Mimarlık Herkes İçindir- Panel

Transkript

Mimarlık Herkes İçindir- Panel
M im arlık Herkes İçindir
Panel
1 A ra lık 2 0 0 7
İT Ü G e liş tirm e V a kfı
Ö z e l Dr. N a tu k B irk a n ilk ö ğ re tim O k u lla rı T o p la n tı S a lo n u
İT Ü M a s la k Y e rle ş k e s i
T M M O B M İMARLAR ODASI İSTANBUL BÜYÜKKENT ŞUBESİ
M im arlık Herkes İçindir / Panel
ISBN 978-9944-89-652-8
Birinci Baskı: 500 adet, O cak 2009
Y ayım layan: © TM M OB M im arlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
iletişim : M im arlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Yıldız Sarayı Dış Karakol Binası Barbaros
Bulvarı Beşiktaş 34349 İstanbul, Tel: (0212) 227 69 10 - Faks: (0212) 236 85 28
http://ww w .m im arist.org - e-Posta: m im arist@ m im arist.org
Kaynak gösterilerek yapılacak kısa alıntılar dışında yayımcının yazılı izni olm adan hiçbir yolla
çoğaltılam az.
Yapım Organizasyon: M imarlık Vakfı iktisadi işletm esi (0212) 244 86 87, Karaköy, M um hane
Cad. No: 4 Kat: 2 Beyoğlu 34425 İstanbul
Baskı: Çizgi Basım Yayın Ltd. Şti. (0212) 251 83 13, Galip Dede Caddesi No: 77 Beyoğlu
34420 İstanbul
MİMARLIK HERKES İÇİNDİR
PANEL
Deniz İncedayı
Figen Kafesçioğlu
Fatih Pakdil
Şükrü Sürm en
Osm an Tutal
1 A ra lık 2 0 0 7
İT Ü G e liş tirm e V a k fı
Ö z e l Dr. N a tu k B irk a n İlk ö ğ re tim O k u lla rı T o p la n tı S a lo n u
İTÜ M a s la k Y e rle ş k e s i
n
Panel:
“Mim arlık Herkes İçindir”
Tarih:
1 Aralık 2007, C um artesi saat: 15.00
Yer:
İTÜ G eliştirm e Vakfı,
Özel Dr. N atuk Birkan İlköğretim O kulları Toplantı Salonu,
İTÜ M aslak Kam pusu M aslak
M im arlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Fiziksel E ngelliler F e d era syo ­
n u n u n , “M aksim um S okaktayız” başlıklı etkinliğini, düzenlediği “M im arlık Fler­
kes içind ir” başlıklı panelle desteklem ektedir.
Panelin am acı, özürlülerin sorunlarını mimari kentsel tasarım alanından b a k a ­
rak tartışm ak ve çağdaş m im arlıkta ve kentsel m ekânda “u laşılabilirlik” k a v ra ­
mı çerçevesinde bu bağlam da irdelem eler yapm aktır. Konunun m im ari ta s a ­
rım alanında, eğitim den başlayarak uygulam a ve kullanım aşam asına ka da r
uzanan süreçte fiziksel, m ekânsal, sosyal, kültürel ve düşünsel boyu tlarıyla
kam uoyuna sunulm ası hedeflenm ektedir.
O turum Y öneticisi:
Doç. Dr. Deniz incedayı
M im a rla r O da sı İs ta n b u l B ü y ü k k e n t Ş u b e s i
-
MSGSÜ
Panelistler:
Prof. Dr. Fatih Pakdil (Yeditepe Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Figen Kafesçloğlu (MSGSÜ)
Yrd. Doç. Dr. O sm an Tutal (AÜ)
Şükrü Sürm en (Y. M imar)
Açılış Konuşmaları
Engin Avcı
F iz ik s e l E n g e llile r F e d e ra s y o n u G e n e l S e kre te ri
C em alettin G ürsoy
F iz ik s e l E n g e llile r F e d e ra s y o n u B aşkan ı
Şükrü Boyraz
T ü rkiye S a k a tla r D e rn e ğ i G e n e l B aşkan ı
M ahm ut Keçeci
A ltı N o k ta K ö rle r Vakfı. Ü y e s i
S elçuk Dereci
Ö z e l D o k to r N a tu k B irk a n ilk ö ğ re tim O ku lu M ü d ü rü
Sunucu
Değerli konuklarım ız, İTÜ G eliştirm e Vakfı O kulları Özel D oktor N atuk Birkan
İlköğretim Okulu olarak öğrencisi, öğretm eni, yöneticileri ve diğer tüm ç a lış a n ­
larıyla birlikte engelsiz ve özgür bir dünya için sîzlerle bir araya gelm ek ve bu
etkinliklerin bir parçası olabilm ekten büyük m utluluk duyuyoruz; hoş geldiniz.
İTÜ G eliştirm e Vakfı okulları am acını ö zg ü rlü kçü /A ta tü rk ilkelerini ve laik d e ­
m okratik cum huriyetim izin tem el değerlerini benim sem iş, bilgiye, gelişm e b e ­
cerisine sahip, verim li ve etkin çalışm a alışkanlığını kazanm ış, yaratıcı, s o r­
gulayıcı ve bağım sız düşünebilen, sanata ve insana duyarlı, etik d eğ erlere
saygılı, ilkeli ve özgüven sahibi b ireyler yetiştirm ek olarak belirlem iş; 2000 y ı­
lında Özel D oktor Sedat Ürünlü A n aokuluyla eğitim hayatına başlam ış, 2001
yılında Özel D oktor N atuk Birkan İlköğretim Okulunu açm ış, 2005-2006 e ğ i­
tim ve öğretim yılında Özel Ekrem Elginkan Lisesiyle zincirini tam am lam ıştır.
Bizler bugün sağlık, eğitim, istihdam , sosyal güvenlik ve toplum sal ya şam a
tam katılım gibi tem el sorunlarda engelli vatandaşlarım ız açısından büyük fır­
sat eşitsizliklerinin yaşanm akta olduğunun farkındayız. Engellilere yö ne lik
olarak geliştirilen politikalarda onları ve ailelerini bilinçlendirm eyi hedefleyen
bilgi paylaşım ı için gerekli olan hakların ilgili kurum larca sağlanm ası, etkin bir
tıbbi bakım şartının devlet tarafından güvence altına alınm ası, engellilerin
kendi kendine yeterlilik ve işlevselliği konusunun olabilecek en iyi düzeye ç ı­
karılm ası ve bu düzeyin korunm ası için rehabilitasyon program larının s o rg u ­
lanm ası ve özellikle araç g ereçlerinin de bu kapsam da ele alınacağı yardım
servislerinin geliştirilm esi, eğitim kurum larının kolay erişilebilir ve yaygın hale
getirilm esi, acilen çözülm esini istediğim iz öncelikli konulardır; bilm enizi isteriz.
Bu anlam da geliştirilen eğitim, sağlık, rehabilitasyon, sosyal güvenlik ve is tih ­
dam konularındaki politikalar engelli vatandaşlarım ızın to plu m a başarılı bir
şekilde entegre olm asını sağlayacaktır. İTÜ Geliştirm e Vakfı okulları o la ra k
istiyoruz ki, daha çok duyalım , görelim , anlatalım , birbirim izi daha çok hisse­
delim ve çözüm lere birlikte ulaşalım .
S aygıdeğer konuklarım ız, değerli katılım ınız için hepinize teşekkürlerim i s u ­
nuyorum . Fiziksel Engelliler Federasyonu Genel Sekreteri Sayın Engin Avc ı’yı program ım ızın bundan sonraki akışını sunm ak üzere m ikrofona davet
ediyorum .
Engin AVCI
Fiziksel Engelliler Federasyonu Genel Sekreteri
Sevgili arkadaşlar, hepiniz hoş geldiniz. Sayın basın m ensupları, sayın ko­
nuşm acılar ve engelli arkadaşlar, dinleyicilerim iz, hepiniz hoş geldiniz. Z am a ­
nımızı geçirdiğim iz için fazla uzun konuşm a yanlısı değilim , ancak genelde
hepinizin bildiği birtakım şeylerden bahsedeceğim .
Engellilerin ülkem izde belki yüzyıldan beri görülm ez sayıldığı, hatta hor g örül­
düğü, onlardan utanıldığı bir gerçektir. Bu insanca değildir, insan onuruna y a ­
kışm ayan bir durum dur ve O sm anlIdan bu yana engellilerin genel d urum ların ­
da gerçekleştirilen iyileştirm eler yok sayılacak düzeydedir. Çünkü yapılm ış
olan birkaç d eğ işiklik bizim için, en azından federasyonum uz için ya da engelliliğe doğru yaklaşan insanlar için, asıl yapılm ası gereken işler değildir. Bu ne­
denle sağlık hakkım ızı, istihdam , iş hakkım ızı, eğitim hakkım ızı ancak m üca­
deleyle yöneticilerim ize duyurm ak ve yasalarım ıza sokm ak zorundayız.
Fiziksel Engelliler Federasyonu olarak bizim ilk amacım ız engelli haklarını m ec­
lise sokm aktır ve orada yasalara koydurm aktır. Yani haklarımızı yasal olarak al­
maktır. Bunun için elimizden gelen her şeyi yapm aya hazırız, bu am açla yola
çıktık. Ancak engelli aileleri, engelliler, kendi haklarından bihaberler. Bu konu­
da kendileri suçlu değiller tabii ki, çünkü eğitim konusunda hiçbir şekilde bize
yardım edilmemiş, bize olanak sağlanm am ış. Eğitim deyince sadece eğitim ku­
rum lan anlaşılm ıyor, insanların sokağa çıkamarnaları söz konusu, sokağa çıka­
madıkları için eğitim kurum larına gidem iyorlar, eğitim alamıyorlar, m eslek edi­
nemiyorlar, kültürlerini geliştirem iyorlar, birey olamıyorlar. Bu çok önemli bir
şey: Birey olamıyorlar. Bu nedenle biz kam panyam ızın adını “M aksim um So­
kaktayız” koyduk. Çünkü sokağa çıktığım ız zaman her şeye ulaşabiliriz, ulaşabilirliğim iz sağlanır ve bu nedenle m ücadelem izin aşam alarından biri bu tür özel
günlerde etkinlikler yapm aktır. Bu da bunlardan biridir.
Kısaca etkinlik program ım ızı açıklayayım : Şu anda “m im ari engelli ke ntle r”
konulu bir m im ari panelim iz var. Burada beş konuşm acım ız var. Sayın Doç.
Dr. Deniz İncedayı, Y üksek M im ar Şükrü Sürm en, Yrd. Doç. Dr. O sm an Tutai,
Yrd. Doç. Dr. Figen Kafesçioğlu ve Prof. Dr. Fatih Pakdil. Bu m im ari p a n e li­
m izden önce Şişli Bedensel E ngelliler Derneği Kafkas ekibinin bir gösterisi
olacak, ondan sonra panelim iz gerçekleşecek. Panelden sonra saat 1 9.00’da
Ezginin Günlüğü burada bir konser verecek, onu izleyeceğiz.
Yarın 13.30’da aktivitelerim iz başlayacak, bir m asa tenisi gösterisiyle aktiviterhiz başlıyor. Ben orada sporcu olacağım , aynı zam anda engelli m asa tenisi
sporcusuyum çünkü ve bir tekerlekli sandalyeli arkadaşım ız bir robot ka rşısın ­
da m asa tenisi oynayacak. Burada ilginç bir gösteri olacak, seyrederseniz s e ­
viniriz. O ndan sonra Bedensel E ngellilerde S ağlık Ç özüm leri panelim iz b a ş la ­
yacak. O paneller arasında da bir engelli sem azen grubunun gösterisi o la cak
ve 3 A ralık Pazartesi günü saat 1 2.00’de T aksim M eydanında biraz basın
açıklam alı, biraz sloganlı, biraz şenlikli bize yakışır bir gösteri sunm ayı p la n ­
lıyoruz. Hepinizi oraya bekliyoruz.
Ben fazla vaktinizi alm adan Fiziksel Engelliler Federasyonu Başkanı S ayın
C em alettln G ürsoy’u bir konuşm a İçin davet ediyorum .
Cemalettin GÜRSOY
Fiziksel Engelliler Federasyonu Başkanı
Değerli basın m ensupları, aynı yolda m ücadele ettiğim iz kıym etli dernek başkanları ve çok kıym etli akadem isyenlerim iz, doktorlarım ız, bu anlam lı g ün de
blzleri yalnız bırakm adığınız için hepinize teşekkür ediyoruz. Zaten T aksim
Hlll O te l’de açıklam alarda bulundum . Onun için Engin Beyin dediği gibi z a m a ­
nı iyi değerlendirm ek açısından kısa tutacağım .
Biliyorsunuz 3 Aralık Dünya E ngelliler Günü dolayısıyla sivil toplum k u ru lu ş ­
ları etkinlikler düzenliyor. Am aç, burada yaşadıklarını görsel ve sözsel b iç im ­
de kam uoyuna duyurm ak. D ünyada 750 milyon, T ürkiye’de 8,5 milyon İnsan
bu özel günde çeşitli etkinlikler düzenleyecek, biz de bu kapsam da bağlı b u ­
lunduğum uz derneklerin ya rdım larıyla üç gün sürecek bir etkinlik d ü z e n liy o ­
ruz. O nun için bugün burada engellilerin en fa zla cebelleştiği konulardan biri
hocalarım ızın katkılarıyla gündem e taşınacak. İkinci gün tıbbi panel var. H a ­
kikaten kırsal kesim de ve kentsel bazda da ele aldığım ız zam an doğuştan e n ­
gelliler bir hayli fazla durum da. O nun için buradaki konular da ele alınacak.
Am aç, doğuştan engellillğl a zaltm ak ve toplum sal duyarlılığı ön plana çıka rıp
diğer etkenlerle sakatlığı önlem ek. Burada dilerim üç gün boyunca y a p a c a ğ ı­
m ız etkinlikler bizim yasalar karşısında ayrım cılığa uğram adan, özgürce ve
kendim izi ifade edebilir biçim de engelsiz bir dünyaya ulaşm a çabalarım ızakatkıda bulunacaktır. Bu dilekle hepinizi selam lıyorum .
Engin AVCI
Türkiye S akatlar Derneği T ürkiye ’m izde engelli m ücadelesinin bugünlere gel­
m esinin tetikleyicisi, kurucusu olm uştur ve bugüne kadar m ücadele etm iştir;
ayrıca bugüne kadar kurulm uş en fazla üyesi olan sivil toplum kuruluşudur.
Ben de bu arada bu derneğin üyesiyim . Bu dernek bizim üye derneklerim izin
en başında gelir. Şu anda aram ızda bulunan Türkiye Sakatlar Derneği Genel
Başkanı Şükrü Boyraz’ı kürsüye davet ediyorum .
Şükrü BOYRAZ
Türkiye Sakatlar Derneği Genel Başkanı
Biraz boy fakiri olm ak kötü bir şey, kürsü bizden büyük. Değerli başkan, d e ­
ğerli katılım cılar, saygıdeğer hocalarım ve basınım ızın güzide elem anları, bu
anlam lı günüm üzde bizi yalnız bırakm ayıp sorunlarım ızı bizim le paylaştığınız
için hepinize teşekkür ediyorum .
Niye buradayız? Neden 3 Aralık? Neden 10 M ayıs?
G eriye dönüp baktığım ızda gelişm iş ülkelerdeki, çağdaş ülkelerdeki işçi sın ı­
fı hareketi, öğrenci hareketi, m em ur hareketinin tem eline baktığım ızda, hep
örgütlü güçler bir arada olduğu zam an kendi haklarına ulaşır. Peki, T ü rk iy e ’ye
baktığım ızda neredeyiz? T ürkiye ’de ulu önder A tatü rk’ün silah arkadaşlarıyla
yaptığı m ücadele neticesinde işte Türkiye bu raddelerde ve gericilikten kurta­
rılarak bir cum huriyet ülkesi hal,ine getirilm iş, bize em anet edilm işti. 1940’lara
kadar ancak yeni yeni yapılanm alarla belli bir yere gelinirken daha sonraya
baktığım ızda ulu önderin aram ızdan ayrılışından itibaren daha çağdaş, daha
laik, daha özgür, daha zengin bir ülke nasıl yaratabiliriz arayışının, bağım sız
bir ülkenin tem ellerini nasıl atabileceğim izin m ücadelesi oluşam az ve ard ın ­
dan 60 ihtilali, 70 ihtilali, en sonunda da adeta tabiri caizse büyük bir buldo­
zer gibi 12 Eylül harekâtı T ürkiye ’nin sivil toplum kuruluşlarını yok e tm iştir ve
yok etm eye de devam etm ektedir.
Bu anlam da Sakatlar Vakfıyla ilgili kurulu örgütlere baktığım ızda ne çıkıyor?
Yüzlerce, binlerce derneğin isim leri belki hafızalarınızda vardır, belki d e ba­
sından izliyorsunuzdur. O değerli,.ülkem izin yönetim ine katkısı çok olan “bo­
yalı basın” ın yaptığı, birçok televizyon kanallarım ızda sakatları salya süm ük
göstererek, onlara açındırarak, sakat insanları toplum un sızlayan vicdanı gi­
bi, birer sadaka tem sili gibi gösterip toplum un bir kıyısına atm aktan öte d eğ il­
dir. Oysa Türkiye Sakatlar Derneği ve Altı N okta Körler Derneği olarak
d em okratik bir şekilde m ücadelem izi sürdürerek, kendim izi acındırm aktan
öte, biz eğer Türkiye C um huriyeti içerisinde yaşayan, TC kim liğini taşıyan b i­
rer yurttaş isek anayasal haklarım ızın alınm asının yollarını zorlam ak z o ru n d a ­
yız, dedik. Türkiye C um huriyetinin bir sosyal devletse üstüne düşeni y a p m a ­
sı gerektiğini vurgulayarak, bu anlam da “D em okratik bir yapıyı nasıl o lu ştu ra ­
bilir ve iyileştirebiliriz?” sorusuna uygun bir yol çizm eye devam ediyoruz.
1986’da federasyonlar ve konfederasyonlar kuruldu, am a var olan fe d e ra s ­
yonlar ve konfederasyon bahsettiğim derneklerden öteye geçem edi. Bu y ü z ­
den Fiziksel Engelliler Federasyonu kuruldu. Ç ağa yakışır, aydın, aydınlatıcı,
geleceği olan bir yapıyı oluşturm anın ışığında tüm arkadaşlar bir araya g e le ­
rek Fiziksel Engelliler Federasyonunu oluşturduk. Ülkem izi bugün bir ye re
va rdırabileceksek bunun tek yolu dem okratik bir şekilde birleşm eden geçer.
Birim iz orada, birim iz burada bir file erzak peşinde koşar, bir ton köm ür p e ş in ­
de koşarsa anayasal haklarım ız her gün yok olacak ve yo k olm aya devam
edecek; sadaka toplum undan öteye gidem eyeceğiz. O yüzden şunu sö y lü y o ­
rum: Birlik beraberlikle dem okratik haklarım ızı alm anın yollarını zorlam alıyız.
Y ılm am alıyız, bıkm am alıyız, alanlara dökülm eliyiz. Çünkü hiçbirim iz kendi is ­
teğim izle sakatlanm adık. Bu ülkenin yanlış işleyişinin kurbanıyız. A ra nızd a
bulunan hocam ın deprem konuşm alarını televizyonda ço k izledim . D eprem
T ü rkiye ’nin gerçeğini her seferinde vurguluyor. Deprem o lunca ne oluyor? İn­
sanlar ölüyor ya da sakat kalıyor. Bunun sebebi kim? Bu ülkeyi yöneten s is ­
tem lerse o zaman bunlara bizim “d u r!” dem em iz lazım. G ökten vahiy inm ez
onlara dur dem ek için; bunu halk diyecektir. O zam an bizim gerçekten halk o l­
m am ız lazım, alanlara çıkm am ız lazım. Birinci derecede insanların sa k a tla n ­
m am asının yollarını açm am ız lazım, ikinci derecede var olan sakatların a n a ­
yasal haklarını alm asının m ücadelesini verm em iz lazım. Ben sözü fazla uzatm ak istem iyorum , konuşursam sabaha kadar konuşurum .
Bu anlam da yılm ayalım , bıkm ayalım , m ücadelem ize devam edelim . G ö rü n ü r­
de çok az kişi görünebiliriz, am a biz az değiliz arkadaşlar, biz 8,5 m ilyonuz.
Annelerim iz, babalarım ızla b eraber T ürkiye ’nin yarısına yakınız, am a bizi bir
araya getirm em ek için m ücadele eden yapıları yıkıp biz bir araya gelm eliyiz.
H epinize katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
Engin AVCI
Sayın Şükrü Boyraz’a bir sertifika sunum um uz olacak, onun için C em alettin
G ü rso y’u buraya davet ediyoruz.
Cemalettin GURSOY
Sevgili konuklar, Hill O teldeki basın açıklam am ızı hızlı bir şekilde bitirelim
derken telaşına düştük. Onun için bizim bu yoldaki çabalarım ızı en çok des­
tekleyen, her türlü lojistik desteği veren, burada toplantılarım ızı yapm am ıza
büyük katkısı olan Şükrü Beye ben karınca kararınca bir şey verm ek istiyo­
rum, çok teşekkür ediyorum .
Engin AVCI
Şükrü Boyraz konuşurken benim de aklım a bazı şeyler geldi: Yöneticilerim iz,
yerel yöneticilerim iz olsun, m eclisteki yöneticilerim iz olsun, bizi kandırıyorlar
arkadaşlar, bunu bilinçli yaptıklarını düşünm ek, böyle ifade etm ek de istem i­
yorum am a ya engelliliğin ya da insan onurunun ne olduğundan çok haberdar
değiller. Size bir örnek verm ek istiyorum , çünkü biraz sonra mimari panelim iz
başlayacak. Sayın M im ar Kadir Topbaş Çırağan S arayında başbakanın da
katıldığı çok şatafatlı bir törende şöyle dedi: “Biz engellilerim ize ayrım cılığı or­
tadan kaldırdık ve yaptığım ız büyük toplu konutlarda engellilerim ize giriş ka­
tını ve rd ik.” Bilm iyorum ne dem ek istediğim izi anlıyor m usunuz? Engelliler sa­
dece giriş katm a m ahkûm olm ası gereken, üst kattaki kom şusuna g idem eye­
cek olan ya da 8. kattan m anzara seyredem eyecek olan insanlarm ış. Bunu bir
m im ar açıklıyor ve büyük m etropolün belediye başkanı açıklıyor. Lütfen olaya
bu şekilde bakın. Engelliler de kendi haklarının bilincinde değiller, farkında
değiller, derken bu tür şeylerden bahsediyorum .
B üyükşehir Belediyesinin sorum lu olduğu bir konuda O kulum a D okunm a Plat­
form u adına Altı N okta Körler Vakfı Üyesi Sayın M ahm ut K eçeci’yi kürsüye
davet ediyorum .
Mahmut KEÇECİ
A ltı Nokta Körler Vakfı Üyesi
Ö ncelikle tüm katılım cıları saygıyla selam lıyorum . Kuşkusuz 3 A ralık gibi be­
lirli tarihlerin yaşam sal gerçeklikle örtüşen karşılığını tanım lam ak bugün için
zorunlu bir ihtiyaçtır. Aksi takdirde bu tarz özel tarihler sakatların sa katlıkla rı­
nı ve sakatlıktan kaynaklı sorunlarını kanıksam alarına yol açabilir, başka bir
araya gelm e nedenlerini ortadan kaldırabilir. Bu tarz klişeler ayrım cılığı pekiş­
tirm e işlevi de görebilir. Kuşkusuz bu saptam alar görünenle yetinm eden gö­
rünenin arkasına bakm a arayışının bir sonucudur. Zira görünen bir şov ve il­
lüzyondan ibarettir ve aldatıcıdır. O ysa hakikat görünenin arkasında gizlidir.
Peki, nedir o hakikat? Kuşkusuz sorunların çözüm ünde kâğıt ve m ürekkebin,
im za ve tuğranın her şey olm adığıdır. Zira çıkarılan yasa ve yö ne tm e likle re
rağm en bankalar ve noterler hâlâ körlerden parm ak basm alarını veya im za
tanığı getirm elerini isteyebiliyor. Özel sigortalar körlüğü yü ksek risk faktörü
sayabiliyor, sağlık kurulu raporlarına getirilen tıbbi kriterlerin sosyal ka rşılıkla ­
rını saptayan bir düzenlem e olm adığı için sakatlar kazanılm ış haklarından
yoksun bırakılıyor. Kamu sektörü istihdam yüküm lülüğünün layıkıyla ye rine
getirm ediği için sakatların çalışm a hakları bizzat devlet tarafından gasp e d ile ­
biliyor. Ç alışm a yaşam ı yeterince denetlenm ediği için bu anlam da sa katla r
özel sektörün insafına terk ediliyor. Bugün asgari ücretle ya da sadece s ig o r­
ta prim leri karşılığı uzaktan istihdam furyası g iderek yayılıyor.
Dahası İstanbul Büyükşehir Belediyesi durup dururken salt rant değeri d o la ­
yısıyla Altı Nokta Körler R ehabilitasyon M erkezinin boşaltılm asını istem e c e ­
saretini gösterebiliyor. Zira Altı N okta Körler R ehabilitasyon M erkezi m ü lkiye ­
ti İstanbul B üyükşehir Belediyesine ait olan bir arsa üzerinde konum lanan ve
erişkin körlere sosyal öğün ve rehabilitasyon eğitim i verebilen bir kom pleksin
adıdır. Yapılan bir sözleşm eyle 1970’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi ta ra ­
fından Altı Nokta Körler D erneğine tahsis edilen arsa üzerine halktan to p la ­
nan paralarla gerçeğe dönüşen bir düştür. O kul çağını yakalayam ayan ya da
görm e yetisini sonradan yitiren körler için bir yaşam üm idine dönüşen m e r­
kez, rehabilitasyon anlam ında evrensel açılım ları yakından izleyen g elişim
seyriyle bugün için sokağa, hayata aralanan bir kapı işlevindedir. U lusal ö l­
çekte faaliyet gösteren m erkezde günlük yaşam becerileri, bağım sız hareket,
kabartm a yazı, bilgisayar, m asörlük, çağrı m erkezi yöneticiliği, sanat ve sp or
eğitim i verilm ektedir. Böylesine yaşam sal edinim ler dolayısıyla körler için bu
m erkez adeta bir m abet anlam ı kazanm ıştır.
G erçek olan.şu ki, nüfusun yüzde 1’i kör ve kör nüfusunun ancak yüzde 3 ’ü
o kum a-yazm a bilm ektedir. S akatlık üreten işkence gibi, tra fik kazaları gibi, iş
kazaları gibi, genetik faktörler gibi,, kan uyuşm azlığı gibi ö nlenebilir n e d e n se l­
likler de göz önüne getirildiğinde bu ve bunun gibi m erkezlerin daha fa z la s ı­
na gereksinim duyulduğu gün gibi ortadadır. O -halde yenilerini açm akla y ü ­
kümlü olanlar neden var olan ve ya normal seyrinde işleyen yapıları o rtadan
kaldırm ak isterler? Bunun da anlam ı gayet açıktır, bu yaklaşım la e ko n o m ik
beklentilerin insani ve toplum sal gereksinim lere tercih edildiği kolaylıkla a n la ­
şılm aktadır. Bu acı gerçeği boşaltılm ası istenen yerin tabelasını bütünleyen
sözcüklerin anlam ına sığm ayan bir değer oluşundan a nlam ak m üm kündür.
Ö yle ki, Altı Nokta Körler R ehabilitasyon M erkezi 1970 yılı itibariyle her ş e y ­
den önce İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir binadadır. Halktan p ara
topla yarak söz konusu m erkezin inşasına yönelm e çabası tam da bu kam u­
sal referansa dayanm aktadır, belediyeye ait referansa dayanm aktadır. En ni­
hayetinde Altı N okta Körler R ehabilitasyon M erkezi varlık sürecindeki e tkinli­
ğiyle 2000 görm e engelli için ev hapsinden günlük yaşam a, kent yaşam ına ve
toplum sal yaşam a katılm anın, “ö teki” konum undan “toplum sal b irey” konum u­
na taşınm anın kulvarı niteliğinde bir organizasyon olarak hak ettiği tarihsel,
toplum sal ve insani anlamı kazanm ıştır.
Altı N okta Körler R ehabilitasyon M erkezi 1970 yılı itibariyle sadece dağ b aşın ­
da bir arsa olabilir, ancak bugün bu yer kaydedilen gelişm elerle dünyanın bu
anlam daki sayılı m erkezlerinden birisi olm a övüncünü taşım aktadır. D olayı­
sıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi 30 M ayıs 2007 tarihli tebligatıyla rehabi­
litasyon m erkezinin boşaltılm ası dayatm asını getirirken hem kamu hizm etleri­
nin kesintisiz sürekliliğini İhlal etm ektedir, hem de insana, kam uya, toplum a,
eğitim e nasıl baktığını ortaya koym aktadır. Bu bakım dan bugün karşılaşılan
sorun protokol krizinden kaynaklı sadece hukuki bir sorun değil, tüm toplum u
da Ilğilendlren kam usal ve toplum sal bir sorundur ve çözüm ü de kam usal ve
toplum sal bir duyarlılık gerektirm ektedir.
G örüldüğü gibi görünenin arkası görünen kadar parlak ve ışıltılı bir tablo İçer­
m iyor. Yaşanılan sera iklim inde tribündekilerin, podyum dakilerln elleri parçalanıncaya dek alkışlayacakları m uhakkak, ancak basit ve yalın gerçeğin böyleslne curcunaya taham m ülünün olm adığı da aşikâr. S orunlarla baş edebil­
m ek İçin ortak, toplum sal bir enerji üretebilm ek dileğiyle hoşça kalın.
Engin AVCI
M ahm ut Keçecl’ye teşekkür ediyoruz. Bu arada arkadaşlar Kafkas ekibimizin
hocası biraz geciktiği İçin sıralamayı değiştiriyoruz. Bu nedenle bizim bu aktivitem lzl, bu etkinliklerim izi İstanbul Teknik Üniversitesi Geliştirm e Vakfı okulların­
da yapabilm em izi sağlayan kişilerin başında gelen Özel Doktor Natuk Birkan İl­
köğretim Okulu Müdürü Sayın Selçuk Dereci’yi kürsüye davet ediyorum.
Selçuk DERECİ
Özel Doktor Natuk Birkan ilköğretim Okulu M üdüiü
Değerli m isafirlerim iz, hepinizi okulum uzda görm ekten dolayı mutlu ve onur­
luyuz. Engin Bey benim konuşm am ı istedi. A slında toplantının başlangıcında
Türkçe öğretm enim iz okulum uzun bu konudaki genel yaklaşım ını size çok
açık olarak ifade etti, am a kendisi bana söz verdiği İçin de ayrıca teşekkür
ediyorum , sağ olsunlar. Sayın konuklarım ız biraz önce çok güzel konulara te ­
m as ettiler. Zaten bizim burada olm am ız bu sorunlara duyarlı olm am ızdan,
am a benim naçizane söylem ek istediğim , bu topluluğun dışında, bu düşünce
yapısını anlam ayan, bunlarla birleşem eyen topluluklara, kişilere, kurum lara
bu düşünce ve duyguyu benim setm ek lazım. Um arım bu ve buna benzer to p ­
lantılar bunun bir başlangıcı olur ve geliştirilir.
Biz İstanbul Teknik Ü niversitesi G eliştirm e Vakfı okulları olarak bu proje ö n ü ­
m üze geldiği zaman başta Yönetim Kurulu Başkanım ız Sayın Dr. Orhan Ö cal
G iray Bey, sonra Genel M üdürüm üz Nilgün H anım oldukça sıcak baktılar. T a ­
bii ki biz de çok sıcak baktık. Bu arada O rhan Bey kendileri bugün a ram ızda
olm ak istiyorlardı, am a özür dilediler, selam ve sevgilerini iletiyorlar.
Okul olarak bu projeye başlarken özellikle sanat bölüm ündeki öğretm en a rk a ­
daşlarım ız, özellikle seramikçi öğretm en arkadaşlarım ız olağanüstü özveriyle
çalıştılar. Bunun yanında idareci arkadaşlarım ız ve Türkçe bölümü destek v e r­
diler. Kendilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum . Ayrıca işletm e m üdürüm üz
Celal Beyin çok büyük katkıları oldu, onlara teşekkür ediyoruz. Lise M üdürü­
müz Sayın Kudret Beyin çok büyük katkıları var, teşekkür ediyoruz. Aram ızda
bulunan Okul Aile Birliği Başkanım ız Murat D ayıoğlu’na çok teşekkür ediyoruz.
Değerli öğretm en arkadaşlarım ıza da çok teşekkür ediyoruz. Gerçi öğren cile ri­
miz burada değiller, am a onlar sanatsal faaliyetleriyle, derslerde işledikleri k o ­
nularıyla çok büyük destek verdiler. Özellikle ilköğretim birinci kadem edeki ö ğ ­
rencilerim iz bu konuda çok duyarlı davrandılar. Dışarıda gördüğünüz gibi ç e ş it­
li etkinliklerde sanatsal aktivitelerle katıldılar. O nlara da çok teşekkür ediyorum .
Tabii kİ, şöyle söyleyeyim, ülkemizin çok büyük sorunları var. Sadece engelli v a ­
tandaşlarım ız değil normal vatandaşlarım ızın bile bu ülkede çok büyük sorunla­
rı var. Bunun en başında Türkiye'de düşünm e özgürlüğüyle ilgili problem var,
Türkiye’de özgürlüklerle İlgili problem ler var, Türkiye’de dem okratikleşm eyle il­
gili problem ler var, Türkiye’de cumhuriyetin kazanımlarıyla ilgili çok büyük so­
runlar var, ama bu sorunlar var diye bizim engelli arkadaşlarımızın, dostlarım ı­
zın, yurttaşlarımızın sorunlarına duyarsız kalm am amız gerekiyor. Ortaya d ö k ü ­
len rakamlar çok ürkütücü, bunları biliyoruz ve bu durumda öncelikle engelli v a ­
tandaşlarım ızın yaşamsal ve toplum sal özgürlüklerini kazandırm aya çalışırken
insanların engelli olmamaları İçin de her türlü toplumsal, kişisel, bireysel ve ku­
rumsal sorumlulukları da almamız gerekiyor. Bunun da en temel yolu eğitim in
evde başlayıp okulda devam sürecinde biz eğitimcilerin bu konuda çok duyarlı
olmaları, başta öğrencilerim izi bilinçlendirm ek, bu projenin içinde görm ek oluyor.
Biz yeni İTÜ G eliştirm e Vakfı okulları olarak bu projede birlikte o lm aktan
dolayı çok mutlu olduk. Sîzleri burada karşılam aktan ve ağırlam aktan dolayı
çok mutlu olduk. H epinize çok teşekkür ediyoruz. Um arım iki gün boyunca bir­
likte üretim e yönelik, çözüm e yönelik güzel zam an geçiririz. H epinize te şek­
kür ediyorum , sevgiler saygılar sunuyorum .
Engin AVCI
Sayın Selçuk Dereci'yi çok teşekkür ediyoruz. Bu çalışm alarda Geliştirm e Vak­
fı okullarının etkinliğe katılan yöneticilerinden birkaçına teşekkür sertifikası ver­
m ek istiyoruz ve bu nedenle ben İstanbul Teknik Üniversitesi Geliştirm e Vakfı
Okulları Genel Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nilgün Uluser İnan’ı ve kendisine teşek­
kür belgesi sunm ak üzere Federasyon Başkanım ız Cem alettin G ürsoy’u kürsü­
ye davet ediyorum. Anladığım kadarıyla Nilgün Uluser inan burada değil.
Salondan
Kendisi katılm ak istedi, ama rahatsızlığı nedeniyle gelem edi.
Engin AVCI
O kulun resim öğretm eni Sayın Eda Kum ’a teşekkür sertifikasını verm ek için
Yönetim Kurulu Üyem iz Sayın Başak S o ne r’i kürsüye davet ediyoruz. K endi­
sine çalışm alarından dolayı teşekkür ediyoruz. Biliyorsunuz dışarıdaki sergi
konusunda özverili çalışm alarda bulundu.
O kulum uzun seram ik öğretm enlerinden Sayın Enver Ş a hm a r’a teşekkür ser­
tifikasını verm ek üzere Sayın Şükrü B oyraz’ı kürsüye davet edelim . Başından
beri bizim le çok özverili çalıştığı için kendisine teşekkür ediyoruz.
O kulum uzun m üzik öğretm eni ve biraz önce dışarıda hoparlörlerden d inledi­
ğim iz çok güzel bir şarkı vardı, o şarkının bestecisi olan m üzik öğretm eni Sa­
yın Esra A li’ye teşekkür sertifikasını verm ek üzere Fiziksel Engelliler D elegas­
yonu G enel Sekreteri Engin A vcı’yı, yani ke nd im i... Çok teşekkürler.
Sözü uzattım , uzatacak bir şey kalm adı. Ben Kafkas ekibinin durum unu öğ­
renm ek istiyorum . Bu etkinliğin gerçekleşm esi için gerçekten çok m ücadele
ettik, çok fazla sorun yaşadık, aşm ak için çok taklalar attık desem yeridir ve
hâlâ aksaklıklarım ız devam etm ekte, bunun için sizden özür diliyorum . Kafkas
ekibinin m üzikleri de gelen hocada olduğu için beklem eye m ecbur kalıyoruz,
am a Kafkas ekibinin akşam bir etkinliğe gitm esi söz konusuym uş. O nedenle
beklem ek durum undayız.
M asalar yerlerine yerleşirken ben konuşm acılar Yeditepe Ü niversitesinden
Sayın Dr. Fatih Pakdil, M im ar Sinan Güzel S anatlar Ü niversitesinden S ayın
Dr. Figen Kafesçioğlu, Anadolu Ü niversitesinden Sayın Yrd. Doç. Dr. O sm an
Tutal ve Yüksek M im ar Şükrü S ü rm e n ’i kürsüye davet ediyorum . O turum u
Sayın Doç. Dr. Deniz İncedayı yönetecek. M im arlar Odası İstanbul B üyükkent
Şubesinden geliyor kendisi ve ben kenara çekiliyorum . Kolay gelsin.
Panel
Oturum Yöneticisi:
Doç. Dr. Deniz incedayı
M im a rla r O d a sı İs ta n b u l B ü y ü k k e n t Ş u b e s i
-
M im a r S in a n G S Ü
Prof. Dr. Fatih Pakdil (Yeditepe Ü niversitesi)
“Ö zürlüler İçin O lanaklar ve O lasılıklar S pektrum u”
Yrd. Doç. Dr. Figen Kafesçioğlu (M im ar Sinan GSÜ)
“Engeililiğin K aldırılm asında Fiziksel Çevrenin E tkisi”
Yrd. Doç. Dr. O sm an Tutal (Anadolu Ü niversitesi)
“Herkes İçin U laşılabilirlik”
Şükrü Sürm en (Y. M im ar)
“ İstanbul M etropolünde Ö zürlülerin Y ılla r İçindeki K onum u”
Deniz İNCEDAYI
Ç ok değerli katılım cılar, değerli konuklar, değerli basın m ensupları, hepinizi
saygıyla selam lıyorum . Ö ncelikle bu güzel ve anlam lı organizasyon İçin F izik­
sel Engelliler Federasyonu yö ne tim in e te şe kkü r etm ek istiyorum . K uşkusuz
bu organizasyona d este k veren d iğ er kurum ve kuruluşların hepsine de h e p i­
m iz adına çok te şekkü r ediyorum . A yrıca bizi kırm ayarak bu panele bilim sel
katkı sağlayan değerli konu şm a cılarım ıza huzurlarınızda te kra r te şe kkü r
ediyorum .
Panelistler (soldan): Şükrü Sürmen, Fatih Pakdil, Deniz Incedayı, Osm an Tutal, Figen
Kafesçioğlu.
M im arlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi olarak da özellikle bu “Engelli
K entler” başlığı altında küçük bir katkım ız olması düşüncesiyle bu panelin d ü ­
zenlenm esine katıldık ve “M im arlık Herkes içindir" gibi bir alt başlıkla organi­
zasyonu gerçekleştirdik. Ben öncelikle size program ın akışı hakkında çok kı­
sa bilgi vereyim . Ç ok değerli konuşm acılarım ız Sayın Prof. Dr. Fatih Pakdil ve
Yrd. Doç. Dr. Figen K afesçioğlu’ndan sonra kısa bir ara vereceğiz. Ardından
da diğer konuşm acılarım ız Yrd. Doç. Dr. O sm an Tutal ve Y üksek M im ar Ş ük­
rü S ürm e n ’i dinleyeceğiz. Konuşm alar yaklaşık 2 0 ’şer dakikayla sınırlı olarak
düşünüldü, ardından da sîzlerden gelecek tartışm a konuları ya da sorularla
oturum u zenginleştireceğiz ve kapatacağız.
Ben sözü değerli hocam a verm eden önce bir-iki cüm leyle, özellikle M im arlar
Odası İstanbul Büyükkent Şubesinin yaklaşım ını size aktarm ak İstiyorum.
Kuşkusuz böyle bir başlık öncelikle m im arları, kentsel tasarım cıları, p lancıla­
rı İlgilendiriyor. Belki çok dlslpllnlerarası bir konu, am a biz m im arlar ve kent­
sel plancılar, tasarım cılar olarak bakış açımızı ortaya koym ak istiyoruz. G ide­
rek yaşam ı karm aşıklaşan ya da çok boyutlu hale gelen kentlerim izde her gün
yeni boyutlarla karşılaşıyoruz. Sadece fiziksel değil de, sosyal anlam da da
birçok yeni boyutla karşılaşıyoruz ve artık m im arlık ya da kentsel tasarım an­
lam ında engelli ya da özürlülere yönelik çözüm üretm ekle İlgili yeni, geniş bir
kavram çerçevesine ulaşıldı. “U laşılabilirlik” başlığı altında tasarım ve toplum
arasında kurulacak felsefenin önem i çok arttı. Kuşkusuz burada sadece fiz ik ­
sel özelliklerden söz etm iyorum . Fiziksel özellikler zaten bilim sel bilgi olarak
dünyanın her yerinde belli standartları.yansıtm akta, am a toplum sal katkıya
yönelik ya da yaşam kalitesi bağlam ında bu sosyal psikolojik boyutları da içe­
ren yaşam kalitesi anlam ında m im arlara çok büyük sorum luluk düşüyor.
Onun dışında zaten fiziksel sorunları çözm ek bizim birinci dereceden g örevi­
miz ya da m im ar olarak sorum luluğum uz diye düşünüyorum , am a sosyal bo­
yut to plum da daha çok tartışılm alı ve gerçekten özürlü bireylerin kültürel y a ­
şam larını ya da sosyal yaşam larını da özgürce gerçekleştirebilm eleri ve bu
özgüveni aslında yaşam ları boyunca hissetm eleri çok önem li bir m im arlık ko­
nusu diye düşünüyorum ve bu giderek de çevre psikolojisine bağlanabilir d i­
ye düşünüyorum . Bunun bir bütün olduğunu, aslında tüm boyutlarıyla, sade­
ce bir tasarım sorunu ya da becerisi olm adığı görüşünü belirtm ek isterim.
Ö zellikle ulaşılabilirlik konusunda tüm dünyada bu anlam da ça lışm alar ya pılı­
yor. D ünya M im arlar Birliğinin Herkes için Tasarım Ç alışm a G rubuna M im ar­
lar Odası olarak katkıda bulunm aktayız. U luslararası platform da hem p an el­
leri, bilim sel üretim leri izlem ek, hatta yapılan başarılı uygulam aları se rg ile ­
m ekle bu platform a katkılar sağlam aya çalışıyoruz.
Engelliiik sadece belirli bir kesim in sorunu da değil aslında, herkesin her an
başına gelebilecek ya da İnsanın belli dönem lerde içinde olabileceği b ir d u ­
rum. G iderek de aslında bir adalet konusu diye düşünüyorum , bir adalet a n ­
layışı, hem yönetim ler açısından hem de m im ari tasarım , kentsel tasarım a ç ı­
sından sosyal devletin o anlam da ayrılm az bir parçası kİ, eşitlikçilik, ö zg ü rlü k­
çülük anlam ında giderek büyüyen bir parçası diye düşünüyorum . Bu nedenle
de aslında burada tartışacağım ız konular kam uyla ne kadar p aylaşılabilirse
ya da toplum a ne kadar yansıtılablllrse, kuşkusuz sadece m im arlık ala nıyla
değil, diğer kesim lerle de birleşerek yansıtılabillrse o derecede yapıcı ve ü re t­
ken olunabileceğini söylem eliyim .
Tabii kİ sivil toplum kuruluşları o larak blzlere de çok fazla görev düşüyor: B u ­
nu yaygınlaştırm ak, paylaşm ak, daha çok itici güçler oluşturm ak... Her zam an
bu tür platform lara destek vereceğim izi, yaşam kalitesinin yükseltilm esi ve
kent yaşam ının daha bütünlüklü bir felsefesinin oluşturulm asında üzerim ize
düşen görevleri yapacağım ızı söyleyerek.sözlerim i noktalayayım . Ben ç a lış ­
m alarını aktarm ak üzere sözü değerli hocam Sayın Prof. Dr. Fatih Pakdil’e b ı­
rakacağım . Kendisini hepiniz tanıyorsunuz belki, Yedi Tepe Ü niversitesinden,
M im arlık Bölümü başkanı ve özellikle de uzm anlık alanı olduğu için bu k o n u ­
da bize kendisi “Ö zürlüler için O lanaklar ve O lasılıklar S p ektru m u ” başlıklı bir
sunuş gerçekleştirecek ve bir çerçeve açılım olacak. Buyurun hocam, ço k te ­
şekkür ederim .
Fatih PAKDİL
Ç ok değerli konuklar, kıym etli m eslektaşlarım , hepiniz hoş geldiniz. Yeri g e r­
çi çok kolay bulam adık, am a pek çok yönden uygun bir salon. Bugün b enim
konuşm am da sîzlere İletmek İstediğim konu, genel olarak özürlü ve ö z ü rlü le ­
re İlişkin problem lerin bir nevi elden geçirilm esi, kısa kısa gözden geçirilm esi
olacak. Burada ekonom i, çalışm a, eğitim , sağlık, bakım vs, bütün bunlara çok
kısa değinm ek istiyorum . Bunun da nedeni şu: Ben İngiltere’de h asbelkader
burslu olarak yaşlı ve özürlülerle ilgili doktora yaptım. 83 yılında T ü rkiye ’ye,
Y ıldız Ü niversitesine geldim . O rada arkadaşlarım ız sordular, “Neyle İlgili d o k ­
to ra yaptınız? Ne çalıştınız?” Dedim, “ Ben özürlülerle İlgili, yaşlılarla ilgili 4 s e ­
ne devletten de burs alarak çalışm a yaptım .” “ Boşuna yapm ışsınız. B izde
özürlüler, engelliler, yaşlılar 100 sene sonra bile gündem e g elm ez” denildi.
Boşuna çalışm ışım , eşim de m aalesef - k i şimdi tabii “m aalesef” dem iyorum ,
o zam an iç in - aynı konuda çalışm a yapm ıştı. Herhalde biz boşuna ça lıştık
8 3 ’te, fakat şimdi tabii güzel tarafı, hatırlarsanız o zaman, 83 yıllarında ö z ü r­
lülerle ilgili hakikaten bir özürlü konsepti bile yoktu, sadece gazi ve m alul
m aaşları vardı, onun haricinde zannederim vakıflar, dernekler varsa da çok
tek tüktü, pek bir çalışm a yoktu. Tabii değişti bir m iktar; 8 5 ’te zannediyorum
- 8 5 veya 8 6 ’d a - ilk defa “özürlülerle ilgili ta sarım ” konulu bir konuşm a yap­
tım . Fırsat oldu dem ek ki, yavaş yavaş başladı 8 5 ’te. D em ek ki şu kadar se­
nede bir m iktar yol gittik, hakikaten bir m iktar yol gittik, am a gidem ediğim iz
yönleri de var. Onun için ben tabii birçok ülkeyi de araştırdığım İçin size kısa
sürede bir açılım yapm ak, bir m iktar karşılaştırm a, bir m iktar fikir açma, bir
m iktar global anlam da ve yerel anlam da neler olup bitiyor, onun bilgisini sun­
m ak istedim doğrusu, böyle bir sunuş yapm ayı am açladım .
Buradan başlarsak, tabii konuların önem sırasına göre değil, am a böyle b elir­
li bir sıralam a yaptım ; tam lineer sıralam a yok biliyorsunuz, hayat lineer değil,
çok yönlü ve onun İçin sırayla birkaç dakika dünyada ve T ürkiye'de neler o lu ­
yor, onları sizlere arz etm ek İstiyorum.
Ekonom i dediğim iz zam an en önemli şeylerden biri biliyorsunuz geçim im iz,
geçim kaynağım ız. D ünyada ve tabii T ü rkiye ’de de artık başladı, özürlülere
m aaş bağlanarak maddi destek veriliyor. Bu batıda da çok fazla değil, am a
devletin sosyal devlet olm a özelliğinin bir gereği. Kim se isteyerek özürlü o l­
m uyor, onun için de bütün batı ülkelerinde, örnek aldığım ız, gerçi çok da fa z­
la hayran kalınacak yeri olm ayan, am a özellikle özürlüsüne ve insanına v e r­
diği kıym et açısından hâlâ örnek aldığım ız ülkelere baktığım ızda hepsinde
özürlülere belirli oranlarda bir m aaş, direkt maaş katkısı oluyor. O nun haricin­
de sosyal ve tıbbi güvenlikleri var. Bizde de biliyorsunuz son kanunum uzla bu
konuda büyükçe bir atılım yapıldı. Yasal olarak T em m uz 2 00 5 ’te çıkan Ö zür­
lüler ve Bazı Kanun ve Kanun H ükm ünde Kararnam elerde Yapılan D eğişiklik
H akkında Kanun bir m iktar rahatlık sağladı. O nun haricinde pek çok ülkede
özürlülerin tıbbi güvenlikleri vardır. Bütün bakım larını ve sağlıkla İlgili sorunla­
rını ücretsiz olarak yaparlar. Birçok ülkede - k i bizde de bunlar v a r - vergi in­
dirim leri var, m uafiyetler var.
Diğer önem li bir husus çalışm a ve üretim e katkı. Bu her yönden çok önemli
bu konu. Birçok özürlü arkadaşım ız, birçok değil, çok nadir örnekler hariç yü z­
de yüzü çalışabilir biliyorsunuz; uygun koşullarda, uygun İş bulduğu ve uygun
eğitim i aldığı zam an çalışabilir. Bunun için korum alı İşyerleri, norm al işyerleri
vardır. M esleki rehabilitasyon m erkezleri bizde de açılm ak İstendi. M aalesef
bir başka konu yine öyle bahsedeceğim , kanun da çıktı, Ö zürlüler idaresinin
açmayı planladığı ve söz verdiği konulardan biridir, fakat o aniden geri çekti
ve bu konuda benim bildiğim kadarıyla henüz bir gelişm e yok.
Diğer önemli bir konu, eğitim ve öğretim. Tabii demin de arkadaşlarım ızın
bahsettiği gibi, özürlülerin haklarını bilmesi ve haklarını araması onların e ğitim ­
leriyle ilgili; ne kadar eğitimliysek, ne kâdar bilinçliysek bize verilen hakları, ha-'
lihazırdaki haklarımızı ve verilmesi gereken hakları daha iyi savunuruz. O nun
için eğitim ve öğretim in özellikle çok önemi var. Batıda bu tabii çok gelişm iştir;
buna aşağı-yukarı 70’lerde başlam ışlardır. Bütün ilkokul, ortaokul ve liselerin
adapte edilebilecek olanlarını m utlaka adapte ettiler ve bir de özel okulları var.
Sadece entegrasyon değil, çünkü özel okullarda eğitimi gerektiren özürlülerim iz
de var; onlara da özel okullarda eğitim olanağı verm ek gerekiyor. Bizde de bir
m iktar var tabii, çok nadir de olsa, am a -b u n u daha sonra a çıkla ya ca ğ ım - o kul­
larım ızda entegrasyon çok m üm kün değil. Ü niversitelerim izin dahi p ek azı
özürlü kabul ediyor, diğerleri kabul etmiyor. Çok iyi bildiğimiz üniversiteler dahi
sınavı'kazanan öğrencilere, “M aalesef biz sizi eğitemeyiz, öğretem eyiz, o ku ta ­
m ayız” şeklinde çok üzücü cevaplar veriyorlar ve tekrar aynı puanla başka bir
yere giriyor vs... Bunları m aalesef hepimiz biliyoruz.
Bu konuda özel eğitim ve rehabilitasyon m erkezleri önem lidir. Bizde de b u n ­
ların bir kısmı çok yetersiz olarak var. Bir de bu hususta yine geçtiğim iz y ılla r­
da Ö zürlüler idaresi çok program lı özel eğitim m erkezleri açm ak İçin söz v e r­
di. Ö nce 19 yerde dedi, sonra 23 şehirde dedi. “G ökkuşağı Projesi” diye d e v ­
let söz verdi, her yere yayın yaptı, bir sene boyunca özürlülere üm it verdi, o n ­
dan sonra birden bire yok oldu, işin İlginci, çok fazla bilinçli olm adığım ız için
herhalde, kimse de isyan etm edi. “Siz devletsiniz, bunu bu kadar lanse edip
bir sene boyunca pom palayıp ondan sonra nasıl yok e de rsin iz? ” diye bir ses
gelm edi. Onu da anti parantez olarak belirtm ek istiyorum . Bu konuda m eslek
edindirm e kurslarının açılması da çok önemli, çünkü özürlülerin yüzde 9 9 ’u bir
İş yapar, hayatını kazanacak bir iş yapar. Ç o k IQ ’su düşük, dow n sendrom lu
vs olanlar bile, öğretirseniz yapar, öğretm ezseniz yapm az.
Sağlık ve rehabilitasyon çok önem li konulardan biridir. Ö zürlü olm anın bir d e ­
zavantajı da daha çok sağlık problem lerinin olm ası, daha çok hastane, bakım
v s ’ye ihtiyaç duyulm asıdır. Bu konuda da harcam aların devlet tarafından k a r­
şılanm ası veya çok cüziyse özürlü tarafından karşılanm ası gerekir. M edeni
ülkelerin hepsinde bunlar devlet tarafından karşılanır. D evlet “sosyal d e vle t
o la cağ ım ” deyince bir yük altına girer. “Sosyal devlet olacağım , am a hiç p ara
harcam am ”, olm az. Sosyal devlet olm anın sorum luluğu belirli bir parayı d e z a ­
vantajlı gruplara harcam aktır. Bunlar kim sesiz çocuklar, özürlüler, yaşlılar vs,
toplum un dezavantajlı veya sonradan dezavantajlı durum a düşm üş b ire y le ri­
dir, çünkü hepim iz bir anda özürlü olabiliriz ve ya hepim izin küçük büyük özrü
vardır, am a hayatım ızı devam ettirebilecek veya zorlaştıracak şekilde old uğ u
zam an o net olarak ortaya çıkar.
R ehabilitasyon m erkezleri batıda her yerde vardır ve çok yoğundur bunlar. En
küçük köyden kasabaya kadar... Bizdeki gibi şehre bir rehabilitasyon m erke­
zi açıp birkaç milyon kişiyi orada rehabilite etm ek şeklinde değil, belirli plan­
larla ve hakikaten de çok büyük paralar harcanarak...
Bakım önemli hususlardan biridir. Biliyorsunuz, özürlüleri genel olarak ele a lı­
yorum , çok yoğun bakım gerektiren kesim im iz vardır. Bakım, “evde bakım ” ve
“kurum sal b akım ” diye ikiye ayrılır ve bütün dünyada şu anda evde bakım
esastır. M üm kün olduğu kadar yaşlısına da, özürlüsüne de evde bakım , bu­
lunduğu çevreden ayırm adan bakım esastır. Ancak bu günlük olarak bakım
m erkezleri ve rehabilitasyon m erkezleriyle desteklenir. Tabii pek çok özürlü
derecesi var; evde olm azsa, o zam an kurum sal bakım gündem e gelir ve ku­
rum sal bakım m üesseseleri de ileri dediğim iz ülkelerde çok yaygın olarak ku­
rulm akta ve görevlerini yapm aktadır. Bunlar özel de olabilir, kam uya ait de
olabilir; birçok yerde özeldir. Bunlara vergi indirim leri verilir, vergi m uafiyetle­
ri tanınır, teşvik verilir. Bunları yapm ak çok çok zor işler değildir. Dem in de ar­
kadaşlarım ızın söylediği gibi, niyet etm ek gereklidir. Niyet edilirse özürlüleri
ve yaşlılarım ızı, dezavantajlı gruplarım ızı kalkındırm ak, onlara yardım etmek,
T ü rkiye ’nin gücü dahilindedir.
Diğer husus sosyal hayat, insan ilişkileri... Hepim iz insanız. Ö zürlünün belli
problem leri var da, o artık işlerini gördü, yem eğini yedi, yatağına yattı, kitabı­
nı okudu, deyip sosyal ilişkileri, insanlarla görüşm esi, gezm esi, gezdirilm esi,
sportif faaliyetlere katılması vs için, bütün bunlar için gerekli tedbirlerin de
alınm ası gerekiyor. Bizde bunlar bir m iktar zayıf, batıda çok kuvvetlidir. Bu hu­
sustaki uygulam alardan biri, “bağım sız yaşam m erkezleri” denilen, A m e ri­
ka ’da ve bir kısım başka ülkede görülen bir uygulam adır: Her özürlünün ka­
yıtlı olduğu ve gelip orada çeşitli hizm etleri aldığı veya nereden hangi hizm e­
ti alacağı konusunda, “hastaneye mi ihtiyacınız var, şu hastaneye gidiniz, şu. na mı ihtiyacınız var şuradan alınız, tekerlekli sandalye mi gerekiyor, şuradan
şöyle yapınız" gibi yönlendirildiği ve evi gibi, belki m abedi gibi gelip orada y e ­
m eklerini yiyip rehabilitasyon yapacakları, sosyal aktivitede bulunacakları,
oyun oynayacakları, gülecekleri, eğlenecekleri, spor faaliyetlerinde bulun a ­
cakları bağım sız yaşam m erkezleri... Bu da lanse edildi Ö zürlüler idaresi ta ­
rafından, bitem iyorum hepiniz takip ettiniz mi? Bir yıl boyunca bunlar da lan­
se edildi, G ökkuşağı Kam panyasından daha az, am a bunlar da ortadan kalk­
tı. Bir şeyier yapılm ak istendi, o açıdan ben çok da pozitif gördüm , am a on­
dan sonra hepsi birden silindi. Fakat en azından böyle bir konseptin olduğu
ve her köy, kasaba, şehrin çeşitli m ahallelerinde kurulm ası gereken ve her.
özürlünün gittiği zam an oradan dediğim gibi hem sosyal ve rehabilitasyon
ihtiyaçlarını görecek olanakları bulm ası hem de yönlendirilm esi, orada kayıtlı
olm ası vs önemlidir.
Bunun haricinde pek çok ülkede biliyorsunuz özürlülerle ilgili turizm g e liş m iş ­
tir. Otel odalarının yüzde 1 ila 3 ’ü özürlülere uygun yapılır. Y ıld ızın a göre d e ­
ğişir ve m utlaka pek çok ülkede pek çok otel adapte edilm iştir; yüzde 1 ila 3
arasında odasının özürlülere uygun şekilde düzenlenm esi, özürlülere uygun
şekilde tasarlanm ış ve uygulanm ış olm ası m ecburdur.
Ulaşım , dolaşım ve m obilité çok önem li. Hâlâ bizde tekerlekli sandalye te m i­
ni bir sorun veya tekerlekli sandalyesi olm ayan özürlüler var kİ tabii bu üzücü
bir durum , gelişm em izin çok negatif bir tarafı. Haibuki biliyorsunuz, fu a rla rd a
görürsünüz, tekerlekli sandalyenin envai türü, elektriklisi, m erdiven çıkanı - t a ­
bii teknolojisi çok becerilem edi a m a - pek çok yönde ve teknolojiyi ku llanarak
özürlülerin ulaşım ve dolaşım da bir m iktar daha rahat etm esi sağlandı. K a m u ­
sal araçlar, otobüsler batıdaki pek çok ülkede, aşağı yukarı yüzde 9 0 ’ında
adapte edildi ve iki üç otobüsten birinde bu var. Bunları yapm ak kolay d a d e ­
ğil tabii, onu özellikle de söylem ek lazım. Her İşi katiyetle halleden şu anda
tek bir ülke yok; herkes efor sarf ediyor, para sarf ediyor, em ek sarf ediyor,
am a bütün sorunlarını çözm üş hiçbir ülke yok. Ben özürlü ve yaşlı ta s a rım ıy ­
la İlgili baktığım için bunu özellikle söylem em gerekir. Bütününü halletm iş d e ­
ğildir, am a 2-3 otobüste bir özürlü otobüsü gelir, özürlü tekerlekli sa n d a lye siy­
le durur, şoför iner -k im s e d e n gık çıkm ıyor, ç ık m a z - onu bindirir. Belirli bir y e ­
ri vardır onun, zaten orada durulm az, durulursa da ona yer verilir. Ö zürlü tek
başına -g e n ç veya orta y a'şl ı—sandalyesi ni idare edebilecek kişi evinden ç ı­
kar, belirli bir yere, bir toplantıya veya alışverişe gider, işini bitirir tekrar eve
döner. Bizde de tabii olması gereken, ama henüz çok zor veya çok sınırlı o la ­
nakların söz konusu olduğu bazı konular bunlar. Bunlar için de yine pek çok
sübvansiyon, kredi, tekerlekli sandalyelerde hibe şeklinde uygulam alar y a p ıl­
ması lazım.
Fiziksel çevre, tabii bütün binaların durum u vs ki, ben bunu nasıl olsa bir m ik ­
ta r biliniyor diye özellikle alm adım . Çünkü 8 5 ’ten beri ben belki 20 yerde,
özürlüler için tasarım nasıl yapılm alı, nasıl ram pa olur, nasıl özürlü tuvaleti
olur vs konularını pek çok yerde anlattım . Bildiğiniz gibi 2005 yılında ço k g ü ­
zel bir yasa çıkarılm aya çalışıldı. Kısm en İyi oldu, ancak benim de katkıda b u ­
lunm aya çalıştığım bu kanunda 3 sene diye planlanan, planladığım ız sın ır 7
seneye çıktı. 2005 yılından itibaren 7 senede bütün kamu binaları, m üzeler,
belediyeler vs özürlülere adapte edilecek, am a 7 sene çok fazla. Niye 7 sene
hiç anlam ış değiliz. Bu 3 sene içinde olsaydı gelecek sene sonuna veya te m ­
m uz ayına kadar bütün kamu binaları, genel binalar, sinem alar, tiya tro lar vs,
hepsinin özürlülere uygun olm ası için adapte edilm esi gerekiyordu. Fakat bu
birden bire m ecliste, her kim ne yaptıysa - b ir dilekçe veriyorlar b iliy o rs u n u z 7 seneye çıktı. 7 değil keşke 37 olsaydı, üm idim izi keserdik! Ç ok garip şeyler
de oluyor, kimin yaptığını da bilm iyoruz. O rada da bir özürlüm üz var, Sayın
Lokm an Ayva, özürlü m illetvekilim iz var.
Salondan
M aliye Bakanlığının yaptığını söylüyorlar.
Fatih PAKDİL
Bu 7 seneyi mi?
Salondan
Evet, hepsini M aliye Bakanlığı...
Fatih PAKDİL
M aliye Bakanlığı niye yapm ıştır? Bu bile üzücüdür. 7 senelik dilekçeyi veren
kim seyi çok m erak ederim . Ne kazandı? Hiç olm azsa 4 sene olsaydı. 3 sene
m akui bir zam andı.
Tabii bütün çevrenin, kentsel alanların, şehir alanlarının, evlerin v s ’nin, her
şeyin yavaş yavaş kanunlarla ve bilinçlendirm e şeklinde özürlülere uygun o la ­
rak yapılm ası gerekiyor. Burada ne yapabiliriz? Vergi m uafiyetleri sağlarız,
yasal zorunluluklar getiririz, dem in arkadaşım ız yakındı, am a konutların en
azından zem in katlarını veya belirli katlarını özürlülere uygun yapanlara bir
\
vergi m uafiyeti, bir teşvik verilebilir veya hiç olm azsa asansör ebatlarında kı­
sıtlam a yapm azsanız, o apartm an rahat kullanılır ve 9. katına da, 12. katına
da çıkarsınız. Burada yine belirli bir efor sarf etm em iz gerekir.
D iğer bir husus, uzm an elem an ihtiyacıdır. Bütün bunların yapılabilm esi için
uzm an elem ana çok ihtiyaç var biliyorsunuz. Burada özürlülerle ilgili sosyal
çalışm a uzm anları, bakım , rehabilitasyon uzm anları, özel eğitim uzm anları,
psikologlar, sosyologlar, m im arlar vb pek çok elem ana ihtiyacım ız var. Bu
yönde de üniversitelerin, yüksekokulların, hatta liselerin özellikle orta elem an
ihtiyacını karşılam ak için bu tür eğitim e yönlendirilm esi lazım. Tabii bütün
bunlar bilinçlenm eyle olacak işler.
Böyle bir kalkınm a hamlesi yapabilm ek İçin uzman elemana da çok İhtiyaç var.
Bunu da özellikle şunun İçin de söyleyeyim : 2007 geldi ve 2012 geldiğinde, “ş u ­
rayı çevirdik özürlülere göre” diyecekler, onu kontrol edecek m im arlarım ız yo k­
tur, M im arlar Odası da bilir. M im arlarım ızın yüzde 99’u özürlülerle, yaşlılarla il­
gili tasarım dan haberdar değildir. Bazı üniversitelerim izde seçm elik dersler var,
am a özellikle belediyelerin elem anlarını yarı uzman da olsa bir m iktar bu ko nu ­
larla bilgilendirip belirli eğitimi aldırm aları lazım ve hazırlanmaları lazım. O a çı­
dan belki de 7 seneye çekildi. 3 sene olsaydı, yapılmış olacaktı, ama uzm an
yoktu. Onu kontrol edecek, yapacak da yok, am a hadi yapacak olsun, kontrol
edecek uzman yok. Kim kontrol edecek? G örüyorsunuz acayip rampalar, m er­
divenle aynı zorlukta rampalar, kaydırak gibi pek çok rampayı hepimiz g ö rü yo ­
ruz. Onları yapanların da çoğu m im ar veya kalfa, her neyse... Mimarları da su ç­
lamak için söylem iyorum , ama uzm an eleman ihtiyacım ız had safhada.
Ö rgütlenm e çok önem li tabii, burada sizler de biliyorsunuz. O kadar ço k d e r­
neğim iz vs var ki, bunların birleşm esi, kuvvetlenm esi lazım. Devletin s ü b v a n ­
siyonu lazım. Ö zürlüler idaresi yeterli değil, Sosyal H izm etler ve Ç ocuk E sir­
gem e Kurum u biliyorsunuz özürlülerle ilgileniyor, ama net olarak her ö z ü rlü ­
nün bütün ihtiyaçlarının karşılanabileceği dem in söylediğim türden bağım sız
yaşam m erkezleri gibi, özürlü m erkezleri gibi net olarak herkese her ko nu da
hizm et veren, her konuda yönlendiren, haklarını söyleyen ve orada bir m iktar
sosyal ve rehabilitasyon ortamı sağlayan m erkezlerin oluşturulm ası lazım. A r­
tık treni kaçırıyoruz, doğu A vrupa ülkelerinde bile bunların çoğu vardır. Bütün
çevrenin adaptasyonu vs... Bu söylediğim unsurların yüzde 9 5 ’i doğu ü lk e le ­
rinde, dünün kom ünist ülkelerinde dahi olm uş vaziyette. Batıdan en az 20-30
sene gerideyiz.
Varlık propagandası yapılm alıdır. “V arlık propagandası” nedir? “Biz v a rız ” d e ­
nilmesi lazım. Ö zürlüler çok büyük bir grup, am a herkes evinde oturuyor, d ı­
şarı çıkam ıyor, am a bu propagandaları kişisel veya grupsal yapm ak g e re k i­
yor. D em in söylediğim gibi pek çok dernek var, ama sık sık usanm adan c a d ­
delere, sokaklara çıkılm ası lazım. İlla gösteri düzenlem ek veya grev yapm ak,
boykot yapm ak için değil, onun m odası geçti, o bizim zam anım ızdaydı. Ş im ­
di yarışm a yaparsınız, yarışm ayı da çok sevm iyorum aslında, gösteri y a p a r­
sınız, dinleti düzenleriz, toplantılar yapılır, sosyal aktiviteler yapılır, se rg ile r
yapılır... Çok güzel resim yapan özürlülerim iz var, m üzik çalan özürlülerim iz
var, am a ortalara çıkm ak gerekiyor. Bunu sosyal strateji olarak öneriyorum .
Pek çoğum uz T ürkiye ’de engelli yok zannederiz. Çök enteresandır, pek çok
arkadaşım ızla konuştuğum uzda “Y urtdışında ne kadar çok özürlü var, b izde
hiç yo k” derler. Hayır, bizde de aynı orandadır aşağı yukarı; yüzdeler hep
aynıdır. Bütün ülkelerde, savaş sonrası vs farklıdır tabii, öyle bir özel durum
olm adığı için şim di üç aşağı beş yukarı, yüzde 3, 5, 6 civarında değişir. Biz­
de görem iyoruz. G örem ezsiniz, çünkü hiçbir olanak verm eyince onların da d ı­
şarı çıkm a olasılıkları olm uyor. Onun için m üm kün olduğu kadar derneklerin,
vakıfların ve sivil toplum kuruluşlarının bunu teşvik etm eleri lazım. Küçük bir
sergi, küçük bir dinleti, bir şekilde ortaya çıkm am ız lazım .'B u sosyal strateji
olarak çok önemli.
D iğer strateji de flnansal ve ekonom ik strateji. Bir kere devletin bütçesinin ar­
tırılm ası lazım. Devletin sosyal devlet özelliği varsa elini de taşın altına koya­
cak, yoksa belirli bir para harcam adıktan, bütçe geliştirm edikten sonra sosyal
devlet olmaz.
O nun haricinde sivil toplum kuruluşlarının direkt veya indirekt desteklenm esi
ve diğer çalışm alara da vergi m uafiyetleri gerekir. Bakın, bu işler bu şekilde
de yapılır. Biliyorsunuz, pek çok işi yap-işlet-devret m odeliyle yaptığım ız gibi,
vergi m uafiyeti sağlam ak lazım, vergi indirim i yapm ak lazım. Bazen yap-işletbırak-devret veya yap-işlet-devam et gibi stratejiler yine m üm kün, ondan son­
ra da direkt ödem eler, m aaşlar, burslar, ev kiraları... Ö zürlünün ev kirasını ih­
tiyacı varsa devlet direkt ödesin. Neden ödem esin? Başka kim ödeyecek v e ­
ya devlet neden var? Biz vergilerim izi neden veriyoruz? Nasıl kadınlar İçin is­
tiyoruz, özürlüler İçin de gayet tabii tersine bir ayrım cılık istiyoruz, eşitlik iste­
m iyoruz. Çünkü başlangıçta eşit değilsiniz. Bunlar da tabii stratejilerin çeşitli
varyasyonları. Bunlar uygulanabilirse ki, uygulanabilir, am a istenirse uygula­
nabilir, o zam an da ülkem izin özürlüleri ve hepim izin kardeşi, kendim iz - h e r
an özürlü o la b iliriz - çok daha m edeni koşullarda yaşayabiliriz zannediyorum .
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim .
Deniz İNCEDAYI
Ç ok teşekkür ediyoruz Sayın H ocam ız Fatih Pakdll’e. Kendisi konuyu genel
bir çerçevede, ekonom i, yönetim politikaları, siyasal yaklaşım lar, sağlık ve
sosyal alanlarla da birleştirerek bir bütünlük içinde Türkiye ve dünyadaki du­
rum u bize özetlem iş oldular. Tekrar teşekkür ediyorum , ikinci konuşm acım ız
sayın m eslektaşım Yrd. Doç. Dr. Figen K afesçioğlu’na sözü verm ek istiyo­
rum. Kendileri M im ar Sinan Güzel S anatlar Ü niversitesinin öğretim üyesi ve
M ekân O rganizasyonu ve Donatımı Bilim Dalı başkanı. Bizlere “Engelliliğin
K aldırılm asında Fiziksel Ç evrenin Etkisi” üzerine sunum unu gerçekleştirecek.
Buyurun Sayın Kafesçioğlu.
Figen KAFESÇİOĞLU
T eşekkür ederim . Benim konuya yaklaşım ım genel olarak a slında e ngelliliğin
ve yaşlılığın bir ötekilik durum u yaratm am ası gerektiği kapsam ında olacak.
Çünkü bu bir insanlık hakkıdır, ötekilik yaratıyorsa eğer m utlaka çözüm g e re k ­
tiren ve.son derece dikkatle ele alınm ası gereken bir konu olduğunu d ü ş ü n ü ­
yorum .
S unum um da kapsam şöyle olacak: G enel o larak bir engeiiilik tanım ı, d ü n y a ­
ca kabul edilen bir engeiiilik tanım ı yapm aya çalışacağım . Gerçi bilinen bir
şey bu, am a şu an tekrar yapılm asında fayda var. T asarım cıların konuya ele
alışı anlam ında bir şekilde devam edecek. Az önce Deniz Hanım ın da s ö y le ­
diği gibi, tasarım da engellilikle ilgili fiziksel çözüm olm azsa olm az bir şe kild e
çözülm ek zorunda. Tabii ki bu tarz şeyler tem el tasarım kurallarını o lu ş tu ru ­
yor. Ancak bunun kadar önem li olan işin bir de sosyal ve psikolojik boyutu var.
Bunlara da değinm eye çalışacağım ve yaşlılık da engelliliğin daha ku vve tle n ­
diği bir dönem olarak yaşanıyor doğal olarak ve bir m iktar o konuda ö z e lle ş e ­
rek de sunum um a devam edeceğim .
Engelliliğin tanımı Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1980 yılında yapılıyor ve
“yetersizlik, özürlülük ve engeiiilik sın ıfla m a sı” olarak adlandırılıyor. Bu ta n ım ­
lam anın amacı da insan sağlığının önem li bir bileşeni olan insan vücudunun
işlevsel durum u veya engelliliği hakkında dünya üzerinde ortak bir dil ve ç e r­
çeve oluşturm ak ve engelliliğin bu tem el bileşenleri ve engeiiilik kavram ının
vücut işlevleri ve yapısı, bireysel seviyeli hareket kabiliyeti ve toplum sal y a ş a ­
ma katılım olarak belirleniyor. Daha sonra 2001 yılında D ünya Sağlık Ö rgütü
bu tanım ı biraz daha genelleştirerek, değiştirerek yeni bir açıklam a g etiriyo r
ve bu ilk üç terim i, bileşeni, bağlam sal faktörleri koruyor. Bununla birlikte ç e v ­
renin (hem fiziksel hem sosyal çevre) ve bireylerin özelliklerini işin içine k a ta ­
rak daha gelişm iş bir tanım lam ada bulunuyor.
Ö zürlülük ve engeiiilik terim lerini biraz daha açıklam ak gerekirse, “ö z ü rlü lü k”
kişinin fizyolojik, anatom ik, psikolojik yapısı ya da işlevlerindeki herhangi bir
yetersizlik veya anorm allik olarak tanım lanıyor. “Engeillk” ise özürlülükten d o ­
ğan, birey için normal kabul edilm esi gereken yaşam ını ve sosyal rolünü e n ­
gelleyen tüm dezavantajlar olarak ifade ediliyor. Ö zürlülüğün sebepleri d o ­
ğuştan gelen hastalıklar olabilir, sonradan oluşan hastalıklardan ka yn a kla n a ­
bilir veya bulaşıcı hastalıklar, kazalar, zihinsel bozukluklar, beslenm e b o z u k ­
lukları ve yaşlılık olarak sıralanabilir. H astalık ya da bozukluklar duyusal, ile ­
tişim se!, sosyal ve hareketle ilgili e ngellilikler yaratabilirler.
R ehabilitasyon tıbbı da tıp alanında özürlülüğü önlem ek ve m evcut özrü
a zaltm ak için faaliyet gösteriyor. Ancak sadece tıbbi bir çalışm a tabii ki yeter­
li değil. Eğitim cilerin eğitim alanında, az önce hocam ızın çok detaylı bir şekil­
de aktardığı gibi yönetim , eğitim ve çeşitli ölçeklerde fiziksel çevre ta sarım cı­
larının da bu konuyia ilgilenm esi engeliiliğin çözüm lenm esi ve giderilm esiyle
ilgili çok önem li roller üstlenebilirler.
2001 yılında dem in söylediğim Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan ikinci
ta nım lam ada fonksiyon, özürlülük ve sağlık sınıflam ası olarak açıklanıyor ve
d edik ki, çevresel ve kişisel özellikler ekleniyor. Bu açıklam adan kaynaklanan
engeliiliğin yaş gruplarının özel durum larını da içerebildiğinin ipuçlarını veri­
yoruz. Bu çerçevede yaşlılığa biraz odaklanırsak, yaşlılık dönem i aslında
m utlak bir engellllik dönem i değil; “her yaşlı engellidir” diye bir şey söylem ek
yanlış olur. A ncak yaşlılıkla ilgili tasarım da çoğunlukla ele alınan standart erg onom ik ölçüler ve psikolojik ihtiyaçlardan ötürü farklı ölçütler gerekebilir.
60 yaş üstü kuşak yaşlı olarak tanım lanıyor ve yaşlılık aslında engelllllkle ilgi­
li her türlü İpucunu içeriyor. Y aşlılıkla ilgili çeşitli alanlarda yapılan ça lışm a la ­
rın artm asının sebepleri de yaşlı nüfusun dünya üzerinde bildiğiniz gibi artm a­
sı ve de uzayan yaşam süresince yaşam kalitesinin korunm ası bilincinin d oğ ­
m asından kaynaklanıyor. Dünya Sağlık Ö rgütünün verilerine göre dünyada
bugün 650 milyon olan 60 yaş ve üstü yaşlı nüfus en hızlı büyüyen yaş g ru ­
bu olarak tanım lanıyor ve 2050 yılında 2 m ilyara ulaşm ası bekleniyor. Devlet
istatistik Enstitüsünün 2007 projeksiyonuna göre de T ürkiye ’de yaşayan 74
m ilyon İnsanın 2 milyonu 0-10 yaş arası bebek ve çocuklardan oluşurken 12
m ilyonu toplam nüfusun yüzde 20’sinl oluşturan 60 yaş ve üzeri yaşlıları kap­
sıyor.
Ç ok kısaca geçm eye çalışacağım , 1900’lerln başlarından itibaren 20. yü zyıl­
da gerontolojl bilim iyle yaşlılık, geç erişkinlikle ortaya çıkan koşullar ve d e ğ i­
şim leri İnceleyen bir bilim dalı olarak faaliyet gösteriyor. Bu tanım lam a ya şlı­
lığa ait hem fiziksel hem de psikolojik durum ları, özellikleri içerdiği için bu ya ş­
lılık araştırm alarında artık psikoloji bilim inin de çok önemli bir rolü olduğunu
ve olm ası gerektiğini anlayabiliyoruz. Y aşlılık bu dönem lerden İtibaren yaşa­
mın devrelerinden biri olarak ele alındığından gelişim psikoloji içerisinde de­
ğerlendiriliyor. G elişim psikolojisinde de yaşlılık yaşam ın diğer evrelerinde oh
duğu gibi birçok yaşam sal m ücadeleyi İçeriyor, yaşam a uyum çabasının d e ­
vam ettiği bir alan olarak ele alınıyor.
Y aşlılık dönem ine ait yaşam sal faaliyetin sürdürülebilm esi İçin de fiziksel çe v­
re tasarım ında çeşitli ölçeklerde ele alınm ası gereken konular var. Y aşlılıkta
fizyolojik ve psikolojik özelliklerin nasıl değiştiğine kısaca bakm aya çalışırsak,
bu dönem de kronik hastalıklar, zihinsel işlevlerdeki duraklam a ve gerilem eler,
fonksiyonların aktif ya hu t daha ö n c e k i/d a h a genç dönem lerde olduğundan
daha az kullanılm asıyla gerileyen ye tile r gibi sebeplerle hem ortopedik, hem
nörolojik, zihinsel ve duyusal, ruhsal ve duygusal birtakım d eğişim ler g ö s te ri­
yor ve bu da engelliliğin oluşabileceği bu dönem lerde engelliliği ço ğ a lta b ile ­
cek özellikler olarak karşım ıza çıkıyor.
Y aşlılık dönem inde bireyin fiziksel handikaplarına bakarsak, kalsiyum m e k a ­
nizm asındaki değişim lerden ötürü kişinin kem ik yapısı zayıflıyor ve hepim izin
bildiği gibi düşm eler ve çarpm alarda kırık riski yükseliyor. D uyularda g örm e
ve işitm e fonksiyonlarında g erilem eler ortaya çıkabiliyor. G örsel, işitsel ve d u ­
yusal algılam adaki problem lerden ötürü reaksiyon süresinde uzam a o la b ili­
yor. Eklem lerdeki esnekliğin zayıflam ası dolayısıyla hareket kabiliyeti, erişim
m esafesi azalıyor veyahut boy kısalabiliyor. Tüm bu bulgular tabii ki bireylere
bağlı olarak değişiklikler gösterebiliyor.
Zihinsel, algısal durum ve m ekânsal davranış olarak yaşlılığa bakarsak, z ih in ­
sel kapasiteyi ölçm ekle ilgili yapılan çalışm alar, araştırm alarda eğitim in, m e s ­
lek eğitim inin, kişinin daha önceki yaşam ındaki özelliklerinin, edindiği o lu ş u ­
mun, katkıların çok büyük önem i olduğu görülüyor. Her türlü biyografik koşul,
m otive edici koşullar ve yaş değişkeni zihinsel kapasiteyi etkiliyor. B ununla
birlikte yaşlılıkta kısa dönem hafıza hepim izin bildiği gibi uzun dönem h a fıza ­
ya oranla daha zayıftır. Hafıza tem el olarak kaydetm e ve d epolam a iş le m le ­
rinden oluşuyor. Y aşlıların geçm işe ait olayları yakın zam anda olanlardan d a ­
ha iyi hatırlam alarının sebebi de yaşlılıktaki kaydetm e işlem inde zayıflam a o l­
m ası, eskileri daha iyi hatırlıyor olm aları depodaki v a ro la n kaynaktan g e lm e ­
sinden ötürü bunda bir problem olm uyor ve dolayısıyla kaydetm e anında fiz ik ­
sel çevre tasarım cılarına düşen önem li görevler var. Yapıların, m ekânların ta ­
sarlanm asında belirgin birtakım ö zellikler katabilirlerse tasarım larına o zam an
yaşlıların çevreyi algılam aları ve uyum sağlam aları çok daha ko la y olabilir, d i­
ye düşünüyorum .
Yaşlıların yapısal çevrelerini ta nım a kabiliyetleri konusunda yapılan birçok ç a ­
lışm a var. Bunlardan da kentsel nirengi noktalarının, belirli yapıların veya b e ­
lirli bölgelerin hatırlanm asında yaşlılar gençlere veya orta yaşlılara o ra n la .d a ­
ha düşük sonuçlar elde ediyorlar. Binaların tanım lanabilir özelliklerinin v u rg u ­
lanm ası da yaşlı grubun binasını, yaşadığı ortam ı tanım asında ve hatırlam a ­
sında önem li bir etkisi var.
İçinde bulunulan m ekânla etkileşim açısından yapısal çevrenin o lu ştu ru lm a ­
sında kişisel m ekân, yalnız kalabilm e ihtiyacı ve kendi alanını b elirlem e
konularının özellikle bu yaş grubunda çok önem li veriler oluşturduğu g örülü ­
yor. insanların İçinde bulundukları m ekânda hem yalnız kalabilm e hem de g e ­
rektiği zam an sosyalleşebilm e İmkânını bulm aları önemli bir özelliktir. Bu d u ­
rum un tam tersi tek kişilik bir odada yaşayan insanlar, yaşlılar için üretilm iş
m ekânlarda bazen bundan rahatsızlık duyabiliyorlar. Yalnız olm ak bazı insan­
lar İçin olum suz sonuçlar doğururken bazıları içinse m utluluk verici bir yaşam
kalitesinde önem li bir nokta olabiliyor. Dediğiniz gibi yaşlı bireyin, fiziksel v e ­
ya engelli bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlıkla yaşam ını sürdürebilm esinde ya ­
pısal çevre tasarım ının çok önem li rolü olduğunu düşünm ek yanlış olm az.
Her ölçekte, aslında kent, konut ve eşya ölçeğinde bu konudaki tasarım a bak­
m ak ve birtakım veriler oluşturm ak m üm kün. Bunlardan kent ölçeğinde çok
tem el olarak düşünebileceğim iz birkaç noktaya ben dikkatinizi çekm ek istiyo­
rum. Binanın şehir dokusu içindeki yeri, yaşlıların veya engellilerin ya şad ıkla ­
rı ortam ların ister bir kurum olsun, ister kendi yaşaya geldikleri m ekânlarda
ya şam aya devam etsinler, bu m ekânların şehir içindeki yeri çok önem li, in­
sanların sosyalleşebilm elerl, günlük alışveriş veya gerekli faaliyetlerini sü rd ür­
m eleri için, durak, ibadet, alışveriş m ekânlarına yakın şekilde yerleşm eleri de
önem li bir özellik olarak ortaya çıkıyor. A yrıca birtakım ufak tefek zorlan m ala ­
rın da yaşam larındaki m ücadeleye katkısı olduğu saptanm ış.
Bu ortam larda çevredeki açık alanların durum u tabii kİ çok önem li. Yaya yol­
larının genişlikleri, yüzeylerin dokusal özellikleri, yaşlıların fiziksel durum ları­
na göre tasarlanm ası gereken önem li noktalar. Y aya yollarının ka plan m asın ­
da kullanılan m alzem elerin kaygan ve parlak olm am ası gerekiyor, pişm iş to p ­
rak vs m alzem eler kullanılabilir, ahşap m alzem e özellikle ses çıkardığı için
üzerinde hareket edildiğinde görm e duyusu zayıf engelliler için oryantasyonları bakım ından önem li bir nokta. Y aya yollarının, m erdivenlerin ve ram pala­
rın biçim leri ve büyüklükleri, yaya yolu ve kaldırım genişlikleri, çok tem el fiz ik ­
sel özellikleri oluşturuyorlar. Yaya yolu ve kaldırım genişlikleri İki tekerlekli is­
kem lenin yan yana hareket edebileceği genişlikte olmalı ki, bu 150-180 cm
arasında düşünülebilir. R am paların m üm kün olduğunca yüzde 5 ile yüzde 8
eğim arasında olm ası gerektiği bilinen bir kuraldır. Y aya yola kavşaklarının,
dönüşlerinin yüzey kullanım değişikliklerini belirtm ek İçin farklı yüzey kaplam a
m alzem eleriyle veya döşem e üzerindeki, kaplam a üzerindeki dokusal fa rk lı­
lıklarla hissettlrllm esl gerekir. R am paların ve m erdiven basam aklarının ö ne m ­
li öğeler olduğunu hatırlatm akta fayda var. M erdivenlerde, ram palarda m utla­
ka tutam akların, tırabzanların olm ası gerekiyor. Hem ram pa hem basam aklar
olm ası da tercih sebebi.
Açık ortak yaşam alanı özelliklerine bakacak olursak, ortak kullanılan iç
bahçeli avlular veya teraslar, odalardan bahçeye bağlantılar veya balkonlar,
kullanıcıların bahçede çalıştıkları alanlar ve m ahalleye alt çocuk oyun a la n la ­
rı olabilir. Bunlar açık alanları oluşturuyor. Sunum lardaki ta sarım da ortak bir
noktada açık alan bulunm ası iç m ekânı olan görsel bağlantıların devam lılığı
açısından önemli ve bu alanların biçim ve boyutlarının da grup olanağı ta n ı­
m ası, yani insanların istedikleri zam an guruplaşabilm esi, istedikleri zam an
geriye dönüp gidebilm eleri gerekiyor. Buna olanak tanıyacak ta sarım lar fa y ­
dalı olacaktır. Yapı yüzeyindeki boşluklar da a slında çevreyi tanım a ve ç e v re ­
ye bina hakkında bilgi verm e bakım ından önem li bir tasarım öğesi o larak k a r­
şım ıza çıkıyor. Bina cephesinin binanın iç m ekânları hakkında bilgi verm esi,
o bölgede yaşayan ve içeride yaşayan insanların söylediğim iz gibi oryantasyonunu ve çevreyi okum alarını kolaylaştırdığı için önem li. Sosyal alanlar ve
özel alanları bina cephelerinde okum alarının önem i vardır.
Yapı yüzeyinde renk kullanım ı da önem li bir fa ktö r ve yaşlılıkta göz m e rce ğ i­
nin kalınlaşm ası dolayısıyla her rengi aynı ölçüde algılayam ayabiliyor in s a n ­
lar ve yapılarda belli renklerin, ö ze llikle 'sıca k renklerin, sarı, kırm ızı, turuncu
gibi renklerin olm ası önem li bir faktör.
Yapıda kam usal m ekân, özel m ekân bağlantısında birtakım sınırlar oluşm ası
da m ekânların aidiyet sınırlarının belirlenm esinde önemli bir öğe oluşturuyor.
Bu başlık altında ele alabileceğim iz konulardan biri de yer ve duvar yüzeyinin
m alzem e, renk, doğal ve yapay aydınlatm a açısından önem i. Yaşlı b ire yle r
duyusal işlem lerindeki zayıflıklardan dolayı uyarıcı özellikteki m ekânlara ih ti­
yaç duyuyorlar. Bunlar da dokusal renkler ve doğal ve yapay aydınlatm a ç e r­
çevesinde önem kazanıyor. G örm e ve işitme duyusu zayıflam ış bireylerin d ö ­
şem e ve duvar düzlem lerindeki d okunm a duyularını harekete g eçirecek d o ­
kusal farklılıklar sağlanm ası olum lu bir yaklaşım dır.
Özel yaşam alanları olarak konut birim lerini veya odaları ele alacak olursak,
bu m ekânlarda boyutlar bir kere son derece önem li. Bu birim lerin içinde b u lu ­
nan ıslak hacim ler, banyo veya m utfak gibi hacim lerin de ölçüleri ve d o n a tıla ­
rı çok önem li bir faktör bildiğiniz gibi. Y aşlılar için tek kişilik oda, bakım g e re k ­
tiren yaşlı grupları için, ancak her zam an bağım lı olm asa da, tam bağım lı o l­
m asa da yaşlı grupların ve bağım sız veya yarı bağım lı, b akım a ihtiyacı olu p
kendi kendine yaşayabilen insanlar ise farklı birtakım planlanm ış m ekânlarda
yaşayabiliyorlar. O nlar için de önem li faktörler var. Ö zelleşm iş alanlar g e re k i­
yor, iki kişilik, iki kişinin bir arada yaşadığı odalarda, birim lerde her bireye de
m utlaka ayrı yaşam a alanları, gerektiğinde birleşebilecek ortam lar sa ğlam a k
önem li. O dalardaki birim lerle bağlantılı olarak yatak ve o turm a alanlarının
ayrılm ası, bunların birbirinden ayrılabilm esi bireylerin norm al yaşam larını sür­
dürm eleri, çevrelerine aksettirm eleri için çok önem li bir özellik olarak görülü ­
yor ve dış m ekânla görsel bağlantının kuvvetli olm ası, hem dışarıdan iç hac­
min görülebilm esi hem de içeriden dışarıdaki yaşantıya, çevreye ait ipuçları­
nın yakalanabilm esi için önemli bir tasarım becerisi gerektiriyor. O dalarda bi­
reylerin kendilerine ait eşyalarının, geçm iş yaşam larından taşıdıkları eşyala­
rın bulunm ası da çok önem li bir psikolojik faktör. Birlikte yaşanan sosyal alan­
larda da, katlarda veya yukarıda gördüğünüz gibi katlar arasında sosyalleşe­
b ilm ek İçin küçük odak noktalarının olm ası, farklı şekillerde oturm ayı, bir ara­
ya gelm eyi sağlayacak iç m ekân düzenlem elerinin yapılm ası ve faaliyetlere
olanak tanıyan hacim ler bulunm ası da olum lu sonuçlar getiriyor.
K oridorlara bakacak olursak, bu binalarda m üm kün olduğu kadar koridorsuz
dağılım biçim inin uygulanm asında fayda var. A ncak tabii kİ tekrar eden b irim ­
lerden oluşan yapılarda koridor gereklidir. Bu durum da da i-yi aydınlatılm ış ve
kapı önlerinde, her birimin girişinde o birim içinde yaşayan bireylerin kendile­
rini gösterebilecekleri, aktarabilecekleri ve orada yaşadıklarının belirtileri olan
nesnelerin bulunabileceği birtakım ara m ekânlar olm ası psikolojik etki için
önem lidir.
Sanıyorum bitti. Teşekkür ederim beni dinlediğiniz İçin, m im ari öğelerin de en­
gelli bireylerin yaşam ındaki çok önem li bir faktör olduğunu sanıyorum ayrıca
konuşacağız.
Deniz İNCEDAYI
Figen K afesçloğlu’na çok teşekkür ediyoruz. Ö zellikle yaşlılık çerçevesinde
sorunu dile getirirken bir taraftan da özürlü durum unun yaşlılık kadar doğal o l­
duğunu vurgulayarak bir örneklem e olüşturduğu için teşekkür ediyorum . Ken­
disi de konuşm asının başında zaten bunun her disiplinde bir ötekilik, bir d ış­
lanm ışlık konusu değil de tam tersine doğallık konusu olarak görülm esi ve çö­
zülm esi gerektiğini vurgulam ıştı.
Değerli katılım cılar, 20 dakikalık bir ara vereceğiz ve bu arada sorun da ç ö ­
züldüğü İçin Kafkas ekibi gösterisini de izleyebileceğiz. Saat 17.10 gibi p an e ­
lim izin devam ını gerçekleştirm ek üzere tekrar toplanacağız.
Ç ok teşekkürler.
İkinci Oturum
Vj
Deniz İNCEDAYI
Ç ok değerli katılım cılar, tekrar hoş geldiniz. Ben de öncelikle bu güzel g ö s te ­
rileri için, hepim izi duygulandırdıkları için Kafkas ekibine ço k teşekkür e d iy o ­
rum. Hocalarını ve kendilerini buradan kutlam ak istiyorum , bize yaşam ın ne
denil güzel olduğunu gösterdiler.
Panelim izin ikinci bölüm ünde iki konuşm acım ız var. Önce Anadolu Ü n ive rsi­
tesi Ö ğretim Üyesi Sayın Yrd. Doç. Dr. O sm an T utal’ı dinleyeceğiz. Kendisi
“Herkes İçin U laşılabilirlik” başlıklı sunuşunu gerçekleştirecek.
Buyurun Sayın O sm an Tutal.
Osman TUTAL
T eşekkür ederim sayın başkan. H erkesi saygıyla selam lıyorum . Bugün benim
konuşm am ulaşılabilirlik üzerine. Tabii “u la şılabilirlik” kavram ına da açıklık g e ­
tirerek herkes İçin ulaşılabilirlik nedir, bunu ifade etm eye çalışacağım .
Tabii tekerlekle tanışm am ız bebeklik dönem inden başlıyor, yaşlılık dön em ine
kadar sürüyor. Hep tekerlekli sandalyeden bahsediyoruz, am a bu d oğ um la
başlayış yaşlılık dönem inin sonuna kadar giden hiyerarşiyi ya da süreci a n la ­
tan bir slayt. “Herkes için ulaşılabilirlik" dediğim iz kavram a uluslararası y a k la ­
şım larda sekiz düzeyli bir kullanıcı profili dikkatim izi çekiyor yâ da u lu sla ra ra ­
sı düzeyde yaklaşım bu şekilde sergileniyor. Bu sekiz düzeyli piram idi a ç m a ­
ya çalışalım . Birinci düzeyde, en altta bedenen herhangi bir yetersizliği b u lu n ­
m ayan sağlıklı insanlar yer alıyor. İkinci aşam a genel anlam da sağlıklı bir
bünyeye sahip olan insanları ifade ediyor. Üçüncü düzey ta sarım da ihm al e d i­
len, özellikle kamusal m ekânda düzenli olarak ayrım cılığa uğrayan insanları
tanım lıyor. Dördüncü aşam a hareket etm ede baston ve benzerlerini ku lla n ­
m ak zorunda kalan ve yetersizliklerini kabullenm eyen, çocuk arabası, p use t
ve benzeri taşıyan dezavantajlıları ifade ediyor. Beşinci aşam a yetersizliği ne­
deniyle zorunlu olarak baston, koltuk değneği, yürüteç ve benzerlerini kulla­
nan kişilerden oluşuyor. Altıncı aşam a ulaşılabilir bir m ekânda bağım sız o la ­
rak tekerlekli sandalyeyi kullananları ifade ediyor. Yedinci aşam a yapılaşm ış
çevreyi ulaşılabilir olsa bile bir kişinin yardım ıyla kullanabilen tekerlekli sa n ­
dalye ya da elektrikli sco o te r kullananları ifade ediyor. Son aşam a ulaşılabilir
bir m ekânda tekerlekli sandalyeyi kullanırken zorunlu olarak birden fazla refa­
katçi kullanılanları ifade ediyor. Biz artık plancılar, tasarım cılar olarak hepim iz
genel olarak çevrem ize baktığım ız zam an sadece aşağıdaki bir ve ikinci d e ­
recedeki insanlar için tasarım larım ızı yürüttüğüm üzü görüyoruz. Yapılaşm ış
çevreye baktığım ız zam an tam am ıyla bununla ilişkili bir süreç yaşıyoruz. Bi­
raz sonra m evzuatla ilgili açıklam alarda bulunacağım , am a süreç genel anla­
m ıyla böyle. Üçüncü aşam adan itibaren tasarım da ihmal edilenlerin b aşladı­
ğı süreçle birlikte engellilik ve ulaşılabilirlikle ilgili problem ler de ortaya çıkıyor.
Bu konuda biz özürlülere yönelik ilk resm i envanterim izi 2004 yılında açıkla­
yabilm işiz. 2004 yılına kadar resmi olarak ülkem izde ne kadar özürlü var, b un ­
ların sınıflam aları nasıl, resm en bilm iyoruz; ilk defa 2004 yılında resmi olarak
bunların açıklam ası yapılm ış. Bundan sonraki süreçte özürlülere yö nelik m ev­
zuat, sonra sürdürülebilir kentsel yaşam ve yeni yaklaşım lar burada da “en­
gelliler için engelsiz ta sarım ”, “herkes için ta sarım ” ve “evrensel ta sarım ” gibi
kavram lar, daha sonra “yapılaşm ış çevreye u la şılabilirlik”, sonra da “herkes
için ula şılab ilirlik” kavram larına kısaca değineceğim .
ilk resmi envanterim iz 2004 yılında dem iştim , 2004 yılında resmi olarak açık­
lanan rakam larda nüfusun yüzde 12,29’unun özürlü olduğu ifade ediliyor. Bu­
rada da erkek-kadın olarak ve ortopedik görm e, işitme, dil ve konuşm a ve zi­
hinsel özürlü nüfusla süreğen hastalığa sahip olan nüfusu ağırlıklı olarak gö­
rüyoruz. Bu nüfus arasında süreğen hastalığa sahip olan nüfusun daha fazla
bir oranda olduğunu görüyoruz. Biraz önce Sayın Şükrü Poyraz da bahsetti,
bu kaçınılacak ya da dikkate alınm ayacak bir nüfus değil; bu nüfus yüzde
12,29, yaklaşık 8,5 milyon insana tekabül ediyor. O rtalam a aile büyüklüğüm ü­
zü 4 kişi alırsak 4 x 8 = 32, 35 m ilyona yakın kişiden oluşan bir büyüklüğü il­
gilendirm eye başlıyor. Sadece bunun kritik bir noktası bu insanların bir bütün
o larak karar verdiğini düşünürsek, her ailede iki kişinin bile oy verdiğini d üşü ­
nürsek, yaklaşık 35 milyon kişinin 17,5 milyon kişisinin oy verdiğini düşü nü r­
sek, aslında özürlülere ait bir çoğunluğun seçim de bir hüküm eti olu ştu ra bile ­
cek bir büyüklüğe sahip olduğunu belirtm ekte yarar var.
Engin Bey de konuşm ası sırasında “m aksim um sokaktayız” diye bahsetm işti.
Sokak bizim için neyi ifade ediyor? A vrupa Kentsel Şartının
1. ve 7.
m addelerinde şu ifadeler yer alıyor: D olaşım yaşanabilir bir kentte elverişli ve
d eğişik yolculuk biçim lerinin birlikte var olm asına olanak sa ğlaya cak biçim de
düzenlenm eli, sokak sosyal bir arena olarak algılanm alı. K entler ise herkesin
her yerden yararlanabileceği biçim de tasarlanm alıdır. Buradaki “herkes” k a v ­
ram ına açıklık getirm ekte fayda var. Ben özellikle her to pla ntıda vu rg u lu yo ­
rum, biraz önce diğer hocalarım ız da vurguladılar: Yaşlılık bu sürecin bir p a r­
çası, hepim izin sonunda da bu yaşlılık gözüküyor. A slında şim d iki.dö ne m d e
hepim iz sağlam gibi davranıyoruz, am a gelecekte yaş 5 0 ’nin, 6 0 ’ın üzerine
çıkm asıyla beraber biz de aynı problem leri ya şam aya başlayacağız. Şim di hiç
ötelem enin, göz yum m anın hiç anlam ı yok, şim diden sahip çıkm ak a slında
geleceğim izi de bir anlam da garanti altına alm ak adına faydalı.
U laşılabilirlik konusunda bizdeki m evzuat neyi ifade ediyor? 1930 yılında ç ı­
karılan 1580 sayılı Belediye Kanunu var. Belediye Kanunundan başlıyor bu
19 30 ’lu yıllardan. 3030 sayılı B üyükşehir Belediye Kanunu 1984 yılında ç ık a r­
tılm ış, 1983 yılında çıkarılan Karayolları T ra fik Kanunu, 85 yılın da çıkarılan
3194 sayılı İmar Kanunu, 97 yılında çıkarılan Ö zürlüler idaresi B aşkanlığının
K urulm asına Y önelik Kanun, yine 97 yılında 572 sayılı kanun hükm ünde k a ­
rarnam e aynı kanunla ilişkili olarak, buna paralel olarak 99 yılında 3030 s a y ı­
lı Tip im ar Yönetm eliğinde değişiklikler, 99 yılında planı bulunm ayan a la n la r­
da uygulanacak im ar yönetm eliğindeki değişiklikler, 2005 yılın da bizim Ö z ü r­
lüler Kanunu dediğim iz 5378 sayılı kanun, 2006 yılında geçen sene yapılarda
özürlülerin kullanım ına yönelik proje tadili kom isyonlarının oluşturulm ası,
apartm anda yaşıyorsunuz, ama özürlü durum undasınız. B inada bir şey y a p ­
m anıza izin verm iyorlar. Bu birazcık bu hakkı özürlü ailelere tanıyor,.belirli bir
kom isyon oluşturuluyor ve ulaşılabilirliğin sağlanm ası adına kom isyonun g ö ­
rüşleri doğrultusunda binada tadilat yapabiliyorsunuz. 2006 yılın d a O to p ark
Y önetm eliğinde D eğişiklik Y apılm asına Dair Y önetm elik var. 99 yılında sa kat
araçlarına park yeri ayrılm ası... ifadeleri doğrudan resmi olarak yayım landığı
şekliyle aldığım için kim isinde “ö zü rlü ”, kim isinde “sakat”, kim isinde “e n g e lli”
ifadeleri geçiyor. 2002 yılında da zor hava şartlarında idari izinli sayılm ayla il­
gili bir bilgi var. D ünya Ö zürlüler G ününde de tahm in ediyorum pazartesi g ü ­
nü herkes idari izinli sayılacak. M evzuat bunları ifade ederken bir de bu k o ­
nuyla ilgili standartlar var. T ürk Standartları Enstitüsü bu konuyla ilgili neler
yapm ış?
Standartlara baktığım ız zam an bizim bu konudaki en tem el standardım ız
1991 yılında çıkarılan 9111 Sayılı Ö zürlü insanların ikam et Edeceği B inaların
D üzenlenm esine Y önelik Kurallar, sonra Şehir İçi Yollar, Raylı T aşım a S is ­
tem leri, Özürlü ve Y aşlılar İçin T esislerde Tasarım Kuralları isimli TS 12460,
sonra TS 12576, 1999’da bunun dışında içinde özürlülere yö nelik ifadelerin
yer aldığı, kavram ların bulunduğu standartlar var.
Bunlara paralel olarak “ ulaşılabilirlik" dediğiniz kavram nedir? U laşılabilirlik
hangi insanlık durum unda bulunursa bulunsun her insanın gündelik yaşam a
katılm ası sırasında bina iç m ekânlarından kentsel dış m ekânlara kadar, hatta
doğa parçalarına kadar yapılaşm ış çevreye zorluk çekm eden, ayrım a uğra­
m adan herkesle birlikte eşit bir şekilde ulaşabilm esini ve bu çevreyi kullana­
bilm esini, sadece ulaşm ak değil bu çevreyi kullanabilm esini ifade ediyor.
G enel bir değerlendirm e ile geçm işten günüm üze doğru bir okum a yapacak
olursak, biraz önce bahsettiğim 19 30 ’lu yıllardan gelen Belediye Kanununda
da özürlülere yö nelik düzenlem elerden bahsediliyor. 1991 yılından çıkarılan
T ürk Standartları Enstitüsünün 9111 sayılı standardı var. Peki, o günden bu­
güne kadar bu işlerin çoktan bitm iş olm ası g erekm iyor m uydu? Fatih Hocam
biraz önce bahsetti, 80’li yıllarda İngiltere’ye gidip döndüğünde, bu işe siz bo­
şuna bulaşm ışsınız, tabiri caizse buna burada ekm ek kapısı yok, anlam ında
şeyler söylenm iş. A slında bu kadar eski bir geçm işten, başlangıcı çok g erile ­
re giden bir tarihten günüm üze kadar yapılm ış fazla bir şey yok gözüküyor. Ni­
ye yok? Onu görüntülerle devam edip izleyeceğiz.
“U laşılabilirlik” ya da “b ilm ezlik” diyeceğim iz, biraz düşündürücü, biraz g ülüm ­
seten görüntüler. Yapılm ış uygulam alarla kendi m em leketim den, Eskişe­
h ir’den bu konuda birazcık daha duyarlı diyebileceğim iz, am a yine hatalı uy­
gulam aları olan çalışm alar, kavşaklar, yollar, yaya kaldırım larıyla ilgili örn ek­
ler, günlük hayatta sıkça rastladığım ız engel gruplarına ve engellenen kişile­
re ait görüntüler. Kaldırım genişliklerinin farklı kullanıcı tiplerine göre birazcık
daha düşünülm esi gerektiği açık. Şüphesiz bu süreci yaratanlar tam am en ta ­
sarım cılar, başka hiç kim se değil. Tabii bu sorum luluğu sadece tasarım cılara
atm akla da bitm iyor, çünkü bu işin sadece tasarım ını yapıyorlar, am a yö n e t­
m elikler ya da yaptırım ları uygulayan yerel yönetim ler, bu işle ilgili bütün bi­
rim ler bu işten sorum lular, ama bu tasarım ları da yapan bizleriz. Bunun hiç
kaçınılacak bir yeri yok.
Bunlar yurtdışından örnekler, biraz öncekiyle sadece karşılaştırm anız açısın­
dan, ram paların y a d a kaldırım ların bittiği noktalardaki sıfırlanm alara, hem ze­
min olm alara dikkatinizi çekm ek istiyorum . Burada birazcık m alzem eler ön
plana çıkm aya başlıyor. Renkler, kokular, yer kaplam alarındaki m alzem eler.
Tabii aynı m alzem eler üzerinde engelli sayabileceğim iz ve bu kategoriye da­
hil edebileceğim iz çocuklar, eşya taşıyan kişiler, ham ile bayanlar, yaşlılar,
araba taşıyan kişiler bu grubun tem silcileri olarak gözüküyor.
Bu E skişehir’deki engelli otobüsüm üz, standart bir otobüsün engelli o to b ü s ü ­
ne çevrilm esiyle elde edilen bir otobüs, ancak bir engellinin binm esi 15 d a k i­
kayı alıyor. Şoför iniyor, teker te ker kapıyı açıyor, m ekanizm ayı çalıştırıyor,
bindiriyor, tekrar kaldırıyor, içeride tekrar düzeltiyor. Tabii bu süreç böyle y a ­
şanm am ası gereken, standart bir otobüsün dönüşüm üyle yaşan ılaca k bir s ü ­
reç değil; artık bunların zem ini düz olan otobüslerle sağlanm ası çok kolay.
D ikkat ederseniz burada yol üzerindeyiz. O tekerlekli sandalyenin bulunduğu
ram palı kısım aslında kaldırım a denk geliyor. Kaldırım a denk gelince h em ze ­
min olarak binilebiliyor norm alde. Burada asfalt üzerinde olduğu için otobüs
kaldırım a yanaşm adığı için oradaki yükseklik dik bir ram paya dönüşm üş d u ­
rum da. O yüzden problem var.
Bir de ulaşım araçlarıyla kaldırım ların ilişkisine baktığım ız zam an bunlar da
yurtdışından örnekler; hem zem in olanla o lm ayanlar arasındaki ilişkileri k a rş ı­
laştırm aya gerek yok. Bizdekilerin birçoğu hem zem in değil. M esela A lm a n ­
ya ’dan olan örnekte de trene b inem eyenler protesto gösterisi yapıyorlardı.
B akarsanız zaten trenin, kom partım anın yüksekliği araç kullanan insanlar için
sorun. Ö zellikle yaşlılar için ki bunların hepsi özürlü de değil, sadece y a ş la n ­
dıkları için hüküm etlerin kendilerine tahsis ettiği özel araçlarla, akülü a ra çla r­
la rahatlıkla ulaşım larını sağlayabiliyorlar.
Bizdeki başkent ekspresi sağ taraftaki iki resim, diğeri yine dışarıdan bir ö r­
nek. Yüksekliklere dikkat edin; zaten bırakın engelliliği, elinde eşyası, valizi,
yükü olan insan da aynı pozisyonda, engelli durum unda olduğu için hiç fa rk
etm iyor. Sağlam insan, standart in sa n 'ya da bizim başlangıçta g österdiğim iz
piram idin altında o sağlıklı birinci ve ikinci derecedeki insanlar bile bu d u ru m ­
lardan zo rluk çekiyorlar.
Bu bizim dem iryollarının yapm ış olduğu özel bir vagon, sadece A nkara-İstanbul arasında gece Anadolu Ekspresinin son vagonu g a lib a /te k e rle k li sa n d a l­
yelere uygun yapıldığı ifade ediliyor. O nun da böyle bir m ekanizm ası var. H a l­
buki bunlara hiç başvurm adan sadece peronlardaki biniş noktalarını birazcık
yüksekseler ram palarla ve biniş m erdivenlerini kaldırıp onları hem zem in y a p ­
salar bu iş herkes için çözülm üş olacak, am a biz hâlâ bu İşlerle uğraşıyoruz.
Sistem i çözm eye çalışıyoruz.
U çaklarda da benzer durum var. Eğer körükten binm iyorsanız m erdivenleri ç ı­
kıyorsunuz ki sıkıntılı olabiliyor. Körük gibi uçağa kadar ulaşan sistem ler var.
Hiç bu kod farklarını yaşam ıyorsunuz.
Bu yine benim kentim den, E skişehir’den... Bir Porsuk Çayım ız var, onun e tra ­
fında m otorlu tekneler var, am a iskele kısım larına baktığınız zam an insanın
binm esi çok da m üm kün değil. Bu aynı zam anda İstanbul'daki vapurlar için de
geçerli, aynı sıkıntıları burada da yaşıyoruz.
Bu yurtdışından bir örnek, m ekanizm alar ayarlanabilir, sistem ler kurulabilir.
E ğer yapm ak istiyorsanız bunlar hiç zor değil. En ağır derecede engelli pozis­
yondaki insanlar için bile askı sistem ler hazırlanıp teknenin ya da kayığın içe­
risine bırakılabiliyor.
Avrupa’da çok yaygın olmaya başlayan özellikle havaalanlarında “eurotaksi” de­
dikleri taksi sistemleri var. Geçen 6 ay önce bizim Bursa’daki Karsan firması da
Am erika için bunları üretmeye başladı. Büyük arabaların tekerlekli s a n d a ly e le ­
rin bile rahatlıkla gelip arkaya binebileceği ya da büyük valizlerin konabileceği
bir sistem. Bizde daha taksilere, özel araçlara bunlar pek geçilmiş değil, bunla­
ra ait çok özel donanım lar yapılıyor, rampalar yapılabiliyor, ama bunlar çok da
sağlıklı olmuyor. Çok pratik yöntem ler gördüğünüz gibi, bu üst taraftakiler sert
plastikten yapılıp aynı paspas gibi rulo haline getirilebiliyor ya da katlanabiliyor.
Sağ üstteki resim bize çok yabancı değil, ülkem izde çok yaygın olarak, g ördü ­
ğüm üz resim ler, yürüm e araçları, “w alker? ded ikle rim iz... G örm e engelliler
için hazırlanm ış m ekânlar, renkler, köpekler... Ç evrem izde sıklıkla gördü ğü ­
m üz m anzaralar, sağ taraftaki Japonların geçen sene imal ettiği engelliler için
m erdivenleri inebilen robot sistem i. Ç ok kullanışlı mı? Pek öyle gözükm üyor,
am a herhalde onun teknolojisini de geliştirdikleri zam an birazcık daha kolay
olacaktır. Çünkü onun üstüne binip sadece m erdiven inm ek-çıkm ak da biraz
soru işareti bırakıyor, am a çözüm lenm iş bir durum .
Tasarımı yapm ak tasarım cıların elinde, tasarım a nasıl baktığım ızla ilişkili. Bu da
yurtdışından bir örnek, illa ki böyle bir levha koymaya gerek yok. Kullanılabilirli­
ğini sağladıktan sonra herhangi bir piknik masası bile tekerlekli sandalye için uy­
gun hale getirilebilir ya da düşünülmüşse bu çözümler çok uygun olabilir.
Niye hep tekerlekli sandalye diyoruz? Tekerlekli sandalye bedensel rahatsız­
lığı bulunanların artık en uç noktası, bundan öte kısım, biraz önceki piram itte
g österdiğim yedinci ve sekizinci düzey. A rtık orada tekerlekli sandalyedeki ki­
şileri bile refakatçilerin götürm esi gerekiyor. Bizim burada hep belirttiğim iz,
kendi kendine yetebilen, tekerlekli sandalyeyle her yere ulaşabilen, ya pıla ş­
mış çevreye ulaşabilen kişiler. O nun için en üç nokta orası, eğer onlara uygun
bir şey yapabiliyorsak bu hepim iz için uygundur. En basiti şurada kırm ızı ha^
lıyla yapılan ram payı görüyorsunuz. H erhalde hiç kim se inerken rahatsızlık
duym uyor. N orm al ya da tekerlekli sandalyeli Şükrü Hoca dahil.
Geçiş noktalarındaki detaylar, yine Şükrü Hocam bahsedecektir, ama bunların
hem zem in olması gerekiyor. Çünkü tekerlekli sandalyede kol gücüyle g eçe bi­
leceğiniz yükseklik 2 cm. Tekerlekli sandalye kullandıysanız bir kol gücünüzle
şu kadar bir eşiği geçip geçem eyeceğinizi test edin. Onun için dışarıda g ö rd ü ­
ğünüz 20 cm, 40 cm, 50 cm, 10 cm 'lik şeyler hakikaten engel olm aya başlıyor.
Burada da yine resmi bir yapı var, am a sağ ta ra fta da yine bir asansör var.
O kun olduğu yerden o asansörle yine aynı sahanlık koduna u la şab iliyo rsu ­
nuz. Tasarım cı bunu yaparken hiç gocunm uyor, illa m erdiven yapacağım d e ­
m iyor. Bu da sağlık yapısı, sağlık yapısında biraz önce Fatih Hocam g en e
bahsetm işti, o ucube ram palar m erdivene paralel olarak yapılm ış. O radan bir
yük bile çıkaram azsınız. R am paların sahanlıkları yok. D olayısıyla bunlar yine
E skişehir’den sağlık ocakları, onun için gösteriyorum .
Dini yapılarda da aynı sorunlar var. Biri kilise, biri de bizim E skişehir’den İla ­
hiyat Cam ii, son dönem de biliyorsunuz cami yapıları düşey olarak yü k s e lm e ­
ye başladı. Alt tarafları depo, m arket gibi kullanılm aya başlandı, am a ya ş lıla ­
ra yaptığım ızın farkında değiliz.
Bu B ursa’daki Adliye binası, bu binanın önünde bir levha var “engelliler g iriş i”
diye, o sizi yönlendiriyor. Binanın arkasında bir yer yapm ışlar, oraya u la şıyo r­
sunuz. A vru p a ’nın insana verdiği d eğ er burada birazcık o rta ya çıkıyor, d ü p e ­
düz ayrım cılık dediğim iz şey burada. Ö yle bir bina yapın ki, herkes aynı k a p ı­
dan girsin diyor tasarım olarak, bunu yapm adığım ız sürece de ayrım cılığa bir
anlam da yol açmış, destek verm iş oluyorsunuz. Ü stelik bunu tasarlıyorsunuz,
bundan daha komik bir şey olam az herhalde.
Tekerlekli sandalyelilerin durum una baktığınız zam an, bu da gene bizim E s­
kişeh ir’den, geçen sene Ö zürlüler idaresinin ulaşılabilirlik d alında onur ödülü
aldı, am a birçok yerde rastladığım ız şeyler var. Rotary K ulübünün aldığı te ­
kerlekli sandalyeler var, orada zincire vurülm uş durum da, görem iyoruz, a m a
onların asm a kilitleri var. Onun için anahtar için danışm aya başvuruyorsunuz.
Son dönem büyük alışveriş m erkezleri bunları çok duyarlı olarak çözüyorlar,
ram palar, tuvaletler, ulaşılabilirlik... Şu anda en iyi çözüm ü olan m ekânlar b ü ­
yük alışveriş m erkezleri. Onun için orada tekerlekli sandalyeleri danışm adan
rahatlıkla alabiliyorsunuz. Ram paları yapm ak için ille de onlarca m etre y e r
yapm anız gerekm iyor, böyle çok keyifli çözüm leriyle yapılabiliyor.
Son dönem de artık üstgeçitlerde de ram palar yaygınlaşm aya başladı, a ra b a ­
dan çektiğim iz için görüntü net değil. Yine hazır ram palar, çok pratik, ka tla n a ­
biliyor, elinize valiz gibi alabiliyorsunuz bunları, taşıyabiliyorsunuz. Hiç fa zla
da u ğraşm an ıza g erek yok.
Bakın, sol üstteki g örün tü ye,
ça nta gibi
ta şın ab iliyor bunlar. Bu tür şeyler yapm ak isterseniz çok seçenek var. M ese­
la, kendi şehrim den bir örnek, ço k iyi çalışm alar var, am a döşem e m alzem e­
lerine baktığım ız zam an dem iri bile oluğun şekline getirecek kadar F erhat’ın
dağları delm esi gibi şekillendirm işiz, am a çok hatalı bir şey, onların tekerlek
yönünde değil tam tersi yönde olm ası gerekiyor belki, o yağm ur suyu gid eri­
nin de bu şekilde olm am ası gerekiyor. Biraz boşa harcanan zam an, em ek ve
para herhalde. Zaten sağ üstteki resim de de bunun ne kadar sıkıntılı olduğu
gözüküyor. D em ir ızgara orada olsa herhalde tekerlekler içeri düşecek. Bun­
lar birazcık teknik konular, otoparklarla ilgili, bunları biraz hızlı geçebiliriz. Bir
de üzerine tekerlekli sandalye am blem i konulan standart tu vale tler var. S ade­
ce am blem konuluyor, o kadar. G erçekten tekerlekli sandalyelilere göre ta sa r­
lanm ış olsa bile, genellikle ya depo olarak kullanılıyor ya te m izlik m alzem ele­
ri konuluyor ya kilitli oluyor... Bu çok yaygın olarak karşılaşılan bir durum .
M esela turizm tesislerinde yine Fatih Hocam birazcık bahsetti, internette beş
yıldızlı otellerin sayfalarını şöyle bir taradığınız zam an -b e n bunu bir yayın
haline de getirm eye ç a lış ıy o ru m - engellilerle ilgili bir ya da iki satırlık bir ifade
buluyorsunuz. Bunu da notlar bölüm ünde buluyorsunuz. Bu bir tatil sayfasın­
dan, diyor ki “engelliler için ram pa m evcuttur” ; altında da “evcil hayvan kabul
e d ile m e zi” Kategori bu, buradayız hâlâ. M esela yurtdışından bir örnek, sade­
ce oraya bir sem bol koyuyor tekerlekli sandalye sem bolü “bu otel u laşılabilir”
dem ektir, altında da bir tane engelliler için uygun odam ız va r dem ektir, am a
otel de ulaşılabilir dem ektir. Siz sadece o odada ya da zem in kattaki odada
kalm ıyorsunuz, istediğiniz yere de gidebiliyorsunuz.
Bu biraz sonraki slaytların bir benzeriydi. Eğer engelleri kaldırabiliyorsanız siz
kaldırıyorsunuz. Herkes tabii bu engelleri kaldırm ada bu kadar becerikli değil,
olam ıyor. Bu birazcık kişinin kendi yapısıyla da ilişkili, am a gördüğünüz gibi
hem en her spor dalında bu sahneleri görebiliyorsunuz. Ben am pute futbolla
ilgili karşılaşm aların televizyonda yayınlandığını ilk defa geçen hafta gördüm .
M esela engelliler basketbol ligi vardır, yaygın kanalların hiçbirinde görem ez­
siniz ya da final karşılaşm asından çok küçük bir şey gösterirler.
S onuç olarak, iyi tasarlanm ış, ulaşılabilir bir yapısal çevre dezavantajlı kişiler
için gündelik yaşam ın fiziki m ekândaki olum suzluklarını azaltacak ya da yok
edecek kadar özel, bununla birlikte rahat ve kolay ulaşılabilirliği bağım sız ve
eşitlikçi kullanım ıyla potansiyel bütün kullanıcıların gereksinim lerini de karşı­
layacak kadar genel bir tasarım özelliğine sahip olm alıdır. Küçük bir videom uz
olacak, onları izleyelim isterseniz.
Tabii burada söylem ek istediğim, herkes bu kadar becerikli değil, herkes
bedenini bu kadar eğitemiyor, herkes bedenine bu kadar hükm edem iyor. Belki
yarın Engin Beyin gösterisinde var mutlaka, ama bir engellinin bunları yapm ak
için çok, hakikaten çok çaba harcam ası gerekiyor. Bu yüzden bunlar ya pılm a ­
dan önce biz ulaşılabilirlikle ilgili çözüm lerim izi getirebilirsek zaten bunlara çok
gerek kalm adan, bu kadar çaba harcam aya gerek kalmadan herkes gündelik
yaşam ında rahatlıkla ulaşabilir diyorum . Hepinizi saygıyla selam lıyorum .
Deniz İNCEDAYI
Sayın O sm an T utal’a gösterdiği bu zengin slaytlarla konuyu kentsel yaşam ın
içinde irdelediği için çok teşekkür ediyoruz. Zannediyorum kendisi katılım cı­
lardan özür diliyor, çünkü Eskişehir dönüşü için aram ızdan biraz erken a y rıl­
ması gerekiyor.
Osman TUTAL
Eğer sorunuz varsa ayrılm adan cevaplam aya çalışırım .
Tabii bütün kamu yapıları için 5378 sayılı yasada hüküm altın alınan - h o c a ­
larım ızın hepsi b a h s e tti- ulaşılabilirliğin sağlanm ası gerekiyor. 7 yıllık bir s ü ­
re öngörülm üş durum da. Bu tabii m evcut yapılar için, şu ana kadar u la şılab i­
lirliği olm ayan yapılar için, am a günüm üzde yapılan yapılar için biraz önce
saydım bir sürü m adde, bir sürü yasa, bir sürü yönetm elik, bir sürü standart
var. Sıkıntı zaten bu noktadan kaynaklanıyor. Bunların hiçbiri zorunlu olan
şeyler değil, yaptırım ı olan şeyler değil. Hiçbir proje M im arlar O dasına g idip
de bu anlam da değerlendirilm iyor. U laşılabilirliğin onayı vu ru lm u yor bunlara,
onun için de standart olarak gidiyor, sadece m im ari proje sta nd artla rın a göre
uygun mu, uygun; kalanı yerel yönetim ler de olsa, valilik de olsa, kamu kurum
kuruluşları da olsa günüm üzde ne kadar ulaşabiliyorsanız...
Ben hep şunu söylüyorum : Bir tekerlekli sandalyeli olarak dışarı çıktığınız z a ­
m an ne kadar yol kat edebiliyorsanız, şehrim iz, yapılaşm ış çevrem iz o kadar
ulaşılabilir dem ektir. Bu da şuna benziyor: Az gittik uz gittik, dere tepe düz g it­
tik, bir de arkam ıza baktık, bir arpa boyu yol gitm işiz. A rkam ızda hakikaten bir
arpa yol va r mı bilm iyorum , am a daha çok ekm ek yem em iz gerekiyor h erha l­
de bu konuda.
Deniz İNCEDAYI
Ç ok teşekkür ediyoruz. Sayın O sm an T u ta l’ı uğurlam adan önce kendisine
Fiziksel Engelliler Federasyonu adına ben teşekkür plaketini iletm ek istiyo ­
rum. K atıldığınız için çok teşekkür ediyorum .
Değerli katılım cılar; son konuşm acım ız olarak Sayın Y üksek M im ar Şükrü
S ü rm e n i dinleyeceğiz. Şükrü Sürm en Flocamız hepim izin tanıdığı gibi aslın­
d a bu konularda önem li bir yazarım ız. Kendisi ayrıca M im arlar O dasının y a ­
yını olan M im a r.is tv e M im arlık dergilerine de “ulaşılabilirlik” köşesinde sü re k­
li yazarlık yaparak bu konuyu toplum a daha fazla açmayı m isyon edinm iş bir
m im ar m eslektaşım ız. Kendisi bize İstanbul m etropolünde özürlülerin yıllar
içindeki konum unu aktaran bir sunuş yapacak.
Ç ok teşekkür ederek sözü kendilerine veriyorum .
Şükrü SÜRMEN
T eşe kkür ediyorum . D inleyicilere ve katıian bilim insanı arkadaşlarım a da
saygılar sunuyorum . Benim konuşm am biraz rasgele bir konuşm a şeklinde
olacak. Bazen m im ar olarak, bazen 43 yıllık bir sakat olarak bir hayat g ezin ­
tisi yapm ak istiyorum . Önce, 43 yıllık bir sakat olarak, durum lar ne m erkezde
şu anda? Sakatlığın ilk yıllarında işler çok daha zordur diye başlam ışım dır;
1964, sakatlığın ilk yıllarına göre dünyada ve ülkem izde çok şey değişti. Şe­
hirli bir sakat olarak yaşam ak daha kolay. O tarihlerde standart basit bir te k e r­
lekli sandalyeye sahip olm ak bile iyi bir şanstı. Bu sandalyenin herhangi bir kı­
rılm a durum unda hayat altüst olurdu. O rtalıkta tek bir sakat gözükm ediğinden
sokağa çıkm ak da önem li bir psikolojik baskıyı sırtlanm aktı. Herhangi bir şe ­
hir m ekânında ikinci bir sakata rastlam ak nadir bir işti. Bedensel özürlüler so ­
kaklarda ancak yere çok yakın sandık şeklinde ve basit ahşap tekerlekli ara­
balarda görülürlerdi.
Burada hiç alakası olm ayan bir parantez açıyorum ve belki de bana katılm a­
yacağınız bir yaklaşım la birkaç hayat tablosu çizm ek istiyorum . T ekerlekler
üzerinde hareket edebilen insanların dilenci olm aları ihtim alinin yü ksek oldu­
ğu kanaati günüm üzde de bazı kişilerde var. Cami önünde beklediğim de ba­
na para uzatıldığı olur. Bir keresinde ana caddede kaldırım kenarında te ker­
lekli sandalyem de beklerken yaşlıca bir adam bana para uzattı. Bu konuda
aslında hoşgörülüyüm dür. Ç ok nazikçe, “T eşekkür ederim , to pla m ıyo rum ” de­
dim kendisine, o biraz ısrar etti. “Sana biraz para ve re yim ” dedi, ben “Sağ ol
abi, şimdi lazım değ il” dedim . O sonunda bir 50 kuruş vereyim yahu, deyip ıs­
rar edip ben a lm ayinca biraz da bozularak uzaklaştı. O rada beklem eye d e ­
vam ederken düşünm eye başladım , adam ın 50 kuruşunu alıp onu rahatlatsaydım olm az mıydı? Ret cevabı için esaslı bir gerekçe var mı? M uhtaç
olm am ak hayatın değişm ez bir gerçeği m iydi? H er insan m uhtaç durum a düşem ez miydi?
A ylar sonra tekerlekli sandalyem le caddede giderken genç bir hanım birden
yolum a çıkıp, “Sana 1 lira vere ceğ im ” deyince önce “Sağ olun to pla m ıyo rum ”
şeklinde bir karşılıkta buiundum sa da ısrar edip “Vereyim v e re yim ” diye ısrar
edince, o zam an “50 kuruş ve rin ” dedim . G enç kadın bu sefer de “Hayır, 1 li­
ra ve re ceğ im ” deyince parayı teşekkürle alıp yolum a devam etm eye m ecbur
oldum . O ldukça komik bir durum du, am a o konuşm alar da içtenlikle, sıca klık­
la, günüm üzde sıkça rastlayam adığım ız türdendi. Daha so nra üzerinde d ü ­
şündüm de bu insan karşılaşm asının etkileşim ini insanca ve doğru buldum .
O rtada kötü bir niyet yoktu ki...
Eski yıllara dönelim biraz: Sağlık yok, m eslek yok, eğitim yok, para yok... B un­
lardan birisi sakatlarca elde edilip bulundurulabilse diğerine ulaşm ak m üm kün
olabilirdi o yıllarda, am a bunların hiçbiri olm ayınca bunaltan davalardan ku r­
tuluş söz konusu olam ıyordu. Sakatların sorunlarını toplum un önüne g etirm ek
için zar zor kurulabilen birtakım derne kler de derm e çatm a tavanlı, harap p en ­
cereli, bozuk zem inli, zor ısıtılabilen ve ilkel tuvaletli bazı te k katlı yapılarda
hizm et verm eye çalışırlardı. Eski yılların fiziksel rehabilitasyon hekim leri de
özürlülerin hayatlarından çok uzakta yaşarlardı. O yıllarda m uayene olduğum
bazı hocaların yerleri ancak om uzlarda ta şın a ra k çıkabildiğim apartm an ka t­
larıydı. Bu hocaların m uayene sa lonlarında çok büyük m asaları ve bu m asa­
ların arkasında da bütün duvarı kaplam ış bulunan sayısız çerçevelenm iş ta k ­
dirnam e ve diplom aları yer alırdı. Sizin o m uayeneden sonraki hayatınız hak­
kında hem en hiçbir tasavvurları yoktu bu uzm anların, çünkü İyileşm eniz d ışın ­
da sizin toplum hayatına bir şekilde katılabileceğinize ilişkin bir ihtim al o y ıl­
larda gözükm ezdi. O yıllarda da m uhakkak özürlülerin toplum sal hayata ka tı­
labilm eleri için çok çaba gösteren uzm an hekim ler görev yapm aktaydı, am a
zaten gelişm iş ülkelerde de sakatlarla ilgili sosyal bilincin gelişm esi ve özürlüklerln tabiatıyla ilgili tıp bilgilerinin olgunlaşm ası büyük ölçüde 1950’li y ılla r­
dan sonra olm uştur. Askeri hekim Prof. Dr. AH Seviltekin, Prof. Dr. İsm et Ç e­
tin Yalçın o yıllarda tanıdığım duyarlı ve ham leci iki büyük hekim olarak a klım ­
da kalm ışlardır. Prof. Dr. Ali Seviltekin H ocam ızı bir bilimsel toplantıya g id er­
ken geçirdiği trafik kazasında en verim li çağında kaybetm iştik. Onun Türk s a ­
katları İçin çok güzel şeyler yapacağı m uhakkaktı.
O yıllardaki İTÜ m aceram ı da biraz anlatm am gerekirse, ben İTÜ birinci sın ıf­
ta M im arlık Fakültesi öğrencisiyken bir trafik kazası geçirdim ve sakat kaldım ,
ilk toparlanm a yıllarım dan sonra o kulum a dönm eyi düşündüm . H ocalarım b e ­
ni kabul etm eye amade, okul İdaresi çok anlayışlı, hatta bana m addi yardım da
bile bulundu. Arkadaşlarım ın bir kısmı oradan, am a ona rağm en kapıdan giri­
yorum olm adı, biraz tutunm aya çalıştım olm adı. Ben dedim herhalde o lm aya ­
cak, ara verdim . İki sene sonra tekrar bir daha denem eye çalıştım . G ene b ak­
tım olm uyor. 1969 yılında tutunabildim , am a 6 7 ’de de teşebbüslerim olm uştu.
D em ek 40 sene önce oluyor. M im arlık Fakültesinde okuyorum , am a o z a m a n ­
ki hocalarım ızın özürlü ve sakatların okula devamı için gereken fiziksel dö­
nüştürm eler konusunda bir ham le yapacak durum ları yok, tasavvurlarda b öy­
le bir şey yok. D olayısıyla tekrar ben gerisin geri döndüm , olm adı. Sonra
69’da tekrar ısrarlar üzerine gittim. Am a orada İlk tutunm aya bağlı, o ilk anda
pam uk ipliğine bağlı her şey, artık o son denem em di zaten, 6 9 ’da tutundum .
Bu ne benim azm im le İlgilidir, ne okulun bir tutum uyla ilgilidir; tam am en ora­
da bir andaki, belki bir gün, bir saniyelik bir değişim le o okula tekrar döndüm
ve m ezun oldum .
Tabii aradan zam an geçti, İstanbul Teknik Ü niversitesine gittiğim zam an - t a ­
bii benim okuduğum fa k ü lte y e - önce bir ram pa var, özürlü tuvaleti var. Tabii
her şey çok da İyi sayılm az, am a bir özürlü park yeri olarak ayrılm ış yeri g ös­
teren bir levha var, am a oraya hocalarım ızın bazılarının park ettikleri olur. Yer
bulam ayınca m esela... Halbuki özürlü park yeri için ayrılan alan yüzde 2’dlr.
Bizim okulda 300 otopark yeri olduğuna göre en az 5-6 yer ayrılm ası g erekir­
ken bir yer ayrılm ıştır. Onu dahi işgal eden hocalarım ızdı. Prensip itibariyle
dedim , “Hocam , burası bana ait.” Fazla bir şey söyleyem ezdim zaten, kendi­
lerini kırm ak da istem em , sevdiğim insanlar.
G ene de durum lar çok çok iyi sayılabilir. Şöyle ki, bugün İstanbul Ü niversite­
si bünyesinde Ö zürlüler Araştırm a ve U ygulam a M erkezi diye bir birim o lu ş­
turuldu. Bu üniversiteye devam etm eye çalışacak özürlüler için gereken ko­
laylıkları nasıl sağlayabiliriz? M esela geçen gün Orm an Fakültesinden bir ho­
cam ız geldi. O rada bir m eslek okulundaki tuvaletlerin nasıl dön üştü rüleb ilece ­
ği konusunda projeleri beraber önüm üze koyduk ve konuştuk. Bunlar tabii y ıl­
lar önce düşünülem eyecek şeylerdi. O yıllarda böyle bir şey yok, kim senin ak­
lına gelm ezdi özürlü İçin ram pa yapalım , m üsait mİ değil mi?.. Kardeşim sen
ister gel, ister gelm e. Ben o yıllarda bir kere yem ek yem em işim dir. Çizim m a­
sam yoktu, m asam ı kaldırırdım , altına bir tabure koyarak böyle bir şey yapar­
dım. O rada enteresan durum lar olm uştur. Tabii şim di onları çok ayrıntılı an­
latm aya gerek yok.
Belediyelerim izin durum una çok kısa değinm ek İstiyorum. Belediyelerin şu
andaki durum larını ben pek beğenm iyorum açıkçası. B ü y ü kşe h irve ilçe bele­
diyelerim iz yaptıkları düzenlem elerle bir şeyler yapm aya çalışıyorlar, am a g e ­
nel olarak çok çok kötüler. M esela şu anda Beşiktaş O rtaköy’deki bir sem tte
birtakım çalışm alar yapılıyor, İnanılm az kötü bir ortam doğm akta. M üthiş ra ­
hatsız olduk, benim le beraber bütün O rtaköy sakinleri de rahatsız. Beyoğlu
Belediyesi Büyükşehir’de bakıyorsunuz, m esela eline kitap verdiğim kişi ko n ­
trol m ühendisi, yapılacak olan bir m ahalle muhtarlığı binası vardır. Üç sene
önceki bir olay, standartlar, her şey çok basit bir şekil, kendisi de belediyenin
kontrol m ühendisi. Bir de geldik bir hafta sonra hiç alakası yok, ne kapıdan girilebiliyor ne rampa çıkılabiliyor. Şaşırdım kaldım , m esleğine saygı bile yok,
hiç İlgilenm em iş. Onun duyarlılık taşım adığı anlaşılıyor, onun sorunları ayrı,
farklı sorunlarm ış.
Bir tek şeyi biraz överek m üsaadenizle anabilirim , o da İstanbul Metrosu. İs­
tanbul M etrosu, Metro idaresi, Ulaşım Daire Başkanlığı başından beri ö zürlü­
lerle tem as kurm uştur ve o m etronun T akslm ’den 4. Levent’e kadar olan b ü ­
tün istasyonlarında sakatlar ve görm e özürlüler için gereken düzenlem eler y a ­
pılm ıştır. Biz batı ülkelerini de çok fazla gözüm üzde büyütm eyelim , orada d a
m esela B erlin’de, çok iyi biliyorum, m etronun bir kısım İstasyonunda asansör
var, bir kısm ında yok.
O tobüs geliyor, adam düğm eye basıyor hiç hareket yok. İkinciyi bekliyorum ,
o geçiyor. En sonun da baktılar baş edem ediler, en sonunda bizim İstanbul’da
şu anda kullanm akta olduğum uz belediye otobüslerine benzer bir düzeneğe
sahip basit ram pa ile açılan otobüsler koydular ki, ucuz da bir çözüm. Am a
orada da ne oluyor? O tobüs geliyor, 10 kişi var, am a durakta beni gördüğü
zam an şoförün yerinden kalkıp o platform u açması lazım. Şoför de biraz ha­
fif, onu hissediyorsunuz, biraz üşenerek kalktı yerinden, o kancayı taktı, o
platform u açtı. Açarken, bir de kaparken biraz toz çıktı. Baktım o otobüsler b i­
raz sakat, otobüsler huzur verm edi bana. Günümüzden bahsediyorum , d ü n ­
yanın dört büyük ekonom isinden biri, hiçbir zaman düşünm eyelim orada işler
yolunda, şöyle m uazzam gidiyor diye. Tabii metro ve hızlı tren dediğim iz ta şı­
m acılık daha kolay; burada da m esela daha kolay, kendi kendine binebiliyor­
sun.
Ö nerebileceğim şey İstanbul’da m esela duraklarda şeyler yapıldı. İki durakta
ben gittim, hatta bana danışıldı. M erter’de var, B akırköy’de özürlülerin binm e­
si için, sakatların binm esi için şeyler var.
G örm e özürlü arkadaşlarım ızdan özür diliyorum, bir sunum um uz var.
Deniz İNCEDAYİ
Sayın Şükrü S ürm en’e de bu güzel sunuşu ve bu olayın yakın takipçisi olduğu
için çok teşekkür ediyoruz. Zannediyorum buradaki konser hazırlıkları nede­
niyle soru-cevap için çok fazla vaktim iz kalm adı. Ben iki cüm le söyleyerek
oturum u izninizle kapatm ak istiyorum .
Burada da çok güzel ve çok boyutlu şekilde vurgulandığı gibi aslında bu ko­
nu eğitim den başlayarak - k i o anlam da bu panelin ve etkinliğin İTÜ G eliştir­
me Vakfı okullarında gerçekleşiyor olması çok anlam lı diye d ü ş ü n ü y o ru m uygulam a aşam alarının yaşam a taşınm ası çok önem taşıyor ve bir tutarlılık
içinde olm ası, burada hem eğitim in, bilginin, söylem in eylem le de tutarlılık
içinde olm ası gerekiyor ki, bu anlam da yöneticilerim ize çok büyük sorum luluk
düşüyor diye düşünüyorum .
Son olarak da şunu söylem ek istiyorum : A slında özürlülüğe getirilen çö züm ­
ler bir anlam da farklılıkları ya da çeşitlilikleri kabullenm ektir ki, bu da bir an­
lam da aslında dem okrasinin, çok kültürlülüğün ya da çoğulculuğun bir yansı­
m asıdır diye düşünüyorum ya da onunla düşünce olarak bütünleştirilebilir d i­
ye düşünüyorum . Katılım ınız için sizlere çok çok teşekkür ediyorum ve değer­
li konuşm acılarım ıza da Fiziksel Engelliler Federasyonu adına teşekkür pla­
ketlerini verm ek istiyorum .
K atıldığınız için tekrar teşekkürler, bizi dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz.
U m arım küçük bir katkı sağlayabildik ve devam ını diliyorum .
Engin AVCI
Sayın dinleyiciler Fiziksel Engelliler Federasyonu olarak katılım cılara, pane­
listlere bir kez daha teşekkür ediyoruz ve oturum u yöneten Sayın Doç. Dr. De­
niz İncedayı’nın teşekkür sertifikasını verm ek üzere Federasyon Başkanım ız
C em alettin G ü rso y’u kürsüye davet ediyorum .
Bu arada bir sorunu daha birlikte gördük; engellilerin kendi haklarına ne oran­
la sahip çıktıklarını bir kez daha gördük, am a adım lar atılm aya devam ede­
cek. Çünkü başka şansım ız yok.
H epinize tekrar teşekkür ederiz.
MAKSİMUM SOKAKTAYIZ ETKİNLİKLERİ
SONUÇ BİLDİRGESİ
1-2-3 A ralık 2007 tarihlerinde, “ Engellilerin toplum sal yaşam da görünür kılın ­
m asını sağlam ak, kendilerini ifade edebilm elerinin zem inini yaratm ak, to p lu m ­
sal kültürüm üze yerleşm iş ayrım cılık öğelerini gün ışığına çıka ra rak e tkisiz­
leştirm ek, engellilerin değişen ve gelişen hak ve özgürlüklerini toplum sal kül­
türe ve yasal düzenlem elere a ktarabilm ek” için g erçekleştirdiğim iz etkinlikler,
dostlarım ızın ve destekçilerim izin büyü k katkılarıyla başarıyla tam am landı.
3 A ralık D ünya Engelliler Günü nedeniyle planladığım ız etkinlikler, fe d e ra syo ­
num uzun tem el hedeflerinden biri olan “Engellilerin kendilerini özürlü ya d a
sakat görm ek yerine, toplum sal ve politik düzenlem eler nedeniyle eng ellen ­
miş olarak görm eye başlam aları, bundan dolayı farklılıklarım ızdan utanarak
evlerim izde saklanm ak yerine, her insan gibi tem el hak ve özgürlüklerim izi y a ­
şayabileceğim iz düzenlem elerin ivedi olarak yapılm asını talep e tm eleri” n o k­
tasında gerçekleşm esi için “M aksim um S o kaktayız” çağrısıyla başlatıldı.
1 A ralık günü yapılan ve etkinliklerin sunum unu am açlayan basın to p la n tım ı­
za, başta federasyonum uza bağlı en büyük dernek olan Türkiye Sakatlar Derneği’nin (TSD) m erkez ve şubelerinden yönetici ve üyelerim iz yanında, e tkin ­
liklerim ize destek olan kurum ve kuruluşlardan tem silciler katıldılar. Basının
yoğun olarak ilgi gösterdiği basın açıklam am ızda en çok ilgi çeken nokta,
“T S D ’ye E şitlik” ismi altında film yapan ekibin ve bu filmde rol alan A zra Akın,
Ezel Akay gibi oyuncuların katılm ası oldu.
Basın açıklam ası sonrasında, başta Sabah G rubu, Maksi M arketler G rubu,
H ayalgücü Tanıtım , Espas iletişim , İstanbul B üyükşehlr Belediyesi ve İTÜ V a ­
kıf Okulları olm ak üzere IBM, A İD A TA, İKEA, M arm ara Ü niversitesi İletişim
Fakültesi D ekanlığı, K arikatürcüler Derneği, Tual Ofset, AVİS, İDO, M iraj ve
Miha, SKY Türk, Kanal 7, TV 8, ATV, İntro Music, N etcopy Ç enter, Ege Kâ­
ğıt, gibi destekçilerim ize birer teşekkür belgesinin verildiği bir tören yapıldı.
D aha sonra iki gün boyunca süren etkinliklerim izi gerçekleştirm ek üzere İTÜ
V akıf O kulları’nın M aslak Y erle şkesi’nde bulunan Özel N atuk Birkan ilköğ re ­
tim O ku lu ’na geçildi. Burada iki gün içinde iki panel, bir m üzik konseri, iki ser­
gi, üç gösteri gerçekleştirildi. Birinci gün yapılan ve düzenlenm esi TM M O B
M im arlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından yapılan Engelsiz Kent­
ler paneline 100’den fazla izleyici katıldı.
Panelde engelliler için olanaklar ve olasılıklar, engelliliğin kaldırılm asında fi­
ziksel çevrenin rolü, herkes için ulaşılabilirlik ve herkes için ulaşılabilir ve öz­
gürleştirici olan şehirler-istanbul örneği konuları ele alındı.
Panel öncesinde Şişli Zihinsel Engelliler D erneği’nin sergilediği Kafkas halk
oyunları gösterisi büyük bir ilgi çekerken, etkinlikleri izleyenler Karikatürcüler
D erneği’nin katkılarıyla hazırlanan engelliler konulu karikatür sergisini ve Özel
N atuk Birkan ilköğretim Okulu öğrencileri tarafından üretilen resim ve ürünle­
ri m erak ve beğeniyle incelediler.
Panel katılan engelli arkadaşlarım ızın önemli bir çoğunluğu Ezginin Günlüğü
konseri öncesinde gerek etkinliklerin yorgunluğu gerekse fiziksel engellerinin
yol açtığı ihtiyaçlar nedeniyle salonu terk etm ek zorunda kaldılar. Bu durum
bizim açım ızdan engellilerle ilgili etkinliklerde zamanı ekonom ik kullanm anın,
eğitim ve gösteri gibi etkinlikleri engellileri bir araya toplayarak değil, onların
olduğu yerde yapm anın gerekliliği gibi bir dersi bir kere daha gözler önüne
serdi. Bütün olum suzluklara karşın dostlarım ız bizi yalnız bırakm adılar, işitm e
engelli dostlarım ız bir yandan, İTÜ Y u rdu ’nda kalan öğrenciler diğer yandan
ve İTÜ okullarında okuyan öğrenciler, veliler öteki yandan derken salon ta m a ­
men doldu Ezginin Günlüğü ko nserinde...
İkinci gün gösteri olarak robota karşı yapılan m asa tenisi karşılaşm ası ve Ş iş­
li Can Zihinsel Engelliler D erneği’nin düzenlediği Sem a Ekibi sahne aldı. Se­
m a Ekibi büyük ilgi toplarken, m asa tenisçileri çoğunlukla top topladılar. 2
A ralık günü gerçekleşen Bedensel Engellilerde Sağlık Ç özüm leri paneli 35-40
kişilik bir katılım la ama daha çok bir forum havasında, karşılıkla konuşm a ve
tartışm a içinde geçti ve herkes çok faydalandı. Bu panelde yer alan konuşm a­
cılar, engelliliğin önlenm esi, toplum ağız diş sağlığı sorunları ve çözüm ö ne ri­
leri, bedensel engellilerde protez-ortez uygulam aları ve engelli çocuk ann ele ­
rinin ikilem i, “anne m iyim öğretm en m iyim ?” konularına değindiler.
3 A ralık Dünya Engelliler G ünü’nde Taksim
M eydam ’nda yaklaşık 500
engellinin katılım ı ile yapılan basın açıklam ası bir buçuk saate yayılan bir ş e n ­
lik havasında gerçekleşti. Hangar S anat D erneği’nin vurm alı aletlerinin b a ş ı­
na geçen engelliler bir ritim hocası eşliğinde neşeli ve sitem kâr ezgiler ü re tti­
ler. O nlarca uçan balonla gökyüzüne bırakılan dövizler, engellilerin taleplerini
yükseklere taşıdılar çalan onlarca d üdük eşliğinde. Pankartlar, dövizler, p o s­
terler ve önlüklerin renkleri, tekerlekli sandalyelerin, koltuk değneklerinin, b ir­
birine tutunarak yürüyen görm e engellilerin, elleriyle coşkularını birbirine ifa ­
de etm ek için çırpınan işitm e engellilerinin üzerinde bir gökkuşağı gibi yer a l­
dı. Basın açıklam asından sonra caddeye çıkan ve araçları 10 d akikalığına da
olsa engelleyen engelliler, kendilerini 365 gün ve her saate engelleyen “engelsizleri’den bu on dakikalık engellem e için özür dilediler.
Engellilerin önündeki engelleri kaldırm ak, engellilerin insan olm aktan doğan
tem el haklarını kendi çabalarıyla aram asını sağlam ak için yo la çıkan F ed e ­
rasyonum uz, bu yolda bir adım daha ileri gitm enin haklı gururunu yaşarken,
bu başarıda payı ve desteği olan, her aşam ada dayanışm alarını esirgem eyen
bütün dost kurum ve kişilere teşekkür etm eyi borç bilir.
10 A ralık 2007
FİZİK SEL EN G ELLİLER F ED ER A SYO N U YÖ N E TİM KURULU

Benzer belgeler

Samir Amin, Üçüncü Dünya-Demokrasi ve

Samir Amin, Üçüncü Dünya-Demokrasi ve am a özünde kapitalist projenin kendisi ütopyadır. Zaten ka­ pitalizm de hiç b ir zam an tarihte kendi pro jesin e göre işlem em iştir. P azara d a y a lı d ü n y an ın b ü tü n leşm esi, entegrasy...

Detaylı