GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

Transkript

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
GeroPaper
İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
Gerontolojinin Gelişimi
Prof. Dr. İsmail Tufan
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü
1
Giriş
Gerontoloji, büyük ölçüde ampirik verilere dayanan bulgulara erişmeye çalışan bir bilim dalıdır. Ulusal ve uluslararası sistematik araştırma
programlarına sahiptir. Türkiye açısından son
cümlenin ilk bölümü, daha ziyade pek geçerli
değildir. Gerontolojik ulusal araştırma programlarımız henüz bu alanda gelişmiş ülkelerin
yanında bir hayli azdır. Sırf bu sebepten ötürü
bile olsa Gerontolojinin tarihçesi ile ilgilenmek
gerekir.
Gerontolojinin tarihsel gelişimiyle ilgilenmek
Wahl’e (2004) dört sebepten dolayı yararlıdır: Bir
taraftan Birincisi Gerontolojinin teorik, metodik ve ampirik amaçlarını tarihsel perspektiften
bakarak daha iyi anlamak mümkündür. İkincisi başarısız ve başarılı olabilecek, hatta yanlış
yönlere sürükleyebilecek gelişim çizgilerinin
algılanmasına yardımcı olmaktadır. Üçüncüsü
Gerontolojinin Tıp, Psikoloji veya Sosyoloji gibi
bilimlerden meydana gelen disiplinler arası özelliklerinin algılanması, diğer taraftan ilgili bilim
dallarındaki “gerontolojikleşmeyi” kavramak
açısından önemlidir. Dördüncüsü bilimsel gelişmenin bir sosyal süreç olduğunun algılanmasına
yapacağı katkılardır.
Gerontolojinin ABD ve Almanya’daki gelişme
süreci burada ağırlıklı şekilde incelenecektir.
Bunun iki nedeni var: Bir taraftan elimizde
bu ülkelerle ilgili daha çok bilgi vardır. Diğer
taraftan iki ülkeyle de Gerontolojide işbirliği
için girişimlerde bulunulmaktadır. ABD’ni
ziyaret ederek, Gerontolojik çalışmalar hakkında bilgi, üniversite ziyaretleri, yaşlı bakımı
ile ilgili kurumlarında bizzat incelemeler yaptık. Almanya’nın Dortmund ve Braunschweig
Üniversiteleri Gerontoloji Bölümleri ile devamlı
irtibat halindeyiz. Howe ve Naegele gibi tanınmış
Alman gerontologlar Türkiye’deki Gerontolojik
gelişmeleri yakından takip etmektedir. Onların
bilgi ve tecrübelerinden yararlanmaktayız ve
Türkiye’nin uluslar arası alanda adını duyuracak
bir Gerontolojiyi geliştirmeye çalışıyoruz. Öte
yandan Gerontolojide-Türk Japon işbirliği için
de temas halindeyiz.
Tarihte Yaşlı İnsan
Gerontolojinin, yaşlanma ve yaşlılık olgularını
kavramaya yaptığı katkıları anlamak için tarihin
erken dönemlerinde yaşlılıkla ilgili neler söylenmiş, hangi düşüncelere eğilim gösterilmiş ve
yaşlı insanın nasıl algılanmış olduğuna bakmamız yerinde olacaktır.
Gerontoloji yeni bir bilim dalıdır, ama insanın
yaşlanma ve yaşlılığa ilgisi eski çağlara kadar
gerilere uzanmaktadır. Antikçağın filozofları,
hekimleri ve politikacıları bu konuyla ilgilenmişlerdir, din kitaplarında da yaşlanma ve yaşlılıkla
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
ilgili görüşler yer almaktadır. İlk bilimsel çalışmaların 19.yüzyılda başladığını görmekteyiz.
Gerontoloji ise 20. yüzyılın başlarından itibaren
gelişmeye başlamıştır. Bu hala devam etmektedir.
Yaşlılık ve yaşlı hakkında eski çağlardan günümüze ulaşan bilgiler çok fazla değildir. Bu yüzden
mevcut bilgilerden hareket ederek yaşlıların geçmişte durumu, konumu, yaşam tarzları, gençlerle
ilişkileri hakkında ancak tahmin ileri sürebiliriz.
2
Aristoteles, Cicero, Schoppenhauer, Galton,
Humbold ve diğer bazı tanınmış kişilerin yaşlılıkla ilgili düşünceler ileri sürdüklerini biliyoruz (Lehr, 2007). Antikçağda, yaşlılığın 60 veya
63 yaşında başladığı kabul edilirdi. Sparta ve
Atina’da bu yaşa erişenler askerlikten muaf idi.
Sparta’da “İhtiyarlar Meclisi” (Gerusie) vardı ve
buna senato denilirdi. Solon, yaşlılığın 63 yaşında
başladığını ileri sürüyordu. Romalı bilim adamı
Terentius Varro yaşı 60 ve üzeri kişileri “senex”
olarak adlandırıyordu (Brandt, 2002: 13).
Smith-Papirüsleri’den (yaklaşık İ.Ö. 4000) Eski
Mısır’da yaşlılıkla ilgili mitlerin yaygın olduğunu ve o dönemde de yaşam süresini uzatmanın yollarının arandığını tespit ediyoruz.
Mezopotamya’da da yaşlılık üzerinde durulmuştur. Gılgamış-Destanı’nda Kral Gılgamış’ın (İ.Ö.
3000) ölümsüzlüğü arayışı ve onu elinden kaçırışı
anlatılır. Amacı hiç yaşlanmadan sonsuza kadar
yaşamaktı. Özel bir kaynağın suyunu içer, belli
bir bitkiyi yer ve bir hafta boyunca uyumazsa
ölümsüzlüğü yakalayacağına inanıyordu (Viidik,
2003: 21). Gruman (1966) aynı konuyu işleyen en
az iki efsane daha bulunduğunu belirtmektedir.
Mısır’lı (İ.Ö. 2500) âlim Ptahothep yaşlılığa
olumsuz gözle bakıyordu: “Bir yaşlının sonu ne
kadar hazindir! O, her gün biraz daha güçsüzleşir
(…) kalbi huzur bulamaz; dudakları suskunlaşır
ve artık konuşamaz. Onun zekası azalır ve dün
ne olduğunu bugün anımsayamaz” (Beauvoir,
1977: 78).
İnsan öleceğini hiçbir zaman kabullenemedi.
Mısır’da ölüler değerli eşyalarıyla gömülürdü.
Öbür dünyada tekrar gençleşmiş olarak doğacağına inanılıyordu (Wahl & Heyl, 2004). Ortaçağ Avrupasında ortalama yaşam süresi 20 – 25
yıldı. Yaşam beklentisinin çok kısa oluşu sonsuz
yaşam inancının yaygınlaşmasında etkili olmuştur (Imhof 1988).
Antikçağda yaşlılıkla ilgili görüşler arasında
çelişkiler dikkat çekmektedir.
Aristoteles’e göre yaşlılık sadece bir hastalıktı
(Lehr 1972). Seneca’ya göre yaşlılık insanın bir
enkaz haline gelmesiydi (Aries & Duby 1989).
Antikçağdan kalan bazı eserlerde yaşlılardan
övgüyle söz edilişi, yanlış anlaşılarak yaşlıların
“altın çağı” olarak ilan edildi (Tews 1971).
Dinlerin de yaşlılık ve yaşlı insanla ilgili görüşlere
yer verdikleri görülür. İslamiyet’in yaşlıya bakışı
olumludur, yaşlılara hürmet edilmesini önerir.
Örneğin İsra Suresi, Ayet: 23’te şöyle denilmektedir: “Rabbin (…) ana-babanıza da iyi davranmanızı emretti.(…)”.
Köroğlu Destanı da aynı konuyu işler. Bolu Beyi,
yeisi Yusuf ’un gözlerini kör eder. Oğluyla yaşayan Yusuf, bir gün rüyasında Bingöl Dağları’ndan
Aras Irmağı’na gelecek olan üç köpük sayesinde
hem gözlerinin iyileşeceğini hem de bu köpüklerin kendisini gençleştireceğini görür. Oğlu
Ruşen Ali’yi yanına alarak ırmağın kıyısında
beklemeye başlar. Köpükler su üzerinde görünür.
Kör Yusuf ’un bunları görmesi mümkün değildir.
Efsaneye göre Ali Ruşen köpükleri babasına vermez, kendisi içerek ölümsüz olur (Tufan, 2007:
165).
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
Şekil 1: “Yaşam merdiveni” (Augsburg 1600 dolayları) (Kaynak: Wahl & Heyl, 2004: 77).
3
Tevrat’ta da yaşlılara hürmet ve bilgelik vurgulanmaktadır. Yaşlılara yüksek konumlar öngörülmektedir. Ayrıca yaşam süresi hakkında bir
dizi bilgi verilmektedir. Adem’in 930 yıl, Nuh’un
950 yıl ve Methusalem’in 969 yıl (rekor!) yaşadığı
belirtilmektedir. İbrahim sadece 175 ve Musa
120 yaşına erişebildikleri söylenmektedir. Fakat
bu sayıları çok ciddiye almamak yerinde olur.
Çünkü o dönemlerde kullanılan zaman birimleri
bugünkünden farklıdır (Stolleis, 2007, S.278).
Platon’a (İ.Ö. 427-347) göre yaşlılıkta yaşam
memnuniyetsizliğinin nedeni kişinin yaşından
ileri gelmiyordu. Daha ziyade yaşamla ilişkili
tutumlarından kaynaklandığını söylüyordu.
Aristoteles (İ.Ö. 384-322): yaşlıların korkak,
sürekli geçmişten söz eden gevezeler, devamlı her
şeyden şikayet eden, pinti, mizahtan anlamayan
kişiler olduklarını söylüyordu.
Çin filozofu Buddha insan ömrünün 100 yıl
olduğunu söylüyordu. O da yaşlılara saygı duyulmasını istiyordu. Eski Hindistan’da da yaşlılara
hürmet öne çıkarılır. Eski
Cicero (İ.Ö. 104-43) yaşlılıkta insanı tatmin eden
uğraşların eksikliğinden, bedensel gücün ve cinselliğin kaybından, ölümün yaklaşmasından söz
ediyordu. Galen (İ.S. 129-199) yaşlılığın hastalık
olamayacağını, çünkü herkeste görülen bir olgu
olduğunu vurguluyordu.
Çin’de 70 yaşına erişen kişilerin yönetici oldukları kurumlardan geri çekilmeleri beklenirdi
(Wahl & Heyl, 2004: 71-72).
Gerhard van Swieten (1700-1772) Platon’la aynı
görüşü paylaşıyor, yaşlılıkta yaşam memnuniyetsizliğinin yaştan değil, daha önceki yaşam
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
dönemlerindeki yaşam tarzı ve kişilik özellikleriyle bağlantılı olduğunu belirtiyordu. ChristophWilhelm Hufeland (1762-1836), yaşam süresinin
uzatılabileceğini, mideyi yormayan sindirimi
kolay yemekler yemeyi, ılık suyla banyo yapmayı, bol ama yorucu olmayan şekilde hareket
etmeyi ve hoşlanılan uğraşlara yönelmeyi tavsiye
ediyordu.
4
Adolphe Quetelet (1796-1874) yaşlılıkta yaratıcılık ve üretkenlik konularını ele almıştır. İngiliz
ve Fransız yazarların ünlü eserlerini ortalama 55
yaşında kaleme aldıklarını hesaplamıştır. Francis
Galton (1822-1911) duyu organlarının randımanında meydana gelen değişimleri incelemiş, yaşlandıkça yüksek frekanslı dalgaları işitmenin zorlaştığını keşfetmiştir. Stanley Hal (1844-1924) ilk
gerontopsikolojik araştırmayı yapan kişi olarak
kabul edilir. Bugün de yaygın bir görüş olan yaşlandıkça yetenek ve becerilerde gerileme olduğu
görüşünü savunmuştur (Merwedel, 2005).
1600 yılında çizilen (yukarıdaki) resimde insanın
yaşamı gösterilmektedir. Bugün de işittiğimiz bir
görüşe göre yaşam çıkışı ve inişi olan bir merdivene benzetilmektedir. Merdiven sembolüne göre
yaşam sürecinde insan çocukluk ve gençlikte
gelişir, belli bir yaşa erişince gelişmesi duraksar ve bir süre bu konumunu koruduktan sonra
gerileme dönemine girilir (Wahl & Heyl, 2004).
Her ne kadar bu görüşten ayrılmış olsak da bazı
teorilerde merdiven sembolünün izleri yine de
algılanabilir. Örneğin Amerikalı gerontolog
Robert Havighurst (1948/1972), yaşam dönemlerini farklı gelişim ödevleri (devolopmental tasks)
ile tanımlamaktadır. Merdiven sembolünün
basamaklarını “ödev” kavramıyla değiştirmiş ve
yaşlılıkta sosyal yaşamdan geri çekilmeyi tavsiye etmiştir. Bu teori de inişi olan bir merdiven
sembolünü akla getirmektedir. Aynı şekilde Erik
H. Erikson’un (1968) teorisi de merdiveni anımsatmaktadır. Basmak yerine yaşam safhası sembolünü koymaktadır. Safhalara böldüğü yaşamı,
kişiliğin gelişim süreci olarak kavramakta, sekiz
aşamadan meydana geldiğini kabul etmektedir.
Fakat şunu da belirtelim: Sembolik benzerliğin,
teorik benzerlik anlamına gelmediğine dikkat
edilmelidir. Söylemeye çalıştığımız tek şey, yaşlanmayı açıklamada kullanılan aynı sembolün
farklı teorik tasarımların ortaya çıkmasına yaptığı katkıdır.
Neredeyse bütün kültürlerde bilgelik ve yaşlılık arasında ilişki bulunduğu kabul edilir.
Hindistan’da Upanişatlar döneminde (İ.Ö. 1000
civarı) yaşam 20’şer yıllık dört safhaya bölünürdü. Birincisi öğrenme dönemiydi. Erkek,
kendi seçtiği öğretmenden Veda’nın (en eski
dinsel yazılar) aktardığı bilgelikler hakkında
bilgiler edinmeliydi. İkinci safhada baba olmalı
ve aile kurmalıydı. Üçüncü safha çocuklar evden
ayrılması idi. Artık erkek dünyevi işlerden geri
çekilmeli, yakında gideceği sonsuzluğa hazırlık
yapmalıydı. Dördüncü ve son safhadaki görevi
ise tüm malvarlığından ve eşinden vazgeçmek,
geri kalan yaşamını bir dilenci olarak devam
ettirmekti (Helmchen, Kanowski & Lauter, 2006,
S.29).
Batı ve Doğu uyarlıklarında bilgelik, bilginin
belli bir türü olarak kabul edilir. Bu özel bilgilere
sadece ufak bir azınlığın erişebileceğine inanılır
(Borscheid, 1994). İncil’de akıl ve güç ile ilişkilendirilir, Eski Yunanistan’da öğrenilir ve öğretilir
bilgiler, yani pratik bilgelikten bahsedilir, fakat
kısmen de uğraş ve tecrübelerle elde edilemeyen
tanrı vergisi, yani felsefi bilgelikten de söz edilir.
Doğu uygarlıklarında akıl ve mantığın, bilgelik
mertebesine erişmeyi engellediği görüşü yaygındır. Daha ziyade düşünme (akıl) ve anlatım
yoluyla erişilemeyen bir mertebe olarak “yaşamın
anlam ve amacıyla” bağlantılı bir özellik olduğu
görüşü benimsenir (Fillip, 1999).
Gerontolojinin Tarihçesi
Gerontolojinin tarihsel gelişim süreci Wahl’e
(2004) göre dört aşamadan meydana gelmektedir:
• Hazırlık Dönemi: 18.yy - 1.Dünya Savaşı
Sonu
• Sistematikleşme Dönemi: 1.Dünya Savaşı
Sonrası - 2.Dünya Savaşı Sonu
• Patlama Dönemi: 2. Dünya Savaşı Sonrası
– 1960
• Kurumsallaşma Dönemi: 1961 – 1990
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
Hazırlık Dönemi
Gerontolojinin gelişmesi pek çok bilim adamının
yaşlanma ve yaşlılıkla ilgili çalışmalarıyla bağlantılıdır. Bunlardan biri de “Gelişim Psikologu”
Tetens’tir. 1777 yılında “İnsan Doğası ve Gelişimi Üzerine Felsefi Denemeler” (Philosophische
Versuche über die menscliche Natur und ihre
Entwicklung) (Wahl, 2003) başlıklı bir çalışma
yayınlamıştır. Bu eserinin o dönemin Alman edebiyatıyla, öncelikle “Gelişim Romanı” akımıyla
bağlantılı olduğu görülür. Aynı döneme ait diğer
eserlerden
Tetetns’in yazdığı eserin farkı, yaşlanma sürecini “ömür boyu” gelişim olarak ele alan ve yaşlanmayı bu açıdan açıklamaya çalışan ilk bilim
adamlarından biridir. Bugünün Gelişim Psikolojisi tarafından kabul edilen “ömür boyu gelişme”
tezini ortaya atan ilk araştırmacılardan biridir.
1797 yılında Hufeland “İnsan Yaşamını Uzatma
Sanatı” (Kunst, das menschliche Leben zu Verlaengern) (Thoame, 1994) adlı çalışmasını yayınlamıştır. Hufeland henüz o dönemde “mutlak
azami yaşam süresi” ve “göreli yaşam süresi”
arasında teorik ayrım yapmıştır. Eserinin pratik
bölümünde ise o zamanlar normal olan “yaşamı
kısaltan ve uzatan maddelerden” söz etmekte,
bunlar hakkında öneriler getirmektedir.
Carus’un 1829/30 yıllarında “Psikoloji Dersleri”
(Wahl, 2003) günümüzde ömür boyu gelişme
tezinin öncüsü kabul edilmektedir.
Geriatrinin 19.yüzyılda gelişmesi iki isimle
çok sıkı şekilde bağlantılıdır: Bunlardan biri
Cannstatt’tır. 1839’da “İleri Yaşlarda Hastalıklar
ve Tedavileri” (Die Krankheiten des hohen Alters
und ihre Heilung) adlı bir çalışma yayınlamıştır
(Kondratowitz, 2000). Bu eserde ortaya konulan
yaşlı görüntüsü, bugün de yabancısı olmadığımız, evrimden gerilemeye dönüşen bir gelişim
sürecinden söz edilmesidir.
Paris’teki Salpetriere Kliniği Baş Hekimi Charcot,
1867 yılında “Leçons cliniques sur les maladies
des vieillards et les maladies chroniques” adlı
Avrupa’da büyük ilgi uyandıran ve İngilizceye de
tercüme edilen çalışmasını yayınlamıştır. Bunun
İngilizce çevirisi, Wahl’e (2004) göre, ABD’de
yaşlılık konusuna duyarlılığın artmasında rol
oynamış ve Charcot’un en önemli düşüncesi
şu olmuştur: Bu bilim adamı hastalıkları üç
gruba ayırmıştır. Birincisi yaşlanma sürecindeki
bedensel kayıplardan kaynaklanan hastalıklar,
ikincisi her yaşta ortaya çıkabilecek, ama yaşlılıkta daha farklı gelişen hastalıklar ve sonuncusu
yaşlılıkta daha hafif geçen hastalıklardır.
Geriatrinin gelişmesinde rol oynayan bu eserlerin yanı sıra pek çoğu Alman bilim adamları
tarafından ortaya konulan diğer tıbbi-biyolojik
yaşlanma konulu eserler de vardır (Lüth, 1965).
Bunlardan biri Geist’tir. 1860 yılında “Zihinsel
Hastalıkların Kliniği” (Klinik des Geisteskrankheiten), diğeri Mettenheimer’dir . 1863’te “Zihinsel Hastalıklar Öğretisi Üzerine Nozolojik ve
Anatomik Çalışmalar” (Nosologische und anatomische Beitraege zu der Lehre von den Geisteskrankheiten) adlı bir eser ortaya koymuştur.
Seidel’in 1889’de “Zihinsel Hastalıklarda Patogenez, Komplilasyonlar ve Terapiler” (Pathogenese,
Komplikationen und Thrapien der Geisteskrankheiten) adlı çalışmasının yanı sıra Virchow’un
Berlin Charite’deki çalşmaları da Geriatrinin
gelişmesine önemli katkılar yapmıştır.
Yaşam süreci ve yaşlanma araştırmacılığında
ampirik çalışmalara yönelmenin ortaya çıkması
Belçikalı bilim adamı Quetelet ile gerçekleşmiştir.
1835’te yayınlanan “Sur l’homme et le developpement de ses facultes” çalışmasında yaşlanma
olgusunun araştırılmasıyla ilgili önerisinde
bugünü de kapsayan bir araştırma programı
ortaya
koymuştur: “İnsan, şimdiye kadar ne toplam
süreç ne de reaksiyonlardaki değişimleri kesin
şekilde araştırılmamış belirli sınırlar içersinde
doğar, büyür ve ölür” demiştir (Lehr, 2003).
İngiliz bilim adamı Galton, Quetelet’in çalışmalarından güçlü şekilde etkilenmiştir. 1883 yılında
yayınladığı “Inquiries into Human Faculties and
its Development” (Bireen 1961a) adlı eserinde
antropolojik ve psikometrik ampirik verilere
dayalı bir araştırmanın sonuçlarını vermektedir.
Araştırma, yaşı 5 ile 80 arasında değişen 9000
kişiye aittir.
Metchnikoff, Gerontoloji kavramının yaratıcısı kabul edilir. 1903 yılında yayınlanan “The
Nature of Man” başlıklı çalışmasında ilk defa
bu kavramı kullanmıştır (Achenbaum 1995).
Yaşlanma olgusuyla ilgilendiği süreç içersinde
bugün değeri olmayan teorisinde, yaşlanmayı
bir “enfeksiyon hastalığı” olarak tanımlamıştır.
Daha o zamanlar eleştirilen teorisinden daha
önemlisi, Metchnikoff ’un çalışmasının ABD’de
yayınlanmış olmasıdır. Yaşlanmanın araştırılması
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
5
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
gerektiği bu ülkede kabul gören bir görüş olması
nedeniyle, Metchnikoff ’un görüşleri yaşlanmanın geriatrik ve biyolojik yönlerden incelenmesine hız katmıştır.
6
Aynı dönemde Almanca konuşulan ülkelerde
önemli geriatrik çalışmalar yapılmıştır (Baltes
& Baltes, 1992). Lindheim’in “Saluti Senectutis” (1909), Schwalbe’nin “Geisteskrankheiten”
(1909), Schlesinger’in “Krankheiten des höheren Lebensalters” (1914-15) (bkz. Giese, 1928),
Rubner’in “Das Problem der Lebensdauer und
seine Beziehungen zu Wachstum und Ernaehrung” (1908) (bkz. Lüth, 1965) adlı çalışmalar,
canlı türlerinin yaşam süreleri hakkında ilk araştırmalardır. Aynı dönemlerde bugün Alzheimer
Demansı olarak tanımlanan hastalık üzerine
Alzheimer’in “Über eine eigenartige Erkrankung
der Hirnrinde” (Tuhaf Bir Beyin Hastalığı Üzerine) adlı çalışması (1907) yayınlanmıştır (Thomae, 1994). (“Gerontolojinin Tarihçesi” başlığı
altında aktarılan bütün bilgiler Wahl, 2004’ten
alıntıdır).
Sistematikleşme Dönemi
1920’li yılların başlarında Almanca konuşulan
ülkelerde yaşlanma olgusu ile ilgili tıbbi-biyolojik araştırmalar yapılmaktaydı. Avusturyalı
Steinach’ın çalışmaları hem etkili olmuş hem de
eleştirilmiştir. Lüth (1965) bu bağlamda “Steinach Dönemi”nden dahi söz etmektedir. Bu
araştırmacı hayvan deneylerinden elde ettiği bulgulardan hareket ederek yaşlanmayla mücadele
edebilinecek bir metot bulduğunu söylemiştir.
Davranış Bilimleri alanında ilk ampirik araştırmalar Weiss (1927) ve Giese (1928) tarafından
yapılmıştır. Giese, sübjektif yaşlanma tecrübeleriyle ilgilenmiştir. Yaşı 20 ile 60 arasındaki
demiryollarında çalışan 500 biletçiden oluşan
bir örneklem üzerinden ampirik bilgiler toparlamıştır. Bu mesleğin tipik ödevleri bağlamında
yaptığı testler, bireyler arasında yaşa bağlı belirgin bir farkın olmadığını göstermişti. 1930’lu yıllarda da önemli çalışmalara imza atıldı. Viyana
Üniversitesi’nde C. Bühler (1933) yaşam sürecini
psikolojik problem olara inceledi. Bilim adamı,
tekniker, sanatçı ve politikacılardan meydana
gelen 200 kişinin yaşam hikayelerini bir araştırma kapsamında inceledi. Ayrıca Viyana’daki
bir yaşlı yurdunda yaşayan 50 kişinin de yaşam
hikayesinin ve ek olarak mevcut istatistiklerin de
analizini yaptı. Çalışması büyük ilgi gördü, ama
Avusturya’nın Almanya ile birleşmesinden dolayı
Musevi asıllı Bühler ABD’ne göç etmek zorunda
kaldı. Abderhalten ve Bürger 1938’de “Zeitschrift
für Altersforschung” adlı bir dergi yayınlandı.
Bürger zaten 1920’li yıllardan beri yaşlanma ve
yaşlılık üzerine çalışmalar yapıyor. 1937’de Leipzig Üniversitesi’ne atandıktan sonra bu alandaki
çalışmalarını daha da çoğalttı ve sonunda bu çalışamalar ilgili derginin yayınlanmasını sağladı
(Wahl & Heyl, 2004). Dergide bedensel-tıbbi
çalışmalar yapan bilim insanlarının yanı sıra
Gruhle (1938) ve von Bracken (1939) gibi psikiyatrlar da çalışmaları hakkında yazılar yazdı.
Bu arada ABD’de Gerontopsikoloji alanındaki
ilk çalışmalar başlamıştı. Buna karşın Almanca
konuşulan ülkelerde, özellikle Kehrer (1939) ve
Schulz (1939), hala yaşlılığı gerileme ve kayıp
kavramlarına odaklı araştırmalara ağırlık vermekteydi.
1920’li yıllarda ABD’deki Gerontolojik araştırmalar Almanya’dakilerden tamamen farklı bir
görünüm sunmaktaydı. Mesela ABD’de psikolojik yaşlanma araştırmalarına başlanmıştı. Fakat o
zamanlar bu alanda da biyolojik-tıbbi ağırlıklı bir
Gerontoloji vardı. O dönemlerde artan şekilde
psikometrik test metotlarına başvurulmuştur.
Zeka testleri yapılmıştır. Özellikle ordu personelinin seçiminde kullanılan testlerde ölçüt
bireyin kronolojik yaşıydı. Yerkes (1921), 18 ile
60 yaşındaki bireylerin denek olarak katıldığı
araştırmalar kapsamında kronolojik yaşa bağlı
zihinsel yeteneklerin belirgin şekilde azaldığını
bulmuştur (Wahl & Heyl, 2004).
1921 yılında çocuk ve gençlik araştırmacısı 75
yaşındaki Hall “Senescence: The Last Half of
Life” adlı monografisini yayınladı (Wahl & Heyl,
2004). Bu çalışmanın en önemli özelliği, yaşlılığın zayıf yönlerinden ziyade yaşlılığın güçlü
yönlerini önem çıkarmasıdır.
1920’li yıllarda Miles, Stanford Üniversitesi’nde
laboratuarını kurdu ve böylece ABD’de kognitif
yaşlanma araştırmacılığının temellerini de atmış
oldu. Yaşı 7 ile 94 arasında değişen deneklerle
ilgili derlediği verilerin analizi, zihinsel yeteneklerin yaş yükseldikçe gerilediğini ortaya koymaktaydı. Ama maksimum gelişim yeteneğinin, test
edilen alana göre çok farklı olabildiğini keşfetti.
1930’lu yıllarda ABD’de Gerontolojinin gelişmesi Cowdry (1939) adıyla sıkı bir ilişki içersindedir. Macy Foundation’in desteğiyle cep
kitabı mahiyetinde bir eser yayınladı (Problems
of Aging). Cowdry’nin eseri Wahl’e göre (2004)
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
Gerontolojinin disiplinler arası niteliğini ortaya
koyan ilk yayındır. Bu eserin Gerontolojinin
gelişme sürecinde kalıcı etkileri olmuş, 1942
yılında yeni baskısıyla tekrar piyasaya sürülmüştür.
Tıbbi-biyolojik ve psikolojik yaşlanma araştırmacılığı ABD’de hızlı bir gelişme gösterirken,
Gerontososyolojinin gelişmesi bu kadar hızlı olamamıştır. Bu alandaki öncü çalışmaları Tibbitt
yapmıştır. İlk defa bu araştırmacı gerontolojik
bilgilerin “normal vatandaşın” yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönünde kullanılması gerektiği
çağrısını yapmıştır. Sosyal Gerontolojinin gelişmesine Chicago Üniversitesi’nde 1940 yılında
alınan kararlar belirleyici katkı yapmıştır. 10 yıldır “Committee on Child Development” (CCD)
adı altında çalışmalarını yürüten kurumun adı
“Committee of Human Development” (CHD)
olarak değiştirilmiştir ve böylece tüm yaşamı
kapsayan bir araştırma ve çalışma alanı yaratılmıştır. Wahl’in (2004) deyimiyle CHD’nin “ürettiği” Havighusrt ve Neugarten gibi bilim insanları, daha sonraki yıllarda Sosyal Gerontolojinin
gelişmesinde belirleyici roller üstlenmişlerdir.
Çeşitli kurumsal düzlemlerde yürütülen Gerontolojik çalışmalar olduğu halde, savaşın sona
ermesinden henüz 11 gün sonra ABD’de “Gerontological Society” kurulmuştur ve kısa süre sonra
adı “Gerontological Society of America” olarak
değiştirilmiştir. Zaten 1942 yılından beri “American Geriatrics Society” çalışmalarını sürdürmekteydi. 1940’lı yıllarda farklı Gerontolojik
disiplinlerle bağlantılı çalışmalar yapılmıştır.
Özellikle Geriatri, Psikiyatri, Psikoloji ve Antropoloji alanlarında yapılan çalışmalar, bir sonraki
gelişme döneminin de alt yapısını oluşturmuştur.
Patlama Dönemi
İkinci Dünya Savaşının ardından Gerontoloji
açısından yeni bir dönem başlamıştır. Bunun ilk
safhası 1960’a kadar sürmüştür ve Wahl (2004)
tarafından Gerontolojinin patlama dönemi olarak adlandırılmaktadır.
Gerontolojinin bu dönemde Almanya’daki gelişmesi Thomae adıyla bağlantılıdır. 1950’li yıllarda
buna Lehr adının da eklendiği görülmektedir.
Savaş sonrası yetişen “babasız kuşağı” da göz
önüne alarak, Wahl (2004), bu iki bilim insanının sadece “gerontolog” olmadıklarını, aynı
zamanda “gelişim ve biyografi psikologu” olarak
da tanımlanmaları gerektiğine dikkat çekmektedir ve Marshal-Planı tarafından desteklenen,
1952 yılında başlayan “Savaş Sonrası Alman
Çocukları” adlı araştırmada Thomae’nin oynadığı belirleyici role dikkat çekmektedir. 1950’li
yıllarda Thomae 35 – 55 yaşları arasındaki bireylerin denek olarak katıldığı, Lehr gibi kadrosuz
personelle yürüttüğü bir araştırmaya da imza
atmıştır. Bu araştırmada öncellikle bireylerin
biyografisi hakkında bilgiler toparlanmıştır ve
bir süre bunların biyografisi boyutsal araştırma
kapsamında takip edilebilmiştir (Lehr & Thomae
1987).
ABD’de Gerontoloji 2.Dünya Savaşı sonrasında
çok daha hızlı gelişmiş, kısa sürede geniş çaplı
ampirik araştırmalara başlanmıştır. Gerontoloji
araştırma merkezlerinin yanı sıra akademikleşme
süreci başlamıştır. Shock, 1940’lı yıllarda disiplinler arası Gerontolojinin gelişmesini sağlayan
öncü çalışmalar yapmıştır. Shock’un başlıca ödevi
Baltimore’da “Gerontology Research Center”in
gerontolojik araştırmalarını hayata geçirmek ve
teşvik etmekti. 1950 yılında “International Association of Gerontology” (IAG)’nin kurulmasında
da Shock başlıca rolü oynamıştır.
Psikolog Birren, ABD’de Gerontolojinin gelişmesini sağlayan başlıca araştırmacılar arasında yer
alan diğer isimdir. Yaşlanmanın biyolojik-fizyolojik ve psikolojik yönlerini birbiriyle bağlayan
çalışmaları büyük ilgi çekmiştir. 1959 yılında
“Handbook of Aging of and the Individual” adlı
dünyaca ünlü eserini yayınlamıştır.
Schaie, bir diğer kilit isimdir. Şimdiye kadar
yapılan en uzun süreli boyutsal araştırma olan
ve 1956’da başlayan “Seattle Longitudinal Study”
araştırmasını yürütmüştür. Araştırmada zeka
yeteneklerinde meydana gelen değişimler incelenmiştir. Fakat ABD’de “Duke Longitudinal
Studies” ve “Baltimore Longitudinal Studies of
Aging” gibi başka boyutsal araştırmalar da yapılmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1950’li yıllarda sosyal Gerontolojik ampirik araştırmalar ise henüz
emekleme dönemini yaşıyordu. Sosyal Gerontolojinin gelişmesinde
belirtildiği gibi “Committee of Human Development” belirleyici oldu. Havighurst ve Neugarten, yeni konseptleriyle ve ampirik araştırmalarıyla Sosyal Gerontolojinin ABD’de gelişmesine
ivame kazandıran bilim insanları oldular. “Kansas City Study of Adult Development” boyutsal
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
7
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
araştırması ile diğer araştırmacılarla birlikte yaşlanma sürecinde sosyal ilişki ve yaşam memnuniyeti gibi konuları ele aldılar.
Kurumsallaşma Dönemi
1960’tan sonraki dönemde daha pek çok gerontolojik araştırmalar yapıldı, ama bu dönemde
aynı zamanda Gerontoloji alanında gözle görünür bir kurumsallaşma başladı. Kapsamlı teoriler
ortaya konuldu ve geniş kapsamlı bir tartışma
başladı. Yeni dergiler yayınlandı, bilimsel enstitüler kuruldu. Hızla çoğalan bilgiler büyük
çaplı yayınlarda bir araya toparlandı. Cep kitapları yayınlandı. Çok yönlü eğitim programları
başlatıldı.
8
1960’lı yılların başlarında Cumming ve Henry
(1961) şimdiye kadar en çok ilgi çeken gereontolojik eseri, “Growing Old. The Process of
Disengagement”’i yayınladı. Disengagement
teorisi, büyük tartışmalara yol açtı ve yeni araştırmaların yapılmasını teşvik etti (Achenbaum
& Bengston 1994).
Almanya’da 1965 yılında başlayan, Bonn
Üniversitesi’nde Thomae ve Lehr tarafından
yürütülen “Bonner Laengstschnittstudie über
das Altern” (BOLSA) adlı boyutsal araştırma
başladı (Lehr & Thomae, 1987). Bu araştırmanın önemli özelliği, disiplinler arası bir araştırma
oluşudur. Öncelikle psikolojik ve tıbbi sorulara
ağırlık verilmiştir. Disengagement teorisinin sorgulandığı bir araştırmadır. Bu araştırma, Disengagement teorisinin evrensel görüşlerinin geçerli
olamayacağına dair bulgulara ulaşmıştır.
BOLSA’nın ardından Almanya’da Erlemeier,
Fooken, Schmitz-Scherzer, Schneider, Oswald
gibi pek bilim insanı 1970’li yıllarda yaptıkları
araştırmalarla Gerontolojinin Almanya’da gelişmesinde rol oynamışlardır.
1960’lı yıllarda Almanya’nın Gerontoloji alanında uluslar arası isim yapmasında rol oynayan P.B. Baltes sahneye çıkmıştır. Almanya’da
Gerontoloji ile ilgilenip de Baltes adıyla temas
kurmamak, prensipte imkansızdır. Bugüne kadar
uluslar arası çapta en çok adı geçen Alman gerontologtur (Wahl & Heyl, 2004). Eşi M.M. Baltes’in
de Almanya’da Gerontolojinin gelişmesine büyük
katkısı olmuştur. İkisinin de beklenmedik şekilde
(önce M.M. Baltes) erken yaşta vefat etmesi, sırf
Almanya için değil, aynı zamanda uluslar arası
Gerontoloji camiası için büyük bir kayıptır.
1970 – 1980 döneminde Almanya’da çok sayıda
ampirik araştırma yapılmış, yaşlanma ve yaşlılık detaylı şekilde araştırılmıştır (M.M. Baltes &
Schmidt, 1987; Mayer & Baltes, 1996).
ABD’de 1960 sonrasında adları belirtilen araştırmacılara yenileri eklenmiştir. Burada hepsini
saymak mümkün değildir. Bu yüzden birkaç
isim vermekle yetinilecektir. Botwinick, Craik,
Kastenbaum, Lawton, Hayflick ve diğerleri. Bu
arada Birren ve Schaie (1977) “Handbook of the
Psychology of Aging” adlı ünlü eseri yayınlamıştır.
Gerontoloji 1960’tan bugüne kadar uluslar arası
alanda kendisini kabul ettirmeyi başarmıştır.
Giderek daha çok ülke bu alanda çalışmalar yapmaktadır. Örneğin Çin ve Macaristan (Thomae
1994).
Bunların arasına bugün Türkiye de katılmıştır. 2000 yılında ilk adım atılmış, 2005’te Ulusal Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Derneği
kurulmuş, aynı yıl Uluslararası Sosyal ve Uygulamalı Gerontoloji Sempozyumu düzenlenmiş
ve ilk kapsamlı Gerontoloji araştırması “Birinci
Türkiye Gerontoloji Atlası” başlamıştır. Bu araştırma 2009’da sona ermiştir. Akdeniz Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Gerontoloji Bölümü 2006
yılında kurulduktan sonra 2009 yılında öğretime
başlamıştır. Ama Gerontolojinin Türkiye’deki
gelişmesini sonraya bırakalım, bu bölüme son
noktamızı koyalım.
Kaynakça
Aries, P., Duby, G. (1989): Geschichte des privaten Lebens, Bd.
1. Frankfurt/Main: Fischer.
Baltes, P.B. & Baltes, M.M. Gerontologie: Begriff, Herausforderungen und Brennpunkte (S. 1-34). P.B. Baltes & J. Mittelstrass
(Eds.), Zukunft des Alterns und gesellschaftliche Entwicklung.
Berlin: De Gruyter, (1992).
Beauvoir, S. de (1977): Das Alter. Reinbek bei Hamburg: Rowohlt.
Borscheid, P. (1994): Der alte Mensch in der Vergangenheit. In
Baltes, P.B., J. Mittelstrass & Staudinger, U. (Ed.) Alter und Altern:
Ein interdisziplinärer Sudientext zur Gerontologie (S.35-61).
Berlin: de Gruyter.
Brandt, H. Wird auch silbern mein Haar. Eine Geschichte des
Alters in der Antike. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, (2002).
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
Cumming, E. & Henry, W.E. Growing Old. The Process of Disengagement. New York: Basic Books, (1961).
Erikson, E. H. Identity, Youth and Crisis. New York: Norton,
(1968).
Filipp, S.-H. (1999): Lebenserfahrung und Lebenssinn. Biographische Aspekte des Alterns. In A. Niederfranke, G. Naegele
& E. Frahm (Ed.), Funkkolleg Altern 1: Die vielen Gesichter des
Alterns (S.101-136). Opladen, Wiesbaden: Westdeutscher Verlag.
Giese, F. Erlebnisformen des Alters: Umfrage Ergebnisse über
Merkmale persönlichen Verfalls. Halle: Marhold, (1928).
Gruman, G. J. (1966): A history of ideas abaut the prolongation
of the life. The evolution of prologevity hypotheses to 1800. Philadelphia: The American Philosophical Society.
Havighurst, R. J. Developmental tasks and education. New York:
McKay, (1948/1972).
Helmchen, H., Kanowski, S. & Lauter, H. (2006): Ethik in der
Medizin. Grundriss Gerontologie, Band 22. Stuttgart: Kohlhammer.
Gerontologie, Abschnitt III-1. LagerlechfeldÇ Ecomed, (1994).
Tufan, İ. (2007): Birinci Türkiye Yaşlılık Raporu. Antalya: GeroYay.
Viidik, A. (2003): Biologisches Altern - Gesetzmäßigkeiten und
Beinflußbarkeit (S. 21- 44), L.Rosenmayr, F. Böhmer (Ed.), Hoffnung Alter. Wien: WUV Univ. Verlag.
Wahl, H._W. Verhaltens- und sozialwissenschaftliche Gerontologie in ihrer geschichtlichen Entwicklung (S.87-110). F. Karl
(ed.), Einführung in die sozial –und verhaltenswissenschaftiliche
Gerontologie. Weinheim: Juventa, (2003).
Wahl, H.-W. & Heyl, V. Gerontologie – Einführung und Geschichte. Stuttgart: Kohlhammer, (2004).
Wahl, H.-W. Entwicklung gerontologischer Forschung (S.29-48),
A. Kruse & M. Martin (Eds.), Enzyklopaedie der Gerontologie.
Alternsprozesse in multidisziplinaerer Sicht. Bern, Göttingen,
Toronto, Seattle: Huber, (2004).
Imhof, A. (1988): Die Lebenszeit: Vom aufgeschobenen Tod und
von der Kunst des Lebens. München: Beck.
Kondratowitz, H.-J., v. “Alter” und “Krankheit”. Die Dymamik
der Diskurse und der Wandel ihrer historischen Aushandlungsformen (S.109-155). Wien: Böhlau, (2000).
Lehr, U. & Thomae, H. Formen des seelischen Alterns. Stuttgart:
Enke, (1987).
Lehr, U. (1972): Psychologie des Alterns. Heidelberg: Quelle &
Meyer Verlag.
Lehr, U. Psychologie des Altern, 11. Aufl., Quelle&Meyer: Wiebelsheim, (2007).
Lüth, P. Geschichte der Geriatrie. Stuttgart: Enke, (1965).
Merwedel, U. Gerontologie und Gerontopsychiatrie, 2. Aufl.
Europa Lehrmittel: Haan Gruiten. 2005.
Stolleis, M. Geschichtlichkeit und soziale Relativität des Alters,
Die Zukunft des Alterns – Die Antwort der Wissenschaft. Ein
Report der Max-Planck-Gesellschaft, Ed: P. Gruss. Beck: München, (2007). Pp: 258-278.
Tews, H. P. (1971): Soziologie des Alterns, Band. 1Heidelberg: .
Quelle & Meyer.
Thoame, H. Geschichte des Alters und der Alternsforschung (S.119). E. Olbrich, K. Sames & A. Schramm (Eds.), Kompendium der
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
9
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
10
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com
GeroPaper - No. 3 - Kasım 2015
11
Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com

Benzer belgeler

gerobülten - Akdeniz Üniversitesi

gerobülten - Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji sosyal politikalara öneriler getirmek amacıyla da hareket eden bir bilim dalıdır. Bu yüzden teorik ve uygulamalı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Nasıl ki sosyal politikaların görevi ya...

Detaylı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı eklenmesi gerekir, hem de gerontolojik rehabilitasyonlara ağırlık verilmelidir.

Detaylı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com

Detaylı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı Copyright 2015: İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı; http://www.itgevakiftr.com

Detaylı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı

GeroPaper - İsmail Tufan Gerontoloji Vakfı edinmeliydi. 2. safhada baba olmak ve aile kurmak geliyordu. 3. safhada çocukların evden ayrılmasıyla erkek, eşiyle birlikte dünyevi işlerden geri çekilmeli ve sonsuzluğa hazırlık yapmalıydı. 4. sa...

Detaylı