Bilgilendirme broşürü - Leben in Deutschland

Transkript

Bilgilendirme broşürü - Leben in Deutschland
© Bundesregierung
Almanya‘da Yaşam
ALMANYA‘DA YAŞAM çalışması katılımcıları, Şansölye Dr. Angela Merkel‘in davetlisi olarak sivil diyalog toplantısında, 1 Haziran
2015, Berlin. Toplantıda, diğer konuların yanı sıra Almanya için göçün önemi de tartışıldı.
2016 anketi katılımcıları broşürü
TÜRKISCH
ALMANYA‘DA YAŞAM araştırmasının sevgili katılımcıları!
Sizi, büyük çaplı örneklem anket çalışmamızın yeni modülüne katılmaya davet ediyor ve aynı zamanda
çalışmamıza destek vermeye devam ettiğiniz için siz değerli katılımcılarımıza içtenlikle teşekkür ediyoruz!
Projemiz 30 yılı aşkın bir süredir, kapsamlı araştırma çalışmalarının temelini oluşturmakta ve elde edilen
sonuçlar, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında, çok sayıda raporda yayımlanmakta ve tartışmalara konu
olmaktadır. Büyük Britanya, ABD Avustralya ve İsviçre‘de yapılmakta olan benzer nitelikli panel anketleri sayesinde, farklı ülkelerdeki yaşam koşulları üzerine güvenilir karşılaştırmalar düzenlemek mümkün
olmakta ve bu olgu, gittikçe küreselleşen bir dünyada büyük yarar sağlamakta ve ilgi uyandırmaktadır.
Verdiğiniz destek sayesinde, acil durumlar ve bu durumların tetikleyicileri gibi sosyal olaylar arasındaki
önemli bağlantıları, istatistiksel olarak giderek daha güvenli bir şekilde saptamak mümkün olmaktadır.
Ankete katılım, daima gönüllü olarak gerçekleşmekte ve anket kapsamında derlenen tüm bilgiler, elbette Alman Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (BDSG) uyarınca titizlikle ele alınmaktadır.
Aşağıda, anketimize verdiğiniz beyanlar temelinde elde ettiğimiz araştırma sonuçlarından seçtiklerimizi bilginize sunmak istiyoruz. Ayrıca, çalışmamıza ait ayrıntılı bilgileri internet ortamında
bulabilirsiniz. Çalışmalarımızdan derlediğimiz bir seçkiyi doğrudan web sayfamızda bulabilirsiniz:
www.leben-in-deutschland.info. Daha ayrıntılı bilgiyi basılı olarak edinmek isterseniz, bizimle memnuniyetle doğrudan irtibata geçebilirsiniz (bakınız arka sayfa).
Burada takdim edilen makalelerin baz aldığı araştırma raporlarını, dilerseniz, TNS Infratest Sozialforschung üzerinden basılı olarak temin edebilirsiniz.
Almanya Birliği‘nin 25. Yıldönümü
© TNS
Doğu ve Batı Almanya‘daki siyasi yönelimler birbirinden hâlâ çok farklı
Almanya‘nın yeniden birleşmesinin
ardından 25 yıl geçmesine rağmen,
Doğu Almanlar ve Batı Almanlar siyasi
tercihler bakımından hâlâ önemli ölçüde ayrışmaktadırlar. Bu sonuç, Alman
Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü‘nün
(DIW Berlin) bir analiz çalışmasında ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma, 1990 ve
2014 yılları arasındaki dönemi içermekte
ve özellikle DIW Berlin ile TNS Infratest
Sozialforschung kurumlarının işbirliği
içinde yapmakta olduğu bir uzun dönem çalışması olan ALMANYA‘DA
YAŞAM (SOEP) kapsamında derlenen
en güncel verileri, Federal Yüksek Seçim Kurulu ve Eyalet Seçim Kurullarının resmi verileri ve ayrıca Genel Sosyal Anket (ALLBUS) verilerini baz almaktadır. Bu araştırmanın yöneticilerinden, DIW Berlin SOEP
Başkan Vekili ve Humboldt Üniversitesi‘nde Siyasal Bilimler profesörü Martin Kroh konuyu şöyle özetliyor: „Şansölye Angela Merkel ve Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile Almanya‘daki en yüksek makamların
iki Doğu Alman siyasetçi tarafından yürütüldüğünü göz önünde bulundursak bile, siyaset ve siyasete
katılım açısından vatandaşların zihninde Almanya‘nın siyasi birliği henüz tamamlanmamıştır.“
Almanya‘nın doğusunda parti bağlılığı daha düşük
Burada siyasete olan ilgi sorulduğunda, belirgin bir trend saptanamamaktadır: Bu trend, çoğu yıl ülkenin her iki kısmında benzer seviyede çıkmaktadır. Siyaset ve sosyal konulara aktif olarak katılımın önemi sorulduğunda, istatistiksel olarak belirgin farklılıklar ortaya çıkmaktadır. İki Almanya‘nın birleşme
sürecinde, beklentilere uygun olarak, bu durum Doğu Almanya‘daki birçok kişi için büyük bir rol oynarken, sonraları Batı‘da kişisel aktif katılım daha önemli olmaktadır.
Doğu ve Batı arasındaki en belirgin farklılıklar, bir kişinin kendisini belli bir partiye uzun bir süre bağlı
hissedip etmediği sorulduğunda ortaya çıkmaktadır. Kroh şöyle derliyor: „Yeniden birleşme sırasında
Doğu Almanya‘daki halkın Batı‘nın siyasi sistemi hakkında yeteri kadar bilgisi olmasına rağmen,
Doğu‘daki kişilerin siyasi partilere olan bağlılığı, bugün bile oldukça zayıf bir yapıya sahiptir.“ Araştırma
analizleri, aradaki farkın giderek azalmasına rağmen, siyasi partilere olan bağlılığın Batı Almanya‘da
Doğu‘dakine kıyasla oldukça yüksek olduğunu göstermektedir. Bu durum, özellikle iki Almanya‘nın
birleşme süreci sırasında çocuk veya genç olan yeni kuşaklar ile değişmektedir.
Seçimlere katılım Batı Almanya‘da daha yüksek
Seçimlere katılım, hemen hemen tüm seçim seviyelerinde belirgin farklılıklar göstermektedir: Federal,
eyalet ve belediye seçimlerinde, yeni federal eyaletlerde seçimlere katılım, eski eyaletlere göre nerdeyse her seferinde daha düşük gerçekleşmektedir. Federal parlamento seçimlerinde katılım oranı,
Doğu‘da (Berlin hariç) yüzde üç ilâ sekiz arasında Batı‘nın altında gerçekleşmiştir. Eyalet seçimlerinde
gerçekleşen tarihin en düşük katılım oranı ise toplumsal açıdan endişe vericidir. 2014 yılındaki Saksonya
ve Brandenburg seçimlerinde, seçme hakkı olan kişilerin yüzde 50‘sinden çok daha azı oy vermeye
gitmiştir.
Doğu ve Batı Almanya‘daki insanların siyasi tercihleri farklılaştıkça, seçimlere katılım konusundaki bu
farklılık çok daha önemli olmaktadır. FU Berlin (Berlin Serbest Üniversitesi) profesörü ve DIW Berlin‘de
Siyasi Ekonomi uzmanı ve ayrıca bu araştırmanın yazarlarından olan Ronny Freier „Özellikle Sol Parti‘nin
gücü, siyasi düşünceler ile ilgili farklılıkları göstermektedir“ diyor. Sol Parti Batı Almanya‘da asla bir kitle
partisi konumuna gelemezken, Doğu‘da ise bu parti oldukça uzun süredir böyle kabul görmektedir: Bu
durumu, Bu Pazar Seçim Olsaydı Anketlerinde ortaya çıkan yüzde 20‘lik bir oran belgelemektedir.
Doğu ve Batı Almanya‘daki insanlar daha iyi sosyal hizmetler istiyorlar
Doğu Alman anket katılımcıları arasında adaletsizlikten şikayet edenlerin ve daha fazla sosyal yardım
talep edenlerin oranı Batı Almanya‘dakilere kıyasla daha yüksektir. 1991 yılında
Doğu‘daki insanların yaklaşık yüzde 85‘i sosyal farklılıkların adil olmadığını beyan ederken, Batı‘da ise
bu oran anket katılımcıları arasında yalnızca yüzde 55 idi. Benzer bir tablo, ekonomik kazanımların dengesiz dağıtılmış olup olmadığı sorusunda da ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar bu çelişki hâlâ önemini
koruyor olsa da Doğu ile Batı arasındaki mesafe geçtiğimiz on yılın başlangıcından beri azalmaktadır.
Araştırmacılar „Hâlâ mevcut farklılıkların sürmesine rağmen, 2002 yılından itibaren Doğu ve Batı‘nın sosyal
devlet algısı konusunda, yavaş yavaş birbirlerine yaklaşmakta olmaları dikkat çekicidir“ diye özetliyorlar.
(DIW Wochenbericht 37/2015 (DIW haftalık rapor), Felix Arnold, Ronny Freier ve Martin Kroh)
25 yıldır birlikte: Doğu ve Batı‘yı ne birleştiriyor?
Saksonya ve Karaormanlı iki evli çift, aşk, para ve ölüm hakkında sohbet ediyorlar.
Heidi Riedel, nesnelere insan ismi vermekten hoşlanıyor. Bu, Heidi Riedel için tamamen normal bir olgu.
Fakat, acaba bu, bir „Ossi“ (Doğu Alman) için çok tipik mi? Ve eğer öyleyse, o halde bir „Wessi“ (Batı
Alman) için tipik olan nedir? Karaormanlı Knödler ve Saksonyalı Riedel aileleri, 1984 ve 1990 yıllarından
beri „Almanya‘da Yaşam“ araştırmasına katılıyorlar. Yeniden birleşmeden 25 yıl sonra, haftalık gazete
„Zeit“‚da yayımlanacak bir makale için birbirlerine misafir oldular ve yaşamları hakkında konuştular.
TNS Infratest Sozialforschung araştırma enstitüsünün anket veritabanından rastgele seçilen bu aileler,
adlarının belirtilmesini kabul ettiler. Bildiğiniz gibi, normalde katılımcıların adlarının gizli tutulması elbette garanti edilmektedir.
© Fotoğraf: Joel Micah Miller
Riedel ailesi katılımcı broşürümüze, benzersiz projemizi son derece olumlu bulduklarını belirtti. Bu,
basın ile ilk defa karşılaşmamızdı, dolayısıyla hep doğru kelimeleri bulmaya çaba gösterdik. Genel olarak,
projeyi çok heyecan verici bulduk ve bu projeyi kimlerle yapacağımız konusunda merak içindeydik. Bizim
için yeni insanlarla tanışmak, ilginç bir deneyim oldu. Bay ve bayan Knödler, çok hoş insanlardı. Ve büyük
talihsizlik, yani oğullarının vefatı, bizi derinden etkiledi.“
Knödler ailesi yorgun, ama memnun olarak evlerine döndü ve izlenimlerini bizim için özetledi: „Riedel
ailesine ‚bilinmeyene‘ yolculuk, heyecan verici ama aynı zamanda yorucuydu. Biz, bir gazeteci ile birlikte bir kiralık araç ile seyahat ettik ve o süre içinde çok yoğun sohbet ettik. Riedel çifti ile karşılaşmamız
sırasında, Doğu ve Batı arasında büyük bir fark olduğunu görmedik, belki konuştukları lehçe açısından bir
fark söz konusuydu. Bir yandan, orada caddelerin bu kadar düzenli ve yeni olduğunu görünce, çok şaşırdık.
Doğu Almanya‘nın Dönüm Noktası‘ndan sonra iş olanakları belirgin bir biçimde iyileştirildi, alışveriş de
kolaylaştı. Ancak Batı Almanlar için bu, dayanışma vergisi olarak ek bir yük anlamına gelmektedir. Doğu
ve Batı olgusundan bağımsız olarak, şahsen bizim için ölüm konusunu ayrıntılı bir şekilde herkesin içinde
konuşmak çok zor oldu, ama çocuklarımız bunun doğru olduğunu söylediler. Riedel‘leri tanımış olmaktan
çok memnun kaldık.“
Bizim için önemli olan, Almanya‘da iyi yaşamaktır
13 Nisan 2015 tarihinde, Şansölye Angela Merkel ve Yardımcısı Sigmar Gabriel „Gut leben in Deutschland“ (Almanya‘da İyi Yaşamak) adlı devlet projesinin startını verdiler. Bu başlık altında „sivil diyalog“
olarak adlandırılan 100‘den fazla toplantı gerçekleştirildi. Çok farklı yaşam alanlarından davet edilen
insanlar, bu toplantılara katılan „siyasette karar vericilerle“ „Almanya‘da İyi Yaşamak“ hakkında sohbet etme fırsatını buldular.
Bu projenin hedefi, Almanya‘da yaşam
hakkında yapılacak çalışmalar için kaynak görevi üstlenebilecek bir istatistiksel
gösterge sistemi oluşturmaktır. Bu devlet projesi ile ilgili bilimsel danışma kurulunun bir üyesi, DIW Berlin SOEP‘te uzun
yıllardır başkanlık makamını yürütmekte
olan Profesör Gert G. Wagner‘dir.
1 Haziran 2015 tarihinde Berlin‘de
gerçekleşen „Almanya‘da İyi Yaşam“ adlı
sivil diyalog toplantısında ALMANYA‘DA
YAŞAM çalışmamıza katılanlar arasından
rastgele seçilen 60 kişi, Şansölye Angela Merkel ile sohbet etmek fırsatını
buldu. Bu kişiler, SOEP anketlerine en
azından 2012 yılından beri; beşte biri
1990 yılından ve beş anket katılımcısı ise
SOEP‘in başladığı tarih olan 1984 yılından
beri katılıyorlar. Şansölye, katılımcılarla
Almanya‘daki yaşam kalitesi hakkında
görüş alışverişinde bulundu. Bu toplantı,
sayın Angela Merkel‘in vatandaşlar ile bizzat görüştüğü ilk etkinlik oldu ve medyada yansıması da buna uygun olarak çok
büyüktü. Katılımcıların etkinlik boyunca gösterdiği çaba ve sorumluluk bilinci için gönülden teşekkür
ediyor ve bu etkinliğin bizde olduğu gibi kendi belleklerinde de hoş bir anı olarak kalmasını diliyoruz.
1 Haziran‘daki sayın Şansölye ile yürütülen sivil diyalog, aynı zamanda yöntembilim dalının yeni bir
formunun bir uygulamasıdır: „Citizen Science Method“ (Vatandaş Bilim Yöntemi). Sadece bilim
insanlarının değil, yurttaşların da araştırma konularının tespitinde yer alması gerektiği hususu, bilim çevreleri tarafından da giderek artan oranda kabul görmektedir. İşte, sivil diyalogların yarar sağladığı alanlar bunlardır. Etkinlik sırasında Şansölye ile diyalogda bulunan vatandaşlar, bilim açısından bir „odak
grubu“ oluşturur. Bu gruptaki kişiler, dileklerini, eleştirilerini ve kaygılarını ülkede en yüksek mevkideki
siyaset belirleyicileri ile görüşmek için eşsiz bir fırsat bulurlar.
Berlinliler, kültür odaklı bir yaşam mı sürüyor?
SOEP verilerine göre, boş zamanlarında
ara sıra veya daha sık, yüksek kültür düzeyi etkinliklerine (tiyatro, opera, konser
salonları, müzeler) giden yetişkin Berlinlilerin oranı, 1995 yılında yüzde 67 iken, 1998
yılında yüzde 73‘e çıkmıştır. O tarihten sonra, bu, düşüş trendine girdi ve 2013 yılında
yüzde 63 olarak gerçekleşmiştir. Berlin,
hâlâ ulusal ortalamanın üstündedir, ancak
aradaki mesafe önemli ölçüde azalmıştır.
Almanya‘da toplamda, yüksek düzey kültürel etkinliklere katılan yetişkinlerin oranı,
1995 yılında yüzde 52 iken, 2013 yılında yüzde 58‘e yükselmiştir. Popüler kültür alanında da (sinema, pop konserleri, dans etkinlikleri/disko) benzer
bir durum ortaya çıkmaktadır.
Kültürel yatkınlık konusunda bölgesel farklılıklar, bir yandan o bölgedeki halk kitlesinin sahip olduğu
eğitim, istihdam durumu ve gelir gibi özelliklerin bileşiminden kaynaklanabilmektedir. Diğer yandan ise
- sosyal yapılardan bağımsız olarak - o bölge sakinlerinin doğasından ileri gelebilmektedir. DIW Berlin‘in
yapısal farklılıkların mümkün olduğu ölçüde dışarıda bırakıldığı daha önceki bir araştırmasına göre, Berlin halkının Almanya‘da kültürel etkinliklere en yüksek talebe sahip halk kitlesi olduğu belirlenmiştir.
Berlinlilerin ortalama üstü ilgi duydukları kültür etkinliğinin yalnızca yüksek kültürel etkinlikler değil,
aynı zamanda popüler kültür etkinlikleri olduğu saptanmıştır. O tarihte yapılan araştırmanın sonuçları,
şu an söz konusu olan araştırmada elde edilen yatay kesit regresyon sonuçlarını tasdik etmektedir, ancak „Berlin Etkisi“ 1998 yılından beri ciddi anlamda azalmaktadır. 1998 yılında Berlin‘de yaşayan halkın
yüksek kültürel veya popüler kültürel etkinliklere ilgi duyma olasılığının, Almanya‘nın diğer tüm büyük
kentlerinde yaşayanlara kıyasla, yaklaşık yüzde on oranında daha yüksek iken, aynı olasılık 15 yıl sonra
yalnızca yaklaşık yüzde beş seviyesinde kalmaktadır.
Söz konusu analiz kapsamına, kişisel özelliklerin yanı sıra kamusal kültür harcamaları ve vergi gelirleri
de dahil edildiğinde, spesifik Berlin etkisi ortadan kalkmaktadır. Hamburg, Münih ve Frankfurt gibi diğer
metropoller için de Almanya‘nın büyük şehirleri ortalamasını aşan bir kültürel yatkınlık kalmamaktadır.
(DIW Wochenbericht 20/2015 (DIW haftalık rapor), Jürgen Schupp ve Maximilian Priem)
© TNS
Büyük kentlerde ve her şeyden önce Berlin‘de kültürel etkinliklere olan talep, taşraya göre çok yüksektir. Ancak, Berlin‘in bu üstün konumu son yıllarda önemli ölçüde zayıfladı. Kültürel etkinliklere olan
talep konusunda bölgesel farklılıkları irdelerken, kültürel etkinliklerin bireysel kullanımının, bireylerin
eğitim, gelir ve istihdam durumu gibi karakteristik özellikleri ve bunların yanı sıra ikâmet yerindeki
koşullar, bölgesel vergi gelirleri ve kültür harcamalarından etkilendiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Tüm bu özellikler yapılan değerlendirmelere katıldığında, büyük kentler ve diğer bölgeler arasındaki
kültürel talepte önemli farklılıklar olduğunu görmekteyiz.
Yaz saati uygulaması: Saatler ileri alındığında, yaşam memnuniyeti azalıyor
Yaz saati uygulaması başlangıcında saatler bir saat ileri alındığında, insanların duyduğu yaşam memnuniyeti saat değişiminden sonraki ilk hafta içerisinde azalmaktadır. Bu sonuç, Friedrich-Alexander-Üniversitesi Erlangen-Nürnberg ekonomistlerinin yürüttükleri Almanya ve Büyük Britanya verilerini baz
alan bir araştırmada ortaya çıkmıştır. Bu araştırma kapsamına, katılımcılara yaz saati uygulamasına
geçişten iki hafta önce ve iki hafta sonra yöneltilen sorulardan edinilen veriler alınmıştır. Yazarlardan
Daniel Kühnle şöyle derliyor: „Özellikle küçük çocuklu ebeveynlerin ruh hali, her yıl gerçekleştirilen yaz
saati uygulamasına geçiş sırasında ciddi anlamda olumsuz etkilenmektedir”. Sonbaharda saatler yeniden geri alındığında, yaşam memnuniyeti seviyesinin bu durumdan fazla etkilenmediği saptanmaktadır.
0
−.2
−.4
Y aşam memnuniy eti
.2
.4
Yaz saati uygulamasına ilk kez 1916 yılında başlanmıştır. Winston Churchill, Büyük Britanya‘da yaz
saati uygulaması fikrini ilk kez ortaya atan William Willett‘i övdüğü konuşmada „Bu harika reform,
ülkemizdeki milyonlarca insanın sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürme şansını artırıyor“ demişti. Ancak
Churchill‘in belirttiği bu şans artışının
da bir bedeli var. Ödenmesi gereken bu bedel, Almanya ve Büyük
Britanya‘da yaşayan insanlara yönelik
ALMANYA‘DA YAŞAM adlı örneklem
araştırması ve Büyük Britanya‘daki
uzun dönem anket çalışması „Understanding Society“yi (=Toplumu
Anlamak) (daha önceki adıyla: „British Household Panel“ = Britanya
Hanehalkı Paneli) sonuçları ortaya
koymaktadır. Yazarlar Daniel Kühnle ve Christoph Wunder‘in yaptıkları
değerlendirmeler şunu tespit etYaz saati uygulamasına geçtikten sonraki 1. hafta
mektedir: Her iki ülkede de anket
Yaz saati uygulamasına geçtikten sonraki 2. hafta
Kaynak:
DIW
Berlin
hesaplamaları
© DIW Berlin 2015
katılımcılarının memnuniyeti, yaz saatine geçişten sonraki hafta azalmaktadır. Özellikle küçük çocuklu ebeveynlerin memnuniyeti büyük
oranda düşmektedir. Kış ve yaz saati uygulaması değişiminin ikinci haftasında, yaşam memnuniyeti
yeniden eski seviyesine ulaşmaktadır. Bunun anlamını Almanya için formüle edecek olursak: Azalan
yaşam memnuniyetini telafi etmek için, hanehalkı gelirlerinin, yaz saati uygulamasına geçişten sonraki
ilk hafta, yaklaşık yüzde on seviyesinde artması gerekmektedir.
Yaz saati uygulamasına geçişten sonra yaşam memnuniyetinin geçici olarak azalmasını, bilim insanları
yalnızca vücudun yeni bir günlük ritme alışma zorunluluğu ile açıklamıyor. Araştırma yazarlarından Daniel Kühnle „İnsanlar serbest zamanlarının kısıtlanmasını bir yük olarak görüyorlar“ diye belirtiyor.
„Bu durum özellikle, zaten kendileri için yeterli zamanı olmayan ebeveynler için daha belirginleşiyor“.
Araştırmacılar yaz saati uygulamasının iptal edilmesi gerektiğini söylemiyorlar. Daha ziyade, yaz saati
uygulaması nedeniyle insanların yitirdikleri o bir saatin bir şekilde „tazmin edilmesini“ öneriyorlar. Daniel Kühnle “Bu bağlamda bir olanak örneğin, yaz saati uygulamasına geçişten sonraki hafta çalışanlara
iş yerinde zaman esnekliği vermek olurdu” diye derliyor.
(SOEPpaper 744, Daniel Kühnle ve Christoph Wunder)
Teşekkür için
LEBEN IN DEUTSCHLAND (Almanya‘da Yaşam) çalışmasının içerdiği bu iddialı hedefler, ancak bu çalışma
kapsamında seçilen hanelerin ve kişilerin tamamının çalışmamıza katılımıyla gerçekleşebilir. Ankete
katılımınız isteğe bağlı gerçekleşmekte olduğundan, bunu, çalışmamıza vereceğiniz „gönüllü destek“ olarak görmekteyiz ve dolayısıyla bunun için size küçük bir armağan sunmak istiyoruz.
Haneniz ile ilgili çalışmayı yürüten anketörümüz, anket bitiminden hemen sonra size çalışmamıza vermiş
olduğunuz destekten ötürü, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, teşekkürümüzün bir ifadesi olarak, hane halkı
anketi için 5 Euro ve her bir kişisel anket için 10 Euro takdim edecektir.
Başka sorunuz var mı?
Eğer başka sorularınız varsa veya öneride bulunmak ve isteklerinizi iletmek isterseniz bizi her zaman arayabilirsiniz.
Şimdi burada sizden bu büyük araştırmamıza katılmanızı içtenlikle rica ediyoruz.
Telefon: 089 / 5600 – 1905 (Danışmanınız: Bayan Reimann)
Email: [email protected]
Internet: www.leben-in-deutschland.info/migrationsstudie.html
Sorumlu kişiler:
Prof. Dr. Jürgen Schupp
SOEP Altyapı Direktörü, DIW Berlin
Prof. Dr. Herbert Brücker Axel Glemser
Araştırma Bölümü Başkanı,
Kidemli Direktör SOEP,
IAB Nürnberg
TNS Infratest Sozialforschung

Benzer belgeler