EGZERSİZLER, KORUYUCU, TEDAVİ EDİCİ VE MUAYENE

Transkript

EGZERSİZLER, KORUYUCU, TEDAVİ EDİCİ VE MUAYENE
İÇİNDEKİLER
• Duyum, Algı ve Algılama
• Algının Özellikleri
• Algıyı Etkileyen Faktörler
• Algı Yanılması
• Duyum ve Algı arasındaki
farklılıklar
HEDEFLER
DUYUM VE ALGI
KAVRAMLARI
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Algı , algılama ve duyumun ne
olduğunu açıklayabilecek,
• Algılama biçimleri hakkında genel
bilgi sahip olabilecek,
• Algının özelliklerini ifade
edilebilecek,
• Algıyı etkileyen faktörleri
sıralayabilecek ve duyum ile
arasındaki farkları
açıklayabileceksiniz.
ÇOCUK PSİKOLOJİSİ
VE RUH SAĞLIĞI
Doç. Dr. Ayşe OKANLI
ÜNİTE
3
Duyum ve Algı Kavramları
GİRİŞ
Bilgilerimiz algılarımıza, algılarımız duyularımıza bağlıdır.
Çevremizdeki cisimleri ve renkleri nasıl ayırt ediyoruz? Davranışlarımızı
belirleyen temel süreçlerden olan duyum ve algı kavramlarını ve aralarındaki
ayrımı tanımlamayı, çevremizden gelen uyarıcıların farkında olmamızı ve
dolayısıyla bu uyarıcılara uygun davranışlarda bulunmamızı duyum ve algı adı
verilen iki süreç sağlamaktadır.
İçinde yaşadığımız dünyada, duygularımızı uyaran sayısız nesne, olay ya da
durumlar vardır. Bir ışık noktası, tek başına bir ses, bir şekil ya da renk gibi tek bir
uyarana maruz kaldığımız anlar çok istisnadır.
İnsan nasıl bir çevre içinde olduğunun farkındadır. Çevresindeki nesneleri,
nesnelerin niteliklerini duyuları yolu ile tanır. İnsan, duyuları yoluyla elde ettiği bu
uyarıcılara bazı anlamlar verir. Duyumların yorumlanarak anlamlı hâle getirilmesi
sonucu algılama gerçekleşir. Algının oluşumunda, duyu organlarımızın yapısının ve
işleyişinin rolü vardır. Fakat bundan fazla olarak duyuma bir anlam yüklediğimiz
zaman algı meydana gelir. Böylece insan ne tür bir tepkide bulunacağına karar verir
ve çevresi ile uyumunu devam ettirir.
Duyumlar basit yaşantıların hammaddesidir; ancak yaşantı sadece bir dizi
duyumla sınırlı değildir. Uyarıcıların duyu organları tarafından alınıp beyne
iletilmesidir.
Duygularımız bize ham veriler sağlar. Bu ham bilgi yorumlandıkça “gürültü”
ya da “vızıltı karmaşası” olarak kalır. Duyumlar bağımsız olaylarda değildir. Hemen
her duyumla birlikte algılama da yapılır. Günlük hayatımızda duyumlarımızı sürekli
bir yorumlama işlemine tabi tutarız. Tonlar dizsini melodi olarak, küp şeklinde
büyük ve kırmızı bir cismi kırmızı bir ev olarak, soğuk ve ıslak bir duyumu yağmur
olarak yorumlarız.
İçten ve dıştan gelen uyarıcıların duyumlar aracılığıyla anlamlı hâle
getirilmesine, beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve
anlamlandırma işlemine algı denir. Bir tat almak duyum iken, ne tadı olduğunu
anlamak algıdır. Bir ses duymak duyum iken, kimin veya neyin sesi olduğunu
anlamak algıdır.
DUYUM VE ALGI
Algılama, duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması,
yorumlanmasıdır. Uyarıcılar farklı kişilerde farklı yorumlanacağı gibi; aynı kişi, aynı
uyarıcılara değişik bakış açısına göre farklı biçimlerde anlamlandırabilir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
2
Duyum ve Algı Kavramları
Algılama, duyumların
çeşitli biçimlerde
örgütlenip anlam
kazanması,
yorumlanmasıdır.
Bireylerde sadece saf duyum ile ilgili deneyimler çok nadirdir. Ne zaman
garip bir gürültü duysak, bu gürültü ne kadar alışık olmadığımız bir gürültü olursa
olsun, onu hemen tanıdık bir gürültü ile bağdaştırırız. Aynı şekilde, hiç
tanımadığımız, bize tamamen yabancı ve garip bir cisim görsek, onu bilinçsiz olarak
daha önce gördüğümüz benzer bir biçim veya şekille bağdaştırırız. Hangi yaşta
olunursa olsun duyu organlarımızla aldığımız bilgi birikimleri, yorumlama işlemine
tabi tutulur. Bir çocuk için portakal, oynanacak renkli bir top iken, bir yetişkin için
kahvaltıda suyu içilecek bir meyvedir. Immanuel Kant'a göre, biz bazı şeyleri olduğu
gibi değil, bizim istediğimiz biçimde görürüz.
Herhangi bir zamanda algıladıklarımız sadece uyaranın yapısına bağlı değil,
aynı zamanda ortama, önceki deneyimlerimize, o andaki duygularımıza, genelde
istek, tutum ve amaçlarımıza bağlıdır.
Algılama, uyarının duygusal yapısı, ortam veya zemin, daha önceki duyusal
deneyimler, kişisel duygu, tutum, amaç ve dürtüler tarafından etkilenir.
Gestalt Algılama Kuramı
Gestalt psikologları
"Bütün, kendisini
oluşturan parçaların
toplamından farklıdır"
ilkesini
vurgulamışlardır.
Yirminci yüzyılın başında, Almanya'da gelişen bir psikoloji okulu olan Gestalt
psikolojisinin savunucuları, uyaranların organizasyonunun, algının
gerçekleşmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamışlardır. Gestalt psikologları
"Bütün, kendisini oluşturan parçaların toplamından farklıdır" ilkesini
vurgulamışlardır. Gestaltçılar, uyarıcıların nesneye yönelik olarak örgütlenmesi
biçiminde beliren temel eğilimin, bireyin duyu organları ve sinir sistemlerinin
doğuştan gelen bir özelliği olduğunu kabul etmişlerdir. Gestalt okulunun
öncülerinden biri olan Max Wertheimer, ard arda seri bir biçimde gösterilen
hareketsiz bir dizi resmin yarattığı hareket hissinin, aslında tek tek ele alındığında
hiçbir resimde olmadığına dikkati çekmiştir.
Algılama biçimleri
Normal olarak algılamamızı belirleyen işlemlerin farkında olmayız. Sadece
kendimizde ve dış dünyada olup biten her şeyi görme, işitme, dokunma gibi bütün
duyu organları aracılığıyla algılıyoruz. Böylece biz eşyaları zihnimizde anlamlı bir
bütün olması için biçim, şekil, ses veya görüntü biçiminde organize ederiz. Birçok
algı biçimi vardır.
Görme algısı
İlgilendiğimiz nesnelere dikkatimizi tam olarak nasıl yönlendiririz? En basit
araç duyusal reseptörlerimizi bu nesnelere uygun biçimde fiziksel olarak
ayarlamaktadır. Görme için bu, nesne retinamızın en duyarlı bölgesine düşene
kadar gözlerimizi hareket ettirmemiz anlamına gelir.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
3
Duyum ve Algı Kavramları
Görsel dikkat konusunda yapılan araştırmalar bir resme ya da bir sahneye
bakan deneğin gözlemini gerektirir. Deneğin gözlerine bakarsak, sabit olmadığını,
aksine bir tarama içinde olduğu görülür. Gözün üzerinde durduğu noktalar
rastlantısal değildir. Bu duraklamaların, dikkat çekici alanlara yöneldiği
görülmektedir. Algılamanın, bu duraklama sırasında yapılan kayıtların bütünü
olduğu anlaşılmaktadır.
Bir saate baktığımızda onun parçalarını görmeyiz, onu bir bütün olarak
algılar, bir zaman dilimi olarak tanırız. Algılama, karışık ve karmaşık bir olaydır.
Kısacası, bireyin bir olayı neden o biçimde algıladığını etkileyen birbiriyle ilişkili
birçok olaylar ve nedenler vardır.
Resim 1.1: Bir Resme Bakarken ki Göz Hareketleri
İşitme algısı
Bir eşyanın
biçimlenmesinde,
görme ve dokunma
birbirine yardım
eder.
Dinlemede göz hareketlerine en yakın olan şey, kulaklarımızı ses kaynağına
yöneltecek şekilde başımızı çevirmemizdir. Bir saz topluluğundan gelen sesi, ayrı
ayrı müzik aletlerinden çıkan sesler gibi değil, ahenkli ve bütün bir ses olarak
kavrarız. Bunun yanında, kalabalık bir ortamda iken, işitmek istemediğimiz sesleri
eleyip, duymak istediğimiz sesleri algıladığımız olur. Bunun nedeni, müziği toplu
olarak, gürültüyü ayırt ederek algılama isteğimizdir.
Dikkat edilmeyen uyaranların kısmen işlendiğini gösteren bulgulardan biri,
dikkat edilmeyen bir konuşma sırasında kendi adımız hafifçe söylense bile
işitebilmemizdir.
Dokunma algısı
Dokunduğumuz eşyanın biçimi, yüzey durumundaki özellikleri bize eşya ile
ilgili bilgiler verir. Bu bilgileri birleştirerek eşyayı algılarız. Örneğin; pürüzlü ve dört
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
4
Duyum ve Algı Kavramları
köşe, pürüzsüz ve yuvarlak özellikler taşıyan bir eşyanın biçimlenmesinde, görme
ve dokunma birbirine yardım eder.
Tat ve koku algıları
Bir çikolatalı pastanın tadına baktığımızda, içindeki besin maddelerini ayrı
ayrı değil de bir çikolatalı pasta tadı olarak algılarız.
Hoşa giden bir yemek kokusunun algılanmasında, bu kokunun hangi yemeğe
ait oluşunu bilmemizde, sebzenin, salçanın, soğanın ve diğer yemek
malzemelerinin meydana getirdiği bir bütünlük vardır.
Uzay algısı
Bir nesneyi algıladığımızda onu uzayda bir yere yerleştiririz. Onun yerini
belirtirken yukarıda, aşağıda, sağda, solda, önde, arkada gibi ifadeler kullanırız.
Mekân algısının oluşmasında bütün duyu organları rol oynar. Görme ve dokunma
duyumlarının etkisi diğer duyumlardan daha fazladır.
Çevremizdeki eşya ve uyarıcıları kendimize göre örgütler, onları bir "yön"
içinde algılarız. Duyu organlarımız uyarıcıların kendimize göre hangi yönden
geldiğini anlamamıza yardımcı olur. Eşyalarını bir boşluk içindeki yerini belirtmeye
"yerleştirme" denir. Bu faaliyet çeşitli duyu organlarının ortaklaşa çalışmasıyla
meydana gelir. Uzay duygusu, önce görmede sonra dokunmada en son da işitme
duyumlarında vardır. Demek ki uzay algısının meydana gelmesinde tüm duyu
organlarımızın rolü büyüktür. Uzay algılarımız izafiyet noktaları yardımıyla
kolaylaşır. Uzaklıkların anlaşılmasında izafiyet noktaları yardımcı olur. Örneğin;
elimizde ölçecek bir alet bulunmasa bile ne kadar, kaç kilometre yol
yürüdüğümüzü böyle belirli noktalara göre ayarlayabiliriz.
Zaman algısı
Kişinin belli bir anda
çevresinde duyu
organlarıyla görebildiği,
işitebildiği,
koklayabildiği,
dokunabildiği her şey o
kişinin algı alanını
oluşturmaktadır.
Zaman algımız relativ (göreli) bir algıdır. Etrafımızdaki periyodik hareketlere
bağlıdır. Objektif (nesnel) zaman ölçüsü, güneşin hareketlerine göre
düzenlenmiştir. Subjektif (öznel) zaman ise yaşadığımız anı iyi, hoş görmemize
bağlıdır. Yaşadığımız süre zevkli ise zaman kısa, zevksiz ise uzun olarak algılanır.
Bazen 90 dakikalık bir film süresi çok kısa geldiği halde, 90 dakikalık sıkıcı bir
konferans süresi çok uzun gelebilir. Subjektif zaman için, "gençlerde günler kısa,
yıllar uzun; yaşlılarda günler uzun, yıllar çabuk geçer." sözü de örnek verilebilir.
Uzaydaki eşya ve olayların algılanması belirli bir sürenin geçmesini gerektirir.
Uzayda meydana gelen her şeyi süre ifadesi olan "zaman"la göstermeye çalışırız.
Örneğin; sınav olurken, kitap okurken, film seyrederken, gece-gündüzlerin peşi sıra
gelmesinden zamanın geçtiğini anlarız.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
5
Duyum ve Algı Kavramları
ALGININ ÖZELLİKLERİ
Algı Alanı
Kişinin belli bir anda çevresinde duyu organlarıyla görebildiği, işitebildiği,
koklayabildiği, dokunabildiği her şey o kişinin algı alanını oluşturmaktadır. Örneğin;
sınıfta çevremizde çok çeşitli uyarıcılar vardır. Bunlardan farkında olduklarımız, algı
alanımızı oluşturur. Biz çevremizdeki her şeyi algılayamayız. Bu nedenle algı alanı
da sürekli değişir.
Algı Dayanağı
Algılarımızı etkileyen daha önceki tüm öğrenme ve yaşantılarımıza algının
dayanağı denir. İnsan dış dünyayı olduğu gibi anlamlandırmaz. Daha önceden
öğrenilmiş bilgiler ve yaşantılar algılamasına yön verir.
Organizmaya aynı anda
birçok uyarıcı etki eder.
Ancak, organizma
bunlardan bazılarını
algılar, bazılarını
algılamaz. Bu duruma
algıda seçicilik denir.
Farklı toplumsal normlara sahip iki insan aynı durumla karşılaşırsa (Örneğin;
bir Türk ile bir Fransız, salyangoz yemeği ile karşılaşırsa) her ikisi de bu durumu
farklı şekilde görecekler ve farklı tepki göstereceklerdir. Farklı görüşteki iki kişi
farklı tepkiler gösterirler.
İnsanın içinde yaşadığı toplumdan edindiği deneyimleri, onun ilk sosyal
dayanağını oluşturur. Daha sonraki deneyimleri de bu ilk çerçeve etrafında
şekillenir. Çeşitli fikirleri, sistemleri savunur ya da karşı tavır alır.
Ruhsal durum
Geçmiş yaşantılar
Beklentiler
ALGI
Eğitim
ihtiyaçlar
Kültür
ilgiler
ortam
Şekil 1.2: Algıyı etkileyen faktörler
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
6
Duyum ve Algı Kavramları
Algıda seçicilik ve dikkat
Algının en belirgin özelliklerinden birisi seçici oluşudur. Organizmaya aynı
anda birçok uyarıcı etki eder. Ancak, organizma bunlardan bazılarını algılar,
bazılarını algılamaz. Bu duruma algıda seçicilik denir. Örneğin; şu anda kitabınızı
okurken duyu organlarınız çok sayıda uyarıcı tarafından uyarılmaktadır. Ancak,
büyük bir olasılıkla siz sadece okuduklarınızı algılamakta, diğer uyarıcıları ise ya hiç
algılamamakta ya da belli belirsiz bir biçimde algılamaktayız. Algının seçici
özelliğinden yaşamsal bir önemi ardır. Eğer algılarımız seçici olmasaydı beynimiz
aynı anda değerlendiremeyeceği kadar çok uyarıcı alacak ve dolayısıyla bu
uyarıcılardan hiç birine uygun davranımda bulunmamız mümkün olmayacaktı.
Algısal seçimde en önemli işlev dikkattir. Dikkat, zihinsel çabanın bir nokta
üzerinde toplanması demektir. Dikkatin hangi uyarıcılar üzerinde yoğunlaşacağına
ise, kısmen uyarıcıların yapısal özellikleri, kısmen de algılayan kişinin özellikleri
belirler.
Algıda Seçiciliği ve Dikkati Belirleyen Faktörler
Algıda seçiciliği ve dikkati belirleyen faktörler iç ve dış faktörler olmak üzere
ikiye ayrılır.
İç faktörler (Kişiden kaynaklanan)
İhtiyaçlar ve güdü: Bireylerin ihtiyaçları hangi uyarıcılara dikkat edeceklerini
ve dolayısıyla algılayacaklarını belirleyen önemli etkendir. İhtiyacı duyulan şeyleri
daha çabuk algılarız. Örneğin; aç olan bir insanın dikkatini yiyeceklerin üstünde
toplaması gibi.
Benzer veya aynı
uyarıcıların olduğu bir
ortamda, bu uyarıcılara
zıt olan uyarıcılar daha
kolay fark edilir.
İlgiler: Hangi uyarıcının algılanacağını belirleyen başka bir etkendir (9).
İnsanlar, ilgi duydukları uyarıcıları daha çabuk algılar. Örneğin; gazete okurken
erkeklerin dikkatini daha çok spor sayfasının çekmesi gibi.
Meslek: İnsanlar, meslekleri ile ilgili uyarıcıları daha çabuk algılar. Örneğin;
televizyonda hava durumu haberi geçtiği zaman denizcilerin ve şoförlerin dikkatini
hemen çekmesi gibi.
Beklentiler: Bireylerin beklentileri de hangi uyarıcıları algılayacaklarını
belirleyen bir etkendir. Bir takım beklentilerde olan insanlar, bu beklentileri
karşısında dikkatlerinin yoğun olması gibi. Örneğin; telefon bekleyen birisinin
dikkatinin telefonda olması gibi.
Tutumlar: İnsanlar, tutumları doğrultusunda dikkatlerini, bu uyarıcılara çok
gösterir. Örneğin; bir futbol takımını tutan kişi gazetede tuttuğu takımla ilgili
haberleri hemen fark etmesi gibi.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
7
Duyum ve Algı Kavramları
Geçmiş yaşantılar ve deneyimler: Daha önceki öğrenmelerin de dikkat
üzerinde etkisi vardır. Önceki öğrenmeler şimdiki algıları etkiler. Mesela; trafik
kazası geçirmiş birisi, kaza geçirdiği bölgeden geçerken burayı hemen fark etmesi
gibi.
Dış faktörler (Uyarıcıdan kaynaklanan)
Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü: Kuvvetli uyaranların zayıf uyaranlara göre
dikkat çekme ihtimali daha yüksektir. Örneğin; şiddetli bir ses veya şiddetli bir
ışığın hemen dikkat çekmesi gibi.
Uyarıcının tekrar etmesi: Bir uyarıcının tekrarlanması, fark edilme ihtimalini
artırır. Sık sık tekrarlanan uyarıcılar daha çabuk fark edilir. Örneğin; öğretmenin
kalemini tahtaya vurarak dikkat çekmek istemesi gibi.
Uyarıcının zıtlığı veya karşıtlığı (Kontrast): Benzer veya aynı uyarıcıların
olduğu bir ortamda, bu uyarıcılara zıt olan uyarıcılar daha kolay fark edilir. Örneğin;
karla kaplı bir ortamda siyah tavşanlar, beyaz tavşanlardan daha kolay fark edilir.
Ani değişiklikler (Yenilik): Farklı olan, çevrenin geri kalan kısmı ile tezat
oluşturan durumlar dikkati fazla çeker. Örneğin; odamızdaki eşyaların her zamanki
yerleri değiştirildiği zaman bunu hemen fark ederiz.
Uyarıcının Tuhaflığı: Alışık olmadığımız tuhaflıklar, gariplikler hemen
dikkatimizi çeker. Örneğin; yolda yürürken Kızılderililer gibi giyinmiş birisini hemen
fark etmemiz gibi.
Uyarıcının Hareketliliği: Hareket halindeki nesnelerden gelen uyarıcıların
algılanma olasılığı, sabit nesnelerden gelen uyarıcılardan daha yüksektir. Örneğin;
gökyüzüne bakarken kayan yıldızı hemen fark etmemiz gibi.
Algıda değişmezlik
Daha önce çeşitli
özellikleriyle algılanan
nesnelerin, bu
özellikleri değişmesine
rağmen algılarının aynı
kalması yani aynı nesne
olarak algılanması
algıda değişmezliktir.
İnsan algısında, nesne algılamaya ilişkin kuvvetli eğilimin yanı sıra büyük bir
istikrarlılık vardır. Daha önce çeşitli özellikleriyle (renk, büyüklük, şekil) algılanan
nesnelerin, bu özellikleri değişmesine rağmen, algılarının aynı kalması, yani aynı
nesne olarak algılanmasına algıda değişmezlik denir. Örneğin; televizyonda
gördüğümüz bir fili ekran boyutunda görmemize rağmen, biz onu yine gerçek
boyutuyla algılarız (büyüklük değişmezliği). Üç türlü algıda değişmezlik vardır.
Parlaklık-renk değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve şekil değişmezliği.
Parlaklık ve renk değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, renkleri
değişik koşullarda bize farklı renkte görünmesine karşın nesneyi hep aynı renkte
algılamamız parlaklık ve renk değişmezliğidir. Nesne üzerine düşen ışığın şiddeti ne
olursa olsun az veya fazla, rengi ve parlaklığı değişmez. Parlaklık değişmezliği
nesnenin üzerine düşen ışık miktarından bağımsızdır. Örneğin; insanların kömürü,
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
8
Duyum ve Algı Kavramları
ay ışığına da parlak güneş ışığı altında da siyah olarak görürler; aynı koşullarda, kar
ise daima beyaz olarak görülür. Bu olayın nedeni, algılanan parlaklığın, parlaklık
açısından nesnenin zemine olan orantıya bağlı olmasıdır.
Büyüklük değişmezliği: Bütün süreklilikler içinde en çok araştırma konusu
olan büyüklük değişmezliği bir nesnenin algılanan büyüklüğünün, uzaklığı ne olursa
olsun göreli olarak değişmez kalmaya devam etmesidir. Bir nesne bizden
uzaklaştıkça onu küçülen bir nesne olarak görmeyiz. Örneğin; uçaktayken evler çok
küçük görülür, fakat biz onları gerçek büyüklükleriyle algılamaya devam ederiz.
Şekil değişmezliği: Daha önce algılanan nesnelerin, değişik açılardan bize
farklı biçimlerde görünmesine karşın nesneyi hep aynı biçimde algılamamız, şekil
değişmezliğidir. Örneğin; bir tabak üstten bakınca çember, yandan elips şeklinde
göründüğü hâlde biz onu hep yuvarlak olarak algılarız. Açılan bir kapının yol açtığı
çeşitli retinal imgeler tamamen farklıdır, ama biz gene de değişmez biçimi, yani
dörtgen olan bir kapı algılarız.
Algıda Organizasyon (Örgütleme)
Algıda örgütlenme
özelliğinin, insanda
doğuştan getirilen tabii
bir eğilim olduğu kabul
edilmektedir.
Tüm algılardaki çarpıcı gerçek, ilgili sürecin duyusal bilgiyi daima nesnelere
dönüştürmesidir. Uyarıcıların tek tek değil de organize, anlamlı ilişkiler bütünü
hâlinde algılanması olayıdır. Algının bu özelliği sayesinde çevremizi düzenli ve
anlamlı olarak algılarız. Örneğin; bir insanın yüzünü kaş, göz, burun, ağız toplamı
olarak değil de bir bütün yüz olarak algılarız. Bir müzik parçası dinlediğimiz zaman
tek tek notalar değil, bütünlüğü olan bir melodi işitiriz. Algıda örgütlenme
özelliğinin, insanda doğuştan getirilen tabii bir eğilim olduğu kabul edilmektedir.
Algıda organizasyon Şekil-Zemin algısı ve Gruplama olmak üzere iki şekilde
gerçekleşir.
Şekil (figür) - zemin (fon) algısı: Birden çok farklı bölgeyi içeren bir uyaranda,
doğal olarak uyaranın bir parçasını şekil, geri kalanını ise zemin olarak görürüz.
Şekil gibi görünen bölgeler, ilgilenilen nesneleri kapsar ve zeminden daha belirgin
ve daha önde görünür. Bu, algısal düzenlemenin en ilksel biçimidir.
Şekil 1.2: A şeklinde birbirine bakan iki siyah yüz mü, yoksa beyaz bir vazo mu
görüyorsunuz? B şeklinde hangi yöne doğru olan diagonal çizgileri görüyorsunuz?
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
9
Duyum ve Algı Kavramları
Ortamdaki çeşitli
ipuçlarından (benzerlik,
yakınlık, devamlılık,
tamamlama)
yararlanarak birçok
uyarıcının gruplanarak
tek bir uyarıcı olarak
algılanmasıdır.
Bakış süresi içerisinde, zemin ile şekil zaman zaman yer değiştirebilir ve ilişki
bütün duyu organlarını kapsar. Bir biçimi önce şekil, sonra zemin olarak
algılayabiliriz. Ama bir biçimi, aynı anda, hem şekil hem de zemin olarak
algılayamayız. Ayrıca, şekil-zemin ilişkisi bütün duyu organları için geçerlidir.
Mesela; sokakta yürürken kuş sesini (şekil) dinlerken şehrin trafiğinin sesi arkada
zemin oluşturur (işitme). Oturduğumuz odanın alışageldiği kokusu zemin,
mutfaktan gelen balık kokusu şekildir (koku). Okuduğun kitabın sayfaları zemin,
kelimeler ise şekildir (görme).
Algıda gruplama: Biz nesneleri sadece bir zemine karşı değil, aynı zamanda
onları bir araya getirip gruplayarak da görmekteyiz. Basit bir çizgiler ve noktalar
örüntüsü bile gruplar halinde görünür. Ortamdaki çeşitli ipuçlarından (benzerlik,
yakınlık, devamlılık, tamamlama) yararlanarak birçok uyarıcının gruplanarak tek bir
uyarıcı olarak algılanmasıdır.
Benzerlik ilişkisi: Benzer olan uyarıcılar bir arada bir bütün olarak algılanır.
Şekil 1.3: Benzer yuvarlakların bir algısal birim oluşturdukları görülmektedir.
Yakınlık İlişkisi: Birbirine yakın olan nesneler birlikte bir bütün olarak
algılanır. Yakınlık, zemin içinde olduğu kadar zaman içinde de işleyen bir kuraldır.
Şekil 1.4: Çift olarak görünen çizgilerin yakınlığı bizim onları 3 çift çizgi, sağda da tek
bir çizgi hâlinde görmemize yol açar.
Devamlılık (Süreklilik) ilişkisi: İnsan algısı, uzanan bir şekli
(devamlılık/süreklilik arz eden), yönelimine göre bitiş noktasından devam ettirme
eğilimindedir (Kapalılık etkisi ile de ilgilidir). Bir melodi meydana getiren notalar
ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde birbirine bağlanmış sürekli bir melodi
olarak algılanır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
10
Duyum ve Algı Kavramları
Şekil 1.5: Süreklilik
Tamamlama: Bireyler, görsel dünyada algıladıkları uyaranlarda var olan
boşlukları doldurarak örgütleme ve bu yolla da kopuk parçalar yerine, bütün bir
nesne algılamaya eğilimlidirler. Bu şekiller tamamlanmamış olmalarına rağmen,
onları tamamlanmış gibi algılamamız için güçlü bir eğilim vardır. Böylece, zihinsel
olarak, şekilleri kapatıp veya boşlukları doldururuz. Bu olgu, algılamada
tamamlama olarak geçer.
Şekil 1.6: Tamamlama
Derinlik Algısı
Nesnelerin üç boyutlu
(en, boy ve derinlik)
olarak algılanmasına
derinlik algısı denir.
İnsan gözü en ve boy olmak üzere iki boyutludur. Fakat, biz birtakım algısal
ipuçlarını kullanarak nesnelerin derinliğini de (üçüncü boyutu) algılarız. Nesnelerin
üç boyutlu (en, boy ve derinlik) olarak algılanmasına derinlik algısı denir. Bu algısal
ipuçları aşağıda belirtilmiştir.
Doğrusal (Çizgisel) perspektif ipucu: Doğrusal perspektifte büyüklükleri
bilinen nesneler uzakta iken birbirlerine daha yakın ve kesişiyormuş gibi
görünürler. Örneğin; demir yolu üzerinde bulunan raylar, uzaklaştıkça birbirine
yakınlaşmaktadır.
Açıklık/Netlik ipucu: Uzaktaki nesneler bulanık ve silik gözükürken, yakındaki
nesneler net gözükür.
Gölge ipucu: Işığın geliş açısına bağlı olarak nesnelerin bazı kısımlarının daha
net, bazı kısımlarının ise gölgeli olarak görülmesi, derinlik algısına yol açar.
Araya girme ipucu: Bir nesnenin bir başka nesnenin görünmesini kısmen
engellemesidir. Bu durumda tam olarak görünen nesne yakında, görünüşü
engellenen nesne ise onun arkasında ve daha uzaktaymış gibi görünür.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
11
Duyum ve Algı Kavramları
Hareket paralaksı ipucu: Hareket eden cisimler derinliği algılamamıza
yardım eder. Hareket eden bir aracın içindeyken yakın nesneler bize göre zıt yönde
ve hızlı hareket ediyor algılanırken, uzak nesneler bizimle aynı yönde ve yavaş
hareket ediyor algılanır.
İnsanların dış dünyadan
edindiği algıların
bazıları doğru değildir.
Gözün yapısından kaynaklanan etmenler: İki gözün birbirinden biraz uzak
olması nedeniyle, bir nesnenin gözlerimizin ağ tabakalarına düşen imgeleri
birbirinden farklı olur. Yani, gözlerimizden her biri nesnelere hafifçe farklı açılardan
baktığımız için bu nesnenin farklı bir yönünü görür (ağtabakası uymazlığı). Beyin
birbirinden farklı bu iki görüntüyü birleştirdiğinde derinlik algısı ortaya çıkar.
Nesne yaklaştıkça, daha net bir görüntü sağlamak için gözler içeriye doğru
döner ve gözbebekleri de birbirine yaklaşarak nesnenin derinliğini (uzaklığını)
oluşturur (Konverjans).
Şekil 1.7:. Derinlik algısı
Algı Yanılmaları
İnsanların dış dünyadan edindiği algıların bazıları doğru değildir. Yanlış ve
kusurlu algılamaları da olabilir. Yanlış algılamalarda ya duyu organlarının yapısının
ya da geçmiş yaşantıların etkisi vardır.
İllüzyon (Yanılsama): İllüzyon, var olan bir nesne veya. Canlıyı organik ya da
psikolojik nedenlerle yanlış algılamadır. Çay bardağına batırılmış kaşığın kırık gibi
görülmesi bir fiziksel ilüzyon, korkan birinin ıssız yolda giderken bir ipi yılan olarak
algılaması psikolojik ilüzyondur.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
12
Duyum ve Algı Kavramları
Şekil 1.8: Yanılsama
Halüsinasyon (Sanrı): Ortada bir uyarıcı yokken kişinin bir şeyler algıladığını
sanmasıdır. Yani, gerçekte var olmayan bir uyarıcının varmışçasına algılanmasıdır.
Örneğin; kapı çalmadığı halde zilin sesini duymak, ellerimizin üstünde böcek
olmadığı halde ellerin üstünde böcek var denmesi gibi.
ALGIYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İç Etmenler
 Duygular (korku, öfke, üzüntü, sevinç vb.)
 Dürtü, güdü ve ihtiyaçlar
 Psikolojik ve zihinsel durum
 Algıya hazır olma
 Geçmiş yaşantılar ve öğrenme
 Tutum ve önyargı
 Meslek ve ilgiler
 Beklentiler
Dışsal Etmenler
 Fiziki çevre (ısı, ışık, sıcaklık, iklim)
 Sosyal çevre (kültür).
Tartışma
Yanlış algılamalarda ya
duyu organlarının
yapısının ya da geçmiş
yaşantıların etkisi
vardır.
• Uygulama için gittiğiniz eğitim kurumlarında "su dolu bardağın içine
konulam kalem" uygulamasını yaptırınız ?
•Bu testin sonuçlarının algılamayı nasıl etkilediğini öğretmenlerle tartışınız
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
13
Duyum ve Algı Kavramları
DUYUM
Göz bakar, beyin görür.
Duyu organlarımız, dışarıdan gelen uyarıları alır, bu uyarıları sinirler vasıtası
ile beyindeki ilgili merkeze iletir. Böylece, duyum meydana gelir. Duyum; sestir,
ışıktır, kokudur, basınçtır. Duyum algılamada önemli rol oynar. Örneğin; elini ütüye
değdiren insan bir anda elini çeker. Fakat duyum her zaman o andaki bir yaşantı
olarak kalmayıp algının oluşması için bir temel olabilir. Bu aşamada geçmiş
yaşantılar işe karışır ve duyumun verdiği yalın bilgiye bir anlam yüklenir. Böylece
algı meydana gelir. O hâlde algının olabilmesi için duyumun; duyumun olması için
uyarımın; uyarımın olması için de uyarıcının olması gerekmektedir.
Duyumla İlgili Temel Kavramlar
Duyu 0rganı: Belirli uyarıcı türüne duyarlı olan, o uyarıcıya ilişkin fiziksel
enerjiyi çözümleyen beden bölümüdür. Örneğin; göz.
Duyum, algının
ön koşuludur.
Duyum olmadan
algı olmaz.
Alıcılar: Duyu organlarında belirli uyarıcı türüne duyarlı olan birimlerdir.
Örneğin; gözde koniler.
Duyusal sistem: Duyu organlarıyla başlayıp beyin kabuğuna kadar uzanan yol
üzerindeki yapı ve sinir liflerinden oluşan bütünlüktür. Örneğin; görsel sistem.
Duyum: Uyarıcıların, duyu organları aracılığıyla elektrik akımına
dönüştürülüp beyne ulaştırılmasıdır. Mesela; görme, işitme, tat alma, koku, cilt
duyumu.
Duyumsama: Duyu deneyimini sağlayan işlemler bütünüdür. Örneğin; görsel
işlemleme.
Uyarıcı: Duyu organlarını harekete geçiren her türlü iç (açlık, susuzluk) veya
dış etkendir (ışık, ses).
Tepki: Uyarıcıların organizmayı etkilediği anda, organizma tarafından yapılan
yalın davranımdır.
Uyarım: Uyarıcıların organizmaya ulaşmasıyla oluşan duruma denir. Yani
uyarıcı-tepki ilişkisidir.
Duyumun koşulları: Duyu organlarımız çevredeki tüm uyarıcıları alamaz. Bir
uyarıcının duyum oluşturması için gerekli koşullar şunlardır.
 Ortamda uyarıcı bir kaynak olmalıdır.
 Uyarıcıyı organizmaya iletebilecek uygun bir ortam olmalıdır.
 Duyu organı, sinir sistemi ve beyin uyarıcıyı alabilmek için sağlıklı olmalıdır.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
14
Duyum ve Algı Kavramları
 Uyarıcının şiddeti, duyum eşiği sınırları içerisinde olmalıdır.
Duyumun eşiği: Duyu organlarının bir uyarıcıyı almaya başladığı sınırdır.
 Alt Eşik: Duyu organlarının bir uyarıcıyı belli belirsiz almaya başladığı en
düşük şiddettir.
 Üst Eşik: Duyu organlarının bir uyarıcıyı duyumsamasının kaybolduğu en
yüksek şiddettir.
 Farklılaşma Eşiği: Bir uyarıcıda fark edilebilen, en küçük şiddet
değişmesidir. Yani, aynı türden iki uyarıcıda şiddet farkının ayırt edildiği ilk
noktadır.
ALGI İLE DUYUM ARASINDAKİ FARKLAR
 Duyum fizyolojik bir olaydır. İnsanda görme, işitme, tatma, koklama,
dokunma, organ duyumları vardır. Duyu organları tarafından alınıp beyne
iletilen uyarımlar kümelenip yorumlanır.
 Algı ise, tamamen psikolojik bir olaydır. Algılama anında, geçmiş yaşantılar,
diğer duyu organlarından gelen başka duyular, o andaki beklentiler,
toplumsal ve kültürel etkenler ve değerler işin içine girerler. Yani, dünya ile
ilgili birincil bilgileri algılama şeklimiz, duyu sistemi ve beynin başlangıçtaki
yapılanma tarzından çok etkilenir.
 Duyu sistemimizin yapısı nedeniyle, dünyayı ancak belirli bir şekilde
algılayabiliyoruz ve uyaranlardan alınan ilk duyuma birçok anlam veren
geçmiş deneyimlerimizde algılama şeklimizi çok etkiliyor.
 Duyum, bir organizmanın iç ve dış uyarıcılara karşı duyarlılığını gösteren bir
terimdir
Algı, duyumdan daha ileri bir adımdır ve algısal süreçler, duyularımızın
bizde oluşturduğu yaşantıların en ufak parçalarını bile anlamlı, örgütlü bir
bütün hâlinde yorumlanmasını içerir.
Ödev

• Çevrenizde bulunan harhangi bir yeri hem gündüz hem gece
gözlemleyiniz ve gözlemleriniz arasındaki farkları belirtiniz.
•Hazırladığınız ödevi sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “Ödev”
bölümüne yükleyebilirsiniz.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
15
Özet
Duyum ve Algı Kavramları
•Beyne ulaşan duyumların organize edilerek tanıma, anlama ve
anlamlandırma işlemine algı denir. Duyum fizyolojik bir olaydır.
İnsanda görme, işitme, tatma, koklama, dokunma, organ duyumları
vardır.
•Algılama, duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması,
yorumlanmasıdır. Uyarıcılar, farklı kişilerde farklı yorumlanacağı gibi;
aynı kişi, aynı uyarıcılara değişik bakış açısına göre farklı biçimlerde
anlamlandırabilir.
•Eşyaları zihnimizde anlamlı bir bütün olması için biçim, şekil, ses veya
görüntü biçiminde organize ederiz. Bunun için de algılama
biçimlerinden (görme, koklama, duyma, uzay, zaman, dokunma vb.)
faydalanırız.
•Kişinin belli bir anda çevresinde duyu organlarıyla görebildiği,
işitebildiği, koklayabildiği, dokunabildiği her şey o kişinin algı alanını
oluşturmaktadır.
•Algılarımızı etkileyen daha önceki tüm öğrenme ve yaşantılarımıza
algının dayanağı denir. İnsan dış dünyayı olduğu gibi anlamlandırmaz.
Daha önceden öğrenilmiş bilgiler ve yaşantılar algılamasına yön verir.
•Algısal seçimde en önemli işlev dikkattir. Dikkat zihinsel çabanın bir
nokta üzerinde toplanması demektir.Dikkatin hangi uyarıcılar
üzerinde yoğunlaşacağına ise, kısmen uyarıcıların yapısal özellikleri,
kısmen de algılayan kişinin özellikleri belirler.
•İnsan algısında, nesne algılamaya ilişkin kuvvetli eğilimin yanı sıra
büyük bir istikrarlılık vardır. Daha önce çeşitli özellikleriyle (renk,
büyüklük, şekil) algılanan nesnelerin, bu özellikleri değişmesine
rağmen, algılarının aynı kalması yani aynı nesne olarak algılanmasına
algıda değişmezlik denir. Üç türlü algıda değişmezlik vardır. Bunlar;
parlaklık-renk değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve şekil
değişmezliğidir.
•Algıda örgütleme, uyarıcıların tek tek değil de organizeli, anlamlı
ilişkiler bütünü halinde algılanması olayıdır. Algının bu özelliği
sayesinde çevremizi düzenli ve anlamlı olarak algılamamızı sağlar.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
16
Duyum ve Algı Kavramları
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi duyumla ilgili yanlış bir bilgidir?
Değerlendirme
sorularını sistemde ilgili
ünite başlığı altında yer
alan “bölüm sonu testi”
bölümünde etkileşimli
olarak
cevaplayabilirsiniz.
a) Duyumlar basit yaşantıların hammaddesidir
b) Duyum fizyolojik bir olaydır
c) Yaşantı sadece bir dizi duyumla sınırlıdır
d) Duyumlar bağımsız olaylar değildir
e) Hemen her duyumla birlikte algılama da yapılır
2. Aşağıdakilerden hangisi algılama için yanlış bir bilgidir?
a) Duyumların çeşitli biçimlerde örgütlenip anlam kazanması,
yorumlanmasıdır
b) Uyarının duygusal yapısı, ortam veya zemin tarafından etkilenir
c) Daha önceki duyusal deneyimler, kişisel duygu, tutum, amaç ve dürtüler
algılamayı etkiler
d) Algılama karışık ve karmaşık bir olaydır
e) Algılama kişiden kişiye değişmeyen sabit bir yapıdadır
3. Uzay duygusu öncelikle hangi duyu veya duyularla ilgilidir?
a) Görme ve koklama
b) Dokunma, tatma ve koklama
c) İşitme, tatma ve görme
d) Görme, dokunma ve işitme
e) Görme, tatma ve zaman
4. Aşağıdakilerden hangisi algıda seçiciliği ve dikkati belirleyen dış faktörlerdendir?
a) Geçmiş yaşantılar ve deneyimler
b) İlgiler
c) Tutumlar
d) Ani değişiklikler
e) İhtiyaçlar
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
17
Duyum ve Algı Kavramları
5. “Gökyüzüne bakarken kayan yıldızı hemen fark etmemiz” algıda seçiciliği
belirleyen hangi faktörle açıklanabilir?
a) Uyarıcının hareketliliği
b) Uyarıcının tuhaflığı
c) Uyarıcının tekrar etmesi
d) Uyarıcının şiddeti ve büyüklüğü
e) Uyarıcının zıtlığı veya karşıtlığı (kontrast)
6. Sınıfta ders dinleyen bir öğrencinin dışardan ani bir ses gelmesiyle ilgisinin dışarı
kayması hangi algıda örgütlemenin hangi özelliği ile ilişkilidir?
a) Benzerlik ilişkisi
b) Yakınlık ilişkisi
c) Devamlılık ilişkisi
d) Tamamlama ilişkisi
e) Şekil-Zemin ilişkisi
7. Aşağıdaki hangisi algıyı etkileyen iç faktörlerden biri değildir?
a) Geçmiş yaşantılar ve öğrenme
b) Tutum ve önyargı
c) Meslek ve ilgiler
d) İhtiyaçlar ve güdü
e) Sosyal çevre
8. “Bir melodi meydana getiren notalar ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde
birbirine bağlanmış bir melodi olarak algılamak” algıda gruplamalardan
hangisine örnek olarak gösterilebilir?
a) Benzerlik ilişkisi
b) Yakınlık ilişkisi
c) Devamlılık ilişkisi
d) Tamamlama
e) Derinlik
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
18
Duyum ve Algı Kavramları
9. “Gençlerde günler kısa, yıllar uzun; yaşlılarda günler uzun, yıllar çabuk geçer.”
Sözü ile aşağıdaki algılardan hangisine dikkat çekilmiştir?
a) Uzay algısı
b) Dokunma algısı
c) Zaman algısı
d) İşitme algısı
e) Tat algısı
10. Aşağıdakilerden hangisi algıyı etkileyen dış faktörlerden biri değildir?
a) Uyarıcının tekrar etmesi
b) Yenilik
c) Uyarıcının farklılığı
d) Beklentiler
e) Uyarıcının kontrastlığı
Cevap anahtarı:
1.C,2.E,3.D,4.D,5.A,6.E,7.E,8.C,9.C,10.D.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
19
Duyum ve Algı Kavramları
YARARLANILAN VE BAŞVURULABİLECEK DİĞER
KAYNAKLAR
Algı.www.ds-istanbul.de/uebungen/pdf/tuerkisch/algi.pdf Erişim Tarihi:
20.03.2013
Algılama. www.anadolu.edu.tr/aos/kitap/EHSM/1024/unite04.pdff Erişim Tarihi:
20.03.2013.
Arkonaç, S. A. (2005). Psikoloji Zihin Süreçleri Bilimi (4. Baskı). İstanbul: Alfa.
Atkinson, R., Atkinson, R.C., Smith E.E, Bem D.J., Nolen, S. (2002). Psikolojiye Giriş
(2. Baskı). Ankara: Arkadaş
Bacanlı, H. Gelişim ve Öğrenme. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2000.
Duyum ve Algı. notoku.com › Sosyoloji / Psikoloji › Ders: Davranış Bilimlerine Giriş.
Erişim Tarihi: 20.03.2013.
Hökelekli, H. (2008). Psikolojiye Giriş (1. Bakı). İstanbul: Düşünce
İnceoğlu, M. (2004). Tutum, Algı ve İletişim. İstanbul: Elips Kitabevi.
Özkalp, E. (2003). Psikolojiye Giriş Dersleri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Yayınları.
Morris, C. (2002). “Understanding Pyschology”, (Psikolojiye Giriş),
Morgan, C.T. (2009). Psikolojiye Giriş. Sirel Karakaş, Rükzan Eski (Eds.). Algı. (pp.
242-257). Konya: Eğitim Akademi.
Birinci Basım, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları.
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
20

Benzer belgeler

Yard. Doç. Dr. Aybala SARIÇİÇEK İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

Yard. Doç. Dr. Aybala SARIÇİÇEK İzmir Katip Çelebi Üniversitesi dolayısıyla bu uyarıcılara uygun davranışlarda bulunmamızı duyum ve algı adı verilen iki süreç sağlamaktadır. İçinde yaşadığımız dünyada, duygularımızı uyaran sayısız nesne, olay ya da durumlar var...

Detaylı

Psikoloji - II. Ünite : Organizma ve Çevre - FELSEF e

Psikoloji - II. Ünite : Organizma ve Çevre - FELSEF e Algı dayanağı: Algılarımızı etkileyen daha önceki tüm öğrenme ve yaşantılarımızdır. Örn: Bir Çinli için iştah açıcı olan yılan çorbası bir Türk için hiç de iştah açıcı olmaz.Buradaki tepkinin farkl...

Detaylı