106 Tarih Boyunca Kadın
Transkript
106 Tarih Boyunca Kadın
Tarih Boyunca Kadın 1 / 106 Tarih Boyunca KADIN 1 2 Sevgili Hocamız, A. Muhibbe DARGA, 3 4 5 6 “Sadece kadın konusunda konuşmak gerekliliğini duymak bile bir kadın sorunu olduğunu göstermeye yeter.” demekle aslında konuyu özetlemektedir. Erkek ve kadın arasındaki şiddeti anlamak mümkün değil. Bilinen dünyada, en büyük aşkların insanın dişisi ve erkeği arasında yaşandığını düşünürsek, bu şiddeti anlamak gerçekten mümkün değil. 7 8 Çalışmamın en başına özellikle Arthur SCHOPENHAUER’ in çalışmasını koyuyorum. Bir felsefe adamının bu değerlendirmeleri, sanki binlerce yılın özeti gibidir. 9 10 Bu derleme çalışmamın, siz dostlarımın, daha derin yapacakları çalışmalarda yardımcı olacağını umarım. 11 Saygılarımla, 12 13 Cengiz Akyol 20.10.2012 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 2 / 106 1 2 INA NA1 3 İlk Tecavüz 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 “Bir gün kıraliçem, göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra, İnanna göğü dolaştıktan, yeri dolaştıktan sonra, Kutsal fahişe (İnanna) yorgunluk içinde (bahçeye) yaklaştı, Derin uykuya daldı. Onu bahçemin köşesinde gördüm, Tecavüz ettim ona, öptüm onu, Bahçemin köşesine döndüm. Şafak attı, güneş doğdu, Kadın korku ile çevresine bakını, İnanna korku ile çevresine bakındı, Sonra kadın nasıl bir felaket yaptı. İnanna utancından ne yaptı. Ülkede bütün kuyuları kan ile doldurdu. Odun taşıyan köleler kandan başka bir şey içmediler, Su dolduran köleler/kadın, kandan başka bir şey dolduramadılar.” Tarih Sümer’ de Başlar, Sayfa 59-62 20 21 “Kadının ilah olanı bile tecavüzden kurtulamamış, bugünün sade kadını ne yapsın?” C.Akyol 1Sümercede İnnin, Ennin, Ninnin, Ninni, Ninanna, Ninnar, İnnina, Ennina, İrnina, İnnini, Nana ve Nin karşılıklarıyla da kullanılan sözcüğün "gök ana" anlamına gelen Nin-ana sözcüğünden türediği düşünülmektedir. Tarım ve bereket dişi ilahı. Burada tecavüz eden Temmuz, Dumuzi; eril bereket ve tarım ilahı. Doğada ürünün ortaya çıkması için ikisinin birleşmesi gerekirdi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 3 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 "Kadınsa o da iffetli olacak. Mahrem namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak, bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak" 9 10 11 …2 12 13 14 “Diyelim ki sahiden kadına şiddet var. Erkek ne yapsın? Gidip şiddet uygulayanı dövsün mü? Kadına şiddet mesajının adresi belli değil. Kadına şiddetin bir numaralı sorumlusu kadındır. Oğlunu iyi yetiştirecek” 15 …3 16 17 “Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın” …4 18 19 20 21 22 23 24 25 26 … Önemli biri değil! … Önemli biri değil! 4 … Önemli biri değil! 2 3 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 Aşka ve Kadınlara Dair Arthur SCHOPENHAUER , 4 / 106 5 2 3 4 5 Kadınlara Dair Kadınların zihni olsun, bedeni olsun, büyük işler için yaratılmamış olduklarını anlamak için görüntülerine bakmak yeterlidir. 6 7 8 Onlar hayatın cefasını yaptıklarıyla değil, katlandıklarıyla çekerler; borçlarını doğum sancılarıyla doğurdukları çocuğu bakıp büyütmeleriyle, sabırlı ve neşeli bir yoldaş olmaları gereken erkeğe itaatleriyle öderler. 9 … 10 11 12 Bir şey ne kadar soylu ve mükemmel ise, onun olgunluğa erişmesi o kadar geç ve yavaştır. Erkek, akli melekesinin ve ruhsal yeteneklerin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise, henüz on sekiz yaşlarında… 13 … 14 15 16 17 18 Erkeklere göre, kadınlar daha zayıf muhakeme melekelerine sahip olmaları nedeniyle, bunun beraberinde getirdiği üstünlükler ve sakıncalar da kadınlarca daha az paylaşılır. Daha ziyade, kadınlar zihni bakımdan dar görüşlüdürler (yakını göremezler), zira sezgiye dayalı kavrama melekeleri kendilerine en yakın olanı çok çabuk ve berrak bir şekilde algılarsa da, görüş alanları çok dardır ve uzakta olan şeyleri kavrayamazlar. 19 … 5 Arthur SCHOPENHAUER: (1788 -1860), Alman bir filozof, yazar ve eğitmendir. Schopenhauer, Alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmiştir. Ayrıca Schopenhauer, Nietzsche' nin ilk akıl hocasıdır. Schopenhauer, Platon'un ve Immanuel Kant'ın etkisinde idealizmin teorisini kendince anladığı boyutunda temsil ederken, bu genel bakışı subjektif idealizmin sınırlarından taşıramamış ve Hegel'in felsefesini de reddetmiştir. Hegel, Schelling ve Fichte'ye ve sonradan kendisini fikirlerinden dolayı onore eden Schleiermacher'e karşı etkileyici polemikler yazmaktan çekinmemiştir. Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. İrade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. İnsan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer'ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir. Schopenhauer'a göre; birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 5 / 106 1 2 Kadınlar erkeklerden daha fazla şimdiki zamanda yaşarlar ve eğer içinde bulundukları bu an tahammül edilebilirse çok daha keskin ve kararlı bir şekilde onun tadını çıkarırlar. 3 … 4 Kadınlar, adalet, dürüstlük ve vicdanla ilgili meselelerde erkeklerden daha aşağıdadır. 5 … 6 7 8 Doğa, kadınları kendi kendini koruması ve savunması için ikiyüzlülük yahut riyakarlık melekesiyle donatmıştır. Doğa, erkelere fiziki güç ve akli meleke biçiminde sunduğu yeteneğin tamamını, kadınlara bu şekilde bağışlamıştır. 9 10 Dolayısıyla, ikiyüzlülük yahut riyakarlık kadınlarda doğuştandır ve neredeyse kurnaz kadının olduğu kadar ahmakların da ayırt edici özelliğidir. 11 … 12 13 14 Mükemmelen dürüst ve güvenilir, ikiyüzlülüğe yahut riyakarlığa yüz vermeyecek bir kadın belki de tasavvur edilemez ve yine aynı sebepten ötürü başkalarındaki ikiyüzlülük yahut riyakarlığı bu kadar çabuk görüp fark ediverirler. 15 … 16 17 Bir adalet mahkemesinde kadınlar, erkeklerden çok daha fazla yalan yere yeminden suçlu bulunurlar. Aslında, yemin etmelerine izin verilip verilmemesi konusu genellikle sorgulanan bir konudur. 18 … 19 20 21 Kadınlar esasen bütünüyle insan soyunun sürdürülmesi için var olduklarından ve kaderleri onunla özdeş olduğundan genellikle bireyden ziyade tür için yaşarlar ve yüreklerinin derinliklerinde bireyinkilere göre türün iş ve meseleleri daha derin bir yankı bulur. 22 … 23 24 İki kadının tanışırken birbirlerine, iki erkeğin benzer bir durumda göstereceğinden daha büyük bir ihtiyat ve riyakarlıkla davranmaları bilinen bir özelliktir. 25 … 26 27 28 29 30 Bir kadın, her zaman ve her yerde dolaylı, yani bir erkek aracılığıyla hakimiyete sevk edilir; onun bütün doğrudan hakimiyeti sadece erkekle sınırlıdır. Dolayısıyla, kadınların mizacında, doğalarının en derinlerinde her şeyi erkeği elde etme aracı olarak görme eğilimi kökleşmiştir ve başka herhangi bir şeye ilgisi her zaman asılsız, taklidi bir ilgi, amaçlarına eriştirecek, yosmalık, yapmacık ve kandırmacadan oluşan dolambaçlı bir yoldan başka bir şey değildir. 31 … 32 33 Hellenlerin, kadınları tiyatrolarına sokmadıkları eğer doğru ise, bunda tamamen haklı olduklarını teslim etmek gerekir; çünkü en azından böylelikle tiyatrolarında bir şey dinlemeleri mümkün olurdu. 34 … 35 36 37 38 Eğer bütün kadın cinsinin en seçkinlerinin güzel sanatlarda hiçbir zaman gerçekten büyük, gerçek, özgün ve sahici olan hiçbir şey başaramadıkları ya da hangi türden olursa olsun dünyaya kalıcı değere sahip hiçbir eser vermedikleri akılda tutulursa, kadınlardan farklı hiçbir şey beklenilmemesi gerektiği kendiliğinden anlaşılır. 39 … Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 6 / 106 1 2 3 Kadınların beyinlerindeki doğal yapı akla, hatta öğrenmeye çok fazla bir yer ayırmaz. Kadınlar, doğal mizaçlarına sadık kaldıkları sürece, edebiyat ve bilginin her türü onların aklı için iğrenç ve uzak durulacak bir şeydir. 4 … 5 6 7 Avrupalıların hanımefendisi, doğrusunu söylemek gerekirse var olmaması icap eden bir yaratıktır. O, ya bir ev kadını ya da kibirli ve kurumlu olmamak için ev kadını olmayı umut eden bir genç kız olmalıdır. 8 … 9 10 11 12 Onlar eve göz kulak olmalıdır. Yedirilip, içirilmeli, giydirilip, kuşandırılmalıdır, fakat topluma karıştırılamamalıdır. Din bahsinde iyi eğitim de görmeli, ama ne şiir ne siyasetle meşgul olmamalı, din ve yemek kitaplarından başka bir şey okumamalılar. Müzik, resim, dans keza az biraz bahçecilik ve ara sıra da çift sürme… 13 … 14 15 Çok evlilik (çok karılı demek istiyor) bütün yönleriyle ele alınacak olursa itiraf etmek gerekir ki kadın cinsinin gerçek anlamda hayrınadır. 16 … 17 18 19 20 Aristoteles, Politika’ da Sıpartalıların kadınlarına çok fazla şey vererek, miras ve dırahoma haklarını kabul ederek ve onlara büyük miktarda bağımsızlık ve özgürlük tanıyarak kendi üstün konumlarını kendi elleriyle tehlikeye soktuklarını anlatır ve bunun, Sıpartanın çöküşüne ne büyük katkıda bulunduğunu gösterir. 21 … 22 23 Kadın doğası gereği itaat etmek için yaratılmış olması, …Bunun nedeni, onun bir efendiye (erkeğe) ihtiyaç duymasıdır. 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 7 / 106 Sunuş Bu konuda çalışma yapmaya başlarken, en büyük korkum, yeterli kaynak bulup, bulamayacağım idi; bulacaklarımın da erkek gözüyle yazılmış olacağıydı. Korktuğum gibi olmadı! İnanılmaz yazılı kaynak vardı ve hemen hemen hepsi kadınlar tarafından yazılmıştı. Sanırım, erkek dünyasıyla ilgili bu denli sayıda kaynak bulmakta zorlanabiliriz. Belki de gerek olmayabilir de! Dünya zaten onlarındı, bir de niye yazsınlar ki, daha ne isteyebilirler ki? Neolitik Dönem MÖ8.000-5.500 8 9 10 11 12 Son buzul çağının bitişiyle iklimde meydana gelen değişim daha ılıman ortamda yaşayan bitki ve hayvan türlerinin çoğalmasına olanak vermiş, günümüzdekine benzer doğal bir ortam oluşmuştur. Arpa, buğday gibi bitkilerle koyun, keçi ve domuz gibi hayvanların yabani ataları bu ılıman ortamın flora ve faunasının arasına girmiştir. Bu olumlu değişimin sonucunda insanlık tarihinin ilk büyük devrimi olarak kabul edilen NEOLİTİK DEVRİM yaşanmıştır. 13 14 15 16 17 Neolitik devrim insan topluluklarının binlerce yıl boyunca geçimini sağladığı avcılık ve toplayıcılık yerine üretime başlaması yani tarım ve hayvancılığı öğrenmesidir. Neolitik devrim elbette ki dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan değişik insan guruplarınca aynı anda yaşanabilmiş değildir. Elde edilen arkeolojik verilere göre, bu devrim ilk kez Ortadoğu’ da ve MÖ 9.000-7.000 yılları arasında uzun bir süreç sonunda gerçekleşmişti. 18 19 20 Bu dönemde Anadolu’nun güney kesimlerinin uygun şartlara sahip olması ve sözü edilen bitki ve hayvan türlerinin doğal yaşama alanı olması nedeniyle Neolitik Çağın ilk kez burada başladığı düşünülmekte ve bu düşünce de arkeolojik verilerle sürekli olarak desteklenmektedir. 21 22 23 24 İnsan topluluklarının bu dönemde üretime geçmesi bir dizi gelişmeyi de beraberinde getirmiştir. Artık beslenmek için av hayvanlarının peşinde göç etmeye veya tükenen bitkilerin yerine yenilerini aramaya gerek kalmamış, aksine ekilen tohumların yetişmesini, üreyen hayvanların büyümesini uzun süre bir yerde bekleme gereği doğmuştur. 25 26 27 Bunun sonucu olarak da insanlar göçebe hayat tarzından yerleşik düzene geçmeye başlamışlar, ilk köy toplumları da böylece yavaş yavaş ortaya çıkmıştır. Güneşte kuruyan çamurun sertleşmesinin öğrenilmesiyle ilk evler, daha sonra da kilin pişirilmesiyle çanak çömlek yapımı gelişmiştir. 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 Sümer, Babil, Assur Kanunları ve 2 Fermanı 3 4 5 6 7 8 9 10 8 / 106 Ammi-Şaduqa Giriş Kadın açısından, 4000-5000 yıldır çok bir şeyin değişmediğini görüyoruz. Yasaların hemen her maddesinin “Eğer bir adam, …” diye başlaması bile, erkeğin ve Kadının toplum içindeki yerini göstermektedir. Yalnız, Orta Assur Kanunları’ nı saymazsak tüm kanunlarda Kadının hele de doğuran Kadının korunduğunu, evliliğin önemini görebiliyoruz. Bu yasalarda Kadının ve Kadınla ilgili birçok şeyin çok geniş anlamda yer aldığını göreceğiz. Elimizde bulunan tarihin bu eneksi yasa metinleriyle Kadını yakalamaya çalışacağız, umarım çok rahatsız olmayız. Kısa Kronoloji URUKAGINA Yasaları MÖ 2380-2360 URNAMMU Yasaları MÖ 2100-2050 GUDEA Yasaları MÖ 2144-2124 LIPIT IŞTAR Yasaları MÖ 1870-1860 ESNUNNA Yasaları MÖ 1728-1866 HAMMURABİ Yasaları MÖ 1793-1750 AMMİ-ŞADUQA Yasaları MÖ 1646-1626 ORTA ASSUR Yasaları MÖ 1450-1250 1. TIGLAT PILESER Yasaları MÖ 1144-1076 Esnunna Yasa Steli 11 12 13 14 15 16 17 18 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 9 / 106 UR-NAMMU KANUNLARI, MÖ 2100-2050 Adalet 162. Öksüz, zengine 163. teslim edilmedi. 164. Dul kadın, kuvvetli adama 165. teslim edilmedi. Bugün bile uygulanamayan bir adalet. Devlet, öksüzü, dulu, fakiri koruyor. Köleyi Koruma 232. Eğer, bir adamın 233. bakire kölesinin (bikrini) 235. bir adam 234. düşmanca bozarsa 237. o adam 238. 5 şegel gümüş 239. tartacaktır (ödeyecektir.). Bir adam düşmanca yani rızası olmadan kölesi bir kadınla cinsel bir ilişkiye giremez; girerse parasal ceza ödeyecektir. Nafaka 240. eğer 241. bir adam eşini (kız olarak aldığı) 242. boşarsa 243. 1 mana gümüş 244. tartacaktır. Dul aldığı eşini boşarsa, nafaka olarak ½ mana ödeyecektir. Evlilik Sözleşmesi 250. Eğer 251. bir sözleşme tableti 252. …… yoksa 253-254. (dulla) beraber (kucağında) yatan adam 255. para ödemeyecektir. Evlilik sözleşmesi yapılmamış ise, koca, karısına, dul aldığı karısına nafaka ödemeyecektir. 32 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 10 / 106 ANA ITTISU KANUNLARI Aile Birliğinin Sağlanması Kol. III 23. Eğer bir evlat, babasına babam değilsin derse, onu (babası) tıraş edecek ve ona kölelik damgası vuracak, gümüş karşılığı onu verecektir (satacaktır) 29. Eğer bir evlat, anasına, sen benim anam değilsin derse, yarı kafasını tıraş edecekler, onun şehrin etrafında dolaştıracaklar ve evden kovacaklardır. 34. Eğer bir baba, evladına sen benim evladım değilsin derse, evi ve duvarı kaybedecektir (evden ve evin çevresinden mahrum olacaktır). 40. Eğer ana evladına, sen benim evladım değilsin derse, evi ve eşyayı kaybedecektir (evden ve eşyadan mahrum olacaktır). 12 13 “babam değilsin”, “anam değilsin”, “evladım değilsin” derken, asıl söylenilmek istenilen babaya, anneye, evlada karşı sorumlulukların yerine getirilmemesi, diye düşünüyorum. 14 15 16 17 Eğer bir evlat babasına karşı sorumluluklarını yerine getirmezse, evlada verilen ceza çok büyük, baba isterse köle olarak satabilir. Ancak anneye karşı sorumluluklarını yerine getirmezse, evlada verilecek ceza daha az, en azından köle olarak satılmıyor, evden kovuluyor. Aile yapısı büyük olasılıkla ataerkil aile, erkek ağırlıklı bir aile yapısı; evlattan da kastedilen erkek çocuk olsa, gerek. 18 19 20 21 Kol. IV 1. Eğer bir kadın, kocasından nefret edip, sen benim kocam değilsin derse, onu (kadını) nehre atacaklardır. 8. Eğer koca karısına, sen benim karım değilsin derse gümüşten 1/2 mana tartacaktır. 22 23 24 Öncelikle aynı suçlarda, cezaların erkek ve kadın için çok farklı ve kadının aleyhine olduğunu görüyoruz. Gerçi nehre atmakla, kadına bir şans daha veriliyor. Eğer boğulmaz, kurtulursa cezadan da kurtuluyor; hatta biraz kutsallık da kazanıyor. 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 11 / 106 LIPIT-ISTAR KANUNLARI, MÖ 1870-1860 Ev Vergisi, Mortgage Kol XIV 25. Eğer 26. bir evin sahibi 27. veya sahibesi 28. evin vergisini 29. vermezse 30. ve bir yabancı adam onu verirse 31. üç sene için 32. (sahibini) oradan çıkaramayacaklar 33. evin vergisini 34. veren adam 35. evi üzerine alacak 36. evin sahibi (ise) 37. şikayette bulunamayacaktır. Bu metinlerden öncelikle, erkekler gibi kadınların da evlere -mülke- sahip olabileceğini anlıyoruz. Buradaki verginin emlak vergisi benzeri bir verginin olacağını düşünemiyorum. Kocanın Varisliği Kol XV 42. (kadına) hediye edilen 41. baba evinin hediyesini 43. varis olduğu için 44. (koca) alacaktır. Kadına, babasından kalan mirasın bile sahibi, varisi kocadır; kadın evli ise kendi babasından bile miras alma hakkı bulunmamaktadır. Varisler, Miras Hukuku “Varislerin kimlerin olacağı, mirasın nasıl paylaşılacağı kanunda çok fazla yer tutar. Özellikle kadınların ve ondan daha önemli olarak da çocukların varis olarak durumları çok ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Burada söz konusu olan babanın, erkeğin mirasıdır, kadından sonrası hiç anlatılmaz. Çocuğun varis olup olamayacağı, ne olacağı meşru ya da gayri meşru doğumuyla ilgili değildir; ancak annesinin kim olduğu önemlidir.” C.Akyol Kol XV 45. Eğer 46. baba hayatta ise 48. ister yüksek sınıftan bir rahibe (DUMU.SAL) 49. ister din sınıfından diğer bir rahibe (SAL.ME) olsun Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 12 / 106 1 2 3 41. kızı 50. varis gibi 51. kendi evinde oturacaktır. 4 5 “Sanki kız çocuklarıyla erkek çocuklar varis olarak farklıdırlar. Kız çocuklar için “varis gibi” diye söz ediliyor. 6 7 8 9 Burada iki farklı rahibeyle karşılaşıyoruz; yüksek sınıftan ve din sınıfından rahibeler. Yüksek sınıftan kasıt, zengin sınıftan çok yönetici sınıfı kastediyor, olmalı. Ancak buradan da din sınıfı diye bir sınıfın var olduğunu anlıyoruz.” C.Akyol 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 Kol XVI 23. Eğer 25. evlendiği 24. sonraki eş 26. ona çocuk doğurursa 28. (kadının) babasının evinden 29. getirdiği 30. başlık çocuklarına (dumu-na-ka) 31. önceki eşin çocuğu 32. ve sonraki eşin çocuğu (ise) 33. (yalnız) babalarının malını 34. eşit olarak aralarında 35. bölüşeceklerdir. 23 24 25 26 “Kadınların önceki eşlerinden olan çocukları yalnızca kendi babalarının mallarını eşit olarak paylaşıyorlar. Bu durumda kadın -anne- ne pay alıyor, belli değil. Başlık çocukları demekle evlilik öncesi eşle geleceği kabul edilmiş çocuklar, kastediliyor, olmalı.” C.Akyol 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 36. Eğer 37. bir adam 38. bir kadın alırsa (evlenirse) 39. (kadın) ona çocuk doğurursa 40. çocukları hayatta ise 41. ayrıca bir cariye, efendisine 42. çocuk doğurursa 43. baba, cariye 44. ve çocuklarına 45. özgürlüklerini verirse 47. cariyenin çocukları 48. efendisinin çocukları ile 49. evi bölüşemeyeceklerdir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 13 / 106 1 2 3 4 “Erkeğin cariyeyle birlikte olması hatta ondan çocuklarının sahibi olması, olağan bir durum idi. Ancak eşinden de çocuğu olmuşsa, cariyeden olan çocukları mirasçı olamıyor, özgür de doğmuş sayılmıyorlar. Erkek, çocuklarına özgürlüğünü verse bile, mirasçı olamıyorlar.” C.Akyol 5 6 7 8 9 50. Eğer 51. ilk karısı 52. ölürse 53. karısından sonra 54. cariyesini karılığa 10 11 12 13 14 15 16 17 Kol XVII 1. alırsa 2. ilk karısının çocukları 3. onun varisleridir (ibila) 5-6. cariyenin efendisine doğurduğu 4. çocuklar (dumu) 7. çocuk (dumu) gibidirler 8. evde yetişeceklerdir. 18 19 20 “Erkek cariyeyi karı olarak alabiliyor, doğacak çocuklar yine varis olamıyorlar; evde büyüyebilirler. Varis, ilk eşten olan çocuklardır.” C.Akyol 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 9. Eğer 10. bir adamın karısı ona 11. çocuk doğurmasa 12. bir sokak kadını (fahişe) (kar-kid) 13. ona çocuk (dumu) doğurursa 15. bu sokak kadını için 16. arpa tayını, yağ tayınını 17. ve onun elbise tayınını 18. ona temin edecektir. 19. Sokak kadınının 20. ona doğurduğu çocuklar 21. onun varisidirler. 22. Fakat karısı 23. yaşadıkça 24. sokak kadını 25. ilk karısı ile birlikte 26. evde oturmayacaktır. 38 39 40 “Tek eşlilik önemli gibi görünüyor, en azından ilk karının birçok konuda önemi ve önceliği var. En önemli eş de çocuk doğuran eş. İlk karının doğuracağı çocuklar erkeğin, varisleridir. Cariyeden olan çocuklara tanınmayan varislik hakları, erkeğin fahişeden olacak çocuklarına tanınıyor. Fahişeden Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 14 / 106 1 2 3 doğacak çocuklar erkeğin, varisleridir ancak bir şartla: İlk karısının çocuğu olmamalıdır! Bir şart daha vardır, çocuk doğursa bile fahişe ile ilk karısı aynı evde oturamaz.” C.Akyol 4 5 6 7 8 Kol XVIII 6. babanın ölümünden sonra 7. varisler 8. baba evini bölüşeceklerdir. 9. (fakat) evin hissesini bölüşmeyeceklerdir. 9 10 “Evin bölüşülmesi, hissenin bölüşülememesi ilginç, kanımca doğru bir uygulama.” C.Akyol 11 Yüz Çevirme, İkinci Evlilik 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Kol XVII 27. Eğer 28. bir adam 29. ilk karısından 30. yüzünü çevirdiyse 31. … 32. (kadın) evden çıkmadıysa 34-35. kıymetli eş olarak 35. evlendiği 33. karısı 36. ikinci karıdır, 37-38. ilk karısına bakacaktır. 24 25 26 27 28 “Erkek, karısından yüz çevirince daha açıkçası artık karısını beğenmiyor, sevmiyor ise yeni bir kadınla evlenebilir. İlk karısı isterse evi terk etmeyebilir, bu durumda erkek ilk karısına da evde bakmak zorundadır; ancak yeni karısı kıymetli eşidir. Kıymetli eş olmakla birçok hakka sahip olacaktır.” C.Akyol 29 İçgüveysi, Düğün Hediyeleri 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 Kol XVII 39. Eğer 40. damat 41. kayın pederinin evine girer 42. damatlık hediyesi yaparsa 43. sonra (evden) onu kovarlarsa 44. ve eşini düşmanına 45. verirlerse 46. götürdüğü damatlık (nişanlılık) hediyesini 47. ona (geri) verecekler Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 15 / 106 48. eşini düşmanı 49. alamayacaktır. “Tarihteki ilk içgüveysi metinleri olsa gerek. Daha önemli ve ilginç olanı damat evden kovulursa, eşinden boşanmış sayılıyor -aksine bir hüküm görülmüyor- ama eşi düşmanına verilemiyor!” C.Akyol 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 16 / 106 1 ESNUNNA KANUNLARI, MÖ 1728-1866 2 3 Esnunna Kanunları, farklı konulara değinen, az sayıda maddeleri olan ama daha kapsamlı ve uzun maddeleri olan kanunlardır. 4 5 6 Prolog 1. gün 1. 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 1 gümüşe karşılık gelecek çeşitli malların miktarları belirlenmiş, fiyat ayarlaması gibi. Ağırlık ve hacim ölçülerinin olduğunu görüyoruz. 1 kur arpa 3 qa baş yağı (iyi yağ) 1 sut 2 qa bitki yağı 1 sut 5 qa domuz yağı 4 sat katran 6 mana yün 2 kur tuz 1 kur … 3 mana bakır 2 mana tasfiye edilmiş bakır 18 1 karrum 1 şeqel 1 qa 1 sutum 1 sat 1 mana 19 300 litre 8 1/3 gr. 1 litre 10 litre ? 1/2 kg. 2. 1 qa bitki yağı - iskarta (olan) 1 qa domuz yağı - iskarta 1 qa katran - iskarta 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 1 şeqel gümüşe 20 5 sat arpaya 2 sat 5 qa arpaya 21 22 8 qa arpaya 23 “Burada da çeşitli malların karşılığı olan diğer mal miktarları veriliyor.” C.Akyol Faiz 18. Eğer (erkek) kadını alır (onunla evlenir) ve onun (kayınpederinin) evine girerse, daha sonra gelin kaderine giderse (ölürse), (damat) bütün getirdiğini (evden) çıkarmayacaktır. (Yalnız) artanını (tirhatum’ un dışında olanı) alacaktır. Buna 1 şeqel için 1/6 şeqel ve 6 dane faiz, 1 kur arpa için 1/6 şeqel ve 6 dane faiz, 1 kur arpa için 1 massiktum ve 4 sat faiz ilave edilecektir. 21. Eğer bir adam gümüşü gümüş değerine göre verirse, gümüşü ve faizini bir şeqele 1/6 ve 6 dane (gümüş ) faiz olarak alacaktır. 1 şeqele karşılık 1/6 şeqel ve 6 dane faiz sabit olarak, belirlenmiş gibi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 17 / 106 Haciz ve Tanrı Üzerine Yemin 22. Eğer bir adam bir adamdan hiç alacağı yoksa ve adamın kadın kölesine haciz korsa, kölenin sahibi “senin benden hiç alacağın yok” diye tanrı yemini yapacak ve kadın kölenin değeri olan gümüşü tartacaktır. “Tanrı üzerine yeminin önemi görülüyor. Mutlaka yalan yeminde de cezası çok ağır olmalı ki, insanlar gelişigüzel, işine uygun şekilde yemini kullanmasın.” C.Akyol Haksız Haczi Engelleme 23. Eğer bir adamın bir adamdan hiç alacağı yoksa (buna rağmen) adamın kadın kölesine haciz kor ve haczettiğini evinde alıkor ve ölümüne sebep olursa kölenin sahibine 2 kadın köle ödeyecektir. Ölüme Sebebiyet ve Kısas 24. Eğer hiçbir alacağı yoksa fakat muskenum’ un karısı veya oğlunu haczederse ve onu evinde alıkor, ölümüne sebep olursa bu bir can davasıdır, haczi yapan kimse ölecektir. Tecavüz ve Kısas 26. Eğer bir adam bir adamın kızına başlık (parası) verirse ve bir başkası anasına babasına sormadan onu zorlayıp, bikrini giderirse, bir can davasıdır, ölecektir. “Başlık parası vermekle kızla nişanlanmış oluyor, bu durumda nişanlı bir kızla onun isteği dışında ve anasının babasının onayı olmadan birlikte olursa, karşılığı ölüm!” C.Akyol Evlenmede Ana Baba Onayı, Evlilik Sözleşmesi 27. Eğer bir adam, bir adamın kızını anasına babasına sormaksızın ve anasına babasına sözleşme özeti ve sözleşme yapmaksızın alırsa (kız) adamın evinde bir yıl otursa dahi onun karısı değildir. “Bu madde birçok yönden önemli bir kanun maddesidir. 1. Babanın yanında ananın da izni olmadan kızla evlenilemiyor. Mutlaka anaya da soruluyor, izni alınıyor. 2. Kızın ana ve babasıyla sözleşme yapılıyor. Bu sözleşmede ananın da bulunması, onayının alınması çok önemli. 3. Kızın görüşü hiç alınmıyor. 4. Kız rızasıyla da gitse, bir yıl da aradan geçse, yine de evine dönmek zorunda.” C.Akyol Zina 28. Eğer mukavele özeti(ni) ve mukavele(yi) babasına ve anasına yaptıysa ve onu aldıysa zevcedir. (Başka) bir adamın koynunda yakalanırsa ölecektir, yaşamayacaktır. “Evliliğin geçerli olması için ana ve babayla sözleşme yapılmalıdır. Kadın ancak bu durumda karıdır, zevcedir. Başka bir adamla ilişkisi olursa ve yatakta o adamla birlikte yakalanırsa, zina yapan kadın öldürülür; zina yapan adama ne olduğu belli değil!” C.Akyol 38 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 18 / 106 1 HAMMURABİ KANUNLARI, MÖ 1793-1750 2 3 4 25.7. Eğer bir adam ister gümüş, ister altın, ister erkek, ister kadın köle, ister öküz, ister koyun, ister eşek veya herhangi bir şeyi bir (hür) adamın oğlunun veya kölesinin elinden şahitsiz veya senetsiz satın alır veya onu saklamak için alırsa, o adam hırsızdır, öldürülecektir. 5 6 7 8 “Erkek, adam malın gerçek sahibidir, her türlü tasarruf hakkı onundur. Yalnızca o satabilir. Onun onayı olmadan, ondan bir satış belgesi almadan yapılacak her türlü malın satışı hırsızlık sayılacaktır. Satan kişi, adamın oğlu bile olsa. Bu yasa maddesinde, sahipliğin aşırı korunmasını görüyoruz.” C.Akyol 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Tımar, Arazi Sahipliği 25.27. Eğer, kıral hizmetinde iken bir asker veya balıkçı esir alınırsa, ondan sonra tarla ve bahçesi diğer birine verilir, (bu kimse de) yükümlülüğünü yerine getirirse, fakat (esir) döner ve şehrine ulaşırsa tarlasını ve bahçesini ona geri verecekler, tımarını -(sorumluluğunu)- bizzat yerine getirecektir. 25.29. Eğer oğlu küçükse ve babasının tımarının sorumluluğunu yüklenecek kudrette değilse, bahçenin ve tarlanın 1/3 ü annesine verilecek, annesi onu büyütecektir. Bira Evleri 25.108. Eğer bir kadın bira satıcısı (meyhaneci), biranın fiyatı karşılığı arpa kabul etmese, büyük ağırlık (ağırlık ölçüsü) ile gümüş kabul ederse ve bira karşılığı alacağı arpayı gümüş karşılığından çıkarırsa, o bira satıcısı kadını itham edecekler, suya atacaklardır. 25.109. Eğer bira satıcısı ( meyhaneci) kadının evinde haydutlar toplanırsa, o haydutları yakalamaz ve (kadın onları) saraya yollamazsa o bira satıcısı kadın öldürülecektir. 22 23 24 25 26 “Sümer ve Babil’ de bira evleri çok yaygın ve önemli. İlginç olan bira evlerini kadınların çalıştırması. Bira evlerinde ödeme kesinlikle arpa karşılığı yapılıyor, parayla, gümüşle yapılacak ödeme kesinlikle yasaklanıyor. Bu durumda verilecek ceza ilginç, suya atılma! Buradaki sudan kasıt Fırat nehri. Suya atılma bir arınma gibi, bir vaftiz gibi. Suya atılan kişinin, eğer suçsuz ise kurtulacağına inanılıyor. Aklanmak da buradan geliyor, sanırım. Aklanmak, sudan çıkmak, temizlenmekle aynı şey sayılıyor. 27 28 29 Diğer madde de ise otorite kendisine zarar vereceğine inandığı konuda ise yine ölüm cezasını uyguluyor. “ C.Akyol 30 31 32 33 34 35 36 37 Borca Karşılık Çalışarak Ödeme 25.117. Eğer bir adamı, ödemediği borç yüzünden (bir başka adam) yakaladıysa, (yakalanan adam) karısını, oğlunu veya kızını para karşılığı (kendi yerine) verdiyse veya (hepsi) hizmet için verildilerse, satın alanın evinde veya hizmet karşılığı tutanın evinde üç yıl çalışacaklar, dördüncü yılda (kendilerine) özgürlükleri konacaktır (verilecektir). “Bu kanunda borcun miktarından söz edilmemekte, sanki borç ne olursa olsun üç yıl çalışacaklardır, gibi bir durum söz konusudur. Mutlaka bir yerde borcun sınırından söz edilmiş olması, gerekir.” C.Akyol Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 19 / 106 Aile Hukuku, Resmi Nikah 25.128. Eğer bir adam, bir kadın alır (fakat) sözleşmesini yapmazsa, o kadın zevce değildir (sözleşme yapmadığı için karısı sayılmaz). Aile Hukuku, Zina 25.129. Eğer bir adamın karısı, bir başka erkekle yatarken yakalanırsa, onları bağlayıp suya atacaklardır. Eğer kadının sahibi (kocası) karısını yaşatırsa, (hayatta bırakırsa) kıral da kölesini yaşatacaktır. Aile Hukuku, Eşe Tecavüz 25.130. Eğer bir adam, bir başka adamın erkek tanımayan ve babasının evinde oturan karısını zor kullanıp, koynunda yatırırsa ve onu yakalarlarsa, o adam öldürülecektir; kadın serbesttir. “Kanun önünde karısı olduğu halde henüz baba evinde oturan kadın söz konusudur. Nişan vardır, nikah vardır ama daha düğün olmamıştır. Burada düğünün nikahın gerçekleşmiş olmasına karşın ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor. Bugün Anadolu’ da nikahın olmasına karşın düğün olmadığı için ayrı duran çiftler yaygın olarak bulunmaktadır.” C.Akyol Aile Hukuku, Kadının Evi Beklemesi 25.133.a.Eğer bir adam, zorla alınıp götürülürse ve evinde yiyecek varsa karısı … malını koruyacak, başka birinin evine girmeyecektir. 25.133.b. Eğer o kadın malını korumazsa, başka bir eve girerse, o kadının (durumunu) ispat edip, suya atacaklardır. 25.134. Eğer bir adam zorla alınıp götürülürse ve evinde yiyecek yoksa karısı bir başka eve girecek, (girebilir) o kadın suçlu değildir. 25.135. Eğer bir adam, zorla alınıp götürülürse ve evinde yiyecek yoksa ondan evvel (koca dönmeden evvel), karısı başka bir eve girer ve çocuk dünyaya getirirse, sonra kocası döner, şehrine vasıl olursa o kadın (ilk) kocasına döner. Çocuklar kendi babalarına giderler. Aile Hukuku, Nafaka 25.137. Eğer bir adam, ona çocuk doğuran bir şugitum’ u veya ona çocuk temin eden bir naditum’ u boşamaya karar verirse o kadına çeyizi geri verilecek ve tarlanın, bahçenin, mal ve mülkün yarısı ona verilecek ( o da) evlatlarını büyütecektir. Çocuklarını büyüttükten sonra, çocuklarına verilen maldan varismiş gibi, bir hisse kendisine verilip, gönlünün istediği bir kocaya varacaktır. Aile Hukuku, Doğuramayan Kadın 25.138. Eğer bir adam, kendisine çocuk doğurmayan karısını bırakırsa (boşarsa), başlığı kadar gümüşü ona verecek ve babasının evinden getirdiği çeyizi ona tam olarak verecek ve onu (öyle) boşayacaktır. Aile Hukuku, Kadının Ayrılmak İstemesi 25.141. Eğer, kocasının evinde oturan bir adamın karısı evden çıkmaya (kaçağa) karar verip, şahsı için mal mülk edinirse (sonra) evini dağıtır, kocasını küçük düşürürse ve bu ispat edilirse, kocası eğer onu boşayacağını söylerse, boşayabilir. Yolluk ve boşanma parası olarak ona hiçbir şey Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 20 / 106 vermeyecektir. Eğer kocası onu boşamadığını söylerse, ikinci bir kadını alacak ve o (birinci kadın) köle gibi kocasının evinde oturacaktır. Aile Hukuku, Kötü Kocadan Boşanma 25.142. Eğer bir kadın, kocasından nefret edip sen beni karılığa alamazsın derse, onun kayıtları, bölgesinden incelenecek. Eğer o kadın (evine ve kendine) dikkatli ise (evini ve iffetini) koruyorsa ve kabahati yoksa ve kocası (evinden) çıkmaya düşkünse (evini ihmal edip, sokağa çıkmaya düşkünse), onu çok küçültüyorsa, o kadının kabahati yoktur, çeyizini alıp, babasının evine gidecektir. Aile Hukuku, İffetsiz Kadın! 25.143. Eğer (kadın kendini ve evini) gözetmezse ve sokağa düşkünse evini dağıtıyor, kocasını küçük düşürüyorsa o kadını suya atacaklarıdır. Aile Hukuku, 2. Eş Alma 25.148. Eğer bir adam bir kadınla evlenir, kadını ağır bir hastalık yakalarsa, ikinci biriyle evlenmeye karar verip evlenirse, ağır hastalığa tutulan karısını boşamayacaktır (o kadın) yaptığı evde oturacaktır. Sağ kaldıkça ona bakacaktır. Aile Hukuku, Eşe Hediye Verilmesi 25.150. Eğer bir adam karısına tarla, bahçe, ev veya mal hediye eder, belge düzenlerse, kocasından (ölümünden) sonra çocukları hak iddia etmeyeceklerdir. Anne terekesini (sahip olduğu şeyleri) sevdiği çocuğuna verecek, başkasına vermeyecektir. Aile Hukuku, Malların Ayrılığı İlkesi 25.151. Eğer, bir adamın evinde (karısı olarak) oturan bir kadın, kocasının bir alacaklısının kendisini (haczetmemesi) yakalamaması için kocasını anlaşmaya sevkedip, ona bir tablet (sözleşme) düzenlettirdiyse (ve) eğer o adam o kadını almadan önce borçluysa, alacaklı onun karısına haciz koyamayacaktır. Eğer o kadın kocasının evine girmeden evvel (kadın) borçlu ise, alacaklı kocasına haciz koyamayacaktır. 25.152. Eğer o kadının adamın evine girişinden sonra (ortak yaşantılarından sonra) borç yaptılarsa, her ikisi de tüccara (karşı) sorumlu olacaklardır. Aile Hukuku, Aile İçi Cinsel İlişkiler 25.154. Eğer bir adam kızı ile yatarsa, o adamı şehirden çıkartacaklardır. 25.155. Eğer bir adam, oğluna bir gelin seçer, oğlu onunla yatarsa ve sonra kendisi (kayınpeder) kadının koynunda yatarken yakalanırsa o adamı bağlayacaklar ve suya atacaklardır. 25. 157 Eğer bir adam, babasından (ölümünden) sonra, annesinin koynunda yatarsa, her ikisini de yakalayacaklardır. 25.158. Eğer bir adam, babasının ölümünden sonra çocuk getirmiş olan analığının koynunda yakalanırsa, o adam babasının evinden uzaklaştırılacaktır. Aile Hukuku, Mirasta Hakkaniyet 25.166. Eğer bir adam, sahip olduğu çocuklarına eşler alırsa (fakat) küçük oğluna eş almazsa sonra, baba kaderine gidince (ölünce) kardeşler miras bölüştükleri zaman, babanın evine ait mal içinden, evlenmemiş olan küçük kardeşlerinin hissesinin üstüne başlık parası verecekler ve evlendirecekler. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 21 / 106 Aile Hukuku, Mirastan Mahrum Etme 25.168. Eğer bir adam oğlunu mirastan mahrum etmeğe karar verirse, yargıçlara “oğlumu mirastan mahrum edeceğim” derse yargıçlar kayıtları araştıracaklar; eğer oğul, mirastan mahrum edilecek ağır bir suçu taşımıyorsa (işlememişse) baba oğlunu varislikten mahrum edemeyecektir. Aile Hukuku, Evlilik Dışı Doğan Çocuklar 25.170. Eğer bir adamın eşi ona çocuklar doğurursa ve kadın kölesi (de) ona çocuklar doğurursa, baba sağlığında kölenin ona doğurduğu çocuklara “benim çocuklarım” deyip, eşinin çocukları ile birlikte onları sayarsa, sonra baba kaderine gittiğinde (öldüğünde) baba evinin malı içinden, eşin ve kadın kölenin çocukları eşit olarak mal bölüşeceklerdir (fakat) eşin ilk oğlu, hisse içinden seçecek ve alacaktır. Aile Hukuku, İntifa Hakkı 25.171.b. Eş, çeyizini ve kocasının ona verip, tablette (belgede, sözleşmede) yazdığı düğün hediyesini alacak ve kocasının meskeninde oturacak, yaşadığı sürece (o evin) intifa (kullanım) hakkını alacak (o evden faydalanacak) para karşılığı satamayacaktır. Terekesi çocuklarınındır. Aile Hukuku, Anadan Miras Hakkı 25.173. Eğer o kadın, girdiği yerde sonraki kocasına çocuk doğurursa, sonra o kadın ölürse, çeyizini ilk ve son çocuklar (birlikte) bölüşeceklerdir. Aile Hukuku, Evlatlık Alma 25.185. Eğer bir adam, küçük bir çocuğu kendi adına evlat edinirse ve onu büyütürse, büyütme (o evlatlık) üzerinde hak iddia edilmeyecektir. 25.190. Eğer bir adam, evlat edindiği çocuğu büyütüp kendi çocukları ile bir saymazsa, o evlatlık babasının evine dönecektir. Aile Hukuku, Babaya Karşı Gelme 25.195. Eğer evlat babasına vurursa, bilekten (elini) keseceklerdir. 25 26 27 28 “Aile Hukuku’ yla ilgili kanun maddeleri, Hammurabi Yasaları içinde en geniş ve en kapsamlı yer tutan kanun maddeleridir. Aile içi ve dışı ilişkiler neredeyse en küçük ayrıntısına kadar düşünülmüş ve düzenlenmiştir. Cezalar ve ekonomik yaptırımlar, düzenlemeler çoğu zaman bugünle benzerdir diyebiliriz. 29 30 31 Ailenin temeli olan evlilik tek eşlilik üzerine kurulmuş, adam için tek eşli evlilik esas alınmıştır. Evliliğin geçerli olması için resmi ve sözleşmeye dayalı olması zorunlu tutulmuş, aksi takdirde evlilik yok sayılmıştır. 32 33 Ailenin, evin, mülkün sahibi erkek olmakla birlikte kadın da çeşitli kanun maddeleriyle korunmaya çalışılmış; özellikle iffetli kadının kanun öndeki üstünlüğü varsayılmıştır. 34 35 Aile içi olumsuzluklarda ölüm cezası taraflara hemen hemen hiç uygulanmamış, hatta aile içi cinsel ilişkiler, çok yaygın olsa ki bu suçlar çoğu zaman hafif cezalarla geçiştirilmiştir. 36 37 Zinada bugün de olduğu gibi esas suçlu adamın karısı olmuştur; adam yine bağışlayıcı! Zina yapan kocadan hiç söz edilmiyor. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 22 / 106 1 2 3 Aile içinde bir kadının karşılaşacağı olumsuzlukların en büyük ve belki de tek nedeni çocuk doğuramaması! Çocuk doğuramayan kadın, eş olmak hakkı başta olmak üzere birçok hakkını yitiriyor. 4 5 6 Aile Hukuku içinde, Hammurabi Kanunları’ nın diğer yerlerinde de uygulanan en ilginç cezalandırma şekillerinden biri suya, büyük olasılıkla Fırat Nehri’ ne atılmak. Cezalandırılan kişinin aklanması isteniyor, yaşaması için bir fırsat daha vermek isteniliyorsa suya atma cezası uygulanıyor. 7 8 Aile içi ilişkilerde en ağır ceza, evladın babaya vurması, cezası evladın elinin bilekten kesilmesi, oluyor. 9 10 11 12 13 14 Ölümden, “kaderine gitti” diye söz edilmesi, çok ilginç! “ C.Akyol Ceza Hukuku, Kısasa Kısaslar 25.210. Eğer bir kadın ölürse, (vuranın) kızını öldüreceklerdir. “Bu dengesiz, muhatabı yanlış olan kanun maddeleri HAMMURABİ’ ye bile yakışmıyor.” C.Akyol 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 23 / 106 AMMİ-ŞADUQA FERMANI, MÖ 1646-1626 Kredi Borçlarının Affı 15. Bira ve tahılı borç veren biracı kadın, ne borç verdiyse (borç verdiklerinin hiç birini ) istemeyecektir. 5 6 7 “Ammi-Şaduqa, gerçekten bir yasa metninden öte bir fermandır. Günlük ticari düzenlemelerle yakından ilgilidir. Tarihte bilinen en kapsamlı vergi affından söz eder. Kıral, vergi affıyla birlikte belki de tarihte ilk kez kredi borçlarını da siliyor! 8 9 10 Biracı kadın burada da karşımıza çıkıyor. Sümer de olduğu gibi Babil’ de de bira evlerini kadınlar işletiyor, bira evlerinin sahipleri Babil’ de de kadınlar.” C.Akyol 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 24 / 106 ORTA ASSUR KANUNLARI, MÖ 1450-1250 Bir Kadının Küfürlü Konuşması Tablet A Kol I 2. Eğer bir kadın, ister bir bey eşi, ister bir bey kızı olsun, küfür söylerse (ederse) veya düşük çeneli ise o kadın cezasını çekecek, kocasına, oğullarına, kızlarına dokunmayacaklardır. Hırsızlık Malını Almak 3. Eğer bir adam hasta veya ölüyse (ölü iken), karısı, evinden herhangi bir şeyi çalar (ve) (onu) bir adama veya bir kadına veya herhangi ikinci bir şahsa verirse, adamın karısını ve (çalınmış malı) kabul edenleri öldüreceklerdir. “Önceki dönemlerdeki yasalarda da gördük, hırsızlık malını kabul etmek hırsızlıkla eşdeğer suç sayılıyor ve ölümle cezalandırılıyor.” C.Akyol Bir Kadının Bir Adama El Kaldırması 7. Eğer bir kadın, bir adama el kaldırırsa ve onu suçlarsa 30 MANA kalay ödeyecektir, 20 sopa vuracaklardır. Taciz 9. Eğer bir adam, bir adamın karısına elini götürüp (sarkıntılık edip), (ona) genç bir çocuk gibi muamele ederse, onu suçlarlar ve ispat ederlerse bir parmağını kesecekler, eğer onu öperse alt dudağını baltanın ucuna (ağzına) çekecekler ve keseceklerdir. Tecavüz 12. Eğer bir adamın karısı meydandan geçerken, bir (başka) adam onu yakalar “seninle yatayım mı” derse, (kadın) razı olmaz ve kendini korursa (direnirse), zorla onu yakalar ve onunla yatarsa, ister adamı kadının üzerinde yakalasınlar, ister kadının yattığını şahitlerle ispatlasınlar (o) adamı öldüreceklerdir, kadın için (ise) suç yoktur. “Bugün ülkemizin bir bölgesinde tecavüze uğrayan kadın, tecavüz eden erkek kadar suçlu görülüyor ve cezalandırılıyor.” C.Akyol Zina Tablet A Kol II 13. Eğer bir adamın karısı evinden çıkıp, bir adamın üzerine, onun oturduğu yere giderse, (adam) bir (başka) adamın karısı olduğunu bildiği (halde) onunla yatarsa adamı ve kadını öldüreceklerdir. Arkadaşla Eşcinsel İlişki 20. Eğer bir adam arkadaşıyla yatarsa, onu suçlarlar ve ispat ederlerse, onunla (başkaları da) yatacaklar ve hadım edeceklerdir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 25 / 106 1 2 “Bugün bile, tecavüz eden erkekler için hadım etme cezası düşünülüyor; çok şey değişmemiş, demek. 3 4 5 Orta Assur Kanunları’ nda önceki kanunlardan farklı olarak kadınla ilgili, kadının yaptıklarıyla ilgili özellikle de kadının cinsel yaşamıyla ilgili çok sayıda kanun maddesi var. Assurlular kafayı kadınla bozmuş gibiler, Orta Doğu ülkesi olduğunu düşünürsek normal karşılamalıyız, diye düşünüyorum. 6 7 8 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 32, 33, 35, 36, 38, 39, 42, 43, 44 hep kadınla ilgili kanun maddeleridir.” C.Akyol 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 Evlilik Sözleşmesi Tablet A Kol IV 34. Eğer bir adam dul bir kadınla evlenirse, evlilik sözleşmesi yapmamışsa, iki sene onun evinde oturmuşsa, o kadın eştir. (Evden) çıkmayacaktır. Boş Ol Tablet A Kol V 37. Eğer bir adam karısını terk ederse, canı isterse ona bir şey verecektir, canı istemezse bir şey vermeyecektir. (Kadın) boş olarak çıkacaktır (hiçbir şey almayacaktır). “Harika! Tam Assurca! Bugün bile devam eden ilkel kafa anlayışı.” C.Akyol Başörtüsü, Evli Kadın 40. İster evli kadınlar, ister dul kadınlar veya Assurlu kadınlar olsun sokağa çıkarlarken başlarını açmamış olacaklardır. Adamın (bey) kızları… ya bir şal, ya bir giysi veya bir gulinu (giysi) ile örtülü olmalıdırlar. Başları açık olmayacaktır. … (belki evin içinde?) örtünmeyecekler, yalnız olarak sokağa gittiklerinde örtüneceklerdir. Sahibi ile sokağa giden esirtu (cariye)’ ler örtülüdürler. Kocaya varan qadistu’ lar, sokakta örtünmelidirler. Fahişe örtülü değildir, başı açıktır. Örtülü bir fahişeyi gören olursa, onu tutuklayacak, şahitler çıkaracak, saray mahkemesine götürecek, ziynetlerini almayacaklar, onu yakalayan elbisesini alacaktır. Ona elli sopa vuracaklar, başına zift dökecekler. Eğer bir adam örtülü bir fahişeyi görür, onu serbest bırakır (yakalamaz) ve saray mahkemesine götürmezse o adama elli sopa atılacaktır. Onu ihbar eden elbisesini alacak, kulaklarını delecekler, iplik geçirecekler, arkasına bağlayacaklar. Bir ay süreyle kıralın haberciliğini yapacaktır. Kadın esireler örtünmeyecekler, örtülü esireyi gören, yakalayarak ve onu saray mahkemesine götürecektir. Kulaklarını kesecekler. Onu yakalayan elbisesini alacaktır. Eğer bir adam, örtülü bir esire görür ve onu serbest bırakır (da) o, yakalanmaz ve saray mahkemesine götürülmezse, onu (adamı) suçlayıp, ispat ettikten sonra, ona elli sopa atacaklar, kulaklarını kesecekler, iplik geçirecekler, ensesine bağlayacaklar. Onu ihbar eden elbisesini alacak, o adam bir ay süreyle kıralın haberciliğini yapacaktır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 26 / 106 Başörtüsü, Cariye Tablet A Kol VI 41. Eğer bir adam esirtu (cariyesi)’ sunu örtmek isterse, beş veya altı arkadaşını oturtup, onların önünde onu örtecek “o benim karımdır” diyecek, o, onun karısı olacaktır. Adamların önünde örtülmeyen ve kocası “bu karımdır” demeyen esirtu, eş değildir, esirtu’ dur. Eğer adam ölürse, örtülü karısının evlatları yoksa esirtu’ ların evlatları, (öz) evlattırlar ve hisselerini alacaklardır. Gelin Her Şartta Aile İçinde! 43. Eğer bir adam, ister (kızın) başına yağ dökmüş olsun, ister nişan hediyeleri getirmiş olsun, koca olarak vereceği oğlu, ölmüş veya kaçmış olursa geri kalan oğulları arasından en büyüğünden, on yaşında olan en küçük oğluna kadar, kızı istediğine verecektir. Eğer baba ölmüşse, kızı vereceği oğul da ölürse, ölü oğlunun on yaşında bir oğlu varsa (bu kızı bu çocuk) alacaktır. Fakat torunlar on yaşından küçükse, kızın babası isterse kızını (küçüklerden) birine verebilir, isterse aralarındaki karşılıklı hediyeleri geri verirler. Eğer oğlu yoksa ne aldıysa, kıymetli taşlar ve yiyecek olmayanlar hariç, hepsini geri verecektir. Yiyecek şeyleri geri vermeyecektir. Rehin Kalmak 44. İster bir Assurlu erkek, ister bir Assurlu kadın (belli) fiyatı kadar bir adamın evinde rehin olarak oturursa veya bütün fiyatı (karşılığı) alınmışsa, onu dövecek, saçını yolacak, kulaklarını parçalayıp, delecektir (bu hakların hepsine sahiptir). Kadın Sığınma Evi 45. Eğer bir kadın (evlilik için) verilmişse (evlenmişse), kocasını düşman alırsa, (kadının) kayınpederi ve oğlu yoksa iki yıl kocasına sadık kalacaktır. Bu iki yıl içinde eğer yiyeceği yoksa gidip söyleyecek: O kadın sarayın gelinidir (himayesi altındadır). Büyücülük Tablet A Kol VII 47. İster bir kadın, ister bir erkek olsun, büyü yaparsa, (büyü) ellerinde yakalanırsa, itham ve ispat edilirlerse, büyü yapanı öldüreceklerdir. Düşük Yapma 53. Eğer bir kadın kendi kendine (isteyerek) bir çocuk düşürürse, onu itham ve ispat ederlerse kazığa çakacaklar, onu gömmeyeceklerdir. Eğer çocuğunu düşürme sırasında ölürse, onu kazığa çakacaklar ve gömmeyecekler. Miras Paylaşım Yöntemi Tablet B Kol II 1. (Eğer kardeşler, babalarının evini bölüşürlerse) büyük oğlan mülkten (bahçelerden kuyulardan) iki hisseyi (kendi hissesi gibi) seçecek ve alacaktır. Kardeşleri birer birer sonradan seçecek ve alacaklardır. İşlenmiş (?) her bir tarlanın ve emeklerinin ürününü küçük oğlan seçip, bölecek, büyük oğlan bir hisse seçip alacaktır; fakat ikinci hisse için kardeşleri ile birlikte kura çekecektir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 27 / 106 1 2 2. (Mirası) bölünmemiş kardeşler arasından biri, bir cana son verirse (öldürürse) can sahibine (ölenin yakınlarına) onu vereceklerdir. Can sahibi isterse onu öldürür, isterse affeder, isterse mirasını alır. 3 4 “Kız çocukları yok!” C.Akyol 5 6 7 8 9 10 Sonuç “Orta Assur Kanunları’ nda kadınla ilgili maddeler, kendinden önceki yasalara göre çok daha fazla geçmektedir. Kadınla ilgili maddelerde de erkek (adam) egemenliğini çok kolay görebiliriz. Bugün Orta Doğu ülke aşiretlerinde hala Orta Assur Kanunları’ nın uzantılarını benzerlerini çok kolay görebiliriz. Orta Doğu’ da bugün de kadını, aileyi, mirasta paylaşım şeklini, gelinin evde kalma zorunluluğunu nişan vb. alışkanlıklarını aynen görebiliriz. 11 12 Çok özel bir durum, başörtüsüdür! Eğer gözümden kaçmadıysa, başörtüsüyle ilgili kanun maddesi ilk kez Orta Assur Kanunları’ nda görülür. 13 14 15 Ama bu ilkel dediğimiz yasada dahi, iddia edenin ispat yükümlülüğünü görürüz. Neredeyse bugün bile uygulamada görmediğimiz, bir şey! İddia eden, iddiasını ispatlamak zorundadır! “ C.Akyol 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 28 / 106 1 Hitit Çağında Anadolu 2 3 4 Hattililerde ve neolitik çağdan itibaren Anadolu’ da anaerkil bir aile yapısı var olduğu halde Hititlerden itibaren Anadolu’ da ataerkil bir aile düzeni söz konusudur, fakat anaerkil aile yapısının kalıntılarına Hitit çağında da rastlanmaktadır. 5 6 I. Hattuşili’ nin Vasiyetnamesi … 7 8 9 10 2. Ben kıral onu tuttum ve onu yatağıma getirdim (ve şöyle dedim):”Bu ne? (demek) hiç kimse kız kardeşinin oğlunu büyütmesin! O, kıralın sözüne aldırmadı. Bir yılan olan anasının sözünü dinledi. Ona erkek kardeşleri ve kız kardeşleri her zaman soğuk sözler götürdüler. O, onların sözlerini dinledi. Ben kıral bunları işittim. (Şimdi) savaşa karşı savaş açıyorum. 11 … 12 13 4. Annesi bir yılandır! Gelecekte o annesinin, erkek kardeşlerinin ve kız kardeşlerinin sözlerini her zaman dinleyecek! Sonra yaklaşacak! İntikam almaya yaklaşacak! 14 … 15 16 17 18 19 17. Kız (ım) başımı ve adımı küçülttü. Ve ben kıral kızımı aldım ve onu Hattuşa’ dan (götürdüm). Toprak üstüne toprak koydum. (Sığır üstüne sığır koy) dum. O, babasının sözünü hep (bir yana) itti. (Hatti’ nin çocuklarının ka) nlarını emdi. Şimdi o, kentten aşağıya sürüldü. Eğer o, evine gelirse, evim, yıkacak, eğer o, Hattuşa’ ya gelirse, onu ikinci kez (benden) öte yana çevirecek. Ona ülkede (ev gösteril) di. Orada yesin, içsin. 20 21 18. Sizler ona kötülük yapmayın! O, kötülük yaptı. (Ben ona karşı) kötülük yapmayacağım! O, beni baba (diye( çağırmadı. Ben de onu kızım (diye) çağırmayacağım. 22 23 24 25 26 27 I. Şuppiluliuma’ nın Hayaşa Ülkesi Prensi Hukkana İle Yaptığı Anlaşma … Erkek kardeşi kız kardeşi ile veya kuzini ile cinsel ilişkiye giremez. Bu doğru değildir. Kim böyle bir şey yaparsa, o Hattuşa’ da yaşayamaz, ölür (ölüm cezasına çarptırılır). Sizin ülkeniz cahil olduğundan orada… erkek kardeşi ile kız kardeşi veya kuzini ile (cinsel ilişkiye) girer. Hattuşa’ da böyle bir şeye izin yoktur. 28 29 30 Karının kız kardeşi (ya da) kız kardeşinin akrabası (ya da) kuzini senin yanına geldiği zaman ona yiyecek ve içecek ver. Yiyin, için ve eğlenin. Onu (cinsel ilişki için) almayı sakın arzulama! Buna izin yoktur (doğru değildir). Bu yüzden (Hattuşa’ da) ölüm cezası verilir. 31 32 Saray kadınlarına çok d,katli ol! Hangi saray kadını olursa olsun, ister hür bir kadın, ister bir cariye kız olsun, ona (sakın) yaklaşma, onun yanına gitme, ona laf atma! 33 … 34 35 Hayaşa ülkesine gittiğin zaman erkek kardeşlerinin karıları ile ve kız kardeşlerinle artık cinsel ilişkiye girme. Hattuşa’ da buna izin yoktur. 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 29 / 106 Güneşi 1 Hitit 2 3 Arinna’ nın Güneş Tanrıçası 4 5 Hititlerde tanrı kadar tanrıça da önemlidir. Zaten bunun izdüşümü olarak da Hitit toplumuna kadın erkeğe eş değer konumdadır. 6 7 8 Hitit Tanrıçası, Hattilerde “Vuruşemu”, Hurrilerde “Hepat” diye adlandırılmış tanrıçadır. Hititlerde “Arinna’ nın güneş tanrıçası”, geç Hititlerde “Kupaba” olarak da geçmiştir. Kybele de büyük olasılıkla aynı inancın devamıdır. 9 10 11 12 Bu tanrıça isimleri tabletlerde farklı isimlerde geçseler de aynı özelliklere sahiplerdir. Özellikle Hurri etkisiyle, Teşup’ un panteona girmesiyle beraber Teşup’ un karısı tanrıça Hepat da önemli bir yer tutmaya başlamış, Hatta Arinna’ nın güneş tanrıçası ile eş bir konuma gelmiştir. Bir belgede şöyle denmektedir: 13 14 “Bütün ülkelerin kraliçesi efendin, Arinna’ nın güneş tanrıçası! Hatti ülkesinde sen Arinna’ nın güneş tanrıçası adını alırsın, sedir ağacı ülkelerinde ise Hepat adını alırsın.” 15 16 17 Çoğu kabartmada Tanrı ve tanrıça yan yana eşit önemde tasvir edilmişlerdir. Yazılıkaya’da da bu tanrısal çiftin betimlemeleri vardır. Bunun yanında bu çiftin oğulları da koruyucu tanrı olarak önemlidir. 18 19 20 Tanrıçalar arasında en önemlisi kuşkusuz Arinna’ nın güneş tanrıçasıdır. Arinna kenti hakkında değişik varsayımlar vardır. Ancak en kuvvetlisi ve arkeolojik delillere dayananı, Arinna’ nın Alacahöyük olduğudur. 21 22 Arinna’ nın güneş tanrıçası krallığın hayatında da önemlidir. II. Murşili (MÖ1345-1315) uzun zamandan beri ihmal edilen bu kültü canlandırmış ve kazandığı zaferleri buna bağlamıştır: Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 30 / 106 1 2 3 4 5 6 7 “Ben majeste, babamın tahtına oturduğumda çevredeki bütün düşmanlar benimle savaşa giriştiler. Ancak ben hiç bir düşman ülkesine karşı sefere çıkmadan önce Arinna kentinin güneş tanrıçası ile ilgili bayram törenlerini düzenledim[…] ve ona seslendim: Arinna’ nın güneş tanrıçası! Benim efendim, benim yanıma aşağıya gel ve […] senin topraklarını almak isteyen çevredeki düşman ülkeleri yok et.! Ve Arinna’ nın güneş tanrıçası sözümü duydu ve bana geldi. O zaman babamın tahtına oturur oturmaz, çevredeki düşman ülkeleri on yılda yendim ve onları yere vurdum.” 8 9 Zamanla Hepat gibi başka tanrıçalar da bu derece öneme sahip olmuşlar ve “protokol”de yerlerini almışlardır. 10 11 Kubaba, Ana Tanrıça-Karahöyük 12 13 14 Kubaba, Anadolu’ da Koloni Çağı’ ndan beri tanınan ve kültüne çok önem verilen bir Hitit Tanrıça’ sıdır. Kubaba halefleri Kybebe, Kybele ile Batı’ da Roma’ ya taşınmış ve oradan da diğer Batı kültürlerine geçmiştir. 15 16 17 Hitit Evleri ve Yaşantıları Bir Hitit ailesi on kişiden oluşuyordu. On kişi arasında anne, baba, çocuklar, büyükanne ve büyükbaba vardı. Evler genellikle tek katlıydı. Evlerin kapı ve pencere aksamları bulunamamıştır. 18 19 Hititlerin en önemli uğraşıları arasında yiyecek ve içecek üretmek yer alıyordu. İçecekler arasında su, bira ve şarap yer alıyordu. 20 21 22 Kıral ve kıraliçe gün ağarırken iç ev denilen yatak odasından banyo odasına geçiyor ve kült görevlerine başlamadan önce yıkanıyorlardı. Hititler temizliğe çok önem veriyorlardı, tanrılara yaklaşmak için temizlik bir koşuldu. 23 24 Ekmeği hazırlamak Hitit ailesinde genellikle kadınların göreviydi. Ayrıca ekmekçiler ya da fırıncılar vardı. 25 26 27 Hitit yasalarına göre evlenme birkaç aşamadan oluşuyordu. Birinci aşama sözlülük aşaması. İkinci aşama bağlanmak anlamına gelen nişanlılık. Evlenmek, almak anlamındaydı. Hititlerde, günümüzde Anadolu’ da olduğu gibi başlık parası ödenmesi de vardı. 28 29 30 31 Bir kadının kocası ölünce, kadının açıkta ve korunmasız kalmaması için ölen kocanın yerini kardeşi alıyordu, o da ölürse başka bir kardeş onun yerine geçiyordu. Eğer o da ölürse kadının kayınpederi, yani ölen kocanın babası dul kadınla evleniyordu. Günümüzde de Anadolu’ da kırsal kesimde aynı usul uygulanmaktadır. 32 33 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 31 / 106 1 Anadolu’ da Kadın 2 3 Sadece kadın konusunda konuşmak gerekliliğini duymak bile bir kadın problemi olduğunu göstermeye yeter. 4 5 6 7 Birçok tarih araştırması, geçmişin büyük simaları olan erkeklerin dünyasını açığa çıkarmak amacıyla kaleme alınmıştır. Bu çeşit incelemelerde yer yer ortaya çıkan kadın figürü de esas konu olan erkeğin annesi, kızkardeşi, karısı, sevgilisi ya da kızıdır. Böylece kadın, yine erkeğe bağlı, onu şekillendiren veya tamamlayan bir yan figür niteliğinde tarih sahnesine yansımaktadır. 8 9 10 11 12 Başlarken Paleolitik çağlardaki Anadolu kadınını hemen hemen hiç tanımıyoruz. Arkeolojik malzemenin sadece taş ve pek az kemik aletlerden ibaret olduğu bu devirde kadının mağaralarda domestik işlerle uğraştığı ve çocuklarına baktığı tahmin edilmektedir. Anadolu paleolitiğinde kadınlara ait eşya ve aletler sınırlıdır. 13 14 15 Anadolu’ da MÖ 2. bin yılın, özellikle Kültepe-Kiniş çiviyazılı zengin belgeleri, Hattuşa Hitit başkentinin kıral arşivleri ve Ortaköy saray arşivleri sayesinde, çeşitli sosyal sınıflara mensup kadının işgal ettiği sosyal, politik ve dini mevkiyi şekillendirmek olanağına sahip olabiliyoruz. 16 17 Kültepe- Kayseri 18 19 20 21 Anadolu’ da son on yılın en önemli arkeolojik keşfi, kuşkusuz, Ege Bölgesi’ nde Latmos-Beşparmak Dağları, Bafa Gölü, dağlarında bulunan ve uzmanlarınca Geç Neolitik/Kalkolitik Çağ’ a tarihlenen kaya resimleridir. Bu resimlerde ön pilana çıkan kadın figürü, toplumun kadınını, yanında yer alan erkeklerle göstermiştir. 22 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 32 / 106 Mucizenin Kaynağı Kadın yani ana olan doğuran dişi cins, hem yeni nesle can veriyor, hem de her türlü besin kaynağının son derece zor elde edildiği yaşam şartlarında göğüslerinden akan süt ile mucizevi bir şekilde hazır besin üretebiliyor, bununla dünyaya getirdiği insanı besleyip büyütebiliyordu. Kadın bedeninin genişleyip tekrar küçülebilmesi, yeni bir bedeni içinden çıkarabilmesi, belirli dönemlerde kanayan bedeninin ölmemesi, aksine sürekli yenilenmesi mucizeviydi. Kadının doğuştan gelen bedensel farklılıkları, erkek bedeninin yalın özellikleri karşısında daha üstün olduğunu gösteriyordu. İnsanlığı yaratanın anan yani doğuran kadın olarak görülmesi çok normaldi. Ana tanrıça kültüyle ilgili ilk inanç sistemi böylece ortaya çıktı. 10 11 12 13 14 Antropologlara göre tarımsal faaliyetleri başlatanlar kadınlardır. Yaygın kanıya göre, bu aşamayı yaşayan topluluklarda, cinsiyetleri temel alan basit bir işbölümü söz konusuydu. Bu durumda erkeğe, daha fazla fiziksel güç gerektiren avlanma ve vahşi hayvanlardan topluluğu koruma görevi düşüyordu. Av için uzaklaşıp çevrede koşturan erkek yerine, doğurduğu çocukla bu eyleme fazla destek veremeyen kadın doğada toplayıcı görevini üstlenmişti. 15 16 17 Neolitik Çağ toplumu, kadının doğurganlığında önceki dönemlerin yaratan ana inancına üretim ve bereket kavramını da eklemiş olabilir. Çünkü kadın bedeni de tıpkı toprak gibidir; doğurur ve kendi soyunu yaratır; sürekli yeni bitkiler, sebzeler ve meyvelerle kendini yeniler. 18 19 Ana Tanrıça, Çatalhöyük-Konya 20 21 22 23 24 25 İnsanlığın ilk büyük toplumsal deneyimi olan anaerkil düzende, üretime katılma biçimi ve aldığı role bağlı olarak bir maddi çıkar ve sitatü farklılığının, yani cinsiyetler arası bir efendi-köle ilişkisinin olmadığı sanılıyor. Kadınla erkek arasında, birbirine üstün gelme mücadelesi değil, koşulların gerektirdiği bir dayanışma olmalıdır. Neolitik çağların bütün anaerkil toplumların inanç merkezinde yer alan Ana Tanrıça ile insanlar arasındaki ilişkinin, kulluk mantığından değil, sevgi ve şükran duygusundan kaynaklandığı düşünülüyor. 26 27 28 29 30 31 32 Çatalhöyük-Konya İlk Tunç Çağı’ nda Kadın, MÖ3200-2000 Anadolu’ da tuncun keşfedildiği MÖ 4. bin yılın sonlarında köyler yerine büyük kentler kurulur, siyasal örgütlenme gelişir ve maden sayesinde erkeğin savaşçı gücü daha da çok ortaya çıkar. Bütün bu değişimle birlikte erkeğin toplumdaki yerinin kuvvetlendiğini bilimsel kazılar sonucu ortaya çıkan silahlar, aletler ve diğer veriler bize göstermektedir. İlk asker sınıfının ortaya çıktığı İlk Tunç Çağı’ nda erkek, toplumun koruyan gücü olarak güçlü bir rol ve meslek sahibi haline gelir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 33 / 106 Yazının hala tanınmadığı Anadolu’ nun MÖ 3. binli yıllarında kadının toplumdaki sosyal gücü devam etse de Tunç Çağı’ nın sonuna doğru, yani MÖ 2. binli yıllardan itibaren gittikçe artan siyasi faaliyetler, savaşlar ve ekonomik olaylar nedeniyle kadının gücünün giderek kaybolduğu ve babaerkil inanç sistemine geçildiği görülür. Erken Hitit Dönemi Kadını, MÖ2000-1750 İkinci bin yılın başlarında ticaret amacıyla, ekonomik koşulların dinamiğiyle Anadolu’ ya gelen Asurlu tüccarlar, kendi yurtlarında kullanılan yazı sistemini, çivi yazısını getirdiler. Kültepe mevkiinde Kaniş’ e gelip bir Karum, pazar yeri kurdular. Karum, Asurca nehir kıyısındaki liman anlamındadır. 9 10 Boğazköy-Alacahöyük 11 12 13 14 Asur koloni çağında Anadolu toplumunda tekeşlilik olduğu anlaşılır. Hür Anadolu kadınının Asurlu tüccarla evlenmesi veya iki Asurlunun evlenmesine değinen vesikalarda “başka bir eş alamaz” şartı bu durumu açıkça belli eder. Anadolu’ da yerli bir kadının Asurlu kocasına, ikinci bir kadınla meşru bir evlenme hakkı tanınmaz, ancak kendi memleketi Asur’ a gittiği zaman bir cariye almasına izin verilir. 15 16 17 Bir vesikada “başka zevce alamaz; eğer iki yıl içinde karısı ona çocuklar vermezse, o kadın kocası için bir esir kadın satın alacak, fakat bir erkek çocuk elde eder etmez bu esir kadını istediği yere satacak” denir. Bu vesikadan, çocuksuz kadını boşamanın düşünülmediği sonucuna varılmaktadır. 18 19 “Özgür kadın ve köle kadın!” C.Akyol 20 21 22 23 İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ nde saklanan bir zarfın üzeri eski Asurca yazılı ve mühürlüdür. İçeriğinde, müşterek evleriyle ilgili bilgi vardır: Yani kimin olacak? Kadının mı erkeğin mi? “ … ev ikisinin ortak malıdır, çift boşanırsa ev aralarında bölüşülecek.” Zarfın üzerinde evlenen çift ve tanıkların adı kaydedilmiş. Boşanma vesikalarının incelenmesi aşağıdaki sonuçları ortaya koyuyor: 24 25 26 27 28 29 30 1. Boşanma yetkisi her iki tarafa kadın ve erkeğe tanınıyor. 2. Ayrıldığı takdirde koca, mal ve mülkünü karısıyla eşit bölüşüyor. 3. Eşler, aynı haklara sahip bir aile kuruyorlar. 4. Erkeğe olduğu gibi kadına da boşanma veya boşama eşit bir hak olarak tanınıyor. 5. Her iki tarafa da tazminat bedelinin -gümüş tartarak- cezai müeyyide olarak konulmuştur. 6. Çocukların vesayetini anne alabiliyor ve gerektiği zaman bu çocukların bakımı için bir miktar gümüşün nafaka olarak erkek tarafından kadına ödenmesi şart koşuluyor. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 34 / 106 1 2 3 4 Anadolu’ da gelişen bu eşitlik olgusu, o çağdaki Babil ve Asur kanunlarındaki aile kavramından çok farklı ve uygar. Söz konusu bu kavimlerde erkek, kadının efendisi olup, ailede egemen ve üstün haklara sahip pozisyonu, her alanda belirgin bir şekilde vurgulanıyor. Sami ırktan toplumlarda karakteristik olan bu evlenme sistemi, daha sonra Hitit toplumunda kendini gösteriyor. 5 6 7 Çağının toplumunda özgür kadının, sadece ana ve ev kadını olmayıp tek başına veya ortaklarıyla ticarete girişen ve özellikle soylu kadının, kırallığının başında, memleketini yöneten, devlet otorite ve iktidarını yüklenmiş kişiliği ile erkeğe paralel bir yeri kapsadığını görüyoruz. 8 9 10 11 12 13 14 15 Orta Anadolu’ da Asur ticaret kolonisi çağında hür kadınların yalnız ev kadını olmayıp, çeşitli alanlarda, özellikle ticaret işlerinde erkek gibi çalıştıklarını öğreniyoruz. Çoğu zaman bu işler Asurlu tüccarlardan alınan altın ve gümüş borcuna karşı yapılmakta. Bu toplumda hür olan halk kadınının, zamanı geldiği halde ödeyemediği borçları nedeniyle bazen esirliğe düştüğü anlaşılıyor. Alınan gümüş borcuna karşı evli çiftlerin, kadın ve genç kızların rehin olarak tutulduğu da görülüyor. Asurlu zengin tüccarların çok küçük bir para karşılığı, yerli adlar taşıyan genç kızları satın aldıklarını gösteren makbuz diyebileceğimiz yazıtlar, bu topumda insanların satıldığını da belgelemiş oluyor. Çeşitli nedenlerle satılan kızın, sonradan çok yüksek bir miktar ödenerek geri alındığı da görülmekte. 16 17 Erkek iş ortağı olmadan kendi adına bağımsızca iş yapan kadınlar da vardır. Bu tüccar kadınlar kendi adlarına kumaş, elbise gibi siparişler verirler. 18 19 20 21 22 23 Her çağda olduğu gibi, bu çağın kadını da giyime, kumaşlara, takılara meraklı. Kaniş evlerinin içinde ve evlerin altındaki mezarlarda gün ışığına çıkarılanlar arasında kadınların vazgeçilmez süsü olan takılar da var. Bu takılar küpe, bilezik, yüzük, kolye ve gerdançelerden oluşuyor; altından olup yarı kıymetli taşlarla, örneğin akik, dağ kristali, topaz ve en sevileni “mavi taş” lapis lazuliyle süsleniyor, bu takılar. 24 25 26 27 Hitit Egemenliği MÖ1700-1100 Hititler, çiviyazılı belgelerinde kadını ifade etmek için Sümerlerin kullandıkları SAL ideogramını -harf kullanmadan, doğrudan doğruya düşünce ifade eden işaret- benimsemişlerdir. Hitit gramerinde dişil ek görülmemektedir. Hititçe’ de kadın akrabalığını ifade eden sözcükler: Anne, ana büyükanne Ana baba, ebeveyn Üvey anne yeğen Hazırlayan: Cengiz AKYOL ebe Kız evlat Kız çocuk torun Genç kız Genç kadın kız kardeş Eş, karı Dul kadın Kadın arkadaş Hanım, sahibe Bakire, saf kız Bakire (sıfat) kıraliçe çocuksuz Tarih Boyunca Kadın 35 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 Kıralların tahta çıkış sırasında kadının soyundan gelen erkek çocuklar veliaht makamını alır ve sırası gelince hükümdar olur. İncelenen belgelere göre, hüküm süren kıralın kız kardeşinin oğlu veliaht olup, geleceğin kıral adayıdır. Bu gelenek 1. Hattuşili’ ye kadar uygulanır ve bu kıral tarafından değiştirilir. 1. Hattuşili torunu 1. Murşili’ yi veliaht tayin eder. Daha sonraları Hitit hanedanında karışıklıklara neden olan bu gelenek, Hitit kıralı Telepinu tarafından bir buyrultu düzenlenerek ortadan kaldırılır. Bu da bize, MÖ 2. bin yılın ilk yarısında kadınların hanedan nüfuzu ve politik olaylara etkenlikleri hakkında bilgi veriyor ve Anadolu’ da var olan anaerkil geleneğin benimsenip uygulandığı olasılığını akla getiriyor. 9 10 11 12 1. Hattuşili, kızının ve kız kardeşinin kendisine karşı olumsuz tavırlarından çok çekmiştir. Bu iki kadın kıral üzerinde ve yönetimde çok etkilidir. Entrikaların başlıca nedeni, şüphesiz saltanat hırsına dayanıyor ve hüküm süren kıralın en yakını, kızkardeşi, bu karanlık, kirli büyü işlerinde başrolü oynuyor. 13 14 Hitit din tarihi içinde önemli bir olgu da, Hitit kıral ve kıraliçelerinin, ritüel dini metinlerden öğrendiğimiz bilgilere göre, tanrılara sunulan törenlerde icracı ve yönetici olarak başta gelmeleridir. 15 16 17 18 19 20 21 22 Hititlerin kıraliçelik müessesesi, çağının kıraliçelerinden ayrılan özel bir konuma sahiptir. Mısır ve Mezopotamya’ da kıraliçe, memleketin mutlak hakimi kıralın eşi, karısıdır. Birtakım dini görevleri dışında, resmen politik yetkisi yoktur; memleketi ve uyrukları üzerinde hükmetme nüfuzu olmayan, kıralın meşru birinci kadını rolündedir. Hititlerin kıraliçelik müessesesinin başındaki SAL.LUGAL.GAL “büyük kıraliçe”, egemen kıraliçe unvanıyla Hitit kıralına eşit, memleketinde hükmetme yetkisi olan, dış politikaya bizzat karışan, devletlerarası hukukta söz sahibi, kırallığın bağımsız bir kadın temsilcisiydi. Kıralın ölümü halinde tahta geçen ilk oğlunun kırallığı zamanında da ölen kıralın eşi “büyük kıraliçe” çeşitli alandaki yetkilerini ölünceye kadar sürdürmekteydi. 23 24 25 Hatti ülkesinin başrahibi olan kıralın yanında, kıraliçe de ona eşit olarak rahibelerin başında yer alıyor. Belgelere göre kıraliçe, başrahip görevini yerine getiren kıral ile veya tek başına birçok dini töreni yönetiyor. 26 27 28 29 Hititlerde Evlenme, Boşanma, Zina, Veraset Büyük Hitit İmparatorluğu çağında, hanedana mensup birçok pirensesin, sırf politik nedenlerle başta barışı sağlamak için komşu ve uyruk memleketlerin pirensleri veya eski düşman ülkelerin kıralları ile evlendirildiği ve bu hanımlara zengin çeyiz verildiği biliniyor. 30 31 32 Erkek kardeş, kız kardeşiyle veya kuzeniyle evlenemez. Kim böyle bir şey yaparsa, Hattuşa’ da yaşayamaz, ölüm cezasına çarptırılır. Karının kız kardeşi, kız kardeşinin akrabası ya da kuzeniyle cinsel ilişkiye girilemez; girilirse Hattuşa’ da yaşayamaz, ölüm cezasına çarptırılır. 33 34 Hitit kıralı, saray kadınlarından uzak kalınması gerekliliğini söyler; saray kadınlarına pek güveni yoktur. 35 36 Hitit toplumunda, halk arasında var olduğu belgelerle saptanan boşanmanın, kıral ailesi için de geçerli olup olmadığı konusu kesin değil. 37 38 39 Hitit ailesi baberkil bir aile tipi gösterir. Koca, aile reisidir. Buna karşın ailede mutlak hakim değildir. Kadının hakları ve serveti belli bir ölçüde yasalarla korunur. Hür insanlar arasında evlilikten önce sözlülük, nişanlılık devresi vardır. 40 41 Hitit toplumunda yüksek tabakaya mensup kadınlara toprak bağışı yapıldığını belgeleyen yazıtlar vardır. 42 43 Evliliklerde kadın kocasının evine gittiği gibi, koca da karısının evine yahut kayınbabasının evine gidebilirdi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 36 / 106 1 2 3 4 5 6 Boşanmalar hür insanlar ve köleler arsında da olabiliyordu. Eğer hür bir erkek, esir bir kadını sevecek olursa ve onu eş yaparsa ve beraber bir evde otururlarsa ve çocukları olursa ve sonradan araları bozulup birbirlerinden ayrılırlarsa, her biri mal ve mülkün yarısını alır. Erkek, çocuklarını alır; kadın sadece bir tanesini yanını alabilir. Esir bir erkek hür bir kadın aldığı zaman ve iki esirin evlenmesinde de bu madde aynen uygulanır. Boşanma mevzuunda da hür ve esirler arasında hiçbir ayrım yoktur. Varlık taraflara eşit bölünür. 7 8 9 Bir erkek, babasının ikinci karısı veya baldızıyla ilişkide bulunamaz. Bir kadının kocası ölürse dul kadınla kayınbiraderi evlenebilir; eğer o da ölürse ikinci defa dul kalan kadın, kayınbiraderinin kardeşi ile evlenebilir. 10 11 Hitit yasaları, zina konusunda kadına karşı çok serttir. Zina yapan kadının cezası ölümdür. Eğer kocası, zina yapan çifti bulursa ve her ikisini de öldürürse kocaya ceza yoktur. 12 13 14 15 İş Hayatı Tahıl türlerini ve özellikle buğdayı öğüterek ekmek yapımı için gerekli unu sağlayan yalnızca kadındır; erkekler bu işle uğraşmamışlardır. Aynı zamanda ekmeği kadın hazırlar. Kadınlar arasında dokumacılık çok yaygın olarak görülüyor. 16 17 Kadın işgücüne karşı ödenen ücretin erkeğe oranla aşağı yukarı ½ oranında daha düşük olduğu görülür. 18 19 Yaşam düzeninde bazı kadınların hekim, daha çok da bilge kadın/büyücü sıfatını taşıdığı, kötü bir durumu iyiye döndürmek amacıyla yapılan büyü ayininde de başlıca yeri aldığı görülüyor. 20 21 22 23 24 25 26 27 28 Halk Kadını Hitit toplumunda halk kadınının yerini anlamak için daha çok yazılı belge incelemek gerekir. Arkeolojik belgeler bu konuda sınırlıdır ve bilinen kaya anıtları, kabartmalı çanak çömlek ve mühürlerdeki kadın figürleri, daha çok tanrısal bir tipi yansıtır veya soylu kadını, kıraliçeleri tasvir eder. Bu belgelerden ancak Hitit üst tabaka kadınının, daha doğrusu ideal Hitit kadınının ikonografisini çizmek mümkündür. Kadın Giysileri Hitit kadınları uzun, kapalı elbiseleri ayak bileklerine kadar iner. Bunun üzerine başlarını örten, kapüşon diyebileceğimiz, sivri başlıklı bir mantoya bürünmüşlerdir. 29 30 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 37 / 106 1 Geç Hitit Çağ’ ında Kadın MÖ1190-600 2 3 Şölen Yemeği, Maraş Müzesi 4 Hitit Kıralı Murşili’ ye Manapadattaş’ ın annesi gelir ve ayaklarına kapanarak, şöyle konuşur: 5 “Efendimiz bizi mahvetme! Efendimiz, bizi uyruğuna al.” 6 Bir soylu beyin anasının yalvarması karşısında Hitit Kıralı’ nın tutumu şu sözlerle belirtilir: 7 8 “Bana karşı bir kadın geldiği için ve benim ayaklarıma kapandığı için kadının isteğine uydum ve bundan dolayı Şeha nehri memleketine girmedim.” 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Annenin Güzelliği Sümerce’ den Hititçe’ ye çevrilmiş lirik bir edebi yazıttan, bize intikal eden parçada çağının zarif bir erkeği annesine karşı sevgi duygularını son derece şairane bir ifadeyle dile getirmektedir: O, bal gibidir. … O, yıldızdır. … O, mavi ebrulu lapis lazuli taşıdır. … O, kıral kızının süslü mücevher kutusudur. O, saf gümüşten bir halka yüzüktür. O, şahane ritondur. O, kurşun yüzüktür. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 38 / 106 … O, altından yapılmış varaktır. … O, boyunun üstünde titreşen, örgüden yapılmış gerdanlıktır. … Annem benim için ekin zamanının ilk suları, yağmur gibidir. … O, arzulanan bereket dolu bir bahçe gibidir. O, iyi şeylerle dolu, sulanarak beslenmiş çam ağacı gibidir. O, senenin ilk meyvesi, ilk ayın ürünüdür. O, bellenmiş toprak parçalarına dalga dalga sularını akıtan suyolu gibidir. … O, arzuya doymamış seven kadın gibidir. O, mutluluk habercisidir. Urartu, Frig ve Lidya Özellikle MÖ 1. binyılda toplumsal cinsiyeti erkek temsil eder. Ancak söz konusu erkek modeli de kamusal hayattandır ve ziyadesiyle idealize haldedir. 18 19 20 21 22 Bilindiği gibi, Neolotik öncesi dönemlerde kadının topluluk içersindeki ayrıcalıklı yeri, tarım toplumlarının ortaya çıkmasıyla başlayan yerleşik yaşam biçimleriyle birlikte farklılaşmaya ve değer kaybetmeye başlar. Neolotik Dönem’ le başlayan süreçte kadının toplumsal konumunun, tarımsal aletlerin ve yöntemlerin gelişmesi ve nüfusun kalabalıklaşmasıyla saygınlığını giderek yitirdiği genelde kabul edilen bir olgudur. 23 24 25 26 27 MÖ 1. binyılda bu sürecin teknolojik ve endüstiriyel gelişmeye paralel olarak daha da hızlandığı anlaşılır. Savaşların, çatışmaların büyük hızla arttığı bu dönemle birlikte daha da pekişen erkek egemen toplum yapısı, hayatın birçok noktasında kadının işlevini ve söz hakkını kısıtlar. Ancak kadın, tarihsel süreçten gelen annelik sitatüsünü ve annelikten kaynaklanan kutsallığını korumaya devam eder. 28 29 30 31 32 Özellikle, Asur, Babil ve Urartu gibi MÖ 1. binyılın oldukça katı ve merkeziyetçi gözüken devlet yapılarında, yazılı belge ve kırali yapılardaki kabartma ve diğer unsurlarda vurgulanan tanrı simgesi erildir. Yani baş tanrılar ve ilk sırada gelenler, eril kökenli tanrılardır. Öte yandan bu noktada özellikle Frig ve Lidya gibi MÖ 1. Binyıl kültürlerinde baskın görünen bir kültürel farklılık vardır; bu toplumların inanışlarında dişil unsur başroldedir. 33 34 Urartu kadınları, bileklerine kadar uzanan bezemeli bir tunik giyerler ve başları üzerinden bellerinin altına kadar bir başörtüsü uzanır. 35 36 37 38 39 40 41 Kibele Kibele, dağ anlamına gelir. Kibele, dağların hakimi, dağların anası imajını da taşır. Yüksek kayalara oyulan anıtsal cephelerde, olasılıkla Frig dönemi evlerini temsil eden bir cephede, kapı olma olasılığı yüksek bir niş içinde resmedilir. Kimi zaman aslan gibi koruyucu hayvanları, kimi zamansa her iki yanında çalgıcı çocuklarla tasvir edilmiştir. Kibele figürlerini Ana Tanrıça inanışının bir devamı olarak algıladığımızda karşımıza oldukça farklı bir Ana Tanrıça imajı çıkar. Ana Tanrıça inancının tarihsel seyrine baktığımızda Friglerin alışılmışın Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 39 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 dışında bir sürece tanıklık ettikleri anlaşılır. Ana Tanrıça inancıyla, kadının toplumsal rolü üzerinde doğrudan bir bağlantının olduğu kimi karşı görüşlere rağmen genellikle kabul edilir. Mezopotamya, özellikle 4. ve 3. binde, erkeğin denetimindeki ticaretin ve tarıma dayalı üretimin artmasıyla toplumsal cinsiyet ve doğal olarak toplumsal iktidar da eril tanrıların iktidarlarının daha açık bir şekilde kabul gördüğü bir sürece girer. Tanrısal hiyerarşinin değişimiyle, toplumsal mülkiyet ve üretim biçimi arasında doğrudan bir bağlantının varlığı kuşkusuzdur. Toprak Ana inancında, kadının doğurganlığı kutsallaştırılırken artık göksel kökenli eril tanrılar daima baş tanrı olarak kabul görmeye başlar. Bu süreçte kadının, doğurganlığından çok, erkeğin döllemesinin, tohum bırakmasının, yaşamsal faktör olarak ön pilana çıkarıldığı anlaşılır. Kadının gelişen süreçte yaratıcı sitatüsü elinden alınır, çünkü o artık taşıyıcıdır. Kadın tanrılar, tanrı listesinden silinmeye başlar veya son sıralarda yer alırlar. 11 12 Kibele- Bayındır Elmalı Tümülüsü 13 14 15 16 Frig dünyasında kadının çağdaş diğer Anadolu toplumlarına nazaran daha aktif bir toplumsal rol oynadığını söyleyebiliriz. Geçmişten Friglerin oluşumuna kadar ve hatta daha sonrasında oluşumuna kadar ve hatta daha sonrasında bile Yakındoğu toplumlarında, en azından kadın özellikleri taşıyan bir simgenin mimari öğe, kabartma vb. noktasında bu denli anıtsal betimlenmediği bir gerçektir. 17 18 19 20 Kibele- Bayındır Elmalı Tümülüsü Lidya’ nın Kadınları Lidya kadınının sosyal hayatın, üretim ilişkilerinin içinde etkin olarak yer aldığını görürüz. Herodotos, Alyattes’ in Tümülüs biçimli mezarının üzerinde yer alan yazıtta, Tümülüs yapımına katkı sağlayanlar arasında hayat kadınlarının birinci sırada yer aldığını belirtir. 21 22 23 24 “Şunu da belirteyim, Lidyalı halk kızlarının hepsi de, kocaya varıncaya kadar kendilerini satarlar, çeyizlerini bu zanaatla yaparlar, zaten kocaları bile bu kızları ancak kızın kendi isteğiyle yanlarında tutabilirler.” Herodotos 25 26 Kadınla ilintili üretimlerindeki -süs eşyası, kozmetik gibi- ileri düzey, kadının sosyal sitatüsü ve ekonomideki yeri hakkında da önemli bir noktaya işaret eder. 27 28 Çok tanrılı bir inanç sisteminin benimsendiği Lidya toplumunda komşuları Friglerde olduğu gibi Kibele kültü kabul görmüştür, hatta adına bir tapınak veya kutsal alan yapılmıştır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 40 / 106 Anne, baba ve erkek çocuklarla bunların aş ve çocuklarının ortak bir mekanı paylaştıkları söylenebilir. Bugün Anadolu’ nun birçok bölgesinde hala varlığını koruyan bu aile tiplerinde baş kadının, evdeki sitatüsü, ailedeki diğer kadınlardan yüksektir. Yine ailenin diğer erkeklerine karşı da görece bir üstünlüğü bulunur. Aile içi işbölümünden hatta aile ekonomisinden sorumludur. Baş kadın, anne bu vasfını ölünceye kadar sürdürmekle beraber evin erkek reisinin kararıyla söz konusu yetkiler tamamen elinden alınabilir. Yani aile reisi erkeğin belirlediği bir toplumsal konum ve ekonomik bir güç söz konusudur. Hellen Uygarlığında Kadın MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında tablo şudur: Kadın evdedir, erkek dışarıdadır. Kadınlar, dışarıdaki toplantılara katılamaz, savaşla ilgili işlem ve zanaatlarda bulunamaz, tehlikeli bir iş olan çobanlık yapamaz, ayrıca yorucu tarla işlerinde de çalışmazlar. Ancak tarlada çalışanlara, ekini toplayanlara, yani erkeklere yemek pişirirler. Yine kadınların yaptığı işlerin başında yün eğirmek ve kumaş dokumak gelir. Kız, genç, on beş yaşında, sıkı kurallar altında yaşamış ve eğitilmiştir, öyle ki az görecek, az işitecek, az soracak, yün işlemesini bilecek, yemek pişirmesini de bilecek. Tanrılar yaradılışın başlarından beri kadını ev işleri ve evin ihtiyaçları için, erkeği dışarıdaki işler için yaratmıştır. Doğal olarak erkekle kadın eşit değildir. 17 18 19 20 21 Hellen dünyasında devletin yapılanmasında ana öğelerden biri aile ve tek kadınla evlilik ilkesiydi. Hellen dünyasında ve Atina kentinde yaşayan kadınların hiçbir politik hakkı ve yetkisi yoktur. Evlilik için gençlerin fikri alınmazdı. Evlilikte ailelerin servet ilişkileri önemli olduğu için çoğu kez yakın bir akraba erkek damat olarak seçilir, yabancılarla evlilik hoş karşılanmazdı. Erkeğin serveti kadar kadının da mal ve mülkü önemliydi, fakir kadın istenmezdi. 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 Evli kadının kocasına sadakatsizliği büyük suçtu; cezaya çarptırılırdı. Tapınakta ateşe atmak gibi cezalar biliniyor. Zina yapan kadını kocası evden kovar, başka bir deyimle boşardı. Erkek kadını boşadığı zaman, kadın yurttaşlık hakkının elinden alınması tehdidi altında kalabilirdi. Hellen bir erkek, hiçbir neden olmadan karısını boşayabilirdi. Buna karşın Hellen toplumunda kadın isterse boşanabilir ve çeyizini geri alabilirdi. Boşanma durumunda çocuklar babaya verilir, babanın vesayeti altında baba ocağında yaşarlardı. Kadın meslekleri arasında en saygın yeri “ebelik” alırdı; ilkel eczacılık ve bitkilerde tedavi yöntemlerini bilen kadınlar da toplumda saygı gören, aranan bir gurubu oluştururdu. Agoralarda kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde, ayrı besinleri satıyorlardı. Ayrıca agoralarda para bozan, para değiştiren kadınlar var. MÖ 6. yüzyılda Samoslu filozof Pythagoras, güney İtalya’ da Kroton kentinde kurduğu okula kadınları da almış ve kız öğrencilerine felsefe öğretmiştir. Bunun yanında, ev ekonomisi, çocuk bakımı dersleri de verilirdi. 33 34 35 36 37 38 Roma Uygarlığında Kadının Yeri Roma uygarlığında kadının hukuk ve yasalar açısından yeri tek bir tümce ile belli edilmiştir: Romalı kadının siyasi hakkı yoktur. Kadınlar, devlet ve resmi memuriyetlerde görev alamaz, hakim olamaz. Rahibe olabilirlerdi. Ailede baba mutlak hakimdi. Hukuki açıdan çocuklarının da mutlak hakimiydi, hatta çocuklarını öldürme hakkına bile sahipti. Yeni doğan çocuğunu sokağa atabilir ve çocuklarını satabilirdi. 39 40 41 42 43 Kadın evlenerek, baba egemenliğinden koca egemenliğine geçerdi. Kocanın mutlak hakimiyeti de babanınkine eşitti. Evlendiği zaman adını değiştirmez, aileden aldığı adı kullanırdı ama her iki taraf için boşanma vardı. Evli kadının serveti kocanın tasarrufu altındaydı. Boşanma halinde, kadının malını, çeyizini kocası iade ederdi. Romalı kadınların hak ve özgürlükleri, çok sınırlı olmasına karşın, Hellen kadınlarıyla karşılaştırıldıkları zaman, daha özgür oldukları görülür. 44 45 Hiçbir dönemde Romalı kadın bugünkü anlamıyla özgürce hareket edememiş ve her alanda açık bir şekilde erkeğe bağlı olmuştur. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 41 / 106 Eski Yunan Dıramalarında Anaerkil İzler Giriş “Kadın, erkek gibi değil; kadını her yerde, her zeminde ve her şekilde görebiliriz: Tanrıça, fahişe, ana, bakire, rahibe, cariye... Bu şekilde kadın yüzyıllardır kendi üzerine kurulan baskıyı karşılayabilmiştir.” C.Akyol Kibele Anadolu’ da Neolotik zamanlarda başlayan tanrıça Kibele tapımı özellikle Frigya bölgesinde doruğa ulaşmıştı. Tanrıça Kibele, verimli toprağın, dağların, mağaraların, hayvanların tanrıçasıydı. 9 10 Romalılar Kibele’ yi Magna Mater yani Büyük Ana olarak bilirdi. Helenler ise Zeus’ un anası, tanrıça Rhea ile özdeşleştirmişlerdi. 11 12 13 Kibele çoğunlukla, kendisi ile kutsal evlilik ayininde birleştiği oğul/sevgilisi Attis ile birlikte betimlenirdi. Kibele ile birleşmesinin ardından kendini iğdiş eden ve kanamadan dolayı ölen Attis bir çam ağacına bağlanırdı. 14 15 16 17 18 Aphrodite Tanrı Adonis aslında Babilli tanrı Tammuz’ un Hellen’ deki karşılığıdır. Adonis, İsa’ nın da doğmuş olduğu Bethlehem şehrindeki aynı mağarada doğmuştur. Samilerin tanrısı Adonis, tanrıça Aphrodite’ nin sevdiği erkektir. Aphrodite’ nin ise Sümerli tanrıça İnanna, Fenikeli Astarte ve Samilerin tanrıçası Aşera ile aynı tanrıça olduğunu söyleyebiliriz. 19 20 Adonis, bir tapınak rahibesi -fahişesi- olan Bakire Myrrha’ nın oğlu idi. Myrrha, Aphrodite’ nin büyüsü yüzünden kendi babası Assur kıralı Theias ile ensest bir ilişkiye girerek Adonis’ e hamile kalmıştı. 21 22 “Benzer ilişkiyi, Lut ve kızları arasında da görüyoruz.” C.Akyol 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 İnanna İnanna, Sümerlilerin aşk, ürün ve savaş tanrıçasıdır. Akadlılar ona İştar derler. Her Sümerli kıral, kıral olabilmek için İnanna’ yı temsil eden kıraliçe ile evlenmek zorundaydı. İsis İsis ve Osiris’ in birbirlerini anneleri Nut’ un rahmindeyken sevmeye başladıkları söylenir. İsis ve Osiris hem kardeş ve hem de karı kocalardır. Rhea Rhea, ataerkil Helen’ in kıral tanrısı Zeus’ un annesi ve karısıdır. Zeus, annesi ve aynı zamanda karısı olan Rhea’ ya, yine kız kardeşi ve karısı olan Hera’ ya yaptığı gibi tecavüz etmiştir. Tecavüz, ataerkil dönem söylencelerinde sık rastlanan bir olgudur. Gerçekte hiç evlenmemiş olan tanrıça Rhea ataerkil dönemden önce kocasızdı. Daha sonra ise tanrı Kronus, Rhea’ nın kocası haline getirilmişti. Rhea, ataerkil tanrı Zeus’ un karısı olmadan çok daha önceleri bağımsız bir tanrıça idi. Rhea’ nın Zeus’ un hem karısı hem annesi olmasını, anaerkil gelenekteki tanrıça ile oğul/ sevgilinin kutsal evlilik ayini ile birleşmeleri olarak açıklanabilir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 42 / 106 Anasoyluluk Anaerkil toplum düzeninin belkemiğini anasoyluluk oluşturmaktadır. Anasoylu bir toplumda aile ana ve çocuklardan oluşmaktadır. Erkek, yuvaya bağlı bir insan değildir; çoğu ilkel toplulukta, ev, kulübe, çadır ya da barınak, yalnızca kadınlarla çocukların yatıp kalktığı yerdir; erkeler, o anda neredelerse, orada, bir ağacın ya da kaya çıkıntısının altında uyuyabilirler. Yuvayı yapan, yuvasına bağlı kalan cins, kadın cinsidir. “Yuvayı dişi kuş yapar, diye boşa dememişler.” C.Akyol 9 10 11 12 İngilizcede baba anlamına gelen father sözcüğü Sanskritçede sahip olan anlamına gelen pathra sözcüğünden türemiştir. Benzer şekilde aile anlamına gelen family sözcüğünün kökeninde de bu sahip olma anlayışını görebiliyoruz. Famulus ev işlerine bakan bir köle anlamına gelir, familia ise tek bireye ait kölelerin toplamını belirler. 13 14 Erkek, aile kümesi içinde yer alamaz iken daha sonra ailenin başı ve yöneticisi haline gelmişti; bu durum çocuk üzerinde anneye ait olan yükümlülüklerin erkek tarafından üstlenilmesi ile başlamıştı. 15 16 “Kadının doğası? “Kadının doğasından gelir.” sözü çok sık tekrarlanır.” C.Akyol 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 43 / 106 1 Politika 2 3 Kitap 1 … 4 5 Doğa, kadınla köle arasında bir ayrım gözetmemiştir. Kadın, ayrı ayrı işlere bakar ve cömertlikle başka başka araçlar sağlar. 6 … 7 İlk aile, erkeklerin bu ikisiyle, yani kadınlar ve kölelerle birleştirilmesinden meydana gelmişti. 8 … 9 10 11 Her evi en yaşlı üyesi, adeta bir kıral gibi yönetiyordu; bütün evler topluluğu da, aralarındaki kan ilişkilerinden ötürü aynı biçimde yönetiliyordu. Homeros bu ataerkil yönetimi, “Her adamın, çocukları ve kadınları üstünde yasa koymak yetkisi vardır” diye anlatır. 12 … 13 14 15 16 17 Yine, erkekle dişi arasında, önceki doğadan üstün, beriki aşağı ve uyruktur. Bundan ötürü, diyebiliriz ki, iki insan topluluğu -kadın, erkek- arasında, zihinle beden ya da insanla hayvan arasındaki kadar geniş bir ayrılık olan her yerde, işleri bedenlerinin kullanımından ibaret kalan ve kendilerinden daha iyi bir şey beklenemeyecek olanlar, bence, doğadan köledir. Sözü edilen benzerlerinde olduğu gibi, onlar için de böylelikle yönetilmek ve uyruk olmak daha iyidir. 18 … 19 20 21 Bir adamın karısı üstündeki yönetimi, bir devlet adamının yönetimidir, siyasal bir yönetimdir; çocukları üstündeki yönetimi ise bir kıralın yönetimidir. Çünkü erkek yönetmeye dişiden daha yeteneklidir. Erkekle, kadın arasındaki üstünlük ve aşağılık ilişkisiyse süreklidir. 22 … 23 24 25 26 Özgür kişinin köle, erkeğin dişi, adamın oğul üstündeki yönetimi -egemenliği- hep doğaldır. Ruhun düşünme yetisi kölede hiç yoktur, kadında vardır ama işlemez, çocukta daha gelişmemiştir. Bir erkekle bir kadında benlik saygısı ya da adalet yahut cesaret, Sokrates’ in sandığı gibi aynı değildir; biri yöneticinin cesaretidir, öteki hizmet edenin cesareti, öteki erdemler de böyledir. 27 28 Sokrates, çocuklara, kadınlara ve mülkiyete ortaklaşa sahip olmalıdır, der; ama kadınların ortaklaşa tutulması yolundaki öneri birçok güçlükler doğurur. 29 … 30 31 32 Kitap 2 Kadınların ortaklaşa tutulması yolundaki öneri birçok güçlükler doğurur; bu güçlüklerin başlıcaları, şu üçüdür: 33 34 a. Sokrates’ in bütün söylediklerinden, niçin bu göreneğin toplumsal düzenin bir parçası haline getirilmesi gerektiği açıkça ortaya çıkmamaktadır. 35 36 b. O diyalogda devletin uğruna var olduğu söylenen amaca varacak bir araç diye bakılınca da, bu önerinin işleyebilme olanağı yoktur. 37 c. Bunun nasıl gerçekleştirilebileceği hiçbir yerde belirtilmemiştir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 44 / 106 1 2 Sokrates, bir şehirde herkesin “Benim” ve “Benim değil” demesinin devlette tam bir birlik olduğunu kanıtladığını söylemektedir. 3 … 4 Dediklerine göre, Yukarı Libya’ nın bazı halkları arasında kadınlar ortaklaşaymış… 5 … 6 7 Hayvanlarla yapılan bir benzetmeye dayanarak erkekle dişinin aynı işleri görmeleri gerektiğini öne sürmek boştur. Erkekler ev işi yapamaz. 8 9 10 Sıparta Kadınları Sıparta kadınlarına tanınan başıboşluk, hem anayasanın amaçlarına erişmesine hem de şehrin mutluluğu için zararlıdır. 11 12 13 14 Sıparta’ da kadınlar sınırsız yaşar, her türlü başıboşluğu sürer ve her lüksü tadarlar. Böyle bir yaşayışın kaçınılmaz bir sonucu, özellikle erkeklerin, kadınların buyruğu altına girdiği topluluklarda, zengin olmaya büyük önem verilmesidir; erkek eşcinselliğinin açıktan açığa onaylandığı Keltler ve öteki halklar dışında, bütün asker ve savaşçı toplulukları hep bu durumdadır. 15 16 17 Kadınlar, başka devletlerin kadınları gibi faydalı olacaklarına, düşmandan fazla karışıklığa sebep oldular. En eski zamanlardan beri kadınların denetimsiz kalması Lakonia toplumunun bir özelliğiydi, buna şaşmamak gerekir. 18 19 20 21 Rahat bir yaşama dönünce, birçok erdemlere yol açan askerlik yaşamı onlarda söz dinleme alışkanlığı yaratmış olduğu için, yasa koyucu Lykourgos’ a hemen boyun eğdiler. Ama kadınlar böyle yapmadı. Lykourgos’ un kadınları da düzenlemelerinin altına sokmak istediği fakat direnişleriyle karşılaşınca bundan caydığı söylenir. 22 23 Sıparta’ da kadınların konumu yanlıştır; bu durum, anayasanın ilkelerini çiğnemekte ve bugünkü para düşkünlüğüne bir hayli katkıda bulunmaktadır. 24 25 26 27 28 29 (Sıparta’ da) bütün toprağın beşte ikisi gibi bir bölümüne kadınlar sahiptir; bunun çeşitli nedenleri vardır, kız kalıtçılar (varisler) çoktur ve çeyizler büyüktür. Oysa çeyizler yasayla düzenlense iyi olurdu: Ya büsbütün kaldırılmalı ya da çok küçük tutulmalıydı, hiç değilse orta büyüklükte olmalıydı. Kız kalıtçılara gelince, anayasanın şimdiki biçimine göre, bunlar herhangi bir kimseyle evlendirilebilir. Bir adam, bu konuyu vasiyetinde belirtmeden ölürse, onun malvarlığına yönetici olarak atanan kişi, kızları dilediğine verir. 30 31 32 33 34 Giritli Kadınlar Girit’ te erkek, kadın ve çocuk, herkes kamu kesesinden beslenir. Giritli yasa koyucu yemekte azla yetinmeyi yararlı saymış ve ortak sofralarda ekonomi sağlamak için birçok yollar düşünmüştür; erkeleri ve kadınları birbirlerinden uzak tutarak ve erkekler arasında cinsel ilişkileri getirerek, doğum oranını azaltmak için de öyle yapmıştır. 35 36 Kitap 3 … 37 38 39 40 Yalnızca bir kadın kadar cesur olan bir erkek korkak sayılır, bir kadın da görgülü bir adamdan daha sessiz olmazsa geveze sayılır. Erkeklerle kadınların evde birbirlerinden farklı ödevleri vardır: Erkeğinki kazanmaktır, kadınınki tutmak. Fakat bir yönetici için tek özel nitelik ya da iyilik, zekadır; bütün ötekiler, bana öyle geliyor ki, hem yöneticilerde hem uyruklarda bulunacak niteliklerdir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 45 / 106 1 … 2 3 Bir adamın karısı, çocukları ve ev halkı üstündeki yetkesi vardır; bu yönetim biçimine “ev yönetimi” diyoruz. 4 5 Kitap 5 … 6 7 8 Kadınların evde ağır basmaları ve köleler üstündeki denetimin gevşekliği, tiranlar bu yoldan erkeklerin ne yapıp ne ettiklerini öğrenmek isterler; çünkü kadınlarla köleler tiranlara karşı düzen kurmazlar, onları hoş tutunca, her zaman tiranlıkların ve demokrasilerin destekçisi olurlar. 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 46 / 106 Evli Kadının Tarihi, Antik Çağlardan Günümüze Kutsal Kitapta Evli Kadın Evli Hıristiyan kadının efsanesi Adem ve Havva hikayesidir. Havva, Tanrıya itaatsizlik eden ilk insanın eşi olarak lanetlenmiştir. İbranice icha -erkekten olma- ya da kadın kelimesi bu aşağı konumlamayı belirtir. Arapçada da erkeğe İnsan, kadına da Nisa der; yani İnsandan olma anlamında. 7 Kutsal kitapta, birbirinden farklı iki yaratılış anlatımı vardır: 8 “ 9 10 11 12 13 14 15 1 26 Tanrı, “Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” 27 Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı'nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. 28 Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 2 7 RAB Tanrı Adem' i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu. 21 RAB Tanrı Adem' e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. 22 Adem' den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem' e getirdi. 23 Adem, “İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o adamdan alındı.” 24 Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. ” 29 30 “Bu son satır, sanki anasoylu ya da kadınsoylu bir dönemi işaret ediyor.” C.Akyol 31 32 33 “Ey kadınlar, Rab’ be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun. Çünkü Mesih bedenin kurtarıcısı olarak kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. (Pavlus’ tan Efesliler’ e Mektup 5:22)” 34 35 “(Kadınlar) Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır. (Pavlus’ tan Korintliler’ e Mektup 14:34-35)” 36 37 38 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 47 / 106 Antik Helen’ de Evli Kadınlar Öncelikle iyi bir Helenli dul kadın evlenmemelidir. 3 4 5 Perikles tarafından çıkarılan yasalarla MÖ451-450 yılarından itibaren, erkek yurttaşlar, çocuklarının aynı yurttaşlık statüsüne sahip olmasını istiyorlarsa, anne ve babası Atinalı olan kızlarla evlenmek zorundaydılar. 6 7 8 9 Evlilik sözü düğünden çok önce verilirdi. Bu esas olarak evlenecek kadını veren erkekle -genellikle kızın babası- damat arasında yapılan sözlü bir anlaşmaydı. Bu sırada kız orada bulunmazdı. Söz, evlilik gerçekleşmediği takdirde hem yasal hem de mali yükümlülükleri bulunan, kendi başına bağlayıcı bir taahhüttü. 10 11 Aristo, erkeğin yönetmeye kadından daha uygun olduğu şeklindeki geleneksel yaklaşımı desteklemiştir. 12 13 14 15 16 Atina toplumunda, bir kadın çocuk doğuruncaya kadar kesin bir biçimde kocasının ailesine dahil olamazdı. O ana kadar, gelinin babası her hangi bir zamanda, genellikle aile mülkiyetiyle ilgili gerekçelerle evliliği sona erdirebilir; bunun üzerine baba bir kez daha kızının kyrios’ u (efendisi, sahibi) olurdu. Dahası, koca da çeyizi iade etmek koşuluyla kendi isteğiyle, herhangi bir gerekçe göstermeden karısını boşayabilirdi. 17 18 19 Antik Helen’ de evli kadınlar genellikle kocalarından küçüktü, on ila yirmi yaş. Ev dışındaki neredeyse tüm faaliyetlerden kesinlikle dışlandıklarından, zamanının çoğunu evden uzak agorada, pazaryerinde, spor salonunda ve genelevde geçiren kocalarıyla birlikte olmaları çok zordu. 20 21 22 Roma’ da Evli Kadın Roma Cumhuriyeti’ nin başlarında MÖ5.yy’ dan 2.yy’ a kadar evlilik Helen modeline benziyordu: kadınlar üzerindeki denetim babalardan, doğal olarak kocalara geçiyordu. 23 24 25 Roma’ nın ilk dönemlerinde söz kesimini baba genellikle kızı altı ya da yedi gibi çok küçük bir yaştayken yapıyordu. Bu evlilikle sonuçlanabileceği gibi, sonuçlanmayabilecek de olan bir ön iş anlaşmasına benziyordu. 26 27 28 29 Roma evlilik yasaları babanın ve aynı zamanda gelin ile damadın rızasını gerektiriyordu; ancak annenin rızası aranmıyordu. Resmi ergenlik çağının üzerinde olanlar -kızlar için oniki, erkekler için ondört yaş- hukukçuların evlilik niyeti ve sevgi diye adlandırdıkları deklarasyonu yaparak ve gelini damadın evine getirerek evlenebiliyorlardı. 30 31 32 Düğünlerin genellikle haziranın ikinci yarısında yapılması pilanlanırdı. Mayısta ya da 15 Hazirandan önce evlenmek uğursuzluk sayılırdı, çünkü bu tarihlerde kalp tanrıçası Vesta’ nın tapınağında yıllık temizlik vardı. 33 34 Romalılar da, kendilerinden önceki İbraniler ve Yunanlılar gibi, evliliği bir erkeğin meşru çocuklara sahip olması için tasarlanmış bir kurum olduğunu düşündüler. 35 36 37 38 İleri cumhuriyet döneminin sonrasında boşanma, seçkinlerin sürdürdüğü Roma yaşamının çok yaygın bir özelliği olduğu ve çok az sayıda kişinin yalnızca bir eşle evlenmiş bulunduğu görülüyor. Erkekler yalnızca çocuk doğurabilen bir eş sahibi olabilmek için değil, aynı zamanda daha yaygın olarak, toplumsal ya da siyasal ilerleme kaydetmek için boşanıyorlardı. 39 40 41 Cumhuriyetin son imparatorluğun ilk dönemlerinde zina da egemen sınıfın mensupları arasında yükseliş göstermiştir. Bazı evli kadınlar yaşadıkları aşk maceralarıyla diğer Romalı kadınların erdemleriyle ünlendikleri ölçüde ünlenmişlerdir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 48 / 106 1 2 3 4 5 6 7 MÖ52 yılında, Roma aristokratlarının karılarının, Antik Yunan’ daki kadınların hayal bile edemeyecekleri sorumlulukları ve eğlence olanakları vardı. Ailelerinden kalan mülklerini koruyabiliyor ve kendi başlarına çok zengin olabiliyorlardı. Kocalarınca yönetilen çeyizleri boşanma halinde kendilerine iade ediliyordu. Özel eğitim alma hakları vardı ve şölenler, salon toplantıları ve gösteriler gibi toplumsal etkinliklere katılabiliyorlardı. Bu etkinlikler arasında şairlerin okudukları şiirler, çıplak kızların dans gösterileri ya da cinsel fantezi anlatıları olsa bile, evlilik bir kadının orada bulunmasını ve bütünüyle katılmasını engellemiyordu. 8 9 10 Romalı kadınlar dikkate değer bir istisna dışında evlerinin bütününün efendisi ve anahtarlarının koruyucusu idiler. Bu istisna şarap mahzeninin anahtarıydı; kadınların şarap içmesine izin verilmediği için şarap mahzeninin anahtarı erkeklerde bulunurdu. 11 12 Roma’ da elli yaşın altında olup da yeniden evlenmeyi reddeden kadınların yasal olarak cezalandırılmasına rağmen, dul bir kadının ölen kocasına sadık kalması övgüye değer bir tutumdu. 13 14 Dul kalan bir erkek karısı ölür ölmez hemen evlenebilirdi, ama dul kadının ölen kocasına duyduğu saygı nedeniyle on ay beklemesi gerekiyordu -bu süre önce oniki aya sonra da iki yıla çıkarıldı-. 15 16 17 18 19 20 21 22 23 Ortaçağ Avrupa’ sında Evli Kadınlar, 1100-1500 Katolik kilisesi, evlendirme yetkisini Ortaçağ’ ın başları boyunca yavaş yavaş eline geçirdi. Daha önce Avrupa’ nın çoğu yerinde gelinin, damadın ve babalarının rızasını gerektiren Roma modeli izleniyordu. Fakat 12.yy’ ın ortalarından sonra Hıristiyan kilise yasası olarak bilinen yasa, uzun vadeli etkileri olan iki değişiklik yaptı. Bunlardan birincisi, kilisenin insanları yalnızca iki tanık huzurunda değil, aynı zamanda rahibin önünde evlenmeye ve düğün törenini kilisede yapmaya zorlamasıydı. İkincisi, ailelerin rızasını dikkate almaması ve geçerli bir evliliğin temel ölçütü olarak müstakbel eşlerin karşılıklı iradesini esas almasıydı. Bu devrimci doktirin yüzyıllar boyunca sürecek ve gelişecekti. Dahası, eğer bir evlilik dinsel törenle yapılmışsa, bozulamazdı. 24 25 26 27 28 Bu dönemde kocanın hakları, karısının kişilik haklarının yanı sıra, mal varlığı üzerinde de hak sahibi olmasını sağlayacak şekilde geniş bir alana yayılmıştı. Bir koca karısının mallarını, giysilerini, mücevherlerini, hatta yatak çarşaflarını bile satabilirdi. Hatta karısı onun isteklerine boyun eğmediği takdirde, yasa gereği onu dövmeye hakkı vardı. Çoğu ülkede kocalar karılarını, öldürmek dışında, canları ne şekilde isterse, o şekilde cezalandırmada serbestti. 29 30 Kilise hamileliği engelleyen her türlü uygulamaya karşı, tıpkı bugünkü gibi sert bir tutum izliyordu; bu dönemde yedi, sekiz çocuk olağan sayılıyordu. 31 32 Çocuk doğduktan sonra altı hafta boyunca annenin kiliseye gitmesi, bu dönemde kirli olduğu Eski Ahit hükmü gereğince yasaktı. 33 34 Okuma, yazmaya ve aritmetiğe yönelik kamusal eğitim Felemenk ülkesinde ve Paris’ teki üst sınıf kızları için 13.yy’ ın sonlarında ve bundan birkaç on yıl sonra İtalya’ da verilmeye başlandı. 35 36 Çoğu Alman kasaba ve kentinde, tam yetkili bir lonca ustası olmanın koşullarından biri de evli olmaktı; bir kadın bulunmadığı takdirde atölyenin düzgün çalıştırılamayacağı varsayılıyordu. 37 38 Londra’ da küçük işletme sahibi kadınlar lonca üyesi olabiliyor, birkaç Paris zanaat loncası da erkek ustaların yanı sıra kadın ustalara izin veriyordu. 39 40 41 Bazı kadınlar, kocalarından bağımsız olarak çalışıyorlardı, bunlar arasında en çok dikkat çeken alanlar tekstil ve bira üretimiydi. 1420 tarihini taşıyan bir Alman işletme belgesinden bir kadın biracının iki erkeğe kendi becerilerini öğretmek için sözleşme yaptığını biliyoruz. 42 43 Evliliğin neredeyse tüm yetişkinler için bir zorunluluk olduğu Ortaçağ Avrupası’ nda kadınlar ve kocaları genellikle eşlerden birinin ölümüne kadar birbirlerine bağlı kalırlardı. O tarihlerde ortalama Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 49 / 106 yaşam süresi otuz yıl olduğu düşünülürse, çiftler genellikle 0n ya da onbeş yıldan fazla birlikte yaşayamıyorlardı. Dul kalan erkek ve kadınların yeniden evlenmesi oldukça sık rastlanan bir olguydu. Evli Protestan Kadınlar, 1500-1700 “İnsanlığın tüm tarihi, dinlere doğrudan bağlıdır ama kadının tarihi her şeyiyle dinlere bağlıdır; din tarafından her şeyi tanımlanır. İnsan dinlerden bir çekmişse, kadın üç çekmiştir.” C.Akyol 7 8 Evli kadının tarihinin fazlasıyla karmaşık bir biçimde din tarihiyle bağlantılı olması bizi şaşırtmamalıdır. 9 10 11 12 13 Luther, rahiplerin evlenemeyeceği pirensibine yönelik muhalefetini Kutsal Kitap’ a dayandırmıştı. Yeni Ahit’ de İsa’ nın havarilerin evliliğini uygun bulmayan bir açıklaması bulunmuyordu. Luther, Saint Pavlus ve hatta İsa’ nın çok genç adamlar olarak evlenmiş olabileceklerini düşünmüştü. Saint Pavlus da bir rahibin evlenmesine izin vermişti. ( Pavlus’ tan Timoteos’ a 1. Mektup 3:2 ve Pavlus’ tan Titus’ a Mektup 1:6) 14 15 16 Eşlerin birbirlerine karşı yükümlülükleri cinslere özgü bir hat izliyordu. Luther, koca karısına tıpkı zayıf olanlara duyduğu gibi saygı duyacak, kadın da kocasına tıpkı Tanrıya itaat ettiği gibi itaat edecektir, der. 17 18 19 20 21 22 Düğün töreninden sonra evlilik, yerel kayıt defterlerine gerektiği şekilde kaydediliyordu. Eğer çift daha sonra o bölgeden taşınırsa, bu kaydın bir kopyasıyla uygun bir biçimde evlenmiş olduklarını ve bu evlilikten doğan çocukların meşru olduğunu kanıtlayabiliyorlardı. Diğer yandan Püritenler -16 ve 17. yy’ larda I. Elizabeth' in İngiliz Kilisesi' nde başlattığı reformist harekete karşı çıkan, kendini "saflığı" aramak olarak tanımlayan bir Protestan doktrin ve ibadet şekli- ya dinsizlikle ya da papalıkla ilgili gördükleri için tüm şenliklerden ve kilise nikahından kaçındılar. 23 24 25 26 27 28 Püritenler, zinanın hem erkekler hem de kadınlar için çok kötü bir şey olduğunu söyleyerek, yüzyıllardır hüküm süren çifte standardı dahi değiştirmeye çalıştılar. Genel olarak bakıldığında, evli bir karının zina yapması boşanma nedeniydi -halbuki erkekler için söz konusu değildi- ve 1650’ den başlayarak kısa süre boyunca kadının zinaya teşebbüsü ölümle cezalandırılmıştı, ancak bu tür cezalar iki veya üç kez infaz edildi. Zinaya teşebbüs etmedikleri halde, birbirinden ayrı yaşayan çiftlerin çok uzun süre ayrı kalmasına izin verilmezdi. 29 30 31 32 33 Püritenler’ in kadınlar ve erkekler için nelerin uygun olduğu konusunda çok sayıda ayrım yapma yöntemi vardı. Kadınlar ve erkekler kiliseye farklı kapılardan giriyor ve cinsiyetleri ile toplumsal konumlarına göre oturuyorlardı: erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla, kızlar kızlarla, çocuklar çocuklarla. En seçkin erkekler en öndeki sırlara oturuyordu. Yalnızca erkekler halka hitaben konuşabiliyorlardı. 34 35 36 Kadınlara evlilik öncesinde edindikleri mülkleri kontrol etme hakkı tanıyan evlilik öncesi anlaşmalara az rastlanıyordu, ama sayıları, bu tür anlaşmaların yalnızca zenginler tarafından kullanıldığı İngiltere’ ye göre daha fazlaydı. 37 38 39 40 Koca, yasal açıdan karısının koruyucusuydu ve borçları da dahil olmak üzere onun tüm davranışlarından sorumluydu. Eğer kadın hafif bir suç işlediyse, mahkeme para cezasını kocasının ödemesine karar verir. Eğer evli bir kadın, birini kendisine kötülük yaptığı için dava etmek isterse, davayı açan genellikle kocası olurdu, ancak eğer kocasının iznini aldıysa davayı kendisi de açabilirdi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 50 / 106 İngiltere ve Amerika’ da Evlilik Yasaları Öncelikle, yasaların evli kadınları kocalarının eşiti olarak görmüyordu. Evlilik yoluyla, karı ve koca yasa karşısında tek kişidir; yani kadının varlığı ya da resmi varlığı evlilik boyunca askıya alınmıştır veya en azından kocasınınki ile birleştirilmiş veya ona tabi tutulmuştur. 5 6 7 Bir kadının şahsi mülkü evlilik yoluyla bütünüyle kocasına geçer. Buna kadının evlenmeden önce sahip olduğu bütün mallar ve evli bir kadın olarak elde ettiği kazançlar da dahildi. Koca öldüğünde servetin üçte birini dul karısına bırakmak şartıyla, malını istediğine bırakabilirdi. 8 9 10 11 12 1857 tarihli Boşanma Yasası ya da Evlilik Meseleleri Yasası ayrılma ve boşanma ile ilgili konuların yargı yetkisini dini mahkemelerden alarak yeni kurulan seküler mahkemelere aktardı. Zulüm ve ihanet boşanma gerekçeleri olarak korunmuştu., fakat kadın ihanetin terk, zulüm, tecavüz, oğlancılık ya da vahşet ile şiddetlendiğini kanıtlamak zorundaydı. Erkek ise sadece ihanet gerekçesiyle boşanma talebinde bulunabilirdi. 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 51 / 106 Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın Giriş Özellikle kadınların dinle ilişkisi, her zaman çok karmaşık, çelişkili ve gerilimli olagelmiştir. Kadınların tek tanrılı dinler karşısındaki konumu karşılaştırmalı bir teorik yaklaşım içinde ele alındığında, kaçınılmaz olarak, toplumsal cinsiyet ile toplumsal iktidar ve denetim olgusu arasındaki ilişki de gündeme geliyor. Her üç tek tanrılı dinde Tanrının cinsiyetinin neden erkek olarak kavramsallaştırıldığı; bunun kadın ve erkek kimlikleri, otoritenin niteliği ve iktidar yapılarına ilişkin düşüncelerimizi nasıl etkilediği; varolan toplumlarda kadınların soyu üretme gücünün neden küçümsendiği, buna karşılık ve karşıt olarak, erkelere atfedilen kültür ve uygarlık yaratma özelliğinin neden yüceltildiği gibi sorulara yanıt aranması gereğini de beraberinde getirir. 11 12 13 “Tek tanrılı dinleri incelediğimizde hepsinin anasoylu değil, babasoylu aile dönemine denk düştüğünü görürüz.” C.Akyol 14 15 16 Din, etkili bir meşrulaştırma aracıdır, çünkü her türlü deneyimin anlamlı bir yere oturtulduğu düzenli ve total bir dünya yaratır. Ayrıca din, dünyanın, insan iradesinden bağımsız bir olguymuş gibi görünmesini sağlar. 17 18 19 “Din bir şeyi meşrulaştırdıkça, o şey artık kapsadığı her şey için tam bir baskı unsuru olmuştur; kadının başına gelen de bundan başka bir şey değildir.” C.Akyol 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 Beden ve Din Hıristiyanlık, Batı toplumlarında bedenin, özellikle de kadın bedeninin denetlenmesinin esas aracı olmuştur; dolayısıyla, kadınların kurtuluşu için verilen mücadelenin, önemli ölçüde, cinselliğin dinsel kavramlaştırmalarına karşı olması hiç de şaşırtıcı değildir. “Tarih boyunca kadınla birlikte cinselliği de sorgulanmış, tanımlanmıştır; kadını, cinselliğinden ayrı olarak düşünmek mümkün olmamıştır; erkek için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.” C.Akyol Tek Tanrılı Dinlerin Ortak Özelliği Tek tanrılı dinin üç biçiminin de aralarındaki farklılıkları ve her birinin özgüllüğünü göz ardı etmeksizin, bu birleştirici bağın, ataerkil sistemin doğuşu ve kurumsallaşması ile olan etkileşim sonucunda kadını ve erkeği mutlak ve hiyerarşik bir biçimde ikiye bölen katı toplumsal cinsiyet rollerinin vazedilmesi, erkeğin üstünlüğüne dayanan ataerkil aile ilişkisinin kutsanması ve bu bağlamda kadın bedeni üzerindeki denetimin yasallaştırılıp, meşrulaştırılması olduğu söylenebilir. Tarihsel gelişme içinde Eski Mezopotamya’ da (!) ortaya çıktığını gördüğümüz ataerkil sistem, egemen sistem olarak yerini sağlamlaştırdıkça, erkelerin kadınları, özellikle de kadın bedenini denetleme ve onların üreme ve cinsellik hizmetlerinden yararlanma haklarını adım adım kurumsallaştırdı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 52 / 106 1 2 3 4 5 “Ataerkil -baba soylu- sistemin Eski Mezopotamya’ da çıktığını söylemek yanlış olur, düşüncesindeyim. Eski Mezopotamya’ da hukuku oluşturuldu, yasaları oluşturuldu, düşünce sistematiği oluşturuldu diyebiliriz; ama ataerkil -baba soylu- varoluşun o günden çok daha eskilere, binlerce yıl öncelerine dayandığını söylemek, çok daha gerçekçi olur.” C.Akyol 6 7 8 9 “Şunu da unutmamak gerekir ki bütün tek tanrılı dinler kadınlara ana olarak saygı gösterilmesini öngörürler; öngörürler çünkü analığa saldırmaya cesaret edememişlerdir; Ana Tanrıça her zaman gücünü korumuştur.” C.Akyol 10 11 12 13 14 Anaerkillik mi, Eşitlik mi? Tarihsel olarak, biricik evrensel bereket ilkesi olan Ana Tanrıça’ dan üretkenliği erkek tanrılar ya da insan kırallar tarafından desteklenen Ana Tanrıça’ ya; oradan da önce ad’ da sonra da yaratıcı ruh’ da yansıyan simgesel yaratıcılık kavramına geçer. Tanrılar panteonunda da tüm güçlere sahip Ana Tanrıça’ dan, tüm güçlere sahip Fırtına Tanrısı’ na doğru geçiş görülür. 15 16 17 18 19 20 21 “Evet, ne oldu da, böyle oldu? Güce dayalı ekonomi ve savaş, kadını eve kapadı diyebilir miyiz? Çok kolaycı bir yol olmaz mı? Şöylesi daha doğru olabilir mi? Bir gün kadın, gebedir, doğumu yakındır, evde bir yandan çocuklarla, en az on, onbeş tane olan çocuğuyla uğraşır, bir yandan ateş yakmaya çalışır, ateşi yakmıştır, yemek yapmakla uğraşır, en az kırk elli kişiye yemek yapmaya çalışır; derken kenarda miskin miskin oturan kocalarından birine git dışarıdan odun topla da getir, dedi. Bugün o erkek, kadının canına okuyor!” C.Akyol 22 23 24 Eski Mezopotamya’ da çok tanrılılıktan tek tanrılılığa geçiş süreci ve bu sürecin bir parçası olan, güçlü tanrıçalıların yerlerini tek bir kadir-i mutlak erkek tanrıya bırakmaları olgusu, geniş bir araştırma literatürünün konusudur. 25 26 Mitoslar, doğa ya da insan dünyasının açıklanmasına hizmet ederler; dünyanın nasıl meydana geldiği sorusunu sorar ve bu soruya, içinde doğdukları toplumun anlayabileceği bir yanıt verirler. 27 28 29 30 31 32 33 34 Nitekim, Eski Mezopotamya toplumlarının yaratılış öykülerinde değişiklikler meydana gelirken, toplumun kendisinde de, özellikle MÖ4. ve 3. binyılda, bu olgunun öncesinde veya onunla eş zamanlı olarak bazı toplumsal ve ekonomik değişmelerin yaşandığı bilinmektedir. Saban tarımının gelişmesi ve onunla birlikte güçlenen militarizmin, akrabalık ve toplumsal cinsiyet ilişkilerinde önemli değişmelere, kadınların kabileler arasında değiş tokuş edilmesi, bunun giderek kadınların nesneleşmesine yol açması ve bu olgunun köleliğin ortaya çıkışını kolaylaştırması, yol açmış olması gibi, söz konusu toplumlarda güçlü kırallıkların ve ilk devletlerin doğuşu da dinsel inanç ve mitoslarda değişiklikler yarattı. 35 36 37 38 39 Her üç tek tanrılı dinin doğduğu Ortadoğu bölgesinde, kadınların ikincilleşmesi olgusunun kurumsallaşması, kent devletlerinin ortaya çıkmasıyla gerçekleşmiş gibi görünmektedir. Kadınların var olan toplumlardaki ikincil sitatüsünü biyolojiye ve doğaya dayandıran, dolayısıyla bunun ezeli ve ebedi değişmez bir olgu olduğunu öne süren görüşlerin aksine, arkeolojik ve diğer kanıtlar, kent devletlerinin ortaya çıkışından önce kadınların konumunun yüksek olduğuna işaret etmektedir. 40 41 42 43 44 Tarım ve Kadın Tarımın kadınlar tarafından icat edilmiş olduğu ve tahıl tarımını mümkün ve verimli kılan beceri ve araçları da gene onların geliştirdikleri neredeyse tartışmasız kabul gören bir saptamadır. Kadınların sitatüsünün geç neolitik dönemde, erkeklerin tarımsal işlerin büyük kısmını devraldıkları sırada düşmüş olduğu savı ileri sürülebilir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 53 / 106 1 2 3 4 5 Bir başka önemli gelişme ise, tarımın gelişmesinin bir dizi bağlantılı zanaatın gelişmesine yol açması, bunun da maddi zenginliği, örneğin çiftçilik ve yiyecek işleme araçları ile dayanıklı kapları vb. artırmış olmasıdır. Neolitik dönemin başlangıcında kadınlar için öylesine olumlu bir adım olan tarımın keşfinin, aynı dönemin sonunda onlar için önceden kestirilemeyecek talihsiz sonuçlara yol açtığı anlaşılmaktadır. 6 7 “Tersi olabilir miydi? Acaba tersini, o gün için kadınlar istemişler miydi?” C.Akyol 8 9 10 Hayvancılığın gelişmesi ve saban tarımı ile birlikte erkekler giderek saban tarımında ve hayvancılıkta egemen oluyorlar ve yiyecek üretiminde de çiftçilik ön pilana geçiyor. Kadınların yiyecek üretimindeki rollerinin azalması, bizatihi, sitatülerinin düşmesine yol açıyor. 11 Tunç çağından sonra kadınlar daima ikinci sınıf vatandaşlar olarak kabul edildiler. 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 Kutsal Birleşme Hala yaşamı yaratan ve ölüme egemen olan Ana Tanrıça’ dır; ancak, soyun üretilmesi sürecinde erkeğin işlevi artık daha açıktır. Tanrıça, genç tanrı ile cinsel birleşme kurmadan ve bu tanrı ölüp, daha doğrusu ritüel gereği öldürülüp -ki bu, kurban geleneğinin de başlangıcıdır- yeniden “dirilmeden”, mevsimlerin yılık döngüsü başlayamaz. Nitekim MÖ3. bin yılın başlangıçlarında, yaratılış efsanelerinde bir değişiklik göze çarpmaya başlar. Ana Tanrıça artık, tanrılar panteonunun başındaki yerinde görünmez olur. Tanrıça yerini, genellikle fırtına ya da yıldırım tanrısı olan bir erkek tanrıya bırakır; o da giderek daha fazla, yeryüzündeki kırala benzemeye başlar. Hıristiyanlık’ da Kadın Hıristiyanlığın reddettiği ve kadınlar için çok önemli olan uygulamalardan biri, erkeğin çok eşliliğidir. Hıristiyanlık, evlilik içinde kadına olduğu kadar erkeğe de mutlak sadakat şartı koşar ve erkeğin ayrıcalığı olan boşanmayı zorlaştırarak kadını evlilik içinde güvenceye kavuşturur. 25 26 Hıristiyanlık, evlilik içinde ahlaksal çifte sıtandardı kaldırmakla birlikte, cinselliği tümüyle üremeye bağlar ve kadın için tek kurtuluşu -dinsel anlamda- çocuk doğurmasında bulur: 27 28 29 30 “Fakat kadının öğretmesine ve erkeğe hakim olmasına izin vermem… Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı. Ve Adem aldanmadı, fakat kadın aldanarak suça düştü; fakat iman ve sevgi ve takdiste vakar ile dururlarsa, çocuk doğurması ile kurtulacaktır. (Paulus’ un Timotheos’ a Birinci Mektup’ u, Bap 2:12,13,14,15)” 31 32 33 “Ey kadınlar, kendi kocalarınıza Rabbe tabi olur gibi tabi olun. Çünkü bedenin kurtarıcısı Mesih kilisenin başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır. Fakat kilise Mesih’e tabi olduğu gibi, kadınlar da öylece her şeyde kocalarına tabi olsunlar. (Ephesoslulara Mektup, 5:22,23,24)” Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 54 / 106 1 2 Aziz Augustinus, 354-430 3 4 Hıristiyan düşünür, Aziz Augustinus, Tanrı Devleti adlı eserinde kadını üç yönüyle ele alır ve şöyle tanımlar: 5 6 7 “Baştan çıkarıcı olarak kadın, şeytanın kötülük planlarının aracıdır; zevce olarak kadın, ailenin düzenini korumakla görevli kocanın aracıdır; ve anne olarak da, Tanrı’ nın yaratıcılığının aracıdır. Hangi amaca hizmet ettiğine bakılarak, kadın ya lanetlenir ya da yüceltilir.” 8 9 10 11 12 “Kadın, tarih boyunca ne yaptığına bakılarak değerlendirilmiş ve isimlendirilmiştir; özellikle de eyleminde kullandığı cinsiyeti ise… Cinselliğini tanrıya sunduysa Kutsal Rahibe -Kutsal Fahişe-; cinselliğini birçok erkeğe sunduysa Fahişe; cinselliğini bir erkeğe sunduysa Eş, Zevce, Karı; cinselliğini çocuğuna sunduysa Ana.” C.Akyol 13 14 İslam’ da Kadın “Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlalarınıza nasıl isterseniz öyle varın.” (Bakara, 223) 15 16 17 18 Kuran’ da, baştan çıkarıcı Havva imgesi yer almamaktadır; Adem ve Havva’ nın ikisin de şeytana yenik düşmüşlerdir, denir. Kuran’ da Havva’ nın Adem’ in kaburga kemiğinden yaratıldığına ilişkin herhangi bir anlatının bulunmamaktadır ancak kadının eğri bir kaburgadan yaratıldığını, dolayısıyla da başı boş bırakılmamasını isteyen Peygamber hadisini hemen herkes bilir. 19 20 21 İslamiyet, öncelikle Arap tanrıçalarını Lat, Menat ve Uzza ortadan kaldırır. Tasfiye işlemi, iki farklı alanda gerçekleştirilir. Birincisi ideolojik sistem alanında söylem aracılığıyla, ikincisi de fiziksel alanda bu tanrıçaların tapınaklarının ortadan kaldırılıp, müritlerinin baskı altına alınmasıyla. 22 23 24 İslam’da kamusal söylemler erkekler tarafından üretilir, çünkü kamusal alana onlar egemendir. Bu söylemlerin temelini Kuran, Sünnet ve Hadisler oluşturur. Müslüman toplumun değerlerinin ve normlarının zemini bunlardır. 25 26 İmam Gazali, 1058-1111 27 İmam Gazali, İhya ül-ulum id-din’ de kadını şöyle tanımlar: Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 55 / 106 1 2 3 “Kadın… kendine ait özel bölmede kalmalı ve iğinin başından ayrılmamalıdır. Dama gereğinden fazla çıkmamalı ve buradan sağa sola bakmamalıdır. Ayrıca komşularıyla çok az konuşmalı ve onların evine gitmemelidir.” 4 5 6 “İyi kadınlar itaat edicidir… Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara nasihat edin, onları yataklarında yalnız bırakın, onları dövün, fakat size itaat ederlerse onlara zulmetmek için yol aramayın. (Nisa Süresi, 33)” 7 8 9 10 11 Ataerkillik İlk toplumlarda nüfusu ve insan gücünü artırma zorunluluğunun, kabilelerin birbirinden kadın çalmasına yol açtığı ve böylece, kadın cinselliğinin ve doğurganlığının kabilelerin rekabetine neden olan ilk mal haline geldiği öne sürülmektedir. Bu gelişmeler, erkeklerin egemen olduğu savaşçı kültürlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 12 13 14 Sümer’ de kıt kaynaklar için yapılan kentler arası mücadeleler kıronik savaşlara, politik merkezileşmeye, kılan yapılarının çözülmesine ve sonuç olarak kadınların sitatüsünde hızlı ve radikal bir düşüşe yol açtığı söylenilmektedir. 15 16 17 18 19 20 MÖ3500-3000 yılları arasında Mezopotamya’ da ilk kentsel toplulukların ortaya çıkması ve bunların giderek kent devletlerine dönüşmeleriyle aşağı yukarı aynı zamanlarda, yazının da keşfedildiğini görüyoruz. Kent devletlerinin gelişmesi, bunların kendi aralarında egemenlik mücadelelerine ve askeri rekabetin önem kazanmasına yol açtı. Bu ise, karşılığında, hem erkek egemenliğini güçlendirdi, hem de askerlerin ve kayıt tutma bilgisini tekellerinde tutan tapınak rahiplerinin mülk sahibi sınıfları oluşturduğu bir sınıflı toplumun doğmasını sağladı. 21 22 23 Mülkiyetin miras yoluyla babadan oğla geçmesini güvence altına alan ve dolayısıyla kadınların cinselliğinin denetimini erkelere veren ataerkil aile kurumlaştı, yasalara geçirildi ve devlet güvencesine kavuşturuldu. 24 25 26 27 28 29 30 “Kent devletlerinin ortaya çıkmasıyla erkek egemenliğinin aynı döneme getirilmesi bana göre aşırı bir zorlama. Kent devletlerinin Mezopotamya’ da görülmesinden çok daha önceleri toplumsal yapı kadının aleyhine oluşmuş, ataerkil yapı tamamen yerleşmişti. Ataerkil yapı bu dönemde kurumsallaşmış, dinselmiş olabilir ama bu zaten var olanın erkek tarafından daha bir kendine göre biçimlendirilmesi ve kurumsallaştırılmasıydı; ama hala kadın tanrıçalar vardı, etkindiler ve konuşuyorlardı.” C.Akyol 31 32 33 34 35 Kadın Bedeni Üzerinde Denetim Assur’ da beylerin karılarının ve kızlarının peçelenmesi zorunluydu, hanımlarına eşlik eden cariyeler ile sonradan evlenmiş olan tapınak rahibeleri -fahişleri- de peçe takmak zorundaydılar. Buna karşılık fahişelerin ve kölelerin peçe takması yasaktı; yasağa uymadıkları saptanırsa giysileri üzerlerinden çıkarılıp alınarak, kırbaçlanarak, kulakları kesilerek cezalandırılırdı. 36 37 38 Peçe, yalnızca yüksek sınıflara özgü bir simge olarak kalmayıp, daha önemlisi herkesin -bütün erkeklerin- kullanımına açık olan kadınlar ile, yalnızca tek bir erkeğin kullanımına açık ve onun koruması altında olan saygın kadınları birbirinden ayırmaya olanak vermektedir. 39 40 Örtünme ve peçe, İslamiyet’ den çok önce Yahudilerde, Helenlerde ve Roma’ da, yani tüm Doğu Akdeniz uygarlığında özellikle üst sınıflar arasında yaygın bir uygulamadır. 41 42 43 Bizans’ da, mimariye de yansıyan, cinsiyetlerin birbirinden tecrit edilmesi; haremlerin haremağaları tarafından korunmaları; özellikle yüksek sınıftan kadınların ev dışına çıkarken örtünmeleri ve peçe takmaları uygulaması geçerliydi. Türkler de çarşafla, Bizanslılarda ve Doğu Hıristiyanlarında Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 56 / 106 1 2 karşılaşırlar. Osmanlılarda ise örtünmenin köylülerden çok, kentli orta sınıfta geçerli olduğu görülmektedir. 3 4 Mimari açıdan, ev düzeni de kadınlarla erkeklerin birbirlerinden soyutlanmışlığını yansıtmaktaydı; kadınlar, evin sokaktan uzak bölümündeki odalarda, erkeklerden ayrı yaşarlardı. 5 6 7 MÖ6. yüzyıldaki Solon Yasaları, kadınların ne zaman sokağa çıkabileceklerini, çıktıklarında nasıl giyineceklerini, hatta ne yiyip içeceklerini bile belirleyerek kadınların ortalıkta görünmemelerinin daha hayırlı olduğu şeklindeki görüşü kurala bağlıyordu. 8 9 10 11 12 Atina toplumunda kadın, konumu ya da yaşı ne olursa olsun yasanın gözünde sürekli bir kısıtlıdır; yani, aynı durumdaki erkek çocuğun aksine, ömrü boyunca, kendisini hukuk karşısında temsil eden bir erkek vasinin, yasal denetimi altındadır. Ne evlilik, boşanma, ne de mülkiyet konusunda bağımsız söz hakkına sahiptir; vasinin yalnızca denetimi altındaki kadının çeyizini satma hakkı yoktur ama bunu da kontrol edebilir. 13 14 15 16 Atina’ da özgür kadınların bile mahkemede tanıklık yapma hakkı bulunmamaktadır. Sparta’ da ise kadınlar Atina’ daki kadınlara göre daha özgür ve toplum içinde etkili gibi görünmekle birlikte, bu yalnızca göreli bir durumdur. Üremede kadının rolü erkeğinki kadar önemli görüldüğünden kız çocuklarının da fiziksel eğitimine önem verilirdi. 17 18 19 Spartalı kadının giyimi de, daha özgür olan yaşam tarzını yansıtırdı. Rahatça hareket etmesine izin veren, etekleri iki yandan yırtmaçlı peplos, giyime ilişkin kurallar ile kadının özgürlüğü arasındaki dikkate değer ilişkiyi gözler önüne sermektedir. 20 21 Peplos Giyimi 22 23 24 25 26 Mısır’ da kadınlarla ilgili yasa ve uygulamalar şaşırtıcı derecede liberal ve neredeyse eşitlikçi sayılacak nitelikteydi. Orta Kırallık MÖ2060-1785 döneminde, erkek, kendisini olmazsa olmaz olarak özde daha üstün görmüyordu. Cinsiyetler arası eşitliğe ilişkin bilinç Mısır düşüncesinde derinden yer etmiş durumdaydı, hiç kuşkusuz daha sonraki dönemlerde kadınların durumunun daha da iyileşmesinde bunun rolü büyük olmuştu. 27 28 29 Eski Mısır uygarlığı aşağı yukarı MÖ3100’ den MÖ333’ deki Helen istilasına kadar sürdü ve bu uzun süre boyunca kadınların konumu değişmeksizin kalmadı. Kadınların durumunun en iyi olduğu Yeni Kırallık döneminde, evliliğe, mirasa ve mülkiyete ilişkin yasalar dikkat çekici bir biçimde eşitlikçiydi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 57 / 106 1 2 Kadınların mülkiyet edinme, mülklerini idare etme ve miras bırakma hakları vardı; mahkemelerde tanıklık yapabilirlerdi ve her türlü ticari ya da hukuksal işlemde doğrudan taraf olabilirlerdi. 3 4 5 Mısır’ da firavunlar dışında, tek eşli evlilik geçerliydi ve evlilik iki taraf arasında yapılan bir sözleşmeydi. Bu nedenle de belli özel koşullar içerebilirdi. Gene bu dönemde, boşanma hakkına her iki taraf da sahipti ve boşanan kadınlar kendilerine ait malları birlikte götürebilirlerdi. 6 7 8 9 Kadınlar Niye Daha Dindardır? Geçmişte, din korkusu incelenirken, çıkış noktalarından biri, kadınların doğaları gereği erkeklerden daha dindar olduklarıydı. Kadınların dine bağlılıklarının kaynağında cahilliklerinin yattığı da sıkça öne sürülen bir iddiadır. 10 11 12 13 14 15 “Ben burada doğallıktan ve cahillikten geçmiş günleri, bugünden önce olan günleri anlıyorum. Kadın yitirdiği üstünlüğü geçmişinde hep aramıştır, bu nedenle geçmiş kadın tanrıçaları belleğinde şu ya da bu şekilde diri tutmuştur; pagan dönemini hep anımsamıştır. Hıristiyanlığın, kadını elde tutma düşüncesinde en büyük yardımcısı Meryem figürü olmuştur. Kadın, Meryem’ le bütünleşmiş, dindarlaşmıştır. Kadına daha çok dindar denilebilir, Hıristiyan ya da Müslüman değil!” C.Akyol 16 17 18 19 Katolikliğin erkeklerden çok kadınlara hitap eden bazı yönleri vardı ve bu durum, 18.yy’ ın sonunda kendisini istatiksel olarak gösterecek kadar güçlüydü. Fransa’ daki Katolik Reformasyonu sırasında, özellikle taşrada, daha ziyade erkeklerin örgütleri ve alışkanlıkları, insanların yaşamları üzerinde daha fazla söz sahibi olmak isteyen rahiplerin saldırısı altındaydı. 20 21 22 23 Kilise, özellikle kadınların kocaları tarafından terk edilmelerine, gebelik döneminde evden atılmalarına ve artık neredeyse bir ritüel derecesine varmış olan toplu tecavüzlere karşı çıkıyorlardı. Böylece, toplumsal cinsiyet farklılığının önemi ve aynı olgunun, cinsiyet bölünmesinin farklı taraflarında yer alanlar için nasıl farklı anlamlar taşıyabileceği, bir kere daha gözler önüne seriliyordu. 24 25 26 27 Kilise, kendi otoritesini güçlendirmek ve kilise düşmanlığıyla mücadele etmek için yürüttükleri kampanyada, erkekleri yeniden kilisenin etki alanına çekmek için esas olarak kadınlara dayanıyorlardı. Kadınlar ise, saygıdeğer pederleri, kocalarına ve babalarına karşı bir karşı otorite odağı olarak kullanarak erkek egemenliğini sınırlandırmaya çalışıyorlardı. 28 29 “Din, kalpsiz dünyanın kalbidir.” K. MARX 30 31 32 33 Amerika’ da Köktencilik Amerika’ da köktendincilik modernizme karşı bir tepki olarak dinin temellerini ya da kökenlerini savunmaya yönelik bilinçli bir hareket olarak ortaya çıkmıştı. Gerçekten de, modernizim olmasaydı, köktendincilik de olmayacaktı. 34 35 Kadınlar, köktendinciliğe uzak durmaları şöyle dursun, cemaate ilk katılanlar, daha sonra da hararetli destekçileri olmuşlardır. 36 37 38 Köktendinci kilise cemaatleri içinde yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi, kadınlar saygılı bir boyun eğiş ve ikincilik sitatüsünü kabul ediş karşılığında saygı, takdir ve hem ekonomik hem de duygusal anlamda güvence elde etmektedirler. 39 40 41 42 Köktendincilik, geleneksel olarak kutsanmış, cinsel işbölümünü yeniden canlandırmak istemekte, kadınlara kısıtlı ve aşağı bir toplumsal konumu layık görmektedir. Kadınlar, köktendincilikte simgesel bir önem kazanmaktadırlar: Kılık kıyafetleri, davranışları ve sosyo-ritüel kısıtlanmışlıkları, hep, düzenin doğru ve gerektiği biçimde yürüyüp yürümediğinin göstergeleri olmaktadır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 58 / 106 1 2 Köktendinci harekete mensup kadınlar, kendilerine açık olan tek yaşam biçiminin, itaatkar ve doğurgan eşlik/annelik olmadığı, laik ve çoğulcu bir dünyada yaşamaktadırlar. 3 4 5 6 “Hıristiyanlık, özellikle de ABD’ deki Hıristiyanlık kendi köktendinciliğini meşrulaştırmak için başta İslam da olmak üzere, kendi dışındaki tüm dinleri de köktendincileştirmiştir. İslam’ da eksik (!) bir uygulama yoktu ki, ya da modernleşme yoktu ki köktendinciliğe gereksinim duysun!” C.Akyol 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Anadolu’ da Kadının 59 / 106 Kültürel Şifreleri M Sözcükleri Türk Dil Kurumu Derleme Sözlüğü’ nde M ile başlayan sözcükler bölümünde yapılan araştırmada bir kategorisi ortaya çıkmaktadır. Bu araştırma, Derleme Sözlüğü’ ndeki M bölümündeki konuşma diline ait olan toplam 3352 adet sözcükle sınırlıdır. Bu sözcüklerin 750 kadarı olumsuz anlamlar taşımakta, var olan kemikleşmiş olumsuz kadın algısı üzerinden çağrışım yoluyla kadına işaret edilmektedir. Çoğu arkaik nitelikte olan bu sözcükler, Osmanlı döneminde İstanbullu aydınlarca yok sayıldığı, farkına varılmadığı, yazılmadığı için evrimleşme sürecini yaşamamışlar. Eğer sözcükler evrimleşerek yaşasaydı daha zengin bir dilimiz olabilirdi. Halkın kullandığı arkaik dil, arkaik belleğe ulaşmak ve araştırmak için de çok önemli. 11 12 13 Bu sözcükler Türklerin geldiği Asya topraklarından getirdiği ve burada, Anadolu’ da karşılaştığı halkların dilinden alıp Türkçe söyleşiye uydurduğu sözcükleridir. M ile başlayan sözcükler bölümü için bir kadın yurdu diyebiliriz. 14 15 16 Anne dili yeryüzündeki doruk noktasına Sümer’ de erişmiştir. Ve onların o dille yetiştirdiği oğullar öyle başarılı olurlar ki dünyadaki ilk devleti kurarlar. Enki/Adapa sanatların, zanaatların, üretilen her şeyin efendisi olur. Enki için babalığın tanrısı denilir. 17 18 Çatalhöyük’ te devlet yoktu ve kalabalık bir nüfus devlet olmadan yönetiliyordu. Bu, Anne diliyle ve düzeniyle gerçekleşmiş olabilir. 19 20 “Dili çalıştırmak, kim olduğumuzu yeniden keşfetmektir.” Paul Ricceur 21 22 23 24 25 Kadın karakterini, kadın özelliğiyle algılanan şeyleri tarif eden M’ li sözcükler yalnız insanları değil, hayvanları, meyveleri, yemekleri, yiyecekleri, farklı nesneleri gösterdiğinde de daima olumsuz, çok büyük ölçüde bozuk, çürük, işe yaramaz olanı göstermektedir. 750 olumsuz sözcük bunları içine almaktadır. Neden insanların, hayvanların, nesnelerin zavallısı, çürüğü, hastalıklısı, hep M ile anlatılmış? Neden böyle bir olumsuz sözcük kümesi yalnız M bölümünde yer alıyor? 26 27 28 29 30 Erkekler tarafından devletin, ordunun, silahların örgütlenmesi, yazının ve tapınağın yeniden Baba merkezli biçimde dizayn edilmesiyle birlikte kadınlar geriye püskürtüldü ve denetlenmeye başladılar. Çünkü erkekler büyü silahını kullanarak topluluğu, toplumu bir devlet olmadan yönlendiren, Anne diline ve kurallarına yeniden dönmek istemiyorlardı. Sümer-Akad ilahileri Anne diliyle Baba dili arasındaki mücadeleleri anlatan birçok hikayeyi içerir. 31 32 Erkekleri korkutan bir başka şey kadınların devlet öncesi dönemlerde büyüyü silah gibi kullanmaları, erkelerin bilmedikleri büyücülükle tehdit etmeleri, cinsel yaşamlarını denetlemeleridir. 33 34 35 Toplumsal ve ekonomik gücü ellerinde toplayan erkekler, yasaklar koyarak kadınların elinden büyü silahını aldılar ve erkeklere verdiler. Birçok eski toplumda bu yapıldı. Erkekler büyüyü ellerinden alarak -o çağın zihniyetinde- kadınları itibarsızlaştırmış oldular. 36 37 38 Akadların -ilk Sami toplum- etkisi arttıkça, Sümerler onların içinde eridikçe kadın aleyhine uygulamaların derecesi de arttı. Bu kadar uzun süren bir erkek iktidarı döneminde kadınların, işitsel dili, kültürü, inanç sistemini, uygarlığı ilk kuranlar oldukları unutturuldu. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 60 / 106 Kadınların Uygarlığa Katkıları Üretimi başlatmaları -tarımı icat etmeleri, sığı davar, kaz, tavuk besleme, sebze, ağaç yetiştirmeürettiklerine ad vermeleri, içinden resim-yazı simgeciliğinin çıktığı bir büyü dilini başlatmaları, söz büyüsünü başlatmaları ve bundan da sözcük ağlarının çıkması -M kodlu sözcükler zincirinde olduğu gibi- bütün bu evcilleştirdikleri hayvanlardan yeni anlamlar üretmeleri; ocak, yemek pişirme, mutfak kültürünü yaratmaları, kışın aç kalmamak için yiyecekleri kurutarak saklamayı icat etmeleri, yoğurt ve peynir için mayayı keşfetmeleri, sirkeyi icat etmeleri; ipi, ağı, bağlamayı, dokumayı icat etmeleri, balçığı yoğurup tılsım/büyü amaçlı ilk heykelcikleri, oyuncukları yapmaları; çanak çömlek yapmaları, söğüt yapraklarından ve ağacının kabuğundan ağrılara iyi gelen aspirinin temel maddesini keşfetmeleri, inanç ve düşünce sistemini birlikte ele almaları -ilk şamanların kadın olması- oyunu icat ederek çocuklarına oyunla cinsel eğitim vermeleri, aşkı icat etmeleri, yüz yüze sevişmeyi tanrıça dini altında erkelere öğretmeleri, öpüşmeyi yüceltmeleri, masal, bilmece ağıt, ninni ile başlayarak şiiri ve müziği bulmaları, toplumsallaşmayı başlatmaları vb. şeyler. 14 15 Özellikle kadının sevişmeyi öğreten imajı fahişeye dönüştürüldü ve ortak bilinçdışında ürkünç bir kadın imgesi yerleşti. 16 17 18 19 Sanayileşmenin gerekli olduğunu önce o fark etti: Kendini ve çocuğunu, yakınlarını, evcilleştirdiği hayvanları güven altına almak için kurallar koydu. Doğayı okuyarak, hava ve iklim değişikliklerini önceden anlamayı akıl etti. İlk yorumbilimi başlattı, gördüğü ve duyduğu şeylerden anlam üreten, yorumlayan o oldu. 20 21 22 23 Kramer, Mezopotamya’ daki tanrıça için “Dünyanın hiçbir yerinde kadın bu kadar uzun süre ve bu kadar güçlü olmamıştır” diye yazıyor. Ben bu gücün Sümer’ in zihniyetinden olduğunu düşünüyorum. Sümer etkisi kaybolunca tanrıça sevgisi nefrete dönüştü, ama elbette açıkça söylenmeden dinsel ve ahlakı gerekçelerle! Samiler dışında, dünyanın hiçbir yerinde, kadının başı devamlı kapatılmadı. 24 25 Kadınlar, devlet kurmayı akıl etmediler. Çünkü kadın zihniyet doğaya uyum gösterir; dikey ve bireysel büyümeye değil, yatay ve birlikte paylaşarak büyümeye eğimlidir. 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Tinsel Güç Bey/kıral emirleri gökten/tanrıçadan aşarak ülkeyi yönetiyordu. Fakat bu güç zamanla önünde durulmaz, ürkütücü bir tinsel güç haline geldi. Kadınların bu gücünü alt etmek destanlar yazıldı. Babil Destanı, Enuma Eliş bunlardan biridir ve tanrıların atası Tiamat’ ın erkek çocukları ve torunları tarafından kesin yenilgiye uğratılmasıyla biter. Homeros’ un İlyada Destanı da kadını dünyadaki kötülüklerin mutlak sebebi olarak gösterir. Pagan dünya geliştikçe kadın ve erkek tanrıların sorumluluğu, dünya sahipliğini paylaştıkları bir dönem geliyor. Tanrılar ve tanrıçalar birlikte yönetiyorlar. Devlet ortaya çıkınca Sümer’ de olduğu gibi kadın tanrıçalar daha önceleri ilk sıralardayken, onların yerini erkek tanrılar almaya başlıyor, tanrıçalar üçüncü dördüncü sıraya geriliyorlar 36 37 38 39 40 41 42 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 Türk Kadın 61 / 106 Tarihine Giriş Sümer’ lerde Kadın Sümer tarihi, MÖ 5. binyılın tarih öncesi günlerinden siyasal bir varlık olarak ortadan katlıkları MÖ 2. binyılın başlarına kadar geçen zaman dilimi içerisinde değerlendirilmektedir. 5 6 7 8 Sümer kadınlarının durumunu Sümerlerin yarattıkları efsane ve mitolojilerden öğreniyoruz. Bu öğretilere göre o zamanlar, tanrıçalar tanrılardan önde geliyordu. Evreni, insanı yaratan, sosyal düzeni, yazıyı, sanatı, sağlığı koruyan, bereket ve bolluğu getiren, savaş ve barışı düzenleyenlerin tanrıçalar olduğuna inanılıyordu. 9 10 Sümerlerin egemenliği zamanında büyük rol oynayan bu tanrıçalar, aynı dini alan Samier çoğalıp güçlendikçe yerlerini erkek tanrılara bırakmaya başlamışlardır. 11 12 “Samilerin en önemli putları Lat, Menat, Uzza, tanrının kızlarıdır.” C.Akyol 13 14 Sümer’ de aşk ve bereket tanrıçası İnanna Akadlar’ da İştar, İbraniler’ de Astarte, Hellen’ de Afrodit, Roma’ da Venüs olarak varlığını korumuştur. 15 16 17 Kıral Urukagina’ nın yaptığı reformda kadınların tek erkekle evlenebilecekleri kuralı getirilmişti. Özgür kadınlar, geçimlerini sağlamak için tarla, bahçe, kanal, değirmen, dokumacılık gibi işlerde çalışıyorlardı. Boşanmalarda erkek haksız ise kadına bir tazminat veriyordu. 18 19 Doktor, ebe, şair, müzisyen, sihirbaz, berber, meyhaneci -biracı- gibi meslek sahibi olan kadınlar vardı. Meyhanecilik -bira evleri- yalnız kadınlara özgü bir işti ve anadan kıza geçiyordu. 20 21 22 Evlilikler karşılıklı sözleşme ile veya mahkeme kararıyla yapılırdı. Eğer, arada yazılı bir anlaşma yoksa boşanma halinde kadın tazminat alamazdı. Evlenmeler yazılı olarak yasallaştırılmıştı. Evlenmelerde, Samilerde olduğu gibi, başlık parası yoktu, yalnız damat düğün harcamalarını yapardı. 23 24 25 26 Koca öldüğü zaman kadının çocuklarının vasisi olarak her türlü hukuksal işlemi yapma hakkı vardı. Evli kadınların kendi şahsına özgü malları, köleleri bulunabiliyordu. Onları istediği gibi kullanabiliyordu. Kocası ile birlikte iş yapabiliyor; borç alıp verebiliyordu. Buna karşılık kadının kocasından miras hakkı yoktu. 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hititler’ de Kadın Kadınlar için yasalar, özgür olanlar ve köle olanlar için farklıdır. Hitit kıraliçeleri, ülke içindeki törenlerde, ayinlerde bulunmak, hayır işleriyle uğraşmak gibi görevlerin yanında, devletin iç dış siyaseti ve barış için de önemli rolleri olmuştur. Hitit kıraliçelerinin bu durumları, Mısır ve Babil pirensesleri ile karşılaştırılmayacak kadar yüksek ve soyludur. Hitit ailesi atasoylu bir ailedir. Baba isterse, çocuklarını satabilir veya tazminat olarak verebilir. Karısını başka erkekle yakalayan koca, suçluları isterse öldürebilir, bunun cezası yoktur. Boşanmalarda çocuklar babaya düşmekte, anneye ise sadece bir çocuk bırakılmaktadır. Etrüskler’ de Kadın Etrüsk tarihinin başlangıcı MÖ 8. yüzyıla kadar çıkar; Etrüsk uygarlığının doruğa ulaşması ise ancak MÖ 6. yüzyıldır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 62 / 106 1 2 3 Etrüsklerde akrabalık, anne tarafından yürütülmekte imiş. Arkeoloji kazılarında çıkan ve Etrüsk uygarlığının doğuşu sıralarını yansıtan vazo resimlerinde, olağanüstü saygı gösterilen bir gurup kadın cenazesi göze çarpmaktadır. 4 5 6 Kadının gerçek yaşamdaki olağanüstü yüksek sitatüsü, onun, öteki dünya ile bağlantısını desteklemektedir. Hatta cinsiyet simgeciliğinde, kadın, evin, geniş anlamıyla sahibesidir, erkek ise, neslin devamı için kendinden bekleneni yerine getirmekten sorumludur. 7 8 9 Türklerde, Şamanlıkta Kadın Türk toplumlarında kadın, toplumsal olaylara etkin bir biçimde katılmakta, gerektiği her an eşinin yanında ona destek olmak üzere yer almaktadır. 10 11 12 13 14 15 16 Gök Tengri, Han ya da Hatun değildir. Yaratılış isteyen Ak Anadır. Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik ise Hatundur. “And” ve “nemse” Hatun’ un mirasıdır. Hakan yönetimi Hatun kişi ile birliktedir. Han ile Katun gök ve yerin evlatlarıdır. Katun (kadın) ın yeri birinci kat göktür. Herkes iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlarla evlenmek istemektedirler. Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın Hakanın solunda oturur, siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrı kut Mete Han’ ın Katunu imzalamıştır. 17 18 19 Secere-i Terakime’ de Oğuz ilinde yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır. Kadının yüceliği, Altay Dağları’ nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek yaşatılmıştır. Eski Türklerde koca karısını boşayabildiği gibi, kadın da kocasını boşayabilirdi. 20 21 Şamanlık ilk önce kadınlar tarafından icra edilen bir dinsel ritüeldir. Önce Altaylarda, sonra Tölesler’ de ortaya çıkmıştır. 22 23 24 25 26 27 Gelinlerin ilk Turani topluluklarda kocasının ailesine, hatta kabilesine mensup olan akrabalarının adını söyleyememeleri Şamanlık zamanından kalma tuhaf bir husustur. Gelin, kaynanası ve kayınbabası tarafından olan bütün akrabalarının yalnız adlarını değil, bu adlara benzeyen bütün kelimeleri söyleyemezdi. Gelinin, girdiği ailedeki erkek tarafına ait kimselerin adlarını söylememesi, bu kelimeler yerine yeni kelimelerin ortaya çıkışını sağlamıştır, bu da dili zenginleşmiştir. 28 29 Umumiyetle Altay destanlarında kadınların mevkii büyüktür. Kahramanlar karısının yahut hemşiresinin sadakat ve gayreti sayesinde ölümden, felaketten kurtulur. 30 31 32 33 Hatun diye anılan kadınların yönetici sınıfından oldukları kesindir. Köktürklerde ve Uygurlarda da kağanın karısı hatun, devlet işlerinde kocasıyla birlikte söz sahibidir. Emirnamelerin yalnız kağan namına değil, kağan ve hatun namına ortak imza edilmesi; resmi yazışmalarda kağanın hatundan ayrılmaması görülmektedir. 34 35 36 37 38 39 40 41 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 Geleneksel Türk Dini’ ndeki 2 Ana/Dişil Ruhlar’ a Mitolojik Açıdan Bakış 3 4 5 6 63 / 106 Giriş Geleneksel Türk Dininde her şeyin bir ruhu/iyesi olduğuna inanılmaktadır. Bu bağlamda kır ruhu, orman ruhu, ev ruhu ve yer ruhu gibi çok sayıda ruhlardan oluşan ruh anlayışı, Geleneksel Türk Dininde ortak bir anlayıştır. 7 8 9 Geleneksel Türk Dinine mensup Türklerin ruh anlayışında, bir düalizm söz konusu olup; bu düalizm, gerek dinî anlayış ve uygulamalar gerekse mitolojide iyiler ve kötü-ler savaşı şeklinde vuku bulmaktadır. 10 11 Geleneksel Türk Dinine mensup olan Türklerdeki ruh anlayışını mitolojik açıdan tahlil edebilmek için öncelikli olarak “Geleneksel Türk Dini”, “Mitoloji” ve “Ruh/İye” kavramlarını açıklamak gerekmektedir. 12 13 14 15 Geleneksel Türk Dini Türkler tarihî süreçte, İslâm’ı kabul etmeden önce, Yahudilik, Zerdüştîlik, Budizm, Maniheizm ve Hıristiyanlık gibi çeşitli dinler ile muhatap olmuşlardır. Bu dinlerden bazılarını kabul eden Türk boyları Hıristiyanlığı benimseyenler de bulunmaktadır. 16 17 18 19 20 21 22 Dinler Tarihçileri, Şaman kelimesine dayanılarak Türklerin dinini Şamanizm olarak nitelendir-menin ve Şamanizm’e “Türklerin Dini” demenin yanlış olduğunu kabul etmişlerdir/etmektedirler. Ayrıca Şaman kelimesinin Türklere yabancı olduğu, Türklerin Şamanizm gibi bir dinlerinin olmadığı ve böyle bir adlandırmanın da yanlışlığı ortaya konulmuştur. Zaten Şamanizm ne kendine özgü bir din, ne de büyünün bir şeklidir. Her iki alanı da ilgilendiren çeşitli din ve dünya görüşlerini birleştiren bir inanç ve bir tekniktir. Bu bağlamda makalemizde “Geleneksel Türk Dini” kavramı ile Türklerin Müslüman olmadan önce kendilerine özgü dinî inanışları, “özel dinleri” kastedilmektedir. 23 24 25 26 Günümüzde Türklerin tek Tanrı esasına dayanan ve “Gök Tengri/Gök Tanrı Dini” olarak adlandırılabilecek dinî inanışları mevcuttur. Batılı ve Doğulu Din Bilimcileri, yaptıkları araştırmalarda; İslâm’dan önce yeryüzünde İslâm’ın önerdiği tek Tanrı anlayışına uygun Tanrı anlayışını yaşatan milletin Türkler olduğu ortaya konulmuştur. 27 28 29 30 31 İngilizce soul ve spirit gibi çeşitli kelimeler ile ifade edilen ruh kavramı; sözlükte gitmek, geçmek ve ferahlık verici olmak anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ruh, insan varlığının maddî olmayan bölümü/özü veya insana hayat veren idrak edici unsur olarak ifade edilmektedir. Ruh terimi, farklı isimler ile birçok farklı kültürün efsane, folklor ve mitolojisinde de yer almaktadır. Doğaüstü yaratık olarak değerlendirilen ruh eski Türk inanışında melek olarak tasvir edilmektedir. 32 33 34 35 36 37 38 Geleneksel Türk Dinindeki Ruh Anlayışına Genel Bakış Geleneksel Türk Dinine mensup Türklerde maddî olan her şeyin ruhu (sahibi) olduğuna, insanların yaptıkları şeylerin de ruhu bulunduğuna ve diri ve ebedî olduklarına inanmaktadır. Bu nedenle de Tin/Tın, Kut, Sür ve Süne gibi isimlendirilen ruhlar; koruyucu/iyi ve kara/kötü ruhlar halinde sınıflanmaktadırlar. Türklere göre, “Tin” bütün canlı varlıklarda; “Süne”, insanlarda; “Kut” ise her yerde bulunmakta ve cansız nesnelere kutsallık kazandırmaktadır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 64 / 106 1 2 3 4 5 İyilik ve temizlik kaynağı olarak değerlendirilen iyi ruhlar, yerin üstünde yaşamakta ve insanların özel hayatlarına karışmamaktadır. Kanlı kurban istemeyen Umay, Ayısıt gibi iyi ruhlar, “yaşadıkları” mekânları kötü ruhlardan, afetten korumak ve insanlara yardımcı olmak ile yükümlüdür. İnsanlar da onların kendilerine olan yardımlarından dolayı onların bulunduğu yerleri temiz tutmaya çalışmakta ve her fırsatta saygı göstermektedir. 6 7 8 9 10 11 Kötü ruhların başında da Erlik gelmektedir. O, kendisine hasta ve sakat hayvanların kurban edilmesini istemekte ve bundan da hoşlanmaktadır. Erlik’ in görevi; oyun oynamak, insanları baştan çı-karmak ve insanların görevlerini yapamaz hale getirmektir. Hatta ölüm ve hastalık gibi birçok kötü şeyin sebebi de Erlik başta olmak üzere kötü ruhlara bağlanmakta ve her türlü sıkıntının kaynağı olarak kötü ruhlar görülmektedir. Kötü sonuçlanan işlerin veya kötü olan her şeyin sebebini de kötü ruhlar oluşturmaktadır. 12 13 14 15 Türklerin inanışına göre kötü ruhlar, öldükten sonra yeraltına gitmekte ve dünyada yaşayan insanların hastalık, ölüm ve fakirlik gibi birçok kötülüğe maruz kalmasını sağlamaktadır. Dünyadaki insanlar da bu yeraltındaki kötü ruhların kötülüklerine maruz kalmamak için kötü ruhlara saygı göstermekte ve kurban takdim etmektedir. 16 17 18 19 Bu anlayış çerçevesinde de kötü ruhlara karşı ayinler yapılmakta ve bu ayinlerde Kamlar önemli rol oynamaktadır. Çünkü Türklerde Kam veya Şaman, toplum içerisinde önemli bir otorite ve pirestije sahiptir. Bu pirestij/otorite, ölümlerinden sonra da devam etmekte ve ailenin/ kabilenin koruyucuları sayılmaktadır. 20 21 22 23 24 Türklere göre Yer-Su (Yer-Sub/Yir-Suv); yeryüzünde yaşayan iyi ruhların bütünüdür, Tanrı tarafından gönderilmiş kutsal bir hediyedir, sonsuz bir varlık ve güzellik kaynağıdır. Yer-Su ile ifade edilen kutsallık, büyük İmparatorluklar döneminde bir “yurt inancı” haline gelmiştir. Gök Türk Kitabeleri’nde “Kutsal Yer-Su” ifadesi ile hem koruyucu ruhlar hem de vatan kastedilmiştir. Gök Türklerin mukadderatı üzerinde Kutsal Yer-Su’nun etkili olduğuna dair inanışlar yaşatılmıştır. 25 26 27 28 Geleneksel Türk Dini inancını yaşatan Türkler, tabiat kültlerinin Gök Tanrı’nın emrinde olduğuna inanmışlardır. Bu bağlamda Türkler, “Tengri’ nin/Tanrı’nın Makamı” olduğuna inandıkları dağ-lar başta olmak üzere saflık ve temizlik sembolü olan suya, geçimlerini sağlayan toprak/yere ve diğer tabiat varlıklarına ruh atfetmiş ve saygı göstermişlerdir. 29 30 31 32 33 Umay Ana/Ayızıt Umay; Geleneksel Türk Dininde “Umay- Umay Ana”, “Ayısıt-Ayızıt Hatun”, “aile, evlilik ve neslin devamının koruyucu tanrısı” olarak bilinmektedir. Umay Ana, çocuğu olmayanlara çocuk vermesi için dua edilen, bulutlara telkinde bulunan, güzelliğin sembolü olan bir ruhtur. Bazı mitolojilerde “Bayana”, “May Ana” şeklinde de geçmektedir. 34 35 Ayızıt, güzelliğin sembolüdür. Bu anlamda Sümer ve Yunan mitlerindeki İştar ve Afrodit’ e (Venüs) benzemektedir. Simgesi, Kuğu kuşudur. 36 37 Ayızıtlar, yaz günlerinde güneşin doğduğu yerde, hayvanları koruyan Ayızıtlar da kış günlerinde güneşin doğduğu yerde bulunmaktadır. 38 39 40 Umay, “Humay/Huma Kuşu” olarak betimlenmiştir. Türk kültüründe “Zümrüdü Anka”, “Huma” veya “Umay” ola-rak da isimlendirilen ve olağanüstü nitelikler gösteren bu kuş, farklı mitolojilerde yer almış ve Phoenix, Tanniao, Homa, Rokh, Simurg adları ile anılmıştır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 65 / 106 Alahçın Ana/Darhan Ana Alahçın Ana ve Darhan Ana, aynı özelliklere sahip tek ruhtur. O, insanların yaşadığı “orta dünya” nın, yerin ruhu, ruhların en büyüğü ve en saygın olanıdır. Yeryüzünü korumakta ve doğaya can vermektedir. Ak Ana/Ak Ene Tanrı Ülgen’ e yaratma kudreti ve ilham veren Ak-Ene veya Ak-Ana ya da Ürüng-Ayızıt Beyaz Kadın Yaratıcı’ dır. Altay Türkçesinde ak, cenneti ifade etmekte olup, Cennette oturan, rengi ve ruhu bembeyaz tanrılara Aktu/Aklılar denilmektedir. Aklılar, Süt-Ak Göl’ün/süt renginde olan göllerin bulunduğu göğün üçüncü katında oturmaktadırlar. Ak Ana, hayatın başlangıcına vesile olmuş ve her şeye ruh vererek yaşam döngüsünü başlatmıştır. Ak Ene ile birlik-te anılan Maygıl/Ana Maygıl ise ulusu koruyan ve kendisine ulus anası da denilen ruhtur. Su ile Güneş ve Ay’ın ışığından yaratılan Ana Maygıl, at gözlü, kartal gagalı, eşek kulaklı ve yılan saçlı olarak betimlenmektedir. Yer Ana/ Ötügen (Etügen/İtügen) Yer Ana/Ötügen (Etügen/itügen); devleti ve hayvanları, toprak ile ilgili tüm ürünleri koruyan dişi ruha verilen isimdir. Cengiz Han’ın Ötügen için “ötügen anamız” demesi de bunun bir göstergesidir. Ötügen (Ötüken) Türklerin yeryüzünde ilk var olduğu ve oradan dünyaya dağıldığı yerin adı olarak da bilinmektedir. 19 20 Besleyici, barındırıcı ve hayat verici olan Yer/Toprak Ana, göğün üçüncü katında oturmaktadır. Sekiz köşeli bir eve sahip olan Yer/Toprak Ana, kutlu, güçlü bir kadındır. 21 22 Aynı zamanda evrenin ruhu olan Toprak Ana, bitmez tükenmez bir hayat gücüne sahiptir. İnsanlara bol tahıl vererek onlara iyilik yapmaktadır. 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Ateş Ana (Od Ana) Ateş Ana (Od Ana/Ot Ene), kırmızı ipekten bir kaftan içeri-sinde kırmızılara bürünmüş yaşlı bir kadın olarak tasvir edilmektedir. Bir şaman duasında da “Sen karanlık gecelerde, genç kızlar gibi saçlarını dalgalandırarak oynuyorsun! Kırmızı ipekli kumaşlar sallayarak, genç al kısrak üzerinde geziniyorsun” şeklinde ifade edilmesi bunu doğrulamaktadır. Yeryüzündeki ilk ocağı Ülgen’ in kızları yakmış ve ateşi Od Ana’ ya emanet etmişlerdir. Od Ana her bir ateşe ve ocağa bir tane koruyucu ruh göndermektedir. Kendi çocuğunu yediği söylenen Od Ana, Ocak ruhu olarak da değerlendirilmektedir. Al Ana/Al Karısı (Albastı/Albız) Albız, Almış-Abası, Albıs, Almıs gibi kelimeler ile de ifade edilen Al Ana/Alkarısı, mitolojide en çok yer alan ruhlar arasındadır. Alkarısı, kötülükleri simgelediklerine inanılan kötü ruhlara verilen bir isimdir. Albastı, uyuyan insanlara zarar verebilmekte ve onları boğmaya çalışmaktadır. Böyle bir durumda insanlar bu gibi durumlarda zar zor uyanmakta ve nefes alamadıklarını fark etmektedirler. Bu durum, “Al-bastı hastalığı” olarak isimlendirilmektedir. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 66 / 106 Ana Kurt / Asena Türk Mitolojisi’ nin en önemli varlıklarından bir tanesi kurttur. Genellikle Kök Böri-Gök Kurt-Bozkurt, Türk mitolojisinin sembol hayvanıdır. Türklerde kurt, “ata, yol gösterici/ rehber, kurtarıcı” fonksiyonlarına sahiptir. Türk mitolojisinde türeme ile ilgili kurt motifi olarak “Asena” dikkat çekmektedir. Asena, Türk mitolojisinde önemli bir rol oynayan efsanevî bir dişi kurttur. Bu kurt ile ilgili olarak “Türeyiş Destanı” açık bilgiler vermektedir. Asena, ilk olarak Göktürkler tarafından ve ardından da Hazarlar tarafından sembol olarak benimsenmiştir. Türk mitolojisine göre Göktürkler, Aşina (A-shih-na) adlı bir aileden türemişlerdir. Sonradan çoğalarak ayrı oymaklar halinde yaşamaya başlamışlardır. Semrük-Bürküt Ana / Kartal Ana Güneşin sembolü Kartal, “güneş kuşu” olarak da nitelendirilmektedir. Özellikle çift başlı kartal Türk mitolojisinde önemli yer tutmuştur/tutmaktadır. Çift başlı kartala “öksökö kuşu” ve “bürküt” de denilmektedir. Bütün kültürlerde “göklerin hâkimi” olarak kabul edilen kartal; kuşlar arasında, ululuk ve yükseklik timsalidir. Bu yüzden; Türkler; kılıç kabzalarında, çift başlı kartal figürünü kullanmışlardır. Ayrıca çift başlı kartal Selçuklu Devleti’nin bayrağında ve armalarında da yer almıştır. 16 17 18 19 Ölümsüzlük suyu içtiği söylenen kartal, Gök Tanrı’nın sembolü olarak kabul edilmektedir. Yakutlar’ da “kutsal kam kuşu” olarak da bilinmektedir. Bu kuş; bakır tırnaklı olup, sağ kanadı ile “Güneş” i, sol kanadı ile “Ay” ı kaplayabilmektedir. Bu nedenle gök kuşu ismi de verilmektedir. Çift başlı kartallar, gök direklerinin veya kayın ağacının tepesinde tasvir edilmekte ve gökten yıldırım indirebilmektedir. 20 21 22 23 24 Türk mitolojisinde, Tanrı’ ya açılan göğün kapısını çift başlı bir kartal beklemekte ve Tanrı Ülgen’ in sembolü olarak değerlendirilmektedir. Çünkü gücün göklerdeki simgesi olarak Kartal, gök ile yer arasında hızlı bir şekilde gidip gelebilmekte ve güneşe gözünü hiç kırpmadan bakabilmektedir. Bu özelliği ile o, güneş, ateş, ışık ve göz sembolleriyle ilişkilendirilmektedir. Bu bağlamda da kartal kötülüğün düşmanı ve kötülükle mücadelenin sembolü olarak kabul edilmektedir. 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 Ağaç Ana Türklerde ağaç, soyluluğu ifade etmektedir. Bu bağlamda büyük ve kovuğu olan ağaçlara özel bir saygı gösterilmektedir. Hatta bu tür ağaçlardan korkulmakta ve bu ağaçların içerisinde “Ağaç Ana” nın yaşadığına inanılmaktadır. Geyik Ana Geyik, Türklerde hem türeyiş unsuru hem av hayvanı hem de yol gösterici olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca şekil değiştirme aracı olarak da görülmektedir. Denizden çıkarak gelen ve yol göstericilik yapan Geyik Ana’nın bedenindeki lekeler, yıldızların işareti kabul edilmektedir. Türeyiş ile bağlantılı olarak mitolojide yer almış olan geyik ana, görkemli çatal boynuzlara ve kanatlara sahiptir. İnsan biçiminde de çok güzel olan geyik ana, vücut hatları ince ve orantılı biçimde tasvir edilmektedir. Ulu Ana Türk mitolojisinde yaratıcı olan Ulu Ana, Uluğ (Olı, Olu, Olo, Ulı) Ene olarak da isimlendirilmektedir. Ulu Ana; Ak Ana, Od Ana, Kün Ana, Toprak Ana, Gök Ana gibi yaratıcı güçlerin tamamını ifade etmektedir. Bolluk ve bereketin koruyucusu ve yaratıcısı olan Ulu Ana, hayat verici gücün ve ölümsüzlüğün en üst noktasını oluşturmaktadır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 67 / 106 Ulu Ana, her şeyi bilebilmektedir. Şamanlar, onu ihtiyar ve bilge bir kadın görünümünde sadece uykularında görebilmektedir. Ayrıca onun en önemli mitolojik özelliği tören koruyuculuğudur. Su Ana/Çay Ninesi Su Ata’nın karısı olan Su Ana/Çay ninesi, Yaşlı kadın kılığında ırmak kenarlarında yaşamaktadır. O, köprüden geçerken suya çok bakanlara kızarak, insanların başını döndürmekte ve suya düşmelerini sağlamaktadır. Su anası ve su atası ise tüm su kaynaklarının sahibidir ve istediğinin yanına gidebilmektedir. Su ruhlarını bu kaynakları korumak üzere “Su Ana” ve “Su Ata” göndermektedir. Gün Ana/Yaşık Ana Gün/Yaşık Ana, Türk mitolojisinde Kün Ana veya Güneş (Küneş) Ana olarak isimlendirilmektedir. Gün Ana, güneş ile birlikte Gök Âlemi’ nin en yüksek yeri olan yedinci katında oturan kutsal bir varlıktır. O, ayrıca insanların ilk büyük annesidir. Hakanla hatun gök ile yerin evlatlarıydı. Güneş ana ile Ay ata onların gökyüzündeki temsilcileri idi. Hakanın mümessili olan ay ata, gökyüzünün altıncı katında, hatunun mümessili olan gün ana ise daha üstte, gökyüzünün yedinci katında idi.” şeklinde beyanda bulunarak yukarıdaki bilgileri teyit etmektedir. Yılan Ana/Şahmaran Çılan (Zılan, Cılan, Ilan) Ana adı ile de anılan Yılan Ana, yılanların kendisinden türediğine inanılan belden aşağısı yılan, üstü insan şeklinde tanımlanan, insanların derdine deva olabilen varlıklardır. Yılan, şaman davulunda da resmedilmekle birlikte ve yeraltı dünyasıyla bağlantıyı sembolize etmektedir. Hatta Erlik’ in vücudunun baştanbaşa yılanlarla sarılı ve elinde yılan tutar biçimde tasvirler bulunmaktadır. 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Anadolu’ da 68 / 106 Paganizm Paganizm “Bugün kadının yerini doğru görmek onu doğru tanımlamak istiyorsak tarihteki yerine doğru bakmamız gerekir, özellikle de dini inançlar içindeki rolü, yeri ilk bakacağımız yer olmalıdır. Bu denli etkin Tanrıça olması tesadüf değildir. Sümer’ de, Mısır’ da, Babil’ de, Assur’ da, kısaca Mezopotamya’ da bu denli çok Tanrıça olması tesadüf değildir.” C.Akyol “Kadını anlamadan, Tanrıları anlayamazsınız.” C.Akyol 10 11 12 “Hıristiyanlıktaki Teslis -üçleme- Pagan dönemi kadının gücünün yok edilmeyişinin yansımasından başka bir şey değildir.” C.Akyol 13 14 15 “Kadın, dinlerin içinde ya doğrudan doğruya kadın olarak, Tanrıça olarak ya da cinsel ilişki anlatımıyla doğrudan vardır.” C.Akyol 16 17 18 Pagan inanç sistemlerinde, atalar kültüne dayalı inanç ve ritüellerin de önemli bir yeri olmuştur. Örneğin, kabile reisleri, liderler, din adamları, hatipler, sanatkarlar ve benzeri kişilerde kutsal gücün ortaya çıkışı diğer sıradan insanlardan daha fazladır. 19 20 Eski Roma geleneğine göre İmparator Augustin, tanrısal misyonu insanlar arasında ifa etmek üzere faaliyette bulunan tanrı oğludur. 21 22 23 “Teslis’ teki Baba ve Oğul’ un kaynağı… Romalı bu nedenle İsa’ nın oğul olduğunu çok kolay algılamış ve kabullenmiştir.” C.Akyol 24 25 26 “Ortaçağ’ da ki cadılık bahanesi Hıristiyanlık’ ın kadın korkusundan, kadında gördüğü tarihsel kutsal güçten başka bir şey değildir.” C.Akyol 27 28 29 30 31 Harran Harran tarihinde yer alan ilk dönem, MÖ 3. bin yıldan MÖ 4. yüzyıla kadar süren geleneksel AsuBabil politeizminin ve buna bağlı paganizmin egemen olduğu zaman dilimidir. Asur-Babil döneminde Harran ilahlar panteonun zirvesinde yer alan tanrısal güç Sin’ di, ay ilahı Sin. Sin’ le birlikte, Sin’ in oğlu güneş ilahı Şamaş ve kızı Venüs gezegeni İlahı İştar. 32 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 69 / 106 Kadın ve Kirlilik Harranlı paganlar, cinsel ilişkiyi ve kadınların adet hallerini de manevi birer kirlenme olarak görürüler ve bu kirlikten temizlenmek için banyo yapmayı şart koşarlardı. “Cinsel ilişki sonrası yıkanmanın nedeni genel temizlik amaçlı olmasa gerek; kadınla birlikte olmanın, kadının kirlettiği düşünülerek yapılan bir temizlenme, kadından arınma!” C.Akyol 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 70 / 106 1 Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni 2 Giriş 3 4 Johann Jakob Bachofen, 1815-1887 5 6 Aile tarihi üzerindeki gerçek bilimsel çalışmalar, J.J. Bachofen’ in Analık Hukuku adlı kitabının 1861 de yayınlanmasıyla başlar. Yazar, burada şunları önerir: 7 8 9 10 11 12 13 14 1. İnsanlık, önce bütün kurallardan yoksun, cinsel ilişkiler içinde yaşamıştır. 2. Bu tür ilişkiler, babalığı belirsiz duruma getirdiğinden, soy zinciri ancak kadın soyu bakımından hesaplanabilir ki, antikçağda yaşamış bütün halklar içinde, başlangıçta bu durum ortaya çıkmıştır. 3. Bunun sonucu kadınlar, ana olarak, genç kuşağın belirli ataları olarak, öylesine bir saygı ve saygınlığa sahip bulunuyorlardır ki, bu, kadın egemenliğine kadar gidiyordu. 4. Kadının yalnızca bir tek erkeğe ait olduğu karı koca evliliğine geçiş, eski bir dinsel buyruğun ya cezasının çekileceği, ya da kendini belli bir süre başkalarına vererek, kadın tarafından hoş görülmesinin satın alınacağı bir çiğnenmesi, geleneksel hukukun çiğnenmesi anlamına geliyordu. 15 16 17 18 19 20 Cinsellikten tek eşliliğe, analık hukukundan babalık hukukuna geçiş, özellikle Helenlerde, dinsel düşüncelerin evrimiyle; yeni anlayışı temsil eden yeni tanrıların, geleneksel topluluk içinde, eski anlayışı temsil eden eski tanrılar yanında ortaya çıkıp tutunması ve bunları giderek geri plana atmalarıyla gerçekleşmiştir. Bachofen’ e göre, erke ile kadının karşılıklı toplumsal durumundaki tarihsel değişmeler, insanların gerçek yaşam koşullarındaki gelişmenin değil, bu yaşam koşullarının aynı insanların beyinlerindeki dinsel yansımasının ürünüdür. 21 Tarih Öncesi Uygarlık Aşamaları 22 23 Lewis Henry MORGAN, 1818-1881 24 25 İnsanlığın tarih öncesi dönemini, bilinçli bir biçimde belirli bir düzene koyma işine ilk girişen Morgan olmuştur. Ona göre üç dönem söz konusudur, yabanıllık, barbarlık ve uygarlık. İlk iki dönemden Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 71 / 106 1 2 her birini yaşam araçlarının üretiminde gerçekleştirilen gelişmelere göre, aşağı, orta ve yukarı şamalara ayırır. 3 4 5 1. Yabanıllık 1.1. Aşağı Aşama: Sıcak ve ılıman ormanlarda, henüz ilkel barınaklarda, kısmen ağaçlar üzerinde yaşayan insan türünün çocukluğu. Bu dönemin başlıca sonucu, heceli bir dilin ortaya çıkışıdır. 6 7 8 1.2. Orta Aşama: Balık tüketimi ve ateşin kullanılmasıyla başlar. Bu yeni besin sayesinde, insanlar, iklim ve yer sınırlarına bağlı kalmaktan kurtuldular; ırmak boylarını ve deniz kıyılarını izleyerek, henüz yabanıl durumdayken bile, dünyanın büyük bir bölümü üzerinde yayıldılar. 9 10 Kitaplarda yazdığı gibi avcılıktan başka hiçbir şey yapmayan, yani yalnızca avla yaşayan halklar hiç var olmamışlardır; çünkü av ürünü, tamamen rastlantıya bağlı bir şeydir. 11 12 1.3. Yukarı Aşama: Ok ve yayın türetimiyle başlar; bunlar sayesinde av eti olağan bir besin, av da olağan uğraşı dallarından biri durumuna gelmiştir. 13 14 2. Barbarlık 2.1. Aşağı Aşama: Çömlekçiliğin sahneye çıkışıyla başlar. 15 16 2.2. Orta Aşama: Doğuda evcil hayvanlar yetiştirilmesi, Batıda sulama aracıyla yenecek bitkilerin ekimi ve yapılarda kerpiç ve taş kullanılmasıyla başlar. 17 18 2.3. Yukarı Aşama: Demir madeninin eritilmesi ve dökümüyle başlar ve abece’ nin türetimi ve bunun yazıda kullanılmasıyla, barbarlıktan uygarlığa geçilir. Demirden sabanı ilk kez bu dönemde görürüz. 19 20 21 22 23 Genelleştirirsek, Yabanıllık, doğa ürünlerinden, onları hiç değiştirmeden, yararlanmanın ağı bastığı dönem. Barbarlık, hayvan yetiştirme, tarım ve insanın faaliyeti sayesinde doğal ürünlerin üretimini artırmayı sağlayan yöntemlerin öğrenilmesi dönemi. Uygarlık, İnsanın doğal ürünleri hammadde olarak kullanmayı öğrendiği dönem; sanayi ve ustalık dönemidir. 24 25 26 27 28 29 30 31 Aile İrokualı erkek, yalnız kendi çocuklarına değil, erkek kardeşinin çocuklarına da oğlum ya da kızım der: kendi çocukları gibi, erkek kardeşinin çocukları da, onu baba diye çağırırlar. Buna karşılık, kız kardeşlerinin çocuklarına yeğen der; onlar da kendisini dayı diye çağırırlar. Buna karşılık, İrokualı kadın, yalnız kendi çocuklarına değil, kız kardeşlerinin çocuklarına da oğlum ya da kızım der, bunlar da onu anne diye çağırırlar. Buna karşılık, o da erkek kardeşlerinin çocuklarına yeğen der ve onlar tarafından hala diye çağırılır. Aynı biçimde, anaları kardeş olan çocuklar gibi; babaları kardeş olan çocuklar da birbirlerine kardeş, ağabey ya da abla derler. 32 33 “Tarihsel süreç içinde aileyi anlamadan, kadını anlamak mümkün olamaz.” C.Akyol 34 35 36 37 38 Aile hareketli bir öğedir, asla duraklama halinde değildir; toplum aşağı bir dereceden daha yüksek bir dereceye geliştiği ölçüde, aile de aşağı bir biçimden daha yukarı bir biçime geçer. Aile yaşamaya devam ettikçe, akrabalık sistemi katılaşır; akrabalık sistemi, alışkanlık gücüyle değişmelere karşı direndikçe, aile onu aşar. Bu akrabalık sistemleri ve aile biçimleri, bugün hüküm süren akrabalık sistemleri ve aile biçimlerinden, her çocuğun birçok ana ve babası olması bakımından ayrılır. 39 40 41 42 İlkel tarihin incelenmesi bize, erkeklerin çok karılık halinde yaşarken, karılarının da aynı zamanda çok kocalılık halinde yaşadıkları ve bu nedenle, ortak çocukların da her kesin çocuğu olarak kabul edildiği durumların varlığını gösterir ki, tek eşli evlilik biçimine varılmadan önce, bu durumlar birçok değişikliklere uğramışlardır. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 72 / 106 “Kadının tarihi, bir bakıma erkeğin tarihidir.” C.Akyol 3 4 5 6 7 8 9 10 11 1. Kandaş Aile: Ailenin ilk aşaması. Bu aşamada, karı koca grupları, kuşaklara göre ayrılmışlardır: ailenin sınırları içinde, bütün büyük babalarla büyük anneler, kendileri arasında karı kocadırlar; onların çocukları, yani analarla babalar için de durum aynıdır. Bunların çocukları da, kendi aralarında, üçüncü bir ortak eşler çemberi ve bu çocukların çocukları, yani birinci kuşağın torun çocukları, dördüncü çemberi meydana getireceklerdir. Birinci, ikinci ve öbür derecelerdeki erkek ve kız kardeşlerle, kuzen ve kuzinlerin hepsi, kendi aralarında erkek ve kız kardeştir; bu yüzden de hepsi birbirinin karı ve kocasıdır. Bu dönemde, erkek ve kız kardeş bağıntısı, tamamen doğal bir biçimde, kendi aralarında cinsel ilişki kurulması sonucunu verir. 12 13 14 “Fahişelik, kadının çok kocalı olduğu dönemlerin kalıntısı olabilir; Tapınak Fahişeleri de aynı dönemin bir başka şekilde devamı olabilir.” C.Akyol 15 16 17 18 2. Ortaklaşa Aile: Örgütlenmenin ilk adımı, ana babasıyla çocuklar arasındaki karşılıklı cinsel ilişkinin yasaklanması olmuştur. Büyük bir olasılıkla, önce karındaş -ana tarafından- kardeşler arasındaki cinsel ilişkilerin yasaklanmasıyla başlayan bu ilerleme, yavaş yavaş gerçekleşti. 19 20 21 “Niye? Zaman zaman komşu topluluklardan kadın kaçırıldığı bir dönemde, çok kolay bir yol olan bu iç ilişkiden niye vazgeçildi?” C.Akyol 22 23 24 Morgan’ a göre, bu gelişme, doğal seçme ilkesinin nasıl işlediğini gösterir. Bu ilerlemeyle, içinde kandaşlar arasındaki ilişkilerin sınırlanmış bulunduğu topluluklar, kardeşler arasındaki ilişkinin devam ettiği topluluklardan daha hızlı gelişmişlerdir (!). 25 26 27 28 29 Grup halinde ailenin bütün biçimleri içinde, bir çocuğun babasının kim olduğu kesinlikle bilinemez, ama anasının kim olduğu kuşkuya yer kalmayacak bir biçimde bilinebilir. Bir ana her ne kadar ailenin bütün çocuklarını kendi çocukları olarak çağırır ve onlara karşı analık görevleriyle yükümlü bulunsa da, gene de kendi öz çocuklarını öbürleri arasından ayırt eder. Bu durumda yalnızca kadın soy zinciri tanınmaktadır. 30 31 32 33 3. İki Başlı Aile: Bir erkekle bir kadını, azçok uzun bir zaman için birbirine bağlayan belirli bir evlenme biçimi, grup halinde evlenme rejimi zamanında, ya da eskiden de vardı; erkek, birçok kadın arasında, bir baş kadına sahipti ve onun için, öbürleri arasında esas kocaydı. 34 35 36 Bu çağın ailesi içinde geçerli olan iş bölümüne göre, erkeğe yiyeceğin ve bu iş için zorunlu olan çalışma aletlerinin sağlanması düşüyordu. Erkek bu çalışma aletlerinin sahibiydi; ayrılma halinde kadına ev eşyaları kalırken, erkek, bu aletleri birlikte götürüyordu. 37 38 39 40 41 42 43 Servetlerin artışı, bir yandan aile içinde erkeğe kadından daha önemli bir yer kazandırıyor, bir yandan da, bu durumu, geleneksel miras düzenini çocuklar yararına değiştirmek için kullanma eğilimini ortaya çıkarıyordu. Ama soy zincirinin analık hukukuna göre hesaplanması yürürlükte kaldıkça, bu olanaklı değildi. Öyleyse, önce değiştirilmesi gereken şey buydu ve öyle de oldu. Böylece, kadın tarafından hesaplanan soy zinciri ve analık miras hukuku kaldırılmış, erkek tarafından hesaplanan soy zinciri ve babalık miras hukuku kurulmuştu. Uygar halklarda bu değişimin hangi çağda ve nasıl gerçekleşmiş olduğunu bilmiyoruz. 44 45 Analık hukukunun yıkılışı, kadın cinsinin büyük tarihsel yenilgisi oldu. Evde bile, yönetimi elde tutan erkek oldu; kadın aşağılandı, köleleşti ve erkeğin keyif ve çocuk doğurma aleti haline geldi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 73 / 106 1 2 3 “Erkekler arası rekabet kadınlar arası rekabetten çok daha güçlü ve ölümcüldür. Tüm savaşlar, erkekler arası rekabetin doruk noktasıdır.” C.Akyol 4 5 Ataerkil -erkek soylu- aile ile birlikte, yazılı tarih alanına giriyoruz; işte ancak bu alanda karşılaştırmalı hukuk bilimi bize büyük yardımda bulunabilir. 6 7 8 9 4. Tek Eşli Aile: Babaları kesinlikle bilinen çocuklar yetiştirmek amacıyla, bu aile, erkek egemenliği üzerine kurulmuştur. Babalığın kesinlikle bilinmesi gerekliydi, çünkü bu çocuklar, dolaysız mirasçılar olarak, bir gün babalarının servetine sahip olacaklardır. 10 11 12 13 Para için -ödül için demek daha doğru olabilir- kendini vermek, önce bir dinsel eylem oldu; bu iş, aşk tanrıçasının tapınağında yapılıyor ve para -ödül- tapınak hazinesine gidiyordu. Başlangıçta bütün kadınlar için bir görev olan bu kendini verme, sonraları bütün öbür kadınlar yerine, yalnızca rahibeler tarafından uygulanır oldu. 14 15 16 17 “Bugün genelevlerde, toplu halde ve tamamen erkeğin seçmesine bağlı olarak devam eden fahişelik tam da o günün devamı gibidir; fark eden iki şey vardır: artık yapıldığı yere tapınak denilmiyor, kadınlar da kutsal değiller!” C.Akyol 18 Bütün antikçağda, evlilikler büyüklerce kararlaştırılır ve ilgililerde buna sessiz sedasız uyarlar. 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 Kadın ve Aile Karl Marx, 1818-1883 2 3 4 74 / 106 Friedrich Engels, 1820-1895 Vladimir Lenin, 1870-1924 Giriş El emeği ne denli az beceri ve güç harcaması gerektirirse, bir başka deyişle, modern sanayi ne denli gelişirse, erkek emeğinin yerini o denli kadın emeği alır. 5 6 7 8 Analık hukukunun çökmesi, kadın cinsinin dünya tarihindeki yenilgisi olmuştur. Erkek evde de yönetimi almış, kadın aşağılanmış, köleleştirilmiş, erkeğin isteklerinin kölesi ve yalnızca çocuk yetiştirme -doğurma- aracı olmuştur. Kadının bu onur kırıcı durumu, özellikle kahramanlık çağında ve daha da çok klasik çağda açıkça görüldüğü gibi, allanıp pullandı ve gözlerden gizlendi. 9 10 11 “Kadının ailede aşağılanması için önce tanrılardan yardım istendi; kadın önce tapınaklardan dışlandı.” C.Akyol 12 13 “Kadına önce evlatları, sonra tanrıçalar, daha sonra tanrılar ve sonunda da kocaları sırtını döndü.” C.Akyol 14 15 16 17 18 Makineleşme Makine işi, gerek eğirmede ve gerek dokumada, esas olarak kopan ipliklerin bağlanmasından ibarettir, geri kalanı makine yapar. Bu iş kol gücü gerektirmez, parmakların daha kıvrak olması bir yanan, erkeklerin ellerinin kas ve kemikleri daha çok geliştiği için de, kadınlara ve çocuklara göre daha az elverişlidirler, dolayısıyla doğal olarak bu tür işlerden dışlanmışlardır. 19 20 21 Yeni makine işçileri, özellikle kızlar ve genç kadınlardır. Mekanik gücün yardımıyla, bunlar, erkeklerin ağır işler üzerindeki tekelini yıkmışlar, yaşlı kadınları ve küçük çocukları hafif işlerden sürüp atmışlardır. 22 23 Büyük sanayi, bütün geleneksel aile bağlarını da gevşetti. Daha ucuz olan kadın emeği erkek emeğini dışlar. 24 25 “Kapitalizmin en büyük düşmanı niteliktir; kapitalizm nitelikten nefret eder.” C.Akyol Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 75 / 106 Burjuvazi Burjuvazi, üstünlüğü ele geçirdiği her yerde, bütün feodal, ataerkil, pastoral ilişkilere son verdi. Kişisel değeri, değişim değerine dönüştürdü ve sayısız yok edilmez ayrıcalıklı özgürlüklerin yerine, o biricik insafsız özgürlüğü, ticaret özgürlüğünü koydu. 5 6 “Kadın, toplumun aynasıdır. Kadın, toplumdaki tüm ayrışmayı, sömürüyü doğrudan yansıtır.” C.Akyol 7 8 “Siz, toplumu ayrıştırır, birilerine -erkeklere- bir pozisyon verirseniz, kadın ister istemez sömürülür.” C.Akyol 9 10 Ahlakça düşük burjuva aileyi çiğner, geçer. Genç burjuva aileyi kendi amacı için dağıtır; ama evlilik, mülkiyet, aile teorik olarak vardır. 11 12 13 14 15 16 18.yy’ da aile kavram olarak filozofların eleştirileriyle dağılmıştı, çünkü gerçek aile, uygar toplumun üst katlarında daha şimdiden çözülmüş halde bulunuyordu. Ailenin içsel bağı, aileyi oluşturan, itaat, sadakat, evliğe bağlılık vb. gibi öğeler çözülmüştü; ama ailenin gerçek gövdesi mülkiyetin durumu, başka ailelere karşı dışlanma durumu, zorunlu birlikte yaşama; çocukların varlığıyla, modern kentlerin yapısıyla, ya da sermayenin oluşmasıyla vb. varolan ilişkiler, çeşitli yönlerden bozulmuş olsa da, öylece kalmıştı. 17 18 Ataerkil ailenin değişikliğe uğramasıyla birlikte kadın bir numaralı hizmetçi -köle- oldu. Modern karı koca ailesi, açık ya da gizli, kadının evrensel köleliği üzerine kurulmuştur. 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 Kadın Antıropolojisi 76 / 106 6 Giriş Bu çalışma köklerini kadın hareketinden alıyor. Bir teori ve bilgi birikimi arayışında olan güncel feminizim, cinsiyetler arasındaki eşitlik ve eşitsizliği tanımlamak ve açıklamak için yüzünü antıropolojiye çevirmiş durumda. 6 7 “Cinsiyetçi yaklaşım doğru mu? Birileri sırf pipileri olduğu için mi böyle davranıyor.” C.Akyol 8 9 Antıropoloji, aile sistemlerinin köken ve işlevleri, cinsiyet rolleri ve sosyalleşme ile işbölümündeki farklılıkları inceler. 10 11 12 Çoğu antıropolog, kültürü doğrudan biyoloji üstünden okumayı tercih ediyor. İşbölümünün ilk sorumlusunun kadının üremedeki rolü olduğunu ve erkeğin üstünlüğünün de bu bölünmeden ortaya çıktığını iddia ediyor. 13 14 Marksist antıropologlar ilk insan topluluklarının ya cinsiyet bakımından eşitlikçi ya da anaerkil olduğunu savunmaya eğilimlidirler. 15 16 Aslında bir gurupta erkek egemenliği olduğunu söylerken tam olarak neden söz ettiğimizi bile bilmiyoruz. 17 18 Erkek egemenliği, erkeklerin fiziksel olarak kadınları kontırol etme gücüne sahip olduğu durumları mı ifade ediyor? 19 20 Egemenliği neyin oluşturduğuna dair çok belirgin bir fikrimiz yoksa eğer, şunu da bilemeyiz: erkek başatlığı kadınların ve erkeklerin deneyimini beraber mi yansıtıyor? 21 22 “Güzel soru: Egemenliği yaratan ne? Egemenliği oluşturan ne? Egemenliğin cinsiyetçi yanı ne?” C.Akyol 23 24 Bazı antıropologlar, erken dönem toplumların eşitlikçi olduğunu ve erkek üstünlüğünün sınıflı toplum ve sömürgeci nüfuzun gelişmesi ile ortaya çıktığını savunuyorlar. 25 26 Bazıları da, erkeğin avcılığı ile kadının anneliği arasındaki işbölümünün her zaman biraz da olsa erkek tahakkümünü içerdiğini ileri sürüyorlar. 27 28 Üçüncü bir gurup, kadınlarının erkekler tarafından evlilik temelinde mübadele edilmesini kültürün merkezine koyuyor. 29 30 31 Sınıflı toplumlar… Avcılık… Evlilik… 32 33 34 35 36 Cinsiyet Farklılıklarının Evrimi Üzerine Kadınlar ve erkekler arasında gerçekten de fiziksel farklar mevcuttur. Sadece dış cinsel organların görünüşü değil, iki cinsiyet başka yönlerden de farklılık gösteriyor. Erkeler genelde daha iri yapılı oluyor. Yüz ve vücutları daha tüylü, kalçaları daha dar ve düz, vücut kütleleri daha ağır olmaya eğilimli. Kadınların ise yağ dokusu daha çok göğüs ve kalçalarda toplanıyor. 6 Antıropoloji: Aile sistemlerinin köken ve işlevleri, cinsiyet rolleri ve sosyalleşme ile işbölümündeki farklılıkları inceler. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 77 / 106 1 2 3 Bazı çalışmalarda, erkeklerin de kadınların da davranış açısından esnek olduğu ve herhangi bir ortamda kadınların ve erkeklerin nasıl davrandığını belirleyen şeyin anatomi değil, içinde bulundukları koşullar olduğu yönündeki savlarına destek sağladı. 4 5 Anatomi… Koşullar… 6 7 Artık akademisyenler kemik, kas ve cinsel organlardaki basit farklar nedeniyle belirli rol ve görevlerin evrensel olarak ya erkek ya da kadınlara ait olduğu fikrini genel olarak savunmuyorlar. 8 9 10 Toplayıcı Kadın İnsan türünün doğasının incelenmesi, bu her zaman antıropoloji açısından meşru bir ilgi alanı olmuştur. 11 Türün doğası… 12 13 14 15 Erkek (man) sözcüğü sık sık p kadar belirsiz bir şekilde kullanılıyor ki erkeklere mi yoksa hem kadınları hem de erkekleri içeren insan türüne mi atıfta bulunulduğuna karar vermek mümkün olmuyor. Aslında, güya insan türü anlamına gelen erkek (man) kavramının çoğu antıropoloğun kafasında aslında tamamen erkekler (males) ile eşanlamlı olduğundan insan bazen şüphe ediyor. 16 17 18 “Tevrat’ta, geçtiği kadarıyla insan, Adem’ i, erkeği temsil ediyor; kadın olarak nisa deniyor, yani insandan yani erkekten olma anlamında nisa yani kadın!” C.Akyol 19 20 İnsan… Nisa… 21 22 Bizi insansılardan ayıran biyoloji, pisikoloji ve gelenekleri, bunların hepsini geçmişteki avcılara borçluyuz. 23 24 25 26 27 Sadece erkekler avlandığı için ve türün pisikolojisi avcılık sayesinde oluşmuş olduğu için, kadınların neredeyse insan olmadığı sonucuna varmak zorunda kalıyoruz, yani kadınlar türün temel pisikolojisine sahip değiller; öldürmek, avlanmak ve en nihayetinde aynı türden canlıları öldürmek. Bu varsayım, erkeklerin yapısında saldırganlık olduğunu ima etmekle birlikte, kadınların sözde pasif olduğunu ve ana akım insan gelişiminin dışında kaldığını varsayıyor. 28 29 Saldırgan erkek… Pasif kadın… 30 31 Geçmişten gelen bir kalıntı olmasına karşın avcılık, hem dolaylı hem de doğrudan bir ifade olarak, kadınları dışlayan bir erkek etkinliği olarak betimleniyor. 32 33 “Kopma nokta, erkeğin kadından uzaklaşma noktası avcılık! Gerçekten avcılık olabilir mi” C.Akyol 34 İnsanlarla diğer pirimatlar arasındaki farklar şöyle sıralanabilir: 35 36 37 38 39 40 41 İnsanlarda daha uzun süreli gebelik dönemi, doğumun daha zorlu geçmesi, insan bebeklerinin doğumda daha az gelişmiş olması, bebeğin anneye bağımlılığının uzun sürmesi, vücutta kıl olmaması, dişilerin yıl boyunca cinselliğe açık olması ve bunun ilk çocuğu emzirirken veya çocuk anneye hala bağımlıyken ikinci bir çocuk doğurma olasılığına neden olması, insanın dik şekilde iki ayak üzerinde yürüyebilmesi, detaylı sembolik sistemlerin, dillerin ve kültürlerin yaratılmasını sağlayan geniş ve karmaşık bir beyin, ki bu özellik davranışların çoğunun kortikal alanda denetlenmesine neden olur, yiyeceğin paylaşılması ve son olarak da aileler halinde yaşanması. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 78 / 106 1 2 3 4 Kadınlar, kendilerine bağımlı olan çocuklara bakmak zorunda kaldıkları için, güç bir iş olan avlanma faaliyetiyle ilgilenemediler. Bu nedenle, erkekler işbirliğine dayalı avlanma teknikleri geliştirip buldukları eti kadınlar ve çocuklarla paylaşırken, kadınlar üsleri olan evde kalıp, bulabildikleri yiyecekleri toplamakla yetindiler. 5 6 7 Yani erkeler avlanmakla meşgulken becerilerini geliştirir, işbirliği yapmayı öğrenir, dili yaratır, sanatı keşfeder, araçlar ve silahlar üretirken onlara bağımlı zavallı kadınlar evlerinde oturup üst üste çocuk doğuruyor ve erkeğin eve et getirmesini bekliyorlardı. 8 9 10 11 Her insan, genlerinin yarısını kadından, diğer yarısını da erkekten alır ve bu genler rasgele dizilir. Bir kadının bütün genlerini erkek atalarından alması muhtemel olduğu gibi bir erkeğin de bütün genlerini kadın atalarından alması muhtemeldir. Avcılık savının mantığı bizi bütün seçilim baskısının erkekler üzerinde olduğuna ve kadınların tür içinde sadece ayak bağı olduğuna inandırmak istiyor. 12 13 14 15 Şunu varsaymak çok daha çok daha mantıklı olacaktır: çocuğun anneye bağımlılığı artmaya başladıkça, anneler kendilerine hala bağlı olan çocukları için yiyecek bulmak adına toplayıcılık alanlarını genişlettiler. Zaten güçlü olan anne çocuk bağı daha uzun bir süreye yayılmaya başladı ve böylece sosyal ilişkilerin derinliğini ve kapsamını artırmakla yiyeceğin paylaşılmasına sebep olurdu. 16 17 18 19 20 Annelik… Çocuk… “Annelik kadının ilk gününden beri var olan bir şey. Kadının, erkekle ayrışmasının/uzaklaşmasının olması için başka şeylerin olması gerekirdi!” C.Akyol 21 22 23 24 Bu çocuklu kadınları yiyecek konusunda tamamen veya ağırlıklı olarak erkeklere bağımlı olarak betimlemek erkek önyargısının tipik bir örneği. Çağcıl avcı toplayıcılar arasında, çoğunun içinde yaşadığı en marjinal çevre koşullarında bile, kadınlar genellikle kendilerini ve ailelerini doyuracak kadar yiyecek toplayabiliyorlar. 25 26 27 28 Bir erkeğin kendi eşi veya eşleri ve çocukları için sorumlu olduğu bir yapının erken veya hızlı geliştiğini varsaymak da aynı derecede önyargılı ve oldukça mantıksız bir yaklaşım. Aslında erkek ve kadın arasındaki eş temelli bağın gelişiminin çok sonra başladığını öne sürmemek için hiçbir neden yok. 29 30 31 32 Avcılık başladığı ve yetişkin erkeler paylaşmak üzere yiyecek getirdiği zaman, büyük ihtimalle bu yiyeceklerin alıcısı ilk olarak kendi anneleri, sonra da kardeşleri idi. Diğer bir deyişle, bir avcı eşi veya cinsel partneri ile değil, onunla daha önceden yiyecek paylaşmış olan anne ve kardeşleri ile paylaşımda bulunuyordu. 33 34 “Erkek öldürmeyi, avcılık sonrası öğrenmiş olmalı.” C.Akyol 35 36 37 Ailenin Kökeni İki milyon ila yüz bin yıl önce geliştiği tahmin edilse de, aile kurumunun tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor. 38 39 40 41 42 Bir çeşit embiriyonik ailenin dilin ortaya çıkmasıyla mı yoksa öncesinde veya sonrasında mı ortaya çıkmasıyla mı yoksa öncesinde veya sonrasında mı ortaya çıktığı meçhul. Dil insanlığın ölçütü olarak kabul edildiğinden, atalarımızın insan olmadan önce mi yoksa sonra mı aile yaşantısının temellerini attığını da bilmiyoruz. Muhtemelen dil ve aile uzun bir süre boyunca beraber gelişti, ancak elimizdeki kanıtlar oldukça eksik. 43 Dil… Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 79 / 106 Aileyi Tanımlamak Aile kavramı başka birkaç evrensel değeri de içerir: 1. Kurallar yakın akrabalar arasında cinsel ilişki ve evliliği yasaklar. 2. Bir ailedeki erkekler ve kadınlar toplumsal cinsiyete bağlı bir işbirliğine dayanan işbölümü yaparlar. 3. Evlilik, erkek ve kadın bireyler arasında toplumsal açıdan kabul görmüş ve süreklilik arz eden bir ilişkidir. 4. Yaşlı kadınlar yetişkin erkeler üzerindeki etki ve hatta otorite uygulayabiliyor ise de, genellikle erkekler ailelerindeki kadınlara göre daha yüksek sitatü ve onlar üzerinde otoriteye sahip. Dik yürümek bağırsakların yerinde durması için daha dar pevlis oluşmasına sebep oldu. Dil geliştikçe beyin, beyin geliştikçe de kafa insan vücuduna oranla daha da irileşti. Bunu telafi etmek için insanlar insansılara göre büyümenin daha erken bir safhasında dünyaya gelirler. Doğduktan sonra daha uzun ve kapsamlı bir bakıma muhtaçtırlar. Dil sadece işbölümü ve işbirliğini mümkün kılmakla kalmadı, aynı zamanda her türlü gelenek, kural, ahlak ve kültürel öğrenme biçimlerinin de ortaya çıkmasını sağladı. Çoğu antıropolog ev yaşantısı, aile ve dilin, modern Homosapiens’ e yakın derecede benzer olan ve hatta onun atası olabilecek Neandertal insanın zamanında geliştiği sonucuna varıyor. Ancak en az iki antıropolog Australopithecus7’ lerin iki milyon yıl önce zaten dile hakim olduklarına inanıyor. Bir diğer antıropolog da dilin ve ensest yasaklarının yetmiş bin ila elli bin yıl öncesine, Homosapiens zamanına kadar, gelişmediğini düşünüyor. Bense araç kullanımı, dil kullanımı, yemek pişirme ve cinsiyete dayalı işbirliği çevresinde oluşan aile yaşantısının beş yüz bin ile iki yüz bin yıl önce pekiştiğini düşünüyorum. 23 7 Australopithecus: Yaklaşık 4 milyon yıl önceden 1 milyon yıl önceye kadar Afrika´da yaşamış insana benzer canlılara verilen cins ismi. Australopithekler bilinen en eski hominid fosilleridir. Australopithekler, dik durmaya başlamış ve iki ayak üzerinde yürümeyi başarmışlardır. 110-150 cm uzunluğundadırlar; geniş ve uzantılı bir yüze ve büyük azı dişlerine sahiptirler. Beyinleri şimdiki insanların 3´te biri kadardır. Erkekler kadınlardan daha geniştirler. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 80 / 106 1 2 3 Toplumsal hayat eşitlikçidir. Tabii ki devlet veya hükümet yoktur. Şamanlar veya büyücüler dışında işbölümü sadece cinsiyet ve yaşa bağlıdır. Kaynaklar topluluğa aittir; araç gereçler ve bireysel mülkler özgürce değiş tokuş edilir. Çalışabilen herkes çalışır. 4 5 6 Avcılar arasında toplumun iskeletini oluşturan birim ailedir. Aslında, Morgan ve Engels’ in de açıkça bahsettiği gibi, hısımlık ve gurubun içinde yaşadığı alan, devletin ortaya çıkmasından önce bütün toplumların temelidir. 7 Avcılarda her şey basittir. Sadece aile vardır, onun dışında da gurup. 8 9 10 11 Dil… Ensest… Hısımlık… Devlet… 12 13 Avcı toplumlarda bile kadınlar, derecesi az veya çok olsun farketmez, erkeklere tabi ve sanki bir tür ikinci cinsiyet konumundadırlar. 14 Cinsiyet… 15 16 17 Engels’ in de belirttiği gibi, erkeklerin kadınları sistematik biçimde sömürme durumu, üretin fazlasının oluşturduğu servetten ve devlet, sosyal katmanlaşma ve mülkün erkekler tarafından denetlenmesinden kaynaklanmaktadır. 18 19 20 Erkekler silahlarını kadınlara karşı nadir kullansalar da, fiziksel açıdan güçlü olmalarının yanında o silahlara (ve daha üstün silahlara) sahiptirler. Bu da erkeklere en üst düzeyde bir güç denetimi sağlamıştır. 21 22 23 MÖ 4000’ lerde bahçıvanlıktan farklı olarak metalürji ve tarımın icadıyla, erkekler tarımı ve çeşitli sanat ve el işlerini denetlemeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak da büyük tarım devletlerinde, babaerki ve erkek egemen aile yapısını içeren babayerli ikamet hüküm sürmüştür. 24 25 Aile, muhtemelen insanlıkla birlikte gelişmiş olsa da, ne kurum olarak kendisi ne de belirli aile türleri genetik olarak belirlemiş değildir. 26 27 28 Cinsiyet Cinsiyetin kendisi -toplumsal cinsiyet kimliği, cinsiyet istek ve fantezi, çocukluk kavramları- toplumsal üründür. 29 30 31 Ataerki terimi de cinsiyetçiliği ayakta tutan güçleri kapitalizim gibi başka türlü toplumsal güçlerden ayırt etmek amacıyla ortaya atılmıştır. Ancak ataerki kelimesinin kullanımı mevcut diğer farkları belirsiz kılıyor. 32 33 34 35 36 Ataerki, erkek egemenliğinin belirgin bir biçimidir ve terimin kullanımı kelimenin dayandığı Eski Ahit tarzı pastoral göçmenler ve onlar gibi guruplarla kısıtlı kalmalıdır. İbrahim bir ataerki idi; -karıları, çocukları, sürüleri ve ona bağlı olan insanlar üstünde- kurduğu mutlak iktidar, içinde yaşadığı toplumsal üstünde kurduğu mutlak iktidar, içinde yaşadığı toplumsal gurubunun tanımladığı şekliyle babalık kurumunun bir yönüydü. 37 38 Devlet öncesi toplumlarda akrabalık toplumsal etkileşimin bir ifadesi olarak ekonomik, siyasi, dini ve aynı zamanda cinsel faaliyetleri düzenler. 39 40 Mal ve hizmet değiş tokuşu, üretim ve dağıtım, husumet ve dayanışma, ritüel ve törenlerin hepsi akrabalığın düzenleyici yapısı içerisinde meydana gelir. 41 Akrabalık… Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 81 / 106 1 2 3 4 Akrabalık sistemleri bir kültürden diğerine büyük farklılıklar gösterir. Akrabalık sistemleri antıropolojiyi ensest tabularını, akraba evliliğini, soy kurallarını, cinsel ilişkiden kaçınma veya zorunlu ilişkiler kurma olgularını, kılan ve gurupları, isimlerle ilgili tabuları -yani akrabalık sistemlerinin tanımlarında bulunan bir dizi öğeyi- açıklamaya teşvik etmiştir. 5 Kılan… 6 7 8 9 Bir kız çocuğunun veya kız kardeşin cinsel amaçlar kullanılmasının yasak olması onların başka bir erkeğe verilmesini mecbur kılıyor ve aynı zamanda bu başka erkeğin kız çocuğu veya kız kardeşi üzerinde hak oluşturuyor… Bu nedenle bir adamın kendisine ayıramadığı kadın başkasına sunuluyor. 10 11 12 Ensestin yasak olması anne, kız kardeş veya kız çocuğuyla evliliği yasaklayan bir kuraldan çok anne, kız kardeş veya kız çocuğunun başkalarına verilmesini sağlayan bir kural. Armağanın üstün kuralı… 13 14 “Ensestin yasak olması… Armağan… Cinsiyetçiliği tetikleyen de bu oldu, olabilir.” C.Akyol 15 16 Eğer mübadele edilen kadınlar ise, o zaman bu mübadele sayesinde birbirine bağlananlar da onları alıp veren erkekler oluyor. 17 18 19 20 21 Toplumsal cinsiyet, toplum tarafından dayatılan bir cinsiyet ayrımı, cinselliğin toplumsal ilişkilerinin bir ürünüdür. Akrabalık sistemleri evliliğe dayandığı için, biyolojik kadın ve erkeklerin kadın ve erkeğe dönüştürülmesi gerekir. Birbirinden ayrı ve tamamlanmamış olan bu ikili, bütünlüğe ulaşmak için diğeriyle birleşmek durumundadır. Kadın ve erkekler tabii ki birbirinden farklıdır. Ama gece ile gündüz, yeryüzü ile gökyüzü, yin ile yang, yaşam ile ölüm kadar farklı değiller. 22 23 24 25 26 Erkek egemenliğini cinsiyetler arasındaki köklü ve kayda değer biyolojik farklara dayandıran kişilerin savlarını tekrar etmekten başka bir işe yaramaz. Ama biz sadece kadın olarak baskı altında değiliz; kadın olmak, duruma göre de erkek olmak zorunda olduğumuz için baskı altındayız. Şahsen feminist hareketin kadınların ezilmesini ortadan kaldırmaktan daha fazlasını tasavvur etmesi gerektiğini düşünüyorum. 27 Feminist… 28 29 30 31 Feminist hareket, zorla dayatılan cinselliklerin ve cinsiyet rollerinin tasfiyesini tahayyül etmeli. Bana en ikna edici gelen hayal, bir insanın cinsel anatomisinin o insanın kim olduğu, ne yaptığı ve kiminle seviştiğiyle hiçbir şekilde ilgisi olmadığı, andırojen ve toplumsal cinsiyetsiz bir toplum (ama cinsiyetsiz değil). 32 33 34 35 36 Engels’ i yeniden Değerlendirmek Engels, kadınları toplumun özgür ve eşit üretici üyeleri olmaktan çıkarıp, erkeğe tabi, bağımlı eşlere ve vesayet altındaki kişilere dönüştüren tarihsel süreci anlatır. Bu dönüşümün nedeni, erkeklerin sahip olduğu özel mülkiyetin, özel mülkiyeti güçlendiren ve devam ettiren aile ile birlikte gelişmesidir. 37 38 Eşler… Özel mülkiyet… 39 40 41 Ailenin yerine, erkek ve kadınlar akrabalığa ve ortak alanda ikamete dayalı geniş bir gurupla yaşamlarını sürdürür, emeklerini paylaşırlardı. Engels tarafından gens olarak adlandırılan bu gurupta ortak mülkiyet söz konusuydu. 42 Gens… Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 82 / 106 1 2 Herkes ekonomik hayata önemli bir katkı sağladığı için iki cinsiyetten de bireyler gurubun eşit üyeleriydi. 3 4 Engels’ in çıkardığı sonuca göre, özel mülkiyetin olmayışı erkeklerin üretim işiyle kadınların hanedeki işlerinin toplumsal açıdan eşit öneme sahip olmasını sağlıyordu. 5 Özel mülkiyet… 6 7 “Engels’ e göre, kadın sorunsalının merkezinde özel mülkiyet vardır.” C.Akyol 8 9 Kadınların toplumdaki eşit üyelerden bağımlı eşlere dönüşme sürecinin maddi temeli, değerli üretim kaynaklarının özel mülkiyet olarak gelişmesinde büyükbaş hayvanların evcilleştirilmesinde yatıyordu. 10 Üretim kaynakları… 11 12 13 14 15 Mübadele amaçlı üretim, kullanım için yapılan üretimi gölgede bıraktıkça, hanenin doğası, kadınların hanedeki işlerinin önemi ve bunların sonucu olarak da kadınların toplumdaki konumu da değişti. Kadınlar toplumun bütünü için değil, kendi kocaları ve aileleri için çalışır oldu. Özel mülkiyet, kendi sahibini hanenin yöneticisi haline getirdi. Kadınlar ve mülkiyet sahibi olmayan diğer kişiler hane reisinin mülkünü korumak ve artırmak için çalışmaya başladılar. 16 Hane reisi… 17 18 Kadınlar, sınıfsız toplumlarda sınıflı toplumlara göre genelde erkeklerle daha eşit olmuşlardır. Erkeklerin mülkiyet sahibi olması, erkek egemenliğinin temelidir. 19 20 21 22 “Sınıflı toplumlar insanları sömürür, yani çok sayıda insan az sayıda insanın çıkarı için çalışır. Bu sömürü de kadın erkek ayırımı yapılmaz, kimden çıkar sağlanacaksa, cinsiyet ayırımı yapılmaksızın o sömürülür; elbette kadın daha çok sömürülür.” C.Akyol 23 24 “Sömürü, cinsiyet ayırmaz, çocuk yaşlı ayırımı yapmaz, sağlam engelli ayırımı da yapmaz!” C.Akyol 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 83 / 106 Ataerkil ve Anaerkil Toplum Giriş Eski çağlardan beri insan; varoluş koşullarını, kadınlar ve erkeklerden oluşan topluluklar halinde yaşayarak, üretim biçim ve ilişkilerinde fiziksel koşullarının sağladığı ve biçimlendirdiği iş bölümü ile türünün devamını sağlama başarısını göstererek tesis etmiştir. 6 7 8 Bununla birlikte, insanın sürekli gelişen zihinsel yapısıyla doğru orantılı olarak ortaya çıkan teknolojik ilerlemeler ile biçimlenen üretim araçları ve bu araçların kullanımı ile oluşan üretim biçim ve ilişkileri, kadın ve erkeklerden oluşan insan topluluklarının yapısını, tarih boyunca değiştirmeyi sürdürmüştür. 9 10 11 Farklı toplumsal ve iktisadi yapılar içinde kadın ve erkekler arasındaki işbölümünün de, binlerce yıla yayılan kültürel ve ekonomik tarih içinde, değişime uğradığı görülmektedir. Bu bağlamda, tarihsel dizgeye bakıldığında, toplumların da “baskın” dişil veya eril özellikler taşıdığı izlenmektedir. 12 13 14 İlk dönemlerde insan; üretken, verimli, yaşama can veren doğa anasının kucağında, kadının üretimde etkin role sahip olduğu anaerkil toplum yapısı ve soyun anadan çocuğa geçtiği ana hukukuna bağlı bir toplumsal yaşam sürdürmüştür. 15 16 Üretim araçlarının gelişmesi ve bu araçların erkeğin egemenliği altına girmesiyle kadın, toplumsal ve iktisadi yapıdan, üretim ilişkilerinden geriye itilmiştir. 17 18 19 20 Ayrıca süreç içinde, cinsiyetlerin ötesine geçen düalist algı bağlamında toplum; zengin ile fakir, köle ile efendi, yöneten ile yönetilen ayrımında temellenen sınıflı toplum yapısı ile günümüze değin farklı biçimlerde gelişen, en sonunda küreselleşme çağının sanayi kapitalizmi olarak zuhur eden ataerkil yapıya ulaşmıştır. 21 22 23 24 25 Anaerkil Toplum Yapısı Tarih boyunca, insanın toplumsal gelişimi incelendiğinde, belki de en çarpıcı gerçek, toplumların da -aynı insanın kendi biyolojik varlığında olduğu gibi- cinsiyetleri olduğu gerçeğidir. Tarih öncesi çağlardan itibaren, insanın on binlerce yıl, anaerkil toplumsal sistem içinde, eşitlikçi bir toplum yapısında yaşadığı düşünülmektedir. 26 27 28 Bununla birlikte insan, yaklaşık olarak son beş bin yıldır, ataerkil düzenin köleci toplum yapısında ortaya çıkan iktidar sahiplerince, insanın insanı köleleştirdiği toplumsal ilişki biçimleri içinde yaşamaktadır. 29 30 31 32 Anaerkil toplumsal düzenin yüksek değerleri olan “kadınlık” ve onun verimliliği ile ilişkili olan “doğa” da, ataerkil sisteme geçişte, önce inanç alanı ile toplumsal belleğin, sonra da yasalar yoluyla doğrudan iktidarın hedefi haline gelmiştir. Bu köleci sistemde, sadece doğa ve kadın değil, gittikçe sınıflı hale gelen bir toplum yapısının gereği olarak, erkek de erkeğin kölesi haline gelmiştir. 33 34 35 36 Henüz özel mülkiyet kavramı gelişmediği, kadın ve erkeğin topluluğun yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamada ürettikleri ürün, üretme biçimleri ve ilişkilerinde de hiyerarşik bir yapılanmanın olmadığı dönemin ürünü olan anaerkil toplum düzeni, kadın ve erkeğin ortaklaşa yaşam biçimi ile oluşturduğu ilkel komünal toplum yapısı içinde, doğal olarak biçimlenmiştir. 37 38 39 Bu düzen içinde, kadın, doğurganlığı ile neslin devamını sağlayan üretkenliğin simgesi ve doğayla özdeş değerli bir varlıktır. Üretim ilişki ve biçimleri de, anatomik gerekçelerle belirli iş bölümleri gerektirse de, topluluğun hayatta kalması için gerçekleşen üretim ortaklaşa yapılmaktadır. Erkek Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 84 / 106 1 2 avlanırken, kadın, önce toplayıcılık ve daha sonra da toprakla uğraşması sonucunda tarımda uzmanlaşmıştır. 3 4 5 6 7 8 Kadının toplumsal alanda ve hafızada değerli bir yere taşındığı bu dönemden sonra, insanın, pişmiş et üretimi ve tüketimindeki artış ile, beslenme alışkanlıklarını geliştirmesi, ürettiği aletler ve teknolojik gelişimi, dilin ve konuşmanın gelişmesi ve sürü içindeki cinsel ilişkilerin de sınırlanması sonucunda ortaya Homo Sapiens çıkmıştır. Üst paleolitik çağın insanı için cinsel ilişki biçimi, tek eşliliği dayatmasa da, ana-oğul ve kardeş ilişkilerini reddetmiştir. Erkeğin babalık rolü henüz netleşmemiştir ve kadının doğurganlık ve beslenmede üstlendiği rolden aldığı gücü devam etmektedir. 9 10 11 12 Bu dönemin dinsel inançlarında kadının Tanrıçalık statüsüne yerleştiği de bilimsel bir gerçektir. Bu döneme ait arkeolojik kazıların büyük bir bölümünden çıkan bereket tanrıçası heykelleri, bunu kanıtlar niteliktedir. Kadının toplumun yaşaması, üremesi ve sağlıklı olması için üstlendiği roller, mitsel alanda da, ana soyunu geçerli kılmıştır. 13 14 15 16 Her şeyin kaynağı, doğa anadır. Dinsel inanışta toprak dişidir. İnsan da, tüm diğer canlılar gibi ondan gelmiştir. “Anadolu Efsaneleri” nde, Sümerler’ den Anadolu’ ya geçtiğini kesinlikle bildiği Ana Tanrıça’ dan söz eden Halikarnas Balıkçısı’ na göre, Sümer mitolojisinde Tanrı anası olan Ki Mezopotamya’ dan Anadolu’ ya gelip Kibele olmuştur. 17 18 19 20 Frigya dilinde Kubele ve Kubebe’ dir. Bazen Dindymene, Sipylene, Karadeniz’ de Pontos’ da Ma, Ermenistan’ da Açilisena’ da Anaitis, Arabistan ve Hicaz’ da Hubel ve Kible, Yunanistan ve Girit’ te Rhea, Themis, Ops, Ge, Maia, Urania, Urinome, İdea (İda dağlı olduğu için), İtalya’ da Vesta, Anna, Marianna, Suriye’ de Atargatis’ dir. Kybele bütün Tanrıların ve Tanrıçaların anasıdır. 8 21 22 23 Kadın anaerkil toplumsal düzenin gelişip yaşandığı neolitik çağ boyunca, ağırlığı olan fakat baskıcı ve otoriter olmayan bir işlev üstlenmiştir. Ortaklaşa üretim, yerleşik klan düzeninde, ortaklaşa mülkiyeti ve klan içi demokrasiyi zorunlu kılmıştır. 24 25 26 Kadının ve kadınlığın toplumsal bellekte, tanrıça analığa yükseldiği dönemler olan: İnsanın biyolojik ve toplumsal yapıları ve iş bölümünün şekillendiği Paleolitik Dönem (Yontma Taş Çağı / İÖ 2 Milyon yıl – İÖ 12.000), 27 Anaerkil toplum yapısının oluştuğu Mezolitik Dönem (Orta Taş / İÖ 12.000 – İÖ 6.000), 28 Anaerkil düzenin yapılandığı Erken Neolitik ( Yeni Taş Çağı / İÖ 6.000 – İÖ 3.000) dönem. 29 30 Bu dönemden sonra, günümüze dek gelişen toplumsal düzen, anaerkil toplum yapısının ataerkil toplum yapısına doğru evrilmesinin koşullarını yaratmıştır. 31 32 33 34 35 Anaerkillikten Ataerkilliğe Geçiş İnsanların on binlerce yıl boyunca sürdürdükleri ve türlerinin devamını sağlayarak, biyolojik, zihinsel ve toplumsal yapılarını geliştirdikleri anaerkil toplumun yerini, ataerkil düzene bırakmasının ekonomipolitik nedenleri, yöntemleri ve sonuçlarına bakıldığında; “üretim araçları ve ürün ile biriken artı değer olgusunun mülkiyeti” ile karşılaşılmaktadır. 36 İlkel komünal toplumu bunalıma sürükleyen, üretim güçlerinin gelişimi olmuştur: 37 Hayvancılık ve çiftçilik olarak gelişen birinci işbölümünü, 38 madenlerin bulunması, işlenmesi sonucu ikinci işbölümü izlemiş; zanaatkârlar ortaya çıkmıştır. 8 Halikarnas Balıkçısı Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 85 / 106 1 2 3 Hayvanların evcilleştirilmesi, bitkisel üretime geçilmesi, artık toplum üyelerinin tümünün aynı işlerde ve ortak çalışmalarını gerektirmemiş; ulaşılan üretim düzeyi, toplumun tüm üyelerinin beslenmesini, hatta bir artı ürün elde edilmesini sağlamıştır… 4 5 6 Üretim araçlarının bu gelişimi karşısında, üretimden önce çekilmesi gerekenler kadınlar ve yaşlılar olmuş; toplumun görece güçsüz kesimi giderek üretimden uzaklaşmıştır. Bu uzaklaşmanın doğal sonucu, kadının toplum içindeki yerini, saygınlığını yavaş yavaş yitirmesi olmuştur. 7 8 9 10 11 12 Biriken zenginliğin, kentin hem içindeki hem de dışındaki “öteki” lerden korunması için gerekli askeri güç, özel mülkiyete ait evlerin, kentin duvarları ve din gibi araçların yanında, hukuk sistemi de önemli bir kurum ve ideolojik araç olarak ortaya çıkmıştır. Biriken zenginliği korumak için, soyun devamının ve kadının doğurganlığının da erkek tarafından kontrol altına alınabilmesi, baba hukukuna geçiş ve evliliği düzenleyen birtakım yasalarla, fiili yoldan gerçekleştirilmiştir. Buna göre, biriken artı değer, babadan oğla geçecektir ve bu durum, babanın babalığının kesin olarak bilinmesini gerektirecektir. 13 14 15 16 17 18 19 Anaerkil düzende, ana soyunun belli, baba soyunun ise başlangıçta belirsiz ve daha sonrasında ise önemsiz olması gibi bir durum, ataerkil sistemin babadan oğla geçmesi gereken miras düzeninin sağlanması için olanaksızdır. Dolayısıyla, tarihin bu bölümünde, kadının tek eşliliği yönetsel erk tarafından dayatılan bir zorunluluk olarak karşımıza çıkarken; ataerkil sistemin yasaları, erkeğin evliliğine sınır getirmemiştir. Ataerkil aile sistemi günümüzdeki şeklini alana değin, farklı dönemler ve coğrafyalarda, farklı hukuk veya dinsel sistemlerle, kadın, toplumsal üretimin dışına itilmiş ve baba soyunun devamını sağlayan dişi rolü ona verilmiştir. 20 21 Ataerkil aile, tıpkı devlet gibi, reisi olan toplumsal bir kurumdur. Ataerkil düzen, yoksul bir köylü bile olsa, erkeğe, aile içinde reis olma hakkını vermiştir. 22 23 “Patriyarkal” olarak adlandırılan ataerkil aile düzeninde kadın, bir erkeğin egemenliğinden, başka bir erkeğin egemenliğine geçmektedir. 24 25 26 27 28 Dinler Günümüzde yaygın ataerkil inanışlar olan İbrahim inançları adı altında toplanan Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlıktaki Yaradılış miti, “Erkek insan” a doğadaki diğer canlılardan ayrı olduğu duygusunu verirken, aynı zamanda kadının doğa ile birebir bağlantısının olduğu biyolojik özelliklerinden de ayrı olma duygusu vermiştir. 29 30 31 32 33 34 35 36 Kadın ve doğa potansiyel olarak tehlikeli ve kaotik olarak düşünülmüş ve ataerkil dinlerde erkekler bu tehditkâr güçleri egemenlik altına alarak, onları dönüştürerek tinselliği yaşayabilmişlerdir. Yani, Batı’ da burjuva sınıfının yükselişini getiren rasyonel düşünce ile Aydınlanma felsefesi, modern bilim ve teknolojinin ideolojik ilerlemesi gerçekleşirken, doğa ve doğaya ilişkin kadınlığın tahakküm altına alınmasının tarihsel gelişiminde, dinin etkisini yadsımak imkânsızdır. Ataerkil düzenin yükseliş döneminde ortaya çıkan tek tanrılı dinler, ataerkilliğe geçişini tamamlamış olan sınıflı toplumların çok tanrılı dinlerinden birçok miti uyarladıkları yaradılış mitinden itibaren, kadını ve doğayı “öteki” leştirmişlerdir. 37 38 “Dinler, kadını daha da sıradanlaştırmış, basitleştirmiştir, diyebiliriz.” C.Akyol 39 40 “Dinler, kadının tanımını/anlamını da bayağılaştırmışlardır.” C.Akyol 41 42 43 “Dinler, Adem’ in cennetten kovulma nedeninin Havva olmadığını söylemediği sürece, erkeğin kadına bakışını/önyargısını değiştiremez.” C.Akyol Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Kadının 86 / 106 Görünmeyen Emeği Giriş Cinsiyetler arası ilişkiler, en basit toplayıcı toplumlarda en eşitlikçi görünmektedir; toplumsal tabakalaşmanın, özel mülkiyetin ve devletin ortaya çıkmasıyla, kadının durumu kötüleşmiştir. Buna karşın, ilk olarak, erkek egemenliğinin, gerçek özel mülkiyetin olmadığı kimi sınıf öncesi, devlet öncesi toplumda bulunduğu gösterilmiştir. İkinci olarak, kadınların çok eski dönemlerdeki üstün konumuna ilişkin kanıtlar, komünal toplayıcı toplumlardan değil, karmaşık Batı Afrika kırallıklarından, eski Sümer’ in kırallığa dayalı kent devletlerinden ya da eski Girit’ in zengin ticaret merkezlerinden gelir. 10 11 Üçüncü bir sorun, erkek egemenliğinin sınıf toplumuna, özel mülkiyete ve devlete atfedilmesiyle ortaya çıkar. 12 13 14 Dördüncü sorun da şurada yatar: Erkeklerle kadınlar arasında mizaç ve kapasite olarak doğuştan biyolojik farklılıklar olduğunu varsaymıyorsak, toplumsal tabakalaşma süreçleri bir kez harekete geçtikten sonra neden erkekler kadınlar üzerinde egemenlik kurdular? 15 16 17 18 Erkekler, evlendikten sonra karılarının ikamet yerine taşınınca, akrabalık bağına dayalı grubun içinde mülk sahibi olmadıkları halde üretici oluyorlardı. Kadınlar taşınınca, aynı şey onlar için geçerli oluyordu. Bu nedenle, gerek toplumsal cinsiyete gerekse sınıfa dayalı tabakalaşmanın kökeninde mirastan çok ikametin önemli olduğunu söyleyebiliriz. 19 Kadınların tabiiyetinin köklerinin şu iki noktada yattığını öne süreceğiz: 20 21 1. Mülk sahibi akrabalığa dayalı birliklerin kadınların gerek üretme gerekse üremeye yönelik kapasitelerini özelleştirmeleri için bir özendiricinin ortaya çıkmasında, 22 23 2. Evlilikte taşınan eşin kadın olduğu durumlarda, akrabalığa dayalı birliklerin yayılmacı potansiyellerinin daha büyük olmasında. 24 25 26 27 28 Cinsiyete Dayalı İş Bölümü Genellikle avcıların erkekler olması daha uygundu. Bunun nedeni, boy, güçlülük ya da saldırganlık kapasitesindeki farklılıklar değil, gebelikleri bu gibi maceraların riskine atmanın ya da dört yaşına kadar emzirmeleri gereken çocuğu olan annelerden, önceden bir düzenlemeye gidilmeksizin, hızlı bir av takibi adına çocuğunu bırakmasını istemenin tavsiye edilir, olmamasındandır. 29 30 31 32 33 İş bölümü, kadınları hareketsiz ya da yerleşik kılmadı. Bazı Batı Afrika toplumlarında, kadınlar oldukça uzak mesafelere ticaret yapmaya gidiyorlardı; pek çok avcı toplayıcı toplumda çocuksuz kadınlar avda erkeklere eşlik ediyorlardı; göçmen gruplarda kadınlar, erkeklerle birlikte hareket edip, üzerlerine düşen işleri yapıyorlardı. Toplama etkinlikleri çoğu zaman çok geniş alanları kaplar ve kadınlar çocuklarını boyunlarına asarlardı. 34 35 36 Çoğu toplum şu görevleri asıl olarak kadınlara vermeye eğilimlidir: yiyecek ve yakıt toplama, tohum öğütme, su taşıma, yiyecekleri koruma, yemek pişirme, kap kaçak yapma, dokuma, kumaş ve sepet imalatı, süt ürünlerinin üretimi, çamaşır yıkama. 37 38 39 40 Öte yandan erkekler asıl olarak, sürü gütme, balıkçılık, büyük hayvan avı, ağaç kesme, kapan kurma, madencilik ve taş ocağından taş çıkartma ve savaş işleriyle meşgul olur. Saban kullanan toplumlarda erkekler tarımla ilgili işleri üstlerine almaya eğilimli olurlarsa da daha az yoğun tarım sistemlerinde, bahçecilikte kadınların daha büyük sorumlulukları vardı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 87 / 106 1 2 Neolitik toplumlarda, kadınların toprak ürünleri ve aletlerle, erkeklerin de avcılık, sürü gütme ve mübadeleyle ilişkili olduğu bir iş bölümü vardı. 3 Bu iş bölümünde, kaçınılmaz olarak eşitsizlik yaratacak hiçbir şey yoktur!!! 4 5 “Daha ne olsun?” C.Akyol 6 7 8 9 10 Toplumsal Cinsiyet İlişkileri Açık bir biçimde, çalışmayı ve depolamayı sürekli kılma gereğini yaratan yiyecek üretimine geçiş, farklı akraba guruplarına özgü hakların, yükümlülüklerin ve kaynakların daha resmi kurallara bağlanmasına yol açtı. Akrabalık bağına dayalı üretim tarzı, yiyecek yetiştiricilerinin üretim tarzı olarak nitelendirilir. 11 12 13 Bu akrabalık bağına dayalı mülkiyetin, yerleşik bir yaşama tarzına izin veren zengin ve çeşitli kaynakların olduğu ve özellikle de bunun yanı sıra kaynak kullanımında bir planlama gerektiren malzeme dalgalanmalarının görüldüğü toplayıcı toplumlarda ortaya çıkmış olması olasıdır. 14 15 16 17 Cinsiyete dayalı iş bölümü akrabalık bağına dayalı toplumlardaki kurumlarda cisimleşir. Erkek ve kadın alanları daha açıkça birbirinden ayrılır, çünkü bir zamanların esnek görev bölümü, emeği düzenlemenin kurumlaşmış biçimi olur ve cinsel eğretilemeler, insanların bütün toplumsal ilişkileri kavramlaştırmalarına yardımcı olmaya başlar. 18 19 20 21 “Kadının, geçmişten gelen alışkanlığıyla, ne yaptığı ve ne yapacağı belli idi. İlk kez “Git, şunu yap; bugün bunu yap” diyen, kadın oldu. O günün tembelliği ya da o gün için iyi olan/olağan olan bu söz, belki de kadın sonraki yüzyıllarda ki ezilmişliğinin nedeni oldu!” C.Akyol 22 23 24 Kadın eşleri dolaşıma sokan ataerkil toplumlar neden, kadınların mübadelede aktörler değil de nesneler olduğu ve giderek bağımsızlıklarını yitirdiği bir duruma doğru ilerledi? Ana yerli toplumlarda neden tersi olmadı? 25 26 27 28 29 Erkeklerin politik liderlik rolünün sonuçları büyük oranda abartılmıştır. Kadınların politik iktidarı kullandıkları, ama sömürgeciliğin etkisi nedeniyle verilerin başka anlamlarda yorumlandığı kayda değer pek çok tarihsel istisna vardır; ve köyün başındakinin ya da şefinin normal olarak erkek olduğu pek çok toplumda, kadınların erkeklerinkiyle karşılaştırabilir bir politik gücü başka biçimlerde kullanabilecekleri kanallar vardır. 30 31 32 “Erkek, zaman içinde bir şeyi fark etti: Kadın aynı anda iki kere döllenemez, ama erkek aynı anda iki ve daha çok kadını dölleyebilir ve erkek bunu fark ettiği günden itibaren, bol miktarda kullanmıştır.” C.Akyol 33 34 35 36 Erkek için, bir kız evladı olgunluğa kadar yetiştirmektense, evlenebilecek bir kadın bulmak daha kolay olmaya başladı; çoklu evliliğin olanaklarından en iyi şekilde yararlandı. Çok karılılık tek erkekli hane sayısını artırmaya yönelik tipik bir mekanizmadır. Bu nedenle baba soylu örgütlenme üretkenliğin artışına uygun bir emek yapısı sağlar. 37 38 Çok karılılık, erkekler açısından, serveti, üremeyi ya da aile üyelerinin sayısını en üst düzeye çıkarma avantajını sağlamıştır. 39 40 41 Mezopotamya’ da Kadın Sümer’ de, soylu kadınlar, babaları tarafından tanrıya hizmet etmekle görevlendirilmişlerdi; bu onlara hem saygınlık hem de otorite kazandıran bir konumdu. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 88 / 106 1 2 3 Babil’ de Mö1750’ de, Kıral Zimri-Lin, kızlarından beşini vasallarla evlendirmiş, hatta içlerinden biri yaşadığı kentin başkanı yapılmış. Bu kadınlar, kırallığın çevre alanlarında yaklaşan sorunlar konusunda kıralı uyarmada önemli roller oynamışlardır. 4 5 6 7 8 MÖ2500’ lerde, dinsel cemaat ve topluluk aristokrasinin eklentileriyle bunların yakından bağlı oldukları dinsel elit, uzun mesafeler arasındaki ticarete, zanaatın gelişimi ve su kaynaklarının merkezileştirilmesine müdahale ediyorlardı. Emrinde askeri bir güç olan din dışı bir iktidar, din adamlarının ve aristokrat kılanların egemenliğine meydan okumaya başladı ve sonunda çok daha merkezileşmiş bir devlet yarattı. 9 10 11 12 “Tarihin hiçbir döneminde, bir iktidarın, din dışı olarak oluşmuş olması mümkün değil; ona o zaman iktidar bile denilmez. İktidarı sahiplenmemiş bir din ya da dini sahiplenmemiş bir iktidar olabilir mi? Ona iktidar ya da din denilir mi?” C.Akyol 13 14 Erken Sümer’ de aristokrasinin hem kız hem de erkek çocukları tapınak okullarında eğitilirken, 3. Ur hanedanlığına gelene kadar, yazıcılar esas olarak erkeklerdi. 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 Evlilik Evlilik, bir zamanlar akrabalığa dayalı gurupları birleştirirken, artık ayırıyordu; çünkü kocalar ve karıları, akrabalarından çok, birbiriyle özdeşleşmeye itiliyorlar ve çoğu zaman da buna yasal olarak mecbur ediliyorlardı. Devlet, yayılmış durumdaki akrabalığa dayalı birliklerden daha kolay bir biçimde denetleyebildiği birbirinden ayrı hanelerle uğraşmak istiyordu. Böylelikle eski devletler uzak akrabaların miras haklarını düzenli olarak kısıtladılar ve vergi, emek seferberliği, askeri hizmet, politika ve hukuk meselelerinde tek tek hanelerin reislerini doğrudan muhatap alma girişiminde bulundu. Kadınların ezilmesini ya da ideolojik olarak değersizleşmesini devlet başlatmadığı halde, devletin gelişimi kadınların durumunu birçok bakımdan kötüleştirdi. 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 Konumu Nasıl Değişti? Kadının Kapitalizme 89 / 106 Feodalizmden Ataerkil Ataerkil, bir tanıma göre, kabilede ya da ailede atanın -babanın- hem ev içinde hem de dini işlerde üstünlüğü, karının veya karıların ve çocukların ataya yasal bağımlılığı ve soyun erkek evlatlarla sürmesi ile ayırt edilen toplumsal örgütlenmedir. 7 8 Ampirik verilere göre bugün ataerkil denilen zihniyet 16. yy’ ın toplumsal ideolojisi idi. Bundan önce yoktu; açıkça tanımlanmış bir politika kümesi olarak hiç görülmemişti. 9 10 11 12 13 14 Karı koca aile düzenini norm olarak ilk tanımlayan devlet değil, kent yönetimleri oldu. Karı koca ailesini önemseyen fikirler Protestanlığın ortaya çıkmasıyla daha da güçlendi. Protestanlığın evlenmeye teşviki her iki cinse yönelik olmakla birlikte, kadınlar için özel kurallar kondu. Evlenip çocuk yapmak kadınlar için yasal yaşam tarzı olarak görülmekle kalmayıp, kadınlara Tanrının vazettiği gerçek görev sayılmakta idi. Evli kadının ev dışında toplumsal ya da siyasi konularla ilgilenmesi uygun değildi. 15 “Dikkat ederseniz, bu tanımın geçerli olabilmesi için, yaşanmışlıkta şunların oluşması gerçekleşmiştir: 16 17 18 19 20 21 22 23 1. Kabile, devlet 2. Evlilik, aile, 3. Din, 4. Karı ya da karılar, 5. Mülkiyet, 6. Miras, 7. Hukuk, yasalar. “ C.Akyol 24 25 Shulamith Firestone, 1945-2012 26 27 28 Firestone’ a göre kadının tabi konumu, doğurmasından ve emzirmesinden kaynaklanmaktadır; biyolojik üreme sebebiyledir ki kadın erkeğe boyun eğmek durumunda ve bağımlı kalmaktadır. Ona göre sorunun çözümü, teknoloji kullanarak kadınların üreme yeteneğini iptal etmektir. 29 30 Köktenci feministler, ataerkinden her yerde her zaman mevcut olan bir olgu olarak bahsetmekteydi. Şu anda ya da geçmişte ataerkini oluşturan nedir ya da neydi hiç sorgulanmaksızın kullanılan bu Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 90 / 106 1 2 kavram, hem kadın üzerindeki maddi tahakkümün bir aracı, hem de bu tahakkümü sürdüren bir ideoloji, hem de bu tahakkümün ilk nedeni haline gelmektedir. 3 4 Marksistler, kadın üzerindeki tahakkümü özel mülkiyetle ilintili bir toplumsal ilişki olarak görmekte ve mülkiyeti de kapitalizmin temeli olarak görmekteydiler. 5 6 7 Ataerki çok eski bir kurum olabilir, fakat kadının bugünkü tabi konumu ne Mezopotamya’ nın, ne Roma’ nın, ne de kadim tarihin sayfalarında görülen başka herhangi bir topluluğun geleneksel ataerkine benzemektedir. 8 9 10 11 12 Hellen’ de, Perikles devrinde kadınların toplumsal, siyasi ve iktisadi rolleri çok sınırlı idi. Bunun dayanağı kadını metafiziksel kargaşanın kaynağı olarak gören kadın düşmanı bir ideoloji idi. Roma toplumunun ilk dönemi çok ataerkildi. İmparatorluk çağı evlilik, kadın üzerinde erkek vesayeti vb, konularda daha kısıtlayıcı ve yasaklayıcı bir dönemdi; İmparatorluğun son döneminde ataerki yeniden azaldı. 13 14 Kadının çalışmasının, aşırı ölçüde ev içine kısıtlanması Orta Çağın son dönemlerinden bugüne miras kalan bir özelliğidir. 15 16 Kadını tahakküm altına alarak ucuz işgücüne çevirmeksizin kapitalizm, ne asıl hedefi olan kar etme olanaklarını gerçekleştirebilirdi, ne de sistem bütünlüğünü koruyabilirdi. 17 18 19 20 21 22 23 Feodalizm Soylu kadınlar, ailelerinin toplumsal kudretini kullanarak toprak üzerinde hak sahibi olmuş, manastır yönetmiş, yargıçlık yapmış ve feodal bey dışarıda olduğu zaman şatonun veya kalenin yönetimini üstlenmiştir. 10. yy’ da soylu İtalyan kadınlar bağımsız ve kudretli idi. Bütün bunlar, geç Roma döneminde kadının toplumsal konumunun devamı sayılabilir. Feodal sınıf mensubu bir kadın her ne kadar kocası nezdinde bazı haklardan yoksun olsa da, başkalarına karşı kocasının konumunu paylaşmaktadır. 24 Soylu olmayan kadınların toplumsal konumlarıyla ilgili çok fazla bir bilgi yoktur. 25 26 27 “İlk erkek çocuğun seçilmesi uygulaması ile kadının toplum içindeki yeri, sarsılmaya başladı; diğer çocuklarla birlikte kadın da değersizleşti.” C.Akyol 28 29 30 31 32 Aristokrasi veraset kurallarını oluşturayım derken, kadınları bir kenara itmiştir. Yeni soylular artık mülkün parçalanmasına yol açan veraset ortaklığını uygulamıyordu. Soylu aileler, veraseti artık ilk erkek evladın önceliği ilkesine göre düzenlemeğe başladı. Bu durum, kız çocuklarının ve diğer oğulların miras haklarını iyice kısıtladı. Kurallardan biri evlenen kız çocuğuna çeyiz vermekti; çeyizini aldığında mirastan başka pay isteyemezdi. 33 34 Nihayetinde kadın, evlenirken kocasına ne getirdi ise kocasının ölümünde ancak onun üzerinde hak sahibi olabiliyordu. 35 36 37 Kilisenin nikahsız birlikte yaşayanlara karşı tavır geliştirmesi, soyu koruma ilkesini, büyük oğlun önceliğini ve mirasın tek elde toplanmasını pekiştirdi. Özellikle cariyelerin çocuklarının verasetteki hakları azaldı; ikinci derecede varis konumuna geriledi. 38 39 Kilise bu dönemde, kadını şeytanın bir aleti gibi görmekte idi; yani kadınlar hem aşağılık, hem de şerir idi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 91 / 106 İş Bölümü Kırsal bölgelerde mensucat üretimi ailelere dağıtılmış idi. Erkekler, dokuma işiyle meşgulken, kadınlar ipliği hazırlayıp, eğiriyorlardı. Erkeler iplik eğiremezdi; buna karşılık kadınlar tarla sürmek dahil her türlü işe koşulabiliyordu. 5 6 Erkek ve kadın köylüler arasında e kentte kadın ve erkek işçiler arasında açık yasal ve örfi ayırım çok azdı. 7 8 12. yy’ da İspanya’ da kentlerde kadınlar her türlü zanaata giriyordu; ancak verilere göre dokuma işçiliğinde kadınlara, erkeklere ödenen ücretin yarısı ödeniyordu. 9 10 Avrupa’ nın çok tanrılı -pagan- dininde kadınların toplumsal konumları çok daha yüksekti; oysa feodal dönemde köylü kadınların konumlarının gerilediği alanlardan biri de dinsel alandı. 11 12 13 14 15 16 Haneler Hanede kardeşler, kayınlar ve akraba olmayan insanlar ikamet edebiliyordu. 15. yy’ da bazı ocaklar, günümüz ölçülerine göre hayli kalabalıktı; bazı hanelerde yaklaşık yirmibeş kişi bulunuyordu; bir hanede aynı çatı altında yetmiş köylünün yaşadığı da görülmüştür. Bunun bir nedeni vergiden kaçmaktı. Vergi birimi ocak olunca ocak mensuplarının vergi yükü çekirdek ailedekinden az oluyordu. Bu ikamet şeklinin bir amacı da çalışacak el gücünü çoğaltmaktı. 17 Avrupa’ da Kara Veba Sonrası 18 19 20 21 22 23 24 Kara Veba’ nın (1347-1351) sonuçlarından biri de beylerin köylü kadınların evlenmesi üzerinde denetimi, dolayısıyla beyin kiracısı olma hakkının veraseti üzerindeki denetimi yitirmesi oldu. Köylüler arasında zina ve iki eşle yaşamak yaygındı. Öte yandan aileler, verasette ilk oğlun önceliği örfünü eskisi kadar uygulayamaz oldu. Bu, evli kadınların kendi başlarına toprak edinme ihtimalini artırdığı gibi, fiilen toprakların daha büyük bir kısmı kadınlar aracılığıyla nesilden nesile devrediliyordu. Ortak hukuka göre evli kadınlar kesinlikle vasiyette bulunamazdı; buna rağmen kadınlar vasiyet yapıyordu. 25 26 27 28 Kentli kadınlar, mirastan erkeklerle az çok eşitçe yararlanmaya devam etti; kadınlar mirastan pay almaya, bir erkeğin onayı aranmaksızın yasal sözleşmeler yapmaya devam etti. Kocanın evlilik süresince edindiği mallarda kadının sağlam bir payı vardı. Kuzey Avrupa kentlerinde erkekler ile kadınlar mirası neredeyse eşitçe paylaşmakta idi. Örneğin Köln’ de kadınlar ortak mülkü kocalarıyla Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 92 / 106 1 2 birlikte yönetmekte, kocalarının ve babalarının mirasçısı olmakta, kendi başlarına mülk idare etmekte ve muris olmakta idiler. 3 4 5 En alt sınıflar dışında tüm erkekler bir feodal beyin ya da kıralın hizmetine karşılık kadınlar üniversite öğrenimine yönetebilmesine karşılık kadınlar üniversite öğreniminden hemen hemen tamamen dışlandığından yüksek idari makamlara gelemiyordu. 6 7 Veba sonrası kadın emeğinin değeri veba öncesi döneme kıyasla iki katına çıktı. Ücretli ziraat işlerinde kadın katılımı artı. 8 9 10 Bazı bölgelerde kadınların yasal konumu biraz iyileşti. Örneğin İngiltere’ de 1363 senesine ait bir kıraliyet fermanı erkeklerin birden fazla zanaat yapmasını yasaklarken, kadınlar istedikleri sayıda zanaatla meşgul olabiliyordu. 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Paris Paris, 13. ve 14. yy’ da dini ve idari bir merkezdi. Kentteki zanaatlar gösterişli tüketime meraklı bir müşteri kitlesini yansıtıyordu. Esas olarak altı zanaat kolu vardı; zahirecilik, dokumacılık, kuyumculuk ve mücevheratçılık, tesviyecilik, dericilik ve diğer zanaatlar. Zanaatların çoğunda kadınlar ve erkekler aynı koşullarda çalışabilmekte ve usta olabilmekteydi. Bu dönemde epey inşaat yapıldı. Kadınların “diğer zanaatlar” içinde geçen inşaat mesleklerinde görülmesi şaşırtıcı değildir. Kayıtlarda duvarcılar arasında kadınlara rastlanmaktadır. Bir kadın 1292 tarihli arazi –taille- vergi kayıtlarında kum ve çakıl tüccarı olarak zikredilmektedir. Bir diğeri sıvacı olarak kaydedilmişken başkaları alçı madeni sahibi olarak geçmektedir. Bu alçı maden sahipleri 13. yy’ ın sonlarında Paris’ te vergi mükellefleri arasında da sayılmaktadır. 21 22 23 24 25 Londra Londra’ da kadınlar fırıncılık, kasaplık, mumculuk, hırdavatçılık, kunduracılık, eldivencilik, korsecilik vb. düşük sitatülü işlerde çalışmaktaydı. Kadın hancıların yanı sıra, yiyecek ve içecek, tuz, donyağı, mum, tereyağı, peynir toptancılarının sayısı da çoktu. Pek çok kadın nakış ve terzilik yaparak kendi hesabına çalışmakta idi. 26 27 28 Orta Çağda, kentlerin birçoğunda canlı olan ale birası imalatı, ekmekçilik, iplik eğirme, aş pişirip satmak gibi para kazandıran yan faaliyetleri düşük sitatülü lonca üyelerinin ya da düşük sitatülü meslek sahiplerinin karıları yapmakta idi. 29 30 31 32 33 Kadın Hekimler 15. ve 16. yy’ da İtalya’ da ve İngiltere’ de kadın hekimler çoğaldı. Fransa’ da erkek üniversite öğrenimi görmüş hekimlerin husumetine rağmen üst sınıftan kadınlar hekimlik yapmaya devam etti. Bir kadın cerrah, 11. Louis’ ye hizmet verdi. 15. yy’ da Frankfurt’ ta ondört kadın hekimlik yaptı; bazıları berber cerrahtı 34 35 36 37 38 Sonuç Kara Veba sonucu nüfus azalması kadınların ücretlerini yükseltti, onlara daha iyi fırsatlar verdi ve dolayısıyla genel olarak kadınların toplumsal konumunu iyileştirdi. Bununla birlikte vebadan sonra nüfustaki azalma yalnız kadınların değil, hayatta kalanların tümünün toplumsal konumunu ve iktisadi olanaklarını geliştirdi. 39 40 41 42 43 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 93 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 İslam’ ın Işığında Kadın Osmanlı Toplumunda Kadın İslam hukukunda erkeğin malı ayrıdır, hanımın malı ayrıdır. Hanımın malı kocasına tabi olmadığı gibi kocasının malı da hanıma tabi değildir, burada bir mal bağımsızlığı söz konusudur, İslam hukukunda. Dolayısıyla, hanımların, özellikle mali konularda büyük başarılar elde ettiğini, pek çok vakıflar meydana getirdiğini görüyoruz. 15 16 Osmanlıda Kadın, esas itibariyle, prensipleri itibariyle, İslam’ da Kadın ile bir paralellik göstermektedir. 17 18 19 20 21 Babasından bir hanıma bir mal intikal ettiği zaman, evet, bu senin malındır; ama o andan itibaren bunun tasarrufu kocasına aittir diye bir şey yok İslam hukukunda, sonuna kadar hanımın kendi öz malıdır ve tasarruf hakkı da kendisine aittir, dilediği gibi onu tasarruf eder, der, kaynaklarda. Dolayısıyla, isterse onu hayır hasenat meydana getirir, hibe eder, vesaire, bu, tamamen kendisine ait husustur, İslam hukukuna göre. 22 23 1546 yılında İstanbul’ da 2517 vakıf tespit edilmiştir; bunlardan 930 tanesi hanımlar tarafından tesis edilmiştir. 24 25 26 27 28 29 30 İslam’ da Tesettür Araplarda, örtünme köklü bir gelenektir. Örtünmeyi, ilk defa, orijinal olarak İslam getirmiş değildir, toplum zaten örtünüyor, özellikle de hür kadınlar örtünüyorlar; yani, hür kadınların simgesi örtünmekti. Cariyeler vardı o zamanki toplumda, şimdi cariyelik kalkmış; ama, o zaman vardı; İslam’ dan önceki durumu anlatıyorum. Cariyeler vardı, cariyeler ise örtünmezlerdi; çünkü, cariye çalışmak zorundadır; iş görmek zorundadır, hem örtünecek hem çalışacak, bu zor; onun için, cariye, toplumda açık gezinir… ama, hürlüğünü simgelemek için saçlarını örterdi. 31 32 33 34 Medine döneminde evler vardı, sokaklar dardı, bu dar evlerde, tuvalet de yoktu, kadınlar, tuvalet için gece olmasını bekler, gece dışarıya giderlerdi. Örtülüyse, çarşaflıysa, yani üstünde abaye varsa, onu hür sayıp, bırakırlardı, dokunmazlardı; ama, üstünde çarşaf yoksa, onu cariye sanıp peşine düşerler ve ona saldırırlardı. 35 36 “Kadınlarınız sizin için tarladır, tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın.” Bakara Süresi, 223. Ayet Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 94 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik 11 12 Cinselliğin kurgulanması ve cinsel davranışların düzenlenmesi, her toplumda, belirli siyasi, sosyoekonomik, kültürel ve dini koşullara göre değişiklik gösterir. 13 14 15 16 “Hayrettir, insanın hatta tüm canlıların en doğal, en basit eylemi olan cinsellik, insan dünyasında hep kurgulanmıştır; ama kimse de dinlememiştir, çocuklar bile! Kimler kurgulamamıştır ki: Tanrılar, kırallar, beyler, babalar, analar, kardeşler, kocalar ve muhtarlar.” C.Akyol 17 18 19 20 21 22 İslami sağın, cinselliği, özellikle kadınların cinselliğini kontrol etmeyi, ideolojisinin temeline yerleştirdiğini ve bu amaca ulaşmak için yeni yöntemler geliştirdiğine şahit olduk. İslami sağın, kadınları hedef alan bu sıtratejesinin temel amacı, toplumsal yaşamı düzenleme ayrıcalığını egemenliği altına alarak siyasi gücünü artırmak; bu sıtratejisini uygulamak için, Müslüman toplumların çoğunda gözlemlenen bir olgudan, kadınların cinselliğini ve bedenlerini kadınların kendilerine deği, topluma, aileye, erkeklere mal eden bir bakış açısından güç alıyor. 23 24 25 “Aynı işi yaptığı halde, kadının bedeninin erkeğe göre kutsallaşmasını (!) anlamak, mümkün değil; erkeklerin en büyük işgüzarlığı diyebiliriz.” C.AKYOL 26 27 Müslüman toplumların büyük bir çoğunluğunda, kadınların bedenlerini ve cinselliklerini, kadınların kendilerine değil, aileye, aşirete ya da topluma ait gören erkek egemen bir anlayış ve tutum hakim. 28 29 “Erkeklerin tüm yaşamı, savaşmak ve kadını tarif etmekle geçmiştir.” C.AKYOL 30 31 32 33 34 35 36 Türkiye’ de 1926 dan beri yürürlükte olan TCK’ nda, kadın bedeni üzerinde erkeğe, aileye ve topluma tasarruf yetkisi veren bir zihniyet hakimdir. Örneğin, kadınların maruz kaldığı en kötü şiddet türlerinden biri olan tecavüz, TCK’ da “Kişilere Karşı Suçlar” altında değil, “Adab-ı Umumiye ve Nizam-ı Aile Aleyhine Cürümler” başlığı altında sınıflandırılmıştır. Yani bir kadının yaşayabileceği en kötü deneyimlerden biri olan tecavüz, Türkiye’ de, kadın karşı değil, toplum adabına ya da aileye karşı işlenen bir suç niteliği taşıyor, zira kadının bedeni ve cinselliği, TCK’ ya göre, topluma ya da aileye ait. 37 “Kadının iki tanrısı var: Tanrı ve erkekler.” Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 95 / 106 1 C.AKYOL 2 3 4 “Müslüman erkekler, kadınların namuslarıyla uğraştıkları kadar, erkeklerin ahlaksızlığı ve ikiyüzlülüğü ile uğraşsalardı, daha düzgün daha temiz toplum yaratılabilirdi!” C.AKYOL 5 6 7 8 Müslüman feminist Kasım Amin, kadınların tecrit edilmesinin ve örtünmek zorunda bırakılmalarının mantığını ve cinsler arası ayırımın temellerini anlamaya çalışırken, kadınların cinsel dürtülerini erkeklerden daha iyi denetleyebildikleri, dolayısıyla cinsler arası ayırımın kadınları değil, erkekleri korumak için bir araç olduğu sonucuna ulaşmıştır. 9 10 11 Gazali, medeniyeti, kadınların tahrip edici, her şeyi hükmü altına alan gücünü denetleme mücadelesi olarak görür. Kadınlar, erkeklerin sosyal ve dini görevlerini yerine getirmelerine engel olmamaları için denetlenmelidirler. 12 13 “Dünya edebiyat tarihinde, en aptalca sözler, kadınlar için, erkekler tarafından söylenilmiştir.” C.AKYOL 14 15 Gazali, kadın, yalnız kocasıyla cinsel ilişki kurduğu ve diğer erkekleri ilişki için kışkırtarak fitne yaratmadığı zaman, sosyal düzen sağlanmış olur, der. 16 17 18 Erkekleri kışkırtmamaları için örtünmeleri veya tecrit edilmeleri gerekenler, kadınlardır. Eş olarak kadınlar, cinsel ilişkide bulunmayı hiçbir zaman reddedemezler -karar verme hakkına sahip olan, kocalıdır. 19 20 Müslüman dinsel sağ gruplar, ayrıca, sıklıkla, gebeliğin önlenmesi olsun, kürtaj olsun, her tür doğum denetimini en baştan reddederler ve şöyle diyor: 21 22 23 “Kadınların, 6-7 yaşlarında, gardiyanları beslenme ve bakımından sorumludur. 15 veya 16’ sına geldiklerinde ise, gardiyan yerini kocaya bırakır. Aslında hala çocuk olan bu kadın, sahibinin kendini bıraktığı yerde kalmak zorundadır.” 24 25 26 Cevdet Nuri, Rıza Tevfik gibi ılımlılar kadın haklarının savunulmasının İslam ile mümkün olduğunu, geriliğin sebebinin dinden değil, sosyal şartlardan ve tutucu alışkanlıklardan kaynaklandığını söylüyorlar. 27 28 Asım ve Abdullah Cevdet ise kadınların geriliğinin nedeninin İslam dininin kadınlar üzerindeki baskı ve yasaklamaları olduğunu vurguluyorlar. 29 30 Ahmet Cevdet Paşa da kadınların başını ilk kez açık tasavvur eden reformcu olmuş. Kadınların diledikleri tarzda giyinebilmelerini savunmuştur. 31 32 33 “Kadınların en büyük şansızlığı, kendi geleceklerine, geçmişini şekillendiren erkek egemen dünyanın cevap aramasıdır! Bir de Tanrı! Tanrı da erildir ve erkeği muhatap alır.” C.AKYOL 34 35 36 37 Kadın haklarını İslamiyet’ ten çıkarak savunan önemli kadın yazar ve ilk kadın romancı olarak kabul edilen Fatma Aliye (Ahmet Cevdet Paşa’ nın kızı) yazılarında “iyi Müslüman –iyi anne-iyi eş” tanımı yapıyor. Ama aynı zamanda, bugün de İslamcı akımların kadınlar üzerinde baskı kurmalarına aracı olan “Kocaya itaat, Allah’ a itaattir.” ilkesinin savunulması da bu tarihlerdeki yazılarda görülüyor. 38 39 40 41 1912’ den başlayarak Türk Ocağı’ nda ilk kez kadınlı erkekli birlikte toplanmaya başlıyorlar. Bu toplantılar, İslamcıları kızdırıyor ve ahlaksızlık olarak nitelendiriliyor. Ziya Gökalp, kadınla erkeğin nikahta, boşanmada, mirasta, mesleki ve siyasi haklarda eşit olması gereğini Türkçülüğün Esasları adlı meşhur kitabında açıkça savunuyor. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 1 2 3 4 5 6 96 / 106 Kadın Dergileri Döneme damgasını vuran dergi, 1895 yılından 1906 yılına kadar haftalık olarak 580 sayı yayınlamayı başarmış Hanımlara Mahsus Gazete. Dergilerde, kadınların ve kız çocuklarının eğitiminin geliştirilmesi talebi, örtünmenin gerekliliği/gereksizliği, kadınların çalışma talebi, siyasal haklara sahip olma gereği, evlilikte karılık ve kocalık hukuku ile ilgili sorunlar, çok sık olarak yer alıyor ve tartışılıyor. 7 8 9 10 11 12 Modernleşmesinin Cinsiyeti 13 Türk 14 15 2011 yılı istatistiklerine göre, 33.443.008 okul yaşı ve üstündeki kadın nüfus içinde hala 2.617.566 kadın okuma yazma bilmiyor. 16 17 7.342.881 kadın ise sadece okuryazar olup, hiç okul bitirmemiş. Yani 9.950.447 kadın doğru dürüst bir okul görmemiş. 18 8.627.741 kadın ise sadece ilkokul bitirmiş. 19 Yani 18.578.188 kadın (%55) ya hiç okumamış ya da sadece 5 yıllık ilkokul bitirmiş. 20 6.372.418 kadın (%19) orta öğretim görmüş. 21 22 Yani eğitim görmesi gereken kadınların %75’ i fazla 15 yaşına kadar okumuş ya da hiç okumamış. Sadece 2.509.351 kadın (%7,5) yüksel okul okumuş. 23 2011 verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin %37’ si kadın. 24 25 Ama 193 büyükelçimizden 23’ ü ve 81 validen 1’i ve 458 vali yardımcısından 5’ i, 861 kaymakamın ise 20’ si kadındır. Üst düzey bürokraside hiç kadın müsteşar yok. 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 Modern Toplumlar ve Cinsiyet Farkları Modern toplumlarda cinsiyete dayalı toplumsal eşitsizliklerin aslında biyolojik özelliklerden, cinsiyet hormonları gibi, kaynaklandığı düşünülür. Ama bu biyolojik farklar aslında toplumsal farklara sonradan verilen anlamlar olarak toplumsalın içinde vardır. Adını biyolojinin koyduğu cinsiyet farkları aslında toplumsal bazı işleri kaçınılmaz olarak belli cinslere özgü kılar. Örneğin çocuk yetiştirmek için kadın gibi duygusal ve sabırlı olmak, asker olmak için de bir erkek gibi dayanıklı ve güçlü olmak gerekir. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başına denk gelen büyük dönüşüm döneminde erken sanayileşmiş toplumlarda ortaya çıkan feminizm, kadınların bir tür özgürleşme siyaseti olarak, Kuzey Atlantik coğrafyasındaki milliyetçi siyasetlere uzak ve karşıt oluşunun nedeni bu toplumlardaki kadınların Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 97 / 106 1 2 3 4 5 temel sorununun eve kapatılmaktan kurtulma arayışıydı. Kadınların en genel anlamda talebi işgücü piyasasında erkeklere eşit statü ve ücrette bir iş bularak para kazanabilmek ve devlet karşısında erkeklere eşit haklara sahip olarak vatandaş olarak eşit korunmaktı. Bu talepler farklı sınıflara mensup kadınları, eşit vatandaşlık hukukuna ve o hakkına sahip vatandaşlar olmak için siyasal partilere parlamentolara ve sendikalara eşit koşullarda katılmaya yöneltti. 6 7 8 9 Erken modernleşme döneminin kadınlar ve aile yaşamı konusunda reform isteyen ve görüşleri dönemi en çok etkilemiş düşünürlerden biri Namık Kemal’ dir. Namık Kemal, İbret gazetesinde 1872 de yayınlanan “Aile” makalesinde kızların okula gitmesinin çağdaş değerlerle uyumlu olan bir gereklilik olduğunu savunuyor. 10 11 12 13 14 15 Fatma Aliye, “Allah, insanların erkeğine, dişisine de aynı ihsanda bulunmuştur; kadının gelişimine engel teşkil eden etkenlerden en önemlisi erkeklerdir.” diyor. Fatma Aliye’ nin zaman içindeki etkisi muhafazakarlıkla kadın haklarını birleştirme doğrultusunda olmuştur. Fatma Aliye yüzyıllar öncesinin İslami figürlerini, gününe taşıyarak muhafazakar çevrelere İslam’ ın kadınların toplum içinde liderlik rolleri almasına izin verdiğini ispatlamaya çalışmış ve İslam’ da kadınların güçsüzleşmesini de Fars etkisine bağlamış. 16 17 18 “Bayılırım, bu tip yorum ve değerlendirmelere, güzel ve doğru olduğuna inandığımız her şey bizim içimizde ama çirkin ve yanlış olan her şey bizim dışımızda!” C. AKYOL 19 20 21 22 23 Fatma Aliye’ nin çıkardığı dergi, kamusal yaşamda aileyi merkeze alan bir kadın meselesi tanımlamış ve kadın haklarını aile kurumu merceğinden ele almış. 1895 den 1906 yılına kadar 580 sayı haftalık olarak yayınlanma başarısını göstermiş Hanımlara Mahsus Gazete’ nin Osmanlıcılık ve İslamiyet temelinde kadın haklarını sağlamanın mümkün olduğunu ileri süren bir görüşün öncü ismi olduğunun altını çizmek gerekir. 24 25 26 27 28 29 30 31 Talepleri Çok eşliliğin kalkması, evlilik yaşının yükseltilmesi, çocuklar üzerinde kadınların velayet haklarının arttırılması, erkeklerin kadınları kendi iradeleri ile kadınlara sormadan boşayabilmesine son verilmesi, kadınlara boşanma hakkı, eğitim ve iş olanaklarının arttırılması, kadınların seçme ve seçilme hakkı verilerek erkeklerle eşit koşullarda vatandaşlığa kabul edilmeleri, vs. Falih Rıfkı Falih Rıfkı inşa edilecek yeni toplumda nasıl yeni bir Türk Evi hayal ettiğini ve bunun mimarlığını nasıl yeni Türk Kadını’ ndan beklediğini oldukça kapsamlı anlatır: 32 33 34 “Kadının başlıca işi evidir. Evden artabilen kadındır ki dışarı işi arayabilir. Bir aile için kazanan erkekten, öteki ev mekanizmasını ev kazancına uyduran kadından mürekkep aile ilk istediğimiz, budur.” 35 36 “Türk töresi kadınla erkeği birbirinden ayırt etmez. Eski tarihte Türk kadınının erkeğinden farkı yoktu. İslamlığa kadar Türk kadını erkekle kafa kafaya düşünür; yan yana işler; omuz omuza dövüşür.” 37 38 39 40 41 42 Modern Ailenin Eğitimle İnşası Cumhuriyet’ in kadın hakları kazanımlarının birbiriyle ilintili iki önemli ayağı vardı: Kadınların eğitimi ve modern aile hukuku. 1871 Aile Nizamnamesi’ nden 1926 Medeni Kanunu’ na gelen süreçte kadınlara evlenme ve boşanma ile ilgili eşit medeni haklar sağlandı; örtünme zorunluluğu kaldırıldı. Modern aile hukuku ile ilgili iyileşmeler 1926 Medeni Kanunu’ ndan önce 8 Ekim 1917 tarihli Aile Hukuku Kararnamesi ile önemli bir aşama kaydetmişti. Cumhuriyet’ in uzun yıllar “kadın devrimi” Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 98 / 106 1 2 3 olarak kabul edilmesinin arkasında yatan şey kadınların sahip olduğu yeni medeni hakları kullanabilmelerinden çok onlara sağlanan yeni eğitim olanaklarının sunduğu güçlenme fırsatları olmaktadır. 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 Devletin kamusal alanda kadınların giderek artan görünürlüklerini yasaklamayı, kadınların kıyafetleri hakkında kurallar koymayı bırakarak 18. yüzyılın sonlarına doğru yeni stratejiler geliştirmeye başladığını görüyoruz. Osmanlı seçkin çevrelerinin yeni ve modern bir yaşama evirildiği İstanbul gibi kentlerinde, devlet, kadınların çarşı, pazar ya da mesire yerleri gibi ortalık mekanlardaki varlığını yasaklamaktan vazgeçerek, bunun yerine, çıkardığı yeni kararlarla kadınların örtüleri, feraceleri, renkleri ve gezinti yerlerini düzenlemeye çalıştığını görüyoruz. 19. yüzyıla gelindiğinde ise bu stratejide de bir dönüşüm oluyor. 1829 tarihli Kıyafet Kanunu’ nda artık kadınlardan hiç bahsedilmiyor ve devletin artık kadınlarla sokaktaki kıyafetler ve gezilebilecek yerler bağlamında ilişki kurmaktan vazgeçtiğini anlıyoruz. Elbette ki söz konusu olan kadınlar üst sınıfa mensup kadınlardı. Devletin diğer kadınlarla ilişkisi yine yasaklama düzenleme bağlamında devam ediyor; meyhaneler, kerhaneler ve hamamların yönetimi konusunda devletin izlediği istisna durumlar politikası, fahişelerin ayrı bir kategori olarak ele alınması, farklı kadınlık kategorilerine farklı düzenleme stratejilerinin tekabül ettiğini bize gönderiyor. 17 Osmanlı Kadın Hareketi 18 19 “Bu kitap, hiç bilmediğimiz kadınları tanıttı: Ulviye Mevlan Civelek, Belkıs Şevket, Nezihhe Muhiddin” C. AKYOL 20 21 22 23 24 25 1913 yılında Halid Edip’ in Mektep Müzesi adlı dergide yer alan konferans metninde, “Türkiye’ de kadın haklarının ilk kez cumhuriyetle birlikte yapılan yasal düzenlemeler çerçevesinde tanındığı, kadınlardan bu konuda hiçbir talep gelmediği, bu nedenle sahip oldukları hakların değerini bilmedikleri, verilen hakları hak etmedikleri, şeklinde bir önyargı, yıllardır karşımıza çıkarıldı, yüzümüze vuruldu. Bu yargı kadınların hak talepleri gündeme geldiğinde, hep bir karşı tez olarak kullanıldı.” demektedir. 26 27 28 29 30 Erkek Tarihinden Kadın Tarihine Tarih disiplini, uzun süre, iktidarı paylaşan “Batılı, beyaz, soylu, burjuva” erkeklerin oluşturduğu grubun çıkarları içinde biçimlendi. Bu özelliklerin dışında olanlar; yani tüm altta kalanlar, kadınlar, köleler, köylüler, siyahlar, işçiler, tarihin dışına itildiler. Zamanla kadınlar dışındaki bu toplumsal gruplar, iktidardan pay alıp tarihin içine girdi; büyük anlatılara dahil edildiler. 31 32 33 34 Geleneksel tarih yazıcılığı, erkeklerin yaşam pratiklerinden kaynaklanan olayları konu edinir; erkeklerin tarihsel deneyimleri üzerine odaklanır. Öznesi erkektir. Bu tarih, kadınların yer almadığı savaşların, fetihlerin, elde edemediği kahramanlıkların, üyesi olamadığı parlamento, meclis gibi siyasi kurumların tarihidir. 35 36 37 Romalı tarihçi Tacitus (MS 56-120), kadınların doğal olmayan güç aşkının, Roma İmparatorluğu’ nun bozulmasına yol açtığını düşünüyordu. Hürrem Sultan gibi kadınlar, Osmanlı’ daki siyasal bozulmasının ve 16. yüzyılda başlayan gerileme döneminin başlıca nedeniyledir. 38 Genel Olarak Kadın Hareketi Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 99 / 106 1 2 3 Kadın hareketi, kadınların kendilerine yüklenen rol kalıplarına, yaşam tarzına bir başkaldırı olarak ortaya çıkmıştır. Bu, toplumun yapısal ve kurumsal değişimler geçirmesiyle, eşitlik ve özgürlük fikirlerinin genel toplum değerleri olmasıyla yakından ilintilidir. 4 5 6 7 Kadınların kitlesel olarak tarih sahnesine çıkması, ilk kez Fransız Devrimi’ yle gerçekleşmiştir. Devrimi başlatan halk ayaklanmalarından, Bastille ve Versailles yürüyüşlerine, siyasal kulüplerin kurulmasına değin her alanda, çeşitli kesimden kadınlar devrime destek vermiş, devrimin simgesi olan “eşitlik, özgürlük, kardeşlik” sloganlarına sarılarak hak talep etmişlerdir. 8 9 10 11 12 Kadınlar Dünyası Dergisi, Ulviye Mevlan Kadınlar Dünyası, sahibi ve yazı kadrosuyla, hatta dergiye gelen yazı ve mektuplarıyla tümüyle kadınlara ait olan, Osmanlı kadınının sesini dile getiren ilk yayındı. Kendi adını taşıyan Kadınlar Dünyası Matbaası’ nda basılan derginin mürettipleri bile kadındı. Sahibi Nuriye Ulviye’ ydi (18931964). 108. sayıdan sonra bu isim N. Ulviye Mevlan olarak değişmiştir. 13 14 Yazı kadrosunu kadınların oluşturduğu dergide yalnızca kadınların yazılarına yer verileceği ilke olarak benimsenmişti. Bu karara karşın yine de dergide zaman zaman erkek imzalı yazılara rastlanır. 15 16 17 18 Ulviye hanım, 1893 de Gönen’ in Hacı Oba köyünde Nuriye adıyla dünyaya geldi. Babası Mahmut Yediç, annesi Safiye Hanım’ dı. Çerkez asıllı bir aileye mensuptu. Aile 1864’ te Kafkasya’ dan Ruslar tarafından sürülen Yediç adıyla tanınmış bir Çerkez ailesinden geliyordu. Aile Hatay’ da yaşamaktaydı. Yediç ailesi kızlarının kaçırılma tehlikesi belirince kızlarının saraya getirilmesini istedi. 19 20 21 22 23 Belki de bu yüzden 6 yaşında Yıldız Sarayına yerleştirildi. Saray adı olarak kendine Ulviye adı verildi. 13 yaşında saray adeti olduğu üzere kendisinden oldukça yaşlı biriyle, Abdülhamit’ in süt kardeşi Hulusi Beyle evlendirildi. Hulusi Beyin vefatından sonra, kocasından kalan malvarlığını da kullanarak 4 Nisan 1913’ te Kadınlar Dünyası dergisini çıkardı. Derginin sahibi olarak künyedeki ismi gazeteci Rıfat Mevlan’ la evlenene dek Nuriye Ulviye’ ydi. 24 25 26 27 28 Osmanlı Hukuk Yapısı ve Kadın Tüm geleneksel toplumlarda olduğu gibi, Osmanlı toplumunda da standart bir hukuk sistemi yoktu. Osmanlı’ da, kişinin statüsünü belirleyen bir hukuk anlayışı egemendi. Yani ülkenin her tarafında genel ve eşit kurallar yoktu. Kişinin özelliklerine, cinsiyetine, iş konumuna, dinine ve mezhebine göre farklı kurallar uygulanıyordu. Hukuk, statüyü temsil ediyordu. 29 30 31 32 33 Aile oluşumunun ilk adımı sayılan evlilik, devlet kontrolünden uzaktı, hiçbir resmi yetkilinin karışmadığı özel bir akitle kuruluyordu. Erkek ve kadının ya doğrudan doğruya, ya da vekilleri aracılığıyla evlenmek istediklerini iki tanık önünde belirtmeleri yeterliydi. Evlilik sözleşmesinin kesinlik kazanması için, imam veya kadı gibi bir din veya devlet adamının veya özel bir memurunun önünde ve onların da katılımıyla yapılması gerekmiyordu. 34 35 36 37 38 Evliliğin sona erdirilmesi yani boşanma olayı, özel durumlar dışında, tek taraflı olarak erkeğe tanınmıştı. Erkek bu hakkı dilediği biçimde kullanabilirdi. Boşanma, hukuki bir gerekçeye dayanmak zorunda değildi. Kadının rızasını almak zorunluluğu ya da boşanmanın geçerli olması hakim kararına gerek yoktu. Kadın ayrılırken çocukları beraberinde götüremezdi. Zira çocuklar üzerindeki tüm haklar, babaya aitti. 39 40 41 Kadın miras hakkına sahip olmakla birlikte, bu hakkı erkeğe oranla daha azdı. Kadın kocası ölünce, çocuğa yoksa mirasın dörtte birini; çocuğu varsa sekizde birini alırdı. Mirastan oğullara iki, kızlara bir hisse verilirdi. 42 43 “Kadınlar unutkandır, olayları akıllarında tutamazlar” gerekçesiyle tanıklık yapmak için bir kadın yetmez, iki kadının bir erkekle eşdeğerde sayılırdı. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 100 / 106 1 2 3 Toplum içinde çeşitli yerlerde alışverişte, dükkanlarda, mesire yerlerinde kadın erkek birlikteliğine izin verilmediği gibi, hangi milletten olursa olsun kadınların geceleri sokakta dolaşmaları, yasalar çerçevesinde men edilmişti. 4 5 6 1868-1888 tarihleri arasında yazılan Mecelle’ de de kadının eşitliği söz konusu edilmedi. Zaten sadece borçlar, eşya ve yargı hukukunu kapsayan, aile hukukuna dokumayan Mecelle’ den de farklı bir tutum beklenemezdi. 7 8 9 10 Tüm bunlara karşın bu dönemde, kadın lehine bazı hukuksal düzenlemeler de yapıldı. Örneğin, 2. Mahmut döneminde tımarların kaldırılmasından doğan boşluğu doldurmayı amaçlayan toprak mülkiyetiyle ilgili 1858 Arazi Kanunnamesi’ nde, mirasın kız ve erkek kardeşler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer alıyordu. 11 12 13 14 1882’ de yapılan genel sayımın sonuçları 1890’ da tamamlanmış, sonuçlar üç yıl sonra açıklanmıştı. Kadının ilk kez kayıt kapsamına alındığı sayımda, yaş, fiziksel özellikler, medeni ve sosyal durumu açıklayan bilgiler de yer alıyordu. Daha sonraki nüfus sayımı 1903’ te başlayıp, 1907’ de tamamlanmıştı. 15 16 17 1911’ de Ceza Kanunu’ nda yapılan değişiklik de göz ardı edilmemelidir. Zina yapan koca, eskiden sadece para cezasına çarptırılırken, yeni maddeyle erkek de kadın gibi hapis ve aynı derecede cezaya çarptırılmıştı. 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 Toplumsal Yaşam Osmanlı Toplumu’ nda, kadın ve erkeğe iki ayrı dünya sunulmuştu. Erkeğin dünyası kamusal, kadının ki ise özel ve mahremdi. Dinsel ve toplumsal kurallar tarafından belirlenen bu yapılanmada, kadın ve erkeğin rolleri kesin olarak birbirinden ayrılmış; dışarıya ait roller erkeğe bırakılmış, eve ait roller de kadına kalmıştı. Kadının gideceği ve gezeceği yerler, devlet tarafından sınırlanmıştı. Hangi araçlara bineceği, araçların hangi bölümlerinde oturacağı, nerelerden alışveriş yapacağı, hangi camilerde ibadet edeceği en ince noktasına kadar fermanlarda düzenlenmişti. Kadınlar dükkan önünde alacağı söyleyecek, aldıktan sonra hemen evine döneceklerdi. Osmanlı’ da Giyim Kadını toplumdan soyutlayan en önemli unsurlardan biri tesettür olgusuydu. Kadınlar ev dışında vücutlarını ve yüzlerini gizleyen yeldirme, ferace ya da çarşaf giyerlerdi. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 101 / 106 1 2 3 4 Osmanlı Türk kadınının giysisinde iki farklı özellik göze çarpıyordu: ev içi giysi, ev dışı giysi. Ev içinde giyilen giysi, gösterişli ve şatafatlı olmasına karşın, ec dışında bu şatafatı tamamıyla örten ferace ya da son dönemde giyilmeye başlanan çarşaf gibi giysiler vardı. 5 6 7 8 Kadınlar, tesettürün Anadolu’ da başka, İstanbul’ da başka olmasının yanı sıra, kent içinde de semtlere göre farklılık gösterdiğine dikkat çekmişlerdi. Müslüman kadın Anadolu’ da peçe takmadığı gibi, İstanbul’ da Kadıköy, Tarabya gibi yerlerde de bu serbestiye, özgürlüğe sahipti. Oysa İstanbul’ a, Beyoğlu’ na giden bir kadın peçe takmak zorundaydı. 9 10 11 12 Osmanlı’ da Eğitim 1856 Islahat Fermanı, Tanzimat Fermanı’ ndan farklı olarak eğitime programına önemli bir yer verdi. “Her okul, herkese açık olacak, cemaatler kendi kültür ve yazılarına uygun okullar açabilecekler; fakat bütün okulların programları ile öğretmenleri Meclis-i Maarif’ in denetiminde tutulacaktı. 13 14 15 16 Böylece okul sayısı arttı; ancak, ilk kız rüşdiyesi, açılmak için 1858’ i bekleyecekti. 1869 Maarif Nizamnamesi, kadın eğitimi için sınırlı da olsa önemli sonuçlar verecek çalışmalar başlattı. Aynı yıl, ilk kez, kadınlar için mesleki eğitime yönelik bir kız sanayi mektebi olan Yedikule Kız Sanayi Mektebi açıldı. 17 18 Kadın ebelerin yetiştirilmesine ancak 1842’ de izin verilmişti. 1843’ te Tıbbiye mektebi’ nde başlayan 2 yıllık ebelik eğitimi sonucu, 10 İslam ve 26 Hıristiyan kadın ebe mezun olmuştu. 19 20 21 22 23 24 1913-14 öğrenim yılında İstanbul’ da bulunan imparatorluğun tek inas idadisi, sultaniyeye (bugünkü kız lisesi) dönüştürülmüş; Aksaray Redif Paşa Konağı’ nda, 5 yıl ilk, 5 yıl da orta eğitim vermek üzere ilk kız lisesi açılmıştı. Kız liseleri, Bezm-i Alem Valide Sultan, Çamlıca, Erenköy ve kandilli olmak üzere, sadece İstanbul’ da açılmıştır. Diğer illerde kızlara ait liselerin açılması, 1922 TBMM Hükümeti zamanında olmuştur. Bu tarihte önce İzmir Kız Lisesi, ardından, Ankara Kız Lisesi eğitime başlamıştı. 25 26 27 28 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 102 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 Ekler 22 23 İstatistikler 24 Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre: 25 1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor. 26 2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler. 27 3. Dünya’daki mal varlığının ise %1’ine sahipler. 28 Türkiye’ de Eğitim (TÜİK): 29 1. Okuryazarlık oranı kadınlarda %92,2 iken erkeklerde %98,3’ tür. Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın 103 / 106 1 2. 2011-2012 öğretim yılında ilköğretimde okullaşma oranı kadınlarda %98,6, erkeklerde %98,8, 2 3. Ortaöğretimde okullaşma oranı kadınlarda %66,1, erkeklerde %68,5, 3 4. Yükseköğrenimde okullaşma oranı kadınlarda %35,4, erkeklerde %35,6' dır. 4 Türkiye’ de Cinayet ve Tecavüz: 5 6 7 8 “Erkek, kadını sevmiyor; kadını sevmeyi seviyor” CAKYOL 9 10 11 12 13 14 15 16 17 Acaba? 18 19 20 21 22 23 A soyu AK, A soyu kadını AE, A soyu erkeği B soyu BK, B soyu kadını BE, B soyu erkeği Hazırlayan: Cengiz AKYOL Tarih Boyunca Kadın A 104 / 106 AE, AK B BE, BK AE BE, BK, AK 1 C. Akyol 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Hangi Kadın? SİSTEM Soylu Hazırlayan: Cengiz AKYOL SİSTEM Diğerleri Erkek Kadın Tarih Boyunca Kadın DİN Din Adamları DİN Diğerleri Kadın CİNSİYET Erkek Erkek KADIN Özgür KADIN 1 2 3 4 5 6 7 8 Hazırlayan: Cengiz AKYOL Köle KADIN Kırsalda Ana KADIN Mirasta Kadın KADIN UygulamalardaGelenek Kentte Erkek AİLE Kadın Yasalarda Hukuk 105 / 106 Eş KADIN Zinada GeçmişteBugün Gelecekte Tarih Boyunca Kadın 106 / 106 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 Kaynaklar: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Friedrich ENGELS Anadolu’ da Kadın, A. Muhibbe DARGA Anadolu’ da Kadının Kültürel Şifreleri, Yıldız CIBIROĞLU Anadolu’ da Paganizm, Prof.Dr. Şinasi GÜNDÜZ Aşka ve Kadınlara Dair, Arthur SCHOPENHAUER Ataerkil ve Anaerkil Toplum, Dr. Burcu Kaya ERDEM, Özge Baydaş SAYILGAN Eski Yunan Dramalarında Anaerkil İzler, Ünsal ÇİMEN Evli Kadının Tarihi, Antik Çağlardan Günümüze, Marilyn YALOM Geleneksel Türk Dini’ ndeki ‘Ana/Dişil Ruhlar’ a Mitolojik Açıdan Bakış, Mehmet ALPARSLAN KÜÇÜK Hitit Çağında Anadolu, Sedat ALP Hitit Güneşi, Sedat ALP İslam’ ın Işığında Kadın, Türk Diyanet Vakfı Kadın Antropolojisi, Rayna R. REITER Kadın ve Aile, Marx, Engels, Lenin Kadının Görünmeyen Emeği, Gülnur Acar SAVRAN, Nesrin Tura DEMİRYONTAN Kadının Konumu Nasıl Değişti? Feodalizmden Kapitalizme, Sheila Margaret PELİZZON Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, Der. Pınar İLKARACAN 18. Osmanlı Kadın Hareketi, Serpil ÇAKIR 19. Politika, Aristoteles 20. Sümer, Babil, Assur Kanunları ve Ammi-Şaduqa Fermanı, Prof.Dr. Mebrure TOSUN, Doç.Dr. Kadriye Yalvaç 21. Tek Tanrılı Dinler Karşısında Kadın, Fatmagül BERKTAY 22. Theogonia, Hesiodos 23. Türk Kadın Tarihine Giriş, Necati GÜLTEPE 24. Türk Modernleşmesinin Cinsiyeti, Serpil SANCAR Hazırlayan: Cengiz AKYOL