Fındık Kongresi - Toprak Mahsulleri Ofisi

Transkript

Fındık Kongresi - Toprak Mahsulleri Ofisi
T.C.
EKONOMİ BAKANLIĞI NEŞRİYATI
Seri:3
No:2
BİRİNCİ ULUSAL
FINDIK KONGRESİ
(1. Millî Fındık Şûrası)
10 Ekim 1935 ANKARA
KONGRE NİÇİN TOPLANDI
Türlü çıkat ürünlerimizin tarladan müstehlike arzına kadar geçen bütün durumlarını
geliştirmek için alınacak tedbirlerin karar haline sokulmasından evvel bu işlerle uğraşan üretmen
ve tecimerlerle konuşmağı, onların her husustaki istifadeli fikirlerini almağı Ekonomi Bakanlığı
kendisine bir prensip ittihaz etmiştir. İşte bu esas göz önünde tutularak önemli çıkat
ürünlerimizden biri olan fındık işinde rasyonal çalışma yollarını üretmen ve tecimerlerle
birlikte aramak üzere 10 İlkteşrin 1935 Perşembe günü Ekonomi Bakanımız Celâl Bayar'ın
riyaseti altında Birinci Ulusal Fındık Kongresi toplanmıştır
Kongrede görüşülen işlerle, kongre için hazırlanan raporlar ve encümenlerin kararları
Ekonomi Bakanımızın açılış söyleviyle birlikte sırasıyla aşağıda verilmiştir
FINDIK KONGRESİNDE GÖRÜŞÜLEN İŞLER
Kongrede şu meseleler görüşülmüştür:
1-Fındık istihsal mevsiminde üretmenlerin kredi ihtiyaçları ve bu hususta alınması
gereken tedbirler.
2-Müstahsilin teşkilâtlandırılması ve vaziyetinin ıslahı çareleri.
3-Fındıkların standardizasyonu.
4-Fındık nizamnamesinde yapılması iktiza eden değişiklikler.
5-Fındıkların alivre satışlarından doğan vaziyet ve â la baisse hareketler dolaysile
alınması gereken tedbirler.
6-Fındık ihracatının daha iyi tanzimi ve kolaylaştırılması hususunda düşünülen tedbirler.
7-Fındık işinde ispanyollarla çalışma beraberliği yapılması hakkında İspanyadan
yapılan teklifler.
FINDIK KONGRESİNE KİMLER İŞTİRAK ETTİ
Bakanlığımız fındık üretim bölgelerindeki üretmenlerle Tecim Odalarını, fındık
tecimlerlerini, fındık işleri ile uğraşan diğer türlü kurulları ve Tarım ve Ekonomi
Bakanlığındaki i l gil i daireleri bu ulusal ürünümüzün her hususta değerlendirilmesi için
gereken tedbirleri almağa davet etmiştir.
Türlü illerle ilgili kurumlardan ve resmi dairelerden iştirak eden delegelerin b ir listesi
aşağıda verilmiştir:
Ordu'dan
Üretmen: Osman ağa oğlu Mustafa, Zeki oğlu Bilâl,
Tecimer : Fortun oğlu Ömer.
Giresun'dan
Üretmen: Çizmeci oğlu Emin, Sadık oğlu Emin.
Tecim Odalarından
Ordu Tecim odası namına: Oda Başkanı Hüsnü.
Giresun "
"
"
: Sadık oğlu Emin.
İstanbul "
"
"
:
Fortun oğlu Ömer.
Finansal Kurumlardan
İş Bankası ve İş Limited namına: Vehbi Emre.
Resmî Dairelerden
Turkofısten: Başkan Mecdet Alkin, Başdanışman Halil Mitat, Danışman Zeki Doğan oğlu,
Samsun şubesi Direktörü Mitat
İç Ticaret Umum Müdürlüğünden: Umum Müdür Vekili Bay Salâhettın,
Kredi işleri müdürü Cevad Nizamettin,
İhracatı teşkilâtlandırma müdürü Servet,
Standardizasyon müdürü Necdet,
Tarım Bakanlığından: Tarım Bakanlığı Umura Müdürü Abidin,
Tarım Enstitüsünden Cevdet.
ATATÜRK VE İSMET İNÖNÜ'YE TAZİM YAZILARI VE ALINAN CEVAPLAR
11 İlkteşrin 1935 akşamı muhtelit halde içtima yapan fındık kongresi encümenleri ertesi
günü umumi heyete arz edilmek üzere aşağıdaki, kararı ittifakla vermişlerdir:
Evvelâ ulu yol gösterici ve kurtarıcı Atatürk'e, onun büyük Başbakanı İsmet İnönü'ye ve el ele
kovaladıkları tecimel ve ekonomik ulusal siyasa ile yurtta köklü ve her bölgede canlı ekonomik
yaşayış ve kalkınış temin etmiş olan büyük Hükümetine ve hemen bütün ürünlerimizi müşkülâtsız
ve sevindirecek şekilde ihracı temin eden tecimel anlaşma siyasası ve yurtta iş hacmini arttıran
çeşitli ve köklü karar ve realizasyonlariyle üreticinin de, aracının da, tecimerin de yüzünü
güldürmüş olan ve şimdiki toplantımız gibi pratik ve alâkadarların birbiriyle görüşüp samimî
anlaşmasını ve el ele çalışmasını ve bu suretle de Hükümet siyasasına bir kat daha severek ve
inanarak uymasını doğuran toplantı sisteminden dolayı büyük Bakanımız Celâl Bayar'a tazim ve
teşekkürlerinin arzına kongre heyeti umumiyesi ittifakla karar vermiş ve bu kararının Atatürk'ün ve
İsmet İnönü'nün eşiğine sunulmasını Başkan Celâl Bayar'dan rica edilmesini, Celâl Bayar'a âit
kısmın arzına ise iki Asbaşkanın delâlet etmesi.
As başkan Bedri (İstanbul)nin Başkanlığında açılan 12.10.935 genel toplantısında okunan bu
karar heyeti umumiyece de ittifakla kabul edilmiştir.
Bu karar üzerine Cumhur Başkanımız Atatürk ve Başbakanımız İsmet İnönü'ye sunulan tazim
yazılarıyla bunlara verilen cevaplar aşağıda yazılmıştır:
Bay Celâl Boyar,
Ekonomi Bakanı ve Birinci Ulusal Fındık Kongresi Başkanı
ANKARA
Sayın Bayım,
Önemli çıkat ürünlerimizden fındık yetirim ve tecimi için gereken tedbirleri almak üzere
Bakanlığınız yapısında toplanan Birinci Ulusal Fındık Kongresinin Atatürk'e bağlılık ve
saygılarını bildiren 12.10.1935 günlemeçli ve 1823 sayılı mektubunuzun içindekileri kendilerine arz
ettim. Memnun oldular ve teşekkürleriyle beraber başarılar dilediğini bildirmemi emir buyurdular.
Derin saygılarımla.
Umumî Kâtip y.
Süreyya
ANKARA: 12.10.1935
Ekonomi Bakanı
Celâl Bayar
I inci Ulusal Fındık Kongresi Başkanı
Yüksek Başkanlığınız altında toplanan 1 inci Ulusal Fındık Kongresinin, bildirmek
inceliğinde bulunduğunuz duygularından ötürü, yürekten teşekkürlerimi ve bu önemli ürünümüz için
kongrenin çalışmalarında başarma dileklerimi sunarım.
İsmet İnönü
Ekonomi Bakanımızın Fındık Kongresindeki Açma Söylevi: Sayın
Baylar,
Fındık, memleketimiz ihraç maddeleri arasında mühim bir yeri olan ulusal bir
mahsuldür.
Yurdumuzun kalabalık ve güzel bir parçasında halkımızın başlıca geçim vasıtasıdır. Bu
itibarla ta istihsalinden başlayarak müstehlik eline geçinceye kadar geçirdiği safhaları
incelemek için sizleri buraya davet ettim.
Kabul edip bu önemli işe koştuğunuz için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
Bütün ilgili odalar kongreye iştirak ettiler. Yalnız Trabzon Odasının burada mümessili
yoktur, bunu önemle kaydederim.
Bir seri halinde inceleyeceğimiz mevzularımız arasında bir noktayı bilhassa tebarüz
ettirmek isterim. O da köylü ile tüccar arasındaki muamelenin bilhassa ikrazat ve kredi
muamelelerine taallûk eden kısmıdır. Bunun şimdiye kadar olan şekli ile bundan sonra
nasıl olması lâzım geleceği hakkındaki fikirlerinizi yakından bilmek isterim. Diğer, açıkça
bilinmesinde de fayda gördüğüm bir nokta, bugünkü toplanmanın, bugünkü fiyatlar
bakımından bir siyasa mahsulü olmadığıdır. İhracat maddelerimizin kıymetlerinin, nasıl
olması lâzım geleceğini muhtelif vesilelerle söyledim. Ayni filerin bîr kere daha hulâsa
edilmesinde fayda gördüm;
Takip ettiğimiz ticaret anlaşması politikası mallarımızın satışım kolaylaştırmış ve bazı
memleketlerle imkân verdiği karşılıklı mübadele inkişafı, mallarımıza talep nispetlerini
arttırmıştır. Biz prensip itibariyle, Türkiye ihracat mallarının yalnız kalite değil, fiyat
itibariyle de dış piyasalarda temayüz etmesi lâzım geleceği fikrindeyiz. Bunun içindir ki
istihsalin i l k kademelerinden başlayarak müstehlike kadar olan bütün safhalarında çalışma
tarzlarımızı rasyonelleştirmek ve bu yoldan maliyet fiyatlarımızı asgariye indirerek, kalite
haricinde en büyük rekabet ve muvaffakiyet unsuru olan ucuzluğu da temin etmek
istiyoruz.
Bunu söylemek, bittabi mallarımızı yok bahasına harice dökmek ve müstahsilin
yaşamağa ve mesaisine devam için muhtaç olduğu kazancı sıfıra indirmek demek değildir.
Üzerinde en kıskanç olduğumuz ve rasyonalizasyon yoluyla arttırmak ve tahkim etmek
istediğimiz kazanç budur.
İhracat tüccarımız bugünkü vaziyet dahilînde, muhtelif memleketlerle mübadele
vaziyetimizi nazara almalı ve fiyata vücut veren bütün unsurları göz önüne getirerek
karşılıklı alım satım vaziyetinin icap ettireceği fiyatı temine çalışmayı ulusal bir ödev
saymalıdır.
Herhangi bir vazıyetten istifade ederek alıcılarımıza fiyat empoze etmeğe çalışmak
ne kadar hata ise, bazı mübadele şartlarından mütehassıs daha müsait fiyata vücut
verecek elemanları ihmal ederek, daha ucuza satmak da o kadar hatalıdır. Her vaziyeti ve
o vaziyete göre normal olan şartları daima göz önünde tutarak ona göre fiyat teminine
çalışmak gerektir.
İçinizde tüccar olanlar var, müstahsil bulunanlar, endüstriyel olanlar vardır. Biz
menfaatlerinizin a yrı ayrı olmadığı ve ulusal ekonomi bakımından bilakis müşterek
bulunduğu kanaatindeyiz. Bir taraflı hiçbir mülâhazanın esiri olmadığımızı, Hükümet
namına katiyetle söyleyebilirim. Tüccar dediğim zaman, ecnebi veya Türk diye bir tefrik
de kabul etmiyorum. Bu memlekette yerleşmiş olan, bu memleketin ulusal ekonomi
icaplarına uyan ve bu memlekete sermayesiyle ve bilgisi ile hizmet eden ve memleket
mahsullerini kıymetlendiren her ecnebi de ayni derecede önemli bir vazife yapmaktadır.
Diğer söylemek istediğim bir nokta da şudur:
Bazıları nasılsa zannediyorlar ki, biz alivre satışları tenkit etmek istiyoruz: Bu tamamen
yanlıştır. Bir en evvel umumileştirmek istediğimiz rasyonelleştirme savaşının en büyük netice
ve hedeflerinden birisi de bu nevi satışların inkişafı olacaktır. Biz alivre satışlarla değil
â la baisse alivre satışı bir anane haline getirmiş tüccarla mücadeledeyiz ve mücadele
edeceğiz. Bu zatlar, müstahsilin teşkilâtsız olmasından, kredi ihtiyacından istifade etmekte ve
diledikleri fiyata mal alabileceklerinden emin, birbirinden daha düşkün fiyatlarla memleket
ekonomisini yıkmaktadırlar. Meşru bir spekülâsyon telâkkisine imkân verebilecek ve â la
baisse ve en baisse vaziyetlerini meşru gösterebilecek hiçbir sebep yoktur.
Memleketimiz evlâtlarının ve hakikî tüccar sınıfının bu vaziyeti ne kadar elem ile
karşılamakta olduklarını hepimiz biliyoruz. Bu kötü ananede devam etmek isteyenler artık bu
memlekette yaşamak imkânını bulamayacaklardır. Müstahsilin teşkilâtlanması demek,
ihracatçı tüccar sayısının azalması demek değildir. Bilakis memleketimizde millî şuura
sadık bir ihracatçı sınıfının artması hedeflerimizden ve en büyük ihtiyaçlarımızdan biridir.
Sözlerimi hulâsa edeyim:
Hedefimizin ve toplanmamızın hedefi, rasyonel çalışma yollarını beraberce tetkik etmek
ve böyle bir çalışmaya engel olan müşkülleri ve noksanları tespit etmektir.
Düşüncelerimiz ve endişelerimiz asla bir cepheli değildir. Müstahsili de tüccarı da ayni
alâka ve muhabbetle göz önünde tutacağız ve ayrı olmayan menfaatlerini en iyi temin eder
şekil ve şeraiti arayacağız.
Harice satış fiyatlarında siyasamız ve muayyen vaziyetleri istismar etmek ne de
muayyen ekonomik şartların fiyata vücut veren elemanlarını istihkar etmektir. Kaliteyi
yükseltecek, maliyeti düşürecek ve bu suretle istihsal ve ihraç ve binnetice kazanç
imkânlarını arttıracak olan en rasyonel çalışma tarzını bulmak başlıca ihtirasımızdır.
Çikolata sanayimiz mümessillerinin aranızda bulunduğunu memnuniyetle öğrendim.
Kendilerine alâkalarından dolayı teşekkür eder ve fındıklı mamulâtı Türk ihracat
spesiyalitesi haline getirmek için çalışmalarını tavsiye ederim. Şimdi sizi ruznameniz
veçhile çalışmaya terk edeceğim. Bunun için reislik şerefini bende bırakarak, birisi
tüccarlar arasından, birisi de müstahsiller arasından iki as başkan seçmenizi rica ediyorum.
Çalışma şevkinizi arttıracağını sanarak ilâve edeceğim bir cihet daha vardır: Uzak maziden
kalma bir duygu bu kabil toplantıları neticesiz bir lâf harmanı zannettirir. Alacağınız
kararların ehemmiyet ve dikkat ile nazara alınacağından ve tez elden tahakkuk ettirilmesine
çalışılacağından emin olabilirsiniz.
KONGREDE SEÇİLEN TÜRLÜ ENCÜMENLER
Ekonomi Bakanımızın kongreyi açış söylevinden sonra türlü encümenlerin seçilme işine
başlanmıştır. Kongre üç encümene ayrılmıştır. Bunlar Tarım Encümeni, Kredi, Borsa ve
Teşkilâtlandırma Encümeni ve Fındık Nizamnameleri, Standardizasyon ve Ambalaj
Encümenleridir.
Encümenlere seçilen azaların bir listesi aşağıda verilmiştir
Tarım Encümeni:
Emin
Giresun
Bilal
Ordu
Abidin
Tarım Bakanlığı Genel Direktörü
Kredi, Borsa ve teşkilâtlandırma Encümeni:
Şevket
Tarım Bakanlığından
Fazıl
Tarım Bankasından
Vehbi
iş Bankasından
Servet
Ekonomi Bakanlığından
Cevat Nizami
»
»
Hüsnü Akyol Ordu Tecim Odası Başkanı
Emin
Giresun'dan
Dr. Vilbrand Ekonomi Bakanlığı’ndan
Zeki Doğan oğlu
»
»
Fındık Nizamnamesi, Standardizasyon ve Ambalaj Encümeni:
Fortun Zade Ömer
İstanbul'dan
Bedri Göknil İş Ltd. Genel Direktörü
Mecdet Alkin Ekonomi Bakanlığından
Halil Mitat
»
»
Tevfık
Fabrikatör
Mitat
Türkofis Samsun Direktörü
KONGRE İÇİN HAZIRLANAN TÜRLÜ RAPORLAR
Birinci Ulusal Fındık Kongresi için türlü kurumlar tarafından, dört rapor hazırlanmıştır.
Bu raporlar muhtelif encümenler tarafından inceden inceye tetkik edilmiş ve buna göre
gereken tedbirler alınmıştır. Bu raporlardan birincisi Türkofis, ikincisi Ordu Tecim Odası,
üçüncüsü İş Limited ve dördüncüsü de Ekonomi Bakanlığı Standardizasyon Bürosu
tarafından hazırlanmıştır. Bu raporlar sırasıyla aşağıya konmuştur:
KONGREYE SUNULAN TÜRLÜ RAPORLAR FINDIK HAKKINDA GENEL
MÜLÂHAZA
(Türkofısçe hazırlanmıştır) Fındık, çıkat ürünlerimizin en önemlilerinden biridir. Bazı
yıllar tecim bilançomuzda tütünden sonra yer almıştır. Ortalama bir hesapla fındık
çıkatlarımızın yıllık tutarı 10 milyon lira raddesindedir. 1925 de 14 milyonu bulmuştu. Bu
bakımdan fındık sade binlerce köylü ailesi itibariyle değil ulusal tecimimiz ve tecimel
denkliğimiz noktasından da ehemmiyetle tetkike değer bir mahiyet arz eder.
Ülkemizde fındık ağaçlarının sahası aşağı yukarı 55-60 bin hektar raddesindedir.
Hektar başına, bereketli yıllarda 1000-1100 kilo, kıt yıllarda da 600 kilo elde edildiği
hesap edilir ve rakip ülkelerin üretimleriyle karşılaştınlırsa bu miktarların toprağımızın
malûm olan verim kabiliyetine göre az olduğu göze çarpar. Türk ve ecnebi müstahsillerin
elde ettikleri fiyat noktasından da Türk köylüsü aleyhine bir fark vardır. Vaziyetin
muhtelif bakımlardan ilâcı, bir an evvel bu istihsal şubesinin teşkilâtlı bir hale
getirilmesidir.
Ülkemizde fındık tecimi ve normal istihsal kabiliyeti bakımından önem kazandığı yerler
Karadeniz kıyılarında Trabzon, Giresun ve Ordu bölgeleridir. İzmit körfezi sahilinde,
Zonguldak'ın Akçaşehir havalisinde, Sinop, Kastamonu, Bolu, Maraş ve Kütahya
civarlarında da az miktarda fındık yetişmekte i s e de ticari ehemmiyeti pek mahduttur
ve esasen bu yerlerde çıkan fındık ülke içerisinde taze olarak sarf ve istihlâk
edilmektedir.
Karaden iz mıntıkasındaki verim kabiliyeti
Fındık sahalarında ağaçların 5-6 sı bir arada bulunmakta ve "ocak" adı almaktadır. Fındık
ağaçlarının verim itibariyle vahidi kıyasisi ocaktır. Trabzon, Giresun ve Ordu
vilâyetlerinde bir fındık ocağının verimi üç kısma ayrılarak hesap edilir.
1— Sahil kolu: Deniz kıyısından 10 kilometreye kadar olan yerleri ihtiva
eder. Buralarda hava şartlan daha müsait ve bahçeler şehir ve köylere daha yakın,
bakım daha itinalı olduğundan her ocaktan ortalama 8 kilo kadar fındık alınabilir.
2— Orta kol: Yani deniz kıyısından itibaren onuncu kilometre ile on
sekizinci kilometreye kadar olan yerlerdir ki buralarda ocaklardan ortalama 6 ki lo
fındık elde edilebilir.
3— Yüksek kol: 18 inci kilometreden yukarı
ocaklar ortalama 4 kilo kadar fındık vermektedir.
olan kısımlar olup buralardaki
Yapılan muhtelif incelemelere göre toplu olarak bu mıntıka fındık bahçelerinin
hektar başına verimi 1000-1100 kilodur. Fındık bahçeleri modern ziraat bilgisi dairesinde
bakıldığı, terbiye edildiği ve muntazam devşirme usullerine de riayet olunduğu takdirde
ortalama olarak hektar başına, rakip ülkelerde olduğu gibi, 1500 kilo mahsul elde etmek
kabildir. Nitekim ülkemizde de hektar başına 3000 kilo mahsul veren bahçeler vardır. Şu
hale göre ziraî ıslâhat yapılırsa fındık istihsalatımızın hayli artması ve ortalama bir hesapla
85-90 milyon kiloyu bulması imkân dahilindedir. Kıt yıllarda ve meselâ geçen yıl olduğu
gibi 34 milyon kilo istihsal edilebildiği nazara alınırsa bu bakımdan meselenin ehemmiyeti
bir kat daha tebarüz eder. Fındık mahsulünün zeytinde olduğu gibi bir yıl bereketli ve
ertesi yılda noksan oluşu ziraî eksikliklere ve şimdiki devşirme usulünün sakatlığına
atfedilmektedir.
Makbul nevilerden olan fındık fidanları ekseriya ayni yerde kötü nevilerle karışık bir
haldedir. Fındık bahçelerinde gübre kullanılmamaktadır. Hasat çok defa erken ve fena biçimde
yapılmaktadır. Hastalıklarla gereği gibi mücadele edilmemektedir. Fındık ağaçları insan
ve hayvan tasallutlarından masun değildir, fakir ve kuvvetsiz topraklarda bile gelişi güzel
biçimde fındık dikilmektedir. Toprak kazılmadığı ve havalandırılmadığı için ağaçlar zayıf ve
çelimsiz kalmaktadır. Mahsul idrak edilmezden evvel, yani daha ham bir halde iken
ağaçlar işçiler tarafından tutulup yere doğru eğriltilerek az zaman zarfında çok mahsul
toplayabilmek için filizler ve ince dallar yolunurcasına koparılmaktadır. Filiz ve dalların
böylece kırılması ve değneklerle vurulması yüzünden ertesi yılın tomurcukları, tıpkı zeytin
ağaçlarında olduğu gibi zedelenmektedir.
Giresun Vilâyet meclisince 1930 yılında kabul edilmiş olan fındık talimatnamesi
yetiştiricilik bakımında ileri atılmış bir adım sayılabilir. Gerek ziraata ve gerek fındık tecimine
müteallik maddeleri ihtiva eden bu talimatname çıkarıldıktan bir yıl sonra, yani 1931 de
gerçi fındık ihraç nizamnamesi yürürlüğe konmuş ise de bu talimatname, uzun müddet fındık
üretiminde denemeçler yapmış olan bir Tarım uzmanının kaleminden çıkmış olmasına göre
Tarım Bakımından mer'î kalması ve eksikleri varsa Tarım Bakanlığınca tamamlandıktan sonra
yalnız Giresun a değil, bütün fındık bölgelerine teşmil edilmesi faydalı görülmektedir. Bu
takdirde sözü talimatnamenin tecimel kısımları kaldırılmalıdır. Bu talimatnamenin ziraî
kısımlarında fındık bahçelerinin nerelerde yapılması lâzım geldiği, fındık ocaklarının ne
tarzda devam ettirilebiileceği, fındık ağaçlarının kaç yıl sonra kuvvetten düşerek
söktürülmesi ve yerlerine yeni fidanların ekil mes i u ygu n ola cağı, fınd ık ağaçlar ının
muzır haşer elerden ne suretle ko ru nab ile ce ği, ne tü r z ira i ame li yelerin yapılması
zaruri olduğu, olgun b i r hale gelen fındığın ne gibi özgülükler ihtiva etmesi gerekli
olduğu gibi sırf ziraata ve tekniğine ait olan işler anılmaktadır. Yukarıdaki izahattan şu
netice çıkar ki fındık zeriyatı bizde iptidaî bir tarzda cereyan etmektedir. Arazinin kazılması,
fidanların dikilmesi, devşirme usulünün ıslahı, hastalıkların giderilmesi, fındık sahalarında
istasyonlar vücuda getirilmesi, müstahsilleri tenvir için kurslar açılması, risaleler neşir ve
tevzii, alınması icap eden mühim tedbirlerdendir.
Fındıklarımızın nevileri
Ülkemizde
yetişen fındıklar muhtelif nevilere ayrılıyorsa da dış
bakımından makbul olan ve tanınanlar başlıca dört nevidir. Bunlar da:
piyasa
a —Tombul nev'i „
b — Sivri
»
c —- Badem
»
d — Foşa
» dır. Bu dört nev'in hususiyetleri şunlardır:
1 - Tombul nev'inin kabuğu ince, yağlı, içerisi olgun ve kırılma ameliyesinde
makineden umumiyetle yarasız ve beresiz çıktığı gibi iç itibarı ile diğer nevilerden daha
büyükçe olduğu için en çok makbul olan nevidir. Giresun havalisi mahsullerinin hemen %
75 i tombul nev'in dendir.
2 - Sivri fındıklar, gerek kabuklu ve gerekse iç halinde uçları sivri olanlardır. Sivri
fındıklar tombullara nispetle daha az yağlıdır, kabukların kırılması ameliyesinde uçlarının
sivriliği yüzünden fazlaca zedelenmektedir. Sivri fındık nev'inin ağaçları soğuğa fazlaca
mukavemet edemediğinden dolayı müstahsiller bu nev'i tedricen tombula kalbetmek
arzusundadırlar.
3 - Badem nevileri sivri fındıklardan daha uzuncadır. Bu neviler kolayca iç haline
getirilmediğinden kabuklu olarak ihracı ilgililerce tercih edilmektedir.
4 - Görünüş itibarı ile tombullardan daha gösterişli olan foşa nevileri bilhassa
kabuklu olacak ihraç edilmekte ve bunlar dış piyasalarda makbule geçmektedir.
Üretmene maliyet fiyatı
1934 senesi esası üzerinden yapılan incelemelere göre fındığın her kilosunun üretmene
olan maliyet fiyatı hakkında bir fikir verebilmek için Ordu tecim ve endüstri odasınca
yapılan bir hesabı aşağıda arz ediyoruz:
Bir dönümlük fındık bahçesi iyi bakıldığı taktirde mahsulün maliyet fiyatı (dönümde
ve kiloda)
I dönüm 50 ocaktır.
I
»
vasati 75 kilo fındık verir.
Kuruş
Bahçeleme (budama) da fazla dalları almak için
Gübreleme hayvan gübresi
50
375
1. belleme
100
Bahçenin fazla sularını almak için (hendek)
75
1. Haziran kazması
50
Mantar toplama masrafı
25
Muzır sürgünleri kesme
25
Bahçenin temizlenmesi
20
Toplama kapsolik
200
Bahçenin beklenmesi (bekçilik)
20
Harman masrafı
20
Piyasaya nakil (vasati mesafe)
5
Tayyare % yarımı 18 kuruş hesabı ile
8
Bahçenin kıymeti üzerinde bir senelik rantı
Bir senelik vasatı vergi miktarı
Yekûn
250
75
1,293
Demek ki maliyet fiyatı kilo başına on yedi kuruştur.
Fındık rekoltemiz
Şimdiye kadar fındık bölgelerinden Türkofıse gelmiş olan tahmin raporlarına göre bu
yılki fındık rekoltemizin:
25.000 Trabzon bölgesine (Görele'den Rus hududuna kadar)
5,000
Görele'ye
4.500
Tirebolu'ya
22,600 Giresun'a
8,500 Ordu'ya
500 Fatsa'ya
1,500 Ünye'ye
ait olmak üzere 67,600 tona vardığı ve kalite itibarı ile yüksek olduğu
anlaşılmaktadır.
Son beş yılın rekolteleri ise şöyledir
Yıl
Ton olarak miktar
1930
47,726
1931
24,000
1932
48,720
1933
45,360
1934
34,300
Rakip Ülkelerin ziraî bakımdan fındık durumu ve istihsalât miktarları
Fındık yönünden bize önürdeş bulunan diğer üretmen ülkelerin en ehemmiyetlileri
İspanya ve İtalya'dır. Son yıllar da Sovyet Rusya dahi bir dereceye kadar rakipler sırasına
girmiştir. Mevcut eserlere göre İspanya'da fındık ağaçlarının işgal eylediği saha 17 bin ve
İtalya'da 10 bin hektardır. 1933 istatistiğine göre İspanya'daki fındık ağaçları adedi 3
milyon küsurdur. İspanya'da hektar başına 1,600, İtalya'da 1,500 kilo alınmaktadır.
İspanya'da 1925 -1933 yılları arasında yani 9 y ı l içinde en yüksek mahsul 26 milyon
kiloyu bulmuştur. Orta derecedeki rekolte 18 -20 milyon kilo arasındadır. Bu memlekette
istisnaî surette az mahsul 9 milyon olmuştur. (İspanya rekoltesine ve ihracatına ait
rakamlar bir numaralı cetveldedir.)
İspanyada fındık üretimi gittikçe çoğaltılmaktadır. Başlıca istihsal mıntıkaları
Katalonya ve Astorya bölgeleridir. Katalonyada fındık istihsalâtı tekmil İspanya rekoltesinin
% 82 sini bulmaktadır.
Kalite İtibarı ile şöhret bulan Katalonyanın (Tarragona) fındıklıkları muntazam dikilişleri
ve fidan altlarının temizliği ile göze çarpar. Burada fidanlar, müteaddit kalemlerden
mürekkep öbeklerdir ve bunlar birbirini amuden kateden muntazam sıralar teşkil ederler.
Öbeklerin dikim usulü dörderlidir; yani her bir dıl'ı takriben 35-40 santim uzunluğunda bir
murabbaın dört köşesine dikilmiştir. Dört kalem bir öbek teşkil eder. Bütün fındıklık adeta
ekilmiş bir tarla halindedir. Otlardan tamamen arî sathı temiz ve dümdüzdür. Öbeklerin
altı hafifçe çukurlaştırılmıştır ve bütün fındıklık yağmur sularına cereyan verecek
surette kanalize edilmiştir.
Bu ülkenin fındıklıkları memleketimizdekilerle mukayese edildiğinde, asıl farkı fidan
altlarının temizliği teşkil eder. Tarragona fındıkçılığını bizimkinden ayıran diğer bir vasıfta
devşirme usulüdür. Bizim daldan toplama usulümüze mukabil orada umumiyetle yerden
toplama usulü caridir. Dalında kemale ermeğe bırakılan fındıklar, Ağustos sonlarına doğru
kendiliğinden yere düşmeğe başlar. Bu sırada, fındık yeşil kabuktan (zülüf) ayrılmış bulunduğu
için fidanlar silkmek sureti ile danelerin yere düşmesini kolaylaştırır ve bunlar yerden
toplanır. Fidan altlarının temizliği bu usulün mühim bir unsurudur. İspanya fındıklarının bir
iyiliği de bozulmadan birkaç yıl muhafaza edilebilmesidir.
İtalya'ya gelince:
Fındık yetiştiren sahalar Napolinin cenup tarafları ile Sicilya adasıdır. Bu ülkede fındık
ağaçları umumiyet itibarı ile deniz seviyesinden 200-600 metre yüksekliklerdedir.
İtalya fındıkları nefaset itibarı ile İspanyadan dahi geridir. Türkiye ve İspanyada
fındıklar iç ve kabuklu olarak ihraç edildiği halde İtalyan fındıklarının hemen hepsi
kabuklu olarak ihraç edilir. İç halinde dış piyasalara gönderilen makbul cinsler bu
memlekette azdır. Mahsul fazlaca yağlıdır ve bundan ötürü uzun müddet muhafaza
edilememektedir, İtalya'nın ortalama bir hesapla fındık istihsalâtı 15-16 milyon kilodur. (İtalya
rekolte ve ihracatı 2 numaralı cetveldedir.)
Sovyet Rusya:
F ındık
Si yastopolda
Sinfropol
vilâyeti
etrafında
geniş
vadilerde
yet işmektedir. Rus ya nın arazisi vâsi olduğundan fındık istihsalâtının bu memlekette
arttırılması çok mümkündür. Şimdiki halde istihsalât ortalama olarak 6 milyon kilo
raddesindedir.
Bundan birkaç yıl evvel yapılan fenni tahlillerden anlaşıldığı üzere Türkiye fındıkları,
diğer rakip memleketlerin fındıklarından gıda hassası ve lezzet itibarı i le üstündür.
Ecnebilerin Trabzon ve Ordu fındığına «Levant» adını verdikleri ikinci kalitedeki
fındığımız İspanyanın en iyi cinsleri ayarındadır.
İspanya ve İtalya fındıklarının dış piyasalarda fazla revaç bulmaları bizimkilerden nefis
olduklarından değil, başka sebeplerden ileri gelmektedir. Bu memleketlerin büyük alıcı
piyasalara yakın bulunmaları ve verilen siparişleri çabuk yapmaları, bu iki memlekette
fındığın iyice kemale geldikten ve kurutulduktan sonra devşirilmesi, ambalajlara dikkat
edilmesi, tüccarların taahhütlerini vaktinde yapmaları ve fındığı temiz ve sağlam bir halde
Avrupa pazarlarına sevk etmeleri bu sebeplerin başındadır.
İç pazarlarımızda fındığın müstahsil tarafından satış tarzı ve borsa vaziyeti
Bilinen bir şeydir ki köylü Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında büyük darlık
içindedir ve buğday yerine hemen hasren mısır istihlâk eder. Mısır satıcıları köylünün bu
vaziyetini istismar ederek, para yerine mısır avans olarak verirler ve bu ekmek borcu
telâkki edildiği i ç i n mukaddes bir borç halinde ekseriya ayni sıklette fındık i l e
ödenir. Bir i k i a y gibi k ıs a vadeler içinde % 50 den fazla faiz tutan zamanlar olur. Bu
durum karşısında köylüler Ağustos içinde elde ettikleri fındıklarını ya tamamı ile veyahut
kısmen yaş olarak satmak mecburiyetinde kalırlar.
Hava şartları ve arazi darlığı dolayısı ile köylüler bazen fındıklarını
kurulamamaktadırlar. Giresun vilâyeti bu münasebetle verdiği bir kararla yaş fındığın
satılmasını yasak etmiştir. Bu yasaktan dolayı sıkıntıda bulunan üretmenler yaş olan
mallarını ister istemez köylerde dolaşan ve kırıcı denilen kimselere çok aşağı fiyatlarla
kaptırmak zorunda kalırlar.
Netice itibarı ile müstahsil malını elde ettikten sonra yukarıda izah edildiği gibi ya
tüccar ve komisyoncuya mahsulün idrakinden evvel yü ksek faizle aldığı paraya veya
mısıra mukabil yatırır veyahut köy pazarlarında pazarcı denilen kimselere satar.
Pazarcılar kendi namlarına olduğu gibi fındık ihracatçısı namına da komisyon
mukabilinde mal alırlar. Çok defalar pazarcı şu veya bu ticaret evi namına mutavassıt
i ç i n alımda bulunur.
Borsa bakımından eksiklikler
Fındık iş ler i ni n düzene konulması bahsinde borsaları da anmak icap eder. Malûmdur ki
şimdiki halde Trabzon ve Giresun'da bulunan ticaret ve fındık borsaları bütün borsalar
hakkındaki 302 ve 303 tarihli nizamnameye göre kaleme alınan talimatnameler hükümleri
dairesinde iş görürler. Sözü geçen nizamname ise çok eski olduğu gibi talimatnameler de
bugünkü ihtiyaçlara göre değildir. Talimatname gereğince alım ve satım muameleleri gerçi
borsa içinde cereyan etmelidir; fakat bu hale karşı gelenler için yürürlükte olan cezaî
müeyyideler Ticaret ve Sanayi Odaları Kanununun 5 inci maddesine dayanır ve kâfi
değildir. Nitekim mahkeme, bazı hallerde borsada satış yapmayanlar hakkında hüküm
verirken eski nizamnamenin bilhassa esham ve kambiyoya taalluk ettiği düşüncesi ile
beraat kararı vermiştir.
Şu hale göre borsalar hakkında yeni bir kanun ve nizamname yapmak lâzımdır. Kanunî
hükümlerin bugünkü eksikliği dolayısı ile fındık alım ve satım muamelelerinin bir kısmı
borsa dışında yapılmaktadır ki bunun mahzurları meydandadır.
Üretmenlerin kredi ihtiyaçları
Fındık yetiştiriciliği i le meşgul 1 milyon kadar üretmenin parasızlık ve kredisizlik
yüzünden muzdarip bir vaziyette bulunduğu ve bu yüzden mallarını yok bahasına satmakta
olduğu b i l i n e n b i r şeydir. Gerçi ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi fındık
mıntıkalarında da üretmenlere yardım amacı i l e bundan evvel kredi kooperatifleri vücuda
getirilmiştir. Fakat bunların kâfi sermaye ile mücehhez olmamaları, adetlerinin sayılı
bulunması ve istenilen tarz ve mükemmeliyette de çalışmamaları hasebiyle köylülerimizin bu
kurumlardan bekledikleri istifade mahdut kalmaktadır.
Üretmenlerin istihsal, satış ve kredi ihtiyaçlarını gidermek için diğer rakip
memleketlerde olduğu gibi teşkilâtlanması ve kolektif bir halde çalışmaları lüzumu
meydandadır.
Ege mıntıkasındaki Aydın incir müstahsilleri gibi birer müstahsil kooperatifi teşkil edilir
ve bu kooperatifler kuvvetlenerek ileride birer birlik halinde de taazzuv ederlerse
müstahsiller; tefecilerin, murabahacıların elinden kurtulacağı gibi birçok aracılar elinde
müteessir olan fındık ticareti de intizam yoluna girecektir. Bu biçimdeki teşekküller vücut
buluncaya kadar şimdilik, üretmenlerin muhtaç oldukları kredinin temini ancak ulusal
bankalarımızdan beklenebilir. Başta Ziraat Bankası olmak üzere bankalarımızın daha geniş
mikyasta ve müsait şartlarla üretmenlere açacakları kredi sayesinde mallarını vakitsiz
elden çıkarmaları mahzuru da bertaraf edilebilecektir.
Adetleri sayılı olan ihracatçı tüccarlarımıza gelince; bunların çoğu âdeta komisyoncu
durumundadırlar. Önemli miktarda çıkat yapan firmalar da pek azdır. Bunlardan bir tanesi
istisna edilirse diğerlerinin büyük ölçüde sermayeleri yoktur. Fındık işine ayırmış oldukları
sermaye miktarlarını arttırmak sureti ile çıkat işinde âdeta nazımlık yaparak fiyatları
üretmenler menfaatine tutmaları tabiî istenir. Tecimerlerimiz, giriştikleri satış işlerini
başarabilmek için malî yardımlara muhtaçtırlar. Bankalar tarafından tecimerlere mal
mukabilinde de ve mutedil şartlarla kredi açılması fındık ticaretimizin iyi yürütülmesi
bakımdan lüzumludur.
Rakip ülkelerde satış tarzları ve teamülleri
İspanya'da belli başlı fındık piyasası 'Tarragona" limanına 10 kilometre mesafede
bulunan Reus olup fındık kırma fabrikalarının başlıcaları bu şehirdedir. Fındık tecimerleri
komisyoncular ve yerli, yabancı ihracat evleri Reus'ta toplanmışlardır. Alım satım
muameleleri burada cereyan eder.
Fındık üzerine muamele yapılmak i ç i n kelimenin tam manası ile İspanya'da ticaret
borsaları yoktur. Fındık piyasası şehrin ortasında bulunan "Prim" meydanında b i r
kahvedir. Her pazartesi günü öğleden sonra piyasa makamında olan bu kahvenin önünde
ikişer üçer kiş il i k gruplar arasında alım satım muameleleri cereyan etmektedir. Ayni
zamanda hafta başı olmak itibarı i l e şehre inen müstahsiller, pazar gününden istifade
ederek köyleri dolaştıktan sonra dönen komisyoncular, şehirdeki kırıcılar ve ihracatçılar bu
kahvede karşılaşırlar. Burada malını doğrudan doğruya kırıcıya veya ihracatçıya satan
müstahsiller var i se de bu müstahsillerin çok defa mutavassıtlara müracaat ettikleri
anlaşılmaktadır. Haftanın diğer günlerinde alım satım dağınık surette ve alıcıların
ticarethanelerinde cereyan etmektedir.
Fındığın standardizasyonu meselesi
Şimdiki halde kelimenin bütün anlamı ile standardizasyon yoktur. Esasında bize en
önemli ve en ciddî rakip olan İspanya'da dahi fındık alım satımı örneksiz ve fakat
tecimerler arasında bilinen nevilere göre yapılmaktadır.
Kabuklu fındıklar Negreta, Gribada, Comün ve fındıklar Tarragona Primera (Tarragona
birinci), Tarragona Pirimera Pequena (Tarragona birinci küçük), Trozas (kırıntı) diye üçer
tipe ayrılmıştır. Alım satım kabuklu fındıklarda 53,400 ve iç fındıklarda 41,600 kiloluk
çuvallarla yapılır.
Bizde fındık tecimi iç ve kabuklu olmak üzere iki biçimde yapılır. Kabuklu üzerine çıkat
işi azdır ve ancak iç fındık teciminin % 8 i raddesindedir. Karadeniz kıyılarında ve
bilhassa Giresun'da üretim ve tecim bakımlarından çok önemli olan fındıklar 7 nev'e
ayrılıyorsa da diğer bahislerde izah edildiği gibi en çok tanınmış olanları sivri ve
tombuldur. Memleketimizden dış ülkelere giden fındıkların standardize edilmesi imkânı
husul buluncaya kadar a lıc ı piyasaların zevkini ve isteğini okşayacak surette mal şevkine
devam olunması icap etmektedir. Her zaman bir çuvalda birkaç nevi fındık değil, ancak bir
tasnife girebilecek, yeknesak fındık konulmamasına gerek iç piyasalara ve bilhassa dış ülkelere
tozlu, topraklı, bozuk, çürük ve delik mal sevk edilmemesine ve malın daima numuneye
uymasına dikkat etmelidir.
Alivre satışlardan doğan müşkül vaziyetler
İç ve dış piyasalarda fındık fiyatlarımızın düşürülüp çıkarılması müstahsil ve
tüccarlarımızın fakir ve teşkilâtsız bulunmalarından ve arsıulusal piyasa gidişini layığıyla takip
edememelerinden ileri geldiği söylenebilmekle beraber işin bir de dış cephesini gözden
geçirmek faydalı olur düşüncesindeyiz.
Öteden beri biliniyor ki dış pazarlarda hemen her yıl sezon başlangıcında fındık fiyatları
düşer ve Milâdı İsa yortularına doğru yükselmeğe temayül eder. Bundan sonraki haftalarda
yine düşmeğe ve mahsulün arkası alındığı zamanlar fiyatlar tekrar çıkmağa başlar.
Edinilmiş olan kanaate göre bu fiyat dalgalarının başlıca amilleri dış piyasalardaki
spekülatörlerin malî kudretlerine dayanarak aldıkları tedbirler ve ihdas eylemekte oldukları
cereyanlardır.
Fındık istihsal eden ülkelerin fındık rekolteleri her yıl vasatı olarak 80 bin tondur. Bu
ülkelerin mahsul yılına göre olan fındık istihsalleri ve müstahsillerin paraya olan ihtiyaçları
fiyatın teşekkülünde tesir yapan amillerdir. Arsıulusal pazarların da imdik ihtiyacı
fiyatların teşekkülünde pek o kadar önemli bir rol oynamaz. Çünkü müstahsillerin
ihtiyaçları, aşağı yukarı hemen her yıl sabit ve muayyen haddini muhafaza eder. Vakıa
rakip olarak badem, ceviz ve bilhassa Amerikan fıstığı gösteriliyorsa da Çikolata
fabrikalarında ve pasta imalinde fındıkların hususî ve önemli mevkileri vardır. Fındıkların
yerine diğer yağlı maddeler tamamen kaim olamamaktadır. Asıl mesele, fındıklarımızı alan
yabancı ve aracı firmalar müstahsil ve tecimerlere karşı almış oldukları özel durumun
fiyatların teşekkül ve dalgalanmasında ve tehlikeli roller oynamasında amil olmasıdır. Aracı
ve yabancı firmalar a la baisse ve a la hausse spekülatörlerdir. Bu firmalar hususî
menfaatlerini göz önünde tutarak fiyatları istedikleri şekillerde düşürüp veya çıkarmak
iç i n birtakım suni hâdiseler de icat etmekten çekinmezler; istihsal memleketlerinin rekolte
vaziyetlerine göre mahirane bir şekilde raporlar tanzim ve neşrederler. Mevsim
başlangıcında ekseriyetle fiyatların sukut etmesi lâzım geldiğini birçok hâdiseleri
göstermek suretiyle, sistematik bir tarzda işaa ederler, Meselâ; bu yıl Türkiye'nin fındık
rekoltesi geçen yıla nazaran yüzde şu kadar fazla, İspanya ve İtalya'da şu kadar
yüksektir. Hamburg'da ve diğer mühim limanlardaki depolarda geçen yıl mahsulünden
külliyetli miktarda stoklar vardır. Çikolata fabrikaları ihtiyaçlarını birkaç ay i ç i n
kapatmışlardır, piyasa vaziyeti durgundur. Almanya'daki döviz kontrol daireleri
müsaadelerini güçlükle vermektedir tarzında çıkarılan haberler, paraya fazla ihtiyacı
olan satıcı memleketlerdeki üretmen ve tecimerler üzerinde tabiatı i le tesirlerini gösterir
ve birbirlerine rekabet edercesine mallarını aşağı fiyatlarla teklife başlarlar. Spekülatörler ise
husule getirdikleri bu vaziyetten azamî surette istifade etmeğe koyulurlar.
Yukarıda denildiği gibi Milâdı îsa yortularına doğru fiyatlar arz ve talep kaidesine göre
yükselmeğe doğru bir cereyan alır. Bu defa hemen â la hausse spekülâsyon hareketleri
canlanır. Bu münasebetle neşrolunan raporlarda fiyatların yükselmesi icap ettiği melodik bir
şekilde izah olunur. Ve meselâ: Türkiye'de ve İspanya'da evvelce tahmin olunduğu gibi
rekolte çıkmamıştır. Yağmurlar mahsulün mühim bir kısmını bozmuştur. Depolarda eski
yıl rekoltesinden müdevver stoklar tükenmiştir. Birçok çikolata fabrikaları yüksek
miktarda siparişler vermektedirler, müstahsil memleketlerde fiyatlar, süratle yükselmeğe
başlamıştır... tarzındaki, spekülatörlerin fiyatları yükseltmek için de icat ettikleri
manevralardır.
Fiyat alçalış ve yükseliş cereyanlarından yalnız sermayeleri kuvvetli olan
spekülatörler mühim denilecek miktarda para kazanırlar. Beri taraftaki Türk müstahsili b i r
y ı l içinde alnının teri ile elde ettiği ürününden ancak aç kalmamak endişesiyle eline geçirdiği
az miktardaki parayı borcuna kapatır. Türk tüccarı da bu cereyanların aslını tamamen
kavrayamadığından sayılı miktardaki sermayesini kaybetmek tehlikesine düşer.
Memleketimizde spekülâsyon üzerine muamele yapanlar çok defa eylül ve teşrin
aylarında t e s l im şartı ile nisan, mayıs ve haziran aylarında açıktan satış yaparlar. Rekolte
hakkındaki tahminleri yanlış çıkar ve fiyatlar yükselmeğe temayül ettiği takdirde bazen satış
kontratlarını "Force majeur" bulunduğu iddiası ile iptal etmeğe de kalkışırlar. Bu gibi haller
geçmişte sık sık görülmüştür ve bu dış pazarlarda Türkiye'nin haricî ticaretine karşı
emniyetsizlik ve itimatsızlık uyanmasına da sebebiyet vermiştir.
Yine birçok defalar ülke içerisinde spekülâsyon neticesi olarak fiyatların ciddî sebepler
gösterilmeksizin tecimerlerimiz tarafından birbiri ardınca kırılmış olması dışarıdaki
alıcılarımızı tereddüt ve endişeye düşürmüştür. Tacirlerimiz bu bilgi ve teknik devrinde
acun piyasa durumlarını da gereği gibi takip edememekte ve hatta çoğu ecnebi dillerini
b i l i r kâtiplerden mahrum bulunduklarından dış piyasalardan gelen teklif mektuplarını şuna
buna okutmaktadırlar. Bu haller de fındık ihracat ticaretimizdeki eksiklikleri göstermektedir.
Geçen ve bu yılın alivre satış muameleleri
Geçen ağustosta fiyat hareketleri dalgalı bir şekil arz ettikten sonra Almanya'da ithal
permisi verilmediği hakkında çıkan şayia üzerine ve müstahsillerin paraya ihtiyaçları
olmak dolayısı ile piyasaya fazla mal arz edilmiş ve bundan ötürü fiyatlarda büyük bir
düşüklük kaydedilmiştir. Fiyatların a la baisse hareketi hakkında bir fikir edinebilmek
için fiyat dalgalanmalarını ve bunların sebeplerini gözden geçirmek lâzımdır. Şöyle ki:
İkinci kanunda İç fındık 45-49 ve kabuklu 22,5-24 hizasında bir istikamet muhafaza
etmiştir. Mart ayında kabuklu fiyatları vaziyetlerini muhafaza etmiş ise de iç fındıklar
46,5-47 ye inmiş, nisan ayında 50-53 e çıktıktan sonra tekrar 48 e düşmüştür. Kabuklular,
23.5-26 arasında kalmıştır. Mayıs ayından haziran başlangıcına kadar fiyatların 40-50,
kabukluların 21 -23 kuruş arasında dalgalandığı ve haziran ayında büyük b i r sıçrayışla iç
fındıkların 63 kuruş arasında mevki tuttuğu görülmüştür.
Şimdiki ihracat mevsiminde alivre satışlar
Yeni alivre satışları başlangıçta iç fındıklar için
fiyatı 730- 740 Fransız frangı yani 6 0 - 6 1 , 5 Türk
teslimi i ç i n 50-52 ye sonr aki a ylar i ç i n de
düşmüştür. Demek ki az zaman iç ind e beher 100
düşme ka ydolunmuştur.
100 ki l o itibarı ile cif Hamburg
lirası iken daha sonraları eylül
4 8-4 9 ve hatt â 37-38 lira ya
kiloda hemen 10 l i r a kadar bir
Giresun borsasının bu yıl ağustosunda iç fındığın kilosu 45-47 kuruş iken Eylülde
37-38 kuruşa düşmüştür. Düşme derecesi geçen yılki alivre satışlarının tamamı ile
tersinedir. Çünkü geçen yıl mevsim başlangıcında fiyat 34,6 kuruş iken bir ay sonra
36,39 a çıkmıştır. Evvelki yıl içinde de ayni yükseliş kaydedilmiştir Gerçekten, iç
fındık, başlangıçta 47,19 kuruş iken Eylülde 48,98 kuruşa çıkmıştır. Bu yıl ise fiyatlar
başlangıca göre çıkacağı yerde büyük bir nispet dairesinde düşmüştür.
İspanyada 1930 yılında üretimin müstesna biçimde azlığı sebebi ile fiyatlar 1926
yılında en yüksek haddini bulduktan sonra düşmeye başlamıştır.
100 kilo itibarı ile birinci iç fındıkların son beş yıl içindeki fiyatları şu gidişi
takip etmiştir:
Yıl
100 kilo itibarı ile fiyat
1930
460 Peseta
1931
386
“
1932
276
„
1933
250
„
1934
220
“
Bü yük düşmeler 1933 yılına kadar sürmüş ve fakat geçen 1934 yılı fiyatları bu
yılın kampanyası başlangıcına kadar hafifçe yükselmekte devam etmiştir.
Bizdeki düşme etkenlerinden biri yukarda denildiği gibi spekülâsyondur. Keyfiyet
şimdiye kadar Türkofise gelen bilgilerden anlaşılmaktadır. Gerçekten büyük ölçüde
fındık satışı yapan firmalardan birinin günün piyasasına göre mal almak isteyen diğer
bir iki firmaya müdahale eylediği iddia edilmiştir. Bu iddianın özlüğü ne olursa olsun
doğru olan şudur ki fındık tecimini ellerinde tutan başlıca firmalar piyasaya istedikleri
gibi hâkim olmakta ve istedikleri gibi fiyatları indirip çıkarmaktadırlar. Piyasada
şimdilik nâzım rolünü yapacak kuvvet yoktur. İhracat yapacak sendika ve kooperatif
yoktur. Şu hale göre fındık işinde de üzümde olduğu gibi nâzım aramak gerektir.
Kaldı ki fındık işi üzüm işinden de daha sağlam bir durumdadır. Acun fındık üretimi
pek sayılı ülkelere münhasır olduğu gibi üzüm ve tütün gibi büyük miktarlara da
varmamaktadır. Fazla olarak bu yıl İspanya fındık rekolteleri geçen yılkilerden
eksiktir.
Acun siyasal durumunun da gittikçe karışmakta olduğu göz önüne alınırsa fındık
piyasasının düşme değil yükselmesi lâzım gelmektedir. Alivre yükenlere girişerek
sonradan bu yükenlerini yapmak yerinde olmayanların dış piyasalardaki yerimizi
güçleştirmekte olduklarını daima göz önünde bulundurmalıdırlar.
Türkiye ve rakip ülkelerin fındık ihracatı ve mukayesesi
Son beş yıl içinde dış ülkelere yaptığımız ihracat kabuklu ve iç fındıklara ait
olmak üzere şu miktar ve kıymetlerdedir.
İç fındık
Yıl
Ton
1930
1931
1932
1933
1934
14.40
9
0
9
8
13.34
17.63
16.02
17.07
00
00
00
00
Kabuklu fındık
Değer
Ton
Değer
8.401.0
7.092
1.889.000
8.691.0
1.935
579.000
6.547.0
2.509
398.000
7.090.0
3.302
748.000
6.959.0
1.213
237.000
7
00
İlişik cetvellerin de tetkikinden anlaşılacağı üzere iç fındıklarımızın en önemli
alıcılarından olan Almanya, 1930 da 3.587.462 kilo iç fındık atmış iken bu miktar geçen
1934 de 9.650.484 kiloya çıkmıştır. İstatistiklerde İtalya'ya ithal edildiği gösterilen ve
hakikat halde Triyeste yolu i l e orta Avrupa'ya giden fındık 1930 da 5.941.506 kilo iken 1932
de 6.187.967 ye çıkmış ve fakat 1934 de 3.299.670 kiloya düşmüştür.
İkinci derecede bir müşterimiz olan İngiltere, bizden 1930 yılında 750.440 kilo iç fındık
almıştır. 1931 ve 1932 yıllarında bu memlekete olan ihracatımız artarak 1.600.000 kiloyu
aşmış ise de geçen ve evvelki yıl yine düşmüştür.
Çekoslovakya'nın geçen yılki iç fındık mubayaatı 291 bin lira değerine 736 bin kiloya
varmıştır.
Dördüncü derecede bir alıcımız olan Fransa'ya yapılan ihracat son yıllarda hayli
azalmıştır. Filhakika 1930 da bu ülkeye 2 .2 41.381 kilo iç fındık ihracatı yapılmış iken
1934 de bu miktar 543.818 kiloya inmiştir, Fransa'nın ticaret muvazenesini temin ve ulusal
parasını korumak hususlarında ittihaz eylediği ithalât takyitlerinin bunda dahli vardır.
Beşinci derecede alıcımız olan Amerika birleşik ülkelerine 1930 da 1 milyon küsur
ton iç fındık ihraç etmişken o yıldan sonraki ihracatımız azala azala geçen yıl, 454 bin
kiloya düşmüştür. Bu hal, Amerika'da iktisadî buhranın son yıllarda belki diğer birçok
ülkelerden fazla mahsus olmasından da ileri gelmektedir. Kabuklu fındıklarımız çıkatına
gelince 1930 daki ihracatımız tutarı 7 milyondan ibaret iken bu miktar 1934 de 1,2
milyon kiloya düşmüştür. Buna karşı iç fındık ihracatı 14,4 den 17 milyona yükselmiştir.
İç fındık ihracatımız kabuklu fındığa nazaran artması, kırma ameliyesi ücretlerinin ülke
içerisinde kalması itibari ile faydalı olmuştur.
Kabuklu fındık ihracatımızda Mısır birinci mevkii haiz bulunmakta olup geçen yıl
536.106 kilo almıştır. Bununla beraber diğer evvelki yıllara göre Mısıra olan kabuklu
fındık ihracatımızda azalma kayıt edilmiştir.
İkinci derecedeki müşterimiz yine Almanya'dır. Geçen yıl bu ülkeye 259.840 kilo ihraç
edilmiştir. Hâlbuki 1930 da 3 milyon küsur kilo ihraç olunmuştur.
Rakip ülkelerin fındık ihracatı
En büyük rakibimiz bulunan İspanya'nın başlıca alıcı ülkelere olan fındık ihracatı bir
numaralı cetvelde gösterilmiştir.
Bu cetveldeki rakamlardan anlaşılıyor ki İngiltere ve Amerika hariç olmak üzere
İspanyanın diğer ülkelere olan ihracatı artmıştır. İspanyol fındıkları, Fransa pazarlarında
mevkiimizi almıştır. Buna mukabil, İspanyol fındığı Amerika piyasasını hemen hemen
kaybetmiştir. İspanyanın kabuklu fındık ihracatında da (Amerika müstesna olmak üzere)
çoğalma kaydedilmektedir.
İtalya umumiyet itibarı ile kabuklu fındık ihraç etmektedir. Bu memleketin 1930
yılında bütün ihracatı 126.926 kental iken 1932 de 23 1 . 89 1 kentale çıkmış, geçen yıl
ise yine gerileyerek 175.625 kentale inmiştir. 1934 yılındaki İtalya ihracatı bilhassa Almanya
ve Fransa'ya yapılmıştır. Almanya'nın 1930 da İtalya'dan aldığı fındık yalnız 43.798 kental
iken 1934 de iki mislini geçerek 96.164 rakamlarını bulmuştur. Fransa'ya dahi yapılan
ihracat iki misline çıkmıştır.
İlişik iki numaralı cetvel İtalya'nın son beş yıllık ihracatını göstermektedir.
Fındık nizamnamesinde yapılması lâzım gelen değişiklikler
Ülkemizden dış pazarlara yollanan fındık nevilerinin birbirinden ayrılmaması, eski ve yeni
mahsullerin birbirlerine karıştırılması, yaş fındık ihraç edilmesi, fındığa yabancı maddeler
katılması gibi hâdiseler arsıulusal piyasalarda Türk mallarına karşı âdeta emniyetsizlik ve
itimatsızlık telkin etmekte idi.
Bu mahzurların önüne geçmek üzere 1931 yılında malûm fındık nizamnamesi meydana
getirilmiş ve bu tarihten itibaren fındıklarımız eski yıllara nazaran daha iyi bir tarzda ihraç
edilmeğe başlanmıştır. Bununla beraber tatbikat cihetinden nizamnamenin bazı eksik
cihetleri görülmüş olduğundan sonradan ufak değişiklikler yapılmıştır. Fakat bu tashihlere
rağmen yine tatbikat sahasında bazı aksaklıklar görülmüş ve nitekim istihsal
bölgelerindeki ticaret odaları ile İstanbul ticaret odası arasında ihtilâflar da çıkmıştır.
Bu halin dış pazarlarda fena tesirler yapmaktan hâli olmadığı göz önüne getirilerek
fındık nizamnamesinde yeniden bazı esaslı değişikliklerin yapılması zarurî görülmüştür.
Fındık mıntıkalarında ve İstanbul piyasasında yaptırılan incelemeler sonunda
nizamnamede yapılmasını lüzumlu gördüğümüz maddeler tespit edilmiştir. Bunlar tali
encümenlerde izah olunacaktır.
İspanyolların iş beraberliği teklifi
İspanyada en önemli fındık piyasa yeri olan Reüs şehrinde 1932 yılından beri
faaliyette bulunan (Tarragona Fındık Müstahsilleri Birliği) müstehlik pazarlarda ayni fiyat
ve şartlarla mal teklifinde bulunmak üzere ülkemizdeki fındık ihracatçıları ile anlaşmak
arzusunu izhar etmiştir.
Kooperatif mahiyetinde olan bu birliğin gayesi müstahsili mutavassıtlardan müstağni
bırakmak ve doğrudan doğruya ihracatçı haline getirmektir. Bu maksatla fındık kırma ve
ayıklama tesisatına maliktir. İ l k defa olarak geçen yı l , azası olan müstahsillerin
fındıklarını ihraca başlamıştır. Azası miktarı sayılıdır. Müstahsil teşekkülü olan bu birlik,
müstahsilin tüccar tarafından aldatıldığı, bunlardan zarar gördüğü kanaatinde olup yavaş
yavaş bütün müstahsilleri veya çokluğu birlikte toplamak sureti ile mutavassıtı bertaraf etmek
gibi büyük bir gaye takip etmektedir.
Dileklerini, bir taraftan Birlik kendi piyasasında fiyat teşekkülüne müstahsilin
hâkim olması iç i n mücadele ederken diğer taraftan da Türkiye'de ayni suretle
müstahsilin teşkilâtlanmasına ve bu iki teşekkül münasebete girerek her iki memleket
dahilî piyasasında fiyatların müstahsilin nüfuzu altında teşekkülüne çalışmak tarzında ifade
etmişlerdir. Bu teklifi hulâsa etmek üzere verdiği notun Türkçe tercümesi şudur:
"Fındık fiyatlarını müdafaa etmek i ç i n Türkiye müstahsilleri ile "Tarragona Fındık
Müstahsilleri Birliği" arasında bir anlaşma aşağıdaki suretle yapılabilir:
1— Türkiye fındık müstahsillerine önümüzdeki mahsul kabuklu fındığının kilosunu
"Tarragona müstahsilleri" ile anlaşarak, 1,25 pesetadan aşağıya satmamaları ve
satmazdan evvel fındığı krediye karşı bu fiyattan aşağıya garanti olarak verememeleri
tavsiye edilmelidir.
Müstakbel rekoltelerin muhtemel miktarları nazarı itibari alınarak her sene müşterek
b i r fiyat tespit edilmelidir.
2— Her iki memleket müstahsillerinin gayesi yalnız tüccarların ve mutavassıtların
suiistimal ve manevralarına nihayet vermek olmalıdır. Bunlar piyasa oyunları ile müstahsil
ve müstehlik fabrikatörleri yanlış yola sevk ediyorlar, çünkü müstahsilin satmak ve
fabrikatörlerin almak ihtiyaç ve zaruretlerini biliyorlar ve bu sebeple oyunlarında %
90 muvaffak oluyorlar, müstahsil ve müstehlikin zararına olarak para kazanıyorlar.
3— Böyle bir anlaşma i l e her iki memleket müstahsilleri, sadece, mahsullerini istihsal
masrafını çıkartabilerek ve kendi çalışmaları ile yaşamalarını temin edebilecek fiyatla
satmak maksadını takip etmek istiyorlar.
4— Müstahsilleri bu gayeye ulaştıracak yegâne vasıta şudur; Her iki
memleket müstahsillerinin sefaleti i le oynayan ve müstahsil i le müstehlikin sırtında
böylece servetler kazanan tüccarları bertaraf ederek müstahsilin doğrudan doğruya
müstehlik piyasalara ihracatta bulunması.
5— Fındık müstahsili şu iki esaslı noktayı bilmelidir:
— Birincisi, fındık, kabuklu olduğu halde, uzun müddet hiç tehlikesiz muhafaza
edilebilmek gibi kıymetli bir vasfa maliktir ve bu sebeple bozulma korkusu ile
satma mecburiyeti yoktur.
— İkincisi, Türkiye, İtalya ve İspanya fındık mahsulünün mecmuu dünya piyasasının
ihtiyacına güçlükle yetişmektedir.
Hulâsa müşterek ve tevhit edilmiş bir fiyat ticaretin tamamen normal surette cereyanını
mümkün kılacaktır. Zira fabrikatör âdeta stabilize edilmiş fiyatlar mevcut olduğunu
bilerek çok defa kendi menfaatleri için zararlı olan spekülâsyonlara atılmaktan çekinecek,
müstahsil ise malını zararlı satışlara arz etmek mecburiyetinden kurtulacaktır.
Fındık üretim ve çıkatlarının düzene konulması i ç i n düşünülen çareler
İşbu rapora son vermeden önce fındık üretim ve çıkatlarımızın düzene konulması i ş i ni
şu noktalarda hulâsa etmek isteriz:
1— Fındık bölgelerinde fındık bahçelerinin modern tarım tekniği dairesinde ıslahı için
tedbirler alınması.
2—Üretmenlerimizin krediye olan ihtiyaçlarının temini.
3— Üretmenlerimizin teşkilâtlandırılması.
4—Fındıklarımız nevileri dış piyasalarda tanınmıştır. İhracat nizamnamesinin yürürlüğe
konulmasından sonra da dış ülkelere temiz mal sevk edilmektedir. Bundan dolayı
standardizasyon şimdilik acil bir tedbir olarak telâkki edilmese bile ilerde diğer
ihracat maddelerimiz arasında ehemmiyetle nazarı dikkate alınmalıdır.
5— Tecimerlerimizin komisyoncu durumundan kurtarılması kredi ihtiyaçlarının temin
edilmesi kuvvetli birlikler ve ortaklıklar halinde teşkilâtlandırılması.
6—Fındık satışlarının dış piyasalara doğrudan doğruya arz edilmesinin temini.
7—Alivre satışlarının normal bir biçime sokulması.
8—Malın istihsalden vapura yüklenmesine kadar olan masraflarının azaltılması
9— Fındık ticaret borsalarına ve fındık tarım ve çıka t ı na
talimatnamelerin bugünkü ihtiyaçlara göre değiştirilmesi.
ait nizamname ve
10— Yükleme ve taşıma ücretlerinin mümkün mertebe ucuzlatılması ve bilhassa Kumanya
i l e yapılan son anlaşma mucibince yeni Köstence yolundan istifade olunması.
11- Dış piyasalarda kuvvetli propagandalar yapılması ve fındık hakkında muhtelif
ecnebi d il ler i ile broşürler neşredilmesi.
12— Bundan sonra da yeni yapacağımız ticarî anlaşmalarla kaybettiğimiz pazarların
yeniden kazanılması ve yeni pazarlar temini için teşebbüsler yapılması.
İç fındık ihracatımız
Memleketler
1930
Miktar
Değer
Kgr.
L
Almanya
3.587.462
Belçika
66.192
Bulgaristan
5.835
Çekoslovakya
1
Danimarka
4.000
Fransa
2.241.381
Hollanda
153.633
İngiltere
758.440
İsveç
83.050
İsviçre
51
İtalya
5.941.506
Norveç
2.000
Romanya
123.958
Yunanistan
15.329
Irak
180
Suriye
9.622
Mısır
74.586
Amerika
1.198.454
Diğer ülkeler
134.004
Meçhul
10.000
Avusturya
Letonya
Macaristan
Rusya
Filistin
Yekûn
14.409.684
2.137.837
39.149
5.594
1
2.308
1.214.530
73.519
446.008
43.981
32
3.435.410
1.071
103.218
9.165
25
2.509
50.677
765.175
64.550
6.921
1931
Miktar
Değer
Kgr.
L.
3.621.657 2.421.796
147.853
97.781
12.910
8.839
15.154
9.262
1.711.396 1.074.775
111.070
74.092
1.691.263 1.130.906
8.034
4.898
22
11
4.970.032 3.185.714
4.400
2.871
167.985 114.119
20.285
12.595
10.255
86.812
744.640
13.175
5.113
52.154
485.044
9.005
1.040
739
2.028
1.368
245
193
5
4
200
155
8.401.680 13.340.761 8.691.434
İç fındık ihracatımız
Memleketler
Almanya
Belçika
Bulgaristan
Çekoslovakya
Danimarka
Fransa
Hollanda
İngiltere
İsveç
İsviçre
İtalya
Norveç
Romanya
Yunanistan
Irak
Suriye
Mısır
1932
1933
Miktar
Değer
Miktar
Değer
Kgr.
L.
Kgr.
L.
5.810.779 2.166.609 6.468.744 2.860.201
185.662
71.026
184928
71.160
13.450
6.574
12008
4.797
56592
21352
1934
Miktar
Değer
Kgr.
L.
9.650.484 3.931.751
313.305 128.097
26.628
10.687
736.958 291.626
61.278
21.316
1.927.810 657.556
343.974
111.705
1.669.601 700.166
76.616
26.337
2.203
1.218
6.187.967 2.269.232
7.956
2.403
198.235
79.788
5.746
2.320
65.062
27.848
543.818 214.884
166.142
62.916
920.250 370.268
47.368
19.302
91.322
36.929
3.299.670 1.339.782
2.730
1.310
149.439
62.193
10.332
3.995
2.000
800
6.527
1.475
254.739 117.477
28.076
159.680
5.520
53.195 .
44.730
17.406
1.592.703 725.550
203.375
92.122
890.570 368.077
69.640
30.144
27
22
5.532.376 2.452.259
148.446
6.558
68.501
2.911
20.056
95.437
6.864
39.354
Amerika
934.713 362.356
628.232 288.520
490.73.1 220.503
Diğer ülkeler
7.815
3.140
14.120
7.179
23.251
9.406
Avusturya
5.780
2.987
47.840
21.559
207.808
80.762
Macaristan
25
17
40.705
15.797
Rusya
4.000
1.800
Filistin
2.493
787
1.170
356
12.777
5.032
İspanya
4.914
2.000
225
50
8.750
3.750
Polonya
4.750
1.662
10.346
3.975
2.964
1.094
Yekûn
17.639.531 6.547.894 16.028.123 7.090.359 17.077.760 6.959.484
Kabuklu fındık ihracatımız
Memleketler
Almanya
Arnavutluk
Belçika
Bulgaristan
Danimarka
Fransa
Hollanda
İngiltere
İsveç
İsviçre
İtalya
Romanya
Yunanistan
Hicaz
Irak
Suriye
Mısır
Amerika
Diğer ülkeler
Norveç
Filistin
Avusturya
Çekoslovakya
Polonya
Arjantin
Brezilya
Yekûn
1930
Miktar
Kgr.
3.020.070
78
282.320
8.363
15.250
542.040
103.407
729.460
3.920
126
957.686
77.555
22.414
239
13.509
94.449
799.250
421.957
Değer
L.
777.889
23
70.948
3.483
3.957
153.314
32.648
176.056
840
51
254.121
22.042
5.726
58
3.883
24,405
255.831
104.553
7.092.093
1.889.828
1931
Miktar
Değer
Kgr.
L.
471.276
143.478
9.010
12.915
11.740
90.410
9.330
84.836
14.824
59
280.884
36.300
10.670
2.433
4.356
3.351
28.605
2.555
24.383,00
4.889
29
87.084
11.268
3.014
5.705
138.900
716.286
4.900
8.805
800
27.440
1.536
36.315
214.112
1.606
2.593
193
7.904
1.935.090
579.704
Kabuklu fındık ihracatımız
Memleketler
Almanya
Arnavutluk
Belçika
Bulgaristan
Danimarka
Fransa
Hollanda
İngiltere
İsveç
İsviçre
İtalya
Romanya
Yunanistan
Hicaz
Irak
Suriye
Mısır
Amerika
Diğer ülkeler
Norveç
Filistin
Meçhul
Avusturya
Çekoslovakya
Polonya
Arjantin
Brezilya
Yekûn
1932
1933
Miktar
Değer
Miktar
Kgr.
L.
Kgr.
125.632
17.584
I;f43.914
14.100
3.965
1.850
766
91.169
1.975
15.454
13.126
457
2.858
14
315.0İ6
33.577
24
3
53.576
6.207
7
12.795
397.415
1.425.325
1.910
60.302
228.111
5.440
760
67.732
101
10.648
24
2.509.734
398.189
84.750
2.880
18.372
138.583
40.257
166.196
21.560
36
460.667
18.810
40
1.083
11.933
90,591
348.713
64.155
230
4.900
50.458
86
15.525
9.679
8.820
3.302.238
Değer
L.
407.862
18.563
618
4.137
31.342
10.659
38.967
4.969
11
100.674
3.210
7
336
2.169
17.799
71.003
16.721
61
1.300
10.654
19
2.473
1.945
2.565
748.064
1934
Miktar
Kgr.
259.840
Değer
L.
53.119
2.500
11.871
364
2.529
5.445
4.900
1.098
945
135.899
10.484
4
1.105
8.960
136.193
536.106
1.950
298
25.217
1.907
3
210
1.072
23.787
108.693
1.200
37
42.794
8.356
9.900
24.750
1.025
4.392
20.750
1.213.749
3.915
237.869
İspanya Fındık Rekoltesi (Ton olarak )
1930
1931
1932
1933
1934
1935
9.106,40 11.345,70 19.853,50 14.618,80 15.217,00 17.849,00
Memleketler
İspanyanın İç Fındık İhracatı (Ton olarak )
1930
1931
1932
1933
1934
Almanya
635.4
333.7
228,5
781.4
884.8
Amerika
498.7
156.1
50.7
237.8
68.3
İngiltere
1.494.7
920.6
1.388.8
957.7
1.395.5
Hollanda
226.9
333.2
396.3
225.5
453.7
Fransa
954.1
1.404.9
1.583.8
1.130.5
2.549.5
Diğer memleketler
788.4
693.5
701.9
1.379.3
1.988.8
Yekûn
4.598.2
3.842
4.350
4.712.2
7.350.6
İspanya'nın Kabuklu Fındık İhracatı (Ton olarak)
Almanya
122.9
106.7
18
723.1
359.6
Amerika
264
42.2
5,2
390
33.2
İngiltere
681.1
1.712.9
695.8
1.787.5
964.4
Hollanda
33.9
688.8
11
78.3
236.8
Fransa
192.1
259.9
132.4
292.7
307.7
Diğer memleketler
1.027.1
459
893.1
1.643.6
1.369.3
Yekûn
2321.1
3.269.5
1.705.5
4.915.2
3.271
İtalya Fındık Rekoltesi (Ton olarak )
1930
1931
1932
1933
1934
1935
9.486
10.786
11.264
11.838
22.899
20.000
Memleketler
İspanyanın İç Fındık İhracatı (Ton olarak )
1930
1931
1932
1933
1934
Almanya
4.379,8
4.877,8
8.497,9
3.494,3
9.616,4
Amerika
2.138,8
3.067,6
2.628,1
878,5
1.035,6
İngiltere
1.427,1
1.412,8
2.664,6
745,4
1.290,3
Hollanda
1.141,8
1.432,1
2.827,9
565,8
825,4
Fransa
871,2
1.198,4
1.673,9
1.500
1.685,6
Diğer memleketler
2.733,9
3.844,3
4.896,7
2.779,7
3.111,2
Yekûn
12.692,6
15.833
23.189,1
9.963,7 17.562,5
İç olarak ihraç edilen
Kabuklu
edilen
olarak
ihraç
1.146.9
1.564,7
1.809
1.005,1
2.258,2
11.545,7
14.248,3
21.381
8.958,6
15.324,3
ORDU TECİM VE ENDÜSTRİ ODASININ RAPORU
FINDIK KONGRESİ YÜKSEK BAŞKANLİĞİNA
İhracatımızda önemli bir yer tutan fındığın maliyet fiyatına yakın bir değerle elimizden
çıkması müstahsili şaşırtmış, ummadığı ve beklemediği bir netice ile karşılaşmıştır.
Tabiatın Karadeniz'in üç vilâyetine bahşettiği bu değerli ürünümüzün dünya üzerindeki
rakiplerinin de mahdut olması gibi imtiyazı olmasına rağmen bilerek bilmeyerek yapılan
yanlışlıklar yüzünden hemen her sene elimizden az bir değerle çıkışı müstahsili zarara
soktuğu gibi bittabi tecimel denkleşmediği de müteessir etmektedir.
Bu sene nisan ve mayıs aylarından mahsulün piyasa ya çıkarıldığı on beş ağustos
tarihine kadar yapılan alivre satışlar 48-60 kuruş arasında olmasına rağmen bu tarihten
başlayarak, yani on beş ağustosta mücbir sebep yokken fiyatların sistematik bir tarzda
düştüğü görülmüş ve nihayet kabuklu fındık karada 17 kuruşa kadar satılmıştır.
Görünüşe ve iş i n gidişine nazaran bu fiyattan da daha noksana düşeceği tabii iken
hükümetimizin alâkası ve fındık bölgelerinde tetkikat yaptırması ve bilhassa bu kongreyi
toplama kararı fiyatları yalnız düşmekten kurtarmamış ayni zamanda 17 kuruşa satılan
kabuklu fındığı 10 günlük kısa bir zaman içinde 22 kuruşa çıkmasını temin etmiştir.
Hükümetimizin bu alâka ve himayesini sevinçle gören ve alkışlayan müstahsillerimiz
minnet ve şükranlarını hükümete arza bizi memur ettiler. Bu şerefli ödevimi yaparken
Büyük önderin, yurdumuzun ekonomik devriminde kendisine verdiği Ödevi hakkı ile
başararak ve Türk ulusunun yüzünü güldüren Sayın Bakanımız Bay Celâl Bayar'ın
başkanlığı altında toplanan bu kongreden faydalı sonuçlar elde edileceğine kuvvetle
inanıyorum. Ruznamedeki maddeler hakkınd a fikirlerimi arz etmeden evvel gerekli
gördüğüm bir nokta yı arz edeceğim: Her ne kadar sözlerim Ordu Tecim ve Endüstri
odasının bölgesine ait ise de aralarında pek az ayrılık olan diğer fındık bölgelerinin de
durumlarını tebarüz ettirecek zannındayım. Birçoklarınca fındık, hüdayi nabit, emeği ve
masrafı yok denecek kadar bir ürün tanınmışsa da hakikat böyle değildir.
Bölgemizin muhtelif yerlerinde yapılan sondajlar neticesinde fındığın vasatı bir hesapla
üretmenlere kilosu 17 kuruşa mal olmaktadır. Bu miktar çapalama, gübreleme, toplama
vergi vesaire gibi halen harcanan tabiî ve zarurî masraflardır.
Müstahsilin kredi ihtiyacı ve bu hususta alınması l â z ı m gelen tedbirler:
Beş altı seneden beri fındıklarımızın ekseriya maliyet fiyatından pek az farkla elden
çıkması üretmenleri krediye muhtaç bırakmıştır,
Ordu bölgesi üretmenlerinin diğer senelere nazaran bu sene fazla miktarda mısıra olan
ihtiyaçlarını yüksek fiyatlarla borçlanarak elde etmesi kendilerini daha sıkışık bir vaziyete
sokmuştur.
Üretmenler, yiyecek ve giyecekleri için mahsulün idrakinden beş altı ay evvel ve mahsul
toplama zamanında da toplama masrafı için krediye ihtiyaçları vardır. Bugünkü duruma göre
üretmenler, muhtaç oldukları bu krediyi tecimenlerden normal şerait fevkinde
fedakârlıklarla temin etmektedirler. Bu tarzda ağır şeraitle borçlanan üretmenler, borcunu
ödemek i ç i n mahsulünü toplar toplamaz ya derhal satmak mecburiyetinde kalır veyahut
belki ileride daha fıyatlanır ümit ve hülyası ile avans aldığı tecimere ekseriya aldığı avansın
tutarından birkaç misli değerde fındık teslim eder. Bu tarza mahallî tabirle emanet denir.
Bu vaziyette fındığın fiyatı tespit edilmemiştir, ilerdeki aylarda üretmen, herhangi b i r
günkü piyasaya göre tecimere müracaat ederek malının fiyatını keser. Tespit edilen bu
fiyat daima piyasanın birkaç kuruş noksanınadır. Müstahsil böylelikle avans borcunu
kapar veya borçlu kalır. Bazen de kendisine bir şey artarsa parasını alır, almadığı da
olur ve e l i koynunda k a l ı r . Bu emanet usulünden müstesna bazı vaziyet hariç olmak
üzere üretmen daima zarar görür.
Bu emanet sisteminin bundan başka bütün mahsulün kıymetini düşürme noktasından da
zararlı tesirleri vardır. Şöyle ki:
Eğer emanet fındık alan ihracat tecimeri ise, kendisine gelecek emanet fındıklara
güvenerek alivre satış yapar, ihracat mevsimi gelir gelmez satışının çoğunu emanet
fındıkla kapar. İhracat tecimeri müstahsilin vaziyetini bildiği ve kendisine emanet fındık
getirmek mecburiyetinde olduğuna emin olduğu için alivre yapmakta ve mahsulün piyasaya
geldiği zamanlarda alivre oyunlar yapmakta tereddüt etmez.
Emanet inal alan ihracat tecimeri olmayıp ta, az sermayeli mutavassıt bir tecimer
olduğuna göre muamele şu şekilde cereyan eder. Sermayesi az olan mutavassıt tecimer
ihracatçılardan ve bankalardan temin ettiği kredilerle müstahsile avans verir ve mahsul
zamanında aldığı emanet fındıkları borçlarını kapatmak için derhal satar. Böylelikle
üretmenlerden
b ir kısmının borçtan kurtulmak için mahsulünü mevsim başlangıcında
salması ve bir kısmının da bıraktığı emanet fındıkların yukarıda arz ettiğim şekilde
birden piyasaya çıkarılması fiyatların düşmesine sebep olur. Fıtraten açıkgöz olan
müstahsillerimiz bu alış verişten gördükleri zararı bilmekte iseler de krediye olan
ihtiyaçları yüzünden bu hale boyun bükmek mecburiyetinde kalırlar. Üretmenlerimizin yüzde
doksanının vaziyeti bu tarzdadır. Üretmenlerin bu vaziyetini istismar etmeyerek çalışan
ticaret evleri de pek mahduttur.
Huzurunuzda tebarüz ettirmeğe çalıştığım bu fena sistem, orta zamana u ygun b i r
ticaret şekli ve yıkılan devrin kötü bir mirası hacıbaba aksuatası (ahzüita) dır.
Üretmenin kredi ihtiyacını tatmin ederek onu istismardan kurtarmak için yegâne yolun
kooperatifler olduğunda ısrar edeceğim. Bize benzer ziraatçı memleketlerin ziraî ilerleme ve
genişlemesini temin eden kooperatiflerin bizde iyi tatbik edilememesi ve müstahsile
kooperatif terbiyesi verilememesi yüzünden köylü bu müesseseye ısınamamış ve beklenilen
fayda da elde edilememiştir.
Yurdun ziraî yükselmesi için bir kooperatif terbiyesi ve bir kooperatif siyaseti yaratmak
ve buna dört elle sarılmak lüzumuna kaniim.
Müstahsilin teşkilâtlandırılması ve vaziyetinin ıslahı çareleri:
Müstahsilin teşkilâtlanması lüzumunu tebarüz ettirebilmekliğim için müsaadenizle
bu seneki fındık alış verişini kısaca anlatacağım:
Bu senenin mart ayında fındık mahsulü daha bereketli görünmeye başladı. Bu
ayda yeni mahsul i ç i n Çekoslovakya'dan alivre talepler başladı. 46 kuruşa pek
küçük birkaç iş oldu. Nisanda Almanlar 48 kuruşa teklifte bulundular. Tecimerler
tereddütle ufak partiler alivre yaptılar. Mayıs sonlarına yakın rekolteler hakkında aşağı
yukarı hüküm verilebildi.
Türkiye'de mahsul bereketli görünmekte ise de İspanya fındıklarının yüzde altmışının
dökülmesi, İtalya fındıklarının pek az oluşu, müstehlik memleketlerde hiçbir stok bulunmaması
ve hükümetimizin en büyük fındık müstehliki bulunan Almanya ile ticarî anlaşması ve
daha bazı mühim sebepler dolayısı i l e talepleri arttırmış ve fiyatlar yükselerek ağustos
ve eylül teslimi (cif) Hamburg 60 kuruşa kadar büyük mikyasta alivre satışlar olmuştur.
Bu satışlar temmuza kadar devam etmiştir. Bu tarihten sonra köylünün elinde mahsul
tutamayacağını bilen bazı müesseseler alıcılar da hayrete düşürecek şekilde mücbir sebep
yokken noksan fiyatla alivre teklifinde bulunmağa başladılar. Bu fiyat sukutu karşısında
ihtiyatkâr bazı müesseseler de alıcılarla irtibatı kesmemek iç i n bu alabes seyre kapılmak
mecburiyetinde kaldılar. Ve mahsulün piyasaya çıkma zamanı olan 15 ağustos tarihinde
iki ay vadeli satışlar 48 kuruşa kadar düşürülmüş oldu. Mahsulün piyasaya çıktığı tarihten
10 gün evveline gelinceye kadar sistematik bir tarzda düşürülmesinde devam edilmiş
ve iç fındık eylül sonlarında 36 kuruşa inmiştir.
Yüksek fiyatlarla yapılan satışların ucuzca kapatılması gibi şahsî menfaatlerin
özleşmeden birleştirdiği kütlenin, bu alabes hareketi ve müstahsilin zayıf vaziyeti yüzünden
piyasaya fazla mal arzı mahsulün yarısının ucuz fiyatlarla elden çıkmasına sebep
olmuştur. Mahsulün piyasa ya çıktığından bu güne kadar geçen 40 günlük kısa b i r
zaman içinde sekiz buçuk milyon kilo kabuklu fındık rekoltesi bulunan Ordu'dan dört
milyon kilosu bu düşük fiyatlarla ihraç edilmiş bulunuyor.
Hükümetimizin gösterdiği teyakkuz ve himaye imdada yetişmemiş olsaydı daha düşük
fiyatlarla karşılaşacağımız pek tabiî idi.
Bu vaziyete göre şahsi menfaatlerin tabiî birleştirmesi ile kuvvetlenen bir ihracat kütlesi
karşısında, vaziyeti zayıf teşkilâtsız ve dağınık bir müstahsil kütlesinin bulunuşu muvazeneyi
bozmuş ve böylelikle memleket ekonomisi zarar görmüştür.
Bu duruma göre müstahsilin bir teşkilâta bağlanması lüzumu kendiliğinden ortaya
çıkmaktadır. Kredi bahsinde de ehemmiyetle arz ettiğim gibi bu teşkilâtın da iyi kurulacak
ve iyi idare edilecek satış kooperatifleri olacağını tabiî ve zarurî görmekteyim.
Müstahsilin kurtulması için ideal bir teşkilât olarak gördüğüm kooperatiflerin kurulması ve
çalışması bir zaman meselesi olduğundan bugünkü âcil vaziyeti önlemek ve alivre
satışlardan doğan alabes vaziyetlerin önüne geçmek iç in muvakkat ve pratik b i r tedbir
olmak üzere bir müddet iç i n tespit edilecek Hattan millî bir bankanın fındık almasını
temin etmek.
Bankanın yalnız mubayaa kararı fiyatları normal bir hadde bulunduracak ve kuvvetle
tahmin ettiğimize göre mal mubayaasına da lü zum kalmayacaktır. Bundan başka da
müstahsillerimizin yiyecek mısırlarının vaktinde bir banka tarafından depo edilerek müstahsile
maliyet fiyatı üzerinden verilmesi onun sıkıntısını azaltacaktır.
Fındık standardizasyonu muvaffakiyetle tatbik edilmektedir. Faydalarını gören ve
takdir eden tecimerler, odalar tarafından yapılan murakabeyi kolaylaştırmaktadır. Ancak
bahçelerimizde s i v r i ve tombul fındıklar karışık bulunduğundan her ne kadar sivrilerin
ayıklanması temin edilmekte ise de bazı partilerde bütün gayret ve emeklere rağmen yüzde
sekiz on nispetinde sivri bulunmakta ve bu yüzden ihracına müsaade edilmemektedir. Alıcı
piyasaların tombul fındıkla yüzde sekiz on nispetinde sivri karışık bulunmasında bir mahzur
görmemekte olmalarına nazaran fındık nizamnamesinin bu kısmının tadili ile sivri nispetinde
yüzde ona çıkarılmasının muvafık olacağı kanaatindeyim.
Fındık ihracatının tanzimi ve kolaylaştırılması
Fındık ihracatı diğer ihraç maddelerimize nazaran daha
her sene il k üç ayda mahsulün dörtte üçü ihraç edilmektedir.
pek nadiren stok devredilmesi de gösterir ki fındık ihracatını
esaslı bir mania yoktur. Bununla beraber şunu da arz ederim
cihazının daha faydalı ve daha verimli olacağı tabiîdir.
kolaylıkla yapılmakta ve
Eski seneden yeni seneye
tahdit eden ve zorlaştıran
ki teşkilâtlanmış bir ihraç
Fındık ihracatını tehdit eden esaslı zorluklar yoksa da Avusturya, Belçika ve
Macaristan'a satılan malların kliring hesapları görünmekte ve bu yüzden fazla masraf
ihtiyarına meydan vermektedir. Bu zorluğun giderilmesini gerekli görmekteyiz. Fındık işinde
İspanyollarla çalışma birliği yapılması hususunda fikirlerimiz:
Maliyet fiyatı bize nazaran fazla olan bir rakiple çalışma birliği yapmanın bizim iç i n
faydalı olacağı tabiî ise de evvel emirde ihracat cihazlarımızın organize edilmesi şarttır.
Yüksek maksatlar uğrunda toplanan kongreye muvaffakiyetler dilerim.
10.10.035
Ordu Tecim ve Endüstri Odası Başkanı
H. Akyol
Ek:
Şurasını ehemmiyetle arz etmek isterim ki bu izahatımdan maksat tecimerleri küçültmek
ve onları şayanı hürmet olan mevkilerinden düşürmek değildir. Müstahsilin kuvvetli ve
teşkilâtlı bir hale gelerek tecimer kütlesi karşısında muvazeneli bulunmasını dilemektir.
Kuvvetlenmiş ve teşkilâtlanmış bir müstahsil zümresinin refahı ve kazancı binnetice birer
ferdi bulunmakla övündüğümüz Türk Ulusunun yanı bizim refahımız ve kazancımız demektir.
İŞ LİMTED'İN RAPORU
FINDIK KONGRESİ REİSLİĞİ YÜKSEK MAKAMINA
Dış piyasalarda fındık mahsulümüzün değerinin artması için, İktisat Bakanlığının
gösterdiği yüksek himaye ve alaka bu mevzu üzerinde hepimizi sevinçle durmağa sevk
etmiştir.
Fındık meselesi tetkik edilirken işe müstahsilden başlamak gerektir.
Fındıklarımızın kaliteleri ne kadar yüksek olursa dış piyasalarda o nispette kolay ve iyi
fiyatlarla satılabilir. Kalitenin yüksekliği hem istihsal sisteminde hem de iyi hazırlamak ve
iyi işlemek usullerinde gösterilecek dikkat ve itinaya bağlıdır.
Bugün tatbik edilmekte olan fındık ihracatına dair nizamname, fındıklarımızın işleme
ve sevk etme işlerini sıkı bir düzene koymuşsa da böyle isabetli tedbirlerin istihsal sahasına
teşmil edilmemiş olması bu nizamnameden beklenen faydayı tamamıyla temin edememiştir.
Yalnız Giresun vilâyetinin bazı mıntıkalarına son iki seneden beri gönderilmiş olan Ziraat
fen memurlarının fındık bahçelerinde bazı mecburî ıslahat yaptırmış olmaları kayda
şayandır. Bu pek faydalı ve radikal tedbirin fındık istihsal sahalarına teşmili lâzımdır
kanaatindeyiz. Köylü tasarrufu altında bulunan fındık bahçesini yalnız öz malı olduğu
düşüncesi i le keyfine göre kullanmamalıdır. Memleketin bilhassa ihraca yarayan
mahsulleri üzerinde umumî menfaatlerin de büyük bir rolü olduğunu bilmesi ve bu rolün
üzerine yüklediği vazifeyi eksiksiz ifa etmesi icap eder. Hal böyle iken bugün dünya fındık
rekoltesinin vasatı bir hesapla % 65 in e sahip olan Karadeniz köylüsü kendileri için büyük
bir kazanç kaynağı olan bahçelerinin tanzimi ile maalesef hiç uğraşmamaktadır. Her
mıntıkada adedi birkaçı geçmeyen meraklıların muntazam bahçeleri istisna edilirse
kalanların hemen hepsi tam manası ile bakımsızlık içindedir; fındık ocakları gayet s ı k
dikilmiş, altlarını ot ve diken bürümüş bir haldedir. Ocakların diplerinde b i t e n yeni
sürmeler her sene kesilmedikçe toprağın kuvveti inkısama uğramakta ve sonunda tabiatı i l e
mahsul o kuvvetten istifade edemeyerek zarar görmektedir. Bu halde olan bahçelerin
temizlettirilmesi ve ondan sonrada gübrelenip kuvvetlendirilmesi gerektir. Eğer bu kadarı
yapılmazsa, hiç olmazsa her sene ikincikanun ve şubat aylarında bütün bahçelerin
bellettirmesi çok büyük faydalar temin eder. 1929 senesinde fındık mahsulümüzün uğradığı afetin
(Balaninüs) denilen haşerenin tahribatından ileri geldiği hatırlardadır. Eğer o seneler bahçeler
zamanında bellenmiş olsaydı, bu haşerenin toprağa gömülü olan tohumları soğuğa maruz
bırakılmak sureti ile imha edilmiş olacak ve o büyük afetin önüne geçilmiş bulunacaktı.
Önümüzdeki senelerde de böyle bir afetle karşılaşmak ihtimali olduğuna göre, bu noktanın
ehemmiyeti bir kat daha artar demektir. Fındığın bir kilosu yüksek, orta ve sahil mıntıkaları üst
üste hesap edilirse, köylüye nihayet üç, üç buçuk kuruşa mal olmaktadır. Böyle bir nimet hiç bir
köylüye ve hiç bir mahsule nasip olmamıştır. Üzüm, incir ve bilhassa tütün ve hububat mahsulleri ile
uğraşan köylülerin hali göz önünde tutulursa fındık müstahsillerinin bu kadar yüksek kazançlı
bahçelerini emeksiz ve bakımsız bırakmaları affedilmez bir hatadır.
Fındık toplama usulleri
Mahsulün toplama zamanı yaklaşınca, bahçe sahipleri mahsulün tamamı ile olgun bir hale
gelmesini beklemeden bunları ağaçtan koparmak kaygısına düşer. Buna sebep diğer aylara
nispetle birkaç kuruş fazlaya satılan Ağustos satışlarına yetiştirebilmek ve ayni zamanda malının diğer
köylüler tarafından çalınmasına meydan bırakmamaktadır.
Fındık toplama tarzına gelince; bu da maalesef her tarafta çok fena şartlar içinde
yapılmaktadır. Meselâ fındık zülüfleri ağaçlardan zorla koparılırken ertesi sene meyve
verecek olan genç ve körpe dallar da bu sırada pek fazla hırpalanır ve bu yüzden ertesi sene
mahsulü büyük zararlar görür.
Filhakika ağustos teslimi beyaz mallar diğer aylara nispetle % 10 a kadar daha fazla değer
bulmaktadır; fakat bu kısa zamana münhasır olan satışlar gayet mahdut miktarlardan ibarettir.
Mahsul senesine ve havaların müsaadesine göre, bu nevi mallar ağustosun yirmisine doğru pazara
iner ve bu on günlük kısa bir zamanda ne kadar satılabilirse ondan ibaret kalır. Şimdiye kadar
havaların en müsait gittiği senelerde bile beyaz mal satışı 10 vagonla 50 vagon arasında
kaldığına göre ağustos satışını teşvik ve teshil etmekte büyük bir menfaat olmadığı tezahür eder.
Bu birkaç kuruşluk ve mahdut miktara münhasır menfaatin hevesi ile mahsulün olgunlaşmadan ve
ağaçlar üzerinde birçok tahribat yaparak derlenip toplanması şu arz edilen sebeplere nazaran
çok zararlı olduğu için ağustos ayı zarfında ihracatın menedilmesi hususunda alınacak bir
tedbir çok yerinde olur, mütalaasındayız.
Fındık kurutma işleri
Fındık istihsal mıntıkasının arazisi pek dar olmakla beraber her tarafı ekilmiş bir
vaziyettedir. Bilhassa en kesif istihsal sahaları olan orta kollarla sahil kollardaki bahçeler
tamamen ekilmiş olduğundan, fındığın iyi şartlar dahilinde kurutulması için, buralarda kâfi gelecek boş
harman yerleri yoktur. Bu sebepledir ki müstahsillerin çoğu fındıklarını yeşil zülüfleri içinde yaş olarak
saklamaktadırlar. Fındığın kalitesine en büyük zarar işte buradan başlar. Fındık bahçelerinde
kurutma mahalleri bulunmaması yüzünden yaş olarak saklanan fındıkların pazarlara inmesini
menetmek maksadı temine yeter bir tedbir değildir. Bazı vilâyetlerin ve ticaret odalarının ara
sıra aldıkları bu kararlar kurutma işini ve alım satım işlerini işkâl etmekten başka hiçbir şeye
yaramaz. Hâlbuki bu yaş fındıklar köylünün etinden ne kadar evvel çıkıp ta kurutma yerleri ve
vasıtaları çok daha müsait olan esnaf ve tüccarın eline geçerse fındıkların daha çabuk ve daha iyi
şartlar içinde kurutulması kolaylaştırılmış olur. Eğer köylünün pazarlara fındıklarını mutlaka kurutarak
indirmesi lüzumlu ve faydalı görülüyorsa o takdirde her bahçenin fındık ocaklarının bir kısmı
kırdırılarak o bahçe mahsulünü kurutmağa kâfi bir harman yeri açtırılması icap eder ki, bu da ancak
bu hususta köylüye bir mecburiyet tahmili yolu ile temin edilebilir.
Fındığın ahırlarda yaş olarak saklanmasının sebeplerinden biri de yaylacılıktır. Birçok
köylüler arazi darlığı yüzünden ve fındık istihsal zamanlarında hayvanlarını otsuzluktan ve
sineklerin hücumundan kurtarmak için yaylalara götürmek mecburiyetindedirler. Yaylacılar
ağustosta birkaç gün için bahçelerine dönerler, fındıklarını alelacele toplayıp yaş yaş ahırlara
basarlar ve hemen yaylalarına dönerler. Yayla zamanı geçinceye kadar bu fındıklar yaş olarak
ahırlara yığılmış olduğundan, içlerinde yağlanma ve- hastalık arızaları görülmeğe başlar. İşte
bu hâdise de fındık kalitesine zarar veren mühim bir amildir. Bunun için yaylacı fındık
müstahsillerinin fındıklarını toplayınca ahırlara kapamalarına meydan verilmemesi gerektir. Köy
muhtarlarına bu hususta yapılacak sıkı tembihlerle bu mahzurun önüne geçilebilir. Yaylaya behemehal
çıkmak isteyenleri ya fındıklarını zülüflerinden çıkartarak yaş olarak pazarlara indirtmeye veyahut
fındıkları hat mana serip kurutuncaya kadar yaylaya dönmemeğe mecbur tutulmalıdır.
Fındıklar iç olarak mı kabuklu olarak mı dış piyasalara satılmalıdır?
Türkiye fındıklarının bilaistisna her cinsi gerek randıman ve gerek lez z et l il ik ve
ya ğ lı l ı k itibarı ile rakip o l a n İspanya, İ t a l ya ve Rusya fındıklarından çok üstündür.
Kabuğunun kalınlığından iç fındık randımanı % 35 e kadar düşen İtalya fındıkları saman
gibi lezzetsiz olduğundan, alıcı piyasalarına ucuz fiyatla satılmaktadır. Hâlbuki kabuklu
olarak satmakta olduğumuz sivri fındıklarımızın bunların yanı oda hem lezzet hem de
randıman itibarı i l e farkları nispetsiz derecede lehimizdedir. Ş ar lı'nın, Görele'nin ve
Giresun'un sivri fındıklarının randımanı % 48 i le % 50 arasındadır. Bunların tercihan iç
olarak satılmaları temin edilirse memlekete daha fazla para getirilmiş olur. Sivri fındık içini
orta Avrupa ve bilhassa Çekoslovakya'daki a l ı c ı l ar ı m ı z aynen tombul iç fiyatına sa lı n
alır lar. Böyle olduğu halde ihracatçıların bu yoldan istifade edememeleri halen meriyette
bulunan fındık murakabe nizamnamesinin gayri müsait bulunmasındandır. Filhakika sivri
fındıkların kırılıp iç e tahvil edilmesi tombullar kadar kolay bir ameliye değildir. Bunlarda
vurgun nispeti daha fazla olur. Murakabe nizamnamesinin lüzumundan fazla ehemmiyet
vererek büyük bir kusur addettiği vurgun keyfiyeti d ı ş piyasadaki müşterilerimiz tarafından
zannedildiği kadar nazarı dikkate alınmamaktadır. Bunu teyiden arz ederiz ki senelerden
beri ihraç ettiğimiz fındıkların hiç bir partisine vurgundan şikayeti havi bir müracaat karşısında
kalınmamıştır. Vurgunun fazlalığı malın gösterişi üzerinde tesir yapar. Fakat sürümüne katiyen
halel getirmez.
Fındıklarımızın sürümüne mâni olmayan bu küçük mahzurun yanında sivrilerin dahi iç
olarak ihracından temin edilecek menafi kıyas kabul etmeyecek kadar ehemmiyetlidir.
Binaenaleyh sivri fındıklarımızın tercihen iç olarak satılmasını kolaylaştırmak iç in murakabe
nizamnamesine buna müsait hükümler koymak lâzımdır. Düşüncemize göre, sivri fındıkta
vurgun nispeti sivri tepelerindeki çırpmalar vurgun sayılmamak sureti ile yandan olan
vurgunların %5 ten % 8 e kadar kabul edilmesi faydalı o l u r .
Foşa fındığı:
Dış piyasalarda daima kabuklu olarak satılan ve il e r id e daha çok müşteri kazanacak
olan b i r kalitemiz varsa o da şimdilik Trabzon vilâyetine münhasır kalan foşa
fındığıdır. Bu fındığa bazen İtalyan fındıklarından daha yüksek fiyat verilmektedir. Bu
kalitenin tutturulmasına ve miktarının arttırılmasına ehemmiyet verilmelidir. Deser fındığı
olarak kullanılabilir. Zira bu kalite, kabuklu olarak yüksek fiyat bulduğu g i b i iç f ı n d ı k
olarak ta kolay a l ı c ı bulur. Bilhassa Amerika piyasaları son senelerde foşa fındığının
i ç i n e büyük rağbet göstermektedirler. Öyle zaman olur ki foşa fındıklarını b i l e k ı r ı p
içe tahvil etmekte ihracatçılar daha uygun hesap bulurlar.
Fındık murakabe nizamnamesinde yapılması faydalı tadilât:
Yukarıda arz ettiğimiz gibi, iç fındıklarda vurgun miktarı murakabe nizamnamesindeki
hadlerden daha fazlaya çıkarılmalıdır. Bunun tombullarda % 5 ten % 8 e kadar sivrilerde de
sivri tepelerindeki çırpmalar vurgun sayılmamak sureti il e yandan olan vurgunların ayni
nispete çıkarılması icap eder.
Rutubet nispeti iç fındıkta % 2 yi kabuklu fındıkta % 5 i geçmemelidir. Hâlbuki
nizamname bu noktaya daha müsait bulunuyor.
İç fındıklarda çürük miktarı nihayet % 1/2 yi geçmemelidir. Halbuki nizamname %1 e kadar
müsaittir.
Kabuklularda çürük miktarı % 5 e kadar kabul edilmelidir. İç fındıklarda kırık nispeti yüzde
yarımı geçmemelidir. Halbuki nizamname % 1 e kadar müsaittir.
Murakabe nizamnamesi tombulun sivriye ve sivrinin tombula karışmasını men etmektedir.
Fındık bahçelerinde sivri ve tombul ocakları yüzde 15-20 nispetinde karışık bulunmaktadır. Bu
sebepledir ki her iki cins mahsul karışık olarak toplanmakta ve öylece harman edilmektedir. Bu
iki cinsin birbirinden ayrılması maddeten imkansız olduğundan ve mutlaka ayrılması lazım
gelirse fazla işçilik yüzünden çok pahalıya mal olacağından tombulun sivriye sivrinin tombula
en az yüzde 15 nispetinde karışık bulunmasına müsait bir hüküm ilavesi icap eder. Mahsul
miktarının resmi makamlarca tahmini meselesi:
Fındık işlerinin en çok aksayan tarafları maalesef bu tahmin keyfiyetidir. Resmi ilk tahminler
mahsulün idrakinde varılan neticelerden çok aykırı düşmektedir. Halbuki ihracatçılar bu resmi
tahminlere çok ehemmiyet verirler. Alivre satışlarını ona göre düzenlerler. Bir müddet sonra bu
resmi tahminlerin isabetsizliği hatta yarı yarıya düştüğü hayretle görülmüştür. Geçen seneki
tahminlerin ne azim farklar gösterdiği ve bu yüzden ihracatçıların ve dolayısıyla milli
iktisadımızın ne büyük zararlara maruz kaldığı göz önünde tutulursa bu tahmin iş i nin
ehemmiyeti bir kat daha artar. Binaenaleyh ticaret odalarının bu tahmin işlerini layık olduğu
ciddiyetle vaktinde yapması ve hakikate yakın rakamı piyasaya bildirmesi zaruridir.
Alivre satışlar:
Alivre satışların memleket mahsulü için zararlı olduğu kanaatini besleyenler vardır. Halbuki
mahsulün bir miktarının alivre satılması iç piyasa fiyatını tanzim etmekte ve pazarlara gelen
ilk partileri istek ve yüksek fiyatla alınmasını temine yaramaktadır. Alivre satışların fazla olduğu
seneler pazarlar daha canlı ve satışlar daha verimli olmuştur. Bizim İspanya mahsulünden
daima bir iki ay evvel mahsulümüzü teslim etmek imkanına malik olmamız alivre satışlarda en
uygun fiyatları ve en mühim siparişleri almamıza yaramaktadır. Bu sebepledir ki alivre
satışlardan memleket mahsulüne zarar değil fayda temin edilir.
Bu seneki fiyatlar:
Geçen senin iki mislinden fazla olan bu sene mahsulümüzün açılış fiyatları gayet müsait
geçmiştir. Fiyatlar ağustos ayında fob kırk altı ile kırk sekiz arasında geçmişti. Eylül ve teşrinin
evvel fiyatları 38 ile 41 arasındadır. Mahsulün bu kadar mebzul olmasına rağmen bu
derecelerde tutunabilmesi büyük bir muvaffakiyettir. Bazı alıcı memleketlerle akdedilmiş olan
kliring anlaşmaları mahsullerimize rağbeti arttırmakta ve yüksek fiyat temin etmekte başlıca
amildir. Ancak fındık mahsulü mutlaka senesi içinde satılması lazım gelen ve alış satışı
muayyen ve dar bir zamana inhisar eden bir madde olduğuna göre bu yüksek fiyatlarla
yapılmakta olan satışların durmasına amil olacak hareketlerde içtinap etmek zaruridir. Bazı
gayri mesul makamlar ve müessesler, velev hüsnüyete makrun olsa dahi dış piyasalarda
bulunan fiyatı daima azımsama itiyat edinmişler ve her fırsatta müstahsile tesir icra ederek
malını satmağı tavsiye eylemektedirler. Bu yanlış ve zararlı müdahale yüzünden alelekser iç
piyasa fiyatları dış piyasa fiyatlarından fazlaya yükselmekte ve binnetice hariçten gelen
talepler kabul edilmediği için satış fırsatları elden kaçırılmaktadır. 1933 senesi mahsulden
mevsim sonlarına doğru memlekette kalan 60 bin çuval fındığı 1934 senesi nisan ayı içinde
kilosunu 40 ile 45 kuruş arasında satmak imkanı varken bu yanlış müdahale ve tesirler
yüzünden ihracatçıların mal mubayaa etmelerine imkan bırakılmamış ve binnetice o ana
münhasır olan taleplerin reddedilmesine mecburiyet hasıl olmuştur. İşte bu fırsatların kaçırılması
neticesindedir ki elde kalan mahsulün mevsim nihayetine doğru 31 kuruşa kadar satılması
güçlükle temin edilmiştir. Buna benzer misaller hemen mevsimin her devresinde gösterilebilir.
Bu sene elimizde hakikaten rekor denecek derecede büyük bir mahsul vardır, bu mahsulün
mevsim bitmeden elden çıkarılması ancak talep ve satış ayları olan bu sıralarda mümkün
olabilir. Noel ve yılbaşı ihtiyaçlarını karşılayacak olan çikolata fabrikalarına yapılan satışların
bu aylarda tekasüf ettiği malûmdur. Binaenaleyh fikrimizce günün müsait fiyatlarını
kaçırmayarak mahsulümüzü hiç durmadan satmak ve gelecek seneye stok devretmemek en
doğru bir hareket olur. Son zamanlarda hükümetimizin üzüm ve incirde olduğu gibi
fındıkta da fiyatları yükseltmek için bazı tedbirler alacağı söylenmesi üzerine köylünün
piyasaya mal indirmekten çekindiği ve fiyatların daha yükseleceğine intizar ettiği
görülüyor. Bu sebeple on beş günden beridir ki dış piyasalardan vaki olan talepler mal
almak imkânı bulunmadığı için ihracatçılar tarafından kabul edilememektedir. Bu halın
zararlı olduğunu ve çünkü fiyatların çok müsait olması sebebi ile gelen taleplerin hiç
kaçırılmaması lâzım geldiğini kabul edenlerdeniz. Fındık fiyatları normal olduğundan ve
daima normal şeraitle satıldığından bu hususta hükümetimizi işgal etmek isteyenlerden
değiliz.
Fındık müstahsillerini mutazarrır eden mahsulünü bugünkü değerinden yüksek fiyata
satamaması değildir. Çünkü kendisine üç kuruşa mal olan bir kilo fındığı yirmi kuruşa
satabilmektedir. Fakat yirmi kuruşa sattığı bu bir kilo fındığa mukabil bağlı olduğu
şehirdeki tüccarından veya mukrizinden ancak bir buçuk iki kilo mısır alabilmektedir. Bu
bir buçuk iki kilo mısırın hakikî değeri yedi sekiz kuruş iken bunun yirmi kuruş gibi
yüksek bir fiyata mal olması zararın ehemmiyetini ve müstahsilin vaziyetini bütün
çıplaklığı ile meydana çıkarır.
Fındık istihsal sahasının darlığı ve bütün bu sahaların fındık bahçelerine hasredilmesi
yüzünden fındık müstahsili başlıca nafakasını teşkil eden mısırı şehirdeki mukrizinden
ağır şartlarla ve ödünç almak sureti ile temine mecbur kalmaktadır. Bunun içindir ki
fındık müstahsili dört kuruşluk mısırı on kuruşa almağı kabul ederek bu borcu mahsulün
idrakinde fındıkla ödemeğe mecbur kalır.
Fındık müstahsilinin menfaati mevzuu bahis olurken fındık fiyatlarının yükseltilmesi
için tedbir almaktan ziyade onun mısır ihtiyacını daha normal ve kolay bir surette temin etmek
çareleri bulunursa, fındık müstahsilinin vaziyeti tamamı ile ıslah edilmiş olur. Bu sene
fındık istihsal sahasında mısırın kilosunu 9 kuruştan eksiğe almış köylüye tesadüf
edilemez. Kanaatimize göre fındık müstahsilinin en büyük derdi budur; buna acil bir surette
bulunacak çare çok yerinde ve faydalı olur.
Fındık mevzuu üzerinde arz edebileceğimiz mülâhaza ve mütalaalar bundan ibarettir.
STANDARDÎZASYON BÜROSUNUN RAPORU
10-X-1935
FINDIK KONGRESİ YÜKSEK BAŞKANLIĞINA
A.-ÜLKEMİZİN FINDIK ÜRETİMİ VE ACUN ÜRETİMİNDEKİ YERİ
1- ÜLKEMİZİN FINDIK ÜRETİMİ
a) Fındık üretimimiz:
Yurdumuzda fındık üretimi yapılan i lle r başta Giresun olmak üzere Trabzon ve Ordu
illeridir. Çoruh ilinin Rize, Zonguldak ilinin Akçaşehir ve Bolu İlinin Akçakoca bölgeleri de
oldukça önemlidirler. Bunlardan başka Sinop ve Kastamonu kıyılarında, Bitlisin
cenubunda Hizan ilçesinde, Bilecik, Kütahya ve Maraş bölgelerinde dahi fındık üretimi
yapılmakta i s e de ne miktar ve ne de kaliteleri itibarı i l e dış tecim bakımından bir
önemleri yoktur.
Ülkemizin yıllık üretimi hakkında birçok istatistik rakamlara tesadüf olunmuş ise de
aralarındaki büyük farklardan dolayı bunlardan doğru bir fikir edinmek mümkün
olamamıştır. Bununla beraber en doğru olduğunu sandığımız bilgilere göre:
1933 yılındaki üretimimiz
43.480 ton ve
1934
35.818 tondur.
»
»
dahi
Bu miktar üretim bölgelerimize aşağıda yazıldığı gibi ayrılırlar:
İl
Giresun
Ordu
Trabzo
n
1933
Miktar (Ton)
1934
Miktar (Ton)
23.692
19.002
6.378
5.790
13.410
10.326
Trabzon fındık ürünü yekûnları arasında Rize ürünleri de katılmış olup bunun nispeti
1933 yılında ortalama 1200 ve 1934 yılında ise 2000 ton tutarındadır. Yine ilâve etmek
gerektir ki üretimimiz miktarlarını katî rakamlarla tespit etmek imkânı yoktur; zira yurt
içindeki sarfiyatımızın tutarı belli değildir.
Ülkemizde yetişen fındık nevileri şunlardır:
1 --Yağlı veya tombul fındık
2—Sivri fındık
3— Badem fındık
4 — Foşa fındık
5 — Kara fındık
6 — Kuş fındığı
7—Düzyelek veya palas fındık
8— Yabani fındık.
1 — Tombul fındık, meyvesi toparlak, kabuğu İnce, içi diğerlerinden fazla değerli
bir ürünümüzdür. % 49-52 iç verir. Giresun mahsulünün % 67 si bu cinstendir. Bir litresi
264 ve b ir kilosu 289 adettir.
2 — Sivri fındığın alt tarafı toparlak, ucu sivridir. % 46 ya kadar iç verir. Bir
litresi 322 ve bir kilosu 319 adettir.
3 — Badem fındık s i v r i fındıktan biraz daha iri ve i k i tarafı basıktır. Diğer
vasıfları s i vr i fındığa pek benzediği iç in a l ış verişte birbirinden ayrılmazlar. Bu cins
fındık tekmil üretimimizin ortalama % 5 i n i bulur. Bu da % 45 kadar iç verir.
4 — Foşa fındığın meyvesi iri, kabuğu kalın ve rengi parlakçadır. İriliğinden ötürü dış
pazarlarda ve bilhassa Amerika'da iyi tutunmuştur.
5 - Kara fındığın meyvesi iri, kabuğu kaim, rengi koyucadır. % 40 tan fazla iç
vermez; içi pek makbul değildir. Zira zar nispeti % 5 i bulur. Üretimimizin ortalama % 10 u
tutarındadır. Bir litresi 208 ve bir kilosu 252 adettir. Soğuk ve sıcağa ve hastalıklara
karşı fazla dayanıklıdır.
6 — Kuş fındığı tombul fındıktan daha makbul tutulan bir cinstir. % 50-52 nispetinde
iç verir. Kabuğu çok ince, yağı tombuldan daha azdır. Ağacı fazla gevrektir. Her sene
muntazam mahsul vermez. Giresun'un Piraziz bölgesinde az miktarda bulunur. Bir
l i t r e s i 248 ve bir kilosu 301 adettir.
7— Palas fındık pek makbul değildir, zira kabuğu iyice ve çabuk sertleşmediğinden
hastalıklara karşı dayanıksızdır.
8 — Yabani fındıkta, taneleri küçük ve vasıfları makbul olmayan bir cinstir. Bunun
meyvesinden ziyade gayet elâstiki olan ve çabuk fışkıran dallarından istifade edilir.
Tombul fındık Giresun'da mahsulün ekseriyetini teşkil ettiği gibi sivri fındık da
Trabzon ve Ordu mıntıkalarında mahsulün çok kısmını tutar. Yeni yetiştirilen fındık
bahçeleri müstesna olmak üzere eski fındık bahçeleri umumiyetle karışık cinsleri ihtiva
etmektedir. Yeni yetiştirilen bahçeler muayyen cinslere inhisar eylediğinden pek karışık
değildirler. Yeni dikme nispeti mevcutların hemen %15 ini bulan Trabzon'da yeni
fındıklıkların %95 ini tombul % 5 ini de Foşa teşkil etmektedir. Orduda da vaziyet yine
böyledir; burada son 20-25 sene içinde dikilen ağaçlar mevcudun % 12 sine yakındır.
Giresun'da bu nispet % 1 i bile bulmaz. Bunun sebebi de Giresun'da boş arazi
miktarının Trabzon ve Orduya nispetle bir hiç mesabesinde olmasıdır. Şu hale göre
denilebilir ki ülkemizde yirmi beş sene içindeki yeniden dikme miktarı ortalama % 30 a
yakındır.
Yetiştikleri bölgelere ve nevilerine göre fındık mahsulünün olgunlaşma zamanı değişir.
Bununla beraber ilk hasat zamanı ağustos ortalarında başlar ve bir ay sürer. Olgunlaşma
zamanının türlü bölgelere göre değişmesi göz önünde tutularak bu zamanın tayini ve
ilânı i ş i fındık nizamnamesiyle o yerin en büyük mülkiye memuruna verilmiştir.
Toplama zamanının ilânından evvel ürünlerini devşirenler hakkında kanunî takibat yapılır.
Lâkin buna rağmen kasabalara yakın birçok bahçe sahipleri ve hatta denilebilir ki tekmil
üretmenler iki sebep altında ürünlerini olgunlaşmadan toplarlar. Bu sebepler şunlardır:
1 —Yüzde ortalama 8-12 nisbetinde fazla fiyat getiren ağustos satışlarına
yetişebilmek kaygısı,
2 —Evvelce haziran ayında veya daha evvel tecimenlerden aldığı avansın ödenmesi
iç i n tecimenlerin sıkıştırması.
1 — Birinci sebep olarak gösterdiğimiz ağustos satışlarına yetişebilmek kaygısını
taşıyanlar azdır. Bunların tekmil satışları ancak 10-15 gün gibi kısa bir zamana sıkışır.
Bunun için satış miktarı da az olur; yani en çok 50-60 vagonu geçmez. Dış tecim
bakımından hemen hiçbir değeri olmıyan bu zararlı işe nizamname hükümlerinin yerinde
iyi tatbikiyle mani olmak mümkün ve gereklidir.
2 — İkinci sebebe gelince bunun mahiyeti bambaşkadır. Bu sebep, mısır işi i le,
yani a lış verişi ile yakından il gil id ir . Karadeniz fındık üretim bölgelerinin her b i r yıl için
ortalama 10-15 bin ton mısır ithalâtı vardır. Meselâ bu yıl içinde yalnız Trabzon ve
Giresun 13-14 bin ton mısır çekmişlerdir. Görele ve Orduyu da 2-3 ton hesap
edebiliriz. Köylerde dolaşan veya buralarda işyarlarını dolaştıran tecimerler b i r buçuk
kilo fındığa karşılık iki kilo mısır verirler. Böylece köylü % 150-200 belki daha yüksek
bir fark gösteren taşkın bir fiyatla mısırı avans olarak kö ylüye verir; yani bu i ş t e
geniş bir ölçüde (murabahacılık) yapılır. Bu sebeple üretmenin, ürününü tam
olgunlaşmadan koparmaması i ç i n her şeyden evvel bu murabahacılığın önüne geçmek
lâzımdır.
Arz ed ildiği gibi bir taraftan 10-15 günlük bir müddete inhisar eden ağustos
satışlarına yetişebilmek kaygısı ile diğer taraftan evvelce alınmış olan avansın geri
verilmesinde uğranılan zorluklar ve tecimenin sıkıştırması dolayısı ile ürünün çabukça
toplanması gerektir. Bu yüzden hem mal sahibi olan üretmen hem işçi zayiata
ehemmiyet vermeyerek bir ân evvel ürünü ağaçtan sıyırmak (sağmak) sureti ile
toplamağa gayret ederler. Neticede körpe filizler ezilip koparak gelecek sene ürününün
azalmasına sebebiyet verirler. Zeytin ürününde olduğu gibi fındık ağaçlarının da her
sene yeter çoklukta ürün vermeyişinin belli başlı sebebini bu kötü görenekte aramak lâzım
gelir. Ağaçlardan devşirilmiş olan fındıklar güya kurutulmak kastı ile haftalarca üretmenin
elinde kalır, kurutulmaz daha doğrusu kurutulamaz ve kalitenin bozulmasına sebebiyet
ve r i l ir . Çünkü yağlanır, çürür, randımanını kaybeder. Bunun iki sebebi vardır:
1—
Arazinin dar olması hasebi ile kurutulacak açık, güneşli bir yerin çok defa
bulunamaması. Çünkü sahil ve orta kollar tekmil ekilmiştir ve dikilmiştir ve en çok
fındık
bahçelerinin bulunduğu bu bölgelerde boş arazi ürünün çokluğunu karşılayamayacak
kadar azdır.
2 — Yaylacılık yazın, şiddetli sıcaklardan korunmak ve hayvanları yaylaya salmak
içi n üretmen, devşirme işini bitirir bitirmez yaylaya çıkar.
Bu i k i sebepledir ki henüz yaş olan ürün yeşil zülüfler içinde ahırlara konulur.
Yığılı bir halde haftalarca ahırlarda kalarak yüksek kalitesinden zayi eder. Bu kötü
göreneğin önüne geçmek muhakkak lâzımdır. Bu da ya köylünün ürününü ahıra yığın edip
yaylaya gitmesine mâni olmak veya ağaçtan toplanıldığı gibi yaş olarak tecimene
satmasına müsaade etmekle mümkün olur ki ikinci şıkkın ileri sürülmesi kanaatimizce daha
uygun bir tedbirdir. Zira gerek fındık kırıcılarının ve gerek tecimenlerin kırma
fabrikalarında ekseriya müteaddit kurutma tertibatı bulunduğu gibi bulunmayanlara da
belediye, deniz kıyılarında 935 murabba metro çevrede, kumluk b i r bölgeyi 1 5 0 - 2 0 0
Ura mukabilinde icara verir. Tecimenlerin bu kumluklardan Eylül başlarından ilkteşrin
sonlarına kadar istifade edecekleri tabiîdir.
b) Rekolte tahmini işi:
Türlü ürünlerin olduğu gibi f ı n d ı k l a r ı n da rekolte tahmini işi çok önemli bir iştir.
Zira tecimenler alivre satışlarını rekolte tahminlerine göre düzenlerler. Hâlbuki bu i ş i n iyi
yürütülememesi çok defa tecimenleri şaşırtır ve zararlara sokar. Nitekim geçen sene
Trabzon recim ve endüstri odasının verdiği yanlış malûmat yüzünden bir kısım
tecimenlerimizin pi yasadan çekildiğini, bir kısmının da büyük sarsıntılar geçirdiğini ve ne
önemli ulusal ekonomik zararlarla karşılaşıldığını pekâlâ biliyoruz. Bu sebepledir ki bu
fındık rekolte tahmini işinin de üzüm ürünü hakkında teklif ettiğimiz esaslar dairesinde
yapılması lâzım ve hattâ zarurîdir.
II — RAKİP ÜLKELERİN FINDIK ÜRETİMİ
a) Üretim:
Aşağıda "dünya üretiminde rakipler arasındaki yerimiz'' bahsinde de etraflıca
görüleceği üzere C i h a n i s t i h l â k sahasına bizimle birlikte fındık arz eden önemli i ki ülke
vardır: birinci derecede İspanya, ikinci derecede İtalya. Bu iki ülkeden maada Rusya da
oldukça büyük b i r ölçüde fındık üretmekte is e de henüz bu dikenin ürünleri dünya
pazarlarında kendilerine bir mevki edinmemişlerdir. Diğer bazı memleketlerde de yerli
ihtiyaçları ancak karşılayabilecek bir derecede fındık üretimi yapılmaktadır.
Meselâ Fransa'da, F ilis t i n ve cenubi Afrika anyonunda olduğu gibi.
İspanya fındık üretimi en ziyade güney kıyılarında toplanır. En önemli üretim merkezi
Tragona i l i d ir . Ayrıca Valensiya ve Baîear illerinde de fındık üretimi yapılmaktadır. Her
ne kadar Roma tarım enstitüsünün 1932-1933 vaziyetini gösteren istatistik bültenlerde
İspanyanın fındık üretimi 1931 yılı için 11.345 ton ve 1932 yılı için 19.853 ton
gösterilmekte ise de ayni yı l l a r ı n İspanyol resmî d ı ş tecim istatistikleri rakamları üe bu
rakamlar birbirini tutmamaktadır. Bununla beraber bu miktarın ortalama 20-25 bin ton
arasında hesap etmek mümkündür, Üretim bölgesinin ise 1931 yılında 7.862 ve 1932 yılında
11.222 hektar olduğu Roma enstitüsünün i st a t is t i k bültenlerinde yazılıdır; yine bu da
İspanyol resmî İstatistiklerinin rakamlarını tutmamaktadır.
İspanyol fındıklarının ulusal ürünümüze ve İtalyan fındıklarına karşı olan biricik
üstünlüğü uzun müddet saklanabilmeğe elverişli yani dayanıklı olmasıdır. Bizim
fındıklarımızın İspanyollarınkine göre daha az dayanıklı olmasının sebebini kalitesinin
İspanyollarınkinden daha aşağı olduğunda aramak yanlış b i r düşünce olur. Zira eğer fazla
saklanmağa elverişli ve dayanıklı olmasının sebebi az yağlı olmak ise bizim fındıklarımızın
yağ maddelerinin nispeti % 67,30 bulunmasına karşı İspanyol fındıklarının yağ maddeleri
nispeti % 68 dir. Bunun sebebini bilhassa tarım bakım ve devşirme sistemlerinde aramak
gerektir.
İspanyol fındıkları tam olgunlaşıp ağacı bıraktıktan sonra yerden üç defada toplanır.
Bizimkiler ise çok kere olgunlaşmadan dalından sıyırmak veya sağmak sureti i l e ağaçtan
devşirilir.
İtalyan fındıkları çok yağlı olmaları yüzünden daha az dayanıklıdırlar, Uzun müddet
saklanamazlar. Bunların kaliteleri de bu ve diğer sebeplerden Türk ve İspanyol
fındıklarından geridir. Hemen tekmil Cihan pazarlarına kabuklu olarak iletilmesinin biricik
sebebi de budur.
İtalya'nın en toplu fındıklıkları Avellino bölgesiyle Sicilya'nın orta yerleri, Piyatzo,
Armcrino bölgeleridir. Yıllık fındık üretimi ortalama 15-20 bin tonu bulur.
b) Acun üretiminde rakiplerimiz arasındaki yerimiz:
1932 yı lı nd a dünya fındık üretiminde başlıca önemli ülkeler arasındaki yerimiz aşağıdaki
nispetlerle gösterilir:
Türkiye
% 47.3
İspanya
% 25
İtalya
% 20,8
Rusya
% 5,5
Diğer ülkeler
% 1,4
YEKÜN
% 10 0
Yurdumuzun fındık üretim bölgesi 55 bin, İspanyanın 17 bin ve Kalyanın ise yalnız 10
bin hektardır. Bu üretim bölgesinin genişliği ile dünya üretimindeki yerimizin önemini
gösteren yukarıdaki tablonun incelemesinden anlaşılıyor ki fındık bölgelerimizle üretim
miktarlarımız arasında büyük bir nispetsizlik vardır. Bu da yurdumuzda beher
dönümden yalnız ortalama 75 kilo ürün elde etmemize karşı İspanyada 162 ve İtalya'da ise
her bir dönümden 150 kilo ürün alınmasından yani rakiplerimizin modern tarım
tekniklerine ve tarım metotlarına karşı üretmenlerimizin atalardan kalma eski göreneği
hâlâ terk etmemiş olmalarından ileri gelir. Yoksa İspanyada ne toprak ve nede hava
şartlarının bizimkilerine hiçbir üstünlüğü yoktur.
''Levant" fındıkları adiyle dünya istihlâk pazarlarına sürülen ürünlerimiz İspanyol ve
çok defa İtalyan ürünlerinden daha aşağı bir fiyatla satılmakta ve onlara rekabet
edememektedir. Bunun sebebi nedir?
Bu sorgunun cevabını iki noktada toplayarak inceleyebiliriz:
I- Tarımsal sebepler,
II- Tecimel sebepler,
I- Üretmenlerimiz teşkilâtsızdır. Bu yüzden:
1) Sosyal kredi tedarikine imkân bulamıyor. Orta devrin endividüei kredi usulünün
yüksek faizleri kazanç imkânını baltalıyor.
2) Fındıklıkların imar ve ıslahına, yeni ve fennî tarım usullerinin tatbikine imkân
bulamıyor. Tabiî şartların müsaadesine rağmen kötü görenekler yüzünden ürünlerimizin
nefaseti arzu edilen nispette temin edilemiyor ve bilakis kalitesi bozuluyor.
II- Tecimenler, bazı istisnalar ayırt edilmek kaydı ile dış tecimin aradığı belli
vasıfları haiz değildirler. Bu yüzden:
1) Üretmen ve tecimen yabancı sermayeler tarafından istismar ediliyor, çünkü
satım ferdidir, çünkü fiyatı dikte eden satıcı değil, alıcıdır.
2) Elimizde mevcut nizamnameye rağmen ürünlerimiz istenilen bir intizamla kontrole
tâbi tutulamıyor, dış ülkelerde arbitrajlara yol açılıyor.
3) Rakiplerimizin dünya pazarlarına yakın olmaları dolayısı ile vaktinde yerlerine
mal teslim edebilmelerine karşı biz, nakil vasıtalarımızı zaruretin ortaya koyduğu
icaplarla telif edemiyoruz.
Görülüyor ki bu şartlar altında bizim rakiplerimiz arasındaki yerimizi
yükseltebilmekliğimiz için birçok engelleri yıkıp atmaklığımız gereklidir. Bu engeller ortadan
kaldırıldıktan sonra dünya fındıkçılığımın nâzımı olacağımıza ve kalacağımıza şüphe
etmemelidir.
B. ACUN FINDIK TECİMİNDEKÎ YERİMİZ VE FINDIKLARIMIZIN
STANDARDİZASYONU
I- ACUN FINDIK TECİMİNDEKİ YERİMİZ:
a) Tekmil iç ve kabukla ihracatımızın İspanya ve İtalya ihracatı ile mukayesesi:
Bu ürünümüz yurdumuza yılda ortalama 8-10 milyon lira varidat getirir. 1925 yılındaki
ihracatımızın kıymeti 14 milyon lirayı geçerken bu miktar derece derece azalarak 1934
yılında yarıya inmiştir. Bununla beraber bu kıymet alçalmasının sebepleri dış ülkelere
mal göndermemizin azalmasından ziyade kriz dolayısı ile ürün fiyatlarının pek fazla düşmüş
olmasında aramak lâzımdır. Zira ihracatımız, büyük temevvüçlere rağmen daima artmış 1925
yılında 14,5 ve 26 yılında 11,3 milyon kilo iken 1932 yılında 27,2 milyonu bulmuş ve son
iki yıl içinde hissedilebilecek derecede bir düşkünlük göstermiştir.
Yurdumuzun iç ve kabuklu fındık ihracatında Almanya, Fransa ve İtalya önemli
birer mevki almaktadırlar. 1926 yılında İtalya tekmil fındık ihracatımızın % 21,4 nü, Fransa
% 24,7 sini, Almanya % 23,2 sini; 1932 yılında ise tekmil fındık ihracatımızın İtalya %
32,5 ini, Almanya % 29,5 ini ve Fransa % 10 unu çekmişlerdir.
Görülüyor ki Almanya ve İtalya'nın fındık ihracatımızdaki önemlerini muntazam bir
seyirle artmış olmalarına mukabil Fransa adım adım gerilemiştir.
Diğer mahreçlerimizin yurdumuzdan ithalâtı nispeten küçüktür ve buralara yapılan
sevkıyatımızda büyük bir düşüklük görülmemektedir.
İspanyanın iç ve kabuklu fındık ihracatında ( 1 9 29 yılı müstesna) tedrici bir azalma
göze çarpar.
Umumî İhracat nispetinin azalması ile türlü ülkelere yapılan ihracat miktarında da (Fransa ve
İngiltere müstesna) bariz bir noksanlık dikkati çeker. Meselâ 1927 yılındaki umum ihracat
yekûnu 10,440 ton iken 193 0 ve 1931 yıllarında bu nispet % 31,3 ve 1932 yılında % 40,2
nispetinde azalmıştır. Birinci derecede yani % 32,7 nispeti ile İngiltere, hemen hemen 9 zar
nispeti ile Almanya ve Amerika ve yine hemen hemen % 12 şer nispeti ile Fransa ve
Hollanda 1 9 2 7 yılında İspanyanın en büyük alıcılarından iken bu nispetler adım adım
gerileyerek İspanyanın umum fındık ihracatına Almanya'nın iştirak nispeti % 4 e, Amerika
Birleşik Devletleri" n i n % 1 e ve Hollanda'nın is e %, 6,6 ya düşmüş ve buna mukabil
İngiltere'nin i ş t i r a k nispeti % 2 2,7 den % 33.3 e ve Fransa'nın ise % 12.5 den % 2 5 , 5
e kadar çıkmıştır.
İtalya'ya gelince bu ülkenin iç ve kabuklu fındık ihracatının önemli bir surette
genişlemekte olduğunu görüyoruz. Meselâ 1927 yı l ı nd a umum fındık ihracatı yekûnu
9,995 ton iken 1932 yılında 23,189 tona çıkmıştır. Almanya, (Türkiye'nin olduğu g i b i )
İtalya'nın da en büyük bir alıcısı olarak i l k safta ve önün arkasından Amerika, İngiltere,
Hollanda ve Fransa gelirler. İtalya'nın fındık ihracatında (Amerika hariç) diğer mahreçler
hesabına oldukça büyük inkişaflar göze çarpar. Nitekim 1927 yılında Almanya'nın
İtalya'dan çektiği fındıklar, İtalya'nın tekmil ihracatının % 32 sini, İngiltere'nin ithalâtı % 7
sini, Hollanda'nın % 9,6 sini Fransa'nın ithalâtı % 4,2 sini ve Amerikanın ithalâtı is e
tekmil İtalyan fındık ihracatının % 42 s i n i teşkil ederken 1932 yılında Almanya'nın
ithalâtı, İtalya fındık ihracatının % 36,3 ne İngiltere'nin %11.2 sine, Fransa'nın % 7 sine
çıkmış ve Amerikanın ithalâtı is e bilâkis % 11.2 sine düşmüştür.
Görülüyor ki ülkemizden İngiltere'ye ve bilhassa Fransa'ya yapılan fındık ithalâtının
yıldan yıla azalmış olmasına karşı İspanya ve İtalya'nın bu memleketlere olan ithalâtı bizim
zararımıza yıldan yıla genişlemiştir.
h) Yurdumuzun ve rakiplerimizin iç ve kabuklu fındık ihracatının nevilerine göre
ayrı ayrı tahlili:
Dış pazarlara gönderilen fındıklarımızın ortalama %20 sini kabuklu ve geri kalanını iç
fındık teşkil etmektedir.
İç fındıklarımızın en büyük alıcısı Almanya'dır. 1925 yılında ihracatımızın % 2 1 , 3 nü
1928 yı lı nd a 35,7 sini ve 1934 yı l ı nd a ise % 56,5 i n i çekmiştir. Son iki yıl ı n vaziyetine
göre ikinci derecede İtalya gelir. Bu ülke de (fındık üretiminde rakibimiz olmasına rağmen)
1933 yılında iç fındıklarımızın % 34 nü ve 1934 y ı l ı n d a ise % 18 ini çekmiştir. Daha
evvelki yıllarda Almanya ve İtalya'nın yurdumuzdan iç fındık çekme nispetlerinin hemen ayni
olduğu anlaşılmaktadır.
Fransa 1925 yılında tam % 45 nispeti ile en büyük iç fındık alıcımız iken bu nispet
rakiplerimizin ve bilhassa İspanyanın lehine derece derece azalarak 1934 yılında % 3
düşmüştür. Nitekim İspanya iç fındık ihracatını gösteren, raporumuzun sonuna
koyduğumuz 11 numaralı grafikte bu hakikati aynen teyit eylemektedir.
Kabuklu fındık ihracatımızın muntazam b i r seyir takip eylemedıği anlaşılır. Bu nevi
ürünümüzün en büyük alıcıları başta Almanya ve Mısırdır. İkinci derecede İtalya gelir.
İngiltere ve Fransa 1925 yılında en büyük alıcılarımızdan iken İspanyanın lehine
olmak üzere alıcılarımız arasındaki önemli yerlerini terk etmişlerdir. Nitekim 1925 yılında
kabuklu fındık ihracatımızın ortalama % 9 dan fazlasını çekerken bu nispet 1928 yılında sıfıra
inmiş ve Fransa dahi yine 1925 yılında % 26 dan fazla bir nispetle ürünümüzün önemli bir
alıcısı iken bu ülkenin yurdumuzdan bu ithalâtı nispeti 1930 yılında % 3 ten aşağı düşmüştür.
Buna karşılık İspanyanın Fransa'ya kabuklu fındık ihracatında büyük bir genişleme göze
çarpmakla beraber İngiltere'ye ihracatı son derece artmıştır, Meselâ 1927 yılında İspanyanın
İngiltere'ye olan kabuklu fındık ihracatı tekmil kabuklu ihracatının ancak % 3 ü
derecesinde i k e n bu miktar 1931 y ı l ı n d a % 5 4 ,7 ye kadar yükselmiştir. Şu halde
görülüyor ki İspanya, en önemli pazarlarımızda fındıklarımız ve husus ile bu ürünümüzün
kabuklu nevi için en güçlü bir rakibimiz olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zira İspanyanın fındık ihracatının en önemli bir kısmını kabuklu nevi teşkil etmektedir.
İtalyan resmî istatistiklerinde iç ve kabuklu nevilerinin birbirinden ayrılmamış olmaları
hasebi ile bu ülkenin kabuklu ve iç fındıklarını ayrı ayrı inceleyerek ve mukayese ederek
hangi nevilerle bize daha fazla rekabet ettiği hakkında is t at i st i k bir sonuç çıkarılmasına
imkân elde edilmemiş olmakla beraber İtalyan ürününün haiz olduğu vasıfları itibari ile önemli
bir kısmının kabuklu halinde ihraç edileceği tabii görülmektedir.
I I - FINDIKLARIMIZIN STANDARDİZASYONU
a) Fındık statüsü:
11913 numaralı '"fındık ihracatının murakabesine dair nizamname" projesi, 1931
senesinin mayıs ayı başlarında idaresine memur edildiğim Trabzon iktisat mıntıkası
müdürlüğünün de sarf eylediği mesai ile yüksek Vekâlet tarafından hazırlanmış ve 4 , 1 1 . 1 9 3 1
de İcra V e ki l l er i Heyetinin yüksek tasdikine iktiran e yledikten sonra 1932 yı l ı
başlarından itibaren geçilmiştir. Statü üç faslı ihtiva eder.
Birinci fasıl umumî hükümlere, ikinci fasıl kontrol edilecek hususlara ve üçüncü fasıl
da kontrol yapılması tarzlarına mütealliktir; heyeti umumiyesi 34 maddeden ibarettir.
Filvaki standardizasyon mefhumundan anladığımız mana, mahreçlerin arzu ve
temayüllerine ve ihtiyaçlarına uygun iyi ve mütecanis istihsal; tağşiş ve hileden vikaye;
muayyen esaslar ve tipler dairesinde iyi ambalaj ve yine muayyen kayıtlar ve esaslar
dairesinde iyi nakil şartları temin olunmak sureti ile mahsulün vasıflarını stabilize etmek
olduğuna göre elimizdeki fındık statüsü, bir standardizasyon statüsü olmaktan ziyade
(kalite kontrolü) statüsü mahiyetindedir.
Bununla beraber şunu da arz etmek gerekir ki bir standardizasyon statüsü ürünlerin
vasıllarında stabilizasyonu temin için kati bir zaruret olan yukarda zikrettiğimiz noktalar
üzerinde hiçbir vakit müessir olamaz. Çünkü nazarî esasları ve hükümleri ihtiva eden bir
nizamnamenin tatbikini kolaylaştıracak birçok tedbirlerin alınması lâzımdır ki bunların
umumunu statü hükümleri arasına sokmanın imkânı yoktur. Meselâ bugün üretmenin fakir
ve zarureti ve bilgisizlikleri yüzünden fındıklarımızın ıslah ve imarı ve fındıklarımızın yeni ve
fennî vasıtalarla üretimi mümkün olamıyor. Bu hal, mütecanis üretimi imkansızlaştıran bir
keyfiyet olduğu gibi statüde mevcut hükümlere ve müeyyidelere rağmen ürünün tam
olgunlaşmadan yarı ham hasat edilmesi de mütecanis üretime imkân bırakmıyor, iyi
işleme ve iyi nakil şartlarının temininde uğranılan güçlükleri de buraya ilâve etmek
gerektir. Ancak bu arz ettiğimiz ve tatbikatta daima rastlanması umulabilen diğer birtakım
güçlükler ve engellerin de ortadan kaldırılabilmesi iledir ki bu ve buna benzer tarımsal
ürünlerin vasıflarının stabilizasyonu temin olunabilir. Bu engellerin ortadan kaldırılması işi ise
günün işi olmaktan ziyade zamanın işidir. Şu halde yurdumuzda bu ve buna benzer birçok
ürünlerimiz için standardizasyondan ziyade tipizasyonun yani muayyen tipler ortaya
çıkarılmasının şimdilik daha önemli bir sonuç verebileceğini düşündüğümüz içindir ki bu
fındık statüsü ile belli tiplerin ortaya konulmasını ve bu tiplerin vasıflarının belli edilmesini,
başkaca bu temeller çevresinde fındık çıkadının kontrolünü doğru bulduk. Nitekim statüde
ikinci faslın içine aldığı hükümler ürünün tipizasyonuna taallûk eder. Meselâ altıncı madde
fındıkları (tombul), (sivri) ve (badem) nevilerine ayırdığı gibi sekizinci madde de nevileri
altıncı madde ile belli edilmiş olan fındıkları ayrıca boyları itibarı ile (ekstra), (sıramalı) ve
(kalburaltı) adları ile üçe ayrıt etmektedir. Dokuzuncu madde rutubet ölçüsünü, onuncu
madde bir partide bulunabilecek kusurlu nispetini ve on bir ilâ on altıncı maddeler ise
fındık ambalajlarının vasıflarını belli ederler.
Yukarda da arz ettiğimiz üzere statünün üçüncü faslı, kontrol tekniğine yani
kontrolün nasıl yapılması gerektiği hususlarına süyenir. 1705 numaralı "men'i tağşiş"
kanununun tatbikatında uğranılan bazı zorluklar göz önünde tutularak fındık statüsünde
ulusal marka tatbikatının ve ulusal marka kontrolü ile ilgili bir organizasyonun ortaya
çıkarılmasından ziyade 25. madde de yazılı olduğu ve bu maddeye göre statüye eklenen
numunede görüldüğü veçhile üçüncü maddeye tevfikan kontrol salâhiyetini haiz muayyen
tecim odalarının mecburi kontrollerine dayanan (İhraç şahadetnamesi esası) vazolunmuştur.
Yani kontrol, hiçbir kayıt ve şart altında ihtiyari değil, malı ihraçtan evvel katiyen
mecburidir.
Standardizasyon tatbikatının bugünkü zaruret ve icaplarına göre 1705 numaralı kanunun
değiştirilmesi hakkında hazırladığımız ve yüksek Vekâlet makamına arz etmek üzere
bulunduğumuz esaslar göz önünde tutulmadıkça ne fındık statüsünün ve ne de başka
ürünlerimizle ilgili başka statülerin ayrı bir kontrol tekniğine dayanmasına imkân yoktur.
Nitekim zeytin ihracatının kontrolü hakkındaki statü projesinin kontrol şekli de fındık
statüsünde arz ettiğimiz esaslara istinat ettirilmiş olduğu gibi projesi standardizasyon
bürosunca hazırlanan üzüm statüsündeki kontrol hükümlerinin ulusal marka kontrol esasına
yaslatılması imkânı da bugün için temin edilmemiştir. Ve ancak 1705 numaralı kanunun
değiştirilmesinden sonra imkânlaşabilecektir.
b) Tatbikata girdiği andan bugüne kadar statü hakkında serdedilen mütalaalar ve
yapılan değişiklikler:
İlkönce şu noktayı arz edelim ki statünün tatbikata girdiği 29 ilkkânun 1931 (Statü 4
ilkkânun 1931 tarihinde İcra Vekilleri heyetinin yüksek tasdikine iktiran etmiş ve yirmi
beş yün sonra tatbikata girmiştir) tarihinden bugüne kadar statü hakkında yabancı
ülkelerden aksetmiş b i r şikâyet mevcut değildir. Bilakis statü tatbikatının pozitif sonuçlar
verdiği hakkında tecim ataşelerimizden gelmiş raporlar bakanlık arşivleri arasında dikkatimizi
çekmektedirler. Yalnız tecimsel kurumlar tarafından bağlı oldukları tecim ve endüstri odalarına
veya doğrudan doğruya bakanlığa vakit vakit bazı sızıntılar (şikâyet) aksetmiş ve bu
yarbık (şikâyet) ler özlüklerine (mahiyet) göre incelenerek doğru görülenler bu kürce (esas)
ler çevresinde statüde değişiklikler yapılmıştır.
Sızıntılara esas teşkil eden önemli noktalar şunlar olmuştur:
1) Statünün üçüncü maddesinde yazılı fındık çıkat iskeleleri arasına Sürmene,
Vakfıkebir ve Tirebolu iskelelerinin de konulmamış olması;
2) Dokuzuncu maddede yazılı olduğu üzere rutubet ölçüsünün kabuklu fındıklarda
en çok % 5 ve iç fındıklarda % 4 nispeti;
3) Onuncu madde mucibince bir partide bulunabilecek çürük, küflü, bozuk ve
acı fındıkların bulgayının, partinin % 2,5 unu geçmemesi:
4) Altıncı mad'dede yazıldığı üzere fındıklar ekstra, sıramalı ve kalburaltı adları i le
üç boya ayrılırken bu boylardan başka tâli boylar ihdas edilmemesi:
5) Yirmi üçüncü maddenin son fıkrasına göre alınan numunelerin tecim odalarında
altı ay müddetle saklanması;
6) Yirmi üçüncü maddenin İlk fıkrasına göre Ekonomi Bakanlığınca hazırlanan
numune alma bildirikçe (talimatname) sinin dördüncü maddesinde yazılı olduğu üzere
"Her parti için kabuklu fındıklarda i k i ve iç fındıklarda b i r kilo" fındığın muayeneyi
yapan işyar veya eksper tarafından alınması;
7) On birinci maddede yazılı olduğu gibi bir partideki kırık, ezik ve vurgun
fındıklar nispetinin en çok % 5 olması;
8) Değişik on birinci maddede yazılı azamî 1,5 dan ibaret kırık, ezik ve
vurgun nispetinin sivri fındıklar için % 10 a çıkarılamaması.
Sızıntılara esas teşkil eden bu noktalardan birincisi haklı görülerek statünün üçüncü
paragrafı 29.1.1934 tarihli kararname i l e değiştirilmiş ve yukarda adı geçen iskeleler
fındık çıkat iskeleleri arasına konulmuştur.
Paragraf dokuza olan itiraz kısmen doğru çıkmıştır. Zira kabuklu fındıklarda en
yüksek rutubet nispeti % 5 b e l l i edilmesine karşı analiz sonucunda olgunlaşmış ve
harmanda iyice kurutulmuş kabuklu fındıkların % 8 ve iç fındıkların ise % 4 nispetinde
rutubetleri olabileceği anlaşılmıştır. Bunun içindir ki kabuklu fındıkların rutubet nispeti
üzerindeki itiraz yerinde görülerek bu nispet 29.1.1934 tarihli kararname ile % 5 den % 8 e
çıkarılmıştır.
Statünün tanzimi ile gözetilen gayenin, ürünümüzün kalitesini ve kıymetini yükseltmek ve
dış pazarlarda kolaylıkla sürümünü temin etmek olduğuna göre §§ 6, 10 ve 11 e taallûk
eden sızıntılar yerinde görülmeyerek §§ 6 ve 7 de hiçbir değişiklik yapılmamış ve Ş 11 de
yazılı kırık, ezik ve vurgun fındıkların % 5 nispeti de bilâkis fazla görüldüğünden bu nispet
29.1.1934 tarihli kararname ile % 1,5 a indirilmiştir.
Her ne kadar statünün 23. paragrafında her partiden numune olarak alınacak fındıkların
altı ay müddetle tecim odalarında saklanması ve bu paragrafa göre Ekonomi Bakanlığınca
hazırlanan fındıklardan numune alma bildirikçesinin dördüncü paragrafında alınacak
numunelerin kabuklu fındıklarda iki ve iç fındıklarda bir kilodan az olmaması yazıyorsa da
fındıkların ve husus ile kabuksuz olanlarının altı ay müddetle (mecburen torba ve çuvallar
İçerisinde) iyi bir surette saklanması kabil olamamış ve her türlü itinaya rağmen bozulmuş,
kurtlanarak böcekler ve sinekler peyda etmiştir. Bundan başka bu numunelerin çokluğundan iyi
saklanmalarında da zorluklarla karşılanmış ve sızıntılar yerinde görülerek altı aylık saklama
müddeti 31.12.1933 tarihli kararname ile üç aya indirildiği gibi alınacak numune miktarları da
1.5.1933 tarih ve 5013/162 sayılı bakanlık buyruğu ile iç ve kabuklu fındıklarda siyanen 250
grama indirilmiştir.
Değişik on birinci paragrafta yazılı maksimal % 1,5 dan ibaret kırık, ezik ve vurgun
nispetinin sivri fındıklar için % 10 a çıkarılması hakkında geçen yıl içinde Trabzon tecim ve
endüstri odasından Bakanlığa bir dilek gelmiş ve bu dilekte ürünümüzün dış pazarlarda
kolaylıkla sürümünü zorlaştırabileceği düşüncesi ile kabul edilmemiştir.
Trabzon tecim ve endüstri odasının 11.2.1934 tarih ve 762 numarasını taşıyan yazısında:
Sivri fındıkların (uçlarının sivri olması dolayısı ile) değirmenden uçlarından fazla vurgunlu
olarak çıktığı ve fındık çıkatlarının kontrolüne dair statüde gösterilen miktardan fazla vurgunlu
olan bu fındıkların, vurgun adile ellişer kiloluk çuvallarda dış ülkelere gönderilmesinin dış
pazarlarda kıymetlerinin düşürülmesini sonuçlandığı bildirilmekte ve aşağıda yazılı düşünceler
ilâve olunmaktadır.
Filhakika öteden beri tombul iç fındıklarından daha fazla vurgunlu olduğu halde mahreç
piyasalarında fiyatça tombul iç fındıklarından pek farklı olmayarak hatta bazen da bunların
fiyatına satılmakta olan sivri fındıkların her türlü ihtimama rağmen uçlarından fazla vurgunlu
olarak çıkmalarından naşi nizamname ahkâmına tevfikan "vurgun" namı altında ellişer kiloluk
çuvallarda sevk ve ihraç edilmesi bu malların mahreç piyasalardaki fiyatlarına menfi tesir
yapmış olacağından keyfiyetin ehemmiyetle nazarı dikkate alınarak sivri fındıklardaki vurgun
nispetinin %10 a iblâğı hususunun bir an evvel teminine delâlet buyrulması..."
Yaptığımız incelemeler böyle bir düşüncenin kabul edilmeğe değer olmadığı sonucunu
vermiştir. Çünkü dış pazarların böyle bir mazereti hoş görmeyecekleri şüphesizdir. Statüde
yapılacak şu veya bu miktar vurgun nispeti hakkındaki değişiklikler onaylanmış olsa bile bu
doğrudan doğruya bize ait özel bir iş olur. Bu pazarlar vurgun, kırık, çürük, ezik mal
siparişinde istisna gösterirler. Çünkü alıcı piyasaların mallarda aradıkları vasıfların en
önemlileri şunlardır:
1 — Fındıkların çürümemesi için iyi kurutulmuş olması;
2 — Yaş fındığın kuru ile karıştırılmaması;
3 — Makine vurgunları ile görünüşlerindeki düzgünlüğün bozulmamış olması;
4 — Vurgun malın temiz maldan ayrılarak piyasaya vurgun olarak arz edilmesi;
5 — Kırık ve ezik malların temiz mallardan ayırt edilerek dış pazarlara o suretle iletilmesi.
Londra ve Paris tecim ataşelerimizden aldığımız yazılarda bu görüşümüzü
gerçeklediğinden Trabzon tecim ve endüstri odasının bu dileği düz görülmeyerek
onaylanamamıştır.
SONSÖZ:
Fındıklarımızda bugün tatbik etmekte olduğumuz kalite kontrolü iş i istediğimiz gibi
çok iyi bir gidişle yürümektedir. İlmî anlamıyla standardizasyon faaliyeti bu ürünümüz
üzerinde tatbik edilinceye kadar statünün teknik yönlerinde değiştirilmesi mutlak olarak
gereken önemli bir nokta yoktur.
TÜRLÜ ENCÜMENLERİN RAPORLARI
Türlü encümenler, kendilerine ayrılan sahalardaki tetkiklerini bitirdikten sonra
aşağıdaki raporları vermişlerdir:
Kredi, Müstahsili Teşkilâtlandırma ve Borsalar Encümeninin Raporu
Genel toplantıda kredi, müstahsili teşkilâtlandırma ve borsa encümenine seçilen Ordu
Ticaret Odası Reisi Hü snü Akyol, Giresun tüccarından Emin, Ziraat Vekâleti
murahhaslarından Şevket, Ziraat Bankasından Fazıl, İş Bankasından Vehbi, İç Ticaret
Genel Direktörlüğü kredi Bürosu Müdürü Cevat Nizami, Teşkilâtlandırma Bürosu Müdürü
Servet ve mütehassıs Dr. Villbrand, Türkofis Danışmanlarından Zeki Doğanoğlu, 11.
teşrin perşembe günü öğleden evvel ilk toplantısını yapmıştır. Bu toplantıda ilk iş olarak
aralarında bir reis ile bir raportörün seçilmesi lüzumu görülmüş ve reisliğe Ordu Ticaret
Odası Reisi Hüsnü Akyol, Raportörlüğe de Türkofis Danışmanlarından Zeki Doğanoğlu
seçilmiştir. Bundan sonra encümenin müzakere edeceği meselelere geçilmiştir.
Türkofis, Ordu Ticaret Odası, İş Ltd ve İstanbul'da Çikolata fabrikatörleri tarafından
kongreye tevdi olunan raporlarda encümeni alâkadar eden meseleler gözden geçirilerek
aşağıdaki kısımlar üzerinde görüşmelere başlanmıştır:
1— Fındık mıntıkalarında müstahsilin krediye olan ihtiyacı hakkında Türkofisin
raporunatemas edilerek yapılan görüşmeler ve serdolunan mütalaalar şu suretle
sonuçlanmıştır:
Bankaların fındık mıntıkasına tahsis ettikleri para yekûnu encümence kâfi görülmüştür.
Ancak bu paraların tevziinde bazı noksanlar bulunduğu anlaşılmıştır. Büyük Millet
Meclisinden geçmek üzere olan kredi ve satış kooperatifleri kanunlarının bu noksanları
ortadan kaldıracağı ve kredi durumunun bu iki mekanizma sayesinde rasyonelleşeceği
neticesine varılmıştır.
2— Müstahsilin teşkilâtlandırılmasına dair görüşmeler hakkındaki karar şudur:
İhracatın teşkilâtlandırılması meselesinin mühim bir kısmı yakında tatbik mevkiine
geçecek olan kredi ve satış kooperatifleri mekanizması ile halledilecektir.
İhracatta satış kooperatifleri her gün genişlemesi tabiî olan bir sahaya hâkim
olacaklar, takat serbest ihracatçılara da geniş bir saha kalacaktır. Serbest sahada ara sıra
memleket menfaatlerine pek uygun olmayan vaziyetler göze çarpmaktadır. Bunun önüne
geçecek tedbirlerin de Vekâlet tarafından düşünülmesi muvafık görülmüştür.
3— Fındık borsaları meselesindeki mütalealar şu noktalarda toplanmıştır:
Dördüncü Ticaret ve Sanayi Odaları kongresinde tecim borsaları meselesi uzun uzadıya
görüşülmüş, bir encümen bütün çalışmalarını bu mevzua hasretmiş ve encümenin raporuna
dayanan kongre mukarreratından mülhem olan ve diğer memleketlerin ticaret borsaları
hakkında incelemeler yapan Vekâlet, borsa cihazını zamanımızın ihtiyaçlarına uygun
şekle sokacak bir kanun lâyihası hazırlamıştır. Bu mevzu kongremizi işgal edecek bir
mesele olmaktan çıkmıştır. Ancak kanunun bir an evvel mevkii tatbike
konulmasının temini lazım gelmektedir.
4— Alivre satışları meselesi encümenin en hararetli mevzularından birini teşkil
etmiş ve aşağıdaki sonuca v a r ı l m ı ş t ı r :
Alivre satışların mühim bir kısmı haziran ve temmuz aylarında yapılır. İhracatçılar
satışlarını eylülden itibaren kapatmak mecburiyetindedirler. Demek ki piyasada alivre
satışlar, talebi arttıran ve nazarî olarak fiyatların yükselmesi üzerinde tesir yapan bir
unsurdur. Fakat fiiliyatta bunun aksi oluyor. Çünkü;
a— Müstahsilin mali vazıyeti, kendisini müsait fırsatları beklemeden s a t ı ş
yapmağa mecbur eder.
b— Bazı yerlerde müstahsil malının büyü k bir kısmı ihracatçılar elind e
emaneten bulu nmaktadır. Buna mukabil üretmene avans verilmiştir. Ve bunun
mu ayyen tarihlerde kapanması lâzımdır. Netice i t ib a r ı i l e ihracatçı, müstahsilin
muayyen tarihlerde satış yapmak mecburiyetinde olduğunu b i l i r , bundan istifade eder
ve piyasaya hâkim olur.
c— Şu halde â la baisse spekülâsyon cereyanları a l i v r e satışların mevcudiyetinden
değil, müstahsilin teşkilâtsız ve zayıf vaziyetinden i l e r i gelmektedir. Bununla beraber
gerek kredi ve gerek satış kooperatifleri sayesinde müstahsilin kredi vaziyeti ıslah
edilecek ve emanetlerden mütevellit mahzurlar da ortadan kalkacaktır.
d — Fındık fiyatlarının piyasa şartlarına göre müstahsil ve memleket için en
müsait tarzda tekevvün edebilmesini esaslı surette temin edecek vasıtanın, bu mahsulü
teşkilâtlandırma şeklinde olabileceğine kani bulunan encümenimiz, kongrenin içtimaa
davet edilmesi hâdisesinin fındık sahasındaki alâkadarlar üzerinde iyi tesir yaptığını ve
hattâ kongre mesaisinin neticelerini bekleyerek mallarını arz hususunda ihtiyatlı
davrandıklarını müşahede etmiştir. Encümenimiz bu hâdiseyi göz önünde tutarak
kongrede verilecek kararlar arasında bu yılki satış fiyatlarının aksi tesirlere ve anormal
sukutlara maruz kalmamasını temin edecek acil tedbirlerin münasip görülecek
şekillerde alınmasını uygun görmüştür.
5 — İspanyol fındık müstahsilleri tarafından yapılan teklif hakkında Fürkofisce
tespit ounan malûmat gözden geçirilmiştir.
Teklifi yapan «İspanyol farragona fındık müstahsilleri b i r l i ğ i d i r » iş b i r l i ğ i n e
ait bu önemli t e k l i f i n , satış kooperatiflerimizin t e ş k i l i n d e n sonra nazara alınması
muvafık görülmüştür.
FINDIK İHRAÇ NİZAMNAMESİ, STANDARDİZASYON VE AMBALAJ
ENCÜMENİNİN RAPORU
Encümenimize havale edilen raporlar gözden geçirilmiştir, Bu raporlarda mevzuu
bahis olup encümenimizi alâkadar eden ihracat nizamnamesi tadilâtı, standardizasyon ve
ambalaj işleri ve bunların dışında kalan bazı mühim mevzular üzerindeki mülâhazalarımızı
sırası i le arz ediyoruz:
1931 yılından beri tatbik edilmekle olan "Fındık ihracatının murakabesine dair
nizamname" de bugünkü ihtiyaçları karşılayacak surette ve aşağıdaki şekilde tadilât icrası
encümenimizce muvafık mütalaa edilmiştir:
Birinci Fasıl
Umumî hükümler
Madde 1 - Aynen bırakılmıştır.
Madde 2 -
»
»
Madde 3 - Aynen bırakılmakla beraber sonuna "İktisat Vekâleti lüzum ve ihtiyaç
görürse yukarıdaki ihraç iskelelerini azaltır veya çoğaltabilir" cümlesi ilâve
edilmelidir. Bu ilâve ile her yeni ihtiyaç karşısında işin icap ettireceği çabukluk
temin edilebilmelidir. Bu yapılmadığı takdirde yeniden bir çuk formalitelere ihtiyaç
hasıl olacaktır ki bunda mahzur bulunduğu aşikârdır
Madde 4
■ Aynen bırakılmıştır.
İkinci Fasıl
Kontrol edilecek hususat
M adde 5 - Bu maddeden toplama ameliyesine başlamadan en az on beş gün evvel
münasip şekil ve vasıtalarla ilan edilmesi yazılıdır. Hava şartlarının bilhassa kararsız
olan imdik istihsal mıntıkalarında on beş günü fazla bulmaktayız. Çünkü on beş gün
müddet kabul edildiği takdirde ziraat memurları tarafından yapılacak olan gezmelerin
devşirme müddetinden bir hayli zaman evvel yapılması icap etmektedir ki
encümenimiz bunu doğru görmemektedir. Ve filhakika gerek istihsal mıntıkalarından
ve gerek diğer mütehassıslardan alınan dilek ve malûmatla bu müddetin çokluğu
merkezindedir. Binaenaleyh bu müddetin bir hafta ya indirilmesini encümenimiz
muvafık görmüştür.
Madde 6 — Aynen bırakılmıştır.
Madde 7 — Bu maddenin "kabuklu fındıklarda tombulun sivriye ve sivrinin
tombula ancak %6-10 ve iç fındıklarda en çok %10 nispetinde karıştırılmalarına müsaade
edilir" şeklinde değiştirilmesi encümenimizce muvafık gömülmüştür. Böyle bir değişikliği
istilzam eden sebepler şunlardır:
Fındık ağaçlarının % 10-15 nispetlerinde karışık dikilmiş olmaları ve mahsulün bu
yüzden bizzarur karışık olarak toplanması ve harman edilmesi.
Müstahsilin böyle karışık nevileri birbirinden ayırmasının maddeten güç ve masraflı
olması.
Tüccar içinde bu tefriki yapmanın imkânsız denecek surette zor bulunması. Tefrik
ameliyesi yapılsa bile bunun için edilecek masrafın maliyet fiyatına tesir etmesidir.
Madde 8 — Bu madde mucibince ve ticarî teamüle göre ekstra, sıramal ve kalburaltı
adları i l e anılan fındık nevilerinin kuturlarının şu suretle tasrihen tespit ve ilâvesi de
encümenimizce muvafık görülmüştür:
Kabuklu fındık nevileri;
a-Ekstra: Kutru 15 milimetreden yukarı olanlar.
b-Sıramal: Kutru 9-15 milimetreye kadar olanlar.
c-Kalburaltı: Kutru 9 milimetreden aşağı olanlar.
Madde 9 — Fındıkların rutubet nispeti hakkında nizamnamenin kabul etmiş olduğu hâd
fındıkların tamamı i le kurtulmuş olarak dış piyasalara şevkini kâfîl olacak derecede
görülmemiştir. Şu hale göre bu maddenin aşağıdaki şekilde tadili faydalı olur: İhraç
olunacak fındıklar temiz ve yabancı maddelerden arı ve iyi kurutulmuş ve rutubet
dereceleri bütün çuvallarda aynı derecede olmalıdır. Rutubet derecesi kabuklu fındıklarda
%5, iç fındıklarda %2 yi geçmemelidir.
İç pazarlarda fındığın yaş olarak alınıp satılması hiçbir suretle men edilemez.
Kuruluk ancak ihraç anında ve muayene sırasında aranılır.
Madde 10 — Nizamnamenin bu maddesinde yazılı % 1 e kadar çürük nispeti,
alıcıların bu işe verdikleri ehemmiyete binaen çok görülmektedir. Keyfiyetin
fındıklarımızın sürümü bakımından göz önüne alınması icap eder.
Binaenaleyh maddenin şu suretle değiştirilmesi uygun olur: "Bir parti içindeki
çürük, küflü, bozuk ve acı fındıkların nispeti % 1/2, kırık fındıkların nispeti % 1
olmalıdır". Bundan sonra şimdiki maddede zikredilmemiş olan vurgunlara ait nispet
hakkında hüküm konması lâzım gelmektedir. Maddeye üçüncü bir fıkra olarak ta
"vurgun; fındığın sivri ve tombul olduğuna göre değişebilir. Tombullarda vurgun nispeti en
çok % 8, sivrilerde % 15 i geçemez" cümlesinin ilâvesini de encümenimiz kabul etmiştir.
Madde 11 — Onuncu maddenin tadilini icap ettiren sebepler göz önüne alınır ve vurgun
nispetleri de tombul ve sivri nevilerine göre değiştirilirse bu maddenin de: "Vurgun nispeti
tombullarda % 8 ve sivrilerde % 15 i geçiyorsa" şeklinde tadilinin zarurî olacağı
encümenimizce muvafık mütalaa edilmiştir.
Madde 12 — Aynen bırakılmıştır.
Madde 13 — Aynen bırakılmıştır.
Madde 14 — Aynen bırakılmıştır.
Madde 15 — Nizamnamenin bu maddesinde yazılı hükümlerle piyasalarımızdaki teamülü
birleştirmek için şu şekilde tadili encümenimizce muvafık görülmüştür: "Tek çuvalda
gayrisafi sıklet safi sayılır. Çift çuvalda ise çuvalın birisi dara olarak düşülür" şeklinde
olmalıdır.
Madde 16 — Tadilen kabulü halinde 8 inci madde ile nevilerin kuturları tespit edilmiş
olacağından bu maddenin birinci satırında yazılı "boy" tabirine lüzum kalmamıştır. Bunun için
bu maddeden "boylarını" tabirinin kaldırılması icap eder.
Üçüncü Fasıl
Kontrolün sureti icrası
Madde 17 — Nizamnamenin bu maddesinin son fıkrasındaki "itibarı ile" kelimesinden sonra
değiştirilmesi ve yerine şu ibarenin ikamesi icap eder: "Boy itibarı ile 7 inci maddede münderiç
nispetlerden fazla karışık olanların satılmasına müsaade etmeyecektir."
Madde 18 — 8 inci madde tadilâtına uyarak bu maddeden de "boylan" tabiri kaldırılmalı ve
yerine "işbu nizamnamenin 8 inci maddesinde yazılı neviler ve vasıflar" cümlesi konulmak
sureti ile değiştirilmesi muvafık olur.
Madde 19 — Bu maddede yazılı "boy" tabiri de evvelki mucip sebepleri dairesinde
kaldırılmasını encümenimiz muvafık görmüştür.
Madde 20 — Bu maddede yazılı "boy" tabiri de evvelki esbabı mucibe dairesinde
kaldırılmalıdır.
Madde 21 — Aynen bırakılmalıdır.
Madde 22 —
»
»
Madde 23 —
»-
»
Madde 24 -
»
»
Madde 25 —
»
»
Madde 26 —
»
»
Madde 2 7 —
»
»
Madde 28 —
»
»
Madde 29 —
»
»
Madde 30 — Bu maddede yazılı vazife ve mükellefiyetlerin bugünkü teşkilâta
uymaması göz önüne alınırsa bazı tadilâta ihtiyaç görüleceği tabiîdir. Bu da mahreç
memleketlerde Türkiye'den çıkan fındıkları kontrol etmek i ç i n doğrudan doğruya
vazifedar olanların bu vazifeyi mutlak bir surette yapmalarına maddeten imkân da
görülememesidir. Binaenaleyh maddedeki mutlakıyetin kaldırılması daha muvafık olacağı
mütalaa edilmiştir. Bunun için de maddede "ticaret mümessilleri" yerlerine "Türkofis şubeleri"
konulmalı ve «kontrol icap ederse yapılmalıdır» denmek sureti ile maddenin "usulü dairesinde
muayene ve ihraç olunmuş fındıklar Türkiye'den ihraç edildikten sonra ilgililerin müracaatları
üzerine Türkiye Konsolosunun veya 'Türkofis şubeleri âmirlerinin hazır bulunacağı heyetler
tarafından muayene edilerek..." şeklinde tadilini encümenimiz kabul etmiştir.
Madde 31 - Aynen bırakılmıştır.
Madde 32 - Bu maddede yazılı "Haricî Ticaret Ofisi" yerine "Türkofis" kelimeleri
konmalıdır.
Ambalaj işleri:
Bugünkü fındık ambalajı arsıulusal teamüllere ve dış pazarların arzularına uygun bir
şekildedir. Kabuklu fındıkların ambalajları 23/4 veya 2,5, iç fındıklarınkiler ise 4 veya 4 1/2
librelik çuvallardır. Şimdiye kadar bu suretle yapılan ihracatın ambalaj şekillerinde bir
değişiklik yapılmasına lüzum olmadığı kanaatindeyiz.
Alivre satışlar:
Encümenimiz, alelıtlak alivre satışların zaruretini ve faydalarını teslim eder. Ancak alivre
piyasalarını açmakta amil olan ihracat tacirlerimiz, fındık mahsulüne değer biçmek gibi
önemli ve ulusal iktisadiyatımız için büyük bir vazife yaptıklarını düşünerek bu vazifenin
manevi mesuliyetini göz önünde bulundurmalıdırlar.
Memleketimiz tüccarlarının alivre satışlarda istinat edecekleri unsurlar şunlardır:
1 - Yeni yıl rekoltesinin miktarı.
2 - Rakip memleketlerde rekolte miktarları.
3 - Türkiye'nin alıcı ülkelerle olan ticarî ve ahdî münasebetleri ve o münasebetlerin
memleket lehine temin edeceği imtiyazlı vaziyetlerin mahiyeti.
4 - Muhammen dünya
kabiliyetinin durumu.
rekoltelerine
göre genel
fındık
istihlâkinin ve alış
5 -— Evvelki mahsul vaziyetine göre fiyat temevvüçleri ve kapanış fiyatları.
6 - Alivre taahhütlere giren müessesenin indelicap aleyhine tahassül edecek bir
farkı fiyatla mal almak sureti ile taahhüdünü ifaya mecbur olacakmış gibi hareket
ederek böyle muhtemel bir zarara tahammül edecek malî kudrette bulunması.
Bu unsurları hakikî malûmat ve müstahberata müsteniden ciddî bir surette tetkik ve
t a h l i l eden müessesenin isteyeceği alivre fiyatın memleket mahsulünün hakikî değerinde
olacağından şüphe edilemez. Ancak yukarıdaki şartları haiz olmaksızın piyasaya girecek
ihracat ticareti üzerinde rol oynamak isteyecek ticarethanelerdir ki şuursuz hareketleri i le
ulusal menfaatler aleyhine tesir yapabilirler.
Alivre satışlar ancak mahsul idrak edilinceye kadar spekülatif mahiyetini muhafaza
eder. Mahsulün idrakinden sonra iç ve dış piyasaların normal bir surette faaliyete geçmiş
olmaları i l e spekülatif rolün zail olması lâzım gelir. Bundan sonraki alım ve satımlar günün
piyasasına göre arbitraj ameliyelerinden ibarettir.
Dış piyasaların fiyatına uygun olması lâzım gelen iç piyasa Hatlarında anormal bir düşüş
görülürse bu, ancak ihracat tacirlerinin uygun fiyatlarla mal sattıkları halde iç piyasa
Hatlarını fazla intifa kastı ile düşürmeğe matuf bir müşterek hareketlerinin mahsulü
addedilebilir. Böyle bir hareket devletin maddî ve manevî bütün kuvvetleri ile
müdahalesini icap ettirebilir. Yoksa iç piyasada devamlı surette hareketler ve haricin
talebine tekabül edebilecek alışlar devam ettiği müddetçe piyasalarımızın vaziyetini
normal telâkki etmek ve bu normal gidişi herhangi bir tesirle haleldar etmek doğru
olmasa gerektir.
Ehemmiyetli surette fındık alıcısı bazı ülkeler vardır ki onlarla ticaret anlaşmalarımız
olmadığı için bu gibi piyasalardan mahrum kalmaktayız. Meselâ Polonya, Brezilya bu
cümledendir. Bundan başka kliring mukaveleleri ile bağlı olduğumuz memleketler de vardır
ki kliring formalitelerinin uzunluğu ve güçlüğü ve kliring hesaplarının müsait olmaması
yüzünden tüccar malının bedelini aylarca alamamakta olduğu içindir ki bu gibi ülkelerden
gelen tekliflerden bizzarur istifade edememektedir. Ezzümle İsveç, Avusturya, Macaristan,
Hollanda, Yugoslavya ile olan kliring mukaveleleri bu mahiyettedir.
Eğer Cumhuriyet Merkez Bankası bu gibi ülkelere gönderilen malların bedellerini ya
iskonto etmek veya kısmen avans vermek sureti ile kolaylıkla ödenmesi imkânını bulursa
memleket mahsulünün tamamının daha uygun ve daha kolay şartlarla satılması imkânı
bulunmuş olur.
Standardizasyon işleri:
Standardizasyon, mahreçlerin arzu ve temayüllerine ve ihtiyaçlarına uygun, iyi ve
mütecanis istihsal, tağşiş ve hilelerden masun, muayyen esaslar ve tipler dairesinde iyi
ambalaj ve yine muayyen kayıtlar ve esaslar dairesinde iyi nakil şartları temin olunmak
sureti i le mahsullerin vasıflarını stabilize etmektir.
Mahsul vasıflarındaki stabilizasyon bidayetlerde ticari mübadelelerde anlaşma ihtiyacını
fazla ve imkânının az olmasından doğmuş ve uzun yılların verdiği tecrübe ile tekâmül ederek
bu anlaşamamazlık müşkülâtını bugün kısmen ortadan kaldırmıştır.
Toprak mahsullerinin yekdiğerinden tamamı ile ayrı olan istihsal şartları ve bu mahsullerin
vasıflarındaki değişiklikler yukarda arz edildiği veçhile bunların vasıflarının stabilize
edilmesi hususunda bazı muayyen esasların vaz'ını zarurî kılmıştır. Bu esaslar, iktisadî
teşekküllerin, muhtelif ilgili kurumların ve hükümetin müşterek mesaisinin mahsulü olarak
vücuda getirilir. Bazen de devlet pasif b i r vaziyet a l ı r . Bazen de bizzat kanun ve
nizamnameler tedvini sureti ile standart esaslarının vaz'ında aktif bir rol oynar ki bu
takdirde yukarda bahsi geçen esasların hükümleri daha cezri ve daha katî olur.
Fındık standardizasyonuna gelince; halen mer'i olan ve bu kongre kararı ile bazı
eksiklikleri de tamamlanmış bulunan fındık ihraç nizamnamesi tam standardizasyon
yapılıncaya kadar geçecek istihale devri zarfındaki ihtiyacı tamamı ile tatmin eder
mahiyette görülmüştür.
TARIM ENCÜMENİNİN RAPORU
Fındık tarım işlerini üzerine alan encümenimiz birinci teşrinin onuncu ve on birinci
günü toplanıp aşağıdaki esaslar üzere fındık istihsalâtını arttırmak ve pazara keyfiyet ve
kemiyetçe makbul evsafta fındık çıkarmak hakkındaki düşüncelerini aşağıdaki üç esasa
göre hulâsa etmiştir:
1) Yeni yapılacak fındık bahçelerinde alınacak tedbirler.
2) Mevcut yetişmiş fındıklıklarda yapılacak bakım, tımar ve ıslahat.
3) Fındığın devşirilmesi,
çıkarılması.
harmanı ve pazara kuru, temiz çeşitlere ayrılmış fındık
Yeni yapılacak fındık bahçelerinde alınacak tedbirler:
1) Vilâyetlerde fındık mıntıkaları ziraat idare ve odalarınca tayin ve tesbit edilmelidir.
Mıntıka haricinde kalan yerlerde bundan sonra fındık bahçesi yaptırılmamalıdır.
2) Fındık mıntıkası içinde bulunan yerlerde fındık bahçesi yapmak isteyenler
topraklarını tarım memuruna gösterip fındıklığa elverişli olduğunu tespit ettikten
sonra
bahçe
tesis etmelidir. Ayni zamanda toprağın nasıl hazırlanacağını, fındık
fidanlarının nereden alınacağı, bir dönüme kaç ocak düşeceği ve bir ocakta kaç fındık
bulunacağı ve ne derinlik ve genişlikte dikileceği gösterilmelidir.
3) Halkın dikeceği fidanlar hükümet tarafından temin edilmeli. Buna yetişilinceye kadar
da halkın bulduğu veya bulacağı fidanlar tarım memurluğunca görülüp kabul edildikten
sonra dikilmelidir.
4) Yem kurulmuş bir fındık bahçesinin çapa, bel ameliyatı, ocakların tımarı
yapılmakla beraber bu bahçeden fındık mahsulü alıncıya kadar geçen beş yıl içinde
ocaklara zarar vermiyecek şekilde soğan, patates pancar ve kısa fasulye gibi pek
boylanmayan mahsullerin dikilmesine izin verilmelidir.
5) Fındık bahçesi yetiştirmenin sonu, sağlam ve iç i dolgun fındık almaktır. Bazı
fındıkların kabuk bağladığı halde içinin boş kalması fındığın çiçek mevsiminde
çiftleşmemesindendir. Çiftleşmeği temin eden ham yani yabani fındık fidanlarından lüzumu
kadarının ocaklar arasında dikilmesi lâzımdır. Ham fındıkların bahçe dışarısında hendek
içinde, yol kenarlarında dikilmesi de çok yerinde olur.
6) B i r bahçenin her tarafına yalnız, tombul, badem, sivri olarak bir çeşit dikilmeyip
aşılamada birbirlerine yardımı görünen tombul, sivri, badem, ham gibi çeşitlerin bir
bahçede sıralar halinde bulundurulması lâzımdır. Halkın bu kaideye göre çeşitli fındık
bahçesi yetiştirmesi esas olmalıdır.
7) Fındığa elverişli olan bayırlarda ve meyilli topraklarda Çapa ve bellemede toprakların
aşağıya kayıp ağaçların köklerini meydanda bırakmaması için önceden toprak, merdiven
basamağı gibi set yapıldıktan sonra fındık dikilmesine müsaade edilmelidir.
8} Fışkınları diplerinden keserek ayıklamak, çapa, bel, ot alma, gübreleme gibi
yıllık bakım işlerini bahçe sahibine mutlak yaptırmak lâzımdır.
9) Gerek fındık mahsulün yapmamış genç bahçelere, gerek eski mahsuldar
fındıklıklara hayvan sokmamak şarttır. Aksini yapanlar hakkında köy kanunun da
gösterilen cezayı tatbik etmelidir. Cezayı tatbik etmeyen muhtar ve kö yün idare heyeti
yine köy kanunundaki sarahat veçhile mesul tutulmalıdır.
Sürü halinde olmayıp bazı kimselerin tek tük evlerinde besledikleri keçiler fındık
ağaçlarına çok zarar verdiklerinden fındık mıntıkası dahilinde kafiyen keçi
bulundurulmamalıdır.
Fındık bahçelerinde bakım ve tımar:
10) Kuru dallan kesmek, b i r ocakta birbirine bitişik fındık dallarını diplerinden ve
toprağa yakın bir noktadan pürüzsüzce kesmek, her yıl ağaç diplerinden fışkıran
lüzumsuz piçleri çıkarmak, toprağı hafif çapa ve hafif bellerle işlemek birbirine çok
yakın olan ocaklarda aralarından fazlalarını kaldırarak hava ve ziyanın işlemesine yardım
etmek, fındıklığın içinde bulunan kızılağaçları fen memurunun göstereceği lüzum üzerine
kaldırmak ve ziraat idarelerinin imar için ellerinde bulunan talimat dairesinde her yıl
bakım ve tımar işlerini bahçelerde tekrarlatmak mecburi tutulmalıdır.
11) Kocamış, verim kudretinden düşmüş yani yüz yaşını geçmiş fındık bahçelerini söküp
yenilemek lâzımdır. Bir yılda söküp yenilemek kuvvetinde olmayanlara bu iş tedricen
yaptırılmalıdır.
12) Asıl bakımsız fındık bahçeleri sahipleri kasaba ve şehirde oturup da yarıcıların elinde
bulunan bahçelerdir. Bu bakımsızlığın önüne geçilmek üzere yancı ve bahçe sahibi
mukavele ile birbirine bağlanmalıdır. Mukaveleye riayet etmeyenler şiddetle
cezalandırılmalıdır.
13) Evkaf idaresine ait fındıklıklar sureti kat'iyede bahçesi olmayanlara satılmalıdır. Peşin
para veremeyenlere taksitle verilip bahçesiz köylüyü toprak sahibi yapmalıdır.
14) Giresun vilâyetinin Bulancak kazası ile Piraziz nahiyesinde, Ordu vilâyetinin
Ebulhayır ve Bulama havalisinde bulunan ve Tiftikâr adiyle anılan fındık bahçesi yarıcıları
ile bahçe sahiplerinin aralarındaki geçimsizliği halletmek ve bu sebepten bakımsız kalan
fındık bahçelerini verimli bir şekle sokmak lâzımdır.
15) Köylünün müşterek hisseli fındık bahçelerinden bakımsız olanlar vardır. Bu gibi
vereseli bahçeler b i r komisyon marifeti ile tapu ve tarım memurlarının huzuru ile
hissedarlarına taviz edilmeli ve tapu harice masarifi zaruriyesi maliyece tesviye edildikten
sonra hissedarları borçlandırılmalı) ve bu borç vergi ile beraber alınmalıdır.
16) Emvali metrukeye ait fındıklıkların bakımlarını temin için bir
sahiplendirilmeleri lâzımdır.
an evvel
17) Fındık ocaklarındaki temizleme işi yaprak dökümünden tuzlama vaktine kadardır.
18) Düzlükte bulunan fındık bahçeleri mutlak çapalanıp bellenmelidir. Bayırdaki
fındıklarda da toprakları aşağıya kaydırmamak şartı ile hafifçe ot çapası yapılmalıdır. Arızalı
yerlerdeki bahçelerin toprak akıntılarına meydan verilmemek için meyillerine göre 8-10
metrede, bir, birer sıra köklü ağaç dikmek sureti ile yapmak cihetine gidilmelidir.
19) Fındıklardaki belli başlı hastalık bakımsızlıktır. Yukarda izah ettiğimiz maddelerin
tatbiki ile hastalıkların % 70 i kaybolur.
Yerinde kozalak veya mantar denilen (Fitütüps) sonbaharda yaprak dökümünde
daha nohut büyüklüğünde iken toplanıp yakılmalıdır.
Fındık devşirmesi harmanı ve pazara kuru fındık çıkarılması:
20) Fındık devşirmesinin tam kemâl zamanında yapılmasına çok dikkat edilmelidir.
21) Pazara yaş fındık getirilmesine meydan verilmemelidir. Tüccar yaş fındık almağı
fiyat bakımından kendi menfaatine daha uygun bulur. Bu itibarla bu vaziyetin önüne
geçilmelidir.
22) Giresun'un birçok yerlerinde fındık devşirilmesi akabinde zülüflü fındıklar
damlara basılır ve kışın vakit vakit harman yapılır. Damlara basılan bu fındıklar kızar,
küflenir ve fındığın sert kabuğunun" rengini karartır ve için keyfiyetini bozar. Bunun için
hasattan sonra fındığı harman yapmağı ve dış kabuğunu çıkarıp çeç fındığı kurutup ambarına
koymağı müstahsili mecburî kıl malıdır.
23) Fındıkların rutubet derecelerini tayin için borsalarda, ticaret odalarında hiçbir
âlet kullanılmamaktadır. Bu iş basit bir etüv ile hallolunabilir. Her ticaret odası ile
borsaların birer etüv edinmeleri lâzımdır.
24) Fındık mahsulünün kemiyet ve keyfiyetini yükseltmek ve bu maksatla amelî
kurslar açmak ve ilmî araştırmalar yapmak üzere Giresun'da bir fındık deneme istasyonu
kurulması çok yerinde görülmektedir.
Encümenimizin 24 maddede hulâsa eylediği düşüncelerin faydalı olması, kongrenin
kredi, borsa encümeni ile standardizasyon encümeninin koyduğu esaslarla birlikte
yürümesine bağlıdır. Her üç encümenden alınan kararlar tatbikatta iyi yer bulmak şartı ile
memleketimizdeki fındık tarım ve tecimi işlerinin istenilen şekilde yürüyeceğine inanır ve
raporumuzu saygılarımızla kongre Yüksek Başkanlığına sunarız.

Benzer belgeler