NİN SESİ
Transkript
NİN SESİ
’NİN SESİ EKİM 2014 SAYI: 386 Uluslararası Nakliyeciler Derneği Yayın Organı İran, Türk araçlarından akaryakıt fiyat farkı ve geçiş ücreti alarak, firmalarımızın maliyetlerini artırıyor. İran’ın bu uygulaması sonucunda son 10 yılda bu ülkeye 1 milyar 56 milyon TL ödemek zorunda kaldık. İran, Türk araçlarını AKARYAKIT FiYAT FARKI ile hapsediyor Ergün Bilen: “2023 ihracat hedefine ulaşmanın yolu lojistikten geçiyor” Lojistiğin liderleri Almanya ve Hollanda Sayı: 386 50 34 14 Rusya ihracatımız, UND ve ASMAP temsilcileri tarafından tartışıldı UND ve ASMAP, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı ile bir araya geldi. 16 Çelik ihracatında Mısır ve ABD’de sular durulmuyor Türk çelik sektörünün anti-damping, koruma önlemi ve telafi edici vergilerle mücadelesi aralıksız sürüyor. 18 Borusan Logistics International Kazakhstan Türk Markalarına lojistik çözümlerini paylaştı Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) tarafından Soysal işbirliği ile düzenlenen Kazakistan Ticaret Turu sponsorlarından olan Borusan Logistics International Kazakhstan, ülke pazarını anlattı, Kazakistan’da ki lojistik çözümler ile ilgili bilgi verdi. Ekim 2014 20 Trabzon İpekyolu İşadamları Zirvesi gerçekleştirildi Geleneksel olarak 3 yılda bir gerçekleştirilen Trabzon İpekyolu İşadamları Zirvesi’nin üçüncüsü, 21 ülkeden 260’a yakın işadamının katılımıyla 17-19 Ekim tarihlerinde Trabzon’da gerçekleştirildi. ’NİN SESİ UND Danışmanlık ve Tanıtım Hizmetleri A.Ş Adına Sahibi Ömer Çetin Nuhoğlu Genel Yayın Yönetmeni Fatih Şener Sorumlu ve Yazı İşleri Müdürü Hatice Hacısalihoğlu Yayın Kurulu Ali Çiçekli, Şerafettin Aras, Nagihan Soylu, Banu Damla Alışan 48 63 24 UND çalışmalara başladı, Yazı Kurulu Alper Özel, Evren Bingöl, Muammer Ünlü, Elif Sevim Haber Merkezi Alpdoğan Kahraman, Berkalp Kaya, Erman Ereke, Gürol Gülbeyaz, İbrahim Çolak, Burak Çığa, Kadir Çirkin Mali İşler Müdürü Muhammet Haybarlık nakliyeci İran’ı by-pass edebilecek Reklam Sorumlusu Hatice Hacısalihoğlu 0212 359 26 00 / 208 26 Tırsan 50 bininci aracı Eyüp Lojistik’e teslim etti Yayına Hazırlık LOCA MEDYA ORG. VE REK. HİZ. LTD. ŞTİ Karayolu taşımacılığında yaşanan kriz sonrası İran’ı by-pass edecek alternatif güzergahlar belirlendi. Son 10 yılda 50 bin treyler üreterek büyük bir rekora imza atan Tırsan, bu başarısını 2015 yılında hedeflediği Avrupa’nın en büyük ilk 3 treyler üreticisinden biri olma hedefine 1 yıl erken ulaşarak taçlandırdı. 32 Bahçıvan: ‘OSB’ler demiryoluyla limanlara açılmalı’ İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, organize sanayi bölgeleri ve üretim merkezlerine yönelik taşımacılık sistemini geliştirecek düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini belirtti. 36 Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonomide 2015 vizyonunu CEO’larla paylaştı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin lider kurumlarının üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi. 38 “AB ekonomisinin geleceği için genişleme politikasının devamı çok önemli” TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, AB’nin ekonomisinin geleceğinde genişleme politikasının devamının çok önemli olduğunu vurguladı. Genel Yönetmen Mutlu Doğan Editör Ahmet Doğan Grafik Tasarım Erhan Aydın İletişim 0212 579 92 35 ctp baskı ve cilt İstanbul Basım Ltd.Şti 0212 603 26 20 Ekim 2014 adres Cennet Mah. Hürriyet Cad. No: 1/1 B Blok Cennet / Küçükçekmece İSTANBUL - TÜRKİYE Tel: 0212 579 92 35 Fax: 0212 598 47 62 [email protected] Yerel ve Süreli Yayın BAŞYAZI ÖMER ÇETİN NUHOĞLU UND YÖNETİM KURULU BAŞKANI Değerli Dostlarım, Türkiye, ihracat odaklı büyümesini sürdürüyor. 2023 ihracat hedeflerimiz doğrultusunda 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamı sürekli olarak ilgili bakanlıklarımızca telaffuz ediliyor. 500 milyar dolarlık bir ihracat rakamı ülkemiz için bir ideal… Bu ideale ulaşmak için çok çalışmak gerektiği ortada. TİM’in açıkladığı verilere göre ilk 9 ayda ihracat yüzde 5,7 artışla 118 milyar 225 milyon dolar oldu. Türkiye’nin son 12 aylık ihracatı ise yüzde 4,2 artışla 157 milyar 654 milyon dolara yükseldi. Türkiye’nin ‘ihracata dayalı büyüme modeline’ geçiş yaptığını tüm otoriteler söylüyor. Eylül ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 artışla 13 milyar 294 milyon dolar oldu. 9 aylık toplam ihracat ise yüzde 5,7 artışla 118 milyar 225 milyon dolar oldu. Türkiye, Asya-Avrupa ve Afrika’nın kesişim alanında bulunan çok özel bir konumdadır. Ülke olarak 2014 yılını komşularımızda meydana gelen ‘kaotik’ ortamlarla geçirmek durumunda kaldık. Bir yandan güneyimizdeki Suriye ve Irak diğer yandan kuzeyimizdeki Rusya-Ukrayna gerginlikleri ülkemizi ve ülkemizin ticari hayatını önemli ölçüde etkiledi. Euro Bölgesi’ne baktığımızda bu bölgenin geçtiğimiz yıllara göre ciddi bir toparlanma içerisinde olduğunu görebiliyoruz. Dünyaya entegre olan Türkiye’nin bu durumlardan etkilenmemesi elbette düşünülemez. Uzmanlar, bu yıl Euro Bölgesi için büyüme tahminini yüzde 0,8, ABD ekonomisi büyüme tahmininin de yüzde 2,1 olarak değerlendiriyorlar. ABD ekonomisi, geçmiş yıllara oranla gözle görülür bir şekilde toparlanıyor. ABD artık finansal krizin çıkış merkezi olarak görülüyor. Bunun sonucunda dolara talep artıyor. Tüm Euro Bölgesi’nin 2014 yılının 2. çeyreğinde büyüme kaydedemediğini ve 28 üyeli AB’nin sadece yüzde 0,2 büyüdüğünü görüyoruz. Fakat son derece önemli bir krizi atlatan AB, ufak da olsa toparlanma ve iyileşme sinyali verdi. Türkiye Uluslararası Nakliyecileri’nin vazgeçilmez pazarlarından olan Avrupa ülkelerindeki bu gelişmeler ve iyileşmeler elbette bizleri de etkileyecektir. AB performan- sımıza baktığımızda ülkemizin son derece önemli gelişmeler kaydettiğini görebiliyoruz. Türkiye, AB’ye ihracatını artırabilen beş ülke arasında ikinci sırada bulunuyor. AB pazarında bu seneki performansımız son derece iyi. Senenin ilk 6 ayında AB’ye ihracatını artırabilen sadece 5 ülke var. Bunlar sırasıyla; Güney Kore, Türkiye, Çin, İsviçre ve ABD. Türkiye, Aralık ayından itibaren G–20 başkanlığını devralıyor. Bu durum da ülkemizin uluslararası arenada gerçek bir oyun kurucu olduğunu gösteriyor. Türkiye artık küresel ölçekte bir oyuncu olduğunu bir kere daha tescilledi. Türkiye’nin büyüme kaynağı ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de ihracat oldu. AB pazarında yakaladığımız olumlu hava hala sürüyor. İlk 9 ayda AB’ye ihracatımız yüzde 13 arttı. İhracatımızın performansı dünyaya göre de gayet iyi. İlk 7 ayda dünyanın ilk 70 ülkesinin ihracat artışı yüzde 2,8 iken biz yüzde 6,1 artış yakaladık. Dünya ortalamasının 2 kat üzerinde artış sağladık. Dolayısıyla yılın geri kalanı için ümitliyiz. Ekonomimiz bu yıl, daha dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ilerliyor. Bu dengede en önemli rollerden biri hiç kuşkusuz lojistik sektörüne düşüyor. 2023 ihracat hedeflerine ulaşabilmenin en önemli ve kestirme yolu kuşkusuz ki lojistik sektöründen geçiyor. Sanal prangalarımıza rağmen bu denli ciddi bir başarıyı yakalıyorsak, prangalarımızdan kurtulduğumuzda neler yapabileceğimiz çok iyi düşünülmeli. Turizmden sonra en fazla katma değeri sağlayan lojistik sektörü olmadan 2023 ihracat hedeflerine ulaşılamayacağı da ortada. Lojistik sektörümüzün önemli konularını gerek bakanlıklar nezdinde gerekse de Sivil Toplum Kuruluşları ile UND olarak paylaşıyoruz. Sektörümüze yönelik uygulanan bu ‘haksız rekabet’in bir an önce son bulacağına inancımız tam. Lojistik sektörü Fransa’da, Almanya’da en önemli sektörlerden biri olarak gösteriliyor. Ülkemizde de lojistik sektörünün önemi gün geçtikçe daha anlaşılıyor. Lojistiği, biz sektör oyuncuları olarak çok iyi anlamak ve anlatmak durumundayız. Lojistikçilerimizin daha yapacak çok işi olduğunu biliyoruz. Saygı ve Sevgilerimle... 8 UND’DEN Ekim 2014 Türk ihracatçısı ve lojistikçisi her zaman alternatif üretebilmiştir. Önümüzdeki engeller bizi yavaşlatsa da daha da güçlü kılıyor. Filozofun dediği gibi “Beni öldürmeyen şey, beni güçlü yapar...” Editör’den Fatih ŞENER UND İcra Kurulu Başkanı Merhaba, Son dönemde Türk lojistik firmalarına yabancı firma ve fon şirketlerinin büyük bir ilgisinin olduğunu gözlemliyoruz. Küresel hizmet üreten, rekabette belirli bir güce ve bilgiye ulaşmış firmalarımızın yanı ısıra yurtiçi dağıtım alanında etkin olan firmalarımıza da ilginin yöneldiğini gözlemliyoruz. Türkiye’nin yükselen iç ticaret hacmi ve bunun yanında barındırdığı potansiyel diğer ülkelerin iştahını kabartıyor. Özellikle bu alanda organize lojistik hizmet veren firma sayısının çok az olması, bu boşluğun doldurulması gerekliliği önümüzdeki dönemde yeni satın almaların daha fazla gündeme geleceğinin en büyük işareti. Hem uluslararası, hem de yurtiçi yapılanması bulunan firmalarımız sürekli mercek altındalar. ADR, ATP gibi kanunların da tam olarak devreye girmesiyle büyüyecek lojistik pazardan pay almak isteyen global lojistik firmaların yanı sıra fon şirketlerinin de daha sık kapımızı çaldığını göreceğiz. Bu noktada hepimizin çok dikkatli olması gerekiyor. Bize dayatılan haksız rekabet sonucu şirketlerimizin mevcut durumu hak etiğinin altında bir değere karşılık geliyor. Bu zorlukları aştığımızda şirketlerimiz gerçek değerine ulaşacaktır. Ayrıca, lojistik bir ülkenin en stratejik sektörlerinin başında geliyor bunu da Kamu’nun ve sektörün hiç unutmaması gerekiyor. Türk lojistik firmalarının da yurtdışında stratejik yatırımlar yaptığına şahit oluyoruz. Özellikle Avrupa merkezli bu yatırımların yanı sıra Kafkasya, Ortadoğu ve Türki Cumhuriyetler’e olan ilgimizin artması bu bölgelerdeki yatırım fırsatlarının kollanması kayda değer bir gelişmedir. Rekabeti uluslararası yapıyorsak fiziki olarak başka bölge ve coğrafyalarda bulunmamız gerekliliği aşikardır. Türkiye’nin yurtdışı yatırımlarında hizmet sektörünün yüzde 60 pay ile ilk sırada olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Bunun içinde lojistik oransal olarak henüz önemli bir yer tutmasa ivmenin yukarı doğru oluşu bizleri umutlandırıyor. 2008 yılında patlak veren krizin ardından Türk ihracatçısı ve lojistikçisi alternatif pazarlar aramaya yönelmişlerdi. Ortadoğu’dan Uzak Asya’ya, Kuzey Afrika’dan Afrika içlerine kadar yeni pazarların oluşturulduğunu yeni hatların açıldığını gördük. Lojistik firmalarımız arka arkaya yeni bölgelere taşıma yapmaya başladıklarını duyurdular ve o dönemde açılan hatların çoğu hala işliyor. Ancak krizin izlerinin silinmesiyle birlikte firmalarımızın eski alışkanlıklarına döndüğüne şahit olduk. Ancak bu güne kadar sektör kazanımlarını daha da artırmak istiyorsak, bu atılgan ve ektin özelliğimizi daima sergilememiz gerekiyor. Kazandığının üzerine bir şey eklemek hiç yokken bir şeyi ortaya çıkarmaktan çok daha kolaydır. Ama bunun için o motivasyonun sürekli canlı tutulması ve beslenmesi gerekiyor. Bizim en büyük eksikliğimiz de açıkçası bu. Değişime uyak uyduruyoruz, ancak değişimin mimarlığını yapamıyoruz. Bunu da yaptığımız zaman, daha sağlam bir yapıya kavuşmuş olacağız. Tüm bu süreç içerisinde biz şunu gördük: Türk ihracatçısı ve lojistikçisi her zaman alternatif üretebilmiştir. Önümüzdeki engeller bizi yavaşlatsa da daha da güçlü kılıyor. Filozofun dediği gibi “Beni öldürmeyen şey, beni güçlü yapar.” Avrupa yönlü taşımalarımızda yıllardır engeller ve kotalarla mücadele ederek ayakta kalıyoruz. Bu engelleri ortadan kaldırmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Ancak son dönemde İran ile yaşadığımız sıkıntı da buna eklendi. Akaryakıt fiyat farkı uygulaması ve geçiş ücreti adı altında bu ülkenin bizden aldığı ücretlere devam etmesi, geri adım atmayacağını yönündeki açıklamaları bizim geri adım atmamızı sağlamaz. Biraz önce de dediğim gibi biz her zaman alternatif üretebilmiş bir sektörüz. İran olmazsa Hazar geçişi olur. Kimse tek başına kalkıp bir ülkenin ihracatıyla, taşımasıyla oynayamaz. Bir sonraki sayıda buluşuncaya kadar hoşçakalın… Saygılarımla… 10 UND’DEN Bolu Çalışma Grubu toplantısı gerçekleştirildi Bolu Çalışma Grubu Toplantısı 20 Ekim’de UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ve İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Alper Özel’in katılımı ile UND Bolu Bölge Temsilciliği’nde gerçekleştirildi. Toplantıda Ro-La hatlarında yaşanan sorunlar, Rusya geçiş belgeleri, Azerbaycan’da yaşanan sorunlar, sürücü vizeleri, Belçika, Fransa ve Hollanda’da sürücü dinlenme kuralları ile ilgili yeni uygulamalar, İran’ın haksız uygulamaları ile ilgili gelişmeler görüşüldü. Toplantıya; Ömer Gülen (Bolubeyi), İbrahim Çelikbaş (Köroğlu), Selçuk Hitit (Hitit Global), Cemalettin Tut (Kartal Lojistik), Aydın Ataş (Çağ Nakliyat), Şaban Özcan (Türkcan), Necati Özmen (Keskin Kartal) Resul Emin Kaya (Alibey), Tugay Çapar (MTS Trans), Emrah Çapar (Martı Trans), Burak Altundağlı (Çarıkcı), Orhan İşci (Hasanoğulları), Engin Ergin (Özay), Yılmaz Bakırcı, Rıdvan Tepetaş (Kökez), İbrahim Türker (Abant), Aydın Perçin (Bolkar), Zekeriya Özsoy (Pay), Turgut Türk (Trans 14), ve UND Bolu Bölge Temsilcisi Nusret Özarslan katılım sağladı. Pakistan’ın taşımacılık alanındaki önemli isimlerinden Babar Badat UND’yi ikinci kez ziyaret etti Pakistan’da uluslararası taşımacılığın gelişmesinde büyük katkıları olan Pakistan Uluslararası Forwarderler Derneği Kurucusu, Pakistan TIR Komisyonu Başkanı ve FIATA Başkan Yardımcısı Babar Badat ile UND arasında Türkiye ile Pakistan arasında taşımacılığın geliştirilmesi, Pakistan karayolu taşımacılığının gelişmesine katkı sağlamak ve Pakistan’ın transit ve lojistik bir üs olarak gelişimi hususundaki çalışmalar uzun bir süredir devam ediyor. Söz konusu çalışmalar kapsamında Babar Badat, UND’yi ikinci kez ziyaret etti. Toplantıda Pakistan’da uluslararası karayolu taşımacılığının gelişmesi için Avrupa Birliği paralelinde oluşturulan ve bölgede bir başarı örneği olan Türkiye uluslararası karayolu taşımacılığı ve karayolları gelişimi, karayolu taşımacılık mevzuatı, Türkiye’nin üye olduğu uluslararası konvansiyonlar, lojistik akademileri hususunda önemli bilgiler UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener tarafından detaylarıyla paylaşıldı. Pakistan’da aynı sürecin başlaması için ortak başlatılacak projeler, Pakistan’dan Türkiye’ye staj ve öğrenim için gelecek taşımacılık sektörü çalışanlarının UND Eğitim Ofisi ve UND üyeleri bünyesinde staj yapmaları için ortak çalışmalara başlanması kararı söz konusu toplantı vesilesi ile kabul edildi. Ekim 2014 Pakistan ile Türkiye arasında lojistik güzergahlar Toplantının diğer önemli gündem maddelerinden biri de Pakistan ve Türkiye arasında lojistik güzergahların oluşturulması idi. Pakistan’ın komşusu dünyanın en büyük ihracatçılarından Çin’in ürünlerinin Türkiye’ye ve Avrupa’ya ulaştırılması için Pakistan ve Çin sınırında oluşturulabilecek lojistik üs ve güzergah çalışmaları da toplantının bir diğer önemli gündem maddesi idi. Ayrıca mevcut Pakistan, İran ve Türkiye güzergahında yaşanan sorunlar, İran tarafından alınan akaryakıt fiyat farkı, sınır beklemeleri sorunun altı çizilerek, çözüm önerileri hususunda istişarelerde bulunuldu. UND’yi ziyaret eden Babur Badat ve BSEC-URTA Genel Sekreter Yardımcısı Adrian Albu’yla son derece verimli geçen toplantıda, UND’yi İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Evren Bingöl, İcra Kurulu Üyeleri Erman Ereke ve Alpdoğan Kahraman temsil etti. 12 GÜNDEM “Üç kaçakçı yüzünden ihracatçıların önü kesilmemeli” DİR’de getirilen sıkı denetimler tekstik ve gıda sektörleri temsilcilerinin tepkisine neden oldu. Temsilciler zor dönemden geçerken işlerinin sekteye uğramasından korkuyor. Zekeriya Mete Tekstil, demir-çelik ve gıda sektörlerine ‘Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında getirilen sıkı denetimlere sektör temsilcilerinden tepki geldi. DİR’in her zaman daha da kolaylaştırılması gerektiğini savunmalarına rağmen uygulamanın zorlaştırıldığını söyleyen sektör temsilcileri, bu tip zorlaştırıcı uygulamalarla 2023 hedeflerine ulaşmanın mümkün olmadığını ifade ediyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, DİR’e yönelik geniş kapsamlı bir denetimi başlattığı ve sonuçlarına bağlı olarak rejimde değişiklik yapılacağı belirtildi. Bu uygulama ile ilgili kapsamlı bir çalışma için veri toplanıyor. Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, sadece 6 gün süreyle Mersin gümrük bölgesinde yapılan incelemelerde, DİR kapsamında ithalata bağlı yapılan ihracata konu 703 kalem ürünün 70’inde taahhütlere uyulmadığını tespit ettiklerini açıklamıştı. Sistem daha da zorlaşacak Bu kapsamda geniş incelemelerin başlatıldığı sektörlerin temsilcileri çeşitli açıklamalarda bulundu. Denetlemeler yapılırken çok dikkatli davranılması gerektiğini anlatan İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) BaşkaEkim 2014 Hikmet Tanrıverdi nı Hikmet Tanrıverdi “Kurunun yanında yaş da yanmasın. Genelde bu tür uygulamalarda herkesin canı yanar. Bu kadar zor dönemden geçerken işlerin sekteye uğramaması gerekiyor” dedi. Her zaman DİR’in kolaylaştırılması gerektiğini savunduklarını belirten Tanrıverdi, son gelişmelere bakıldığında sistemin daha da zor hale getirileceğini beklediklerini anlattı. Tanrıverdi, bunun tüm ihracatçılara sıkıntı yaratacağını vurgulayarak ‘Üç tane kaçakçı var diye herkesin önü kesilmemeli” mesajını verdi. 2023 hedefinin yarısına ulaşamayız DİR konusunda yaşanan son gelişmeleri bilgi kirliliğine bağlayan İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Zekeriya Mete de “DİR’i eleştirenler ya da bir sektörü eleştirenler bilgi sahibi değil. İstanbul’daki laboratuvarla Mersin’deki laboratuvar arasında değer farklılıkları çıkabiliyor. Sadece bu yüzden koskoca sektörler töhmet altında bırakılmamalı” diye konuştu. “2023 hedeflerine ulaşmak için kaybedecek vaktimiz Veysel Yayan yokken arefe gününden beri Çin işkencesi çekiyoruz” diyen Mete, bu mantıkla 250 milyar dolarlık dahi ihracat yapılamayacağını savundu. Mete, şöyle devam etti: “Milyonlarca lira laboratuvarlara ödemek zorunda kaldık, mallarımızı gemilere geç yükledik. Burada bir yanlış yapan varsa bunu bulmak kolluk güçlerinin görevi. Herkese işkence edilmemeli.” “DİR kapsamında gelen ürünü iç pazara sürüyorlar” DİR’in bazı kişiler tarafından demirçelik sektöründe amacı dışında kullanıldığını söyleyen Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, “İhracat yapmak için DİR kapsamında ithal edilen ürünleri iç piyasaya sürüyorlar. Sonra yükümlülüklerini yerine getirmek için de iç piyasadaki ürünü dışarıya gönderiyorlar. Dışarıdan alınan ürün düşük kaliteliyken, dışarıya kaliteli ürün gidiyor” dedi. DİR kapsamında kalite kontrol yapılması gerektiğini ifade eden Yayan, gelen kalitesiz ürünü ucuz diye kullanan sektörlerin de adının kirlendiğini belirtti. Yayan, DİR için yapılacak incelemenin kağıt üzerinde kalmaması gerektiğine dikkat çekti. 14 UND’DEN Rusya ihracatımız, UND ve ASMAP temsilcileri tarafından tartışıldı UND ve ASMAP, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen toplantı ile bir araya geldi. Toplantıda UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, Türk ve Rus liderlerinin 2015 yılı için koyduğu 100 milyar dolarlık dış ticaret hedefine ulaşmak için tüm sektörlere görev düştüğünü, geçiş belgeleri sorununun ihracatımızın verimliliği, gıda yüklerinin hızlı ve zamanında ulaştırılmasının önünde ciddi bir engel olduğunu, mevcut geçiş belgeleri kotasının çözümü için gerekli tüm çalışmaların sürdürüleceğini aktardı. Rusya’nın Avrupa’ya uyguladığı gıda ithalatı ambargosu ve alternatif pazarların başında Türkiye’yi göstermesi ile Rusya’ya ihracatımızın 2015 yılında büyük bir artış göstereceği öngörülüyor. Gıda ihracatındaki artış ile beraber 2015 yılında iki ülke arasında yıllık 50 bin adet uluslararası taşımacılık faaliyeti bekleniyor. Bu, Türkiye ve Rusya arasındaki taşımaların yüzde 50 daha da artması anlamına geliyor. Bu bağlamda, Türk ve Rus nakliyecilere sunulan ülke bazında 8 bin adet normal + 1.000 adet frigorifik geçiş belgesi olmak üzere toplam 18 bin adet geçiş kotasının bu taşımaları karşılamak için yetersiz kalması artış göstereceği öngörülen ihracatın taşınmasına engel oluyor. Ulaştırma Bakanlığımızın da talebi olan iki ülke nakliyecilerinin bir araya gelmesi hedefi doğrultusunda, UND yeni ekonomik gelişmelerin ve 2015 yılı taşımalarının değerlendirilmesi amacıyla Rus Derneği ASMAP ve Rus nakliyecileri ülkemize davet etti. Genel durumun ihracat perspektifinden değerlendirilmesi amacıyla, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin desteği ve himayesi ile 24 Ekim 2014 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen toplantıda iki ülke nakliyecileri bir araya gelerek, Ekim 2014 taşımaların mevcut sorunları ve gelecek potansiyeli üzerinde istişarelerde bulundu. UND, beklenen gıda ticareti artışını da göz önüne alarak, iki ülke makamlarının girişimleri neticesinde 3. ülke taşımacılarının payının Türk ve Rus nakliyeciler lehine azaltılması hedefi doğrultusunda UND ve ASMAP’ın stratejik işbirliği içinde olması gerektiğini ifade ederek, özellikle geçiş belgelerinin biteceği dönemlerde resmi kurumlara ivedi bilgilendirilme yapılması talebinde bulundu. Yeni alternatif güzergahlar Toplantının ilk bölümünde, Türkiye ve Rusya arasındaki taşımalar için Ukrayna üzeri transit güzergahı dışında yeni alternatif güzergahların belirlenmesi ve mevcut güzergah sorunlarını periyodik olarak görüşmek üzere dernekler arasında ortak çalışma grubunun kurulması kararı alındı. Kurulan çalışma grubunun ilk olarak Aralık ayında toplanması planlandı. Toplantının konferans bölümünde ise, ev sahibi Türkiye İhracatçılar Meclisi adına Genel Sekreter Mustafa Mente yaklaşık 80 kişilik Türk ve Rus nakliyecileri heyetine hitap ederek, güncel ekonomik gelişmeler ışığında Türkiye ve Rusya arasındaki ihracat rakamla- rını bildirdi ve Türkiye-Rusya arasındaki ticaretin ve lojistiğin beraber gelişimi ve büyümesi için Türkiye’deki ihracatçıların taleplerini sektöre sundu. Toplantı, UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ve Rus derneği temsilcisi Peter Pavlyuk’un sunumlarıyla devam etti. UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener sunumunda, “Türk ve Rus liderlerinin 2015 yılı için koyduğu 100 milyar dolarlık dış ticaret hedefine ulaşmak için tüm sektörlere görev düştüğünü, geçiş belgeleri sorununun ihracatımızın verimliliği, gıda yüklerinin hızlı ve zamanında ulaştırılmasının önünde ciddi bir engel olduğunu, mevcut geçiş belgeleri kotasının çözümü için gerekli tüm çalışmaların sürdürüleceğini” aktardı. Şener, İhracatçılarımızın iki ülke ticaretinin lojistiği için Türk ve Rus taşımacılarını tercih etmelerini talep ederek, özellikle gıda ihracatımızın Rusya’ya ulaşmasında yaşanacak engelleri önlemek, Türk ihracatçısı ve Rus tüketicisine daha etkin hizmet sunabilmek için, ihraç mallarımızın Rusya’ya ulaşmasının önündeki tüm engel ve sorunların Rus tarafı ile paylaşıldığını bildirdi. Toplantı firmalar arası ikili görüşmeler ile devam etti. 16 UND’DEN Çelik ihracatında Mısır ve ABD’de sular durulmuyor Türk çelik sektörünün anti-damping, koruma önlemi ve telafi edici vergilerle mücadelesi aralıksız sürüyor. Mısırlı yerli üreticilerin ithal edilen inşaat çeliğindeki artışı sebep göstererek Mısır Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na yaptığı başvuru, bakanlığın, ithal edilen inşaat çeliğine 200 günü kapsayan yüzde 7,3 oranında geçici vergi uygulamasını başlatması ve korunma önlemi soruşturması açması ile sonuçlandı. Yerli üretimin korunması amacını taşıyan kararın soruşturma süresince 200 günü aşmamak üzere uygulanacağı bilgisi alındı. 2012 yılında yine aynı gerekçe ile Mısır tarafından korunma önlemi soruşturması kapsamında yüzde 6,8 oranında geçici vergi uygulanmaya başlanmış ancak yapılan detaylı inceleme neticesinde Türk ürünlerinin yerli sanayiye zarar vermediğine hükmedilmiş, soruşturma önlemsiz olarak kapatılmıştı. ABD’den ise telafi edici vergi kararı ABD’de yerli üreticiler, Türk inşaat çeliğine karşı yürüttüğü çalışmaları aralıksız sürdürüyor. ABD’nin Türk inşaat çeliği ürünlerinin ithalatına karşı başlattığı damping ve telafi edici vergi soruşturmasının kararı 9 Eylül’de açıklanmıştı. Kararda Türk ürünlerinde damping bulgusuna rastlanmadığı açıklanırken; soruşturmanın telafi edici vergi kısmına konu olan iki Türk firmasından biri için vergi oranı yüzde 0, diğeri için ise yüzde 1,25 olarak belirtilmişti. 14 Ekim’de ise ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu’nun gerçekleştirdiği zarar tespiti nihai oylaması sonucunda Türkiye için sıfır damping marjı ve yüzde 1,25 oranındaki telafi edici vergi oranı kesin- Ekim 2014 leştirildi. Türk çelik ihracatçıları olarak belirlenen bu küçük verginin de kaldırılması yönünde çalışmalar yürütülürken; ABD’li yerli üreticilerin de karardan hoşnut olmayarak temyiz yoluna gidecekleri bilgisine ulaşıldı. Çelik İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci konuyla ilgili yaptığı açıklamada; “Sektörümüzün son dönemlerde karşı karşıya geldiği damping ve telafi edici vergi soruşturmalarının ardı ardası kesilmiyor. Bunun son örneklerini Mısır ve ABD’de yaşıyoruz” dedi. Namık Ekinci sözlerine, “Daha önceki yıllarda, karlılıklarını arttırmak isteyen Mısır’lı yerli üreticilerin baskıları ile Mısır hükümeti benzer bir soruşturma başlatmıştı. Ancak Mısırlı yetkililerin yaptıkları derin ve detaylı inceleme sonucunda, inşaat çeliği ithalatının yerli sanayiye zarar vermediği sonucuna varılmış ve de dava önlemsiz olarak kapatılmıştı. Türk çelik sektörü ihracatını Dünya Ticaret Kuralları çerçevesinde gerçekleştirmektedir. Bu nedenle bahsedildiği gibi Mısır sanayisine zarar vermesi tezinin tam aksine; söz konusu ülke sanayisine ve ticaretine çok olumlu katkı sağlayacağı aşikârdır” dedi. “Aslında bu tarz önlemlerin bizim gibi ülkelere karşı kullanılması yerine; kural tanımadan ihracatını gerçekleştiren ve ürünlerin kimyası ve şekli (Gtip) ile oynayarak hileli yollara başvuran bazı Uzak Doğu ülkelerinin yaptıkları ihracatın durdurulması için çalışmalar yapılmalıdır. Sanayiye ve ticarete asıl kalıcı zararın bu tip ülkelerden yapılacak ithalattan kaynaklanacağının görülmesi gerekmektedir” diye konuşan Namık Ekinci, “Örneğin; ABD, Çin’den gerçekleştirdiği filmaşin ithalatına karşı yüzde 110,25’e varan bir damping uygulaması başlattı. Buna karşın geçtiğimiz günlerde Türk çelik sektörü, DTÖ kuralları çerçevesinde gerçekleştirdiği ihracat ile Avrupa Birliği’nce “Güvenli Piyasa Ekonomisine Emsal Ülke” olarak gösterildi. Bu tespitler zarar veren bir ülke olmadığımızın en güzel kanıtıdır” dedi. Ekinci Mısır’daki son gelişmelerle ilgili görüşünü; “Mısır hükümeti bugüne kadarki tutumunda ülke siyasetine ticareti alet etmeyerek, takdire şayan bir duruş sergilemişti. Ancak son gelişmeler maalesef gösteriyor ki Mısır da kendi siyasetine ticareti alet etmiştir” diyerek tamamladı. ABD Uluslararası Ticaret Komisyonun zarar tespit toplantısında aldığı kararın haksız olduğunu belirten Ekinci; “ABD Ticaret Bakanlığı 9 Eylülde yaptığı nihai karar açıklamasında Türk ürünlerinde damping marjı olmadığını açıklamıştı. Soruşturmanın telafi edici vergi kısmında ise yüzde 1,25’lik vergi uygulanması kararı alınmıştı. Dün komisyon tarafından bu oranların zarar tespiti yapıldı. Oylama sonucunda telafi edici vergi oranı ne yazık ki aynı kaldı ancak yapacağımız hukuki mücadele ile önümüzdeki kısa süreç içerisinde kaldırılacağına inanmaktayız” dedi. ABD karar verici makamlarının inşaat çeliği soruşturması süresince yerli üreticilerden, siyasiler aracılığı ile önemli ölçüde baskı gördüğüne de dikkat çeken Ekinci; “ABD Ticaret Bakanlığı, yerli üreticilerin tüm baskılarına rağmen, ticareti siyasete alet etmeden inşaat çeliği soruşturmasında adil bir yargılama yapmayı başarmıştır. Bu tutumun diğer soruşturmalarımız için de örnek teşkil etmesini diliyoruz” diyerek sözlerine son verdi. 17 Ekim 2014 18 LOJİSTİK Borusan Logistics International Kazakhstan Türk Markalarına lojistik çözümlerini paylaştı Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) tarafından Soysal işbirliği ile düzenlenen Kazakistan Ticaret Turu sponsorlarından olan Borusan Logistics International Kazakhstan, ülke pazarını anlattı, Kazakistan’daki lojistik çözümler ile ilgili bilgi verdi. International şirketlerinden sorumlu Borusan Lojistik Yabancı Ülkeler Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Öcalır da bir sunum yaparak genel olarak Kazakistan ile ve Kazakistan pazarı hakkında bilgi verdi. Tüm markaların üretim kadar önem verdikleri lojistik süreçler ile ilgili çözüm önerilerini paylaştı. Borusan Lojistik’in Kazakistan da ki şirketi Borusan Logistics International Kazakhstan’ın sponsorları arasında yer aldığı ziyaret eylül ayında yapıldı. Şirket sahipleri, CEO’lar ve genel müdürlerden oluşan BMD heyeti Kazakistan’ın Almati ve Astana kentlerinde incelemelerde bulundu. KAAN GÜRGENÇ Perakende sektörünün yurtdışı açılımı hızlanırken, Birleşmiş Markalar Derneği, Soysal işbirliği ile , “Yurtdışı Açılımı Toplantıları” düzenleyerek Türk markaların uluslararası alandaki rekabet gücünü artırmayı ve işbirliği olanaklarını geliştirmeyi hedefliyor. Yurt dışında faaliyet gösteren ya da yurtdışına açılmak isteyen Türk markalarını, yatırımcılarla ve danışmanlık kuruluşlarıyla buluşturan Yurtdışı Açılımı Toplantıları’na BMD üyesi şirketlerin sahipleri ve konuyla ilgili üst düzey yöneticileri katılmakta. Bu kapsamda Birleşmiş Markalar Derneği (BMD), Soysal Danışmanlık işbirliği ile Kazakistan’a bir ticaret turu düzenledi. Aralarında Collezione, Mavi, Koton, Aydınlı, Roman, Penti ve Beymen gibi önemli markaların yer aldığı, Türkiye’nin önde gelen perakende şirketlerinin temsilcileri bu ülkedeki yatırım fırsatları ve koşulları hakkında bilgilendirildiği gezinin Almati’de gerçekleştirilen toplantısında Borusan Logistics Ekim 2014 Potansiyel yatırımcılar Kazakistan’daki yatırım koşulları hakkında bilgilendirildi Almati’da düzenlenen Borusan Lojistik Genel Müdürü Kaan Gürgenç’in de katıldığı toplantıda Borusan Logistics International şirketlerinden sorumlu Borusan Lojistik Yabancı Ülkeler Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Öcalır, Kazakistan pazarını, ülkenin ön plana çıkan kentlerini , kentler bazında ki ticari faaliyetleri, pazar eğilimlerini, şirketin lojistik alanındaki deneyimlerini, ülke de ki uygulamaları ve getirdikleri lojistik çözümleri aktardı. Öcalır sunumunda Kazakistan’da taşıma sektörünün yılda yüzde 7’den fazla büyümesi, ülkede finansal istikrar ve pozitif yatırım iklimi bulunması nedeniyle büyük fırsatlar sunduğunu belirtti. Öcalır bunun yanı sıra ülkeye girişte yaşanabilecek kısıtlar, avantajlar, yasal yükümlülükler, Çin ve diğer komşu ülkelerle ilişkiler gibi konularda da bilgi verdi. Aynı günün akşamında ise BMD heyeti Borusan Logistics International Kazakhstan’ın ev sahibi olduğu akşam yemeğine katıldı. Borusan Logistics Internatio- nal Kazakistan’ın verdiği ülke içi ve uluslararası taşımacılık hizmetleri içinde demiryolu, konteyner, karayolu ve havayolu taşımacılığı bulunuyor. Borusan Logistics International Kazakhstan aynı zamanda depo ve dağıtım yönetimi, gemi acenteciliği & gemi kiralama, liman operasyonları, multi-model taşımacılık ve proje – kargo yönetimi hizmetleri sunuyor. Şirket standart tenteli, Frigo, CoilLiners, LowBed&FlatBed araçları içeren çok amaçlı filosuyla yurtiçi ve uluslararası komple taşıma ve parsiyel taşımacılık hizmeti veriyor. Borusan Logistics International Kazakhstan’ın güçlü ve çok yönlü filosu 28 4x2 Volvo Tır, 1 6x4 Volvo Ağır Araç, 18 KroneProfiLiner Standart Tenteli Dose, 5 KroneCoolLiner Soğutuculu Dorse, 5 KroneCoilLiner Tenteli Dorse, 1 KassbohrerLowBedDorse ve 1 KassbohrerFlatBedDorse’den oluşuyor. Bugünlerde Rusya ve Ukrayna arasındaki gelişmeler nedeni ile riski yükselen bölgede Borusan Logistics International Kazakhstan Türkiye – Kazakistan arasındaki uluslararası taşımacılık hizmetlerinde güvenli alternatif çözümler sunmakta, daha verimli rotalar üzerinden gerçekleştirdiği taşımalar ile fark yaratmakta. Bu nedenle Borusan Logistics International Kazakhstan bölge de Türk yatırımcılar ve uluslararası şirketler açısından tercih edilen güvenilir bir iş ortağı konumunda. Borusan Lojistik Yabancı Ülkeler Lojistik Hizmetleri kapsamında çalışmalarını Kazakistan’ın yanı sıra Ortadoğu ülkelerinde, Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Cezayir’de, Hollanda’da ve ABD’de Borusan Logistics International markasıyla sürdürüyor. Yüzde 100 Borusan Lojistik’e ait şirketlerle 3PL ve 4PL hizmetleri veriliyor. 19 Ekim 2014 20 UND’DEN Trabzon İpekyolu İşadamları Zirvesi gerçekleştirildi Geleneksel olarak 3 yılda bir gerçekleştirilen Trabzon İpekyolu İşadamları Zirvesi’nin üçüncüsü, 21 ülkeden 260’a yakın işadamının katılımıyla 17-19 Ekim tarihlerinde Trabzon’da gerçekleştirildi. TİM Başkanı Büyükekşi, ihracatın ve üretimin önemine vurgu yaparken UND İcra Kurulu Başkanı Şener ise Türkiye’nin içinde bulunduğu lokasyonun altını çizdi. G eleneksel olarak 3 yılda bir gerçekleştirilen Trabzon İpekyolu İşadamları Zirvesi’nin üçüncüsü, 21 ülkeden 260’a yakın işadamının katılımıyla 17-19 Ekim tarihlerinde Trabzon’da gerçekleştirildi. Trabzon 3. İpekyolu İşadamları Zirvesi’nde Ekonomi Bakanlığı’nın alım heyeti programı kapsamında inşaat ve yapı malzemeleri, gıda ve makine sektörlerinden bölge genelindeki işadamlarıyla ikili iş görüşmeleri yapılarak bölge ihracatının artırılması hedeflendi. Düzenlenen zirveye, Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, Gümrük Ve Ticaret Bakan Yardımcısı Fatih Metin, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Salih Zeki Murzioğlu, Bangladeş Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Zulfipar Rahman, Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi YU Hongyang, Gürcistan-Acara Özerk Cumhuriyeti Başkanı Archil Khabadze, İran İslam Cumhuriyeti Trabzon Ekim 2014 Başkonsolosu Meşhud Nohasi, Rusya Federasyonu Trabzon Başkonsolosu Dimitry Talanov, Trabzon Valisi Abdil Celil Öz, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, Ak Parti Trabzon Milletvekilleri Faruk Nafiz Özak, Aydın Bıyıklıoğlu, Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Şadan Eren, Yönetim Kurulu Başkanı M.Suat Hacısalihoğlu, DKİB Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, TTB Başkanı Şükrü Güngör Köleoğlu ile çok sayıda davetli katıldı. Açılış konuşmasın yapan TTSO Başkanı M.Suat Hacısalihoğlu, Zirvenin Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan bir güzergah doğrultusunda yapılan önemli bir ekonomi zirvesi olduğunu dile getirdi. Büyükekşi: Yükte hafif, pahada ağır mallar üretirsek rekabette öne geçeriz TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi; “Özellikle katma değeri artırma yönünde çalışmalar yapıyoruz Bunun yolu da tasarımdan, araştırma ve geliştirmeden, inovasyondan ve mar- kadan geçiyor. Buradaki ülkeler, bu konuda yaptıkları çalışmalarla diğer ülkelerin bir adım önüne geçecek. Bu konuda da sizleri işbirliğine davet ediyorum. Bundan sonra yapacağımız ticarette yükte hafif pahada ağır mallar üretirsek rekabette o kadar öne geçeriz. İpek Yolu çevresindeki ülkeleri bu konuda işbirliğine davet ediyoruz” dedi. “Sınır kapılar modernize edilmeli. Bu coğrafyayı yeniden ticaret merkezi haline getirmek için çalışıyoruz” diyen TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Salih Zeki Murzioğlu ise, İpek Yolu güzergahının eskisinden daha cazip bir konuma sahip olduğunu, bölgedeki ülkeler olarak ticaret ilişkilerimizi geliştirmemiz gerektiğini dile getirdi. Açılış konuşmalarının ardından Lojistik, Turizm ve Ticaret/Finans konularının görüşüleceği paralel oturumlara geçildi. Şener: Türkiye, çok önemli bir noktada bulunuyor UND’nin katkıları ile hazırlanan Lojistik oturumuna BSEC-URTA Genel Sekreteri Adrian ALBU, İran Anka- 21 ra Büyükelçiliği Ticaret Müşaviri Hamid Zadboom; China Shipping Türkiye Direktörü Wang XiuPing, Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçiliği Ticaret Mümessilliği Başuzmanı Denisov Aleksandr Gennadyeviç, Özbekistan Kara ve Nehir Ulaştırma Ajansı Dışilişkiler Dairesi Başuzamanı Bahtiyar Adilo, Bulgaristan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Tzvetan Sımeonov, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Yılmaz ve UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener katılım gösterirken oturumu Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Birdoğan Baki başkanlık etti. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener yaptığı sunumda Türkiye’nin Doğu-Batı; Kuzey-Güney arasındaki çok önemli bir mal hareketinin geçiş noktasında olduğunu; Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Ortadoğu arasındaki mal ve hizmet akışlarının ve “Yeniden Canlanan İpek Yolu’nun” en önde gelen bağlantı merkezlerinden biri konumunda yer aldığını belirtti. Şener, Yeni İpekyolu Projesi için mevcut güzergahtaki demiryolu ağı ile denizyolu hattının etkin bir şekilde kullanılması, mevcut güzergah maliyetlerinin düşürülmesine yönelik girişimlerin oluşturulması gerektiğini söyledi. Fatih Şener konuşmasında, “Bu hedefe ulaşmak için elbette hem ülkemiz içinde, hem de bölge ülkeleri olarak yapmamız gereken bazı ödevlerimiz, aşmamız gereken birçok engelimiz var. Standartların sağlanması, vize prosedürlerinin basitleştirilmesi, geçiş belgeleri, uluslararası konvansiyonlara taraf olunması, standart geçiş ücreti politikaların belirlenmesi ve uyumlaştırılması bu ödevlerden sadece bir kaçıdır” dedi. Diğer panelistlerin de yeni İpekyolu projesinin hayat geçirilmesi için yapılması gerekenleri ve önerilerini anlatıldığı oturum TTSO Başkanı M.Suat Hacısalihoğlu’nun konuşmacılara teşekkür plaketi vermesi ile son buldu. Ekim 2014 22 ULAŞTIRMA Kalkavan: Böyle giderse 2023’te 30 milyar dolar navlun açığı vereceğiz Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan Deniz taşımacılığı navlun açığının Türkiye’de 8.5 milyar dolara ulaştığını dile getirdi. Kalkavan, “Önlem alınmazsa açık 2023’te 30 milyar dolara çıkabilir” dedi Deniz Ticaret Odası (DTO) Başkanı Metin Kalkavan, Türkiye’nin deniz taşımacılığı navlun açığının 8.5 milyar dolar civarında olduğunu, önlem alınmazsa 2023’te açığın 30 milyar dolara çıkacağını söyledi. Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’ın da katıldığı ekim ayı Deniz Ticaret Odası Meclis Toplantısı’nda konuşan Kalkavan, sektörle ilgili sorunları dile getirdi. Kalkavan’ın konuşmasını dinleyen Bakan Elvan, bakanlık ilgililerine çalıştay talimatı verdiğini, eylem planı hazırlanacağını ve sektöre destek vermeye kararlı olduklarını söyledi. DTO Başkanı Metin Kalkavan, meclis toplantısında özellikle navlun açığı ve teminat, kredi sorunlarına dikkat çekti. Kalkavan, “Türkiye’nin deniz taşımacılığı navlun açığının 8.5 milyar dolar civarında. Biz şu anda kendi yükümüzün yüzde 12’sini taşıyoruz. Bu yüzde 12’nin değer olarak navlun bedelinin yüzde 57’si denizyoluyla taşınıyor. Böyle giderse 2023 yılında 30 milyar dolar navlun açığı vereceğiz. Bu çok büyük bir rakam” dedi. TÜİK verilerine göre açık çok büyük Sanayi strateji planları çıktığını ancak henüz navlun ayağında çalış- Ekim 2014 ma yapılamadığını anlatan Kalkavan, şöyle devam etti: “TÜİK verilerine göre şu anda açık çok büyük. Dış ticaretimizin yüzde 87’si tonaj olarak denizyoluyla yapılıyor. Değer olarak yüzde 57’si ama 2013’te bu oran yüzde 70 seviyelerine gelecek çünkü konteyner taşımacılığı büyüyor. Kara nakliyesinin ciddi bir kısmı konteyner ile taşınır hale geldi. Ticaretin büyük bir kısmı Avrupa’ya oluyor. Konteyner bundan ciddi bir pay alıyor. Ne olursa olsun biz hep bu sektörde var olacağız. Türkiye hep var olacak. Ama büyük ama küçük. Uluslararası bir oyuncu olamaya devam edeceğiz sadece onun büyük mü küçük mü olacağına devlet karar verecek. Devleti yönetenlerin vizyonu karar verecek. Çünkü bulunduğumuz alan devletlerin yarıştığı bir alan. Biz kendimiz firmalarla yarışıyoruz ama öyle değil. AB, 2020 denizcilik projesi kapsamında 80 milyar dolarlık bir araştırma destek fonu ayırdı. Bu sene bunun bir kısmı kullanılacak. Destek vermek ve Uzakdoğu ile rekabet için. Diğerleri ne yapıyor buna karşın? Japonya’nın sektörde ciddi bir hamlesi var. Son iki üç yılda ciddi sipariş aldılar. Dolayısıyla onlar 2008’de küçülmeyi seçtiler ama şimdi siparişlere yetişemiyorlar. Yeterli iş gücünü toplamakta sıkıntı yaşıyorlar. Şimdi o iş gücünün bir kısmı dağıldı.” En büyük sorunlarımızdan biri finansmana ve teminata erişim Ulaştırma Bakanı Elvan’a seslenen Metin Kalkavan, daha fazla destek beklediklerini, yardım değil sadece rekabet ettikleri ülkelerdeki koşulların sağlanmasını istediklerini söyledi. Kalkavan, şöyle devam etti: “2002 yılına kadar çok ciddi destekler alarak önemli noktalara geldik. Maalesef bu teşvikler durdu. Dünyanın belki de gemi inşa ülkesi olup da desteklenmeyen tek ülkesiyiz. Ana konularımızdan biri teşvik dendiğinde ne istiyorsunuz diye bakılıyor. Gemi inşada sipariş almakta sıkıntı yaşamıyoruz. Teminatlandırmakta sıkıntı yaşıyoruz. Yüzde 80’i bulan teminatları bulmakta sektör sıkıntı yaşıyor. Dolayısıyla bunu Kredi Garanti Fonu ile aracı bankaya yüzde 15 bırakıp yaptığımız takdirde bu para değildir. Proje bittiğinde tekrar geriye döner. Devletin cebinden para çıkmadan bu sıkıntı giderilebilir. Yabancı ülkeler sadece teminat değil üstüne bir de para veriyorlar. Geçen gün Norveç ihracat fonu Türkiye’deydi. Çok ciddi rakamlarla 14 yıla kadar vadeli çok düşük faizli krediler verebiliyorlar. Ama bizim istediğimiz o değil. Bizim istediğimiz iki senelik teminatlandırmanın devreye sokulabilmesi. Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan: Denizcilik sektörümüzü güçlendirmekte kararlıyız DTO meclis toplantısında konuşan Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan, sektöre destek sözü verdi. Elvan, şöyle konuştu: “Sorunların üstesinden birlikte geleceğiz. Kararları birlikte alacağız. Teşvikler önemli. Ama teşviğin nasıl olduğu da önemli. Öyle teşvikler var ki kısa vadede o teşvikler sizleri ısıtır. Ama orta ve uzun vadede sizleri yakar. Ama öyle teşvik sistemleri var ki kısa vadede size etkisi olmadığını düşünürsünüz ama orta ve uzun vadede sizi ayağa kaldırır. Sizin rekabet gücünüzü artırır. Öyle bir yol haritamız olacak ki o sektörün hem rekabet gücü artacak hem de dünyada yaşanan sarsıntılar karşısında dimdik ayakta durabilecek. Bunu biz sağlamak zorundayız. Müşteşarımıza da talimat verdim. Denizcilik sektörünün içinde olan arkadaşlarımızla birkaç günlük bir araya gelip bir çalıştayla masaya yatırıp gerçek anlamda bu sektörün önünü açabilecek tedbirleri birlikte alacağız. Yol haritamızı ortaya koyacağız. Eylem planı oluşturacağız.” 24 GÜNDEM “AB ekonomisinin geleceği için genişleme politikasının devamı çok önemli” TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, AB ekonomisinin geleceğinde genişleme politikasının devamının çok önemli olduğunu vurguladı. AB’nin mevcut ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarına ancak genişleyerek çözüm üretebileceğini belirten Hisarcıklıoğlu, AB Komisyonu Başkanlığı’nı gelecek ay devralacak Jean-Claude Juncker’in önümüzdeki 5 yılda AB’ye yeni üye alınmayacağı yönündeki sözlerinin genişleme sürecinin sona erdiği şeklinde yorumlanmaması gerektiğini dile getirdi. TOBB Başkanı ve Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği (Eurochambres) Başkan Yardımcısı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Avrupa iş dünyasına, AB’nin genişleme politikasının bir başarı hikayesi olduğunu topluma anlatmaları çağrısında bulundu. Eurochambres ve TOBB’un Brüksel’de ortaklaşa düzenlediği, “İş dünyası AB’nin genişleme sürecine nasıl katkı sağlar?” konferansında konuşan Hisarcıklıoğlu, derin ekonomik krizin ardından, kırılgan bir toparlanma sürecine giren AB’nin ekonomisinin geleceğinde genişleme politikasının devamının çok önemli olduğunu vurguladı. AB’nin mevcut ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarına ancak genişleyerek çözüm üretebileceğini belirten Hisarcıklıoğlu, AB Komisyonu Başkanlığı’nı gelecek ay devralacak Jean-Claude Juncker’in önümüzdeki 5 yılda AB’ye yeni üye alınmayacağı yönündeki sözlerinin genişleme sürecinin sona erdiği şeklinde yorumlanmaması gerektiğini dile getirEkim 2014 di. Hisarcıklıoğlu, AB’nin 2004’ten itibaren 13 yeni üye almasının ekonomik faydalarını gördüğünü kaydederek, Avrupa iş dünyasından bunları topluma anlatmalarını istedi. AB Komisyonu’nun geçen hafta açıkladığı genişleme stratejisinde ekonomiye ve rekabet gücüne ağırlık verdiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, eko- nomik büyümenin ana aktörleri olarak genişlemeyi başarı hikayesi haline getirmede katkıya hazır olduklarını vurguladı. Eurochambres Genel Sekreteri Arnaldo Abruzzini ise AB ve aday ülkeler arasındaki somut ilişkilerin Avrupa’daki zayıf ekonomik toparlanma ve artan işsizliğe çare olabileceğini ifade etti. 25 Ekim 2014 26 TİCARİ ARAÇ 10 yılda 50 bin araç üreten Tırsan hedef büyüttü Kurulduğu 1977 yılından bu yana Türkiye treyler sektörünün öncü lideri Tırsan, Adapazarı fabrikasında son 10 yılda üretilen 50 bininci aracının teslimatını gerçekleştirdi. Tırsan Adapazarı fabrikasında, 10 milyon euro yatırımla kurulan kataforez tesisinin açılışı Tırsan Treyler A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu tarafından yapıldı. T ırsan, Adapazarı fabrikasında üretilen 50 bininci semi-treyler aracının teslimatını gerçekleştirdi. Adapazarı fabrikasında düzenlenen törende 50 bininci araç Gaziantep merkezli lojistik hizmeti sağlayıcısı Eyüp Lojistik tarafından teslim alınırken, sektör basının geniş katılımının yanı sıra Tırsan ve DAF bayilerinin katıldığı törende, Tırsan Treyler A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu ve Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık birer konuşma yaptılar. Çetin Nuhoğlu: 2018 itibarıyla yılda 20 bin adet araç üretmek için tüm planlamayı yaptık Tırsan Treyler A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, “Bugün biEkim 2014 zim için çok özel bir gün. Tırsan bu yıl kuruluşunun 37. yılını kutluyor. İnşallah 2017 yılında da 40. yılımızı sizlerle kutlayacağız” dedi. Son 10 yılda ürettikleri 50 bininci aracın teslimatı için toplanmış bulunduklarını ifade eden Nuhoğlu, “1994 yılında kurulan Adapazarı fabrikamızın ilk 10 yılında 19.314 adet araç, ikinci 10 yılda ise 50.000 adet araç ürettik. 50.000 aracın yarısını son 3 yılda ürettik. Bu planlı hedefimiz 2018’e kadar gidecektir. 2018 yılı itibarıyla Tırsan olarak yılda 20.000 adet araç üreteceğiz. Bunun için gerekli olan tüm planlamayı yaptık” dedi. Almanya, Polonya, Hollanda ve İtalya’ya sadece Tırsan ihracatı yapıldığını ifade eden Nuhoğlu, başarılarının çok net olduğunu söyledi. Pazar paylarının yüzde 40 olduğunu kaydeden Nuhoğlu, hedeflerinin 2018’de üretilen 20 bin aracın 10 binini ihraç etmek olduğunu da vurguladı. Nuhoğlu konuşmasını şu şekilde sürdür- 27 dü: “Mevcut durumda, Türkiye’den Almanya, Polonya, Hollanda ve İtalya’ya ihraç edilen semi-treylerlerin tamamına yakını Tırsan tarafından üretilmiştir. Tırsan bu seneyi yaklaşık 70 milyon euro ihracat cirosu ile kapatacak. Yabancı piyasalara Yaklaşık 2 binin üzerinde araç göndermiş olacak ve bu araçlar da çok özel araçlar olacak. Tırsan, tanker ve silo segmentinde 2015 yılında, low-bed segmentinde ise 2016 yılında pazar lideri olacak. Hava kargo segmentinde ise halihazırda Avrupa’da pazar lideriyiz. Türkiye’de pazar lideri olan Tır- Tırsan ile kimse yarışamaz. Ben kullanıcı olarak bunu huzurlarında söylüyorum ki ellerine sağlık, çok güzel bir ürün üretiyorlar. Türkiye’de böyle bir tesiste böyle bir ürün ürettikleri için Tırsan ekibini ve Çetin Bey’i kutluyorum” açıklamasını yaptı. Tırsan 10 milyon euro yatırım yaptı 10 yıl paslanmazlık garantisi veriyor Tırsan Adapazarı tesislerinde 10 milyon euro yatırımla kurulan ve 2014 yılı haziran ayında tam otomasyona geçilen kataforez (KTL) tesisinin açılı- san bugün itibarı ile Avrupa’nın üçüncü büyük treyler üreticisidir.” Eyüp Bartık: Tırsan’dan yaptığımız alım bin adedin üzerinde Tırsan’ın ürettiği 50 bininci aracı teslim alan Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık ise, “Tırsan kalitesi tartışılmaz seviyede. Son üç yıldır Tırsan ile iyi bir sinerji tutturduk ve bu durum devam ediyor. Tırsan ürünlerinden çok memnunuz. Tırsan’dan bugün teslim aldığımız araç, 150 araçlık bir yatırımın parçası. Önümüzdeki yıl için de 250 araçlık bir yatırım için konuşmaya başladık. Yani bugüne kadar Tırsan’dan yapmış olduğumuz alım bin adedin üzerindedir. Biz ürünlerde özellikle ilk yatırım maliyetinden ziyade işletme maliyetinin düşük, 2. el değerinin ise yüksek oluşuna önem veriyoruz. Bu konuda da Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık, Tırsan’ın ürettiği 50 bininci treyleri Çetin Nuhoğlu’ndan teslim aldı. Bartık: “Tırsan ile iyi bir sinerji tutturduk, önümüzdeki yıl 250 araç daha alacağız, böylece bugüne kadar 1000 araç alımı yapmış olacağız.” şında konuşan Tırsan Bakım ve Yardımcı Tesisler Koordinatörü İlker Akgün ise tesise dair yaptığı bilgilendirmede, kataforez kaplamanın metal yüzeylerin paslanmaya karşı direncinin artırılmasına yönelik bir uygulama olduğunu ifade etti. Akgün açık- lamasında, “10 milyon euro yatırımla kurduğumuz bu tesisle treyler şasi ve parçalarının paslanma direncini artırıyor ve bu sayede paslanmaya karşı 10 yıl garanti veriyoruz. Tırsan, kataforez teknolojisi olarak etkinliği ispat edilmiş en etkin yöntem olan çinkofosfat tri-elektron metodunu benimsemiştir. 12 istasyonda gerçekleşen kataforetik kaplama öncesinde şasi ve parçalar otomatik kumlamadan geçirilmekte, kataforetik kaplama sonrasında ise kaplamanın kalıcılığının pekiştirilmesi için fırınlama gerçekleştirilmektedir,” ifadelerini kullandı. Tırsan, Pazar lideri olmayı hedefliyor 1997 yılında kurulan Tırsan Adapazarı fabrikasında ilk 10 yılında 19 bin 314 adet araç, ikinci 10 yılda ise 50 bin adet araç üretildi. 2018 yılı itibarıyla Tırsan yılda 20 bin adet araç üretmeyi, bu rakamın yarısını ise ihraç etmeyi planlıyor. 2014 yılının ilk sekiz ayında Türkiye’den Almanya, Polonya, Hollanda ve İtalya’ya gerçekleşen treyler ihracatının tamamına yakını Tırsan tarafından gerçekleştirildi. Tırsan, 2015 yılında Avrupa’da tanker ve silo segmentinde, 2016 yılında ise low-bed segmentinde pazar lideri olmayı hedefliyor. Tırsan Avrupa’nın üçüncü büyük treyler üreticisi, Türkiye’de ise pazar lideri konumunda yer alıyor. Ekim 2014 28 ARAŞTIRMA Lojistiğin baş aktörü değişmiyor: Almanya ve Hollanda Avrupa Komisyonu taşımacılıkla ilgili skor tablosunu 2014 yılında ilk kez yayınladı. AB’ye üye ülkeleri kapsayan araştırmada ülkelerin 22 farklı kategoride taşımacılık performansları karşılaştırıldı. En yüksek puanı Hollanda ve Almanya’nın aldığı araştırmada, Yunanistan, Bulgaristan ve Polonya’nın son sırada yer aldığı görülüyor. Dünya Bankası Lojistik İndeksi’nde de Almanya ve Hollanda’nın yine ilk sıralarda yer alması bu ülkelerin lojistik ve taşımacılıktaki performansının sürekliliğini ortaya koyuyor. AB Komisyonu Kriterleri Avrupa Komisyonu taşımacılıkla ilgili sonuç/skor tablosunu ilk kez yayımladı. Tabloda, AB üye ülkelerinin taşımacılıkla alakalı 22 kategoride performansları karşılaştırılıyor ve bu kategorilerin bir çoğu için, en iyi beş ile en kötü beş performansı gösteren ülkeler öne çıkarılıyor. Karşılaştırmalarda 11 kategoride en yüksek puanları alan Hollanda ve Almanya en başarılı ülkeler olurken, bu ülkeleri sırasıyla İsveç, Büyük Britanya (İngiltere) ve Danimarka takip ediyor. AB´nin bu ilk taşımacılık skor tablosunun amacı, Avrupa genelinde üye ülkelerin taşımacılık sektöründe elde ettiği sonuçlara ışık tutmak, üye ülkelere eksiklikleri tespit etmede ve öncelikli yatırım hedeflerini ve politikalarını belirlemede yardımcı olmak. Skor tablosunda farklı kaynaklardan (Örneğin Eurostat, Avrupa ÇevEkim 2014 re Ajansı, Dünya Bankası ve OECD) elde edilen bilgiler bir araya getirildi. Komisyon, önümüzdeki yıllarda üye ülkeler, sektör ve diğer paydaşlarla birlikte göstergeleri belirlemeyi ve üye ülkelerin zaman içerisindeki gelişmelerini takip etmeyi hedefliyor. Taşımacılık ve Ulaşımdan Sorumlu Komisyon Başkan Yardımcısı Siim Kalas, yeni sonuç tablosunun harika bir araç olduğunu belirtiyor. Kalas, ”Sonuç tablosu, taşımacılık sistemimizi daha verimli, (daha) kullanıcı dostu, (daha) güvenli ve (daha) temiz hale getirmeye çalışırken, mevcut durumumuzu grafiksel olarak gösteriyor. Tablo, yalnızca kısa bir durum değerlendirmesi sunmasına karşın, aynı zamanda Komisyon ve üye ülkelere bir çıkış/referans noktası veriyor ve ortak çalışmalarımız için ilham kaynağı oluyor ” diyor. -Ortak pazar (pazara/piyasaya erişim, düzenleme (mevzuata uygunluk)) -Altyapı -Çevre etkileri -Güvenlik -AB hukukunun iç hukuka aktarılması -AB hukukunun ihlalleri -Yenilik ve araştırma -Lojistik Sonuçların değerlendirildiği tabloların çoğunda, en iyi performansı gösteren ilk beş ülke yeşil, en kötü performansa sahip beş ülke ise kırmızı renkle gösteriliyor. Skor tablosu, herhangi bir sıralamanın olmadığı ülkeye özgü istatistiklerle (taşıma harcamaları, farklı taşıma şekillerinin payı, AB fonlarının taşıma bölgesindeki kullanımı) tamamlanıyor. Tabloda, her bir ülkenin kaç kez en iyi ve en kötü performansları sergileyen ülkeler arasında yer aldığı gösteriliyor. Toplam puanlar, eksi puanların artı puanlardan çıkarılmasıyla hesaplandı. DÜNYA BANKASI LPI KRİTERLERİ •Gümrük süreçlerinin verimliliği (hız, süreçlerin öngörülebilirliği ve basitliği, sınır kapılarından geçiş kolaylığı, vb.) •Taşımacılık ve ticaret açısından lojistik altyapı (limanlar, demiryolları, karayolları, bilişim teknolojileri, vb.) •Rekabetçi maliyetlerle taşıma organizasyonu kolaylığı •Lojistik hizmetlerin kalitesi ve rekabetçiliği (lojistik şirketler, gümrük müşavirleri, vb.) •Sevkiyatların izlenebilirliği ve •Zamanında teslimat 29 Dünya Bankası LPİ’de Türkiye 30’uncu sırada yer almıştı Bu yıl 20 Mart tarihinde açıklanan Dünya Bankası Lojistik Performans İndeksi’nde (LPİ) Türkiye 3,50 puanla 30’uncu sırada yer almıştı. Ülkelere göre endeksler yıllar itibarıyla incelendiğinde İsveç, Norveç, Lüksemburg ne kadar yükleme ve boşaltma açısından yoğun trafik içermeyen ülkeler olsa da LPI endeksine göre, Dünya üzerindeki lojistik mükemmelliğe sahip ülkeler olarak değerlendiriliyor. Singapur, Almanya ve Hollanda sürekli olarak ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye ise 2014 yılına kadar inişli ve çıkışlı bir puan seyri izledi, 2014 yılında puanı 3,50’ye düştü ve 30. sıraya geriledi. Bunun dışında Türkiye tüm komşu ülkelere göre LPI puanı en fazla olan ülke olarak öne çıktı. AB Komisyonu skor tablosu İlk 5 Son 5 arasında arasında Toplam puan Dünya Bankası LPI sıralaması Hollanda İlk 5 Son 5 arasında arasında Almanya isveç İngiltere Danimarka Finlandiya Lüksemburg Malta Avusturya Fransa İrlanda SIovenya İspanya Belçika Estonya Slovakya Letonya Cek Cum. Macaristan italya Hırvatistan Kıbrıs Portekiz Romanya Litvanya Yunanistan Bulgaristan Polonya Hollanda ve Almanya hem AB Komisyonu tarafından açıklanan lojistik skor tablosunda hem de Dünya Bankası tarafından yapılan Lojistik Performans İndeksi’nde ilk sırada yer alan ülkeler oldu. Almanya Hollanda Belçika İngiltere Singapur İsveç Norveç Lüksemburg ABD Japanya İrlanda Kanada Fransa İsviçre Hong Kong Avustralya Danimarka İspanya Tayvan İtalya Kore Avusturya Yeni Zellanda Finlandiya Malezya Portekiz B.A.E Çin Katar Türkiye 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 4.12 4.05 4.04 4.01 4.00 3.96 3.96 3.95 3.92 3.91 3.87 3.86 3.85 3.84 3.83 3.81 3.78 3.72 3.72 3.69 3.67 3.65 3.64 3.62 3.59 3.56 3.54 3.53 3.52 3.50 Toplam puan 100.0 97.6 97.5 96.6 96.2 94.9 94.8 94.4 93.5 93.4 91.9 91.5 91.2 91.1 90.5 90.0 89.1 87.1 87.0 86.2 85.4 84.8 84.7 84.0 83.0 82.0 81.3 81.1 80.6 80.1 Ekim 2014 30 ARAŞTIRMA AB Lojistik Değerlendirmesi üye ülkeleri taşımacılık ile ilgili 22 kategoride karşılaştırıyor. Bu sayede üye ülkelerin Avrupa taşımacılığındaki performanslarının farklarını gösterirken, üyelere eksikliklerini belirlemede ve bu eksiklikleri gidermede yol gösteriyor. Puanlama yapılırken Eurostat, Avrupa Çevre Ajansı, Dünya Bankası ve OECD gibi birçok farklı kaynaktan veriler bir araya getiriliyor. İrlanda’da demiryolu pazarı tüm AB’de elektrikli demiryolu hatlarında kapalı olması sebebiyle düşük payı sahip. Ancak, İrlanda’ da bekleyen ihlal vakası bulunuyor. İngiltere AB’de demiryolu yolcu taşımacılığında en fazla pazar payına sahip. Taşımacılık sektörü araştırma ve geliştirme alanlarındaki en fazla özel sektör yatırımları olan ülkeler arasında yer alıyor. Belçika elektrikli demiryollarında yüksek paya sahip ve liman alt yapısı çok verimli olarak nitelendiriliyor. Ülke Dünya Bankası lojistik performans endeksinde üçüncü durumda. Kıyasla yüksek sayıya sahip bekleyen ihlal durumları var. Hollanda, liman ve hava yolu taşımacılığı için sahip olduğu altyapı kalitesi ile AB’de en yüksek puana sahip olan ülke. Hollanda ve Danimarka her kategoride alt seviyelerde olmayan tek ülkeler. Hollanda aynı zamanda Dünya Bankası endeksine göre Almanya’dan sonra en iyi performans endeksine sahip. Portekiz , yüksek oranda inovatif taşımacılık şirketler açısından üst sıralarda. En fazla sayıda ihlal davası devam eden ülkeler arasında yer alıyor. Ekim 2014 İspanya’da, havacılık ve demiryolu alt yapısı yüksek seviyede olup, yol güvenliği olarak üst sıralarda yer alıyor. Ancak havacılık taşımacılığında yüksek sayıda bekleyen ihlal durumları var. Danimarka yol güvenliği konusunda en yüksek puana sahip olan ülkeler arasında bulunuyor. Fransa , demiryolu ve havacılık alt yapısı olarak iyi bir dereceye sahip. Fransa ayrıca taşımacılıkta araştırma ve geliştirme özel yatırımları sıralamasında en yüksek üçüncü sıraya sahip olup, AB Taşımacılık direktiflerine geçişte yüzde 100 başarı sağladı. Ülke demiryolu taşımacılığı ile ilgili çok sayıda ihlal davalarıyla karşı karşıya. Almanya Dünya Bankası lojistiktik sıralamasında (Lojistik Performans Endeksi) konusunda birinci. Aynı zamanda Almanya inovasyon göstergeleri konusu dahil olmak üzere 11 kategoride birinci konumda. Ancak ülke hava yolu taşımacılığında açık ihlallerde en alt seviyelerde bulunuyor. 31 Estonya’da, demiryolu yolcu taşımacılığında diğer ülkeler yüksek pazar payına sahip. Estonya karayolu taşımacılığının çevresel etkilerinde alt sıralarda yer alıyor. Ancak ülke AB kurallara geçişte yüzde 100 oranında başarı sağlıyor. İsveç AB genelinde ölümlü trafik kazalarında milyon kişi başına en düşük orana sahip olmakla beraber, elektrikli demiryolu hatlarında yüksek bir paya sahip. Çek Cumhuriyeti hava taşımacılığı ve yolcu haklarını bekleyen ihlal işlemlerinde nispeten yüksek sayıda olması ile birçok gösterge tablosunun ortasında bulunuyor. Polonya, karayolu ve demir yolu güvenliğinde bir çok zorlukla karşılaşılıyor ve demiryolu taşımacılığında yüksek sayıda ihlali var. Avusturya , inovasyon kategorisinde iyi puana sahip olması ve filo taşımacılığında az sayıda regülasyona ile beraber bir çok kategoride orta sıralarda yer alıyor. Macaristan birçok göstergede tablosunun ortasında yer alıyor. Ancak, havacılık altyapısı ve lojistiği için düşük puan alıyor. Hırvatistan, otoyol yoğunluğunun yüksek olmasına karşın, yol güvenliği puanlarının arttırılması gerekiyor. İtalya, elektrikli demir yolları hatlarında yüksek paya sahip olan ülkeler arasında yer alıyor. AB taşımacılık direktiflerine geçişte en düşük orana sahip ve bir çok bekleyen ihlal davası mevcut. Romanya demiryolu kargo taşımacılığı en yüksek pazar payına sahip. Ancak demiryolu altyapısı yetersiz olarak değerlendiriliyor. Bir milyon kişi başına düşen ölümlü trafik kazalarında AB’nin en yüksek oranına sahip. Bulgaristan’da ortalama CO2 emisyonlarının yeni binek araçlarda yüksek olmasına karşın denizcilik açısından iyi bir performans sergiliyor. Ülkenin inovasyon puanlarının düşük olmasına rağmen AB kurallarının uyarlanması ve ihlallerde iyiye doğru gidiyor. Yunanistan sınırlandırılmış hava yolu yolcu taşımacılığı pazarı ve rekabete açık olmayan demiryolu sektörü ile birçok kategoride performansını geliştirmesi gerekiyor. Sadece kara yolu çevresel etkileri kategorisinde yüksek bir puan alıyor. Ekim 2014 32 LOJİSTİK Bahçıvan: ‘OSB’ler demiryoluyla limanlara açılmalı’ İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, organize sanayi bölgeleri ve üretim merkezlerine yönelik taşımacılık sistemini geliştirecek düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini belirtti. İ stanbul Sanayi Odası (İSO) Meclisi, ekim ayı toplantısını “Türkiye’nin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Vizyonu’nun Ekonomimiz ile Sanayimizin Rekabet gücü ve Geleceği Açısından Önemi” ana gündemi ile gerçekleştirdi. Açılış konuşmasını İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan’ın yaptığı toplantıya, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan konuk konuşmacı olarak katıldı. Toplantıda Lütfi Elvan, güçlü bir ulaşım ve iletişim alt yapısı ile hem ekonominin kalkınacağını hem de sanayinin güçleneceğini söyledi. Bu noktadan hareketEkim 2014 le ulaşım ve iletişim alanında önemli yatırımlar yaptıklarını belirten Elvan, 2015 yılında demiryollarını özel sektöre açıp serbestleştireceklerini ve İstanbul-Kapıkule hızlı tren projesine ilk kazmayı vuracaklarını açıkladı. Meclis’in açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı, sözlerine Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan sıcak gelişmeleri değerlendirerek başladı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, adeta bir yangın yerini andıran Ortadoğu coğrafyasında insanlık trajedisine tanıklık edildiğini söyledi. Toplumsal barış ve bir arada yaşama arzusunu korumanın herkes için çok önemli olduğuna dikkat çeken Bahçıvan, “Bu topraklarda çok kültürlülük ve eşsiz toplumsal zenginlik; farklılıklarını geçmişten bugüne koruyarak yoluna devam ediyor. Ne mutlu bizlere ki, geçtiğimiz günlerde de tanık olduğumuz gibi her türlü provokasyona rağmen toplumsal çimentomuzun sağlamlığı sayesinde bin yıldır sahip olduğumuz birlik ve beraberliği korumayı başarıyoruz. Bunlar varsa, başta ekonomi olmak üzere diğer alanlarda kalkınmak ve gelişmek mümkündür” dedi. Üretim yerlerinin denizlere açılması sağlanmalı İSO Meclisi’nin ana gündem mad- 33 desine ilişkin görüşlerini paylaşan Bahçıvan, dünya nüfusunun 7 milyar kişiye, ekonomik büyüklüğün yıllık 70 trilyon dolara ulaştığı günümüzde haberleşme ve ulaştırmanın ekonominin en temel unsurlarından birisi olduğunu vurguladı. Türkiye’de son yıllarda Marmaray, üçüncü boğaz köprüsü ve Kuzey Marmara Otoyolu gibi projelerle taşımacılıkta önemli mesafeler kaydedildiğini dile getiren Bahçıvan, ekonomik katma değer oluşturmak için OSB’lere ve üretim merkezlerine yönelik kombine taşımacılık sistemini geliştirecek yasal ve idari düzenlemelerin acilen yapılması gerektiğini söyledi. Bahçıvan, “Sanayinin demiryollarından faydalanması için üretimin yapıldığı yerlere ara demiryolu bağlantıları kurulması ve limanlara ulaşımın sağlanması gerekiyor. Bu sayede taşınacak yük ve işgücü miktarı artacak, ihracat ve üretim noktaları birbirine bağlanacak, sanayici için daha ucuz bir taşıma sistemi kurulacak. İstanbulTrakya hızlı tren hattının kurulması da nitelikli iş gücünün taşınması olmak üzere bölge sanayisi için çok önemli” diye konuştu. Ulaşım yatırımları, İstanbul’un lojistik üs olması için gerekli Bakanlığın yurt dışı bağlantılı Ro-Ro seferlerini, deniz ticaret filosunu büyütmesini, yeni liman yatırımlarını, gemi sanayinde gerçekleştirdiği ilerlemeleri çok önemli bulduklarını da kaydeden Bahçıvan, “Yeni liman yatırımları devam etmeli, mevcutların verimliliği ve kapasiteleri artırılmalı. Limanlarımızdaki alt yapı yetersizlikleri giderilerek dünya ölçeğinde marka limanlara kavuşmalıyız. Ulaşıma yönelik yatırımlar, İstanbul’un bölgesel ve küresel önemini artırarak, bir lojistik üs olma hedefini de perçinleyecek” dedi. İstanbul’da trafik sorununun ise bir türlü tam olarak çözülemediğine de dikkat çeken Bahçıvan, şunları söyledi: “Yaşam kalitesini her geçen gün daha fazla olumsuz etkileyen trafik sorununun çözümüne daha fazla önem verilmesi gerekiyor. İstanbul trafiğinde yaşanan önemli sorunlardan birisine değinecek olursam; otoyol gişelerinde yaşanan yoğunluktur. Bu soruna bir çözüm olarak gişeler kaldırılmalı veya şehrin dışına taşınmalıdır.” Bahçıvan ayrıca ulaşımda dış bağımlı olmaktan kurtularak yerli girdi katkısını artırmanın gerek ekonomimiz gerekse sanayimiz için büyük önem taşıdığını kaydederek “Gelecek 15 yıl içinde sadece metro-tramvay vagonu ihtiyacı bile yaklaşık 20 milyar dolar olacak. İhracat imkanları da değerlendirildiğinde bu alanda büyük bir potansiyel olduğu açıkça görülüyor. Başta İstanbul olmak üzere birçok şehrimizde hızla yaygınlaşmakta olan raylı ulaşım projelerinin ihalelerinde ülkemizde üretilen ürünlerin tercih edilmesi sanayimizin gelişmesine çok büyük katkılarda bulunacak” değerlendirmesinde bulundu. Bütçe performansının ve bankacılık sektörünün istikrarı sevindirici Konuşmasında ülke ekonomisine ilişkin görüşlerini aktaran Bah- çıvan, Türkiye’nin işsizlik, enflasyon ve cari açık sorununun çözümüne önem vermesi gerektiğini, bütçe performansı ve bankacılık sektörü göstergelerinin istikrarlı olmasının ise sevindirici olduğunu kaydetti. Bahçıvan, “Petrol fiyatlarındaki düşüş bizim gibi petrol üreticisi olmayan ülkeler için son derece sevindirici. Bu düşüş toplam enerji faturamızı olumlu etkilemenin yanı sıra akaryakıt kullanımının yoğun olduğu ulaştırma ve lojistik sektörünü de rahatlatacak. Genel tabloda ise büyüme yavaşlarken, enflasyon ve cari açık yüksek düzeylerde seyrediyor. Bu da geçtiğimiz 10 yıllık dönemde elverişli dış koşulların katkısıyla parlak bir büyüme performansı gösteren Türkiye ekonomisinin, son derece hızlı değişen küresel ortamda dinamik ve dirençli bir ekonomi olarak ayakta kalabilmesi için yeni bir büyüme hikayesi yaratması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor” dedi. Yeni hikayenin verimlilik ve teknolojiye yönelerek yapısal reformları hızla hayata geçirmeye bağlı olduğunu kaydeden Bahçıvan, şöyle konuştu: “Önümüzde seçim var. Böyle bir ortamda bu reformlara odaklanmak çok zor. İşte bu noktada, geçtiğimiz günlerde açıklanan 2015-2017 Orta Vadeli Programı çok önemli. Büyük ölçüde iş dünyasının beklentileriyle örtüşen ve öncelikli dönüşüm programları çerçevesinde hazırlanan eylem planlarının, programda da ifade edildiği gibi bir an önce uygulamaya geçirilmesi çok önemli olduğunu düşünüyoruz.” Ekim 2014 34 İHRACAT Eylül ayı ihracatı 13 milyar 294 milyon dolarla rekor kırdı Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, eylül ayı ihracat rakamlarını Van’da açıkladı. TİM verilerine göre eylül ayı ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 artışla 13 milyar 294 milyon dolar oldu. Böylelikle Cumhuriyet tarihinin eylül ayı rekoru kırılmış oldu. T İM’in açıkladığı verilere göre ilk 9 ayda ihracat yüzde 5,7 artışla 118 milyar 225 milyon dolar oldu. Türkiye’nin son 12 aylık ihracatı ise yüzde 4,2 artışla 157 milyar 654 milyon dolara yükseldi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “Türkiye ihracata dayalı büyüme modeline geçiş yaptı. Bunu kredi derecelendirme kuruluşlarının da objektif olarak görebilmesini ve değerlendirmesini bekliyoruz” dedi. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, Eylül ayı ihracat rakamlarını Van’da açıkladı. Buna göre Eylül ayı ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 artışla 13 milyar 294 milyon dolar oldu. 9 aylık toplam ihracat ise yüzde 5,7 artışla 118 milyar 225 milyon dolar oldu. İhracat rakamlaEkim 2014 rı toplantısında konuşan TİM Başkanı Büyükekşi, Van’ın 2013 yılında 20 milyon dolar ihracat yaptığını hatırlatarak teşvikte 6. bölge kapsamında olan kente yatırım yapmaları için işadamlarına çağrıda bulundu. de büyüme kaydedemediğini ve 28 üyeli AB’nin sadece yüzde 0,2 büyüdüğünü hatırlattı. ABD finansal krizden çıkış merkezi olarak öne çıkıyor Türkiye’nin AB’ye ihracat performansını değerlendiren TİM Başkanı Büyükekşi, “AB pazarında bu seneki performansımız son derece iyi. Senenin ilk 6 ayında AB’ye ihracatını artırabilen sadece 5 ülke var. Bunlar sırasıyla; Güney Kore, Türkiye, Çin, İsviçre ve ABD” dedi. TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi Türkiye’nin Aralık ayından itibaren G-20 Başkanlığı’nı devralıyor olmasının önem taşıdığını ve bu gelişmenin Türkiye’nin artık küresel ölçekte bir oyuncu olduğunun bir kere daha tescillediğini ifade etti. Mehmet Büyükekşi, küresel ekonomik veriler hakkında da değerlendirmelerde bulundu. Bu yıl euro bölgesi için büyüme tahmininin yüzde 0,8’e; ABD ekonomisi büyüme tahmininin de yüzde 2,1’e indiğine dikkat çeken Büyükekşi, “ABD ekonomisi, geçmiş yıllara oranla gözle görülür bir şekilde toparlanıyor. ABD artık finansal krizin çıkış merkezi olarak görülüyor. Bunun sonucunda dolara talep artıyor” dedi. Büyükekşi, tüm Euro Bölgesi’nin 2014 yılının 2. çeyreğin- Türkiye, AB’ye ihracatını artırabilen beş ülke arasında ikinci sırada 35 İhracat rekorlar kırarak büyümeye katkı vermeye devam ediyor Türkiye’nin büyüme kaynağının ilk çeyrekte olduğu gibi ikinci çeyrekte de ihracat olduğunu hatırlatan Büyükekşi, ihracatın katkısının 1.5 puan, net ihracat katkısının ise 2.9 puan olduğunu belirtti. Büyükekşi, “Ekonomi bu yıl, daha dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde, ihracata dayalı büyüme modeline geçiş yaptı. Çok sağlıklı ve önemli bir gelişme. Dünyaya baktığımız zaman Türkiye’nin büyüme performansının gayet iyi olduğunu görüyoruz. Örneğin 2.çeyrekte Brezilya yüzde 0,8 küçülürken, AB yüzde 0,2, Rusya yüzde 0,8, İspanya yüzde 1,2, Meksika yüzde 1,6 büyüyebildi. Dolayısıyla Türkiye, büyüme oranı ve büyüme kalitesiyle bir adım öne çıkıyor. Temennimiz bu büyümenin kredi derecelendirme kuruluşları tarafından objektif bir şekilde değerlendirilmesi” diye konuştu. TİM Başkanı Büyükekşi, büyümeyi daha da hızlandırmak için dış talepten destek alınması gerektiğine dikkat çekti. Yılın ilk yarısında özel sektör yatırımlarının büyümeyi 0,62 puan aşağıya çekmesi ve bu yatırımların uzun süredir gerilemesinin kritik bir sinyal olduğunu belirtti. AB’ye ihracatta bahar havası sürüyor Mehmet Büyükekşi, AB’ye yapılan ihracatı da değerlendirdi. İstikrarlı kur talebine vurgu yapan Büyükekşi şöyle konuştu: “ AB pazarında yakaladı- ğımız olumlu hava hala sürüyor. İlk 9 ayda AB’ye ihracatımız yüzde 13 arttı. İhracatımızın performansı dünyaya göre de gayet iyi. İlk 7 ayda dünyanın ilk 70 ülkesinin ihracat artışı yüzde 2,8 iken biz yüzde 6,1 artış yakaladık. Dünya ortalamasının 2 kat üzerinde artış sağladık. Dolayısıyla yılın geri kalanı için ümitliyiz. Diğer taraftan döviz kurlarında FED kaynaklı bir hareketlenme var. Tüm dünyada dolara olan talep artıyor. Biz bu noktada, yüksek değil, istikrarlı kur talebimizi tekrar yinelemek istiyoruz” Sayın Başbakan’a sanayiciliğin yeniden yükselmesine dair önerilerimizi ilettik Türkiye’nin önündeki hedeflere ulaşması için çalışmalarını sürdürdüklerini söyleyen Büyükekşi, “Geçtiğimiz hafta Sayın Başbakanımıza ve Kalkınma Bakanımıza birer ziyaret gerçekleştirdik. Kendisine ihracatımızdaki güncel gelişmeleri, Orta ve uzun vadeli hedeflerimizi ile İhracatçılarımızın sorunlarını içeren bir sunum yaptık ve Sayın Başbakanımız’ın bize gösterdiği ilgi, ihracatçılarımız adına bizleri son derece mutlu etti” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla Türkiye’nin yeni marka ve logosunu tanıttık 28 Eylül tarihinde İstanbul’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin himayelerinde Tür- kiye markası ve sloganının lansmanını yaptıklarını söyleyen TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi şöyle konuştu: “1.5 senedir emek verdiğimiz Türkiye Markasını Türkiye kamuoyuna tanıttık. Bu slogan, bayrağımızı dünyada gururla dalgalandıracak. Türk ürünlerini daha yakından tanıtacak. Dünya’ya artık Türk ürün ve hizmetlerini “Turkey, Discover the Potential”, “Türkiye, Gücü ve Potansiyeli Keşfet” mesajıyla pazarlayacağız. TİM olarak oldukça yoğun bir ayı geride bıraktıklarını söyleyen Mehmet Büyükekşi, “19-21 Eylül tarihlerinde 65 ülkenin büyükelçi ve bürokratlarını Mardin’de ağırladık. Dünya nüfusu ve milli gelirinin yüzde 64’ünü, dış ticaret hacminin yüzde 52’sini oluşturan ülke temsilcilerini bir araya getirdik. Ülkemizin tanıtımını yaptık” dedi. İhracat Rakamları TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi tarafından açıklanan Eylül ayı rakamlarından öne çıkan bazı başlıklar ise şöyle: Eylül ayında ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6,5 artışla 13 milyar 294 milyon dolara yükseldi. Bu rakam Cumhuriyet tarihinin en yüksek Eylül ayı ihracat rakamı oldu. İlk 9 ayda ihracat yüzde 5,7 artışla 118 milyar 225 milyon dolar oldu. Son 12 aylık ihracat ise yüzde 4,2 artışla 157 milyar 654 milyon dolara yükseldi. Eylül ayında en fazla ihracatı, 1 milyar 959 milyon dolarla otomotiv endüstrisi sektörü yaparken, hazır giyim ve konfeksiyon sektörü, 1 milyar 669 milyon dolar ihracat ile ikinci sırada, kimyevi maddeler sektörü ise 1 milyar 517 milyon dolar ihracat ile üçüncü sırada yer aldı. Eylül ayında en fazla ihracat artışını yüzde 99 ile mücevher, yüzde 92 ile tütün ve yüzde 40 ile savunma ve havacılık sanayii sektörleri yakaladı. Eylül ayında en fazla ihracat yapılan ilk 5 ülke sırasıyla Almanya, İngiltere, Irak, ABD ve İtalya oldu. Almanya’ya ihracat yüzde 13 artarken, ABD’ye ihracat yüzde 38, İtalya’ya ihracat ise yüzde 4 arttı. İngiltere’ye ihracat yüzde 0,3 azalırken, Irak’a ihracat ise yüzde 14 azaldı. En fazla ihracat yapılan 30 ülke arasında en yüksek ihracat artışı yüzde 119 ile İran’a gerçekleşti. İran’ı yüzde 94 artışla Mısır ve yüzde 90 artışla Suriye takip etti. Eylül ayında ihracat artışında öne çıkan ülkeler şöyle oldu; Eylül’de Malta’ya ihracat yüzde 150 artarken, Singapur’a yüzde 108, Peru’ya yüzde 93, Umman’a yüzde 91, Hindistan’a yüzde 64 ihracat artışı yakalandı. Eylül ayında AB’ye ihracat yüzde 8 artarken, Orta Doğu’ya yüzde 6, Afrika’ya yüzde 15 arttı. En fazla ihracat yapan ilk 10 il arasında ihracatını en fazla artıran il yüzde 49 artış ile Hatay oldu. Hatay’ı yüzde 13 artış ile Gaziantep ve yüzde 9 artış ile İstanbul takip etti. Kocaeli’nin ihracatı yüzde 8 artarken, Manisa’nın yüzde 7, Sakarya’nın yüzde 5, Bursa’nın yüzde 0,2, Ankara’nın yüzde 0,1 arttı. İzmir’in ve Denizli’nin ihracatı ise yüzde 2 geriledi. Van’ın eylül ayı ihracatı yüzde 16 artarak 2,3 milyon dolara, ilk 9 aylık ihracatı ise yüzde 59 artarak 24,5 milyon dolara yükseldi. Ekim 2014 36 EKONOMİ Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ekonomide 2015 vizyonunu CEO’larla paylaştı Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin lider kurumlarının üst düzey yöneticileriyle bir araya geldi. Capital ve Ekonomist dergileri öncülüğünde, Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda, Türk Ekonomi Bankası (TEB) etkinlik sponsorluğunda, AXA Sigorta, Finansal Kurumlar Birliği ve Mikrosaray cosponsorluğunda düzenlenen “Türkiye Ekonomisi 2015” temalı CEO Club organizasyonuna katılan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ekonomimizin gelecek vizyonunu CEO’larla paylaştı. Capital ve Ekonomist dergileri öncülüğünde, Vodafone Türkiye ana sponsorluğunda düzenlenen geleneksel CEO Club toplantıları kapsamında, özel bir buluşma gerçekleştirildi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye’nin lider kurumlarının CEO’larıyla bir araya geldi. Türk Ekonomi Bankası’nın etkinlik sponsorluğunda, AXA Sigorta, Finansal Kurumlar Birliği ve Mikrosaray co-sponsorluğundaki etkinlik 21 Ekim tarihinde İstanbul Marriott Hotel Şişli’de gerçekleşti. “Türkiye Ekonomisi 2015” başlıklı buluşmada, Türkiye’de lider şirketlerin üst yöneticileri, 62. Hükümetimizin 2015’e yönelik ekonomik vizyonunu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten dinleme fırsatı buldu. Zirve, Vodafone Türkiye CEO’su Gökhan Öğüt, Türk Ekonomi Bankası Genel Müdürü Ümit Leblebici ve Capital ve Ekonomist Dergileri Yayın Direktörü M. Rauf Ateş’in açılış konuşmalarıyla başladı. Ardından Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanı Mehmet Şimşek “Türkiye EkoEkim 2014 nomisi 2015” vizyonunu toplantıya katılan CEO’larla paylaştı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, konuşmasında şunları söyledi: “Bir ülkenin temelleri sağlamsa, kaygılar olsa da ekonomi güçlenerek yoluna devam eder. Esas belirleyici olan o ülkenin bilançosunun ne kadar sağlam olduğudur. Biz de politika çerçevemizi ona göre şekillendirdik. Son dönemlerin en büyük küresel krizine, Avrupa’da kalıcı durgunluk dönemine girilmesine ve Ortadoğu’daki kargaşaya rağmen Türkiye iyi bir performans yakaladı. Karşı taraftan esen rüzgarlara rağmen yüzde 5 büyüme yakaladık. Bundan sonraki 10 yılda performansı iyi olan ülkeler, bugünden hazırlığını yapıp güçlü reform programlarını uygulayan ülkeler olacak. 2023 vizyonumuzda iddialı hedeflere erişmek için ilave eforun ortaya konması gerekiyor. 2002-2007 arasında reelde yüzde 7 büyüme kaydettik. 2007 sonrasında küresel krizle büyüme oranımız azalmıştı. Şimdi yeniden yükseliş döneminin eşiğindeyiz. 2019’a kadarki 4 yıllık dönemi değerlendirmek için uzun süredir çalışıyoruz. Geçen yıl yenilikçi bir kalkınma planı açıkladık. Bu planı Türkiye’nin değişim ve dönüşüm programına dönüştürdük. 25 farklı dönüşüm alanı belirledik. Bu dönüşüm alanlarına ilişkin büyük bir kısmı mikro düzeyde olan 1250’ye yakın reform tedbiri belirledik. Patent kanunu ve kişisel verilerin korunması gibi Avrupa Birliği sürecinde ve Türkiye’ye yatırım çekme anlamında ortamı iyileştiren birçok reform geçecek. Enflasyonu tek haneye indirmeyi başardık ve düşük tek haneye indirmek en büyük önceliklerimiz arasında. Cari açığın kapanması için ekonomimizin verimliliğini artırmamız gerekiyor. Rekabetin önündeki engelleri kaldırarak ve rekabeti güçlendirerek verimliliği artırabiliriz. İnovasyon ve verimlilik için sermaye piyasalarının derinleştirilmesi gerekiyor. Geçen yıl yüzde 4,1 büyüyen Türkiye ekonomisi, gelişmekte olan Latin Amerika ve Avrupa’nın en hızlı büyüme oranını yakaladı. Asya düzeyinde büyümeyi sağlamak için mikro reformları ön plana aldık. Genel devlet açığımız yüzde 0,8 olmasına karşın, gelişmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 2,1 seviyesinde. Bunların içinde petrol ihraç eden ülkeler de var. Gelişmiş ülkelerdeyse bu oran bizden 4-5 kat daha yüksek. 5,6 milyon yeni istihdam yarattık. İş yüküne katılım oranı çok hızlı artıyor. Nominal olarak 2017 yılında Türkiye’nin bütçe fazlası vereceğini öngörüyoruz. Ayrıca özel sektörün tasarruflarını desteklemek ve yatırımı desteklemek, Türkiye’nin kalkınmasını sürdürülebilir kılmak için mali alan oluşturmamız gerekiyor.” 37 Dünyada bol likidite döneminin sonuna geldik Rifat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkanı E konomideki öncü göstergeler ikinci çeyrekte tüketim ve yatırımlarda canlanmanın zayıf kaldığına işaret ediyor. Altın hariç ihracat ve ithalatın benzer oranlarda artıyor olması net ihracatın çeyreklik büyümeye katkısını sınırlıyor. Sanayi üretimi yatay seviyede seyrediyor. Tüketim ve aramalı ithalatındaki artış temposunun düşmesi ve dayanıklı tüketim malı imalatında düşüşler, tüketim görünümünün de yeterince güçlü olmadığını gösteriyor. Cari açık altın ithalatının azalması ile azalmaya devam ediyor. Cari açığın milli gelire oranının ilk çeyrek sonunda yüzde 7,5’den ikinci çeyrek sonunda yüzde 6,4’ düşmesi bekleniyor. Altın hariç cari açık oranının ise yüzde 6,4’ten yüzde 5,8’e ineceği tahmin ediliyor. İhracat artmaya devam ediyor ancak Avrupa’da büyümenin bir miktar yavaşlamış olması ihracatta artış hızını düşürüyor. İthalattaysa aylık bazda ılımlı artışlar devam ediyor. Dayanıksız tüketim malları üretimi bir önceki çeyrek seviyesinin üzerinde gerçekleşirken, dayanıksız tüketim malları ithalatı ise bir önceki çeyreğe kıyasla geriliyor. Dayanıklı tüketim malları üretimi ve ithalatıysa bir önceki çeyrek seviyelerinin üzerinde olduğu gözlemleniyor. Otomobil satışları ilk çeyrekteki sert düşüşün ardından ikinci çeyrekte yatay seyrederken, beyaz eşya satışları iki çeyrek aranın ardından yeniden artış gösteriyor. Böylelikle ikinci çeyrekte dayanıksız tüketim malları talebindeki artış eğiliminin devam ettiği, dayanıklı mal talebindeki gerilemenin de durmuş olabileceği düşünülüyor. Makine-teçhizat yatırım- larına ilişkin göstergeler yatırımlardaki zayıf seyrin korunduğuna işaret ediyor. İnşaat yatırım göstergeleri ise ikinci çeyrekte inşaat yatırımlarındaki artışın yavaşlayarak sürdüğünü gösteriyor. Irak’taki olaylar ekonomimizi etkiliyor Geçtiğimiz yıldan buyana süregelen güçlü istihdam artışı ilk çeyrek sonunda hız kesmiş, mevsimsellikten arındırılmış verilerle işsizlik oranları yatay bir seyir izlemişti. Bu dönemde inşaat istihdamı gerilerken, sanayi istihdamı yatay seyretmiş, tarım dışı istihdam hizmet sektörünün katkısıyla artış gösterdi. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin ilk göstergeler istihdam artışında ılımlı bir seyre işaret ediyor. Irak’ta meydana gelen olayların ekonomi üzerindeki oluşturduğu riskler halen devam ediyor. Petrol fiyatları da Irak’a bağlı endişeler nedeniyle bir miktar arttı. Ancak olayların Irak’ın güney bölgesine yayılmaması nedeniyle sınırlı kaldı. Amerika Merkez Bankası’nın (FED) izlediği iki önemli gösterge, işsizlik oranı ve enflasyon, ABD ekonomisinde iyileşme sinyalleri veriyor. Tahvil alımlarının Ekim ayında sonlandırılması bekleniyor. Önümüzdeki aylarda olumlu verilerin gelmeye devam etmesi ABD’de faiz artırımı tartışmalarının süreceğini gösteriyor. Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirimi ve uzun süreli düşük faizli finansman politikasının yanında varlık alımlarına gitme ihtimali oldukça düşük görünüyor. Dolayısıyla Avrupa’dan kısa vadede sermaye akımlarını canlandıracak bir hamle gelmesi beklenmiyor. ABD’den gelecek haberler de muhtemelen ters yönlü akımları güçlendiriyor. Tüm bu gelişmeler yılın ikinci yarısında Türkiye ekonomisinde büyümenin %4’ün üzerine çıkmasını güçleştiriyor. Veriler iç talepte canlanmanın zayıf olduğunu, dış talebin büyümeye katkısının da ilk çeyrek kadar güçlü olmadığını gösteriyor. Büyüme görünümünde riskler devam ediyor. Önümüzdeki dönemde belirsizlik algısındaki azalma, güven endekslerinde gözlenen iyileşme ve Türk Lirası’ndaki oynaklığın düşmesiyle birlikte tüketim talebinin yeniden güçlenmesi ve böylelikle yurt içi talebin yeniden toparlanma olasılığı var. Küresel ölçekteki ılımlı toparlanmanın ve dünya ticaretindeki canlanmanın etkileriyle önümüzdeki dönemde ihracatın da büyümeye olumlu katkısının artması öngörülüyor. Diğer taraftan ABD öncülüğünde başlayan bol likidite döneminin sonuna gelindi. Dünyada yeni bir dönem başlıyor. Bol likiditenin getirdiği rahatlıkla kolay para bulma ve harcama günleri bitiyor. Türkiye olarak buna hazırlıklı olmalıyız. Yıllık 3-4 civarında vasat büyümeye razı olmak istemiyorsak, istihdam, üretim ve tasarruf alanlarındaki yapısal sorunlara çözüm bulunmamız gerekiyor. Üretmek için cari açık veren, büyümek için borçlanan bir ülke olarak kalırsak, istikrarlı ve yüksek büyümeyi başaramayız. Yeni bir büyüme modeli için de bir dizi yapısal reforma ihtiyaç duyuluyor. Siyasetçisi, bürokratı, akademisyeni, iş dünyası el ele verip, ortak akılla, doğru politikaları tasarlamak gerekiyor. Bu çerçevede dışarıdan kaynak gelmesine daha az bağımlı, devlette ve ekonomide kurumsallaşmayı öne çıkaran, yurt içi üretimi ve tasarrufları çoğaltmaya yönelik yeni bir büyüme modeli bulmamız lazım. Ekim 2014 38 İRAN KRİZ UND’den Türkiye İran krizine çözüm atağı Türkiye ile İran arasında sular durulmuyor. İran’ın Türkiye uluslararası taşımacılarına yıllardır uyguladığı ‘akaryakıt fiyat farkı’na ülkemizden sert cevap gelmesi olayı daha da çetrefilleştirdi. Türkiye ile İran arasında her geçen gün bir kriz haline gelen akaryakıt fiyat farkı ve geçiş ücreti gerginliği için alternatif çözüm yolları aranıyor. Aradaki haksız rekabete dikkat çeken Uluslararası Nakliyeciler Derneği İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, UND’nin gerçekleştirdiği basın toplantısında süreçle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Şener, “İran’a alternatif olarak Hazar’da Ro-Ro’lardan oluşan bir Deniz Otoyolu yapmalıyız” dedi. Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND), Türkiye-İran arasında “akaryakıt farkı” ve “geçiş ücretinden” tırmanan gerginliğe çözüm için alternatif çözüm yolları arıyor. UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, UND Genel Merkezi’nde yaptığı basın toplantısında girişimleri hakkında bilgiler vererek, şunları söyledi: “Yaşanan bu süreçte iki önemli görüşme gerçekleştirdik. Bunlardan ilki Azeri bir yatırımcı ile idi. Azeri yatıEkim 2014 rımcının netleşmesiyle birlikte Hazar Denizi’nde yapılacak yatırım şu an sadece tren vagonu taşımaya yönelik olan Ro-Ro’ların yenilenmesini kapsıyor. Yatırım kapsamında 200 TIR kapasiteli Ro-Ro’ların alınması planlanıyor. Türk tarafı şimdiden Gürcistan, Azerbaycan ve Türkmenistan’a İran’dan kayabilecek TIR trafiği konusunda bilgilendirme yapmış durumda. Şu anda oradan yılda geçen araç sayısı sadece yılda 3 bin…” Türk ve İranlı nakliyeciler bir araya geldi Fatih Şener, gerginliğin giderilmesi için iki ülkenin nakliyeciler birliği yetkililerinin bir araya geldiğini belirterek, şöyle devam etti: “İki ülkenin nakliyeciler birliği yetkilileri 20 yıldır uygulanan bu ücretleri konuşmak üzere İran tarafından gelen davet üzerine UND merkezinde bir araya gelmiştir. Dernek Başkanımız Çetin Nuhoğlu İranlı muhataplarına 39 İran’da gördükleri haksız uygulamaları detaylı bir şekilde anlatarak İranlı dernek başkanına eşit şartlarda çalışmayı sembolize eden bir terazi hediye etmiştir. Yapılan görüşmede iki dernek başkanı: •Her iki ülke nakliyecisi eşit şartlarda çalışmalıdır. •Her ne adla olursa olsa devlet para almamalı, sonuçta devlete giden bu para nakliyecinin ve ihracatçının cebinden çıkıyor. Görüşünde uzlaşmış İran heyeti UND taleplerini İranlı yetkililere ileteceğini belirterek toplantıdan ayrılmıştır” dedi. UND’den, İranlı bakana sert cevap İran Yol ve Şehir Planlama Bakan Yardımcısı Davud Keşaverziyan’ın, ekim ayı içerisinde yaptığı “Misilleme Hakkımızı Saklı Tutuyoruz” şeklindeki açıklamasına da tepki gösteren Fatih Şener, şunları söyledi: “Sayın bakan 20 yıl öncede kalan bir anlaşmaya dayanarak konuşuyor. O anlaşmadan 7 yıl sonra, 2001 yılında iki ülke Ekonomi Bakanları tarafından imzalanan KEK (Karma Ekonomik Komisyonu) Protokolü’nde, sadece yakıt alması halinde fiyat farkı alınabileceği hükmü açıkça olmasına rağmen, yakıt alınsa da alınmasa da Türk araçlarından İran’da fark ücreti alınıyor. Kaldı ki; referans alınan 1994 tarihli anlaşma da dikkate alındığında bile ikili taşımalar yer almasa da, bu taşımalardan ücret alarak, anlaşmayı hükümsüz hale getirip yüz milyonlarca dolar haksız kazanç sağlayan yine İran hükümetidir. Türk araçlarına ‘Siz ülkenizde bu fiyatı ödemeye alışıksınız, İran’a geldiğinizde de aynı parayı ödeyeceksiniz’ demek, hiçbir uluslararası kurala uymaz, eskide kalmıştır. Bu yolla İran araçları lehine haksız rekabet avantajı sağlanmasını kabul etmiyoruz. İranlı Bakan Yardımcısının hala ‘Misilleme Hakkımızı Saklı Tutuyoruz’ ifadesi gerçeklerden uzaktır. İran şu anda her türlü misillemeyi fazlasıyla yapmış durumdadır.” Kriz nasıl başladı? İran, 20 yıldan bu yana “İran’da akaryakıt ucuz, sizde pahalı” diyerek Türk araçlarından transit geçişte tek yönde 750 dolar ekstra ücret ile beraber Türkiye’ye dönüşte depoda bulundurulan yakıt için 550 dolar ek vergi alıyordu. 1/10 yakıt fiyatı ile Türkiye’ye gelen İran araçları ise İran-Türkiye, Türkiye-İran taşımalarının yüzde 90’ını ele geçirmiş durumdaydı. Bu haksızlıklar ve zorluklar sebebiyle geçtiğimiz yıl İran üzerinden Türki Cumhuriyetlere giden araçlarımızdan 13 bin 800 tanesi yüklerini İran araçlarına devretmek zorunda kaldı. İran tarafından uygulanan ayrımcılık, bugün için bir taşımacılık meselesi olmaktan çıkıp uluslararası hukuk meselesi haline gelmiş Türkiye’nin Orta Asya ile ticaretinin geleceğini tehdit eden bir problem haline geldi. Türkiye, son bir yıldır, yapılan 3 toplantıda sabırla bu haksızlıklara son verilerek, her iki ülke taşımacılarının eşit muamele görmesi gerektiğini dile getirmiş, buna karşılık yapılan ilk iki toplantıda çözüm için süre isteyen İran son toplantıda daha önce hiç süre iste- memiş gibi red cevabı verdi. Buna karşılık Türkiye, 10 Ekim 2014 tarihi itibarıyla mütekabiliyet gereği aynı ücreti İran araçlarından almaya başlamış, İran buna karşılık ücrete yüzde 100 oranında zam yaptı. Türkiye de kısa süre içerisinde buna cevap vermiş ve fiyatı iki katına çıkardı. Şu anda her iki ülkede km başına alınan ücret eşit seviyeye geldi. Benden bu yakıt fiyat farkı denen geçiş parasını alamazsın UND, İran konusunda çok önemli çalışmalar gerçekleştiriyor. İran konusunda sınır kapısında çeşitli eylemlere imza atan UND, İran’ın uygulamış olduğu bu haksızlığın biran önce giderilmesi konusunda kamu’nun gerekli kesimleri ile de görüşüyor. UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, “Devlet eliyle pahalılaştırılan Türk araçları artık İran’a gidemez ve İran’dan geçemez hale getiriliyor. İki ülke arasındaki taşıma yüzde 70 oranla İran araçlarının eline geçmiş durumda. Bu, İran devleti ve taşımacısının organize işbirliğinin bir sonucu… Bugüne kadar alınan yakıt fiyat farkında indirim isteyen Türkiye, ilk kez yüksek sesle bu haksızlığa dur diyerek ‘Benden bu yakıt fiyat farkı denen geçiş parasını alamazsın’ diyerek sesini yükselmiş durumda… İran’ın ‘Yakıt Fiyat Farkı’ olarak adlandırdığı geçiş ücretine ilave olarak, Türk araçlarına yük verenden alınan yüzde 10 navlun vergisi gibi ilave maliyetler haksızlığın bir başka boyutu. Gümrük geçişlerinde her türlü önceliği olan İran araçları yanında vicdansızca günlerce bekletilerek oyunun dışın- Ekim 2014 40 İRAN KRİZ da tutulan Türk araçları bu haksız rekabetin diğer sebepleri. Eylül ayı içerisinde İran Türkmenistan sınırının İran tarafında sürücülerimizden gelen şikayetler üzerine gidip yerinde gördüğümüz Lütfabad Kapısı gerçekten içler acısı bir haksızlığa sahne oluyor. Parka çekilip ‘sözde sıra’ bekletilen Türk araçları gayrı insani, gayrı sıhhi şartlarda 12 gün parkta tutulurken İran araçları 2-3 kez Türkmen tarafına taşıma yapıp dönüyor” dedi. İran ihracatı önceliklidir dayatması ile karşı karşıyayız UND İcra Kurulu Başkanı Şener, İran’ın ticari değerleri kendine doğru yonttuğunu ifade ederek, “İran ihracatı önceliklidir diyerek İran araçlarını bekletmeden geçiren doğu komşumuz uluslararası hukuk bir yana vicdanları sızlatan bir ayrımcılık uyguluyor. Gürbulak’tan ülkemize giriş yapan araç sayılarına bakıldığında durum benzerlik arz ediyor. Ekim 2014 Gümrüklerimiz de maalesef, iyi niyetle, nasıl oluyor da İran araçları hep çoğunlukta oluyor. Türk araçları parkta neyi bekliyor demeden onun gönderdiği kadar araca işlem yapıyor. Geçtiğimiz yıl 13 bin 700 araç, İran’ı transit geçmek yerine yükünü Bazergan’da İran araçlarına devrederek Türkiye’ye döndü… Yani, Türki Cumhuriyetler’e olan taşımalar da İranlılar tarafından yapılıyor artık… Transit geçişlerde yakıt limitine bakmaksızın depoyu mühürleyerek geçişe izin veren Türkiye’ye karşılık, daha ucuz olan Türkmenistan’dan yakıt almış olsa bile mühür uygulaması yapmayıp, yakıt alandan da almayandan da yakıt fiyat farkı alan taşımalarımızı pahalı hale getiren İran… Bu vesileyle, bir konuya dikkat çekmek isterim. İran’da yapılan KUKK toplantısı sırasında bir ara İran resmi heyetinin ‘Türkmenistan’dan boş dönen Türk araçlara mühür uygulaması yaparız ancak İran’dan yük almalarına izin vermeyiz’ şeklinde bir ifadesi olduğunda, toplantıya katılan İran taşımacılarından gelen itiraz üzerine konuştuğum İranlı katılımcı, ‘Türkiye’ye gidecek yüklerde biz parayı Türk taşımacılardan kazanıyoruz’ demişti. İranlı forwarder çok haklıydı… Çünkü İranlı taşımacının 2 bin 500 dolara taşıdığı İstanbul yükünü yarı fiyatına Türk aracına taşıtabiliyordu… O pazarda İran taşımacılar fiyatı belirlerken, ülkesine dönmek zorunda olan Türkler forwarderin rantını belirliyordu. Bu sebeple de dönüş yolunda olan Türk araçları onlar için bulunmaz nimet oluyor doğal olarak” dedi. İhracatçılarımız İran ile olan ticarette Türk taşımacılarını kullanmalı İki ülke arasında yapılan KUKK toplantılarında İran heyetinde taşımacılar yerine bu ranta odaklanmış sektör temsilcilerinin olmasının çözümsüzlüğün bir başka sebebi olduğunu dile getiren Şener şu bilgi- 41 leri verdi: “Doğal olarak, Türk araçlar üzerinde haksızlıktan kaynaklanan maliyetin kaldırılmasını hiçbiri istemiyor… Bu haksız maliyet kal- karsa iki fiyat arasındaki fark, doğal olarak da rant azalmış olacak… Meseleyi Türkiye’ye taşırsak İstanbul-Tahran yükünü bin bir türlü dezavantaj sebebiyle ancak 4 bin 500 dolara taşıyabilen Türk aracına karşılık bu yükü bin bir türlü avantajla 2 bin dolara taşımaya hazır İran aracı var. … Aradaki fiyat makası ve rant çok daha büyük bizim topraklarda… Bu rantın cazibesi, birçok yetkili, yetkisiz kişiyi kuruluşu cezbediyor. Bu rant sebebiyle sektörün İran pazarında sadece yüksek fiyatı belirleyen figüran konumunda kullanılması ve pazarın dışına itilmesine izin vermeyeceğiz. Bugün, İran araçlarının bu avantajlarını da kullanarak yaptıkları usulsüz taşımalara özellikle dikkat etmek zorundayız. Bazergan’da yapılan binlerce aktarmanın büyük çoğunluğu usulsüz taşımadır ve göz yumulması mümkün değildir. İran devleti tarafından yürütülen haksızlıklara karşı mücadelemiz zaten başlamış durumda. Türkiye, ilk kez kısasa kısas kararı aldı. Hep birlikte usulsüz taşıma yapan, yetki belgesiz işlem yapan kesimlere karşı mücadele etmek zorundayız. İhracatçımıza çağrımız, İran ile olan ticaretinde Türk taşımacısı kullanmasıdır. En azından, ‘yükleme yapıldıktan sonra pencereden uzanıp yola çıkan araca bakın, eğer İran plakalı ise size faturayı kesenden 2 bin dolarınızı geri isteyin. Feda ettiğiniz Türk taşımacının ekmeğini başkalarının yemesine izin vermeyin’ diyeceğiz.” Fatih Şener, “Türkiye aldığı kararla dengeyi sağlarken, İran başka bir yerden yaptığı zam ile bir kat fiyat artışı daha yapmıştır. Böyle bir durumda İranlı Bakan Yardımcısının hala “Misilleme Hakkımızı Saklı Tutuyoruz” ifadesi gerçeklerden uzaktır” dedi. UND’den İran misilleme haberine sert yanıt: Aşağıdaki konularda misilleme haklarımız saklıdır! •“Gümrük kapılarında İran ihracatı önceliklidir” diyerek, transit geçen Türk araçlarını 15 gün bekleterek, Türk mallarının bozulmasına sebep olan uygulamanızı, ülkemizi transit geçen İran araçlarına aynen uygulama hakkımız saklıdır. •Türkiye girişinde yılda sadece 12 aracınızın geçtiği ama bizi 22.500 defa geçmek zorunda bıraktığınız verimsiz Sero sınır kapısını İran araçlarına kullandırma hakkımız saklıdır. •Gümrük’ten Türkiye’ye çıkışta aldığınız 1100 USD yakıt ek vergisini aynen sizin araçlarınızdan alma hakkımız saklıdır. •Araçlarımızı izlemek için zorla 110 USD karşılığında taktığınız Araç takip cihazı karşılığında, tüm araçlarınıza ücretli ATS (araç takip cihazı) takma hakkımız saklıdır. •İran’ı 4 günden önce transit geçen Türk araçlarına uyguladığınız ağır cezayı, Türkiye’yi boydan boya kelle koltukta 1.5 günde geçen İran araçlarına uygulama hakkımız saklıdır. •Türk araçlarına yük veren İranlı tüccarlara 22.926 sayılı yasa ile verdiğiniz %10 vergi cezasını, sizin araçlarınıza uygulama hakkımız saklıdır. •Transit geçeceği vaadiyle ülkemize boş giren ve yakıtını satarak geri dönen binlerce İran aracıa hak ettiği cezayı uygulama hakkımız saklıdır. •Şehirden şehire ancak izinle hareket edebilen Türk araçlarına yaptığınız muameleyi, Türkiye’yi babasının tarlası gibi kullanan İran araçlarına uygulama hakkımız saklıdır. •Hiçbir anlaşmaya dayanmayan “ikili” taşımalardan aldığınız milyonlarca USD’ı mahkeme yoluyla geri alma hakkımızı saklı tutuyoruz. •Yüzlerce yıldır komşumuz olan sizleri, uluslararası hukuk ve komşuluk hukukuna uymaya davet ediyor ve Sadece eşit muamele talebimiz tekrar ediyoruz! Ekim 2014 42 GÜNCEL UND çalışmalara başladı, nakliyeci İran’ı by-pass edecek Karayolu taşımacılığında yaşanan kriz sonrası İran’ı by-pass edecek alternatif güzergahlar belirlendi. Nakliyeci, Gürcistan- Azerbaycan hattını kullanacak, Bakü’den direkt Türkmenbaşı’na yeni bir Ro-Ro hattı açılacak. İran’a taviz vermemek konusunda kararlı olan Türkiye, transit yükler için İran’ı bypass edecek alternatif güzergahları belirledi. Transit taşımalar için Gürcistan- Azerbaycan hattı kullanılacak, Bakü’den direkt Türkmenbaşı’na yeni bir Ro Ro hattı açılacak. İran’ın geçiş ücreti alınmasına rest çeken Türkiye’ye sert uygulamalarla yanıt vermesiyle iki ülke arasındaki kriz hat safhaya ulaştı. Ekim ayı içerisinde İran’ın transit taşımalarda Türk TIR’larından tek yönde 750 dolar geçiş ücret alması üzerine Türkiye de transit geçen İran plakalı araçlardan ücret almaya başlamıştı. İran da bunun üzerine tepki olarak 750 dolarlık geçiş ücretini 1500 dolara çıkardı. Bu gelişme üzerine Türkiye ise ülkeden transit geçen İran TIR’larından 1500 dolar almaya başladı. Son olarak İran’ın Türk TIR’larından litre başına aldığı yakıt ücretini 1 dolardan 2 dolara çıkarmasıyla nakliyeciler yeni güzergah arayışına girdi. UND olarak çalışmalara başladık Transit taşımalarda İran’ı by-pass etmek için alternatif güzergahlar üzerinde çalıştıklarını ve yeni bir RoRo hattı kurmak için görüşmelere başladıklarını belirten UND Başkanı Çetin Nuhoğlu, şu açıklamayı yaptı: “İran’a bu konuda taviz vermemekte kararlıyız. Şu anda İran’a alternatif güzergahlar üzerinde çalışıyoruz. Azarbaycan-Gürcistan hattı alternatif hat olarak taşımacılarımıza öneriliyor. Şu anda Hazar geçişi konusunda UND oradaki görüşmelere başladı. Kendi Ro-Ro’su ile veya ortak Ro-Ro’lar ile yeni bir hattı kuruyoruz. Türkmenistan’a güçlü bir hat kuruyoruz. Bu hat Bakü’den direkt Türkmenbaşı’na olacak. Çalık Holding Türkmenbaşı’nda yeni bir liman yapıyor, önümüzdeki sene bitirecek. Ama şu anda mevcut li- Ekim 2014 Yakıt alımındaki son durum man bu işe için elverişli. Hem Ekonomi hem de Ulaştırma Bakanlığı Türkmenler ve Azerbaycanlılarla bu yol üzerindeki engellerin kaldırılması konusunda çalışıyor. UND olarak da biz oradaki şu anda mevcut olan şirketle beraber projelerin geliştirilmesi çalışmalarına başladık.” Gürbulak’ta yaşanan kriz sebebiyle alternatif Sarp ve Türkgözü üzerinden taşımaların başladığına dikkat çeken Nuhoğlu, Sarp Sınır Kapısı’nda günlük araç kapasitesinin 500, bekleme süresinin de 16-20 saat olduğunu belirtti. Türkgözü Sınır Kapısı’nın kapasitesinin ise 50 araç olduğunu belirten Nuhoğlu, beklemeksizin geçişler yapılabildiğine dikkat çekti. Nuhoğlu, “Bakü-Türkmenbaşı Ro-Ro seferleri ise 40 araç kapasiteli gemi ile karşılıklı olarak 2 günde bir yapılabiliyor. Gemi sayısı ve kapasitenin artırılması konusunda sonuç alınmak üzere İran-Türkmen sınır beklemeleri sebebiyle 20 güne ulaşan İran transit taşıma yerine 7-15 günde tamamlanan Gürcistan-Azerbaycan güzergahı kullanımını tavsiye ediyoruz” dedi. Sarp Sınır Kapısı ile Azerbaycan’a giriş noktası olan Kırmızıköprü Sınır Kapısı arasındaki mesafe 490 km. Bu mesafe, Türkgözü ile Kırmızıköprü arasında ise 240 km. Gürcistan içinde motorinin ortalama litre fiyatı 1.20 dolar. Sarp Sınır Kapısı sonrasındaki güzergah yıl boyunca açık tutuluyor. Sarp ya da Türkgözü Sınır Kapısı üzerinden yapılan girişlerde, şayet Gürcistan transit geçilmekte ise 200 Lari (yaklaşık olarak 260 TL) yol geçiş bedeli ödeniyor. Kırmızıköprü’den Azerbaycan’a giriş yapıldıktan sonra, Bakü’ye olan mesafe 500 km. Azerbaycan’da da motorinin litre fiyatı ortalama 0.77 dolar. Azerbaycan’a ikili taşıma yapacak transit geçecek araçlar Azerbaycan gümrüğüne, ADR kapsamı dışındaki eşya taşımaları için 37 tona kadar 400 dolar, 37-40 ton arası 480 dolar, 40 tondan sonrası için 560 dolar ödeme yapıyor. Türkmenbaşı Limanı’na Ro-Ro fiyatı ortalama 1500 dolar, Atrau Limanı’na Ro-Ro fiyatı ortalama 1600 dolar. 43 TİM ve Ekonomi Bakanlığı, Türkiye Markası’nı kamuoyuyla tanıştırdı Türk sanayiini yurt dışında üst düzeyde temsil etmek ve Türk Malı’ algısını yükseltmek amacıyla Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) koordinasyonu ile başlatılan ‘Türkiye Markası’ çalışmaları tamamlandı ve Türkiye’nin yeni logosu ve sloganı tanıtıldı. Türkiye’nin yeni sloganı, “Turkey Discover the potential” oldu. Türk sanayiini yurt dışında üst düzeyde temsil etmek ve ‘Türk Malı’ algısını yükseltmek amacıyla Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) koordinasyonu ile başlatılan, yaklaşık bir buçuk yıldır süren ‘Türkiye Markası’ çalışmaları tamamlandı ve Türkiye’nin yeni logo ve sloganı tanıtıldı. İşadamlarından reklamcılara, tasarımcılardan sanatçılara ve akademisyenlere kadar yaklaşık 150 kişilik ekibin ortak görüş alışverişleri ile şekillenen ve kreatif yüzünü Saffron Brand Consultant danışmanlık firmasının tasarladığı yeni slogan ve logo; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in katıldığı lansman ile tanıtıldı. “Turkey Discover the potential” sloganı ve yeni logo, bugünden itibaren Türkiye’nin yurtdışındaki yeni yüzünü temsil edecek. Logo, tarihte Türklerin kilim, mimari, el sanatları gibi alanlarda kullandığı 8 ayrı motiften esinlenerek geliştirildi. Büyükekşi: Bu tüm dünyaya yapılmış bir tekliftir Lansmanın açılışında konuşan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, bir dağınıklık ve karmaşayı sona erdirmek için yola çıktıklarını belirterek, “Bugün, tüm paydaşları ile, Türkiye kendisini dünyaya tanıtmak noktasında yeni bir değer kazanıyor. Bugün, bir kez daha, hikayemizi dünyaya anlat- mak için yeni bir atağa odaklanıyoruz” dedi. Türkiye’nin tüm ihraç mallarında ve tanıtım materyallerinde kullanacağı yeni logosunu tanıttıklarını vurgulayan Büyükekşi şöyle devam etti: “Bu bir marka değildir. Marka olan Türkiye’nin kendisidir. TURKEY Discover the Potential bir tekliftir. TURKEY Discover the Potential’la tüm dünyaya bir teklif yapıyoruz. Gel, bu potansiyeli keşfet. Keşfet ve kendine değer kat. Keşfet ve kendini tamamla. Keşfet ki kendini keşfetmiş ol. Keşfet ve zenginleş. Keşfet ki hepimiz kazanalım Keşfet ki insan medeniyeti zenginleşsin. Keşfet ki hep birlikte mutlu olalım.” Erdoğan: Bu logo ve slogan bugünden itibaren tüm dünyaya yayılacak Lansmanın onur konuğu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise taslaklarını önceden gördüğü ve son hali verilen logo ve sloganın hayırlı olmasını temenni etti. “Slogan Türkçeye çevrilirken gücünü keşfet’ olarak çevrilmeli diye konuşan Erdoğan, “Bugünden itibaren bu logo tüm dünyaya yayılacak ve tüm dünya bu logoyu tanıyacak. Türkiye’de üretilen tüm ürünlerin üzerinde bu logo bulunacak. Dünyaca tanınan markalarımız bu logoyu kullanacak. Türkiye gücüne güç, itibarına itibar ve güvenine güven katacak” dedi. Ekim 2014 44 GÜMRÜK İstanbul Gümrük İdareleri’nde yaşanan sorunlar masaya yatırıldı İstanbul Gümrük İdareleri’nde yaşanan sorunlar İTO’da düzenlenen toplantı ile masaya yatırıldı. Toplantıda özellikle Halkalı ve Erenköy Gümrük Müdürlükleri’nde yaşanan ve gümrük süreçlerini ve taşımacılarımızın operasyonlarını sekteye uğratan sorunlar gündeme getirildi. İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü’nün görev alanına giren ve bağlı gümrük idarelerindeki süreçleri etkileyen ve verimi düşüren sorunların masaya yatırıldığı zümre toplantısı 30 Eylül’de İstanbul Ticaret Odası bünyesinde gerçekleştirildi. İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Baş- kan Yardımcısı Dursun Topçu ve İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Nevzat Er başkanlığında gerçekleştirilen toplantıya Bölge Müdür Yardımcıları ve bağlı Gümrük İdarelerinin Müdürleri katılım sağladı. Toplantıya UND’yi temsilen Yönetim Kurulu İkinci Başkanı Şerafettin Aras, Başkan Yardımcısı Cavit Değirmenci, Başdanışman Cahit Soysal ve İcra Kurulu Üyesi Erman Ereke katıldı. Toplantıda özellikle Halkalı ve Erenköy Gümrük Müdürlükleri’nde yaşanan ve gümrük süreçlerini ve taşımacılarımızın operasyonlarını sekteye uğratan sorunlar gündeme getirildi. Soysal: İTO’da yapılan toplantıyla sorunlar yetkililere iletildi UND Yönetim Kurulu Başdanışmanı Cahit Soysal, İTO’da yapılan bu toplantıların ‘empati’ anlamında önemli olduğunu ifade ederek sorunların yetkililere bu toplantılar vesilesiyle aktarıldığını belirtti. Konuyla ilgili olarak dergimize değerlendirmede bulunan UND Yönetim Kurulu Başdanışmanı Cahit Soysal, “İstanbul Ticaret Odası’nın dış ticaret ile ilgili komiteleri 30 Eylül’de İTO’da ortak bir toplantı yaptı. Toplantıya İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürü Nevzat Er Bölge Müdür Yardımcıları Halkalı, Erenköy, Ambarlı, AHL, Haydarpaşa gibi işlem hacmi büyük gümrük müdürlüklerinden de müdür düzeyinde katılım sağlandı. Toplantıya sektör temsilcisi olarak İTO’nun Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri Komitesi, Gümrük Müşavirliği Komitesi, Kargo Posta ve Depolama Meslek Komitesi üyeleri katıldı. Açılış konuşmasını yapan İTO Başkan Yardımcısı Dursun Topçu, dış ticaret erbabının gümrük mevzuatına hâkimiyetinin çok önemli olduğunu, bu konudaki doğru ve hızlı işlem ile yetkinliğin artırılacağını, bu çabaların istihdam artışına katkı sağlayacağını söyledi. BölEkim 2014 ge Müdürü Nevzat Er de yaptığı konuşmada, gümrük idaresi olarak dış ticaretin önünü açmak için çaba sarf ettiklerini, kendilerinin bilgisi dışında gümrüklerde karşılaşılan tıkanıklıklar var ise bunun çözümü için sektör temsilcilerini dinleyeceklerin belirtti” dedi. Taşımacılık ve Lojistik Hizmetleri Meslek Komitesi ve Meclis Üyesi Şerafettin Aras’ın, nakliyecilerin gümrüklerde karşılaştıkları sorunları dile getirdiğini ifade eden Soysal, bu sorunlardan birinin elektronik ortamda işlem gören TIR karne yaprakları üzerinde gümrük memurlarının YGM meşruhatını da görmek istediklerini bu durumun elektronik ortamda yürütülen işlemlerin yanı sıra kağıt ortamında da yürütülmesine yol açtığını, bu paralel işlemlerin nakliyecilere ek maliyet ve zaman kaybı olarak yansıdığını ve tüm bu sorunların bu toplantıda dile getirildiğini belirtti. İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği Başkan Vekili Serdar Keskin’in esasen gümrükte işlemlerin hızlı yürüdüğünü, ancak yeterli ve deneyimli personel sıkıntısı bulunduğunu belirterek, “Gümrükte başlayan bir iş en geç ertesi gün tamamlanır. Fakat memur kaynağında da problem var” dediğini aktaran Soysal, lojistikçiler adına konuşan Kayıhan Özdemir Turan’ın da “İşlemlerimizi fiziksel olarak onaylatmak zorunda kalıyoruz. Oysa bunlar ekranda görülebiliyor” dediğini ifade etti. Toplantıda yurt içinde aktarma konusu konteyner taşımacılığında da sıkıntılar yaşandığının belirtildiğini ifade eden Soysal, bunların aktarılmasında bir gün önceden plaka verilmesi şartının kaldırılmasının istendiğini belirtti. Soysal şöyle konuştu: “İTO’da yaptığımız toplantı sektör adına önemli bir toplantıydı. Sektör temsilcileri tarafından çok önemli konular dile getirildi. Bunlardan biri de gümrükler ara- 45 sında farklı uygulamaların yarattığı sıkıntı idi. Konu, ‘bazı işlemler Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nde başka, Erenköy Gümrük Müdürlüğü’nde başka bir şekilde sonuçlandırılıyor’ diye dile getirilerek, gümrükler arası işlem farklılıklarının giderilerek ‘işlemlerde tek tip uygulamalar’ ile karşılaşılmak istendiği dile getirildi.” Soysal, yerleşim yerleri içinde kaldığı için şehir trafiğini de uluslararası taşımacılığı da kilitleyen Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün şehir dışına taşınması için yapılan çalışmaların hangi aşamada olduğu hususun da Bölge Müdürü’ne sorulduğu- nu söyledi. Bölge Müdürü Nevzat Er’in Büyükçekmece Gölü’nün batısındaki arazide TOBB tarafından yapılmakta olan yeni tesislerin birkaç hafta içinde tamamlanacağı bilgisini verdiğini ifade eden Soysal, Er’in bu tesislerin 64 bin metrekare kapalı alan ve 220 bin metrekare açık alanı içeren komple bir tesis olarak inşa edildiği ve Halkalı Gümrük Müdürlüğü’nün de buraya taşınacağını belirttiğini söyledi. Soysal, Bölge Müdürü Er’in şu bilgileri verdiğini de özellikle belirtti: “Ancak bu alana ulaşmak için 7 kilometrelik bir yolun yapılması gere- kiyor. Bunun ihalesinde 400 işgünü öngörülmüş. Bu yerde yolun geçeceği arazilerle ilgili davalar da mevcut. Fakat sektörün bu kadar bekleyemeyeceği de aşikar. Çözüm olarak, tesislerle yol irtibatı sağlayacak 3 kilometrelik bir yol yapılacağı yönünde talimat verildi.” Soysal, İTO tarafından belirli aralıklarla tertiplenmekte olan bu toplantıların sektör temsilcileri ile gümrük yöneticilerini bir araya getirerek birbirlerini anlamalarına ve arada empati kurulmasına katkı sağladığını ve bu bakımdan yapılan toplantıların sektör adına bir kazanç olduğunu sözlerine ekledi. Değirmenci: “2023 hedeflerine ulaşmak istiyorsak daha hızlı olmalıyız” “Şayet biz 2023 hedeflerini yakalamak istiyorsak, kesinlikle hızımızı artırmak ve yaşanan sorunlara ilişkin paralel olarak da oluşan ekstra maliyetimizi düşürerek ihracatçımızın elini güçlendirmeliyiz. Aksi halde bu hedeflere ulaşmak mevcut konjönktürdeki uygulamalarla asla mümkün olmayacaktır. Bu hedeflerin ulaşılmaz olduğundan değil maalesef mevcut etkenlerin bir sonucunun olduğunu belirtmek asla yanlış olmayacaktır.” UND Başkan Yardımcısı ve Ekol Lojistik Genel Müdürü Cavit Değirmenci, İstanbul Ticaret Odası bünyesinde, dış ticarete yönelik uygulamalarda gümrük ayağında yaşanan operasyonel ve mevzuatsal sorunlara ilişkin altı aylık dönemlerde yapılan zümre toplantısının gerçekleştirildiğini söyledi. Değirmenci, özellikle süreçlerde gümrük idarelerinin aynı işlemler özelindeki farklı uygulamaları, ya da böyle olduğu algısı çıkan uygulamalar, NCTS sistemine ilişkin süreçlerde yaşanan sorunlar, limanlarda da kati ithalatlara ilişkin süreçlerdeki uygulamalarda yaşanan zaman kayıpları gibi genel konular üzerinde konuşulup iyileştirmeye yönelik neler yapılabilir’in üzerinde durulduğunu belirtti. Değirmenci, “Sektörümüzü yakından ilgilendiren önemli üç konu üzerinde durulup, çözüme ilişkin neler yapılabilir’in cevapları aranmıştır. Bunlar: Özellikle belge kontrollerinin iç gümrüklerde başlamasıyla birlikte, komple kara- dan çıkacak araçların çekici plaklarının istenmesine yönelik gümrük müdürlüklerinin değişik mütealaları üzerinde duruldu. Burada asıl olan treylere bir önceki seferinde verilen Geçiş Belgeleri Dağıtım Formu’nun ibrazının olduğu, yurt içinde yükleme ve boşaltmaları sadece yurt içi hareketlerde kullanılan çekicilerle yapıldığını, bu nedenle ihracat gümrükleme esnasında çekicinin treylerin altında olmasının gerekmediği, Ulaştırma Ve Haberleşme Bakanlığı’nın da bunu istemediği anlatıldı. Bunun üzerine toplantıya katılan Gümrük Müdürleri ile mutabık kalınarak sadece sisteme treyler plakası ve Geçiş Belgesi Dağıtım formu numarası yazılarak sürecin işlemesine yönelik karar alınmıştır. Transit taşımalarda, beyanname açılırken plakanın istenmesinin operasyonel kaynakların etkin kullanılmasına mani olduğu, üç gün sonra yapılacak bir transit taşıma için plaka her ne kadar önceden ön görülerek verilse bile çıkışın yapılacağı günü anılan plakayı organize etmek için bazen boş bekletmelerin olduğunu, aksi halde taşımanın yapılacağı güne denk getirmenin zor olduğu anlatıldı. Bunun karşılığında çözüm önerisi olarak da beyanname açılırken plakanın istenmemesini, gümrükte çıkış işlemi esnasında ürünlerin yüklendiği aracın plakasını gümrük kontrol memurunun girmesinin daha sağlıklı ve doğru olacağı anlatılmıştır. Katılımcılar tarafından önerilere sıcak bakılmasına rağmen, hayata geçebilmesi için mevzuatsal ve sistemsel değişikliğin olması gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla bahse konunun Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’na taşınarak çözüm aranması hususu hasıl olmuştur. Transite yönelik açılan beyanname muhteviyatı eşyaların, varış gümrüğünde eksiklik ve fazlalık olması durumunda çıkış yapan gümrüğe sormadan, varış gümrük müdürlükleri tarafından takibatların başlatılmasında yaşanan so- Ekim 2014 46 GÜMRÜK runlar aktarılmıştır. Çözüme yönelik süreçlerin işleyişi hatırlatılıp bunda da mutabık kalınmıştır” dedi. Modern ticaretin parametreleri hız, kalite ve ucuz maliyettir Halkalı ve Erenköy Gümrük İdareleri ülkemizin dış ticaret hacminin önemli bir kısmının gerçekleştiği gümrük idareleri olduğunu belirten Değirmenci, “Halihazırdaki gümrük idarelerinin bulundukları lokasyonlardan kaynaklı fiziki sıkıntılar ve uygulamadaki süreçler üzerinde durulmuştur. Her ne kadar Halkalı Gümrük İdaresi’nin Çatalca’ya taşınacak olması ve Erenköy Gümrük idaresi için uygun bir alanın tahsisine binaen takvimi belirsiz olan taşınma sözkonusu olsa da, bu durum sektörü ve dış ticaret erbaplarını rahatlatmayacaktır. Önemli olan risk analizlerinin sağlıklı yapılarak, belirlenecek olan riskli gruplar üzerine odaklanılacak olmasıdır. Zira sepette ne kadar olduğunu bilmediğimiz çürük yumurtalar içinde sağlam yumurtaları kırmanın getirisi olmayacaktır. Süreçlere ilişkin amaca yönelik metodolojilerin geliştirilmesi insan ve teknoloji ile harmonize edilerek amaca yönelik set edilmesidir. Halihazırda yapılacak olan çalışmalar, sadece anılan gümrük idarelerinde görev yapan vefakar memur arkadaşların medeni çalışma ortamlarına kavuşmalarından başka amaca hizmet etmeyecektir. Sürekli ekonomisi büyüyen bir ülkeyiz. Bundan beş sene sonra da Çatalca yerine başka alternatifler bakmak yerinde kalmak kaçınılmaz olacaktır” dedi. Tüm çıkış kapılardaki sorunlar hakkında Değirmenci, Türkiye’nin jeopolitik durumundan kaynaklı çok önemli çıkış kapıları olduğunu söyledi. Bu kapılarda meydana gelen yoğunluğun, altyapı yetersizliğinin, kapılardaki süreçler ve uy- Ekim 2014 gulamaların sektörün hızını değil aynı zamanda dış ticaretin hızını olumsuz anlamda etkilediğini belirtti. Değirmenci, “Globalleşen dünyada ekonominin en önemli parametreleri hız, kalite ve ucuz maliyettir. Maalesef kapılarda yaşanan bu sorunlar nedeniyle dış ticarete firmalarımızın dünyadaki rekabet arenasında elinden bu kozları alıyoruz. Rekabette hareket ve nefes alanı bırakmıyoruz” dedi. UND, Kapıkule’de süreç iyileştirme çalışması başlattı UND’nin Gümrük ve kapılardaki durumu yakından takip ettiğini ifade eden Değirmenci, “UND bir çalışama grubu oluşturup, Trakya Gümrük ve Ticaret Müdürlüğü ile birlikte Kapıkule Sınır Kapısı’nda süreç iyileştirme çalışmalarını başlatmıştır. Öncelikle mevcut süreçleri izleyip ölçümleri yapıldıktan sonra nasıl olması gerektiğine ilişkin süreç haritaları çıkartılıp hayata geçirilmeye çalışılıyor. Buradaki amaç işlem hacmi bizim 10 katımız olan ülkelerin sınırlarındaki hıza ulaşmak ve transit geçitleri hızlandırmaktır” dedi. Genel olarak iç ve dış gümrüklerde yaşanılan bu durumların ihracatçıyı da etkilediğini ifade eden Değirmenci, “Yaşananlar şüphesiz sektörümüzü ilgilendirmekle birlikte aslında dış ticaretimizi, ihracatçımızı olumsuz etkiliyor. Şayet biz 2023 hedeflerini yakalamak istiyorsak, kesinlikle hızımızı artırmak ve yaşanan sorunlara ilişkin paralel olarak da oluşan ekstra maliyetimizi düşürerek ihracatçımızın elini güçlendirmeliyiz. Aksi halde bu hedeflere ulaşmak mevcut konjöktördeki uygulamalarla asla mümkün olmayacaktır. Bu hedeflerin ulaşılmaz olduğundan değil maalesef mevcut etkenlerin bir sonucunun olduğunu belirtmek asla yanlış olmayacaktır. Zira uluslararası arenada sektör olarak hep dayak yiyoruz. Maalesef yapı- lan uluslararası anlaşmalara taraf ülkelerin bunları yok sayarak bireysel uygulamalarından kaynaklı nefes alamayacak duruma geldik. Bir de ulusal kaynaklı sıkıntıların olması hayatı yaşanmaz hale getirmektedir. Bu hususta özellikle uluslararası arenada UND olarak seferberlik ilan ettik. Yapılan uluslararası anlaşmalardaki haklarımızı almak için uluslararası arenada hukuk süreçlerini başlattık. Bizim bu haklı girişimlerimizde, dış ticaretimizin yaşam fonksiyonlarını çürüten her geçen gün bitkisel hayata doğru sürükleyen uygulamaların sona ermesi için Türkiye İhracatçılar Meclisi de yanımızda olarak destek olmaktadırlar” dedi. Ülkemizdeki stratejik planların içerisinde lojistik planlamalarını bugüne kadar maalesef hep ıskaladığımızı, hiç hesaplara dahil etmediğimizi ifade eden Değirmenci, bugün artık yaşamın lojistik demek olduğunun farkına vardığımızı belirtti. Değirmenci son olarak şunları söyledi: “Son yıllarda Kalkınma Bakanlığı’na bağlı Kalkınma Ajansları’nın lojistik yapılanmasına ilişkin vziyonları, çalışmaları ve teşviklerini görmekten bir sektör mensubu olarak son derece mutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Her ne kadar zaman kayıp etsek de geç kalmadığımızı, daha gidilecek çok yol olduğunu düşünüyorum. Beni bu konuda en çok ümitlendiren hususun, Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığımız, Ekonomi Bakanlığımız ve Kalkınma Bakanlığımızın yapmış oldukları çalışmalar ve değerli bürokratlarının sorunlara duyarlı yaklaşımları, çözüm odaklı olmalarıdır. Bunun en somut örneği yapılan zümre toplantılarına bölge müdürümüz Sayın Nevzat Er ve değerli gümrük müdürlerinin eksiksiz katılımı ve yaklaşımlarıdır.” 47 Mars Logistics’in yeşil çizgisi büyüyor Çevreye verdiği zararı en aza indirmek için çalışmalar yürütenMars Logistics, son dönemde bu adımlarını hızlandırdı. Mars Logistics Kurumsal Gelişim Müdürü Aydan Bilgel, çevrenin korunmasını kurumsal bir sorumluluk olarak gördüklerini söylüyor. Kara, hava, deniz ve demiryolu nakliyesi, fuar ve etkinlik lojistiği, proje taşımacılığı, gümrükleme, sigorta, depolama ve diğer tüm lojistik hizmetleri müşterilerine sunan Mars Logistics, faaliyetlerinden doğan karbon ayak izini hesaplayarak sahip olduğu yönetim sistemleri standartlarına eklediği ISO 14064-1 ile çevreyi koruyan lojistik firması misyonunu sürdürüyor. İklim değişikliği, hükümetlerin, sanayicilerin ve insanların gelecek yıllarda karşılaşacakları en büyük zorluklardan biri olarak kabul ediliyor. İklim değişikliğinin hem insanlar hem de doğal sistem üzerindeki olumsuz etkisi, kaynakların yanlış kullanımı, üretim ve ekonomik faaliyetlerinde önemli değişikliklere sebep olabiliyor. Bu sebeple dünya atmosferindeki sera gazı değişimlerinin sınırlandırılması için uluslararası, bölgesel, ulusal ve yerel girişimler geliştiriliyor ve uygulanıyor. Sera gazına yönelik bu tür tedbirler, sera gazı emisyonlarının ve/veya uzaklaştırılma- larının hesaplanmasına, izlenmesine, rapor edilmesine ve doğrulanmasına dayanıyor. Küresel İklim Değişikliği ile mücadelede ilk ve en önemli adımın emisyonların ölçülmesi olduğunun bilincinde olan Mars Logistics, bünyesindeki sera gazı emisyonlarına neden olan faaliyetleri ISO 14064-1 standardı ışığında belirleyerek, GHG protokolüne uygun olarak hesaplatmış ve dünyanın lider gözetim, denetim, test ve belgelendirme kuruluşu olan SGS firması tarafından doğrulama çalışmaları gerçekleştiren ilk lojistik şirketi oldu. Bu çalışmalar esnasında, kapsam 1 olarak değerlendirilen, araçlardan, iş makinelerinden, jeneratörlerden oluşan yakıt emisyonları, ısınma, havalandırma ve soğutma işlemlerinden kaynaklanan emisyonlar, klima/soğutucu gazları, yangın söndürme cihazlarının gazlarının emisyonları ve kapsam 2 olarak yer alan elektrik tüketiminden kaynaklı emisyonlar hesaplanarak doğrulama gerçekleştirildi.Karbon ayak izi (sera gazı salınımı) ölçümünde uzun süren ve yoğun denetimler sonrasında kazanılan ISO 14064-1 belgesi ile Mars Logistics; çevre koruma anlamında büyük bir adım daha atmış oldu. Mars Logistics Kurumsal Gelişim Mü- dürü Aydan Bilgel, iklim değişiklikleri ile mücadele adına ISO 14064-1 belgesinin çevreye ve dünyanın geleceğine duyarlı iş anlayışlarının yansımaları olduğu söyledi. Sosyal ve toplumsal sorumluluğunun her zaman bilincinde olduklarını; hem doğal kaynakları hem de çevreyi titizlikle kullanmak adına çalıştıklarını belirten Bilgel; “Filomuzu çevre dostu araçlardan oluşturmayı, ISO 14064-1 gibi standartları uygulamayı kurumsal sorumluluğun bir gereği olarak kabul ediyoruz. İlerleyen süreçlerde bu alandaki hassasiyetimizi arttırarak sürdürmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu. Ekol, dünyada ilk sürdürülebilir lojistik şirket oldu FIATA 2014 Dünya Kongresi’nin ana sponsorluğunu üstlenen Ekol, sürdürülebilir hizmet anlayışını benimseyerek yürüttüğü faaliyetlerinin başarısını tescilledi. Ekol, Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) ve Bureau Veritas işbirliği ile dünyada öncü olarak, ilk kez Türkiye’de geliştirilen “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi”ni alan ilk şirket oldu. UTİKAD ile 186 yıllık bir geçmişe sahip uluslararası bağımsız belgelendirme ve denetim kuruluşu Bureau Veritas, lojistik ve taşımacılık sektörü firmalarını sürdürülebilir büyümeye yönlendirmek amacıyla öncü çalışmalar yürütüyor. Bu kapsamda çevre, enerji, iş sağlığı güvenliği, çalışan hakları, yol güvenliği, varlık ve müşteri geri bildirimi yönetimi kriterleri göz önünde bulundurularak denetlenen Ekol Lojistik, belgenin sahibi oldu. Öncü ve girişimci yapısını her platformda kanıtla- yan Ekol, bu teşvikle sürdürülebilir büyümesine ivme katarak performans seviyesini daha üst seviyelere taşımayı hedefliyor. “GOLD” seviyesindeki “Sürdürülebilir Lojistik Belgesi” Ekol’e FIATA 2014 Dünya Kongresi’nde takdim edildi. 13-18 Ekim tarihleri arasında Hilton İstanbul Bomonti Hotel&Conference Center’de düzenlenen FIATA 2014 Dünya Kongresi’nde, dünyanın dört bir yanından 1000’in üzerinde katılımcı yer aldı. Ekol’ün aynı zamanda resmi lojistik sağlayıcılığını da üstlendiği, UTİKAD ve Uluslararası Taşıma İşleri Organizatörleri Dernekleri Federasyonu (FIATA) işbirliği ile gerçekleştirilen bu organizasyon, dünya lojistik otoritelerini ve sektör temsilcilerini bir araya getirdi. “Lojistikte Sürdürülebilir Büyüme” temalı bu kongrede, sektörle ilgili gelişmeler ve yenilikler paylaşıldı, bu sayede lojistikte yeni işbirliklerinin sağlanması hedeflendi. Kongrede ayrıca FIATA’nın yeni projeleri sektöre tanıtılarak, FIATA bünyesindeki enstitü, danışma kurulu ve çalışma gruplarındaki güncel konular da paylaşıldı. Önemli misafir konuşmacıların, sektörün farklı alanlarındaki gelişmeleri aktaracağı kongrede, Türk lojistik sektörü temsilcileri perspektiflerini geliştirme fırsatı da yakalamış oldu. Ekim 2014 48 PANEL Nakliye sektörü İş Hukuku Uygulamaları’nı masaya yatırdı Uluslararası karayolu taşımacılığının en önemli sorunlarından biri haline gelen İş Hukuku konusu ile ilgili ‘Taşımacılık Sektöründeki İş Hukuku Uygulamaları Paneli’ 22 Ekim’de İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Yerleşkesi’nde yapıldı. Nakliyeciler özellikle şoför davalarında mahkemelerin nakliye firmalarını ağır para cezalarına çarptırdıklarını ve haksızlıklara uğradıklarını söyleyerek, ‘bilirkişilerin sahaya inmeden, kağıt üzerinde’ kararlar verdiklerinden yakındılar. Taşımacılık Sektöründeki İş Hukuku Uygulamaları Paneli 22 Ekim’de İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Panel’de ‘Ulusal ve Uluslararası Mevzuat ve Uygulamalardan Örnekler’, ‘Karayolu Taşımacılığında Ücret, Harcırah ve Yasal Tazminatların Hesaplanmasına Etkisi’, ‘Karayolu Taşımacılık Sektöründe Ücret, Harcırah ve Yasal Tazminatların Hesaplanmasına Etkisi’, ‘Karayolu Taşımacılık Sektöründe Çalışma Süreleri ve İzinler’ ve ‘Karayolu Taşımacılık Sektöründe İş Sözleşmesinin Feshinin Hukuki Sonuçları ve İşe İade Davaları’ konuları derinlemesine işlendi. Ülkemizin 2023 yılına dair 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin gerçek- Ekim 2014 leştirilmesinde kilit rol oynayacak olan ve yan sektörleri ile birlikte 400 bin kişiye istihdam sağlayarak ülkemiz ihracatının yüzde 40’ını taşıyan sektörümüz özellikle son dönemlerde çalışma barışına zarar veren girişimler ve eylemler sebebiyle mağdur oluyor. Bu durum ise ülkemiz hedeflerini sekteye uğratıyor. Bu neden doğrultusunda, işçi ve işveren arasındaki çalışma barışına katkı sağlayabilmek, sektörümüzün iş hukuku ile ilgili uygulamaları ve konu ile ilgili yaşadığı sorunları ele alabilmek ve sektörümüzü ilgilendiren iş hukuku uygulamalarını bizzat uygulamacılarında dinleyebilmek adına İstanbul Barosu ve UND işbirliğinde İstanbul Ticaret Üniversitesi Eminönü Yerleşkesi’nde 22 Ekim’de “Ta- şımacılık Sektöründeki İş Hukuku Uygulamaları Paneli” gerçekleştirildi. Panel’e lojistik sektörünün önde gelen oyuncuları, yöneticileri, akademisyenler, uzmanlar, bilirkişiler katılım gösterdi. Değirmenci: 400 bin kişiye istihdam sağlayan lojistik sektörü, turizmden sonra ikinci sırada Panel’in açılış konuşmasını gerçekleştiren UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cavit Değirmenci, “40 yıl önce 1974 yılında 7 uluslararası nakliyecinin bir araya gelerek oluşturduğu Uluslararası Nakliyeciler Derneği bu sene 40. yılını kutlamaktadır. 40 yıldır Türkiye’nin ih- 49 racatında uluslararası alandaki kendine düşen tüm sorumluluğu yerine getiren, hem ulusal mevzuata, hem uluslararası mevzuata tabi olan bir sektörün en büyük temsilcisi olarak ülke ekonomisi ve uluslararası karayolu taşımacılığı sektörünün ve çalışanlarının daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi adına faaliyetlerine devam etmektedir. Ulaştırma sektörü, diğer sektörlerin performansında ve gelişiminde kilit rol oynayan ve belirleyici özelliğe sahip bir sektördür ve ülke ekonomisinin temel taşlarından biridir. Ülkemizdeki uluslararası karayolu taşımacılığı sektörü 1960’ların sonlarına doğru Türkiye sebze ve meyvesini ihraç etmek için devlet eliyle bir kamu yatırımı olarak doğmuştur. 1970’li yıllarda ise az sayıda nakliyeci uluslararası kurallara uygun olarak yapılanmalarını devam ettirmiştir” dedi. Değirmenci, bugün gelinen noktada yaklaşık 2 bin 100 adet uluslararası nakliye yapan firma bulunduğunu belirterek, “Bu firmalarımız hem yurt içinde hem de yurt dışında lojistik alanında faaliyet göstermekte olup hem hizmet ihracatçısı hem de hizmet yurt dışı yatırımcısı olarak ülke ekonomisi adına çok önemli faaliyetler yürütmektedir” dedi. layan değişimde Türk müteahhitlerin başarılarının temelinde ülkemiz kara taşımacılarının Rusya’ya gerçekleştirdiği taşıma faaliyetleri yatmaktadır. Yine, Kazakistan’da da aynı şekilde Türkiye müteahhitlerinin başarılarının arkasında gizli güç Türk kara taşımacılığı sektörünün başarılı operasyonlarıdır. Son dönemde yaşanan gelişmeler ihracat ve taşıma rakamlarını düşürmüş olsa da Türkiye’nin ihracat yaptığı en büyük ikinci ülke olan Irak’a Türk taşımacıları tarafından bir yılda yapılan 600 binden fazla seferde Irak’a olan ülke ihracatımızın temelinde yatan ana etmendir. Yani, ülkelerin rekabetçiliği, ülkelerdeki mal sevkiyatı ve onun önündeki temel belirleyici unsur, öncelikle ülke taşımacılarının o ülkeye gitmesiyle alakalıdır. O ülkelere yapılan taşımaların önünü açan, öncü kuvvet olan kara taşımacıları doğal olarak o bölgedeki diğer sektör yatırımcılarına destek vermekte ve diğer sektörlerin büyümesi ve gelişmesi ve dolayısı ile ülke ekonomisinin büyümesi adına büyük katkı sağlamaktadır.” Türkiye’de kara ta- şımacılığının toplam eşya taşımacılığı içinde önemli bir paya sahip olduğunu belirten Değirmenci, Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrilmiş olmasına rağmen, Türkiye’deki taşımacılığın yüzde 90’na yakınının kara yoluyla yapıldığının da özellikle altını çizdi. Yurtdışına bakıldığında da İspanya’da kara taşımacılığının payının toplam taşımacılığın içinde yüzde 76, İngiltere’de yüzde 80, Almanya’da yüzde 70, Amerika’da yüzde 84 olduğunu kaydeden Değirmenci, “Dünyadaki küreselleşmenin getirisi olarak, herkes birbirinin müşterisi, rakibi olmakta, ortadan kalkan sınırlar sebebiyle rekabet her geçen gün artmaktadır. Yaşanan her kayıp ise sadece firmaya değil, tüm sektöre, ülke ekonomisine ve ülkemizin uluslararası rekabet gücüne darbe vurmaktadır. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre; eşya taşımacılığında yaşanan her 1 günlük gecikme ticaretin yapıldığı ülke ile olan ticarette yüzde 10’luk bir daralmaya neden olmaktadır. Bu nedenle, uluslararası karayolu taşımacılığı sektörü gerek Avrupa’da gerek ise Türkiye’de önemi gittikçe artan, diğer taşıma modlarına göre çok daha avantajlı olan, çevreye verdiği etkisi çok az olan ülke ekonomilerinin performansını belirleyen önemli bir sektördür. Sektör için yapılan çalışmalar ve verilen mücadeleler de gelecekteki Türkiye’nin performansının artmasına ve önündeki engellerin kaldırılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Ülkemizin 10. kalkınma planlarına bakıldığında 2018 yılı içinde 288 milyar dolarlık, 2023 yılında ise 500 milyar dolarlık ihracat hedefimizin tutturulması çok önemlidir. Uluslararası karayolu taşımacılık sektörünün hizmet alanında verdiği mücadeleler kapsamında hedefi ise 2023 yılı için 150 milyar dolarlık hedefe vereceği katkıyı maksimize etmektir” dedi. Bu- Kara taşımacıları öncü kuvvetlerdir Uluslararası karayolu taşımacılığının Türkiye ekonomisine katma değer kattığını ifade eden Değirmenci konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkemiz uluslararası karayolu taşımacılığı sektörünün ülkemiz ekonomisine olan katkısına bakıldığında; 1991-1992 yıllarında Rusya’da başEkim 2014 50 PANEL gün toplam hizmet ihracatında turizmden sonra en fazla döviz getiren sektörün taşımacılık sektörü olduğunu ifade eden Değirmenci, 2023 yılı içindeki 150 milyar dolarlık hizmet ihracatı içinde sektörümüze düşen payın 60 milyar dolar olduğunu belirtti. Değirmenci, ülkemiz karayolu taşımacılığı sektörünün 65 ülkeye taşıma yaptığını ve 83 ülkeyle ticari faaliyette bulunduğunu söyledi. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Suudi Arabistan, Kuveyt, Dubai gibi körfez ülkelerine, Avrupa’nın her yerine Türk mallarının sektör tarafından taşındığını belirten Değirmenci, sektörümüzün ülkemiz ihracatının toplamda yüzde 40’nı karayoluyla yurt dışına taşıyarak çok büyük bir hizmet verdiğini de sözlerine ekledi. Haksız rekabetler, ayrımcı uygulamalar ile büyük yara aldık Ülkemiz uluslararası karayolu taşımacılık sektörünün ekonomiye önemli faydalar sağlamakla birlikte özellikle son yıllarda yaşadığı haksız rekabetler, ayrımcı uygulamalar ile büyük yara aldığını ifade eden Değirmenci, “2008’den bugüne kadar 6 yılda toplam taşıma 400 binden, 500 bine çıkmasına rağmen Türk taşımacıları taşıma sayısı 335 binden, 310 bine düşmüştür. Yabancıların payı ise 65 binden, 180 bine çıkmıştır. Yaşanan bu kayıplar da sektörümüz açısından rekabetin nasıl sürdürülebileceği konusunda ciddi kaygıların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. AB’ye taşıma yapan araç filomuzun yüzde 68’i Euro 4 ve Euro 5 olup, gerek donanım anlamında gerek ise standart anlamında yüzde 68’i Euro 4 ve üzeri olan hiçbir uluslararası nakliye filosu Avrupa’da bulunmamaktadır ve hiçbir ülke böyle bir çalışma sistematiğine sahip değildir. Bu nedenle ülkemiz uluslararası karayolu taşımacılığı sektörü firmalarına, iş süreçlerine, çalışanlarına ve araçlarına ciddi anlamda yatırım yapmaktadır” dedi. Batıya yapılan taşımalarda payımız azalıyor Son 8 yıla bakıldığında Türk taşımacıların payının yüzde 77’den, yüzde 65’e düşmüş ve yabancı taşımacıların ülkemizdeki pazar payında önemli bir artış görülmüş olduğunu ifade eden Değirmenci, özellikle rekabette Batı’ya yapılan taşımalarımızda inanılmaz şekilde paEkim 2014 zar payı kaybedildiğini söyledi. “Önemli olan Türk mallarının yurt dışına taşınırken kendi filosuyla taşınabilecek alt yapının oluşturulmasıdır ki, bu durum sadece firmalarımızı değil ülkemiz ekonomisini ve sağladığı istihdam ile ülke istihdamını önemli şekilde ilgilendirmektedir” diyen Değirmenci, Türkiye’nin ihraç yükünü yabancı taşımacılar ile gerçekleştirilmeye başladığı bir dönemin geleceğe olan yansımalarına bakıldığında ne Türk Uluslararası Taşımacılık sektöründen söz etmenin ne de ülkeye ve istihdama sağladığı katkıdan bahsetmenin mümkün olmayacağını vurguladı. Sektörümüze vurulan her darbenin aynı zamanda ülkemiz ekonomisine ve ülke istihdamına verilen zarar, firmalar ve çalışanları adına kaybedilen bir gelecek anlamına geleceğini belirten Değirmenci şunları söyledi: “Sektörümüzdeki araç sayısına bakıldığında; uluslararası nakliye yapan çekici sayımız 60 bin, kamyon sayımız ise 15 bindir. Kamyonlar özellikle yurt içi taşımacılarda bu malların yurt içindeki mal hareketlerinde kullanılmaktadır. Bugüne kadar çok kez söylenen fakat bir o kadar yanlış olan bir husus da sektörümüzün Avrupa’nın en büyük filosu olduğu vurgusudur. Zira, sektörümüz Avrupa’nın en büyük değil en gelişmiş filosuna sahiptir. Toplam da 60 bin çekici sayısının sadece 21 bini Batı’ya taşıma yapmaktadır. Diğer 40 bini Ortadoğu’ya, Irak’a, Orta Asya’ya, Rusya’ya taşıma yapmaktadır. Sadece bir Alman firmasının sahip olduğu Avrupa içinde taşımacılık faaliyetlerinde bulunan araç sayısı 19 binin üzerindedir. İkinci Alman firmasının 17 bin, üçüncü Alman firmasının 11 bin aracı olduğu düşünüldüğünde sektörümüz uluslararası pazarda küçük fakat donanım anlamında büyük gelişmişlik gösteren bir yapıdadır.” 400 bin kişiye iş imkanı sağlıyoruz Ülkemizin refahtan daha fazla pay alabilmesinin Doğu’yla, Batı arasında Kuzey’le, Güney arasındaki ticaretten daha fazla pay alabilmesi ile direkt bağlantılı olduğunu ifade eden Değirmenci, “Sektörümüzdeki genel istihdama bakıldığında toplamda yan sektörleri ile birlikte 400 bin kişiye iş olanağı sağlanmaktadır. Profesyonel sürücü sayımız 65 bin, depo çalışanımız 16 bin ve diğer çalışanlarımızla beraber toplam 400 bin kişi uluslararası karayolu taşımacılığı sektöründen geçinimini sağlamaktadır. Bu sayının yüzde 75’i ise beyaz yakalı olarak istihdam edilmektedir. Ülkemiz ve sektörümüz hedeflerini gerçekleştirebilmemiz sadece araç sayısı ya da ticari faaliyetlerimiz artırmak ile değil aynı zaman da çalışanlarımızın standartlarının, yetkinliklerinin yükseltilmesi ve performanslarının artırılması ile mümkün olabilecektir. Bu sebeple sektörümüzdeki firmalarımız büyük gayret göstermekte ve çalışanlarına büyük yatırımlar yapmaktadır” dedi. Ülkemizdeki diğer sektörlerin performansının yükseltilmesi, ülkemizin ihracat rakamlarının yükseltilmesi ve 2023 yılına ilişkin hedeflerinin tutturulması, ülke istihdam oranının artırılması sektörümüzün performansının artırılması, önündeki engellerin kaldırılması ve daha sağlam temeller ile geleceğinin inşa edilmesi ile mümkün olacağını kaydeden Değirmenci, bu neden doğrultusunda sektörümüzün gerek ulusal ve uluslararası rekabetteki gücünün artırılması gerek ise iş hukuku uygulamalarındaki ihtiyaçlarının ve sorunlarının karşılıklı olarak firma ve çalışanlarına fayda sağlayacak şekilde belirlenmesi ve çözüme katkı sağlanmasının önem arz ettiğini sözlerine ekledi. 51 Taşımacılık Sektöründeki İş Hukuku Uygulamaları UND avukatlarından Ege Hukuk Ofisi Avukatı Avukat Naz Ege Ege, ‘İş Akdi Feshine Yönelik Sürücü İddiaları’ konusunda; mazot ya da yakıt kesintisi, yakıt oranlarının düşürülmesi, sefer harcırahlarının ödenmemesi ya da eksik ödenmesi, SGK primlerinin kuruma eksik bildirimi, genel tatil ve bayram çalışma alacaklarının ödenmemesi, fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi, yıllık izin alacaklarının kullandırılmaması veya bedellerinin ödenmemesi yönündeki iddialar konularında bir sunum gerçekleştirdi. “Mazot ya da Yakıt Kesintisi Yapılması, Yakıt Oranlarının Düşürülmesi İddiası” konusunda Avukat Ege, “Mahkemelerde açılan davalarda, sürücülerin iddialarından birisi yakıt kesintisi yapıldığı veya yakıt miktarının düşürüldüğü iddiasıdır. Bu iddia ile sürücüler zaman zaman haklı nedenle iş akdi feshi yapmakta, sonuçta açılan davalar çoğunlukla sürücü lehinde sonuçlanmaktadır. Taşımacı şirketler tarafından, fazladan yakıt harcaması yapıldığının tespitiyle, iş akdi feshi yapıldığında da yargı sürecinde sürücü iddiaları dikkate alınarak, bu konuda teknik inceleme yapılmaksızın, şirketlerin aleyhinde sadece bu sebeple kararlar oluşturulmaktadır. Oysaki yakıt, maaş alacağı gibi sürücü adına oluşmuş bir hak değil, şirketin yaptığı iş gereği yine şirkete yansıyan masrafı, maliyeti ve gideridir. Şirketin sorumluluğu, sürücünün görevlendirilmiş olduğu güzergahla ilgili, aracın yakıt sarfiyatını karşılamaktır. Ancak maalesef sürücüler, araçların yaktığından daha fazla yakıt talebinde bulunmakta bu nedenle, iş akdi feshinde kendilerine haklı neden yaratmakta ve bu sebeple tazminat talebinde bulunmaktadırlar” dedi. “Sefer Harcırahlarının Ödenmemesi ya da Kesinti Yapılması İddiası” konusunda Ege, “Sürücülere, şirketler tarafından verilen sefer harcırahları, yurt dışında kalacağı dönem için verilen, gidilen ülkeye göre farklılık gösteren bir bedeldir. Esasen bu bedel sürücünün yurt dışındaki, yemek ve barınma gibi zorunlu ihtiyaçları için ödenmektedir. Bu bedel şirketten şirkete göre değiş- kenlik göstermekle birlikte, Balkan Ülkeleri için 200-250 Euro ; Orta Avrupa için 300-350 Euro; Kuzey Avrupa için 400-450 Euro civarındadır. Bu bedellerin tamamı sürücünün kazancı olarak değerlendirilmekte, tüm tazminat hesaplamaları belirtilen bedellerin tamamı + asgari ücretin toplamı üzerinden yapılmaktadır. Bu durum şirketler aleyhine ciddi maliyetlerin ve sonuçların çıkmasına, sürücülerin ise haksız kazançlar sağlamasına sebebiyet vermektedir. Mahkemeden mahkemeye de değişiklik gösteren harcırah miktarları konusunda bir birliktelik olmadığından, sadece sürücü beyanlarına veya tanık beyanlarına itibar edilerek değişik sonuçlara ulaşılmaktadır” dedi. SGK primlerinin, kuruma eksik bildirilmesine yönelik iddialar “SGK Primlerinin, Kuruma Eksik Bildirilmesine Yönelik İddialar” konusunda Ege, “Bilindiği üzere yurt dışına çalışan sürücüler, asgari ücret + sadece sefere gidildiğinde alınan sefer harcırahı ile çalışmaktadır. Bu husus belirtilen şekilde Yargıtay kararları ile içtihat haline gelmiştir. Sürücülere verilen sefer harcırahları, sadece şoförün sefere gitmesi halinde verilen, arizi nitelikteki ödemelerdir. Diğer bir değişle şoför sefere çıkmaz ise verilmeyen bir ödeme şeklidir. Sürücülere verilen harcırahlar prime esas olacak bir ödeme şekli değildir. SGK kanunu da harcırahların ücret eki niteliğinde bir ödeme olmadığını belirtmektedir” dedi. Sürücünün temel ücreti asgari ücret olmasına rağmen, son zamanlarda, sürücüler ve avukatları tarafından, taşıma sektöründeki işveren şirketlerin adeta tehdit edilerek, açılan tazminat davalarının sonucu beklenilmeksizin tazminatları almak noktasında pazarlık konusu yapıldığını belirten Ege, hatta ve hatta şirketlere ödemeleri yapmamaları halinde SGK’ya şikayet edecekleri, dava açacakları şeklindeki beyanlarıyla tehditlerin had safhalara ulaştırıldığının altını çizdi. “Genel Tatil ve Bayram Çalışma Ala- caklarının Ödenmemesi Yönündeki İddialar” konusunda Ege, “Sürücülerin davalardaki diğer bir iddiaları da, genel tatillerde ve bayramlarda çalışma yaptıkları yönündeki iddialarıdır. Öncelikle ve önemle belirtmek gerekir ki, sürücüler yurt dışında çalıştıklarından, genel tatil günü olan Pazar günü çalışmaları yasal düzenlemeler karşısında mümkün değildir. Diğer bir deyişle genel tatil günlerinde, TIR gibi büyük araçların yürüme yasağı bulunduğundan çalışma yapmaları fiilen mümkün değildir. Ancak yapılan yargılamalarda tüm bu itirazlara ve yasal düzenlemelere karşı sürücüler lehine genel tatil alacaklarına hükmedilmektedir” dedi. Ege, yine sürücülerin bayramlarda çalışmalar yapıldığı iddiası ile çok ciddi tazminatlar aldığını belirterek, sürücüler sadece yurt dışında görevli olduklarında, Türkiye’de bayram olduğu halde çalışmakla birlikte, yine bulundukları ülkenin tatillerine denk geldiklerinde ise çalışmadıklarını belirtti. Ancak bu özel durum gözetilmeksizin, herhangi bir denkleştirmede yapılmaksızın, taşımacı şirketler aleyhine çok ciddi tazminatlara hükmedildiğini ifade eden Ege, sürücülerin çalışmalarındaki bu özel durumlar dolayısı ile denkleştirme yapılmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, taşımacı şirketler aleyhine hakkaniyetsiz sonuçlara da yol açtığını söyledi. “Fazla Mesai Ücretlerinin Ödenmemesi Yönündeki İddialar” konusunda Ege, sürücüler tarafından, çalışma dönemleri içerisinde fazla çalışma yapmış oldukları gerekçesi ile talep edilen tazminatlar, sürücünün yurt dışında kendi mesaisini kendisinin ayarlayabilme inisiyatifinin olmasının yine yurt dışındaki yasal düzenlemeler gereğince, dokuz Ekim 2014 52 PANEL (9) saatten fazla çalışılamayacağı yönündeki içtihat niteliğindeki Yargıtay kararları dolayısı ile, fazla mesai ücretleri talepleri işveren şirketlerin lehine olacak şekilde reddedildiğini vurguladı. Yıllık izin alacaklarının kullandırılmaması “Yıllık İzin Alacaklarının Kullandırılmaması ve Bedellerinin Ödenmemesi Yönündeki İddialar ve Talepler” konusunda Ege, “Sürücüler tarafından yıllık izinlerinin işveren şirketler tarafından kullandırılmadığı ve bedellerinin ödenmediği iddiası ile talep edilen yıllık izin ücret alacakları ile ilgili çok ciddi tazminatlar içeren kararlar verilmektedir. Oysa yurt dışı sürücülerin çalışma şekline bakıldığında, sürücünün bir yurtdışı seferi gidiş-dönüş gittiği yere göre değişmekle birlikte yaklaşık 15 gün kadar sürmekte, ülkeye geri dönüşünde ise yaklaşık her sefer sonrasında 7-10 gün arasında işe gelmeyerek tatil yapmaktadır. Esasen bu süreç sektörde bir uygulama şekline dönüşmüş olup, bu husus gerek sürücüler gerekse sektör şirketleri tarafından kabul edilmiş bir gerçekliktir. Bu sebeple yıllık izin alacak taleplerinde bu fiili durumun değerlendirilmemesi ve hep sürücü lehine olacak şekilde kararların verilmesi de çok ciddi bir eksikliktir. Ancak işveren şirketlerin yukarıda belirtilen fiili durumu belgelendirmemesi nedeniyle bu sonuçların ortaya çıktığını belirtmekte de fayda vardır” dedi. “Dava Sürecinde Karşılaşılan Sıkıntılar ve Sorunlar” konusunda Ege, her hal ve şart altında sürücünün haklı olduğu prensibinin geçerli kılınmaya çalışılmasının, işveren taşımacı şirketler nezdinde, yasal haklarının dikkate alınmadığı haklarının korunmadıEkim 2014 ğı algısını yarattığını söyledi. Davalardaki bilirkişilerin, hakim yerine geçerek hukuki konularla ilgili kanaat bildirmesinin, konusunda uzmanlığı bulunmayan bilirkişilerin dava sürecini yanlış yönetmesinin, yanlış sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini söyledi. Ege, davalı işveren delillerinin ve özellikle davalı tanıklarının ifadelerinin dikkate alınmamasının da işverenler tarafından şikayet edilen bir diğer konu olduğunu sözlerine ekledi. “Her Hal ve Şart Altında Şoförün Haklı Olduğu Prensibinin Geçerli Kılınmaya Çalışılması” konusunda Ege şu bilgileri verdi: “Davaların en başından itibaren tüm süreçlerine bakıldığında, her türlü delilin sürücü lehine uygulandığı, her hal ve şart altında sürücünün haklı olduğu sonucuna ulaşılarak, işveren şirketler aleyhine son derece adaletsiz ve hakkaniyetsiz sonuçlara ulaşıldığı görülmekte. Hatta bu hukuksuz yaklaşım ,İş yasasının çok temel prensibi olan İSTİFA durumunda dahi, istifa etmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi gayri hukuki yaklaşımlarla , sürücülerin istifa ederek ayrıldıkları işyerlerine karşı açmış oldukları davaları kazanmalarıyla sonuçlanmaktadır. Çoğu zaman kendi iradesiyle hiçbir belge imzalamadan işyerinden ayrılan deyim yerindeyse çekip giden sürücüler tarafından , işverenim beni işten çıkarttı iddiasıyla açılan davalar işveren şirketler aleyhine neticelenmekte, İş yasasıyla hüküm altına alınan 25/II-g maddesi işverenlerin tüm belgeleri usulüne uygun olarak düzenlemesine karşın uygulanma alanı bulamamakta, tüm bu durumlar işverenler nezdinde hukuka olan güveni ciddi anlamda zedelemekte, işverenler yasada koruma altına alınan haklarının dikkate alınmadığı, haklarının korunmadığı algısını yaratmakta, hukuka olan inanç yok olmaktadır.” Uzmanlığı bulunmayan bilirkişilerin görevlendirilmesi “Davalarda Uzmanlığı Bulunmayan Bilirkişilerin Görevlendirilmesi, Bilirkişilerin Hakim Yerine Geçerek Hukuki Konularla İlgili Kanaat Bildirmesi” konusuna da değinen Ege, hukukun genel prensibi gereğince ancak ve ancak mahkeme hakimlerinin teknik bir görüş almak açısından davaları bilirkişilere göndermeleri gerekirken ve esasen İş Mahkemeleri’nde dosyaların bilirkişilere hesap yapıl- mak üzere sevk edilmesine rağmen, bilirkişilerin yaygın bir şekilde, davada verilecek hükmü etkileyecek ve hukuki kanaat bildirecek şekildeki beyanları dolayısı ile mahkemeleri de etki altında kaldıkları ve adeta bilirkişi kararları şeklindeki sonuçlara ulaşılacak neticelerle karşılaşıldığını vurguladı. Ege, “Her mahkeme bakmakla görevli olduğu dosyaları aynı bilirkişiye göndermekle tek tip kararların oluşmaya başladığı hususu bir vakıa haline dönüşmüştür. Kişi ve şirketlerde yargılamanın yapıldığı Mahkeme ile ilgili, bu mahkeme bu şekilde karar verir algısının yerleşmesine sebebiyet vermiştir. Tüm bu açıklanan nedenlerle, mahkemelerin dosyaları farklı bilirkişilere göndermesi, hukuki anlamda görüşlerin alınacağı durumlarda ise akademik kökenli bilirkişilerin tercih edilmesi daha hakkaniyetli sonuçlar doğuracaktır. Ancak uygulamada konusunda uzmanlığı bulunmayan bilirkişilerin dava sürecini yanlış yönetmesi, yanlış sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Bu durumda özellikle işveren şirketlerin mağduriyetine sebebiyet vermektedir” dedi. “Davalı İşveren Delillerinin ve Özellikle Davalı Tanıklarının İfadelerinin Dikkate Alınmaması” konusunda Ege; dava sürecinde, sürücülerin iddialarını çürütmek adına, işveren şirketler tarafından dosyaya sunulan birtakım deliller (belgeler, tanık beyanları) usule aykırı bir şekilde dikkate alınmamakta, gerek mahkeme kararları gerekse mahkeme kararlarının dayanak aldığı bilirkişi raporlarına bakıldığında, değerlendirmelerin, davacı sürücü delillerine göre yapıldığı, çoğu zaman deyim yerindeyse davalı işveren şirketlerin dosyaya sundukları delil niteliğindeki bilgi ve belgeler ile tanık beyanları hiç yokmuş gibi değerlendirilerek, sadece davacı sürücülerin delilleri ile sonuca ulaşılmaktadır. Yukarıda da izah edildiği üzere tüm bu ifade edilen hususlar davalı işveren şirketler nezdinde, ben ne yaparsam yapayım, haklıda olsam, her halükarda davayı kaybederim düşüncesi ile hukuka olan güven zedelenmektedir” dedi. “İşveren Tarafından İş Sözleşmesinin Sona Erdirilmesi” konusunda Ege, “İşveren açısından haklı sebeplerle derhal fesih, işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı: 4857 Sayılı İş Kanunu Madde 25. - Süresi belirli olsun veya olma- 53 Doç. Dr. Kabakçı: Bilirkişiler günah keçisi oldu İstanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi’nden Doç. Dr. Mahmut Kabakçı, ‘bilirkişi’ olarak hizmet verdiğini belirterek bütün olumsuzlukları bilirkişilere yıkmanın gerçekçi olmadığını ve sorunları çözemeyeceğini söyledi. Doç. Dr. Kabakçı, sektörde çeşitli sorunların olduğunu fakat mahkemelerin verdikleri kararlarda bilirkişilerin adeta ‘günah keçisi’ olarak ilan edildiğine vurgu yaptı. Kabakçı, bilirkişiler olarak gördüklerini raporladıklarını ve bu raporlarda nihai kararı mahkemelerin, hakimlerin verdiğini belirtti. Herkesin kendi penceresinde haklı olduğunu ifade eden Kabakçı, kanunun bu konuda gayet net ve sın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir: Haklı nedenler: Sağlık sebepleri (25/I), Ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırılık (25/II), Zorlayıcı sebepler (25/III), Gözaltı ve tutukluluk (25/IV)” dedi. “Taşıma Sektöründe İşverenin Haklı Sebeple İş Akdi Feshi Uygulaması” konusunda Ege, taşıma sektöründe sıkça karşılaşılan sorunlardan birinin sürücülerin haber vermeksizin araçları çoğu zaman içerisindeki yüklerle birlikte terk edip gitmesi şeklinde cereyan ettiğini söyledi. Bu kapsamda işveren taşıyıcılar tarafından mevcut durum tutanak altına alınarak, noterden ihtarname göndermek suretiyle iş akdi feshi yapıldığını, ancak yine sürücüler tarafından tazminat talepli açılan davaların çoğunlukla sürücüler lehine sonuçlandığını söyledi. Ege, yine aynı kapsamda sürücüler tek taraflı olarak işe devam ederken, noterden ihtarname göndermek suretiyle, sanki işveren iş akdini fesih etmiş gibi ifadelerle tazminat talebinde bulunmakta, işe gelmeyen sürücüler için İş Kanunu 25/ II-g maddesi kapsamında tutanaklar düzenleyen hatta işe daveti noter vasıtasıyla gönderen işverenlerin, yasaya uygun yapmış oldukları bu işlemlerin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, yasanın bu amir hükmünün işveren açısından yok farz edildiğini, sürücü yasanın bu amir hükmünü ihlal etmesine rağmen, bu kapsamda yapılan fesihlerin geçersiz kabul edilerek, sürücüler lehine ciddi tazminatlara hükmedildiğini sözlerine ekledi. açık olduğunu belirtti. Avrupa’dan çeşitli uygulamalarla örnekler veren Kabakçı, şoföre verilen asgari ücretin yetersizliğinden bahsederek, yola çıkan şoförlerin mutlaka yol harcırahları alması gerektiğini ifade ederek, “Sizler sadece şoför yola çıktığında yol harcırahı (sefer harcırahı) verin diye o şoförleri işe almadınız. Bu kişiler 4 ila 6 aylık zaman dilimlerinde yola çıkmış olsalar dahi düzenli olarak bu paraları almaya hak kazanmışlardır. Kanunda bunun yeri gayet açıktır” dedi. Türkiye’de uygulamadan kaynaklı aksaklıkların ve eksikliklerin olduğunu ifade eden Kabakçı, bilirkişilerin tarafgir davranmadığını, davranamayacağını da sözlerine ekledi. Bahaddin Karakuş: Bilirkişiler sahaya inmeden karar veriyor Panelin soru-cevap bölümünde bir yorumla katkıda bulunan UND Yüksek İstişare Kurulu Başkanı ve Karakuş Nakliyat Yönetim Kurulu Başkanı Bahaddin Karakuş, mahkemelerin karar aşamasında şoförler lehine kararlar verdiğini, nakliyecilerin bu durum karşısında haksızlığa uğradığını ifade etti. Karakuş, “Bu iş, benim baba mesleğim. Çekirdekten bu işi öğrendim. Masa başında oturan bir patron hiçbir zaman olmadım. Fakat, özellikle şoförlerin biz işverenleri mahkemeye vermesi halinde mahkemeler biz işverenlere çok ciddi haksızlıklar yapıyor. Bizler, bu durumdan rahatsızız. Almanya’da lojistik sektörü çok ayrı bir yerde ve lojistik Alman ekonomisi içerisinde ‘itici bir güç’ halinde. Fransa’da özelleştirilemeyecek sektörlerden biri halindedir lojistik. Fransız yetkililer, Fransız başkan lojistiğe çok ayrı bir önem veriyor. Fakat biz ülke olarak lojistiğin önemini hala anlayabilmiş değiliz. Sektörde bir bir yok oluyoruz. Bu durum bizleri derinden üzüyor. Belirli bir korumacılığın, belirli bir adaletin olması gerekiyor” dedi. 2023 hedeflerine ulaşabilmek için lojistiğin vazgeçilemeyecek sektörler arasında olduğunu ifade eden Karakuş, 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşmanın anahtarının lojistikten geçtiğini ifade ederek, yabancı taşımaların gitgide arttığını ve bunun bir tehlike olduğunu, lojistikçinin üzerinde gereğinden fazla yük bulunduğunu ve lojistikçilerin kamburlarından kurtulması gerektiğini belirtti. Karakuş, ‘bilirkişi’lerin sahaya inmediklerini, sahaya inmeden karar vermenin adil olmadığını ve bilirkişilerin mutlaka sahaya inmeleri gerektiğini de belirtti. Ekim 2014 54 RÖPORTAJ 2023 ihracat hedefine ulaşmanın yolu lojistikten geçiyor ABC Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı ve UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ergün Bilen, 2023 ihracat hedefine ulaşmanın en etkili ve kestirme yolunun lojistik sektöründen geçtiğini belirtiyor. Bilen, “Geçmişi uzun yıllara dayanan ve ‘sanal prangalar’ olarak nitelediğimiz engelleri, kamburları yok etmeden rolümüzü tam olarak yerine getirebilmemiz olası değil” diyor. ABC Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı ve UND Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ergün Bilen, 2014 yılında komşu ülkelerimizde meydana gelen kaos durumunun nakliye sektörümüzü etkilediğini ifade ediyor. Bilen, Türkiye karayolu taşımacılığına ‘haksız rekabet’ uygulandığını da ifade ederek 2023 hedefleri doğrultusunda 500 milyar dolarlık ihracat rakamının sıklıkla telaffuz edildiğini belirtiyor. Bu rakamlara ulaşabilmek için lojistikçiye büyük rol düştüğünü anlatan Bilen, ‘sanal prangalar’dan kurtulmadan bu rolün gerçekleşmeyeceğinin de altını özenle çiziyor. Bilen’le lojistik sektöründeki son gelişmeleri değerlendirdik. 2014 yılı ilk 6 aylık değerlendirmenizi alabilir miyim? 2014 yılı genel anlamda sıkıntılı başEkim 2014 ladı ve sektörün iç-dış olaylardan etkilenmesi artarak devam ediyor. Sınırlarımızda özellikle Suriye’de yaşanan savaş hali, yerel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi, Rusya-Ukrayna gerginliği, son olarak Irak’ta yaşanan tatsız olaylar ve İran ile yaşadığımız milletlerarası olağanüstü durum, bunlara bağlı piyasalardaki durgunluk lojistik sektörünü oldukça olumsuz etkilemiştir. 2013 ile kıyasladığımızda maalesef bütçe olarak büyüme beklentilerimizin altında gitmekteyiz. Firma olarak 2014’teki hedefleriniz nelerdi, 2014’ün ilk yarısı itibarıyla bu hedeflere ulaştığınızı söyleyebilir miyiz? ABC Lojistik’in 2014 yılsonu hedefleri nelerdir? Sayısal hedeflerimizi dönemsel gerekli revizyonlar ile tutturduğumuzu söylemek mümkün. Bu yılın özel- likle son çeyreğinde ciddi yatırım planlarımız var. Bunların sonuçlarını 2015’te görmek arzusundayız. Ancak 2014’ün özellikle ikinci yarısı maalesef Suriye, Irak ve İran’da yaşanan gelişmelerden ötürü çok sancılı geçiyor. Belirsizlik artan maliyetler operasyonel verimliliğimizi ve öngörü kabiliyetimizi çok sınırladı. Özellikle 3. ülke taşımalarında anılan sıkıntılardan ötürü artan maliyetler, azalan iş hacmi Avrupa trafiğindeki planlarımızı da direkt etkiliyor. Anadolu’da insan ilişkileri ön planda Anadolu (Kayseri) merkezli bir lojistik firmasınız. Anadolu ile İstanbul’un artıları ve eksilerini kıyaslar mısınız? Anadolu ile İstanbul arasında her 55 şeyden evvel ticaret hacim olarak büyük bir fark var. İstanbul’u Marmara bölgesi olarak biraz daha genellersek Türkiye’de ticaretin kalbi ve toplam pastanın yüzde 65’i… Süreçler her anlamda çok dinamik ve net. Hal böyle iken Anadolu’nun görece durağan hacmi ve geleneksel iş alışkanlıkları elbette Marmara’ya göre taban tabana zıtlıklar içeriyor. Anadolu’da insan ilişkileri çok daha ön planda. Marmara’da sistem odaklı çalışma şekilleri, kurumsal yapılar ve daha tavizsiz uygulamalar aktif iken; Anadolu’da ataerkil yapılar, patron egemen süreç yönetimleri egemen. Bunların elbette kendi içerisinde artı ve eksileri var. Marmara’nın Anadolu’dan iletişim, Anadolu’nun Marmara’dan kurumsallık anlamında öğrenecek çok şeyi olduğuna inanıyorum. le belli ülkelerde uygulanan kotalar, haksız fiyat artışları, geçiş zorlukları, kasti ve menfi uygulamalar sektörün belini büküyor. Irak ve Suriye’de yaşanan kaos ve savaş durumu sizleri nasıl etkiliyor? Güney sınırımızda yaşanan olumsuz gelişmelerin tamamı sektördeki belirsizliği körüklüyor. Bu ülkeler ile yapılan direkt ve transit ticaret belli dönemlerde durdu veya kısıtlı imkanlar ile yapılabilen alternatif yama çözümler üretilmek durumunda kalındı. Burada sektörün yaşadığı sıkıntıdan ziyade ülkemizin kaybı mil- yarlarca dolar. Elbette kaos ve savaş dünyanın hiçbir yerinde istemediğimiz, onaylamadığımız bir insanlık ayıbı. Bunun sonuçlarından başta bölge halkı olmak üzere tüm komşular, ekonomiler elbette olumsuz etkileniyor. Bunların yansımalarını telafi etmek uzun yıllar sürebiliyor. Türkiye, çok önemli bir stratejik bölge üzerinde bulunuyor. Bu durumdan lojistik firmalarımız nasıl fayda sağlayabilir. Stratejik durumumuzdan yeterince sizce faydalanabiliyor muyuz? Ülkemiz elbette Avrupa-Asya-Afrika üçgeninde çok stratejik bir konum- Haksız uygulamalar sektörün en önemli sorununu oluşturuyor Lojistik sektörümüz birçok sıkıntı ile uğraşmak durumunda. Siz, sektörün en önemli sıkıntılarını ne olarak görüyorsunuz? Kara taşımacılığı olarak değerlendirirsek; sektörün en önemli sıkıntıları Türk nakliyecisinin geçiş ülkelerinde yaşadığı haksız uygulamalar, belirsizlikler. Tamamı taşıma süresini ve maliyeti etkileyen unsurlar. ÖzellikEkim 2014 56 RÖPORTAJ da. Bunun uzun yıllar nimetlerinden yeterince faydalanamasak dahi son 10 yıllık periyodda bir farkındalığımız ve önemli hamlelerimiz olduğunu söylemek mümkün. Özellikle Uzak Doğu’nun yükseliş periyodunda Avrupa’ya süre olarak ulaşım avantajımızı daha efektif kullanabilmeli, bunu fırsata çevirebilmeli idik. Eski İpek yolu geçişinde demiryolu altyapımızın çok daha evvel nitelikli kullanılabilir hale gelmesi gerekli idi. Geleneksel taşıma yöntemlerine alternatif taşıma modelleri ile bu konumumuzu belirgin bir avantaja çevirmek mümkün. Bu anlamda kombine taşıma çözümleri, intermodal taşımacılık, limanların kapasite ve işlev hızı gibi önemli gelişmeler var. Lojistik şirketlerinin meseleye daha geniş bir perspektif ile bakarak, vizyonunu büyütmesi ve hizmet çeşitliliğini artırarak beklentilere daha katma değerli çözümler geliştirmesi gerekir. Ekim 2014 UND, sektörün sözcülüğünü yapıyor Siz, UND’de de ‘Başkan Yardımcısı’ olarak görev alıyorsunuz. UND’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? UND Başkanımız Sayın Çetin Nuhoğlu’nun önderliğinde belki de tarihinin en etkin süreçlerinden birini yaşıyor. Pek çok çalışma grubu ile uluslararası nakliye sektörünün lokal ve uluslararası sıkıntılarını derinlemesine irdeleyerek yetkili makamlar nezdinde sektörün sözcülüğünü yapıyoruz. Enerjimizin büyük kısmını gümrük birliği çerçevesinde AB sınırları içerisinde serbest dolaşım hakkımızı almak için harcıyoruz. Bu konuda ülkemizde ilgili bakanlıklar ve yurt dışında yetkili kurumlar nezdinde haklı davamızı savunuyor, uygulanan haksız kota ve uygulamaları durdurmaya gayret ediyoruz. UND, birçok konuyu Kamu’nun gerekli kesimlerine anlattı. Kamu, lojistik sektörüne nasıl bakıyor, lojistik sektörünün sorunlarını UND sayesinde artık daha net görebiliyor mu? UND’nin son dönemdeki etkinliği sayesinde kamu’nun meseleye bakışında olumlu değişim ve gelişmeler var. UND olarak ilgili bakanlıklar, TOBB ve TİM nezdinde sürekli irtibatımız ve sektöre ilişkin sıcak raporlamalarımız var. Turizm’den sonra ülkemize en önemli katma değeri sağlayan lojistik sektörünün konumu ve önemini UND olarak bıkmadan vurgulamaya devam edeceğiz. ‘Sanal prangalar’dan kurtulmalıyız UND Başkanı Çetin Nuhoğlu, 2023 ihracat hedeflerine ulaşma noktasında lojistik sektörünün vazgeçilmez olduğunu söylüyor. Siz konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Kesinlikle doğru… Netice olarak bu hedeflenen rakamların gerçekleşebilmesinin teminatı sanayici, üretici kadar, bu ürünleri alıcısına ulaştıracak olan taşıyıcıların performansı. Bizlerin halihazırda yaşadığı geçmişi uzun yıllara dayanan ve “sanal prangalar” olarak nitelediğimiz engelleri, kamburları yok etmeden rolümüzü tam olarak yerine getirebilmemiz olası değil. Bunun sonucunda da Türkiye bu hedefine ulaşamaz. Neticede bahsettiğimiz döngünün içinde nakliyeci en önemli halkalardan birisi. 57 Taşımacılıkta müşteri ilişkileri “Karayolu taşımacılığı arza göre talebin daha düşük olması nedeniyle rekabetin daha sert yaşandığı ve bu rekabetten dolayı taşıma ücretlerinin oldukça düşük kaldığı bir sektördür. Fiyatla rekabet çok mümkün olmayınca taşımacılık firmalarının rakiplerinden bir adım önde olabilmek için müşteri ilişkilerine daha fazla önem vermeleri gerekmektedir. Günümüzde verimlilik, müşteriyi memnun etmekten ve müşteri sadakatini sağlamaktan geçmektedir. Müşteri sadakati, müşterinin bir seçim hakkı olduğunda, aynı firmayla iş yapmayı tercih etmesi ya da benzer ihtiyaçlarına çözüm bulabilmek için her zamanki sıklıkla aynı firmayı seçme eğilimi ve eylemidir.” K üresel rekabet günümüzde ürün ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmaları müşteri odaklı bir yapılanma gerçekleştirmeye zorlamaktadır. Bunun en önemli nedeni müşteri memnuniyeti sağlamanın, rakiplerden farklı olmak, rakiplerin önüne geçebilmek ve kar elde etmek için zorunlu olmasıdır. Müşteri memnuniyeti sağlamanın yolu ise doğru Müşteri İlişkileri Yönetimi’nden (CRM) geçmektedir. Bir hizmet sektörü olan lojistiğin en önemli faaliyet alanlarından biri taşımacılıktır. Özellikle ülkemizde karayolu, yük ve yolcu taşımacılığında diğer taşıma modlarına göre çok daha yoğun kullanılmaktadır. Karayolu taşımacılığı arza göre talebin daha düşük olması nedeniyle rekabetin daha sert yaşandığı ve bu rekabetten dolayı taşıma ücretlerinin oldukça düşük kaldığı bir sektördür. Fiyatla rekabet çok mümkün olmayınca taşımacılık firmalarının rakiplerinden bir adım önde olabilmek için müşteri ilişkilerine daha fazla önem vermeleri gerekmektedir. Günümüzde verimlilik, müşteriyi memnun etmekten ve müşteri sadakatini sağlamaktan geçmektedir. Müşteri sadakati, müşterinin bir seçim hakkı olduğunda, aynı firmayla iş yapmayı tercih etmesi ya da benzer ihtiyaçlarına çözüm bulabilmek için her zamanki sıklıkla aynı firmayı seçme eğilimi ve eylemidir. Yeni bir müşteri kazanmak, mevcut müşteriyi elde tutmaktan çok daha maliyetlidir Yeni bir müşteri kazanmak, mevcut müşteriyi elde tutmaktan çok daha maliyetlidir. Müşteri ilişkilerini yönetemeyen ve müşterilerin farklı ürün grupları için farklı taşıma taleplerine doğru çözüm üretemeyen firmalar, hem kaynaklarını etkin kullanmamış hem de mevcut müşterilerinin hızla rakip taşıma firmalarına yönelmesine neden olmuş olurlar. Memnuniyetsiz müşteriler hızla kaybedilir. Aldığı taşıma hizmetinden memnun kalmayan müşterilerin çoğu aynı firmaya bir kez daha şans vermemekte aynı Arzu Durusu Arel Üniversitesi güzergahta hizmet veren bir başka firmayla iş yapmaya başlamaktadır. Taşımacılık sektöründe müşteri şikayetine neden olacak konuların başında, söz verilen termine uyulmaması, malların yanlış, eksik ya da fazla veya hasarlı olarak teslim edilmesidir. Taşıma firmaları, müşterilerinin beklentileri, şikayetleri, öneri ve memnuniyetleri konusunda duyarlı olmak zorundadır. Bu duyarlılığa sahip olan, gerektiği durumlarda alternatif çözümler geliştirebilen, müşteriye ait geribildirimleri değerlendirip, iş süreçlerinde iyileştirme sağlayan firmalar rekabet yarışında öne geçebilmektedir. Ekim 2014 58 GÜNCEL Pirelli’den yeni kış lastikleri yönetmeliğine uygun treyler lastiği Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın kış lastiği kullanımı zorunluluğu ile ilgili yayınladığı genelge 1 Aralık itibarıyla yürürlüğe giriyor. Genelgede yer alan “Yarı römork ve römorkların frenleme tertibatı bulunan dingilleri üzerindeki tüm lastiklerinin kış lastiği olması zorunluluğu aranır” ibaresi, 1 Aralık tarihinden sonra M+S ibareli lastik kullanımını treylerde de zorunlu kılıyor. Pirelli’nin geçtiğimiz yıl Türkiye yollarına özel olarak geliştirip İzmit fabrikasında ürettiği ST01 M+S lastikleri, hem yönetmeliğe uygunluğu, hem de konfor ve güvenlik özellikleriyle ağır vasıta kullanıcılarına hitap ediyor. Pirelli’nin sektörde referans haline gelen 01 serisi lastiklerini baz alarak geliştirilen ST:01 M+S, yenilikçi profili, yapısal özellikleri ve düşük dönme direnci sağlayan yapısı sayesinde enerji, konfor ve yakıt ekonomisi sağlıyor. Bünyesinde çevreye zararlı aromatik yağlar bulun- durmayan ve diğer 01 serisi lastiklerde olduğu gibi çevreci ve ekonomik özellikleriyle rakiplerinden ayrışan ST:01 M+S, ses seviyesi olarak da Avrupa Normları limitlerine uygunluk gösteriyor (73 decibel). Bileşenleri ve yapısı, kullanım ömrü Çakır çaldı, dostluk kazandı Sertrans Logistics, hizmet verdiği Türkiye’nin önemli şirketleriyle bir araya gelerek “Dostluk Kazansın” adlı bir futbol etkinliği düzenledi. Sertrans çalışanları ve müşterilerinden oluşan takımların karşı karşıya geldiği futbol maçının hakemliğini ise Cüneyt Çakır yaptı. FIFA kokartlı ünlü hakemimiz Cüneyt Çakır’ın düdük çaldığı çok eğlenceli bir halı saha futbol karşılaşmasında bir araya gelen Sertrans Logistics çalışanları ve Türkiye’nin önemli şirketlerinden oluşan iki takım kıyasıya mücadele etti. Fair play ruhu ve dostluğun Ekim 2014 kazandığı maçta ter döken her iki takım da kupasını Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Keleş’in elinden aldı. “Sertrans- Dostluk Kazansın” futbol maçı, Sertrans Logistics Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Keleş, Sertrans Logitics CEO’su Nilgün Keleş, şirket yöneticileri ve çalışanlar tarafından ilgiyle izlendi. Cüneyt Çakır’ın yönetiminde oynadıkları maç sonrası hatıra fotoğrafı çektiren yöneticiler ve Sertrans çalışanları, daha sonra başlayan Türkiye-Çek Cumhuriyeti milli maçını da birlikte izleyerek unutulmayacak bir gece yaşadılar. boyunca minimum aşınma ve kış koşullarında mükemmel güvenlik ve performans için tasarlanan yeni ST:01 M+S, +7 derecenin altında ve üstündeki tüm hava koşullarında bölgesel ve uzun yol (otoyol) kullanımı için ideal çözüm sunuyor. İnci Lojistik’e Japon ortak Tokyo merkezli Yusen Logistics, İnci Holding iştiraki İnci Lojistik’in hisselerinin yüzde 32’sine ortak oldu. Lojistik sektöründeki bu işbirliği ile taraflar Türkiye’de ve uluslararası pazarlarda büyük bir atılıma hazırlanıyor. Dünyanın 40 ülkesinde ofisi ve 17 bin çalışanı bulunan, deniz, hava, karayolu taşıması ve kontrat lojistiği konusunda deneyimi ile dünyadaki ilk 15 lojistik şirketi arasında yer alan Yusen Logistics, Türkiye’deki faaliyetlerine 1 Ekim 2012 tarihinde Yusen Logistics Turkey ismiyle başladı. 59 Ebola virüsü lojistik dünyasını da tehdit ediyor! Dünyada yaklaşık 4 bin insanın hayatını kaybetmesine sebep olan, Batı Afrika’dan Londra, Paris, Oslo, Frankfurt ve Madrid gibi Avrupa şehirlerine yayılan ve son olarak Amerika’da görülen Ebola hastalığı büyük bir hızla yayılıyor. Halen tedavisi bulunamayan Ebola virüsüne karşı yapılabilecek tek şey ise önleyici tedbirler almak. Ebola ve benzeri virüslerden kaynaklanan salgınlara yakalanma olasılığı bazı meslek grupları için daha yüksek seviyelerde bulunuyor. Özellikle hastalığın baş gösterdiği ülke ve şehirlere iş amacıyla giden havayolu, lojistik gibi sektörlerde çalışanların bu virüse yakalanma ihtimalleri daha yüksek. Bulaşıcı hastalıklar karşısında firmaların nasıl önlemler alması gerektiğine dair açıklamalarda bulunan işyeri hekimi ve Güvenbir OSGB (Ortak Sağlık Güvenlik Birimi) Genel Müdürü Dr. Ali Çolak, Ebola virüsüne karşı henüz bir tedavi yöntemi geliştirilemediği için önleyici tedbirler almanın hayati önem arz ettiğinin altını çizdi. Dr. Ali Çolak açıklamalarına şöyle devam etti: “Kişilerin çalışmış olduğu sektör iş sağlığı ve gü- venliği açısından “az tehlikeli” sınıfta yer alsa bile tedavisi olmayan bu tür bir hastalık karşısında “çok tehlikeli” sınıf kapsamına girebiliyor. Özellikle yurtdışı bağlantıları olan ve seyahat hali gerektiren sektörlerde çalışanlar, gittikleri ülkelerde kişilerle yakın temas kurmaktan kaçınmalıdır.” diyerek henüz tedavisi geliştirilmemiş global bir salgına karşı alınacak en aktif önlemin bu olduğunu söyledi. Bu sektörlerde hizmet veren işletmelerin işyeri hekimlerine de düşen sorumluluklar olduğunu belirten Dr. Çolak, yurtdışına gidecek olan çalışanlara, hastalığa yakalanmamak için ne tür önleyici tedbirler almaları gerektiği konusunda çalışanların ayrıntılı olarak bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı. Hastalık nasıl ilerliyor? Semptomlar hastalık kapıldıktan 8-10 gün sonra ortaya çıkıyor. Fakat virüs tam olarak 21 gün sonra tespit ediliyor. İlk olarak baş ağrısı, ateş ve vücut ağrısı belirtileri ortaya çıkıyor. Nadiren de kaşıntı görülüyor. Sonrasında ishal ve kusma ile devam ediyor. Bir sonraki evre, şimdiye kadar vakaların yarısında iç kanama olarak görüldü. Kan kusma, idrarda kan, deri altından, gözlerden veya ağızdan kanama görülüyor. Hastaları öldüren şey ise iç kanama olmuyor. Vücuttaki kan damarlarının sıvı sızdırması sonucu azalan kan basıncının kalp, böbrek, karaciğer ve başka organ yetmezliklerine sebep olması ölüme sebep oluyor. Ekim 2014 60 KONGRE Lojistik sürdürülebilir olursa büyür IATA Dünya Kongresi 2014 “Lojistikte Sürdürülebilir Büyüme” teması ile İstanbul’da yapıldı. Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Diane Arkas Aktaş, son dönemde yeşil şirketlerin sayısının artmasıyla yeşil rekabetin de arttığını söylerken, Ekol Lojistik Forwarding Genel Müdürü Mehmet Özal ise “Yeşil koridorlar oluşturmalıyız” dedi. Dünya Gümrük Örgütü Genel Sektereteri Kunio Mikuriya’nın gümrüklerdeki beklemenin en büyük sorumlusu olarak lojistik firmalarını göstermesi ise kongrenin hayret uyandıran açıklaması oldu. A na Sponsorluğunu Ekol Lojistik, Platin Sponsorluğunu ise Arkas’ın yaptığı FIATA Dünya Kongresi binden fazla katılımcıyla İstanbul’da yapıldı. Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vekili Talat Aydın, İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı İbrahim Çağlar’ın yanı sıra lojistik sektöEkim 2014 rü ile ilgili yerli ve yabancı çok sayıda davetli katıldı. Kongrenin konuşmacıları arasında Dünya Gümrük Örgütü Genel Sekreteri Kunio Mikuriya, Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdür Yardımcısı Yonov Frederick Agah yer aldı. Kongrenin konuşan Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, küreselleşmenin lojistik üzerine kurulu olduğunu ifade ederek, “Küreselleşmenin ruhu, üretmek, dünya pazarları- na açılmak ve rekabetçi olabilmekten geçiyor. Lojistikte bu zincirin en önemli halkalarından biridir” dedi. 2013 yılında 385 milyon tonluk ürünün Türkiye limanlarından geçtiği ve 277 milyon tonun da dış ticarete gittiği bilgisini aktaran Yıldırım, Türkiye’nin son 10 yılda diğer alanlarda olduğu gibi lojistik sektöründe de önemli başarılara imza attığını ifade etti. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleş- 61 Mehmet Özal me Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Vekili Talat Aydın da son 10 yıldır ulaştırma alanında çok önemli projeler gerçekleştirildiğini belirterek, bu projelerin Türkiye’nin lojistik merkez olma hedefine hizmet ettiğini söyledi. Talat Aydın, taşımacılık ve lojistik sektörünün geliştirilmesi için bakanlık olarak tüm çalışmaları gerçekleştirdiklerini belirterek, Türkiye’nin kara, hava ve tren yollarını geliştirmek için projelerin hayata geçirildiğini söyledi. FIATA Akademisi kuruluyor Ulaştırma ve lojistiğin, sürdürülebilir büyümenin temel taşları ve FIATA’nın en önemli ayaklarından biri olduğunu belirten FIATA Başkanı Francesco Parisi, “FIATA’nın politika seçenekleri ve pozisyonu daha gelişmiş lojistik bağlantılar ve çevreye daha az zarar vererek ulaştırma yapılması yolunu seçmiştir. FIATA’nın bir amacı da sanayiyi geliştirmek için istihdamı geliştirmektir. Mesleki eğitim en gurur duyduğumuz çalışmalarımızdandır. FIATA diploması, bütün dünyada geçerli olan tek sertifikadır. Şimdi FIATA Akademisi için çalışmalara başladık” dedi. UTİKAD Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Erkeskin ise lojistik sektörünün sürdürülebilir gelişmesine yönelik çalışmalar yaptıklarını ifade ederek, “Sürdürülebilir Lojistik” belgelendirmesi çalışmasının öncüsü olduklarını söyledi. Açılış töreninde FIATA ve TT Club tarafından düzenlenen ve uluslararası forwarding sektörünün en prestijli ödülleri arasında sayılan “Uluslararası Genç Forwarder Yarışması”nın birincisi de açıklandı. TT Club Bölgesel Direktörü Andrew Kemp, yarışmanın sektörde kaliteyi artırmak ve genç yeteneklere eğitim imkânı sağ- Kunio Mikuriya lamak amacıyla verildiğini söyledi. Birincilik ödülünü Güney Afrikalı katılımcı Fortunate Mboweni aldı. Yöresel dans gösterilerinin gerçekleştirildiği açılış töreninin ardından Dünya Gümrük Örgütü Genel Sekreteri Kunio Mikuriya, Dünya Ticaret Örgütü Genel Müdür Yardımcısı Yonov Frederick Agah’ın da aralarında yer aldığı “Lojistikte Sürdürülebilir Büyüme” temalı ana oturum gerçekleştirildi. Yeşil koridorlar oluşturmalıyız Ana oturumda konuşan Ekol Lojistik Forwarding Genel Müdürü Mehmet Özal, dünya kaynaklarının sınırlı olmadığını belirterek, “Kongrenin teması ‘Lojistikte Sürdürülebilir Büyüme’. Günümüzde artık sadece büyüme ve karlılık şirketlerin tek amacı değil. Son araştırmalarda görülüyor ki, şirketlerin yüzde 31’i sürdürülebilirliğin çok önemli olduğunu söylüyor” dedi. Özal, Ekol Lojistik olarak lojistikte sürdürülebilir büyüme için yeni yöntemler geliştirdiklerini ve özellikle intermodal alanında önemli yatırımlar gerçekleştirdiklerini belirtti. “Yeşil Lojistik zinciri oluşturabilmeliyiz, yeşil koridorlar geliştirmeliyiz, kayıpları azaltmalıyız, kent lojiztiğinde en etkin dağıtım yollarını bulmalıyız” diyen Özal, bunun yanında ekonomideki büyüklüklerin de önemli olduğunun altını çizde. Gelişmiş ülkelerin yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerin ise yüzde 5.4 oranında büyümesinin beklendiğini aktaran Özal, bunun da daha fazla Lojistik Hizmet anlamına geldiğini kaydetti. Tercihimiz daha fazla kar değildir Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Diane Arkas Aktaş Diane Arkas Aktaş ise, “sürdürülebilirlik” konusunu uzun vadeli düşünmek gerektiğini belirterek, son dönemlerde artan yeşil şirketlerin sayısı ile rekabet ortamının oldukça yüksek olduğunu söyledi. Aktaş, Arkas Holding olarak yakıt tasarruflu ve karbon emisyonunu daha az tüketecek çalışmalar imza attıklarını söyledi. Çevresel faktörlerin Arkas’ın stratejisini oluşturmada etkili olduğunu söyleyen Aktaş, “Biz kar yapmakla sürdürülebilirlik arasında tercih yapmıyoruz” dedi. Aktaş, sürdürülebilirliğin uzun vadeli bir düşünce gerektirdiğini belirterek, “Nüfus artışı, kaynakların azalması, su kıtlığı aslında ekonojik çevremizin limitlerine geldiğini gösteriyor. Müşteri tercihleri de değişiyor. Toplumdan bize baskılar geliyor. Dolayısıyla daha iy performans çıkarmak zorundayız. Hatalarımız bize pahalıya patlayabilir. Yeşil şirketlerin sayıca artıyor ve bu şirketlerin marka değeri yükseliyor. Çevresel sürdürülebilrilk rekabetçi bir pozisyon elde etmeyi de sağlıyor” diye konuştu. Kunio Mikuriya: Gümnükteki beklemelerin sorumlusu lojistikçiler Dünyada 179 gümrük teşkilatının olduğunu söyleyen Dünya Gümrük Örgütü Genel Sektereteri Kunio Mikuriya, gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi gerektiğini söyledi. Mikuriya gümrüklerdeki uzun beklemelerin yüzde 30 oranında gümrüklerden kaynaklandığını ancak en büyük sorunun yüzde 70 oranla lojistikçilerin olduğunu kaydetti. Kunio Mikuriya, “Sınırlar ayırır gümrükler birleştirir” diyerek başladığı konuşmasında, basitleştirilmiş gümrük uygumalarının tüm gümrükler tarafından kabul edildiğini belirtti. Ekim 2014 62 MAKALE Stajlar bir zorunluluk değil fırsat olarak görülmeli Yrd.Doç.Dr.A.Özgür Karagülle İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Yüksekokulu L ojistik; işletmecilik, mühendislik, hukuk gibi farklı akademik alanlara yönelik uzmanlık içeren multi-disipliner (çok disiplinli) bir bilim alanı. Bu bakış açısından bakıldığında teori ve uygulamanın iç içe geçmesi büyük önem kazanıyor. Konuya bir taraftan bakıp diğer tarafın önemini yok saymak lojistik eğitiminde arzu edilen düzeyin yakalanamamasına neden olur. Bugüne kadar da bunun sıkıntısı iş hayatı tarafından da akademik taraftan da görüldü ve vurgulandı. Teorinin uygulamaya yönelik, uygulamaların da teorilerin ışığında sarmal bir şekilde birbirini destekleyerek gelişmesi lojistik alanındaki eğitimin kalitesinin artmasına ortam sağlayacaktır. Gelinen noktada okulların yönetmelik gereği (genellikle yaz dönemlerinde) uyguladıkları ve yaklaşık 1 ay kadar süren stajlar öğrenci ve mezunlara sektöre arzu edilen düzeyde oryantasyon imkanı verememektedir. Bu nedenle okulların müfredatı ile daha bütünleşik staj ya da kısmi zamanlı çalışma uygulamaları gündeme gelmek zorundadır. Akademik/örgün eğitim sektörün yıllardan beri süregelen talebi olmakla birlikte öğrencilerin okulun ilerleyen yıllarında kısmı zamanlı çalışmalara yönlenmesi akademik eğitime devamı ve verilen eğitim kalitesinin düşmesine sebep olmaktadır. Klasik staj anlayışından uzaklaşarak, müfredat yani akademik eğitimle iş başında eğitimin entegre olacağı bir eğitim modülü tasarlayıp uygulamaya koymak gerekmektedir. Bu yönde özellikle devlet üniversiteleri için sorun yaratan mevzuatın koEkim 2014 nuya ve ihtiyaçlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi de konuya yönelik ön açıklığının sağlanması açısından önemlidir. Temel eğitimi almış öğrencilerin son ve sondan önceki akademik yıllarda daha geniş bir takvime yayılarak iş başında eğitim almaları sağlanmalıdır. Sektörde yer alan kurumların da staja bir zorunlu misafir etme olarak değil, gelecekte birlikte çalışacakları ekip arkadaşlarını tanıma, seçme ve yetiştirme fırsatı olarak bakmaları gerekmektedir. Öğrencileri kariyer yönetimi ile sektördeki şirketlerin insan kaynakları planlaması örtüştürülmeli, öğrenciler daha mezun olmadan şirketler tarafından izlenir ve tanınır hale gelmelidir. Bu şekilde entegre ve interaktif yürütülecek staj uygulamaları insan kaynakları birimle- rinin maliyetlerini azaltacağı gibi işe alım ve oryantasyon süreçlerinin de etkinliğini arttıracaktır. Mesleki eğitimin paydaşlarını oluşturan akademik kurumlar, sektörel kurumlar ve öğrenciler/mezun adayları konuya bir zorunluluktan çok fırsat bakış açısıyla yaklaşmalıdır. Karşılıklı tanıma ve öğrenme süreçleri yaşanmalı, özellikle akademik ve sektörel kurumlar arasında empati ve iletişim sağlanmalıdır. Bunun yanı sıra başta Avrupa ve özellikle Almanya olmak üzere mesleki eğitim programlarının yapısı, üniversite-sektör işbirliklerinin mesleki eğitim boyutu taraflarca araştırılmalı bu alanlarda çalışmalar yapılarak staj uygulamalarının fonksiyonelliği arttırılmaya çalışılmalıdır. 63 Küreselleşme, Lojistik Sektörü, Sektör -Üniversite İşbirliği Doç. Dr. Serap İNCAZ Nişantaşı Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Bölüm Başkanı U luslararası ticaretin ahenk içinde gerçekleşmesi ve sistemin devamlılığı için lojistik sektörünün güçlü olması bir ön şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Lojistik yönetimi, müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere başlangıç olarak ham maddeden ürünün tüketildiği son noktaya kadar malzemelerin, hizmetlerin ve bilgi akışının etkili ve verimli bir şekilde planlanması, örgütleme, uygulanması ve denetim süreçlerini içeren bir alan olarak önemi artmaktadır. Küreselleşmenin de etkisiyle lojistiğin uluslararası ölçekte değerlendirilmesi uluslararası ticaretin, kurallarına uygun bir biçimde uygulanabilmesi ve uzun dönemli fayda yaratabilmesi için profesyonelce ele alınması bir ihtiyaç olarak kendini hissettirmektedir. Bu ihtiyaç lojistik eğitiminin sektörel işbirliğini de zorunlu kılmaktadır. Sektör üniversite işbirliği konusu eğitim süreci içinde sadece staj olanaklarının yaratılması değil, aynı zamanda sektörün profesyonellerinin de öğrencilerle karşıya getirilerek bilgi kazanılması şeklinde de mümkün olabilmektedir. Lojistik, ihmal edilemeyecek ölçüde pahalı bir sektördür Lojistik sektörü ihmal edilemeyecek ölçüde pahalı bir sektördür. Bu nedenle de işgücü ihtiyacı karşılanırken, sektörü tanıyan ve bilgi birikimi olan kalifiye işgücüne her zaman gereksinim duyulacaktır. Bunu sağlayan en önemli kaynak da üniversitelerin ilgili bölümleri ve programlarıdır. Doğru yönetilebilen bir lojistik eğitimi doğru yönetilebilen bir lojistik sisteme de gidişi kolaylaştıracağından lojistik eğitimi lojistik faaliyetlerin temelinde yer almaktadır. Doğru zaman, doğru yer, doğru kalite, doğru adet, doğru şekil, doğru malzeme koşullarında lojistik sistemde hedeflenen faydaların sağlanması, lojistik eğitimi veren Üniversitelerin henüz eğitim sürecinde iken öğrencilerini doğru yönetmeleri yanında mezunlarını da doğru yönlendirmeleri ile mümkün olacaktır. Avrupa’da lojistik şirketleri, uluslararası firmalar, bilgi üretim enstitüleri, araştırma enstitüleri, teknoloji tedarik merkezleri, üniversiteler, danışmanlık girişim grupları haberleşme ağı ile birbirlerine bağlıdır. Bu ağ sayesinde bilgilerini paylaşırlar, iletişim ağı geleneksel sektör analizinin ötesinde global bir haberleşme ağı içerisindedirler. Bu haberleşme ağı içinde üniversitelerin rolü de unutulmamıştır. Bunun öneminin idrakinde olan Nişantaşı Üniversitemiz hem paydaşlar bağlamında sektörle iç içe olmakta hem de sektörün profesyonellerini çeşit- li toplantılar ve konferanslarla öğrenci ile karşılaştırmakta ve iş olanaklarını yaratmaktadır. Nişantaşı Üniversitesi’nde, lojistik sektörü ile ilgili bölüm ve programlarımızdan mezun olan öğrencilerimiz için istihdam olanakları çok geniş bir yelpazede ortaya çıkmaktadır. Bunlar tüm dünyada ve ülkemizde faaliyette olan lojistik işletmeleri, liman işletmeleri, ulusal ve uluslararası ihracat ve ithalat yapan dış ticaret firmaları, ihracat ve ithalat yapan sanayi işletmeleri, her türlü üretim ve hizmet işletmelerinin lojistik bölümleri başta gelen çalışma alanlarıdır. Ayrıca, mezunlarımız kamuda ve kamu iktisadi teşebbüslerinde aldıkları eğitimle ilişkili tüm lojistik kadrolarında çalışabilmektedirler. Uzman ve deneyimli akademik kadrosu, üniversite – sanayi işbirliğine dayalı eğitim, uluslararası standartlarda İngilizce ve ikinci bir yabancı dil eğitiminin varlığı, kuruluşla birlikte Bologna sürecine eşgüdüm sağlanması ve sektörün ihtiyaçlarına göre şekillendirilen müfredatlar, Nişantaşılı öğrencileri farklı kılacaktır. Ekim 2014 64 KISALAR Türk spor tarihinin en uzun sponsorluğu Mercedes’ten Omsan’da iki önemli atama Mercedes-Benz Türk, Türkiye Futbol Federasyonu ile 1996 yılından bu yana sürdürdüğü sponsorluk sözleşmesini 2018 sonuna kadar uzattı. Türk futbolunun en uzun soluklu sponsorluğu olan bu anlaşma kapsamında; özel tasarlanan Milli Takım otobüsünün yanı sıra, otomobil ve hafif ticari araçlardan oluşan dev bir Mercedes-Benz filosu da Türkiye Futbol Federasyonu’nun hizmetine sunuluyor. Yeni dönemde Türkiye Futbol Federasyonu’nun kullanımına sunulan 25 adet B-Serisi, 38 adet C-Serisi, 4 adet E-Serisi, 2 adet GL-Serisi, 3 adet S-Serisi, 7 adet Vito, 3 adet Sprinter ve 3 adet Travego ile filodaki araç sayısı 85’e çıkacak. Sponsoruk anlaşması için gerçekleştirilen törene, Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Türkiye Futbol Federasyo- Omsan’da Depolar ve Dağıtım Operasyonları Grup Müdürü görevine Serkan Çelik, Gaziantep Bölge Müdürü görevine ise Serdar Doğruer atandı. Serkan Çelik 1997 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Lojistik sektöründeki kariyerine 2000 yılında başlayan Çelik, sektörün önemli firmalarında çalıştı. Çelik ileri seviyede İngilizce biliyor. Gaziantep ve çevre illerindeki lojistik faaliyetlerin etkinliğinin artırılması ve geliştirilmesi amacıyla bu yıl içinde kurulan Gaziantep Bölge Müdürlüğü’ne Bölge Müdürü olarak atanan Serdar Doğruer, İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümü mezunu. Lojistik sektöründeki kariyerine 2002 yılında başlayan Doğruer, sektörün önemli firmalarında çalıştı. Doğruer ileri seviyede İngilizce biliyor. nu Başkan Vekili Servet Yardımcı, A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim, Milli Takım oyuncuları, Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı Rainer Genes, Mercedes-Benz Türk Pazarlama ve Satış Direktörü Süer Sülün ve Mercedes-Benz Türk yöneticileri katıldı. Mercedes-Benz Türk Pazarlama ve Satış Direktörü Süer Sülün toplantıda yaptığı konuşmada, ”96 yılında adım attığımız işbirliğimiz, o zaman tek bir otobüsle başlamıştı. Bugüne geldiğimizde ise toplamda 72 otomobil, 3 otobüs ve 10 hafif ticari araçla Türkiye’nin en uzun soluklu işbirliği devam ediyor. MercedesBenz Türk olarak milli takımımızın yanında olmaktan çok memnunuz. Umarız bu anlaşma milli takıma uğur getirir. Önümüzdeki maçlarda takımımıza başarılar diliyoruz” dedi. Etis dağıtıma Hamidiye Su’dan başladı Etis Lojistik uzun dönem kontratlı müşterilerine Hamidiye Kaynak Suları A.Ş’yi de ekledi. Etis, bu anlaşma ile dağıtım lojistiğindeki ilk önemli adımı Hamidiye Su için şehiriçi ve şehirlerarası dağıtım hizmeti vererek atmış olacak. Hamidiye Su ile 28 aylık bir dağıtım sözleşmesi imzalayan atan Etis, Hamidiye Su’yun 22 farklı ambalaj tipinde üretilen damacanadan bardak suya, 1.5 litrelik pet şişelerden 330 ml’lik suya kadar tüm ambalajlı ve tüketime hazır sularının sevkiyatını gerçekleştirecek. Ekim 2014 Etis Lojistik Genel Müdürü Erdal Kılıç, Etis’in 2014 yılını yüzde 50 büyüyerek ve hedeflerini tutturarak belirterek, her geçen gün müşterilerine bir yenisini eklediklerinin altını çizdi. Kılıç, “Önümüzdeki günlerde mevcut operasyonlarımızın verimliliğini artırarak hizmet verdiğimiz müşteri sayımızı ve taşıma kapasitemizi arttırmaya devam edeceğiz. Stratejik plan hedeflerimiz doğrultusunda yeni yatırımlarla hizmet ağımızı ve çeşitliliğimizi artıracağız” diye konuştu. 65 Hilal, Renault alımlarıyla 207 adetlik filoya ulaştı Doğu Avrupa ve Balkanlar’da “en iyi olma” hedefinde ilerleyen Hilal Trans Uluslararası Nakliyat, 207 araçlık dev filosuna 10 adet Premium 460.18T GV 4X2 dahil etti. bu alımla birlikte filodaki Renault Trucks sayısı 104’e, toplam araç sayısı ise 217’ye yükseldi. Teslim töreninde Hilal Trans Yetkilisi Murat Soyaslan ile Renault Trucks Satış Temsilcisi Turgay Demirbilek hazır bulundular. Soyaslan toplantıda yaptığı konuşmada, “Renault Trucks’ı, satış ve satış sonrası hizmet konusunda birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduğumuz bir marka olması nedeniyle tercih ettik. Ayrıca Volvo Group çatısı altında özellikle satış sonrası konularında hızlı ve kaliteli hizmet almamız da kararımızda etkili oldu. Alımını gerçekleştirdiğimiz 10 aracın 5’i Hilal Taşımacılık bünyesinde hizmet verecek” dedi. Renault Trucks Satış Temsilcisi Turgay Demirbilek ise, “Sektörün güçlü, saygın ve önde gelen firmalarından Hilal Trans’ın araç seçiminde tekrar Renault Trucks markasını tercih etmesi nedeniyle gururluyuz. Sunduğumuz satış ve satış sonrası hizmetlerimizle işbirliğimizin uzun yıllar devam etmesini arzuluyoruz” diye konuştu. Margül DAF ile devam ediyor Margül Uluslararası Taşımacılık 1 adet DAF FT XF105.460 Medium Deck çekiciyi Samandıra lokasyonunda düzenlenen törende teslim aldı. Gerçekleştirilen teslimat töreni, Margül Uluslararası Taşımacılık Yönetim Kurulu Başkanı Lokman Çakmak ve DAF-Tırsan Otomotiv Satış Temsilcisi Alper Ata’nın katılımı ile gerçekleşti. Margül Uluslararası Taşımacılık Yö- netim Kurulu Başkanı Lokman Çakmak, törende yaptığı açıklamada, “DAF çekicilerinin kalitesi, sağlamış olduğu yakıt tasarrufu ve 2. el değerinin yüksek olması bizim için büyük avantaj. Ayrıca, DAF-Tırsan Otomotiv’in uzman kadrosu ile sunduğu satış sonrası hizmet olanaklarının memnuniyet verici olması da DAF markasını tercih etmemizdeki en önemli nedenlerdir” dedi. Best, Volvo Kamyon’dan vazgeçmiyor İngiltere ve Kıta Avrupası’na komple ve parsiyel yük taşımacılığı gerçekleştiren Best Freight Uluslararası Nakliyat, filosunu Volvo Kamyon’un FH 460 çekicisi ile güçlendirdi. Firma satın aldığı araçlarla birlikte filosundaki toplam Volvo Kamyon ve araç sayısını 32’ye yükseltti. Araçların teslimatı için yapılan törene, Volvo Kamyon adına Volvo Kamyon Marmara Bölgesi Satış Danışmanı Tolga Cem Aykaç, Best Freight Uluslararası Nakliyat adına ise Genel Müdür Ahmet Yayman katıldı. Yayman, “Yakıt tasarrufu ve şoförlerimizin güvenliği ile konforu bizim için oldukça önemli. Volvo FH’ın dikkat ettiğimiz konularda öne çıkması, filomuzu Volvo Kamyon ile güçlendirmemizi sağladı. Mevcut işbirliğimizin süreceğine inancımız tam” dedi. Volvo Kamyon adına teslimat töreninde konuşan Aykaç ise, “Best Freight Uluslararası Nakliyat ikinci kez Volvo Kamyon ile çalışıyor. Tek bir araç alımı ile başlayan işbirliğimiz, bugün 10’a yükseldi. Volvo Kamyon’un özellikleri Best Freight Uluslararası Nakliyat’ın bizi tercihinde öne çıkan unsurlardır. Kendileri ile işbirliğimizin bugün olduğu gibi önümüzdeki dönemde de artarak süreceği inancındayım” diye konuştu. Ekim 2014 medya