Sinop Turizmine Akademik Bakış - Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Transkript
Sinop Turizmine Akademik Bakış - Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik
Panel Yöneticisi Prof. Dr. Dursun DİLEK (Rektör Yardımcısı) Konuşmacılar Yrd. Doç. Dr. Alpay TIRIL (Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Konaklama İşletmeciliği Bölümü) “Sinop Turizmi” Öğr. Gör. Mehmet Sedat İPAR (Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı) “Kültürel Miras ve Turizm” Öğr. Gör. Nuray TÜRKOĞLU (Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı) “Turizm ve Yerel Yönetimler” Yrd. Doç. Dr. Demet KOCATEPE (Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu Yiyecek-İçecek İşletmeciliği Bölümü) “Turizmcinin Mutfağı” Uzman Kadir TEBER (Sinop Üniversitesi Rektörlüğü) “Turizm Kümesi” Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Açılış Konuşması Prof. Dr. Recep Bircan Sinop Üniversitesi Rektörü Sunucu: Sayın Valim, Sayın Rektörüm, kurumlarımızın sayın temsilcileri, üniversitemizin sayın akademik ve idari personeli, sevgili öğrenciler, saygıdeğer misafirler; Sinop Valiliği ile Üniversitemizin ortaklığında organize edilen “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panelimize hoşgeldiniz. [Alkışlar] Tüm eğitim şehitlerimiz anısına sizleri saygı duruşuna, ardından da İstiklal Marşımızı söylemeye davet ediyorum, arzederim. [Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı] Üniversitemiz Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanan Sinop Üniversitesi tanıtım filmini sizlere sunuyoruz. [Tanıtım filmi] Açılış konuşmalarını yapmak üzere sayın Rektörümüz Prof. Dr. Recep Bircan hocamızı sahneye davet ediyorum; arzederim. [Alkışlar] Sinop Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Bircan: Sayın Valim, sayın vekilim, ilimizin çok değerli müdürleri, sektörümüzün temsilcileri, sevgili Sinoplular, misafirlerimiz, sevgili meslektaşlarım ve sevgili öğrenciler; İlimizde yapılan 36. Turizm Haftası şenlikleri kapsamında Üniversitemiz Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu ile Meslek Yüksekokulu Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı işbirliğinde düzenlenen “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panele hoş geldiniz diyor, hepinize en kalbi duygularla selam ve saygılarımı sunuyorum. [Alkışlar] Bilindiği gibi turizm, günümüzün en önemli ekonomik faaliyetlerinden biri olması yanında, kültürel etkileşim ve yakınlaşmalar yoluyla dünya barışına da katkıda bulunabilecek çok yönlü toplumsal ve kültürel bir olgudur. Turizm, gerek sosyal ve kültürel, gerekse ekonomik faydaları nedeniyle, önemi ülkemizde giderek artan bir sektördür. Küresel turizm pazarında her geçen gün daha çok ön plana çıkan bir ülke olan Türkiye’de, dış turizm yanında iç turizm de gün ve gün gelişmektedir. Her yıl daha çok Türk vatandaşı, ülkemizin değişik yörelerini görmek ve tanımak amacıyla iç turizm etkinliklerine katılmaktadır. Bir yandan ülkemizdeki turistik hareketlilik artarken, diğer yandan yerli ve yabancı gezginler yeni yerler görmek arzusuyla gelenekselleşmiş turizm merkezleri dışındaki alanlara yönelmektedirler. Yerli ve yabancı turistlerin yeni yerler görme arzusu, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle önemli bir turistik çekim merkezi olma şansını yakalayamamış, ancak bu potansiyeli taşıyan yöreleri ön plana çıkartmaktadır. Değerli konuklar, Sevinerek söyleyebilirim ki, Türkiye’nin yıldızı son yıllarda parlayan turistik cazibe merkezlerinin başında Sinop gelmektedir. Sinop, Türkiye turizminin, özellikle iç turizmin, parlayan yıldızıdır. Sinop’a son yıllarda gösterilen turistik ilgi giderek artma eğilimindedir; tüm göstergeler de bu yöndedir. Ancak, hızla gelişen Sinop turizminin önünde, sayıları her yıl daha da artan konuklara nitel ve nicel olarak yeterli hizmet sunamamak gibi çok önemli bir engel olduğu, sanırım burada bulunan herkesçe malumdur. Yıllardan beri Sinop’ta yaşıyor olmam sebebiyle biliyorum, Sinop’un eğitim, kültür ve turizm şehri olmasını her fırsatta dile getiriyoruz, daha birkaç gün önce Sinoplu, ama dışarıda yaşayan bir kardeşimiz ziyaretimize geldiğinde, turizmle ilgili bir iki konuda dikkatimizi çekti. Dedi ki, yıllardan beri turizm kenti olalım diye söylüyoruz, ama turizmin çok önemli parçası, göstergesi olan, Mesela dedi, bizim turistik işletmelerimizde tek tip elbiseli insanlar göremiyoruz. Mesela bir lokantaya gittiğimiz zaman tek tip elbisesi olan garsonlar göremiyoruz. Mesela biz yıllardan beri Sinop mantısı deriz, halbuki mantı deyince aklımıza Kayseri geliyor. Buna Sinop’un ismiyle kulaklı hamur desek Sinop’a ait bir yemek olacak. Dolayısıyla, bu konulara dikkat etmemiz lâzım. Yani oyunu kurallarına göre oynamamız gerekiyor. 1 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Açılış Konuşması Prof. Dr. Recep Bircan Sinop Üniversitesi Rektörü Değerli Sinoplular, Son yıllarda Sinop’un tanınırlığının artması ve buna paralel olarak Sinop’u ziyaret eden turist sayısındaki artış karşısında turizm tesislerimiz ne yazık ki aynı oranda artış gösteremedikleri gibi, hizmet kalitesinin belli standartlara ulaşmasında da sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir. Üniversitemiz, sektörün eğitimli insan kaynağı açığının kapatılmasında, ilimizin turizm kaynaklarının araştırılmasında, planlanması ve geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan akademik desteğin sağlanmasında ve bu konularla ilgili sorunların çözümlenmesinde, ilimiz turizminin geliştirilmesine yönelik projelerde, nitelikli turizm yöneticisi ve ara eleman yetiştirilmesinde yapacağı katkılarla, turizm sektörünün önemli bir paydaşı olma yolunda olacağı inancındayım. Üniversitemizin en genç akademik birimlerinden biri olan Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu, bir yandan akademik kadrosunu genişletmek ve eğitim öğretime başlamak için hazırlıklarını sürdürürken, diğer yandan da Sinop’un turizm kaynaklarının araştırılması, tanıtılması ve Sinop’ta turizmin geliştirilmesine yönelik çalışmalarına devam etmektedir. Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulumuz, kendi değerlerini özümsemiş nitelikli bireyler yetiştirerek bölgemiz ve ülkemizin turizm sektörünün sahip olduğu konumu iyileştirerek topluma hizmet etmeyi, turizm ve akademi çevrelerinde yaptığı ilmi çalışmalarla ve yeniliklerle yüksek katma değerli bilgiler üreterek, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesine yön vermeyi, ülkemizin milletlerarası arenada tanınırlığına katkı yapmayı amaç ve hedef edinmiştir. Üniversitemizde Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu ile turizm sektörüne nitelikli lisans mezunu elemanlar kazandırma hazırlıklarının yanında, Gerze Meslek Yüksekokulu’nda ön lisans mezunları da yetiştirmektedir. Üniversitemizin üçüncü turizm programı ise bu yıl Meslek Yüksekokulu’na bağlı olarak açılacak olan ön lisans programıdır. “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panel, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulu öğretim üyeleri yanında, Meslek Yüksekokulu’na bağlı olarak ön lisans öğrenimini sürdürecek olan Turizm ve Otel İşletmeciliği Programı’nda görev yapan ve aramıza yeni katılan genç akademisyen arkadaşlarımız ve Rektörlük uzmanımızın da katılımıyla yapılacaktır. Muhterem konuklar, Bilim nasıl bir millete bir güç verirse kültür de şahsiyet kazandırır. Devletin temeli toprağa değil, milletin karakterine, toplumun vicdanına atılır. Hak duygusuna sahip aydınların, münevverlerin görev aldığı çarklar farklı işler. Aydın’ın şahsiyetli olduğu toplumda, yabancılar istediğini yapamazlar. Şanlı tarihimize baktığımızda nice ibretli olayları görmek mümkündür. Bunlar da bizi, eğitimimizi sigaya çekmeye götürür. Şu anda içinden bulunduğumuz bina ve salon, Üniversitemiz Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne ait olup, Karadeniz Bölgesi’nin ilk ve tek merkezi laboratuvar kompleksidir. Merkezimiz henüz faaliyete geçirilme aşamasındadır. 36. Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında Üniversitemiz tarafından düzenlenen “Sinop Turizmine Akademik Bakış” konulu panelle bu bina ve salon da ilk defa kamuoyuna açılmış olmaktadır. Bu salonun ve laboratuvar kompleksinin, bundan sonra nice bilimsel araştırmalara ve etkinliklere ev sahipliği yapması temennimizdir. Panelin, başta şehrimiz ve özellikle turizm sektörü temsilcileri olmak üzere tüm konuklar için faydalı olmasını dileyerek bizleri yalnız bırakmadığınız için teşekkürlerimi, selam ve saygılarımı sunarak sözlerime son vermek istiyorum. Saygılarımla… [Alkışlar] Sunucu: Sayın Rektörümüze konuşmalarından dolayı teşekkür ediyoruz. Sayın Valimiz Dr. Ahmet Cengiz’i konuşmalarını yapmak üzere sahneye davet ediyorum; arzederim… [Alkışlar] 2 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Açılış Konuşması Dr. Ahmet Cengiz Sinop Valisi Sinop Valisi Dr. Ahmet Cengiz: Saygıdeğer vekilim, çok değerli rektörüm, ilimizin değerli daire amirleri, değerli protokol, değerli akademisyenler, çok değerli öğrenciler, kıymetli basın mensupları. Ben de hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlarken, sözü asıl sahipleri olan panelistlere bir an önce bırakabilmek için konuşmamı kısa tutacağım. Değerli misafirler, öncelikle üniversitemizin yeni binası olan, “Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi ile bu Konferans Salonu’nun” başta ilimize olmak üzere, ülkemize ve insanlığa uzun yıllar boyunca hizmet etmesini ve hayırlı olmasını diliyorum. Çok değerli misafirler, turizmin bir bölgede veya yörede gelişmesi ve geliştirilmesi için malumunuz olacağı üzere birtakım ön şartlar gerekmektedir. Bunların en başta gelenlerinden bir tanesi altyapıdır. Altyapı kavramı içerisinde öncelikle eğitim vardır. İşte bugün gerçekleşen panelin bir amacı, turizmi çeşitli boyutlarıyla ele almak ve Sinop’ta turizm anlayışının geliştirilmesi için akademik anlamda çeşitli önerilerde bulunmaktır. Tabii ki eğitim altyapısının yanı sıra, turizme hizmet edecek çeşitli gereklilikleri yerine getirmiş oteller lazım, restoranlar lazım, yollar lazım, hava ve kara ulaşımı lazım. Ayrıca bunlara ek olarak gezilecek yerler lazım ve bölgede bir turizm kültürünün olması lazım. Sinop’ta bunlardan birçoğu mevcut olmasına rağmen, turizm sektörü henüz emekleme aşamasında bulunmaktadır. Tarihi dokusuyla, bulunduğu coğrafyasıyla, sahip olduğu tabii güzellikleriyle Sinop ili, gerçek anlamda ülkemizin müstesna yerlerinden biridir. Tabii ki, ülkemizin her bir köşesinin ayrı bir güzelliği vardır. Baktığımızda, her bir çiçeğin güzelliği ayrıdır. Sinop, işte bu çiçeklerden, bu renklerden bir tanesidir. Bizler bu güzelliği geliştirmek, insanlarla paylaşmak ve insanlığın hizmetine sunmak istiyoruz. Bizler turizm için gerekli altyapıyı oluşturmak ve turizm eğitimi konusunda ilerlemek için çeşitli destekler sağlama çabasındayız. Geçen sene, il merkezimizde bir turizm meslek lisesi açıldı. Gerze ilçemizde de bir meslek lisemiz var. Üniversitemizin Meslek Yüksekokulu’nda Turizm ve Otel İşletmeciliği programı bu sene eğitim ve öğretime başlayacak. Ayrıca, Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksekokulumuz da açılıp, devreye girdiğinde, inşallah Sinop turizmini belli bir yere getirme konusunda altyapımızın eğitim kısmını oluşturmuş olacağız. Sinop’u gezmek ve incelemek için Arap ülkelerinden ilimize gelen, yaklaşık elli kişilik bir gruptan oluşan seyahat acentaları yetkilileri, dünden beri turistik alanlarımızı ziyaret etmekteydi. Görevli arkadaşlarımızın katılımıyla ilgilendiğimiz bu ziyaretçilerimiz, bugün Hamsilos, Erfelek Şelaleleri, Akliman vb. turistik alanları gezmişler ve çok beğenmişler. Aslında, Sinop’u ilk kez gören birçok kişi, olumlu düşüncelerini belirterek, beğenisini ortaya koyuyor. Ancak burada önemli olan, Sinop’a her gelen turistin bir tanıtım elçisi olduğunu unutmamaktır. Bu elçilere karşı olumlu davranışlarda bulunmak ve onların ilimizden memnun şekilde ayrılmalarını sağlamak, bu kimselerin gittikleri yerlerde ilimizin reklamını yapmasını beraberinde getirecek ve uzun vadede bu durum, turizm pastasından aldığımız payı her geçen sene arttıracaktır. Geçen sene Sinop ilimize yaklaşık 770.000 civarında turist gelmiştir. Ancak bu sayının büyük çoğunluğunu yerli misafirlerimiz oluşturmaktadır. Yurtdışından Sinop’a yönelik gerçekleşen turizm hareketi ise yok denecek kadar azdır. Resmi verilere göre, 2010 yılında konaklayan sayımız 100.000 iken, 2011 yılında bu sayı 198,000 e çıktı. Bu durum, ilimizde turizm anlamında iyi bir enerji ve sinerji olduğunun göstergesidir. Bu durumun gelişerek sürmesini istiyor ve gelişeceğine de inanıyoruz. Peki Sinop turizmi gelişince ne olacak? Öncelikle hem ülkemizin tanıtımına katkı sağlanacak, hem de çok daha önemlisi Sinop insanı istihdam edilecektir. Sinop insanı için iş ve gelir kapısı yaratılmış olacaktır. Bu anlamda ilimizde turizmi önemsiyoruz. Ama turizm yapılanması ile uğraşırken, Sinop’un geleceğini tüketmemek, tehlikeye atmamak birinci dikkat edilmesi gereken unsurdur. Bunun için turizm geliştirme çalışmaları sırasında, yapacağımız planlamalara dikkat etmek gerekmektedir. Ne 3 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Açılış Konuşması Dr. Ahmet Cengiz Sinop Valisi tabiatı harap edeceğiz ne de tarihimizi yok edeceğiz. Kısacası geleceğimizi tüketmeyeceğiz, geleceğimizi biriktireceğiz. Gelecek onyıllarda ve yüzyıllardaki insanımıza, Sinop’u daha iyi bir şekilde teslim etmek zorundayız. Sinop’un turizm açısından kendine özgü birtakım avantajları bulunmaktadır. Panelist arkadaşlarımız bunlara mutlaka değineceklerdir. Sinop bir anlamda, Karadeniz’in Akdeniz’i gibi görülmektedir. Bunun yanı sıra, Akdeniz bölgesinin ilerleyen yıllarda küresel ısınmanın da etkisiyle turizm açısından cazibesini yitirme ihtimaline karşılık, Karadeniz ve Sinop’un, Akdeniz’e alternatif bir destinasyon merkezi olacağı tahmin edilmektedir. Konuşmamın sonuna gelirken, bir akademisyen olarak her konuya bilimsel yaklaşmanın zorunluluk olduğunu düşünüyorum. İlimizde turizm alanına da, akademik bir bakış kazandırmak konusundaki çabaları için tüm panelistlerimize ve katkısı olan herkese huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Son olarak, Sayın Rektörümüzün gayretleriyle, son dönemlerde sosyal sorumluluk projeleri kapsamında çok sayıda aktivite ve faaliyet gerçekleştirildi. Ben, ilimize yapmış oldukları bu katkıları için Sayın Rektörümüze ve ekibine huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Çok yakın tarihte biliyorsunuz ki, Sayın Mehmet Altan Bey geldi. Ondan önce, Seyit Mehmet Şen Bey ve ondan önce ise, Amasya milletvekilimiz geldi. Bu konukları geriye doğru sıralayabiliriz. Kısacası çok sayıda katkıları oldu Sayın Rektörümüzün. Önümüzdeki günlerde de bahar şenliği hazırlıklarının olduğunu biliyorum ve huzurlarınızda ilimize kazandırdığı değerler için Sayın Rektörümüze minnet ve şükranlarımı arz ediyorum. Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlarken bu panelin başarılı geçmesini, ilimize ve ülkemize hayırlı olmasını yürekten diliyorum. Hepinize Saygılar Sunuyorum. Konuşmalarından dolayı Sayın Valimize teşekkür ediyoruz. [Alkışlar] 4 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl SİNOP TURİZMİ Alpay Tırıl: Teşekkür ederim sayın başkan. Sayın valim, sayın rektörüm, sayın vekilim, protokolün değerli üyeleri, değerli öğrenciler, değerli konuklar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben konuşmama başlık olarak “Sinop Turizmi”ni seçtim ve tehlikeli bir iş yaptım; çünkü çok genel bir başlık, bakalım içini ne kadar doldurabileceğim. Elbette 15-20 dakikalık bir konuşmada bu başlığın içini doldurabilmek mümkün değil. Seçilmiş bazı örnekler üzerinden gitmeyi tercih ettim bu nedenle. Ancak önce genel bir çerçeve çizeceğim. “Sinop ve Turizm” başlığını taşıyan, hacmi küçük ama yayınlandığı yıl ve içeriği dikkate alındığında –bence- önemi büyük olan bu kitapçığın yazarı Şükrü Hocam aramızda. Şükrü Aydın, 1960’lı yıllarda Sinop turizmi üzerine kafa yoran öncülerden. Bu konudaki görüşlerini 1968’de yayınlanan bu kitapçıkta toplayarak Sinop turizmi ile ilgili ilk yazılı kaynağı ortaya koyan kişi olduğundan önemsiyorum bu eserini. 44 yılda nelerin değişip nelerin değişmediğini kendisi daha iyi anlatır elbette. Ama ben Şükrü Hoca’nın değerli yayınının kapak fotoğrafı üzerinden hareketle tek bir değişikliğe dikkat çekmek istiyorum. Kitapçığın içeriği ile ilgili değerlendirmeleri ise Şükrü Hoca’ya bırakıyorum. 1968 basımı bu kitapçığın kapağında bir vapur görüyorsunuz, en az 44 sene öncesinden bir görüntü bu, belki daha da eski. Sağdaki fotoğrafta da Sinop limanını ziyaret eden bir gemi görüyorsunuz. Son birkaç yıl içinde, tarafımdan çekilmiş bir fotoğraf bu. Her iki gemi de dönemlerinin teknolojisini yansıtıyor; aralarındaki fark bu gibi görünüyor. Ancak bence daha önemli bir fark var aralarında; sol tarafta gördüğünüz kitap kapağındaki fotoğraf, Sinop limanına tarifeli sefer yapan bir vapuru göstermektedir. Karadeniz limanlarını dolaşan, İstanbul ile Karadeniz limanları arasında yolcu taşıyan bir tarifeli vapur, bu kitapçığın basıldığı 1968’de vardı, bugün ise yok! Sinop, tüm Karadeniz limanları gibi tarifeli vapurlardan yoksundur bugün! 1968’den günümüze kadar yaşanan değişikliklerden biri olarak bunu not edebiliriz sanırım… Her ne kadar Sinop turizmi üzerine konuşacaksam ve zamanım kısıtlı olsa da, genel bir giriş yapmak istiyorum konuya; genel ve kısa bir giriş… Türkiye’de turizm 1950’li yıllardan itibaren devletçe daha çok önemsenmeye başladı. 1957’de adında “turizm” kelimesi geçen ilk bakanlık olan Basın Yayın ve Turizm Bakanlığı kuruldu. 1950’li yıllarda bakanlık düzeyinde örgütlenmeye başlayan turizm, 1963 yılında “Turizm ve Tanıtma Bakanlığı”nın kurulmasıyla müstakil bir bakanlık haline geldi ve 1960’lı yıllardan itibaren kalkınma planları aracılığıyla devlet politikaları içinde yer almaya başladı. Ancak 1963-1967 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan itibaren turistik yatırımlar turizm potansiyeli yüksek bölgelere kaydırıldı. O dönemin egemen anlayışları uyarınca, turizm potansiyeli yüksek bölgeler “deniz-kum-güneş” eksenli çekicilikleri yüksek bölgelerdi. Dolayısıyla, o yıllarda egemen olan “deniz-kum-güneş” üçlüsünden oluşan turizm anlayışında Sinop’un pek fazla yeri yoktu. 1960’lı, 70’li ve 80’li yıllardaki turizm yatırımlarımız “deniz-kum-güneş” ekseninde gelişti, öncü turizm merkezleri bu bölgelerde ortaya çıktı. Bu anlayışın egemen olduğu yarım yüzyılı aşkın bir süre turizm yatırımları Ege ve Akdeniz kıyılarına yöneldi; devlet politikası da bu yöndeydi. Fakat 1990’lı yıllara gelindiğinde, bazı anlayış değişikliklerinden dolayı devlet aygıtı da turizmin farklı yönleri olabileceğini düşündü ve turizmin ülke çapında yaygınlaştırılması, yılın on iki ayına yayılması gibi söylemler, kalkınma planlarında ve uygulamalarda yer bulmaya başladı. 2001-2005 dönemini kapsayan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, turizmin yılın tamamına yayılması ve tüm ülke çapında yaygınlaştırılmasını hedeflemekteydi. Turizmin zaman, mekân ve aktivite çeşitlendirme politikaları, 2007-2013 dönemini kapsayan Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda da yer buldu. “Türkiye Turizm Stratejisi 2023” de, sürdürülebilir turizm yaklaşımını benimseyerek, turistik ürünlerin çeşitlendirildiği, alternatif turizm odaklı bir vizyondan hareket etti. 1990’lı yıllardaki bu anlayış değişikliği, 2000’li yıllarda iyice belirginleşmeye başladı. Yeni toplum modeli de 5 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl buna hazırdı. Artık insanlar sadece deniz kıyılarında güneşlenmek istemiyorlardı, başka istekleri de vardı. Doğayı başka bir gözle gören insanlar çoğalıyor, doğayı farklı bir gözle gören insanların anlayış ve talepleri de değişiyordu. Doğaya bakış yanında, tarih ve kültüre bakış da değişiyor; gerek doğal gerekse kültürel değerleri yeni bir anlayışla değerlendiren turist profili de doğuyordu. Bu anlayış değişikliği sayesinde, o zamana kadar bakir, saklı bir cennet olarak kalan Sinop’un turistik değeri ve önemi de ön plana çıkmaya başladı. Sinop, elbette deniz-kum-güneş turizmiyle de adından söz ettirebilir ama sezonun kısalığı nedeniyle Ege ve Akdeniz kıyılarıyla rekabet şansının olmadığı da açıktır. Deniz-kum-güneş turizmine alternatif olarak Sinop’ta turizm adına nelerden söz edilebilir diye soracak olursak, uzunca bir listede sıralayabiliriz bu sorunun yanıtını: Dünya çapında bir ekoturizm merkezi olabilir Sinop; kuş gözlemciliği başta olmak üzere birçok ekoturizm aktivitesi için uygun bir coğrafyadadır. Birçok doğal çekiciliğe sahip bu coğrafya, doğa yürüyüşleri için ideal parkurlar sunmaktadır. Çiftlik turizmi bir başka alternatif olarak düşünülebilir. Yat turizmi için elverişlidir Sinop kıyıları. Kültür turizminin adı daha yeni yeni anılıyor. Tarihe yolculuk için bulunmaz coğrafyalardan birisidir Sinop. İnanç turizmi geliştirilebilir, edebiyat turizmi geliştirilebilir… Bunlara ek olarak, burada adını anmadığım ya da aklıma gelmeyen diğer turizm türleri düşünülebilir; bu listeyi uzatmak elbette mümkündür… Bunların birkaçından bahsedeceğim. Burada değindiğim konulardan bazılarına ve kullandığım bazı slaytlara geçmişteki konuşmalarımda da yer vermiştim; bu tekrarı bilerek yapıyorum, konunun önemine inandığımdan. Bizim eşsiz bir Sarıkum gölümüz var. Türkiye, -biliyorsunuz- sulak alanlar açısından çok zengin bir ülkedir. Ama bizim sulak alanlarımızın büyük bir bölümü ya kentlere yakın olduğundan, ya endüstriyel bölgelere yakın olduğundan, ya da sulama amaçlı kullanıldığından/dönüştürüldüğünden az ya da çok insan baskısı altındadır, kirlilik tehdidi altındadır. Sarıkum, -sanıyorum- bu derece önemli olup da –şimdilik- önemli bir baskı ve tehdit altında olmayan ender sulak alanlarımızdandır. Sarıkum sadece sulak alan değil, sulak alanla iç içe farklı ekosistemleri de barındıran bir “Önemli Doğa Alanı”dır. Sarıkum’da neden kuş gözlem turizmini geliştirmeyelim, dört mevsimde ziyaretçilere açmayalım? Biliyorsunuz turizmde sloganlar önemlidir; “en…”, “en…”, “en…”; herşeyin “en”i önemlidir... Türkiye’de sadece beş tane su basar orman var, bunlardan birisi Sinop’tadır. Diğerleri Kırklareli İğneda’da, Bursa Kocaçay Deltası’nda, Sakarya Karasu Deltası’nda, Samsun Kızılırmak Deltası’ndadır. Türkiye’deki beş su basar ormandan birine sahip olmak kadar önemseniyor, ne kadar kullanılıyor, pazarlanıyor? Bunu sadece kullanmak, pazarlamak yetmez; daha da önemli olan bu su basar ormanımızı ne kadar koruyabiliyoruz! Ne yazık ki o ağaçlar gün geçtikçe daha yapraksızlaşıyorlar, yavaş yavaş ölüme gidiyorlar… Su basar ormanımızdan bir başka görüntü. Zaman sıkıntısı nedeniyle biraz hızlı geçeceğim bu görüntüleri… Bitki çeşitliliği bizde, hayvan çeşitliliği bizde, neden ekoturizm pazarında bizim daha fazla yerimiz olmasın?.. Tabi bunların nasıl yapılacağına bu 15-20 dakikalık konuşmada değinmek mümkün değil… Mandacılık! Biliyorsunuz Kızılırmak Deltası’nda, Bafra’da manda kaymağı, manda yoğurdu bir değerdir. Biz neden bunun üzerine gitmeyelim, mandacılığı geliştirmeyelim? Ekonomik ve turistik bir ürün olarak pazarlamayalım? Aklıma gelen bu soruları sadece paylaşmak istiyorum… Yılkı atları…. Doğanın binbir renginin yaşandığı bir coğrafyadayız biz! Ne güzel, bir zamanlar bir kuş gözlem kulesi dikmişiz Sarıkum’a, kuş gözlemcileri kuşları gözlesinler diye… Ama meşhur sözdür; “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” derler… Kuş gözlem kulesini dikimişiz de, sonra belki uğramamışız, belki de gençler atlasın, zıplasın, spor yapsın diye merdivenlerin kırılmasına göz yummuşuz, bilmiyorum!.. Daha önce de göstermiştim bu slaytı; “Sarıkum kuş gözlemcilerini bekliyor” yazmıştım. Şimdi “Sarıkum hâlâ kuş gözlemcilerini bekliyor” diyorum… Öyle güzel bir coğrafya da yaşıyoruz ki... Biliyorsunuz, artık insanlar kent yaşamından bunaldılar, kendilerini doğaya atmak istiyorlar, doğa ile iç içe olmak istiyorlar… O insanları, o gençleri neden Sinop çevresindeki doğal alanlara çekmeyelim, Sinop’ta ağarlamayalım? 6 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl Neden bizli cennetlerimizi tanıtıp buralarda yürüyüş parkurları oluşturup yürütmeyelim onları? Sinop’ta meşe ormanları ayrı güzel, kayın ormanları ayrı güzel, iğne yapraklı ormanlar ayrı güzel… Dört-beş yıl öncesine kadar bu geyikler Sarıkum civarındaki ormanlardaydı, daha sonra -bildiğim kadarıyla- Karabük Yenice ormanlarına gönderildiler. Turizm pazarını genişletmek istiyorsanız, daha fazla insanı nasıl çekebileceğiniz önem kazanıyor. Biliyorsunuz artık Gürcistan’a vizesiz girilebiliyor ve Batum Türkiye’den yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyor. Batum’a giden hemen hemen herkes Batum Botanik Bahçesi’ni ziyaret ediyor. Batum Botanik Bahçesi, bilinen, büyük bir bahçe; dünyanın en büyüklerinden biri. 1100 dekar kadar bir alanda oluşturulmuş. İlk bitkiler 1880’lerde dikilmeye başlanmış ama resmi açılışı 1912 yılına kadar gidiyor. Tabi oranın başlangıcı bir yüz yıl öncesine gidiyor ama bugünün de bir yüz yıl sonrası olacak! Bunu da unutmamak lazım… Acaba Sinop’ta, rekreasyonel aktivitelerle kombine edilen, her yaştan, her kesimden insana hitap edecek eğitim programlarıyla kombine edilen, açık ve kapalı alanlarda dünyanın her yerinden getirilecek bitki koleksiyonlarının oluşturulduğu, dünya çapında bir botanik bahçesi oluşturulamaz mı? İçinde herbaryumu da olan bir botanik bahçesi, bir bilim merkezi, eğitim ve rekreasyon alanı, dünya çapında bir botanik bahçesi, dünyanın dört bir yanından insanları Sinop’a çekecek bir bahçe?.. Aklıma geldi, sizinle paylaşmak istedim; bilmiyorum üzerinde durmaya, tartışmaya değer mi?.. Ve hayvanlar… Doğada bir kısmını görüyoruz ama göremediklerimiz daha fazla… Sinop’ta büyük bir hayvanat bahçesi kurmak olası mıdır? Böyle bir girişim rantabl mıdır, kim, nasıl finanse eder, Sinop’u “marka” yapmaya ne kadar katkısı olur, bunları tartışmak lazım… Şimdilik sadece ortaya atıyorum. Ama Samsun’daki gibi bir hayvanat bahçesini kastetmiyorum, İzmir’deki gibi bir hayvanat bahçesini kastediyorum. Hektarlarca alanda kurulu, hayvanların doğal ortamlarda yayıldığı büyük bir bahçe. Sadece canlı hayvanların değil, hayvanlara ait iskeletlerin, tahnitlerin, fotoğrafların, bilimsel ve popüler bilgilerin, çeşitli görsellerin sergilendiği, içinde müzeler, akvaryumlar, seralar bulunan bir bahçe. Tüm dünyadan sularda yaşayan hayvanların, sürüngenlerin, böceklerin sergilendiği müzeleri olan hediyelik eşya satış yerleri, kafeler, yürüyüş ve doğa sporları yapılabilecek alanları olan, Türkiye’nin bütün ilk ve orta dereceli okullarından öğrencilerin, doğa bilimleri eğitimi alan üniversite öğrencilerinin ağırlanabileceği, uluslararası çekiciliği olan bir hayvanat bahçesinden bahsediyorum… Doğa yürüyüşü yapılabilecek çok güzergah var Sinop’ta. Uzun uzun söz etmeyeceğim ama Sinop’a gelen konukların en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geldiği için adını anmak istiyorum; Erfelek Tatlıca Şelaleleri… İlçelerimizde de doğa yürüyüşü yapılabilecek o kadar güzel ormanlar, o kadar güzel yaylalar var ki, hepsi ziyaretçileri bekliyor… Mağara tutkunlarını bekleyen mağaralarımız; İnaltı mağarası, Buzluk mağarası… Geçenlerde okuduğum bir haberde, çocukluk çağı kanserlerinin en önemli nedenli olarak tarım ilaçları gösteriliyordu… Yediğimizden içtiğimizden emin değiliz! Birçok insan artık yediğinden içtiğinden emin olmak istiyor, yiyeceği sebzeyi ve meyveyi dalından koparmak istiyor, toprağa basmak istiyor… Ve bu işleri “turist” olarak yapmak isteyen insanlar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artıyor. Benim bildiğim kadarıyla Sinop’ta tarımsal turizm ile ilgilenen tek bir çiftlik var, Kabalı’da… Bizim topraklarımız bakir. Sinop’ta köylerin boşaldığından, tarım yapılmadığından bahseder dururuz hep. Acaba diyorum, Sinop’ta tarımla turizmi buluşturup, üzerlerine ölü toprağı serilmiş köylerimizi hareketlendirmek, işlenmeyen toprakları işlemek, üretime kazanmak mümkün olabilir mi?.. Ve denizimiz; denizimiz var ama… Karadeniz’in “deniz”i unutuluyor da “kara”sı ön plana çıkarılıyor gibi geliyor bana. Neden bizim kıyılarımız da tarifeli-tarifesiz yolcu gemileri, yatlar tarafından daha sık ziyaret edilmesin, Sinop marinalarında dünyanın dört bir yanından gelmiş yatlarda rengarenk bayraklar dalgalanmasın?.. Denizi sadece çağdaş deniz araçları değil de, geçmişten kopup gelen ilkel araçlar da kullanabilir diye düşünüyorum. Tarihe yolculuk sadece karada yapılmamalı; sadece toprak altından ya da unutulmuş sandık diplerinden çıkarılanlarla yetinilmemeli geçmişe gitmek için. 7 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl Hem karada hem de denizde, geçmişin araç ve olanaklarıyla geçmişin rotalarında giderek de tarihe yolculuk yapılabilir diye düşünüyorum… Kültür turizmi demiştik… Kültür turizmi, değerli arkadaşım Öğretim Görevlisi Mehmet Sedat İpar’ın konuşma konusu; o, bu konuyu açar konuşmasında, ben büyük bir soru işareti koydum buraya. Ama yine de ucundan kıyısından kısaca değinmek istiyorum. Biliyorsunuz kültür çok geniş bir kavram, birçok ucundan yakalayabilirsiniz. Sayın Rektörümün konuşmasında değindiği yerel yemeklerden tutun, yerel giysilere, yerel inanışlara, yerel âdetlere, mimari öğelere kadar… Tarihe yolculuk… Tarihe yolculuk, zamanda da yapılabilir, mekânda da yapılabilir. Bizim ülkemiz, Anadolumuz, binlerce yıldır insanların yaşadığı, gelip geçtiği, kimisinin az kimisinin çok iz bıraktığı bir coğrafya. Birçok kentimizin -ki bunların başta gelenlerinden birisi Sinop’tur- altını kazdığınızda, geçmiş yüzyıllardan, hatta geçmiş binyıllardan kalan bir taş, bir yapı temeli, bir lahit, bir iskelet karşınıza çıkıverir. Böyle kentleri yönetmek zordur. Bir yerlerde bir şeyler yapmak istersiniz, kazarsınız, bakarsınız, sizden öncekilerin eserlerine takılmıştır kazmanız... O zaman “dur” der mevzuat, demelidir de! Biz bu durumu bir şanssızlık olarak görürüz ama neden Sinop için bir şans haline getirmeyelim bunu? Oturduğunuz evin altında yüzlerce yıl başka hayatlar yaşanmış, yürüdüğünüz yolların altında binlerce yıl başka ayaklar yürümüş, konuklarınızı ağırladığınız otelin taş duvarlarına zaman öyle bir sinmiş ki… Odadaki eşyalar bir müzeden getirilmiş sanki; onlar mı geçmişten gelmiş, Sinop’a gelenler mi geçmişe gitmiş, anlaşılmaz… Yüzdüğünüz deniz bir zamanlar alev alevmiş, iki donanmanın topları gümbürdemiş kulaç attığınız sularda… Tarihi cezaevinin koğuşlarını gezerken kapının üzerlerine kapanacağından korkuyorlarsa, zindanlardaki inlemeleri duyabiliyorlarsa konuklar; az şey midir bunlara sahip olmak… Ve böyle bir kentse söz konusu olan, mümkün mü kültür turizminde iddialı olmamak… Müzemizin bahçesinde Serapis Tapınağı; iki bin, üç bin yıldır orada. Üzerine biz çağdaş bir müze kurmuşuz. Ama arada başka katmanlar var. Osmanlı mezarlık olarak kullanmış. Birkaç medeniyet, birkaç kültür, birkaç metrekarelik bir alanda birden karşınıza çıkabiliyor. Bir bakıyorsunuz, bir taşta Arabi harflerle Osmanlı Türkçesi hakkedilmiş, bir başka taşta Hellen dilinde yazılar var, bir başkasında Latince… Bu resimde biraz duralım… “Tarihe yolculuk” üzerinde ısrarla duruyorum… Bu fotoğrafı önceki yıllarda yaptığım bazı konuşmalarda da göstermiş, bu öneriyi gündeme getirmiştim... Burada yineleyeceğim… Tarihe yolculuk… Tarihin öğelerinden birini ya da birkaçını kullanarak, geçmişe gitmek, daha doğrusu geçmişin anlarını ve anılarını, deneyimlerini, yaşamak; geçmişin mekânlarında gezerken yaşanmışlıklarını da yaşamak… İşte bir örnek… Tarih kitaplarında, turizm broşürlerinde hep okuruz; Sinop’un Miletlilerce kolonizasyonunu tarihsel bir bilgi olarak dile getiririz. Lidyalılar’ın Ege kıyısındaki İyon kenti Miletos’un Anadolu içleriyle bağlantısını keserek bu kentin ticaretine darbe vurması, Miletoslular’ı alternatif arayışlara yöneltti. Ardalanı kuşatılan Miletos denize yöneldi, aralarında Sinop’un da bulunduğu birçok Karadeniz kentini kolonileştirdi. İsa’dan 700 yıl kadar önce başladı kolonileştirme süreci. Batı Anadolu kıyılarındaki başka kentler de koloni kentler kurdular. Bunlardan biri de bugünkü Fransa’da bulunan, Fransa’nın en büyük kentlerinden biri olan liman kenti Marsilya’dır. Benzer bir süreçle Phokaili denizciler tarafından kuruldu Marsilya. Marsilya ve Foça, aradan geçen 2600 yıla rağmen bu ilişkiyi unutmadılar! Resimdeki ahşap gemiyi bir film setinde görmedim! Dikkat ederseniz, bordasından sarkan usturmaçalar ve Türk bayrağı dışında günümüze ait bir ekipman yok fotoğrafını gördüğünüz teknede. Tekne yeni görünüyor ama kullanılan malzeme ve yapım tekniği hiç de yeni değil! Üç-dört yıl önce Foça limanında çektim bu fotoğrafı. Ahşap gövdesinden yelkenlerine, halatlarına kadar, 2600 yıl öncesini yansıtan bu küçük gemi, yaklaşık 2600 yıl önce Foça’dan Marsilya’ya yapılan yolculuğu, aynı şartlarda yapmak için yapılmış! 2600 yıl önce denizleri nasıl aşmış o insanlar? Bugün dünyada bunu merak eden, aynı deneyimleri yaşamak isteyen insanlar var! Sadece Akdeniz’i değil, ilkel deniz araçlarıyla Atlas 8 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl Okyanusu’nu aşıp Amerika’ya giden meraklılar var, yüzyıllar öncesinin teknolojisini kullanıyorlar. Peki ya İ.Ö. 700’lerde Sinop’a nasıl geldiler, bugünkü Aydın kıyılarında bulunan Miletos’tan yola çıkan denizciler? Böyle bir tekneyle, çağdaş teknolojiyi, günümüzün navigasyon araç gereçlerini kullanmadan, o günleri yaşatarak, Ege kıyılarından kalkıp, aralarında Sinop’un da bulunduğu Karadeniz limanları gezilse, Sinop buna öncülük etse… Ne dersiniz, geçmişin teknolojisiyle canlandırılan Foça-Marsilya yolculuğu Sinop’a da uyarlanabilir mi, bu yolculuklara turistik bir nitelik kazandırılabilir mi, yoksa daha erken mi?.. İnanç turizmi açısından Sinop… Sinop hem İslâm kültür tarihi açısından önemli, hem de Hıristiyan inancı açısından önemli. Bu konular işlenmiyor değil elbette, sadece anmak istedim… Evet, bu kapı nereye açılıyor? Bu kapı harap bir eve acıkıyor, birazdan birlikte gireceğiz o evin içine… Turizmin yeni dallarından biri de edebiyat turizmi. Belki hep vardı da adı yeni kondu. Rönesans döneminde bile Avrupalı yazarların, Eski Yunan yazarlarının, düşünürlerinin izlerinden gittiklerini, onların yaşadıkları, eserlerinde anlattıkları yerlere gittiklerini biliyoruz. Peki, Türk edebiyatında Sinop nerede acaba?.. “Bir gün önce Sinop’a varır varmaz gezdiğim bu bomboş binalar, birbirine bağlı insansız avlular, köşeleri yeşillendiren incir ağaçları, daracık, kirli ve havasız koridorlar, duvarları insan izleri taşıyan koğuşlar; kat kat ranzalar ve içinde tek bir lağım deliği bulunan, insanın içinde ancak ayakta durabileceği tabutluklar, zifiri karanlık iki kişilik hücreler, köşedeki kırık bir küvet, yerdeki paslanmış bir zincir, eskiden gardiyanların oturduğu, köşede tuhaf bir geçmişi içinde barındıran kameriye şimdiye değin gezdiğim en kalabalık yerlerdi sanki.” Türk edebiyatında, İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirleri bir tarafa bırakırsak, Sinop’un bir ağırlığı var, elbette cezaevi sayesinde bu ağırlık, birazdan cezaevine geleceğiz… “Bugün hava yağmurlu. Yerler ıslak, tıpkı geçen sene bugün gibi. Ayşe, ben tam bugün, 12 Mayıs gecesi saat birde Sinop’a çıkmıştım… Bir gece evvelsi gibi her şeyi, en ufak teferruatıyla hatırlıyorum: Bir gece evvel sana vapurdan uzun bir mektup yazmıştım, gece yarılarına kadar uyumamıştım, ertesi gece biraz uyudum. Candarmalar bir müddet sonra uyandırdılar, Sinop’a geldiğimizi söylediler, bir motora binerek şehre çıktık.” Okuduğum satırlar 79 sene önce yazılmış bir mektuptan alıntıdır… Türkiye okumayan bir ülke. Bizim insanlarımız Avrupalılar gibi edebiyata meraklı değil. Ama bir taraftan da kitap satışları yavaş yavaş artıyor. Her ilimizde bir üniversite var, birçok üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü var, dil ve edebiyatla, sosyal bilimlerle ilgili pek çok bölüm var. Acaba diyorum, bu insanları, edebiyat meraklılarını Sinop’a çekmek, Sinop eserlerini burada canlandırmak, okutmak, burada yaşamış, yolu buralara düşmüş yazarların, şairlerin izlerini takip ettirmek ne kadar olası?.. Bu sadece cezaevinde yapılıyor şimdilik ve yalan yanlış yapılıyor… “Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım” diye başlar Sabahattin Ali’nin “Duvar” adlı öyküsü. Acaba hangi hapishanedir o?.. “Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş odalarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasından 9 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.” “Sinop her zaman olduğu gibi kollarına almış, içine çekivermişti beni.” Evet, Sinop insanları içine çekiyor da, ne kadar içinde tutabiliyor acaba içine çektiği insanları?.. Fotoğrafını gördüğünüz, tarihi cezaevinde bulunan bu bilgi panosu değiştirildi. “Yalan yanlış” derken kastettiklerimden biri de buydu. Özellikle turizmci, işletmeci arkadaşlardan rica ediyorum, tarihi gerçekleri çarpıtmayalım, hazırladığınız broşürlerdeki, internet sitelerindeki bilgilerin doğruluğundan, tarihi gerçeklere uygunluğundan emin olalım… Fiyort olmayan bir yere fiyort demeyelim, kentte sürgün olarak zorunlu ikamete gönderilenlerle cezaevinde mahkum olarak yatanları karıştırmayalım!.. Yanlış bilgi vermeyelim konuklara… Türkiye’de “Sinop” deyince akla tarihi cezaevi geliyor ilk olarak. Televizyonun ve dizilerin gücünü gösteriyor bu! Bir dizide kullanılmasaydı tarihi cezaevi, gösterilmeseydi bu mekânlar, acaba Sinop cezaevi bu kadar tanınır mıydı, ön plana çıkar mıydı Türkiye’de? Demek ki diziler işe yarıyor, demek ki Sinop olarak televizyon sektörünü, sinema sektörünü daha çok kullanmamız gerekiyor… Bu görüntüleri hızlı geçebiliriz, salondaki herkesin bildiği cezaevi görüntüleri bunlar.. Sabahattin Ali. Sinop tarihi cezaeviyle en çok özdeşletirilen şairlerden, yazarlardan biri… Son zamanlarda “marka kent” kavramı ve Sinop’un “marka kent” olabilirliği çok konuşuluyor. Kenti bir yana bırakın, herhangi birşeyin marka olabilmesi için kendisini kanıtlamış olması gerekir, kalitesinin yüksek olması gerekir, iyi hizmet vermesi gerekir ve kullanıcısına güven vermesi gerekir… Acaba öncelik hangisinde olmalı; önce kalite, güvenilirlik, iyi hizmet verilmesi sağlanıp aranılır hale mi gelmeli ve bunun doğal sonucu olarak “marka” mı olmalı, yoksa “marka” olmak için uğraşılıp durmalı mı? Önce bu kriterler sağlanıp kendiliğinden aranır hale mi gelmeli, yoksa illa da “marka” kent olalım diye zorlamalı mı? Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar? İyi markalar her zaman taklit edilir; acaba Sinop Türkiye’de taklit edilen bir yer midir, yoksa taklit eden bir yer midir? Biz ne zaman taklit edilen bir yer olursak o zaman marka kent olmuş oluruz diye düşünüyorum; bilmiyorum yanılıyor muyum? Marka kent, keyifle yaşanılabilir bir kent olmalı! Bu yollarla mı marka kent olacağız? Bunlar çok konuşuluyor, her toplantıda konuşuluyor, hepimiz bu yolları kullanıyoruz! Birkaç örnek seçtim, Sinop kültürünün nasıl korunduğuna dair, Sinop’taki kültürel koruMA örnekleri… Yazı silinmiş, çok net okunmuyor; “denizlerimizin bu son takası Sinop Belediyesi, Sinop Balıkçılık Kooperatifi ve Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü işbirliğiyle koruma altına alınmıştır” yazıyor Temmuz 2002 tarihli bu kitabenin son paragrafında. Sanırım burada bulunan herkes birçok kez okumuştur bu kitabeyi. Sinop’un en göz önündeki yerinde sergileniyor bu taka. Yaz aylarında bütün Sinoplular ve konuklar sürekli önünden geçiyor, görüyor, fotoğrafını çekiyor bu takanın! Kitabede de yazdığı gibi, Sinop’ta sergilenen bu “son taka”, işte böyle çürüyor, göz göre göre!.. Şimdi bu takanın yıllar içinde nasıl korunduğunu görelim! İlk fotoğrafı Sinop’a yeni geldiğim zamanlarda çektim, altı yıl kadar önce. O zaman takanın gövdesi henüz çürümemiş, boyası yeni… İkinci fotoğraf 2-3 sene öncesini gösteriyor. Takanın rengi değişmiş, yani boyanmış. Ama tek değişiklik renk değil ne yazık ki, gövdede çürümeler başlamış, delikler oluşmuş, içi çöplüğe dönmüş… Son fotoğrafı ise iki gün önce çektim. Son bir değer, bir kültür varlığının son bir örneği… Öyle olduğunu söylüyoruz, şehrin en görünür yerine koyuyoruz, başına bir kitabe dikiyoruz, koruma altına aldığımızı söylüyoruz ve nasıl koruduğumuzu bu fotoğraflarda görüyoruz… Bu takanın fotoğraflarını, Sinop’ta yaptığım ve kültürel mirasın önemine değindiğim her konuşmada gösteriyorum ve her konuşmada takanın daha kötü durumdaki güncel bir fotoğrafını da ekleyerek dikkat çekmeye çalışıyorum… Bakalım bu konuya değineceğim bir 10 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl sonraki konuşmamı ne zaman ve nerede yapacağım, ve o zaman takadan geriye neler kalmış olacak!.. İkinci örneğe geçelim. Bir soran olursa, tarihi çok sevdiğimizi söyleriz, tarihimizle övünmeyi çok severiz, tarih bizim için herşeydir, “ecdat” bizim herşeyimizdir… Peki bu “ecdad”ın bıraktıklarını anlamı nedir bizim için, onlardan kalanlara ne kadar sahip çıkıyoruz, ne kadar koruyoruz?.. Bu fotoğrafta gördüğünüz Karakum yolundaki “Paşa Tabyaları”; durumu iyi sayılır… Bu da Korucuk köyü yakınlarındaki tabya! Villalar arasında kaybolup gitmiş, kimbilir, belki yakında o da bir villaya temel olur! İçi hurdalık, çöplük… Üçüncü örnek… Tarihi binalarımız… Ne yazık ki Sinop’ta çok fazla tarihi sivil mimarlık örneği kalmamış. Peki ya kalanların durumu?.. Bunların durumunu iyileştirmek elbette ekonomik güçle ilintili de, yapan kentler, kasabalar bunu nasıl beceriyor?.. Sinop’un eski ve dar sokaklarından zaman zaman geçerim. Böyle bir sokakta buldum fotoğrafta gördüğünüz, yıkılmak üzere olan binayı. Bu binanın girişinde küçük bir kitabe var, “inas mektebi” yazıyor kitabede, “kız okulu” yani. 1327’de yapılmış bu okul, miladi 1911 olmalı… Belki bu salonda bulunanlar arasında anneanneleri, babaanneleri, büyük nineleri bu mektepte okuyanlar var… Bir zamanlar genç kız kahkahalarının çınladığı, yankılandığı duvarlar yıkılmış, yıkılıyor… Bir dar sokakta göz göre göre yok oluyor bu tarihi mektep binası… Bu fotoğrafları çekerken mektep binasının karşısındaki evin sahibi geldi, ilgili bir resmi kurumdan geliyorum zannetti, dert yandı, içini döktü. İnsanlar dertli, tarihi binaların bu halinden şikayetçi! “Ya yanarsa” korkusu taşıyordu bu harap okul binasının karşısında oturan amca… Tarihe saygı!.. Tarihe saygı, ecdada saygı lafla olmamalı! Seyit Bilâl’de yatanlara saygı! Seyit Bilâl’de yatanların kemiklerinin sağa sola dağılmasını ben hazmedemiyorum, içimi acıtıyor… Şaire saygı!.. Sinoplu bir şairimiz vardır; Ahmet Muhip Dıranas. Erfelek’in bir köyünden, Salı köyünden. Ama bu köy yakın zamanda bölündü, Dıranas’ın mahallesi “Karaoğlu köyü” oldu. Bu ev, bir şair evi olmasa bile, herhangi bir kişinin evi olsa bile, Sinop kültürünü, bir dönemin yapı kültürünü, yapı malzemelerini, yapım tekniklerini yansıttığı için, mutlaka korunması gereken bir evdir. Kaldı ki bu ev, Türk edebiyatının büyük şairi Ahmet Muhip Dıranas’a ait bir ev!.. Nasıl koruyoruz bu evi? Geçen yaz gittim en son. Kış aylarının ev üzerindeki etkilerini bilmiyorum, gidemedim bir kez daha. Geçen yaz evin durumu gördüğünüz gibiydi. Ahmet Muhip Dıranas’ın eserlerinden biri, fareler yemiş… Yakın dostlarından biri, Dr. Muhtar Tevfikoğlu, Dıranas’ın köydeki evini ve bu eve dair tasarılarını şu sözlerle aktarmaktadır: “Her buluşmamızda -ki hemen hemen hergün buluşuyorduk- bir vesile ile bana Sinop’tan, köyünden, evinden uzun uzun bahsederdi. Köyü sık ağaçlarla dolu şirin bir dağ köyü imiş. Adını da söylemişti: Salı köyü. O köyde kendisinin de küçük bir ormanı varmış. Birgün Dıranas’a takılmıştım: “Fransa’da Montaigne ne ise Türkiye’de Dıranas odur” demiştim. İlkin bu sözümü anlayamamış, Montaigne ile kendi arasında bir fikri yakınlıktan söz ediyorum sanmıştı. Hoşuna gitti tabii. Gözleri parladı: “Biraz açıklar mısınız!” dedi. “Açıklayayım” dedim, “Montaigne’nin de bir ormanı vardı, sizin gibi… Benzerlik bu bakımdan…” Gülüşmüştük. Dıranas köydeki evini müze haline getirmek istiyordu. Son yıllarını süsleyen hayal buydu. Tanzimattan sonraki Türk edebiyatını sergileyen bir müze. Servet-i Fünûn, Edebiyat-ı Cedide, Fecr-i Ati ve daha sonraki edebiyatımız. Daha doğrusu yeni Türk Edebiyatı. Hâmid’den günümüze kadar… Girişte iki tarafa şairlerin büstlerini koyacaktı. Şimdilik elinde bir Hâmid’in büstü vardı. Ankara’da, Fevzi Çakmak sokağındaki evinde 11 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl radyatörün üstünde duran büst. Fakat diğerlerini de heykeltıraşlara yaptırabilirdik. Sonra, o şairlerin eserleri yer alacaktı. Kendi kitaplarını ve resim koleksiyonunu da oraya koyacaktı.” Dıranas’ın evinin bulunduğu mahalle Salı köyünden ayrılmasına rağmen bugün bütün kitaplar hâlâ bu eski bilgiyi aktarır! Hatta Dıranas’ın mezarının bu köyde olduğunu yazan kaynaklar bile vardır!.. Şimdi o ev çürüyor, evi çevreleyen korulukta ağaçlar ve rüzgâr birbirlerine fısıldıyorlar o günleri… Ne dersiniz, bir gün o ev Dıranas’ın hayalini kurduğu edebiyat müzesi olur mu?.. Ve Ahmet Muhip Dıranas’ın 1949’da Sinop’la ilgili yazdıkları: “Sinop o güzelim orman, meyva, liman ve tarih memleketi, bugün yorgun, yanık, harap ve fakirdir. Bu âkıbet onun uzun süren, dağdağalı, kararsız, çok defa kanlı amma her zaman medeni ve namuslu tarihinin kaçınılmaz bir kaderi midir? Ben Türkiyenin hiçbir yerinde bugünkü Sinoplu kadar mütevekkil, sessiz ve bekliyen, her şeye rağmen bekliyen insan görmedim. Sinoplu, zaten güzel olan yüzü, tevekkülün de kattığı bir ruh olgunluğu ile az insanda görülür bir aydınlığa sinmiş, öyle bekliyor. Neyi?” 1949’da bekliyormuş, acaba hâlâ bekliyor mu Sinoplu?.. “Beyaz limanını gemilerin, kayıkların, vinç seslerinin, gemici şarkılarının dolduracağı, yıkılmış kibrit fabrikasının hâlâ ayakta duran bacasından dumanların tüteceği, balıklarının, meyvalarının, bürümcüklerinin uzak ülkelere denk denk gönderileceği mesut günleri… Evet! Yoksa onda bugün ölmüş medeniyetinin başını bekliyen bir türbedar hali var.” Acaba 1949’dan bu yana neler değişti Sinop’ta? Neleri aynen koruyabiliriz bu satırlarda, ya da nelerin değiştiğini söyleyebiliriz?.. “Primum nihil nocere!” Nedir bu Latince söz, birden nereden çıktı? Tıp öğrencilerine ilk bunu öğretirler, tıpta temel ilkedir, hastaya iyileştirmek için müdahale ediyorsun ama bunu yaparken zarar vermemen gerekir! “Primum nihil nocere”, “önce zarar verme”! Sayın Valim de bu konuya değindi, çok sevindim. Sinop’a turizm alanında bazı yatırımlar yapılıyor, yapılacak… Turizm dışında başka sektörlerde de bazı projeler var, yapılması planlanan bazı tesisler var, biliyorsunuz hepiniz! Doğayı ve insanı ön planda tutmak lâzım, doğayı ve insanı gözetmeden adım atmak, telafisi zor olan sonuçlara götürebilir bizi!.. Önce zarar vermemek lâzım... Sayın başkan, burada, Alaçatı, Amasra, Beypazarı, Safranbolu, Şirince gibi, “marka” olmuş turistik kasabalardan görüntüler göstermek ve yapılanları da anlatmak isterim ama burada kesebilirim de... Prof. Dr. Dursun Dilek: Diğer arkadaşlara da sormak lâzım. Biz çok keyifli bir şekilde dinliyoruz, aynı zamanda da üzülüyoruz. Çünkü, şehrin röntgeni çekilmiş durumda, teşhis ortaya konmuş durumda, nasıl bir tedavi uygulanacak, aslında onun tartışmasını yapmak durumundayız. Ama belki panelin sonunda… Alpay Tırıl: Sabrınızı zorlamamak için burada keseyim. Prof. Dr. Dursun Dilek: Alaçatı, Amasra, Beypazarı, Safranbolu, Şirince… Buradaki örnekleri zaten birçoğumuz biliyoruz ve gıpta da ediyoruz esasında… Oraların nasıl kültür turizmiyle kalkındığına hepimiz şahidiz. Vaktimiz olursa panelin sonunda bakalım istiyorum… 12 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Sinop Turizmi Alpay Tırıl Alpay Tırıl: Çok teşekkür ederim beni sabırla dinlediğiniz için… Prof. Dr. Dursun Dilek: Biz teşekkür ederiz… 13 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Kültürel Miras ve Turizm Mehmet Sedat İpar Kültürel Miras ve Turizm Mehmet Sedat İpar: Konuşmama başlamadan önce, Sinop turizmi için önem arz eden bu panele katılan tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. Kültürel miras ve turizm arasındaki ilişki ve bu iki unsurun bir araya gelerek oluşturdukları anlam, bütün toplum bireylerinin dikkat etmesi ve üzerinde durması gereken bir konudur. Kültürel miras kavramı içerisinde sadece birtakım tarihi eserler, arkeolojik kalıntılar, eski evler, camiler, kiliseler gibi mimari yapıtlar değil, toplumun içerisinde yaşamımızı devam ettirirken, sürekli etkisinde kaldığımız kültür unsurlarını da irdelemek gerekmektedir. Gelenekler, görenekler, sözlü anlatımlar, efsaneler gibi kavramlar, irdelenecek kültür unsurlarına birer örnek olarak gösterilebilirler. Kimimiz bu kavramlara pek önem vermeyiz ancak günümüzden yüzyıllar öncesinde yaşayan kişiler veya topluluklarca, çeşitli durumlara ve olaylara dayandırılarak bu kültür unsurları oluşmuş ve kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. Kültür kavramı, çeşitli disiplinlerde farklı anlamlar taşıyabildiği gibi, turizmin ana dalı olan sosyal bilimler disiplini içerisinde de çok karmaşık ve kompleks bir yapıya sahiptir. Esas olarak kültür, hayat süreci içerisinde var olmuş veya olmaya devam eden bir grubun veya toplumun, sosyal veya doğal şartlar ile mücadele etmek amacıyla, toplum içindeki veya toplumlararası birtakım kuralların düzenlenmesi veya sorunların çözümlenmesi sırasında öğrenilmiş, nitelik ve özgünlük taşıyan, topluma yeni katılacak bireylere aktarılmak istenilen beceri, deneyim, alışkanlık, yöntem, gelenek, görenek, değer ve inançların tümüdür. Kültür kavramının bileşenlerine baktığımızda dil, din, devlet unsurları, inançlar, mitler, semboller, ritüeller, törenler, aile yapısı, beslenme yapısı, tarihi değerler ve bunlara benzer unsurlar ön plana çıkmaktadır. Özellikle son on yılda Çin, Japonya gibi Doğu Asya ülkelerinde, kültür konusunda bilim adamları tarafından sayısı giderek artan bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Sosyolojik ve antropolojik olarak yapılan bu kültür çalışmalarının bir kısmı da kültürel miras ve turizm başlığı altında incelenmektedir. Turistlerin, Uzak Doğu felsefelerine ilgi duyarak gerçekleştirdikleri turizm hareketlerinin giderek artması, bu kapsamda kültürel miras ve turizm ile bağlantısı kapsamında yapılan çalışmalar, akademik literatürde örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürel miras öğeleri olarak nitelendirilen değerler, geçmişten günümüze kalan somut olmayan miras öğeleri olan müzik, dans, dil, mutfak kültürü, yemek pişirme tarzları, festivaller, el sanatları gibi unsurların yanında, somut kültürel miras olarak algılanan tarihi kaleler, camiler, kiliseler, tarihi evler, arkeolojik kalıntılar ve bulgular gibi eserlerden oluşmaktadır. Bireyler veya toplumlar, atalarından kalan miras öğelerini, aynı maddi miras kavramında olduğu gibi, olumlu veya olumsuz yönde kullanabilmektedir. Ancak hem bireylerin ve toplumun kültürel değerlerinin korunması hem de gelecek nesillere bu değerlerin aktarılması için, kültürel mirasın olumlu olarak değerlendirilmesi büyük önem arz emektedir. İşte kültürel mirasın korunması, yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması için yapılması gerekenlerden birisi de bu öğeleri turizm kavramı ile bir araya getirerek, onlara zarar vermeyecek şekilde değerlendirebilmektir. Kültürel turizmin kökleri esasen çok eskilere dayanmaktadır. Fakat açılış konuşmasında, Sayın Yrd. Doç. Dr. Alpay Tırıl hocamızın da vurguladığı üzere, turizm stratejileri ve turizm politikaları gerek ülkemizde gerekse dünyada, turizm talebinin çeşitlendirilmesi ihtiyacı nedeniyle 1990’lı yıllardan sonra yeniden şekillenmeye başlamıştır. UNESCO’nun, 1972’de kabul etmiş olduğu Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile öncelikli olarak, uluslararası alanda kültür mirasının korunması birincil amaç olmuş, daha sonra bu 14 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Kültürel Miras ve Turizm Mehmet Sedat İpar konu turizm ile ilişkilendirilerek çeşitli planlamalara başlangıç olmuştur. Ülkemizde ise bu sözleşme 1983 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Somut Olmayan Mirasın Korunması Sözleşmesi ise henüz on yıllık bir geçmişe sahiptir. UNESCO tarafından 2003 yılında kabul edilen Somut Olmayan Kültürel Mirasın Koruması Sözleşmesi, ülkemizde 2006 yılında kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Kısacası ülkemizde otuz yıllık tarihi ile Kültürel Miras kavramı yeni sayılabilecek bir çalışma ve ilgi alanıdır diyebiliriz. Ülkemiz UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 10 adet, Dünya Miras Geçici Listesi’nde 38 adet kültürel miras varlığı ile yer almaktadır. Ayrıca 9 adet Somut Olmayan Kültürel Mirasımızda, UNESCO’nun koruma listesine girmiş bulunmaktadır. 2012 yılında bu listede yer alması için dosya hazırlıkları yapılan 9 adet somut olmayan kültür mirasımız, Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından UNESCO’ya sunulacaktır. Kültürel miras ve turizm kavramı çerçevesinde, Kültür turistinin başlıca özelliklerini kısaca açıklamak gerekmektedir. Kültürel turizm faaliyetleri, taşıdığı özellikler nedeniyle gelir seviyesi ortalamanın üzerinde olan insanlara hitap etmektedir. Dolayısıyla bu kimselerin ekonomik özgürlüklerini elde etmeleri için belirli bir yaşa gelmiş kimseler olması, kültür turistlerini ortalama olarak 45 yaş ve üzeri sınıf içerisine dâhil etmektedir. Kültür turistleri genel olarak turizm faaliyetleri için gittikleri bölgelerde yaşayanlardan, eğitim seviyesi bakımından daha üstündür. Kültür turizmine katılmalarındaki temel motivasyonları geleneksel ve yöresel unsurlar olduğu için turistik ürünleri satın almaya daha yatkın kimselerdir. Kültür turistleri, günlük otobüs veya tur gezilerini gerçekleştirip, hemen evlerine dönmek veya başka turizm alanlarına yönelmek yerine ziyaret ettikleri alanların özelliklerini derinlemesine öğrenmek, yerel halk ile birlikte vakit geçirerek onların kültürel değerlerini öğrenmeye çalışan kişilerdir. Bütün bu nedenlerle kültürel turizmi bir seyahat motivasyonu olarak talep eden bireyler, kitle turisti olarak adlandırdığımız gruptan özel bir yere sahiptir. Kültürel miras turizminin gelişim nedenlerine kısaca değinecek olursak, bu nedenlerin en başında küreselleşme, günlük yaşamın standartlaşması ve bireylerin kendilerini geliştirme ihtiyacı başta gelmektedir. Ülkemiz de dâhil olmak üzere, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insanlar, günlük hayatta genelde rutin işlerle uğraşmaktadır. İşe gidip gelmek, standartlaşan ve hazır ürünlerden oluşan yiyecekler yemek, modern ulaşım araçları ile seyahat etmek (son model arabalar, hızlı trenler, uçak vb.) gibi alışkanlıklara tepki olarak ortaya çıkan turizm kavramlarından birisi de kültürel miras turizmidir. Bireyler, böyle bir ortamda yaşarken psikolojik olarak ta stres altına girmektedir. Çünkü bireylerin fiziksel ve zihinsel yetilerini kazandığı dönemlerde anne-baba veya ailelerinin büyüklerinden öğrendikleri kültürel öğelerden, ait oldukları grubun ya da toplumun kültürel değerlerinden giderek uzaklaşmaları, onların yaşam dengesinin bozulmasına ve bazen de hiç alışık olmadıkları bir kültürün etkisine girmelerine neden olmaktadır. Bu sebepten toplum üzerinde etkisi olan ve bunların içerisinde yer alan unutulmaya yüz tutan kültürel değerlerin yaşatılmasına yardımcı olmak ve bu sayede kültürel bilgilerini arttırmak amaçlarının yanı sıra, küreselleşme ve standart yaşamın dışına çıkmak için bireyler kültürel turizm faaliyetlerine katılmaktadırlar. Diğer taraftan kültür turistlerinin ekonomik özgürlüklerini elde eden kimselerden oluştuğunu dikkate alırsak, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde yer alan üst basamaklar olan değer ihtiyacı ve kendini gerçekleştirme ihtiyacının bir yansıması olarak, kültür turizmine katıldıklarını söyleyebiliriz. Kültürel Miras Turizminin gelişmesinde etkili olan diğer neden ise ekonomik etmenlerdir. Turizmin temel amaçlarından birisi de yerel halkın gelir seviyesini arttırmaktır. Deniz, kum, güneş odaklı turizm anlayışı ve bunun bağlı olduğu kitlesel turizm faaliyetleri hem ülkelerin turizm politikalarındaki hem de turistlerin tatil anlayışlarındaki değişiklikler nedeniyle giderek daha alternatif turizm türlerine yönelmiş, turizmi tüm yıla yayma prensibine önem verilmeye başlanmıştır. Bu durum ile birlikte, bölgeler arası gelir dağılımı sağlanması ve turizm faaliyetlerinin yıl içerisine yayılmasının sağlanması amaçlanmıştır. Bunun getirisi olarak hem söz konusu turizm bölgesi hem de bu bölgede yaşayan yerel halkın gelir seviyesinde iyileşmeler ortaya çıkacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki, turizmin ortaya çıkış nedeni doğal, tarihi ve kültürel çevre ile folklorik değerlerdir. Bu değerler, ancak turizm sayesinde ekonomik unsur niteliğine kavuşmaktadır. 15 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Kültürel Miras ve Turizm Mehmet Sedat İpar Kültürel miras ve turizm üzerine yapılan bilimsel çalışmaların bir kısmı, kültürel değerlerin turizm ürünü olarak kullanılmasının ticarileşme nedeniyle, yerel kültür ve kimliği yok ettiğini ileri sürmektedir. Ancak buna karşı yapılan bazı çalışmalarda ise, turizmin planlı bir şekilde geliştirildiğinde ve politikaların stratejik bir şekilde yapıldığında, kaybolmaya yüz tutan kültürel değerlerin farkındalığının arttırılarak, hem yöre halkına hem de turizm sektörüne olumlu faydalar sağlayacağı sonucuna ulaşılmıştır. Kültürel miras ve turizm konusu kapsamında Sinop ilimizi değerlendirmeye başlayacak olursak, öncelik verilecek konu tarihi özellik taşıyan mimari eserlerin korunması ve birtakım yenileme çalışmaları ile şehir turizmine yeniden kazandırılması olmalıdır. Bilindiği üzere son beş-altı yıl içerisinde ülkemiz içerisinde, kimi yıkılmaya yüz tutmuş kimisi de eskimiş ve çürümüş olan tarihi mimari özellik taşıyan evlerin bulunduğu birçok il ve ilçede oluşturulan çeşitli projeler, kamu teşvikleri-ödenekleri, kalkınma ajanslarının finansman desteği ve Avrupa Birliği fonları yardımıyla restore edilerek tekrar geri kazanılmıştır. Karabük-Safranbolu Evleri, Ankara-Beypazarı Evleri, Bolu-Mudurnu Evleri, Sakarya-Taraklı Evleri, EskişehirOdunpazarı evleri bu çalışmaların yapıldığı il ve ilçelere örnek olarak ilk akla gelen yerlerdir. Tarihi evlerin restore edilmesi beraberinde bu bölgelerdeki turizm hareketlerinin de canlanmasına yol açmıştır. Ayrıca somut olmayan kültürel miras kapsamına giren değerler, restore edilen bu evlerde yeniden hayat bulmaya başlamıştır. Örneğin, Eskişehir Odunpazarı Belediyesi tarafından, yaklaşık 6 sene önce hayata geçirilen proje ile restore edilen tarihi evlerden ilki 2007’de açılmış ve bu ev “Çağdaş Cam Sanatları Müzesi” olarak hizmet vermeye başlamıştır. Yerli sanatçıların eserlerinin yanı sıra birçok yabancı sanatçının eserinin sergilendiği bu müzeyi son iki senede yaklaşık 200.000 kişinin ziyaret ettiği kayıt altına alınmıştır. İlçede 7 senede 300 evin yanı sıra çok sayıda dini ve tarihi eserde restore edilmiş veya aslına uygun tekrar yapılmıştır. Restore edilerek turizm amaçlı kullanılmaya başlayan evlerin kimisi butik otel şeklini almış, kimisi de yöresel lezzetlerin, el sanatlarının ve yöresel yaşamın sunulduğu, girişimcilik ruhunun ortaya konulduğu konaklama evleri haline gelmiştir. Evlerin bulunduğu mahallede doğup büyüyen insanlar bu evlerde kendi işletmelerini açarak turizme hizmet veren ve istihdam yaratan kimseler olmuştur. Pansiyon işletmeciliği konusunda özellikle bayanların artan sayısı dikkate değerdir. Aynı zamanda bu örneğe benzer şekilde Safranbolu, Beypazarı, Taraklı örneklerinin her biri kendine özgü projeleriyle incelenebilir. Tabii ki yukarıda verdiğimiz örnekte, Eskişehir-Odunpazarı Belediyesi ile Sinop ili ve Sinop Belediyesi’nin başta ekonomik olmak üzere çeşitli imkânlarını karşılaştırılmanın doğru olmayacağı düşünülebilir. Ancak bu demek değildir ki, il merkezi ya da ilçelerdeki bütün evlerin aynı anda restore edilmesi için uzun yıllar beklemek gerekir. 7 senede 300 ev değil de, 10 adet ev bile projeler, sponsorluklar ve sivil toplum kuruluşları destekleriyle geri kazanılabilseydi çok büyük bir iş başarılmış olabilirdi. Kaldı ki, bu güzel ilimizin çok önemli yöresel el sanatları, yöresel yemekleri, yerel halkın yaşamına ilişkin somut olmayan kültürel varlıkları bulunmaktadır. Tarihi evlerin her biri bu varlıkların sergilenmesi, turizme sunulması için birer çatı olarak kullanılabilecekken, kaderine terkedilmiş haldedir. Sinop il merkezi başta olmak üzere, ilçelerimizde de çok sayıda tarihi mimari özellik taşıyan ancak yıkılmaya yüz tutmuş, hatta yıkılmış çok sayıda ev bulunmaktadır. Bunların büyük çoğunluğu anıtlar kurulundan tescili alınmış olmasına rağmen birtakım nedenlerden dolayı restore edilememektedir. Her geçen senenin bu değerler için bir kayıp olduğunu göz önüne alırsak, öncelikle bu evlerin kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektörün bir araya gelmesiyle yapılacak çalışmalar ışığında, tekrar hayata döndürülmesi gerekmektedir. Ayrıca bu tarihi evlerin tescil edilmeyenleri ya da kamulaştırmaları yapılmamış olanları için, çeşitli yasalarda olumlu yönde işlemektedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 15. Maddesi, kamulaştırma açısından Belediyeler ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne olumlu haklar vermektedir. Yukarıdaki örneklerden başka, Tokat-Zile, Tekirdağ, Malatya, Kastamonu gibi il ve ilçe belediyelerinin tarihi evlerin restorasyon projelerinin incelenmesi, Sinop’ta yapılabilecekler için yol gösterici olacaktır. Fakat ne olursa olsun yapılacak olan çalışmalarda bütün kamu kurum ve kuruluşlarının konu ile ilgili birimlerinin, sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle de 16 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Kültürel Miras ve Turizm Mehmet Sedat İpar yerel halkın bir arada olması ve birlikte kararlar almasının önemi büyüktür. Bizler Sinop’ta bunun eksikliğini görmekte ve sıkıntısını yaşamaktayız. Bu nedenle Kültürel Miras kavramının önemi, zaman zaman çeşitli toplantılar ve paneller ile topluma anlatılmalı ve bilinç oluşturulması için çalışmalar yapılmalıdır. Sinop ilimizde kültürel miras turizminin gelişmesi önündeki sorunları kısaca özetlersek, yerel halkta yeterince oluşmamış kültürel değerleri gelecek nesillere aktarmanın önemi hakkındaki bilinç, şehirde uzun yıllar önce tamamlanması gereken alt ve üstyapı çalışmalarının henüz yeni yeni yapılması ve yerel yönetimlerin bütçesinin ancak bunlara maddi kaynak ayırabilmesi, tarihi mimari ve kent kültürünü yansıtan evlerin restorasyon işlerinde hem mal sahipleri ile hem de maddi kaynak bulabilme konusunda yaşanan sıkıntılar, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimle ve sivil toplum örgütleri arasında yeterince işbirliği olmaması, endüstrinin yeterince gelişmemiş olmasından dolayı sponsor veya sosyal sorumluluk desteklerinin bulunamamasıdır. Bu sorunların yanında, Sinop ilimizde kültürel miras turizminin gelişmesine olumlu etki edecek unsurlar ise, kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşlarının son dönemlerde gerçekleştirilen ulusal fuarlara olabildiğince profesyonel şekilde hazırlanması, TR82 Bölgesi kapsamında faaliyet gösteren Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUZKA), geliştirilecek çeşitli projelere maddi destek sağlaması, yıllardır bölge ulaşımındaki en büyük sorunun en geç iki yıl içerisinde bitirilmesi planlanan karayolu büyük ölçüde çözüme kavuşması, il merkezine İstanbul gibi metropol şehirden hergün karşılıklı uçak seferlerinin olması, gelişen Sinop Üniversitesi’nin yakın gelecekte çeşitli projelere öncülük yapması ve diğer kuruluşların üniversitenin fikirlerine değer vermesi, Halk Eğitim Merkezi’nde geleneksel el sanatları ve yöresel yiyecekler konusunda eğitimler verilerek halk bilincinin oluşturulmasıdır. Sinop’a gelen turistlerin günübirlik turlar yerine en azından bir gecelik konaklamasının sağlanması ve turizm faaliyetlerinde kayıt dışılığın yok edilmesi gerekmektedir. Örnek olarak verilere bakacak olursak 2011 yılında 745.000 yerli 26.000 yabancı turist gelmiş ancak arkeoloji müzesi sayılarına baktığımızda yerli turistlerden 3400 kişi 26000 yabancı turistlerden 1500’ü sadece ziyaret etmiştir. Sonuç olarak, Sinop turizmi henüz gelişme aşamasında olduğu için kültürel miras öğelerimizi geri kazanma anlamında yapılacak çalışmalar sonucu ve bu öğeleri turizm sektörüne sunabilirsek hem ekonomik getiri bakımından hem şehir imajı yaratma bakımından hem de gelecek nesillere değerlerimizi aktarabilmek bakımından çok önemli bir sorunun üstesinden gelmiş olabileceğiz. Bütün dinleyicilere, önem arz eden bu panele katılım sağladıkları için tekrar teşekkür ediyorum. Prof. Dr. Dursun Dilek: Meslek Yüksekokulu öğretim görevlisi arkadaşımız Mehmet Sedat Bey’e bende teşekkürlerimi iletiyorum. Kendisi konuşmasında, kültürel mirasın turizm açısından önemine dikkat çekmeye çalıştı. Biz, üniversite olarak yaklaşık 7-8 ay önce Meslek Yüksekokulu’nda “Kültürel Miras ve Turizm” bölümünü kurduk. Çünkü Sinop, kültürel miras açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir ve bunu değerlendirmek, gelecek nesillere aktarabilmek için öncelikli olarak duyarlı bir gelecek yetiştirmek temel amacımızdır. Özetle; Kültürel mirasın, mirasyedileri olmak istemiyoruz. 17 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizm ve Yerel Yönetimler Nuray Türkoğlu TURİZM VE YEREL YÖNETİMLER Nuray Türkoğlu: Turizm sektörü ekonomik kalkınmayı sağlayan temel sektörlerden birisi olarak görülmektedir. Bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi, sahip olunan arz kaynaklarının doğru biçimde değerlendirilebilmesine bağlıdır. Turistik arz kaynaklarının değerlendirilebilmesinin temel koşullarından birisi de turizm sektörünün geliştirilmesine katkı sağlayabilecek olan yerel kurum ve kuruluşların istenilen desteği vermesidir. Türkiye’ de yerel yönetim birimleri Belediyeler İl Özel İdareleri Köy İdareleri Belediyelerin doğrudan turizme ilişkin yetki ve sorumlulukları genel hatları ile; İmar planlaması ve çevre düzenlemesi yapmak Otel, motel, pansiyon vb. konaklama tesisleri yapmak Yiyecek-içecek maddelerinin kullanıldığı, satıldığı ve saklandığı mahalleri kontrol etmek Seyahat edilen araçları denetlemek Plaj, sinema, tiyatro, diskotek, gece kulübü, park, bahçe ve rekreasyonel faaliyetlerle ilgili tesisler yapmak ve işletmek Turizmin halka tanıtılması, turistle halk arasındaki ilişkilerin en iyi şekilde gerçekleşmesi için halkın eğitimi konusunda çalışmalar yapmak Turisti cezbedici sergi, panayır, fuar ve festivaller düzenlemek Müze kurmak, idame ettirmek ve işletmek Yerel, ulusal ve uluslararası kültür ve turizm etkinlikleri düzenlemek Turizm büroları açmak Belediye zabıta memurlarını turizm konusunda yetiştirmek şeklinde ele alınmaktadır. İl Özel İdarelerinin yetki ve sorumlulukları ise; İl ve köy yollarının yapılması gibi ulaştırma faaliyetlerinin yerine getirilmesi Turistik tesislerin kurulması ve işletilmesi Turizm alanına eleman yetiştirilmesi için kurslar açılması Ticaret sanayi odaları gibi meslek birliklerinin kurulması Sergi, pazar ve panayır açmaktır. Köy idarelerinin ise turizm konusunda doğrudan ya da dolaylı olarak sahip oldukları yetki ve sorumluluklara baktığımızda ise; Köy yerleşme planlarının hazırlanması Köy muhtarları, köy ihtiyar meclisinin katkılarını alarak mülki amirlerden köy yerleşme planı yapılmasını isteyebilmektedir. Köy yerleşme planı Valinin onayı ile kesinleşip yürürlüğe girecektir. Planın ön hazırlıkları çeşitli bakanlık ve kuruşların temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından yapılır. 18 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizm ve Yerel Yönetimler Nuray Türkoğlu Ülkemizde son yıllar da yerel yönetimlerin de katkısıyla projelerin üretilmesi ve hayata geçirilmesi örneklerini görmekteyiz. Bunlardan birisi Gaziantep Belediyesi tarafından hayata geçirilen “Gaziantep Alleben Göleti Su Sporları Projesi” dir. Belediye bu proje ile Alleben Göleti'ni, gerekli tesisleri yaparak su sporları merkezine dönüştürüp turizme kazandırmayı, bölge halkına da istihdam sağlamayı hedeflemektedir. Proje kapsamında gölet çevresinde insanlara konaklama imkanı sağlanması için bungalow tarzında evlerin, seyir terasının da yer alacağı ve projenin 2013 Aralık ayına kadar tamamlanacağı belirtilmektedir. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) işbirliği ile gerçekleştirilen “Turizmde Genç İşgücü Programı” ve “Gaziantep’ de Turizm Çeşitliliğinin Geliştirilmesi ve Yeşil Ev Projesi” de örnek olarak gösterilecek projeler arasındadır. “Turizmde Genç İşgücü Programı” kapsamında 3 ay sürecek pratik ve teorik eğitim seminerleri düzenlenecek ve program sonunda sertifikalarını alacak olan üniversite öğrencileri Gaziantep genelinde tüm kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektörün ihtiyaç duyduğu kısa süreli hizmetlerin sağlanmasında görev alacak üniversite öğrencileri kültürel ve tarihi alanlara yönelik gezi programları, stant görevlisi ve organizasyon hizmetlerinde görev alabileceklerdir. “Gaziantep’ de Turizm Çeşitliliğinin Geliştirilmesi ve Yeşil Ev Projesi” kapsamında Gaziantep'te 375 metrekare kapalı alanda çevreci teknolojiyle bina yapılması planlanmakta, Yeşil çatı, ısı yalıtımı, enerji verimliliği, yağmur suyunun yeniden kazanımı, akıllı bina uygulamaları gibi pek çok uygulamanın bir arada kullanılacağı yeşil ev, ayrıca turist bilgi noktası olarak kullanılacaktır. Bunlara ek olarak yerel yönetimlerin önderliğinde, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve yerel halkın da destekleriyle turizme kazandırılan Ankara’nın Beypazarı İlçesi için örnek teşkil edilebilecek çalışmalara imzalar atılmıştır. Beypazarı’nda ilk olarak Kültür Bakanlığı 1995 yılında tarihi evlerin bulunduğu Alaaddin Sokak’ da 13 evin cephesinin yenilenmesini içeren ‘Sokak Sağlıklaştırma Projesi” başlatmıştır. 1999 yılında göreve gelen Belediye Başkanı Beypazarı evlerinin korunarak kültürünün yaşatılmasını temel görevi olarak görmüş ve böylelikle kentte yeni bir vizyon oluşturmuştur. Bu vizyon çerçevesinde kısa bir süre içinde tarihsel ve kültürel özelliklerin korunması ile kent kimliğinin vurgulanması ve turizmin geliştirilmesine yönelik girişimler başlatılmıştır. Restore edilen bu evlerin bir kısmı müze, otel, yöresel yemeklerin yapıldığı lokanta olarak değerlendirilmiştir. Kurum yapılarına, sokak mobilyalarına, dolmuş duraklarına, trafolara, çöp kutularına dahi tarihi ev görünümü kazandırılarak dokunun zenginleştirilmesi hedeflenmiştir. Beypazarı’nda düzenlenen festivaller, şenlikler, sergiler, konserler, doğa yürüyüşleri gibi kültürel ve sosyal faaliyetler de hem yörenin kimliğinin ön plana çıkarılmasında hem de turizmin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Bu faaliyetler aynı zamanda yörenin ekonomik gelişimine de önemli katkılar sağlamıştır. Tüm bunlardan hareketle “Yüzen Şehrimiz Sinop” için bugüne kadar turizm namına yapılanlara kısaca değinecek olursak; 07.09.2011 tarihinde başlayan ve bir hafta süre ile devam eden Bienali uzantılı “Geleceği Biriktirmek Projesi” kapsamında festivaller düzenlenmiştir. Bu projenin gerçekleştirilmesindeki amaç; kentsel dönüşüm için Sinop’ un marka imajının nasıl oluşturulması gerektiğinin tespit edilmesidir. Festival süresince bir nevi SWOT analizi gerçekleştirilmiş ve yerel halkın da katılımı ve görüşleri alınarak Sinop’un turizm faaliyetleriyle markalaşmasına karar verilmiştir. Hepimizin bildiği gibi son yıllarda neoliberalizmin de etkisiyle devlet üzerindeki yükleri hafifletmeye çalışmaktadır. Yani “tamam devlet genişleyecek, ancak bunun için yerel yönetimler ve STK lar da elini taşın altına koyacak, ortak bir vizyon belirlenecek, böylelikle . herhangi bir maliyete katlanma zorunluluğu bulunmadan, hatta kendi bünyesinde çalışan personeline proje eğitimi verilerek proje yazılacak, yazılan projeler konusuna göre belli bakanlıklara gönderilecek ve AB projesi kapsamında hibe alınacak” gibi bir strateji benimsemektedir. Bu trendin örneğini SİNOP CEZAEVİ için görebilmekteyiz. Burada 19 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizm ve Yerel Yönetimler Nuray Türkoğlu gerçekleştirilecek alan yönetimi için AB den hibe alındı. Henüz net bir şey olmamakla birlikte bu yönde belirginleşmiş fikirler mevcut. Sinop alan yönetimi kuran tek ildir ve bu yönüyle diğer Karadeniz şehirlerine örnek teşkil etmektedir. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yürütülen Alan Yönetimi Projesi'nin üç sene içerisinde tamamlanması öngörülmektedir. Bir kentte turizmin var olması gereken üç temel öğe mevcuttur. Bunlar; “imar planı, ulaşım ve su” dur. Bu konuda sayın belediye başkanımızla gerçekleştirdiğim yüzyüze görüşme sonucunda elde ettiğim bilgiler aktarmanın faydalı olacağını düşünmekteyim. İMAR PLANI: 1/25.000 lik imar planı bakanlıkta onay beklemekte. Bu imar planına göre çarpık kentleşmenin önüne geçebilmek adına kent yerleşiminin Orduköy civarına kaydırılması bekleniyor. Bu yönde bürokratik sürecin de bir yıl içinde tamamlanacağı düşünülüyor. ULAŞIM: Karayolları Genel Müdürlüğünce çalışmaları devam eden, Sinop’un girişinin modern bir il görünümüne kavuşması için, Sinop Polisevi önünden tarihi Sinop Cezaevine kadar uzanan yolun genişletilmesi çalışmalarına başlanmıştır. Çalışmalara başlama ve bitiş tarihi henüz bilinmemekle birlikte havaalanı yolu gerekli çalışmalar için ihaleyle bir firmaya verilmiştir. SU: Sinop’ un sağlıklı içme suyuna kavuşması amacıyla Erfelek barajı civarına yapılan arıtma tesislerinin inşaatının Eylül ayına kadar tamamen bitmesi planlanırken, şehir içi alt yapı çalışmalarının da Aralık ayına kadar bitmesi öngörülmektedir. Mevcut durumda kanalizasyon atıkları Akliman’da dere yatağına, yol kenarına ve denize akıtılırken üç farklı noktada derin deniz deşarjı projesi gerçekleştirilmiştir. Sözü geçen noktalar; Eski mezbaha civarında arıtma tesisi ve derin deniz deşarjı yapılması planlanmakta. Ayrıca İncekaralar fabrikasının yan tarafına ve Akliman’da köprü civarına arıtma tesisi yapılacağı projede yer almakta. Haziran ayında bu çalışmalar için ihale yapılarak inşaatının başlatılması öngörülmektedir. Bu çalışmalara ek olarak Sinop’ umuzun daha temiz ve göz alıcı bir görünüme kavuşmasını sağlamak amacıyla Sakarya Caddesinden Valilik binasına, bu noktadan da Aşıklar Caddesinde yer alan kütüphaneye kadar olan yol güzergahı boyunca peyzaj çalışmaları yapılacağı bilgisine ulaşılmıştır. Bu kapsamda Cumhuriyet Meydanında içinde sarkan çiçeklerin bulunduğu büyük bir saksıya ek olarak, sokak lambalarına kadar her ayrımın çiçeklerle süslenmesi düşünülmektedir. Bunlara ek olarak yerel yönetimlerimizin gerçekleştirmeyi planladığı çalışmalar arasında; Karakum yolunda kütüphaneden taş ocağına kadar olan sahil yerleşkesinde spor aletlerinin, cafelerin yer alacağı yürüyüş ve bisiklet yolunun yapılarak, yerel halka ve ziyaretçiler için sosyal alan yaratılması amaçlanmaktadır. Ayrıca Buzhanenin kültür merkezine dönüştürülmesi için gerekli bürokrasi sürecinin devam ettiği bilgisi edinilmiştir. Bu projenin hayata geçmesi ile; önünde ahşap iskelesinin, içinde toplantı salonunun, kütüphanenin yer aldığı, Sinop’un tarihi değerlerinin ve bakımı yapılan buz makinelerinin sergilendiği bir müze elde edilmesi düşünülmektedir. Diğer bir yerel yönetim birimi olan İl Özel İdarenin önderliğinde Sinop’ta turizmin geliştirilmesi amacıyla yazılan projeler de mevcuttur. Bunlara da kısaca değinecek olursak; DİYOJEN DOSTLUK PROJESİ: Kinik felsefesinin öncüsü ünlü Filozof Diyojen’ in Sinop’ da doğup Atina’da ölmesinden yola çıkılarak, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin de kuvvetlendirilmesi amacıyla yazılan bir projedir. Proje 2 yıl önce Merkezi Finans İhale Birimine gönderilmiş, ancak kabul edilmemiştir. KARADENİZ KÜLTÜR ÜÇGENİ PROJESİ: Farklı kültürlerin kaynaşması ve kültürel zenginliklerin paylaşılması amacıyla yazılan proje Ukrayna, Romanya ve Sinop’u kapsamaktadır. Ancak proje onaylanarak hayata geçirilememiştir. KUZEY YILDIZI PROJESİ: Sinop İnceburun’a beş metre uzunluğunda, şehri temsil edebilecek şekilde dizayn edilmiş bir heykel ve seyir terası yapılacaktır. Ayrıca yeme içme 20 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizm ve Yerel Yönetimler Nuray Türkoğlu ihtiyacına cevap verebilecek büfelerin de yapılması proje kapsamındadır. Proje onaylanmakla birlikte, ekim ayına kadar tamamlanması öngörülmüştür. Tüm bunlardan hareketle, bugün Sinop’u değerlendirdiğimizde sularımız zaman zaman kesintiye uğramakta, yollarımız yapım aşamasındadır. Bu sürecin ceremesini maddi ve manevi hep birlikte çekiyoruz ve bu yönde çeşitli fedakarlıklara katlanmak zorunda kalıyoruz. Ben bir turizmci olarak, Sinop’un kısa dönem fayda ve hareket sağlayacak yatırımlar ve çalışmalar yerine uzun vadeli, kalıcı ve sürdürülebilir çalışmalara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu süreçte de önemli olan mevcut değerlerin farkındalığının arttırılması ve oluşan farkındalıkla değerleri koruma bilincinin kazandırılmasıdır. Bir gün Sinop’un da turizm pastasından hak ettiği payı alacağı inancındayım. 21 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizmcinin Mutfağı Demet Kocatepe TURİZMCİNİN MUTFAĞI Yemek içmek insanının günlük temel ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Lezzet veren her şeyi yeme arzusu genelde insanı tehlikeli yanılgılara düşürmekte, aşırı ve dengesiz beslenme ile birlikte sağlıksız gıdalara yöneltmektedir. Endüstrileşmenin hızla artması ile kadınlarında iş yaşamına girmeleri, aile gelir düzeyinin artması ve ailece geçirilen zamanın azalması bireyleri fast-food yaşama alıştırmış ve böylece ev dışında, yemek yiyen insanlara hizmet veren toplu yemek sektörü ortaya çıkmıştır. Yine hızla yoğunlaşan çalışma hayatında bireyler yıl boyunca çıkacakları tatilin hayalini kurmakta hatta tüm yıl boyunca bir hafta 10 gün kalacakları tatil mekanlarını araştırarak stres atmaktadırlar. Bu nedenle konaklama işletmelerine gelen turistlerin beklentileri yüksek olmakta, tesisisin fiziki yapısı yanında yiyecek içecek hizmetlerine de önem vermektedirler. Konaklama sektöründe yiyecek içecek hizmetleri toplu yemek sektörünün bir parçasıdır ve bu sektörde en önemli ve hassas nokta konukların sağlığıdır. Sektörde uygun koşullarda üretim yapmayan pek çok firma bulunmaktadır. Sağlıksız üretim yapan tesislerde yediğimiz yemekler aslında pek çok mikroorganizmayı içinde bulundurmakta ve zehirlenmelere neden olmaktadır Gıdaların yenilmesinden belirli bir süre sonra bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal, baş ağrısı, bazen ateş, görme, işitme ve sinir sisteminde bozukluklara neden olan bazı sağlık sorunları ya da hastalıklara topluca gıda zehirlenmeleri adı verilir. Gıda kaynaklı mikrobiyal hastalıkların etmenleri; bakteriler, protozoa ve parazitler, toksinler ve virüslerdir. CDC (Hastalık kontrol ve önleme merkezi) dünyada 1996-2008 yılları arasında 76 milyon kişide gıda kaynaklı mikrobiyal hastalık olduğunu ve bu hastaların 325 bininin hastaneye başvurduğunu 5000’inin ise ölümle sonuçlandığını bildirmiştir. Bu gıda kaynaklı mikrobiyal hastalıkların dünya genelinde 23 milyar dolar ekonomik kayba neden olmuştur. Yine CDC verilerine göre 2008 yılında sadece Amerika’da; 1034 adet gıda zehirlenmesi vakası gözlenmiş, bu vakalardan etkilenen 23152 hastanın 1276 sının hastaneye başvurmuştur. 22 hasta ise gıda zehirlenmesinden ölmüştür. 1034 gıda zehirlenmesi vakasının yarısından fazlası özellikle hazır yemekler, salatalar ve pastalardan insanlara geçen Norwalk tipi virüsten kaynaklanmaktadır. 1034 vakanın %15i kümes hayvanları etlerin, %14ü kırmızı er, %14 ise balık, büyük bir çoğunluğu ise (%57) soğuk olarak servis edilen salata, pasta vb. gibi gıdalardan kaynaklanmaktadır. Yine hastaneye başvuran 1276 hastanın %62 sinde ise gıda zehirlenmelerinde önemli bir rol oynayan ve ürediği gıda maddelerinde tat ve kokuda değişikliğe neden olmayan Salmonella tespit edilmiştir (Anonim 2012). Dünya genelinde özellikle 1996 yılından beri pek çok ülkede gıda zehirlenmeleri hakkındaki veriler düzenli olarak tutulmaktadır. Ülkemizde yaşanan gıda kaynaklı zehirlenme vakaları acil servislere başvuru durumunda kayıt altına alınmaktadır. TUİK verilerine göre 1993-2005 yılları arasında 108.246 hasta bakteri kaynaklı gıda zehirlenmeleri nedeniyle hastanede yatmış, 1993-2002 yılları arasında yaşanan bu zehirlenmelerin 1702si ölümle sonuçlanmıştır (TUİK 2012). Ülkemizde ses getiren Gıda kaynaklı zehirlenme vakalarının büyük bir kısmında hasta sayısı fazladır. Slaytta ülkemizde toplu yemek sektöründe yaşanan bazı gıda zehirlenmesi olaylarından örnekler görüyoruz. Bu slaytta ise turizm sektöründe yaşanan vakalar yer almaktadır. 22 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizmcinin Mutfağı Demet Kocatepe Sanayileşme ile birlikte yaşam standartlarının yükselmesi karşında, gıda üretiminde ve kullanımında yeni eğilimler oluşmuştur. Tüketiciler daha çok hazır gıda maddelerine yönelmiş ve bunun sonucu olarak çok çeşitli gıda maddeleri üreten ve ya hazırlayan sanayiler gelişmiştir. Bu durumda çeşitli gıda maddeleri ile karşı karşıya kalan tüketiciyi sağlık ve ekonomik yönden korumak için geliştirilen gıda kontrol hizmetlerinin önemi de artmıştır. Günümüzde eski usül gıda işleme ve tüketiciye sunma yaklaşımlarında gerek tüketicinin bilinçlenmesi gerekse ülkelerin gıda yasalarını “daha sağlıklı ve güvenli gıda üretme” doğrultusunda güncellemeleri nedeniyle çok önemli değişimler meydana gelmiş ve gıda güvenliği konusu son yılların en önemli toplumsal konusu olmuştur. Gıda güvenliği; sağlıklı gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, saklama, taşıma ve dağıtım aşamalarında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması olarak tanımlanmaktadır. Gıda güvenliği bugün yalnızca gelişmiş ülkelerde değil, tüm dünyada uluslararası bir standart ve zorunluluk olarak kabul edilmekte ve pek çok ülkede üretim maliyetlerinin düşürülmesi, verimliliğin artırılması, ithalat ve ihracatın geliştirilmesi için bir ön koşul olarak değerlendirilmektedir. Dünya da küreselleşmenin etkisiyle birlikte ulusal ve uluslararası turizm hareketliliğinde kayda değer gelişmeler yaşanmaktadır. İnsanların en temel ihtiyacı olan beslenme, özellikle turizm sektöründe bireylerin hem yaşanan iklim değişiklikleri hem de yemek kültürlerinde ki farklılıklar nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Bir hizmet sektörü olan turizm endüstrisinde sunulan ürünlerin lezzetli ve gösterişli olması yanında güvenli de olması gerekmektedir. Yiyecek-içecek işletmeciliği yapan kuruluşlarda gıda hijyeni ve güvenliği, diğer bir deyişle yiyecek ve içeceklerin belirlenmiş sağlık standartlarına göre hazırlanması, müşteri sağlığı ve memnuniyeti açısından oldukça önemlidir. Dünya genelinde hızlı bir gelişme gösteren turizm hareketleri Türkiye ekonomisine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Buna paralel olarak bu işletmelerde sunulan yiyecek ve içeceklerin kalite ve güvenliğinin iyileştirilmesi, bunun yanında hizmetin de hijyenik koşullarda sunulmasını gerektirmektedir. Aynı zamanda bir toplu beslenme ünitesi olan konaklama işletmelerinin mutfaklarında gıda güvenliği konusunda denetim ve eğitim gereksinimine ihtiyaç vardır. Gıda kaynaklı zehirlenme riskinin önüne geçilebilmesi için sektör bünyesinde en üstten en altta kadar çalışan tüm personelin gıda güvenliği ve kalitesi hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Turizm sektöründe karşılaşılan gıda kaynaklı hastalıklar ve gıda zehirlenmeleri öncelikli olarak iş verimini düşürmekte kuruluşların sektörde prestij ve talep kaybına neden olmaktadır. Turizm sektöründe turistlerin sağlığını korumaya yönelik en önemli nokta genel hijyen ve sanitasyon kurallarına önem verilmesidir. Mükemmel ve son teknoloji ile oluşturulmuş bir tesiste görüntü ve servis ne kadar iyi olursa olsun yiyecek ve içeceklerin kalitesiz olması konukların işletmeden olumsuz düşüncelerle ayrılmasına neden olabilir. Amatörce uygulanan hijyen kuralları yerine daha bilinçli olarak her aşamayı takip etmek ve öncelikle Sektörde gözlenen gıda zehirlenmelerinin nedenlerini bilmek gerekmektedir. Sektördeki Gıda zehirlenmelerinin başlıca nedenleri: Gıdanın ya da yemeğin tüketim anından çok önce hazırlanması 23 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Turizmcinin Mutfağı Demet Kocatepe Bozulabilir, protein oranın yüksek gıdaların (et, tavuk, balık, süt, …) oda sıcaklığında (20-40oC) uzun süre tutulması, yani soğukta saklanmaması Sıcak yemeğin buzdolabına konulmadan önce çok yavaş soğutulması: örneğin ağzı kapalı derin kaplarda tutulması Yeniden ısıtılarak tüketime sunulacak yemeklerin bakterileri öldürecek kadar yüksek sıcaklıkta ısıtılmamış olması Daha önce bakteri bulaşmış ve bozulmuş gıdanın tüketime sunulması Tavuk ve et yemeklerinin az pişirilerek tüketime sunulması Çözündürme işleminin uygun şartlarda yapılmaması (örneğin oda sıcaklığında üstü açık bir şekilde çözündürmeye bırakılarak, çözünen ürünün dış yüzeyinde bakterilerin üremesine olanak veren ortamın sağlanması Çiğ gıdalardan pişmiş gıdalara çeşitli ekipmanlarla ya da çalışanlar aracılığıyla bakteri bulaştırılması Sıcak sunulan yemeklerin 65oC’nin altında tutulması Hastalık yapıcı mikroorganizma, virüs vb. taşıyan ve hijyen kurallarına uymayan personelin gıdaya taşıdığı bakterilerdir (Mahmutoğlu, 2007). Günümüz koşullarında modern hizmet vermeyi amaçlayan konaklama işletmelerinin mutfak ve servis bölümleri ile çalışanları, gıda üretim ve sunumunda hijyen ve sanitasyon kuralları çerçevesinde, standart ölçülerde ve riskleri de en aza indirmeyi amaçlayan Kritik Kontrol Noktalarında Tehlike Analizleri (HACCP:Hazard Analysis Critical Control Points) sistemini uygulamaktadır. Gıda güvenliğinin sağlanmasında etkili ve önemli bir yöntem olan ISO22000 Gıda Güvenliği Sistemi, yiyecek içecek endüstrisinde mikrobiyolojik, fiziksel ve kimyasal tehlikelerin yok edilmesinde etkin rol oynamaktadır. Turizm sektöründe turistlerin sağlığını korumaya yönelik en önemli nokta genel hijyen ve sanitasyon kurallarına önem verilmesidir. Bir yiyecek içecek işletmesi sahibi, işletmesinde sürekli olarak hijyen standartlarına uygun üretim yapılmasını ve hazırlayıp konuklarına sunduğu ürünlerin güvenli olmasını istiyorsa Gıda Güvenliği Kontrol Sistemi’ni kurmalı, sürekliliğini sağlamalı ve desteklemelidir. Bu sektörün temel sorunları olan : personel ile ilgili eğitim kalitesinin düşüklüğü ve eğitimin sürekliliğinin sağlanamaması ,kaliteli ve aynı standartta hammadde temini ve pazarlama ile ilişkili olarak da haksız rekabet koşulları, kalite/fiyat dengesi ile denetimlerin yetersizliği ve sürekli iyileşmenin devam ettirilebilmesi, kurulacak Gıda Güvenliği ve Kalite Yönetim Sistemi sayesinde aşılacaktır. Otellerde hijyen kurallarına gösterilecek özen çok büyük önem taşımaktadır. Hijyen kurallarına uyulmaması sonucu Otelde yaşanabilecek bir gıda zehirlenmesinde zehirlenmeye yol açan ürün markası değil, otelin adı ön plana çıkmaktadır. Kaynakça: Anonim 2012. http://wwwn.cdc.gov/foodborneoutbreaks/Default.aspx TUİK 2012. Hastanelere Yatan Hastaların Seçilmiş 150 Hastalık Nedenine Göre Dağılımı, http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=6 Mahmutoğlu, T. 2007. Gıda Endüstrisinde “Güvenli Gıda” Üretmek. HACCP:” Tehlike analizikritik kontrol noktaları” sistemi, ISO 22000: “Gıda zincirindeki herhangi bir kuruluş için gıda güvenliği yönetim sistemi gereklilikleri” standardı. ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık ve İletişim A.Ş. Yayınları, ODTÜ Yayıncılık. 312 s. 24 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği Kadir B. Teber Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği Kadir B. Teber: Değerli misafirler hoş geldiniz. Ben çalışmamda kümelenmenin ne olduğunu, ne olmadığını ve Sinop’ta turizm sektöründe uygulanabilirliğini sorgulayacağım. Kümelenme, aynı sektörde faaliyet gösteren firmaların, Pazar fırsatlarından yararlanmak için ortak çözümler geliştirmeyi ve kaynakları birleştirmeyi düşünen firmalar ile hammadde, yedek parça, destek hizmetleri gibi faaliyetlerde bulunan firmaların bir araya gelmesidir. Kümelenmeyi açıklarken doğal bir örnekten yola çıkacak olursak, bir şehirde bir mahalle düşünelim. Bu mahallenin küçüklü büyüklü çocuklarının oyun oynayacak bir alanlarının olmadığını ve mahallede de boş bir arsanın olduğunu varsayalım. İşte o büyüklü küçüklü çocukların bir araya gelip o bahçeyi güzelleştirmeleri ve orda bir arada oyun oynayabilmeleri kümelenmeyi tanımlayabilecek doğal bir örnektir. Kümelenmede firmaların aynı bölgede, aynı iş kolunda ve aynı değer zincirinde faaliyet göstermeleri gerekmektedir. Bu firmalar işbirliği içinde de olabilmektedir rekabet halinde de olabilmektedir. Bunların dışında ticari ilişkileri de olabilir. Kümelenmede nihai hedefler; Endüstrinin rekabet gücünü arttırmak, mevcut pazarların kalitesini arttırmak, yeni pazarlara girmek, İhracat kalitesini yükseltmek, yabancı sermayeyi çekmek ve teknoloji transfer etmek, işsizliği azaltmak ve ihracat potansiyelini geliştirmek olarak sıralanabilir. Kümelenmede amaçlar ise işbirliği ve güven ortamı oluşturmak, uzmanlaşmayı sağlamak, verimlilik artışı ve esneklik sağlamak, öğrenme ve yenilikçiliği teşvik etmek olarak sıralanabilmektedir. Kümelenmeyi derneklerden, diğer kurumlardan ya da diğer üst çatılardan ayıran en temel özellik içinde bir hiyerarşiyi barındırmamasıdır ve bir ayrışıma gitmemesidir. Yani sektörde otel sahibi de olabilirsiniz, restoran sahibi de olabilirsiniz ya da onlara hammadde sağlayan toptancıda olabilirsiniz; aynı grup içerisinde eşit ve yapıcı bir rol üstlenirsiniz. Kümelenmeyi daha iyi anlatabilmek için simit örneğinden yola çıkacak olursak; geleneksel simit değer zincirinde 15 kuruşluk hammadde ile nihai tüketimde 50 kuruşa satılan bir ürüne dönüşmektedir. Simit sarayı değer zincirine girmiş olan 25 kuruşluk bir hammadde ise 2.50 liraya satılan bir ürüne dönüşmektedir. Kümelenmiş yapı içinde aynı simit 50 kuruştan 2.50 liralık bir ürüne dönüşmüştür. Kümelenmede farklı oyuncular, farklı paydaşlar birbirlerine bağıl ya da çapraz ilişkiler geliştirebilirler. 25 Sinop Turizmine Akademik Bakış Sinop, 19 Nisan 2012 Panel Konuşmaları Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği Kadir B. Teber Türkiye’de ilk kümelenme çalışması Uluslar arası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) tarafından yürütülmüştür. İlk somut örnekleri ise burada değineceğimiz turizm sektörü ile alakalı bir çalışmadır- “Sultanahmet Turizm Kümelenme Geliştirme Projesi”’dir. 2001 yılında URAK’ın hazırlamış olduğu bir yol haritası ile proje başlamış, 2003 yılında uygulamaya konulmuş ve 2005 yılına gelindiğinde ise kümelenme bağlantılarında toplam 6 kat artış, 1.000 yeni iş pozisyonu açılması, enflasyondan arındırılmış olarak oda fiyatlarında net % 150 den fazla artış ve turistlerin Sultanahmet’te geçirdikleri ortalama gün sayısında ise rakamın ortalama 2 den 2.4’e yükselmesi sonuçlarına ulaşılmıştır. Bahsedeceğimiz ikinci çalışma ise “Elazığ Mermer Sektörü Kümelenme Analiz Haritası” projesidir. İlk başlarda küme içi ilişkiler çok kısa ve az iken, günümüzde ilişkiler çok yoğun ve uzun süreçler haline gelmiştir. Sinop Turizm sektörüne dışardan bir göz ile bakacak olursak, bölge turizminin karakteristiğini; bölgesel, deniz ve kültür turizmi ağırlıklı, ortalama 2 ay sezon uzunluğuna sahip, günübirlik ziyaretçilerin çok olduğu, yazlık ve pansiyon kültürünün yaygın olduğu ve kışın ise özellikle otel ve restoranlar için ticari müşterilere hizmet eden bir yapıda olduğunu söyleyebiliriz. Sinop turizm kümesi için tanımlayabileceğimiz genel sorunlar; kar marjlarının bütün alt sektörlerde düşüklüğü, fiyat istikrarının olmaması ve haksız rekabetin fazlalığıdır. Bunun sebeplerini inceleyecek olursak oteller ve kayıtlı pansiyonlar açısından; yatırımların geri dönüşünün uzunluğu, çok yönlü verimsiz yatırımların varlığı (Örneğin her otelin temizlik birimi kurması ve bunu düşük kapasiteyle işletmeleri maliyetleri yükseltmektedir. Bunun yerine ortak temizlik hizmeti satın alma mekanizması geliştirmek daha maliyeti etkin bir çözüm olacaktır.), doğru fiyatlamanın olmayışı, oda fiyatlarının düşüklüğü, sezonluk fiyat ile sezon dışı fiyat farkının yüksekliği, ortak ürün tedarik süreçlerinin olmayışı ve ürün tedarik maliyetlerinin yüksekliği olarak ortaya çıkmaktadır. Kayıt dışı pansiyon hizmeti verenler açısından; kayıt dışılığın rekabet ortamını istikrarsız hale getirmesi, verimsiz yatırımlar ve amortisman sürecinin hesaba katılmaması olarak ortaya çıkmaktadır. Hediyelik eşya dükkanları açısından; kalite standardının olmayışı ve artı değer üretilemeyişi, restoranlar açısından ise 26 Sinop Turizmine Akademik Bakış Panel Konuşmaları Sinop, 19 Nisan 2012 Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği Kadir B. Teber gelir dağılımının yılın tamamına yayılamayışı olarak ortaya çıkmaktadır. Kafe ve çay bahçeleri açısından; hava şartlarına bağımlılık, fiyat istikrarsızlığı ve hizmet standardının olmayışı dikkat çekmektedir. Tedarikçileri açısından karşılaşılan problemler ise düzenli ürün tedarikinin olmayışı ve küçük parti alımların maliyetleri arttırması olarak karşımıza çıkmaktadır. Öneriler Sinop turizm kümelenme modeli için bizim tavsiyemiz restoranların, otellerin ve eğlence sektörünün merkezde olduğu, diğer paydaşların ise bu paydaşlar ile ilişkilerini doğrudan geliştirdiği merkezden dışa doğru bir yapıdır. Bu model 2007 küresel rekabet raporunda oluşturulan modele benzer bir modeldir. Bu model birçok yerde daha önce uygulanmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Sinop kümelenmesi için öncelikli hedefler; doğru fiyatlama, fiyat istikrarı, sezonu genişletme ve girdi maliyetlerini düşürme olarak öne çıkmaktadır. Bu hedeflerden sezonu genişletme başlığı için Sinop turizminde dikey bir gelişimin sağlanması, av turizmi, doğa turizmi, din turizmi gibi farklı alt alanlarına yönlenilmesi gerekmektedir. Kümelenmenin uygulama başlığında dikkat çekmek istediğim bir nokta, faaliyetlerin olabildiğince basit, günlük hayata dair ve kolay uygulanabilir olması gerekliliğidir. Örneğin OSTİM Savunma Sanayi Kümesi ülkemizdeki en başarılı çalışmalardan biridir. Başarısın ardındaki temel uygulama faaliyetleri paydaş temsilcileri ile çay partileri düzenlemeleri ve halı saha maçları yapmalarıdır. Böylelikle şirket sahiplerinin, yöneticilerinin ve çalışanlarının birbirlerini tanımalarını sağlamışlar ve güven ortamı oluşturmuşlardır. Sinop toplum yapısının ve ticari hayatının işleyişi göz önünde bulundurularak kümelenme için oluşturulacak yol haritası sırasıyla şu şekilde işlemelidir; a-Kümenin oluşturulması b-Swot analizinin yapılması c-Kümenin geliştirilmesi 1. Küme hedeflerinin (doğru) tanımlanması 2. İş planın oluşturulması 27 Sinop Turizmine Akademik Bakış Panel Konuşmaları Sinop, 19 Nisan 2012 Türkiye’de Kümelenme Çalışmaları ve Sinop Turizm Sektöründe Uygulanabilirliği Kadir B. Teber 3. Uygulama a. Aylık yemekli toplantıların düzenlenmesi b. Ortak sportif faaliyetlerin gerçekleştirilmesi c. Yurtiçi ve yurtdışı geziler düzenlenmesi d. Eğitimler verilmesi e. Küçük işbirliklerinin sağlanması Sorularınız varsa alabilirim, yoksa teşekkür ederim. 28