00 TM dergiSON29_Layout 1

Transkript

00 TM dergiSON29_Layout 1
??????????
‹Ç‹NDEK‹LER
EDİTÖRDEN
Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonunun Kuruluşunun
100. Yılını ve Birliğimizin 33. Yılını Yaşarken ............................................2
ISSN 1303 – 2585
İmtiyaz Sahibi
Türk Müflavir Mühendisler ve Mimarlar Birli€i
ad›na Yönetim Kurulu Baflkan›
Demir İNÖZÜ
BAŞKANDAN
FIDIC’in 100. Yılı ve Türk Müşavirlik Sektörümüz... ..............3
Yazı İşleri Müdürü
Salih Bilgin AKMAN
Yayın Kurulu
Salih Bilgin AKMAN
Munis ÖZER
TEMA
FIDIC'in Yüz Yılı ................................................................................................................4
Oktay AKAT
Mehmet DÖNMEZ
Metin DALGIÇ
Pelin ERDOĞAN
Felsefi Açıdan Müşavir Mühendislik ..........................................................8
Seda ORAL SEYHAN
Grafik-Tasarım
Yusuf MEfiE (Ajans-Türk)
Teknik Müşavirliğin Süreci Üzerine ........................................................12
Basımevi
Ajans-Türk Gazetecilik Matbaacılık
İnşaat Sanayii A.Ş.
İstanbul Yolu 7. Km. İnönü Mahallesi
Necdet Evliyagil Sk. No: 24 Batıkent / ANKARA
Tel: 0312 278 08 24 - Fax: 0312 278 18 95
AKADEMİK
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kampüsleri Mimari Proje
Yarışmaları ve Düşündürdükleri ......................................................................14
www.ajansturk.com.tr - [email protected]
Basım Tarihi
23.08.2013
Basım Yeri
ANKARA
Yayım Türü
ÜYELERİMİZDEN
İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi,
Marmaray’da Güvenlik ................................................................................................18
Yerel Süreli
3 ayda bir yayımlanır
Türk Müşavir Mühendisler ve
Mimarlar Birliği
FIDIC 2013 Konferansı Programı ......................................................................22
Ahmet Rasim Sokak No:35/2
Çankaya – 06550 Ankara
Tel: (312) 440 89 70
Faks: (0312) 440 89 72
e-posta: [email protected]
ETKİNLİKLERİMİZDEN
9. MEG Toplantısı ............................................................................................................24
url: www.tmmmb.org.tr
“Yazıların ve reklamların içeriğinden sahibi
sorumludur; TürkMMMB veya Yayın Kurulu
sorumlu tutulamaz.”
“Yayımlanan yazıların, her hakkı saklıdır.
KÜLTÜR - SANAT
Mimarlığın Serüveni – Çok Kısa Bir Tarihçe ..............................26
Kaynak belirtmek koşuluyla, yazılarından,
toplamda çeyrek sayfayı geçmeyen alıntı
yapılabilir. Bunun dışında, seri olarak
çoğaltılması, çeyrek sayfadan fazla alıntı
veya kopya yapılması, Yayın Kurulu’nun
Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği
Yayın Listesi ..................................................................................................................................30
yazılı iznine bağlıdır”
Dergimiz, 2000 adet basılıp dağıtılmaktadır.
BİRLİĞİMİZDEN HABERLER......................................................................32
Salih Bilgin AKMAN
EDİTÖRDEN...
Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonunun
Kuruluşunun 100. Yılını ve Birliğimizin 33. Yılını Yaşarken
u sayımızın teması üyesi olduğumuz Müşavir
Mühendisler Uluslararası Federasyonu-FIDIC’in
Barselona’da özel gündemle toplanacak “FIDIC 100.
Yıl Konferansı” ve Teknik Müşavirlik Sektörümüzün
bugünü ve yarını olarak belirlenmiştir. Türk Teknik
Müşavirlik sektörünün temsilcileri olarak bizler, Ülkemizin ve yakın çevremizde gereksinim duyulan bağımsız
teknik müşavirlik hizmetleri sunarken, geçmişten
bugüne yapmış olduğumuz başarılı çalışmaların gelecekte yapacağımız başarılı işlerin habercisi olduğunu
hatırlamak amacıyla ve gücümüzün uluslararası platformda da önemsenecek bir değerde olduğunun bilinci içinde sizlere TM-29 dergisini sunmaktayız.
B
Birliğimiz kurulduğu günden bugüne, üyelerimizin
özverili katkıları ile Ülkemizde Kamu ve Özel Sektör
Kurumlarınca görüşüne başvurulan güvenilir, yetkin
ve etkin bir sivil toplum kuruluşu olduğunu kanıtlamıştır. FIDIC ve EFCA üyelikleri ile uluslararası çalışmaların içinde bulunmak ve Teknik Müşavirlik hizmetlerimizin en üst standartta olduğunu, bilgi birikimimizin her
türlü mühendislik ve müşavirlik konularını kapsadığını
ve gereksinim duyulan teknik problemlerin çözümünü
başardığımızı görmekteyiz.
FIDIC 100. Yıl Barselona Konferansı programını dergimizin sayfalarında bulacaksınız. 15 ila 18 Eylül 2013
tarihlerinde Barselona’da yapılacak 100. yıl konferansında, geçen yüz yılda yaşam kalitesinin yükseltilmesinde temiz su, enerji temini, atıksu arıtma, ulaşım servisi ve kentsel alt yapı konularında verilen başarılı
mühendislik örnekleri irdelenerek, gelecek yüz yıl için
mühendislerin ve onların ortaklarının ihtiyaçlarının
neler olduğu konusunda çalışmalar yapılacaktır.
Ekonomi, çevre ve insan konuları konferans katılımcıları ile değerlendirilecektir. Diğer detayları dergimizin
sayfaları arasında verdiğimiz konferans programında
bulacaksınız.
Geçmiş dönem başkanlarımızın ve üyelerimizin
değerli katkıları ile hazırladığımız bu sayımızda sizlere
FIDIC’in Yüz Yılı, Felsefi Açıdan Müşavirlik, Teknik
Müşavirlik Süreci konulu tematik yazılarımız ile Eğitim
Kampüsleri
Mimari
Proje
Yarışmaları
ve
Düşündürdükleri konulu akademik makalemizi ve
Üyelerimizden İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş
Projesi, Marmaray’da Güvenlik konularını anlatan yazıları bulacaksınız. Kültür-Sanat köşemizde ise iki
dönemdir devam eden “Mimarlığın Serüveni-Çok Kısa
Bir Tarihçe” konulu yazı dizimizin son bölümünü sizlerle paylaşacağız.
Tema konumuzla ilgili Dergimize katkıda bulunan
2 SAYI29
Sayın Fatma ÇÖLAŞAN’a, Sayın Raşit ÜNÜVAR’a,
Sayın Ziya TANALI’ya, Akademik konulu yazısı için
Prof Dr. Sayın Zeynep Uludağ’a, Üyelerimizden
haberlerde Sayın İbrahim Levent SEZGİN’e, Sayın
Sezai AKSOY’a ve Kültür-Sanat köşemizi dört yıl
gibi uzun bir süre büyük emeklerle hazırladığı yazıları ile süsleyen Sayın Ahmet ÖZSÜT’e teşekkürlerimizi sunarız.
Birliğimizin geçmiş dönem başkanlarından, Sayın
Fatma ÇÖLAŞAN “FIDIC’in Yüz Yılı” konulu yazısında Müşavirlik Sektörünün geçirdiği uluslararası
gelişimin kısa bir tarihçesini vermektedir. FIDIC kelimesini Fransızca isminin baş harflerinden meydana
geldiğini hatırlatarak (Fédération Internationale des
Ingénieurs Conseils), kuruluş felsefesinin “kalite,
dürüstlük ve sürdürülebilirlik” üzerinde oturtulduğunu bizlere hatırlatmakta, FIDIC’in Rolünü, Çalışma
Yöntemlerini,
Yayın
ve
Gelirlerini,
Yıllık
Konferanslarını açıklamakta ve kendisinin FIDIC’le
geçen 22 yıllık yaşam kesitini bizlerle paylaşmaktadır. İnsanın kısa ömrü içinde insanlığın yaşam serüvenine olan katkısının ne kadar önemli olduğunu ve
yaşam kalitesinin yaşanılabilir bir çevre ile yükseltilebileceğini bizlere hatırlatmakta ve görevlerimizi sabırla, kaliteli olarak, dürüstlükten taviz vermeden, sürdürülebilir olmasını öğütlemektedir.
Birliğimizin geçmiş dönem başkanlarından, Sayın
Raşit ÜNÜVAR “Felsefi Açıdan Müşavirlik” konulu
yazısında Felsefenin doğuşundan, insanlığın neolotik
çağdan başlayan çevre ile ilişkisi ve yaşam alanlarının
kontrolunu amaçlayan çalışmalarının sürecini anlatmakta, teknik işlevlerin gelişimini kronolojik olarak
belirtmektedir. En eski ana mühendislik dalının İnşaat
Mühendisliği olduğunun tesbiti ile Mimarlığın gelişimi
ve Rönesans boyunca etkisini sürdüren Romalı dahi
Vitruvius (Marcus Vitruvius Pollio)’un on kitaplık De
Architectura isimli yapıtının günümüze kadar ulaşan
Roma uygarlığının tek örneği olduğunu belirtmektedir.
Bu kitapta teknik uzmanların niteliklerinin neler olması
gerektiğinin kısa bir özetini sunmaktadır. Ülkemizdeki
insan kaynaklarının etkin kullanılmadığını, tecrübenin
yok sayıldığı ve cezalandırıldığı belirtmektedir.
Mühendislik ve teknolojinin birbirinin içinden doğduğunu ve bunların etkileşiminden Teknik Müşavirlik
Sektörünün oluştuğunu açıklamaktadır. Sonuçta tüm
görevlerin yapılmasında “ahlak kuralları”nın ne kadar
önemli olduğunu ve üyesi bulunduğumuz Uluslararası
Müşavir Mühendisler Birlikleri Federasyon’nun üyelerinde aradığı altı adet ahlak kurallarını hatırlatarak
yazısını tamamlamaktadır.
Üyemiz Sayın M. Ziya TANALI herzamanki sıcak uslubu ile bizlere “MERHABA...” diyerek; Müşavirlik
Sektörümüzün daha etkin ve güçlü olmasını vurgulayarak “Bağımsızlık” faktörünün önemle altını çizmektedir. Birliğimizin kuruluş aşamasında yaşananları
anlatarak, bugünlere nasıl zorluklar içinde sabır ve
inatla sürdürülen çalışmaların sonucunda gelindiğini
ve bu emeklerin değerini bilmemizin önemini vurgulamaktadır. Toplumumuzun kültür düzeyinin yükseltilmesindeki görevlerimizin önemi belirtilerek, gelişmekte
olan ülkemizde bizlerin daha çok çalışması gerektiğini, “To pl u m l ar ı n gel i şi m i n e i l i şk i n ö l çü t i se
“yerel ortalamanın” o o r t ak m ak si m u m a o l an
m esaf esi di r san ı r ı m ” diyerek belirtmektedir.
Sayın Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ “Milli Eğitim Bakanlığı
Eğitim Kampüsleri Mimari Proje Yarışmaları ve
Düşündürdükleri” başlıklı yazısında geleceğin şekillendirildiği Eğitim Sisteminin temel gereksinimi olan
Eğitim Yapılarının mekansal özelliklerinin eğitimin bir
parçası olduğunda tüm yöneticilerin hemfikir olduğunu, ancak gelinen noktanın bu amaçtan uzakta bulun-
duğunu belirtmektedir. Çok önemli bu konunun İdari,
Mimari, Kentsel ve de Sosyal boyutlarıyla incelenmesi gerektiğini belirterek konuları detayları ile incelemektedir. Bakanlığın konuya yaklaşımının uygun olmadığı ve öngörülen eğitim kampüslerinin “k en t m er k ezl er i n den u zak t a, k en t sel i l i şk i l er den
k o pu k , y al ı t ı l m ı ş y apı l ar o l m al ar ı dı r ” diyerek
vurgulanmaktadır. Sayın Uludağ “Oy sa t o pl u m sal
y aşan t ı m ı zı n t em el i ai l e dah a so n r a da
m ah al l edi r. Bi zi k en t l i y apan ö n ce en y ak ı n
çev r em i zde bi zi k u şat an , i çi n de y aşadı ğı m ı z
m ah al l em i zdi r. M ah al l e v e sem t i m i z bü t ü n
so sy al di n am i k l er i y l e, so sy al v e k ü l t ü r el
çeşi t l i l i ği y l e, u y u m u , f ar k l ı l ı k l ar ı v e çel i şk i l er i y l e so sy al gel i şm en i n v e eği t i m i n o dağı n da
y er al ı r. Sem t o k u l l ar ı y er i n e o k u l sem t l er i
y apm ak gen çl er i bu di n am i k l er den , çeşi t l i l i k t en , gü n del i k h ay at ı n do ğal l ı ğı n dan k o par t m ak dem ek t i r.” ifadesiyle yönetim erkini kullananların karar verme süreçlerinde hedeflenen yatırımların
ve sosyal politikaların uygulamalarında gerçek etkilerini dikkate almaları gerektiğini belirtmektedir. Sivil
toplum örgütlerinin kararların her aşamasında sisteme
dahil edilmesinin çağdaş eğitim tesislerinin elde edilmesindeki önemi vurgulanmakta ve Teknik
Müşavirliğin eğitim sistemi içindeki önemi de bu
makale ile daha da belirginleşmektedir.
Kurumsal Üyelerimizden Su-Yapı Mühendislik ve
Müşavirlik A.Ş. tarafından müşavirlik hizmetleri yapılan “ İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi,
Marmaray’da Güvenlik” konulu tanıtım yazısı Sayın
İbrahim Levet SEZGİN ve Sayın Sezai AKSOY tarafından hazırlanmıştır. Ülkemizde başarıyla tamamlanan
işlerden biri olan Marmaray sistemi tüm zorlukları
göğüsleyen mühendislerimiz ve müşavirlerimiz tarafında gerçekleştirilmiştir. Yazarlar Marmaray sisteminin karakteristiklerini özetleyerek, tüm sistemin güvenlik tasarımının nasıl yapıldığını detayları ile açıklamaktadırlar. Yüzelli yıllık bir düşüncenin hayata geçiş serüvenini, kıtalar arası 100 km/saat hızla ve saatte 75.000
yolcu taşıma kapasine sahip modern bir raylı sistemin
proje hedeflerinde önemli bir yer tutan “güvenlik” kavramının ne şekilde sağlandığını bizlerle paylaşmaktadırlar.
Sayın Ahmet Özsüt “Mimarlığın Serüveni-Çok Kısa bir
Tarihçe” adlı yazı dizisinin son bölümünde engin
mimari kültürünün bir kesitini daha bizlere sunmaktadır. Dergimizin Kültür-Sanat köşesi bu yazılarla okurlarımızın özellikle dikkatini çekmektedir. Sayın Özsüt
mesleki bilgilerini ve engin kültür birikimini bizlerle
paylaşarak dergimizin bu köşesinde okurlarımızın
beğenisini kazanmıştır. Dergi yayın kurulu olarak Sayın
Özsüt’e yapmış olduğu çalışmalardan dolayı teşekkürlerimizi sunar mesleki ve sosyal yaşamında başarılarının devamını dileriz.
Dergimizin yayına hazırlanmasında emeği geçenlere,
yayın kurulu üyelerimize, reklam vererek dergimizin
yayınlanmasına sponsorluk yapan üyelerimize teşekkürlerimizi ve şükranlarımızı sunarız.
Yayın kurulu olarak tüm üyelerimizin daha başarılı ve
daha kazançlı işler yaparak müşavirlik sektörünün
önemini göstererek birliğimizin etkinliğinin artması en
büyük arzumuzdur.
Dergimizin yayınlanması sizlerin katkıları ile mümkündür. Teknik Müşavirlik Hizmetlerinin geliştirilmesini,
tüm karar vericilerin ve hizmet sunucuların birlikte
sağlıklı ve güçlü bir endüstri kurmalarını dileriz. Teknik
Müşavirlik hizmetlerinin yaşam kalitenizi yükseltmesini dilerken FIDIC’in 100. yılını ve Birliğimizin 33. yılını
kutlarız.
Demir İNÖZÜ
FIDIC’in 100. Yılı ve Teknik Müşavirlik Sektörümüz
Teknik Müşavirler; sahip oldukları teknik bilgi
ve deneyimleriyle, yaratıcılık güçleriyle ve
topluma, çevreye ve geleceğe karşı sorumluluklarının bilinciyle, insan yaşamı ve insanlığın gelişimi için gerekli tüm yapıların ve sistemlerin oluşturulmasına her aşamada teknik
ve ekonomik açıdan en uygun çözümler
geliştirerek hizmet sunan kişilerdir. Bu kapsamda sunulan tasarım, yapım kontrolluğu,
proje yönetimi ve işletme yönetimi hizmetleri
sürdürülebilirlik ilkelerine uygun şekilde yerine getirilmelidir, yani günümüzün gereksinimleri karşılanırken gelecek kuşakların kendi
gereksinimlerini karşılayabilme olanaklarına
zarar verilmemeli; sosyal, kültürel, çevresel
ve ekonomik dengeleri bozmayan çözümler
üretilmelidir.
Tüm insanlara güvenli, sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam kalitesi sağlanması açısından
üzerlerine düşen görevlerin farkında olan
dünya müşavir mühendisleri 100 yıl önce,
1913 yılında Belçika, Fransa ve İsviçre’nin
önderliğinde, kuruluş ilkeleri Kalite, Dürüstlük
ve Sürdürülebilirlik olarak belirlenen Müşavir
Mühendisler Uluslararası Federasyonu’nu
(FIDIC) kurmuşlardır. Günümüzde 100’e
yakın ülkenin teknik müşavirlik birlikleri
FIDIC’e üyedir.
Temel ilkelerini “Kalite”, “Dürüstlük”,
“Sürdürülebilirlik”, “Bağımsızlık”, “Rüşvete ve
İş
Ahlakına
Uymayan
Davranışlarla
Mücadele” ve “Dürüst ve Kurallara Saygılı
Rekabet” olarak sıralayabileceğimiz FIDIC;
üyeleri arasında Teknik Müşavirlik konularına
ve sektörün sorunlarına ilişkin bilgi alış verişi
sağlamakta; işveren, yapımcı, müşavir, altdanışman, alt-yüklenici, tedarikçi; ortak girişimler ve konsorsiyumlar arasında imzalanan
uluslararası sözleşme ve şartname tiplerini
ve ihale dokümanlarını hazırlamakta; ihale
yöntemleri, mal ve hizmet alımı, teknik müşavir seçimi, etik kurallar, risk yönetimi, kalite
yönetimi, yapım kalitesi, çevre yönetimi,
dürüstlük, sürdürülebilirlik, sigorta, mesleki
sorumluluk, bilgi teknolojileri, proje yönetimi
konularında rehber dokümanlar ve eğitim
kitapçıkları yayınlamakta; seminerler, konferanslar, eğitim programları düzenlemektedir.
Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği
FIDIC’e 1987 yılında katılmıştır. Birliğimiz
üyeleri FIDIC’te çeşitli komitelerde ve
Yönetim Kurulunda önemli sorumluluklar
yüklenerek etkin şekilde görev almaktadır.
FIDIC’in 100 yıllık tarihinde Yönetim Kurulu
Üyeliğine seçilen tek bayan ve tek Türk olma
başarısını gösteren üyemiz Sayın Fatma
Çölaşan’la gurur duyduğumuzu bu vesileyle
belirtmek istiyorum.
Günümüzde ve gelecekte teknik müşavirle-
rin, teknik uzmanlık ve becerilerinin yanı sıra
yenilikçilik, araştırma-geliştirme, hukuk,
finans, iletişim, stratejik planlama, insan kaynakları yönetimi, sağlık, sosyoloji, çevre, jeopolitik ve uluslararası ilişkiler konularına da
önem vermeleri gerekmektedir. FIDIC, sürdürdüğü etkinliklerle dünyada Teknik
Müşavirlik Sektörü’nün bu konularda da
gerekli altyapıya kavuşmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu noktada biraz da yerel boyuta dönerek
Türkiye’deki Teknik Müşavirlik Sektörü’nün
durumuna bakmamızda yarar olduğunu
düşünüyorum. Öncelikle firmalarımızın yukarıda sözü edilen ilkeler ve hedefler doğrultusunda çalışarak gelişebilmeleri, uluslararası
ölçekte iş yapan firmalara dönüşebilmeleri,
ülkemizde teknik müşavirliğin değerinin ve
katma değer yaratma gücünün anlaşılabilmesi için Teknik Müşavirlik Sektörümüzün bu
ilkeler ve hedeflerle uyumlu bir altyapıya
kavuşturulması ve etkinliğinin artırılması sağlanmalıdır.
Teknik müşavirlik firmalarımızın en büyük sermayesi yetişmiş uzman ve teknik eleman
gücüdür. Sektörümüzde kalitesiz ve aşırı
düşük bedelli hizmetlere prim verilmesi,
kamuda ve özel sektörde bağımsız teknik
müşavirlik hizmetlerinden yeterince yararlanılmaması sonucunda teknik müşavirlik sektörümüz küçülmekte ve yetişmiş kalifiye elemanların istihdamında süreklilik sağlanamamaktadır. Ülkemizde teknik müşavirlik hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi için ihalelerde kalite ağırlıklı değerlendirme ve müşavir seçimi yaygınlaştırılmalı, bedel ağırlığı en
düşük düzeye çekilmeli, teknik puanlar daha
gerçekçi ve somut ölçütlere göre belirlenmeli, birim fiyat ve adam-ay esaslı teklif alma
sistemi uygulanmalıdır. Kamu İhale Kanunu
bu görüşler doğrultusunda değiştirilmelidir.
Bunun sonucunda hizmet kalitesi yükselecek, hizmet bedellerinin yatırım bedellerine
oranı daha gerçekçi yüzdelere ulaşacak, firmaların kar marjları yükselecek, böylece firmalar araştırma-geliştirme ve yenilikçilik
çalışmalarına daha fazla kaynak aktarabilecektir.
Bağımsız Teknik Müşavirlik Yasası’nın çıkarılması, Mühendislik ve Mimarlık Hakkındaki
Yasanın güncellenmesi, firmalarımızın zorunlu mesleki sorumluluk sigortası yaptırabilmesine olanak sağlayacak düzenlemelerin
yapılması, yurtdışına sunulacak teknik müşavirlik hizmetleri için sağlanacak Devlet desteklerinin kapsamı ve hacminin genişletilmesi de sektörümüz açısından büyük önem
taşımaktadır. Altyapı projelerinin planlama,
tasarım, yapım ve işletme faaliyetlerinin sosyal-çevresel ve ekonomik dengeleri ve enerji
verimliliğini gözeten bir anlayışla yürütülmesi
için yatırımcı kamu kuruluşlarımız her aşama-
BAŞKANDAN...
Değerli Okurlarımız,
da deneyimli yerli teknik müşavirlik firmalarından yararlanmalıdır. Sık sık büyük can
kayıplarına neden olan deprem, taşkın ve
toprak kayması gibi doğal afetlerle karşılaştığımız, etkin bir yapı denetiminin olmadığı,
rant sağlamaya yönelik çarpık yapılaşmanın
önlenemediği ve geçmişte yaşanan felaketlerden ders çıkarılmayan ülkemizde afetlere
karşı güvenli yapılaşmanın sağlanması için
TürkMMMB’nin, TMMOB’nin ve sektörün tüm
paydaşlarının görüşleri dikkate alınarak
gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve ciddi
yaptırımlar uygulanmalıdır.
Mesleki Hizmetlerde Karşılıklı Tanıma
Anlaşmaları ve Serbest Ticaret Anlaşmaları
kapsamında yabancı mühendis ve mimarların Türkiye’de serbestçe çalışmalarına olanak
sağlanması
Teknik
Müşavirlik
Sektörümüzün gelişmesine engel olacak,
Türk mühendis ve mimarlarının ve teknik
müşavirlik firmalarımızın aleyhine gelişmelere
yol açacaktır. Teknik müşavirlik firmalarımız
zaten AB finansmanlı projelerde AB kriterleri
nedeniyle ihalelerde yeterlik koşullarını sağlamakta zorlanırken ve yabancı firmalarla
rekabet edemez duruma düşürülmüşken, bir
de nitelikleri tartışmaya açık yabancı teknik
elemanların ülkemizde kolayca hizmet vermelerine kesinlikle fırsat verilmemelidir.
Bu uygulamaların ve önlemlerin hayata geçirilmesi zaman içinde Teknik Müşavirlik
Sektörümüzün yeterli deneyime, büyüklüğe
ve rekabet gücüne ulaşarak iç ve dış pazarlarda hak ettiği yere ulaşmasına yardımcı olacaktır.
Teknik müşavirlik endüstrisinin doğru yönde
gelişmesine ve güçlendirilmesine olan katkılarının değerini tekrar vurgulayarak FIDIC’in
100. yılı nedeniyle TürkMMMB adına FIDIC
Yönetim Kuruluna ve tüm Üye Birliklere en iyi
dileklerimizi yolluyorum.
TürkMMMB ve FIDIC’le nice yüzyıllara.....
TEMMUZ2013 3
Fatma ÇÖLAŞAN
FIDIC'in Yüz Yılı
üşavir
Mühendisler
Uluslararası
Federasyonu
FIDIC,
merkezi
Cenevre/İsviçre’de bulunan ve dünya ülkelerinden sadece birer Teknik Müşavirlik
Birliği’nin üye kabul edildiği, dünyanın en
bilinen ve saygın Müşavir Mühendislik
Federasyonu’dur. FIDIC’in kuruluş hikayesi
1913 yılına uzanır. Belçika’nın Ghent şehrinde 1913 yılında yapılan Dünya Fuarı için
istihdam edilmek üzere görüşmelere davet
edilen bağımsız müşavir mühendisler bir
araya geldikleri gün, müşavirlik hizmetleri
veren diğer bağımsız mühendisleri bir çatı
altında toplayabilecek bir dünya federasyonunu hayata geçirmeyi aralarında tartıştılar.
Toplantı başarıyla sonuçlandı ve 22 Temmuz
1913 yılında Federasyon resmen kuruldu.
İsmi, bugün Fransızca isminin baş harflerini
kullandığımız
FIDIC
(Fédér at i o n
In t er n at i o n al e
des
In gén i eu r s
Co n sei l s) oldu. Sonraki yıllarda FIDIC, artık
bir dünya dili olan İngilizce adıyla, yani
International Federation of Consulting
Engineers olarak tanındı. Kuruluş felsefesi
1913 yılında “kalite, dürüstlük ve sürdürülebilirlik” üzerine oturtuldu.
M
FIDIC’in 1913 yılındaki ilk resmi olmayan
toplantısına Avusturya, Belçika, Kanada,
Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan,
Hollanda, Rusya, İsviçre, İngiltere ve
Amerika Birleşik Devletleri’nden 59 bağımsız mühendis katıldı. Üç ülke; Belçika,
Fransa ve İsviçre federasyonu kurmaya
karar verdiler. Diğer ülkeler ilk yıllarda
zaman zaman faaliyetlere katıldılar fakat üye
olma konusunda tereddüt ettiler. Zaten
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ve diğer
büyük politik çalkantılar nedeniyle FIDIC’in
gelişmesi 1940’ların sonuna kaldı. İkinci
Dünya Savaşı’ndan hemen sonra 1949 yılında FIDIC, Birleşmiş Milletler’in Avrupa
Ekonomi Komisyonu’ndan bir yazı aldı.
Komisyon, 1946 yılında verilmeye başlanan
Dünya Bankası kredilerini değerlendirmek
üzere FIDIC’ten, her ülkeden müşavir
4 SAYI29
mühendislik firmaları listesi hazırlamak
üzere yardım istiyordu. Bu olay, FIDIC’in
Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından tanınması oldu ve böylece başlayan
yakın ilişkiler, ortak çalışmalar şeklinde
günümüze kadar devam etti.
İlk yıllarda üye sayısı sürekli olarak değişiyordu ve tüm üyeler Avrupa ülkelerindendi.
Daha sonra 1959 yılında federasyona
Avrupa ülkelerine ilave olarak Avustralya,
Kanada, Güney Afrika Cumhuriyeti ve
Amerika Birleşik Devletleri de üye oldular.
Bu katılım, FIDIC’in gerçek bir dünya federasyonu olarak tanınmasına ve gelişmesine
neden oldu. Yine ilk yıllarda Federasyonun
üye birliklerinde sadece mühendisler bulunuyorken, ilk defa 1980 yılında Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği’nin üye
kabul edilmesiyle, Federasyon’a mimar üyeleri olan Birlikler de üye olmaya başladılar.
TürkMMMB’nin FIDIC ‘e üyelik hikayesi
Birliğimizin ikinci başkanı Sayın Aydın
Pelin’in döneminde, şimdi fahri üyemiz olan
Sayın Yalçın Tezcan’ın 1980 yılı öncesinde
Birliğimiz adına katıldığı bir FIDIC konferansından sonra başlamış ve 1980 yılında üyeliğe kabul edilişimizle sonuçlanmıştır. Daha
sonra Geçmiş Dönem Başkanlarımızdan
Sayın Osman Özkan’ın yoğun çabalarıyla
Birliğimiz 1995 yılı İstanbul konfransının ev
sahipliğini üstlenmiştir ve Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelerden biri olarak konferans
üstlenmesi FIDIC için bir ilk olmuştur. Bu
konferans hala FIDIC tarihinin en güzel birkaç konferansından biri olarak anılmaktadır.
Federasyon zamanla dünyanın dört bir
köşesindeki ülkelerin katılımıyla tam bir
uluslararası federasyon haline geldi; halen
94 üye ülkesi bulunmaktadır. FIDIC bugün
toplam 94 Ulusal Müşavir Mühendisler
Birliği’ni; bunların üyesi olan 20.000 kadar
Müşavir Mühendislik firmasını ve bu firmalarda çalışan toplam 1.500.000 kadar
bağımsız mühendisi ve mimarı temsil
etmektedir.
FIDIC’İN ROLÜ
Bugün Federasyon’un rolü dünya Müşavir
Mühendislik endüstrisi için her zamankinden daha hayati önemdedir. FIDIC sadece
üye ulusal birliklerinin sesi değil, tüm dünya
Müşavir Mühendislerinin temsilcisi konumundadır. Örneğin, FIDIC’in Dünya Bankası
ve yerkürenin değişik bölgelerini kapsayan
diğer uluslararası finans kuruluşlarıyla yaptığı ortak çalışmalar, Müşavir Mühendislik hizmetlerinin uluslararası standardlarda alınmasını ve söz konusu hizmetlerin dünya alt
yapısına benzer kalitede katkılar yapmasını
sağlamaktadır. FIDIC’in Birleşmiş Milletler
ve diğer uluslararası insani organizasyonları
ile ortaklıkları ise, Müşavir Mühendislik
endüstrisinin diğer sektörlerle ortak amaçlar
için işbirliği yapmasına yol açmaktadır.
FIDIC’in amacı Teknik Müşavirlik hizmetlerinin ve bu hizmetleri veren bağımsız kuruluşların geliştirilmesi, sayıca arttırılması ve bu
kuruluşların FIDIC markası ile, sürdürülebilir
bir dünya için yüksek nitelikli ve FIDIC etik
kodlarına bağlı olarak dürüst hizmetler vermelerinin sağlanmasıdır. FIDIC çalışma
konuları arasında teknik konular bulunmamakla birlikte, yıllık konferanslarda FIDIC
üyesi birliklerin üyelerinin teknik konulardaki
başarıları ve mühendislik alanındaki yenilikler-gelişmeler anlatılabilmektedir. FIDIC
ayrıca Young Professionals programları ile
genç mühendislerin gelişimine de önemli
katkı vermektedir.
Federasyonun faaliyetleri arasında FIDIC
yayınlarının hazırlanması, basılması ve dağıtılması en önemli yeri tutmaktadır. Yayınların
yanısıra her yıl Eylül ayında bir başka üye
ülkede düzenlenen Yıllık Konferanslar; ayrıca dünyanın çeşitli ülkelerinde verilen seminerler, yapılan eğitim toplantıları, arabuluculuk ve hakemlik hizmetlerinin düzene konulması, politika oluşturma çalışmaları bulunmaktadır. FIDIC ayrıca yine üye ülkelerden
katılan genç mühendisler için birer yıl süren,
genellikle iş geliştirme konularını, ahlak
kurallarını, müşavir seçim yöntemlerini vb.
işleyen özel eğitimler vermektedir.
TEMA
FIDIC, yapım (inşaat) hizmetlerinin nasıl
verilmesi gerektiği konusunda da bir dünya
otoritesidir. Bugün Dünya Bankası, Avrupa
Yatırım Bankası, Asya Kalkınma Bankası,
İslam Ülkeleri Kalkınma Bankası, Afrika
Kalkınma Bankası gibi uluslararası finans
kuruluşlarının kredileriyle gerçekleşen
dünya yatırımlarının hemen hepsinde FIDIC
İnşaat İdari Şartnamelerinin kullanılması
esas alınmaktadır. Söz konusu şartnameler
işveren ile yapımcıyı karşılıklı olarak hakkaniyetle korumakta, böylece yapılan işin sağlıklı olarak tamamlanmasına önemli katkı
sağlamaktadırlar.
FIDIC’İN ÇALIŞMA YÖNTEMİ
FIDIC, üye ülkelerden seçimle işbaşına gelen
Başkan dahil dokuz Yönetim Kurulu üyesi
tarafından yönetilmektedir. Her yıl dört yıllık
görev süreleri tamamlanan Yönetim Kurulu
üyelerinin yerine, yönetimden ayrılan üye
sayısı kadar yeni Yönetim Kurulu üyesi tüm
üye birliklerin verdiği oylarla ve yine dörder yıl
görev yapmak için seçimle saptanmaktadır.
On yıl kadar önce, seçimlerde ve önemli
kararlarda üye ülkelerin birliklerinin üye sayılarına (yani ödedikleri aidatlara) göre ağırlıklı oy
kullanmaları kararlaştırıldı. O yıldan itibaren
FIDIC’te ABD, Kanada, İngiltere vb. ülkeler
daha ağırlıklı olarak kararlara katılmaya başladılar. Federasyonun 100 yıllık varlığında,
sadece bir başkan gelişmekte olan bir ülkeden seçildi; o da Amerika’da eğitim görmüş
bana göre aslında gayet gelişmiş ülke vatandaşı niteliklerine sahip Meksika’lı üye oldu.
FIDIC, üyelerinin ihtiyaç duydukları konularda çalışmalar yapmak, güncel politikalar
üretmek, yeni yayınlar hazırlamak, mevcut
yayınları güncellemek, üye ihtiyaçlarına
gore eğitim seminerleri düzenlemek, yıllık
konferanslar düzenlemek, genç mühendisleri hazırlama vb. amaçlarına yönelik olarak
tamamen gönüllü çalışan daimi komiteler
(standing committees), geçici komiteler
(committees), görev grupları (task forces) ve
diğer grupların (forumlar vb.) yoğun çalışmalarından yararlanmaktadır. Ve tüm bu
gruplar gerçekten hakkıyla hizmet veren,
yapılacak tüm hizmetleri gönüllülük esasına
gore paylaşan kişilerden oluşmaktadır.
FIDIC için halen gönüllü hizmet vermekte
olan ve üye birliklerin üyelerinden oluşan
daimi komiteler aşağıdakilerdir:
-
İş Geliştirme Komitesi (BPC-Business
Practices Committee)
- Kapasite Geliştirme Komitesi (CBCCapacity Building Committee)
- Sözleşmeler Komitesi (CC-Contracts
Committee)
- Erdemlilik Yönetimi Komitesi
(IMCIntegrity Management Committee)
- Üyelik Komitesi (MemC-Membership
Committee)
- Risk ve Sorumluluk Komitesi (RLC-Risk
and Liability Committee)
- Sürdürülebilir Gelişme Komitesi (SDCSustainable Development Committee)
- Hakemler İçin Değerlendirme Paneli
(APA-Assessment
Panel
for
Adjudicators)
- Genç Mühendisler Forumu (YP-Young
Proffessionals Forum)
FIDIC içinde “Gölge Yönetim Kurulu” diye
de anılan BPC’ye bağlı olarak çalışan 14
Görev Grubu (Task Force) ise şunlardır:
- QBS-Quality Based Consultant Selection
Task Force
- QBS Marketing Strategy Task Force
- QBS Case Stories Task Force
- QBS Support Materials & Simplified
Support Materials Task Force
- Selection of Consultants Task Force
- DOS-Definition of Services Task Force
- G2P-Guide To Practice Task Force
- Disaster Management for Consultants
Task Force
- Project Development Task Force
- MDB Multi-Lateral Development Banks
Procurement Practice Modernization
Task Force
- Client Awards Task Force
- Design for Safety Task Force
- Best Practice Guide for International Aid
Task Force
- Research Business Practice for
Sustainable Design Task Force
Ayrıca FIDIC bünyesinde yukarıdaki komite
ve forumlardan bağımsız olarak, iki Görev
Grubu daha çalışmaktadır. Bunlar:
- InnovationTask Force
- Subscriptions Task Force
Yukarıda adı geçen gruplarda fiili hizmet
veren üyeler, daha sonra genellikle kendi
ülkelerinin birlikleri tarafından FIDIC
Yönetim Kurulu’na aday gösterilirler ve her
yıl yapılan seçimlere katılırlar; seçimi kaza-
nırlarsa bu defa Yönetim Kurulu’ndaki hizmetlerine dört yıl boyunca devam ederler.
Yönetim Kurulu da gönüllülük esasına göre
tamamen karşılıksız çalışır ve diğerleri gibi
bir “daimi komite” kabul edilir; yani seçilmişlerin Federasyonu üst düzeyde yönetmekten başka diğer komiteler karşısında
hiçbir üstünlüğü yoktur. FIDIC toplantılarında Yönetim Kurulu için protokol vs. gibi
uygulamalar da yapılmaz, hatta ayıp sayılır.
Benim de YK üyesi olarak görev yaptığım yıllarda ilk defa 2000 yılı Hawaii yıllık konferansı’nda bir jest yapılarak, YK üyelerine konferans kitapçığında fotoğrafları ile birlikte yer
verildi. Öyle ki, kitapçığı hazırlayan ev sahibi ABD Müşavirler Birliği bu değişikliği
“Onları da biraz görünür kılmak gerekir diye
düşündük.” (“Just to give them a little bit of
recognition.”) olarak açıkladı.
FIDIC çalışma gruplarında gerektiği gibi ve
zamanlamaya uygun çalışmayan üyeler, üst
komite veya Yönetim Kurulu tarafından hoşnutsuzlukla karşılanırlar. Yani orada bir çalışma grubuna kendi isteğiyle katılıp, sonra da
çalışmadan oturmak kabul edilemeyecek
bir davranıştır. Herkes, vermekte olduğu
Teknik Müşavirlik hizmetlerinin dünyadaki
ve/veya ülkesindeki yanlış uygulamalarını
düzeltmek, iyileştirmek için canla-başla çalışır. Karşılığında da emek veren herkesin
ismi yayınlara yazılır ve yayınlar yenilense
bile isimler yıllarca orada kalır. Zaten
FIDIC’in bu kadar gönüllüyü, bu kadar istekli olarak çalıştırabilmesinin sırrı biraz da
buradadır.
FIDIC’in Afrika Müşavirler Birliklerini temsil
eden GAMA ve Asya-Pasifik ülkelerini temsil eden ASPAC gibi iki alt grubu bulunmaktadır. Ayrıca TürkMMMB’nin de üye olduğu
Avrupa Ülkeleri Müşavirlik Birlikleri
Federasyonu EFCA ile Güney Afrika Ülkeleri Müşavirleri Federasyonu FEPAC ile yakın
ilişkileri sürmektedir.
TEMMUZ2013 5
Fatma ÇÖLAŞAN
FIDIC YAYINLARI ve GELİRLERİ
FIDIC yayınları dört ana grupta toplanmaktadır, bunlar:
1- Anlaşmalar ve Sözleşmeler (İn şaat
İdar i Sö zl eşm el er i , M ü şav i r l i k
An l aşm al ar ı v b.)
2- İş Geliştirme Yayınları (Kapasi t e
Gel i şt i r m e, Ri sk Yö n et i m i v b.)
3- Rehber yayınlar (Kal i t e Esasl ı Tek n i k
M ü şav i r Seçi m i , Dü n y a M ü şav i r
Seçi m Yö n t em l er i v b.)
4- İlke yayınları (Kal i t e Yö n et i m i ,
Er dem l i l i k Yö n et i m i v b.)
Yayınların büyük bölümü bedel karşılığında
satılmakta,
satışlar
üye
ülkelerdeki
TürkMMMB gibi üye birlikler tarafından veya
FIDIC merkezinden kağıt üzerinde, CD
kopya olarak veya sanal ortamda yapılmaktadır. Bazı yayınların -ki bunlar Rehber
Yayınlar veya İlke Yayınları arasında bulunurlar- ücretsiz dağıtılmasına ise üç yıl önce
Davos Yıllık Konferansı sırasında karar verilmiştir.
FIDIC Yayınları içinde en çok tanınan ve
dünyada yaygın olarak kullanılanlar İnşaat
İdari Sözleşmeleri’dir. (FIDIC, aradaki farkı
iyi vurgulayabilmek için Müşavirlik sözleşmelerini “Anlaşma”, yapım sözleşmelerini
ise “Sözleşme” olarak adlandırmaktadır.)
İdari şartnameler, işveren ile işi yapan arasındaki karşılıklı sorumlulukları ve hakları
adaletle kaleme almış, dünyada yaygın olarak kabul gören en önemli inşaat şartnameleridir. Bu şartnamelerin maddeleri işin ifası
sırasında oluşabilecek durumları ayrıntıları
ile açıklamakta ve çözümleri yoruma bırakmadan, olabildiğince şekil şartlarına bağlamaktadır. İlave olarak ve öncelikle dikkat
edilmesi gereken husus, tarafların genel olarak haklı olup olmadıklarının değerlendirilmesidir.
Benim de, 2005 yılından bu yana hizmet
konularımdan birini oluşturan İnşaat İdari
Şartnamelerini (Conditions of Contract) aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:
Kırmızı Kitap: İnşaat İşleri İdari Şartnamesi
(Tasar ı m ı i şv er en t ar af ı n dan y apt ı r ı l m ı ş v e i n şaat ı dah a so n r a i h al e edi l m i ş i n şaat i şl er i )
Sarı Kitap: Tesisat ve Tasarla-Yap Modeli
İnşaat İşleri İdari Şartnamesi
(M ek an i k -el ek t r i k t esi sat l ar ı y apı m
i şl er i i l e, t asar ı m ı v e y apı m ı Tasar l aYap m o del i n e go r e bi r l i k t e ger çek l eşt i r i l en i şl er )
Gümüş Kitap (EPC): Anahtar Teslimi Modeli
İnşaat İşleri İdari Şartnamesi
(Gen el l i k l e sabi t f i y at an ah t ar t esl i m i
i şl er ; en er j i san t r al ı , f abr i k a v ey a
ar ı t m a t esi si v b.)
Yeşil Kitap: Kısa Sözleşme (Küçük veya
basit inşaat işleri)
Altın Kitap: Tasarla-Yap-İşlet Modeli İnşaat
İşleri İdari Şartnamesi
Mavi Kitap: Belli İnşaat İşleri İdari
Şartnamesi (Ar azi i sl ah ı , y en i den
dü zen l em e, di p t ar am ası v b. i şl er )
Alt Yüklenici İdari Şartnamesi: (Tasar ı m ı
i şv er en t ar af ı n dan y apı l m ı ş k ı sm i
i n şaat i şl er i , em an et u su l ü i h al e edi l m i ş v b.i şl er )
Federasyonun gelirleri üye aidatları, yayın
satışları ve eğitim seminerlerinden oluşmaktadır. En yüksek gelir yayın satışlarından
sağlanmaktadır. Her yıl, yıllık konferansların
sonunda yapılan olağan genel kurul toplantılarında geçmiş yılın hesapları incelenmekte, gelir fazlası bulunduğu takdirde bir sonraki yıl için üye aidatları azaltılmaktadır.
FIDIC’in az gelişmiş ülkeler (kibarca, “gelişmekte olan ülkeler” deniliyor) için de ayrı
aidat tarifeleri bulunmaktadır. Kişi başına
milli geliri 3000 ABD Dolarının altında olan
ülkelerin aidatları önemli ölçüde düşük tutulmaktadır. Aynı şekilde, söz konusu ülkelerin
konferans katılımcıları da, indirimli kayıt
ücretleri ödemektedirler. Örneğin birçok
Afrika ülkesi bu indirimden halen yararlanmaktadır. Türkiye’nin de, son zamanlarda
özelleştirme gelirleri vasıtasıyla milli gelirleri
artmış gösterilmeden önce, bu ülkelerin arasında bulunduğunu ve üyelerimizin yıllarca
indirimlerden yararlandığını söyleyebiliriz.
FIDIC YILLIK KONFERANSLARI
FIDIC her yıl ayrı bir üye ülkede üçer günlük
yıllık konferanslar ve genel kurul toplantıları
düzenlemektedir ve her konferans için bir
ana tema saptanmaktadır. Söz konusu konferanslarda genellikle Müşavir Mühendislik
6 SAYI29
hizmetlerinin ve firmalarının gelişimi için
çeşitli konular tartışılmakta, böylece
FIDIC’in sonraki yıllarda yapacağı yeni
çalışmaların ip uçları aranmakta, ayrıca
önceki yıl tamamlanan çalışmalar- taslak
yayınlar hakkında üye görüşleri alınarak
revizyon çalışmaları başlatılmaktadır. Genel
kurul toplantılarında da federasyonun yönetim kuralları, aidatlar vs. tartışılmakta, yeni
Yönetim Kurulu üyeleri seçimleri yapılmaktadır.
Bu yıl 100. kuruluş yılını kutlayan FIDIC,
Barselona’da 14-18 Eylül 2013 tarihlerinde
büyük bir kutlama düzenlemiştir ve çeşitli
törenlerin yer alacağı konferansa 1500’e
yakın üyenin katılması beklenmektedir.
Yukarıda da anlattığım gibi, 1995 yılı
İstanbul Konferansı FIDIC tarafından son 50
yılda düzenlenen en iyi birkaç konferans
arasında gösterilmektedir. FIDIC konferanslarının, çeşitli ülkelerin mensuplarını bir
araya getirerek dostluklar kurulmasına aracı
olması ve dünya barışına önemli katkılar
yapmasının yanısıra, bu toplantılarda iş
geliştirme olanakları da fazladır. Üyeler toplantılar arasındaki boş zamanlarda bire bir
görüşmeler yapmakta, bu görüşmeler yeni
işbirliği imkanları yaratmaktadır. Ayrıca
FIDIC web sitesinden bütün üye birlikler ve
onların üye şirketlerine ulaşılmakta, kısa
zamanda ortaklıklar kurulabilmektedir.
Örneğin ortağı bulunduğum çok-disiplinli
mühendislik-mimarlık firması bir zamanlar
aynı şekilde, Ankara ve İzmir Uluslararası
Hava Limanı Terminalleri mimari proje yarışmalarına, internetten ulaştığı ve terminal
binaları üzerine uzman FIDIC üyesi bir uluslararası şirketi Türkiye’ye davet ederek
hazırlanmış ve yarışmalara katılmıştır. FIDIC
içinde dostluklar öylesine gelişmiştir ki, her
yıl bir araya gelen üyeler birbirlerini “FIDIC
ailesinden” saymaktadırlar; konferanslara
katılmak üzere yola çıkanların, hava alanlarında sevinç içinde karşılaşmaları ve kucaklaşmaları görülecek şeydir.
FIDIC’LE 22 YILIM
FIDIC’le benim tanışmam 1992 yılında
Madrid’de yapılan yıllık konferansa katılmamla oldu. O konferansa Birliğimiz üyelerinden bir grup olarak katılmıştık. Konferans
sırasında “kalite yönetimi”, “profesyonel
sorumluluk sigortası” gibi kavramları ilk defa
duydum. Geçmiş Dönem Başkanımız
Osman Özkan Bey’in bir toplantı sırasında
kulağıma eğilip “Sen bu komitelerde neden
çalışmıyorsun?” demesi beni cesaretlendirdi ve hemen o anda bir kağıt parçasına
Hayatımın önemli dönüm noktalarından biri
olan FIDIC yönetim Kurulu üyeliğine seçilmemin hikayesi ilginçtir; burada kısaca bahsetmek istiyorum. Federasyon’un 1995 yılı
Konferansı’nın İstanbul’da yapılacağı kesinleşmişti ve konferanstan iki yıl kadar önce
TürkMMMB içindeki çalışmalarımız başladı,
ben o zaman Birliğimiz Yönetim Kurulu’nun
Sekreter üyesi idim. Konferans hazırlık kurulunun başkanı Osman Özkan, iki üyesi de
Sönmez Çetinkaya ve ben olduk. FIDIC
başkanı Ernst Hofmann’ı da bilgilendirerek
görev paylaşımı yaptık; Sönmez Çetinkaya
iş progamını FIDIC ile ortak yürütecek, ben
de sosyal programdan sorumlu olacaktım.
O yıllarda bilgisayar kullanmıyorduk, Birlik
merkezimizde bir yönetici, bir daktilo görevlisi ve bir odacı çalışıyordu ve haberleşme
sadece telefon veya faks üzerinde yapılabiliyordu. Türkiye’yi dünya mühendislerine
tanıtmayı ve Birliğe gelir elde etmeyi aklıma
koymuştum. Nitekim bir buçuk yıl çocuklarımı çok az gördüm bu hayali gerçekleştirmek
için. Konser için Aya İrini Kilisesi, balo için
Dolmabahçe Sarayı Has Bahçesi, açılış
töreni için Cemal Reşit Rey Kongre Merkezi
özel izinlerle bizlere tahsis edildi,
İstanbul’un görülecek en önemli yerleri sosyal
programa
yerleştirildi,
İstanbul
Emniyeti’nden refakat alındı, Bilkent
Orkestrası ve Devlet Klasik Müzik Korosu
İstanbul’a taşınarak konuklarımıza Aya
İrini’de Carmina Burana dinletildi. (Bu arada
anlatmadan geçemeyeceğim; zamanın
Turizm Bakanlığı Müsteşarı, kendisinden 28
Ağustos gecesi için koroyu istediğimde
“Sanatçılar tatilde, geri çağıramam” dedi.
Sanatçıların idari tatil yaptıklarını, istenirse
geri çağırılabileceklerini söyledim. Müsteşar
Bey bana “Hanımefendi siz ne istediğinizin
farkında mısınız?” diye sordu. Ben de farkında olduğumu, amacımızın Türkiye’yi tanıtmak olduğunu söyledim, fakat koroyu yine
de alamadım. Bunun üzerine koro şefini özel
(“mentor”), Business Practices
komitesi üyeliği (halen), Selection of
Consultants Task force başkanlığı,
Quality Based Consultant Selection
Task Force başkanlığı, Selection
Book Review Board başkanlığı
(halen). QBS Marketing Strategy
Task Force başkanlığı (halen).
TEMA
serbest meslek hayatımda Türkiye’de en
çok eksikliğini hissettiğim sorumluluk konusunda çalışmalar yapmakta olan İşverenMüşavir İlişkileri Komitesi’nde (ClientConsultant Relationships Committee) çalışmak istediğimi yazarak, o zamanki Genel
Sekreter Marshall Gysi’ye verdim. Bir ay
sonra komiteye kabul edildiğim yazısı geldi.
O günden başlayarak aşağıda anlatacağım
komitelerde, yönetim kurulunda, Genç
Mühendisler Forumu’nda ve görev gruplarında ara vermeksizin gönüllü olarak çalıştım; hala da giderek artan bir yoğunlukta
çalışmaya devam ediyorum.
SON SÖZ
olarak buldum, durumu anlatıp ricada
bulundum. Kendisi 50 kişi kadar olan koro
elemanlarının neredeyse tümünü haberdar
etti, sadece maliyet karşılığında Aya İrini
gösterimize katıldılar ve son derece başarılı
bir opera dinletisi gerçekleştirdiler. Bilkent
orkestrası da gecemize Amerikali ve
İsviçreli solo sanatçıları ile birlikte katıldı.)
Birliğimiz için satın alınan iki büyük daire, o
konferansın sonucudur.
İstanbul Kongresi’nden sonra, yabancı
FIDIC mensuplarından çok sayıda teşekkür
mektubu aldım. Bu mektuplardan biri
İngiltere Müşavirler Birliği’nden geliyordu ve
ilk paragrafı, diğer mektuplarda olduğu gibi
Türkiye’yi çok beğendiklerini, konferansı
çok başarılı bulduklarını vb. bildiriyordu.
Mektubu daha sonra dosyalamak üzere bir
kenara bıraktım. Birkaç gün sonra tekrar
elime aldığımda okuduklarıma inanamadım.
İngiliz Müşavirler Birliği, izin verirsem beni
FIDIC Yönetim Kurulu üyeliğine aday göstermek istiyordu. Bir sonraki yıl Güney Afrika
Cumhuriyeti’nin Capetown şehrinde yapılacak seçimde tek sandalye için yarışılacaktı.
Teklifi kabul ettim ve iki rakibe karşı seçimi
kazanarak FIDIC’in 1913 yılındaki kuruluşundan o yana seçilen ilk kadın Yönetim
Kurulu üyesi oldum. (Bu yıla kadar başka bir
kadın üye olamadığı için, Eylül ayında
Barselona’da yapılacak 100. Yıl kutlamalarında, 100 yıl içinde seçilen tek kadın Y.K.
üyeliğimi kutlamak üzere bir sürpriz hazırladıklarını bir üye ağzından kaçırdı, merakla
bekliyorum. Bu olay benim hayatımda bir
dönüm noktası oldu, gönüllü görevlerden de
bir daha uzaklaşamadım.
FIDIC bünyesinde son 22 yıl içinde aldığım
görevler özetle şunlardır:
Client-Consultant Relationships komitesi üyeliği (daha sonra başkanlığı), FIDIC Yönetim
Kurulu üyeliği, Capacity Building komitesi
üyeliği, Integrity Management komitesi üyeliği, Young Professionals Forumu akıl hocalığı
FIDIC bugün 100 yıllık gönüllü ve kararlı geçmişini kutluyor; 100 yıl önceki “KaliteDürüstlük-Sürdürülebilirlik” prensipleri ile aynı
yerde durarak ve dünyaya örnek olarak...
Fatma ÇÖLAŞAN
TED Ankara Koleji (1968) ve Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği
Bölümü (1974) mezunudur.
Özel sektörde ve SSK Yapı İşleri Dairesi
Başkanlığı’nda toplam beş yıl çalıştıktan
sonra 1979 yılında GEN-TES Ltd. Şti. ni
kurmuş, daha sonra 1990 yılında ayrıca
ODTM Teknik Müşavirlik A.Ş. kurucu
ortakları arasında yer almıştır. Halen
mekanik ve elektrik tesisatları tasarımı,
tasarım kontrolluğu, FIDIC İnşaat
Sözleşmeleri yönetimi/danışmanlığı ve
Teknik Müşavir Seçim Yöntemleri danışmanlığı hizmetleri vermektedir.
1996-2000 yılları arasında TürkMMMB
Başkanlığı ve aynı yıllarda FIDIC
Yönetim Kurulu Üyeliği yapmıştır. 19922013 yılları arasında 22 yıl boyunca
FIDIC’in diğer birçok komitesinde kesintisiz olarak görev almıştır ve halen buradaki gönüllü çalışmalarına devam etmektedir. Yine halen AB Teknik Müşavirlik
mevzuatını iyileştirmeye çalışan EFCA
European Public Market komitesi üyesidir.
“Bugünün Gençleri Yarının Büyükleri İçin
Görgü-Görenek” isimli yayımlanmış bir
kitabı ve elliyi aşkın teknik-teknik olmayan makalesi ve bildirisi bulunmaktadır.
FIDIC Guide For The Selection of
Consultants ve FIDIC Quality Based
Consultant Selection kitaplarının ana yazarıdır. İki çocuk sahibidir.
TEMMUZ2013 7
Raşit ÜNÜVAR
Felsefi Açıdan Müşavir Mühendislik
elsefe
M.Ö.600 yıllarında
Yunanistan’da doğmuş düşünüş biçimidir. Filozof veya feylezof düşünen,fikir/proje üreten kişidir.
Eski çağlarda yaşamış olmaları ve
değişik düşünce yapıları da dikkate
alınırsa her filozofun bir ‘projesi’ olduğu söylenebilir.
Tarih içinde mühendis olduklarını bilmeden, kendilerine mühendis denilmeden mühendislerin teknolojiyi
geliştirme kronolojisi şöyle gelişmiştir.
F
Yaklaşık 10,000 yıl önce, neolitik
çağda, insanların temel yaşam biçiminde önemli bir değişiklik meydana
geldi, milyonlarca yıl boyunca avcıtoplayıcı olarak yaşayan insan grupları, beklenmedik bir biçimde uğraşlarını değiştirerek, çiftliklerle uğraşmaya, hayvan yetiştirmeye, köy ve
kasabalarda birlikte oturmaya başladı. Bununla birlikte zanaat ve sanat iç
içeydi. Ama ev yapımına eskiden
daha fazla çaba harcıyorlardı.
Mevsim değişiklikleri hayat koşullarını
pek fazla ilgilendirmiyordu. Çünkü
artık kapalı mekanlarda oturuluyor
avlanma ise üretilen araçlarla yapılıyordu. İnsanoğlu kendini daha ileri
teknoloji üretmeye zorluyordu. MÖ
10.000 yılında Japonya’da çömlekçilik, MÖ 6.000’de dokumacılık bulundu. Yazı, ticaret akışını ve vergi kayıtlarını tutma amacı ile MÖ 3.600 yılında Sümerler tarafından yaygın olarak
kullanılıyordu. Ağırlık ve ölçü birimleri
ise MÖ 3.000 yılında Mısır’da yaygın
-
şekilde kullanılıyordu.
Yerleşik hayat biçimine geçildikten
sonra, karmaşık aletler icat edilmeye
başlandı. Tekerlek, kayık, saban,
çömlekçi çarkı gibi. Bakır ve metallerin kullanımı maden ve metalürjinin
gelişmesini sağlamıştır.
-
MÖ 1000 yıllarında Yunanistan’da;
Sokrates, öğrencisi Platon, Fen
Biliminde,
Aristoteles, Thales
(Miletos’ludur ve piramidin yüksekliğini kendi gölgesinden orantılayarak bulmuştur), Euclid ve
Pisagor tarafından, düşünce bilimi,
MÖ 470 yıllarında Democritus;
madde ve atom ,
MS 300 yıllarında Archimeds,
makaralar, hidrolik, büyüteç,
savaş makinaları,
İlk mühendis olarak tanımlayabileceğimiz kişiler Mısır’da piramitlerin yapımı sırasında çalışmışlardır. MÖ 3.000
yılında yapılmış olan bu mühendislik
şaheserleri, zamanımızda bile hayranlık ile incelenmektedir.
İlk mühendislerin tüm sorunu
“zaman” dı. Krallar, firavunlar bazı
işleri, çok kısa zaman dilimi içinde
istiyorlardı. Bunun nedeni, eserlerini
ölmeden önce görmek istemelerindendi. İşte bu durum, mühendislerin
teknolojiyi geliştirmesine neden
olmuştur.
-
MS 1000 yıllarında su ve rüzgar
enerjisinin kullanımı,
Ortaçağda gotik katedraller,
1250 – 1350 yılları arası Avrupa’da
İcat Çağı olarak anılmakta tüm
mekanik aletler, ateşli silahların
geliştirilmesi (ilk ateşli silah 1050
yılında keşfedilmiştir.) bu çağa
rastlar.
Ateşli silahların keşfedilmesi ile birlikte artık mühendislik savaş teknolojisi
için çalışmaya başlamıştır. 1700’lerin
ortalarına kadar mühendislerin çoğu
istihkam ve silahlanma gibi askeri
işlerde çalışıyorlardı. Sivil mühendis
“civil engineer” tanımını da ilk kullanan kişi Amerikalı Joseph SMEATON
oldu. Smeaton, Askeri ve Sivil farkını
vurgulamak ve askeri amaçlı çalışmaların bırakılarak artık sivil amaçlı hizmet vermek için uğraşmıştır.
8 SAYI29
TEMA
• Özellikle geometrik yapılar ve aritmetik üzerine uzmanlaşmış tam
bir matematikçi olmalıdır.
Yani, sonuç olarak mühendislik mesleği ilk olarak inşaat mühendisliği olarak başlamış ve diğer mühendislikler
bu disiplini izlemiştir. Başka bir deyişle en eski ana mühendislik dalı,
İnşaat Mühendisliği’dir.
16.yüzyıldaki önemli mimarlardan biri
sayılan Palladio’dur. Ortaçağın sonu
ile Rönesans boyunca mimarlar ile
uzmanların düşüncelerini etkileyen
Roma’lı dahi Vitruvius (Marcus
Vitruvius Pollio)’nun on kitaplık De
Ar ch i t ect u r a isimli yapıtı, türünün
Roma uygarlığından günümüze ulaşan tek örneğidir. Vitruvius’un bu
yapıtı M.Ö.31 ile M.Ö.27 yılları arasına aittir. Tarihte mimar olarak geçmektedir ancak, Caesar’ın ölümünden sonra Vitruvius üç meslekdaşı ile
birlikte ordunun, mancınıkların yapımından, köprü yapımından, taşıma
araçlarından vb. sorumlu olan ve
‘fabri’ (‘Mühendisler’) olarak anılan
teknik kısımdaydı.
Bunun dışında Vitruvius hakkında çok
az şey biliyoruz. İkinci kitabın
önsözünde (4. paragraf), uzun boylu
olmadığını ve yaşlılığın yüzünü çirkinleştirdiğini söyler. Büyük olasılıkla
İmparator Augustus tarafından “işle-
• Ayrıca, bina girişlerindeki heykeller ya da duvar süslemelerinde
mitoloji ve destanlardan “gülünç
hatalara” düşmeden yararlanabilmek için bu konuda çok şey okumalıdır.
• Felsefenin çeşitli kollarını, özellikle
de tabiat bilgisi ve ahlak bilgisini
öğrenmeye istekli bir öğrenci
olmalıdır (Vitruvius bunun mimarı,
para hırsı ve yozlaşmaya karşı
koruduğunu düşünür!).
• Aynı zamanda akustik ve müzik
kuramının esaslarını anlamalı ve
tıpla ilgili, özellikle de halk sağlığı
konusunda genel bir bilgiye sahip
olmalıdır.
rin denetçisi” olarak resmi bir görev
verilmişti ve bu nedenle maaş ya da
emekli aylığı alıyordu (“hayatının
geri kalanı için yoksulluk korkusu
duymak zorunda olmadığını” söyler).
Frontinus’a göre Vitruvius, su dağıtımında kullanılan boru ve ağızlık
boyutlarının tek tip olmasından
sorumluydu.
• Ayrıca hukuk konusunda iyi bir
temel bilgisi olmalıdır.
De Ar k h i t ect u r a adını, “mimarlık”
sözcüğünün normal anlamından
daha geniş bir biçimde yorumlamak
gerekir. Yunanca Arcitecton sözcüğünün kökü, değişik konularda uzmanlık
sahibi belli sayıda ustanın çalışmasını düzenlemek ve idare etmekten
sorumlu kişi olarak, “ustaları örgütleyen”, “ustalar ustası” anlamına gelir
ve Vitruvius da mesleğini böyle görür.
• Son olarak, şehirlerin ve kampların yerlerinin mıknatıslı pusula
olmadan saptanması gerektiğinden, güneş ve yıldızlardan yönleri
bulabilecek kadar gökbilimden
anlaması, değişik enlemlerde
güneş saatlerini yerleştirebilmesi
ve ayarlayabilmesi gerekir.
İlk kitaba, mimar olmak isteyenler için
uygun olduğunu düşündüğü eğitimin
geniş bir anlatımıyla başlar ve kazanılması gerçekten zor nitelikler sıralar.
Bunlar şöyle sıralanabilir :
• Kanalizasyon sistemi, aydınlatma
ve benzeri konularla ilgili çeşitli
yasal düzenlemeleri bilmelidir.
• Açık, anlaşılır, sonradan bir anlaşmazlığa yol açmayacak bir sözleşme düzenleyebilmelidir.
• Bütün bunlar, mimari planlamanın
temel becerileri, bina tasarımı,
cisimlerin dayanıklılığı ve benzeri
• İyi eğitim görmüş ve kendini açıkça ifade edebilen biri olmalıdır,
• Binaların yatay kesitlerini, cephelerini ve perspektif taslaklarını
usta bir teknik ressam gibi çizebilmelidir.
TEMMUZ2013 9
Raşit ÜNÜVAR
(yani bilge kişi iyi danışmanlık yapar) ancak işlevsel olarak yok sayılmakta, cezalandırılmaktadır.
Bu arada, daha önce bir
tarafa bırakıp geçtiğimiz
“mühendis” kelimesini inceleyelim. Mühendisin ana
anlamı; buraya kadar tanımladığımız, anlatmaya çalıştığımız, modern teknolojinin
mimarı, yaratıcısı, zanaatçı
ve sanatçısı. Mühendislik ve
teknoloji nedir? Mühendisin yeri nerededir?
konulardaki bilgisine eklenecektir.
Yapıt bir bütün olarak, bu geniş ilgi
alanını yansıtır ve yazarın kendisinin de söylediği gibi “mimar için
eksiksiz bir ansiklopedidir”.
Mühendisliği bir tarafa bırakalım ve
Müşavir kavramı üzerinde duralım.
Müşavir genel anlamda, Türkiye’de
ne yazık ki “kızağa çekilen” bürokrat
veya işe yaramaz personele yakıştırılan bir mevkidir. Bu makam genellikle
iktidar değişikliklerinde, bir önceki
iktidarın, genelde yüksek mevkideki,
müsteşar, Genel Müdür, Daire
Başkanı gibi kişilerin yine yüksek
mevkideki bir makamın yedeğine
çekilerek dinlemesi sağlanmaktadır.
Bu tür kişilere de “Başkanlık
Müşaviri”, “Genel Müdürlük Müşaviri”
vb. adı verilmektedir. Bir bakıma, felsefi açıdan ismi doğru kullanılmakta
10 SAYI29
Teknoloji ve mühendis beraberce, biri
diğerinin içindedir. Yani tavuk ve
yumurta örneği gibidir. Teknoloji mi
mühendisi yaratmıştır, yoksa mühendisler mi teknolojiyi?
Zanaat ve sanat veya hüner anlamları Yunanca’daki “techne” sözcüğünün bilim ya da çalışma anlamına
gelen “logia” sözcüğü ile birleşmesinden “Teknoloji” kelimesi oluşmuştur. İngilizce’deki “engineer” sözcüğünün kökeni ise; icat etmede yaratıcı olan kişi anlamına gelen Latince
“ingeniatorem” sözcüğüdür. Aynı
zamanda İngilizce’de motor, makina
ya da lokomotif anlamına gelen “engi-
ne” kelimesinin de aynı kökten türetilmiş olması, kavram kargaşasına yol
açmış, mühendisler, trenleri yürütmek, elektrik santrallerini çalıştırmak
ve uçakları uçurmak gibi işlerden de
uzun bir süre sorumlu olmuştur.
“Mühendis” sözcüğünün, müşavirlik
açısından anlamı ise bambaşkadır.
FIDIC sözleşmelerinde sıkça kullanılan “Engineer”, FIDIC sözleşmesine
göre “İşverenin” namına çalışan ve
“işi” kontrol eden kişidir. Burada
“İşveren” ile “Firma” arasında bir
kontrollük sözleşmesi imzalanmış
olmasına rağmen işi yapana “mühendis” denmektedir. Hastayı doktor
ameliyat etmektedir. Hastane değil.
Hastanenin olanaklarından yararlanır
ama ameliyatı doktor yapar. Benzer
şekilde “mühendis” işi kontrol eder,
“Firma” değil. “Firma”nın olanaklarından yararlanır ama tüm sorumluluk
“mühendis”tedir.
Bu noktadan hareket edilirse
“mühendis”, kendisine “iş” emanet
edilen kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu noktadan itibaren “mühendis” in,
“iş” kavramı içindeki rolü ve bağlı olarak çalıştığı ahlak kurallarıyla konumuzu bitirelim.
İş, bir makina verimidir. İnsanın kendinde hazır bulduğu ilk makina, kendi
vücududur. Herhangi canlı varlık gibi
insan da içine girdiği tabii ve sosyal
çevreye uyarak hayatını uzatma zoru
TEMA
Raşit ÜNÜVAR
ile zekasını işletmiş maddeleri birbirine sürterek ateşi, bir sopayı taşın altına sokarak taşı kaldırmış ve kaldıracı
yapmış ve bu zeka araştırmaları
devam ederek robotları, bilgisayarı,
otomobili vb. tüm makinaları icat
etmiştir. Etmektedir ve edecektir.
Fakat şurası muhakkaktır ki, insan
bütün bu zeka kudretine rağmen o
makinaların daha mükemmellerini
meydana getirecek ancak o makinayı
yapan makinayı, yani kendisini hiçbir
zaman yapamayacaktır. Bu bağlamdan yola çıkarak, Endüstri dediğimiz
yapıcı organizmanın içinde yukarıda
sayılan “iş”lerin yapımı sırasında,
insanoğlu bu “işleri” yaparken, benzer
“iş”leri yapanlardan fikir almış ve
onlara danışmıştır. Danışma, ihtiyacı
duymuştur. İşveren, yatırım yaparken, devlet herhangi bir alım satım
işinde, arsa sahibi ev yaptırırken,
buna benzer her şey, yapılırken konunun uzmanına danışılmış ve uygulanma sırasında bu konuyu iyi bilenlere
de kontrol ettirmiştir.
Kontrol eden kişi, “engineer (mühendis)” olarak tanımlanmıştır. “Müşavir”
olarak da tanımlanan bu topluluk
ahlak kuralları çerçevesinde hizmet
verir. Ahlak, felsefede doğruyu temsil
eder. Doğru ise; meslek, ekonomi,
hukuk ve diğer tüm ahlak kuralları
çerçevesindeki disiplinleri içerir.
İşte bundan dolayıdır ki; FIDIC
(Uluslararası Müşavir Mühendisler
Birlikleri Federasyonu) kendisine üye
olacak Ülke Derneklerin üyelerinin
kendi ahlak kurallarına ( 6 adet) uyacağını taahhüt etmelerini ön şart olarak koymaktadır.
Bunlar: 1)Topluma, çevreye ve müşavir mühendislik endüstrisine
saygı
göstermek
2)Tarafsızlık 3)Rüşvete
karşı koymak 4)Dürüstlük
5)Düzgün ve ahlaklı yarışma 6)Endüstride adaletli
davranıştır.
Bu başlıklar çok taraflı ve
detaylı ve derinlemesine
incelenecek başka bir yazı
konusudur.
ODTÜ Mühendislik Fakültesi,
İnşaat Mühendisliği Bölümünden
mezun oldu. 35 yıldan uzun süredir
kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu
Başkanı olduğu Tempo Altyapı
Mühendislik, Müşavirlik A.Ş.’nde
birçok büyük ölçekli ve özellik arz
eden yerli ve uluslararası proje
yönetti ve yönetmektedir. Raşit
Ünüvar, periyodik olarak FIDIC
uluslararası konferanslarına katılmakta olup, ayrıca Londra’da ve
Lahey’de düzenlenmiş olan uluslararası ”The New FIDIC Contract
Conditions” seminerlerine katılmıştır. Londra’da 1998 yılında düzenlenen Yeni FIDIC Sözleşmeleri
Seminerinde Kitapların son redaksiyon çalışmalarında bulunmuştur.
2002-2008
yılları
arasında
TMMMB Yönetim Kurulu başkanlığını yürütmüştür. 2004 – 2012
tarihleri arasında da EFCA (Avrupa
Müşavir Mühendisler Birlikleri
Federasyonu)’da Yönetim Kurulu
üyeliğinde bulunmuştur. Halen
FIDIC ve EFCA’nın değişik komitelerinde görev yapmaktadır. Raşit
Ünüvar,
ODTÜ
Mühendislik
Fakültesi İnşaat Mühendisliği
Bölümünde –Ankara ve Kuzey
Kıbrıs Kampüslerinde- “FIDIC &
Ethical Rules “ konusunda ders
vermektedir.
TEMMUZ2013 11
M. Ziya TANALI
Teknik Müşavirliğin Süreci Üzerine
TürkMMMB üyeliğine 1981 yılında katılmışım. 1987 yılından itibaren de yönetim kurullarında görev yapmaya
başlamıştım. Oldukça uzun zaman geçti aradan… Aktif
olarak kendi alanımda proje ve müşavirlik hizmetleri
verdiğim sürede görevler devam etti, yaşananlara ilk
elden tanıklık etme olasılığı buldum. Bugün müşavirlik
sektörümüzün nerede olduğunu, nerede durduğunu
tam olarak bildiğimi söyleyemem (bilen varsa onlar söylesin!) ama hak ettiği yerde durmadığından da eminim.
“Bu bile iyidir” dersem, “hadi canım sen de” demeyin.
lk yıllarda üyelik için başvuran
projeci meslektaşların dosyaları değerlendirilir, şayet “sene”
şartını yerine getiriyorsa aramıza
alırdık, sayımızı arttırmak niyetindeydik. Kısa süre sonra çalıştığı
kurumda pozisyonu uygun olanlar da “müşavir” olarak kabul
görmeye başladılar. “Kurum mu,
kişi mi?” tartışması başladı.
“Bağımsızlık” kavramı uzun
zaman tartışıldı. Yalnız bizde
değil, FIDIC de tartışıyordu o yıllarda. Sanırım hala tartışılıyordur
bu açmaz.
İ
Her büronun adının devamında
da “proje ve müşavirlik…” gibi bir
ibare bulunurdu. Bulunurdu da
müşavirlik işinin ne olduğunu
bilen, uygulamış olan kişi sayısı
çok az sayıdaydı kendi aramızda
bile! Epey zaman geçti, hiç şüphesiz eski yerimizde değiliz, ama
Türk müşavirlik sektörü “olması
lazım
gelen”
yere
ulaştı
mı acaba… Yer değiştirerek de
tartışabiliriz yani…
Ancak nerelerden yola çıktığımızı
düşünürsek daha iyimser olma
olasılığı çıkıyor ortaya. Ülke dışına açık olan ihale dokümanlarındaki dil aksamaları, tutarsızlıklar,
çağ dışı kalmışlıklar, yerli ve
yabancı meslektaşlarımızın şikayetlerine neden olduğu benim
kulağıma bile geliyor. “Müşavirlik”
işi, hala iş verenlerin içine sindirilemedi sanırım.
Yıllarca Müşavirlik alanının ne
olduğu, nasıl ele alınabileceği,
nasıl desteklenebileceği idarelere anlatıldı durdu. Boş gözlerle
izlenen konuşmalar yaptık, FIDIC
standartları nedir anlatılmaya
çalışıldı. O evrelerin atlatıldığı
malum, artık in midir, cin midir
herkes FIDIC nedir biliyor.
Biliniyor ama ihaleyi hazırlayan
kurumların talepleri ve dil kullanımları, ihale dökümanları arasındaki çelişkiler biraz tebessümle
karşılanıyor yerli ve uluslararası
platformlarda.
Hala sonu başından belli ihalelerin ötesine pek geçilemedi.
Kendi müşavirlik kuruluşlarımız
da hala bunlarla boğuşmak
zorunda kalıyor. Her şeye “r ağm en ” kendi kuruluşlarımızın
büyük başarılar elde ettiğini izleyebilme olasılığı var. İstikrar sağlanamadı. Varlığı sürdürmek hep
12 SAYI29
TEMA
M. Ziya TANALI
zor oldu. Hep böyle oldu, ama
bundan sonra da böyle olmayacağını söylemek zor.
Beklenirdi ki Türk Müteahhitlerinin vardığı istikrarlı çizgiye
Müşavirlik sektörümüz de varsın.
Sanırım o kadarı olmadı, olamadı
daha. Uluslararası çizgide bir yer
tutturamadık kendimize, ya da
ben gerçeklere uzak kaldım.
Daha önce, Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği
dergisine yazdığım bir yazıda
şöyle demişim:
“O erken günlere dönüp...
...Büromda zar zor çalışan bir
‘printer’ ile Fidic’e yazmaya çalıştığım ‘niyet mektubu’, Olgunlar
Sokak’ta, tek oda içine sıkışan
bir büronun boş duvarları,
‘Fidic nedir’ diye Bayındırlık
Bakanlığı’nda anlatmaya çalıştığım uluslararası müşavirlik standartları, karşıda boş boş size
bakanların gözlerinde okuduğumuz ‘hadi canım, bu iş, bu memlekette olmaz, mevzuat uygun
değil’ tümcesi, soranlara cevap
verebilmek için, ilkel bir bilgisayarda hazırlamaya çalıştığım ilk
‘aza listesi’, bütün bunları anım-
sayarak vardığımız çizgiden mutluluk duymak…”
Buralara oralardan geldik. “Hazır
olmayan bir topluma, ‘biz, size
lazımız’ lafını anlatmak hiç kolay
olmadı...”, hizmeti sunacaklar var
ama onu satın alacakların da
hazır olması gerekiyor. Alınacak
daha çok yol olduğunun nedenini daha iyi kavrıyor insan.”
Bakmayın, oralardan buralara
gelinebildiyse, gereksinmeler
kadar TürkMMMB’nin de büyük
katkısı var, bunu biliyorum. Kimse
kahraman olmak istemez aslında,
onu kahraman yapan o anın şartları oluyor!
Sorunlarımızın nedenini getirip
kültür havuzumuzla çağımız birikimleri arasındaki mesafeye bağlamak yanlış değil.
Üst düzey kültür (maksimum
diyelim, varılan üst düzey çizgiler
diyelim) her ülkede aynı aslında,
o düzeyde herkes birbirini iyi anlıyor ve iletişim kurabiliyor.
Toplumların gelişmişliğine ilişkin
ölçüt ise “y er el o r t al am an ı n ”
o ortak maksimuma olan mesafesidir sanırım.
1943 yılında Ankara'da doğdu. 1965 yılında
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık
Fakültesini bitirdi. 1965-1966 yılları arasında,
Stokholm, İsveç'de Prof. Hans Asplund
Bürosu'nda tasarımcı olarak, 1967-1973 yıllarında da Ankara Üniversitesi İnşaat Dairesi'nde
çalıştı.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi, ADMMA, Gazi
Üniversitesi gibi eğitim kurumlarının mimarlık
bölümlerinde öğretmenlik yaptı. 2002 yılından
bu yana Çankaya Üniversitesi’nde yarı zamanlı
öğretmenlik yapmaktadır.
1981 yılında katıldığı Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği’nde
(TürkMMMB), 1987-1992 yılları arasında
yönetim kurulu üyeliği ve 1996-2000 yılları arasında da Başkan Yardımcılığı görevlerinde
bulundu. 2000 yılında onur kuruluna seçildi.
Meslek yaşamı süresince katıldığı yarışmalarda
çeşitli ödüller kazandı ve çeşitli kurumların
ödülleri ile onurlandırıldı. Eğitimi sırasında
okulda, 1964 yılında Godfrey Ödülü, 1965
yılında ise ODTÜ Mimarlık Fakültesi
Mezuniyet Ödülü, 1991 Yılında Türk Prefabrik
Birliği Ödülü, 1994 Yılında TürkMMMB
Hizmet Ödülü aldı. 2008 Yılında XI dönem
Türkiye Mimarlar Odası Ulusal Ödülleri çerçevesinde Ömür Boyu Büyük Ödül (Sinan Ödülü)
ile taltif edildi.
Mimarlık sanatı, mimarlık mesleği, kültür ve
sanat üstüne sunulmuş konuşmaları; çeşitli dergilerde yayınlanmış deneme ve makaleleri;
“Sadeleştirmeler, 2000, Alp Yayınevi”, “Sevgili
Düşünceler, 2002 Mimarlar Derneği 1927
Yayınları” ve Z.Onur ile birlikte yazılmış
“Modern Sonrası Mimarlık Üzerine Notlar,
2004, Mimarlar Odası Ankara Şubesi
Yayınları” adlı üç kitabı ile basılması beklenen
üç kitabı daha vardır.
1973 yılından bu yana özel bürosunda mimarlık
çalışmalarını ve eğitim görevini sürdürüyor.
Tasarımını yaptığı çok sayıda projenin bir bölümü, yurt içinde ve yurt dışında (Rusya,
Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Sierra
Leone, Nijerya, Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti) gerçekleşmiş bulunmaktadır.
TEMMUZ2013 13
Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi
Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim
Mimari Proje Yarışmaları ve
imari programların en önemlilerinden olan eğitim yapıları tüm
dünyada olduğu gibi ülkemizde de
gündemde olan bir konu. Eğitim sisteminin yenileşmesinin tartışıldığı bir
dönemde, eğitim yapılarının mekânsal özellikleriyle, eğitimin bir parçası
olması da tartışmaların odağında olan
bir durum. Eğitim yapılarının çağdaşlaşmaya çalışan eğitim sisteminin bir
parçası olması gerektiği konusunda
hem eğitimciler, hem mimarlar hem
de konunun tüm uzmanları hemfikir.
Ancak bu niyetlerle yola çıkılan eğitim
tesisleri yarışmaları serisi hedefine
ulaşmış gibi görünmüyor.
M
Tartışmaların, problemlerin ve soruların odaklandığı noktaları deşifre edecek olursak bunları idari, mimari ve
kentsel ve de sosyal boyutlarıyla ele
almamız ve bu çerçevede incelememiz mümkün. İdari boyutuyla baktığımızda projelerin mimarlık ortamına
sunulma biçimini ve yöntemini irdele-
mek gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı,
eğitim kampüsleri için ön seçimli
mimari proje yarışması düzenlemiştir.
Ülke genelinde 33 adet eğitim kampüsünü kamu özel ortaklığı modeliyle
yap-kirala devret şekli ile işletmeyi
planlamaktadır. Bu yarışmalar dizisinin ilk etabı 30 Kasım 2012’de yarışmaya açılmış, ikinci etabını ise
Haziran ayında tamamlanmış ve
kolokyumu 4 Temmuz 2012’de gerçekleşmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı
yenilenen eğitim sistemini destekleyen eğitim tesislerine ihtiyaç duymaktadır. Ancak amaç sadece yeni eğitim
politikalarına uygun mekanlar üretmek değil, 4+4+4 sistemi ile değişen
eğitim sisteminden kaynaklanan
problemlere de çözüm sağlamaktır.
Yaş sınırının aşağıya çekilmesiyle birlikte öğrenci sayısının artması ve mevcut okulların yetersiz kalması bu süreci hızlandıran nedenlerden biri olarak
görülmektedir. Dünyada K12 diye
adlandırılan ve anaokulundan 12.
Sınıfa kadar süren eğitim sürecinde
ilköğretim için gerekli olan eğitim
mekanlarını kent içerisinde sağlamayı
hedefleyen Bakanlık bu amaçla
gerekli olan eğitim tesislerine liselerin
boşaltacağı yapıları tahsis ederek
çözüm getirmeyi planlamaktadır.
Liseler için ise kent çeperinde, toplu
taşım olanaklarının sağlanacağı,
programları esnek, spor tesisleri, kültürel tesisleri, yurtları ile büyük yeşil
alanların içerisinde yer alacak, açık
alan kullanımları rahat kampüsler
yapılması düşünülmektedir.
Ancak gerek yer seçimleri, gerek
programları gerekse de büyüklükleri
ile eleştirilen eğitim kampüsleri mimari ve kentsel boyutlarıyla ele alındığında pek çok kuşkuyu da barındırmakta. Gelen önemli eleştirilerden ve kaygılardan birisi bu yapıların kent merkezlerinden uzakta, kentsel ilişkilerden kopuk, yalıtılmış yapılar olmaları.
Kocaeli Cephanelik Eğitim Kampüsü – Özcan Uygur, İnanç Eray, Semra Uygur
14 SAYI29
AKADEMİK
Kampüsleri
Düşündürdükleri
İstanbul Küçükçekmece Eğitim Kampüsü – Sıddık Güvendi, Tunahan Koç, Barış Demir, Oya Eskin Güvendi
Oysa toplumsal yaşantımızın temeli
aile daha sonra da mahalledir. Bizi
kentli yapan önce en yakın çevremizde bizi kuşatan, içinde yaşadığımız
mahallemizdir. Mahalle ve semtimiz
bütün sosyal dinamikleriyle, sosyal ve
kültürel çeşitliliğiyle, uyumu, farlılıkları
ve çelişkileriyle sosyal gelişmenin ve
eğitimin odağında yer alır. Semt okulları yerine okul semtleri yapmak gençleri bu dinamiklerden, çeşitlilikten,
gündelik
hayatın
doğallığından
kopartmak demektir. Bu bağlamda
15-18 yaş grubunda yaklaşık on bin
gencin kentin gündelik yaşantısından,
sosyal ve kültürel ilişkilerinden soyutlanarak bir kampüs içerisinde aynı
fiziksel ve sosyal ortamı paylaşmak
zorunda kalması bu çevrenin ne
kadar sağlıklı ve ne kadar eğitici olabileceği sorusunu gündeme getiriyor.
Kent merkezlerinde, semt okullarında
İzmir Bornova Eğitim Kampüsü – Ahmet Mücip Ürger, Ali Özer
TEMMUZ2013 15
Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi
doğal olarak gelişen sosyal etkileşim ortamlarının mekânsal, kültürel ve sosyal olarak çeşitliliğini, güvenliği ve dinamikliğini eğitim kampüslerinde yapay olarak sunulan sosyal ve kültürel alanlarda bulmak oldukça zor. Mekansal olarak ele
aldığımızda ise sorun öncelikle böylesine büyük
ölçekli bir eğitim tesisinin, yaklaşık 10 bin gencin
bir arada eğitim alacağı, adeta bir üniversite
kampüsü gibi olacak olan bir yapının nasıl programlanacağı.
Muğla Eğitim Kampüsü – Bünyamin Derman
Bursa Nilüfer Eğitim Kampüsü – Kerem Yazgan
Bakanlığın hedefinde yeni nesil eğitim tesislerinin, mekan standartları yüksek her tür kültürel,
sosyal ve spor olanağına sahip tesisler olarak
planlanması yer alıyor. Ancak, bu donanımlı
mekanların rasyonel olarak ihtiyacı karşılaması,
işlevsel ve teknolojik olarak yeterli görülmesi yani
niceliksel olarak uygun tesisler olması bu eğitim
komplekslerinin niteliksel olarak da başarılı olacağını göstermemekte. Niteliksel değerlere baktığımızda binlerce gencin bir arada, kentten ve
kentsel ilişkilerden yalıtılmış, dev eğitim tesislerinde eğitim görmesi eğitimin kalitesini, özgürleşmesini ve çağdaşlaşmasını ne derece sağlayabilir oldukça endişe verici bir konu. İhtiyaç
programına baktığımızda aynılaşmış bir sosyal
yaşantı, kısıtlı bir çevre, mekanik ve kendini tekrar eden bir zamanlama dizgisi içerisinde sınırlandırılmış bir eğitim ortamı sunulduğunu görüyoruz. Bu bağlamda adeta birer uydu kent gibi
davranan ancak kent ekolojisi, doğal çevre, sosyal yapı ve kamusal mekan gibi kavramların da
sorgulanmadığı bir tesis. En önemlisi ise beklenen eğitim kampüslerinin öğrencilerin fiziksel,
bilişsel ve zihinsel olarak kavrayabilecekleri,
aidiyet hissedebilecekleri büyüklüklerin ötesinde
bir büyüklük olması.
Mimarların bu üretim sürecine dahil olmaları,
projelerin yarışma ile elde edilmesi oldukça
olumlu bir yaklaşım. Özellikle kamu kurumları
tarafından tip projeler elde edilerek gerçekleşen
kentsel yapılı çevrenin problemlerini, estetikten
uzak, aynılaşmış, kimliksizleşmiş yüzünü hepimiz görmekteyiz. Ancak bu süreçte mimarların
yenilenen eğitim sisteminin sorunlarına çözüm
sunmaları sadece şartnamenin verileri çerçevesinde mümkün olabilmekte.
Ağrı Doğubeyazıt vaziyet – Orhan Uludağ, Zeynep Uludağ
16 SAYI29
Şartnamede eğitim tesisinin eğitimin bir parçası
olacağı söylemi yer almakta. Bugün bireysel
farklılıkların önem kazandığı, öğrencinin özgür
gelişimine ve yeteneklerine dayalı bir eğitim
programı var. Burada en büyük tehlike bu eğitim
programının şemalaştırılıp belli büyüklüklere ve
işlevlere indirgenmesi. Şartnameye bakıldığında
AKADEMİK
eğitim programında yer alması gereken mekânsal esnekliğin ve çeşitliliğin mimarı oldukça sınırladığını fark
ediyoruz. Oysa mimarinin çağdaş
eğitim modelini mekânsal olarak
önerme potansiyeli var. Projelere
bakıldığında mimarların pek çoğunun
bu sorumluluğu fark ettiğini ve bu eğitim modelinin mekânsal gerekliliklerini
tasarlamak konusunda duyarlı davrandığını görmekteyiz.
Birçok projede, bu algılanamayacak
ve yaşanamayacak büyüklükle mimariyle başa çıkmak gayreti var.
Programdaki kentsel büyüklükle
mücadele, eğitim sokakları, yaya
omurgaları, kültür meydanları, sosyal
merkezler, iç bahçeler ve avlular gibi
mekânsal durumlar ve çözüm önerileriyle karşımıza çıkıyor. Mimari söylemler bu mekanların organizasyonu üzerinde temelleniyor. Başarılı mimari
önerilerde her mekanı öğrencilerin ve
öğretim elemanlarının fiziksel ve bilişsel olarak algılayabileceği, yaşayabileceği ve deneyimleyebileceği bir
ölçekten başlaması gerektiği konusunda bir özen ve hassasiyet var.
Benzer şemaların yanı sıra farklı
mimari söylemleri olan projeler de
bulunmakta. Bildik tarak şemalardan
farklı olarak daha kompakt bir mekânsal örgütlenme tercih etmiş olan
özgün projeler de mevcut. Birçok projede önemli ve büyük bir yatırım olan
eğitim kampüsünün çevreci, sürdürü-
lebilir ve doğayla bütünleşen,
topografyaya uyumlu bir yapı olarak
tasarlanması hedeflenmiş.
İklim verileri hem mimari kompozisyonu hem de mimari çözümleri etkilemiş. Ancak kentsel verilerin tasarımlara yansıması sadece ana ulaşım ağlarının ve manzara verilerinin değerlendirilmesi seviyesinde kalmış. Oysa
kentsel mekansal oluşumu henüz
tamamlanmamış bölgelerde yer alacak olan bu eğitim kampüsleri bu bölgeleri kendi mekânsal organizasyonları ile dönüştürecekler. Dolayısıyla
her tasarım, kendi çevresini ve dış
mekan oluşumunu etkileyecek. Bu
durum oldukça önemli olan kentsel
oluşum ve dönüşüm süreçlerinin
değerlendirilmesi gereğini ortaya koymaktadır.
Sonuçta Eğitim Kampüsleri yarışmalar serisi, çok boyutlu tartışma zemini
ile hem kentlinin, hem mimarların hem
de konunun uzmanlarının gündeminde kalacak gibi görünmekte. Yeni eğitim sisteminin misyonunu destekleyen
programların sosyal, mekânsal ve
kentsel boyutlarıyla yeniden değerlendirilmesi gerekli. Bu bağlamda
konu, mimari çözümlerin tartışıldığı bir
ortamdan, çağdaş eğitimin sorgulandığı bir ortama taşınmadığı sürece
hedeflenen eğitim performansının ve
çağdaş eğitim tesislerinin elde edilmesi imkansız gibi görünüyor.
Ağrı Doğubeyazıt görünüş – Orhan Uludağ, Zeynep Uludağ
Prof. Dr. Zeynep ULUDAĞ
ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık
Bölümü’nden lisans (1986), yüksek
lisans (1989) ve doktora (1998)
dereceleri alarak mezun oldu. 19931994 yıllarında Bilkent Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi, İç Mimarlık
ve Çevre Tasarımı Bölümü’nde
yarı zamanlı öğretim görevlisi
olarak çalıştı. Gazi Üniversitesi
Mühendislik Mimarlık Fakültesi,
Mimarlık Bölümü’nde 1994-2000 yılları arasında araştırma görevlisi,
2000-2002 yılları arasında öğretim
görevlisi olarak görev aldı. 20022003 akademik yılında Belçika,
Antwerp’te, Henry Van De Velde
Higher Institute of Architectural
Sciences’da misafir öğretim üyesi
olarak uluslararası mimari proje
stüdyosunu yönetti ve yüksek lisans
dersi verdi. 2002-2006 yılları arasında yardımcı doçent, 2006-2013 yılları arasında doçent unvanıyla aynı
bölümde mesleki çalışmalarını sürdürdü. 2007-2010 yılları arasında
aynı fakültede dekan yardımcısı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren Gazi Üniversitesi Mimarlık
Fakültesinde profesör olarak çalışmakta ve Mimarlık Fakültesi dekan
yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
Mimari tasarım, tasarım kuramları ve
eğitimi, kentsel peyzaj ve kent tarihi
çalışmalarında uzmandır. Uzmanlık
alanlarında uluslararası ve ulusal
yayınları vardır.
TEMMUZ2013 17
İbrahim Levent SEZGİN – Sezai AKSOY
İstanbul Demiryolu Boğaz Tüp Geçiş Projesi,
Marmaray’da Güvenlik
A. GİRİŞ
Marmaray; Avrupa ve Asya kıtalarını,
Halkalı ile Gebze arasında boğaz altı
geçiş ile birleştirecek bir raylı sistem projesidir. Proje ile ilgili ilk düşünceler yaklaşık yüz elli yıl öncesine dayanmaktadır.
Projeye ait fizibilite çalışmalarına 1987
yılında başlanmış olup, inşaatına ise 2004
yılında başlanmıştır.
Marmaray üç aşamalı bir projedir:
BC1: Demiryolu boğaz tüp geçişi ile birlikte Ayrılıkçeşme ve Kazlıçeşme arası
demiryolu ve istasyonları inşaatı,
Boğaz geçişi 1.4 km uzunluğundadır ve
iki gözlü batırma tüplerden oluşmaktadır.
Tüpler boğazın 60 m altına ve güvenlik
açısından boğaz zemininin 4 m altına
gömülmüştür. Bu özelliği ile dünyanın en
derin batırma tüpü özelliğine sahiptir.
B. BOĞAZ GEÇİŞİ VE YERALTI
İSTASYONLARINDA GÜVENLİK
Marmaray; inşaat, elektrik, elektronik ve
mekanik imalatlar açısından en son Türk
ve Uluslararası standartlara göre imal
edilmiştir. Tasarım, imalat ve kontrol
süreçleri titiz bir çalışma ve koordinasyon
içerisinde sürdürülmüştür.
CR2: Raylı sistem araçlarının temini,
CR3: Gebze-Söğütlüçeşme ile HalkalıSirkeci arası Banliyö hatlarının iyileştirilmesi.
Hat kapasitesinin bir yönde, saatte
75.000 yolcu taşıyabilecek şekilde olması
planlanmıştır. Boğaz geçişi 2 dakika,
boğaz geçişinin yapılacağı Sirkeci ile
Üsküdar arasındaki yolculuk ise 4 dakika
olacaktır. Halkalı – Gebze arası mesafe
ise 105 dakikada katedilecektir. Böylece
proje ile günde yaklaşık bir milyon kişinin
ulaşım süresi kısaltılmış olacaktır.
Projenin maliyeti 4 milyar Euro civarındadır.
Proje yapıları 100 yıl hizmet verecek şekilde inşaa edilmiştir.
BC1 kapsamında üç adet derin yeraltı
istasyonu (Üsküdar, Sirkeci ve Yenikapı
Tüp İstasyonları), bir adet yüzey
(Kazlıçeşme) istasyonu ve üç adet havalandırma binası bulunmaktadır. CR3 kapsamında ise yer üstünde otuz yedi adet
istasyon bulunmaktadır.
Tünel Donatı Görünüşü
yapılmıştır. Ayrıca, parça parça imal edilerek batırılan boğaz geçişi tünel imalatı,
bağlantı contalarında hiç bir hasar oluşmayacak ve su geçirmeyecek şekilde
yapılmıştır. Deprem sonrasında tesisin birkaç gün içinde yapılacak inceleme ve
küçük onarımlar sonrası tekrar hizmete
girmesi hedeflenmiştir.
Su Baskını:
Yenikapı Tüp İstasyonu İç Görünüşü
Sismik Tasarım:
İstanbul Boğazı, Kuzey Anadolu Fay
Hattına yaklaşık 16 km uzaklıktadır ve 30
yıl içinde 7.5 şiddetinde (moment magnitude) deprem olma ihtimali de % 65 olarak hesaplanmıştır. Bu nedenle proje kapsamında deprem etkilerine karşı gerekli
tedbirler alınmıştır. Boğaz Geçişi ve
Yeraltı İstasyonlarının inşaatı, olası 7.5
şiddetindeki bir depreme dayanıklı olarak
Tünel ve istasyonlarda aşırı yağış, denizden gelebilecek yüksek dalgalar ve
tsunami risklerine karşı gerekli tedbirler
alınmıştır. İstasyon girişlerindeki duvar ve
giriş yükseklikleri maksimum taşkın seviyelerine göre tasarlanmıştır. Deniz kenarındaki Üsküdar istasyonu giriş kapıları
muhtemel bir tsunami durumunda acil
olarak kapanacak ve istasyona su girişini
engelleyecektir.
Tesis kapsamındaki drenaj sistemi, su
baskını durumunda istasyonlar ve tünellerdeki suyu tahliye edecek kapasitededir.
Yapısal Tasarım:
Tüneller (batırma, TBM ve NATM), yeraltı
ve yerüstü yapıları ile içerisindeki elektrik/mekanik ekipman 7.5 şiddetinde depreme dayanıklı olarak inşa edilmiştir.
Yeraltı tesislerinin tasarımında;
• Oluşabilecek hidrostatik yükler,
• Boğaz deniz akıntıları,
• Boğazda gemi batması,
• Tünelde oluşabilecek 100 kN/m2 şiddetinde patlama,
• Bir tünelde oluşabilecek bir sel etkisinin
diğer tüneli etkilemesinin önlenmesi,
• Global ısınma sonucu deniz seviyesindeki olabilecek yükselme,
• Trenin raydan çıkması v.b.
senaryolar dikkate alınmıştır.
Betonarme donatısında oluşabilecek
korozyonu izlemek ve önlemek için gerekli tedbirler de alınmıştır.
18 SAYI29
Marmaray BC-1 Güzergahı ve İstasyonlar
ÜYELERİMİZDEN
Tünel İnşaatı Görünüşü
Engellilerin tesisten faydalanabilmeleri
için istasyonlara giriş ve diğer ulaşım
rampaları, özel geçiş kapıları, tuvaletler,
asansörler, tekerlekli sandalye geçişine
uygun koridor ve ulaşım yolları tesis edilmiştir. Görme engellilere kılavuzluk edecek işaretlemeler yapılmıştır.
Haberleşme
Emniyet, itfaiye, sağlık, istasyon güvenliği
ve diğer acil servislere ulaşım imkanları
tüm istasyonları ve tüneli kapsayacak
şekilde tesis edilmiştir. Bu kapsamda telsiz, kablolu telefon, mobil telefon (GSM)
ile haberleşmek için gerekli donanım
temin edilmiştir. Tüm haberleşme sistemi
kesintisiz elektrik güç kaynağı (UPS) ile
beslenmektedir ve tesiste elektrik tamamen kesilse bile en az üç saat süre ile
haberleşme sağlanabilecektir.
Acil Durum Tedbirleri
Tesisin işletilmesi üç aşamalı olarak planlanmıştır.
meli güvenlik aydınlatması ve işaretlemeler ile güvenli bir kaçış imkanı sunmaktadır. Kaçış yolları duvarları ve kapılar,
4 saatlik yangına dayanıklı şekilde imal
edilmiştir. Ayrıca yolcu ve görevliler için
yardım isteme ve yardım ulaştırma imkanları temin edilmiştir. Tüneldeki bir acil yardım telefonu kullanıldığında, kullanılan
telefon yeri kontrol merkezinden tespit
edilebilecektir. Ayrıca telefon hizasındaki
diğer tünelde bir ikaz ışığı yanacak ve
böylece yardım ekibinin yardım isteyen
kişiye ulaşım imkanı sağlanacaktır.
Elektrik Sistemi
Tesisin enerji temini, TEİAŞ kaynak noktasından, tesis tüketim noktalarına kadar
%100 yedekli olarak tesis edilmiştir. Bu
kapsamda tesis edilen sistemin konfigürasyonu aşağıda açıklanmıştır.
Yeraltı istasyonları ve tünellerin enerji ihtiyacını karşılamak için bir adet Anadolu
(TEİAŞ İbrahimağa 154/33 kV GIS Trafo
Merkezi) ve bir adet de Avrupa yakasından (TEİAŞ Yenikapı 154/33 kV GIS Trafo
Merkezi) olmak üzere, iki noktadan 50
MVA trafolar üzerinden 33 kV enerji temini yapılmaktadır. Bir noktadan, Avrupa
tarafından veya Anadolu tarafından yapılan elektrik beslemesi, tesisin tüm elektrik
ihtiyacını karşılayabilmektedir. Bu sayede
tesise %100 yedek kapasiteli enerji temini yapılmış bulunmaktadır.
Tesis bünyesinde enerji taşınması 33
kV’luk iki baradan yapılmaktadır. Her bir
istasyon ve havalandırma binası her iki
baradan da beslenmektedir.
İstasyonlarda ve havalandırma binalarında orta gerilim şalt panoları iki grup olarak ve ayrı odalara yedekli olarak tesis
edilmiş ve her bir OG şalt pano grubu ayrı
bir ana baraya bağlanmıştır.
Her istasyon ve havalandırma binasının
iç ihtiyaç enerjisi için iki adet OG/AG
trafo tesis edilmiştir. Her bir trafo tek
başına tesisin tahsis edilen bölümünün
ihtiyacını karşılayacak ve ayrıca gelecekte eklenebilecek ilave güçleri de %25
artışa kadar karşılayabilecek kapasitededir. Tesis genelinde güçleri 630 kVA ile
4000 kVA arasında değişen 9 adet asıl
ve 8 adet yedek olmak üzere toplam 17
adet iç ihtiyaç sistemi trafosu bulunmaktadır. Trafoların toplam gücü yaklaşık 20
MVA asıl ve 20 MVA yedek güçten oluşmaktadır.
Tünel havalandırma sistemi için ise yeraltı
istasyonu ve havalandırma binalarında,
yarısı yedek olmak üzere toplam 30 adet
havalandırma fanı ve 16 adet 33/0.69 kV
trafo kullanılmıştır. Trafo güçleri 2500 kVA
ile 5000 kVA arasında değişmektedir ve
trafoların toplam kapasitesi 29.15 MVA asıl
ve 29.15 MVA yedek olacak şekildedir.
Yeraltı istasyonları ve tünellerin acil durum
yedek enerji ihtiyacını karşılamak için
hem Anadolu (Ayrılıkçeşme Dizel
Jeneratör Grubu) ve hem de Avrupa
yakasından (Yedikule Dizel Jeneratör
Grubu) olmak üzere, iki noktadan 33 kV
yedek enerji temini yapılmaktadır.
1-Normal İşletme: Planlanan normal
durum işletmesi.
2-Tıkanma Durumunda İşletme: Tren,
güzergah üzerinde işletme planı dışında durduğunda bu işletme moduna
geçilir. Tünel havalandırma sistemi,
değişen havalandırma şartlarına göre
cebri havalandırma yapmaya başlar.
3-Acil Durum: Yangın, trenin raydan çıkması, zararlı gaz tespiti, yanıcı sıvı
boşalması vs. durumlarda uygun acil
durum tedbirleri devreye girer. Bu
durumda havalandırma sistemi uygun
temiz hava şartlarını ve ortam sıcaklığını temin eder.
Tesis kapsamında meydana gelecek herhangi bir acil durumda, yolcular ve görevliler kendi imkanları ile güvenli noktalara
ulaşabilecektir. Bu amaçla özel kaçış yolları, kaçış merdivenleri ve çıkışlar oluşturulmuştur. Bu güzergahlar batarya besle-
Platform
TEMMUZ2013 19
İbrahim Levent SEZGİN – Sezai AKSOY
Kontrol sisteminin elektrik temini normal şebekeden, jeneratörden ve kesintisiz güç kaynağından (UPS) temin edilecektir.
Aydınlatma Sistemi
Aydınlatma sistemi; normal, acil ve
kaçış aydınlatması olarak tasarlanmıştır.
Mahal aydınlatmaları için uluslararası
standartlardaki aydınlık seviyeleri sağlanmıştır.
20 MVA Dizel Jeneratör Binası
Her bir dizel jeneratör grubunda sekiz
adet 2500 kVA gücünde dizel jeneratör
tesis edilmiştir. Böylece her bir tesiste
toplam 20 MVA yedek güç üretilebilecektir.
TEİAŞ enerjisinin kesilmesi durumunda
bir dizel jeneratör santralı 15 saniye içinde devreye girecek ve tüm tesisin enerji
ihtiyacını %100 kapasitede karşılayacaktır. Anadolu (Ayrılıkçeşme Dizel
Jeneratör Grubu) veya Avrupa yakasından (Yedikule Dizel Jeneratör Grubu)
yapılan yedek elektrik enerji beslemesi
tesisin tüm elektrik ihtiyacını tekbaşına
karşılayabilmektedir. Bu sayede tesise
%100 yedek kapasiteli acil enerji temini
de yapılmış bulunmaktadır.
Trafo ve jeneratör güç kapasiteleri hesabı yapılırken, tesiste oluşabilecek en
büyük elektrik yükünün oluştuğu senaryolar dikkate alınmıştır. Tasarım aşamasında dikkate alınan en olumsuz senaryo, boğaz geçiş tünelindeki bir yük treninde 100 MW’lık bir yangın çıkması
durumudur. Bu durumda tünel havalandırma fanları (TVF) en büyük kapasitede
çalışacak ve duman tahliyesini gerçekleştirecektir. Yangın durumunda zarar
gören bir trafo, besleme hattı AG veya
OG ekipmanı devreden çıkartılacak ve
derhal yedekleri devreye girecektir.
SCADA Kontrol Sistemi
Tesisin tüm kontrol ve izleme işlevlerini
yerine getirmek üzere “İstasyon Bilgi ve
Kontrol Sistemi (SIMS)” tesis edilmiştir.
Bu sistem, tesisteki tüm OG/AG elektrik
ve mekanik ekipmanın kontrol ve izlenmesi için kullanılacaktır. Kontrol sistemi
aynı zamanda tren trafiğini de izleyecek
ve kontrol edecektir.
Kontrol sistemi, istasyonlardaki işletme
kontrol merkezi odasından yetkili personel tarafından idare edilecektir.
20 SAYI29
Tüm aydınlatma sistemi jeneratörden
beslenmiştir.
Acil aydınlatma sistemi için, tüm aydınlatma sisteminin yaklaşık dörtte biri tahsis edilmiş ve acil aydınlatma sistemi
merkezi kesintisiz güç kaynağından
beslenmiştir.
Kaçış yolları ve merdivenleri kendinden
bataryalı aydınlatma armatürleri ile
aydınlatılmıştır.
Aydınlatma sisteminin kontrolü merkezi
kontrol sistemi tarafından yapılmaktadır.
Böylece normal şartlarda gerekli ve
yeterli aydınlatma kontrol edilmekte ve
aynı zamanda enerji tasarrufu da yapılmış olmaktadır. Acil durumlarda ise acil
durum aydınlatması sağlanmaktadır.
rilerde yangın ihbar dedektörleri tesis
edilmiştir. Tüm tüneller boyunca lineer
sıcaklık dedektörü tesis edilmiştir. Lineer
yangın ihbar dedektörü ile yangının çıkış
noktası tespit edilebilmektedir. Ayrıca
yangın ihbar butonları, klaksonlar ve flaşörler de yangın ihbar sistemi kapsamındadır.
Yangın durumunda, yangın ihbar sistemi ilgili kısımlarda flaşör, siren ve anons
sistemi ile yangın ihbarı yapacak ve
kontrol sistemine bilgi verecektir. Ayrıca
yolcu ve personel tahliyesi için gerekli
sesli uyarılar yapacaktır. Asansörler
kaçış katına gelerek yürüyen merdivenlerle birlikte duracaktır. Yangın damperleri, havalandırma sistemi ve duman
tahliye, istasyon ve tünellerde yangın
senaryosuna uygun olarak işletilecektir.
Kaçış yolları merkezi kontrol ile otomatik
olarak aydınlatılacaktır.
Drenaj sistemi kapsamında, toplama
çukurlarında birikebilecek yanıcı gaz ve
sıcaklığı tespit eden dedektörler tesis
edilmiştir. Patlama riski olan mahallerde
patlamaya karşı korumalı (ex-proof) tesisat yapılmıştır.
Yangın Önleme ve Söndürme Sistemi
Yangına karşı tedbirlerin tasarımında
100 MW’lık bir yangının oluşabileceği
dikkate alınmıştır.
Yangın oluşma ve yayılma riskini en aza
indirmek ve aynı zamanda yolcu ve personelin yangından etkilenmemesini sağlamak amacı ile tüm tünel, istasyon ve
binalarda yangına dayanıklı, alev iletmeyen, sağlığa zararlı gaz ve duman üretmeyen malzeme kullanılmıştır.
Sirkeci İstasyonu Şaftı
Kamera Sistemi
Tüm istasyonlarda kapalı devre IP
kamera sistemi tesis edilmiştir. Kamera
görüntüleri operatör vasıtasıyla ve elektronik olarak sürekli izlenmekte ve kayıt
altına alınmaktadır.
Yangın İhbar Sistemi
Tüm tesisi kapsayacak şekilde adresli
yangın ihbar sistemi tesis edilmiştir.
Yangın ihbar sistemi kapsamında tüm
mahallerde, asma tavan içinde, şaftlarda, yükseltilmiş döşeme içinde ve gale-
Tüm yapıda yangın zonları oluşturulmuş
ve bu zonlar birbirinden yangına dayanıklı malzeme ile izole edilerek, oluşabilecek bir yangının başka bölgelere yayılması engellenmiştir.
Tesis bünyesindeki teknik ekipmanların
bulunduğu hacimler sulu sprinkler ve
gazlı söndürme sistemleri ile korunmaktadır. Elektrik ekipman odalarında gazlı
söndürme sistemi tesis edilmiştir.
Tünel boyunca, istasyonlarda ve havalandırma binalarında yangın söndürme
hidrantları bulunmaktadır. Yangın hidrantlarında, kontrol merkezine bilgi veren
ÜYELERİMİZDEN
alarm kontağı ve acil haberleşme telefonu bulunmaktadır.
Tesiste bir saatlik yangın söndürme suyu
depolanmış bulunmaktadır. Yangın söndürme pompaları elektrikli motor ile tahrik edilmiş olup dizel motor ile de yedeklenmiştir.
bile, tünelde kalan yolcuların tahliyesi
için, kapakların deniz tarafında kaçış
yolları bulunmakta olup yolcuların tahliye imkanı olacaktır.
Yangın durumunda sulu söndürme işleminden sonra ortaya çıkacak su için
drenaj pompaları ve borulamadan oluşan su tahliye sistemi tesis edilmiştir.
Normal işletme durumunda tesiste hava
kalitesi ve sıcaklığını temin edecek bir
havalandırma, ısıtma ve soğutma sistemi tesis edilmiştir. Acil durum için ise
yolcuların güvenli noktalara kaçışlarını
belirli bir süre temin edebilecek temiz
hava ihtiyacını sağlayacak havalandırma sistemi tesis edilmiştir.
Yangın oluşturması muhtemel sıvıların
tahliyesi için tünel boyunca ve muhtelif
noktalarda drenaj sistemi tesis edilmiştir.
Drenaj sistemi hidrokarbon uyarısına ve
tahliyesine uygun olarak tasarlanmıştır.
Boğaz Tünel Geçişinde Acil Durum
Boğaz geçiş tünelinde bir yangın çıkması, trenin bozulması, deprem olması
veya su basması gibi bir acil durumda
yolcuların tahliyesi için gerekli tedbirler
alınmıştır. Tünelin sağında ve solunda
kaçış
koridorları
bulunmaktadır.
Koridorlar kesintisiz güç kaynağı ile
beslenmiş ve kesintisiz acil aydınlatma
temin edilmiştir. Kaçış yolu boyunca ışıklı ve tabelalı işaretler ile kaçış yolu gösterilmiştir. Tünel boyunca acil yardım
telefonları mevcuttur. Ayrıca cep telefonu haberleşmesi de temin edilmiştir.
Boğaz altındaki tünel bir gidiş ve bir
dönüş olmak üzere iki gözlüdür.
Tüneller arasında 200m’de bir ara bağlantı geçişi (cross passage) vardır. Bir
tüneldeki acil durumda, diğer tünele
geçiş sağlanacaktır. Ara geçiş kapıları
kontrol sistemi tarafından takip edilmektedir ve yolcuların acil durumda
hangi kapıyı kullandığı tespit edilebilmekte, böylece acil yardım için kolaylık
sağlanmış olmaktadır.
Tünellerin Sirkeci ve Üsküdar taraflarında kaçış çıkışları bulunmaktadır. Bu noktalardan gerekmesi durumunda yolcular
tahliye edilebilecektir. Tüneli su basması
durumunda, suyun tünelden istasyonlara ve tünelin kara tarafındaki kısımlarına
ulaşmasını engellemek için tünelin uçlarında, Sirkeci ve Üsküdar taraflarında
acil durum kapakları (flood gate) bulunmaktadır. Tünele su girişi kısa sürede
tespit edilecek ve kapaklar her iki tarafta da kapatılacaktır. Kapak kapatılsa
Havalandırma ve Duman Tahliye
Sistemi
Yangın durumunda, yangının ortaya çıktığı bölgeye göre senaryolar belirlenmiştir. Belirlenen senaryolara göre duman
tahliyesi yapılacaktır. Duman tahliyesi
için her istasyonda ve havalandırma
binasında havalandırma fanları (TVF)
tesis edilmiştir. Bu fanların kapasitesi en
kötü yangın senaryosuna göre tespit
edilmiştir. Her fan için 33/0.69 kV trafo ve
frekans konvertörlü yol verme sistemi
tesis edilmiştir. Fanlar ile duman tahliye
sistemine ait olan kanal ve şaftlar yangına dayanıklı olarak imal edilmiştir.
Yangın senaryosuna göre fanlar ve damperler otomatik olarak çalışacak ve
duman kısa sürede tahliye edilerek yolcuların dumandan etkilenmesi önlenmiş
olacaktır.
İstasyon platformlarında normal işletmede demiryolundaki tren ve ekipman ısısını tahliye etmek, acil durumda ise trenlerden kaynaklanan ısıyı tahliye etmek
ve duman kontrolü yapmak için platform
altı ve platform üstü hava tahliye sistemi
tesis edilmiştir.
Sonuç
Marmaray Projesi ile yaklaşık yüz elli yıllık bir düşünce hayata geçmiş ve Asya
ve Avrupa kıtaları arasında 100 km/saat
hıza ve saatte 75.000 yolcu taşıma
kapasitesine sahip modern bir raylı sistem tesis edilmiş bulunmaktadır. Proje
hedefleri arasında güvenlik önlemleri
çok önemli bir yer tutmaktadır.
İbrahim Levent SEZGİN
1969 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve
lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1995
yılında Ankara Üniversitesi Mühendislik
Fakültesinden Elekronik Mühendisi olarak
mezun oldu. Askerlik hizmetinden sonra,
1998-2005 yıllarında GEMAŞ Genel
Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş.’de çalışmaya
başladı ve burada NATO askeri tesisleri ile
ilgili projelerde tasarım mühendisi ve müşavirlik görevlerinde bulundu. 2005 yılında SUYAPI Mühendislik ve Müşavirlik A.Ş. Elektrik
Mühendsiliği Hizmetleri Bölümünde çalışmaya başladı ve burada da elektrik santralları,
baraj yapıları, doğalgaz boru hatları
(NABUCCO), demiryolu ulaşım sistemleri
(MARMARAY BC1, Ankara İzmir Demiryolu),
içmesuyu dağıtımı, arıtma tesisleri, TÜBİTAK
laboratuvar test binaları konularında çalışmıştır. Halen SU-YAPI
Mühendislik ve
Müşavirlik A.Ş. Elektrik Mühendisliği
Bölümünde tasarım mühendisi ve müşavir
olarak çalışmalarına devam etmektedir. Evli
ve bir çocuk babasıdır.
Sezai AKSOY
1973 yılında Çanakkale iline bağlı
Gökçeada ilçesinde doğdu. İlk, orta
ve lise öğrenimini Gökçeada’da
tamamladı. 1993 yılında İTÜ Sakarya
Mühendislik Fakültesinden Elektrik
Mühendisi olarak mezun oldu. 1997
yılından beri SU-YAPI Mühendislik ve
Müşavirlik A.Ş. Elektrik Mühendisliği
Bölümünde Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
TEMMUZ2013 21
FIDIC 2013 KONFERANSI
15-18 Eylül 2013, Barselona – İspanya
PROGRAM
Teknik Müşavirlerin dünya çapında toplum üzerinde gerçekten önemli etkileri olmuştur. Ulaşım, su temini, enerji, binalar
ve altyapıdaki gelişmeler, sağlık ve ekonomik gelişmelere yol açmış, böylece daha iyi bir yaşam kalitesi elde edilmiştir.
Bununla birlikte insanlığın önemli bir bölümü hâlâ gıda, temiz su ve hatta hayatta kalmak için mücadele etmektedir. Bu
konuların daha etkin bir şekilde ele alınması gerekmektedir. Etkili yönetim ve sınırlı finans konularındaki kapsamlı tartışmalarda sadece teknik çözümler yetersizdir. Mühendisler mevcut kaynaklar ile toplumun ihtiyaçlarını daha iyi eşleştirebilmek için, siyasi ve sosyal tartışmalara ve bu tartışmaların küresel sorunlara sunulan çözümlere olan etkileri konularına
daha çok dahil olmalıdırlar. Geçen son bir yüzyıldaki mühendislik katkıları neler başarılabileceğini göstermiştir. Artık
gelişmiş bir toplum için vazgeçilmez bir ortak olarak görülen teknik müşavirlik sayesinde sürdürülebilir bir geleceğin temelleri atılmıştır. Etkili mühendisliğin insanlık için esas olduğu açıktır, ancak mühendislerin stratejik planlama becerileri tanınmalıdır ve herkesin yararına kullanılması gerekmektedir.
FIDIC’in Yüzüncü Yıl Konferansı; teknik müşavirleri, onların müşterilerini ve iş ortaklarını, politikacıları ve finansçıları,
medya ve sivil toplumu, teknik müşavirlerin başarılarını kutlamak için bir araya getirmek ve küresel sorunlara geniş kapsamlı ve daha sürdürülebilir çözümler bulmak için stratejiler belirlemek bakımından bir fırsat sağlayacaktır.
1. Gün (16 Eylül 2013, Pazartesi)
1. Başarının Kutlanması – Son Yüzyılın Mühendislik Başarıları – Daha İyi Bir Dünya İçin (Celebrating Success –
Engineering Achievements of the Last Century – Making the World a Better Place)
2. Gelecek Yüzyıldaki Engeller– Mühendisler ve Ortaklar Nereye Odaklanmak Zorunda Kalacaklar (The Challenges of the
Next Century – What Engineers & Their Partners Will Need to Address)
3. Lider olarak Mühendisler – Ana Ortaklar ve Müşteriler ile İşbirliği (Engineering Professionals as Leaders –
Collaborating with Key Partners and Clients)
4. İnsanlığın İhtiyaçlarını Karşılama (Meeting Human Needs)
5. Kaynaklarımızın Yönetimi (Managing Our Resources)
6. Gezegenimizin Korunması (Protecting the Planet)
2. Gün (17 Eylül 2013, Salı)
1. Mühendislerin Daha İyi Liderler, Etkileyiciler ve Ortaklar olarak Geliştirilmesi (Developing Engineering Professionals
as Better Leaders, Influencers and Collaborators)
2. Temel İnsani İhtiyaçların Temini (Providing Basic Human Needs)
3. Kaynakların Yönetimi (Managing Resources)
4. Gezegenimizin Korunması (Protecting the Planet)
3. Gün – FIDIC İş Günü (18 Eylül 2013, Çarşamba)
1. Bölgesel Pazarlara Genel Bakış (Regional Market Overviews)
2. YPMTP (Genç Profesyoneller Yönetim Eğitim Programı), EFCA YP (EFCA Genç Profesyoneller), FIDIC YPF (FIDIC
Genç Profesyoneller) – (YPMTP, EFCA YP, FIDIC YPF)
3. Sürdürülebilirlik Araçları ve Konuları (Sustainability Tools and Issues)
4. Proje Finansmanı / MDBs (Çok Taraflı Kalkınma Bankaları) – (Project Finance /MDBs)
5. Sözleşmeler / DABs (Uyuşmazlık Önleme Kurulları) – (Contracts/DABs)
6. Dürüstlük Araçları (Integrity Tools)
7. Küresel İş Araçları (BST Global Business Tools)
8. Sürdürülebilirlik için Politika ve Uygulamaların Teşviki için Sempozyum (Symposium for the Promotion of Policies and
Practices for Sustainability)
9. FIDIC İş Uygulama Araçları (FIDIC Business Practice Tools)
10. Sigorta / Risk (Insurance/Risk)
11. Kapasite Geliştirme & FIDIC Eğitimi (Capacity Building & FIDIC Training)
12. İkili İş Görüşmeleri (B2B Networks)
22 SAYI29
Akdeniz Ülkeleri Mühendislik
İşbirliği Grubu’nun (Mediterranean
Engineering Group–MEG) yıllık
toplantısı, bu yıl Türk Müşavir
Mühendisler ve Mimarlar Birliği ev
sahipliğinde 4 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
kdeniz’e kıyısı olan ülkelerin Teknik
Müşavirlik Birliklerinin oluşturduğu
MEG grubu, 2006 yılında kurulmuş
bir
teknik
işbirliği
kuruluşudur;
EFCA(Avrupa Müşavir Mühendisler
Birlikleri Federasyonu) ve FIDIC tarafından desteklenmektedir. MEG üyesi
ülkeler Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya,
Yunanistan, Türkiye, Fas, Cezayir,
Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, Lübnan ve
Suriye'dir. Üye ülke firmalarının ağırlıklı
olarak Kuzey Afrika Ülkelerinde ve
bunun yanısıra diğer Akdeniz ülkelerinde teknik müşavirlik hizmetlerinde yer
alabilmesini sağlamayı hedefleyen
MEG, bu amaçla üye ülkelerin firmaları
arasında işbirlikleri oluşturmaya, üyeler
arasında teknik deneyim ve know-how
paylaşımını sağlamaya çaba göstermektedir.
leri
arasındaki
ortak yaklaşımdan söz etmiştir.
A
Ana teması “sürdürülebilirlik” olan toplantıya sekiz ülkeden katılım sağlanmıştır. Toplantıda uluslararası finans
kuruluşlarınca proje finansmanı sağlanması konusundaki bilgilerin ve yöntemlerin üyeler arasında paylaşılması;
uluslararası müteahhitlik kuruluşları
tarafından gerçekleştirilecek PPP ve
BOT tipi projelerle ilgili bilgi verilmesi
hedeflenmiştir.
TürkMMMB Başkanı Demir İNÖZÜ’nün
yaptığı açılış konuşması ile başlayan
toplantı, yerli ve yabancı katılımcıların
çeşitli konularda yaptıkları sunumlar ile
devam etmiştir. Başkan sıcak bir karşılama ile katılımcılara teşekkür etmiş,
bulunduğumuz coğrafyaya ait olmanın
getirdiği sorumluluklar ve Akdeniz Ülke-
24 SAYI29
Fransız Müşavir
Mühendisler
Birliği Delegesi
P a t r i c k - Ya n n
DARTOUT, UFM
-Union for the
Mediterranean
Supporting
Action yapılanması hakkında
bilgi vermiş ve
MEG için olası
olanakları irdelemiştir. Ayrıca, UFM’nin finans sağladığı
projeler ile ilgili örnekler vermiştir.
Dünya Bankası’nda uzun yıllar görev
almış olan İbrahim SİRER, ihale danışmanlık hizmetleri ve Dünya Bankası
uygulamaları konulu bir sunum gerçekleştirmiş; danışmanlık kavramının
tanımları ile Dünya
Bankası danışmanlık hizmetleri seçim
yöntemleri hakkında açıklamalarda
bulunmuştur.
FIDIC
Direktör
Yardımcısı
Italo
GOYZUETA, Eylül
2013’te İspanya’nın
Barselona şehrinde
düzenlenecek olan
FIDIC Konferansı
programı hakkında detaylı bilgiler vererek, FIDIC’in kuruluşunun 100. yılı
nedeniyle çeşitli etkinliklerin planlandığını belirtmiştir.
Birliğimizin eski başkanlarından Raşit
ÜNÜVAR, EFCA Avrupa Dış Yardım
Komitesi (EEA) üyesi olarak ilginç bir
konu üzerinde durmuştur. “Pazarlama
Araçları ve Lobi Faaliyetleri Stratejileri”
konulu sunumunda pazarların nasıl
geliştiğini, yeni pazarlardaki iş imkanlarını, kapasite geliştirme ve ortaklık
stratejilerini vurgulamıştır.
ETKİNLİKLERİMİZDEN
Temelsu Uluslararası
Mühendislik Hizmetleri
A.Ş. Genel Müdür
Yardımcısı
Burçin
ÇETİN, Muğla Atıksu
Projesi ile ilgili bir
sunum gerçekleştirerek, tasarım sırasındaki alternatiflerin değerlendirilmesiyle projenin bulunduğu bölgeye
olumlu çevresel etkileri vurgulamıştır.
EEA Komitesi’nin Avrupa’daki lobi faaliyetlerini aktarmış; etik kavramı ile
“FIDIC Etik Kuralları” hakkında bilgi vermiştir.
Toplantıda ayrıca, geçen yıl Fas’ın
Kazablanka şehrinde gerçekleştirilen
MEG toplantısında tartışılan pazarlama
araçları konulu geribildirimler ile MEG
üyelerinin haberleşmesi amacıyla
kurulmakta olan web platformundan
bahsedilmiştir.
Öğleden sonraki oturumlarda, ITC
Invest AG Yönetim Kurulu Başkanı Ali
KANTUR, başarılı bir sürdürülebilir
proje örneği olan Ankara Mamak Çöp
ve Geri Dönüşüm Projesi hakkında bir
sunum gerçekleştirmiştir. Şirketleri tarafından geliştirilen sistem hakkında bilgi
vererek, projenin şehir açısından çevre
dostu sonuçlarını ifade etmiştir.
Fransız Burgeap firmasında
Simon
A U L A G N I E R ,
“Gaziantep Kilis Yolu
Eko-Bölgesi” konulu bir sunum gerçekleştirmiştir. Eko-bölgenin tasarımında
gerçekleştirilen enerji
verimliliği, yenilenebilir
enerji ve su yönetimi
çalışmaları ile ilgili bilgiler vermiş; sürdürülebilir
kentlerin teknik ortaklıklar kurmak açısından
birçok olanak sağladığını belirtmiştir.
Doküz Eylül Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr.
Özgür
ÖZÇELİK,
“Sismik İzolasyon ve
Yapısal Sağlık İzleme
Teknolojileri” konusunda
çok yararlı bir sunum
gerçekleştirmiştir. Her iki
kavramı da gerçek hayattan örnekler
vererek açıklamıştır.
İtalya’dan Fausto BISI
anti-sismik teknolojiler ile ilgili bir sunum
g e r ç e k l e ş t i r m i ş t i r.
Tarihi eser ve anıtların kurtarılması için
İtalyan yaklaşımını, iyi
ve kötü uygulama
örnekleri ile açıklamıştır.
Türkiye Müteahhitler
Birliği Genel Sekreteri
Haluk BÜYÜKBAŞ,
üyelerinden bazılarının gerçekleştirdiği
“Gebze-İzmir Otoyolu
ve İzmit Körfez Geçiş
Projesi” hakkında sunum yaparak, bir
EPC sözleşmesi örneği olan proje ve
yatırım detayları hakkında bilgi sunmuştur.
TürkMMMB Yönetim Kurulu Üyesi ve
TMA Mühendislik firmasının ortağı olan
Munis ÖZER iyi bir Kamu Özel Ortaklığı
(PPP) örneği olan “Kosova Uluslararası
Adem
Jashari
Havaalanı’nın
Operasyonu ve Genişletilmesi” projesine ait genel bilgiler vererek; PPP işbirliğinin yöntemi, yararları ve sözleşme
türlerine ilişkin açıklamalarda bulunmuştur.
Toplantının son bölümünde katılımcılar
beklentilerini ve önerilerini paylaşarak,
MEG toplantılarını ve grubunu nasıl
daha faydalı ve işler hale getirebilecekleri konusunda görüş bildirmişlerdir.
Kapanış konuşmasını TürkMMMB
Yönetim Kurulu Başkanı Demir İNÖZÜ
yapmış, MEG Toplantısı çerçevesinde
ortaya konan görüşleri tekrar belirterek
önemli noktaları vurgulamıştır.
Tüm katılımcılar, geleneksel Türk lezzetlerini tatma imkanı buldukları Türk
Müşavir Mühendisler ve Mimarlar
Birliği’nin organize ettiği akşam yemeğinde bu güzel toplantı gününü noktalamışlardır. Ertesi gün ise yine
TürkMMMB tarafından organize edilen
“Ankara Mamak Düzenli Depolama ve
Katı Atık Yönetimi Proje Alanı” saha
gezisine katılmışlardır.
MEG Toplantısı ile ilgili detaylı bilgilere
Birlik web sitesinden erişim sağlanabilir.
(www.tmmmb.org.tr)
TEMMUZ2013 25
Ahmet B. ÖZSÜT
Mimarlığın Serüveni
Bölüm
11
Bu noktada dışavurumculuğun (expressionism)
modern dönemin ürünü olduğunu ve aslında
gerek düşünsel, gerek de sanatsal bağlamda
çok geniş bir yelpazeden söz ettiğimizi ifade
etmek gerekir. Nietzche’nin Zerdüşt’ünü, görsel sanatlarda Van Gogh’u, Münch’ün Çığlık’ını
(resim 208), Schiele, Kandinsky, Chagall ve
diğerlerini; yazında Kafka, Brecht, Rilke,
Hemingway, Joyce ve diğerlerini; mimaride
Gaudi, Taut, Mendelsohn, Le corbusier, Wright
ve daha nicelerini, hatta faşist ve Stalinist
mimarları içeren çok geniş bir yelpazedir bu.
İkinci Büyük
Savaştan Günümüze
Modernizmin Gelişimi
er ne kadar bazı dönemlerin avangard
düşünürleri, siyasetçileri, sanatçıları ve
‘toplum mühendisleri’ “geçmişle bağları koparmak” söylemiyle yeni hareketler,
akımlar oluştururlarsa da; konu kültür olduğunda kökten değişimden, bugünden yarına devrimsel bir dönüşümden söz etmek kanımca
mümkün değildir. Aynı şey çok önemli bir
dönüşümü ifade etse de Modernizm için de
geçerlidir. Bir başka deyişle Modernizm eski
geleneğin çözülmesi - dağılması anlamına
gelse de aynı zamanda onun devamıdır. Önceki bölümde de ifade ettiğim gibi çıkış noktasında; her iklim kuşağına, her coğrafyaya, her kültüre uygun uluslararası bir üslup geliştirme
ülküsü ile hareket eden modernist mimarlar; bu
idealist yaklaşıma uygun yapılar üretmenin
‘başarısız’ sonuçlarını İkinci Büyük Savaş sonrasında yaşamaya başlayacaktır. Doğal olarak
aynı başarısızlık bu anlayışın öngördüğü ve
yarattığı estetik için de geçerli olacaktır. Öte
yandan, bu tırnak içerisindeki başarısızlık hiç
bir şekilde topyekün bir başarısızlık, tüm ilkelerin çöküşü anlamına gelmiyordu. Tam tersine,
modernizmin temel ilkeleri, mimaride takip
edecek gelişmenin günümüze kadar yansıyan
ekseni olacaktır.
H
Öncü mimarlardan Mies ve Gropius Savaş
sonrasında da aynı anlayışı sürdürmeye
devam edecek, Le Corbusier ise uluslararası
üslup yaratma çabasının kısırlaştırıcı yönünü
erken fark ederek modernist - dışavurumcu bir
anlayışa doğru yönelecektir. Corbusier’nin
modern kent yaşamı hayallerini gerçekleştirdiği devasa apartman bloğu Unite D’habitation
bu evrilmenin sinyallerini verecek (resim 203);
yapının işlevinin de mimarın işini kolaylaştırdığı, deniz tarağı kabuğu formundan esinlenen
müthiş kitle plastiği ile Ronchamp’daki Şapel
yapısıyla dışavurum doruklanacak (resim 204)
ve La Tourette gibi yapılarda (resim 205)
devam edecektir.
Resim 204 – Le corbusier, Notre Dame du
Haut Şapeli, Ronchamp (1955)
Resim 205 – Le corbusier, La Tourette
Manastırı, Eveux – Rhone Alpleri (1960)
Aslında benzer bir yaklaşım daha erken tarihlerde, Savaş öncesinde ABD’de F.L.Wright’ın
modern mimarlığın ilkelerini dışavurumcu
özgün bir tavırla yorumladığı ve kısa bir süre
sonra mutlak işlevselliğin kısırlığında bunalacak olan bu akıma yeni ipuçları sunduğu belki
de başyapıtı sayılabilecek Şelale Evi
Projesinde de uygulanmıştı (resim 206).
Wright, bu tavrını Savaş sonrasında da sürdürecektir (resim 207).
Resim 206 – Frank L.Wright, Şelale Evi
(Kaufmann House), Pennsylvenia (1939)
Resim 203 – Le corbusier, Unite D’habitation,
Marsilya (1952)
26 SAYI29
Resim 207 – Frank L.Wright, Salamon
R.Guggenheim Müzesi, New York (1959)
Resim 208 – Edward Münch, Çığlık (1893)
Atmışlı yıllarla birlikte inşaat teknolojilerindeki
gelişmeler dışavurumcu anlayışın daha cesur
örnekler sunmasını kolaylaştıracaktır. Bu örnekler, bazen E.Saarinen’in TWA terminal yapısında olduğu gibi işleve ilişkin temanın simgeselleştirildiği (resim 209); bazen J.Utzon’un
Sidney Opera binasında olduğu gibi mekana –
kente ilişkin simgesel yorumların kullanıldığı
(resim 210); bazen G.Behnisch ve F.Otto’nun
Münih Olimpiyat Stadında olduğu gibi ülkenin
şeffaf demokrasisini ve geleceğe umutla bakışını yansıtan toplumsal temaların kullanıldığı
(resim 211); bazen R.Piano ve R.Rogers’ın
Pompiduo Merkezinde olduğu gibi, teknolojik
gelişmeyi yansıtmaya çalışan hatta bunu yüksek teknolojiyi fetişleştirecek düzeyde yapan
bir yaklaşımın öne çıktığı (resim 212); bazen
de J.Nouvel, L.&P.Soria ve Architecture
Studio’nun yapının batı cephesinin güneş
kontrolünü objektif gibi açılıp kapanabilen ve
arap kültürüne özgü bezeme formlarını andıran
bir tasarımla oluşturduğu Arap Dünyası
Merkezinde olduğu gibi yerel kültürel simgelerin yansıtıldığı (resim 213) modern dışavurumlar olarak şekillenir.
Resim 209 – Eero Saarinen, JFK Havalimanı
TWA Terminali, New York (1962)
Resim 213 – Jean Nouvel-L&P.Soria ve
Architecture Studio, Arap Dünyası Enstitüsü
cephe detayı, Paris (1987)
Kısacası atmışlı yıllardan sonra modern mimarinin öncü yaklaşımı olan salt işlevselci uluslararası bir dil yaratma ülküsü artık tümüyle terkedilmişti. Tabi ki dönemin tüm mimarlarının tavrının yukarıdaki örneklere koşut olduğunu, hatta
aynı mimarların farklı yapılarındaki tavırlarının
benzer yoğunlukta dışavurumcu olduğunu söylemek mümkün değil. Bu noktada daha dingin,
mimarisinde büyük cam cephelere yer vermeyen, daha monolitik ve tabir yerindeyse mütevazi bir anıtsallık arayan, kendi söylemiyle mimarlığın insanın metafizik yücelmesine katkıda
bulunmasını hedefleyen bir üslup geliştiren
Louis Kahn’ı hatırlamakta yarar var (resim 214).
Resim 214 – Louis Kahn, Salk Enstitüsü, La
Resim 210 – Jorn Utzon, Opera Binası,
Sidney (1973)
Jolla - California (1965)
Post-Modern ve
Dekonstrüktivizm
Resim 211 – Gunther Behnisch ve Frei Otto,
Olimpiyat Stadı, Münih (1972)
Resim 212 – Renzo Piano ve Richard Rogers,
Pompiduo Merkezi, Paris (1977)
Modernin çıkış literatürüne eklenen ileri teknolojik yapılar, evrensel ve yerel simgesel göndermeler... Sayıları azımsanamayacak bir kesime
göre bu akım sanki elindeki her tür malzemeyi
tüketmişti. Böyle düşünenlere göre 80’li yıllara
yaklaşırken modern mimarlık, yapabileceklerinin hepsini yapmış gibiydi ve bunun sonucu
olarak, yeni arayışlar ve yönelişlerin ortaya çıkması doğaldı. İlk çıkış ‘modern ötesi’, ‘postmodern’ gibi iddialı bir isimle geldi. Sadece
mimarlık alanına özgü bir olgu olmadığı için,
bu noktada Post-Modernist ideolojiyi besleyen
kanallara genel anlamda değinmekte yarar var.
Post-Modern tepkiyi besleyen en güçlü argümanın Aydınlanma’nın temeli olan rasyonalizme olan inancın (özellikle iki büyük savaşın da
etkisiyle) sarsılması olduğunu söylemek mümkün. Bu tepkinin düşünce babalarından
Lyodart’a göre; idealizm, rasyonalizm, objekti-
KÜLTÜR – SANAT
– Çok Kısa Bir Tarihçe
vizm, materyalizm, ilerleme, evrensellik ve benzerleri; düşüncenin, siyasetin ve genel olarak
kültürün insanlık tarihi boyunca yaşadığı serüven ve bu serüvenin Modernizm’le ulaştığı sentez ‘büyük anlatıların sonu’dur. Burada özel
vurgu felsefenin metafizik yapısının sonunadır.
Fukuyama’nın ünlü ‘Tarihin Sonu’, tezinde liberalizmin kaçınılmaz ölümü ana söylemdir ama
yerine somut bir çıkış önerilmez. Bu düşünceler
doksanlarda
siyaset
alanında
Huntington’un ‘Medeniyetler Çatışması’ tezinde somutlaşacaktır ve bilindiği gibi bu yaklaşım, Soğuk Savaş sonrası oluşan siyasal düşman yokluğu boşluğunu doldurmak için hedefe İslam Medeniyetini koyarak Neocon’lar tarafından kullanılacaktır. Post-Modernistlerin ortak
noktasının Modern eleştirisi ve karşıtlığı olduğunu söyleyebilsek de, yaklaşımlar arasında
farklılıklar, farklı renkler olduğunu da unutmamalıyız. Birkaç cümleyle ortak paydayı tanımlamak gerekirse Post-Modern için şunları söylemek mümkündür: Post-Modern’e göre saf
gerçeklik ya da olgular yoktur, ‘gerçeklik’ sadece belirli bir kültürün ürünüdür yani o kültürün
kendi yaratısıdır ve o kültürde yaşar (burada
aslında bir çok ortak noktaları da bulunan kültürlerin ayrıştırıldığına, kategorize edildiğine
dikkat çekmek gerekir). Post-Modern tutarlılık
kaygısı gütmez; adeta kuralsızlık kural, ilkesizlik ilkedir. Post-Modern birey, kimlik ve kültür
alanında radikal, sistemi değiştirme bağlamında muhafazakardır. Post-Modern için her şey
mümkün, hiç bir şey kesin değildir; gerçek
özgürlük yoktur; ‘ben’ başkasıdır çünkü ‘ben’
her zaman başkalarının yaratısıdır.
Mimaride ise, Post-Modernist tavrın eski formülü yani klasisizmi bir kez daha kurtarıcı olarak
sunmaya çalıştığını öncelikle saptamak gerekir.
Post-Modern’in Modern’e tepkisi, insanlığın
uygarlık sürecinde yarattığı yapı dilini rafa kaldıran tutum merkezinde olduğu için klasiğe
tekrar sarılmak Post-Modernistler için iyi bir
çözümdü ve R.Venturi’nin Lonca Binası PostModern mimarinin ip uçlarını sunan ilk örnekti
(resim 215). Post-Modernistleri aslında Krier
kardeşlerin yaklaşımında olduğu gibi daha naif
bir klasisizm yorumu arayışında olanlar (resim
216) ve klasik ögeleri eklektik, ilkesiz ve kuralsız olarak kullanan mimarlar olarak ikiye ayırmak doğru olur. Birinci grubun küçük yapılar ve
kağıt üzerinde kalan projeler dışında ürünler
sunması bu anlayışın büyük ticari yapılarda
veya çok katlı konut bloklarında uygulanması
imkansız olduğu için beklenemezdi. Klasik
ögeleri eklektik ve kuralsız biçimde kullanan ve
bir kesimi anti-Modernist olmadıklarını savunan
ikinci grubun ise çeşitli projeleri hayata geçecektir (resim 217, 218, 219). Bu tavır bazen
eklektisizm ve ilkesizliğin de ötesine geçecektir, kanımca bunları ironi olarak nitelemek iltifat
olur, bunlar tabir yerindeyse başta Modernizm
olmak üzere sanki her şeyle küstahça dalga
geçmektedir (resim 220). Aslında bunlar, klasisizmin yeni yorumu olmaktan çok, Modernin
kötü, sahte karikatürleri olarak nitelenmelidir.
TEMMUZ2013 27
Ahmet B. ÖZSÜT
Resim 215 – Robert Venturi, Guild House,
Philadelphia (1963)
Resim 219 – Ricardo Bofil, Le Palacio
d’Abraxas konut blokları, Paris (1982)
Resim 220 – Michael Graves, Dolphin Hotel,
Florida (1990)
Resim 216 – Leon Krier, Krier Evi, Florida (1985)
Resim 217 – Philip Johnson, AT&T Binası
(şimdi Sony Binası), New York (1983)
Resim 218 – Michael Graves, Portland Binası,
Oregon (1982)
28 SAYI29
Resim 221 – Frank Ghery, Gehry Evi, Santa
Monica LA (1978)
Resim 222 – Coop Himmelblau, Çatı Katı
Düzenlemesi, Viyana (1988)
Özetle o veya bu yaklaşımla çözümü klasisizme tekrar sarılmakta arayan Post-Modernizm,
hızla ve bir moda halinde gelişti ancak dönüştürücü hiçbir yanı olmadığı kısa sürede fark
edilip daha Yirmibirinci Yüzyıla girilmeden terk
edildi.
Diğer yandan hemen hemen aynı dönemlere
tekabül eden ve modern ötesi olarak nitelenebilecek bir diğer yaklaşım daha vardır. Bu yaklaşım Post–Yapısalcılık çizgisi ve ondan beslenen Yapısöküm (Deconstruction) anlayışıdır.
Yapısöküm terimi ilk olarak Fransız düşünür
Jacques Derrida tarafından eleştirel kuramını
adlandırmak üzere kullanılmıştır. Temelde dil
üzerinden hareket eden bu kuram, Yapısalcılık
ve öncesi tüm yaklaşımların aksine dilin içindeki hiçbir unsurun mutlak olarak tanımlanamadığı, her şeyin diğer şeylere karışıp izini bıraktığı,
sınırsız olarak saçılmış bir ağ olduğunu savlar.
Derrida’nın temel eleştirilerinden birisi de tarihi
ve dili basit çizgisel bir evrim olarak gören yerleşik anlayışa karşıdır. Derrida’nın yapı sökümünün Post-Modern’le temel ortak noktası, ikisinin de eleştirisinin yerleşik ve geleneksel kavramların, felsefenin metafizik yapısına yönelik
olmasıdır. Süreç içerisinde Derrida’nın felsefesini izleyen ABD Yapısökümcüleri PostModern’e daha da yaklaşan, hatta bütünleşen
bir noktaya gelecektir.
Resim 223 – Zaha Hadid, Vitra Yangın
İstasyonu, Weil Am Rhein (1993)
21.Yüzyıla girilirken, Dekonstrüktivizm artık
daha büyük projelere imza atacak kadar popularite kazanmıştı. Doğal olarak ölçek büyüdükçe sorunlar da büyüyordu ve yapı maliyetleri
inanılmaz biçimde artıyordu. Tabi ki günün
sonunda işlevsel gereksinimlerden de kaçabilmek imkansızdı. Modernizmin bakış açısıyla
bu yapılar, her şeyden önce yer çekimi gerçeğine karşı elinden hiç bir şey gelmemesine karşın ‘öyleymiş gibi’ yapan, yalan söyleyen, hatta
kimilerine göre şımarık yapılardır (resim 224,
226, 227). Belki erken bir yorum olsa da, bu
mimarların gelişim çizgisinin giderek daha rasyonel çözümler üretmeye doğru kaydığını gözlemlemek de kanımca mümkündür (resim 228).
Post-Modern’le aynı yıllarda başını Peter
Eisenmann’ın çektiği bir grup mimar, Modern’in
tıkanıklığını aşmak yönünde daha radikal
bir yaklaşım geliştirmeye başlamıştı. Derrida
felsefesinden etkilenen bu yaklaşıma göre,
insanoğlunun uygarlık serüveninde modern
mimarlık da dahil yarattığı ‘konstrüksiyon dili’
sürekli bir gelişmenin tarihi idi. Mademki bu dil
sınırlarına dayanmıştı, o zaman yeni birşeyler
ortaya koyabilmenin yolu bu dilin alfabesiyle
konuşmamaktı.
Dekonstrüvizm
veya
Yapısöküm yani ‘konstrüksiyon diline karşı
olmak’ anlayışı böylece doğdu ve gelişmesini
sürdürüyor. Bu akımın şimdilik yandaşı kadar
karşıtı var. Her zaman işlevi ikinci plana atan
bu anlayış önce küçük ölçekli yapılarda uygulanma şansı buldu (resim 221, 222, 223, 224).
Resim 224 – Frank Ghery, Danseden Bina,
Prag (1996)
KÜLTÜR – SANAT
dil geliştirecektir. Bu günlerde kendini tekrarlama açmazına girmiş gibi görünse de,
Ghery’nin bu yapıları kent silüetlerine hediye
edilmiş Gaudi vari heykeller gibidir (resim 229).
Öte yandan seksenler sonrasında herkes PostModernist ya da Dekonstrüvist olmamıştı. Bu
dönemde Tadoa Ando (resim 230) ve Ricardo
Legorreta (resim 231) gibi mimarilerinde ait oldukları
kültürün
duyarlılıklarını
barındıran
Modernistleri, benzerlerini ve diğer istisnaları
dışarda tutarak genel anlamda bir niteleme yaparsak, Modernizmi şu ya da bu şekilde sürdüren
mimarlar
için
Post-Modernistler
ve
Dekonstrüktivistler için olduğu gibi ‘değişik olmak’
sanki birincil kaygıydı (resim 232, 233, 234)
Resim 234 – Renzo Piano, Shard of London
Bridge, Londra (2013)
Sonsöz
Resim 225 – Rem Koolhaas & OMA, Merkezi
Kütüphane, Seattle (2004)
Resim 230 – Tadoa Ando, Sanat Müzesi,
Hyogo (1996)
Resim 226 – Daniel Liebenskind, Kraliyet
Müzesi, Toronto (2007)
Resim 231 – Ricardo Legorreta,
Kütüphanesi, San Antonio (1995)
Halk
Resim 227 – Coop Himmelblau, Sinema
Merkezi, Busan (2012)
Resim 228 – Zaha Hadid, Ekonomi ve İşletme
Üniversitesi Kütüphanesi, Viyana (2012)
Her ne kadar kendisi Dekonstrüktivist payesini
reddetse de, bu mimarlar içerisinde Frank
Ghery’yi farklı bir yere koymak gerekir belki de.
Dekonstrüvistlere yöneltilen birçok eleştiri onun
yapıları için de geçerli olmasına karşın, Ghery
süreç içerisinde özgün ve etkileyici bir plastik
Resim 229 – Frank Ghery, Guggenheim
Müzesi, Bilbao (1997)
Bu yazı dizisi boyunca insanoğlunun;
homo sapiens sapiens’den Neolitik Çağa,
Neolitikden Antik Uygarlıklara, Antik
Dönemden tarihsel üsluplara ve endüstri çağına, giderek Modern’e ve ‘Modern Ötesi’ne uzanan mimarlık serüveninin çok kısa bir tarihçesini kendi bakış açımdan yansıtmaya çalıştım. İlk
bölümde de ifade ettiğim gibi amacım; mimarlık tarihiyle toplumsal tarih, başka bir deyişle
toplumların üretim ilişkileri ve düşünsel, sanatsal ve dinsel gelişmeleri ile paralellikler kurarak
mimarlık tarihi bilincinin gelişmesine / oluşmasına yönelik bir merak uyandırarak küçük bir
katkı sunabilmekti. Bu koca serüveni, bu denli
sınırlı bir kapsamda birçok şeyi ihmal etmeden
yansıtabilmenin mümkün olmamasının da
anlayışla karşılanacağına inanıyorum.
Ahmet Bahadır ÖZSÜT
Resim 232 – Cesar Pelli, Petronas Kuleleri,
Kuala Lumpur (1999)
Resim 233 – Norman Foster, Swiss RE
Binası, Londra (2004)
1953’de doğdu. Evli, iki çocuk babası. ODTÜ
Mimarlık Fakültesinden 1978’de mezun oldu.
Mesleki yaşamına tasarımcı mimar olarak
Tüstaş AŞ’nde başladı. 1981-1983 yıllarında
Enka Arabia Ltd. firmasının RWTS projesinde
önce şantiye mimarı, sonra şantiye şefi olarak
çalıştı. 1983-1985 yıllarında aynı ülkede Hail
kentinde Al-Fadhel Ltd. Emirlik Binalarının
proje müdürlüğünü yürüttü. 1986’da Akmülk
AŞ’ye ait 1000 yataklı Bodrum tatil köyü projesinin yatırım planlaması yönetimini yaptı. 19861991 yıllarında çeşitli MNG Holding şirketlerinde, Ankara Hilton Oteli projesinde şantiye şefliği, Kemer’deki iki adet 5 yıldızlı otel projesinde proje müdür yardımcılığı ve İzmir Hilton
Kompleksi inşaatında koordinatör olarak çalıştı. 1991-1994 yıllarında, eş zamanlı olarak
MNG Targem (proje ve müşavirlik) ve MNG
Mipaş (malzeme) firmalarının genel müdürlüğünü ve takiben 1994-1995 yıllarında MNG
Holding AŞ. Yatırımlar Koordinatörlüğünü
yürüttü. Tasarım ve teknik müşavirlik alanında
faaliyet göstermek üzere 1995’de ANTS AŞ’nin
ve 2008’de AÖZSÜT AŞ’nin kurucu ortakları
arasında yer aldı. ANTS A.Ş ve AÖZSÜT A.Ş.
başta 5 yıldızlı oteller olmak üzere çok sayıda
nitelikli üst yapı yatırımında tasarım, proje
yönetimi, inşaat kontrollüğü, mesleki kontrollük, yatırım danışmanlığı gibi teknik müşavirlik
hizmetlerini gerçekleştirdi.
TEMMUZ2013 29
Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği
FIDIC ve EFCA Orijinal Yayınlar Listesi TürkMMMB web sitesinde yer almaktadır.
(http://www.tmmmb.org.tr/images/yayinlar/kitaplar/yayin_listesi.pdf)
30 SAYI29
B‹RL‹⁄‹M‹ZDEN
HABERLER
FIDIC Sözleşmeleri Eğitim Semineri,
17-18 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da Birliğimiz organizasyonunda düzenlenmiştir. Özellikle kırmızı ve sarı kitapların
detaylı olarak incelendiği ileri seviye seminere Teknik
Müşavirler, müteahhitlik firmaları temsilcileri ve hukuk danışmanları katılmıştır.
Türk Müşavir Mühendisler ve Mimarlar Birliği (TürkMMMB), müşavir mühendislik ve
mimarlık kavramının önemini ilgili kurumlara ve topluma anlatmak, müşavirlik hizmetlerinin ilerlemesine ve gelişmesine çalışmak, uluslararası uygulamaları ülkemize
FIDIC'e Giriş ve Etik Kurallar
Birliğimiz bünyesinde faaliyet gösteren Genç Mühendis ve
Mimarlar Platformu - GEM üyelerine yönelik olarak, 9 Mayıs
2013 tarihinde, Birlik Merkezi’nde, Raşit ÜNÜVAR tarafından
“FIDIC’e Giriş ve Etik Kurallar” konulu bir seminer gerçekleştirilmiştir.
taşımada öncülük ederek, bu konuda en
yüksek uluslararası teknolojik ve örgütsel
seviyeye erişmek amacıyla, 25 Nisan
1980 tarihinde kurulmuştur. Birlik, bağımsız müşavirlik hizmeti veren mühendis ve
Türkiye Tünelcilik Semineri 2013
Karayolları Genel Müdürlüğü’nün desteği ile Yollar Türk Milli Komitesi tarafından 13 Haziran
2013 tarihinde Ankara Sheraton Otel’de düzenlenen “Türkiye Tünelcilik Semineri”ne
TürkMMMB Başkan Yardımcılarından Hamdi AYDIN panelist olarak katılmıştır.
mimarları temsil eden dernek statüsünde
bir sivil toplum kuruluşudur.
TürkMMMB, 1987 yılında Müşavir Mühendisler Uluslararası Federasyonu – FIDIC’e
TürkMMMB Görüşleri
Yönetim Kurulu Üyelerimiz, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından tekrar düzenlenen “Yapı
Denetimi Hakkında Kanun Çalışması” taslağına ilişkin TürkMMMB görüşlerini,
17 Mayıs 2013 tarihinde Bakanlık Müsteşarı Sayın Ercan TIRAŞ’ı ziyaret ederek sunmuşlardır. Ayrıca Ekonomi Bakanlığı tarafından yürütülen “Mühendislik ve Mimarlık
Hizmetlerinde Karşılıklı Tanıma Anlaşmaları” çalışmasına ilişkin TürkMMMB görüşleri
Ekonomi Bakanlığı’na 18 Haziran 2013 tarihihde sunulmuştur. “Hidroelektrik Enerji Üretim
Tesisleri Denetim Hizmetleri Yönetmeliği Taslağı” üzerine TürkMMMB görüşleri ise,
30 Temmuz 2013 tarihinde DSİ Hidroelektrik Enerji Dairesi Başkanlığı’na iletilmiştir.
ve 2001 yılında Avrupa Müşavir Birlikleri
Federasyonu - EFCA’ya üye olmuştur. Her
iki federasyonun Türkiye’deki tek temsilcisidir.
TürkMMMB, amaçları doğrultusunda; gelişmiş ülkelerde yaygın ve kurumsallaşmış
olarak kabul gören, ancak ülkemizde henüz eksiklikleri olan bağımsız teknik müşa-
EFCA Genel Kurul
Toplantısı - EFCA
“Directors and
Secretaries (D&S)”
Toplantısı
Birliğimizin üyesi olduğu Avrupa
Müşavir
Mühendislik
Birlikleri
Federasyonu – EFCA’nın yıllık
Olağan Genel Kurul toplantısı 31
Mayıs 2013 tarihinde Brüksel’de
gerçekleştirilmiştir. TürkMMMB’yi
Birlik Yöneticisi Pelin ERDOĞAN
temsil etmiş ve sonrasında tüm üye
ülkelerin yöneticilerinin bir araya
geldiği toplantıya katılmıştır.
İMSAD Yönetim
Kurulu’nun Birliğimizi
Ziyareti
Türkiye
İnşaat
Malzemesi
Sanayicileri Derneği – İMSAD
Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri,
7 Mayıs 2013 tarihinde Birliğimize
ziyarette bulunmuşlardır. İlgili
ziyarette, her iki birliğin çalışmaları
hakkında karşılıklı bilgi sahibi olunmasının
önemi
vurgulanmış;
önümüzdeki süreçte sektöre yönelik sorunlarda ortak çözüm önerileri
geliştirilebileceği belirtilmiştir.
32 SAYI29
Libya’nın Yeniden Yapılandırılması
Programında Türk Teknik
Müşavirlik Hizmetleri Konferansı
“Libya’nın Yeniden Yapılandırılması Programında Türk
Teknik Müşavirlik Hizmetleri Konferansı,” 10 Nisan
2013 tarihinde Ankara Swiss Otel’de gerçekleştirilmiştir. Ekonomi Bakan Yardımcımız Sn. Mustafa Sever ve
Ekonomi Bakanlığı üst düzey yöneticilerinin, Libya’nın
Ankara Büyükelçisinin, Libya Ulaştırma, Planlama,
Elektrik ve Sanayi Bakan Yardımcıları’nın, bazı yatırımcı kuruluş temsilcilerinin ve bazı Libyalı Teknik
Müşavirlik firmaları yetkililerinin, üyelerimiz ile inşaat
sektörünün farklı paydaşlarının katıldıkları ve T.C.
Ekonomi Bakanlığı desteğinde gerçekleştirilen konferansta, Libyalı yetkililere Türk Teknik Müşavirlik firmalarının dünyada, Libya’da ve Türkiye’de yaptıkları çalışmaları özetleyen sunumlar yapılmış; Libya’da yeniden
yapılanma sürecinde Türk Teknik Müşavirlerinin yer
almayı istedikleri iletilmiş ve Libyalı katılımcılar da bu
çalışmalarda Türk firmalarla birarada olmayı arzuladıklarını vurgulamışlardır. Etkinlikte Libyalı yetkililer ile
Türk Teknik Müşavirlik ve Müteahhitlik firmaları yetkililerini bir araya getiren ikili görüşmeler düzenlenmiştir.
Konferans ile ilgili detaylı bilgiye www.tmmmb.org.tr
adresinden erişilebilinir.
virlik sektörünün geliştirilmesi ve gelişmiş
ülkelerdeki uygulamaların Türkiye’ye kazandırılması için gerek üyelerine, gerekse
toplumun tüm kesimlerine yönelik yoğun
çalışmalar yapmaktadır.
Ulus la ra ra s› ka bul gör müfl ta n› m›y la
FI DIC stan dart la r›y la ba €›m s›z mü flavir mü hen dis lik ya pan fir ma la r›n bir
ara ya
gel di €i
çat›
kuruluflu
olan
TürkMMMB’nin, inflaat sektörünün farkl›
alanlar›nda deneyimli 200’e yak›n üyesi
bulunmaktad›r.
2012 – 2014 Dönemi
Yönetim Kurulu
Dem i r İNÖZÜ, Başk an
Ham di AYDIN, Başk an Yr d.
Sal i h Bi l gi n AKM AN, Başk an Yr d.
Sedef ODABAŞI ERDOĞAN, Başkan Yr d.
M . Si n an AKER, Başk an Yr d.
M u n i s ÖZER, Sek r et er Üy e
Yeni Üyelerimiz
Birliğimize Sadık Selçuk ALTEN bireysel üye olarak,
HİDROMARK Müh. Müş. A. Ş. ile KAVALCI Müh. ve Müş.
Ltd. Şti. firmaları tüzel üye olarak katılmışlardır.
İsm ai l Hak k ı BAYDUR, Say m an Üy e
A.Sü r ey y a URAL, Üy e
Or h an ULUDAĞ, Üy e

Benzer belgeler

konya selçuklu camii

konya selçuklu camii www.ajansturk.com.tr - [email protected] Basım Tarihi

Detaylı