Aralık.2007 - Sahil Güvenlik Komutanlığı

Transkript

Aralık.2007 - Sahil Güvenlik Komutanlığı
Aralık.
2007
4 ayda bir yayımlanır.
Sayı:3
ISSN:1307-4253
İÇİNDEKİLER
8. Karadeniz’e Sahildar Devletler Sahil/Sınır Güvenlik Liderleri Toplantısı |6| Sahil Güvenlik Komutanlığı
Denizler (!) ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Çevre Faaliyetleri |46| Deniz Güvenliği |50| Büyük Önder
2006-2007 Eğitim Dönemi Başarılı Birlikleri |10| TCSG-115: Ben Bir Sahil Güvenlik Botuyum |12|
Mustafa Kemal Atatürk’e “Mareşal” Rütbesi ile “Gazi” Unvanı Verilmesi
Novorossıysk’e Doğru |16| Egzotik Göçün İlk Durağı Keldağ |22| TCSG-118 ve Çevlik |30| Tarihsel
|58|
Süreçte Türk Yelkenciliği |36| Sanallıktan Gerçekliğe Bir Sualtı Hikayesi |40| Tükenmeyen Hazine
Briç |81| Bulmaca |82| Sudoku |82| Türkçemizi Doğru Kullanalım |82|
Ziyaretler
|60|
Etkinlikler
|70|
Karikatür
30
Atatürk Savarona’da
Teşekkür Mektupları
|79|Go |80|
40
SANALLIKTAN GERÇEKLİĞE
BİR SUALTI HİKAYESİ
TCSG-118 VE ÇEVLİK
“Her projenin bir hikayesi vardır. Bu projenin ise birçok hikayesi var. Projeye
emek vermiş yüzü aşkın kişinin anlatacak çok şeyi vardır eminim, ama bu
seferlik benim hikayemi dinleyeceksiniz...” DEVAMI 40’TA...
TCSG 118, 1959 yılında Almanya’da Fr Schweers-Werft Bardenf
(Weser) Tersanesinde inşa edilmiş olup, 19 Ocak 1961 tarihinde
sahil muhafaza botu olarak... DEVAMI 30’DA...
22
|78|
|56|
36
TARİHSEL SÜREÇTE
TÜRK YELKENCİLİĞİ
EGZOTİK GÖÇÜN İLK DURAĞI KELDAĞ
1850 yılını başlangıç olarak aldığımızda, Türk kıyılarında yerel seferler
yapan taka, çektirme, tırhandil gibi bölgesel özellikler taşıyan, ticari
ağırlıklı tekneler vardır; bir kısmı özel, bir kısmı da devlete aittir...
Denizin sessiz-derin çağırışı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en uç
noktası Antakya Samandağı- Keldağ’dayız. Efsaneleri ile ünlü Keldağ
mitolojik olarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır... DEVAMI 22’DE...
DEVAMI 36’DA...
ÖNEMLİ NOT
SAHİL GÜVENLİK DERGİSİ
Aralık 2007 • Sayı: 3 • Dört ayda bir yayımlanır
Yayın Türü: Yerel Süreli Yayın
ISSN: 1307-4253
YAYIN SAHİBİ VE GENEL
YAYIN YÖNETMENİ
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
VE YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Sahil Güvenlik Komutanlığı adına
Personel Başkanı
Dz. Yb. Ahmet KENDİR
Dz. Kd. Alb. Necdet KÖKEN GENEL YAYIN KOORDİNATÖR
YARDIMCILARI
Dz. Bnb. Engin KUNTAY
İda. Kd. Üçvş. Veli ARSLAN
YAYIN İNCELEME KURULU
GRAFİK TASARIM
Dz. Kur. Kd. Alb. Mehmet KIRTAŞ
Dz. Kur. Kd. Alb. Ahmet GÜR
SG İk. Kur. Yb. Hakan KABUL
SG İk. Yzb. Deniz EKİZER
Svl. Me. Suna ERTEKİN
Svl. Me. Songül VAROL
Gv. Tğm. Ervin ESEN
Sahil Güvenlik Komutanlığı
SG İda. Üçvş. Serkan SÖNMEZ
Dikmen Cd. Merasim Sk. No: 10
Svl. Me. Zarife Tolunay KAYHAN Bakanlıklar / ANKARA
REKLAM KOORDİNATÖRÜ
SG İk. Bnb. Ayhan SALAR
(0312) 416 45 05
YÖNETİM MERKEZİ
Telefon
Belgegeçer
Internet
E-posta
BASIM YERİ
Anadolu Yayıncılık
Süleyman Bey Sk. No:31/10
Maltepe/ANKARA
: (0312) 417 50 50
Telefon
: (0312) 230 83 45
: (0312) 417 28 45
Belgegeçer : (0312) 230 83 46
: www.sgk.tsk.mil.tr
Internet
: www.anadoluyayincilik.com
: [email protected] BASIM TARİHİ: 29.11.2007
Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf,
harita, illüstrasyon ve konuların
her hakkı saklıdır. Kaynak
gösterilerek alıntı yapılabilir.
Dergideki yazılar yazarlarının özel
fikirlerini kapsar.
Sahil Güvenlik Komutanlığının
görüşünü yansıtmaz.
KÜNYE
Bulgaristan İçişleri Bakanı Sn. Rumen PETKOV’un
şeref konuğu olarak katıldığı ve tüm tarafların üst
düzeyli katılım sağladığı toplantı, Türkiye’nin dönem
başkanlığında elde edilen sonuçlardan ve gelinen
seviyeden duyulan memnuniyeti yansıtır bir havada
gerçekleşmiştir.
Toplantı Tüma. Can ERENOĞLU tarafından
yapılan açış konuşması ile başlamış, aynı zamanda
Türkiye’nin dönem başkanlığı süresince yapılan
faaliyetlere yönelik özet bilgi takdim edilmiştir.
Konuşma ve takdimler kapsamında Tüma.
ERENOĞLU tarafından;
Dönem başkanlığı süresince Türkiye tarafından
son derece aktif bir tutum sergilenmiş ve yapılan
çalışmalar sonucunda;
- Karadeniz’de sahildar ülkelerin girişimiyle başlatılan
bu organizasyonun her geçen gün gelişerek diğer
bölgelere bir örnek teşkil etmeye devam ettiği,
- İlk defa olmak üzere BSCF sekretaryası
oluşturulmuş, sekretaryanın görev tanımı esasa
bağlanmış,
- 15 sene önce konuşulmayan insan kaçakçılığı,
uluslararası suç şebekeleri, sınır aşan terör, yıkılan
devletler gibi konuların günümüzde büyük yer teşkil
ettiği ve başta geleceğimiz olmak üzere ülkeleri tehdit
ettiği,
- BSCF Çalışma Gruplarının faaliyetleri takip ve
kontrol edilmiş, Çalışma Gruplarında aktif rol
alınarak kararlar yönlendirilmiş,
- BSCF’ye ilişkin internet sitesi (www.bscf-bcg.org)
kurulmuş, internet tabanlı bilgi değişim sistemi olan
Automated Information Exchange System (AIES)’in
Kullanım Konsepti oluşturulmuş,
- Ankara’da bir Uzmanlar Grubu Toplantısı yapılarak
BSCF faaliyetlerinin koordinasyonu ve düzeni
sağlanmış,
- Eylül 2007 ayında içerisinde Arama Kurtarmaya
yönelik eğitimlerin de yer aldığı “Black Sea Hawk
2007” tatbikatı koordine ve icra edilmiş,
6
[ Hazırlayan ] Uğur KOCABAŞ | Dz. Yzb.
Türkiye’nin girişimiyle 2000 yılında İstanbul’da
yapılan ilk toplantı sonucu başlatılan Karadeniz’e
Sahildar Devletler Sahil / Sınır Güvenlik Liderleri
Toplantısı’nın 8’incisi, 23-24 Ekim 2007 tarihlerinde,
Bulgaristan’ın Burgaz şehrinde, Bulgaristan ev
sahipliğinde yapılmıştır. Toplantıya Sahil Güvenlik
Komutanı Tüma. Can ERENOĞLU’nun başkanlık
ettiği heyetle katılım sağlanmıştır.
6 senelik bir süreç sonunda, 08 Kasım 2006 yılında
İstanbul’da imzalanan anlaşmayla “Karadeniz’e
Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır Güvenlik İşbirliği
Forumu” (Black Sea Littoral States Border/ Coast
Guard Cooperation Forum-BSCF) kimliğini kazanan
organizasyon kapsamında, 2006-2007 periyodunda
Türkiye tarafından yürütülen BSCF Dönem Başkanlığı
görevi bu toplantı ile Bulgaristan’a devredilmiştir.
Ayrıca, Dönem Başkanlığının sembolü olan Çan da
Sahil Güvenlik Komutanı Tüma. Can ERENOĞLU
tarafından, Bulgaristan Sınır Birlikleri Komutanı
Tümg. Krasimir PETROV’a törenle teslim edilmiştir.
- Artan deniz ticareti ve trafiğinin, bölgenin deniz
güvenliğine verilen önemi de beraberinde artırdığı, bu
kapsamda ortaya çıkan BLACKSEAFOR, Karadeniz
Uyumu Harekatı gibi oluşumların da kuvvet çarpanı
olarak önemli bir yer teşkil ettiği,
- “Karadeniz’e Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır
Güvenlik İşbirliği Forumu” (BSCF)’nun da bu
kuvvet çarpanları arasında yerini aldığı ve son derece
büyük önem taşıdığı ifade edilmiştir.
Dönem Başkanlığı görevinin Bulgaristan’a
7
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
8. KARADENİZ’E SAHİLDAR
DEVLETLER SAHİL/SINIR GÜVENLİK
LİDERLERİ TOPLANTISI
- BSCF tarafından üretilecek dokümanların şekil
birliğini sağlamak üzere esaslar belirlenmiştir.
- Bahse konu bu tehdide karşı ülkelerin tek başlarına
karşı koymalarının etkin ve yeterli olamayacağı,
bu nedenle koordinasyon ve işbirliğinin her
zamankinden çok daha önemli olduğu,
8
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
devredildiği toplantının ilk gününde yapılan
çalışmaların ardından, Burgaz Sınır Koordinasyon
ve Bilgi Merkezi (BBCIC) ziyaret edilerek buradaki
sistemler hakkında bilgi alınmıştır.
Karadeniz’de her türlü yasa dışı faaliyetle mücadelede
önemli bir kuvvet çarpanı haline gelen “Karadeniz’e
Sahildar Ülkeler Sahil / Sınır Güvenlik İşbirliği
Forumu”, temel hatlarıyla;
İkinci gün faaliyetleri kapsamında yapılan sunumların
ardından toplantı tutanağı heyet başkanları
tarafından imzalanmış ve toplantı sona ermiştir.
- Terörizm, yasa dışı göç ve insan kaçakçılığıyla
mücadele,
Aktif bir yaklaşımla iştirak edilen toplantıda
elde edilen en somut kazanım, Romanya’nın da
imzalamasıyla tüm Karadeniz ülkeleri tarafından
imza altına alınmış olan ‘’Karadeniz’e Sahildar
Devletlerin Sahil / Sınır Güvenlik Makamları
Arasındaki İşbirliği Anlaşması’’ olmuştur. Bu
anlaşma ile taraflar arasında mevcut olan işbirliğinin
hukuki zemini daha da güçlenmiştir. Karadeniz’e
sahildar ülkelerin, Karadeniz’in güvenliğine verdiği
önemin en güzel ifadelerinden biri olan anlaşmanın,
ortak çıkarda birleşen ülkelerin kazanımlarına
güzel bir örnek oluşturduğu, toplantıya gözlemci
statüsünde katılan temsilciler tarafından da ifade
edilmiş ve bu organizasyonun diğer bölgelere de
yayılması yönünde temenniler dile getirilmiştir.
- Uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadele,
- Yasa dışı faaliyetlere karışan gemilerin izlenmesi
ve ulusal/uluslararası hukuki kurallar çerçevesinde
gereken cezai işlemin yapılması,
- Deniz kirliliği ve yasa dışı su ürünleri istihsalinin
önlenmesi,
- Sınır güvenliği konusunda bilgi paylaşımı,alanında
işbirliğini öngörmekte olup, bu alandaki
koordinasyon dünyanın diğer bölgelerine örnek
olacak etkinlikte devam etmektedir. Her geçen sene
daha etkin ve köklü bir organizasyon haline gelen
BSCF, Karadeniz’e sahildar ülkelerin bölgeye olan
aidiyet duygusunu taçlandıran bir organizasyon
olarak, diğer ülkelerin de takdirini kazanmaktadır.
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI KARARGAHINDA ÖDÜL ALAN BİRLİKLER
» Harekat Eğitim Kategorisinde En Başarılı Birlikler
En Başarılı Kaan 29/33 Sınıfı Bot
:
En Başarılı 80 Sınıfı Bot
:
En Başarılı SAR Tipi Bot
:
En Başarılı Alman Sınıfı Bot
:
En Başarılı Türk Tipi Bot
:
En Başarılı Kaan 15 Sınıfı Bot
:
En Başarılı Piket Tipi Bot
:
En Başarılı Grup Komutanlığı
:
En Başarılı Helikopter Uçuş Ekibi :
TCSG - 107
TCSG - 84
TCSG - 74
TCSG - 113
TCSG - 128
TCSG - 12
TCSG - 56
Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı
I. Pilot SG Yzb. Gökçen AKPINAR
II. Pilot SG Ütğm. Abdülkadir AKCAN
Uçuş Opr. SG Sey. Üçvş. Mustafa KÖKLEMEZ
Arama Kurtarma Opr. SG Sey. Üçvş. Akif CERAN
» Denetlemeler Kategorisinde En Başarılı Birlikler
En Başarılı Sahil Güvenlik Botu
En Başarılı Kıyı Birliği
:
:
TCSG - 105
Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı
» Teknik Faaliyetler Kategorisinde En Başarılı Birlik
En Başarılı Onarım Destek Komutanlığı
:
Sahil Güvenlik Onarım Destek Komutanlığı / İZMİR
» MEBS Faaliyetleri Kategorisinde En Başarılı Birlik
En Başarılı Haber Merkezi
10
[ Hazırlayan ] Sinan YILMAZ | SG Alb.
Mavi Vatan olarak isimlendirdiğimiz denizlerimizde
güvenliği sağlayan, doğal zenginliklerimizi koruyan,
denizlerin sunduğu nimetlerden ülkemiz insanlarının
yararlanmasını sağlayan, denizde her zaman yardıma
hazır olan Sahil Güvenlik Komutanlığımız bu yıl
kuruluşunun 25. yıldönümünü kutlamaktadır.
Komutanlığımız “Denizlerde güven veren, caydırıcı,
sevilen, sayılan, etkin ve dünyada örnek alınan
bir komutanlık olma” vizyonuna ulaşma yolunda
emin adımlarla ilerlerken kendini sürekli geliştirme
ve yenileme gayreti içerisindedir. Sahil Güvenlik
faaliyetleri bugün 65 ayrı üs ve limanda konuşlanmış
çok sayıda bot, helikopter, uçak ve mobil radar ile
Türkiye yüzölçümünün yarısına yakın bir deniz
alanında sürdürülmektedir.
Sahil Güvenlik Komutanlığımız unsularınca 2007 yılı
içerisinde ”Kanunların Uygulatılması” kapsamında;
muhtelif uyruklu 4.433 yasa dışı göçmen, 553 ton
kaçak akaryakıt , 8.250 g kokain yakalanmıştır.
Deniz kirliliğine sebep olan 45 adet deniz aracına
266.000 YTL, yasa dışı su ürünleri avcılığı yapan 903
tekne ve kişiye de 1.237.920 YTL idari para cezası
uygulanmıştır. Kontrol edilen 36.882 adet gemi ve
tekneden yasalara aykırı davrandıkları belirlenen
4.506’sı savcılıklara sevk edilmiştir. Arama kurtarma
görevleri kapsamında; 404 olayda 76 tekne ve 2.946
insan kurtarılmıştır.
Sahil Güvenlik Komutanlığı birlikleri, 2006-2007
eğitim dönemi faaliyetleri kapsamında harekateğitim, lojistik, teknik ve denetleme kriterleri
yönünden kategorilerine göre değerlendirilmiş,
belirlenen başarılı birliklere Sahil Güvenlik
Komutanlığı karargahında 15 Kasım 2007 tarihinde
düzenlenen törenle ödülleri verilmiştir.
Tayfun Haber Merkezi / TRABZON
11
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Komutanlığı
2006-2007 EĞİTİM DÖNEMİ
BAŞARILI BİRLİKLERİ
:
görevime başladım.
Türkiye - Suriye deniz hududundaki Hatay
- Güvencinkaya ile Antalya - Muğla il deniz
hududundaki Kocaçay arasında yer alan sahada görev
yaptığım süre boyunca; bot komutanım ve diğer bot
personelim ile birlikte hava şartlarına bakmadan
denizde yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına
koştuk, sayısız tatbikatlara katıldık, Türk ve yabancı
devlet büyükleri için denizden koruma görevleri icra
ettik. Denizde gerçekleşen pek çok yasa dışı olaya
müdahale ettik ve suçluların korkulu rüyası olduk.
2000 yılında 12 nci Bot Komutanım ile görev
yapmaya başladığımda ismim de TCSG-115 olarak
değişti.
Bana güvenen bot personelini hiçbir koşulda yarı
yolda bırakmadım. Onlarla olmaktan, birlikte görev
yapmaktan her zaman büyük bir mutluluk ve gurur
duydum. Zaman zaman dalgalı denizlerle boğuştum,
zaman zaman da dingin denizde muhteşem gün
batımını izledim.
12
TCSG-115:
BEN BİR SAHİL GÜVENLİK BOTUYUM
[ Hazırlayan ] Figen GÖZELER | Tarihçe Uzmanı
1 yaşıma bastığımda göreve başlamaya hazır olduğum
söylendi ve bu beni çok heyecanlandırdı. Göreve
Türk Jandarma Genel Komutanlığında başlayacağımı
öğrendiğim zaman heyecanım kat be kat arttı.
Yeni bir ülkeye, Türkiye’ye gidecektim ve denizlerin
güvenliği için çalışacaktım. Böylesine önemli bir
göreve layık görülmek beni çok gururlandırmıştı.
Nihayet yeni yuvama, 46 yıllık görevim boyunca
eşsiz sularında yüzeceğim Türkiye’ye doğru yola
çıktım. Jandarma Genel Komutanlığı bağlısı olarak
1957 yılında İzmir’de oluşturulan Ege Jandarma
Deniz Bölge Komutanlığı emrinde J-15 adıyla hizmet
vermeye başladım.
Diğer bot arkadaşlarımla birlikte Türk-Yunan
deniz hududu olan ENEZ’den, Muğla-Antalya il
deniz hududu olan KOCAÇAY’a kadar olan sahada
denizlerin güvenliğini sağlamak, kaçakçılık ve yasa
dışı göç faaliyetlerini, deniz kirliliğini ve yasa dışı
su ürünleri avcılığını araştırma, izleme ve önleme
görevlerini üstlendik.
1982 yılına kadar üzerime düşen görevi en etkin
şekilde icra etmeye çalıştım. Bu tarihte yeni bir
komutanlığın kurulduğu haberi bize ulaştı.
Bu güne kadar Jandarma Genel Komutanlığı
tarafından Türk denizlerinde yerine getirilen
görevlerin büyük bir kısmı, 13 TEMMUZ 1982
tarihinde Sahil Güvenlik Komutanlığının
kurulmasıyla bu kuruma devredildi.
Ben ve arkadaşlarım artık Sahil Güvenlik Komutanlığı
emrinde görev alacaktık.
Benim açımdan değişiklikler sadece bununla da
bitmiyordu. Önce adım değişti. Artık TCSG-15
olarak çağrılıyordum. Daha sonra SG Akdeniz
Bölge Komutanlığı’na atandığımı öğrendim. Yeni
bir bölgede, yeni bir bot komutanı ve yeni bot
personeliyle birlikte 16 AĞUSTOS 1982 tarihinde
46 yıl boyunca su üstü güzelliklerini dolu dolu
yaşadıktan sonra, sıra artık su altına dalmaya ve
oradaki güzelliklere şahit olmaya gelmişti. Eminim
denizin altında yaşamak da çok keyifli bir tecrübe
olacaktı benim için.
Nihayet 29 MAYIS 2006 tarihinde hizmet dışına
çıkartıldım ve Bodrum Sualtı Derneği’ne teslim
edildim. Böylece yeni bir maceraya adımımı atmış
oldum.
16 MAYIS 2007 tarihinde beklenen gün geldi. Önce
13
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
1959 yılında Hamburg-ALMANYA’da bir tersanede
dünyaya geldim.
Sahil Güvenlik Komutanlığındaki macera dolu
geçmişime toplam 16 Bot Komutanı, pek çok personel
ve sayısız görev sığdırdım. Ruhum her ne kadar genç
kalsa da gövdem ben farkına varmadan yaşlanmıştı.
2006 yılı başlarında üzücü bir haber aldım.
Yaşlanmış gövdem artık Sahil Güvenlik görevlerinin
gereksinimlerini karşılayamaz duruma gelmişti, bu
yüzden beni hizmet dışına çıkarmayı düşünüyorlardı.
Önceleri çok üzülmüştüm bu habere. Ancak, bu
üzücü haberin ardından beni hem şaşırtan hem de
mutlu eden yeni bir haber daha aldım. Hizmet dışına
çıkarıldığımda unutulmaya mahkûm olmayacaktım.
Bana yeni bir görev vermişlerdi. Bundan sonraki
görevim denizciliği tanıtmak, sevdirmek ve
yaygınlaştırmak; sualtı turizmine katkı sağlamak
ve canlılar için yapay resif oluşturmaktı ve bu
görevlerimi Bodrum Sualtı Derneğinin daimi bir üyesi
olarak yerine getirecektim.
1- Fener Altı - Mini Bodrum
2- Alarga - PINAR 1
3- Poseidon - Amfora Tarlası
4- Delikli Mağara öncesi - TCSG 115 Sahil Güvenlik Gemisi
5- Yassı Kaya -Yapay Resif
6- Güney Ucu - Yapay Resif
7- Kurt Burnu - Yapay Resif
beni gelin gibi süslediler. Çok heyecanlıydım. Kendimi
hiç bu kadar güzel hissetmemiştim.
14
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Bana eşlik eden birçok tekneyle beraber Bodrum
Halikarnas İskelesi’nden Kara Ada Burnu açıklarına
doğru yola çıktık. Hem çok mutlu hem de çok
heyecanlıydım. Yeni bir dünyaya adım atacaktım.
Nihayet Kara Ada Burnu açıklarına geldik. Artık
zaman gelmişti. Kısa bir törenin ardından kinistin
alıcı valfler açıldı ve yavaş yavaş kıçtan su almaya
başladım. Herkes beni izliyordu.
Yavaşça gözlerimi açtım. Birbirinden farklı pek çok
balık ve deniz canlısıyla göz göze geldim. Su altı
sakinleriyle çok kısa sürede kaynaştık, hepsi bana hoş
geldin diyordu. Tabii ki ben de onlara, çünkü benim
görevim onlar için güvenli bir yuva olmaktı ve bunu
bilmek beni mutlu ediyordu. Denizin altı üstünden
çok daha renkli ve hareketliydi. Burayı sevmemek
neredeyse imkânsızdı.
Önce gövdemin büyük bir kısmı sulara gömüldü.
Artık su üstünde kalan tek parçam burnumdu. Kısa
bir süre sonra artık tamamen suyun altındaydım.
Kendimi inanılmaz derecede hafif hissediyordum.
Evet, burada yeni görevimde çok keyifli vakit
geçireceğimden eminim. Gelecekte pek çok yeni
arkadaş edineceğim ve umuyorum ki su altında beni
ziyaret edecek birçok dalgıç misafirim olacak. Kim
bilir belki bir gün birlikte çalıştığım arkadaşlarım ve
hatta siz de dalışlarınızda beni ziyaret edersiniz ve
su altının zenginliklerini size de tanıtma fırsatını
bulurum. O günleri sabırsızlıkla bekliyorum…
Heyecandan gözlerimi açamıyordum.
Mutluyum, gururluyum…
Bir süre sonra garip bir hisse kapılmaya başladım.
Yalnız değildim…
Adım TCSG-115
BEN BİR SAHİL GÜVENLİK BOTUYUM…
Sahil Güvenlik Botu olarak 46 yıl Türk sularında yüzen TCSG-115, bugün Bodrum Kara Ada Burnu açıklarında su altında
yatmaktadır. BOSAD tarafından yürütülen Kara Ada Yapay Resif ve Batıklar projesi kapsamında Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı tarafından hibe edilen PINAR 1 su tankerini Sahil Güvenlik Botu TCSG-115 izlemiştir. Bu sayede gerek o
bölgede gerekse ülkemizdeki sualtı turizmini geliştirmek adına önemli bir adım daha atılmıştır.
NOVOROSSIYSK’E DOĞRU
[ Hazırlayan ] Cengiz İNCEOĞLU | SG İd. Kd. Bçvş.
16
Liman ziyareti süresince heyet ve gözlemci personel
15 Eylül 2007 saat 12.00’dan itibaren Samsun ili
Hamsi İskelesinde bağlı bulunan TCSG-87 Bot’ta
toplanmaya başladı. Bot Komutanı SG Kd.Ütğm.
Nuri YILMAZ, başta olmak üzere tüm bot personeli
bahriye örf ve adetlerine göre bota geçici görevle
gelen personeli çok iyi karşılamış ve tüm ihtiyaçlarını
düşünmüşlerdi.
TCSG-87 hazırlıklarını tamamlayarak saat 15.00’da
limandan avara ederken, SG Karadeniz Bölge
Komutanı, Sahil Güvenlik Samsun Onarım Destek
Komutanı ve Karargah Subayları ile eşlerinin
uğurlamaya gelmesi bizleri duygulandırırken, gururla
bir aile olduğumuzu anladık. Uğurlama sırasında
limanda bulunan sivil gemilerin personeli eminim ki
bizleri gıpta ile seyretmişlerdir.
Hareket tarihinden bir gün önce Trabzon Limanı
açıklarında fırtına nedeniyle batan konteyner gemisi,
hiç kimse dillendirmese de, bottaki tüm personeli az
da olsa tedirgin etmişti. Liman çıkışından itibaren
sert esen poyraz/gündoğusu denizi kabartmış, hava
bozmuş ve botumuz deniz yemeye başlamıştı. Ancak,
bot komutanımızın gemisine olan hakimiyeti bizlere
güven vermiş ve ayrıca kuzeye yükseldikçe denizin
mayna etmesiyle, sakin bir seyir icra edilmiştir.
16 Eylül 2007 Pazar günü sabahı Novorossiysk
liman önlerine vardık. Bizi Rusya Federasyonuna
ait Sahil Güvenlik Gemisi karşıladı. Bot II.Komutanı
telsiz üzerinden kendileriyle irtibat kurduğunda,
beklememiz gerektiğini, saat 12.00 itibari ile limana
alınacağımızı, limanda hazırlıkların yapıldığını ve
bu süre içinde kendilerinin bize refakat edeceğini
bildirdi. Bu bekleyiş sırasında bulunduğumuz kıyıları,
liman önünde bulunan gemileri, bize refakat eden
Sahil Güvenlik Gemisini inceleme fırsatı bulduk.
Ayrıca hazırlıklarımızı bir kez daha gözden geçirirken,
kafile komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK’tan
limanda ve faaliyetler süresince hareket tarzımızın ne
olacağına dair son direktifleri aldık.
Sahil Güvenlik botu refakatinde liman yaklaşma
sularında ilerlemeye başladığımızda yavaş yavaş
şehir karşımıza çıktı. Novorossiysk; yaklaşık 300.000
nüfuslu, büyük çimento fabrikalarına sahip, şarap
üretim tesisleri, üniversitesi, kültür merkezleri olan
Güney Rusya’nın en büyük liman şehridir. Kentin
17
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Komutanlığımız Karadeniz’e kıyısı
olan ülkelerin Sahil Güvenlik birimleri ile ikili işbirliği
çerçevesinde karşılıklı liman ziyaretleri yapılmaktadır.
Bu faaliyetler kapsamında, TCSG-87 botla Rusya
Federasyonu Novorossiysk Limanını ziyaret etmekten
büyük bir sevinç ve gurur duyduğumuzu belirtmek
isterim.
Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar:
VOTKA TİCARETİ
İki kazak evde imal ettikleri votkaları satmak
üzere yola çıkmış. Uzun bir yürüyüşten
sonra verdikleri molada eşlerinin hazırladığı
yiyecekleri yemeye başlamışlar. Yorgunluğun
da etkisiyle boğazı kuruyan kazaklardan biri;
- Yoldaş! demiş. Bana bir kadeh votka satar
mısın?
Parasını ödeyip aldığı votkayı afiyetle içen
arkadaşından imrenen diğer Kazak da aynı
şekilde votka satın alıp susuzluğunu gidermiş.
Böylece iki arkadaş karşılıklı olarak votka alıp
satarak neşe içinde yemeklerini yemiş. İlk
votka satın alan Kazak arkadaşına
- Haydi Yoldaş, kalkma zamanı vakit hızla
geçiyor daha kasabaya gidip votkalarımızı
satacağız.
- Boşver canım otur, demiş diğeri, zaten
satıyoruz ya…
18
Novorossiysk Limanı ise üç ana bölümden oluşan
ticari bir limandır. Deplasmanı 100.000 tona
kadar gemilerin yanaşabileceği ve onarımlarının
yapılabileceği 2 adet sivil tersane ile çok büyük
ve donanımlı bir liman olduğu ilk bakışta göze
çarpmaktadır.
Bağlayacağımız yer belli olduktan sonra TCSG- 87
Komutanı SG Kd. Ütğm. Nuri YILMAZ’ın usta
manevrası ile aborda olduk. Limana girer girmez
bando marşlar çalmaya başladı. Novorossiysk şehir
yetkilileri ve Rusya Federasyonu Sınır Birlikleri Başkan
Yardımcısı Albay Igor MUCLEE ve Sahil Güvenlik
yetkilileri ile Novorossiysk Başkonsolosu Sn. Gürsel
EVREN bizleri karşılamak için yerlerini almışlardı.
Heyet başkanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK
bandoyu ve karşılayanları selamladıktan sonra
kendisine yerel giysiler içindeki bir Rus kızı tarafından
tuz ve ekmek ikram edildi. Bu ikramın geleneklerinde
çok önemli olduğu, Rusların ancak önem verdikleri,
sevdikleri, saydıkları insanlara hoş geldiniz demek
için bu seremoniyi yaptıkları daha sonra konsolos
tarafından bize ifade edildi. Biz de kendilerine derhal
karşılık vererek Türk Lokumu ikram ettik. Böylece,
bundan sonra sürecek dostluğumuzun ilk adımını
atmış olduk. Daha sonra heyet başkanı Alb. KOÇAK
ile Sahil Güvenlik Amasra Grup Komutanı SG Bnb.
Cengiz ÜNVER yanlarında Başkonsolos Sn. Gürsel
EVREN olmak üzere hoş geldiniz kahvesi sunumu
için limanda bulunan Rus Sahil Güvenlik Gemisine
geçtiler. Böylece liman ziyareti başlamış olurken; tüm
personel, bize ve bizlerin temsil ettiği Sahil Güvenlik
Komutanlığına ve ülkemize verilen değerden dolayı
bir kez daha gururlandık.
Bot personeli ve heyet için iki ayrı program
yapılarak şehrin tarihi, turistik yerleri, anıtlarını
görme fırsatımız oldu. Ziyaret süresince Rusya
Federasyonu Sınır Birlikleri Başkan Yardımcısı
Albay Igor MUCLEE, Belediye Başkan Yardımcısı
Andrey FONARIYOV, Rusya Federasyonu Azak ve
Karadeniz Sınır Birlikleri Komutanı Tuğgeneral
CEREDNICENKO Sahil Güvenlik heyetini büyük bir
misafirperverlikle ağırlamıştır. Ayrıca Başkonsolos
Sn. Gürsel EVREN ev sahipliğinde Konsolosluk ve
bot personelinin de iştiraki ile verilen kokteyle şehir
yetkilileri ile tüm muhataplarımız katılmıştır. Kokteyl
sırasında Türk Sahil Güvenlik Komutanlığını ve
Türkiye’yi tanıtıcı İngilizce CD gösterimi yapılmış ve
izleyicilerin beğenisini kazanmıştır.
Geziler süresince birçok değişik anıt ve yer gezilmiştir.
Bunlardan en önemlisi 2.Dünya Savaşında 360 kadar
Rus askerinin şaşırtma amaçlı olarak, öleceklerini
bilerek sahile yaptıkları amfibi hücumu tasvir eden
anıttı. Anıtın içinde şehitlerin halen yaşadığını
gösteren, atmaya devam eden simgesel bir kalp
bulunmaktadır. Yine 2. Dünya Savaşında savunduğu
bölge nedeniyle Almanlara büyük zayiat veren bir
Rus askerine atılan mermilerden oluşan anıt da
görülmeye değerdi. Anıtın hemen yanında mozaik
taşlardan yapılmış 2. Dünya Savaşında Almanların
durdurulduğu sınırları ve Alman hücumlarının geldiği
son durumu gösteren dev harita da ilgi çekiciydi.
Gelincik bölgesine giderken yol üzerinde Karadeniz’e
doğru uzanmış bir tepenin ön kısmına işlenmiş
olan dev boyutlardaki asker anıtı da bizleri oldukça
etkiledi.
Gelincik çok güzel bir tatil bölgesi. Gelincik’te
izlediğimiz fok ve yunus gösterilerini ve gezdiğimiz
etnografya müzesini hiç unutmayacağız.
Novorossiysk’nin büyük bir liman şehri olmasının
yanı sıra gerçekten çok büyük ve donanımlı denizcilik
okulunu şehirde barındırması denizciliğe verdikleri
önemi göstermektedir. Akademi içerisinde yaklaşık
5.000 öğrenciye eğitim verilmekte, günümüzdeki
mevcut gemi, tekne ve makine teknolojilerine
ait birçok uygulama alanı ve simülasyon
merkezleri ile bilgisayar destekli dershaneler
bulunmaktadır. Akademi, içerisinde ayrıca bir de
müze barındırmaktadır. Müze gezisi esnasında
daha önce Kuzey Deniz Saha Komutanı Koramiral
Feyyaz ÖĞÜTCÜ tarafından verilen hediye bizlere
gösterilmiştir. Müzede Alb. KOÇAK tarafından müze
hatıra defteri doldurulmuş ve müze yetkililerine
Atatürk heykelciği hediye edilmiştir. Müze yetkilisi
tarafından en güzel köşelerine konacağı belirtilmiştir.
Çalışma toplantısı 18 Eylül 2007 tarihinde icra
edilmiş olup, Rusya Federasyonu tarafına, Azak
ve Karadeniz Sınır Birlikleri Komutanı Tuğgeneral
19
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
doğu yakası ağırlıklı olarak sanayi bölgesi, batısı da
turizm ve kültür merkezi olarak ikiye ayrılmaktadır.
Rusya - Kazakistan petrol boru hattı Rusya’ya
Novorossiysk ’den bağlanmakta ve bu boru hattı ile
ihraç edilen petrol ülke petrol ihracatının üçte birini
teşkil etmektedir. Ayrıca, Rusların dünyaca ünlü
şampanyası Abrau-Dyurso’nun da üretildiği şehir
burasıdır.
Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar:
KAÇ LİTRE VOTKA?
BİR DAHA İÇECEK MİSİN?
Komünist Parti lideri alkolün insan sağlığına
ve iş gücüne karşı zararlarını anlattığı uzun
bir konuşmadan sonra fabrikayı gezmeye
başlamış. Hassas bir tezgahta dikkatle çalışan
becerikli bir emekçinin yanında durmuş, bir
süre takdirle izledikten sonra:
Gecenin ilerleyen bir vakti zil zurna sarhoş
adam sürünerek evine gelmiş. Kapıyı açmaya
çalışırken elinde kocaman bir çelik tava ile
karısı kapıda belirmiş.
- “Yoldaş” demiş. Sen bu zor işi 1 litre votka
içseydin bu kadar iyi yapabilir miydin?
Sarhoş adam şaşkın ve zavallı karısına bakıp
homurdanmış kadın tekrar, daha hızlı vurmuş
ve yine bağırmış “bir daha içecek misin?”
- Tabii yapardım.
- Peki 2 litre içseydin?
- Yaparım.
- 3 litre votka?
- Yapıyorum ya…
CEREDNICENKO başkanlık etmiştir. Toplantıda
yapılan konuşmalarda ve değinilen konularda Rusya
Federasyonunun Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Sahil
Güvenlik Komutanlığına vermiş olduğu değer ve
önem bizleri çok etkilemiştir.
20
Novorossıysk’te öğrendiğimiz fıkralar:
Rus Sahil Güvenlik Gemisi YAMALETZ ile SG bot
personeli arasında futbol maçı yapılmış olup 9-9
Ve dank diye tava ile sarhoş adamın kafasına
vurup “bir daha içecek misin?” diye bağırmış.
Bu durum böylece uzun süre devam etmiş.
Sarhoşun dayanacak hali kalmamış zorlukla
elini kaldırmış.
“Peki” demiş. “Vurma artık. Madem ısrar
ediyorsun koy o zaman bir kadeh daha içeyim.”
berabere kalınmıştır. Ayrıca bot ziyarete açılmış, bot
personeli tarafından gelen konuklar en iyi şekilde
ağırlanmıştır.
TCSG-87 tarafından 18 Eylül 2007 akşamı rıhtımda
muhataplarımıza ve limanda bulunan Rus Sahil
Güvenlik gemi personeline bir kokteyl verilmiştir.
Kokteyle Başkonsolos Sayın Gürsel EVREN ve
konsolosluk personeli de iştirak etmiştir. Kokteyle
gelen konuklar Türk mutfağının ne kadar zengin ve
botumuzun ne kadar maharetli olduğunu sürekli
belirtmişlerdir. Ancak buradaki sunum ve hazırlıkları
koordine eden ve bir çok mezenin hazırlanmasında
bizzat emeği geçen Başçarkcı SG Ütğm. Serhan
MUTLU’ya teşekkürlerimizi mutlaka belirtmek
gerekiyor.
19 Eylül 2007 saat 09.30’da çelenk koyma töreni icrası
için “Kahramanlar Anıtına” intikal edilmiştir. Tarih,
özellikle Türkiye’deki Gaziler Günü’ne denk getirilmiş
Rus Kahramanlar Anıtı’nda Türkiye’deki kahraman
gazilerimiz de bir kez daha hatırlanmıştır. Çelenk
koyma töreni; bandonun milli marşları çalması,
Rus bay ve bayan askerlerinin geleneksel Rus tören
yürüyüşüyle geçişleri ve son olarak Alb. KOÇAK’ı
selamlayarak geçiş yapılması ile tören sona ermiştir.
Bu arada bot personeli tören alanındaki mevkilerini
tam bir disiplin içinde almış ve Rus yetkililerin
beğenisini kazanmıştır.
19 Eylül 2007 saat 13.00’da son yemek, TCSG-87
botun limanda bulunduğu süre içerisinde liman
kolaylıkları, elektrik ve su konusunda her türlü
yardımı yapan ve gerçekten gemicilik örf ve
adetlerini uygulayan bir gemi olarak gördüğümüz
RF YAMALETZ’de yapıldı. Yemek hitamında hediye
teatisinde bulunuldu. Dördüncü günün sonunda
muhataplarımızla dostluğun artarak gelişmesi,
ev sahiplerimizin bizlere ilgi ve teveccühleri ve
vedalaşmanın uzun sürmesine neden oldu.
Deniz ve hava durumununda müsait olması
sayesinde, Rusya’da geçirdiğimiz günlerin anılarını
paylaşarak keyifli bir şekilde Novorossiysk-Samsun
arasındaki 217 deniz milini bir çırpıda kat ettik.
Devletlerin, milletlerin, kurumların ve tabiî ki
insanların birbirlerini anlaması için böyle ziyaretlerin
ne kadar önemli olduğunu bire bir yaşamak,
bu tecrübeyi edinmek bizler için çok büyük bir
kazanç oldu. Ayrıca devletimize ve aidiyetimizle
onur duyduğum Sahil Güvenlik Komutanlığına
verilen önem bizlere gurur vermiş olup moral ve
motivasyonumuzu en üst seviyeye çıkarmıştır.
Bizlere içten ev sahipliği yapan Rusya Federasyonu
ilgililerine, Novorossiysk’de bulunduğumuz sürece
yardımlarını esirgemeyen Başkonsolos Gürsel
EVREN’e, bot personeline her türlü desteğin
verilmesini sağlayan SG Karadeniz Bölge Komutanı Dz.
Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK’a, bizlerin güven içinde bu
seyri yapmamızı sağlayan başta Bot Komutanı SG Kd.
Ütğm. Nuri YILMAZ olmak üzere TCSG-87’nin tüm
personeline teşekkürlerimizi sunarız.
21
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Egzotik göçün ilk durağı
KELDAĞ
[ Yazı ve Fotoğraflar ]
Tahsin Ceylan
Lahos (Epinephelus costae)
Bizden daha eski Akdenizli olan ve neredeyse adı Akdeniz’le birlikte
anılan lahos son yıllardaki bilinçsiz avlanma sonucu “Nesli Tehlike
Altındaki” türler listesine ilave oldu. Ekonomik değerinin yüksek oluşu
aşırı bir av baskısına maruz kalmasına neden olmuştur.
Denizin sessiz-derin çağırışı ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki en uç noktası Antakya SamandağıKeldağ’dayız. Efsaneleri ile ünlü Keldağ mitolojik olarak birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
1795 rakımlı volkanik görünümlü Keldağ’ın tarihi dokusunda adı Casius ya da Cebel-i Akra (Arapçada
Akra=kel,Cebel=Dağ) olarak anılmaktadır. Suriye ile sınır olması, beyaz kumsalları, görkemli
yemyeşil yamaçları ve bizi en çok ilgilendiren sualtı canlılarıyla bu sayıdaki konuğumuzdur Keldağ.
Doğu Akdeniz’in en eski limanları olan Alexandratte (şimdiki İskenderun), Sütunlu Mina (şimdiki
Samandağ-Çevlik) ve Latta Quie (şimdiki Lazkiye) arasında kalan Casius’un (Keldağ), birçok...
....medeniyetin yoğun olarak kullandığı deniz ticaret
yolu olduğu arkeologlar ve araştırmacılar tarafından
tespit edilmiştir. Casius (Keldağ), dünyanın en uzun
kumsallarından sayılan (yaklaşık 12 km) Samandağ
kumsalının bittiği yerden Suriye sınırına kadar
uzanan yaklaşık 10 km’lik bir kıyı şeridine sahiptir.
Aynı zamanda, Süveyş Kanalı’ndan geçerek Akdeniz’e
giriş yapan denizel canlıların (egzotik türlerin)
Türkiye denizlerine ilk ulaşım noktasıdır Keldağ.
Süveyş Kanalının 1869 yılında açılması, birbirinden
tamamen farklı yapılara sahip iki değişik
zoocoğrafik alan olan subtropikal Akdeniz ve
tropikal Kızıldeniz’in birleşmesine ve dolayısıyla
çeşitli organizmaların (algler, çiçekli deniz bitkileri,
planktonik canlılar, süngerler, halkalı solucanlar,
yumuşakçalar, eklem bacaklılar, tunikatlar, balıklar
v.b.) karşılıklı göçlerine neden olmuştur. Bir anlamda
insanoğlu istemsiz olarak pek çok denizel canlı
türünün doğal yaşama alanlarından farklı alanlara göç
etmesinden sorumludur. Birçok bilim adamı egzotik
bu göç ile ilgili olarak zamanında “kazanılması güç bir
kumar” olarak bahsetmişlerdir. Kimin kazandığını
gözlemlemek ve belgelemek için sualtından Keldağ’a
bakmak lazım. Göçmen tür kavramı Süveyş Kanalı’nın
açılmasından sonra her zamankinden daha fazla
telaffuz edilmeye başlandı ve kanal inşa edilirken
kimse Akdeniz’in biyolojik senaryosunun altüst
olacağını tahmin edemedi. İnsanoğlunun günümüzde
Süveyş Kanalı gibi bir inşaat harikasıyla karşılaştırma
yapabileceği çok az başarı vardır.
Eski medeniyetlerin beşiği olan Mısır’da, Süveyş
Kanalı endüstriyel devrimin ilk teknik mucizesi
olarak 19.yy’ın ikinci yarısında inşa edilmiştir.
Akdeniz’i Kızıldeniz ile birleştirme planları önce
Firavunlar, 1798 yılında da Napoleon Bonaperte’nin
düşüncelerinde yer almış, hesaplama hataları
varsayılarak düşünceler pratiğe geçirilmemiştir.
1854 yılında ise Kahire Konsolosu olan ünlü kanal
yapımcısı mühendis Ferdinand de Lesseps dönemin
Mısır hükümeti ile anlaşarak kanalın yapımı için
Asker Balığı (Sargocentron rubrum)
Kızıldeniz göçmeni olan Asker Balığı’nın artan tür populasyonu
Kızıldeniz’i geçmiş durumda. Balığın herhangi bir ekonomik
değeri bulunmamakta olup, karalık kaya kovuklarında yaşamayı
tercih eder. Avlanmak için geceleri aktiftir.
24
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Deniz Tavşanı (Flabellina affinis)
Üzerinde yaşadığı hidroid’le beslenen
ve solungaçlarındaki zehir hücrelerinden dolayı
besin olma riski bulunmayan deniz tavşanları makro
fotoğrafçılık için tercih edilen türler arasındadır.
Sübye (Sepia officinalis)
Ekonomik değeri yüksek olan Kafadan bacaklılar
ailesi üyesi olan Sübye, Doğu Akdeniz’in
vazgeçilmezleri arasındadır.
Tüplü Kurt (Protula tubularia)
Poliket (Halkalı solucanlar) ailesi üyesi
olan tüplü kurtlar tentakülleri aracılığıyla
su içinde akıntıyla sürüklenen hayvansal
planktonlarla beslenmektedir.
İskorpit (Scorpaena sp.)
Bentik alanda dibe bağımlı bir yaşam süren
İskorpit ekonomik değeri yüksek, yüzgeçlerindeki
zehir ışınlarından dolayı tehlikeli deniz canlıları
arasında yer almaktadır.
27
Doğu Akdeniz arkeolojik zenginliğiyle de
önemli bir yapılanmaya sahiptir.
Akdeniz’e geçen Kızıldeniz türlerinin büyük
çoğunluğu İndo-Pasifik’te geniş bir yayılım alanına
sahiptirler. Bu da, bu türlerin çok değişik ortamlara
kolayca uyum sağlayabildiklerini göstermektedir.
Besin açısından fakir olduğundan, barındırdığı
tür sayısı da az olan Akdeniz ekolojisi çok hassas
dengeler üzerine kurulu iken, dışarıdan gelen bu
türler, uyum sağlamadaki yetenekleri dolayısıyla yerel
türlerden üstün hale gelmekte ve çok kısa bir sürede
popülasyon patlaması yaşanmaktadır. Bugüne kadar
herhangi bir Kızıldeniz türünün bir Akdeniz türünü
yok ettiğine dair bir bulgu yer almamaktadır. Ancak
Doğu Akdeniz’de avcılığı yapılan türlerin yıllara göre
kompozisyonu incelendiğinde Kızıldeniz kökenli
türlerin her geçen yıl biraz daha baskın hale geldiği
görülmektedir. Bu veriler yabancı istilasının çok uzun
vadede Akdeniz ekosisteminin yapısını tamamen
değiştirebileceğini göstermektedir.
Süveyş Kanalı ve Cebelitarık Boğazı’ndan geçen
canlılar egzotik türler olarak ifade edilmektedir.
Her egzotik tür istilacı ya da yayılmacı olarak
düşünülmemelidir. Egzotik türlerden çok az bir
kısmının istilacı olduğu bilinmektedir. Bugüne kadar
Süveyş Kanalı yoluyla Akdeniz’e 400-500 civarında
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
ilk adımı atmıştır. 1859 yılında başlayan ve 1.5
milyon işçinin çalıştığı kanal 1869 yılında ulaşıma
açılmıştır. Kanalla birlikte Akdeniz’e göç eden
canlılara Ferdinand de Lesseps’den dolayı Lessepsian
Göçmenler adı verilmiştir. Kızıldeniz türlerinin
Akdeniz’e geçişleri 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın
açılmasıyla birlikte başlamıştır. Kızıldeniz’in su
seviyesinin Akdeniz’e göre 1.2 m daha yüksek olması
Süveyş Kanalı üzerinden Kızıldeniz’den Akdeniz’e
doğru sürekli bir akış sağlamaktadır. Bunun yanı
sıra, 130 senedir Kızıldeniz’den Akdeniz’e geçen
sularla yıkanan kanalın tuz konsantrasyonu giderek
azalmakta, bu nedenle her geçen yıl daha fazla
türün kanala adapte olup Akdeniz’e geçebileceği
düşünülmektedir. Gelecekte bir gün kanalın tuz
konsantrasyonu Kızıldeniz ile aynı olduğunda, göç
baskısının daha da artacağı bilim adamlarınca ifade
edilmektedir.
türün geçiş sağladığı ifade edilmektedir. Geçiş
sağlayan türler arasında balık faunasının 60 civarında
olduğu bilim adamlarımızca belirtilmektedir.
Dalışlarımızda tüm gözlemlerimiz egzotik türlerin
belgelenmesi üzerinde yoğunlaşmıştır. Denizlerin
karadaki çam ormanları gibi akcigeri olarak bilinen
ve günümüzde artık Doğu Akdeniz’de yok olduğu
için gözlemlenemeyen Deniz Çayırları’nın (Posidonia
Oceanica) ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü tarafından
deneysel olarak ekimi yapılmış ve kadrajımıza
takıldığında yaşam alanına uyum sağladığı
görülmüştür. Bütün bunların yanı sıra, dalışlarımız
sırasında gördüğümüz Roma dönemine ait zeytinyağı
ve şarap amforaları, denizin ve tarihin derinliklerini
bir arada yaşatıyor bize.
Cornet Balığı (Fistularia commersonii)
İndo Pasifik kökenli Kızıldeniz göçmeni olan bu tür
Akdeniz de büyük populasyonlara ulaşmıştır.
Tarih ve doğanın sarmal dokusu içinde dalmak
inanılmaz çağrışımlar yaratır insanda. Derin mavi
sevginin berrak kabarcıklar arasında solunmasına
kucak açmıştır bir kez daha. Gün doğusundan Asi
Nehri’ni yalayarak denize uzanan rüzgarlar ise ıslık
çalmıştır mavideki sevdalı yüreklere ve binlerce
yılın mirası zamanın yok ediciliğine karşın varlığını
sürdürebilmenin gururunu taşımaktadır bugün.
Bir tutam Nergis kokusudur Keldağ’dan bugünlere
uzanan. Kalemin kitabın kar etmediği yüreklere
yazılanlar çok, kağıda dökülebilenler ise kifayetsizdir
Keldağ’ı anlatmaya. Ve bizden de selam olsun derin
Ahtapot (Octopus vulgaris)
Kopleks bir beyin yapısına sahip denizlerin bu
sekiz kollu zeki canlısı her dalışımızda “beni
farkedin” der gibi kadrajımıza pozlanmıştır.
Sıra dışı ve bir o kadar heyecan verici dalışlarımızın
ardından, ertesi gün Çevlik’de bulunan Seleucia
De Pieria antik kenti kalıntıları ile dünyanın ilk
tüneli olan Titus tünelini görmeye gidiyoruz. M.Ö.
305 yılında Seleucus krallığının başkenti olarak
düşünülen kent savunma zorluğu nedeniyle bir liman
şehri olmuştur. Bu bölgedeki en etkileyici yapı ise
bir mühendislik harikası olarak kabul edilen Titus
tünelidir. Tamamının uzunluğu 1380 m olan bu tünel,
Roma döneminde Musa dağından gelen sel sularının
limanı ve aşağı şehri tehdit etmesine karşı yapılmıştır.
Yapımına imparator Vespesianus döneminde
başlanmış ve komutan Titus emrinde çalışan Musevi
köleler tarafından tamamlanmıştır. Tünelin doğu
kısmında 30 m genişliğinde 10-15 m derinliğinde,
kaya mezarlarının iki sütunlu kutsal bölümü (Beşikli
Kilise) ve mezar odalarının yer aldığı Beşikli Mağara
ise oldukça etkileyici. Hatay’lı Şair M. Turan Yarar’ın
ifadesiyle “Şair deriz ummana soluksuz dalana…”
Keldağ soluksuz dalıp soluklandığınız yerdir.
Mavide kalın…
29
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Cüce Balon Balığı (Lagocephalus suezensis)
Kızıldeniz göçmeni olan ve ekonomik bir
değeri bulunmayan Balon Balığı Akdeniz’e son
dönemlerde göç eden canlılar arasındadır.
maviyi kucaklayan Keldağ’a. Binlerce yıl öncesinden
kayalara görkemli yürek haykırışlarını alın terleriyle
kazanlara selam olsun. Yazdığınız mektupları aldık,
okuyup, öğrenme sırası şimdi bizde. Biz de yarınlara
dilerim ki okunası yazıtlar bırakabiliriz.
TCSG-118
ve ÇEVLİK
[ Hazırlayan ] TCSG-118 Komutanlığı
TCSG-118, 1959 yılında Almanya’da Fr Schweers-Werft Bardenf
(Weser) Tersanesinde inşa edilmiş olup, 19 Ocak 1961 tarihinde sahil
muhafaza botu olarak Jandarma Genel Komutanlığı emrine girerek
görev yapmış ve 1982 yılında Sahil Güvenlik Komutanlığı envanterine
alınmıştır. Sahil Güvenlik İskenderun Grup Komutanlığı emrinde
İskenderun’da konuşlu olan TCSG-118, 23 Haziran 2006 tarihinden
itibaren Çevlik’te konuşlandırılmıştır.
Yörenin tarihi orta paleolitik (M.Ö. 100.000-40.000)
döneme kadar uzanır. 1956 yılında Türk arkeologlar
Muzaffer Şenyürek ve Enver Bostancı tarafından
yapılan kazılarda M.Ö. 40.000- 11.000 yıllarına
tarihlenen ilk çağ insanlarına ait kalıntılara rastlanmış
ve Bostancı tarafından bu insanın adına Homo Sapiens
Çevlikiyensis adı verilmiştir. Çevlik, Helenistik dönemde
Büyük İskender’in ölümünden sonra komutanlarından
Seleucos Nicator tarafından Seleucia Pieria isminde
bir liman şehri olarak kurulmuş ve bu şehir Seleucos
Krallığı’na başkentlik yapmıştır.
32
COĞRAFİ KONUM, NÜFUS, İDARİ YAPI, TARİH
Çevlik; Samandağ ilçesinin kuzeybatısında Amanos
Dağları’nın eteklerinde kurulu bir bölgedir. İlçe
merkezine uzaklığı 7 km, il merkezine uzaklığı 30
km’dir. Bölge tarihi kalıntılarıyla ünlüdür. Doğusunda
Vakıflı, Hıdırbey köyleri, güneyinde Mağaracık
Beldesi, kuzeyinde Çamlıyayla Köyü’ne bağlı ormanlık
alanlar ve batısında Akdeniz yer alır. İdari olarak
Kapısuyu Köyü’ne bağlı bir mahalledir. Toplam
nüfusu 3.500 civarındadır. Çevlik’in bağlı bulunduğu
Samandağ ilçesinin yüzölçümü 446 km2 olup, nüfusu
merkezde 35.000 olmak üzere toplam 120 bin
civarındadır.
BEŞİKLİ MAĞARA
1930’lu yılların başında Fransız araştırmacılar tarafından
ortaya çıkarılan bu mağara yapısı itibarıyla ziyaretlerin
başlıca ilgi odağı haline gelmiştir. Halk arasında “Beşikli
Mağara” veya “Kral Mezarları” diye bilinir. Beşikli mağara
denmesinin nedeni ortadaki geniş bölümde yer alan iki
mezarın beşiğe benzetilen süslemeleridir. M.S. 6 yy’dan
sonra başlayan, Yunan ve Roma dönemlerinde, burada
şehir ileri gelenlerinin gömüldüğü sanılmaktadır.
SAMANDAĞ VE ANTAKYA
Çevlik’in bağlı olduğu Samandağ İlçesi yolu üzerinde
Nahırlı Köyü’nde denizden yüksekliği 479 m olan bir
tepe üzerinde St. Simon Manastırı bulunmaktadır.
Kilise, vaftizhane, sarnıç ve diğer bölümleri
ziyarete açık olan Manastır, 6. yüzyılda St. Simon
adına yapılmıştır. Manastırın bulunduğu tepenin
panoraması da büyüleyici bir görünümdedir. Bir
tarafta Samandağ ve Çevlik sahilleri, diğer tarafta
kıvrıla büküle akan Asi Nehri ve ötelerde Antakya
kent merkezi tüm ihtişamıyla ayaklar altındadır.
Antakya ise Hristiyanlar için hac yeri olarak ilan
edilen ve Hristiyanlığın Kudüs dışında yayıldığı ilk
yer olan St. Pierre Kilisesi ile, Irmak Tanrısı’nın kızı
Daphne’nin (Defne) Apollon’un platonik aşkından
kurtulmak için bir ağaç olarak saklandığı Harbiye
Çağlayanları ile; Grek, Roma ve Bizans dönemine ait
eşsiz mozaiklerin bulunduğu dünyanın en zengin
ikinci mozaik müzesi olan Antakya Mozaik Müzesi
ve Anadolu’nun ilk camii olan Habib-i Neccar Camisi
ile Akdeniz ile Mezopotamya arasında bir köprü
konumunda bulunan, her karışı tarih kokan bir
kenttir.
Tarihte yaşadığı zenginlik dönemini 526 depremiyle
TİTUS TÜNELİ
Vespasianus-Titus Tüneli, antik çağda, güneydoğu
Akdeniz kıyısında hayata geçirilmiş, günümüz
teknolojisiyle gerçekleştirilen büyük projelerle
yarışabilecek görkemde, yapay bir hidrojeomorfoloji
projesidir.
Seleucia şehrinde dağdan gelen derelerin ağzında
bulunan iç limanın seller sebebiyle dolması tehlikesi
ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ
delinerek bir tünel açılması kararlaştırılmıştır.Tünel
Komutan Titus zamanında tamamlanmış ve derenin
önü bir duvarla kapatılarak sel suları, yüksekliği 7
m genişliği 6 m olan bu tünel vasıtası ile uzaklara
akıtılmış ve böylece limanın dolması engellenmiştir.
130 m’si tünel, kalanı açık kanal halinde olan tünelin
uzunluğu girişten Çevlik’e kadar 1380 m’dir.
Tünelin kapalı kesminden 57 m sonra karşıdan
karşıya geçişler için tek sıra taştan bir kemer inşa
edilmiştir. İlk kez Chapot tarafından üzerindeki
yazıtı sayesinde M.S. 149 yılına tarihlenen (1907)
bu kemer hala kullanılabilir durumdadır. Köprüden
güneye gidildiğinde antik kentin kapalı nekropolüne
(Beşikli Mağara) ulaşılır. Kuzeye gidildiğinde ise
kireçtaşları içerisinde kazılmış su sarnıçlarını görmek
mümkündür.
33
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Geminin boyu 28,9 m olup eni 4,7 m’dir. Geminin
azami sürati 18 knot iktisadi sürati 12 knot’dur. Ana
makineleri Mercedes-Benz 820 DB’dir. TCSG-118
Komutanlığı tarafından, Çevlik bölgesinde göreve
başladığı 23 Haziran 2006 tarihinden itibaren
498 gemi/tekne kontrolü yapılmış ve bunlardan
27 tanesine adli ve 13 tanesine idari olmak üzere
toplam 40 adet yasal işlem uygulanmıştır. Bu işlemler
arasında 1 adet sınır ihlali yapan Suriyeli balıkçı
teknesi, 2 adet sigara/içki kaçakçılığı yapan tekne
ve 1 adet Türk karasularında trol çeken Suriyeli trol
teknesi mevcut olup yakalamalar neticesinde 57.120
paket sigara, 53 şişe içki ve 2 adet Suriyeli balıkçı
teknesine el konulmuştur.
Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında
tapınak kalıntılarına da rastlanır. Bunlardan başka,
Mağaracık Köyü civarında da çok sayıda mağara
vardır. Roma dönemine ait olan ve kalker oyulmuş
12 kaya mezarı vardır. Ayrıca Roma döneminde inşa
edilen görkemli bir yapı olan Vespasianus-Titus Tüneli
ve Beşikli Mağara adlı kaya mezarları turistlerin ilgi
alanlarından olup yılda binlerce ziyaretçi çekmektedir.
Bölgenin önemli bir kısmı birinci derece sit alanı
konumundadır. Kuzeyde bulunan Amanoslar orman
alanıdır. Kıyı şeridi boyunca açılan yol stabilize olup
Arsuz’a mesafesi 45 km’dir.
34
35
Çevlik’in doğal dokusu o kadar zengin ki… Örneğin
Akdeniz’de yaşayan kaplumbağaların yüzde 25’i
yavrulamak için Çevlik sahiline geliyor. Onlar buranın
en eski yerlileri aslında. Tam 95 milyon yıldır onlar
buradalar. Caretta caretta (iribaş kaplumbağa) ve
Chelonia mydas (yeşil kaplumbağa) yazın sıcağında
sahile gelerek ayaklarıyla açtığı çukura yumurtalarını
bırakır ve 50-60 gün sonra yavrular sahil kumlarının
içinden çıkmaya başlar. Kumul bitkileri yönünden
de zengin bu sahilde 200 bitki türü tespit edilmiştir.
Ocak-şubat döneminde Çevlik buram buram nergis
kokmaktadır. Eski Asi yatakları da yörenin bir başka
zenginliğini oluşturuyor. 1970’li yılların ortalarında
Asi’nin yatağı, Samandağ Ovası’ndan kaydırılarak
yeni bir yatağa taşınmıştır. Eski yataklar bataklık
görünümlerine rağmen turizm açısından elverişli
yerler haline gelmiştir.
EĞİTİM VE ÖĞRETİM, KÜLTÜREL YAPI
Halkın büyük kısmı eğitime önem verir. Bu yüzden
kız-erkek bütün çocukların okutulması yönünde bir
çaba vardır. Orta yaş altı okur-yazarlık oranı yüzde
yüze yakındır. Kapısuyu Köyü’nde 2 ilköğretim okulu
mevcuttur. Bunlardan bir tanesi Çevlik’tedir. Yöre
halkı karışık bir etnik ve dini yapıdadır. Çevlik’te
turistik hizmet veren bir turizm merkezi ve bir
sağlık birimi bulunmaktadır. Çevlik dar bir alanda
kurulduğu için toplu bir yerleşim görülür. Arazi son
derece kısıtlı olduğu için insanlar daha çok günübirlik
işletme ve pansiyonculuk yapmaktadır. 25 tesiste 550
yatak kapasiteli işletmeler mevcuttur. Kapısuyu Köyü
merkezinde yaşayan insanlar küçükbaş hayvancılık,
tarım ve ticaretle uğraşmaktadır. Yörede defne yağı ve
defne sabunu oldukça ünlüdür.
ÇEVLİK VE TCSG-118
TCSG-118, 23 Haziran 2006 tarihinde Çevlik’te görev
yapmaya başlamıştır. Bölgedeki güvenlik birimleri
ile sağlanan işbirliği ve diyalogla birlikte TCSG-118
personelinin etkin ve özverili çalışması sayesinde
Çevlik bölgesinde denizde ve denizden işlenen
suçlarda önemli oranda düşmeler olmuştur.
TCSG-118, her karışında emeğimize ve alın terimize
rastlayacağınız güney sahillerimizin en uç noktasında
Doğu Akdeniz insanına denizi ve denizciliği öğreterek
sevdirmek ve bu konuda bölge halkını bilinçlendirmek,
her anlamda gelişmekte olan Samandağ ve Çevlik’in
gelişimine en üst seviyede katkı sağlamak ve en
önemlisi ülkemizin güneyini en iyi şekilde denizden
korumak için çalışmaya devam etmektedir.
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
yitiren ve bu dönemden sonra 300 yıl süreyle Arapİslam ordularının denetiminde kalan ve ardından
Bizans ve Selçuklu dönemi yaşayan şehir 1516’da
Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1918’de Fransız
işgaline uğramış ve ‘’Hatay benim şahsi meselem!’’
diyen Yüce Önder M. Kemal ATATÜRK’ün barışçı
yüksek siyaseti neticesinde Türk milletine bir
armağanı olarak, 1938’de bağımsız bir devlet statüsü
kazanmış ve 1939’da da Hatay Devlet Meclisi’nin
verdiği kararla Türkiye’ye bağlanmıştır.
1850 yılını başlangıç olarak aldığımızda, Türk kıyılarında yerel seferler yapan taka, çektirme, tırhandil gibi bölgesel
özellikler taşıyan, ticari ağırlıklı tekneler vardır; bir kısmı özel, bir kısmı da devlete aittir.
Tarihsel Süreçte
TÜRK YELKENCİLİĞİ
[ Hazırlayan ]
36
Eyüp AKTAŞ | SG Eln. Astsb. Çvş.
1850-1918 döneminde, büyük yelkenli tekne sahibi
2-3 Türk denizcisi vardır. Bunlar da, azınlıkların
düzenledikleri yarışlara pek kabul edilmemişlerdir.
Ancak kayıtlara geçmiş olan bir derece vardır;
1898 yılında, Prinkipo (Büyükada) Yat Kulübü’nün
düzenlediği 2 haftalık seri yarışların birincisi,
“Afacan” isimli yelkenlisi ile, “Faik Bey” adlı bir
Türk’tür. 1900’lü yıllara gelindiğinde, Türkiye
savaşlar içinde çalkalanmaktadır. Denizciler ve yelken
yapanlar, özellikle 1919’dan sonra, Kurtuluş Savaşı’na
bir şekilde katılmışlardır. Mesela o sırada genç bir
yelken sporcusu olan Behzat (Baydar) Bey, evine
kurulan telsizi ile Ankara’ya istihbarat geçmektedir.
Karadeniz’deki bazı takalar ve çektirmeler, sadece
yelken güçleri olmasına karşılık önemli hizmetler
görüyorlardı. Savaş herkesin özverili katılımıyla
sürmüş ve kazanılmıştır. 1930’lu yıllara gelindiğinde
ülke modernleşme hamlelerini başarmış, yeni
yönetimiyle, yeni rotasında ilerliyordu. Artık her şey
gibi, yelken sporu da ciddi bir şekilde yapılabilirdi.
İlk resmi yarışlardan biri, 1932 yılı Eylül ayının ilk
üç hafta sonunda 3 yarış üzerinden yapılan İstanbul
Birinciliği Yarışları’dır. Burada toplam 47 tekne
yarışmış olup 5 sınıfta dereceler belirlenmiştir;
Işkampavya sınıfı 1.si Deniz Mülazım Vedat Bey,
Filika sınıfı 1.si Deniz Mülazim Rafet Bey,
12 kadem Dinghy sınıfı 1.si Selim Zeki Bey - Faruk Refik
Bey (Faruk Birgen),
15 m2 Yole sınıfı 1.si Harun Bey (Harun Ülman) - Behzat
Bey (Behzat Baydar),
12 m2 Şarpi sınıfı 1.si Şeref Refik Bey (Şeref Birgen)Şakir Atıf Bey olmuştur.
1932 Eylül ayında, 12 m2 Şarpi sınıfında İzmir
Karşıyaka’da ilk yarışlar yapılmıştır. Katılanlardan
bazılarının isimleri bilinmekle beraber, dereceler
belli değildir. İzmir’den ilk bilinen derece, 9 Eylül
1938 tarihinde yapılan Kaba Yole sınıfında olmuştur.
3 tekne ile yapılan yarışın birincisi Göztepe’den
Muzaffer Kalkış’tır. Bu arada, 1936 yılında önemli
bir dönemeç yaşanmıştır. Atatürk, 1936 yılı
Temmuz ayında, o zamanlar bir mesire çayırı olan
Fenerbahçe’yi gezmek istemiştir. Fenerbahçe bir
yarımada idi. Kuzeybatısında harap halde bir eski
mendirek kalıntısı ve burun kısmına doğru bazı
manastır harabeleri vardı. Şimdi doldurulup marina
yapılmış alçak olan kuzey tarafında, bazı tekneler
çekili duruyordu. Etrafındakilere bu teknelerin
37
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
O tarihlerde spor ve gezi amaçlı kullanılan küçüklü
büyüklü yelkenli tekne hemen hemen hiç yoktur.
Olanlar da, daha ziyade Deniz Harp Okulu gibi devlet
kurumlarının eğitim amaçlı tekneleri ve yabancı
bahriyelerde olduğu gibi gemilerin filikalarıdır. Bu
yüzden, bu gibi ufak botları yapan müessese Taşkızak
Askeri Tersanesi’nde, filikahane diye isimlendirilmiş
bir atölye bölümüdür. Bu dönemde ve Cumhuriyetin
ilk yıllarında, kürekle de kullanılan ama birer Latin
yelkeni olan sandallar çok yaygın idi. “Moda Sandalı”
adı verilen bu tekneler, uzun yıllar kullanılmış ve yerel
tekne olma özelliğini korumuştur. Bu tekneler, İstanbul
kıyılarında onlarca yerde, yüzlerce usta tarafından
bir plana bağlı olmadan; göz kararıyla ve “keser sapı”
denilen ampirik ve kayıtsız ölçülerle yapılmıştır. 1950’li
yıllarda bile devam eden bu üretim şekli, özellikle
Haliç’in Ayvansaray semti ile özdeşleşmişti. Bugünkü
ve dünkü anlamıyla yarışları yapılabilecek, hesap
sonucu performansları ortak bir eşele oturtulabilecek
teknelere, diğer bir deyimle yelkenli yatlara, henüz bir
ihtiyaç olmamıştı. Ayrıca Türk halkı, bazı istisnalar
dışında sadece gezmek ve yarışmak için tekne edinmek
fikrinden çok uzaktı. 1850’lerden, 1930’ların ortalarına
kadar bu böyle sürüp gitmiştir. Bazı öncü gençler hariç,
azınlıklar ve levantenlerin dışında yelken sporuna ilgi
gösteren pek olmamıştır.
kimlere ait olduğunu sordu. Aldığı cevap, Moda
eşrafından Vitoller başta olmak üzere, pek çok
yabancı, levanten ve azınlık isminden ibaretti.
Bunun üzerine, yine etrafındakilere “Bu mendirek
onarılsın, burada Türk gençlerinin deniz sporlarıyla
uğraşacağı bir merkez yapılsın!” şeklinde bir talimat
vermiştir. Kısa zaman içinde, dönemin Başbakanı
Celal BAYAR ve Ulaştırma Bakanı Şakir KESEBİR
gerekli talimatları vererek mendireğin onarılmasını
sağladılar. Böylece denizciler ve yelkenciler, nispeten
korunaklı bir limana kavuştular. Mendireğin ucuna
yapılan fenere, bu olayı ve kişileri anımsatan mermer
bir kitabe kondu. 1960 ihtilalinde Celal BAYAR
görevden alınınca, bu mermer levha ters çevrilip
başka bir cümle yazıldı. Bu levha, mendireğin marina
için istimlakından kurtarılmıştır ve bugün İstanbul
Yelken Kulübünün girişinde sergilenmektedir.
Bir yandan da, bu dönemde başta rahmetli Celal
BAYAR olmak üzere, önde gelen kişiler de bu talimata
uyarak tekneler yaptırdılar, aldılar veya ithal ettiler.
Bu teknelerin çoğu 1940’lardan 70’lere kadar
Fenerbahçe yat barınağını süslediler. Istanbul Yelken
Kulübü, Moda Deniz Kulübü gibi tesislerde karaya
38
çekildiler, bakımları yapıldı ve kışladılar. Üstelik o
sırada ödenen paralar, birkaç ayda başka bir tekne
almaya yetecek gibi değildi. Çok daha mantıklı ve
insaflıydı. Bizzat Ulu Önder’in deniz sporları ve
yelken ile ilgilenmesi üzerine, konunun güzel yanları
da anlaşıldıktan sonra, politika ve iş dünyasından
ünlü kişiler tekneler yaptırmaya, hazır olarak almaya
hatta ithal etmeye başladılar. Örneğin, 1938 de Kılıç
Ali Bey tarafından Cenova yapımı olan “ESEN” isimli
yat, yurda getirilmiş, 1935 Transatlantik Yarışı’nın
birincisi olmuştur.
Atatürk’ün, Fenerbahçe ve burada gençlere spor
yaptıracak kulüplerle yakın ilgisi bu kadarla da
bitmemiştir. 22 Şubat 1938 tarihli ve 8236 sayılı
Başbakanlık Kararnamesi ve 27 Temmuz 1938
tarihli ve 9331 sayılı tamamlayıcı bir Kararname
ile, Hazinenin Fenerbahçe Mesire Yerini İstanbul
Belediyesine bedelsiz olarak devrettiği, Belediyenin de
bu arazinin bir kısmını kurulacak olan deniz sporları
kulübüne kira ile tahsis etmelerini bildirmiştir.
Fakat araya Atatürk’ün aramızdan ayrılması,
2.Dünya Savaşı ve bunun olumsuz etkileri ile daha
sonraki politik çalkantılar girmiştir. Verilen talimatı
ve gösterilen kolaylıkları unutmayan yelkenciler,
aralarına dönemin pek çok ünlü ve etkili kişilerini
de alarak, 1952 yılında İstanbul Yelken Kulübü’nü,
gösterilen yerde kurdular. Durumu bilenlerin de
müdahalesi ile, hem yer tahsis edilmiş oldu, hem de
Bakanlar Kurulu’ndan Kamu Yararına Dernek statüsü
aynı yıl içinde çıktı. İlk yıllarda, devletin yelkenciliğe
Denizcilik Bankası kanalıyla pek çok katkıları oldu.
Yani Atatürk’ün dilek ve talimatları o dönemde henüz
unutulmamış, yerine getirilmeye çalışılıyordu.
1966 yılında Türk Donanma Cemiyeti, İstanbul
Yelken Kulübü ve Ege Yat Kulübü İstanbul-İzmir
arasında yelken yarışları için birlikte bir organizasyon
hazırladılar. Radyo ve gazeteler, günlerce katılacak
yatları, sahip ve ekiplerini tanıttı. 2 Temmuz 1967
tarihinde İstanbul Yelken Kulübü önünden, yatlara
start verildi. Startı, bizzat Deniz Kuvvetleri Komutanı
Oramiral Necdet URAN verdi. Donanma Komutanı
Koramiral Celal EYİCEOĞLU ve Donanma Cemiyeti
Başkanı Emekli Amiral Refet ARNOM da orada, diğer
kulüp yetkilileri ile birlikte hazır bulunuyordu. Bütün
katılan teknelerin 2-3 günde bitirdikleri 280 deniz
mili uzunluğundaki yarışa 21 yat kayıt olmuştu. Ama
17 tekne iştirak etti. Bu teknelerin isimleri: Keyfim,
Plaisir, Levent, Lilly II, Gelincik, Sim, Seddülbahir,
Azade, Dragon, Neptün, Pepertye, Deniz Atı, Feryal,
Kaptan, Mekik, Polaris, Caniko’dur (eski İpar).
Bunlardan en iyi zamanı, en küçük olan Pepertye
yaptı, yani yarışın galibi oldu. En büyük yat olan
Caniko ise yarışı terk etmek zorunda kaldı.
Bu tarihi yarış ile başlayan bu spor klasiği isim
değiştirdi, sponsor değiştirdi, organizatör kulüp
değiştirdi, varış yeri değiştirdi, etap ilave etti, ancak
hala sürmekte ve her yıl yapılmaktadır. Ülkemiz
adına yelken sporunda Olimpiyatlara ilk kez katılan
ve yarışan ekipte Harun ÜLMAN ve Behzat BAYDAR
vardı. 1936 Berlin Olimpiyatları’nın Kiel şehrinde
yapılan yelken yarışlarına katıldıklarında, daha
önce hiç Starboat sınıfı teknelerle yarışmamışlardı.
Kendileri için alınan ve Marmara ismi verilen
tekneyi ilk defa, yarışlardan birkaç gün önce görüp
bindiler. Buna rağmen, çok iyi yarıştılar ve filonun
ortalarında yer aldılar. İsimleri bir kere daha tarihe
geçti. Berlin’deki Olimpiyat Stadındaki Mermer Pano
üzerinde bir kere daha ölümsüzleştiler. Ülkemizdeki
ilk yabancı temasta da onlar vardı, 1937 de Romanya
ile iki sınıfta yarışma yapılmıştır. Star sınıfında Harun
ÜLMAN - Behzat BAYDAR 2. Olimpik Yole sınıfında
da Şeref BİRGEN 1. olmuştur.
39
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Atatürk, yapılanları yeterli görmediği için 1937
yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarken,
konuşmasında şu cümlelere de yer veriyordu: “Üç
tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye; endüstrisi,
ticareti ve sporu ile en ileri denizci millet yetiştirmek
kabiliyetindedir. Bu kabiliyetten istifade etmeyi
bilmeliyiz. Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü
olarak düşünmeli ve onu az zamanda başarmalıyız.”
Sonradan bu emir ve vasiyete daha fazla uyuldu.
Önce Fenerbahçe Feneri yanındaki bölge İstanbul
Bölgesine, yarış idare merkezi olarak verildi. Sonra
burası Galatasaray’a tahsis edildi. Galatasaray Kulübü
de yüzme ve yelken branşlarını buraya getirdi.
Önceleri açık olan bir havuz, sosyal tesisler ve
kayıkhane yaptı. Daha sonra da Fenerbahçe Kulübü,
Oflu Balıkçı olarak tanınan dalyancının yerine Dere
Ağzı’ndaki yelken ve kürek tesislerini taşıdı. Onlar da
bir açık havuz ve sosyal tesisler yaptılar. Son olarak
da dönemin usta yelkencilerini barındıran Kalamış
Yelken Kulübü, Kalamış tesisleri yıkıldıktan sonra
buraya yerleşti. Yıllardan beri o dönemden sonra
kurulan İstanbul Yelken Kulübü, Fenerbahçe ve
Galatasaray, çok sonradan da Kalamış Yelken Kulübü
bu vasiyeti yerine getirmektedirler.
Sanallıktan Gerçekliğe
BİR SUALTI HİKAYESİ
Güzden VARİNLİOĞLU
[ Fotoğraflar ] Tahsin CEYLAN
[ Yazı ]
“Her projenin bir hikayesi vardır. Bu projenin ise birçok hikayesi var. Projeye emek vermiş yüzü aşkın kişinin
anlatacak çok şeyi vardır eminim, ama bu seferlik benim hikayemi dinleyeceksiniz.”
En baştan başlayalım.
42
İşte o andan sonra ilk hedef TÜRSAB fikir
yarışmasına “Çanakkale Batıkları’nın Sanal Müzesi”
projesi ile katılmaktı. İnsuyu etkinliğinde mağaradan
çıkar çıkmaz projenin son rötuşlarını yaptım ve
Volkan Evrin’in yaptığı araştırmaları derleyerek
projeyi teslim ettim.
Daha sonra aylar boyunca beklemek, 360 TAD, SAD
ve DETAD’ın gerçekleştirdiği Arkeopark projesine
katılıp, daha nice deniz sevdalısı, “don kişot”ları
tanımak, sanal müze fikrinin uygulanacağı uygun
lojistiğe bakmak, destekleyen kurumları, katkıda
bulunanları, araştırmacıları, resmi yürütücüyü ve
hatta ortak olacak üniversiteyi bulmak dışında
yapacağım birşey yoktu.
Sualtı denince akla ilk olarak boş zaman uğraşı olarak
haftasonu dalışları geliyor. Dalıyorsun, çıkıyorsun,
eğleniyorsun ya da sportif anlamda rekor denemeleri,
yarışmalar... Bilimsel anlamda ise ekolojik, jeolojik,
arkeolojik ya da sualtı hekimliğiyle bağdaşıyor. Peki
sualtı sanal müzesi deyince aklınıza ne geliyor?
Bir doktora öğrencisi olarak hep söylenen cümleler
vardır: “Yüksek lisans tezini sevmek, doktora tezine
ise aşık olmak gerekir.” Aslında daha binlerce hikaye,
fıkra doktora denen sancılı süreçte üretilmiştir.
Tüm bunlar aklımın bir köşesinde dönüp dururken
yaklaşık 12 yıldır sevdam olan sualtının doktora
Kafamda hep aynı kelimeler dönüp duruyordu: Sanal
Müze, sanallık, arkeolojik batıklar, deniz tarihi
batıkları, doğu Akdeniz ticaret yolları, batık yerleşim
alanları, kültür mirası, sualtı mekanı ve sanal mekan
benzerlikleri, sualtını sanal ortama taşımak, vs...
Tez başlıklarında yazılan kısa anahtar kelimeler
şeklindeydi henüz tüm fikirler. Ta ki projenin ortak
bir hikayeye dönüştüğü ana kadar...
Proje ortak bir hikayeye dönüşmüştü: ilkokul
arkadaşım ve dalış eşim Yalın Baştanlar projenin sanal
müze uygulamalarını, sevgili abim Altay Özaygen
veritabanı uygulamalarını, Serkan Girgin (yılbaşında
dağcı arkadaşlarımızı kurtarmaya gittiği acı günde
bile teklifimi geri çevirmeyip) projenin coğrafi bilgi
sistemi uygulamalarını, yıllardır sualtı kazılarından
arkadaşım Evren Türkmenoğlu sualtı arkeolojik
araştırmaları üstlenmişti.
Sanal müze, statik bir dolaşım yerine dinamik bilgi
akışı, statik görüntüler yerine kamera sistemleriyle
değişken görüntülerin alınmasını içermektedir.
Sadece sanal ortamda bir araya gelebilecek bilgi
sisteminin sualtı kültür mirasına uygulaması olan
Sanal Müze uygulaması ile kullanıcı (katılımcı)
internet ortamında suyun altında bulduğu bilgileri
veritabanına aktarabilecek, daha sonrasında
Arkeopark alanına yerleştirilecek kamera sistemleriyle
sanal ortamda dalarak, batıkları ve batık alanlarını
şahsen deneyimleme imkanına kavuşacaktır.
Sualtı Sanal Müze projesi başlangıç için pilot
bölge olarak seçilen ve daha önce Arkeopark
olarak kurgulanan Kaş sularında oluşturulacaktır.
Arkeopark, içinde Genç Tunç Çağı’na ait dünyanın
bilinen en eski deniz batığının replikası Uluburun
III’ü ve onun arkeolojik alanını barındırmaktadır.
Tübitak formatındaki özetimiz:
“Türkiye’nin güney kıyıları, başlıca antik deniz
ticaret yolları üzerinde olup, son yıllarda turizm
faaliyetleri nedeniyle büyük oranda tahrip edilmiş
durumdadır. Kaybolmakta olan deniz tarihinin ve
sualtı batıklarının araştırılması, envanterlenmesi
ve sanal ortamda müzeleştirilmesi, arkeolojik
ve kültürel tahribatı engelleyeceği gibi, mevcut
araştırmaların ilgili akademik yetkililere sunulmasını
da sağlayacaktır.
Bu çalışma ile, özelikle yaz aylarında dalış
turizmi faaliyetinin arttığı ve mevcut arkeolojik
potansiyeli nedeniyle de araştırmaların büyük
önem taşıdığı Kaş-Kekova kıyı kesiminde deniz
darihi araştırması için ülkemizde ulusal kaynaklar
kullanılarak ilk kez gerçekleştirilecek disiplinlearası,
43
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Bundan bir sene önce uzun bir Kaçkar trans
etkinliğinden dönüşte Bodrum’a vardığımda, evden
çıkmadan dinlenmek dışında yapmak istediğim hiçbir
şey yoktu. Üzerimdeki miskinliği atıp, Ankara’ya
dönüş yoluna çıkmadan bir saat önce dernek
başkanımız Haluk Camuşcuoğlu’na uğrayıp aklımdaki
projeyi açtım. Kısa süren konuşma sonrasında sanal
müze fikrini desteklemeye karar verdi.
“Çanakkale Batıkları Görsel Tanıtımı ve Sanal Müzesi”
fikri üçüncülük ödülünü aldı. Birilerinin ilgisini
çekmiş olmalıydı, şaşırmadım desem yalan olur. İlk
defa tozlu raflarda kalmayacak bir doktora tezimin
olabileceğini, daha da önemlisi SAD ve ODTÜ-SAT’ın
yıllardır geleneği haline gelmiş araştırma dalıcılığı ile
farklı bir alan olan sanal müze kavramının akademiyle
bağdaşabileceğini farkettim. Neden Sanal Müze
fikri sualtına uygulanamasın? Yüksek lisans tezimde
kurmaya çalıştığım sualtı mekanı ile sanal mekan
analojisi neden hayata geçmesin?
konumla özdeşleşebileceğini, hele bunun proje haline
gelebileceğini hayal bile edemezdim.
sistematik ve kapsamlı pilot projenin yürütülmesi
amaçlanmaktadır. Söz konusu araştırma noktalarının
belirlenmesi için arkeoloji, sualtı tarama teknolojisi
(yan taramalı sonar, sualtı robotu v.b.), aletli derin
su dalışı ve batık dalışı gibi farklı bilimsel disiplinler
altındaki çalışmaların koordineli ve ortak hedefli
olarak yürütülmesi ve bunların ortak bir veritabanına
aktarılması hedeflenmektedir.
Tarihi batıklar içeren bu bölgede, dünyanın en eski
batığı ünvanlı Uluburun teknesinin ve arkeolojik
alanının replikası, dünyanın ilk sualtı ARKEOPARKI
adıyla 29 Ekim 2006’da kurulmuştur. Deneysel
arkeoloji çalışmalarına mekan olan alanda Tunç
Çağı (M.Ö. 2 bin) ticaret ağı ve limanlarının
canlandırılması planlanmış olup, bu alanda uzaktan
erişimli sualtı görüntülemesi, 360 derece sanal müze
dolaşımı ve sanal müze uygulamaları yapılacaktır.
Gelişen bilgi teknolojileriyle müze, “sanal müze” adı
altında, günümüz teknolojilerini de kullanarak sadece
bulunduğu mekana bağlı olmayan bir bilgi akışını da
sağlayacaktır. Ayrıca, söz konusu dalış çalışmaları
sırasında deniz dibi ve saptanan batıklara ait diğer
(biyolojik, ekolojik v.b.) verilerin edinilmesi de
araştırmanın olası ikincil ürünlerini oluşturacaktır.”
44
Ve ekibimiz! Her dönem gelen onlarca gönüllü gece
gündüz demeden bu sistemin kurulmasına yardım
ettiler. İnanç ve Halime, Başkent Üniversitesi
adına geldikleri görevde deniz yaşamında bu kadar
zorlanacaklarını hayal bile edemezlerdi. Arkeolojik
deneyimiyle Elif ve Soner’in varlığı, her işinin arasında
belgesel çalışmalarına yardım eden Şeyda, Atila,
Meryem’in katkıları, hergün ayrı bir istekle gittiğimiz
Daha nice isimler sayılabilir; selam vermeye
teknemize uğrayan arkadaşlarımız bile bir süre sonra
bir işin ucundan tutmaya başladı, bize yemek yapan
dağcı arkadaşlarımızdan tutun da, haftasonunda
üşenmeyip kilometreleri kateden görüntü ekibine
kadar herkes projenin katılımcı ruhuna destek verdi.
Dokuz hafta boyunca her hafta dönüşümlü olarak
projeye katılan ekiplere Pazar akşamı merhaba dedik.
Uzun süren proje tanıtımının ardından ertesi gün ilk
olarak Kaş Arkeopark alanında sualtı araştırmacılığı
çalıştayını tamamlayıp, haftanın geri kalanında
dalış amiri tarafından verilen derinlik konturlarında
tarama dalışları yaptık. Kültürel miras kapsamına
giren eserler şamandıra ile işaretlendikten sonra
dalışa devam edildi. Eş zamanlı olarak yüzey ekibi
şamandıranın GPS koordinatlarını alarak, diğer bir
ekip bu esere eskiz, fotoğraf ve ölçülendirme amaçlı
dalışlar gerçekleştirdi, ve bunları dalış sonrasında
hazırlanmış buluntu formlarına aktardı. Tüm bu
buluntulardan oluşan envanter proje kapsamında
oluşturulumuş veritabanına aktarıldı, hafta
sonlarında ise hafta içi bulduğumuz buluntuları
görüntüleme amaçlı olarak Türkiye’nin ünlü sualtı
fotoğraf ve videocularından Tahsin Ceylan, Coşkun
Teziç, Orhan Aytür, Yeşim Kurtaiş, Ömer Yolaç,
Bengiz Özdereli, TRT ekibinden Girayhan Alpdoğan,
Kanal B, CNN-TÜRK, Turkish Daily News katıldı.
Sonuç olarak projenin son günlerindeyiz, yorgun ama
bir o kadar da mutlu. Yüzlerce dalış, onlarca buluntu
noktası, çapası da dahil arkeolojik batığımız, deniz
tarihi batıkları, amforalar, günlük kullanım kapları,
pitoslar, taş çapalar, Y çapalar, T çapalar, mimari
kalıntılar derken Kültür Bakanlığı iznimiz dahilindeki
doğu sınırımız Kekova-Çılpacık Adası ile Kalkanİnceburun adasındaki alanı araştırmış, binlerce
fotoğraf, saatlerce video, yüzlerce eskizimizin olduğu
verilerle elimiz boş dönmeyeceğiz evlerimize ve tabi
aklımızda kalan anılar da cabası!
Bundan sonrasında ne mi yapacağız?
Asıl iş, saha çalışmaları bittikten sonra başlıyor,
tekrar şehir hayatına geri dönüp bürokratik işlerle
uğraşacağız ama bunu şu anda düşünmemek lazım.
SM07 projesi saha çalışmaları sona erdi, sırada SM08
var!
Teşekkürler...
DESTEKLEYEN KURUMLAR
Sualtı Araştırmaları Derneği, Başkent Üniversitesi Kültür ve Sanat Araştırmaları Merkezi, 360 Derece
Tarih Araştırmaları Derneği, Kaş Deniz Tarihi Araştırmaları Derneği, Nic.tr Alan Yönetimi, ODTÜ
Deniz Mühendisliği Araştırma Merkezi, Aquadan Ltd. Şti, Eko-natura Ltd. Şti.
KATKIDA BULUNANLAR
ODTÜ Sualtı Topluluğu, Koç Üniversitesi Sualtı ve Araştırma Klubü, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü,
Bougainville Dalış Merkezi, Kaş Diving, Sun Diving, İdeal Teknoloji, Alternative Camp, Ordos, NaturaBlue Dalış Merkezi, Hideaway Cafe.
KATILIMCILAR
Adem Onur Miskbay, Ahmet Sarıca, Ahmet Cevdet Yalçıner, Ali Ethem Keskin, Ali İlker Tepeköy, Ali Tanju Oğuz, Ali Yalçın Avşar, Alper Soydan,
Altay Şeref Özaygen, Altuğ Tosun, Arife Hanley, Atila Kara, Ayşe Şeyda Maraş, Aysu Erdoğdu, Baha Dinçel, Barış Bekdik, Başak Çallıoğlu,
Belek Öztürkcan, Belma Namlı, Bengiz Özdereli, Berker Özsarı, Billur Tekkök, Birol Demirci, Buket Oğuz, Bülent Gözcelioğlu, Burçin Akın,
Çağrı Kundak, Cengiz Bektaş, Çiğdem Özkan Aygün, Cihan Yapa, Coşkun Teziç, Damla Atalay, Deniz Özyurt, Devrim Tezcan, Doğan Haluk
Camuşcuoğlu, Ejder Varol, Elif Denel, Emrah Cantekin, Emre Gürdal, Emre Tuksal, Emrecan Polat, Ender Varinlioğlu, Erdem Yıldırımer, Erdem
Aydın, Ersin Aydın, Ersin Ersöz, Erol Öztunalı, Esin Pekpak, Esra Demirkol, Evgin Nehar Eren, Evren Çağlayan, Evren Koban, Evren Türkmenoğlu,
Ezgi Kırış, Fatih Tunalı, Fazıl Selçuk Gömeç, Funda Atun, Girayhan Alpdoğan, Gökçe Durusoy, Gülfem Uysal, Güzden Varinlioğlu, Haldun Ülkenli,
Halime Fişenk, Hande Ceylan, Harun Güçlüsoy, Hasan Örek, Hazım Murat Karamüftüoğlu, İnanç Ilısulu, Kemal Engin Aygün, Kemal Gökhan
Türe, Kemalcan Acari, Kerem Bayrı, Kevser Mermertaş, Levent Aydoğmuş, Levent Yüksel, Mahmut Duruş, Mehmet Alat, Mehmet Aytuğ,
Meltem Ok, Meryem Yavuz, Muhibe Suna Yılmaz, Murat Draman, Mürşide Zerrin Güner, Mustafa Dilaver, Mustafa Ergün, Nur Keçeci, Okan
Halaçoğlu, Oktay Çağlar, Ömer Akman, Ömer Yolaç, Onur Akbay, Orhan Aytür, Orhan Serdar, Orhan Timuçin, Ozan Yazgan, Özgün Özcan,
Özgür Liman, Pelin Aksungur Aydın, Selçuk Akın, Selen Esen, Selin Öztunalı, Senem Gençtürk, Serdar Gülsöken, Serkan Girgin, Şermin Şengün,
Simge Özkan, Sinan Güven, Soner Pilge, Süha Özgeçen, Tahsin Ceylan, Tolga Uzun, Ufuk Gürsel, Umut Aksu, Umut Aydın, Umut Görgülü, Umut
Kahramankaptan, Volkan Ertürk, Yalçın Savaş, Yalçın Yaldız, Yalın Baştanlar, Yasemin Tanbi, Yeşim Kurtaiş, Yusuf Ziya Şulekoğlu, Zehra Tatlıcı
45
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
29 Temmuz 2007-Saha çalışmalarının
başlangıç tarihi: Aylar süren saha hazırlık
çalışmaları henüz tamamlanamamış, hatta
Çanakkale batıklarını ödülünün parasını harcayıp,
taksitle sarf malzemelerini tamamlayıp, veresiye
ile alışverişleri yaptığımız günler devam ediyor.
Proje ekibi dışında hiçbir hazırlığımız yaşanan
maddi sorunlar yüzünden tamamlanamamıştı.
Haldun, saha yetkilisi adı altında aklınıza gelecek
her işe koşturuyor, bitmek bilmeyen malzeme
tamiratlarından, dalış planlarına kadar her işin
üstesinden geliyor; Mustafa, lojistik desteğin
yanı sıra Teknolojik Araştırma Grubu’nda Süha ve
Devrim’e yardım ederken Murat Draman ise her
türlü lojistik destekte bulunuyor; Deniz bir yandan
dalış sağlığı çalışmalarının hazırlıklarını yapıyordu.
Dadga Teknesi personeli ile projemiz daha da büyüdü.
İşte ülkemizde de 25 yıldır faaliyetlerini sürdüren
Sahil Güvenlik Komutanlığı; genç, dinamik,
deneyimli, altyapısı güçlü, imkan/kabiliyetleri geniş,
denizlerde 24 saat görev yapan ve sürekli kendisini
geliştiren bir Komutanlık olarak denizlerimize yönelik
faaliyetlerini sürdürmektedir.
Denizlerde; arama kurtarmadan, yasa dışı balıkçılık,
göç ve dalışların önlenmesine kadar birçok alanda
aktif görev yapan Sahil Güvenlik Komutanlığı,
kuruluşundan bugüne kadar uhdesindeki görevleri tam
anlamıyla ifa etmek maksadıyla ülkemizin Karadeniz
sahilindeki en kuzey doğu noktası olan Artvin/Hopa ile
Akdeniz sahilindeki en güney noktası Hatay/Çevlik’e
kadar olan sahil şeridinde toplam 65 limanda konuşlu
muhtelif büyüklükte botları, uçakları, helikopterleri ve
mobil radarları ile Türkiye’nin yüzölçümünün yaklaşık
yarısına eşit 373.000 km2’lik deniz sahasında deniz
kirliliğinin önlenmesi için mücadele etmektedir.
46
51 (%20) - Sahil Güvenlik Komutanlığınca ceza kesilen
48 (%19) - Denizcilik Müsteşarlığına bildirilen
45 (%18) - İl Çevre ve Orman Müdürlüklerine bildirilen
Toplam 257 olay
önemlidir. Deniz kirliliğine ilişkin deliller hava ve deniz
şartlarında çok çabuk kaybolabildiğinden tespitlerin
en kısa sürede yapılması ve delillerin yok olmadan
toplanması gerekmektedir. Sahil Güvenlik Komutanlığı
deniz kirliliği tespit ve denetimlerindeki tüm süreçleri
etkinlikle gerçekleştiren bir yapıya sahiptir.
Gemi ve deniz araçlarından kaynaklanan deniz
kirliliğinin tespit ve kontrolüne yönelik “5491 Sayılı
Kanunla Değişik 2872 Sayılı Çevre Kanunu”
kapsamında yayımlanan 21 Haziran 2006 tarihli
“Yetki Devri Genelgesi” ile denizlerde denetim
yetkisi; sınırları belirtilen alanlarda İstanbul, Kocaeli,
Antalya ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlıkları,
Denizcilik Müsteşarlığı Bölge Müdürlükleri bağlısı
Liman Başkanlıkları ile Sahil Güvenlik Komutanlığına
verilmiştir.
Deniz kirliliğine zamanında müdahalenin önemi,
suça ilişkin iz ve delillerin toplanması, uygulanan
idari müeyyidelerin muhataplarınca açılacak idari
davalarla iptalinin önlenmesi açısından son derece
Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurları tarafından
1 Ocak-31 Aralık 2006 tarihleri arasında 257 adet
deniz kirliliği olayı tespit edilmiştir. Bu kapsamda,
Komutanlığımız unsurlarınca toplam 51 adet
deniz vasıtasına 258.103,02 YTL idari para cezası
uygulanmıştır. Bununla birlikte yetki sahamızın
dışında da tespit edilen deniz kirliliği olaylarının
113 adedi ilgili Büyükşehir Belediye Başkanlıklarına,
48 adedi ilgili Liman Başkanlıklarına, 45 adedi ise
ilgili Çevre ve Orman İl Müdürlüklerine yasal işlem
yapılmak üzere video görüntüleri ve ilgili evraklarla
beraber iletilmiştir.
Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarınca 1 Ocak-31
Ekim 2007 tarihleri arasında ise, deniz kirliliğine
sebep olduğu tespit edilen 38 deniz vasıtasına
240.328, 05 YTL idari para cezası uygulanmıştır.
Sahil Güvenlik Komutanlığının deniz kirliliği ile
mücadele konusundaki etkinlikleri bunlarla sınırlı
kalmamaktadır. Komutanlığımız gelecek nesiller
olan çocukların deniz kirliliğine yönelik ilgisini ve
bilinç düzeyinin arttırılmasının gerçek anlamda
denizlerin korunması ve kirlilik ile mücadeledeki
öneminin farkında olduğundan her yıl “Dünya Çevre
47
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
[ Hazırlayan ] Ayşe Esin BAŞKAN | Çevre Yüksek Mühendisi
Bu durumda, insanoğlunun yaptıkları ve beklentileri
ne kadar tezat değil mi? Son yıllarda denizler iyice
alarm vermeye, süratle kirlenmeye ve akabinde su
ürünlerinin nesli tükenmeye başlayınca uluslararası
çapta önlemler alınması sıklıkla gündeme gelmeye
başlamıştır. Ülkemiz ve dünya gündeminde
sıklıkla gündeme gelen çevre sorunları son yıllarda
güçlü, etkili ve bilinçli bir kamuoyunun oluşmaya
başlamasında etkili olmuş ve söz konusu sorunlara
karşı yeniden yapılanma çalışmaları büyük bir
hız kazanmıştır. Bu kapsamda, yerel, bölgesel ve
küresel bazda denizlerin korunmasına yönelik etkin
politikalar üretilmeye ve bunları koordine edecek
ve uygulayacak ciddi kurum portreleri belirmeye
başlamıştır.
113 (%43) - Belediye Başkanlıklarına bildirilen
Sahil Güvenlik Komutanlığı suüstü ve hava unsurları
ile denizlerimizin sürdürülebilir kullanımını sağlamak
ve gelecek nesillere tertemiz denizler bırakmak için
faaliyetlerini durmaksızın sürdürmektedir.
Tükenmeyen Hazine Denizler (!) ve
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
ÇEVRE FAALİYETLERİ
Yüzyıllardır insanoğlu ne atarsa atsın, ne depolarsa
depolasın, ne deşarj ederse etsin, denizleri hiç
kirlenmeyecek ve hiç sonu gelmeyecek bir hazine
olarak görmektedir. Ancak, pek çok noktadan hızla
tükenmeye başlayan ve özümleme kapasitesinin
üstünde kirlenen denizler çoktan alarm vermeye
başlamıştır. Galiba insanoğlunun bilinçaltına
denizlerin karadelik misali her şeyi yutabildiği ve
yapılan hiçbir olumsuz faaliyetin denizlerin sunduğu
zenginlikleri ve imkanları etkilemediği inancı
yerleşmiş. Bununla birlikte insanoğlu yeri geldi mi en
leziz balıkları yemek, en güzel kıyılarda güneşlenmek
ve en mavi-yeşil sulara yelkenliyle açılmak istemekte
ve hayallerinden mavi-yeşil serin sulara daldığı tatil
günleri eksik olmamaktadır.
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI TARAFINDAN
2006 YILINDA TESPİT EDİLEN OLAYLAR
Günü” olan 5 Haziran 2007 tarihinde düzenlenen
“Deniz Çevresini Koruma Kampanyası”na özellikle
ilköğretim çağındaki çocuklarımızın etkin katılımını
sağlamaktadır. Bununla birlikte “Sahil Deniz İzcileri”
olarak yetiştirilen çocuklarımıza da deniz ve doğa
sevgisi ile çevre bilincini aşılayacak etkinlikler
yaptırılmaktadır.
Ayrıca, Sahil Güvenlik Komutanlığı kısaca “Acil
Müdahale Kanunu” olarak adlandırılan 5312 sayılı
“Deniz Çevresinin Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle
Kirlenmesinde Acil Durumlarda Müdahale ve
Zararların Tazmini Esaslarına Dair Kanunu” ile
görev verilen üç kurumdan biridir. Acil Müdahale
Kanunu ile Sahil Güvenlik Komutanlığına acil
müdahale gerektiren deniz kirliliği olaylarında asayiş
ve kolluk görevlerini icra etme görevi verilmiştir.
Ancak acil müdahale gerektiren bir deniz kirliliği
olayında ihbarın alınması, deniz kirliliğinin tespiti,
sahanın ilk kontrollerinin yapılması, havadan
yayılımın izlenmesi ve alana müdahale konusunda
strateji belirlenebilmesi için ilgili diğer kurumlara
bilgi aktarımı ile müdahaleye yönelik yürütülen
çalışmalar esnasında sahanın emniyetinin sağlanması
konularında da Komutanlığımız önemli faaliyetler
icra etmektedir.
48
Bu kapsamda, ülkemizin deniz kirliliği ile
müdahaledeki konusundaki mevzuatının Avrupa
Birliği müktesebatı ile uyumunu sağlamak, acil
mücadeledeki etkinlik düzeyini arttırmak ve ilgili
kurumlar arasındaki iş birliği, koordinasyon ile bilgi
paylaşımının düzeyini yükseltmek amacıyla Hollanda
makamları tarafından desteklenen MATRA ve PSO
Katılım Öncesi Programları kapsamında yer alan
“Transposition and Implementation of EU Acquis
Related to Marine Pollution and Capacity Building
to Preparedness and Response to Marine Pollution
in Turkey” başlıklı bir proje yürütülmektedir.
Söz konusu proje Çevre ve Orman Bakanlığının
koordinesinde yürütülmekte olup, Bakanlığın yanı
sıra, Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığı ve Sahil
Güvenlik Komutanlığı yararlanıcı kurumlar olarak
projede yer almaktadır.
Genç ve dinamik Sahil Güvenlik Komutanlığı;
hedefleri doğrultusunda insanoğlunun geleceğini
tehdit eden kirlilik ve doğal kaynakların tahribatının
önlenmesi, sürdürülebilirlik ilkesi kapsamında gelecek
kuşakların haklarının korunmasında, ülkemizin
çıkarları doğrultusunda altyapı ve birikimini daha
da güçlendirerek emin adımlarla yolunda ilerlemeye
devam edecektir.
(Bu makalenin hazırlanmasındaki yardımlarından
ötürü Sahil Güvenlik İdari Astsubayı Selçuk EYVAZ’a
teşekkürlerimi sunarım.)
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
• Öncelikle Denizde Durumsal Farkındalık
kapsamında gemilere Otomatik Tanımlama Sistemi
(OTS-AIS) ve Uzak Mesafe Tanımlama ve Takip (LRIT)
Sistemlerinin takılmasına yönelik IMO Standartları
getirilerek dünya denizlerinde dolaşan gemilerin mevki
ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesi hedeflenmiş,
• Deniz yoluyla olabilecek güvenlik tehditlerinin
önlenmesi ve karşı tedbirlerin geliştirilmesi için,
uluslararası sefer yapan gemi ve bu gemilere hizmet
veren liman tesislerine yönelik Uluslararası
Gemi ve Liman Tesisi Güvenlik (ISPS) Kodu
oluşturularak dünya deniz ticaretine güvenlik
alanında bir disiplin getirilmiş,
• Kitle İmha Silahları (KİS) ve KİS yapımında
kullanılan malzemeleri içerdiğinden endişe
duyulan kargonun taşınmasının önlenmesini ve
bu konuda iş birliği ve koordinasyonu hedefleyen
“KİS Yayılmasının Önlenmesi Girişimi-PSI”
başlatılmış,
50
[ Hazırlayan ] Murat YILMAZARSLAN | Dz. Kur. Yb.
Denizlere ilişkin güvenlik algılamaları uluslararası
konjonktür ve karşılaşılan tehditler ile
şekillenmektedir. Soğuk savaş sonrası dönemde karşı
karşıya kalınan yeni durumda barışı destekleme
harekatı ön plana çıkmış iken, 11 Eylül sonrası
dönemde ABD liderliğinde denizde terör ve yasa
dışı faaliyetler ile mücadele küresel düzeyde önem
kazanmıştır. Esasen Irak Savaşı gerekçelerinin doğru
çıkmaması, deniz güvenliği girişimlerinde başı çeken
ABD’ye olan güvenin tüm dünyada aşınmasına
yol açmıştır. Ancak bu çalışmada stratejik politik
değerlendirmelere girmeden deniz güvenliği alanında
meydana gelen gelişmeler ortaya konacaktır.
Öncelikle çok sık karıştırılan güvenlik (security)
ve emniyet (safety) kavramları arasındaki farka
değinmek yerinde olacaktır. Güvenlik, bir saldırgan
tarafından geliştirilecek saldırılara karşı koruma
sağlanması veya izinsiz girişlerin/kaçakçılığın
engellenmesi maksadıyla alınan silahlı tedbirleri ifade
etmek için kullanılmalıdır. Seyir emniyetinde ise
denizde can veya mal kayıp/yaralanma/ hasarlarına
yol açabilecek kaza/olayların (boğulma, çatışma,
karaya oturma, yangın vb.) engellenmesine yönelik
tedbirler söz konusudur.
Küresel ekonominin hayat damarları olan deniz
ulaştırma yollarını barındıran denizlerde güvenliğin
sağlanması maksadıyla bir dizi inisiyatif geliştirilmiştir.
Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) aldığı kararlar,
dünya denizcilik tarihinde önceden yaşanmadığı ölçüde
dünya deniz ticaretine disiplin getirmektedir. Bu
disiplinin tesisinde bir kolluk gücü olan Sahil Güvenlik
Komutanlığı önemli sorumluluklar yüklenmektedir.
Her şeyden önce, geleneksel olarak tüm dünyada Sahil
Güvenlik unsurları savaş zamanı Deniz Kuvvetlerine
destek vermek üzere Deniz Kuvvetleri emrine girerken
bugün Deniz Kuvvetleri unsurları barış zamanı Sahil
Güvenlik Komutanlığına kolluk faaliyetlerinde destek
vermek üzere organize olmaktadır.
• ABD limanlarına gidecek olan konteynerlerin
terörist faaliyetlerde kullanılmasını önlemek
amacıyla, gemilere yüklenmeden önce yükleme
limanında gözlenmesi ve taranmasını içeren
“Konteyner Güvenliği Girişimi-KGG”
başlatılmıştır.
Başta uluslararası terör olmak üzere, kitle imha
silahlarının yayılması ile mücadele silah ve
uyuşturucu kaçakçılığı, yasa dışı göç, alanlarında pek
çok devlet denizlerde güvenlik endişeleri yaşamakta
ve tedbirler almaktadır.
Basra Körfezi, Arap Denizi ve Kızıldeniz ile Afrika
Boynuzunda ABD önderliğinde devam eden Sea
Cutlass, Resolute Behaviour ve Enduring Freedom
harekatı, NATO önderliğinde savaş gemilerimizin
aktif katılımı ile Akdeniz’de devam eden Etkin
Çaba (Active Endeavour) harekatı ve Türk Deniz
Kuvvetlerinin önderliğinde Sahil Güvenlik
Komutanlığıyla yakın iş birliği içinde Karadeniz’de
Ayrıca ülkeler deniz güvenliğine yönelik bir çok
iş birliği inisiyatifi geliştirmiştir. Türkiye’nin
öncülüğünde Karadeniz’e sahildar altı ülke arasında
kurulan “Karadeniz’e Sahildar Devletler Sınır ve Sahil
Güvenlik İş Birliği Forumu(BSCF)” ve Baltık Denizi
Bölgesindeki 11 ülkenin katılımıyla oluşturulan
“Baltık Denizi Bölgesi Sınır Kontrol İş Birliği
(BSRBCC)” bu konuda öne çıkan örneklerdir.
DENİZ GÜVENLİĞİ ÖNLEMLERİ
Deniz güvenliği önlemleri “deniz alanında sivil ve
askeri kurumlar tarafından kanunları uygulamak,
vatandaşların güvenliğini sağlamak, ulusal ve
uluslararası toplumun çıkarlarını korumak
maksadıyla yasa dışı veya tehlike oluşturan tehditlerle
mücadele etmeye ve riskleri ortadan kaldırmaya
yönelik tedbirlerdir. Deniz güvenliği önlemleri
özellikle aşağıdaki yasa dışı eylemlere odaklanmalıdır.
•
•
•
•
•
Terörizm,
Kitle imha silahlarının yayılması,
Başta uyuşturucu maddeler olmak üzere kaçakçılık,
Yasa dışı göç,
Deniz haydutluğu ve silahlı soygun
Akdeniz Havzası’na ilişkin bir analiz yaptığımızda
deniz güvenliği tehditlerini 4 kategoride
toplayabiliriz. Bunlar; terörizm, yasa dışı göç ve
insan kaçakçılığı, uyuşturucu ve konvansiyonel silah
kaçakçılığı ve kitle imha silahlarının yayılması olarak
ifade edilebilir.
DENİZDE DURUMSAL FARKINDALIK
Deniz güvenliği için atmamız gereken ilk adım, onu
tehdit eden eylemlerin farkında olmaktır. “Denizde
Durumsal Farkındalık” olarak isimlendirdiğimiz bu
konsept “karar vericilere deniz güvenliğine ilişkin
görevlerinde bilgi sağlamak maksadıyla, tüm ilgi
alanlarında deniz vasıtalarının gözetlenerek, yük,
mürettebat ve yolcu bilgilerine ulaşılması, bilginin
toplanıp, birleştirilmesi ve analiz edilerek karar
vericilere yayılması” işlemlerini içermektedir.
Bir deniz subayı olarak “Birleştirilmiş Hava Harekat
Merkezleri”nde bulunduğumda, havadaki sivilaskeri her uçağın tüm kimlik bilgileriyle sergilendiği
hava resmini ilgiyle izlemiş ve bunun denizde de
sağlanabilmesini temenni etmişimdir. Göklerde
51
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
DENİZ GÜVENLİĞİ
• Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasa Dışı
Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye (SUA)
ait 2005 Protokolüyle, özellikle açık denizlerde
gerçekleştirilebilecek terörist faaliyetlerin takip ve
kontrol edilmesi, kitle imha silahlarının deniz yoluyla
yayılması ve kullanılması halinde ortaya çıkabilecek
sonuçların ağırlığı dikkate alınarak deniz hukuku
açısından daha etkili önlemler alınmasına temel
sağlanmış,
sürdürülen Karadeniz Uyumu Harekatı uluslararası
terörle mücadele alanında sergilenen görevlendirme
ve işbirliğinin örnekleridir.
Denizlerde önemli oranda farkındalığı artıracak
diğer bir gelişme ise; uluslararası sularda seyir yapan
süratli gemiler de dahil olmak üzere 300 groston üstü
yolcu ve yük gemilerine mevki ve kimlik bilgilerini
uydu tabanlı olarak gönderdikleri LRIT cihazlarının
takılarak, Aralık 2008’den itibaren “LRIT Sisteminin”
kullanımına başlanmasıdır. LRIT, devletlerin
limanlarına gelecek gemileri uzak mesafeden izleme
ihtiyacı nedeniyle oluşturulmuş olup, devletler
bu sistem sayesinde IMO tarafından belirlenmiş
kurallar çerçevesinde, bayrağını taşıyan gemileri tüm
dünya denizlerinde ve kıyısından azami 1000 mil
mesafedeki gemileri izleyebileceklerdir.
52
IMO tarafından 1 Temmuz 2004 tarihinden itibaren
geçerli olmak üzere OTS’nin uluslararası sularda seyir
yapan SOLAS’a tabi 300 groston üstü gemilere ve
yolcu gemilerine takılması zorunlu hale getirilmiştir.
Ancak OTS sisteminin takılması için tek şart bu
olmayıp, inşa tarihinden, yolcu taşıma kapasitesine
kadar çeşitli etkenler çerçevesinde kriterler göz
önüne alınarak gemilere takılmaktadır. OTS, VHF
bantta, sahil-gemi, gemi-sahil, gemi-gemi istasyonları
arasında yayın yaparak geminin mevki ve kimlik
bilgilerinin aktarımını sağlayan bir sistemdir. Menzili,
VHF yayılım paterni de göz önüne alınarak 20 NM
civarındadır. Ancak bu mesafe anten yüksekliğine
göre değişir. Özellikle kara üzerinde konuşlu yüksek
irtifadaki antenler sayesinde menzil çok daha fazla
artırılabilir.
DENİZDE TERÖRLE MÜCADELE
Küreselleşmenin olmazsa olmaz ulaştırma ortamı
denizler, deniz ulaştırma rotaları, düğüm noktaları,
mega limanlar ve ticaret gemilerinin güvenliği;
küresel güvenlik ve ekonomik güvenliğin yeni fay
hatlarını oluşturmuştur. Deniz ulaştırmasının,
globalleşme karşıtı terör örgütlerinin öncelikli hedefi
olması kaçınılmazdır. Denizler, terör örgütleri için
eylem yapılabilecek bir coğrafya olarak karşımıza
çıkmaktadır. Teröristler yakın tarihte denizlerde bir
çok eylem gerçekleştirmiş ve başarıya ulaşamayan bir
çok girişimde bulunmuşlardır.
2000 yılından günümüze gerçekleştirilen önemli terör
eylemleri; 2000 yılında Aden Limanı’nda ABD muhribi
Ortadoğu ve Uzakdoğu’nun aksine son yıllarda
Akdeniz Havzası’nda, deniz haydutluğu ve silahlı
soygun olaylarına rastlanmadığı gibi terörist saldırılar
da yaşanmamıştır. Ancak bu bölge son yıllarda iki
tehlike atlatmıştır. Bunlardan ilki Komor Adaları
bayraklı, sahibi İrlandalı olduğu belirtilen Marshall
Adalarına kayıtlı bir şirket tarafından işletilen “Baltic
Sky” isimli geminin 22 Haziran 2003 tarihinde
Yunanistan’ın batısında 680 ton patlayıcı ve 8 bin
fünye ile yakalanması olayıdır. Gemi patlayıcıları
Tunus’un Gabes Limanı’ndan yükleyerek Sudan’a
götürmek üzere 13 Mayıs tarihinde ayrılmış,
ancak Sudan’a gideceğine 21 Mayıs’ta Çanakkale
Boğazı’ndan geçmiş, 2 Haziran’da İstanbul’da liman
yapmış, 5 Haziran’da Süveyş’e gitmek üzere ayrılmış,
6-22 Haziran tarihleri arasında Ege’de dolaşmış ve
şüpheli faaliyetleri nedeniyle NATO tarafından takibe
alınarak Yunan sahil güvenlik unsurları tarafından
yakalanmıştır. Geminin belgelerinin sahte olduğu,
şirket sahibi olduğu söylenen kişiye ait hiçbir izin
bulunamadığı ve Sudan’da alıcı olarak gözüken
şirketin paravan bir şirket olduğu tespit edilmiş, beş
Ukraynalı, 2 Azeri mürettebatı tutuklanmıştır.
Karşılaşılan ikinci önemli tehlike ise Ağustos 2005’te
Antalya/Beldibi’nde bomba yapımı için hidrojen
peroksit, alüminyum tozu ve aseton depolayan
El Kaide üyesi Suriye vatandaşı Louai Sakka’nın
denizde gerçekleştirmeyi planladığı eylem öncesinde
yakalanması olmuştur. Bu olaylar denizlerde silah
yüklü gemilere yapılan inceleme ve denetimlerdeki
hassasiyet ile alınan güvenlik tedbirlerinin önemini
göstermektedir.
Türkiye Kafkasya, Ortadoğu ve Avrupa arasındaki
stratejik konumuyla kaynak zengini ülkelerle bu
enerjiye bağımlı gelişmiş ülkeler arasında bir enerji
köprüsü oluşturmaktadır. Yılda 145 milyon ton
petrolün taşındığı İstanbul ve Çanakkale Boğazları
küresel ekonominin ana arterlerinden birini
oluşturmaktadır. Tam kapasiteye ulaşmaları halinde
yılda 140 milyon ton petrolün nakledileceği Bakü-
53
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
yüksek süratle uçan nispeten küçük boyutlara sahip
yaklaşık 4 bin uçak yerdeki harekat merkezlerinden
izlenebilirken, karşılaştırıldığında çok daha yavaş
seyreden ve çok daha büyük yapıya sahip, dünya
denizlerinde dolaşan 55 bin gemi neden izlenemesin?
Bugün dünya denizciliği bir transformasyon süreci
yaşıyor ve gemiler IMO standardı olarak takmak
zorunda oldukları OTS cihazlarını kapatmadıkları
sürece büyük oranda harekat merkezlerinden takip
edilebiliyorlar.
Türkiye bu gelişen durumlara, başta Deniz
Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı olmak
üzere tüm kurumlarıyla esnek ve süratli bir yönelim
sergileyebilmiştir. 2003 yılında İstanbul ve Çanakkale
Boğazlarında kurulan Gemi Trafik Hizmetleri (GTH)
Sistemleri, 2007 yılında yüksek mevkilere kurularak
gerçekleştirilen, tüm sahillerimizi kapsayan OTS
İstasyonları ve belirli bölgelerde konuşlu Sahil
Gözetleme Radarları ile çevre denizlerimize ait deniz
resmi büyük oranda elde edilmiştir. Ancak gemiler
OTS ve LRIT cihazlarını kapatabilir veya yanlış
bilgi girebilirler, tüm gemilerin aktif sistemlerle
görülebilmesi için sahillerimizin radarlar ile
kaplanması önemlidir. Bu nedenle Sahil Güvenlik
Komutanlığı tarafından çevre denizlerimizde
güvenliğin sürekli ve etkin bir şekilde tesisi için;
Sahil Gözetleme Radar Sistemi (SGRS) projesi
başlatılmıştır. Sistemin 2008 yılı içerisinde etüt
projesinin tamamlanması ve 2010’dan itibaren
Türkiye kıyılarında tam radar kaplaması sağlanması
planlanmıştır.
USS Cole’a yapılan saldırı, 2002 yılında Yemen’de
Fransız süper tankeri Limburg’un, patlayıcı yüklü
küçük bir botun saldırısına uğraması, 2004 yılında
Filipinler’de Süperferry 14 yolcu gemisinde bomba
patlatılması ve 116 yolcunun hayatını kaybetmesi,
2004 yılında Basra Körfezi’nde bir petrol terminalinin
bombalanması ve Japon tankeri Takasuzu’ya saldırıya
teşebbüs edilmesi, 2005 yılında Filipinler’de Dona
Lamana feribotuna gerçekleştirilen saldırı olarak
sayılabilir.
Sahil Güvenlik
İHBAR ve
TALEP HATTI
Tiflis-Ceyhan ve Kerkük-Yumurtalık petrol boru
hatlarıyla İskenderun Körfezi küresel ekonominin
yeni hayat damarlarından birini oluşturmaktadır.
54
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Ülkemizin üç tarafını çevreleyen denizlerimizde
güvenliğin sağlanması öncelikle anayurt güvenliği
açısından, vatandaşlarımızın korunması açısından
önemlidir. Başta 12 milyondan fazla vatandaşımızın
yaşadığı İstanbul olmak üzere tüm sahil kentlerimiz
denizlerde meydana gelebilecek büyük çaplı
olaylardan, patlamanın derecesine bağlı olarak farklı
ölçülerde etkilenir. Ayrıca Türkiye’nin denizlerimizde
hayati ekonomik çıkarları vardır.
Bu nedenle Sahil Güvenlik Komutanlığı tüm
sahillerimizde yaygın bir şekilde konuşlanarak
sorumluluk sahasında gemileri sorgulamakta, kontrol
etmekte, şüpheli gemileri aramaktadır. Ayrıca Türk
Boğazlarından geçen, Likit Petrol Gaz, Likit Doğal
Gaz ve tehlikeli madde taşıyan gemileri, yabancı
harp gemilerini geçişleri süresince eskortlayarak
korumaktadır. BOTAŞ Ceyhan Petrol Tesisleri ve
Marmara Ereğlisi Sıvılaştırılmış Doğal Gaz Tesisi gibi
stratejik tesislerin de olası terörist faaliyetlere karşı
denizden güvenliğini bu bölgelerde konuşlandırdığı
botlarla karakollar tesis ederek sağlamaktadır. Yine
limanlarımızda yabancı harp gemilerine, devlet
büyüklerine, alınan istihbarata göre tehdit durumu
gerektirdiğinde yolcu gemilerine, uçak yakıtı taşıyan
tankerlere denizden güvenlik sağlamaktadır.
Her an tetikte olan Sahil Güvenlik personeli
Bu zorlu ve yoğun görevi, Sahil Güvenliğin genç
ve dinamik personeli yılmadan kararlılıkla yerine
getirmekte ve içlerinde tehlikelere karşı Türk ulusuna
kalkan olmanın hazzını duymaktadır. Yüzyılımızda
emniyet, güvenlik ve savunma kavramlarının içiçe
geçmesine rağmen genelde ön plana çıkan güvenlik
kapsamında, Mavi Vatan olarak isimlendirdiğimiz
denizlerimizde güvenliği sağlayan, Sahil Güvenlik
Komutanlığı her türlü risk ve tehdide karşı her zaman
hazır olacak şekilde görevini icra edecektir.
çoğu kez hayatlarını tehlikeye atma
KAYNAKLAR:
1. ALAN LEE BOYER, “NAVAL RESPONSE TO A CHANGED SECURITY ENVIRONMENT:
MARITIME SECURITY IN THE MEDITERRANEAN”, NAVAL WAR COLLEGE REVIEW,
SUMMER 2007.
2. GRAHAM ALLISON, “NÜKLEER TERÖRİZM, ÖNLENEBİLİR NİHAİ FELAKET”,
SALYANGOZ YAYINLARI, ÇEV.O.GÜNEŞ AYAS, S.227, HAZİRAN 2006, İSTANBUL.
3. İSMAİL DEMİR, “DENİZDE SEYİR GÜVENLİĞİNE KARŞI YASA DIŞI EYLEMLERİN
ÖNLENMESİNE DAİR SÖZLEŞME(SUA) İLE KITA SAHANLIĞINDA BULUNAN SABİT
PLATFORMLARIN GÜVENLİĞİNE KARŞI YASA DIŞI EYLEMLERİN ÖNLENMESİNE DAİR
PROTOKOLDE DEĞİŞİKLİK ÇALIŞMALARI”, DENİZ HUKUKU SEMPOZYUMU, S. 4-11,
21-22 HAZİRAN 2004, DZ.K.K.LIĞI, ANKARA.
4. M.KAĞAN KOZANHAN, “DENİZDE GÜVENLİK GİRİŞİMLERİ”, DENİZ TİCARETİ
DERGİSİ, ARALIK 2006, İSTANBUL.
5. JOSEPH NIMMICH, “MARITIME DOMAIN AWARENESS THE KEY TO MARITIME
SECURITY”, THE US COAST GUARD PROCEEDINGS, FALL 2006, ARLINGTON, ABD.
6. MICHAEL D. GREENBERG “MARITIME TERRORISM, RISK AND LIABILITY”, RAND
CENTER FOR TERRORISM RISK MANAGEMENT POLICY, S.22, 2006, ARLINGTON, ABD.
7. http://www.rand.org/
pahasına görevini büyük bir özveri ile yerine
getirmektedir. ALO 158’i arayarak Sahil
Güvenlik Komutanlığına Türkiye’nin her
yerinden 24 saat ÜCRETSİZ ulaşabilirsiniz.
• Denizde tehlikede olanların yardım talepleri,
• Denizi kirleten her türlü davranış,
• Denizden yapılan her türlü kaçakçılık,
• Yasa dışı su ürünleri avcılığı ve dalış,
• Kıyılarımızdan ülkemize yasa dışı giriş ve çıkışlar,
• Denizlerimizde yapılacak terörist eylemlere ilişkin duyumlar,
konularında ALO 158 telefonunu arayabilirsiniz.
ALO 158 Sahil Güvenlik Özel Hizmet Telefonu Türkiye’nin her yerinden, her an Sahil Güvenlik Komutanlığına ulaşabileceğiniz
bir yardım ve ihbar hattıdır. 158 telefon hattı, hem yardım isteklerinin anında Sahil Güvenlik Komutanlığına ulaşması, hem de
denizlerimizde yapılan kanunsuz eylemlerin ihbar edilmesi amacı ile kurulmuştur.
ALO 158 hattına gelen ihbar ve taleplerinizi değerlendiren Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli derhal olaylara müdahale edecek ve
güvenliğin sağlanması için gereken tüm tedbirleri alacaktır.
Açık denizden ve yurt dışı aramalarda: +90 312 158 00 00
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e
[ Hazırlayan ] Ervin ESEN | Gv. Tğm.
Mustafa Kemal ATATÜRK, 9 Temmuz 1919
sabahı çıkardığı üniformasını 5 Ağustos 1921
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
“Başkomutanlık” yetkisi verilmesiyle, yeniden giyerek
23 Ağustos 1921’de başlayan Sakarya Savaşı’nda
Başkomutanlık etmiş ve bu savaş 13 Eylül 1921
tarihinde onun önderliğinde kazanılmıştır.
Sakarya Savaşı’nın kazanılmasının ardından 1415 Eylül 1921 tarihinde Batı Cephesi Komutanı
İsmet İNÖNÜ ile Genelkurmay Başkanı Fevzi
ÇAKMAK tarafından; “Bizzat muharebe meydanındaki
tedabir ile muzafferiyetin amil ve müessiri olmuş olan
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine
Müşirlik rütbesi ve Gazilik unvanının tevcihini teklif
ve istirdam ederiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin
bu tevcihini milletimiz tarafından doğrudan doğruya
bütün orduya müteveccih bir eseri takdir ve taltif olacağı
kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz,” şeklinde
sunulan önerge Türkiye Büyük Millet Meclisinde; 19
Eylül 1921 tarihinde oylanmış 153 sayılı üç maddelik
kanun 64 milletvekilinin oylarıyla kabul edilerek,
Mustafa Kemal ATATÜRK’e “Mareşallik” rütbesi ve
“Gazilik” unvanı verilmiştir.
Bu görüşmeler esnasında Mustafa Kemal ATATÜRK
mecliste değil, Polatlı yakınlarındaki Alagöz köyünde
kurulan Başkomutanlık Karargâhında bulunmaktadır.
Yasayı karargâhta öğrenen Mustafa Kemal ATATÜRK
mutlu olmuş, “Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan
çok daha evvel, sizi başka muharebe meydanlarında
da tanımış idim. Dünyanın hiçbir ordusunda, yüreği
seninkinden daha temiz; daha sağlam bir askere rast
gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir; her zaferin
en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle
hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi pak kalbinle
düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve
şükranımı söylemeyi nefsime pek aziz bir borç bildim.
Daha sonra Mustafa Kemal ATATÜRK kendisine
verilen Mareşallik rütbesi ve Gazilik unvanından
dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisine; “Muhterem
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusunun
Sakarya’da ihraz etmiş olduğu muzafferiyet hasebiyle
birkaç gün evvel meclisi Alinizden vuku bulan tebrikata
ancak bugün arz-ı teşekkürat etme fırsatına nasil
oluyorum. Ayni zamanda bugün uhde-i acizaname
tevcih buyurduğunuz unvan ve rütbeden dolayı sureti
mahsusada minnet ve şükranımı arz ederim.
İhraz edilen bu muvaffakiyet Heyet-i Celilelerinin
iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde
düşman ordusunun iradesinin kesredilmesi suretiyle
tecelli etmiştir. Binaenaleyh taftifatınızın hakiki
muhatabı yine ordumuzdur. Bunun için ordu namına
da, kendi namıma da arz ettiğim teşekküratımı ilaveten
tekrar etmeyi bir vazife addederim.” diyerek hislerini
dile getirmiştir.
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve 19 Eylül Gazileri
Anma Günü olarak kabul edilmiştir. Bu günlerde
3 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4768
sayılı Kanun ile Kamu kurum ve kuruluşlarının
öncülüğünde, halkımızın ve sivil toplum örgütlerinin
iştiraki ile her yıl anma törenleri düzenlenmekte şehit
ve gazilerimiz anılmaktadır.
Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli olarak
makamların en yücesi olan “Gazilik” ve “Şehitlik”
mertebesine ulaşmış, canları ve kanlarını yüce Türk
ulusu için vermiş gazi ve şehitlerimizi minnetle ve
şükranla anıyoruz.
KAYNAKLAR:
1. İSTİKLAL MADALYASI TARİHÇESİ VE TANIMI, TÜRKİYE MUHARİP GAZİLER DERNEĞİ S.84-90
2. MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK’IN ASKERİ VE SİYASİ FAALİYETLERİ (1876-1950),
HAYRULLAH GÖK, ANKARA GENELKURMAY BASIMEVİ, 1997, S.60
57
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
“MAREŞAL” RÜTBESİ ile
56
“GAZİ” UNVANI VERİLMESİ
Sizin gibi kumandanları, zabitleri, neferleri olan millete,
yâd elleri altında köle olmak mümkün değildir. Bu defa
Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hakkımda, yeni bir
rütbe ve Gazi unvanıyla tecelli eden iltifat ve teveccühü,
doğrudan doğruya size racidir. Milletin verdiği bu rütbe
ile yükselen ordu, en şerefli ve en ulu bir gaza ile mümtaz
olan gene ordudur. Sizin kahramanlığınızla, sizin
gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar bahasına kazanılan
büyük muzafferiyetin millet tarafından takdirine
delalet eden bu unvan ve rütbei ancak size izafe ederek,
bütün askerlik hayatımın en büyük sermayei iftiharı
olarak taşıyacağım. Cenabıhak giriştiğimiz kurtuluş
mücadelesinde, şerefli silah arkadaşlarıma kendilerini
temyiz eden asaletin, civanmertliğin, kahramanlığın
hakkı olan kati halâsı nasıp etsin,” sözleriyle yayınladığı
mesajla Türk Ordusuna bu şerefin kendisinden çok
ordunun en küçük rütbesinden en büyük rütbesine
kadar tüm savaşanların olduğunu belirtmiştir.
ATATÜRK SAVARONA’DA
[ Hazırlayan] Kaya GÜMÜŞ | SG İda. Üçvş.
Atatürk, Boğaziçi’nde motor gezintilerini sevdiği
gibi açık denizlerde gemiyle seyahatlerden de
hoşlanırdı.
Onun anılarını kapsayan motor, yat ve gemi
ile yapılan bir çok gezi, onun denize olan
tutkunluğunu belirler.
Onun en çok sevdiği yatlardan biri de
Savarona’ydı.
Atatürk’ün yaşamına giren ve ona büyük etkiler
yapan Savarona’yı tarihçiler şöyle dile getirir.
Büyük Atatürk’ün son yadigarı “Savarona” yatı,
onun yaşamındaki son Haziran ayının kahramanı
olmuştur diyebiliriz.
58
Dünyada bir eşi olmayan bir yat yaptırmak isteyen
Bayan Cadwalader bu iş için Amerika’nın en ünlü
gemi inşaat mühendislerinden William Gibbs’i
görevlendirmişti.
Milyarder kadının ne kadar titiz ve ne derece
gösteriş meraklısı olduğunu gayet iyi bilen
mühendis, geminin palanlarını çizerken büyük
bir lüksü göz önünde tutmuş, ayrıca bir takım
yenilikleri de ilk kez bu dev yatın palanlarında
uygulamıştır. Bir mil üzerinde dalganın geldiği
tarafa yatarak geminin yalpalamasını önleyen
tam orta yerdeki büyük safra, ilk kez bu gemide
uygulanan yepyeni bir sistemdi. Hamburg’daki
Blohm und Woss tezgahlarında 29 Temmuz 1930
günü törenle omurgası kızağa konulan geminin
Almanlar bu yata sahip olmak istemişler,
özellikle Hitler “Savarona”nın peşine
düşmüştü. Ancak bu sıralarda sağlık durumu
bozulmuş olan Atatürk için Türkiye’nin bir
yat satın almak istediğini öğrenen Amerikalı
milyarder kadın “Savarona”yı pek ucuz
sayılabilecek bir fiyatla Türkiye’ye satmıştı.
1938 yılının 24 Mart Günü “Savarona”ya
İngiltere’nin Southampton Limanı’nda
törenle Türk bayrağı çekilmişti. Görkemli yatı,
süvariliğine atanan tecrübeli kaptan Sait Kaptan
(Sait Özge), 45 Türk denizcisiyle, Southampton
Limanı’ndan alarak önce Hamburg’a getirmiş,
burada gereken bakımı yapıldıktan sonra
İstanbul’a müteveccihen yola çıkmıştı.
Atatürk, pek sevdiği “Savarona”da tam 54
gün kalmıştı. Bu süre içinde önce Boğaz
ve Marmara gezintisi yapmış, birkaç gün
sonra Erdek’e gitmiş, bir başka seferinde de
Marmara Ereğlisi’ne kadar uzayan bir yolculuk
yapmıştı. Ayrıca, yine bu sürenin içinde bir
Bakanlar Kurulu toplantısına bu gemide
riyaset etmiş, Romanya Kralı Carol’u da burada
kabul etmişti. Sağlık durumunun gittikçe
bozulması karşısında Atatürk, 24 Temmuz
gecesi doktorların tavsiyesiyle bir koltukla
gemiden indirilip “Acar” motoruna bindirilecek
Dolmabahçe Sarayı’na nakledilmiştir.
Savarona, 48 yıllık ömrünün en büyük
acısını, 3 Ekim 1979 günü yaşamıştır. O gün,
Makine dairesinde başlayan yangın yaklaşık
yirmidört saat sürmüştür. Yangın sırasında,
Atatürk’e ait ve yabancı devlet adamlarının
armağan ettikleri bazı eşyaların denize atılarak
kurtarılmasına çalışılmış, ancak, geminin tüm
salonları, kamaraları ve Atatürk’ü bugünkü
kuşaklara anlatacak bir çok eşya, amansız
alevlerin arasında yanıp yok olmuştur.
2 Temmuz 1951 tarihinde Deniz Kuvvetlerine
devredilen gemi, yıllarca Türk Bahriyesi’ne okul
gemisi olarak hizmet etti. Türk Sancağı’nı tüm
Akdeniz ve Karadeniz’de onurla dolaştırdıktan
sonra Almanya ve Pakistan’a kadar uzanan
seferlere de çıktı. Birçok deniz subayı, ilk açık
deniz tatbikatını “Savarona” ile yaptı ve dış
limanlara ilk adımını “Savarona” ile attı. Son
yıllarda, yerini yeni alınan modern okul gemisi
“Cezayir’li Hasan Paşa”ya devreden geminin bir
yüzer müze yapılması düşünülmekteydi. Ancak
bu düşünce gerçekleşmedi. Bu gün Savarona,
özel bir şirket tarafından turizm amaçlı olarak
kullanılmaktadır.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından,
Savarona’nın geri alınarak tekrar envantere
katılması ve layık olduğu şekilde korunarak
müze yapılmasına yönelik çalışmalara
başlanmıştır.
KAYNAK:
SÖNMEZ, CEMİL; ATATÜRK’ÜN TABİAT VE ÇEVRE ANLAYIŞI;
TÜRKİYE ÇEVRE VAKFI YAYINLARI; 1997; S.67, 68, 69
59
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
1 Haziran 1938 günü İstanbul Limanı’na gelerek
Dolmabahçe Sarayı’nın karışsında demirleyen sarı
renkli çifte bacalı, burnu bastonlu bu bembeyaz
tekneyi Atatürk ilk gördüğü anda pek sevmiş
ve derhal gidip bu güzel yatı gezmek istemişti.
Beraberinde Başbakan Celal Bayar, Başkatip
Hasan Rıza Soyak, Başyaver Celal Togay ile Kılıç
Ali, Cevat Abbas Gürer, Salih Bozok ve İstanbul
Valisi Muhiddin Üstündüğ ile “Acar” motoruyla
“Savarona”ya giden Atatürk, bu güzeller güzeli
tekneyi gezip yakından gördükten sonra büsbütün
hayran kalmıştı ve bu yatta kalmak istemişti.
Özel kamarası derhal hazırlanmış ve rahatsızlığı
eni konu ilerlemiş bulunan Atatürk o gün
“Savarona”ya yerleşmişti. Adını Hindistan’da
yaşayan siyah bir kuğu türünden alan “Savarona”,
Amerika’nın en büyük petrol krallarından birinin
kızı olan Bayan Rich M. Cadwalader tarafından
yaptırılmıştı.
inşaatı 1931 yılı Şubat ayında tamamlanmış ve
28 Şubat 1931 günü yapılan bir törenle denize
indirilmişti. 136 metre uzunluğunda, 16 metre
genişliğindeki ve 6.310 ton ağırlığındaki, beş
kattan oluşan bu yüzen sarayın dekorasyonu
için de Bayan Cadwalader dünyanın parasını
harcamıştı. Örneğin, gemideki yekpare
somaki mermerden yapılmış şöminenin
sahibi olabilmek için milyarder kadın 500
bin dolar verip Avrupa da eski bir şatoyu
satın almıştır. Fransa Krallarından XVI.
Lois’ye ait bir çift karyola için de bir ücret
ödeyip bu gemiye koydurtmuştu. Ayrıca gemi
inşa edildiği yıllarda Amerika’da içki yasağı
bulunduğundan, barları yerleştirmişti. Kısacası
Bayan Cadwalader “Savarona” için o zamanın
parasıyla 10 milyon 400 bin dolar ödemişti.
Ancak Amerikan Hükümeti yurt dışında
yapılan bu lüks gemi için maliyetine yakın bir
vergi tahakkuk ettirdiğinden Bayan Cadwalader
bunu ödemeye yanaşmamış ve Amerikan
Hükümeti de “Savarona”nın Amerikan sularına
sokulmamasına karar vermişti. Bu durum
karşısında Bayan Cadwalader gemisinden,
bir-iki yıl gezip hevesini almış olduğundan
görkemli yatını satılığa çıkarmıştı.
ZİYARETLER
13-14
AĞUSTOS
2007
YEMEN HEYETİNİN ZİYARETİ
15
AĞUSTOS
2007
İÇİŞLERİ BAKANI SAYIN OSMAN GÜNEŞ’İN VEDA ZİYARETİ
60
61
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
İkili İlişkiler kapsamında Yemen Sahil Güvenlik Otoritesi Başkanı Tuğgeneral Ali Ahmed RASSA ve beraberindeki heyet,
Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir.
İçişleri Bakanı Sayın Osman GÜNEŞ, Tümamiral Can ERENOĞLU’na veda ziyaretinde bulunmuştur.
ZİYARETLER
17
AĞUSTOS
2007
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI
ORAMİRAL YENER KARAHANOĞLU’NUN VEDA ZİYARETLERİ
14
EYLÜL
2007
İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY’IN ZİYARETLERİ
62
63
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener KARAHANOĞLU Sahil Güvenlik Komutanlığına veda ziyaretinde bulunmuştur.
İçişleri Bakanı Sayın Beşir ATALAY ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir.
ZİYARETLER
14
EYLÜL
2007
DENİZ HARP OKULU ÖĞRENCİLERİNİN ZİYARETİ
20
EYLÜL
2007
KARA KUVVETLERİ KOMUTANI
ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ’UN ZİYARETLERİ
64
65
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Deniz Harp Okulu III/S öğrencileri, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Can ERENOĞLU’nu ziyaret etmişlerdir.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir.
ZİYARETLER
25
EYLÜL
2007
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANI
TÜMAMİRAL CAN ERENOĞLU’NUN AZERBAYCAN ZİYARETİ
01
EKİM
2007
DENİZ KUVVETLERİ KURMAY BAŞKANI KORAMİRAL MURAT BİLGEL’İN
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞINI ZİYARETLERİ
66
67
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Tümamiral Can ERENOĞLU Türkiye-Azerbaycan Sahil Güvenlik alanında işbirliği toplantısı kapsamında Azerbaycan Sahil
Muhafaza Reisliğinin ziyaret etmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Murat BİLGEL Sahil Güvenlik Komutanlığını ziyaret etmiştir.
ZİYARETLER
05-07
KASIM
2007
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANI TÜMAMİRAL
CAN ERENOĞLU’NUN YUNANİSTAN ZİYARETİ
26
KASIM
2007
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI ORAMİRAL METİN ATAÇ’IN
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞINI ZİYARETLERİ
68
69
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Tümamiral Can ERENOĞLU Türkiye ve Yunanistan Sahil Güvenlik Komutanlıkları arasında karşılıklı ziyaret
ve görüşmeler düzenlenmesi amacıyla Yunan Sahil Güvenlik Komutanı Koramiral Elias SIONIDES’i ziyaret etmiştir.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin ATAÇ ilk kez Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargahını ziyaret etmiştir.
ETKİNLİKLER
26
AĞUSTOS
2007
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ TANITICI SERGİLİK AÇILMASI
03
EYLÜL
2007
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI
“DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI
70
71
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Türk Silahlı Kuvvetlerini halka tanıtma ve halkla kaynaşmasını en üst düzeye çıkarmak amacıyla Ankara Garnizon Komutanlığı
sorumluluğunda ANKAMALL Alışveriş Merkezi/Ankara’da açılan sergilikte Sahil Güvenlik Komutanlığı da yer almıştır.
“Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasının sergisi Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde, Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç’ın katılımıyla gerçekleşmiştir. Sergi 3-10 Eylül tarihleri arasında açık kalmıştır.
ETKİNLİKLER
24
EYLÜL
2007
SAHİL GÜVENLİK MARMARA VE BOĞAZLAR BÖLGE KOMUTANLIĞI
“DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI
22
EKİM
2007
SAHİL GÜVENLİK KARADENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI
“DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI
72
73
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
“Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Kadıköy Barış Manço Kültür
Merkezinde, Sahil Güvenlik Marmara ve Boğazlar Bölge Komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. Kemal KAVALA, Kadıköy Kaymakamı Hasan
KARAHAN ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 24-30 Eylül 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır.
“Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Samsun 75. Yıl Sergi
Salonunda, Sahil Güvenlik Karadeniz Bölge Komutanı Dz. Kur. Kd. Alb. İlyas KOÇAK, Samsun Valisi Hasan Basri GÜZELOĞLU ve
diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 22-26 Ekim 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır.
ETKİNLİKLER
30
EKİM
2007
SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI 2007 BASIN TURU
31
EKİM
2007
SAHİL GÜVENLİK EĞİTİM VE ÖĞRETİM KOMUTANLIĞI
“DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI
74
75
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Komutanlığının görev ve yetki alanları ile, icra ettiği faaliyetlerin tanıtımı amacıyla
“Sahil Güvenlik Komutanlığı 2007 Basın Turu” İzmir’de ulusal basın/yayın kuruluşlarının katılımıyla icra edilmiştir.
“Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, Antalya Atatürk Kültür
Merkezinde, Sahil Güvenlik Eğitim ve Öğretim Komutanı Dz. Kd. Alb. Cengiz KARANLIK, Antalya Vali Yardımcısı Yıldırım UÇAR
ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 31 Ekim-05 Kasım 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır.
ETKİNLİKLER
10
KASIM
2007
ATATÜRK’Ü ANMA PROGRAMI
12
KASIM
2007
SAHİL GÜVENLİK AKDENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI
“DENİZLER GELECEĞİMİZDİR” KONULU RESİM SERGİSİ AÇILIŞI
76
77
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Ulu Önder ATATÜRK, ölümünün 69. yıldönümünde Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli tarafından törenle anılmıştır.
“Denizler Geleceğimizdir” konulu resim yarışmasında dereceye giren 65 eserden oluşan resim sergisi, İçel Sanat Kulübü/Mufide
İLHAN ve Ayşe UĞURAL Sanat Galerisinde, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanlığı Tek. Ş. Md. Dz. Bnb. M. Oğuz ÇAVDAR,
Mersin Valisi Hüseyin AKSOY ve diğer konukların katılımıyla açılmıştır. Sergi 12-14 Kasım 2007 tarihleri arasında açık kalmıştır.
EĞLENCE
KARİKATÜR
[ Hazırlayan ] İlyas KOÇAK | Dz. Kur. Kd. Alb.
TEŞEKKÜR MEKTUPL ARI
Sayın Sahil Güvenlik Komutanı Amiral;
Ortak çalışmamız esnasında göstermiş
olduğunuz işbirliğinden dolayı teşekkür
ederim. Komutanlarınız ve ekibinizi bizlerle
beraber yaptığı çalışmalarından ve bizlere
yaptığı yardımlardan dolayı kutluyorum.
Sayın Amiral, en içten samimi dileklerimle.
78
79
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
GO
BRİÇ
[ Hazırlayan ] M. Kutay ELDEMİR | Svl. Me.
GO KURALLARI
[ Hazırlayan ] Engin KUNTAY | Dz. Bnb.
15 ALTIN KURAL
Yer oyununa ilişkin temel sayılan 15 Altın Kuralı incelemeye kaldığımız yerden devam ediyoruz.
KÖŞE
KÖŞE
KENAR
2. KURAL
Bir renkte bitişik olmayan iki onörünüz eksikse kural olarak
önce daha küçük olanı için empas yapmayı yeğleyin.
KENAR
KENAR
MERKEZ
tenghen
KÖŞE
80
KENAR
GO TAHTASI VE TAŞLARI
Go oyunu 9x9, 13x13 veya 19x19’luk bir tahta üzerinde siyah ve
beyaz taşlarla oynanır. 19x19’luk bir tahtada 19 yatay, 19 dikey
çizgi vardır. Go oyununda hamle karelerin içine değil, çizgilerin
kesişim noktasına yapılır. 19x19’luk bir tahtada 361 kesişim
noktası vardır. Bu noktalara göz ya da göze denilir.
Tahta üzerinde 9 tane belirgin nokta vardır. Bunlara hoşi (yıldız)
denir. Avans verilen oyunlarda avans taşları bu noktalara
yerleştirilir. Bu noktalar tahtanın stratejik açıdan önem taşıyan
yerleridir. Tahta üzerinde bölgelerin kesin bir sınırı yoktur
ama “köşe” denildiğinde, köşedeki hoşi noktasının etrafı
kastedilmektedir. Aynı ley kenar ve orta hoşi noktaları için de
D
A D 10
Üç löve yapabilmek için oynuyorsanız önce dam
değil onlu empası yapın.
87642
B
D
R V 10 5 3
İkili oynadınız, Kuzey dokuzluyu verdi. Onlu mu
yoksa rua empası mı yaparsınız?
İki eksik onörden biri onlu ise kural uygulanmaz çünkü ilk elde onluya karşı empas yapmak genellikle doğru
olmaz.
geçerlidir. Bir Go takımında 181 Siyah ve 180 beyaz olmak üzere
toplam 361 tane taş vardır.
GO’NUN KURALLARI
Temel Kurallar
1. Go İki kişilik bir oyundur.
2. Oyunculardan biri siyah, diğeri beyaz taşları kullanır. Zayıf
oyuncu siyah taşları alır ve önce başlar. İki oyuncu da sırayla
taşlarını tahtadaki çizgilerin kesişim noktalarına yerleştirirler.
Oyunun bu aşamasına oyun açılışı (Fuseki) denir.
3. Oyunun amacı tahta üzerinde en fazla alanın etrafını taşlarla
çevirmektir.
4. Taşların hareket kabiliyeti yoktur. Bir defa konulduktan sonra
eğer hapis alınmazlarsa oyun sonuna kadar sabit kalırlar.
5. Etrafı rakip oyuncunun taşları tarafından çevrilmiş taşlar
esirdir ve tahtadan kaldırılır.
6. Açıklığı (nefes alma boşluğu) olmayan bir noktaya hamle
yapmak yasaktır.
ÖLÜM VE HAYAT
Go oyununun amacı zaptettiğiniz “bölge”yi rakibinizden daha
geniş kılmaktır. Başlangıçta taşlarınızı nereye koyacağınız
konusunda şaşırabilirsiniz. Çünkü taşlarınızı tahtanın hemen her
yerine koyabilirsiniz.
Yukarıdaki şekil 7x7’lik bir tahta üzerinde bitmiş bir oyunu
göstermektedir. Üzerinde taş olmayan noktalar siyah ve beyazın
alanlarıdır. Siyahın tahta üzerinde 11 taşı var ve kendi duvarlarının
içine 16 taş ekleyebilir, beyazın ise tahtada 11 taşı var ve 11 taşını
kendi duvarının içine ekleyebilir, böylelikle sonuç puan 11+16 11+11 eşittir 5 puan siyah için. Siyah bu oyunu almıştır.
Eksik onörler as ve vale ise normalde valeye karşı ikinci turda empas yapılır; çünkü vale düşerse empas
gerekliliği ortadan kalkar. Örneğin:
R764
B
D
D 10 9 3
Önce onluya doğru küçük oynamak yanlıştır. R’ya
doğru üçlüyü oynayıp bir sonraki elde onluyu koyun.
Yalnızca bir kez empas yapma olanağı varsa önce valeye karşı empas yapmak doğru olur. Örneğin:
7
B
D
R D 10 5 4 2
Yalnızca bir el vermenin tek olanağı elden oynayıp
yerden onluyu koymaktır.
Olağanüstü durumlarda 2 kuralını uygulamanız gerekmez. Örneğin x-x-x’e karşı A-D-10 ile yalnızca iki
löveye gereksinmeniz varsa ve ilk eli yitirmeyi göze alamıyorsanız dam empası yapın. Yine belli bir rakibin
el tutmasını istemiyorsanız empası önce büyük onöre karşı yapabilirsiniz. Örneğin:
876432
R53
82
AV
B
D
R V 10 5
764
ARDV3
6
Batı 4 oynamaktadır. Küçük trefl çıkışı üzerine
Güneyin damını asla alır. Oyunu nasıl sürdürmelidir?
Batının en iyi olanağı elden pik oynamak ve Kuzey dokuzluyu verirse yerden R’yı koymaktır. Kuzey A-9 ile
başlamışsa bu plan başarılı olur. Kuzeyde A-D-9 olsa bile Kuzey körlerde Batıya zarar veremez. Kayıp körler
daha sonra yerin karolarına kaçılabilir. Vale empası yapar da eli Güneyin singılton damına kaptırırsanız R’nız iş yapmaz ve kontratınızın batması kaçınılmaz olur.
81
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
Uzun uzadıya Go’nun çıkışını ve tarihsel gelişimini
anlatmayacağım. Kısaca Go’nun yapısı hakkında bilgi verip Go ile
ilgili kurallardan bahsetmek istiyorum. Önümüzdeki sayılardan
itibaren alıştırmalarla birlikte Go kurallarına ve analizlerine birlikte
bakacağız. Go’nun satrançtan belkide en farklı yanı hislerin de oyun
içine müdahil olması, kullanılabilmesidir. Stratejinin önemli olduğu
bu oyunda mantıksal-sistematik bir düşünce tahta üzerindeki tüm
olasılıkları (360! Faktoriyel) hesaplayamaz.
B
Güneyde A-D varsa neyi oynadığınızın önemi yoktur. Ancak A ve D ayrı ellerde ise iki empasın da başarı
olasılığı % 50’dir. Doğru olan vale empası yapmaktır; çünkü bu oyun biçemi Kuzeyde hem D-9 hem de
A-D-9 bulunması olasılığına karşı bir önlemdir.
KÖŞE
Go oyunu antik çağlarda Çin’de oynanmakla beraber, yaklaşık
yedinci yüzyıldan itibaren Japonya’da yaygınlaşan bilinen en eski
zeka oyunlarından biridir. Japonlar Go’yu o kadar sevmişlerdir
ki, Çinlileri geride bırakmışlardır. Öyleki bugün Go, dünyanın
pek çok yerinde Japonların milli oyunu olarak bilinmektedir.
Günümüzde eski günlerine kıyasla bu eski ulusal oyuna olan ilgi
eski zamanlara kıyasla daha da artmıştır. Bir çok üst düzey yönetici
ve asker usta Go oyuncusudur. Hatta, Japon komutanlar Rusya
ile yaptıkları savaşta Go stratejileri kullanmışlardır. Go artık tüm
Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da binlerce üyeli federasyonları olan,
uluslararası turnuvaları yapılan tüm dünyaya yayılmış bir değerdir.
765
EĞLENCE
BULMACA
1
[ Hazırlayan ] Kaya GÜMÜŞ | SG İda. Üçvş.
2
3
4
5
6
7
8
9
SOLDAN SAĞA
1. Oruçlu.... Mevta, Naaş, Ceset. 2. Eskiden, okullarda, çocukları
çalıştıran görevli.... Sıkarak bağlama. 3. Yapma, etme, yerine
getirme.... Set, Seki. 4. Söyleme.... Eski Filistin’de bir kent.... Akla
ve gerçeğe uygun olmayan. 5. Göz, Raf, Sürme, Çekme. 6. Borudan
parça almakta kullanılan bağlantı parçası.... İçki dağıtan kimse....
Ab, Ma. 7. Riş.... Kol, Fer, Şah, Seçen, Bal. 8. Vaka, Olay.... Çisi de
denilen kudret helvasının diğer adı. 9. Dağ eteği.... Aynı kuşaktan.
10. Yapma, etme, yerine getirme.... Bir kanepe türü.
10
1
2
3
4
5
YUKARIDAN AŞAĞI
1. Yutulması kolay olan.... Kuram, Nazariye. 2. Dar sokak, küçük
köy. 3. Dolayısıyla anlatma, Taş, İhsas, Kinaye, Tariz.... Dik yokuş.
4. Kıl, Tüy.... Alış-veriş. 5. Ziyaret etme.... Japonya ve Çin’de
oynanan bir satranç türü. 6. Mavera.... En az, Asgari, Minimum,
Laakal. 7. Geri dönen, Çekilen.... Yankı, Akis. 8. Bayram yeri....
Kullanılmadığı zamanlarda halatların veya halat gibi malzemelerin
sarıldığı ve bir mil etrafında elle veya elektrik motoru vasıtasıyla
dönen makaralar. 9. Ucu yanık odun, Alak.... İnhiraf. 10. Kiyah
Etbeni.... Güzellik, Görk.
6
7
8
9
10
SUDOKU
[ Hazırlayan ] Ervin ESEN | Gv. Tğm.
5
9
6
3
8
7
82
Sahil Güvenlik Dergisi ° Aralık 2007
7
3
5
1
2
9
8
5
1
9
7
6
5
1
5
4
2
ZORLUK
ÇOK ZOR
5
4
8
1
6
Sudoku (Rakam Yerleştirme diye de bilinir) standart
olarak 9x9 boyutlarında bir diyagramda çözülür ve
her satır, her sütun ve her 3x3’lük karede 1’den 9’a
rakamların birer kez yer alması gereklidir.
8
3
2
4
9
5
1
7
6
4
9
1
2
7
6
8
3
5
7
5
6
1
3
8
4
9
2
5
4
9
8
6
3
7
2
1
2
6
7
9
1
4
3
5
8
3
1
8
7
5
2
6
4
9
6
8
5
3
2
7
9
1
4
9
7
4
5
8
1
2
6
3
1
2
3
6
4
9
5
8
7
DİLBİLGİSİ
GEÇEN SAYININ ÇÖZÜMÜ
TÜRKÇEMİZİ DOĞRU KULLANALIM
abaküs
abes
abluka
abone
abonelik
absolutizm
abstraksiyon
GEÇEN SAYININ
ÇÖZÜMÜ
: sayıboncuğu
: anlamsız, saçma, boş
: kuşatım, kuşatma
: sürdürümcü
: sürdürüm
: saltçılık
: soyutlama
[ Hazırlayan ] GENEL SEKRETERLİK
absürt
adaptasyon
adaptör
adi
adisyon
aforizma
agresif
: saçma, usdışı
: uyarlama
: uyarlaç
: sıradan, bayağı
: hesap
: özlüsöz, özdeyiş
: saldırgan
1
2
3
1
P
A
Y
2
E
L
4
P
7
A
R
A
R
A
B
A
A
L
İ
M
Ş
S
4
E
D
5
K
A
R
A
K
I
İ
M
L
A
K
E
F
S
U
R
A
K
I
T
B
Ü
Z
E
R
7
A
8
B
I
9
U
R
10
S
A
A
6
A
3
6
M
5
D
E
F
8
9 10
İ
T
İ
L
E
L
A
N
İ
D
A
V
E
K
N
U
F
İ
S
U
K
U
K
U

Benzer belgeler