Bir İktidar Teorisi

Transkript

Bir İktidar Teorisi
Önsöz
Bu kitabı, iktidarın doğasını çözmeye çalışırken yazmaya başladım.
Dünyanın durumunun sebebini müzakere ediyordum: şu anki
durumumuz hatırı sayılır gizemli bir komplonun sonucu mudur,
yoksa iktidarın doğal süreçlerinin mantıkî bir sonucu mudur?
İktidarın doğasını araştırdıkça, bugün göze çarpan oyuncuların ve
güçlerin, iktidarın egemen, hiyerarşik bir modelinden sonuçlanarak
gelişen fenomenler oldukları gittikçe anlaşılır oldu. İktidarın yapısı,
görünen o ki, insanlığın çözmek için mücadele ettiği problemlerin
ana sebebidir. Araştırmamın sonucu – bu “Bir İktidar Teorisi” - ana
sebepleri anlama ve uygarlığımızın karşı karşıya geldiği yıldırıcı
problemlere hitap eden bir alet çantası sunma girişimimdir. İlk sekiz
bölüm, uygarlığın ve insanlığın gelişimiyle paralel gittiği gibi, aynı
zamanda teorimin taslağını çıkarır. Dokuzuncu bölüm sunulan
problemleri çözmek için önerilen araçlarımı sağlar. Bu kitabın amacı,
hem dünyayı yeni ve anlamlı bir yolda sunmak, hem de okuyucuyu
uygulanabilir çözümlerle tatmin eden öneriler sağlamaktır.
Ayrıca, ticari olmayan bir amaç adına bu metnin herhangi bir
parçasını kullanma ve çoğaltma için geniş kapsamlı bir müsaadeyi
onayladığımı belirtmek isterim. Umarım, bu kitabın mesajı mümkün
olduğu kadar geniş bir okuyucu kesimine ulaşır – ve bunun için,
sizin desteğinizi rica ediyorum.
Jeff Vail
Colorado—22 Ağustos 2004
1
Giriş: Bir İktidar Teorisi
Çoğu kez dünyanın yapısını merak etmişimdir. Eylemlerimizi ve
arzularımızı ne yönlendirir? Neden modeller tarihin her aşamasında
kendilerini tekrarlıyor gözükürler? Neden fakirler zenginlerden sayıca
fazladır? Bazı kozmik talimat kitapçıklarında dünya için tasarlanmış
planlar bulabilir miyim – eğer bulamazsam, hangi güçler onun
gelişim yönünü tanımlamışlardır? Basitçe etrafımdaki dünyaya
yüzeysel olarak bakmak, hiçbir zaman tatmin edici cevaplar
sağlamadı. Kendimi ve çevremi anlama arzumdan kaynaklı olarak,
mikroskobikten evrensele, sözde gerçekliğin dokusunu anlamaya
çabalamıştım – nasıl ve neden bu şekilde işliyor. Süreçte, algı ve
gerçeklik arasındaki farkı anlamaya başladım. Fark ettim ki; gerçeklik
bir algı”dır”, tıpkı her şeyde olduğu gibi. 1 İrrasyonel varsayım,
“olma”nın kutsallığına duyulan inanç, gerçekliğimizi maskeleyen
temel gibi görünüyor.
Binlerce yıl boyunca, birçok dinin mistikleri ve bilgeleri bu gerçeklik
izlenimini sorgulamışlardı. Gerçekliği “Maya”, bir illüzyon olarak
adlandırırlar. Budistler, Hristiyan Gnostikler veya Sufi Müslümanlar
için aydınlanmaya giden yol, kişinin bu illüzyon boyunca görmesini
gerektirir.2 Bilimsel topluluk bu belirsizliği reddetti ve gerçekliğin
karşı tanımlamasını sundular. Galileo ve Newton’un örneklerini
izleyerek, bilim insanları dünyayı “nesnel olarak” tanımladılar –
yeterince yakından bakarsan, somut bir yapı, mutlak bir deringerçeklik ortaya çıkıyor dediler. Bununla beraber, 20. yüzyılda
kuantum mekaniği, antropoloji ve psikoloji alanındaki gelişmeler
bilim ve mistisizmin uygunluğunu desteklemeye başladı – her iki
görüşün de doğru, ve hatta birbirinden ayrılamaz göründüklerini öne
sürerler.
Çeşitli alanlardaki bilimsel sorgunun birleşmesi, gerçekliğin
temellerini açığa çıkarmak için illüzyon maskesini bir kenara itti. 3
1 Bu kitabı neredeyse tamamen David Bourland, R.A. Wilson ve diğerlerinin önerdiği şekliyle, “to be” fiilinin
kullanılmadığı English Prime‘ – Alfred Korzybski’nin önerdiği şekliyle, “is of identity”nin olmadığı bir
İngilizce – dilinde yazdım. Bu, umarım, daha işlevsel bir dil ile sonuçlanır. “ to be” fiilinin salt
kullanımından öte iki terimi eşitlemek için daha başka gerekçeler sağlamadan, “A, B’dir’.” önermesinin
irrasyonel, dogmatik ifade tarzından sakınır. Tırnak işaretleri arasında kullanılan birkaç istisna, aslında “to
be” fiilinin mantıksal yanlışlığına dikkati çekmek için kullanıldı.
2 Dünyanın ruhsal öğretilerinin etkili bir tanıtımı için, Aldous Huxley‘in “The Perennial Philosophy”
kitabına bakabilirsiniz.
3 Edward O. Wilson, “Consilience: The Unity of Knowledge”
Gerçeklik ters yüz edilir, karşılığında yanıt gerektiren varlıklar ve
deneyimlerin dinamik bir ağı olarak gözükeceği yerde, çoğu kez
herhangi statik bir şey olarak gözükür. Dikkat çekici bir şekilde,
deneyler evrendeki her şeyin diğer her şeyi, anında, ve her zaman
etkilediğini öne sürmeye devam eder.4 İndirgemecilik – var oluşun en
küçük bileşen parçacıklarını tanımlar – dünyamızın doğasını
aydınlatmayacaktır. Daha ziyade, varlıklar arasındaki bağlantılar,
iktidar-ilişkileri, etrafımızda “kavranabilir olanı” oluşturmak için
aydınlatıcılık sağlarlar.
Birbirine bağlı öğeler değil de, bağlantı ağları, gerçekliğin çok daha
doğru bir haritasını oluşturuyor gözükürler. Bunu kritik bir
paradigma kayması olarak hesaba katın: bağlantılar – birbirine
bağlı gruplar değil – dünyamızı en iyi şekilde açıklar. Bu kitabın
görünüşte basit doğasını ele alalım. Tüm duyularımız, hakkında çok
az şüpheyle birlikte, bu kitabın katı bir cisim “olduğunu” kabul eder.
Başka bir gerçeklik modelimiz, kitabın bileşimini milyarlarca
atomluk bir ağ olarak; yarı-atomik parçacık kümelerinin bulunduğu
neredeyse tamamen boş bir alan olarak ifade eder. Diğer modeller
somut “parçacık” kavramını tamamen dışarıda bırakır: Quantum
mekaniği hiçbir şekilde sabit parçacıkların olmadığı, onun yerine
sürekli değişen enerjilerin ve olasılık dalgalarının belirsiz bir ağını
kullanarak bir gerçeklik modeli sağlar. Bu enerjiler ve bağlantılar
gerçekte var olan her şeyi ifade edebilir! fark edilen “varlıklar”
arasındaki bağlantılar, iktidar-ilişkileri, parçacıkların illüzyonunu
değil de etrafımızdaki dünyayı oluşturur. Bu bağlantı kavramı ve
belirttiği iktidar-ilişkisi, genlerimize, kültürümüze ve teknolojimize
kadar yayılır. Yaşamlarımızın tüm alanları üzerinde büyük bir güç
4 R. A. Wilson, Dr. John S. Bell‘in 1965 yılında ortaya koyduğu teoremi şöyle özetler: “Eğer bir nevi nesnel
evren kimi bakımlardan var oluyorsa… ve, Quantum mekaniğinin eşitlikleri bu evrenle yapı benzerliğine
sahipse (izomorfizm), o halde, önceden hiç temas etmemiş herhangi iki parçacık arasında bir nevi yerel
olmayan karşılıklı bir ilişki var olur” (Quantum Psychology, syf. 167). Yani, önceden hiç temas etmemiş
herhangi iki şey aralarında ne kadar mesafe olduğunu fark etmeden birbirleri üzerinde her zaman anında
meydana gelen bir etki sağlayacaklardır. Bu teoremin geniş kapsamlı çıkarımları evrenimizin işleyişiyle
olan bağlantıların önemini sergiler.
kullanır. Özdeşliğimizi oluşturan düşüncelerimiz, arzularımız ve
kendini algılama, bağlanabilirliğin bu anlaşılmaz ağından
kaynaklanır. Bu kitap gerçekliğin yapısının temelini oluştururken,
bağlantı, iktidar-ilişkisi kavramını inceleyecektir.
Bağlantı modellerinin dinamiklerinin, yapısının ve evriminin daha
dikkatli incelenmesi iktidar-ilişkileri ile çalışmanın öğrenilmesi ve
araştırılması için temel sağlayacaktır. Dünyamızı canlandıran
bağlanabilirliğin karmaşık ağı tamamen biçimlenmiş bir şekilde
birden bire var olmadı. Daha ziyade bu ağ devam eden gelişme ve
kuvvetlendirme süreçlerinden meydana gelir. Mevcut durumumuza
nasıl ve neden ulaştığımızı anlamak, sonuç olarak bize geleceğimiz
üzerinde büyük bir kontrol verecek anlayış sağlar. Bu, çevre ve
ekonomiden politika ve psikolojiye, gerçeklik olarak algıladığımız
tüm bakış açılarını yönlendiren iktidar-ilişkilerinin ilkelerini açığa
vurarak, zihinlerimizin, bedenlerimizin ve toplumlarımızın temel
düzeneğini aydınlatacaktır. İnsanlığı tarih modellerinin esareti altında
tutan bağları çözecektir – ve sonuç olarak özgürlüğümüzün
anahtarını verecektir. Bu tarz farklı alanların birbirleriyle
bağlanabilirliğini anlamak, bir bütün olarak dünyamızı algılayışımızı
genişletecek bir iktidar-ilişkileri teorisi sağlayacaktır. Bu teori iktidarı
kendi ayrı doğasına indirgeyecek ve etrafımızda var olan helezon ağ
içersinde yeniden bir araya getirecektir. İktidar gerçeklik
deneyimlerimizin tüm yönlerini tanımlar. Sonuçta, bu bilgi, bu
iktidar teorisi, bize dünyamızı değiştirmek için bir alet çantası sunar.
2
Evrimin Yapısı
İktidar-ilişkisi”ni bir varlığın diğer bir varlığın eylemini etkileme
yeteneği olarak tanımlıyorum. Bu tarz ilişkiler tüm ölçeklerde var
olur görünürler. Kişi insanları, şirketleri veya devletleri, diğerleri
üzerinde etki gösteren tek, bağdaşık varlıklar olarak görebilir. Kişi
ayrıca her birini bütünün meydana çıktığı iktidar-ilişkileri ve dahili
varlıkların bir ağı olarak yorumlayabilir. Örneğin, tek bir oksijen
atomunu, protonları ve nötronları oluşturan çok sayıda Quark'ı bir
arada tutan güçlü kuvvetlere ve elektronları olası yerlerine bağlayan
zayıf kuvvetlere sahip, geniş bir iktidar-ilişkileri düzeni olarak
modelleyebilir. En basit parçacıklar bile enerji ve kuvvet modelinden
daha fazlası olarak gözükmezler.5 Fiziğin sınırlarında çalışmak, farklı
parçacıkların gözlemcinin kurgusundan başka bir şey olmadığı
izlenimini verir: gerçekliğin asıl yapısı bağlantı içerisinde yer alır, ve
bağlanmış parçacıklar illüzyon olarak görünürler. Bağlantılar
etrafımızdaki her şeye biçim vererek, modeller ve ağlar içerisinde
toplanırlar. Yarı-atomikten küresele herhangi bir ölçekte, eşevreli
bütünün davranışını anlamak iktidar-ilişkileri ağı, bağlantı ağı
anlayışını gerektirir.
Evrenin nasıl var olduğu tam bir belirsizlik olarak kalır, fakat bugün
çoğu fizikçi ve astronom şu anki durumun uzun bir parçacık evrimi –
yeni, daha karmaşık varlıklar oluşturmak için birleşen ve çarpışan
enerjiler ve etkileşimler – süresi boyunca meydana geldiği konusunda
anlaşıyorlar. Eğer yeni oluşan güç modelleri diğerleri ile olan
etkileşimlerinde yaşamlarını devam ettirebilirlerse, parçalanmaktan
ziyade bir arada durma eğilimi gösterirlerse, o zaman iktidarilişkilerinin kararlı bir toplamını temsil ederlerdi. Sağ kaldılar. Diğer
modeller dış güçlerce parçalanmadan ya da tüketilmeden önce
yalnızca saniyenin milyonda biri kadar bir süre geçti. Bu tarz bağlantı
modelleri kendi başlarına düzenlenmiş gözükürler. Bu düzenlenim
bilinçli bir tasarım aracılığıyla değil tek basit kuralla gerçekleşir: eğer
5 Quantum fiziği ve dalga-parçacık ikililiğine mükemmel ve kolayca erişilebilen bir giriş için, Gary Zukav‘ın
“The Dancing Wu Li Masters” kitabını okuyunuz. Konunun daha teknik bir kapsamı için, Richard
Feynman‘ın QED: The Strange Theory of Light and Matter kitabına bakınız. Parçacıkların enerjiden
doğuşu ve ölümü üzerine en güncel teorilerle ilgilenen gerçek maceracılar, Anthony Zee‘nin “Quantum
Field Theory in a Nutshell” kitabına bakınız.
raslantısal olaylar kararlı iktidar-ilişkileri karmaşığının yaratılmasına
yol açarsa, o varlık devam eder.
Bugün, parçacık hızlandırıcıları bilim insanlarına yarı-atomik
enerjilerin dansını çalışmaları için bir araç sağlar. Yarı-atomik
fizikçiler, bir bütün olarak elementin özelliklerini öngörebilmek için
basit elementlerin bileşiminde bulunan iktidar-ilişkilerini anlamayı
önemli sayarlar. Parçacık hızlandırıcısı ile, büyük dış güçlerin
eklenmesi (bir parçacığın diğer bir parçacıkla yüzsek hızda çarpışması
için gerekli hızlandırıcı güç) parçacık içerisindeki iktidar-ilişkilerinin
doğasında var olan kararlılığının üstesinden gelir. Bu çarpışma
fizikçilere kısaca bağlantıların altında bulunan ağa kısa bir bakış ve
görünüşte monolitik olan varlığın mekanizmasını gözetleme fırsatı
sağlar. Yarı-atomik varlıkların ve enerjilerin nasıl etkileştiklerini
gözlemleyerek, eş evreli atomu canlandıran ve tanımlayan güçleri
daha iyi anlama yeteneği kazanırız. Yarı-atomik yapıyı tanımlayan
aynı iktidar-ilişkileri kavramı, içerisinde yaşadığımız daha geniş
dünyayı da – ekolojiler, toplumlar ve ekonomiler – tanımlar gözükür.
Bu, iç mekanizmasını ortaya koymak için bir saatin arkasını açmaya
benzer. Monolotik yapıların illüzyonunun, her şeyin aslında dahili ve
harici bağlantı ağlarından oluşmuş gözüktüğünün farkına
vardığımızda, etrafımızdaki dünyanın doğasına dair çok daha
kullanışlı bir anlayış kazanırız. Karmaşık varlıkları bileşimlerinde
bulunan iktidar-ilişkilerini gözlemlemek ve öğrenmek için bozmak,
bilgi, dünyayı etkileme gücü sağlar.
Yapı-bozum sistemik evrimi – her şeyin sürekli olarak değişmesi,
türemesi ve etkileşmesi nezdindeki kurallar ve süreçleri – anlamak
için bir anahtar görevi görür. Pek çok insan Charles Darwin’in ilkeleri
ve biyolojik organizmaların evrimi üzerine genel bir alışıklık gösterir.
Burada daha geniş bir açıklama kullanacağız; salt biyolojiden daha
fazlasına başvuran bir tanesine. Bu açıklama her şeyin dinamik
doğasını ortaya koyar – tamamiyle cansız varlıklar, toplumlar,
ekonomiler, hepsi biyolojiyi tanımlayan aynı temel prensiplerce
yönlendirilir.6 Doğanın temel yapısını elde etme girişimi evrimin bu
geniş, sistemik görünümüne ve iki temel bileşenine odaklanmalıdır:
kendini eşleme ve doğal seçilim.
Kendini eşlemeyi, ister bir molekül isterse bilgisayar virüsü ya da
yönetim tarzı olsun, tek bir iktidar-ilişkisi modelinin kendisini
çoğalttığı süreçler olarak tanımlıyorum.7 Çoğalma mekanizması,
başarılı bir yönetim tarzının taklidiyle açıklandığı gibi, canlı
organizmaların genetik çoğalma sürecinden bilinçli benzemeye kadar
değişebilir. Dikkati çeken nokta bazı iktidar-ilişkileri modellerinin,
kopyalamayı başardıkları asıl mekanizma ne olursa olsun, kendini
eşleme niteliğini gösterdiği üzerinedir.
İkinci temel süreç olan doğal seçilim, kendini eşleme süreciyle yakın
bağlara sahiptir. Kendini eşleyen birkaç varlık aynı çevrede var
olduğu zaman, sürekli çoğalmaları hepsinin ihtiyaç duyduğu kimi
kaynakların sınırlı stokuyla karşı karşıya gelecektir. İhtiyaç duyulan
“kaynak” ne olursa olsun (örn. para, gıda, elektron, ilgi, vs.), sınırlı
kaynağı kullanmaya veya elde etmeye en yatkın belirli bir modelvarlık büyük ihtimalle yaşamını sürdürecektir. İktidar-ilişkilerinin
daha az becerikli modellerinden daha fazla, ve de onların pahasına
kendini eşleyecek, çoğalacaktır.
Her varlık, iktidar-ilişkilerinin her modeli, hayatta kalma, hayatını
sürdürme ve çoğalmak için çeşitli kaynaklara bağımlılık gösterir. Bu
tarz varlıkların kendini eşleyen doğası sınırlı kaynaklar için dinamik
bir rekabet ortamı yaratır. Rekabette, özellikle bir model mükemmel
bir şekilde başarısını ispatlamıştı: kusurlu eşleme. Kendini eşleyen
varlıklar çoğu kez kendilerinin kusursuz bir kopyasını yaratmayı
6 Bu fikir Manuel de Landa‘nın 1000 Years of Non-Linear History kitabında derinlemesine incelenmektedir.
Kitaptaki dinamik doğa örneklerinden biri – kumul örneği – bu bölümün sonlarına doğru sunulacaktır.
7 Diğer örnekler türbülanslı sıvı akışı, yapısal doku yaratan hücreleri içerir. Kendini eşlemeye derinlemesine
bir bakış için, “Self-Organization in Biological Systems” Scott Camazine, et al.
başaramazlar. Bu, meydana getirilen model içerisinde, değişim, ya da
mutasyon yaratır. Çoğu zaman mutasyon sınırlı kaynaklar için olan
mücadelede kötü biçimde başarısız olur. Bununla birlikte, bazen bir
parça farklı bir model, orijinal modelden çok daha başarılı olur.
Kusurlu eşleme süreci, sınırlı kaynak arayışında çok daha büyük
oranda yeterlilik gösteren varlıkların evrimine yol açar.8
Kişinin evrim sürecini modellerin ve iktidar-ilişkilerinin bir örneği
olarak görebilmesi gerçeği, kavramların yalnızca nasıl geniş biçimde
uygulandığını gösterir. Hiyerarşi ve kökgövde gibi temel örgütlenme
metotları da – ileriki bölümlerde tekrar döneceğimiz konular – örnek
iktidar-ilişkisi modelleri olarak işe yararlar. Dünyamızda geleneksel
biçimde “canlı” ve “cansız” olarak bölünmüş herşeyi, yeni bir algı
merceği aracılığıyla izleyebiliriz. Şu anda, eskiden statik bir nesne
veya soyut bir kavram olarak görünen şeyin, şimdi sınırlı kaynaklar
için girişilen dinamik bir rekabetten ortaya çıkan bir varlıktan
oluştuğunu görebiliriz.
Bu bakış açısıyla çevrenizdeki her şeyin doğasını yeniden düşünün.
Kolaylıkla akılda kalan bir ezgiyi, yeni bir ifadeyi, popüler bir iş
uygulamasını veya yenilikçi bir askeri tekniği oluşturan nedir? Her yıl
yaratılan binlerce yeni işletmeden en ekonomik uygunluğu
geliştirenler, kendilerini kopyalamada (ya da genişletmede) daha
büyük bir etkinlik göstererek (bileşimlerinde olan iş uygulamalarının
da yapacağı gibi) seçilim sürecinde ayakta kalma eğiliminde olacaktır.
Doğaya bakın: kumullar, örneğin, kendini eşlemenin çok daha soyut
bir örneğini betimler – yaşam formları gibi davranabilen şekiller
olarak görünürler. Kimi kumullar sürekli olarak boyutlarını arttırmak
için çalkantılı rüzgar akışlarını kanalize edecektir. Diğer kumul
şekilleri, ilk formlarından sürekli genişleyerek kendini tekrar eden bir
8 Alan
Turing tarafından, “bir şeyi taklit etmek onu gerçekten anlamaktır” fikri ileri sürülmüştür. Eğer
doğruysa, John Holland‘ın A Hidden Order kitabından başka, evrimi anlamada bir kaç iyi kitap olabilir.
Holland simülasyonu için adım adım ilerleyen bir rehber ortaya koyarak henüz başlamakta olan yaşamı
açıklar.
kumul silsilesi üreten anaforlar yaratacaktır. Bu görkemli kumullar
yalnızca üstünkörü kum taneciklerinden oluşur. Derince kazarsanız,
asıl özlerinin bağlantılar ağı, iktidar-ilişkileri modelinden oluştuğu
belli olur. Kum ve rüzgar yalnızca bu varlığın yararlandığı kaynakları
ifade eder. Düzenlenen modelin kendisi aslında onların özdeşliklerini
tanımlar.9 Bir kumulun model-varlığı, bir araya gelme sürecinin,
iktidar ilişkilerinin temelini oluşturan modelin herhangi birşeyin
gerçek özünü ve özdeşliğini gösterdiği bir kavram olarak “organları
olmayan beden” örneği görevini görür.10 İktidar-ilişkisi ve model
üzerinden gelişen bakış açısının, yeni bir dünya anlayışı ve kavrayışını
nasıl sağlayabileceğinin neredeyse sayısız örneği mevcuttur. İktidar
modellerinin kendimizi ve gerçekliği algılayışımızı değiştirip
değiştirmediğini görmek için onları sonuna kadar takip edeceğiz.
Bir şeyin temelini oluşturan bağlantıları ortaya çıkarmak için onu
yapı bozuma uğratma yaklaşımı, parçası olduğumuz modeller –
toplumumuz, ekonomik ve politik yapılarımız ve ruhsallık
kavramlarımız – kadar, biyolojik öz ve ego modellerinin sorgusunda
da faydalı bir alet görevi görür. Dünyamızın yapı bozumunda
gelişimsel, tarihsel bir yaklaşım ele alacağız. Herhangi bir değer
sağlamak için, bu yapı bozum eylemlerimizin etkinliğini geliştiren bir
anlayış getirmelidir. Bu modeldeki dinamik süreçlerin hüküm
sürmesiyle, sürecin ontojenezini, evrimsel gelişimini ve gelecekteki
gelişimini etkilemek için geçmişten ileriye gidişini anlamak gerekli
görünmektedir. Böyle bir anlayış, felsefenin başlıca problemlerine
saldırmak için alet inşasına doğru bir adımı gösterir: Kendimizi nasıl
9 Binbaşı Ralph Bagnold, 1930lar’da İngiliz Kraliyet Telsizcileri için Sahra çölünde çalışırken, “Kumullar, var
oluşları yer şeklinden ya da sabit rüzgar engelinden öte olan mobil kum yığınlarıdır. Şekillerini ve
özdeşliklerini sürekli olarak devam ettirmekte gözüküyorlar, ve bu yüzden kendilerinin çok ilginç bir
yaşamları var.” sözünü söyledi.
10“Sürekli olarak organizmayı parçalayan, geçmek ya da dolaşmak için saf yoğunlukların ifade edilmeyen
parçacıklarına neden olan, ve bir yoğunluk izi olarak isimden fazlasını bırakmadığı konuları kendisine
bağlayan ‘organsız beden’.” Bu, Gilles Deleuze‘un “organsız beden” kavramıdır. Bölüm 9′da daha fazlası
tartışılacak olan Deleuzecu felsefenin anahtar kavramlarından biridir. Gilles Deleuze ve Felix Guattari‘nin
“A Thousand Plateaus” kitabının dördüncü sayfasından alıntılanmıştır.
tanımlarız? Ne isteriz? Yaşamdaki rollerimiz olarak neyi görmeliyiz?
Eğer bu soruları çözebilir, modeller ve iktidar-ilişkilerini daha iyi
kavrayabilirsek, bu bilgiyi geleceğe dair hayallerimizi gerçekleştirmek
için kullanabiliriz.
3
Genetik ve Kültürün Karşılıklı Etkileşimi
Kabaca 4 milyar yıl önce Dünya’da, “yaşam” dediğimiz şeyin
başlangıcı göründü. Kendini eşleme ve doğal seçilim, nihayetinde
basit organizmaların, DNA molekülü gibi moleküler modellerde
kodlanmış bilgiyi geliştirmesine ve bu bilgiyi aktarmasına izin
vererek, gittikçe artan karmaşık moleküler modellerin evrimini
kolaylaştırdı. Bu genetik modeller gezegenimizdeki tüm biyolojik
yaşamın temelini oluşturdu. Standart evrimsel hikaye, zamanla
modellerin ayrı genler – etkin olarak birleşmek ve üremek için her bir
tür tarafından kullanılmış aletler – içerisinde bir araya geldiğini
anlatır. Bu hikaye şuan yanlış görünüyor: oldukça sık ifade edildikleri
şekliyle, genler kendi oluşturdukları türlerine hizmet etmezler.
Richard Dawkins’in 1979 yılında yayımladığı kitabı Gen bencildir de
açıkladığı gibi, organizma kendini çoğaltmak için geni kullanmaz.
Gen, daha ziyade, üreme için ev sahibi olarak organizmayı kullanır.
Bu hemen göze çarpmayan, hatta eleştirel bir – bu iktidar-ilişkisinde
gen organizma üzerinde kontrol kullanır – ilişki yaratır. Pek çok
insan bunu genlerimizin bizi araç olarak kullandıkları ürkütücü bir
farkındalık olarak deneyimler - bizi kontrol eden gen!
Genlerimiz çeşitli yöntemler ile üzerimizde iktidar uygularlar.
Genetik olarak biz ev sahipleri için yararlı değilse bile, gen için yararlı
olduğu ispatlanmış şekillerde davranmaya programlandık. En temel
seviyede, gen yaşamını sürdürmeyi garanti altına almak için beyin
kimyamızın yapısıyla içgüdülerimizi özenle programlayarak
üzerimizde iktidar uygular. Cinsel arzu, örneğin, genlerimiz için bir
araç görevini görür. Yavrulama eyleminden alınan fiziksel zevk üreme
oranını arttırarak ve böylece ortak genlerin yayılmasını güvence altına
alarak, yavrulamayı arttır. Bu teori cinsel zevki doğal seçilim
testinden geçmiş bir metod olarak görür – çok iyi işe yaradığı için var
olur ve gelişir. Benzer şekilde, insan sinir sistemine bağlanmış savaş ya
da kaç tepkileri, yaşamı uzatma yeteneklerini ispat ettikleri için
vardır. Savaş ya da kaç tepkisi, ev sahibinin genlerinin yaşamlarını
sürdürmeleri ve üremelerine yol açacak şekilde bireyin üreme yaşına
ulaşma şansını arttırır.
Genler bilinçli olarak hayatta kalma stratejilerini planlamazlar.
Gelişimleri doğal seçilimin temel mekanizmasını takip eder: eğer
gendeki rastgele bir mutasyon bireyin hayatta kalmasını ve üremesini
çok daha olası kılıyorsa, o halde ortak gen, gen havuzundaki sıklığını
büyük olasılıkla arttıracaktır. Kıt kaynaklar için rekabet ve çevresel
baskı, üremek için hayatta kalabilecek bireylerin sayısını sınırlar.
Zamanla, genlerindeki değişikliklerden dolayı hayatta kalmak için
daha büyük beceri gösteren bu bireyler daha az genetik uygunluğa
sahip olanların yerini alacaktır.
Yüksek türde hayvanların evrimiyle birlikte zihinsel kapasite arttıkça,
yeni tarzda iktidar-ilişkileri de gelişti. Çoğu hayvan izole biçimde
yaşamaz; hayatta kalmaya ya da çiftleşmeye uygun durumlar
buldukları küçük gruplarda veya topluluklarda yaşarlar. Grup
ortamında geliştiklerinde, genler, grubun hayatta kalmasını sağlayan
mekanizmalara evrilirlerse – ve de bu mekanizmalar zaman zaman
bireyin pahasına davransalar bile – çok daha başarılı olduklarını ispat
ettiler. Bu, iktidarın evrimindeki önemli bir anı gösterir: arttırılmış
zihinsel kapasite ve grubun hayatta kalma gereksiniminin birleşimi,
grubun genetik kodunun yaşamını sürdürmesini garanti altına alan
bir mekanizma olarak kültürün evrimini kolaylaştırdı. İletişimi,
planlamayı ve koordine aktiviteyi geliştirmiş evrimsel adaptasyonlar
kısa sürede ortaya çıktı ve grubun yaşamını sürdürebilirliğini arttırdı.
Bireydeki evrimsel gelişmeler kültürel evrime eşlik etti. Gelişen
özelliklerin çoğu, gen ve grup kültürünün karşılıklı gelişiminde
pozitif bir geri besleme yaratarak, grubun bireyi kontrol altına alma
becerisini geliştirdi. Birey üzerindeki daha etkin grup kontrolü
bireyin genlerinin hayatta kalma olasılığını arttırarak, grubun hayatta
kalma olasılığını kuvvetlendiren gelişmeleri kolaylaştırdı. Bireydeki
daha ileri duyguların genetik gelişimi, kendisinin özellikle grup
yararına olduğunu ispatladı.11 Bireyler bağlılık, şefkat, bölgecilik,
grup özdeşliği, güvenlik, vs. gibi duyguları deneyimlerler. Bu
duygular basit anlamda iktidar-ilişkisi görevi görürler:
nörokimyasalların kontrolüyle grubun hayatta kalmasını ve
bütünlüğünü sağlayan genler arasında gelişmiş yöntemler. Bu
duygular doğrudan genetik neslin hayatta kalmasının sonucuydu.
Burada, gen artık tek bir bireyin hayatta kalmasına bağımlı değildir –
grup hayatta kaldığı sürece, gen başarılı olur.
Bu grup-varlık ya da kültür aslında bir meta-bireydir ve bir insan
bireyi gibi benzer iç evrimsel yapılara tabidir. Richard Dawkins,
kültür yapısının temel yapı taşı için bir isim öne sürer: mem. 12 Mem
genin kültürel karşılığıdır, fakat genden farklı olarak memi somut bir
parçacığa indirgeyemeyiz. Yalnızca iktidar-ilişkilerinin bir modeli
olarak var olur – fakat hayattaki en güçlü modellerden bir tanesidir.
Mem-temelli kültür geliştikçe, özellikle daha gelişmiş primatlarda,
genden giderek daha bağımsız bir hal aldı – ve en sonunda kendi
yaşamını eline aldı. Gene yarar sağlama ve kültürel meme yarar
sağlama arasındaki çizgi bulanıklaşmaya başladı. Bencil Mem’in
gelişimine tanık olun!
Tıpkı genlerin yapabildiği gibi memler de bireyleri kendi hayatları
11İnsanın duygusal gelişim analizi için bakınız; R. A. Wilson “Prometheus Rising
12“Gen Bencildir”, Richard Dawkins
pahasına olsa bile memin varlığını sürdürmesine yarayacak şekilde
hareket etmeleri için kullandılar. Bununla birlikte, genden farklı
olarak mem, bir bütün olarak grup içersine yerleşir. Grubun hayatta
kalabilirliğini arttırmak için bireyi kolaylıkla kurban eder. Seychelles
çalı bülbülü sürüleri mükemmel bir memetik fedakarlık örneği
gösterir. Birey olarak yuvalama ve üremede başarısız olan bazı çalı
bülbülleri, gruptaki başka bir çalı bülbülünün yuvasına yardımcı
olarak tüm çiftleşme mevsimini kurban edeceklerdir. Süreçte, kendi
genetik üreme içgüdülerini yok sayarlar. Bu tarz bir fedakarlık
grubun genetik – ve memetik – kodunun yayılmasını sağlar.13 çalı
bülbülünün kendini kurban etme davranışı yalnızca aynı türün bazı
gruplarında var olur. Bu, davranışın öğrenilen doğasını akla getirir, ve
böylelikle genetik olarak kodlanmış içgüdü köklerine değil de
kültürel (memetik) köklere sahip olduğunu gösterir. Grup tarafından
taşınan genler ve de memlerle birlikte, grubun hayatta kalma
olasığını arttırdığı için bu davranış varlığını sürdürür. Sosyobiyologlar
David Sloan Wilson ve Eliot Sober, bu grup şeklini ya da çok-seviyeli
seçilimi doğrudan insanlara uyarlar: “davranışsal seviyede, insanların
yapmak için evrildikleri şeylerin çoğu muhtemelen grup yararı
içindir” (vurgu onlara aittir).14
Grup meminin mekanizması aracılığıyla, fedakarlığın grubun hayatta
kalması için bu tarz güçlü bir şekilde kullanımı kolaylıkla gelişir.
Fakat bu gelişim genin mekanizmasıyla gerçekleşirken son derece zor
zamanlar geçirecektir. Bireyi kendini kurban etmeye yatkınlaştıran
bir genetik mutasyon tek bir çalı bülbülünde türediğinde, o bireyin
geni yaymak için hayatta kalma olasılığını azaltacaktır. Memetik
mutasyonlar tek bir bireyde değil de yalnızca grup içerisinde hayatta
kalabilirler, bu yüzden memlerin fedakarlık stratejisi geliştirmelerini
13“The Triumph of Sociobiology”; John Alcock, s. 196–197.
14“Unto Others: The Evolution and Psychology of Unselfish Behavior”; Eliot Sober ve David Wilson, s.
194.
sağlarlar – meme ev sahipliği yapan grubun yararı için bireyi kurban
etmek. ev sahibi grubun esnekliği yeni bir olası stratejiler dünyasını
gözler önüne serer. Bireylerin katmanlaşması ve uzmanlaşması
grubun hayatta kalma istekleriyle geçerli kılınan geniş kapsamlı bir
olasılık örneği gösterir. Biyolojik olarak, farklı amaçlar için farklı tipte
hücreler yaratma yeteneği daha yüksek mertebede yaşamın gelişimine
imkan tanıdı. Benzer şekilde, bir grup içerisindeki bireylerin
katmanlaşmasını yaratan ve kontrol eden memetik yetenek hiyerarşi
ve karmaşık-kültürün kurumsallaşmasını ve kuvvetlenmesini
kolaylaştırdı. Memin katmanlaşmış yapılarla başa çıkma yeteneği
politik ve sosyal yapıda olası muazzam değişiklikler yaratarak grup
içerisindeki bireylerin ekonomik uzmanlaşmasına yol açtı. Yeni
memetik modeller, bu tarz kuvvetli adaptasyonlara erişimleriyle hızla
yayıldılar.
Genler ve memler arasında başlangıçta simbiyotik bir ilişki vardı.
İkisinden birinde oluşup grubun beklentilerini geliştiren bir değişim,
her iki tarafa da yarar sağladı. Ancak, memler ve genler özlerinde
birbirlerinden farklı tarzda işlerler. Genler doğrudan bireyin
nörokimyasal yapısını ve böylelikle ev sahiplerinin davranışını
kontrol ederken, memler bireyin kontrolü üzerinde doğrudan bir
kontrole sahip değildir. Biyolojik mekanizmalara erişimi olmayan bir
mem, nörokimyasal salınımı doğrudan etkileyemez. Memler bunun
yerine genlerin biyolojik kontrol mekanizmalarını yanlarına alarak
çalışmak zorundadırlar. Mem için tahmin edilebilir, değişmez
platformlar sağladıklarından, genetik işlevlerin adaptasyon için yavaş
oldukları ispatlanmıştı. Memin hızlı uyum yeteneği ve esnekliği
kendi amaçları için genetik işlevlere yol açma becerilerini
geliştirmelerine imkan sağladı. Bu, memlere dolaylı olarak
nörokimyasal seviyelerini kontrol etme yeteneği kazandırdı. Sadece –
genetik olarak bir içgüdü ya da duyguyu tetikleyen – gerekli uyarıcıyı
harekete geçirin ve presto: bireysel davranış üzerindeki kimyasal etki.
Mem-karmaşıkları ya da kültür, grubun hayatta kalma ihtimalini
arttırma konusunda giderek daha başarılı oldukça, atalarımız memin
bireyin davranışları üzerindeki sürekli büyüyen etkisini kolaylaştıran
paralel genetik gelişmeler yaşadı. Primatlar arasında dilin ve zekânın
gelişimi, gen ve mem arasındaki simbiyotik evrimin kusursuz bir
örneğini gösterir. Artan zekâ ve genetik olarak belirlenmiş dil
yeteneği besin elde etmede, savunmayla ilgili kararlar almada, vs.
giderek daha etkili grup koordinasyonuna yol açtı. En etkili
koordinasyona ve karar alınımına sahip gruplar, daha üstün
koordinasyon ve karar alma becerilerine sahip bireylerin seçilimi için
baskı oluşturarak, en yüksek hayatta kalma ve çoğalma olasılığına
sahiptiler. Zekâ ve dil beceri üstünlüğüne hitap eden iç seçilim
baskılarını sağlamış gruplar gelişim gösterdiler, ve diğer grupları bölge
ve kıt kaynaklar için olan rekabetin dışına attılar. Bu süreç primatlar
arasında zekânın, sözel iletişimin ve sosyabilitenin sürekli artışına yol
açtı. Mem ve genin simbiyotik gelişimi, özellikle kültürel-memetik
iktidar-ilişkileriyle çalışma becerileri nedeniyle seçilmiş genetik
işlevlerle sonuçlandı.
Memler bireyler üzerindeki iktidar-ilişkilerini sürekli olarak grubun
hayatta kalabilirliğini negatif yönde etkileyen bireyleri yok
edebildikleri bir noktaya taşıdılar. Howerd Bloom, bu iktidarilişkisini ortaya koyduğu kendi “İç Yargıç” kavramında tanımladı:
insan beyninin, belli gruplardaki kültürel uyarıcıları kendisini
popülasyondan çıkarma sinyali olarak tanımlama yeteneği. 15 İç Yargıç
işlevi depresyondan apoptozise – biyolojik olarak başlatılan intihar –
kadar değişen etkilere sahip nörokimyasalların salınımına neden olur.
Avustralya, Okyanusya ve Kuzey Amerika yerli nüfusları arasındaki
aşırı intihar oranı İç Yargıcın nasıl çalıştığına dair bir örnek gösterir.
Yaygın çaresizlik hissi veya amaç eksikliği intihar oranlarını yerli
15The Global Brain, Howard Bloom
olmayan insanlara göre 500 kat fazlalaştırmıştır.16
Genler ve memler arasındaki ilk işbirliği her ikisinin de hayatta
kalma olasılığını arttırdı. Ancak genetik evrim üreme çağıyla
sınırlandırılmış bir oranda gelişti; insanlarda, bir mutasyon çoğalmayı
başarmak için ev sahibi cinsel olgunluğa ulaşana kadar yıllarca
bekleme zorundaydı. Memetik evrim çok daha hızlı işler. Küçük,
izole gruplarda dahi memetik ilerlemeler birkaç gün kadar kısa zaman
aralıklarında gelişebilirdi. Memetik evrimin hızlı temposu, memin
genetik programları kendisinin hayatta kalmasını sağlayan araçlar
olarak kullanma becerisini giderek kolaylaştırdıkça, gen kademeli
olarak memin kölesi oldu. Memetik kontrol mekanizmalarının
ilerlemesi Bencil Gen dönemini geride bırakarak Bencil Kültür’ü
ortaya çıkardı.
Kendi varlıklarının devamını sağlamak için nörokimyasal salınımlar
ve duygusal durumları kullanarak bizleri istediği şekilde değiştiren
genler ve memler ile birlikte, kendimizi özdeşliğimize dair zor, içe
işleyen sorularla yüzleşmiş olarak buluyoruz. Eğer rasyonel olarak,
duygunun, genler ve memler için etkili ev sahipleri ve taşıyıcılar
olmamızı sağlamak adına evrimleşmiş bir kimyasal tepkimeden başka
bir şey olmadığını anlayabilirsek, bir duyguyu deneyimlemek ne
anlama gelir? Umutlarımız ve amaçlarımız? Bu umutlar gerçekte bize
mi aitler, yoksa kültürel kod parçacıklarını yaymak için etkili
stratejilerden başka bir şey değiller mi? Eğer sevgimiz sonucu
çocuklarımızı beslemek genlerimizin hayatta kalma şansını
arttırmasaydı yine de çocuklarımızı sevecek miydik? Ya genetik ve
memetik iktidar-ilişkilerinin gerçekliğine karşı duran egolarımız:
iktidar-karmaşıkları için taşıyıcıdan başka bir şey değil miyiz? Özgür
irade ve bireysel özdeşliğe sahip miyiz, ya da bireyselliğimizi yalnızca
genlerimizin ve memlerimizin doğal seçilimin bilinçsiz
16http://www.aic.gov.au/crc/reports/tatz/ch6.pdf
intiharları üzerine yayınladığı rapora bakabilirsiniz.
adresinden Avustralya Kriminoloji Enstitüsü’nün yerli
mekanizmasıyla kendilerini yaymak için bizleri kullandıkları bir yapı
olarak mı görmeliyiz? Bunlar zor soruları ifade eder.
Yaşamlarımızdaki etki alanları, var oluşumuzu yöneten temel ilişkileri
açığa çıkarmak için üzerinde durduğumuz bir gösterge görevi görür.
Bu noktada ego ve rasyonel anlayış doğrudan çelişkiye girer – rahat
fakat artık bilinçli olan yanılsamaya doğru geri çekilecek miyiz yoksa
bu araştırmaya devam mı edeceğiz?17 Eğer egomuz kendi iç işleyiş
tarzını öğrenirse varlığını sürdürebilir mi? Kendini tanımanın
psikolojik labirenti içerisinde bilinmeyen vardır; dışarıya çıkış yolu
tamamlanma ya da sefalete götürebilir. Araştırmamıza devam ettikçe,
mutlu cahillik kavramını takdir edeceğimiz bir noktaya varacağız.
4
Sembolik Düşüncenin Doğuşu
Sembolik düşünce – belirli bir biçimde yeni soyut betimlemeler ve
mecazlar yaratma yeteneği – insanları diğer türlerden ayırır. Sembol,
memlerin alt sınıfına aittir – bir nesnenin veya kuvvetin soyut bir
betimlemesi olarak tanımlanır. İnsanın sembollerle çalışma becerisini
ortaya çıkaran genetik gelişmeler, dilin, yazının ve dinin gelişimine
neden oldu. Primatlar (ve diğer bazı hayvanlar) sembolleri
tanımlayabildikleri farklı becerilere sahiptir. Koko18 gibi goriller,
varolan sembolleri basit şekillerde birleştirmiş ve uygulamışlardır.
Ancak, yeni semboller icat etme, yeni betimlemeler ve bağlantılar
yaratma yeteneği, genlerimiz ve memlerimizin simbiyotik gelişiminin
17R. A. Wilson, Cosmic Trigger isimli kitabında, kendine hizmet eden ego karmaşığının dağılımına eşlik
etme eğiliminde olan korkunun, kendinden şüphenin ve keşfin labirenti, (Kafka’dan aldığı) “Chapel
Perilous” kavramıyla özetlediği, ego ile çatışan rasyonellik düşüncesini derinlemesine araştırır.
18Koko, psikolog Dr. Francine Patterson tarafından Amerikan İşaret Dili eğitimi verilmiş bir gorildir. 28
yıllık bir eğitimden sonra, 1000′in üzerinde işareti kullanabiliyor ve 2000′in üzerinde sözlü kelimeyi
tanımlayabiliyordu. Ancak, gramer ya da dilbilimsel olarak doğru cümleler oluşturma, yeni semboller
yaratma, veya varolan semboller için yeni kullanışlar yaratma becerisine sahip değildi. Bu, onun sembolik
becerisinin kullanma ve yaratmaya değil, tanıma ve tekrarlamaya yaradığını örnekler.
en büyük başarısı olduğu kadar eşsiz bir insan özelliği olarak kalır.
Sembole hakim olma, insanları ve insan toplumunu benzersiz kılar.
Olgunlaşan semboller yaratma ve kullanma yeteneğiyle birlikte,
tümüyle yeni bir karmaşıklık evreni memin önüne serildi. İnsanın
sembol yaratma ve kullanma yeteneği sözlü dilin türeyişine yol açtı.
Fiziksel adaptasyonlar daha geniş ve daha kontrollü sesler oluşturma
becerisini geliştirerek dilin gelişimine katılmaya devam ederken, dil
aslında semboller üzerindeki zihinsel hakimiyetimizden doğdu. 19
Karmaşık diller, grup koordinasyonu ve karar almada kullanılmak
için basit sözlü ya da işaret hareketleriyle iletişimden çok daha etkili
olduklarını ispatladılar. Küçük, ön-insan gruplarının memetik
karmaşıkları, sembollerin kullanımı için hızlı bir şekilde yeni
etkileyici olanaklar geliştirerek ve böylece karmaşık kültürlerin
gelişimine yardımcı olarak, dilin potansiyeline yatırım yaptı.
Semboller aracılığıyla bilgiyi işleme yeteneğindeki bu büyük sıçrama
tümüyle yeni bir bilgi depolama ve aktarım yöntemine izin verdi. İlk
primatlar arasında bilgi grup seviyesinde yalnızca geçici olarak var
olmuştu. Grup, bireylerin hafızasında tutulmayan herhangi bir bilgiyi
hızla kaybetti. İnsan dilindeki gelişmeler, öyküler ve masallar –
grubun kolektif hafızasında var olan çok büyük bilgi yapıları – gibi
memetik aygıtlarda bilginin depolanmasına izin verdi. Bu, bilginin
standartlaştırılmasına (“Hikayenin gidişi öyle değil…”), hızlı
anımsamaya (“… hikayesini hatırlayın”) yol açtı ve kuşaktan kuşağa
daha etkili iletimi kolaylaştırdı. Öyküler karmaşık bilgi gruplarını
naklettiler: grup davranışını yöneten kurallar, insan psikolojisinin
yorumu ve politik yapıların doğrulanması. Öykülerin ve masalların
günümüzde oldukça yaygın olarak bulunduğu gerçeği onların
kanıtlanmış evrimsel değerini gösterir.
Memler ev sahipleri insanların dil bilimsel sınırlarının ötesinde hızla
19Origins of the Modern Mind, Merlin Donald.
yayıldı. Memler semboller aracılığıyla çoğu kez muazzam kalıcılık ve
doğrulukla pek çok şekillerde var olabilirdi. Yazı dili esnek, sürekli
olarak değişen sözlü hikayeleri aldı ve onları – çoğu zaman kelimesi
kelimesine – taşa kazıdı. Zamanla, bir kültürün memlerini
sürdürmeye adanmış büyük kütüphaneler ortaya çıktı. Memlerin
taşlaşması yazılı eserler ile sona ermedi. Defin yığınları, devlet
binaları ve dinsel alanlar gibi genel mimariler de çoğu kez güçlü bir
şekilde memetik anlamı aşılamış görünür. Memler ayrıca diğer görsel
ortamlarda da kendilerini gösterirler: ritüel tören, giyim ve sanat
hepsi etkin bir şekilde kültürün memlerinde depolanır ve aktarılır. 20
Memler, kültürel belleklerimiz ve standartlarımız için kullanışlı
araçları temsil ederler. Yine de memlerin insanlığa hizmet
etmediklerini unutmamalıyız – daha ziyade kendilerini yaymak için
bizleri kullanırlar. Davranış standartları, toplumdaki roller ve
beklenen duygusal tepkiler gibi çok kapsamlı kültürel özellikler,
mem-karmaşığının araçlarını simgeler. İnsanları memin hayatta
kalması için uğraşan etkili temsilciler kalıbına sokma görevi görür.
Etkili ev sahipleri olarak kalmamızı sağlamak için gerek duydukları
şeylerden öte, sağlımızı ve mutluluğumuzu garanti altına almaya
hizmet etmezler. Mem kendine hizmet eden bir kontrol aracısı gibi
davranır.
Din, dil ve yazıyı geride bırakarak hızla en son memetik kontrol
olarak gelişti. Gelişen rasyonel düşünce kapasitesiyle birlikte, bireyler
kararlarının yararlılığını tartma becerisi elde etti. Bu, genlerin ve
memlerin kontrolünden muaf bağımsız düşünceyi oluşturmadı.
Daha ziyade, kararları algılanan uzun dönem sonuçların farkınlığıyla
alma becerisini oluşturdu. Anlık tatmin için arzu edilen
nörokimyasalların salınımını en yüksek dereceye çıkarmak için
hayvanlar uzun süre bilinç altlarında seçimlerini tartabilmişlerdi.
20Merlin Donald’ın “Origins of the Modern Mind” adlı kitabındaki Harici Sembolik Depo tartışmasına
bakınız.
Rasyonel düşünce, insanlara istenen duygusal veya psikolojik
durumlarını bilinçli bir şekilde yükseltmeyi denemelerine izin verdi.
Daha önemlisi, bilinç uzun zaman boyunca en etkili şekilde çalışmış
bu durumları karmaşık kültürel çevrelerde en yüksek seviye çıkarmayı
denedi, ve bireyin egonun taleplerini dikkate almasına izin verdi.
İnsanlar şimdi bugün fedakârlık olarak gözüken eylemlerinin uzun
vadede büyük bir mutluluğu temsil ettiğine inanarak hareket
edebilirlerdi – örn. grubun hayatta kalmasını ya da yeni neslin
esenliğini sağlamak için bugünden fedakârlıklar yapmak. Elbette
mutluluk nörokimyasal salınımı sağlamak için genetik olarak
programlanmış bir arzudan başka bir şey değildir. Bu memi dışarda
bırakmaz – memetik başarının habersiz rasyonalitenin nihai sonucu
olarak kalmasını sağlayarak, mem mutluluğun tüm bileşiğini geniş
ego duyusu içerisine katar. Eninde sonunda, ‘rasyonal’ düşünce süreci
sürekli büyüyen memin adına bireyin kendini kurban etmesine kadar
gider. Bu artan kendinden fedakârlık etme dürtüsü er geç bireyin
hayatıyla çatışır: bir birey için ölüme kadar götürecek bir fedakârlık,
tasavvur edilen ödülleri hiçbir zaman yaşamamak mantıklı
gözükmeyecektir. İleri memetik kontrol mekanizması olan din, grup
meminin yararına hayat boyu tam bir “öz-fedakârlık” fikrini makul
kılan ölümden sonraki hayat vaadini getirdi. Ölümden sonra
cennetteki sonsuz bir yaşam nihai, rasyonel ödül olarak büyük önem
kazandı. Bu mantık altında, bir birey tüm yaşamını sıkı çalışmak için
ya da bir savaşta seve seve ölmek için kurban etmeyi haklı bulabilirdi.
Tarih boyunca, sonsuz büyüklükte bir mutluluk vaadi güçlü bir
motivatör olarak işe yaramıştır.
Kişi, genler ve birey arasındaki iktidar-ilişkileri akışını kolaylıkla
canlandırabilir, fakat birey ve mem arasındaki iktidar-ilişkilerinin
kafada canlandırılması oldukça zor görünür. Bununla birlikte, her
ikisi de sonuçta başka bir şeyi kontrol etme mekanizmalarını ifade
ederler. Tıpkı önceki oksijen atomu örneğindeki gibi, iktidar-
ilişkilerinin toplamı olarak var olurlar. Madde ya da enerji kadar hayli
“gerçek” görünürler. İktidar-ilişkileri üzerinden gelişen bakış açısıyla,
sembol ve molekül karmaşıkları arasında çok az fark görünür.
Muhtemelen sembolik düşüncenin en uzun süren katkısı bireyin
kendisini sembolde gösteren yeteneğidir – bilinçli kişisel farkındalık
ve en sonunda ego.21 Egonun kavramsallaştırılması geniş kapsamlı
psikolojik yanlışlıklar yarattı, ve en önemlisi insanların doğadan
kutsal – ya da ayrı – olduğu hissidir. 22 Bireyin kişisel farkındalık
ayrımı, özellikle sınırlı bir zaman için var olduğumuzun ve daha
sonra öleceğimizin farkındalığı, ruhsal ve dinsel memlerin gelişimi
için bereketli bir zemin sağladı.
Ego, ayrıca kültürel katmanlaşma ve örgütlenme için tümüyle yeni
bir ana ilkeyi kolaylaştırdı. İnsanlığın üzerindeki memetik kontrolü
tamamlamak için son engeli de kaldıran bir anahtar görevini gördü.
İnsanları kontrol etmek amacıyla genetik mekanizmaları bünyesine
ekleyen bir mem ihtiyacı, kültürel-memetik iktidar-ilişkilerinin
erimini ve esnekliğini sınırladı. Fakat insan beyninin sembolleri
işleme ve depolamadaki gelişen yeteneğiyle birlikte, birey şu anda
tamamen içten hareket eden memlere ev sahipliği yapar. Ego, genetik
mekanizmaları bünyesine ekleyen bu dahili memler ve bireyleri daha
geniş kültürel karmaşıklar ile bağlayan memler arasında bağlantı
görevi görür. Memlerin insanları doğrudan genetik olarak donatılmış
tepkimeleri ara belleğe alma ihtiyacı duymadan kontrol etmesi için
hazır bir bağlantı noktası sağlayarak, bir koşum takımı gibi davranır.
Memler, yeni ve daha yetkin kontrol kanallarıyla soyut iktidarı elde
etme dürtüsü ya da sanat eseri biriktirmek gibi çok daha karmaşık
amaçlar peşine düşmeleri için bireyleri motive edebilirdi. Memler
kültürel olarak kodlanmış soyut ahlak grupları aracılığıyla davranışı
21Amacım insan iç-faaliyetlerinin değil de insan etkileşimlerinin doğasını açıklamak olduğu için, bir bireyin
kendisiyle, genler ve memlerle ilişki kurma aracı olarak, Freud’un ego, id ve süperego bölümlerinden
ziyade ego kavramını tek başına kullandım.
22Traces of an Omnivore, Paul Sheppard.
dahi etkileyebilirdi. Ego, bu tarz nörokimyasallara dayalı içgüdüyü
ahlaklılık, estetik gibi kavramlara, aile yapısına, değişen cinsiyet
rollerine ve neredeyse insan toplumunun tüm diğer memetik
unsurlarına bağlar. Psikolojik hasarlarımızın çoğu, başlıca genetik
programları başlangıçta planlanan amaçlarından farklı olarak
kullanan memlerin uygulamalarından kaynaklanır.23 Sembollerin ve
nörokimyasalların gelişen bu kesişim noktası insanın kültürel
bileşimindeki bir sonraki büyük sıçramalara sebebiyet verdi.
5
Tarım: Geçmişimizle aramızdaki köprüyü yıkmak
Tarımın ortaya çıkışı insanlık üzerinde tarihimizdeki diğer herhangi
bir olaydan çok daha büyük bir etkiye sahipti. Tarım, sınırlı
kaynaklar ve daha karmaşık sosyal yapıların oluşumu için rekabete
yol açan artı değeri ve kuvvetlendirmeleri yarattı. İnsanlığın
milyonlarca yıldır var olan genetik evrimini sonlandırdı, ve
nihayetinde insan davranışı üzerinde genden meme doğru bir iktidar
geçişini tamamladı. Bugün uygarlık olarak tanımladığımız şey için alt
yapıyı hazırladı. Büyük ölçüde, insan tarihinde büyük bir ileri
sıçrama olarak tanımlanmış olan tarım, gerçekte gündelik
yaşamlarımızı bencil bir kültürün kontrolüne boyun eğdirmekten
başka bir şey yapmamıştır.
Tarım ve mem önemli bir simbiyotik gelişim periyotuna girdiler.
Bununla birlikte kanıtlar sembolik memlerin tarımdan binlerce yıl
önce ortaya çıktığını gösterir.24 Bunlar başlangıçta paralel gelişmeler
23Jungcu, Freudcu ve diğer psikoloji okulları, aslında genler ve memlerin kesişim noktasında bulunan
kusurların yan etkilerini tanımlar.
24Tam olarak gelişmiş sembolik yaratım ve kullanım en azından İspanya’daki Altamira mağara resimleri
kadar eskiye dayanır. Resimlerdeki kömür pigmentlerinin radyokarbon yaş ölçümleri günümüzden 12,000
yıl (+/- 400 yıl) öncesini vermiştir (Nature dergisi, sayı 68, syf. 68–70). Ancak, yeni bulgular Kuzey
Afrika’nın Aterian gruplarının 90,000 yıl kadar önce sanat ve sembolik işlemler kullandıklarını öne sürer
(bkz. “What is Aterian”, Maxine Kleindienst; “Oasis Papers: Proceedings of the First International
olarak gözükmediler – tarım sembolik düşüncenin kuvvetlenmesine
neden olurken, sembol önce çiftçinin yolunu açtı. Sembolik akıcılık,
tarımın benimsenmesi ve kuvvetlenmesi için gerekli olduğu
kanıtlanmış yapıların insan toplumu içerisinde gelişimine fırsat verdi.
Bu tarz yapılardan biri olan soyut toprak sahipliği kavramı, bölgenin
sembolik temsil ile yönetilebilirliğini gösterdi. Kişi gerçekte toprağı
satın alamaz ve onu değiş tokuş edemez, fakat kişi toprağı sembolik
olarak ifade edebilir – örneğin, bir tapu şeklinde. Tüm gruplar
toprağın sembolik temsilini kabul ettikleri sürece, sembolü
sahiplenmek, değiş tokuş etmek ya da satmak mümkündür.
Kuvvetlendirme süreci – gelecekteki tüm ekonomik, politik ve
kültürel evrimler için katalizör – memin bu sahiplenme kavramını
iktidar-ilişkileri karmaşığı içine dahil etme becerisiyle başladı. Bu bir
antropoloğun bakış açısından değerlendirildiğinde, tarım
toplumlarını tanımlar.25 Kuvvetlendirme kendini eşleyen yapıların
giderek daha karmaşık, birbirine bağlı ve hiyerarşik olduğu bir
süreçtir. Bir toplumun yaşamını sürdürmesi için hayati değer taşıyan,
bir ya da daha fazla kaynak için yapılan rekabette pozitif bir geri
besleme döngüsü oluşturur. Eğer rekabetçi grupların tamamı
kuvvetlendirme aracılığıyla rekabete dayanan bir avantaj elde
ederlerse, o halde her biri bir diğerinden daha hızlı bir şekilde
kuvvetlendirme yaratmaya çabalamak zorundadır. Tarım toplumları
sınırlı kaynaklar üzerinde kaçınılmaz bir çatışmaya girdiler çünkü
üretim araçları sınırlı miktardaki tarıma elverişli arazinin özel
kullanımı için iktidara gerek duydu. Toprak kullanımı üzerinden
savaşlar, daha geniş nüfuslar ve daha çok artık değer, evrimsel olarak
zafere götüren araç görevi gördüklerinden ek kuvvetlendirmeleri
Symposium of the Dahkleh Oasis Project”, 2001). Onaylanan ilk tarım topluluğu olan modern Türkiye’deki
Çatalhöyük yerleşkesi günümüzden olasılıkla 11,000 yıl öncesine kadar geri gider (özellikle kentin tarım
kullanımını onaylayan kesin tarihlendirme için hâlâ çalışma gerekiyor. Bkz. “Bayesian Statistics and the
Dating of Çatalhöyük East”, C. Cessford, 2002).
25Kuvvetlendirmenin insan toplumunun gelişimindeki kusursuz işleyişi için, bkz. “On the Road of the
Winds”, Patrick Kirch ya da “Bronze Age Economics”, Timothy Earle.
destekledi. Çok sayıda rakip arasındaki kuvvetlendirme yaratan sınırlı
kaynak rekabeti, kuvvetlendirme adımında artışa neden oldu. Daha
hızlı yoğunlaşmış, geniş nüfusları kontrol için daha iyi araçlar
geliştirmiş bu kültürler, daha basit rakiplerinin üstesinden geldiler.
Kuvvetlendirme hem tarım yöntemleri hem de politik ve ekonomik
yapılarda paralel gelişmeler gerektirdi – sürekli genişleyen tarımcı
grupların çabaları etkin yönetim ve idare gerektirdi. Mülkiyet
kavramı tarımsal etkinliği politik örgütlenme ile bağlayan kritik bir
rol oynadı: tarıma elverişli araziye erişimi kontrol eden iktidar, o
topraktan elde edilen ürünlere bağımlı olan toplumları kontrol eden
iktidara dönüştü.
Tarım önceki hiçbir mem karmaşığının yapamadığı bir şeyi yaptı:
nüfusu üretimin mevcut tarzını devam ettirme tuzağına düşürdü. 26
Tarım besin stokuna erişimi düzenleyerek bireyi kontrol altına aldı.
Bireyler yaşamak için besine ihtiyaç duyarlar, ve şimdi, tarım ve
toprak mülkiyetiyle birlikte, besin elde etmek için kültürlerine ihtiyaç
duydular. Önceki avcı-toplayıcı ekonomik tarzda çok genç ya da
kuvvetsiz olandan başka herkes besine açık erişime sahiptir, besine
erişim şartlara bağlanmamıştır. Tarım ile birlikte, besin elde etmek
için (kültürel iktidar yapısı tarafından kontrol edilen) tarım arazisine
erişim ihtiyacından dolayı, birey yerel kültürel iktidar-karmaşığına
bağlanmış oldu. Birkaç kuşak sonra, birincil tarım sistemlerindeki
bireyler avcı-toplayıcı tarza dönme bilgisini (gücünü) kaybetmişlerdi.
Tarımın kolaylaştırdığı nüfus arıtışı kalabalık nüfusların avlanmaya ve
toplayıcılığa dönüşünü çok daha kesin olarak imkansız hale getirdi. 27
Bu derecede bir nüfus yoğunluğu tarım kullanımını gerekli kıldı.
Kültür besini kontrol altına aldı, ve böylece de bireyi. Bu artık
oldukça ortada olan nörokimyasal etkilerin iktidar-ilişkisini temsil
26“Beyond Civilization” Daniel Quinn.
27Özellikle Orta Amerika’nın Olmec uygarlığı başta olmak üzere, hiyerarşik uygarlıkların terk edildiğini ve
nüfusun kabilesel avlanma ve toplayıcılığa döndüğünü gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Bkz. “Beyond
Civilization” Daniel Quinn.
etmedi. Bu ilişki, itaat ve açlıktan ölmeyi talep etti.
Ek olarak, muhtemelen çobancılık ve tarımla gelişen Kuzey
Avrupalıların laktoz toleransı gibi çok küçük birkaç istisna dışında,
tarım adeta insanların biyolojik evrimini sona erdirdi, fakat evrim
genelde birey seçiliminden grup seçilimine doğru değişti. Tarım
toplumlarında kimi bireyler yine de üreyecek kadar
yaşayamayacaklarsa da, bu daha düşük bireysel uygunluğa sahip olan
bireylerde giderek geçerliliğini yitirdi. Grup geliştiğinde, çok daha
fazla üye bireysel uygunluğa bakmaksızın hayatta kaldı. Biyolojik
evrimin sonuyla, genomumuzun öz yapısı avcı-toplayıcı Pleistosen
çağda dondu.28 Kültürel evrim rakipsiz kaldı, fakat hâlâ insan ev
sahibine bağımlı. Hızla gelişen kültürün avcı-toplayıcılar zamanında
donmuş bir yapıyla bağdaşık kalma gereksinimi, Bölüm VIII’ de
mevcut durumumuz üzerine düşünürken belirleyici bir tema
olacaktır.
Doğal seçilime dayanan insan evriminin sonu ile birlikte, deliller,
insanlığın gelişiminin seçici üreme yolunu daha yakından takip
etmekte göründüğünü ortaya çıkarmaya devam ediyor. Modern,
endüstriyel toplumda insanlar, türümüzü çok daha farklı gruplar
içersinde “türetmek” için bir seçilim mekanizması sağlayan benzer
entelektüel yetenekte eşler seçme eğilimindedirler. Bu ürkütücü teori,
eş seçiminde kültürel olarak uygulanmış etkinin ekonomik iş gücü
katmanlaşmasını sağlayarak, insanlığı birçok tür içerisinde
birbirinden uzaklaşmaya zorlayabileceğini akla getirir. H. G. Wells’in
“Zaman Makinesi”ndeki Eloi ve Marlocks gibi, ya da kovandaki
arıların bölünmesi gibi, bir insan türü homurdanan işçi ve bir diğeri
düzenleyici, yenilikçi ve lider olarak uzmanlaşabilirdi. Türün
katmanlaşması ayrıca memleri barındırabilen, hatta talep edebilen
uzmanlaşmış ev sahipleri sağlayabildikleri için evrimsel olarak
28Pleistosen 1.8 milyon yıldan 11,000 yıl öncesine kadar süre gider. İnsanlığın Homo Sapiens Sapiens’e
eriştiği genetik gelişimindeki çok önemli bir aşamadan oluşmuştur.
uygulanabilir olduğunu kanıtlayabilir. Örneğin, yetiştirilmiş bir işçi
kastı giderek daha mekanize ve monotonlaşmış gündelik rutinleri
gerektiren memlere karşı hiçbir depresyon ya da isyan yan etkisi
olmadan artan bir tahammül etme yeteneği geliştirebilir. Bu tarz bir
uç senaryo görece kısa bir zaman içerisinde gerçekleşebilirdi, çünkü
türetme yeni türlerin öncelik sırasını klasik evrimden daha hızlı bir
şekilde üretebilirdi.
Tarım, insan tarihinde yeni ufuklar açan gelişmelerden birini temsil
eder. İki temel etkisi – insanın biyolojik evriminin sonu ve tarımcının
kendi kültürüne olan esareti – sonradan gelen bütün olayları
etkilemiştir. Tarım memin gene hakim olması için, kültürün yükselişi
için zemin hazırlar. Ekonomi, politika ve teknolojinin gelişimini
araştırmaya devam ettikçe, memetik hakimiyetin etkilerini göreceğiz.
6
Ekonomi: Özgürlüğün Antropolojisi
Şimdiye kadar hayatlarımızdaki iktidar-ilişkilerinin iki farklı bağlantı
noktasını göz önünde bulundurmuştuk: gen ve mem. Genetik evrim
milyonlarca yıllık sürede meydana gelirken, kültürel evrimin ilerleyişi
kuvvetlendirme ile birlikte üssel olarak hızlanmıştı. Pleistosende tüm
bir kuşak boyunca sürebilen yeni memlerin gelişimi, şimdi bir yılda,
bir günde ya da daha kısa sürede ortaya çıkabilir. Kültürümüzün
artan faaliyet alanı ve bu alanların birbiriyle bağlanabilirliği memetik
yapılarda şaşırtıcı gelişmelerle sonuçlandı. Özellikle, memetik
ilerleme dikkate değer iki kültürel yapıyı mümkün kıldı: pazar ve
devlet. Bu kurumlar sebebiyle insan toplumu basit kabilelerden
küresel imparatorluklara doğru değişti.
Pazar, kapasite ve arzuyu birleştirerek bilgiyi işleyen memetik bir
varlık görevi görür. Mem-güdülü tüm insan aktivitesi, her birinin
arzu edilen girdilerini ve olası çıktılarını tamamlayıcı bir uygunlukla
birleştirerek organize etme yeteneğine sahiptir. Pazar, mükellef
hediyeler aracılığıyla artı değer ve özel ilgi alanlarının değiş tokuş
edildiği gruplar arası ziyafetlerden,29 sayısız ürünün küresel üretimini,
nakliyesini ve tüketimini denetlemek için değer kullanan
bilgisayarların aracılık ettiği değiş tokuşlara evrilmiştir.
Devlet çoğu kez pazardan ayrılmayan ve onunla yakından alakalı bir
gelişme olarak ortaya çıkar. Kişiler arası iktidar-ilişkilerinin kademeli
olarak kuvvetlendirilmesi ve insan aktivitesini yöneten kültürel
kurumların gelişimi, çevresel kaynakların artan kıtlığından
kaynaklandı. Nüfus arttıkça ve çevresel kısıtlamalar rekabet eden
gruplar üzerinde seçilim baskıları yarattıkça, kaynaklardan daha etkin
yararlanma ve nüfusları yönetme yeteneğine sahip gruplar varlıklarını
sürdürdü ve geliştiler. Daha gelişmiş pazarlar – ekonomik rekabette
başarı için önemli olan – giderek daha hiyerarşik bir durumun
istikrarlı, düzenli çevresinde gelişti. Devlet, pazarın etkinliğini
fazlasıyla arttıran yasa ve temsili para birimi gibi memetik yapıları
desteklemeye eğimli bir çevre yarattı. Pazar ve devlet hızla birbirlerine
sıkıca bağımlı bir çift oldular.
Pazar-devlet karmaşığı oldukça istikrarlı bir temelden gelişti: avcıtoplayıcı kabile. Ekonomik olarak, ev içi Üretim Tarzı ve Paylaşma,
kabilesel örgütlenme şeklini karakterize eder.30 Ev içi Üretim
Tarzı’nda, her ev halkı birimi ihtiyaç duyulduğunda ev halkının
kullanımı için tüm temel ürünleri paylaşır. Et, yumru kökler, aletler,
barınak ve giyecek gibi maddeler üyelere serbestçe dağıtılan
ürünlerdir. Toplam talep her bireyin stok kapasitesiyle özenli bir
dengede bulunduğundan, politik ya da ekonomik yapıların
kuvvetlendirilmesi yönünde çok az baskı yaratır, ve böylelikle
29Bir sosyal örgütlenme katalizörü olarak, rekabete dayanan grup içi ziyafet sürecinin mükemmel bir
incelemesi için, “Economic Man”, Harold Schneider, 1974.
30“Stone Age Economics”, Marshal Sahlins, 1972
kurumsallaşmış takas meydana gelmez. Benzer şekilde, Paylaşım,
hâkim olan yeniden dağıtım – katılımcılar arasındaki işbirliği
ürününün eşit bir şekilde dağıtılması – yöntemi sayılır. Birlikte
avlanma örneğinde olduğu gibi, yalnızca tek bir birey hayvanı
öldürürken, et ava katılanlar arasında paylaşılırdı. Bu tarz eşitlikçi
ekonomiler aynı şekilde eşitlikçi politik yapıları içermişlerdir.
Kabileler (şefliklerle31 aynı değiller) düzeni sağlamak için gönüllü
katılım ve grup tartışmasını kullandılar. Günümüze kadar gelen
kabileler bugün dahi herhangi türde statü ya da makama karşı güçlü
kültürel nefret sergilemeye devam ederler.32
Eşitlikçi yapı, binlerce kuşaktır devam eden insan evrimini kapsayan
dikkat çekecek derecede istikrarlı, kabilesel örgütlenme ile, Homo
Sapiens Sapiens'in33 evriminde süreklilik sağladı. Kabilesel
örgütlenme tarzından çok daha karmaşık devlet ve pazar yapılarının
gelişimini sağlayan neydi? Bu bulmacanın cevabı, çoğu ekosistemde
avcı-toplayıcı üretim tarzının yalnızca düşük nüfus yoğunluklarında
(ilkel tarım uygarlıklarının 1/10′undan 1/100′üne kadar34) işe
yaradığı gözleminde yatar. Memetik mutasyon dağınık grupların
tercih edilmiş toplanan besinlerin yetiştirilmesini (genellikle belirli
bir faunanın yolunu açmak için yaşlı ağaçları yakarak), küçük ölçekli
bitki dikimini, vs. teşvik etmek gibi tarımsal teknikleri
deneyimlemesine yol açtı. Farklı bulgular benzer çobancılık
fenomeninin benimsenmesinin yalnızca rastgele bir mutasyondan
değil, belirli iklim değişikliği olayları karşısındaki bilinçli bir
31Timothy Earle, “Bronze Age Economics” adlı çalışmasında insan toplumunun kabileden daha merkezi
ve hiyerarşik formlarına doğru olan gruplandırmasında şu adlandırmaları kullanıyor: Kabile, Koca-Adam
Grubu, Şeflik, Proto-Devlet, Devlet.
32Dobe
Ju/’hoansi kabilesindeki avcılar avlarının boyutları ya da niteliğini hor görecektir, ki böylece
herhangi bir av ile dönemeyen avcılardan daha üstün nitelikli değil de alçakgönüllü olarak görünürler.
Bkz. “The Dobe Ju/’hoansi”; Richard B. Lee, 1993.
33Homo Sapiens Sapiens şuanki insan alttürünün adıdır. En az 130,000 yıl yaşındadır. Çoğu kez “Sembol
Kullanıcısı” olarak anılır. Birebir olarak “akıllı, akıllı” diye tercüme edilir – bu kitapta ilerde ele alınacak
konuların üstesinden gelemeyebileceksek sonunda ironik olabilecek bir tanımlamadır.
34“Tüfek, Mikrop ve Çelik”, Jared Diamond, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, 2004.
değişimden kaynaklanabileceğini öne sürüyor. Böyle bir örnek
Mısır’ın Batı Çölü’ndeki Dahkleh Vahasında görünür. Burada, yarıyerleşik avcı-toplayıcı gruplar birkaç yüz bin yıl boyunca var
oldular.35 Daha sonra, 10,000 yıl önce, Kuzey Afrika’nın Pleistosen
savanası bugün var olan Holosen Sahra Çölüne dönüştü. Dahkleh
Vahası oldukça geniş, yaşamaya elverişli bir bölgenin bereketli
merkezinden neredeyse tümüyle cansız kum denizindeki sanal bir
adaya dönüştü. Arkeolojik kanıtlar36 Dahkleh nüfusunun giderek
vaha içerisine çekildiğini ve bu arada çok çeşitli hayvanların –
muhtemelen zürafa dahi – evcilleştirilmesini deneyimlediklerini öne
sürüyor. Sonuç olarak, sığır-temelli çobancılığın ekonomilerine
hakim olduğu olası gözüküyor, çünkü sığır Dahkleh’in eşsiz çevresel
zorluklarına oldukça uygun bir taşıt ve uzun ömürlü bir besin
kaynağını temsil ediyor. Burada, iklim değişimi avcı-toplayıcı üretim
tarzının insan genomuna olan üstün nitelikli uygunluğu ve
etkinliğinin çekiminin üstesinden gelerek bu geçiş için bir katalizör
görevi görür. Bu bağ dünyanın pek çok bölgesinde tarım ve
çobancılığın neden birbirinden bağımsız ve tümüyle eş zamanlı
göründüğü üzerine bazı ip uçları sağlayabilir: 10,000 yıl önce
Dahkleh Vahasını etkilemiş gözüken iklim değişimi ayrıca son Buzul
Çağının bitimini temsil ederek tüm gezegeni etkilemiştir.
Çevresel etkilerce zorlanmadıkları zaman pek çok grup tarım ile olan
deneyimlerini hızla terk etti. Fakat kimi durumlarda – özellikle
çevresel katalizörlerin karşısında görünen – tarım deneyimleri nüfus
artışına, ya da en azından nüfus istikrarına yol açtı. Komşu grupların
benzer tecrübeleri ve nüfus artışıyla birleştiği zaman, tarım arazileri
ve kaynaklar için rekabet tarımın devam ettirilmesi ve
kuvvetlendirilmesi için baskı yarattı. Tarım, avcı-toplayıcıları daha iyi
yaşam kalitesi vaadiyle değiştirmedi – gerçekte, tarım tam tersini
35“Mixed Memoirs”, Gertrude Caton-Thompson, 1983.
36“Secrets of the Sand: Revelations of Egypt’s Everlasting Oasis”, Harry Thurston, syf. 72–119, 2003.
sağlar. İstatistiksel olarak, tarımcılar avcı-toplayıcılardan daha uzun
süre çalışırlar ve çok daha kötü beslenirler.37 O halde neden insanlığın
çoğu tarımsal pratikleri benimsedi? Avcı-toplayıcılar arasındaki nüfus
baskısı soruyu cevaplar görünmez, çünkü “tarım kurumsallaşana
kadar nüfus önemli miktarda artmadı”.38 Aksine, tarımın güçlü
teknolojisini deneyimlemiş bazı gruplar kuvvetlendirmenin saldırgan
döngüsünde yok edilmişti. Komşular sınırlı kaynaklar için rekabet
etmeye başladıkça, kıtlık, kuvvetlendirilmiş ekonomik ve politik
süreçlerin seçilimi için evrimsel bir baskı yarattı. 39
Henüz başlamakta olan tarımın bu saldırgan döngüsü dünyanın
çeşitli bölgelerinde bağımsız olarak, ve kabaca eş zamanlı biçimde
meydana gelmiş görünüyor. Bu bölgelerin tümü yüksek yoğunluklu
avcı-toplayıcı nüfuslarını ve tarımsal gelişime uygun faunayı iklim
değişimi katalizörüyle birleştirdi. Kabileler ilk tarım uygarlığından en
az 6,000 yıl önce tarım prensiplerini anlamışlardı 40, fakat avcıtoplayıcı üretim tarzını sürdürmeyi seçtiler çünkü temel ihtiyaçları
karşılamada çok daha etkin bir aracı temsil ediyordu. 41 Tarımı
deneyimlemiş kabileler net üretim kaybı yaşarlarken, belirli bir
alanda daha yoğun nüfusu destekleme yeteneğini kazandılar. Nüfus
artışı, ayrıca, genişleme baskısıyla sonuçlanarak, nüfusun yeni
başlamakta olan tarım için yerel taşıma kapasitesine ulaşmasından
sonra bile devam etti. Komşu tarımcılar ekilebilir topraklar için
rekabete başladıkça, toprağı sulama gibi metotlarla ek
kuvvetlendirmeler gerçekleştirmiş bu kabileler, geniş savaşçı
popülasyonları şeklinde daha büyük bir avantaj elde ettiler. Daha
büyük üretim iktidarından yararlanma yeteneği, rekabete dayanan bir
37“The Original Affluent Society”, Marshal Sahlins, “Stone Age Economics”
38John Zerzan ile kişisel yazışma 29 Nisan 2004.
39“On the Road of the Winds”, Patrick V. Kirch, 2000.
40“Traces of an Omnivore”, Paul Shepard, syf 181.
41“The Original Affluent Society” Marshal Sahlins “Stone Age Economics”.
avantaj sağlama anlamında daha büyük nüfusların hareketini
düzenleyerek, ayrıca arttırılmış merkezi karar almaya gerek duydu.
Kabilesel örgütlenme büyük bir grubu yönlendirmek için ihtiyaç
duyulan bilgiyi işleyemezdi. Kabileler büyük sulama projeleri için
nüfusu harekete geçirmek ya da büyük ölçekli savaşları düzenlemek
gibi problemlerle başa çıkmak için yetersiz olduğundan, daha
merkezileştirilmiş kontrolü tesadüfen bulan bu gruplar evrimsel
avantaj elde ettiler.
Bu dönüşüm merkezi politik bir kontrol yapısının oluşumunu teşvik
ederek, kabilelerin “Koca Adamlar” etrafında organize olmalarını
sağlamış görünür.42 Yeniden dağıtımı paylaşım ile gerçekleştiren,
sürekli daha çok hasat ve av sağlamış bu bireyler zor zamanlarda
yoksul grup üyeleriyle paylaşarak prestij elde edeceklerdi. Artı değeri
paylaşma yöntemi sonuç olarak bireylerin hem Koca Adamın
hasattaki başarılarında (üstün yönetim yeteneği) pay sahibi olmak
hem de prestijinden elde etmek için tek bir Koca Adam’ın üretim
çabalarına katılmasına yol açtı. Koca Adam’ın merkezi yönetimi
düzenlenen fetih savaşlarına, büyük ölçekli sulama projelerinin
inşasına, vs. izin verir. Kıtlık ve seçilim baskısı en yoğunlaşmış
merkezi yapıyı yaratan Koca Adamları tercih etti. Bu süreç bütünüyle
tesadüfi olaylar ve evrimsel baskılardan kaynaklanmadı. Koca
Adamlar çoğu kez pozisyonlarını olağanüstü örgütsel becerilerinin
sonucu olarak yükselttiler, böylelikle bir dereceye kadar kişi bu
kuvvetlendirmeyi, “kaynakları finans kurumları için seferber etme
girişimini bilinçli bir strateji olarak” görebilir.43 Merkezi yönetici ve
katılımcı arasındaki ilişkinin kuvvetlendirilmesi, bir grup içerisindeki
bireylerin katmanlaşmasını doğurmakla birlikte, kabileden devlete
geçişi de teşvik etti.
Kuvvetlendirme sürecinde birey giderek iktidar ve kontrolü kaybetti.
42Bronze Age Economics, Timothy Earle.
43Timothy Earle ile kişisel yazışma, 17 Eylül 2003.
Avcı-toplayıcı dünyanın serbestçe elde edilebilir kaynaklarına karşı,
kıtlık ve tarım bireyin tarıma elverişli topraklara ve avlanma
sahalarına erişimini sürdürmesi için grubun bir üyesi olarak
kalmasını gerektirdi. Proto-devletin koruduğu kaynakları, devlet de
sahiplendi. Kaynaklara erişimi elde etmek devletin taleplerini,
devletin birey üzerindeki iktidar ilişkisini kabul etmek anlamına
geldi. Hiyerarşinin zorla kabul edilişi, çok daha karmaşık ve kontrole
dayanan politik ve ekonomik sistem şekillerine yol açarak, pozitif geri
besleme döngüsü oluşturdu.
Hiyerarşi – uzmanlaşmış birey ve grup fonksiyonlarının kontrolü ve
etkin yönetimini sağlamak için bireylerin katmanlaşması – Pazar ve
Devleti birbirine bağlayan en önemli özellik oldu. Bir evrimsel başarı
modeli örneği olan hiyerarşi, farklı bir kültürel faktörler grubu
karşısında kuvvetlendirme taleplerini karşıladı. Bu tam anlamıyla
hiyerarşik politik örgütlenmenin başarıya ulaştığı bir durumu
göstermez. Daha ziyade ekonomik, politik ve sosyal yapılar karşısında
uygulanmış başarılı, kendini eşleyen bir model olarak hiyerarşi
durumu görevi görür. Pazar ve Devlet insan faaliyetinin
yoğunlaşmasını ve örgütlenmesini arttırmaya yönelik eğilimlerini
sürdürerek, hiyerarşi modelinin kuvvetlendirilmesi ve uygulanmasıyla
birlikte beraberce evrimleşti. Kültürel memetik karmaşıklar süreci
kolaylaştırdılar. Yalnızca hiyerarşinin kabulüne sebep olmadılar, aynı
zamanda insan genomunun toleranslarına sahip bireylerinin
taleplerini ara belleğe alma işlevini görmek için evrimleştiler. Pek
çoğumuzun bugünün dünyasında farklı politik, ekonomik ve
kültürel süreçler olarak düşündüğümüz şey, iktidar-ilişkilerinin
birbirine çok daha bağlı meta-ağlarına doğru ilerlemeye devam
ediyor. Kültürel mekanizmalarla belleğe alınan, birleştirilen Pazar ve
Devlet, birleşmiş memetik üst yapıları şekillendirmeye başladı. Bu
güçlü birlik başka bir meme ailesinin yoğunlaşmasıyla giderek başka
bir birleşik kuvvetlendirmeye doğru devam etti: teknoloji.
7
Yansız Teknoloji ve İktidarın Talepleri
Eskilerin “bilgi güçtür” deyimi pek çok kişinin düşündüğünden çok
daha doğru görünür. Teknoloji tam olarak tekniklerin ve süreçlerin
bilgisine indirgenebilir. İyi veya kötünün antropomorfik niteliklerine
sahip olmadan, bilginin kendisini canlı olarak düşünmemeliyiz. Fakat
teknolojinin uygulanması, canlandırılması kullanıcıları için dahili ve
harici iktidar-ilişkileri yaratır. Tarımı tekrar ele alırsak, bu teknoloji;
çoğu kez gözetilmemiş ve gönülsüz kullanıcılarından talepte bulunan
net bir iktidar-ilişkisi örneğidir. Tarımcılar, tarımın teknik-bilgisi ile
çalışırken belirli sembolik yapılar, bütünüyle yeni iktidar-ilişkileri
kullanmak zorundadırlar.44 Bu yeni iktidar-ilişkileri teknolojinin gizli
taleplerini ifade eder. Tarım, üretim yapılarını yaratmak ve savunmak
için mülkiyete, yerleşik nüfuslara, hiyerarşik devlete ve sosyal
katmanlaşmaya gerek duydu. Tarım tehlikeli biçimde kendisinin
devam etmesine gerek duyan nüfus yoğunluklarını destekledi. Birçok
çevre koşulunda yaşayan insanlar tarımı terk edemezlerdi. Çoğu
ekosistem, eğer nüfus avcı-toplayıcı üretim tarzına geri dönerse
yalnızca daha düşük nüfus yoğunluklarını destekleyebilirdi. Bu
yüzden, tarım teknolojisini özünde “kötü” olarak tanımlamamalıyız.
Fakat tüm teknolojiler gibi o da kullanıcıları üzerinde güçlü,
beklenmedik ve çoğu kez geri döndürülemez etkilere sahip olmuştur.
Montaj hattına karşı zanaatkârın durumu benzer bir teknik-bilgi
örneğini gösterir. Kullanıcı için değer katması gerektiği bütün olaylar
zinciri boyunca, bir ürünü ustalıkla yapan birey olan zanaatkâr,
dönüşümü uygulamak için gerekli tüm bilgiye sahiptir. Örneğin, saat
üreticisi bitmiş bir saat aşamasına ulaşana kadar çeşitli safhalar
44Teknik bilgi – süreçler ve yöntemler – tarım teknolojisini oluşturur. Jacques Ellul - The Technological
Society çalışmasında teknolojinin mükemmel işleyişini anlatır.
boyunca metali dönüştürür. Benzer şekilde çömlekçi kili
tamamlanmış çanak çömleğe dönüştürür, marangoz ağaçlardan
mobilya yapar, vs. Her biri bir materyali değer eklenmiş bir ürüne
dönüştürme gücüne sahiptir. Zanaatkârın karşısında montaj hattı
problemi dikilir. Montaj hattında, bireyler değer ekleme işleminin
son derece uzmanlaşmış bölümlerini uygularlar, fakat hiçbiri tam
dönüştürme bilgisine sahip değildir. Uzmanlaşma teknolojisinin
kullanımı kapitalist perspektiften bakıldığında daha etkin bir üretim,
fakat birey için iktidar kaybı sağlar. Bireysel zanaatkârın yerine,
montaj hattı insan bileşenleri üzerinde bir iktidara sahip olur. Üretim
bilgisi bireyin kontrolü sürecinde ve dışında gömülü bir şekilde var
olur. Montaj hattı insan kontrolündeki bir teknoloji örneği görevi
görür.
Kullanıcıları haricinde var olan, ve onların üzerinde önemli bir etkiye
sahip bir teknolojiyi yansız sayabilir miyiz? Bu tarz teknolojileri insan
“kullanıcılarına” zarar vermeyi arzu eden sezgili, bilinçli varlıklar
olarak görmemeliyiz. Kârını devam ettirmek ve hayatta kalmasını
sağlamak için ormanları kesip yok eden bir kereste şirketi, özellikle
“kötülük” uğruna doğayı yıkıma uğratmaya niyetlenmez. Yine de
onu yansız sayamayız. Teknolojinin sorgusuz sualsiz kabulü için
yaygın olan sav şöyledir: teknoloji iyi ya da kötü bir doğaya sahip
değildir. Daha ziyade, insanların iyiye ya da kötüye kullanabilecekleri
yansız bir doğası vardır. Bu ifade bariz bir şekilde kusurludur –
insanlığın kullandığı teknolojiler üzerinde kontrol sağladığını
varsayar. Daha önceden gördüğümüz gibi, gen, mem ya da pazarın
iktidar merkezlerini kontrol etmiyoruz – daha ziyade onlar
yaşamlarını sürdürmek için bizleri taşıyıcı olarak kullanırlar. İnsanlar
teknolojiyi
kontrolleri
altında
değilse
yansız
olarak
tanımlamamalıdırlar. Bilinçli bir amaç sergilememelerine karşın,
teknolojiler bütün kendini eşleyen varlıkların yolunu takip ederler:
bencil menfaat. Bir rekabet ortamında kendi kişisel menfaatinin
peşine düşmeyen herhangi bir varlık hızla varlığını sona erdirir.
İnsanlar tarafından geniş ölçüde kullanılmış teknolojiler ve diğer
iktidar-ilişkisi karmaşıkları genel olarak evrimsel uygunluk testini
geçerler. Diğer bir deyişle, hayatta kalırlar çünkü yaşamlarını
sürdürmelerini sağlayan bir tarzda işlerler. Bir virüs gibi, teknolojinin
hayatta kalması ev sahipleri ve taşıyıcıları olarak hizmet eden insan
toplumlarının kendi çıkarı için kullanılmasına bağlıdır. Ayrıca bir
virüs gibi, uzun süreli hayatta kalma ev sahibi nüfusunun hayatta
kalmasını güvence altına almaya bağlıdır. Teknoloji dediğimiz
bilinçsizce bencil memleri insan kullanımı için zararsız ya da yansız
araçlarla karıştırmamak için dikkatli olmak zorundayız.
Sınırlı kaynaklar için rekabet eden mem-karmaşıklarınca zengin bir
çevrede evrimsel avantaj, yoğunlaşma eğiliminde olan varlığın
lehindedir. Eğer kuvvetlendirme sürecindeki bitkiler ya da hayvanlar,
bulundukları ortamın taşıma kapasitesini aşarlarsa daha sonra nüfus
olarak sürdürülebilir bir seviyeye kadar gerilemek zorundadırlar.
Fiziksel çevreye bağımlı olan ev sahipleri insanlar ile birlikte, insan
nüfusu, mem-karmaşıkları ailesi için ev sahibi bir ortam görevi görür.
İnsan etkileşiminin artan bağlanabilirliği ve kapsamıyla birlikte, mem
karmaşığı Bencil-Kuvvetlendirici Mem olmuştur. Kuvvetlendirme
adımı insan ev sahipleri için tahmin edilemez sonuçlarıyla
hızlanmaya devam eder. Belki de olası sonuçların en korkuncu, mem
karmaşığının yoğunluğu ve karmaşıklığının insan ev sahiplerinin tüm
Dünyanın taşıma kapasitesini geçmeye zorlayabileceği ve böylece
ekosistem çalışmalarında karşılaşılan kapasitenin ölümlerle
dengelenmesidir.45 Pek çok kuşkucu geçmişte her zaman sahip
oluğumuz gibi, sürekli artan nüfusa yardımcı olmak için yeterli yeni
teknolojiler geliştirme kapasitemizden şüphe etmemiz için bir neden
göremediğimize işaret ederler. Bu mantık geometrik büyümenin
45İnsan nüfus tahminleri ve hayatta kalmamız üzerindeki etkilerine dair mükemmel bir görüş için bkz.
http://www.dieoff.org
gerçeklikleriyle karşılaşır; uç bir örnek olarak, bazı noktalarda insan
biyokütlesinin saf ağırlığı Dünyanın kütlesinden daha ağır olacaktır.
Bu, sürekli büyümenin, sürekli hareket benzeri olanaksızlığı
gösterdiği bir aksiyomatiktir. Garip bir şekilde bu kavram hakkında
şüphecilik gösterenler, zamanla birleştirilen yatırımların kazançlarına
dikkati çeken aynı insanlardan oluşur – ekonomist Kennet
Boulding’in dediği gibi, “ebediyen devam edebilen üstsel büyümeye
inanan biri ne bir delidir ne de bir ekonomist.”46
Sürekli büyümeye olan inanç, pek çok farklı insan toplumunun
temelini oluşturan kuvvetlendirici, hiyerarşik ana modelin bir ürünü
olarak var olur. Sınırlı kaynaklarca kısıtlanmış bir sistem içerisinde
yaşadığımız gerçeğine rağmen, tüm ekonomimiz sürekli büyüme
gereksinimine dayanır.
Kamuya ait bir şirket durağanlığı kabul edemeyen yayılmacı bir
model örneği görür; eğer yatırımcılarına düzenli, büyüme-temelli bir
kazanç sağlamazsa, kendisini hızla yok olmuş bulacaktır. Basın,
politikacılar ve genel halk çoğu kez şirketin karar alma sürecinde
baskı uygulamak için sıkıştırırlar. Neden şirketler daha sorumlu
vatandaşlar olarak davranmazlar, çevreyi korumaya yardım etmezler,
ya da çalışanlarını daha iyi gözetmezler? Böyle davranmak uzun
dönem kazançlar sağlayabilir. Yalnızca toplum için değil ayrıca
şirketin kârı için de. Sonuçta, ancak, şirketin mutlak yapısı kendi
karar alma sürecinde onu zorlayabilir: hissedar değerini arttırmak için
kısa dönem taleplere cevap vermek zorundadırlar, şirket Amerikasının
aynı zamanda her yerde bulunan, öngörüsü olmayan karar alımıyla
sonuçlanır. Şirket gibi, ekonomistler bir bütün olarak ülke
ekonomisinin de, borç ve enflasyon temelli finans yapısının
durağanlık ile başa çıkamayacağından, büyümesini geçici olarak
46Adbusters Cilt 12 Sayı 5 ‘de (Eylül/Ekim 2004) aktarıldığı gibi, Amerikan Ekonomi Derneğinin eski
başkanı, Economic Analysis kitabının yazarı, Kenneth Boulding.
durdurmasını 47 ciddi bir tehlike olarak görürler. İster küçük bir
işletme isterse de ulusal bir ekonomi olsun, faizle borç para alarak
kendini finanse eden herhangi bir varlık, paranın zaman-değerinin
geri ödenmesi istendiğinden dolayı bütün borçlarını ödeyebilir
durumda kalmak için sürekli olarak büyümek zorundadır. O halde
sürekli büyümeye duyulan kurumsallaştırılmış taleple, toplumumuz
sınırlı kaynakların açık gerçeklerini yok saymaya istekli görünüyor.
Bu süreç sorulmamış bir soruya cevap arar: eğer mevcut ekonomik
yapımız ile devam edersek çevresel olarak aşırılığa kaçmayı bir olasılık
olarak mı yoksa kaçınılmaz bir sonuç olarak mı değerlendirmeliyiz?
İnsanlığı endüstriyel devrim, kitlesel üretim ve uzmanlaşmadaki olası
çevresel aşırılığa sürükleyen teknolojik memlerin örneklerini
gözlemleyebiliriz. Bu yeni süreçler sadece yoğunlaşmaya devam
etmediler, bundan başka hayatta kalmamız için onlara bağımlılığı
arttırarak, ayrıca insan ev sahiplerinden talepte bulundular.
Ekonomik uzmanlaşmanın ve hiyerarşik örgütlenmenin kendi
sistemik problemlerini neden yarattıklarını gösterecekken, onlar
üretim etkinliğindeki ilk kazançlarını üretiyorlar. Problem, üretimin
insan ev sahibiyle – geç-Pleistosen avcı-toplayıcı yaşam tarzı için
genetik olarak en uygun şekle getirilmiş bir ev sahibiyle – uyumlu
kalmak zorunda oluşudur. Üretimin yoğunlaşmış uzmanlaşması,
çoğu kez beyni uyuşturan rutin bireysel görevleri talep ederek
oldukça katmanlaşmış çalışma gücüyle sonuçlanır, ve genetik olarak
optimum küçük-kabile ortamıyla gittikçe uyumsuz gözüken bir
örgütlenme ve insan etkileşimi seviyesine gerek duyar. Yüksek oranda
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun ortaya çıkışı,
insanın endüstriyel ekonominin talepleriyle uyumsuzluğunun bir
örneğidir. Araştırmacılar, bu “bozukluğun” avcı-toplayıcı topluluğun
evrimsel olarak yararlı bir gelişim görevi gördüğünü, fakat medikal
47Durgunluğun ortak tanımı : İki ardıl çeyrek boyunca ekonominin gayrisafi milli hasılada pozitif büyüme
göstermediği zaman.
olarak bastırılmış kaldığını çünkü işçileri modern ekonominin
talepleriyle uyumsuz kıldığını göstermişlerdir. 48 Ekonomik memkarmaşığı, giderek yalnızca bir dişli olduğumuz çevreyle görünüşte
uyumlu kalmamızı sağlamayı başarır. Geçici tedbir ölçümleri sistem
ile insan uygunluğunu sağlar, fakat çoğu kez insan sağlığı ve
mutluluğuna karşı çıkarlar: örnek vermek gerekirse; artan ilaç
bağımlılığımız, Bloom’un depresyon “İç Yargıcı”nın ilaçla
bastırılması, televizyon hipnozu ve hayatlarımıza gittikçe daha fazla
entegre olan medya karmaşığının hayatlarımızın yerini almasıyla
gerçekleşmemiş rüyalarımızı hayal ederek yaşamak. Genomumuzla
uyumlu görünmeyen durumları kabul etme eğilimi başlı başına
evrimsel bir adaptasyon görevi görür: hızla kuvvetlenirken ev
sahiplerini yatıştırmada en yetenekli kültürler evrimsel olarak daha
yaşayabilir durumda olduklarını kanıtlarlar. İnsan mutluluğu için
kuvvetlendirmeyi kurban etmiş rakip kültürleri kendi içlerine
katmaya ya da yok etmeye eğimlidirler.
Gelişmeyi başaramamış, üretimin sürekli yoğunlaşmasına karşı isyan
eden ya da direnen kültürler tarihte kendisini sürekli olarak
kuvvetlendiren
komşu
kültürlere
ayak
uyduramamıştır.
Başarısızlıklarını bugün dünyanın dört bir yanındaki ilkel ve folkkültürün Amerikan tarzı yaygın medya tüketiciliğiyle aşırı
boyutlardaki yıkımında görebiliriz. Daha merkezi, kuvvetlendirilmiş
kültürlerin egemenliği, Polinezya’nın şefliklerinden antik Çin’deki
birleşmiş imparatorlukların ortaya çıkmasına kadar, tarihin
genelindeki bir konu olmuştur. İlerlemenin monoton adımı ve
kederinden habersizce, ilerlemeyi kabul edişimiz kültürün küresel
evriminde seçilmiş diğer bir özellik olarak var olmasaydı,
muhtemelen bu tarz bir yönelim için daha fazla kaygı duyacaktık.
Küreselleşme üzerine yapılan güncel tartışmalar, insan toleransının
sınırlarıyla karşı karşıya gelen kültürel mem-karmaşığının
48“Whose Order is Being Disordered by ADHD”, Thom Hartmann.
kuvvetlendirilmesinin destansı mücadelesini özetler. Küreselleşme –
mem-bileşiklerinin dramatik, dünya çağındaki kuvvetlendirilmesi ve
entegrasyonu – İkinci Dünya Savaşından beri sürekli hızlanmıştı.
İletişim teknolojisindeki devrimden yararlanarak, modern pazarlar
her zamankinden daha verimli bir şekilde birbirinden ayrı ve oldukça
uzmanlaşmış olan ürün ve talebi birleştirme becerisi geliştirdi. Bu,
insan etkileşiminden her bakımdan üstün olan entegre memetik
süper-yapının yaratılışıyla sonuçlanır.
Ekonomik açıdan, küreselleşme en sonunda üretimdeki insan
bileşenini tıpkı diğer stok zincirleri ya da üretim hattı gibi
optimizasyon için hazır, mekandan alakasız, önemsiz bir eşyaya
indirgemede başarılı olur. Küresel taşımacılığın49 artan
uğraşılabilirliği ve sermayenin neredeyse sınırsız hareket kabiliyetiyle
teşvik edildiğinde, ham maddeleri dünyanın tüm köşelerinden elde
ederiz – çok daha düşük emek ücretleri ve gevşek çevresel
düzenlemelerin olduğu bölgelerden. Daha sonra dünyanın dört bir
yanındaki materyalleri uygun bir şekilde düşük ücretle işçilerin
çalıştırıldığı yerlere tüketim ürünleri üretmek için gemilerle yollar,
son olarak da dünya çapındaki tüketicilere ucuzluklarda sunarız.
Düşük emek ücretlerinin ve gevşek çevresel düzenlemelerin her yere
ulaşan şirketlere pazarlanmasıyla, giderek artan marjnal işleri kendine
çekme rekabeti, sermaye ve ürünlerin bu tarz uç hareket kabiliyetinin
yalnızca tek bir sonucunu temsil eder.50
Ekonomistler, ekonomilerimizi bilinen bir amacın optimizasyonuna
doğru yöneltmeye çabalarlar. İnsan sağlığı, mutluluğu ve güvenliği
gibi amaçlar kimilerine aşikâr görünürler, fakat gerçekte amaç
kurumsal olarak sabit görünür. Rekabet eden hiyerarşilerin hakim
49Fenomen büyük ölçüde sübvansiyondan dolayıdır. Hiyerarşinin kendi iç etkisizliklerini bastıran en
önemli araçları (ayrıca Bölüm 9′da tartışıldı) devam eden kuvvetlendirmenin ana mekanizmalarını
sübvanse etmek için iktidarın merkezileştirmesini destekler. Bu, fosil yakıt kullanımının, araba kültürünün
ve kolayca elde edilebilir, devlet destekli borçların şiddetli sübvansiyonunda ortaya çıkar.
50Küreselleşme ve sermayenin emek üzerindeki hareket kabiliyetinin etkisi üzerine mükemmel bir çalışma
için, bkz.“Going Local”, Michael Shuman.
olduğu bir sistem içerisindeki evrim süreci, bir amaçlar grubunun
diğerlerini tüketmesini talep eder: sürekli büyüme, yayılma, ve artan
egemenlik. Daha çok insana yönelik bir amaç peşinde olan herhangi
bir şirket ya da ulus, kısa sürede kendisini doğal seçilimin basit
kurallarını kabul etmediği için yaşamın dışında sıkışmış bulacaktır.
Bu şekildeki sürekli büyümeyi yalnızca ürün taleplerindeki sürekli
artış ve bu ürünlerin depolanmasındaki artan verimlilik sayesinde
sürdürebiliriz. Küreselleşme, belli bir ürünün üretimini en etkin olası
mekân ve ölçeğe zorlayarak sürekli büyümenin kurumsallaşmasıyla
sonuçlanır. İnsan emeği ve aklıyla sağlanmış üretim girdisi
optimizasyon için yalnızca başka bir faktör olarak var olduğundan,
kısa süre sonra birey sağlığı, mutluluğu ya da güvenliğini arttırmaya
adanmış herhangi masrafı kırpıp atarız. Eğer bu tarz masraflar üretim
verimini arttırmazsa, sürekli büyümenin belirlenmemiş ekonomik
amacını desteklemezler.
Küreselleşme, özünde tarım ve endüstriyel devrimlerin
kuvvetlendirilmesine benzer görünür, fakat hız ve kapsam
bakımından çok daha büyüktür. Aynı şekilde, insan bileşenini
susturmak için talepleri genetik toleransımız içerisinde tutan çok
daha ayrıntılı mekanizmalara gerek duyar. Eğer bu eğilimi tersine
çevirmek için bir yol bulmazsak, en yerinde soru şu olabilir: önce
hangi toleransa ulaşacağız; insan ontojenezinin mi yoksa küresel
çevrenin mi?
Bilim adamları ve ekonomistler ekonomiyi ve insan ontogenezini
uyum içine geri getirmek için birçok model önermişlerdi. Kimileri
küreselleşmeyle mücadele etme araçları olarak topluluğa ait değer
birimi ve lokalizasyonun yararlarından bahseder.51 Earth Policy
Institute’den Lester R. Brown, gerçekleştirilmiş bir maliyet olarak
gelecekteki çevresel hasarları kapsayan muhasebe standartlarını
51“Going Local”, Michael Schuman.
değiştirerek problemi çözmeyi önerir.52 Kimileri ise kişi başına düşen
gelir ortalaması yerine medyan kullanmak gibi istatistiksel
değişimlerin problemi düzelteceğini öne sürmüştür – Bhutan Krallığı
politik hedefleri olarak Gayri Safi Ulusal Mutluluk’u dahi
benimsemiştir. Tek bir şey nettir: insanlık hiçbir zaman fikir
eksikliğinin sıkıntısını çekmemiştir, ve şimdiye kadar hiçbiri iktidar
örgütlenmesinin hiyerarşik modelinin hakimiyetine son vermeyi
becerememiştir. Bunu yapmak için – gerçek değişime dokunmak için
– önce kendimizi kontrol etmeyi, ve daha sonra iktidarın mutlak
yapısını kontrol etmeyi öğrenmeliyiz.
8
Kişisel Farkındalık: Ego ve İktidar
İlk kez Bölüm 3′te sorulan soruyu hatırlayalım: temel teşkil eden
genetik ve memetik iktidar-ilişkilerimizin farkına varırsak,
bireyselliğimiz ne olacaktır? Yalnızca iktidar-bileşiklerinin
taşıyıcılığını mı yaparız? Özgür iradeye ve bireysel özdeşliğe sahip
miyiz, ya da genlerimiz ve memlerimizin çoğalmak için bizleri
kullandıkları bir yapıdan başka bir şey değil miyiz? Rasyonalite ve ego
arasındaki çatışmayı ortadan kaldırabilir miyiz?
Susan Blackmore, The Meme Machine kitabında, kültürümüzün
tebaası olarak kaderimizi kabul etmeyi savunur.53 Fakat önceden de
söz edildiği gibi, denetimsiz kalmış kültürümüz eninde sonunda ya
insanlığın ya da çevrenin sınırlamalarını ihlal edecektir. İnsanlığın
sonuna, Dünya’daki yaşamın sonuna, ya da her ikisine birden
götüren bu tarz bir yaklaşımı reddetmeliyiz. Teknoloji de insanlığın
mutlak özünü tehdit eder. Genetik mühendisliği ve nanoteknoloji
52“Eco-Economy: Building an Economy for the Earth”, Lester R. Brown, 2001.
53“The Meme Machine”, Susan Blackmore.
bireyin mutlak özünü yok ederek, bilinci bireyden gruba kaydırabilir.
Francis Fukuyama tam da böyle bir olasılığın uyarısında bulunur,
fakat “ilerleme insanlığın son bulmasına hizmet etmediği sürece
kendimizi kaçınılmaz teknolojik ilerlemenin köleleri olarak kabul
etmemeliyiz.” ifadesini kullanır.54 İleriye doğru bir yol vardır;
birbirimizle, Dünya ile ve iktidar ile mantıklı, tatmin edici bir ilişkiye
götürecek bir yol. Böyle bir yol iki öncelikli kavramı iyice anlamamızı
gerektirir – biz kimiz, ve hangi vizyon için çalışmak istiyoruz.
Biz kimiz? Önceki bölümlerde açıklamasını gördüğümüz gibi
kendimizi en iyi ne olarak açıklayabiliriz – gen ve memlerin
taşıyıcıları. Şu anda çözmek zorunda olduğumuz en zor soru,
özdeşliğimizin doğasını en iyi nasıl tanımlarız? Kendilik
duygumuz – egomuz – da bedenlerimiz gibi aynı efendilere hizmet
eden bir illüzyondan başka bir şey değil mi? Gerçek özü yalnızca
evrimin aldatıcı bir yapısıyla değil de kendimizle özdeşleştirebilir
miyiz? Eninde sonunda kaçınılmaz şekilde farkına varacağız:
bireyselliğin özü yoktur. Ego-yanılsaması dışındaki varlıklara fayda
sağlayan araçlar olarak inşa edilmiş yığınlarız. Platon’un mağara
alegorisindeki gibi, tüm paradigmamız, kendilik duygumuz,
memlerin bilincimizin duvarlarına yansıttığı gölgeleri esas alır. 55
Doğamızın dürüstçe farkında oluşumuz, kendilik ve ego algılarımızın
karşı karşıya gelişinden kaynaklanır. Sayısız dini, sosyal ve psikolojik
yapı egonun problemlerini reddetmek ya da üstesinden gelmek için
var olur, fakat yanıltıcı yapılardan kaçmak için gerekli olan şey egoyanılsamanın kabulüdür. Bu farkındalık seviyesi, dünyanın en büyük
mistik geleneklerindeki aydınlanmaya açılan bir kapı görevi görür.
Ego
yanılsamasının
ötesinde
daha
derin
bir
kendilik
54“Our Posthuman Future”, Francis Fukuyama, syf 218.
55Platon’un mağara alegorisi: esirler bir mağaraya yerleştirilir, kafaları öyle bir zincirlenirki, yalnızca tek bir
duvarı görebilirler. Arkalarından gördükleri tek duvara ışık yansıtılır. Kuklacılar duvarda gölge yaratmak
için nesneler kullanırlar. Platon’un esas anlatmak istediği duvardaki gölgelerin esirlerin tüm gerçekliğini
temsil ettiğidir, fakat dışardaki bir gözlemci gölgelerin gerçeklik “olmadığını” kolaylıkla gözlemleyebilir –
tıpkı ego yanılsaması ve mem konusu gibi.
kavramsallaştırması var olur: iktidar-ilişkilerinin helezonik, dinamik
dansından oluşan evren. Birey ve çevre arasında gerçek hiçbir
bölünme kalmaz. Bilincimiz diğer varlıklar tarafından kullanılan bir
araç olarak gelişmişti, fakat başka hiçbir bağlantı noktasının erişimi
olmayan temel bir aleti kullanımımıza sundu: kişisel farkındalık.
Kişisel farkındalığın meme hizmet etmek için var olduğunu
kavramak kölelik bağını kırar – aydınlanmanın farkına varma görevi
görür. Son cümleyi tekrar okuyun. Birey gerçek farkındalığın –
yanıltıcı ego-farkındalığı değil, iktidar-ilişkilerinin dansındaki bir
bağlantı noktası olarak pozisyonumuzun farkındalığı – farklı bir
noktası olarak yeniden ortaya çıkar. Bedenimizdeki her atom yeme,
metabolizma ve eliminasyon yoluyla yeni madde ile yer değiştirir –
gerçekte bugün geçen yıl meydana geldiğimiz aynı özden oluşmayız.
Ölümde fiziksel olarak aynı yapıda kalırız, fakat aynı varlık değiliz.
Bu örnekler karmaşık parçacık topluluklarından çok daha fazlası
olarak var olduğumuzu anlatır. Gerçek özümüz tekerlek göbeğini
oldukça andırır görünür ve geniş iktidar-ilişkileri ağına yayılır. Sabit
bir fiziksel akış durumunda var olurken, stabil, kendinin farkında bir
bağlantı noktası kalırız. Varoluşumuzu kabul etmek nihayetinde
egonun ötesindeki klasik aydınlanma yoluna götürerek bilim ve
ruhsallığı birleştirir. Bu farkındalık bizleri özgürleştirecektir.
Kendimizi dinamik bir dünyada kendinin farkında bir bağlantı
noktası olarak kabul edişimiz, genetik ontogenezimizin kabulü olarak
kalır.56 Genetik olarak, küçük avcı-toplayıcı kabilelerin geç Pleistosen
döneminde işlemek için en uygun hale getirilmiş organizmalar olarak
var oluruz. Fiziksel ve psikolojik sistemlerimiz, en uygun olarak,
küreselleşen, endüstriyel dünyada karşılaşılan koşullardan çok daha
farklı koşullar altında işlemek için evrimleşti. O halde, yaratmayı
dilediğimiz herhangi bir dünya genomumuzun gereksinimleriyle
56Genetik ontogenezimiz – insanın küçük, avcı-toplayıcı kabile ortamındaki evriminin izlediği yol – bizi en
iyi tanımlayan şeydir. Paul Shepard, “Traces of an Omnivore” isimli çalışmasında, bu kavramı ve modern
yaşamlarımızla olan çatışmasını derinlemesine araştırır.
uyumlu davranmak zorundadır. Genlerimizin gereksinimlerinin ve
üzerlerimizde nasıl kontrol sağladıklarını daha iyi kavradıkça, bu
mekanizmaların bilinçli kontrolünü çok daha iyi bir şekilde elde
edeceğiz. Bağımlılık, depresyon, korku ve kaygı bozukluğunu,
nörokimyasal mekanizmalarını ve bu reaksiyonların başlangıçta
neden evrimleştiklerini anladığımızda hepsi kontrol altına alınabilir. 57
Örneğin, bedenlerimizin sempatik ve parasempatik tepkilerinin
tetikleyicilerini ve işlevlerini anlamak – pratikte – bu işlevlerin
kontrolünü sağlar.58 Meditasyon ve nefes egzersizleri, pek çok ezoterik
geleneğin temelleri aslında bedenlerimizin bazı otonom sistemlerinin
kontrolünü elde etmemizi sağlar. Daha fazla araştırma ve dikkatli
uygulamayla, genetik programımızın bilinçli kontrolüne sahip olma
potansiyeli kazanılır.
Genlerimizle uyumluluk sağlayan bir dünya yaratmak sonuçta
memlerin bizleri nasıl kontrol ettiğini anlamaya gerek duyacaktır.
Genetik olarak programlanmış tepkilerin bilinçli kontrolünü elde
etmek, memlerin iznimiz olmadan bu tepkileri kendileri adına
kullanmalarını engeller. Memin isteklerimiz, ihtiyaçlarımız ve
davranışlarımız üzerindeki kontrolünü kırarak, genomumuz ile
uyumluluk sağlayan bir dünya inşa etmeyi seçebilir ve inşa için
harekete geçebiliriz. İnsanlara büyük özgürlük getiren ve çevremiz
üzerinde kontrol sağlayan, gücü bireyin ellerinde toplayan stabil
kültürel-karmaşıklar yaratmak için bilinçli bir şekilde memleri
şekillendirmeye başlayabiliriz.
57Çoğumuz için, biçimsel eğitimimiz bizlere hiçbir zaman layık olduğumuz bedenimize-zihinimize sahip
olma olanığını vermedi. Bkz. Prometheus Rising” ve “Quantum Psychology”, R. A. Wilson, “Mind Wide
Open”, Steven Johnson, “The Strucutre of Magic”, Richard Bandler ve John Grinder ve “The Secret
Teachings of All Ages”, Manly P. Hall.
58Bilinçli nefes alma, özellikle, bedenin sempatik ve parasempatik tepkileri üzerinde kontrol sağlama yolu
olarak görünürler. Bu basit çalışmayı deneyin. Aşağıdaki uygulamayı dört kez tekrarlayın: dörde kadar
sayarak burnunuzdan nefes alın, yediye kadar sayarak nefesinizi tutun, sekize kadar sayarak ağzınızdan
yavaşça nefes verin. Dördüncü defadan sonra, hemen onbeş saniye boyunca mümkün olduğu kadar hızlı
bir şekilde burnunuzdan nefes alıp verin. Daha sonra tekrar başlangıçtaki gibi dört kez nefes alıp verin.
Bedeniniz istemeyerek “savaş ya da kaç” moduna geçtiğinde, gevşemiş, uyanık zihin durumu elde etmek
için bu uygulamayı yapın. Daha fazla bilgi için Andrew Weil’in “Breathing” çalışmasına bakınız.
9
İleri, kökgövdeye doğru
İnsan toplumunda istikrar ve sürdürülebilirliğe giden yol memetik
kontrol yapılarının bilinçli şekilde değiştirilmesinde yatar. Kültürel
elementleri, teknolojileri ve politik-ekonomik yapıları bireye uygun
olması için dokumayı öğrenmek, mem ile ilişkimizin detaylı bir
şekilde kavramaya ihtiyaç duyar. Bu sırasıyla iki ana faktör üzerine
düşünmeyi gerektirir: memlere bağımlılık yaratmadan onları özgürce
kullanabilme becerisine sahip olduğumuz bir seviye, ve belirli
teknolojiler gibi seçilmiş memlerden yararlanmak için kabul etmek
zorunda olduğumuz ilgili iktidar-ilişkileri. Fransız filozoflar Giles
Deleuze ve Felix Guatari tarafından önerilen basit bir sembolik
model, memetik yapılara bağlı kalmadan onlardan yararlanma
yöntemi sunar: hiyerarşiye karşı kökgövde kavramı. 59 kökgövde
bizlere evrimsel olarak başarısı kanıtlanmış diğer bir model sağlar.
Hiyerarşi modeline karşılık, ve pek çok yönden zıt olarak davranır.
Baskı altında kalmış insanların tarihi boyunca, hiyerarşinin
tecavüzlerine sabrı kalmamış, var olan elitlerin üzerine kendi
çıkarlarını koyacak yeni bir düzen oluşturmak için isyan eden çeşitli
örnekler vardır. Zamanla, hiyerarşik yapılar bu tarz doğrudan
saldırılara karşı etkili savunmalar geliştirmiştir. Başarılı devrimler
güce güç ile karşı koymak için kendi hiyerarşik yapılarını yaratmış,
fakat süreçte ilk başta isyana neden olmuş gerçekleri kurban etmiştir
– piramidin en altındakilerden yararlanma arzusu. Tarih, hiyerarşik
yapıların kabulünün, hiyerarşiyi yıkacak grupların eylemlerini
geçersiz kıldığını gösterir, ve sağduyu bunu onaylar.60 Herkesçe
59Hiyerarşiye karşı kökgövde kavramı, ilk kez Giles Deleuze ve Felix Guatari tarafından “A Thousand
Plateaus: Capitalism and Schizophrenia” adlı kitaplarında insan toplumu ile ilgili bir model olarak sunuldu.
60Güncel bir DARPA/RAND raporu, ilginç bir şekilde US güvenlik görevlerinin kökgövdesel El Kaide ile
bilinen bu mantıksal gerçeğe rağmen, devrimden sonra devrim
düşüncesi aynı yolda ilerledi: devrimciler hiyerarşilerin güçlerine karşı
koymak için hiyerarşik biçimler uyguluyorlar. Hiyerarşiye dair çözüm
doğru uygulamanın başarısızlığında (Marksistler tarafından Marksist
başarısızlıkların standart eleştirisi) değil, hiyerarşinin kendisinin
temel yapısında bulunur. Hiyerarşinin yapısında esas olan eksiklikleri
ortadan kaldırmak için, hiyerarşiyi bir örgütlenme prensibi olarak
terk etmek zorundayız. Hiyerarşiye zıttıyla karşı çıkmak zorundayız:
kökgövde.
İsmini bambu ve diğer otlar benzeri bitkilerin yapısından alan
kökgövde, birbirine bağlı fakat bağımsız düğümlerin ağ-benzeri
yapısı sıfatıyla hareket eder. Doğası itibariyle, kökgövde evcilleştirme,
monokültür tarım, iş bölümü ve merkezi devlet gibi önemli
hiyerarşik yapılar ile uyumsuzluk gösterir. Hiyerarşiden farklı olarak,
kökgövde yapısı iktidarın merkezileştirilmesiyle uyumsuz kaldığından
içten sömürüye maruz kalamaz. Memleri bilinçli olarak düzenlerken
yapısal bir iskelet sağlar. Kökgövdedeki her düğüm daha büyük
yapıdan bağımsız kalır, fakat düğümler bağımlılık yaratmadan
düğüme yarar sağlayan daha büyük bir ağda birlikte çalışırlar. Birey
seviyesindeki iktidarı odaklayan, daha büyük amaçlar başarmak için
potansiyel ve esneklik sağlarken genomumuzun taleplerini
karşılayabilecek bir dünyanın en önemli unsuru, bu kökgövde
yapısının küçük, bağlı ve görece kendi kendine yeten bir düğümüdür.
İnsan bakımından, bu tarz bir düğüm genomumuzca tercih edilmiş
büyüklükteki ekonomik ve kültürel bir birimi gösterir: ev halkı ve
kabile. İşlevsel olarak kendi kendine yeten fakat izole olmayan,
birlikte çalışan fakat kontrolsüz, kontrol yapılarının kişisel
farkındalığıyla birleştirilmiş kökgövde ekonomisi, esneklik ve
özgürlüğün gerçek dünyadaki temelini sağlar.
mücadele etmek için kökgövde-formunu benimsemesini önerdi: “Ağ örgüsü biçimindeki teröristleri
yenilgiye uğratmak muhtemelen karşılık olarak gelişmiş bir ağ gerektirir.” (“Deterrence and Influence in
Counterterrorism”, Paul Davis ve Brian Jenkins, 2002) Acaba Amerika’nın hiyerarşik devleti üzerinde
bunun ne gibi bir etkisi olacak?
Kökgövde yapısı doğası gereği bir istikrarsızlığa sahip değildir, fakat
hiyerarşiyi sürekli kılmaya hizmet eden toplumumuz içersindeki
kurumları belirlemezsek hızla hiyerarşi içinde yeniden düzenlenir.
Soyut mülkiyet kavramı hiyerarşinin tek, büyük sürdürücüsü
görevini görür. Kişi geriye doğru bir adım atıp, birşeyi “sahiplenme”
kavramını incelediğinde, soyutlama kolayca anlaşılır bir hal alır.
Mülkiyet bir iktidar-ilişkisini gösterir – kontrol etme becerisi. Diğer
taraftan kabilesel “kullanım mülkiyeti” geleneği basitçe kişinin
yalnızca temel ihtiyaçlarını – daha fazlasını değil – karşılamak için
anlık, doğrudan ve kişisel kullanıma soktuğu bu şeyleri
“sahiplenebileceğini” belirtir. Bir toplum, mülkiyetin, varlığını
sürdürmek için bireyin kişisel özel ihtiyaçlarının ötesinde
yayılabileceği soyutlamasını kabul ettiğinde, geri dönülemeyen bir
memetik noktayı geçer. Soyut mülkiyet, anlık, doğrudan ve kişisel
kullanım olmadan, toplumun herhangi bir şeyin sembolik kontrol
talebini kabul ettiği zaman başlar. Herhangi seviyedeki – tüm
katmanlaşmanın temelini şekillendiren sembolik sermayeyi
simgeleyen – bir hiyerarşi bu fazlalık, soyut mülkiyete gerek duyar.
En basit anlamda, hiyerarşinin motorunu yok etmek için, mülkiyet
mekanizmasını yok etmek zorundayız. Mülkiyeti yok etmeyi
önermek uygulanamaz görünebilir, fakat topluluklar benzer başarıları
önceden elde etmişlerdi – !Kung kabilesinin statüye olan nefreti gibi.
Eğer bir toplum hiyerarşinin insan ontogenezinin ihtiyaçlarını boşa
çıkardığını kabul ederse, o halde kişi mülkiyetin – hiyerarşinin
motorunun – insan ihtiyaçlarına zarar veren bir şekilde davrandığını
tartışabilir. Statüye karşı olan !Kung tabusu gibi, mülkiyet üzerine bir
tabu, hiyerarşi ve tüm temsil ettikleri için ciddi bir yenilgi ifade
edecektir.
Hiyerarşinin zayıflamasından yararlanmak için, ekonomik, politik ve
sosyal sistemlerdeki hiyerarşik yapılar kurumlaşmış kökgövde
yapılarıyla yer değiştirilmelidir. Toplum, kendi kendini
kuvvetlendiren hiyerarşi modelinden kendi kendini kuvvetlendiren
kökgövde modeline geçmek için bir yol geliştirmek zorundadır. Geç
Roma
İmparatorluğu61,
bir
kökgövde-yaratma
sürecinin
kurumsallaştırılma girişimi ve hiyerarşinin şiddetli karşı çıkış –
mülkiyet yapısıyla mümkün kılınan bir karşı çıkış – tarihinden
açıklayıcı bir örnek sağlar.
En erken günlerinde Roma krallık şeklini alırken, daha sonra hızla
sözde-demokratik cumhuriyete dönüştü. Geç Cumhuriyet’teki sosyal
ve politik mücadele tarihinin çoğu, toprağın dağıtımı – fiili mülkiyet
– hakkındadır. Populares, ya da Tiberius Grachi gibi popülist
politikacılar, çeşitli toprak reformlarıyla toprağın daha fazla
dağıtılmasını sağlamaya çalıştılar. Grachi ve diğerlerine karşılık,
optimates, zengin aristokratlar ve toprak sahipleri, reformu teşvik
eden demokratik kurumları yok etmeye çalıştılar. Roma ordusunun
emeklilik sistemi toprak reformu üzerine yapılan bir savaş alanı
rolündeydi. Populares bir aile çiftliği kurmaya yeterli olan, küçük bir
parsel tarım arazisi şeklindeki bir emeklilik ödemesi belirledi.
Zamanla süreç çoğunlukla küçük, bağımsız toprak sahiplerinden
oluşan bir halk yarattı. Fakir, topraksız eski askerleri alıp onları
bağımsız küçük çiftçilere dönüştürüp sağlam bir demografik
dönüşüme yol açarak, kökgövde kurumsal olarak yaratıldı.
Emeklilikte verilen toprak sistemi kırsal bölge içinde sadık fakat
bağımsız yurttaşların güvenilir, kökgövde benzeri ağını yarattı. Küçük
toprak sahipleri yapısı, Cumhuriyet’in omurgası görevini gördü;
Roma’nın şan ve şerefinin onların şan ve şerefi, Roma’nın
güvenliğinin onların güvenliği, vs. olduğunu anladılar. Toprağın
mülkiyeti onlara demokratik devlete katılma hakkını vererek onları
yurttaş yaptı. Civitus, ya da yurttaşlık görev ve katılım duygularını bir
yük olarak değil de daha ziyade bir ayrıcalık olarak gördüler.
Optimates emeklilik sistemiyle yaratılmış imtiyazları büyük bir tehdit
61Geç Cumhuriyet genellikle MÖ 130 ile MÖ 40 yılları arasında tanımlanır.
olarak gördü. Toprak ödeme sistemini ortadan kaldırarak ve de yerine
çiftlik arazisini satın almak için nakit ödeme zorunluluğu koyarak
intikam aldılar (genellikle reformcuları öldürerek). Nakit ödemeler
birkaç elitin ellerindeki zenginliğin yeniden bir araya toplanmasını
sağladı. Optimates, bir zamanlar bağımsız olan küçük çiftçileri tarım
işçilerine dönüştürerek, toprak zenginliğini birkaç büyük çiftlik
plantasyonu içerisinde toplamaya devam etti. Toprak reformu ve
toprak birliği tarihi, hiyerarşiye karşı kökgövde, Cumhuriyet’in
düşüşü ve İmparatorluğun yükselişinin tarihidir.62
Bir tarih öğrencisi, Birleşmiş Devletlerin yakın tarihi ve Roma
imparatorluğunun yükselişine yol açan olaylar arasındaki
benzerlikleri çabucak saptayacaktır. Eğer Roma’nın kaderinden
sakınmak istiyorsak – veya daha karamsarlıkla tersine çevirmek
istiyorsak – o halde kendi kendini kuvvetlendiren kurumsallaşmış
kökgövde sistemlerini yaratmak zorundayız. kökgövde modelini
yaratan sistemlerin kurumsallaşması bir dönüşüm aşamasını ifade
eder, fakat sonuçta kökgövdeyi hiyerarşinin tuzaklarından sakınarak
elde etmek zorundayız. Kökgövdenin temel doğası gereği, onu
aşağıdan yukarı tarzda uygulamak zorundayız. Kökgövdeyi
yaratmanın kurumsal – diğer bir deyişle, merkezi – araçları,
herşeyden önce hiyerarşiyi yaratacak bu yapıların değiştirilmesi ya da
ortadan kaldırılması için var olurlar. Kökgövde inşa etmenin gerçek
uygulaması en düşük seviyede, birey seviyesinde meydana gelmek
zorundadır.
İktidar yerel, işlevsel kendi kendine yeterlilik ile bireysel kökgövde
düğümü seviyesine dağıtılmış olur – Ev içi Üretim Tarzı’nın modern
bir eş değeri. Yani, işlevsel kendi kendine yeterlilik dış kaynaklara ya
da temsilcilere itimat etmeden günlük varoluş için en azından
minimum gerekliliklerde, ev halkı seviyesinde üretim becerisi
62Populares
ve optimates arasındaki mücadeleler, Michael Parenti’nin “The Assassination of Julius
Caesar: A People’s History of Ancient Rome” kitabında kronik bir şekilde aktarılır.
anlamına gelir. Kendi kendine yeterlilik bireysel kökgövde
düğümünü standart dış tedarikçiler grubuna bağımlı olmaktan
uzaklaştırır. Değiş tokuşu ortadan kaldırmaz, fakat herhangi bir
değişimin gönüllü bir aktivite olarak var olduğu bir durum yaratır.
Her düğümün kendisi için temin etmek zorunda olduğu mallar
başlıca gıda maddelerini, ısınma için enerjiyi, temel doğal ortamı ve
küçük grup etkileşimini içerir. Düğüm, güven altına alınmış gerekli
parçalarla birlikte, harici, kendi kendini motive eden varlıklara
bağımlı olmadan bir vizyonu takip etme özgürlüğüne sahiptir.
Pek çok kimse işlevsel kendi kendine yeterliliği elde etme
olsasılığından kaçınacaktır. Küresel endüstriyel ekonomi içersinde
yaşayan bizler, atalarımızın bilgisini büyük ölçüde kaybettik – bilgi
kendimizi desteklemek için gerekliydi. Aynı şekilde, pek çoğu
fotovoltaik piller, hibrid araçlar, kolektif iskân, vs. gibi sözde “yeşil”
teşebbüslerin, çok miktardaki sübvansiyonlar olmadan ekonomik
açıdan gelecek vaat etmelerini sağlamada başarısız olduklarına dikkat
çekecekler. Bu tarz “yeşil” girişimler merkezileştirmeye bağlanmış
ekonomik bir yapının sembolik, simgesel çabalarından başka bir şey
değildir. Merkezi üretim talebini ortadan kaldırın, ve çok sayıda
basit, uygulanabilir yollar kendi kendine yeterliliğe ulaşmak için var
olur. Bu yollar yaşam kalitesinde bir azalmaya gerek duymazlar.
Gerçekte, ontogenezimize dayanan ölçü metodolojisini kullanırsak,
yaşam kalitesinde çarpıcı bir artış sağlarlar.
Örneğin, ısıtma, soğutma, pişirme, iletişim, vs. için enerjiye gerek
duyarız. Gerçekten dikkatle incelendiğinde, elektrik, enerji
ihtiyaçlarımız için son derece etkisiz bir çözüm sağlar. Ekonominin
elektriğin üretimini ve dağıtımını merkezileştirmesi kolaylığı onu
tercih edilen yöntem yapar. Etkisizliklerini düşünelim: güneş enerjisi
zamanla fosil yakıtların (kömür, petrol, kereste, vs.) birine dönüşür.
Enerji şirketleri daha sonra o yakıtı doğal olarak dağıtılmış
pozisyonlardan merkezi bir yere toplamak için aşırı miktarda kaynak
harcar. Daha sonra, toksik atıklar yaratan inanılmaz derecede etkisiz
işlemler kullanarak, yakıtı yakarlar ve ortaya çıkan ısıyı elektriğe
dönüştürürler. Pahalı nakil hatları kullanarak süreç içerisinde büyük
kayıplarla elektriği dağıtırlar. Son olarak, tüketiciler elektriği, (çoğu
durumda) inanılmaz derecede etkisiz süreçler ile tekrardan ısı
kullanımı için dönüştürürler. Bu çok büyük miktarda verimsizlik
gösterir, fakat elektrikle ilgili (elektrikli olmayan) enerji kadar,
elektriğin merkezi kontrolüne de izin verir.63 Bu sürecin
merkezileştirilme gereksinimini reddedersek, kendi ihtiyaç
duyduğumuz tüm enerjiyi oldukça kolaylıkla karşılayabiliriz. Pasif
solar ısıtma ve soğutma tasarımı, yukarda bahsedilen toplam
verimsizliklerin hiçbiri olmadan güneş ışığını ısıya dönüştürür.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki tasarımcılar, tüm ısıtma, soğutma ve
pişirme gereksinimlerimizi yerel olarak elde edilebilir malzemelerden
daha fazlasını kullanmadan sağlamak için pasif soların uygunluğunu
gösterdiler. Dünyanın dört bir yanındaki “ilkel” insanların yerli
mimarisi bunun kesin kanıtlarını sağlar. Tam bir pasif solar tasarımın
nasıl yapıldığının anlatımı bu yazının kapsamı ötesindedir, ancak bu
konuda bilgi sağlayan çok sayıda kaynağa kolaylıkla ulaşılabilinir. 64 O
halde neden devletler ve şirketler pasif soları dünyanın enerji ve
çevresel problemlerine çözüm olarak görmezler? Tekrardan, bu
tamamen pasif solar üzerine kontrolün merkezileştirilmesinin
imkansızlığından kaynaklanır. Yalnızca fotovoltaik piller devlet ya da
endüstriden belirgin seviyede destek almıştır çünkü üretimleri
merkezileştirmeye gerek duyar.
Benzer şekilde, besin üretimi ilk bakışta dış mahallelerde oturan pek
çok kimse için yıldırıcı gözükür. Yine de, bir aileye banliyö öbeği
63http://www.directactionjournal.org/energy.html adresindeki “Energy, Society and Hierarchy” adlı yazıya
bakınız.
64Pek çok kitapçı pasif solar tasarım, saman balyası ve diğer alternatif yapım yöntemleri, vs. içeren çeşitli
kitaplar bulunduruyor. John S. Taylor’un “A Shelter Sketchbook”, Bernard Rudofsky’nin “Architecture
Without Architects” ve Bob Easton ve Lloyd Khan’ın “Shelter” kitapları gibi, yerli mimari üzerine kitaplar
yararlanılabilecek kaynaklar sağlar.
kadar küçük alanlardan yüksek besin sağlayabilen çeşitli yenilikçi
yöntemler mevcuttur. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu yöntemler
ilhamlarını doğanın kökgövde-yapısından, ve avcı-toplayıcı
atalarımızın tekniklerinden alırlar. Bunların en yaygını, Bill Mollsion
ve David Holmgren tarafından yaratılmış perma kültür yöntemidir.
Bu yöntem çok senelik, ekoloji-temelli tarımsal besin üretimi için
teknikler sağlar. Muhtemelen en heyecan verici olan, oldukça yüksek
verim sağlarken, tarım uğraşı gereksinimini ortadan kaldırarak yoğun
şekilde toplanan bir ekoloji kuran Masanobu Fukuoka’nın
yöntemleridir.65 Öncüller bu tarz dağıtılmış kendi kendine yeterlilik
yöntemlerinin uygulanabilirliğini, hatta tercih edilebilirliğini
göstermeye başladıkça, kökgövde ağın kuvveti artacaktır.
Kendi kendine yeterlilik esasının kurulmasıyla birlikte, düğüm
kökgövde modelin ikinci kuvvetinin avantajını alabilir: ağ.
Karmaşıklık teorisyeni Mark Buchanan’a göre, kökgövde
yapılarındaki gibi gevşek ağ bağlantıları, aslında bilgi transferi ve bilgi
işlem konusunda hiyerarşilerin sıkı, otoriter bağlantılarından daha
çok etkinlik gösterirler.66 Hiyerarşi içindeki daha yoğun, oldukça
yakın duran bağlantılar, bilginin geniş ya da çeşitli gruplar arasında
süratle yayılmasını engellerler. Bir ağın en zayıf, en dağınık
bağlantıları bilgiyi çok daha geniş dinleyicilere daha hızlı yayabilir:
Eğer…on öğrenci yalnızca en iyi arkadaşları arasında taşınan bazı
söylentiler başlatmışsa, söylentiler yalnızca kendi sosyal gruplarında
yayılacaktır. Aksine, daha zayıf bağlar arasında taşınan bir söylenti
çok daha uzaklara (daha çeşitli sosyal gruplara) yayılacaktır. İş arayan
insanların durumundaki gibi, zayıf bağlar boyunca yayılan bilgi daha
geniş sayıda insana ulaşmak için daha iyi bir şansa sahiptir.67
65“Permaculture: A Designer’s Manual”, Bill Mollison; “Permaculture: Principles and Pathways Beyond
Sustainability”, David Holmgren; “The Natural Way of Farming” ve “Ekin Sapı Devrimi”, Masanobu
Fukuoka. Ayrıca http://www.seedballs.com
66“Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan.
67“Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan., syf 46.
Wilson’un SNAFU prensibi68, bu zayıf bağlantıların iktidar teorisinin
doğal sonucuna hizmet eder: bilginin bütünlüğü bir noktadan
diğerine taşındığı her zaman için azalır – sosyolojik olarak çocukların
“telsiz telefon” oyunu tarzında,69 ve fiziksel olarak sinyal zayıflaması
boyunca. Hiyerarşiler kuvvetlendikçe bilgi işlemde etkisiz hale gelirler
çünkü o bilgiyi ileten sıkı-yakınlık sayısı hiyerarşinin en altından en
üstüne hızla erişmek zorundadır. Ayrıca, Wilson’un SNAFU prensibi,
hiyerarşinin tek-yönlü iktidar-ilişkilerinin her nakilde ilave, kasıtlı
bozulma ortaya koyduğunu ifade eder: astlar bilgiyi patronlarının
duymak istedikleri şeyi söylemek için çarpıtırlar. Hiyerarşinin en
üstündeki, altta neler olduğuna dair hiçbir ipucuya sahip
olmayıncaya kadar, bu süreç tekrar tekrar yinelenir. Devlet ya da
büyük bir şirket için çalışmış herhangi birinin kolayca
doğrulayabileceği gibi, bu, hiyerarşilerin elde edilebilir kaynakların
daha geniş bir payını dahili iletişimleri sürdürmeye harcamaya
zorlamasıyla sonuçlanır. Küçük, bağımsız düğümlerin oluşturduğu
ağlar, hiyerarşiler ile aynı derecede emir-komuta kullanma ya da
katmanlaştırma yetersizlikleri sebebiyle, bilgi işlemde çok daha az
zayıflama ya da bozulma ortaya koyarlar.
Ağın gücünü arttırmak için, kökgövde düğümlerin ağları arasındaki
geniş kültürel etkileşimler kadar gönüllü iletişim ve bilgi değiş
tokuşu, yerel olarak uzmanlaşmış eşyalar ve hizmetlerde ortaklıktemelli değiş tokuşa girişmeliyiz. Bu tarz bir etkileşim, katılımcı
düğümleri uşakvari bir ilişki içersine koymadan geleneksel hiyerarşik
ekonomilerin yararlarının çoğunu sağlayabilir. Gönüllü olarak eşit bir
şekilde katılırlar – her düğümün katmanlaşma ve hiyerarşi için
kökgövde yapılarını terk etme tehlikelerine ilişkin kişisel
farkındalıklarından dolayı korunan bir durum. Diğer düğümlerle az
68“Hiyerarşideki bilgi yığılışını” ortaya koyan R. A. Wilson’un SNAFU prensibi, “The Illuminati Papers” adlı
kitabında da dahil olmak üzere pek çok kitabında tartışılmaktadır.
69Telsiz telefon, bir mesajın her seferinde bir kişi olmak üzere sırayla kulaktan kulağa fısıldanarak iletildiği
bir oyundur. Çoğunlukla sıranın sonuna ulaşan mesaj orjinalinden farklı olmaktadır.
miktarda daha zayıf, uzun mesafeli bağlantılarla birleşmiş durumdaki,
kendi kendine yeten, yerel düğümler – çağdaş, endüstriyel anlamda
tanımlanamaz, fakat onun yerine insan potansiyeli ve
memnuniyetinin canlı işaretleri olarak tanımlanırlar – bilgi işlemeyi
ve ekonomik güçleri yaratır. İnsan beynini oldukça güçlü kılan aynı
mimarinin ardından modellendiğinde, bu tarz bir sistem Taş Devrine
dönüşü ifade etmez. Daha ziyade, ekonomistler ve yönetim
gurularının uygulamayı seveceği avantajları kesen ağların “küçük
dünya” teorisini70, kesin mimariyi yansıtır – keşke yararlardan tercih
edilen birkaçının kullanımlarını sürdürecek bir yol bulabilselerdi.
Tersine kökgövde ekonomiler, iktidarı birçok kişinin ellerinde
yoğunlaşmış tutarlarken etkinliği ve bilgi akışını sürdürmek için bu
“küçük dünya” teorisini kullanırlar.
Ekoloji alanı, kökgövde ile hiyerarşi mukayesesi için ek bir anlayış
sağlar. Bir ekosistemdeki daha büyük çeşitlilik ve karmaşıklık çabuk
iyileşebilme özelliğini arttırır. Hiyerarşinin katı bir şekilde
katmanlaşması merkezi kontrol ve koordinasyon bakımından etkin
olmasına karşın, (insanlığın bir parçası olarak bulunduğu) organik
yaşamın yoğun, kararlı ağlarını desteklemede çok daha az beceriye
sahip olduğunu ispat etmişti. Merkezileştirme ve katmanlaşma
dağıtımın, koordinasyonun ve iletişimin arttırılmış masraflarından
dolayı, etkinlikte sürekli büyüyen kayıplar üretir. Hiyerarşi inanılmaz
bir kuvvete sahiptir, fakat eğilmezliğe ve en üst şiddete eşlik etmek
onu kırılgan ve kararsız yapabilir. kökgövde yapısı yalnızca daha
büyük bireysel özgürlüğü kolaylaştırmaz, aynı zamanda insan
ekolojisi için daha esnek ve çabuk iyileşir bir yapı yaratır.
Kökgövdenin çabuk iyileşebilme özelliği, insanlık potansiyel
tehditlerle karşılaştıkça uzun vadeli hayatta kalmamızda kesin bir
faktör sağlayabilir. Süper-virüsler, iklim değişimi ve nüfus fazlalığı
karşısında, daha zengin, daha karmaşık, daha kökgövdesel ekosistem
70“Nexus: Small Worlds and the Groundbreaking Theory of Networks”, Mark Buchanan, syf 208.
tarihsel olarak çok daha etkili hayatta kalma becerisi göstermişti.
Alternatif ekonomik ve kültürel yapılar aracılığıyla bağımsızlık kurma
potansiyeline karşın, gerçekte bağımsızlığı yalnızca fiziksel iktidar
problemini çözmüş bir toplumda elde edebiliriz. Dış bir temsilcinin
ekonomik ve kültürel kontrolünden bağımsız bir grup yine de güç
aracılığıyla kontrole uğrayabilir.71 Amazon’da günümüze kadar gelen
avcı-toplayıcı kabileler kendi kendine yeterliliğin sınırlarını
gösterirler. Herhangi bir şey için dış dünyaya bağımlılık sergilemezler,
yine de daha büyük fizikzel güce (Devlet şeklinde) erişimi olan
kereste şirketleri ve büyük çiftlik sahipleri onları defalarca
topraklarından dışarı kovmuştur.
Teksas, Waco’daki Branch Davidian’ların durumu endüstriyel
toplumun çoğu üyesi için oldukça anlamlı bir örnek sağlar. 72 Olay
hakkında herhangi birinin yorumuna aldırmayarak, Branch Davidian
karmaşığının kuşatılması ve yıkımı, grup fiziksel iktidar problemine
gerçekçi olarak hitap etmeden bağımsızlık elde etmeye kalkıştığında
meydana geldi: harici bir grubun fiziksel kontrolünü nasıl önlersin.
Fikziksel iktidar konusuna hitap etme ihtiyacının farkına vardılar,
fakat hataları uzun başarısız devrimler tarihinin yanlışlarını dışa
vurdu. Ateş gücüne ateş gücüyle karşı koyma taktiğiyle birleştirilmiş
statik ve de savunmacı konumları, doğrudan hiyerarşik
düşmanlarının kuvvetlerine yarar sağladı. Eğer hiyerarşinin kuvveti
simetrik, cepheden saldırıların karşısına çıkarak var oluyorsa, o halde
zayıflığı Antonio Negri’nin “köşegen” kavramında yatar.73
Günümüzde – çoğunlukla “terörizm” olarak yanlış etiketlenen – bu
tarz “köşegen”, asimetrik yaklaşım gösterilerinin göze çarpışındaki
71İktidar problemini ihmal etme tehlikesi kadar kökgövde potansiyeline de işaret eden uyarıcı bir hikaye
için, Aldous Huxley’in Ada kitabına bakınız.
72Alkol, Tütün ve Ateşli Silahlar Bürosu, Branch Davidian bileşiğini 19 Nisan 1993′de yok etti. Tartışma
birbirini takip eden olaylar üzerinden devam ediyor. Olayın alternatif yorumları için Rules of Engagement
filmini ve John Zerzan’ın editörlüğünü yaptığı Against Civilization adlı kitabı dikkate alın.
73“İmparatorluk”, Antonio Negri ve Michael Hardt
artış, hiyerarşinin karşısına çıkmada, fiziksel iktidar problemine hitap
etmede olası taktiklerin çokluğuna açıkça zarar vermiştir.
Fikziksel iktidarı yalnız üç temel yolun birinde ele alabiliriz. Kişi, 1)
nispi fiziksel kuvvetten yoksun olma, 2) hükmetme arzusundan
yoksun olma, ya da 3) hükmetme fırsatının farkında olma
başarısızlıklarından yararlanarak başka bir iktidarın egemenliğini
önleyebilir. İlk çözüm, tüm potansiyel hükmedicilerden daha güçlü
olmak, yakın gelecek için hayali kalır. 1770′lerin Amerikan milisleri
gibi yarı-kökgövde yapıları İngiliz ordusu gibi güçlü bir hiyerarşiyi
yenebilir. Bununla birlikte bu yaklaşım büyük bir kökgövde yapısının
fiziksel meydan okuyuşu ve mobilizasyonu için bir gönüllülük
gerektirir. Tarihsel olarak, bir devleti yenilgiye uğratmak için
kökgövde yapıların mobilizasyonu (Amerikan milisleri, Galyalı
kabileler, vs.) bu yapının koalisyon amaçlarını yenilgiye uğratarak,
karşı durdukları aynı tarzda hiyerarşik devlet yapısı içerisinde
birleşmeleriyle sonuçlandı. Amerikan Devrimi örneğinde, ikinci
çözüm, hükmetme arzusundan yoksun olma, nihayet mücadele
etmeye karar verebilmişti. İngiliz İmparatorluğu her ne pahasına
olursa olsun kolonicileri yenilgiye uğratmak için tüm kaynaklarını
seferber etme kararını verdiğinde, bir hayli farklı bir neticeyle
sonuçlanabilmişti. Bu daha “köşegen” taktik, harici bir iktidarın
hükmetme arzusuna hitap ederek, iktidar problemine oldukça etkili
bir çözüm olarak var olur. Günümüzün hayatta kalan avcıtoplayıcılarının çoğu bu çözümle karşılaşmışlardır. Kalahari Çölü’nün
kabileler gibi, günümüzdeki avcı-toplayıcıların marjinal bölgedeki
iskânları, harici hiçbir iktidarın sahip oldukları şeyi istemediği bir
durum yaratır. Sonunda, kökgövdeyi harici bir iktidar için görünmez
kılarak egemenliği engellemek mümkün olur. Eğer bir devletin ya da
başka bir iktidarın duyusal aygıtı bir şeyler bulmada başarısız olursa,
hükmetmeyi başarması oldukça zor gözükür.74 Avrupa ve Kuzey
74“Seeing Like a State”, James C. Scott
Amerika’daki Romen çingeneleri, 1960′ların “Toprağa Dönüş”
komünleri, yalnızca nakit ekonomisinde çalışan bireyler, vs. gibi.
Kendisini “gerilla ontolog” olarak tanımlayan Hakim Bey, geçici
festivallerden kalıcı yerleşmelere kadar, kimi yapıların devlete
görülmezliğini inceleyen “Otonom Bölge” çeşitliliğini önermişti. 75
Görülmezlik yaklaşımı iktidar problemine en gerçekçi çözümü ortaya
koyar, en azından bir kökgövde ağının boyutu, diğer seçenekleri
gerçekçi kılmak için yeterli politik ya da fiziksel iktidar sağlayıncaya
kadar. Son, ve belki de en güzel romanı, Ada'da, Aldous Huxley
kökgövdeyi büyütmeye çalışacaklar için etkili bir uyarı sağlar: fiziksel
iktidar, insan ontogenizinin sınırları içersinde işlemeyi dileyen
herhangi bir toplumun zayıf noktasıdır – bu uyarıyı yok saymamak
zorundayız.
Kendilik duygumuzla alakalı olarak gelişen bir aydınlanmayla
birlikte, dünyamızın yapısı üzerine yeni bir farkındalıkla, genetik
gereksinimlerimizle uyum içinde yaşamaya doğru büyüyen bir akım
deneyimleyeceğiz – geçmişe ait bir uyanış. İktidar için yapılan ağız
dalaşı adiliğinin ötesinde, insan bilimlerinin ve ruhsallığın peşinde
olan bireysel özgürlüğe sahip yeni bir vizyon, eğer tarih boyunca
bizlere hükmetmiş iktidarları kontrol etmeyi öğrenirsek mümkün
olabilir. Bu vizyonun ruhundaki mesaj eğer başkalarına zorla kabul
ettirilirse eninde sonunda başarısız olacaktır. Sadece gerçekçi ve tercih
edilir bir alternatifin var olduğunu gösteren kişisel örnek sayesinde, bu
kavramlar geniş ölçekte başarılı olacaktır. Her birimizin hiyerarşi ve
insan ontogenezi problemlerini çözmek için bireyin mücadelesini
göstereceği, çeşitli kökgövde düğümlerini yaratmaya başlayacak
öncüller görevini göreceğiz. Genlerin ve memlerin kontrolünden ne
kadar çok koparsak ve ne kadar çok öğrenirsek, bu öncüller o kadar
başarılı olacaktır. Etkili araçlar ve pratikler yayılacak, ve kökgövde ağı
75Hakim Bey’in çalışmalarının çoğunu http://www.hermetic.com/bey/ adresinden okuyabilirsiniz.
Özellikle, Geçici Otonom Bölge, Periyodik Otonom Bölge ve Kalıcı Otonom Bölge’ye bakınız.
büyüyecek ve güçlenecektir. Bu ağ yavaş yavaş geliştikçe, hiyerarşiye
karşı gerçekçi, uygulanabilir bir alternatif sağlayacaktır – genetik
ontogenezimizi tamamlayan ve yetkiyi bireyler olarak bizlere veren
bir alternatif. Doğa bizlere kökgövde yapısının hiyerarşi ve
katmanlaşmayla rekabet edebileceğini göstermiştir. Bizleri kendimizin
efendileri yapan gerçeklik ve insanlık anlayışıyla birleştirildiğinde, en
sonunda geçmiş olaylardan öğrenebilir… ve geleceğimizin
kontrolünü elde edebiliriz.

Benzer belgeler