y›l› - Dere Kur`an Kursu

Transkript

y›l› - Dere Kur`an Kursu
do¤umunun 125. y›l› an›s›na atatürk
125.y›l›
do¤umunun
an›s›na
ATATÜRK
-Do¤umunun 125. Y›l› An›s›na-
Din, Bilim, Uygarl›k ve Atatürk
Yay›n Yönetmeni: Dr. Yüksel Salman
Proje
: Dr. Ömer Menekfle
Bask› Kontrol
: ‹smail Derin
Tasar›m ve Uygulama: SFN Tan›t›m & Tasar›m / 0312 435 15 95
www.sfn.com.tr
Bask›: Kozan Ofset / 0312 384 20 03
Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›: 681
Nisan 2007, Ankara
Din ‹flleri Yüksek Kurulu Karar›: 14.09.2006/127
© Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Dini Yay›nlar Dairesi Baflkanl›¤›
‹letiflim Adresi
Eskiflehir Yolu 9. km. Çankaya / ANKARA
Tel : 0312. 295 72 94
Faks : 0312. 284 72 88
e-mail: [email protected]
4
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
– Do¤umunun 125. Y›l› An›s›na –
Din, Bilim, Uygarl›k ve Atatürk
Derleyen
Dr. Mehmet BULUT
ANKARA - 2007
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
5
6
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
ESER HAKKINDA
Elinizdeki kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün do¤umunun 125. y›l›n› kutlama etkinlikleri çerçevesinde haz›rlanm›flt›r.
Eser, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› süreli yay›nlar›nda (Diyanet Gazetesi, Diyanet
Ayl›k Dergi, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi ve Diyanet Avrasya Dergisi) farkl› yazarlar
taraf›ndan kaleme al›nm›fl ve de¤iflik tarihlerde ç›km›fl Atatürk’le ilgili makalelerden seçmeler yap›larak derlenmifltir. Bu haliyle 25 makaleyi ihtiva etmektedir.
Kitapta yer alan makalelerin yazarlar› ve okuyucular›m›z›n flu noktalar› göz
önünde tutmalar› önem arz etmektedir:
1. Yukar›da da belirtildi¤i gibi bu eser, daha önce Baflkanl›k süreli yay›nlar›nda
yay›nlanm›fl olan makalelerden oluflmufltur ve dolay›s›yla derleme bir eserdir. Bu
yönüyle Mustafa Kemal Atatürk’ü her yönüyle ve sistematik bir flekilde tan›tma iddias›ndan uzakt›r.
2. Eserde yer alan makaleler redaksiyona tabi tutulmufltur. Bu ba¤lamda dergilerden al›nan makaleler üzerinde düzeltmeler yap›lm›fl, gerek duyuldu¤unda k›saltma cihetine gidilebilmifltir.
3. Kitapta yer verilen makalelerin yazarlar› belirtilmifl, hangi dergide ve ne zaman yay›nland›¤› dipnotlar› halinde gösterilmifltir.
4. Kitapta yer alan makalelerin yaklafl›k 40 y›la yay›lan bir zaman diliminde yay›mland›¤› unutulmamal›d›r. Dolay›s›yla yaz›lar okunurken yay›mland›¤› tarih göz
önünde tutulmal›d›r.
5. Kitaba al›nan makaleler, imkanlar ölçüsünde konular›na göre tasnif edilerek
bir s›ralama yap›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Ancak, görülece¤i gibi bazen birkaç ayr› konuyu birlikte ele alan makaleler de bulunmaktad›r. Haliyle bu tür makaleleri tasnifte tam bir konu bütünlü¤ünün sa¤land›¤› söylenemez.
6. Atatürk’ten iktibas edilmifl baz› vecize ve anekdotlar, birkaç makalede ayr›
ayr› yer alabilmifltir. Dolay›s›yla redaksiyon s›ras›nda elverdi¤i ölçüde bu tür tekrarlar ay›klanmaya çal›fl›lm›flt›r.
Okuyucular›m›za faydal› olmas› dile¤iyle...
D‹YANET ‹fiLER‹ BAfiKANLI⁄I
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
7
‹Ç‹NDEK‹LER
Eser Hakk›nda / 7
1. BÖLÜM
ATATÜRK’Ü TANIMAK VE ANLAMAK
Mustafa Kemal Atatürk (1881-1938) / 13
Veli DE⁄‹RMENC‹
Atatürk’ü Anarken / 18
Mesut ÖZÜNLÜ
2. BÖLÜM
K‹fi‹L‹⁄‹
Liderlik ve Atatürk / 24
Alaaddin YANARDA⁄
Liderlik Kavram› ve Atatürk / 33
Yard.Doç.Dr. Refik TURAN
Atatürk’ü Anarken / 36
Ali YAKICI
Kahramanlar Zinciri ve Atatürk / 40
Yard.Doç.Dr. Refik TURAN
3. BÖLÜM
B‹L‹M, UYGARLIK VE ATATÜRK
Din, Bilim ve Uygarl›k Ifl›¤›nda Atatürk’ü Anlamak / 47
Mesut ÖZÜNLÜ
Cumhuriyete Giden Yol ve Atatürk / 50
Mehmet ERDO⁄AN
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Din E¤itimi / 53
Prof.Dr. Reflat GENÇ
Atatürk ve Osmanl› Tarihi / 57
Prof.Dr. Mücteba ‹LGÜLER
Atatürk’ten Mesajlar / 62
Yard.Doç.Dr. Refik TURAN
Atatürk Döneminde D›fl Türklere Yönelik E¤itim
Ö¤retim Faaliyetleri: Gagauz Türkleri Örne¤i / 67
Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU
8
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
4. BÖLÜM
ATATÜRK VE ‹SLÂM D‹N‹
Atatürk ve Din / 77
Dr. Yaflar ÇOLAK
Atatürk’ün ‹nanç Dünyas› ve Din Anlay›fl› / 84
Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU
Atatürk’ün Hz. Muhammed Tasavvuru / 90
Doç.Dr. Seyfettin ERfiAH‹N
Atatürk’ün Peygamber Yorumu / 94
Prof.Dr. ‹smail YAKIT
Atatürk’ün Okudu¤u Dini Kitaplar / 99
Dr. Mehmet BULUT
5. BÖLÜM
M‹LL‹ MÜCADELE, ATATÜRK VE D‹N ADAMLARI
Milli Mücadele, Atatürk ve Din Faktörü / 108
Doç.Dr. Fikret KARAMAN
Milli Mücadele, Atatürk ve Din Adamlar› / 112
Dr. Mehmet BULUT
Ebedî 30 A¤ustos ve Atatürk / 126
Dr. Eyüp BAfi
Milli Egemenlik ve Atatürk / 131
Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU
6. BÖLÜM
ESER‹ / KONUfiMALARINDAN SEÇMELER
Nutuk Hakk›nda Düflünceler / 136
R. AKT‹MURO⁄LU
Atatürk’ün Dinle ‹lgili Sözleri / 140
Ömer KARAKAYA
Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisini Aç›fl konuflmalar›nda
Din ve Din Hizmetlerine ‹liflkin Sözleri / 145
Dr. Mehmet BULUT
Atatürk’ün Dilinden Dualar / 148
Ayfer BALABAN
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
9
1
.
bölüm
ATATÜRK’Ü
TANIMAK
VE
ANLAMAK
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
11
12
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Mustafa
Kemal
*
Atatürk
(1881-1938)
M
ustafa Kemal Atatürk, 1881 y›l›nda Selânik’te
Kocakas›m Mahallesi, Islâhhâne Caddesi’ndeki üç katl› pembe bir evde do¤du. Babas› Ali R›za Efendi, annesi Zübeyde Han›m’d›r.
Baba taraf›ndan dedesi Haf›z Ahmet Efendi XIVXV. yüzy›llarda Konya ve Ayd›n’dan Makedonya’ya
yerlefltirilmifl Kocac›k Yörüklerindendir. Annesi
Zübeyde Han›m ise Selânik yak›nlar›ndaki Langaza kasabas›na yerleflmifl eski bir Türk ailesinin k›z›d›r. Milis subayl›¤›, evkaf katipli¤i ve kereste ticareti yapan Ali R›za Efendi, 1871 y›l›nda Zübeyde
Han›m’la evlendi. Mustafa’n›n befl kardeflinden
dördü küçük yafllarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 y›l›na de¤in yaflad›. Mustafa’n›n mutlu
bir ailesi vard›. Karfl›l›kl› sevgi ve sayg› içerisinde
yafl›yorlard›. Bu uyumlu ve mutlu aile yap›s›n›n
onun kiflili¤ini oluflturmas›nda olumlu etkileri olmufltur.
Küçük Mustafa ö¤renim ça¤›na
gelince Haf›z Mehmet
Efendi’nin mahalle mektebinde
ö¤renime bafllad›, sonra
babas›n›n iste¤iyle fiemsi
Efendi Mektebi’ne geçti. Bu
s›rada babas›n› kaybetti (1888).
Bir süre Rapla Çiftli¤i’nde
day›s›n›n yan›nda kald›ktan
sonra Selânik’e dönüp okulunu
bitirdi.
Çanakkale Savafllar›nda yaklafl›k
253.000 flehit veren Türk ulusu,
onurunu ‹tilaf Devletlerine karfl›
korumas›n› bilmifltir. Mustafa
Kemal'in askerlerine "Ben size
taarruzu emretmiyorum, ölmeyi
emrediyorum!" emri cephenin
kaderinin de¤iflmesinde etkili
olmufltur.
* Veli DE⁄‹RMENC‹, Diyanet Çocuk Dergisi, Say›: 268 (Kas›m
2002), s. 3 (Geniflletilerek al›nm›flt›r).
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
13
Küçük Mustafa ö¤renim ça¤›na gelince Haf›z Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde ö¤renime bafllad›, sonra babas›n›n iste¤iyle fiemsi Efendi Mektebi’ne geçti. Bu s›rada
babas›n› kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftli¤i’nde day›s›n›n yan›nda kald›ktan sonra Selânik’e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüfltiyesi’ne kaydoldu. K›sa bir süre sonra 1893 y›l›nda Askeri Rüfltiyeye girdi. Bu okulda Matematik ö¤retmeni Mustafa Bey, ö¤rencisinin ad›na “Kemal”i ilâve etti. 1896-1899 y›llar›nda Manast›r Askeri ‹dâdisini bitirip,
‹stanbul’da Harp Okulunda ö¤renime bafllad›. 1902 y›l›nda Te¤men rütbesiyle mezun oldu. Harp Akademisi’ne devam etti. 11 Ocak 1905’te Yüzbafl› rütbesiyle akademiyi tamamlad›. 1905-1907 y›llar› aras›nda fiam’da 5. Ordu emrinde görev yapt›. 1907’de Kola¤as›
(K›demli Yüzbafl›) oldu. Manast›r’a III. Ordu’ya atand›. 19 Nisan 1909’da ‹stanbul’a giren
Hareket Ordusu’nda Kurmay Baflkan› olarak görev ald›. 1910 y›l›nda Fransa’ya gönderildi. Picardie Manevralar›’na kat›ld›. 1911 y›l›nda ‹stanbul’da Genel Kurmay Baflkanl›¤› emrinde çal›flmaya bafllad›.
1911 y›l›nda ‹talyanlar›n Trablusgarp’a hücumu ile bafllayan savaflta, Mustafa Kemal
bir grup arkadafl›yla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev ald›. 22 Aral›k 1911’de
‹talyanlara karfl› Tobruk Savafl›n› kazand›. 6 Mart 1912’de Derne Komutanl›¤›na getirildi.
Ekim 1912’de Balkan Savafl› bafllay›nca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolay›r’daki
birliklerle savafla kat›ld›. Dimetoka ve Edirne’nin geri al›n›fl›nda büyük hizmetleri görüldü. 1913 y›l›nda Sofya Ateflemiliterli¤ine atand›. Bu görevde iken 1914 y›l›nda Yarbayl›¤a yükseldi. Ateflemiliterlik görevi Ocak 1915’te sona erdi. Bu s›rada I. Dünya Savafl› bafllam›fl, Osmanl› ‹mparatorlu¤u savafla girmek zorunda kalm›flt›. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirda¤’da görevlendirildi.
14
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
1914 y›l›nda bafllayan I. Dünya Savafl›’nda, Mustafa Kemal’in de aralar›nda bulundu¤u çok say›da komutan ve kahraman askerimiz Çanakkale’de bir kahramanl›k destan› yaz›p ‹tilaf Devletlerine “Çanakkale geçilmez!” dedirtti. 18 Mart 1915’te Çanakkale Bo¤az›n› geçmeye kalkan ‹ngiliz ve Frans›z donanmas› a¤›r kay›plar verince Gelibolu Yar›madas›’na asker ç›karmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915’te Ar›burnu’na ç›kan
düflman kuvvetlerini, Mustafa Kemal’in komuta etti¤i 19. Tümen, Conkbay›r›’nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu baflar› üzerine Albayl›¤a yükseldi. ‹ngilizler 6-7 A¤ustos
1915’te Ar›burnu’nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutan› Mustafa Kemal 9-10 A¤ustos’ta Anafartalar Zaferini kazand›. Bu zaferi 17 A¤ustos’ta Kireçtepe, 21
A¤ustos’ta II. Anafartalar Zaferleri takip etti. Çanakkale Savafllar›nda yaklafl›k 253.000
flehit veren Türk ulusu, onurunu ‹tilaf Devletlerine karfl› korumas›n› bilmifltir. Mustafa Kemal’in askerlerine “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!” emri cephenin kaderinin de¤iflmesinde etkili olmufltur.
Mustafa Kemal Çanakkale Savafllar›n’dan sonra 1916’da Edirne ve Diyarbak›r’da
görev ald›. 1 Nisan 1916’da Tümgeneralli¤e yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaflarak Mufl
ve Bitlis’in geri al›nmas›n› sa¤lad›. fiam ve Halep’teki k›sa süreli görevlerinden sonra
1917’de ‹stanbul’a geldi. Veliaht Vahidettin Efendi’yle Almanya’ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyahatten sonra hastaland›. Viyana ve Karisbad’a giderek
tedavi oldu. 15 A¤ustos 1918’de Halep’e 7. Ordu Komutan› olarak döndü. Bu cephede ‹ngiliz kuvvetlerine karfl› baflar›l› savunma savafllar› yapt›. Mondros Mütarekesi’nin
imzalanmas›ndan bir gün sonra, 31 Ekim 1918’de Y›ld›r›m Ordular› Grubu Komutanl›¤›na getirildi. Bu ordunun kald›r›lmas› üzerine 13 Kas›m 1918’de ‹stanbul’a gelip
Harbiye Nezâreti’nde (Bakanl›¤›nda) göreve bafllad›.
Mondros Mütarekesi’nden sonra ‹tilaf Devletleri’nin Osmanl› ordular›n› iflgale bafllamalar› üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettifli olarak 19 May›s 1919’da Samsun’a
ç›kt›. 22 Haziran 1919’da Amasya’da yay›mlad›¤› genelgeyle “Milletin istiklâlini yine
milletin azim ve karar›n›n kurtaraca¤›n›” ilan edip Sivas Kongresi’ni toplant›ya ça¤›rd›. 23 Temmuz - 7 A¤ustos 1919 tarihleri aras›nda Erzurum, 4-11 Eylül 1919 tarihleri
aras›nda da Sivas Kongresi’ni toplayarak vatan›n kurtuluflu için izlenecek yolun belirlenmesini sa¤lad›. 27 Aral›k 1919’da Ankara’da heyecanla karfl›land›. 23 Nisan 1920’de
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›lmas›yla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas› yolunda önemli bir ad›m at›lm›fl oldu. Meclis ve Hükümet Baflkanl›¤›na Mustafa Kemal seçildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtulufl Savafl›’n›n baflar›yla sonuçlanmas› için
gerekli yasalar› kabul edip uygulamaya bafllad›.
Türk Kurtulufl Savafl› 15 May›s 1919’da Yunanl›lar›n ‹zmir’i iflgali s›ras›nda düflmana ilk kurflunun at›lmas›yla bafllad›. 10 A¤ustos 1920 tarihinde Sevr Antlaflmas›’n› imzalayarak aralar›nda Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nu paylaflan I. Dünya Savafl›’n›n galip
devletlerine karfl› önce Kuvâ-yi Milliye ad› verilen milis kuvvetleriyle savafl›ld›. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye-ordu bütünleflmesini
sa¤layarak savafl› zaferle sonuçland›rd›.
Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtulufl Savafl›n›n önemli aflamalar› flunlard›r:
* Sar›kam›fl (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü’nün (7 Kas›m 1920)
kurtar›l›fl›,
* Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Marafl, fianl› Urfa Savunmalar› (1919-1921),
* I. ‹nönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921),
* II. ‹nönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921),
* Sakarya Zaferi (23 A¤ustos-13 Eylül 1921),
* Büyük Taarruz, Baflkomutanl›k Meydan Muharebesi ve Büyük Zafer (26 A¤ustos9 Eylül 1922).
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
15
Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa
Kemal’e Mareflal rütbesi ve Gazi unvan›n› verdi. Kurtulufl Savafl›, 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Antlaflmas›’yla sonuçland›. Böylece Sevr Antlaflmas›’yla paramparça
edilen, Türklere 5-6 il büyüklü¤ünde vatan b›rak›lan Türkiye topraklar› üzerinde ulusal
birli¤e dayal› yeni Türk devletinin kurulmas› için hiçbir engel kalmad›.
23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM’nin aç›lmas›yla Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu müjdelenmifltir. Meclisin Türk Kurtulufl Savafl›’n› baflar›yla yönetmesi, yeni Türk
devletinin kuruluflunu h›zland›rd›. 1 Kas›m 1922’de hilâfet ve saltanat birbirinden ayr›ld›, saltanat kald›r›ld›. Böylece Osmanl› ‹mparatorlu¤u’yla yönetim ba¤lar› kopar›ld›.
13 Ekim 1923’te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirli¤iyle ilk Cumhurbaflkan› seçildi. 30 Ekim 1923 günü ‹smet ‹nönü taraf›ndan Cumhuriyet’in ilk hükümeti
kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” ve “Yurtta bar›fl
cihanda bar›fl” temelleri üzerinde yükselmeye bafllad›.
Atatürk Türkiye’yi “Ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›karmak” amac›yla bir dizi devrim
yapt›. Bu devrimleri befl bafll›k alt›nda toplayabiliriz:
Siyasal Devrimler
Saltanat›n kald›r›lmas› (1 Kas›m 1922)
Cumhuriyetin ilân› (29 Ekim 1923)
Halifeli¤in kald›r›lmas› (3 Mart 1924).
Toplumsal Devrimler
Kad›nlara erkeklerle eflit haklar verilmesi (1926-1934)
fiapka ve k›yafet devrimi (25 Kas›m 1925)
Tekke zâviye ve türbelerin kapat›lmas› (30 Kas›m 1925)
Soyad› kanunu ( 21 Haziran 1934)
Lâkap ve unvanlar›n kald›r›lmas› (26 Kas›m 1934)
Uluslararas› saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931).
Hukuk Devrimi
Mecelle’nin kald›r›lmas› (1924-1937)
Türk Medeni Kanunu ve di¤er kanunlar›n ç›kar›larak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937).
E¤itim ve Kültür Alan›ndaki Devrimler
Ö¤retimin birlefltirilmesi (3 Mart 1924)
Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kas›m 1928)
Türk Dil ve Tarih Kurumlar›n›n kurulmas› (1931-1932)
Üniversite ö¤reniminin düzenlenmesi (31 May›s 1933)
Güzel sanatlarda yenilikler.
Ekonomi Alan›nda Devrimler
Aflâr›n kald›r›lmas›
Çiftçinin özendirilmesi
Örnek çiftliklerin kurulmas›
Sanayiyi Teflvik Kanunu’nun ç›kar›larak sanayi kurulufllar›n›n kurulmas›
I. ve II. Kalk›nma Planlar›’n›n (1933-1937) uygulamaya konulmas›, yurdun yeni yollarla donat›lmas›.
Soyad› Kanunu gere¤ince, 24 Kas›m 1934’de TBMM’nce Mustafa Kemal’e “Atatürk”
soyad› verildi.
16
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 A¤ustos 1923 tarihlerinde TBMM Baflkanl›¤›na seçildi. Bu baflkanl›k görevi, Devlet-Hükümet Baflkanl›¤› düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 y›l›nda Cumhuriyet ilân edildi ve Atatürk ilk Cumhurbaflkan› seçildi. Anayasa gere¤ince
dört y›lda bir Cumhurbaflkanl›¤› seçimleri yenilendi. 1927,1931 ve 1935 y›llar›nda
TBMM Atatürk’ü yeniden Cumhurbaflkanl›¤›na seçti. Bu görevi 15 y›l sürdürdü.
Atatürk s›k s›k yurt gezilerine ç›karak devlet çal›flmalar›n› yerinde denetledi. ‹lgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaflkan› s›fat›yla Türkiye’yi ziyaret eden
yabanc› ülke devlet baflkanlar›n›, baflbakanlar›n›, bakanlar›n›, komutanlar›n› a¤›rlad›.
15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtulufl Savafl›’n› ve Cumhuriyet’in kuruluflunu anlatan
Büyük Nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Y›l Nutku’nu okudu.
Atatürk özel yaflam›nda sadelik içinde yaflad›. 29 Ocak 1923’de Latife Han›mla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte ç›kt›lar. Bu evlilik 5 A¤ustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocuklar› çok seven Atatürk Afet (‹nan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile,
Rukiye, Zehra adl› k›zlar› ve Mustafa adl› çoban› manevi evlat edindi. Abdurrahim ve
‹hsan adl› çocuklar› himayesine ald›. Yaflayanlar›na iyi bir gelecek haz›rlad›.
1937 y›l›nda çiftliklerini hazineye, bir k›s›m tafl›nmazlar›n› da Ankara ve Bursa Belediyelerine ba¤›fllad›. Miras›ndan k›z kardefline, manevi evlatlar›na, Türk Dil ve Tarih
Kurumlar›na pay ay›rd›. Kitap okumay›, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve
yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlar›na, gürefle, Rumeli türkülerine afl›r› ilgisi vard›.
Sakarya adl› at›yla, köpe¤i Fox’a çok de¤er verirdi. Zengin bir kitapl›k oluflturmufltu.
Akflam yemeklerine devlet ve bilim adamlar›n›, sanatç›lar› davet eder, ülkenin sorunlar›n› tart›fl›rd›. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Do¤ay› çok severdi. S›k s›k
Atatürk Orman Çiftli¤i’ne gider, çal›flmalara bizzat kat›l›rd›.
Frans›zca ve Almanca biliyordu. 10 Kas›m 1938 saat 9.05’te yakaland›¤› siroz hastal›¤›ndan kurtulamayarak ‹stanbul’da Dolmabahçe Saray›’nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kas›m 1938 günü törenle geçici istirahatgâh› olan Ankara Etnografya
Müzesi’nde topra¤a verildi. An›tkabir yap›ld›ktan sonra 10 Kas›m 1953 günü nâfl› görkemli bir törenle ebedi istirahatgâh›na nakledildi.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
17
Atatürk’ü
Anarken*
C
umhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat›na bakt›¤›m›z zaman, onun; di¤er
milletlerin devlet ve hükümet adamlar›na göre
farkl› bir özellik tafl›d›¤›na flahit oluruz. Bu farkl›l›klardan birisi de, onun söylev ve demeçlerinde s›k s›k
kendisinin bir fani oldu¤unu vurgulamas› ve ölüm
gerçe¤ini zaman zaman dile getirmifl olmas›d›r.
Atatürk’ün ‹zmir’de yapt›¤› bir konuflmada, hemen herkesin haf›zalar›na yerleflmifl flu sözleri, bunun güzel bir örne¤idir:
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacakt›r. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar
kalacakt›r.”1
Nitekim o da her insan gibi do¤du, büyüdü ve
Allah’›n rahmetine kavufltu. Vefat›ndan y›llar önce
söyledi¤i gibi naçiz vücudu toprak oldu. Fakat
onun kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti, devleti ve milleti ile bu günlere eriflti.
Saat Dokuzu Befl Geçe...
Y›l 1938... Aylardan Kas›m, günlerden perflembe... Atatürk ölüm döfle¤inde. Büyük önder birdenbire gözlerini açt›. Bir an, askerce bir selam verircesine sert bir hareketle bafl›n› sa¤a çevirdi. Bu,
onun ruhunu teslim etti¤i and›. Baflucunda h›çk›r›klar koptu. Doktorlar gözlerini kapatt› ve çenesini
ba¤lad›lar. Daha sonra flu k›sa raporu yaz›p imzalad›lar:
* Mesut ÖZÜNLÜ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 95 (Kas›m 1998), s. 22-24.
1 Avni Alt›ner, Her Yönüyle Atatürk, Bak›fl Kütüphanesi Yay., 1975,
s. 358.
18
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Türk Milleti ‹stiklâl Harbini,
baflta din adamlar› olmak
üzere; el ele, omuz omuza
vererek baflard›. Atatürk'ün
önderli¤inde flahlanan milli
irade, düflmanlar› yenerek kesin
zafere ulaflt›. Atatürk milleti ile,
millet de Atatürk ile muharebe
meydanlar›nda kaynaflarak
bütünleflti.
“Reisicumhur Atatürk’ün umumi hallerindeki vahamet dün gece saat 24.00’de neflredilen tebli¤den sonra her an artarak, bugün 10 ‹kinci Teflrin Perflembe 1938 sabah›,
saat dokuzu befl geçe, büyük flefimiz derin koma içinde terki hayat etmifllerdir.”
Atatürk’ün vefat haberi, ajanslar, radyolar ve telgraflar arac›l›¤›yla duyulur duyulmaz, binlerce Türk ve yabanc› hemen Dolmabahçe Saray›’na koflmufl, haz›rlanan özel
deftere üzüntülerini yazm›fl, kartlar b›rakm›fl ve Atatürk’ün yak›nlar›na telgraf çekerek
“Onun aziz ruhu bizi b›rakmayacak, her zaman kalplerimizde yaflayacakt›r.” diyerek teessürlerini bildirmifllerdir.2
Biz de bu vesile ile Atatürk’ü, onun silah arkadafllar›n› ve aziz flehitlerimizi rahmet
ve minnetle yad ediyoruz.
Sonraki Y›llar...
Atatürk’ün y›llarca yan›nda bulunmufl dost ve arkadafllar›n›n hat›ralar›na bak›ld›¤›nda, onun sadece teflkilatç› bir devlet adam› olmay›p, Türk toplumunu ilimde, teknikte ve fende ileri bir anlay›fl ve e¤itimle flekillendirme gayreti içerisinde bulunan ink›lâpç› bir lider oldu¤u görülür. Fakat esefle belirtelim ki, Atatürk’ün bu millete kazand›rd›¤› ilke ve ink›lâplar›n zaman zaman baz› kiflilerce farkl› mecralara çekilmek suretiyle istismar edilmeye çal›fl›ld›¤› dönemler olmufltur. Nitekim eski Kara Harp Okulu
Komutanlar›ndan Tümgeneral ‹rfan Yay’›n; okulun yeni ö¤retim y›l›na bafllamas› mü2 The Best Dergisi, Say›: 1, Kas›m 1996, s. 18.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
19
nasebetiyle yapt›¤› konuflman›n ard›ndan, ertesi gün 29 Eylül 1981 tarihli gazetelerde
flöyle ilginç bir tespit yer alm›flt›r:
“Baz› çevrelerce Atatürk ilkeleri kötü maksatlarla yorumlanm›fl ve yozlaflt›r›lmak istenmifltir. Nitekim ‹nk›lâpç›l›k ilkesi ihtilalcilik, Halkç›l›k ilkesi sosyalizm, Milliyetçilik
ilkesi faflizm, Laiklik ilkesi de dinsizlik manas›na al›nm›flt›r.
“Atatürk, fanatik görüflü reddeder. Bugün istismar edilen bölücülük konusuna da
1929 y›l›nda dikkati çekmifltir. Milliyetçilik ulusal bir ba¤d›r. Atatürk milliyetçili¤i,
komünizme karfl› bir kalkand›r.”3
Nereden Nereye...
1923’ten 1938 sonuna kadar geçen 15 senelik zamana “Atatürk Devri” demek yerinde olur. Asl›nda bu devre 15 sene de¤ildir. Haz›rl›k ve hastal›k süresini hesaba katarsak Atatürk’ün icraat›, ancak 10 seneye s›¤ar. Az zamanda büyük ifllerin yap›ld›¤› bu
dönem, Cumhuriyetin kurulufl, tutunufl ve ink›lâplar›n yap›l›fl devresidir.
Türkiye Birinci Dünya Savafl›na girerken 29 milyonluk bir nüfusa sahipti. Cumhuriyetin ilân› s›ras›nda bu nüfus 11 milyona düflmüfltür. Anadolu’nun en mamur bölgesi olan Bat› Anadolu; üç sene süren ‹stiklâl Harbi s›ras›nda harap olmufl, ‹zmir Yunanl›lar taraf›ndan yak›lm›flt›. Do¤u Anadolu’da köyler boflalt›lm›fl ve zelzeleden y›k›lm›fl
tafl y›¤›nlar›n› and›ran bir görünüme bürünmüfltü.
Köy ve kasabalarda, hatta flehirlerde g›das›zl›ktan halk vereme tutulmufl, batakl›klar kurutulamad›¤›ndan s›tma yayg›n bir hastal›k halini alm›flt›. Do¤u illeri eflk›yan›n
eline düflmüfl, millet periflan bir vaziyette kaderine terk edilmiflti. Hiç kimse yar›ndan
emin de¤ildi. Halk tam bir çöküfl devrini yafl›yordu. Dilimize yerleflmifl olan “Yar›na Allah Kerim” deyimi, bu y›llar›n yeis ve ümitsizlik günlerinden kalm›flt›.
Memlekette sanayi diye bir fley yoktu. Halk›n zaruri ihtiyaçlar› yabanc› ülkelerden,
ecnebi tüccarlar vas›tas›yla sa¤lan›rd›. Petrol, tenekeler içerisinde Baturn’la Romanya’dan; mevlevi külah› fleklindeki kelle flekerleri Rusya’dan ithal edilirdi. Çimento, kiremit, tu¤la Akdeniz ülkelerinden gelirdi. Marsilya kiremiti, Portland çimentosu en kaliteli ithal mamuller aras›ndayd›. Haliç tersanesi ile havuzlar›n› ‹ngilizlerin ünlü Armstrong flirketi iflletirdi.
Bir harp halinde bütün zaruri ihtiyaç maddeleri bir anda yok olurdu. Birinci Dünya
Savafl› s›ras›nda ‹stanbul halk› m›s›r koçan› dahil, çeflitli g›da maddelerinden yap›lan
kerpiç gibi ekme¤i vesika ile alm›fl, mahallelerde kaynayan müflterek kazandan karn›n› doyurmufl, bir teneke gazya¤› ile bir okka fleker 5 Reflat alt›na sat›lm›flt›.4
Türk Milleti ‹stiklâl Harbini, baflta din adamlar› olmak üzere; el ele, omuz omuza
vererek baflard›. Atatürk’ün önderli¤inde flahlanan milli irade, düflmanlar› yenerek kesin zafere ulaflt›. Atatürk milleti ile, millet de Atatürk ile muharebe meydanlar›nda
kaynaflarak bütünleflti. Birbirlerine güvenleri tamd›. fierefi, namusu, tarih ve varl›¤› için
bunca insanüstü fedakarl›klara katlanm›fl bu büyük millete, hakimiyetten baflka ne verilebilirdi? ‹flte Atatürk’ün dehas› buradad›r. O, milletin kazand›¤›n› millete verdi. “Hakimiyet Kay›ts›z fiarts›z Milletindir.” diyerek, bunu tarihe tescil etti.
3 Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay., 1997, s. 124.
4 A. Alt›ner, a. g. e., s. 765.
20
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
21
2
.
bölüm
K‹fi‹L‹⁄‹
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
23
Liderlik
ve
Atatürk*
Ü
lkelerin ve toplumlar›n tarihinde iz b›rakan
ola¤anüstü dönemler ve dahi insanlar vard›r.
Tarihimizdeki ola¤anüstü dönemlerin sonuncusu Cumhuriyetimiz ve ça¤a damgas›n› vuran
dahi ve önder insan›m›z da Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Onun milli ve evrensel yönünü anlatmaya bu
makalenin s›n›rlar› yetmez. Biz bu makalede Atatürk’ün sadece liderlik vas›flar›n› sosyal psikolojinin lider ve liderlik kuram› çerçevesinde bir toplum bilimci yaklafl›m›yla ele alaca¤›z. Bunu yaparken de yöntem olarak önce liderlik kuram›n›n tan›m›n› ve kavramsal çerçevesini özet olarak aç›klay›p
bu ilkelerin perspektifiyle Atatürk’ün liderli¤ini
aç›klamaya çal›flaca¤›z.
Lider ve Liderli¤in Tan›m›
Sosyoloji bilimi toplumu birey aç›s›ndan analiz
ederken roller ve rol farkl›laflmalar› üzerinde durur.
Sosyolojinin bir alt disiplini say›lan ve psikolojiyle
ortak alanlar›ndan biri olan sosyal psikoloji çerçevesinde bir ünite olarak ele al›nan lider ve liderlik
kavramlar› da toplumdaki rol farkl›laflmas› olarak
kavramsallaflt›r›lm›flt›r.
Lider, üyesi bulundu¤u grubu, toplulu¤u ve
ulusu peflinden sürükleyen, yönlendiren, örnek
olan, hatta komuta eden yani yöneten kiflidir. Lider bireysel ç›kar peflinde de¤il ulusal ç›karlar peflindedir. Kendini kollamak niyetinde de¤il tüm
* Alaaddin YANARDA⁄, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 143 (Kas›m
2002), s. 6-11.
24
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Ülkelerin ve toplumlar›n tarihinde iz b›rakan ola¤anüstü
dönemler ve dahi insanlar
vard›r. Tarihimizdeki
ola¤anüstü dönemlerin sonuncusu Cumhuriyetimiz ve ça¤a
damgas›n› vuran dahi ve önder
insan›m›z da Mustafa Kemal
Atatürk’tür.
Askeri alandaki yöneticili¤i ve
stratejik alandaki dehas› ile o,
geçmifl zaman›n seçkin büyük
askeri dehalar› aras›nda yer
al›r. Bunu anlamak için onun
askerlik sanat›n›n en güzel
örneklerini teflkil eden
Çanakkale ve Anadolu
savafllar›n›n efsaneleflmifl
sahnelerinde görmek gerekir.
yurttafllar›na daha iyi bir yaflam haz›rlamak peflindedir.1
Lider, bireylerin davran›fl ve inançlar›nda en fazla sosyal etki yaratan kifli olarak
tan›mlanmaktad›r. O halde lider, gücü
en fazla kullanabilen bireydir. Lider bulundu¤u grubun üyelerini harekete geçirebilen, emirler verebilen ve bu emirlere uyulmas›n› sa¤layabilen kiflidir.
Liderlik bir liderin grup üyelerini etkileyerek belli amaçlara ulaflmaya çal›flmas› sürecidir. Liderlik ikna etmeyi içerir.
Bu ifllemin gerçekleflmesi için de iletiflimin
iyi olmas›, ihtiyaçlar›n dikkatle gözlemlenmesi, gücün yerinde kullan›lmas›, grubun motivasyonu, desteklenmesi, güvenin sa¤lanmas› ve grupta
var olan coflkunun ayakta tutulmas› gerekmektedir.2
Liderlik, grubun üyeleri aras›ndaki hem mevki hem de davran›flsal farkl›l›klar› kapsar. Bir lider, grubuna rehberlik eder ve grubun davran›fl›n› kolaylaflt›r›r. Onun takipçileri ise liderin tekliflerini ve fikirlerini ço¤u zaman kabul eder ve grubun hedefe ulaflmas›nda onun yol göstermesini bekler. Liderlerin nas›l yol gösterdi¤ini, belli bir ortamda kimin lider olabilece¤ini etkileyen faktörlerin neler oldu¤unu, liderli¤in sosyal
sonuçlar›n›n neler olabilece¤ini anlamak çabas› sosyal psikolojide birbirinden farkl›laflan de¤iflik teori ve yaklafl›mlar› ortaya ç›karm›flt›r. K›saca liderlik, ister demokrat lider, ister otoriter lider olsun bütün sosyal gruplarda, kurumlarda, topluluk ve toplumlarda temel bir yap› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r.3
Liderli¤in Kavramlaflt›r›lmas›
Liderlik konusu asl›nda insanlar› çok eskiden beri ilgilendirmifl ve düflünürler, sosyal filozoflar, araflt›rmac›lar bu konuda pek çok görüfl ileri sürmüfllerdir. Bu görüflleri
burada etrafl›ca inceleme olana¤›m›z yoktur. Ancak liderli¤in kavramlaflt›r›lmas›nda
belli bafll› yaklafl›mlar olarak flunlar› görüyoruz:
1. Kiflisel özellikleri ve büyük adamlar teorisi ya da en mükemmel insan yaklafl›m›
2. Ortamsal liderlik yaklafl›m›
3. Etkin liderlik modeli
4. Etkileflim liderlik modeli.
Kiflisel özellikleri ve büyük adamlar teorisi ya da en mükemmel insan yaklafl›m›
1950’lere kadar oldukça popüler olan kiflilik özellikleri yaklafl›m› liderlerin di¤er insanlardan farkl› belli bir tak›m vas›flara sahip oldu¤u fikrini ileri sürmekteydi. Bu görüfle
göre gelmifl geçmifl liderlerin ortak vas›flar› onlar›n lider pozisyona ç›kmas›n› sa¤lam›flt›r. Bu vas›flar sayesinde halklar› üzerindeki etki gücüne sahip olmufllard›r. Bu yaklafl›ma göre kimileri lider olmak için do¤arken kimileri izlemek için dünyaya gelirler.
1 Sibel. A. Arkonç, Sosyal Psikoloji, Alfa Yay, 2.Bask›, ‹stanbul 2001, s. 290.
2 Nuray Sakall›, Sosyal Etkiler, ‹mge Kitapevi, Ankara 2001, s.89.
3 S. A. Arkonç, a.g.e., s. 290.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
25
Baz› insanlar lider olmak için gerekli olan tüm kiflisel özelliklere sahiptirler. Yani do¤al liderdirler.
Kiflilik yaklafl›m›na göre bir bireyin liderlik konumuna gelebilmesinde üç ana unsur vard›r. Bunlar;
a) Fiziksel özellikler: Boy, görünüfl.
b) Kiflisel özellikler: Kendine güven, güce ihtiyaç duyma, duygusal denge, yüksek
enerji düzeyi, ›srarc› olma, olanaklar› iyi de¤erlendirebilme, esneklik ve cesur
olabilme.
c) Yetenek: Zeka, düzgün konuflma, yarat›c›l›k ve sosyal aç›dan di¤er insanlar›n ihtiyaçlar›n› kolayl›kla fark edebilme.
Yap›lan araflt›rmalarda liderlerde bu tür özelliklerin bulundu¤u gözlenmifltir. Kiflilik özellikleri, insanlar›n lideri nas›l alg›lad›klar›nda da önemli rol oynar. ‹nsanlar lider konumundakileri zeki, becerikli, di¤erleriyle iyi iliflkiler kurabilen kifliler olarak alg›larlar. Bir çal›flmada deneklerden bildikleri liderleri tan›mlamalar› istenmifl ve deneklerin en çok dört unsur üzerinde durdu¤u gözlenmifltir: 1. Karizma, 2. ‹lham kayna¤› olma, 3. Zihni uyar›c› rolünü oynama, 4. Di¤erlerinin kiflisel ihtiyaçlar›yla ilgilenme.
Karizma kategorisi içinde sayg› ve güven kazanma, güçlü bir kimli¤e sahip olma ve
bunu, onu izleyenlerde de yaratabilme vard›r.
‹lham kayna¤› unsuru, bir liderin optimistik görüflleri art›rmas›, duygusal bir iletiflim izlemesi ve coflku yaratabilmesi gibi özellikleri içerir.
Zihni uyar›c› rolünü oynama ise; var olan de¤erlerin gözden geçirilmesini sa¤lama,
problemlere yeni aç›lardan bak›lmas›na ve çözüm bulunmas›na yard›m etme gibi konular› içerir.4
Ortamsal Liderlik Yaklafl›m›
Liderlik konusunda bir di¤er yaklafl›m ise belli bir çerçevede en etkili lider, o çerçeve içerisinde grubunu hedefe ulaflt›rmak üzere en iyi donat›lm›fl kiflidir. Bu yaklafl›ma göre, grubun baflar›s›nda liderin önemli yeri vard›r. Ama liderlik kiflinin kendi de¤iflmez özellikleri de¤ildir. Bat› politik tarihinde bunun bilinen en iyi örne¤i ‹ngiltere
Baflbakan› W. Churchill’dir. ‹kinci Dünya Savafl› s›ras›nda baflbakanl›¤a seçilen ve halk› taraf›ndan çok sevilen Churchill, tart›flmac›l›¤› ve fikirlerinde inatla ›srar etmesiyle
bilinirdi. Bu özellikler muhtemelen savafl zaman›nda liderde tam da görülmek istenen
özelliklerdi. Ama savafl bitip ‹ngiltere yeni dünya düzenine kendini haz›rlarken halk,
bu özelliklerin yeni düzende ihtiyac› duyulan lider özellikleri olmad›¤›n› düflündü ve
hemen ilk seçimlerde bir baflkas›n› büyük bir oy fark›yla baflbakan seçti.5
Etkin Liderlik Modeli
Liderlik kuram›nda bir di¤er görüfl Etkin Liderlik modelidir. Etkin Liderlik modelinde liderin etkinli¤inde rol oynayan üç ö¤e ortaya ç›kmaktad›r. Bunlar:
a) Lider-üye iliflkileri,
b) ‹flin yap›s›,
c) Lider mevkiinin gücüdür.
4 N. Sakall›, a.g.e.,s. 4.
5 S. A. Arkonç, a.g.e., s. 291.
26
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Lider-üye iliflkileri uyumlu, iflin yap›s› belirgin yani neyin nas›l yap›laca¤› aç›kça
belli ise ve liderin elinde yeterli derecede güç ve yapt›r›m varsa ve lider üyeler taraf›ndan lider olarak kabul ediliyorsa liderlik için çok uygun bir ortam var demektir. Bu üç
ö¤eden bir veya birkaç› ya da hepsinin olumsuz oldu¤u durumlar etkin liderlik bak›m›ndan en zor durumlard›r.
Etkileflim Liderlik Modeli
Sosyologlarca daha çok kabul gören bir di¤er kuram ise “Etkileflim Liderlik” modelidir. Grubun gereksinmelerini en iyi bir flekilde karfl›layabilen kimselerin lider oldu¤u
görüflü etkileflim liderlik modelidir. Burada etkileflimi söz konusu olan ö¤eler, bir taraftan grubun gereksinmeleri di¤er taraftan da bireylerin kiflisel özellikleridir.
Grup Gereksinmeleri Kiflilik Özellikleri
Etkileflim modeli günümüzde yayg›n olarak kabul edilmektedir. Hem grubu hem
bireyi göz önüne almas› bak›m›ndan bu modelde sosyal psikolojik bir ele al›fl söz konusudur.6
‹flte bütün bu kuram ve kavramlar çerçevesinde Atatürk’ün liderlik tarz›n› ele ald›¤›m›zda ondaki milli ve evrensel vas›flar›, objektif, bilimsel bulgular ba¤lam›nda daha iyi kavram›fl olaca¤›z. Bir bak›ma Ulu Önderde bütün liderlik vas›flar›n›n bir arada
belirginleflerek öne ç›kt›¤›n› görürüz. Belki de Atatürk’ün ça¤› aflan karizmas›n›n temelinde bu çok yönlü lider profili ve dost–düflman herkesin mutab›k kald›¤› o üstün seciye ve dehas› vard›r. Ünlü Alman filozofu Kant’a göre; dahi, kaidelerin üstüne ç›karak
6 Çi¤dem Ka¤›tç›bafl›, ‹nsan ve ‹nsanlar, Evrim Bas›m Yay›n, ‹stanbul 1988, s. 229.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
27
orijinal ve misal olarak eser b›rakand›r. Atatürk Kant’›n tarif etti¤i anlamda büyük insand›r, dahidir.7
Atatürk’ün Liderli¤i
Ça¤dafl sosyoloji; toplumu, insanlar›n bir yandan do¤a bir yandan kendi aralar›nda sürdürdükleri iliflkiler bütünü olarak tan›mlar. Toplumsal yap› ise bu iliflkilere dayan›larak gerçeklefltirilen bir düzendir. Bu düzenin kurucu ö¤eleri; nüfus, çevre ve yerleflim, ekonomi ve siyaset, hukuk, e¤itim, aile, dil ve dindir. Herhangi bir sosyoloji kitab›n› açt›¤›m›zda bu konular›n teker teker incelendi¤ini görürüz. ‹flte Atatürk bütün
bu toplumsal gerçekliklere de¤er vererek sadece Cumhuriyeti kurmakla kalmam›fl,
Türk toplumunun yap›lanmas›nda ve kurumlaflmas›nda öncülük yapm›flt›r.8
Atatürk, dünya tarihinde gelmifl geçmifl en büyük liderlerden birisidir. Çözülmeye
yüz tutmufl bir ulusu, ulusal birlik halinde; yani ça¤dafl devlet yap›s›na ulaflt›rmak için
verdi¤i mücadelelerle geçirdi¤i 57 y›ll›k ömründe hiçbir bireysel mülk ya da ç›kar peflinde koflmam›fl tek mülkü ya da birikimi kütüphanesindeki kitaplar ile araflt›rmalar
ve raporlar olmufltur.9 Ölümünden bir y›l önce 11 Mart 1937’de yabanc› bir devlet temsilcisiyle görüflürken sözlerinin aras›nda flunlar› söylüyor:
“Vaktiyle kitaplar kar›flt›rd›m. Hayat hakk›nda filozoflar›n ne dediklerini anlamak istedim. Bir k›sm› her fleyi kara görüyorlard›. ‘Madem ki hiçiz ve s›f›ra varaca¤›z dünyadaki muvakkat ömür esnas›nda nefle ve saadete yer bulunmaz’ diyorlard›. Baflka kitaplar okudum, bunlar› daha ak›ll› adamlar yazm›fllard›. Diyorlard› ki, ‘mademki sonu nas›l olsa s›f›rd›r bari yaflad›¤›m›z müddetçe flen ve flat›r olal›m.’ Ben kendi karakterim
itibariyle ikinci hayat telakkisini tercih ediyorum fakat flu kay›tlar içinde: Bütün insanl›¤›n varl›¤›n› kendi flahs›nda gören adamlar bedbahtt›rlar. Besbelli ki o adam fert s›fat›yla mahvolacakt›r. Herhangi bir flahs›n yaflad›kça memnun ve mesut olabilmesi
için laz›m gelen fley, kendisi için de¤il kendisinden sonras› için çal›flmakt›r. Makul bir
adam ancak bu suretle hareket edebilir. Saadeti için çal›flmakta bulunabilir.”10
Bunlar, Atatürk’ün yaflam› içerisinde öne ç›kan özellikleridir. O hayat›n tüm zorluklar›na maruz kalm›fl ancak ilkelerinden taviz vermemifltir. Ömrü s›k›nt›lar, savafllar,
sürgünler, ihanetler içerisinde geçmesine ra¤men fazilet ve erdemini muhafaza edebilmifltir. Atatürk döneminde dünya flampiyonu olan Kurtdereli Mehmet Pehlivan için
hazineye flöyle bir mektup yazar: “Cihan pehlivan› Kurtdereli Mehmet’e 1000 lira ikramiye ödeyiniz. Not: Bu para Kas›m ay› maafl›mdan kesilecektir.”11
Atatürk zaman olmufl en yak›nlar›yla ters düflmüfl, zaman olmufl befl paras›z ve çaresiz ortada kalm›fl. Örne¤in, ulusal ba¤›ms›zl›k savafl›n› sürdürebilmek için Sivas’tan Ankara’ya gelirken oradaki Amerikan Koleji Müdiresinden, benzin ve bir çift otomobil lasti¤i, Osmanl› Bankas› fiube Müdüründen de 1000 Lira borç almaya mecbur olmufl. Paras›z kalmaktan daha beterini yaflam›fl. Çok güvendi¤i birkaç kifli d›fl›nda “Adams›z” kalm›fl. O kadar ki, kiminin cahil, kiminin korkak, kiminin ahlaks›z, kiminin h›rs›z oldu¤unu
bilmesine ra¤men herkesin ifle yarayan bir taraf›n› bulmufl. Hem onlardan yararlanm›fl,
korumufl ama huyundan vazgeçmeyenlerin cezalar›n› da tereddüt etmeden vermifl.12
7
8
9
10
11
12
28
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Hamza Ero¤lu, Atatürk’ün Üstün Kiflili¤i, Ifl›n Yay›nc›l›k, Ankara 1983, s. 37.
Birsen Gökçe, Atatürk’ü Anma Kitab›, Ankara 1997, s. 60.
Musa Hikmet Yavuzyi¤it, “Atatürk ve Liderlik”, Atatürk’ü Anma Kitab›, Ankara 1997, s. 43.
Afet ‹nan-E. Ziya Karal, Atatürk Hakk›nda Konferanslar, DTCF Yay›nlar›, Ankara 1946, s. 23.
Cenk Koray, Atatürk’e Mektup, Anayasa Mah. Yay., Ankara 1996.
Oktay Ekfli, “57 Y›l Sonra Atatürk”, Hürriyet Gazetesi, 10 Kas›m 1995.
Atatürk için ‹nönü flunlar› yazm›flt›r:
“Atatürk’ü bir halk toplant›s› içinde görmek, hakiki bir zevk, müstesna bir f›rsatt›r.
Yar›m saat içinde halk›n bütün durgunluklar› gider, taze ve canl› hayat›n neflesi her
çehrede uyan›r, as›l mühim olan›, toplant›da bulunanlarda birbirlerine karfl› sevgi, genifl yürek ve ba¤l›l›k has›l olmas›d›r. Cemiyet fertleri birbirine ve hepsi Atatürk’e sar›larak bir kütle has›l olmufltur. Bu vaziyetlerde halk›n heyecan› afl›r› dereceyi bulur,
halk›n serbestli¤i de, en rahat ve külfetsiz bir haldedir. Herkes en güzel nutuklar› söyler, musiki istidatlar› en iyi marifetlerini tan›t›rlar. Toplant›ya hakim olan zihniyet fludur: Yüksek insan cemiyeti olmak. Medeniyet ve ilim yolunda ilerlemek. Atatürk Türk
cemiyetine itimad› nefsi (özgüven) ve yüksek insan cemiyeti aflk›n›, as›l umumi halk
toplant›lar›nda telkin etmeye çal›fl›rd›. Atatürk’ün toplant›lar›ndan ç›karken herkes,
bedbin fleylerden, hayat›n dertlerinden ve s›k›nt›lar›ndan y›kanm›fl gibidir. Herkes büyük önderin yüksekli¤ini bir daha tasdik etmifltir. Onunla beraber yaflaman›n bu memleket için selamet ve ilerleme oldu¤unu yüre¤inde bir daha anlam›flt›r.”
‹nönü, 23 A¤ustos 1923 tarihinde Büyük Millet Meclisinde Lozan Muahedesini izah
ederken de flöyle der: “Fevkalade kar›fl›k, dolafl›k, bulutlarla mestur (kapal›) bir muhit
içerisinde yol gösterecek bir isabet-i nazar (vizyon) laz›md›r. Bu isabet-i nazar› gerek
muharebe hayat›nda ve gerek sulh hayat›nda bize gösteren Mustafa Kemal Pafla olmufltur.
Anlat›lan bu biyografilerin analizinde Atatürk’ün mümeyyiz liderlik vasf›, onun en
yak›nlar› taraf›ndan önemle vurgulanmaktad›r. Bu durum; “çevresindeki grubu, toplumu yönlendirip yol gösteren, sürükleyici, örnek ve onlar› yöneten kifli liderdir” tespitine uygun düflmektedir. Onun kiflili¤inde bir liderde bulunmas› gereken en önemli
özellikleri görmek mümkündür. Birlefltirici ve toplay›c› bir lider olarak Milli Mücadeleyi baflar›yla yönetmifl, yetki kullanma ve inisiyatif almada güçlükleri bertaraf ederek
sivil ve askeri idareyi kendisine ba¤layabilmifltir. Bu yönleriyle milli bir kahraman olarak Türk milletini en iyi temsil emifltir. Atatürk’ün üstün vas›flar› fikirlerde ne kadar ayr›l›k olursa olsun Milli Mücadelenin karanl›k günlerinde bütün Meclis üyelerinin kendi etraf›nda toplanmas›n› ve hür bir meclisin tek bir adama, tarihte misali görülmemifl salahiyetler vermesini sa¤lam›flt›r.13
Aram›zdan ayr›ld›¤› 1938 y›l› millî yas ilan edilirken Hasan Ali Yücel flunlar› yazm›flt›r: “Tarih, içten ve d›fltan binlerce düflman›n ihanetine u¤ram›fl ve parça parça olmufl
bir milleti yerden kald›r›p göklere yükselten bu yüce insan› yaln›z ve yaln›z mükemmellikle vas›fland›rabilir. ‹smi, manay› en güzel ifade ediyor: Kemal Atatürk.”14
Onun dehas›n› anlatan bir baflka belgede flöyle ifade edilir: Türk ordular› 1922’de
Yunan ordular›n› Akdeniz’e dökünce ‹ngiltere Parlamentosu bir toplant› yapm›fl, Lordlar Kamaras› ile Avam Kamaras›nda heyecanl› bir sahne yaflanm›flt›r. Celse aç›l›nca ‹flçi Partisi Lideri McDonald kürsüye gelerek:
- Nerede Baflvekil Loyd Corc? Bize ne söz verdi, netice ne oldu? Hazineden büyük
paralar al›p bizi bofl yere masraflara soktu. Hani Bo¤azlar bizim olacak, Anadolu taksim olunacakt›? Heyhat hiçbirisi olmad›. Bunun hesab›n› bize versin, dedi¤i zaman,
kürsüye gelen Loyd Corc:
13 Samet A¤ao¤lu, Kuvai Milliye Ruhu, ‹stanbul 1964.
14 Hasan Ali Yücel, Belleten, Milli Yas Say›s›, No:33, Ankara 1938.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
29
-Arkadafllar! As›rlar pek nadir olarak dahi yetifltirir. fiu talihsizli¤imize bak›n ki, o
büyük dahiyi asr›m›zda Türk milleti yetifltirdi. Mustafa Kemal’in dehas›na karfl› elden
ne gelir? der ve kürsüden iner. Daha sonra da Baflvekaletten istifa eder.15
Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye göre “Türk’ün devlet kuruculuk seciyesinin en büyük mümessili Atatürk’tür.”16
Liderin belirgin vas›flar›ndan birisi de teflkilatç›l›k ve iletiflim yetene¤idir. Bu ba¤lamda Atatürk büyük bir organizatördür. O haberleflmeye özel bir önem veriyordu. Abide eseri Nutuk’ta bunun tarihi belgeleri mevcuttur. Sivas Kongresini ziyaret eden bir
Amerikal› gazeteci “Ömrümde daha etkili bir haberleflme flebekesi görmedim. Yar›m
saat zarf›nda Erzurum, Erzincan, Musul, Diyarbak›r, Trabzon, Ankara, Malatya, Harput,
Konya, Bursa haberleflme halinde idi.” D. A. Rustow’a göre bu ilk y›llarda Mustafa Kemal’in liderli¤i, haber almak ve da¤›tmak, bütün yurt çap›nda bir flebeke kurmufl olan
ortaklar›yla konuflmak, çeflitli bölge, sosyal grup ve kiflilerin hareketlerini ahenklefltirip
koordine etmek fleklinde tezahür etti. Mustafa Kemal bir bütünleflme yaratmak, bitifltirmek, haberleflmek suretiyle bu zaman kesiminde üstün bir liderlik baflarm›flt›r.17
Askeri alandaki yöneticili¤i ve stratejik alandaki dehas› ile o, geçmifl zaman›n seçkin büyük askeri dehalar› aras›nda yer al›r. Bunu anlamak için onun askerlik sanat›n›n
en güzel örneklerini teflkil eden Çanakkale ve Anadolu savafllar›n›n efsaneleflmifl sahnelerinde görmek gerekir. Daha sonra o, muzaffer bir stratejist ve devlet adam› olarak
15 y›ldan daha k›sa bir zamanda sosyal, ekonomik, politik ve fikri alanlarda yapt›¤›
devrimlerle ulusunu maddi ve manevi sahada yüzy›llar boyu ileri götürmüfltür. O, evvela askerlik mesle¤inde iyi ve muntazam bir tahsil ile yetiflmifl, olgun, tecrübeli ve
çok üstün zekal› bir kumandand›r. Kendisine göre hayat felsefesi mücadeledir ve bu
mücadelede de muvaffak olmakt›r. “Bu da manen ve maddeten kuvvet ve kudrete istinat eder bir keyfiyettir.”18
Onun döneminde Avrupa’n›n iki yüzy›la s›¤d›rd›¤› birçok ink›lap on y›lda bafl döndürücü bir süratle gerçeklefltirilmifltir. Ça¤›m›zda dünyada hiçbir liderin düflünceleri,
görüflleri ve ilkeleri Atatürk’ün görüfl ve ilkeleri kadar uzun ömürlü olmam›flt›r. Bu sebeple 20. as›r, devirleri kapanan ideoloji ve liderler müzesi gibidir.19
Atatürk öyle bir liderdi ki, ülkenin gelece¤ini önceden öngörebiliyor (vizyon) ve birçok konuda ça¤dafl bir devlet yap›s› için geçmifl uygulamalar› bir gecede terk ederek
ertesi sabaha yepyeni bir anlay›fl ve uygulama ile gidilmesini sa¤layabiliyor ve bunu
yaparken de tüm toplumun deste¤ini kolayca arkas›na alabiliyordu. Onun söylemlerinde ulusal bilinç ve ulus olma ortak hareket noktas›n›n oluflturulmas›n›n yan› s›ra,
topluma çok önemli veciz sözlerle yol gösterici, hedef gösterici nitelikte dile getirdi¤i
görüflleri flifre özelli¤i tafl›maktayd›.20
Atatürk’ün dehas› say›lan komutanl›k vasf› yan›nda; derin bir tarih bilgisi, yüksek
bir siyaset gücü ve Türk Milletinin bütün vas›flar›n› çok iyi analiz edebilen bir sosyolog ve psikolog yetene¤i vard›r.21
15
16
17
18
19
20
21
30
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Enver Behnan fiapolyo, K. Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Ankara 1958, s.508.
Orhan Türkdo¤an, “Atatürk’te Milli Devlet...”, Türk Dünyas› Arafl., ‹stanbul 1981, s. 110.
H. Ero¤lu, a.g.e., s.33.
A. ‹nan- E.Z. Karal, a.g.e., s.23.
Halil Cin, Yeni Dünya Düzeninde Atatürk ve ‹nk›laplar›n Yeri, S.Ü. Yay., Konya 1993, s. 2.
M. H. Yavuzyi¤it, a.g.e., s. 44.
O¤uz Kalelio¤lu, Atatürk ve Atatürk ‹lkeleri, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara 2001, s. 117.
Ünlü Frans›z Sosyologu E. Durkheim’dan esinlenerek “bunal›ml› dönemlerin büyük
adam›, toplumun bilinçli davran›fl›n›n rolüyle ortaya ç›kar” diyen Max Weber’den etkilenen A. Rustow; Atatürk’ün flef ve lider olarak oynad›¤› rolü toplumun içgüdüsel davran›fllar›nda bulmaktad›r. Ona göre Atatürk Weber’in tarif etti¤i bunal›ml› dönemlerin
lideridir, karizmatik liderdir. Max Weber’e göre topluma yön veren, düzen veren üç tip
otorite vard›r: Birincisi meflru otorite, seçim mekanizmas›n›n iflleyifliyle sa¤lan›r. ‹kinci tip otorite, irs (soy) ve intikal kanunlar›yla sa¤lan›r, hükümdarl›kla yönetilen toplumlarda oldu¤u gibi. Üçüncü tip otorite ise, karizmatik otoritedir. Weber; karizmatik otoriteyi bir kiflinin kutsall›¤›na ya da kahramanl›k gücüne veya örnek al›nacak niteliklerine ba¤l› olarak ortaya ç›kan otorite tipi olarak tan›mlamaktad›r. Weber’e göre karizmatik lider, taraftarlar›n›n gözünde ortalama insanlar›n üstünde yer alan, onlar›n yarar›na
harikalar göstermeye muktedir kiflidir. Karizmatik liderlikte as›l önemli olan, önderin
deha nitelikleri bulundu¤una dair genifl halk tabakalar›nda sa¤lam bir inan›fl uyand›rmas›d›r. Karizmatik liderlik bir çeflit bunal›ml› dönemlerin liderli¤idir.22
Atatürk hakk›nda yaz›lan binlerce fliirden birisi olan flu dörtlükler ona atfedilen karizmay› en güzel bir flekilde anlat›r:
Do¤udan geldi¤ine bak›lmamal›ym›fl
Nerede bunal›rsa vatan, oradaym›fl O!
Çanakkale’den sa¤ dönenler anlat›yor
Atefl onu yakmaz, gülle devirmez
Öyle bir imanm›fl, öyle bir güven
Sanki tek bafl›na bir orduymufl O!23
Harp stratejisi üzerine önemli eserler yazm›fl olan Clausewitz, dünyada fertler ve
milletler için, üstün baflar›n›n en kudretli kayna¤›n› sars›lmayan irade görmektedir.
Üstün iradesiyle bütün hayat› boyunca çok nazik durumlarda güçlükleri hatta çaresizlikleri yenerek milletini selamete ulaflt›ran Atatürk, bu yarg›n›n gerçekli¤ini ispat eden
nadir komutan ve liderlerin bafl›nda gelmektedir.24 Tar›k Zafer Tunaya’ya göre “Toplumu ve kendisini eyleme geçiren koflullar› ustal›kla hesaplayan, toplumun dinamiklerini baflar›yla yönlendiren lider Atatürk, ortak bilincin özlemlerini sosyal ve siyasal
alanlarda anlamland›rabilmifltir. Atatürk geçmiflle gelecek aras›nda de¤ifltirilmesi gerekenle de¤iflik düzen aras›ndaki geçifli baflar›yla temsil edebilmifltir. Ona ‘büyük’ s›fat›n› vermemiz bu tarihsel davran›fl›n anlat›m›d›r.”25
Atatürk mensubu oldu¤u Türk Milletini çöküntüden kurtarm›fl ve Avrupa’n›n “Hasta
adam›” olarak bilinen Osmanl› ‹mparatorlu¤unun yerine zinde bir devlet yani Türkiye
Cumhuriyetini kurmufltur. O, daha sonra gerçeklefltirdi¤i devrimlerle Türk toplumuna
yeni bir flekil ve ruh vermifltir. 2000 y›l›na kadar hakk›nda 15.000 kadar eser yay›nlanan
Atatürk26, ölümü üzerinden 64 y›l geçti¤i halde ne yaz›k ki vatan›nda gerçek hüviyetiyle,
(hakk›yla) tan›nmamakta, baflard›¤› evrensel ifller umumiyetle yanl›fl de¤erlendirilmektedir.27 Atam›z›n baflar›yla gerçeklefltirdi¤i ink›laplar›n› biz sosyologlar bilimsel yöntemlerle yapaca¤›m›z araflt›rmalar sonucunda, günümüz toplumsal sorunlar›m›za bir çözüm
olarak sunacak ve Atatürk’ün büyük miras›n› yeni nesillere aktarmaya devam edece¤iz...
22 H. Ero¤lu, a.g.e., s. 4.
23 Coflkun Ertep›nar, Destan Atatürk, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara 1981, s. 31.
24 H. Ero¤lu, a.g.e., s.36.
25 Tar›k Zafer Tunaya, Atatürk ve Atatürkçülük, Turhan Kitapevi, Ankara 1981, s. 2.
26 O. Kalelio¤lu, a.g.e., s. 9.
27 Ercüment Kuran, Atatürkçülük Üzerine Denemeler, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara 1981, s. 56.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
31
32
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Liderlik
Kavram›
ve
Atatürk*
İ
nsan topluluklar›n›n kalabal›k ve güruh olmaktan ç›karak, cemaat, cemiyet ve nihayet modern millet haline gelifllerinde içlerindeki teflkilatlanman›n çok büyük önemi vard›r. ‹nsan
vücudunda beyinden bafllayarak, parmaklar›n ucuna kadar devam eden sinir sistemi neyse, toplumlar için de teflkilatlar›n fonksiyonu ayn›d›r. Teflkilat›n en bafl›nda bulunan birinci derecedeki yöneticinin önemi ise elbette tart›fl›lmaz. Zira her çeflit,
duyurunun, emrin veya herhangi bir hareketin bafllang›ç noktas› oras›d›r. Birinci derecede yönetici
ile lider aras›nda san›r›z bariz bir fark vard›r. Bafl
yönetici veya birinci yönetici teflkilatta birinci noktada bulunmas› gereken kiflidir. Yani sistem gere¤i
o noktada bulunmas› gereken insand›r. Hangi
flartlar olursa olsun, sistemin mutlaka birinci kiflisi olacakt›r. Dolay›s›yla baflkandan veya bu birinci
kifliden ola¤anüstü ifllerde ve problemlerde ola¤anüstü de¤il normal baflar› beklenir. Oysa lider kavram› de¤ifliktir. Lider deyince bir ola¤anüstülük
söz konusudur.
Liderlik imaj›n› toplum ve kültür ortaya ç›kar›r. Bu imaj›n biyolojik boyutunda, liderin enerji
ve dayan›kl›l›k; özellikleri, psikolojik boyutunda
kiflilik unsurlar›; felsefe boyutunda de¤er sistemleri; teknik boyutunda ise bilgi ve yetenek bulunur.
Tarihteki bütün liderler ola¤anüstü flartlar içinde ç›km›flt›r. Bizden, Fatih, Yavuz; d›flardan Sezar,
Tarihteki bütün liderler
ola¤anüstü flartlar içinde
ç›km›flt›r. Bizden, Fatih, Yavuz;
d›flardan Sezar, Napolyon hep
flartlar›n da ortaya att›¤› yüksek
dereceli kabiliyetlerdir. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurucusu
Atatürk de yaflad›¤› ola¤anüstü
flartlarla, kendi flahsiyet
unsurlar›n›n birleflmesiyle
ortaya ç›km›fl bir liderdir.
* Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 357 (Kas›m
1988), s. 17.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
33
Napolyon hep flartlar›n da ortaya att›¤› yüksek dereceli kabiliyetlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk de yaflad›¤› ola¤anüstü flartlarla, kendi flahsiyet unsurlar›n›n birleflmesiyle ortaya ç›km›fl bir liderdir.
1915’de Çanakkale’de dünyan›n en büyük iki devletinin ortak donanmas› karfl›s›nda kalan ordunun flartlar›nda hiç de normallik yoktur. Bu tam anlam›yla ola¤anüstü
bir durumdur. Üstelik bu ordu çok de¤il 3 sene önce (1912) Balkan Harbinde daha
devlet olamam›fl bir tak›m çete hüviyetindeki güçlere yenilmifltir. Fakat bu defa öyle
olmayacak, dünyan›n en büyük donanmas› feci bir ma¤lubiyetle geri dönecektir.
‹flte Türk ordusundaki bu fevkaladelik gerçekten dikkate flayand›r. 3 sene önce küçük kuvvetlere yenilen ordu, 3 y›l sonra dünyan›n en büyük gücü karfl›s›nda muzafferdir. Ne de¤iflmifltir, bunun sebebi nedir? Kanaatimizce bu soruya verilecek cevap k›sad›r. “Türk ordusundaki sevk ve idaredir.” Bu sevk ve idarenin içinde ise, “atacak kurflunumuz kalmad›” diye geri dönen askerlere, “kurflununuz yoksa, süngünüz de mi yok,
ben size ölmeyi emrediyorum” diye yükselen emirin esrar› zaferi getiren bafll›ca unsur
olmufltur. Böyle bir emri s›radan bir kifli veremez ve verse bile uygulatamaz. ‹flte kastetti¤imiz kifli Mustafa Kemal’dir. Bilindi¤i üzere onun lider olarak ortaya ç›k›fl› böyle
olmufltur. Daha sonra Anadolu mücadelesindeki ön planda yer al›fl›nda, bu ola¤anüstü geçmiflin yeri büyüktür.
Mustafa Kemal Atatürk, bir liderde bulunmas› gereken vas›f olarak mücadelesinde
her zaman en iyi prensipleri buldu ve sanatkâr gibi de bu prensipleri icra etti. O en
ümitsiz anda “vatan›n bütünlü¤ü ve milletin istiklâlini tehlikeden yine milletin kendi
azmi ve karar› kurtaracakt›r” prensibini koymufltur. Yine o, “Hatt-› müdafaa yoktur
sath-› müdafa vard›r, o sat›h bütün vatand›r” derken bizzat harp alan›nda, yani sath›n
müdafaas›nda bulunuyordu.
34
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
35
Atatürk’ü
Anarken*
M
ustafa Kemal Atatürk, Türk tarihi içinde
yer alan müstesna flahsiyetlerden biridir.
Yok olma¤a yüz tutmufl bir imparatorlu¤un öz cevherinden, millî fluuru uyand›rarak yeni bir devlet ç›karmay› baflarm›fl, yepyeni
hüviyette bir millet oluflturma¤a muvaffak olmufltur. Askerli¤i, devlet adaml›¤› yan›nda düflünce bak›m›ndan da efline az rastlanan fikir adamlar›ndand›r. Döneminde, kültür ve fikir meseleleriyle sadece ilgilenmekle kalmam›fl, hemen her zaman bu faaliyetlerin içinde ve bafl›nda bulunmufltur.
Türk milletinin yetifltirdi¤i önde gelen isimlerden biridir Atatürk. O, Millî Mücadelede milli birli¤i temin eden bir lider, muharebe meydanlar›nda
düflmanlara göz açt›rmayan bir kumandan, devlet
kuran büyük siyaset adam›d›r. ‹çinde bulundu¤u
flartlar› de¤erlendirmede, engelleri ortadan kald›rmada gösterdi¤i üstün baflar› onun bir baflka özelli¤ini teflkil etmektedir.
Atatürk, realitenin adam›d›r, sa¤ duyunun ve
ince görüflün adam›d›r. Halk›n temayüllerini çok
iyi sezen ve gönüllere girmesini bilen usta devlet
adaml›¤› sayesindedir ki müflterek arzu ve e¤ilimler kolayca milli ülkü haline gelebilmifltir. Milliyet
duygusu, istiklâl ve hürriyet aflk› onun fikri yap›s›n›n ana çizgileridir. Giriflti¤i mücadelenin bafl›ndan sonuna kadar Türk milletinin yüksek vas›flar›na ve iman›na güvenmifl, kazan›lan bütün zaferlerin milletin eseri oldu¤unu düflünmüfltür. Teflebbüslerinde millet sevgisine dayanm›fl, kudretli hi* Ali YAKICI, Diyanet Gazetesi, Say›: 357 (Kas›m 1988), s. 18, 27.
36
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk, realitenin adam›d›r,
sa¤duyunun ve ince görüflün
adam›d›r. Halk›n temayüllerini
çok iyi sezen ve gönüllere
girmesini bilen usta devlet
adaml›¤› sayesindedir ki,
müflterek arzu ve e¤ilimler
kolayca milli ülkü haline
gelebilmifltir. Milliyet duygusu,
istiklâl ve hürriyet aflk› onun
fikri yap›s›n›n ana çizgileridir.
tabeti ve gerçe¤i sezifle dayanan ikna gücüyle kitleleri sürükleyebilecek bir lider oldu¤unu göstermifltir. Millî istiklâle bayrak olan fikirleri, görüflleri ve tesirleri memleket
s›n›rlar›n› aflm›fl, mazlum milletlerin istiklâl ve hürriyet mücadelelerinde manevi kuvvet olmufltur
Kendisini yak›ndan tan›yanlardan biri olan Afet ‹nan, Atatürk için flunlar› söyler:
“Millet, gene millet, daima millet... Milli mücadele, milli kurtulufl savafl›, milli irade,
millet egemenli¤i ve nihayet milli e¤itim ve milli kültür davran›fl›. ‹flte Atatürk’ün dilinden hiç düflmeyen ve ölümünden befl y›l önce onu “Ne Mutlu Türküm Diyene’’ dedirterek sesi k›s›l›rcas›na hayk›rtan hep bu idi.”
Peki, ya Atatürk’ün düflüncelerinin mihverini teflkil eden “millet” ne idi? Bunu da
kendi konuflmalar›ndan ö¤renelim:
“Millet, dil, kültür ve ülkü birli¤i ile birbirlerine ba¤l› vatandafllar›n teflkil etti¤i bir
siyasi ve içtimaî heyettir.”
“Milliyet davas› siyâsî bir mücadele konusu olmadan önce fluurlu bir inanç meselesidir. fiuurlu bir inanç demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayand›r›lm›fl bir hedef ve
gaye demektir.”
“Hakikatte hâkim olan ve her fleyi idare eden merci Millet Meclisi’dir. fiuras› unutulmamal› ki bu idare flekli bir Bolflevik sistemi de¤ildir. Çünkü biz ne Bolflevik, ne
de Komünist, ne biri ne di¤eri olamay›z. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkar›z.”
Yukar›da verdi¤imiz kendi sözlerinden de anlafl›laca¤› gibi, Atatürk’ün önemli vasf› milliyetçili¤idir. Milliyetçilik, k›sa ve genel tarifiyle, kiflinin milletine sevgi ve sayg›
hisleriyle ba¤lanmas›d›r. Böyle bir ba¤lanmada elbette ne flahsi menfaat endiflesi, ne
de kin, nefret, k›skançl›k yer al›r. Milliyetçilik, millet olma vas›f ve fluuruna sahip kitlelerin bir vatan üzerinde birli¤ini korumay›, onlar› manen ve maddeten yüceltip yükseltmeyi, millet fertleri aras›nda eflitlik ve hak esas›na dayanan ahengi, karfl›l›kl› sevgi ve riayeti, inanç ve ülkülerde birli¤i ve yükselifli hedef edinen gayet samimi, iyi niyet ve maksatl›, milletler ve dolay›s›yla insanl›k hizmetinde bir mefkuredir.
Emperyalist maksatlar gözetmeden milli varl›k ve de¤erlerini korumak ve gelifltirmek, bunlar› yaymak ve tan›tmak suretiyle milletini, dünya milletlerinin sevilen ve be¤enilen bir unsuru yapmaya gayret etmek; memleketinin ilim, fikir, medeniyet ve teknik sahalar›nda, içtimaî ve ekonomik hayat ve refah bak›mlar›ndan yükselmesini istemek, her toplumun, milletine ba¤l› her ferdin en tabii ve itiraz götürmez hakk›d›r.
Yakup Kadri, Atatürk’ü anlatt›¤› yaz›s›na flöyle bir girifl yapar:
“Hudutsuz bir gurur, hudutsuz bir izzeti nefis... ‹flte, milliyet duygusu onda böyle
tecelli etmifltir. Dünyan›n en rint, en kalender ve en müsamahal› bir insan› olan Mustafa Kemal, bir yabanc›n›n, hassaten bir Avrupal› yabanc›n›n bulundu¤u o yerde, dünyan›n en kayg›l›, en tedirgin ve en al›ngan adamlar›ndan biri haline girerdi.”
“Türk milletinin idaresinde ve korunmas›nda millî birlik, millî duygu, millî kültür en
yüksekte göz dikti¤imiz idealdir” diyen Mustafa Kemal’de milliyetçilik bir ideoloji de¤il, gerçeklere dayanan bir dünya görüflüdür.
Ölümüne kadar Atatürk’ün Türk tarihi, Türk dili üzerinde yapt›¤› çal›flmalar› ve bu
çal›flmalar› kolaylaflt›rmak için Türk Tarih ve Dil Kurumlar›n› kurdu¤u hat›rlan›rsa,
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
37
Türk tarih ve diline gösterdi¤i ilgi, onun kültür milliyetçili¤ine verdi¤i önemi gösterir.
Bu hareketiyle Türk milletinin kendine dönmesini, maziden kopmadan ileriye do¤ru
her safhada hamle yapmas›n› ve fluurlaflmas›n› sa¤lam›flt›r.
Onun milliyetçilik ilkesinde insan unsuru hâkimdir. Millî devlet, millî dil ve millî
tarih tezlerinin ana ekseni flüphesiz milliyetçilik gerçe¤idir. Atatürk’ün döneminin kapitalist, sosyalist ve çeflitli ak›mlar› d›fl›nda, milliyetçilik görüflünü Türk toplumu için
biricik tez olarak benimsemesi, onun ba¤›ms›z bir Türk devleti kurmas›n›n da gerçek
sebebi olmufltur.
38
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Selanik Türk sosyalistlerinin daha 1912 y›l›nda enternasyonal mihraklara milliyetçi diye jurnalledikleri Mustafa Kemal, ölünceye kadar bu vasf›n› muhafaza edecek ve
“Türkiye Cumhuriyeti dahilinde Türk dili ile konuflan, Türk kültürünü benimseyen her
kifli Türk’tür” demek suretiyle bunu tarihlefltirecektir.
Atatürk’ün temel düflüncesi, Türk milletini lay›k oldu¤u seviyeye ç›karmak için,
dünyan›n de¤il, fakat kendi öz memleketinin meselelerini çözmeye çal›flmakt›r. Böylece meseleleri halledilmifl kuvvetli bir devlet kurmakt›r. Bunu yaparken, elbette Bat›
medeniyetinden faydalanmay› öngörmüfltür. Ancak, hedefi Türk milletini ve devletini
Bat› medeniyeti ve kültürü içinde eritmek de¤il, Bat›l› devletler ve dünya devletleri
aras›nda Türkiye’yi yükseltmek, sivriltmek ve onu gerçek yerine oturtmakt›r. Bu düflüncesini Atatürk flöyle ifade etmifltir:
“Münevverlerimiz, milletimizi en müreffeh millet yapay›m der, baflka milletler nas›l olmuflsa öyle yapay›m der... Lâkin düflünmeliyiz ki, böyle bir nazariye hiç bir devirde muvaffak olmufl de¤ildir. Bir millet için saadet olan bir fley di¤er millet için felaket
olabilir. Ayn› sebep ve flartlar birini mesut etti¤i halde di¤erini bedbaht edebilir.
Onun için bu millete gidece¤i yolu gösterirken dünyan›n her türlü ilminden, kefliflerinden, ilerlemelerinden yararlanal›m, lâkin unutmayal›m ki, as›l temeli kendi içimizden ç›karmak zorunday›z.”
Bu sözleri söylerken Mustafa Kemal’in maksad›, Türk milletini Bat› kültürü içinde
eritmemekti. Gayesi Bat›’n›n modelini, sistemini, kültürünü de¤il, Bat›’n›n düflünce
dinamizmini, metodunu, tekni¤ini ve ilmini Türk toplumuna benimsetmek ve ayn› vas›talarla onun yükselmesini sa¤lamakt›r. Yani, ça¤dafl yöntemlerden yararlanarak milli kültür temeli üzerinde milli bir senteze varmakt›r. fiüphesiz bütün bunlar Türk milleti ve devletinin saadeti ve refah› için yap›l›yordu. O halde bu ifller yap›l›rken esas
dikkat edilmesi gereken husus “milli s›n›rlar içinde vatan›n ve milletin bütünlü¤ü ve
Türkiye Cumhuriyetinin devam›n› sa¤lamakt›r.” Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin temel
flart› ve esas› milletin ve devletin bütünlü¤ü ve devam›n› mutlaka temin etmektir.
Atatürk, bir konuflmas›nda flunlar› söyler:
“Biz, öyle milliyetperverleriz ki bizimle iflbirli¤i yapan bütün milletlere sayg› besleriz. Milliyetçili¤imiz bencil bir milliyetçilik de¤ildir. Biz Türk milliyetçisiyiz. Bilmeliyiz
ki milli benli¤ini bilmeyen devletler, baflka milletlere yem olurlar. Bir milletin ruhu
zapt olmad›kça o millete hâkim olmaya imkân yoktur.”
Ona göre, insan›n s›ras›yla ana ve babas›n›, akrabas›n›, hemflehrisini, vatandafllar›n›, beraber yaflad›¤›, ortaklafla hayat mücadelesinde ifl birli¤i yapt›¤› kederli ve sevinçli anlar›nda daima birlikte a¤lay›p güldü¤ü milletini sevmesi gibi temel e¤ilimler
üzerine kurulu milliyetçilik hislerini, köksüz ve geçici bir hevesten ibaret saymak isabetli bir hüküm de¤ildir. Milli duyguyu inkâr, insanl›¤› inkâr manas›na gelir.
Atatürk, 1923’de Konya Türk Oca¤›nda, milliyetçilik üzerine yapt›¤› uzun konuflmas›na flu sözlerle son vermifltir:
“Bilirsiniz ki, milliyet nazariyesini, milliyet ülküsünü çözüp da¤›tmaya çal›flan nazariyelerin dünya üzerinde tatbik kabiliyeti bulunamam›flt›r. Çünkü tarih, olaylar ve
müflahedeler, insanlar ve milletler aras›nda hep milliyetin hâkim oldu¤unu göstermifltir.”
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
39
Kahramanlar
Zinciri
ve
Atatürk*
B
üyük ‹ngiliz filozofu Thomas Cariyle, dünya tarihinin konusunu “Kahramanlar›n Hayat›” olarak
ilan etmifltir. Gerçekten de dünyada milyarlarca
insan, yaflam›flt›r, türlü hadiselerde roller alm›flt›r;
fakat sadece say›l› insanlar “tarih” denilen temel ilmin konusu olabilmifltir.
Toprak, insan ve kültür arz üzerinde ortaya ç›km›fl medeniyetleri do¤uran üç ana unsurdur. Bunlara bir dördüncüsünü eklemek gerekirse herhalde ola¤anüstü ifller baflaran insanlar olan “kahramanlar›” eklemek gerekir. fiu halde kimdir kahraman?
Kahraman, kimsenin kald›ramad›¤› yükü kald›rmaya talip zoru seçmifl kiflidir.
Kahraman, herkesin haks›zl›k, adaletsizlik ve
zulüm karfl›s›nda sustu¤u yerde, mukabil olarak
sesini yükselten insand›r.
Kahraman, insan ve millet hayat›n›n son bulma
noktas›nda ortaya ç›k›p küçük hayat k›v›lc›m›n›
ateflleyip tarihi intikali sa¤layan adamd›r.
Kahraman, toplumun menfaatini her türlü ferdî
haklar›n›n önünde tutan, madden manen kendisini daima fedakarl›¤a mecbur hisseden flahsiyettir.
Kahraman, hiç kimsenin do¤ruyu söyleyemedi¤i yerde, do¤ruyu hayk›rabilen, aleyhine bile olsa
gerçe¤i bildiren, kimsenin do¤ruluk yönünde bafl›n› kald›rmaya yeltenemedi¤i yerde flecaatini gös* Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 369 (Kas›m
1989), s. 17.
40
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Kahraman, herkesin haks›zl›k,
adaletsizlik ve zulüm karfl›s›nda
sustu¤u yerde, mukabil olarak
sesini yükselten insand›r.
Düvel-i Muazzamaca (Büyük
Devletlerce) hayatiyetine son
verme karar› ile sald›r›ya
u¤rayan Devletimizin can
çekiflme noktas›nda ortaya
ç›kan ve 10 Kas›m’da milletçe
an›lan Gazi Mustafa Kemal
Atatürk askeri kahramanl›k
zincirinin son halkas›n› teflkil
eder.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
41
teren, haks›zl›¤›n karfl›s›nda kimsenin olmamas› halinde tek bafl›na olsa bile “sadece
ben var›m” diye ortaya ç›kabilen sembol varl›kt›r.
fiunu da belirtelim ki, kahraman deyince akla sadece siyasi ve askerî flahsiyetler
gelmemelidir. Bunun d›fl›nda da hemen hemen her alan›n bir kahraman› vard›r.
Dünya ve Türk tarihindeki kahraman örneklerine bakt›¤›m›zda bu nitelikleri üzerlerinde bulunduran kifliler oldu¤u görülecektir.
Dünyadan örnek olarak;
Eski Yunan’›n büyük kaosunda ortaya ç›km›fl, devletini kurmufl ve hayat›n› at s›rt›nda tamamlam›fl olan Büyük ‹skender, siyasî ve askerî nitelikli bir kahramand›r.
Zaferden sonra Roma’ya dönerken Alpler aras›nda bir köyde konaklayan ve orada
“Roma’da ikinci adam olmaktansa bu köyde birinci adam olmay› ye¤lerim” diyen ve
bunu icraat›yla ortaya koyan Sezar da askerî ve siyasî nitelikli bir kahramand›r.
‹htilal sonras› Fransa’s›n› tabiri caizse “7 Düvele” karfl› savunan, daha sonra ‹ngiltere’yi bile bir Frans›z adas› sayabilecek kadar büyük Fransa ideali oluflturan Napolyon Bonapart askerî nitelikli kahramand›r.
Hastal›¤a yakalanma tehlikesini bile bile kuduz köpe¤in salyalar›n› avucuna ala ala
kuduz afl›s›n› bulan Pastör ad›ndaki mucit bir ilim kahraman›d›r.
Elektrik çarpmas›na karfl› hayat›n› ortaya koyarak paratoneri bulan Benjamin
Franklin yine ilim ve teknoloji kahraman›d›r.
Bizde ise;
Herkesin demoralize oldu¤u, sustu¤u yerde ortaya ç›k›p dertleri ve çareleri ola¤anüstü güzellikle dile getiren Yunus Emre, ilim düflünce ve sanat kahraman›d›r.
Hayat›n› ortaya koyarak uçma denemeleri yapan ve dünyaya uçma fikrini verenlerden biri olan Hezarfen Ahmet Çelebi bir ilim kahraman›d›r.
Ak›llara durgunluk veren bir uygulamayla da¤lara gemi ç›kartan ve 1000 y›ld›r devam edip, y›k›lmaz denilen devletin fethinin âmiri olan genç Mehmet Fatih askerî dehâ kahraman›d›r.
Çald›ran’da ordusu isteksizlik belirtisi gösterince “Hiç kimse gitmezse tek bafl›ma
düflmana karfl› ben giderim” diyen ve orduyu s›ms›k› pefline takan Sultan Yavuz askerli¤e sembol olacak cüret ve cesaret kahraman›d›r.
Nihayet Düvel-i Muazzamaca (Büyük Devletlerce) hayatiyetine son verme karar› ile
sald›r›ya u¤rayan Devletimizin can çekiflme noktas›nda ortaya ç›kan Gazi Mustafa Kemal Atatürk de askeri kahramanl›k zincirinin son halkas›d›r.
42
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
43
3
.
bölüm
B‹L‹M,
UYGARLIK
VE
ATATÜRK
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
45
46
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
A
Din, Bilim
ve Uygarl›k
Ifl›¤›nda
Atatürk’ü
Anlamak*
tatürk’e göre ‹slâm dini; en son ve en mükemmel dindir; son din olmas›n›n nedeni
de budur. O; “Din vard›r ve laz›md›r”, “Dinime; gerçe¤in kendisine nas›l inan›yorsam, öyle
inan›yorum” diyordu. Yanl›fl olan ise; bu ilâhî müessesenin, din ad›na befleri müdahalelerle dar kal›plara hapsedilip bo¤ulmas›yd›. Bu sebeple saltanat ve hilafeti kald›rd›, fier’iye ve Evkaf Vekâletini
la¤vederek yerine 3 Mart 1924 tarih ve 429 say›l›
kanunla Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n› kurdu.
Kemal Atatürk; Türk milletinin, Kur’an’› ve ‹slâm’› iyi okuyup anlamas›n› ve cehaletten kurtulmas›n› çok istiyordu. Ayd›nlanma ve kalk›nman›n
gerçekleflebilmesi için, bu flartt›. S›rf bu amaçla;
Kur’an’› ilk kez Türkçe’ye çevirtip bast›rd› ve ücretsiz olarak da¤›tt›rd› (1927). Merhum Elmal›l› Muhammed Hamdi Yaz›r’a, Hak Dini Kur’an Dili ad›yla Kur’an’›n bilimsel çevirisini yapt›rd›, ücretsiz olarak halka da¤›tt›rd› (1936). Sa¤lam hadislerin; Sahih-i Buhari ad›yla Ahmed Naim ve Kamil Miras’a
çevirisini yapt›rd›, yine ayn› flekilde halka ücretsiz
da¤›t›lmas›n› sa¤lad› (1932). Osmanl› devrinde;
bafltan sona, anlam› hiç bilinmeden okunup dinlenen Arapça hutbeleri Türkçe’ye çevirtti (1932).
Atatürk; deha sahibi bir asker oldu¤u kadar, büyük
bir düflünür ve fikir adam›d›r. Ayn› zaman da O; yüzlerce, hatta binlerce cilt kitab› flerh düflerek okuyacak
kadar bilime düflkün, “Hayatta en hakiki mürflit ilimdir” vecizesini söyleyecek kadar gerçekçi idi.
Atatürk; deha sahibi bir asker
oldu¤u kadar, büyük bir
düflünür ve fikir adam›d›r. Ayn›
zaman da O; yüzlerce, hatta
binlerce cilt kitab› flerh düflerek
okuyacak kadar bilime düflkün,
“Hayatta en hakiki mürflit
ilimdir” vecizesini söyleyecek
kadar gerçekçi idi.
* Mesut ÖZÜNLÜ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 143 (Kas›m 2002), s.
12-16.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
47
Atatürk’e göre, iki fley asla iflgal alt›nda olamazd›; vatan topra¤› ve insan beyni...
Çünkü birincisini kaybeden “ulusal”, ikincisini kaybeden de “bilimsel” ba¤›ms›zl›¤›n›
yitirmifl olurdu. Böyle olunca, ülke ve onun çocuklar›; önce bireysel özgürlü¤ünü, ard›ndan da yarat›c›l›k ve üreticili¤ini kaybetmifl olurlard›. Bundan böyle bir konuflmas›nda; “Ba¤›ms›zl›k benim karakterimdir” demiflti. Bir di¤er konuflmas›nda da; “Cumhuriyet; akl› hür, vicdan› hür, irfan› hür genç nesiller ister” özdeyiflini söylemiflti. Çünkü özgürlü¤ün öldü¤ü yerde bilim bitmez. ‹slâm ülkelerinin bugün dahi ilerleyip kalk›namamas›n›n alt›nda, hür düflünce olgusunun tam olarak geliflememiflli¤i yatmaktad›r.
Atatürk’ün; bizi ça¤dafl uygarl›k düzeyine ça¤›rmas› ve bu u¤urda bir dizi ink›lâplar gerçeklefltirmifl olmas›, kuflkusuz O’nun; Bat›’ya ve Bat›l›lar’a duydu¤u kuru bir
hayranl›ktan kaynaklanm›yordu. Bu; varl›¤›n do¤al bir ak›fl› ve tarihimizin en isabet-
48
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
li karar›yd›. Çünkü, uygarl›k günefli Bat›’n›n üzerindeydi. Bundan böyle; Asr›-› Saadette kufllu¤u, Emevi ve Abbasilerde ö¤leyi, Selçuklu ve Osmanl›’da ö¤leden sonray›, Gerileme devrinde ikindiyi, Tanzimat’ta akflam telafl›n›; Cumhuriyet’te de Bat›l›laflmay› yaflayan uygarl›k güneflinin peflinden koflup, ayd›nlanmam›z gerekiyordu.
Bizi geriye b›rakan da; güneflin tam tepemizde, ortal›¤›n günlük günefllik oldu¤u zaman diliminde m›fl›l m›fl›l uyumufl olmam›zd›. Bu yönüyle, tarihin seyri ile kozmik
ak›fl aras›nda do¤rudan bir iliflki vard›r. ‹flte Atatürk; tarihimizin böylesi bir ray de¤iflimine ihtiyac› oldu¤unun çok yakinen bilincindeydi. O; bütün içtenli¤i ile flöyle
diyordu:
“Yapt›¤›m›z ve yapmakta oldu¤umuz ink›lâplar›n gayesi, Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen modern ve bütün mana ve flekliyle olgun bir topluluk haline getirmektir; ink›lâplar›m›z›n esas gayesi budur.”
Din ile uygarl›k aras›nda dolayl› bir iliflki vard›r. Her fleyden önce, ortak akl›m›z›n
ve mafleri vicdan›m›z›n ulaflt›¤› refah ve kalk›nman›n en küresel toplam› olarak ifade
edebilece¤imiz uygarl›k kavram›; ilk güzele götürücü ilkelerini ve sars›lmaz saptamalar›n›, kuflkusuz dinlerin insanl›¤a arma¤an etti¤i yüksek ilâhî vas›flardan alm›flt›r. Bunun bir sonucu olarak, hemen hemen üç büyük dinin dikkat çekti¤i “büyük günahlar”
düzinesinin birço¤u, bugün neredeyse tüm dünya milletlerinin veya devletlerinin hukuk anlay›fl›nda ortak bir norm olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Mesela h›rs›zl›k yapmak
ve insan öldürmek gibi fiiller; üç büyük din olan Müslümanl›kta da, H›ristiyanl›kta da,
Musevîlikte de günahlar›n en büyüklerindendir. Ayn› günahlar, bugün; hemen her
dünya ülkesinin de hukuk kavram›na göre, cezay› mucip büyük birer suç olarak kabul
edilmifltir. ‹nsanl›k tarihi aç›s›ndan bak›ld›¤›nda; h›rs›zl›¤›n bir suç olarak tespiti, -en
az›ndan- birer bilimsel keflif olan “çeli¤in icad›” veya “Ohm kanunu” kadar önemlidir.
Çünkü bu suç “üst benli¤in cazibesi” aç›s›ndan, kiflinin kolay›na gelen befleri garizeleriyle örtüflmektedir. fiayet böylesi bir suç, bafllang›çta ilâhî kaynaktan beslenen bir
ikazla geriletilmemifl olsayd›, insanl›k tarihinin en ilkel sosyolojik ad›mlar› olan klan
ve fratri dönemleri, kuflkusuz çok daha uzun y›llar devam edecek; dolay›s›yla, uygarl›¤›n geliflimi daha da gecikmifl olacakt›.
Buradan, flöyle bir sonuca varabiliriz: ‹nsan›n üst varl›¤› insanl›kt›r. T›pk› her insan›n, bir çocukluk döneminin olmas› gibi, insanl›¤›n da bir çocukluk dönemi vard›r. ‹nsano¤lu; nas›l sürünür, emekler, daha sonra da yürümeyi ö¤renir ve koflarsa; insanl›k
da önce sürünmüfl ve emeklemifl, ard›ndan yürümeyi ö¤renip koflmaya ve hatta uçmaya bafllam›flt›r. Baflka bir deyiflle, dün ilâhî buyruklarla yürümeyi ö¤renen insanl›k; bugün tekerle¤i ve otomobili icat etmifl, gökyüzüne uçaklar salm›flt›r.
Din, bütün insanl›¤›n kozmik kimli¤ini tayin eden bir realitedir. Baflka bir deyiflle
o; biz kimiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz sorular›n›n, en üst perdeden tek cevap vericisidir. Bu sorular›n, dine göre cevaplar›n› kald›rd›¤›n›z zaman; bütün insanl›¤›, hatta bütün varl›k alemini en büyük anlams›zl›k kriziyle karfl› karfl›ya b›rakm›fl olursunuz. Hak ve hukukun öldü¤ünü, ceza ve mükafat›n komikleflti¤ini, mânân›n yok oldu¤unu ve yeryüzünün birdenbire hiçleflip bombofl bir çöle dönüfltü¤ünü görürsünüz.
Dolay›s›yla Atatürk’ün; “Din vard›r ve laz›md›r.” “Dinime; gerçe¤in kendisine nas›l inan›yorsam, öyle inan›yorum” fleklindeki sözlerinin içerdi¤i engin mânâ, dinin; akl›m›z›n, f›trat›m›z›n ve sosyolojik gerçeklerin olmazsa olmaz› konumunda bulunmas›na
iflaret etmektedir.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
49
Cumhuriyet’e
Giden Yol
ve
*
Atatürk
T
ürk Millî Mücadelesinin en önemli kazan›m›
kuflkusuz Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk büyük verimi
ise Cumhuriyettir. Cumhuriyet, yeni Türk devletinin lâiklik ve demokrasi ile birlikte tart›flmas›z en
temel niteli¤idir.
Türk Millî Mücadelesi, öncesi ve sonras›yla
uzun bir dönemi kapsayan tarihsel bir süreçtir.
1877-78 Osmanl›-Rus Savafl›ndan bafllayan ve
Meflrutiyet ‹htilâli, Balkan Savafllar›, muhaceretler,
Çanakkale Savafl›, Birinci Dünya Savafl›, Mütareke
y›llar› ve Kurtulufl Savafl›n› içine alan dönemde
toplumu derinden etkileyen olaylar›n yaratt›¤› büyük çözülmeler, çeflitli k›r›lmalar ve ard›ndan gelen
yeniden ba¤›ms›zl›k ve yap›lanma süreci... Bu sebeple Millî Mücadeleyi, birbirine ba¤l› kesintisiz
bir olgu ve bir bütün olarak ele almak gerekir. O,
bir taraftan birbiriyle ba¤›nt›l› olaylar zincirinin,
bir taraftan da halk›n ve asker-sivil nitelikli ayd›n
kadronun bafllatt›¤›, içinde yer ald›¤› genifl soluklu
bir hareket olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Osmanl›
Devletinin içeride ve d›flar›da gücünü yitirmeye
bafllamas›yla yönetici-ayd›n-halk kitlelerinin ortak
amac› vatan› kurtarmak, millî varl›¤› ve istiklâli
sa¤lamak olmufltur. ‹flte halk, Millî Mücadelenin
buras›ndad›r. Baflta Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere yönetici ve ayd›n kadro ise eski devletin devam› yerine yeni bir düzen düflüncesini Millî Mücadele boyunca sistematik olarak hayata geçirip,
* Mehmet ERDO⁄AN, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 154 (Ekim 2003),
s. 34-35 (Makale, “Cumhuriyetimiz 80 Yafl›nda” bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r).
50
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Cumhuriyet; millet olma, millet
olarak birlikte yaflama ve
sorumlulu¤u ortaklafla
paylaflma bilincinin kurumsal
bir tezahürüdür. Ruh olarak
özgürleflme, ileriye aç›lma ve
kendini her ça¤da yeniden
yaratma duygusudur. Bütün
bunlarla ça¤› do¤ru okumak ve
ça¤dafl dünyada, ça¤dafl bir
millet olarak ayakta kalabilme
yetisi ve hünerini göstermektir.
ona yeni bir boyut kazand›rm›flt›r. Halk›n bu duruma bir diyece¤i yoktur. O vatan›n›n,
dininin ve namusunun korunmas›n› istemektedir. Bu konuda öncü kadronun arkas›ndad›r ve ona güveni tamd›r. Öncü kadro da yeni düzende, halk›n bu gerçekçi taleplerinin daha iyi karfl›lanaca¤›n› düflünmektedir. Millî hareketten Cumhuriyete, böyle bir
süreç izlenerek geçilmifltir.
Peki her geçifl döneminde oldu¤u gibi Cumhuriyete geçiflte de yaflanan baz› çat›flma ve olaylar neyin nesiydi? Öncelikle flunun söylenmesi gerekir ki halk, bu çat›flma
ve olaylar›n içinde do¤rudan yer almam›flt›r. Bu durum, eski kadrolarla yeni kadrolar›n bir çeflit iktidar savafl›d›r ve halk, eski kadrolar taraf›ndan bu savafla çekilmeye / sürüklenmeye çal›fl›lm›flt›r. Cumhuriyetle gelen kalk›nma, ilerleme, ba¤›ms›zl›k, yeni kurumlar ve yeni bir hayat tarz› düflünceleri k›sa zamanda uygulamaya konulmufl, elde
edilen baflar› somut bir uzlaflma zemini yaratm›flt›r. Art›k bütün farkl› düflünce ve durufllar bir zenginlik kabul edilecek; devlet bunlardan zarar görmeyecek ve devletin temel niteliklerinin gere¤i olan daha özgür bir ortama geçifl mümkün olacakt›r. Bunun
ad› ise demokrasidir.
‹lginçtir; Türkiye’de lâiklik ve demokrasi üzerine yaflanan spekülasyonlar cumhuriyet üzerine yaflanmam›flt›r! Çünkü Türk milletinin tarihsel karakterinde cumhuriyetle
örtüflen gizli bir damar vard›r. Bat›da bu üç olgu, büyük bedeller ödenerek belirli k›r›lma ve çat›flma evrelerinden sonra hayata geçirilmifltir. Oysa Türk milleti, cumhuriyeti
benimsemekte hiçbir tedirginlik yaflamam›fl, aksine çok do¤al ve h›zl› hareket etmifltir. Bunu, devlet-millet-asker karakterli bir millet olan Türklerin, yönetim erkine dâhil
olma iradesinin bir yans›mas› olarak görmek yerinde olur. Türk milleti, lâiklik ve demokrasi konusunda da ayn› do¤all›¤› gösterme istidad›nda olmas›na ra¤men ne yaz›k
ki, siyasal baz› zaaflar sebebiyle Bat›l› toplumlara benzer bir süreci yaflamak zorunda
kalm›flt›r. Bunu da siyasetin, birlikte yaflama ve millet olma iradesine yerli bir aç›l›m
kazand›rmadaki tecrübe eksikli¤ine yormak gerekir. Oysa cumhuriyet, lâiklik ve demokrasi birbirini tamamlayan birer olgudur. Halk›n bunlara yönelimi benzer nitelikler
tafl›mal›d›r.
Bu ba¤lamda cumhuriyet tecrübesini, Bat›l›laflma politikalar›n›n bir izdüflümünden çok, ça¤›n getirdi¤i bir gerçeklik olarak alg›lamak daha sa¤l›kl› bir yaklafl›m olur.
Kald› ki Bat›ya yönelim Türklerin ‹slâmlaflma sürecinde de söz konusudur. Çünkü ‹slâm, Akdeniz havzas›nda do¤mufl ve bu havza merkezli geliflmifl bir dindir. Türkler, Asya bozk›rlar›ndan kalkarak yeni bir dünya aray›fl›yla Bat›ya yönelirken ‹slâm’la karfl›laflm›fl ve ‹slâm onlar için yeni bir gerçeklik alan› olmufltur. Cumhuriyet de t›pk› böyledir. Uzun savafl y›llar›n›n ard›ndan devlette meydana gelen da¤›lma ve çözülmeler,
derleyip toparlay›c› yeni bir güç veya yap›lanma aray›fl›na gidilmesini zorunlu k›lm›flt›r. ‹flte cumhuriyet, böyle bir aray›fl sonucunda ulafl›lan bir modeldir.
Yeri gelmiflken iki önemli ayr›nt›ya vurgu yapmadan geçmeyelim. Bunlardan biri,
Türklerin kendine uygun olan› almada hiçbir kuflku duymayan karakter özelli¤i; di¤eri
de Bat›n›n, istikamet olarak onlar›n gözünde bafltan beri ça¤dafl bir dünya olarak görülmesidir. Demek ki Türkleri ‹slâm’la buluflturan flartlar ve sebepler ile cumhuriyetle
buluflturan flartlar ve sebepler aras›nda en az›ndan görece bir benzerlik söz konusudur.
Son olarak, bu vesile ile maddî ve manevî, bilinen ve bilinmeyen bütün millet önderlerini rahmet, minnet ve sayg›yla anmay› yeterli bulmad›¤›m›z›; onlar›n milleti ba¤›ms›zlaflt›ran, ileri götüren, ufuk aç›c›, yol gösterici ve sonuç al›c› çabalar›na, bugün
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
51
bizim bir yenisini eklemedikçe statikleflmifl anmalar›n nostaljik avuntudan öte bir anlam tafl›mayaca¤›n› vurgulamak isteriz! Çünkü cumhuriyet; millet olma, millet olarak
birlikte yaflama ve sorumlulu¤u ortaklafla paylaflma bilincinin kurumsal bir tezahürüdür. Ruh olarak özgürleflme, ileriye aç›lma ve kendini her ça¤da yeniden yaratma duygusudur. Bütün bunlarla ça¤› do¤ru okumak ve ça¤dafl dünyada, ça¤dafl bir millet olarak ayakta kalabilme yetisi ve hünerini göstermektir. Böylesine hayatî bir olay›n nostaljiyle geçifltirilmesi elbette kabul edilemez bir durumdur.
52
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk,
Türkiye
Cumhuriyeti
ve
Din E¤itimi*
G
enç Atatürk’ün daha ‹stanbul’dan Samsun’a hareket ederken kafas›nda tafl›d›¤› temel düflünce “millî hâkimiyete dayanan, kay›ts›z flarts›z, ba¤›ms›z
yeni bir Türk devleti kurmak“ düflüncesi idi.
O, Türk ‹stiklâl Savafl›’n› zaferle tamamlay›p
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurduktan sonra,
bu devleti kuran Türk milletini hem ça¤dafl ve uygar hem de millî kimlik bilincine sahip bir millet
yapabilmek için bilinen pek çok ink›lâp hareketleri
gerçeklefltirdi. Bu ink›lâplara temel oluflturan ilkeler ortaya koydu.
Atatürk’ün Cumhuriyeti kurduktan sonra, ortaya koydu¤u düflünceler ve ilkeler ile, gerçeklefltirdi¤i ink›lâplar›n özüne bak›ld›¤›nda, hareket noktas› olarak iki temel hususu göz önünde bulundurdu¤unu görürüz. Bu iki temel hususu kendisi iki
vecizesi ile âdeta özetlemifltir. Bunlardan biri, “bilelim ki, millî benli¤ine sahip olamayan milletler,
baflka milletlerin av› olurlar” vecizesi, ötekisi ise,
“medeniyet öyle bir atefltir ki, ona bîgâne kalanlar› yakar mahveder” vecizesidir.
Onuncu Y›l Nutku’nda yer alan “Millî kültürümüzü muas›r medeniyet seviyesinin üstüne ç›karaca¤›z” fleklindeki beyan› da bu iki vecizesi ile ortaya koydu¤u temel hususlar›n bir baflka ifade edilifl
fleklini oluflturmaktad›r.
‹flte bu iki temel noktadan bak›ld›¤›nda e¤itimimizin, birbiriyle çeliflkili de¤il, tam aksine birbirini
tamamlay›c› olarak düflünülmesi gereken iki önemli
görevinin olaca¤› kendili¤inden ortaya ç›kmaktad›r.
Atatürk, “her kifli dinini, din
ifllerini, iman›n› ö¤renmek için
bir yere muhtaçt›r; oras› da
okuldur” diyerek, din
e¤itiminin bilgisiz ve yetersiz
kimseler taraf›ndan de¤il,
okullarda, çok iyi yetiflmifl
uzman kimseler eliyle ve
Cumhuriyetin e¤itim anlay›fl›na
uygun bir program
çerçevesinde yap›lmas›na iflaret
etmifltir.
* Prof.Dr. Reflat GENÇ, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 166 (Ekim 2004),
s. 32-35.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
53
Birinci görev, milletimizin kültürünü oluflturan, sa¤lam ve kal›c› de¤erleri genç kuflaklara aktararak milletin birli¤ini, beraberli¤ini ve süreklili¤ini sa¤lamakt›r.
‹kinci görev, toplumu e¤iterek toplumun davran›fllar›nda istenilen de¤ifliklikler
gerçeklefltirmek; toplumun geliflmesini, ilerlemesini, ça¤dafllaflmas›n› sa¤lamakt›r.
E¤itim, bu görevlerinin ikisini birden yerine getirmekle yükümlü olmalar›d›r. Bunlardan birincisi yerine getirilmezse toplumda kopukluk olur, milletin süreklili¤i, millî
birlik ve beraberli¤i tehlikeye düfler. ‹kinci görev yerine getirilmezse toplum geri kal›r,
ça¤›n geliflmelerine ayak uyduramaz, varl›¤› tehlikeye girer. fiu halde millî e¤itim, bir
yandan Türk milletinin millî, ahlâkî, manevî ve kültürel de¤erlerinin ayakta kalmas›n›,
millî kültürümüzün geliflmesini kuflaktan kufla¤a aktar›lmas›n› ve bu kültürlü millet olma bilincine kavuflmas›n› sa¤layacakt›r. Öte yandan Türk ink›lâb›n›n ve Atatürk ilkelerinin do¤ru anlafl›lmas›, gelecek kuflaklara ö¤retilmesi, yenileflme ve ça¤dafllaflman›n
baflar›lmas› konular›nda kendisine düflen görevi yerine getirecektir.1
Dolay›s›yla, Atatürk’e göre din e¤itim konusunun da bu iki temel nokta göz önünde
bulundurularak ele al›nmas› gerekti¤i, çok aç›k bir husus olarak ortaya ç›kmaktad›r. Yani din e¤itimi de, bir yandan millî kültürün “millî, ahlâkî, manevî ve kültürel” de¤erlerinin ayakta kalarak gelifltirilmesini sa¤lamada önemli bir yeri olan “Din Kültürü ve Ahlâk
Bilgisi” konular›n› genç kuflaklara ö¤retirken, öte yandan da Türk Milletinin ve Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin, millî, üniter, demokratik, Lâik ve sosyal bir hukuk devletini
sonsuza kadar yaflatmak, milletimizin ça¤dafl uygarl›¤›n bütün gereklerini anlayabilen,
yaflayabilen, yaflatabilen ve üretebilen bir millet hâline gelmesini sa¤lamak, bunu sa¤laman›n yolu olan Türk ink›lâb› ile Atatürk ilkelerini zihinlerine ve gönüllerine sindirmifl
ve bunlar› var olman›n gere¤i saym›fl, ayd›n kuflaklar yetifltirmek amac›n› gütmelidir.
Bu noktalardan, Atatürk’ün ve onun kurdu¤u Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin din
e¤itimi konusuna nas›l e¤ildi¤i hususlar›na gelince:
a) Bilindi¤i gibi, 3 Mart 1924 tarihli ve 429 say›l› fier’iyye ve Evkâf ve Erkân-› Harbiye-i Umumiye Vekaletlerinin Kald›r›lmas› Hakk›nda Kanun’un 1. maddesi “Türkiye
Cumhuriyetinde, kifliler aras› iliflkileri düzenleyen hukukî ifllemlere ait hükümlerin yasama ve yürütme yetkisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onun oluflturdu¤u hükümete aittir, ‹slâm dininin bundan baflka, inançlar ve ibadetlerle ilgili bütün hükümlerinin
ve ifllerinin yürütülmesi ve dinî kurumlar›n yönetimi için Cumhuriyetin baflkentinde
bir Diyanet ‹flleri Reisli¤i makam› kurulmufltur” hükmünü, 4. maddesi ile Reisli¤in,
Baflbakanl›¤a ba¤l› oldu¤u hükmünü, 5. ve 6. maddeleri ile de ibadet yerlerinin yönetimi ile bütün din görevlilerinin atanmalar› ve görevden al›nmalar› ile ilgili ifllemlerin,
an›lan Reisli¤in görevlerinden oldu¤una dair hükümleri getirmekle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, oluflturdu¤u bu yeni kurum vas›tas›yla yerine getirilmek üzere din hizmetleri konusunda çok önemli görevler üstlenmifltir.2
b) Yine 3 Mart 1924 tarihli ve 430 Say›l› Tevhid-i Tedrisat (Ö¤retimlerin Birlefltirilmesi) Kanunu’nun 4. maddesi ile, “Millî E¤itim Bakanl›¤›, (dini bilgiler konusunda
yüksek uzmanlar yetifltirmek üzere üniversitede bir ‹lâhiyat Fakültesi kuracak ve
imaml›k ve hatiplik gibi dinî hizmetlerin yerine getirilmesiyle görevli memurlar›n yetiflmesi için de ayr› okullar açacakt›r” hükümleri getirilmekle Türkiye Cumhuriyeti devleti, din hizmetlerini yerine getirecek her kademedeki görevlilerin yetifltirilmesi konusunda da çok önemli görevler üstlenmifltir.
1 H. A. Koçer, Türk E¤itim Tarihimizde Atatürk’ün Yeri, Atatürk Devrimleri ve E¤itim Sempozyumu, Ankara Üniversitesi E¤itim Bilimleri Fakültesi Yay›n›, Ankara, 1981; T. Feyzio¤lu, Atatürk ve Millî E¤itim, Atatürkçü Düflünce,
Atatürk Araflt›rma Merkezi yay›n›, Ankara, 1992.
2 R. Genç, Türkiye’yi Lâiklefltiren Yasalar, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara 1998, s. 2-17.
54
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk de, “Nas›l ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahipleri yetifltirmek gerekli ise dinimizin gerçek felsefesini inceleyecek, araflt›racak, bilimsel ve teknik olarak
telkin kudretine sahip olacak, seçkin ve gerçek din bilginlerini de yetifltirecek yüksek
ö¤retim kurumlar›na sahip olmal›y›z” diyerek, din e¤itimi verecek kiflilerin de, nelerin
dinî ve nelerin dinî olmad›¤›n› iyice anlamalar›n› ve Türk toplumuna, millî e¤itim
esaslar›na uygun dinî bilgiler vermelerini istemifltir.
Taassubun bilgisizli¤e dayand›¤›n› aç›klayan Atatürk, bilgisizli¤in yok edilmesi için
mevcut ve gelecekte flekillenebilecek cahillik sebeplerinin ve kaynaklar›n›n yok edilmesinden devleti sorumlu tutmufl ve bu amaç için birlefltirilmifl e¤itimi en önemli
araç olarak ele alm›flt›r.3
Dolay›s›yla Türkiye Cumhuriyeti, hem an›lan yasalar›n hem de ulu önder Atatürk’ün bu konudaki isteklerinin ruhuna uygun olarak devlet eliyle din hizmetlerinin
gerektirdi¤i görevlileri yetifltirmekte ve bu yetiflenleri Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› eliyle
istihdam ederek üstlendi¤i görevleri yerine getirmektedir.
Cumhuriyetimizin kuruluflundan bugüne, zaman zaman “Din Dersi” veya ”Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi” gibi adlarla ‹lk ve Orta Ö¤retim programlar›nda yer alan dersler
arac›l›¤› ile e¤itim çark›ndan geçen kuflaklara verilen bilgilerin konusu da Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin din e¤itimi konusunda üstlendi¤i baflka bir görev alan›n›
oluflturmaktad›r.
Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk’ün bu konu ile ilgili olarak: “Müslümanlar›n toplumsal hayat›nda, hiç kimsenin özel bir s›n›f olarak varl›¤›n› korumaya
hakk› yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dinî hükümlere göre hareket etmifl
olmazlar. Bizde ruhbanl›k (özel bir din adamlar› s›n›f›) yoktur. Hepimiz eflitiz ve dinimizin hükümlerini eflit olarak ö¤renmeye mecburuz. Her kifli dinini, din ifllerini, iman›n›, ö¤renmek için bir yere muhtaçt›r. Oras› da okuldur”4 diyerek, din e¤itiminin bilgisiz ve yetersiz kimseler taraf›ndan de¤il; okullarda, çok iyi yetiflmifl uzman kimseler
eliyle ve Cumhuriyetin e¤itim anlay›fl›na uygun bir program çerçevesinde yap›lmas›na iflaret etmifltir.
Atatürk, Türk milletinin ça¤dafl uygarl›k düzeyine ç›karken, kiflilere manevî destek
sa¤layacak olan ve akla, mant›¤a, ilme ve fenne uygun oldu¤unu defalarca ifade etti¤i, hurafelerden, bât›l ve bofl inanç ürünlerinden, yabanc› unsurlardan, bilgisizler taraf›ndan yap›lm›fl gelifli güzel yorumlardan kurtar›lm›fl flekliyle ve özü ile, ehil eller taraf›ndan verilmesine önem vermifl, bu konuda; Türkiye Cumhuriyeti fleyhler, dervifller,
müritler, meczuplar memleketi olamaz. En do¤ru, en hakiki yol medeniyet yoludur’’
demifl, insanl›kta; dinî ihtisas ve derin dinî bilgilere sahip olup her türlü bofl inan›fllardan s›yr›larak gerçek ilim ve fennin nurlar› ile temiz ve mükemmel oluncaya kadar
halk›n gerçek din bilginleri vas›tas›yla ayd›nlat›lmas›n› öngörmüfltür.5
Bu vesile ile yukar›da iflaret edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun gerekçesinde yer
alm›fl olan hususlara da önemle iflaret etmeliyim. fiöyle deniliyordu: “Bir devletin temel e¤itim ve kültür politikas›nda, milletin duygu ve düflünce bak›m›ndan birli¤ini
sa¤lamak için ö¤retim birli¤i en do¤ru, en bilimsel, en ça¤dafl ve her yerde yararlar›
ve güzellikleri görülmüfl bir ilkedir. Osmanl› devleti de Gülhane Hatt-› Hümâyûnun3 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c. II, Türk ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü Yay›n›, Ankara 1952, s. 89; Ayr›ca bk. Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara 1999, s. 42.
4 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 89; ayr›ca bk. Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, s. 48-49.
5 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 218; Nutuk, C. II, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yay›n›, Ankara, 1960, s. 708.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
55
dan sonra tüm iyi niyetine ra¤men ö¤retimlerin birli¤ini sa¤lamak istemiflse de bunu
baflaramam›fl ve aksine bu konuda bir ikilik bile meydana gelmifltir. Bu ikilik e¤itim ve
ö¤retim birli¤i aç›s›ndan birçok zararl› sonuçlar do¤urdu. Bir millet fertleri ancak bir
e¤itim görebilir, iki türlü e¤itim bir ülkede iki türlü insan yetifltirir. Bu ise, duygu ve
düflünce birli¤i ile dayan›flma amaçlar›n› tamamen yok eder.” 6
Burada, Türk e¤itiminin geneli ile ilgili olarak çok hayatî bir konuya bir defa daha
iflaret edilmelidir. E¤itim hizmeti, kendi çark›ndan geçen insanlar› ortak duygu ve düflünce birli¤ine sahip k›lmal›, onlara ça¤dafl ve uygar insanlar olarak bir ve beraber olduklar› bilincini kazand›rmal›, ça¤dafllaflmay› ve “muas›r medeniyet seviyesinin üstüne ç›kmay›” amaç edinmifl Türk insan›n› yetifltirmelidir.
6 R. Genç, Türkiye’yi Lâiklefltiren Yasalar, s. 18-19.
56
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk
ve
Osmanl›
*
Tarihi
B
ugün Türk ve Anadolu tarihi üzerindeki araflt›rmalar›n önemli at›l›mlar içinde olmas›nda,
hiç flüphesiz Atatürk’ün teflvik ve flahsi gayretlerinin büyük pay› vard›r. Ona, iyi bir devlet adaml›¤› ve büyük bir komutan olma niteliklerini kazand›ran tarih ö¤renme zevki, daha mektep s›ralar›nda bafllam›fl ve daima meflgul oldu¤u bir konu olmufltur. Engin bir tarih kültürüne sahip olarak da,
Cumhuriyetin ilk y›llar›nda “Türk milletinin flerefli
bir mazisinin oldu¤unu, medeniyete hizmetlerde
bulundu¤unu gösteren” tarih kitaplar›n›n haz›rlanmas›n› istemifltir. Di¤er taraftan Atatürk, Türk
Tarih Kurumu’nu kurduktan sonra bu kurumun yapaca¤› yay›nlar›n “ciddî, ilmî ve objektif” olmas›n›
arzu etmifltir. Nitekim, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sad›k kalmazsa, de¤iflmeyen hakikat, insanl›¤› flafl›rtacak bir
mahiyet al›r.” sözleriyle bu düflüncesini gayet aç›k
bir flekilde ortaya koymufltur.1
Atatürk’ün Türk tarihine ba¤l›l›¤› ve vukufiyeti
daha Kurtulufl Savafl› y›llar›nda bilinmekte idi. Bu
cümleden olarak, ‹stanbul Darülfünunu Edebiyat
Fakültesi müderrisler kurulu, 19 Eylül 1922’de,
Kurtulufl Savafl›n›n henüz sona erdi¤i s›rada büyük
kurtar›c›ya “fahri müderrislik” payesinin verilmesine ittifakla karar vermifltir.
* Prof.Dr. Mücteba ‹LGÜLER, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 167 (Kas›m: 2004), s. 39-42.
“Büyük devletler kuran
ecdad›m›z, büyük ve flümullü
medeniyetlere de sahip olmufltur. Bunu aramak, tetkik etmek,
Türklü¤e ve cihana bildirmek
bizler için bir borçtur. Türk
çocu¤u ecdad›n› tan›d›kça daha
büyük ifller yapmak için
kendinde kuvvet bulacakt›r.”
(M. Kemal ATATÜRK)
1 Atatürk’ün tarih bilgisi hakk›nda bk. ‹. H. Uzunçarfl›l›, “Türk Tarihi Yaz›l›rken, Atatürk’ün alâka ve görüfllerine dair hat›ralar”,
Belleten, III, say›, 10 (1939), 349-353.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
57
Atatürk, müderrislik berat›n› takdim eden zevata, “mektep s›ralar›ndan beri çok
sevdi¤i tarihle meflgul oldu¤unu, bu itibarla fahri müderrisli¤in, edebiyattan ziyade
tarihe ait olmas›n›n daha münasip olaca¤›n›” ifade ederek, tarihe karfl› alâkas›na dikkat çekmifltir. Heyette bulunan Prof. fiemsettin Günaltay’a “tarihçilerle çok konuflaca¤›z” fleklinde iltifatta bulunmas› da, Türk tarihi hakk›ndaki düflüncelerine bir bafllang›ç teflkil etmifltir.2
Atatürk’ün Türk Tarihine duydu¤u derin alâkas›n›, Fuat Köprülü’nün 1923 y›l›nda yay›nlad›¤› Türkiye Tarihi adl› eserini okuduktan sonra, müellife gönderdi¤i takdir ve teflvik mektubundan da anlamak mümkündür. Büyük kurtar›c› mektubunda, bu eserlerin
“...Cumhuriyete ifa olunabilecek hizmetlerin en k›ymetlileri mertebesinde” olaca¤›n›
bildirmifltir.3 Ayr›ca, büyük kurtar›c›n›n Türk tarihini sa¤lam ve esasl› bir temele oturtma gayretini, tetkik etti¤i eserlerden de anlamak mümkündür. Bu eserlerde, dikkatini
çeken yerleri iflaretlemesinden ve zaman zaman da be¤endi¤i ve veya tesir alt›nda kald›¤› fikirleri tatbik yoluna koymas›ndan anlayabiliriz. Bu konuda de¤erli bir araflt›rma
yapan Prof. fi. Turan eserinin 25-49. sayfalar›n› Atatürk’ün okudu¤u bafll›ca tarih kitaplar›na ay›rm›flt›r.4 Di¤er taraftan, Atatürk’ün ‹stanbul Üniversitesi kütüphanesinden tetkik için ald›rtt›¤› kitaplar›n listesini gözden geçirdi¤imiz zaman, tarihi eserlerin büyük
bir ekseriyeti teflkil etti¤i görülür. Bu eserlerin yine önemli bir k›sm›n› da Osmanl› tarihleri teflkil etmektedir.5 Onun, yorulmadan, usanmadan Türk tarihi üzerinde çal›flmas›, odas›ndan saatlerce ç›kmamas›, s›hhati hakk›ndaki endifleleri artt›rmakta idi. Nitekim, Dr. Reflit Galip Bey, bu endifle ve tereddütlerini ifade etmekten çekinmemifltir.6
Atatürk, Türk milletine millî bir heyecan verip onu haysiyet ve vakar›na kavufltururken, uygulad›¤›, ink›lâplar›n yan›nda, bir millî tarih fluuru da vermeyi bilmifltir. O, bu
hedefi daima ön plânda tutmufl, tarih araflt›r›c›lar›na bu fluuru telkin etmekten geri
durmam›flt›r. Nitekim, Atatürk’ün “Türk Tarihinin Ana Hatlar›” ad› alt›nda haz›rlan›p,
sadece yüz nüsha müsvedde hâlinde bas›lan eser hakk›nda gösterdi¤i titizlik onun bu
tutumunu ifade eder. Bu eser, Türk Oca¤› “Türk Tarihi Heyeti” üyelerinden Afet Han›m
ile Mehmet Tevfik, Samih Rifat, Akçura Yusuf, Dr. Reflit Galip, Hasan Cemil, Sadri
Maksudi, fiemsettin, Vas›f ve Yusuf Ziya Beyler taraf›ndan iktitaf, tercüme ve telif yollar› ile yap›lm›fl bir teflebbüstür.7
Eser, konu ile alâkal› kimselerin mütalâa ve tenkitleri al›nmak üzere haz›rlan›p
gönderilmifltir. Bu eser, 1931’de 87 sayfal›k bir kitapç›k olarak “Türk Tarihinin Ana Hat2 M. Münir Aktepe, Atatürk’ün Do¤umunun yüzüncü y›l›nda (sunufl yaz›s›), Do¤umunun 100. Y›l›nda Atatürk’e Arma¤an, ‹. Ü. Edebiyat Fakültesi, ‹stanbul, 1981, VII-IX; fiemsettin Günaltay, “Atatürk’ün tarihçili¤i ve fahri profesörlü¤ü hakk›nda bir hat›ra”, Belleten, III, say›10 (1939), 273-274; Bekir S›tk› Baykal, “Atatürk ve Tarih”, Belleten, XXXV , say› 140, 532; Vakit gazetesi, 20 Eylül 1338 (1922), sayfa 3. Türk tarihine büyük alâka duyan Mustafa Kemal, Türkoloji sahas›na da önem vermifltir. Bunun için de daha 1924 y›l› sonlar›nda Milletler aras› bir
Türkoloji Kongresinin toplanmas›n› arzu etmifltir. Bk. Orhan Köprülü, “‹lk milletler aras› Türkoloji Kongresi
teflebbüsü”, 1. Milletler Aras› Türkoloji Kongresi” (‹stanbul 15-20 .X.1973), tebli¤ler, 1. Türk Tarihi, ‹stanbul, 1979.
3 Mektubun tamam› için bk. Fuat Köprülü, Bir, “Hat›ra”, Belleten, III, say›10 (1939) 278). Atatürk’ün tarihe karfl›
derin alâkas›, özel kütüphanesindeki tarih kitaplar›n›n önemli bir yekûn tutmas›ndan da anlafl›l›r. (Atatürk’ün
Özel Kütüphanesinin katalogu, Ankara 1973, Dr. Müjgan Cumbur taraf›ndan yaz›lan önsöz, IX.
4 Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Ankara 1982.
5 Leman fienalp, “Atatürk-Kitap ve Kütüphane”, Türk Kütüphaneciler Derne¤i Bülteni, XXX, say› 1 (1981), 1123.
6 Bk. Selim Nüzhet Bey taraf›ndan tertip edilen Matbuat Almanak (1933)’› 74-75.
7 Semavi Eyice, “Atatürk’ün büyük bir tarih yazd›rma teflebbüsü, Türk tarihinin ana hatlar›”, Belleten, XXXII, say› 128 (1968), 509-510.
58
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
lar› - Methal K›sm›” ad› alt›nda 30 bin adet bas›larak halk›n istifadesine sunulmufltur.8
‹flte bu gayretlerin sevindirici bir neticesi de, okullarda okutulmak üzere dört ciltlik tarih kitaplar›n›n haz›rlanmas›d›r. Atatürk, bütün bu faaliyetleri yeterli görmüyor, yeni
çal›flmalar›n yap›lmas›n› arzu ediyordu. Bir müddet sonra, Türklerin medeniyete hizmetlerinden bahseden, yeni bir eser için teflebbüse geçilmiflti. Bu teflebbüste, Osmanl› tarihine de önemli bir yer verilmiflti. Ancak gerekli uzman eleman›n bulunmay›fl› yüzünden, yap›lan çal›flmalar›n pek amatörce oluflundan, bu hay›rl› teflebbüs
akim kald›. Buna ra¤men Atatürk, çal›flmalar›n devam›n› arzulam›fl ve zaman zaman ilmî de¤eri haiz eserler meydana getirilmifltir.9
Bu çal›flmalar ile birlikte, 1910’dan beri devam etmekte olan Tarih-i Osmanî Encümeni, sonra Türk Tarihi Tetkik Heyeti (1931), onun yerine de Türk Tarih Kurumu
(I935)’nun teflkiline karar verilmifltir.10 Bundan sonra Türk Tarihine ait eserler birbirini
takip etmifl ve Türk kültürüne hizmette, Türk Tarih Kurumu önemli bir görevi üstlenmifltir. Kurum yay›nlar›n›n en önemli grubu VIII. seridir. Böylece ilk çal›flmalar›n a¤›rl›¤›n› Türk ve Osmanl› tarihine ait eserler teflkil etmifltir. Atatürk, bununla da kalmay›p Anadolu’nun binlerce y›l önceki tarihinin de araflt›r›lmas›nda önayak olmufl ve yerli ve yabanc› bilim adamlar›n›n takdirlerini kazanm›flt›r.11
Atatürk, Türk ve Anadolu tarihi araflt›rmalar›n› teflvik ederken, bir yandan da Osmanl› ‹mparatorlu¤u tarihine önem vermifl, “bir afliretten imparatorluk do¤amayaca¤›” fikrini benimsemiflti. O bunu flöyle ifade ediyordu:
“Türkler bir afliret olarak Anadolu’da imparatorluk kuramaz. Bunun baflka türlü bir
izah› olmak lâz›md›r. Tarih ilmi bunu meydana ç›karmal›d›r.”12
Türk Tarih Kurumu, Atatürk’ün emriyle hummal› bir faaliyete giriflti¤i zaman, Çankaya’da toplant›lar yap›l›r, fikirler teati edilirdi. Atatürk, belgelere ve ciddî eserlere itibar eder, indî mütalâalara önem vermezdi. Nitekim Osmanl› devletinin kurucusu Osman Bey’in varl›¤›ndan flüpheye düflen bir zat›n eserini fliddetle reddederek, tekrar yaz›lmas›n› emretmiflti.13 Büyük kurtar›c›, bunun gibi Yusuf Akcura’n›n Yeniçeri oca¤›n›n
kuruluflu hakk›ndaki hatas›n› tashih etmesi dikkat çekicidir. Atatürk, dört ciltlik tarihin
üçüncü cildinin müsveddelerini tetkik ederken, oca¤›n tesisinin Orhan devrinde oldu¤u hakk›ndaki bahse tak›lm›fl; daha önceki tarih bilgisine dayanarak buradaki hatay›
görmüfltü.14 Esasen Atatürk, bu günlerde, cehalet ve türlü sebeplerle eski devri yersiz
tenkit eden ve tarihi gerçekleri sapt›ranlara cephe alm›fl, tarafs›z araflt›rmalar emretmiflti.15 Burada belirtilmesi gereken bir husus ise, Osmanl› devletinin zengin devirlerine hayranl›k duydu¤udur. Ayr›ca, bu devirdeki hürriyet havas›ndan dolay› da takdir
8 1930 y›l›nda 16 sahifelik “Türk Tarihinin ana hatlar›” ad› alt›nda da bas›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. (Bk. Enver Koray, Türkiye Tarih Yay›nlar› Bibliyografyas›, 1729-1955 - (2. Bas›m), ‹stanbul, 1959, mad. 2869.
9 Bu konuda genifl bilgi için bk. Semavi Eyice, ayn› makale, 516 vd.; ayr›ca bk. ‹. H. Uzunçarfl›l›, ayn› makale,
349-350.
10 Türk Tarih Kurumunun kurulufl y›llar› için bk. Ulu¤ ‹¤demir, Cumhuriyetin 50. y›l›nda Türk Tarih Kurumu, Ankara
1973, 3-10; A. ‹nan, “Türk Tarih Kurumu’nun kurulufluna dair”, Belleten, XI, say› 42 (1947), 173-179.
11 Atatürk mad., ‹slâm Ansiklopedisi, 787 ; K. Bittel, “Atatürk ve ilköz tarih araflt›rmalar›”, Belleten, III, say›10 (1939),
203-205.
12 Afet, “Atatürk ve Tarih tezi”, Belleten, III, say›10 (1939), 244; Atatürk mad., ‹slâm Ansiklopedisi, 787.
13 ‹. H. Uzunçarfl›l›, ayn› makale, 350.
14 Ayn› makale, 351-352.
15 Ayn› makale, 353.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
59
hislerini gizlemiyordu.16 Atatürk, bunun yan›nda yeni Türk devletini, fütuhat siyasetinden uzak tutmay› ve “yurtta sulh cihanda sulh” prensibini benimsemeyi tercih ediyordu. Fakat tarih araflt›rmalar›na da h›z verip, XVI. ve XVII. yüzy›llarda büyük bir devlet
olarak tarih sahnesinde yerini alm›fl olan Osmanl› devletinin XIX. ve XX. as›rlarda neden ink›raza u¤rad›¤›n›n ortaya ç›kar›lmas›n› arzu ediyordu. Atatürk bunu, Türklerin
medenî âlemde itibarl› mevkiini almas› için istemekteydi.17
Buraya kadar izaha çal›fl›lan husus, Atatürk’ün Türk tarihine verdi¤i önemi takdim
etmek olmufltur. Büyük kurtar›c›, Türk tarihinin sadece Osmanl› devleti tarihinden
ibaret olmad›¤›n›, Osmanl›dan önce Türk devletlerinin tarih sahnesinde itibarl› yerini
ald›¤›n› biliyor ve bu devrin araflt›r›lmas› gerekti¤ini savunuyordu. Ancak, Türk tarihinin Osmanl› devletinin tarihinden ayr›lamayaca¤›n› veya Osmanl› devleti tarihinin
Türk tarihinden ayr› düflünülemeyece¤ini de bilmekte idi. O bunu bir milletin tarihi,
“Türkiye Tarihi” olarak düflünmekte idi. Bir ink›lâpç› olarak zaman zaman radikal tedbirlere baflvurmas›, yeni bir Türk devletinin kuruluflunda baz› operasyonlar›n gerekli
oldu¤una inanmas›ndand›. Esasen, engin bir tarih bilgisinin verdi¤i tecrübeden kaynaklanan hoflgörü sahibi bir devlet adam› idi. Atatürk, yeni Türk devleti kurulurken,
16 Ekrem Akurgal, “Tarih ‹lmi ve Atatürk”, Belleten, XX, say› 80 (1956), 579-580.
17 Yusuf Hikmet Bayur, “Atatürk”, Belleten, say› 10 (1939), 263.
60
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Osmanl› devletinin tarih sahnesinden silinmeye mahkûm, ömrünü tamamlam›fl bir
devlet oldu¤unu çoktan kavram›flt›. Modern ça¤da, bu devletin eski flaflaal› devrini
tekrar kazanmas›na imkân ve ihtimal olmad›¤›n› biliyordu. Yukar›da çeflitli vesilelerle
izaha çal›fl›ld›¤› gibi, Atatürk mümtaz bir Osmanl› paflas› olarak, mensubu oldu¤u
devlete her zaman itibar etti. Onun bu tutumunu, Bal›kesir’de kutlanmakta olan Osmanl› devletinin kurulufl y›ldönümü18 törenine verdi¤i önemden de anlamaktay›z. Bu
günlerde, 15 May›s 1919’dan beri Yunan ordusu iflgalinde bulunan ‹zmir’in ilhak edilece¤i söylentileri dolaflmakta idi. Bu söylentiler, bütün yurtta kutlama törenlerine
büyük bir heyecan katm›flt›. Bu s›rada, Bal›kesir’de “Müdafaa-i Hukuk ‹zmir fiimal M›nt›kas› Hey’et-i Merkeziyesi” faaliyette bulunmakta idi. Hey’et-i Merkeziye kongreler
tertip edip, Mustafa Kemal Pafla ile temas kurmufl bulunuyordu. Di¤er taraftan,
Hey’et-i Merkeziye düflman ile mücadeleye girdi¤i gibi isyan hâlindeki Anzavur ile de
u¤raflmakta idi. Bu s›rada Bal›kesir’de bulunan Albay Refet (Orgeneral Bele)19, Albay
Kaz›m (Orgeneral Özalp) ve Edremit kaymakam› ve Hey’et-i Merkeziye üyesi Hamdi
Bey kutlama töreninde birer konuflma yapm›fllard›.20 Heyecanla kutlanan bu törene,
Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey’et-i Temsiliyesi
ad›na afla¤›daki telgraf› çekmifltir:
“Bugün yevm-i ‹stiklâl-i Osmani olmak münasebetiyle arz-› tebrikat eyler, bu vesile ile vatan›m›z›n temâdî-i halâs› ve devlet ve milletimizi alt› as›rl›k flanl› istiklaliyle
mazhar-› saIadet eylemesini Cenab-› Hak’dan diler ve bu yevm-i mübeccelin saadet-i
idrakini bilumum milletdafllar›n yekdi¤erini tebrike flitab eylemelerini temenni eyleriz.”21
Türk tarihini bir bütün olarak düflünen Atatürk, Osmanl› devletinden önceki zengin
Türk tarihine büyük önem vermifl, araflt›rmac›lara yeni bir yön tayin etmifltir. Bu sayede, Türk tarihi üzerinde yap›lan tetkikler büyük h›z kazanm›flt›r. O, tarih araflt›rmalar›n› teflvik ederken, tarihçilere “hadiselere iyice nüfuz edip, tarafs›z bir yorum” getirmeleri prensibini de tavsiye etmifltir. Bu tarz çal›flma ile Türkler hakk›nda mevcut yanl›fl
kanaatlerin düzelece¤ine ve peflin hükümlerin ortadan kalkaca¤›na inan›yor ve flu tavsiyede bulunuyordu:
“Her fleyden evvel kendinizin dikkat ve itina ile seçece¤iniz vesikalara dayan›n›z.
Bu vesikalar üzerinde yapaca¤›n›z tetkiklerde her fleyden ve herkesten evvel kendi inisiyatifinizi ve millî süzgecinizi kullan›n›z.”
Zira, Büyük Kurtar›c›n›n arzu etti¤i önemli hususlardan biri de, özellikle birkaç Bat›l› tarihçinin Türklere isnad ettirdikleri yanl›fl ve as›ls›z haberlerin izalesi idi. O, bu
gayret ve azimle ömrünün sonuna kadar, tarihçilerle mesaisini devam ettirmifltir. Hatta ‹stanbul ziyaretlerinde kurumun çal›flmalar›na Dolmabahçe Saray›’nda devam etmesini arzu etmifltir. Vefat›ndan bir müddet evvel de, baz› tarihçileri Savarona yat›na
davet ederek, çal›flmalar hakk›nda bilgi alm›flt›r. Türk tarih bilimine bizzat yapt›¤› hizmetleri, vasiyetinde Türk Tarih Kurumu’na yer vermesinden dahi anlamak mümkündür.
18 “‹stiklâl-i Osmani Günü” (31 Aral›k 1919), Türk istiklâl Harbi, 11, Bat› Cephesi, 2. k›s›m, Ankara 1965, 40.
19 Ayn› eser, 40.
20 ‹zmir’e Do¤ru Gazetesi, 1 Kanun-› sani 1336, S. 1-2.
21 Ayn› Gazete, 3 kanunusani 1336, S. 2. Atatürk’ün bu telgraf› Sö¤üt Ertu¤rul Gazi Festivali (11-13 Eylül
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
61
Atatürk’ten
Mesajlar*
T
oplumlar›n, milletlerin ve onlar›n meydana getirdi¤i medeniyetlerin do¤mas›nda, büyümesinde ve
gelece¤inde flüphesiz insan unsurunun yeri ilk s›radad›r. Zaman içerisinde insan kitlelerinin organize olarak medeni bir toplum haline dönüflmesi
için baz› flartlar ve unsurlar gerekir. Bunlar›n bafl›nda da yetiflmifl kadro ile liderler gelir. Bilhassa insan hayat›nda liderlerin rolü çok büyük olmufltur.
Milletlerin haf›zalar›nda yetiflkin kadrolardan ve
ekiplerden daha çok liderler kalm›flt›r. Bize göre bir
liderin üstünlü¤ü flu vasf›ndan ileri geliyor: Yetiflkin
bir kadro her istedi¤inde ola¤anüstü bir lideri ç›karamaz, fakat iyi yetiflmifl ola¤anüstü kabul edilen bir
lider bir kadro ve ekibi yetifltirerek ortaya ç›karabilir.
‹flte Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin müessisi
Atatürk bu tür büyük liderlerdendir. Gerçekten de
XX. yüzy›l›n bafl›nda büyük bir eser meydana getirmifltir. O, tesis etti¤i eser olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu ve ink›lab›n› flöyle tarif ediyor:
“Uçurum kenar›nda y›k›k bir ülke... türlü düflmanlarla kanl› bo¤uflmalar... y›llarca süren savafl..
ondan sonra içerde ve d›flar›da sayg› ile tan›nan
yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunlar› baflarmak için aras›z ink›laplar.. ‹flte Türk genel ink›lab›n›n bir k›sa ifadesi...”
Onu ölüm y›ldönümü dolay›s›yla bir kez daha an›yoruz. Tarihin ender yetifltirdi¤i bu liderin pek çok
vasf› bugüne kadar ifllendi, yeni nesillere aktar›lmaya
çal›fl›ld›. Hakikaten ilmin her alan›nda konuflabilen,
* Yard.Doç.Dr. Refik TURAN, Diyanet Gazetesi, Say›: 345 (Kas›m
1987), s. 6, 25.
62
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Tarihin ender yetifltirdi¤i bu
liderin pek çok vasf› bugüne
kadar ifllendi, yeni nesillere
aktar›lmaya çal›fl›ld›. Hakikaten
ilmin her alan›nda konuflabilen,
fikir serdeden bu flahsiyetin
ayn› zamanda memleket
sath›nda de¤inmedi¤i mesele
hemen hemen kalmam›flt›r.
fikir serdeden bu flahsiyetin ayn› zamanda memleket sath›nda de¤inmedi¤i mesele hemen hemen kalmam›flt›r. Meselâ meslek gruplar›ndan; askerden tabibe, ziraat erbab›ndan
ö¤retmene kadar her kesime hitap etmifl, tavsiyelerde bulunmufl ve direktifler vermiflti.
Onu and›¤›m›z bugünlerde bizce daha fazla hassasiyet gösterdi¤i konulardan baz›lar›n›
buraya al›yoruz. Bir bak›ma yeni nesillere hat›rlatm›fl oluyoruz.
E¤itim
Devlet adaml›¤› boyunca üzerinde durdu¤u konulardand›. Ona göre silahl› vatan
muhafazas›n› sa¤layan askeri ordunun yan›nda “‹rfan Ordusu” ad›n› verdi¤i Türk e¤itimcileri de di¤erleri kadar büyük önem tafl›yorlard›. Sakarya Meydan Muharebesi s›ras›nda, Ankara’da muallimler kongresi düzenlemesi olay›n›n dünya tarihinde efli yoktur. Bu da Atatürk taraf›ndan, harp gibi nefsi müdafaa olay› s›ras›nda bile e¤itim hadisesinin asla terk edilemeyece¤i gerçe¤inin millete aç›k bir flekilde izah›d›r. Onun bu
konuda sözlerinden baz›lar›;
“Muallimler; yeni nesil Cumhuriyetin fedakâr muallim ve mürebbileri, sizler yetifltireceksiniz, yeni nesil sizin eseriniz olacakt›r. Eserin k›ymeti, sizin maharetiniz ve fedakârl›¤›n›z derecesiyle mütenasip bulunacakt›r. Cumhuriyet, bedenen kuvvetli ve
yüksek seviyeli muhaf›zlar ister. Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetifltirmek sizin elinizdedir. Mümtaz vazifenizin ifas›na âli himmetlerle hasr-› mevcudiyet edece¤inize asla flüphe etmem.”
“Efendiler, dünyada her fley için, medeniyet için, hayat için muvaffakiyet için en
hakiki mürflit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürflit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir.”1
Gençlik
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin teminat› olarak Türk gençli¤ini gördü. Bir toplumun motor gücünü oluflturan gençlik konusu üzerinde büyük hassasiyet gösterdi. Nihayet bu devleti coflkulu hitabesiyle Türk gençli¤ine emanet etti. Onun gençlik için
söyledi¤i istikamet kazand›r›c› güzel sözlerinden baz›lar›n› aktarmak istiyorum.
1 Atatürkçülük, Genel Kur. Yay., Ankara 1983, s. 290.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
63
Gençli¤e bir hitab›nda:
“Yorulmadan beni takip edece¤inizi söylüyorsunuz. Fakat arkadafllar yorulmadan
ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaks›n›z. Benim sizden istedi¤im fley
yorulmamak de¤il, yoruldu¤unuz zaman dahi durmadan yürümek, yoruldu¤unuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahluk için tabii
bir haldir. Fakat insanda yorgunlu¤u yenebilecek manevi bir kuvvet vard›r ki iflte bu
kuvvet yorulanlar› dinlendirmeden yürütür.
“Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatlar› yorulsan›z dahi beni takib edeceksiniz.
Ben bu akflam buraya yaln›z bunu anlatmak için gelmifl bulunuyorum. Dinlenmek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençli¤i bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olaca¤›z.”2
Yine baflka hitab›nda;
“Çocuklar” dedi. “fiu karfl›m›zdaki ufku görebiliyoruz. Fakat siz bu ufuklar›n daha
ötesini görmeye çal›fl›n›z.”
‹slâmiyet Hakk›nda
Bu konuda onun silah arkadafllar›ndan Fahrettin Altay, flunlar› söylüyor:
“Atatürk, Türk ve Müslüman bir anadan, Türk ve Müslüman bir babadan dünyaya
gelmifl, ecdad› Türk olan bir insand›. Küçük yaflta babadan yetim kalm›fl, annesi yan›nda ilk din bilgisini alm›flt›. Askeri okuldaki din derslerini takip etmiflti. Bu suretle
yetiflen bu büyük adam, kumandan olunca maddi kuvvet yan›nda, manevi kuvvetin lüzumunu ve Müslümanl›kta savafllarda flehit olman›n manevi kuvvet bak›m›ndan de¤erini görüp anlam›flt›r... Ben, savafl meydanlar›nda ve her zaman, Allah’›n ulu ad›n› a¤z›ndan düflürmedi¤ini çok iyi bilirim. O, iyi bir Müslümand›. Müslümanl›¤›n istedi¤i
gibi dürüsttü, temizdi, iyili¤i severdi, kalp k›rmazd›. Memleketi için, milleti için kendini vakfetmiflti.”3
Yine onun hizmetkârlar›ndan Cemal Granda, onun zaman zaman sabah ezanlar›n›
dinledi¤ini, çok duyguland›¤›n›, hatta a¤lad›¤›n› ifade ediyor.4
Ayr›ca Atatürk, milli tarih, milli dil ve milli kültür konular› üzerinde de hassasiyet
göstermifltir. Bu konular›n her biri mufassal konulard›r ve kitapl›kt›r.
Dikkat edilecek olursa bütün bu konular bir milletin kader hatt›n› oluflturan meselelerdir. O günden bugüne de¤erleri hiç eksilmemifltir.
2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Türk ‹nk. Tarihi Ens. Yay., Ankara.
3 Fahrettin Altay, “Dindar Atatürk”, Atatürk, Din ve Laiklik, ‹stanbul 1968.
4 Cemal Granda, Atatürk’ün Ufla¤› idim, ‹stanbul 1973.
64
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“T
ürk Milleti Kurtulufl Savafl›’ndan beri, hattâ bu Savafla
at›l›rken bile mahkum milletlerin hürriyet ve ba¤›ms›zl›k
davalar›yla ilgilenmeyi, o davalara yard›m etmeyi benimsemifltir. Böyle olunca kendi soydafllar›n›n hürriyet ve ba¤›ms›zl›klar›na kay›ts›z davranmas› elbette uygun görülemez.
Fakat milliyet davas›, bilinçsiz ve ölçüsüz bir dava fleklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet davas›,
siyasi bir mücadele konusu olmadan önce, bilinçli bir ülkü
meselesidir. Bilinçli ülkü demek müspet ilme, ilmi usullere
dayand›r›lm›fl bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müspet ilimlere müracaat etmek flartt›r. Hareketlerin imkân ve s›n›rlar› mutlaka hesaba kat›lmal›d›r.
Türkiye d›fl›nda kalm›fl olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidir. Nitekim, biz Türklük davas›n› böyle
bir müspet ölçüde ele alm›fl bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklar›na, zengin lehçelerine, eski
Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut
Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.”1
(Atatürk)
***
1919-1922 y›llar› aras› üç y›l, ba¤›ms›zl›¤› için çal›flan Türk Milleti ile onun büyük önderi Atatürk için
fevkalade zor bir dönem olarak bilinir. K›saca Milli
Mücadele diye an›lan bu devredeki olumsuz koflullarda dahi, o büyük insan yaln›z Anadolu Türklü¤ü* Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Avrasya Dergisi, Say›: 7
(2002), s. 64-75.
Atatürk
Döneminde
D›fl Türklere
Yönelik
E¤itim
Ö¤retim
Faaliyetleri
Gagauz
Türkleri
Örne¤i*
“Türkiye d›fl›nda kalm›fl olan
Türkler, ilkin kültür
meseleleriyle ilgilenmelidir.
Nitekim, biz Türklük davas›n›
böyle bir müspet ölçüde ele
alm›fl bulunuyoruz. Büyük Türk
tarihine, Türk dilinin
kaynaklar›na, zengin
lehçelerine, eski Türk eserlerine
önem veriyoruz. Baykal
ötesindeki Yakut Türklerinin dil
ve kültürlerini bile ihmal
etmiyoruz.”
(M. Kemal ATATÜRK)
1 fiengül Hablemito¤lu-Necip Hablemito¤lu, fiefike Gasp›ral› ve
Rusya’da Türk Kad›n Hareketi, Ankara, 1998, s.334.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
65
nün de¤il, ayn› zamanda di¤er Türk topluluklar›n›n da gelecekleri ile ilgilenmifltir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflundan sonra da ayn› flekilde Atatürk’ün Türk Dünyas›’na yönelik ilgisi devam etmifltir.
Bu çal›flmam›zda arfliv belgelerinden de yararlanmak suretiyle Atatürk döneminde
Gagauz Türklerine yönelik e¤itim-ö¤retim faaliyetleri üzerinde durulacakt›r. Ancak önce genel hatlar› ile Atatürk ve Türk Dünyas›’na bakal›m.
Atatürk ve Türk Dünyas›
Yukar›da ifade edildi¤i gibi Atatürk, Anadolu’da bir taraftan emperyalist güçlere
karfl› ba¤›ms›zl›k mücadelesi verirken, di¤er taraftan da baflta Azerbaycan2 olmak üzere bütün Türk Dünyas› ile ilgilenmifltir. Henüz T.B.M.M.’nin aç›l›fl›ndan üç gün sonra
29 Nisan 1920’de Atatürk, Kaz›m Karabekir Pafla vas›tas›yla göndermifl oldu¤u telgrafla, yeni bir dindafl ve kardefl hükümet olarak kurulan Orenburg Hükümeti’nin teflkilinden duyulan memnuniyeti belirterek, çal›flmalar›nda baflar›lar dilemifltir. Bu arada
Atatürk, 28 Nisan 1920’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti haline gelen Azerbaycan’›n
ba¤›ms›z bir Türk Devleti olarak devam etmesini çok arzulam›flt›r. Bu konuda Moskova Büyükelçisi Ali Fuat (Cebesoy) Pafla’ya talimat bile vermifltir. Ayr›ca verdi¤i talimatla ilgili görüfllerini de 1 Aral›k 1920 tarihinde Kaz›m Karabekir Pafla’ya çekti¤i telgrafta da özetlemifltir.3
Millî Mücadele’nin en hararetli bir flekilde devam etti¤i günlerde Atatürk, vazife-i
mahsusa ile sefaret heyeti ile birlikte Moskova’ya bir ilmiye heyeti göndermifltir. Bu
heyetin bir üyesi olan ‹smail Suphi Bey (Burdur Milletvekili) bir süre sonra Türkistan’a
gönderilmifltir. Temmuz 1921 sonlar›nda Buhara’ya ulaflan ‹smail Suphi Bey, Atatürk’ün direktifleri do¤rultusunda “Türkistan Milli Birli¤i”nin kuruluflu için Türkistan
Türkleri aras›nda arabuluculuk yapm›flt›r.4 Ayr›ca, Türkiye’ye gönderilen Buhara Halk
fiuralar Cumhuriyeti temsilcilerinin Türkiye’ deki Türk ve Müslüman kardefllerine getirmifl oldu¤u bir Kur’an-› Kerim ve üç k›l›ca teflekkür etmifltir.5 Bu arada Buharal› 21
ö¤rencinin Türkiye’de çeflitli okullarda ö¤renim görmesi sa¤lanm›flt›r.6
Atatürk, 1921-1922 y›llar›nda da K›r›m’da bafl gösteren k›tl›k dolay›s›yla K›r›m Türkleri için bu¤day yard›m› göndermifltir. Bu arada, Rusya’dan Türkiye’ye s›¤›nm›fl Türk liderlerinden, Prof. Dr. Sabri Maksudi Arsal, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan, Prof. Dr. Yusuf
Akçura, Prof. Dr. Ahmet Cafero¤lu, Prof. Dr. ‹smail Hakk› Ertaylan, Prof. Dr. Reflit Rahmeti Arat, Dr. Hamit Zübeyir Koflay, Cafer Seydahmet K›r›mer, Mirza Bala, Mehmet
Emin Resulzade gibi pek çok kifliyi s›ms›cak ilgiyle kabul etmifl ve bu kadrolara son
2 Çünkü Azerbaycan ve Azeri Türkleri, Do¤u Türkleri’ne yani Rusya yönetiminde yaflayan di¤er Türk topluluklar›na aç›lan bir kap› veya onlarla Türkiye aras›nda bir köprü idi. Bundan dolay›d›r ki, Atatürk, Azerbaycan Türkleri’nin kaderi ile çok yak›ndan ilgilenmifltir (Yaflar Ertürk, “Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Dünyas›”, Atatürk Haftas› Arma¤an› (10 Kas›m 1998), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara, 1998, s. 49.
3 Bkz. Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Atatürk Araflt›rma Merkezi, Ankara, 1991, s. 326; Atatürk’ün Milli
D›fl Politikas›, Ankara, 1992, C. I, s. 203. Ayr›ca Atatürk’e, Azerbaycan Elçisi Abilof’un itimat mektubunu sunmas› (14 Ekim 1921) ve Azerbaycan Elçili¤ine bayrak çekilmesi (18 Ekim 1921) s›ralar›nda yapt›¤› konuflmalar
için bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 1997, C.II, ss. 22-24.
4 Mehmet Saray, Atatürk’ün Sovyet Politikas›, ‹stanbul, 1985, ss.85-87; Y. Ertürk, a.g.m., s. 44.
5 Konu ile ilgili olarak Atatürk’ün T.B.M.M.’nde 7 Ocak 1922 tarihinde yapm›fl oldu¤u konuflmas› için bkz., Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II, s. 34.
6 16.12.1339 (1923) tarihli kararname için bkz., T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, 030. 18.0I-O8.43.2.
66
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
67
derece önemli görevler vermifltir. Ayr›ca onlar›n davalar›n› da sürdürmelerine olanak
tan›m›flt›r.7
Öte yandan “Atatürk’ün Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na olan ilgisi, siyasal s›n›rlar tan›mad›¤› kadar, dinî s›n›rlar da tan›mamaktayd›. Türklerin sar› ›rktan oldu¤u
yolundaki Bat›’n›n tarihi safsatalar›n› çürütmek, Türk tarihini dünya tarihi içinde olmas› gereken konuma getirmek için Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi’ni kuran; Sümeroloji dahil ölü dilleri dahi araflt›ran bölümler açt›ran; Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi bilimsel merkezlerin öncülü¤ünü yapan Atatürk, Müslüman olmayan Türk
topluluklar›na da -Türk Tarihi’nin bütünlü¤ü içinde- özel ilgi duymaktayd›. Örne¤in,
milliyet bilinci olmad›¤› için Anadolu’daki Ortodoks mezhebine mensup Türklerin
kendilerini “Rum” kabul ederek Lozan sonras› “Mübadele protokolü” çerçevesinde Yunanistan’a göç etmeleri, Atatürk’ü çok etkilemiflti. Karamanca-Grek alfabesi kullan›larak yaz›lm›fl ‹ncil kullanan bu Türk soylu vatandafllar›m›z› Türkiye’de b›rakabilmek için
son bir giriflimde bulunan Atatürk, Papa Eftim’e ‹stanbul’da bir Türk Ortodoks Patrikhanesi kurdurmufltu. Bugün Türkiye’nin ve Dünya Türklü¤ünün ç›karlar›n› savunan
Türk Ortodoks Patrikhanesi, Atatürk’ün ileri görüfllülü¤ünün bir eseridir. ‹flte konumuz
olan Gagauzlar (Göko¤uzlar), dinî yönden bu patrikhaneye ba¤l›d›rlar.8
Türkiye d›fl›ndaki Türklerle ilgilenmesinin Panislamizm ve Panturanizm olmad›¤›n›
çeflitli vesilelerle dile getiren Atatürk’ün9; ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ayr›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl›yla Türk Dünyas›’na yaklaflt›¤›n› görüyoruz.
Atatürk’e göre, “Türkiye d›fl›ndaki Türklerin Türkiye’ye topyekün göçü çözüm de¤ildir. D›fl Türkler, bulunduklar› ülkelerde Türk varl›¤›n› ve kimli¤ini korumal›d›rlar. Onlar›n kültürel yap›lar›n› koruyup gelifltirecek, onlar› bulunduklar› ülkede eflit ve rahat
yaflatacak önlemlerin al›nmas› esast›r. Lozan Bar›fl Antlaflmas› dahil, komflu ülkelerle
yap›lan antlaflmalarda Türk az›nl›klar›n› korumaya yönelik hükümlerin yer almas›10 bu
politikan›n tezahürüdür.”11
Öte yandan büyük atam›z Atatürk, 1991 y›l›nda da¤›lan S.S.C.B.’nin bu duruma
düflece¤ini 58 y›l önce fark ederek, 29 Ekim 1933 tarihinde yapt›¤› konuflmas›nda bu
konuda haz›rl›kl› olunmas›n› istemifltir. O, bu tarihi konuflmas›nda flöyle diyordu:
“... Bugün Sovyet Rusya, dostumuzdur, komflumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostlu¤a ihtiyac›m›z vard›r. Fakat yar›n ne olaca¤›n› hiç kimse kestiremez. T›pk› Osmanl› ‹mparatorlu¤u gibi, t›pk› Avusturya-Macaristan ‹mparatorlu¤u gibi parçalanabilir. Bugün
elinde s›ms›k› tuttu¤u milletler, avuçlar›ndan kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulafl›r. O zaman Türkiye ne yapaca¤›n› bilmelidir. Bizim, dostumuz idaresinde dil bir,
inanç bir, öz bir kardeflimiz vard›r. Onlara sahip ç›kmaya haz›r olmal›y›z... Haz›r olmak,
yaln›z o günü susup beklemek de¤ildir, haz›rlanmak laz›md›r. Milletler buna nas›l ha7 Necip Hablemito¤lu. “Kemal’in O¤retmenleri”, K›r›m Dergisi, Y›l: 6, Say›: 21 (Ekim-Kas›m-Aral›k 1997), s.3.
8 A.g.m., ss. 3-4.
9 Türkiye d›fl›ndaki Türklerle ilgilenmesinin Panislamizm ve Panturanizm olmad›¤›n› bizzat kendisi, 26 fiubat
1921 ‘de Public Leger (Philadelphia) muhabirinin sorusu üzerine aç›klam›flt›r (Bkz. Atatürk’ün Milli D›fl Politikas›, C. I, s. 274). Ayr›ca Atatürk, 1 Aral›k 1921 tarihinde T.B.M.M.’nde yapt›¤› konuflmas›nda da ayn› görüflünü
tekrarlam›flt›r (Bkz. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s. 216).
10 ‹smail Soysal, Türkiye’nin D›fl Münasebetleriyle ‹lgili Bafll›ca Siyasi Andlaflmalar›, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›n›, Ankara,
1965; ‹smail Soysal, Tarihçeleri ve Aç›klamalar› ‹le Birlikte Türkiye’nin Siyasal Andlaflmalar›, C. I, Türk Tarih Kurumu
Yay›n›, Ankara, 1983.
11 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 3.
68
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
z›rlan›r? Manevî köprüleri sa¤lam tutarak! Dil, bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Tarih
bir köprüdür. Bugün biz bu kitlelerden dil bak›m›ndan, gelenek, görenek, tarih bak›m›ndan ayr›lm›fl, çok uza¤a düflmüflüz. Bizim bulundu¤umuz yer mi do¤ru, onlar›nki
mi? Bunun hesab›n› yapmakta fayda yoktur. Onlar›n (D›fl Türklerin) bize yaklaflmas›n›
bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaflmam›z gerekli...”12
Atatürk, belirtilen politika ve düflüncesinin bir gere¤i olarak d›fl Türklerle, dolay›s›yla Gagauzlar ile ilgilenmifltir.
Gagauz Türklerine Yönelik E¤itim-Ö¤retim Faaliyetleri
Daha önce de ifade edildi¤i üzere, Atatürk’ün Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na
olan ilgisi, siyasal s›n›rlar tan›mad›¤› gibi dinî s›n›rlar da tan›mamaktayd›. Bunun en
canl› örne¤i Müslüman olmayan Gagauz Türkleri’dir. Yine yukar›da ifade edildi¤i gibi
Atatürk, ilk önce Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kurdurarak Gagauz Türkleri’ni, bu patrikhanenin dinî yönetimi alt›na alm›flt›r. Daha sonraki y›llarda da, Atatürk’ün -k›saca
yukar›da dile getirilen- D›fl Türkler için gelifltirdi¤i strateji çerçevesinde Gagauz Türkleri’ne yaklafl›ld›¤›n› görüyoruz. Bütün Türk Dünyas›’nda dil ve kültür birli¤inin gerçekleflmesini isteyen Atatürk, bu konuda Gagauz Türkleri’ne ayr› bir önem vermifltir. Bölgede Türkiye’nin a¤›rl›¤›n› artt›rmaya çal›flan Atatürk, Gagauz Türkleri ile çok yak›ndan
ilgilenmifltir. Bu ilginin bir sonucu olarak Türk Ocaklar›’n›n ünlü baflkanlar›ndan Hamdullah Suphi Tanr›över’i 1931 y›l›nda Bükrefl Büyükelçili¤i’ne atam›flt›r. Ayr›ca 19311944 y›llar› aras›nda Bükrefl Büyükelçilik görevini sürdüren Tanr›över’e Atatürk, çal›flmalar›nda tam destek vermifl ve bu destek, Atatürk’ün ölüm tarihi olan 10 Kas›m
1938’e kadar eksilmeden devam etmifltir.13
Kuzey Dobruca’da a¤›rl›kl› olarak yaflamakta olan Türk az›nl›¤› aras›ndaki küçük sorunlar› (Tatar-Türk ayr›m› gibi) gidermekle ifle bafllayan Hamdullah Suphi Tanr›över,
Besarabya ve Kuzey Bukovina’daki bütün Gagauz kasaba ve köylerini dolaflm›flt›r. Büyükelçilik kap›lar›n› bu Ortodoks mezhebindeki Hristiyan soydafllar›m›za ard›na kadar
açm›flt›r. Bu cümleden olarak, elçilik çal›flanlar›n› Gagauzlar'dan seçmifltir.14
Ayr›ca Tanr›över, bölgelerinde temayüz etmifl yerel Gagauz liderlerinin çocuklar›na
öncelik vererek ilk etapta 40 kiflilik bir grubu ö¤renim görmek üzere Türkiye’ye göndermifltir.15 Bu ö¤rencilerin paras›z-yat›l› olarak ö¤renim görmeleri için Türkiye Cumhuriyeti Hükümetlerince kararnameler ç›kar›lm›flt›r. Konumuza aç›kl›k getirmesi için bu
kararnamelerden ikisini sunuyoruz:
Bunlardan 27 Kas›m 1934 tarihli olan›nda;
“Galatasaray Lisesi’nde bulunan Romanya Türkleri’nden ‹kizli Onotol, Nivogo Velodmir, Boylu o¤lu, Stayon o¤lu Vasil’in Türkiye’de okumalar›n› kolaylaflt›rmak üzere
müsabakas›z ve paras›z yat›l› olarak Yüksek Mühendis mektebine al›nmalar›; Nafia Vekilli¤i’nin 25.11.1932 tarih ve 6237/11428 say›l› tezkeresi üzerine ‹cra Vekilleri Heyeti
‘nce 27.11.1934 ‘te tasvip ve kabul olunmufltur.” denilmektedir.16
12 ‹smail Bozda¤, Atatürk’ün Sofras›, Kervan Yay›nlar›, ‹stanbul, 1975, ss. 141-142; Y. Ertürk, a.g.m., s.43.
13 Hamdullah Suphi Tanr›över hakk›nda bilgi için bkz., Fethi Teveto¤lu, Hamdullah Supbi Tanr›över, Kültür Bakanl›¤› Yay›n›, Ankara, 1966; Bilal N. fiimflir, Bizim Diplomatlar, Bilgi yay›nlar›, Ankara, 1966, ss. 446-457.
14 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 4.
15 A.g.m., gös. yer .
16 T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, (030.18.01-49.80. 19).
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
69
22 Ekim 1936 tarihli kararnamede de;
“Romanya Tebaal› Yusuf Ahmet Memifl ile Hristiyan Türklerden Alexandru’nun
Yüksek Ziraat Enstitüsü’nde paras›z yat›l› olarak kabulleri, Ziraat Vekilli¤i’nin
19.10.1936 tarih ve 2018/37676 say›l› tezkeresiyle yap›lan teklifi üzerine ‹cra Vekilleri
Heyeti’nin 22.10.1936 toplant›s›nda...” onayland›¤› belirtilmektedir.17
Atatürk’ün ölümünden (10 Kas›m 1938) sonra bir süre daha devam eden bu politikan›n sonucu18, 200’ün üzerinde Gagauz genci ö¤renim için Türkiye’ye gelmifltir.
Bunlar›n bir bölümü ö¤renimleri sonras›nda ülkesine dönerek halk›na Türklük bilincini afl›larken, bir k›sm› da Türkiye’de kalarak ülkemize hizmet vermifltir. Türkiye’de
kalmay› ye¤leyen Gagauz ö¤renciler aras›nda; Ege Üniversitesi’nde Rektör Yard›mc›l›¤› yapm›fl emekli ö¤retim üyesi Prof. Dr. Emin Mutaf (Georgi Mutaf), Prof. Dr. Özdemir Çobano¤lu (Vasili Çoban), ‹stanbul Teknik Üniversitesi’nden emekli olan
Prof. Dr. Osman ‹kizli (Kubeli, Anatoli ‹kizli), Frans›zca ö¤retmeni Mete Kargal›k
(Komrath-Dimitri Kargal›k), Ö¤retmen Selma Sakall›k (Kubeli-Ksenya Sakall›k), ‹stanbul Üniversitesi’nden (matematikçi) emekli Prof. Dr. Selma Öztürk (Vulkanefltili17 T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, (030.18.01-69.84.15). Ayr›ca, S›hhat ve ‹çtimai Muavenet Vekaletince
(20.11.1934 tarih ve 198 say›l› yaz› ile), ‹ran Türkmenlerinden; Abdurrahim, Ahmet, Behnam ve Mehmet ile
Romanya Hristiyan Türklerinden Makanu Andrei’nin T›p Ö¤renci Yurduna al›nmalar› hususu da Baflbakanl›¤a önerilmifltir. (T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet Arflivi, 030.18.142, 58.1934).
18 Örne¤in; 03.12.1938 tarihli kararname ile, Gagauz Türklerinden Romanya tebal› ‹stefan Zavrako¤lu Petri Zavrak’›n Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsüne, yine 23.12.1939 tarihli kararname ile de Romanya tebaas›ndan Ev›gen Mutaf’›n Teknik Okulu’na paras›z yat›l› olarak kabul edilmeleri onanm›flt›r (T.C. Baflbakanl›k Cumhuriyet
Arflivi, (030.18.01-85.101.3; 030.18.01-89.119.5).
70
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
‹rina Bulgar), Op. Dr. Erol Biricik (Komratl›-Mina Vasillio¤lu), Ö¤retmen Deniz Kaps›z (Kirsoval›-L›dya Kap›s›z), ‹nflaat Mühendisi Ergin Mutaf (Komratl› Evgeni Mutaf)
Veteriner ‹skender Akkerman (Sat›l›k Hac› Köyü’ndenAleksandr Draganof), Ziraat
Mühendisi Dr. Güngör Karel (Kubeyli-Georgi Volantir), Kanada-Edmonton’dan Ziraatç› Prof. Dr. Rüstem Aksel (Kubeyli-Leonid Gagauz), Frans›zca ö¤retmeni Orhan
Bucak (Kongaz1›- Tulba Meti), Veteriner Aksel Alant (Baurçili-Simeon Terzi), Veteriner Aynur Aksel, Kanada’dan (Kubeyli-Akkulina Radyova), ‹fladam› Bedri Sakall›
(Kubeyli-Petri Sakall›), ‹fladam› Yusuf Sakall› (Kubeyli-‹van Sakall›) gibi pek çok Türk
ayd›n› bulunmaktad›r.19
Gagauz ö¤rencilerinin Türkiye’de ö¤renim görmelerinin d›fl›nda 1937 y›l›nda ayr›ca Romanya’ya ö¤retmenler gönderilmifltir. Say›lar› 80 olan bu ö¤retmenler, Gagauzlar’a Türkçe ö¤retmifl ve Türklük bilinci vermifltir. Romence ve Rusça bilen bu ö¤retmenler, II. Dünya Savafl›’n›n bafl›na kadar bölgede görev yapm›fllard›r. Savaflla
birlikte büyük bir bölümü Türkiye’ye dönerken, kimileri “görevleri henüz bitmedi¤i”
gerekçesiyle e¤itim ve ö¤retime devam etmifllerdir. Ancak orada kalanlar, “Türk casusu” isnad›yla Ruslar taraf›ndan Sibirya’daki toplama kamplar›na gönderilmifltir.20
Özellikle T.C. Milli E¤itim Bakanl›¤› Arflivi henüz düzenlenmemifl olmas› nedeniyle,
1980 y›l›nda ölen ve Ukrayna’n›n Moldova s›n›r›ndaki Belgrad kasabas›n›n Ortodoks
mezarl›¤›nda yatmakta olan Ali Kanterelli’den baflka di¤erlerinin isimlerini tespit
edemedik.21
Ali Kanterelli 1937, 1938 ve 1939 y›llar›nda K›pçak Köyü’nde ö¤retmenlik yapm›fl ve
orada Tolmaç ‹vana ad›nda bir K›pçak k›z›yla evlenmifltir. Ali Kanterelli, Ruslar’›n Moldova’y› iflgali üzerine di¤erleri gibi “Türk casusu” isnad›yla 25 y›l a¤›r hapis cezas›yla
Sibirya’ya sürülmüfltür. Stalin’in ölümü üzerine 15 y›la aflk›n mahkumiyetle kurtulan
Ali Kanterelli, tekrar Gagauz Yeri’ne dönmüfltür. O, ölünceye kadar görevine devam etmifl; çevresindekilere Türkçe ö¤retmifl ve Türklük fluuru afl›lam›flt›r. Ayr›ca kendisi
Müslüman olmakla birlikte, Gagauzlar’›n dinî inançlar›na da sayg›l› davranarak örnek
bir kifli olmufltur.
Sonuç
XX. yüzy›l›n sonunda meydana gelen dünya olaylar›n›n en önemlisi, hiç kuflkusuz
S.S.C.B.’nin da¤›lmas›ndan sonra ba¤›ms›zl›¤›n› elde eden yeni Türk devletlerinin ortaya ç›kmas›d›r. Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra befl ülkenin (Azerbaycan, Kazakistan,
K›rg›zistan, Özbekistan ve Türkmenistan) daha ba¤›ms›z birer devlet olmas› ve ayr›ca
bunlar›n d›fl›nda kalan çeflitli Türk topluluklar›nda da, millî bilinçlenme yolunda yeniden kültürel yap›lanman›n bafllamas›, “yeni dünya düzeni”nin oluflmas›nda ve yeni
dengelerin kurulmas›nda en önemli faktördür. Baflka bir ifadeyle, Sovyetler Birli¤i’nin
da¤›lmas›ndan sonra Türk Dünyas› yüzy›llard›r özlemini duydu¤u “dilde, fikirde, iflte
birlik” flans›n› yakalam›flt›r .
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk’ün de özlemi ayn›yd›: Bütün
Türk Dünyas›nda dil ve kültür birli¤inin sa¤lanmas›... Anadolu Türklü¤ünün ölüm-kal›m mücadelesi olan ‹stiklal Savafl›’n›n en hararetli günlerinde dahi olmak üzere o, bu
19 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s.8, dip. not. 7.
20 A.g.m., s. 4.
21 Bu konudaki araflt›rmam›z devam etmektedir. Bilgi elde ettikçe ilgililerin istifadesine sunulacakt›r.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
71
hedefe ulaflmak için hep çal›flm›flt›r. Hemen belirtelim ki, Ulu Önder’in, ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ayr›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl› ile Türkiye d›fl›ndaki Türk topluluklar›na yaklaflt›¤›n› görüyoruz. Bu politikan›n bir gere¤i olarak,
Gagauz gençleri ö¤renim için Türkiye’ye getirilmifltir. Amaç Gagauzlar’›n millî kültür
ve benliklerini korumalar›d›r. Ayn› amaca yönelik ayr›ca Türkiye’den Romanya’ya ö¤retmenler gönderilmifltir. Bu ö¤retmenler Gagauz Türkleri’nin millî bilinçlenmeleri
aç›s›ndan önemli hizmetler vermifllerdir. Ali Kantarelli baflta olmak üzere pek çok ö¤retmen Türk topraklar›na gitmifller, hayatlar› bahas›na üstün hizmetlerde bulunmufllard›r.
1995 y›l›nda Gagauz Türkleri’nin Latin alfabesine geçmesine iliflkin bir U.N.D.P.
projesi dolay›s›yla 9 ay süreyle Moldovya’da bulunan Dr. Necip Hablemito¤lu’nun da
belirtti¤i gibi “Birgün yolunuz Gagauz Yeri’ne düflerse, Çad›r, Vulkaneflti, Tarakl› gibi
flehirlerinde ve köylerinde Gagauz soydafllar›m›z›n tertemiz Türkçeleri’ni duyup, bize
olan duygusal yak›nl›klar›na tan›k oldu¤unuzda art›k bilirsiniz ki, bu bölgelerde “Kemal’in Ö¤retmenleri” görev yapm›fllard›r. Ö¤retmenlerimizin görev yapmad›klar› Komrat ve çevresinde ise anadilini konuflamayan, Ruslaflmak üzere olan Gagauzlar› gördü¤ünüzde ise büyük Atatürk’ü minnet ve hayranl›kla anars›n›z...”22
Atatürk’ün aram›zdan ayr›l›fl›ndan bu güne kadar geçen süre içerisinde, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Gagauzlar’a olan ilgisi Sovyetler Birli¤i’nin da¤›lmas› ve akabinde
Moldova’n›n ba¤›ms›zl›¤›n› ilan etmesinden sonra yeniden söz konusu olabilmifltir. Ama gösterilen bu ilginin yeterli oldu¤unu söylemek olanaks›zd›r.
Yap›lmas› gereken ilk ifl, tarihsel aç›dan Atatürk’ün d›fl Türklere bak›fl aç›s› ve stratejisi tespit edilmeli ve sonra da bu do¤rultuda de¤iflen ve geliflen dünya koflullar› da
göz önünde bulundurularak bütün Türk Dünyas› ile ilgilenilmelidir. Bu arada Atatürk’ün yapt›¤› gibi ›rkç›l›¤a, flovenizme ve din ay›r›mc›l›¤›na kapal›, gerçekçi bir milliyetçilik anlay›fl› ile Türk Dünyas›’na, bu meyanda Gagauz Türkleri’ne yaklafl›lmal›d›r.
Böylelikle Atatürk’ün “...Onlar›n (D›fl Türkler’in) bize yaklaflmas›n› beklemeyiniz. Bizim
onlara yaklaflmam›z gerekli...” fleklindeki vasiyetini de bir ölçüde yerine getirmek için
ilk ad›m› atm›fl olal›m.
22 Bkz. dip. not. 19 N. Hablemito¤lu, a.g.m., s. 6.
72
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
73
4
.
bölüm
ATATÜRK
ve
‹SLÂM
D‹N‹
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
75
76
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk
ve
*
Din
M
odern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün baflar›lar› sadece siyasî ve
askerî alanlarla s›n›rl› kalmam›fl, ayn› zamanda, onun dînî alandaki düflünce ve icraatlar›yla da topluma büyük hizmetleri geçmifltir.
Esasen, Atatürk gibi bir dehan›n, tarih boyunca milletimizin bünyesinde derin izler b›rakm›fl,
huzur, saadet, moral, birlik ve beraberlik duygular›n›n kayna¤› olmufl manevî de¤erlerden biri
olan dini, göz ard› etmesi düflünülemezdi. Bir insan› içinde do¤up büyüdü¤ü aile çevresi ve toplumdan bütünüyle soyutlayarak düflünmek
mümkün de¤ildir. Çünkü her insan do¤al olarak
yak›n ve uzak çevresinden bir flekilde etkilenir.
Atatürk’ün hayat›na bakt›¤›m›zda, bu etkiyi aç›k
bir flekilde görebilmekteyiz. Atatürk her fleyden
önce mütedeyyin bir anadan ve babadan dünyaya gelmifltir. Annesi kendisini ilk dînî bilgileri
tahsil etmek için mahalle mekteplerine göndermifltir. Daha sonra girdi¤i fiemsi Efendi Mektebi
ve Selanik Mülkiye ‹dadisinde de ciddî dinî programlar takip etmifltir. Atatürk’ün bilahare devam
etti¤i Selanik Askeri Rüfltiyesi ve Manast›r Askerî ‹dadisindeki takip etti¤i programlar aras›nda
da din e¤itiminin önemli yer iflgal etti¤i zikredilmektedir. Ayr›ca ‹slâm kültürüne vukûfiyetinin
oldukça ileri düzeyde oldu¤u ve daha sonra liseler için yazd›rd›¤› tarih kitaplar›ndaki “‹slâm Tarihi” bölümlerini bizzat kendisinin kaleme ald›¤›,
Atatürk'ün dine en belirgin
katk›lar›ndan birisi, görevi
‹slâm dininin inanç, ibadet ve
ahlâk esaslar›n› vatandafllara
anlatmak ve ibadet yerlerini
yönetmek olan Diyanet ‹flleri
Baflkanl›¤›'n›n bir devlet
kurumu olarak tesisine ön ayak
olmas›d›r.
Atatürk’ün, ‹slâm dininin inanç
sistemi, ibadet flekilleri ve
ahlâk prensiplerinin ehil
kimselerce insanlara bütün
sadeli¤iyle anlat›lmas›n› bir
kamu hizmeti olarak lüzumlu
görmesi, onun inanc›na samimi
olarak ba¤l› bir devlet adam›
oldu¤unu göstermektedir.
Sözlerini inceledi¤imizde,
Atatürk’ün ‹slâm kültürüne
derin vukûfiyetinin oldu¤u,
gerçekçi bir din anlay›fl›na
sahip oldu¤u, söylev ve demeçlerinde, s›k s›k dînî de¤erlere,
Kur’an ayetleri ve baz› hadis-i
fleriflere at›fta bulundu¤u ve
‹slâm Peygamberi Hz.
Muhammed’e hürmet ve takdir
duygular›n› izhar etti¤i
görülmektedir.
* Dr. Yaflar ÇOLAK, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 119 (Kas›m 2000), s. 28-33.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
77
Kur’an-› Kerim’i tercüme ve tefsir edebilecek kadar Arap diline hakim oldu¤u belirtilmektedir.1
Atatürk’ün yaflad›¤› dönemlerde, bütün dünyay› de¤iflik flekillerde etkisi alt›na alm›fl olan materyalist ve pozitivist felsefenin tesiriyle dinin zihinsel bir kurgudan ibaret oldu¤u, sanayileflme ve modernleflme sürecinde bireyin hayat›ndaki önemini giderek yitirece¤i ve sonunda da yok olaca¤› fleklindeki düflüncelerin oldukça yayg›n olmas›na ra¤men O, bu felsefî ak›mlar›n etkisinden kendisini kurtararak, ülkeyi bir taraftan muas›r medeniyetler seviyesine do¤ru yönlendirirken, di¤er taraftan ‹slâmî de¤erlerin korunmas›n› sa¤layacak ve dînî hayat› yeniden canland›racak köklü icraatlara
giriflmifltir. Atatürk’ün, ‹slâm dininin inanç sistemi, ibadet flekilleri ve ahlâk prensiplerinin ehil kimselerce insanlara bütün sadeli¤iyle anlat›lmas›n› bir kamu hizmeti olarak lüzumlu görmesi, onun inanc›na samimi olarak ba¤l› bir devlet adam› oldu¤unu
göstermektedir.
Bir milletin fertlerinin ‹slâm ahlâk›yla mücehhez hale getirilmesini sa¤layacak bir
yap›lanmay› gerçeklefltirmek, bu din mensuplar›na yap›labilecek en büyük iyiliktir.
Atatürk, ‹slâm dinine bu hizmeti yapm›flt›r ve onun tesis etti¤i kurum olan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› vas›tas›yla onlarca y›ld›r, milletimiz dinini-diyanetini, ilim ve irfan›n›
en do¤ru bir flekilde ö¤renme imkan›ndan yararlanmaktad›r. Bugün gelinen noktadan
bakt›¤›m›zda, camilerimizde p›r›l p›r›l din görevlilerimizin vatandafllar›m›za din hizmeti sunmakta oldu¤u, din hizmetinin kalitesini yükseltmek için her geçen gün yeni
yeni projelerin hayata geçirildi¤i, isteyen vatandafllara yüksek dînî tahsil görmüfl görevliler taraf›ndan dînî bilgiler verildi¤i, vatandafllar›n hac ibadetlerini yerine getirebilmelerini sa¤lamak için bütün tedbirlerin al›nd›¤›, din hizmeti görevini yerine getirenlere ödül, getirmeyenlere ceza verildi¤i, din ve vicdan özgürlü¤üne anayasal güvence sa¤land›¤›, dine ve dince kutsal say›lan de¤erlere sald›r›n›n suç kabul edildi¤i, din
bilimleri hakk›nda en üst düzeyde araflt›rmalar›n yap›ld›¤› bir yap›yla karfl› karfl›ya oldu¤umuzu görmekteyiz. Bunlar kuflku yok ki, Atatürk’ün bafllatt›¤› ülkeyi yeniden yap›land›rma projelerinin dînî alandaki müspet sonuçlar›d›r.
Sözlerini inceledi¤imizde, Atatürk’ün ‹slâm kültürüne derin vukûfiyetinin oldu¤u,
gerçekçi bir din anlay›fl›na sahip oldu¤u, söylev ve demeçlerinde, s›k s›k dînî de¤erlere, Kur’an ayetleri ve baz› hadis-i fleriflere at›fta bulundu¤u ve ‹slâm Peygamberi Hz.
Muhammed’e hürmet ve takdir duygular›n› izhar etti¤i görülmektedir. Biz bu yaz›m›zda tarihe mal olmufl baz› sözlerinden hareketle, Atatürk’ün dine yaklafl›m›n› ve dinin
yüceli¤ini korumaya yönelik baz› icraatlar›n› ortaya koymaya çal›flaca¤›z.
Din Toplumun Devam› ‹çin Lüzumlu Bir Müessesedir
Atatürk, birey ve toplum için dinin lüzumlu bir müessese oldu¤una inand›¤›n› çeflitli vesilelerle ifade etmifltir. Esasen büyük bir baflar›yla toplumu topyekün dönüfltürme baflar›s›n› göstermifl bir akl›n, insanda f›trî olarak var olan din duygusunu ve dinin
birey ve toplum hayat› için lüzumunu takdir etmemesi düflünülemezdi. Yaln›z Atatürk’ün gerçek din ile dinin tarihî yorumu ve tatbik biçimi aras›ndaki ince ayr›m›n da
fark›nda oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Onun önemle üzerinde durdu¤u husus, dînî olanla
tarihî olan›n birbirine kar›flt›r›lmamas› ve tarihî olan uygulamalardaki yanl›fll›klar›n
düzeltilmesidir.
1
78
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Zikreden Ethem Ruhi F›¤lal›, “Atatürk ve Din”, Atatürk Düflüncesinde Din ve Laiklik adl› kitab›n içinde, Ank. 1999,
s. 236.
‹flte Atatürk’ün sözlerinden birkaç›:
“Din vard›r ve lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkan yoktur.
Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var, malzemesi iyi. Fakat bina uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe yeni harç yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmemifl. Aksine olarak birçok yabanc› unsur (hurafeler) binay› daha fazla h›rpalam›fl. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleflecek
ve sa¤lam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu has›l olacakt›r.”2
“Türk milleti dindar olmal›d›r yani, bütün sadeli¤iyle dindar olmal›d›r demek istiyorum. Bizzat hakikate nas›l inan›yorsam buna da öyle inan›yorum... Din fluura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor.”3
Din Vicdan Meselesidir
Atatürk, dinin, özü itibar›yla insanlar›n ruhî ve manevî hayatlar›n› dolduran, düzenleyen, onu fazilet ve iyili¤e yönelten, ona güven duygusu veren ve bu dolayl› yolla toplumsal hayat› etkileyen bir kurum oldu¤u görüflündedir. Ona göre din, öncelikle insanlar›n vicdanlar›na hitab etmekte, insanlar› gönülden fethederek, davran›fl kal›plar›n› derinden etkilemektedir. fiu sözleri bunun kan›t›d›r:
“Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz dine sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre karfl› de¤iliz. Biz sadece din ifllerini, millet ve
devlet iflleriyle kar›flt›rmamaya çal›fl›yoruz, kasta ve eyleme dayanan ba¤naz ve tutucu
hareketlerden sak›n›yoruz.”4
Din Ak›l ‹lkelerine ve ‹nsan Yarat›l›fl›na Uygunluk Arz Etmektedir
Bilindi¤i üzere ‹slâm dini, ak›ll› insanlar› muhatap kabul etmektedir. Getirdi¤i hükümler ve koydu¤u prensipler de, ak›l ve mant›k ilkeleriyle tamam›yla uygunluk arz etmektedir. Hatta ak›l ötesi ile ilgili olarak bilgiler sunarak insana bu alanda da yard›mc› ve rehber olmaktad›r. Atatürk, yaflad›¤› devrin moda cereyanlar›n›n tesirine fazla kap›lmaks›z›n, ‹slâm dininin bu özelli¤ini görme ve bir gerçe¤i teslim etme baflar›s›n›
göstermifltir. Bu husus flu sözlerinden gayet aç›k bir flekilde anlafl›lmaktad›r:
“Bizim dinimiz en tabiî ve makul dindir ve ancak bundan dolay›d›r ki son din olmufltur. Bir dinin tabiî olmas› için akla, fenne, ilme ve mant›¤a uygun olmas› laz›md›r. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.5 Özellikle bizim dinimiz için herkesin
elinde bir ölçü vard›r. Bu ölçü ile hangi fley ki, akla, mant›¤a, kamu menfaatine uygundur, biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. E¤er bizim dinimiz akla ve mant›¤a uygun bir din olmasayd›, en mükemmel olamazd›.”6
Din Toplumsal Bir De¤erdir
Yüzy›l›m›z›n özellikle ikinci yar›s›ndan itibaren meydana gelen geliflmeler, dinin,
insan›n psikolojik dünyas›nda motive edici, toplumsal hayatta pekifltirici ve bütünlefltirici, felsefî ve uhrevî boyutta hayata anlam, gaye sunucu bir de¤er oldu¤unu ortaya
ç›karm›flt›r. Öyle anlafl›l›yor ki, Atatürk bu gerçe¤in her zaman bilincinde olmufltur:
2
3
4
5
6
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ank. 1971, s. 206.
Söylev ve Demeçler, c. III, s. 70.
Hüseyin Cevizo¤lu, Atatürkçülük, s. 36; Sadi Borank, Atatürk ve Din, ‹st. 1962, s. 82.
Söylev ve Demeçler, c. II, s. 90.
Söylev ve Demeçler, c. II, s. 127; U. Kocatürk, a.g.e., s. 209-210.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
79
“Milletimiz dil ve din gibi kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet
milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamayacakt›r ve alamaz.”7
Dinde Ruhbanl›k Yoktur
‹slâm dininin eskilerin tabiriyle laz›m-› gayr-› mufariki (ayr›lmaz özelli¤i), ruhanî s›fatlar› tafl›yan din adamlar› s›n›f›na sahip olmay›fl›d›r. Atatürk, ‹slâm’›n bu özelli¤ine
her f›rsatta at›fta bulunmaktad›r:
“Bizde ruhbanl›k yoktur. Hepimiz eflitiz ve dinimizin ahkam›n› eflit olarak ö¤renmeliyiz. Her fert dinini, diyanetini, iman›n› ö¤renmek için bir yere muhtaçt›r, oras› da
mekteptir. Nas›l ki her hususta yüksek meslek ve ihtisas sahiplerini yetifltirmek laz›m
ise, dinimizin gerçek felsefesini tetkik ve bilimsel fenni telkin kudretine sahip olacak
güzide ve gerçek büyük alimler yetifltirecek yüksek kurumlara da malik olmal›y›z.”8
Camiler ‹badet Mahalli Olmaktan Baflka Dünya Meselelerinin de Müzakere
Edildi¤i Sosyal Kurumlard›r
Atatürk Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nin içinde 7 fiubat 1923 tarihinde bir Çarflamba günü halka yapt›¤› bir hitabede, camilerin sadece bir ibadet mekan› olarak kullan›lmas›n›n ifllevlerini azaltaca¤›n›, mabetlerin ayn› zamanda din ve dünya iflleri hakk›nda
müflaverelerin yap›ld›¤› meclisler haline getirilmesinin lüzumuna iflaret etmifltir:
“Arkadafllar! Cenab-› Peygamber, mesaisinde iki dâra, yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi di¤eri Allah’›n evi idi. Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›. Efendiler! Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek, dan›flmak için yap›lm›flt›r. Millet ifllerinde her kiflinin zihni7
8
80
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Söylev ve Demeçler, c. II, s. 66-67.
Söylev ve Demeçler, c. II, s.90.
nin bafll› bafl›na çal›flmas› laz›md›r. ‹flte biz de burada din ve dünya için gelece¤imiz
ve istiklâlimiz için ve en çok milli egemenli¤imiz için neler düflündü¤ümüzü meydana
koyal›m. Ben yaln›z kendi düflüncelerimi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerini anlamak istiyorum. Milli ülküler, milli irade yaln›z bir flahs›n düflünmesinden
de¤il tüm millet fertlerinin ülkülerinin toplam›yla yarat›l›r... Milletimiz dil ve din gibi
kuvvetli iki hazineye sahiptir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamayacakt›r ve alamaz.”9
Dinimiz Kad›nlar› ‹kincil Konumda Görmez
Günümüzde bile hala tart›fl›lan kad›n konusunda Atatürk’ün görüflü oldukça nettir.
O, Müslüman milletlerin tarihte düfltükleri hatalardan dolay› kad›nlar›n geri konuma
itilmiflli¤inin vebalini ‹slâm’a de¤il, Müslümanlara yükleme taraftar›d›r:
“Bizim dinimiz hiçbir vakit kad›nlar›n erkeklerden geri kalmas›n› talep etmemifltir.
Allah’›n emretti¤i fleyi, kad›n ve erkek beraber olarak ilim ve kültür edinmeleri gerekir.
Kad›n ve erkek, bu ilim ve kültürü aramak ve nerede olursa oraya gitmek ve onunla dolu olmak zorundad›r.”10
Bu sözler, ‹slâm dininin özü itibar›yla kad›n› ikinci plana itti¤ine dair yanl›fl fikirlere de bir cevap niteli¤indedir.
Din Adamlar› Ayd›n Olmal›d›r
Öyle anlafl›l›yor ki, Atatürk idealinde, ayd›n görüfllü, dînî meselelere iyice vak›f, bilgisi, görgüsü, ifade ve davran›fllar›yla muhataplar›na huzur ve güven telkin eden din
9
Söylev ve Demeçler, c. II, s. 94.
10 Bkz. Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ank. 1969, s. 56.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
81
adam› hayalini yaflatmaktad›r. Bu hayalin gerçekleflmesi için birtak›m icraatlar›n içine
girdi¤i de hepimizin malumudur.
Medreseleri la¤vettirdi¤i zaman yak›n›nda bulunanlardan Galib Bey’e flu sözleri
söylemifltir:
“Yahya Galip Bey, Müslümanl›kta rahiplik yoktur. Medreseler, eski Türklerin kurduklar› modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde ›slah olmayacak kadar tereddiye u¤ram›fl harabeleridir. Bunlar› ne ›slah, ne de idame ettirmek kabildir. Y›kmaktan kasd›m›z budur. Müslümanl›kta imam, cemiyetin en üstün adam›d›r; zaman›n›n en münevver adam›d›r. Dört befl yüzy›l birbirini tutmayan içtihatlarla, esen rüzgara göre verilmifl fetvalarla inançlar›yla oynanan Türk milletinin din duygular›n›, bir süre skolastik cahilin eline b›rakamay›z. ‹leride bu ifli bizzat elime alaca¤›m.”11
11 Bkz. Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Ank. 1997, s. 36.
82
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
‹rtica, Din Karfl›tl›¤› De¤il, Yenilik ve Milli Hakimiyet ‹lkesi Karfl›tl›¤›d›r
Atatürk irticay›; dinin icaplar›na göre samimî, dinî bir yaflam sürmek fleklinde de¤il, yenileflme yolunda yürümeye engel olmak, millî egemenlik ilkesini reddederek
saltanat ve hilafetin geri gelmesini istemek, din iflleri ile devlet ifllerini birbirinden
ay›rma düflüncesine karfl› ç›karak bundan politik ç›kar sa¤lamay› amaçlamak fleklide
ortaya ç›kan her türlü fiil ve davran›fla tekabül eden bir kavram olarak alg›lamakta ve
flöyle demektedir:
“‹nk›lab›m›z›n umde-i asliyesi Türkiye Cumhuriyeti halk›n› tamamen ‘asri’ ve bütün
mana ve eflkaliyle medeni bir heyeti ictimaiyye haline isal etmektir.
“Efendiler, hayat›n felsefesi, tarihin garip tecellisi fludur ki, her iyi, her güzel, her nâfi fley karfl›s›nda, onu imha edecek bir kuvvet belirir. Bizim lisan›m›zda buna irtica denir.
“Milleti teceddüt vadisinde durdurmaya çal›flmak için irticâkar fikirler perverde
edenler muayyen bir s›n›fa istinat edebileceklerini zannediyorlar. Bu katiyen bir vehimdir, bir zand›r. Unutulmamal›d›r ki, milletin hakimiyetini bir flah›sta yahut mahdud flah›slar›n elinde bulundurmakla menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vard›r...
Bu gibilere mürteci ve hareketlerine de irtica derler. Katiyetle söylerim ki, hakimiyeti milliyemizin her zerresini flu veya bu suretle takyid etmek isteyenler en koyu mürtecidirler.
“Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n emrine uymakla serbesttir. Biz dine
sayg› gösteririz. Düflünce ve tefekküre karfl› de¤iliz. Biz sadece din ifllerini millet ve
devlet ifllerine kar›flt›rmamaya çal›fl›yor, kasda ve fiile dayanan taassupkarâne hareketlerden sak›n›yoruz. Mürtecilere asla f›rsat vermeyece¤iz.”12
Atatürk, din hakk›ndaki bu müspet düflüncelerini sadece söylemden ibaret b›rakmam›fl, bunlar›n prati¤e dönüflmesi için de hususî bir gayret içinde olmufltur. Atatürk’ün halk›n din konusunda sa¤l›kl› bir flekilde ayd›nlat›lmas›na olan samimî inanc›n› ve dînî de¤erlere olan hürmetini her vesile ile ifade etti¤ini daha önce belirtmifltik. Bundan baflka Atatürk’ün dine en belirgin katk›lar›ndan birisi, görevi ‹slâm dininin
inanç, ibadet ve ahlâk esaslar›n› vatandafllara anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek
olan Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n bir devlet kurumu olarak tesisine ön ayak olmas›d›r.
Ayr›ca halk›n din konusunda do¤ru bir flekilde bilgilenme ihtiyac›n› karfl›lamak amac›yla bugün bile en güvenilir kaynak eser olarak faydalan›lan Elmal›l› Hamdi Yaz›r’›n
“Hak Dini Kur’an Dili” adl› Türkçe tefsir kitab› ile Ahmed Naim ve Prof. Kamil Miras’›n
tercüme ve flerhettikleri “Sahih-i Buhârî Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercümesi” adl› hadis kitaplar›n›n devlet imkânlar›yla bast›r›lmas›n› sa¤lamas› da onun dine hizmet arzusunun müflahhas örneklerindendir. Atatürk’ün insiyatifi ve onay› olmasayd› herhalde bu
önemli neflir hizmetinin tahakkuku mümkün olamazd›.
Baflta Atatürk olmak üzere, ülkemizin bugünlere gelmesinde eme¤i geçen tüm kahramanlar›m›z› rahmetle an›yoruz.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
83
Atatürk’ün
‹nanç
Dünyas› ve
*
Din Anlay›fl›
D
in, evrensel bir olgudur. Din, insanla beraber var olmufl ve insanla birlikte varl›¤›n›
sürdürecektir.
Tarihin hiçbir devresinde dinsiz bir toplumun
var oldu¤u görülmemifltir. Çünkü insan, maddi taraf› yan›nda manevi taraf› da olan bir varl›kt›r. Bu
varl›¤›n manevi gereksinimlerini karfl›layan olgular›n en baflta geleni de dindir.
Din, bireyleri kutsal duygu, ortak bilinç ve vicdan
etraf›nda birlefltiren bir âmil oldu¤u gibi toplumlar›
yaflatan, yükselten, onlar›n geliflmesini sa¤layan bir
kurumdur. Bu yönüyle din, anarflinin, haks›zl›¤›n,
adaletsizli¤in, kötülü¤ün, zulmün, fliddetin, terörün, cehaletin, rüflvetin düflman›d›r.
Dini duygular› zay›flam›fl, manen çökmüfl toplumlar›n yaflamlar›n› sürdürmeleri oldukça güçtür.
Çünkü din toplumun bireylerine yaln›zl›k, çaresizlik,
korkular, kederler, hastal›klar, kay›plar, kötü olaylar
ve felaketler karfl›s›nda ümit verir. Bu bak›mdan din,
insana teselli ve güven sa¤layan bir s›¤›nakt›r. (Dinin yanl›fl veya yanl› bir flekilde yorumlanmas› durumunda söylenenlerin tersi de olabilir. Tarihimiz
bunun örnekleriyle doludur. Örne¤in yak›n geçmiflimizde Milli Mücadele’de fieyhülislam Dürrizâde Abdullah Efendi’nin fetvas›yla Anadolu halk› ikiye bölünmüfltür.)1
84
*
Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 155
(Kas›m 2003), s. 4-17.
1
Bk. Ali Sar›koyuncu, Milli Mücadele’de Din Adamlar›, II, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara, 2002, s.1 vd.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz
milletin devam›na imkan yoktur.
Yaln›z fluras› vard›r ki din, Allah ile
kul aras›nda kutsal bir ba¤l›l›kt›r.
Her fleyden önce o, devrinin
din kültürüne oldukça üst
seviyede sahip Müslüman ve
dindar bir anne-babadan
dünyaya gelmifl biridir ve ilk
dini bilgilerini de onlardan,
özellikle annesinden alm›fl ve
onun taraf›ndan yetifltirilmifltir.
Dinin özetle sunulan ifllevi ve önemi2 sebebiyledir ki, 20. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda
toplum bilimcileri ve düflünürler, ideolojilerin çökece¤ine ve dinin önem kazanaca¤›na dikkat çekmifllerdir.
Tarih boyunca milletimiz için güç ve moral kayna¤› olan ‹slâm dini, kültürümüzde derin izler b›rakm›fl, huzur, saadet, birlik, beraberlik, düzen ve intizam›n ana kayna¤› olmufltur. Bundan dolay› Türk devletlerinde din hizmetlerini organize eden kurumlar, devlet mekanizmas› içinde yer alm›fl ve bunlara önemli fonksiyonlar yüklenmifltir.
Konumuz aç›s›ndan Mustafa Kemal Atatürk’ün yaflam›na bakt›¤›m›zda, son derece
önemli bir manzara ile karfl›lafl›r›z. Her fleyden önce o, devrinin din kültürüne oldukça üst seviyede sahip Müslüman ve dindar bir anne-babadan dünyaya gelmifl biridir
ve ilk dini bilgilerini de onlardan, özellikle annesinden alm›fl ve onun taraf›ndan yetifltirilmifltir.
Annesi Zübeyde Han›m onu, geleneklere uygun olarak ilâhilerle, yani “Amin Alay›”
ile mahalle mektebine bafllatm›flt›r. ‹lkö¤renimini gördü¤ü fiemsi Efendi Mektebi ve
daha sonra devam etti¤i Selanik Mülkiye Rüfltiyesi, devrin koflullar› içinde ciddi dini
bilgiler veren ö¤retim kurulufllar›yd›. Hatta daha sonra girdi¤i Selanik Askeri Rüfltiyesi de, Manast›r Askeri ‹dadisi de programlar›nda ayn› ciddiyet ve seviyede din kültürü
veren okullard›. Esasen Atatürk’ün din kültürünün seviyesini görmek ve göstermek
2
Bk. Günay Tümer,”Din”, Türkiye Diyanet Vakf› ‹slam Ansiklopedisi, ‹stanbul, 1994, C. 9, s.312 vd.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
85
için onun bu sahayla ilgili olarak tetkik etti¤i Caetani’nin ‹slâm Tarihi, Corci Zeydan’›n
Medeniyet-i ‹slâmiyet Tarihi gibi günümüzde ancak bu sahan›n uzmanlar›nca takip
olunabilecek eserleri örnek göstermek bile yeterlidir. Onun bu sahadaki bilgisi öylesine sa¤lamd›r ki, liseler için yazd›rd›¤› tarih kitaplar›n›n “‹slâm Tarihi” bölümünü, bizzat kendisi kaleme alm›flt›r.3
Öte yandan Atatürk’ün içtenlikle gerçek bir inanan kifli oldu¤unu kan›tlayan pek
çok an›, olay vard›r. Örne¤in 17 Ekim 1911’de Fuat Bulca’ya yazd›¤› mektupta, “... Allah nasip ederse mücadele sahas›nda birlefliriz. Cenab-› Hak takdir etmiflse ahirette
kavufluruz.”4 diyen Atatürk’ün, 2 Aral›k 1916’da da Allah’›n varl›¤› ile ilgili kitaplar okudu¤unu görüyoruz.5 Bu konuda sorulan bir soruya verdi¤i cevapta Allah hakk›ndaki
düflüncesini flöyle aç›klar:
“Arkadafllar, Allah kavram› insan beyninin çok güç kavrayabilece¤i metafizik bir
meseledir.”6
Allah’›n birli¤ini onaylayan say›s›z sözü vard›r. Kay›tlara geçen birkaç sözü flöyledir:
“Ey Arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür.”7
“Ey Millet, Allah birdir, flan› büyüktür.”8
Atatürk’ün Allah hakk›nda bu ve benzeri sözleri, onun Kur’an diliyle konufltu¤unu
gösterir.
“Gözler onu görmez, o bütün gözleri görür.” (Enam, 6/ 93)
“De ki: O Allah birdir.” (‹hlas, 114/1)
“O, ancak bir tek tanr›d›r.” (Nahl, 16/51)
Atatürk, Milli Mücadeleyi bafllatmak üzere Samsun’a ç›kaca¤› günün gecesi, anne
ve k›z kardeflinin hay›r dualar›n› almay› ihmal etmemifltir. 23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresi’nin aç›l›fl konuflmas›na dua ile bafllam›fl, 7 A¤ustos 1919 günü kongrenin kapan›fl konuflmas›n› flöyle bitirmifltir:
“Bu birlefltirici kurtulufl toplant›m›z sona ererken, istekleri gerçeklefltiren Allah
Hazretlerinden do¤ru yolu göstermesini ve flanl› Peygamberimizin ruhunun bütün üstünlüklerden, bereketinden ba¤›fllanmas› dile¤i ile, vatan ve milletimize ve sonsuz
devletimize mutlu gelecekler dilerim.”9
TBMM 23 Nisan 1920 günü, Atatürk’ün 21 Nisan 1920 tarihli genelgesinde belirtti¤i gibi dualarla aç›lm›flt›r.10 Atatürk, TBMM’de kurulan ilk hükümet dolay›s›yla yapt›¤›
konuflmada; “Cenab-› Hakk›n yard›m ve deste¤i bizimledir.” diyerek samimiyetini göstermifltir. Onun bu samimiyetinin daha sonraki günlerde de devam etti¤i görülmektedir. Örne¤in 28 Nisan 1920’de Mustafa Kemal imzas›yla yay›nlanan “TBMM’nin Memlekete Bildirisi” flu cümlelerle bitmektedir:
3
Bkz., Tarih I, Maarif Vekaleti Devlet Matbaas›, ‹stanbul 1932.
4
Atatürk’ün Bütün Eserleri, I (1903-1915) Kaynak Yay›nlar›, ‹stanbul, 1998, s.128.
5
Bk., Afet ‹nan, M. Kemal Atatürk’ün Kasbad Hat›ralar›, TTK Yay›nlar›, Ankara, 1983, s.23
6
Ali Sar›koyuncu, Atatürk, Din ve Din Adamlar›, 3.Bask›, Türkiye Diyanet Vakf› Yay., Ankara, 2003, s. 217.
7
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 1989, s. 288.
8
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II, s. 98.
9
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, s. 5.
10 Bkz., Nutuk, Atatürk Araflt›rma Merkezi Yay›n›, Ankara, 2000, s. 294-295.
86
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“Ta ki, din son yurdunu yitirmesin, ta ki, milletimiz köle olmas›n... “
“Allah’›n lâneti düflmana yard›m edenlerin üzerine olsun. Allah’›n yard›m› ve tevfiki... milletimizi ve yurdumuzu kurtarmak için çal›flanlar›n üzerinden eksik olmas›n.”11
2 Temmuz 1932’de Atatürk, Orman Çiftli¤inde çaya davetlidir. Burada bir ö¤retmen
kendisine flu soruyu sorar:
“- Paflam, din lüzumlu bir fley midir?...
Atatürk flu cevab› verir:
“- Evet din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletin devam›na imkan yoktur. Yaln›z fluras› vard›r ki din, Allah ile kul aras›nda kutsal bir ba¤l›l›kt›r. Mutaass›p ‹slâmc›lar›n din komisyonculu¤una izin verilmemelidir. Dinden maddi ç›kar sa¤layanlar alçak
kiflilerdir. ‹flte biz bu duruma karfl›y›z. Buna izin vermiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan
kimseler, saf ve masum halk›m›z› aldatm›fllard›r. Bizim ve sizin mücadele edece¤iniz
ve etti¤iniz bu kimselerdir.”12
Atatürk’ün, Allah ve Peygamber hakk›nda düflünceleri inanm›fl bir insan›n düflünceleridir. Ayn› flekilde O, Kur’an-› Kerim’e de hayrand›r. Nitekim Osman Ergin “Türk
Maarif Tarihi” adl› eserinde, Atatürk’ün güzel sesli, mûsikiflinas kiflilerle toplant›lar
düzenledi¤inden ve bu toplant›larda Kur’an-› Kerim okutup ve onu huflu içinde dinledi¤inden bahsetmektedir.13
Öte yandan Atatürk’ün her Ramazan’da, k›z kardefli Makbule Han›m’dan, annesi
Zübeyde Han›m’›n ruhu için hatim indirilmesini rica etti¤i ve haf›z için, içinde para
bulunan bir zarf verdi¤i, Genelkurmay Baflkan› Mareflal Fevzi Çakmak ve yard›mc›s›
Orgeneral As›m Gündüz’ün befl vakit namaz k›ld›klar›, TBMM baflkanlar›ndan Abdül
Haluk Renda’n›n Cuma namazlar›n› Hac› Bayram Camiinde eda etti¤i bilinmektedir.14
Atatürk döneminde namaz k›lan memurlar›n ifllerinden at›ld›¤› fleklindeki sözler,
mesnetten yoksun uydurma sözlerdir. Atatürk, ibadetine özen gösteren insanlara karfl› sayg›l›d›r, ama iki yüzlü tiplere karfl› müsamahas›zd›r.
11 Hakimiyet-i Milliye, 28 Nisan 1336/1920, s. 1.
12 Cenk Koray, Atatürk ve Din, Alt›n Kitaplar, ‹stanbul, 1997, s. 33-34.
13 Bkz., Osman Ergin, Türk Maarif Tarihi, ‹stanbul, 1977, C. 5, s. 1832.
14 Ercüment Demirer, Din, Toplum ve Kemal Atatürk, Ankara, 1969, s. 10-11.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
87
1930 y›l›nda Atatürk, Fevzi Çakmak’la birlikte trenle yurt gezisine ç›k›yorlar. Kompart›manda ülke sorunlar›n› konuflurlarken bir milletvekili içeri girip, Atatürk’ün kula¤›na bir fleyler söylüyor. Atatürk’ün kafllar› çat›l›yor, Fevzi Pafla’ya dönerek, “Paflam,
lütfen beni takip ediniz, arkadafllar bir haber getirdi, inceleyelim.” diyor. Di¤er vagondaki kompart›manda yüksek rütbeli bir subay›n kanepe üzerinde namaz k›ld›¤›n› görüyorlar ve Atatürk Mareflale diyor ki, “Paflam, bu adam›n biraz evvel kula¤›ma gizli bir
fleyler söyledi¤ini gördünüz. Bu adam muhaf›z k›tas›na mensup yüksek rütbeli bir subay›n namaz k›ld›¤›n› gammazlad›. Bu adam namaz k›lmay› kendi akl›nca suç görüyor,
durumu size göstermek için buraya kadar zahmet ettim.”
Atatürk ilk istasyonda milletvekilini trenden indiriyor ve gelecek dönem milletvekili
seçilmesini engelliyor.15 Ayr›ca Amerikal› gazeteci Shaw Moré, Mustafa Kemal Atatürk’ün
de namaz k›ld›¤›n› flu tümcelerle aktarmaktad›r:
“Kurban Bayram› sabah› kalkt›¤›m zaman Ankara Camii’nin önünde sokakta namaz k›lan 5.000 kiflilik kalabal›¤› görünce makinemi alarak d›flar›ya f›rlad›m. Ve flayan› dikkat resimler çektim. Baflkumandan Mustafa Kemal o tarihi namazdan sonra halk›n muazzam
tezahürat› aras›nda Sakarya Harbine hareket etti.”16 K›l›ç Ali de, “Mustafa Kemal Pafla ile
bayram namaz›n› k›lmak için yan›m›zda baz› arkadafllar da oldu¤u halde Hac› Bayram Veli Camii’ne gitmifltir” demektedir.17
15 E. Demirer, a.g.e., s. 11-12; S›tk› Ayd›nel, Atatürkçülük’ü Anlamak ve Anlatmak, Ankara, 1990, s. 22.
16 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, s. 36.
17 Bkz., K›l›ç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, ‹stanbul, 1955, s. 59-60.
88
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk gerçekte dine ve dindara de¤il, hurafecili¤e ve taassuba karfl›yd›. Çünkü hurafecili¤in dine zarar verdi¤i, taassubun da ç›karc›l›¤a zemin teflkil etti¤i kanaatindeydi.
Sonuç olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M. Kemal Atatürk, Türk Milletinin
bütün maddi ve manevi de¤erleri ile, özellikle milletimizi as›rlard›r yo¤urmufl, ruh ve
flekil vermifl manevi de¤erlerin en önemli unsurlar›ndan biri olan ‹slâm dini ile bütünleflmifl ve ona olan inanc›n›, yaflam›n›n her safhas›nda vicdan›n›n en mutena yerinde
muhafaza etmifltir.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
89
Atatürk’ün
Hz.
Muhammed
Tasavvuru*
B
ir ‹slâm dünya gücü olan Osmanl› Devleti’nden
modern lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk’ün Hz. Muhammed (s.a.s.) hakk›ndaki düflünceleri Türkiye, ‹slâm dünyas› ve dünya aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Milletini ça¤dafl dünya ile
kucaklaflt›rmay› hedefleyen Atatürk, onlar›n peygamberi Hz. Muhammed’i gerçek hüviyeti ile tan›maya ve tan›tmaya gayret etmifltir.
I. Hz. Muhammed’i Do¤ru Tan›ma ve
Tan›tma Çabalar›
Atatürk’ün Hz. Muhammed’i tan›ma vas›talar›n›
ailesi, çevresi, okulu ve kendi merak› ile okudu¤u kitaplar olarak tasnif edebiliriz. O, konu hakk›nda hem
Müslümanlar hem de gayrimüslimler taraf›ndan kaleme al›nan eserlerden baz›lar›n› tetkik etmifltir.
Atatürk, Afet ‹nan Han›mefendi’nin kay›tlar›na
göre, Hz. Muhammed ile ilgili çocuklu¤undan beri
ald›¤› bilgilere ilâveten, esasen Sakarya Meydan
Savafl› ile Büyük Taarruz aras›ndaki zaman diliminde ‹slâm tarihi hakk›nda kitaplar okumufl, karfl›laflt›¤› uzmanlara bu hususta sorular sormufltur.1 Millî Mücadele y›llar›nda Atatürk’ün karargâh›na yak›n olan Halide Edip (Ad›var) da onun bu y›llarda
‹slâm tarihinin özellikle ilk y›llar›na dair çok kitap
okudu¤unu belirtmektedir.2 Atatürk’ün bu konuda
okudu¤u bafll›ca kitaplar fiehbenderzade A. Hil*
Doç.Dr. Seyfettin ERfiAH‹N, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 149
(May›s 2003), s. 14-17.
1
Afet ‹nan, Atatürk Hakk›nda Hat›ralar ve Belgeler, Ankara 1968,
101.
Halide Edib Ad›var, Türkün Ateflle ‹mtihan›, 1962, 146 vd.
2
90
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk, bir konuflmas›nda Hz.
Muhammed’in büyüklü¤ünü
"O, Allah’›n birinci ve en büyük
kuludur. Onun izinde bugün
milyonlarca insan yürüyor.
Benim, senin ad›n silinir; fakat
sonsuza kadar o ölümsüzdür"
sözleriyle dile getirmifltir.
Atatürk, Hz. Muhammed’in
tarihte büyük yeniliklere imza
att›¤›na, insanl›¤›n terakkisine
önemli katk›lar sa¤lad›¤›na,
yüzünü geçmifle de¤il gelece¤e
döndü¤üne, gericilik ve
taassuptan uzak durdu¤una
vurgu yapmaktad›r.
mi’nin (1865-1914) ‹slâm Tarihi, L. Caeteni’nin (1869-1935) ‹slâm Tarihi ve H. G. Wells’in (1866- 1946) Dünya Tarihi’dir.3
Atatürk, Türk halk›n›n dinini daha iyi anlamas› ve daha dindar olmas› için Allah’›n
kitab› Kur’an-› Kerim, Peygamber’in hitab› Hadis ve bizzat Hz. Muhammed’i iyi bilmesini ve tan›mas›n› istiyordu. Bu amaca yönelik olarak ‹slâm’›n temel kaynaklar› olan
Kur’an ve Hadisler yan›nda Hz. Muhammed’in hayat›na dair bir kitab›n da Türkçe’ye
çevrilmesini emretmifltir.4 Bunun hangi kitap oldu¤u araflt›r›lmaya muhtaçt›r.
Hz. Muhammed’in bilimsel zihniyetle objektif olarak tan›t›lmas›ndan yana olan
Atatürk bu sahada tarafl› olarak yaz›lan eserleri “paçavra” fleklinde nitelendirmifl ve
karfl› tav›r alm›flt›r. Nitekim mutaass›p bir ‹slâm düflman› taraf›ndan, ‹slâmiyet ve Hz.
Muhammed aleyhine yaz›lm›fl tercüme bir eser Atatürk’ün önüne konuldu¤unda: ‘-Bu
paçavray› toplat›n ve tercümeyi yapan… Bey’i de devlet hizmetinde kulanmamak üzere Hükümet kap›s›ndan uzaklaflt›r›n’ emrini vermifltir.”5
II. Hz. Muhammed Hakk›ndaki De¤erlendirmeleri
Atatürk, Hz. Muhammed’i son peygamber, örnek ve önder insan, terakkiperver, yenilikçi ve deha/büyük komutan kabul etmektedir.
1. Hz. Muhammed Hatemü’l-Enbiya/Son Peygamberdir
Atatürk her fleyden önce peygamberlik kurumuna iman etmekte ve Hz. Muhammed’i peygamber olarak tan›maktad›r. TBMM’de saltanat›n kald›r›lmas› ile ilgili 30
Ekim 1922 tarihli oturumda Atatürk Allah’›n peygamber gönderme ve Hz. Muhammed’i Hatemü’l-Enbiya olarak görevlendirme hikmetini flöyle aç›klamaktad›r:
“Ey arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür. Adât-› ilahiyyenin tecelliyat›na bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki s›n›fta, iki devirde mütalâa olunabilir. ‹lk devir, befleriyetin sebâvet ve flebâbet devridir. ‹kinci devir, befleriyetin rüfld ve kemal devridir. Befleriyetin, birinci devrede t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir genç gibi, yak›ndan maddi vas›talarla kendisiyle ifltigal edilmeyi iltizam eder. Allah, kullar›n›n laz›m olan nokta-› tekâmüle vüsûlüne kadar, içlerinden vas›talarla dahi kullar›yla ifltigali, lâzime-i ulûhiyyeten addeylemifltir. Onlara Hz. Âdem Aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-i mazbut bildirilen
ve bildirilmeyen nâmütenâhi denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve rasûller göndermifltir. Fakat Peygamberimiz vas›tas›yla en son hakây›k-› diniyye ve medeniyyeyi
verdikten sonra art›k befleriyetle bilvas›ta temasta bulunma¤a lüzum görmemifltir. Befleriyetin derece-i idrak, tenevvür ve tekâmülü, her kulun do¤rudan do¤ruya ilhâmât-›
ilâhiyye ile temas kabiliyetine vâs›l oldu¤unu kabul buyurmufltur. Ve bu sebebledir ki,
Cenâb-› Peygamber, Hâtemü’l-Enbiyâ olmufltur ve kitab›, Kitab-› Ekmeldir…”6
Hz. Muhammed’in hayat› hakk›nda bilgi verdikten sonra peygamberlik üstlenmesine flöyle de¤inmektedir:
3
4
5
6
fierafettin Turan, Atatürk’ün Düflünce Yap›s›n› Etkileyen Olaylar, Düflünürler, Kitaplar, Ankara 1989; Sabri Hizmetli,
“Mustafa Kemal Atatürk’ün ‹slâm Tarihi Anlay›fl›”, A.Ü. ‹lahiyat Fakültesi Dergisi Özel Say›, Cumhuriyet’in 75. Y›ldönümü Arma¤an›, 1999, 121, 128.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, III, Ankara 1961, 85; Gürbüz D. Tüfekçi, Atatürk’ün Düflünce Yap›s›, Ankara 1981,
171.
Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Ankara 1982, 26-27.
Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul, 1962, 17; Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ankara 1969, 65; Laiklik ve
Atatürk’ün Laiklik Politikas›, Gen. Kur. Bflk. Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Baflkanl›¤›, Ank. 1980, 49-50;
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, 288.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
91
“… Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmad›. Yüzü nurânî, sözü ruhanî, rüfld-i rü’yette bedelsiz, sözünde sad›k, hilmi mürüvvetçe baflkalar›na üstün olan Muhammed Mustafa, evvela bu hususi ve
mümtaz vas›flar› ile kabilesi içinde ‘Muhammedü’l-emin’ oldu. Ondan sonra ancak
k›rk yafl›nda nübüvvet ve k›rk üç yafl›nda risâlet geldi. Fahr-i Âlem Efendimiz nâmütenâhi tehlikeler içinde, sonsuz mihnetler karfl›s›nda yirmi sene çal›flt› ve ‹slâm dinini kurmaya ait peygamberlik vazifesini ifaya muvaffak olduktan sonra vâs›l-› a’lây› ›lliyyin oldu.”7
Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii’nde 7 fiubat 1923 tarihinde yapt›¤› konuflmas›nda da
bu hususu flöyle ifade etmektedir:
“Ey millet, Allah birdir, flan› büyüktür. Allah’›n selameti, ât›feti ve hayr› üzerinize
olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyyeyi tebli¤e memur ve resûl olmufltur.”
Bu düflünceler aç›kça, ‹slâm tarihinin bafllang›c›ndan beri baz› çevrelerin Hz. Muhammed’i kendi bafl›na ortaya ç›karak bir din kuran olarak gösterme çabalar›n›n tersine, onun Allah taraf›ndan peygamber olarak görevlendirildi¤i gerçe¤inin ifadesidir.
2. Hz. Muhammed Üsve-i Hasene/Örnek ve Önder ‹nsand›r
Atatürk, ölümünden k›sa süre önce yay›nlad›¤› son mesaj›nda Hz. Muhammed’in
bu niteli¤ini flöyle söylemifltir:
“Bütün dünyan›n Müslümanlar› Allah’›n son peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.s.) gösterdi¤i yolu takip etmeli ve verdi¤i talimatlar› tam olarak tatbik etmeli. Tüm Müslümanlar
Hz. Muhammed’i örnek almal› ve kendisi gibi hareket etmeli, ‹slâmiyetin hükümlerini oldu¤u gibi yerine getirmeli. Zira ancak bu flekilde insanlar kurtulabilir ve kalk›nabilirler.”8
Bal›kesir Za¤nos Pafla hutbesinde de “Arkadafllar! Cenâb-› Peygamber, mesaisinde
iki dâra, yani iki haneye malik bulunuyordu. Birisi kendi hanesi, di¤eri Allah’›n evi idi.
Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›.” ifadesi ile bu gerçe¤in alt›n› çizmektedir.
Bir konuflmas›nda Hz. Muhammed’in büyüklü¤ünü “O, Allah’›n birinci ve en büyük
kuludur. Onun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin ad›n silinir; fakat sonsuza kadar o ölümsüzdür “9 sözleri ile dile getirmifltir.
3. Hz. Muhammed Terakkiperver ve Yenilikçidir
Atatürk, Hz. Muhammed’in tarihte büyük yeniliklere imza att›¤›na, insanl›¤›n terakkisine önemli katk›lar sa¤lad›¤›na, yüzünü geçmifle de¤il gelece¤e döndü¤üne, gericilik ve taassuptan uzak durdu¤una vurgu yapmaktad›r. Caeteni’nin ‹slâm Tarihi’ni okurken flu cümlelerin alt›n› çizmiflti:
“Hz. Muhammed son derece terakkiperver bir ruha malikti. Sisteminin gereklerini
daima muhitin gereklerine göre ›slah ve tadil etmeye âmâde idi. Gerek dini meseleler
gerekse sosyal konularda bir düzeltme yahut düzenleme laz›m geldi¤i zaman mazideki
bir hata ile hiçbir zaman kendisini ba¤l› görmemifltir. Hz. Muhammed’in en büyük me-
92
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
7
Bkz. Nutuk II, 1989, 1840; Ethem Ruhi F›¤lal›, “Nutuk’ta ‹slâm Tarihi ‹lgili Motifler”, Türk Kültürü, y›l: XXXIX,
Say›, 343, s. 696.
8
Nedim Sehbâî, Urduca Yay›nlarda Atatürk, çev. Hanif Fauk, DTCF yay, Ankara 1979, 102.
9
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara 1971, 195; Do¤u Perinçek, Atatürk, Din ve Laiklik Üzerine,
Kaynak Yay›nlar›, ‹stanbul, 1997, s. 254; Atatürkçülük: Atatürkçü Düflünce Sistemi, Genel Kurmay Baflkanl›¤› Yay›n›, ‹stanbul 1984, III, 454-455.
ziyetlerinden biri sisteminin esnekli¤i içinde kendi kendisine oluflan de¤ifliklik ve yenili¤i izleme hususunda gösterdi¤i kolayl›kt›r. Her zaman ça¤› ile bir seviyede bulunmufltur. Zaman ve toplum sorunlar›n›n gerçek yönünü berrak bir intikal ile takdir etmifltir.”10
Atatürk’ün baflkanl›¤›nda liseler için haz›rlanan tarih kitab›n›n Hz. Muhammed ile
ilgili bölümünde de bu yaklafl›m görülmektedir.11
Büyük bir devrim yapan ve ›slahat hareketine giriflen Atatürk için Hz. Muhammed’in
bu yönü çok önem tafl›makta idi. Atatürk onun bu niteliklerini topluma ne kadar iyi anlat›labilirse toplumun ›slahat› kabullenmesi ve benimsemesi o denli kolay olabilirdi.
4. Hz. Muhammed Askerî Deha/Büyük Komutand›r
Atatürk, Hz. Muhammed’in hayran oldu¤u askeri dehas›n› onun peygamberli¤ine
delil olarak gösterir.
“‹slâmlar›n, Kureyfl kafilesine karfl› en büyük ve mühim zaferi olan Bedir Cengi,
peygamberlerin en büyü¤ü olan Hz. Muhammed’in, ayn› zamanda pek büyük bir asker
oldu¤unu ispat etmifltir. Atatürk bat›l› bir müsteflrikin Hz. Peygamber’e olmad›k
hakaret ve iftiralarda bulundu¤u Hz. Peygamber’in hayat›n› konu alan bir kitap hakk›ndaki de¤erlendirmelerini almak için Günaltay’› Dolmabahçe Saray›’na ça¤›rd›¤›nda
‹smet Pafla ile onu bir masan›n etraf›nda karfl›l›kl› otururken bulur. Masan›n üzerinde
Atatürk’ün kendi elleriyle çizdi¤i bir askeri harita serilidir. Atatürk haritada Hz. Peygamber’in Bedir Gazas›’n› ad›m ad›m göstermifltir. ‘Hz. Muhammed ve O’nun peygamberli¤i kadar askerî dehas›na hayran olan eflsiz Sakarya Galibi, Bedir Galibi’ni göklere
ç›kar›rken ‘O’nun hak peygamber oldu¤undan flüphe edenler, flu haritaya baks›nlar ve
Bedir destan›n› okusunlar’ diye heyecanland›. Sonra flöyle devam etti: ‘Hz. Muhammed’in bir avuç imanl› Müslümanla mahfler gibi kalabal›k ve alabildi¤ine zengin Kureyfl ordusuna karfl› Bedir meydan muharebesinde kazand›¤› zafer, fâni insanlar›n kâr› de¤ildir. Onun peygamberli¤inin en kuvvetli delili iflte bu savaflt›r’ diye gözlerini
uzak çöllere ve kutlu topraklara çevirdi.”12
Sonuç
Atatürk’ün Hz. Muhammed tasavvuru gerçe¤e çok yak›nd›r. O, Hz. Muhammed’i bir
peygamber olarak kabul etmifl, onun befleri üstünlüklerini vurgulam›fl, askeri dehas›na hayran kalm›flt›r. Bunun yan›nda zaman içinde Hz. Muhammed’e atfedilen fevkalbefler hayatla ilgili hiçbir iflarette bulunmam›flt›r.
10 Caeteni, I, 142; Tüfekçi, 112.
11 Tarih II, ‹stanbul 1931, 118.
12 Gürtafl, 27-28.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
93
Atatürk’ün
Peygamber
Yorumu*
M
üslüman oldu¤undan iftiharla bahseden
Atatürk’ün, ‹slâm dininden oldu¤u gibi,
Hz. Peygamber’den de sitayiflle ve hürmetle bahsetti¤i pek çok sözü vard›r. Hz. Peygamber’den bahsederken O hep, genellikle “Cenâb-›
Peygamber”, “Peygamber Efendimiz”, “Fahr-i Kâinat Efendimiz” ve onun dönemi söz konusu oldu¤u zaman da “Peygamberimiz zaman-› saadetlerinde” diyerek söze bafllam›flt›r.
Saltanat›n
kald›r›lmas›yla
sonuçlanan
30.10.1922 tarihli meclis müzakerelerinde yapt›¤›
bir konuflmada; Hz. Peygamber’den sonra gelen
Râflid halifelerin devlet baflkanl›¤›na seçilme usullerine temas etmifl ve konuflman›n bir bölümünde
o gecenin mevlit kandiline isabet etti¤ini belirtmifl
ve Hz. Peygamber hakk›nda da flu cümleleri serdetmifltir:
“... Bugün o gündür, filhakika Arabi tarihlerinde
bu akflam do¤um gününün tamam y›ldönümüne
rastl›yor. ‹nflallah bu hay›rl› tesadüftür (inflallah
sadalar›). Hz. Muhammed çocukluk ve gençlik günlerini geçirdi. Fakat henüz peygamber olmad›. Yüzü nûrânî, sözü rûhânî, rüfld-i rü’yette bedelsiz, sözünde sad›k, hilm-ü mürüvvetçe baflkalar›na üstün
olan Muhammed Mustafa, evvela bu hususi ve
mümtaz vas›flar›yla kabilesi içinde ‘Muhammed’ül-Emin’ oldu. Ondan sonra ancak k›rk yafl›nda nübüvvet, k›rk üç yafl›nda risalet geldi. Fahr-i
* Prof.Dr. ‹smail YAKIT, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›: 55 (Kas›m 2003), s. 20-21.
94
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk’ün, ‹slâm dininden
oldu¤u gibi, Hz. Peygamber’den
de sitayiflle ve hürmetle bahsetti¤i pek çok sözü vard›r. Hz.
Peygamber’den bahsederken O
hep, genellikle “Cenâb-›
Peygamber”, “Peygamber
Efendimiz”, “Fahr-i Kâinat
Efendimiz” ve onun dönemi söz
konusu oldu¤u zaman da
“Peygamberimiz zaman-›
saadetlerinde” diyerek söze
bafllam›flt›r.
Âlem Efendimiz nâmütenâhî tehlikeler içinde, sonsuz mihnetler karfl›s›nda yirmi sene çal›flt› ve ‹slâm dinini kurmaya ait peygamberlik vazifesini ifâya muvaffak olduktan
sonra vâs›l-› a’lâ-y› ›lliyyîn oldu (vefat etti).”1
Atatürk’ün, tarihte kendilerini takdir etti¤i ve hayran kald›¤› mümtaz kifliler yok de¤ildi. Mesela 3 Mart 1924 günü Meclis kürsüsünde hilafet nutkunu söylerken, Yavuz
Sultan Selim’den hep “Hazret-i Yavuz” diye bahsetmifltir.
En çok takdir etti¤i kumandan Timur’du.
-O sizin yerinizde olsa yapt›klar›n›z› yapabilir miydi? diyene:
-Bunu bilmem, fakat ben onun yerinde olsayd›m yapt›klar›n› yapamazd›m. Demifltir. Fakat yeryüzünde kendisinin en hayran oldu¤u kimse soruldu¤unda flüphesiz ki
hep “Hz. Muhammed”dir derdi. Onun devlet kurmaktaki yetene¤ine hayrand›. Zira o
hiç yoktan bir devlet kurmufltu.2
Atatürk yine 30.10.1922 tarihli Meclis konuflmas›n›n bafllang›c›nda, peygamberlerin gönderiliflindeki ilâhî usule, dinimizin son din ve Hz. Peygamber Efendimizin son
peygamber oluflundaki hikmete temas ederken de flöyle diyor:
“Ey Arkadafllar! Tanr› birdir, büyüktür. Âdât-› ilâhiyyenin tecelliyât›na bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki s›n›fta, iki devirde mütâlaa olunabilir. ‹lk devir, befleriyetin sabâvet ve flebâbet devridir. ‹kinci devir, befleriyetin rüfld ve kemal devridir. Befleriyetin, birinci devrede t›pk› bir çocuk gibi, t›pk› bir genç gibi, yak›ndan maddî vas›talarla kendisiyle ifltigal edilmeyi istilzam eder. Allah, kullar›n›n laz›m olan nokta-i tekâmüle vüsûlüne kadar, içlerinden vas›talarla dahi kullar›yla, ifltigali, lâzime-i ulûhiyyetten addeylemifltir. Onlara Hz. Adem aleyhisselamdan itibaren mazbut ve gayr-› mazbut bildirilen ve bildirilmeyen nâmütenâhî denecek kadar çok nebîler, peygamberler ve rasûller göndermifltir. Fakat Peygamberimiz vas›tas›yla en son hakây›k-› diniyye ve medeniyyeyi verdikten sonra art›k befleriyetle bilvas›ta temasta bulunma¤a lüzum görmemifltir. Befleriyetin derece-i idrak, tenevvür ve tekemmülü, her kulun do¤rudan
do¤ruya ilhâmât-› ilahiyye ile temas kabiliyetine vas›l oldu¤unu kabul buyurmufltur.
Ve bu sebepledir ki, Cenâb-› Peygamber, Hâtemü’l-Enbiya olmufltur ve kitab›, Kitâb-›
Ekmel’dir...”3
Atatürk’ün Hz. Peygamber Efendimiz, dinimiz ve Yüce Kitab›m›z hakk›ndaki sevgi,
sayg›, takdir ve inançlar›n› dile getiren ve bizzat kendi a¤z›ndan ç›kan sözlerini ço¤altmak mümkündür.
Hz. Peygamber’in askerî dehas›, sevk ve idaredeki baflar›s›n› en iyi takdir eden her
halde M. Kemal Atatürk’tür. Onun de¤erlendirmelerine Ord. Prof. fiemseddin Günaltay Hoca’n›n hat›ralar›nda rastlamaktay›z.
1
Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul, 1962, s.17.
2
S. Borak, 77.
3
S. Borak, 17; Laiklik ve Atatürk’ün Laiklik Politikas›, Genelkurmay ATSE Baflkanl›¤› Yay›n›, Ankara 1980, 49-50;
Karal, Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›nlar›, Ankara, 1969, s. 65; Atatürkçülük:
Atatürkçü Düflünce Sistemi, III, 452-453; Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›,
Ankara, 1991, s.38; ‹smail Yak›t, Atatürk ve Din, Süleyman Demirel Üniv. Yay›nlar›, 5. bask›, Isparta, 2002, s.
28-29.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
95
fiemseddin Günaltay Bey flöyle demektedir:
Atatürk, ‹nönü’ye dönerek; “Hz. Muhammed’i bana, cezbeye tutulmufl sönük bir
dervifl gibi tan›tt›rmak gayretine kap›lan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek flahsiyetini ve baflar›lar›n› asla kavrayamam›fllard›r. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar.
Cezbeye tutulmufl bir dervifl, Uhud muharebesinde en büyük bir komutan›n yapabilece¤i bir plân› nas›l düflünür ve tatbik edebilir?” der ve önündeki k⤛da Uhud harbinin
plân›n› çizer, ‹nönü’ye uzat›r. Her iki taraf›n kuvvet ve durumlar›n›, al›nan tedbirleri,
savafltan önceki ve sonraki durumlar› büyük bir vukufla izah ettikten sonra ‹nönü’ye;
“O zaman orada siz komutan olsayd›n›z, bundan baflka m› hareket ederdiniz?” der.
‹nönü de aynen tasdik eder. Bunun üzerine Atatürk gözlerini tekrar Günaltay’a çevirerek; “Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat de¤il, belirten bir ilim olmal›d›r. Bu küçük
harpte bile askerî dehas› kadar siyasî görüflüyle de yükselen bir insand›. Cezbeli bir
dervifl gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih mesaimize kat›lamazlar. Hz.
Muhammed, bu harp sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin
yaral› olmas›na bakmayarak, galip düflman› takibe kalk›flmam›fl olsayd›, bugün yer yüzünde Müslümanl›k diye bir varl›k görülemezdi.”4
4
96
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
K. Ar›burnu, Atatürk, Anekdot-An›lar, Ankara 1960, s. 166.
Atatürk’ün
Okudu¤u
Dinî
Kitaplar*
B
u makalede önce Atatürk’ün okudu¤u dinî nitelikli eserlerden ve okudu¤u bu eserlerde alt›n›
çizdi¤i ya da kenar›na iflaret koydu¤u cümle ve
paragraflardan örnekler verilecektir. Daha sonra da,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetleri döneminde ve Cumhuriyetin ilk y›llar›nda ülkemizde dinî yay›n konusuna bak›fl aç›s›, bu konudaki düflünceler ve nihayet bu yolda sarf edilen çabalar, yap›lan çal›flmalar özet olarak tespite çal›fl›lacakt›r.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Okudu¤u
Kitaplar
Turhan Olcaytu öncülü¤ünde haz›rlanan ve 24
cilt halinde An›tkabir Derne¤i Yay›nlar›’nca neflredilen Atatürk’ün Okudu¤u Kitaplar adl› eserden ö¤rendi¤imiz kadar›yla, Atatürk dört bine yak›n kitap
okumufltur. Bir k›sm›n› sadece elden geçirdi¤ini
düflünsek bile, k›sa say›lacak bir ömürde bu say›da
eserin okunmas› ve gözden geçirilmesi dikkat çekici bir olayd›r. Kald› ki, okudu¤u kitaplardan bir k›sm›n› gayet dikkatli inceledi¤i, bu kitaplar›n sayfa
kenarlar›na düfltü¤ü notlardan, önemsedi¤i cümle
ve paragraflar›n altlar›n› veya kenarlar›n› çizmifl olmas›ndan rahatl›kla anlafl›lmaktad›r. Bu durum,
onun okuma, araflt›rma ve inceleme sevgisini, entelektüel kiflili¤ini aç›k bir flekilde ortaya koyuyor.
Peki, Atatürk daha çok hangi tür eserleri okumufltur? Sözünü etti¤im kitaplara k›saca bir göz atarsak,
‹slâm ve Osmanl› tarihiyle ilgili olanlar baflta olmak
Atatürk, okudu¤u kitaplardan
bir k›sm›n› gayet dikkatli
inceledi¤i, bu kitaplar›n sayfa
kenarlar›na düfltü¤ü notlardan,
önemsedi¤i cümle ve
paragraflar›n altlar›n› veya
kenarlar›n› çizmifl olmas›ndan
rahatl›kla anlafl›lmaktad›r. Bu
durum, onun okuma, araflt›rma
ve inceleme sevgisini,
entelektüel kiflili¤ini aç›k bir
flekilde ortaya koyuyor.
Onun, tercüme ve flerhi Ahmed
Naim taraf›ndan yap›lan
Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin
eski harflerle bas›l› ilk cildinin
tamam›n› titizlikle okudu¤u
anlafl›l›yor. Bu nüsha, Diyanet
‹flleri Reisi Rifat [Börekçi]
Efendi taraf›ndan "Büyük
halâskâr›m›z mübeccel Gazimiz
Mustafa Kemal Hazretlerine
takdim” ifadesiyle sunulmufl.
* Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 155 (Kas›m 2003),
s. 8-10.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
99
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
97
98
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n ilk yay›nlar›ndan olan “Sahih-i Buharî Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercemesi” adl› eserin
eski harflerle ilk bask›s›n›n Diyanet ‹flleri Reisi M. Rifat Börekçi taraf›ndan Atatürk’e takdim edilen nüshas›n›n iç
kapa¤›.
100
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
üzere –ki bunlar›n birço¤u hacimli kaynak eserleridir- tarih okumalar›na a¤›rl›k verdi¤ini
söyleyebiliriz. Sadece konumuzla ilgili olanlardan örnek verecek olursak; meselâ, Filibeli
Ahmed Hilmi’nin Tarih-i ‹slâm’›n› (c. 1, ‹stanbul 1326), Leon Caetani’den tercüme edilen
(çeviren: Hüseyin Cahit) ‹slâm Tarihi’ni (‹stanbul 1924), fier’iye ve Evkaf Vekâleti Tetkikat
ve Telifat-› ‹slâmiye Heyetinin ilk yay›n› olan M. fiemseddin [Günaltay]’in ‹slâm Tarihi’ni
(c. 1, ‹stanbul 1338/1341), Ziya Pafla’n›n Endülüs Tarihi’ni (‹stanbul 1304), Abdurrahman
fieref’in Tarih-i Devlet-i Osmaniye’sini (‹stanbul 1315), Poole Stanley Lane’den çevrilen (çeviren: Halil Edhem) Düvel-i ‹slâmiye’yi, Reinhart Pieter Anne Dozy’nin Essai sur l’Histoire de l’Islamisme (571 – 1863)’ini [‹slâm Tarihi Üzerine Deneme] (1879) -bu kitap, Dr.
Abdullah Cevdet taraf›ndan Tarih-i ‹slâmiyyet ad›yla Türkçeye de çevrilmiflti, (Kahire 1908)sayabiliriz. Yine ayn› kaynaktan hareketle okudu¤u dinî kitaplar aras›nda Cemil Said taraf›ndan Frans›zcadan çevrilen Kur’an-› Kerim Tercümesi’ni (mütercim taraf›ndan imzalanarak takdim edilmifl, imza tarihi 15 Eylül 1340/1924), Ahmed Naim taraf›ndan tercüme ve
flerh edilen Sahih-i Buhari Muhtasar› Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin eski harflerle bas›l› birinci cildini (‹stanbul 1926) gösterebiliriz. Bu son eser, bilindi¤i gibi, Elmal›l› Hamdi Yaz›r’›n Hak
Dini Kur’an Dili adl› tefsiriyle birlikte Atatürk’ün Cumhurbaflkan› oldu¤u y›llarda Türkiye
Büyük Millet Meclisi’nin ald›¤› bir karar sonucu Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na ayr›lan özel
bir ödenekle yay›nlanm›flt›.
Burada sadece bir fikir vermesi aç›s›ndan, sözünü etti¤imiz eserlerden baz›lar› üzerinde Atatürk’ün, kenar›n› veya alt›n› çizerek iflaretledi¤i cümlelerden de örnekler vermek istiyorum.
Sözünü etti¤imiz Kur’an çevirisinden –ki, bu çeviri, yay›n›ndan itibaren tart›flma
konusu olmufl ve hatta Meclis’te bile hatal› olmas› yönünde elefltirilmiflti- meselâ Bakara 10-12 ve Hûd 80. âyetlerin meallerini iflaretlemifl.
Tercüme ve flerhi Ahmed Naim taraf›ndan yap›lan Tecrid-i Sarih Tercemesi’nin eski
harflerle bas›l› ilk cildinin tamam›n› titizlikle okudu¤u anlafl›l›yor. Bu nüsha, Diyanet
‹flleri Reisi Rifat [Börekçi] Efendi taraf›ndan “Büyük halâskâr›m›z mübeccel Gazimiz
Mustafa Kemal Hazretlerine takdim” ifadesiyle sunulmufl. Bu eserde Atatürk’ün iflaretledi¤i hadis tercümeler aras›nda eserin 287. sayfas›ndaki tesettürle ilgili rivayet
dikkat çekmekte, ayr›ca cemaatle namaz k›larken imam›n namaz› uzatmas› konusuyla
ilgili hadisin meali de bulunmakta.
Bir örnek de ‹slâm tarihiyle ilgili eserlerden vermek istiyorum. Filibeli Ahmed Hilmi’nin, biraz da yukar›da ad› geçen Dozy ve benzeri Bat›l›lar›n ‹slâmi mukaddesat› tahkir edici, tarihi bir k›s›m olaylar› sapt›r›c› yay›nlar›na karfl› kaleme ald›¤› ve Atatürk’ün
de okudu¤u Tarih-i ‹slâm adl› eserinin birinci cildinin 128. sayfas›nda geçen “Kavm-i
Arab’da fazilet-i hakikiyeyi ibdâ eden, ahlâk› icad eyleyen din-i ‹slâm ve tabir-i âherle
Zât-› Âl-i Nebevî’dir.” cümlesinin alt›n› çizmifl. Alt› çizilen cümleler aras›nda ayn› eserin 129. sayfas›nda geçen “..Kabul olunur ki, ‹slâm demek Muhammed (s.a.s) demektir” cümlesi de var. fiu cümleler de iflaretlenmifl (c.1, s. 540): “Türklerin din-i ‹slâma ne
derecelerde azim hizmetler etti¤ini tarih inkâr etmiyor. Hatta müverrihler âlem-i ‹slâm›n Ehl-i salib pây-› istilâs› alt›na düflmemesini, s›rf Türklerin kabul-i din ile ‹slâm›
müdafaa etmelerinden ileri geldi¤ini yazmaktad›rlar.”
Atatürk Dönemi Dinî Yay›n Çabalar›
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da aç›l›fl›ndan sonra oluflturulan vekâletlerden biri de fier’iye ve Evkaf Vekâleti idi. Bu vekâlet ülkemizde din hizmeti, vak›flar›n idaresi gibi görevler yan›nda dinî yay›n faaliyetlerini de üstlenmifl ve bu amaçdoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
101
la bünyesinde “Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti” ad›yla bir birim oluflturmufltu.
Heyetin oluflumunun hemen akabinde de kitap yay›n faaliyetine bafllanm›flt›. Meclis Baflkan› Atatürk’ün bu yay›n birimini ve onun yay›n faaliyetlerini destekledi¤ini
söylememize engel bir neden olmad›¤› kanaatindeyiz. Nitekim yap›lacak yay›n faaliyetlerini düzenleyen 12 Kas›m 1922 tarihli “Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti Talimatnamesi”nin alt›nda ‹cra Vekilleri Heyetinin imzalar› yan›nda “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Reisi M. Kemal” imzas› da bulunmaktad›r. Osmanl› döneminin son
y›llar›nda, 20. yüzy›l›n bafl›nda yap›lan düzenlemeleri bir kenara b›rak›rsak, kanaatime göre, son yüzy›l içerisinde dinî yay›n konusunda yap›lan en önemli düzenleme
de sözünü etti¤imiz bu tüzüktür. Konuyla ilgili detayl› bir çal›flmam›z daha önce yay›nland›¤› için1 burada, bu kadarla yetiniyorum. Yaln›z flu kadar›n› belirteyim ki, ad›
geçen vekâletin kapat›l›fl›na kadar, sadece 15 ay faaliyette bulunabilen bu kurul, bu
süre içerisinde 10 eser yay›mlayabilmiflti. Bu kurulun yay›nlad›¤› eserlerin ilki olan
‹slâm Tarihi’ni Atatürk’ün de okudu¤unu yukar›da belirtmifltik. Ayr›ca o, 1 Mart
1923’de TBMM’nin 1. Devre 4. Yasama Y›l›n› açarken yapt›¤› konuflmada fier’iye Vekâletinin son bir y›l içinde gerçeklefltirdi¤i faaliyetlerini de de¤erlendirmifl ve bu
ba¤lamda söz konusu kurulun kurulufl amac›n› ve yap›lan çal›flmalar› flöyle dile getirmiflti:
“Efendiler, fier’iye Vekâleti geçen sene zarf›nda biri fiûra-y› ‹fta, di¤eri de Tetkikat
ve Telifât-› ‹slâmiye ad› alt›nda iki heyet vücuda getirmifltir (...). Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyetinin vezaifi meyan›nda hikmet-i ‹slâmiyeyi Garp nazariyat-› ilmiye ve felsefeleriyle mukayese ve akvâm-› ‹slâmiyenin itikadî, ilmî, ihsaî, iktisadî hayatlar›na ait
1
Bkz. Mehmet Bulut, “fier’iye Vekâletinin Dinî Yay›n Hizmetleri”, Diyanet ‹lmi Dergi, c. 30, say›: 1 (Ocak-Mart
1994), ss. 3-16.
102
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
fluûnât› tetkik ve netayicini neflreylemek, zikre flayan ehemmiyeti haizdir. Tetkikat için
bir kütüphane tesis edildi. ‹stanbul’dan, Avrupa’dan ve M›s›r’dan bir k›s›m kitaplar
celp olundu. Ehemmiyetli bir çok kitap da Avrupa ve M›s›r’a siparifl edildi...”2
San›yorum bu cümleler bile Atatürk’ün ve ilk TBMM’nin dinî yay›n konusuna atfetti¤i önemi ortaya koymaya kâfidir.
Cumhuriyet dönemine gelince, aynen fier’iye Vekâletinde oldu¤u gibi Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› bünyesinde de benzer bir kurulun oluflturulmas›na çaba harcanm›flt›r.
Sonuçta, sürekli yay›n faaliyetinde bulunacak bir kurul oluflturulamam›flsa da, bilindi¤i gibi Cumhuriyetin daha ilk y›llar›nda Meclis, dinî yay›nc›l›k alan›nda çok önemli bir
karar ald›.3 O günkü ad›yla “Diyanet ‹flleri Reisli¤i”nin 21 fiubat 1341/1925’de ikinci
bütçesi müzakere edilirken TBMM, verilen bir önerge üzerine, devlet bütçesinden Diyanet ‹flleri Reisli¤ine özel bir ödenek ayr›larak Kur’an tefsiri ve hadis tercümeleri yapt›r›lmas›n› kararlaflt›rd›.
Bu önergenin gerekçeleri s›ralan›rken Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n asli görevlerinden birinin dinî yay›n faaliyetinde bulunmak oldu¤u belirtilmifl, teflkilât›n bu ifllevi yerine getirebilmesi için bünyesinde bir kurulun oluflturulmas› ve yay›n faaliyeti için de
bir ödene¤in, maddi bir kayna¤›n sa¤lanmas› gere¤i vurgulanm›flt›.
Bu çabalar›n elbette birçok amac› vard›r. Ben burada, Atatürk’ün okudu¤u bir iki kitaba da tekrar at›fta bulunarak, sadece birisine temas etmek istiyorum.
TBMM’nin aç›ld›¤› daha ilk aylarda ve Cumhuriyetin bafl›nda Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’n›n hizmetleri çerçevesinde yay›n konusu üzerinde titizlikle durulmas›n›n en
önemli nedenlerinden biri, Bat› dünyas›nda ‹slâm aleyhtar› yay›n faaliyetlerinin –ki,
‹slâm’a sald›r› niteli¤i tafl›yan yay›nlardan bir k›sm› Türkçe’ye de çevrilerek bas›lm›flt›kesafet kazanmas›d›r. Dönemin yetkililerine göre, yay›n yoluyla ‹slâm’a yap›lan bu sald›r›lara, ‹slâm’› do¤ru anlatan eserlerle karfl›l›k verilmeliydi. Baflka bir ifadeyle, yay›n
yoluyla yap›lan tahrifat ve tahribat›n önüne ancak sa¤lam kaynaklara dayal›, ilmi usullerle yaz›lacak eserlerle geçilebilirdi. O halde ‹slâm, yap›lacak ilmi çal›flmalarla hem
Bat›ya karfl› müdafaa edilmeli, hem de Müslümanlar›n, dinlerini ça¤›n gerektirdi¤i bir
düzeyde ö¤renmeleri sa¤lanmal›yd›.
Örnek verecek olursak, Atatürk’ün okuduklar›ndan Kur’an Tercümesi, Kazimireski’nin Frans›zca olarak bas›lan tercümesinin Cemil Said taraf›ndan yap›lm›fl çevirisiydi ve hatalarla doluydu. Bu kitapla ilgili Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’na birçok flikâyetin
geldi¤i, yukar›da belirtti¤im bütçe müzakereleri s›ras›nda ifade edilmiflti. Kur’an’›n
iyi bir meal ve tefsirinin yap›lmas›na olan ihtiyaç da bu ba¤lamda önemle vurgulanm›flt›.
Atatürk’ün okudu¤u kitaplar aras›nda Hollandal› flarkiyatç› Dozy (1820-1883)’nin
yukar›da ad› geçen eserinin (1879 tarihli Frans›zca bask›s›) de yer ald›¤›n› söylemifltik.
Atatürk’ün titiz bir flekilde inceledi¤i ve birçok cümle ve paragraf›n› iflaretledi¤i bu kitap da Kur’an-› Kerim ve Hz. Peygamber hakk›nda afla¤›lay›c› ifadeler ve iftiralarla doluydu. Abdullah Cevdet taraf›ndan Tarih-i ‹slâmiyyet ad›yla Türkçe’ye de tercüme edilmiflti (Kahire, 1908). Söz konusu müzakere s›ras›nda bir vekilin “..Maatteessüf o
2
Zab›t Ceridesi, 1. Dönem, 4. Y›l, c. 13, Aç›l›fl konuflmas›.
3
Genifl bilgi için bkz. Mehmet Bulut, “‹lk Cumhuriyet Meclisinde Dinî Yay›nc›l›k Hakk›nda Tarihi Bir Karar”, Diyanet ‹lmi Dergi, c. 28, say›: 1 (Ocak-Mart 1992), ss.139-149.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
103
Dozy’ler, o Tarih-i ‹slâm mütercimleri bu [‹slâmî] hakây›ka vak›f olamad›lar ve olamazlar..” fleklindeki ifadesi4 de gösterilen tepkiyi ortaya koymaktad›r.
Özellikle geçen yüzy›l›n bafl›ndan itibaren Dozy ve benzerlerinin ‹slâm› ve Müslümanlar› tezyif ve tahkir edici çal›flmalar›, baflta Türkiye’de olmak üzere Müslümanlar›n bir yerde silkinmelerine, yayg›n ifadesiyle birazc›k olsun “kendilerine gelmelerine”
de vesile oldu. Kanaatimce, Osmanl› devletinin son döneminde Meflihata ba¤l› olarak Dârü’l-Hikmeti’l-‹slâmiye’nin kurulmas›nda, Büyük Millet Meclisi Hükümetlerinde
(1920-1924) fier’iye ve Evkaf Vekâleti bünyesinde Tetkikat ve Telifât-› ‹slâmiye Heyeti
ad›yla bir heyet oluflturularak dinî yay›n faaliyetine giriflilmesinde ve nihayet Diyanet
‹flleri Baflkanl›¤›n›n kuruluflunun hemen akabinde, bu teflkilât›n önemli görevlerinden
birinin yay›n faaliyeti oldu¤unun deklare edilmesinde ve fiili olarak da bu ifle bafllan›lmas›nda biraz da Bat›l›lar›n ‹slâm hakk›nda yapt›klar› ço¤u maksatl› yay›n ve konuflmalar› etkili olmufltur.
‹lk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin Dini Yay›n Konusuna Bak›fl›
Baflkanl›¤›n› Atatürk’ün yapt›¤› ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinde, hükümeti oluflturan bakanl›klardan biri olan fier’iye ve Evkaf Vekâletinin 1922 y›l› bütçesi 25 A¤ustos 1922 tarihinde görüflülmüfltü. Dönemin fier’iye ve Evkaf Vekili Abdullah Azmi
Efendi, bütçenin “Esbab-› Mucibe Lây›has›”n› okurken, Vekâletin ve dolay›s›yla ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, dini yay›n konusuna verdi¤i önemi ve bu alandaki hedeflerini flöyle dile getirmiflti:
‘’...T.B.M.M., Cihan-› ‹slâm’›n piflvas› olmak itibariyle fier’iye Vekâleti bütün Müslümanlar›n merci-i dinîsi oldu¤unu takdir ve bu noktaya bir ehemmiyet-i mahsusa atfetmektedir. ‹nkâr edilmez bir hakikattir ki, bugün icra-y› hadisat ile bütün cihanda
azim buhranlar, mühim ink›lâplar vücuda geldi. Medeniyet-i haz›ran›n hayat-› beflerde açt›¤› rahneler, halk›n omuzlar›na tahmil etti¤i fledaid-i içtimaiye müthifl aksulameller husûle getirdi. Her tarafta dinî, siyasî, ictimaî, iktisadî teflettütler, ›zd›raplar
yüz gösterdi. Saha-i âlem büyük sars›nt›larla muavezenesini kaybederek nizamat-› içtimaiye, inhidam buhranIar›na maruz bulunuyor. ‹frat ve tefrit cereyanlar› befleriyet-i
haz›ray› meçhul ummanlara ve belki girdaplara sürüklüyor. Bu cereyanlardan memleketimizin de müteessir oldu¤unu söylemek mecburiyetindeyiz. Asr-› âhiredeki cereyanlar maateessüf memleketimize de sirayet etmifl oldu¤undan esasat-› diniyeye karfl› birtak›m tereddüt ve flüpheler uyand›rm›fl ve bu suretle ahlâk esaslar›, aile hisleri
yavafl yavafl gevflemeye bafllam›flt›r. Bütün sunuf-i halk aras›nda revab›t-› diniye ve ictimaiyenin gevflemeye bafllad›¤›, dinî duygular›n zay›flad›¤› kemâl-i teessüfle müflahede olunmaktad›r. Bu halin devam› heyet-i içtimaiyemiz için de pek vahim neticeler
tevlid edece¤inde flüphe yoktur. Bu buhran, bu tezebzüb-i içtimai as›rlardan beri dalm›fl oldu¤u uykudan uyanmak azminde bulunan biz Müslümanlar için kemâl-i dikkatle takip olunarak kat’iyyen ihmal edilemeyecek bir hadise-i uzmad›r. Bu buhran›, bu
tezebzüb-i içtimaiyeyi izale edebilmek için ihtiyacat-› insaniyenin her nev’ini meflrû
bir surette tatmin ile hem ferdin, hem de cemiyetin saadet-i haliye ve istikbaliyesini,
tabir-i di¤erle, bütün befleriyetin tekamülünü istihdaf eden Müslümanl›k esaslar›n› iyi
telkin etmemiz icap eder. Yap›lacak telkinat ile, yaz›lacak dinî ve ahlâkî eserlerle, mevaiz ve irfladat ile Müslümanl›k duygular›n› canland›rmak, kalblere ar›z olan flüphe ve
tereddütleri ve bunun iras etti¤i âlâm› yüreklerinden söküp ç›karmak, flûle-i ümidi
4
104
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
A.g.e., s. 266.
parlatan ve bizi daima istikbale haz›rlayan bekâ ve ebediyet fikirlerini en kuvvetli bir
surette yaflatmak lâz›md›r. Befleriyetin saadetini istihdaf eden Müslümanl›k esaslar›n› neflir ve telkin etmekledir ki, hem kendi milletimizi, hem de befleriyeti bu buhran-›
itikad› ve tezebzüb-i ictimaiden kurtarabilece¤iz.
“Binaenaleyh; ‘ümmet-i vasat’ olmam›z dolay›s›yla münteha-y› ifrad ve tefrit olan
medeniyetlerin vasat›nda ahz-› mevki eyleyen medeniyet-i ‹slâmiyemizin yeni bafltan
inkiflaf ve teâlisi, hakây›k-› diniye ve maâli-i ‹slâmiyenin neflir ve tamimi esbab›n› tezekkür ve tetkik; befleriyetin yegâne medar-› salah› olaca¤›na iman etti¤imiz desatir-i
f›triye ve hikmet-i ‹slâmiyeyi tesbit ederek befleriyetin arkas›ndan kofltu¤u kemâle bir
an evvel vusulünü temin etmek, a¤raz ve amal-i befleriyenin fevkinde olarak umum
üzerinden hükmünü yürüten esasat-› âdile ve kavânin-i f›triye etraf›nda âlemi insaniyetin toplanmas›na çal›flmak, ümmetlerin en hay›rl›s› olmak üzere zuhure gelen bu
ümmet-i muazzamaya bir vazife-i befleriye ve insaniyedir.”
‘’...Bu itibarla, yeryüzünde mevcut bulunan akvâm-› ‹slâmiyenin ahval-i ictimaiye
ve fluûnat-› diniyelerini, âlem-i ‹slâm ve âlem-› medeniyetteki ulûmu, mecari-i efkâr
ve ihtisasat›, hayat›n etvar ve netayicini takip ve tetkik etmek, tarih-i ‹slâm›n fluûnat›n›, dahil oldu¤u safahat-› diniye ve ictimaiyeyi tedvir etmek, Müslümanlar›n terbiyeyi diniyesinin, mezâyây-› ‹slâmiyenin inkiflaf›na çal›flmak, elhas›l hakâik-i diniye ve
maâli-yi ‹slâmiyenin neflir ve tamimiyle ‹slâmiyetin ulviyetini ve bilcümle ihtiyacat›
befleriyeyi kâfil bir kanun-i f›trî oldu¤unu herkese tan›tt›rmak için lâz›m gelen tetkikat,
telifat ve neflriyat› temin eylemek fier’iye Vekâletinin en feyiz-nak bir vazifesidir.’’5
5
Zab›t Ceridesi, Dönem : 1 Y›l : 3, C. 22, ss. 340 - 342 (25 A¤ustos 1338 / 1922.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
105
5
.
bölüm
M‹LL‹
MÜCADELE
ATATÜRK
VE
D‹N
ADAMLARI
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
107
Milli
Mücadele
Atatürk ve
Din Faktörü*
T
arihte itibarl› ve büyük millet olmak, sahip olunan de¤erleri tan›mak ve yaflamakla mümkündür. Zira geçmifliyle kavgal› olup “reddi miras”
etmekte ›srar edenler gelecekte de huzur bulamazlar. A¤aç hatta küçük bir çiçek bile topra¤›n içindeki kök ve filizlerden alaca¤› kuvvet sayesinde yeflerir ve büyür. Bu yönüyle biz geldi¤imiz ve yaflad›¤›m›z süreç bak›m›ndan gök kubbenin alt›nda güzel
hat›ralar b›rakan bir medeniyetin temsilcileriyiz.
Ne var ki tarihi tecrübe ve birikimden yararlanmak
yerine zaman zaman maksad›n› aflan sübjektif yorum ve de¤erlendirmelerle kendi kendimizi y›prat›yor, zay›flat›yor hatta kamplara ay›r›yoruz. Bu çerçevede gündemden düflürülmek istenmeyen konulardan biri de Atatürk’ü veya onun misyonunu
inanç de¤erlerine karfl› göstermek yolundaki planl›
ve maksatl› iddialard›r. Oysa ki Atatürk’ün; ‹slâm’›n
üstünlü¤ü, Kur’an’›n bela¤at›, Hz. Muhammed
(s.a.s.)’in nübüvveti, din e¤itimi ve din hizmetleriyle ilgili aç›k beyan ve tavsiyeleri bulunmaktad›r.1
Takdir edersiniz ki bu makale ile, söz konusu bafll›klar›n tamam›n› detayl›ca aç›klamak mümkün de¤ildir. Ancak do¤umunun 125. y›l›nda onun Millî
Mücadeledeki zaferi esnas›nda din faktörüne verdi¤i önem üzerinde durmakta yarar vard›r.
Bilindi¤i gibi ‹slâm dini ruhbanl›¤›, taklid ve cehalete dayal› bir züht ya da dünyas›ndan vazgeçme, “terki dünya” anlay›fl›n› kabul etmez. Baflar›l›
* Doç.Dr. Fikret KARAMAN, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›: 35
(fiubat-mart 2002), s. 30-33.
1 Bkz. Ali Sar›koyuncu, Milli Mücadelede Din Adamlar›, D.‹.B. Yay›nlar›, Ankara 1997.
108
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Halk›m›z özellikle de yeni nesil
için, Millî Mücadele y›llar› ibret,
örnek olaylar ve derslerle dolu
bir zaman dilimidir.
As›rlar boyunca hür ve müstakil
yaflam›fl olan milletimiz bu
istilaya karfl› tam bir bütünlük
içinde karfl› koymas›n› bilmifltir.
Millî Mücadele’de sonuç, yüce
milletimizin lehine tecelli
etmifltir. Böylece Anadolu
topraklar› bir kez daha flehit
kanlar›yla ›slanarak g›das›n›
ald›.
olmak için teflebbüs, çal›flma, azim, gayret, heyecan ve hareketlili¤i tavsiye eder. Düne
göre bugün, bugüne göre de yar›n daha çok baflar›l› olmay› öngörür. ‹nsanl›¤a karfl› güler yüz ve sevgiyle bakmay› verilmifl bir sadaka ile efl de¤er sayar. Çünkü Hz. Muhammed (s.a.s.)’in de yüzü daima mütebessimdi. Bundan dolay›d›r ki, onu bir kere gören,
art›k yan›ndan ayr›lmak istemezdi. Allah’›n veli ve sevgili kullar› da bu özelli¤e riayet
etmifllerdir. Zira insan› korkulara, çaresizliklere, s›k›nt›lara karfl› dirençli k›l›p gelece¤e
ve baflar›ya haz›rlayan yegane güç inanç faktörüdür. Bu güçleri yok sayarak meydanlarda savafl kazanmak mümkün de¤ildir. Kifli ancak inand›¤› de¤erlere ba¤l›l›¤› oran›nda
fedakârl›k yapabilir. Zira o gerekti¤inde bu fedakârl›¤› can› ve kan› ile ödemeye haz›rd›r. ‹slâm’›n bu u¤urda belirledi¤i hedefin ufkunda flehitlik mertebesi vard›r. Nitekim
Kur’an’a göre de bu hedefe kilitlenenler art›k ölümsüz bir hayata ulaflm›fllard›r. Mustafa Kemal Pafla ise, Bedir muharebesini kazanan Hz. Peygamber (s.a.s.)’i överken ayn›
gücün önemine iflaret etmifltir:
“Hz. Muhammed’in bir avuç imanl› müslüman ile mahfler gibi kalabal›k ve alabildi¤ine zengin Kureyfl ordusuna karfl›, Bedir Meydan Muharebesi’nde kazand›¤› zafer, fani insanlar›n kâr› de¤ildir. O’nun peygamberli¤inin en kuvvetli delili iflte bu savaflt›r.”2
Yine Atatürk Çanakkale Savafl›’nda Bombas›rt› Taarruzu’nda Mehmetçi¤in kahramanl›¤›n› anlat›rken, ayn› gücün önemini flöyle vurgulamaktad›r:
“Mukabil siperler aras›nda mesafesi sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler, hiç biri kurtulmamacas›na kâmilen düflüyor, ikincidekiler onlar›n yerine gidiyor.
Fakat ne kadar flâyân-› g›bta bir itidal ve tevekkül!.. Öleni görüyor, üç dakikaya kadar ölece¤ini biliyor. Hiç ufak bir fütur bile göstermiyor. Sars›lmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur’an-› Kerim, Cennete girmeye haz›rlan›yorlar. Bilmeyenler Kelime-i fiehâdet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren flâyân-› hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmal›s›n›z ki, Çanakkale Muharebesi’ni kazand›ran bu yüksek ruhtur.’’3
Gerçekten halk›m›z özellikle de yeni nesil için, Millî Mücadele y›llar› ibret, örnek
olaylar ve derslerle dolu bir zaman dilimidir. Zira Anadolu dört bir yandan düflman›n
hain sald›r›s›na maruz kalm›flt›r. Üstelik düflman›n silah, mühimmat ve di¤er savafl
2 Ahmet Gürtafl, Atatürk ve Din E¤itimi, Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› Yay›nlar›, Ankara, s. 29.
3 Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal (Komisyon), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1992, c. 1, s. 23.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
109
teknikleri yönünden de üstünlükleri vard›. ‹flte bu tehlike Bat› cephesinde odaklanm›fl
ve Ege’den iç bölgelere do¤ru ilerlemeye bafllam›flt›. Fakat as›rlar boyunca hür ve
müstakil yaflam›fl olan milletimiz bu istilaya karfl› tam bir bütünlük içinde karfl› koymas›n› bilmifltir. Asker, flehirli-köylü, kad›n-erkek, genç-yafll›, ilim ve fikir adamlar›
atefl hatt›nda birleflmifllerdir. Millî Mücadele’deki bu birlik ve heyecan ‹slâm âlemini
de yak›ndan ilgilendirmifl ve dünya müslümanlar› taraf›ndan hem maddî hem manevî olarak desteklenmifltir. Zaten Türk halk› da Millî Mücadele hareketine millî ve dinî
bir anlam vermifltir. Nitekim Mehmet Akif de vaaz ve fliirlerinde istiklâl sonras›n› baflarmak için dinin birlefltiricili¤ine dikkat çekerek, Karesi’de Za¤nos Pafla Camii’nde
verdi¤i bir vaaz›nda flunlar› söylemifltir:
“Aram›zda vahdeti temin ederek topluca çal›flmal›y›z. Cemaatsiz yaflamak, cemaatten ayr›lmak olmaz, cemaat-› ‹slâmiyyenin kesafet peyda etmesi için gayret göstermeliyiz. Ufak sebeplerle birbirine küsmemeli. Biliyorsunuz ki yabanc›lar, as›rlardan beri
tefrika tohumlar›n› aram›za serptiler. Bir hayli de mahsul ald›lar. Biz gözümüzü açsayd›k bugün alt›nda inim inim inledi¤imiz flu felaketleri görmeyecektik. Her ne ise, geçmifle esefin faidesi yoktur. Maziden yaln›z ibret al›n›r. E¤er müslümanlar yaflamak istiyorlarsa cemaat aras›nda nifaka, flikaka, darg›nl›¤a, küskünlü¤e, ayr›l›¤a, gayr›l›¤a
meydan açabilecek en ufak sözlerden kaç›nmal›d›r...”4
Yunanl›lar›n ‹zmir’i iflgal etmeleri ve Anadolu’nun içlerine do¤ru ilerlemeleri tahammül edilecek gibi de¤ildi. fiair Mehmed Emin Bey, Halide Han›m, Selim S›rr› Bey
ve Dr. Sabit Bey gibi yazarlar Atatürk’ün de izin ve deste¤ini alarak, halk›n hislerine
tercüman olmak ve onlar›n morallerini yükseltmek için Sultan Ahmed Meydan›’nda
bir miting düzenlediler. Samiha Ayverdi’nin fotokopisini yay›nlad›¤› el ilânlar› mitinge kat›lan yaklafl›k yüz bin insana da¤›t›lm›flt›r. ‹lândaki flu ifadeler dine, ibadete ve
duaya ne kadar önem verildi¤ini aç›kça göstermektedir:
“Müslüman! Önümüzdeki Cuma günü resmî dua günüdür, yevm-i mezkürda Fatih,
Sultan Ahmet ve Bayez›t camilerinde Cuma namaz›ndan sonra Müslüman ve Türk yurtlar›n›n halâs› (kurtulmas›) için dua edilecektir. Vatan›n› seven her Müslüman›n bu ictimalarda bulunmas› vecibe-i diniyedir. Camilerde, evlerde tazarru et! Duadan sonra Allah’a yönelen kalbinle Sultan Ahmed’e bütün Türk ve Müslümanlar›n koflaca¤› büyük ve
umumi ictimaa gel! Sevgili vatan›n parçalan›yor, öldürücü felaketler ya¤›yor. Camilerin
mukaddesat›n› çi¤neyecekler! Gözlerini aç, düflmanlar›n›, milletini düflün! ‹zmir facialar›n› ö¤ren! Anadolu senin de karar›n› bekliyor. Haks›zl›klara karfl› feryat et! Âlemin vicdan›na hitap eden heyecanlarla hakk›n› müdafaaya ve parçalanan vatan›n imdad›na kofl!”5
4 A.g.e., c. 1, s. 228.
5 A.g.e., c. 1, s. 89.
110
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Mitingde Harbiye Naz›r› fievket Turgut Pafla, ‹stanbul Muhaf›z› Seyyid Pafla ile polis müdür-i umumisi Halil Bey de haz›r bulunmufllard›. ‹zmir’in matemiyle siyahlanan
sancaklar›m›z›n üzerinde ‘’Müslümanlar ölmez, öldürülemez”, “‹ki milyon Türk, iki yüz
bin Rum’a feda edilemez!”, “Hak isteriz” gibi cümleler milletin ortak dili olmufl gibi hafif bir rüzgarla titrefliyordu. Bu mitingle ilgili çok daha önemli tespitler var. Fakat o konuflmalar›n hepsini buraya almak mümkün de¤ildir. Ancak genifl bilgi sahibi olmak isteyenlere, “Devrin Yazarlar›n›n Kalemiyle Milli Mücadele ve Gazi Mustafa Kemal” isimli eserin
birinci cildinin tamam›n› okumalar›n› tavsiye ederim.
Görüldü¤ü gibi Millî Mücadele öncesinde maddi ve manevî kaynaklar harekete geçirilmektedir. Zira bu kaynaklar›n kullan›m›nda insan unsuru önemlidir. Halide Edib
bu tarihî ân› flu cümlelerle ifade etmifltir: “O gün; yafll› dedelerin gözlükleri alt›ndan beyaz sakallar›na, ninelerin ipekli bol çarflaflar› içinde burufluk yanaklar›na nas›l göz yafllar› ak›tt›klar›n› görmeliydiniz.”6 Asl›nda bu tablo Kur’an-› Kerim’in iflaret etti¤i gibi savaflta düflmana üstünlük sa¤lamak için bütün vas›talara baflvurman›n ve önlem alman›n pratik örne¤idir: “Onlara (düflmanlara) karfl› gücünüz yetti¤i kadar kuvvet haz›rlay›n...” 7
Bilindi¤i gibi Millî Mücadele’de sonuç, yüce milletimizin lehine tecelli etmifltir.
Böylece Anadolu topraklar› bir kez daha flehit kanlar›yla ›slanarak g›das›n› ald›. Ancak
Mustafa Kemal ve arkadafllar› savafl›n maddî ve manevî kay›plar›n› telafî etmek için bir
maarif kongresindeki nutkunda flunlar› söylüyordu:
“Efendiler dünyada her fley için, muvaffakiyet için en hakiki mürflit ilimdir, fendir.
‹lim ve fennin d›fl›nda mürflit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. Yaln›z ilmin ve
fennin yaflad›¤›m›z her dakikadaki safhalar›n›n tekamülünü idrak etmek ve terakkiyat›n› zaman›nda takip eylemek flartt›r.”8
Yine mücadelenin kazan›lmas›ndan sonra ç›kt›¤› yurt gezilerinin birinde Bal›kesir
Za¤nos Pafla Camii’nde halka irad etti¤i hutbede, flu önemli hususlar› anlatm›flt›r:
“Ey millet, Allah birdir. fian› büyüktür. Allah’›n selâmeti, ât›feti ve hayr› üzerinize
olsun. Peygamberimiz, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyeyi tebli¤e
memur ve resul olmufltur. Kanun-› esasi, cümlemizce malumdur ki, Kur’an-› azîmüflflandaki husustur. ‹nsanlara feyiz ruhu vermifl olan dinimiz, son dindir, ekmel dindir.
Çünkü dinimiz akla, mant›¤a, hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk ediyor. E¤er akla,
mant›¤a ve hakikate tevafuk etmemifl olsayd›, bununla di¤er kavânîn-i tabiiyye-i ilâhiyye beyninde tezat olmas› icabederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-i kevniyyeyi yapan
Cenab-› Hak’t›r. Efendiler camiler birbirimizin yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak için
yap›lmam›flt›r. Camiler, tâat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek yani meflveret için yap›lm›flt›r.”9
Yaz›m›z›, “Türk Milleti daha dindar olmal›d›r.” diyen Atatürk’ün fikir hayat›na katk›da bulunan Celal Nuri (‹leri)’nin 1922 y›l›nda yazd›¤› flu cümleleriyle tamamlayal›m:
“...Hür, müstakil, müterakki bir millet olarak yaflayabilmek için; ‘Hikmet, müslümanlar›n kaybolmufl mal›d›r.’ hadis-i flerifinin manas›ndan yararlanmaya mecburuz...
Zira yer vâsi, menabi-i servet ise kâfidir.”10
6 A.g.e., c. 1, s. 106.
7 Enfal, 8/60.
8 Atatürk Devri Fikir Hareketi (Komisyon), Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1992, s. 3.
9 Ahmet Gürtafl, a.g.e., 30.
10 Atatürk Devri Fikir Hareketi, c.1, s. 53.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
111
M
Milli
Mücadele
Atatürk ve
Din
*
Adamlar›
illî Mücadele ya da “Türk’ün Ateflle
‹mtihan›”
Millî Mücadele... Kurtulufl Savafl› (Harbi)... ‹stiklâl Harbi... Yunan Harbi... Bütün bu kavramlar
ayn› olay› ifade için kullan›l›yor: Son vatan parças›
Anadolu’nun müstevlilerden kurtar›p temizlenmesi için geçti¤imiz asr›n ilk çeyre¤inde milletçe verdi¤imiz müthifl mücadele!.. Halide Edibin dillendirdi¤i üç kelimelik s›nav:
“Türk’ün ateflle imtihan›!”
Evet, “Yunan Harbi” de, “‹stiklâl Harbi” de,
“Kurtulufl Savafl›” da diyebiliriz bu mücadeleye.
Ancak biz bu yaz›m›zda en manidar, en kapsaml›,
olay› en iyi ça¤r›flt›ran “Millî Mücadele” terkibini
kullanaca¤›z. Çünkü bu mücadele, öteki kavramlar
gibi sadece askeri bir harekat› de¤il, onunla birlikte ve daha kapsaml› bir hadiseyi ça¤r›flt›r›yor: Topyekün yok edilmeye çal›fl›lan bir milletin silkinip
aya¤a kalk›fl›n›, uyan›fl›n›, istiklâl ve hürriyetine
göz dikilmesine karfl› koyuflunu...
Millî Mücadele, Türk tarihinin en önemli hadiselerinden biri... Anadolu insan›na güvenilerek giriflilmifl ve baflar›yla sonuçland›r›lm›fl, tarihe alt›n
harflerle yaz›lm›fl bir destan. Türk milletinin topyekün seferber oldu¤u, mevcudiyetini, iman›n›, fleref
ve istiklalini korumak için ayakland›¤›, milletin her
ferdinin üzerine düfleni yapt›¤›, el ve gönül birli¤i
etti¤i bir mücadele. Hakl› davas›n› sonuna kadar
savundu¤u bir millet hareketi.
* Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 113 (May›s
2000), s. 32-46.
112
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Millî Mücadele, Türk tarihinin
en önemli hadiselerinden biri...
Anadolu insan›na güvenilerek
giriflilmifl ve baflar›yla
sonuçland›r›lm›fl, tarihe alt›n
harflerle yaz›lm›fl bir destan.
Türk milletinin topyekün
seferber oldu¤u, mevcudiyetini,
iman›n›, fleref ve istiklâlini
korumak için ayakland›¤›,
milletin her ferdinin üzerine
düfleni yapt›¤›, el ve gönül
birli¤i etti¤i bir mücadele.
Hakl› davas›n› sonuna kadar
savundu¤u bir millet hareketi.
Mustafa Kemal Pafla, zekas›,
ileri görüfllülü¤ü ve askeri
dehas› ile Millî Mücadele
hareketinin tart›fl›lmaz
lideridir. Mücadelenin askeri
planda öncülü¤ünü yapt›¤› gibi
TBMM'nin aç›lmas› ve yeni bir
hükümetin kurulmas›nda da
öncülük yapm›flt›r.
Vatan savunmas›nda kendilerini
mesul sayan din adamlar›,
Millî Mücadelede bütün
gayretlerini ortaya koydular.
TÜRK‹YE BÜYÜK M‹LLET MECL‹S‹NDE
KURTULUfi SAVAfiI HEYECANI
Millî Mücadele y›llar›nda Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nde müthifl bir millî ve manevî heyecan
vard›. Bu y›llarda, Meclis müzakerelerinin a¤›rl›k
noktas›n› da cephelerdeki durum oluflturuyordu.
Meclis kürsüsünde yap›lan konuflmalara yans›yan
heyecana bir örnek olmak üzere, fiark Cephesi Komutan› ve ayn› zamanda Edirne Mebusu olan Kâz›m Karabekir Pafla’n›n 30 Teflrinievvel (Ekim) 1922
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapt›¤›
konuflmay› buraya al›yoruz.
Sürekli alk›fllar aras›nda kürsüye gelen Kâz›m
Karabekir flöyle diyordu:
“fiark Cephesinin ebedi ve lâ-yezâl olan hürmetlerini
muhterem Büyük Millet Meclisimize lisanen dahi arzetmekle bahtiyarl›k duyuyorum. En acemi bir neferin dahi, kalbinde olan Allah korkusu, sonra Sevgili Peygamberimizin
aflk›, ondan sonra da Büyük Millet Meclisimize hürmet ve
itaat yafl›yor (Alk›fllar).
“Bugün milletimizin birli¤ini temsil eden, bu nurlu
Meclisimizin yaratt›¤› millî zaferle fiarkta ve Garpta milletimizi saran esaret zincirleri nas›l k›r›ld› ise, inflallah son
halkalar› olan ve ‹stanbul üzerinde kalan bakiyesi de pek
yak›nda bu suretle parçalanacakt›r (Alk›fllar, ‘inflallah’
sesleri). Mebusu bulundu¤um mazlum ve masum Edirne, bugün, milletimiz sayesinde büyük bayramlar yap›yor,
ç›rp›n›yor. Ben de o dakikalarda aran›zda bulunmakla büyük bahtiyarl›k duyuyorum (Safa geldiniz sesleri).
“‹nflallah millî zaferlerimiz gayesini tamamen idrak ettikten sonra, ordular›m›z tabiat›yla hal-i sulha geçerken yine bu millî birli¤imiz sayesinde ilim ve irfan ordular› da seferberli¤e bafllar. Ve hariçten bizi sarmak isteyen esaret zinciri gibi dahilde de bizi ayn› suretle saran fakr u cehle karfl›, ayn› suretle her tarafta hücum ederiz. Ve Cenab-› Allah’›n inayeti, Sevgili Peygamberimizin bize olan yard›m› ve
büyük milletimizin birli¤i sayesinde milletimiz yak›nda refah ve saadete ve ilim ve irfana koflar ve biz de bu suretle ebediyen mesut oluruz.
“Arz-› tazimat ederim. Bütün fiark ordumuz nam›na
bütün kalbimle sizi selamlar ve bu suretle aran›za kar›flmakla bahtiyarl›k duyar›m. (Alk›fllar)” (TBMM Zab›t Ceridesi, 3. Devre, c. 24, s. 293.)
de bulundu¤umuz yeni yüzy›lda ç›karabilece¤imiz mesajlar üzerinde k›saca duraca¤›z.
“Ordu Müfettifli” s›fat›yla,
Osmanl› hükümetince maiyetiyle birlikte Anadolu’ya gönderilen Mustafa Kemal Pafla,
19 May›s 1919’da Samsun’a
ç›karak millî uyan›fl hareketinin bafl›na geçti ve kurtulufl
mücadelesi bafllat›ld›. K›sa
bir süre sonra Atatürk, resmi
görevinden istifa edecektir.
M. Kemal Pafla, 25 May›s’ta Havza’ya, 12 Haziran’da
da Amasya’ya geçti. 21 Haziran’da Amasya’da bir toplant›
yapt›. Anadolu’nun yabanc›
sald›r› ve iflgallerden kurtar›lmas›, Millî ba¤›ms›zl›¤›n sa¤lanmas› için verilecek mücadelenin esaslar›n› belirlemek
üzere 23 Temmuz’da Erzurum, 4 Eylül’de de Sivas Kongreleri yap›ld›. (Bu kongrelerin tafl›d›¤› manevî ruhu irdelemek için, Erzurum Kongresinin bafllang›c›nda, M. Kemal Pafla’n›n huzurunda yap›lan dua metnine bu yaz› ekinde yer veriyorum). Bu kongrelerle millî ba¤›ms›zl›k düflüncesi ve hedefi netlefltirildi. Erzurum ve Sivas kongreleri kararlar› sonucu Bat› Anadolu’da Yunanl›lara, Güneyde
Frans›zlara karfl› harekete
geçmifl olan millî kuvvetlerin
desteklenmesi sa¤land›.
M. Kemal Pafla, 27 Aral›k
1919’da “Hey’et-i Temsiliye”
ile Ankara’ya geldi. 23 Nisan 1920’de, ‹stanbul’dan
kaç›p gelebilen milletvekillerinin ve yeni seçilenlerin ifltidoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
119
Mondros’tan Mudanya’ya
Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918)’nden Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922)’ne
kadar geçen üç y›l on bir ay on befl gün devam eden sürecin ad›d›r Türk ‹stiklal Savafl› ya da Millî Mücadele...
Mondros Mütarekesi, Osmanl› Devleti aç›s›ndan Birinci Dünya Savafl›n› bitiren
antlaflma... ‹flte bu tarihten bafllay›p Türkiye Büyük Millet Meclisi ordular›n›n istilâc›
Yunan ordusunu Türkiye topraklar›ndan atarak 9 Eylül 1922’de ‹zmir’e giriflinden sonra yap›lan Mudanya Mütarekesinin imzalanmas›na kadar geçen süreç. Bu sürecin fiilî
bafllang›c› olarak; Mustafa Kemal Pafla’n›n Osmanl› ordusunun bir subay› olarak ‹stanbul’dan ç›k›p Samsun’a ayak bast›¤› 19 May›s 1919 tarihi de kabul edilir.
Bu Süreçte Neler Var?
Millî Mücadele süreci içinde cephelerdeki çarp›flmalar yan›nda, Atatürk’ün Samsun’a ç›k›fl›, Erzurum ve Sivas kongreleri, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin
aç›l›fl› ve onun etraf›nda yeni Türkiye devletinin oluflumu var.
Bu süreçte ‹ngiliz, Frans›z, ‹talyan ve özellikle Yunan’dan oluflan müstevli düflmanlara ve onlar›n yerli iflbirlikçilerinden Ermeni ve Rum az›nl›klara karfl›, önce mahallî direnifller ve Kuva-y› Millîye çerçevesinde yap›lan çarp›flmalar ve nihayet Millî Meclis’in
oluflturdu¤u düzenli ordular›n verdi¤i savafllar önemli bir yer tutar. Yunanl›lara verilen savafl ise en önemli bölümünü oluflturur. Hatta Kurtulufl Savafl›na “Yunan Savafl›”
demek de mümkündür.
Ayr›ca iç ayaklanma ve isyanlar›n önlenmesi, bast›r›lmas›, kongreler, uluslararas› konferanslar bu mücadelenin birer parças›d›r. Bu süreç kesin askerî zaferle nihayet buldu.
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti devleti bu mücadelenin eseridir.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
113
Millî Mücadeleye Do¤ru
Millî Mücadele’den söz etmeden önce, sat›r bafllar› halinde Birinci Dünya Savafl› ve
sonuçlar›na bir göz atmam›z
gerekir.
1914’ten 1918’e kadar dört
y›l süren Birinci Dünya Savafl›,
o zamana kadar hayal edilmesi bile güç büyüklükte askeri
kuvvetleri karfl› karfl›ya getirdi.
Nerdeyse bütün dünya ülkeleri iki ayr› blok oluflturarak karfl› karfl›ya geldi. Büyük insan
kitleleri cephelerde y›¤›ld›.
Savafla ifltirak eden ülkelerin, ‹ttifak (Almanya, Avusturya-Macaristan, Türkiye, Bulgaristan) ve ‹tilaf (‹ngiltere, Rusya, Fransa...) devletlerinin
1915 y›l› itibariyle nüfuslar› bir
milyardan fazlad›r. Bu devletlerin savafl için silah alt›na ald›¤› asker say›s› 65.5 milyondur. Savafl sonras›nda her iki
taraftan verilen kay›plar 38.5
milyondur ve bunlar›n 9.32
milyonu ölmüfltür. Sivil halktan, baflta açl›k ve salg›n hastal›klar olmak üzere çeflitli nedenlerle ölen insan say›s› 10
milyonun üzerindedir. Bu savafl dünyan›n siyasi haritas›n›
de¤ifltirmifltir.
‹flte bu korkunç herc ü merce, Türkiye de ‹ttifak kuvvetleri
aras›nda, Almanya, Avusturya,
Macaristan’la birlikte dahil oldu.
Evet, o günkü flartlarda hiçbiri gerçekte dost olmayan iki
taraf›n (Nitekim, 1917’de Kudüs’ün Türklerin elinden ç›k›p
‹ngilizlerin eline geçmesine
Türkiye’nin müttefiki olan Almanya ve Avusturya-Macaris-
114
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
MÜCADELEN‹N BAfiINDA YAPILAN DUA
Millî Mücadelenin ilk ad›mlar›ndan biri, 23
Temmuz 1919’da bafllayan Erzurum Kongresi’dir.
Atatürk’ün baflkanl›¤›nda icra edilen kongre bir dua
ile aç›ld› ve bu kongreye yine bir dua ile son verildi. fiiran Müftüsü Hasan Fahri Efendi’nin yapt›¤›
Arapça aç›fl duas›n›n bir k›sm›n›n tercümesi flöyle:
“Allah’a hamdolsun ki büyük kitab›nda ‘Onlar a¤›zlar›yle Allah’›n nurunu söndürmek isterler. Halbuki inkârc›lar istemeseler de yine Allah nurunu, dinini tamamlayacakt›r’ (Saf Sûresi, ayet: 8) buyurmufltur.
Salat ve selâm ol zata ki, ona indirilen Kur’an’da
‘Kitab› biz indirdik, onun koruyucusu elbette biziz’ (Hucurat Suresi, ayet: 9) buyuruldu. Salat ve selam Peygamberimizin aline ve ashab›na olsun (...).
Ey yard›m edici Allah›m! fiu müslümanlar toplulu¤una yard›m et. Nas›l ki, Bedir Gününde, maharetli, hünerli
meleklerle yard›m etti¤in gibi. Kur’an-› Mübin hürmetine
ve sana yak›n olanlar›n ruhaniyetinin imdadiyle (...).
Allah›m! ‹stediklerimizi anlatmak, gayelerimizi elde etmek ve mukadderat›m›z› sa¤lamak suretiyle güçlüklerimizi
yenmeye bizleri muvaffak eyle, burada verilen kararlarda
bizleri isabetli k›l!
Ya Rabbi! Düflmanlar› ve apaç›k hakikatleri inkâr edenleri susturup sükuta mecbur etmek hususunda, noksanlardan ve ar›zalardan salim olarak flu zevat›n kalplerine aç›k ve
yüksek delilleri ilham et, Kainat›n Efendisi hürmetine! (...)
Allah›m! Bütün flehirlerimizi ve masumlar medfeni ve topra¤› flehitler kan› ile, evliya cesetleri ile yo¤rulmufl flu Erzurum
flehrini müslüman kullar›na iyilik ve lütuf olarak, düflmanlar›n ayaklar›n›n alt›nda çi¤nemekten ve zalimlerin zorla almak
için gösterdikleri h›rs ve tamahlar›ndan kurtar! (...)
Ey çok merhametli olan Allah›m! Biz topland›k. Mülkümüzün devam›, milletin selâmeti ve hakan-› zaman›n
kudretinin devam› için senin emin s›¤›na¤›na iltica ettik. ‹slam hükümetlerinin bayraklar›n› bu beldelerde dalgalanmakta daim k›l! Ve her zaman siyasetimizi sa¤lam ve adil
esaslara ba¤l› k›l! (...)
Allah›m! fiu toplulukta bulunup ‘amin’ diyen devlet
adamlar›n›n ve memleketlerinden hicret etmek zorunda b›rak›lm›fl olan vatandafllar›n muratlar›n› kolaylaflt›r. Bizlere
selametle ve sevinçli olarak memleketlerimize avdet etmek
nasip et. K›yamet gününün Efendisi olan Peygamberimiz
hürmetine! (...)
Selam bütün peygamberlere. Hamd ve sena âlemlerin
rabb› olan Allah’a.” (Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Mimarlar›, s. 260-262.)
tan imparatorluklar› da sevinmifller ve Hristiyanlar›n bir zaferi olarak resmen kutlam›fllard›r) bo¤uflmas›n› serinkanl›l›kla seyretme flans›na sahip iken; Türkiye, menfaatlerine ayk›r› ve anlams›z bir flekilde bu savafla girdi ve kendini bu ateflin içinde buldu.
Dünya denizlerine hâkim olan büyük devletlere savafl açma maceras› yafland›. Meflhur
ifadesiyle, “Biz, Birinci Dünya Savafl›na, o savafl›n kaybolundu¤unu gördükten sonra”
girmiflizdir.
Taraf oldu¤umuz ‹ttifak Devletlerinin bu savafl› kaybetmeleri, sonuç itibariyle bizim
de yenilgimiz anlam›na geliyordu. Bu savafl, bizim aç›m›zdan da ak›l almaz insan ve
mal kayb›na sebep oldu.
30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanl› Devleti’nin savafl› kaybetti¤inin tesciliydi. Bu antlaflmayla savafl› b›rakan Osmanl› Devleti, 16 Mart 1920’de
Müttefikler taraf›ndan ‹stanbul’un iflgal edilmesi ve Osmanl› Meclis-i Mebusan›’n›n
zorla da¤›t›lmas› üzerine fiilen ‹ngilizlerin nüfuzuna geçti.
Birinci Dünya Savafl›ndan sonra Mondros Mütarekesi’nin imzalanmas›yla ‹tilaf
Devletlerinden Fransa, ‹ngiltere ve Yunanistan Anadolu’nun birçok flehrini aralar›nda
paylaflarak iflgal ettiler. 15 May›s 1919’da Yunanl›lar ‹zmir’i iflgal etti. Osmanl› Hükümeti, Yunanl›lar›n, iflgali müteakip Anadolu içlerine ilerlemesine ve yapt›klar› talan ve
fecaatlere silahla karfl› koyamad›. ‹zmir’in iflgali, Adana’da yaflanan facialar, Marafl ve
Antep k›talleri... Bütün bunlar› ‹stanbul’un iflgali felaketi takip etti.
Birinci Dünya Savafl› sonras› yaflanan bütün bu geliflmeler, Anadolu halk›n›n yeniden bir mücadele bafllatmas›n› zaruri k›ld›.
Anadolu’nun Aya¤a Kalk›fl›
Anadolu halk›... As›rlar boyunca do¤du¤u yerlerden, baba oca¤›ndan çok uzaklarda; Macaristan içlerinden Yemen çöllerine, Kafkas eteklerinden Basra k›y›lar›na verilen savafllarda hayat›n› feda etmekten geri durmam›fl olan Anadolu halk›, Trablusgarp
ve Balkan savafllar› gibi ard› ard›na gelen felaketlerden yorgun, bitkin ve yoksul düflmüfl, Birinci Dünya Savafl›’nda yenilgiye u¤ram›fl, elinden silahlar› al›narak ordusu
terhis edilmifl, ülkesinin birçok yerleri iflgale u¤ram›fl bu millet, flimdi son vatan topra¤› Anadolu’yu düflmanlar›n iflgalinden kurtarmak, hürriyet ve istiklalini muhafaza etmek için büyük devletlerle bir kez daha bo¤uflmak pahas›na yeni bir mücadeleye bafll›yor. Son yurdunda esarete duçar etmek isteyen düflman›n›n kirli emellerine, vahfli
ak›nlar›na engel olma kavgas›n› bafllat›yor. Çünkü bu muzdarip Anadolu insan›n›n, vatan›n elden gitmesine, istiklalinin ortadan kald›r›lmas›na raz› olmas› mümkün de¤ildi. As›rlar boyu ba¤›ms›z yaflam›fl bir milletin fertleri, ordular›n›n da¤›t›ld›¤›n›, silahlar›n›n elinden al›nd›¤›n› gören halk, mukaddesat›n› kurtar›ncaya, düflman bayraklar›
ecdat ocaklar›n›n üstünden çekilinceye kadar mücadele edecekti. Çünkü, din ve vatanlar›na sald›ran, öz vatanlar›nda kendilerini esir etmeye çal›flan düflmanlar› bu topraklardan söküp atmak, “Vaktülûhum haysü sak›ftümûhum ve ahricûhum min haysü ahracuküm..”
(Bakara, 191) fehvas›nca imanlar›n›n gere¤iydi.
Anadolu’da, millî mücadele fikri, daha Birinci Dünya Savafl›’n›n yenilgiyle sonuçlanaca¤›n›n anlafl›lmas›yla bafllam›flt›. M. Kemal Pafla’n›n 19 May›s 1919’da Samsun’a
ç›k›fl› Millî Mücadele için yeni bir merhale oldu. “Milletin temayül, irade, istidat ve
kudretini en iyi ve en büyük liyakatla sezen Atatürk’ün liderli¤i” ile Millî Mücadele
Anadolu’da makes buldu. Anadolu aya¤› kalkt›.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
115
Kuva-y› Millîye ve
Müdafaa-i Hukuk
Cemiyetleri
“Kuva-y› Millîye”, Türk ‹stiklâl Savafl›’nda mücadele
veren milis kuvvetlerdir. Düzenli ordu kuruluncaya kadar
bu adla teflkilatlanan milisler, millî uyan›fl hareketlerini
bafllatarak Anadolu’da yer
yer iflgal kuvvetlerini zay›flatma do¤rultusunda küçümsenemeyecek hizmetlerde bulundular. 15 May›s 1919’da
‹zmir’in iflgalinden sonra
bu oluflumlar h›zla yay›ld›.
Mili Mücadele’nin insan gücü, silah ve araç gereç ihtiyac› böylece karfl›lanmaya çal›fl›ld›. Nitekim M. Kemal Pafla
ve arkadafllar› Millî Mücadele’yi bafllat›rken Kuva-y› Millîye teflkilatlar›n›, Müdafaa-i
Hukuk ve Reddi ‹lhak cemiyetlerini Anadolu’da haz›r
bulmufllard›.
Kuva-y› Millîye; halk›n,
düflman sald›r›lar›na boyun
e¤meyece¤inin, ülkesini ve
mukaddesat›n› sonuna kadar savunaca¤›n›n, hürriyet
ve ba¤›ms›zl›¤›n› koruyaca¤›n›n bir hayk›r›fl›d›r. Birinci
Dünya Savafl›’ndan sonra,
Türkiye ile birlikte savafla giren di¤er ülkeler, savafl›n galibi olan ittifak›n a¤›r flartlar›na boyun e¤erken Türk milleti, Kuva-y› Millîye hareketleriyle bu durumu kabul etmedi¤ini ortaya koydu.
Türklerin istilac›lara karfl›
Anadolu’yu iflgallerden kurtarma haz›rl›klar›ndan biri
de “Müdafaa-i Hukuk” cemiyetleri kurarak teflkilatlanma
116
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
M‹LL‹ MÜCADELEN‹N KRONOLOJ‹S‹
30 EK‹M 1918
3 MART 1919
: Mondros Mütarekesi.
: Vilayat-› fiarkiye Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti Erzurum fiubesinin kuruluflu.
29 N‹SAN 1919
: ‹talyanlar›n Antalya’da karaya
ç›k›fl›.
15 MAYIS 1919
: Yunan ordusunun ‹zmir’de karaya ç›k›fl›.
16 MAYIS 1919
: M. Kemal Pafla’n›n maiyetiyle
birlikte Band›rma gemisi ile
‹stanbul’dan ayr›l›fl›.
19 MAYIS 1919
: M. Kemal Pafla’n›n Samsun’a
ç›k›fl›.
25 MAYIS 1919
: M. Kemal Pafla’n›n Samsun’dan Havza’ya geçifli.
12 HAZ‹RAN 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Havza’dan
Amasya’ya geçifli.
21 HAZ‹RAN 1919 : Amasya Toplant›s›.
23 TEMMUZ 1919 : Erzurum Kongresi (23 Temmuz-6 A¤ustos).
4 EYLÜL 1919
: Sivas Kongresi (4-11 Eylül).
27 ARALIK 1919 : M. Kemal Pafla’n›n Hey’et-i
Temsiliye ile Ankara’ya gelifli.
12 fiUBAT 1920
: Marafl’›n Frans›z iflgalinden
kurtuluflu.
16 MART 1920
: ‹stanbul’un ‹tilaf Devletlerince iflgali.
17 MART 1920
: M. Kemal Pafla’n›n ‹slam Âlemine hitab›, Valilere beyannamesi.
28 MART 1920
: Frans›zlar›n Antep’i iflgali.
11 N‹SAN 1920
: fieyhülislam Dürrizade Abdullah’›n fetva ›sdar›.
13 N‹SAN 1920
: Bolu ve Düzce isyanlar›.
21 N‹SAN 1920
: Büyük Millet Meclisi’nin Ankara’da aç›laca¤›na dair beyannamenin da¤›t›m›.
23 N‹SAN 1920
: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin dinî bir törenle Ankara’da aç›l›fl›.
2 MAYIS 1920
: ‹lk Büyük Millet Meclisi Hükümetinin oluflturulmas›.
5 MAYIS 1920
: fieyhülislam Dürrizade Abdullah’›n fetvas›na, Ankara Müf-
9 MAYIS 1920
6 HAZ‹RAN 1920
9 HAZ‹RAN 1920
14 HAZ‹RAN 1920
23 HAZ‹RAN 1920
30 HAZ‹RAN 1920
8 TEMMUZ 1920
16 TEMMUZ 1920
25 TEMMUZ 1920
10 A⁄USTOS 1920
29 A⁄USTOS 1920
29 EYLÜL 1920
3 EK‹M 1920
6 EK‹M 1920
30 EK‹M 1920
2 ARALIK 1920
6 OCAK 1921
9 OCAK 1921
12 MART 1921
24 MART 1921
tüsü Rifat Efendi (Börekçi) ile
251 imzal› Anadolu ulemas›n›n karfl› fetvas› (6 May›s tarihli Hakimiyet-i Millîye Gazetesi’nde yay›nland›).
: TBMM ‹slam Dünyas›na hitaben bir “Beyanname” yay›nlayarak Millî Mücadelenin ve
TBMM’nin amac›n› ilan etmesi.
: Zile isyan›.
: TBMM’nin Do¤u vilayetlerinde k›smî seferberlik ilan etmesi.
: Yozgat isyan›.
: Bo¤azl›yan isyan›.
: Yunanl›lar›n Bal›kesir’i iflgali.
: Yunanl›lar›n Bursa’y› iflgali. Bu
olay üzerine BMM kürsüsüne
siyah bir örtünün konmas›.
: Yozgat isyan›n›n bast›r›lmas›.
: Yunanl›lar›n Edirne’yi iflgali.
: ‹stanbul Hükümeti’nin Sevr
Antlaflmas›n›
imzalamas›
(Padiflah bu anlaflmay› tasdik
etmemiflti).
: Yunanl›lar›n Uflak’› iflgali.
: Kaz›m Karabekir Pafla kumandas›ndaki Türk birliklerinin Ermenilere taarruz ederek Sar›kam›fl’› kurtarmalar›.
: Konya isyan›.
: Konya isyan›n›n bast›r›lmas›.
: Kars’›n düflman iflgalinden
kurtuluflu.
: Ermenilerle Gümrü Bar›fl Antlaflmas› (Millî Meclis Hükümetinin akdetti¤i ilk antlaflmad›r).
: Yunanl›lar›n Eskiflehir’e yürüyüflü.
: I. ‹nönü Muharebesi.
: Mehmed Akif Bey’in yazd›¤› “‹stiklal Marfl›” fliirinin “Millî Marfl”
olarak kabulü.
: Büyük Millet Meclisinde, cephelerde muzafferiyet için dua
edilmesi.
cihetine gitmeleridir. Bu cemiyetler Kuva-y› Millîye ile
ba¤lant› halindeydiler. Bu cemiyetlerle, iflgal edilme tehlikesi bulunan bölgelerde silahl› mücadele yan›nda hukuki mücadele de verildi.
Kuva-y› Millîyenin oluflumunda, Müdafaa-i Hukuk ve
Reddi ‹lhak cemiyetlerinin
kuruluflunda ve bunlar arac›l›¤›yla halk› direnifle ça¤›rmada hocalar›n, din adamlar›n›n, Milliyetçi ayd›nlar›n ve
hamiyet sahibi halk›n büyük
katk›s› vard›r.
Denizli Müftüsü Ahmet
Hulusi Efendi’nin mücadelesini buna örnek gösterebiliriz.
15 May›s 1919’da ‹zmir Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilince ac› haber Denizli’ye de
ulaflt›. Ahmet Hulusi Efendi,
durumu derhal Denizli halk›na duyurdu. Halk› bayram yerine toplad›. Halk kad›n› erke¤i, yafll›s› genci ile meydan›
doldurdu. Müftü Efendi, önde sancak, meydana gelerek
halka hitaben flu tarihi konuflmay› yapt›:
“Muhterem Denizlililer! Bugün
sabah›n erken saatlerinde ‹zmir,
Yunanl›lar taraf›ndan iflgal edilmifltir. Bu tecavüze karfl› hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir. Vatana karfl› irtikab edilecek cürümlerin
Allah ve tarih önünde aff› imkans›z
günaht›r. Cihad, tam manas›yla teflekkül etmifl dini fariza olarak karfl›m›zdad›r.
“Hemflehrilerim! Karfl›m›za ç›kar›lan dünkü tebaam›z Yunana
biz ma¤lup olmad›k. Onlar öteki
düflmanlar›m›z›n vas›tas›d›r. Yudoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
117
nan’›n bir Türk beldesini ellerine
geçirmelerinin ne manaya geldi¤ini, ‹zmir’de flu birkaç saat içinde
irtikap edilen cinayetler gösteriyor. Silah›m›z olmayabilir; topsuz-tüfeksiz sapan tafllar› ile de
düflman›n karfl›s›na ç›kaca¤›z. ‹stiklal aflk›, vatan sevgisi, haysiyet
fluurumuz ile, kalbimizdeki iman
ile mücadelemizin sonunda zaferi
kazanaca¤›z. Bu u¤urda can›n›
verenler flehit, kalanlar gazidirler.
Bu mutlak olarak cihad-› mukaddestir (...). Korkmay›n›z...
Me’yus olmay›n›z... Bu Liva-y›
Hamd’in alt›nda toplan›n›z ve
mücadeleye haz›rlan›n›z. Müftünüz olarak cihad-› mukaddes fetvas›n› ilân ve tebli¤ ediyorum.”
(Cemal Kutay, Kurtuluflun ve
Cumhuriyet’in Manevî Mimarlar›,
D.‹.B. Yay›n›, s. 45-46.)
Evet, ülkenin kurtar›lmas›na bütün bir millet olarak
karar verilmiflti. Bu yolda M.
Kemal Pafla’n›n yakt›¤› meflale, Anadolu insan› için bir
ümit ›fl›¤› oldu. Enver Pafla’n›n dedi¤i gibi, Anadolu
insan› için M. Kemal Pafla’n›n
baflar›s›, Anadolu’nun baflar›s› olacakt› ve Türk insan›
onun baflar›s› için çal›flt›.
Samsun’a Ç›k›fl,
Kongreler ve Sonras›
Millî Mücadele y›llar›n›n
tarihi arka plan› ve cephelerde verilen askeri çarp›flmalar›n detay›na inmek, bu yaz›n›n hacmini zorlar. Bu yaz›
ekinde mücadelenin bir kronolojisini takdim etmekle
yetindik. Burada Millî Mücadele ve Kurtulufl Savafl› sürecine k›saca temas ettikten
sonra, bu mücadeleden için-
118
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
26 MART 1921
26 MART 1921
30 MART 1921
1 HAZ‹RAN 1921
13 TEMMUZ 1921
17 TEMMUZ 1921
19 TEMMUZ 1921
25 TEMMUZ 1921
5 A⁄USTOS 1921
26 A⁄USTOS 1921
5 EYLÜL 1921
13 EYLÜL 1921
19 EYLÜL 1921
20 EK‹M 1921
25 ARALIK 1921
27 A⁄USTOS 1922
30 A⁄USTOS 1922
30 A⁄USTOS 1922
1 EYLÜL 1922
9 EYLÜL 1922
11 EK‹M 1922
: II. ‹nönü Muharebesi.
: Yunanl›lar›n Adapazar›’n› iflgali.
: II. ‹nönü Zaferi.
: ‹talyanlar›n Antalya’y› tahliyeye bafllamas›.
: Yunanl›lar›n Afyon’u iflgali.
: Yunanl›lar›n Kütahya’y› iflgali.
: Yunanl›lar›n Eskiflehir’i iflgali.
: Türk Ordusu’nun Sakarya gerilerine çekilmesi.
: TBMM’nde ç›kart›lan bir kanunla M. Kemal Pafla’ya “Baflkumandanl›k” s›fat›n›n verilmesi.
: Ankara halk›n›n, ordular›n zaferi
için Ankara Namazgah›nda topluca dua etmesi.
: Yunan ricatinin bafllamas›.
: Sakarya Zaferi (Bu zafer bütün yurtta ve ‹slâm dünyas›nda büyük sevinçle karfl›land›).
: M. Kemal Pafla’ya “Gazi” ve
“Müflir” unvan› verilmesine
iliflkin kanunun kabulü.
: Türkiye ile Fransa aras›nda
“Ankara ‹tilafnamesi”nin imzalanmas›.
: Antep’in Frans›z iflgalinden
kurtuluflu.
: Afyon’un Yunan iflgalinden kurtuluflu.
: Dumlup›nar Meydan Muharebesi.
: Kütahya’n›n Yunan iflgalinden
kurtuluflu.
: M. Kemal Pafla’n›n, “Ordular!
‹lk hedefiniz Akdeniz’dir. ‹leri!” emrini verifli.
: ‹zmir’in Yunanl›lardan temizlenerek kurtar›lmas›.
: ‹tilaf Devletleriyle Mudanya
Mütarekesinin imzalanmas›.
rakiyle M. Kemal Pafla’n›n baflkanl›¤›nda Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi dinî
bir törenle aç›ld› ve Millî Mücadeleyi yönetecek yeni bir hükümet kuruldu.
Osmanl› Hükümeti’nin 10 A¤ustos 1920’de imzalad›¤› Sevr Antlaflmas›n› Büyük Millet Meclisi tan›mad›. Yunanl›lara karfl› Orta Anadolu’nun bat› kesiminde çarp›flmalara
bafllad›. ‹nönü, Eskiflehir, Kütahya, Sakarya, Afyon muharebeleri yap›ld›. Yunanl›lar Birinci ve ‹kinci ‹nönü Savafllar›nda yenilgiye u¤rat›ld›. Öte yandan Do¤u Anadolu’yu almak isteyen Ermenilere karfl› Kars ve Sar›kam›fl cephelerinde yap›lan çarp›flmalarda
Türk güçleri Ermenileri ma¤lup etti (30 Ekim 1920). Kars ve Ardahan geri al›nd›.
Yunanl›lara verilen savafllarda en büyük güçlük teçhizat yetersizli¤inde yafland›.
Yap›lan ça¤r›ya, köylere var›ncaya kadar halk, ellerindeki bütün imkânlar›yla seferber
oldu.
Büyük Millet Meclisi, 5 A¤ustos 1921’de M. Kemal Pafla’y› Türk ordular›n›n Baflkumandanl›¤›na getirme karar› ald›. Pafla, Millî Mücadele’yi zaferle sona erdirecek bir taarruz için
genifl ölçüde haz›rl›klar yapt›rd›. Harekât›n›, millî s›n›rlar içindeki Türk topraklar›n› yabanc› iflgallerden kurtaracak ve yeni Türk devletinin ba¤›ms›zl›¤›n› sa¤layacak bir nitelikte
planl›yordu.
Mevcut imkânlar, cephane ve ikmal araçlar› yetersizli¤ini göz önünde tutan düflman
ve dünya kamuoyu, Türklerin herhangi bir karfl› taarruza geçebilece¤ine inanm›yordu.
Halbuki Türk milletinin kesin inanc›, düflman ordular›n› Anadolu’dan söküp atmak ve savafl› zaferle sonuçland›rmakt›. Nitekim Kurtulufl Savafl›n›n son safhas› olan Büyük Taarruz ve bunu takip eden Baflkumandanl›k Meydan Muharebesi ile Yunan kuvvetlerine karfl› kesin bir zafer elde edildi.
9 Eylül 1922’de ‹zmir’in geri al›nmas›n› müteakip, ‹tilaf Devletlerinin destekleriyle
Anadolu içlerine kadar ilerlemifl olan Yunan ordular› ‹zmir’den denize döküldü ve bütün
Ege k›y›lar› Türklerin eline geçmifl oldu (15 Eylül 1922). 11 Ekim 1922’de ‹tilaf Devletleriyle yap›lan Mudanya Mütarekesi ile, cephelerde verilen Millî Mücadele sona erdi.
Millî Mücadelenin Mimarlar›
Millî Mücadele, Anadolu halk›na güvenilerek giriflilmifl ve neticede zafere ulafl›lm›fl
bir mücadeledir. Bu gerçek, M. Kemal Pafla’n›n giriflti¤i dava için en önemli avantajd›r.
Halk›n bu hususta son derece fedakarl›¤› ve kendine sonsuz güveni yan›nda, Atatürk’ün
yan›nda yer alan de¤erli kumandanlar, kahraman Mehmetçik ve nihayet bu mücadelenin maddi ve manevî cephesinde yer alm›fl olan din adamlar› ayr› birer avantaj olmufltur. Konuyu biraz açmak istiyorum.
Mustafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadafllar›
Mustafa Kemal Pafla, zekas›, ileri görüfllülü¤ü ve askeri dehas› ile Millî Mücadele
hareketinin tart›fl›lmaz lideridir. Mücadelenin askeri planda öncülü¤ünü yapt›¤› gibi
TBMM’nin aç›lmas› ve yeni bir hükümetin kurulmas›nda da öncülük yapm›flt›r. Atatürk’ün Millî Mücadele’deki müstesna rolünün detayl› izah› böyle makale hacimli yaz›lara s›¤maz.
Bilindi¤i gibi Atatürk hakk›nda binlerce eser yaz›lm›fl ve her yönüyle tan›t›lm›fl bir
kifliliktir. Burada sadece bir cümle ile ifade edelim ki, Millî Mücadele’nin kazan›lmas›nda en büyük avantajlardan biri Atatürk’tür. Ayr›ca Atatürk’ün yan›nda, kendisine
destek veren, her biri iyi yetiflmifl de¤erli komutanlar yer al›yordu. Kaz›m Karabekir, Ali
120
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele, ‹smet ‹nönü, Kaz›m Özalp, Kaz›m Dirik, Fahrettin Altay, Cafer Tayyar E¤ilmez bunlardan sadece birkaç›d›r.
Fedakâr Anadolu Halk›
Kurtulufl Savafl›, top yekun bir savaflt›; askeri, sivili, hocas›, eflraf›, iflçisi, köylüsü,
kad›n›, erke¤i, yafll›s›, çocu¤uyla, k›saca bütün Anadolu halk›yla verilmifl topyekün bir
savaflt›. Türk milletinin hemen hemen her ferdinin bu savafla katk›lar›, flükranla yad etmemiz gereken fedakârl›klar›, terleri ve kanlar› vard›r. Atatürk bu mücadeleyi bu halka
güvenerek, bu halka inanarak bafllatt›.
“Allah, devletimize zeval vermesin” duas›n› dilinden düflürmeyen dindar Anadolu
halk›, kendisine vurulmak istenen esaret zincirini k›rmak, ezan sesini çan sesine bo¤durmamak için, flartlar ne kadar olumsuz olursa olsun, silaha sar›lm›fl ve elinden gelen çabay› sarf etmifltir.
Mehmetçik
Millî Mücadelenin isimsiz kahramanlar›... Onun için ne söylesek yetersiz, ifadelerimiz onu anlatmakta c›l›z kal›r... Merhum Mehmed Akif de onunu için “Gel, seni tarihe
gömelim, desem, s›¤mazs›n” ifadesini kullanm›yor muydu? Onlar vatan›m›z›n ba¤›ms›zl›¤› için hayatlar›n› ortaya koydular; milletin kurtuluflu için cepheden cepheye kofltular.
Yar› aç, yar› ç›plak Sakarya’da, Anafartalar’da, ‹nönü’de, Dumlup›nar’da, Kars’ta,
Ardahan’da Mehmetçi¤in ç›rp›n›fl›n› görürüz. Büyük Taarruz’un sonunda, 30 A¤ustos’da zaferini ilan ederken ad›ndaki tazelik, kiflili¤indeki civanmertlik ile aln› aç›k
dimdik ayakta duruyordu, o. Çünkü o, Mehmetçik’ti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Millî Mücadele y›llar›n›n en önemli olaylar›ndan biri, Ankara’da 23 Nisan 1920’de
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin aç›larak yeni bir hükümetin kurulmas›yd›. Esasen
Millî Mücadele’nin kurumsal temeli TBMM’dir.
‹lk Meclisi oluflturan milletvekillerinin say›s› 337’yi buluyordu. Bu üyelerin bir k›sm›n›, kapat›lan Osmanl› Meclisi Mebusan› üyelerinden kaçarak Ankara’ya gelenler, bir
k›sm›n› da yeni seçilenler oluflturuyordu.
‹lk Meclisin tutanaklar›n› gözden geçirirken rastlam›flt›m. Büyük Millet Meclisi’nin
9 May›s 1920 tarihli oturumunda, Meclis Baflkanl›¤›na bir önerge veriliyor. Deniyor ki,
Bursa mebuslar›ndan Mustafa Fehmi Bey (bilahare ilk fier’iye ve Evkaf Vekili olacakt›r), Meclise kat›lmak üzere, vas›ta bulamad›¤› için yaya olarak ‹stanbul’dan kaç›p on
befl gün kadar çar›kla yürüyerek gelmifl, bu nedenle sa¤ aya¤›n›n t›rnaklar› dökülmüfltür; uzun süre tedaviye muhtaçt›r, arkadafl›m›z izinli say›lmal›d›r.
Gerçek flu ki, Millî Mücadelenin zafere ulaflmas›nda Millî Meclisin fedakar üyelerinin katk›s› büyüktür, çabalar› her türlü takdirin üstündedir. Bu y›llara ait Meclis tutanaklar›n› gözden geçirirsek, milletin ba¤r›ndan ç›km›fl olan TBMM’nin bu y›llarda en
çok üzerinde durdu¤u, gündemini en çok iflgal eden iki konuyu görürüz: Cephelerde
verilen mücadele ve ülkenin dini sorunlar›.
... Ve Din Adamlar›
Millî Mücadelede din adamlar› çok önemli roller üstlenmifllerdir. Diyanet ‹flleri
Baflkanl›¤› yay›nlar› aras›nda ç›kan iki eser (Kurtuluflun ve Cumhuriyetin Manevî Midoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
121
marlar› ile Millî Mücadele’de Din Adamlar›) bile bize bu konuda yeterli bilgi vermeye
kafidir.
Vatan savunmas›nda kendilerini mesul sayan din adamlar›, Millî Mücadelede bütün gayretlerini ortaya koydular. O y›llarda Kilikya Garp Umum Kumandan› olan Sinan
Tekelio¤lu’nun söyledi¤i gibi;
“Maddi imkanlar›n yok oldu¤u yerde insanlar›n yap›lmaz zannedilene el atabilmesi, ancak ruh
ve iman kuvveti ile mümkün oluyor. Bunu da, halkta yaratabilen yegane menba din ulemas› idi. Bu
tabirin içine Müftüden en ücra köydeki ‹mama kadar hepsi dahildi. Bilhassa köylerde yorgun, harbden b›km›fl, muayyen yafl haddi içinde erkek nüfusunu kaybetmifl halk›, yeni bir mücadelenin imkan›na ve zarurili¤ine inand›racak tek kudret din adamlar› idi. Onlar, sadece telkin ve irflad ile kalmad›lar, ellerine silah da ald›lar, yafllar›na ve itiyadlar›na ra¤men en tehlikeli mevzilerde, harbi sanat
edinmifl meslekten askerlerde hayranl›k uyand›racak cesaret ve azimle dövüfltüler (...).” (Kurtuluflun
ve Cumhuriyetin Manevî Mimarlar›, s. 117-118.)
Gerçekten de din adamlar› ülke topraklar›n›n istilas›, mukaddesat›n ayak alt›na
al›nmas› tehlikesi karfl›s›nda hem mahallî oluflumlar›n, cemiyetlerin içinde ve bafl›nda yer alm›fllar, hem de fiili olarak cephelerde çarp›flm›fllard›r. Toplant›larda yapt›klar› konuflmalarla, camilerde vaaz ve hutbelerle halk›n kurtulufl heyecan›n› diri tutmufllard›r. Ayr›ca say›lar› 337’yi bulan ilk Meclis üyelerinden 53’ünü , din görevlili¤ini meslek seçmifl olsun olmas›n, formasyon ve yetiflme tarz› olarak ilmiye s›n›f›na mensup
122
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
din adamlar› oluflturuyordu. (Tar›k Zafer Tunaya, Devrim Hareketleri ‹çinde Atatürk, 2. bask›, ‹stanbul 1981, s. 212-213.)
Bir hususa aç›kl›k getirmek gerekir: Din adamlar›n›n burada yapt›¤›, tarihte Bat›
dünyas›nda yap›ld›¤› gibi, dini referans göstererek savafl k›flk›rt›c›l›¤› yapmak de¤ildi.
Yabanc›larca insafs›z bir flekilde istila edilen kendi öz yurtlar›n›n savunmas›na teflvik
söz konusudur. Bunu da, ruhani bir temsilci s›fat›yla de¤il, milletin birer ferdi olarak
yerine getirmifllerdir.
Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi, Amasya Müftüsü Hac› Tevfik Efendi, Ömer
Vehbi Efendi, Hadimli Mehmed Vehbi Efendi, Bolvadinli Vehbi Hoca, Abdullah Azmi
Efendi, Mustafa Fehmi Efendi, Hoca Raif Efendi, Haf›z ‹brahim Efendi (Demiralay),
Hüseyin Hüsnü Efendi, Hoca fiükrü Efendi (Çelikalay), Dersiam Ali Riza Efendi, Bal›kesir Müftüsü Mehmed Nuri Efendi, Millî Mücadelenin manevî mimarlar›ndan sadece birkaç›d›r.
fiair ve mütefekkir kimli¤i yan›nda iyi bir hatip olan ve vaaz kürsülerinde yapt›¤› konuflmalarla, ç›kard›¤› dergi ve gazetelerde yay›nlad›¤› yaz›larla halk› mücadeleye ça¤›ran ‹stiklal Marfl›m›z›n flairi Mehmed Akif Bey’i de unutmamam›z gerekiyor. O, ‹stiklal
Savafl›nda Anadolu’yu dolaflarak düflman istilas›na karfl› halk› birlik ve beraberli¤e ça¤›rm›fl gerçek bir önderdir.
80 Y›l Sonra
Ülkemiz, geçen yüzy›l›n bafl›nda, bir dünya savafl›nda, bir cihan devleti olan Osmanl›n›n y›k›l›fl›na flahit oldu. Akabinde son vatan parças› Anadolu topraklar› müstevlilerce pây mal edilmek istendi; topraklar› yer yer iflgal edildi. Türk insan› için bu, kabul edilir bir durum de¤ildi. Yedisinden yetmifline her vatan evlad› yekvücut oldu; her
fleyini ortaya koyarak cephelere kofltu. Her türlü zorlu¤a gö¤üs gerdi. Nihayetinde öz
yurdunu düflman iflgalinden kurtard›. Ve bu olay üzerinden flimdi yaklafl›k 80 y›l geçti. Mücadeleyi veren neslin bugünkü torunlar› olan bizler, flimdi yeni bir ça¤›n bafl›nda bulunuyoruz. Acaba 80 y›l önce vuku bulan bir mücadeleden hangi mesajlar› tafl›yabiliriz günümüze?
Baflta flunu hat›rlamam›z gerekiyor: Bize bir kurtulufl savafl› vermeyi de gerektirmifl
olan Birinci Dünya Savafl›nda iki cephe halinde ölesiye çarp›flm›fl olan dünya devletlerinden birço¤u, savafl›n üzerinden fazla bir zaman geçmeden aralar›nda dostane iliflkiler kurdular. Sosyal ve ekonomik alanlarda h›zl› bir kalk›nma içine girdiler. Teknolojik geliflmeler birbirini kovalad›. Bu arada dünya bar›fl›n› sa¤lama do¤rultusunda da
çabalar sarf edildi. Bu ba¤lamda uluslararas› sözleflmeler akdedildi. S›cak savafllar›n
ortadan kald›r›lmas› için çal›flmalar oldu. Günümüze do¤ru geldikçe, farkl› din ve ›rklara mensup toplumlara, devletlere daha hoflgörülü yaklafl›m içine girildi. Bütün bunlara ra¤men yeryüzünde o günden bugüne savafllar, çat›flmalar, katliamlar eksik olmad›. Afganistan’da, Körfez’de, Bosna Hersek’te, Azerbaycan’da, Kosova’da, Çeçenistan’da ve dünyan›n di¤er yerlerinde yaflananlar zihnimizde halen tazeli¤ini muhafaza
ediyor.
Bize gelince... Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, genel bir d›fl siyaset olarak bar›fl› ön plana ç›kard›k. Komflular›m›zla ve dünya ülkeleri ile iyi iliflki yollar›n› arad›k.
Ekonomik ve kültürel iflbirlikleri yapt›k. D›fla aç›lmaya çal›flt›k. Bilindi¤i gibi bugün Avrupa Birli¤ine aday ülke durumuna geldik. Dün çarp›flt›¤›m›z ülke insanlar›n›n bugündoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
123
kü torunlar›yla hasmane bir hesaplaflman›n içine girmemiz elbette söz konusu olamazd›. Dostluklar›n da, düflmanl›klar›n da ezeli olmad›¤› gerçe¤ini hat›rlamam›z gerekiyor. Bar›fl yolunu tercihimiz, düflmanl›k besleyenlere karfl› tedbir almam›za elbette
engel teflkil etmiyor.
Burada esas üzerinde durmak istedi¤im, yeni bir yüzy›l›n bafl›nda çeflitli yönlerden
millet olarak bizim geldi¤imiz noktan›n, o mücadeleyi veren nesle lây›k düzeyde olup
olmad›¤› noktas›ndad›r.
Geçen süre içinde elbette her bak›mdan mesafeler kat ettik; bunu öncelikle vurgulamam›z gerekir. Ancak, flu sorular› da kendimize sorup bir öz elefltiri, milletçe bir nefis muhasebesi yapmam›z gerekiyor: Ekonomik ve kültürel kalk›nm›fll›k aç›s›ndan acaba ça¤dafl dünyay› yakalayabildik mi? Ceddimizin can› pahas›na bize emanet etti¤i bu
topraklarda bizzat Atatürk’ün iflaret etti¤i ça¤dafl medeniyet düzeyini yakalayabildik
mi? Yoksulluk çemberini k›rabildik mi? Milletimizin genel refah düzeyini arzu edilen
noktaya getirebildik mi? Sorular› ço¤altabiliriz. Konuya bu aç›dan yaklafl›nca, söz gelifli, yukar›da verdi¤imiz örnekte oldu¤u gibi, yüce bir ideal u¤runa, çar›kla ‹stanbul’dan Ankara’ya yaya yürüyen mebusa karfl› bir mahcubiyetimiz söz konusu mu, de¤il mi? Bu ve benzeri sorular›n cevab› üzerinde kafa yormak zorunday›z.
Ne yaz›k ki, en az›ndan flu sorular›n cevab›nda ecdad›m›za karfl› boynumuzun bükük
kalaca¤›n› zannediyorum: Biz baflta, kendi aram›zda birlik ve beraberli¤imizi sa¤layamad›k. Birbirimizle konuflup, birbirimizi anlamak yerine, bir arada sulh içinde yaflaman›n yollar›n› aramak yerine, üzerinde buluflaca¤›m›z ortak paydalar oluflturmak yerine;
farkl› yönlerimizi birer çat›flma alan› de¤il, birer zenginlik telakki etmek yerine, sürtüflmeler, kavgalar, gürültüler, anlaflmazl›klar, ayr›l›k gayr›l›l›klar aram›zda sürüp gitti.
Halk›m›z›n genel ve dinî yönden cehaletine tam anlam›yla son veremedik. Halbuki Kurtulufl Savafl›n› zafere ulaflt›ran ilk TBMM, savafl› bitirir bitirmez kendine yeni bir
hedef tayin etmiflti: Bu kez sefalet ve cehaletle mücadele! Daha Kurtulufl Savafl› verilirken söz konusu Meclis, ‹slam’›n gerçek yüzünü millete yans›tmak üzere ideal din
e¤itimi ve din hizmeti verebilmenin yollar›n› aramaya bafllam›fl, bu do¤rultuda ciddi
ve samimi gayretler içine girmiflti. Onlara göre toplumun inanç yönünden boflluk içinde kalmas›, dini cehalet içinde olmas› kadar tehlikeli bir durum olamazd›. Hazindir ki,
80 y›l sonra biz bu konularda hâlâ aray›fl içerisindeyiz. Bu durum Kurtulufl Savafl›n› veren neslimize, flehid ve gazilerimizin ruhaniyetlerine karfl› elbette bizi mahcubiyet içerisinde b›rak›yor.
Tarih fiuuru ya da Tarihten Ders Almak
‹nsanlar geçmiflini, tarihinde neler olup bitti¤ini ö¤renmek ister. Çünkü sahip oldu¤umuz de¤erlerin kayna¤› eskilerdedir, tarihtedir. Millet olarak bu güne nas›l geldi¤imizi, ne gibi evrelerden geçti¤imizi tarihten biliriz. Kald› ki biz, eski ve köklü gelenekleri olan bir milletiz. Dolay›s›yla sa¤lam bir tarih fluuru, tarih bilincine sahip olmal›y›z. Geçmiflte olanlar› yorumlayabilme, onlardan ders ç›kartabilme meziyetine
sahip olmal›y›z. Günümüzü iyi de¤erlendirmekte, gelece¤e sa¤lam ad›mlarla yürüyebilmekte tarih bize ›fl›k tutacakt›r. Gelece¤e ›fl›k olmas› için tarihin tespit ve tenkit görevi vard›r; ancak tarih, cezaland›rmak ya da mükafatland›rmak maksad›n› tafl›mamaktad›r.
124
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Tarihte cereyan eden olaylara bakarak bir bölümü “ak”, di¤er k›sm›n› “kara” diye
yarg›lamak, ya da “bütün kötülükler flu dönemde, bütün güzellikler ise bu dönemde”
fleklinde bir bak›fl aç›s›n› ön planda tutmak, tarih ilmi aç›s›ndan isabetli olmaz. Çünkü bu tür genellemeler, koyu tarafgirlerin baflvurdu¤u ucuz bir yöntemdir. Halbuki tarihi her olay› kendi dönemi ve flartlar› içinde de¤erlendirmek gerekiyor. Tarihe so¤ukkanl› ve objektif bakmak zorunlulu¤u vard›r. Olaylar› sebep-sonuç ba¤lam›nda de¤erlendirmek zorunday›z. Önyarg›l› bakt›¤›m›z zaman ço¤u kez hata edebiliriz. Tarihe ilmin ve belgelerin ›fl›¤›nda bir yaklafl›m son derece önemlidir. Varsa, yap›lan hatalardan ders ç›kar›r›z, tarihe not düfleriz. Ne var ki belli düflünce kal›plar› içinde kalm›fl insanlar›n, bu huylar›ndan vazgeçmeleri de kolay olmamaktad›r.
Hiç kimse tarihi inkâr etmekle mazisiyle olan ba¤›ndan kurtulmufl olamaz. Ancak,
tarihte olanlara sadece tak›l›p kal›rsak medeniyet yar›fl›nda sözümüzün olamayaca¤›n› da unutmamam›z gerekir.
Bu bilgiler çerçevesinde flunu söyleyebiliriz: Tarihimizi bir bütün olarak ele almak,
akl› selimin gere¤idir. Biz, tarihimizin ne Cumhuriyet dönemini, ne de Osmanl› ve daha önceki dönemlerini d›fllay›p reddedebiliriz. Bunlar ayr› ayr› de¤il, birbirinin tamamlay›c›s›d›r. Bir dönemini be¤enmek, ötekisini reddetmeyi gerektirmez. Tarihi flahsiyetler için de durum ayn›d›r. Unutmamam›z gerekir ki, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanl›n›n miras› üzerinde infla edildi. Dolay›s›yla birini küçümsemekle, di¤erini de küçümsemifl olmak gibi bir yanl›fll›¤›n içine düflebiliriz.
Dua ile...
Yaz›m› dua ile bitirmek istiyorum.
Millî Mücadele’ye, Kurtulufl Savafl›’na kat›l›p flehit veya gazilik mertebesine eriflmifl, neferinden en yüksek kumandan›na kadar bütün mücahit ve mücahideleri; ilk
Millî Meclis’in fedakâr üyelerini; Selahattin Tansel’in ifadesiyle (Mondros’tan Mudanya’ya), Bat› Anadolu’nun ba¤r› yan›k delikanl›s›n›, Kastamonu’nun duygulu gelinini,
Karadeniz’in titiz kay›kç›s›n›, Güney’in ve Güney Do¤u’nun esmer tenli yi¤idini, Do¤u
Anadolu’nun çileli halk›n›, Orta Anadolu’nun fedakâr erkek ve kad›n›n›; efeleri, zeybekleri, müftüleri, vaizleri, imamlar›, hatipleri, ö¤retmenleri; Türk Kurtulufl savafl›n›n
isimli isimsiz, büyük küçük her yafl ve meslekten, her bölge ve beldeden kahraman
mücahid ve mücahidelerini, mübarek flehid ve gazilerimizi, hayatlar›n› boynu bükük
dul ve yetim olarak tamamlam›fl cefakar neslimizi; k›sacas›, mücadelenin maddi ve
manevî mimarlar›n› dua ve minnetle yadediyoruz.
Siz ayr›ca, özel olarak kendi dede ve ninelerinize, isimleriyle yadedip, Fatihalar›n›z› gönderiniz. Ben de, izninizle, gazi dedem Emrullah o¤lu Mustafa’y› burada hususen
hay›rla yadetmek istiyorum.
Binlerce emsali gibi, daha çocuk yaflta ‹stiklal Savafl›nda cepheye koflmufl, baflta
açl›k ve yokluk olmak üzere birçok s›k›nt› yaflam›fl, yaralanm›fl; bilahare kendisine ita
edilen ‹stiklal Madalyas›n› bir fleref vesikas› olarak gururla tafl›m›fl, bereketli ama
mahzun bir ömrün sonunda, 90 küsur yafllar›nda Rahmet-i Rahmana kavuflmufl dedemi, ona efl olma bahtiyarl›¤›n› kazanm›fl, dilinden duas›n› eksik etmemifl nur yüzlü
sevgili ninemi minnet ve dua ile yad ediyorum. Makamlar› cennet olsun!
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
125
Ebedî 30
A¤ustos
ve
*
Atatürk
Ş
anl› tarihini, alt›n sayfalarla süsleyen aziz milletimizin unutulmaz zaferlerinden biri olan 30 A¤ustos
Zafer Bayram›’n›n 83. y›ldönümünü idrak ediyoruz.
30 A¤ustos, hürriyet ve istiklâlimizi kazand›¤›m›z bir zafer günüdür. Bu asil mücadele, ‹stiklâl
flairimiz Mehmet Akif’in dilinde;
“Garb›n âfâk›n› sarm›flsa çelik z›rhl› duvar,
Benim iman dolu gö¤süm gibi serhaddim var”
dizeleriyle en güzel bir flekilde ifadesini bulmufltur.
30 A¤ustos, milletimiz için Zafer Bayram›’d›r.
Bu flanl› zafer gününün de¤erini iyi anlayabilmek
için, flüphesiz o günlerin sosyal, ekonomik ve siyasî ortam›n› hat›rlamakta yarar vard›r.
Bilindi¤i üzere Birinci Dünya Savafl› sonunda
imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaflmas›’yla yurdumuz tamamen elimizden al›n›yor, vatan›m›zda hür olarak yaflama hakk›m›za son veriliyordu. Yüz-y›llard›r üzerinde ba¤›ms›z olarak yaflad›¤›m›z bu topraklar düflmanlara veriliyor, bizim
de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette
mümkün de¤ildi. 19 May›s 1919’da Atatürk’ün Samsun’a ç›kmas›yla, lideriyle kucaklaflan Anadolu, Atatürk’ün önderli¤inde Kurtulufl Savafl›’n› bafllatt›.
Amasya Genelgesi’nin yay›nlanmas›n›n ard›ndan
Erzurum ve Sivas Kongreleri yap›ld›. Daha sonra 27
Aral›k 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan
* Dr. Eyüp BAfi, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 176 (A¤ustos 2005), s.
52-53 (Makale, “Ebedî 30 A¤ustos” bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r.
126
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“Bilelim ki, kazand›¤›m›z
muvaffak›yet milletin
kuvvetlerini birlefltirmesinden
ileri gelmifltir.
E¤er ayn› muvaffak›yetleri,
zaferleri ileride de kazanmak
istiyorsak, ayn› esasa
dayanal›m, ayn› yolda
yürüyelim.”
(M. Kemal ATATÜRK)
1920’de TBMM’yi kurdu. Böylece hem memleketin yönetimi halk›n iradesine verilmifl
oluyor hem de Kurtulufl Savafl›’n›n merkezi Ankara oluyordu.
TBMM, yapt›¤› görüflmelerde yurdun durumunu ve kurtulufl çarelerini arad›. “Mîsâk-› Millî s›n›rlar› içinde vatan›n bir bütün oldu¤u ve parçalanamayaca¤› görüflü”nden hareketle, düflmanla mücadele karar› al›nd›. Oluflturulan düzenli ordularla
savafla girildi. ‹lk baflar›, Do¤u’da Ermeni çetelerine karfl› kazan›ld›. Daha sonra, Bat›
cephesinde Yunanl›larla I. ‹nönü ve II. ‹nönü Savafllar› yap›ld›. Bu savafllar›n kazan›lmas›yla Yunanl›lara büyük bir darbe indirilmifl oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden sald›r›ya geçti. Sald›r› üzerine Mustafa Kemal, ordular›na: “Hatt› müdâfaa yoktur sath› müdâfaa vard›r. Bu sat›h, bütün vatand›r. Vatan›n her kar›fl topra¤› vatandafl›n kan›yla ›slanmad›kça terk olunamaz.” emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârl›kla bu karara uydu. 23 A¤ustos ve 12 Eylül
1921 tarihleri aras›nda yap›lan Sakarya Meydan Muharebesi’yle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaflmas›’ndan beri ilk defa toprak kazanmaya bafll›yordu. Sakarya Savafl›, Türk
milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçti¤i önemli bir savafl olarak da
tarihe geçti. Bu zafer sonunda TBMM taraf›ndan, Mustafa Kemal’e “Gazi” unvan› ve
“Mareflal” rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalar›ndan biri olan Sakarya Savafl›’ndan sonra, büyük bir
taarruzla düflman› tamamen yok etme karar› al›nd›. 1922 y›l› A¤ustos ay›na kadar, haz›rl›klar tamamland›. Güneydeki Türk birlikleri, büyük bir gizlilik içinde Bat› cephesine
kayd›r›ld›. ‹stanbul’daki cephane depolar›ndan silah ve cephane kaç›r›ld›. ‹tilâf Devletleri taraf›ndan tahrip edilerek kullan›lmaz hâle getirilen toplar onar›ld›. Yeni silâhlar
sat›n al›nd›. Ordumuza taarruz e¤itimi yapt›r›ld›. Bu haz›rl›klardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in baflkomutanl›¤›n› yapt›¤› ordumuz, 26 A¤ustos 1922’de düflmana sald›rd›.
Bir saat içinde düflman mevzileri ele geçirildi. 30 A¤ustos’ta düflman çember içine
al›nd›. Sa¤ kalanlar esir al›nd›. Esirler aras›nda Yunan Baflkomutan› Trikopis de vard›.
Bu savafl, Atatürk’ün baflkomutanl›¤›nda yap›ld›¤› için “Baflkomutanl›k Meydan
Muharebesi” olarak adland›r›ld›.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
127
128
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Büyük Taarruzun baflar›yla sonuçlanmas›ndan sonra düflman, ‹zmir’e kadar takip
edildi. 9 Eylül 1922’de ‹zmir’in kurtar›lmas›yla yurdumuz düflmandan temizlenmifl oldu. Hain düflman›n, haks›zca ve alçakça iflgaline “dur” diyen ve kan›m›z›n son damlas›n› ak›tmadan yurdumuzu b›rakmayaca¤›m›z› dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi, her
y›l 30 A¤ustos günü bayram yaparak kutluyoruz.
Çünkü “Ba¤›ms›z Türkiye”yi 30 A¤ustos zaferine borçluyuz. E¤er milletimizin tarihinde bir Dumlup›nar günü olmasayd›, Türk tarihi yar›m kal›r, dünya tarihi yeni devrin istikametlerini çizen en flamil dönüm noktalar›n›n birinden mahrum olurdu. Türk
milletinin Dumlup›nar etraf›ndaki birli¤i; kendi tam ve ebedî istiklâl misak›n›n bir ifadesi olmakla birlikte, istiklâli kay›t ve flart alt›nda kalan bütün cihan milletlerinin kurtulufl hasret ve mücadeleleri için son derece anlaml› bir semboldür.
30 A¤ustos zaferinin milletimiz aç›s›ndan var olufl, dirilifl ve özgürlü¤ünü devam
ettirme yönlerinin yan›nda, önemli iki yönü daha vard›r. Bunlardan birincisi, ordumillet dayan›flmas›n›n en üst seviyede gerçekleflti¤i, milletimizin topyekün bu var olma mücadelesinde bir bütün olarak yer almas›d›r. ‹kincisi ise, 30 A¤ustos Zaferi’nin
ard›ndan Türkiye’nin yepyeni hedefler, yepyeni kurumlar ve ça¤dafl dünyaya kararl›
ad›mlarla yürümesinin bafllamas›d›r. Ve hâlâ Türkiye bu yolda kararl›l›kla yürümesini
devam ettirmekte ve sonsuza kadar da devam ettirecektir.
30 A¤ustos, sadece kazan›lan bir zafer ve bu topraklara Türk Milleti’nin ebediyen
kalaca¤›n›n damgas› anlam›n› tafl›mamaktad›r. Ayr›ca dünyaya kendisini kabul ettiren, dünyan›n büyük güçlerini dize getiren ve dünyaya örnek olan tarihi mucizeleri
gerçeklefltiren ve Türk Milleti’nin gerçek karakterini bir kere daha dosta-düflmana gösteren milletimizin ve kahraman ordumuzun açt›¤› alt›n bir sayfad›r.
30 A¤ustos Zaferi’nin milletimize ve ülkemize var olma mücadelesini kazand›rma
tarihi olmas›n›n yan›nda, milletimize güven ve cesaret kazand›ran, önündeki her türlü zorlu¤u aflma güveni veren katk›lar›n› da dikkate almal›y›z. Çünkü çöken ve d›fl›m›zdaki ülkelerin hangi parças›n› ben alay›m diye düflündü¤ü koca bir enkazdan, genç ve
dinamik bir cumhuriyetin do¤mas›na sebep olan 30 A¤ustos Zaferi, yeni kurulan devlete de heyecan, dinamizm, güven ve kararl›l›k getirmifltir.
30 A¤ustos Zaferi’nin canland›rd›¤› bu ruh, genç cumhuriyetimizin çok k›sa zamanda büyük at›l›mlar yapmas›n› sa¤lam›fl, hâlâ bu temeller üzerinde devletimiz geliflmesini ve at›l›mlar›n› devam ettirmektedir.
Milletimiz; gelece¤i, ülkesi ve devletinin bekas› için her zaman en büyük fedakârl›¤›, can›yla-mal›yla göstermesini bilmifl, önüne bir hedef konuldu¤unda da tek bir yürek olarak kenetlenmifltir.
fiimdi millet olarak önümüzde kazanmam›z gereken daha baflka zaferler vard›r. Gazi Mustafa Kemal söz konusu hedefi, Baflkumandanl›k Meydan Muharebesi’nin ilk kutland›¤› tarih olan 30 A¤ustos 1924’de kahraman Türk milletine flu ifadesiyle duyurmufltur:
“Milletimiz, Dumlup›nar’da kutlanan Büyük Zafer’den daha önemli bir zafer peflindedir; kültür ve uygarl›k zaferi…”
‹flte genç Türkiye Cumhuriyeti, bu hedef do¤rultusunda kararl›l›kla yürümesini devam ettirmekte ve sonsuza kadar da devam ettirecektir.
Bu vesileyle; milletimizin asla esir edilemeyece¤ini, semalar› süsleyen bayra¤›m›z›n gönderden indirilemeyece¤ini bütün dünyaya ilân eden, flanl› 30 A¤ustos Zaferi’nin ölümsüz kahramanlar› aziz flehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle an›yoruz.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
129
130
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Milli
Egemenlik
ve
*
Atatürk
M
illî flairimiz Mehmet Akif’in, “Kim bu cennet
vatan›n u¤runa olmaz ki feda” dedi¤i Anadolu’nun, Müslüman Türk yurdu haline gelmesinde; Alparslan, Ertu¤rul ve Osman Gaziler,
Orhan, Murat ve Y›ld›r›m hanlar, Fatih Sultan
Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi hükümdarlar mücadele vermifllerdir.
Bu arada Selçuklu Sultanlar› da...
Ceddimiz olan bu büyüklerimize; O¤uzlara Anadolu’nun kap›lar›n› açan Sar› Hocalar, Saçl› Haf›zlar, Kay› Boyunu Be¤lik, Sultanl›k, en sonunda da
‹mparatorluk yapan fieyh Edebâliler, Dursun Fak›’lar, “Diyar-› Rum”u ebediyen “Diyar-› Türk” ve
“Diyar-› ‹slâm” yapan Emir Sultanlar, Mevlânalar,
Yunuslar, Hac› Bayram ve Hac› Bektafl Veliler, manevî rehberlik yapm›fllar, onlara yol göstermifllerdir. Bahaüddin Veled o¤lu Mevlâna Celaleddin
Konya’ya, Hac› Bayram Veli Ankara’ya, Hac› Bektafl
Veli de Hac› Bektafl’a ota¤ kurmufl, Anadolu’nun
her yan›na sald›klar› erenleriyle, bu topraklar›
Türklefltirmifller, Müslümanlaflt›rm›fllard›r.
Ancak H›ristiyanl›k dünyas›, Bizans topraklar›n›n al›narak, Türklefltirilmesini ve Müslümanlaflt›r›lmas›n› bir türlü içine sindirememifltir. Bunun
için Avrupa devletleri, Anadolu’yu geri almak, tekrar H›ristiyan yapmak için y›llarca plânlar yapm›fl,
mücadeleler vermifllerdir. Nihayet 9 as›r süren bir
mücadelenin sonunda Anadolu’ya girmeyi baflarabilmifllerdir. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros
Mütarekesi sonras›nda yurdumuz Anadolu, ‹ngilizlerin, Frans›zlar›n, ‹talyanlar›n ve Yunanl›lar›n iflgaline u¤ram›flt›r.
Mustafa Kemal Atatürk; Türk
ata yurduna ve Türk’ün
ba¤›ms›zl›¤›na sald›ranlar kimler olursa olsun, onlara bütün
milletçe silahl› olarak karfl›
ç›kmak ve onlarla savaflmak
gerekti¤ini hayk›r›r.
* Prof.Dr. Ali SARIKOYUNCU, Diyanet Avrupa Ayl›k Dergi, Say›:
60 (Nisan 2004), s. 38-40.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
131
K›saca Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirtti¤i gibi bu günlerde, “Osmanl› Devleti’nin temelleri çökmüfl, ömrü tükenmiflti. Osmanl› ülkesi bütün bütüne parçalanm›flt›. Ortada bir avuç Türk’ün bar›nd›¤› bir ata yurdu kalm›flt›. Son olarak, bunun da paylafl›lmas›n› sa¤lamak için u¤rafl›lmaktayd›...”1
‹flte böyle bir anda, “Ba¤›ms›zl›k ve özgürlük benim karakterimdir” diyen Mustafa
Kemal Atatürk; “Ya istiklâl, ya ölüm” parolas›yla Türk milletinin bafl›na geçmifltir. Ona
göre, “Bu durum karfl›s›nda bir tek karar vard›r: O da millî hakimiyete dayanan, kay›ts›z, flarts›z yeni bir Türk devleti kurmak...”2
Bu amaca yönelik temel ilkeyi de; “Türk milletinin onurlu ve flerefli bir millet olarak
yaflamas›d›r. Bu ancak tüm ba¤›ms›z olmakla sa¤lanabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuflturulmufl olursa olsun, ba¤›ms›zl›ktan yoksun bir millet, uygar insanl›k karfl›s›nda
uflak durumunda kalmaktan kendini kurtaramaz.”3 diye ifade eden Mustafa Kemal Atatürk; “Türk ata yurduna ve Türk’ün ba¤›ms›zl›¤›na sald›ranlar kimler olursa olsun, onlara bütün milletçe silahl› olarak karfl› ç›kmak ve onlarla savaflmak”4 gerekti¤ini hayk›r›r.
Bu konudaki kararl›l›¤›n› da, “Ba¤›ms›zl›¤a ulafl›ncaya de¤in bütün milletle birlikte, özveriyle çal›flaca¤›ma kutsal inançlar›m ad›na and içtim.”5 diyerek vurgular.
Bu bak›mdan o, daha Millî Mücadele’nin bafl›nda dayanaca¤› temeli çok iyi seçmifltir. Samsun’a ayak bast›ktan üç gün sonra, 22 May›s 1919’da ‹stanbul Hükûmetine
gönderdi¤i raporunda;
“Millet birlik olup, millî egemenlik esas›na dayal› ve Türklük duygusunu hedef
edinmifltir.” diyerek, ulusal harekât›n üç ana prensibini aç›klam›flt›r: “Birlik ve beraberlik”, “Türk milliyetçili¤i” ve “millet egemenli¤i.”
28 May›s 1919’da Havza’dan kolordu komutanlar›na gönderdi¤i yaz›da, Mustafa
Kemal Atatürk:
“...Milletin esaretten kurtuluflu, egemen ve ba¤›ms›z olarak topraklar›m›zda yaflayabilmesi, ancak azimkâr ve namuslu ellerin, milleti k›sa ve do¤ru yoldan haklar›n› korumaya ve ba¤›ms›zl›¤a sevki ile kâbil olacakt›r” diyordu.6
22 Haziran 1919 tarihli Amasya genelgesinde ayn› düflünce, b›çak gibi keskin bir
ifade ile tekrarlanacakt›:
“Milletin ba¤›ms›zl›¤›n›, yine milletin azim ve karar› kurtaracakt›r.”
Egemenli¤in bir flahsa, bir hükümdara de¤il, millete ait oldu¤u gerçe¤inin aç›kça
ilân edilmesi aç›s›ndan bu ifade önemlidir. Baflka bir deyiflle, Amasya genelgesinde
böyle bir sözcü¤ün yer almas›yla, millî egemenli¤e dayal› yeni Türk devletinin kurulmas› yolunda önemli bir ad›m at›lm›flt›r.
23 Temmuz 1919-7 A¤ustos 1919 tarihlerinde Erzurum’da, 4-11 Eylül 1919 tarihlerinde de Sivas’ta toplanan kongrelerin kararlar›nda, “Millî ‹rade”den söz edilerek,
“Kuvva-y› Milliye’yi âmil ve irade-i milliyeyi hakim k›lmak esast›r” hükmüne yer verilmifltir. Bu arada Sivas’ta ve Ankara’da yay›nlanan gazetelere “‹rade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” adlar›n›n verilmesi bir rastlant› olmay›p, Millî Mücadele’yi “Millet
Egemenli¤i” ilkesine dayand›rma azminin bir sonucudur.
1
2
3
4
5
6
132
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Nutuk, I, ‹stanbul, 1961, s.12.
Nutuk, I, s.12.
Nutuk, I, s.13.
Nutuk, I, s.12.
Nutuk, I, s.13.
Atatürkçü Düflünce El Kitab›, Ankara, 1995, s. 47.
23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplanmas›yla da millî egemenlik, meclis ve hükümet düzeyinde temsil edilmeye bafllam›flt›r. Aç›l›fl›ndan
bir gün sonra, Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Meclis’te toplanan millet iradesini, bilfiil
vatan›n kaderine el koymufl olarak tan›mak temel ilkedir. TBMM’nin üstünde bir kuvvet yoktur.” fleklindeki önergesi onay alarak, yeni devletin ilk anayasas› 21 Ocak
1921’de kabul edilinceye kadar yürürlükte kalm›flt›r. Ayr›ca TBMM’nin 85 say›l› yasa
olarak kabul etmifl oldu¤u ilk anayasan›n 1. maddesinin ilk cümlesi, “Egemenlik kay›ts›z flarts›z milletindir” denilerek “Millî Egemenlik” ilk defa Türk Anayasa Hukukunun
temel ilkesi olarak kabul edilmifltir. Devlet içinde en üstün buyurma kudreti olarak tan›mlanan egemenli¤in, millete ait oldu¤unu ifade eden millî egemenlik, 1924’ten itibaren di¤er anayasalar›m›z›n temelini de oluflturmufltur.
Milletlerin hayat›nda yeni ufuklar açan, yön veren, büyük ve köklü de¤ifliklikler getiren çok önemli tarihi günler vard›r. Kuflkusuz Türk milleti için, var oldukça nefle ve sevinçle kutlanmas›, ayn› zamanda daima korunmas› gereken günlerden biri de 23 Nisan’d›r. Çünkü bugün, Türk milletinin köklü tarihinde yeni dönemin bafllang›c› olan millî egemenli¤in en güçlü ve tek teminat› olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Anadolu’nun ba¤r›nda do¤du¤u, aç›ld›¤› gündür. K›saca bugün, Türk milletinin ba¤›ms›zl›¤›n›,
hürriyetini, egemenli¤ini ve vatan›n›n kurtuluflunu bayraklaflt›ran tarihi bir and›r.
“Millî egemenlik u¤runda can›m› vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, flunlar› da söylemektedir:
“23 Nisan, Türkiye millî tarihinin bafllang›c› ve yeni bir dönüm noktas›d›r. Bütün bir
düflmanl›k cihan›na karfl› aya¤a kalkan Türkiye halk›n›n, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni meydana getirmek hususunda gösterdi¤i harikay› ifade eder.”
“Büyük Millet Meclisi, Türk milletinin as›rlar süren aray›fllar›n›n özü ve onun bizzat
kendisini idare etmek fluurunun canl› bir timsalidir.”7
Bu öneminden dolay›d›r ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920 günü Hac› Bayram Camii’nde k›l›nan Cuma namaz›ndan sonra, okunan Kur’an-› Kerim ve dualarla coflkulu bir törenle aç›lm›flt›r.
7 Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara, 1984, s. 28-29.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
133
6
.
bölüm
ESER‹ /
KONUfiMALARINDAN
ÖRNEKLER
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
135
Nutuk
Hakk›nda
*
Düflünceler
A
tatürk, Türk Milletinin ‹stiklâl Mücadelesini,
Türk Milletinin can›n› difline takarak yazd›¤›
hamaset destân›n› tâ ilk günlerden itibaren
târihi bir seyir içinde Nutuk’da dile getirmektedir. 15 Ekim 1927 günü irad›na bafllanan Nutuk,
20 Ekim 1927 gününe kadar tam 36 saat 33 dakika
devam etmifltir.
Atatürk konuflmas›na 19 May›s 1919’da Samsun’a ç›kt›¤› anda memleketin içinde bulundu¤u
ahvâli ve umumi manzaray› çizmekle sözlerine
bafllamaktad›r. As›rlar boyu hür yaflam›fl Türk Milletinin ellerine esaret zinciri vurulmufl, aziz yurdumuzun her taraf›nda müstevli devletlerin bayraklar› dalgalanmaya bafllam›fl, ordunun elinden silâhlar› al›nm›fl bir durumdad›r. Ufuklar›m›z› ümitsizlik
bulutlar› sarm›flt›r. Dört y›l buyunca Yemen çöllerinden, Kafkas flâhikalar›na, Galiçya da¤lar›na kadar her tarafta kan›n› dökmüfl olan Müslüman Türk
milleti ümitsiz, yorgun ve yoksuldur. Memleket
içinde muhtelif zümreler kurtuluflu baflka devletlerin himâyesinde ve merhametinde aramaktad›r.
Ayr›ca, yurdun dört buca¤›nda H›ristiyan ekalliyetler, uzun, siyah cübbelerinin aras›ndan Haç› ç›karm›fl, flehitler ve veliler yurdunu, çanlar›n u¤uldad›¤› bir sömürge hâline getirmek için bin türlü ihanet plân› haz›rlamakla meflgul... ‹stanbul’da Rum
Patri¤inin perde arkas›nda iplerini oynatt›¤› “Mavi
Mira Cemiyeti” illerde silâhl› çeteler teflkil ederek
Müslüman Türk çocuklar›n› arkadan vurmaya çal›fl›yor; Trabzon, Samsun ve Karadeniz sahilinde kurulan ve ‹stanbul’daki merkeze ba¤l› “Pontus Ce-
* R. AKT‹MURO⁄LU, Diyanet Gazetesi, Say›: 316-317 (HaziranTemmuz 1985), s. 16-17.
136
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
Atatürk yaln›z üstün bir
komutan, müdebbir bir devlet
adam› de¤il, ayn› zamanda
kelimeler ordusuna da
hükmeden mahir bir hatiptir.
Dalgalanan, köpüren bir insan
deryas› ortas›nda, yükselen sesi
ile toplulu¤un ruhuna nüfuz
etmekte, halk›n hislerini
yakalamakta, en seçkin
kelimelerle ifadelendirmekte,
adeta günefl ›fl›klar›n› odaklaflt›ran bir mercek gibi bir
noktaya teksif etmekte ve
kelimelerden ehramlar
kurmaktad›r.
miyeti” silâhla ve kanla hedefine do¤ru yürüyordu. Atatürk bu ümitsiz, bu karanl›k tabloyu çizdikten sonra, millî-müstakil devletin kuruluflunu gerçeklefltiren olaylar hakk›nda genifl bilgi ve izahat vermektedir.
Bütün cihana karfl› Türk’ün hür ve müstakil yaflayaca¤›n› hayk›ran Amasya Tamimi,
milletin azmini ve iradesini çeliklefltiren Erzurum Kongresi Misâk-› Milli’nin haz›rlanmas› ‹slâm Türk medeniyetinin merkezi ve iki k›tan›n incisi olan câmiler ve mescitler
flehri ‹stanbul’a âlem-i ‹slâm’›n gözbebe¤i olan flehre düflman›n girifli, Anadolu bozk›rlar›nda milli heyecan› ve ideali yo¤uran Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulmas›,
Türk’ün yüzünü güldüren, aln›n› gö¤e yükselten zaferleri, ‹nönü, Sakarya, Baflkumandanl›k galibiyetleri, Lozan bar›fl anlaflmas›, Cumhuriyetin ilân›...
“Nutuk”; ümitsiz, silâhs›z, cephanesiz, ç›plak ve yorgun bir milletin, yeniden diriliflinin, cesaretle aya¤a kalk›fl›n›n, düflmanlar›n› zelîl ve mahkûr ediflinin gurur verici bir
destân›d›r.
“Nutuk”; imân ve heyecan dolu kalplerin, mant›¤›n so¤uk hesaplar›n› nas›l altüst
etti¤inin beli¤ bir ifadesidir. Cihad ve istiklâl ruhu ile “Nutuk”, Türk milletinin hiçbir
zaman zulmün önünde bafl e¤meyece¤ini gösteren müstesna bir vesikad›r.
“Nutuk”, Allah’a inanan bir milletin, düflman›n topunu, silah›n›, nas›l paramparça
etti¤ini, tel örgülerini çürük bezler gibi nas›l y›rt›p geçti¤ini gözler önüne seren bir ibret tablosudur.
“Nutuk”, keflmekeflin nas›l birli¤e dönüfltü¤ünü, hüsran›n yerini nas›l hamle ve hareketin ald›¤›n›, bükük bellerin do¤ruldu¤unu, al›nlar›n ›fl›kland›¤›n›, gözlerin nas›l
flevk ve azimle parlad›¤›n› gösteren de¤erli bir eserdir.
Atatürk yaln›z üstün bir komutan, müdebbir bir devlet adam› de¤il, ayn› zamanda kelimeler ordusuna da hükmeden mahir bir hatiptir. Dalgalanan, köpüren bir insan deryas› ortas›nda, yükselen sesi ile toplulu¤un ruhuna nüfuz etmekte, halk›n hislerini yakalamakta, en seçkin kelimelerle ifadelendirmekte, adeta günefl ›fl›klar›n› odaklaflt›ran bir
mercek gibi bir noktaya teksif etmekte ve kelimelerden ehramlar kurmaktad›r. ‹smail Habip Sevük “O Zamanlar” adl› eserinde Atatürk’ün hitabet üslûbunu flöyle anlatmaktad›r:
“... O’nun nutuklar›nda ne için bu kadar derin bir tesir oldu¤unun sihrini keflfeder
gibi oldum. Çünkü O’nun flahs›nda bu milletin hem akl›, hem hissi toplanm›flt›. Milli
idrâk kemalini O’nun dima¤›nda bulmufl ve O’nun ruhu ayn› zamanda milli hassasiyetin en büyük mihrak› olmufltu. Onun için o, dima¤a hitap etti¤i vakit bu milletin iddoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
137
raki gibi vâz›h ve ayd›nl›k söz söylüyor ve yine O’nun için O, hisse hitap etti¤i vakit bu
milletin hissî hamleleri gibi coflkun ve derin bir tesir yap›yordu. O’nun nutkunu dinlerken bir an düflündüm: Acaba geçirilen vak’alar›n azameti mi bu nutka fazla tesir veriyor, yoksa bu nutkun k›ymeti mi geçirilen vak’alara fazla bir azamet veriyor diye? Oh,
flu kürsünün üzerinde nutkunu söyleyen zat için fazla düflünceye lüzûm yoktu. Abdulhak Hâmid, ‹skender’in müverrihine:
‘Târihi yazan benim, yapan siz.’
Dedirtiyor, Halbuki flu karfl›mdaki kürsüde iki saattir nutuk söyleyen zat hem tarihi yapt›, hem iflte flu kürsünün üzerinden târihi söyletiyor...”
Nutuk’un, “Ey Türk Gençli¤i” hitâb›yla bafllayan son cümleleri cidden harikulade bir
hitabet flaheseridir. Kelimeler çok dikkatle seçilmifl ve bir kuyumcu titizli¤i ile ifllenmifltir. Cümleler adetâ kademe kademe bafl döndürücü bir güzelli¤in flahikas›na
do¤ru yavafl yavafl yükselir. Son cümle t›pk› bir flah beyittir. Atatürk son cümlelerinde bir milletin düflebilece¤i en kötü flartlar› teker teker saymakta ve bu ahvâl içinde
Türk gençli¤inin hiç tereddüt etmeden, kimseden iflaret ve ikaz beklemeden vatan›n
kurtuluflu için mücadeleye at›lmas›n› istemektedir. “Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek” vazifesi Türk gençli¤ine verilmektedir.
Atatürk’ün en büyük eseri hiç flüphesiz Cumhuriyettir. Büyük kurtar›c› bütün hayat›
boyunca bu müessese üstüne titremifltir. ‹nsan›n haysiyet içinde yaflamas›, halk›n
millet haline gelmesi insanlar›n hak ve hürriyetlerine de¤er verilmesine ba¤l›d›r.
Bunun içindir ki “Halk›n kendi kendisini idare etme” prensibini vazetmifl ve bu iradenin tezahür mekan› olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kurmufltu. Bu iradenin
üstünde hiçbir âileye, hiçbir zümreye, hiç bir s›n›fa yer verilemezdi.
Cumhuriyeti Türk gençli¤inin temiz vicdan› ve kudretli elleri koruyacakt›r. Atatürk,
cumhuriyeti elleriyle yükseltecek gençli¤in sahip olmas› gereken manevi vas›flar› flöyle ifade ediyor:
“Yetiflecek çocuklar›m›za ve gençlerimize görecekleri tahsilin hudutlar› ne olursa
olsun en evvel ve her fleyden evvel, Türkiye’nin istiklâline, kendi mülküne ve millî
an’anelerine düflman olan bütün anas›rla mücadele etmek lüzûmu ö¤retilmelidir.
Beynelmilel vaziyet-i cihâna göre, böyle bir cidalin istilzam eyledi¤i anas›r-› ruhiye ile
mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep cemiyetlere hayat ve
istiklâl yoktur.”
Türk gençli¤ine, millî mayas›n› yozlaflt›ran, millî kültürünü tahrip eden her cereyâna karfl› bütün gücüyle telkin eden Atatürk bu fikri en beli¤ cümlelerle belirtiyor:
“Çocuklar›m›z ve gençlerimiz yetifltirilirken, onlara, bilhassa mevcûdiyetiyle, hakk›yla, birli¤iyle taarruz eden bilumum yabanc› anas›rla mücadele lüzûmu ve efkar› milliyeyi kemal-i isti¤rakla her mukabil fikre fliddetle ve fedakârâne müdafaa zarureti telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvva-› rûhiyesine bu evsaf ve kabiliyetin zerki mühimdir... Bugünün evlâtlar›n› yetifltiriniz. Onlar› memlekete, millete nâfi uzuvlar yap›n›z. Bunu sizden talep ve ricâ ediyorum.”
Atatürk’ün uzun nutkunu taçland›ran son cümle “Muhtaç oldu¤un kudret damarlar›ndaki asîl kanda mevcuttur” vecizesi, ne yaz›k ki y›llar sonra uydurma tilciklerle (!)
bozulup “Bunun için sana gereken güç, damarlar›ndaki soylu kanda vard›r!” gibi tenâsüp ve âhenkten mahrum bir flekle sokulacak, kelime mimarisi y›k›lacak, böyle Türk
gençli¤i bafl›bofl, gayesiz, dâvâs›z orta yerde b›rak›lacakt›r.
138
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
ATATÜRK’ÜN GENÇL‹⁄E H‹TABES‹
“Ey Türk gençli¤i! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk
Cumhuriyeti’ni, ilelebed, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel,
senin en k›ymetli hazinendir. ‹stikbalde dahi, seni bu hazineden
mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedbahtlar›n olacakt›r. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düflersen, vazifeye at›lmak için, içinde bulunaca¤›n vaziyetin
imkân ve fleraitini düflünmeyeceksin! Bu imkân ve flerait, çok
nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. ‹stiklâl ve
cumhuriyetine kastedecek düflmanlar, bütün dünyada emsali
görülmemifl bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile
ile aziz vatan›n, bütün kaleleri zaptedilmifl, bütün tersanelerine
girilmifl, bütün ordular› da¤›t›lm›fl ve memleketin her köflesi bilfiil iflgal edilmifl olabilir. Bütün bu fleraitten daha elîm ve daha
vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta h›yanet içinde bulunabilirler. Hatta
bu iktidar sahipleri, flahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî
emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zarûret içinde harap
ve bîtap düflmüfl olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâd›! ‹flte; bu ahval ve flerait içinde
dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmakt›r.
Muhtaç oldu¤un kudret, damarlar›ndaki asil kanda mevcuttur!”
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
139
Atatürk’ün
Din ile ‹lgili
*
Sözleri
A
tatürk hiçbir zaman dine cephe almam›fl, aksine yan›nda olmufltur. Onun karfl› oldu¤u ve
mücadele etti¤i; din maskesi alt›nda insanlar›
sömüren, dini kullanarak kendine makam, mevki,
gelir sa¤layan ve dini yozlaflt›ranlard›r. Ama bunun
yan›nda hiçbir zaman gerçek din adamlar›na ve
dindarlara karfl› olmam›flt›r.
Konuyu fazla uzatmadan yap›lacak olan›n en
do¤rusu Atatürk’ün din konusundaki sözlerini burada aktarmakt›r.
Akla Uygun Olan Dinimize de Uygundur
Atatürk yurt gezilerinden birinde, 16 Mart
1923’te Adana’da Türk Oca¤›nda esnaf ve sanatkarlara yapt›¤› konuflmas›nda dinimizin mahiyeti ve
gerçek din alimi gibi konularda flöyle diyor:
“Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir
miyar vard›r. Bu miyarla hangi fleyin bu dine uygun
olup olmad›¤›n› kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi
fley ki akla, halk›n menfaatine uygundur, biliniz ki, o
bizim dinimize de uygundur. Bir fley ak›l ve mant›¤a,
milletin menfaatine, ‹slam’›n menfaatine muvaf›ksa
kimseye sormay›n, o fley dinîdir. E¤er bizim dinimiz
akl›n, mant›¤›n tetabuk etti¤i bir din olmasayd› ekmel olmazd›, ahir din olmazd›.”1
* Ömer KARAKAYA, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 93 (Eylül 1998), s.
22-24. (Makale “Atatürk’ün Din ile ‹lgili Görüflleri” bafll›¤› ile
yay›nlanm›flt›r.
1 Sadi Borak, Atatürk ve Din, ‹stanbul 1962.
140
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“Türk Milleti daha dindar
olmal›d›r, yani bütün sadeli¤i
ile dindar olmal›d›r, demek
istiyorum. Dinime, bizzat
hakikate nas›l inan›yorsam,
buna da öyle inan›yorum.
fiuura muhalif, terakkiye engel
hiçbir fley ihtiva etmiyor.”
(M. Kemal ATATÜRK)
Din Lüzumlu Bir Müessesedir
Atatürk’ün, din hakk›ndaki görüfllerini aç›klamas›na vesile olan bir olay da flöyledir:
“Ankara Orman Çiftli¤i... De¤iflik konular üzerinde görüflülmektedir. Say›n Asaf ‹lbay da bu gezide Atatürk’le beraberdir. Atatürk’ün din hakk›ndaki kat’i fikrini ö¤renmek için ne zamand›r bekledi¤i f›rsat zuhur etmifltir. Baflbafla kald›¤› bir andan faydalanarak hemen soruyor:
- Paflam, din hakk›ndaki düflüncelerinizi ö¤renmek istiyorum.
Atatürk cevap veriyor:
Din vard›r ve laz›md›r. Temeli çok sa¤lam bir dinimiz var. Malzemesi iyi. Fakat bina, uzun as›rlard›r ihmale u¤ram›fl. Harçlar döküldükçe yeni harçlar yap›p binay› takviye etmek lüzumu hissedilmifl. Aksine olarak birçok yabanc› unsur (tefsirler, hurafeler gibi) binay› fazla h›rpalam›fl. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez.
Ancak zamanla çatlaklar derinleflerek ve sa¤lam temeller üzerinde yeni bir bina kurmak lüzumu has›l olacakt›r.
Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdan›n›n emrine uymakta serbesttir. Biz, dine
sayg› gösteririz. (...)2
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devam›na imkân yoktur.”3
Komünizme karfl› en önemli engellerden birinin de dinimiz oldu¤unu bak›n›z nas›l
aç›kl›yor:
“Komünizm, toplumsal bir meseledir. Memleketimizin hali, memleketimizin toplumsal flartlar›, din ve milli ananelerinin kuvveti Rusya’da Komünizmin bizce tatbikine müsait olmad›¤› kanaatini do¤rular bir mahiyettedir.
Biz ne Bolflevik, ne de Komünistiz; ne biri, ne di¤eri olamay›z. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize hürmetkar›z.”4
“Milletimiz, din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet,
milletimizin kalp ve vicdan›ndan çekip alamam›flt›r ve alamaz.”5
M. Hayri Egeli, “Atatürk’ten Bilinmeyen Hat›ralar” isimli eserinde flu olay› naklediyor:
“Atatürk için dinsiz diyenler oldu. Bunu bir moda imifl gibi yayanlar vard›. Onun lâik anlay›fl›n› dinsiz gibi göstermekte fayda bulanlar oldu. Halbuki Atatürk yobaz aleyhtar› idi. Size bafl›mdan geçen bir vak’ay› naklederek bafllayay›m:
Bir gün Necip Ali ona:
- Efendim. Münir Hayri namaz k›lar, dedi.
En yak›n bir dostumun beni bu flekilde takdim etti¤ini gören beni sevmeyenler, flimdi kovulaca¤›m› zannederek gülüfltüler. Atatürk’le aram›zda flu konuflma geçti:
- Sahi mi?
- Evet Paflam.
- Niçin namaz k›l›yorsun?
- Namaz k›l›nca içimde bir huzur ve sükun hissederim.
Atatürk demin gülenlere dönerek:
2
3
4
5
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düflünceleri, Ankara 1971.
Utkan Kocatürk, a.g.e.
Utkan Kocatürk, a.g.e.
Utkan Kocatürk, a.g.e.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
141
- Batmak üzere olan bir gemide bulunsan›z, her halde, yetifl Gazi, demezsiniz; Allah, dersiniz. Bundan tabii ne olabilir?
Sonra da bana dönerek:
- Dünyadaki ifllerine zarar vermemek flart›yla namaz›n› k›l, heykel yap, resim de.
Atatürk asla dinsiz de¤ildi, lâikti. Taassubun fliddetli düflman›yd›. Medreseleri la¤vettirdi¤i zaman, yak›n›nda bulunanlardan rahmetli Galib’e:
- Yahya Galip Bey, Müslümanl›kta rahiplik yoktur. Medreseler, eski Türklerin kurduklar› modern zihniyette üniversitelerin, taassubun elinde ›slah olmayacak kadar tereddiye u¤ram›fl harabeleridir. Bunlar› ne ›slah, ne de idame ettirmek kabildir. Y›kmaktan kasd›m›z budur. Müslümanl›kta imam, cemiyetin en üstün adam›d›r, zaman›n
en münevver adam›d›r. Dört befl yüzy›l birbirini tutmayan içtihatlarla, esen rüzgarlara
göre verilmifl fetvalarla inançlar›yla oynanan Türk milletinin din duygular›n›, bir sürü skolâstik cahilin elinde b›rakamay›z. ‹lerde bu ifli bizzat elime alaca¤›m.”6
Bal›kesir Za¤nos Pafla Camii Konuflmas›
Sözü fazla uzatmadan ve konuya daha da aç›kl›k getirmesi bak›m›ndan Atatürk’ün
Milli Mücadelenin kazan›lmas›ndan sonra ç›kt›¤› yurt gezilerinden birinde, Bal›kesir’de 7.2.1923 tarihinde Za¤anos Pafla Camiinde halka irad etti¤i hutbeyi aynen burada aktaraca¤›z. Atatürk diyor ki:
“Ey millet! Allah birdir, flan› büyüktür. Allah’›n selameti ve hayr› üzerinize olsun.
Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Cenâb-› Hak taraf›ndan insanlara hakay›k-› diniyeyi tebli¤e memur ve rasul olmufltur. Kanun-i esasi, cümlenizce malumdur ki,
Kur’an-› azimüflflandaki nusustur. ‹nsanlara feyiz ruhu vermifl olan dinimiz son dindir,
ekmel dindir. Çünkü dinimiz, akla, mant›¤a ve hakikate tamamen tevafuk ve tetabuk
ediyor. E¤er akla, mant›¤a ve hakikate tevafuk etmemifl olsayd› bununla di¤er kavânîn-i tabiiyye-i ilâhiye beyninde tezat olmas› icabederdi. Çünkü bilcümle kavânîn-i
kevniyyeyi yapan Cenâb-› Hak’t›r.
“Arkadafllar! Cenâb-› Peygamber, mesaisinde iki dara yani iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, di¤eri Allah’›n evi idi. Millet ifllerini Allah’›n evinde yapard›.
“Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaks›z›n yat›p kalkmak için yap›lmam›flt›r. Camiler, taat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yap›lmak laz›m geldi¤ini düflünmek, yani meflveret için yap›lm›flt›r. Millet ifllerinde her ferdin zihni, bafll› bafl›na faaliyette bulunmak elzemdir. ‹flte biz de burada din ve dünya için, istikbal ve istiklâlimiz için, bilhassa hâkimiyetimiz için neler düflündü¤ümüzü meydana koyal›m.
Ben yaln›z kendi düflüncemi söylemek istemiyorum. Hepinizin düflündüklerini anlamak istiyorum. Amâl-i milliye, irâde-i milliye yaln›z bir flahs›n düflünmesinden de¤il,
bilumum efrâd-› milletin arzular›n›n, emellerinin muhassalas›ndan ibarettir. Binaenaleyh, benden ne ö¤renmek, ne sormak istiyorsan›z serbestçe sorman›z› rica ederim.” 7
Atatürk hutbenin sonunda, halk›n sordu¤u yirmi kadar soruyu tespit ederek cevap
verdikten sonra hutbelerle ilgili olan soruya flu cevab› verdi:
“Hutbeler hakk›nda sorulan sualden anl›yorum ki, bugünkü hutbelerin tarz› milletimizin fikri hisleri, dili ve medeni ihtiyaçlar›yla uygun görülmemektedir.
6 Sadi Borak, a.g.e.
7 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri.
142
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“Efendiler! Hutbe demek, nâsa hitap etmek, yani söz söylemek demektir. Hutbenin
manas› budur. Hutbe denildi¤i zaman bundan birtak›m mefhum ve manalar istihraç
edilmemelidir. Hutbeyi irad eden hatiptir. Yani söz söyleyen demektir.
“Biliyoruz ki, Hz. Peygamber zaman-› saadetlerinde hutbeyi kendisi irad ederlerdi.
Gerek Peygamber Efendimiz ve gerek Hulefâ-i Râflidin’in hutbelerini okuyacak olursan›z görürsünüz ki, gerek Peygamberin, gerek Hulefâ-i Râflidin’in söyledi¤i fleyler o günün
meseleleridir, o günün askerî, idarî, malî siyasî ve içtimaî hususat›d›r. Ümmet-i ‹slâmiyye tekessür ve memalik-i ‹slâmiye tevessüa bafllay›nca, Cenab-› Peygamberin ve Hulefa-i Raflidin’in hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin irad etmelerine imkan kalmad›¤›ndan, halka söylemek istedikleri fleyleri ibla¤a bir tak›m zevat› memur etmifllerdir. Bunlar herhalde en büyük rüesa idi. Onlar cami-i flerifte ve meydanlarda ortaya ç›kar, halk› tenvir ve irflad için ne söylemek laz›msa söylerdi.
“Bu tarz›n devam etmesi için bir flart laz›md›. O da milletin reisi olan zat›n halka do¤ruyu söylemesi, halk› dinlemesi ve halk› aldatmamas›... Halk› ahval-› umumiyyeden
haberdar etmek son derece hâiz-i ehemmiyettir. Çünkü, her fley aç›k söylendi¤i zaman
halk›n dima¤› hâl-i faaliyette bulunacak, iyi fleyleri yapacak ve milletin zarar›na olan
fleyleri reddederek flunun veya bunun arkas›ndan gitmeyecektir.
“Ancak millete ait olan iflleri milletten gizli ettiler. Hutbelerin halk›n anlayamayaca¤› bir lisanla olmas› ve onlar›n da bugünkü icabat ve ihtiyaçlar›m›za temas etmemesi, Halife ve Padiflah nam›n› tafl›yan müstebitlerin arkas›ndan köle gibi gitmeye mecbur etmek içindir.
“Hutbeden maksat ahalinin tenvir ve irflad›d›r, baflka fley de¤ildir. Yüz, iki yüz, hatta
bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanlar› cehl ve gaflet içinde b›rakmak demektir. Hutabân›n her halde nâs›n kulland›¤› lisanla konuflmas› elzemdir.
“Geçen sene Meclis’te irad etti¤im bir nutukta demifltim ki, minberler halk›n dima¤lar›, vicdanlar› için bir menba-› feyz, bir menba-› nur olmal›d›r. Böyle olabilmek
için minberlerden aksedecek sözlerin bilinmesi ve anlafl›lmas› ve hakay›k-› fenniyye ve
ilmiyyeye mutab›k olmas› laz›md›r. Hutabay-› kiram›n ahval-i siyasiyye, ahval-i içtimadoğumunun
125. yılı anısına
atatürk
143
iyye ve medeniyyeyi her gün takip etmeleri zaruridir. Bunlar bilinmedi¤i takdirde halka yanl›fl telkinat verilmifl olur. Binaenaleyh hutbeler tamamen Türkçe ve icabat-› zamana muvaf›k olmal›d›r ve olacakt›r.”8
Türk Milleti Daha Dindar Olmal›d›r
Son olarak konuya aç›kl›k getirmesi bak›m›ndan yabanc› bir gazetecinin Atatürk’le yapa¤› bir röportaj› nakledelim.
Frans›z gazeteci Maurice Perno, Atatürk ile yapt›¤› bir röportajda, sordu¤u bir tak›m sorulara ald›¤› cevaplardan sonra Atatürk’ten dini meseleler hakk›ndaki görüfllerini ö¤renmek istiyor. Ald›¤› uzun bir cevaptan sonra ayn› konuya dair flu soruyu soruyor:
- fiu halde yeni Türkiye’nin siyasetinde dine ayk›r› hiçbir temayül ve mahiyet olmayacak demek?
Bu soruya Atatürk flu cevab› veriyor:
- Siyasetimiz dine ayk›r› olmak flöyle dursun, din bak›m›ndan eksik bile hissediyoruz.
Gazeteci tekrar soruyor ve izahat istiyor:
- Zât-› asilâneleri, düflündüklerini bendenize, daha iyi izah buyururlar m›?
Bu istek üzerine Atatürk flu aç›klamay› yap›yor:
- Türk Milleti daha dindar olmal›d›r, yani bütün sadeli¤i ile dindar olmal›d›r, demek
istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nas›l inan›yorsam, buna da öyle inan›yorum. fiuura
muhalif, terakkiye engel hiçbir fley ihtiva etmiyor. Halbuki Türkiye’ye istiklâlini veren
bu Asya milleti içinde daha kar›fl›k, sun’i, bat›l inan›fllardan ibaret bir din daha vard›r.
Fakat bu cahiller, bu acizler s›ras› gelince ayd›nlanacaklard›r. E¤er ›fl›¤a yaklaflamazlarsa
kendilerini mahv ve mahkum etmifller demektir. Onlar› kurtaraca¤›z.”9
Netice olarak Atatürk, dindard›r. Bunu kendi sözlerinden daha iyi anl›yoruz. Bunu
söylerken de Atatürk’ün bir din alimi veya bir din adam› oldu¤unu iddia etmiyorum.
Fakat Atatürk din konusunda gerçekten sa¤lam bilgilere sahip bir flahsiyetti. Ama bugün baz› çevreler onun bu yönünü sanki Atatürk hiç yaflamam›fl ve bu konularda konuflmam›fl gibi yok say›yorlar ve milletimizden gizlemeye çal›fl›yorlar. Oysa gerçekler
hiçbir zaman saklanamaz, eninde sonunda ortaya ç›kar. O halde do¤ru olan Atatürk’ü
her yönüyle insanlara anlatmak ve öylece kabul etmektir.
8 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri.
9 Enver Ziya Karal, Atatürk’ten Düflünceler, Ankara 1969.
144
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
G
azi Mustafa Kemal Atatürk, 1920-1923 y›llar›
aras›nda Büyük Millet Meclisi Baflkan›, 19231938 y›llar› aras›nda da Cumhurbaflkan› olarak,
Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama y›llar›n›n
bafllamas› dolay›s›yla birer aç›fl konuflmas›
yapm›flt›r (1 Kas›m 1938’de Meclis’in beflinci dönem, dördüncü yasama y›l› aç›l›rken, Atatürk’ün
rahats›zl›¤› dolay›s›yla, aç›fl nutku Baflbakan Celal
Bayar taraf›ndan okunmufltur).
Meclis Baflkan› s›fat›yla 1922, 1923 ve 1924 y›llar›nda yapt›¤› aç›fl konuflmalar›nda Atatürk, ‹slâm
dini ve ülkemizdeki din hizmetleri -ki bu y›llarda
ülkemizde din hizmetlerinin idaresi “fier’iye ve Evkaf Vekâleti” ad›yla bir bakanl›k eliyle yürütülüyordu- konular›na da temas etmifltir.
Afla¤›da, sözü edilen y›llarda, Atatürk’ün Meclis
Kürsüsünden yapt›¤› aç›fl konuflmalar› içinde din
ve din hizmetleri ile ilgili olan ifadeleri bir araya
getirilerek sunulmufltur. Bu sözleri, ikinci el kaynaklardan –ki bunlar›n ço¤unda sadelefltirme yap›lm›flt›r- aktarmak yerine, ilk elden kaynak durumundaki Büyük Millet Meclisi’nin tutanak dergileri olan Zab›t Ceridelerini ve bunlar›n da eski harfli
ilk bask›lar›n› taramak suretiyle tespit ettik, kaynaklar›n› da gösterdik. Bunlar›, herhangi bir sadelefltirme cihetine gitmeden orijinal flekliyle sunduk. Cümlelerde geçen ve bugün fazla kullan›lmayan baz› kelime ve terkiplerin sözlüklere bak›lmak
suretiyle rahatl›kla anlafl›labilece¤ini düflünüyoruz. Ayr›ca bu sözleri kronolojik bir s›ra takip ederek s›ralad›¤›m›z› belirtmek isteriz.
***
Meclis Baflkan› s›fat›yla 1922,
1923 ve 1924 y›llar›nda yapt›¤›
aç›fl konuflmalar›nda Atatürk,
‹slâm dini ve ülkemizdeki din
hizmetleri -ki bu y›llarda
ülkemizde din hizmetlerinin
idaresi “fier’iye ve Evkaf
Vekâleti” ad›yla bir bakanl›k
eliyle yürütülüyordukonular›na da temas etmifltir.
* Dr. Mehmet BULUT, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 179 (Kas›m
2005), s. 37-38.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
145
I. Dönem 3. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1338 /1922):
“(...) ‹nsanlar yaln›z maddi de¤il, bilhassa bu kuva-y› maddiyede mündemiç kuvay› maneviyenin taht› tesirinde âmildirler. Milletler de böyledir. Kuvve-i maneviye ise
bilhassa ilim ve iman ile âlî bir surette inkiflaf eder (...).”
“(...) Bizim takip edece¤imiz maarif siyasetinin temeli, evvelâ mevcut cehli izale etmektir. Teferruata girmekten ictinaben bu fikrimi birkaç kelime tavzih etmek için diyebilirim ki, alel›tlak umûm köylüye okumak, yazmak ve vatan›n›, milletini, dinini, dünyas›n› tan›tacak kadar co¤rafî, tarihî, dinî ve ahlâkî malûmat vermek ve a’mâl-i erbaay› ö¤retmek maarif program›m›z›n en ilk hedefidir (Bravo sesleri).”1
“Efendiler! Yetiflecek çocuklar›m›za ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu
ne olursa olsun, en evvel ve her fleyden evvel Türkiye’nin istiklâline, kendi benli¤ine
ve ananât-› milliyesine düflman olan bütün anas›rla mücadele etmek lüzumu ö¤retilmelidir (Alk›fllar). Beynelmilel vaziyet-i cihana göre, böyle bir cidalin istilzam edildi¤i
anas›r-› rûhiye ile mücehhez olmayan fertlere ve bu mahiyette fertlerden mürekkep
cemiyetlere hayat ve istiklâl yoktur (Bravo sesleri).”
“Umûr-i fier’iye Vekâletimizin bir senelik mesaisini kemâl-i ehemmiyetle tetkik ettim. Muhassalay› flayan-› takdir buldum. Teflekkür ve tebrik ederim. Umûr-i fier’iyenin
1 Zab›t Ceridesi, Devre: 1, Y›l: 3, ‹çtima: 1, c. 18, s. 7.
146
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
temfliti hakk›nda nokta-i nazar serdine esasen mahal yoktur. Çünkü bu husus nusûs-i
Kur’âniye ile has›ld›r. Yaln›z varid-i hat›r olan bir noktay› söylemeden geçemeyece¤im:
“Efendiler! Camilerin mukaddes minberleri halk›n rûhanî, ahlâkî g›dalar›na en âlî,
en feyyaz menbalard›r. Binaenaleyh; camilerin ve mescidlerin minberlerinden halk›
tenvir ve irflad edecek k›ymetli hutbelerin muhteviyat›na halkça ›tt›lâ imkân›n› temin,
fier’iye Vekâlet-i Celîlesinin mühim bir vazifesidir (fliddetli alk›fllar, bravo sesleri).
“Minberlerden halk›n anlayabilece¤i lisanla ruh ve dima¤a hitap olunmakla, Ehl-i ‹slâm’›n vücudu canlan›r, dima¤› saflan›r, iman› kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur (Alk›fllar).
“Fakat, buna nazaran hutebay› kiram›n haiz olmalar› lâz›m gelen evsaf-› ilmiye, liyakat-› mahsûsa ve ahvâl-i âleme vukuf, haiz-i ehemmiyettir.
“Bütün vaiz ve hatiplerin bu ümniyeye hadim olacak surette yetifltirilmesine
fier’iye Vekâletinin sarf-› mukadderet edece¤ini ümit ederim.”2
“Efendiler! Evkaf mesailine gelince: Malûmdur ki, evkaf, memleketimizin mühim
bir servetini teflkil eder. Bu servetten millet ve memleketi hakkiyle müstefit edebilmek
için fier’iye Vekâletiyle beraber bütün Hey’et-i Vekilenin ve hatta Meclis-i Âlînin bu
2 Ayn› kaynak, s. 8.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
147
hususu ehemmiyetle tetkik ile bu büyük müessesenin harabîden vikayesini ve memlekete semere-bahfl bir hale vaz’›n› temenni eylerim.
“Efendiler! Evkaf›n hikmet-i mevzuu nazar› dikkate al›n›nca, bunun müessesât-› diniye ile beraber hizmet ve muavenet-i içtimaiyeyi istihdaf etti¤i tahakkuk eder (Pek
do¤ru sesleri).
“Vak›flar›n; imarethaneler, bîmarhaneler, hastahaneler, misafirhaneler, kütüphaneler, kervansaraylar, hamamlar, çeflmeler, mektepler, medreseler ve sair irfan müesseselerine flamil bulunmufl olmas› evkaf meselesinin hallinde riayeti elzem olan esasât› göstermektedir (Pek do¤ru sesleri).3
“Efendiler! ‹stanbul, Cenab-› Peygamber’in bizzat alaka gösterdi¤i Ebâ Eyyûb Ensarî
Halid Hazretlerinin on dört as›rdan beri meflhedinin temas ve nezaret-i maneviyesi alt›nda tuttu¤u bir flehirdir. Befl as›r müddet Türkiye’nin makarr-› hükûmeti olmufltur (...)”4
I. Dönem 4. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1339/1923):
“Efendiler! fier’iye Vekâleti, geçen sene zarf›nda birisi ‘fiûra-y› ‹ftâ’, di¤eri de ‘Tetkikat ve Telifat-› ‹slâmiye’ nam›yla iki heyet vücuda getirmifltir.
“Usûl ve âdât›n ta¤ayyür ve tebdili ile vuku bulan hadisât›n, nâs›n ihtiyacat›n› nazar› dikkate almak suretiyle hallini temin etmek fiûra-y› ‹ftâ’n›n bilcümle mesaisini istinat ettirece¤i esas olmal›d›r.
“Tetkikat ve Telifat-› ‹slâmiye Heyeti’nin vezaifi meyan›nda hikmet-i ‹slâmiyeyi
Garp nazariyat-› ilmiye ve felsefeleriyle mukayese ve akvam-› ‹slâmiyenin itikadî, ilmî,
içtimaî, ihsaî, iktisadî hayatlar›na ait fluûnât› tetkik ve netayicini neflreylemek zikre flayan ehemmiyeti haizdir. Tetkikat için bir kütüphane tesis edildi. ‹stanbul’dan, Avrupa’dan ve M›s›r’dan bir k›s›m mühim kitaplar celp olundu. Ehemmiyetli birçok kitap
da Avrupa’ya ve M›s›r’a siparifl edildi.
“fier’iye Vekâleti, medreselerin tevhidini ve asrî müessese haline ifra¤›n› istihdaf
etmektedir. Vekâlet, asrî müctehit ve müfessirlere menfle olmak üzere bir ‘Külliye-i ‹slâmiye’ vücuda getirmeye büyük ehemmiyet atfetmektedir.”5
II. Dönem 1. Yasama Y›l›n› Aç›fl Konuflmas›ndan (1 Mart 1340/1924):
“(...) ‹ntisab›yla mutmain ve mes’ud bulundu¤umuz Diyanet-i ‹slâmiyeyi, as›rlardan beri müteâmil oldu¤u veçhile bir vas›ta-› siyaset mevkiinden tenzih ve i’lâ etmek
elzem oldu¤u hakikatini müflahede ediyoruz. Mukaddes ve lâhûtî olan itikadât ve vicdaniyât›m›z› mu¤lak ve mütelevvin olan ve her türlü menfaat ve ihtirasâta sahne-i tecelliyat olan siyasetten ve siyasetin bütün uzviyat›ndan bir an evvel ve katiyen tahlis
etmek milletin dünyevî ve uhrevî saadetinin emretti¤i bir zarurettir. Ancak bu suretle
Diyanet-i ‹slâmiyenin maâliyeti tecelli eder.”6
3 Ayn› kaynak, s. 8-9.
4 Ayn› kaynak, s. 11-12.
5 Zab›t Ceridesi, Devre: 1, Y›l: 3, ‹çtima: 1, c. 28, s.13.
6 Zab›t Ceridesi, Devre: 2, Y›l: 1, ‹çtima: 1, c.7, s. 5-6.
148
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“M
Atatürk’ün
Dilinden
Dualar*
illet!... Tanr› birdir, flan› büyüktür. Tanr›’n›n
selâmeti karfl›l›ks›z sevgisi ve hayr› üzerinize
olsun...”1
“Bu birlefltirici kurtulufl toplant›m›z sona ererken, istekleri gerçeklefltiren Allah Hazretlerinden
do¤ru yolu göstermesini ve flanl› Peygamberimizin
ruhunun bütün üstünlüklerden, bereketinden ba¤›fllanmas› dile¤iyle vatan ve milletimize ve sonsuz devletimize mutlu gelecekler dilerim.”2
(Erzurum Kongresini kapat›rken, 7 A¤ustos 1919)
“...Cenab-› Hak meflru millî emeller u¤runa ki
mukaddes mücahedemizde hepimize hay›rl› muvaffakiyetler buyursun. Amin.”3
(15. Kolordu Kumandan› Kaz›m Karabekir Pafla’ya
hitaben, 11 Ekim 1919)
“Cenab-› Hakk’›n kutsal mücadelemizde hepimizi yard›mlar›na kavuflturmas›n›, yan›m›zda olmas›n› ve Peygamber’in ruhaniyetine dayanan birlik
içerisindeki örgütümüze yard›mc› olmas›n› niyaz
ederiz.”4 (‹stanbul’un iflgali üzerine ‹slâm Âlemine
gönderilen beyannameden, 17 Mart 1920)
“Yüce Allah’›n izinleriyle Nisan’›n 23 üncü Cuma günü, cuma namaz›ndan sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin aç›l›fl› yap›lacakt›r...
* Ayfer BALABAN, Diyanet Ayl›k Dergi, Say›: 167 (Kas›m 2004), s. 43.
1 Hamza Zülfikâr, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Bal›kesir Hutbesi”,
Atatürk Düflüncesinde Din ve Lâiklik, AKDTYK Atatürk Araflt›rma
Merkezi Yay›nlar›, Ankara, 1999, s. 20-21
2 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. 1, s. 5
3 Atatürk”ün Bütün Eserleri, C. 4, s. 273.
4 Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV, s. 272
“Cenab-› Hakk’›n kutsal
mücadelemizde hepimizi
yard›mlar›na kavuflturmas›n›,
yan›m›zda olmas›n› ve
Peygamber’in ruhaniyetine
dayanan birlik içerisindeki
örgütümüze yard›mc› olmas›n›
niyaz ederiz.”
(M. Kemal ATATÜRK)
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
149
150
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
“Yüce Allah’tan tam bir baflar›ya ulaflt›rmas› niyaz olunur.”5
(TBMM’nin aç›l›fl› ile ilgili genelgeden, Ankara, 21 Nisan 1920)
“Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et... Türklü¤ün, Müslümanl›¤›n düflman
ayaklar› alt›nda esaret zinciri alt›nda kalmas›na müsaade etme!”6
(Kocatepe’de yapt›¤› dua, 26 A¤ustos 1922. Atatürk’ün yaveri Muzaffer K›l›ç, Büyük
Komutan’›n Kocatepe’de bu duay› yaparkenki ruh hâlini, “O anda gözlerinden bir kaç
damla yafl›n süzüldü¤ünü gördüm.” diyerek anlat›r).
“...Ta ki, son din yurdunu yitirmesin, ta ki, milletimiz köle olmas›n... Allah’›n laneti düflmana yard›m edenlerin üzerine olsun. Allah’›n yard›m› ve tevfiki... milletimizi ve
yurdumuzu kurtarmak için çal›flanlar›n üzerinden eksik olmas›n.”7 (28 Nisan 1920’de
Mustafa Kemal imzas›yla yay›nlanan TBMM’nin Memlekete Bildirisi bu cümlelerle bitmektedir.)
“... Ve bu flehamet (cesaret ve yi¤itlik) meydanlar›nda rahmet-i Rahman’a kavuflan
flühedam›z›n (flehitlerimizin) muazzez ervah›na (aziz ruhlar›na) hep beraber Fatihalar
ithaf edelim...”8
5
6
7
5
BTDD, say›: 23, s. 4-5; bkz., Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Ankara, 1927, s. 373.
Neda Armaner, “Atatürk’ün Din Anlay›fl›”, Silahl› Kuvvetler Dergisi, say›: 276, Mart 1981, s. 64.
Hakimiyet-i Milliye, 28 Nisan 1920, s. 1.
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. I, s. 265, 285, 287.
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk
151
152
doğumunun
125. yılı anısına
atatürk

Benzer belgeler