Ağustos - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Transkript
Ağustos - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını KİMSE ZAMMINA GEREKÇE ARAMASIN ! >>Sayfa 7 Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 www.tzob.org.tr İNCİRİMİZİ MUTLAKA KORUMALIYIZ TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Aydın’ın İncirliova ilçesi, Erbeyli İncir Araştırma İstasyonu’nda sezonun ilk kuru incir hasadına katıldı. Bayraktar, bu yıl kuraklığın incire zarar verdiğini bildirerek, “Dünyada rakipsiz olduğumuz ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim’de adı bir sureyle anılan incirimizi muhakkak korumalıyız” dedi. >>Sayfa 2 MISIRDA İTHALATÇI OLMAMALIYIZ Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Aydın ziyaretleri kapsamında geldiği Çine’de bir mısır tarlasında biçerdöver kullanarak, mısır hasadı yaptı. Bayraktar, hafta sonu Çine’de katıldığı mısır hasadında, “Türkiye mısır ithalatçısı olmamalı” dedi. >>Sayfa 4 MUTLAK ÜSTÜNLÜK İÇİN DESTEK ŞART Dünyanın tarımı anladığını ancak Türkiye’nin anlayamadığını belirten Şemsi Bayraktar, “Tarım alanları imara açılmamalı” dedi. >>Sayfa 5 HUBUBAT ■HUBUBATTA DANE KAYIPLARI >>Sayfa 14 ■HUBUBAT TOHUMLUĞU ÜRETİMİ VE KULLANIMINDA SON DURUM >>Sayfa 15 ■HUBUBAT HASTALIKLARI VE ZARARLILARI >>Sayfa 15 ■TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ’NİN ÖNEMİ >>Sayfa 16 ■ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA BUĞDAY ÜRETİMİ >>Sayfa 16 ■ÜLKEMİZ TAHIL ISLAHI ÇALIŞMALARINA GENEL BİR BAKIŞ >>Sayfa 18 TZOB’DAN BALIKÇILARIMIZA RASTGELE MAZOT ve GÜBREDE ÖTV İNDİRİMİ ŞART RUSYA’YA İHRACAT SEKTÖRE ÖNEMLİ GİRDİ SAĞLAR >>Sayfa 11 AYIN KONUSU >>Sayfa 5 TZOB Genel Başkanı Bayraktar, çiftçimizin dünyayla rekabet edebilmesi için desteklerin artırılması gerektiğini bildirerek, “Mutlak üstünlüğü sağlamak üzere dünya tarım ticaretinde rol almak ve daha fazla paya sahip olmak istiyorsak, mutlak üstünlük şart. Bunun en büyük silahı, üreticinin desteklenmesidir” dedi. Rusya, 7 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süreyle Avrupa Birliği, ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç mallarına ambargo kararı alması üzerine TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yılda 40 milyar dolar civarında gıda ve tarım ürünleri ithalatı yapan Rusya’ya ihracatın tarım ve gıda sektörlerine önemli girdi sağlayacağını söyledi. >>Sayfa 8 Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 2 [SESLENİŞ] Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım, Israrla vurguladığımız ve üzerinde çok ehemmiyetle durduğumuz konuların başında tarım sektörünün ülkemiz açısından önemi geliyor. Her vesileyle gelecekte tarıma hükmeden ülkelerin dünyaya da hükmedeceğini belirtiyor ve sektörümüzle ilgili çalışmaların bu gerçekten hareketle ele alınmasını, yapısal sorunlarının acilen çözümlenmesini, desteklerin çiftçimizin rakip ülkelerde olduğu kadar desteklenmesini istiyoruz; çalışmalarımızı bu amaçlar doğrultusunda geceli gündüzlü sürdürüyoruz. Değerli arkadaşlarım, gıda güvencesinin ve güvenliğinin sağlanması için tarım sektörümüzün rekabet gücünün yüksek olması zorunludur. Amaç sadece yurt içi talebi karşılamak değil, üretim potansiyelimizi kullanarak gelişen dünya tarım ürünleri pazarından daha fazla pay almak olmalıdır. Biliyorsunuz, Ağustos ayının başında Rusya, Avrupa Birliği ülkeleri ile ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç mallarına ambargo kararı aldığını açıkladı. Bu kapsamda, bu ülkelerden sığır ve kümes hayvanı eti, tüm meyve ve sebzeler, kaşar peynirleri ve süt başta olmak üzere tarım ve gıda ürünleri almayacağını ilan etti ve bu ürünleri Türkiye, Brezilya, Çin ve Arjantin’in de aralarında bulunduğu birçok ülkeden karşılayabileceğini açıkladı. Sadece geçici bu durum bile, tarım sektörümüzün önemini ortaya koyan, ülke ekonomisine sağlayabileceği büyük katkılar açısından güzel bir örnek. Ülkemiz, yaşadığımız ağır doğal felaketler nedeniyle bu sene bazı ürünlerde sıkıntıda. Bu haliyle bile, özellikle kanatlı, süt ve süt ürünleri, turunçgiller başta olmak üzere taze meyve sebze sektörümüz talebin önemli bir kısmını karşılayabilecek potansiyele sahip. Kaldı ki, yine hep vurguladığımız gibi; dünyada gıdaya olan ihtiyaç her geçen gün biraz daha artıyor. Nedenleri dikkate alındığında bu ihtiyacın azalmayacağı da ortada. Dünyada çok önemli sayıda bir nüfus açlık ve yetersiz beslenmenin ızdırabını yaşıyor. Üstelik açlık ve yetersiz beslenme günümüzde belirli bir bölgenin sorunu olmaktan da çıktı; bütün insanlığın en önemli sorunlarından biri haline geldi. İşte önümüzde duran bu tablo, tarımın, gıdanın, gıda güvenliğinin ve gıdayı üretenlerin yani üreticilerimizin, çiftçilerimizin öneminin artık kat be kat arttığının da bir kanıtı. Ülkemizi doyuran, gelen turisti doyuran, üstüne ihracat yapıp, önemli istihdam yaratan tarım sektörüne ve bu sektörde alın teri döken üreticilerimize yönelik yapılacak her türlü destek ve çalışma; aslında ve aynı zamanda ülkemiz Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 geleceğine yapılan bir yatırımdır. Bu gerçek asla unutulmamalıdır. Değerli arkadaşlarım, Tarım, gıda temini ve beslenmedeki hayati öneminin yanı sıra birçok sektörün de gelişmesini sağlıyor, ham maddesini temin ediyor. Turizmde bile, sadece yeme-içme noktasında değil, farklı destinasyonlar oluşturulabilecek potansiyeli dolayısıyla bu sektör açısından da çok önemli ve farklı bir yere sahip. Eko turizm ve köy turizmi olarak da adlandırılan kırsal turizm dünyada giderek ön plana çıkıyor. Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya gibi ülkeler kırsal turizmden büyük gelirler elde ediyor. Bu turizm dalının diğer farklı bir yönü, bütün bir yıla yayılıyor olması. Kırsal turizm, o yörelerde ekonomiye can veriyor; tarım dışı istihdam ve gelir sağlıyor. Ülkemizde milyonlarca kişi, yaz aylarında köylerine, kasabalarına gidiyor ve kırsala hayat veriyor. O bölgelerde ekonomik faaliyetlerin canlanmasına, büyükşehirlerden gelen yazlıkçıların büyük katkısı bulunuyor. Şehirlere büyük göç veren bölgelerde esnaf, emeklilerin köylere gelmesi için Nisan-Mayıs aylarını, çocukları olanlar için ise okulların kapanmasını dört gözle bekliyor. Gurbetçiler gelince ekonomik faaliyetler daha da hızlanıyor. Kırsala can suyu oluyor. Üstelik kırsal turizm, diğer turizm faaliyetleri gibi büyük yatırımlar da gerektirmiyor. Sakin bir ortamda huzurlu bir tatil imkânı sağlayan kırsal turizm, kırsalda yaşayanlara yılın her mevsiminde gelir sağlayabilir, bu yolla da nüfusun o yörelerde İNCİRİMİZİ MUTLAKA KORUMALIYIZ Hem ülkemiz hem de kırsaldaki insanlarımız açısından Türkiye, bu alanda gelişmiş Avrupa ülkelerine göre çok daha büyük imkânlar sunabilecek zemine sahip durumda. Tarım faaliyetlerinin yoğun olduğu bu günlerde, bütün Ziraat Odalarımıza çalışmalarında başarılar, çiftçi kardeşlerime bol ürünlü ve bereketli hasatlar diliyorum. Bayraktar dünyada rakipsiz olduğumuz ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim’de adı bir sureyle anılan incirimizi muhakkak korumalıyız TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nuri Sorman, Germencik Belediye Başkanı Ümmet Akın ve Efeler Ziraat Odası Başkanı Rıza Posacı’nın da eşlik ettiği Bayraktar, 274 çeşit incir fidanının yetiştirildiği istasyon bahçesinde incelemelerde bulundu. Ziraat Odası başkanlarından hasat sezonu hakkında bilgiler alan Bayraktar, incir üreticilerine bereketli ve bol kazançlı bir sezon diledi. İncirin hem Türkiye hem Ege Bölgesi hem de Aydın için çok önemli bir konumda olduğunu vurgulayan Şemsi Bayraktar, şunları söyledi, “Bu yıl ülkemiz, kuraklıkla başlayan ardından neredeyse bütün afetleri yaşayan kötü bir üretim sezonu geçiriyor. Genel Yayın Müdürü Bekir Şinasi Özdemir Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen İlk yükleme tarihi uygulaması tamamen kaldırılmalı Bütün bu gerçekler ışığında, çiftçimizin bu yönde hem bilgi sahibi olması hem de bu konuyu sahiplenmesi ve desteklenmesi gerekiyor. Kırsal turizme açılacak köylerimiz, vakit geçirilmeden titizlikle belirlenmeli, bu konuda gerekli atılım yapılmalı ve devamlılığı konusunda turizm sektöründen, kamu kurumlarından ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler, yerel yöneticiler, yerel halk ve turizm uzmanları bu işe gönül vermeli, görev almalıdır. Bayraktar, Aydın’ın İncirliova ilçesinde bulunan Erbeyli İncir Araştırma İstasyonu’nda sezonun ilk kuru incir hasadına katıldı. Yayın Kurulu M. Hikmet Yavuzyiğit Metin Türkyılmaz Ömer Kaya Salim Altay Hasan Hüseyin Coşkun Dr. Fethi Güven Prof. Dr. Mevhibe Albayrak Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu Prof. Dr. Erdoğan Güneş Dr. Özden Hiçbirol İhracatının büyük bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerine yapan bir ülke olarak, bunu dikkate alıp, rakip ülkeler karşısında rekabet gücümüzün artırılabilmesi için ‘iyi tarım’ uygulamalarının bir an önce hayata geçirilmesi ve yaygınlaştırılması yine büyük önem taşıyor. Aflatoksin birçok gıda maddesinde olduğu gibi incirde de oluşuyor. İnsan sağlığı, ürün satışı ve ihracatımız açısından sorun yaratan aflatoksin oluşumunu engelleyecek önlemleri mutlaka almamız gerekiyor. Hastalık ve zararlılarla mücadelede gerek kültürel ve gerekse kimyasal programların titizlikle ve zamanında uygulanması da bir şart olarak önümüzde duruyor.” Kırsal turizm, ayrıca kadınlar için geniş bir istihdam alanı da yaratıyor; yerel girişimcilik ve beraberinde ticari bir dinamizm de kazandırıyor. Bunlar ise çok önemsediğimiz ve üzerinde çalışmalar yaptığımız kırsal kalkınmaya büyük destek sağlayacağına inandığımız unsurlar. Hemen her bölgemizin birçok yöresinde hayata geçirilebilecek bu turizm türünün, hem kırsaldan göçü önleyeceği hem de çiftçimize, köylümüze hiç tahmin edemeyeceği oranda katkı sağlayacağı ortadadır. Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yapım Ajansı Basım Tarihi 02.10.2014 Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail:[email protected] [email protected] Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi 312 447 48 25 Dağıtım PTT Kargo Baskı MATTEK Matbaacılık Basım Yayın Tan.Tic.San.Ltd.Şti. Ağaç İş. San.Sit. 1354 Cd. 1362 Sk. No: 35 İvedik / ANKARA Tel: 312 433 23 10 Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder. Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. 3 İyi tarım uygulamaları hayata geçirilmeli tutulmasına olanak verir. Kültür, doğal çevre ve tarımla bütünlesen kırsal turizm, tarımdan ayrılan sermayenin de kırsalda kalmasını sağlayabilir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl yaşanan kuraklığın incire zarar verdiğini bildirerek, “Dünyada rakipsiz olduğumuz ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim’de adı bir sureyle anılan incirimizi muhakkak korumalıyız” dedi. İmtiyaz Sahibi TZOB Adına M. Nuri Şeyda Sorman Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Kuraklık, don, dolu, fırtına derken, bu yıl ülkemizin büyük bir bölümünde çiftçimizin ocağına adeta ateş düştü. Doğal afet sayılabilecek her ne varsa neredeyse hepsini bu yıl yaşadık. Sizler de hem kuraklık hem fazla yağışlar hem de aşırı sıcaklar nedeniyle zarar gördünüz. Tabii bu afetlerin oluşmaması için alınabilecek bir önlem maalesef yok ancak bununla birlikte zararları en aza indirebilecek tedbirleri de asla göz ardı etmememiz gerektiği gerçeğini de bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Üreticilerimiz her türlü olumsuzluğa karşı kendisini güvenceye almalıdır. Suriye, ABD ve İspanya takip ediyor. Yaklaşık 105 bin ton civarında olan dünya kuru incir üretiminin yarısına yakın bir bölümü yine ülkemiz tarafından gerçekleştiriliyor. En büyük kuru incir üreticisi ve ihracatçısı konumunda olan ülkemiz, dünya fiyatlarını da önemli ölçüde etkiliyor. Üretimimize baktığımızda, yaş incir üretimimizin 2012 yılında 275 bin ton iken geçen yıl 297 bin tona çıktığını görüyoruz. Kuru incir üretimimiz ise yıllara göre, iklim şartlarına bağlı değişiklikler olmasına rağmen çoğunlukla 55 bin ton civarında gerçekleşiyor.” Kaliteli kurutmalık incir Ege’den Bu noktada yeri gelmişken bir kez daha vurgulamak istiyorum ki sigorta, artık her üreticimiz için bir zorunluluk olarak görülmelidir. Her çiftçimiz ürün sigortasını, üretimlerinin bir parçası gibi; ekim gibi, dikim gibi, gübre gibi bir gereklilik olarak görmelidir.” İncir üretiminin Türkiye’deki yaygınlığına dikkat çekerek üstün kaliteli kurutmalık incirin Ege Bölgesi’nde üretildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti, “İncir, bölge çiftçilerimiz açısından oldukça önemli bir ürün. Zira bu bölgedeki yaklaşık 35 bin aile incir tarımıyla uğraşıyor; geçimlerini tamamen bu üründen elde ettikleri gelirle karşılıyor. İncirin üretiminde Türkiye’nin özellikle de Aydın’ın önemli bir role sahip olduğunu anımsatan Bayraktar, şöyle devam etti, “Bildiğiniz gibi, dünyada oldukça sınırlı sayıda ülkede üretimi yapılabilen incir, ülkemizin bütün sahil kuşaklarında yetişebiliyor. Ülkemizde incir için en elverişli bölgeler ise Büyük ve Küçük Menderes havzaları olarak görülüyor. Yıllara göre değişmekle birlikte, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun verilerine göre, ülkemiz, 2011 yılında yaklaşık 250 bin tonla, dünya yaş incir üretiminin yaklaşık yüzde 27’sini karşılıyor ve bu rakamla dünyada ilk sırada yer alıyor. Bizi, Mısır, Cezayir, İran, Fas, İşlenmesi esnasında yoğun iş gücü gerektiğinden, incir işletmelerinde çalışan işçilerle birlikte büyük bir kesim, geçimini incir üzerinden sağlıyor. Bu yıl, yaşanan kuraklık incire zarar verdi. Haziran ayındaki aşırı yağışlar ise incirde pas hastalığına yol açtı ve ürüne kuraklıktan daha fazla zarar verdi. Üreticilerimiz bu hastalığı yeterince bilmediğinden, gerekli olan mücadeleyi de yapamadı ve incirde gazelleme olarak adlandırdığımız yaprak dökümleri yaşandı. Bu sezon yaşanan doğal afetler özellikle meyvelerde birçok zararı da beraberinde getirdi. Aşırı sıcaklar sebebiyle oluşan aşırı nem ve sabah çiğleri incir ürününde çatlamalara neden oldu. Yine incir üreticisinin ‘akma’ olarak adlandırdığı iç çürüğü hastalığı yoğun olarak görüldü. Bunun yanı sıra, iklim şartlarından kaynaklanan ekşime ve sürgün uzunluklarının kısalığının neden olduğu meyve sürtmeleri ve güneş yanıkları ürün kalitesinde de düşüşlere yol açtı.” İncirimizi muhakkak korumalıyız Yaşanan olumsuzlukların bu yılki yüksek kaliteli incir miktarını etkilediğini kaydeden Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti, “Dünyada rakipsiz olduğumuz, kutsal kitabımız Kuranı Kerim’de adı bir sureyle de anılan incirimizi muhakkak korumalıyız. Ancak üretiminde dünya lideri olduğumuz bu meyveyle ilgili çözümlenmesini istediğimiz, beklediğimiz sorunlara da kısaca değinmek istiyorum. Kuru incirde yaşanan en önemli ve her dönemde güncelliğini koruyan sorunumuz, temiz, gerekli standartlara uygun ve kaliteli üretimin sağlanması olarak karşımıza çıkıyor. Kaliteli üretim yapılabilmesi için ise üreticilerimizin bilinçlendirilmesi, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi büyük önem arz ediyor. Ayrıca, kuru incirde ürünü uygun koşullarda depolayıp, piyasanın ihtiyacına göre ürün dağıtımı yapabilecek, ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde olduğu gibi bir stok kurumunun hemen oluşturulmasına ihtiyaç olduğuna da değinen Şemsi Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti, “Kuru incir ihracatında ilk yükleme tarihi de büyük önem arz ediyor. İlk yükleme tarihinin geç açıklanması hem ihracata hazır olan ürünün üreticide muhafazasını zorlaştırıyor hem de pazar kaybına sebep oluyor. Bu bakımdan ilk yükleme tarihi uygulaması tamamen kaldırılmalı ve ihracata hazır olan ürünün ihracatı bekletilmeden yapılabilmelidir. Ülkemiz kuru incirinin rekabet gücünü artırmak için incirin de ihracat iadesi yardımlarından yararlanmasını istiyor ve bekliyoruz.” Erdoğan, Davutoğlu ve yeni kabineye başarılar diledi Bayraktar, Germencik Belediyesi ziyaretinin ardından basın mensuplarının Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı yeni kabineye ilişkin sorularını da yanıtladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve yeni kabineye başarılar dileyen Bayraktar, şöyle konuştu, “Seçime kadar görev yapacak yeni hükümetten başta tarım kesimi olmak üzere herkesin beklentileri var. 62. Hükümetin Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyorum. Tarım kesiminin beklentilerinin karşılanmasını temenni ediyorum. İnşallah beklentiler karşılanır, daha huzurlu bir ülke oluruz. Çünkü insanlarımızın huzura ihtiyacı var. Tarım sektörü olarak özellikle yapısal sorunlarımızın çözülmesi noktasında eski hükümetle yapmış olduğumuz girişimleri yeni hükümetimizle de yapacağız. Yapısal sorunların çözümü ile çiftçimizin huzur içinde, daha güvenli bir şekilde üretim yapması önem taşıyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve yeni kabinesini ziyaretlerimizde tarım sektörü olarak kısa, orta ve uzun vadedeki beklentilerimizi raporlarımızla birlikte kendilerine taşıyacağız.” Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 4 MISIRDA İTHALATÇI OLMAMALIYIZ Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Bayraktar Toprak Mahsulleri Ofisi’nin özellikle bu yıl güçlü bir şekilde alım yapmasını istiyoruz Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 MUTLAK ÜSTÜNLÜK İÇİN DESTEK ŞART 5 Türk tarımının dünya ile rekabet edebilmesi için devlet desteğinin şart olduğunu kaydeden Bayraktar, “Tarım dünyada önem kazandı. Allah, bu ülke insanını açlıkla imtihan etmesin. Son yıllarda doğal afetler sonucunda arz talep dengesinin talep lehine bozulması, tarımın Türkiye’de öne çıkmasını, önem kazanmasını sağladı. Mukayeseli üstünlüğü yakaladığımız halde pamukta ithalatçıyız Bayraktar çiftçimizin dünyayla rekabet edebilmesi için desteklerin artırılması lazım Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçimizin dünyayla rekabet edebilmesi için desteklerin artırılması gerektiğini bildirerek, “Dünya tarım ticaretinde rol almak istiyorsak, daha fazla paya sahip olmak istiyorsak, mutlak üstünlük şart. Bunun en büyük silahı, üreticinin desteklenmesidir” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Aydın ziyaretleri kapsamında geldiği Çine’de bir mısır tarlasında biçerdöver kullanarak, mısır hasadı yaptı. Başkan Bayraktar, hafta sonu Çine’de katıldığı mısır hasadında, “Türkiye mısır ithalatçısı olmamalı” dedi. Bahar aylarındaki yağışların mısır üretimindeki verim için olumlu etki yapmasının yanı sıra kalitenin de iyi olmasını sağladığını vurgulayan Bayraktar, sözlerine şöyle devam etti, “Mısırda üretim rakamlarının ne olacağı önümüzdeki günlerde açıklanacak tahmin sonuçları ile daha net ortaya çıkacaktır. Bu yıl mısır hasadı her yıl olduğu gibi ilk olarak Akdeniz Bölgesinde başladı. Hasat önümüzdeki günlerde ülkemizin diğer bölgelerinde de giderek yoğunlaşacak. Toprak Mahsulleri Ofisi güçlü bir şekilde alım yapmalı Üretim miktarı ithalata çok fazla gerek duyulmadığını gösteriyor. Mısırda iyi giden bahar yağışları nedeniyle üretim beklentileri aşabilir. Erken yapılan tahminlere aldanıp, mısırda üretim düşecek mantığıyla ithalata çanak tutulmamalıdır. Özellikle mısır hasadı tamamlanıncaya kadar iç piyasada fiyatları olumsuz etkileyecek ucuz fiyatlı ürün ithalatına izin verilmemelidir.” “Bismillah diyerek mısır hasadına başladık“ diyen Başkan Bayraktar, “Mısır üretimi bu sezon yağışlar nedeniyle yüksek gibi görünüyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin özellikle bu yıl güçlü bir şekilde alım yapmasını istiyoruz. Mısır üreticimizi tüccarın eline bırakmamak gerek” diye konuştu. İthalat mısır üretimine darbe vurur Mısırla ilgili üreticinin taleplerinin de olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti, “Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ve Bakanımız Mehdi Eker’i ziyaretlerimizde raporlarımızı kendilerine sunacağız. Bu raporda mısırla ilgili bazı taleplerimiz de var. Türkiye’de şunu iyi hesaplamak lazım; ithalat, mısır üretimine büyük darbe vurur. İthalat, fiyatların düşmesine sebep olur. Bunu istemiyoruz. Özellikle hasat döneminde ithalat yapılmasına karşıyız. Bu görüşümüzü hükümetimiz ile özellikle paylaşacağız. Her şeye rağmen mısır üretimini artırarak devam etmeliyiz. Bizim üreticimiz imkan sağlandığında yeterli mısırı üretebilir.” Bayraktar, 2013 yılında 5,9 milyon ton mısır üretildiğini, son 10 yılda ekim alanlarında yüzde 11’lik genişleme, verimde ise yüzde 50 artış görüldüğünü bildirdi. Mısır önemli bir tarım ürünü Şemsi Bayraktar, mısırın önemli bir tarım ürünü olduğunu, dünyada başta yem ve biyoetanol sanayi olmak üzere, nişasta ve nişasta bazlı şekerler sanayi, bitkisel yağ sanayi, mısır ekmeği yapımı, taze tüketim, cips ve çerez olarak kullanıldığını belirtti. Sap ve yapraklarının endüstride, kağıt, karton, dolgu maddesi ve ambalaj olarak değerlendirildiği bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti, “Görüldüğü üzere mısır içinde bulundurduğu zengin besin maddesi nedeniyle insan ve hayvan beslenmesinde büyük bir değer taşıdığı gibi, iyi bir enerji kaynağı olarak da vazgeçilmez bir üründür. Mısır sahip olduğu öneme binaen bugün dünyada da üzerinde durulan bir ürün durumundadır. Dünyadaki payımız yüzde 0,5 Dünyada mısır üretiminde önde gelen ülkeler ABD, Çin, Brezilya, Avrupa Birliği (AB), Arjantin ve Ukrayna’dır. ABD, 2012 yılında, dünya mısır üretiminden aldığı yüzde 36 oranındaki pay ile ilk sırada yer almaktadır. ABD toplam mısır üretimi 352 milyon 60 bin tondur. Bu ülkeyi dünya üretiminden yüzde 23 oranında pay alan Çin izlemektedir. Çin mısır üretimi 222 milyon ton, Brezilya 74 milyon ton, AB 65 milyon 642 bin ton, Ukrayna 27 milyon ton, Arjantin 26 milyon ton, üretim gerçekleştirmektedir. Türkiye ise 2012 yılında 5 milyon 500 bin ton üretim ile dünya mısır üretiminden yüzde 0,5 oranında pay almaktadır. Mısır ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere hemen hemen bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Bugün itibarıyla ülkemizde Mısır üretiminde birinci sırada olan Akdeniz Bölgesi toplam üretimden yüzde 37 oranında pay almaktadır. Bu bölgeyi yüzde 22 oranında Güneydoğu Anadolu, yüzde 16 oranında pay ile Ege Bölgesi, yüzde 15 oranında aldığı pay ile Marmara Bölgesi izlemektedir.” Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgesinde mısır üretiminde artış var Son yıllarda ikinci ürün yetiştiriciliğinin artmasıyla birlikte ekolojik olarak ikinci ürün yetiştiriciliğine uygun olan Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgesinde mısır üretiminde artış görüldüğünü belirten Bayraktar, “Özellikle GAP projesinin sulanabilir tarım alanlarını artırması ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgemiz de mısır üretiminde büyük bir potansiyele sahip olmuştur” dedi. Söke Ziraat Odası’nda yöresel “ağalık” elbisesi, körüklü çizme giyen, kasket takan Bayraktar, ağalığı kendisine yakıştıramadığını ancak çiftçilerin hepsini ağa yapmak istediklerini söyledi. Dünyanın tarımı anladığını ancak Türkiye’nin anlayamadığını belirten Bayraktar, “Tarım alanları imara açılmamalı. Çiftçimizin dünya ile rekabet edebilmesi için desteklerin artırılması lazım. Çiftçimiz sektörde tutulmalı Bu yıl yaşanan doğal afetler, çiftçimizi çok zorlayacak. Şimdi kimse farkında değil ama hasat zamanında zorlukları hep beraber yaşayacağız. Çiftçimizin önümüzdeki yıl tarlaya girmesi açısından moral olarak yükseltmek, sektörden kaçmasını önlemek için de sadece borçların ertelenmesi yetmez, sosyal güvenlik ve elektrik borçlarının da yapılandırılması gerekiyor” dedi. Söke Ziraat Odası Başkanı Mustafa Kemal Kocabaş tarafından karşılanan Genel Başkan Bayraktar, Söke’de geçmişte pamuk ağalarının giysisi yöresel “ağalık” elbisesi giydi. Ağalığa yatkın değilim Ziraat odaları ve birlik başkanlarının katıldığı toplantıda konuşan Bayraktar, “Ağalığa yatkın değilim, ağalığı da sevmem. Artık bizim Türkiye hedefimiz, küçük işletmeleri büyütmek ve onları bir ağa haline getirmek. Türkiye’de bu kadar küçük işletme varken bizim toprak ağalığına soyunmamız ve toprak ağası olarak görüntü vermemiz de doğru değil ama ağalık Söke’de bir geleneksel örf ve âdet haline gelmiş, tarımı temsil ediyor, çiftçiyi, kırsalı temsil ediyor. Dolayısıyla biz çiftçiyi, tarımı temsil eden böyle bir ağalığı da kabul etmekten onur duyuyoruz ama hedefimiz, küçük çiftçilerimizi ağa yapmak.” Ancak üreticimiz mısır iyiyse mısıra, pamuk iyiyse pamuğa, hangi ürün iyiyse o ürüne kayıyor. Bu sene pamukta üreticilerin beklentileri var. Hükümetimizi bu manada uyarıyoruz, pamuk üreticimizin alın terinin karşılığını veremezsek seneye kimse pamuk ekmez. Üretici sektörden çekilirse pamuk ithalatı 700 bin ton değil, 1 milyon ton olur. Bu durumda biz kendi çiftçimiz yerine, yabancı ülkelerin çiftçisini finanse eder hale geliriz” dedi. Ülkemizin 1,5 milyon ton civarında pamuğa ihtiyacı var, üretimimiz ise 800 bin ton. 700 bin ton ithal ediliyor, sıfır gümrükle. Yağ ve küspe ithalatına 3,6 milyar dolar ödüyoruz. Bu, pamuk ve pamuk gibi yağlık bitkilerin önemini gösteriyor. Bizim AB ve ABD ile rekabet edebilmemiz açısından mukayeseli üstünlüğü sağlamamız gerekmektedir. Türkiye, pamukta verimlilik açısından ABD’nin, AB ülkelerinin çoğunun üzerinde yer alıyor. Mukayeseli üstünlüğü sağladığımız halde pamuk ithal ediyoruz, bunun üzerinde durulmalı. Ülke ekonomisinde tarımın önemine değinen Bayraktar, “Bu bölgede, Aydın’da pamuk çok önemli. Bölgede ekonominin yüzde 55’i tarım, burada tarım hapşırırsa diğer bölgeler nezle olur. Bunun herkes farkında olmalı. Bundan esnafı da, tüccarı da, sanayicisi de, diğer meslek grupları da fevkalade olumsuz etkilenir” dedi. Bir de sektörde mutlak üstünlük var. Bunu sağlayan ülkeler, bizim mukayeseli üstünlükle rekabet edebileceğimiz ürünlerde yaşama şansı vermiyor. Mutlak üstünlük, daha fazla üreticiye destek vermek ve desteklemek, dünyadaki rekabet gücümüzü artırmaktır. ABD’nin, bize pamuk satan ülkelerden Yunanistan’ın yaptığı, bizim beceremediğimiz ve hükümetten isteğimiz de bu. Mukayeseli üstünlük yetmiyor. Dünya tarım ticaretinde rol almak, daha fazla paya sahip olmak istiyorsak, mutlak üstünlük şart. Bunun en büyük silahı, üreticinin desteklenmesidir” dedi. Bayraktar’ın Aydın ziyaretlerinde TZOB Yönetim Kurulu Başkan Vekili Nuri Sorman ve Ziraat Odası Başkanları da hazır bulundu. Söke Ziraat Odası’nda “Efeler Memleketi Söke” isimli bir kitap da hediye edilen Bayraktar, konuşmasının ardından Aydın temaslarını bu kıyafetle sürdürdü. Beklentilere cevap veremezsek kimse pamuk ekmez Pamukta dünya ülkeleriyle rekabet edilebilmesi için üreticinin devlet desteğine ihtiyacı olduğunu, dünya ülkelerinin üreticilerine destek vererek söz sahibi olduklarını kaydeden Bayraktar, “Pamuğa yeterli destek verilirse üretim artar. Bu sene pamukta yüzde 25 artış bekliyoruz. MAZOT ve GÜBREDE ÖTV İNDİRİMİ ŞART Bayraktar, üreticilerin bin bir emek ve gayretle üretimlerini artırmaya çalıştığını, gösterilen bu çabanın karşısında üreticilerin doğal olarak en büyük isteğinin emeklerinin karşılığını alabilmek olduğunu bildirdi. Bayraktar Söke Ziraat Odasında tarımdaki gündemi değerlendirdi Tarımın her kesiminde sıkıntı var Türkiye’deki yağlık bitki üretiminin büyümesinden yana olduklarını söyleyen Bayraktar şöyle konuştu, “Tarımın her kesiminde sıkıntı var, şu an fazla hissedilmiyor olabilir ama bunu önümüzdeki aylarda daha net fark edeceğiz. Tarımsal üretimdeki sıkıntılar ve bunların olumsuz sonuçları bir zincirin halkası olarak o bölgenin ekonomisine, üreticisine, esnafına ve tüketiciye kadar herkesi olumsuz olarak etkileyecek.” Türkiye’de zeytinyağı tüketimi beklentilerin çok altında Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ziyaret için geldiği Söke Ziraat Odasında tarımdaki gündemi değerlendirdi. Üreticinin en büyük girdi maliyetini oluşturan mazot ve gübredeki ÖTV’de indirim yapılmasının önemine dikkat çekti. Söke Ziraat Odası Başkanı Kemal Kocabaş, Meclis Başkanı Kemal Güven, Ziraat Odası Meclisi Üyeleri ve Söke Çiftçi Malları Koruma Kurulu Başkanı Mehmet Küçükvar ile bir araya gelen Bayraktar, bu sezon tarımın çok iyiye gitmediğini söyledi. Genel Başkan Şemsi Bayraktar ülke genelinde tarımsal üretim alanlarında yaptıkları inceleme gezisi ve üretici birliklerinden kendilerine ulaşan raporlardan görülen manzaranın hoş olmadığını söyledi. Şemsi Bayraktar; “Olumsuz iklim koşulları, kuraklık bazı bölgelerde sel sektörde tarımsal üretimi olumsuz yönde etkileyince bu yıl tarımsal üretimde 2013’ün rekoltesini yakalayamayacağız. Bu konuda yaşanılan sıkıntıları ilgili bakanlık bürokratları ile paylaşıyoruz, bunu bir rapor haline getirerek Başbakanlık ve ilgili bakanlıklarla paylaşacağız” dedi. Pamuk üretiminde artış, üreticide fiyat endişesi var Bayraktar bu sezon ülke genelinde pamuk ekimindeki büyümeye de dikkat çekerek; “Pamuk üretiminde yüzde 20 oranında bir artış beklemekteyiz. Ancak pamuk üreticilerimizin arzu ettikleri fiyatın beklentisinin getirdiği bir endişe var. Mazot ve gübre başta olmak üzere girdi maliyetleri katlandı. Bu nedenle mazot ve gübredeki ÖTV oranında indirim kaçınılmaz oldu. Mazot ve gübre ile gelecek desteğin yanı sıra destekleme priminin de 55 kuruştan 75 kuruşa çıkarılmasının beklentisindeyiz. Pamuk üreticisinin küstürülmemesi gerekiyor. Pamukta gelecek yıl da üretim isteniyorsa, pamuk üreticisinin pişman olmaması için bu sezonki destek taleplerimizin dikkate alınması lazım” şeklinde sürdürdü. Şemsi Bayraktar toplantıda Ziraat Odası Meclis Üyelerinin yönelttiği soruları da yanıtlarken tepki çeken zeytin yasası ile de değerlendirmelerde bulundu. Zeytin üretimini sekteye uğratacak her türlü uygulamanın karşısında olduklarını söyleyen Bayraktar; “Zeytinlik alanların imara açılmasına izin vermeyeceğiz. Bu konuda çok hassasız ve endişeliyiz. Şu anda bu yasanın geri çekilmesinin beklentisindeyiz. Yeniden gündeme gelirse mutlaka yeni bir eylem planımız olur” dedi. Türkiye’deki zeytin ve zeytinyağı üretiminin önemine de dikkat çeken Bayraktar; “AB normlarında Avrupa’da 7-8 Kg zeytinyağı tüketilirken bizde maalesef bu rakam 2 kg gibi çok düşük bir rakam. Zeytinyağı tüketiminin ülke genelinde yaygınlaştırılması lazım” şeklinde konuştu. Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 6 Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 “ET İTHALATI” UYARISI ! Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 7 ÜRETİCİYE “İYİ FİYAT” UYARISI Bayraktar üreticilerimiz fındıktan bu sene dikkatli olmaları halinde para kazanacaklar Bayraktar çiftçimizi üretebilir ve sürdürülebilir üretim noktasında tutmamız gerekiyor EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİMİZ VERİMLİ TARIM ARAZİLERİMİZ Bayraktar çoğu yerde gıda savaşları başlarken, biz topraklarımızı imara açıp kaybedersek basiretsizlik olur Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Efeler Ziraat Odası ziyaretinde “Aydın’da tarım hapşırırsa bu bölgede bütün sektörler nezle olur” dedi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Aydın ekonomisinin tarıma dayalı olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu, “Aydın’da ekonominin yüzde 50-55’ini tarım sektörü oluşturmaktadır. o nedenle Aydın’da tarım hapşırırsa bu bölgede bütün sektörler nezle olur. Tarıma iyi bakmak lazım ve tarıma iyi bakmanın yolu da tarım sektöründe çalışan insanların sorunlarına sahip çıkmaktan geçer. Çiftçimizi üretebilir ve sürdürülebilir üretim noktasında tutmamız gerekiyor. Ziraat Odaları Birliği olarak da biz bu gayretin içerisindeyiz.” Fiyatlar enflasyonun altında kaldı Mısıra verilen taban fiyatlarının üretici tarafından tepkiyle karşılandığına yönelik iddiaları da değerlendiren Bayraktar, şöyle devam etti, “Bu sene ilkbahar yağışlarının iyi geçmesi mısırda üretimi artırdı. Arz artışı yaşanmasının doğal sonucu olarak da piyasada oluşan fiyatlarda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) açıkladığı o üst fiyatı yakalamak mümkün olmadı. Özellikle TMO’nun açıkladığı fiyatlarda, açıklanan fiyatların enflasyon oranının altında kalmasını açıkçası hiç beklemiyorduk. Bu fiyatların enflasyonun altında kaldığı görüldü. Üreticinin mağdur olmaması için bunu hiç olmazsa primle takviye etmek gerekirdi. Üretici tüccarın insafına bırakılmamalı Biz özellikle hasat zamanında yeterli üretim artışı bekliyoruz. Yağışlar iyi geçti. Zaten fiyatlardaki düzensizlik üretim artışıyla alakalı oluyor. Mısırda kesinlikle ithalata karşıyız. TMO da Türkiye’nin mısır üretilen tüm bölgelerinde mısır alımlarını çok dikkatli ve hızlı bir şekilde yapmalıdır. Tüccarın insafına da üreticimizi bırakmamalıdır. Gerek fiyatlarla gerekse primlerle alakalı olarak da Bakanlığımızı tekrar ziyaret ederek mısıra yeni bir destek isteyeceğiz.” Et ithalatını önledik Kurban bayramının yaklaşması üzerine ülke hayvancılığı üzerinde önemli bir etkisi olan ithal hayvan konusunu da değinen Şemsi Bayraktar, sözlerine şöyle devam eti, “Besi hayvancılığımızı hızlı bir şekilde geliştiriyoruz ve bu gelişmenin önündeki engellerden birisi de ithalattır. Biz ithalatın yapıldığı dönemlerde ahırlarımızı boşalttığımız için çok kalitesiz ve düşük fiyattaki etler Türkiye’ye geliyor ve üreticimizi mağdur ediyor. Bir buçuk seneden beri verdiğimiz mücadele karşılığını buldu ve biz et ithalatını önledik. İthalat lobileri de mükemmel çalışıyorlar. Ramazan öncesi müthiş bir mücadele verdiler. Fakat bizim mücadelemize yenik düştüler. Bugün için de beklediğimiz gibi yine Kurban Bayramı öncesi bir ithalat mücadeleye girdiler. Biz de mücadelemize devam ediyoruz. Allahtan Bakanlığı ikna ettik. Bakanlık ithalata karşı pozisyon almış durumda ve daha yukarılara ulaşmaya çalışıyorlar. Biz de tabii kamuoyunu bilgilendirerek ve yukarıya verdiğimiz mesajlarla ithalatı önledik. İthalat için bir sebep yok, şu an üretim belli bir noktaya geldi. Ahırlar dolmaya devam ediyor. Şu anki 20-21 TL’lik fiyat çok yüksek değil. Yem fiyatlarının ve üretim maliyetlerinin çok hızlı bir şekilde artış gösterdiği noktada 20-21 TL et fiyatı pahalı bir fiyat değil. Bu şekilde üretim artmaya devam edecek.” Yapılacak bir ithalat üretimi çökertir Türkiye’de hayvancılığın iyi seviyelerde olduğuna dikkati çekerek ithal hayvana gerek olmadığını vurgulayan Bayraktar sözlerini şöyle tamamladı, “Bundan sonra ithalata da gerek yok. Üretimi artırırken ve bu üretimle Türkiye’nin ihtiyacına cevap verebilir durumdayken bu noktada yapılacak bir ithalat üretimi çökertir ve Türkiye’yi ithalatçı yapar. Bir daha da bunun önünü almak mümkün olmayabilir. Süt hayvancılığını ayakta tutmak zorundayız Bunun yanı sıra yine besi hayvancılığının yanında süt hayvancılığının desteklenmesi de çok önemli bir konu. Ana varsa dana vardır. Süt hayvancığını ayakta tutmayı başaramazsak besiye materyal bulamayız ve besi hayvancılığını da ayakta tutamayız. Sütte fiyat istikrarını yakalamaya çalışıyoruz. Fiyat istikrarını yakalamak için de Et ve Süt Kurumu gibi bir müdahale kurumuna ihtiyaç var. Biz süt hayvancılığını ayakta tutmayı başardığımız sürece besi hayvancılığı noktasında bir sıkıntımız olmaz. Ne zaman ki süt hayvancılığımız çöküntüye uğrarsa besi hayvancılığı da çöküntüye uğrar. Bunun unutulmaması gerek. Besi ve süt sektörünü birlikte rehabilite etmemiz ve geliştirmemiz lazım.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin en büyük zenginliğinin verimli tarım arazileri olduğunu belirterek, “Tarımın önemini bilen ülkelerde topraklar kapışılmaya başlandı. Dünyada geleceğe yönelik bu mücadele varken, çoğu yerde gıda savaşları başlarken, biz topraklarımızı imara açıp kaybedersek basiretsizlik olur” dedi. Bayraktar, Ege Bölgesi’ndeki incelemeleri çerçevesinde Didim Ziraat Odası’na yaptığı ziyarette, büyükşehir statüsü kazanan şehirlerde mera ve verimli tarım arazilerinin imara açılma riskiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Tarımın tüm dünyada her geçen gün daha da değer kazandığını vurgulayan Şemsi Bayraktar, bunun önemini fark eden ülkelerde toprağa ayrı bir önem verildiğini ifade ederek, Türkiye’nin buna göre strateji belirlemesi gerektiğini söyledi. Bayraktar şöyle devam etti, “Verimli tarım arazileri gelecek nesillerimizin ve ülkemizin zenginliği demektir. Çünkü artık dünyada arz yeterli değil. Yine dünya genelinde tüketim alışkanlıkları da değişti. Çinliler artık süt içiyor, et yiyor. Süt ve et demek, ot demektir. Bu da giderek artan müthiş bir talep yaratıyor. Artık Avrupalılar arabalarında tarım ürünlerinden ürettikleri biyoetanol ve biyodizel kullanıyor. Türkiye’nin en büyük zenginliği verimli tarım arazileridir. Dünyada toprak kıymet kazandı, müthiş bir talep var. Tarımın önemini bilen ülkelerde topraklar kapışılmaya başlandı. Dünyada bu mücadele varken, gıda savaşları başlarken, biz topraklarımızı imara açıp kaybedersek basiretsizlik olur.” Zeytin vazgeçilmez bir üründür Türkiye’nin zeytin üretiminde dünya ikinciliğini hedeflerken zeytinliklerin imara açılmasına yönelik yasa değişikliklerine de karşı olduklarını ve bu tür düzenlemelere karşı mücadele edeceklerini bildiren Bayraktar, şunları söyledi, “Son yıllarda zeytin üretiminin hızlı bir şekilde arttığını görüyoruz. Dünya ikinciliği hedefleyen bir ülke, zeytin arazilerini imara açarsa bu hedefe ulaşabilmesi mümkün değil. Zeytin hem ekonomik olarak, hem de insan sağlığı bakımından vazgeçilmez bir üründür. Kutsal kitaplarda da zeytinin yer aldığı sureler var. Dolayısıyla kutsal kitaplara kadar girmiş çok önemli, değerli bir ürün. Böyle bir ürünü biz göz ardı edemeyiz.” Et ithalatına gerek yok Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak ortaya koydukları çalışmalar, raporlar, görüşmeler ve bilgilendirmeler neticesinde 2 yıldır et ithalatını engellediklerini vurgulayan Şemsi Bayraktar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın da bu noktada kendileriyle birlikte hareket ettiğini aktardı. Hayvancılığımız gelişiyor İthalatın yasaklanmasıyla birlikte Türkiye’de hayvancılığın gelişmeye başladığına işaret eden Bayraktar, şunları kaydetti, “Karkas etin kilogram fiyatı bugün itibarıyla 21 lira civarında. Bu makul bir seviyedir ve bizim maliyetimize yakın bir fiyattır. Çünkü yem fiyatları da hızlı bir şekilde artıyor. Dolayısıyla bu aynı zamanda ahırların da dolmasını sağlayacak, üretimi artıracak olan bir fiyattır. Et ithalatına gerek yok. İthalat yapılması halinde bu ahırlar boşalır ve bu kısır döngü içerisine hayvancılık sektörünü soktuğumuzda buradan çıkamayız. İthalattan kendimizi kurtaramayız. Türk çiftçisi bu ülkeyi et ithalatından kurtarmış durumda. Bu bir şanstır ve bu şansı iyi kullanmalıyız.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındık üreticilerini, telaş içinde hemen piyasaya fındık sürmemeleri konusunda uyardı. Şemsi Bayraktar, Sakarya’nın Karasu ilçesinde temaslarda bulundu, üreticileri ziyaret etti. Açıkladıkları fındık rekoltesinin arkasında olduklarını ifade eden Bayraktar, başkalarının yaptığı rekolte tahminlerinin kendilerini ilgilendirmediğini belirtti. Rekolte tahminimizin arkasındayız Bayraktar, “Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz başkanlığında oluşturduğumuz heyetle, her yıl gerekli çalışmaları yaparak rekolte tahminleri yapıyoruz. Bu yıl da yine aynı heyet çalışmalarını yaparak fındık rekolte tahmininde bulundu. Heyetin bu yıl fındık rekolte tahmini 371 bin 185 ton olarak tespit edildi. Yaptırmış olduğumuz bu fındık rekoltesi tahmininin arkasındayım. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yapmış olduğu fındık rekolte tahmini de bizim tahminimize çok yakın. Bu arada başka tahminler de yapıldı. 500 bin ton olarak. Bu tahminleri dikkate almıyoruz.” Yüksek rakımda hiç fındık olmadı Doğu Karadeniz’de bahçeleri gezdiğini anlatan Bayraktar, kuraklık ve donun fındık ürününe fevkalade boyutlarda zarar verdiğini, hatta rakımı yüksek olan yerlerde hiç fındık olmadığını tespit ettiğini belirtti. Sakarya’yı bu manada şanslı gördüğünü ifade eden Bayraktar, “Fındık üretiminde en fazla üretim Sakarya’da. 91 bin 909 ton fındık rekolte tahminimiz var. Fındığı taşıyacak olan il de Sakarya. Sakaryalı üreticilerimizin fındıktan bu sene dikkatli olmaları halinde para kazanacaklarını görüyorum” dedi. Panikle hareket edilmemesi gerektiğini söyleyen Bayraktar, “Üreticilerin telaşla, bu fındığı hemen piyasaya sürmemeleri çok önemli. Çünkü hasat dönemi geliyor. Üreticilerimiz dikkatli davranırsa, emanete fındık vermezlerse ve telaşla piyasaya fındık sürmezlerse fındıkta, bu sene iyi bir fiyat olacak” diye konuştu. BALIKÇILARIMIZA RASTGELE TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Aydın ziyaretleri sırasında 1 Eylül itibarıyla başlayan av sezonu nedeniyle Aydın'ın Söke'ye bağlı Sercin kasabasında balıkçılarla görüştü yeni av sezonunda balıkçılara bereket dileğinde bulundu. Şemsi Bayraktar, su ürünleri av yasağının 1 Eylül 2014 sona erdiğini bildirerek, “1 Eylül itibarıyla gırgır avcılığı, 15 Eylül itibarıyla da trol avcılığı serbest olacağı için denizlerimiz yoğun bir av baskısı altında kalacak. Balıkçılarımızın bir av sezonunun 7,5 ay sürdüğünü unutmamaları gerekiyor” dedi. Bayraktar, balıkçılarımızın, av yasağının sona ermesiyle birlikte yapılacak olan yoğun avcılığın, arz talep dengesini bozacağı için fiyatları da etkileyeceğini göz ardı etmemeleri gerektiğini hatırlattı. Bayraktar, balıkçılara bol ve bereketli bir av sezonu diledi. KİMSE ZAMMINA GEREKÇE ARAMASIN ! Bayraktar çiftçinin, köylünün, üreticinin stokçuluk yaptığını kimse iddia edemez Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, enflasyonda çiftçinin sorumlu olmadığının gün gibi ortada olduğunu, buna rağmen enflasyonda çiftçiyi suçlamak için bazı kesimlerin adeta birbiriyle yarıştığını bildirdi. Bayraktar, “Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz’un açıklamaları, talihsiz ve hedefi şaşırtmayı amaçlayan bir açıklama. Kınıyoruz. Doğru bilgilere dayanmıyor” dedi. Tarımda üretici fiyatlarının, Haziran’ın ardından Temmuz ayında da gerilediğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: Enflasyonun sorumlusunun çiftçi olmadığı açık “Tarımda üretici fiyatları, Haziran ayında yüzde 0,18, Temmuz ayında yüzde 0,73 geriledi. Tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz itibarıyla son bir yılda fiyat artışı yüzde 12,56’yı bulurken, tarım ve avcılıkta 5,97, ormancılık ve balıkçılık da dahil tarımın genelinde yüzde 6,32’de kaldı. Kimse zammına gerekçe aramasın. Rakamlar ortada. Enflasyonun sorumlusunun çiftçi olmadığı açık. Çiftçimiz, ürettiği ürünü Haziran’da da Temmuz’da da daha düşük fiyata satmak zorunda kaldı. Çiftçimiz, sürekli genel enflasyonun altında fiyat artışlarıyla üretimi sürdürmekte zorlanıyor. Çiftçi ve köylü olarak milletin efendisi olmaktan vazgeçtik. Sırtımıza daha fazla yük bindirilmesin yeter.” Çiftçinin, bırakın stok yapmayı, borçlarını ödemek için daha tarladayken ürününü elden çıkardığını vurgulayan Bayraktar, “Çiftçi, köylü, üretici üretemezse kimin efendi olduğu görülür” dedi. Ekmek zammı için buğday fiyatlarını bahane etmek kesinlikle yanlış Buğdayda yüzde 30 fiyat artışı olduğu, fiyat artışının yüzde 50’yi bulabileceği iddialarının doğru olmadığını, ekmeklik buğday fiyatında, 2014 yılı hasat başlangıcından bu güne kadar yüzde 1,9 düşüş olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti, “Ekmeklik buğdayda ton başına hasat başlangıcında 844 lira olan Türkiye ortalama fiyatı, 828 liraya indi. Son bir yılda buğday fiyatı yüzde 19,8, son 6 ayda yüzde 3 arttı. Buna karşın ekmek fiyatları son bir yılda yüzde 15,7 artarak kilogramda 2 lira 80 kuruştan 3 lira 24 kuruşa çıktı. Buğdayın ekmek maliyeti içindeki payı yüzde 21 dolaylarında. Buğday fiyatlarındaki artış da ekmek fiyatlarına yansımıştır. Yeni bir artışa gerek yoktur. Görüldüğü gibi yapılması istenen ekmek zammı için, buğday fiyatlarını bahane etmek kesinlikle yanlış. Üretici ürünün 13 milyon tonunu sanayiciye ve tüccara satmış elinde buğday tutmamış Çiftçinin piyasaya ürün vermediği ve stokçuluk yaptığı iddiaları da kesinlikle doğru değil. Buğday hasadı tamamlanmak üzere. 19 milyon ton buğday hasat edilmiş ve bunun 13 milyon tonu piyasada işlem görmüş. Üretici hasat ettiği ürünün 13 milyon tonunu sanayiciye ve tüccara satmış. Çiftçi elinde buğday tutmamış. Stokçuluk nerede? Hasadın başladığı günden bugüne kadar ülkemizin ihtiyacının 4 milyon ton civarında olduğu düşünülürse, piyasa ihtiyacından çok daha fazla buğday, üretici tarafından piyasaya arz edilmiş. Burada stokçuluk nerede? Çiftçinin, köylünün, üreticinin stokçuluk yaptığını kimse iddia edemez.” Bayraktar, fındıkta rekolte düşüklüğü nedeniyle fiyatların arttığını, TZOB’un rekoltenin yaşanan don nedeniyle önemli oranda düşeceğini ve 371 bin 185 tonda kalacağı konusundaki rekolte tahminini daha önce duyurduğunu bildirdi. Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 doğal afetlere rağmen ara ş GIDADAKİ ARTIŞ sınırlı kaldı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Temmuz ayında gıda fiyatlarındaki artışın, ortalama enflasyonun altında kaldığını, gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyat artışının yüzde 0,30 ve tüketici fiyatları artışının yüzde 0,45 olduğunu bildirerek, “Bu yıl tarımda yaşanan kuraklığa, dona, diğer bütün afetlere rağmen, gıdadaki fiyat artışı sınırlı kalmıştır” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, tüketici fiyatlarında Temmuz ayı enflasyonunun yüzde 0,30 arttığını, Temmuz ayı itibarıyla da son bir yıllık enflasyonun yüzde 9,32, oniki aylık ortalamalara göre yıllık enflasyonun ise yüzde 8,35 olduğunu belirtti. Ana harcama gruplarında tüketici fiyatları Gıda ve alkolsüz içeceklerde, tüketici enflasyonunun Mart’ta yüzde 2,1, Nisan’da yüzde 1,42 arttığını, Mayıs ayında yüzde 1,35 gerilediğini, Haziran ayında yüzde 0,36 yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, Bİ “Alkolsüz içecekler ve gıda fiyatlarındaki artış, giyim ve ayakkabı, ev eşyası dışındaki ana harcama gruplarının altında kaldı. Sağlık ile aynı oranda arttı. Temmuz ayında giyim ve ayakkabıda fiyatlar yüzde 3,28 geriledi. Ev eşyasında fiyatlar yüzde 0,24, sağlıkta yüzde 0,30 yükseldi. Fiyatlar eğlence ve kültürde yüzde 2,97, alkollü içecekler ve tütünde yüzde 1,99, lokanta ve otellerde yüzde 1,05, haberleşmede yüzde 1,90, ulaştırmada yüzde 0,71, çeşitli mal ve hizmetlerde yüzde 0,63, eğitimde yüzde 0,59, konutta yüzde 0,56 arttı” dedi. Bayraktar, gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz ayında yüzde 0,45 artan TÜFE enflasyonunun, Temmuz ayı itibarıyla son bir yılık dönemde yüzde 12,56, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 11,11 arttığını belirtti. Tarımda üretici enflasyonunun, genelde gıda ve alkolsüz içeceklerdeki tüketici fiyatlarındaki artışın altında kaldığını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti, “Haziran ayında tarım, ormancılık ve balıkçılıkta üretici fiyatları yüzde 0,18 gerilemişti. Yıllık enflasyon yüzde 7,37, on iki aylık ortalamaya göre yüzde 6,87 artmıştı. Temmuz ayı tarım, ormancılık ve balıkçılıkta fiyat artışı 14 Ağustos’ta açıklanacak. O zaman tarım ve gıdada karşılaştırma daha net ortaya çıkacak. Yalnız, üretici fiyatlarındaki artış, hemen hemen her zaman tüketici fiyatlarındaki artışın altında kalıyor. Haziran’da tarımda üretici fiyatları yüzde 0,18 gerilerken, gıdada tüketici fiyatları yüzde 0,36 artmıştı. Temmuzda bir yıllık gıda enflasyonu yüzde 12,56 iken, Haziran’da üreticide yüzde 7,37 düzeyindeydi. Tarımda üreticide fiyat artışlarıyla tüketicide gıda fiyatları arasında önemli bir fark olduğunu, üreticideki artışın genel enflasyonun altında kaldığını görüyoruz. Bu durum, tarım ve gıdada fiyat istikrarının önemini ortaya çıkarıyor. Üreticiden tüketiciye ürün uygun fiyatlarla ulaştırılmalı. Üretici de kazanmalı, tüketicide uygun fiyatla tüketebilmelidir.” Bayraktar, yaptığı açıklamada, Rusya’nın, 7 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süreyle Avrupa Birliği (AB), ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç mallarına ambargo kararı aldığını, ambargo kapsamında, sığır ve kümes hayvanı eti, tüm meyve ve sebzeler, kaşar peynirleri ve süt başta olmak üzere tarım ve gıda ürünlerinin bulunduğunu belirtti. Rusya'nın taleplerini önemli ölçüde karşılayabiliriz Rusya’nın, bu ürünleri Türkiye, Brezilya, Çin ve Arjantin’in de aralarında bulunduğu birçok ülkeden karşılayabileceğini açıkladığını vurgulayan Bayraktar, Rusya’nın gıda ve tarım ithalatını cazip bularak Türkiye’ye kaydırması halinde, özellikle ihtiyaç fazlası üretimin bu ülkeye ihracata yönlendirilmesi gerektiğini belirtti. Bu sene bazı ürünlerde sıkıntı olsa bile, özellikle Türkiye’nin kanatlı, süt ve süt ürünleri, turunçgiller başta olmak üzere taze meyve sebze sektörü talebinin önemli bir kısmını karşılayabilecek potansiyele sahip olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti, “Rusya, dünyanın önemli gıda tarım ürünleri ithalatçılarından biri durumunda. ABD, Almanya, Çin, Japonya, Hollanda, İngiltere, Fransa ve İtalya’nın ardından dünya 9’ncusu. Rusya, özellikle sebze ve yaş meyvede dışa bağımlı. Net ithalatçı konumunda. Dünya Bankası verilerine göre, Rusya, 2012 yılında 12,2 milyar doları işlenmiş gıda ürünleri, 11,5 milyar doları bitkisel ürün, 14,6 milyar doları hayvansal ürün olmak üzere 38,3 milyar dolarlık gıda ve tarım ürünleri ithalatı yaptı. elma, kiraz, fındık, incir, çekirdeksiz kuru üzüm, kayısı, kesme çiçek ürünleri, zeytin ve zeytinyağı ile kanatlı sektörü ve süt ve süt ürünleri ihracatı imkanı var. Bu yıl kayısı, elma, fındık üretimi çok yetersiz. Kayısı üretimi iç pazara bile yetmiyor. Bu çok büyük bir rakam. Türkiye’nin halen gıda ve tarım ihracatı yıllık bazda 17 milyar dolar olduğu göz önüne alındığında rakamın gerçek boyutları ortaya çıkıyor. Bu ürünler dışında yeterli ihracat imkanları olmayan patates, soğan, kavun, karpuz gibi ürünlerde de iç piyasa ihtiyacı üzerinde bir üretim yapılıyor. Üretimin iyi olduğu yıllarda talep sıkıntısı çekiliyor. Bu yıllarda ihracat sıkıntıya girdiğinde üreticinin ürünü elinde kalıyor. İhracat destekleri artırılmalı. Rusya’ya 1,2 milyar dolarlık gıda ve tarım ihracatımız var Türkiye, 2013 yılında Rusya’ya 614,3 milyon doları yenilen meyve, 347 milyon doları sebze, 43,6 milyon doları yağlı tohum, tıbbi ve aromatik bitki, yem, 32,5 milyon doları sebze ve meyveden elde edilen işlenmiş ürünler, 32,3 milyon doları su ve su ürünü, 31,6 milyon doları tütün ve tütün ürünleri, 25,3 milyon doları çeşitli çay gibi gıda ürünleri, 23,5 milyon doları şeker ve şeker mamulleri, olmak üzere 1 milyar 178,5 milyon dolarlık gıda ve tarım ihracatı yaptı. Bu rakam çok daha fazla olabilir.” Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye’nin bazı bölgelerinde şiddetli yağışlar meydana geldiğini, kuraklık ve şiddetli yağışın hububat başta olmak üzere ürünlerde büyük rekolte kayıplarına neden olduğunu belirten Bayraktar, “29-30-31 Mart tarihlerinde ülkemizin büyük kısmında meydana gelen don doğal afeti, kayısı, fındık, elma ve ceviz başta olmak meyve ağaçları, meyve çiçek ve tomurcuklarına büyük hasar verdi. Bazı ürünlerde üretimin önemli ölçüde düşmesi bekleniyor. Kuraklık ve don dışında da bu üretim sezonunda çiftçimiz, fırtına, su baskını, sel, hortum, dolu gibi hemen her doğal afeti yaşadı.Hububat, sebze ve meyvede bu yıl bir istisna. Bu yılı dışarıda tutarsak, Türkiye’de domates, turunçgiller, T ıyor B O Z LG İL E N D Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, beklentilerin aksine Temmuz ayında dana eti fiyatlarında bir artış olmadığını bildirdi. Bayraktar, Temmuz ayında arz, talep ve ürünlerin hasat dönemine bağlı olarak fiyatların değiştiğini, market fiyatlarına bakıldığında, 9 üründe fiyat değişimi görülmezken, 11 üründe azalma, 18 üründe fiyat artışı olduğunu; üretici fiyatlarında ise 13 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 4 üründe azalma, 17 üründe ise fiyat artışı meydana geldiğini belirtti. Şemsi Bayraktar, Temmuz ayında en fazla fiyat düşüşünün markette kuru üzümde, üreticide havuçta, en fazla fiyat artışının markette limonda, üreticide karpuzda görüldüğünü bildirerek, “Market fiyatlarında en fazla fiyat düşüşü 11,49 ile kuru üzümde, en fazla fiyat artışı yüzde 33,77 ile limonda görüldü. Üretici fiyatlarında ise havuç fiyatı yüzde 32,50 düşerken, karpuz fiyatı yüzde 30,37 arttı” dedi. RUSYA’YA İHRACAT SEKTÖRE ÖNEMLİ GİRDİ SAĞLAR Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, yılda 40 milyar dolar civarında gıda ve tarım ürünleri ithalatı yapan Rusya’ya ihracatın tarım ve gıda sektörlerine önemli girdi sağlayacağını bildirerek, “Rusya’nın gıda ve tarım ithalatını Türkiye’ye kaydırması halinde, özellikle ihtiyaç fazlası üretimin ihracata yönlendirilmesinde fayda var” dedi. t ır İYOR Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 İR 8 Türk Çiftçisinin Sesi Üretici, doğru bir planlamayla dış piyasalarda para eden, pazarlama sıkıntısı olmayan, devamlılık gösteren ürünlere yönlendirilmeli.” Bayraktar, Rusya’ya ihracat yollarını açarken, iç piyasanın arz talep dengesine de dikkat etmekte fayda olduğunu, olayın üretici ve tüketici şeklinde iki ayağı bulunduğunu, karar verirken bu unsurların hepsinin göz önünde tutulması gerektiğini bildirdi. RUSYA PAZARINA İHRACAT ŞANSIMIZIN YÜKSEK OLDUĞU ÜRÜNLER Bayraktar, yaptığı açıklamada, TZOB olarak, Ramazan ayı boyunca fiyatları yakından izlediklerini, uyarılarda bulunduklarını, bunun sonucunda spekülatif artışların görülmediğini, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri, takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklamalara devam ettiklerini bildirdi. Market fiyatlarındaki değişimler Bayraktar, Temmuz ayındaki market fiyatlarına bakıldığında, 9 üründe fiyat değişimi görülmezken, 11 üründe azalma, 18 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti. “ ÜRETİCİ MARKET fiyatları araştırması ” Temmuz ayında marul, maydanoz, kuru soğan, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, dana eti, zeytinyağı ve pirinç fiyatlarında değişim görülmezken, en fazla fiyat düşüşü yüzde 11,49 ile kuru üzümde olduğunu bildiren Bayraktar, “Kuru üzümdeki fiyat düşüşünü yüzde 10,58 ile havuç, yüzde 8,21 ile Antep fıstığı, yüzde 6,83 ile yeşil soğan, yüzde 6,66 ile kabak izledi. Markette en fazla fiyat artışı ise yüzde 33,77 ile limonda görüldü. Limondaki fiyat artışını yüzde 33,09 ile çilek, yüzde 30,6 ile sivri biber, yüzde 24,57 ile kiraz, yüzde 17,88 ile kuru kayısı, yüzde 15,38 ile karpuz, yüzde 13,57 ile yeşil fasulye, yüzde 10,79 ile domates takip etti” dedi. Üretici fiyatlarındaki değişimler Temmuz ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında, 13 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 4 üründe azalma, 17 üründe ise fiyat artışı olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti, “Temmuz ayında, yeşil fasulye, maydanoz, yeşil soğan, kuru soğan, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, zeytinyağı ve fındık fiyatlarında değişim meydana gelmedi. Fiyat düşüşü ise yüzde 32,50 oran ile en fazla havuçta görüldü. Havuçtaki fiyat düşüşünü yüzde 16,67 ile yumurta, yüzde 7,33 ile patates, yüzde 4,76 ile Antep fıstığı izledi. En fazla fiyat artışı yüzde 30,37 oran ile karpuzda oldu. Karpuzdaki fiyat artışını yüzde 14,71 oran ile kırmızı mercimek, yüzde 13,29 oran ile kabak, yüzde 10,05 oran ile çilek, yüzde 9,52 ile süt, yüzde 9,02 ile marul, yüzde 8,99 ile kavun takip etti.” En son Irak’ta meydana gelen olaylar, bu ülkeye yönelik yumurta ihracatını zora soktu. İhracatta düşüş, yaz aylarında talepte görülen azalma, iç piyasada da fiyatların gerilemesine sebep oldu. Türkiye'de, son derece modern tesislere sahip, çok gelişmiş bir kanatlı sektörü var.” Üretici-market fiyat farkı Bayraktar, Temmuz ayındaki, seçilmiş ürünlerde üretici ve market fiyatları arasındaki fark incelediğinde, en fazla farkın yüzde 469,23 ile maydanozda görüldüğünü bildirdi. Şemsi Bayraktar, sivri bibere yüzde 308,01, salatalıkta yüzde 304,39, limonda yüzde 292,94, kuru soğanda yüzde 280,65 fiyat farkı bulunduğunu vurguladı. Fiyat değişimlerinin nedenleri Üreticilerde fiyatı artan ürünlere bakıldığında fiyatı en fazla artan ürünün karpuz olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Karpuzda görülen fiyat artışında, örtü altı üretimin bitmesi ve arzın açıkta yetiştirilen ürünlerden sağlanmasıyla birlikte arzdaki daralmanın yanı sıra, yaşanan talep artışı etkili oldu. Kırmızı mercimekte üretici fiyatı yeni sezon fiyatıdır. Bu nedenle geçen sezona göre fiyatlarda bir miktar artış yaşandı. Çilekte sezonun sonuna gelinmesiyle arzda görülen daralma fiyatlarda artışa yol açtı. Domates, salatalık, biber, kabak, patlıcan gibi ürünlerde görülen fiyat artışında mevsim itibarıyla örtü altının bitmesi ve arzın tarladan sağlanması etkili oldu. Üreticilerde fiyatı düşen ürünlere baktığımızda havuçta talep daralmasıyla fiyatlar geriledi. Yumurta fiyatlarındaki düşüşte Irak’taki olaylar nedeniyle ihracatta yaşanan sıkıntılar ve yaz aylarındaki talep azalması etkili oldu. Patateste görülen fiyat düşüşünde hasat edilen ürün miktarındaki artışın etkisi görülüyor. Markette fiyatı en fazla artan ürünlerden limonda, arz sıkıntısı fiyatlara yansıdı.” Bayraktar, genel değerlendirmede arz ve talepteki değişime ve ürünlerin hasat dönemlerine bağlı olarak fiyatlarda azalış ve artışların meydana geldiğini vurguladı. Et üretimi ithalat BEKLENTİLERİNİ Boşa çıkardı Kırmızı et üretimi Kanatlı, süt ve süt ürünleri ve balıkçılık hızla gelişiyor Kanatlı, süt ve süt ürünleri ve balıkçılık sektörlerinin hızla geliştiğini vurgulayan, bu alanlarda talep sıkıntısı yaşanmaması, üretim artışının sürdürülebilmesi için iç piyasanın yanı sıra ihracat yollarının da açılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti, “Özellikle süt ve süt ürünleri ile yumurta ve tavuk eti üretimi hızla artıyor. Bu sektörlerde iç pazar yetersiz kalıyor. İhracat olanaklarıyla gelişim devam ettirebilir. 9 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kırmızı et üretiminin ithalat lobilerinin söylemini boşa çıkardığını; kırmızı et, kanatlı eti, süt, yumurta üretiminde artışın devam ettiğini bildirerek, “Haziran ayında tavuk eti üretimi yüzde 6,4, hindi eti üretimi yüzde 35,1, yumurta üretimi yüzde 1,8, sanayiye aktarılan inek sütü miktarı yüzde 10,8 arttı” dedi. ayına göre, tavuk eti üretiminin yüzde 6,4 artışla 155 bin 345 tondan 165 bin 322 tona, hindi eti üretiminin yüzde 35,1 artışla 3 bin 359 tondan 4 bin 538 tona, yumurta üretiminin yüzde 1,8 artışla 1 milyar 326 milyon 64 bin adetten 1 milyar 349 milyon 899 bin adete, sanayiye aktarılan inek sütü miktarının da yüzde 10,8 artışla 692 bin 84 tondan 767 bin 95 tona çıktığını belirtti. Bayraktar, bu yılın Nisan-Mayıs-Haziran döneminde toplam kırmızı et üretiminin yüzde 2,6, sığır eti üretiminin yüzde 1,2, koyun eti üretiminin yüzde 6,8, keçi eti üretiminin yüzde 48,2, manda eti üretiminin yüzde 346,4 artış gösterdiğini; 2014 yılının Haziran ayında, 2013 yılının Haziran Bayraktar, Haziran ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde tavuk yumurtası üretiminin 16 milyar 913 milyon 435 bin adet, tavuk eti üretiminin 1 milyon 813 bin 705 ton, hindi eti üretiminin 44 bin 834 ton, sanayiye aktarılan inek sütü miktarının da 8 milyon 341 bin 800 tona ulaştığını vurguladı. Bayraktar, bu yılın Nisan-Mayıs-Haziran döneminde toplam et üretiminin 2013’ün aynı dönemine göre, yüzde 2,6 artışla, 212 bin 885 bin tondan 218 bin 432 tona, sığır eti üretiminin yüzde 1,2 artışla 187 bin 587 tondan 189 bin 848 tona, koyun eti üretiminin yüzde 6,8 artışla 21 bin 959 tondan 23 bin 451 tona, keçi eti üretiminin yüzde 48,2 artışla 3 bin 278 tondan 4 bin 859 tona, manda eti üretiminin ise yüzde 346,4 artışla 61 tondan 274 tona çıktığını bildirdi. Kanatlı ve sütte ihracat TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 2013 yılının tamamında 406 milyon 352 bin 441 dolar yumurta, 607 milyon 930 bin 13 dolar kümes hayvanları etleri, sakatatları ve benzeri ürün, 285 milyon 776 bin 482 dolar süt ve süt ürünleri, 2014 Ocak-Haziran döneminde ise 200 milyon 603 bin 223 dolar yumurta, 315 milyon 783 bin 472 dolar kümes hayvanları etleri, sakatatları ve benzeri ürün, 211 milyon 378 bin 232 dolar süt ve süt ürünleri ihracatı yapıldığı bilgisini verdi. Kırmızı ette ithalata kesinlikle karşıyız Kırmızı ette ithalata kesinlikle karşı olduklarını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Nisan-Mayıs-Haziran döneminde sığır, koyun, keçi ve manda etinin hepsinde bir üretim artışı var. Üretim sıkıntısı olduğunu ileri sürüp kırmızı et ithal edilmesi gerektiğini savunan var. Hangi gerekçeyle ithalat isteniyor anlamak mümkün değil. İthalattan bahsedenler, bu üretim rakamlarını görünce ne diyecekler? Bu üretim rakamları ithalat lobilerine ithaf olunur. Türkiye’nin kırmızı ette ithalat yapmasına gerek yok. Üretim artıyor. Üretim artmaya da devam edecek. Üretimi baltalayıcı ithalat gibi söylemlerden vazgeçilmesi gerekir.” Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 10 Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 %1,1PAYINI ARTIRMALI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin tarımda daha fazla ihracat olanağının her zaman var olduğunu bildirerek, “Rusya’da görüldüğü gibi gıdada dışa bağımlı ülkeler ithalatta sıkıntıya girdiklerinde, akıllarına gelen 3-4 ülkeden biri de Türkiye. Bu imkanı değerlendirmemiz lazım” dedi. Bayraktar, Rusya'nın 7 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere bir yıl süreyle Avrupa Birliği (AB), ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç’e getirdiği ambargo kapsamında, sığır ve kümes hayvanları eti, meyve ve sebze, kaşar peynirleri ve süt başta olmak üzere tarım ve gıda ürünlerini ithal etmeme kararı aldığını, bu ürünlerde, genelde gıdada dışa bağımlı olan Rusya’nın, bu açığını kapatmak için dünyada aklına ilk olarak Türkiye, Brezilya, Çin ve Arjantin’in geldiğini belirtti. Bunun Türkiye için önemli bir avantaj olduğunu, tarımın bütün sorunlarına rağmen potansiyelini gösterdiğini vurgulayan Bayraktar, dünyada gıdaya talebin sürekli arttığını, çoğu ülkenin gıdada dışa bağımlı duruma geldiğini, Türkiye hariç ülkelerin gıda ve tarım ithalatının, 2012 yılında 1 trilyon 391,3 milyar doları geçtiğini, Türkiye’nin, bu pastadan çok daha büyük bir pay alabileceğini bildirdi. İthalatta 31’inci sıradayız Türkiye’nin pazarların tam ortasında Türkiye’nin tarımda çok büyük bir potansiyeli bulunduğunu, ülkenin stratejik yönden de gıda ve tarım ürünü talep eden pazarların tam ortasında yer aldığını bildiren Bayraktar, şöyle devam Türkiye’den tarım ve gıda ürünleri ithal etmek isteyen Rusya, 2012 yılında, 38,3 milyar dolarlık ithalat yaptı. Yakın çevremizde, Suudi Arabistan’ın 16,5 milyar, Mısır’ın 14,8 milyar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 13,7 milyar, İsviçre’nin 10,7 milyar, komşumuz İran’ın 10,3 milyar, Cezayir’in 8,9 milyar, Irak’ın 7,9 milyar, Norveç ve Ukrayna’nın 6,9’ar milyar dolar gıda ve tarım ithalatları var. Sadece bu ülkelerin gıda ve tarım ithalatları 134,9 milyar doları buluyor. Sadece ABD bile 119,8 milyar dolarlık ithalatıyla dev bir pazar.” Bazı ürünlerde iç pazar arza yetmiyor İç piyasanın yanı sıra ihracata dayalı bir yapılanmaya gidilmesinin tarımda üretimi, geliri artıracağına, istikrar sağlayacağına dikkati çeken Bayraktar, şu bilgileri verdi, “Bu yıl olduğu gibi büyük doğal afetler yaşanmadığı yıllarda, domates, turunçgiller, elma, kiraz, fındık, incir, çekirdeksiz kuru üzüm, kayısı, kesme çiçek ürünleri ile kanatlı sektöründe üretim kapasiteleri dolayısıyla ihracat imkanı var. İhracatta sıkıntı görüldüğü yıllarda iç piyasa arza yetmiyor. Bu ürünler dışında yeterli ihracat imkanı olmayan patates, soğan, kavun, karpuz gibi ürünlerde de iç piyasa üretime göre yeterli değil. Çiftçimizin sıkıntıları çözülmeli, tarlada kalması sağlanmalı, üretim sekteye uğramamalı. İhracatta yeni pazarlar kazanılmalı, eldeki pazarlar kaybedilmemeli. İhracat destekleri artırılmalı. Üretici, dış piyasalarda iyi para eden, pazarlama sıkıntısı olmayan, devamlılık gösteren ürünlere yönlendirilmeli. Kanatlı sektörü, hayvancılık ve balıkçılığımız gelişiyor. Süt, yumurta, tavuk eti üretimi hızla artıyor. Bu sektörlerin zarar görmemesi için talebin üretimle aynı hızla artırılması gerekiyor. İç talep yetersiz kalabilir. Dış talep de yaratılmalı ki sektör sıkıntıya girmesin.” DOĞAL AFETLER VURDU Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bal hasadının sıkıntılı başladığını, doğal afetlerin bu yıl bal üretimini vurduğunu bildirerek, “Don ve kuraklık bazı bölgelerde kovan verimini düşürdü. Son günlerde yaşanan sıcak havalar da arıları olumsuz etkiledi” dedi. Girdi fiyatları ve verim düşüklüğünün balda maliyeti artırdığına dikkati çeken Bayraktar, “Doğal afetler, bazı yöreler hariç bal üretiminde düşüşlere neden oldu. Bu yıl rekoltenin, 2013’deki 94 bin 694 tonluk rekoltenin altında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Mart, Mayıs ve Haziran aylarının yağışlı geçmesi, rekoltenin daha da düşmesini önledi. Ülkemiz 6 milyon 641 bin koloni sayısıyla dünyada ilk sıralarda, buna karşın koloni başına yıllık 14-15 kg bal verimi düşük kalıyor. Bu yıl koloni başına yıllık bal üretimi özellikle çiçek balında daha da düşük gerçekleşecek” dedi. DA Gezginci arıcılığın ivme kazanarak yaygınlaşmasının arıcılığın gelişimini sağladığını belirten Bayraktar, “Türkiye'de 1994 yılında 54 bin 908 ton olan bal üretimi, 2013 yılına kadar yüzde 72,5 artışla 94 bin 694 tona yükseldi. Bu dönemde koloni sayısı yüzde 75,4 artışla 3,79 milyondan 6,64 milyon adede çıktı. Ülkemizde polen ve arısütü gibi ürünlerin pazarının oluşmaya başlaması, propolis ve arı zehiri gibi ürünlerin ticari olarak üretilebileceğinin tartışılması gelişmişliğin önemli bir göstergesidir” dedi. Doğal afetlerden etkilenen arıcıların bulundukları yerdeki Gıda, Tarım ve Hayvancılık il ve ilçe müdürlüklerine giderek başvuru yapmaları, içinde ziraat odalarının da bulunduğu Hasar Tespit Komisyonları marifetiyle zararı tespit ettirmeleri gerektiğini bildiren Bayraktar, "Bitkisel üretimde olduğu gibi arıcılıkta da yüzde 30'un üzerinde zarar veya ürün kaybının tespiti halinde, bu üreticilerimizin kredi borçlarının ertelenmesi mümkün olacak” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumu Yönetim Kurulu Üyesi Şemsi Bayraktar, kayıt dışı istihdamın tarımın en önemli sorunlarından olduğunu bildirerek, “Tarımda kayıtlı çalışan yok gibi. Tarımda çalışan 20 kadından 19’u, 20 erkekten 15’i kayıt dışı” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mayıs ayı verilerine göre, tarımda istihdam edilen 5 milyon 820 bin kişiden yüzde 83,1’i olan 4 milyon 838 bininin kayıt dışı çalıştığını, kayıt dışı çalışma oranının erkeklerde yüzde 73,5’de kalırken, kadınlarda yüzde 93,8’yi bulduğunu belirtti. 2014 Mayıs ayında tarımda çalışan 3 milyon 60 bin erkekten 2 milyon 248 bininin, 2 milyon 760 bin kadından 2 milyon 590 bininin kayıt dışı istihdam edildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti, “Tarımda çalışan 5 milyon 820 bin kişiden sadece 982 bini kayıtlı. 2 milyon 760 bin kadından sadece 170 bini, 3 milyon 60 bin erkekten 812 bini kayıtlı durumda. Bu durum kabul edilemez. Mayıs ayı itibarıyla son bir yılda, erkeklerde kariyer daTarım da ça nışmanlığı, lışan 5 mil iş kurmayon 8 20 bi ya destek n kişide sağlama ve n mesleki re- 982 b ini ka habilitasyon yıtlı önemlidir” dedi. TZOB’un çalışmaları ve yapılması gerekenler kayıt dışı istihdam yüzde 69,5 ile yüzde 73,6, kadınlarda yüzde 92,9 ile yüzde 97, toplamda yüzde 80 ile yüzde 84,3 arasında değişti. Bir diğer ifadeyle toplamda kayıt dışı istihdam yüzde 80’in altına inmedi. Kayıt dışı çalışma oranı erkeklerde 2013 Temmuz ayında yüzde 73,6’ya, kadınlarda 2013 Eylül ayında yüzde 97’ye kadar çıktı. 2014 Mayıs ayında tarımda istihdam edilenlerin 54 binini işverenler, 603 binini ücretli veya yevmiyeli çalışanlar, 2 milyon 248 binini kendi hesabına çalışanlar, 2 milyon 915 binini ise ücretsiz aile işçileri oluşturdu. Tarımda istihdam edilen 54 bin işverenin 29 bini, 603 bin ücretli veya yevmiyeli çalışanın 508 bini, 2 milyon 248 bin kendi hesabına çalışanın 1 milyon 622 bini, 2 milyon 915 bin ücretsiz aile işçisinin ise 2 milyon 678 bini kayıt dışı istihdam ediliyor. Erkeklerin 51 bini işveren, 376 bini ücretli veya yevmiyeli çalışan, 1 milyon 974 bini kendi hesabına çalışan, 660 bini ise ücretsiz aile işçisi konumunda bulunuyor. Kadınların çok büyük bölümü ücretsiz aile işçisi konumunda. 2 milyon 760 bin kadın çalışandan sadece 3 bini işveren, yüzde 81,7’si, 2 milyon 255 bini ücretsiz aile işçisi. Ücretli veya yevmiyeli çalışan kadın sayısı 227 binde, kendi hesabına çalışan kadın sayısı 274 binde kalıyor.” Çözüm sağlanabilir Kayıt dışı istihdamın, ülkelerin mevcut sosyo-ekonomik yapılarıyla ilgili olduğunu bildiren Bayraktar, “Sorunun çözülmesi, kayıtlı istihdamın gelişmiş ülkeler düzeyine yaklaştırılması gerekir. Çözüm, kısa, orta ve uzun vadeli planlarla sağlanabilir. Çözümün bir ayağı olarak istihdama ilişkin mali yüklerin ve bürokratik işlemlerin azaltılması gerekir. Kayıt dışı istihdamla mücadelede bir diğer önemli strateji, kurallara uymadaki isteksizlikleri gidermek ve kayıt dışı istihdam eden işletmeleri kayıtlı sisteme zorlamaktır. Taraflar arasında sosyal diyalog önemlidir. İş gücünün mesleki eğitimi sağlanmalı, beceri kazandırma, mesleki rehberlik, yapılmakta ve koruma kontrol faaliyetlerinin artırılmasına öncelik verilmektedir. Balıkçılarımızın da av yasağı dönemine ve av kurallarına mutlaka ama mutlaka uymaları gerekmektedir.” İşsizlik, enflasyon ve yoksulluğun kayıt dışı istihdamın temel nedenlerinden olduğuna dikkati çeken Bayraktar, “Tarımda kayıt dışılığın yoğun olduğu en az 6 ilde SGK ve Ziraat Odalarımız işbirliğiyle kayıt dışı istihdamın sosyal güvenlik hak ve yükümlülüklerine olan etkilerine ilişkin bilgilendirme, bilinçlendirme eğitimleri düzenleyeceğiz. TZOB olarak tarım kesiminde sosyal güvenlik konusunda bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz. Kadın çiftçilere yönelik çalışmalar yürüttük. Özellikle 2003'ten önce kadın çiftçiler aile reisi olmadıkları için sosyal güvenlik kapsamına alınmıyordu. Girişimlerimiz neticesinde, kadın çiftçilerin bu sorunu yasal değişiklikle giderildi ve geriye dönük borçlanma sağlandı. Çiftçimizin SGK priminin bir kısmının, kadın çiftçilerimizin primlerinin ise yüzde 60’ının devletçe karşılanması gerekiyor. Kadın çiftçilerimiz diğer sigortalı kadınlarda olduğu gibi doğum borçlanmasından yararlanabilmeli. Çiftçilerimizin malulen emekli olabilmeleri için istenen prim gün sayısı, diğer sigortalılarla eşit olmalı. Tarımsal işletmelerde çalışan işçilerde, işveren priminin yüzde 50’si devletçe karşılanmalı. Bunları yaparsak tarım sektörünün kayıt dışılığını azaltırız" dedi. ihracatı yaptı. Bu rakam iki ülkenin potansiyeli dikkate alındığında çok daha yüksek rakamlara ulaştırılabilir. Bu avantajı kullanmamız gerekiyor” dedi. Yapılması gerekenler Balıkçılarımız sezona hazır Enflasyonun sorumlusu . . . çiftçi deGil ) Dünya tarımında söz sahibi, gelişmiş tarım ülkeleri olan ABD, Almanya, Çin, Japonya, Hollanda, İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerin büyük tarımsal ürün ihracatlarına karşın aynı zamanda ithalat da başta gelen ülkeler olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti, “Dünya tarımının tartışmasız lideri ABD, aynı zamanda 119,8 milyar dolarlık gıda ve tarım ithalatıyla birinci sırada. Almanya 97,2, Çin 87,6, Japonya 67,9, Hollanda 63,7, İngiltere 59,9, Fransa 59, İtalya 47,2 milyar dolarlık ithalatlarıyla ABD’yi takip ediyorlar. İlk 10’da 38,3 milyar dolarla Rusya ve 38 milyar dolarla Belçika da var. 11’nci sırada 35,7 milyar dolarla Kanada, 12’nci sırada 35,6 milyar dolarla İspanya bulunuyor. Meksika 25,5, Güney Kore 24,8, Hong Kong 23, Vietnam 18, Hindistan ve Polonya 17,8, Suudi Arabistan, Malezya ve Endonezya 16,5, Mısır 14,8, Birleşik Arap Emirlikleri 13,7, Singapur 13,3, Danimarka 12,9, İsveç 12,7, Avustralya 12,6, Avusturya 12,4, Tayland 12,3, Brezilya 11,4 milyar dolarla Kanada ve İspanya’yı takip ediyor. Türkiye 10,8 milyar dolarla 31’nci sırada bulunuyor. Türkiye’yi 10,7 milyar dolarla Portekiz ve İsviçre, 10,3 milyar dolarla İran, 10,1 milyar dolarla Filipinler izledi.” etti, “2013 yılında 17 milyar dolar ihracat yapan, 2012 yılında yaptığı 15,3 milyar dolar ihracatla gıda ve tarım ithalatında sadece yüzde 1,1 pay alan Türkiye, rahatlıkla bu rakamı iki-üç katına çıkarabilir. Türkiye’nin çok büyük bir meyve sebze üretim potansiyeli var. Hayvansal ürünlerde de özellikle küçükbaş hayvancılıkta çok avantajlı durumdayız. Gelişmiş bir gıda sanayi bulunuyor. Kanatlı sektörü son derece modern ve dünya pazarlarında rekabet edebilir düzeyde. Kültür balıkçılığı için de potansiyel büyük. Bütün bunlara rağmen gıda ve tarım ihracatımız gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında hala yetersiz düzeyde. Sadece Almanya’nın toplam gıda ve tarım ithalatı 97,2 milyar doları buluyor. AB üyesi ülkelerin toplam gıda ve tarım ihracatı 541,3 milyar dolara ulaşıyor. Türkiye, AB ülkelerinin gıda ve tarım ithalatından yüzde 5’lerde pay alması bile 27 milyar dolarlık bir ihracat demektir. 11 Tarımda "kayıtlı çalışan" sorunu BÜYÜK GIDAYA TALEP HAYALLERİN ÖTESİNDE TÜRKİYE Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, enflasyonda çiftçinin sorumlu olmadığının ortaya çıktığını bildirerek, “Haziran ayında yüzde 0,18 gerileyen tarımda üretici fiyatları, Temmuz’da da yüzde 0,73 düştü. Gıda ve alkolsüz içeceklerde fiyatlar, Haziran ayında yüzde 0,36, Temmuz ayında yüzde 0,30 artmıştı” dedi. Bayraktar yaptığı açıklamada, Temmuz ayında tarımın genelinde üretici fiyatlarının (ÜFE) yüzde 0,73, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 0,74, balıkçılıkta yüzde 1,42, ormancılık ürünlerinde yüzde 0,06 gerilediğini bildirdi. Üretici fiyatlarının, Temmuz ayı itibarıyla bir yıllık dönemde tarımın genelinde yüzde 6,32, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 7,04 arttığını belirten Bayraktar, “Temmuz ayı itibarıyla bir yıllık dönemde, tarım ve avcılık ürünlerinde yüzde 5,97, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 6,95, ormancılık ürünlerinde 31,82, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 9,47 artış oldu. Balıkçılıkta Temmuz ayı itibarıyla bir yıllık dönemde fiyatlar yüzde 4,16 geriledi. On iki aylık ortalamalara göre, balıkçılıkta fiyatlar yüzde 6,96 arttı. Tüketicide gıda ve alkolsüz içeceklerde Temmuz itibarıyla son bir yılda fiyat artışı yüzde 12,56’yı bulurken, tarım ve avcılıkta yüzde 5,97’de kaldı. Balıkçılıkta fiyatlar bir yıllık dönemde yüzde 4,16 geriledi. İthalat söylemleri yersiz Enflasyonun sorumlusunun çiftçi olmadığı ortaya çıktı. İthalat söylemlerinin yersiz olduğu görülüyor. Bugün ithalata gerek yok. Çiftçimiz, ürettiği ürünü Haziran’da da Temmuz’da da daha düşük fiyata satmak zorunda kaldı. Çiftçimizin fiyatlarda istikrar istemesinden daha doğal ne olabilir ki? Çiftçimiz, sürekli genel enflasyonun altında fiyat artışlarıyla üretimi sürdürmekte zorlanıyor” dedi. Tarımın doğal afetler nedeniyle bu yıl zor bir dönem geçirdiğini, başta fındık, kayısı, elma, ceviz olmak üzere meyvelerde ve buğday, arpada önemli oranda rekolte düşüşü beklendiğine dikkati çeken Bayraktar, “Çiftçimiz, üreticimiz bin bir emekle ürününü üretiyor. Maliyetler ortada. Buna rağmen ürettiği ürünü ederinden satamayınca ümitsizliğe düşüyor. Sıkıntıya giriyor” dedi. TZOB'dan BALIKÇILARIMIZA RASTGELE Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, su ürünleri av yasağının 1 Eylül 2014 tarihinde sona erdiğini bildirerek, “1 Eylül itibarıyla gırgır avcılığı, 15 Eylül itibarıyla da trol avcılığı serbest olacağı için denizlerimiz yoğun bir av baskısı altında kalacak. Balıkçılarımızın av sezonunun 7,5 ay sürdüğünü unutmamaları gerekiyor” dedi. Şemsi Bayraktar, yapılacak yoğun avcılığın arz talep dengesini bozacağı için fiyatları da etkileyeceğini dikkate almaları gerektiğini belirtti. Bayraktar, av yasağı döneminde balıkçıların başka gelir kaynağı olmadığı için sezona borçlu başladıklarını, balığın bol olduğu sezon başında da yüksek miktarda avcılık yapıldığından talebin üzerinde bir balık üretildiği, bu durumun da gelirin düşmesine neden olduğunu bildirdi. Av sezonu boyunca arz talep dengesini koruyarak yapılacak avcılığın balıkçıların yararına olacağını vurgulayan Bayraktar, “Sınırsız ve kuralsız avcılığın kontrol altına alınması ve her geçen gün artan biyolojik yok oluşun engellenmesi zorunlu. Yeterli altyapı oluşturulamadığı için açık deniz balıkçılığı maalesef yapılamamakta bu nedenle av baskısı kıyı sularımızda yoğunlaşmaktadır. Ülkemizde avcılık yoluyla elde edilen üretim miktarı avlanabilir stok büyüklüğünün sınırına erişmiştir. Ülkemizde avlanma miktarının artırılması yerine sürdürülebilir avcılığın sağlanabilmesi için önlemler alınmaktadır. Sürdürülebilir balıkçılık için av yasağının titizlikle uygulanması önemli. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’mızın avcılığa getirdiği standartlar önemlidir. Belli bir boydan küçük balık tutulması yasak ve ağır cezaları var. Bu amaçla stoklarımızı koruyucu ve geliştirici araştırmalar Bayraktar, balıkçıların av yasağı dönemini, yeni sezon için hazırlıklarını tamamlamakla geçirdiğini hatırlatarak, “4,5 ay denizlerden ayrı kalan balıkçılarımız, bu av sezonunun iyi geçeceğini düşünüyorlar. Bol bol palamut, hamsi, çinekop, lüfer ve istavrit olacağını tahmin ediyorlar. Tüketicilerimiz bu fırsatı iyi değerlendirmeli, her yaşta sağlık açısından son derece yararlı olan, çocukların gelişimine büyük katkı yapan balığı bol miktarda tüketmelidir” dedi. İhracat potansiyelimiz önemli Su ürünlerinin, tarım sektörünün ana alt sektörlerinden birisi olduğunu, insan beslenmesine katkısı, sanayiye ham madde sağlaması, istihdam imkanı oluşturması ve yüksek ihracat potansiyeli nedeniyle önemli bir konumda bulunduğunu bildiren Bayraktar, “Üç tarafı denizlerle çevrili 8 bin 333 kilometrelik kıyı şeridine sahip ülkemizdeki mevcut su kaynaklarımız dikkate alındığında, su ürünleri sektörünün büyük bir potansiyele sahip olduğu görülmektedir. Uluslararası pazarlarda daha iyi rekabet edebilmek için sektörün geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor. Rusya’nın ambargo kararı avantaj Rusya, 7 Ağustos 2014 tarihinden geçerli olmak üzere 1 yıl süreyle AB, ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç menşeli gıda ve tarım ürünleri ambargo koydu. Yılda 40 milyar dolar dolaylarında gıda ve tarım ürünleri ithalatı yapan Rusya, başta Norveç olmak üzere bu ülkelerden milyarlarca dolarlık su ürünleri ithal etmektedir. Ülkemiz 2013 yılında Rusya’ya 32,3 milyon dolar değerinde su ve su ürünü Bayraktar, su ürünleri avcılığında sınırsız ve kuralsız avcılığın kontrol altına alınması ve biyolojik yok oluşun engellenmesi gerektiğine dikkati çekti. Avcılıkta gerekli denetimlerin mutlak suretle yapılması ve kota sistemi uygulanması gerektiğini bildiren Bayraktar, “Özellikle bazı balık türlerinin yok olma tehlikesi taşıdığı düşünüldüğünde, avlanmada yasaklara ve kurallara uymanın, balıkların yumurtalarını bıraktıktan sonra avlanmasının ve böylece stokların korunmasının ne kadar önemli olduğu daha net görülecektir. Kaynakların rasyonel kullanımı için su ürünleri eğitim merkezleri kurularak eğitimler yapılmalı, Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli, arztalep dengesi oluşturularak, sürdürülebilir balıkçılık sağlanmalıdır. Ürün dondurma, tuzlama, konserve ve paketleme tesislerinin kurulması sektöre katkı sağlayacaktır. Avrupa’ya ihraç edilen tek hayvansal tarım ürünü olan balığın (su ürünlerinin) uluslararası pazarlarda rekabet edebilmesi için desteklemeler günün şartlarına göre artırılmalı, ticari gemilerde olduğu gibi balıkçı tekneleri de tanker istasyonlarından kartlı sistemle mazot alabilmelidir” dedi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın on metre ve üzerindeki balıkçı gemisini kendi isteği ile avcılıktan çıkaran gemi sahiplerine yaptığı desteklemeler, su ürünleri sektörü için büyük önem taşıdığını vurgulayan Bayraktar, sektörün gelişmesi için destek ve teşviklere ihtiyaç olduğuna dikkati çekti. Bayraktar, 2014-2015 balıkçılık sezonunun balıkçılar için bol ve bereketli olmasını diledi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 12 Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Bayraktar, ayçiçeği gibi bitkisel yağ açığımızı kapatacak ürünlere önem vermeliyiz 2013 Ocak ayında 1 milyon 517 bin 534 olan traktör sayısının, 2013 Ekim ayında 1 milyon 553 bin 291 adetle 1 milyon 550 bini aştığını, 2013 Aralık ayında ise 1 milyon 565 bin 871’e, 2014 Ocak ayında da 1 milyon 568 bin 817’ye çıktığını söyleyen Bayraktar, Haziran ayında birinciliği Manisa’nın 76 bin 838 adetle aldığını, 75 bin 93 traktör ile de Konya’nın takip ettiğini belirtti. Türkiye’deki traktörlerin yüzde 10’a yakınının Manisa ve Konya’da bulunduğunu vurgulayan Bayraktar, “Haziran ayı itibarıyla, Manisa ve Konya’yı 56 bin 61 adetle Balıkesir, 55 bin 295 adetle İzmir, 55 bin 248 adetle Bursa, 47 bin 278 adetle Ankara, 46 bin 635 adetle Samsun, 46 bin 245 adetle Adana, 42 bin 642 adetle Denizli, 41 bin 534 adetle Antalya izledi. Aydın’da 38 bin 443, Tokat’ta 37 bin 384, Ayfonkarahisar’da 36 bin 663, Çorum’da 35 bin 907, Şanlıurfa’da 32 bin 233, Sakarya’da 31 bin 973, Mersin’de 30 bin 124, Kütahya’da 29 bin 941, Edirne’de 29 bin 97, Çanakkale’de 28 bin 966, Yozgat’ta 28 bin 408, Tekirdağ’da 27 bin 364, Sivas’ta 27 bin 310, Muğla’da 26 bin 764, Gaziantep’te 26 bin 100 ve Kastamonu’da 25 bin 647, Kayseri’de 24 bin 637, İstanbul’da 21 bin 684, Diyarbakır’da 20 bin 834 ve Eskişehir’de ise 20 bin 172 traktör bulunuyor. Malatya, Hatay, Burdur, Isparta, Nevşehir, Bolu, Kırklareli, Amasya, Kahramanmaraş, Kars, Uşak, Aksaray, Erzurum’da 15 bin ile 20 bin arasında, Kocaeli, Niğde, Osmaniye, Adıyaman, Çankırı’da 10 bin ile 15 bin, Karaman, Kırşehir, Bilecik, Muş, Düzce, Mardin, Zonguldak, Elazığ, Kırıkkale, Ardahan, Sinop, Van, Ağrı, Erzincan, Karabük ve Batman’da 5 bin ile 10 bin arasında, Kilis, Bartın, Iğdır, Gümüşhane, Bitlis, Giresun, Bayburt, Yalova, Siirt, Ordu, Şırnak, Tunceli ve Artvin’de 1000 ile 5 bin traktör bulunuyor. Traktör sayısı, Bingöl’de 973’e, Hakkari’de 761’e, Trabzon’da 183’e, Rize’de 41’e iniyor” dedi. Bayraktar, iller sıralamasına bakıldığında, ilk 34’ün 2014 yılı Haziran ayında değişmediğini, 35’inci sıraya Bolu’yu geçen Nevşehir’in çıktığını, 57’nci sıraya da Ardahan’ın yükseldiğini bildirdi.Mayıs 2014’de 18 bin 803 traktör bulunan Bolu’da, RUSYA PAZARI İHRACATA ÇARE OLABİLİR Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, büyük ölçüde Irak’ta yaşanan olumsuz gelişmeler nedeniyle gıda ve tarımda sektörlerinde Haziran ayından sonra Temmuz ayında da ihracatımızın gerilediğini bildirerek, “Haziran ayında yüzde 0,74, Temmuz ayında ise yüzde 10,43 oranlarında düşen ihracat rakamları, Temmuz ayında 1,15 milyar doları, 7 aylık toplamda yüzde 4,65 artışla 9,87 milyar doları, yıllık bazda ise 17,4 milyar doları aştı” dedi. Bayraktar, Ocak-Temmuz döneminde gıda ve tarımda ihracatın, 2013-14 yıllarında 9,43 milyar dolardan 9,87 milyar dolara, ithalatın 6,74 milyar dolardan 6,98 milyar dolara çıktığını, tarım ve gıdada Şekil 1. Tarım ve Gıdada Temmuz Ayı İhracat Rakamları 2014 Temmuz $ 1.157.237 2013 Temmuz $ 1.292.044 Azalma: %10,43 Bayraktar kültür, doğal çevre ve tarımla bütünleşen kırsal turizm, tarımdan ayrılan sermayenin de kırsalda kalmasını sağlayabilir ve Almanya gibi ülkeler, kırsal turizmden büyük paralar kazanıyor. Fransa, kırsal turizmde dünyada yüzde 11 pay alıyor. Hala çok büyük bölümü bakir konumunda olan Türkiye, bu alanda gelişmiş Avrupa ülkelerine göre çok daha büyük imkanlar sunabilecek durumdadır.” TRAKTÖR SAYISINDA İLK 34 DEĞİŞMEDİ Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Haziran ayı itibarıyla Türkiye’de 1 milyon 591 bin 423 adet traktör bulunduğunu bildirerek, “Traktör sayısında Manisa başta geliyor. Bu ili Konya ve Balıkesir izliyor. 2014 Haziran ayında ilk 34 ilin sırası değişmedi” dedi. 13 32 artışla Haziran ayında 18 bin 835’e çıktığını, buna karşın Nevşehir’de 18 bin 781 olan traktör sayısının bir ayda 68 adet artışla 18 bin 849 adede ulaştığını belirten Bayraktar, “Haziran ayında Kırıkkale’de traktör sayısı 15 artışla 8 bin 227 adetten 8 bin 242’ye yükselirken, Ardahan’da 86 artışla 8 bin 190’dan 8 bin 276’ya çıktı ve Ardahan sıralamada Kırıkkale’yi geçti” dedi. İllerin payı Türkiye’deki traktörlerin yüzde 4,83’ünün Manisa’da, yüzde 4,72’nin Konya’da bulunduğunu bildiren Bayraktar, “Manisa ve Konya’yı yüzde 3,52 payla Balıkesir, yüzde 3,47 payla İzmir ve Bursa izliyor. Ankara’nın yüzde 2,97, Samsun’un yüzde 2,93, Adana’nın yüzde 2,91, Denizli’nin yüzde 2,68, Antalya’nın yüzde 2,61, Aydın’ın yüzde 2,42, Tokat’ın yüzde 2,35, Afyonkarahisar’ın yüzde 2,30, Çorum’un yüzde 2,26, Şanlıurfa’nın yüzde 2,03, Sakarya’nın yüzde 2,01 payı var. 26 ilin payı yüzde 1 ile yüzde 2 arasında değişiyor. 39 ilin payı ise yüzde 1’in altında. Bu oran Tunceli’de yüzde 0,08, Artvin’de yüzde 0,07, Bingöl’de yüzde 0,06, Hakkari’de yüzde 0,05, Trabzon’da yüzde 0,01’e kadar iniyor. Rize’nin payı ise yok denecek kadar az” dedi. 970715 923503 Temmuz ayında ihracatın, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,43 azalarak 1 milyar 292 milyon 44 bin dolardan 1 milyar 157 milyon 237 bin dolara, ithalatın ise yüzde 4,86 gerileyerek 970 milyon 715 bin dolardan 923 milyon 503 bin dolara gerilediğini vurguladı. Temmuz ayında genel ihracatın yüzde 2,6 artarak 13 milyar 59,5 milyon dolardan 13 milyar 402,8 milyon dolara çıktığını, genel ithalatın ise yüzde 13,5 gerilemeyle 22 milyar 965,9 milyon dolardan 19 milyar 863 milyon dolara indiğini, 2013 yılının Ocak-Temmuz dönemine bakıldığında ise, 9 milyar 433 milyon 915 bin dolar olan gıda ve tarım ihracatının yüzde 4,65 artışla 9 milyar 873 milyon 59 bin dolara yükseldiğini, 6 milyar 741 milyon 589 bin dolar olan ithalatın ise yüzde 3,59 artışla 6 milyar 983 milyon 737 bin dolara çıktığını bildiren Bayraktar, şunları söyledi, “Tarımımızda son iki ayda yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, gıda ve tarımda Temmuz ayında 233,7 milyon dolar, Ocak-Temmuz döneminde 2 milyar 889,3, Temmuz itibarıyla son bir yıllık dönemde ise 5 milyar 974 milyon dolar dış ticaret fazlası verildi.” Şekil 2. Tarım ve Gıdada Temmuz Ayı İthalat Rakamları 2013 Temmuz 2014 Temmuz AYÇİÇEĞİ FİYATI BUĞDAYIN 2 KATINDAN AZ OLMAMALI Çiftçilerimiz hem bilgi sahibi olmalı, hem de olayı sahiplenmeli Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretilen ayçiçeğinin tüketimi karşılamadığını bildirerek, “Net ithalatçı olduğumuz ayçiçeğinde üreticilerimizin emeklerinin karşılığını almaları, iyi bir sezon geçirmeleri ve üretimi artırma gayretlerinin desteklenmesi için ayçiçeği buğday paritesinin 2’nin altına düşmemesi gerekiyor” dedi. Ayçiçeği hasadının Çukurova’nın ardından Trakya’da da başladığını, tohumları yüzde 40-45 oranında yağ içeren ayçiçeğinin, halkın en fazla tercih ettiği bitkisel yağ çeşidi olduğunu bildiren Bayraktar, tüketicilerin bitkisel yağ tüketimlerinin yüzde 84,3’ünün ayçiçeği yağından karşılandığını ve üretimin artırılması gerektiğini vurgulayarak, “Ayçiçeğinden elde edilen küspe içerdiği yüzde 30-40 oranındaki proteinle değerli bir yem olarak hayvan beslemesinde kullanılıyor. Bunun yanı sıra sabun ve boya sanayinde değerlendiriliyor. Sapları da yakacak olarak kullanılıyor. Ayrıca Trakya bölgesinde ekim nöbetinde temel bitki oluşu (buğday-ayçiçeği) ayçiçeğini daha da önemli kılmaktadır. Hasadın başlamasıyla birlikte ayçiçeğinde sezon açıldı. Üreticilerimiz, bin bir emekle ürettikleri ürünün fiyatına odaklandı. 2012-2013 sezonunda 1 lira 50 kuruş olan ayçiçeği alım fiyatı, 2013-14 sezonunda 80 kuruş-1 lira arasına kadar geriledi. Net ithalatçı olduğumuz ayçiçeğinde üreticilerimizin emeklerinin karşılığını almaları ve üretimi artırma gayretlerinin desteklenmesi için ayçiçeği buğday paritesinin 2’nin altına düşmemesi; ayçiçeği fiyatının buğdayın 2 katından az olmaması gerekir” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, eko turizm ve köy turizm olarak da adlandırılan kırsal turizm dünyada giderek ön plana çıkan turizm türü olduğunu bildirerek, “Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere ve Almanya gibi ülkeler kırsal turizmden büyük paralar kazanıyor. Fransa, kırsal turizmde dünyada yüzde 11 pay alıyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, kırsal turizmin kırsal ekonomiye can veren ana sektörlerden birisi olduğunu, tüm yıla yayıldığını ve kırsalda tarım dışı istihdam ve gelir sağladığını belirtti. Türkiye’de milyonlarca kişinin yaşadıkları büyük şehirlerden yaz aylarında köylerine gittiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti, “Bu potansiyel Türkiye’de var. Zaten milyonlarca kişi yaz aylarında köylerine, kasabalarına gidiyor ve kırsala hayat veriyor. O bölgelerde ekonomik faaliyet sürüyorsa, büyükşehirlerden gelen bu yazlıkçılar sayesinde sürüyor. Şehirlere büyük göç veren bölgelerde esnaf, emeklilerin köylere gelmesi için Nisan-Mayıs aylarını, çocukları olanlar için ise okulların kapanmasını dört gözle bekliyor. Gurbetçiler gelince ekonomik faaliyet hızla artıyor. Kırsala can suyu oluyor. Gerekli altyapı oluşturulursa, kırsala hem ülke içinden hem de dış ülkelerden milyonlarca kişi daha çekilebilir.” Kırsal turizmin, diğer turizm faaliyetleri gibi büyük yatırım da gerektirmediğini, zaten kırsala tatil için gidenlerin huzurlu bir ortam istediğini, hatta kırsal alanın bozulmamış, korunmuş olmasının tercih sebebi olduğunu bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi, “Dingin bir ortamda huzurlu bir tatil imkanı sağlayan kırsal turizm, kırsalda yaşayanlara yılın her mevsiminde gelir sağlayabilir, bu yolla da kırsalda nüfusun tutulmasına olanak verir. Kültür, $ 923.503 Azalma: %4,86 Rusya’ya ihracat önemli hale geldi Rusya’ya ihracatın önem kazandığını belirten Bayraktar, “Rusya, 7 Ağustos 2014 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle AB, ABD, Avustralya, Kanada ve Norveç mallarına ambargo kararı aldığını açıkladı. Ambargo kapsamında; sığır ve kümes hayvanı eti, meyve ve sebze, kaşar peynirleri ve süt başta olmak üzere tarım ve gıda ürünleri bulunuyor. Rusya, bu ürünleri Türkiye, Brezilya, Çin ve Arjantin’in aralarında bulunduğu ülkelerden karşılayabileceğini açıkladı. Rusya pazarı ihracat açısından büyük önem taşıyor. Bu fırsatı değerlendirmeli, ihracatımızı artırmalıyız. İhracat yaparken, iç piyasa ihtiyaçlarını ve fiyatlarını da göz önünde bulundurmalıyız” dedi. Son yıllarda Türkiye’de ayçiçeği ekim alanları ve verim miktarının artış gösterdiğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti, “2004-2013 yılları arasında ayçiçeği ekim alanları yüzde 10,9 artmıştır. Bu yıllar arasında yüzde 52,4 olarak gerçekleşen verim artışı üretimin artmasında etkili oldu. 2004 yılında 900 bin ton olan ayçiçeği üretimi, 2013 yılına kadar yüzde 69,2 oranında artarak 1 milyon 523 bin tona yükseldi. Üretimin 143 bin tonunu çerezlik, 1 milyon 380 bin tonunu yağlık ayçiçeği oluşturmaktadır. 2004-2013 döneminde yüzde 69,2 artan üretim miktarına rağmen, 2013 yılında yağlı tohum, bitkisel yağ ve küspe ithalatı için 3,6 milyar dolar döviz ödedik. Bunu dikkate aldığımızda üretimi çok daha fazla artırmamız gerekiyor. Kesin olmamakla birlikte birinci tahmin verilerine göre, 2014 yılında 1 milyon 662 bin 903 ton ayçiçeği üretimi bekleniyor. Beklentimiz artan üretimin çiftçilerimizin gelirlerine de yansımasıdır.” Hemen her mevsim de yapılabilen kırsal turizm, dağ, yayla, orman, su zenginlikleri, tarımsal yapı ve yerel kültür varlığıyla, deniz turizminin alternatifi ya da tamamlayıcısı durumunda. Doğal, kültürel ve tarihi açıdan turistlere kapılarını açacak pek çok köyümüz, alanlarımız bulunmaktadır. Kırsal turizmde ziyaretçiler tarımsal faaliyetler içinde bizzat yer almakta, çiftlik, köy hayatını tanımakta, aktif ya da pasif çeşitli tarımsal faaliyetlerde bulunmaktadır. Kırsal turizm dünyada giderek ön plana çıkan turizm türü konumunda bulunuyor. Fransa, İtalya, İspanya, İngiltere KOP bölgesinde Belçika büyüklüğünde tarıma elverişli alan var Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde illerini kapsayan KOP bölgesinde yaklaşık 3 milyon hektar (Belçika büyüklüğünde) tarıma elverişli alan bulunuyor. Bu alan tarım için en iyi şekilde değerlendirilmeli. Bölgenin başta tahıl olmak üzere birçok üründe ülkenin en önemli merkezlerinden biri olduğu unutulmamalı. Mevcut su kaynakları yetersiz olan, kuraklık çeken bölgede, her damla su önemli.” Ekim alanları ve verim arttı $ 970.715 doğal çevre ve tarımla bütünleşen kırsal turizm, tarımdan ayrılan sermayenin de kırsalda kalmasını sağlayabilir. Kırsal turizm; kadın istihdamı sağlıyor, yerel girişimcilik ve dinamiklik de kazandırıyor. Bunlar da kırsalda kalkınma için önemli. Dış havzalardan su getirilmeli Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye’nin sulanan alanlarının yüzde 17’sini barındıran Konya Ovası Projesi (KOP) bölgesinin su fakiri olduğunu bildirerek, “Su kaynaklarının sadece yüzde 4’ü bu bölgede. Suyun yüzde 60’ı yer altı suyundan karşılanıyor. Konya çöl olmamalı, KOP bir an önce tamamlanmalı” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, yer altı su seviyesinin her yıl ortalama 3 milimetre civarında azaldığını, bu sürecin devam etmesi halinde, mevcut sulanan alanların büyük kısmının ileride sulanamama tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını belirtti. KOP kapsamındaki 14 sulama projesi tamamlandığında 1,1 milyon hektar (Lübnan’dan büyük) alanın sulanabileceğini vurgulayan Bayraktar, “KOP tamamlanırsa, kuraklık tehlikesi azalacaktır. Projenin tamamlanmasıyla, sulama olarak 2,2 milyar dolar, enerji ve içme suyu olarak 370 milyon dolar, toplamda 2,57 milyar dolar ekonomiye katkı sağlanacak. Geri kalan bölgelerin de sulamaya açılabilmesi için bölgeye dış havzalardan su getirilmesi ve yeni projelerin hazırlanması gerektiğine dikkat çeken Bayraktar, “KOP kapalı havzası yeterince yağış almıyor. Havzaya yılda 398 milimetre yağış düşüyor ve bölgede su kıtlığı yaşanıyor. Kuraklığa bağlı olumsuzlukların oluşmaması için yöreye uygun, kuraklığa dayanıklı kültür bitkilerine verilen ürün bazlı desteklerin artırılmalı, su ihtiyacı az kültür bitkileri teşvik edilmeli, yörede yer altı sularında azalmanın önüne geçmek amacı ile üreticilere ek bir masraf getirmeden ruhsatsız kuyular Bayraktar, kırsal turizmde tanıtımın diğer turizm türlerinde olduğu gibi çok önemli olduğunu, çiftçinin bu konuda hem bilgi sahibi olması ve hem de olayı sahiplenmesi gerektiğine dikkati çekti. Kırsal turizme açılan az sayıda köy olduğunu, bunların sayısının hızla artırılması gerektiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti, “Ülkemizdeki insanlar bir şekilde kırla bağlarını kurmakta. Fakat kırsalda yaşamamış kentli nüfus ile yabancılar, kırsal turizminin asıl müşterileridir. Kıyı turizmi artık yabancı turistler tarafından ezberlenmiştir. İnsanın doğal yapısı ve günümüz insanının eskiye özlem, kırda sağlık bulma isteği ön plana çıkmıştır. Kırsal turizme açılacak köyler titizlikle belirlenmeli, her türlü girişim geleneksel köy kültürünü temsil etmelidir. Bu konuda atılım yapılması ve devamlılığı konusunda turizm sektöründen, kamu kurumlarından ve sivil toplum örgütlerinden temsilciler, yerel yöneticiler, yerel halk ve turizm uzmanları bu işe gönül vermeli görev almalıdır. Avrupa Birliği’nde kırsal turizm konusunda girişimcilere fonlar ayrılıyor. Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu’nun bu konuda girişimcilere destekleri devam ediyor. TKDK yüzde 50 hibe desteğiyle birlikte kırsal turizmcileri bu konuda yatırım yapmaya çağırıyor. Bu desteğin amacı, girişimciler veya çiftçiler tarafından kurulacak pansiyon, ‘yatak ve kahvaltı’ konaklama ve restoran hizmetlerinin gelişimini, çiftlik turizmi tesislerinin kurulması ve geliştirilmesini ve sportif aktiviteler, doğa gezisi, tarihi geziler için kurulan tesislerin gelişimini sağlamaktır. Kalkınma Ajansları da bu konudaki projelere destek vermektedir.” ruhsatlandırılmalı, yer altı su kuyularından su kullanımı, üretimi azaltmayacak şekilde kontrol altına alınmalı” dedi. KOP’un yanı sıra GAP, DAP ve DOKAP da tamamlanmalı Bayraktar, ülkedeki tarım alanlarının yüzde 35,7’si olan 8,5 milyon hektarının teknik ve ekonomik olarak sulanabilmesine karşın, halen 2,87 milyon hektarının gerekli altyapı yatırımları yapılmadığı için sulanamadığını, bunun büyük bir ekonomik kayba neden olduğunu hatırlattı. KOP’un yanı sıra, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu Projesi (DAP), Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) projelerinin de bir an önce tamamlanması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, aksi takdirde bu sene olduğu gibi birçok üründe kuraklığa bağlı olarak verim kaybı yaşanmasının kaçınılmaz olacağını belirtti. Bayraktar, suyun verimliliği ve tasarrufu, kaynakların korunması ve geliştirilmesi, sulama alanlarının iklim, toprak ve sulama verimliliğinin sağlanmasının ve ürün bazında gerekli olan sulama suyunun hesaplanmasının hayati önemde olduğuna dikkati çekti. Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU Üretimde ‘Hasat-Taşıma-Depolama ve Tüketim’ kayıpları Ülkemizin tarımsal üretiminde en önemli sorunlarından biri hasat, taşıma, depolama ve tüketim aşamalarında yaşanan kayıplardır. Bu kayıpların önemli bir kısmı hasat ve depolama aşamasında gerçekleşmektedir. Zamanında ve uygun araç gereçlerle yapılmayan hasat işlemleri ve yeterli şartları sağlamayan depolama sistemleri sonucu ürünlerimizin büyük bir kısmı maalesef kaybolmaktadır. Üretim aşamasından tüketime kadar bitkisel üretimdeki kayıplarımızın değeri, 2012-2013 üretim döneminde 32 milyon 497 bin ton civarında olan tahıl üretimimizde 2 milyon 565 bin ton üretim ve tüketim aşamasında kayıp gerçekleşmiştir. Aynı yılda 20,1 milyon ton olan buğday üretimimizin 1 milyon 672 bin tonu üretim ve tüketim aşamasında kaybedilmiştir. Kaybımızı; 0,72 TL olan 2013 ekmeklik buğday alım fiyatına göre hesapladığımızda, ekonomik kaybımız 1 milyar 203 milyon TL civarındadır. Yanlış hasat ya da zamanında hasada başlanmaması nedenleriyle meydana gelen dane kaybı Ülkemiz toplam tarım arazisinin yaklaşık yüzde 65,5’ini tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekilen alanı oluşturduğu halde zaman zaman yaşanan doğal afetler nedeniyle tahıl ithal ettiğimiz acı bir gerçektir. Tahıllar içerisinde özellikle buğday ekim alanımız son yıllarda azalmaktadır. Buna rağmen; dünya nüfusu hızla artmakta ve açlıklar yer yer kendisini göstermektedir. Bu nedenle üretimin her aşamasında oluşan kayıplar önlenmelidir. Ülkemizde hububat alanlarının büyük bir kısmı kendi yürür biçerdöverlerle hasat edilmektedir. Hasat sezonunun devam ettiği ve ekili alanlarımızın çoğunluğunun biçerdöverlerle hasat edildiği günümüzde; hasat esnasında meydana gelen kayıplar, üretim ve tüketim aşamasındaki kayıplar içerisinde önemli bir yer teşkil etmektedir. AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSUKONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU Biçerdöver ve operatörün önemi Biçerdöver imal eden firmalar daha etkin ve verimli kullanımı sağlamak için biçerdöverlerini minimum düzeyde dane kaybına göre üretmekteler ise de; arazi durumu, biçerdöver ayarlarının iyi yapılmaması, biçerdöverlerin ürün çeşidine ve arazi yapısına göre uygun çalışma hızında gitmemesi dane kaybını artırmaktadır. AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU tohumlukların zamanında ve uygun fiyatla çiftçilere ulaştırılması tarımsal üretimin artırılması açısından önemlidir. Bu nedenle sertifikalı tohumluk kullanımı teşvik edilmeli ve desteklenmektedir.Ülkemizde girdi fiyatları rekabet içerisinde olduğumuz ülkelere göre yüksek seyretmekte ve dolayısıyla üretim maliyetleri yüksektir. Artan maliyetler karşısında satın alma gücü azalan çiftçi daha az girdi kullanımına yönelmekte, bu da çiftçinin kaliteli üretim yapmasını engellemektedir.Çiftçilerimizin uygun fiyatla tohum temin etmesi verimli ve kaliteli üretimin devamlılığı bakımından önemlidir. 20132014 üretim döneminde yaşanan kuraklıktan dolayı üreticilerimiz bu sene fazla bir kar elde edemeyecek ve sertifikalı tohum kullanımı azalacaktır. Sertifikalı tohum kullanımını artırmak ve üretimde kaliteyi artırmak için fiyatlarının olabildiğince düşük olması gerekmektedir. Lisanslı depoculuk teşvik edilmeli Biçerdövere bağlı olmayan birtakım olumsuz şartları da dikkate aldığımızda da dane kaybı % 3‘ü geçmemelidir. Tarlanın verimi, arazinin durumu, biçerdöver ayarlarının uygun yapılması ve uygun çalışma hızında gitmesi sağlandığında sıfıra en yakın dane kaybına ulaşılacaktır. Kayıpların azaltılması için önem taşıyan diğer bir konu da depolamada ambar zararlılarıyla mücadeledir. Depolamada konusunda önemli bir husus; ürünün niteliğindeki ve niceliğindeki değişiklikleri en aza indirerek ürünün uzun yıllar bozulmadan muhafaza edilebileceğidir. Biçerdöverle hasatta dane kaybının nedenlerini kısaca belirtmek gerekirse; zamansız hasat, biçerdöver kullanıcılarının teknik bilgilerden mahrum oluşu, operatörlerin kar amacı ile biçerdöverleri yüksek hızda çalıştırması, biçerdöverlere hububatın durumuna göre her tarla için yeniden ayar yapılmaması ve hasat edilen arazinin tesviyesiz olması diyebiliriz. Depolamadan kaynaklanan kayıpların en aza indirilmesi için lisanslı depoculuğun teşvik edilmesi gerekmektedir. Ürünlerin depolama süresi içinde nitelik ve nicelik bakımından değer kaybına uğratılmadan ya da mümkün olan en az kayıpla korunabilmeleri için ürünün bilinçli depolanması, depolama koşullarının iyi bilinmesi ve kontrol edilmesi gereklidir. Lisanslı depoculuğun ülke geneline yaygınlaşması hububatta depolama kayıplarını en aza indirecek, tarımsal üretim ve fiyatların istikrara kavuşmasını, sanayicinin istediği kalitede ham maddenin piyasada bulunabilirliğini sağlayacaktır. Çiftçilerimiz hasat esnasında arazinin başında olmalı ve dane kayıplarını sık sık kontrol etmeli, operatörü uyarmaları, uymayanları ise en yakın İl ve İlçe Tarım Müdürlüklerine bildirmeleri gerekmektedir. Dane kaybının olumsuz etkisi ve yapılması gerekenler Geçen sene 22,05 milyon ton olan buğday rekoltesini, bu sene yaşanan kuraklık nedeniyle 17-18 milyon ton civarında tahmin etmekteyiz. Hasat esnasında meydana gelecek kayıp oranının % 3 civarında gerçekleşmesi durumunda buğdayda bu sene 510-540 bin ton civarında ürün kaybı gerçekleşecektir. Maliyet hesaplarımıza göre buğday fiyatını 0,85 TL/ kg düşünürsek ülke ekonomimizdeki kayıp yaklaşık 433-459 milyon TL civarında gerçekleşecektir. Bu ülke ekonomisi ve ürününü binbir zorluklar içerisinde üreten üreticilerimiz için büyük kayıptır. Yalnızca hasat esnasındaki kayıpların değerinin böylesine yüksek oluşu, diğer kayıplar da göz önüne alındığında konunun önemini daha da artırmaktadır. Sertifikalı ve kaliteli tohum kullanımına dikkat edilmeli Tarımsal üretimde, üretimin başlangıç noktası ve temel üretim girdisi olan tohum, verimliliğe etkisi en fazla olan girdilerdendir. Sertifikalı ve kaliteli Depolamada dikkat edilmesi gereken hususlar Tahılların depolanması sırasında dikkat edilmesi gereken başlıca hususları özetlemek gerekirse; depolanacak tahılın nem içerikleri düşük olmalıdır (Buğday %12-14), gerekirse depolamadan önce kurutulmalıdır. Dr. Yıldıray Gençer TÜRKTOB ve TÜSİAB Başkanı AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Ülkemizde sertifikalı hububat tohumluk üretimi ve kullanımı her geçen yıl artmaktadır. Bu artışın temel sebebi, hububat tohumluk üretimine verilen üretim desteği ile çiftçilere verilen sertifikalı tohumluk kullanım desteğidir. İsabetli tohumculuğun ve destek politikalarının bir sonucu olarak ülkemiz hububat tohumculuğunda yeni bir dönem açılmış ve çeşit temin ve tohumluk üretimdağıtım faaliyetleri özel sektör için uygun bir ortam yaratmıştır. Özel sektöre sağlanan üretim desteği buğday için 10 krş/kg, arpa, tritikale, yulaf, çavdar için ise 8 krş/ kg’dır. Bu destek nedeniyle özel sektörün hububat tohumluk üretimine ilgisi artmıştır. 2000’li yılların başında ortalama 80100 bin ton aralığında seyreden sertifikalı buğday tohumluk üretimi 2013 yılı itibarıyla 421 bin tona, arpada ise, 4-5 bin tonlardan 79 bin tona çıkmıştır. Aynı yıllarda %10-12 civarındaki özel sektörün buğday üretimindeki payı 2013 yılında %58’e yükselmiştir. Bu oran arpada %4 den %57‘ye çıkmıştır. 2013 rakamlarına göre ülkemizde, buğday ekiliş alanları bazında ve üç yılda bir yenileme esasına göre sertifikalı buğday tohumluğu ihtiyacının %70’ini karşılayacak üretim seviyesine ulaşılmıştır. Tohumluk dağıtımları da buna paralel olarak artış göstermiştir. Hububat tohumluğunda Dr. Filiz Ünal Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN AYIN KONUSU KONUSU KONUSU AYIN AYIN KONUSU HUBUBAT KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU Mustafa Hepokur TZOB Yönetim Kurulu Muhasip Üyesi AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYINAYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSU KONUSU AYIN KONUSUAYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU KONUSU KONUSU AYIN KONUSUAYIN KONUSUAYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU AYIN KONUSU Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 AYIN KONUSU 14 Türk Çiftçisinin Sesi İnsan beslenmesinde dünyada en çok kullanılan kültür bitkileri içerisinde yer alan tahıllar ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde temel besin maddelerinin esasını oluşturmaktadır. Depo seçimi yapılırken tahılın ve yöre ikliminin özellikleri göz önünde bulundurarak; depo olarak kullanılacak alanın nemsiz, kuru, havadar ve aydınlık bir yer olmasına dikkat etmelidirler. Depolar için uygun sıcaklık değeri +4 °C dir. Sıcaklık yükseldikçe silolara aktarma yapılmalıdır. Tarıma dayalı sanayi içerisinde, gıda sanayisinin alt dalı olan un ve unlu mamuller sanayisine (un, ekmek, bulgur, irmik, makarna, bisküvi, nişasta vs) ham madde olmasının yanı sıra kepek, saman vs olarak da hayvancılık sektörünün önemli bir unsurudur tahıllar. Bu önemli ürünün artan talebini karşılayabilmek amacıyla üretim artışı için birinci yol ekim alanlarının artırılması olsa da ülkemiz gibi tarım alanları çeşitli nedenlerle günden güne azalan ülkelerde esas yol birim alandan alınan ürün miktarını artırmaktır. Bu amaçla çeşitli yöntemlerle üretimde önemli artışlar sağlanabilmesine karşın, önemli ürün kayıplarına yol açan pek çok da faktör vardır. Hububat hastalıkları ve zararlıları hububat verimini sınırlayan en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Son olarak ise özellikle buğday için bir ton ürüne en az 1,5 metre kare alan hesap edilmelidir. Depolara zararlıların girmesini engelleyecek tedbirler alınmalıdır. Ülkemizde hububatta yaygın görülen kök ve kök boğazı hastalıkları Fusarium ve Rhizoctonia funguslarının sebep olduğu kök çürüklükleri olup Ürün depoya konmadan önce tahıllar kırık, hasar görmüş taneler, yabancı tohum ve tanelerden arındırılmalıdır. Haşere ve enfekte olmuş tane içeren tahıl kitleleri fumigasyon (gazlama) yoluyla ilaçlanmalıdır. HUBUBAT TOHUMLUĞU üretimi ve kullanımında SON DURUM hedeflenen miktarda tohumluğu üretip hazırlayabilecek bir kapasite oluşmaktadır. Orta ölçekli ve küçük çiftçiler yeterince sertifikalı tohum satın almamakta ya da alamamaktadır. Sertifikalı tohumluk kullanım desteği üretimin tamamını kapsayacak talebin oluşmasını sağlayacak şekilde revize edilmelidir. Talebin artırılması durumunda, sektörün bu artışı her oranda karşılayacak kapasitesi mevcuttur. Bu hususta önerilen tedbirlerden birisi de, buğday ürününe ödenen prim desteğinin sertifikalı tohumluk kullanımı ile irtibatlandırılması gerektiğidir. Gelecek 5 yıllık tohumluk üretim projeksiyonunda tohumculuk sektörü 1 milyon ton buğday, 100 bin ton arpa tohumluğunun üretimini hedef olarak koymuştur. Hedeflere ulaşmak için yapılması gerekenler ●Hedefe ulaşmada en önemli sorun, sertifikalı tohumluk kullanımına olan taleplerinin artırılması ve devamlılığıdır. ●Sertifikalı tohumluk kullanım desteğinin devamlılık sağlayacak şekilde hayata geçirilmesi gerekmektedir. Aksi halde bunca yatırım sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının desteklemeyi uygulamaya devam etmesi çok sevindiricidir. ●Destekleme miktarı her yılın şartlarına göre, çiftçileri yönlendirecek ve özendirecek şekilde tespit edilmelidir. HUBUBAT HASTALIKLARI VE ZARARLILARI bunların yanı sıra Drechslera sorokiniana, Pythium graminicolum, Pseudocercosporella herpotrichoides ve son yıllarda Gaeumannomyces graminis (göçerten) etmenlerinin sebep olduğu kök ve kök boğazı çürüklükleri de sıklıkla görülen hastalıklardır. Bu hastalıklar buğday ve arpa bitkisinin kök ve kök boğazında kahverengi renk değişimi ve çürüklük oluştururlar. Bazı Fusarium türleri çiçeklenme döneminde buğdayda beyaz başak oluşumuna da sebep olurlar. Bu hastalıklar tohumla da taşınabilmektedir. Hububat alanlarındaki en önemli yaprak hastalıkları ise buğdayda pas hastalıkları (Puccinia spp.; sarı pas, kahverengi pas ve kara pas), septorya yaprak lekesi (Septoria tritici), külleme (Erysiphae graminis), arpada arpa yaprak lekesi hastalığı (Rhynchosporium secalis) ve çeltikte çeltik yanıklığı (Pyricularia oryzae) hastalığıdır. Mısırda ise kök ve kökboğazı çürüklüğü (Fusarium spp., Pythium spp. Rhizoctonia spp., Macrophomina phaseolina) yaprak yanıklığı (Bipolaris maydis, Exserohilum turcicum) ve mısır 15 ●Çiftçilerimizde sertifikalı tohumluk kullanım bilincini oluşturacak eğitim ve yayım çalışmalarının yapılması şarttır. ●5553 Sayılı Tohumculuk kanununun yasakladığı kaçak tohumculuğun etkin denetim altına alınması ve denetimin alt birliklerimize devredilmesi sağlıklı gelişim açısından önemli görülmektedir. Sorunlar ve öneriler ●Hububat tohumculuğunda, tohum üretici belgesi verilmesi kıstasları çok düşük tutulduğu için, firma sayısı hızla artarken gelişme sağlıklı olmamaktadır. Bu kıstasların yeniden gözden geçirilmesi ile daha sağlıklı bir altyapının oluşturulabileceği düşünülmektedir. Örneğin; en az 2 Ziraat Mühendisi istihdamı, 500 m² kapalı alan ile tohum hazırlama tesisine sahip olunması, asgari kapasite şartının getirilmesi sağlıklı gelişme açısından önemli görülmektedir. ●5553 sayılı kanunda suç ile ceza arasında bir orantı bulunmamaktadır. Kanunun 11 ve 12. maddeleri ile birlikte, diğer bazı maddelerinin yeniden düzenlenmesi gerektiği uygulamada ortaya çıkmaktadır. ●Hububat tohumluğu üretimi yapan firmaların çoğunun kendi arazisi yoktur ve tohumluk üretimini sözleşmeli olarak yapmaktadırlar. Tarlalar parçalı ve küçüktür. Bu tablo safiyet açısından sorun yaşanmasına sebep olmakta ve üretim maliyeti artmaktadır. Piyasanın üstünde verilen fiyata rağmen yeterli çiftçi ve arazi bulunamamaktadır. Sözleşmeli üretim yapan çiftçinin ham tohumluğu sattığında % 2 stopaj vergisinden muaf tutulması ve TARSİM sigortasının kamu tarafından ödenmesi sektörü olumlu yönde etkileyecektir. ●TARSİM’deki mevcut uygulamalar, sözleşmeli üretim modeline uymamaktadır. Firma açısından bir anlam ifade etmemekte, meydana gelen zararda firma 3. şahıs olarak değerlendirilerek devre dışı kalmaktadır. TARSİM hem yetiştirici, hem de firma için yeniden düzenlenmeli, üretici firma ek zeyilname ile sisteme alınmalıdır. Dr. Numan E. Babaroğlu Zirai Mücadele Merkez Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Türk Çiftçisinin Sesi rastığı (Ustilago maydis) en çok rastlanan hastalıklardır. Sürme (Tilletia spp.) ve rastık (Ustilago spp) buğday ve arpanın en önemli başak hastalıkları olup tohumla bulaşmaktadır. Sürmeli daneler kolayca ezilmekte ve içleri siyahımsı renkli toz kitlesi ile dolu olmaktadır. Rastık bitkilerin çiçeklenme döneminde görülmekte ve başaklarda hiç dane teşekkül edememektedir. Ülkemizde, ana konukçusu buğday olmak üzere arpa ve çavdarda, hem nimf ve hem de erginleri değişik fenolojik dönemlerde bulunan buğdaygilleri hortumları ile sokup emmek suretiyle kalite ve kantitesinin düşmesine sebep olan Süne (Eurygaster spp.) ve Kımıl (Aelia spp.)’ın yanında larvaları buğdaygillerin kardeşlenme döneminin sonuna kadar yaprak ve sürgünleri ile beslenerek, erginleri başaklanma döneminde tanelerle beslenen toprak altı zararlılarından Ekin kambur böceği (Zabrus spp.) ile larvaları genç tahılların kökünü kemirerek, erginleri süt olum döneminden itibaren sarı olum ve sert olum dönemlerinde başaklardaki taneleri kemirerek zarar yapan Ekin bambulu (Anisoplia spp.) ana zararlılardır. ●Ön bitki şartı üretim alanı bulmayı zorlaştırmaktadır. Yönetmelik; buğday, arpa, yulaf ve tritikalede çeşit değiştirilecekse en az 2 yıl üst üste bu türlerin ekilmemiş olması, çeltikte ise “aynı türe ait farklı çeşit ekilecekse en az 2 yıl aynı türe ait ürün ekilemez” şeklindedir. Serin iklim tahıllarında ön bitki şartının gözden geçirilmesi, çeltikte ise üst üste farklı çeşit ekilmesine izin verilmesi üretim açısından olumlu olacaktır. ●Elit ve orijinal kademede tohumluk tedarikinde yetersizlik ve zorluklar vardır. TİGEM’in sulu arazilerinde yüksek kademe tohumlukların üretimi ile tedarikde etkili görev alması sorunu çözecektir. ●Elit ve orijinal tohumlukların ithal ön izinlerinin alınmasındaki uygulama gözden geçirilerek, evrak ibrazı ve analiz sürelerinin kısaltılması yolunda kolaylaştırıcı hükümlerin getirilmesi önemli görülmektedir. ●Islah ve deneme amaçlı tohumlukların ithalatındaki ile ticari tohumlukların ithalatındaki prosedür hemen hemen aynıdır. Analiz için karantina 1 kg numune istemektedir. Islah ve deneme amaçlı tohumluklarda materyal 2 kg’dan az ise analiz miktarı az tutulmalı veya yapılmamalıdır. ●Islah ve Ar-Ge projelerine verilen destekler yetersiz, destek süreleri proje süresi ile uyumsuzdur. Islah çalışmaları için en büyük sorun, nitelikli ıslahçı eleman bulunamamasıdır. ●Islahçı konusunda üniversitelerde master ve doktora çalışmalarına hız verilmeli, temel çözüm için ise bir Ziraat fakültesi “Bitki Islah Üniversitesi veya Akademisi”ne dönüştürülmelidir. ●Islah ve Ar-Ge yapan özel sektör kuruluşlarına uzun süreli arazi tahsisi ve projelerine kamu desteklerinin ıslah süresiyle uyumlu hale getirilmesi de çok önemlidir. ●Tarım İl Müdürlüklerince birçok nedenle yeterli denetim yapılamamaktadır. Patates ve hububatta tarla kontrolü ve piyasa denetiminin alt birliklere devredilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca ‘’korsan’’ tohumculukla etkili bir şekilde mücadele edilmelidir. Ayrıca bazı buğday ve arpa ekim alanlarında Hububat hortumlu böceği (Pachytychius hordei) ve Ekin güvesi (Syringopais temperatella) ve bunların yanı sıra bazı yıllarda lokal alanlarda Ekin sap arıları (Cephus pygmeus, Trachelus tabidus, T. Libanensis), Buğday kesiksineği (Mayetiola destructor), Buğday karasineği (Phorbia securis), Buğday tripsleri ve Yaprakbitleri de zarar oluşturabilmektedir. Ülkemizde önemli miktarda ekimi yapılan sıcak iklim tahıllarından mısırda ise ana zararlı konumunda olan Mısır koçankurdu (Sesamia nonagrioides, S. cretica) ve Mısır kurdu (Ostrinia nubilalis) larvaları mısır bitkisinin fide döneminden başlayarak yaprak, gövde, koçan, tepe püskülleri ve erkek organda beslenerek, Çizgili yaprakkurdu (Spodoptera exigua) ilk dönem larvaları bulundukları yaprakların epidermisini, daha ileriki dönemlerdeki larvalar yaprağın tamamını yiyerek, boylanan bitkilerde ise toprak üzerinde bulunan yan köklerle de beslenerek kantite ve kalite yönünden ürün kayıplarına neden olabilmektedir. Ülkemizde hububat hastalık ve zararlıları ile mücadele Entegre mücadele esaslarına göre yürütülmektedir. Bu çerçevede kimyasal mücadeleye alternatif yöntemler biyolojik mücadele, biyoteknik yöntemler, dayanıklı çeşit kullanımı, fiziksel mücadele ve kültürel tedbirlere öncelik verilmektedir. Eğer kimyasal mücadele yapılması zorunluluğu var ise insanlara, doğal düşmanlara ve çevreye etkisi düşük olan ilaçlar etkili en düşük dozda uygun ilaçlama alet ve ilaçlama tekniği ile uygun zamanda kullanılarak mücadele yapılmaktadır. Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ’NİN ÖNEMİ 1938’de yalnızca buğday üreticisine destek olmak ve buğday piyasasını düzenlemek amacıyla kurulan TMO; değişen ve gelişen şartlar içinde zamanla arpa, çavdar, yulaf, mısır, patates, pirinç ve çeltik ile fasulye, nohut, mercimek gibi bakliyat, yağlı tohumlar, haşhaş kapsülü ve fındığı da faaliyet alanı içine almıştır. Bugüne geldiğimizde TMO tarımsal piyasalarda istikrarı sağlamak üzere hububat, çeltik ve haşhaş kapsülünde piyasa regülasyonu gerçekleştirmektedir. TMO’nun görevi, yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek amacıyla politikalar oluşturmak suretiyle piyasaları düzenlemektir. Ayrıca afyon ve uyuşturucu maddelere konulan devlet tekelini işleterek afyondan üretilen ürünleri yurt içi ve yurt dışına satmaktadır. Piyasa düzenleme görevi kapsamında; hububat piyasaları yakından takip edilmekte, yapılan piyasa gözlem ve değerlendirmeler çerçevesinde ihtiyaca göre o ürün için piyasa düzenleme görevi yerine getirilmektedir. Kurumumuzca ihtiyaç görüldüğü durumlarda alım ve satış fiyatları açıklanabildiği gibi açıklanmayarak, kademeli açıklanarak veya geç açıklanarak piyasalara müdahale edilmektedir. Müdahale alım fiyatlarının açıklanmaması da ülkemiz hububat piyasalarının regülasyonu ve hububat tarımının sürdürülmesi amacına uygun, önemli bir politikadır. TMO, faaliyet alanına giren ürünlerle ilgili olarak yurt içinde arz ve talep dengesini koruyabilmek amacıyla satın alarak stokladığı ürünleri iç piyasaların ihtiyacına göre satışa sunmaktadır. Ayrıca üretimin tüketimi karşılamadığı yıllarda TMO, spekülatif amaçlı fiyat artışlarını önlemek ve ülke ihtiyacını karşılamak üzere gerektiğinde ithalat yaparak, üretimin yoğun olduğu yıllarda ise üreticiden aldığı arz fazlası ürünleri ihraç ederek piyasaları düzenlemektedir. TMO faaliyetlerini Ankara’da Genel Müdürlük, taşrada 28 şube müdürlüğü, 1 işletme müdürlüğü, 121 ajans amirliği ve 69 tesisli ekip olmak üzere 219 noktada yürütmektedir. Hasat dönemlerinde açılan 100’e yakın geçici alım merkezi ile hizmetlerini yaklaşık 300 noktaya taşımaktadır. İlave olarak altyapısı uygun 16 borsada alım yapılmakta ve sayı 316’yı bulmaktadır. TMO’nun bugün limanlar ve yoğun üretim alanları dikkate alınarak inşa edilmiş çeşitli tip ve tonajlarda, yurt sathında 4 milyon ton civarında kapalı deposu mevcuttur. Ülkemizin hububat depolama altyapısını güçlendirmek adına üretim bölgelerindeki ihtiyaç durumunu dikkate alarak 300 bin ton kapasiteli hububat depoları kısa bir süre sonra devreye girecektir. Kaliteye (Proteine) dayalı alım sistemi: Kurumumuzca 2011 yılı itibariyle kaliteye (proteine) dayalı alım sistemine geçilmiştir. 2011 yılı öncesinde ürün sadece fiziksel değerler dikkate alınarak fiyatlandırılmakta ve depolanmakta iken 2011 yılından itibaren ürünün fiziksel değerlerinin (rutubet, hektolitre, süne kımıl tahribatı, çimlenmiş filizlenmiş tane, kırık tane, diğer muhtelif madde, kusurlu tane) yanında kimyasal değerlerinin de (protein) dikkate alınarak fiyatlandırıldığı ve depolandığı, kalitenin ön plana çıktığı yeni bir alım sistemine geçilmiştir. Bu sisteme geçilirken TSE buğday standardı ve TMO alım bareminde gerekli revizeler yapılmış, 8,2 milyon Euro yatırımla 300 adet protein cihazı satın alınarak TMO işyerlerine kurulmuş ve kimyasal (AB-28) ülkeleri almaktadır. ÜLKEMİZDE Birliği Bu ülkelerin toplam üretimini sırasıyla Çin, Hindistan, ABD, Rusya ve ve Kanada izlemektedir. Adı geçen ülkeler dünya buğday üretiminin %71'ini gerçekleştirmekteDÜNYADA yaklaşık dir. Dünya buğday üretiminde en payı AB-28 almakta onu sıBUĞDAY büyük rasıyla Çin, Hindistan, ABD ve Rusya izlemektedir. Türkiye ise dünya üretiminde aldığı %2.52 ÜRETİMİ buğday pay ile 11’inci sırada yer almaktadır. Sezer Atsan TZOB Teknik Müşavir Yrd. buğday üretiminde ilk sırayı Avrupa Ülke nüfusumuzun önemli bir bölümünün geçimini sağlayan ve ülke ekonomisinin en önemli sektörü olan tarımda; tarımsal üretimin temelini oluşturan tahıllar insan ve hayvan beslenmesinin yanı sıra ham madde olarak endüstride kullanımları nedeniyle ülke tarımında ön plandadır. Türkiye’de hububat üretimi, tarım sektörünün olduğu kadar genel ekonomimizin de temelini oluşturmaktadır. Tahılın insan beslenmesinde temel gıda maddesi olması, milyonlarca üreticinin yıllık gelirini sağlayan önemli bir kaynak olması ve birçok sanayi kuruluşunun ham maddesi olması sebebiyle ekonomik ve sosyal yaşantımızda diğer tarım ürünlerine göre önemi büyüktür. Ülkemizde yaklaşık 37,4 milyon ton olan tahıl üretiminin yaklaşık % 58,8’ini buğday üretimi oluşturmaktadır. Türkiye buğday ekim alanları ve üretimde dünya sıralamasında ön sıralarda yer alırken, bu rakam verimde oldukça düşmektedir. 2000 yılında 9,4 milyon hektar olan ekim alanımız 2013 yılında 7,7 milyon hektar alan düşmüştür. 2000 yılında 21 milyon ton olan üretim ile verim 229 kg/da’dır. 2013 yılında ise 22,05 milyon ton üretim ile buğday verimi 283 kg/da dır. USDA Temmuz 2014 raporu 2013-2014 öngörüsüne göre verim 324 kg/da’dır. Bu durum bize ülkemizde verimin artmakta olduğunu fakat dünya ortalamasında Türkiye buğday veriminin düşük olduğunu göstermektedir. Dünya buğday üretimi ve verim USDA verilerine göre 2013/14 üretim döneminde dünya buğday üretimi yaklaşık 714.020 milyon ton olup, Dünya ortalamasının altında olan buğday verimimiz, üretim maliyetini olumsuz etkilemekte ve üreticimizin dünya fiyatlarıyla rekabet etmesini zorlaştırmaktadır. Buğday üretiminde verimi etkileyen en önemli faktör tohumun kalitesidir. Buğday kendi kendine döllenen bir bitki olması ve ekilen tohumlukların 3 yılda bir sertifikalı tohumluklarla yenilenmesiyle buğday verimimiz yıllar itibarıyla artış göstermiştir. Dünya verim ortalamasının altında kalan buğday verimini artırmak için özellikle kuraklığa dayanıklı kaliteli buğday çeşitlerini üretmemiz şarttır. Kaliteyi artırmak içinse AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Ülkemizde verim düşüklüğünün, arazi hazırlığı, kaliteli tohumluk, gübreleme ve zirai mücadele yetersizliğinden kaynaklandığını söyleyebiliriz. EU-28'in verimi ile ülkemiz buğday verimi arasındaki farkın kapatılması buğday üretiminde dünyada söz sahibi olmamız demektir. Türkiye buğday üretimi Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 analizler (protein, sedimantasyon, gluten, rutubet) bu cihazlarla yapılmıştır. Bu sistem ile süne-kımıl tahribatı düşük, protein oranı yüksek olan buğdaya %1-3 arasında ilave fiyat verilerek kalite teşvik edilmiştir. Lisanslı depoculuk: Lisanslı depolar; yüksek alım ve boşaltma kapasitesine sahip olan, dolayısıyla ürün teslimlerinde süre kaybını asgariye indiren, ürün muhafazasının daha sağlıklı olduğu sistemlerdir. Türkiye'nin ilk lisanslı depoculuk şirketi TMO-TOBB Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Anonim Şirketi, 14.07.2011 tarihinde faaliyete başlamış olup 90 bin ton depo kapasitesi mevcuttur. Randevulu alım sistemi: Ürün alım faaliyetini 2012 yılında kısmen randevulu olarak yürüten TMO, 2013 yılında tam randevu ile alım yapmıştır. Bu sistemde, ürün sahipleri ürününü teslim etmek istedikleri gün için www.tmo.gov.tr veya randevu.tmo.gov.tr internet adresinden veya şube müdürlükleri ile ajans amirliklerimize müracaat etmek suretiyle randevu almış ve randevu aldıkları gün ilgili işyerine giderek ürününü aynı gün teslim etmişlerdir. Piyasa takip grubu: İç ve dış piyasalar, hububat üretimi ve ticaretinde söz sahibi 29 ülke ve 81 il bazında aktif bir şekilde takip edilmektedir. Kurumumuzca takip edilen yurt içi ve yurt dışı serbest piyasa ve borsalara ilişkin bilgiler, “Günlük Piyasa ve Borsa Fiyatları Bülteni” adı altında TMO internet sayfasında ve “Hububat Piyasa Göstergeleri” adı altında 11 Eylül 2013’ten itibaren Tarım TV’de ve Kurumumuz internet sayfasında günlük olarak yayımlanmaktadır. Gönüllü Ofis Dostu Projesi: Ülkemiz hububat tarımı hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olmak amacıyla 2013 yılında Gönüllü Ofis Dostu Projesi uygulanmaya başlanmıştır. Bu proje kapsamında, 37 bin köye ulaşılarak ve bu köylerde belirlenen üreticiler ile ekiliş döneminden hasat dönemine kadar bire bir görüşmeler yapılmakta; hububat ekiliş durumu, bitki gelişimi, üretim durumu ve ürün maliyeti gibi konularda bilgi toplanmakta, veriler Kurumumuz alım politikalarının oluşturulmasında dikkate alınmaktadır. 1938 yılından bugüne kadar 30 farklı üründe faaliyette bulunan TMO, bundan sonra da görev alanına giren ürün piyasalarında istikrarı korumak üzere piyasa düzenleyici uygulamalarına aynı kararlılık ve hassasiyetle devam edecektir. ise ilk sırayı Güneydoğu Anadolu Bölgesi % 46,1, ikinci sırayı İç Anadolu Bölgesi % 28 ve üçüncü sırayı % 12,8 oranı ile Ege Bölgesi yer almaktadır. Bugün ülkemizde ekili - dikili tarım alanlarının yaklaşık üçte birinde buğday üretilmektedir. Son 10 yılda buğday ekim alanlarında değişim azalış şeklinde kendini göstermiş, 2004 de 9,3 milyon hektar olan buğday ekim alanı 2013 yılına gelindiğinde ise 7.7 milyon hektara gerilemiştir. Başta buğday olmak üzere hububat ürünlerinin, ülkemiz için hem ekonomik ve hem de sosyal açıdan taşıdığı önem büyük olmasına rağmen buğday ekim alanlarındaki azalışın en önemli nedeni daha fazla gelir getiren ürünlere yöneliştir. Ülkemizde artan nüfusa paralel olarak buğday talebi de artmaktadır. Ekmek, bulgur, makarna, irmik, bisküvi, nişasta ve diğer buğdaya dayalı unlu mamuller tüketimi dikkate alındığında buğday tüketimimiz 18-18,5 milyon ton seviyelerindedir. Gerek dünyada ve gerekse ülkemizde özellikle buğday üretiminde herhangi bir nedenle azalma olduğunda gerek ekmek fiyatları veya gerekse undan yapılan gıda maddelerinin fiyatları yükselerek doğrudan herkesi etkilemektedir. Bu sebeple ülkeler gerek buğday üretimi gerekse stoklar yönünden gerekli tedbirleri almaktadırlar. Ülkemizin, kişi başına yıllık tahıl tüketiminin en yüksek düzeyde bulunduğu ülkelerden biri olması göz önüne alındığında, genellikle kıraç arazide üretimi yapılan buğdayda gerçekleştirilebilecek verim artışları, Türkiye buğday üretimine önemli katkıda bulunacaktır. Ülkemiz, geniş bir ürün yelpazesine imkan veren iklim ve ekolojik özelliklere sahip olması nedeniyle tarımsal üretim açısından oldukça avantajlı bir konumdadır. Doğu Karadeniz Bölgesinde küçük bir şerit hariç hemen hemen her bölgede yetiştirielen buğday, özellikle İç Anadolu Bölgesinde yaygın olarak üretilmektedir. 2013 yılı verilerine göre ekmeklik buğday üretimi %36,3 luk pay ile ilk sırayı İç Anadolu Bölgesi yer almaktadır. Ülkemizde buğday üretiminde karşılaşılan sorunların en önemlisi kaliteli üretimdir. Sanayinin ihtiyaç duyduğu kaliteli buğdayın yurt içinden temin edilmesi üreticilerimizin kazanması açısından oldukça önemlidir. Sanayinin ihtiyaç duyduğu kaliteli buğdayı üretemediğimiz için her yıl belirli miktarlarda buğday ithalatı yapılmaktadır. Bunu sırası ile % 14,6 ile Marmara ve % 13,6 ile Güney doğu takip etmektedir. Makarnalık buğday üretiminde Dolayısı ile üreticilerimiz sanayinin ihtiyaç duyduğu kaliteli buğday üretimine teşvik edilmelidir. Üretim sorunları ve kaliteyi etkileyen faktörler Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Sami Süzer Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü Ziraat Yüksek Mühendisi Hünkar Aydın Toprak Mahsulleri Ofisi Hububat Alım ve Muh.Şb.Md. Çağatay Maraş Toprak Mahsulleri Ofisi Piyasa Takip ve Değ.Şb.Md.V. 16 Türk Çiftçisinin Sesi Buğday tarımının dünya ve ülkemiz için önemi Buğday (Triticum sp.), insan nüfusunun beslenmesinde kullanılan kültür bitkileri arasında dünyada ve Türkiye’de ekiliş ve üretim bakımından ilk sırada yer almaktadır. Buğdayın en fazla yetiştirilen tahıl türlerinden biri olmasının nedenlerinden biri çok geniş bir adaptasyon kabiliyetine sahip olması, dane olarak hasat edilen ürünün kolay saklanması, depolanması ve işlenmesidir. Bu itibarla buğday ürünü, ülkemiz dâhil dünyada yaklaşık 50 ülke insanın beslenmesinde çok önemli temel gıda kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Buğday tarımında verim artışı için önemli yetiştirme tekniği önerileri Ülkemizin Çukurova, Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Trakya ve Güney Marmara’nın buğday tarımına uygun birçok bölgesinde dekardan alınan buğday verimi ortalaması 450 kg/ da’nın üzerindedir. Ancak 2012 yılı FAO istatistiklerine göre ortalama 267 kg/da olan Türkiye ekmeklik buğday verimi, 315 kg/da olan dünya verim ortalamasından %18 düşüktür. Türkiye ortalaması olarak düşük olan buğday verimimizin dünya verim ortalamasını yakalaması; ülkemiz bitki ıslahçıları tarafından yeni geliştirilen verimli, kaliteli, hastalıklara dayanıklı çeşitlerin sertifikalı tohumluklarının uygun iklim bölgelerinde ekim alanlarının yaygınlaştırılması ve araştırmaya dayalı modern buğday yetiştirme tekniklerinin uygulanmasıyla mümkündür. Buğday tarımında verimliliği ve kaliteyi artırmak amacıyla yapılabilecek bazı modern yetiştirme tekniği uygulama önerileri aşağıda verilmiştir: ●Tohumluk olarak ekilecek buğday çeşidi seçiminde; değirmencilerin istediği kaliteye sahip, tarım yapılacak arazinin iklim ve toprak koşullarına uygun sertifikalı çeşitler tercih edilmelidir. ●Ekilecek tohumluklar; buğday kök ve kök boğazı (Fusarium spp.), sürme (Tilletia spp.), açık rastık (Ustilago nuda tritici) gibi hastalıklara karşı selektör ilaçlanmalıdır. ●Tarlayı ekime hazırlarken toprakta çok gerekli olan rutubeti muhafaza edecek azaltılmış toprak işleme teknikleri ile verimli tavda bir tohum yatağı hazırlanmalıdır. ●Gübreleme; toprak analizine göre zamanında, uygun dozda ve doğru yöntemle yapılmalıdır. ●Dekara ekilecek tohumluk miktarı; her çeşidin kardeşlenme kabiliyetine, bindane ağırlığına, tohumluğun çimlenme yüzdesine göre değiştiğinden bu konuda çeşit sahibi kuruluşun veya ilgili uzmanların tavsiyeleri alınmalıdır. ●Ekim zamanı; her bölgenin iklim koşullarına göre farklılık göstereceğinden, ilgili kurumlara danışarak kendi bölgeniz için en uygun tarihler belirlenmelidir. ●Bakım işlemlerinden gübreleme, yabancı ot, hastalık ve zararlılarla mücadele; kaliteli üretim ve yüksek verim almayı sağladığından ilgili kuruluşlara ve tecrübeli uzmanlara mutlaka danışılmalıdır. 17 Buğday Tarımında Verim ve Kalitenin Artırılması İçin Modern Yetiştirme Tekniklerinin Önemi ●Buğday hasadı; başaklardaki danede rutubet %13’ün altına düşünce, ürün tarlada süne (Eurygaster spp), kımıl (Aelia spp.) gibi zararlılar ve aşırı yağış, dolu, fırtına gibi kötü hava koşullarına maruz bırakılmadan, biçim ayarları iyi yapılmış biçerdöverlerle dane ve kalite kayıpları en aza indirilerek yapılmalıdır. Toprak işleme ve tohum yatağı hazırlığı Buğday ekilecek bir tarlada tavda bir tohum yatağı hazırlamak için yapılacak toprak işlemede, iklim ve arazi koşullarına göre, toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerinin iyileştirilmesi, yabancı ot kontrolü, toprak yüzeyinde ön bitkiden kalan bitki artıklarının parçalanması, toprağın havalandırılarak mikroorganizma faaliyetlerinin artırılması, toprağın içerisinde yağışlarla biriken suyun korunması, yağışların toprağa iyi nüfuzu, su ve rüzgâr erozyonunun kontrolüne dikkat edilmelidir. Ön bitkinin hasat edildiği tarlalarda buğday tohum yatağı hazırlığı sırasında pulluk ile sürümden kaçınılarak azaltılmış toprak işlemesi yöntemleri kullanılması uygundur. Gübreleme Bilinçli ve dengeli bir gübreleme yapmak için üreticilerimiz, usulüne uygun alacakları toprak örneklerini analiz yaptırarak önerilen şekilde gübreleme yapmalıdır ve aynı zamanda toprak tahlil ve gübre desteğinden faydalanmalıdırlar. Ülkemizin yıllık yağış toplamı 600 mm olan tarım alanlarında, dekardan alınacak buğday tane verim hedefi kuruda yani doğal yağış koşullarında 500 kg/ da ve üzeri olduğunda ekonomik gübre dozu olarak 14 kg/da saf azot yeterli olmaktadır. Sulu tarım koşullarında ise dekardan alınması hedeflenen verim 700 kg/da üzeri olduğundan en ekonomik gübre dozu dekara 16-18 kg/da arası saf azot olacaktır. Buğday tarımında birinci azotlu gübre uygulamasında, azotun üçte biri ekimden önce veya ekimle birlikte topraktaki noksan olan besin maddelerine göre, azot (N) ile fosforu (P) birlikte bulunduran (NP) kompoze gübrelerin herhangi birinden dekara 25 kg/ da civarında verilebilir. İkinci azotlu gübre uygulamasının diğer üçte biri buğdayın kardeşlenme döneminde şubat ayı içinde üre (%46 N) formunda 10-12 kg/da arası ve üçüncü azotlu gübre uygulamasının son üçte birlik kısmı da mart sonu veya nisan ayı başında bitkilerin sapa kalkma döneminde amonyum nitrat (%33 N) formunda 15-18 kg/da arası tarlaya serpme yöntemiyle verilmesi uygundur. Tohumluk ve tohumluk miktarı Buğday tarımında yüksek ve kaliteli ürün alabilmek için sertifikalı tohumluk kullanımı önemlidir. Üreticimiz sertifikalı tohumluk kullanma desteğinden de faydalanmaktadır. Farklı özelliklere sahip buğday çeşitleriyle yapılan tohum miktar deneme sonuçlarına göre, dekardan en yüksek dane verimi, 1 m2’ye 450-500 arası canlı dane (tohum) ekildiğinde alınmıştır. Dekara ekilecek tohumluk miktarı çeşide, iklime, toprağın verimlilik koşullarına, tohum iriliğine (bindane ağırlığına), safiyetine ve çıkış gücüne göre değişmektedir. Örneğin ülkemizde geniş alanlarda ekilen bazı ekmeklik buğdaylarda dekara tohum miktarı; Pehlivan gibi kardeşlenme kabiliyeti yüksek olan çeşitlerde 18 kg/da, Gelibolu, Bereket, Selimiye, Aldane, İkizce-96, Bezostaja-1, Gerek-79, Gün-91, Kaşifbey-95, Sakin, Sönmez-2001, Tosunbey, Bayraktar-2000, Ceyhan-99, Pamukova-97, Ziyabey-98, Gönen-98, Altay, Ekiz, Alpu-2001, Ahmetağa, Müfitbey, Konya-2002 gibi çeşitlerde 18-20 kg/da arası ve kardeşlenme kapasitesi düşük olan Flamura-85 gibi çeşitlerde 20-22 kg/da olabilir. Buğday ekim zamanı, ekim derinliği ve ekim yöntemi Ekim, buğday tarımında düzgün bir çıkış için tavda tohum yatağına bölgenin toprak koşullarına uygun olarak, disk veya balta ayaklı tohum miktarı kolay ayarlanan modern ekim makinalarıyla yapılmalıdır. Tarla tohum yatağında, yetersiz rutubetin bulunduğu ala ve kızıl tavda ekimden kesinlikle kaçınmalıdır. Aksi halde dalgalı çıkış olmakta, çıkan bitki kökleri tohum yatağında yetersiz rutubet olması nedeniyle zayıf gelişmektedir. Buğday tarımında ekim zamanını belirleyen en önemli faktörlerden biri, tohum yatağındaki toprak sıcaklığıdır. Toprak sıcaklığının 8-100C olduğu zaman ekim yapılırsa kök gelişmesi hızlı ve kök tacı derin olur. Kışlık ekim zamanı ülkemizde sonbahar mevsimidir ve kışı sert geçen bölgelerde eylül ayı ikinci yarısında ekime başlanırken, ılıman iklime sahip sahil kuşaklarında aralık ayı ortasına kadar ekim yapılabilmektedir. Yapılan en uygun kışlık ekmeklik buğday ekim zamanı araştırmaları sonucunda; Trakya’da 15 Ekim-15 Kasım, Orta Anadolu’da 15 Eylül-10 Ekim ve Çukurova’da 15 Kasım-15 Aralık tarihleri arası olduğu belirlenmiştir. İyi hazırlanmış tavlı bir tohum yatağına buğday, 4-5 cm arası derinliğe ekilebilir. Ekilecek tohumluğun bin tane ağırlığına veya iriliğine bağlı olarak bu derinlik küçük tohumlarda 4 cm, iri tohumlarda 5 cm olabilir. Aşırı, 7 cm’den daha derine ekimlerde bitki çıkışları mütecanis olmaz. Farklı çeşitlerin bin dane ağırlığı, iriliği, kardeşlenme kapasitesi farklı olacağından ekim öncesi her bir çeşit için ekim makinalarının dekara atacağı tohum miktarı ve ekim derinliği ayarları iyi yapılmalıdır. Ekim nöbeti (Münavebe) Tarım yapılan alanlarda aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın fakirleşmesine ve o bitkinin hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Üst üste buğday ekilen tarlalarda, kök hastalıkları, ekin kurdu (zabrus), buğday sineği gibi zararlıların görülme şansı yüksektir. Buğday tarımı yapılan arazilerde, toprak verimliliğini korumak için mutlaka her yıl veya en az iki yılda bir ayçiçeği, Macar fiği, pamuk, kanola, kavun, karpuz, soğan, fasulye, mısır gibi ürünlerle ekim nöbetine girmelidir. Buğday bitkisi saçak köklü olduğundan, Trakya koşullarında kazık kök yapısına sahip olan ayçiçeği ve kanola gibi bitkilerle ekim nöbetine girmesi uygundur. Yabancı ot mücadelesi Buğday tarlasında kimyasal mücadele, yabancı otların 3-4 yaprak olduğu erken devrede yapılması tane verimini %20 -30 arasında artırmaktadır. Çiftçilerimiz yabancı otların dar veya geniş yapraklı olmasına bağlı olarak doğru yabancı ot ilacını güvenilir bayilerden reçete karşılığı satın alarak, zamanında, tavsiye edilen dozda, uygun su miktarı ile rüzgârsız havalarda kullanmalıdır. Toprakta uzun süre kalıcı etkileri olan ilaçlar kullanırken dozuna ve zamanına çok dikkat edilmelidir. Organik maddece fakir kumsal arazilerde, toprakta kalıcılığı olan yabancı ot ilaçları kullanımı ekim nöbetine girecek bir sonraki ürünü olumsuz etkileyebilir. Hastalık ve zararlılarla mücadele Buğday tarlaları özellikle ilkbahar mevsiminde her hafta, çökerten (Gaeumannomyces graminis var. tritici) gibi kök hastalıkları ile külleme (Erysiphe graminis) ve sarı pas (Puccinia striiformis), kahverengi pas (Puccinia recondita), kara pas (Puccinia graminis tritici) ve septorya (Septoria tritici) gibi yaprak hastalıklarına karşı kontrol edilmelidir. Buğday ekilişlerinde görülebilecek ekin kurdu (Zabsrus spp.) ve süne (Eurygaster spp.) gibi zararlılara karşı tarımsal mücadele, uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda, zamanında yapılmalıdır. Sulama Buğday tarımında sulama, nisan ve mayıs ayının kurak geçtiği yıllarda, imkân olan yerlerde, gebeleşme ve süt olum dönemlerinde yağmurlama sulama gibi uygun bir yöntemle yapılmalıdır. Bitkiler, topraktan aldıkları suyun %70’ni sapa kalkma dönemi ile süt olum dönemi arasında kullanmaktadır. Bu nedenle nisan ve mayıs aylarının kurak geçtiği yıllarda, imkânı olan arazilerde sulama yapılması, kuru koşullara göre buğday tarımında %100 verim artışı sağlamaktadır. Hasat Buğday bitkilerinin tarlada biçerdöver ile hasadı, danedeki rutubet oranı %13 civarına düştüğünde yapılır. Hasat zamanı geldiğinde buğday bitkisi tam olum devresindedir ve tümüyle saman rengini alır. Hasada erken girilmesi, yüksek rutubet nedeniyle üründe kurutmayı gerektirir. Buna karşın buğday hasadında geç kalınması yatma, dökülme, danelerde süne emgi zararının artması, embriyo kararması sonucu kalite düşüklüğüne neden olabilir. Sonuç Ülkemiz için önem taşıyan buğday tarımında birim alandan bol ve kaliteli ürün; bölgeye uygun kaliteli çeşitlerin sertifikalı tohumluklarının zamanında iyi hazırlanmış tohum yatağına ekimi, toprak analizine dayalı bilinçli bir gübreleme, ilgili uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda yabancı otlar, zararlılar ve hastalıklarla entegre mücadele yapılmasıyla mümkündür. Kaynaklar Anonym. 2014. http://faostat.fao.org Anonym. 2014. http://www.tuik.gov.tr Süzer, S. 2010. Buğday Tarımında azotlu gübrelemenin verim ve kalite üzerine etkileri. Hasad Bitkisel Üretim Dergisi. Aralık. 2010. Yıl:26, Sayı:307. S: 82-90 Süzer, S., 2013. Modern yetiştirme teknikleriyle buğday üretiminde verim ve kalitenin artırılması. Hasad Bitkisel Üretim Dergisi. Kasım. 2013. Yıl:29, Sayı:342. S: 84-92. Süzer, S., M.K. Gül., 2014. Bazı Azotlu Mineral Gübrelerin Kışlık Ekmeklik Buğday Tane Verimi Ve Kalitesi Üzerine Etkilerinin Belirlenmesi. Hasad Bitkisel Üretim Dergisi. Şubat. 2014. Yıl:29, Sayı:345. S: 62-67. Süzer, S. 2014. Buğday hasadında Dane Kayıplarını Azaltacak Önlemler. Harman Time Dergisi. Haziran 2014. Yıl:2, Sayı:16 50-54. Ziraat ODALARI Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Tahılların önemi Dünyamızın nüfusu 7 milyara ulaşmış durumdadır. Birçok bilim adamının ortak görüşü ise dünya nüfusunun, dünyanın rahat besleyebileceği seviye olarak kabul edilen 4 milyarı çoktan aşmış olduğudur. Dünya üzerinde yaklaşık 1.1 milyar kişi temiz içme suyundan, 1.3 milyar kişi elektrikten yoksun ve 1.02 milyar kişide açlık çekmektedir. Devam eden nüfus artışı ve şehirlere göç ile birlikte 2030 yılında % 30 daha fazla suya, % 40 daha fazla enerjiye ve en önemlisi % 50 daha fazla gıda maddesine ihtiyaç duyulacağı bilim insanları tarafından öngörülmektedir. Dünya’nın karşı karşıya olduğu en önemli problemlerden kuşkusuz birincisi yetersiz ve dengesiz beslenmedir. Bu olumsuz durumun insanlık üzerindeki tehdidinin azaltılması veya yok edilebilmesi ancak gerekli tedbirler alınıp, gıda üretimin artırılması, nüfus artış hızının kontrol altına alınmasına yönelik önlemlerin uygulamaya konulmasıyla mümkün olabilecektir. Dünya üzerinde üretim yapılan tarım alanlarının son sınıra ulaştığı, ekim alanlarının arttırılmasının mümkün olmayacağı gerçeğinin yanında yapılaşma, tuzlanmaçoraklaşma, erozyon ve diğer olumsuz sebeplerle üretim alanlarının azalması kaçınılmazdır. İnsanlığın gıda ihtiyacının karşılanması; sürdürülebilir çevrenin korunduğu, kaynakların ekonomik kullanıldığı tarımsal üretim sistemleri ile yüksek verimli çeşitler kullanılarak birim alandan alınan üretimin artırılması ile mümkün olabilecektir. Tahıllar geçmişte, günümüzde ve gelecekte de insanlığın temel besin kaynağı olarak önemini korumaya devam edecektir. Birleşmiş Milletler verilerine göre, gıda kaynaklarının % 68’ini tahıllar doğrudan (buğday, mısır, çeltik, arpa, vb.) veya dolaylı (ekmek, makarna, bulgur v.b.) olarak karşılamaktadır. Dünya tahıl üretimi son 50 yılda artarak 2.200.000.000 ton dolaylarına ulaşmış olup, bunun yaklaşık 690 milyon tonu buğday, 800 milyon tonu mısır, 670 milyon tonu çeltik ve geri kalanı da arpa ve diğer tahıllardır. Ülkemizdeki tahıl ıslahı çalışmaları Ülkemizde Tahıl Islah çalışmaları Cumhuriyetimizin kuruluşundan hemen sonra 1926 yılında Eskişehir, Ankara ve Sakarya’da bugünkü araştırma enstitülerinin temellerini oluşturan tohum ıslah istasyonlarının kurulması ile başlamıştır. Bu dönemin zor şartlarına rağmen araştırıcılar buğday ve arpa üretimi yapılan tüm köy ve kasabalar karış karış gezerek çiftçinin üretim yaptığı tohumları toplanmış, bu yerel çeşitlerin tarımsal ve morfolojik özelliklerini belirlemişler, içlerinden daha üstün olanlar seçilerek bunların tohumluk üretimi gerçekleştirilmiştir. Mevcut genetik zenginlik içerisinden seleksiyonla çeşit geliştirmenin yanında 1929-30 yılında istenilen özellikleri bir araya toplamak amacıyla melezleme çalışmalarına başlanmıştır. Halen araştırmacılar ülkemize benzer iklim ve toprak yapısına sahip yerlerde yetiştirilen tahıl çeşitlerini takip edip adaptasyon denmelerine almakta, kalite ve hastalıklara toleranslarını belirlemektedir. Bu çeşitlerden istenilen özelliklere sahip (kalite, hastalık vs.) olanlar melez programlarına alınıp yeni çeşit geliştirme çalışmalarında kullanılmaktadır. Ülkemizde buğday, arpa, çavdar, yulaf, tiritikale, çeltik ıslah çalışmaları ağırlıklı olarak Tarımsal Araştırmalar Genel müdürlüğüne bağlı enstitüler, az da olsa bazı üniversiteler ve son yıllarda kurulan ve yıldan yıla sayıları ve geliştirdikleri çeşit sayıları artan özel sektör araştırma kuruluşları tarafından yürütülmektedir. Bu çalışmalar neticesinde ıslahçı kuruluşlar tarafından geliştirilen ve kademeli tohumluk üretimi, yapılan tüm tahıl çeşitlerini www. ttsm.gov.tr web sayfasında yer alan Milli çeşit listesinde bulabilirsiniz. Projeli dönemin başlamasıyla; üretim bölgeleri iklim şartlarında yüksek verimli, pazarın istediği kalitede, hastalık ve zararlılara dayanıklı veya tolerant yeni çeşitlerin geliştirilmesi, geliştirilen çeşitlere ait yetiştirme tekniği paketlerinin oluşturulması planlanmış ve sonuçlanan çalışmalardan elde edilen çıktılar doğrultusunda çiftçilere önerilerek yapılmaya başlanmıştır. Çeşit ıslahında ülke şartlarının elverdiği ölçüde hızla yol alınarak ekmeklik buğdayda Gerek 79, Kırkpınar 79, makarnalık buğdayda Çakmak 79 ve Tunca 79 çeşitleri geliştirilmiş, bunların yetiştirme teknikleri ile ilgili öneriler çiftçilere ulaştırılmıştır.1990 yılından sonra çeşit geliştirme çalışmaları daha da hız kazanmış ve birçok tahıl türünde yaygın olarak yetiştirilmekte olan yeni çeşitler geliştirilmiştir. Bunlar ekmeklik buğdayda kışlık alanlar için Gün 91, Pehlivan, Sönmez01, Bayraktar 2000, Demir 2000, Doğu 88, Eser; yazlık alanlar için Gönen, Basribey, Adana 99, Ceyhan 99, makarnalık buğdayda kışlık alanlar için Kızıltan 91, Çeşit 1252, Altıntaş, Ankara 98, Altın 40/98, Mirzabey 2000, yazlık alanlar için Fırat 93, Sarıçanak, Harran, Ceylan; arpada kışlık alanlar için Hamidiye 85, Tarm 92, Çetin 2000, Çıldır; yazlık alanlar için Şahin, Sur 93; Çeltikte Ergene, İpsala, Trakya, Osmancık99, Trakya, Tarsan 1018, 0046A; Mısırda Hacıbey, Ada 89-24, Kompozit Arifiye, TTM 815 çeşitleridir. 1990’dan önceki yıllarda tahıllarda verimi yükseltmeyi amaçlayan ağırlıklı ıslah stratejisi yerini kalite öncelikli anlayışa bırakmış ve özellikle ekmeklik ve makarnalık buğday ile arpada endüstrinin acil olarak ihtiyaç duyduğu kalitesi yüksek çeşitler geliştirilmiştir. Tahıllar iklim istekleri ve özellikle toplam sıcaklık istekleri birbirinden farklı olduğundan ‘Serin İklim Tahılları’ ve ‘Sıcak İklim Tahılları’ diye iki temel guruba ayrılırlar. Serin İklim tahılları 1-4 °C gibi düşük sıcaklıklarda, sıcak iklim tahılları ise en az 8-12 °C sıcaklıkta çimlenebilmektedir. Serin İklim Tahılları adı altında, buğday, arpa, yulaf, çavdar ve tritikale (buğday çavdar melezi); sıcak iklim tahılları ise mısır, çeltik ve darılardan oluşmuştur. Ekmeklik Buğday: Tosunbey, Adana 99, Aldane; Makarnalık Buğday: Kızıltan91, Eminbey; Arpa: Aydanhanım, Zeynelaga gibi tohumlar üretilip çiftçi ve sanayinin hizmetine sunulmuştur. 1963 yılında 308 Sayılı Çeşitlerin Tescil ve Sertifikasyonu Hakkında Kanunun çıkması ile çeşit kavramı önem kazanmaya başlamıştır. 1970 yılında Ülkesel Serin İklim Tahılları Araştırma ve Eğitim Projesi başlatılarak ilk projeli çalışma dönemine geçilmiştir. Bu yılı takip eden yıllarda serin iklim tahıllarının yanı sıra sıcak iklim tahılları, sebze, meyve, yem bitkileri, yağlı tohumlu bitkiler ve ülkemiz açısından önem taşıyan diğer tüm bitkilerde yavaş yavaş projeli döneme geçilerek daha organize ve planlı çalışma dönemine geçilmiştir. 1970-1990 arasında tarımda kimyasal gübrenin yaygın olarak kullanılması uzun boylu olan yerli çeşitlerin yatmalarına neden olmuştur. Bu dönemde ülkemize giren gübrelemeye reaksiyonları yüksek olan kısa boylu Meksika buğdayları yazlık dilimde büyük verim artışları sağlamıştır. Halen ülkemizde 11 merkez, 10 bölgesel, 26 bitki konulu çalışan toplam 48 araştırma kuruluşu vardır. Buna ilaveten 8 veteriner kontrol ve 13 gıda kontrol araştırma kuruluşu da dahil Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar genel müdürlüğü 6310 personel( % 44 ü teknik personel) ile hizmet vermeye devam etmektedir. İnsan beslenmesinde de kullanılan ülkemizin ilk yazlık kavuzsuz arpa çeşidi 2013 yılında; kışlık kavuzsuz arpa çeşidi ise 2014 yılında Tarla Bitkileri MAE tarafından tescil ettirilmiştir. Ülkemizde Buğday ve Arpa ıslah çalışmaları gelişme tabiatlarına göre kışlık ve yazlık olarak yürütülmektedir. Kışlık buğday ve arpa ıslah çalışmalarını Ankara Tarla Bitkileri Merkez TAE (Ankara) koordinatörlüğünde Bahri Dağdaş Uluslararası TAE (Konya), Batı Geçit Kuşağı TAE (Eskişehir), Doğu Anadolu TAE (Erzurum), Karadeniz TAE (Samsun), Trakya TAE (Edirne) ve Doğu Akdeniz Geçit Yine son yıllarda küresel ısınmanın olumsuz etkilerinin tahıl üretim ve kalitesine etkilerini azaltmak amacıyla; BDUTAE bünyesinde Kuraklık Test Merkezi, DATAE Soğuk Test Merkezi oluşturulmuş ve bundan sonraki çeşit geliştirme çalışmalarında kurağa ve soğuğa dayanıklılıkla ilgili fizyolojik parametreler dünyada olduğu gibi ülkemizde de daha etkili bir biçimde tahıl ıslahında kullanılmaya başlamıştır. Son yıllarda tahıl ıslahında özellikle kamu araştırma enstitüleri, üniversiteler, sanayici ve üreticinin de içinde yer aldığı çok disiplinli aktif ve dinamik çalışmalara ağırlık verilerek sektörün ve ülkemizin rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir. Kaynaklar 1- http://www.ttsm.gov.tr (Tohum, Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü) 2- Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlıgı , 2012 ve 2013 Bütçe sunuşları 3- http://www.tmo.gov.tr (Toprak Mahsülleri Ofisi) (tahıllar raporu) 4- http://www.bugem.gov.tr (Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü) 5- http://fas.usda.gov (USDA Foreign Agricultural Service) Turkey Grain and Feed Annual 2012 6- http://www.turkstat.gov.tr (İstatistik Enstitüsü) 7- http://faostat.fao.org (FAO)- Production Statistics 8- Türkiye ve Dünyadaki Tarım Ürünlerindeki Gelişmeler, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014 9- Tarımsal veriler Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 2014 10- Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Araştırma ve gelişme sistti, 2013 ÇİFTÇİMİZİN EMEĞİNİ YEDİRMEYİZ Arsin Ziraat Odası Yazlık dilim buğday ve arpa ıslah çalışmaları Ege TAE koordinasyonunda Batı Akdeniz TAE (Adana), Sakarya Mısır Araştırma İstasyonu (Sakarya), GAP TAE. (Şanlıurfa), GAP Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü (Diyarbakır), Doğu Akdeniz Geçit Kuşağı Araştırma İstasyonu Müdürlüğü (Kahramanmaraş) tarafından yürütülmektedir.Yulafın hayvan beslenmesinin yanında son yıllarda insan gıdasında kullanılmaya başlanmasıyla yulafın önemi ve talebi artmıştır. İhtiyaç duyulan yeni çeşitlerin geliştirilmesi için ıslah çalışmaları Bahri Dağdaş Uluslararası TAE kordinasyonu tarafından yürütülmekte olup Batı Geçit Kuşağı TAE, Trakya TAE ve Ege TAE çeşit geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Çavdar ülkemizde serin iklim tahılları içerisinde ekim alanı ve ekonomik önemi en az olan serin iklim tahılı olup, ıslah çalışmaları ülkemizde sadece Bahri Dağdaş Uluslararası TA enstitüsünde yürütülmektedir. Tritikale tahıl üretimi yapılan marjinal alanlar için buğday-çavdar melezlenmesinden elde edilmiş bir tahıl türü olup, ülkemizde özellikle hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Tritikale ıslah çalışmaları 1980’li yılların ortalarında başlamıştır. Bahri Dağdaş UTAE koordinatörlüğünde yapılan ıslah çalışmaları yazlık ve kışlık olarak yürütülmektedir. Kışlık tritikale ıslah çalışmaları Bahri Dağdaş UTAE, Geçit Kuşağı TAE, Doğu Anadolu TAE; yazlık tritikale ıslah çalışmaları; Ege TAE ve GAP TA ve Eğitim Merkezi tarafından yürütülmektedir. Tahıl ıslahı ve araştırma sürekli yenilik ve çalışma gerektirdiğinden son yıllarda yapısal değişiklikler yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Bunlar ıslah süresini kısaltmak ve çeşit ıslahında rekabetçi bir yapıya ulaşmak için; tahıllarda geleneksel ıslah yöntemi çalışmaları, biyoteknolojik yöntemlerle entegre edilmeye başlamış ve ıslah süresi % 50 kısaltılabilmiştir. Ayrıca Markıra Dayalı Seleksiyon çalışmalarıyla daha etkili ve erken generasyonda seleksiyon başlatılmış ve bu çalışmaların etkinliğinin artırılması için Ankara’da Biyoteknoloji Araştırma Merkezi kurulmuş ve hizmete açılmak üzeredir. ÜRETİCİLER STRES ATTI 19 Mersin’in Tarsus ilçesinde Ziraat Odası’nın ev sahipliği, Mersin Büyükşehir ve Tarsus Belediyesi ile oda ve kuruluşların sponsorluğu ile düzenlenen ‘Geleneksel 33. Üzüm ve Kültür Festivali’ çeşitli etkinliklerle kutlandı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi A. Bahadır Sezgin’in de katıldığı, Tarsus 27 Aralık Stadyumunda düzenlenen etkinlik Mersin Büyükşehir Belediyesi folklor ekibinin gösterisiyle başladı. Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Ergezer yaptığı açılış konuşmasında, Tarsus çiftçisinin teknolojiye ayak uydurduğunu, AB standartlarında üretim yaptığını söylerek, “Biz bağcılar olarak Ocak ayından başlayıp 8 ay boyunca tüm ailemizle birlikte gerektiğinde 35 derece sıcakta güneşin altında çalışarak daha çok üretip, verimi, kaliteyi yakalamamıza rağmen maalesef alın terimizin bu yılda karşılığını alamadık. Dekara; 150 TL zirai ilaç, 150 TL mazot, 300 TL işçilik ücretleri ile ürünün satış fiyatı arasındaki yüksek farklar çiftçimizi içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Parasının hesabını bilmeyen ithalatçılarla, zor şartlarda ekip biçen biz çiftçileri rekabet ettirmeyin” dedi. Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can konuşmasında çiftçimizin ektiğinin, ürünün ve emeğinin karşılığını almasını diledi. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ise, “Tarsus diğer pek çok özelliğinin yanı sıra, ülkemizin en önemli üzüm yetiştiriciliği yapılan yerlerinden birisidir. Ziraat Odamızın rakamlarına göre yılda 400 bin ton üzüm üretilen Tarsus’u bu alanda ülkemizin önemli markalarından biri haline getirmek istiyoruz. Üzüm ve Kültür Festivalini bu bakımdan önemli bir etkinlik olarak görüyorum” dedi. Tarsus Kaymakamı Hasan Göç, Tarsus üzümün değerlendirilmesi açısında bu tür festivallerin çok önemli olduğunu kaydetti. Daha sonra sırasıyla MHP Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı günün anlam ve önemini belirten konuşmalar yaptılar. Konuşmaların ardından güzellik yarışmasında ve en iyi bağcı yarışmasında dereceye giren güzellere ve bağcılara hediyeleri protokol üyeleri tarafından verildi. BAŞKANLAR GERİ DÖNÜŞÜM FABRİKASINI GEZDİ Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu ve Ulusal Fındık Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi, TZOB Karadeniz Bölge temsilcisi ve Arsin Ziraat Odası Başkanı Hasan Kozoğlu, masa başında pazarlık yapan, söz veren, kontrat imzalayan, kapora alan sonra da sözleşmelerdeki şartlara uygun fiyat için rekolte çalışması yapan ve yaptıranların olduğunu bildirdi. Kozoğlu, tüm bunları yapan ve sözde serbest piyasadan söz edenleri, üreticinin görüşlerini alma nezaketi bile göstermeden köşelerine taşıyan ve savunanların olduğunu belirterek, “Şu iyi bilinsin ki Ziraat Odaları, çiftçinin emeğini, alın terini kimseye yedirtmez” dedi. TZOB’un açıkladığı 2014 yılı fındık rekolte tahmini hakkında gerçekleri yansıtmayan haberleri hayretle izlediklerini, Birlik olarak açıkladıkları rekolte tahminini, Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Karadeniz başkanlığında kurulan teknik komisyonun yaptığını hatırlatan Kozoğlu, “Oluşturulan komisyon, Türkiye fındık üretiminin yüzde 98,8’ini gerçekleştiren 14 il olan Ordu, Giresun, Samsun, Sakarya, Trabzon, Düzce, Zonguldak, Artvin, Kocaeli, Kastamonu, Rize, Bartın, Sinop ve Gümüşhane’de örnekleme metoduyla tespit edilen çotanak sayımlarını bilimsel GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı Bölge Müdürlüğü ile Şanlıurfa Ziraat Odası arasında imzalanan protokol kapsamında çiftçi çocukları Şanlıurfa Ziraat Odasını ziyaret etti. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı Bölge Müdürlüğü ile Şanlıurfa Ziraat Odası arasında imzalanan protokol kapsamında 11 yıldır sürdürülen çiftçi çocuklarına eğitim çalışması bu yıl da devam etti. Sakarya Ziraat Odası Başkanları ve Osmaneli Ziraat Odası Başkanı Ertuğrul Ünver, Sakarya’nın Pamukova ilçesinde faaliyet gösteren geri dönüşüm fabrikasını gezdi. Pamukova’da faaliyet gösteren fabrika yetkilileri, Sakarya ilindeki Ziraat Odası Başkanlarını ve Osmaneli Ziraat Odası Başkanı Ertuğrul Ünver’i fabrikalarına davet ederek, ziyaretçi heyete fabrika ve ürettikleri organik gübrelerle ilgili bilgi verdi. Fabrika Genel Müdürü Osman Türkmen, yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği (AB) Uyum Yasaları kapsamında, belediyelerin katı atık yönetimi standartlarını uygulamalarının zorunluluk haline getirildiğine dikkat çekti. Toplanan atıkların organik gübreye gübreye dönüştürüldüğünü anlatan Türkmen, “Amacı katı atıkları değere çevirmek olan Biosun Pamukova Tesisi, atıkların düzenli ve kontrollü bir şekilde toplanmasını; hijyenik koşullarda tesise getirilmesini ve geri dönüşümünü sağlayacaktır. Toplanan çöplerin fabrikamızda çeşitli kademelerden geçirilerek çeşitli işlemler yaparak geri dönüşümünü sağlıyoruz. Yani organik gübre olarak tekrar çiftçilerimizin kullanımına sunuyoruz.” olarak değerlendirerek rekolte tahmini yaparak 371 bin 185 tonluk rakama ulaştı. Revize öncesi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın rekolte tahmini de bizim tahminimize yakındır. Hasat sonrası rekoltenin bu seviyelerde olacağı görülecektir. Masa başında pazarlık yapan, söz veren, kontrat imzalayan, kapora alan sonra da sözleşmelerdeki şartlara uygun fiyat için rekolte çalışması yapan ve yaptıranlar var. Bu kesimler, geçmişte de fındık rekoltesinin belirlenmesine yönelik imzalanan protokolü bozmuş, açıklanan düşük rekolte tahmininin fiyatları yükselteceği endişesiyle apar topar çalışma yapmışlardır. Amaç çiftçinin emeğini ucuza kapatmaktır. Ziraat Odaları olarak üreticiyi korumak için bu oyuna karşı çıkıyoruz” dedi. O günlerde “İç piyasada fındık fiyatı yükselirse Türkiye’nin ihracatı ve döviz geliri düşer” diyerek çiftçinin parasına göz dikenlerle, bugün yüksek rekolte açıklayarak fındık fiyatlarını aşağıya çekmeye çalışanların aynı kesimler olduğuna dikkati çeken Kozoğlu, şu bilgileri verdi, “Çeşitli kesimlerin açıkladığı rekoltenin doğruluğunu piyasada tescillenen fındık miktarı ile ölçmeye kalkışanlar yanlış yapıyorlar. Defalarca söyledik. Rekolte ile pazara inen ürün miktarı ya da borsada tescili yapılan ürün miktarı ayrı şeylerdir. Rekolte o yıl üretilecek ürün miktarını; pazara inen ürün ya da borsada tescillenen ürün miktarı ise o yıl ya da sezon içinde borsada işlem gören o yıla ait ve tescili yapılmamış halde emanette duran önceki yıllara ait ürün miktarının toplamını ifade eder. Başlangıç stokları, o yıla ait üretilen ürün miktarı, kayıplar, sanayiye aktarılan miktar, iç tüketim, ithalat ve ihracat miktarı, bitiş stokları gibi veriler tam olarak ortaya konulmalıdır. Lisanslı depoculuk geliştirilmeli, ürün borsaları kurulmalıdır. Fiyat istikrarının sağlanması için gerekli adımlar atılmalıdır. Bu kadar büyük bir kesimi ilgilendiren bir sektör, üç beş kişinin elinde oyuncak edilmemelidir.” ÇİFTÇİ ÇOCUKLARINA EĞİTİM Bugüne kadar bini aşkın çocuğa verilen eğitimlerin bir benzeri Şanlıurfa/Suruç, Gaziantep ve Diyarbakır’dan gelen 50 çocuğa verildi. Çevre il ve ilçelerden gelen çocuklar Şanlıurfa Ziraat Odasını gezerek yapılan uygulamaları yerinde Şanlıurfa Ziraat Odası ÜLKEMİZ TAHIL ISLAHI ÇALIŞMALARINA GENEL BİR BAKIŞ Ayten Salantur Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü - Ankara Selami Yazar Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü - Ankara Emin Dönmez Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü - Ankara Kuşağı Araştırma İstasyonu Müdürlüğü (Kahramanmaraş) yürütmektedir. Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Tarsus Ziraat Odaları Yıl: 6 | Sayı: 68 | AĞUSTOS 2014 Sakarya Ziraat Odası 18 Türk Çiftçisinin Sesi gördü. Ziraat Odası Başkanı'yla bir araya geldi. Ziyaretçi çocuklara daha iyi ürün almaları için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattıklarını söyleyen Ziraat Odası Başkanı Ahmet Eyyüpoğlu, "GAP TEİAP Tarım İl Müdürlüğü ve Ziraat Odası ortak bir çalışma ile örnek çiftçilerimizin çocukları 50 öğrenci Ziraat Odamızı ziyaret ettiler. Biz de bu çocuklarımıza daha güzel bir çiftçilik yapmaları için, bir ürün yerine 2 ürün alabilmeleri için, zamanında ilaçların nasıl atılacağı, daha iyi ürünü nasıl elde edebilecekleri konusunda bilgiler aktardık. İnşallah bu çocuklarımız gelecek neslimizin teminatı olurlar. Çocuklarımızı bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarımız her yıl sürecek" ifadelerini kullandı. BASINDA Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir Yıl: 6 AĞUSTOS 2014Sayı: 68 GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 www.tzob.org.tr