genel seçimler için geri sayım başladı, toplum ilgisiz

Transkript

genel seçimler için geri sayım başladı, toplum ilgisiz
İsrafil Erbil:
Ezilenlerin
Birleşmesi
Diktatörleri
Korkutuyor
Sayfa 8-9
Londra´daki
Elmas Caddesinde Milyonluk Soygun
Sayfa 4
El-Com
Dayanışma
Gecesinde
Aynur Doğan
Dinleyicileri
Sesiyle Büyüledi
Sayfa 25
telgraf.co.uk
Carşamba,
15/04/2015
Sayı
HAFTALIK HABER GAZETESİ
464
GENEL SEÇİMLER İÇİN
GERİ SAYIM BAŞLADI,
TOPLUM İLGİSİZ
Britanya genelinde 7 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler için
geri sayım başladı, ancak Türkiyeli ve Kürdistanlı toplumun
gündeminde Britanya’daki seçimlerden çok Türkiye genel
seçimleri var. Sokakta görüştüğümüz onlarca kişi Britanya
seçimlerine ilişkin sorduğumuz sorular karşısında ilk
akıllarına gelen Türkiye’deki seçimler oldu. Toplumun
ilgisizliği devam ederken partiler seçim vaatlerini açıkladı.
Seçimlere 20 gün kala parti liderleri seçim
manifestolarını açıklarken, son yapılan anketlerde
Muhafazakar parti ve İşçi parti arasında birkaç puan
fark gözüküyor. ICM araştırma şirketinin yaptığı ankete
göre, Muhafazkar Partisi, yüzde 39’luk oy oranına
sahip. Ana muhalefet olan İşçi Partisi ise yüzde 33 oy
oranıyla Başbakan Cameron’ın partisini takip ediyor. SEÇİM MANİFESTOLARI AÇIKLANDI
Liderler seçimlere dönük vaatlerini içeren
seçim manifestolarını açıkladı. Tüm partilerin
seçim manifestoları ekonomi, sağlık
hizmetleri, asgari ücret, eğitim ve göç ile ilgili
yürütülecek politikalar ve vaatleri içeriyor.
Muhafazakar Parti Genel Başkanı David
Cameron ülkenin Swindon şehrinde yaptığı
konuşmada “partisinin çalışanların partisi olduğunu”
savundu. Cameron, “Biz çalışanların partisiyiz. Sizlere
hayatınızın her aşamasında güvenlik sunuyoruz.
Sizlere iyi bir yaşam vadediyoruz” dedi. Manifestoda
2020 yılına kadar ulusal sağlık sistemine 8 milyar
sterlinlik yıllık ek fon sağlama, 500 yeni ücretsiz
okul açma gibi vaatler yer aldı. Cameron’un seçim
vaatleri arasında ayrıca ücretsiz çocuk bakımını
haftada 30 saate çıkaracakları sözü var.
İşçi Partisi Genel Başkanı Ed Miliband,
Manchester şehrinde yaptığı konuşmada, seçim
vaatlerini kamuoyuyla paylaştı. «Britanya daha
iyi olabilir” sloganıyla seçim kampanyasını
yürüten Miliband, “Başbakanlığa hazır olduğunu
ve İngiltere›nin İşçi Partisi hükümetine ihtiyaç
duyduğunu» belirtti. İşçi Parti’nin seçim
manifestosunda; ulusal sağlık sistemi için 2,5 milyar
sterlinlik ek fon oluşturacakları, 2017 yılına kadar
doğalgaz ve elektrik fiyatlarını donduracakları,
yıllık 9 bin sterlin olan üniversite harçlarını 6 bin
sterline indirecekleri gibi vaatler bulunuyor.
Yeşiller Partisi (Green Party) lideri Natalie Bennett
ise seçim manifestosunu Dalston’da bulunan
Arcola Tiyatrosunda açıkladı. ‘Barışçıl Politik
Devrim’ sloganıyla seçim çalışmalarını yürüten
Yeşiller açıkladıkları manifestoda; asgari ücretin 10
sterline çıkarılması, 1 milyon kişiye istihdam alanı,
üniversite harçlarını kaldırmak, 500 bin sosyal konut,
demiryollarını tekrardan kamulaştırmak, özelliştermeyi
durdurmak, tren ücretlerinde yüzde 10 indirim ve
küresel ısınma ile aktif mücadele gibi vaatleri sıraladı.
Haberin devamı sayfa 13’te
Britanya Kürt Halk
Meclisi Dokuzuncu
Kongresini
Gerçekleştirdi
Britanya’nın en üst Kürt halk örgütlenmesi olan Kürt Halk
Meclisi dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştirdi. Katılımın
yoğun olduğu kongrede Türkan Budak ve Sabri Çimen
yeni dönem için eşbaşkanlık görevlerine seçildiler.
Haberin devamı sayfa 14-15’te
2
Faslane’de 34 Nükleer Karşıtı Eylemci
Polis Tarafından Gözaltına Alındı
Britanya polisi, Faslane
Deniz üssünü kapatan nükleer karşıtı 34
İskoçyalıyı gözaltına alındı.
13 Nisan Pazartesi günü
yaklaşık 200 kişilik bir gurup,
Britanya Deniz üssü Faslane’ın
kapılarını kapatıp, çalışanları içeri
almamıştı.
Kendilerini giriş kapılarına zincirleyen 34 göstericinin gözaltına
alındığı bildirildi.
Pazartesi günü yaklaşık 200
kişilik nükleer karşıtı bir gurup
“Bairs Not Boms” bombalar değil,
küçük çocuklar başlığı altında
gerçekleştirilen eylemler dizisinin
bir parçası olarak Falselane deniz
üssü kapılarını bloke etmişti.
İskoçya›da bulunan Faslane
deniz
üssünde,
Britanya’nın
nükleer füze yenileme programı
olan Trident programı geliştiriliyor.
Vanguard adı verilen ve 64 Trident nükleer füzesi taşıyabilen
denizaltılar ve nükleer füzelerin
önümüzdeki 10 yılda yenilenmesi
planlanıyor.
Trident projesi, önümüzdeki ay genel seçimlere gidecek olan Britanya’daki en önemli
tartışma konularından biri.
İskoçya›nın iki partisi Trident Nükleer Programına karşı
olacaklarını şimdiden ilan ettiler.
Britanya’nın en önemli nükleer
karşıtı gurubu olan Nükleer
Silahsızlanma Kampanyası CND
ve Trident’e Hayır Organizasyonu,
uzun süredir, nükleer silahların
yenilenme projesine karşı kampanya yürütüyorlar.
Nükleer karşıtı örgütler, nükleer
yenilenmenin Britanya’ya maliyetinin 149 milyar dolar olacağını
ifade ediyorlar.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
HAFTALIK
HABER
GAZETESI
ROJNAMEYA
NÛÇEYAN A
HEFTANE
Editör
Alaettin Sinayiç
[email protected]
Muhabirler
Esra Türk
Erem Kansoy
Yasemin Kazan
[email protected]
Grafiker
Yüksel Adıgüzel
[email protected]
Yayın Sahibi
Tel News Ltd.
Adres
33 Dalston Lane
London, E8 3DF
Telefon
0207 9230 838
0742 9481 490
Web
www.telgraf.co.uk
Reklam
Dilek Bozkurt
0743 836 9969
[email protected]
[email protected]
Soru ve görüşleriniz:
[email protected]
BÜYÜK
REKLAM
KAMPANYASI
Kürt ve Türk toplumuna
ulaşmanın en iyi yolu
Tüm reklamlarınızda
%30 indirim
Tüm seri ilanlarınız
ÜCRETSİZ
www.telgraf.co.uk
[email protected]
07429481490 | 02079230838
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
3
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
4
Londra´daki Elmas Caddesinde Milyonluk Soygun
Ünlü mücevher caddesi Hatton Garden’da, 200
milyon sterline varabileceği tahmin edilen soygun
gerçekleşti. Kiralık kasa şirketi, Hatton Garden Safe
Deposit Ltd’e, 2 Nisan Cuma günü yapılan soygunda
72 kiralık kasanın boşaltıldığı tahmin ediliyor.
Kiralık kasaları bulunanların henüz
kesin bilgi alamadıkları için, ne kaybettiklerini bilmiyorlar. Polis kasların
sahiplerini araştırmaya devam ettiklerini belirtti. Soygunda çalınan elmasın
değerinin, 60 ile 200 milyon sterlin
arası olduğu bildirildi.
Soruşturma dahilinde elde edilen
güvenlik kameralarına faillerin asansör boşluğundan giriş yapıp, ağır
kesici aletler kullanarak kasalara
ulaştıkları görülüyor.
Soygunun olduğu Easter tatili
sonrasında tekrar açıldıktan sonra
fark edildi. 2 Nisan Perşembe akşamı
şirketin alarmının çaldığı, fakat polisin mekanı kontrol etme gereği görmedikleri ortaya çıktı. Bunun sebepleri araştırılıyor.
Öte yandan, kullanılan kesici aletin
geçen sene bir inşaatta yaşanan 80 bin
sterlinlik malzeme soygununda ele
geçirilmiş olabileceği de araştırılıyor.
Metropolitan Polis’in yayımladığı
görüntüler soyguncuların binaya iki
defa girdiklerini gösteriyor. Polis
görüntülerini kamuoyunda paylaşarak
soygun ve soygunculara ilişkin bilgi
toparlamaya çalışıyor. Bu soygun
İngiltere tarihinde en büyüğü olarak
görülüyor.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
5
Britanya’da Yeni
Petrol Rezervleri
UK Oil and Gas Investments şirketi, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye yaptığı bir
açıklamada, Horse Hill sahasında geçen yıl başlayan sondaj çalışmaları sonucu bölgede yaklaşık 1 mil karelik alanda ortalama 158 milyon varillik rezerve
ulaşıldığını bildirdi.
UKOG şirketi, mevcut keşfin,
toplam kapasitesi 100 milyar varile
ulaşabilecek büyük bir rezervin sadece küçük bir kısmı olduğunu ifade
etti.
UKOG Üst Yöneticisi (CEO) Stephen Sanderson, şirketin resmi internet sitesinden konuya ilişkin yaptığı
açıklamada, bölgede ilk sondajın
30 yıl önce yapıldığını anımsatarak,
gelişen teknolojiyle birlikte bölgedeki potansiyelin farkına varıldığını
kaydetti. Keşfin son derece önemli
olduğunun altını çizen Sanderson,
“Horse Hill bölgesindeki keşfin
dünya standartlarında bir potan-
siyel rezerv olduğuna inanıyoruz»
değerlendirmesinde
bulundu.
Kuzey Denizi’nde 40 yılda yaklaşık
45 milyar varillik üretim yaptığı
değerlendirildiğinde uzmanlar Horse
Hill sahasında bu denli büyük bir
keşfin son derece önemli olduğunun
altını çiziyor.
Birleşik Krallık’ta ne
kadar petrol var?
Birleşik Krallık Kara Petrol ve
Doğal Gaz kurumuna göre, ülke
topraklarında 1851’den beri petrol
çıkarma faaliyetleri yürütülüyor.
Batı Avrupa’da karadaki en büyük
petrol sahası 1973 yılında doğal güzellikleriyle ünlü Dorset’in doğusundaki
Wytch Farm’da açılmıştı.
Birleşik Krallık topraklarında
hâlâ 120 dolayında petrol sahası ve
250 faal kuyu bulunuyor. Güney
İngiltere, Midlands, Güney Galler ve
İskoçya’nın merkez bölgesindeki bu
kuyulardan günde 20 bin ila 25 bin
varil arasında petrol çıkarılıyor.
Geçen yıl, İngiliz Jeoloji
Araştırmaları
kurumu,
Güney
İngiltere’de yeraltında 4,4 milyar varil kapasiteli kaya petrolü bulunduğu
ve bunun çıkarılması için hidrolik
kırılma yöntiminin kullanılması
gerektiğini açıklamıştı.
Son keşif eğer gerçekten doğruysa,
söz konusu petrolün çıkarılması
daha kolay ve ucuz olacak. Ancak
keşfedilen petrol yatakları varlıklı bir
nüfusun oturduğu ve doğanın koruma
altında olduğu bir bölgede.
Çevreci
gruplar
petrolün
çıkarılmasına
istekli
değil.
Greenpeace›in
İngiltere›deki
bilim görevlisi Dr. Doug Parr
«İngiltere›deki petrolü son damlasına
kadar çıkarabilmek için kırları sontaj
boruları ve boru hatlarıyla delik deşik
etmenin anlamı yok” diyor.
Dr. Parr, “Ekonomimizi tehlikeli
fosil yakıtlar döngüsünden kurtarma ve on yıllar boyunca güvenli,
ucuz enerji kaynağı olabilecek temiz
teknolojilere yatırım yapma zamanı
geldi” diye vurguluyor.
Diğer uzmanlar da, halen sorunun
sondaja başlamak olmadığını, asıl sorunun toprakla ilgili yasalar ve çevre
planlamayla ilgili olduğuna işaret
ediyor.
6
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
7
Daiş’e Katılmak Üzere
Suriye’ye Geçmeye
Çalışırken Yakalanan
Britanyalılar Gözaltına
Alındı
Daiş çetelerine katılmak için Suriye’ye
geçmeye çalışırken yakalanan
ve Türkiye’den sınır dışı edilen 9
Britanya vatandaşından Waheed
Ahmed’in, Britanya’ya geldiği ve gözaltına
alındığı bildirildi. Manchester polisinden yapılan açıklamada,
bu sabah erken saatlerde Türkiye’den gelen bir
uçaktan inen 21 yaşındaki Ahmed’in, Birmingham Havaalanı’nda gözaltına alındığı belirtildi.
Polis ayrıca, Ahmed’in yanı sıra Suriye’ye
yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken Hatay’ın
Reyhanlı ilçesinde yakalanan diğer 8 İngiliz
Eğitim Köşesi
OKTAY
ŞAHBAZ
Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı
[email protected]
vatandaşının güvenli şekilde Britanya’ya getirilmeleri için çalışmalarını yürüttüğünü kaydetti. İşçi Partili belediye meclis üyesi Shakil Ahmed›n oğlu olan Waheed Ahmed, Suriye sınırında görev yapan Hudut Karakolu ekipleri tarafından 4’ü çocuk 8 Britanya vatandaşıyla birlikte
bu ay başında yakalanmıştı.
‘Radikalleşmeden İstihbarat
Ve Polis Sorumlu’
Britanya’da yaşayan Müslümanlar, Daiş çetelerine katılan Britanyalı
gençlerin sayısındaki artıştan,
polisi ve İç İstihbarat Teşkilatı’nı
(MI5) sorumlu tutuyor. ise Suriye’ye giderek örgüte katılanları kınıyor. Öte
yandan,
katılımcılar
arasındaki
Müslümanların yüzde 39’u, ülkedeki gençlerin
radikalleşmesinde polis ve istihbarat servisi
kısmen rol oynadığını düşünüyor. Anketteki
değerlendirmeye göre, İngiltere’deki güvenlik
güçleri ve polisin izlediği yol haritası ülkede
artan radikalleşmeyi önleyemiyor. Basının ‘Cihatçı
Sky News televizyonun yaptırdığı ankete göre,
John’ olarak adlandırdığı ve geçen Ağustos ayından
Müslüman olmayan erkeklerin yarısı önceki
beri Amerikalı, İngiliz ve Japon gazetecileri
zamanlara kıyasla Müslümanlara daha çok kuşkuyla
boğazlarını keserek infaz eden IŞİD militanı ise
bakıyor. Müslümanların üçte biri ise eskiye göre
istihbarat servisi MI5’ın başarısızlığı olarak örnek
daha çok şüpheli olarak görüldüğünü belirtiyor. gösteriliyor. Ankete katılan her 10 İngiliz Müslümandan 4’ü,
Muhammed Emwazi olduğu tespit edilen
İç İstihbarat Teşkilatı ve polisin, gençlerin Daiş’e
katılmak amacıyla Suriye’ye gitmesinde payı militan, Şubat ayında, Britanya’da terör
olduğunu düşünüyor. Müslümanların dörtte biri, suçlamalarıyla ilgili çalışmalar yürüten CAGE
örgüte katılmak için Suriye’ye gidenlere sempati isimli kuruluş tarafından savunulmuş, istihbarat
duyuyor. Bu oran, 35 yaş altı Müslümanlar ve teşkilatı militanın Suriye’ye gitmesinden sorumlu
Müslüman kadınlar arasında üçte bire yükseliyor. tutulmuştu. Başbakan Cameron ise suçlamaları
Ankete katılan her 10 İngiliz Müslümandan 6’sı reddetmişti. CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT
İŞ KREDİSİ, SİGORTA
BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari
MORTGAGE (BTL)
Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim:
Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz.
SAİM KÖKSAL
ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY
73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com
Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32
WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555
YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT
GCSE Sınavlarında
Ne Tür Değişiklikler
Oluyor?
Eylül 2016 yılında İngiltere eğitim sisteminde büyük
değişikliklerin yaşanacağı bir yıl olacak. Gerek ilkokul, gerek ortaokul ve gerekse de kolej eğitiminde müfredat ve sınav sistemi ile
ilgili büyük değişiklikler yürürlüğe girecek. Bu değişiklikler genel
seçimlerden sonra daha fazla netlik kazanacak olsa gibi görünse
de değişikliklerin çoğu tüm partiler tarafından destekleniyor. Bu
haftaki yazımızda sizler ile özellikle GCSE, yani ortaokul bitirme
sınavlarında planlanan bazı değişikliklerden bahsedeceğim.
Umarım yardımcı olur.
GCSE sınavlarında son 5 yıldır sürekli değişiklikler yapılıyor.
Şimdiye kadar yapılan değişiklikler eğitim kalitesini yükseltmekten daha çok öğretmenlerin is gücünü arttırmaktan öteye gitmedi.
Şimdiye kadar yapılan değişikliklerin başında dönem ödevlerinde
yapılan değişimler öne çıkıyor. Yeni uygulamalara göre bir çok dersin dönem ödevi kaldırıldı ve dersler tamamen öğrencilerin sınav
başarısına bağlandı. Bu uygulama deyim yerindeyse çocuklarımızın
hayatını bir tek sınava bağladı. Dahası bu uygulama bilgisayar,
resim, tiyatro ya da müzik gibi pratik dersler için sıkıntı yaratıyor.
Bu pratik dersleri öğreten öğretmenler bu konudaki sıkıntı ve taleplerini değişik kampanyalar aracılığıyla dile getiriyor.
Diğer önemli değişiklik ise müfredatın içeriği ile ilgili oldu. Bu
değişiklik iki anlamda ortaokul müfredatının daralması anlamına
geldi. Birinci daralma dersleri deyim yerindeyse önemli ve önemsiz
olarak ayırmak ile oldu. Bu ayırmayı Ebacc başlığı altında yapan
hükümet İngilizce, Matematik, Fen, Tarih, Coğrafya, Bilgisayar
Bilimi ve Yabancı Dil derslerini ‘önemli’ ders olarak kabul ederken
diğer dersleri ‘önemsiz’ dersler kategorisine koydu. Bir çok okul
yönetimi bu söylemi dikkate alarak çocukları özellik 10 ve 11.
sınıfta bu dersleri seçmeleri konusunda zorlamaya başladılar. Diğer
daralma ise ders içeriği yöntemiyle yapıldı. Bu değişiklik bir çok
derste temel konuların kaldırılmasına ve araştırma, sorgulama gibi
yöntemlerin son bulması anlamına geldi.
Bir başka değişiklik ise GCSE sınav sonuçlarının işaretlenmesi
oldu. Şimdiye kadar hepimiz A* dan G’ye kadar olan sonuçlara
alışmışken, 2016’dan sonra haflarının yerini 1’den 8 kadar olacak
numaralama sistemi alacak. Hükümet bu uygulamayla özellikle
yüksel sınav sonuçlarını engellemek istediğini söylerken bunu
neden ve hangi bilimsel araştırmaya dayandığı konusunda hiç bir
açıklama yapmadı.
Yapılacak bu değişiklikler her ne kadar eğitimin kalitesini yükseltmek için yapıldığı öne sürülse de aslında bu değişikliklerin
eğitime uzaktan ve yakından bir faydası olmayacağı bir çok öğretim
üyesi tarafından söyleniyor. Bu uygulamalar ve değişikliklerin
özellikle özel sınav şirketlerine ve kurs kitapları satan büyük firmalara yarayacağı ve onların için yapılan bir ‘iyilik’ gibi görülüyor. Özelleşen eğitim sistemi bu tür faydası olmayan değişim
ile çocukların kaliteli bir eğitim almasını engellerken, hazırlık ve
bürokrasi içinde boğulan öğretmenlerin işlerini iki katına çıkartıyor.
Bu değişimleri bilmemiz ve yeri geldiğinde öğretmenlerimize buna
karşı yapılacak kampanyalarda desteklemek, gelecekte en başta
çocuklarımız için faydalı olacaktır.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
8
İsrafil Erbil: Ezilenlerin
Birleşmesi Diktatörleri
Korkutuyor
Alaettin Sinayiç / Esra Türk
§‘HDP’nin ciddi anlamda barajı geçeceğini düşünüyorum’
§‘HDP barajı aşamazsa ciddi anlamda bir kaos yaşanabilir’
§‘HDP ‘Alevileri artık Aleviler temsil etmeli’ teklifi getirdi’
§‘CHP ‘siz bize güvenin, biz sizin için en iyisini yapacağız’ dedi’
§‘Frankfurt toplantısında HDP’nin teklifi ezici bir çoğunlukla kabul edildi’
§‘Kurumsal olarak üyelerimizi herhangi bir partiye yönlendirmiyoruz’
§‘Her seçim döneminde Alevi örgütlerin boynu bükük, mahcup, utangaç’
§‘Bizim temel korkumuz kendi insanımızı kırmak’
§‘Alevi örgütlerinin artık alternatif olarak HDP’yi gösteriyor olması önemli aşamalardır’
§‘Üç Alevi önderin Alevi kimliğiyle HDP’den aday olması bütün Alevi dünyası açısından
ciddi bir heyecan’
§‘Mevcut süreci olumsuzlaştırmak, itibarsızlaştırmak isteyen insanlar HDP’yi bir başka
örgütle bütünleştirme üzerinden saldırıyorlar’
§‘Alevilerin CHP’ye ilgisizliği CHP’nin tutunduğu sağcı ve ulusalcı tavırdandır’
§‘Sayın Kılıçdaroğlu, ulusalcılıktan gidilen yolun sonu karanlıktır’
§‘Kendi gerçekliğimizle var olmak istiyoruz dediğiniz zaman bölücü etiketi yiyorsunuz’
§‘İnsanlar beni siyaset yapmam için değil Aleviliğe hizmet etmem için seçtiler’
§‘Ben bireysel olarak oyumu HDP’ye vereceğim’
Yedi Haziran’da Türkiye’de yapılacak genel
seçimler ülkede olduğu gibi yurtdışında yaşayan biz Türkiyeli ve Kürdistanlı toplumun
gündeminin ilk sırasında yer alıyor. Bu seçimlerde en çok tartışılan konulardan birisi
olan HDP’nin seçimlere parti olarak girmesi
ve aday listesini Türkiye’nin gerçek aynasını
yansıtan farklı halklar, inançlar ve çevrelerden oluşturması sisteme muhalif kesimlerde
ciddi bir heyecan yarattı.
Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan 7
Haziran seçimlerinde diğer fazla tartışılan
konulardan birisi de Alevilerin bu seçimlerdeki tutumu oldu. Uzun yıllardır Alevilerin
yoğunluklu olarak oylarını hazır ve garanti
oy olarak gören CHP bu süreçte Aleviler tarafından ilk defa bu kadar ciddi düzeyde sorgulandı. Hem Türkiye’de hem de Yurtdışında
çalışma yürüten Alevi örgütlerinin büyük bir
bölümü kendi içlerinde yürüttükleri geniş
tartışmalardan sonra HDP ile eylem birliği
yapma kararı aldılar. HDP’nin ‘Gelin Sizi
Siz temsil edin’ çağrısına olumlu yanıt veren
Alevi örgütlerinin bu kararı adeta bir dönüm
noktası oldu.
Hübyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı
Ali Kenanoğlu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanı Turgut
Öker ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği
(PSAKD) Genel Başkanı Müslüm Doğan’ın
HDP listelerinden garanti yerlerde aday
gösterilmeleri Alevi toplumunda bir heyecan
yarattı.
Ancak her şeyin bu kadar basit olmadığını
görüyoruz. HDP ile eylem birliği kararı alan
Alevi örgütü temsilcilerinin, yıllardır devletin büyük operasyonlarıyla karşı karşıya
kalan Alevi tabanına bunu anlatma sıkıntısı
yaşadıklarını görüyoruz. Bazı Alevi örgütleri kendi tabanlarını aldıkları karar doğrultusunda yönlendirirken, bazıları da tabanlarının farklı siyasi geleneklerden geldiğini ve
böylesi bir yönlendirmenin kendi içlerinde
bölünme yaratacağını düşünerek herhangi
bir siyasi partinin propagandasını yapmayacaklarını belirtiyorlar. Britanya Alevi örgütlenmesi de bunlardan birisi. Başından beri
bu tartışmaların içerisinde yer alan Britanya
Alevi Federasyonu başkanı İsrafil Erbil ile bu
konuları tartıştık. Erbil tüm sorularımıza açık
bir şekilde cevap vererek, kaygılarını, düşüncelerini Telgraf okuyucularıyla paylaştı.
7 Haziran seçimleri neden bu kadar önemli,
diğer seçimlerden farkı ne bu seçimlerin?
Alevilerin penceresinden nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?
Türkiye siyasi tarihinde bazı dönüm noktaları
vardır. Aleviler penceresinden de bu böyledir. Örneğin Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş
önemli bir dönemdir, sürekli önemsenmiştir.
Aleviler çok ciddi anlamda katkı sunmuştur.
Sonuçta Aleviler her ne kadar CHP’ye odaklanmış olsa da, aslında CHP’nin tek partili
döneminden Demokrat partiye geçişte yine
Alevilerde bir heyecan yaratmıştır. Ve Aleviler
yoğunluklu olarak DP’ye oy vermiştir. Daha
sonra Alevilerin kendi partileşme, siyasi parti
oluşturma süreçleri yaşanmış ama toplumda o
kadar fazla karşılık bulamamıştır. Karaoğlan
[Bülent Ecevit] dönemi yine bir dönüm
noktası olmuştur. Son olarak Kılıçdaroğlu’nun
Dersimli bir Alevi olarak CHP’nin başına geçmesi de yine bir dönüm noktasıdır, ya da bir
heyecan gibi algılanmıştır, fakat bu son geldi-
ğimiz aşamada bu seçimlerde insanlarımızın
duyduğu heyecan CHP’nin başında Kılıçdaroğlu’nun yada bir Alevinin olmasından daha
öte HDP’nin siyaset meydanında olmasıdır.
HDP’nin içinde farklı kesimlerin barındığı,
özellikle sol sosyalist düşünceye sahip
insanların olduğu, barıştan yana insanların
olduğu, kendi mütedeyyin muhafazakar,
dindarlığıyla da barışık insanların olmasına
rağmen, o insanlarla bire bir ortak nokta, bir
buluşma gerçekleştiği noktasında güçlü bir
algı var. Bu dönemin heyecanı daha çok HDP
üzerinde bütünleşmiştir.
2015 siyasi seçimleri 7 Haziran’ın özellikle Türkiye’de yaşayan Aleviler başta olmak
üzere bütün ötekileştirilmiş, gelecek korkusu
olan, endişesi olan tüm çevrelerin ciddi anlamda HDP ile buluşacağına dair semboller
sinyaller alıyoruz.
HDP’nin parti olarak seçimlere girmesi çok
tartışıldı. Anti demokratik yüzde on baraj
sistemine rağmen HDP ciddi bir heyecan
yarattı, ne olacak sizce?
HDP’nin parti olarak seçimlere girmesiyle en
azından bugüne kadar kaybettiği birçok alandaki oyları boşa gitmeyecek. Hem bu hem
de yaratmış olduğu heyecan ve insanların da
başkanlık sistemi korkusu, AKP’nin tek başına daha çok oy alması vesaire, birçok insanımızdan duyuyoruz, biz CHP’liyiz ama bu
yıl HDP’ye vereceğiz dediklerini duyuyoruz.
Tüm bunları yan yana koyduğumuzda hem
ciddi anlamda gönlümüzden geçen o, hem
de HDP’nin ciddi anlamda barajı geçeceğini
düşünüyoruz.
Peki diyelim ki iktidar partisi bir sürü hile
ile HDP’nin barajı aşmasını engelledi, öyle
bir durumda Türkiye’yi nasıl bir gelecek
bekliyor?
7 Haziran seçimlerinde AKP daha güçlü
çıkarsa, ve HDP barajı aşamazsa sanıyorum
ciddi anlamda bir kaos yaşanabilir. Bu kaos
sadece bazı çevrelerin söylediği gibi Kürtlerin sokağa dökülmesi ya da diğer ötekileştirilenleri sokağa dökülmesi değil, bir o kadar da
diktatörleşen daha fazla gücü elde ettiği için
daha fazla şımaracak olan, hata üzerine hata
yapacak, bugün konserleri iptal eden, çocukları, kadınları öldüren AKP anlayışının daha
fazla azgınlaşacağı ve diktatörleşeceği için
olacaktır. Bunun karşısında elbette Kürtler
olmak üzere, Aleviler, tüm ezilenler haliyle
sokağa çıkacak, kendilerini var etmeye çalışacak ve yaşam için mücadele edecekler. Bu
nedenle bir istikrarsızlık söz konusu olacak.
Bu nedenle HDP’nin barajı aşması, ezilenlerin mecliste temsil edilmesi bir bütün olarak
farklı çevrelerin de o ülkede eşit yurttaşlık
için meclis çatısı altında mücadelelerinin
devam etmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında ezilenlerin birleşmesi diktatörleri korkutuyor, hakimleri korkutuyor. Ama ezilenlerin birleşmesi aynı zamanda bir istikrarı bir
düzeni, bir temsiliyeti beraberinde getiriyor.
Bu çıkışla daha sağdan dem vuran, daha ulusalcı milliyetçi yaklaşan CHP’lilerin de bunu
görerek HDP ile bir arada olması gerekiyor.
Onları düşman olarak ilan etmekten, ötekileştirmekten vazgeçmesi gerekiyor.
265 Alevi örgütü temsilcisinin katılımıyla
Frankfurt’ta seçim gündemiyle yapılan toplantıya siz de katıldınız. Oradaki tartışmayı
biraz anlatabilir misiniz?
Frankfurt toplantısında özellikle Alevilerin
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
yoğunluklu olarak oy verdiği CHP’yi de tartıştık. CHP’den ve HDP’den gelen teklifler
ayrı ayrı değerlendirildi. HDP’nin Alevileri
artık Aleviler temsil etmeli, siz kendi içinizde bir arkadaşınızı belirleyin, biz de onu
seçilebilecek bir yerden aday gösterelim
önerisi çok önemsendi. CHP tam aksine siz
bize güvenin, sandıklara sahip çıkın, biz yine
sizin için en iyisini yapacağız demesi çok
eleştirildi. Özellikle CHP’nin geçtiğimiz yıllarda Kılıçdaroğlu sürecinde de sağcılaşması
ve sağ partilerle olan ilişkisi, kurt işaretinden tutun, Mansur Yavaşı aday göstermesi,
Ekmeleddin İhsanoğlu gibi Türk İslamcı
bir karakteri seçmenin önüne tek seçenek
olarak çıkarması çok eleştirildi. Orda sadece
HDP’nin ağırlıklı olarak desteklenmesinin
dışında HDP olmasa bile CHP ile olan
ilişkimizi gözden geçirmeliyiz kararı çıktı
aslında. Birçok kesim bunu gözden kaçırdı.
Hatta bazı CHP’li arkadaşlar HDP olduğu
için Aleviler CHP’den vazgeçiyor gibi algıladı. Yani bugün HDP’nin olmasından değildir
Alevilerin CHP’ye olan ilgisizliği ve sevgisizliği. CHP’nin tutunduğu sağcı tavırdandır.
Burada bir toplantıda ben Kılıçdaroğlu’nun
kendisine de söyledim: ‘Sayın Kılıçdaroğlu,
sizin hangi kimlikle siyaset yaptığınız bizi
ilgilendirmiyor, ama biz 20 milyon Alevi
kendi kimliğimizle onur duyuyoruz ve ana
muhalefet partisi lideri olarak Alevilerin taleplerini görmezlikten gelemezsiniz. Siz ilk
yola çıktığınızda bir rüzgar oluştu, bir ilgi
oluştu, ama sizin şuan tutunduğunuz ulusalcı tavırdan kaynaklı bu ilgiyi kaybettiniz.
Artık siz sosyal demokratlar açısından bir
seçenek değilsiniz. Bizde bir laf vardır, siz
çok iyi bilirsiniz, ‘ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, ama ben aynı şeyi sizin
için söylüyorum, ‘sayın Kılıçdaroğlu, ulusalcılıktan gidilen yolun sonu karanlıktır’,
dedim. Kendisi bana çok klasik bir cevap
verdi, CHP’nin etnik kimlik üzerinden ve
inançlar üzerinden siyaset yapmayacağını
belirtti, madem öyle neden sen diyaneti her
gün daha güçlendiriyorsun, madem öyle sen
neden diyanete itiraz etmiyorsun. Madem
öyle sen neden her fırsatta Türk İslamcılık
yapıyorsun, sen neden hala, dünyanın kabul
ettiği Kürt halkının taleplerine açıkça cevap
veremiyorsun. Alevilere ve ötekilerin tamamını Türklüğe ve İslam’a ezdiriyorsun.
Dersim bir soykırımdır, Dersimi bir soykırım olarak gündeme taşıyacak olan komiteler
oluşturuyoruz. Yarın bir gün Ermenilere yaptıkları hakareti bize de yapacaklar, o zaman
biz göreceğiz, kim ne kadar demokrat, kim
ne kadar iyi niyetli, kim ne kadar Alevileri
seviyor. Yani insanlara dokunduğunuz an
gerçekliğini anlıyorsunuz. Aksi takdirde, oy
verdiğiniz sürece, iradenizi onlara teslim ettiğiniz sürece, tarihinizi onlar yazdığı sürece,
siz o kadar iyi insanlarsınız ki, ama siz ‘hayır,
biz de varız, biz de görünür olmak istiyoruz,
tarihimizi biz yazmak istiyoruz, kendimizi
biz tarif etmek istiyoruz’ dediğinizde onlar
için ayrımcı, bölücü terörist olmaktan öte bir
şey değilsiniz.
Frankfurt toplantısına ve Turgut Öker’in
adaylığına dönersek?
Frankfurt toplantısında çıkan karar şuydu:
Ezici bir çoğunluk, bu koşullarda bizim
HDP’den gelen teklifi kabul etmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor ve gösterdiğimiz
adayın da arkasında durmamız gerekiyor
şeklinde bir karar çıktı. Daha sonra Avrupa
Parlamentosunda bir konferansımız oldu,
konferanstan hemen sonra 14 federasyon
temsilcisi olarak bir araya geldik. Orada
9
adayın ismi tartışıldı. Hem Frankfurt toplantısında hem de yaptığımız diğer toplantıda eğilimin Turgut başkan üzerinde olması,
Turgut başkanın 25 yıldır bu örgüte hizmet
ediyor olmasından kaynaklı toplu olarak Turgut başkanın aday olmasının doğru olacağı
kararı çıktı.
Bu karara rağmen siz kurumsal düzeyde
hiçbir siyasi partinin propagandasını yapmayacağız diyorsunuz, bunu nasıl izah ediyorsunuz?
Burada yine Alevilikteki rızalık kapısının
yine çok önemli bir kapı olması, Alevi insanların kendi gönülleriyle bir takım hareketlerde bulunması nedeniyle biz kurumsal olarak
hiçbir partiyi işaret etmediğimizi, bu gelişen
süreci açıkça anlattığımızı, kongremizde
de yaptığım konuşmada belirttim, örgütler
olarak bu süreci anlatmak bizim görevimiz,
sizlerin de mutlaka sandığa gitmeniz, ve vicdanınızla oyunuzu kullanmanız şeklinde konuştum. Aksi takdirde kurumlarımızın üyeleri farklı siyasi tercihlerden oluşan insanlardan
oluşmakta, onların o iradelerine engel olmak
onları partiye kurumsal olarak yönlendirmek, onun özgürlüğünü elinden almak olur
ki, bu da Alevilik anlayışına yakışmaz diye
düşünüyoruz. Bu yüzden HDP Britanya seçim koordinasyonu içinde kurumsal olarak
görev almadık, ama bizim bütün bu süreci
şeffaf bir şekilde anlatıp insanlarımızın vicdanıyla sandığa gitmesini ve özellikle seçim
günü Cemevlerimiz olarak o insanların sandığa sağlıklı bir şekilde gideceğinden emin
olmak üzere örgütleniyoruz. Seçimler bizim
için önemli, bizim için bir dönüm noktası, bu
seçimlerde hem HDP gibi ciddi anlamda heyecan uyandıran ötekilerin bir arada olduğu
bir parti söz konusu, hem de Aleviler uzun
aradan sonra Alevi kimlikleriyle Alevi örgütlerimizin başında olan insanlarımızın, Pir
Sultanın başındaki Müslüm Doğan, ABK’nin
başındaki Turgut Öker’in, Hubyar Sultan’nın
başındaki Ali Kenanoğlunun oraya Alevi
kimliğiyle gidiyor olması bütün Alevi dünyası açısından ciddi bir heyecan.
Sizin de içinde yer aldığınız karara rağmen
kurumsal olarak biz herhangi bir partiye tabanımızı yönlendirmeyeceğiz demek, bu bir
çelişki değil mi?
Yani oradaki karar, eylem birliği olarak çıkan bir karar değildi, doğrudan o sürecin
anlatılması ve değerlendirilmesi şeklinde
geçti. Ama bunu biz kendi aramızda, örgüt
olarak konuştuğumuzda, insanlarımıza da
anlattığımız bu, hani şunu soruyor insanlar:
siz HDP’ye oy verme kararı aldınız, benim
adıma nasıl karar alırsın diyor, biz de şunu
söylüyoruz, siz bireyler olarak, üyemiz olarak iradenize gem vurmuyoruz, böyle bir kararımız yok, siz yine hürsünüz, ama örgütler
olarak biz bu süreci çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini, var olan adaylarımızın orda
olması nedeniyle, bizim onlarla bir eylem
birliğimizin olması gerektiğini, bu eylem birliğinin bir şekilde kamuoyuyla buluşturulması gerektiğini söylüyoruz. Şimdi bireyler üzerinden, kurum olarak herkesin oyu HDP’ye
dediğinizde kendi üyelerinizin oyunu da
yönlendirmiş oluyorsunuz.
Olması gereken bu değil mi, yanlış mı olur
yönlendirmek?
Hani öyle bir gücünüz de yok aynı zamanda. Bizim eylem birliğimiz var, bizim bütün
görüşmelerimizde var olan HDP’nin barajı
aşması ve bu noktada bizim arkadaşlarımızın
seçilmesi ama birey olarak sizi illa buraya oy
vereceksiniz diye zorlayamayız. Tabi ki zor
bir durum, Alevi kurumları açısından çok sıkıntılı bir durum. Her seçim döneminde Alevi örgütlerin boynu bükük, mahcup, utangaç,
net bir bilgi veremiyoruz. Hani ciddi anlamda duyarlı olan Aleviler bugün CHP’nin de
diğer partilerin de hatalarını da görüyor, eksiklerini de görüyor. Ama yine de bu partiye
ver, buna verme diyemiyor, işte bu nedenle
tam da HDP ile birlikte Alevi örgütlerinin başındaki insanlar, orada seçilmesi ve siyasi bir
harekete dönüşmesi çok hayati. Dört yıl sonra tekrar seçim gelecek. Ve aynı pozisyonda
olmak istemiyoruz artık. Bizim artık siyasi
bir yol haritamızın olması gerekiyor.
Diğer seçimlere nazaran geldiğimiz süreç
çok daha farklı, temsiliyet düzeyi en yüksek
üç tane Alevi aday var, bu insanlara oy istemek neden sıkıntılı oluyor? Alevi kitlesine, kendinize oy verin demek neden sıkıntı
oluyor?
Katılıyorum, önceki dönemlere göre çok
daha rahat elimiz bu anlamda, ama hiç sorunsuz değil. Mesela bu iki gün önce bu fax
geldi, bütün federasyonlara gönderilmiş,
Fransa Alevileri bağımsız oluşumu, işte
‘HDP’ye olan destekten kaynaklı ABK’ya
alternatif bir Alevi örgütlenmesi başlatacağız diye bir bildiri çıkarmışlar. Buna benzer girişimler Türkiye’de de oldu. Bu bizi
korkutmuyor, biz bunlardan korkmuyoruz.
Sorun değil bu. Doğrunun yanında olmak
adına doğru bildiğimizi yapmak gerekiyor.
Bizim korktuğumuz bunlar değil, ya da sağcı CHP’liler değil, ya da devlet değil, bizim
korktuğumuz kendi insanımızı kırmak, tüm
mesele bu aslında. Cemevinin içinde burada
günde on defa belki amcalarımız teyzelerimiz geliyor, ‘oğlum kime oyumuzu vereceğiz, ne yapacağız, ne oldu, Turgut Öker
gitmiş, sen ne diyorsun, bizim Kılıçdaroğlu
ordayken biz nasıl başkasına vereceğiz, siz
diyorsunuz ki HDP bir tane Alevi gösterdi,
ee buradaki genel başkan Alevi, belki adam
başbakan olacak’ gibi cümlelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda ben sizin baktığınız açıdan ne
kadar yetersiz görünse de ben çok önemsiyorum bu süreci. Alevi örgütlerinin böyle
şeyler söylüyor olması, Alevi örgütlerinin
artık alternatif olarak bile HDP’yi gösteriyor
olması önemli aşamalardır. Mesela 4-5 yıl
öncesine kadar Cem TV’nin dışında televizyon kanalı açamıyorduk. Yol TV bile yasaktı. Kürtçe konuşan insanlar dışlanıyordu.
Biz buralardan geçen Alevi örgütleri olarak
düşündüğümüzde geldiğimiz noktayı çok
önemsiyorum. Alevilerin HDP’yi alternatif
görmesi, HDP’ye yönelmesi, HDP’den Alevi
adayların olması ciddi anlamda bir değişim
dönüşümdür. Alevilerin sol sosyalist ezilenlerle, Kürtlerle bütün ötekilerle buluşması
bence önemli. Çünkü 80’lerden sonra çok
ciddi operasyonlar gerçekleştirdiler Aleviler
üzerinde. Alevi gençleri ciddi anlamda ülkü
ocaklarına, Türkçülüğe yönlendirildi. Bayrak üzerinden çok ciddi bir asimilasyon gerçekleştirildi, halen Rıza Zelyut gibi, Zeybek
gibi, ya da İzzettin Doğan gibi insanlar bu
projelerin bir parçası. Ve çok ciddi anlamda
devletten onlara paralar akıyor. Sırf Alevileri
diğer ezilen kesimlerden uzak tutsunlar diye.
Bu söylediklerinizden yola çıkarak o zaman
şu soruyu sorabilirmiyiz. Bu üç Alevi temsilcisi seçildi, Yeni bir Alevi siyasal oluşumuna başladınız, partileştiniz diyelim, Her
halükarda işin içine siyaset girdiğinde bu
korktuğunuz parçalanma o zaman da gerçekleşmeyecek mi?
Şimdi bu mevcut süreci olumsuzlaştırmak,
itibarsızlaştırmak isteyen insanlar HDP’yi
bir başka örgütle bütünleştirme üzerinden
saldırıyorlar. Alevilerin kendi siyasal harekete dönüşmesi bu konuda elini rahatlatacak.
Fakat başka bir şey oldu bu süreçte, onu da
söylemek istiyorum, CHP’de çok önemli
sayıda Alevi duyarlılığı olan insan almak
zorunda kaldı. HDP’nin açtığı bu çığır bu
anlamda CHP’yi de değişime zorladı. CHP ön
seçim yaparak tabandan kaynaklı Alevilerin
yoğunluklu olarak gireceğini biliyordu. Bu
noktada bazı bölgelerden hiç beklenmedik
adaylar seçildi, mesela Balıkesir’den Alevi
Kürt olan Mehmet Tüm birinci sıradan aday
olarak seçildi. Ama CHP’nin baraj sorunu
olmadığı için CHP’den çok HDP’nin desteklenmesi gerektiğini, mutlaka hiç kimsenin
oy iradesine müdahale etmiyoruz, ama bu
gerçekleri görmek te zorundayız, tarihi bir
zorunluluğumuz var. Bundan da kaçamayız.
Özgür iradeden bahsettiniz, bu yüzden kimseye buna verin diyemeyeceğinizi söylediniz. Ancak Britanya’da İşçi partisini açıkça
destekliyorsunuz ve sizin üyeleriniz arasında, Green Parti, Tusc, Liberal Demokrat
gibi partileri destekleyenler de vardır mutlaka. Ancak siz bundan kaygı duymuyorsunuz ve rahat ve açık bir şekilde İşçi Partisini
desteklediğinizi deklare ediyorsunuz? Bunu
nasıl yorumlayacağız peki?
Doğru söylüyorsunuz, ama burada ciddi bir
konsensüs oluştu. Eğer burada bu yönlü itirazlar olsaydı bunu da yapamazdık. Labour
ile ilgili yoğun toplantılarımızda bu gelişmelerden bahsediyoruz. O partiden seçilen
belediye meclis üyelerimiz gelip bilgi de
veriyorlar. O konuda üyelerden bir itiraz
yok. Olsaydı yapamazdık. İnsanlarımızın bu
ülkedeki siyasete ilgisizliği de biraz da buradan gözüküyor. Yoksa Labour Parti düzen
partisi, savaşların müesebbibi, Labour Parti
yabancıların üzerinde yapılan birçok kesintinin nedeni. Ama buradaki gerçeklik bu,
pratik anlamda zaman kaybetme lüksümüz
yok. Çocuklarımızı gençlerimizi bir şekilde
yönlendirmemiz gerekiyor. Bulunduğumuz
bölgelerde söz sahibi olmamız gerekiyor.
Aleviliği var edebilmek için siyaset alanının
da boş kalmaması gerekiyor.
Kurumsal düzeyde hassasiyetlerinizi dile
getirdiniz. İsrafil Erbil olarak bu seçimdeki
tavrınız ne olacak, hangi partiye oy vereceksiniz?
Ben kendim birey olarak, iki tane oğlum var
oy hakkı olan, ve eşimin ve ciddi anlamda
kişisel ilişkim olan, nazım geçen, rica edebileceğim tüm çevrelerimin seçime girecek
dört parti içerisinden HDP’ye oy vermesini
istiyorum, kendim de öyle yapacağım. Aksi
takdirde geçmişte işkencelerde öldürülen
yakınlarım, benim 90 yaşında işkenceden
geçirilen dedem ve bütün bir Alevi
önderleri, ta Osmanlıdan bu yana katledilen
büyüklerimizin ulularımızın kemiklerinin
sızlayacağını düşünüyorum. Kişisel bir
şey bu. Örgütün başındaki biri olarak bunu
söylemek doğrudan yönlendirme olacak
insanları, belki buna hakkım da yok, çünkü
insanlar beni bir partiye yönlendirmem
için seçmediler, ya da siyaset yapmam için
seçmediler, beni Aleviliğe hizmet etmem için
seçtiler. Aleviliğin bu ülkede gelişmesine
hizmet et diye seçtiler. Birinci önceliğimiz
siyaset değil ama yine de bir parçamızdır ondan kopamıyoruz. Ama buradaki seçilme nedenimiz bir partiye insanları yönlendirmekten çok doğruları anlatmamdır. Öbür türlü
vicdanım rahat olmaz.
10
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
11
HDP Britanya Seçim Koordinasyonu
Büyük Mitinge Hazırlanıyor
Türkiye’de yapılacak genel seçimler yaklaşırken Britanya’daki seçim
çalışmaları da hızlandı. HDP Seçim
koordinasyonu bu kapsamda 26
Nisan’da Londra’da bulunan Lee
Valley Athletic Centre’da büyük bir
miting yapmaya hazırlanıyor.
Cumartesi günü aynı saatlerde dört
farklı
merkezde
yapılan
toplantılarda
seçim çalışmaları değerlendirilirken seçim
çalışmalarında gönüllü olarak yer almak isteyenlere dönük çağrılar yapıldı. Kürt Toplum
Merkezi, Daymer, Halkevi ve Kırkısraklılar
derneğinde yapılan eş zamanlı toplantılarda
ayrıca 26 Nisan’da yapılacak mitingin
hazırlıkları tartışıldı. 26 Nisan’da saat 13.00’te
Lee Valley Athletic Centre’de yapılacak mitinge
HDP eski eşbaşkanı ve Amed büyükşehir belediye eşbaşkanı Gülten Kışanak ta katılacak.
Şubat ayında kurulan ve içerisinde 26 kurumun yer aldığı HDP Britanya Seçim Koordinasyonu şimdiye kadar yürüttüğü yoğun
bir çalışma ile binlerce yeni seçmenin kayıt
işlemini gerçekleştirdi. Gençlik ve Kadınların
oluşturduğu özgün seçim koordinasyonları da
aynı kapsamda çalışmalarını yürütüyor.
Başkent Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde
yapılacak oy verme işlemine daha fazla katılım
sağlama için ayrıca yoğun bir çalışma yürütülüyor. Halkı sandık merkezlerine ulaştırma konusunda geniş çalışma yürüten koordinasyon 9
merkezde kurduğu seçim irtibat büroları üzerinden gidişleri örgütlemeye çalışacak.
7 Haziran Genel Seçimlerinde Avrupa’da
yaklaşık 2.5 milyon, Britanya’da 90 bin
civarında Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı
seçmen bulunuyor. Tüm Yurtdışı Seçmenleri için gümrüklerde oy kullanma süreci 8
Mayıs’ta başlayıp 7 Haziran günü bitiyor.
12
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
13
Baş sayfadaki haberin devamı...
adayları Jenny Sutton ve oyum ona.’
Evci Bay: ‘Türkiye’deki seçimleri
sorduğunuzu zanettim. Buradaki seçimler
Mayıs’ta ama tam emin değilim. Kaydımı
yapacağım. Bölgemde TUSC adayı varsa oyumu ona vericem. TUSC adayı yoksa, diğer
partilerin ne sunduğuna ve hangi değerleri
savunduklarına bakacağım. Toplumun yararına
mı çalışacaklar yoksa özelleştirmeden yana
toplumu sömürenlerimi savunuyorlar bunlara
bakacağım.
Genel Seçimlere 20
Gün Kala
56’ıncı
dönem
650
milletvekilinin
seçileceği genel seçimlere günler kala yapılan
son kamuoyu yoklamaları, David Cameron liderliğindeki Muhafazakar Parti ile Ed Miliband liderliğindeki İşçi Partisi arasındaki başa
baş durumun devam ettiğine işaret ediyor. 7
Mayıs’ta yapılacak genel seçim sonucunda
hiçbir partini 326 milletvekili çıkaramayacağı
ve yeniden koalisyon hükümeti kurulacağı tahmin ediliyor.
Türkiye seçimlerinde
vereceğim.’
MİLLİBAND BAŞBAKANLIĞA
HAZIR OLDUĞUNU SÖYLEDİ
İşçi Partisi Genel Başkanı Ed Miliband,
Manchester’da seçim manifestosunu açıkladığı
konuşmasında, “Başbakanlığa hazır olduğunu
ve İngiltere›nin İşçi Partisi hükümetine ihtiyaç
duyduğunu” belirtti.
Miliband, ulusal sağlık sistemi için 2,5
milyar sterlinlik ek fon oluşturacaklarını,
2017 yılına kadar doğalgaz ve elektrik
fiyatlarını donduracaklarını, yıllık 9 bin sterlin olan üniversite harçlarını 6 bin sterline indireceklerini söyledi.
Bütçe açığının ve borçlanmanın her yıl
azaltılacağı vaadinde de bulunan Miliband,
özellikle ülkedeki işçi sınıfını ve aileleri
koruyacaklarını kaydetti. İşçi Partisi›nin 84
sayfalık seçim beyannamesinde ayrıca yarı
zamanlı çalışanlar için saatlik ücreti 8 sterline
yükseltmek, yıllık 150 bin sterlinden fazla kazananlar için gelir vergisini yükseltmek gibi
maddeler bulunuyor. İşçi Partisi, seçim beyannamesinde “küresel
zorluklar” başlığı altında uluslararası konulara
da değindi. Ortadoğu’da barış ve güvenliğin
sağlanmasının partinin dış politika öncelikleri
arasında yer aldığını belirtilerek “Kapsamlı,
oyumu
Ayşe Cinpolat: ‘Seçimlerden haberim var
ama tam tarihini bilmiyorum. Kayıdım var.
Enfield’de yaşıyorum, oyumu oradaki TUSC
adayına vereceğim.
AB ÜYELİĞİNİ REFERANDUMU
SEÇİM MANİFESTOSUNDA
Cameron, lideri olduğu Muhafazakar Parti
7 Mayıs’taki genel seçimi kazanırsa en düşük
maaşı alan kişilerden vergi kesmeyeceklerini, ücretsiz çocuk bakımını haftada 30 saate
çıkaracaklarını ve ev sahibi olmayı daha da
kolaylaştıracaklarını söyledi. Muhafazakar Parti’nin beyannamesinde
ayrıca tren seyahati ücretlerini 2020 yılına kadar enflasyon oranının üzerinde arttırmama,
2020 yılına kadar ulusal sağlık sistemine 8 milyar sterlinlik yıllık ek fon sağlama, 500 yeni
ücretsiz okul açma gibi vaatler yer aldı. 83 sayfalık seçim beyannamesinde Muhafazakar Parti, Avrupa Birliği (AB) ile
ilişkilere ayrı bir bölüm ayırdı. Muhafazakarlar,
2017 sonuna kadar ülkenin 1973 yılından bu
yana sürdürdüğü AB üyeliğiyle ilgili referanduma gidileceği vaadinde bulundu.
Ülkeye gelen göçmen sayısının kontrol altında tutulması amacı da Muhafazakar
Parti beyannamesinde yer aldı. Buna göre
parti, ülkeye göç edenlerin sayısını yıllık
yüz binlerden on binlere indirme hedefini
koruduğunu ve AB ülkelerinden gelen göçmenlerin çalışmazlarsa devlet yardımlarından
faydalanamayacağını bildirdi. Muhafazakar Parti, Ortadoğu sorunuyla ilgili “İsrail-Filistin sorununda iki devletli çözüme
ve İsrail›in güvenliğini koruma hakkı olduğuna
destek vermeyi, yasa dışı yerleşim yerlerini ise
kınamayı sürdüreceğiz» ifadesine yer verdi.
Küresel terör ve aşırıcılıkla mücadele
edileceği de belirtilen beyannamede, “Suriye ve Irak’ta kapsamlı anlaşmalara ulaşılması,
barış ve istikrar için çalışacağız. DAİŞ›i yenmek için kapsamlı siyasi ve askeri stratejimizi
sürdüreceğiz” denildi.
HDP’ye
Türkiye seçimleri için kaydım var.’
Ali Öztürk:
Anıl Duman
Ayşe Çiçek
Toplumumuzun yoğun yaşadığı bölgelerde
partilerin adaylarının listesi:
Hackney South & Shoreditch
Yeşiller- Charlotte George
Bağımsız- Russell Shaw Higgs
İşçi Parti- Meg Hillier
Liberal Demokrat Parti- Ben Mathis
Ukip- Angus Small
Muhafazakar Parti- Jack Tinley
Bağımsız- Gordon Shrigley
Engin Aydın
Zöhre Aygün
iki devletli bir çözümden yana olmaya devam edeceğiz. Bu sorunun çözümü askeri
olamaz. Tüm taraflar barışı zorlaştıracak eylemlerde bulunmaktan kaçınmalıdır. İşçi Partisi,
diplomatik çözüme yönelik müzakerelere acilen
geri dönülmesi için baskı yapmayı sürdürecektir» ifadesi kullanıldı. İslam karşıtlığına da
değinilen beyannamede, «Yahudi ya da İslam
karşıtlığı gibi nefret suçlarına karşı sıfır tolerans yaklaşımını ortaya koyacağız» denildi. Türkiye’de ise her zaman çıkar için seçimler
yapılıyor. Bu yüzden seçim zamanı çok paralar dönüyor. Bizim orası hep Alevi ama gidin
görününüz Ak Parti buralarda para dağıtıyor.
Türkiye’deki seçimlere burada Alevi kesim
ilgisiz ama tarikatçı kesimler daha da ilgili bu
umursuz tavır gelecek nesillere zarar veriyor.
Geleceği için herkesin duyarlı olması gerekiyor. Halkımız hem Türkiye hem de İngiltere
seçimlerine duyarlı olup oy kullanmalı.”
TÜRKİYELİ VE KÜRDİSTANLI
TOPLUM İLGİSİZ
Ayşe Çiçek: “Gençlerin üniversite paraları
kesilmiş, maddi sıkıntılar giderek büyüyor,
seçimler kimsenin umurunda değil, çünkü
seçilen son hükümet bizleri büyük ekonomik
sıkıntılara sürükledi. Oyum var. İngiltere’de ve
Türkiye seçimleri için de oy kullanacağız ailece.
Şimdiki hükümetten şikâyetçiyim, Labour’a oy
vereceğim. Labour üniversite paralarını ve gençlerimize ev kiralarını ödüyordu en azından.
Labour istiyoruz, başka parti istemiyoruz, Türkiye seçimleri bildiğim kadarıyla Haziranda
yapılacak. HDP Türkiye’de bence başa gelmeli.
HDP Türkiye’ye barışı getirecek tek partidir.
Halkımız seçimler konusunda bilinçlenip oy
kullanmaya çağırıyorum.”
20 gün sonra yapılacak genel seçimlerde
toplumumuzun ne düşündüğünü anlamak
için sokakta görüştüğümüz onlarca insanın
yarısından fazlası seçimlerden habersiz. Seçimler kelimesini duyunca ilk olarak akıllarına
Türkiye’de yapılacak genel seçimler geliyor.
Zöhre Aygün: ‘İngilizcem olmadığı için
buradaki seçimleri takip edemiyorum. Oyum
var, ama çocuklarım hangisine ver derse ona
veriyorum. Buradaki partileri bilmiyorum. Ama
Türkiye’deki seçimlerde oyum Demirtaş’a.
Türkiye’deki seçimleri yakından takip ediyorum. Toplum burdaki seçimlere duyarsız,
körleşmişiz, bu duyarsızlığın çeşitli nedenleri
var. Türkiye’de devam eden bir mücadele var.
O yüzden daha çok gündemde ordaki seçimler.’
Engin Aydın: ‘Buradaki seçimler sanırım 7
Mayıs’ta yapılacak. Oyum var, İşçi partisi için
kullanacağım. Neden işçi partisine verdiğimi
hiç düşünmedim. Bölgemdeki adayları
tanımıyorum, partilerin seçim vaatlerini de
bilmiyorum.’
Anıl Elbistanlı: ‘Seçimlerin ne zaman
olduğunu bilmiyorum. Oyum var, daha önceki seçimlerde Labour’a vermiştim, ama bu
seçimlerde hangi partiye vereceğime karar
vermedim daha. Aslında buradaki tüm partilerin politikaları birbirine çok benziyor. Türkiye
seçimleri için de oyum HDP’ye.’
Süleyman: ‘10 senedir bu ülkedeyim, oyumu Labour’a veriyorum. Ama seçimler tam
olarak ne zaman bilmiyorum. Labour partisini
daha başarılı buluyorum. Çok takip etmiyorum.
Genelde toplum çok ilgisiz. İnsanlarımız burda
yaşıyor ama kafası buarada değil.’
Ali Öztürk: ‘Seçimler Mayıs’ta galiba,
bu ülkede seçimleri duymuyorsun bile, ne
afiş var nede millet galyana geliyor. Bu ülkede seçimler güzel geçiyor sorunsuz geçiyor.
Seval Kandemir: ‘Britanya seçimleri 7
Mayıs’ta. Oy hakkım var- henüz kayıtımı kontrol etmedim, ama kaydım var, çünkü daha
önce oy kullandım. Henüz tam karar vermedim kime oy vereceğime, çünkü adayların kim
olduğuna bakmadım ama büyük bir ihtimalle
TUSC adayına veririm, bölgemde varsa eğer.
Bir önceki seçimde Yeşiller’e vermiştim başka
alternatif yok diye, tekrar adaylara bakmam
gerekiyor.’
Güllü Kuşçu: ‘Buradaki seçimler ne zaman
bilmiyorum. Oturumumu yeni aldığım için
daha önce hiç oy kullanmadım. Türkiye’deki
seçimlerden haberim var, ne zaman olduğunu
biliyorum ve oyumu kullanacağım.’
Hasan Ağaç: ‘7 Mayıs’ta seçimler ama
ben oy hakkımı iptal ettim çünkü bana bir getirisi yok. Kullandığımda sosyalistlere verdim.
seçim tarihinde Türkiye’de olacağım. Seçim
bölgem Tottenham ama burada hiç ana partilere
oyumu vermedim. Bir Kürt sosyalist olarak
HDP’yi destekliyorum ve elimden geldiği kadar çalışmalarına katkı sunacağım. Oyumu
gümrükte kullanacağım.’
Anıl Duman: ‘Mayıs’ta ama tam tarihini
bilmiyorum. Kaydımı yaptıracağım. TUSC’a
oyumu vereceğim, Tottenham bölgesinde
Hackney North
İşçi Parti- Diane Abbott
Liberal Demokrat- Simon de Deney
Yeşiller- Heather Finlay
Ukip- Keith Fraser
Muhafazakar- Amy Gray
Enfield North
Christian Peoples- Yemi Awowla
Ukip- Deborah Cairns
Muhafazakar Parti- Nick de Bois
Yeşiller- David Flint
Liberal Demokrat Parti- Cara Jenkinson
İşçi Parti- Joan Ryan
TUSC- Joe Simpson
Edmonton
Yeşiller- Douglas Coker
Muhafazakar Parti- Gönül Daniels
İşçi Parti- Kate Osamor
TUSC- Lewis Peacock
Liberal Demokrat Parti- David Schmitz
Ukip- Neville Watson
Enfield Southgate
Muhafazakar Parti- David Burrowes
İşçi Parti- Bambos Charalambous
Yeşiller- Jean Robertson Molly
Ukip- David SchofieldLiberal Democrat- Paul Smith
Tottenham
İşçi Parti- David Lammy
Muhafazakar Parti- Stefan Mrozinski
Liberal Demokrat Parti- Turhan Özen
Class War- Captain Rizz
Ukip- Tariq Saeed
Yeşiller- Dee Searle
Tusc- Jenny Sutton
Hornsey & Wood Green
Liberal Demokrat Parti- Lynne Featherstone
Ukip- Clive Morrison
Yeşiller- Gordon Peters
Muhafazakar Parti- Suhail Rahuja
Class War- Marc Vandal
İşçi Parti- Catherine West
İslington North
Muhafazakar Parti- Dr Alex Burghart
Ukip- Greg Clough
İşçi Parti- Jeremy Corbyn
Liberal Demokrat Parti- Julian Gregory
Sosyalist (Britanya)- Bill Martin
Yeşiller- Caroline Russell
İslington South & Finsbury
Yeşiller- Charlie Kiss
Ukip- Pete Muswell
Muhafazakar Parti- Dr Mark Lim
Liberal Demokrat Parti- Terry Stacy
İşçi Parti- Emily Thornberry
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
14
Britanya Kürt Halk Meclisi 9.
Britanya’nın en üst Kürt halk örgütlenmesi olan
Kürt Halk Meclisi dokuzuncu olağan kongresini
gerçekleştirdi. Katılımın yoğun olduğu kongrede
Türkan Budak ve Sabri Çimen yeni dönem için
eşbaşkanlık görevlerine seçildiler.
Pazar günü Haringey’de bulunan Kürt
Toplum Merkezinde devrim şehitleri
anısına bir dakikalık saygı duruşu ile
başlayan kongrenin açılış konuşmasını
Kürt Halk Meclisi eşbaşkanı Bülent Ekinci yaptı. Ekinci konuşmasında dönemin
hassasiyeti çerçevesinde Britanya’da
Kürt halkının yeni dönem örgütlenmesinin de çok büyük önem taşıdığını
vurguladı. Ekincinin konuşmasından
sonra divan kuruluna Ercan Akbal, İlkçan
Yeşilkaya ve Devrim Has seçildiler.
Kongreye telefonla katılan Kongra
Gel eşbaşkanı Remzi Kartal son siyasal
sürece ilişkin değerlendirmeler yaptı.
Kartal konuşmasında şunları belirtti;
‘‘Çok önemli bir siyasal süreçten geçiyoruz. Rojava’daki devrim ile beraber
tüm Ortadoğu’da demokratik, eşitliğe
dayalı bir sistemi yaşamsallaştırma için
tarihi bir fırsat doğmuştur. Kobane ve
Şengal’de yürütülen direniş ve mücadele
ezilen halklara ilham kaynağı olmuştur.
AKP ve Erdoğan çözüm sürecine halen cevap olamamış ve sürekli bir provokasyon peşinde olmuştur. Erdoğan
kendi imparatorluğunu kurmak için tüm
provokasyonları gerçekleştirecek düzeydedir. Son olarak Ağrı’da yaşanan olay
bunun bir parçasıdır.
ERDOĞAN DAİŞ’İN
TÜRKİYE’DEKİ PATRONUDUR
Daiş’in Ortadoğu halklarına dayattığı
karanlık sistem ve Daiş’in Türkiye’deki
patronu Erdoğan kendi hegemonyasını
başkanlık sistemi üzerinden kurmaya
çalışmaktadır.
Ezilen ve ötekileştirilen tüm halklar
bu süreçte ciddi bir tehlike altındadır.
Sürecin demokratikleşmeye dönüşmesi
için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
bir mücadele ve emek vermektedir. Ancak AKP hükümeti bunun tam tersi bir
çaba içerisindedir.
Seçim süreci tarihsel bir döneme denk
geldiği için çok önemli. Diğer seçimlere nazaran çok daha tarihi bir misyon
taşımaktadır. Amaç sadece parlamentodaki temsiliyet değil, Türkiye’de yeni
siyasal bir sürecin başlaması anlamına
gelecektir. Ya Erdoğan’ın padişahvari
çıkışıyla karanlık bir dönemin başlangıcı
olacaktır, ya da HDP’nin zaferi ile Türkiye aydınlık bir geleceğe doğru evrilecektir. CHP’nin birkaç puan artması
ve azalması Türkiye’nin geleceğine
etki
yapmayacaktır,
Erdoğan’ı
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
15
Kongresini Gerçekleştirdi
durdurmayacaktır. Bunu durduracak
temel güç HDP’dir. HDP’nin barajı
aşması Erdoğan’ın yaratmak istediği
karanlığının önünü alacaktır.
SEFERBERLİK RUHUYLA
ÇALIŞILMALIDIR
Avrupa’daki Kürdistanlı ve Türkiyeli
seçmen seçimin sonucunda büyük etki
yapacaktır. Eğer biz Avrupa’da yaşayan
Kürdistanlı ve Türkiyeliler iyi bir çalışma
yürütüp HDP’nin başarılı çıkmasını
sağlayabilirsek ciddi bir etki yapmış oluruz. Bu seçimle yeni bir süreç başlamış
olacak. Bu anlamda bir örgütlenme
seferberliği
ruhuyla
çalışılmalıdır.
Herkesin kapısı çalınmalıdır. Özellikle
CHP’yi destekleyen Alevi toplumuna
dönük iyi ve geniş bir çalışma yürütülmelidir. Demokratik ve Özgür yaşamın
inşa edilmesi için seferberlik ruhu ile
çalışılmalıdır.’’
Siyasal süreç ile ilgili yapılan
değerlendirme konuşmalarından sonra
Yeşiller Partisi Hackney bölgesi millet-
vekili adayı Charlotte George ve Wood
Green bölgesi milletvekili adayı Gordon
Peters birer konuşma yaptı.
KADINLARIN DİRENİŞİ
HEYECAN VERİCİ
Gordon Peters yaptığı konuşmada
Rojava’da Daiş’e karşı verilen mücadelede kadınların rolüne değinerek,
kadınların verdiği mücadelenin kendisini heyecanlandırdığını ve bu mücadelelerinden kendilerine teşekkür
ettiğini belirtti. Peters ayrıca seçildikleri
takdirde ilk işlerinin PKK’nin terör
örgütleri listesinden çıkarılması için Britanya hükümeti nezdinde gerekli tüm
girişimleri yapacaklarını belirttikten sonra, Rojava’nın tanınması için Britanya
hükümetine çağrı yaptı.
SADECE SEÇİMLERDE DEĞİL
UZUN VADELİ ORTAK ÇALIŞMA
Yeşiller Partisi Hackney bölgesi milletvekili adayı Charlotte George ise yaptığı
konuşmada amaçlarının sadece seçimler
olmadığını, Kürt halkı ile uzun vadeli bir
dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmak istediklerini ifade etti. George ayrıca
Britanya’da yaşayan halkın sosyal ve
ekonomik sorunlarına değinerek asgari
ücretin 10 sterline çıkarılması ve ulusal
sağlık hizmetleri-NHS ile ilgili önemli
çalışmalar yürüteceklerini belirtti.
RAPOR ÖZELEŞTRİ AĞIRLIKLIYDI
Meclis eşbaşkanı Bülent Ekinci
tarafından okunan bir yıllık faaliyet
raporu özeleştirel içeriğiyle dikkat çekti.
Raporda çalışmaların sürecin öneminde
denk düşmediği ve istenilen düzeyde
olmadığı belirtildikten sonra bunların
aşılmasına dönük çözüm önerileri de
sunuldu.
Faaliyet raporunun değerlendirilmesi
gündeminde kongre delegeleri rapora
dönük düşüncelerini belirttiler. Birçok
eleştirinin yanı sıra raporun özeleştirel
hazırlanmış olması olumlu bulunarak
yaşanan eksiklikleri aşmaya dönük öneriler yapıldı.
Yapılan tartışmalardan sonra faaliyet raporu delegelerin onayına sunuldu.
Rapor delegeler tarafından oy birliği ile
onaylandı.
BUDAK VE ÇİMEN
EŞBAŞKANLIĞA SEÇİLDİLER
Kongrenin son gündem maddesinde
seçimler vardı. Yapılan seçimde Türkan Budak ve Sabri Çimen oybirliğiyle
yeni dönem için eşbaşkanlık görevlerine
seçildiler. Kongrede ayrıca saymanlık
ve displin-denetleme komisyonu üyeleri
seçildi. 151 kişiden oluşan Britanya Kürt
Halk Meclisi bünyesinde çok sayıda
komisyon bulunurken, birçok kurum
temsil ediliyor.
Kongre yeni seçilen eşbaşkanların
konuşma ve söz vermeleriyle son buldu.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
16
Dersim katliamında
ilk toplu mezar açıldı
Dersim katliamında iki aileden
aralarında kadın ve çocukların da
bulunduğu 24 kişinin yakılarak
öldürüldüğü belirtilen toplu mezarda
kazı çalışması başlatıldı. Cumhuriyet Savcısı, bilirkişi ve ailelerin de
hazır bulunduğu kazıda, kemikler
çıkmaya başladı. Açılan toplu mezar,
77 yıl sonra Dersim katliamında
öldürülenlerin gömüldüğü ilk toplu
mezar oldu.
Baran ve Canan aileleri, 14 Ağustos 1938 tarihinde Dersim’in Hozat ilçesi Karabakır köyü Seka Sure
mevkiindeki askeri harekat sırasında her iki aileden
aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 24
kişi kapatıldıkları samanlıkta ateşe verilerek yakıldığını
belirtiyor.
Uzun yıllar boyunca aile bireylerinden kimse olayın
yaşandığı yere yanaşmaya cesaret edemedi. Anıt mezar
yapımı için çalışma başlatan Baran ailesi üyeleri kazdıkları
alandan kemikler çıkması üzerine alanı yeniden kapatarak Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na bölgede inceleme
yapılması talebiyle başvuruda bulundu.
Başsavcılığın zaman aşımını gerekçe göstererek
takipsizlik kararı vermesinin ardından Baran ailesi
avukatları Cihan Söylemez aracılığıyla Erzincan Ağır
Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Ailenin itirazını
yerinde bulan mahkeme, ölüm tarihi ve ölüm sebeplerine ilişkin herhangi bir araştırma ve teknik bir inceleme
yapılmaksızın kemiklerin 1938’e ait olduğunun kabul
edildiğini ve etkin bir soruşturma yapılmadığını ifade
ederek, “kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin kararı
kaldırdı.
Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ikinci kez
kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesi üzerine
dava, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’ne taşındı. Davaya
gören Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi mezarların açılması
ve kimliklerin tespiti yönünde karar aldı.
TOPLU MEZAR AÇILDI
Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar doğrultusunda
Hozat ilçesi Karabakır köyü Seka Sure mevkiinde bulunan toplu mezar bugün Cumhuriyet Savcısı Hasan Toy,
bilirkişiler, Ailenin Avukatı Cihan Söylemez ve
yakınlarının da katılımıyla açıldı.
Toplu mezarın açılacak olması nedeniyle bölgede
güvenlik önlemleri alınırken, Cumhuriyet Savcısı Hasan
Toy, Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı tarafından görevlendirilen Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim
Üyesi Dr. Sevinç Petekkaya, Bitlis Eren üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd.
Doç. Dr. Asiye Bahar Mergen adlı bilirkişiler ile ailenin
gözlemci olarak çağırdığı Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp
Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. ümit Biçer ile asistanı
adli tıp uzmanı Dr. Semih Yıldırım ile birlikte kazının
yapılacağı alana geldi.
Kemiklerin bulunduğu alanın savcının talimatıyla koruma altına alınmasıyla birlikte bilirkişiler nezaretinde
kazı çalışması başlatıldı. Çalışmadan kısa bir süre sonra
alandan kemikler çıkmaya başlarken, çıkan kemikler tek
tek fotoğraflanarak koruma altına alındı.
KEMİKLER ORTAYA ÇIKTI
Ailenin avukatlığını yapan Cihan Söylemez toplu mezarın açılmasıyla birlikte peş peşe kemiklerin
ortaya çıktığını belirterek, “Ortaya çıkan kemikler
numaralandırılıp elekten geçiriliyor. Kazı Minnessota
Protokolü’ne uygun olarak yürütülüyor. Birkaç günü bulabilir. Çünkü çok fazla küçük kemik var. İnce bir şekilde
yaklaşılması gerekiyor” dedi.
Toplu mezardaki kazının önemine değinen Söylemez,
“Bu, 1938 katliamıyla ilgili ilk kazı, ilk olay yeri incelemesi, ilk kriminal inceleme. Kemikler çıkarıldıktan sonra
Adli Tıp Kurumu’na gönderilecek. Ailelerinden DNA
örnekleri alınıp eşleştirme yapılacak. Sonra naaşlar iade
edilecek. Bu işlemle ne zaman ne şekilde öldürüldükleri,
cinsiyet, kimlik ve yaş bilgileri ortaya çıkacak. Bunlar ortaya çıktığında bizim iddiamızın doğrulanacağını
düşünüyoruz. Yaşlı, çocuk ve kadınların katledildiği ortaya çıkacak. Resmi tarihin isyan dediği olayın aslında
bir katliam olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısal
makamları aracılığıyla onanmış olacak” diye konuştu.
Anıt mezar yapımı sırasında kemikleri bulan aile bireylerinden Hüseyin Baran, “Nenem, atalarımızın burada yakıldığını söylüyordu. Geçen sene kazı yaparken
tesadüfen kemikleri bulduk ve savcılığa başvuruda bulunarak hukuki süreci başlattık” dedi.
Toplu mezarın açılmasıyla bir yandan sevinç bir yandan da burukluk yaşadıklarını belirten Baran, “Bu kemiklerin atalarımıza ait olduğunu ispatlamak istiyoruz.
Onları kendi inancımıza göre defnetmek istiyoruz. Bir
mezar yerleri olsun istiyoruz” şeklinde konuştu. Katliam yapıldığında 6 yaşında olduğunu belirten
Sevim Gürtaş ise, “Onları toplayıp buraya getirdiler. Bir
de baktık ki Seka Sure’de ateş yanıyor. Kimseler korkusundan oraya yanaşamadı herkes bir taraflara kaçtı”
ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı nezaretinde bugün başlatılan
kazının birkaç gün sürmesi bekleniyor.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
17
18
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
Enfield’de Park
Ücretleri Alışveriş
Miktarından Düşecek
Enfield’de çeşitli esnaflar bir araya gelerek,
müşterilerine kolaylık sağlamak amacıyla, park
ücretlerini yapılan alış verişten kesmeye karar
verdiler.
Enfield Esnaf ve Ticaret Odası
(EBRA) tarafından organize edilen
bu programla ufak esnaf daha fazla
müşteri çekmeyi amaçlıyor. Büyük
firmaların genellikle büyük park
alanları olması müşteriye kolaylık
sağladığı için tercih ediliyor ve
böylece ufak esnaf iş kaybediyorbu uygulamayla ufak esnaflar bu
sorunu azaltmayı amaçlıyorlar.
Tüketiciler bu uygulamadan
yararlanmak için http://www.
parkinginenfield.com
adres-
inde kayıt yapıp kart elde edebilecekler. Uygulamaya katılan
esnafların tam listesi de bu web
sayfasında bulunabilir- ayrıyeten
dükkan camlarında “Enfield Parking” etiketi bulunan esnaflarda bu
hizmeti sunuyorlar.
Bölge Muhafazakar Parti milletvekili (adayı) David Burrowes
da bu uygulamaya destek sundu.
19
İnan Eren Cinayet
Teşebbüssünde 44 Yıl
Hapis Cezası
Christopher Annan
ve Tyrone Wright
“Hackney Turks”
tarafından “Tottenham
Turks” mesubu Inan
Eren’i öldürmek için
kiralanarak cinayete
teşebbüs suçundan
ceza aldılar.
Bu cinayet teşebbüsü, Tottenham Turks’ın başı olarak bilinen,
Zafer Eren cinayetinden dört ay
önce gerçekleşti. Samuel Zerei,
22, ve Jamie Marsh-Smith’ın,
23, gerçekleştirdikleri bu cinayet sonrasında,
Marsh-Smith’in Zerei’i de öldürmeye teşebbüs
ettiği mahkemede anlatıldı.
Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, Zafer Eren
cinayeti ve İnan Eren’i öldürmeye teşebbüs,
Samuel Zerei’i öldürmeye teşebbüs suçlarından
Marsh-Smith 38 yıl, ve Zafer Eren cinayeti
suçundan, Zerei 28 yıl
hapis ceza almışlardı.
Polis, katilleri kiralayan
çete başlarının isimleri
için 30 bin sterlin ödül
belirlemişti.
Annan, 24, ve Wright,
20, İnan Eren’e saldırı
gerçekleştiği
akşam,
Marsh-Smith ile aynı
arabada
bekledikleri
daha sonra ortaya çıktı.
Old Bailey Mahkemesinde, 8 Nisan’da görülen
duruşmada, İnan Eren’i
öldürmeye
teşebbüs
suçundan, Annan, dört yıl
uzatmayla, 24 yıl, Wright
20 yıl hapis cezası aldılar. Mahkemede suçluların
İnan Eren’i yaşadığı sokakta bekledikleri ve
nasıl saldırdıkları anlatıldı.
Polis bu suç çetesinin toplamda 119 yıl hapis
cezası almalarını çete suçlarıyla mücadelelerinde
başarı olarak değerlendirdi. Katilleri kiralayan
çete üyeleri henüz bulunamadı.
Edip Akbayram Londra’da
Sevenleri İle Buluşacak
Ses sanatçısı Edip
Akbayram başkent
Londra’da yapılacak
konserde sevenleri
ile buluşacak. 19
Mayıs’ta Dominion
Centre’da yapılacak
konser İnternational
Music and Dance
Centre direktörü
Mehmet Karakuş
tarafından organize
ediliyor.
19 Mayıs Salı akşamı saat
19:30’da başlayacak konserin biletleri kapıdan temin
edilebilir. Wood Green’de
bulunan Dominion Centre’da
yapılacak konsere Edip Akbayram dev
kadrosu ile birlikte katılıyor.
Konseri organize eden Mehmet
Karakuş 12 yıldır İnternational Music
and Dance adlı okulda müzik ve dans
eğitimleri veriyor.
Bunun yanında
şimdiye kadar çok sayıda başarılı konser organize eden Karakuş tüm müzikseverleri Edip Akbayram konserine
davet etti.
20
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
21
Londra’da Çekilen ‘Diren’ Filmi İzleyiciyle Buluşuyor
etkilemesini değilde daha çok bir mesaj vermek ve çocuklarına daha duyarlı
davranmaları gerektiğini göstermektirç biz gençlere biraz daha destek
sunulması gerektiğini savunuyorum.
Filmin yapım aşamasında ve günlük
yaşantımız da da karşılaştığımız en
büyük sorun, aile desteği ve ailenin biz
gençlere olan inancı ve motivasyonu.
Ailelerimiz gençlere dahada destek
olmalı ve motive etmeli.
Uzun emekler ve özverili çalışmalar sonucunda
tamamlanan ‘Diren’ filmi, 9 Mayıs’ta gösterime giriyor.
Yaşamlarına Londra’da devam eden
toplumumuzun yetiştirdiği sevgi dolu
ik genç Birkan Tercanlı ve Baran Bolat,
‘Diren’ isimli filmlerini Mayıs ayında
gösterime sunmaya hazırlanıyor. Gençler, filmin tüm aşamalarında özveri
ile çalışarak filmin çekim ve montajını
tamamlayarak izleyiciye sunmaya
hazırladı.
Birkan ve Baran arkadaşlar,
sıfır bütçeyle çektikleri filmlerinde,
Londra’da doğup büyüyen bir gencin
hikayesini anlatıyor. Film en başta,
zayıf bir aile ilişkisi ve zorlu yaşam
koşulları içinde bir çıkış yolu arayan
gencin tutunduğu tek dal, fedakar annesi ve kızarkadaşıdır. Zorluklar ve
sıkıntıların yakasını bırakmadığı gencin
yaşamı içinde çıkmaza sürüklenişini
beyaz perdeye yansıtan gençler, her
üretken genç arkadaşlarımız gibi sponsor sıkıntıları ile de yüzleşti.
Başrollerini
Can
Kabadayı
ve
Susku Ekim Kaya’nın yaptığı filmin
yönetmenliğini Birkan Tercan ve
yardımcı yazarlık, yardımcı yönetmenlik ve filmin ses kayıtlarını ise Baran
Bolat gerçekleştirdi. ‘Diren’ filminde,
Ayşe Nurdoğan, Erol Demir, Nazım
Demir, Cem Yeşil, Dilan Seçgin, Ozan
Opan, Mehmet Emin Şahin, Cem Ok
ve Ufuk Bay’da oyunculukları ile
filmin yapım aşamasında büyük emek
ortaya koydular.
Filmin yapımcıları ve yönetmenleri Birkan ve Baran arkadaşlar
ile hazırladıkları film hakkında
gerçekleştirdiğimiz reportajda öne
çıkan en önemli nokta filmin yapım ve
gösterime sunulması aşamasında sponsor konusu öne çıktı.
Film
hakkında
gazetemize
açıklamada bulunan yönetmen Birkan
Tercanlı, “yaşadığımız ülkede toplumsal sorunlarımızı dile getirecek bir film
hazırlamak istedim. Bu filmin aileleri
Yaptığımız
sponsorluk
görüşmelerinde firma sahiplerinden beklediğimiz desteği görmedik.
Özellikle her fırsatta gençlere destek
olduklarını dile getiren firma sahipleri
bizim yaptığımız bu önemli işe destek
vermemeleri bizleri derinden üzdü
oysa bu iş insanları her ortamda gençlere yardımcı olduklarını idda ediyorlar.” İfadelerini kullandı.
Baran Bolat ise verdiği demeçte, “
umarım bu yaptığımız film ile gurbette
yaşayan sosyal ilişkilerden ve kendi etik
değerlerinden uzak yaşayan ve içinde
bulunduğu durumdan kurtulmanın
yolu olarak hayatına son veren genç
arkadaşlarımıza ve ailelerimize güzel
bir mesaj verebilmek adına bu filmin
yapımı için canla başla çalıştık.”
‘Diren’ filmi ile ilgili daha fazla
bilgi edinebilmek için facebook.com/
bibafilm ve Instagram.com/direnfilm
ayrıca 9 Mayısta Odeon Lee Valley
sinemasında saat 20.00’da yapılacak
tek gecelik gösterimin, biletlerini rezervasyon usulu 07718080838 numaralı
telefondan yaptırabilirler.
22
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
23
Elbistan’da
Doğan
Londra’da
Büyüyen Sanat
Haber: Esra Türk / Foto- Fırat Ayas Photography
Feryal Ferhat kardeşleri 2011 yılında müzik piyasasındaki
serüvenlerini ilk albümleri Batıdan Doğuya ile başlattılar.
Batıdan Doğuya albümü iki kardeşin evlerinde kurdukları
stüdyodaki uzun yıllar birlikte yürüttükleri çalışmalarının sonunda oluştu. Anadolu ezgileri ve özgün müziği melodileri
eşliğinde, Ferhat rap melodileriyle, Feryal ise yanık sesiyle
orijinal bir stil yakaladılar.
Ortak çalışmaları her yönüyle devam etse de, bu sıralar, Ferhat kendi sanat ve kimliğini yansıtan solo albüm çalışmasıyla
tek başına bir yol izliyor. Ferhat, solo kimliği, Feryat Farhadii
ile ilk albümü Karanlıktan Aydınlığa’nın klip çalışmalarına şu
sıralar devam ediyor. Albümün ilk yayımlanan parçası Yak,
YouTube’de büyük ilgi görüyor. Son günlerde de ‘Hoşgeldin’
isimli parçasının klibi yayımlandı.
Ferhat, müzik tarzlarının büyürken dinledikleri halk müziği
ve daha sonra tanıştıkları rap ve hip hop’ın karışımı sonucunda
doğduğunu anlatıyor. Mahsuni Şerif ve Aşık Veysel’den esinlenerek, evde muhabbet ortamında büyüdüklerini anlatan
Ferhat, yeteneğinin o ortamda geliştiğini anlattı: ‘‘Çocukluktan beri zaten hep çalıyordum. Biz zaten evlerde muhabbet
ortamında büyüdük. Sazımızı alıp eskilerden, Veysel, Mahsuni, Hasret Gültekin’den eserler çalardık. Bunları çalarak
yoğurulduk.’’
Haringey’de büyüyen kardeşler, anne ve babalarının
müzik çalışmalarını desteklediklerini ve bu desteğin kendilerine cesaret verdiğini anlattılar. Feryal, çocukların ufak
yaşlarda yapmak istediklerine anne ve babalarından destek
alamamalarının olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekerek,
bu sebepten de anne ve babalarının desteğini önemsediklerini
belirtti. Müzikle ilgilenen babaları aynı zamanda bestelerini
de çocuklarıyla paylaşıyor. Feryal, 23, Northumberland Park
orta okulunda, Ferhat, 26, Park View Academy orta okulunda
eğitimini tamamlamış.
Yaptıkları müzik tarzının genelde beğenildiğini, fakat
batı ve doğu müziğinden oluşturdukları karma tarzdan dolayı
eleştiriler de aldıklarını belirten Ferhat, ‘‘Kimisi bize diyor
neden sadece rap yapmıyorsunuz, kimisi de neden sadece halk
müzik yapmıyorsunuz diye soruyorlar,’’ diyor. Bu tarzı seçmelerini şöyle anlatıyor: ‘‘Bunun açıklaması da şu olur. Üreten her
insan büyüdüğü yerde yoğuruluyor, kültürel altyapısını kaldığı
yerlerde oluşturur, ve sanatına da bu yansır. Biz Elbistan’da
doğduk, orada Anadolu müzikleriyle yetiştik, ama burada da
büyüdük, ve hip hop, rock, pop gibi müzikleri dinledik. Sadece halk müziği yaparsak batı tarafımıza haksızlık olur, sadece
batı müziği yaparsak Anadolu tarafımıza haksızlık olur.’’
İki kültürü yaşayabilmek bir zenginliktir
Ferhat, kendisinin büyüdüğü farklı ortamlarda esinlendiği
farklı müzik tarzlarının yaptığı müziğe doğal olarak
yansıdığını, kimliğinin sadece bir yönlü olmadığını ve her iki
kültürü bir araya getirmelerini bir zenginlik olarak yorumluyor: ‘‘Ben ve Feryal sadece türküden ibaret değiliz. Biz sonuçta
Londra’da büyüdük, ve buranın da bir kültürünü aldık. Başta
bunu bize büyüklerimiz kültür çatışması olarak yansıttı, iki
kültür arasında kaldık diye yorumlayanlar oldu. Bu onların
gözünde negatif olarak görülebilir ama bizim gözümüzde
olumlu bir şey.’’
Aldıkları eleştirilerin müziklerinde çelişki olduğunu
düşünenler tarafından yönlendirildiğini belirten Ferhat,
çelişkiler olsa da bu çelişkileri olumluya dönüştürdüklerini
ifade ediyor: ‘‘Anadolu’da bildiğimiz değerler buradaki bazı
doğrularla çatışabiliyor. Yani ters gidebiliyor. Çünkü, iki kültür arasında buluyorsun kendini. Bizim için de bu başta sorun
olmuş olabilir ama, bunu pozitife çevirdik. Büyürken sıkıntılar
yaşayan ve hala o sıkıntılarla boğuşan çok fazla insan var. Biz
sorunları müziğimize yansıttık ve zenginliklerimiz olarak
değerlendirdik. Burada mesajımız da olumsuzluklar pozitife
çevrile bilinir, bakın biz yapıyoruz, sizde yapabilirsiniz.’’
Kültür çatışmasından devam ederek, Elbistan’da doğup
Londra’da büyümenin müziğe katkısını ve kısıtlamasını Ferhat şöyle değerlendiriyor: ‘‘Biz her zaman, farklılıklardan
zenginlik doğar diyoruz, mottomuz budur. Geldiğimiz yerden
ozanlarımızı tanıdık, halk müziğini tanıdık. Sadece oraya
kısıtlı kalmaktansa iki kültürü bir araya getirdik. Kimine göre
saçma, özünde kültür yaşamak daha güzel diyorlar. Ama,
bizim tartışmamız bu, kültür dinamik mi? Değişebilir mi,
değişemez mi? Kültürü tanımlamak gerekiyor.’’
‘‘Kültür de dinamik olmalı, yeri geldiğinde değişebilmeli.
Yoksa, çelişkiler ve psikolojik sorunlarla kendimizi yıkarız.’’
İngiltere’ye bir çok sebepten gerçekleşen göç sonucunda burada büyüyen gençlerin Kürt kimlikleri ve Britanya
kimliği arasında kalabiliyorlar. Ferhat, müzik tarzlarını en
çok eleştirenlerin İngiltere’deki birinci nesil olduğunu belirtiyor. İngiltere’ye yerleşmenin sebebi ne olursa olsun, birinci
neslin bir sonraki kuşaklardan batı kimliğinin kişiliklerine
yansımamasını beklemelerinin kendi başına bir çelişki
olduğunu görmemek de yanlış. Geride bıraktığımız köy ve
şehirlerde yürüttüğümüz yaşantıyı burada değişim yaşamadan
sürdürmeyi beklememiz aslında en büyük haksızlık olarak
görülebilir. Ferhat, kendi değerlerine sahip çıkıp, aynı zamanda yaşanılan ülkenin temel alt yapısını benimseyerek entegre
olunabileceğini belirterek, şöyle devam ediyor: ‘‘Yeni nesil biraz farklı büyüyor. Ama bu da doğal bir şey. Kültür ihtiyaçtan
dolayı oluşan bir şeydir. İnsanlar geçmişlerine ya da tarihe
bakarlarsa, kendini koruması için belirli değerler içerisinde
yaşamış. Eğer dünya ve evren dinamikse, her şey değişiyorsa,
kültür de değişir. Güçlü olan değil, adapte olabilen yaşar. Kültür de dinamik olmalı, yeri geldiğinde değişebilmeli. Yoksa,
çelişkiler ve psikolojik sorunlarla kendimizi yıkarız.’’
Feryat Farhadii Karanlıktan Aydınlığa albümüyle kendi
serüvenini anlatıyor
Ferhat solo albümünün ilerlemeyi, pes etmemeyi ve mücadele etmeyi anlattığını belirtiyor. Albümdeki parçalar bir
defada yayımlanmaktansa tek tek klipler çekilerek dinleyiciye
sunulacak. Ferhat, internet ortamında böyle farklı bir pazarlama yöntemini denemeyi tercih ediyor: ‘‘Her şeyin hızlı
tüketildiği bir dönemde olduğumuz için parçaları tek tek
yayınlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. İlk albümümüz
klasik bir şekilde, tüm olarak yayınlanmıştı. Bu defa farklı
bir şey denemek istedik. Bizim yaptığımız müzikten maddi
olarak çok büyük bir beklentimiz yok. Kendi reklamını yapmak tabii ki de pahalı bir şeydir ama biz kendi gücümüzle,
tanıdığımız yönetmen ve yapımcı arkadaşlarımızın destekleriyle çalışmalarımızı tamamlıyoruz.’’
Müzikten bu aşamada maddi beklentilerinin olmasından
ziyade, geçimlerini sağlamak için iki kardeşin de ayrı olarak
işleri bulunuyor. Kreatif alanlarda bunun gerekliliği yaygındır;
Feryal eğitim aldığı güzellik uzmanlığı dalında çalışıyor, Ferhat ise, üniversitede eğitimini aldığı multimedya web tasarımı
yanı sıra baba mesleği olan tesisatçılığı öğreniyor. Sanat
çalışmalarında ihtiyaçları olan uzman çalışmaları da, kendileri
gibi yetenekli arkadaşlarının desteğiyle tamamlıyorlar.
Gençlerden yetenek takası
İngilizcede ‘barter’ terimi, parasız hizmet ve eşyaların
takası olarak kullanılıyor. Maddiyata dönük tüketimin yaşamın
her alanında hakim olduğu böyle bir zamanda gençlerin yetenek ve hünerlerini para ve eşya yerine takas etmeleri de hem
heyecan verici, aynı zamanda zekice bir yaklaşım- yeteneklerini sergileme ve portfolyolarını genişletmek için önemli
fırsatlar sunuyorlar birbirlerine böylece. Ferhat, bunun olumlu
kolektif çalışmalara yol açtığını belirtiyor: ‘‘Güzel kolektif
çalışmalarımız oluyor. Örneğin ilk başlarda, Feryal’in vokal
koçu para karşılığı çalışmadığı için, ben kendisine bilgisayar dersi verdim, o da Feryal’e vokal koçluğu yaptı. Yetenek
takası, para karşılığı yapılan işten daha değerli oluyor.’’
Yazdığı bütün şarkıların birebir yaşadıklarından oluştuğunu
ifade eden Ferhat, şöyle devam ediyor: ‘‘Hayatımdan
alıntılar oluyorlar. Batıdan Doğuya bizim ilk çıkışımızdı. İlk
adımlarımızı anlatıyor. Anadolu’da doğup, burada büyümeyi
ve yolculuğu anlatıyor. Adalet adlı parçamız günümüzdeki
sorunlara vurgu yapıyor. Ben elimden geldiği kadarıyla iyi
değerleri paylaşmaya çalışıyorum. Adalet, adalet arayışını anlatan bir şarkı, ‘Adalet sen neredesin, kıyamet yakın bilesin’.
Ondan sonra Geçmişten Geleceğe de yine yolculuğu anlatıyor.
Karanlıktan Aydınlığa ilerlemeyi anlatıyor.’’
Melodi ve şarkı sözlerinin ortaklaşa yaptıkları çalışmayla
ortaya çıktığını anlatan kardeşler, birbirleriyle kafalarından
geçen sözleri ve melodileri paylaşıp bestelerini tamamlıyorlar.
Feryal Ferhat olarak, bu solo çalışmasından sonra, tekrar
ortak çalışmalarının da olacağını anlatan Ferhat, Avrupa
ve Anadolu’ya açılarak ulaştıkları kitleyi genişletmeyi
planladıklarını belirtti. Ferhat, toplumdan alacakları desteği
önemsediğini ve kurum etkinliklerinde yer almayı istediklerini belirtti.
Kendilerinin kurduğu, Yapboz Ents müzik şirketi çatısı
altında yayınladıkları müzik çalışmaları yanı sıra, ileride genç
yeteneklere de yol açabileceklerini umuyorlar.
Feryal ve Ferhat’ın evlerinde birbirlerinden aldıkları ilhamla gelişen müzik yetenekleri ve tarzları büyümeye devam edeceği gibi görülüyor. Bizler, onları destekleyerek,
İngiltere’de yaşayan diğer gençlerin de yeteneklerini ilerletmeleri ve farklı müzik tarzlar geliştirmeleri için cesaretlendirebiliriz.
24
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
Aynur Doğan
Şarkılarıyla Dinleyicileri
Adeta Büyüledi
Elbistan Toplum Merkezi
(El-Com) tarafından
organize edilen
dayanışma gecesinde
sahne alan Kürt müziğinin
sevilen isimlerinden Aynur
Doğan müziğiyle dinleyicileri adeta büyüledi.
Cumartesi akşamı Wood Green’de
bulunan Dominion centre’da yapılan
dayanışma gecesinde, Grup Raye,
Cemil Qoçgiri ve Aynur Doğan sahne
aldı. Katılımın yoğun olduğu konsere
Londra’da çalışmalarını yürüten birçok toplum merkezi temsilcisi ile beraber çok sayıda kişi katıldı.
Dayanışma
konseri
Elbistan
Toplum Merkezi adına yapılan
açılış konuşması ile başladı. Açılış
konuşmasını yapan Ruken Telli
katılımcılara ve gecenin sponsorlarına
teşekkür ettikten sonra El-Com’un
yaptığı kültürel ve sosyal çalışmalar
hakkında bilgiler verdi.
Yapılan açılış konuşmasından
sonra ilk sahneyi alan Grup Raye
oldu. Suna Alan ve Grup Raye seslendirdikleri Kürtçe ve Ermenice şarkılar
ile başarılı bir performans sergilediler.
Grup Raye’nin performansından
sonra geceye sponsor olan işverenlere
El-Com tarafından teşekkür plaketleri
takdim edildi. Gecede ayrıca yapılan
çekilişlerde bilgisayar ve televizyon
gibi hediyeler dağıtıldı.
Yapılan çekilişten sonra sahneye çıkan Aynur Doğan beğenilen
şarkılarını seslendirdi. Aynur Doğan’a
Curasıyla eşlik eden Cemil Qoçgiri de konserde iki şarkı seslendirdi.
Aynur Doğan’ın sahnede bir saatten fazla kalmasına rağmen dinleyiciler tarafından sahnede az kaldı diye
şikayetler geldi.
Aynur Doğan’ın performansından
sonra dayanışma konseri sona erdi.
FOTO: EREM KANSOY
25
Suna Alan ile Müzik ve
Kürt Müziği üzerine…
YASEMİN KAZAN-LONDRA
Suna Alan Kürt
müziği sanatçısı
ve gazeteci…
En büyük hayali “huzur
ve barışın yeryüzündeki Kürt
tanrıçası” diye adlanırdığı
Tara Jaff ile bir projede yer
almak. Kara önlüklü bir ilkokul öğrencisiyken hocalarının
keşfiyle kalabalıklar önünde ilk
o zaman şarkı söylemeye başlamış.
Sanatçı ve gazeteciliğin yanısıra, kadın
ve insan hakları gibi çeşitli çalışmalarda yer
almış, hatta bu çalışmaları “Kürdistani renk ve cinsiyet özgürlükçü “ kimliği ile yaptığını söyleyen
başarılı bir isim… Şöyle tanımlıyor Kürt müziğini
ve müziği; “Kürt müziği dört parçanın yanısıra, Kafkasya, Ortadoğu ve daha pek çok coğrafyaya uzanan
tam bir derya” müzik ise; “sınırları aştığı için insanı
özgür kılmakta.”
Suna Alan ile ‘Müzik ve Kürt Müziği’ üzerine
yaptığımız bu keyifli sohbeti ‘buyrun okuyun’ diyorum.
‘Suna Alan’ın hikayesi’…
Erken yaşlarda toprağından koparılmış hemen
hemen her Kürt çocuğunun Türkiye metropollerinde yaşadığı kimlik çatışmasını deneyimlemiş ve
bu deneyimin bir sonucu olarak da kendi kültürel,
sosyal ve siyasal kimliğine belki de bu nedenle daha
fazla sarılmış biriyim. Göçe rağmen Serhed kültürünün bilhassa müziğini, kimi geleneksel ve kültürel değerlerini uzun yıllar korumuş ve geliştirmiş
Kürt Alevi bir aileden geliyorum. Herkesin sazda ve
sözde bir şekilde kendini ifade ettiği bir aile ortamı
sözkonusu. Çocukluk, göçün getirisi olarak aynı zamanda dayı ve teyzeler ile birarada geçti. Her birinin
bağlama çalıp kilamlar söylüyor olması, bir sonraki
kuşak olan bizleri doğallığında etkiledi. Beni onların
müziğinin yanısıra hepsinin ayrı ayrı hikayesi de
çok etkilemiştir. İzmir›den yönünü dağlara çevirmiş
teyzeler, siyasi fikirleri nedeniyle müebbet hapse
mahkum edilmiş bir dayı... Hem sanatçı, hem de
özgürlük arayışçısı bu insanların yaşamımıza şekil
verdiğine inanıyorum.
‘Bingöl’den İzmir’e göç ve çok kültürlü
bir ortamda yetişmiş olmak’…
İzmir farklı etnik kökenden halkları bir araya getiren, çok kültürlü ve çok dinli bir şehir. Fakat öyle
her kültürün kendini çok da özgürce yaşadığı, kendi
dilinde yada kültüründe ötekileştirilmeden ifade
ettiği bir ortam değildi benim yaşadığım. Bunun bir
sonucu olarak her halk; Kürt, Rum, Roman, Balkan
göçmeni yahut Arnavut, Boşnak, Pomak, Çerkes,
Gürcü ya da Yahudi, Hristiyan, Alevi ve diğerleri
arasında, bu mağduriyetten ve ötekileştirilmekten
kaynaklı empati gelişiyor. Benim yaşadığım da benzer bir empati idi. Böylesi bir ortam, insanı diğer
etnik ve dini kimliklerin hikayelerini öğrenmeye,
onları anlamaya ve saygı duymaya yöneltiyor. Bir
hoşgörü ve barış dilini edinmenize vesile oluyor.
‘Kendi imkanlarıyla müzik
yapmaya çalışmanın hazzı’…
Genel olarak kendi imkanlarınızla ürettiğiniz,
emek ve hissiyat kattığınız herşey çok değerlidir.
Kendi özgücünüzle, kendi fikirleriniz ve
yaratıcılığınızla kıt kanaat biraraya getirdiğiniz
müzikal projeler ve çabaların bir şekilde karşılığını
olumlu eleştiriler ve takdir ile alıyorsunuz. Benim
açımdan en büyük mutluluk; Kürtler ya da Türkiyelilerin dışında İngiltere’de diğer halklara da
Kürtçe müziği ulaştırabilme ve anlatabilme konusundaki çabalarımız. “Bu vatansız halkın şarkıları
da, hikayesi de oldukça büyüleyici’’ demelerindeki
içtenliği duymak en büyük hazdır.
“Müzik yapmak” ne demek?
Yaşanmışlıkları, deneyimleri, olay ve hikayeleri
anlatmanın farklı ve belki de en etkili dili müziktir.
Kısacası; kendini, duygularını özgürce dile getirmenin ve paylaşmanın yolu…
‘Bir eseri ‘müzik’ yapan en önemli etken’…
Herkes açısından farklı bir yanıtı olabilecek bu
soru için kişisel olarak denebilir ki;
söylerken ya da dinlerken içinize
işleyen, hissettiren, kendinizi
bulduğunuz ve yaşadığınız;
sizi ve değerlerinizi ifade
ettiğine inandığınız ve
bunun yanı sıra, sınırları
aşan ve herkese hitap
edebilen eserler uzun
ömürlü birer cevahir
olmuştur her zaman.
Horasan Kürtleri’nden
sanatçı Yalda Abbasî’nin
seslendirerek gün ışığına
çıkardığı Le Yarê kilamı ciddi bir eserdir. 1909 yılında
Türkmenlerin saldırısına uğrayan
bir Kürt köyündeki tüm erkeklerin katledilmesi ve kadınların köle olarak satılmasına
kaynaklık eden bu eser, müzik ve sözlü gelenek ile
günümüze ulaşması bakımından önemlidir. Bu
yönüyle müzik bir elçi ve kuşaktan kuşağa aktarımın
en etkin yolu olması itibariyle önem taşımakta.
‘Kürtçe’nin yasaklanması, Kürt
sanatçıların tasfiyesi ve Kürt siyaseti
ile müziğinin iç içe oluşu’…
Yaşanılan tüm baskı ve inkar süreçleri Kürtler’in
kendi devrimci sanatçılarını yaratmıştır. Kitleleri
haksızlığa karşı ayağa kaldıran, ruh ve can katan,
moral veren eserler ortaya çıkmıştır. Kürdistan’da
kimliği, duruşu ve kitleleri ayaklandırdığı gerekçeleriyle katledilen, ağır bedeller ödeyen yüzlerce
isimsiz Kürt sanatçı var. Örneğin; Merdin, Qoserli
(Kızıltepe) Hozan Hemido Kürtçe müzik dinlemenin
bile suç sayıldığı 1970’li yılların sonlarında sahnede ulusal mesajlar içeren Kürtçe şarkılar söyler,
hapse atılır, defalarca işkenceden geçirilir; bağlama
çalamasın diye tırnakları çekilir ve 1993 yılında da
JİTEM tarafından katledilir.
Yine Çewlikli sanatçı Rençber Ezîz 1980 askeri
darbesi sonrası faşist cuntacı yönetimi eleştirmek
için bestelediği Way Way Nînna isimli Zazakî eserde Kenan Evren’e gönderme yaparak ‘’Evrên
şima biyu hêr ma / Umo kot miyon kêber ma / Pat
pênî alinçêr ma / Miletê ma sêy vêr niya /Rençber
gay xwi bid tifing bîger / Xelasê faşîst cîna’’ der.
Çevirisi şöyledir: ‹› Sizin (Kenan) Evren bizim eşek
olmuş / Bahçemizin içine girmiş / Alınçlarımızın
yapraklarını soymuş / İnsanımız eskisi gibi değil /
Rençber öküzü verip tüfek alırsa / Fasistin kurtuluşu
yok”… Bu sözlerin sahibi Rençber Ezîz’in bir süre
sonra müziği yasaklanır ve hapse atılır. Ezîz 1988’de
Almanya’nın Hannover kentinde yüksek bir binadan
şüpheli bir şekilde düşüp hayata veda eder. Daha
isimlerini sayamadığımız ve kimliğinden dolayı ciddi baskılara, işkence ve ölümlere maruz kalmış nice
Kürt sanatçısı var.
‘Kürt müziğinin evrensel, kaliteli ve
nitelikli olmasını sağlamak’…
Sınırları aşmak yaptığınız müzik ile bağlantılıdır.
Dengbej Şeroyê Biro dönemin oldukça sınırlı iletişim
imkanlarına rağmen tüm Kafkasya’da bilinen ve
sevilen bir sanatçı olmuştur. Yine Rojhilatlı Hesen
Zîrek Ortadoğu’da tanınan bir isimdir. Günümüzde
yeterli olamasa da uluslarası düzeyde yapılan
çalışmalar var. Mesela Rojhilatlı Kamkaran grubu,
Güney Kürdistanlı müzisyen Hüseyin Zahawy, Çopi
Fettah, Aynur Doğan ve daha birçok Kürt sanatçının
uluslararası düzeyde ki çalışmaları Kürt müziğini
farklı halklarla buluşturmada önemlidir. Ayrıca Kürt
geleneksel müziği ile Shakespeare’in Hamlet oyununun sahnelenmesi önemli bir çalışmadır.
Türkiye’de şuan da Kürtçe müzik yapmak eskisi
gibi güç değil. Kürtler bilhassa kültürel kurumları
aracılığıyla her geçen gün seslerini biraz daha güçlü
duyurmaktalar. Ancak bireysel çalışmalar yapan
Kürt sanatçıların iddialı eserler üretmesi bakımından
bir tıkanma sözkonusu. Hangi kaynaktan besleneceği
konusunda kararsız. Sırtını popüler kültüre dayamış,
köklerinden, özdeğerlerinden, nice Kürt şairinin
eserlerinden beslenmeden yapılan çalışmalar bunlar.
Kürt müziğini uluslararası düzeyde ve hakkını vererek yapan sanatçıların sayısı bu yönüyle yeterli değil.
Kürt kültür kurumlarında yetişen gençlerin bu açığı
zaman içerisinde kapatacağına inanıyorum.
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
26
ORTADOĞU GERÇEKLİĞİ:
ARAP BAHARI VE KÜRTLER
BÜLENT BİNGÖL-LONDRA
Ortadoğu coğrafyasındaki halklar 20.yüzyıla girerken kültür, din,
toplum ve ekonomi alanlarında
son
derece
geri
kalmışlardı.
Osmanlı, İran, Arap,... Hükümranları
feodalizm , Şovenizm , gericilik ve talan
ekonomisi aracılığı ile insanlara kulluğu
dayatıyordu. Öte yandan 19.yüzyıla kadar din
alanında reformlar geliştiren, rönesans
ile sanatı, pozitif bilimlerle tekniği,
sanayileşmeyi, sosyal bilimlerle toplum ve bireyi gerçekliğini ortaya
çıkaran bir Avrupa vardı. Avrupa’daki
bu gelişmelerin ana dinamiği ticarettir; toplumdaki dinsel tıkanmışlığı,
feodal örgütlenmenin tıkanmışlığını
iyi değerlendiren burjuvazi, özgür birey ve özgür toplum perspektifiyle
dinsel ve feodal yönetimleri ortadan
kaldırdı; bir baştan öbür başa rahatça
ticaret yapabildiği ulus devleti inşa etti. Tüccarların kar hırsıyla millet, hatta ırk
şövenizmine dayanan ulusçuluk anlayışı
bir süre sonra kendi ulus sınırlarını
aşıp dünya kaynaklarını ele geçirme,
sömürgeciliğine dönüştü.
Kapitalist Batılılar Ortadoğu’yu
sömürgeleştirme
amacıyla
bölgeye girdiler; çıkarları için bölgedeki
dinsel ve sosyal gericiliği , feodalizmi, ve Halkların çelişkilerini
sürekli kullanmak üzere harita üzerinden cetvelle devletler oluşturdular. Bu kirli politikaları için Kürt halkının
yaşadığı coğrafyayı oluşturdukları dört
şovenist ülke arasında paylaştırdılar.
Böylece her gücü veya ülkeyi öncelikle
kendi içinde çatışan sonrasında hep
kendilerine mahkum eden bir tezgaha
dönüştürdüler. Sömürgeci güçler kapitalist kar
hırsıyla dünya kaynaklarını ele geçirmek
için yüz milyondan fazla insanın öldüğü
iki büyük dünya savaşı çıkardılar. Başını kapitalist Amerika’nın ve
sosyalist
Sovyetler
Birliği’nin
çektiği
iki
blok
güç
oluştu. Batı Bloğu sosyal, siyasal, kültürel ve
ekonomik gelişimini tamamlamayan
Ortadoğu’yu daha da kendine bağımlı
hale getirmek için bölgedeki çelişkileri
derinleştirme temelinde dinci ve milliyetçi oluşumları destekledi ve geliştirdi.
Bu şekilde dincileşen, ırkçılaşan ülke
yönetimleriyle hem Sosyalist düşünceyi
ve Sovyetlerin etkinliğini azaltıyordu
hemde kendine bağımlı düşkün anti
demokrat kişilik, toplum ve devletler
oluşturuyordu. Batı El kâide, Hamas,
Saddam, F Gülen, Evren, MHP ve benzeri yapı ve diktatörleri yaratıp yıllarca
iş tuttu.
Batı’nın ulus devlet anlayışı ve
yardımıyla kurulan T. Cumhuriyeti
tek millet anlayışıyla farklı olan inanç ve kimliklere jenosid ve asimilasyon uyguladı. Türkiye Cumhuriyeti
farklıkları Türkleştirme ve yok etme
politikalarını en son Dersim katliamıyla
nihayete erdirdi, sistematik devşirme sistemini devreye soktu. Artık toplumların
direnme gücü kalmamıştı; en iddialı
direnmeler dahi Kemalist ideolojiye
paralel dinsel ve solcu yaklaşımları
aşmadı.
Devletin bu karşı çıkılmaz ideolojisi
Abdullah Öcalan’ın 1970’lerde ; devleti
sömürgeci ve asimilasyoncu ilan edip
Halkların ve Kürdistan’ın özgürlüğünü
istemesiyle
Türkiye’deki
politik
şekillenme yeni bir aşamaya girdi.
Kürt mücadalesi Kimliksiz, dilsiz, kültürsüz bir devrimin asimilasyona hizmet
edeceği ve böyle bir devrimin hayal
olacağı gerçeğini ortaya koydu.
Bu devrimci teşhis ve direnişle Kürt
Hareketi 1980 darbesi ve işkencehaneleri
aşarak Kürdistan dağlarıyla buluştu.
Ülkede ve Ortadoğu’da özgürlük umu-
dunu ortaya çıkardı ve her yıl yeni
kazanımlarla büyüdü ve büyüyor.
1991
yılında
Sovyetlerin
yıkılmasıyla Amerika ve Batı 1991
yılında körfez savaşıyla Ortadoğu’da
tam ve genişletilmiş hakimiyet sağlamak
için yeni dönem başlattı. Ortadoğu’ya
yapılan müdahalenin iki körfez savaşı,
milyonlarca insanın ölümü, bir çok
ülkeyi hedeflemesi, onlarca devletin
katılımı ve uzun vadeli stratejik hedefleri
ile bir üçüncü dünya savaşıdır.
Batı Ortadoğu’ya müdahalesini Arap
baharı kampanyasıyla yeni aşamaya
uygun işbirlikçi yönetim ve parçalı
sınırlarla nihayetlendirme amacındadır.
Batı kar hırsıyla çıkmış olduğu bu
yola ;kültürleri, inançları, kimlikleri
ve insanların onurunu dikkate almayan
materyalist yaklaşımıyla Ortadoğu’da
bataklığa girmiş bulunuyor. Keza
Ortadoğu toplumuda çürüyen maddi ve
manevi değerleriyle bu bataklıktan bir
çıkış bulamıyor.
Ortadoğu’da Halkların ve değerlerin
özgürlüğünü , demokratik toplum
demokratik birey hedefiyle demokratik
modernite projesiyle ortaya çıkan PKK
hareketi, emperyalist Batı ve işbirlikçi
dinci milliyetçi bölge rejimleri açısından
tehlike arz ediyordu.
Bu temelde Ortadoğu’ya müdahale
eden güçler 1999 yılında Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ı esir alarak
Kürt mücadelesini kontrollerine almak
istediler. Ancak Öcalan Batı’nın kontrol edemediğini birbirine kırdırtma
hamlesine karşılık demokratik modernite projesiyle cevap verince, Kürt mücadalesi Ortadoğu’da en güçlü çözüm
seçeneği ve siyasal güç haline geldi.
Kürt mücadalesi 1999 yılından bu yana
kitleselliğini artırarak; belediyeler,
vekiller, demokratik kurumlar, dört
Parça Kurdistanda özgün sosyal, siyasal
, kültürel, ekonomik örgütlenmeler ve
büyüyen askeri gücüyle Ortadoğu’da
kendi çözümünü dayatır hale geldi. 2011 yılında Suriyede de devreye
konulan Arap Baharı ile ülkede kaos
başladı. Özellikle bölge üzerinde hesabı
olan mezhepçi bölge Ülkelerinin ve
Kürt düşmanlığı üzerinden hesaplaşmak
isteyen Türkiye devleti ve AKP
Hükümeti kaosu derinleştirerek nüfuz
etmek istediler.
Bu temelde Suriye’ye sürekli silah
sevkiyatı ve Dünya’nın her tarafından
açıktan yobaz Cihatçıları soktular. İSİD,
El-kaide,.. gibi insanlık düşmanı kafa
kesen, tecavüzcüler türetildi.
Türkiye ve malum güçlerin kontrolündeki İŞİD ile Irak’ta Maliki
Hükümeti devrildi, Şengal’de Ezidi
Kürtlere saldırarak Rojava arkadan
çevrelenerek , Rojavadaki kazanımlar
hedeflendi. Türkiye’deki AKP hükümetiyle
stratejik ortak olduğunu zanneden KDP
çevreleri; Rojavaki Oluşumu izole
ederek ambargo koyarak oynanan büyük
oyundan kendilerine de küçük bir Kürdistan hediye edileceği çıkarcılığıyla
Şengal’den güçlerini savaşmadan çektiler. İŞİD binlerce kadını esir aldı ve
binlerce insanımız öldürüldü. Rojavadan
YPG ve PKK Güçlerinin çıkış koridoru açmasıyla yüzbinlerce Ezidi Kürt
katliamdan kurtuldu.
Kürt düşmanı İŞİD’in Mahmur
ve Erbil’e saldırması ile bu gerçekle
yüzyüze gelen KDP yönetimi; PKK nin
Mahmur, Hewler ve Kerkük’teki Öncü
çıkışıyla ancak savunma savaşına dahil
oldu.
Taşeron çeteçi İŞİD Eylül ayında
Rojavadaki demokrasi modelini çökertmek amacıyla ortada yer alan Kobani
kantonuna Musul ve Rakkadan plan
dahilinde ele geçirdiği üstün ağır Silahlarla saldırıya geçti. AKP hükümetinin
yardımı ve yönlendirmesiyle saldıran
İŞİDe karşı, muazzam bir direniş gösterildi ancak buna rağmen İŞİD şehrin içine
kadar girebildi.
Gerillanın direnişi ve Kürdistanın dört
parçasındaki ve yurtdışındaki Kürtler’in
olağan üstü ve sürekli eylemleri dünya
kamuoyunu ayağa kaldırdı. Bu direniş
ve kamuoyu baskısı şehrin içine girene
kadar İŞİD’i seyreden Amerika’nın
havadan vasat borbardımanı ve sınırlı
işbirliğini getirdi. Gerillanın Kobanideki
eşsiz direnişi ve zaferi Dünya’ya İŞİD’in
yenilebileceğinin umudunu yarattı.
Aynı süreçte iŞİDe verdiği desteğin
güveniyle hareket eden Erdoğan
Kobani’in düşmesi arzusunu ortaya koyuyordu; Türkiye’nin İŞİDi desteklemesine karşı 6-7-8 Ekım protestolarında
50ye yakın yurttaşımız şehid edildi.
Rojava Kürdistanın hedef alınma sebebi Ortadoğu’ya demokrasi modeli ve
Kürt kazanımı olması durumudur. Bu
nedenlerden dolayı hem kapitalistlerin
hemde gerici statükocu yapıların hedefi
oldu.
Kobani zaferi hem Ortadoğu hemde
Kürtler açısından bir dönüm noktasıdır.
Öncelikle
Öcalan’nın
projesinin
doğruluğu, demokratik insan ve toplum
iradesinin direniş gücü ortaya çıktı.
Türkiye ve Erdoğan’ın gerçek yüzü
ortaya çıktı; Batı ve Doğu arasında köprü
görevi gördüğünü iddia eden Türkiyenin
Ortadoğu’daki krizlerin örgütleyeni ve
bu krizlerden nemalananı olduğu ortaya
çıktı. Ayrıca AKPnin gerici ve sömürücü
karekteri ortaya çıktı. KDP’nin küçük olsun benim olsun
hesabıyla yaptığı yanlışlar ortaya çıktı ve
Kürdistani iddiasını sürdürme açısından
mecburi hedef büyütme zorunluluğu ortaya çıktı. KDP’nin Ulusal ve demokratik yönetim olamama pozisyonunu
deşifre etti. KDP Hükümetlerinin sürekli
girmekten kaçındıkları Kerkük, Celawla, Xaneqin gibi alanlara zorunlu girme
durumu ortaya çıktı.
Amerika ve Batı açısından ise;
planladıkları
oyunlarının
tehlike
boyutlarını ortaya çıkardı. Ortadoğu’daki
değişimin
kimliklerin,
inançların,
değerlerin demokrasi ve özgürlükler
hesaba katılmadan olamayacağı ortaya
çıktı.
Genel olarak Rojava ve özelde Kobani zaferi Kürt uluslaşmasında, siyasetinde ve diplomasisinde dönüm noktasıdır.
Rojava devrimi, Demokratik modernite
esasıyla sosyal siyasal kültürel ekonomik ve askeri alanda güç olup kendi
kendini muhatap etme ve sonuç almanın
adı oldu.
Yine
Rojava’daki
kazanımlar
ve kuzey Kürdistan’daki demokratik inşa süreci halkımızda sinerji
yaratmış; AKP Hükümeti’nin bütün
barış karşıtı duruşuna karşı hareketimizin güç olmasını ve kendi çözümünü
dayatmasını sağlıyor. Dahası Kürtler
için artık cin şişeden çıkmıştır.
HDP
projesi
Kürt
halkının
,Halkların , İnançların , Emeğin,
Doğa’nın,
Kadının
demokratik
haklarını kazanmanın önünü açıyor.
Geldiğimiz süreç itibariyle demokratik modernite perspektifiyle Kürtler
Ortadoğu’da ve Dünya’da inisiyatif sahibi ve güç olabilme durumundadırlar.
Günümüzde kapitalizm ve gericilik geldiği aşama itibariyle insani
değerleri, emeği, kadını ve doğayı
korkunç yaralıyor. Tarihsel olarak
Önderliğimizin geliştirdiği Demokratik
Modernite perspektifi ile insan ve doğa
özüne kavuşuyor ; böyle bir perspektif
hem teorik hem de pratik anlamda özüne
uygun demokratik ahlakla yerine getirilirse ; şehidlerimizin kanı ve emeğiyle
bugünlere gelen mücadalemiz başarılı
olacaktır.
Bize düşen görev böylesi kutsal bir
mücadalenin emekçisi, demokratı ve
takipçisi olmaktır.
Umut ve emek ile....
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
27
28
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
Sudoku Zor
Sudoku Basit
KARİKATÜRLER
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
29
Alevilik ve iktidar
Kemal Bülbül-Özgür Gündem
Aslında tartışmak istediğim
konu, “Özerk, demokratik
toplum modeli” ve Alevilik.
Her inancın kendine özgü bir
kutsal” kavramı vardır ki buna
geniş anlamda teoloji denir.
Ancak teo (Theos-Tanrı) loji
(logia-bilgi/bilim) kavramı
daha çok tevhid dinlerindeki
“kutsal” kavramını açıklamak
için kullanılır.
doks” belirlemesi (Sözcüğün geniş ve
farklı anlamları olsa da) “Kabul edilmiş
din kurallarına aykırı davranan, aykırı
düşüncelere veya ilkelere saplanmış
olan” anlamında kullanılır.
Yani bir inancın hetorodoks olabilmesi için, devletin ve iktidarın kontrolünde olan bir ortodoks inancın içinde
yer alması ama içinde yer aldığı ortodoks inancın “Kabul edilmiş kurallarına
aykırı davranıp aykırı düşünce ve ilkelere
saplanmış olması” gerekiyor.
Din ve inançların “kutsal” kavramı
veya teolojisi o inancın toplumsal yaşama
bakışını ve toplumsal örgütlenme biçimini belirler. Bu belirlemeden yola çıkılarak
din ve inançlar için ortodoks veya hetorodoks tanımı yapılır. Bu durumda ortodoks
inançlar devlet ve iktidar dini, hetorodoks
inançlar toplum ve halk inancıdır.
Peki, bu durumda Alevilik hangi
“ortodoks” inancın içinde yer alıyor?
Hangi “Kabul edilmiş kurallarına aykırı
davranıp aykırı düşünce ve ilkelerinden
sapıyor?” Cevap, “İslamiyet’in içinde
yer alıyor. Ama Selçuklu, Osmanlı ve
Cumhuriyet’in İslam ortodoksisine karşı
hetorodoks bir duruşu var.” Doğrusu
“Alevilik hetorodoks bir inançtır” demek Osmanlı uleması ve Diyanet İşleri
Başkanlığı (DİB) yetkililerinin “Alevilik Rafıziliktir” demelerinin biraz
yumuşatılmış, entelektüel dille söylenmiş
biçimidir.
Günümüzde
birçok
araştırmacı,
yazar, teolog Alevilik için “Hetorodoks bir inanç” der. Buradaki “Hetoro-
Tarihçi, araştırmacı, yazar ve teologlar
“Alevilik bir hetorodoks inançtır.” belirlemesini Selçuklu, Osmanlı ve Cum-
huriyet tarihinde devlet ile Alevi toplumu arsında yaşananlardan yola çıkarak
yapıyorlar.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde
yapılan Alevi katliamlarının temel sebebi vergi, asker devşirme, asimilasyon politikaları ve Aleviliğin toplumsal
örgütlenme biçimiydi. Alevilerin “Ocak”
örgütlenmesi bahsi geçen iktidarlar için
bir “Ayak bağı” idi. Zira egemen iktidar
“Yönettiği reayaya” direk ulaşmak, asker devşirmek, vergi almak ve “reayayı
kendine tabi kılmak” istiyordu. Ama
“Rafıziler” ocaklarına, mürşitlerine, pirlerine, dede ve rehberlerine talip oluyor,
Alevilik Yolu’nu yürütenlere “Hakullah/Çıralık” veriyorlar, devlete vergi
vermiyorlardı. Üstüne üstlük “askere gitmiyorlar”, bu da yetmiyormuş gibi “Kadı
efendi” ve “Şeriat mahkemeleri” dururken toplumsal ve bireysel sorunlarını cemlerde çözüyorlardı!
“Rafızi” Kızılbaşlar ile her türlü katliam ve “Osmanlı oyunlarına”
rağmen başa çıkamayan zihniyet “Kaleyi içten fethetmeyi” düşündü. “Devleti
Osmani’nin menfaati maksadıyla Ocaklar ile müspet(!) münasebetler tesis etme
cihetine gidilecek!” Osmanlı, bazı Alevi
Ocakları ile öyle “Müspet(!)” ilişkiler
kurdu ki, bir zaman sonra o ocaklar
“Padişah Efendimizden(!) şecere almaya” başladılar!
Ulus devlet öncesinde egemen iktidarlar dini esaslara göre örgütlenir,
dini iktidarlarına dayanak yaparak
iktidarlarını kutsarlardı.
“Tekke ve zaviyeler kanunu” öyle iddia edildiği gibi “Şeriatçı örgütlenmeye
karşı” değil, kırım ve katliamdan geriye
kalan Alevi ocaklarına karşı yapıldı. Bir
diğer amaç da Sünniliğin tüm mezheplerini kontrol altına almak ve “Kutsal laiklik” ile “Devlet Alevisi” yaratırken, Diyanet İşleri Başkanlığı ile “Devlet İslamı
ve Sünniliği” yaratmaktı.
Bu gün Alevi toplumun karşı karşıya
olduğu durum “Kentlere, yurt dışına
göç ile oluşan” durumdan çok Alevi
ocaklarının, mürşitlik, pirlik, dedelik, rehberlik kurumunun yok edilmesi, etkisiz
kılınması ve cem, deyiş, nefes, gülbang,
semah gibi kutsal değerlerinin elinden
alınarak, “Folklorik ritüeller” gibi gösterilmesi, giderek kendi değerlerine
yabancılaştırılması ile olmuştur. Ve
yaklaşık bin yıldır Alevi toplumuna “Reva
görülenler” özgür ve özerk duruşundan,
özgür ve özerk olmak istediğinden değil
midir? Bu bağlamda Alevi sorunun
çözümü de Tekçiliği, egemen dini Türk/
İslamcı devlet dinini örgütleyen DİB yerine inanç özerkliğiyle olmaz mı?
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
30
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
Bu sayfada
£10
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
Kartal Food
DRİVİNG LAND
ŞOFÖR OKULU
Sakine Kartal’dan sağlıklı
ev yemekleri
Evlere ve işyerlerine servis
yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan
ehliyet almak, güvenli sürücü
olmak için vitesli & otamatik
direksiyon dersleri verilir.
Tel: 07926 751328
Erken test günü alınır
[email protected]
Ali 07723921216
Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip
olmak için henüz gec değil, özel ve grup
dersleri ile kendinizi yeniden
kesfetme zamanı.
Deniz Dogrusoz
Personal Trainer
07455947693
www.deniz-personal-tranining.com
ALTUN
CLEANING
SERVICES
07427424619
Ufuk Kaya
07405891522
MEM Painting
and Decoration
El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel
el sanatları.
Her türlü boya ve dekorasyon
işi itina ile yapılır.
Hurdar Sinop Tel:07448 654 828
07984 513 968
TOPCU MOBILE CAR MECHANIC
Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır
REPAIRS
SERVICING
DIAGNOSTICS
PRE-MOT/FAILURES
AHMET TOPCU
07415106521
07405756462
Horizon Books
Kitap Satış Temsilcisi
Hurdar Hand
Crafts
Özel Türkçe
Dersi
Türkçe diksiyon ve gramer
dersleri verilir.
Diren Yalçın
07504 662756
Mahmut Söylemez
BALINZA LAUNDRY &
CLEANING SERVICES
Her türlü çamaşır yıkama işi
yapılır. Evden alıp eve teslim
servisimiz mevcuttur.
One 2 One
English
for children and adults
07428336181
OREL
BOOKKEEPING
& ADMIN
07768282295
[email protected]
Yıldız Adıgüzel
Qualified English Language Teacher
SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL,
IELTS & BUSINESS ENGLISH
For more information and Free consultation:
t 0753 4491 623
e [email protected]
ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015
SERi iLANLAR
İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz
31
Bu sayfada
£30
1 kutu ilan
0742 948 1490
İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz.
SOUTHBURY
LAUNDRETTE
Self Service Laundry
Service Wash
İroning Service
020 8804 3725
467 Southbury Road,
Enfield EN3 4HX
Located between Tesco and
Southbury station
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
DILZAR DÎLOK
Bêyî ku mirov bikeve
nava şaşitiyekî weke
şêwegiriyê, divê mirov
bizane ku li gorî çanda
xwe, ango jiyîna bi
çanda xwe azadî ye
Komara Tirkiyeyê, kurdên
bêreng, hejar û bêdeng dixwaze.
Kurdên mirî dixwaze. Kurd, li
hemberî van hemû êrîşên çandî
hê jî cil û bergên xwe yên çandî
û herêmî li xwe dikin. Hinek cil
û bergên taybet bi erdnigariya
Kurdistanê, gerîla jî li xwe dikin.
Her çend kurd rastî qirkirina
çandî hatibin jî bi saya têkoşîna
azadiyê kurdan cil û bergên xwe
yên netewî dubare li xwe kirin.
Gelê kurd dît ku cil û bergên
netewî nemada paşverûtiyê nîn
in, berovajiyê vê yekê bi gerîla dît
ku nîşaneya berxwedan û rûmetê
ne. Wer jî fêr bû û pejirand. Îro
cil û bergên me weke çekan têne
nirxandin, têne qedexekirin û
dikin hinceta girtin û binçavkirinê. AKP’ya ku dilê xwe dibijîne
salên bebikiyê yên komariyê, li
ser şoreşa kumê dixwaze şoreşekî
nû bike. Dijminatiya dewleta tirk
di mijara dijminatiya şal û şapik
de şênber bû û dest bi şoreşa pantolan kirin. Ev bebiktiya ku di
dema pîriya komarê de dikin, êdî
faşîzm jî derbas kiriye.
9
KOMARA TIRKIYEYÊ
QIRKIRINA ÇANDÎ
DIDOMÎNE
Divê her ciwanekî kurd
di kesayeta xwe de vê
têkoşînê bimeşîne
Divê ciwan jî cil û bergên
çandî û netewî weke tenê cilên kal
û pîran nebînin. Divê hemû kurd,
hem ên ku li bakurê Kurdistanê
dijîn û hem jî yên li metropolên
Tirkiyeyê xwedî li dîrok, çand û
zimanê xwe derbikevin, li gorî vê
yekê bipeyivin, li gorî vê yekê bifikirin û heta xwarin û vexwarina
xwe jî li gorî vê yekê rêkûpêk
bikin. Divê vê yekê ji xwe re
weke şertê bingehîn bihesibînin.
Li hemberî wê nexweşiya ku
kofî û şelwaran weke paşverûtî
dibîne, divê her ciwanekî kurd
di kesayeta xwe de vê têkoşînê
bimeşîne.
Qanûnên faşîst
şermezar bikin
Kurdîtî, bi qasî ku diyardeyekî
siyasî ye, ew qas jî diyardeyekî
çandî ye. Di vê çarçoveyê de
nûnertiyekî rast a nasnameyê
kirin, şertê bingehîn ê hebûnê
ye. Divê hemû Kurdistanî cil û
bergên xwe yên herêmî û neteweyî li xwe bikin û van qanûnên
faşîst ên komara Tirkiyeyê
şermezar bikin. Cil û berg ji
xirabkariyên modernîteya kapîtalîst ên ku di bin navê modayê
de pêk tîne rizgarkirin jî, di serî
de erka bingehîn a ciwanan e.
Dijminatiya AKP’ê ya
li hemberî kurdan
Dema ku mirov nehêle zarokek
jî cilên bi dilê xwe li xwe bike,
hema rûdine û digirî û bi israr
dixwaze cilên bi dilê xwe li xwe
bike. Lê belê dijminatiya AKP’ê
ya li hemberî kurdan, desthilatbûnê weke êrîşkirina ser kurdan
dibîne. Ango desthilatiyê wiha
dinirxîne. Dijminatiya li hemberî
kurdan, bûye rêbazek ku di dîroka komara Tirkiyê de hikûmetan
ji xwe re esas girtine û îro jî AKP
vê yekê dike. Polîtîkaya înkar û
tinekirinê, polîtîkaya dewletê ya
bingehîn e û wer difikirin ku kîjan hikûmet vê yekê baş pêk bîne,
ew ê zêdetir bikare li ser piyan
bimîne. Yekoyeko cilên kurdan,
kefiyên wan, rengên wan, şal û
tîliliyên wan têne qedexekirin.
Beriya ku ev rejîma faşîst xeyalan jî qedexe bike, divê mirov
xwe jivan qedexeyan rizgar bike.
Divê mirov çi bike?
Hûnermend dibêjin, divê mirov tiştekê bike. Divê hemû kurd
cil û bergên xwe yên herêmî û
çandî li xwe bikin. Divê gelê
me li kolanan bi şal û şepikên
xwe, bi xwezayîbûna xwe vê rejîma faşîst şermezar bike. Hem
divê bi armanca şermezarkirina
pêkanînên rejîma faşîst û hem
ji van jî lixwekirina cil û bergên
netewî û lixwepêçana kefiyeya
netewî ye. Şêwazê cil lixwekirinê
jî dişibe ziman. Reng, zimanê beden in. Şêwe, zimanê bedena mirov e. Em nikarin tenê di festîvalan de kurdî baxivin. Eger wisa
be, divê hemû kurd di her qadekî
jiyanê de cil û bergên xwe yên
netewî û herêmî li xwe bikin û
wan hemû şêweyên cil û bergên
modernîteyê ku di bin navê modayê de têne pêşkêşkirin jî weke
amûrên helandinê bibînin û li
hemberî wan têbikoşin.
Dê li çiyayan cil û
bergan li xwe bikin
jî bi armanca xwebûnê li xwe
bikin. Ne tenê di pîrozbahiyên
Newrozê û li hinek festîvalan de
li xwe bikin, divê di her qadekî
jiyanê de şal û şepik û kiras û
fîstanên xwe li xwe bikin. Divê
bi vî awayî zagonên rejîma faşîst
bêne pûçkirin. Xisleta bingehîn a
dewleta tirk ew e ku çareseriyê
nîqaş dike û hewl dide bihelîne,
eger nebe serkût dike, eger nekare înkar bike, vê carê jî tune dike.
Reng zimanê beden in
Ev hikûmeta ku ji aliyekê ve
serî li lîstokên osmaniyan dide,
ji aliyê din ve jî tevkujiyên zarokan didomîne û bi tecawizkirina
zarokan re dixwaze nifşên nû tine
bike û her dem qirkirina çandî
jî bidomîne. Polîs û gardiyan
hikûmetekî tecawizkar jî ji ber
sîstema xwe ya heyî tecawizkar
in. Niha hikûmetek heye, televîzyona kurdî vedike, lê nahêle
bi kurdî stran bêne gotin; hikûmetekî evqasî bêteşe ye. Li hemberî
van hemû pêkanînên dewletê yên
înkarker û tineker, divê mirov
bi zimanê hebûnê biaxive. Yek
BÊYÎ ku mirov bikeve nava
şaşitiyekî weke şêwegiriyê, divê
mirov bizane ku li gorî çanda
xwe, ango jiyîna bi çanda xwe,
azadî ye. Li hemberî hemû awayî
kirêtiyên modernîteya kapîtalîst
divê gelê kurd bi aktuelkirina serdema modernîteya demokratîk re
girîngiya cil û bergan bi van çalakiyên xwe ji her kesê re ragihîne.
Ez bangewaziyê li her kesê, bi
taybet jî li ciwanan dikim ku cil
û bergên gerîla yên ku weke sûc
û tewanbariyê têne pênasekirin
ango şal û şepikan, li xwe bikin.
Divê komara Tirkiyeyê jibîr neke
ku ew ciwanên ku cilên gerîla, şal
û şepikên bav û kalên xwe ku nikarin li bajaran li xwe bikin, wê
li çiyayan heman cil û bergan li
xwe bikin.
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
8
Demîrtaş: Yên mirine ji bo
vê hikûmetê ne girîng in
Hevserokê Giştî yê HDP’ê Selahattîn Demîrtaş got, “Divê em
rêyên guhertina vê desthilatdariyê
bibînin. Ne 301 canên li Somayê
mirin ne jî yên li Agiriyê mirin,
ji bo vê hikûmetê ne girîng in.
Hemû bindest, divê em desthilatdariya ji dengên HDP’ê ava bikin.”
Li dû rûniştina doza li ser karesata kana komirê ya Somayê, ku 301 karkeran jiyana xwe ji dest dan, Hevserokê Giştî yê HDP’ê
Selahattîn Demîrtaş li derve daxuyaniyek da.
Demîrtaş diyar kir ku ji ber cînayeta kar a li Somayê rû da dil û can îro li vir in û anî ziman ku
ya li Soma qewimî ne “qeza” ye, “cînayet” e.
Demîrtaş da xuyakirin, ku ji bo pirsîna hesabê
komkujiya Somayê ew hatine û mîna her kesî
li benda edaletê ne û destnîşan kir ku divê berpirsyariya edaletê bi tenê ji heyeta dadgehê re
neyê hiştin.
Demîrtaş axaftina xwe wiha dewam kir: “Piştî
rewşeke bi vî rengî diviyabû Wezîrê Enerjiyê
ji ser qoltixa xwe rabûya û biçûya. Siyasetmedarekî bi tenê jî nayê darizandin. Heta ku siyasetmedar bên darizandin, hingî wijdanê me hemûyan
wê rehet bibe. Divê bersûc bê ceza nemînin. Ya
girîng ew e ku di vir de rêveberên sîstema êdî
bêhn jê tê, bên darizandin. Ji ber ku bi edaleta ji
vir derkeve re wê rû bi rû bûn pêk were.”
Demîrtaş diyar kir ku ji bo desthilatdariya
heyî pere her tişt e û got, “Divê em rêyên guhertina vê desthilatdariyê bibînin. Pêwîste em
desthilatdariya xwe ava bikin. Weke xwediyên vê
welatî, weke xebatkarên bi xwêdana eniya xwe
dixebitin, em ne neçarî desthilatdariya AKP’ê ne.
Ne 301 canên li Somayê mirin ne jî yên li Agiriyê
mirin, ji bo vê hikûmetê ne girîng in. Hemû bindest, divê em desthilatdariya ji dengên HDP’ê ava
bikin.”
Li dû daxuyaniyê, Demîrtaş, Hevberdevka
HDK’ê Sebahat Tûncel û namzetê HDP’ê yê
Îzmîrê Ertûgrûl Kurkçu jî di nav de HDP’yî bi
dirûşmên “Ji Roboskî heta Soma em ê hesap
bipirsin” û “Bijî Partiya Demokratîk a Gelan”
heta ber avahiya HDP’ê ya Navçeya Akhîsarê
meşiyan. Demîrtaş li ber avahiya navçeyê jî axaftineke kurt kir û ji hemû derdorên civakê re got,
“Eger em dixwazin di 8’ê Hezîranê de li welatekî
divê em mal bi mal, kolan bi kolan bigerin û ji bo
HDP’ê bixebitin.”
Baluken AKP’ê biryara şer daye
Serokwekîlê Koma HDP’ê Îdrîs Baluken tevlî xebatên hilbijartinê yên
Çewlîkê bû û diyar kir ku heke HDP
di bin bendê de bimîne AKP wê şer
bide destpêkirin.
Xebatên hilbijartinê yên HDP’ê li Çewlîkê bi ziyareta esnafan berdewam dike. Serokwekîlê Koma
HDP’ê Îdrîs Baluken li navçeya Bongîlanê esnaf ziyaret kirin. Baluken û heyeta pê re di ketina navçeyê
de ji aliyê welatiyan ve hate pêşwazîkirin û pişt re
derbasî avahiya partiyê bû.
‘EV DENG LAYÎQÎ ÇEWLÎKÊ NAYÊN’
Baluken di civîna li vir de axivî û diyar kir ku dê
teqez bendavê derbas bikin û wiha got: “Dengên ji
sedî 30 layîqî Çewlîkê nayê. Bajarê me yên nirxên
wê gelek mezin e. Di vê hilbijartinê de em bendavê
derbas bikin ji bo pêşeroja Tirkiyeyê ya sed salan
gelek girîng e.”
‘AKP BIRYARA ŞER GIRT. EV YÊK JI BO
ME ZELAL E’
Baluken di civînê de balkişand ser pêvajoya
çareseriyê û da zanîn ku hikûmeta AKP’ê biryara
şer girt û wiha axivî: “Pêvajoya çareseriyê bi saya
Birêz Abdullah Oalan berdewam dike. Hikûmeta
AKP’ê ligel pêvajoya çareseriyê ya dimeşe, ligel hiwildanên me di cîvîna MGK’ê ya dawî ya 13 seatan
berdewam kir de biryara şer girt. Ev yêk ji bo me
zelal e û em xwedî vê agahiyê ne. Biryara di civînê de hatî girtin heke hilbijartine nebe dê xistiban
meriyetê. Lê niha ji ber em di pêvajoya hilbijartinê
de ne AKP bi guman nêzî biryara şer dibe. Ji ber ku
hewcehiyên wê bi dengên gelê Kurdistanê hene. Ji
bo nebêje ‘Min biryara şer girt û niha jî ez têm ji we
deng dixwazim’ vê biryarê pêk nayne. Em ji vê yêkê
bi bawer in,heke di vê hilbijartinê de AKP destê xwe
xurt bike û HDP’ê di bin bendavê de bihêle dê şerekî
mezin bide destpêkirin. Tiştên li Agiriyê pêk hatin jî
perçeyekî biryara şer a di MGK’ê de hatin girtin e.”
‘YA DIKEVE SER MILÊ HEMÛ KESÎ EW
E KU BIRYARA AKP’Ê VALA DERXE’
Baluken bilêv kir ku biryara şer a AKP’ê dêbi
derbasbûna bendavê ya HDP’ê vala bê derxistin û
wiha pê de çû: “Ya dikeve ser milê me hemûyan biryara AKP’ê vala derxistin e. Riya vê yêk jî di hilbijartinê de dengên AKP’ê kêmkirin û HDP bendavê
derbas bike ye. Heke ve yêk pêk neyê dê ya AKP
dixwaze pêk bê û şermekî mezin dê bide destpêkirin.”
Piştî civînê Baluken û heyeta pê re esnafên
navçeyê ziyaret kirin. Pişt re Baluken derbasî Arakonakê bû. Baluken li qehweyekê bi gel re hate
cem hev û guhdariya pirsgirêkan kir. Di cîvîna gel
de Serokê AKP’ê yê bajarokê û gelek cerdevan jî
tevlî cîvînê bûn. Baluken piştî Navendan Çandê ya
Ciwanan ziyaret kir ber bi Dara Henê ve bi rê ket û
di ketina navçeyê de ji aliyê gelek welatiyan ve hate
pêşwazîkirin.
‘Wê hesabê Soma bê pirsîn’
Endamên Platforma Piştevaniya Somayê, hikûmeta AKP’ê protesto
kirin û gotin dewlet li Somayê birînan derman nake
Doza Somayê ku di kana komirê ya li navçeya
Somaya Manîsayê de 301 karkeran jiyana xwe
ji dest dan û li Dadgeha Cezayê Giran a Akhîsarê
pêk hat. Endamên Platforma Piştevaniya Somayê,
ji bo piştgirî bidin, doza Somayê li Kolana Sakaryayê hatin cem hev û daxuyanî dan çapemeniyê. Endamên platformê pankarta; “Wê hesabê Somayê bê
pirsin” vekirin û dirûşmên, “Qeza nîne cînayet e” û
“Qeder nîne qetlîam e” berz kirin.
Li ser navê platformê endamê Kaldiraçê Can
Ersoy daxuyanî da û diyar kir ku dewlet li Somayê
birînan derman nake. Ersoy bal kişand ser rapora
meclîsê ya ku mehê 120 karker dimirin û wiha got :
“Di vê sektorê de mirina karkeran kêm nebûye, zêde
bûye.”
Piştî daxuyaniyê endamên platformê bi dirûşma,
“Wê hesabê Somayê bê pirsîn” berz kirin û çalakî
bi dawî bû
Ji Heyva Sor a Kurdistanê
ji bo qurbaniyên komkujiya
Hesekê alîkarî
Saziya Mirovahiyê Heyva
Sor a Kurdistanê ku
bi xebatên xwe bûye
hêviya gelê Rojava, qurbaniyên komkujiya 20’ê
Adara îsal li Hesekê ji bîr
nekir û destê alîkariyê
dirêjî wan kir.
Heyva Sor a Kurdistanê bi vê
armancê û bi desteka Heyva Sor a Kurd li Rojava 22 mîlyon lîreyên Sûrî ango 100 hezar Euro
alîkariya madî li malbatên qurbaniyên komkujiyê
belav kir.
Şeva Newrozê li bajarê Hesekê êrîşkarên rêxistina bi navê DAIŞ’ê li du deverên cuda komkujî
pêk anîn û di encamê de 54 kesan jiyan xwe ji
dest da û bi dehan welatiyên sivîl jî birîndar bûn.
Heyva Sor a Kurdistanê piştî vê komkujiya
hovane, yekser derbarê rewşa malbatên qurbanî
û birîndaran de lêkolîn da destpêkirin û biryar da
ku alîkariya wan bike.
Li gorî vê yekê, ji bo malbatên ji ber êrîşên
xwekuji zerar li wan hatibe, karibin birînên xwe
derman bikin û debara xwe ya jiyana bikin,
Heyva Sor a Kurdistanê di cih de dît ku alîkariya
madî bi wan re bike.
Bi vê armancê, Heyva Sor a Kurdistanê bi
destek û navbênkariya Heyva Sor a Kurd li tevahiya malbatan Rojava 22 mîlyon lîreyên Sûrî
ango 100 hezar Euro alîkariya madî li malbatên
qurbaniyên komkujiyê belav kir.
Heyeta ku ji Serokê Heyva Sor a Kurd Egîd
Îbrahîm û endamên saziyê pêk dihat çûn serdama
malbatan û alîlkarî dan wan.
Ji aliyê xwe, malbatên qurbaniyên komkujiya
Hesekê ji ber vê helwesta berpirsiyar, malavahiya
Heyva Sor a Kurdistanê kirin.
KNK’ê qurbaniyên
Enfalê bibîr anî
Konseya Rêveber a KNK’ê bi daxuyaniyekê, di salvegera 27. de
qurbaniyên Enfalê bibîr anî û di serî
de Neteweyên Yekbûyî û saziyên
humanîter bang li tevahiya cîhanê
kir ku li ser vê heqîqetê bisekinin
û bi awayekî fermî weke tawanên
jenosîdê nas bikin.
Konseya Rêveber a Kongreya Neteweyî ya
Kurdistanê (KNK) bi munasebeta 27. salvegera
Enfalê ku ji aliyê rejîma Iraqê ve li ser gelê kurd
hatibû meşandin û 182 hezar kes hatibûn qetilkirin de daxuyaniyek nivîskî weşand. Daxuyanî
wiha ye:
“Ev salek din jî bi ser Enfalên reş re derbas
dibin. Belê va 27 sal li ser mezintirîn komkujî
û jenosîda dewleta Iraqê ya li ser xelkê Başûrê
Kurdistanê derbas bûn û hîn jî Enfal û komkujî û
tinekirin a li ser gelê me didomin.
Komkujî û qirkirina kurdan bi destê rejîmên
dagirkerên Kurdistanê, di heyama sed salên bihurî de, cih û berperên taybet di dîroka gelê
me yê Kurdistanê de bi girtine. Her ji jenosîd û
komkujiya Dêrsimê bigire heta Amûdê, Kurdên
Feylî, 8 hezar Barzanî û rêze komkujî yên li rojhilatê Kurdistanê û heya digehe hewên enfal û
Helebce yê. Ew komkujî ya li Başûrê Kurdistanê
bi destê rejîma Baasê ya dewleta Iraqê hat encam
dan, ew komkujî mezintirîn û pir êş û azartirîn
a gelê Kurd e. Meynetî û birînên kûr li dû xwe
hêlane, ku nêzî 182 000 mirov bi kal, pîr, jin û
zarok bûn qurbanî. Bi hovanetirîn şêweyên dije
mirovatî yê qetlîamkirinê, bi saxî bin ax kirin û
gelek ji wana bi birçîtî giyana xwe ji dest dan. Ev
şêweyê qetlîamê mînaka wê li hemû cîhanê nebû
ye. Ev hewla komkujî yê ku li sala 1988’ê hat
encam dan, rejîma Bexda yê bi navê (ENFAL) ê
nav kir. Kurd û Kurdistanî li her aliyê Kurdistanê,
her sal di roja 14.04 de bi roja enfal û qurbaniyan
bi bîr tinin.
Mixabin, piştî 24 salan li ser rizgarkirina
Başûrê Kurdistanê û xweseriyek azad, asewarên
wê komkujî yê hê mayne û ew birîn bi ser vala
mane. Li alî yê dadgehên navdewletî ve jî Enfal û
hemû komkujiyên din ên bi dirêjîî ya dîrokê yên
ku li ser Kurd û Kurdistanê hatin, weke jenosîda
li ser gelekî, li gor prensîbên yasayên mafên mirovan ên neteweyên yekgirtî ve nahatîne ser rastkirin. Her çende hewl û pêngav jêre hatîne dan.
Lê bi şêweyên heremekî û ne yekgirtî.
Belê îsal birîneka din li ser Enfalên Kurd û
Kurdistanîyan zêde bû. Enfal û fermana 74’an a
li ser Şengalê û komkujî ya destên reşên terorê
terora DAIŞ’ê ye.
Dem hatiye ku Kurd û Kurdistanî bi hev re Enfal, ferman û hemû komkujî yên ku li ser gelê me
hatine bi yek dosî, bi yek keys, bi yek deng û bi yek
pênase bi dunyayê bidin nasîn. Ew komkujî yên han
yek û yeko ji armanca jinavbirina gelên Kurdistanê
hatine encamdan, ew hewl û kiryarên dijî mirovahiyê ne û divê dinya, alem, neteweyên yekgirtî û
cîhana humanîter li ser vê heqîqetê bi sekinin û bi
fermî weke tawanên jenosîd bên nasandin.
Em Kongreya Neteweyî ya Kurdistan (KNK)
ne tenê li roja 14’ê Nîsanê ya Enfal tê bîra me,
dibe ku em her rojên salê hest bi birîn û êşên enfalan dikeyn. Herwesa ji bo gihandina wê bûyerê
bo raya giştî û navdewletî û bi jenosîd nasandina
Enfalan, di kar û çalakiyên me da dosyayek taybet li ser xebitîne heye, bi taybetî digel Yekîtiya
Ewropayê.
KNK roja Enfalên Başûrê Kurdistan ku îsal
salroja 27. e, bi erkek mirovî, niştîman û neteweyî
dinirxîne. Û di heman dem de gûrî û qurbanîyên
enfalê ji dil û can bi bîr tîne û kes û kar û malbatên wana serferaz û pêdar dibîne û silav dike.”
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
7
DI MODERNÎTEYA DEMOKRATÎK DE METAFÎZÎK
FEYZÎ AKTAŞ-Azadiya Welat
Li dû her sûr, pîramîd, dewlet û
îbadetgehan hişmendiyek “derdinyayî” heye. Lê, paradoks ew
e ku vê hişmendiyê bi avahiyên
xwe yê daringî civak û însan
dîzayn kirine, fikrê wê çawa
bijîn bi wan dane erêkirin
Metafîzîk şaxekî felsefeyê ye. Xwe li ser
hişmendiyek gerdûnî û tevgerek gerdûnî
berceste dike. Ji ber vî awayî jî metafîzîk,
têkiliya ruh û bedenê jêneger dibîne.
Têgînên bingehîn yên wekî hişmendî,
beden, Xweda, wext, dinya, heyber, wusat, hemanî pênase dike û têkiliyê wan ê
xwezayê datîne holê. Diyalektîka navbera
wan têgînan tevgerek zindî diafirîne û ev
jî wekî metafîzîkê tê pênasekirin. Ji xwe bi
yewnaniya Arîsto û Platon, bi vê dixwazin
hêza zihîn ya li pişt gerdûn, xweza û bedenê
bibînin; ji ber vî awayî jî, ji vê milê felsefê re
gotine metafîzîk. Çimkî meta wekî “piştre”,
“jê wê de” tê binavkirin, Physîka jî wekî
“gerdûn”, “xweza” û “beden” tê dîtin. Bi
kelijandina van herdu bêjeyan “metafîzîk”
û wateya wê, tê pê. Têkiliya sîmbiyotîk Em
bi wêrekî dikarin bibêjin ku hişmendiya însan ya ontolojîk, metafîzîk e; di avakirina
civakê de ji ber ku jiyan wekî ayîn û seremaniyek tê dîtin rista rih û bedenê ji gorî
pêdiviyê rojane tê kargîn kirin. Ev, di nava
hişmendiya daringiyê de hevsengiyek civakî û wekheviyekê ava dike. Lê piştre ev, ji
aliyê olparêziya desthilatdarî ve, bi awayekî
ji rist û giringiya xwe hatiye dûrxistin.
Têkiliya sîmbiyotîk ji navbera rih û bedenê
hatiye rakirin. Û têkiliyatiyek desthilatdar di
navbera wan de hatiye rûniştandin. Heman
têkiliyên desthilatdar di navbera hişmendiyê
û daringiyê de jî hatiye afirandin.
Ev di qirnê navendî de wekî kartezyenîzmê hatiye pênasekirin. Hişmendî û rih
avakarê tevek tevgerên gerdûnî û însan hatiye dîtin. Olparêziya desthilatdar darîng û bedenê wekî ajalekî bê wate dîtiye. Metafîzîk
ewilî ji vî milî ve hatiye bêwatekirin. Ji milê
din ve jî di qirnê 19’emîn de pozîtivîzm;
tenê daringî derxistiye pêş, rih û hişmendî
tune hesibandiye. Bi vî awayî pozîtivîzmê jî
ji milê xwe ve derbeya mezin li metafîzîkê
xistiye. Modernîteya demokratîk, hem
metafîzîka îdealîst û desthilatdar û hem
jî metafîzîka pozîtîvîst ya yekalî red û
rexne dike. Qonaxa ku zanist gihîştiyê, bi
bêhişmendiyê ne ji civak û ji tu tiştek din
tê avakirin. Çirûsk û bizavkên ku hatine
afirandin bi hêza hişmendiyê xemilandî ne.
Metafîzîk, hişmendiya mirov ya ontolojîk e
Mirovê metafîzîk, di zanebûn û hayilbûniya
xwe de ye. Ev, raman û hişmendiya wî/ê jî
vezelok dike. Ji ber vî awayî metafîzîk; rasteqîniya mirov ya avakariya civakî ye. Parametreyên geşedanên civakê bi paradoks û
hem jî yê lewazî û qelsiyê. Ango, hayilbûniya meriv; hem geşdariya asta îdraqê nîşan
dide û hem jî hember gerdûniyê nebesiya îdraqê dihewîne. Her çiqas zerengiya
fikirkirina însên pêşketî be jî, gerdûn dîsa jî
li pêşiya wî/ê “lîstokên kompleks” radixe!
Însan; hem heyberek bisînor e, hem jî pêl
bi pêl xwe li vê sînorê dixe. Ji bo ku xwe ji
vê dualîtiyê xilas bike pêdivî bi metafîzîkê
dibîne. Metafîzîkên îdealîst û pozîtîvîst ji
ber ku bandorekî rûxinêr li civak, civaknasî û psîkolojiyê kirine têgîna “metafizîka
erênî” hatiye pêşxistîn.
Metafîzîka erênî ji du kirûyên wesfînî
yên cuda geşedanek civakî û însanî ava dike.
Metafîzîka erênî nakokî û paradoksên jiyanê
yên wekî daring-razberî, heyber- valahî,
wate-heqîqet, mirin-jiyanê tune nahesibîne,
berovajî wî/ê her ku diçe vê paradoksê hê
kûrtir û siftir dike, ev bi xwe dibe bingehê
geşedanên ramana civakê. Ango metafîzîka
erênî; hem diyalektîk û dijberiyê red nake,
hem jî nakeve cudayî û dubendiyên desthilatdariyê ku xefikê şaristaniyê ne. metafîzîka
erênî, di vê siftbûn û kûrbûnê de ristek
katalîzor dilehîze, daxwaza azadiya însên
û hêza wî/ê ya watedayînê bi vê metafîzîkê
xurt dibe. Li hember desthilatdarî, koletî,
nediyarî, trajedî, şoretî, hêrs, daxwaz, tundî,
nefret, şehwet û dehşetê ancax meriv dikare
bi vîn, hêvî, raman û jiyanek baş derdikeve. Ev jî metafîzîka wekî şertekî jêneger
datîne pêşiya mirov. Çimkî cihê ku başkirin
û estetîzekirina jiyanê lê hebe, li wir huner
û hêza hişmendiya erênî heye. Ev bixwe jî
metafîzîk e. Metafîzîka neyînî Mirov dikare
metafîzîka neyînî bi du şaxê bingehîn rave
bike. Yek metafîzîka olperestî yê ku hatiye
mîsogerkirin û desthilatdar e, yanî îdealîzm
e. Ya duyemîn jî pozîtîvîzm û dariştiyên wê
yên wekî rasyonalîzma mîsogerkirî, zanistiya teqezkirî (zanistperestî), pêşketinxwazî,
ronayîparêzî, modernîzm û determînîzm in.
Ev her du cureyên me metafîzîkê ji
nebaşî, desthilatdarî û eblûyê diafirînin û
ji diyalektîka jiyana zindî qutin herdu jî ji
naskirina heqîqet, xwezaya însên û formên
civakê dûr in. Li ser dijberiya zanîn û çanda
civaka xwezayî- demokratîk xwe pêşve dixin. Rêbazê gelaleya fikir, felsefe û bîrdoziya
civaka xwezayî-demokratîk; bi lîberalîzm,
oryantalîzm, oto- oryantalîzm, neteweperestî, nihilîzm û zayendparêziyê diferişînin.
Metafizîkek neyînî Her modernîteyek
xwediyê fikreke metafizîk e, wexta ku
lêpirsîna serdem û kiryarê wê tune be di alî
geşedanên çandî û jiyanî de jî pêşketinên
ber bi çav çênabin. Ji ber ku heqîqet bi
hişmendiyê tê avakirin, hêlek heqîqetê her
tim bi metafîzîkê re mijûl e. Ev mil, her tim
zanist, felsefe û agahiyê dihilberîne. Ji ber
vî awayî jî ji zîguratên Sumeriyan hetanî
roja me ya îroyîn sedesta bi awayek neyînî
metafizîk pêşxistîn e. Vêya, îro ji xwe wekî
kapîtalîzm pişesazîtî û netewe-dewlete berceste kiriye. Ev jî dide xuya kirin ku modernîteya kapîtalîst, metafîzîkek neyînî ye.
Modernîteya kapîtalîst hevsevgiye hesas yê
wekî navbera exlaq-zanist, pîşesazî-civak,
ekolojî-teknolojî û bo civakîbûnê ku nebe
nabe yên wekî însan-xweza, civak-felsefe,
wate-heqîqetê difelişîne û vana dike amurên
desthilatdariyê. Metafîzîka ku desthilatdariyê hilberîne ew metafîzîk hem neyînî, hem
pişafker û hem jî şemartek e, modernîteya
kapîtalîst, van taybetiyan tevekî di nava xwe
de dihewîne.
Hêza hişmendiyek metafîzîk Lewazî û
qelsbûna metafizîka erênî bi kapîtalîzmê
gihiştiyê radeya herî jor. Bi mezinbûna
çanda daringî ya kapîtalîst, maneviyat qels
bûye, heliyaye. Çanda desthilatdar di her
serdemên dîrokê de daringî û awaziyen bi
ezamet û dêwasa afirandin e; bajarên mezin, sûrên girgire, pîramîdên heydeh, îbadetgehên pîroz û dewletên “bêsînor” ava
kirin e. Însan, civak bi van hatine tirsandin
û qanihkirin. Li dû her sûr, pîramîd, dewlet
û îbadetgehan hişmendiyek “der-dinyayî”
heye. Lê, paradoks ewe ku vê hişmendiyê
bi avahiyên xwe yê daringî civak û însan
dîzayn kirine, fikrê wê çawa bijîn bi wan
dane rêkirin…
6
Berroj berxwedana
Kobanê vedibêje
Zeynep KURAY-ANF
Berxwedana şervanên YPG/YPJ’ê ya li Kobanê li dijî
çeteyên faşîst ên DAIŞ’ê hat meşandin, bi navê ‘Berroj’ yekem car dibe mijara belgefîlmê. Belgefîlm dê di
çarçoveya 34’emîn Mîhrîcana Fîlman a Stenbolê de
di 17’ê nîsanê de li Konsolosxaneya Fransayê were
nîşandan. Nûçegihanê wêneyan Îhsan Kaçar ê bi
Omer Leventoglu re belgefîlm kişand têkildarî belgefîlma xwe ya navborî ango Berrojê ji ANF’ê re axivî.
uWeke nûçegihanê wêneyan te
berxwedana Kobanê şopand. Nêrîna çêkirina belgefîlmê bi çi rengî
derket holê? Di destpêkê de weke
rojnamegerekî çûm Pirsûsê. Hingî
li Kobanê pevçûnan nû dest pê kiribûn. Meha îlonê bû, hêj çeteyên
DAIŞ’ê neketibûn Kobanê. Wê
demê bi ajansa alman ZDF’ê re
xebitîm. Di destpêkê de ji derve ve
min şahidî ji şer re dikir. Li gundê
Etmanekê min wêne dikişandin.
Şerekî ne adil bû. YPG’î bi çekên
gelekî biçûk û kêm Kobanê diparastin, di destên DAIŞ’ê de jî çek
û cebilxaneya ji teknolojiya dawî
hebû. Her tim di hişê min de bû
ku divê vê bêedaletî û berxwedanê
bikim belgefîlm. Ev nêrîn li Kampa Kobanê ya li Pirsûsê, bi naskirina Ehmed Remo re şênber bû.
Ehmed Remo kî ye?
Ehmed Remo gerîlayekî berê
yê PKK’î yê ji Kobanê ye. Em
li wê derê bi mirovên li kampan
re her tim rûdiniştin û me çîroka
wan dikirin nûçe. Li Kampa Kobanê Ehmed Remo yê lingên wî ji
çongê ve jêkirî bala min kişand.
Çûm cem wî min pê re sohbet kir
û çîroka wî gelekî bala min kişand.
Remo yê di sala1988’an de tevli
refên PKK’ê bû, di pevçûna li Çiyayê Allahû Ekber ê Erzîromê de
bi saxî filitî ku di wî şerî de nêzî
70 gerîla şehîd ketin. Bi rojan birçî
ma. Mecal di lingê wî de namîne
û bi ser zikê xwe ve xwe kaş dike
û digihîje gundekî, lê li vir ji aliyê
leşkeran ve tê girtin. Bi rewşeke ku
lingên wî ji ber berfê pûç bûye, wî
dibin TEM’a Erzîromê û îşkenceyê
lê dikin. Dema hat girtin, ger bibirana nexweşxaneyê dê lingên
wî bihata rizgarkirin, lê ji ber
îşkenceyê lê dibe kangren. Remo
nahêle lingên wî bê jêkirin lê li ser
israra hevalên wî yên PKK’î qebûl
dike û ji nexweşxaneyê dişînin
girtîgehê. 12 salan di girtîgehan
de tê ragirtin. Dematê berdan berê
xwe dide Kobanê cihê lê ji dayik
bûye û mezin bûye. Lê li vir jî
îstîxbarata Sûriyeyê dest jê bernade. Ji ber ku her du lingên wî jêkirî
ye, nikare bi tena serê xwe bijî.
Rojekê li gundekî li jineke ker û
lal rast tê û biryarê dide pê re bizewice. Ji vê zewacê keçeke wan a bi
navê Zozan tê dinyayê. Zozan wan
bi jiyanê ve girê dide. Lê vê carê
jî DAIŞ êrîşî Kobanê dike. Ehmed
Remo tevî ku şervanekî kevn e û
astengdar e jî bi malbata xwe re
neçar dimîne koçî Pirsûsê bike. Lê
dilê wî her tim li aliyê din ê sînor
lê dide. Her roj bi wesayîtekê diçe
ser sînor û li pevçûnan dinêre. Ji
me re her tim digot; “Xwezî rewşa
min ne bi vî rengî bûya, min karibûya xaka xwe biparasta.” Dema
min li çîroka wî guhdarî kir, gelekî
bandor li min kir. Û min biryar da
ku ji çîroka Ehmed Remo destpê
bike û belgefîlma berxwedana
Kobanê çêbikim. Ji ber ku ciwanên Kobanê diparêzin, ji îdeolojiya
Ehmed Remo xwe jê xwedî kir,
derketin holê. Piştî guhdarîkirina
li vê çîrokê bi Omer Leventoglu re
me biryara çêkirian belgefîlmê da.
Hûn çawa derbasî
Kobanê bûn?
Di dema herî dijwar a şer de
derbas bûm û 12 rojan mam. Ji sedî
60’ê Kobanê di destên DAIŞ’ê de
bû. Derbasbûna ji derî nepêkan bû.
Ji ber ku topên hawanê timî li ber
deriyê sînor diket. Lê min biryara
xwe ji mêj ve dabû û bi rayedarên
Kobanê yên li Pirsûsê re ketim
nava diyalogê, min ji wan re got
ku dixwazim weke rojnamegerekî
derbas bibim. Gotin temam û anîn
ziman ku firsenda destpêkê de ew
ê min derbas bikin. Lê tevî ku bi
rojan mam jî, ti agahî nehat. Çûm
gundekî nêzî sînorê Yumurtalikê,
min hewl da li wir rêyeke derbasbûnê bibînim. 8 rojan bi vî rengî li
ser sînor sekinîm û komeke ji 40
şervanî yên ji bo derbasî Kobanê
bibin hat. Min ji wan re got ku rojnamevanim û dixwazim derbas
bibim. Bi du koman em derbas
bûn. Koma destpêkê çû lê ji ber
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
Bi hoparlorên li ser kamyonekê
sirûda Rojava lê didan û ev jî
DAIŞ’ê dîn dikir. Psîkolojiya wan
ewqasî xera dibû ku ji ber xwe ve
gule direşandin û hawan diavêtin.
Ew kamyonet li hemû mewziyan
digeriya.
Di tevahiya şer de dihat
gotin ku Tirkiyeyê alîkariya
lojîstîk daye çeteyên
DAIŞ’ê. Tu li rewşeke bi vî
rengî rast hatî yan na?
Bêguman min ji vê rewşê re
şahidî kir, ji xwe alîkariya ji wan re
hat dayîn nehat veşartin. Bi taybetî di
ser rêya trenê, dihatin Kobanê û êrîşî
YPG’iyan dikirin. Her kesên li wir
bi vê dizanîbûn. Piştî êrîşa bombeyî
ya li deriyê sînor ê Murşîtpinarê,
yek ji rojnamegerên çûn gundê Etmanekê me. Û min li wir dîmenê
wesayîta DAIŞ’ê ya reviya kişand.
Ji xeta ku panzerên leşkerên tirk lê
bûn, reviya. Ji Tirkiyeyê agahî ji
YPG’iyan re tê dayîn ku dê saet di
05’an de wesayîta sotemeniyê were
şandin û di wê saetê de DAIŞ êrîşa
bombeyî dike. Ev yek êrîşeke bi
zanebûn bû. Hemû rayedarên ku li
Kobanê bi wan re axivîm, ev agahî
piştrast kirin.
Wekî din, gelekî dihat
gotin ku balafirên DYA’yê
li cihên vala dixistin.
têl gelekî tûj bûn, nikarîbû derbas
bibe. Piştre koma duyemîn a ez jî
di nav de bû, saet di 03.00’yê sibehê bi pêşengiya rêberekî ket ser
rê. Em 42 kes bûn û ji bo panzerên leşkeran me nebînin ji nava
çem em derbas dibûn. Dema em
xwe gihand Kobanê YPG’iyan em
pêşwazî kirin. Mîna ku min berê
soz da xwe, dem em derbas bûn
min ax maçî kir. Vê rewşa min her
kes matmayî hişt. Destpêkê gotin
qey ez şervanek im, min ji wan re
got ez rojnamevanekim. Wê şevê
em bi şervanan re man. Bi tenê
çend malên ewle mabûn. Dûre ez
birim cihekî ku çapemenî lê dikare
bixebite. uTe karibû xwe bigihîne
qada şer? Belê min xwe gihand.
YPG û YPJ bi rastî jî di mercên
zehmet de şer dikir. Li wir min ji
mirin, birîndarî, teqîn û fîşekan re
şahidî kir. Li Eniya Xerbê ku weke
Eniya Cûdî dihat naskirin û yek ji
eniyên herî xeter bû, ez li hevalekî
xwe yê berê rast hatim. Li wir fermandarê YPG’ê yê ku em pêşwazî
kir, hevalekî min ê ku zêdeyî 10
sal in min ew nedîtiye, bû. Henek
kir û ji min re got, ‘tu hêj entel î’.
Ji ber ku şervanekî serkeftî bû,
nasnavê wî Cûdî li eniyê kiribûn.
Dûre piştî ji Kobanê derketim, min
bihîst ku di pevçûnê de jiyana xwe
ji dest daye.
Mercên YPG/YPJ’iyan çawa
bû? Moralên wan çawa bû?
Beriya her tiştî di mercên gelekî
zehmet de şer dikirin lê moralên
wan her tim bilind bûn. Bi biryar bûn ku heta dawiyê şer bikin.
Nêrîna ‘heta mirovê herî dawî em
ê li ber xwe bidin û bi ser bikevin’
her tim di nava wan de zindî bû.
Li cem YPG’iyan bawerî, fedekarî
û keleşên wan hebûn. Rizgariya
Kobanê jî ev bû. Bifikirin, DAIŞ
li odeyeke xaniyekî, YPG’î jî li
odeyeke din a heman xaniyî bûn.
Kî rahêje hors û bi lez dîwêr qul
bike û bombeyê biavêje odeya din,
ew ê mewziyê qezenc bike. Ev
yek rewşeke lîstika kişikê bû. Di
emrê xwe de yekemcar min mirin
ew çend nêzî xwe dît. uTu li berxwedana jinên YPJ’î jî rast hatî, ew
çawa bûn? Dikarim bêjim ku ew
ji YPG’iyan bêhtir bi motîve bûn.
Ji ber ku baş bi nêrîna DAIŞ’ê ya
li hemberî jinan dizanîbûn, gelekî
bi biryar bûn. Gelekî baş şer dikirin. Ev yek jî ji bo her kesî dibû
çavkaniyeke mezin a moralê. Di
wan mercên giran de jî bi hev re
govend digerandin û moral didan.
Belê, ger DYA yanî koalîsyonê di destpêkê de dest li rewşê
werdabûna, çeteyên faşîst ên
DAIŞ nekarîbû biketa Kobanê.
Ji ber ku tangên ku bi rojan ji
Reqayê anîn, 3 kîlometre dûrî Girê
Miştenûrê bombebaran dikirin.
DYA’yê ango koalîsyonê di destpêkê de destwerdaneke di cih de
nekir. Lê belê piştî ku berxwedanê
li cîhanê deng veda, neçar ma
pozîsyona xwe biguherîne.
Tu dikarî van 12 rojên
şahidiya xwe bi çi
rengî pênase bikî?
Ez di nava berxwedana herî
balkêş a sedsala 21’an de bûm.
Di nava ruhê azadî, berxwedan
û şer de çûm û hatim. Ji ber ku
berxwedana bi rûmetê ya li hemberî şerekî hov û bê pîvan hat
nîşandan, careke din nîşanî min da
ku teknolojiya herî mezin ne çek e,
mirov û vîna mirov e. Ya ku Kobanê azad kir jî ev vîn bû. Derketina
Ehmed Remo, berxwedana YPG û
YPJ’iyan dewamiya vê vînê ye.
Berroj berbanga sibê ye
Çima Berroj?
Tê wateya berbanga sibehê.
Ji bo Kurd û Kurdistanê xwedî
nirxekî felsefîk ê mezin e. Piştî
têkoşîna 37 salan, kurd bi berxwedana li Kobanê ji tarîtiyê derketin û ev yek vê derketina ronahiyê
îfade dike. Ne tenê ji bo kurdan
berxwedana Kobanê ji bo tevahiya
gelên Rojhilata Navîn hilhatina rojeke nû ye. Ji ber ku Berrroj kêliya
tarîtî bi dawî dibe û ronahî dest pê
dike ye.
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
5
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
4
Nivîskar Gunter Grass
jiyana xwe ji dest da
Li Îtalyayê di nava rojekê de
hezar penaber hatin rizgarkirin
Li gorî daxuyaniya yekîneyên
ewlekariya peravên Îtalyayê,
di nava hefteyekê de hejmara
keştiyên penaberan ên li
Derya Spî hatine girtin, zêde
bûne. Yekîneyên ewlekariyê
bi tenê roja Înê 1000 penaber
‘rizgar kirin’.
Roja Înê di encama îxbareteke li
yekîneyên ewlekariyê yên Îtalyayê hat kirin de hatibû ragihandin ku 3 keştiyên bi sedan penaber tê de bûn, li cihekî di navbera
Lîbya û Îtalyayê de hatibûn dîtin. Duh jî li
Lecce ya li peravê başûr ê li welêt e, di encama îxbarekê de keştiyeke ji 36 penaberên
Somalî, hatibû zevtkirin.
Polîsê Îtalyayê 2 welatiyên Arnavûtî ku
guman jê dihat kirin ku endamên şebekeya
Nivîskarê xwediyê xelata Nobelê Gunter Grass li bajarê Lubeck
ê Elmanyayê di 87 saliya xwe de jiyana xwe ji dest da.
Grass, nivîsa xwe ya dawî di 3’ê
Adarê de li ser mirina Yaşar Kemal nivîsî
û di nivîsa xwe de Yaşar Kemal wek
‘Rêhevalê min yê dil fireh’ bi nav kiribû.
Grass li bajarê Danzîng a Polonyayê bi navê niha Gdansk, ji dayik
bû. Di 1999’an de xelata Nobelê girt.
Nivîskariya lîstikê jî kiriye û romanên
wî li sînemeyê jî hatine bikaranîn, ya
herî navber jî Teneke Tranpek bû.
Di ciwantiya xwe de demekê di rêxistina ciwanan a Nazî de cih girtibû û
Grass di her derfetê de nîşan da ku bi vê
tecrûbeya xwe re hatiye rû hev. Grass bi
nivîsên xwe yên ku polîtîkayên Îsraîlê
rexne kiribû û helbesta ku nivîsandibû,
wek kesê ku ji aliyê Îsraîlê ve nedihat
xwestin, hat îlankirin.
Li dij ziwatiyê teknîka
parzûnkirina ava behrê!
Li eyaleta herî mezin a DYA’yê Kalîforniyayê ziwatî, gihiştiye
asteke ku fikaran zêde dike û niha tê nîqaşkirinbi parzûnkirina ava okyanusê wê hewcedariya vê bê pêşwazîkirin. Lê li
dijî vê rêbaza buha û rê li ber zerara derdorê vedike, bêbiyarbûnek heye.
Li Kalîforniyayê di hefteyê dawî de
bi zêdebûna ziwatiyê re fikar zêde dibin.
Ziwatiya ku berê dihat fikirîn wê derbas
bibe, berevajî vê derket.
Ji bo hewcedariya avê li hinek bajar
û komunan wê ava okyanusan bê parzûnkirin. Şaredariya Santa Barbara ya
ku ziwatî lê zêde ye, berê tesîsa parzûnkirinê bi hinceta ku bihaye, girtibû
lê niha dîsa vedike û San Dîego jî tesîsa
parzûnkirinê ya herî mezin tê avakirin.
BUHAYÊ WÊ JI SEDÎ
80 ZÊDETIR E
Li San Dîego projeya bi navê Carlsbad Desalination Project wê mîlyar
dolarek lê biçe, rojane wê 200 mîlyon
lître ava behrê parzun bike û ava vexwarinê hilberîne. Bi tesîsa nû re wê
hewcedariya ava kantona San Dîego
ya 3.2 mîlyonî ji sedî 7 çareser bike.
Zirara rêbaza parzûnkirina avê ya li derdorê jî bi nîqaşe. Ji bo lîtreyek ava vexwarinê bê bidestxistin divê di 2 lître ava
behrê bê parzûnkirin û serî metrekupî jî
1.600 dolare.
Ji bo ava behrê ya ji metrekupek xwê
bê parzûnkirin jî hewcedarî bi 2.8 kîlovat saet enerjî heye.
ZERARÊ DIDE DERDORÊ
Her çiqas ev rêbaz wek alternatîf bê
dîtin jî têkildarî ku wê zerarê bide derdorê, fikar hene. Li gorî endamê hîndkariya zanîngeha University of California Henry Vaux, bi kişandina ava
okyanusê re wê bi mîlyonan hêkên
masiyan û zindiyên din derkevin derve.
Bi vî awayî jî wê bi mîlyaran zindiyên
behrê tine bibin.
37 penaberên Kurd û Sûriyeyî anî ne, binçav kirin. Di hefteya bihurî de jî bi qasî
hezar 500 penaber li Derya Spî hatibûn rizgarkirin.
Hejmara koçberên di sala 2014’an de
bi awayekî îllegal hatin welatên Ewropayê gihîşt 276 hezarî. Ji van 220 hezar di
ser Derya Spî re hatin. Herî zêde jî di ser
Lîbya û Tûnisê re penaber berê xwe didin
Îtalyayê.
Serokên DYA û Kuba piştî
55 salan li hev rûniştin
Serokê DYA Barack Obama bi
hempîşeyê xwe yê Kubayî Raûl
Castro re di civîneke bilind a
dîrokî de civiya.
Ji Şoreşa Kubayê ya 1959’an û vir ve
têkiliyên navbera her du welatan qut bûbû
û ji hingî ve yekemcar serokdewletên her
du welatan li Civîna Bilind a Amerîka ya li
Panamayê li hev rûniştin.
Di vê kombûnê de Barack Obama got,
“Ji bo pêşerojê em li ber destnîşankirina
rêyeke nû ne. Pêkane ku di nava demê
de rûpelekî nû were vekirin û têkiliyên
nû yên di navbera her du welatan de bên
teşwîqkirin.”
Obama da zanîn ku ji bo her du welatan
ji nû ve sefaretxaneyan vekin xebat wê dewam bikin û îdîa kir ku ew ê zexta xwe ya
‘li ser mijara mafên mirovan’ a li Kubayê
dewam bikin.
Serokdewletê Kubayê Raûl Castro jî
ragihand ku ji bo çareseriya pirsgirêkên di
navbera her du welatan de muzakere wê dewam bikin û di vê mijarê de wê ‘bi sebir’
bin. Castro destnîşan kir ku ew hewldanên
DYA yên ji bo hilweşandina rêveberiya komunîst a li Kubayê şermezar dikin, lê belê
Obama ji van hewldanên dema şerê sar ne
berpirsyar e.
Ji bo sererastkirina têkiliyên piştî şoreşa
1959’an qut bûbûn, di navbera her du welatan de beriya çar mehan pêvajoyeke nû
destpê kiribû. DYA herî dawî bi biryareke
beriya çend hefteyan re ragihandibû ku wan
pêkanînên li hemberî bi dehan kargehên bi
Kubayê re bazirganiyê dikin, rakirine.
Hillary Clinton namzetiya xwe ya
ji bo serokatiya DYA aşkera kir
Ji Demokratan Wezîra Derve ya DYA
Hillary Clinton namzetiya xwe ya ji bo Serokatiya Dewletên Yekbûyî yên Amerîkayê
(DYA) aşkera kir. Ger Clinton bê hilbijartin
wê bibe yekem seroka jin a DYA.
Hillary Clinton bêyi mîtîngekê li dar bixe, namzetiya xwe ya ji bo serokatiyê bi rêya înternetê aşkera kir.
Di vîdeoya ku di malpera www.hillaryclinton.com
de hate weşandin hate diyarkirin ku wê senator û wezîra
dewletê Clinton di nava Demokratan de namzetiya xwe ya
ji hilbijartina pêşwext aşkera kiriye.
Di hilbijartinên pêşwext ên Demokratan de Barack Obama qezenc kiribû. Li gorî anketan ji sedê 60’ê demokratan destekê didin Clintonê. ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
3
Li Brîtanyayê amadekariyên
mîtînga mezin a HDP’ê
Bi nêzîkbûna hilbijartinên giştî
yên li Bakurê Kurdistanê û Tirkiyeyê re, xebatên hilbijartinê yên
li Brîtanyayê zêde bûn. Koordînasyona hilbijartinê ya HDP’ê wê
di vê çarçoveyê de li Lee Valley
Athletic Centre ya li Londonê di
26’ê Nîsanê de mîtîngeke mezin
pêk bîne.
Berdewama nûçeya rûpelê pêşîn
Roja Şemiyê li çar navendên cuda
civîn hatin lidarxistin, xebatên hilbijartinê hatin nirxandin û bang li mirovên dixwazin bi dildarî cihê xwe
di xebatên hilbijartinê de bigirin, hat
kirin. Di civînên hemwext ên li Navenda Civaka Kurd, Daymer, Halkevî û
Kirkisrakiyan de, her wiha amadekariyên ji bo mîtînga 26’ê Nîsanê hatin
nirxandin. Di mîtînga 26’ê Nîsanê saet
di 13:00 a li Lee Valley Athletic Centre de wê Hevseroka berê ya HDP’ê û
Hevşaredara Bajarê Mezin a Amedê
Gultan Kişanak amade be.
DIVÊ EM BI RUHÊ
SEFERBERIYÊ BIXEBITIN
Kartal da zanîn ku ew ê dengên hilbijêrên
Kurdistanî û Tirkiyeyî yên li Ewropayê bandoreke mezin li encamên hilbijartinê bike.
Kartal got: “Ger em Kurdistanî û Tirkiyeyê
xebateke serketî bikin ew ê bihêlin ku HDP
bi ser bikeve û em ê bandoreke cidî bikin.
Bi bî awayî wê hilbijartineke nû destpê bike.
Ji ber vê jî divê em bi ruhê seferberiyê bixebitin. Divê em li deriyê her kesê bidin. Bi
taybet jî divê em xwe bigihînin civaka Elewî
ya ku destekê dide CHP’ê û xebateke cidî
bimeşînin.”
Koordînasyona Hilbijartinê ya
HDP’ê ya Brîtanyayê ku di meha
Sibatê de hat avakirin û di nav de 26
sazî hene, heta niha bi xebateke berfireh re qeyda bi hezaran hilbijêrên nû
kir. Koordînasyonên xweser ên hilbijartinê yên jin û ciwanan jî, di heman
çarçoveyê de xebatê dimeşînin.
Ji bo tevlîbûneke xurt li dengdana
rojên 30 û 31’ê Gulanê yên li paytext
London û bajarê Edînbûrghê bê kirin,
xebateke berfireh tê meşandin. Koordînasyon ji bo gel bi hêsanî bibe navendên sindoq lê ne dixebite û ji bo vê jî li
9 navendan buroyên pêwendiyê hatine
avakirin.
Di hilbijartinên giştî yên 7’ê
Hezîranê de li Ewropayê bi qasî 2.5
mîlyon, li Brîtanyayê jî bi qasî 90
hezar hilbijêrên qeydkirî hene. Ji
bo hemû hilbijêrên li derveyî welat,
dema bikaranîna dengan li gumrukan
di 8’ê Gulanê de destpê dike û di 7’ê
Hezîranê de bi dawî dibe.
TÊKOŞÎNA JINAN
KELECANÊ DIAFIRÎNE
Piştre ji Partiya Keskan a Înglîz Hackney
Gordon Peters têkildarê pêvajoyê axivî û bal
kişand ser rola têkoşîna jinan a li Rojava û
da zanîn ku têkoşîna jinên Kurd a li Rojava
kelecanê diafirîne. Peter her wiha, da zanîn
ger ew bêne hilbijartin karê wan ê pêşî wê
derxistina Navê PKK’ê ji lîsta terorê be. Peters da zanîn ku ew ê ji bo vê yekê di asta
hikûmeta Îngilîz de her tiştên pêwîst bikin.
NE NETÊ DI HILBIJARTINAN DE,
XEBATEKE HEVPAR A DEMDIRÊJ
Piştre namzeda Partiya Keskan Charlotte George axivî û da zanîn ku ew ne tenê di
hilbijartinan de hevkariya hev bikin, ew dixwazin hevkariyeke demdirêj hebe. George
diyar kir ku ew dixwazin hevkariyeke demdirêj bi gelê Kurd re bikin.
Hevserokê Meclîsê Bulten Ekîncî rapora
xebatê ya salane xwend û bal kişand ku piraniya raporê ji rexnedayinê pêk tê. Di raporê
de bal kişandin ser girîngiya xebatê û pêva-
joyê. Piştî gotûbêjên têkildarê raporê, avêtin
dengdanê û rapor bi piraniya dengê delegeyan hate qebûlkirin.
BUDAK Û ÇÎMEN JI BO
HEVSEROKATIYÊ HATIN
HILBIJARTIN
Rojeva dawî ya kongreyê jî hilbijartin bû.
Di hilbijartinan de Turkan Budak û Sabrî Çîmen bi piraniya dengan ji bo hevserokatiya
meclîsê hatin hilbijartin. Her wiha, di kongreyê
de komîsyon hatin avakirin û ji bo Meclîsa Gel
a Kurdan 151 kes hatin hilbijartin.
Hevserokên nû yên meclîsê axivîn û sond
xwarin. Hilbijartinên Brîtanya: Encamên anketan nêzî hev in
Di anketên hatin kirin de partiya ku serokwezîr
Davîd Cameron Partiya Muhafazakar (Tories) di
rêza yekem de ye û hinek jî nîşan didin ku wê Partiya Karkeran (Labour) biser keve.
Li gorî anketa ji aliyê şîrketa
ICM ve hatiye kirin, Torîes ji sedî
39 di rêza yekem de cih digire û
partiya Karkeran (Labour) ji sedî
33 dengan di rêza duyem de cih
digire.
Rêjeya dengên Demokratên
Lîberal ya hevkarê dehilatdariyê
ye ji sedî 8 kêm bûn, tê texmînki-
rin ku wê Keskan jî ji sedî 7 dengan bigirin. Partiya Serbixwe ya
Qiraliya Yekbûyî (UKIP) jî di
rêjeya ji sedî 7’an de ma.
Anketa ji aliyê Ashkroft
National Pol ve hatiye kirin
jî nîşan dide ku di navbera Labour û Torîes de cudahiya dengan tine. Di anketa wan de tê
hefteyê borî de hat kirin jî nîşan
da ku Partiya Karkeran bi 3-4
puan ferqî wê bibe yekem.
MÎLÎBAND WÊ
DESTURÊ NEDE
REFERANDUMA YE’YÊ
texmînkirin ku her du partî jî ji
sedî 33 dengan bigirin.
Li gorî anketê ji UKIP ji sedî
13, lîberal ji sedî 9 dengan digirin û Keskan jî ji sedî 6’ê de
dimînin. Anketeke din ya di
Li aliyê din tevî ku piranî gelê
Îngîlîstanê li dij Yekîtiya Ewropayê
ne jî Partiya Karkeran bi endamatiya YE’yê derdixe pêş. Lîderê partiyê Ed Mîlîband di kampanyaya
hilbijartinê de got di rewşa ku bê
hilbijartin de wê endamtiya YE’yê
nebe referandumê.
ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015
2
Xaçepirs
Bersiva Hefteya Borî
Efendîno
PÊKENOK
LI BER QIBLÊ
Lı gundekî melayek ji jina mirovekî gundî hez
dike û li pey gundî digere ku jina wî destan derbixe. Mele rojekê diçe pişta gund dibîne ku mêrê
jinikê li ser piyan berqiblê dimîze. Di cih de dike
qêrîn û dibejê:
-Wele jina te ji te çû, lewra tu berqible dimîzî.
Mêrik kir û nekir mela ji ya xwe nehat xwarê.
Dawiya dawî jina xwe berda. Heyamek piştî hingê
mela jina mêrik ji xwe re anî û li kêfa xwe nêrî.
Mêrikê me niyeta mela hîn bû, lê êdî dereng
bû. Êdî ew jî li pey mela digeriya. Wele dawiyê
mêrik rojekê dît ku mela li ser piyan û berqible
dimîze. Demildest çû çema û jê re got:
-mela jina min ji te çû, jina min bihêle.
-wûsa ecele neke. Dema min dimîst, min serê
wî zivirandibû.
Efendîno
rahijin teşkên xwe
rahijin kincên xwe, postalên xwe û şivqeyên xwe
çiyê we hebe li ser vê, axê û we çi anîbe bi xwe re:
tenq, top, tiveng, teyare…
û we çi ava kiribe: dibistan, qereqol, dadgeh
û hepsên bêdergeh, zîndan û asaqgehên têrguneh
û jinên xwe jî esseh efendîno, zaruyên xwe jî :
hebe pîç û bêjiyên ji xwe jî
û kuçikên xwe jî bibin, pisîk û çivîkên xwe jî
û ala xwe jî ji bîr mekin efendîno, ala xwe jî
tiştekî, tiştekî nehêlin ji kerema xwe…
hûn ê biçin
hûn ê pişta stûyê xwe bixurînin û biçin
hûn ê biniçniçin û hûn ê biçin!
biçin: berî kuç û kevir di we werbin
biçin: berî ku dayikên kitansipî tû bikin ser çavên we
û hêj ku agir vêneketiye j” agir:
hima niha, vê kêlîkê, ji vir
rahijin teşkên xwe
û biqeşitin ji vir, efendîno!
hûnê biçin efendîno, hûnê biçin
berî ku hûn bisekitin se se
hima rahijin teşkên xwe
û
biqeşitin!
Arjen Arî
Li Brîtanyayê
amadekariyên
mîtînga
HDP’ê
Komara
Tirkiyeyê
Qirkirina
Çandî
Didomîne
Rupel 2
Di
Modernîteya
Demokratîk
de Metafîzîk
Rupel 9
Rupel 7
telgraf.co.uk
Çarşem,
15/04/2015
Meclîsa Gelê Kurd ya Brîtanyayê
9’emîn Kongreya xwe pêk anî
Meclîsa Gelê Kurd a Brîtanyayê ku saziya herî bilind ya Kurdan
e, 9´emîn kongreya xwe pêk anî. Di kongreyê de Turkan Budak
û Sabrî Çîmen ji bo hevserokatiya meclîsê hatin hilbijartin.
Kartal bal kişand ser sîstema tarî ya
çeteyên DAIŞ’ê li ser gelên Rojhilata
Navîn ferz dike û got: “Patronê
Tirkiye yê DAIŞ’ê Erdogan bi xwe
ye, dixwaze bi hegemonyaya xwe
sîstema xwe ya serokatiyê li ser
gelan ferz bike.
Hêjmar
ROJNAMEYA HEFTEYÎ
464
Hilbijartinên Brîtanya:
Encamên anketan
nêzî hev in
Kartal diyar kir ku Rêberê Gelê Kurd
Abdullah Ocalan ji bo pêvajoya
çareseriya demokratîk her tiştên ji
destê wî tên dike û AKP û Erdogan
berevajoyê vê yekê tişta ji destê
wan dikin.
Kongre roja yekşemê li Navenda
Civaka Demokratîk a Kurdan a li
Haringeyê pêk hat. Piştî rêzgirtina
ji bo şehîdên têkoşînê Hevserokê
Meclîsa Gel a Kurd Bulent Ekîncî
axivî. Ekîncî di axaftina xwe bal kişand
ser hesasiyetên pêvajoyê û da zanîn
rêxistinbûna gelê Kurd a li Brîtanyayê
pir girîng e. Gelek nûnerên saziyên
sivîl û nûnerên Partiya Keskan jî tevlî
kongreyê bûn her yekî axaftinek kirin.
Di kongreyê de raporên xebata salekê
ên bi awayekî xwerexnedayîn hatin
xwendin û paşê pêkêşî kongreyê kirin.
Hevserokê
Kongra-Gel
Remzî
Kartal jî bi telefonê tevlî kongreyê
bû û pêşketinên dawiyê nirxand.
Kartal di axaftina xwe de got: “Em di
pêvajoyeke gelekî girîng de ne” û bal
kişand ser girîngiya Şoreşa Rojava û
pêşketinên li Rojhilata navîn.
Kartal da zanîn ku AKP û Erdogan
ji ber ku nikarin ji bo pêvajoyê bibin
bersiv her tim li pey provakasyonan
dikevin û got: “Erdogan mirovekî wisa
ye ku dikare ji bo împeratoriya xwe
ava bike, her tiştî bike. Bûyerên vê
dawiyê li Agirî qewimîn parçeyek ji vê
yekê ne.”
Kartal bal kişand ser girîngiya
hilbijartinê û got: “Armanc ne tenê
temsîliyeta li parlamentoyê ye, ev yek
tê wateya destpêkirina pêvajoyeke nû
ya siyasî li Tirkiyeyê. An wê Erdogan
bi hewldana xwe ya padîşahiyê bibe
destpêkek tarî pêk bê, yan wê bi
serketina HDP’ê Tirkiye wê ber bi
pêşerojek nû ve biçe. Ger CHP bi çend
pûanan pêş bikeve an paş bikeve,
nikare bandoreke cidî li rawestandina
Erdogan bike. Tenê hêza dikare
Erdogan rawestîne HDP ye.”
Berdewama nûçeyê di rûpelê
3´yemîn de ye
Tevî 20 roj mayîn ji hilbijartinê re di anketên hatin kirin de partiya
serokwezîr Davîd Cameron Partiya Muhafazakar (Tories) di rêza
yekem de ye û hinek jî nîşan didin ku wê Partiya Karkeran (Labour)
biser keve.
Li gorî anketa ji aliyê şîrketa ICM ve hatiye kirin, Torîes ji sedî 39
di rêza yekem de cih digire û partiya Karkeran (Labour) ji sedî 33
dengan di rêza duyem de cih digire.
Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye

Benzer belgeler