEL SUNUMLARI
diyorum, örne÷in BalÕkesir ilinde insanlar haftaiçi çalÕúÕyorlar ve kazandÕklarÕ parayÕ haftasonu øzmir’e veya
østanbul’a gelip harcÕyorlar. Bu ulaútÕrma yatÕrÕmlarÕnÕn her iki yönde de etkisi ortaya çÕkabilir. DolayÕsÕyla bazÕ
illerde üretimi arttÕrÕcÕ etki ortaya çÕkmÕú olabilir, bazÕ illerde de bu anlattÕ÷Õm nedenlerle üretimi azaltÕcÕ etki
ortaya çÕkmÕú olabilir ve bu nedenle anlamsÕz iliúki sadece ulaútÕrma yatÕrÕmlarÕ içinde kalmak kaydÕyla olabilir.
Bir ikincisi de, verilerin kaydediliú biçiminden kaynaklanmaktadÕr. Örne÷in, bazÕ projelerin etüt planlama kÕsmÕ
Ankara’da gerçekleútirilmekte ve bunun için yapÕlan harcamalar Ankara’da kamu yatÕrÕmÕ olarak kaydedilmekte,
ancak proje baúka bir ilde uygulanmakta ve çÕktÕlarÕ orada ortaya çÕkmaktadÕr. AynÕ úekilde haberleúme ve
ulaútÕrma yatÕrÕmlarÕ içinde yer alan petrol do÷algaz boru hatlarÕ söz konusu. Burada o do÷algaz boru hattÕnÕn
geçti÷i ilde yapÕlan harcama, oranÕn sermaye stokuna eklenmekte ancak ortaya çÕkan çÕktÕ baúka bir ilin çÕktÕsÕ
olarak görülmektedir. Bu tür sorunlar var. Yine enerji alanÕnda, elektrik enerjisinin üretildi÷i ve da÷ÕtÕldÕ÷Õ
yerlerde GAP bölgesinde bir sürü yatÕrÕm yapÕlmaktadÕr, ama Atatürk BarajÕ’ndan elektri÷i tüm iller
kullanmaktadÕr. Bu tür sorunlar nedeniyle anlamlÕ bir etkiyi ortaya koyamadÕ÷ÕmÕzÕ düúünüyorum. Teúekkür
ederim. økinci soru için de, dönem içinde bir dalgalanma var ben kukla de÷iúken kullanarak analiz yaptÕm. 94 ve
2001 krizi ve 99 depremini de dikkate alan ama sonuçlar de÷iúmedi.
Mehmet Can Aldan: Benim cevabÕm basit, oransal olarak da artÕyor. Yani Akdeniz bölgesinde mutlak
olarak artÕyor, oransal olarak da, birer, ikiúer puan olsa da artmaya devam ediyor.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Neúe Kumral: Evet, sanÕrÕm bitirmek durumundayÕm, konuúmacÕlarÕmÕza
teúekkür ediyoruz.
60
TURKRES 2011
TR32 øÇøN KALKINMA PERSPEKTøFLERø
PANELø
Oturum BaúkanÕ
Prof. Dr. Fatma Do÷ruel
Marmara Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Panelistler
BarÕú KÕyak
GEKA Planlama Birim BaúkanÕ
Prof. Dr. Celal Naci Küçüker
Pamukkale Üniversitesi Ö÷retim Üyesi
Mehmet Salih Baúöz
Denizli SøAD Yönetim Kurulu BaúkanÕ
61
TURKRES 2011
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: Sempozyumumuzun son oturumuna geldik, bu bölümdeki
panel bu bölgeyle iliúkili yani TR32 adÕnÕ verdi÷imiz bölge ile, Denizli, Mu÷la, AydÕn bölgesi ile ilgili. Bu
oturumumuzda 3 de÷erli konuúmacÕmÕz var. Öncelikle Denizli SøAD Yönetim Kurulu BaúkanÕ Mehmet Salih
Baúöz, Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Celal Naci Küçüker ve GEKA’dan bize BarÕú KÕyak, Planlama
Birim BaúkanÕ olarak katÕlacak ve bize kalkÕnma ajansÕyla ilgili bilgiler verecek.
BarÕú KÕyak: Öncelikle tüm katÕlÕmcÕlara saygÕlarÕmÕ sunuyorum. Genel Sekreterimiz Mehmet AydÕn Bey,
KalkÕnma BakanÕ SayÕn Cevdet YÕlmaz’Õn ajansÕ ziyaretleri sebebiyle programda bir aksaklÕk oldu ve onun
yerine vekaleten ben size ajansÕmÕzÕn genel faaliyetlerine iliúkin 5-6 dakikalÕk kÕsa bir bilgilendirme yapaca÷Õm.
Güney Ege KalkÕnma AjansÕ 2009 yÕlÕ Temmuz ayÕnda Bakanlar Kurulu kararÕ ile kuruldu. 2009 yÕlÕ AralÕk
ayÕnda da genel sekreter atamasÕ gerçekleúti. 2010 yÕlÕ MayÕs ayÕnda da personel alÕmÕ gerçekleútirilerek aktif
olarak faaliyete baúladÕ. 2010 yÕlÕ Ekim ayÕnda kÕsa bir sürede bir bölge planÕ hazÕrlandÕ, AydÕn, Denizli ve
Mu÷la illerini kapsayan. Bölge planÕmÕz web sitemizde de mevcut, kamuoyuna sunulmuú durumda. Elden gelen
her türlü emek verildi ancak bazÕ aksaklÕklar, eleútiriler olabilir, bunlara karúÕ her türlü katkÕya, öneriye ve
görüúe ajans olarak açÕ÷Õz. Bölge planÕmÕzda AydÕn, Denizli, Mu÷la bölgesi için bölge vizyonu olarak do÷al,
tarihi ve kültürel varlÕ÷ÕnÕ koruyarak giriúimci bir ruh ve yenilikçilikle bütünleútirmiú, özgün tarÕmsal üretimi,
katma de÷eri yüksek sanayi ürünleri ve dört mevsime yayÕlan turizmi ile dünyada marka olmuú bir bölge
vizyonuna sahibiz. Bölge planÕmÕz katÕlÕmcÕ bir ortamda hazÕrlanmÕútÕr. Tüm kamu kurum ve kuruluúlarÕ, sivil
toplum örgütleri ve özel sektör temsilcilerinin katÕlÕmlarÕyla arama konferanslarÕ ve çalÕútaylar yapÕlmÕútÕr.
BunlarÕn sonucunda bölge planÕmÕz oluúmuútur. Bölge planÕmÕzda 5 adet geliúim ekseni bulunmaktadÕr. Bunlar
markalaúma ve yenilikçilik, sektörlerin rekabet gücü, sosyal kalkÕnma ve kültürel geliúme, sa÷lÕklÕ ve yaúanabilir
çevre, iyileútirilmiú altyapÕ ve afet yönetimi. Bu beú geliúme ekseni dahilinde belirledi÷imiz amaç ve hedefler
var. Bunlar detaylÕ ancak úu anda süremiz kÕsÕtlÕ oldu÷u için özet olarak geçece÷im. Markalaúma ve yenilikçilik
ekseninde bölge ürünlerini markalaútÕrarak pazarlamak, sektörlere yönelik Ar-Ge ve yenilikçilik çalÕúmalarÕ
yapmak gibi amaç ve önceliklerimiz var. Sektörlerin rekabet gücü ekseninde tarÕm, sanayi ve turizm sektöründe
verimlili÷i ve çeúitlili÷i arttÕrmak ve sektörlerin altyapÕsÕnÕ güçlendirmek istiyoruz. Bu amaç ve öncelikleri
gerçekleútirmek için alt stratejilerimiz de mevcut. BunlarÕ hÕzlÕ geçiyorum. Sosyal kalkÕnma ve kültürel geliúme
ekseninde istihdam olanaklarÕnÕ geliútirerek, iúgücüne katÕlÕmÕ artÕrmak, sosyal altyapÕyÕ geliútirerek yaúam
kalitesini yükseltmek, kültürel altyapÕyÕ geliútirmek istiyoruz. Sa÷lÕklÕ ve yaúanabilir çevre ekseninde
yenilenebilir enerjinin kullanÕmÕnÕ yaygÕnlaútÕrmak. Sürdürülebilir atÕk su ve atÕk yönetimini sa÷lamak. Hava
kalitesini korumak. Do÷al kaynaklarÕn korunmasÕ ve sürdürülebilir úekilde kullanÕlmasÕnÕ sa÷lamak
önceliklerimiz arasÕnda. øyileútirilmiú altyapÕ ve afet yönetimi ekseninde ulaútÕrma kapasitesini güçlendirmek ve
afet yönetim etkinli÷ini arttÕrmayÕ planlÕyoruz. Bu bahsetti÷im giriúim eksenleri içerisindeki amaç ve hedefler
do÷rultusunda ajansÕmÕzÕn bazÕ enstrümanlarÕ mevcut. Bunlar, mali destek programlarÕ, do÷rudan faaliyet deste÷i
gibi enstrümanlarla, bu amaç ve hedeflerin gerçekleútirilmesine katkÕda bulunmaya çalÕúÕyoruz. En son
çÕktÕ÷ÕmÕz mali destek programÕmÕzÕn bütçesi 15 milyon TL’ydi, dÕúarÕdan bakÕldÕ÷Õ zaman tabi 15 milyon TL ile
bölgenin kalkÕnmasÕnÕ sa÷lamak çok mümkün de÷il gibi. Bu bütçeyi en verimli úekilde kullanmaya çalÕúÕyoruz.
Mali destek programlarÕ dÕúÕnda ajansÕmÕzÕn di÷er faaliyetleri, AydÕn ve Mu÷la illerinde yatÕrÕm destek
ofislerimiz mevcut úu anda ajansÕmÕzda yeni personel alÕmÕyla birlikte 36 tane uzman görev yapmakta. Yeni
personelle birlikte arkadaúlarÕmÕzdan 4 tanesi AydÕn’da, 4 tanesi de Mu÷la’da. AjansÕmÕz ilk 1 yÕlÕnÕ
kurumsallaúma süreci bildi÷iniz gibi zor bir süreç oldu÷u için ilk bir yÕl ajans kurumsallaúma sürecini girdi ancak
bu süreci artÕk tamamlamÕú durumdayÕz. YatÕrÕm destek ofislerimiz geçen ay itibariyle artÕk fiilen faal bir úekilde
faaliyetlerine baúladÕ. Örnek vermek gerekirse 2 hafta önce mesela bir Alman, kestane üzerine bir yatÕrÕmcÕ
firmayÕ bölgemize davet ettik. Kendileri AydÕn, Nazilli’de incelemelerde bulundular, burada kestane iúleme
alanÕnda bir yatÕrÕm düúünüyorlar. Bunun dÕúÕnda Denizli’de 2-3 ay önce Hintli bir yatÕrÕmcÕya rehberlik ettik.
Kendileri tekstil alanÕnda 300-350 milyon dolarlÕk bir yatÕrÕm düúünüyorlardÕ. Onlarla görüúmelerimiz devam
ediyor. Kendilerinin de bize úöyle bir söylemleri oldu, biz daha önce bu bölgeye ve di÷er bölgelere de aynÕ
úekilde birçok ziyaret gerçekleútirdik ancak muhatap bulamadÕklarÕnÕ ve yeterli bilgi ve doneye ulaúamadÕklarÕnÕ
söylediler. ùu anda bu açÕdan çok memnunlar ve biz de ajans olarak kendilerine her türlü deste÷i veriyoruz.
YatÕrÕmlar anlamÕnda bu faaliyetleri gerçekleútirdik ama önümüzdeki dönemde daha etkin bir úekilde çalÕúaca÷Õz.
BunlarÕn yanÕnda ajansÕn bölgede bir veri ve bilgi merkezi olmasÕnÕ hedefliyoruz. Bu kapsamda çalÕúmalarÕmÕz
devam ediyor, bölgedeki tüm verileri derlemeye çalÕúÕyoruz. Ço÷unu derledik, bir yazÕlÕmla da bunu tüm bölge
ile paylaúaca÷Õz. Bunun dÕúÕnda co÷rafi bilgi sistemi üzerinde çalÕúmalarÕmÕz devam ediyor. øl Özel ødaresi ve
Valili÷in daha önce yaptÕ÷Õ çalÕúmalar var. Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nde de bir takÕm
çalÕúmalar yapÕlmÕútÕ geçmiú yÕllarda. SanÕrÕm geçen ay Resmi Gazete’de de yayÕnlandÕ burada co÷rafi bir bilgi
merkezi kuruldu. Bu kuruluúlarla birlikte koordinasyon sa÷layarak bölgemizde hem yatÕrÕmcÕlarÕn hem karar
alÕcÕlarÕn faydalanabilece÷i bir veri tabanÕ oluúturmayÕ planlÕyoruz. AslÕnda panelin baúlÕ÷Õ kalkÕnma
63
PANEL SUNUMLARI
perspektifleri, belki baúlÕ÷a çok uygun bir sunuú olmadÕ çünkü son anda bir de÷iúiklikle bu gerçekleúti. Ama
kalkÕnma anlamÕnda bir úeyler söylemek gerekirse ajans olarak kalkÕnma kavramÕndan anlayÕúÕmÕz kalkÕnmayÕ
ekonomik göstergelerle tanÕmlamak de÷il, kalkÕnmayÕ ekonomik geliúmenin sosyal hayata yansÕmasÕyla
ölçüyoruz. Yani sosyal hayata etkisi olmayan bir ekonomik geliúmenin tam anlamÕyla kalkÕnma olarak ifade
edilemeyece÷ini düúünüyoruz. Ajans olarak bölgesel kalkÕnma anlamÕnda en önem verdi÷imiz noktalardan bir
tanesi de yerel kurum, kuruluú ve paydaúlarla iúbirli÷i içinde çalÕúmasÕ diyoruz. Bu kapsamda sektörel
komisyonlar oluúturduk AydÕn, Denizli ve Mu÷la illerinde. Bunlar alt komisyonlar ve daha sonra bölge bazÕnda
tekrar üst komisyonlar úeklinde de toplanacaklar ve bu komisyonlar ajansÕmÕza ve yönetim kurulumuza tavsiye
niteli÷inde yol gösterici dokümanlar hazÕrlayacaklar. Ama bunlarÕ daha önceki yÕllarda yapÕlmÕú olan verimsiz
sonuca ulaúmayan toplantÕlar úeklinde de÷il buradan çÕkan dokümanlarÕ ilgili yerlere ileterek, bu konuda SayÕn
Denizli ve AydÕn Valimizin desteklerini aldÕk. Kendileri de bu toplantÕlara katÕlacaklar. En son 2 hafta önce
AydÕn ilimizde turizm komisyonumuzu topladÕk. Bu komisyonda sadece kamu kurum ve kuruluúlarÕ de÷il,
kültür ve turizm müdürümüzün dÕúÕnda özel sektörden temsilciler, Adnan Menderes Üniversitesi, Turizm ve
Otelcilik Bölümü’nden ö÷retim görevlileri, turizm bölgesi olan belediyelerin çalÕúanlarÕndan oluúan 20-25 kiúilik
bir grupla ilk toplantÕmÕz gerçekleúti. Çok güzel bir çalÕúma oldu. Bölgenin içinden, yerelden gelen sorunlarÕ
tespit ettik. Bir sonraki toplantÕda bu sorunlarÕn ilgili oldu÷u kuruluúlar hangileri, bu noktada gelece÷e dönük
neler yapÕlabilir, önümüzdeki toplantÕlarda bunlarÕn üzerine gidece÷iz. Ajans olarak klasik bir kamu kurumu
niteli÷inden uzak olmaya çalÕúÕyoruz. ÇalÕúan arkadaúlarÕmÕz sürekli bölgeyi tanÕmaya çalÕúÕyorlar. Sürekli
bölgede paydaúlarÕmÕzla sürekli iúbirli÷i halinde olmaya çalÕúÕyorlar. Gelen herkesin görüú ve önerilerini dikkate
alÕyoruz. Bu kapsamda sizlerin de deste÷ini istiyoruz. Benim anlatacaklarÕm bu kadar.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: Peki çok teúekkür ederiz BarÕú KÕyak. økinci olarak sözü
Celal Küçüker’e veriyorum.
Prof. Dr. Celal Naci Küçüker: Çok teúekkür ederim SayÕn Baúkan, de÷erli konuklar. Bu konu tabii çok
geniú bir konu. Ben sabahtan beri bütün konuúmalarÕ izleyerek notlar almaya çalÕútÕm ve panelist olarak da
bunlarÕn TR3 bazÕnda Denizli, Mu÷la, AydÕn çerçevesinde buradan çÕkan dersler neler olabilir gibi yorumlamaya
çalÕúaca÷Õm.
Önce bir giriú yapmayÕ uygun gördüm. Bu konu gerçekten önemli ama iktisatta úöyle bir úey var, yeni olan
bir teorem mutlaka daha önce baúkalarÕ tarafÕndan söylenmiútir. De÷iúen tek farklÕlÕk bununla ilgili kullanÕlan
analitik tetkiklerdir diye. Burada da 2 sene önce Nobel alan Krugman bu konulara çok yakÕndan ilgi duyan ve bu
konuda çok ciddi eserler türetmiú olan Krugman bu önemli konu ile ilgili olarak úunu söylüyor, geçen asrÕn
baúÕnda Alman geometrisinin günümüzdeki devamÕ diyor. Yani özetle KÕta AvrupasÕ’ndaki Alman
iktisatçÕlarÕnÕn baúlangÕçta bizim neoklasik dedi÷imiz iktisat akÕmÕnÕn yani bir baúka deyimle ana akÕm iktisadÕn
kenarÕnda, köúesinde, yanÕnda kalmÕú olan ve neoklasik iktisat tarafÕnda o zamanlar da çok içeri kÕsÕmlara
alÕnmayan bu konu ile ilgili olarak bunlarÕn aslÕnda ne kadar parlak fikirler oldu÷unu fakat matematiksel
yöntemlerle bunlar modellenmedi÷i için bunlar birazcÕk dÕúarÕda kalmÕúlardÕ. Fakat özellikle büyüme teorisinde
1960’lÕ yÕllarÕn, daha do÷rusu 70’li yÕllarÕn baúlarÕnda gündemde olan en önemli konulardan bir tanesi teknolojik
ilerlemenin veya toplam faktör verimlili÷inin veya Solow-Swan modeli olarak anlatÕlan Solow kalÕntÕsÕnÕn
açÕklanmasÕyla ilgili konu veya sorun çözülememiúti. Bu sorunun analitik olarak çözülememesi karúÕsÕnda bu
teknolojik ilerlemenin, bu büyümenin kayna÷ÕnÕn, ki sermaye ve emek faktörleri çok ciddi olarak
gözükmüyordu, açÕklanamayan bir kÕsÕm vardÕ. Bu açÕklanamayan kÕsÕm ile ilgili olarak Solow’un kendi
deyimiyle bizim cehaletimizin seviyesi diye ifade etti÷i bu konuyla ilgili yapÕlan o dönemdeki en önemli
uygulama Cennetten Düúen Meyve úeklinde yorumlanarak bu teknolojik ilerlemenin açÕklanmasÕydÕ. Fakat
burada ciddi bir sorun var, açÕklanmasÕ istenen, yani bu büyümenin kayna÷Õ ki bu teknolojik ilerleme, fakat bu
da dÕúarÕdan düúen bir meyve biçimindeydi. O halde siz bir úeyi açÕklamak istiyorsunuz ama açÕklamak
istedi÷iniz de bir varsayÕm. O zaman totolojik kÕsÕr bir daire oldu. Bu kilidi çözen kendi neoklasik ana akÕm
içersinde yine burada slaytlardan birinde vardÕ, ünlü Lucas’Õn ve Romer’in bu sefer 1988’den sonra baúlayan
eserleriyle bu iú çözülmeye baúlandÕ. Neydi o çözümler? ArtÕk teknolojik ilerlemenin, bilgi birikiminin analitik
olarak çözülmesiyle ilgili tetkikler geliútirmiúti, bu bir. Bununla birlikte birdenbire artÕk içsel büyüme hedefleri
diye adlandÕrÕlan teknolojik ilerlemenin içselleútirdi÷i, yeryüzüne indirildi÷i, böylece bu konudaki kara kutunun
açÕldÕ÷Õ anlamÕna geliyordu. Bu kara kutunun içersinde bu Solow kalÕntÕsÕnÕn içersindeki en önemli nokta bilgi
üretimi veya bilgi sektörü yani Ar-Ge ile ifade etmeye çalÕútÕ÷ÕmÕz, yeniliklerle ifade etmeye çalÕútÕ÷ÕmÕz kÕsmÕn
analiz edilmesiydi. Tabi bu bilgi denen üretim geleneksel mal üretimlerinden çok farklÕ bir önemi, çok farklÕ bir
sonucu vardÕ. Bu hem geleneksel mal üretim sektörlerine bir girdi olarak iúlevde bulunmasÕ ve aynÕ zamanda
bunun paylaútÕkça geliúmesi, burada azalan getirilerin de÷il burada artan getirilerin olmasÕ iúin sÕrrÕnÕ meydana
64
TURKRES 2011
getiriyor. Bu iúin çözülmesi müthiú bir úekilde iktisadÕn di÷er branúlarÕ arasÕnda bir yayÕlma etkisi göstererek o
tarafÕ da hareketlendirdi. Bunlardan bir tanesi Krugman’Õn Alman geometrisi dedi÷i daha sonralarÕ kalkÕnma
ekonomisi ile büyüme ekonomisi arasÕndaki derin çatla÷Õn büyük mesafenin daha sonra bu konu ile birlikte
ortadan yavaú yavaú kalkmaya baúlayarak bu ayrÕmÕn yerine büyük bütünleúmenin ortaya çÕkmasÕ ile yani
kalkÕnma ile büyümenin birlikte yer alabilmesi imkanÕ ortaya çÕkmÕútÕr. Bu geliúmenin sonucunda ilk defa
iktisatta daha önce dÕúarÕda kalmÕú olan konu ekonomik co÷rafya hatta Krugman’Õn diliyle yeni ekonomik
co÷rafya diye ortaya çÕktÕ ve bunun uygulamalarÕ baúladÕ. ùimdi bu yeni ekonomik co÷rafyada úu soru ortaya
geldi, bu soru tabi ki asrÕn baúÕnda sorulmuútu, neden bazÕ bölgeler daha hÕzlÕ geliúiyor, neden bazÕlarÕ daha
yavaú geliúiyor sorusu ile ilgili ünlü iktisadÕn kurucularÕndan Alfred Marshall söylemiúti. Buna yÕ÷Õnlaúma
ekonomileri diyordu. Yani bazÕ sektörler bir araya gelirlerse bunlar ayrÕ ayrÕ bölgelere ayrÕ ayrÕ mekanlarda
olmasÕna karúÕlÕk e÷er bunlar bir araya gelirlerse bu co÷rafi yakÕnlÕktan dolayÕ daha fazla üretim elde ediliyor.
ùimdi bu ciddi bir konu çünkü n tane firmanÕn ayrÕ ayrÕ yerde yer alarak üretim yapmasÕnÕn toplamÕ ile bir arada
olmasÕnÕn toplamÕ arasÕnda bir fark vardÕ ve bu fark iúte teknoloji deneme farkÕnÕ yaratÕyordur. Ve buradan
geliyoruz ki bu içsel metodun en önemli sonucu da buydu. O klasik, asrÕn baúÕnda ortaya çÕkan Alman
geometrisinde ortaya çÕkan ve Marshall tarafÕndan ifade edilen úu ünlü soru: Bir ekonomik bölge veya bir
ekonomik mekansal alan bu anlamda sektörel yo÷unluk veya sektörel uzmanlaúma ile mi daha hÕzlÕ büyür yoksa
sektörel çeúitlilik oldu÷u takdirde mi daha hÕzlÕ büyür? Bu Denizli’ye çok benziyor, e÷er Denizli bütün
kaynaklarÕnÕ tekstil havlu bornoza de÷il de daha dengeli bir sanayi yapÕsÕna kavuútursaydÕ bu úekilde mi daha
hÕzlÕ ve büyük bir seviyeye yükselirdi yoksa uzmanlaúÕrsa mÕ daha hÕzlÕ büyürdü? Bu konuya o zamanlar verilen
cevap iki türlüydü. ølki uzmanlaúma. UzmanlaúmanÕn yaratmÕú oldu÷u bir ekonomik avantajlar vardÕr ve bunun
örnekleri Denizli’de oldu÷u gibi bilinmektedir, fakat bu bir yere kadar çalÕúÕr. Bundan sonrasÕ sizin ekonomik
yapÕnÕzÕ çeúitlendirmeniz gerekiyor. O zamanlar getirilen kavramsal yapÕ, sektör uzmanlaúmasÕ mÕ yoksa
sektörel çeúitleme mi tartÕúmasÕydÕ. øúte bu istenmeme modelleri bunlara ek bir boyut daha getirdi. O da iúte
Alfred Marshall’dan gelen Marshall, Arrow, Lucas ve Romer bunlarÕn adlarÕnÕn kÕsaltÕlmasÕyla getirilen MARD
saptanÕyor. Yani daha dinamik, yani sadece düzey etkisi de÷il, yani kiúi baúÕna gelirin daha yükse÷e çÕkmasÕ
de÷il büyüme hÕzÕnÕn devamlÕ olarak hep pozitif biçimde devam etmesidir. ùimdi bu konunun ikinci boyutu da
mekanÕn önemi anlamÕna geliyor yani daha evvel bizde analizlerde mekan hiç yoktu. Bu mekanÕn analize
girmesi büyük bir devrim daha yarattÕ. Bu da mekansal ekonomi veya mekansal ekonometri dedi÷imiz alan.
Demek ki bu yeni ekonomik co÷rafyada mekanÕn yani uzayÕn önemi ortaya çÕkmÕútÕr. DolayÕsÕyla bugün de
dinledi÷imiz gibi mekansal yani illerin birbirine yakÕn olmasÕ, komúuluk iliúkilerinin analize katÕlmasÕ çok ciddi
bir boyut olmaktadÕr. Bu çerçevede baktÕ÷ÕmÕz zaman kümelenme kavramÕ önem kazanÕyor. Çünkü
kümelenmede ne oluyor? Benzer sektörlerde veya sektörde üretim yapan firmalarÕn farklÕ yerlerde de÷il bir
arada olmasÕ bu iúin içerisine mekanÕ getiriyor. Bu mekanÕn getirilmesi ile birlikte verimlilikteki artÕúÕn daha
fazla olmasÕ gibi sonuçlar ortaya çÕkartÕyor. Son olarak da bu kümelerin veya bu yÕ÷ÕnlarÕn kapalÕ bir ekonomi
olmasÕ mÕ daha iyidir, daha iyi büyüme sa÷lar yoksa bunlarÕn açÕk ekonomileri mi daha hÕzlÕ büyüme sa÷lar
boyutu vardÕr. Buradan da yine Denizli’mizde görüyoruz, dÕúa açÕk a÷larla ba÷lantÕsÕ olan kümelerin baúarÕ
úansÕnÕn daha yüksek oldu÷unu görebiliyoruz. Denizli gibi bu GEKA’nÕn da yer aldÕ÷Õ kalkÕnma ajanslarÕnda bu
kümelenmelerin bu anlamda global satÕú zincirlerine veya global úebekelere girmesinin çok daha önemli oldu÷u
sonucu hem teoride ortaya çÕkmÕútÕr hem de uygulamada ortaya çÕkÕyor. Bir baúka nokta da devletin bu
ekonomik mekansal yapÕ içersindeki katkÕsÕ ne olmalÕ sorusuna iliúkin, hatta birinci olan tebli÷in esas konusu
buydu, burada da tabi ki devletin yatÕrÕmlarÕnÕn artÕk günümüzdeki algÕlama bunun sadece do÷rudan üretici
faaliyetleri içersinde yer alan yatÕrÕmlar de÷il, bununla ilgili keúifler, altyapÕ yatÕrÕmlarÕ ve teknolojiye yönelik
araútÕrmalarÕn altyapÕ oluúturmasÕ. Yani e÷er kamu bu anlamda özel giriúimin önünü açacak biçimde altyapÕya
yani yazÕlÕmÕn altyapÕsÕna, teknolojinin altyapÕsÕna bilgi üretmenin altyapÕsÕna yönelik yatÕrÕmlar yaptÕ÷Õ takdirde
bu úekilde çalÕúan kümelerin di÷er türlü kümelere göre daha yararlÕ sonuçlar türetece÷i biçimde literatürden
çÕkan bir sonuç var. Buradan da ben yine bu bölgedeki yatÕrÕmlarÕn planlanmasÕnda bu konunun önemli
oldu÷unu bir daha vurgulamak istiyorum. Zaten yine bir baúka çalÕúmada tipolojik olarak Sedef Akgüngör’ün, bu
kümeleri veya bu kalkÕnma ajanslarÕnÕ kabaca üçe ayÕrdÕ, geliúmiú bölgelerdeki kalkÕnma ajanslarÕ, østanbul’daki
gibi veya metropolitan kalkÕnma ajanslar. Orta düzeydekiler ve düúük bölgeler. Denizli orta bölgedekine tekabül
ediyor. Buradaki yani orta bölgedeki geliúmiúlik seviyesindeki bölgelerdeki kalkÕnma ajanslarÕnÕn sadece ulusal
düzeye gelmeleri de÷il, bunda da yine küresel ölçekteki geliúme defterine dikkat ederek çalÕúmasÕ sonucun
olumlu olmasÕ açÕsÕndan çok önemli. Dünyadaki ve özellikle Avrupa’daki kalkÕnma ajanslarÕna bakÕldÕ÷Õ zaman
da her kalkÕnma ajansÕ baúarÕlÕ olmuú. Bu bahsetti÷im kriterlere uyan, bu bahsetti÷im boyutu dikkate alan daha
kalkÕnma ajanslarÕ daha baúarÕlÕ oluyorlar. Bu çerçevede son cümle olarak úunu söyleyeyim, Denizli, AydÕn ve
Mu÷la’nÕn bulundu÷u bu bölgenin bir avantajÕ var, ben esasÕnda dekanÕn yapmÕú oldu÷u GZFT çalÕúmalarÕnda
veya güçlü, zayÕf, fÕrsatlar ve tehditler çalÕúmalarÕnda ben aktif olarak bulundum burada aslÕnda bölgenin çok
güzel avantajlarÕ var. Müthiú potansiyelleri var. Bir anlamda hem sanayi, AydÕn bölgesi tarÕm ve Mu÷la bölgesi
65
PANEL SUNUMLARI
turizm açÕsÕndan Türkiye’nin önde gelen bölgeleri. Bu açÕdan daha dengeli bir yapÕsÕ var bu üç kentin
oluúturdu÷u bu alanÕn. BuranÕn tarihsel olarak gelen bir mirasÕ da var. E÷er bunlar bahsetti÷im çerçeve
içersindeki dinamik kümelenme politikasÕ ile dÕúa açÕk politikanÕn uluslararasÕ bilgi üretimi, teknoloji yaratÕlmasÕ
ve yenilikçi bir boyutla planlanÕrsa yatÕrÕmlar, buranÕn çok daha hÕzlÕ ve rekabetçi biçimde geliúece÷i
kanÕsÕndayÕm. Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: Çok teúekkürler. Sözü SayÕn Baúöz’e vermeden önce küçük
bir ilave yapmak istiyorum. AslÕnda burada tÕkandÕ÷ÕmÕz yer, bu teorik açÕklama ile birlikte buradaki sorunun
saptanmasÕnda baúka bir noktayÕ daha dikkate almamÕzda yarar var, o da bizim gibi geliúmekte olan ülkede
sektörel yapÕnÕn zaman içinde de÷iúmesi de bir úekilde Denizli’yi etkilemiú olabilir. Yani özel olarak AydÕn ve
Mu÷la’dan de÷il de Denizli’den söz etmek istiyorum. Çünkü geliúmenin de÷iúik evrelerinde de÷iúik sektörler
önemini kaybediyor. Mesela bugün otomotiv, kimya sektörü gibi sektörler Türkiye için önemli olmaya baúlarken
tekstil gibi bir sektör ya da gÕda sektörü nüfusun büyüklü÷ünden kaynaklanan önemi dÕúÕnda dÕúarÕda kalabiliyor.
Muhtemelen dolaylÕ biçimde Denizli’deki olay, Sedef Akgüngör’ün söyledi÷i kilitlenme etkisinin dÕúÕnda bu tür
bir sektörel de÷iúimden de etkilenmiú olabilir. Ama tabii bunlarÕn tam nedenini anlamadan önce SayÕn Baúöz’ü
dinlememizde yarar var.
Mehmet Salih Baúöz: Ben konuúmama baúlamadan önce üzerinde selam kalmasÕn diyerekten tabii bu
sempozyum öncesinde biz bütün milletvekillerimizi ça÷ÕrmÕútÕk, sa÷ olsun iki tanesi bizzat katÕldÕlar, SayÕn
Nurcan Dalbudak HanÕm, baúarÕ dilekleri var hepimize ve sempozyumun iyi geçmesini diliyor. Ben de bir
anlamda bunu tüm dinleyicilerimizle paylaúmak istiyorum. De÷erli arkadaúlarÕm, tabii böyle bir proje ortaya
çÕktÕ÷Õnda biz teorik de÷il pratik bir takÕm neticeler oluúturalÕm istedik ve Denizli geçmiúin ÕúÕ÷Õnda gelece÷ini
arÕyor diyerekten bir çalÕútay düzenlemeyi düúündük arkadaúlarÕmÕzla. Tabii buradaki yaú grubumuz 65 yaú üstü
ve artÕk sanayiden ayrÕlmÕú grup, 40-65 yaú arasÕ halen sanayide ve bütün tecrübesini beraberinde taúÕyan ikinci
grup, bir de 30-40 yaú arasÕnda gerçekten fabrika yöneten, babadan iúi devralmÕú etkin bir yerde ama yaúça daha
büyük olan kiúilerin tecrübesine sahip olmayan genç arkadaúlarÕmÕzdÕ. Her üçünü de biz üç ayrÕ salonda ve
karÕúÕk olarak çalÕútayÕmÕzÕ düzenledik. Denizli’deki bütün sanayi ile ticaretle u÷raúan sivil toplum kuruluúlarÕnÕ
ça÷ÕrdÕk ve ço÷unlukla katÕldÕlar, o da bizim için güzel bir geliúmeydi. ùehirleúme konusunda, turizm
konusunda, yeni fikirler konusunda, tekstil, seracÕlÕk, tarÕm, hayvancÕlÕk konusunda, traverten, krom, demir,
bakÕr gibi maden sektörü olarak ele alabilece÷imiz konuda lojistikte, üniversite e÷itim ve iúbirli÷i ile neler
yapÕlabilir bu konuda. Enerji ve sosyal yaúantÕ konusunda çok güzel neticeler ortaya çÕktÕ, onlarÕ ben sizle
paylaúmaya çalÕúaca÷Õm. Tabi konu çok geniú oldu÷u için de÷inemedi÷im konularÕ arzu ederlerse arkadaúlarÕm
bana soru olarak yönlendirebilirler.
ùimdi çok güzel otellerimiz var ama yeterince turizmden yararlanabiliyor muyuz, bu konu tartÕúÕlÕr. Mesela
katÕlan bir arkadaúÕm yazmÕú, yurtdÕúÕnda iki taú gösterip adÕna turizm diyorlar. Prag’a gidiyorsunuz, bir acÕ su
gösteriyorlar böbrek döküyor, bizde bunlarÕn çok daha alasÕ var diyerek. Hakikaten var arkadaúlar. Biz bu
konuda biraz tanÕtmayÕ becerebilsek pazarlamasÕnÕ yapabilsek çok güzel neticeler alabilece÷imize ben
inanÕyorum. Tarih ve kültür turizmine önem verelim diye yazmÕúlar, tabii ki turizmden elde edece÷imiz kazanç
da çok önemli. ùu anda Denizli’de yaklaúÕk 16.000 tane yatak var. Denizli’de en büyük eksikliklerden birisi
uluslararasÕ bir otelin olmamasÕ. Denizlide uluslararasÕ otelin olmama sebebindeki en büyük istek de servis
standartlarÕn düzenlenmesi. Turizmcileri, otel iúletmecilerini tedirgin eden 2007’de çÕkan bir kanun. Toplam
cironun %1’ni ve ayrÕca tüketti÷imiz sÕcak suyun parasÕnÕ istiyorlar. Bu konuda turizmcilerin yakÕnmasÕ var.
ùimdi tabii ki bu neyi getirir, neyi götürür, böyle bir kanun acaba sektöre yeni girecek olan kiúileri korkutup
girmelerini engeller mi? Veya biz bu iúten çok para kazanÕrÕz bu úekilde devam edelim mi demeyi ben artÕk
hükümet yetkililerine bÕrakaca÷Õm. Çünkü bir hesap iúidir ama sektörün önünün sudan bahanelerle bence
kapatÕlmamasÕ lazÕm. Birgün telefonum çaldÕ ve øsviçre’de bize desen hocalÕ÷Õ yapan arkadaúÕmÕz beni
Pamukkale’den Polat Otel’den arÕyor. Yahu nereden geldin dedim, sorma televizyonda bir reklam gördük,
Türkiye’ye gidiú dönüú uçak dahil 5 yÕldÕzlÕ bir otelde 1 hafta tatil dahil 200 øsviçre frangÕ diye altyazÕ geçtiler
dedi. Bacana÷Õm da bizde misafirlikteydi, o an hepimiz karar verdik pasaportlarÕmÕzÕ alarak tatile geldik çünkü
200 øsviçre frangÕna biz burada bir hafta geçiremeyiz. ùöyle bir hesapladÕm, aúa÷Õ yukarÕ 170 euroya geliyor!
Uça÷Õ da geçin kiúi baúÕna bölecek olursanÕz o kadar az bir rakam çÕkÕyor ki zannediyorum günde 15-20 eurolara
biz oteli pazarlamÕú oluyoruz. En son øTMA Makina FuarÕ vardÕ. DolayÕsÕyla bizlerin Barselona’ya gitmesi
gerekti. Otelin geceli÷i 340 euro idi. ùimdi nereden nereye diyorsunuz? Demek ki turizmi bizim kaliteyi
arttÕrmamÕzÕn yanÕnda fiyatÕ da arttÕrmasÕnÕ bilmemiz lazÕm. Çünkü çok ucuza nereye kadar gidebiliriz?
Denizli’nin úanssÕzlÕ÷Õ, maalesef tek gece geceleme yapan turistin gelmesi. Tek gece turizmcilerin korkulu
rüyasÕdÕr çünkü bütün çarúaflarÕ, nevresimleri de÷iútirmesi lazÕm. O turisti 2 gün Denizli’de kaldÕrabilecek
66
TURKRES 2011
olursak inanÕn Denizli’deki úeyler yetmeyece÷i gibi bir misli daha otel yapÕlmasÕ gerekir. Bunun için çok güzel
adÕmlar var. ùu anda valili÷in yanÕna güzel bir úiir müzesi yapÕlÕyor, bunlar gerçekleúme aúamasÕnda. Tabii ki 2,5
milyon turistin 1 gece Pamukkale’de kalmak yerine en azÕndan bir úehre girmesi, kale içinde dolaúmasÕ,
bakÕrcÕlarÕ bizzat bakÕrÕ döverken görmesi ve onlardan alÕúveriú yapmasÕ zannediyorum Denizli’ye güzel bir
hareketlilik de getirecektir. Ama úunu hesap edemiyorum, 2,5 milyon insan otobüslerle Denizli’ye nasÕl girecek,
hangi trafikle girecek, úu anda bize yetmeyen caddeler, yollar o zaman nasÕl yetecek, iúte onun hesabÕnÕ
yapmadÕk. Çünkü kabus gibi bir anda 50 tane 100 tane otobüsün peú peúe giriúini düúünün. Bunlar turizmin úu
anki sorunlarÕ. DolayÕsÕyla úehrin stratejik planÕnÕn yapÕlmÕú olmasÕ gerekli ve bunun kapsamÕnÕ tartÕúmamÕz
lazÕm. Denizli’de devlet tiyatrolarÕ yok. ÇalÕútaya gelen birçok kiúi anlatmÕú, neden bir tiyatromuz yok, neden
opera, bale gibi konulara biz Denizli olarak yabancÕ kalÕyoruz diyerek yakÕnmalar var. Denizli’nin ekonomik
tarihinin bir kitap olmasÕ gerekli ve üniversite bunda önderlik yaparsa seviniriz diyorlar. Çünkü mesela Erbakur
iúini çok güzel geliútirdi ve hakikaten muhteúem bir yayÕn yaptÕ. Allah nazardan saklasÕn. Bir de EGS bankacÕlÕk
dedi÷imiz o oldu ve sonu çok hüsranla bitti. Böyle uç noktalardaki oluúumlarÕn tarihinin yazÕlmasÕ lazÕm. Herkes
hayatta iken yazÕlmasÕ çünkü yeni gelecek nesile de bunlar bir mesaj olarak iletilecektir diye düúünüyorum. ArGe kÕsmÕnda da çok enteresan fikirler ortaya çÕktÕ. Geri dönüúüm ve ambalaj sektörü geliútirilmeli diye fikir
geldi. Tabii bu hiç tartÕúmasÕz, hele Almanya bu konuda çok ileri, bizim de aynÕ sistemi uygulamamÕz lazÕm diye
belirtiyorlar. Bir arkadaúÕmÕzdan Menderes’i Ege Denizi’ne ba÷layalÕm diye bir proje teklifi geldi. ølk baúta
hepimiz olur mu öyle úey dedik ama sonradan düúündük ki Avrupa’daki pek çok mavnalarla yapÕlÕyor. Yani e÷er
bir úekilde Menderes’e uygun bir úekilde su verilir, mavnalarla taúÕmacÕlÕk sa÷lanabilirse olabilir. Bunun
araútÕrÕlmasÕ lazÕm yani ilk baúta çizmedik yararlÕ bir úey de olabilir diye düúündük. Denizli’de 400’ün üzerinde
eczane var ama maalesef bir ilaç fabrikasÕ bile yok. OlmasÕ lazÕm. Ve eczacÕlarÕn cüzi katkÕlarÕyla önce belki
lisans alarak ama sonra da kendi teknolojilerini üreterek bu sektöre girmenin yararlÕ olaca÷Õ konusunda herkes
hemfikir. Tekstil konusunda markacÕlÕ÷Õn öne çÕkmasÕ gerekti÷ini söylüyorlar ama tasarÕm lazÕm diyorlar. Tabii
ki bir úeyi projelendirebilmek, dizayn edebilmek muhakkak ki o yönde yetkin desen atölyelerinin çÕkmasÕ
gerekir. Bununla ilgili kurslarÕn açÕlmasÕ gerekli. Desinatörlerin Denizli’ye muhakkak çok büyük katkÕ sa÷lamasÕ
düúünülüyor. Nano-teknoloji ve karbon fiberleri muhakkak tekstilde kullanÕlmalÕ çünkü bunlarla biz nefes alan
fakat su geçirmeyen ya da kurúun geçirmeyen fiber kablolarla yelekler/ceketler yapÕlabilir son derece de hafif
olur ve bizim 3-5 euroya satmak zorunda kaldÕ÷ÕmÕz tekstil mamulleri bir kaç yüz euroya satÕlabilir. Bunlar da
Denizli’nin önümüzde ki dönemde normal sÕra dÕúÕ tekstilin yanÕnda girilmesi gereken konular gibi geliyor. Tabii
ki katma de÷erlerin iúle mi yoksa istihdama mÕ öncelik vermek lazÕm bunu da iyi hesaplamalÕyÕz. Çünkü ilkokul
mezunu olup çalÕúmak isteyen çok büyük bir kitle var. Bunun yanÕnda katma de÷erli iúte de çok güzel kazançlar
var. Örne÷in hep anlatÕlÕyor, bir uçak simülatörü yapÕlmÕú, a÷ÕrlÕ÷Õ 2 ton geliyor ve 16.000 euroya satÕlmÕú. ùimdi
herkes kilosu kaça gelir diye hesap ediyor çünkü teknolojiyi oluúturanlar bazÕ úeyleri, mesela biz bir tezgah
aldÕ÷ÕmÕzda Avrupa’dan, bir tek dokuma tezgahÕna jakarlÕ olursa 300 milyar liraya yakÕn bir para ödüyoruz.
Arzum’un kilosunu kaça aldÕk diyoruz çünkü neticede o bir demir yÕ÷ÕnÕ. Ama mevcut teknoloji ona hayat
veriyor. DolayÕsÕyla katma de÷er oluúturacak sektörler demire 5-10-20 kat de÷er verebilir. Bu da önemli bir
nokta diye düúünüyorum. Ziraatte de zirai ürünler tekstil kadar öne çÕkmalÕ, tarladan ba÷, bahçeye dönmeli
diyerekten görüúler var. HayvancÕlÕk geliútirilmeli. Hem beyaz hem kÕrmÕzÕ ette etkin olunmalÕ, organik tarÕm
için giriúim yapÕlmalÕ diye öneriler geldi. ùimdi organik tarÕm olabilmesi için zannediyorum 7 yÕl ilaç girmemesi
gerekiyor ama øsrailliler bunun kolayÕnÕ bulmuúlar, araziye beton döküyorlar ve üzerine hiç el de÷memiú ama
üretken temiz topra÷Õ 1 metre kalÕnlÕ÷Õnda yÕ÷Õyorlar ve bu úekilde yapÕyorlar. Önce Sarayköy yöresinde tarlalara
kiracÕ olarak gelmek istediler ardÕndan da Çal’a yöneldiler. ùimdi øsrail Türkiye’den arazi kiralamak istiyorsa ve
organik tarÕm yapmak istiyorsa demek ki bizim de bu noktada ilerleyebilece÷imiz úeyler var. Denizli’ye yakÕn
bir yere havaalanÕ yapalÕm diyoruz. Belki böyle bir úey gerçekleúirse Denizli hazÕr yemek sektörüne de girebilir.
Hem organik mamulleri uça÷a doldururuz hem de hazÕr yemekleri doldururuz, çalÕúan AvrupalÕ bayana akúam
evine geldi÷inde o gün piúmiú ve hakikaten son derece lezzetli Türk yemeklerini verebiliriz. Bu da bizim için
ayrÕca çok güzel bir katma de÷er olur diye düúünüyorum. Teúekkür ederim, sorularÕnÕz olursa
cevaplandÕraca÷Õm.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: SayÕn Baúöz’e de çok teúekkür ederiz böylece Denizli’yle
ilgili çok somut olarak bize sa÷lam bir çerçevede neler olabilece÷i ya da sorunlarÕn neler oldu÷u konusunda bir
bilgi sahibi olmamÕzÕ sa÷ladÕ. 3 ya da 4 soru alabiliriz.
Soru - Haluk Tükel: Anadolu’daki bu temaslar sÕrasÕnda úöyle bir çeliúkili imajla karúÕ karúÕya kalÕyoruz.
BatÕdan hangi ile gelsek Denizli çok iyi, tekstil úu bu falan ama iúte baú aúa÷Õ gidiyor. øzmir’e gidiyorsunuz,
øzmir sanayi úehriydi ama artÕk sanayi yok øzmir baú aúa÷Õ gidiyor. BalÕkesir’e gidiyoruz keza aynÕ úey. Sanki
Türkiye’nin batÕdaki illeri sürekli olarak mesafe kaydeden iller, do÷uya gitti÷iniz zaman da Çorum, DiyarbakÕr,
67
PANEL SUNUMLARI
belki Gaziantep sanki do÷udaki illerde bir hareketlenme var. Büyük bir ihtimalle bu güneydo÷udan ticaret Irak,
Suriye, øran falan etkili olabilir ama genel olarak haritaya koyuldu÷u zaman batÕ illeri geliúmiú iller, do÷udakiler
daha geri kalmÕú iller gibi gözüküyor. Ama dinami÷e bakarsanÕz batÕda bir çöküntü ve do÷uda da bir toparlanma
var gibi. Bu imaj do÷ru bir imaj mÕ diye bir soru yöneltmek istedim.
Soru - Doç. Dr. O÷uz Karadeniz: Ben GEKA’dan gelen arkadaúÕma bir soru yöneltece÷im, arkasÕndan
havaalanÕ ile ilgili küçük bir eklentim olacak. Çok güzel veri toplanmasÕ, fakat TÜøK’in verilerinin sabah SayÕn
BakanÕmÕz söyledi, çok güzel, bölge bazÕnda daha detay toplanmasÕ gerekiyor. Fakat GEKA’nÕn bu tip projelere
de destek vermesi gerekiyor. Ama biz GEKA’nÕn ilk proje ça÷rÕlarÕnda bunlara çok fazla yer verilmedi÷ini
gördük. Üniversite olarak mesela biz iúgücü piyasa araútÕrmasÕ yapmak istiyoruz Denizli dahil Mu÷la’da ve
bunlarÕn düzenli yapÕlmasÕ gerekiyor. Genç iúsizi görmek için, hangi mesleklerin ön plana çÕktÕ÷ÕnÕ görmek için
bu konuda proje ça÷rÕsÕna çÕkacak mÕsÕnÕz? Çünkü bu kalkÕnma açÕsÕndan son derece önemli. HavaalanÕ ile ilgili
bir úey söylemek istiyorum. Benim Avrupa’da gördü÷üm en uzak havaalanÕ bu úehirde ve üniversiteye 75 km.
Bu úu anlama geliyor, benim yurtdÕúÕna çÕkamamam anlamÕna gelir. Ben geçen hafta Gaziantep’teydim. 18 tane
uçak seferi var. Trabzon’dan tutun, Antalya’ya, øzmir’e ve yurtdÕúÕna. Bizim 2 tane uçak seferimiz var.
Gaziantep 7. büyük ekonomi, biz 8. büyük ekonomiyiz. Ama bu ciddi anlamda e÷er beni üniversite hocasÕ olarak
etkiliyorsa, benim yatÕrÕmcÕmÕ acaba nasÕl etkiliyor ben bunu çok merak ediyorum. Pamukkale civarÕna bir
havaalanÕnÕn gelmesi hem turistin hem de bizim Ankara ve østanbul’a ulaúÕmÕmÕzÕ hem de yurtdÕúÕna ulaúÕmÕmÕzÕ
çok daha kolay etkiler ve daha fazla yatÕrÕmcÕ gelir diye düúünüyorum çünkü TÜRKONFED’den gelen
arkadaúlarÕmÕz sabah söylediler. øki defa geldiler buraya ve østanbul’dan buraya gelmek için sabahÕn
4.30’u÷unda kalktÕlar. Yani onlar gelmekte zorlanÕyor, biz hangi yatÕrÕmcÕyÕ buraya çekece÷iz? Yani havaalanÕ
belki bu GEKA’ya da bir soru, çok acilin acili, yatÕrÕmlarÕn önünün açÕlmasÕ için çok önemli bir altyapÕ yatÕrÕmÕ
diye düúünüyorum. Teúekkür ederim.
Soru - Doç Dr. Ferhan Gezici: Benimki bir soru de÷il aslÕnda, bir katkÕ yapmak istiyorum. Sabahtan beri
çok vurgulanan bir konuydu, veri problemi. Bölgesel kalkÕnmayla ilgili bir takÕm analizlerin yapÕlabilmesi,
politika oluúturma konusunda bir takÕm úeylerin geliútirilebilmesi için ciddi anlamda veri sÕkÕntÕsÕ yaúadÕ÷ÕmÕzÕ
herkes tespit etti. Bakan da, hatta valilik düzeyinde TÜøK’in bürolarÕ olaca÷Õ haberini verdi. ArkasÕndan,
kalkÕnma ajanslarÕnÕn da böyle bir bilgi birikimi, veri tabanÕ oluúturmaya baúladÕklarÕ bilgisi geldi. ølçe
düzeyinde hatta. Bu çok olumlu bir úey, ama baúka bir úeyi de beraberinde getiriyor, bugünden itibaren buna
baúlÕyoruz, geçmiúe yönelik veri konusu sorunlu, geçmiúi silip atmÕú durumdayÕz. Bununla birlikte yerel düzeyde
bilgi verisi çok önemli ve TÜøK ile iliúkili olmak zorunda, biz bölgesel analizleri sonuç olarak TÜøK verilerine
dayalÕ olarak yapÕyoruz. Bir bunu söylemek istiyorum, bir de hep bölge farklÕlÕklarÕnÕ konuúuyoruz biz ama yine
kalkÕnma ajanslarÕnÕn yapaca÷Õ çalÕúmalar üzerinden belki gidilebilir, bölge içi farklÕlÕklar konusu. Yine sabah
vurgu yapÕldÕ, bölgelerin belirlenmesi ile ilgili meselelerden. ùimdi Denizli, Mu÷la, AydÕn belki daha iúbirli÷i
içinde iller olarak gözüküyor. Hatta rektörün söyledi÷inden anlaúÕlÕyor ki daha da farklÕ illerle iúbirli÷i var. Bu
belki olumlu, ama baúka bölgelerin içinde bu iúbirlikleri söz konusu mudur ve bölge içindeki farklÕlÕklar
konusunda ajanslar nasÕl rol üstlenmeliler gibi bir soruyu da sormuú olayÕm.
Soru: Benim sorum SayÕn BarÕú KÕyak’a olacak. 2010 yÕlÕ mali destek programÕnÕ bir süre önce
kazananlarÕn listesini bir süre önce yayÕnladÕnÕz. Asil listede özellikle kar amacÕ güden kuruluúlarda, asil listede
kazanÕp da sizinle sözleúme imzalayan firmalarÕn oranÕnÕ merak ediyorum. Teúekkür ediyorum.
Soru - øbrahim Doruk: Pamukkale Üniversitesi Mezunlar Derne÷i BaúkanÕ. HocamÕzÕn bu verilerle alakalÕ
bahsetti÷i çalÕúma, biz de úu anda GEKA’nÕn ça÷rÕya çÕktÕ÷Õ do÷rudan faaliyet deste÷i programÕ kapsamÕnda yine
üniversitemiz mezunlarÕmÕzÕn bölge istihdamÕna ve ülke istihdamÕna katkÕsÕ incelenmesi diye bir proje
hazÕrladÕk, sunmak üzereyiz. Ancak úöyle bir problem oldu÷unu görüyoruz, aynÕ zamanda bu veri
istatistiklerinin toplanmasÕ aynÕ zamanda úeyle de ne kadar çeliúmeden yapÕlabilir, o da bir problem gibi gördük
biz kendimiz. Bu bilgi güvenli÷i konusunu da irdeleyerek yapmak gerekiyor çünkü aldÕ÷ÕmÕz bu verilerin
da÷ÕtÕmÕ ve paylaúÕmÕnda bildi÷iniz gibi bir bilgi güvenli÷i yasasÕ ile ilgili bir sÕnÕrlama var. Bununla ilgili neler
yapÕlabilir, bunlarÕ ne kadar sa÷lÕklÕ ve ne kadar çok kiúiyle paylaúabiliriz? Bunu o kanunla biraz çeliúiyor gibi
gördük ve úu anda kendimizi biraz bunu da tam araútÕrdÕktan sonra projeyi sunmak istiyoruz. SaygÕlar
sunuyorum, teúekkür ederim.
Cevap - BarÕú KÕyak: Hocama önce cevap vereyim, úu anda çÕkmÕú oldu÷umuz bir program var, do÷rudan
faaliyet deste÷i, bütçesi 650 milyar, maksimum destek tutarÕ 75.000 TL. ùu anda araútÕrma çalÕúmalarÕna bu
kapsamda destek veriyoruz. Son tarihi 5 Ocak ve projelerin de÷erlendirilme usulü de úu úekilde. Yani erken
68
TURKRES 2011
veren ve amaç ve önceliklere uygun veren proje öncelikle kazanÕyor. Yani son tarihi beklememek gerekiyor. Bu
kapsamda da biz ajans olarak yapÕlmasÕnÕ istedi÷imiz úeyleri de kamuya fikir vermek açÕsÕndan oraya yazdÕk.
Özellikle sektörel analizler, iúgücü analizleri, envanter çalÕúmalarÕnÕ destekliyoruz. østerseniz toplantÕdan sonra
da konuúalÕm. HavaalanÕ konusunda kalkÕnma ajansÕnda da böyle bir gündem oluútu, 2012 yÕlÕnda bununla ilgili
özel bir kuruluúa bir fizibilite çalÕúmasÕ yaptÕrmayÕ düúünüyoruz. Böyle bir ihtiyaç var mÕ, varsa nereye
yapÕlmalÕ, bununla ilgili analizleri yaptÕraca÷Õz.
Beyefendinin sordu÷u soruyla ilgili olarak, 2010 yÕlÕ mali destek programÕnda kar amacÕ güden
kuruluúlardan ne kadarÕ projeyi imzaladÕ diye. Kar amacÕ güden kuruluúlar olarak alt baúlÕkta úu anda aklÕmda
de÷il ama toplam 108 proje kazandÕ, bunlardan 72 tanesi ile sözleúme imzalandÕ. Bu durumda 36 kazanan firma
sözleúmeyi imzalamadÕ. ùu anda yedekte kazananlar sÕrayla ça÷rÕlarak onlarla sözleúmeler imzalanÕyor.
Prof. Dr. Celal Naci Küçüker: ølk soruyla ilgili, Anadolu’ya gitti÷imiz zaman batÕ illerinde daha çok
olumsuz yönde etkisi gözüküyor ekonomik anlamda. Do÷udaki illerde Gaziantep, Kayseri, Urfa, Mardin,
bunlarda geliúme var. Bu aslÕnda bugünkü tebli÷lerin ço÷unda ifade edilmeye çalÕúÕlan o temel konsept bu. Bu
ekonomi teorisinin büyüme açÕsÕndan en önemli öngörülenlerden bir tanesi o. Bir il kendi parametrelerine göre,
tasarruf oranÕ, verimlilik katsayÕlarÕ, vs bir sürü faktör var, bunlarÕ dikkate aldÕ÷ÕmÕz zaman bir il kendi ideal
olmasÕ gereken seviyeden ne kadar uzaktaysa, ne kadar gerideyse, ne kadar az geliúmiúse yani baúlangÕç seviyesi
ne kadar gerideyse o kadar hÕzlÕ büyür. DolayÕsÕyla batÕdakiler bu kendi dura÷an durum, denge seviyesi
dedi÷imiz geliúmiúlik seviyesine görece do÷udakilere göre daha geliúmiú ondan hÕzÕ yavaú fakat sona katlanÕúta
daha hÕzlÕ gidiyorlar. Bu hem ülke içinde böyle hem dünya çapÕnda böyle, Çin’in hÕzlÕ büyümesi, Japonya’nÕn
úimdi yavaúlamasÕ, hepsi temelde bu yakÕnsama dedi÷imiz konunun aslÕnda tipik bir örne÷i.
Mehmet Salih Baúöz: Ben de Haluk Bey’e úöyle cevap verebilirim. ùimdi genellikle do÷u illerimiz aúa÷Õda
en son birkaç ayÕ hariç tutarsak Suriye ile olan canlÕlÕ÷ÕmÕz, iyi iliúkimiz, Kuzey Irak, øran, Ermenistan çok güzel
ticari imkanlar oluúturdular. BatÕ illerimiz genellikle Avrupa’ya satÕú yapÕyor, çok úükür iúimiz kötü de÷il ama
özellikle Antep’in iú satabildi÷i alanlar çok güzeldi. ArtÕ geçti÷imiz dönemde yani 2001 yÕlÕnda Denizlide Sanayi
OdasÕ’nÕn yaptÕrdÕ÷Õ bir takÕm parametreler, halkÕn gelir düzeyi, bu nevi çalÕúmalarda sigortalÕlar gerçek
rakamlarla bildirildi÷i için Denizli teúvikte ikinci bölgede kaldÕ. Di÷er pek çok bölge 1/3, 1/4 oranÕnda sigorta
bildirdi÷i için veya hiç bildirmedi÷i için çok daha fakir olarak gösterildi. DolayÕsÕyla teúviki uygulayanlar da
dediler ki Denizli’nin geliúmiúli÷i hayli yüksek. BÕrakalÕm da di÷er iller en azÕndan bir Denizli’ye yetiúsin. ùimdi
onun da çok etkisi var diye düúünüyorum. Yani yenilenemedi÷iniz zaman ya da teúvikin bir takÕm artÕlarÕnÕ
alamadÕ÷ÕnÕz zaman insanlar biraz daha yavaú adÕm atÕyorlar diye düúünüyorum.
Hocam havaalanÕ konusunda da evet 65-75 km kentimize, 45 dakikada gidilebiliyor ayrÕca o kadar sürprizli
bir havaalanÕ ki yazÕn ortasÕnda uça÷Õn iptal edildi÷i oluyor hava úartlarÕ muhalefeti nedeniyle. Ya da geçti÷imiz
günlerde pek çok yolcu Antalya’ya indi, oradan buraya geldi ve neredeyse otobüsle gelmeye eúde÷er bir zaman
kaybÕyla Antalya’dan geldiler. Yani Sarayköy çevresinde Denizli ile Nazilli arasÕndaki yolcu kesimine de hitap
edebilecek úekilde bir havaalanÕ o ovanÕn bütün üretti÷i organik meyve ve sebzeleri de yurtdÕúÕna
taúÕyabilecektir. Üstüne üstlük yolumuz øzmir’e do÷ru oldu÷u için kesinlikle uçak iptalinde øzmir’e varmasÕ çok
kolay. Ama burada önce 1 saat harcÕyorsunuz Denizli’ye geliyorsunuz, arkasÕndan øzmir’e do÷ru bir 2,5 saat
daha gidiyorsunuz. O bakÕmdan havaalanÕnÕn muhakkak ki ayrÕlmasÕ gerekli ve úu anda bizim havaalanÕmÕzda
THY dÕúÕnda herhangi bir uçak uçamÕyor. Uçak ücretleri çok pahalÕ. Baúka úirketler giremiyor yabancÕ pilot
çalÕútÕrdÕklarÕ için ve askeri havaalanÕ oldu÷u için maalesef. Pegasus veya Atlas’la ben çok konuútum, teúekkür
ederiz biz úu anda girmeyi düúünmüyoruz diyorlar. Bugün kaç tane arkadaúÕm özel arabalarla gitmek zorunda
kaldÕ, uçak yok. Yani business bile isteseniz uçak yok. ùimdi bunun olmamasÕ lazÕm. Denizli gibi bir kentte
günde 2 sefer yetiúmiyor, inanÕn Denizli 4-5 seferi karúÕlÕklÕ olarak kaldÕrabilecek durumda. ElazÕ÷’da var ve 5
sefer yapÕyorlar. Denizli niye bu kadar hakir görülüyor? Bunun böyle olmamasÕ gerekir diye düúünüyorum.
Teúekkür ederim.
Oturum BaúkanÕ - Prof. Dr. Fatma Do÷ruel: KonuúmacÕlarÕmÕza ve katkÕda bulunanlara çok çok
teúekkürler. DESøAD’a ve Pamukkale Üniversitesi’ne çok çok teúekkürler, hepiniz sa÷olun, hoúça kalÕn.
69
Bildiriler
TURKRES 2011
BÖLGESEL KALKINMADA KAMU SERMAYESø VE SOSYAL
ALTYAPI: TÜRKøYE ÜZERøNE BøR UYGULAMA*
Meneviú Uzbay Pirili
Ege Ünversitesi øktisat Bölümü
Aykut Lenger**
Ege Ünversitesi øktisat Bölümü
Özet
Bölgesel ekonomilerin geliúme deneyimlerinde devletin rolü, Keynesgil bakÕú açÕsÕnÕn ötesine geçmiú ve
1950’lerden baúlayarak geliúen kalkÕnma iktisadÕ, çeúitli okullarÕn etkisiyle evrilerek, kamu harcamalarÕnÕn
gerekip gerekmedi÷i de÷il; hangi alana yatÕrÕm yapÕlmasÕ gerekti÷i sorusu etrafÕnda tartÕúmalarÕ sürdürmüútür.
Yeni bölgesel kalkÕnma anlayÕúÕna göre, sosyal altyapÕyÕ ve insani sermayeyi geliútirecek yatÕrÕmlar, en az kamu
üretimi ve fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕ kadar önemlidir. AslÕnda, bu ikinci gruptaki yatÕrÕmlarÕn geliri arttÕrmada
etkili olabilmesi için, birinci gruptaki yatÕrÕmlarÕn yapÕlmÕú olmasÕ gereklidir. Bu çerçevede, bu çalÕúma,
Türkiye’de 1987-2001 döneminde, kamu sermaye stokunun illerin gelir düzeyi üzerindeki etkisini analiz
etmektedir. Buna göre, fiziki altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn, geliúmiú yörelerin insani geliúme hÕzÕ düúük olan illerinde
gelir üzerinde yüksek ve olumlu bir etkisi oldu÷u sonucuna ulaúÕlmÕútÕr. Sosyal altyapÕ yatÕrÕmlarÕ ise aynÕ
yörelerde yalnÕzca geliúme hÕzÕ yüksek olan illerde, geliúmekte olan yörelerde ise tüm illerde gelir üzerinde
olumlu etkiye sahiptir.
Anahtar Sözcükler: Kamu yatÕrÕmlarÕ, kamu sermaye stoku, bölgesel kalkÕnma, insani geliúme, sosyal
altyapÕ sermayesi
JEL KodlarÕ: H54, O18, R11.
Abstract
The role of state in regional economies went beyond the Keynesian perspective, and the development
economics, flourished starting from 1950’s, evolving by the influences of various schools, has kept discussing
around the question to which sectors should public investment be directed rather than the necessity of it.
According to the understanding of new regional development, the investments for developing social
infrastructure and human capital are important at least as those for public production and physical infrastructure.
In fact, the former group of investments is essential to benefit from the latter. This study analyzes the effects of
public capital on the income of provinces in Turkey for the 1987-2001 period. There is evidence in favor of high
and positive effects of public investment in physical infrastructure in developed provinces with lower human
development growth. Public investments in social infrastructure have positive effects in developing provinces.
Keywords: Public Investments, public capital stock, regional development, social overhead capital
JEL Codes: H54, O18, R11.
*
**
1. KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu birincilik ödülüne layÕk bulunmuútur.
Adres: Ege Üniversitesi øktisat Bölümü, 35040 Bornova øzmir, Fax: 232.3734194, email:[email protected]
73
TURKRES 2011
TÜRKøYE’DE BÖLGESEL KALKINMA VE BÜYÜMENøN MEKÂNSAL
EKONOMETRøK YÖNTEMLERLE MODELLENMESø*
Pelin Akçagün**
Özet
Bu çalÕúmanÕn amacÕ Türkiye’de iller arasÕ yakÕnsama iliúkisinin varlÕ÷ÕnÕ mekânsal ekonometrik yöntemler
kullanarak sorgulamaktÕr. Solow-Swan büyüme modeli kullanÕlarak ele alÕnacak olan beta-yakÕnsamasÕ zaman
içinde Türkiye’de kiúi baúÕna milli gelir göstergeleri açÕsÕndan bir yaklaúmanÕn, di÷er bir ifadeyle bölgesel
farklÕlÕklarÕn azalmasÕnÕn söz konusu olup olmadÕ÷ÕnÕ göstermektedir. Bu anlamda çalÕúmada baúta En Küçük
Kareler Yöntemiyle tahmin edilmiú olan mekânsal olmayan model, daha sonra Maksimum Olabilirlik yöntemi
ile tahmin edilmiú olan altÕ adet mekânsal ekonometrik model kullanÕlmÕútÕr. KarúÕlaútÕrÕlan tüm modeller
arasÕnda mekânsal Durbin modeli seçilmiú, katsayÕlarÕn anlamlÕ oldu÷u görülmüútür. Buna göre, bir ildeki kiúi
baúÕna GSYøH artÕúÕnÕn o ilin kendi baúlangÕç seviyesi GSYøH’sÕna ve komúu illerinin baúlangÕç seviyesi
GSYøH’sÕna ba÷lÕ oldu÷u söylenebilir. Model tahmin sonucunda negatif ve anlamlÕ çÕkan beta katsayÕsÕ iller
arasÕnda mekansallÕk etkisiyle açÕklanabilen bir yakÕnsama iliúkisi oldu÷unu göstermektedir. Görece daha yoksul
olan iller yÕllar içinde teknolojik ilerlemenin etkisiyle kiúi baúÕna milli gelir anlamÕnda di÷er illere yaklaúmÕútÕr;
ancak bu dinami÷in do÷rudan do÷ruya komúu illerden etkilendi÷i anlaúÕlmaktadÕr.
Anahtar Kelimeler: Bölgesel KalkÕnma, Mekânsal ekonometri, beta-yakÕnsamasÕ.
JEL Kodu: R 11, C 21, O 47
Abstract
This study aims to investigate the presence of convergence among the provinces of Turkey by utilizing
spatial econometric methods. The Solow-Swan growth model that explains the beta-convergence shows whether
GDP per capita in Turkey tends to converge, i.e. whether the provincial differences tend to dissolve. For that
purpose, starting with the non-spatial model estimated by Ordinary Least Squares method, six spatial
econometric models estimated by Maximum Likelihood are utilized in the study. The spatial Durbin model is
selected based on a comparison among all of the models and this model’s coefficients are observed to be
significant. This implies, an increase in GDP per capita in a particular province is explained by its own GDP per
capita as well as its neighbors’ GDP per capita at the initial year. The negative and significant beta parameter
implies that there exists convergence among the provinces, explained by the spatial effects. Relatively poorer
provinces tend to converge to the other provinces thanks to the technological development; yet this dynamic is
said to be directly affected by the neighboring regions.
Keywords: Regional Development, Spatial Econometrics, beta-convergence.
JEL Code: R 11, C 21, O 47
*
**
1. KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu üçüncülük ödülüne layÕk bulunmuútur.
Araú. Gör., Orta Do÷u Teknik Üniversitesi, øktisat Bölümü, A-211, Çankaya, Ankara. Tel: +9 0312 210 20 60.
e-posta: [email protected].
75
TURKRES 2011
TÜRKøYE’DE TARIM øSTøHDAMI VE BÖLGESEL FARKLILIKLAR*
Mehmet Can Aldan** ve Erol H. Çakmak***
Özet
øktisat yazÕnÕnda tarÕm iúkolu ile ilgili en çok kabul gören olgulardan biri iktisadi geliúmeye ba÷lÕ olarak
tarÕm istihdamÕnÕn mutlak ve oransal olarak azalaca÷Õ; di÷eri ise, geliúmekte olan ülkelerde, küçük ölçekli aile
iúletmelerinin tarÕmsal üretimdeki hakimiyetidir. Türkiye de bu iki olgu ile ilgili istisnai bir duruú
sergilememektedir. Ölçme sorunlarÕ bir kenara bÕrakÕldÕ÷Õnda, tarÕm sektörü 1988-2010 yÕllarÕ arasÕnda
barÕndÕrdÕ÷Õ istihdamÕn ve toplam istihdam içindeki payÕn yaklaúÕk %50’sini kaybetmiútir. Son istatistiklere
göre göre, tarÕm istihdamÕnÕn %97’si 1-9 kiúilik tarÕm iúletmelerinde çalÕúmakta, %90’Õ ise tarÕmsal üretim
süreçlerine kendi adÕna veya ücretsiz aile iúçisi olarak katÕlmaktadÕr.
Söz konusu iki olgu, tarÕm iúkolunun iúgücü piyasasÕ ile ilgili tartÕúmalardaki yerini do÷rudan
belirlemektedir. TarÕm istihdamÕndaki azalÕú e÷iliminin süreklili÷i, iúgücü piyasasÕ ile ilgili çalÕúmalarÕn
dikkatini tarÕmsal üretim süreçlerinden uzaklaútÕrmaktadÕr. Küçük ölçekli aile iúletmelerinin hakimiyeti ise
tarÕmsal üretim süreçlerine verilen desteklerin, tarÕm iúgücünün refahÕnÕ görece adil biçimde arttÕrdÕ÷ÕnÕn
varsayÕlmasÕna neden olmakta; olgu, iúgücü piyasasÕnÕn ilgisi dÕúÕnda bÕrakÕlmaktadÕr.
Türkiye’deki ulusal toplumsal bilim yazÕnÕnda tarÕm istihdamÕnÕ konu eden çalÕúmalarÕn, büyük ölçüde iki
tartÕúma ekseninde toplandÕ÷Õ ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. ølk tartÕúma ekseninde temel ilgi alanlarÕ iúgücü piyasasÕ
olan çalÕúmalar, ikincisinde ise neoliberal yapÕlanma süreçlerinin kÕrsallÕk üzerindeki etkilerini inceleyen
araútÕrmalar bulunmaktadÕr. SÕrasÕyla, ‘tarÕm istihdamÕndaki mutlak ve oransal düúüúün süreklili÷i’ ile
‘köylülü÷ün tasfiyesi’, söz konusu çalÕúmalarÕn temel söylemlerini oluúturmaktadÕr. Bu çalÕúma ise, TÜøK
tarafÕndan øBBS Düzey 1 bölgeleri için 2004-2010 arasÕndaki yÕllarÕ kapsayan dönem için üretilmiú olan
HanehalkÕ øúgücü Anketi sonuçlarÕnÕ inceleyerek, tarÕm istihdamÕna yönelik temel yaklaúÕmlarÕ tartÕúmayÕ
amaçlamaktadÕr.
Anahtar kelimeler: TarÕm iúgücü piyasalarÕ, bölgesel iktisadi etkinlik, iúgücü siyasalarÕ, kÕrsal dönüúüm
JEL Kod: J43, R11, R12
1. Giriú
YakÕn geçmiúte, gerek kamu kuruluúlarÕ, gerek meslek ve üretici örgütleri, gerekse akademi tarafÕndan katkÕ
sunulan yazÕnda, ‘tarÕm istihdamÕ’ olgusunun iki ayrÕ tartÕúma hattÕnda toplanabilecek çalÕúmalarda konu edildi÷i
ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. Bu hatlarÕn ilkinde ana ilgi alanÕ ‘iúgücü piyasasÕ’ olan çalÕúmalar bulunurken; di÷er
hattaki çalÕúmalar ise odaklarÕnÕ, neoliberal yapÕlanma süreçlerinin kÕrsallÕ÷a yönelik etkileri üzerine
kurgulamaktadÕrlar.
‘øktisadi geliúkinlik düzeyi ile tarÕm istihdamÕ arasÕndaki ters iliúki’ (Kuznets, 1986, Timmer, 1988)
úeklindeki geleneksel kabul, birinci hattaki çalÕúmalarÕn hareket noktasÕnÕ oluúturmaktadÕr. Buna göre di÷er
iúkollarÕndaki istihdam hacminin geniúlemesi, tarÕmsal mekanizasyon, liberalleúme ve çeúitli di÷er etmenlere
ba÷lÕ olarak, tarÕm istihdamÕnÕn mutlak ve oransal düúüúü ‘ola÷an’ bir geliúmedir. TarÕm istihdamÕndaki düúüúün
‘ola÷an’ nitelendirilmesine ba÷lÕ olarak da, bu hattaki çalÕúmalarÕn ilgisi tarÕmsal üretim süreçlerinden
uzaklaúmaktadÕr. Temel odaklarÕ iúgücü piyasasÕ olan çalÕúmalar, tarÕm istihdamÕna yönelik ana ilgilerini,
‘tarÕmdan çözülen iúgücü’ temelinde úekillendirmektedirler (Koçak, 2007, TunalÕ, 2010). Benzeri yaklaúÕmlarÕn
kamu kurumlarÕnca üretilen metinlere altlÕk teúkil edildi÷i gözlenmekte; söz konusu yaklaúÕmlar do÷rultusunda,
*
1. KalkÕnmada Bölgesel Dinamikler Sempozyumu ikincilik ödülüne layÕk bulunmuútur.
Proje AraútÕrma AsistanÕ, ODTÜ, øktisat Bölümü, [email protected].
***
Ö÷retim üyesi, ODTÜ, øktisat Bölümü, [email protected].
**
77
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
tarÕmdan çözülen iúgücünün di÷er iúkollarÕnda istihdam edilebilirli÷inin, belirli siyasa metinlerindeki ana vurgu
haline geldi÷i ile karúÕlaúÕlmaktadÕr (DPT-OøK 590, 2001, TarÕm ve Köy øúleri BakanlÕ÷Õ, 2011).
Di÷er hattaki çalÕúmalar ise ana ilgilerini tarÕm istihdamÕnÕn içsel dinamiklerinden çok, ‘köylülük’ üzerine
göstermektedirler. ‘Köylünün küresel sermayenin farklÕ kesimlerince sömürülen tek bir sÕnÕf oldu÷u’
(McMicheal, 2006) úeklinde özetlenebilecek önermenin ÕúÕ÷Õndaki çalÕúmalar, söz konusu önermeyi çeúitli
düzenleme gündemlerindeki geliúmeler ile desteklemeye çalÕúmaktadÕrlar. Bu do÷rultuda, siyasa aktarÕmÕ
(GünaydÕn, 2010), dÕú ticaret rejimindeki de÷iúimler (Olhan ve ArÕsoy, 2007) ya da girdi piyasasÕndaki
düzenlemeler (Özkaya, 2007, Karasaban, 2010) gibi etmenler normatif olarak incelenmekte ve aralarÕnda
herhangi bir ayrÕma gidilmeyen üreticilerin süreçte karúÕlaútÕklarÕ sorunlar üzerine dikkat çekilmektedir. Buna
göre, söz konusu etmenlere ve sorunlara ba÷lÕ olarak yerli üretici süreçten dÕúlanmakta ve köylülük tasfiye
edilmektedir. Söz konusu çalÕúmalar, tarÕm istihdamÕnda yaúanan hÕzlÕ çözülüúü bunun bir kanÕtÕ olarak
sunmaktadÕrlar. Bu çalÕúmalarda dikkat çekici nokta, tarÕmsal üretim süreçlerine dahil olan ya da bu süreçlerden
dÕúlanan iúgücünü ‘köylülük’ temelinde homojen bir grup olarak kavranmasÕ, çözümlemelerde herhangi bir
sÕnÕfsal ayrÕm gözetilmemesidir.
Türkiye iúgücü piyasalarÕnda tarÕm iúkolunun 2000-2007 arasÕnda gösterdi÷i geliúme, iki tartÕúma hattÕndaki
çalÕúmalarÕn da temel savlarÕnÕ destekler bir çerçeve sundu (ùekil 1). HanehalkÕ øúgücü Anketi (HøA) verilerine
göre tarÕm istihdamÕ 2000 ve 2007 yÕllarÕnda 1.976.000 kiúi azalÕrken, toplam istihdam içindeki oranÕ da
%34,46’dan %22,47’ye düútü. ølkkaracan ve TunalÕ’nÕn (2010:106) hesaplamalarÕna göre, tarÕm istihdamÕndaki
çözülüú e÷ilimi 1950-1990 arasÕndaki dönemdeki seyrini sürdürseydi, tarÕm iúkolunun toplam istihdam içindeki
oranÕ 2010 yÕlÕnda %35 olacaktÕ. Ancak söz konusu orana henüz 2000 yÕlÕnda ulaúÕlmÕútÕ.
ùekil 1. Toplam østihdam ve TarÕm østihdamÕ, 2000-2010
Kaynak: TÜøK, 2011(a).
TarÕm istihdamÕ konusundaki beklenmedik geliúmeler ise 2008 yÕlÕnda baúladÕ. 2000 yÕlÕndan itibaren
düzenli bir düúüú seyri gösteren tarÕm istihdamÕ, söz konusu senede 150.000 kiúilik bir istihdam artÕúÕ üretti. Söz
konusu e÷ilim 2009 ve 2010 yÕllarÕnda da sürdü; tarÕm istihdamÕ bu senelerde sÕrasÕyla 238.000 ve 528.000 kiúi
arttÕ. Ancak söz konusu geliúmeler iki tartÕúma hattÕnda da yer alan çalÕúmalarÕn genel yaklaúÕmlarÕnda bir
de÷iúme yaúanmasÕna neden olmadÕ. ølgi çekici olan, gerek temel ilgi alanlarÕ iúgücü piyasasÕ olan çalÕúmalar,
gerekse di÷er hatta yer alan çalÕúmalarda geliútirilen yaklaúÕmlardan fazlaca yararlanan üretici örgütleri, tarÕm
istihdamÕndaki artÕúÕ, ortak bir biçimde, ‘küresel kriz’ temasÕ ile açÕklama yoluna gittiler. Bu do÷rultuda, küresel
krizin di÷er iúkollarÕnda mevcut iúleri ve iú olanaklarÕnÕ olumsuz etkilemesine, buna ba÷lÕ olarak da tarÕmsal
üretim süreçlerine ‘ola÷an dÕúÕ’ bir dönüúe iúaret edildi (Gürsel vd., 2010). TZOB da hizmet iúkolundaki istihdam
78
TURKRES 2011
olanaklarÕndan dÕúlananlarÕn tarÕma sÕ÷ÕndÕ÷ÕnÕ belirtmekte, tarÕmÕn ‘sigorta’ iúlevine vurgu yapmÕútÕr (TZOB,
2010).
Bu çalÕúma, söz konusu çalÕúmalarÕn ya da açÕklamalarÕn temel yaklaúÕmlarÕndaki ortak varsayÕmlara dikkat
çekmek istemektedir. Birkaç istisna haricinde, her iki gruptaki çalÕúmalar da, gerek ülkenin farklÕ alanlarÕndaki
tarÕmsal üretim süreçlerini, gerekse bu süreçlere dahil olan ya da dÕúlanan iúgücünü bir bütün olarak
kavramaktadÕr. Buna göre çeúitli yapÕsal siyasalar ya da makro iktisadi geliúmeler ülkedeki tarÕm iúkolunu benzer
úekilde etkilemekte, ülkenin her co÷rafyasÕnda tarÕmsal üretim süreçlerine dahil olma ya da olmama kararÕ bu
geliúmelere göre verilmektedir.
Ancak, Tablo 1’de yer alan geliúmeler söz konusu varsayÕmÕn sa÷lÕklÕlÕ÷Õ hakkÕnda úüphe uyandÕrmaktadÕr.
2007 ile 2010 yÕllarÕ arasÕnda, tarÕm iúkolu toplamda 916.000 kiúilik ‘yeni’ istihdam yaratmÕútÕr. Ancak istihdam
artÕúÕ bölgesel temelde incelendi÷inde, toplam istihdam artÕúÕnÕn %27,64’ünün, Akdeniz Bölgesi’nde (øBBS,
Düzey1 kodu TR6) etkinlik gösteren iúletmeler aracÕlÕ÷Õ ile tarÕmsal üretim süreçlerine dahil oldu÷u
gözlenmektedir. Ancak daha ilgi çekici olan nokta, söz konusu artÕúÕn TR6 bölgesinde 2004 yÕlÕndan beri düzenli
bir e÷ilim oldu÷udur. 2005 yÕlÕ göz ardÕ edildi÷inde, TR6 bölgesinde tarÕm iúkolunun istihdam etti÷i iúgücü her
sene artmaktadÕr. Söz konusu dönemde, tarÕm dÕúÕ istihdamÕn da genelde artÕú göstermesi, farklÕ bir tablo ile
karúÕlaúÕldÕ÷Õ anlamÕna gelmektedir.
Tablo 1. Düzey 1 Bölgeleri øtibariyle TarÕm østihdamÕ, 2004-2010 (Bin kiúi)
YIL
TR2
TR3
TR4
TR5
TR6
TR7
TR8
TR9
TRA
TRB
TRC3
2004
434
992
311
261
635
410
738
680
467
318
451
5.713
2005
384
836
277
206
625
369
723
621
432
330
336
5.154
2006
373
776
276
203
695
302
743
552
347
372
255
4.908
2007
376
691
308
229
740
304
740
510
327
339
291
4.867
2008
321
642
317
269
776
261
819
547
396
262
393
5.017
2009
349
710
327
265
846
296
837
587
383
300
342
5.255
2010
354
868
335
318
984
364
720
567
377
468
412
5.783
27
89
244
60
-20
57
50
129
121
916
24
57
349
-46
-18
-113
-90
150
-39
70
2007-2010
-22
177
DEöøùøM
2004-2010
-80
-124
DEöøùøM
Kaynak: TÜIK; 2011(a).
TR
YukarÕda çok kÕsa ve kaba biçimde betimlenen görünüme ba÷lÕ olarak, TR6 bölgesindeki tarÕmsal üretim ve
tarÕm istihdamÕ örüntüleri, bu çalÕúmanÕn ana ilgi oda÷ÕnÕ oluúturmaktadÕr. Bu do÷rultuda çalÕúma, HøA bölgesel
düzey verilerinin mevcut bulundu÷u yÕllara ba÷lÕ olarak, incelemesini 2004 yÕlÕndan baúlatmÕútÕr. ÇalÕúma söz
konusu örüntülere ba÷lÕ olarak, iúgücü siyasalarÕnÕ etkileyen ‘tarÕm istihdamÕnda mutlak düúüú’ söylemi ile
tarÕmsal üretime dahil olan iúgücünü ‘köylülük’ temelinde tek bir sÕnÕf olarak tanÕmlayan çalÕúmalarÕn yeterlili÷i
ile ilgili sorular sormayÕ amaçlamaktadÕr.
2. TarÕmsal Üretim ve TarÕm østihdamÕ ile ilgili Türkiye ve Akdeniz Örüntüleri
Bu bölüm öncelikle, tarÕmsal üretim ile ilgili çeúitli baúlÕklarda Akdeniz bölgesi ile Türkiye’nin geri
kalanÕnÕn gösterdi÷i genel davranÕúlarÕ karúÕlaútÕrmayÕ amaçlamaktadÕr. Bu do÷rultuda TÜøK veri tabanÕndan,
HøA bölgesel düzey verilerinin mevcut bulundu÷u döneme ba÷lÕ olarak, 2004 ve 2009 yÕllarÕnÕ kapsayan dönem
için temin edilen verilerden çeúitli tablolar ve úekiller üretilmiútir. Söz konusu tablolarda, TR(GK)’ye ait
satÕrlarda yer alan veriler, ilgili baúlÕktaki Türkiye verisinden TR6 verisinin çÕkartÕlmasÕyla elde edilmiú; bir
79
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
baúka deyiúle, Türkiye’nin geri kalanÕ tek bir bölge olarak kabul edilmiútir.1 Bu verilerin paylaúÕlmasÕnÕn sebebi,
herhangi bir model kurgulamaktan çok, iki bölgenin tarÕmsal üretim süreçlerinin farklÕlÕ÷Õna dair sorular
sorulabilmesine olanak tanÕmaktÕr. Bu amaçla iki bölgenin tarÕmsal alan kullanÕm örüntüleri, bitkisel ve
hayvansal üretim e÷ilimleri, tarÕmsal katma de÷erleri ve tarÕm dÕú ticaretlerindeki geliúmeler karúÕlaútÕrÕlacaktÕr.
Ek Tablo 1, TR6 ve TR(GK) özelinde tarÕmsal toprak kullanÕm örüntülerine dair veriler içermektedir. Söz
konusu baúlÕkla ilgili çeúitli durumlarda, her iki bölge benzer ve farklÕ davranÕú e÷ilimleri göstermektedirler. Her
iki bölgede de, toplam tarÕm alanÕ düzenli olarak azalmaktadÕr. TarÕm alanlarÕnÕn bileúenleri incelendi÷inde, her
iki bölgede de ekilen tarla alanÕnÕn azaldÕ÷Õ görülmektedir. TR(GK) bölgesinde meyve bahçeleri dalgalÕ bir seyir
izlemekte, TR6 bölgesinde ise düzenli olarak artmaktadÕr. Buna karúÕn, TR(GK) bölgesinde sebze ekimi yapÕlan
alanlarda da düzenli bir azalÕú göze çarparken, TR6 bölgesinde söz konusu alanlar hÕzla artmaktadÕr. Her iki
bölgede de nadas bÕrakÕlan tarÕm topra÷Õ yüzölçümünde düúüú gözlemlenmektedir; ancak, 2009 yÕlÕ için TR(GK)
bölgesinde nadas alanÕ toplam tarÕm alanÕnÕn %19,17’sini oluútururken, söz konusu de÷er TR6 bölgesi için
%5,34’tür. Nadas alanÕ ile beraber, sebze ekimi yapÕlan alanlarÕn toplam tarÕm alanÕ içerisindeki a÷ÕrlÕ÷Õ, iki
bölgenin farklÕlÕk gösterdi÷i baúka bir noktadÕr; sebze ekimi yapÕlan alanlar, TR(GK) bölgesi tarÕm topra÷ÕnÕn
%2,64’ünü, TR6 bölgesinin ise %6,76’sÕnÕ oluúturmaktadÕr. Her iki bölgenin tarla alanlarÕ ve meyve alanlarÕnÕn
toplam içindeki a÷ÕrlÕklarÕ birbirine yakÕndÕr. ùekil 2, ilgili baúlÕ÷Õn 2009 yÕlÕndaki görünümünü sunmaktadÕr.
ùekil 2. TR(GK) ve TR 6 Çeúitli KullanÕmlarÕn Toplam TarÕm AlanÕ øçerisindeki OranÕ, 2009 (%)
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
Her iki bölgenin tarÕm alanÕ kullanÕmÕ ile davranÕú örüntüleri arasÕndaki en ciddi fark, farklÕ kullanÕm
alanlarÕndaki geliúme hÕzlarÕndan kaynaklanmaktadÕr. 2004=100 úeklinde yapÕlan endeks hesaplamalarÕnda, tarla
alanÕnÕn benzer bir hÕzla azaldÕ÷Õ ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. Buna karúÕn, TR(GK) bölgesinde nadas bÕrakÕlan alan,
TR6 bölgesine kÕyasla daha yavaú azalmaktadÕr. En büyük fark ise meyve alanlarÕndan kaynaklanmaktadÕr;
TR(GK) bölgesinin 2004 yÕlÕ için 100 olan endeks de÷eri 2009 yÕlÕnda 103’e, TR6 bölgesinde ise 133’e
yükselmiútir (Ek Tablo1).
Ek Tablo 2’de ise tarÕmsal üretime konu alanlarla ilgili baúka bir farklÕlÕ÷a iúaret etmektedir. ÖrtüaltÕ üretim
alanlarÕnÕn yer aldÕ÷Õ bu tablo, tüm Türkiye’de gerçekleútirilen örtüaltÕ üretiminin tamamÕna yakÕnÕnÕn TR6
bölgesinde yer alan iúletmelerde yapÕldÕ÷ÕnÕ göstermektedir. Buna göre, TR6 bölgesindeki tarÕmsal iúletmelerin
etkinlik gösterdi÷i örtüaltÕ üretim alanÕ, ülkedeki toplam alanÕn %84,94’üne karúÕlÕk gelmektedir. Söz konusu
durumun 2009 yÕlÕndaki durumu için ùekil 3’ün incelenmesi olanaklÕdÕr.
1
BoyutlarÕ nedeni ile, tarÕmsal üretim ile ilgili bütüncül verilere çalÕúmanÕn sonunda yer verilmiútir. Ancak çalÕúma
boyunca ulaúÕlan çeúitli gözlemlerin ifadesinin kolaylaúmasÕ amacÕ ile, çalÕúma boyunca bazÕ görseller paylaúÕlmÕútÕr.
80
TURKRES 2011
ùekil 3. TR(GK) ve TR6 ÖrtüaltÕ Üretim AlanlarÕ, 2009 (Bin dekar)
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
øki bölge, bitkisel üretim baúlÕ÷Õndaki verilerde oldukça farklÕ örüntüler sergilemektedir. Ek Tablo 3, bitkisel
üretim ile ilgili verileri içermektedir. 2009 yÕlÕ için TR(GK) bölgesinde toplam tarÕmsal üretimin %70,78’ini
tarla, %11,27’sini meyve, %17,95’ini ise sebze üretimi oluúturmaktadÕr. Buna karúÕn TR6 bölgesinde toplam
tarÕmsal üretim içerisinde tarla ürünlerinin oranÕ %35,05, meyvelerin oranÕ % 27,72, sebzelerin oranÕ ise
%37,22’dir. Meyve üretimindeki verimlilik farkÕ ayrÕca göze çarpmaktadÕr. 2009 yÕlÕ için TR(GK) bölgesinde 1
dekar meyve alanÕna 0,46 ton ürün düúmektedir; TR6 bölgesinde ise, meyve alanlarÕnÕn verimlili÷i dekar baúÕna
1,49 tondur. ùekil 4, 2009 yÕlÕ için farklÕ ürün gruplarÕnÕn toplam tarÕmsal üretim içindeki a÷ÕrlÕ÷ÕnÕ sunmaktadÕr.
ùekil 4. TR(GK) ve TR6 FarklÕ Ürün GruplarÕnÕn Toplam TarÕmsal Üretim øçindeki OranÕ, 2009 (%)
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
Ek Tablo 4 küçükbaú, Ek Tablo 5 ise büyükbaú hayvansal üretime iliúkin verileri içermektedir. Küçükbaú
hayvancÕlÕk baúlÕ÷Õnda, iki bölgenin de benzer e÷ilimler içinde oldu÷u gözükmektedir. Gerek TR(GK), gerek
TR6 bölgesinde küçükbaú hayvan varlÕ÷Õ düzenli olarak azalmaktadÕr. Süt üretimi de düzenli bir úekilde her iki
bölgede düúmekte iken; et üretimi 2007 yÕlÕnda tepe yapmÕú, daha sonra düúüúe geçmiútir. øki bölgenin gösterdi÷i
benzer e÷ilimlere karúÕn, TR6 bölgesinde küçükbaú süt ve et verimlili÷inin daha yüksek oldu÷u gözlenmektedir.
Büyükbaú hayvan varlÕ÷Õ iki bölgenin farklÕ e÷ilim gösterdi÷i baúka bir baúlÕktÕr; TR(GK) bölgesinde büyükbaú
hayvan varlÕ÷Õnda azalma gözlenirken, TR6 bölgesinde 2008 yÕlÕ göz ardÕ edildi÷inde düzenli bir artÕú ile
karúÕlaúÕlmaktadÕr. øki bölge de büyükbaú süt üretimi artarken, büyükbaú et üretimi, küçükbaú et üretimi ile aynÕ
81
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
e÷ilimi göstermektedir. Büyükbaú et ve süt üretimindeki verimlilik iki bölgede de birbirine yakÕndÕr. ùekil 5 iki
bölgenin farklÕ örüntüler gösterdi÷i büyükbaú hayvan varlÕ÷ÕnÕn 2004-2009 dönemi görünümünü paylaúmaktadÕr.
ùekil 5. TR(GK) ve TR6 Büyükbaú Hayvan VarlÕ÷Õ (2009) [Bin hayvan]
Kaynak: TÜIK, 2010(b).
TÜøK tarafÕndan 2004-2008 yÕllarÕ için yayÕmlanan Bölgesel Gayri Safi Katma De÷er tablolarÕ ise iki bölge
arasÕndaki yapÕsal bir farka iúaret etmektedir (Ek Tablo 6). Her iki bölgede de tarÕm iúkolunca üretilen katma
de÷er toplam içindeki a÷ÕrlÕnÕn azalmasÕna karúÕn, iúkolunun bölgesel iktisattaki yeri farklÕlÕk arz etmektedir.
2008 yÕlÕ için TR(GK) bölgesinde tarÕm iúkolunun toplam katma de÷er içindeki oranÕ %7,69’dur; söz konusu
oran TR6 bölgesi içinse %15,07 olarak hesaplanmaktadÕr. AyrÕca, TR6 bölgesindeki iktisadi iúletmelerin,
TR(GK) bölgesindekilerin %22’si kadar tarÕmsal katma de÷er yaratmalarÕ da dikkat çekicidir.
TarÕm dÕú ticareti iki bölgenin yapÕsal farklÕlÕklarÕna dikkat çeken baúka bir baúlÕktÕr (Ek Tablo 7). Buna
göre TR(GK) bölgesi 2005 ve 2006 yÕllarÕ hariç, iúlenmemiú tarÕmsal ürünlerde net ithalatçÕ durumundadÕr. TR 6
bölgesi ise 2004-2010 yÕllarÕnÕ kapsayan dönemde söz konusu baúlÕkta net ihracatçÕ konumundadÕr. DÕú ticaret
de÷erlerinin alt bileúenleri incelendi÷inde, ço÷u ürün kaleminin benzer e÷ilimler içinde oldu÷u ile
karúÕlaúÕlmaktadÕr. Aradaki fark büyük ölçüde, ‘sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri’ ile ‘meyveler, sert
kabuklular, içecek ve baharat bitkileri’ kalemlerinden kaynaklanmaktadÕr. Söz konusu iki kalem TR6 bölgesinin
2010 yÕlÕ ihracatÕnÕn %84,82’sini oluúturmaktadÕr. AyrÕca TR6 bölgesinin söz konusu iki kalemdeki ihracatÕ,
TR(GK) bölgesinin yine aynÕ kalem için hesaplanan toplam ihracatÕnÕn %74,08’ine karúÕlÕk gelmektedir. ùekil 6,
2004-2010 yÕllarÕ arasÕndaki dönemde, iki bölgenin toplam tarÕmsal ihracat ve ithalat de÷erlerini
görselleútirmektedir.
82
TURKRES 2011
ùekil 6. TR(GK) ve TR6 TarÕm ve OrmancÕlÕk øhracat ve øthalat De÷erleri, 2004-2010 (Milyon $)
Kaynak: TÜIK, 2011(b).
Gelinen aúamada iki ayrÕ bölge kabul edilen Akdeniz bölgesi ise Türkiye’nin geri kalanÕnÕn, tarÕmsal üretim
baúlÕ÷Õ altÕnda farklÕ örüntüler sergiledi÷i ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. Bu farklÕlÕklar tekrar tanÕmlanÕrsa;
-
TR 6 bölgesinde nadas alanÕ toplam tarÕmsal alanÕn %5’i civarÕndadÕr; Türkiye’nin geri kalanÕ ise
söz konusu oran %19,17 olarak hesaplanmaktadÕr,
TR6 bölgesinde sebze bahçelerinin toplam alan içerisindeki a÷ÕrlÕ÷Õ TR(GK) bölgesinin üç katÕna
yakÕndÕr,
TR6 bölgesinde, TR(GK) bölgesine kÕyasla çok daha hÕzlÕ bir meyve alanÕ üretimi ile
karúÕlaúÕlmaktadÕr,
Ülkedeki toplam örtüaltÕ üretimin tamamÕna yakÕn TR6 bölgesindeki tarÕmsal iúletmelere ait
alanlarda gerçekleútirilmektedir,
TR(GK) bölgesindeki tarÕmsal üretimin ezici ço÷unlu÷unu tarla ürünleri oluútururken, TR6
bölgesinde üç ürün grubu birbirine yakÕn a÷ÕrlÕklara sahiptir,
TR6 bölgesinde, TR(GK)’nin aksine, büyükbaú hayvan varlÕ÷Õnda düzenli bir artÕú gözlenmektedir,
TR6 bölgesinde tarÕm iúkolunun toplam katma de÷er içindeki oranÕ daha fazladÕr,
TR6 bölgesi, iúlenmemiú tarÕm ürünlerinde net ihracatçÕ durumundadÕr ve toplam ihracatÕnÕn
%85’ini meyve ve sebze ihracatÕ oluúturmaktadÕr. Buna ek olarak, 2010 yÕlÕnda Akdeniz
bölgesindeki iktisadi iúletmeler, Türkiye’nin geri kalanÕnda etkinlik gösteren iúletmelerin %74’ü
kadar meyve ve sebze ihracatÕ yapmÕúlardÕr.
østatistiki bir model içine koyulmadÕ÷Õ sürece, yukarÕdaki bulgulardan çok net iktisadi yargÕlara ulaúÕlmasÕ
kuúkusuz ki çok olanaklÕ de÷ildir. Ama bu bulgular, baúka bir soruyu akla getirmektedir. TarÕmsal üretim
örüntüleri arasÕnda ciddi farklÕlÕk gösteren iki bölgenin, makro iktisadi siyasalardan ve/veya baúka iúkollarÕndaki
ve piyasalardaki geliúmelerden tamamen aynÕ ya da benzer úekilde etkilenmesi olasÕ mÕdÕr? Bu ve benzeri
sorular, baúka bir soruyu akla getirmektedir; üretim örüntülerinin bu kadar farklÕ olan bölgelerin tarÕm istihdamÕ
baúlÕ÷Õnda benzer e÷ilim gösterme olasÕlÕ÷Õ nedir?
AslÕnda son sorunun cevabÕ, çalÕúmanÕn ‘Giriú’ bölümünde verilmiúti. ùekil 7 ise yargÕnÕn görselleútirilmesi
adÕna paylaúÕlmÕútÕr. ÇalÕúmanÕn geri kalanÕnda ise tarÕm istihdamÕnÕn alt bileúenlerine dair verilerin yer aldÕ÷Õ
tablolar sunulmaktadÕr. Bu tablolarda yer alan verilere ba÷lÕ olarak, tarÕm istihdamÕnÕn genel niteliklerine dair
yine TR(GK) ve TR6 özeli için bazÕ yargÕlara ulaúÕlmaya çalÕúÕlacaktÕr. Bu çabaya ba÷lÕ olarak, iki bölge
arasÕnda tarÕm-tarÕm dÕúÕ istihdam e÷ilimleri, tarÕm istihdamÕnÕn iúteki durumu, meslek grubu, iúyeri büyüklü÷ü
ile iúsiz ve iúgücüne dahil olmayan nüfus arasÕnda en son tarÕm iúkolunda çalÕúanlarÕn a÷ÕrlÕ÷Õ karúÕlaútÕrÕlacaktÕr.
83
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
ùekil 7. TR(GK) ve TR6 TarÕm østihdamÕ , 2004-2010 (Bin kiúi)
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
Daha önce de de÷inildi÷i gibi, tarÕm istihdamÕndaki son dönem artÕú büyük ölçüde ‘küresel kriz’ temasÕ
ekseninde açÕklanmaktadÕr. Gerçekten krizin etkilerinin hissedildi÷i 2009 yÕlÕnda, her iki bölgede de tarÕm dÕúÕ
istihdamÕn önceki yÕla göre geriledi÷i gözlemlenmektedir. Buna ek olarak var olan kriz bir yandan da yeni iú
olanaklarÕnÕn yaratÕlmasÕna engel olmuútur. Bu genel geçer yargÕlar TR(GK) bölgesi için do÷ru kabul edilse
dahi, TR6 bölgesinde farklÕ bir durum ile karúÕlaúÕlmaktadÕr. TR6 bölgesinde tarÕm istihdamÕ 2004 yÕlÕndan beri
düzenli bir artÕú içerisindedir; 2004=100 kabul edilerek hesaplanan endeks de÷eri 2010 yÕlÕnda TR(GK) bölgesi
için 92,52, TR6 bölgesi için 155,21’dir. Böyle bir artÕúÕn sadece ‘tarÕma sÕ÷Õnma’ söylemi ile açÕklanmasÕ çok
olanaklÕ gözükmemektedir.
Tablo 2. TR(GK) ve TR6 TarÕm - TarÕm dÕúÕ østihdam, 2004-2010 (Bin kiúi) (2004=100)
YÕl
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TarÕm dÕúÕ
Bin
Endeks
kiúi
12.289 100,00
13.128 106,83
13.652 111,09
13.960 113,60
14.287 116,26
14.159 115,22
14.892 121,18
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
1.630
1.784
1.864
1.911
1.891
1.864
2.020
100,00
109,45
114,36
117,24
116,01
114,36
123,93
Bin
kiúi
5.079
4.529
4.212
4.126
4.242
4.408
4.699
634
625
696
740
775
846
984
TarÕm
Endeks
100,00
89,17
82,93
81,24
83,52
86,79
92,52
Bin
kiúi
17.368
17.657
17.863
18.087
18.527
18.567
19.591
100,00
98,58
109,78
116,72
122,24
133,44
155,21
2.264
2.409
2.560
2.651
2.666
2.710
3.004
Toplam
Endeks
100,00
101,66
102,85
104,14
106,67
106,90
112,80
100,00
106,40
113,07
117,09
117,76
119,70
132,69
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
Tablo 3’te TR(GK) ve TR6 bölgelerindeki tarÕmsal iúletmelerde istihdam edilen iúgücünün iúteki durumu
sunulmaktadÕr. øki bölge karúÕlaútÕrmasÕnda ilk göze çarpan durum, tarÕmsal üretim süreçlerine ücretli iúçi olarak
katÕlan iúgücü ile ilgilidir. TR(GK) bölgesinde ücretli iúçilerin tarÕm istihdamÕ içindeki sayÕlarÕ dalgalÕ bir seyir
84
TURKRES 2011
izlerken, TR6 bölgesinde ücretli iúçilerin sayÕsÕ düzenli olarak artmaktadÕr. Nitekim söz konu baúlÕk ile ilgili
hesaplanan endeks de÷eri TR6 bölgesi için 179,59’dur.Bu de÷erden yola çÕkarak, TR6 bölgesinde yaúanan hÕzlÕ
iúçileúme sürecine dikkat çekilebilir. Bir baúka dikkat çekici nokta ise, ücretli iúçilere dair dikey bir gözlem
sonucu ortaya çÕkmaktadÕr. Akdeniz bölgesindeki tarÕmsal iúletmelerde istihdam edilen ücretli tarÕm iúçilerin,
tüm ülkedeki ücretli tarÕm iúçilerinin %33,40’ÕnÕ oluúturmaktadÕrlar.
Tablo 3. TR(GK) ve TR6 TarÕm østihdamÕ - øúteki Durum, 2004-2010 (Bin kiúi) (2004=100)
YÕl
100,00
108,55
101,97
94,74
99,67
99,34
115,46
øúveren/Kendi
hesabÕna
Bin
Endeks
kiúi
2.147 100,00
2.062 96,04
1.961 91,34
1.943 90,50
1.975 91,99
2.020 94,08
2.103 97,95
100,00
97,96
119,39
116,33
132,65
167,35
179,59
298
309
314
331
341
353
410
Ücretli
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
Bin
kiúi
304
330
310
288
303
302
351
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
98
96
117
114
130
164
176
Endeks
100,00
103,69
105,37
111,07
114,43
118,46
137,58
Ücretsiz aile iúçisi
Bin
kiúi
2.631
2.137
1.941
1.896
1.961
2.086
2.245
Endeks
100,00
81,22
73,77
72,06
74,53
79,29
85,33
237
220
263
294
305
330
398
100,00
92,83
110,97
124,05
128,69
139,24
167,93
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
Tablo 4’te yer alan veriler, bir yanda farklÕ bir iúçileúme sürecine gönderme yapmakta, bir yanda da tarÕmsal
üretim süreçlerine dair genel bir yargÕya ulaúÕlmasÕnÕ sa÷lamaktadÕr. Tablo 4’te, tarÕm istihdamÕnÕn ISCO 88
sÕnÕflamasÕna göre tanÕmlanan meslek gruplarÕna dair veriler sunulmaktadÕr. Niteliksiz tarÕm iúçilerinin, toplam
tarÕm istihdamÕ içerisinde oranÕ, 2010 yÕlÕnda, TR(GK) bölgesi için %12,11, TR6 bölgesi içinse %37,09 olarak
hesaplanmaktadÕr. ILO tarafÕndan geliútirilen ISCO 88’de, nitelikli ve niteliksiz tarÕm iúçilerinin arasÕndaki temel
farkÕn, karar verme süreçlerine müdahil olma ya da olamama durumlarÕndan kaynaklandÕ÷Õ görülmektedir. Her
iki gruptaki çalÕúanlardan da, topra÷Õn hazÕrlanmasÕ, ekim, sulama, gübreleme, hasat gibi süreçlere iúgücü olarak
katÕlmasÕ beklenmektedir; ancak, ekim zamanÕ, ürünlerin pazarlanaca÷Õ yer ve kiúiler, kullanÕlacak gübrenin
çeúidi gibi temel üretim ve üretim sonrasÕ kararlarÕ verenler, ‘nitelikli tarÕm iúçisi’ olarak tanÕmlanmaktadÕrlar.
Bir baúka deyiúle, niteliksiz tarÕm iúçileri, tarÕmsal üretim sürecine sadece emekleriyle katÕlmaktadÕrlar. Gerek
TR(GK), gerekse TR6 bölgesinde, niteliksiz tarÕm iúçilerinin sayÕsÕ, ücretli iúçilerden fazladÕr. Bu noktadan yola
çÕkarak, ücretsiz aile iúçilerinin bir kÕsmÕnÕn da, sürece sadece iúgücü olarak katÕldÕ÷ÕnÕn belirlenmesi olanaklÕdÕr.
Ancak söz konusu meslek grubunun a÷ÕrlÕ÷ÕnÕn TR6 bölgesinde çok daha baskÕn olmasÕ, hÕzlÕ iúçileúme sürecine
dolaylÕ bir gönderimde bulunmaktadÕr.
Tablo 4’te yer alan verilere göre, 2010 yÕlÕ boyunca Türkiye’de toplam 13.000 kiúi tarÕmsal üretim
süreçlerine ‘makine operatörü’ olarak katÕlmÕútÕr. Söz konusu meslek grubundan 4.000 kiúi, bir baúka deyiúle
meslek grubunun %33,33’ü TR6 bölgesindeki tarÕmsal iúletmeler aracÕlÕ÷Õyla sürece dahil olmuúlardÕr. Bu
durumun, tarÕmsal ve hayvansal üretim süreçlerinde kullanÕlan tarÕm makinelerinin niteli÷ine bir gönderimde
bulunmasÕ olasÕdÕr. Türkiye tarÕmÕnda yaúanan hÕzlÕ makineleúmeye karúÕ, operatörlerin TR6 bölgesinde
gösterdi÷i yo÷unlaúma, yüksek iúgücü niteli÷i isteyen makinelerin de bölgede yo÷unlaútÕ÷ÕnÕ göstermektedir.
85
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
Tablo 4. TR(GK) ve TR6 TarÕm østihdamÕ - Meslek Grubu, 2004-2009 (Bin kiúi) (2004=100)
YÕl
Nitelik gerektirmeyen iúlerde
çalÕúanlar
Bin kiúi
Endeks
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
587
463
528
500
569
567
616
100,00
78,88
89,95
85,18
96,93
96,59
104,94
Nitelikli tarÕm
iúçileri
Bin
Endeks
kiúi
4.462 100,00
4.019 90,07
3.648 81,76
3.602 80,73
3.634 81,44
3.813 85,45
4.049 90,74
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
150
164
230
306
324
375
365
100,00
109,33
153,33
204,00
216,00
250,00
243,33
471
446
452
423
439
458
606
100,00
94,69
95,97
89,81
93,21
97,24
128,66
Makine
operatörleri
Bin
Endeks
kiúi
8
100,00
14
175,00
12
150,00
8
100,00
9
112,50
8
100,00
9
112,50
6
7
4
4
6
6
4
100,00
116,67
66,67
66,67
100,00
100,00
66,67
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
Tablo 5’te, tarÕm istihdamÕ, tarÕmsal üretim süreçlerine katÕldÕklarÕ tarÕmsal iúletmelerin istihdam
hacimlerine ba÷lÕ olarak sÕnÕflandÕrÕlmÕúlardÕr. Gerek TR(GK), gerekse TR6 bölgesinde, 1-9 kiúilik tarÕmsal
iúletmeler üretim süreçlerindeki a÷ÕrlÕklarÕnÕ korumaktadÕrlar. Ama dikey bir gözlem yapÕldÕ÷Õnda, istihdam
hacimleri itibariyle büyük çiftlikler olarak nitelendirilebilecek tarÕmsal iúletmelerin TR6 bölgesindeki
yo÷unlaúmalarÕ dikkat çekicidir. Tüm Türkiye’de 25 kiúiden fazla iúçi çalÕútÕran tarÕmsal iúletmeler aracÕlÕ÷Õyla
üretim sürecine katÕlan tarÕm iúgücünün, %37,09’u tek baúÕna TR6 bölgesinde bulunmaktadÕr. Söz konusu oran,
25-29 kiúilik iúletmeler için %42,11, 50+ kiúilik iúletmeler için %29,63’tür.
Tablo 5. TR(GK) ve TR6 TarÕm østihdamÕ - øúyeri Büyüklü÷ü (2004-2009) (Bin kiúi] (2004=100)
1-9
YÕl
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
Bin
kiúi
4.958
4.379
4.081
4.023
4.106
4.294
4.589
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
588
589
643
700
721
774
908
10-24
100,00
88,32
82,31
81,14
82,82
86,61
92,56
Bin
kiúi
70
103
81
66
94
66
76
100,00
100,17
109,35
119,05
122,62
131,63
154,42
25
16
33
31
39
45
44
Endeks
25-49
100,00
147,14
115,71
94,29
134,29
94,29
108,57
Bin
kiúi
31
27
29
19
28
30
33
100,00
64,00
132,00
124,00
156,00
180,00
176,00
18
14
11
5
10
16
24
Endeks
50+
100,00
87,10
93,55
61,29
90,32
96,77
106,45
Bin
kiúi
20
21
22
18
13
19
19
100,00
77,78
61,11
27,78
55,56
88,89
133,33
3
5
8
5
6
11
8
Endeks
Endeks
100,00
105,00
110,00
90,00
65,00
95,00
95,00
100,00
166,67
266,67
166,67
200,00
366,67
266,67
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
Tablo 6 ve Tablo 7’de yer alan veriler ise tarÕm istihdamÕnÕn baúka bir boyutuna iúaret etmektedir. 2010 yÕlÕ
için en son tarÕm iúkolunda istihdam edilenler TR(GK) bölgesinde iúsiz nüfusun %5,55’ini, iúgücüne dahil
86
TURKRES 2011
olmayan nüfusun % 7,47’sini oluúturmaktadÕr. AynÕ de÷erler TR6 bölgesi için sÕrasÕyla %14,61 ve %21,71’dir.
Bu durum 2010 yÕlÕna özgü oldu÷u gözlemlenememektedir. AyrÕca, TR6 bölgesinde en son tarÕm iúkolunda
istihdam edilen iúsiz sayÕsÕ 2007, 2008 ve 2009 yÕllarÕ boyunca artmÕútÕr. Bir baúka deyiúle, tarÕm iúkolu aynÕ
anda iúgücünün bir kÕsmÕnÕ içermiú, bir kÕsmÕnÕ ise süreçten dÕúlamÕútÕr.
Tablo 6. TR(GK) ve TR6 øúsiz Nüfus øçerisinde
En Son TarÕm øúkolunda østihdam Edilenler,
2004-2010 (Bin kiúi) (%)
YÕl
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TarÕm
Bin kiúi
102
102
106
133
127
167
142
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
44
36
42
34
54
82
71
Tablo 7. TR(GK) ve TR6 øúgücüne Dahil Olmayan
Nüfus øçerisinde En Son TarÕm øúkolunda østihdam
Edilenler 2004-2010 (Bin kiúi) (%)
Toplam
YÕl
%
4,98
5,10
5,41
6,59
5,83
5,77
5,55
2.048
2.000
1.961
2.017
2.180
2.895
2.560
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
13,06
9,28
11,44
9,44
12,53
14,24
14,61
337
388
367
360
431
576
486
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TarÕm
Bin kiúi
2.541
2.658
2.732
2.792
3.153
1.808
1.854
%
11,39
11,67
11,73
11,77
13,24
7,59
7,47
Toplam
22.318
22.778
23.284
23.719
23.807
23.818
24.828
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
386
476
517
582
678
450
450
12,03
15,23
16,47
18,42
21,46
14,42
21,71
3.209
3.126
3.139
3.160
3.160
3.120
2.073
Kaynak: TÜIK, 2011(a).
TarÕmsal üretim örüntüleri ile benzer úekilde iki bölgenin istihdam örüntülerinde de önemli farklÕlÕklar göze
çarpmaktadÕr. Bunlar tekrar özetlenecek olursa;
-
-
-
-
-
TR6 bölgesinde tarÕm istihdamÕ 2004 yÕlÕndan itibaren düzenli bir biçimde artÕú göstermektedir,
TR6 bölgesinde istihdam edilen ücretli tarÕm iúçisi sayÕsÕnÕn TR(GK) bölgesinde istihdam edilen
ücretli iúçi sayÕsÕnÕn yarÕsÕna yaklaúmasÕ ve 2004 yÕlÕndan bugüne gösterdi÷i geliúme hÕzÕ, TR6
bölgesinde TR(GK) bölgesine kÕyasla daha hÕzlÕ bir ‘iúçileúme’ süreci yaúandÕ÷ÕnÕ göstermektedir,
TR6 bölgesinde niteliksiz tarÕm iúçilerinin toplam tarÕm istihdamÕndaki a÷ÕrlÕ÷Õ, iúçileúme sürecinin
sadece do÷rudan de÷il, dolaylÕ yollardan da hÕzlÕ biçimde gerçekleúti÷inin bir göstergesi olarak
görülebilir,
Tüm ülkede, tarÕmsal üretim süreçlerine makine operatörü olarak dahil olan iúgücünün 1/3’ünün
TR6 bölgesindeki tarÕmsal iúletmelerde bulunmasÕ, yüksek iúgücü niteli÷i isteyen makinelerin
bölgedeki yo÷unlaúmasÕna iúaret ediyor olabilir,
Tüm Türkiye’de 25 kiúiden fazla kiúi istihdam eden tarÕmsal iúletmelerde istihdam edilenlerin
yarÕya yakÕnÕ TR6 bölgesindeki iúletmelerde istihdam edilmektedir; bu da bölgedeki ‘büyük
çiftçilik’ olgusunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir,
TR6 bölgesinde tarÕm iúgücü piyasasÕnda, TR(GK) bölgesine kÕyasla daha yüksek bir hareketlilik
göze çarpmaktadÕr. AynÕ yÕllarda iúgücünün bir kÕsmÕ tarÕmsal üretim süreçlerine dahil olurken, bir
kÕsmÕ tarÕmsal üretim süreçlerinden dÕúlanmaktadÕr.
ÇalÕúmanÕn ‘Giriú’ kÕsmÕnda önerilen yöntem uyarÕnca, bu bölüm, iki bölge olarak kabul edilen Akdeniz
bölgesi ile Türkiye’nin geri kalanÕ hakkÕnda belirli baúlÕklar ile ilgili karúÕlaútÕrmaya yapmayÕ amaçlamÕútÕr.
ÇalÕúmanÕn devamÕnda, bu karúÕlaútÕrma ile edilen çok genel gözlemler ÕúÕ÷Õnda, tarÕm istihdamÕna yönelik
geliútirilen temel yaklaúÕmlarÕn yeterlili÷i ile ilgili bazÕ sorular sorulacaktÕr.
87
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
3. Sonuç: Sorular ve Gereksinim
Çeúitli çalÕúmalarÕn da belirtti÷i gibi, iúgücü siyasalarÕnÕn temel amacÕ, iktisattaki dönüúümlere ba÷lÕ olarak
yeni istihdam yaratmaktÕr (DPT – ÖøK 662, 2007). Bu cümle, 2002 sonrasÕnda Türkiye’de yaúanan ‘istihdamsÕz
büyüme’ sorunu ile beraber okundu÷unda, iúgücü ile ilgili çalÕúmalarÕn temel önceliklerini ‘yeni istihdam
üretimi’ olgusuna vermeleri ola÷anlaúmaktadÕr. Bu do÷rultuda, ‘mevzuat hantallÕ÷Õ’, ‘iúgücü piyasasÕ üzerindeki
kamu kaynaklÕ mali yük’ ya da ‘iúveren kesimi talebi ile iúgücü kesimi arzÕ arasÕndaki uyumsuzluk’ úeklindeki
de÷erlendirmeler önem kazanmaktadÕr. Ancak yeni istihdam yaratma acelecili÷inin çeúitli eksikler do÷urma
olasÕlÕ÷Õ bulunmaktadÕr. ‘Yeni istihdam’ olgusunun yanÕ sÕra, iúgücü siyasalarÕndan aynÕ zamanda sosyal
güvenlik a÷ÕnÕn geniúletilmesi, çalÕúma saatlerinin düzenlenmesi, toplu pazarlÕk süreçlerinin yürütülebilmesi için
kurumsal altyapÕ oluúumunun teúvik edilmesi gibi konularda da uygulamalar geliútirmesi beklenmektedir.
TunalÕ’nÕn dedi÷i gibi, ‘istihdam stratejisine ihtiyaç vardÕr’ (TunalÕ, 2010:12); ancak bu stratejinin temel
bileúenlerinin tanÕmlanmasÕna da ayrÕca gereksinim duyulmaktadÕr.
Bu çerçevede tarÕm iúkolunun nasÕl de÷erlendirmesi gerekti÷i ise ayrÕ bir tartÕúma konusudur. Daha önce de
belirtildi÷i gibi tarÕm iúkolu, iúgücü piyasalarÕ ilgili çalÕúmalarda büyük ölçüde tarÕmdan kopan iúgücü temelinde
de÷erlendirilmektedir. Ancak tarÕm istihdamÕndaki sürekli düúüú ülkenin her co÷rafyasÕnda yaúanmamaktadÕr.
Aksine TR6 örne÷inde görüldü÷ü gibi, tarÕm istihdamÕ artÕúÕnÕn düzenli bir hal kazandÕ÷Õ bir bölge ile de
karúÕlaúÕlabilmektedir. AynÕ zamanda gerek söz konusu bölgede, gerekse ülkenin geri kalanÕnda etkinlik gösteren
tarÕmsal iúletmelerde hÕzlÕ bir ‘iúçileúme’ sürecinin yaúandÕ÷Õ gözlemlenmektedir. Bu geliúme, iúgücü piyasalarÕ
ile ilgili çalÕúmalarÕn, tarÕm istihdamÕnÕn içsel dinamikleri ile ilgili öneriler geliútirmesini zorunlu kÕlmaktadÕr.
Bu ba÷lamda tarÕm iúçilerinin, ‘sosyal güvenlikleri’, ‘çalÕúma saatlerinin denetlenmesi’, ‘örgütlenme zeminleri’,
‘ücret pazarlÕ÷Õ süreçlerine katÕlÕmlarÕ’, ‘e÷itim ve sa÷lÕk hizmetlerine eriúimi’, ‘meslek içi e÷itimleri’ gibi
olgular ilk akla gelen konulardÕr.
TarÕmsal üretim süreçlerinde yaúanan do÷rudan ve de dolaylÕ iúçileúme sürecine ya da tarÕm istihdamÕn içsel
ve co÷rafi dinamiklerine ilgisiz kalmak, sadece iúgücü piyasalarÕ ile ilgili çalÕúma alanÕnda bir boúlu÷un
do÷masÕna neden olmayacaktÕr. KÕrsal dönüúümü anlama iddiasÕnda bulunan ya da neoliberal dönemde
akademinin sÕnÕflara karúÕ kör oldu÷u savÕndaki çalÕúmalar için de benzer bir boúluk tehlikesi bulunmaktadÕr.
Bernstein ve Byres, kÕrsal alanda sÕnÕf oluúumunu konu alan çalÕúmalarda, Chayanov’un simgeselli÷ine ve
tezlerinin a÷ÕrlÕ÷Õna dikkat çekmektedirler (Bernstein ve Byres, 2001:7). Bu do÷rultuda, Chayanov’un köylülerin
‘ba÷ÕmsÕz bir sÕnÕf oldu÷u’ (Chayanov,1991:18) ve ‘kendi kendilerini sömürdükleri’ (Chayanov,1966’tan aktaran
Bernstein, 2009(a):59) úeklindeki tezleri, yazÕnda geliútirilen tartÕúmalarÕn temel hareket noktasÕnÕ oluúturmuútur.
Söz konusu tezlerin temelinde, tarÕmsal üretim süreçlerinde kullanÕlan aile eme÷inin ezicili÷i bulunmaktadÕr. Bu
do÷rultuda, tarÕmsal üretim süreçlerine dahil olan köylüler arasÕndaki farklÕlÕk geleneksel sÕnÕf kimlikleri üzerine
kurulmamÕú, ‘toprak büyüklü÷ü’ ve ‘pazarlanan ürün hacmi’ ile buna ba÷lÕ olarak elde edilen ‘gelir’, köylüler
arasÕndaki farklÕlaúmayÕ de÷erlendirebilmek için kullanÕlmÕútÕr (Cousins, 2009:8).
Günümüzde de kÕrsal alandaki sÕnÕf oluúumu ile ilgili tezlerin hemen hepsinde, köylünün kendi içinde
sÕnÕfsal ayrÕmlara u÷ramadÕ÷Õ ve tek bir sÕnÕf oldu÷u úeklindeki vurgu, alandaki hakimiyetini devam
ettirmektedir. Nitekim köylü hareketlerinin en büyü÷ü olan La Via Campesina hakkÕndaki bir çalÕúma, ‘hareketin
zaman zaman çÕkarlarÕ farklÕlaúabilen, topraksÕz insanlarÕ, tarÕm iúçilerini ve çiftçileri, yerli ya da yabancÕ
köylüleri bir araya getirdi÷ini’ (Martinez-Torrez ve Rosset, 2010:155) belirtmektedir. ÇÕkar çatÕúmasÕndan çok
farklÕlÕ÷a vurgu yapan bu çerçeve, Brass tarafÕndan ‘halk hareketlerini sÕnÕf dÕúÕ biçimlerde bilinçlendirmek’
úeklinde tanÕmlanmakta ve bunun ‘popülizmin siyasi rolü’ oldu÷u iddia etmektedir (Brass, 2000:15). KÕrsal
alanlar ile ilgili tartÕúmalardaki popülizm ile gönderme yapÕlan, sÕnÕf-dÕúÕ temelde, çeúitli aktörlerin - devlet, girdi
sanayi, finans kesimi vb. uygulamalarÕna gösterilen muhalefet ile küçük köylü ekonomisine dönüú yönündeki
arzudur (Bernstein, 2009(a):68).
Benzeri e÷ilimler ile Türkiye yazÕnÕnda da karúÕlaúÕlmaktadÕr. 2002 sonrasÕ dönemde uygulanan siyasalarÕn
etkisi, ‘kÕrsallÕkta dönüúüm’ (GünaydÕn, 2010) ya da ‘kÕrÕn bitiúi’ (ÇalÕúkan, 2010) gibi söylemlerle
incelenmekte, temel vurgu üreticilerin süreçte yaúadÕ÷Õ zorluklar üzerine kurulmakta, üretim süreçlerinde
meydana gelen sÕnÕfsal ayrÕmlar göz ardÕ edilmektedir. Bu çalÕúmalarÕn do÷rulu÷unu tartÕúmak bu çalÕúmanÕn ilgi
alanÕ dÕúÕndadÕr; ama yeterlili÷i ile ilgili kuúku duyulmasÕna neden olacak yeterli istatistiki bilgi elde
bulunmaktadÕr. Bir yanda yaúanan do÷rudan iúçileúme süreci, köylülü÷ün ya da üreticili÷in tek bir sÕnÕf
olmadÕ÷ÕnÕ açÕkça göstermektedir. Bu iúçileúme sürecini sadece büyük úirketlerin tarÕma yaptÕ÷Õ yeni yatÕrÕmlarla
88
TURKRES 2011
açÕklama olana÷Õ bulunmamaktadÕr; veri, 1-9 kiúilik tarÕm iúletmelerinde de ücretli iúçi kullanÕldÕ÷ÕnÕ
kanÕtlamaktadÕr. Yaúanan dolaylÕ iúçileúme süreci ise aile arasÕndaki eúitsiz konumlara iúaret etmektedir. Ailenin
belirli üyeleri, tarÕmsal üretim süreçlerine sadece ‘iúgücü’ olarak katÕlabilmekte, üretim ve üretim sonrasÕ
süreçlerdeki temel karar alma mekanizmalarÕnda karar sahibi olamamaktadÕrlar. Söz konusu durumun, bölüúüm
aúamasÕnda da geçerli olmasÕ büyük olasÕlÕktÕr.
Keyder ve Yenal, 1990’larla birlikte köy çalÕúmalarÕnÕn yazÕnda etkisinin azaldÕ÷ÕnÕ, ortaya çÕkan boúlu÷un
gazete haberleri ve de istatistiklerle doldurulmaya çalÕúÕldÕ÷ÕnÕ belirtmektedirler (Keyder ve Yenal, 2010:22).
Kuúkusuz tarÕm istihdamÕnÕn içsel dinamiklerinin ya da tarÕmsal üretim süreçlerindeki sÕnÕfsal oluúumun, tek
baúÕna istatistiki verilere bakÕlarak anlaúÕlmasÕ çok olanaklÕ de÷ildir. Ancak HøA verileri temel yaklaúÕmlarÕn
yeterlili÷i ile ilgili bazÕ sorular sorulabilmesine imkan vermektedir. Bu do÷rultuda ilk olarak akla gelen, iúgücü
piyasalarÕ ile ilgili çalÕúmalarÕn, tarÕm iúkolunu sadece tarÕmdan çözülen iúgücü temelinde de÷erlendirilmesinin
ya da istihdam artÕúÕnÕ sadece ‘ola÷andÕúÕ’ etmenlerle açÕklama e÷iliminin yetersiz kalabilme olasÕlÕ÷ÕdÕr. økinci
olarak ise makro-iktisadi yapÕlanma süreçlerini, tarÕmsal üretim sürecine dahil olanlar arasÕndaki farklÕlaúmadan
ba÷ÕmsÕz incelemek, bütün araútÕrma alanÕnÕn sadece ‘ideolojik olarak cazip bulabilece÷imiz (örne÷in, ‘küçük
güzeldir’e karúÕ ‘büyük çirkindir’ ya da erdemli köylü aile çiftçili÷ine karúÕ ahlaksÕz tarÕm úirket iúletmecili÷i)
öyküler’ (Bernstein, 2009(b):21) tarafÕndan doldurulmasÕ riskini taúÕmaktadÕr. Bu sebeple bu çalÕúma, iúgücü
piyasalarÕ ile ilgilenen araútÕrmacÕlara ön yargÕlarÕna kÕrmalarÕ için, kÕrsal dönüúümü anlama çabasÕndaki
araútÕrmacÕlar için de ‘kapitalist dünyada ne varsa bunlarÕ, sermayenin çÕkarlarÕna hizmet ediyor diye düúünmek
ile var olan nelerin kapitalist sosyal iliúkilerin sonucu olarak oraya çÕktÕ÷ÕnÕ araútÕrmak arasÕndaki önemli bir
fark’ (Bernstein, 2009(b):144) oldu÷unu hatÕrlatmak için yapÕlan bir ça÷rÕdÕr.
89
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
Kaynakça
Bernstein H. ve T. J. Byres (2001), From Peasant Studies to Agrarian Change, Journal of Agrarian Change
Vol.1 No.1, January 2001, sf.1-36
Bernstein, H. (2009(a)), V.I. Lenin and A.V. Chayanov: looking back, looking forward, The Journal of Peasant
Studies, Vol.36. No.1 January 2009, sf. 55-81
Bernstein, H. (2009(b)), TarÕmsal De÷iúimin SÕnÕfsal Dinamikleri, [Çev.] Köymen, O, østanbul, Yordam
Brass, T. (2000), Peasants, Populism and Postmodernism: The Return of the Agrarian Myth, Londra, Frank Cass
Chayanov, A.V. (1966), The Theory of Peasant Economy, [Ed] Thorner, D., Kerblay, A. ve R. E. F. Smith,
Homewood, IllÕonis, Richard Irwin fort he America Economic Association
Cahaynov A. V. (1991), The Theory of Peasant Co-operatives,[Çev.] Ben, D. W., Colimbus, Ohio State
University Press
Cousins, B. (2009), What is a ‘smallholder’?: Class-analytic perspectives on small-scale farming and agrarian
reform in South Africa, PLAAS Working Paper 16
ÇalÕúkan, K. (2010), Köyler Dertli KÕr Bitiyor, Radikal, 05.12.2010
DPT - ÖøK 662( 2007), 9. KalkÕnma PlanÕ øúgücü PiyasasÕ Özel øhtisas Komisyonu Raporu,
Ankara, DPT
DPT - OøK 590 (2001), Sekizinci Beú YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ Nitelikli ønsan Gücü, Meslek StandartlarÕ Düzeni ve
Sosyal Sermaye Birikimi Özel øhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, DPT
GünaydÕn, G. (2010), TarÕm ve KÕrsallÕkta Dönüúüm: Politika Transferi Süreci/AB ve Türkiye,
Ankara, Tan
Gürsel S. ,ømamo÷lu, Z. Ve T. ZeydanlÕ (2010), TarÕmda østihdam Bilmecesi, Betam AraútÕrma Notu 10/95
ølkkaracan ø. ve ø. TunalÕ (2010), Agricultural Transformation and the Rural Labour Market in
Turkey, [Ed] KarapÕnar, B., Adaman, F. Ve G. Özertan, Rethinking Structural Reform in Turkish Agriculture,
New York, Nova, sf.105-48
Karasaban (2010), Çiftçinin Neoliberalizmle ømtihanÕ, Harican øslamo÷lu ve Abdullah Aysu TartÕúÕyor: Ne
Olacak TarÕmÕn Hali? www.karasaban.net, indirilme tarihi: 05.12.2010
Keyder Ç. ve Z. Yenal (2010), Rural Transformation Trends and Social Policies in Turkey in the PostDevelopmentalist Era, [Ed] KarapÕnar, B., Adaman, F. Ve G. Özertan, Rethinking Structural Reform in Turkish
Agriculture, New York, Nova, sf.11-28
Koçak, H. (2007), Türkiye’de 1988-2003 E÷ilimlerine Genel BakÕú, Praksis 16, sf.171-93
Kuznets, C. T. (1986), Modern Economic Growth: Rate, Structure, and Spread, New Haven, CT, Yale
University Press
Martinez-Torrez M. ve P. M. Rosset (2010), La Via Campesina: the birth and evolution of a transnational social
movement, The Journal of Peasant Studies Vol. 37. No.1, January 2010, sf. 149-75
McMicheal, P. (2006), Reframing development: global peasant movements and the new agrarian question,
Canadian Journal of Development Studies, Volume 7 Issue 4, sf.471-83
90
TURKRES 2011
Olhan E. ve H. ArÕsoy (2007), The Impact of Custom Union Agreement on Turkey’s Foreign Trade, [Ed]
Koveos, P.E., Critical Issues for the 21st Century Global Economy: Economics, Finance, Manegement&
Entrepreneurship, Atina, Atiner, sf. 147-60
Özkaya, T. (2007), Tohumda Tekelleúme ve Etkileri, TarÕm Ekonomisi Dergisi Cilt:13 SayÕ, 1,2, sf. 39-48
TarÕm ve Köy øúleri BakanlÕ÷Õ (2011), KÕrsal KalkÕnma PlanÕ (2010-2013), Ankara, TarÕm ve Köy øúleri
BakanlÕ÷Õ
Timmer, C. P. (1988), The Agricultural Transformation, Chenery, [Ed.] H. Ve T. N. Srinivasan, Handbook of
Development Economics, Elseiver, sf. 275-328
TÜIK (2010(a)), Bitkisel Üretim østatistikleri Veri TabanÕ, www.tuÕk.gov.tr
TÜIK (2010(b)), HayvancÕlÕk østatistikleri Veri TabanÕ, www.tuÕk.gov.tr
TÜIK (2011(a)), øúgücü østatistikleri Veri TabanÕ, www.tuÕk.gov.tr
TÜIK (2011(b)), Ulusal Hesaplar Veri TabanÕ, www.tuÕk.gov.tr
TÜIK (2011(c)), DÕú Ticaret østatistikleri Veri TabanÕ, www.tuÕk.gov.tr
TunalÕ, ø. (2010), øúgücü PiyasasÕnda Köklü Sorunlar ve Politika Seçenekleri, Türkiye østihdam PolitikasÕ
KonferansÕ, 18.AralÕk.2010
TZOB (2010), AralÕk AyÕ Ya÷ÕúlarÕ Çiftçinin Yüzünü Güldürdü, TarÕm Sektörü Ülkemiz øçin Halen Önemli Bir
østihdam Deposudur, 19.AralÕk.2010 tarihli BasÕn Bülteni
91
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
EK TABLOLAR
Ek Tablo 1. TR(GK) - TR(GK) 6 TarÕmsal Alan KullanÕmÕ, 2004-2009 (dekar)
YÕl
Toplam
Tarla
Nadas
Sebze
Meyve
2004 TR(GK) 239.912.460
161.732.660
47.704.550
6.406.960
24.068.290
2005 TR(GK) 239.840.310
161.850.310
47.072.440
6.449.210
24.468.350
2006 TR(GK) 232.816.870
156.176.436
45.385.726
6.156.541
25.098.167
2007 TR(GK) 224.230.406
152.968.883
40.601.013
5.839.195
24.821.315
2008 TR(GK) 220.641.293
148.565.852
41.093.750
5.973.159
25.008.532
2009 TR(GK) 218.749.484
146.265.317
41.938.648
5.778.560
24.766.959
2004 TR6
26.019.320
19.365.910
1.859.230
1.645.410
3.148.770
2005 TR6
26.226.840
19.633.460
1.689.200
1.607.970
3.296.210
2006 TR6
25.945.840
19.422.160
1.522.680
1.610.550
3.390.450
2007 TR6
24.643.529
17.657.785
1.588.460
1.569.806
3.827.478
2008 TR6
24.410.932
17.250.181
1.498.147
1.635.523
4.027.081
2009 TR6
24.197.324
17.093.224
1.290.980
1.635.851
4.177.269
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
Ek Tablo 2. TR(GK) - TR(GK) 6 TarÕmsal Alan KullanÕmÕ, 2004-2009 (%)
YÕl
Tarla
Nadas
Sebze
Meyve
2004
TR(GK)
67,41
19,88
2,67
10,03
2005
TR(GK)
67,48
19,63
2,69
10,2
2006
TR(GK)
67,08
19,49
2,64
10,78
2007
TR(GK)
68,22
18,11
2,6
11,07
2008
TR(GK)
67,33
18,62
2,71
11,33
2009
TR(GK)
66,86
19,17
2,64
11,32
2004
TR6
74,43
7,15
6,32
12,1
2005
TR6
74,86
6,44
6,13
12,57
2006
TR6
74,86
5,87
6,21
13,07
2007
TR6
71,65
6,45
6,37
15,53
2008
TR6
70,67
6,14
6,7
16,5
2009
TR6
70,64
5,34
6,76
17,26
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
92
TURKRES 2011
Ek Tablo 3. TR(GK) - TR(GK) 6 TarÕmsal Alan KullanÕmÕ, 2004-2009 (2004=100)
YÕl
Toplam
Tarla
Nadas
Sebze
Meyve
2004
TR(GK)
100
100
100
100
100
2005
TR(GK)
99,97
100,07
98,67
100,66
101,66
2006
TR(GK)
97,04
96,56
95,14
96,09
104,28
2007
TR(GK)
93,46
94,58
85,11
91,14
103,13
2008
TR(GK)
91,97
91,86
86,14
93,23
103,91
2009
TR(GK)
91,18
90,44
87,91
90,19
102,9
2004
TR6
100
100
100
100
100
2005
TR6
100,8
101,38
90,85
97,72
104,68
2006
TR6
99,72
100,29
81,9
97,88
107,68
2007
TR6
94,71
91,18
85,44
95,41
121,55
2008
TR6
93,82
89,07
80,58
99,4
127,89
2009
TR6
93
88,26
69,44
99,42
132,66
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
Ek Tablo 4. TR(GK) - TR(GK) 6 Niteliklerine Göre ÖrtüaltÕ Üretim AlanlarÕ, 2004-2009 (Dekar)
YÕl
Toplam alan
Cam sera
Plastik sera
Yüksek tünel
Alçak tünel
2004
TR(GK)
61.579
5.276
33.895
11.389
11.019
2005
TR(GK)
62.313
5.397
33.012
13.201
10.703
2006
TR(GK)
63.456
5.323
31.390
15.273
11.470
2007
TR(GK)
67.342
6.932
35.464
13.154
11.792
2008
TR(GK)
70.880
6.999
38.128
15.801
9.952
2009
TR(GK)
85.421
7.023
35.199
25.388
17.811
2004
TR6
416.160
66.419
135.362
54.853
159.526
2005
TR6
405.227
60.030
138.031
53.715
153.451
2006
TR6
405.625
63.030
150.964
54.561
137.070
2007
TR6
426.897
68.861
159.716
52.153
146.167
2008
TR6
471.278
75.254
173.552
51.159
171.313
2009
TR6
481.759
75.909
184.987
51.658
169.205
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
93
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
Ek Tablo 5. TR(GK) - TR(GK) 6 Bitkisel Üretim Verileri, 2004-2009 (Ton)
YÕl
Tarla ürünleri
Meyve
Sebze
Toplam
2004
2005
2006
2007
2008
2009
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
62.807.524
66.806.591
68.523.089
62.026.913
65.558.363
72.190.013
9.295.420
10.741.913
10.704.812
10.086.685
11.188.928
11.497.908
18.101.743
18.952.144
18.096.774
17.637.535
19.002.890
18.311.335
90.204.687
96.500.648
97.324.675
89.751.133
95.750.181
101.999.256
2004
2005
2006
2007
2008
2009
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
7.307.923
8.323.788
8.364.352
7.978.085
8.510.619
7.875.908
4.819.439
5.232.740
5.474.172
5.462.269
5.576.870
6.228.595
7.122.667
7.402.580
7.670.420
7.918.592
8.108.005
8.363.812
19.250.029
20.959.108
21.508.944
21.358.946
22.195.494
22.468.315
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
Ek Tablo 6. TR(GK) - TR(GK) 6 Bitkisel Üretim Verileri, 2004-2009 (%)
Tarla ürünleri
Meyve
Sebze
2004
2005
2006
2007
2008
2009
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
69,63
69,23
70,41
69,11
68,47
70,78
10,30
11,13
11,00
11,24
11,69
11,27
20,07
19,64
18,59
19,65
19,85
17,95
2004
2005
2006
2007
2008
2009
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
37,96
39,71
38,89
37,35
38,34
35,05
25,04
24,97
25,45
25,57
25,13
27,72
37,00
35,32
35,66
37,07
36,53
37,22
Kaynak: TÜIK, 2010(a).
94
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
Toplam
(baú)
28.547.215
28.595.449
29.072.999
28.872.475
26.968.714
24.449.659
3.263.877
3.226.340
3.187.207
2.876.176
2.599.438
2.428.134
Sa÷Õlan hayvan sayÕsÕ
(baú)
11.093.910
11.280.190
11.429.508
11.285.990
10.628.494
10.304.756
1.301.854
1.312.894
1.237.029
1.087.626
1.011.365
933.924
Süt
(Ton)
904.296
916.870
929.711
914.645
860.903
837.962
126.506
126.766
118.729
105.429
95.539
88.467
Süt verim
(kg/baú)
81,51
81,28
81,34
81,04
81,00
81,32
97,17
96,55
95,98
96,93
94,46
94,73
Kesilen hayvan sayÕsÕ toplam
(baú)
3.950.326
4.248.127
4.897.190
6.694.398
5.671.720
3.933.275
554.159
585.920
669.267
990.816
684.708
670.115
95
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
9.410.304
9.808.897
10.123.051
10.237.660
10.073.411
9.906.161
762.942
822.508
848.829
883.798
872.828
905.004
Toplam
Kaynak: TÜIK, 2010(b).
2004
2005
2006
2008
2008
2009
2004
2005
2006
2007
2008
2009
YÕl
Sa÷Õlan hayvan sayÕsÕ
(baú)
3.590.462
3.689.974
3.865.747
3.901.200
3.750.456
3.786.060
324.622
346.328
358.738
358.700
361.226
379.449
8.742.498
9.076.597
9.854.719
10.254.734
10.210.604
10.468.863
906.106
987.663
1.048.940
1.054.981
1.075.994
1.146.893
Süt (Ton)
Süt verim
(kg/baú)
2.434,92
2.459,80
2.549,24
2.628,61
2.722,50
2.765,11
2.791,26
2.851,81
2.923,97
2.941,12
2.978,73
3.022,52
Kesilen hayvan sayÕsÕ toplam
(baú)
1.723.226
1.493.651
1.630.878
1.859.770
1.588.267
1.366.151
143.181
145.740
129.777
153.753
155.091
140.779
Ek Tablo 8. TR(GK) - TR6 Büyükbaú Hayvan VarlÕ÷Õ ve Hayvansal Üretim (2004-2009)
Kaynak: TÜIK, 2010(b).
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2004
2005
2006
2007
2008
2009
YÕl
Ek Tablo 7. TR(GK) - TR(GK) 6 Küçükbaú Hayvan VarlÕ÷Õ ve Hayvansal Üretim (2004-2009)
Et toplam
(ton)
339.862
295.047
317.009
398.914
337.289
297.222
27.087
28.211
25.471
35.037
34.663
29.069
Et toplam
(ton)
69.438
74.785
82.899
121.322
96.985
72.623
10.576,83
11.348,30
13.132,43
20.337,25
13.505,68
13.684,79
Et verim
(kg/baú)
197,22
197,53
194,38
214,50
212,36
217,56
189,18
193,57
196,26
227,88
223,50
206,49
Et verim
(kg/baú)
17,58
17,60
16,93
18,12
17,10
18,46
19,09
19,37
19,62
20,53
19,72
20,42
Deri toplam
(adet)
1.864.048
1.630.176
1.781.324
2.021.371
1.735.344
1.491.083
156.192
159.784
142.269
167.920
169.982
154.165
Deri toplam
(adet)
4.269.857
4.588.680
5.298.401
7.145.146
6.128.575
4.239.741
590.731
623.412
711.449
1.032.963
724.644
713.081
TURKRES 2011
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
Ek Tablo 9. TR(GK) - TR6 Bölgesel GSKD ve TarÕm øúkolunun OranÕ, 2004-2008
(Milyon TL) (%)
YÕl
2004
2005
2006
2007
2008
2004
2005
2006
2007
2008
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
GSKD
TarÕm
YÕl
443.301
511.546
599.116
675.347
765.642
51.583
60.169
69.303
79.038
88.943
43.980
49.886
51.453
51.799
58.870
9.018
10.828
11.210
12.532
13.405
2004
2005
2006
2007
2008
2004
2005
2006
2007
2008
TarÕm
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR(GK)
TR6
TR6
TR6
TR6
TR6
9,92
9,75
8,59
7,67
7,69
17,48
18,00
16,17
15,86
15,07
Kaynak: TÜIK, 2011(c).
Ek Tablo 10. TR(GK) - TR6 Seçilmiú Ürünlerde DÕú Ticaret, 2004-2010 ($)
YÕl
NUTS
ISIC
ISIC adÕ
øhracat
øthalat
111
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
563.788.754
1.744.487.566
Kodu
2004
TR(GK)
ürünler
2004
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
85.072.421
42.698.141
2004
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.084.870.459
251.783.628
2004
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
2.085.101
5.586.843
2004
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
34.775.702
24.055.007
hayvansal ürünler
2004
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
8.206.358
221.929.777
2004
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
100.818.351
7.740.525
2004
TR(GK)
Toplam
1.879.617.146
2.298.281.487
2005
TR(GK)
111
708.028.565
1.640.521.761
2005
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
91.385.466
54.394.368
2005
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.574.193.543
265.001.938
2005
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
238.977
12.969.413
2005
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
30.852.160
25.413.258
2005
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
8.603.614
248.181.190
2005
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
134.911.592
24.091.574
2005
TR(GK)
Toplam
2.548.213.917
2.270.573.502
2006
TR(GK)
111
902.093.901
1.616.879.118
133.688.114
72.290.314
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
hayvansal ürünler
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2006
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
96
TURKRES 2011
2006
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.334.985.352
285.866.295
2006
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
4.377.845
12.446.596
2006
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
27.393.275
20.260.080
hayvansal ürünler
2006
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
7.035.880
257.320.313
2006
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
125.509.340
31.959.575
2006
TR(GK)
Toplam
2.535.083.707
2.297.022.291
2007
TR(GK)
111
754.273.612
2.891.359.518
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2007
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
202.250.613
87.627.770
2007
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.456.506.500
384.192.269
2007
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
1.076.284
25.487.479
2007
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
73.366.263
30.405.857
2007
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.520.966
277.184.206
2007
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
149.012.182
30.358.442
2007
TR(GK)
Toplam
2.643.006.420
3.726.615.541
2008
TR(GK)
111
708.092.269
4.480.767.367
2008
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
265.886.571
113.641.738
2008
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.414.609.302
459.559.175
2008
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
5.524.227
31.446.681
2008
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
122.395.944
39.813.266
hayvansal ürünler
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
hayvansal ürünler
2008
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.675.679
229.153.178
2008
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
228.190.848
40.154.051
2008
TR(GK)
Toplam
2.751.374.840
5.394.535.456
2009
TR(GK)
111
937.596.945
2.927.749.179
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2009
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
276.350.959
94.913.910
2009
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.405.167.480
462.345.350
2009
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
12.707.571
27.150.351
2009
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
131.246.294
31.463.467
2009
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.997.501
139.207.517
2009
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
170.166.165
30.935.208
2009
TR(GK)
Toplam
2.940.232.915
3.713.764.982
2010
TR(GK)
111
992.075.118
3.954.112.361
hayvansal ürünler
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2010
TR(GK)
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
338.337.990
105.235.306
2010
TR(GK)
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.688.253.287
535.248.807
2010
TR(GK)
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
721.724
320.552.541
97
M.C. ALDAN, E.H. ÇAKMAK
2010
TR(GK)
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
162.989.483
42.161.356
2010
TR(GK)
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
10.008.947
187.625.076
2010
TR(GK)
500
BalÕkçÕlÕk
133.540.128
32.799.151
2010
TR(GK)
Toplam
3.325.926.677
5.177.734.598
2004
TR6
111
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
178.932.628
400.460.810
2004
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
163.145.641
27.021.470
2004
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
406.195.199
21.250.269
2004
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
802.087
9.156.412
2004
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
6.160.365
1.239.066
hayvansal ürünler
ürünler
hayvansal ürünler
2004
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
7.742.274
7.722.857
2004
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
2.300.061
127.139
2004
TR6
Toplam
765.278.255
466.978.023
2005
TR6
111
165.704.980
462.222.393
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2005
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
221.179.966
34.418.019
2005
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
518.357.953
38.943.254
2005
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
93.270
6.994.711
2005
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
hayvansal ürünler
3.995.897
944.295
2005
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.179.987
11.360.826
2005
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
4.588.727
141.301
2005
TR6
Toplam
920.100.780
555.024.799
2006
TR6
111
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
240.022.412
548.024.252
2006
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
243.441.608
39.351.802
2006
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
574.063.268
32.926.800
2006
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
117.537
5.088.101
6.447.232
1.211.571
2006
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
hayvansal ürünler
2006
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.872.626
10.703.610
2006
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
5.348.803
667.637
2006
TR6
Toplam
1.076.313.486
637.973.773
2007
TR6
111
207.749.104
817.006.417
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2007
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
341.367.772
50.827.687
2007
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
667.316.277
59.039.264
2007
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
0
4.282.951
2007
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
5.540.764
2.557.627
2007
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
9.244.565
10.605.580
2007
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
9.240.287
576.767
hayvansal ürünler
98
TURKRES 2011
2007
TR6
Toplam
2008
TR6
111
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
1.240.458.769
944.896.293
197.508.032
890.485.949
ürünler
2008
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
408.109.416
58.270.497
2008
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
788.661.861
69.755.312
2008
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
19.962
5.112.739
2008
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
12.818.857
2.490.198
2008
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
6.408.875
11.418.231
2008
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
12.139.167
971.321
2008
TR6
Toplam
1.425.666.170
1.038.504.247
2009
TR6
111
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
216.770.923
770.854.396
2009
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
405.272.476
54.756.757
2009
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
936.218.427
74.977.610
2009
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
103.488
3.246.988
2009
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
15.345.674
625.904
hayvansal ürünler
ürünler
hayvansal ürünler
2009
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
3.704.801
6.547.397
2009
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
18.824.085
281.850
2009
TR6
Toplam
1.596.239.874
911.290.902
2010
TR6
111
229.603.407
1.144.519.434
TahÕl ve baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú bitkisel
ürünler
2010
TR6
112
Sebze, bahçe ve kültür bitkileri ürünleri
444.779.037
61.765.135
2010
TR6
113
Meyveler, sert kabuklular, içecek ve baharat bitkileri
1.056.561.190
89.556.092
2010
TR6
121
SÕ÷Õr, koyun, keçi, at, eúek, bardo, katÕr v.b.
0
7.443.393
2010
TR6
122
Baúka yerde sÕnÕflandÕrÕlmamÕú hayvanlar ve
11.037.734
922.285
2010
TR6
200
OrmancÕlÕk ve tomrukçuluk
5.472.229
7.753.052
2010
TR6
500
BalÕkçÕlÕk
22.476.327
523.110
2010
TR6
Toplam
1.769.929.924
1.312.482.501
hayvansal ürünler
Kaynak: TÜIK, 2011(b).
99
TURKRES 2011
TÜRKøYE’DE FARKLI BÖLGESEL GELøùME PERFORMANSLARI ÜZERøNE BøR
VERø ZARFLAMA ANALøZø (2004-2008)*
Doç. Dr. Seyit Köse
Abant øzzet Baysal Üniversitesi
Prof. Dr. U÷ur Eser
Abant øzzet Baysal Üniversitesi
Arú. Gör. Dr. Fatih Konur
Abant øzzet Baysal Üniversitesi**
Özet
Bu çalÕúmanÕn ana amacÕ, Türkiye’de düzey-2 bölgelerinin ölçeklerini ve kaynaklarÕnÕ görece ne ölçüde
etkin kullanabildiklerini, dolayÕsÕyla katma de÷erlerini potansiyellerine ne derece yakÕn büyütebildiklerini Veri
Zarflama Analizi ile incelemektir. Bu çerçevede, genel istihdam yanÕnda, istihdamÕn sektörel da÷ÕlÕmÕ, beúeri
sermaye, kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, giriúimcilik, yenilikler, teknoloji düzeyi ve ihracat girdilerindeki geliúmelerin
kiúi baúÕna gayri safi katma de÷erin büyümesi üzerindeki etkisi yoluyla bölgelerin ekonomik performansÕ
de÷erlendirilmektedir. AyrÕca sözkonusu girdilerin hangilerindeki de÷iúmelerin bölgelerarasÕ performans
farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta anlamlÕ olduklarÕnÕ do÷rusal regresyon tahmini ile incelenmektedir. Sonuç olarak,
yüksekö÷retim mezunu ve hizmetler sektöründe istihdam edilenler geliúmiú bölgelerin büyümelerine en büyük
katkÕda bulunurken; ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu sanayide istihdam edilenler ve kamu altyapÕ
yatÕrÕmlarÕndaki geliúmeler ise geri kalmÕú bölgelerin büyümelerine en önemli katkÕyÕ sa÷lamÕútÕr. Genelde beúeri
sermayenin, sanayide istihdamÕn ve kamusal altyapÕnÕn iyileútirilmesi tüm bölgelerin kalkÕnmasÕnÕ olumlu
etkilemekte iken, ihracattaki geliúme bölgelerin kalkÕnmasÕnÕ olumsuz etkilemiútir.
Anahtar Kelimeler: Bölgesel kalkÕnma, Bölgesel büyüme, Veri zarflama analizi
Jel KodlarÕ: R0, R11, R15
Abstract
Main aim of this study is to investigate to what extend the level-2 regions (NUTS-2) could respectively
benefit from scale economies and use their sources efficiently, hence how close they could enlarge the value
added with respect to their potentials in Turkey by implementing Data Envelopment Analysis. In this respect,
through the impacts of developments in aggregate employment, employments by main sectors, human capital,
public infrastructure investments, entrepreneurship, innovations, technology levels and exports on growths of per
capita gross value added, the economic performances of the regions are evaluated. Additionally, we investigate
through linear regression estimation that variations of which inputs are significant to explain the cross regional
performance disparities. In conclusion, as the developments in higher education graduates that employed in
services contribute into the growth of developed regions at the highest extent, those in primary school and high
school graduates that employed in industry and public infrastructure investments contribute into the growth of
less developed regions at the highest extent. In general, development of human capital and its employment in
*
**
Bu çalÕúma, yakÕn zamanda tamamlanmÕú doktora tezinin bir kÕsmÕndan geliútirilmiútir [Fatih Konur (2011), Yeni
YaklaúÕmlar Çerçevesinde Türkiye’de Bölgesel Geliúmiúlik FarklarÕnÕn Analizi, Doktora Tezi, Abant øzzet Baysal
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bolu].
YazÕúmalarÕn yapÕlaca÷Õ adres: Abant øzzet Baysal Üniversitesi, øktisadi ve ødari Bilimler Fakültesi øktisat
Bölümü, 14280 Gölköy/Bolu, Tel: 0 374 254 10 00 / 15 09, Faks: 0 374 253 45 21,
E-posta: [email protected]
101
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
industry and improvement of public infrastructure influence the growth of all over the regions positively,
whereas developments in exports influence them in negative way.
Keywords: Regional development, Regional growth, Data envelopment analysis
JEL Code: R0, R11, R15
1. Giriú
Ekonomik faaliyetlerin mekânsal da÷ÕlÕmÕ ve örgütlenmesi endüstriyel üretim sürecinin baúÕndan beri eúitsiz
olmuútur. KalkÕnma süreci ülkeler co÷rafyasÕnda eúit, dengeli ve homojen biçimde baúlamamÕú, ekonomik
faaliyetler co÷rafi olarak hep belirli mekânlarda yo÷unlaúmÕútÕr. Kaldor (1970), Hirschman (1958) ve Myrdal
(1959) gibi heteredoks kalkÕnma iktisatçÕlarÕnÕn da belirtti÷i gibi “geliúme her yerde aynÕ anda ortaya çÕkmamÕú,
bazÕ geliúme kutuplarÕnda de÷iúik yo÷unluklarda kendini göstermiútir”. Örne÷in, Hirschman (1958) kalkÕnmanÕn
tarihsel süreci içerisinde, dengesizliklerin sürükleyici rol üstlendi÷ini vurgulamÕútÕr.
Dünya co÷rafyasÕnda bu çok parçalÕ ve eúitsiz görünüm son çeyrek yüzyÕldÕr giderek artmÕútÕr. Dünya
co÷rafyasÕnda üretimin büyük kent merkezlerinde yo÷unlaúmasÕ, bazÕ kentlerin öne çÕkmasÕ, ülkelerin refah ve
zenginlik seviyeleri arasÕnda farklÕlÕklar yakÕn dönemin ilgi çekici araútÕrma konularÕ arasÕndadÕr. Dünya
BankasÕ’nÕn 2009 yÕlÕ raporu ekonomik faaliyetlerin ülkeler arasÕnda ve ülkelerin kendi içindeki eúitsiz da÷ÕlÕmÕ
hakkÕnda yeterince fikir vermektedir (Dünya BankasÕ, 2009:viii-xix).
BölgelerarasÕ geliúmiúlik farklÕlÕklarÕ azaltÕlmalarÕna yönelik çeúitli stratejilere ve politikalara
azÕmsanamayacak derecede kaynak ayrÕlmasÕna ra÷men, dünyadaki ülkelerin büyük bir ço÷unlu÷unda hala
önemli boyutlarda bir sorun olmayÕ sürdürmektedir. Bu sorun, özellikle geliúmekte olan ülkelerde ve bu arada
Türkiye’de daha úiddetle devam etmektedir.
Devlet Planlama TeúkilatÕ (DPT) adÕna hazÕrlanan bir rapora göre, Marmara Bölgesi ile di÷er bölgeler
arasÕnda geliúme açÕ÷Õ Ege Bölgesi’nde 5 yÕl, Akdeniz Bölgesi’nde 14 yÕl iken, Güneydo÷u Anadolu Bölgesi’nde
72 yÕl, Do÷u Anadolu Bölgesi’nde ise 128 yÕldÕr (DPT, 2004:31). Türkiye’de bölgeler arasÕndaki büyüme ve
kalkÕnma tüm dönemler boyunca eúitsiz ve dengesiz gerçekleúmiútir (Filiztekin, 1998; Berber, Yamak ve Artan,
2000; Karaca, 2004). Bölgeler arasÕndaki geliúme açÕ÷Õ Tablo 1’de sergilenen bölgelerarasÕndaki kiúi baúÕna
gayri safi katma de÷er (KBGSKD) ve ondaki büyüme oranlarÕ farklÕlÕklarÕ ile açÕk bir úekilde görülmektedir.
2002 yÕlÕnda oluúturulan østatistiki Bölge Birimleri SÕnÕflandÕrmasÕnÕ temel alan 26 adet düzey-2 bölgesine
(øøBS-2) ve Türkiye østatistik Kurumu (TÜøK) verilerine göre, 2008 yÕlÕnda en geliúmiú TR10 Bölgesi (østanbul)
ile en az geliúmiú TRA2 Bölgesi (A÷rÕ, Kars, I÷dÕr, Ardahan) arasÕndaki gayri safi katma de÷er (GSKD) farkÕ
44,9 kattÕr. Bölgelerin aynÕ yÕla ait cari KBGSKD’leri karúÕlaútÕrÕldÕ÷Õnda, en yüksek rakama sahip TR10 Bölgesi
(østanbul: 18.689 TL) ile en düúük rakama sahip TRB2 Bölgesi (Van, Muú, Bitlis, Hakkari: 4.379 TL) arasÕndaki
fark 4,3 kattÕr.
Di÷er taraftan, 2004-2008 döneminde Türkiye genelinde reel KBGSKD yaklaúÕk %16,8 oranÕnda artmÕútÕr.
Bu dönemde en yüksek büyüme performansÕnÕ %28,1 ile TRC3 Bölgesi (Mardin, Batman, ùÕrnak, Siirt)
sergilerken, en düúük büyüme performansÕnÕ %0,8 ile TRC2 Bölgesi (ùanlÕurfa, DiyarbakÕr) göstermiútir.
Türkiye’nin Do÷u ve Güneydo÷u Bölgelerinde yer alan TRC1 (Gaziantep, AdÕyaman, Kilis) ve TRA2 (A÷rÕ,
Kars, I÷dÕr, Ardahan) bölgelerinin de ülke ortalamasÕnÕn oldukça altÕnda büyüme oranlarÕna sahip olduklarÕ
görülmektedir. Bu dönemde özellikle TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop), TR81 (Zonguldak, Karabük, BartÕn),
TR32 (AydÕn, Denizli, Mu÷la), ardÕndan TR61 (Antalya, Isparta, Burdur) ve TR31 (øzmir) bölgelerinin düúük
büyüme oranlarÕ dikkat çekmektedir. Bu durum bize kiúi baúÕna gelir açÕsÕndan 2004-2008 döneminde görece
fakir Do÷u ve Güneydo÷u Bölgelerinde yer alan yedi düzey-2 bölgesinden ikisinin –özellikle TRC3 Bölgesinin–
Türkiye ortalamasÕna yakÕnsadÕ÷ÕnÕ, di÷erlerinin ise uzaksadÕ÷ÕnÕ göstermektedir. Kiúi baúÕna geliri görece en
hÕzlÕ büyüyen di÷er beú bölgeden dördü –özellikle TR33 Bölgesi (Manisa, Afyon, Kütahya, Uúak)- hÕzla Türkiye
ortalamasÕna yakÕnsarken, TR21 Bölgesi (Tekirda÷, Edirne, KÕrklareli) ortalamadan hÕzla uzaklaúmaktadÕr. Kiúi
baúÕna geliri görece en yavaú büyüyen beú bölgeden üçü Türkiye ortalamasÕnÕn altÕna düúerek uzaksarken, di÷er
ikisi –TR31 ve TR61 Bölgeleri– sözkonusu ortalamaya do÷ru gerilemiútir.
102
TURKRES 2011
Sözkonusu bölgelerarasÕ geliúmiúlik ve geliúme farklÕlÕklarÕ çok çeúitli etkenlerden kaynaklanmaktadÕr. Bu
çalÕúmada, elde edilebilen veriler kÕsÕtÕ altÕnda en önemlileri oldu÷u düúünülen istihdam yanÕnda, istihdamÕn
sektörel da÷ÕlÕmÕnÕn, beúeri sermayenin, kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn, giriúimcili÷in, yeniliklerin, teknoloji
düzeyinin ve ihracatÕn ekonomik kalkÕnmayÕ olumlu yönde etkiledi÷i varsayÕlmaktadÕr. Literatürde söz konusu
de÷iúkenler ile ekonomik kalkÕnma arasÕndaki iliúkiyi inceleyen yÕ÷Õnla teorik ve ampirik çalÕúma bulunmaktadÕr.
Bu çalÕúmalardan öne çÕkanlarÕ aúa÷Õda özetlenmiútir.
103
104
Bölge AdÕ
Türkiye
østanbul
Tekirda÷, Edirne, KÕrklareli
BalÕkesir, Çanakkale
øzmir
AydÕn, Denizli, Mu÷la
Manisa, Afyon, Kütahya, Uúak
Bursa, Eskiúehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, Kahramanmaraú, Osmaniye
KÕrÕkkale, Aksaray, Ni÷de, Nevúehir, KÕrúehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, BartÕn
Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum, Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüúhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
A÷rÕ, Kars, I÷dÕr, Ardahan
Malatya, ElazÕ÷, Bingöl, Tunceli
Van, Muú, Bitlis, Hakkari
Gaziantep, AdÕyaman, Kilis
ùanlÕurfa, DiyarbakÕr
Mardin, Batman, ùÕrnak, Siirt
7.307
11.375
9.022
6.465
9.448
7.618
5.789
9.923
10.286
9.993
5.567
8.661
5.821
4.518
5.262
5.205
7.459
5.984
5.083
5.076
4.260
2.933
4.320
2.688
3.835
3.404
2.653
2004
(cari TL)
2004
Türkiye =
100
100
156
123
88
129
104
79
136
141
137
76
119
80
62
72
71
102
82
70
69
58
40
59
37
52
47
36
12.020
18.689
15.682
11.528
14.817
11.626
10.575
16.630
16.990
16.136
9.239
13.236
9.431
7.605
8.696
8.726
11.187
8.551
8.855
9.042
7.071
4.613
7.066
4.379
5.888
4.770
4.882
2008
(cari TL)
Reel KBGSKD
2008
Türkiye = Büyüme OranÕ*
100
(2004-2008; %)
100
16,8
155
16,7
130
22,4
96
24,9
123
12,1
97
9,3
88
27,3
138
18,7
141
17,3
134
15,0
77
17,7
110
9,5
78
15,3
63
19,1
72
17,3
73
18,7
93
7,6
71
2,8
74
22,6
75
24,8
59
17,7
38
12,4
59
16,3
36
15,9
49
9,9
40
0,8
41
28,1
Kaynak: TÜøK, KarúÕlaútÕrmalÕ Bölgesel østatistikler, 2011.
* Bölgelerin reel KBGSKD’lerindeki büyüme oranÕ 2004-2008 yÕllarÕ arasÕndaki do÷al logaritma farkÕ olarak tarafÕmÕzca hesaplanmÕútÕr.
Bölge
Kodu
TR
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Tablo 1. Düzey-2 Bölgelerinin Cari KBGSKD’leri ve Reel KBGSKD’lerindeki Büyüme OranlarÕ (2004-2008)
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
TURKRES 2011
Bu çalÕúmanÕn amacÕ, Türkiye’de düzey-2 bölgelerinin ekonomik geliúme performanslarÕ arasÕndaki
farklÕlÕklarÕ açÕklayabilmek için üretimde ölçek ekonomilerinden ve teknik etkinlikten oluúan toplam etkinlikten
ne ölçüde yararlanabildiklerini, girdilerini görece ne derece etkin kullanabildiklerini ve dolayÕsÕyla katma
de÷erlerini ne derece potansiyellerine yakÕn büyütebildiklerini Veri Zarflama Analizi (VZA) ile incelemektir. Bu
çerçevede, istihdamÕn yanÕnda, istihdamÕn sektörel da÷ÕlÕmÕnda, beúeri sermayede, kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnda,
giriúimcilikte, yeniliklerde, teknoloji düzeyinde ve ihracattaki büyümenin reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ
üzerindeki etkisi yoluyla düzey-2 bölgelerinin 2004-2008 yÕllarÕ arasÕndaki ekonomik büyüme performanslarÕ
de÷erlendirilmektedir. AyrÕca, bölgelere ait sözkonusu de÷iúkenlerin hangilerindeki de÷iúmenin bölgelerin
KBGSKD’lerindeki büyüme farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta ne yönde ve ne derece etkili oldu÷unu anlayabilmek için
do÷rusal regresyon iliúkisi tahmini yapÕlmÕútÕr.
Nihayette, VZA sonuçlarÕndan farklÕ girdilerdeki de÷iúmelerin farklÕ bölgelerin performanslarÕnÕ farklÕ
biçimlerde etkiledikleri gözlemlenirken, do÷rusal regresyon sonuçlarÕndan ise sözkonusu girdilerdeki
de÷iúmelerin tüm bölgeleri ne yönde ve ne derecede ortak olarak etkiledikleri belirlenmektedir. Beúeri
sermayenin geliútirilmesinin, sanayi sektöründe istihdamÕn, kamusal altyapÕnÕn iyileútirilmesinin tüm bölgelerin
kalkÕnmasÕnÕ olumlu etkilemesi bu çalÕúmadan bekledi÷imiz sonuçlardan biri iken, ihracattaki geliúmenin
bölgelerin kalkÕnmasÕnÕ olumsuz etkilemesi ise beklemedi÷imiz bir sonuç olmuútur. Di÷er taraftan,
yüksekö÷retim mezunu ve hizmetler sektöründe istihdam edilenlerin geliúmiú bölgelerin büyümelerine,
ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu sanayide istihdam edilenlerin ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn ise geri kalmÕú
bölgelerin büyümelerine en önemli katkÕyÕ sa÷lÕyor olmalarÕ da bekledi÷imiz sonuçlardan biridir. Bununla
birlikte; giriúimcilik, yenilikler ve teknolojiye dayalÕ sektörlerdeki geliúmelerin bölgelerin büyümelerine katkÕlarÕ
açÕsÕndan sistematik bir sonucun elde edilememesi bu çalÕúmanÕn önemli bir eksikli÷i olarak karúÕmÕza
çÕkmaktadÕr.
2. Bölgesel KalkÕnmada Etkili Olan Faktörler
Lucas (1988) beúeri sermayenin ekonomik kalkÕnmanÕn itici gücü oldu÷unu, literatüre sürükleyici bir
katkÕsÕ olan öncül bir çalÕúmasÕnda içsel büyüme modeli çerçevesinde açÕklamÕútÕr. Literatürde beúeri sermayenin
büyüme ile iliúkisini kanÕtlayan çeúitli ekonometrik çalÕúmalar bulunmaktadÕr. Örne÷in; Young (1995) yaptÕ÷Õ bir
çalÕúmada Do÷u Asya’nÕn yeni sanayileúmiú ülkelerinde (Hong Kong, Singapur, Güney Kore ve Tayvan) e÷itim
seviyesindeki artÕúÕn beúeri sermayeyi olumlu etkileyerek verimlili÷i arttÕrdÕ÷ÕnÕ gözlemlemiútir. Laabas ve
Razzak (2011) çalÕúmalarÕnda geliúmiú ve geliúmekte olan 30 ülkenin 1980-2007 dönemine ait verilerini
kullanarak beúeri sermaye ve ekonomik büyüme arasÕndaki iliúkiyi araútÕrmÕúlardÕr. ÇalÕúmada e÷itim
kalitesindeki de÷iúimlerin büyüme üzerindeki etkisi kurulan içsel büyüme modeli ile sorgulanmÕútÕr. ÇalÕúmada
Akdeniz’e kÕyÕsÕ olan MÕsÕr, Tunus ve Umman dÕúÕndaki Arap ülkelerinde verimlilik artÕúÕ üzerinde beúeri
sermayenin olumsuz etkisi oldu÷u; Almanya, Fransa ve øtalya gibi G7 ülkelerinin di÷er ülkelerden oldukça farklÕ
bir geliúme gösterdi÷i, beúeri sermayenin büyümeye önemli katkÕsÕ oldu÷u kurulan model sonucunda ulaúÕlan
bulgularla desteklenmiútir.
Kamu harcamalarÕnÕn bölgesel ekonomik kalkÕnmayÕ nasÕl olumsuz yönde (Carr, 1989; Ram, 1986) ve nasÕl
olumlu yönde (Ghali, 1998) etkiledi÷ini açÕklayan görüúler ve çalÕúmalar mevcuttur. AltyapÕnÕn verimlilik
üzerindeki etkisi tartÕúmalÕ bir alandÕr. Üretim-altyapÕ iliúkisinin teorik çerçevesi Arrow ve Kurz (1970), HoltzEakin ve Schwartz (1995), Holtz-Eakin ve Lovely’in (1995) çalÕúmalarÕnda da görülmektedir. Munnell’e
(1992:189-198) göre altyapÕ, kaynaklarÕn kullanÕlabilirli÷ini ve verimlili÷ini arttÕrarak özel sektör için fÕrsatlar
yaratmaktadÕr. Aschauer (1989, 1990), Munnell (1990), Destefanis ve Sena (2005) çalÕúmalarÕnda altyapÕnÕn
kamu sermayesi üzerinde olumlu etkileri oldu÷unu kanÕtlamÕúlar; Holtz-Eakin (1994) ve Garcia-Mila, McGuire
ve Porter (1996) ise çalÕúmalarÕnda üretim ve kamu sermayesi arasÕnda ters yönlü bir iliúki oldu÷unu
vurgulamÕúlardÕr.
Kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn yakÕn bölgeleri etkileyip etkilemedi÷i de tartÕúma konularÕndan biridir. HoltzEakin ve Schwartz (1995) çalÕúmalarÕnda ABD’de altyapÕnÕn yersel yÕ÷Õlmalara neden olmadÕ÷Õ, Cohen ve Paul
(2004) ise çalÕúmalarÕnda øspanya ve ABD için altyapÕnÕn yersel yÕ÷Õlmalara neden oldu÷u sonucuna
ulaúmÕúlardÕr. Boarnet’e (1998) göre kamu harcamalarÕ bir bölgenin, üretim ya da verimlili÷in düúük oldu÷u
bölgelerdeki üretim faktörleri için çekim merkezi olmasÕna neden olmakta, karúÕlaútÕrmalÕ üstünlükler
aracÕlÕ÷Õyla bölgelerarasÕ dengesizli÷i azaltabilmektedir. AltyapÕ yatÕrÕmlarÕ gerçekleútirildikleri bölgeyi üretken
girdiler ve nitelikli çalÕúanlar için çekim merkezine dönüútürmekte, beúeri sermaye birikiminin hÕzlanmasÕna,
105
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
özel sektör yarÕtÕmlarÕnÕn artmasÕna ve üretim üzerinde dolaylÕ etkilere neden olmaktadÕr (Bronzini ve Piselli,
2009:187-199).
Bosma ve Levie (2009) göre ekonomik kalkÕnma ile giriúimcilik arasÕnda yakÕn bir iliúki vardÕr. Yazarlar bu
iliúkiyi ve girimcili÷i etkileyen çeúitli faktörler üzerinde durmaktadÕr. Onlara göre giriúimcilik faktör etkili
ekonomilerde farklÕ, yüksek verimli ekonomilerde farklÕ, yenilikçi ekonomilerde farklÕ rol oynamaktadÕr. Porter
(2008:80) ve SarÕdo÷an (2010:37) çalÕúmalarÕnda giriúimcili÷i ve giriúimcilerin stratejilerini belirleyen etkenler
üzerinde durmaktadÕr.
Literatürde giriúimcilik ve ekonomik büyüme arasÕndaki iliúkiyi araútÕran çalÕúmalarÕn sayÕsÕ son yÕllarda
artmaya baúlamÕútÕr. Holtz-Eakin ve Kao (2003) ABD ekonomisi için eyalet ve sektör düzeyinde panel veriler
kullanarak yapmÕú olduklarÕ bir çalÕúmada yeni kurulan firma sayÕsÕ arttÕkça üretimin arttÕ÷Õ yönünde bir bulguya
ulaúmÕúlardÕr. Sutter (2010) çalÕúmasÕnda 49 ABD bölgesinin 1997-2003 dönemine ait verileriyle giriúimcili÷in
büyüme üzerindeki etkisinin bilginin etkisinden beú kat daha fazla oldu÷u sonucuna ulaúmÕútÕr. Braunerhjelm,
Acs, Audretsch ve Carlsson (2010) çalÕúmalarÕnda 20 OECD üyesi ülkenin 1981-2002 yÕllarÕna ait verilerini
kullanarak giriúimcilik ve büyüme arasÕnda pozitif bir iliúki bulmuúlardÕr. ÇalÕúmada 1990’lÕ yÕllara ait
bulgularÕn 1980’li yÕllara göre daha belirgin sonuçlarÕ oldu÷u vurgulanmaktadÕr. Bu çalÕúmalar giriúimcili÷i
teúvik eden politikalarÕn bilgi akÕúÕnÕ sa÷ladÕ÷ÕnÕ ve ekonomik büyümeyi hÕzlandÕrdÕ÷ÕnÕ kanÕtlamaktadÕr.
Çok sayÕda ekonomik faaliyet (imalat sanayi, hizmet sektörleri) bugün bölgesel kümelenmeler ve yÕ÷Õlmalar
biçiminde ve büyük kent bölgelerinde gerçekleúmektedir. Porter’a (2004:44) göre, bir bölgede aynÕ sektörde
faaliyet gösteren firmalarÕn yo÷unlaúmasÕ ile kümelenme oluúumlarÕnÕn temelinde bilgi taúmalarÕ ve dÕúsallÕklar
yer almaktadÕr. Di÷er bir deyiúle, bir bölgede bulunan söz konusu rakip firmalar üretim, girdi temini ve
pazarlama konusunda iúbirli÷ine giderek birbirlerinin elde ettikleri baúarÕlarÕ paylaúmaktadÕrlar.
Yenili÷i ve teknolojik geliúmeyi ortaya çÕkaran ve büyümenin itici gücü olarak görülen Ar-Ge
faaliyetlerinin önemini vurgulayan içsel büyüme modeli ilk kez Romer’in (1990) çalÕúmasÕnda vurgulanmÕú;
Rivera-Betiz ve Romer (1991), Grossman ve Helpman (1992), Aghion ve Howitt (1992) tarafÕndan
geliútirilmiútir. Ar-Ge yatÕrÕmlarÕ, bir ülkenin/bölgenin rekabet gücünün, ekonomik geliúmiúli÷inin
de÷erlendirilmesinde önemli bir faktördür. Ar-Ge yatÕrÕmlarÕ büyümeyi yenilik, beúeri sermaye geliúimi,
sermaye birikimi gibi ö÷elerle etkilemektedir (Bor, Chuang, Lai ve Yang, 2010: 171). Ar-Ge yatÕrÕmlarÕ
firmalarÕn teknolojide daha yüksek standartlara ulaúma olana÷ÕnÕ artÕrmakta, daha yüksek gelir seviyesine ve
büyümeye neden olmaktadÕr (Osorio ve Pose, 2004:435).
Teknolojik yenilik, sadece uluslarÕn zenginli÷inin, dar anlamÕyla, refahÕn yükseltilmesinin, artÕrÕlmasÕnÕn bir
yolu olarak de÷il, insanlarÕn daha önce hiç yapÕlamamÕú úeyleri yapabilmeleri için olanak sa÷layacak niteli÷i ile
önem kazanmaktadÕr. Yenilik, bütün bir yaúam kalitesinin daha iyiye mi, yoksa daha kötüye mi gidece÷ini
belirlemektedir (Freeman ve Soete, 2003).
Porter (1991) prodüktivite artÕúÕnÕn sürdürülebilmesini, kendini sürekli olarak geliútiren bir ekonomiye
ba÷lamakta ve ürün kalitesinin arttÕrÕlmasÕnÕn ve ürüne ek özellikler kazandÕrÕlmasÕnÕn önemini vurgulamakta,
yani teknolojik yeniliklerle ürün teknolojisinde yaratÕlan geliúmelerin günümüzde uluslararasÕ rekabet gücü
kazanÕlmasÕndaki önemine iúaret etmektedir. Bu nedenle bir bölgede gerçekleútirilen patent, faydalÕ ürün,
endüstriyel tasarÕm ve marka geliútirme çabalarÕ bölgesel kalkÕnma performansÕnÕ etkilemektedir.
Literatürde Ar-Ge yatÕrÕmlarÕ ile ekonomik büyüme arasÕndaki iliúkiyi araútÕran çok sayÕda çalÕúma
bulunmaktadÕr. Woo, Kim ve Lim (2011) Güney Kore’deki Seul Bölgesi ve di÷er bölgeleri kapsayan 1995-2005
dönemine ait bir panel çalÕúmasÕnda Seul Bölgesi’nde e÷itime yapÕlan yatÕrÕmÕn ve Ar-Ge harcamalarÕnÕn di÷er
bölgelere oranla beúeri sermaye üzerinde daha az etkili oldu÷u, fakat nüfusun artmasÕnda ve bölgesel büyümenin
sa÷lanmasÕnda di÷er bölgelere oranla daha etkili oldu÷u sonucuna varmÕúlardÕr.
Koo ve Kim (2009) ABD’nin 48 eyaletine ait 1992-2000 dönemi verileriyle yapmÕú olduklarÕ bir araútÕrma
sonucunda giriúimcilik ve özellikle Ar-Ge harcamalarÕnÕn bölgesel kalkÕnma üzerinde etkili oldu÷u bulgularÕnÕ
elde etmiúlerdir.
Taylor’a (1999) göre bölgesel kalkÕnmanÕn gerçekleútirilebilmesi uzun dönemde sürekli ve yüksek bir milli
gelir artÕú hÕzÕna; o da dÕú ticaretin, özellikle ihracatÕn artmasÕna ba÷lÕdÕr. Halbuki, Seyido÷lu’na (2007:511) göre
106
TURKRES 2011
geleneksel karúÕlaútÕrmalÕ üstünlükler teorisine dayalÕ dÕú ticaret mevcut dengesizliklere süreklilik
kazandÕrmakta, kÕsa dönemde refah artÕúÕna neden olsa da uzun dönemde az geliúmiú ülkelerin ya da bölgelerin
kalkÕnmasÕnÕ sa÷layamamaktadÕr.
Yeni büyüme teorileri, dÕú ticaretin kaynak da÷ÕlÕmÕ etkisinin, ekonomik büyümeyi artÕrarak, kazançlara
neden olabilece÷ini savunmaktadÕr. Grossman ve Helpman (1992:144-152) teknolojinin içsel olarak belirlendi÷i
dinamik karúÕlaútÕrmalÕ üstünlükler modelinde, dÕú ticaretin büyüme üzerindeki etkisinin, dÕúa açÕlma sonucunda
kaynaklarÕn aktarÕlaca÷Õ sektörlerin özellikleriyle ba÷lantÕlÕ oldu÷unu belirtmiúlerdir. DÕú ticaret sonucunda
kaynaklar düúük teknolojili sektörlerden ölçe÷e göre artan getiriyi oluúturan ileri teknolojili sektörlere aktarÕlÕrsa
uzun dönem büyüme oranÕ artacaktÕr. Aksi halde, düúecektir.
Literatürde dÕú ticaret ve büyüme arasÕndaki iliúkiyi açÕklamaya çalÕúan çok sayÕda çalÕúma bulunmaktadÕr.
Soukiazis ve Antunes (2011:1363-1373) çalÕúmalarÕnda 1996-2005 döneminde Portekiz’in düzey-3 bölgelerinde
dÕú ticaret ve büyüme iliúkisini araútÕrmÕúlardÕr. ÇalÕúmada Portekiz’de dÕú ticaretin bölgesel kalkÕnma için
önemli oldu÷u vurgulanmaktadÕr. AyrÕca dÕú ticaret, beúeri sermaye ve sektörel iúgücü payÕnÕn bölgesel
ekonomik büyümeyi açÕkladÕ÷Õ ve Portekiz’in bölgeleri arasÕnda koúullu bir yakÕnsama oldu÷u yönünde
bulgulara ulaúÕlmÕútÕr. Jarreay ve Poncet (2011) çalÕúmalarÕnda 1997-2009 döneminde ihracatÕn Çin eyaletlerinin
daha hÕzlÕ büyümelerine neden oldu÷unu ortaya koymuúlardÕr.
3. Türkiye’nin Bölgeleri Üzerine Bir Veri Zarflama Analizi
3.1. Literatür
Son yÕllarda bölgelerarasÕ geliúmiúlik farklarÕnÕ belirlemeye yönelik yapÕlan çalÕúmalar artÕú göstermiútir.
Her ne kadar seçilen örneklem ve de÷iúkenler arasÕnda farklÕlÕklar söz konusu olsa da temel amaç; bölgelerarasÕ
geliúmiúlik farklarÕnÕn ortaya konulmasÕdÕr. Bu çalÕúmalarda genellikle endeksleme yöntemi, temel bileúenler
analizi, faktör analizi, kümeleme analizi ve Veri Zarflama Analizi (VZA) gibi yöntemlerden yararlanÕlmÕútÕr. Bu
yöntemlerle illerin/bölgelerin sÕnÕflandÕrÕlmasÕ yapÕlmÕú ve öncelikle kalkÕnmasÕ gereken illerin/bölgelerin
belirlenmesine çalÕúÕlmÕútÕr. ÇalÕúmada kullanÕlacak olan VZA’nin amacÕ; düzey-2 bölgelerinin hangi kaynaklarÕ
etkin úekilde kullandÕ÷ÕnÕn, hangi kaynaklarÕ daha az verimli kullandÕ÷ÕnÕn belirlenmesidir. VZA’nin
seçilmesinin nedenleri; çok sayÕda girdinin ve çok sayÕda çÕktÕnÕn kullanÕlabilmesi, analiz sonucunda etkinlikleri
hesaplanan karar birimlerinin (bölgelerin) göreli olarak tam etkinli÷e sahip olanlarla kÕyaslanabilmesi, girdilerin
çok farklÕ birimlerden oluúabilmesidir.
VZA kullanÕlarak bölgelerarasÕ rekabet edebilirlikte verimlilik karúÕlaútÕrmasÕ konusunda yapÕlmÕú
çalÕúmalar özellikle Çin illerinin/bölgelerinin faaliyetlerini ele almaktadÕr. Bu çalÕúmalarda bölgesel düzeyde,
verimlili÷i ölçülecek birimin, girdileri ve çÕktÕlarÕ belirlenerek, girdilerin çÕktÕlara ne derece verimli
dönüútürüldü÷ü hesaplanmaya çalÕúÕlmÕútÕr.
Charnes, Cooper ve Shanling (1989) tarafÕndan yapÕlan bir çalÕúmada Çin’de 28 ilin ekonomik
performanslarÕ VZA ile incelenmiútir. ÇalÕúmada; iúgücü, sermaye ve yatÕrÕm de÷erleri girdi olarak kullanÕlÕrken,
satÕúlar, kârlar, endüstriyel çÕktÕ ve vergiler çÕktÕlar olarak kullanÕlmÕútÕr. Analiz sonucunda kentlerin ekonomik
performanslarÕ verimli olup olmadÕklarÕna göre belirlenmiútir. ÇalÕúmada, verimsiz kullanÕlan kaynaklarÕn
belirlenmesinin geri kalmÕú ülkeler ve bölgeler açÕsÕndan önemi üzerinde durulmuútur.
Golany ve Thore (1997) tarafÕndan yapÕlan çalÕúmada, VZA metoduyla 1970-1985 yÕllarÕnÕ kapsayan
dönemde geliúmekte olan ve geliúmiú 72 ülkenin ekonomik ve sosyal performanslarÕ ölçülmüútür. Her bir ülke
için verimlilik sÕralamasÕ ve ölçe÷e göre getiriler (artan, azalan ve sabit) belirlenmiútir. ÇalÕúmada kullanÕlan
girdiler; reel yurtiçi yatÕrÕmÕn reel GSYøH’ye oranÕ, e÷itim ve savunma sanayi haricinde yapÕlan reel kamu
harcamalarÕnÕn reel GSYøH’ya oranÕ ve e÷itim alanÕndaki kamu harcamalarÕnÕn nominal GSYøH’ya oranÕdÕr.
ÇÕktÕlar ise; kiúi baúÕna GSYøH’nÕn artÕú oranÕ, bebek ölüm oranÕ, ortaö÷retim kurumlarÕna kayÕtlÕ ö÷renci oranÕ
ve sosyal sigorta ödemelerinin nominal GSYøH’ya oranÕ olarak belirlenmiútir. Analizler sonucunda ülkelerin
uzun dönemde ekonomik ve teknolojik performanslarÕ arttÕkça sosyo-ekonomik faktörlerin de bu geliúmelerden
olumlu etkilendi÷i ortaya konulmuútur.
Karkazis ve Thanassoulis (1998) yaptÕklarÕ çalÕúmada, VZA ile kuzey Yunanistan’a özel sektör yatÕrÕmlarÕnÕ
çekmek için verilen teúvikler ve gerçekleútirilen altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn, bölgelerarasÕndaki görece verimlili÷ini
107
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
hesaplamÕúlardÕr. Kamu harcamalarÕnÕn oldukça büyük bir bölümünü oluúturan teúviklerin ve altyapÕ
yatÕrÕmlarÕnÕn özel sektör yatÕrÕmlarÕnÕ çekmede görece daha baúarÕlÕ oldu÷u bölgeler belirlenmiútir. AyrÕca, bu
baúarÕnÕn altÕnda yatan nedenler sorgulanarak Yunanistan’Õn bölgesel geliúme politikalarÕnÕn iyileútirilmesi
üzerine yorumlar yapÕlmÕútÕr.
Halkos ve Tzemeres (2005) tarafÕndan yapÕlan çalÕúmada, VZA metoduyla 1980, 1990 ve 2000 yÕllarÕnda
Yunanistan’Õn çeúitli bölgelerinin etkinlikleri ve optimum çÕktÕ de÷erleri hesaplanmÕútÕr. Modelde kullanÕlan
girdiler; bin kiúi baúÕna düúen hastane yata÷Õ sayÕsÕ, doktor sayÕsÕ, toplu ulaúÕm aracÕ sayÕsÕ ve bin ö÷renci baúÕna
düúen okul sayÕsÕdÕr. ÇÕktÕlar ise; GSYøH, kentsel nüfus ile kÕrsal nüfusun farkÕ, bin kiúi baúÕna düúen yeni konut
sayÕsÕdÕr. Analiz sonucunda Yunanistan’daki bölgeler arasÕnda yaúam standartlarÕ ve bölgesel geliúmiúlik düzeyi
arasÕnda iliúki oldu÷u yorumu yapÕlmÕútÕr.
Türkiye’de bölgesel geliúme farklÕlÕklarÕ oldu÷una yÕllardÕr devlet kurumlarÕ ve sivil toplum örgütleri
tarafÕndan yapÕlan çeúitli çalÕúmalarda de÷inilmektedir. Devlet Planlama TeúkilatÕ tarafÕndan hazÕrlanan kalkÕnma
planlarÕndaki bölgesel politika bölümleri bu farklÕlÕklarÕ ortaya koyarken, farklÕlÕklarÕn azaltÕlmasÕna yönelik
uygulanmasÕ gereken politikalarÕ önermektedir. Literatürde VZA yöntemiyle Türkiye’de bölgesel geliúmiúlik
farklarÕ üzerine yapÕlan araútÕrma sayÕsÕnÕn çok az oldu÷u görülmektedir.
Aydemir (2002) tarafÕndan yapÕlan çalÕúmada, VZA ile illerin kaynak kullanÕmÕnda görece verimlilikleri
de÷erlendirilmiútir. AyrÕca, çalÕúmada daha önce bölgelerarasÕ ve bölgesel düzeyde geliúmiúlik farklarÕnÕ
açÕklamada kullanÕlmÕú analiz yöntemleri ele alÕnmÕútÕr. Modelde kullanÕlan girdiler; illerdeki rekabetçi yapÕ,
nitelikli insan gücü, ulaúÕm altyapÕsÕ harcamalarÕ, özel kesim yatÕrÕmlarÕ, tarÕm, imalat, madencilik, enerji ve
di÷er sektörlerde gerçekleúen teúvik belgeli yatÕrÕmlar toplamÕ, tarÕm ve imalat sektörlerinde hizmet veren
KOBø’lere verilen toplam yatÕrÕm ve iúletme kredileri olarak belirlenmiútir. øl bazÕnda üretilen katma de÷er ise
çÕktÕ olarak kullanÕlmÕútÕr. Bölgesel dengesizliklerin kaynaklarÕn etkin kullanÕlamadÕ÷Õ iller nedeniyle daha da
arttÕ÷Õ çalÕúmada vurgulanmÕútÕr.
KÕran (2008) tarafÕndan yapÕlan çalÕúmada kalkÕnmada öncelikli illerin ekonomik etkinlikleri VZA ile
de÷erlendirilmiútir. ÇalÕúmada 1995-2000 yÕllarÕ arasÕndaki dönemde iller bazÕnda kamu yatÕrÕm gerçekleúmeleri,
teúvik belgeli yatÕrÕmlar, toplam banka kredileri girdi olarak; GSYøH, teúviklerle yaratÕlan istihdam, açÕlan iúyeri
sayÕsÕ ve dÕú ticaret dengesi ise çÕktÕ olarak belirlenmiútir. ÇalÕúmada hükümetlerce uygulanan kalkÕnmada
öncelikli il politikalarÕnÕn, illerin ekonomilerini destekleyen ve rekabetçi yapÕlarÕna katkÕda bulunan politikalar
olarak uygulanmasÕ gerekti÷i belirtilmektedir.
3.2. Veri ve Yöntem
Türkiye’de 26 Düzey-2 Bölgesi için 2004 ve 2008 yÕllarÕna ait girdiler 100 bin kiúi baúÕna düúen rakamlara
dönüútürülüp sözkonusu dönemdeki büyüme oranlarÕ do÷al logaritmik farklar olarak hesaplanmÕútÕr. 2004-2008
dönemi reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ da aynÕ úekilde hesaplanmÕútÕr. Bölgelerin büyüme performanslarÕnÕn
incelenmesi amacÕyla üç farklÕ analiz yapÕlmÕútÕr. Analizlerde kullanÕlan de÷iúkenler Tablo 2’de yer almaktadÕr.
Tablo 2. ÇalÕúmada KullanÕlan De÷iúkenler (2004-2008 Dönemi Büyüme OranlarÕ, %)
Model I
Model II
ÇÕktÕ: Reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ
Girdiler: østihdam, Kamu yatÕrÕmlarÕ, øhracat, Giriúimcilik (Yeni kurulan firma
sayÕsÕ), FaydalÕ ürün ve endüstriyel ürün tasarÕm baúvurusu, Patent baúvurusu, Ortaileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam istihdama oranÕ,
de÷iúkenlerinin büyüme oranlarÕ
ÇÕktÕ: Reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ
Girdiler: TarÕm, Sanayi ve Hizmetler sektörlerinde istihdam edilenler, Kamu
yatÕrÕmlarÕ, øhracat, Giriúimcilik (Yeni kurulan firma sayÕsÕ), FaydalÕ ürün ve
endüstriyel ürün tasarÕm baúvurusu, Patent baúvurusu, Orta-ileri teknoloji düzeyine
sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam istihdama oranÕ de÷iúkenlerinin büyüme oranlarÕ
108
TURKRES 2011
Model III
ÇÕktÕ: Reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ
Girdiler: ølkö÷retim, Ortaö÷retim ve yüksek ö÷retim mezunu istihdam edilenler,
Kamu yatÕrÕmlarÕ, øhracat, Giriúimcilik (Yeni kurulan firma sayÕsÕ), FaydalÕ ürün ve
endüstriyel ürün tasarÕm baúvurusu, Patent baúvurusu, Orta-ileri teknoloji düzeyine
sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam istihdama oranÕ de÷iúkenlerinin büyüme oranlarÕ
Türk Patent Enstitüsü’nden alÕnan yenilik verilerinin, DPT’den alÕnan kamu harcamalarÕnÕn ve TÜøK’den
alÕnan di÷er verilerin VZA’nde Banxia Frontier Analyst 4.1 programÕ kullanÕlmÕútÕr. Analizlerde verimlili÷in
ölçülmesi amacÕyla VZA çerçevesinde geliútirilmiú olan girdi odaklÕ Charnes-Cooper-Rhodes (CCR) Yöntemi
tercih edilmiútir. ÇalÕúmada girdi odaklÕ modelin çÕktÕ odaklÕ modele göre tercih edilmesinin nedeni, girdi odaklÕ
modelin hedef fonksiyonunun mevcut girdileri minimize etmesidir. Mevcut çÕktÕyÕ en az girdiyle üretme amacÕna
yönelik girdi odaklÕ model, bu yönüyle tasarruf yönelimli bir model özelli÷ine sahiptir. AyrÕca farklÕ ülkelerde
yapÕlan çalÕúmalarda kamu sektörü için tercih edilen modeldir (Aydemir, 2002:104).
Üç modelin her biri, belirlenen çÕktÕ ve girdilerle, girdi-odaklÕ CCR modeli uygulanarak çözülmüútür. CCR
modeli ölçe÷e göre sabit getiri varsayÕmÕnÕ taúÕmaktadÕr. Öncelikle CCR modelinin tercih edilmesinin sebebi,
sabit getiri varsayÕmÕ altÕnda elde edilebilecek verimlilik de÷erlerinin, de÷iúken getirili verimlilik de÷erlerine
göre daha düúük çÕkmasÕdÕr. Daha gerçekçi ve fazla iyimser olmadan yapÕlacak bir analizin, daha anlamlÕ
sonuçlar ortaya koymasÕ hedeflenerek, ölçe÷e göre sabit getiri varsayÕmÕ taúÕyan CCR modeli benimsenmiú,
de÷iúken getirili girdi-odaklÕ Banker-Charnes-Cooper (BCC) modelinin sonuçlarÕ ise ölçek verimlili÷inin
hesaplanmasÕ amacÕyla kullanÕlmÕútÕr (Aydemir, 2002:104).
Analiz sonucunda elde edilen bulgularÕn yorumlanmasÕnda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta,
verimlilik sonuçlarÕnÕn sadece göreceli verimlilik de÷erlerini yansÕtmasÕdÕr. Di÷er bir ifadeyle herhangi bir düzey
2 bölgesinin yüzde 100 verimli olmasÕ sadece karúÕlaútÕrÕldÕ÷Õ di÷er 25 düzey 2 bölgesine göre mevcut girdiler ve
çÕktÕ sonucunda yüzde 100 verimlili÷i ifade etmektedir. Bu sonuç söz konusu bölgenin kendi baúÕna
de÷erlendirildi÷inde kaynak kullanÕmÕnda yüzde 100 verimli oldu÷u anlamÕna gelmemektedir (Aydemir,
2002:104-105).
AyrÕca, SPSS 18 programÕnda bölgelere ait yukarÕda üç farklÕ modelde sunulan de÷iúkenlerin hangilerindeki
de÷iúmenin bölgelerin KBGSKD’lerindeki büyüme farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta ne yönde ve ne derece etkili
oldu÷unu anlayabilmek için do÷rusal regresyon iliúkisi tahmini yapÕlmÕútÕr. Geriye-dönük ayÕklama yöntemine
dayalÕ do÷rusal regresyon tahminlerinden her üç model için iki farklÕ sonuç verilmektedir: Denklem 1’de
düzeltilmiú-R2 en yüksek (tahminin standart hatasÕ en düúük) iken, Denklem 2’de tahminlerde %10 düzeyinde
parametreleri istatistiksel olarak anlamlÕ olmayan de÷iúkenler elendikten sonra sadece anlamlÕ olanlarÕ
kalmaktadÕr.
3.3. Bulgular
Tablo 1’den izlenece÷i üzere, 2004-2008 yÕllarÕ arasÕnda onüç bölge kiúi baúÕna katma de÷erde Türkiye
ortalamasÕnÕn altÕnda büyüme oranÕna sahipken, 2008 yÕlÕnda oniki bölge ise Türkiye ortalamasÕnÕn %75’inin
altÕnda kiúi baúÕna katma de÷er yaratmÕútÕr.1 Geriye kalan onüç bölge ise Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde büyüme
oranÕna sahipken, sadece yedi bölge Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde kiúi baúÕna katma de÷er yaratmaktadÕr.
BunlarÕn içerisinden özellikle problemli olanlar úunlardÕr. Türkiye ortalamasÕna göre sÕrasÕyla kiúi baúÕna katma
de÷er yüzdeleri ve büyüme oranlarÕ dikkate alÕndÕ÷Õnda TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop: %71 ve %2,8),
TRA2 (A÷rÕ, Kars, I÷dÕr, Ardahan: %38 ve %12,4), TRC1 (Gaziantep, AdÕyaman, Kilis: %49 ve %9,9) ve TRC2
(ùanlÕurfa, DiyarbakÕr: %40 ve %0,8) Bölgeleri en hÕzlÕ ve daha da fakirleúen fakir bölgelerdir. TR61 (Antalya,
Isparta, Burdur: %110 ve %9,5), TR32 (AydÕn, Denizli, Mu÷la: %97 ve %9,3) ve TR81 (Zonguldak, Karabük,
BartÕn: %93 ve %7,6) Bölgeleri ise Türkiye ortalamasÕna do÷ru veya onun altÕna düúerek gerileyen Türkiye
ortalamasÕna yakÕn kiúi baúÕna gelire sahip bölgelerdir.
1
AB’nin yakÕn döneme kadar kalkÕnmalarÕna yönelik çeúitli plan, program, proje, strateji ve politikalarÕna en fazla
destek ve fon sa÷ladÕ÷Õ bölgeler grubudur.
109
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
Di÷er taraftan, görece zengin TR21 (Tekirda÷, Edirne, KÕrklareli: %130 ve %22,4) Bölgesi hÕzla Türkiye
ortalamasÕndan uzaklaúÕrken; TR22 (BalÕkesir, Çanakkale: %96 ve %24,9) ve TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya,
Uúak: %88 ve %27,3) Bölgeleri ise hÕzla ona yakÕnsayan bölgelerdir. TR83 (Samsun, Tokat, Çorum, Amasya:
%74 ve %22,6), TR90 (Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüúhane: %75 ve %24,8) ve TRC3 (Mardin,
Batman, ùÕrnak, Siirt: %41 ve %28,1) Bölgeleri de Türkiye ortalamasÕna hÕzla yakÕnsama e÷ilimi gösteren di÷er
dinamik bölgelerdir.
3.3.1. Model I
Düzey-2 bölgelerinin 2004-2008 dönemindeki büyüme performanslarÕnÕ karúÕlaútÕrmak amacÕyla genel
istihdam, kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, ihracat, giriúimcilik (yeni kurulan firma sayÕsÕ), faydalÕ ürün ve endüstriyel
tasarÕm baúvurusu, patent baúvurusu, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam
istihdama oranÕ de÷iúkenlerinin büyüme oranlarÕ girdi, reel KBGSKD’deki büyüme oranÕ çÕktÕ olarak
belirlenmiútir. Elde edilen analiz sonuçlarÕ Tablo 3’de özetlenmiútir.
VZA ile bölgelerin büyüme performanslarÕnÕn analizi sonucunda elde edilen bulgulara göre beú düzey-2
bölgesinin (sÕrasÕyla TR82, TR81, TR61, TRC1 ve TR71) 26 düzey-2 bölgesi arasÕnda görece oldukça düúük
ölçek etkinli÷ine sahip oldu÷u görülmektedir. TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop) Bölgesi büyüme performansÕ
açÕsÕndan yaklaúÕk %17 ile 26 düzey-2 bölgesi arasÕnda görece en düúük ölçek etkinli÷ine sahiptir. Bu bölgeyi
%50 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, BartÕn), %53 ile TR61 (Antalya, Isparta, Burdur), %62 ile TRC1
(Gaziantep, AdÕyaman, Kilis) ve TR71 (KÕrÕkkale, Aksaray, Ni÷de, Nevúehir, KÕrúehir) Bölgeleri izlemektedir.
Sözkonusu bölgelerin görece ölçek ekonomilerinden yararlanamadÕklarÕ görülmektedir. AyrÕca, TR61 ve TR71
bölgelerinin etkinsizli÷i tamamÕyla ölçek etkinsizli÷inden kaynaklanmaktadÕr.
Bulgular incelendi÷inde onbeú düzey-2 bölgesinin girdilerindeki büyümeyi çÕktÕlarÕndaki büyümeye
dönüútürmede di÷er bölgelere göre %100 verimli oldu÷u görülmektedir. Ancak, yedi düzey-2 bölgesinin
(sÕrasÕyla TR82, TR81, TR52, TR83, TRC1, TR42 ve TRB1) görece oldukça düúük teknik etkinli÷e sahip oldu÷u
görülmektedir. Bu bölgeler ile sadece ölçek etkinsizli÷i sergileyen TR61 ve TR71 bölgeleri üretimde ölçek
ekonomilerinden yeterince yararlanamamalarÕ (ölçe÷e göre artan/azalan getiriye sahip olmalarÕ) ve etkinsiz girdi
kullanÕmlarÕ sonucu 2004-2008 döneminde KBGSKD’lerini geliúme potansiyellerinin görece çok altÕnda
arttÕrabilmiúlerdir.
TR82 Bölgesi KBGSKD’ini büyütmede en düúük teknik etkinli÷e (%18), ölçek etkinli÷ine (%17) ve
dolayÕsÕyla toplam etkinli÷e (%3) sahip olan bölgedir. Bölgede göreceli olarak ölçek ekonomilerinden yeterince
yararlanÕlamamasÕ ve analizde kullanÕlan tüm girdilerin verimli kullanÕlamamasÕ düúük büyüme performansÕna
neden olmuútur. Bölge 2004-2008 döneminde %2,8 ile Türkiye ortalamasÕnÕn en altÕnda büyüme oranÕna sahip
bölgelerden ikincisidir. Etkinli÷i düúük di÷er bölgeler için de bazÕ farklÕlÕklarla benzer sonuca varabiliriz.
DolayÕsÕyla, bunlarÕn içinde TR82 yanÕnda TR81, TR61, TRC1 ve TRB1 bölgeleri ölçek ekonomilerinden ve
kaynak etkinli÷inden yeterince yararlanamadÕklarÕ için Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda düúük büyüme oranÕ
performansÕ sergilerken; TR83, TR52, TR42 ve TR71 bölgeleri ise Türkiye ortalamasÕnÕn çok daha üzerindeki
büyüme potansiyellerine ulaúamamÕúlardÕr. Bu bölgelerin en etkinsiz kullandÕklarÕ girdiler öncelikle genel
istihdam, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde çalÕúanlar, ardÕndan di÷erleridir. Büyüme
performanslarÕna en büyük katkÕ ise ihracattan gelmektedir. Bölgelerin büyümelerine ihracatlarÕndaki büyümenin
katkÕsÕ bazÕ geliúmiú bölgelerde ve geri kalmÕú Do÷u ve Güney Do÷u Anadolu bölgelerinde genelde daha yüksek
çÕkmaktadÕr.
110
111
A
122
99
-47
-9
49
6
-31
-78
34
20
-22
-
Ölçek
Türü
Sabit
Sabit
Sabit
Sabit
Sabit
Sabit
Sabit
Artan
Sabit
Artan
Artan
Artan
Sabit
Azalan
Artan
Artan
Artan
Azalan
Sabit
Sabit
Sabit
Artan
Sabit
Artan
Sabit
Sabit
-50
-65
-62
-9
-38
-17
-87
-97
-64
-27
-68
-
B
-50
-65
-47
-43
-71
-17
-87
-97
-64
-27
-68
-
C
-50
-65
-84
-49
-38
-17
-87
-97
-77
-78
-68
-
D
-50
-65
-96
-90
-38
-73
-97
-99
-68
-94
-68
-
E
øyileútirme Önerileri, %
-50
-65
-47
-9
-38
-17
-87
-97
-64
-27
-68
-
F
-90
-92
-101
-93
-38
-97
-97
-99
-64
-79
-68
-
G
0
0
0
-1084
0
0
0
0
-75
0
-100
-103
0
0
0
0
0
0
-22
0
0
0
0
0
-3985
-32
A
48
6
-33
-1666
-12
64
-67
3
-575
7
0
22
0
42
11
3
1
2
3
59
0
4
-38
6
-6653
34
B
23
58
18
0
0
12
13
5
266
5
51
0
0
0
13
0
0
11
0
0
0
-9
0
5
0
-201
C
23
6
30
1208
767
76
34
22
56
16
0
0
0
60
13
0
2
0
0
-204
-3384
0
-2272
20
26595
0
D
-36
0
0
-578
737
78
0
-2
0
-1
0
0
-1797
-9
0
0
0
0
-13
160
1019
0
1241
-6
-29041
439
E
Girdilerin Üretime KatkÕlarÕ, %
43
32
93
532
172
27
95
73
232
73
149
182
820
69
63
96
96
86
132
126
1163
105
1169
72
33166
312
F
-2
-2
-7
1687
-1564
-158
26
0
197
0
0
0
1077
-61
0
0
0
0
0
-42
1302
0
0
2
-19982
-452
G
A: Giriúimcilik, B: Kamu YatÕrÕmlarÕ, C: Patent Baúvurusu, D: FaydalÕ Ürün ve Endüstriyel Ürün TasarÕm Baúvurusu, E: orta-yüksek teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn
toplam istihdama oranÕ, F: øhracat, G: østihdam
CCR
BCC
Ölçek
Bölge Toplam
Teknik
Etkinli÷i
Etkinlik % Etkinlik % %
TR10
100
100
100
TR21
100
100
100
TR22
100
100
100
TR31
100
100
100
TR32
100
100
100
TR33
100
100
100
TR41
100
100
100
TR42
50
54
94
TR51
100
100
100
TR52
35
36
99
TR61
53
100
53
TR62
91
100
91
TR63
100
100
100
TR71
62
100
62
TR72
83
90
92
TR81
13
25
50
TR82
3
18
17
TR83
37
37
100
TR90
100
100
100
TRA1
100
100
100
TRA2
100
100
100
TRB1
73
80
91
TRB2
100
100
100
TRC1
32
52
62
TRC2
100
100
100
TRC3
100
100
100
Tablo 3. Genel østihdam OranÕndaki Büyümenin de Yer AldÕ÷Õ Model I’deki Bölgelerin Reel KBGSKD’lerindeki Büyüme OranlarÕ ÇÕktÕsÕnÕ Etkileyen
Girdiler Üzerine VZA Sonuçlar (2004-2008 Dönemi)
TURKRES 2011
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
Orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn geliúimi de bazÕ Do÷u ve Güney Do÷u Anadolu
Bölgelerinin büyümesinde önemli bir girdi oldu÷unu ortaya koymaktadÕr. Yeniliklerdeki (patentler ve faydalÕ
ürünler+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki) geliúmelerin bölgelerin büyümelerine katkÕlarÕ, birkaç az geliúmiú
bölge hariç, genelde geliúmiú bölgelerde görülmektedir.
Bulgular görece geri kalmÕú, ancak kaynak kullanÕmÕnda etkin olan ve genelde Do÷u ve Güneydo÷uda yer
alan bölgeler (TRA1, TRA2, TRB2, TRC2 ve TRC3) açÕsÕndan ele alÕndÕ÷Õnda kiúi baúÕna katma de÷erin
büyümesinde TRA1 Bölgesi’nde teknolojiye dayalÕ sektörlerde istihdamÕn, ihracat ve kamu altyapÕ
yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin; TRA2 Bölgesi’nde genel istihdam, ihracat ve teknolojiye dayalÕ sektörlerde
istihdamÕn büyümesinin; TRB2 Bölgesi’nde teknolojiye dayalÕ sektörlerde istihdamÕn ve ihracatÕn büyümesinin;
TRC2 Bölgesi’nde ihracat ve faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki büyümenin; TRC3 Bölgesi’nde
teknolojiye dayalÕ sektörlerde istihdamÕn, ihracat ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin önemli etkileri
oldu÷u görülmektedir.
KÕsacasÕ, görece düúük ölçek ve girdi kullanÕmÕ etkinli÷ine sahip bölgelerde kiúi baúÕna katma de÷erleri
büyütmede öncelikle genel istihdam, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde çalÕúanlar, ardÕndan di÷er
girdilerden en verimsiz olarak yararlanÕlmÕútÕr. Bu bölgelerde öncelikle sözkonusu girdilerin daha etkin
kullanÕmÕnÕn KBGSKD’lerindeki büyümenin Türkiye ortalamasÕna ve üzerine çÕkmalarÕna en önemli etkiyi
sa÷layaca÷Õ görülmektedir. AyrÕca, görece geri kalmÕú ve girdi kullanÕmÕnda etkin olan bölgelerin ise özellikle
teknolojiye dayalÕ sektörlerde istihdamÕn, ihracat ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin bölgelerin
KBGSKD’lerinin daha hÕzlÕ büyümesine en fazla etki ederek bölgesel geliúmiúlik farklarÕnÕn azalmasÕna katkÕ
sa÷layaca÷Õ söylenebilir.
AyrÕca, gerilemeyi sürdüren fakir bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olanlar, giriúimcilik görece
daha az olmak üzere, tüm girdilerini etkinsiz kullanmÕúlardÕr. Bu bölgelerin zayÕf büyüme performanslarÕna en
önemli katkÕ genel istihdam, yenilikler (faydalÕ ürün ve endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ), teknoloji ve ihracattan
gelmektedir.
Gerileyen orta gelirli bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olanlar ise baúta genel istihdam, yenilikler
(faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ) ve teknoloji olmak üzere tüm girdilerini etkinsiz kullanmÕúlardÕr. Bu
bölgelerin düúük büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ yenilikler (faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ
ve patentler), teknoloji ve ihracattan gelmektedir.
HÕzlÕ büyüyen bölgelerden görece etkinli÷i %100 oranÕnÕn altÕnda kalan sadece TR83 Bölgesidir; Bölge
giriúimcilik hariç tüm girdilerini etkinsiz kullanmÕútÕr. Söz konusu bölgelerin büyüme performanslarÕna en
önemli katkÕ kamu yatÕrÕmlarÕ, yenilikler (faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ ve patentler), teknoloji ve
ihracattan gelmektedir.
Tablo 4’de yukarÕda Model I’de sözü geçen de÷iúkenler arasÕndaki do÷rusal regresyondan çÕkarÕlan en iyi
iki tahmin sonuçlarÕ yer almaktadÕr. øki denklemden elde edilen sonuçlara göre, bölgelerarasÕ KBGSKD’deki
büyüme farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta sadece iki de÷iúken %10 düzeyinde anlamlÕ çÕkmaktadÕr. Özellikle, genel
istihdam oranlarÕndaki büyüme bölgelerin KBGSKD’lerindeki büyüme oranlarÕnÕ negatif yönde etkilerken; daha
zayÕf bir olasÕlÕkla yüz bin kiúiye düúen kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyüme ise ona pozitif yönde bir katkÕ
sa÷lamaktadÕr.
112
TURKRES 2011
Tablo 4. Genel østihdam OranÕndaki Büyümenin Yer AldÕ÷Õ Denklemlerde Bölgelerin
KBGSKD’lerindeki Büyüme OranlarÕnÕ Belirleyen De÷iúkenler Üzerine Regresyon SonuçlarÕ (20042008 Dönemi; N=26)
Denklem 1
Denklem 2
KatsayÕlarÕn Tahminleri
KatsayÕlarÕn Tahminleri
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
Sabit
14,231***
17,319***
2,950 (,008)
13,051 (,000)
-,153*
-,201**
øSTøHDAM
-2,389 (,025)
-1,854 (,078)
KAMUYAT
-_
,042*
-_
1,762 (,093)
-_
-,033
øHRACAT
-_
-1,170 (,255)
-_
-,068
GøRøùøM
-1,006 (,326)
-_
AyarlÕ-R2
,250
,158
Tahmin. Stand. HatasÕ
5,945
6,298
F (Anlam Düzeyi)
3,086** (,038)
5,706** (,025)
*** 0,01 düzeyinde, ** 0,05 düzeyinde ve * 0,10 düzeyinde (çift-tarflÕ teste göre) anlamlÕ oldu÷unu ima eder.
De÷iúkenler
3.3.2. Model II
YukarÕda sözü edilen di÷er girdilere ilave olarak genel istihdam yerine tarÕm, sanayi ve hizmetler ana
sektörlerinde istihdam edilenlerin oranlarÕndaki büyümenin yer aldÕ÷Õ yöntem ile elde edilen analiz sonuçlarÕ
Tablo 5’de özetlenmiútir.
VZA ile bölgelerin 2004-2008 dönemi büyüme performanslarÕnÕn analizi sonucunda elde edilen bulgulara
göre; sekiz bölgenin –bunlarÕn içerisinden özellikle üç tanesinin (sÕrasÕyla TR82, TR81 ve TR83)– görece
oldukça düúük ölçek etkinli÷ine sahip oldu÷u, dolayÕsÕyla ölçek ekonomilerinden yeterince yararlanamadÕklarÕ
görülmektedir. TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop) Bölgesi kabaca %17 ile görece en düúük ölçek etkinli÷ine
sahiptir. Bu bölgeyi %58 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, BartÕn), %77 ile TR83 (Samsun, Tokat, Çorum,
Amasya) ve di÷er beú bölge izlemektedir. AyrÕca, TR62 Bölgesi’nin etkinsizli÷i tamamÕyla ölçek
etkinsizli÷inden kaynaklanmaktadÕr.
Analizden onsekiz düzey-2 bölgesinin girdilerindeki büyümeyi çÕktÕlarÕndaki büyümeye dönüútürmede
di÷er bölgelere göre %100 etkin oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. Ancak, yedi düzey-2 bölgesinin (sÕrasÕyla TR82, TR81,
TR52, TR42, TR83, TRB1 ve TR72) –bunlarÕn içerisinden özellikle ilk üçünün– görece oldukça düúük teknik
etkinli÷e sahip oldu÷u görülmektedir. DolayÕsÕyla sekiz bölge üretimde ölçek ekonomilerinden yeterince
yararlanamamalarÕ (ölçe÷e göre artan/azalan getiriye sahip olmalarÕ) ve etkinsiz girdi kullanÕmlarÕ sonucu 20042008 döneminde KBGSKD’lerini geliúme potansiyellerinin görece çok altÕnda arttÕrabilmiúlerdir.
TR82 Bölgesi KBGSKD’ini büyütmede en düúük teknik etkinli÷e (%25), ölçek etkinli÷ine (%17) ve
dolayÕsÕyla toplam etkinli÷e (%4) sahip olan bölgedir. Bölgede göreceli olarak ölçek ekonomilerinden yeterince
yararlanÕlamamasÕ ve analizde kullanÕlan tüm girdilerin verimli kullanÕlamamasÕ çok düúük büyüme
performansÕna neden olmuútur. Etkinli÷i düúük di÷er bölgeler için de bazÕ farklÕlÕklarla benzer sonuca varabiliriz.
DolayÕsÕyla, bunlarÕn içinden TR82 yanÕnda TR81, TRB1 ve TR62 bölgeleri yeterince ölçek ekonomilerinden ve
kaynak etkinli÷inden yararlanamadÕklarÕ için Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda düúük büyüme oranÕ performansÕ
sergilerken; TR83, TR52, TR42 ve TR72 bölgeleri ise Türkiye ortalamasÕnÕn çok daha üzerindeki büyüme
potansiyellerine ulaúamamÕúlardÕr. Bu bölgelerin en etkinsiz kullandÕklarÕ girdiler öncelikle ilkö÷retim mezunu
istihdam, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde çalÕúanlar, yenilikler ve ardÕndan di÷erleridir. Büyüme
performanslarÕna en büyük katkÕ ise ihracattan gelmektedir. Bölgelerin büyümelerine ihracatlarÕndaki artÕúÕn
katkÕsÕ bazÕ geri kalmÕú bölgelerde daha yüksek çÕkmaktadÕr. Genelde yüksekö÷retim mezunu istihdam edilenler
geliúmiú bölgelerin büyümelerine en büyük katkÕyÕ sa÷larken, ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu istihdam
113
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
edilenlerin ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn ise bazÕ Do÷u ve Güney Do÷u Anadolu Bölgelerinin büyümesinde
önemli bir girdi oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. Giriúimcilik, yenilikler ve teknolojideki geliúmelerin bölgelerin
büyümelerine katkÕlarÕ ya yok denecek kadar düúük düzeyde ya da az sayÕda bölge üzerinde farklÕlaúarak
da÷ÕlmaktadÕr.
Di÷er taraftan, bulgular görece geri kalmÕú, ancak kaynak kullanÕmÕnda etkin olan ve genelde Do÷u ve
Güneydo÷u’da yer alan bölgeler (TRA1, TRA2, TRB2, TRC1, TRC2 ve TRC3) açÕsÕndan ele alÕndÕ÷Õnda kiúi
baúÕna katma de÷erin artmasÕnda TRA1 Bölgesi’nde yüksekö÷retim mezunu istihdamÕn, teknolojiye dayalÕ
sektörlerde istihdamÕn, patentlerin ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin; TRA2 Bölgesi’nde ihracat ve ve
kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin; TRB2 ve TRC1 Bölgelerinde ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu
istihdamdaki büyümenin; TRC2 Bölgesi’nde faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki, ilkö÷retim ve
ortaö÷retim mezunu istihdamdaki büyümenin; TRC3 Bölgesi’nde kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin
önemli etkileri oldu÷u görülmektedir.
KÕsacasÕ, görece düúük ölçek ve girdi kullanÕmÕ etkinli÷ine sahip bölgeler kiúi baúÕna katma de÷erlerini
arttÕrmada öncelikle ilkö÷retim mezunu istihdam, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde çalÕúanlar,
yenilikler ve ardÕndan di÷er girdilerden en verimsiz olarak yararlanmÕúlardÕr. Bu bölgelerde öncelikle sözkonusu
girdilerin daha etkin kullanÕmÕnÕn KBGSKD’lerindeki artÕúÕn Türkiye ortalamasÕna ve üzerine çÕkmalarÕna en
önemli etkiyi sa÷layaca÷Õ görülmektedir. AyrÕca, görece geri kalmÕú ve girdi kullanÕmÕnda etkin olan bölgelerin
ise özellikle kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu istihdamlarÕndaki büyümenin
KBGSKD’lerinin daha hÕzlÕ büyümesine en fazla etki ederek bölgesel geliúmiúlik farklarÕnÕn azalmasÕna katkÕ
sa÷layaca÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.
114
115
100
100
100
100
100
100
100
60
100
39
100
91
100
100
83
25
4
60
100
100
100
73
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
66
100
43
100
100
100
100
93
42
25
78
100
100
100
84
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
90
100
90
100
91
100
100
89
58
17
77
100
100
100
87
100
100
100
100
øyileútirme Önerileri, %
F
G
H
I
0
0
0
-61
0
0
0
-2
0
0
0
0
0
0
40
0
0
0
0
0
0
0
0
0
57
0
0
5
52
0
10
-1
0
0
322
78
66
0
11
-1
224 0
0
33
182 0
0
0
640 0
841 -628
64
0
61
-13
63 13
13
0
0
0
0
0
41
0
0
0
0
0
0
30
9
0
0
-6
0
54 -124 75
208 -100 -206
0
105 -9
0
0
0
0 -1270 0
0
0
0
-126
0 -119 7582
0
0
-71
0
0
Girdilerin Üretime KatkÕlarÕ, %
A
B C D E
F
G
H
I
A
B
C
D
E
Sabit
96
72
33 -41
0
Sabit
-4
100 17 -12
0
Sabit
22
0
127 -21
-29
Sabit
-138 78 268
0
-147
Sabit
-157
0
260
0
-3
Sabit
-99
0
149
0
50
Sabit
-19
11
88
0
-43
Artan
-68 -40 -45 78 -40 -40 -93 -40 -40
0
27
0
0
11
Sabit
197 812
0
0
-1308
Artan
-84 -62 -62 92 -73 -62 -69 -62 -62
0
0
24
0
0
Sabit
0
88
12 -258
0
Artan -102 -43 -35 -9 -9 -9 -43 -49 -90
0
0
0 -103
22
Sabit
0
0
0
-51
-702
Sabit
-86
0
74
0
0
Artan
-86 -44 -39 6 -17 -17 -17 -17 -73
0
0
0
0
11
-75 -75 -75 -9 -75 -77 -129 9684 -99
Artan
47
26
19
0
8
Artan
-96 -96 -96 -77 -96 -96 -96 -97 -100
4
26
13
0
16
Azalan -40 -40 -40 20 -40 -43 -92 -93 -40
9
19
22
0
20
Sabit
22
63
9
0
3
Sabit
-63
0
107
0
52
Sabit
0
0
0
0
198
Artan
-84 -63 -46 20 -27 -27 -27 -78 -94
0
0
0
0
4
Sabit
126 1330 0
0
-86
Sabit
431
18 -224 0
0
Sabit
7567 3125 0
0 -18056
Sabit
10
-3
12
0
152
BCC
Ölçek
Teknik
Ölçek
Etkinli÷i
Etkinlik
Türü
%
%
A: ølkö÷retim, B: Ortaö÷retim, C: Yüksekö÷retim Mezunu østihdam Edilenler, D: Giriúimcilik, E: Kamu YatÕrÕmlarÕ, F: øhracat, G: Patent Baúvurusu,
H: FaydalÕ Ürün ve Endüstriyel Ürün TasarÕm Baúvurusu, I: orta-yüksek teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam istihdama oranÕ.
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
CCR
Toplam
Etkinlik
%
Tablo 5. Ana Sektörlerdeki østihdam OranlarÕndaki Büyümenin de Yer AldÕ÷Õ Model II’deki Bölgelerin Reel KBGSKD’lerindeki
Büyüme OranlarÕ ÇÕktÕsÕnÕ Etkileyen Girdiler Üzerine VZA SonuçlarÕ (2004-2008 Dönemi)
TURKRES 2011
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
AyrÕca, gerilemeyi sürdüren fakir bölgeler içerisinde sadece görece etkinli÷i düúük olan TR82 Bölgesi tüm
girdilerini etkinsiz kullanmÕútÕr. Bu bölgelerin zayÕf büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ öncelikle
ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu çalÕúanlarÕndan, ardÕndan ihracat ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndan gelmektedir.
Gerileyen orta gelirli bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olan sadece TR81 Bölgesidir; yenilikler
(faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ) ve giriúimcilik hariç di÷er girdilerini etkinsiz kullanmÕútÕr. Bu
bölgelerin düúük büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ ortaö÷retim ve yüksekö÷retim mezunu çalÕúanlardan
ve ihracattan gelmektedir.
HÕzlÕ büyüyen bölgelerden görece etkinli÷i %100 oranÕnÕn altÕnda kalan yine sadece TR83 Bölgesi’dir;
özellikle yeniliklerini (patentler ve faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ) etkinsiz kullanmÕútÕr. Söz konusu
bölgelerin büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ ortaö÷retim ve yüksekö÷retim mezunu çalÕúanlarÕndan ve
kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndan gelmektedir.
Tablo 6. Ana Sektörlerdeki østihdam OranlarÕndaki Büyümenin Yer AldÕ÷Õ Denklemlerde Bölgelerin
KBGSKD’lerindeki Büyüme OranlarÕnÕ Belirleyen De÷iúkenler Üzerine Regresyon SonuçlarÕ (2004-2008
Dönemi; N=26)
Denklem 1
Denklem 2
KatsayÕlarÕn Tahminleri
KatsayÕlarÕn Tahminleri
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
Sabit
11,017**
14,714***
2,720 (,013)
7,505 (,000)
TARIM
-,058**
-,059**
-2,363 (,028)
-2,409 (,025)
,135**
,137**
SANAYø
2,703 (,014)
2,726 (,013)
KAMUYAT
,043**
,041**
2,181 (,041)
2,114 (,047)
-,050*
-,057**
øHRACAT
-2,064 (,052)
-2,510 (,020)
-,058
_GøRøùøM
-1,042 (,310)
_AyarlÕ-R2
,485
,482
Tahmin. Stand. HatasÕ
4,929
4,939
F (Anlam Düzeyi)
5,700*** (,002)
6,826*** (,001)
*** 0,01 düzeyinde, ** 0,05 düzeyinde ve * 0,10 düzeyinde (çift-tarflÕ teste göre) anlamlÕ oldu÷unu ima eder.
De÷iúkenler
Tablo 6’da yukarÕda Model II’de sözü geçen de÷iúkenler arasÕndaki do÷rusal regresyondan çÕkarÕlan iki en
iyi tahmin sonuçlarÕ yer almaktadÕr. øki denklemden elde edilen sonuçlara göre, bölgelerarasÕ KBGSKD’deki
büyüme farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta en azÕndan %10 düzeyinde dört de÷iúken anlamlÕ çÕkmaktadÕr. Özellikle,
bölgelerin tarÕmda istihdam edilenlerin oranlarÕ ile ihracat oranlarÕndaki büyümeler KBGSKD’lerindeki büyüme
oranlarÕnÕ negatif yönde etkilerken; sanayide istihdam edilenlerin oranlarÕ ile yüz bin kiúiye düúen kamu altyapÕ
yatÕrÕmlarÕndaki büyüme ise ona pozitif yönde bir katkÕ sa÷lamaktadÕr.
3.3.3. Model III
YukarÕda Model I’de sözü edilen di÷er girdilere ilave olarak genel istihdam yerine ilkö÷retim, ortaö÷retim
ve yüksekö÷retim mezunu istihdam edilenlerin oranlarÕndaki büyümenin yer aldÕ÷Õ yöntem ile elde edilen analiz
sonuçlarÕ Tablo 7’de verilmektedir.
VZA ile düzey-2 bölgelerinin 2004-2008 dönemi büyüme performanslarÕnÕn analizi sonucunda elde edilen
bulgulara göre özellikle iki bölgenin (sÕrasÕyla TR82 ve TR83) görece oldukça düúük ölçek etkinli÷ine sahip
oldu÷u, dolayÕsÕyla ölçek ekonomilerinden yeterince yararlanamadÕklarÕ görülmektedir. TR82 (Kastamonu,
ÇankÕrÕ, Sinop) bölgesi yaklaúÕk %19 ile görece en düúük ölçek etkinli÷ine sahiptir. Bu bölgeyi %74 ile TR83
(Samsun, Tokat, Çorum, Amasya) bölgesi izlemektedir.
116
TURKRES 2011
Analizden on dokuz bölgenin girdilerindeki büyümeyi çÕktÕlarÕndaki büyümeye dönüútürmede di÷er
bölgelere göre %100 etkin oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. Ancak, yedi düzey-2 bölgesinin (sÕrasÕyla TR82, TR71,
TR52, TR83, TR42, TRB1 ve TR72) –bunlarÕn içerisinden özellikle ilk dördünün– görece oldukça düúük teknik
etkinli÷e sahip oldu÷u görülmektedir. DolayÕsÕyla yedi bölge üretimde ölçek ekonomilerinden yeterince
yararlanamamalarÕ (ölçe÷e göre artan/azalan getiriye sahip olmalarÕ) ve etkinsiz girdi kullanÕmlarÕ sonucu 20042008 döneminde KBGSKD’lerini geliúme potansiyellerinin görece çok altÕnda büyütebilmiúlerdir.
TR82 Bölgesi KBGSKD’ini büyütmede en düúük teknik etkinli÷e (%19), ölçek etkinli÷ine (%19) ve
dolayÕsÕyla toplam etkinli÷e (%4) sahip olan bölgedir. Bölgede göreceli olarak ölçek ekonomilerinden yeterince
yararlanÕlamamasÕ ve analizde kullanÕlan tüm girdileri verimli kullanÕlamamasÕ çok düúük büyüme
performansÕna neden olmuútur. Etkinli÷i düúük di÷er bölgeler için de bazÕ farklÕlÕklarla benzer sonuca varabiliriz.
DolayÕsÕyla, bunlarÕn içinden TR82 yanÕnda TRB1 bölgesi ölçek ekonomilerinden ve kaynak etkinli÷inden
yeterince yararlanamadÕ÷Õ için Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda düúük büyüme oranÕ performansÕ sergilerken;
TR71, TR52, TR83, TR42 ve TR72 bölgeleri ise Türkiye ortalamasÕnÕn çok daha üzerindeki büyüme
potansiyellerine ulaúamamÕúlardÕr. Bu bölgelerin en etkinsiz kullandÕklarÕ girdiler öncelikle tarÕmda istihdam
edilenler, yenilikler, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde çalÕúanlar, ardÕndan giriúimcilik hariç
di÷erleri gelmektedir. Büyüme performanslarÕna en büyük katkÕ ise ihracattan kaynaklanmaktadÕr. Bölgelerin
büyümelerine ihracatlarÕndaki büyümenin katkÕsÕ bazÕ geri kalmÕú bölgelerde daha yüksek çÕkmaktadÕr. Genelde
hizmetler sektöründe istihdam edilenler geliúmiú bölgelerin büyümelerine en büyük katkÕyÕ sa÷larken, sanayide
istihdam edilenlerin ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn ise Do÷u ve Güney Do÷u Anadolu Bölgelerinin ço÷unun
büyümesinde önemli bir girdi oldu÷u anlaúÕlmaktadÕr. TarÕm, giriúimcilik, yenilikler ve teknolojideki
geliúmelerin bölgelerin büyümelerine katkÕlarÕ ya yok denecek kadar düúük düzeyde ve az sayÕda bölge üzerinde
ortaya çÕkmakta ya da bazÕ bölgeleri negatif yönde etkileyerek farklÕlaúan bir da÷ÕlÕm sergilemektedir.
Di÷er taraftan, bulgular görece geri kalmÕú, ancak kaynak kullanÕmÕnda etkin olan, genelde Do÷u ve
Güneydo÷uda yer alan bölgeler (TRA1, TRA2, TRB2, TRC1, TRC2 ve TRC3) açÕsÕndan ele alÕndÕ÷Õnda kiúi
baúÕna katma de÷erin büyümesinde TRA1 Bölgesi’nde ihracat ve faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki
büyümenin; TRA2 Bölgesi’nde kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ ve sanayi istihdamÕndaki büyümenin; TRB2
Bölgesi’nde ihracattaki büyümenin; TRC1 Bölgesi’nde tarÕm ve sanayi istihdamÕndaki, ihracatta ve kamu altyapÕ
yatÕrÕmlarÕndaki büyümenin; TRC2 Bölgesi’nde sanayi istihdamÕndaki, faydalÕ ürün+endüstriyel ürün
tasarÕmlarÕndaki, ve ihracattaki büyümenin; TRC3 Bölgesi’nde kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnda, sanayi istihdamÕnda
ve ihracattaki büyümenin önemli etkileri oldu÷u görülmektedir.
117
118
BCC
Ölçek
Teknik
Ölçek
Etkinli÷i
Etkinlik
Türü
%
%
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
62
97 Artan
100
100 Sabit
36
99 Artan
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
35
100 Azalan
90
97 Artan
100
100 Sabit
19
19 Artan
60
74 Azalan
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
80
91 Artan
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
100
100 Sabit
-132
-271
-58
91
-104
135
-149
-
A
-40
-65
-78
-13
-96
-56
-43
-
B
-40
-77
-66
-44
-96
-56
-68
-
C
134
100
66
23
-74
29
20
-
D
-40
-65
-65
-13
-96
-56
-27
-
E
-40
-65
-65
-13
-96
-56
-27
-
F
G
-40
-65
-68
-13
-96
-56
-27
-
øyileútirme Önerileri, %
-58
-65
-65
-33
-101
-91
-78
-
H
-40
-65
-65
-95
-99
-56
-94
-
I
-457
0
0
-1276
-504
-345
-1500
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
-1543
58
0
0
1029
0
-560
A
-31
63
94
-28
-321
0
0
12
0
2
491
130
1216
0
11
-482
12
16
0
0
569
0
12
726
5707
302
B
71
0
60
0
790
40
142
17
0
0
1019
168
0
0
0
125
15
6
0
75
-1293
0
31
-2394
-1407
-175
C
0
-152
-214
0
0
0
-527
0
-679
0
-5433
-1017
0
0
0
0
0
0
-28
0
0
0
0
0
0
0
D
63
0
-15
-269
-4
31
-116
8
-743
5
421
27
-1411
8
9
218
9
18
3
9
813
4
-8
338
-8076
323
E
328
193
175
868
139
220
1564
63
1201
73
3601
792
661
76
59
239
64
58
125
2684
0
105
494
401
933
209
F
Girdilerin Üretime KatkÕlarÕ, %
0
0
0
474
0
0
0
0
0
10
0
0
-366
0
21
0
0
2
0
0
-47
-9
0
0
0
0
G
131
0
0
330
0
154
537
0
322
10
0
0
0
16
0
0
0
0
0
-1887
0
0
-429
0
2944
0
H
-4
-4
0
0
0
0
0
-1
0
-1
0
0
0
-1
0
0
0
1
0
762
0
0
0
0
0
0
I
A: TarÕm, B: Sanayi, C: Hizmetler Sektöründe østihdam Edilenler, D: Giriúimcilik, E: Kamu YatÕrÕmlarÕ, F: øhracat, G: Patent Baúvurusu, H: FaydalÕ Ürün ve Endüstriyel Ürün TasarÕmÕ
Baúvurusu, I: orta-yüksek teknoloji düzeyine sahip sektörlerdeki istihdamÕn toplam istihdama oranÕ.
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
CCR
Toplam
Etkinlik
%
100
100
100
100
100
100
100
60
100
35
100
100
100
35
87
100
4
44
100
100
100
73
100
100
100
100
Tablo 7. E÷itim Düzeylerine Göre AyrÕlan østihdam OranlarÕndaki Büyümenin de Yer AldÕ÷Õ Model III’deki Bölgelerin Reel KBGSKD’lerindeki Büyüme
OranlarÕ ÇÕktÕsÕnÕ Etkileyen Girdiler Üzerine VZA SonuçlarÕ (2004-2008 Dönemi)
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
TURKRES 2011
KÕsacasÕ, görece düúük ölçek ve girdi kullanÕmÕ etkinli÷ine sahip bölgeler kiúi baúÕna katma de÷erlerini
arttÕrmada öncelikle tarÕmda istihdam edilenler, yenilikler, orta-ileri teknoloji düzeyine sahip sektörlerde
çalÕúanlar, ardÕndan giriúimcilik hariç di÷er girdilerden en verimsiz olarak yararlanÕlmÕútÕr. Bu bölgelerde
öncelikle sözkonusu girdilerin daha etkin kullanÕmÕnÕn KBGSKD’lerindeki büyümenin Türkiye ortalamasÕna ve
üzerine çÕkmalarÕna en önemli etkiyi sa÷layaca÷Õ görülmektedir. AyrÕca, görece geri kalmÕú ve girdi
kullanÕmÕnda etkin olan bölgelerin ise özellikle kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, ihracat, sanayi istihdamÕ ve faydalÕ
ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki büyümenin KBGSKD’lerinin daha hÕzlÕ büyümesine en fazla etki ederek
bölgesel geliúmiúlik farklarÕnÕn azalmasÕna katkÕ sa÷layaca÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.
AyrÕca, gerilemeyi sürdüren fakir bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olan yine sadece TR82 Bölgesi
tüm girdilerini etkinsiz kullanmÕútÕr. Bu bölgelerin zayÕf büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ öncelikle
sanayi ve tarÕmda çalÕúanlardan, ardÕndan ihracat ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndan gelmektedir.
Bu modele göre, gerileyen orta gelirli bölgelerde görece etkinsizlik sözkonusu de÷ildir. Bu bölgelerin düúük
büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ hizmetler ve sanayide çalÕúanlarÕndan, ihracat ve kamu altyapÕ
yatÕrÕmlarÕndan gelmektedir.
HÕzlÕ büyüyen bölgelerden görece etkinli÷i %100 oranÕnÕn altÕnda kalan yine sadece TR83 Bölgesi’dir;
Bölgede tarÕmsal istihdam ve giriúimcilik dÕúÕndaki girdileri etkinsiz kullanÕlmÕútÕr. Bu bölgelerin büyüme
performanslarÕna en önemli katkÕ ihracat, sanayide çalÕúanlar ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndan gelmektedir.
Tablo 8’de yukarÕda Model III’de sözü geçen de÷iúkenler arasÕndaki do÷rusal regresyondan çÕkarÕlan iki en
iyi tahmin sonuçlarÕ yer almaktadÕr. øki denklemden elde edilen sonuçlara göre, bölgeler arasÕ KBGSKD’deki
büyüme farklÕlÕklarÕnÕ açÕklamakta yine en azÕndan %10 düzeyinde dört de÷iúken anlamlÕ çÕkmaktadÕr. Özellikle,
bölgelerin ilkö÷retim mezunu istihdam edilenlerin oranlarÕ ile ihracat oranlarÕndaki büyümeler
KBGSKD’lerindeki büyüme oranlarÕnÕ negatif yönde etkilerken; ortaö÷retimde istihdam edilenlerin oranlarÕ ile
yüz bin kiúiye düúen kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki büyüme ise ona pozitif yönde bir katkÕ sa÷lamaktadÕr.
Tablo 8. E÷itim Düzeylerine Göre AyrÕlan østihdam OranlarÕndaki Büyümenin Yer AldÕ÷Õ Denklemlerde
Bölgelerin KBGSKD’lerindeki Büyüme OranlarÕnÕ Belirleyen De÷iúkenler Üzerine Regresyon SonuçlarÕ
(2004-2008 Dönemi; N=26)
De÷iúkenler
Sabit
øLKÖöRETøM
ORTAÖöRETøM
KAMUYAT
øHRACAT
PATENT
AyarlÕ-R2
Tahmin. Stand. HatasÕ
F (Anlam Düzeyi)
Denklem 1
KatsayÕlarÕn Tahminleri
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
16,986***
5,696 (,000)
-,148**
-2,232 (,037)
,169*
1,917 (,070)
,058**
2,403 (,026)
-,057*
-1,998 (,059)
-021
-1,646 (,115)
,330
5,621
3,459** (,021)
Denklem 2
KatsayÕlarÕn Tahminleri
t-De÷eri (Anlam Düzeyi)
17,577***
10,304 (,000)
-,168**
-2,563 (,017)
_
_
,040*
1,720 (,099)
_
_
_
_
,249
5,948
5,152** (,014)
*** 0,01 düzeyinde, ** 0,05 düzeyinde ve * 0,10 düzeyinde (çift-tarflÕ teste göre) anlamlÕ oldu÷unu ima eder.
119
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
4. Sonuçlar
Türkiye genelinde 2004-2008 döneminde reel kiúi baúÕna gayri safi katma de÷er (KBGSKD) yaklaúÕk
%16,8 oranÕnda büyümüútür. Bu dönemde en yüksek büyüme performansÕnÕ 26 düzey-2 bölgesi arasÕnda %28,1
ile Türkiye’nin Do÷u ve Güneydo÷u Bölgelerinde yer alan TRC3 Bölgesi (Mardin, Batman, ùÕrnak, Siirt)
sergilerken, en düúük büyüme performansÕnÕ ise %0,8 ile yine aynÕ bölgelerde yer alan TRC2 Bölgesi (ùanlÕurfa,
DiyarbakÕr) göstermiútir. On üç bölge Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda büyüme oranÕna sahipken, 2008 yÕlÕnda on
iki bölge Türkiye ortalamasÕnÕn %75’inin altÕnda kiúi baúÕna katma de÷er yaratmÕútÕr. Geriye kalan on üç bölge
ise Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde büyüme oranÕna sahipken, 2008 yÕlÕnda sadece yedi bölge Türkiye
ortalamasÕnÕn üzerinde kiúi baúÕna katma de÷er yaratmÕútÕr. BunlarÕn içerisinden özellikle problemli olanlar
úunlardÕr: Türkiye ortalamasÕna göre TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop), TRA2 (A÷rÕ, Kars, I÷dÕr, Ardahan),
TRC1 (Gaziantep, AdÕyaman, Kilis) ve TRC2 Bölgeleri en hÕzlÕ daha da fakirleúen fakir bölgelerdir. TR61
(Antalya, Isparta, Burdur), TR32 (AydÕn, Denizli, Mu÷la) ve TR81 (Zonguldak, Karabük, BartÕn) Bölgeleri ise
Türkiye ortalamasÕna do÷ru veya onun altÕna düúerek gerileyen Türkiye ortalamasÕna yakÕn kiúi baúÕna gelire
sahip bölgelerdir.
Veri Zarflama Analizi (VZA) sonucunda, en az üç modelin birinden elde edilen bulgulara göre; on bir
bölgenin (sÕrasÕyla TR82, TR81, TRC1, TR52, TR83, TR42, TR61, TR71, TRB1, TR72 ve TR62) 26 bölge
arasÕnda görece oldukça düúük etkinli÷e sahip oldu÷u görülmektedir. Bu bölgeler üretimde ölçek
ekonomilerinden yeterince yararlanamamalarÕ (ölçe÷e göre artan/azalan getiriye sahip olmalarÕ) ve etkinsiz girdi
kullanÕmlarÕ sonucu 2004-2008 döneminde KBGSKD’lerini geliúme potansiyellerinin görece çok altÕnda
büyütebilmiúlerdir. Bunlar içerisinden özellikle görece düúük büyüme performanslarÕyla daha da gerileyen fakir
TRC1, TRB1 (Malatya, ElazÕ÷, Bingöl, Tunceli) ve TR82 Bölgelerinin; gerileyen orta gelire yakÕn TR81
Bölgesi’nin; ve gerileyen zengin TR61 Bölgesi’nin sorunlu olduklarÕ anlaúÕlmaktadÕr.
Görece düúük ölçek ve girdi kullanÕmÕ etkinli÷ine sahip bu bölgeler kiúi baúÕna katma de÷erlerini
büyütmekte öncelikle genel istihdam, ilkö÷retim mezunu istihdam, tarÕmda istihdam, orta-ileri teknoloji
düzeyine sahip sektörlerde istihdam ve yeniliklerden en verimsiz olarak yararlanmÕúlardÕr. Bu bölgelerde
öncelikle sözkonusu girdilerin daha etkin kullanÕmÕnÕn KBGSKD’lerindeki büyümenin Türkiye ortalamasÕna ve
üzerine çÕkmalarÕna en önemli etkiyi sa÷layaca÷Õ görülmektedir. Bu bölgelerin kiúi baúÕna katma de÷erlerini
büyütmelerine en büyük katkÕ ihracattan gelmektedir.
Di÷er taraftan, görece en geri kalmÕú, ancak kaynak kullanÕmÕnda etkin olan genelde Do÷u ve Güneydo÷uda
yer alan bölgelerin (TRA1, TRA2, TRB1, TRB2, TRC2 ve TRC3) ise KBGSKD’leri Türkiye ortalamasÕnÕn en
altÕnda %36-59 aralÕ÷Õnda da÷ÕlmaktadÕr. Bu bölgelerin özellikle kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕ, ilkö÷retim ve
ortaö÷retim mezunu istihdamlarÕnÕ, sanayideki istihdamlarÕnÕ ve ihracatlarÕnÕ artÕrmalarÕ KBGSKD’lerinin daha
hÕzlÕ büyümesine en fazla etki ederek bölgesel geliúmiúlik farklarÕnÕn azalmasÕna katkÕ sa÷layaca÷Õ
anlaúÕlmaktadÕr.
Yüksekö÷retim mezunu ve hizmetler sektöründe istihdam edilenler geliúmiú bölgelerin büyümelerine
genelde en büyük katkÕyÕ sa÷larken, ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu sanayide istihdam edilenlerin ve kamu
altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn ise ço÷u Do÷u ve Güney Do÷u Anadolu Bölgelerinin büyümesinde önemli bir girdi oldu÷u
anlaúÕlmaktadÕr.
TarÕm, giriúimcilik, yenilikler ve teknolojideki geliúmelerin bölgelerin büyümelerine katkÕlarÕ ya yok
denecek kadar düúük düzeyde ve az sayÕda bölge üzerinde ortaya çÕkmakta ya da bazÕ bölgeleri negatif yönde
etkileyerek farklÕlaúan bir da÷ÕlÕm sergilemektedir. Yenilikler birkaç az geliúmiú bölge hariç, genelde geliúmiú
bölgelerin büyümesine katkÕ sa÷lamaktadÕr.
KÕsacasÕ, görece düúük ölçek ve girdi kullanÕmÕ etkinli÷ine sahip bölgeler kiúi baúÕna katma de÷erlerini
büyütmekte öncelikle genel istihdam, ilkö÷retim mezunu istihdam ve tarÕmda istihdam edilenleri, yenilikler,
teknolojiye dayalÕ sektörlerde istihdam ve ardÕndan di÷er girdilerin daha etkin kullanÕmÕnÕn KBGSKD’lerindeki
büyümenin Türkiye ortalamasÕna ve üzerine çÕkmalarÕna en önemli etkiyi sa÷layaca÷Õ görülmektedir. AyrÕca,
görece geri kalmÕú ancak girdi kullanÕmÕnda etkin olan bölgelerin ise özellikle kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕndaki,
ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu istihdamlarÕndaki, sanayi istihdamlarÕndaki, teknolojiye dayalÕ sektörlerde
istihdamlarÕndaki ve yeniliklerindeki (faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕndaki) ve ihracatlarÕndaki
120
TURKRES 2011
büyümenin KBGSKD’lerinin daha hÕzlÕ büyümesine en fazla etki ederek bölgesel geliúmiúlik farklarÕnÕn
azalmasÕna katkÕ sa÷layaca÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.
AyrÕca, gerilemeyi sürdüren fakir bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olanlar genelde tüm girdilerini
etkinsiz kullanmÕúlardÕr. Bu bölgelerin zayÕf büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ genel istihdam,
ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu çalÕúanlar, sanayi ve tarÕmda çalÕúanlar, teknolojiye dayalÕ endüstrilerde
çalÕúanlar, yenilikler (faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ) ve ihracattan gelmektedir.
Gerileyen orta gelirli bölgeler içerisinde görece etkinli÷i düúük olanlar ise genelde tüm girdilerini etkinsiz
kullanmÕúlardÕr. Bu bölgelerin düúük de olsa büyüme performanslarÕna en önemli katkÕ ortaö÷retim ve
yüksekö÷retim mezunu çalÕúanlar, hizmetler ve sanayide çalÕúanlar, teknolojiye dayalÕ sektörlerde çalÕúanlar,
kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, yenilikler (faydalÕ ürün+endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ ve patentler) ve ihracattaki
geliúmelerden gelmektedir.
HÕzlÕ büyüyen bölgelerden görece etkinli÷i %100 oranÕnÕn altÕnda kalan sadece TR83 Bölgesi’dir; Bölge
hemen hemen tüm girdilerini etkinsiz kullanmÕútÕr. Söz konusu bölgelerin büyüme performanslarÕna en önemli
katkÕ ortaö÷retim ve yüksekö÷retim mezunu çalÕúanlar, sanayide çalÕúanlar, teknolojiye dayalÕ sektörlerde
çalÕúanlar, kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕ, yenilikler (faydalÕ ürün+ endüstriyel ürün tasarÕmlarÕ ve patentler) ve
ihracattan gelmektedir.
Do÷rusal regresyondan elde edilen sonuçlara göre bir genelleme yaparsak, bölgelerin genel istihdam
oranlarÕnda, ilkö÷retim mezunu istihdam edilenlerin oranlarÕnda, tarÕmda istihdam edilenlerin oranlarÕnda ve
ihracat oranlarÕndaki büyümeler bölgelerin KBGSKD’lerindeki büyüme oranlarÕnÕ negatif yönde etkilemekte;
buna karúÕn ortaö÷retimde istihdam edilenlerin oranlarÕnda, sanayide istihdam edilenlerin oranlarÕnda, kamu
altyapÕ yatÕrÕmlarÕ oranlarÕndaki büyüme ise pozitif yönde etkilemektedir.
Do÷rusal regresyon tahminlerine göre, beúeri sermayenin geliútirilmesi ve sanayide istihdamÕ, kamusal
altyapÕnÕn iyileútirilmesi tüm bölgelerin kalkÕnmasÕnÕ olumlu etkilemesi bu çalÕúmadan bekledi÷imiz sonuçlardan
biri iken; ihracattaki geliúmenin bölgelerin kalkÕnmasÕnÕ olumsuz etkilemesi ise beklemedi÷imiz bir sonuç olarak
karúÕmÕza çÕkmaktadÕr. Di÷er taraftan VZA’ne göre ise, yüksekö÷retim mezunu ve hizmetler sektöründe
istihdam edilenlerin geliúmiú bölgelerin büyümelerine; ilkö÷retim ve ortaö÷retim mezunu sanayide istihdam
edilenlerin ve kamu altyapÕ yatÕrÕmlarÕnÕn ise geri kalmÕú bölgelerin büyümelerine en önemli katkÕyÕ sa÷lÕyor
olmalarÕ da bekledi÷imiz sonuçlardan biridir. Bununla birlikte, giriúimcilik, yenilikler ve teknolojiye dayalÕ
sektörlerdeki geliúmelerin bölgelerin büyümelerine katkÕlarÕ açÕsÕndan sistematik bir sonucun elde edilememesi
bu çalÕúmanÕn önemli bir eksikli÷idir.
121
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
Kaynakça
Aghion, Philippe & Howitt, Peter. “A Model Of Growth Through Creative Destruction”, Econometrica. 60 (2),
1992, 323-351.
Arrow, Kenneth, J. & Kurz, Mordecai. Public Investment, The Rate Of Return, And Optimal Fiscal Policy,
Baltimore: The Johns Hopkins Press, 1970.
Aschauer, David, Alan. “Is Public Expenditure Productive?”, Journal of Monetary Economics, 23, 1989, 177–
200.
Aschauer, David, Alan. “Why is infrastructure important?”, in: Munnell, A. (Ed), Is There A Shortfall In Public
Investment?, Boston: Federal Reserve Bank of Boston, 1990, ss. 21-50.
Aydemir, Zeynep Canan. Bölgesel Rekabet Edebilirlik KapsamÕnda øllerin Kaynak KullanÕm Görece
Verimlilikleri: Veri Zarflama Analizi UygulamasÕ, Ankara: DPT UzmanlÕk Tezleri, YayÕn No:2664, 2002.
Berber, Metin & Yamak, Rahmi & Artan, Seyfettin. “Türkiye’de YakÕnlaúma Hipotezinin Bölgeler BazÕnda
Geçerlili÷i Üzerine Ampirik Bir ÇalÕúma:1975–1997”, 9. Ulusal Bölge Bilimi ve Bölge Planlama Kongresi
Bildiriler KitabÕ, 2000, 51–59.
Boarnet, Marlon G. “Spillovers And The Locational Effects Of Public ønfrastructure”, Journal of Regional
Science, 38, 1998, 381-400.
Bor, Yungchang Jeffery & Chuang, Yih-Chyi & Lai, Wei-Wen & Yang, Chung-Min. “A Dynamic General
Equilibrium Model For Public R&D Investment In Taiwan”, Economic Modelling, 27 (1), 2010, 171-183.
Bosma, Niels & Levie, Jonathan. Global entrepreneurship monitor: 2009, Executive Report.
Braunerhjelm, Pontus & Acs, Zoltan & Audretsch, David B. & Carlsson, Bo. “The Missing Link: Knowledge
Diffusion And Entrepreneurship In Endogenous Growth”, Small Business Economics, 34 (2), 2010, 105-125.
Bronzini, Raffaello & Piselli, Paolo. “Determinants Of Long-Run Regional Productivity With Geographical
Spillovers: The Role Of R&D, Human Capital And Public ønfrastructure”, Regional Science and Urban
Economics, 39 (2), 2009, 187-199.
Carr, Jack L. “Government size and economic growth: a new framework and some evidence from cross section
and time series data: comment”, The American Economic Review, 79 (1), 1989, 267-271.
Charnes, Abraham & Cooper William W. & Shanling, Li. “Using Data Envelopment Analysis To Evaluate
Efficiency In The Economic Performance Of Chinese Cities”, Socio-Econ. Planning Science, 23 (6), 1989, 325344.
Cohen, Jeffrey P. & Paul, Catherine Morrison. “Public Infrastructure Investment, Interstate Spatial Spillovers,
And Manufacturing Costs”, Review of Economic and Statistics, 86, 2004, 551-560.
DPT (Devlet Planlama TeúkilatÕ) (2004). Sekizinci Beú YÕllÕk KalkÕnma PlanÕ, Bölgesel Geliúme Özel øhtisas
Komisyonu Raporu. Ankara.
Destefanis, Sergio & Sena, Vania. “Public Capital And Total Factor Productivity: New Evidence From The
Italian Regions (1970–1998)”, Regional Studies, 39, 2005, 603-617.
Dünya BankasÕ (World Bank). World development report 2009: reshaping economic geography, 2009,
Washington, DC.
122
TURKRES 2011
Filiztekin, Alpay. “Convergence across industries and provinces in Turkey”, Koç University Working Paper,
No.1998/08.
Freeman, Chris & Soete, Luc. Yenilik øktisadÕ, Ankara: TÜBøTAK YayÕnlarÕ, 2003.
Garcia-Milà, Teresa & McGuire, J. Therese & Porter, Robert H. “The Effect Of Public Capital In State-Level
Production Functions Reconsidered”, Review of Economics and Statistics, 78, 1996, 177-180.
Ghali, H. Khalifa. “Government Size And Economic Growth: Evidence From A Multivariate Cointegration
Analysis”, Applied Economics, 31, 1998, 975-987.
Golany, Boaz & Thore, Sten. “The Economic And Social Performance Of Nations: Efficieny And Returns To
Scale”, Socio-Economic Planning Sciences, 31 (3), 1997, 191-204.
Grossman, Gene M. & Helpman, Elhanan. Innovation And Growth In The Global Economy, Cambridge MA,
MIT Press, 1992.
Halkos, George & Tzemeres, Nickolaos. “A DEA Approach To Regional Development”, Munich Personal RePEc
Archive MPRA Paper No.3992, 2005.
Hirschman, Albert O. The Strategy Of Economic Development, New Haven and London: Yale University Press,
1958.
Holtz-Eakin, Douglas. “Public-Sector Capital And The Productivity Puzzle”, Review of Economics and
Statistics, 76, 1994, 12-21.
Holtz-Eakin, Douglas & Kao, Chihwa. “Entrepreneruship And Economic Growth: The Proof Is In The
Productivity”, Center for Policy Research, Syracuse University Mineo, 2003.
Holtz-Eakin, Douglas & Lovely, Mary, E. “Scale Economies, Returns To Variety, And The Productivity Of
Public Infrastructure”, Regional Science and Urban Economics, 26, 1995, 105-123.
Holtz-Eakin, Douglas & Schwartz, Amy Ellen. “Spatial Productivity Spillovers From Public ønfrastructure:
Evidence From State Highways”, International Tax and Public Finance, 2, 1995, 459-468.
Jarreay, Joachim & Poncet, Sandra. “Export Sophistication And Economic Growth: Evidence From China”,
Journal of Development Economics, In Press, Corrected Proof, Available online 13 April 2011.
Kaldor, Nicholas. “The Case For Regional Policies”, Scottish Journal of Political Economy, 17, 1970, 337-348.
Karaca, Orhan. “Türkiye’de BölgelerarasÕ Gelir FarklÕlÕklarÕ:YakÕnsama Var MÕ?”. Türkiye Ekonomi Kurumu,
TartÕúma Metni 2004/7, Ankara.
Karkazis, John & Thanassoulis, Emmanuel. “Assessing The Effectiveness Of Regional Development Policies In
Northern Greece Using Data Envelopment Analysis”, Socio-Economic Planning Sciences, 32 (2), 1998, 123137.
KÕran, Berna. KalkÕnmada Öncelikli øllerin Ekonomik Etkinliklerinin Veri Zarflama Yöntemi øle
De÷erlendirilmesi, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, øúletme Anabilim DalÕ, YayÕmlanmamÕú
Yüksek Lisans Tezi, 2008, Adana.
Koo, Jun & Kim, Tae-Eun. “When R&D Matters For Regional Growth: A Tripod Approach”, Papers in
Regional Science, 88(4), 2009, 825-840.
Laabas, Belkacem & Razzak, Weshah. “Economic growth and the quality of human capital”, Unpublished,
http://mpra.ub.uni-muenchen.de/28727/, [øndirme Tarihi: 13.02.2011].
123
S. KÖSE, U. ESER, F. KONUR
Lucas, Robert E. “On The Mechanics Of Economic Development”, Journal of Monetary Economics. 22,
1988, 3-32.
Munnell, Alicia H. “How Does Public Investment Affect Regional Economic Performance?”, In: Munnell, A.
(Ed.), Is There a Shortfall in Public Investment, Federal Reserve Bank of Boston, Boston MA, 1990, 69–103.
Munnell, Alicia H. “Policy Watch Infrastructure Investment And Economic Growth”, Journal of Economic
Perspectives, 6 (4), 1992, 189-198.
Myrdal, Gunnar. Economic Theory And Under-Developed Regions, London: Gerald Duckworth, 1959.
Osorio, Beñat Bilbao & Pose, Andrés Rodríguez. “From R&D To Innovation And Economic Growth In The
EU”, Growth and Change, 35 (4), 2004, 434Ǧ455.
Porter, Michael E. The Competitive Advantage of Nations, The MacMillan Press. Ltd, 1991.
Porter, Michael E. Competitive Advantage Creating And Sustaining Superior Performance, Free Press, 2004.
Porter, Michael E. “The Five Competitive Forces That Shape Strategy”, Harvard Business Review, January,
2008.
Ram, Rati. “Government Size And Economic Growth: A New Framework And Some Evidence From Cross
Section And Time Series Data”, The American Economic Review, 76 (1), 1986, 191-203.
Rivera-Batiz, Luis A. & Romer, Paul M. “Economic Integration And Endogenous Growth”, The Quarterly
Journal of Economics, 1991, 531-555.
Romer, Paul M. “Endogenous Technological Change”, Journal of Political Economy, 98, 1990, 71-102.
SarÕdo÷an, Ercan. Mikroekonomi Ve Makroekonomi Düzeyinde Küresel Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler
Ve Stratejiler. østanbul: øTO YayÕnlarÕ, 2010.
Seyido÷lu, Halil. UluslararasÕ øktisat, østanbul: Güzem Can YayÕnlarÕ, 16. BaskÕ, 2007.
Soukiazis, Elias, Antunes, Micaela. “Is Foreign Trade ømportant For Regional Growth? Empirical Evidence
From Portugal”, Economic Modelling, 28 (3), 2011, 1363-1373.
Sutter, Ryan C. “The psychology of entrepreneurship and the technological frontier – a spatial econometric
analysis of regional entrepreneurship in the United States”, George Mason University, USA, Dissertation,
http://u2.gmu.edu:8080/handle/1920/5807, [øndirme Tarihi: 15.01.2011].
Taylor, M. Scott. “Trade And Trade Policy In Endogenous Growth Models”, in: J. Piggott and A. Woodland
(eds.), International Trade Policy and Pacific Rim, Macmillan Press, 1999.
Woo, Young Jim & Kim, Euijune & Lim, Jaewon. “The effects of education and R&D investments on regional
growth”, www.prsco2011.com/download.asp?filename=WKL_PRSCO.pdf, [øndirme Tarihi: 15.03.2011].
Young, Alwyn. “The Tyranny Of Numbers: Confronting The Statistical Realities Of The East Asian Growth
Experience”, Quarterly Journal of Economics, 110, 1995, 641-680.
124
Bölge KBGSKD øSTøHDAM TARIM SANAYø HøZMET øLK ORTA YÜKSEK KAMUYAT øHRACAT GøRøùøM YENøLøK PATENT TEKNOLOJø
TR10
16,72
-0,11
-24,27
-5,43
3,82
4,69
9,60
37,88
79,12
25,24
-51,82
21,56
88,02
-13,45
TR21
22,35
-0,49
-53,17
26,21
14,04 -0,28 18,97
63,15
94,21
15,80
-58,29
73,06
201,78
-0,63
TR22
24,91
-0,47
-22,71
30,16
9,71
3,06 38,85
24,59
-9,91
44,86
-111,13
30,09
36,18
16,33
TR31
12,07
5,39
-31,00
-10,50
20,97 -5,99 30,37
85,64
-30,40
25,43
-53,17
23,08
79,29
-14,64
TR32
9,34
-9,01
-47,16
-15,09
21,95 -6,40 41,95
19,11
-1,01
29,96
-67,96
36,46
172,56
45,57
TR33
27,32
-11,51
-46,06
25,76
6,45 -11,78 25,50
31,92
51,66
33,57
-74,54
48,38
183,02
53,93
TR41
18,70
2,26
-44,26
4,84
18,52 -2,29 37,66
57,24
-19,28
33,42
-50,20
24,54
107,50
20,05
TR42
17,25
19,24
52,76
17,83
10,73 31,74 24,27
43,23
21,54
56,39
-29,11
67,83
109,27
-7,43
TR51
14,99
9,23
-48,29
16,45
9,14
7,78 29,36
37,12
-60,02
48,38
-76,71
25,04
98,63
4,71
TR52
17,73
27,13
13,86
29,31
37,13 33,49 56,85
55,68
69,69
83,74
-34,43
71,92
178,84
-2,93
TR61
9,48
14,92
25,66
7,95
10,41 31,76 20,17
3,15
55,48
22,51
-62,55
128,07
89,98
76,37
TR62
15,32
10,50
8,66
11,57
10,92 21,26 38,39
63,09
18,97
23,78
-62,61
64,62
141,54
14,13
TR63
19,14
17,42
16,92
42,89
5,32 34,75 36,65
20,74
-51,04
54,22
-55,33
57,19
-32,53
-84,03
TR71
17,30
-6,49
-70,91
43,22
32,73 -10,42 42,96
56,49
78,55
85,34
-41,17
55,90
189,40
-4,99
TR72
18,74
9,74
-17,53
21,94
23,32 15,30 40,12
53,63
35,41
27,51
-51,57
70,67
128,70
19,00
TR81
7,60
23,72
62,86
-4,83
1,51 32,19 15,35
23,77
11,51
127,15
-46,05
-0,07
7,48
187,30
TR82
2,77
47,78
78,21
33,15
22,27 56,74 40,72
59,01
61,15
176,43
-47,36
123,00
6,69
126,92
TR83
22,58
1,11
-9,45
30,76
5,76
4,05 15,88
54,81
85,88
105,21
-69,63
93,43
107,29
35,93
TR90
24,81
6,57
-12,89
53,68
24,82 11,37 32,49
36,07
4,52
29,78
-40,33
137,40
140,10
-10,12
TRA1
17,74
-2,14
-35,04
86,65
41,11 -4,74 63,95
61,19
32,25
72,10
-61,94
-75,26
205,47
91,55
TRA2
12,35
5,65
16,08
6,89
-19,28 11,86 -23,05
13,79
71,71
51,05
-81,97
-104,78
-243,41
12,33
TRB1
16,27
15,13
9,57
41,34
11,07 42,97 32,09
35,99
25,45
45,94
-51,71
65,64
-30,25
81,43
TRB2
15,87
0,68
-43,69
45,98
32,88 17,14 45,42
53,39
-5,56
179,76
-49,66
-299,28
0,00
332,41
TRC1
9,94
4,29
44,77
17,92
-30,68 30,62
2,12
-56,07
41,29
52,05
-47,25
52,56
141,51
-15,11
TRC2
0,81
-9,82
-28,36
12,83
-3,20 13,51 12,34
43,85
-64,81
119,51
-20,05
128,98
-2,21
-55,89
TRC3
28,06
-31,06
-87,86
23,96
-8,21
1,94
-1,76
30,20
141,72
105,29
-32,50
50,49
-297,83
143,29
Ek Tablo 1: Tüm De÷iúkenlere øliúkin Verilerin Büyüme OranlarÕ (2004-2008, %)
Ek: Analizlerde KullanÕlan Veriler
TURKRES 2011
125
TURKRES 2011
SPATIAL DISTRIBUTION OF HUMAN CAPITAL DEVELOPMENT
CASE OF TURKEY
Burhan Can Karahasan*
Abstract
Recent developments in new economics of geography (NEG) stimulate the desire to focus on different
dimensions of regional inequalities. Among different factors causing regional differences, educational human
capital and remoteness relationship enters the realm of this study. In specific influence of geography on human
capital development, is argued on the grounds of education’s quality and return. Preliminary results confirm that
both the quality as well as returns of education has a geographical pattern at provincial level. However carrying
out the research by adding the spillover impact of neighborhoods as well as industry mix of provinces in Turkey
pin point that the spatial interaction of provinces can be higher with respect to the effect of geographical
proximity; however this depends on the choice between return and quality.
Keywords: Education, geography, Turkey
JEL Codes: C21, R11, R12
Özet
Yeni co÷rafya iktisadÕnda gözlemlenen geliúmeler bölgesel farklÕlÕklarÕn de÷iúik boyutlarÕnÕ analiz etme
imkanÕnÕ artÕrmÕútÕr. Bu çalÕúma, bölgesel farklÕlÕklara neden olabilecek bir çok mekanizmadan biri olarak beúeri
sermaye ve uzaklÕk kavramlarÕnÕ konu almaktadÕr. Co÷rafyanÕn, kavramsal olarak e÷itimin getirisi ve kalitesi ile
ölçülen beúeri sermaye geliúimi ile iliúkisi temel tartÕúma konusu olmuútur. ølk bulgular gerek e÷itim getirisi
gerekse kalitesinin kent bazÕnda incelendi÷inde co÷rafi bir yapÕya sahip oldu÷unu göstermektedir. Ancak
araútÕrma kentlerin sektörel kompozisyonu ve olasÕ mekansal etkileúimlerini de göz önüne alÕnca, komúularÕn
olasÕ mekansal etkileúiminin co÷rafi konum kavramÕndan daha ön plana çÕkabildi÷ini göstermektedir; ancak bu
getiri ve kalite arasÕnda yapÕlan tercihe göre de÷iúmektedir.
Anahtar Kelimeler: E÷itim, co÷rafya, Türkiye
JEL KodlarÕ: C21, R11, R12
1. Introduction
Geographers discuss different dimensions of regional imbalances by focusing on the perception of the
location notion by producers and consumers. Later the way that geographers approach to questions belonging to
local units becomes inspiration also for regional and urban economists. Moreover recent developments in New
Economics of Geography (NEG) give more opportunity for both regional as well as development economists to
question social aspects of regional inequalities. Among numerous dimensions of regional inequalities, human
capital development stands at the center for a substantial time period. While for development economists it is the
transmission channels of the impact of human capital development as well as the endogenous relationship
between growth and human capital, for regional economists question initially shifts to the dispersion of human
capital and different ways to relate this dispersion with the general regional patterns of the geography.
*
Okan University, Tuzla Campus, AkfÕrat, Turkey, FEAS, Department of International Trade
E-mail; [email protected] , Phone: 00 90 216 677 16 47 (office)
127
B. C. KARAHASAN
Although Krugman (1991) is already aware of what von Thünen (1826) and Marshall (1920) mention
decades ago, he stands as a milestone for geographers as well as regional economists; as he manages to formalize
the discussion about the distribution of economic activity from the perspective of location choice. For instance
Krugman (1991 and 1992) and later Fujita et al (1999) explain how and why economic activity locates in given
areas and through this localization how agglomeration economies work. Major difference of these studies (and
the followers) is the change in the direction of the relationship with respect to what regional economist thinks
and discuss. NEG and Krugman (1991) explain that regional income and growth is no longer just the outcome of
regional development rather they play a crucial role over demand; thus local income and wealth acts as a vital
centripetal force for production. 1However these remarks are still lagging in terms of social dimension of the
regional economics; the problem is that they concentrate on specific location choice of producers and consumers
without observing the dynamic structure of the social life of the geography. This so called short fall is filled by
the recent contributions of Redding and Schott (2003) and Redding and Venables (2004); that are explaining the
human capital accumulation within the original NEG framework. The background is related with the ability of
regions to reach to markets; thus the question is remoteness in specific. Thus geographers can no longer be
blamed for missing a vital dimension of regional science. Yet still some modifications can be offered to develop
the problematic parts of their framework.
Indeed it is the major aim of this paper to test the validity of these recent contributions of NEG framework
for Turkey as an economy in her transition path to European Union and meanwhile suffering substantial regional
inequalities both in her economic as well as social life (see Dogruel and Dogruel, 2003, Karaca, 2004, Filiztekin,
1998 and 2009). The question is that whether provinces that located at high market potential areas are offering
high education quality and return to the individuals that are already located in the given geography or not. While
doing this, a number of contributions (and/or modifications) are expected. As a contribution to the existing
literature, the original NEG framework will tried to be augmented by focusing on two additional yet vital issues:
sectoral mix of production of provinces and the possibility of the spatial networks between locations.
Aiming to answer these questions, the paper will first explain the formal model of NEG that relates
geography and human capital accumulation. Next methodological issues about the spatial statistics and different
econometric specifications will be introduced. The paper will continue with the combined results of the
benchmark model, spatial descriptive statistics and augmented econometric model results. Finally the paper will
end with a conclusion.
2. Theoretical Framework
Distribution of economic activity is at the center of regional economist for a substantial time period. For
instance different dimensions of regional differences as well as the path of the inequalities are investigated by
focusing on social and economical structures of locations. Krugman (1991 and 1992) underlines that economic
activity of locations and regional properties are geographically related. More briefly Fujita et al. (1999) carries
out this interaction towards the location choice of production and underline that high economic activity is an
important factor for new economic agents to choose that location. While these types of NEG models are
influential, they mostly suffer due to missing parts related with the social dimensions of regional economics. To
the knowledge of this study it is Redding and Schott (2003) as well as Redding and Venables (2004) to first
remark the significance of human capital accumulation through out the location choice process. From this
theoretical insight focusing on the arguments of geographers regarding the link between human capital
accumulation and geographical proximity is valuable as to understand the regional patterns realized in education
quality and return in Turkey.
The model offered by Redding and Schott (2003) is visualized in an economy composed of i^1,…, R`
regions. Overall Li consumers locate in each regions all endowed with a unit labor, which is initially unskilled.
Individuals’ decision choice is influenced by their labor skill level; thus they can endogenously invest in their
human capital and choose to become skilled. Moreover on the production side two sectors are defined;
manufacturing and agriculture.2
1
2
For a detailed discussion on the centripetal and centrifugal forces that are affecting location choice of production see
Krugman (1992).
For a brief representation of the model, see Redding and Schott (2003) and Redding and Venables (2004).
128
TURKRES 2011
S
Turning back to individuals’ human capital investment choice, equation 1 summarizes the intuition. wi
U
and wi represents the wage level of skilled and unskilled workers respectively, thus the left hand side of the
equation is the wage premium, which should be higher than the cost of education defined in the right hand side.
Here cost of education is defined as a fraction of foregone unskilled labor. Moreover there are two determinants
of the cost of education, leaving aside h which defines the institutional environment and can be assumed to be
homogenous in an intra country study, full attention can be directed towards a(z) which is the ability level of
*
individuals. Note that in equilibrium one can define a critical ability level defined as (ai ) . This critical level
defined in equation 2 states that as relative wage rate between skilled and unskilled workers decreases
equilibrium critical ability level increases, which make it difficult for unskilled individuals to invest in human
capital and become a skilled worker.
w iS wUi t :i (z)wUi
[1]
hi
a(z)
:i (z)
ai*
[2]
hi
( w / wiu 1)
s
i
While these representations formalizes the individuals human capital investment decision, on the other side
of the model there stands the producers’ equilibrium. Referring to the model of Redding and Schott (2003)
equation 3 is the wage equation of a firm that is breaking even in a monopolistically competitive market. Į, ȕ and
(1- Į – ȕ) are the factor shares of skilled workers, unskilled workers and manufacturing intermediate goods. ı
M
represents elasticity of substitution and ci denotes marginal input requirement. Tij is included as to take into
account the transportation costs. The usual understanding followed by Redding and Schott (2003) and LópezRodríguez et al. (2007) is preferred, by assuming that transportation costs take an iceberg form and includes all
type of physical and non physical transportation costs. Here region i and j are producing and importing regions
respectively. Ej represents the total consumption of manufacturing goods in region j and Gj is the price index for
manufacturing goods.
V
[3]
§ V
E ·
(w S )D (wUi )E G1D
ci
i
©V 1 i
¹
R
§1 ·
E j GVj 1 /(TijM )V 1
©x ¹¦
j 1
Market Potential:
K
MPi
¦ E GV
j
1
j
/(TijM ) V 1
j 1
Rewriting equation three one ends up with equation 4. Note that G represents the supply access, which is
both by construction and also empirically highly correlated with the market potential. Thus inclusion of the
concept of supply access is skipped to avoid specification biases.
[4]
s D
i
u
i
(w ) (w )
E
1
1
[ ( MPi ) V Gi(D E 1)
ci
129
B. C. KARAHASAN
Considering the fourth equation, which represents a zero profit condition, and taking logs and totally
differentiating this condition, one ends up with the equation 5.3 Equation 5 summarizes that decreasing market
potential will also decrease the relative wage rates between skilled and unskilled workers. Note that the
prerequisite here is the skill intensive production in the manufacturing industry. At this point, turning back to the
critical ability level of individuals will be informative. This ability level acts as a cut off point for individuals and
as shown before increase in this ability level works against individuals’ human capital investment desire. Shortly
speaking decreasing market potential, which decreases the relative wage rates between skilled and unskilled
workers will in turn increase the critical ability level. The result will be less incentive in these locations for
human capital investment and the remaining expectation is the lagging nature of human capital development.
[5]
D
dwis
dwiu
E
wis
wiu
1 dMPi
V MPi
This representation is the foundations of the link in a triangle composed of geographical proximity, returns
to human capital and human capital accumulation. The rest of the discussion should be over the connection
between these three items. For the ongoing study one should approach the link from two separate perspectives.
First the link between wages and geographical proximity should be highlighted. Note that theoretical model
gives the idea about the link between remoteness and skilled premium; thus replication of such a framework for
wages is also reasonable. The second link is the connection between geographical proximity and human capital
development. Here expectations work over the assumption that non-remote areas will represent the areas that are
more preferable in terms of human capital investment. Although the model only takes into account the behavior
of individuals, a similar understanding can also be replicated for the overall quality. Here the general expectation
preferred by this study is that human capital quality will be higher in high market potential areas. At this point
there will be a black box between the quality and the geography indicators; however it is still valuable to
consider such a link, as this has not been testes previously.
The discussion so far looks at one side of the whole human capital development phenomenon. However
there are other numerous factors influencing human capital development, for instance human capital investment
behavior of individuals. The central shortfall of the theoretical framework is this neglected role that can be
attributed to other dimensions; sectoral composition and spillover effects at the regional level are two of them
(Niebuhr, 2006 and Karahasan and López-Bazo, 2011). Thus including these factors will increase the strength of
the theoretical framework. Aiming to do so, [ , which represents the other factors affecting human capital
investment will be decomposed into two parts; Q and X that are the vectors for spatial interactions and sectoral
composition respectively.
3. Methodology and Econometric Specification
The central research question regarding the connection between geography and educational human capital
(return and quality) will be investigated by different steps. The theoretical model’s major argument is regarding
the influence of geography on human capital development. Thus first of all defining the geographical proximity
is essential. Among the discussions of geographers, in this study the approach of Harris (1954) is preferred.
Equation 6 is the market potential index, which is the distance weighted sum of the purchasing power of the
locations.4 Y represents the purchasing power, whereas D is the distance between the locations.
K
[6]
MPi
j 1
3
4
Yj
¦D
ij
Note that equilibrium in the agriculture sector is not included here. As offered previously one can refer to the full model
as to have an insight about the agriculture sector (Redding and Schott, 2003).
0.66 x
Internal distances of location will also be considered following Head and Mayer (2004). If i=j then
will be used to compute the distance between the two points of the circular surroundings of a province.
130
Areai
3
TURKRES 2011
Next concern is about the human capital development issue. As noted previously two different indicators,
return and quality of education are preferred in this study.5 Due to data limitations provincial wage data
(manufacturing) can be obtained from 1980 to 2001. On the other hand education data (lecturer per student)
covers 1997 2009 period; thus two cross sections of 1997 and 2001 are chosen to test the NEG model. However
as 2001 is a critical year, due to the financial turmoil of 2000 – 2001, the post 2001 is also worth examining. The
available wage data sets are at NUTS 2 level for the post 2001 period, thus going to local level will not be
possible after 2001. However developments for the post 2001 will be visualized with the help of a number of
spatial statistics.
First step will be using equations 5 and 6 and estimating a baseline model to test the role of geographical
proximity on human capital development. Equation 7 simply asks the question about the geography’s effect on
incentives to invest in education and to improve the education quality. Note that E will stand as the education
return (wages) and education quality respectively. MP is the market potential index. Wage data is obtained from
the Manufacturing Firm Survey of Turkish Statistics Office (TURKSTAT) and is the total payments to wage
earners at provincial level.6 On the other hand quality indicator is the number of lecturers per students, with the
argument that high number of lecturers per student represents increasing quality in education. Two different
levels of education are considered; primary and secondary education and the data is obtained from Turkish
Statistics Office (TURKSTAT).
[7]
ln E
D E ln MP H
Although this baseline model explains the theoretical framework to some extent, it fails to control for
different factors that can/may effect human capital accumulation at provincial level. As discussed in the previous
section, out of numerous factors influencing the process two specific channels will be used to augment the
baseline model; sectoral composition and spatial interactions. Equation 8 is the first modification that includes X
containing information about the number of new firms in three different economic activities (manufacturing,
services and trade). New firm number is obtained from TURKSTAT and is subject to industrial data
availabilities for the cross sections under investigation. While this information can be attributed to the
composition of industry to some level, it can also be regarded as a way to understand the provincial creativity
and innovative capabilities.7
[8]
D E ln MP SX H
ln E
As a second control concern spatial autocorrelation should also be tested. Exploratory Spatial Data Analysis
(ESDA) is the major tool to deal with these spatial interactions. For instance by using the Moran’s I statistic (eq.
9) to assess the global spatial autocorrelation, spillover effect of education quality as well as returns to education
can be highlighted (Anselin, 1993).
[9]
Ii
n
s
¦¦ w
ij
i
zi z j
j
¦z
2
i
Equation 9 is the global spatial autocorrelation measure, where n is the number of regions, z is the deviation
of the variable from the mean, s is the summation of the elements of the weight matrix.8 Weight matrix (W), in
5
6
7
8
Note that usage of both return as well as quality for human capital development will help also to question the strength of
the theoretical framework. A discussion about this phenomenon is expected to be done to the end of the study
Note that wage data is used at the aggregate level; meaning that both public and private sectors are included and the data
is not used at per capita basis. Decomposition of the public and private sectors as well as usage of the wage data at per
population and per employment basis is an expected future work of this research.
Acs and Varga (2002) discuss the role of new firms and conclude that new firms are important factors affecting regional
development. Karahasan (2010) also finds strong empirical evidence for Turkey that new firms locate in areas with
higher economic activity.
Note that this global measure can also be decomposed and observed at the local level (Anselin, 1993). Applications for
Turkey validates that at local level spatial interaction can be different in the eastern and western provinces of Turkey (see
131
B. C. KARAHASAN
equation 10, is row standardized by the multiplier k, which makes the summation of each row equal to 1. Among
different weight matrix specifications an inverse distance weight matrix is preferred.9
[10]
W
k 1 w1, 2
§0
¨
0
¨ k 2 w2,1
¨
...
¨ ...
¨ k N-1 wN 1,1 ...
¨
¨k w
....
© N N ,1
...
...
...
...
...
k N w 1, N ·
¸
... k 2 w2, N ¸
¸
...
... ¸
0
... ¸
¸
...
0 ¸¹
...
With the help of the ESDA the dispersion of the human capital and the local patterns, in the form of clusters
and outliers can be observed. However as mentioned before, without including the spatial patterns in to the
econometric specification, it will not be possible to be sure about the role that we attribute to geography. In line
with this concern equation 8 will be augmented to control for the impact of spatial interactions. Two different
models will be considered. First a spatial autoregressive model (SAR) will be estimated. As show in equation 11
SAR assumes that spatial association works over the dependent variable. Next a spatial error model (SER) will
be considered as shown by equation 11. SEM underlines that spatial interaction is going over the omitted
variables in the model.
[11]
ln E
D IW ln E E ln MP SX H
[12]
ln E
D E ln MP SX W- H
4. Human Capital and Geography Link
Central arguments of geographers originate from the agglomeration of economic activity. Thus indicators
measuring the clustering of economic activity are widely used in the NEG literature. Market potential indicator
of Harris (1954), which is already defined in the previous section, is applicable from this point of view. Figure 1
is the illustration of the market potential index in Turkey for 1987 and 2001 separately.10 Figures are
informative; the heterogeneous structure of the market potential of provinces validates the west east inequality
problem in Turkey. This separation is already defined in Dogruel and Dogruel (2003) and Gezici and Hewings
(2007). The dual structure that is observed among the territory of Turkey has a geographical pattern. For instance
one of the most but not the least interesting part of figure 1 is the similarity between the market potential
performances of provinces and the dispersion of industrial production in Turkey. The so called manufacturing
belt of Istanbul, Kocaeli, Bursa and the provinces in the neighborhood acts as an important centre in the North
West Anatolia. It is no coincidence that this geography is composed of provinces with the highest market
potential. Here the remaining issue in the scope of this study, is how successful will this structure be to explain
the dispersion of education return and quality.
9
10
Karahasan and Uyar, 2009 and Karahasan and López-Bazo, 2010). Additional applications for the decomposition will
also be done, where necessary.
Here the distance is the road distance between provinces. Another way to treat distance is to use the travel time. However
since such information is not available right now, the study prefers to use the road distance
Note that market potential for 1997 is also computed and used in the econometric models. However it is more illustrative
here to compare 1987 and 2001 as to show the rigidity of the market potential performances of provinces.
132
TURKRES 2011
Figure 1. Historical Origins of Market Potential in Turkey
1987 – 67 Province
2001 – 81 Province
Remotest Provinces
2nd Set Remote Provinces
2nd Set High Market Potential
Provinces
Highest Market Potential
Provinces
Note: Market Potential calculations based on per capita GDP (in $)
Source: TURKSTAT, Author’s own calculations
In line with the theoretical arguments of the NEG first analysis will directly test the impact of geography on
the human capital development, which is measured on the grounds of return and quality separately. OLS
estimations results are reported for 1997 and 2001 in table 1, all remarking that remoteness matters for
understanding the regional differences in education quality and return.
Table 1. Human Capital and Geographical Proximity - Benchmark Model –
Wages
Market
Potential
# of Obs.
R2
AIK
Moran’s I for
Residuals (p-value)
1997
4.580*
(0.772)
81
0.30
440.07
0.059
(0.06)
2001
5.112*
(0.978)
81
0.25
480.43
0.01
(0.43)
Primary
Education Quality
1997
2001
0.004**
0.004**
(0.002)
(0.001)
81
81
0.03
0.05
-529.71
-546.98
0.04
0.287
(0.14)
(0.00)
Secondary
Education Quality
1997
2001
0.016*
0.006*
(0.003)
(0.001)
81
81
0.20
0.14
-423.97
-552.36
0.232
0.314
(0.00)
(0.00)
Notes: Standard errors in ( ) for coefficient estimates. *, **, *** represents significance at 1%, 5% and 10%
respectively
However in line with the objectives of this study adding some more dynamics into the debate is
compulsory. First the benchmark model is augmented as to control for the sectoral composition of production.
As limited industrial data at provincial level is available in Turkey; instead of direct employment, value added or
firm numbers, number of new firms in three major economic activities is used. Share of manufacturing, service
sector and trade activities as a % of Turkey’s total new firm performance are used. Here concerns of Niebuhr
(2006) as well as Karahasan and López-Bazo (2011) regarding the important of labor demand is tried to be
controlled for. Moreover remarks of Acs and Varga (2002) about the importance of new firm start ups is also
taken into account, with the expectation that these new economic agents represent an important motivation for
individuals for stimulating their human capital investment through increasing quality and returns to education in
more active geographies. Findings reported in table 2 validate these remarks up to a certain point. While
dispersion of wages is affected by the new firm density of provinces, education quality is not that well connected
to the industrial activity indicator preferred here. Above all the vital point here is that, findings still confirm that
geographical proximity matters for human capital return and quality.
133
B. C. KARAHASAN
Table 2. Human Capital and Geographical Proximity – Augmented Model –
Wages
Market
Potential
Manufacturing
New Firms %
Services
New Firms %
Trade
New Firms %
# of Obs.
R2
AIK
Moran’s I for
Residuals (p-value)
1997
3.601*
(0.759)
10.175**
(4.786)
30.185*
(8.653)
1.477
(3.796)
81
0.41
423.39
0.045
(0.091)
2001
3.921*
(1.053)
17.980**
(7.928)
13.645
(9.069)
-0.513
(5.04)
81
0.29
478.859
-0.036
(0.81)
Primary
Education Quality
1997
2001
0.004***
0.004**
(0.002)
(0.001)
-0.014
-0.013
(0.013)
(0.014)
0.040***
0.007
(0.023)
(0.016)
0.002
-0.015
(0.01)
( 0.009)
81
81
0.04
0.07
-527.788
-545.238
0.032
0.30
(0.16)
(0.00)
Secondary
Education Quality
1997
2001
0.016*
0.005*
(0.004)
(0.002)
-0.021
0.002
(0.031)
(0.013)
-0.022
0.007
(0.035)
(0.015)
-0.028
-0.015***
(0.019)
(0.008)
81
81
0.17
0.14
-418.095
-549.948
0.27
0.30
(0.00)
(0.00)
Notes: Standard errors in ( ) for coefficient estimates. *, **, *** represents significance at 1%, 5% and 10%
respectively
Although these findings continue to validate the insight of the theoretical framework, it still fails to explain
one of the vital concerns of this study, which is the importance of regional spillovers in the form of spatial
interactions. Note that residual spatial autocorrelation tests for the education quality models are highly
significant, pointing out an important violation for OLS estimations. As to validate these concerns basic ESDA
will be informative. Table 3 gives the global spatial autocorrelation tests results for each of the indicators under
concern. Results indicate that both human capital development variables as well as the geographical proximity
variable are spatially dependent.
Table 3. Moran’s I Test Results for Spatial Autocorrelation
Wages
Primary Education
Quality
Secondary Education
Quality
Market
Potential
1997
0.115**
(0.031)
0.113**
(0.043)
0.432***
(0.044)
0.757***
(0.046)
2001
0.131**
(0.034)
0.366***
(0.044)
0.450***
(0.042)
0.748***
(0.046)
Note: Standard deviations in ( ) *, **, *** indicates significance at 1%, 5% and 10% respectively
While these results clearly show the spatial patterns in Turkey, decomposition of this spatial autocorrelation
can add valuable information. Figure 2 is the combined decomposition maps (also called as Moran Scatter Plot
Map). Findings pin points that at the local level realization of the spatial association is different. Although
patterns seem to be similar, it will be more plausible to remark that spatial interactions in regional wages are
somehow divergent with respect to human capital quality.
134
TURKRES 2011
Figure 2. Moran Scatter Plot Maps for Education Return and Quality in Turkey
Wage 1997
Wage 2001
Primary Education Quality 1997
Primary Education Quality 2001
Secondary Education Quality 1997
Secondary Education Quality 2001
Note:
and
represent cluster of provinces composed of high and low values of the variables under
concern respectively. Whereas
represents outliers of high values surrounded by low values and
represents outliers of low values surrounded by high values.
Based on these patterns across the territory of Turkey a final econometric specification is used. These
models are the modification of the augmented model, whose results are given in table 2. The critical difference
here is the inclusion of the spatial dependency, which is tested in two different forms. First spatial association is
allowed for over the impact of the neighbors’ human capital development level. Next the possible interaction of
neighbors’ over unidentified channels is tested by error models. Combined results of the model are given in table
4. Findings are remarking; first of all dispersion of wages is mostly influenced by the geographical proximity
rather than the spillover effect. Secondly when the models for education quality are estimated results indicate
that spillover effect causes the influence of the market potential to die away. This can mainly explained by the
cluster of provinces that creates a heterogonous structure in education quality. As these clusters are composed of
urban areas of similar properties their interaction seems to be dominant when compared with the overall location
of the geography. And note that this dominance seems to be higher with respect to wages. Referring to the
decomposed spatial autocorrelation can help this evaluation. About sectoral composition, findings indicate that
even after controlling for their impact results are persistent; however a significant impact coming from the
industrial composition can not be obtained other than the models explaining the dispersion of wages.
135
136
0.048
(0.82)
4.556
(0.03)
7.706
(0.01)
0.709
(0.40)
5.774
(0.02)
0.529
(0.47)
0.925
(0.33)
0.588
(0.44)
0.694
(0.40)
40.75
(0.00)
21.00
(0.00)
39.703
(0.00)
SpatialAutoRegressive(SAR)
SpatialErrorModel(SEM)
Primary
Secondary
Primary
Secondary
Wages
Wages
EducationQuality
EducationQuality
EducationQuality
EducationQuality
1997
2001
1997
2001
1997
2001
1997
2001
1997
2001
1997
2001
2.972* 3.763*
0.002
0.001
0.002
0.001
3.596*
3.924*
0.002
Ͳ0.005***
Ͳ0.011
Ͳ0.004
(1.013) (1.319) (0.002)
(0.001)
(0.003)
(0.001)
(0.865)
(0.905)
(0.002)
(0.003)
(0.007) (0.003)
9.522** 17.702** Ͳ0.016 Ͳ0.020**
0.018
Ͳ0.002
9.067** 19.957*
Ͳ0.019
Ͳ0.027*
0.001
Ͳ0.003
(4.615) (7.688) (0.012)
(0.010)
(0.020)
(0.009)
(4.641)
(7.552)
(0.012)
(0.009)
(0.0194) (0.009)
29.325* 13.420
0.034
Ͳ0.001
0.016
0.001
30.602* 14.326*** 0.031
Ͳ0.012
Ͳ0.032
Ͳ0.002
(8.421) (8.808) (0.022)
(0.012)
(0.036)
(0.011)
(8.378)
(8.618)
(0.022)
(0.011)
(0.036) (0.011)
1.422
Ͳ0.558
0.003
Ͳ0.013**
Ͳ0.008 Ͳ0.010*** 0.865
Ͳ0.466
0.004
Ͳ0.015
Ͳ0.002
Ͳ0.008
(3.656) (4.888) (0.009)
(0.006) (0.0158)
(0.006)
(3.683)
(4.764)
(0.010)
(0.006)
(0.015) (0.006)
0.179
0.042
0.235
0.880*
0.803*
0.909*
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
(0.202) (0.225) (0.226)
(0.070)
(0.102)
(0.056)
0.244
Ͳ0.205
0.263
0.948*
0.942* 0.948*
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
Ͳ
(0.229)
(0.269)
(0.226)
(0.034)
(0.037) (0.034)
81
81
81
81
81
81
81
81
81
81
81
81
0.44
0.32
0.10
0.27
0.36
0.35
0.42
0.35
0.06
0.24
0.11
0.07
430.562 480.816 Ͳ526.87 Ͳ575.972 Ͳ443.64 Ͳ587.72 428.468 478.270 Ͳ528.48 Ͳ585.989 Ͳ444.99 Ͳ589.65
444.929 495.183 Ͳ512.50 Ͳ561.606 Ͳ429.27 Ͳ573.36 440.441 490.243 Ͳ516.51 Ͳ574.017 Ͳ433.02 Ͳ577.67
Notes: Standard errors in ( ) for coefficient estimates. *, **, *** represents significance at 1%, 5% and 10% respectively
#ofObs.
R2 AIK
SC
LMTestfor
Residual
Spatial
Autocorrelation
ʄ
ʌ
Market
Potential
Manufacturing
NewFirms%
Services
NewFirms%
Trade
NewFirms%
Table 4. Human Capital and Geographical Proximity – Spatial Interactions –
B. C. KARAHASAN
TURKRES 2011
Findings so far cover a problematic period however can not shed light on the post 2001. As mentioned
before wage data can not be obtained for the post 2001 at NUTS 3 level. Based on this constraint, data for wages
and education quality are gathered at NUTS 2 level. Moreover methodology of market potential calculation is
replicated at NUTS 2 level. Figure 3 gives the illustration of the human capital return and quality. There is some
(but limited) room to discuss the spatial interactions, because number of cross sections are now lower and the
area surface of the regions are now higher. However there is still some room to question the role of geography.
Despite the fact that Istanbul (TR 10) region and Bursa (TR 41) as well as Kocaeli (TR 42) regions to some
extent, are suffering from education quality, their return performances are still very high. Note that these NUTS
2 regions represent the highest market potential geographies of Turkey. These comments and findings are very
preliminary and subject to improvement with some more progress in regional data publication by the Statistics
Offices in Turkey.
Figure 3. Geography and Human Capital in 2006 - NUTS 2 Regions –
Market Potential
Wages
Primary Education Quality
Secondary Education Quality
Note: Colors indicate high density to low density based on the darkness
Source: TURKSTAT, Author’s own calculations
5. Conclusion
Among different factors that can be discussed within the framework of regional inequalities human capital
development, returns and quality of education in specific are observed to be spatially unequal among the territory
of Turkey. Keeping in mind the different dimensions of these imbalances, as well as the endogenous structure of
human capital and regional development phenomenon, findings of this study validates that local patterns for
education quality and return is no coincidence. Preliminary analysis directly confirms that geographical
proximity, which is measured by market potential of provinces matters for individual’s incentive to invest in
education. The way that the study treats the incentive to invest in human capital is two fold. First coming from
the regional wage level of manufacturing industry in the western geography (especially the belt in the Marmara
District), it is plausible to expect higher incentives to invest in education. In this sense these results validate the
concerns of the theoretical discussion. As a second vital point when the education development at provincial
level is observed, findings indicate that quality of education, which is the number of lecturers per students, also
shares a similar pattern; leaving the western geography more developed with respect to the eastern.
Remembering the early findings of Karahasan and López-Bazo (2010) about the high number (and/or share) of
students in the western geography of Turkey; the relatively better quality in the same area should mean lecturer
numbers are also higher. Thus both in terms of individuals’ but also of the supply of education service, the
western geography acts as a pull area. These remarks are preliminary but yet striking.
As a second discussion point sectoral composition of industry and the spillover of the provinces that are
close to each other are investigated. Here it is interesting that sectoral composition is not increasing the power of
the results but validates the robustness of the overall comments. More remarkable part of the second set of
137
B. C. KARAHASAN
analysis is that spillover effect of the provinces is not identical between the education quality and return. In the
case of education quality, findings indicate that spillover effect is dominating the impact of geography, while for
the regional dispersion of wages it is still the geographical proximity that is influencing the returns to education.
These findings should be examined with caution. Note that while relating the wage and geographical proximity
is the direct testing of the theoretical framework, in the case of the models examining the education quality and
geographical proximity, there is always a black box that has not been explained briefly yet. From this point of
view, it is an important future work to define a mechanism that can explain the way that the incentives to invest
in education (wages in this case) and the human capital investment (quality) are geographically correlated. Other
way around there will be other ways to explain why some regions are more developed in terms of human capital
than others; spatial association is just one of them.
138
TURKRES 2011
References
Acs Z. J. and Varga A., (2002). “Geography, Endogenous Growth and Innovation” International Regional
Science Review, Vol. 25, No.1, pp. 132-148
Anselin L., (1993), “The Moran Scatter plot as an ESDA Tool to Assess Local Instability in Spatial
Association,” Research Paper No: 9330, GISDA Specialist Meeting GIS and Spatial Analysis
Dogruel, F. and A. S. Dogruel (2003), “Turkiye'de Bolgesel Gelir Farkliliklari ve Buyume,” Regional Income
Differences and Growth in Turkey) in A. H. Kose, F. Senses and E. Yeldan (Eds), Iktisat Uzerine Yazilar I:
Kuresel Duzen, Birikim, Devlet ve Siniflar - Korkut Boratav’a Armagan (Essays on Economics I: Global Order,
Accumulation, State and Classes - Festschrift in Honor of Korkut Boratav), Iletisim Publications, Istanbul,
pp.287-318, 2003 (in Turkish).
Filiztekin, A. (1998), “Convergence across Industries and Provinces in Turkey” Koc University Working Paper
No. 1998/08.
Filiztekin, A., (2009), “Regional Unemployment in Turkey,” Papers in Regional Science, Vol. 88, No.4, pp.
863-878
Fujita M., Krugman P. and Venables A.J., (1999), The Spatial Economy Cities, Regions and International Trade,
The MIT Press, Cambridge, Massachusetts
Gezici, F. and Hewings, G.J.D. (2007), “Spatial Analysis of Regional Inequalities in Turkey” European
Planning Studies, 15(3), 383-403.
Harris C., (1954), “The Market as a Factor in the Localization of Industry in the United States,” Annals of the
Association of American Geographers, Vol.64, pp.315-348
Head, K. and Mayer T. (2004), “The Empirics Of Agglomeration And Trade” in J. V Henderson and J.E Thisse
(Eds), Handbook of Regional and Urban Economics, Volume 4. Chapter 59, pp. 2609-2669.
Karaca, O. (2004), “Turkiye’de Bolgeler ArasÕ Gelir Farkliliklari: Yakinsama Var mi” Turkish Economic
Association (TEA), Discussion Paper No. 2004/7
Karahasan B.C. and Uyar E., (2009), “Spatial Distribution of Education and Regional Inequalities in Turkey”,
MPRA Research Paper, University Library of Munich, Germany
Karahasan B.C., (2010), Dynamics and Variation of Regional Firm Formation - Case of Turkey - , PhD Thesis,
Marmara University
Karahasan B.C. and López-Bazo E, (2010), “Role of Geography in Understanding of Human Capital Dispersion:
Evidence from Turkey”, 9th International Conference of Middle East Economic Association, Istanbul
Karahasan B. C. and López-Bazo E, (2011), “The Spatial Distribution of Human Capital: Can it really be
Explained by Regional Differences in Market Access?”, IREA Working Paper Series –WP 2011/02
Krugman, P. (1991), “Increasing Returns and Economic Geography,” The Journal of Political Economy, Vol.
99, No. 3, pp. 483-499
Krugman P., (1992), “A Dynamic Spatial Model”, NBER Working Paper Series No: 4219
López-Rodríguez, J., Faiña, A. and J. López Rodríguez (2007). “Human Capital Accumulation and Geography:
Empirical Evidence from the European Union,” Regional Studies, Vol.41, No.2, pp. 217-234.
139
B. C. KARAHASAN
Marshall, A. ([1890] 1920), Principles of Economics. Macmillan and Co., Ltd, London. [Online] available from
http://www.econlib.org/library/Marshall/marP24.html; accessed 12 October 2008 [BOOK IV, CHAPTER X,
Industrial Organization, Continued. The Concentration of Specialized Industries in Particular Localities.]
Niebuhr, A.,(2006), ” Market access and regional disparities: New economic geography in Europe,” Annals of
Regional Science, 40:313–334.
Redding S. and Schott P., (2003). “Distance, skill deepening and development: will peripheral countries ever get
rich?,” Journal of Development Economics, Vol. 72, pp.515–541.
Redding S. and Venables A. J., (2004). “Economic geography and international inequality,” Journal of
International Economics, Vol. 62, pp. 53–82.
Von Thünen J.H., (1826), Der Isolierte Staat in Beziehung auf Landscaft und Nationalökonomie. Hamburg
(English Translation by C.M. Warterberg, von Thünen’s Isolated State, Oxford: Pergamon Press, 1912)
140
TURKRES 2011
NATURAL RESOURCE ABUNDANCE
-Regional Blessing or Curse?
Sevil Acar*
Johanna Zola**
Abstract
A problem in many countries today is the increasing disparity between regions within each country, such as
comparably slower economic growth and/or less concentration of inhabitants in the more peripheral regions.
Often characterised by the abundance of a few or more natural resources, peripheral regions might be subject to
negative consequences since the richness in natural resources may have steered the economy to be reliant on a
specific resource, making the region more vulnerable to exogenous changes in the surrounding world. Beside
income per capita and economic growth, there are significant implications for the composition of industry,
employment, gross fixed capital formation, income distribution, migration and other socio-economic indicators.
Employing a panel data analysis with region-based data and utilising regional statistics, this paper investigates
the existence of a regional curse in Northern Sweden in comparison to other Swedish regions.
1. IntroductÕon
A problem prevailing in many parts of the world today is the increasing disparity between regions within
countries. The disparities are often illustrated with, for example, comparably slower economic growth and/or less
concentration of inhabitants in more peripheral regions. As an approach in trying to understand the relative
negative development in the northern part of Sweden compared to Sweden as a whole, this study investigates the
existence of a regional resource curse in northern Sweden.
Sachs and Warner showed in 1995 that in many countries, there was a relationship between economic
dependence on natural resources and slower growth rate compared to economies with lower natural resource
abundance. Earlier conceptualisations about the relationships between economic growth and natural resources
that can be used to further examine the existence of a resource curse are the “staple thesis” which was introduced
by Innis (1930) and “the Dutch disease” introduced by Corden and Neary (1982).
The staple thesis discusses a similar issue where a region with high dependence on natural resources
becomes more dependent on the market price of that specific natural resource. Other local markets aside from
the natural resources are then often outrivaled by the natural resource market, which means that the region is
dependent on the specific resource market to be robust in order for the regi to have a steady growth.
The Dutch disease refers to the discovery of natural gas in the Netherlands, where the booming of the
natural gas industry resulted in a crowding out effect of other industries in the economy. The massive inflow of
foreign currency, along with a strong and costly public sector, lead to a depreciation of the Dutch currency and
further exuberated the crowding out effect, which resulted in a decline in the economy as whole when the market
price of natural gas fell.
In the relevant literature most of the studies are often at country level focusing on the two extremes when it
comes to abundance of natural resources; either on countries that have managed their resources “well” like
Norway or on countries which have been less successful, like Nigeria. The importance of natural resources to a
region and the subsequent management of them bring about a region-wise comparison as a focal point. There are
often disparities within countries when it comes to key industries and political management as well as the level
of economic growth, which would make it interesting to focus on regions within a country with respect to their
natural resources since the natural resources often are confined to only parts of a country.
*
**
Dr., CERE, Umeå University, SE-90187 Umeå, Sweden, [email protected], +90 535 450 7687
CERUM, Umeå University, SE-90187 Umeå, Sweden, [email protected], +46 90 786 9570
141
S. ACAR, J. ZOLA
Hence, we intend to empirically observe if there are any indications of a resource curse in the northern part of
Sweden, which is generously abundant with natural resources such as mines, minerals and forests, compared to
Sweden as a whole.
If the resource curse indeed exists, it might lead to negative consequences for the regions with natural
resources as a predominant part of their economy. It is not only income per capita or growth of the regions but
also the composition of industry, employment, gross fixed capital formation, income distribution, migration and
some other social indicators that might be negatively affected. If the curse does exist, it might also reinforce the
current divergence between regions. The northern part of Sweden has not been fully researched in these aspects,
at least not within the literature on the resource curse. We aim to have a broad overview of the different path the
region has followed due to its natural gifts.
2. Theoretical Background and Empirical Literature
The term “resource curse” was first used by Auty (1993) in order to explain how resource-abundant
countries sometimes lag behind resource-poor ones in terms of economic growth. Similar economic phenomenon
was detected years before Auty though. Witnessing the economic structure of contemporary Canada, Innis
(1930) introduced the staples thesis in order to explain how various staples (raw material goods that were stapled
in the harbour for exports) played a crucial role in the development of regional economies in Canada. Among
those staples, cod fish was the main actor in Atlantic Canada whereas wheat and fur were available in other parts
of Canada. As such, Innis viewed Canada in two parts; namely the heartland and the hinterland (periphery).
Heartland was relying heavily on the basic staples that were supplied by the hinterland whereas the hinterland
was exploited in this relationship being under the control of the heartland. This brought together the fact that the
staples that were mostly composed of natural resources increased the divergence between the regions which
differed in terms of resource intensity. This phenomenon was later called the “staples trap” as to refer to the
cases where growth is retarded when it relies heavily on staples. When the market price of the resources
decreased, the hinterland took the hardest blow since their sources of income considerably shrank. One
circumstance for this phenomenon to occur was framed by Watkins (1963), who described that lack of
diversification and non-existence of spread effects between the staples sector and the remaining sectors lead to
undesirable outcomes for resource-exporting regions. Uncertainties due to boom and bust periods of staples
production are also blamed for limiting the capabilities of staple-dependent regions.
More structuralist views emerging in the 1950s (Prebisch, 1950, 1964; Singer, 1950) addressed the secular
decline in terms of trade positions of the less developed countries which were exporting mostly primary goods to
the developed world. This was also caused by the increasing imbalance in trade between developed and less
developed countries. Another consequence of the heavy reliance on primary goods was the discouragement of
manufacturing sectors. In the 1970s, the concerns related to natural resource dependence started to shift towards
the experience of the oil exporters. The decline of manufacturing in the Netherlands after the discovery of the
Groningen gas attracted the attention of authors like Corden and Neary (1982), who named the problem as the
“Dutch disease”. The disease is characterised by a huge inflow of foreign currencies into the natural-resource
exporting economy which makes the existing non-oil tradable sectors uncompetitive in the international markets.
All of these considerations in regards to the influence of natural resources on domestic economies endowed
with them can be generalised as the resource curse problem. The concept has been frequently used since Auty
(1993) to address similar problems in different parts of the world. The underlying reasons range from declining
terms of trade to volatile commodity markets as well as overspending of resource income and institutional
bottlenecks.1 Countries examined by Auty (1993, 1994, 2001, 2007) and Sachs and Warner (1995, 1997, 1999)
always signalled the existence of a negative relationship between economic growth and resource abundance.
Unfortunately the relevant literature on regional differences in relation to natural resources is comparatively
poor. We will cite some examples here. Komarulzaman and Alisjahbana (2006) test the resource curse
hypothesis for the regions of Indonesia and find that forest, oil and gas sector rents have positive effect whereas
mining has negative impact on regional economic growth. Freeman (2009) finds that regression of US individual
states’ gross state product growth on resource intensity consistently shows a negative and significant
1
Detailed surveys on the resource curse literature can be found in Frankel (2010), Deacon (2010) and van der
Ploeg (2011).
142
TURKRES 2011
relationship. They point out that crowding out of the manufacturing sector may contribute to the slower growth
of resource-based economies. The effects are mostly attributed to growth rates or low GDP per capita; but
eventually to other worse development outcomes as well. From the staples thesis point of view, Gunton (2003)
looks at Canada and argues that the benefits of staple development exceed the costs, and staples can make a
higher contribution to regional development than non-staple sectors can; because staples generate rent. But his
case study of coal shows that inefficient management of the staple sector, leakage of rent from the regional
economy and the failure to develop diversification are major impediments. Carson (2009) looks at the Northern
Territory and Australia as a whole and finds that the Northern Territory continues to experience high levels of
population mobility compared with Australia as a whole. Population turnover was higher among those in the
transition to work and early career age groups. The Northern Territory had a higher Herfindahl Index than
Australia indicating a higher concentration of employment. Rates of employment in professional services were
lower in the Northern Territory than in Australia as a whole.
To sum up, it is difficult to conclude whether natural resources are good or bad for development. In fact, it
is not the resources themselves, but the way they are utilized and the channels that influence the management of
such resources which determines the curse or blessing.
3. A Regional Glance At The Resource Curse Hypothesis For Sweden
3.1. Regional Historical Facts About Sweden
This study undertakes an analysis of eight regions of Sweden categorised at the NUTS 2 level. These are
namely as follows: Stockholm SE11; East Central Sweden SE12; Småland and islands SE21; Southern Sweden
SE22; West Sweden SE23; North-Central Sweden SE31, Central Norrland SE32; and Upper Norrland SE33. The
regions widely differ in their types and amounts of natural resources. For instance, northern Sweden is endowed
with mines whereas agricultural land is intensively situated in southern parts. Mines are comparatively rare in the
south. The northern part is comparably rich in especially iron and gold (Figure 1).
There are also regional differences when gross regional product, employment and per capita income are
considered. Figure 2 evidences the high variation between the eight regions. The Stockholm region enjoys the
highest gross regional product (GRP) followed by West Sweden and East Central Sweden. Småland and islands
and North Central Sweden have more or less the same levels of GRP across the years from 1993 to 2008.
Southern and East Central Sweden are also quite close to each other in terms of GRP and its changes in time.
Central Norrland and Upper Norrland, which make up the northern part of Sweden that will be the focus of this
study, are lagging far behind the other regions with GRP levels below 200 billion SEK.
143
S. ACAR, J. ZOLA
Figure 1. Regional Resource Intensity in Sweden
Source: Garli (2010)
Figure 2. Gross Regional Product (billion SEK)
1.000
Stockholm, SE11
900
East Central Sweden, SE12
800
700
Småland and islands, SE21
600
Southern Sweden, SE22
500
400
West Sweden, SE23
300
200
North-Central Sweden,
SE31
100
Central Norrland, SE32
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
0
Source: Regional Accounts from Statistics Sweden
144
Upper Norrland SE33
TURKRES 2011
Although all the regions are on an increasing trend in GRP over time, the northern regions do not display a
promising improvement in the given years. As a whole, there seems to be quite a big divergence between the
richest (Stockholm) and the poorest regions (in this illustration, the northern ones) when regional incomes are
taken into account. This signals the symptoms of a possible resource curse in the resource-rich regions of
Sweden.
Employment patterns in the regions of Sweden are also in parallel with the GRP levels. Figure 3 shows that
while average number of employed people in most of the regions has a slightly increasing tendency, the northern
regions, namely Central Norrland and Upper Norrland, are on a stagnant path. Employment in almost all the
regions increased considerably in the beginning of 2000s but then slowed down in the rest of the period of
analysis.
Figure 3.Average Number of Employed; thousand persons
1.200
1.000
Stockholm, SE11
East Central Sweden, SE12
800
Småland and islands, SE21
600
Southern Sweden, SE22
West Sweden, SE23
400
North-Central Sweden, SE31
Central Norrland, SE32
200
Upper Norrland SE33
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
0
Source: Regional Accounts from Statistics Sweden
Putting together regional employment and GRP figures, the distribution of GRP per employed reveals an
interesting structure in the Swedish regions. Figure 4 unveils the fact that the Stockholm region is
distinguishably richer than all other regions in terms of income per employed. The difference between
Stockholm and other regions is an increasing one by time. The region of Småland and islands performs worse
than all other regions. This figure also discloses the phenomenon that productivity is high in northern Sweden
since the GRP per employed in the two northern regions are as high as those of the southern ones. Since GRP per
employed is also an indication of productivity, it shows that productivity is comparably higher in the resourceintensive sectors which are known to be capital-intensive rather than labour-intensive. On the other hand, the
northern regions are relatively poorly-developed with different kinds of facilities and at the same time they are
lacking a diversified range of employment opportunities. Hence, a large share of the population originally living
in the northern regions move out since they need other sectors to be employed in and to find the services they
need. This generates a vicious cycle since the region needs more people to build facilities but denser population
demands services and hence migrates out to the more prosperous regions.
145
S. ACAR, J. ZOLA
Figure 4. GRP per employed (1 000 SEK)
900
Stockholm, SE11
800
East Central Sweden,
SE12
Småland and islands,
SE21
Southern Sweden, SE22
700
600
West Sweden, SE23
500
North-Central Sweden,
SE31
Central Norrland, SE32
400
Upper Norrland SE33
300
Source: Regional Accounts from Statistics Sweden
Finally the distribution of employment among different sectors in 2008 uncovers the fact that agriculture,
forestry, fishing, mining and quarrying activities make up about 20% of the total activities each region, except
Stockholm, is involved in (Figure 5). The resource sectors here include both production and extraction of natural
resources. Only in the Stockholm region, those activities related to natural resource extraction and production
make less than 10% of the total economic activities when employment in such activities are considered. Besides,
more people work in mining and quarrying than those working in agriculture, forestry and fishing in each region.
Figure 5. Employment distribution among sectors (2008)
Småland and islands, SE21
North-Central Sweden, SE31
West Sweden, SE23
East Central Sweden, SE12
Upper Norrland SE33
Southern Sweden, SE22
Central Norrland, SE32
Stockholm, SE11
0%
20%
Agriculture, forestry, fishing
40%
60%
Mining and quarrying
Source: Regional Accounts from Statistics Sweden
146
80%
Other
100%
TURKRES 2011
3.2. Data, Methodology and Analysis
In this paper we are focusing on two aspects of economic development in relation to natural resource
abundance. In one, we are concerned with economic activity level that will be proxied by GRP in each region
and, in the other, we peer at regional attractiveness which will be shown by regional population growth rates.
The reason why we choose these two indicators is that the resource curse literature commonly deals with
income and income growth in countries. Hence we want to test the hypothesis against the regions within one
country. Normally we would expect that natural resource activity should bring together an addition to economic
output raising the possibilities of production in different areas of the industry and supplying inputs to them.
However the resource curse hypothesis has evidenced that growth of economic activity has been retarded by the
abundance of natural resources for a number of reasons mentioned in the theoretical background. Population
growth on the other hand has not been used in the relevant literature so far. However it is of interest to see
whether regions that are engaged in natural resource production and extraction activities are attractive places to
live or not, without being disturbed with economic activity levels. The more attractive the regions, the more
people choose to live or the less people choose to migrate out. Besides, according to the World Bank and many
other reports, the greatest asset in Sweden is human capital, which also explains why we attract attention to
population growth since it is a long term growth figure and in some way correlated to GRP.
With this motivation, we undertake a panel data analysis of 8 regions for the 1993-2008 period. Two groups
of relationships are investigated. One relates the level of GRP in each region to explanatory factors such as the
shares of people that are employed in natural resource production and extraction, employment levels, investment
rates and a dummy for northern Sweden. The dependent variable of this group of regressions is the logarithm of
Gross Regional Domestic Product (NUTS 2) in current prices (SEK millions). The other group relates population
growth to the same independent variables, which can be summarized as follows:
•
•
•
•
•
AgriLabShr: Agricultural employment share in average regional employment
MinLabShr: Mining and quarrying employment share in average regional employment
lnEmp: Average number of employed by region, age 20-64 (in logarithms)
InvRate: Regional investment rate proxied by Gross Fixed Capital Formation/GRP
Northern Dummy=1 if the region is either Central Norrland or Upper Norrland
Among these variables, regional employment and investment are chosen to serve as control variables.
Usually, they are used to estimate gross domestic product (GDP) together with other crucial factors of income,
such as public expenditures, exports, foreign investment, technology, productivity, etc. It is at least equally
complicated to decide on the regional sources of growth. Hence we rely on the indicators above due to data
availability. All the variables used in the analyses are taken from Statistics Sweden (SCB).
As mentioned before, the resource sectors here include both production and extraction. It would be better to
examine the effect of natural resource abundance in each region with better indicators of resource wealth.
However in this paper we limit ourselves to looking at resource dependence instead of actual resource abundance
data because of better data availability on employment and reliance on resource sectors.
Pooled Ordinary Least Squares (POLS), Fixed Effects (FE) and Arellano-Bond (Are-Bond) techniques are
utilized while running the regressions. Hence, the interpretation of the results needs special attention due to the
different characteristics and assumptions of each single method.
To begin with, POLS estimation enables to include time-invariant characteristics of the regions in the
analysis. As such, the Northern dummy is used in the POLS models in order to detect the effect of being situated
in Northern Sweden, either in Central Norrland or Upper Norrland, on the economic activity level or the regions
attraction. However POLS estimates do not give reliable results in the case of highly correlated error terms with
independent variables. Hence FE estimations are preferred since we are analyzing all the existing regions of
Sweden. In this type of estimation, the data is computed by subtracting the time (within) mean from each
variable and OLS is estimated using the transformed data.
147
S. ACAR, J. ZOLA
With the anticipation that the relationship between the GRP level and other explanatory variables can be a
dynamic one, a dynamic GMM model is also estimated. Arellano-Bond regressions of ln(GRP) are run so that
the endogeneity problem is better coped with because the method uses lagged level explanatory variables and
lagged differenced variables as instruments for the endogenous independent variables.
Table 1 reports the results of regressions on GRP.
Table 1. Regressions on Income (Dependent variable: ln GRP)
Model
1
POLS
2
POLS
3a
POLS
3b
POLS
4
FE
5
FE
6
FE
DlnGRP(-1)
7
8
9
Are-Bond Are-Bond Are-Bond
0,34 *** 0,23 *** 0,22 ***
0,08
const
12,65 ***
7,03 ***
6,10 ***
0,14
AgriLabShr -39,88 ***
0,20
-8,57 ***
0,21
-4,85 ***
2,77
MinLabShr
5,87 ***
0,93
lnEmp
1,49
-0,22
1,32
-1,02 ***
0,40
0,93 ***
0,32
1,02 ***
0,03
0,03
2,51 ***
InvRate
0,46
-5,29 ***
1,15
-2,31 ***
0,35
14,16 ***
-2,12
4,21 **
0,04 ***
0,07
0,04 ***
0,07
0,04 ***
0,01
-0,29 ***
0,01
-0,20 ***
0,01
-0,20 ***
0,17
-15,34 ***
2,22
-11,83 ***
1,80
-3,23 **
1,82
-6,84 ***
1,59
-2,40 **
1,46
-6,70 ***
1,07
0,80 ***
0,04
1,08
2,51 ***
0,86
1,51 ***
0,34
0,28
1,55 ***
3,29 ***
0,42
0,04
0,04
-0,01
-0,01
0,02
0,02
0,55 ***
0,07
0,02
0,55 ***
0,07
-0,02
0,35
0,63
0,95
0,97
0,98
0,97
0,98
0,99
128
128
112
112
128
128
112
Sargan test
No of obs.
0,03
0,00
0,05
-0,35 ***
0,06
Northern
Adj. R-squ.
7,59 ***
0,31
0,04
112
0,16
112
0,17
112
Note: Standard errors below coefficients. *,**,*** indicate significance at the 0.10, 0.05 and 0.01 levels
respectively. First difference of lnEmp was included instead of lnEmp in Arellano-Bond estimations.
Apparently, agricultural labour shares, which include people employed in agriculture, fishing and forestry,
have negative and significant coefficients in all of the regressions. This confirms the hypothesis that there is a
regional resource curse when we take into account agricultural activity. However the estimates of mining labour
shares are negative in FE regressions (Models 4, 5 and 6) but insignificant in Arellano-Bond estimations
(Models 7, 8 and 9). This leaves us inconclusive about the influence of mining and quarrying sector on total
economic output.
Another thing to note is that both employment and investment rates have positive impact (where significant)
on economic activity in line with our expectations.
The effect of the Northern dummy appears to be negative in Model 3b (Table 1). This reflects the fact that
regions in the northern part of Sweden are not enjoying higher GRP.
Table 2 reports the results of regressions on population growth.
148
TURKRES 2011
Table 2. Regressions On Population Growth (Dependent variable: Population growth)
Model
1
2
3a
3b
const
POLS
POLS
POLS
POLS
0,008 *** -0,044 *** -0,049 *** -0,039 ***
AgriLabShr
-0,208 ***
0,002
0,032
MinLabShr
0,004
0,011
lnEmp
0,004
0,006
0,084 ***
0,033
0,032
0,036
4
5
FE
FE
0,035 *** -0,027
6
FE
-0,110 *
0,010
0,004
0,057
0,065
0,030
0,035
0,162 ***
0,175 ***
0,029
0,039
0,041
0,053
-0,053 *** -0,043 *** -0,052 *** -0,211 *** -0,194 *** -0,120 ***
0,009
0,009
0,011
0,009 ***
0,008 **
0,001
0,001
0,007 ***
0,001
0,031 ***
0,036 ***
0,012
0,013
InvRate
Northern
0,023
0,028
0,031
0,010
0,022 **
0,009
0,010
-0,005
0,013
-0,002
0,002
Adj. R-squ.
Sargan test
0,31
0,69
0,74
No of obs.
128
128
112
0,74
0,82
0,82
0,85
128
128
112
Note: Standard errors below coefficients. *,**,*** indicate significance at the 0.10, 0.05 and 0.01 levels
respectively.
The first thing that strikes the eye in the population growth regressions is that it is not agricultural
employment share, but mining and quarrying sector instead that is significantly deteriorating the attractiveness of
Swedish regions. Agricultural labour share has sometimes even positive coefficient estimates suggesting that
higher agricultural activity attracts more people to a region. But the case of mining sector gives hints about the
possibility of a resource curse in terms of regional attractiveness.
Employment level and investment rates welcome higher population growth rates where they are significant
in the regressions. The effect of the Northern dummy appears to be insignificant in Model 3b (Table 2). This
means being in the north does not explain anything about population growth in Sweden. Without any doubt,
there are other factors that might be determinative on the change in population. Among these, we could think of
the existence of different facilities, amenities, health conditions and labour market structure. However, again we
are restricted with data here.
4. Conclusion
This study departs from the question of how and why the northern part of Sweden is falling behind in terms
of economic growth as well as population growth. One of the possible explanations could be that the region
historically has depended on natural resources such as forests and mining as well as fishing and agriculture to a
limited extent, which in a way impedes local actors to invest in other, less capital intense sectors. Looking at
booming regions, a leading idea is that the industries are often human capital intense. With a well-developed
service sector more people will find work and also the services they acquire. If a region does not have a natural
resource, it is in a sense forced to look for other industries to rely on. An example can be seen in Denmark,
which is well known for a wood furniture industry, but has comparably less actual wood growing in the country.
Leaning on the resource curse hypothesis we have investigated the reasons behind the regional differences
in GRP and population growth pointing to the natural resource activities that take place within the regions. We
have found significant evidence for the existence of a regional curse (of resource dependence) when the effects
on GRP of employment shares in agricultural resources are considered. On the other hand we have found limited
evidence for a negative impact of mining and quarrying on GRP. The reasons lying behind the regional curse can
be attributed to lower degree of diversification in the resource-reliant regions, lower linkages with the other
sectors and over-confidence in natural resources. The first two arguments correspond to the backward, forward
149
S. ACAR, J. ZOLA
and final-demand linkages in Hirschman’s (1958) terms. It has been discussed that primary product exports
could not provide sufficient linkages compared to manufactures. Within the regional context, it might be the case
that agriculture, fishing and forestry production might not be generating enough linkages with the rest of the
regional economy. The third argument is rooted in the institutional perspective which links the successful or
unsuccessful use of natural resource proceeds to economic outcomes via the quality of institutions as well as the
presence of rent-seeking or corruption. It is possible to think of regional governmental bodies that are heavily
relying on the natural resource income and facilitating an improvement in non-resource sectors to a lesser extent.
Another core finding of the paper is that there is significant evidence for a regional curse of mining on
regional attractiveness measured by population growth whereas limited evidence exists for a positive impact of
agricultural resources on population growth. The underlying reasons could be that mining industry is highly
capital-intensive and hence demands less labour. This makes people search for other alternatives to work for and
even other regions to move out to. Besides, there is not enough number of service sectors developed in mining
regions, which makes them less attractive to accommodate in.
This study does not aim to address the reasons of a regional resource curse in detail but primarily devotes
itself to detecting the existence of it for Sweden. Needless to say, the main circumstances and determinants of
such a regional curse should be handled in a more elaborative way, which we leave for future studies.
The weakness of the study is that it uses labour shares of agricultural (including fishing and forestry and
mining sectors) as the resource abundance measures. Also all these figures include both extraction and
production of the resources. There is some indication that some of the production of the goods is done not in the
region the resource is extracted from but in another one. Hence it would be better to concentrate upon where the
resource is located, i.e. where it is extracted from. As long as the data availability permits, other explanatory
variables would increase the reliability of the models utilised in the paper. Indicators such as education, human
capital and fertility rates would have a say in those relationships.
An investigation of the effects of natural resource sectors on different dependent variables other than GRP
and population could be a good robustness check for the existence of a resource curse. One such variable could
be taxable income. It would show the income which is earned in the region instead of the actual production.
Industrial diversification could also be examined to see if there is a crowding out effect of high involvement in
natural resource activities.
150
TURKRES 2011
References
Auty, R. 1993. Sustaining Development in Mineral Economies: The Resource Curse Thesis London: Routledge
Auty, R. 1994. “Industrial policy reform in six large newly industrialising countries: The Resource Curse thesis”,
World Development 22 (1), 11-26.
Auty, R. 2001. “The political economy of resource-driven growth,” European Economic Review 45: 827-838.
Auty, R. 2007. “Patterns of Rent-Extraction and Deployment in Developing Countries: Implications for
Governance, Economic Policy and Performance,” in G. Mavrotas and A. Shorrocks, editors, Advancing
Development: Core Themes in Global Economics (Palgrave: London), 555-577.
Carson, D. 2009. “Is the Northern Territory in a ‘Staples Trap’?”, Charles Darwin University, School for Social
and Policy Research, Population Studies Research Brief, Issue Number: 2009038.
Corden, W. M., & Neary, J. P. 1982. “Booming Sector and De-Industrialisation in a Small Open Economy”, The
Economic Journal, 92(368), 825-848.
Deacon, R. 2010. “Political economy dimensions in natural resource economics”, invited keynote presentation,
Ulvön Conference on Environmental Economics, Umeå, Sweden, June 22.
Frankel, J. A. 2010. “The Natural Resource Curse: A Survey”, NBER Working Papers 15836, National Bureau
of Economic Research, Inc.
Freeman, D. G. 2009. “The 'Resource Curse' and regional US development”, Applied Economics Letters, 16: 5,
527 — 530
Gunton, T. 2003. “Natural Resources and Regional Development: An Assessment of Dependency and
ComparativeAdvantage Paradigms”, Economic Geography, 79 (1), pp. 67-94.
Hirschman, A. O. 1958. The Strategy of Economic Development. New Haven CT: Yale University Press.
Innis, H. A. 1930. The fur trade in Canada. : An introduction to Canadian economic history. With a pref. by
R.M.MacIver. New Haven,.
Komarulzaman, A. and Alisjahbana, A. 2006. "Testing the Natural Resource Curse Hypothesis in Indonesia:
Evidence at the Regional Level," Working Papers in Economics and Development Studies (WoPEDS) 200602,
Department of Economics, Padjadjaran University, revised Aug 2006.
Ploeg, F. van der, 2011. “Natural resources: curse or blessing?”, Journal of Economic Literature, 49 (2):
366-420.
Prebisch, R. 1950. The economic development of Latin America and its principal problems. New York: United
Nations.
Prebisch, R. 1964. “Toward a new trade policy for development”, in Proceedings of the United Conference on
Trade and Development, New York, Vols I-VIII, United Nations, New York.
Sachs, J. D., & Warner, A. M. 1995. Natural resource abundance and economic growth. Cambridge,
Massaschustes.
Sachs, J.D. & Warner, A. M. 1997. “Sources of Slow Growth in African Economies”, Journal of African
Economies, 6 (3).
151
S. ACAR, J. ZOLA
Sachs, J.D. & Warner, A. M. 1999. “The big push, natural resource booms and growth,” Journal of Development
Economics 59: 43-76.
Singer, H.W. 1950. “The distribution of trade between investing and borrowing countries,” American Economic
Review, 40, May.
Statistics
Sweden.
2011.
Regional
Accounts,
accessed
in
June
2011,
http://www.ssd.scb.se/databaser/makro/MainTable.asp?yp=xldzv&xu=90465001&omradekod=NR&omradetext
=National+accounts&lang=2&langdb=2
Watkins, M. H. 1963. “A Staple Theory of Economic Growth”, The Canadian Journal of Economics and
Political Science / Revue canadienned'Economique et de Science politique, 29 (2), pp. 141-158.
152
TURKRES 2011
DO INSTITUTIONS MATTER FOR REGIONAL ECONOMIC GROWTH AND
DEVELOPMENT? THE CASE OF TURKEY*
Serkan DEGIRMENCI
Istanbul Technical University
Abstract
Many cross-country studies acknowledge the indispensable role of institutions in promoting economic
growth and in sustaining economic development. So in time, their emphases have shifted to determine the most
influential institution(s) in order to be specific. While these papers are so widespread in the recent literature, the
role of institutions within-country level has not been yet discussed in detail. Although the formal institutional
structures of many nation-state countries apply to their all regions, results may differ depending upon various
conditions. Considering these differentiated outcomes, this study aims to discuss the roles and functions of
institutions in regional economic growth and development. To that end, first objective of this paper is to provide
an introductory background by surveying and systematically documenting the evidences on the impact of
institutions on regional growth and development outcomes from both the theoretical and empirical studies within
a voluminous literature. Second objective is to elaborate this survey by classifying these studies with respect to
their different conceptions about “institutions” and to their methodological approaches adopted. By doing that,
this paper try to propose an analytical framework that identifies the channels of influence between institutions
and economic performance outcomes. As the main concern of that study, third objective is to discuss whether
institutions really matter for regional economic growth and development and, if so, how can institutions be
included in the regional growth and development policies. Turkey is a convenient example for this discussion.
Although its fundamental written institutions have a countrywide validity, their density and quality may vary
among regions. So, lastly, it is planned to be done an empirical exercise to reveal the linkages between
prominent characteristics of these regional institutions and economic performances of regions for the case of
Turkey. To sum up, the novelty of this paper is to provide an extensive but a systematic survey of many studies
in related literature and to contribute in part to the empirics of the relationship between institutions and regional
economic growth and development. Finally, with this study, it is expected to obtain a sound understanding about
the institutional approach both in economic growth and economic development spheres within the regional
context.
Keywords: Institutions, Economic Growth, Regional Development
JEL Codes: O18, O43, R1
Özet
Birçok uluslararasÕ çalÕúma kurumlarÕn iktisadi büyümeyi arttÕrmadaki ve iktisadi kalkÕnmayÕ sürdürmedeki
kaçÕnÕlmaz rolünü teyit etmektedir. Bu yüzden zaman içerisinde, daha spesifik olmak için bu çalÕúmalarÕn
vurguladÕklarÕ noktalar en etkili kurum(larÕ) belirleme yönüne do÷ru kaymÕútÕr. Güncel literatürde bu tip
çalÕúmalar oldukça yaygÕn olmasÕna ra÷men, ülke-içi düzeyde kurumlarÕn rolü henüz yeterince tartÕúÕlmamÕútÕr.
Her ne kadar birçok ulus-devlet ülkenin resmi kurumsal yapÕlarÕ tüm bölgeleri için geçerli olsa da, ortaya çÕkan
sonuçlar çeúitli koúullara ba÷lÕ olarak de÷iúiklik gösterebilmektedir. Bu farklÕlaúmÕú sonuçlarÕ göz önüne alarak,
bu çalÕúma kurumlarÕn bölgesel iktisadi büyüme ve kalkÕnmadaki rolleri ve fonksiyonlarÕnÕ tartÕúmayÕ
amaçlamaktadÕr. Bu amaçla, bu çalÕúmanÕn birinci amacÕ, büyük bir literatür içerisindeki hem teorik hem de
ampirik çalÕúmalardan kurumlarÕn bölgesel büyüme ve kalkÕnma çÕktÕlarÕ üzerindeki etkileri için kanÕtlarÕ
*
Different versions of this study were presented at the EBES 2011 Conference, IUE-SSEM Conference 2011 and ERSA
2011 Congress with the financial support of Istanbul Technical University.
Research Assistant, Istanbul Technical University, Faculty of Management, Department of Management Engineering,
Besiktas, Istanbul, 34367, Turkey; [email protected] ; Tel: +90 212 291 23 91; Fax: +90 212 224 86 85.
153
S. DEöøRMENCø
tarayarak ve sistematik olarak ortaya koyarak giriú niteli÷inde bir arka plan sa÷lamaktÕr. økinci amaç, bu
çalÕúmalarÕ kurumlar hakkÕndaki farklÕ algÕlamalarÕna ve benimsedikleri metodolojik yaklaúÕmlarÕna göre
sÕnÕflandÕrarak bu incelemeyi detaylandÕrmaktÕr. Bunu yaparken, bu çalÕúma, kurumlar ile iktisadi performans
çÕktÕlarÕ arasÕndaki etki kanallarÕnÕ tanÕmlayan analitik bir çerçeve tasarlamayÕ denemektedir. ÇalÕúmanÕn asÕl
konusu olarak, üçüncü amaç, kurumlarÕn gerçekten iktisadi büyüme ve kalkÕnma için önemli olup olmadÕklarÕnÕ
ve e÷er önemliyse, kurumlarÕn nasÕl bölgesel büyüme ve kalkÕnma politikalarÕnÕn içerisine dahil edilebilece÷ini
tartÕúmaktÕr. Türkiye bu tartÕúma için uygun bir ülke örne÷idir. Her ne kadar belli baúlÕ yazÕlÕ kurumlarÕ ülke
çapÕnda geçerlili÷e sahip olsa da, bu kurumlarÕn yo÷unlu÷u ve kalitesi bölgeler arasÕnda de÷iúebilmektedir. Bu
nedenle, sonuç olarak, Türkiye örne÷i için, bu bölgesel kurumlar ile bölgelerin iktisadi performanslarÕ arasÕndaki
ba÷lantÕlarÕ ortaya çÕkarmak üzere ampirik bir alÕútÕrma yapÕlmasÕ planlanmÕútÕr. KÕsaca özetlemek gerekirse, bu
çalÕúmanÕn özgünlü÷ü ilgili literatürdeki birçok çalÕúmanÕn geniú ama sistematik bir taramasÕnÕ sa÷lamak ve
kÕsmen kurumlar ile bölgesel büyüme ve kalkÕnma arasÕndaki iliúkinin ampiri÷ine katkÕda bulunmaktÕr. Son
olarak, bu çalÕúma ile, bölgesel ba÷lamda hem iktisadi büyüme hem de iktisadi kalkÕnma alanlarÕnda kurumsal
yaklaúÕm hakkÕnda sa÷lam bir anlayÕú sa÷lanmasÕ umut edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kurumlar, øktisadi Büyüme, Bölgesel KalkÕnma
JEL KodlarÕ: O18, O43, R1
1. Introduction
Since the belief that institutions determine the incentives of and the constraints on actors of a society, and
shape the economic, political and social outcomes has strengthened in the beginnings of 1990s, the study of the
nature and role of institutions has become a central concern of economists and other social scientists.1 The
arguments about the role of institutions in promoting growth and development both in developed or developing
countries2 and as one of the fundamental determinant of economic performance differences across countries
(Acemoglu and Robinson, 2008) have been started to be frequently discussed not only by the proponents of
(new) institutional economics3 but also by the followers of mainstream neoclassical economics. “Although this
view has a long history (Smith, 1776)4, it has experienced a recent major revival in the economics literature”
(Owen and Weatherston, 2007, p.142).5 In parallel with these arguments, reforming the institutions (“getting
institutions right”)6 has been a popular and dominant policy-making paradigm suggested in the receipts of policy
advisers worldwide to solve the problems of countries with poor economic growth and development
performances. But some questions in-depth about which institutions matter and how these institutions can be
improved in order to promote further economic growth and development are still not completely and concretely
answered in the literature. For the present, there are just some suggestions about what should not be done
(Acemoglu and Robinson, 2008).
While underlying the significance of institutions in terms of economic outcomes, the fact that the economic
institutions are not independently of a political process should not be overlooked. At the end, the political
process is the outcome of social decisions taken by different groups and individuals benefiting from different
economic institutions. So there are conflicts over these decisions and it is unsurprisingly they are concluded in
favor of groups with have greater political power. This is why it is not an easy target to reform these institutions
alone. Since the nature of political institutions and the distributions of resources determine the political power, in
1
2
3
4
5
6
Garside (2007:1) argues that in part this belief reflects a preoccupation to establish the fundamental determinants of
capital accumulation and innovation, and thereby long-term growth and development.
See World Bank (1993, 1997), Stiglitz (1999).
A full discussion of the literature surrounding new institutional economics exceeds the boundaries of this paper. For
informative studies, see North (1995b), Vromen (1995), Clauge (1997), Williamson (2000), Touffut (2003) and Hodgson
(2003).
Adam Smith (1776) noted that private contracting (institutional quality) is an important prerequisite for the mutually
beneficial exchanges that promote specialization, innovation and growth—the main factors leading to gains from trade
(De, 2010).
The role of the challenging theoretical work by Douglass C. North (1990) is worth to emphasize in revealing this view
and in sparking renewed interest on the roles and functions of institutions. This study of North (1990) puts institutions at
the centre of a discussion on the historical development of modern capitalism.
This phrase suggests an active voice in which, once correctly identified, the “right” institutions can be transplanted to
replace the “wrong” institutions that currently are in place (Williamson, 2009, p.371)
154
TURKRES 2011
turn, it affects the performance of economic institutions. In sum, “both political and economic institutions are
essential parts of an effective institutional matrix” (North, 1991, p.98). Frances sums this conjugate relationship
between economic and political institutions in two sentences:
The role of political institutions in the creation of economic institutions means that
economic institutions will not always be designed in ways that aim to maximize economic
growth. However, the distribution of political power can change over time as the political
and economic environment change and create an appetite for efficiency-enhancing change
in economic institutions (2004: 8).
So, this two-way interaction still makes it so problematic to reach an equilibrium point where the interests
of political institutions and good economic institutions intersect. Moreover, “the casual links between political
and economic institutions and economic growth are still not entirely clear” (Garside, 2007, p.3).7 However, this
relationship should be revealed for those who would wish to solve the problem of lagging countries by designing
better policies, but, given these challenges between economic and political institutions, this study is centrally
built around attempts to answer the question that how do institutions affect the performances of economic
systems from the perspective of institutions hypothesis.
“Institutions are established and accepted ways of getting things done in society, and include sets of norms,
rules and procedures that define social practice and influence interactions” (Garside, 2007, p.2). Among the
various institutions fit to that general definition, the 'institutionalist' school in economics frequently emphasizes
the importance of property rights, legal systems and the rule of law, land tenure, political stability, and other
formal and informal social institutions (Engerman and Sokoloff, 1997, 2002; Hall and Jones, 1999; Acemoglu et
al., 2001a, 2005a; Djankov et al., 2003). While emphasizing these institutions, institutionalists consider the most
basic function (the major role) of institutions in a society as to reduce uncertainty by providing a stable (but not
necessarily efficient) structure to everyday life, and so they all accept institutions as a guide to human
interaction.8 The reflection of these institutional effects on the performance of the economies shows itself by the
costs of exchange (trade) and production. In other words, “together with the technology employed, they
determine the transaction and transformation (production) costs that make up total costs” (North, 1990, p.3 and
p.6), this is the way of institutions enter into the cost functions in an economy. Herein the role for institutions,
“in transaction cost terms, is to reduce transaction and production costs per exchange so that the potential gains
from trade are realizable” (North, 1991, p.98).9 However, the neoclassical theory has defined a frictionless
environment and neglected these costs and thus role of institutions.10 According to that framework, the formal
economic constraints or property rights are specified and enforced by political institutions, and the neoclassical
literature simply takes those as a given (North, 1991, p.98).11 Because it was previously felt that such institutions
developed as a result of economic development, but the institutions hypothesis argues the converse situation
which institutions are a causal determinant of growth and development.12 Formally, the idea lies beneath this
argument is that institutions which affect the context within which firms operate, such as the constitution and the
rule of law which protect private property rights and prevent corruption, can be regarded as 'market creating'
since they secure potential returns on investment and affect the scope for rent-seeking (Rodrik, 2003). So, after a
7
8
9
10
11
12
While the political power structure can affect economic growth by shaping a country's economic institutions, these in turn
shape political power through their effect upon the distribution of resources (Acemoglu et al., 2005a).
In a nutshell, institutions define and limit the set of choices of individuals (North, 1990, p.4).
For instance, firms face transaction costs when they are uncertain whether they will receive an expected outcome from an
exchange. Institutions matter in this context because the rules surrounding the protection of assets held by a firm
(including protection from expropriation by the state) and contract enforcement reduce such costs by encouraging
investment in human and physical capital and by increasing the likelihood of expected outcomes (Coase, 1960; North,
1994; Aron, 2000 as cited in Garside, 2007, p.3).
The theory is based on the fundamental assumption of scarcity and hence competition; its harmonious implications come
from its assumptions about a frictionless exchange process in which property rights are perfectly and costlessly specified
and information is likewise costless to acquire. Although the scarcity and hence competition assumption has been robust
and has provided the key underpinnings of neoclassical theory, the other assumptions have not survived nearly so well
(North, 1990, p.11).
However, there are many examples in the economic history that failed to produce a set of economic rules of the game
(with enforcement) that induce sustained economic growth (North, 1991, p.98).
But although it is readily accepted that well-performing institutions are associated with economic growth, there is keen
debate over whether they are always or necessarily the prime movers (see Easterly and Levine, 2003; Acemoglu et al.,
2001a; Engerman and Sokoloff, 2003; Sachs, 2003b; Frances, 2004).
155
S. DEöøRMENCø
while, neoclassical economic growth theory has come to a point that accept the institutions matter and admits the
explanations of economic progress could not just only depend on inputs in the production process regarding the
institutions are given. That means the integration of institutions to the neoclassical economic growth theory has
gained pace over time.
In the last two-three decades, much of the theoretical and empirical research on economic growth has
followed a “production function” approach to explain variations in rates of economic growth and levels of
development across different countries and across time. Following Solow (1956), this approach associates a
country’s aggregate output to the level of its inputs into the productive process. These well-known factors of
production are simply physical capital (machinery, factories, and infrastructure), labor (the number of workers or
hours worked), human capital (demonstrating the quality of human inputs into production due to level of
education, on-the-job-training and health status), and technology (the knowledge about how to produce output).
According to this point of view, growth of output take place due to the growth of inputs into the production
process (particularly technological change and the accumulation of physical and human capital). However, these
explanations and decompositions do not allow us to reach to the real underlying sources of growth.13 It just tells
us that the country A is richer than the country B, because the country A has a higher rate of physical capital
investment and a more highly educated labor force (human capital), and uses these inputs more efficiently
(technology).14 But it does not answer to the questions that why has the country A saved and invested more than
the country B and so accumulated higher levels of physical and human capital, or why does the country A use its
inputs more efficiently than country B. Institutionalist simply answer these questions: “this is because the factors
of production mentioned are not causes of growth, they are growth” (North and Thomas, 1973, p.2). In
contemporary terminology, they are the proximate determinants of aggregate output, not fundamental causes
(Acemoglu and Robinson, 2008; Pamuk, 2010).
To examine the “fundamental” or “deeper” determinants of economic growth and development, more and
more explanatory variables have been incorporated into the models until the end of the 20th century. This search
for deep determinants of investment, technology and efficiency, shortly of growth, has especially concentrated
on relatively slowly changing, durable characteristics that have a pervasive effect on a country’s economy over
extended periods of time. “These include a country’s geography, the quality of its institutions, the extent to
which it is integrated into the international trading system (economic policies), and a society’s culture, reflected
in its attitudes, beliefs and values” (Owen and Weatherston, 2007, p.139).15 There is a debate about the relative
importance of each in terms of their contribution to economic growth, but there is general agreement that well
performing institutions are associated with economic growth (Frances, 2004, p.2).16 Nevertheless, it is
noteworthy to stress here that the literature comparing the relative importance of institutions and geography is
considerably large.
After the belief that “institutions are the underlying determinant of the long-run performance of economies”
(North, 1990, p.107), was printed into some economists’ minds, then, the institutional factors have been
frequently included, complementing the more traditional variables, into the both neoclassical and endogenous
models of both theoretical and empirical studies. Then, the empirical evidence have started to suggest that
especially the quality of institutions, through their influence upon the levels of investment and the regulatory,
economic and financial environment in which firms operate, affects the level and growth of GDP per capita and
the volatility of growth (Acemoglu et al., 2001a; Hall and Jones, 1999; Easterly and Levine, 2003; Frances,
13
14
15
16
Moreover, some authors, such as Garside (2007), argue that the time has long passed when explanations of economic
progress could focus only on inputs into the production process and the aggregate production approach which stressed the
need to raise the ratio of investment to income as the means of quickening the pace of self-sustained growth has been
found wanting.
There are also some cases that this relationship is not seen in an expected way. As stated by Clauge (1997), although both
physical and human capital accumulation are important, there is ample evidence of countries enjoying only modest
economic growth despite having high rates of physical capital accumulation, and of others gaining little or no growth
even when education has expanded rapidly.
Institutions are seen as a deep determinant because they mainly change relatively slowly over time (Williamson, 2000)
and because they affect the incentives to accumulate physical and human capital, and to innovate and adopt new
technology, thus having an important effect on the proximate determinants of output (Owen and Weatherston, 2007,
p.143).
For instance, Easterly and Levine (2003) suggest that geography/endowments have played a determining factor in
influencing the quality of land, labor and production technologies, and explain cross-country differences in economic
development through their impact upon institutions.
156
TURKRES 2011
2004; Rodrik et al., 2002). Although the evidence suggests that the quality of institutions has a robust and
significant indirect relationship to growth via its effect on the volume of investment,17 there are still some serious
problems with data and methodology in the empirical studies exploring the relation between institutions and
growth/development, especially in the cross-country econometric studies in addition to the absence of data for
the within country studies (for details, see Section 3). Nevertheless, these studies are important as Aron
acknowledged that:
Evidences from global cross-country econometric studies are potentially important because
the paucity and weakness of both macroeconomic and institutional data for many
developing countries preclude robust policy interpretations on a country-by-country basis
(2000, p.99).
Considering the importance of institutions for the economic growth and development literature and
underlying all these significant contributions of the institutional approach to economics, this study generally
aims to discuss the roles and functions of institutions in economic growth and development. To that end, first
objective of this paper is to provide a background by surveying and systematically documenting the evidences on
the impact of institutions on growth and development outcomes from both the theoretical and empirical studies
within a voluminous literature. Second objective is to elaborate this survey by classifying these studies with
respect to their different conceptions about “institutions” and to their methodological approaches adopted. By
doing that, this paper proposes an analytical framework that first analyzes how the concept of “institution” is
defined and used in the literature, and second identifies various institutions classified in some studies. Then it
briefly evaluate some quantitative and qualitative methods and the corresponding research techniques to link
some measures of institutions with the known indicators of economic growth and development. As the main
concern of that study, third objective is to discuss whether institutions really matter for regional economic
growth and development and, if so, how institutions can be included in the regional growth and development
policies. And lastly, it is planned to be done an empirical exercise to reveal the linkages between prominent
characteristics of these regional institutions and economic performances of regions for the case of Turkey.
In order to try to achieve all these aims, the remainder of this paper is organized as follows. Section 2
focuses on the studies in the literature which present us the theoretical background and the empirical works.
Then, Section 3 gathers the definitions of institutions from different sources and summarizes the methodologies
used in the literature. In the fourth section, the linkages between the institutional structures and regional
disparities are documented and discussed. Section 5 is devoted to make an empirical exercise in order to capture
the linkages mentioned in the fourth section for the case of Turkey. Section 6 contains concluding comments and
suggestions for further researches.
2. Literature Survey
This section aims to provide a survey of studies from both theoretical and empirical literature that explore
the relationship between institutions and growth/development. First subsection tries to provide a theoretical
background getting assistance from studies attempt to describe the theoretical approaches of institutionalists
within the framework of economic analysis. Second subsection covers some empirical studies heavily interested
with the relationship between institutions and cross-country growth differences as well as within-country studies
considering regional economic performance disparities.
2.1. Theoretical Background
Among the various schools of economic thought, the institutionalist school of economic thought has been
diverse and varied. Nevertheless, it can generally be divided into two major traditions as the “old” and the “new”
institutional economics. The “old” institutional economy (henceforth OIE) is the American institutional tradition
that evolved at the turn of the century,18 associated with Veblen, Mitchell, Commons, and Ayres (Rutherford,
1994; Hodgson, 1998). It is often referred to as “the Veblerian tradition”, although “it does not represent a single
17
18
In particular, better quality institutions reduce red tape and rent-seeking activities and (more weakly) improve the
efficiency of investment by enforcing well-defined property rights (Aron, 2000).
This earlier institutionalism had actually been dominant in economics departments in American universities just after the
First World War (Hodgson, 1998, p.166).
157
S. DEöøRMENCø
well-defined or unified body of thought, methodology, or program of research.” (Rutherford, 1994, p.1). It has in
fact included two different traditions; one with origin in Veblen’s work and the other developed from Commons.
Although there were important differences in their views, they shared a common antipathy towards neo-classical
approaches and conventional economic models, which were criticized for their unrealistic assumptions and
inattention to historical change (Sunley, 1996; Scott, 1995). The OIE “stressed that economic processes operate
within a social framework that was in turn shaped by a set of cultural and historical forces” (Scott, 1995, p.2).
The “new” institutional economics (henceforth NIE) has evolved more recently. It can be seen as a revival
and expansion of the institutionalist elements that for a long period had been neglected in classical and neoclassical economies (Rutherford, 1994). As with the OIE, it includes varied and disparate strands, including
works of Williamson and North as some of the most known.
The NIE is critical of the OIE; defining it as “descriptivist and anti-formalist, holist, behaviorist, and
collectivist” (Rutherford, 1994, p.4). As noted by Hodgson, however, “characterizations of the ‘old’
institutionalism as purely descriptive or anti-theoretical do not bear up to close scrutiny….. The early
institutionalists addressed crucial theoretical issues.” Particularly in the writings of Veblen19 and Commons,20
there is a strong emphasis on the importance and priority of the tasks of theoretical explanation and theoretical
development (Hodgson, 1998, p.166).
The neo-Veblerians (OIE) on their hand makes the opposite criticisms of the NIE, portraying it as
“formalist, individualist, reductionist, orientated toward rational choice and economizing models” (Rutherford,
1994, p.4). If it necessary to compare these two alternate traditions, while the NIE is following the “mainstream”
economics, accepting the individual rational choice model21 (Harrington and Ferguson, 1999; Rutherford, 1994),
the OIE offers a broader view of institutions, more in accordance with institutional approaches advanced in
sociology and anthropology. It places institutions at the centre of economic behavior, and does not only add
“culture” and “society”.
Also from the broader realm of social scientists, NIE has been dismissed on the grounds that it is based on
neo-classical premises, and on the grounds that it applies a narrow conception of institutions. Institutions are
mainly seen as political and economic regulations, functioning as constraints of the individual choice and
activity. Institutions have the main function of creating predictable conditions by reducing uncertainty (Karlsen,
1999).
In the modern development literature two recent strands of (new) institutional economics have been
influential. One is associated with the theory of imperfect information: The underlying rationale of institutional
arrangements and contracts (formal or informal) are explained in terms of strategic behavior under asymmetric
information among the different parties involved. This theory has been fruitfully used in modeling many key
agrarian and other institutions in poor countries, which are seen to emerge as substitutes for missing credit,
insurance and futures markets in an environment of pervasive risks, information asymmetry, and moral hazard. It
started with the literature on sharecropping, then on interlocking of transactions in labor, credit, marketing, and
land lease, on labor tying, on credit rationing, on joint liability in group lending schemes, and so on. For
examples and overviews of the models, see the edited volumes by Bardhan (1989), by Nabli and Nugent (1989),
and by Hoff, Braverman, and Stiglitz (1993).
The other school, associated primarily with North (1981, 1990) and Greif (1992, 1997), concentrates on
comparative historical analysis of development processes (mainly in Western Europe and North America).22
Generally, North has pointed to the inevitable tradeoff in the historical growth process between economies of
scale and specialization on the one hand, and transaction costs on the other. In a small, closed, face-to-face
19
20
21
22
For example, Veblen (1899, 1919) was the first social scientist to attempt to develop a theory of economic and
institutional evolution along essentially Darwinian lines (Hodgson 1993).
In addition, Commons (1924, 1934) has been acknowledged as a major influence on, for example, the behavioral
economics of Herbert Simon (1979) and even the “new” institutionalism of Oliver Williamson (1975).
This is because as explained in North (1990:5), defining institutions as the constraints that human beings impose on
themselves makes the definition complementary to the choice theoretic approach of neoclassical economic theory.
This is why North and Greif believe that institutions evolve incrementally, connecting the past with present and the
future; history in consequence is largely a story of institutional evolution in which the historical performance of
economies can only be understood as a part of a sequential story (North, 1991, p.97).
158
TURKRES 2011
peasant community, for example, transaction costs are low, but the production costs are high, because
specialization and division of labor are severely limited by the extent of market defined by the personalized
exchange process of the small community. In a large-scale complex economy, as the network of interdependence
widens the impersonal exchange process gives considerable scope for all kinds of opportunistic behavior and the
costs of transacting can be high (Bardhan and Udry, 1999, p.217). Greif (1994) examined the self-enforcing
institutions of collective punishment for malfeasance in long-distance trade in the late medieval period and in a
comparative study of the Maghribi and the Genoese traders explored the institutional foundations of commercial
development.
Both of these strands of institutional economics have provided major insights in the micro-foundations of
institutional arrangements in developing countries and in understanding of underdevelopment as an institutional
failure. Both underline the multiplicity of equilibrium, given the strategic interactions that result in the
institutions as equilibrium outcomes, allowing for historical initial conditions and cultural beliefs (that
coordinate agents’ expectations) influencing the selection of a particular equilibrium. At the same time it is clear
that the literature has barely scratched the surface of an as yet largely unexplored story in poor countries.
Particularly lacking are theoretically-informed inductive historical analyses of institutional change (or atrophy)
in these countries, of the kind that Greif has so incisively carried out for late medieval Europe.
2.2. Empirical Studies
A recent wave of influential empirical studies in the economics literature has attempted to identify the
“fundamental” factors that underpin long-term economic growth and development and that account for such
large differences in average living standards across countries. The key contenders are a country's geographical
characteristics, the quality of its institutions, the extent of its integration with world markets, and differences in
culture. Existing empirical studies have attempted to evaluate how much of the overall variation in per capita
real income levels across countries can be explained by representative proxies for some or all of these factors
and, because each has different implications for policy, to assess their relative importance (Owen and
Weatherston, 2007, p.137).
In the empirical literature, the terms politics and institutions encompass a wide range of indicators,
including institutional quality (the enforcement of property rights), political instability (riots, coups, civil wars),
characteristics of political regimes (elections, constitutions, executive powers), social capital (the extent of civic
activity and organizations), and social characteristics (differences in income and in ethnic, religious, and
historical background).
The aim of this subsection is to provide an accessible critical overview of this literature, emphasizing the
basic arguments that lie behind the econometric exercises and the various attempts to make statements about the
relative strength of casual relationships. To that end, this subsection summarizes some of the important recent
contributions to the empirical institutions and growth literature. Table 1 lists five widely cited papers in this
literature, which are termed as 'Core Papers' by Pande and Udry (2005). These papers firstly use influential
institutional quality measures or instrumental variables to address the endogeneity of institutional variables.
Then in Table 2, again following the terminology of Pande and Udry (2005), 'Papers Citing Core Papers' are
described. These articles are the ones which at least cite one of the core papers and published in major journals.
Herein this limited literature survey include papers with at least one cross-country regression which consider a
measure of the country's growth performance as the outcome variable of interest and consist a measure of
institutional quality as an explanatory variable.
As it was cited in the introduction, following Srinivasan (1995) and Lal and Myint (1996), Aron (2000)
states that evidence from global cross-country econometric studies is potentially important because the paucity
and weakness of both macroeconomic and institutional data for many developing countries preclude robust
policy interpretations on a country-by-country basis. Moreover, by showing Africa as an instance, Aron (2000)
argues that several cross-country studies of growth have found that the conventional factors of growth (labor,
physical and human capital accumulation, and so on) do not fully explain Africa’s experience and have turned to
an institutional explanation. Therefore, following the Aron (2000), this subsection of the paper try to examine a
range of influential studies in the heterogeneous literature on growth, development and institutions, both to
159
S. DEöøRMENCø
obtain a better understanding of the linkages involved and to assess critically the strong claims made sometimes
by the authors.
Mauro (1995) analyzes a data set consisting of subjective indices of corruption, the amount of red tape, the
efficiency of the judicial system, and various categories of political stability for a cross-section of countries. The
finding of Mauro (1995) is that the corruption lower investment, thereby lower economic growth. By using an
index of ethnolinguistic fractionalization as an instrument, author argues that his results warranted to be robust to
controlling for endogeneity.
Knack and Keefer (1995) aim to quantify the relationship between institutions, investment and growth using
indicators provided by country risk evaluators to potential foreign investors. These measures used by Knack and
Keefer (1995), include evaluations of contract enforceability, the rule of law, and risk of expropriation. Using
these measures, they found that institutions that protect property rights are crucial to investment and to economic
growth, and when institutions are controlled for, stronger evidence emerges for conditional convergence (that
means rates of convergence to U.S. level incomes increase notably when these property rights variables are
included in growth regressions). Additionally, they have also argues that these results are robust to the inclusion
of measures of factor accumulation and of economic policy.
La Porta et al. (1999) investigate empirically the determinants of the quality of governments in a large
cross-section of countries. They assess government performance using measures of government intervention,
public sector efficiency, public good provision, size of government, and political freedom. They find that
countries that are poor, close to the equator, ethnolinguistically heterogeneous, use French or socialist laws, or
have high proportions of Catholics or Muslims exhibit inferior government performance. They also find that the
larger governments tend to be the better performing ones. Finally, they argue that the importance of reasonably
exogenous historical factors in explaining the variation in government performance across countries sheds light
on the economic, political, and cultural theories of institutions.
Hall and Jones (1999) look for the sources of the variation in output per worker in their frequently cited
paper. On an accounting basis, their analysis show that differences in physical capital and educational attainment
can only partially explain the variation in output per worker, in other words, they find a large amount of variation
in the level of the Solow residual across countries. At a deeper level, they document that the differences in
capital accumulation, productivity, and therefore output per worker are driven by differences in institutions and
government policies, which we call social infrastructure. They treat social infrastructure as endogenous,
determined historically by location and other factors captured in part by language.
Acemoglu, Johnson and Robison (henceforth AJR, 2001a) suggest that the mortality rates among early
European settlers in a colony (obviously related to its geography and disease patterns) determined if the
Europeans mainly concentrated on installing resource extractive or plundering institutions there or decided to
settle and build European institutions like those protecting property rights. AJR (2001a) use mortality rates of
colonial settlers as an instrument for institutional quality, thus trying to avoid the problem of endogeneity of
institutions vis-a-vis income.
All these authors find substantial differences in the measures of economic institutions, and significant
correlation between these measures and various indicators of economic performance. Nevertheless, this type of
correlation does not establish that the countries with worse institutions are poor because of their institutions.
Consequently, evidence based on correlation does not establish whether institutions are important determinants
of economic outcomes (Acemoglu and Robinson, 2008, p.3).
3. Definitions of Institutions and Methodologies to Measure
This section asks two questions: what is meant by the term “institutions” and how they are measured. In the
first subsection of the following section, definitions of institutions from various sources are given and these
definitions are elaborated presenting diversified classifications. In the second part, the measurement problem of
institutions are discussed and different methodologies to tackle with these problems are given based on the
empirical studies dealing with the impact of institutions on growth and development.
160
TURKRES 2011
3.1. Defining Institutions
Douglass C. North introduced his seminal 1991 paper, namely “Institutions”, defining the institutions as
“the humanly devised constraints that structure political, economic and social interaction” (North, 1991, p.97).
Then, he shortly juxtaposed the fundamental functions of institutions to emphasize their importance in terms of
economic performance. By doing that, indeed, he extended his definition of institutions in an operational way.
According to that, “institutions have been devised by human beings to create order and reduce uncertainty in
exchange” (North, 1991, p.97). Most importantly, North (1991) argues that institutions (define the choice set
and) determine transaction and production costs and hence the profitability and feasibility of engaging in
economic activity. As a result, that means, by the own words of author, “institutions provide the incentive
structure of an economy; as that structure evolves, it shapes the direction of economic change towards growth,
stagnation, or decline”.
This institutional framework drawn by North comprises both formal rules and informal constraints.23 There
is a continuum with unwritten sanctions, taboos, customs, traditions and codes of conduct at one end and
constitutions, laws and property rights governing economics and politics at the other end. In an environment with
absence of formal rules, a dense of social network leads to the development of customs, laws, trust, and
normative rules that constitute an informal institutional framework (e.g., see Bates, 1989). Surely, these informal
constraints are pervasive and crucial in modern economies too.
People in both rich and poor countries rely on informal institutions to facilitate transactions, but these
institutions are relatively more important in poor countries where formal institutions are less developed.
Moreover, poor people in developing countries are often ill-served by the limited formal institutions available. In
poor countries, and poor regions in particular, informal institutions substitute for formal institutions. Countries
and communities can go a long way towards resolving information and enforcement problems without using
their formal public legal systems (World Bank, 2002).
Another crucial distinction made by North (1990) is between institutions and organizations. North (1990: 4)
states that like institutions, organizations provide a structure to human interaction, but he adds that rules
(institutions) must be clearly differentiated from the players (organizations). According to the author,
organizations are groups of individuals bound by some common purpose to achieve objectives. For instance,
they include political bodies (political parties, the Senate, a city council, a regulatory agency), economic bodies
(firms, trade unions, family farms, cooperatives), social bodies (churches, clubs, athletic associations), and
educational bodies (schools, universities, vocational training centers).
With the increasing specialization and the division of labor, societies became more complex, so the rate of
return to institutionalization (forming political, judicial, and economic rules and contracts) raises due to their
facilitator role in political or economic exchanges. These rules have also an interior hierarchy, generally, from
constitutions to state and common laws, to specific by-laws, to individual contracts. In that hierarchical ladder,
one in the higher is the more costly to alter. Williamson (2000) offers an alternative to a classification along the
formality of institutions, based on different hierarchical levels (1, 2, 3, and 4). Level 1 institutions are located at
the social embeddedness level. Social norms, customs, traditions, etc. are located at this level. These traditional
institutions often date back many centuries, are generally informal and can be regarded as exogenous to the
economic system. This level is of utmost importance for people living in developing countries, where the other
levels (II–IV) have only been partly established and/or do not function properly. Level 2 institutions relate to the
rules of the game. Their main purpose is to define and enforce property rights. Most of them are formal
institutions like conventions or laws, but examples also exist of informal institutions, e.g. rules governing access
to natural resources, that are not written down but are quite strongly binding and therefore fit under this
umbrella. In contrast to the institutions described in Level 1, the time horizon of a potential change is shorter.
Institutions that relate to governance are classified as Level 3 institutions. These institutions craft order and
reshape incentives, thereby building the governance structure of a society and leading to the building of specific
organizations like the local or national government, state agencies, NGOs, etc. The time frame for changing and
reorganizing transactions among governance structures is estimated to range from a few years to a decade.
Finally, Level 4 institutions define the extent to which adjustment occurs through prices or quantities, and
23
These institutions may be created or they may simply evolve over time (North, 1990, p.4).
161
S. DEöøRMENCø
determine the resource allocation mechanism. Examples of this type of institutions are rules that are easy to
change and that have an impact on resource allocation, employment, the social security system, etc (Jütting,
2003, p.12-13).
There is also a third way of alternative classification for institutions in the literature based on the
differentiation between various areas of analysis. Economic, political, legal and social institutions are the four
categories most commonly found in the literature. Under economic institutions, authors usually place rules that
define the production, allocation and distribution process of goods and services, including markets (Bowles,
1998). Studies of political institutions usually employ variables that provide details about elections, electoral
rules, type of political system, party composition of the opposition and the government, measures of checks and
balances and political stability (Beck et al., 2002). Studies related to law and institutions refer to the type of legal
system, the definition and enforcement of property rights and legal origin. Finally, studies on social institutions
usually cover rules that have to do with access to health and education and social security arrangements, have an
impact on gender balance and govern more generally the relationship between economic actors (Jütting, 2003,
p.14).
In most of the recent articles, institutions are defined in a broader sense, linking various different measures
of institutional quality to development outcomes from various angles and disciplines. These measures of
institutions are discussed in the next section.
3.2. Methodologies
The resurgence of the cross-country literature on institutions and growth is clearly linked to two factors.
The first is the availability of comparable measures of institutional quality for a large set of countries, and second
there is the use of instrumental variables techniques to deal with the endogeneity of institutions. However, the
concept of 'institutions' is multifaceted and includes the working of markets, contract enforceability, bureaucratic
efficiency, risk of expropriation, infrastructure quality, and repudiation of contracts by government; not
surprisingly, such a broad concept is hard to pin down empirically. So, although this is a rich and active
literature, it is with much debate about the suitability of empirical strategies adopted by the different papers, the
validity of their identification assumptions and the relative magnitudes of the effects of different kinds of
institutions on growth outcomes.
The empirical literature has adopted a variety of different measures of institutions.24 The most common are
survey-based assessments of institutional quality and/or government effectiveness collected over the 1980s and
1990s. Such measures are typically derived from sources such as the Political Risk Services (PRS) Group's
International Country Risk Guide (ICRG), Business Environment Risk Intelligence (BERI), or the Economist
Intelligence Unit, and are based on subjective assessments by experts of different aspects of the institutional
environment, such as the corruption, law and order, and the protection of property rights.
For example, in their proxy for social infrastructure, Hall and Jones (1999) include a measure of
government anti-diversionary policies (which includes data from the ICRG on law and order, bureaucratic
quality, corruption, the risk of expropriation and government repudiation of contracts). Acemoglu et al. (2001,
2002) adopt the extent of legal protection of private property and enforcement of such laws as a proxy for
institutions. They use the ICRG measure of protection against expropriation risk of private foreign investment by
government. Knack and Keefer (1995) also use this set of variables.
Another data set have been widely used to measure institutional quality is that of Kaufmann et al. (2002,
2004, 2005) who construct composite index of six different dimensions of institutional quality (voice and
accountability, political stability and the absence of violence/corruption, government effectiveness, 'light'
regulatory burden, rule of law, freedom from grant) from ratings by country experts (including the ICRG and
BERI) and surveys. The Kaufmann et al. (2003) data on institutions are used, for example, by Rodrik et al.
(2004) and Easterly and Levine (2003).
24
Researchers have used diverse measures, encompassing political instability, the attributes of political institutions, social
characteristics, and social political, and measures of the quality of institutions that affect economic exchange. The
literature on economic growth typically has classified and treated those proxies collectively as “sociopolitical measures”
(Aron, 2000, p.103).
162
TURKRES 2011
An alternative, and less commonly used, set of measures aims to capture the limits on executive power of
political leaders. The primary data source for a measure of such constraints is the Polity IV data set complied by
two political scientists, Jaggers and Marshall (2000). Some measures focus on constitutional or electoral rules,
such as the 'plurality' and proportional representation variables constructed by Beck et al. (2002).
Glaeser et al. (2004) criticizes these measures of institutions at three points. One of them is that these three
data sets measure outcomes, not permanent characteristics. They argue that all these measures 1) rise with per
capita income, and 2) are highly volatile. So they conclude that both of these facts are inconsistent with the view
that they measure permanent or even durable features of the political environment. Their second critic is about
the first two measures. Accordingly, they emphasize to the point that these measures are constructed so that they
lump dictatorships and democratic governments else together by making the same evaluations for the two system
implementing good policies. However, Glaeser et al. (2004) points to the fact that dictators choose these policies
freely, but others are constrained. So, according to authors, even if these measures are extremely useful
indicators of policy choices, they are not constraints, hence they are unusable to discuss how specific constraints
on government would guarantee the security of property rights. The variables of Polity IV data set are similar for
them, they show political outcomes rather than durable characteristics. Thirdly, they criticize the point that the
institutional outcomes used by scholars as measures of constraints have very little to do with the constitutional
constraints, and so they argue that this is raising doubts about the effectiveness of changing political rules.
These measures of the quality of formal and informal institutions indicate how effectively the existing
institutional rules or norms are implemented. For example, subjective rankings of the effectiveness of property
rights and of the bureaucracy (that is, the ease of doing business), which are often drawn from cross-country
surveys conducted by abovementioned risk agencies, measures the quality of formal and informal institutions.
These measures are actually the proxies for the transaction and transformation costs of production that may
affect the volume and efficiency of investment and hence growth. But it is not easy to measure informal
constraints. However, Putnam (1993) provides some measures for social capital that tries to capture the extent
and the quality of civic activity and organization. Another example is the subjective Gastil index of civil
freedoms. That index includes freedom of press and of assembly and try to catch the indirect effect of informal
constraints on economic growth. Like this one, some measures of social capital reflect the ability of citizens to
hold the state accountable.
4. Institutional Structures and Regional Disparities
Although there are lot of studies which argue that “the institutional fabric” or “the institutional setting” is
crucial to the economic development of a region or a local community, there are few studies that dip deeply into
the questions of what institutions are, how they are constructed and constituted and how they work to promote or
constrain a successful restructuring process in a local setting. (Dale and Nilsen, 2000, p.1). To contribute into the
fulfillment of this gap within the existent literature, this section of the paper aims to discuss whether institutions
really matter for regional economic growth and development, in other words, this section is an analytical attempt
to discuss whether an institutionalist approach in studies of regional growth and development is relevant, and if
so, how institutions can be included in the regional growth and development policies.
Do institutions matter for regional economic growth and development? Until 1990s, this question has not
been deeply questioned by either theoreticians, policy-makers or decision-makers dealing with development
issues. Despite the fact that the role of institutions has been analyzed by social scientists for more than a century
(i.e. Tönnies, 1887; Weber, 1920 and 1921), the linkage between institutions and economic development had
been ignored by mainstream economic theory, in general, and by growth theory, in particular. Achieving
economic development was seen as fundamentally a matter of investing in physical capital under the neoclassical
growth theory framework (Solow, 1956). While explaining the differences in output and in the progress of
economic growth, differences in the stock and in the level of investment in infrastructure were accounted as the
key elements (Aschauer, 1989). With the development of the endogenous growth theory around the mid-1980s,
the role of other two additional factors (innovation [Romer, 1986] and education [Lucas, 1988]) has been started
to be discussed in the literature. Hence, the prescription to foster economic growth and development and to
advance welfare levels is seemed to be apparent: greater investment in infrastructure, in education and training,
and in promotion innovation and industrial activities are sufficient to generate greater economic growth and,
ultimately, development in theory. And also, for the regional growth and development context, it is believed that
163
S. DEöøRMENCø
if these investments were channeled to lagging regions, it would also contribute to disappear income disparities
among regions and to provide economic convergence.
Strong national development policies based on the abovementioned principles were considered to have
contributed to a substantial reduction in the disparities between rich and poor regions of especially developed
countries. As it is highlighted by Amin (1999), “firm-centered, standardized, incentive-based and state-driven”
regional policies based on the belief that “a set of common factors (e.g. the rational individual, the maximizing
entrepreneur, the firms as the basic economic unit and so on)” lay at the base of economic success. As a
consequence, regional development policies have remained very much embedded in the tradition of national
development policies (Rodriguez-Pose, 2010, p.2). This is described as a tradition by Pike et al. (2006), which is
firmly rooted in the belief that replicating top-down infrastructure, education, and industrialization policies,
regardless of the local institutional contexts, would suffice to generate greater growth and promote economic
convergence. The effect of institutions on regional development patterns was totally ignored by mainstream
economic theory, instead it tended to assume that utility maximizing individuals satisfying individual
preferences would result in efficient and socially optimal outcomes. Regional development policies in the world
following this theoretical framework over the last 30 years could not went further to copy development strategies
of one another by adopting this top-down approach to development problems. But this approach have seemed to
be adequate and logical at the time and so this neo-classical and endogenous growth approach to development
had been tried and tested and had worked reasonably well.
However, this panorama has changed over the last two decades. Across the developing world, increase in
within county regional disparities has accelerated sharply since the early 1990s. And so, economists have started
to be disagreed on whether top-down regional development intervention across the world is delivering. Then, not
only from economics, but also from a wide range of social sciences, researchers have initiated to analyze the role
of institutions in order to have a better grasp of how economic development takes place. As Rodriguez-Pose and
Storper (2006) mentioned, stubbornly high – and often growing – residuals in growth regressions have
encouraged many scholars to look for additional factors that impinge on economic development and growth
beyond traditional growth theories. At the end of 1990s and at the early years of 2000s, mainstream economists
have increasingly come to the conclusion that the new “kid on the block”, institutions, matter as much, if not
more, for economic growth and development that long-established traditional factor-endowments, such as
physical and human resource endowments, trade, or technology transfers (Hall and Jones, 1999; Acemoglu et al.,
2001a; Vijayaraghavan and Ward, 2001; Rodrik et al., 2002). As is the case with both the theoretical and
empirical studies that were mentioned in the second section of that paper, are now trying to understand which
type of institutions matter. Among the formal institutions, the property rights and the rule of law have been
identified as playing the most relevant role in generating sustainable growth (Rodrik et al., 2002; Acemoglu et
al., 2005). Among informal institutions, trust (Knack and Keefer, 1997a; Knack, 2003; Beugelsdijk et al., 2004)
and social capital (Putnam, 1993, 2000; Boix and Posner, 1998; Beugelsdjik and van Schaik, 2005) have, so far,
attracted the greatest attention.
To sum up, if the previous returns from regional growth and development efforts adopting mainstream
economic theory framework are controversial and contested, if the researchers have found that institutions matter
more and more for economic growth and development and if the regional development strategies should not
overlook the institutional dimension, institutions should become an essential part of any regional growth and
development effort in order to improve its effectiveness.
Before asking what are in fact institutions to refine the definitions mentioned in the third section and how
they affect economic growth and development in the regional context, this section first continues to focus on the
role of institutions in economic growth and development. At the end, this section will deal with how can
institutions be introduced into the development policy-making process and what are the problems related to it.25
Now, the belief that the traditional development strategies are not universally successful and the regional
disparities within countries continue to grow despite the government interventions in many parts of the world, is
a worldwide phenomenon. So, the dominant thought is that many development initiatives concludes with the
25
Although this section posit that understanding local institutions is critical for the design and implementation of efficient
development strategies, it will also argue that the introduction of an institutional dimension into policy-making is much
less straightforward than it may at first seem.
164
TURKRES 2011
increasingly limited returns. Therefore, these traditional development strategies have been regarded as
ineffective in today’s globalized world. Particularly in the case of lagging regions, it is proved that “one-sizefits-all” approach does not work. However, while economists have attempted to look for the causes of the limited
returns of development strategies and thus underdevelopment of lagging regions, the growing attention has been
paid to the effects of institutions on economic development. North (1990), in his seminal book, accused the
western scholars (economists, in particular) and policy-makers of ignoring and taking the role of institutions in
ensuring the efficient functioning of markets and, consequently, in fostering development for granted. He argued
that institutions are the underlying determinant of the long-run performance of economies (North, 1990, p.107).
With going even further, Rodrik et al. (2002) said that the quality of institutions trumps more traditional
development factors, such as trade or geography, in determining levels of income and growth prospects. Then
both economists and other researchers from different perspectives have tried to establish linkages between
“place-specific institutional structures” and “economic performance”. For these researchers, institutions generate
trust among economic actors and reduce transition costs (North, 1991; Fukuyama, 2000, p.1), provide collective
goods (Streeck, 1991), foster transparency (Storper, 2005, p.32), promote entrepreneurship, grease the
functioning of labor markets (Giddens, 1990), adapt in the face of shocks in order to provide problems of solving
arrangements (North, 1990), and ultimately lead to greater economic efficiency (North, 1992, p.479).
Especially in the regional framework, Streeck (1991) argued that specific local institutional arrangements
enable localities and regions to embark on a sustainable and high-end road to economic development. In the
same vein, Rodriguez-Pose (1999) argued that these institutional arrangements work better at the local and the
regional scale, as the national scale can be too distant, remote, and detached in order to be effective in mobilizing
organizations. Herein, the fundamental thought is that adequate, solid, and efficient institutions are essential for
economic development at a local or a regional scale. Researchers dealing with the institutionalist perspective on
the regional development, such as Woolcock (1998) and Amin (1999), argued that communities, localities, and
regions with inadequate or inefficient institutions have, in contrast, a low probability of achieving sustainable
economic development. Within this respect, Amin (1999) stated that institutionally thin environments often end
up controlled by elites, resulting in “institutional sclerosis” and thwarting opportunities for sustainable
development. And this institutional sclerosis spreads dissatisfaction and distrust in the local public policymaking process, driving local actors away from the development process as it is argued by Picciotto (2000). If
this situation persists, within the terminology of institutional economics, if institutional “lock-ins” and “path
dependencies” realize, they further contribute to generate a downward spiral of relative underdevelopment in
lagging regions. That is to say, as Putnam said that, solid and efficient institutions are the key enablers of
innovation, mutual learning and productivity growth (Putnam, 2000, p.325) and thus pave the way for the design
and implementation of efficient economic development strategies across territories and, ultimately, for economic
growth and development.
The next questions while arguing that the institutions matter are what are institutions and which institutions
matter for development. These questions are important because while investment in infrastructure, education, or
innovation tends to relatively easy to grasp, operationalize, and implement; however, the concept of institutions
is more subjective, less clear, more controversial and, precisely for that reason, much more difficult to
operationalize. Under most normal circumstances, greater investment in infrastructure, education, innovation is
likely to produce positive outcomes on the economic development of any given region. But aiming to remove
institutional deficiencies is much more difficult to achieve, especially if the necessary institutions should have
certain qualifications as “adequate”, “solid” and/or “efficient”. That means making institutions which ease
voluntary and mutually advantageous exchange. So the following questions are how do we intervene institutions
and how do we create “adequate”, “solid” and “efficient” institutions. Before addressing these questions, we
must first define what is understood by institutions in the regional context.
As it was largely mentioned in Section 3, the current literature is far from a consensus on a common
definition of institutions. The mostly cited definition belongs to North (1990), which is “the rules of the game in
a society; (and) more formally, (as) the humanly devised constraints that shape human interaction”. But this
definition is not a universally accepted one. With the existence of multiple types of institutions, the problems
with definition come into being a more complicated work. Nevertheless, most of the literature on the topic agrees
with the two-tier division. According to that division, one part of institutions have been described as “formal” or
“hard” institutions or “society”, and the other part of institutions have been called as “informal”, “tacit”, “soft”,
or “community” institutions. More specifically, “formal” institutions can be regarded as universal and
transferable rules and generally include constitutions, laws, charters, bylaws and regulations, as well as elements
165
S. DEöøRMENCø
such as the rule of law and property rights and contract and competition monitoring systems (North, 1992;
Fukuyama, 2000, p.6). Informal institutions consist a set of features of group life such as “norms, traditions and
social conventions, interpersonal contracts, relationships, and informal networks” (Rodriguez-Pose and Storper,
2006, p.1) which are crucial for generating trust (Fukuyama, 2000, p.3). According to Fukuyama (2000), these
informal institutions tend to arise spontaneously through repeated community interaction and prisoner’s dilemma
type decisions26 and as a result of these interactions social capital accumulates.27 Different researchers have
focused on different types of informal institutional arrangements. Some of them have concentrated on social
capital (defined as the features of social organization, such as networks, norms and trust) that ease the
coordination and cooperation for mutual benefit in exchange. Others have concentrated on the role of
institutional thickness as the driver of economic development. Amin and Thrift (1994) defines the institutional
thickness as a “combination of features including the presence of various institutions, inter-institutional
interactions and a culture of represented identification with a common industrial purpose and shared norms and
values which serve to constitute ‘the social atmosphere’ of a particular locality”. According to these authors,
institutional thickness give institutions legitimacy, generate trust, increase the capacity of innovation, expand
common knowledge, and help to embed economic activity in the local setting.28
Now it is time to describe how solid and efficient institutions foster regional economic development. Here,
the point of departure is the idea that markets are socially constructed (Bagnasco, 1988). According to the
institutionalists, markets are not the free floating phenomena as described in the neo-classical theory. Differently,
they should be considered as social constructs made and reproduced through frameworks of socially constructed
institutions and conventions (Pike et al., 2006, p.91). Hence, the functions of local and regional institutions go
beyond just being simple regulators of economic activity. They become an important determinant of the level of
economic activity and its efficiency. That is why there is a strong belief that local institutions promote growth
and development through creating the necessary conditions for investment, economic interaction, and trade; and
at the same time, reduce the risk of social and political instability and conflict (Jütting, 2003). As their principal
functions, by lowering uncertainty and information costs, institutions smooth the process of knowledge and
innovation transfer within and across regions and improve the conditions for the development of economic
activity (North, 1990, 1995a; Vazquez-Barquero, 2002). Additionally, they shape the sets of incentives and
disincentives that contribute to establish an “adequate” balance between coordination and competition among
local economic actors, hence easing the learning process (North, 1995a). Both formal and informal institutions
assist regions to adjust and react to change, creating a degree of “adaptive efficiency” that highlights the
willingness and capacity of local actors to adopt new knowledge and to engage in innovative and creative
activities (North, 1990). Moreover, according to Morgan (1997), institutions determine the learning capacity of
any region more than any other factor.
In addition to the roles of institutions on the regional development, in a general sense, there are also some
roles for the different types of institutions. In accordance with our previous division for institutions as formal and
informal ones in that section, we will shortly discuss the roles of and the interactions between formal and
informal institutions. For some authors, the weight of formal and informal institutions in generating development
is not equal. Greif (1994) argues that community institutions may become a useful substitute to society
institutions in circumstances of weak formal institutions, as in times of conflict or when trust in formal
institutions has broken down. But for some other authors, formal and informal institutions are equal partners for
26
27
28
Fukuyama (2000:1) also states that although social capital often arises from iterated Prisoner's Dilemma games, it also is
a byproduct of religion, tradition, shared historical experience, and other types of cultural norms.
Before Fukuyama (2000), while answering to the question what makes it necessary to constrain human interaction with
institutions, North (1991: 97) states that the issue can be most succinctly summarized in a game theoretic context:
Wealth-maximizing individuals will usually find it worthwhile to cooperate with other players when the play is repeated,
when they possess complete information about the other player's past performance, and when there are small numbers of
players. But turn the game upside down. Cooperation is difficult to sustain when the game is not repeated (or there is an
endgame), when information on the other players is lacking, and when there are large numbers of players.
Moreover, Amin and Thrift (1994) propose four factors contribute towards the construction of institutional thickness in a
region. Firstly, there have to be a strong presence of a plethora of institutions of different kinds (including firms; financial
institutions; local chambers of commerce; training agencies; trade associations; local authorities; development agencies;
innovation centers; clerical bodies, unions, government agencies, business service organizations; marketing boards).
Secondly, the institutions involved must have a high level of interaction amongst each other. Thirdly, this high level of
interaction must result in clear defined structures of domination and coalition resulting in the collective representation of
what used to be sectional and individual interests. Finally, a mutual awareness of being involved in a common enterprise
or “script” has to be developed.
166
TURKRES 2011
the genesis of development and do not consider community-type institutions as auxiliary. To Amin (1999), a
solid development strategy requires a balance between formal and informal institutions. On the one hand, formal
institutions are essential as they provide adequate incentives for growth by minimizing risk, uncertainty, and
corruption. As a consequence, they also facilitate efficiency in economic performance (Chakravarti, 2005, p.28).
On the other hand, informal institutions can not only substitute for weak formal institutions, they are alone
essential for the reduction of transaction costs, for rooting economic activity within any given region, and for
enhancing local interdependencies, generating greater local economies of association (Amin and Thrift, 1994,
p.230).
There can be also some regional settings which have not any solid and efficient formal institutions but have
efficient informal institutions. These informal institutions can improve government efficiency and lead to greater
economic efficiency as well (Boix and Posner, 1998, p.689-693). Besides, formal institutions can also contribute
to the improvement of informal institutions. And these interactions between formal and informal institutions can
help to account for the differences in growth and developmental patterns followed by diverse regions and
territories (Haris et al., 1995).
Besides, many researchers working on the linkages between institutions and regional economic
development have concluded that the density or thickness of local institutions is determinant on the potential
outcomes of local and regional economic development strategies (e.g. Hudson, 1994; Amin and Thrift, 1994).
These authors emphasize the regional institutional thickness due to their belief that it fosters the clustering of
economic activities and stimulate entrepreneurship, so the success of cluster promotion is affected by the
institutional thickness of the region. In a similar vein, Storper (1997) stressed the presence of untraded
interdependencies to pronounce the fact that economic growth and development in a region depend on shared
conventions embedded in the region through the positive externalities generated by local institutions.
Therefore, it is needed to consider the importance of institutions and to be more responsive to the needs of
the local institutional environment while designing development strategies for lagging regions. This necessity
does not end up with the creation of institutions. To make them work continuously and efficiently is critical to
improve the economic efficiency and to get returns from interventions. Otherwise, the risk of failure always
presents.
After we have agreed that institutions matter for the regional economic growth and development, last step is
to discuss whether we can integrate institutions into the regional development policies and how. Since there is a
strong belief amongst institutionalists that even the best development policy can be undermined by a poor
institutional environment, here, some measures should be implemented for the improvement of institutional
capacity for a given region.29 However, there is little agreement about what improving institutional capacity and
creating solid and efficient institutions really means and what to do in order to remove institutional inefficiency.
As it was mentioned in the previous sections, there is also a lack of consensus as to whether institutions are a
prerequisite or a natural outcome of growth and development. Due to its strong dependency on geographical
conditions and historical past, it is hard to intervene in and affect institutions. At that point, literature proposes
some factors that may affect the potential to intervene in institutional building.
First, the measurement problem. Rodriguez-Pose (2010) states that measuring what are adequate, solid, and
efficient institutions is virtually impossible. Fine (2000) supports the argument of Rodriguez-Pose by drawing
attention to a myriad of complex bilateral interrelations lie at the base of any institutional environment and he
argues that these interrelations are affected by numerous context-specific factors, making local institutional
constructs intangible.
Second, adequate and efficient institutions are context- and geography specific. Geography exerts a
significant effect on the type and quality of institutions (Easterly and Levine, 2003).30 What is a solid and
efficient institutional arrangement in one region, does not necessarily mean a solid and efficient institutional in
29
30
Aron (2000) states that if there is clear evidence that weak political and economic institutions significantly hamper
growth, policymakers might propose measures that strengthen institutions in particular ways or that encourage more
appropriate political structures.
In considering the effects of geography, Easterly and Levine (2003) conclude that geography/endowments explain crosscountry differences in economic development but only through their impact on institutions (Frances, 2004, p.3).
167
S. DEöøRMENCø
another (Chang, 2003). And this situation can be in reverse, in other words, different institutional settings can
produce similar economic outcomes. So what are good institutional arrangements in one place may turn out to be
bad in another.
Third, time also affects the role of institutions on economic growth and development. As Storper (2005)
stated that as conditions change over time, what are good institutional forms at one stage are no longer
appropriate at others. The adaptability of diverse institutional settings is therefore an essential characteristic of
the efficiency institutions.
Fourth, while many institutional settings can adapt to time and move into new equilibria, some of them can
simultaneously resist to transformations in the short-term. So short-term policy interventions may not be realistic
to shape or transform all types of institutions.
Under these factors, nevertheless, there is a hope to insert institutions into regional development policies
identifying the right mix – or density – of institutions. However, quality of institutions matters more than their
density. As Hudson (1994) argued that the existence of local institutional thickness per se is no guarantee of
local regeneration and development. On the other hand, the balance of formal and informal institutions is crucial.
An excess of either formal or informal institutions may also be counterproductive for economic development
(Rodriguez-Pose, 2010).
Another point with policy discussion is that the endogeneity problem. Institutional arrangements affect
economic development, but also in part the outcome of economic development affect the institutional
arrangements. So, institutions and economic development are mutually reinforcing (Boix and Posner, 1998;
Rodriguez-Pose and Storper, 2006) and it is difficult to predict the direction of causality at any given time and in
any given region.
Additionally, the relationship between the institutions and the diverse components of economic
development (such as infrastructure investment, human resources, or innovation) is uncertain and ambiguous. As
Glaeser et al. (2004) stated that the relationship between economic development may be more than bidirectional.
Consequently, the above discussion has made clear that institutions matter, but bringing institutions into the
regional development policy is not an easy task. The problems with measurement, space and time variability, the
difficulties for defining the right mix of formal and informal institutions, the endogeneity problem between
institutions and development and the endogeneity problem between institutions and the components of
development make it impossible to produce “one size fits all” type policy framework. Therefore, a regionspecific approach is certainly necessary designing development policies, and especially putting the institutional
components into these policies. In addition, regional development intervention should consider the need to
promote the adaptability of local institutions to changing environments and conditions.
5. An Empirical Exercise
As it is summarized in Section 2, the cross-country literature on institutions and growth has successfully
focused attention on the complex interactions between economic growth and institutional development. This
literature has uncovered important correlations across countries between growth and the nature and quality of
core set of economic, political and social institutions. It has also been careful in noting, and accounting for, the
fact that institutions and economic growth jointly cause each other. A positive correlation between 'good'
institutions and growth may reflect reverse causation; faster growing countries may have 'better' institutions
because they can afford them. Faced with the statistical challenge of isolating causal pathways, authors have
been extraordinarily inventive in identifying features of countries that are plausibly exogenous to the growth
process, but that might influence the character of institutional development and thus might serve as instrumental
variables. Therefore, Pande and Udry (2005) argues that this literature has served its purpose and is essentially
complete. This is because, they think that the number of variables available as instrumental variables is limited,
and their coarseness prevents close analysis of particular casual mechanisms from institutions to growth. Further,
they emphasize the fact that instruments tend to be derived from persistent features of a country's institutional
environment such as its colonial past limits their usefulness for studying institutional change.
168
TURKRES 2011
After all, this suggests that the research agenda identified by the institutions and growth literature is best
furthered by the analysis of much more micro-data than has been typically been the norm in the literature.
As it was mentioned at initial pages of the study, the main aim of this paper is to contribute to a better
understanding of the concept of institution and to reemphasize the value of an institutionalist approach in studies
of regional economic development. This motivation of that study sources from the economic theory in which
there are many studies considering the relationship between the growth and regions on the one hand, and there
are many other studies considering the relationship between the growth and institutions as have been frequently
mentioned in that paper. So far, however, institutional and regional topics have been analyzed separately in the
empirical literature, so that the interaction among regions and institutions is not explicitly treated in the studies.
In the previous section, this paper have tried to deal with the two aspects jointly revealing the qualitative
linkages between them.
Differently, this section of the paper aims to describe how economy-induced variation in institutional form
within a country, for instance within Turkey, can be exploited to examine how specific institutions influence
economic outcomes of regions within a country. An important advantage of that type of study is that information
about how such change was implemented across regions in the country and/or difference in the regional
incidence of the policy can very often be exploited to obtain instruments for specific institutions.
The main research question of this paper is whether institutions matter in regional economic growth and
development. To explore two important dimensions of this question, two hypotheses are tested. First one is
whether the presence of some institutional structures does explain the growth and development disparities among
regions in Turkey. Second one is whether the presence versus the quality of regional institutions does more
account for the improvements in regional growth and development outcomes. To test these two hypotheses,
panel data and analyses are employed.
The data sets used in the analyses are extracted from the regional statistics of Turkish Statistical Institute
(TURKSTAT).31 These data sets have been collected in NUTS level 1, 2 and 3 by TURKSTAT. For the
purposes of the study done, data in NUTS level 2 for two time periods are analyzed, namely 2000-2001 and
2004-2006. This constraint in periods is due to lack of regional data in gross domestic products for all years. So,
these figures are limited with the mentioned two periods.32
As it is abovementioned, panel regression analysis is used along the empirical parts of this study. Following
and modifying the model proposed by Basu (2008), the model estimated in this section of the study is as follows:
ሺሻ୧୲ ൌ Ƚ୧ ൅ Ⱦଵ ሺሻ୧୲ ൅ Ⱦଶ ୧୲ ൅ ɂ୧୲
where, ሺሻ୧୲ is development (quality) index in region i at time t of the current sample, Ƚ୧ is an unobserved
time-invariant region-specific heterogeneity term, ሺሻ୧୲ is the institutional (quality) index; ୧୲ is the vector of
other control variables, and ɂ୧୲ is a random error term.
There are two main factors behind the rationale of using this model. First one is about the extent of regional
development. This study does not limit the measurement of regional development level with only regional gross
domestic product statistics. Since the development is a broader concept than GDP growth, this study aims to
consider the other dimensions of development, such as health, education and infrastructure. So the dependent
variable is constructed as an index composed with these dimensions of development rather than being just a
single value of growth. Second rationale is about the discussion whether quantities or qualities of institutions
matter in development. This is an empirical question and this model used in this study propose to test this
distinction, first, with using normal indices of development and institutions which reflect the quantitative side of
this concepts, and second, with using quality indices of development and institutions which aim to reflect the
qualitative side of this concepts.
31
32
These data set are publicly available (http://tuikapp.tuik.gov.tr/Bolgesel/menuAction.do).
While we can get the gross domestic product (GDP) numbers for 2000-2001 period, we have only gross value added
(GVA) numbers for 2004-2006 period. In fact, TURKSTAT publishes the GDP numbers of provinces for the period
between 1987-2001, but the number of total provinces in Turkey is under 81 up to 2000. To make an aggregation with the
81 provinces building for 26 NUTS2 level regions, we must constrain the data set with these time periods.
169
S. DEöøRMENCø
Therefore, the variables will be used for the estimations are tried to be chosen considering these rationales.
However, due to lack of regional studies in terms of statistical data gathering, the data set of TURKSTAT does
not provide so many options while choosing these variables, it is so limited to work with regions. According the
statistical division, Turkey is composed with 12 NUTS1, 26 NUTS2 and 81 NUTS3 level regions (see Figure 1
and Table 2 in Appendix 2 for these regions). To make an economic development comparison of regions for
Turkey just with employing gross economic indicators, we are limited with two main indicators, namely gross
domestic product and gross value added. However, data sets of TURKSTAT including these indicators do not let
us to track their year-to-year movements. We have GDP numbers for provinces (NUTS3 level regions) for the
period between 1987 and 2001. But these numbers do not include all the data of 81 provinces for the whole
period. This is due to newly created provinces within time. We can reach the GDP data of all 81 provinces just
with 2000. So our first period under investigation is composed only with years 2000 and 2001. These GDP data
for these 81 provinces are aggregated into 26 NUTS2 level regions by using the statistical-regional division of
TURKSTAT. The other problem is with the missing time series data. TURKSTAT does not give us regional
GDP numbers after 2001. Moreover, after 2001, up to 2004, we do not have any macroeconomic indicator to
compare the economic development of regions. With 2004, we have gross value added (GVA) numbers for
NUTS2 level regions. But unfortunately, these data only include the years 2004, 2005, and 2006. Again, after
2006, we have not any data until today. So in sum, our analysis is limited with only 5 years period (2000-2001
and 2004-2006) due to lack of consistent time series data for NUTS2 level regions. This was the data problem to
find the numbers dependent variables.
The construction of independent variables is much more problematic. When we document the whole data
set of TURKSTAT, we can find data under these main headings: general information (area of regions, number of
municipalities, districts and villages), population and migration (general population censuses, address based
population registration system, migration statistics), demography, building, education (primary and secondary
education, higher education), culture, tourism, health, justice, environment, elections, agriculture, energy, labour
force, business statics, transportation, foreign trade, prices and indexes, and purchasing power parity. At first
sight, it seems very rich data set to construct appropriate independent variables, however, when we examine the
contents of these data sets, usual disappointments start to appear. One of them is about the time inconsistency
between dependent and independent variables. Majority of the data sets are recently gathered ones and do cover
heavily the years after 2007. For the variables fixed in time, like the area of a given region, this is not a problem,
but for the variables change in time this creates a time-inconsistency problem. Available years of data for
dependent and independent variables do not match properly. This needs to a mandatory selection process among
variables without full commitment to the model followed. Even worse, although we are able to construct a few
independent variables for the period 2004-2006, we can’t do it for the period 2000-2001. TURKSTAT data sets
do not provide us any time-variant independent variables for that term. So, for now, our empirical exercise will
be limited with only the period 2004-2006. Under these constraints, the independent variables available for the
econometric analyses of that term are: openness,33 the number of metropolitan municipalities, the number of
parliament members, the number of parliament members in the ruling party, non-institutional population,
working age population, labor force, the number of employed people, employment by sectors (agriculture,
industry, trade, services), the number of unemployed people, labor force participation rate, unemployment rate,
employment rate, the number of non-participants, public investments, the number of schools (primary and
secondary), the number of teachers (primary and secondary), the number of classrooms (primary and secondary),
the number of students (primary and secondary), the number of undergraduate students, the number of
instructors (in higher education), the number of hospital beds, the number of health workers (doctors, nurses,
etc.).
To test the hypotheses of this study, using the independent variables mentioned, the panel data estimations
have been done for the period 2004-2006. Some of these independent variables are used to test the first
hypothesis which investigates the significance of the presence of some institutional structures in revealing the
economic development disparities among regions. Additionally, some other independent variables are derived to
test whether the presence versus the qualities of these institutional structures matter to explain the regional
disparities. The list of these independent variables and the results of econometric findings are presented in
Appendix 3.
33
The openness indicator is constructed by the division of total trade to the gross value added for a given region. Although
this is not a good indicator for trade openness, we should accept that it is better than its absence.
170
TURKRES 2011
The detailed interpretations about the econometric findings will not given within the text. The results are
given in Appendix 3. This is because the emphasize of this study is much more on the intuition rather than the
numerical results of empirical findings. Moreover, our data sets do not give us an opportunity to make a concrete
empirical analysis about these institutional concerns. They are just like the stock numbers in a firm and after all
they are just quasi-proxies of some economic and social development indicators.
According to the results of this paper, it seems that institutions (economic, political, social) matter
(significant) in regional economic growth and development levels of Turkey. Implicitly, the presence of some
institutional structures partially explains the growth and development gaps among regions in Turkey.
Additionally, the qualities of institutions does more matter than the presence of institutions.
6. Conclusion
This study is an attempt to understand the linkages between the institutions and economic performances in
both cross-country and within-county settings. For this aim, first, the importance of institutions has been
reemphasized outlining the studies consider the role of institutions in economic growth and development. These
studies explored have different methodologies. Some of them were just using the comparative historical analysis,
some of them were employing the newly aggregated data sets both in the international sphere and in the subnational levels and conducting empirical analyses to test whether institutions matter for the economic
performances of the countries or the regions considered. Given the results of these studies in the theoretical and
empirical literature, this paper has tried to reveal linkages between the institutions and growth/development.
According to that survey, it has been concluded that 'institutions matter' for growth and development. But,
however, the direction of causality isn't unidirectional. While countries or regions have good economic
performances and so have high and sustainable growth rates afford to construct good institutions, other countries
or regions with worse growth performances have not able produce good institutional settings due to other
problems sourcing from low levels of development. This problem within the studies concerning about the role of
institutions, nevertheless has not slowed down the pace of research in the literature. Contrary, many studies have
newly initiated to consider the concept 'institutions' and according to their conceptions about the institutions,
they have commented about various possible functions of institutions. One step further, these studies have tried
to perform empirical studies to quantify the institutions and to test the hypotheses which argue the institutions
are crucial in creating welfare in a given country or in a given region in the long-run. This was initially not an
easy task. This is largely due to scarcity of data. Over time, some data sets have appeared in the literature. The
majority of these data sets are considering the institutional quality of many countries from all over the world.
The data sets were heavily constructed by rating firms which sells these data to the investors who are interested
with the institutional quality of any given country they think about to make investments in the near future. So
these firms have created data sets ranking countries according to their institutional qualities assessing from
different viewpoints. But these sets could not refrain to being subjective in their analyses. This was actually
normal. When we come to the analysis of institutions in the regional sphere, indeed we have not met with a
different type of analysis. A limited number of countries which have some institutional quality evaluation in its
internal regions, has been empirically analyzed to test whether the sources of regional economic disparities are
institutions or not. Given the homogeneity of formal institutions across the regions within the countries, here the
questions were generally asked about the informal institutions of the regions. Mostly emphasized term here was
the social capital. Studies considering the regional differentiations within a given country mostly concluded that
the social capital accumulation has created the economic performance disparities among regions. Although some
empirical results have appeared in the literature and in this study, for the policy implication, this paper and the
other papers in the literature have been unable to go beyond to say that institutions matter and regional policies
should consider the differences in the institutional structures of the regions in a given country.
171
S. DEöøRMENCø
Appendices
Appendix 1: Literature Survey
Table 1.a. Institutions and Growth – Literature Review (Core Papers)
Articles
(CORE
PAPERS)
Dependent
Variables
Mauro (1995)
Instrument
Key Results
Protection against
expropriation risk
(1985-1995)
Settler mortality
Log output per
worker (1988)
Index of social
infrastructure which
combines:
i. index of
government antidiversion policies
ii. index of country’s
openness
I. ICRG index
II. BERI index
I. Distance from
equator
II. English speakers
III. Europeanlanguage speakers
IV. Predicted trade
share
No IV estimates
One SD increase in
ICRG index
(13.50) increases
annual per capita
income growth rate
by 1.24 (OLS).
I. Ethnolinguistic
fractionalization
II. Legal origin
III. Religion
No IV estimates
A French legal
origin country
(relative to others)
has 42% more
infant mortality
(OLS).
I. Index of
institutional
efficiency
II. Index of
bureaucratic
efficiency
Ethnolinguistic
fractionalization
(1960)
One SD increase in
index of
bureaucratic
efficiency (2.16)
increases average
growth of GDP per
capita by 0.6%
(OLS) and 2.3%
(IV).
Hall and Jones
(1999)
La Porta,
Lopez-DeSilanes,
Sheleifer and
Vishny (1999)
Measures
Log GDP per capita
(1995)
Acemoglu,
Johnson and
Robinson
(2001)
Knack and
Keefer (1995)
Institutions
I. Annual GDP per
capita growth (19741989)
II. Private
investment/GDP
(1974-1989) (all
averages)
Dependent variables
are classified in five
groups (data from
1990s):
I. Interference with
private sector
II. Efficiency
III. Output of public
goods
IV. Size of public
sector
V. Political freedom
I. GDP per capita
growth (1960-1985)
II. Investment/GDP
(1960-1985)
III. Investment/GDP
(1980-1985) (all
averages)
Source: Pande and Udry (2005)
172
One standard
deviation (SD)
increase in
protection against
expropriation risk
(1.5) increases
GDP per worker
by 118% (OLS)
and 309% (IV).
One SD increase in
index of social
infrastructure
(0.25) increases
output per worker
by 128% (OLS)
and 261% (IV).
TURKRES 2011
Table 1.b. Institutions and Growth – Literature Review (Other Papers)
Articles
(PAPERS
CITING
CORE
PAPERS)
Institutions
Dependent
Variables
Instrument
I. Log GDP per
capita (1995)
II. Urbanization
(1995)
I. Current
institutions:
i. protection
against
expropriation risk
ii. executive
constraints in
1990
II. Early
institutions:
i. executive
constraints in
1990
ii. initial
executive
constraints
Settler mortality
One SD
increase in
expropriation
risk (1.5)
increases GDP
per capita by
118% (IV),
controlling
urbanization in
1500.
I. Log GDP per
capita (1995)
II. Av.
Investment/GDP
(1990s)
III. Private
credit/GDP (1998)
IV. Average stock
market
capitalization/GDP
(1990-1995)
I. Contracting
institutions:
i. legal formalism
II. Property rights
institutions:
i. executive
constraints
ii. protection
against
expropriation risk
I. Settler
mortality
II. Log of
indigenous
population
density in 1500
III. Legal origin
One SD
increase in
expropriation
risk (1.47) and
legal formalism
(1.24, using
“check
measure”)
together
increase GDP
per capita by
189% (OLS)
and 523% (IV).
Average growth rate
of GDP per capita
(1960-1995) relative
to the United States)
I. Private credit
II. Liquid
liabilities
III. Bank assets
IV. Commercialcentral bank
I. Legal origin
II. Settler
mortality
One SD
increase in
private credit
(0.28) increases
steady-state
GDP by 21% in
Belgium.
Log GDP per capita
(1995)
Index of
institutional
quality
I. Settler
mortality
II. Europeanlanguage
speakers
III. Predicted
trade share (AC)
One SD
increase in
index of
institutional
quality
increases GDP
per capita by
35% (IV)
(controls
include log real
openness)
Acemoglu,
Johnson and
Robinson
(2002)
Acemoglu and
Johnson
(2005b)
Aghion,
Howitt and
MayerFoulkes
(2005)
Key Results
Measures
Alcala and
Ciccone
(2004)
173
S. DEöøRMENCø
Bockstette,
Chanda and
Putterman
(2002)
Clague,
Keefer,
Knack and
Olson (1999)
Djankov, La
Porta, LopezDe-Silanes
and Shleifer
(2002)
Esfahani and
Ramirez
(2003)
I. Log output per
I. Index of social
infrastructure
worker (1988)
II. Average GDP per II. ICRG index
capita growth
(1960-1995)
I. Distance from
equator
II. English
speakers
III. Europeanlanguage
speakers
IV. Log
predicted trade
share
V. State antiquity
One SD
increase in
index of social
infrastructure
(0.25) increases
output per
worker by
126% (OLS)
and 229%
(GMM IV)
I. Annual per capita
GDP growth (19701992)
II. Output per
worker (1988)
III. Capital per
worker (1988)
IV. Years schooling
per worker (1985)
V. TFP (1988)
I. Contractintensive money
II. ICRG index
III. BERI index
I. Colonial origin
II.
Ethnolinguistic
homogeneity
One SD
increase in
contractintensive
money (0.14)
increases
growth by 94.5
(OLS) and
1.739 (IV),
controlling for
log GDP per
capita in 1970.
I. Death from (i)
intestinal infection
(ii) accidental
poisoning
II. Quality standards
(no. ISO 9000
certifications)
III. Water pollution
IV. Unofficial
economy (i)
size/GDP (ii)
employment
V. Product market
competition
Number of
different
procedures that a
start-up has to
comply with in
order to obtain a
legal status, i.e. to
start operating as
a legal entity.
No IV estimates.
One SD
increase in
number of
procedures
(4.37) increases
deaths from
intestinal
infection by
4.588% (OLS),
controlling for
log per capita
GDP in 1999.
I. Growth of GDP
per capita
II. Growth rates of
telephones and
power production
per capita
I. Adverseness of
policy
environment
II. Indices of
democracy and
centralization
III. Indices of
contract
repudiation,
bureaucratic
quality and
corruption
IV.
Ethnolinguistic
fractionalization
No IV estimates.
One SD
increase in
contract
enforcement
(0.24) increases
GDP per capita
growth by 5.8%
(OLS)
(includes other
institutional
quality
measures as
controls)
174
TURKRES 2011
Glaeser, La
Porta, LopezDe-Silanes
and Shleifer
(2004)
Jones and
Olken (2005)
Knack and
Keefer
(1997a)
I. Log GDP per
capita (2000)
II. Growth rates of
GDP per capita
1960-2000, overall
and by decade
III. Years schooling
IV. Political
institutions (III and
IV are 5-year
change)
Executive
constraints
I. Settler
mortality
II. Legal origin
III. Log
indigenous
population
density in 1500.
One SD
increase in
constraints on
executive
(0.185)
decreases GDP
per capita by
6% (IV),
controlling for
population in
temperate zone
(1995) and
years of
schooling
Change in annual
growth rate of real
GDP per capita
comparing 5-year
growth averages
before and after
leader deaths
Index of
democratization
No IV estimates.
One SD
increase in
democratization
increases
annual growth
by 2.1% (OLS)
after the deaths
of leaders in
autocratic
regimes
I. Average annual
growth in per capita
income (1980-1992)
II. Investment/GDP
(1980-1992)
I. Trust
II. Civic norms
(civic
cooperation)
I. Ethnolinguistic
homogeneity
II. % Law
students 1963
One SD
increase in trust
(0.14) increases
annual per
capita income
growth by 1.1%
(OLS) and
1.2% (IV)
(includes other
controls)
Annual average
growth rate of TFP
(1965-1990, panel
data of 5-year
averages)
Index of social
infrastructure
I. English
speakers
II. Europeanlanguage
speakers
III. Predicted
trade shares
IV. Distance
from equator
V. State antiquity
One SD
increase in
index of social
infrastructure
(0.25) increases
annual average
TFP growth
rate by 91.7%
(IV),
controlling for
initial log TFP
Log output per
worker (1988)
Index of social
infrastructure
I. Distance from
equator
II. Predicted
trade share
III. English
speakers
IV. Europeanlanguage
speakers
One SD
increase in
index of social
infrastructure
(0.257)
increases
output per
worker by
680% (IV) for
Kogel (2005)
Masters and
McMillan
(2001)
175
S. DEöøRMENCø
“tropical”
countries
(average
frostdays<5 per
month in
winter)
Average dollar
wages in
manufacturing
(1985-1989)
I. Political
institutions:
i. two rule of law
indicators
ii. two democracy
indicators
II. Labor market
institutions:
i. unionization
rate ii. Number
ILO workers’
rights conventions
ratified
I. Dummy for oil
exporter
II. Colonial
origins
III. Each
measure of
democracy as an
instrument for
the other
One SD
increase in
freedom house
index (0.33)
increases
average dollar
wages in
manufacturing
by 19.8%
(OLS) and
37.62% (IV)
(includes
controls)
Same as Clague,
Keefer, Knack and
Olson (1999),
except they use
GDP per capita
(1995)
Rule of law index
I. Settler
mortality
II. Englishlanguage
speakers
III. Predicted
trade shares
One SD
increase in rule
of law index
(0.94) increases
GDP per capita
by 112% (OLS)
and 205% (IV),
controlling for
distance from
equator
Rodrik (1999)
Rodrik,
Subramanian
and Trebbi
(2002)
Source: Pande and Udry (2005)
176
TURKRES 2011
Appendix 2: Statistical Regions of Turkey
Figure 1. Statistical Regions of Turkey (NUTS Level 2)
Source: EUROSTAT (2007)
177
S. DEöøRMENCø
Table 2. Statistical Regions of Turkey (NUTS Level 1, 2 and 3)
Level 1
TR Turkey
TR1 østanbul
TR2 West Marmara
Level 2
Level 3
TR10 (østanbul)
TR21 (Tekirda÷, Edirne,
KÕrklareli)
TR100
TR211
TR212
TR213
TR221
TR222
TR310
TR321
TR322
TR323
TR331
TR332
TR333
TR334
TR411
TR412
TR413
TR421
TR422
TR423
TR424
TR425
TR510
TR521
TR522
TR611
TR612
TR613
TR621
TR622
TR631
TR632
TR633
TR711
TR712
TR713
TR714
TR715
TR721
TR722
TR723
TR22 (BalÕkesir, Çanakkale)
TR3 Aegean
TR31 (øzmir)
TR32 (AydÕn, Denizli, Mu÷la)
TR33 (Manisa, Afyonkarahisar,
Kütahya, Uúak)
TR4 East Marmara
TR41 (Bursa, Eskiúehir, Bilecik)
TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce,
Bolu, Yalova)
TR5 West Anatolia
TR51 (Ankara)
TR52 (Konya, Karaman)
TR6 Mediterranean
TR61 (Antalya, Isparta, Burdur)
TR62 (Adana, Mersin)
TR63 (Hatay, Kahramanmaraú,
Osmaniye)
TR7 Central Anatolian
TR71 (KÕrÕkkale, Aksaray, Ni÷de,
Nevúehir, KÕrúehir)
TR72 (Kayseri, Sivas, Yozgat)
178
østanbul
Tekirda÷
Edirne
KÕrklareli
BalÕkesir
Çanakkale
øzmir
AydÕn
Denizli
Mu÷la
Manisa
Afyonkarahisar
Kütahya
Uúak
Bursa
Eskiúehir
Bilecik
Kocaeli
Sakarya
Düzce
Bolu
Yalova
Ankara
Konya
Karaman
Antalya
Isparta
Burdur
Adana
Mersin
Hatay
Kahramanmaraú
Osmaniye
KÕrÕkkale
Aksaray
Ni÷de
Nevúehir
KÕrúehir
Kayseri
Sivas
Yozgat
TURKRES 2011
Level 1
TR8 West Black Sea
Level 2
TR81 (Zonguldak, Karabük,
BartÕn)
TR82 (Kastamonu, ÇankÕrÕ,
Sinop)
TR83 (Samsun, Tokat,
Çorum, Amasya)
TR9 East Black
TR90 (Trabzon, Ordu,
Giresun, Rize, Artvin,
Gümüúhane)
TRA Northeast Anatolia
TRA1 (Erzurum, Erzincan,
Bayburt)
TRA2 (A÷rÕ, Kars, I÷dÕr,
Ardahan)
TRB Middle East Anatolia
TRB1 (Malatya, ElazÕ÷,
Bingöl, Tunceli)
TRB2 (Van, Muú, Bitlis,
Hakkari)
TRC Southeast Anatolia
TRC1 (Gaziantep, AdÕyaman,
Kilis)
TRC2 (ùanlÕurfa, DiyarbakÕr)
TRC3 (Mardin, Batman,
ùÕrnak, Siirt)
SUM
12
26
Source: www.turkstat.gov.tr
179
Level 3
TR811
TR812
TR813
TR821
TR822
TR823
TR831
TR832
TR833
TR834
TR901
TR902
TR903
TR904
TR905
TR906
TRA11
TRA12
TRA13
TRA21
TRA22
TRA23
TRA24
TRB11
TRB12
TRB13
TRB14
TRB21
TRB22
TRB23
TRB24
TRC11
TRC12
TRC13
TRC21
TRC22
TRC31
TRC32
TRC33
TRC34
Zonguldak
Karabük
BartÕn
Kastamonu
ÇankÕrÕ
Sinop
Samsun
Tokat
Çorum
Amasya
Trabzon
Ordu
Giresun
Rize
Artvin
Gümüúhane
Erzurum
Erzincan
Bayburt
A÷rÕ
Kars
I÷dÕr
Ardahan
Malatya
ElazÕ÷
Bingöl
Tunceli
Van
Muú
Bitlis
Hakkari
Gaziantep
AdÕyaman
Kilis
ùanlÕurfa
DiyarbakÕr
Mardin
Batman
ùÕrnak
Siirt
81
Services
180
Source: www.turkstat.gov.tr
138.411.772
39.722.501
4.069.217
2.123.558
10.164.121
4.741.237
5.510.971
13.196.258
12.021.659
10.507.679
2.969.751
2.835.729
4.629.543
3.002.901
1.734.293
3.346.651
3.047.038
803.228
2.739.924
2.711.613
830.768
401.283
1.443.290
878.473
2.344.792
1.490.874
1.144.420
303.474.641
97.206.711
6.293.006
5.454.407
21.294.693
10.608.036
7.814.625
15.570.889
14.561.576
29.790.066
5.995.024
13.449.844
11.999.922
6.647.464
3.744.427
6.353.168
3.977.042
2.364.169
8.020.840
7.868.751
2.793.189
1.816.996
4.278.373
2.953.030
4.728.023
5.131.863
2.758.507
52.997.645
516.413
2.039.616
2.567.857
2.007.842
3.602.734
3.873.883
2.462.571
2.365.149
1.426.314
2.931.178
3.140.996
3.491.006
2.385.571
2.174.779
2.080.779
502.223
1.121.197
3.166.803
1.840.518
1.111.914
1.167.669
1.045.234
1.232.822
962.451
2.731.977
1.048.149
TR
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Türkiye
østanbul
Tekirda÷
BalÕkesir
øzmir
AydÕn
Manisa
Bursa
Kocaeli
Ankara
Konya
Antalya
Adana
Hatay
KÕrÕkkale
Kayseri
Zonguldak
Kastamonu
Samsun
Trabzon
Erzurum
A÷rÕ
Malatya
Van
Gaziantep
ùanlÕurfa
Mardin
Statistical
Region Level 2
/By Kind of
Economic
Activity
Agriculture Industry
2004
494.884.058
137.445.626
12.401.839
10.145.822
33.466.656
18.952.007
17.199.480
31.229.718
28.948.384
41.724.058
11.895.953
19.426.569
20.120.471
12.035.936
7.653.499
11.780.597
7.526.303
4.288.594
13.927.568
12.420.882
4.735.871
3.385.948
6.766.898
5.064.326
8.035.266
9.354.714
4.951.075
GVA
60.713.747
584.429
2.215.329
2.994.741
2.028.801
3.682.462
4.491.608
2.933.257
2.718.672
1.626.603
3.263.435
3.600.394
4.347.767
2.879.979
2.382.465
2.280.393
546.768
1.117.278
3.515.703
2.729.056
1.116.668
1.210.050
1.510.032
1.512.998
1.347.796
2.936.917
1.140.145
160.331.023 350.669.700
45.767.765 110.391.695
4.883.715
7.752.412
2.391.695
6.362.771
11.520.529 24.576.688
5.270.599
12.441.431
6.455.603
9.345.744
15.496.025 18.629.796
13.524.813 17.637.365
11.797.453 34.128.462
3.435.121
6.950.404
3.558.050
15.635.144
5.394.126
13.675.025
3.463.285
7.614.738
2.013.578
4.394.263
3.761.820
7.296.641
3.683.786
4.738.624
888.418
2.545.447
3.275.726
9.241.580
3.317.324
9.128.554
868.028
3.107.827
533.473
2.143.688
1.638.535
4.823.576
1.058.483
3.388.596
2.805.284
5.497.972
1.707.333
5.875.127
1.820.456
3.346.131
Services
2005
Agriculture Industry
Table 3. Regional GVA - By Kind of Economic Activity (2004-2006)
GVA
571.714.470
156.743.890
14.851.456
11.749.207
38.126.018
21.394.492
20.292.956
37.059.077
33.880.850
47.552.518
13.648.959
22.793.587
23.416.918
13.958.002
8.790.307
13.338.854
8.969.178
4.551.143
16.033.008
15.174.935
5.092.524
3.887.211
7.972.143
5.960.077
9.651.052
10.519.376
6.306.733
62.662.754
552.211
2.218.415
2.870.071
2.418.970
4.463.560
4.711.300
2.855.878
2.937.668
1.613.190
3.260.428
3.996.228
4.466.842
2.746.506
2.257.434
2.127.932
527.181
1.107.713
3.575.303
2.986.636
1.120.145
1.227.654
1.317.021
1.519.596
1.473.843
3.089.800
1.221.227
Services
188.646.805 417.108.706
53.490.114 129.769.948
6.007.980
9.453.452
2.639.807
7.558.935
12.741.178 29.216.505
6.156.930
14.719.643
7.849.837
11.359.216
19.005.300 22.523.625
16.185.419 21.705.728
14.025.209 41.182.517
3.790.429
8.452.424
4.157.114
18.394.493
6.307.753
16.405.820
4.138.099
8.689.889
2.411.718
5.239.216
4.396.639
8.800.754
4.140.785
5.716.985
1.128.247
2.813.843
4.081.432
11.011.962
3.619.881
10.782.765
996.590
3.811.336
616.795
2.549.662
1.843.698
5.652.436
1.112.819
3.869.902
3.339.710
6.326.373
1.941.369
6.995.904
2.521.953
4.105.372
Agriculture Industry
2006
GVA
668.418.265
183.812.274
17.679.847
13.068.814
44.376.653
25.340.132
23.920.353
44.384.803
40.828.815
56.820.917
15.503.281
26.547.835
27.180.415
15.574.494
9.908.368
15.325.325
10.384.952
5.049.803
18.668.697
17.389.282
5.928.071
4.394.111
8.813.155
6.502.317
11.139.925
12.027.073
7.848.552
S. DEöøRMENCø
181
Türkiye
østanbul
Tekirda÷
BalÕkesir
øzmir
AydÕn
Manisa
Bursa
Kocaeli
Ankara
Konya
Antalya
Adana
Hatay
KÕrÕkkale
Kayseri
Zonguldak
Kastamonu
Samsun
Trabzon
Erzurum
A÷rÕ
Malatya
Van
Gaziantep
ùanlÕurfa
Mardin
2004
Agriculture Industry
100,0
100,0
1,0
28,7
3,8
2,9
4,8
1,5
3,8
7,3
6,8
3,4
7,3
4,0
4,6
9,5
4,5
8,7
2,7
7,6
5,5
2,1
5,9
2,0
6,6
3,3
4,5
2,2
4,1
1,3
3,9
2,4
0,9
2,2
2,1
0,6
6,0
2,0
3,5
2,0
2,1
0,6
2,2
0,3
2,0
1,0
2,3
0,6
1,8
1,7
5,2
1,1
2,0
0,8
Source: www.turkstat.gov.tr
TR
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Statistical
Region Level 2
/By Kind of
Economic
Activity
Services
100,0
32,0
2,1
1,8
7,0
3,5
2,6
5,1
4,8
9,8
2,0
4,4
4,0
2,2
1,2
2,1
1,3
0,8
2,6
2,6
0,9
0,6
1,4
1,0
1,6
1,7
0,9
GVA
100,0
27,8
2,5
2,1
6,8
3,8
3,5
6,3
5,8
8,4
2,4
3,9
4,1
2,4
1,5
2,4
1,5
0,9
2,8
2,5
1,0
0,7
1,4
1,0
1,6
1,9
1,0
1
12
16
3
8
9
4
5
2
14
7
6
13
19
15
20
25
10
11
24
26
21
22
18
17
23
Rank
2005
Agriculture Industry
100,0
100,0
1,0
28,5
3,6
3,0
4,9
1,5
3,3
7,2
6,1
3,3
7,4
4,0
4,8
9,7
4,5
8,4
2,7
7,4
5,4
2,1
5,9
2,2
7,2
3,4
4,7
2,2
3,9
1,3
3,8
2,3
0,9
2,3
1,8
0,6
5,8
2,0
4,5
2,1
1,8
0,5
2,0
0,3
2,5
1,0
2,5
0,7
2,2
1,7
4,8
1,1
1,9
1,1
Table 4. Regional GVA - Share of Regions by Sectors (2004-2006)
Services
100,0
31,5
2,2
1,8
7,0
3,5
2,7
5,3
5,0
9,7
2,0
4,5
3,9
2,2
1,3
2,1
1,4
0,7
2,6
2,6
0,9
0,6
1,4
1,0
1,6
1,7
1,0
GVA
100,0
27,4
2,6
2,1
6,7
3,7
3,5
6,5
5,9
8,3
2,4
4,0
4,1
2,4
1,5
2,3
1,6
0,8
2,8
2,7
0,9
0,7
1,4
1,0
1,7
1,8
1,1
1
12
16
3
8
9
4
5
2
14
7
6
13
20
15
19
25
10
11
24
26
21
23
18
17
22
Rank
Agriculture Industry
100,0
100,0
0,9
28,4
3,5
3,2
4,6
1,4
3,9
6,8
7,1
3,3
7,5
4,2
4,6
10,1
4,7
8,6
2,6
7,4
5,2
2,0
6,4
2,2
7,1
3,3
4,4
2,2
3,6
1,3
3,4
2,3
0,8
2,2
1,8
0,6
5,7
2,2
4,8
1,9
1,8
0,5
2,0
0,3
2,1
1,0
2,4
0,6
2,4
1,8
4,9
1,0
1,9
1,3
2006
Services
100,0
31,1
2,3
1,8
7,0
3,5
2,7
5,4
5,2
9,9
2,0
4,4
3,9
2,1
1,3
2,1
1,4
0,7
2,6
2,6
0,9
0,6
1,4
0,9
1,5
1,7
1,0
GVA
100,0
27,5
2,6
2,0
6,6
3,8
3,6
6,6
6,1
8,5
2,3
4,0
4,1
2,3
1,5
2,3
1,6
0,8
2,8
2,6
0,9
0,7
1,3
1,0
1,7
1,8
1,2
1
11
16
4
8
9
3
5
2
14
7
6
13
20
15
19
25
10
12
24
26
21
23
18
17
22
Rank
TURKRES 2011
182
Türkiye
østanbul
Tekirda÷
BalÕkesir
øzmir
AydÕn
Manisa
Bursa
Kocaeli
Ankara
Konya
Antalya
Adana
Hatay
KÕrÕkkale
Kayseri
Zonguldak
Kastamonu
Samsun
Trabzon
Erzurum
A÷rÕ
Malatya
Van
Gaziantep
ùanlÕurfa
Mardin
Agriculture
10,7
0,4
16,4
25,3
6,0
19,0
22,5
7,9
8,2
3,4
24,6
16,2
17,4
19,8
28,4
17,7
6,7
26,1
22,7
14,8
23,5
34,5
15,4
24,3
12,0
29,2
21,2
Source: www.turkstat.gov.tr
TR
TR10
TR21
TR22
TR31
TR32
TR33
TR41
TR42
TR51
TR52
TR61
TR62
TR63
TR71
TR72
TR81
TR82
TR83
TR90
TRA1
TRA2
TRB1
TRB2
TRC1
TRC2
TRC3
Statistical
Region Level 2
/By Kind of
Economic
Activity
Industry
28,0
28,9
32,8
20,9
30,4
25,0
32,0
42,3
41,5
25,2
25,0
14,6
23,0
24,9
22,7
28,4
40,5
18,7
19,7
21,8
17,5
11,9
21,3
17,3
29,2
15,9
23,1
Services
61,3
70,7
50,7
53,8
63,6
56,0
45,4
49,9
50,3
71,4
50,4
69,2
59,6
55,2
48,9
53,9
52,8
55,1
57,6
63,4
59,0
53,7
63,2
58,3
58,8
54,9
55,7
2004
GVA
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
Services
61,3
70,4
52,2
54,2
64,5
58,2
46,1
50,3
52,1
71,8
50,9
68,6
58,4
54,6
50,0
54,7
52,8
55,9
57,6
60,2
61,0
55,1
60,5
56,9
57,0
55,9
53,1
2005
Agriculture Industry
10,6
28,0
0,4
29,2
14,9
32,9
25,5
20,4
5,3
30,2
17,2
24,6
22,1
31,8
7,9
41,8
8,0
39,9
3,4
24,8
23,9
25,2
15,8
15,6
18,6
23,0
20,6
24,8
27,1
22,9
17,1
28,2
6,1
41,1
24,5
19,5
21,9
20,4
18,0
21,9
21,9
17,0
31,1
13,7
18,9
20,6
25,4
17,8
14,0
29,1
27,9
16,2
18,1
28,9
Table 5. Regional GVA - Sectorel Share of Gross Value Added (2004-2006)
GVA
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
Agriculture Industry
9,4
28,2
0,3
29,1
12,5
34,0
22,0
20,2
5,5
28,7
17,6
24,3
19,7
32,8
6,4
42,8
7,2
39,6
2,8
24,7
21,0
24,4
15,1
15,7
16,4
23,2
17,6
26,6
22,8
24,3
13,9
28,7
5,1
39,9
21,9
22,3
19,2
21,9
17,2
20,8
18,9
16,8
27,9
14,0
14,9
20,9
23,4
17,1
13,2
30,0
25,7
16,1
15,6
32,1
Services
62,4
70,6
53,5
57,8
65,8
58,1
47,5
50,7
53,2
72,5
54,5
69,3
60,4
55,8
52,9
57,4
55,1
55,7
59,0
62,0
64,3
58,0
64,1
59,5
56,8
58,2
52,3
2006
GVA
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
100
S. DEöøRMENCø
2004
7.306
TR
Türkiye
11.481
TR10 østanbul
9.164
TR21 Tekirda÷
6.474
TR22 BalÕkesir
9.385
TR31 øzmir
7.600
TR32 AydÕn
5.722
TR33 Manisa
9.852
TR41 Bursa
10.320
TR42 Kocaeli
9.934
TR51 Ankara
5.494
TR52 Konya
8.475
TR61 Antalya
5.802
TR62 Adana
4.524
TR63 Hatay
5.209
TR71 KÕrÕkkale
5.157
TR72 Kayseri
7.475
TR81 Zonguldak
5.897
TR82 Kastamonu
5.037
TR83 Samsun
5.032
TR90 Trabzon
4.243
TRA1 Erzurum
2.992
TRA2 A÷rÕ
4.372
TRB1 Malatya
2.727
TRB2 Van
3.860
TRC1 Gaziantep
3.430
TRC2 ùanlÕurfa
2.701
TRC3 Mardin
Source: www.turkstat.gov.tr
Statistical
Region Level 2
/By Kind of
Economic
Activity
1
6
10
5
8
13
4
2
3
14
7
12
19
15
16
9
11
17
18
21
24
20
25
22
23
26
Rank
2005
8.336
12.902
10.734
7.455
10.541
8.453
6.787
11.482
11.785
11.117
6.282
9.738
6.675
5.144
5.965
5.827
8.877
6.240
5.815
6.129
4.606
3.427
5.100
3.159
4.524
3.756
3.391
1
5
10
6
9
11
3
2
4
13
7
12
19
16
17
8
14
18
15
21
24
20
26
22
23
25
Rank
2006
9.628
14.914
12.504
8.248
12.099
9.868
8.048
13.509
13.862
13.047
7.115
11.110
7.661
5.629
6.705
6.683
10.247
6.906
6.794
7.004
5.416
3.867
5.583
3.392
5.098
4.183
4.159
Per Capita GVA (TL)
Table 6. Regional GVA - Per Capita Gross Value Added (2004-2006)
1
5
10
6
9
11
3
2
4
13
7
12
19
17
18
8
15
16
14
21
25
20
26
22
23
24
Rank
2004
5.102
8.017
6.399
4.521
6.554
5.307
3.996
6.880
7.207
6.937
3.837
5.918
4.052
3.159
3.638
3.601
5.220
4.118
3.518
3.514
2.963
2.089
3.053
1.904
2.695
2.395
1.886
1
6
10
5
8
13
4
2
3
14
7
12
19
15
16
9
11
17
18
21
24
20
25
22
23
26
Rank
2005
6.185
9.573
7.965
5.531
7.821
6.272
5.036
8.519
8.744
8.248
4.661
7.225
4.953
3.816
4.426
4.323
6.587
4.630
4.315
4.547
3.418
2.543
3.784
2.344
3.357
2.787
2.516
1
5
10
6
9
11
3
2
4
13
7
12
19
16
17
8
14
18
15
21
24
20
26
22
23
25
Rank
2006
6.684
10.352
8.680
5.725
8.398
6.850
5.586
9.377
9.622
9.056
4.938
7.712
5.318
3.907
4.654
4.639
7.113
4.794
4.716
4.862
3.760
2.684
3.876
2.355
3.539
2.904
2.887
Per Capita GVA ($)
1
5
10
6
9
11
3
2
4
13
7
12
19
17
18
8
15
16
14
21
25
20
26
22
23
24
Rank
TURKRES 2011
183
S. DEöøRMENCø
Appendix 3: An Empirical Exercise
Table 7. Balanced Panel Data for 2004-2006
panelvar: 10, 21, ..., 123
n=
26
datevar: 2004, 2005, ..., 2006
T=
3
Delta(datevar) = 1 unit
Span(datevar) = 3 periods
(panelvar*datevar uniquely identifies each observation)
Distribution of T_i: min 5% 25%
3
3
3
3
3
50%
3
75%
95%
max
3
Freq. Percent Cum. | Pattern
---------------------------+--------26 100.00 100.00 | 111
---------------------------+--------26 100.00
| XXX
Table 8. Descriptive Statistics for Variables
Variable
| Mean Std. Dev.
Min
Max | Observations
-----------------+--------------------------------------------+---------------gva_tl overall | 2.23e+07 3.02e+07 3385948 1.84e+08 | N =
78
between |
3.03e+07 3889090 1.59e+08 | n = 26
within |
4556353 366502 4.67e+07 | T =
3
|
|
gva_pc~l overall | 7204.115 3053.984
2701 14914 | N =
78
between |
2958.679 3092.667 13099 | n = 26
within |
894.6549 5441.782 9098.782 | T =
3
|
|
openness overall | .1491322 .1746258 .0071566 .7135972 | N =
78
between |
.1762133 .0075512 .7073123 | n = 26
within |
.0157981 .0721243 .2069685 | T =
3
|
|
metro overall | .6153846 .6881326
0
2| N=
78
between |
.6972473
0
2 | n = 26
within |
0 .6153846 .6153846 | T =
3
|
|
pm_2002 overall | 21.19231 11.21462
10
70 | N =
78
between |
11.36317
10
70 | n = 26
within |
0 21.19231 21.19231 | T =
3
|
|
pm_rp_~2 overall | 13.76923 7.355399
4
43 | N =
78
between |
7.452826
4
43 | n = 26
within |
0 13.76923 13.76923 | T =
3
|
|
non_in~p overall | 2585.5 2110.869
706
12278 | N =
78
between |
2138.485
710 12168 | n =
26
within |
37.84635 2474.5 2695.5 | T =
3
|
|
wap
overall | 1859.962 1596.585
536
9219 | N =
78
between |
1617.156 554.6667 9054.333 | n =
26
within |
42.59575 1698.628 2024.628 | T =
3
|
|
184
TURKRES 2011
lf
overall | 861.7821 744.4082
205
4295 | N =
78
between |
753.3254
238 4167.667 | n =
26
within |
37.2096 711.1154 989.1154 | T =
3
|
|
emp
overall | 770.7692 656.0098
183
3808 | N =
78
between |
663.5934 219.6667
3679 | n = 26
within |
37.82118 612.7692 899.7692 | T =
3
|
|
emp_agr overall | 202.2564 138.4115
14
680 | N =
78
between |
136.9193
15 617.6667 | n =
26
within |
29.96318 133.9231 283.9231 | T =
3
|
|
emp_ind overall | 200.4487 294.3733
15
1582 | N =
78
between |
297.8521 16.66667 1549.667 | n =
26
within |
15.62188 140.7821 239.1154 | T =
3
|
|
emp_tra overall | 164.8333 176.0965
27
984 | N =
78
between |
178.077 29.66667
954 | n = 26
within |
11.05555 123.8333 194.8333 | T =
3
|
|
emp_ser overall | 203.2949 218.3875
51
1234 | N =
78
between |
220.7412 54.33333 1160.667 | n =
26
within |
15.23325 144.6282 276.6282 | T =
3
|
|
unemp overall |
91 94.15613
5
497 | N =
78
between |
95.03263 10.66667 489.3333 | n = 26
within |
8.291758 61.66667
114 | T =
3
|
|
lfpr overall | 46.21795 6.842661
30
66 | N =
78
between |
6.523082
34 63.66667 | n = 26
within |
2.318755 40.55128 56.55128 | T =
3
|
|
ur
overall | 10.0641 3.909163
2
19 | N =
78
between |
3.683017 3.333333 17.33333 | n = 26
within |
1.438494 5.064103 15.0641 | T =
3
|
|
er
overall | 41.73077 7.379637
25
61 | N =
78
between |
7.047786 30.33333 59.66667 | n = 26
within |
2.465344 36.0641 53.0641 | T =
3
|
|
not_lf overall | 998.1282 865.6179
263
4923 | N =
78
between |
876.3998
316 4886.333 | n =
26
within |
34.17209 909.1282 1084.462 | T =
3
|
|
public~v overall | 107802.8 80605.7 19625 564478 | N = 78
between |
68320.8 29792.33 292110.3 | n =
26
within |
44167.72 -108736.6 380170.4 | T =
3
|
|
schools overall | 2341.462 741.667
959
4487 | N =
78
between |
744.2403
979
4168 | n =
26
within |
102.7775 2013.462 2660.462 | T =
3
|
|
teachers overall | 23107.81 14405.2
7625 83488 | N =
78
between |
14581.7
7676 80737 | n = 26
within |
637.6908 20083.81 25858.81 | T =
3
|
|
classr~s overall | 19888.82 9960.857
7096 62686 | N =
78
185
S. DEöøRMENCø
between |
10073.4 7401.333 60129.67 | n =
26
within |
617.2301 17629.15 22445.15 | T =
3
|
|
students overall | 556364.6 417857.4 132129 2499806 | N =
78
between |
422885.9 132741.7 2411456 | n = 26
within |
20429.87 465965.9 644714.9 | T =
3
|
|
underg~s overall | 82577.19 162410.1
5226 923147 | N =
78
between |
164017.8 5349.667 856022.7 | n =
26
within |
13188.33 -4174.474 149701.5 | T =
3
|
|
instru~s overall | 3284.744 4180.112
78 18788 | N =
78
between |
4231.589
84 18147.33 | n = 26
within |
179.1303 2761.41 3925.41 | T =
3
|
|
hospit~s overall | 6787.692 6249.379
990 35153 | N = 78
between |
6319.08 1194.667 33488 | n = 26
within |
401.4124 4980.692 8452.692 | T =
3
|
|
health~s overall | 11898.44
10002
2635
54895 | N =
78
between |
10096.41 2899.667 49475.67 | n =
26
within |
866.1915 8695.769 17317.77 | T =
3
Table 9. Correlations
Table 9.a. Correlations for Data Set 134
. corr gva_tl openness metro pm_2002 wap public_inv schools hospital_beds
(obs=78)
| gva_tl openness metro pm_2002 wap public~v schools hospit~s
-------------+-----------------------------------------------------------------------gva_tl | 1.0000
openness | 0.7796 1.0000
metro | 0.3253 0.5129 1.0000
pm_2002 | 0.9305 0.7002 0.3227 1.0000
wap | 0.9759 0.7503 0.3361 0.9775 1.0000
public_inv | 0.2610 0.2425 0.0497 0.3596 0.3102 1.0000
schools | 0.5286 0.3344 0.2303 0.7433 0.6351 0.4211 1.0000
hospital_b~s | 0.9514 0.7061 0.3463 0.9481 0.9729 0.2889 0.5874 1.0000
34
The variables in data set 1 are selected with the belief that they can provide signals for the presence of institutions in a
given region.
186
TURKRES 2011
Table 9.b. Correlations for Data Set 235
. corr gva_tl pm_rp_2002 emp teachers students undergraduate_students instructors health_workers
(obs=78)
| gva_tl pm_rp_~2
emp teachers students underg~s instru~s health~s
-------------+-----------------------------------------------------------------------gva_tl | 1.0000
pm_rp_2002 | 0.7727 1.0000
emp | 0.9655 0.8209 1.0000
teachers | 0.9301 0.8279 0.9556 1.0000
students | 0.9350 0.8524 0.9329 0.9504 1.0000
undergradu~s | 0.3443 0.0528 0.3343 0.3011 0.2534 1.0000
instructors | 0.7841 0.5610 0.7484 0.8349 0.7235 0.3208 1.0000
health_wor~s | 0.9245 0.7228 0.9261 0.9657 0.8821 0.3187 0.9235 1.0000
Table 10. Some Estimation Results36
Table 10.a. Result for Trade Openness (Economic Institution)
Random-effects GLS regression
Group variable: panelvar
R-sq: within = 0.0365
between = 0.6229
overall = 0.6078
Random effects u_i ~ Gaussian
corr(u_i, X)
= 0 (assumed)
Number of obs =
78
Number of groups =
26
Obs per group: min =
avg =
3.0
max =
3
3
Wald chi2(1)
= 37.31
Prob > chi2
= 0.0000
-----------------------------------------------------------------------------gva_tl | Coef. Std. Err.
z P>|z| [95% Conf. Interval]
-------------+---------------------------------------------------------------openness | 1.17e+08 1.92e+07 6.11 0.000 7.97e+07 1.55e+08
_cons | 4761970 4739845 1.00 0.315 -4527956 1.41e+07
-------------+---------------------------------------------------------------sigma_u | 18719878
sigma_e | 5495371.4
rho | .92066081 (fraction of variance due to u_i)
------------------------------------------------------------------------------
35
36
The variables in data set 2 are selected with the belief that they can provide signals for the quality of institutions in a
given region.
These estimations can be increased by introducing different variables into the regressions. This paper just shows some
these estimations to try to maintain a linkage between the regional economic disparities and some of the institutional
structures. All the econometric work were done with using the 10th version of the STATA.
187
S. DEöøRMENCø
Table 10.b. Result for the Number of Parliament Members (Politic Institution)
Random-effects GLS regression
Group variable: panelvar
R-sq: within = .
between = 0.8860
overall = 0.8659
Random effects u_i ~ Gaussian
corr(u_i, X)
= 0 (assumed)
Number of obs =
78
Number of groups =
26
Obs per group: min =
avg =
3.0
max =
3
3
Wald chi2(1)
= 186.47
Prob > chi2
= 0.0000
-----------------------------------------------------------------------------gva_tl | Coef. Std. Err.
z P>|z| [95% Conf. Interval]
-------------+---------------------------------------------------------------pm_2002 | 2509251 183756.8 13.66 0.000
2149095 2869408
_cons | -3.09e+07 4399696 -7.03 0.000 -3.95e+07 -2.23e+07
-------------+---------------------------------------------------------------sigma_u | 9937436.4
sigma_e | 5544482.9
rho | .7626044 (fraction of variance due to u_i)
------------------------------------------------------------------------------
Table 10.c. Results for the Number of Schools and Hospital Beds (Social Institutions)
Random-effects GLS regression
Group variable: panelvar
R-sq: within = 0.0707
between = 0.8335
overall = 0.8156
Random effects u_i ~ Gaussian
corr(u_i, X)
= 0 (assumed)
Number of obs
=
78
Number of groups =
26
Obs per group: min =
avg =
3.0
max =
3
3
Wald chi2(2)
= 112.86
Prob > chi2
= 0.0000
-----------------------------------------------------------------------------gva_tl | Coef. Std. Err.
z P>|z| [95% Conf. Interval]
-------------+---------------------------------------------------------------schools | 12358.98 3500.237 3.53 0.000 5498.636 19219.31
hospital_b~s | 3221.782 462.9798 6.96 0.000 2314.358 4129.206
_cons | -2.86e+07 7630957 -3.74 0.000 -4.35e+07 -1.36e+07
-------------+---------------------------------------------------------------sigma_u | 7469369.9
sigma_e | 3119258.9
rho | .851502 (fraction of variance due to u_i)
------------------------------------------------------------------------------
188
TURKRES 2011
References
Acemoglu, D., Johnson, S. and Robinson, J., 2001a. “The Colonial Origins of Comparative Development: An
Empirical Investigation,” American Economic Review, Vol. 91, No. 5, pp. 1369-1401.
Acemoglu, D., Johnson, S. and Robinson, J., 2002. “Reversal of Fortune: Geography and Institutions in the
Making of the Modern World Income Distribution,” Quarterly Journal of Economics, Vol. 117, No. 4, pp.
1231-1294.
Acemoglu, D., Johnson, S. and Robinson, J., 2005a. “Institutions as the Fundamental Cause of Long-Run
Growth,” in Aghion, P. and Durlauf, S. (Eds.) Handbook of Economic Growth, Volume 1A, Chapter 6, Elsevier
North Holland, Amsterdam, pp. 385-472.
Acemoglu, D. and Johnson, S., 2005b. “Unbundling Institutions,” Journal of Political Economy, Vol. 113, No.
5, pp. 949-995.
Acemoglu, D. and Robinson, J., 2008. “The Role of Institutions in Growth and Development,” Commission on
Growth and Development, The World Bank, Working Paper No: 10.
Aghion, P., Howitt, P. and Mayer-Foulkes, D., 2005. “The Effect of Financial Development on Convergence:
Theory and Evidence, ” Quarterly Journal of Economics, Vol. 120, No. , pp. 173-222.
Alcalá, F. and Ciccone, A., 2004. “Trade and Productivity, ” Quarterly Journal of Economics, Vol. 119, No. 2,
pp. 613-646.
Amin, A., 1999. “An Institutionalist Perspective on Regional Economic Development,” International Journal of
Urban and Regional Research,” Vol. 23, No. 2, pp. 365-378.
Amin, A. and Thrift, N., 1995. “Globalization, Institutional Thickness and the Local Economy,” in Healy, P.,
Cameron, S., Davoudi, A. (Eds.), Managing Cities: The New Urban Context , J. Wiley, Chichester.
Aron, J., 2000. “Growth and Institutions: A Review of the Evidence,” The World Bank Research Observer, Vol.
15, No. 1, pp. 99-135.
Aschauer, D., 1989. “Is Government Spending Productive?” Journal of Monetary Economics, Vol. 23, pp.
177-200.
Bagnasco, A., 1988. La costruzione sociale del mercato. Studi sullo sviluppo di piccolo impresa in Italia,
Bologna: Il Mulino.
Bardhan, P., 1989. “The New Institutional Economics and Development Theory: A Brief Critical Assessment,”
World Development, Vol. 17, No. 9, pp. 1389-1395.
Bardhan, P. and Udry, C., 1999. Development Microeconomics, Oxford University Press, New York.
Bates, R. H., 1989. Beyond the Miracle of the Market: The Political Economy of Agrarian Development in Rural
Kenya, Cambridge University Press, Cambridge.
Beck, T., Clarke, G., Groff, A., Keefer, P. and Walsh, P., 2002, “New Tools and New Tests in Comparative
Political Economy: The Database of Political Institutions,” Regulation and Competition Policy, Development
Research Group, World Bank, Washington, D.C.
Beugelsdijk, S. and van Schaik, A., 2005. “Differences in Social Capital between 54 Western European
Regions,” Regional Studies, Vol. 39, pp. 1053-1064.
189
S. DEöøRMENCø
Beugelsdijk, S., de Groot H. L. F., and van Schaik, A., 2004. “Trust and Economic Growth,” Oxford Economic
Papers, Vol. 56, pp. 118-134.
Bockstette, V., Chanda, A. and Putterman, L., 2002. “States and Markets: The Advantage of an Early Start,”
Journal of Economic Growth, Vol.7, No. 4, pp. 347-369.
Boix, C. and Posner D. N., 1998. “Social Capital: Explaining its Origins and Effects on Government
Performance,” British Journal of Political Sciences, Vol. 28, pp. 686-693.
Bowles, S.,1998, “Endogenous Preferences: The Cultural Consequences of Markets and Other Economic
Institutions”, The Journal of Economic Literature, Vol. XXXVI, No. 1, pp. 75-111.
Chakravarti, A., 2005. Aid, Institutions and Development. Aldershot: Edward Elgar.
Chang, H.-J., 2003. Kicking Away the Ladder: Development Strategy in Historical Perspective, London: Anthem
Press.
Clauge, C., 1997. Institutions and Economic Development, Growth and Governance in Less-Developed and
Post-Socialist Countries, The John Hopkins University Press, Baltimore.
Clague, C., Keefer, P., Knack, S. and Olson, M., 1999. “Contract-Intensive Money: Contract Enforcement,
Property Rights, and Economic Performance, ” Journal of Economic Growth, Vol. 4, No. 2, pp. 185-211.
Coase, R. H., 1960. “The Problem of Social Cost,” Journal of Law and Economics, Vol. 3, pp. 1-44.
Commons, J. R., 1924. The legal foundations of capitalism. New York: Macmillan.
Commons, J. R., 1934. Institutional economics: Its place in political economy. New York: Macmillan.
Dale, B. E. and Nilsen, S. K., 2000. “An Institutional Perspective on Local Economic Development-The Case of
Raufoss,” IGU-Study Group on Local Development Annual Conference: The Institutions of Local Development,
Trento, Italy, 19th-21st October 2000.
De, P., 2010. “Governance, Institutions, and Regional Infrastructure in Asia,” Asia Development Bank Institute
Working Paper Series No: 183.
Djankov, S., La Porta, R., Lopez-de-Silanes, F. and Shleifer, A., 2002. “The Regulation of Entry,” The Quarterly
Journal of Economics, Vol. 117, No. 1, pp. 1-37.
Djankov, S., Glaeser, E., La Porta, R., Lopez-de-Silanes, F. and Shleifer, A., 2003. “The New Comparative
Economics,” Journal of Comparative Economics, Vol. 31, pp. 595-619.
Easterly, W. and Levine, R., 2003. “Tropics, Germs and Crops: How Endowments Influence Economic
Development,” Journal of Monetary Economics, Vol. 50, No. 1, pp. 3-39.
Engerman, S. L. and Sokoloff, K. L., 1997. “Factor Endowments, Institutions, and Differential Paths of Growth
Among New World Economies, ” in Haber, S. (Ed.), How Latin America Fell Behind: Essays on the Economic
Histories of Brazil and Mexico, 1800-1914, Stanford University Press, Stanford, pp. 260-304.
Engerman, S. L. and Sokoloff, K. L., 2002. “Factor Endowments, Inequality, and Paths of Development among
New World Economies” Economica, Vol.3, pp. 41-109.
Esfahani, H. S. and Ramirez, M. T., 2003. “Institutions, Infrastructure, and Economic Growth,” Journal of
Development Economics, 70, pp. 443-477.
EUROSTAT, 2007. “Overview Maps of the NUTS and Statistical Regions
<http://ec.europa.eu/eurostat/ramon/nuts/pngmaps/tr2.png> (accessed 6 January 2010)
190
of
Europe,”
TURKRES 2011
Fine, B., 2000. “New Growth Theory,” in Chang, H.J. (Ed.), Rethinking Development Economics, London:
Anthem Press.
Frances, J., 2004. “Institutions, Firms and Economic Growth,” New Zealand Treasury Working Paper No: 04/19.
Fukuyama, F., 2000. “Social Capital and Civil Society,” IMF Working Paper, No: 74.
Garside, W. R., 2007. “Introduction: Economic Growth and Development - An Institutionalist Perspective, ” in
Garside, W. R. (Ed.), Institutions and Market Economies: The Political Economy of Growth and Development,
Palgrave Macmillan, New York, pp. 1-13.
Glaeser, E. L., La Porta, R., Lopez-De-Silanes, F. and Shleifer, A., 2004. “Do Institutions Cause Growth,”
Journal of Economic Growth, Vol. 9, No. 3, pp. 271-303.
Greif, A., 1992. “Institutions and International Trade: Lessons from the Commercial Revolution,” American
Economic Review, Vol. 82, No. 2, pp. 128-133.
Greif, A. 1994, “Trading Institutions and the Commercial Revolution in Medieval Europe,” in Aganbegyan, A.,
Bogomolov, O. and Kaser, M. (Eds.), Economics in a Changing World, London: Macmillan.
Greif, A., 1997. “Microtheory and Recent Developments in the Study of Economic Institutions through
Economic History,” in Kreps, D. M. and Wallis, K.F. (Eds.), Advances in Economic Theory, Cambridge
University Press, Vol. II.
Hall, R. E. and Jones, C. I., 1999. “Why Do Some Countries Produce So Much More Output per Worker than
Others?” Quarterly Journal of Economics, Vol. 114, No. 1, pp. 83-116.
Harrington, J.W. and Ferguson, D., 1999. Social institutions, labor processes, and regional economic
development. Department of Geography, University of Washington.
Haris J., Hunter J. and Lewis C., 1995. The New Institutional Economics and Third World Development,
London: Routledge.
Hodgson, G. M., 1998. “The Approach of Institutional Economics,” Journal of Economic Literature, Vol. 36,
No.1, pp. 166-192.
Hodgson, G., 2003. Recent Developments in Institutional Economics, Edward Elgar, Cheltenham.
Hoff, K., Braverman, A. and Stiglitz, J.E., 1993. The Economics of Rural Organizations: Theory, Practice, and
Policy, Oxford University Press, New York.
Hudson, R., 1994. “Institutional Change, Cultural Transformation, and Economic Regeneration: Myths and
Realities from Europe’s Old Industrial Areas,” in Amin, A. and Thirft, N. (Eds.), Globalization, Institutions, and
Regional Development in Europe, Oxford University Press, Oxford.
Jaggers, K., and Marshall, M. G., 2000. Polity IV project, political regime characteristics and transitions, 18002000. Center for International Development and Conflict Management, College Park, MD.
Jütting, J., 2003. “Institutions and Development: A Critical Review,” OECD Development Centre, Working
Paper No: 210.
Kaufman, D., Kraay, A. and Mastruzzi, M., 2007. “Governance Matter VI: Aggregate and Individual
Governance Indicators,” World Bank Policy Research Working Paper No: 4280.
Karlsen, A., 1999. Institusjonelle perspektiver på næringsomstilling. Dr.polit.-avhandling, NTNU, Trondheim.
191
S. DEöøRMENCø
Knack, S., 2003. “Groups, Growth and Trust: Cross-Country Evidence on the Olson and Putnam Hypotheses,”
Public Choice, Vol. 117, No. 3-4, pp. 341-355.
Knack, S. and Keefer, P., 1995. “Institutions and Economic Performance: Cross-Country Tests Using
Alternative Institutional Measures,” Economics and Politics, Vol. 7, No. 3, pp. 207-227.
Knack, S. and Keefer, P., 1997a. “Does Social Capital Have an Economic Payoff? A Cross-Country
Investigation,” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 112, No. 4, pp. 1251-1288.
Kogel, T, 2005. “Youth Dependency and Total Factor Productivity,” Journal of Development Economics, Vol.
76, No. 1, pp. 147-173.
La Porta, R., Lopez-de-Silanes, F., Shleifer, A. and Vishny, R., 1999. “The Quality of Government,” The
Journal of Law, Economics and Organization, Vol. 15, No. 1, pp. 222-279.
Lal, D., and Myint, H., 1996. The Political Economy of Poverty, Equity, and Growth. Oxford, U.K.: Clarendon
Press.
Lucas, R. E.,1988. “On the Mechanics of Economic Development,” Journal of Monetary Economics, Vol. 22,
No. 1, pp. 3-42.
Masters, W. A., and M. S. McMillan, 2001. “Climate and Scale in Economic Growth,” Journal of Economic
Growth, Vol. 6, No. 3, pp. 167-186.
Mauro, P., 1995. “Corruption and Growth,” The Quarterly Journal of Economics, Vol. 110, No. 3, pp. 681-712.
Morgan, K., 1997. “The Learning Region: Institutions, Innovation and Regional Renewal,” Regional Studies,
Vol. 31, No. 5, pp. 491-503.
Nabli, M. and Nugent J. B., 1989. The New Institutional Economics and Development, Elsevier, Amsterdam.
North, D. C. and Thomas, R. P., 1973. The Rise of the Western World: A New Economic History, Cambridge
University Press, Cambridge.
North, D.C., 1981. Structure and Change in Economic History, Norton, New York.
North, D. C., 1990. Institutions, Institutional Change and Economic Performance, Cambridge University Press,
New York.
North, D. C., 1991. “Institutions,” The Journal of Economics Perspectives, Vol. 5, No. 1, pp. 97-112.
North, D. C., 1994. “Economic Performance Through Time,” American Economic Review, Vol. 84, No. 3, pp.
359-368.
North,
D.
C.,
1995a.
“The
New
Institutional
Economics
<http://129.3.20.41/eps/eh/papers/9309/9309002.pdf> (accessed 28 November 2010)
and
Development,”
North, D. C., 1995b. “The New Institutional Economics and Third World Development,” in Harriss, J.,
Hunter, J. and Lewis, C. M. (Eds.), The New Institutional Economics and Third World Development, Routledge,
London, pp. 17-26.
Owen, P. D. and Weatherston, C. R., 2007. “The Deep Determinants of Long-Run Growth and Economic
Development,” in Garside, W. R. (Ed.), Institutions and Market Economies: The Political Economy of Growth
and Development, Palgrave Macmillan, New York, pp. 137-166.
Pamuk, ù, 2010. “Economic Growth and Institutional Change in Turkey Before 1980,” in Cetin, T. and Yilmaz,
F. (Eds.) Understanding the Process of Economic Change in Turkey, Nova Science Publishers, Inc., pp. 15-30.
192
TURKRES 2011
Pande, R. and Udry, C., 2005. “Institutions and Economic Development: A View from Below,”
< http://www.econ.yale.edu/~rp269/website/papers/institutions_revisionjan.pdf> (accessed 7 November 2010)
Pike, A., Rodríguez-Pose, A., and Tomaney, J., 2006. Local and Regional Development, Routledge, London,
New York.
Putnam, R. D., 1993. Making Democracy Work: Civic Traditions in Modern Italy, Princeton University Press,
New Jersey.
Putnam, R. D., 2000. Bowling Alone: The Collapse and Revival of American Community, Simon and Schuster,
New York.
Rodríguez-Pose, A., 1999. “Instituciones y desarrollo económico,” Ciudad y territorio: Estudios territoriales,
Vol. 122, pp. 775-784.
Rodriguez-Pose, A., 2010. “Do Institutions Matter for Regional Development?” IMDEA Working Papers Series
in Economics and Social Sciences, No: 2.
Rodriguez-Pose, A. and Storper, M., 2006. “Better Rules or Stronger Community? On the Social Foundations of
Institutional Change and Its Economic Effects,” Economic Geography, Vol. 82, No. 1, pp. 1-25.
Rodrik, D., 1999. “Democracies Pay Higher Wages,” Quarterly Journal of Economics, Vol. 114, No. 3, pp.
707-738.
Rodrik, D., Subramanian, A. and Trebbi, F., 2002. “Institutions Rule: The Primacy of Institutions over
Geography and Integration in Economic Development,” Journal of Economic Growth, Vol. 9, No. 2, pp.
131-165.
Romer, P. M., 1986. “Increasing Returns and Long-Run Growth,” The Journal of Political Economy, Vol. 94,
No. 5, pp. 1002-1037.
Rutherford, M., 1994. Institutions in Economics: The Old and the New Institutionalism, Cambridge University
Press.
Sachs, J. D., 2003b. “Institutions Don’t Rule: Direct Effects of Geography on Per Capita Income,” NBER
Working Paper No. 9490.
Scott, W.R., 1995. Institutions and Organizations, Sage Publications.
Simon, H. A., 1979. “Rational Decision Making in Business Organizations,” Amer. Econ. Rev., Vol. 69, No. 4,
pp. 493–513.
Smith, A., 1776. An Inquiry into the Nature and Causes of the Wealth Nations.
Solow, R. M., 1956. “A Contribution to the Theory of Economic Growth,” The Quarterly Journal of Economics,
Vol. 70, No. 1, pp. 65-94.
Srinivasan, T. N. 1995. “Long-Run Growth Theory and Empirics: Anything New?” in Ito, T. and Krueger, A. O.
(Eds.), National Bureau of Economic Research–East Asia Seminar on Economics Series, Vol. 4, Chicago,
Ill.: University of Chicago Press, pp. 37–66.
Stiglitz, J. E., 1999. “More Instruments and Broader Goals: Moving Toward the Post-Washington Consensus,”
Revista de Economia Politica, Vol. 19, No. 1, pp. 94-120.
Storper, M., 1997. The Regional World: Territorial Development in a Global Economy, New York: The
Guildford Press.
193
S. DEöøRMENCø
Storper, M., 2005. “Society, Community and Economic Development,” Studies in Comparative International
Development, Vol. 39, No. 4, pp. 30-57.
Streeck, W., 1991. “On the Institutional Conditions of Diversified Quality Production,” in Matzner, E. and
Streeck, W. (Eds.) Beyond Keynesianism: Sociooeconomics of Production and Full Employment, Edward Elger,
Aldershot, pp. 21-61.
Sunley, P., 1996. “Context in Economic Geography: The Relevance of Pragmatism, ” Progress in Human
Geography, Vol. 20, p.3, pp. 338-355.
Touffut, J. P., 2003. Institutions, Innovation and Growth: Selected Economic Papers, Edward Elgar,
Cheltenham.
Tönnies, F., 1887. Gemeinschaft und Gesellschaft, Leipzig: Fues's Verlag, Reprint, 2005, Darmstadt:
Wissenschaftliche Buchgesellschaft.
Vázquez-Barquero A., 2002. Endogenous Development, Routledge, London.
Veblen, T. B., 1899. The theory of the leisure class: An economic study in the evolution of institutions. New
York: Macmillan.
Veblen, T. B., 1919. The place of science in modern civilisation and other essays. New York: Huebsch.
Vijayaraghavan, M. and Ward, W. A., 2001. “Institutions and Economic Growth: Empirical Evidence from a
Cross-National Analysis,” < http://media.clemson.edu/public/cit/citpaper11.pdf> (accessed 16 October 2010)
Vromen, J., 1995. Economic Evolution: An Enquiry into the Foundations of New Institutional Economics,
Routledge, London.
Weber, M., 1920. Die protestantische Ethik und der 'Geist' des Kapitalismus, Band 1, Mohr, Tübingen.
Weber, M., 1921 [1968]. Economy and Society, translated by Roth and Wittich, Bedminster Press, New York.
Williamson, O. E., 1975. Markets and hierarchies, analysis and anti-trust implications: A study in the economics
of internal organization. New York: Free Press.
Williamson, O. E., 2000. “The New Institutional Economics: Taking Stock, Looking Ahead,” Journal of
Economic Literature, Vol. 38, No. 3, pp. 595-613.
Williamson, C. R., 2009. “Informal Institutions Rule: Institutional Arrangements and Economic Performance,”
Public Choice, Vol. 139, pp. 371-387.
Woolcock, M., 1998. “Social Capital and Economic Development: Toward a Theoretical Synthesis and Policy
Framework,” Theory and Society, 27, pp. 151-208.
World Bank, 1993. The East Asian Miracle: Economic Growth and Public Policy, Oxford University Press, New
York.
World Bank, 1997. World Development Report 1997: The State in a Changing World, Oxford University Press,
New York.
World Bank, 2002. World Development Report 2002: Building Institutions for Markets, Oxford University
Press, Oxford.
194
TURKRES 2011
ARAùTIRMA RAPORU
TR52 DÜZEY 2 BÖLGESø (KONYA KARAMAN) øHRACAT YAPISI
Fuat Karagüney*
Mevlana KalkÕnma AjansÕ
Özet
x
x
x
x
x
Bu çalÕúma 4 ana bölümden oluúmaktadÕr.
ølk bölümde amaç, Ekonomi BakanlÕ÷Õ verileri kullanÕlarak øl ve østatistikî düzey 2 bölgeleri bazÕnda
1996 -2010 yÕllarÕ arasÕndaki øhracatçÕ firma sayÕlarÕndaki ve ihracat miktarlarÕndaki de÷iúimin
ülkemizdeki sanayinin mekânsal geliúim süreci ile olan iliúkisini incelemektir.
økinci bölümde Türkiye øhracatçÕlar Meclisi tarafÕndan her yÕl düzenli olarak yapÕlan ølk 1000 ihracatçÕ
araútÕrmasÕnÕ 2007 - 2010 dönemleri özelinde hem iller bazÕnda hem de KalkÕnma ajanslarÕnÕn faaliyet
gösterdi÷i østatistikî düzey 2 bölgeleri bazÕnda Co÷rafi Bilgi Sistemleri kullanarak mekânsal da÷ÕlÕmÕnÕ
ve bu da÷ÕlÕmÕn ülke co÷rafyasÕ ile iliúkisini incelemektir. Bu amaçla 2007 ile 2010 yÕllarÕ arasÕnda
Ülkemizde en fazla ihracat yapan ilk 1000 firmanÕn düzey 3 (iller) ve Düzey 2 (bölgeler) bazÕnda
mekâna da÷ÕlÕmlarÕ haritalanmÕú ve ihracatta yo÷unlaúan il ve bölgeler tespit edilmiútir.
Son olarak ise Ekonomi BakanlÕ÷Õ tarafÕndan 2011 yÕlÕnda 81 ølin ihracat performanslarÕnÕn incelendi÷i
“øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli” adlÕ çalÕúmadaki tespitler TR52 Düzey 2 Bölgesi (Konya- Karaman)
özelinde yorumlanmÕútÕr.
Sonuç olarak tüm bu analizlerden Konya – Karaman bölgesinin ihracat stratejisine girdi sa÷layacak
tespit ve önerilerde bulunulmuútur.
Anahtar Kelimeler : øhracat, Bölgesel Geliúme, Sofistikasyon, Lojistik
JEL kodlarÕ
: JEL: H, O, R
Abstract
x
x
x
x
x
This report consists of four parts.
The aim of the first part is to investigate the relation between the spatial development process of
Turkish industry and the change in the number of exporters and the export volumes at NUTS 3 and
NUTS 2 level during 1996 -2010 period by using the database of the Ministry of Economy.
In the second part, “The Research of Turkey's Largest 1000 Exporters”, published annually by the
Turkish Exporters Assembly, was spatially analyzed at NUTS 3 and NUTS 2 level for the period of
2007- 2010 to investigate whether this spatial distribution is related to the geography of Turkey or not.
In the third part, the findings of the study on the potential of foreign trade of the provinces are
interpreted in the framework of TR52 NUTS 2 Region.
Finally, some findings and suggestions were presented for the export strategy of Konya - Karaman
NUTS 2 region based on all these analyses.
Key Words : Export, Regional Development, Sophistication, Logistic
*
øletiúim Bilgileri:
FUAT KARAGÜNEY Yüksek ùehir PlancÕsÕ
E-mail : [email protected]
AçÕk adres: Medrese Mahallesi Ulaúbaba Caddesi No:28 Selçuklu/KONYA
Tel: 0332 236 32 90 Fax: 0332 236 46 91 Cep tel: 0554 551 62 78
195
F. KARAGÜNEY
1. 1996 – 2010 YÕllarÕ ArasÕnda øllerin øhracat YapÕlarÕ
1.1. øllerin øhracatcÕ Firma SayÕlarÕndaki ve øhracat MiktarlarÕndaki De÷iúim,
1996 – 2010
x
Bu bölümde Ekonomi BakanlÕ÷Õ’nÕn düzenli olarak yayÕnladÕ÷Õ illere dair ihracat verileri (1996 – 2010)
co÷rafi bilgi sistemleri kullanÕlarak mekânsal haritalar üretilmiútir. Bu sayede illerdeki ihracatçÕ firma
sayÕsÕndaki ve ihracat miktarlarÕndaki de÷iúim mekânsal olarak ifade edilebilmiútir.
Grafik 1. 1996 – 2010 yÕlarÕ arasÕndaki Türkiye’de ihracatçÕ firma sayÕlarÕndaki artÕú
Kaynak: Ekonomi BakanlÕ÷Õ
x
Aúa÷Õda Grafik 2’de 1996 – 2010 yÕllarÕ arasÕnda beúer yÕllÕk süre zarflarÕnda illerimizdeki ihracatçÕ
firma sayÕlarÕnÕn de÷iúimi gösterilmiútir. ùüphesiz bu mekânsal da÷ÕlÕm Türkiye’nin 1980’lerde ithal
ikameci politikalarÕ terk edip dÕúarÕ açÕlma süreci ve bunun illerin ihracat yapÕlarÕ üzerindeki etkisiyle
de do÷rudan iliúkilidir.
x
Özellikle 1980’lerden sonra ülkenin iki büyük sanayi kutbu olan østanbul ve Ankara arasÕnda yeni
geliúme kutuplarÕ ortaya çÕkmÕú, østanbul’daki sanayi, Kocaeli, AdapazarÕ, Bursa, Tekirda÷ gibi çevre
illere do÷ru geniúlerken Ankara’nÕn çevresinde ise Konya, Eskiúehir, Afyonkarahisar gibi iller sanayi
hamleleriyle birlikte ihracat performanslarÕnÕ da artÕrmÕútÕr. Bu mekânsal oluúumlar Grafik-2'de açÕkça
okunmaktadÕr.
x
Ekonomik etkinliklerin yo÷unlaútÕ÷Õ ve çevreye yaygÕnlaútÕ÷Õ bir di÷er kutup ise Adana merkezli
Çukurova Bölgesi’dir. Adana, pamuk ve tekstil üretiminde uzmanlaúÕrken; Hatay ili, øskenderun
ilçesinde yer alan limanÕ ile uluslararasÕ ticaret ve çelik üretiminde öne çÕkmÕútÕr. Bölgeye, 1980’lerin
sonunda uluslararasÕ bir limana ve serbest bölgeye sahip Mersin’de eklenerek kuúak geniúlemiútir.1
x
Sanayileúmenin ve buna ba÷lÕ olarak ihracatçÕ firma sayÕsÕnÕn artÕ÷Õ bir di÷er geliúme ekseni ise øzmir ve
çevresidir. Bir bölge merkezi olma özelli÷i gösteren øzmir, zamanla bazÕ iktisadi faaliyetleri çevre illere
yaymÕútÕr. Bu bölgede özellikle AydÕn, Denizli, Afyonkarahisar Uúak gibi illeri geliúmeye baúlamÕútÕr.
x
1996 dan 2010’a ihracatçÕ firma sayÕsÕndaki en iyi ilerlemeyi kaydeden iller DiyarbakÕr (5.5 kat),
Bursa(3.1 kat), Kayseri, (4.5 kat), Burdur(4.7 kat),, Konya(4 kat),, Hakkari(4.8 kat), Karaman(3
kat),Kocaeli (3.2 kat), Manisa (3 kat), gibi illerdir. Bu illerin hepsi Türkiye’nin ortalama ihracatçÕ firma
sayÕsÕndaki artÕúÕndan daha fazla artÕú yakalamÕútÕr.
1
DPT, øllerin ve Bölgelerin Sosyo-ekonomik Geliúmiúlik SÕralamasÕ AraútÕrmasÕ (2003)
196
TURKRES 2011
Grafik 2. 1996 -2010 YÕllarÕ ArasÕnda øllerde øhracatçÕ Firma SayÕlarÕnÕn De÷iúimi
Kaynak: Ekonomi BakanlÕ÷Õ verilerinden derlenmiútir
197
F. KARAGÜNEY
Grafik 3. 1996 -2010 YÕllarÕ ArasÕnda øllerin øhracat MiktarlarÕndaki De÷iúim
Kaynak: Ekonomi BakanlÕ÷Õ verilerinden derlenmiútir
198
TURKRES 2011
Tablo 1. Konya ve Karaman’da KayÕtlÕ øhracatçÕ Firma SayÕlarÕ
TÜRK7YE
KONYA
KARAMAN
1996
46670
277
26
1997
46386
327
39
1998
48113
324
43
1999
49515
341
40
2000
49823
353
39
2001
57272
462
42
2002
62641
520
43
TÜRK7YE
KONYA
KARAMAN
2003
69973
558
45
2004
77125
627
49
2005
82121
679
53
2006
85949
779
52
2007
93748
852
54
2008
93185
919
63
2009
93901
974
86
2010
97302
1086
83
Kaynak: Ekonomi BakanlÕ÷Õ
x
TR52 bölgesine geldi÷imizde, ülkemizde toplam ihracatçÕ firma sayÕsÕ 1996’dan 2010’a 2 katÕna
çÕkarken bu durum Konya ve Karamanda Türkiye performansÕndan daha iyidir. 1996 dan 2010
Konya’daki ihracatçÕ firma sayÕsÕ 4 kat artarken, bu rakam Karaman’da ise 3 kattÕr.
Grafik 4. 1996–2010 yÕlarÕ arasÕndaki Konya ve Karaman’da KayÕtlÕ øhracatçÕ Firma SayÕlarÕndaki ArtÕú
Kaynak: Ekonomi BakanlÕ÷Õ
199
F. KARAGÜNEY
2. ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn øl BazÕnda Da÷ÕlÕmÕ
x
ølk 1000 ihracatçÕ araútÕrmasÕnÕ iller bazÕnda ele aldÕ÷ÕmÕzda göze çarpan en belirgin olgu østanbul’un
ülkemizdeki toplam ihracat içindeki a÷ÕrlÕ÷ÕdÕr. øktisadi tarihimiz boyunca ülkemizin ihracat lokomotifi
olan østanbul 2010 yÕlÕnda da ilk 1000 de 483 firmayla en fazla ihracat yapan il konumundadÕr.
østanbul’un hemen arkasÕndan ise 66 firma ile øzmir ve daha sonra 55 firma ile Bursa gelmektedir. 4.
sÕrada geçen yÕla göre listeye 4 firma daha ekleyen Gaziantep 53 firma ile Ankara’yÕ geride bÕrakmÕútÕr.
5. sÕraya gerileyen Ankara ise toplam 42 firmaya sahiptir.
x
2010 yÕlÕnda ilk 1000 deki firmalarÕn yaptÕ÷Õ toplam ihracatÕn yaklaúÕk % 73 ünü sadece bu 5 il
karúÕlamaktadÕr. ølk 1000 deki 10 Milyon $ ve üzeri ihracat yapan firmalarÕn ülkedeki da÷ÕlÕmÕna
bakÕldÕ÷Õnda 5 alt bölgede toplandÕ÷Õ görülmektedir. Bunlar sÕrasÕyla;
1. østanbul ve østanbul’un hinterlandÕnda kalan bölge(østanbul, Kocaeli Sakarya, Bursa)
2. øzmir ve øzmir’in hinterlandÕnda kalan bölge(øzmir, Manisa Denizli)
3. Ankara
4. Adana, Gaziantep, Hatay
5. Trabzon, Rize alt bölgeleridir.
Grafik 5. ølk 1000 deki 10 Milyon $ ve Üzeri øhracat Yapan FirmalarÕn øllere Da÷ÕlÕmÕ
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
x
Ancak hemen belirtmek gerekir ki Manisa’nÕn ve Sakarya illerinin bu sÕralamada öne çÕkmasÕnda
Manisa’daki Vestel yatÕrÕmÕ ve Sakarya’daki Toyota yatÕrÕmÕ büyük rol oynamaktadÕr. Örne÷in
Manisa’daki 2010 yÕlÕnda ilk 1000 içindeki 20 firmanÕn toplam 3,4 Milyar dolarlÕk ihracatÕnÕn yüzde
%66 sÕnÕ Vestel tek baúÕna karúÕlamaktadÕr. AynÕ úekilde Sakarya’daki 2010 yÕlÕnda ilk 1000 içindeki 6
firmanÕn toplam 1,5 Milyar dolarlÕk ihracatÕnÕn yüzde %88 ini Toyota Otomotiv sa÷lamaktadÕr.
Kocaeli’deki toplam 5.5 Milyar dolarlÕk ihracatÕn ise %52 sini Tüpraú karúÕlamaktadÕr.
x
Di÷er yandan Grafik 6’de eúik olarak 50 Milyon dolar ve üzerini ele aldÕ÷ÕmÕzda ise belirgin olarak 2 alt
bölge ortaya çÕkmaktadÕr. Bunlar;
1. østanbul ve østanbul’un hinterlandÕnda kalan bölge(østanbul, Kocaeli Sakarya, Bursa)
2. øzmir ve øzmir’in hinterlandÕnda kalan bölge(øzmir, Manisa Denizli)
x
10 Milyon $ eúi÷inde yo÷unlaúma gösteren di÷er 3 bölgede 50 Milyon dolar ve üzerine çÕktÕ÷ÕmÕzda
yo÷unlaúma azalmaktadÕr.
x
Son olarak eúik de÷eri olarak 100 Milyon dolar ve üzerini aldÕ÷ÕmÕzda ise artÕk belirgin bir úekilde
sadece østanbul ve kÕsmen østanbul’un yakÕn çevresinde yo÷unlaúmalar ortaya çÕkmaktadÕr. (Grafik 6)
200
TURKRES 2011
x
Eúik de÷eri olarak 10 Milyar dolar alÕndÕ÷Õnda ise ülkemizde sadece østanbul merkezli firmalarÕn bu
rakamÕn üzerinde ihracat yaptÕ÷ÕnÕ görüyoruz. Bu da÷ÕlÕm ülkemizin ihracat yapÕsÕndaki østanbul
faktörünü açÕkça ortaya koymaktadÕr. (Grafik 7)
201
F. KARAGÜNEY
Grafik 6. 2010 YÕlÕnda ølk øhracatçÕ FirmanÕn øllere Da÷ÕlÕmÕ_1
202
TURKRES 2011
Grafik 7. 2010 YÕlÕnda ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn øllere Da÷ÕlÕmÕ_2
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
203
F. KARAGÜNEY
3. ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn Düzey 2 Bölgeleri BazÕnda Da÷ÕlÕmÕ
x
x
x
x
x
x
x
x
Türkiye øhracatçÕlar Meclisi tarafÕndan yapÕlan ølk 1000 ihracatçÕ araútÕrmasÕnÕ istatistikî bölgeler
bazÕndan ele aldÕ÷ÕmÕzda il bazÕndaki yo÷unlaúmalarÕn bölge bazÕndaki yo÷unlaúmalarÕn belirledi÷i
gözükmektedir.
østatistikî bölge birimleri sÕnÕflandÕrmasÕnda tek il olarak yer alan østanbul 26 düzey 2 Bölgesi arasÕnda
yaklaúÕk 41 milyar dolarlÕk ihracatÕyla 1000 ihracatçÕ firmanÕn içinde en fazla ihracat yapan bölge
konumundadÕr.
østanbul’u sÕrasÕyla yaklaúÕk 7 Milyar dolarla TR42 bölgesi (Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Yalova),
4.1 milyar dolarla TR31 bölgesi (øzmir), 3,5 milyar dolarla TR41 bölgesi (Bursa Bilecik Eskiúehir) ve
son olarak 3,4 milyar dolarla TR33 bölgesi (Afyonkarahisarkarahisar, Kütahya, Manisa, Uúak) takip
etmektedir. Tek ilden oluúan Ankara ise 3,2 milyar dolarla 6. sÕrada yer almaktadÕr.
ølk 1000 içinde 5 milyon dolar ve üzeri ihracat yapan firmanÕn ihracat miktarlarÕ bakÕmÕndan bölgesel
bazda 3 alt bölgede toplandÕ÷Õ gözükmektedir. Bunlar;
1. østanbul - Ankara AksÕ
2. øzmir ve Çevresi
3. Gaziantep, Adana, Hatay Alt Bölgesi
Eúik düzeyi olarak 10 milyon dolar ve üzeri ihracat yapan firmalarÕn bölgesel bazda da÷ÕlÕmÕna
bakÕldÕ÷Õnda ise Gaziantep, Adana, Hatay Alt Bölgesi’nde ve Ankara Çevresinde yo÷unlaúmanÕn
azaldÕ÷Õ, øzmir ve østanbul’un hinterlandÕnda yo÷unlaúmalarÕn devam etti÷ini görmekteyiz.
Eúil de÷eri olarak 50 milyon dolar ve üzeri alÕndÕ÷Õnda ise bu rakamÕn üzerinde ihracat yapan firmalarÕn
østanbul ‘da yo÷unlaútÕ÷ÕnÕ görmekteyiz.
Amasya, Çorum, Samsun, Tokat illerinden oluúan TR83 bölgesinden ise sadece Samsun’un ilk 1000
içine girebildi÷ini görüyoruz.
Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop illerinden oluúan TR82 bölgesi ile Erzurum, Erzincan, Bayburt illerinden
oluúan TRA1 bölgesinden 2010 yÕlÕnda ilk 1000 içinde hiçbir firmanÕn olmamasÕ ise göze çarpan di÷er
bir durumdur.
Grafik 8. ølk 1000 ihracatçÕ araútÕrmasÕnÕ østatistikî bölgeler bazÕnda Da÷ÕlÕmÕ
Kaynak:Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir.
204
TURKRES 2011
Tablo 2. 2010 YÕlÕnda ølk 1000 øçinde Düzey øki BazÕnda En Fazla øhracat Yapan Bölgeler Ve Firma
SayÕlarÕ
sÕra
øhracat 2010 ($)
BÖLGE
%
øhracat
miktarÕ
firma
sayÕsÕ2010
1
østanbul
40.992.746.525,37
55,51
483
2
Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya, Yalova
6.944.490.372,30
9,40
51
3
øzmir
4.136.838.874,15
5,60
66
4
BURSA BøLECøK ESKøùEHøR
3.520.660.695,25
4,77
63
5
Afyonkarahisar Kütahya, Manisa, Uúak
3.423.861.712,37
4,64
29
6
Ankara
3.257.907.371,91
4,41
47
7
Gaziantep, AdÕyaman, Kilis
2.292.969.973,22
3,11
53
8
AydÕn, Denizli, Mu÷la
1.577.333.332,64
2,14
37
9
Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüúhane
1.471.987.153,53
1,99
19
10
Hatay, Kahramanmaraú, Osmaniye
1.298.503.678,64
1,76
25
11
Adana, Mersin
1.119.181.344,34
1,52
31
12
Kayseri, Sivas, Yozgat
663.912.510,45
0,90
13
13
Mardin, Batman, ùÕrnak, Siirt
580.172.361,13
0,79
15
14
Antalya, Burdur, Isparta
469.386.369,24
0,64
13
15
Konya, Karaman
379.745.106,75
0,51
10
16
Edirne, KÕrklareli, Tekirda÷
360.808.590,79
0,49
13
17
BartÕn, Karabük, Zonguldak
327.945.309,80
0,44
5
18
Aksaray, KÕrÕkkale, KÕrúehir, Ni÷de, Nevúehir
176.171.474,61
0,24
3
19
BalÕkesir, Çanakkale
170.355.601,15
0,23
5
20
Amasya, Çorum, Samsun, Tokat
130.708.999,83
0,18
5
21
Van, Muú, Bitlis, Hakkâri
121.593.982,55
0,16
5
22
Malatya, ElazÕ÷, Bingöl, Tunceli
95.320.025,63
0,13
4
23
ùanlÕurfa, DiyarbakÕr
94.400.534,83
0,13
4
24
A÷rÕ, Kars, I÷dÕr, Ardahan
29.829.106,69
0,04
1
25
Kastamonu, ÇankÕrÕ, Sinop
0,00
0,00
0
26
Erzurum, Erzincan, Bayburt
0,00
0,00
0
205
F. KARAGÜNEY
x
Dikkati çeken di÷er bir BartÕn, Karabük, Zonguldak düzey iki bölgesinde 2010’da bir önceki yÕla göre
ilk 1000’deki firma sayÕsÕ artmasÕna ra÷men ihracat miktarÕ azalmÕútÕr. Bu durum o bölgede ilk 1000
içinde firma baúÕna düúen ortalama ihracat miktarÕnÕn azaldÕ÷ÕnÕ göstermektedir.
x
Öte yandan aúa÷Õda listelenen bölgelerde tersi bir durum yaúanmÕú ve 2010’da bir önceki yÕla göre ilk
1000’deki firma sayÕsÕ azalmasÕna ra÷men ihracat miktarÕ artmÕútÕr. Bu durum o bölgede ilk 1000 içinde
firma baúÕna düúen ortalama ihracat miktarÕnÕn arttÕ÷ÕnÕ göstermektedir. Bu bölgeler úunlardÕr:
Tablo 3. 2010 da Bir Önceki YÕla Göre ølk 1000’deki Firma SayÕsÕ AzalmasÕna Ra÷men øhracat MiktarÕ
Artan Bölgeler
sÕra
BÖLGE
øhracat 2010 ($)
% øhracat
miktarÕ
Firma
sayÕsÕ2010
øhracat 2009 ($)
Firma
sayÕsÕ
2009
1
østanbul
40.992.746.525,37
55,51212501
483
36.193.624.607,75
492
3
øzmir
4.136.838.874,15
5,602081738
66
3.731.815.287,86
67
6
Ankara
3.257.907.371,91
4,41
47
2.838.035.346,10
52
10
Hatay,
Kahramanmaraú, 1.298.503.678,64
Osmaniye
1,76
25
1.077.943.172,14
31
11
Adana, Mersin
1,52
31
972.070.611,93
32
1.119.181.344,34
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
Grafik 9. ølk 1000 øçinde Firma BaúÕna Düúen Ortalama øhracat MiktarÕnÕn ArttÕ÷Õ Bölgeler
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
206
TURKRES 2011
Grafik 10. ølk 1000 øçinde Firma BaúÕna Düúen Ortalama øhracat MiktarÕnÕn AzaldÕ÷Õ Bölgeler
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir.
x
2010 yÕlÕnda, TR52 (Konya –Karaman) Düzey 2 Bölgesi, bölgeden ilk 1000 içine giren 10 firmanÕn
yapmÕú oldu÷u toplam yaklaúÕk 380 milyon dolarlÕk ihracat ile 15. sÕrada yer almaktadÕr. Bu miktar
ilk 1000 firmanÕn 2010 da yaptÕ÷Õ ihracatÕn sadece ve sadece %0.51 lik bir kÕsmÕna tekabül
etmektedir.
207
208
47
63
64
21
42
34
41
21
23
26
12
11
12
10
4
3
5
6
3
4
3
1
1
0
8.443.027.285,65
4.037.939.098,63
3.778.576.823,22
3.297.050.185,80
2.709.584.919,07
1.288.428.609,62
1.653.854.143,60
1.162.180.503,40
806.786.611,65
943.170.077,45
570.898.463,50
305.664.753,89
185.115.231,20
283.926.579,17
403.935.747,72
184.588.522,00
108.041.251,01
158.402.838,55
191.547.064,98
54.564.208,61
81.873.906,13
60.433.791,11
24.832.728,86
77.177.831,75
0,00
Konya,Karaman
Edirne,KŦrklareli,TekirdaŒ
BartŦn,Karabük,Zonguldak
Aksaray,KŦrŦkkale,KŦrƔehir,NiŒde,
NevƔehir
BalŦkesir,Çanakkale
Amasya,Çorum,Samsun,Tokat
Van,MuƔ,Bitlis,Hakkâri
Malatya,ElazŦŒ,Bingöl,Tunceli
banlŦurfa,DiyarbakŦr
AŒrŦ,Kars,IŒdŦr,Ardahan
Kastamonu,ÇankŦrŦ,Sinop
Erzurum,Erzincan,Bayburt
8
535
127.872.788,67
178.028.894,85
396.566.194,42
38.017.742,58
88.410.508,07
90.062.364,74
32.163.380,29
229.499.995,17
21.872.964,47
522.340.085,39
494.097.258,25
331.717.902,11
1.360.680.389,05
1.278.110.194,59
1.111.065.279,49
637.368.827,17
342.859.160,41
384.387.248,39
3.135.885.689,85
3.351.083.524,83
2.047.682.255,95
2.036.940.958,96
10.362.094.711,84
4.993.057.192,66
3.858.199.178,95
51.710.830.183,70
3
5
7
2
4
3
1
1
1
14
5
9
18
21
28
11
11
10
24
48
48
41
55
65
62
503
110.264.205,44
187.175.805,88
188.585.105,37
125.591.285,31
60.541.537,91
57.587.979,48
30.312.663,87
60.568.030,31
0,00
410.824.461,88
423.673.805,84
238.374.788,95
1.135.698.056,29
1.077.943.172,14
972.070.611,93
532.793.419,00
597.149.131,20
304.900.277,06
3.016.324.333,30
2.838.035.346,10
1.828.061.783,45
1.176.260.389,93
5.434.600.205,92
3.731.815.287,86
2.803.305.392,86
36.193.624.607,75
2
5
6
5
3
3
1
1
0
15
4
10
19
31
32
11
16
9
27
52
49
35
46
67
60
492
176.171.474,61
170.355.601,15
130.708.999,83
121.593.982,55
95.320.025,63
94.400.534,83
29.829.106,69
0,00
0,00
360.808.590,79
327.945.309,80
379.745.106,75
1.471.987.153,53
1.298.503.678,64
1.119.181.344,34
663.912.510,45
580.172.361,13
469.386.369,24
3.423.861.712,37
3.257.907.371,91
2.292.969.973,22
1.577.333.332,64
6.944.490.372,30
4.136.838.874,15
3.520.660.695,25
40.992.746.525,37
3
5
5
5
4
4
1
0
0
13
5
10
19
25
31
13
15
13
29
47
53
37
51
66
63
483
TR71
TR22
TR83
TRB2
TRB1
TRC2
TRA2
TR82
TRA1
TR21
TR81
TR52
TR90
TR63
TR62
TR72
TRC3
TR61
TR33
TR51
TRC1
TR32
TR42
TR31
TR41
TR10
7lk1000
7lk1000
7lk1000
7lk1000deki
dekifirma 7hracat2008($) dekifirma 7hracat2009($) dekifirma 7hracat2010($)
firma
Sütun1
sayŦsŦ2007
sayŦsŦ2008
sayŦsŦ2009
sayŦsŦ2010
42.422.545.291,67
7hracat2007($)
7stanbul
Bolu,Düzce,Kocaeli,Sakarya,
Yalova
7zmir
BURSAB7LEC7KESK7bEH7R
Afyonkarahisarkarahisar,Kütahya,
Manisa,UƔak
Ankara
Gaziantep,AdŦyaman,Kilis
AydŦn,Denizli,MuŒla
Trabzon,Ordu,Giresun,Rize,
Artvin,GümüƔhane
Hatay,KahramanmaraƔ,Osmaniye
Adana,Mersin
Kayseri,Sivas,Yozgat
Mardin,Batman,bŦrnak,Siirt
Antalya,Burdur,Isparta
BÖLGE
Tablo 4. 2007 - 2010 ArasÕnda ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn Düzey 2 Bölgeleri BazÕnda Da÷ÕlÕmÕ
F. KARAGÜNEY
TURKRES 2011
Grafik 11. 2010 YÕlÕnda ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn Düzey 2 BazÕnda Da÷ÕlÕmÕ_1
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
209
F. KARAGÜNEY
Grafik 12. 2010 YÕlÕnda ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn Düzey 2 BazÕnda Da÷ÕlÕmÕ_2
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ Verilerinden derlenmiútir
210
TURKRES 2011
4. ølk 1000 øhracatçÕ FirmanÕn KayÕtlÕ OlduklarÕ øller øle Ülkemizdeki OtoyollarÕn Da÷ÕlÕmÕ
ArasÕndaki øliúki
x
ølk 1000 ihracatçÕ firmanÕn bölgesel bazda toplandÕ÷Õ 3 alt bölge aynÕ zamanda ülkemizdeki otoyollarÕn
da toplandÕ÷Õ co÷rafyalardÕr.
Grafik 13. øhracat Otoyol øliúkisi
x
YukarÕdaki haritada ilk 1000 ihracatçÕ firmanÕn kayÕtlÕ olduklarÕ iller ile Türkiye’deki 2010 yÕlÕ
itibariyle otoyollarÕn bulundu÷u co÷rafyalar arasÕndaki iliúki hemen göze çarpmaktadÕr. Geniú
co÷rafyamÕza ra÷men otoyollarÕn oldukça sÕnÕrlÕ oldu÷u ve bunlarÕn da daha çok geliúmiú bölgelerde
oldu÷u dikkate de÷er di÷er bir husustur.
x
TR52 illeri benzer Anadolu úehirleri ile kÕyaslandÕ÷Õnda otoyollara ve limanlara eriúim imkânlarÕnÕn
daha sÕnÕrlÕ oldu÷u görülmektedir. Örne÷in Gaziantep’in øskenderun limanÕ, Mersin limanÕna olan
yakÕnlÕ÷Õ nedeniyle dÕú pazarlara açÕlma úansÕ Konya’ya göre daha fazladÕr. Bu nedenle e÷er bölgenin
ihracat kapasitesi artÕrÕlmasÕ hedefleniyorsa ulusal ve uluslararasÕ limanlara eriúim sürelerinin
kÕsaltÕlmasÕ ve imkânlarÕn artÕrÕlmasÕ gerekmektedir.
x
Bu ba÷lamda gündemde olan Mersin - Konya Demiryolu Projesi’nin hayata geçirilmesi bölgenin
Mersin LimanÕ’na eriúim süresi ciddi ölçüde azaltarak ihracat performansÕnÕn artmasÕnda belirleyici rol
oynayacaktÕr.
211
F. KARAGÜNEY
Grafik 14. TR52 Bölgesinin Arazi YapÕsÕ
x
Denizli, Afyonkarahisar, Manisa gibi illerin, bölgede da÷larÕn kÕyÕya dik olmasÕ nedeniyle øzmir
LimanÕ’na eriúim maliyetlerinin daha düúük olmasÕ nedeniyle Konya ve Karaman bölgesine göre
lojistik avantajlarÕ daha yüksektir.
x
Akdeniz’de Toroslar’Õn kÕyÕya paralel olarak uzanmasÕ Konya Karaman bölgesinin ihraç ürünlerini
Mersin LimanÕ’na ulaútÕrmasÕnÕn önünde duran ciddi bir engeldir. Co÷rafi koúullara nakliye
masraflarÕnÕ artÕrmaktadÕr. Bu nedenle bölgeden çÕkan ürünleri limanlarÕ en kÕsa zamanda ve ucuz bir
úekilde ulaúÕmÕ sa÷layacak özellikle demiryolu ba÷lantÕlarÕ önemli bir ihtiyaçtÕr.
x
Son olarak Mersin LimanÕ’nÕ øç Anadolu'ya ba÷layacak olan ve Mersin-Silifke-Karaman ve Konya
ba÷lantÕ yollarÕnÕn kÕsa vadede (2014) tamamlanmasÕ gerekmektedir. Bu güzergâhta yeni bir yol
çalÕúmasÕ planlamaktan ziyade mevcut yolun bölünmüú yol haline getirilmesi hedeflenmektedir. Bu
projede 01.01.2011 tarihi itibariyle geline son nokta aúa÷Õdaki gibidir:
212
TURKRES 2011
213
F. KARAGÜNEY
Grafik 15. Mersin - Konya Demiryolu Projesi
Kaynak: UlaútÕrma BakanlÕ÷Õ DemiryollarÕ Limanlar ve Hava MeydanlarÕn ønúaatÕ Genel Müdürlü÷ü,
Konya-Mersin Demiryolu hattÕ projesi, ÇED Raporu,2009
214
TURKRES 2011
5. Konya ve Karaman øllerinin øhracat PerformansÕ
x
Bu kÕsÕmda yapÕlan analiz ve de÷erlendirmeler Ekonomi BakanlÕ÷Õ tarafÕndan 2011 yÕlÕnda 81 ilin
ihracat performanslarÕnÕn incelendi÷i çalÕúma esas alÕnarak TR52 Düzey 2 Bölgesi (Konya- Karaman)
özelinde yapÕlmÕútÕr. Analizin kapsamÕnda belirlenen temel göstergelerden aúa÷Õda belirtilenler bu
çalÕúma kapsamÕnda incelenmiútir. Bunlar;
1.
2.
3.
4.
5.
øhracatÕn teknolojik da÷ÕlÕmÕ
øhraç edilen ürünlerin çeúitlili÷i
øhracatÕn sÕradanlÕ÷Õ
øhraç edilen ürünlerin sofistikasyon düzeyi ve nitelikli sÕçrama yapÕsÕ
øllerin ihracatÕnda tamamlayÕcÕ olan ülkeler.
5.1. øhracatÕn Teknolojik Da÷ÕlÕmÕ
x
Ekonomi BakanlÕ÷Õ tarafÕndan 2011 yÕlÕnda yapÕlan 81 ølin ihracat performanslarÕnÕn incelendi÷i
analizde temel göstergelerden birisi olarak “øhracatÕn Teknolojik Da÷ÕlÕmÕ” belirlenmiútir. Bu kriter ilin
ihracatÕnÕn do÷al kaynaklara mÕ yoksa co÷rafyadan ba÷ÕmsÕz teknoloji düzeyine mi ba÷lÕ oldu÷unu
göstermektedir. 2
x
Bu çalÕúmada 2010 yÕlÕnda orta ve ileri teknoloji ürün ihracatÕ 100 milyon dolar üzeri olan illerimiz
listelenmiútir. 2000 yÕlÕndan bu yana 51 ilimizde orta ve ileri teknoloji ürünlerinin payÕ artÕú
göstermektedir. Aksine ise 3 ilde düúük teknoloji ürünlerini payÕ son 10 yÕlda artmÕútÕr.3
Tablo 5. 2010 YÕlÕnda Orta Ve øleri Teknoloji Ürün øhracatÕ
100 Milyon Dolar Üzeri Olan øllerimiz
øl
sÕra
Orta ve øleri Teknoloji Mal
øhracatÕ (milyon ABD $)
1
østanbul
20.280
2
Bursa
7990
3
Kocaeli
1948
4
Ankara
1846
5
øzmir
1597
6
Sakarya
1519
7
Manisa
545
8
Gaziantep
415
9
Konya
413
10
Adana
393
11
Eskiúehir
309
12
Kayseri
280
13
Denizli
252
14
Tekirda÷
187
15
Hatay
158
16
AydÕn
123
17
Antalya
104
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, EKONOMø BAKANLIöI, 2011
2
3
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 17
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 18
215
F. KARAGÜNEY
x
Bu sÕralamada Konya 413 milyon dolarlÕk orta ve ileri teknoloji ürün ihracatÕ ile 9. sÕrada yer almasÕ
TR52 Bölgesi açÕsÕndan umut vericidir.
5.2. øhraç edilen ürünlerini çeúitli÷i
x
x
x
AynÕ çalÕúmada øhraç edilen ürünlerin çeúitlili÷i bakÕmÕndan yapÕlan analizde, çeúitlilik de÷eri yüksek
olan bir ilin çok sayÕda ürünü rekabetçi bir úekilde üretip ihraç edebildi÷i kabul edilmiútir. Bu analize
göre, 2009 yÕlÕnda Konya ihracattaki çeúitlilik performansÕ bakÕmÕndan sÕrasÕyla østanbul, øzmir ve
Ankara’nÕn hemen arkasÕndan 104 farklÕ ürünle 4. sÕrada yer almaktadÕr. Bu bize Konya’da var olan
becerinin birden fazla ürünün üretilip rekabetçi bir úekilde ihraç etme fÕrsatÕna sahip oldu÷unu
göstermektedir.
Ancak Konya’nÕn sergiledi÷i performans aksine Karaman ihracattaki çeúitlilikte 15 farklÕ ihraç ürünüyle
66. sÕrada yer almaktadÕr. Bu bize Karaman da rekabetçi bir úekilde ürün üretilip ihraç etme becerisinin
yeterli düzeyde oluúmadÕ÷Õ göstermektedir.
Di÷er yandan ülke genelinde yÕllÕk ortalama ihracat miktarÕ Konya’nÕn oldukça üstünde olan Gaziantep,
Bursa Kocaeli, Manisa, Denizli gibi illerin ihracattaki çeúitlilik performansÕ bakÕmÕndan Konya’dan geri
sÕralarda kaldÕ÷Õ görülmektedir.
Grafik 16. øllerin øhracattaki Çeúitlilik PerformansÕ
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ,2011
5.3. øhracatÕn SÕradanlÕ÷Õ
x
AynÕ çalÕúmada illerin ihraç etti÷i ürünlerinin sÕradanlÕ÷Õ da analiz edilmiútir. Buna göre bir ilin ihracat
etti÷i ürünün sÕradanlÕ÷Õ o ürünü di÷er illerin de üretip üretmedi÷ine ba÷lÕ olarak de÷iúecektir4.
SÕradanlÕk de÷eri düúük iller üretti÷i ve ihraç etti÷i kendine has ürünlerde rekabet avantajÕ
sa÷lamaktadÕr.
x
Bu sÕralamada Konya sÕradanlÕk bakÕmÕndan 26. sÕrada iken Karaman 24. sÕrada yer almaktadÕr. Bu bize
Konya’dan ihraç edilen ürünlerin oldukça çeúitli ve sÕradan olmayan ürün ihraç eder konumdayken
Karaman ise hem Konya’ya göre daha özgün ürünleri ihraç etmesine ra÷men ürün yelpazesinde çeúitli÷i
sa÷lama konusunda sÕkÕntÕlar yaúamaktadÕr.
4
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 22
216
TURKRES 2011
Tablo 6. øhracatÕn Çeúitlili÷i Ve SÕradanlÕ÷Õ
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
5.4. Konya ve Karamandan øhraç Edilen Ürünlerin Sofistikasyon Düzeyi ve Nitelikli
SÕçrama YapÕsÕ
x
ÇalÕúmada kullanÕlan bir di÷er gösterge øhraç edilen ürünlerin sofistikasyon düzeyidir. Buna göre bir
ilin ihraç etti÷i ürünün geliúmiú ülkelerin ihraç etti÷i ürünler arasÕnda yer almasÕ o ürünün sofistikasyon
de÷erinin yüksek oldu÷unu göstermektedir.5
x
Nitelikli sÕçrama yapÕsÕ ise ilin mevcut sanayi yapÕsÕ ile daha nitelikli ürünleri ihraç edebilme
kapasitesini göstermektedir.6 Bu üretim imkânlar, eriúim imkanlarÕ, nitelikli insan gücü yüksek olan
illerin ihracat gelirlerini artÕrmak adÕna farklÕ sektörlere daha kolay kayabilece÷ini göstermektedir.
x
Konya
Buna göre Konya sofistikasyon bakÕmÕndan 81 il arasÕnda 8. sÕrada yer almaktadÕr. Bu bize Konya’nÕn
ihraç etti÷i ürünlerini sofistike yani geliúmiú ülkelerin ihracatÕnÕ yaptÕ÷Õ ürünler kategorisinde oldu÷unu
ve bu sayede ihraç etti÷i bu ürünlerde uluslararasÕ pazarda rekabet úansÕnÕn yüksek oldu÷unu
göstermektedir.
x
ÇalÕúmaya göre Konya ihracatta Nitelikli sÕçrama YapÕsÕ bakÕmÕndan Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde
yer almaktadÕr ve 81 il arasÕnda 4. sÕrada yer almaktadÕr Bu durum Konya’nÕn mevcut sanayi yapÕsÕ ve
becerisiyle ile farklÕ sektörlerde nitelikli ihracat yapabilme potansiyelinin yüksek oldu÷u úeklinde
yorumlanabilir.
x
AyrÕca Konya’nÕn hem sÕçrama kabiliyeti hem de sofistikasyon düzeyi Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde
oldu÷u için Konya’da teknoloji düzeyi ve katma de÷eri yüksek ürünleri konu alan yeni nesil teúvikler
uygulanmalÕdÕr.7
x
Karaman
Karaman sofistikasyon bakÕmÕndan Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde yer almaktadÕr ve 81 il arasÕnda 34.
sÕrada yer almaktadÕr.
5
6
7
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 24
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 290
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
217
F. KARAGÜNEY
Ancak ihracatta nitelikli sÕçrama yapÕsÕ bakÕmÕndan Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda kalarak 81 il içinde
63. sÕrada yer almaktadÕr.
x
Bu Karaman’da yeni nesil yatÕrÕm teúviklerinin yerine daha çok mevcut sektörlerin rekabet gücünü
artÕracak devlet yardÕmlarÕnÕn gereklili÷ini ortaya koymaktadÕr.
Grafik 17. øhracatÕn SÕçrama Kabiliyeti ve Sofistikasyonu,2009
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
5.5. Konya ve Karaman illerinin TamamlayÕcÕsÕ olan Ülkeler
x
Ekonomi BakanlÕ÷Õ tarafÕndan hazÕrlanan çalÕúma esas alÕnarak yapÕlan bu de÷erlendirme çalÕúmasÕnda
kullanÕlan son gösterge “ ølin ihracat yapÕsÕnÕn tamamlayÕcÕsÕ olan ülkeler” olarak belirlenmiútir. Buna
göre ilin ihracat deseni ile en çok örtüúen ithalat desenine sahip olan ülkeler o ilin tamamlayÕcÕsÕ
ülkelerdir.8
x
Konya’nÕn en çok ihraç etti÷i ürünleri Uluslar arasÕ piyasalarda en fazla talep eden ülkelerin Nijerya,
Cezayir, Suudi Arabistan, Rusya ve Arjantin oldu÷u belirtilmektedir.
x
Karaman’Õn en çok ihraç etti÷i ürünleri Uluslar arasÕ piyasalarda en fazla talep eden ülkeler ise Nijerya,
Cezayir, Slovenya, S. Arabistan, MÕsÕr’dÕr
8
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
218
TURKRES 2011
Grafik 18. Konya’nÕn BaúlÕca ihracat YaptÕ÷Õ Ülkeler
(Almanya, Yunanistan, Irak, Suriye, øran)
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
Grafik 19. Konya’nÕn ihracatta TamamlayÕcÕsÕ olan Ülkeler
(Nijerya, Cezayir, Suudi Arabistan, Rusya ve Arjantin)
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
219
F. KARAGÜNEY
Grafik 20. Karaman’Õn BaúlÕca ihracat YaptÕ÷Õ Ülkeler
(Irak, Cezayir, Yemen, S. Arabistan, Libya)
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
Grafik 21. Karaman’Õn ihracatta TamamlayÕcÕsÕ olan Ülkeler
(Nijerya, Cezayir, Slovenya, S. Arabistan, MÕsÕr)
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
220
TURKRES 2011
6. SONUÇ: TR52 Konya - Karaman Bölgesi øçin ÇÕkarÕmlar
6.1. øhracatÕn Genel YapÕsÕ
6.1.1. Konya
x
Konya 2010 yÕlÕ itibariyle, il merkezinde kayÕtlÕ firmalarÕn ihracat rakamlarÕ esas alÕndÕ÷Õnda yaklaúÕk
978 milyon dolarlÕk bir ihracat yapmÕútÕr. Bu rakam ülkemizin toplam ihracatÕnÕn sadece %0,8 ine
karúÕlÕk gelmektedir. Ancak Konya Gümrük Müdürlü÷ü’nden yapÕlan ihracat miktarÕ ise 420 milyon
dolar civarÕnda kalmaktadÕr. Bu 420 milyon dolar içerisinde ayrÕca Konya dÕúÕndan olan firmalarÕn
ihracatÕnÕn da oldu÷u düúünülürse Konya’da üretilen bir malÕn Konya’dan ihraç edilme sÕklÕ÷ÕnÕn
oldukça düúük kaldÕ÷Õ görülmektedir. Aradaki yaklaúÕk 550 milyon dolarlÕk ihracat Konya il
merkezinde kayÕtlÕ oldu÷u halde Konya dÕúÕndan ihracat yapan KonyalÕ firmalara iúaret etmektedir.
x
øhraç edilen ürünlerini çeúitli÷i bakÕmÕndan yapÕlan analiz çeúitlilik de÷eri yüksek olan bir ilin çok
sayÕda ürünü rekabetçi bir úekilde üretip ihraç edebildi÷i kabul edilmiútir. Bu analize göre 2009 yÕlÕnda
Konya “øhracattaki çeúitlilik performansÕ bakÕmÕndan SÕrasÕyla østanbul, øzmir ve Ankara’nÕn hemen
arkasÕndan 104 farklÕ ürünle 4. sÕrada yer almaktadÕr.
x
Ülke genelinde ortalama nüfusu Konya’ya benzer ancak yÕllÕk ortalama ihracat miktarÕ Konya’nÕn
oldukça üstünde olan Gaziantep, Bursa Kocaeli, Manisa, Denizli gibi illerin ihracattaki çeúitlilik
performansÕ bakÕmÕndan Konya’dan geri sÕralarda kaldÕ÷Õ görülmektedir.
Grafik 22. BazÕ øllerin øhracat RakamlarÕnÕn Ülke RakamlarÕna OranÕ
Kaynak: TÜøK, 2011 (2010 yÕlÕ verileri geçicidir.)
x
Konya’da var olan becerinin birden fazla ürünün üretilip rekabetçi bir úekilde ihraç etme fÕrsatÕna
sahiptir
x
Konya 2010 yÕlÕnda 413 milyon dolarlÕk orta ve ileri teknoloji ürün ihracatÕ ile 81 il arasÕnda 9. sÕrada
yer almasÕ Konya’nÕn teknoloji yo÷un ürün ihracatÕ açÕsÕndan potansiyel bir il oldu÷unu göstermektedir.
x
Bir ilin ihracat etti÷i ürünün sÕradanlÕ÷Õ o ürünü di÷er illerinde üretip üretmedi÷ine ba÷lÕ olarak
de÷iúecektir9. SÕradanlÕk de÷eri düúük iller üretti÷i ve ihraç etti÷i kendine has ürünlerde rekabet avantajÕ
sa÷lamaktadÕr. Bu sÕralamada Konya sÕradanlÕk bakÕmÕndan 26. sÕrada yer almaktadÕr.
9
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 22
221
F. KARAGÜNEY
x
Konya’dan ihraç edilen ürünlerin oldukça çeúitli ve sÕradan olmayan ürün ihraç eder konumdayken
Karaman ise hem Konya’ya göre daha özgün ürünleri ihraç etmesine ra÷men ürün yelpazesinde çeúitli÷i
sa÷lama konusunda sÕkÕntÕlar yaúamaktadÕr.
x
Konya’nÕn ihraç etti÷i ürünlerini sofistike yani geliúmiú ülkelerin ihracatÕnÕ yaptÕ÷Õ ürünler
kategorisinde oldu÷unu ve bu sayede ihraç etti÷i bu ürünlerde uluslararasÕ pazarda rekabet úansÕnÕn
yüksektir.
x
Konya’nÕn ihracatÕnda öne çÕkan sektörlerde ihracat yapan di÷er illerle ortak bölgesel fuar
organizasyonlarÕ yapÕlabilir. Bu konuda Konya’nÕn ihracat desenine en çok benzeyen iller Antalya ve
Kocaeli’dir. Bu her iki ilinde Konya ile benzer ürünleri ihraç etti÷i anlamÕna gelmemektedir. Daha
ziyade gerekli teknolojik ve beúeri altyapÕ bakÕmÕndan her iki ilde de benzer bir beceri düzeyinin
oldu÷una iúaret etmektedir.
x
Nitelikli sÕçrama yapÕsÕ ilin mevcut sanayi yapÕsÕ ile daha nitelikli ürünleri ihraç edebilme kapasitesini
göstermektedir.10 Bu üretim imkânlar, eriúim imkânlarÕ, nitelikli insan gücü yüksek olan illerin ihracat
gelirlerini artÕrmak adÕna farklÕ sektörlere daha kolay kayabilece÷ini göstermektedir. Konya’nÕn hem
sÕçrama kabiliyeti hem de sofistikasyon düzeyi Türkiye ortalamasÕnÕn üzerinde oldu÷u için Konya’da
teknoloji düzeyi ve katma de÷eri yüksek ürünleri konu alan yeni nesil teúvikler uygulanmalÕdÕr.11
x
Konya’nÕn mevcut sanayi yapÕsÕ ve becerisiyle ile farklÕ sektörlerde ihracat yapabilme potansiyeli
yüksektir. Bu anlamda Konya’da firmalarla birebir yapÕlacak çalÕúmalar sayesinde bu firmalarÕn
hâlihazÕrda sahip oldu÷u altyapÕ ile daha nitelikli ürün üretip ihraç etme kabiliyetleri analiz edilmelidir.
AyrÕca akabinde bu firmalarÕn hangi ülkelere dönük ihracat potansiyeli oldu÷u, bu ülkelere ihracat
yapabilmelerinin önüne açacak gerekli teúviklerin sa÷lanmasÕ gerekmektedir.
Tablo 7. Konya øhracatÕn Sektörel Geliúimi
Kaynak: TR52 Bölgesi 2023 Vizyon Raporu, 2011
10
11
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011 s: 290
Bkz: sayfa:32
222
TURKRES 2011
x
TamamlayÕcÕ ülke ilin ihracat deseni ile en çok örtüúen ithalat desenine sahip olan ülkeler o ilin
tamamlayÕcÕsÕ ülkelerdir.12 Bu o ilin o ülkeye ihracat yapÕp yapmadÕ÷ÕnÕ göstermemektedir. Sadece o
ilden o ülkeye di÷er faktörler sabit kalmak koúulu ile kolayca ihracat yapÕlabilece÷ini göstermektedir.
Konya’nÕn hâlihazÕrda ihracat yaptÕ÷Õ ülkeler Konya’nÕn tamamlayÕcÕsÕ ülke yani ilin ihraç etti÷i
ürünleri en çok ithal eden ülkeler ile örtüúmemektedir. Yani Konya Konya’nÕn ihracat potansiyelini
yeteri kadar rasyonel kullanamadÕ÷ÕnÕ ve kendisinin en çok ihraç etti÷i ürünleri en çok talep eden
ülkelere ihracat yeteri düzeyde yapmamaktadÕr. Konya’nÕn en çok ihraç etti÷i ürünleri uluslararasÕ
piyasalarda en fazla talep eden ülkelerin (tamamlayÕcÕ ülkeler) Nijerya, Cezayir, Suudi Arabistan,
Rusya ve Arjantin’dir.
Tablo 8. Konya’nÕn øhracat PazarÕndaki Geliúim
Kaynak: TR 52 Bölgesi 2023 Vizyon Raporu, 2011
6.1.2. Karaman
x
Karaman 2010 yÕlÕ itibariyle, il merkezinde kayÕtlÕ firmalarÕn ihracat rakamlarÕ esas alÕndÕ÷Õnda yaklaúÕk
177 milyon dolarlÕk bir ihracat yapmÕútÕr. Bu rakam ülkemizin toplam ihracatÕnÕn sadece %0,15 ine
karúÕlÕk gelmektedir. Ancak Karaman Gümrük Müdürlü÷ü’nden yapÕlan ihracat miktarÕ ise 132 milyon
dolar civarÕnda kalmaktadÕr. Bu 132 milyon dolar içerisinde ayrÕca Karaman dÕúÕndan olan firmalarÕn
ihracatÕnÕn da oldu÷u düúünülürse Karaman’da üretilen bir malÕn Karaman’dan ihraç edilme sÕklÕ÷ÕnÕn
oldukça düúük kaldÕ÷Õ görülmektedir. Aradaki yaklaúÕk 45 milyon dolarlÕk ihracat Karaman il
merkezinde kayÕtlÕ oldu÷u halde Karaman dÕúÕndan ihracat yapan KaramanlÕ firmalara iúaret etmektedir.
x
Bir ilin ihracat etti÷i ürünün sÕradanlÕ÷Õ o ürünü di÷er illerinde üretip üretmedi÷ine ba÷lÕ olarak
de÷iúecektir13. SÕradanlÕk de÷eri düúük iller üretti÷i ve ihraç etti÷i kendine has ürünlerde rekabet
avantajÕ sa÷lamaktadÕr. Bu sÕralamada Karaman sÕradanlÕk bakÕmÕndan 24. sÕrada yer almaktadÕr. Bu
bize Karaman’Õn Türkiye ortalamasÕna göre sÕradan olmayan kendine özgü ürünleri üretip ihraç
edebilme baúarÕsÕnÕ göstermektedir.
Di÷er yandan Karaman da rekabetçi bir úekilde ürün üretilip ihraç etme becerisi iyileútirilmelidir.
x
12
13
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, ekonomi bakanlÕ÷Õ, 2011 s: 22
223
F. KARAGÜNEY
x
Nitelikli sÕçrama yapÕsÕ ise ilin mevcut sanayi yapÕsÕ ile daha nitelikli ürünleri ihraç edebilme
kapasitesini göstermektedir.14 Bu üretim imkânlar, eriúim imkanlarÕ, nitelikli insan gücü yüksek olan
illerin ihracat gelirlerini artÕrmak adÕna farklÕ sektörlere daha kolay kayabilece÷ini göstermektedir.
Karaman’da ihracatta nitelikli sÕçrama yapÕsÕ bakÕmÕndan Türkiye ortalamasÕnÕn altÕnda oldu÷undan
yeni nesil yatÕrÕm teúviklerinin yerine daha çok mevcut sektörlerin rekabet gücünü artÕracak devlet
yardÕmlarÕ gereklidir. Bu anlamda Karaman’da firmalarla birebir yapÕlacak çalÕúmalar sayesinde bu
firmalarÕn hâlihazÕrda sahip oldu÷u altyapÕ ile daha nitelikli ürün üretip ihraç etme kabiliyetleri analiz
edilmelidir. AyrÕca akabinde bu firmalarÕn hangi ülkelere dönük ihracat potansiyeli oldu÷u, bu ülkelere
ihracat yapabilmelerinin önüne açacak gerekli teúviklerin sa÷lanmasÕ gerekmektedir.
x
Karaman’Õn en çok ihraç etti÷i ürünleri uluslararasÕ piyasalarda en fazla talep eden ülkeler (tamamlayÕcÕ
ülkeler) ise Nijerya, Cezayir, Slovenya, S. Arabistan, MÕsÕr’dÕr.
Tablo 9. Ülkelere Göre Karaman’Õn DÕú Ticareti (bin dolar)
SÕra
Ülke
øhracat
Ülke
øthalat
1
IRAK
25.000.000
ALMANYA
5.500.000
2
CEZAYøR
16.000.000
MALEZYA
4.800.000
3
4
YEMEN
SUUDø ARABøSTAN
10.000.000
7.000.000
ÇøN
ENDONEZYA
4.000.000
3.500.000
5
LøBYA
HOLLANDA
3.400.000
6.000.000
Kaynak: øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, DTM
x
Karaman’Õn hâlihazÕrda ihracat yaptÕ÷Õ ülkeler Karaman’Õn tamamlayÕcÕsÕ ülke yani ilin ihraç etti÷i
ürünleri en çok ithal eden ülkeler ile kÕsmen örtüúmektedir. Yani Cezayir ve Suudi Arabistan
Karaman’Õn hem hâlihazÕrda ihracat yaptÕ÷Õ hem de tamamlayÕcÕ ülke konumundadÕr. Bu noktada
Karaman’Õn bu iki ülkeye yönelik ihracat stratejilerine öncelik vermesi ve daha da derinleútirmesi
gerekmektedir.
x
Karaman’Õn ihracatÕnda öne çÕkan sektörlerde ihracat yapan di÷er illerle ortak bölgesel fuar
organizasyonlarÕ yapÕlabilir. Bu konuda Karaman’Õn ihracat desenine en çok benzeyen iller Yozgat ve
Edirne’dir. Bu her iki ilinde Karaman ile benzer ürünleri ihraç etti÷i anlamÕna gelmemektedir. Daha
ziyade gerekli teknolojik ve beúeri altyapÕ bakÕmÕndan her iki ilde de benzer bir beceri düzeyinin
oldu÷una iúaret etmektedir.
6.2. ølk 1000 øhracatçÕ Firma øçinde Konya Ve Karaman’dan øhracat Yapan FirmalarÕn
Analizi
6.2.1. Konya
x
2010 yÕlÕnda ilk 1000’deki firmalarÕn yaptÕ÷Õ toplam ihracatÕn yaklaúÕk % 73’ünü sadece ilk 5 il
karúÕlamaktadÕr. ølk 1000’de Konya ilinden yapÕlan 262.561.109,64 dolarlÕk ihracat ilk 1000 deki
toplam ihracatÕn sadece %0,35’ini oluúturmaktadÕr.
x
Konya øhracat miktarÕ bakÕmÕndan 81 il içerisinde 20. sÕrada yer almaktadÕr. Özellikle Gaziantep’le
karúÕlaútÕrÕldÕ÷Õnda Konya’nÕn ihracat performansÕn yeterli düzeyde olmadÕ÷Õ açÕkça görülmektedir.
Nitekim ihracat miktarÕ bakÕmÕndan 5. sÕrada yer alan Gaziantep 2,3 milyar dolarlÕk ihracatÕyla ølk 1000
firmanÕn yaptÕ÷Õ toplam ihracatÕn %3 ünü karúÕlamaktadÕr.
x
Firma sayÕsÕ olarak bakÕldÕ÷Õnda ølk 1000 içinde Konya’dan ihracat yapan sadece 6 firma oldu÷unu
görüyoruz. Son yÕllarda kendi içsel potansiyelini harekete geçirerek sanayide atÕlÕm yapan ve Anadolu
14
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, ekonomi bakanlÕ÷Õ, 2011 s: 290
224
TURKRES 2011
KaplanlarÕ olarak tanÕmlanan illerden Denizli de bu rakam 27 (1,25 Milyar dolar), Gaziantep’te ise 53
tür (2,3 Milyar dolar).
x
Bu 6 firma 2010 yÕlÕnda yaptÕ÷Õ toplam ihracat “Konya’dan ihracat yapan 1086 firmanÕn 2010
yÕlÕndaki toplam 979 milyon dolarlÕk ihracatÕnÕn % 26’sÕnÕ tek baúÕna karúÕlamaktadÕr. Bu
Konya’nÕn ihracat yapÕsÕnda nispeten büyük ölçekli iúletmelerin hâkim oldu÷unu göstermektedir.
x
Konya’dan ihracat yapan bu 6 firmanÕn yaptÕ÷Õ toplam 262.561.109,64 dolarlÕk ihracatÕn ise %58’ini tek
baúÕna Seydiúehir’deki ETø ALÜMøNYUM A.ù. yapmaktadÕr. Di÷er firmalarÕn büyük bir kÕsmÕ ikinci
500 içersinde kalmaktadÕr. ølk altÕ içinde di÷er firmalarÕn sektörel yapÕlarÕna bakÕldÕ÷Õnda ise 2 tane
otomotiv sanayinde faaliyet gösteren firma dikkatimizi çekmektedir.
Tablo 10. ølk 1000 øhracatçÕ Firma øçinde Konya, 2010
Konya
bazÕnda Türkiye genelinde
sÕralama SÕralama_2010
Firma
2010 øhracat
MiktarÕ
%
153.633.921,64
58,51
1
73
ETø ALÜMøNYUM A.ù.
2
415
S.S.P OTOMOTøV SANAYø VE DIù TøC. A.ù. 34.355.531,96
13,08
3
656
ARAùTIRMAYA KATILMIYOR
23.759.040,63
9,05
4
908
SERøN OTOMOTøV SANAYø TøC. A.ù.
17.501.592,38
6,67
5
922
ARAùTIRMAYA KATILMIYOR
17.152.468,47
6,53
6
978
ARAùTIRMAYA KATILMIYOR
16.158.554,56
6,15
262.561.109,64
6,15
TOPLAM
Kaynak: - Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ
6.2.2. Karaman
x
ølk 1000 içerisinde Karaman ilinden ihracat yapan sadece 4 firma vardÕr. Bu 4 firmanÕn 2010’daki
toplam ihracatÕ ise sadece 117 Milyon dolar civarÕndadÕr.
x
Bu 4 firma Karaman’dan 2010 yÕlÕnda ihracat yapan 83 firmanÕn yaptÕ÷Õ toplam 176.707.448
dolarlÕk ihracatÕn %66’sÕnÕ tek baúÕna sa÷lamaktadÕr.
x
ølk 1000’de Karaman ilinden yapÕlan 117.183.997,11 dolarlÕk ihracat ilk 1000’deki toplam ihracatÕn
sadece % 0,15’ini oluúturmaktadÕr. Karaman ihracat miktarÕ bakÕmÕndan 81 il içerisinde 32. sÕrada yer
almaktadÕr.
x
Öte yandan Karaman’dan yapÕlan ihracatÕn firmalara da÷ÕlÕmÕ Konya’ya göre daha dengeli
gözükmektedir. Ortalama her firma yaklaúÕk %25 paya sahiptir. Sektörel yapÕ olarak ise daha un ve unlu
mamuller ön plana çÕkmaktadÕr.
225
F. KARAGÜNEY
Tablo 11. ølk 1000 øhracatçÕ Firma øçinde Karaman, 2010
Karaman
bazÕnda Türkiye genelinde
sÕralama
SÕralama_2010
1
470
2
496
3
505
Firma
ùøMùEK BøSKÜVø VE GIDA SAN.
A.ù.
ADININ AÇIKLANMASINI
øSTEMøYOR
ANI BøSKÜVø GIDA SAN. VE TøC.
A.ù.
4
533
2010 øhracat
MiktarÕ
2011
øhracat
MiktarÕ
30.748.352,48
26,24
29.474.156,53
25,15
29.012.720,92
24,76
BøFA BøSKÜVø VE GIDA SAN. A.ù. 27.948.767,18
23,85
TOPLAM
Kaynak: Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ
117.183.997,11 100,00
6.3. Mekânsal Boyut - Bölgenin Eriúilebilirli÷i
x
TR52 illeri benzer Anadolu úehirleri ile kÕyaslandÕ÷Õnda otoyollara ve limanlara eriúim imkânlarÕnÕn
daha sÕnÕrlÕ oldu÷u görülmektedir. Örne÷in Gaziantep’in øskenderun limanÕ, Mersin limanÕna olan
yakÕnlÕ÷Õ nedeniyle dÕú pazarlara açÕlma úansÕ Konya’ya göre daha fazladÕr. Bu nedenle e÷er bölgenin
ihracat kapasitesi artÕrÕlmasÕ hedefleniyorsa ulusal ve uluslararasÕ limanlara eriúim sürelerinin
kÕsaltÕlmasÕ ve imkânlarÕn artÕrÕlmasÕ gerekmektedir.
x
Akdeniz’de Toroslar’Õn kÕyÕya paralel olarak uzanmasÕ Konya Karaman bölgesinin ihraç ürünlerini
Mersin LimanÕ’na ulaútÕrmasÕnÕn önünde duran ciddi bir engeldir. Co÷rafi koúullara nakliye
masraflarÕnÕ artÕrmaktadÕr. Bu nedenle bölgeden çÕkan ürünleri limanlarÕ en kÕsa zamanda ve ucuz bir
úekilde ulaúÕmÕ sa÷layacak özellikle demiryolu ba÷lantÕlarÕ önemli bir ihtiyaçtÕr.
x
Mersin - Konya Demiryolu Projesi’nin hayata geçirilmesi bölgenin Mersin LimanÕ’na eriúim süresi
ciddi ölçüde azaltarak ihracat performansÕnÕn artmasÕnda belirleyici rol oynayacaktÕr.
x
Mersin LimanÕ’nÕ øç Anadolu'ya ba÷layacak olan Mersin-Silifke-Karaman ve Konya ba÷lantÕ yollarÕnÕn
kÕsa vadede tamamlanmasÕ gerekmektedir.
x
Son olarak Konya Karaman bölgesinden çÕkan ürünleri Mersin LimanÕ’na göre daha kÕsa zamanda ve
daha ucuz bir úekilde ulaúÕmÕ sa÷layacak “Taúucu LimanÕ alternatifi” son zamanlarda konuyla ilgili
paydaúlar tarafÕndan sÕkça dile getirilmektedir. Bu alternatif belkide uzun vadede øç Anadolu illerinden
yurtdÕúÕna yapÕlacak ihracat miktarÕnda önemli artÕúlar sa÷layabilir. Bu tarz idari sÕnÕrlarÕ aúan ve
mekâna dayalÕ ekonomik iliúkilerde yapÕlmasÕ gereken, illerdeki aktörlerin bir araya gelip gerekli
alternatif çözüm yollarÕ üzerinde müzakere etmelerini sa÷lamaktadÕr. Bu noktada KalkÕnma AjanslarÕ
bir arabulucu ve kolaylaútÕrÕcÕ rol oynayabilir.
7. øhracat Konusunda Yerelde KalkÕnma AjanslarÕna Düúen Roller Ne Olabilir?
x
Bilindi÷i üzere ülkemizde ihracat yapan firmalarÕn ihracat rakamlarÕ ihracatÕ yapan firmanÕn vergi
numarasÕnÕn kayÕtlÕ oldu÷u il esas alÕnarak hesaplanmaktadÕr. Bu nedenle bir ilin gerçek ihracat
miktarlarÕ net olarak tespit edilememektedir. Bu durumda da mevcut durum analizleri yetersiz
kalmakta, güvenilir veriler esas alÕnarak politikalar üretilememektedir. Örne÷in Konya’da üretim
yapan KonyalÕ bir firma ihracatÕnÕ østanbul üzerinden yapÕlÕyorsa bu østanbul’un ihracat sepetine
eklenmektedir. Bu nedenle o ilde üretilip, o ilden ihracatÕ yapÕlan ihracat de÷erleri gerçekçi bir úekilde
tespit edilememektedir. Sonuç olarak o ilin hangi sektörlerde ve hangi ülkelere gerçekten ne kadar
ihracat yaptÕ÷Õ bilinememektedir.
226
TURKRES 2011
x
AyrÕca bu çalÕúmada illerden ihracat yapan firmalarÕn hangisinin “üretici” hangisinin “dÕú ticaret úirketi”
oldu÷u tespit edilememektedir. Sadece toplam ihracat yapan firma sayÕsÕ gözükmektedir. KalkÕnma
AjanslarÕ ile yapÕlacak ortak çalÕúmalarÕ sonrasÕnda bu gibi bilgilere daha güvenli bir úekilde eriúilmesi
hedeflenmektedir.
x
Bu ba÷lamda yerelde Ajanslar tarafÕndan yapÕlmasÕ gereken en önemli iki konu úudur: Birincisi e÷er
mümkünse ilden ihracat yapan firmalarla birebir görüúmelerin organize edilmesi ve verilerin
güvenilirli÷ini test edilmesi olacaktÕr.
x
AyrÕca bu çalÕúma ile o ilde ihracat yapan firmalarÕn mevcut üretim yapÕlarÕ itibariyle katma de÷eri daha
yüksek olan hangi potansiyel üretim alanlarÕna sÕçrama yapabilecekleri tespit edilebilecektir. (SÕçrama
Kabiliyeti) Örne÷in bir firma ile yapÕlan görüúme sonucu o firmaya mevcut ihracat kapasitesi
anlatÕlacak ve bu mevcut yapÕsÕ ile gerekli teúvikler sa÷landÕ÷Õnda ekstra üretebilece÷i ve rekabetçi bir
úekilde ihracat edebilece÷i ürünler bildirilecektir.
x
Di÷eri ise ilden ihracat yapan firmalarÕn vergi numaralarÕna eriúilmesi ve bu sayede o firmanÕn hangi
ilin vergi dairesinde kayÕtlÕ oldu÷u tespit edilerek gerçek ihracat rakamlarÕnÕn hesaplanabilmesidir.
x
Yerelde Ajanslarla ve ihracatçÕ firmalarla ortak yapÕlacak çalÕúma sonucu o ilin mevcutta dünya ihracat
pazarÕndan aldÕ÷Õ pay tespit edilebilecektir.
x
AyrÕca illerin tamamlayÕcÕsÕ olan ülkelerin gerçekten ne ithal ettikleri daha detaylÕ analiz edilecek ve
illerimizin ihracatÕ potansiyel ülkelere yönlendirilebilecektir
x
AjansÕn olasÕ malÕ ve teknik destekleri ile yapÕlacak pazar araútÕrmalarÕnda potansiyel ülkenin etnik
yapÕsÕ, tüketim alÕúkanlÕklarÕ, kültürel yapÕsÕ ve dili gibi ihracat stratejisini etkileyecek di÷er hususlarda
da politikalar belirlenebilecektir.
x
Bir ilin ihracatÕnda öne çÕkan sektörlerde ihracat yapan di÷er illerle ortak bölgesel fuar organizasyonlarÕ
yapÕlabilir
x
Yerelde ihracat konusunda karar verici konumunda olan sanayi ve ticaret odalarÕ, iú adamÕ dernekleri,
bölgesel øhracatçÕ birlikleri, ilgili STK paydaúlarÕ ve yereldeki üniversitelerin ilgili aktörlerin, bölgenin
ihracat stratejisini belirleme noktasÕnda, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, Gümrük ve Ticaret BakanlÕ÷Õ, KalkÕnma
BakanlÕ÷Õ gibi merkezi düzeyde politika üreten aktörlerin çalÕúmalarÕnÕ esas almasÕ ve bu politikalarÕn
yerel aya÷ÕnÕ güçlendirme adÕna iúbirliklerini gerçekleútirmeleri gerekmektedir.
227
F. KARAGÜNEY
Kaynakça
øl øl DÕú Ticaret Potansiyeli, Ekonomi BakanlÕ÷Õ, 2011
ølk 1000 øhracatçÕ AraútÕrmasÕ, Türkiye øhracatçÕlar Meclisi, 2010
http://www.kgm.gov.tr/Sayfalar/KGM/SiteTr/Bolgeler/3Bolge/Harita.aspx-KarayollarÕ 3.Bölge Müdürlü÷ü,
2011
TR52 Düzey2 Bölgesi (Konya-Karaman) 2023 Vizyon Raporu
øllerin ve Bölgelerin Sosyo-ekonomik Geliúmiúlik SÕralamasÕ AraútÕrmasÕ, DPT 2003
Bölgesel østatistikler, Türkiye østatistik Kurumu,2011
Konya-Mersin Demiryolu hattÕ projesi, ÇED Raporu, UlaútÕrma BakanlÕ÷Õ DemiryollarÕ Limanlar ve Hava
MeydanlarÕn ønúaatÕ Genel Müdürlü÷ü 2009
228
TURKRES 2011
SHORT RUN DYNAMICS OF INCOME DISPARøTøES AND REGIONAL CYCLE
SYNCHRONIZATION
Dr. Hasan Engin Duran
Ca' Foscari University of Venice/Italy
Abstract:
Since the 1990s, the issue of regional income convergence and its long term tendencies has been thoroughly
and heatedly discussed. Much less attention, however, has been devoted to the short-run dynamics of regional
convergence. In particular, three important aspects have not yet been adequately addressed. Firstly, it is indeed
essential to understand whether regional disparities manifest a tendency to move systematically along the
national cycle. Then, if this happens to be the case, it becomes crucial to know whether: i. these movements are
pro- or counter-cyclical, ii. the cyclical evolution of the disparities is a consequence of differences in the timing
with which the business cycle is felt in regions or it is motivated by the amplitude differences across local
cyclical swings. In this paper, we shed light on these issues using data on personal income for the 48
coterminous U.S. states between 1969 and 2008.
Keywords:
cyclical income disparities, regional business cycles, synchronization
JEL Codes: R11, E32, O18
Hasan Engin Duran
Department of Economics
Ca’ Foscari University of Venice
30121 Venezia-Italy
Email: [email protected]
229
TURKRES 2011
“TÜRKøYE’DE BÖLGESEL KALKINMA VE AVRUPALILAùMA: AKTÖRLER,
KURUMLAR VE ÇEùøTLø DøNAMøKLER IùIöINDA BøR DEöøùøMøN
ANATOMøSø.” (Geniúletilmiú Özet)
Fethi Ufuk ÖzÕúÕk*
Anahtar kelimeler: AvrupalÕlaúma, kamu politikalarÕ ve de÷iúim, AB destekli bölgesel kalkÕnma
programlarÕ, kalkÕnma ajanslarÕ, yerelleúme, bölgeselleúme, kamu yönetiminde reform, kamu-özel sektör
ortaklÕ÷Õ
1. ÇalÕúmanÕn AmacÕ, Teorik Çerçeve ve Temel Sorular
- ÇalÕúmanÕn konusu, amacÕ ve açÕklayÕcÕ bilgiler:
Türkiye’ye 1999 Helsinki ve 2002 Kopenhag zirveleri sonucunda Avrupa Birli÷i’ne adaylÕk statüsü tanÕndÕ.
16 Ekim 2004’te de Avrupa Komisyonu Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin baúlamasÕ yönünde karar aldÕ.
Avrupa Birli÷i ile gelinen bu aúamada, Türkiye, üyelik müzakerelerinin 22. faslÕ olan Bölgesel Politikalar ve
YapÕsal AraçlarÕn Koordinasyonu kapsamÕnda kendi bölgesel kalkÕnma politikalarÕnÕ birlik müktesebatÕna
uyumlu hale getirme yükümlülü÷ü ile karúÕ karúÕya kalmÕú bulunuyor1. 22. fasÕl kapsamÕnda gerçekleútirilmesi
istenen yapÕsal reformlarÕn asÕl motivasyonunu, aday ülkelerin üyelik statüsünü kazandÕktan sonra birli÷in
ekonomik ve sosyal yakÕnsama politikalarÕna ayÕrdÕ÷Õ yapÕsal fonlardan faydalanmasÕ oluúturuyor. Bu çerçevede,
gerçekleútirilmesi talep edilen reformlarÕn hedefi, aday ülkenin üye olduktan sonra bu fonlarÕ birlik kurallarÕna
uygun olarak ve en verimli úekilde kullanabilmesidir. Bunun için birlik, iki önemli kriter üzerinde duruyor ve bu
kriterlerin yerine getirilmesine ön ayak olacak bir prensibin hayata geçirilmesini talep ediyor. Kriterlerden
birincisi, yapÕsal fonlarÕn kullanÕmÕnda söz sahibi olacak kurumlarÕn idarî kapasitelerinin yeterli seviyeye
getirilmesidir. ødarî kapasitenin geliútirilmesi, merkezi kurumlarÕ oldu÷u kadar bölgesel ölçekteki uygulayÕcÕ
kurumlarÕ da kapsamaktadÕr. Nitekim 1990’larÕn sonlarÕndan itibaren yayÕmlanan her ilerleme raporunda, 22.
fasÕla uyum kapsamÕnda bölgesel idarî kapasitenin Türkiye’de yeterli ölçüde bulunmadÕ÷Õna sürekli olarak
gönderme yapÕlmÕútÕr. økinci olarak da programlama kapasitesinden bahsedilir. Bundan kastedilen ise kalkÕnma
programlarÕnÕn – entegre kalkÕnma yani çok yÕllÕ, çok sektörlü kalkÕnma programlarÕnÕn- tasarlanabilmesi,
bunlara uygun finansal mekanizmalarÕn bulunabilmesi, izleme ve de÷erlendirme prosedürlerinin yerine
getirilmesidir2. øúte bu iki kriterin yerine getirilmesi için de birlik “ortaklÕk” (partnership) prensibine uygun
olarak hareket edilmesini úart koúuyor. OrtaklÕk prensibine göre hem dikey olarak (yerel, bölgesel, ulusal ve
Avrupa Birli÷i seviyeleri) bölgesel idarelerin süreçlerde anlamlÕ bir rol oynamalarÕ gerekiyor hem de yatay
olarak ekonomik ve sosyal paydaúlarÕn yine bu süreçlerde anlamlÕ bir rol oynamalarÕ gerekiyor.
Buna karúÕn, altÕ çizilmesi gereken bir di÷er önemli nokta daha var. Birlik, bölgesel idarelerin politika
tasarÕm ve uygulama süreçlerde anlamlÕ rol oynamalarÕnÕ bir koúul olarak ortaya koyarken, aday ülkelere belirli
bir bölgeselleúme modeli sun(a)mamaktadÕr. Birlik üyesi ülkelerde de bölgesel kurumlarÕn özellikleri ve buna
ba÷lÕ olarak idarî yapÕlanmalarÕ da çeúitli farklÕlÕklar göstermektedir. Her ne kadar Bölgesel Yönetimler Özerklik
ùartÕ gibi bir metin imzaya açÕlmÕú bulunsa da, bu ùart’Õn da üye ülkeler ve aday ülkeler için hukukî bir
ba÷layÕcÕlÕ÷Õ ve yaptÕrÕm gücü bulunmamaktadÕr.
*
1
2
Doktora ö÷rencisi
22 Avenue Jean Moulin 13100 Aix-en-Provence, France +33 6 07 61 91 42 [email protected]
Université Aix-Marseille III, Institut d’Etudes Politiques d’Aix-en-Provence - FRANCE
(Aix-Marseille III Üniversitesi, Aix-en-Provence Siyasal Bilimler Enstitüsü, FRANSA)
Avrupa Komisyonu temsilcileri ve Türk yetkililer arasÕnda gerçekleútirilen görüúmeler sonucunda 22. fasÕl için bir
Tarama Raporu hazÕrlanmÕú olup, bu rapor Komisyon’da halen bekletilmektedir ve faslÕn müzakereye açÕlmasÕ
Fransa’nÕn vetosu nedeniyle bloke edilmiú durumdadÕr.
Ertugal E. “AB Bölgesel PolitikalarÕnÕn Üye ve Aday Ülkelere Etkileri”, 2. Bölgesel KalkÕnma Ve Yönetiúim
Sempozyumu, Bildiri KitabÕ 25-26 Ekim Ege Ünivesitesi, øzmir, TEPAV. S. 229-230
231
F.U. ÖZIùIK
Türkiye 1960’larda Devlet Planlama TeúkilatÕ’nÕn kurulmasÕ ile birlikte çeúitli bölgesel kalkÕnma
politikalarÕ ve araçlarÕ geliútirmesine ra÷men, birli÷in bu taleplerini karúÕlayacak idarî kapasiteye ve
programlama kapasitesine sahip olamamÕútÕr. OrtaklÕk prensibinin uygulamaya geçmesi de merkeziyetçi yönetim
gelene÷inin baskÕn olmasÕndan dolayÕ mümkün olamamÕútÕr. Bölgesel kalkÕnma politikalarÕnÕn, DPT’nin
tekelinde yukarÕdan aúa÷Õ bir biçimde tasarlanmasÕ ve bu politikalarÕ uygulayacak yönetsel birimlerin
görevlerinin ve yetki paylaúÕmÕnÕn iyi tasarlanmamÕú olmasÕ, birlikteki uygulamalar ile olan uyumsuzlu÷un
birinci nedeni olarak gösterilebilir. økinci olarak bölgesel/yerel ihtiyaçlarÕn tespiti sürecinde, sorunlarÕn
yakÕnÕnda olan yerel sahiplere yeteri kadar baúvurulmamÕútÕr ve bunlar karar alma süreçlerine dâhil
edil(e)memiúlerdir. Bunun sonucunda, 1960’lÕ yÕllardan beri tasarlanan bölgesel geliúme planlarÕ cansÕz
dokümanlar olarak raflarda kalmÕútÕr ve de bölgesel ölçekte uygulayÕcÕ örgütlerin yoklu÷unda hayata
geçirilmeleri mümkün olamamÕútÕr. Üçüncü olarak ise, sektörel planlama mantÕ÷ÕnÕn a÷Õr bastÕ÷Õ bir ortamda,
bölgesel önceliklerin geri planda kalmasÕ gösterilebilir. Devlet Planlama TeúkilatÕ’nda sektörel politikalara ciddi
bir bütçe ayrÕlÕrken, bölgesel geliúme politikalarÕnÕn hayata geçirilmesi için sorumlu birimler, Avrupa Birli÷i’ne
uyum sürecine kadar, finansal kaynaklardan mahrum kalmÕútÕr. Bununla birlikte karasal (territorial) ölçekte
KalkÕnmada Öncelikli Yöreler (KÖY) politikasÕ hayata geçirilmiú ve geri kalmÕú yörelere yapÕlacak yatÕrÕmlara
çeúitli teúvik uygulamalarÕ yapÕlagelmiútir. Ne var ki günümüzde görece daha kalkÕnmÕú olan batÕ illerinin de
KÖY’e dâhil edilmesi ile (toplamda 49 il) bu politika da siyasallaúmÕú ve verimsiz hale gelmiútir. KÖY
politikasÕnÕn uygulanmasÕ sürecinde, geri kalmÕú bölgeler ile geliúmiú bölgeler arasÕndaki farklÕlÕklarÕn
azalaca÷Õna daha da derinleúmiú olmasÕna DPT’nin çeúitli raporlarÕnda da rastlamak mümkündür.
DolayÕsÕyla Türkiye’nin bölgesel politikalarÕ ile birlik kurallarÕ ve yöntemleri arasÕnda ciddi farklÕlÕklarÕn
bulundu÷unu söylemek mümkün. Bu yapÕsal ve araçsal farklÕlÕklarÕn giderilmesi için Türkiye, son olarak birli÷e
üye olan Orta ve Do÷u Avrupa ülkelerinde oldu÷u gibi, bir Ön Ulusal KalkÕnma ProgramÕ (2004-2006)
hazÕrlamÕú ve bu do÷rultuda birli÷in sa÷ladÕ÷Õ finansal kaynaklardan faydalanarak bölgesel kalkÕnma
programlarÕnÕ uygulamaya koymuútur. Bundan önce de NUTS sÕnÕflandÕrÕlmasÕ 2002’de kabul edilmiú ve sözü
edilen programlar da büyük ölçüde Ankara’nÕn do÷usunda kalan geri kalmÕú NUTS 2 bölgelerinde hayata
geçirilmiútir. Burada altÕnÕn çizilmesi gereken önemli bir nokta bulunuyor. Bu programlar kapsamÕnda, birlik,
2004-2006 dönemini kapsayan üyelik öncesi mali yardÕm programÕnÕn felsefesi do÷rultusunda, yerel ve bölgesel
ölçekteki kurumsal kapasitenin geliútirilmesine ve 270 milyon Euro civarÕnda bir kayna÷Õn merkez-yerel
koordinasyonu ile mobilize edilmesine özel bir önem atfetmiútir. Hem merkezi düzeyde hem de NUTS 2
ölçe÷inde yönetim, programlama, uygulama ve izleme-de÷erlendirme kapasitesinin geliútirilmesi ve birlik kural
ve kriterlerine uygun olarak hareket edilmesi ön planda tutulmuútur. Bu programlarÕn uygulanmasÕ için DPT,
program bölgelerinde, birden fazla ili bir araya getiren Hizmet Birlikleri’ni kurmuútur. KalkÕnma AjanslarÕnÕn
yoklu÷unda, valiliklerle koordinasyon halinde çalÕúan Hizmet birlikleri, bünyelerinde barÕndÕrdÕklarÕ Program
Uygulama Birimleri ile bölgesel kalkÕnma programlarÕnda önemli bir rol oynamÕúlardÕr ve bu ba÷lamda
ajanslarÕn öncülü olduklarÕ söylenebilir. DPT Bölgesel Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü bünyesinde
de bölgesel kalkÕnma programlarÕ ve izleme-de÷erlendirme daireleri kurulmuútur.
Ne var ki, 2007-2013 yÕlÕna yönelik üyelik öncesi mali yardÕm programÕ, 2003-2006 dönemindeki
felsefeden uzaklaúarak, sa÷lanacak finansal yardÕmlarÕn merkezi düzeyde bakanlÕklar tarafÕndan yönetilmesini
öngörmüútür. Sektörel bir politikayÕ ön plana koyan 2007-2013 programÕ çerçevesinde Komisyon, bölgesel
düzeyde idarî kapasitenin oluúturulmasÕ ve geliútirilmesi politikasÕndan vazgeçerek bakanlÕklarÕ yönetim otoritesi
olarak belirlemiútir. Bölgesel politikaya iliúkin iki bileúen, bölgesel rekabet edebilirlik programÕ ve insan
kaynaklarÕnÕn geliútirilmesi programÕ, Sanayi ve Ticaret BakanlÕ÷Õ’nÕn yönetiminde hayata geçirilmektedir. Bir
önceki dönemde bölgesel kalkÕnmadan sorumlu kurum olan DPT’nin bünyesindeki Bölgesel Geliúme ve YapÕsal
Uyum Genel Müdürlü÷ü’ne ise daha az hareket alanÕna sahip olan Stratejik Koordinatörlük görevi verilmiútir.
Tüm bunlar olurken, Türkiye, bir yandan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yönünde adÕmlar atmÕú (-ki bu
kapsamda gerçekleútirilen reformlar da birli÷in ülkenin aúÕrÕ merkeziyetçi yapÕsÕnÕn hafifletilmesi ve kamu
yönetiminin çok düzlemli yönetiúim ilkelerine uygun úekilde iúletilmesi ba÷lamÕnda talep etti÷i reformlardÕr-)
di÷er yandan da 2006 yÕlÕnda KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕna iliúkin yasayÕ TBMM’de kabul etmiútir.
KalkÕnma AjanslarÕ, NUTS sisteminin kabul edilmesi ile gerçekleúen istatistikî bölgeselleúmenin, kurumsal
aya÷ÕnÕ oluúturmaktadÕr. AtÕlan bu adÕm, her ne kadar 2007-2013 döneminde bölgesel idarî kapasitenin
geliútirilmesi hedefi Komisyon nazarÕnda gözden düúmüú olsa da, birli÷in bölgesel politikalarÕna uyum
anlamÕnda çok ciddi bir önem taúÕmaktadÕr. AjanslarÕn kurulmasÕ AB etkisine karúÕ verilen tepki ba÷lamÕnda bir
“transformasyon”a iúaret etmektedir. AjanslarÕn kurulmasÕ ile birlikte bölgesel geliúme planÕ hazÕrlama yetkisi
DPT tarafÕndan (bu planlarÕ son kertede yine DPT’nin onaylamasÕ koúuluyla) ajanslara devredilmiútir. AynÕ
232
TURKRES 2011
zamanda yukarÕda bahsetti÷imiz dikey ve yatay idari koordinasyon ve yönetiúim kriterlerinin de önemli ölçüde
hayata geçirilmesi söz konusudur.
Orta ve Do÷u Avrupa ülkelerinde, bölgesel birimlerin kurulmasÕ sürecinde birlik, çok ciddi bir rol oynamÕú
ve bölgeselleúmeyi bu ülkelerin önüne tam üyelik için bir úart olarak koúmuútur3. Bu ülkelerde birli÷e üyelik
belirli bir takvime ba÷lanmÕútÕ ve gerçekleútirilmesi istenen reformlarda bu teúvik ile hÕzla hayata geçirildi. Oysa
Türkiye’nin durumu bu ülkelerden farklÕdÕr. Türkiye’nin gereken her koúulu yerine getirmesi halinde bile üyelik
statüsünü kazanmasÕ belirsizli÷ini korumaktadÕr. Türkiye’de kamuoyuna yansÕyan boyutuyla, KalkÕnma
AjanslarÕnÕn kurulmasÕnÕn arkasÕndaki en önemli faktörün Avrupa Birli÷i oldu÷u düúünülebilir. Bu argümanÕ
DPT’nin 2000’li yÕllardaki kalkÕnma planlarÕnda, çeúitli dokümanlarÕnda, Özel øhtisas Komisyonu raporlarÕnda
ve de Meclis’te yasa ile ilgili komisyonlarda yapÕlan görüúmelerin tutanaklarÕnda görmek mümkün. Ne var ki,
Türkiye’de kurulan KalkÕnma AjanslarÕ’na bugüne kadar Avrupa Birli÷i fonlarÕndan en ufak bir mebla÷ bile
aktarÕlmamÕútÕr. KalkÕnma AjanslarÕ 2007-2013 üyelik öncesi mali yardÕm programÕna akredite olan kurumlar
arasÕnda da yer almamaktadÕr. AjanslarÕn finansal kaynaklarÕnÕ büyük oranda merkezi hükümet ve de yönetim
kurullarÕnda temsil edilen yerel kurumlarÕn katkÕ paylarÕ oluúturmaktadÕr.
Bu çalÕúma, ÖUKP kapsamÕnda hayata geçirilen bölgesel kalkÕnma programlarÕ ve KalkÕnma AjanslarÕ
politikasÕ çerçevesinde Türkiye’nin neden, nasÕl ve ne ölçüde Avrupa Birli÷i müktesebatÕna uyum sa÷ladÕ÷ÕnÕ ve
bu süreçte hangi aktörlerin, kurumlarÕn, fikirlerin ve dinamiklerin, birbirleri ile etkileúim halinde olarak, rol
oynadÕklarÕnÕ açÕklamayÕ amaçlamaktadÕr. ÇalÕúmanÕn en önemli özgünlü÷ü, sadece Avrupa ve ulusal ölçek
düzlemindeki kamusal aktörler üzerinde yo÷unlaúmamasÕdÕr. ÇalÕúma, bölgesel kalkÕnma alanÕnda AB’ye uyum
sürecini, yerel/bölgesel dinamikler ve devlet-dÕúÕ aktörlerin bu süreçlerdeki rolü üzerinden de analiz etmeyi
öngörmüútür.
- FaydalanÕlan teorik çerçeve, ön bulgular ve araútÕrmaya yön veren sorular:
AvrupalÕlaúma kavramÕ siyaset bilimi alanÕnda yapÕlan çalÕúmalarda sistematize edilmeye çalÕúÕlan ve geniú
bir tanÕmlamayla ulusal siyaset ve politika oluúturma alanlarÕna Avrupa bütünleúmesinin etkileri anlamÕnda
kullanÕlmaktadÕr4. AvrupalÕlaúma kavramÕ, gerçekleútirdi÷imiz bu çalÕúma kapsamÕnda, Avrupa Birli÷i’ne
üyeli÷ine aday ülke statüsündeki Türkiye’nin bu süreç içinde bölgesel kalkÕnma politikalarÕ alanÕnda yaúadÕ÷Õ
de÷iúimleri anlamak için önemli analiz araçlarÕ sunmaktadÕr.
Bir kez daha tekrar edersek, Türkiye’de bölgesel kalkÕnma politikalarÕnda AvrupalÕlaúma, iki temel politika
ile hayata geçirilmektedir: ÖUKP (2004-2006) çerçevesinde 2008’e dek uygulanan AB destekli bölgesel
kalkÕnma programlarÕ ve KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕ ve uygulamaya geçirilmesi. Bu iki konunun analizi
için AvrupalÕlaúma yazÕnÕndan ödünç aldÕ÷ÕmÕz belli baúlÕ önermelerden kÕsaca bahsetmeyi uygun buluyoruz.
Radaelli ve Pasquier, AvrupalÕlaúmayÕ “Avrupa bütünleúmesinin iç siyasi de÷iúiklikler üzerindeki etkisine
dair söylem ve anlatÕlar” olarak tanÕmlamaktadÕr. Etki kavramÕ (impact), AvrupalÕlaúma çalÕúmalarÕ içinde
önemli bir yer tutmaktadÕr. Bu kavram, en basit biçimiyle AvrupalÕlaúmanÕn ulusal düzeydeki yansÕmalarÕnÕ
anlatmaktadÕr. Etki, öncelikle Brüksel’den gelen baskÕya verilen yanÕt anlamÕnda kullanÕlmaktadÕr, ama baúka
anlamlarÕ da vardÕr. Buna göre etki kavramÕ sadece dikey baskÕlara uyum sa÷lama anlamÕ taúÕmaz. Onun yerine
sosyalizasyon, fikirler düzeyinde yakÕnsama/bir noktada birleúme yaratmaya dönük politika paradigmalarÕ ile
ö÷renme ve yorumlama süreçlerinin daha inceltilmiú etkilerine uyumu ifade eder5. Bu çalÕúmada 2003-2008
döneminde uygulanan AB destekli bölgesel kalkÕnma programlarÕ üzerinde yaptÕ÷ÕmÕz incelemelerde yukarÕda
bahsedilen sosyalizasyon süreçlerinin ön planda oldu÷u ve DPT’nin bu programlar çerçevesinde Komisyon ile
yapÕlan ortaklaúa çalÕúmalar ve görüú alÕúveriúleri sayesinde dönüútürücü ö÷renme süreçlerinden geçti÷ini
söylememiz mümkün. økinci kuúak AvrupalÕlaúma çalÕúmalarÕnda da politika aktarÕmÕ ve ö÷renme yoluyla
gerçekleúen gönüllü uyuma büyük vurgu yapÕldÕ÷Õ izlenir6. DolayÕsÕyla çalÕúmamÕzÕn AB destekli bölgesel
3
4
5
6
Aissaoui H. “Polonya’da teritoryal kamu yönetiminde bir AvrupalÕlaúmaya do÷ru” S.63
Eliçin-ArÕkan Y. “AvrupalÕlaúma: Kavramsal Bir Çerçeve”, Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar Editör: Bekir Parlak,
Turhan Kitabevi, S.124
Eliçin-ArÕkan Y. “AvrupalÕlaúma: Kavramsal Bir Çerçeve”, Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar Editör: Bekir Parlak,
Turhan Kitabevi, S.125
Eliçin-ArÕkan Y. “AvrupalÕlaúma: Kavramsal Bir Çerçeve”, Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar Editör: Bekir Parlak,
Turhan Kitabevi, S.138
233
F.U. ÖZIùIK
kalkÕnma programlarÕ bölümünde; AB yetkilileri, DPT – Bölgesel Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü
uzmanlarÕ ve yerel/bölgesel aktörler arasÕnda hayat bulan karúÕlÕklÕ ö÷renme ve paylaúÕm iliúkilerinin nasÕl
úekillendi÷i ve bunlarÕn gerek merkezi düzeyde gerek yerel/bölgesel ölçekte ne tür yeni fikirler ve uygulamalara
yol açtÕklarÕ sorgulanmaktadÕr.
Surel ve Palier7’ye göre, AB’den gelen dayatmalara ve bu dayatmalara karúÕ ulusal ölçekte kamu
kurumlarÕnÕn gösterdi÷i tepkiyi kavrayan bir etki-tepki analizi, belirli bir kamu politikasÕnda gerçekleúen
AvrupalÕlaúmayÕ açÕklamakta yetersiz kalmaktÕr. Oysa bu yazarlara göre, AvrupalÕlaúma, entegrasyonun yol
açtÕ÷Õ bütün kurumsal, stratejik ve normatif yakÕnsama ve uyumlaúma süreçlerini kapsamaktadÕr. Bu yaklaúÕm,
sadece AB düzeyi ve ulusal düzey arasÕndaki etkileúimi de÷il ulus-altÕ yönetim ölçeklerinin ve aktörlerinin de
analize dâhil edilmesini mümkün kÕlmaktadÕr. Bu açÕdan bakÕldÕ÷Õnda AvrupalÕlaúmayÕ çok düzlemli bir
yönetiúim sistemi çerçevesinde, kurumlarÕn, fikirlerin ve çÕkarlarÕn bir arada düúünüldü÷ü ve birbirleriyle
iletiúim içinde olduklarÕ bir olgu olarak algÕlamak gerekiyor. AyrÕca, ulusal ölçe÷in AvrupalÕlaúma sürecinden
etkilenen tek yönetim kademesi olmadÕ÷Õna göndermede bulunan bu yaklaúÕma göre, ulus-altÕ düzey de analizin
içine katÕlabilir. Bunun devamÕnda, yerel düzeyde yaratÕlan etkiler de dikkate alÕndÕ÷Õnda karmaúÕk uyum
biçimleri ve yaygÕn bir karúÕlÕklÕ etkileúim mantÕ÷Õ ortaya çÕkmaktadÕr. Nitekim birli÷in hayata geçirmek istedi÷i
çok düzeyli yönetiúim-etkileúim sistemi hesaba katÕldÕ÷Õnda bazÕ durumlarda ulus-altÕ birimlerin gerek merkezi
gerekse ulus-ötesi ölçe÷i etkileyip yönlendirdi÷ine dair bulgular çeúitli araútÕrmalarda göze çarpmaktadÕr. UlusaltÕ birimlerin (yerel yönetimler, yerel/bölgesel aktörler…) analize dâhil edilmesi çalÕúmamÕzÕn bölgesel
kalkÕnma programlarÕ bölümünde önemli bir yer tutmaktadÕr. AvrupalÕlaúma sürecinde Samsun-KastamonuErzurum Bölgesel KalkÕnma ProgramÕ’nÕn TR83 bölgesinde (Samsun, Amasya, Çorum ve Tokat illerinde
program uygulamadan sorumlu YeúilÕrmak HavzasÕ KalkÕnma Birli÷i örne÷i) üzerinde bir alan araútÕrmasÕ
yürütülmüú ve bu örnekten yola çÕkÕlarak, birtakÕm ulus-altÕ birimlerin ve oluúumlarÕn, AvrupalÕlaúma sürecinde
belirleyici faktörler olarak rol oynayÕp oynamadÕklarÕ incelenmiútir.
KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulma sürecini AvrupalÕlaúma teorisi çerçevesinde incelemeye aldÕ÷ÕmÕzda ise ilk
olarak dikkate alÕnmasÕ gereken olgu, bölgesel kalkÕnma programlarÕnda yukarÕda sözü geçen ö÷renme
süreçlerinin DPT’nin uzman kadrolarÕnÕ, ajanslarÕn kurulmasÕ yönünde olumlu yönde etkilemiú ve motive etmiú
olmasÕdÕr. E÷er bölgesel kalkÕnma politikasÕnÕn AvrupalÕlaúmasÕnda KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕ en tepe
noktadaki kurumsal de÷iúimi oluúturuyorsa, bu bir ölçüde bir önceki dönemde Komisyon’un mobilize etti÷i
ö÷renme, karúÕlÕklÕ etkileúim ve ikna süreçleri sonunda gerçekleúmiútir. HâlihazÕrda bu ajanslarÕn uyguladÕ÷Õ hibe
destekli projelerin uygulama mekanizmasÕnÕn bölgesel kalkÕnma programlarÕnda takip edilen kurallar ve
kriterlerle (proje döngüsü) paralellik göstermesi de bu çerçevede göze çarpmaktadÕr.
Buna karúÕn, KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn Türkiye’de kurulmasÕna yol açan faktörler çeúitlidir. Birli÷in bu –
hazÕrlayÕcÕ ve teúvik edici- politikasÕ tek baúÕna ajanslarÕn neden ve nasÕl kuruldu÷u sorusuna cevap vermekte
yetersiz kalmaktadÕr. Zaten bahsetti÷imiz üzere, birli÷in Türkiye özelinde bölgeselleúme yönünde, Orta ve Do÷u
Avrupa ülkeleri üzerinde oldu÷u gibi zorlayÕcÕ ve üyelik edinimine yönelik teúvik edici bir politikasÕ,
Türkiye’nin özel durumu nedeniyle bulunmamaktadÕr. Bu bilgiler ÕúÕ÷Õnda, bölgeselleúme ve ajanslarÕn
kurulmasÕ ba÷lamÕnda Türkiye örne÷i üzerinde úu önermeyi dikkate almak yanlÕú olmaz. “Avrupa Birli÷i
tarafÕndan sunulan tek bir model eksikli÷i ve buna ek olarak belirli bir kurumsal veya prosedürel adaptasyonun
dikte ettirilmemesi sonuçta katÕlÕm süreci içerisinde ulusal aktör ve kurumlar etrafÕnda çok önemli bir manevra
alanÕ oluúmasÕna neden olur8.” Di÷er bir deyiúle Avrupa Birli÷i’nin etkisini ulusal seviyede göstermesinde aday
ülkelerin kurum ve aktörleri úekillendirici bir rol oynayabiliyor. Ulusal kurum ve aktörler bazÕ durumlarda
belirleyici faktörler olabiliyorlar. Ulusal ölçekle Avrupa ölçe÷inin iç içe geçme durumu, aktörler için çeúitli
fÕrsatlar yaratmaktadÕr (Featherstone 2003). Birincisi hükümetler ve ulusal aktörler AB yükümlülükleri ile
ba÷lanmakta çeúitli stratejik faydalar görebilirler. Bu yükümlülükler, normal koúullar altÕnda güçlü bir tepki
uyandÕrabilecek eylem ve reformlar için gerekçe ve meúruiyet zemini oluútururlar. Böylece, gerçekleútirilmek
istenen siyasi de÷iúiklikler içerde daha önemsiz bir muhalefetle karúÕlaúÕr. Baúka bir deyiúle ulusal aktörler
rakipleri üzerinde stratejik bir avantaj yakalamak ya da baúka türlü gerçekleúmesi zor reformlarÕ hayata geçirmek
amacÕyla hükümet kurumlarÕ içinde ya da dÕúÕnda AB müktesebatÕna tabii olmayÕ isteyebilirler9.
7
8
9
Surel Y. Ve Palier B. “Hareket halinde Avrupa, karúÕlaútÕrmalÕ çerçeveden AvrupalÕlaúma”, l’Harmattan. S.13-80
Ertugal E. “AB Bölgesel PolitikalarÕnÕn Üye ve Aday Ülkelere Etkileri”, 2. Bölgesel KalkÕnma ve Yönetiúim
Sempozyumu, Bildiri KitabÕ 25-26 Ekim Ege Ünivesitesi, øzmir, TEPAV. S.230
Eliçin-ArÕkan Y. “AvrupalÕlaúma: Kavramsal Bir Çerçeve”, Kamu Yönetiminde Yeni Vizyonlar Editör: Bekir Parlak,
Turhan Kitabevi, S.132
234
TURKRES 2011
AraútÕrmalarÕmÕz sonucunda edindi÷imiz bilgilere göre Türkiye örne÷inde ajanslarÕn neden ve nasÕl
kurulabildiklerinin açÕklanmasÕnda ulusal aktörler ciddi fonksiyonlar üstlenmiúlerdir. Hemen belirtmek gerekir
ki, Türkiye’de bölgeselleúme her zaman ayrÕlÕkçÕlÕkla, bölünme endiúesiyle ve üniter devlet yapÕsÕnÕn bozulmasÕ
ile iliúkilendirilmiútir. Bu ba÷lamda ajanslar ile hayata geçirilen “ekonomik bölgeselleúmenin” meúruiyetini
sa÷layan en önemli dayanak noktasÕ AB’ye uyum sürecidir. Bu hatÕrlatmadan sonra, de÷iúimde baúrolü oynayan
birkaç baúat aktörden bahsetmek gerekiyor. O dönem DPT’den sorumlu olan bakan Abdüllatif ùener’in kiúisel
sahiplenmesi ve DPT bünyesindeki Bölgesel Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü uzman kadrosunun
yasa yapÕm sürecinde etkin rol oynamasÕ, de÷iúimde kamu aya÷ÕnÕ oluúturuyor. økinci olarak, ajanslarÕn
kurulmasÕ için özel sektörün -ki bunlarÕn baúÕnda TÜSøAD ve MÜSøAD gelmektedir- hükümet ve bürokrasi
üzerinde ciddi bir baskÕ unsuru oluúturdu÷unu söylemeliyiz. BaskÕ ve yükselen taleplerden bahsederken, özel
sektörün, ajanslarÕn kurulmasÕ ve uygulama süreçlerine iliúkin olarak, hükümet ve bürokrasi ile birçok ortam ve
farklÕ zamanda istiúare halinde oldu÷unu da söylemek gerekiyor. Yine bu kapsamda, özel sektör temelli bazÕ
yerel örgüt ve organizasyonlarÕn da ajanslarÕn kurulmasÕ yönünde bilfiil rol aldÕklarÕnÕ, hatta ajanslarÕn resmi
olarak kurulmasÕndan önce kendi inisiyatifleri ile 90’lÕ yÕllardan baúlayarak ajans kurma çabalarÕnda
bulunduklarÕ dikkatten kaçmÕyor. Bunlar içinde en önemli örnekler arasÕnda EGEV bünyesindeki Ege Bölgesi
KalkÕnma AjansÕ çalÕúmalarÕ ve Mersin’de Ticaret ve Sanayi OdasÕ bünyesinde kurulan Mersin KalkÕnma AjansÕ
deneyimi bulunuyor. Yine øzmir’de øzmir Ticaret OdasÕ’nÕn 1990’lÕ yÕllarda ve 2000’lerin baúÕnda ajanslarÕn
kurulmasÕ yönünde konferanslar gerçekleútirdi÷ini ve DPT ile yakÕn irtibat halinde bulundu÷unu da belirtmek
gerekiyor. Nitekim iki pilot ajans olarak øzmir ve Çukurova bölgesinin seçilmesi bu yerel hareketlerin ne denli
önemli dinamikler oldu÷unu ortaya koymaktadÕr. Yine TÜSøAD’Õn deste÷i ile TÜRKONFED’in ve MÜSøAD’Õn
deste÷i ile TUSKON’un kurulmasÕ da kayda de÷er geliúmelerdir. Bölgesel ölçekteki iúadamlarÕ
federasyonlarÕnÕn konfederasyonlaúmasÕ, bu örgütler aracÕlÕ÷Õ ile merkezi yönlendirmeye çalÕúmalarÕ da özel
sektörün bölgesel kalkÕnmaya yönelik ilgi ve alakasÕnÕn ne derece önemli ve belirleyici oldu÷unu ortaya
koyuyor. Bu sempozyumun da baúlÕ÷Õnda geçti÷i üzere özel sektör temelli bölgesel dinamikler, kurum ve
kuruluúlarÕ ile gerek yerel/bölgesel düzeyde gerekse ulusal ölçekte ajanslarÕn kurulmasÕ sürecinde, de÷iúimin en
önemli aktörleri arasÕnda yerlerini almÕúlardÕr. “AB’ye uyum sürecinin gere÷i” söylemi tam da bu noktada bu
gruplarÕn çÕkar ve politikalarÕ ile buluúmaktadÕr. Bu úekilde ajanslarÕn temel nitelikleri ve amaçlarÕ genel
hatlarÕyla, stratejik çÕkarlar bakÕmÕndan birbirleriyle büyük ölçüde uyumluluk gösteren hükümet-bürokrasi-özel
sektör arasÕndaki etkileúimler yoluyla belirlenmektedir.
Ulusal aktörlerden bahsetmiúken belirli bir manevra alanÕna sahip ve ajanslarÕn kurulma sürecinde yine
belirleyici rol oynayan bir di÷er aktör grubu daha bulunuyor. Devletçi gelene÷in ve merkeziyetçili÷in en önde
gelen savunucularÕ arasÕnda yer alan CHP’nin ve yine benzer ideolojiye sahip Türkiye Mimarlar ve Mühendisler
OdasÕ Birli÷i’nin (TMMOB) DanÕútay ve Anayasa Mahkemesi’nde açtÕ÷Õ davalarÕn ajanslarÕn kurulma
sürecinde, ajanslarÕn niteliklerinin belirlenmesinde hatta yasanÕn adÕnÕn de÷iútirilmesinde dahi önemli rol
oynadÕklarÕndan bahsetmemiz gerekiyor. AvrupalÕlaúma teorisine göre AB’nin ülkeler üzerindeki dönüútürücü
etkisi bazÕ aktörlere siyasi ve idari arenada yeni araç ve fÕrsatlar sunarken, di÷er bazÕ aktörlerin ise zayÕflamasÕna
hatta oyun dÕúÕ kalmasÕna neden olmaktadÕr (Börzel ve Risse; 2000). Türkiye’de olan da budur. AB söylemi
sayesinde Türkiye’de ilk kez bölgesel ölçekte bütün ülkeyi kapsayan kurumsal bir yapÕlanma mümkün
olabilmiútir. YukarÕda sözü edilen üçlü blok (hükümet-bürokrasi-özel sektör) için AB süreci, ajanslarÕn
kurulmasÕ yönünde meúrulaútÕrÕcÕ bir rol oynamÕú bulunuyor. AB’ye uyum sürecinin gere÷i olarak
görülmelerinden ötürü kayda de÷er bir meúruiyet kazanan ajanslar, iúte bu meúruiyet zemini üzerinde ve üçlü
blo÷un kararlÕlÕ÷Õ sayesinde mahkeme sürecini baúarÕyla aúabilmiú ve nihayet 26 NUTS 2 bölgesinde kuruluúlarÕ
tamamlanabilmiútir. Tabii bu muhalefet, ajanslarÕn taslak yasa aúamasÕndaki görece daha sivil niteli÷ini ve özel
sektöre daha fazla temsil edilme fÕrsatÕ tanÕyan yapÕsÕnÕ köreltmiútir. Bölge KalkÕnma AjanslarÕ olarak ilk
taslaklarda yer alan tanÕmdaki “bölge” sözcü÷ü, tahmin edilen endiúe ve kaygÕlardan ötürü kaldÕrÕlmÕú ve de
ajanslarÕn yönetim kurullarÕnda valinin öncülü÷ünde kamu a÷ÕrlÕklÕ bir yapÕ tasarlanmÕútÕr.
ÇalÕúmamÕzÕn üçüncü olarak ilgilendi÷i bir di÷er boyut da, AvrupalÕlaúma süreci kapsamÕnda
gerçekleútirilen yerel yönetim reformlarÕnÕn ve KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕnÕn yerel/bölgesel ölçekte ne
tür yansÕmalarÕ oldu÷udur. AjanslarÕn kurulmasÕnÕ ve yerelleúmeyi bir arada düúündü÷ümüzde AvrupalÕlaúmanÕn
bu ulus-altÕ ölçekler ile nasÕl bir etkileúim halinde oldu÷unu, yerel ölçekte aktörler ve kurumlar arasÕ iliúkilerde
ne gibi de÷iúikliklere yol açtÕ÷ÕnÕ da açÕklamayÕ amaçladÕk. Cartier ve Pasquier’ye göre10 AvrupalÕlaúma
teorisinin bölgesel ve yerel ölçek üzerinde uygulanmasÕ, Avrupa bütünleúmesinin ulus-altÕ sistemler üzerindeki
10
Pasquier ve Carter, « European integration and the transformation of regional governance : Testing the analytical
purchase of Europeanization » S.2
235
F.U. ÖZIùIK
etkilerinin elle tutulur biçimde incelenmesine imkân vermektedir. Avrupa bütünleúmesinin sundu÷u fÕrsatlarÕn
bölgesel/yerel aktörler tarafÕndan nasÕl kullanÕldÕ÷Õ bu çerçevede önem kazanÕyor. Bölgesel/yerel aktörlerin
proaktif biçimde bütünleúme ile iliúki halinde olmasÕ, bölgesel/yerel siyasi kapasiteler üzerinde düúünmeyi
gerektiriyor. Pasquier ve Weisbein’e göre11 ise AvrupalÕlaúmayÕ yerel ölçekte kavramaya çalÕúmak ancak yerel
ölçekte gerçekleútirilecek ve sÕnÕrlÕ sayÕda aktör gruplarÕnÕ hedef seçecek alan araútÕrmalarÕyla mümkün olabilir.
Ulus-altÕ birimlerin hesaba katÕlmasÕ, Avrupa bütünleúmesinin yerel ölçekteki siyasi ve idari yapÕnÕn sahip
oldu÷u kaynaklar ve bu yapÕnÕn kurumsal özellikleri üzerinde yarattÕ÷Õ de÷iúim ve dönüúümlerin incelenmesini
sa÷layacaktÕr. Bu ba÷lamda, gerçekleútirdi÷imiz üç alan araútÕrmasÕ ile AB’ye uyum sürecinin yerele ve
bölgesele olan yansÕmalarÕnÕ açÕklamaya öngördük. Bunlardan ilki, yukarÕda sözü geçen TR83 (Samsun,
Amasya, Çorum, Tokat) bölgesiydi. økinci olarak øzmir’de (TR31), üçüncü olarak ise Çukurova Bölgesi TR62
(Adana ve Mersin)’de incelemelerde bulunduk. Her üç bölge de farklÕ sosyoekonomik yapÕlara sahip
olduklarÕndan AB’ye uyum süreci ve yerelleúme reformlarÕ çerçevesinde AvrupalÕlaúmaya farklÕ tepkiler
vermiúlerdir. Yerel/bölgesel aktörlerin (kamu-özel) örgütlü ve koordine hareket kapasitesi ve kabiliyeti üç
bölgede de farklÕlÕklar göstermektedir. Üç bölgenin buluútu÷u ortak nokta ise aúa÷Õdan yukarÕ biçimde úekillenen
ve merkezi de yönlendirme gücüne sahip yerel/bölgesel kalkÕnma inisiyatifleri geliútirmiú olmalarÕdÕr. Ancak
yükselen bu yerel talep ve yönlendirmelere merkezin verdi÷i tepkiler karúÕsÕnda, her üç bölgenin öncü aktör
gruplarÕ farklÕ biçimde yaklaúmÕúlardÕr.
Bu bilgilerin ÕúÕ÷Õnda çalÕúmamÕza yön veren temel sorular ve sorgulamalar úunlardÕr:
-
-
-
-
Türkiye’de bölgesel politikalarÕn yaúadÕ÷Õ dönüúüm sürecinde Avrupa Birli÷i’nin gerçekten zorlayÕcÕ ve
dayatÕcÕ etkisi var mÕdÕr? Yoksa Avrupa Birli÷i’ne uyum sürecinde birli÷in bu dönüúüm sürecindeki
politikasÕ, Türkiye’deki konuyla ilgili kamu otoritesine sahip kurum ve kuruluúlarÕ belirli ö÷renme
süreçlerinden geçirerek yapÕsal de÷iúimlere yönlendirmesi olarak mÕ görülmelidir? Bu ba÷lamda 20032006 ÖUKP döneminde uygulanan bölgesel kalkÕnma programlarÕnÕn ve de DPT’nin øtalya ile
gerçekleútirdi÷i eúleútirme projelerinin rolü nedir?
KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕ sürecinde Avrupa Birli÷i’ne uyum sürecinin dÕúÕnda, Türkiye’de
hangi aktörler (merkezi, bölgesel ve yerel – kamu, özel) ve dinamikler (siyasi, ekonomik) rol
oynamaktadÕr? Bunlar ne ölçüde belirleyicidir ve aralarÕndaki iliúkiler ne karakterdedir?
Bölgesel KalkÕnma ProgramlarÕ kapsamÕnda bölgesel ve yerel düzeydeki aktör ve kurumlarÕn birlik
kurallarÕ ve prensipleri do÷rultusunda edindikleri kazanÕmlar ve buradan hareketle hayata geçirdikleri
yeni yerel kalkÕnma uygulamalarÕ nelerdir? Bölgesel ve yerel düzeyde bu AvrupalÕlaúma sürecini
yönlendirebilen ve bu süreçten faydalanabilen örgütlü yerel inisiyatifler var mÕdÕr?
KalkÕnma AjanslarÕ eliyle hayata geçirilen “ekonomik bölgeselleúmeye” hangi aktörler neden ve nasÕl
karúÕ çÕkmaktadÕrlar?
Gerçekleútirilen bölgeselleúmenin niteliksel özelliklerini hangi kurumsal, tarihî, düúünsel, normatif,
ekonomik ve siyasî faktörler belirlemektedir?
Yerel yönetim reformlarÕnÕn ve KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kurulmasÕnÕn yereldeki yansÕmalarÕ nelerdir?
2. ÇalÕúmanÕn Yenilikçili÷i ve KullanÕlan Metodoloji
ølk olarak, bu doktora tezinin orijinal ve özgün olup olmadÕ÷Õna en nihayet karar verecek olanlarÕn, yakÕn
bir tarihte tez savunmamÕzÕ de÷erlendirecek olan saygÕde÷er jüri üyeleri oldu÷unu belirterek baúlayalÕm. Bununla
beraber, çalÕúmamÕzÕn siyaset bilimi alanÕnda kamu politikalarÕ üzerine yapÕlan araútÕrmalar arasÕnda kendine
özel bir yer edinece÷ini umuyoruz. Ülkemizde siyaset bilimi kapsamÕnda kamu politikalarÕnda yaúanan
de÷iúimlerin analizine yönelik çalÕúmalar her ne kadar son dönemde filizlenmeye baúlamÕú olsa da kanÕmÕzca
birço÷u gereken analitik araçlardan ve konunun zengin teorik kaynaklarÕndan faydalanmamÕútÕr. Zaten kÕta
Avrupa’sÕnda da kamu politikalarÕ analizlerine yönelik çalÕúmalar, ABD ve øngiltere’deki ilk akÕmlardan sonra
1970’li yÕllarda baúlamÕútÕr. KÕsa zamanda ülkemizde de bu zengin teorik kaynaktan faydalanÕlaca÷Õndan
úüphemiz yoktur.
AvrupalÕlaúma teorileri de 1990 yÕllarda giderek ön plana çÕkmaya baúlamÕú ve Avrupa Birli÷i’nin üye ve
aday ülkelerin siyasal ve idari yapÕlarÕnda, kamu politikalarÕnda neden oldu÷u dönüúümleri açÕklamayÕ kendine
amaç edinmiútir. AvrupalÕlaúma çalÕúmalarÕ kavramsal bir açÕklÕ÷a ve güçlü bir teorik arka plana gereksinim
11
Pasquier ve Weisbein, “Yerelin mikroskobunda Avrupa”, politique européenne, no:12, kÕú 2004. S.5
236
TURKRES 2011
duymakla birlikte, yeni ve yaratÕcÕ alan çalÕúmalarÕna imkân verme potansiyelini barÕndÕrmakta, bu alandaki
bilimsel araútÕrmalara bir canlÕlÕk ve zenginlik de getirmektedir. Eliçin-ArÕkan’a göre AvrupalÕlaúma Türkiye
üzerine çalÕúmalar için cazip araútÕrma perspektifleri sunmaktadÕr. Türkiye’nin Gümrük Birli÷i’nden bu yana
geçirdi÷i dönüúüm ve de÷iúim sürecini AvrupalÕlaúma kuramsal çerçevesinden de÷erlendirmek hiç úüphesiz bu
dönüúümlerin ardÕndaki dinamikleri anlamak, farklÕ aktörleri ve oynadÕklarÕ rolleri saptamak olana÷Õ verecektir.
Yazara göre, ekonomi, demokratikleúme, dÕú politika ve kamu yönetiminde yeniden yapÕlanma alanlarÕnda
gerçekleúen dönüúümde AB etkisi son derece açÕktÕr. Türkiye’nin AB ile ba÷lantÕlÕ olarak yaúadÕ÷Õ de÷iúim ve
dönüúümleri AvrupalÕlaúma çerçevesinden açÕklamaya yönelen alan araútÕrmalarÕnÕn siyaset bilimi yazÕnÕna
zenginlik getirece÷i úüphesizdir.
Bu doktora tezi çalÕúmasÕ, tam da bu önermeler ÕúÕ÷Õnda, Türkiye’de uzun yÕllar belli bir statüko halinde
seyretmiú bölgesel kalkÕnma politikalarÕnÕn AB’ye uyum sürecinde yaúadÕ÷Õ önemli de÷iúim ve dönüúümleri, çok
aktörlü ve çok düzlemli bir perspektifte incelemeyi amaç edinmiútir. Her ne kadar de÷iúimi gerçekleútirenler en
nihayetinde devlet kurumlarÕ olsa da, de÷iúimde rol oynayan birçok aktörün oldu÷unu ve bu aktörlerin
Brüksel’den Türkiye’nin bir ilçesine kadar uzanan geniú bir yelpazede bulundu÷unu bu çalÕúmada göstermeyi
hedefledik. De÷iúimin temel dinami÷i AB’ye uyum süreci gibi görünse de, dinamikler çeúitlidir. Ekonomik
alanda yaúanan dönüúümler, bu ba÷lamda özel sektörün ülke ekonomisinde artan rolü, 2001 ekonomik krizi
sonrasÕ AKP’nin iktidara gelmesi, DPT’de AB’ye uyum süreci ve kamu yönetimi reformu süreci ile yaúanan
zihinsel dönüúüm, bir o kadar da yukarÕda bahsetti÷imiz bölgesel dinamiklerin zorlayÕcÕ talepleri de÷iúimin
belirleyici faktörleri olmuúlardÕr. ùimdi tüm bu de÷iúim dinamiklerini ve aktörleri incelemek için kullandÕ÷ÕmÕz
metodolojiden söz etmeyi uygun görüyoruz. Tercih edilen metodolojik yaklaúÕmÕn da, konunun incelenmesinde
tercih etti÷imiz yenilikçi bakÕú açÕsÕ kadar önem arz etti÷ini belirtelim.
ølk olarak, çalÕúmamÕzÕn 1999-2009 dönemini inceledi÷ini söylemek istiyoruz. 1999 yÕlÕ, Türkiye’nin
AB’ye adaylÕk statüsünün tanÕndÕ÷Õ tarih iken, 2009 yÕlÕ da KalkÕnma AjanslarÕ’nÕn kuruluú süreçlerinin
tamamlandÕ÷Õ yÕla tekabül etmektedir. Bu zaman aralÕ÷Õnda yaúanan süreçleri ve de÷iúimleri incelemek için ise
KasÕm 2008 ve KasÕm 2009 tarihleri arasÕnda bir yÕllÕk bir anket çalÕúmasÕ gerçekleútirdik. Bu kapsamda, en
baúta østanbul’da çalÕúma konumuz üzerine araútÕrmalar yürüten ve bu konu hakkÕnda uzman olan üniversite
mensuplarÕ ve bazÕ araútÕrma kuruluúlarÕndan temsilcilerle mülakatlar gerçekleútirdik. AmacÕmÕz, bir yandan
konuyla ilgili temel teorik ve tarihsel okumalar gerçekleútirmek, di÷er yandan da bu sözünü etti÷imiz üniversite
hocalarÕ ve uzmanlarla gerçekleútirdi÷imiz mülakatlarla bilgilerimizi güncellemek ve esas aktörlerle irtibata
geçmeden kendimize bir çÕkÕú noktasÕ hazÕrlamak oldu. østanbul’da gerçekleútirdi÷imiz bu ilk etap kapsamÕnda
aynÕ zamanda TÜSøAD, TÜRKONFED, TESEV, YEREL GÜNDEM 21 ve øKV gibi kurumlarÕn temsilcileri ile
konumuz üzerine görüúmelerde bulunduk. økinci etap olarak ise Ankara’da bir dizi mülakat gerçekleútirdik.
Hedefimizde ilk olarak DPT bünyesindeki Bölgesel Geliúme ve YapÕsal Uyum Genel Müdürlü÷ü’nde görevli
uzmanlar yer aldÕ. DPT’de gerçekleútirdi÷imiz bu mülakatlar çok önemliydi çünkü bu müdürlük hem bölgesel
kalkÕnma programlarÕ hem de ajanslarÕn kurulmasÕ sürecinde çok önemli görevler üstlenmiúti. Ankara’da
bulundu÷umuz süre içinde ikinci olarak AKP’den ve CHP’den olmak üzere bazÕ milletvekilleri ile görüútük.
Görüútü÷ümüz isimler arasÕnda Ömer Dinçer, Lütfü Elvan, Onur Öymen ve Kemal KÕlÕçdaro÷lu gibi önemli
kiúiler bulunuyordu. Sözü geçen vekiller, hem kamu yönetimi reformu hem de ajanslarÕn kuruluúu sürecinde
önemli pozisyonlara sahiplerdi. Bu do÷rultuda konumuzun siyasi alanda nasÕl algÕlandÕ÷Õ ve nasÕl úekillendi÷i
yönünde önemli bilgiler edindik. Ankara’da TEPAV’dan bir yetkili ile görüútük. TEPAV önemliydi çünkü
bölgesel kalkÕnma konusunda son yÕllarda sürekli olarak çalÕúmalar ve konferanslar yürüten bir kurum. Birçok
akademisyeni, kamu yöneticisini ve özel sektör mensubunu bu tema etrafÕnda toplayabilen bir düúünce
kuruluúunun rolü de konumuz nazarÕnda yadsÕnamazdÕ. Yine Ankara’da TMMOB’un ajans yasasÕnÕ dava eden
avukatÕ ile birebir görüúme fÕrsatÕmÕz oldu. Gerek Kemal KÕlÕçdaro÷lu gerekse TMMOB’un avukatÕ ajanslara
neden ve nasÕl muhalefet edildi÷ine dair bize önemli aktarÕmlarda bulundular. Son olarak Ankara’da Avrupa
Birli÷i Türkiye Delegasyonu’ndan biri yabancÕ ikisi Türk olmak üzere üç görüúme gerçekleútirdik.
Üçüncü etap olarak ise üç farklÕ bölgede alan araútÕrmalarÕ yaptÕk. Bu üç bölgede de, gerek bölgesel
kalkÕnma programlarÕ gerekse de ajanslarÕn kuruluú ve uygulama sürecinde rol oynamÕú aktörlerle mülakatlar
gerçekleútirmeyi amaç edindik. Yerel ve bölgesel ölçekteki ekonomik kalkÕnma inisiyatiflerinin temsilcileri ile
yaptÕ÷ÕmÕz görüúmelerde yalnÕzca yereldeki bu kurumsallaúmalarÕ de÷il, kurumsallaúan bu aktör gruplarÕnÕn
kendi aralarÕndaki iliúkilerini ve Ankara ile olan iliúkilerini de inceleme fÕrsatÕ bulduk. Seçilen üç bölgedeki
aktörler de bölgesel kalkÕnmanÕn de÷iúiminde aktif rol oynadÕklarÕ için bize zengin ampirik veriler sundular.
Yerel/bölgesel alan araútÕrmalarÕnda belediyeler ve il özel idareleri temsilcileri ile de görüúmeler gerçekleútirdik.
Yerel yönetim reformlarÕnÕn yerele yansÕmalarÕnÕ birebir uygulayÕcÕlarÕn a÷zÕndan dinleme úansÕmÕz oldu. Sonuç
237
F.U. ÖZIùIK
olarak üç bölgede kamu (bunlarÕn arasÕnda her üç bölgedeki KalkÕnma AjansÕ’nÕn genel sekreterli÷inden
temsilciler de bulunuyor) ve özel sektör temsilcileri ile toplamda 41 mülakat gerçekleútirdik. De÷iúimin
yerel/bölgesel ölçekte nasÕl hayat buldu÷unu açÕklamada bu görüúmelere çok büyük önem atfettik.
Son olarak da Brüksel’e gitmeyi tercih ettik. Brüksel’de Avrupa Komisyonu’nun konuyla ilgili genel
müdürlüklerinden toplam üç temsilci ile görüútük. AyrÕca EURADA’nÕn genel müdürü ile Türkiye’de kurulan
ajanslar hakkÕndaki görüú ve fikirlerini paylaútÕk. DPT’den uzmanlarÕn bir dönem EURADA’da ile irtibata
geçti÷ini ve EURADA’nÕn gerek øzmir’deki gerek Mersin’deki yerel aktörlere ajans kurma çalÕúmalarÕnda aktif
destek sa÷ladÕ÷ÕnÕ bu mülakat sayesinde ö÷renmiú bulunduk.
Genel toplamda altmÕúÕ aúkÕn mülakat gerçekleútirildi. De÷iúimin çok düzlemli bir sistemde gerçekleúti÷i
varsayÕmÕndan yola çÕkarak çok düzlemli bir anket çalÕúmasÕ hayata geçirildi. Bu mülakatlarÕn ço÷unda elimizde
bulunan soru listesine sadÕk kalmaya çalÕútÕk. Buna karúÕn birçok mülakat esnasÕnda sorularÕn sÕrasÕ de÷iúmek
durumunda kaldÕ veya sorularÕn çizdi÷i çerçevenin dÕúÕna çÕkÕlarak yarÕ serbest mülakat tekni÷inden faydalanÕldÕ.
Bu karmaúÕk iliúkiler a÷Õnda her aktörün ve kurumun fikirlerini, çÕkarlarÕnÕ, kurumsal kimliklerini, di÷er
aktörlerle olan iliúkilerini yakalamayÕ hedefleyen bir anket çalÕúmasÕ için bu esnekli÷e mecburen baúvuruldu.
Veri toplamada mülakatlar çok önemli bir yer tuttu. Ancak, yazÕlÕ kaynaklardan da ciddi ölçüde
faydalandÕ÷ÕmÕzÕ söylememiz gerekiyor. Bölgesel ve yerel kalkÕnma söz konusu oldu÷unda son yÕllarda
Türkiye’de kayda de÷er bir literatür oluúmuú bulunuyor. Bu çalÕúmalarda gerek Türkiye’deki bölgesel kalkÕnma
deneyimi gerekse de yeni bölgesel kalkÕnma paradigmalarÕ ve yükselen bölgesel dinamikler üzerinde duruluyor.
Bu literatürü oluúturan kaynaklar arasÕnda makaleler, yüksek lisans, doktora tezleri, kitaplar, çeúitli konferans ve
sempozyumlarda sunulan bildiriler bulunuyor. Bu çalÕúmalar farklÕ bakÕú açÕlarÕnÕn yakalanmasÕnda ve dikkate
alÕnmasÕnda önemli katkÕlar sundular. BazÕlarÕndan edinilen bilgiler birçok hipotezin desteklenmesini ve
onaylanmasÕna yardÕmcÕ oldular. Di÷er yandan AvrupalÕlaúma teorisi hakkÕnda yabancÕ kaynaklarÕn sundu÷u
zenginlikten de yararlandÕk. YazÕlÕ kaynaklar arasÕnda AB’nin dokümantasyonu, DPT’nin plan ve raporlarÕ,
bölgesel geliúme planlarÕ ve yereldeki aktör ve kurumlarÕn çalÕúmalarÕ da önemli yer iúgal etti. Yerel basÕn da
çÕkan haberler de kimi zaman önemli veriler sundular.
238
TÜRKONFED
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu
Mete Caddesi Yeni Apartmanı No: 10/6
Taksim 34437 İstanbul / Türkiye
T 0212 251 73 00
F 0212 251 58 77
E [email protected]
www.turkonfed.org
ISBN 978-9944-0172-5-1

Benzer belgeler