genel seçimler için geri sayım başladı, toplum ilgisiz
Transkript
genel seçimler için geri sayım başladı, toplum ilgisiz
İsrafil Erbil: Ezilenlerin Birleşmesi Diktatörleri Korkutuyor Sayfa 8-9 Londra´daki Elmas Caddesinde Milyonluk Soygun Sayfa 4 El-Com Dayanışma Gecesinde Aynur Doğan Dinleyicileri Sesiyle Büyüledi Sayfa 25 telgraf.co.uk Carşamba, 15/04/2015 Sayı HAFTALIK HABER GAZETESİ 464 GENEL SEÇİMLER İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI, TOPLUM İLGİSİZ Britanya genelinde 7 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler için geri sayım başladı, ancak Türkiyeli ve Kürdistanlı toplumun gündeminde Britanya’daki seçimlerden çok Türkiye genel seçimleri var. Sokakta görüştüğümüz onlarca kişi Britanya seçimlerine ilişkin sorduğumuz sorular karşısında ilk akıllarına gelen Türkiye’deki seçimler oldu. Toplumun ilgisizliği devam ederken partiler seçim vaatlerini açıkladı. Seçimlere 20 gün kala parti liderleri seçim manifestolarını açıklarken, son yapılan anketlerde Muhafazakar parti ve İşçi parti arasında birkaç puan fark gözüküyor. ICM araştırma şirketinin yaptığı ankete göre, Muhafazkar Partisi, yüzde 39’luk oy oranına sahip. Ana muhalefet olan İşçi Partisi ise yüzde 33 oy oranıyla Başbakan Cameron’ın partisini takip ediyor. SEÇİM MANİFESTOLARI AÇIKLANDI Liderler seçimlere dönük vaatlerini içeren seçim manifestolarını açıkladı. Tüm partilerin seçim manifestoları ekonomi, sağlık hizmetleri, asgari ücret, eğitim ve göç ile ilgili yürütülecek politikalar ve vaatleri içeriyor. Muhafazakar Parti Genel Başkanı David Cameron ülkenin Swindon şehrinde yaptığı konuşmada “partisinin çalışanların partisi olduğunu” savundu. Cameron, “Biz çalışanların partisiyiz. Sizlere hayatınızın her aşamasında güvenlik sunuyoruz. Sizlere iyi bir yaşam vadediyoruz” dedi. Manifestoda 2020 yılına kadar ulusal sağlık sistemine 8 milyar sterlinlik yıllık ek fon sağlama, 500 yeni ücretsiz okul açma gibi vaatler yer aldı. Cameron’un seçim vaatleri arasında ayrıca ücretsiz çocuk bakımını haftada 30 saate çıkaracakları sözü var. İşçi Partisi Genel Başkanı Ed Miliband, Manchester şehrinde yaptığı konuşmada, seçim vaatlerini kamuoyuyla paylaştı. «Britanya daha iyi olabilir” sloganıyla seçim kampanyasını yürüten Miliband, “Başbakanlığa hazır olduğunu ve İngiltere›nin İşçi Partisi hükümetine ihtiyaç duyduğunu» belirtti. İşçi Parti’nin seçim manifestosunda; ulusal sağlık sistemi için 2,5 milyar sterlinlik ek fon oluşturacakları, 2017 yılına kadar doğalgaz ve elektrik fiyatlarını donduracakları, yıllık 9 bin sterlin olan üniversite harçlarını 6 bin sterline indirecekleri gibi vaatler bulunuyor. Yeşiller Partisi (Green Party) lideri Natalie Bennett ise seçim manifestosunu Dalston’da bulunan Arcola Tiyatrosunda açıkladı. ‘Barışçıl Politik Devrim’ sloganıyla seçim çalışmalarını yürüten Yeşiller açıkladıkları manifestoda; asgari ücretin 10 sterline çıkarılması, 1 milyon kişiye istihdam alanı, üniversite harçlarını kaldırmak, 500 bin sosyal konut, demiryollarını tekrardan kamulaştırmak, özelliştermeyi durdurmak, tren ücretlerinde yüzde 10 indirim ve küresel ısınma ile aktif mücadele gibi vaatleri sıraladı. Haberin devamı sayfa 13’te Britanya Kürt Halk Meclisi Dokuzuncu Kongresini Gerçekleştirdi Britanya’nın en üst Kürt halk örgütlenmesi olan Kürt Halk Meclisi dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştirdi. Katılımın yoğun olduğu kongrede Türkan Budak ve Sabri Çimen yeni dönem için eşbaşkanlık görevlerine seçildiler. Haberin devamı sayfa 14-15’te 2 Faslane’de 34 Nükleer Karşıtı Eylemci Polis Tarafından Gözaltına Alındı Britanya polisi, Faslane Deniz üssünü kapatan nükleer karşıtı 34 İskoçyalıyı gözaltına alındı. 13 Nisan Pazartesi günü yaklaşık 200 kişilik bir gurup, Britanya Deniz üssü Faslane’ın kapılarını kapatıp, çalışanları içeri almamıştı. Kendilerini giriş kapılarına zincirleyen 34 göstericinin gözaltına alındığı bildirildi. Pazartesi günü yaklaşık 200 kişilik nükleer karşıtı bir gurup “Bairs Not Boms” bombalar değil, küçük çocuklar başlığı altında gerçekleştirilen eylemler dizisinin bir parçası olarak Falselane deniz üssü kapılarını bloke etmişti. İskoçya›da bulunan Faslane deniz üssünde, Britanya’nın nükleer füze yenileme programı olan Trident programı geliştiriliyor. Vanguard adı verilen ve 64 Trident nükleer füzesi taşıyabilen denizaltılar ve nükleer füzelerin önümüzdeki 10 yılda yenilenmesi planlanıyor. Trident projesi, önümüzdeki ay genel seçimlere gidecek olan Britanya’daki en önemli tartışma konularından biri. İskoçya›nın iki partisi Trident Nükleer Programına karşı olacaklarını şimdiden ilan ettiler. Britanya’nın en önemli nükleer karşıtı gurubu olan Nükleer Silahsızlanma Kampanyası CND ve Trident’e Hayır Organizasyonu, uzun süredir, nükleer silahların yenilenme projesine karşı kampanya yürütüyorlar. Nükleer karşıtı örgütler, nükleer yenilenmenin Britanya’ya maliyetinin 149 milyar dolar olacağını ifade ediyorlar. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 HAFTALIK HABER GAZETESI ROJNAMEYA NÛÇEYAN A HEFTANE Editör Alaettin Sinayiç [email protected] Muhabirler Esra Türk Erem Kansoy Yasemin Kazan [email protected] Grafiker Yüksel Adıgüzel [email protected] Yayın Sahibi Tel News Ltd. Adres 33 Dalston Lane London, E8 3DF Telefon 0207 9230 838 0742 9481 490 Web www.telgraf.co.uk Reklam Dilek Bozkurt 0743 836 9969 [email protected] [email protected] Soru ve görüşleriniz: [email protected] BÜYÜK REKLAM KAMPANYASI Kürt ve Türk toplumuna ulaşmanın en iyi yolu Tüm reklamlarınızda %30 indirim Tüm seri ilanlarınız ÜCRETSİZ www.telgraf.co.uk [email protected] 07429481490 | 02079230838 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 3 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 4 Londra´daki Elmas Caddesinde Milyonluk Soygun Ünlü mücevher caddesi Hatton Garden’da, 200 milyon sterline varabileceği tahmin edilen soygun gerçekleşti. Kiralık kasa şirketi, Hatton Garden Safe Deposit Ltd’e, 2 Nisan Cuma günü yapılan soygunda 72 kiralık kasanın boşaltıldığı tahmin ediliyor. Kiralık kasaları bulunanların henüz kesin bilgi alamadıkları için, ne kaybettiklerini bilmiyorlar. Polis kasların sahiplerini araştırmaya devam ettiklerini belirtti. Soygunda çalınan elmasın değerinin, 60 ile 200 milyon sterlin arası olduğu bildirildi. Soruşturma dahilinde elde edilen güvenlik kameralarına faillerin asansör boşluğundan giriş yapıp, ağır kesici aletler kullanarak kasalara ulaştıkları görülüyor. Soygunun olduğu Easter tatili sonrasında tekrar açıldıktan sonra fark edildi. 2 Nisan Perşembe akşamı şirketin alarmının çaldığı, fakat polisin mekanı kontrol etme gereği görmedikleri ortaya çıktı. Bunun sebepleri araştırılıyor. Öte yandan, kullanılan kesici aletin geçen sene bir inşaatta yaşanan 80 bin sterlinlik malzeme soygununda ele geçirilmiş olabileceği de araştırılıyor. Metropolitan Polis’in yayımladığı görüntüler soyguncuların binaya iki defa girdiklerini gösteriyor. Polis görüntülerini kamuoyunda paylaşarak soygun ve soygunculara ilişkin bilgi toparlamaya çalışıyor. Bu soygun İngiltere tarihinde en büyüğü olarak görülüyor. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 5 Britanya’da Yeni Petrol Rezervleri UK Oil and Gas Investments şirketi, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye yaptığı bir açıklamada, Horse Hill sahasında geçen yıl başlayan sondaj çalışmaları sonucu bölgede yaklaşık 1 mil karelik alanda ortalama 158 milyon varillik rezerve ulaşıldığını bildirdi. UKOG şirketi, mevcut keşfin, toplam kapasitesi 100 milyar varile ulaşabilecek büyük bir rezervin sadece küçük bir kısmı olduğunu ifade etti. UKOG Üst Yöneticisi (CEO) Stephen Sanderson, şirketin resmi internet sitesinden konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bölgede ilk sondajın 30 yıl önce yapıldığını anımsatarak, gelişen teknolojiyle birlikte bölgedeki potansiyelin farkına varıldığını kaydetti. Keşfin son derece önemli olduğunun altını çizen Sanderson, “Horse Hill bölgesindeki keşfin dünya standartlarında bir potan- siyel rezerv olduğuna inanıyoruz» değerlendirmesinde bulundu. Kuzey Denizi’nde 40 yılda yaklaşık 45 milyar varillik üretim yaptığı değerlendirildiğinde uzmanlar Horse Hill sahasında bu denli büyük bir keşfin son derece önemli olduğunun altını çiziyor. Birleşik Krallık’ta ne kadar petrol var? Birleşik Krallık Kara Petrol ve Doğal Gaz kurumuna göre, ülke topraklarında 1851’den beri petrol çıkarma faaliyetleri yürütülüyor. Batı Avrupa’da karadaki en büyük petrol sahası 1973 yılında doğal güzellikleriyle ünlü Dorset’in doğusundaki Wytch Farm’da açılmıştı. Birleşik Krallık topraklarında hâlâ 120 dolayında petrol sahası ve 250 faal kuyu bulunuyor. Güney İngiltere, Midlands, Güney Galler ve İskoçya’nın merkez bölgesindeki bu kuyulardan günde 20 bin ila 25 bin varil arasında petrol çıkarılıyor. Geçen yıl, İngiliz Jeoloji Araştırmaları kurumu, Güney İngiltere’de yeraltında 4,4 milyar varil kapasiteli kaya petrolü bulunduğu ve bunun çıkarılması için hidrolik kırılma yöntiminin kullanılması gerektiğini açıklamıştı. Son keşif eğer gerçekten doğruysa, söz konusu petrolün çıkarılması daha kolay ve ucuz olacak. Ancak keşfedilen petrol yatakları varlıklı bir nüfusun oturduğu ve doğanın koruma altında olduğu bir bölgede. Çevreci gruplar petrolün çıkarılmasına istekli değil. Greenpeace›in İngiltere›deki bilim görevlisi Dr. Doug Parr «İngiltere›deki petrolü son damlasına kadar çıkarabilmek için kırları sontaj boruları ve boru hatlarıyla delik deşik etmenin anlamı yok” diyor. Dr. Parr, “Ekonomimizi tehlikeli fosil yakıtlar döngüsünden kurtarma ve on yıllar boyunca güvenli, ucuz enerji kaynağı olabilecek temiz teknolojilere yatırım yapma zamanı geldi” diye vurguluyor. Diğer uzmanlar da, halen sorunun sondaja başlamak olmadığını, asıl sorunun toprakla ilgili yasalar ve çevre planlamayla ilgili olduğuna işaret ediyor. 6 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 7 Daiş’e Katılmak Üzere Suriye’ye Geçmeye Çalışırken Yakalanan Britanyalılar Gözaltına Alındı Daiş çetelerine katılmak için Suriye’ye geçmeye çalışırken yakalanan ve Türkiye’den sınır dışı edilen 9 Britanya vatandaşından Waheed Ahmed’in, Britanya’ya geldiği ve gözaltına alındığı bildirildi. Manchester polisinden yapılan açıklamada, bu sabah erken saatlerde Türkiye’den gelen bir uçaktan inen 21 yaşındaki Ahmed’in, Birmingham Havaalanı’nda gözaltına alındığı belirtildi. Polis ayrıca, Ahmed’in yanı sıra Suriye’ye yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde yakalanan diğer 8 İngiliz Eğitim Köşesi OKTAY ŞAHBAZ Urswick Ortaokulu Bilgisayar Bölüm Başkanı [email protected] vatandaşının güvenli şekilde Britanya’ya getirilmeleri için çalışmalarını yürüttüğünü kaydetti. İşçi Partili belediye meclis üyesi Shakil Ahmed›n oğlu olan Waheed Ahmed, Suriye sınırında görev yapan Hudut Karakolu ekipleri tarafından 4’ü çocuk 8 Britanya vatandaşıyla birlikte bu ay başında yakalanmıştı. ‘Radikalleşmeden İstihbarat Ve Polis Sorumlu’ Britanya’da yaşayan Müslümanlar, Daiş çetelerine katılan Britanyalı gençlerin sayısındaki artıştan, polisi ve İç İstihbarat Teşkilatı’nı (MI5) sorumlu tutuyor. ise Suriye’ye giderek örgüte katılanları kınıyor. Öte yandan, katılımcılar arasındaki Müslümanların yüzde 39’u, ülkedeki gençlerin radikalleşmesinde polis ve istihbarat servisi kısmen rol oynadığını düşünüyor. Anketteki değerlendirmeye göre, İngiltere’deki güvenlik güçleri ve polisin izlediği yol haritası ülkede artan radikalleşmeyi önleyemiyor. Basının ‘Cihatçı Sky News televizyonun yaptırdığı ankete göre, John’ olarak adlandırdığı ve geçen Ağustos ayından Müslüman olmayan erkeklerin yarısı önceki beri Amerikalı, İngiliz ve Japon gazetecileri zamanlara kıyasla Müslümanlara daha çok kuşkuyla boğazlarını keserek infaz eden IŞİD militanı ise bakıyor. Müslümanların üçte biri ise eskiye göre istihbarat servisi MI5’ın başarısızlığı olarak örnek daha çok şüpheli olarak görüldüğünü belirtiyor. gösteriliyor. Ankete katılan her 10 İngiliz Müslümandan 4’ü, Muhammed Emwazi olduğu tespit edilen İç İstihbarat Teşkilatı ve polisin, gençlerin Daiş’e katılmak amacıyla Suriye’ye gitmesinde payı militan, Şubat ayında, Britanya’da terör olduğunu düşünüyor. Müslümanların dörtte biri, suçlamalarıyla ilgili çalışmalar yürüten CAGE örgüte katılmak için Suriye’ye gidenlere sempati isimli kuruluş tarafından savunulmuş, istihbarat duyuyor. Bu oran, 35 yaş altı Müslümanlar ve teşkilatı militanın Suriye’ye gitmesinden sorumlu Müslüman kadınlar arasında üçte bire yükseliyor. tutulmuştu. Başbakan Cameron ise suçlamaları Ankete katılan her 10 İngiliz Müslümandan 6’sı reddetmişti. CAFE • OFF LICENCE/MARKET • KEBAB TAKE AWAY • FISH & CHIPS RESTAURANT İŞ KREDİSİ, SİGORTA BTL Mortgage, Is Kredisi, Business Plan ve Marketing Planlari MORTGAGE (BTL) Ve iş yeri krediniz icin tamamen guvenebileceginiz tek isim: Finans sektöründe de 25 senedir toplumumuzun hizmetindeyiz. SAİM KÖKSAL ARCIS FİNANCE & MANAGEMENT CONSULTANCY 73 Silver Street, Edmonton, London N18 1RP | [email protected] | www.arcisfinance.com Tel: 0208 803 4545 – 0208 344 7744 Mobile: 079 31 33 22 32 WE ARE DIRECTLY AUTHORISED AND REGULATED BY FSA, CONSUMER CREDIT LICENCE NO: 632 555 YOUR MORTGAGE IS AT RISK IF YOU DO NOT KEEP UP REPAYMENTS ON A MORTGAGE OR OTHER LOANS SECURED ON IT GCSE Sınavlarında Ne Tür Değişiklikler Oluyor? Eylül 2016 yılında İngiltere eğitim sisteminde büyük değişikliklerin yaşanacağı bir yıl olacak. Gerek ilkokul, gerek ortaokul ve gerekse de kolej eğitiminde müfredat ve sınav sistemi ile ilgili büyük değişiklikler yürürlüğe girecek. Bu değişiklikler genel seçimlerden sonra daha fazla netlik kazanacak olsa gibi görünse de değişikliklerin çoğu tüm partiler tarafından destekleniyor. Bu haftaki yazımızda sizler ile özellikle GCSE, yani ortaokul bitirme sınavlarında planlanan bazı değişikliklerden bahsedeceğim. Umarım yardımcı olur. GCSE sınavlarında son 5 yıldır sürekli değişiklikler yapılıyor. Şimdiye kadar yapılan değişiklikler eğitim kalitesini yükseltmekten daha çok öğretmenlerin is gücünü arttırmaktan öteye gitmedi. Şimdiye kadar yapılan değişikliklerin başında dönem ödevlerinde yapılan değişimler öne çıkıyor. Yeni uygulamalara göre bir çok dersin dönem ödevi kaldırıldı ve dersler tamamen öğrencilerin sınav başarısına bağlandı. Bu uygulama deyim yerindeyse çocuklarımızın hayatını bir tek sınava bağladı. Dahası bu uygulama bilgisayar, resim, tiyatro ya da müzik gibi pratik dersler için sıkıntı yaratıyor. Bu pratik dersleri öğreten öğretmenler bu konudaki sıkıntı ve taleplerini değişik kampanyalar aracılığıyla dile getiriyor. Diğer önemli değişiklik ise müfredatın içeriği ile ilgili oldu. Bu değişiklik iki anlamda ortaokul müfredatının daralması anlamına geldi. Birinci daralma dersleri deyim yerindeyse önemli ve önemsiz olarak ayırmak ile oldu. Bu ayırmayı Ebacc başlığı altında yapan hükümet İngilizce, Matematik, Fen, Tarih, Coğrafya, Bilgisayar Bilimi ve Yabancı Dil derslerini ‘önemli’ ders olarak kabul ederken diğer dersleri ‘önemsiz’ dersler kategorisine koydu. Bir çok okul yönetimi bu söylemi dikkate alarak çocukları özellik 10 ve 11. sınıfta bu dersleri seçmeleri konusunda zorlamaya başladılar. Diğer daralma ise ders içeriği yöntemiyle yapıldı. Bu değişiklik bir çok derste temel konuların kaldırılmasına ve araştırma, sorgulama gibi yöntemlerin son bulması anlamına geldi. Bir başka değişiklik ise GCSE sınav sonuçlarının işaretlenmesi oldu. Şimdiye kadar hepimiz A* dan G’ye kadar olan sonuçlara alışmışken, 2016’dan sonra haflarının yerini 1’den 8 kadar olacak numaralama sistemi alacak. Hükümet bu uygulamayla özellikle yüksel sınav sonuçlarını engellemek istediğini söylerken bunu neden ve hangi bilimsel araştırmaya dayandığı konusunda hiç bir açıklama yapmadı. Yapılacak bu değişiklikler her ne kadar eğitimin kalitesini yükseltmek için yapıldığı öne sürülse de aslında bu değişikliklerin eğitime uzaktan ve yakından bir faydası olmayacağı bir çok öğretim üyesi tarafından söyleniyor. Bu uygulamalar ve değişikliklerin özellikle özel sınav şirketlerine ve kurs kitapları satan büyük firmalara yarayacağı ve onların için yapılan bir ‘iyilik’ gibi görülüyor. Özelleşen eğitim sistemi bu tür faydası olmayan değişim ile çocukların kaliteli bir eğitim almasını engellerken, hazırlık ve bürokrasi içinde boğulan öğretmenlerin işlerini iki katına çıkartıyor. Bu değişimleri bilmemiz ve yeri geldiğinde öğretmenlerimize buna karşı yapılacak kampanyalarda desteklemek, gelecekte en başta çocuklarımız için faydalı olacaktır. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 8 İsrafil Erbil: Ezilenlerin Birleşmesi Diktatörleri Korkutuyor Alaettin Sinayiç / Esra Türk §‘HDP’nin ciddi anlamda barajı geçeceğini düşünüyorum’ §‘HDP barajı aşamazsa ciddi anlamda bir kaos yaşanabilir’ §‘HDP ‘Alevileri artık Aleviler temsil etmeli’ teklifi getirdi’ §‘CHP ‘siz bize güvenin, biz sizin için en iyisini yapacağız’ dedi’ §‘Frankfurt toplantısında HDP’nin teklifi ezici bir çoğunlukla kabul edildi’ §‘Kurumsal olarak üyelerimizi herhangi bir partiye yönlendirmiyoruz’ §‘Her seçim döneminde Alevi örgütlerin boynu bükük, mahcup, utangaç’ §‘Bizim temel korkumuz kendi insanımızı kırmak’ §‘Alevi örgütlerinin artık alternatif olarak HDP’yi gösteriyor olması önemli aşamalardır’ §‘Üç Alevi önderin Alevi kimliğiyle HDP’den aday olması bütün Alevi dünyası açısından ciddi bir heyecan’ §‘Mevcut süreci olumsuzlaştırmak, itibarsızlaştırmak isteyen insanlar HDP’yi bir başka örgütle bütünleştirme üzerinden saldırıyorlar’ §‘Alevilerin CHP’ye ilgisizliği CHP’nin tutunduğu sağcı ve ulusalcı tavırdandır’ §‘Sayın Kılıçdaroğlu, ulusalcılıktan gidilen yolun sonu karanlıktır’ §‘Kendi gerçekliğimizle var olmak istiyoruz dediğiniz zaman bölücü etiketi yiyorsunuz’ §‘İnsanlar beni siyaset yapmam için değil Aleviliğe hizmet etmem için seçtiler’ §‘Ben bireysel olarak oyumu HDP’ye vereceğim’ Yedi Haziran’da Türkiye’de yapılacak genel seçimler ülkede olduğu gibi yurtdışında yaşayan biz Türkiyeli ve Kürdistanlı toplumun gündeminin ilk sırasında yer alıyor. Bu seçimlerde en çok tartışılan konulardan birisi olan HDP’nin seçimlere parti olarak girmesi ve aday listesini Türkiye’nin gerçek aynasını yansıtan farklı halklar, inançlar ve çevrelerden oluşturması sisteme muhalif kesimlerde ciddi bir heyecan yarattı. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan 7 Haziran seçimlerinde diğer fazla tartışılan konulardan birisi de Alevilerin bu seçimlerdeki tutumu oldu. Uzun yıllardır Alevilerin yoğunluklu olarak oylarını hazır ve garanti oy olarak gören CHP bu süreçte Aleviler tarafından ilk defa bu kadar ciddi düzeyde sorgulandı. Hem Türkiye’de hem de Yurtdışında çalışma yürüten Alevi örgütlerinin büyük bir bölümü kendi içlerinde yürüttükleri geniş tartışmalardan sonra HDP ile eylem birliği yapma kararı aldılar. HDP’nin ‘Gelin Sizi Siz temsil edin’ çağrısına olumlu yanıt veren Alevi örgütlerinin bu kararı adeta bir dönüm noktası oldu. Hübyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanı Turgut Öker ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Müslüm Doğan’ın HDP listelerinden garanti yerlerde aday gösterilmeleri Alevi toplumunda bir heyecan yarattı. Ancak her şeyin bu kadar basit olmadığını görüyoruz. HDP ile eylem birliği kararı alan Alevi örgütü temsilcilerinin, yıllardır devletin büyük operasyonlarıyla karşı karşıya kalan Alevi tabanına bunu anlatma sıkıntısı yaşadıklarını görüyoruz. Bazı Alevi örgütleri kendi tabanlarını aldıkları karar doğrultusunda yönlendirirken, bazıları da tabanlarının farklı siyasi geleneklerden geldiğini ve böylesi bir yönlendirmenin kendi içlerinde bölünme yaratacağını düşünerek herhangi bir siyasi partinin propagandasını yapmayacaklarını belirtiyorlar. Britanya Alevi örgütlenmesi de bunlardan birisi. Başından beri bu tartışmaların içerisinde yer alan Britanya Alevi Federasyonu başkanı İsrafil Erbil ile bu konuları tartıştık. Erbil tüm sorularımıza açık bir şekilde cevap vererek, kaygılarını, düşüncelerini Telgraf okuyucularıyla paylaştı. 7 Haziran seçimleri neden bu kadar önemli, diğer seçimlerden farkı ne bu seçimlerin? Alevilerin penceresinden nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu? Türkiye siyasi tarihinde bazı dönüm noktaları vardır. Aleviler penceresinden de bu böyledir. Örneğin Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş önemli bir dönemdir, sürekli önemsenmiştir. Aleviler çok ciddi anlamda katkı sunmuştur. Sonuçta Aleviler her ne kadar CHP’ye odaklanmış olsa da, aslında CHP’nin tek partili döneminden Demokrat partiye geçişte yine Alevilerde bir heyecan yaratmıştır. Ve Aleviler yoğunluklu olarak DP’ye oy vermiştir. Daha sonra Alevilerin kendi partileşme, siyasi parti oluşturma süreçleri yaşanmış ama toplumda o kadar fazla karşılık bulamamıştır. Karaoğlan [Bülent Ecevit] dönemi yine bir dönüm noktası olmuştur. Son olarak Kılıçdaroğlu’nun Dersimli bir Alevi olarak CHP’nin başına geçmesi de yine bir dönüm noktasıdır, ya da bir heyecan gibi algılanmıştır, fakat bu son geldi- ğimiz aşamada bu seçimlerde insanlarımızın duyduğu heyecan CHP’nin başında Kılıçdaroğlu’nun yada bir Alevinin olmasından daha öte HDP’nin siyaset meydanında olmasıdır. HDP’nin içinde farklı kesimlerin barındığı, özellikle sol sosyalist düşünceye sahip insanların olduğu, barıştan yana insanların olduğu, kendi mütedeyyin muhafazakar, dindarlığıyla da barışık insanların olmasına rağmen, o insanlarla bire bir ortak nokta, bir buluşma gerçekleştiği noktasında güçlü bir algı var. Bu dönemin heyecanı daha çok HDP üzerinde bütünleşmiştir. 2015 siyasi seçimleri 7 Haziran’ın özellikle Türkiye’de yaşayan Aleviler başta olmak üzere bütün ötekileştirilmiş, gelecek korkusu olan, endişesi olan tüm çevrelerin ciddi anlamda HDP ile buluşacağına dair semboller sinyaller alıyoruz. HDP’nin parti olarak seçimlere girmesi çok tartışıldı. Anti demokratik yüzde on baraj sistemine rağmen HDP ciddi bir heyecan yarattı, ne olacak sizce? HDP’nin parti olarak seçimlere girmesiyle en azından bugüne kadar kaybettiği birçok alandaki oyları boşa gitmeyecek. Hem bu hem de yaratmış olduğu heyecan ve insanların da başkanlık sistemi korkusu, AKP’nin tek başına daha çok oy alması vesaire, birçok insanımızdan duyuyoruz, biz CHP’liyiz ama bu yıl HDP’ye vereceğiz dediklerini duyuyoruz. Tüm bunları yan yana koyduğumuzda hem ciddi anlamda gönlümüzden geçen o, hem de HDP’nin ciddi anlamda barajı geçeceğini düşünüyoruz. Peki diyelim ki iktidar partisi bir sürü hile ile HDP’nin barajı aşmasını engelledi, öyle bir durumda Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor? 7 Haziran seçimlerinde AKP daha güçlü çıkarsa, ve HDP barajı aşamazsa sanıyorum ciddi anlamda bir kaos yaşanabilir. Bu kaos sadece bazı çevrelerin söylediği gibi Kürtlerin sokağa dökülmesi ya da diğer ötekileştirilenleri sokağa dökülmesi değil, bir o kadar da diktatörleşen daha fazla gücü elde ettiği için daha fazla şımaracak olan, hata üzerine hata yapacak, bugün konserleri iptal eden, çocukları, kadınları öldüren AKP anlayışının daha fazla azgınlaşacağı ve diktatörleşeceği için olacaktır. Bunun karşısında elbette Kürtler olmak üzere, Aleviler, tüm ezilenler haliyle sokağa çıkacak, kendilerini var etmeye çalışacak ve yaşam için mücadele edecekler. Bu nedenle bir istikrarsızlık söz konusu olacak. Bu nedenle HDP’nin barajı aşması, ezilenlerin mecliste temsil edilmesi bir bütün olarak farklı çevrelerin de o ülkede eşit yurttaşlık için meclis çatısı altında mücadelelerinin devam etmesi gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında ezilenlerin birleşmesi diktatörleri korkutuyor, hakimleri korkutuyor. Ama ezilenlerin birleşmesi aynı zamanda bir istikrarı bir düzeni, bir temsiliyeti beraberinde getiriyor. Bu çıkışla daha sağdan dem vuran, daha ulusalcı milliyetçi yaklaşan CHP’lilerin de bunu görerek HDP ile bir arada olması gerekiyor. Onları düşman olarak ilan etmekten, ötekileştirmekten vazgeçmesi gerekiyor. 265 Alevi örgütü temsilcisinin katılımıyla Frankfurt’ta seçim gündemiyle yapılan toplantıya siz de katıldınız. Oradaki tartışmayı biraz anlatabilir misiniz? Frankfurt toplantısında özellikle Alevilerin ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 yoğunluklu olarak oy verdiği CHP’yi de tartıştık. CHP’den ve HDP’den gelen teklifler ayrı ayrı değerlendirildi. HDP’nin Alevileri artık Aleviler temsil etmeli, siz kendi içinizde bir arkadaşınızı belirleyin, biz de onu seçilebilecek bir yerden aday gösterelim önerisi çok önemsendi. CHP tam aksine siz bize güvenin, sandıklara sahip çıkın, biz yine sizin için en iyisini yapacağız demesi çok eleştirildi. Özellikle CHP’nin geçtiğimiz yıllarda Kılıçdaroğlu sürecinde de sağcılaşması ve sağ partilerle olan ilişkisi, kurt işaretinden tutun, Mansur Yavaşı aday göstermesi, Ekmeleddin İhsanoğlu gibi Türk İslamcı bir karakteri seçmenin önüne tek seçenek olarak çıkarması çok eleştirildi. Orda sadece HDP’nin ağırlıklı olarak desteklenmesinin dışında HDP olmasa bile CHP ile olan ilişkimizi gözden geçirmeliyiz kararı çıktı aslında. Birçok kesim bunu gözden kaçırdı. Hatta bazı CHP’li arkadaşlar HDP olduğu için Aleviler CHP’den vazgeçiyor gibi algıladı. Yani bugün HDP’nin olmasından değildir Alevilerin CHP’ye olan ilgisizliği ve sevgisizliği. CHP’nin tutunduğu sağcı tavırdandır. Burada bir toplantıda ben Kılıçdaroğlu’nun kendisine de söyledim: ‘Sayın Kılıçdaroğlu, sizin hangi kimlikle siyaset yaptığınız bizi ilgilendirmiyor, ama biz 20 milyon Alevi kendi kimliğimizle onur duyuyoruz ve ana muhalefet partisi lideri olarak Alevilerin taleplerini görmezlikten gelemezsiniz. Siz ilk yola çıktığınızda bir rüzgar oluştu, bir ilgi oluştu, ama sizin şuan tutunduğunuz ulusalcı tavırdan kaynaklı bu ilgiyi kaybettiniz. Artık siz sosyal demokratlar açısından bir seçenek değilsiniz. Bizde bir laf vardır, siz çok iyi bilirsiniz, ‘ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır, ama ben aynı şeyi sizin için söylüyorum, ‘sayın Kılıçdaroğlu, ulusalcılıktan gidilen yolun sonu karanlıktır’, dedim. Kendisi bana çok klasik bir cevap verdi, CHP’nin etnik kimlik üzerinden ve inançlar üzerinden siyaset yapmayacağını belirtti, madem öyle neden sen diyaneti her gün daha güçlendiriyorsun, madem öyle sen neden diyanete itiraz etmiyorsun. Madem öyle sen neden her fırsatta Türk İslamcılık yapıyorsun, sen neden hala, dünyanın kabul ettiği Kürt halkının taleplerine açıkça cevap veremiyorsun. Alevilere ve ötekilerin tamamını Türklüğe ve İslam’a ezdiriyorsun. Dersim bir soykırımdır, Dersimi bir soykırım olarak gündeme taşıyacak olan komiteler oluşturuyoruz. Yarın bir gün Ermenilere yaptıkları hakareti bize de yapacaklar, o zaman biz göreceğiz, kim ne kadar demokrat, kim ne kadar iyi niyetli, kim ne kadar Alevileri seviyor. Yani insanlara dokunduğunuz an gerçekliğini anlıyorsunuz. Aksi takdirde, oy verdiğiniz sürece, iradenizi onlara teslim ettiğiniz sürece, tarihinizi onlar yazdığı sürece, siz o kadar iyi insanlarsınız ki, ama siz ‘hayır, biz de varız, biz de görünür olmak istiyoruz, tarihimizi biz yazmak istiyoruz, kendimizi biz tarif etmek istiyoruz’ dediğinizde onlar için ayrımcı, bölücü terörist olmaktan öte bir şey değilsiniz. Frankfurt toplantısına ve Turgut Öker’in adaylığına dönersek? Frankfurt toplantısında çıkan karar şuydu: Ezici bir çoğunluk, bu koşullarda bizim HDP’den gelen teklifi kabul etmemiz, değerlendirmemiz gerekiyor ve gösterdiğimiz adayın da arkasında durmamız gerekiyor şeklinde bir karar çıktı. Daha sonra Avrupa Parlamentosunda bir konferansımız oldu, konferanstan hemen sonra 14 federasyon temsilcisi olarak bir araya geldik. Orada 9 adayın ismi tartışıldı. Hem Frankfurt toplantısında hem de yaptığımız diğer toplantıda eğilimin Turgut başkan üzerinde olması, Turgut başkanın 25 yıldır bu örgüte hizmet ediyor olmasından kaynaklı toplu olarak Turgut başkanın aday olmasının doğru olacağı kararı çıktı. Bu karara rağmen siz kurumsal düzeyde hiçbir siyasi partinin propagandasını yapmayacağız diyorsunuz, bunu nasıl izah ediyorsunuz? Burada yine Alevilikteki rızalık kapısının yine çok önemli bir kapı olması, Alevi insanların kendi gönülleriyle bir takım hareketlerde bulunması nedeniyle biz kurumsal olarak hiçbir partiyi işaret etmediğimizi, bu gelişen süreci açıkça anlattığımızı, kongremizde de yaptığım konuşmada belirttim, örgütler olarak bu süreci anlatmak bizim görevimiz, sizlerin de mutlaka sandığa gitmeniz, ve vicdanınızla oyunuzu kullanmanız şeklinde konuştum. Aksi takdirde kurumlarımızın üyeleri farklı siyasi tercihlerden oluşan insanlardan oluşmakta, onların o iradelerine engel olmak onları partiye kurumsal olarak yönlendirmek, onun özgürlüğünü elinden almak olur ki, bu da Alevilik anlayışına yakışmaz diye düşünüyoruz. Bu yüzden HDP Britanya seçim koordinasyonu içinde kurumsal olarak görev almadık, ama bizim bütün bu süreci şeffaf bir şekilde anlatıp insanlarımızın vicdanıyla sandığa gitmesini ve özellikle seçim günü Cemevlerimiz olarak o insanların sandığa sağlıklı bir şekilde gideceğinden emin olmak üzere örgütleniyoruz. Seçimler bizim için önemli, bizim için bir dönüm noktası, bu seçimlerde hem HDP gibi ciddi anlamda heyecan uyandıran ötekilerin bir arada olduğu bir parti söz konusu, hem de Aleviler uzun aradan sonra Alevi kimlikleriyle Alevi örgütlerimizin başında olan insanlarımızın, Pir Sultanın başındaki Müslüm Doğan, ABK’nin başındaki Turgut Öker’in, Hubyar Sultan’nın başındaki Ali Kenanoğlunun oraya Alevi kimliğiyle gidiyor olması bütün Alevi dünyası açısından ciddi bir heyecan. Sizin de içinde yer aldığınız karara rağmen kurumsal olarak biz herhangi bir partiye tabanımızı yönlendirmeyeceğiz demek, bu bir çelişki değil mi? Yani oradaki karar, eylem birliği olarak çıkan bir karar değildi, doğrudan o sürecin anlatılması ve değerlendirilmesi şeklinde geçti. Ama bunu biz kendi aramızda, örgüt olarak konuştuğumuzda, insanlarımıza da anlattığımız bu, hani şunu soruyor insanlar: siz HDP’ye oy verme kararı aldınız, benim adıma nasıl karar alırsın diyor, biz de şunu söylüyoruz, siz bireyler olarak, üyemiz olarak iradenize gem vurmuyoruz, böyle bir kararımız yok, siz yine hürsünüz, ama örgütler olarak biz bu süreci çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini, var olan adaylarımızın orda olması nedeniyle, bizim onlarla bir eylem birliğimizin olması gerektiğini, bu eylem birliğinin bir şekilde kamuoyuyla buluşturulması gerektiğini söylüyoruz. Şimdi bireyler üzerinden, kurum olarak herkesin oyu HDP’ye dediğinizde kendi üyelerinizin oyunu da yönlendirmiş oluyorsunuz. Olması gereken bu değil mi, yanlış mı olur yönlendirmek? Hani öyle bir gücünüz de yok aynı zamanda. Bizim eylem birliğimiz var, bizim bütün görüşmelerimizde var olan HDP’nin barajı aşması ve bu noktada bizim arkadaşlarımızın seçilmesi ama birey olarak sizi illa buraya oy vereceksiniz diye zorlayamayız. Tabi ki zor bir durum, Alevi kurumları açısından çok sıkıntılı bir durum. Her seçim döneminde Alevi örgütlerin boynu bükük, mahcup, utangaç, net bir bilgi veremiyoruz. Hani ciddi anlamda duyarlı olan Aleviler bugün CHP’nin de diğer partilerin de hatalarını da görüyor, eksiklerini de görüyor. Ama yine de bu partiye ver, buna verme diyemiyor, işte bu nedenle tam da HDP ile birlikte Alevi örgütlerinin başındaki insanlar, orada seçilmesi ve siyasi bir harekete dönüşmesi çok hayati. Dört yıl sonra tekrar seçim gelecek. Ve aynı pozisyonda olmak istemiyoruz artık. Bizim artık siyasi bir yol haritamızın olması gerekiyor. Diğer seçimlere nazaran geldiğimiz süreç çok daha farklı, temsiliyet düzeyi en yüksek üç tane Alevi aday var, bu insanlara oy istemek neden sıkıntılı oluyor? Alevi kitlesine, kendinize oy verin demek neden sıkıntı oluyor? Katılıyorum, önceki dönemlere göre çok daha rahat elimiz bu anlamda, ama hiç sorunsuz değil. Mesela bu iki gün önce bu fax geldi, bütün federasyonlara gönderilmiş, Fransa Alevileri bağımsız oluşumu, işte ‘HDP’ye olan destekten kaynaklı ABK’ya alternatif bir Alevi örgütlenmesi başlatacağız diye bir bildiri çıkarmışlar. Buna benzer girişimler Türkiye’de de oldu. Bu bizi korkutmuyor, biz bunlardan korkmuyoruz. Sorun değil bu. Doğrunun yanında olmak adına doğru bildiğimizi yapmak gerekiyor. Bizim korktuğumuz bunlar değil, ya da sağcı CHP’liler değil, ya da devlet değil, bizim korktuğumuz kendi insanımızı kırmak, tüm mesele bu aslında. Cemevinin içinde burada günde on defa belki amcalarımız teyzelerimiz geliyor, ‘oğlum kime oyumuzu vereceğiz, ne yapacağız, ne oldu, Turgut Öker gitmiş, sen ne diyorsun, bizim Kılıçdaroğlu ordayken biz nasıl başkasına vereceğiz, siz diyorsunuz ki HDP bir tane Alevi gösterdi, ee buradaki genel başkan Alevi, belki adam başbakan olacak’ gibi cümlelerle karşı karşıya kalıyoruz. Bütün bunları yan yana koyduğumuzda ben sizin baktığınız açıdan ne kadar yetersiz görünse de ben çok önemsiyorum bu süreci. Alevi örgütlerinin böyle şeyler söylüyor olması, Alevi örgütlerinin artık alternatif olarak bile HDP’yi gösteriyor olması önemli aşamalardır. Mesela 4-5 yıl öncesine kadar Cem TV’nin dışında televizyon kanalı açamıyorduk. Yol TV bile yasaktı. Kürtçe konuşan insanlar dışlanıyordu. Biz buralardan geçen Alevi örgütleri olarak düşündüğümüzde geldiğimiz noktayı çok önemsiyorum. Alevilerin HDP’yi alternatif görmesi, HDP’ye yönelmesi, HDP’den Alevi adayların olması ciddi anlamda bir değişim dönüşümdür. Alevilerin sol sosyalist ezilenlerle, Kürtlerle bütün ötekilerle buluşması bence önemli. Çünkü 80’lerden sonra çok ciddi operasyonlar gerçekleştirdiler Aleviler üzerinde. Alevi gençleri ciddi anlamda ülkü ocaklarına, Türkçülüğe yönlendirildi. Bayrak üzerinden çok ciddi bir asimilasyon gerçekleştirildi, halen Rıza Zelyut gibi, Zeybek gibi, ya da İzzettin Doğan gibi insanlar bu projelerin bir parçası. Ve çok ciddi anlamda devletten onlara paralar akıyor. Sırf Alevileri diğer ezilen kesimlerden uzak tutsunlar diye. Bu söylediklerinizden yola çıkarak o zaman şu soruyu sorabilirmiyiz. Bu üç Alevi temsilcisi seçildi, Yeni bir Alevi siyasal oluşumuna başladınız, partileştiniz diyelim, Her halükarda işin içine siyaset girdiğinde bu korktuğunuz parçalanma o zaman da gerçekleşmeyecek mi? Şimdi bu mevcut süreci olumsuzlaştırmak, itibarsızlaştırmak isteyen insanlar HDP’yi bir başka örgütle bütünleştirme üzerinden saldırıyorlar. Alevilerin kendi siyasal harekete dönüşmesi bu konuda elini rahatlatacak. Fakat başka bir şey oldu bu süreçte, onu da söylemek istiyorum, CHP’de çok önemli sayıda Alevi duyarlılığı olan insan almak zorunda kaldı. HDP’nin açtığı bu çığır bu anlamda CHP’yi de değişime zorladı. CHP ön seçim yaparak tabandan kaynaklı Alevilerin yoğunluklu olarak gireceğini biliyordu. Bu noktada bazı bölgelerden hiç beklenmedik adaylar seçildi, mesela Balıkesir’den Alevi Kürt olan Mehmet Tüm birinci sıradan aday olarak seçildi. Ama CHP’nin baraj sorunu olmadığı için CHP’den çok HDP’nin desteklenmesi gerektiğini, mutlaka hiç kimsenin oy iradesine müdahale etmiyoruz, ama bu gerçekleri görmek te zorundayız, tarihi bir zorunluluğumuz var. Bundan da kaçamayız. Özgür iradeden bahsettiniz, bu yüzden kimseye buna verin diyemeyeceğinizi söylediniz. Ancak Britanya’da İşçi partisini açıkça destekliyorsunuz ve sizin üyeleriniz arasında, Green Parti, Tusc, Liberal Demokrat gibi partileri destekleyenler de vardır mutlaka. Ancak siz bundan kaygı duymuyorsunuz ve rahat ve açık bir şekilde İşçi Partisini desteklediğinizi deklare ediyorsunuz? Bunu nasıl yorumlayacağız peki? Doğru söylüyorsunuz, ama burada ciddi bir konsensüs oluştu. Eğer burada bu yönlü itirazlar olsaydı bunu da yapamazdık. Labour ile ilgili yoğun toplantılarımızda bu gelişmelerden bahsediyoruz. O partiden seçilen belediye meclis üyelerimiz gelip bilgi de veriyorlar. O konuda üyelerden bir itiraz yok. Olsaydı yapamazdık. İnsanlarımızın bu ülkedeki siyasete ilgisizliği de biraz da buradan gözüküyor. Yoksa Labour Parti düzen partisi, savaşların müesebbibi, Labour Parti yabancıların üzerinde yapılan birçok kesintinin nedeni. Ama buradaki gerçeklik bu, pratik anlamda zaman kaybetme lüksümüz yok. Çocuklarımızı gençlerimizi bir şekilde yönlendirmemiz gerekiyor. Bulunduğumuz bölgelerde söz sahibi olmamız gerekiyor. Aleviliği var edebilmek için siyaset alanının da boş kalmaması gerekiyor. Kurumsal düzeyde hassasiyetlerinizi dile getirdiniz. İsrafil Erbil olarak bu seçimdeki tavrınız ne olacak, hangi partiye oy vereceksiniz? Ben kendim birey olarak, iki tane oğlum var oy hakkı olan, ve eşimin ve ciddi anlamda kişisel ilişkim olan, nazım geçen, rica edebileceğim tüm çevrelerimin seçime girecek dört parti içerisinden HDP’ye oy vermesini istiyorum, kendim de öyle yapacağım. Aksi takdirde geçmişte işkencelerde öldürülen yakınlarım, benim 90 yaşında işkenceden geçirilen dedem ve bütün bir Alevi önderleri, ta Osmanlıdan bu yana katledilen büyüklerimizin ulularımızın kemiklerinin sızlayacağını düşünüyorum. Kişisel bir şey bu. Örgütün başındaki biri olarak bunu söylemek doğrudan yönlendirme olacak insanları, belki buna hakkım da yok, çünkü insanlar beni bir partiye yönlendirmem için seçmediler, ya da siyaset yapmam için seçmediler, beni Aleviliğe hizmet etmem için seçtiler. Aleviliğin bu ülkede gelişmesine hizmet et diye seçtiler. Birinci önceliğimiz siyaset değil ama yine de bir parçamızdır ondan kopamıyoruz. Ama buradaki seçilme nedenimiz bir partiye insanları yönlendirmekten çok doğruları anlatmamdır. Öbür türlü vicdanım rahat olmaz. 10 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 11 HDP Britanya Seçim Koordinasyonu Büyük Mitinge Hazırlanıyor Türkiye’de yapılacak genel seçimler yaklaşırken Britanya’daki seçim çalışmaları da hızlandı. HDP Seçim koordinasyonu bu kapsamda 26 Nisan’da Londra’da bulunan Lee Valley Athletic Centre’da büyük bir miting yapmaya hazırlanıyor. Cumartesi günü aynı saatlerde dört farklı merkezde yapılan toplantılarda seçim çalışmaları değerlendirilirken seçim çalışmalarında gönüllü olarak yer almak isteyenlere dönük çağrılar yapıldı. Kürt Toplum Merkezi, Daymer, Halkevi ve Kırkısraklılar derneğinde yapılan eş zamanlı toplantılarda ayrıca 26 Nisan’da yapılacak mitingin hazırlıkları tartışıldı. 26 Nisan’da saat 13.00’te Lee Valley Athletic Centre’de yapılacak mitinge HDP eski eşbaşkanı ve Amed büyükşehir belediye eşbaşkanı Gülten Kışanak ta katılacak. Şubat ayında kurulan ve içerisinde 26 kurumun yer aldığı HDP Britanya Seçim Koordinasyonu şimdiye kadar yürüttüğü yoğun bir çalışma ile binlerce yeni seçmenin kayıt işlemini gerçekleştirdi. Gençlik ve Kadınların oluşturduğu özgün seçim koordinasyonları da aynı kapsamda çalışmalarını yürütüyor. Başkent Londra ve Edinburgh’ta kurulacak sandıklarda 30 ve 31 Mayıs tarihlerinde yapılacak oy verme işlemine daha fazla katılım sağlama için ayrıca yoğun bir çalışma yürütülüyor. Halkı sandık merkezlerine ulaştırma konusunda geniş çalışma yürüten koordinasyon 9 merkezde kurduğu seçim irtibat büroları üzerinden gidişleri örgütlemeye çalışacak. 7 Haziran Genel Seçimlerinde Avrupa’da yaklaşık 2.5 milyon, Britanya’da 90 bin civarında Yurtdışı Seçmen Kütüğü’ne kayıtlı seçmen bulunuyor. Tüm Yurtdışı Seçmenleri için gümrüklerde oy kullanma süreci 8 Mayıs’ta başlayıp 7 Haziran günü bitiyor. 12 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 13 Baş sayfadaki haberin devamı... adayları Jenny Sutton ve oyum ona.’ Evci Bay: ‘Türkiye’deki seçimleri sorduğunuzu zanettim. Buradaki seçimler Mayıs’ta ama tam emin değilim. Kaydımı yapacağım. Bölgemde TUSC adayı varsa oyumu ona vericem. TUSC adayı yoksa, diğer partilerin ne sunduğuna ve hangi değerleri savunduklarına bakacağım. Toplumun yararına mı çalışacaklar yoksa özelleştirmeden yana toplumu sömürenlerimi savunuyorlar bunlara bakacağım. Genel Seçimlere 20 Gün Kala 56’ıncı dönem 650 milletvekilinin seçileceği genel seçimlere günler kala yapılan son kamuoyu yoklamaları, David Cameron liderliğindeki Muhafazakar Parti ile Ed Miliband liderliğindeki İşçi Partisi arasındaki başa baş durumun devam ettiğine işaret ediyor. 7 Mayıs’ta yapılacak genel seçim sonucunda hiçbir partini 326 milletvekili çıkaramayacağı ve yeniden koalisyon hükümeti kurulacağı tahmin ediliyor. Türkiye seçimlerinde vereceğim.’ MİLLİBAND BAŞBAKANLIĞA HAZIR OLDUĞUNU SÖYLEDİ İşçi Partisi Genel Başkanı Ed Miliband, Manchester’da seçim manifestosunu açıkladığı konuşmasında, “Başbakanlığa hazır olduğunu ve İngiltere›nin İşçi Partisi hükümetine ihtiyaç duyduğunu” belirtti. Miliband, ulusal sağlık sistemi için 2,5 milyar sterlinlik ek fon oluşturacaklarını, 2017 yılına kadar doğalgaz ve elektrik fiyatlarını donduracaklarını, yıllık 9 bin sterlin olan üniversite harçlarını 6 bin sterline indireceklerini söyledi. Bütçe açığının ve borçlanmanın her yıl azaltılacağı vaadinde de bulunan Miliband, özellikle ülkedeki işçi sınıfını ve aileleri koruyacaklarını kaydetti. İşçi Partisi›nin 84 sayfalık seçim beyannamesinde ayrıca yarı zamanlı çalışanlar için saatlik ücreti 8 sterline yükseltmek, yıllık 150 bin sterlinden fazla kazananlar için gelir vergisini yükseltmek gibi maddeler bulunuyor. İşçi Partisi, seçim beyannamesinde “küresel zorluklar” başlığı altında uluslararası konulara da değindi. Ortadoğu’da barış ve güvenliğin sağlanmasının partinin dış politika öncelikleri arasında yer aldığını belirtilerek “Kapsamlı, oyumu Ayşe Cinpolat: ‘Seçimlerden haberim var ama tam tarihini bilmiyorum. Kayıdım var. Enfield’de yaşıyorum, oyumu oradaki TUSC adayına vereceğim. AB ÜYELİĞİNİ REFERANDUMU SEÇİM MANİFESTOSUNDA Cameron, lideri olduğu Muhafazakar Parti 7 Mayıs’taki genel seçimi kazanırsa en düşük maaşı alan kişilerden vergi kesmeyeceklerini, ücretsiz çocuk bakımını haftada 30 saate çıkaracaklarını ve ev sahibi olmayı daha da kolaylaştıracaklarını söyledi. Muhafazakar Parti’nin beyannamesinde ayrıca tren seyahati ücretlerini 2020 yılına kadar enflasyon oranının üzerinde arttırmama, 2020 yılına kadar ulusal sağlık sistemine 8 milyar sterlinlik yıllık ek fon sağlama, 500 yeni ücretsiz okul açma gibi vaatler yer aldı. 83 sayfalık seçim beyannamesinde Muhafazakar Parti, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilere ayrı bir bölüm ayırdı. Muhafazakarlar, 2017 sonuna kadar ülkenin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğiyle ilgili referanduma gidileceği vaadinde bulundu. Ülkeye gelen göçmen sayısının kontrol altında tutulması amacı da Muhafazakar Parti beyannamesinde yer aldı. Buna göre parti, ülkeye göç edenlerin sayısını yıllık yüz binlerden on binlere indirme hedefini koruduğunu ve AB ülkelerinden gelen göçmenlerin çalışmazlarsa devlet yardımlarından faydalanamayacağını bildirdi. Muhafazakar Parti, Ortadoğu sorunuyla ilgili “İsrail-Filistin sorununda iki devletli çözüme ve İsrail›in güvenliğini koruma hakkı olduğuna destek vermeyi, yasa dışı yerleşim yerlerini ise kınamayı sürdüreceğiz» ifadesine yer verdi. Küresel terör ve aşırıcılıkla mücadele edileceği de belirtilen beyannamede, “Suriye ve Irak’ta kapsamlı anlaşmalara ulaşılması, barış ve istikrar için çalışacağız. DAİŞ›i yenmek için kapsamlı siyasi ve askeri stratejimizi sürdüreceğiz” denildi. HDP’ye Türkiye seçimleri için kaydım var.’ Ali Öztürk: Anıl Duman Ayşe Çiçek Toplumumuzun yoğun yaşadığı bölgelerde partilerin adaylarının listesi: Hackney South & Shoreditch Yeşiller- Charlotte George Bağımsız- Russell Shaw Higgs İşçi Parti- Meg Hillier Liberal Demokrat Parti- Ben Mathis Ukip- Angus Small Muhafazakar Parti- Jack Tinley Bağımsız- Gordon Shrigley Engin Aydın Zöhre Aygün iki devletli bir çözümden yana olmaya devam edeceğiz. Bu sorunun çözümü askeri olamaz. Tüm taraflar barışı zorlaştıracak eylemlerde bulunmaktan kaçınmalıdır. İşçi Partisi, diplomatik çözüme yönelik müzakerelere acilen geri dönülmesi için baskı yapmayı sürdürecektir» ifadesi kullanıldı. İslam karşıtlığına da değinilen beyannamede, «Yahudi ya da İslam karşıtlığı gibi nefret suçlarına karşı sıfır tolerans yaklaşımını ortaya koyacağız» denildi. Türkiye’de ise her zaman çıkar için seçimler yapılıyor. Bu yüzden seçim zamanı çok paralar dönüyor. Bizim orası hep Alevi ama gidin görününüz Ak Parti buralarda para dağıtıyor. Türkiye’deki seçimlere burada Alevi kesim ilgisiz ama tarikatçı kesimler daha da ilgili bu umursuz tavır gelecek nesillere zarar veriyor. Geleceği için herkesin duyarlı olması gerekiyor. Halkımız hem Türkiye hem de İngiltere seçimlerine duyarlı olup oy kullanmalı.” TÜRKİYELİ VE KÜRDİSTANLI TOPLUM İLGİSİZ Ayşe Çiçek: “Gençlerin üniversite paraları kesilmiş, maddi sıkıntılar giderek büyüyor, seçimler kimsenin umurunda değil, çünkü seçilen son hükümet bizleri büyük ekonomik sıkıntılara sürükledi. Oyum var. İngiltere’de ve Türkiye seçimleri için de oy kullanacağız ailece. Şimdiki hükümetten şikâyetçiyim, Labour’a oy vereceğim. Labour üniversite paralarını ve gençlerimize ev kiralarını ödüyordu en azından. Labour istiyoruz, başka parti istemiyoruz, Türkiye seçimleri bildiğim kadarıyla Haziranda yapılacak. HDP Türkiye’de bence başa gelmeli. HDP Türkiye’ye barışı getirecek tek partidir. Halkımız seçimler konusunda bilinçlenip oy kullanmaya çağırıyorum.” 20 gün sonra yapılacak genel seçimlerde toplumumuzun ne düşündüğünü anlamak için sokakta görüştüğümüz onlarca insanın yarısından fazlası seçimlerden habersiz. Seçimler kelimesini duyunca ilk olarak akıllarına Türkiye’de yapılacak genel seçimler geliyor. Zöhre Aygün: ‘İngilizcem olmadığı için buradaki seçimleri takip edemiyorum. Oyum var, ama çocuklarım hangisine ver derse ona veriyorum. Buradaki partileri bilmiyorum. Ama Türkiye’deki seçimlerde oyum Demirtaş’a. Türkiye’deki seçimleri yakından takip ediyorum. Toplum burdaki seçimlere duyarsız, körleşmişiz, bu duyarsızlığın çeşitli nedenleri var. Türkiye’de devam eden bir mücadele var. O yüzden daha çok gündemde ordaki seçimler.’ Engin Aydın: ‘Buradaki seçimler sanırım 7 Mayıs’ta yapılacak. Oyum var, İşçi partisi için kullanacağım. Neden işçi partisine verdiğimi hiç düşünmedim. Bölgemdeki adayları tanımıyorum, partilerin seçim vaatlerini de bilmiyorum.’ Anıl Elbistanlı: ‘Seçimlerin ne zaman olduğunu bilmiyorum. Oyum var, daha önceki seçimlerde Labour’a vermiştim, ama bu seçimlerde hangi partiye vereceğime karar vermedim daha. Aslında buradaki tüm partilerin politikaları birbirine çok benziyor. Türkiye seçimleri için de oyum HDP’ye.’ Süleyman: ‘10 senedir bu ülkedeyim, oyumu Labour’a veriyorum. Ama seçimler tam olarak ne zaman bilmiyorum. Labour partisini daha başarılı buluyorum. Çok takip etmiyorum. Genelde toplum çok ilgisiz. İnsanlarımız burda yaşıyor ama kafası buarada değil.’ Ali Öztürk: ‘Seçimler Mayıs’ta galiba, bu ülkede seçimleri duymuyorsun bile, ne afiş var nede millet galyana geliyor. Bu ülkede seçimler güzel geçiyor sorunsuz geçiyor. Seval Kandemir: ‘Britanya seçimleri 7 Mayıs’ta. Oy hakkım var- henüz kayıtımı kontrol etmedim, ama kaydım var, çünkü daha önce oy kullandım. Henüz tam karar vermedim kime oy vereceğime, çünkü adayların kim olduğuna bakmadım ama büyük bir ihtimalle TUSC adayına veririm, bölgemde varsa eğer. Bir önceki seçimde Yeşiller’e vermiştim başka alternatif yok diye, tekrar adaylara bakmam gerekiyor.’ Güllü Kuşçu: ‘Buradaki seçimler ne zaman bilmiyorum. Oturumumu yeni aldığım için daha önce hiç oy kullanmadım. Türkiye’deki seçimlerden haberim var, ne zaman olduğunu biliyorum ve oyumu kullanacağım.’ Hasan Ağaç: ‘7 Mayıs’ta seçimler ama ben oy hakkımı iptal ettim çünkü bana bir getirisi yok. Kullandığımda sosyalistlere verdim. seçim tarihinde Türkiye’de olacağım. Seçim bölgem Tottenham ama burada hiç ana partilere oyumu vermedim. Bir Kürt sosyalist olarak HDP’yi destekliyorum ve elimden geldiği kadar çalışmalarına katkı sunacağım. Oyumu gümrükte kullanacağım.’ Anıl Duman: ‘Mayıs’ta ama tam tarihini bilmiyorum. Kaydımı yaptıracağım. TUSC’a oyumu vereceğim, Tottenham bölgesinde Hackney North İşçi Parti- Diane Abbott Liberal Demokrat- Simon de Deney Yeşiller- Heather Finlay Ukip- Keith Fraser Muhafazakar- Amy Gray Enfield North Christian Peoples- Yemi Awowla Ukip- Deborah Cairns Muhafazakar Parti- Nick de Bois Yeşiller- David Flint Liberal Demokrat Parti- Cara Jenkinson İşçi Parti- Joan Ryan TUSC- Joe Simpson Edmonton Yeşiller- Douglas Coker Muhafazakar Parti- Gönül Daniels İşçi Parti- Kate Osamor TUSC- Lewis Peacock Liberal Demokrat Parti- David Schmitz Ukip- Neville Watson Enfield Southgate Muhafazakar Parti- David Burrowes İşçi Parti- Bambos Charalambous Yeşiller- Jean Robertson Molly Ukip- David SchofieldLiberal Democrat- Paul Smith Tottenham İşçi Parti- David Lammy Muhafazakar Parti- Stefan Mrozinski Liberal Demokrat Parti- Turhan Özen Class War- Captain Rizz Ukip- Tariq Saeed Yeşiller- Dee Searle Tusc- Jenny Sutton Hornsey & Wood Green Liberal Demokrat Parti- Lynne Featherstone Ukip- Clive Morrison Yeşiller- Gordon Peters Muhafazakar Parti- Suhail Rahuja Class War- Marc Vandal İşçi Parti- Catherine West İslington North Muhafazakar Parti- Dr Alex Burghart Ukip- Greg Clough İşçi Parti- Jeremy Corbyn Liberal Demokrat Parti- Julian Gregory Sosyalist (Britanya)- Bill Martin Yeşiller- Caroline Russell İslington South & Finsbury Yeşiller- Charlie Kiss Ukip- Pete Muswell Muhafazakar Parti- Dr Mark Lim Liberal Demokrat Parti- Terry Stacy İşçi Parti- Emily Thornberry ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 14 Britanya Kürt Halk Meclisi 9. Britanya’nın en üst Kürt halk örgütlenmesi olan Kürt Halk Meclisi dokuzuncu olağan kongresini gerçekleştirdi. Katılımın yoğun olduğu kongrede Türkan Budak ve Sabri Çimen yeni dönem için eşbaşkanlık görevlerine seçildiler. Pazar günü Haringey’de bulunan Kürt Toplum Merkezinde devrim şehitleri anısına bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan kongrenin açılış konuşmasını Kürt Halk Meclisi eşbaşkanı Bülent Ekinci yaptı. Ekinci konuşmasında dönemin hassasiyeti çerçevesinde Britanya’da Kürt halkının yeni dönem örgütlenmesinin de çok büyük önem taşıdığını vurguladı. Ekincinin konuşmasından sonra divan kuruluna Ercan Akbal, İlkçan Yeşilkaya ve Devrim Has seçildiler. Kongreye telefonla katılan Kongra Gel eşbaşkanı Remzi Kartal son siyasal sürece ilişkin değerlendirmeler yaptı. Kartal konuşmasında şunları belirtti; ‘‘Çok önemli bir siyasal süreçten geçiyoruz. Rojava’daki devrim ile beraber tüm Ortadoğu’da demokratik, eşitliğe dayalı bir sistemi yaşamsallaştırma için tarihi bir fırsat doğmuştur. Kobane ve Şengal’de yürütülen direniş ve mücadele ezilen halklara ilham kaynağı olmuştur. AKP ve Erdoğan çözüm sürecine halen cevap olamamış ve sürekli bir provokasyon peşinde olmuştur. Erdoğan kendi imparatorluğunu kurmak için tüm provokasyonları gerçekleştirecek düzeydedir. Son olarak Ağrı’da yaşanan olay bunun bir parçasıdır. ERDOĞAN DAİŞ’İN TÜRKİYE’DEKİ PATRONUDUR Daiş’in Ortadoğu halklarına dayattığı karanlık sistem ve Daiş’in Türkiye’deki patronu Erdoğan kendi hegemonyasını başkanlık sistemi üzerinden kurmaya çalışmaktadır. Ezilen ve ötekileştirilen tüm halklar bu süreçte ciddi bir tehlike altındadır. Sürecin demokratikleşmeye dönüşmesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bir mücadele ve emek vermektedir. Ancak AKP hükümeti bunun tam tersi bir çaba içerisindedir. Seçim süreci tarihsel bir döneme denk geldiği için çok önemli. Diğer seçimlere nazaran çok daha tarihi bir misyon taşımaktadır. Amaç sadece parlamentodaki temsiliyet değil, Türkiye’de yeni siyasal bir sürecin başlaması anlamına gelecektir. Ya Erdoğan’ın padişahvari çıkışıyla karanlık bir dönemin başlangıcı olacaktır, ya da HDP’nin zaferi ile Türkiye aydınlık bir geleceğe doğru evrilecektir. CHP’nin birkaç puan artması ve azalması Türkiye’nin geleceğine etki yapmayacaktır, Erdoğan’ı ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 15 Kongresini Gerçekleştirdi durdurmayacaktır. Bunu durduracak temel güç HDP’dir. HDP’nin barajı aşması Erdoğan’ın yaratmak istediği karanlığının önünü alacaktır. SEFERBERLİK RUHUYLA ÇALIŞILMALIDIR Avrupa’daki Kürdistanlı ve Türkiyeli seçmen seçimin sonucunda büyük etki yapacaktır. Eğer biz Avrupa’da yaşayan Kürdistanlı ve Türkiyeliler iyi bir çalışma yürütüp HDP’nin başarılı çıkmasını sağlayabilirsek ciddi bir etki yapmış oluruz. Bu seçimle yeni bir süreç başlamış olacak. Bu anlamda bir örgütlenme seferberliği ruhuyla çalışılmalıdır. Herkesin kapısı çalınmalıdır. Özellikle CHP’yi destekleyen Alevi toplumuna dönük iyi ve geniş bir çalışma yürütülmelidir. Demokratik ve Özgür yaşamın inşa edilmesi için seferberlik ruhu ile çalışılmalıdır.’’ Siyasal süreç ile ilgili yapılan değerlendirme konuşmalarından sonra Yeşiller Partisi Hackney bölgesi millet- vekili adayı Charlotte George ve Wood Green bölgesi milletvekili adayı Gordon Peters birer konuşma yaptı. KADINLARIN DİRENİŞİ HEYECAN VERİCİ Gordon Peters yaptığı konuşmada Rojava’da Daiş’e karşı verilen mücadelede kadınların rolüne değinerek, kadınların verdiği mücadelenin kendisini heyecanlandırdığını ve bu mücadelelerinden kendilerine teşekkür ettiğini belirtti. Peters ayrıca seçildikleri takdirde ilk işlerinin PKK’nin terör örgütleri listesinden çıkarılması için Britanya hükümeti nezdinde gerekli tüm girişimleri yapacaklarını belirttikten sonra, Rojava’nın tanınması için Britanya hükümetine çağrı yaptı. SADECE SEÇİMLERDE DEĞİL UZUN VADELİ ORTAK ÇALIŞMA Yeşiller Partisi Hackney bölgesi milletvekili adayı Charlotte George ise yaptığı konuşmada amaçlarının sadece seçimler olmadığını, Kürt halkı ile uzun vadeli bir dayanışma ve yardımlaşma içerisinde olmak istediklerini ifade etti. George ayrıca Britanya’da yaşayan halkın sosyal ve ekonomik sorunlarına değinerek asgari ücretin 10 sterline çıkarılması ve ulusal sağlık hizmetleri-NHS ile ilgili önemli çalışmalar yürüteceklerini belirtti. RAPOR ÖZELEŞTRİ AĞIRLIKLIYDI Meclis eşbaşkanı Bülent Ekinci tarafından okunan bir yıllık faaliyet raporu özeleştirel içeriğiyle dikkat çekti. Raporda çalışmaların sürecin öneminde denk düşmediği ve istenilen düzeyde olmadığı belirtildikten sonra bunların aşılmasına dönük çözüm önerileri de sunuldu. Faaliyet raporunun değerlendirilmesi gündeminde kongre delegeleri rapora dönük düşüncelerini belirttiler. Birçok eleştirinin yanı sıra raporun özeleştirel hazırlanmış olması olumlu bulunarak yaşanan eksiklikleri aşmaya dönük öneriler yapıldı. Yapılan tartışmalardan sonra faaliyet raporu delegelerin onayına sunuldu. Rapor delegeler tarafından oy birliği ile onaylandı. BUDAK VE ÇİMEN EŞBAŞKANLIĞA SEÇİLDİLER Kongrenin son gündem maddesinde seçimler vardı. Yapılan seçimde Türkan Budak ve Sabri Çimen oybirliğiyle yeni dönem için eşbaşkanlık görevlerine seçildiler. Kongrede ayrıca saymanlık ve displin-denetleme komisyonu üyeleri seçildi. 151 kişiden oluşan Britanya Kürt Halk Meclisi bünyesinde çok sayıda komisyon bulunurken, birçok kurum temsil ediliyor. Kongre yeni seçilen eşbaşkanların konuşma ve söz vermeleriyle son buldu. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 16 Dersim katliamında ilk toplu mezar açıldı Dersim katliamında iki aileden aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 24 kişinin yakılarak öldürüldüğü belirtilen toplu mezarda kazı çalışması başlatıldı. Cumhuriyet Savcısı, bilirkişi ve ailelerin de hazır bulunduğu kazıda, kemikler çıkmaya başladı. Açılan toplu mezar, 77 yıl sonra Dersim katliamında öldürülenlerin gömüldüğü ilk toplu mezar oldu. Baran ve Canan aileleri, 14 Ağustos 1938 tarihinde Dersim’in Hozat ilçesi Karabakır köyü Seka Sure mevkiindeki askeri harekat sırasında her iki aileden aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 24 kişi kapatıldıkları samanlıkta ateşe verilerek yakıldığını belirtiyor. Uzun yıllar boyunca aile bireylerinden kimse olayın yaşandığı yere yanaşmaya cesaret edemedi. Anıt mezar yapımı için çalışma başlatan Baran ailesi üyeleri kazdıkları alandan kemikler çıkması üzerine alanı yeniden kapatarak Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na bölgede inceleme yapılması talebiyle başvuruda bulundu. Başsavcılığın zaman aşımını gerekçe göstererek takipsizlik kararı vermesinin ardından Baran ailesi avukatları Cihan Söylemez aracılığıyla Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Ailenin itirazını yerinde bulan mahkeme, ölüm tarihi ve ölüm sebeplerine ilişkin herhangi bir araştırma ve teknik bir inceleme yapılmaksızın kemiklerin 1938’e ait olduğunun kabul edildiğini ve etkin bir soruşturma yapılmadığını ifade ederek, “kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin kararı kaldırdı. Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesi üzerine dava, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi’ne taşındı. Davaya gören Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi mezarların açılması ve kimliklerin tespiti yönünde karar aldı. TOPLU MEZAR AÇILDI Sulh Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar doğrultusunda Hozat ilçesi Karabakır köyü Seka Sure mevkiinde bulunan toplu mezar bugün Cumhuriyet Savcısı Hasan Toy, bilirkişiler, Ailenin Avukatı Cihan Söylemez ve yakınlarının da katılımıyla açıldı. Toplu mezarın açılacak olması nedeniyle bölgede güvenlik önlemleri alınırken, Cumhuriyet Savcısı Hasan Toy, Malatya Adli Tıp Grup Başkanlığı tarafından görevlendirilen Adıyaman Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Sevinç Petekkaya, Bitlis Eren üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Asiye Bahar Mergen adlı bilirkişiler ile ailenin gözlemci olarak çağırdığı Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. ümit Biçer ile asistanı adli tıp uzmanı Dr. Semih Yıldırım ile birlikte kazının yapılacağı alana geldi. Kemiklerin bulunduğu alanın savcının talimatıyla koruma altına alınmasıyla birlikte bilirkişiler nezaretinde kazı çalışması başlatıldı. Çalışmadan kısa bir süre sonra alandan kemikler çıkmaya başlarken, çıkan kemikler tek tek fotoğraflanarak koruma altına alındı. KEMİKLER ORTAYA ÇIKTI Ailenin avukatlığını yapan Cihan Söylemez toplu mezarın açılmasıyla birlikte peş peşe kemiklerin ortaya çıktığını belirterek, “Ortaya çıkan kemikler numaralandırılıp elekten geçiriliyor. Kazı Minnessota Protokolü’ne uygun olarak yürütülüyor. Birkaç günü bulabilir. Çünkü çok fazla küçük kemik var. İnce bir şekilde yaklaşılması gerekiyor” dedi. Toplu mezardaki kazının önemine değinen Söylemez, “Bu, 1938 katliamıyla ilgili ilk kazı, ilk olay yeri incelemesi, ilk kriminal inceleme. Kemikler çıkarıldıktan sonra Adli Tıp Kurumu’na gönderilecek. Ailelerinden DNA örnekleri alınıp eşleştirme yapılacak. Sonra naaşlar iade edilecek. Bu işlemle ne zaman ne şekilde öldürüldükleri, cinsiyet, kimlik ve yaş bilgileri ortaya çıkacak. Bunlar ortaya çıktığında bizim iddiamızın doğrulanacağını düşünüyoruz. Yaşlı, çocuk ve kadınların katledildiği ortaya çıkacak. Resmi tarihin isyan dediği olayın aslında bir katliam olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısal makamları aracılığıyla onanmış olacak” diye konuştu. Anıt mezar yapımı sırasında kemikleri bulan aile bireylerinden Hüseyin Baran, “Nenem, atalarımızın burada yakıldığını söylüyordu. Geçen sene kazı yaparken tesadüfen kemikleri bulduk ve savcılığa başvuruda bulunarak hukuki süreci başlattık” dedi. Toplu mezarın açılmasıyla bir yandan sevinç bir yandan da burukluk yaşadıklarını belirten Baran, “Bu kemiklerin atalarımıza ait olduğunu ispatlamak istiyoruz. Onları kendi inancımıza göre defnetmek istiyoruz. Bir mezar yerleri olsun istiyoruz” şeklinde konuştu. Katliam yapıldığında 6 yaşında olduğunu belirten Sevim Gürtaş ise, “Onları toplayıp buraya getirdiler. Bir de baktık ki Seka Sure’de ateş yanıyor. Kimseler korkusundan oraya yanaşamadı herkes bir taraflara kaçtı” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı nezaretinde bugün başlatılan kazının birkaç gün sürmesi bekleniyor. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 17 18 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 Enfield’de Park Ücretleri Alışveriş Miktarından Düşecek Enfield’de çeşitli esnaflar bir araya gelerek, müşterilerine kolaylık sağlamak amacıyla, park ücretlerini yapılan alış verişten kesmeye karar verdiler. Enfield Esnaf ve Ticaret Odası (EBRA) tarafından organize edilen bu programla ufak esnaf daha fazla müşteri çekmeyi amaçlıyor. Büyük firmaların genellikle büyük park alanları olması müşteriye kolaylık sağladığı için tercih ediliyor ve böylece ufak esnaf iş kaybediyorbu uygulamayla ufak esnaflar bu sorunu azaltmayı amaçlıyorlar. Tüketiciler bu uygulamadan yararlanmak için http://www. parkinginenfield.com adres- inde kayıt yapıp kart elde edebilecekler. Uygulamaya katılan esnafların tam listesi de bu web sayfasında bulunabilir- ayrıyeten dükkan camlarında “Enfield Parking” etiketi bulunan esnaflarda bu hizmeti sunuyorlar. Bölge Muhafazakar Parti milletvekili (adayı) David Burrowes da bu uygulamaya destek sundu. 19 İnan Eren Cinayet Teşebbüssünde 44 Yıl Hapis Cezası Christopher Annan ve Tyrone Wright “Hackney Turks” tarafından “Tottenham Turks” mesubu Inan Eren’i öldürmek için kiralanarak cinayete teşebbüs suçundan ceza aldılar. Bu cinayet teşebbüsü, Tottenham Turks’ın başı olarak bilinen, Zafer Eren cinayetinden dört ay önce gerçekleşti. Samuel Zerei, 22, ve Jamie Marsh-Smith’ın, 23, gerçekleştirdikleri bu cinayet sonrasında, Marsh-Smith’in Zerei’i de öldürmeye teşebbüs ettiği mahkemede anlatıldı. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, Zafer Eren cinayeti ve İnan Eren’i öldürmeye teşebbüs, Samuel Zerei’i öldürmeye teşebbüs suçlarından Marsh-Smith 38 yıl, ve Zafer Eren cinayeti suçundan, Zerei 28 yıl hapis ceza almışlardı. Polis, katilleri kiralayan çete başlarının isimleri için 30 bin sterlin ödül belirlemişti. Annan, 24, ve Wright, 20, İnan Eren’e saldırı gerçekleştiği akşam, Marsh-Smith ile aynı arabada bekledikleri daha sonra ortaya çıktı. Old Bailey Mahkemesinde, 8 Nisan’da görülen duruşmada, İnan Eren’i öldürmeye teşebbüs suçundan, Annan, dört yıl uzatmayla, 24 yıl, Wright 20 yıl hapis cezası aldılar. Mahkemede suçluların İnan Eren’i yaşadığı sokakta bekledikleri ve nasıl saldırdıkları anlatıldı. Polis bu suç çetesinin toplamda 119 yıl hapis cezası almalarını çete suçlarıyla mücadelelerinde başarı olarak değerlendirdi. Katilleri kiralayan çete üyeleri henüz bulunamadı. Edip Akbayram Londra’da Sevenleri İle Buluşacak Ses sanatçısı Edip Akbayram başkent Londra’da yapılacak konserde sevenleri ile buluşacak. 19 Mayıs’ta Dominion Centre’da yapılacak konser İnternational Music and Dance Centre direktörü Mehmet Karakuş tarafından organize ediliyor. 19 Mayıs Salı akşamı saat 19:30’da başlayacak konserin biletleri kapıdan temin edilebilir. Wood Green’de bulunan Dominion Centre’da yapılacak konsere Edip Akbayram dev kadrosu ile birlikte katılıyor. Konseri organize eden Mehmet Karakuş 12 yıldır İnternational Music and Dance adlı okulda müzik ve dans eğitimleri veriyor. Bunun yanında şimdiye kadar çok sayıda başarılı konser organize eden Karakuş tüm müzikseverleri Edip Akbayram konserine davet etti. 20 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 21 Londra’da Çekilen ‘Diren’ Filmi İzleyiciyle Buluşuyor etkilemesini değilde daha çok bir mesaj vermek ve çocuklarına daha duyarlı davranmaları gerektiğini göstermektirç biz gençlere biraz daha destek sunulması gerektiğini savunuyorum. Filmin yapım aşamasında ve günlük yaşantımız da da karşılaştığımız en büyük sorun, aile desteği ve ailenin biz gençlere olan inancı ve motivasyonu. Ailelerimiz gençlere dahada destek olmalı ve motive etmeli. Uzun emekler ve özverili çalışmalar sonucunda tamamlanan ‘Diren’ filmi, 9 Mayıs’ta gösterime giriyor. Yaşamlarına Londra’da devam eden toplumumuzun yetiştirdiği sevgi dolu ik genç Birkan Tercanlı ve Baran Bolat, ‘Diren’ isimli filmlerini Mayıs ayında gösterime sunmaya hazırlanıyor. Gençler, filmin tüm aşamalarında özveri ile çalışarak filmin çekim ve montajını tamamlayarak izleyiciye sunmaya hazırladı. Birkan ve Baran arkadaşlar, sıfır bütçeyle çektikleri filmlerinde, Londra’da doğup büyüyen bir gencin hikayesini anlatıyor. Film en başta, zayıf bir aile ilişkisi ve zorlu yaşam koşulları içinde bir çıkış yolu arayan gencin tutunduğu tek dal, fedakar annesi ve kızarkadaşıdır. Zorluklar ve sıkıntıların yakasını bırakmadığı gencin yaşamı içinde çıkmaza sürüklenişini beyaz perdeye yansıtan gençler, her üretken genç arkadaşlarımız gibi sponsor sıkıntıları ile de yüzleşti. Başrollerini Can Kabadayı ve Susku Ekim Kaya’nın yaptığı filmin yönetmenliğini Birkan Tercan ve yardımcı yazarlık, yardımcı yönetmenlik ve filmin ses kayıtlarını ise Baran Bolat gerçekleştirdi. ‘Diren’ filminde, Ayşe Nurdoğan, Erol Demir, Nazım Demir, Cem Yeşil, Dilan Seçgin, Ozan Opan, Mehmet Emin Şahin, Cem Ok ve Ufuk Bay’da oyunculukları ile filmin yapım aşamasında büyük emek ortaya koydular. Filmin yapımcıları ve yönetmenleri Birkan ve Baran arkadaşlar ile hazırladıkları film hakkında gerçekleştirdiğimiz reportajda öne çıkan en önemli nokta filmin yapım ve gösterime sunulması aşamasında sponsor konusu öne çıktı. Film hakkında gazetemize açıklamada bulunan yönetmen Birkan Tercanlı, “yaşadığımız ülkede toplumsal sorunlarımızı dile getirecek bir film hazırlamak istedim. Bu filmin aileleri Yaptığımız sponsorluk görüşmelerinde firma sahiplerinden beklediğimiz desteği görmedik. Özellikle her fırsatta gençlere destek olduklarını dile getiren firma sahipleri bizim yaptığımız bu önemli işe destek vermemeleri bizleri derinden üzdü oysa bu iş insanları her ortamda gençlere yardımcı olduklarını idda ediyorlar.” İfadelerini kullandı. Baran Bolat ise verdiği demeçte, “ umarım bu yaptığımız film ile gurbette yaşayan sosyal ilişkilerden ve kendi etik değerlerinden uzak yaşayan ve içinde bulunduğu durumdan kurtulmanın yolu olarak hayatına son veren genç arkadaşlarımıza ve ailelerimize güzel bir mesaj verebilmek adına bu filmin yapımı için canla başla çalıştık.” ‘Diren’ filmi ile ilgili daha fazla bilgi edinebilmek için facebook.com/ bibafilm ve Instagram.com/direnfilm ayrıca 9 Mayısta Odeon Lee Valley sinemasında saat 20.00’da yapılacak tek gecelik gösterimin, biletlerini rezervasyon usulu 07718080838 numaralı telefondan yaptırabilirler. 22 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 23 Elbistan’da Doğan Londra’da Büyüyen Sanat Haber: Esra Türk / Foto- Fırat Ayas Photography Feryal Ferhat kardeşleri 2011 yılında müzik piyasasındaki serüvenlerini ilk albümleri Batıdan Doğuya ile başlattılar. Batıdan Doğuya albümü iki kardeşin evlerinde kurdukları stüdyodaki uzun yıllar birlikte yürüttükleri çalışmalarının sonunda oluştu. Anadolu ezgileri ve özgün müziği melodileri eşliğinde, Ferhat rap melodileriyle, Feryal ise yanık sesiyle orijinal bir stil yakaladılar. Ortak çalışmaları her yönüyle devam etse de, bu sıralar, Ferhat kendi sanat ve kimliğini yansıtan solo albüm çalışmasıyla tek başına bir yol izliyor. Ferhat, solo kimliği, Feryat Farhadii ile ilk albümü Karanlıktan Aydınlığa’nın klip çalışmalarına şu sıralar devam ediyor. Albümün ilk yayımlanan parçası Yak, YouTube’de büyük ilgi görüyor. Son günlerde de ‘Hoşgeldin’ isimli parçasının klibi yayımlandı. Ferhat, müzik tarzlarının büyürken dinledikleri halk müziği ve daha sonra tanıştıkları rap ve hip hop’ın karışımı sonucunda doğduğunu anlatıyor. Mahsuni Şerif ve Aşık Veysel’den esinlenerek, evde muhabbet ortamında büyüdüklerini anlatan Ferhat, yeteneğinin o ortamda geliştiğini anlattı: ‘‘Çocukluktan beri zaten hep çalıyordum. Biz zaten evlerde muhabbet ortamında büyüdük. Sazımızı alıp eskilerden, Veysel, Mahsuni, Hasret Gültekin’den eserler çalardık. Bunları çalarak yoğurulduk.’’ Haringey’de büyüyen kardeşler, anne ve babalarının müzik çalışmalarını desteklediklerini ve bu desteğin kendilerine cesaret verdiğini anlattılar. Feryal, çocukların ufak yaşlarda yapmak istediklerine anne ve babalarından destek alamamalarının olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekerek, bu sebepten de anne ve babalarının desteğini önemsediklerini belirtti. Müzikle ilgilenen babaları aynı zamanda bestelerini de çocuklarıyla paylaşıyor. Feryal, 23, Northumberland Park orta okulunda, Ferhat, 26, Park View Academy orta okulunda eğitimini tamamlamış. Yaptıkları müzik tarzının genelde beğenildiğini, fakat batı ve doğu müziğinden oluşturdukları karma tarzdan dolayı eleştiriler de aldıklarını belirten Ferhat, ‘‘Kimisi bize diyor neden sadece rap yapmıyorsunuz, kimisi de neden sadece halk müzik yapmıyorsunuz diye soruyorlar,’’ diyor. Bu tarzı seçmelerini şöyle anlatıyor: ‘‘Bunun açıklaması da şu olur. Üreten her insan büyüdüğü yerde yoğuruluyor, kültürel altyapısını kaldığı yerlerde oluşturur, ve sanatına da bu yansır. Biz Elbistan’da doğduk, orada Anadolu müzikleriyle yetiştik, ama burada da büyüdük, ve hip hop, rock, pop gibi müzikleri dinledik. Sadece halk müziği yaparsak batı tarafımıza haksızlık olur, sadece batı müziği yaparsak Anadolu tarafımıza haksızlık olur.’’ İki kültürü yaşayabilmek bir zenginliktir Ferhat, kendisinin büyüdüğü farklı ortamlarda esinlendiği farklı müzik tarzlarının yaptığı müziğe doğal olarak yansıdığını, kimliğinin sadece bir yönlü olmadığını ve her iki kültürü bir araya getirmelerini bir zenginlik olarak yorumluyor: ‘‘Ben ve Feryal sadece türküden ibaret değiliz. Biz sonuçta Londra’da büyüdük, ve buranın da bir kültürünü aldık. Başta bunu bize büyüklerimiz kültür çatışması olarak yansıttı, iki kültür arasında kaldık diye yorumlayanlar oldu. Bu onların gözünde negatif olarak görülebilir ama bizim gözümüzde olumlu bir şey.’’ Aldıkları eleştirilerin müziklerinde çelişki olduğunu düşünenler tarafından yönlendirildiğini belirten Ferhat, çelişkiler olsa da bu çelişkileri olumluya dönüştürdüklerini ifade ediyor: ‘‘Anadolu’da bildiğimiz değerler buradaki bazı doğrularla çatışabiliyor. Yani ters gidebiliyor. Çünkü, iki kültür arasında buluyorsun kendini. Bizim için de bu başta sorun olmuş olabilir ama, bunu pozitife çevirdik. Büyürken sıkıntılar yaşayan ve hala o sıkıntılarla boğuşan çok fazla insan var. Biz sorunları müziğimize yansıttık ve zenginliklerimiz olarak değerlendirdik. Burada mesajımız da olumsuzluklar pozitife çevrile bilinir, bakın biz yapıyoruz, sizde yapabilirsiniz.’’ Kültür çatışmasından devam ederek, Elbistan’da doğup Londra’da büyümenin müziğe katkısını ve kısıtlamasını Ferhat şöyle değerlendiriyor: ‘‘Biz her zaman, farklılıklardan zenginlik doğar diyoruz, mottomuz budur. Geldiğimiz yerden ozanlarımızı tanıdık, halk müziğini tanıdık. Sadece oraya kısıtlı kalmaktansa iki kültürü bir araya getirdik. Kimine göre saçma, özünde kültür yaşamak daha güzel diyorlar. Ama, bizim tartışmamız bu, kültür dinamik mi? Değişebilir mi, değişemez mi? Kültürü tanımlamak gerekiyor.’’ ‘‘Kültür de dinamik olmalı, yeri geldiğinde değişebilmeli. Yoksa, çelişkiler ve psikolojik sorunlarla kendimizi yıkarız.’’ İngiltere’ye bir çok sebepten gerçekleşen göç sonucunda burada büyüyen gençlerin Kürt kimlikleri ve Britanya kimliği arasında kalabiliyorlar. Ferhat, müzik tarzlarını en çok eleştirenlerin İngiltere’deki birinci nesil olduğunu belirtiyor. İngiltere’ye yerleşmenin sebebi ne olursa olsun, birinci neslin bir sonraki kuşaklardan batı kimliğinin kişiliklerine yansımamasını beklemelerinin kendi başına bir çelişki olduğunu görmemek de yanlış. Geride bıraktığımız köy ve şehirlerde yürüttüğümüz yaşantıyı burada değişim yaşamadan sürdürmeyi beklememiz aslında en büyük haksızlık olarak görülebilir. Ferhat, kendi değerlerine sahip çıkıp, aynı zamanda yaşanılan ülkenin temel alt yapısını benimseyerek entegre olunabileceğini belirterek, şöyle devam ediyor: ‘‘Yeni nesil biraz farklı büyüyor. Ama bu da doğal bir şey. Kültür ihtiyaçtan dolayı oluşan bir şeydir. İnsanlar geçmişlerine ya da tarihe bakarlarsa, kendini koruması için belirli değerler içerisinde yaşamış. Eğer dünya ve evren dinamikse, her şey değişiyorsa, kültür de değişir. Güçlü olan değil, adapte olabilen yaşar. Kültür de dinamik olmalı, yeri geldiğinde değişebilmeli. Yoksa, çelişkiler ve psikolojik sorunlarla kendimizi yıkarız.’’ Feryat Farhadii Karanlıktan Aydınlığa albümüyle kendi serüvenini anlatıyor Ferhat solo albümünün ilerlemeyi, pes etmemeyi ve mücadele etmeyi anlattığını belirtiyor. Albümdeki parçalar bir defada yayımlanmaktansa tek tek klipler çekilerek dinleyiciye sunulacak. Ferhat, internet ortamında böyle farklı bir pazarlama yöntemini denemeyi tercih ediyor: ‘‘Her şeyin hızlı tüketildiği bir dönemde olduğumuz için parçaları tek tek yayınlamanın faydalı olacağını düşünüyorum. İlk albümümüz klasik bir şekilde, tüm olarak yayınlanmıştı. Bu defa farklı bir şey denemek istedik. Bizim yaptığımız müzikten maddi olarak çok büyük bir beklentimiz yok. Kendi reklamını yapmak tabii ki de pahalı bir şeydir ama biz kendi gücümüzle, tanıdığımız yönetmen ve yapımcı arkadaşlarımızın destekleriyle çalışmalarımızı tamamlıyoruz.’’ Müzikten bu aşamada maddi beklentilerinin olmasından ziyade, geçimlerini sağlamak için iki kardeşin de ayrı olarak işleri bulunuyor. Kreatif alanlarda bunun gerekliliği yaygındır; Feryal eğitim aldığı güzellik uzmanlığı dalında çalışıyor, Ferhat ise, üniversitede eğitimini aldığı multimedya web tasarımı yanı sıra baba mesleği olan tesisatçılığı öğreniyor. Sanat çalışmalarında ihtiyaçları olan uzman çalışmaları da, kendileri gibi yetenekli arkadaşlarının desteğiyle tamamlıyorlar. Gençlerden yetenek takası İngilizcede ‘barter’ terimi, parasız hizmet ve eşyaların takası olarak kullanılıyor. Maddiyata dönük tüketimin yaşamın her alanında hakim olduğu böyle bir zamanda gençlerin yetenek ve hünerlerini para ve eşya yerine takas etmeleri de hem heyecan verici, aynı zamanda zekice bir yaklaşım- yeteneklerini sergileme ve portfolyolarını genişletmek için önemli fırsatlar sunuyorlar birbirlerine böylece. Ferhat, bunun olumlu kolektif çalışmalara yol açtığını belirtiyor: ‘‘Güzel kolektif çalışmalarımız oluyor. Örneğin ilk başlarda, Feryal’in vokal koçu para karşılığı çalışmadığı için, ben kendisine bilgisayar dersi verdim, o da Feryal’e vokal koçluğu yaptı. Yetenek takası, para karşılığı yapılan işten daha değerli oluyor.’’ Yazdığı bütün şarkıların birebir yaşadıklarından oluştuğunu ifade eden Ferhat, şöyle devam ediyor: ‘‘Hayatımdan alıntılar oluyorlar. Batıdan Doğuya bizim ilk çıkışımızdı. İlk adımlarımızı anlatıyor. Anadolu’da doğup, burada büyümeyi ve yolculuğu anlatıyor. Adalet adlı parçamız günümüzdeki sorunlara vurgu yapıyor. Ben elimden geldiği kadarıyla iyi değerleri paylaşmaya çalışıyorum. Adalet, adalet arayışını anlatan bir şarkı, ‘Adalet sen neredesin, kıyamet yakın bilesin’. Ondan sonra Geçmişten Geleceğe de yine yolculuğu anlatıyor. Karanlıktan Aydınlığa ilerlemeyi anlatıyor.’’ Melodi ve şarkı sözlerinin ortaklaşa yaptıkları çalışmayla ortaya çıktığını anlatan kardeşler, birbirleriyle kafalarından geçen sözleri ve melodileri paylaşıp bestelerini tamamlıyorlar. Feryal Ferhat olarak, bu solo çalışmasından sonra, tekrar ortak çalışmalarının da olacağını anlatan Ferhat, Avrupa ve Anadolu’ya açılarak ulaştıkları kitleyi genişletmeyi planladıklarını belirtti. Ferhat, toplumdan alacakları desteği önemsediğini ve kurum etkinliklerinde yer almayı istediklerini belirtti. Kendilerinin kurduğu, Yapboz Ents müzik şirketi çatısı altında yayınladıkları müzik çalışmaları yanı sıra, ileride genç yeteneklere de yol açabileceklerini umuyorlar. Feryal ve Ferhat’ın evlerinde birbirlerinden aldıkları ilhamla gelişen müzik yetenekleri ve tarzları büyümeye devam edeceği gibi görülüyor. Bizler, onları destekleyerek, İngiltere’de yaşayan diğer gençlerin de yeteneklerini ilerletmeleri ve farklı müzik tarzlar geliştirmeleri için cesaretlendirebiliriz. 24 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 Aynur Doğan Şarkılarıyla Dinleyicileri Adeta Büyüledi Elbistan Toplum Merkezi (El-Com) tarafından organize edilen dayanışma gecesinde sahne alan Kürt müziğinin sevilen isimlerinden Aynur Doğan müziğiyle dinleyicileri adeta büyüledi. Cumartesi akşamı Wood Green’de bulunan Dominion centre’da yapılan dayanışma gecesinde, Grup Raye, Cemil Qoçgiri ve Aynur Doğan sahne aldı. Katılımın yoğun olduğu konsere Londra’da çalışmalarını yürüten birçok toplum merkezi temsilcisi ile beraber çok sayıda kişi katıldı. Dayanışma konseri Elbistan Toplum Merkezi adına yapılan açılış konuşması ile başladı. Açılış konuşmasını yapan Ruken Telli katılımcılara ve gecenin sponsorlarına teşekkür ettikten sonra El-Com’un yaptığı kültürel ve sosyal çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Yapılan açılış konuşmasından sonra ilk sahneyi alan Grup Raye oldu. Suna Alan ve Grup Raye seslendirdikleri Kürtçe ve Ermenice şarkılar ile başarılı bir performans sergilediler. Grup Raye’nin performansından sonra geceye sponsor olan işverenlere El-Com tarafından teşekkür plaketleri takdim edildi. Gecede ayrıca yapılan çekilişlerde bilgisayar ve televizyon gibi hediyeler dağıtıldı. Yapılan çekilişten sonra sahneye çıkan Aynur Doğan beğenilen şarkılarını seslendirdi. Aynur Doğan’a Curasıyla eşlik eden Cemil Qoçgiri de konserde iki şarkı seslendirdi. Aynur Doğan’ın sahnede bir saatten fazla kalmasına rağmen dinleyiciler tarafından sahnede az kaldı diye şikayetler geldi. Aynur Doğan’ın performansından sonra dayanışma konseri sona erdi. FOTO: EREM KANSOY 25 Suna Alan ile Müzik ve Kürt Müziği üzerine… YASEMİN KAZAN-LONDRA Suna Alan Kürt müziği sanatçısı ve gazeteci… En büyük hayali “huzur ve barışın yeryüzündeki Kürt tanrıçası” diye adlanırdığı Tara Jaff ile bir projede yer almak. Kara önlüklü bir ilkokul öğrencisiyken hocalarının keşfiyle kalabalıklar önünde ilk o zaman şarkı söylemeye başlamış. Sanatçı ve gazeteciliğin yanısıra, kadın ve insan hakları gibi çeşitli çalışmalarda yer almış, hatta bu çalışmaları “Kürdistani renk ve cinsiyet özgürlükçü “ kimliği ile yaptığını söyleyen başarılı bir isim… Şöyle tanımlıyor Kürt müziğini ve müziği; “Kürt müziği dört parçanın yanısıra, Kafkasya, Ortadoğu ve daha pek çok coğrafyaya uzanan tam bir derya” müzik ise; “sınırları aştığı için insanı özgür kılmakta.” Suna Alan ile ‘Müzik ve Kürt Müziği’ üzerine yaptığımız bu keyifli sohbeti ‘buyrun okuyun’ diyorum. ‘Suna Alan’ın hikayesi’… Erken yaşlarda toprağından koparılmış hemen hemen her Kürt çocuğunun Türkiye metropollerinde yaşadığı kimlik çatışmasını deneyimlemiş ve bu deneyimin bir sonucu olarak da kendi kültürel, sosyal ve siyasal kimliğine belki de bu nedenle daha fazla sarılmış biriyim. Göçe rağmen Serhed kültürünün bilhassa müziğini, kimi geleneksel ve kültürel değerlerini uzun yıllar korumuş ve geliştirmiş Kürt Alevi bir aileden geliyorum. Herkesin sazda ve sözde bir şekilde kendini ifade ettiği bir aile ortamı sözkonusu. Çocukluk, göçün getirisi olarak aynı zamanda dayı ve teyzeler ile birarada geçti. Her birinin bağlama çalıp kilamlar söylüyor olması, bir sonraki kuşak olan bizleri doğallığında etkiledi. Beni onların müziğinin yanısıra hepsinin ayrı ayrı hikayesi de çok etkilemiştir. İzmir›den yönünü dağlara çevirmiş teyzeler, siyasi fikirleri nedeniyle müebbet hapse mahkum edilmiş bir dayı... Hem sanatçı, hem de özgürlük arayışçısı bu insanların yaşamımıza şekil verdiğine inanıyorum. ‘Bingöl’den İzmir’e göç ve çok kültürlü bir ortamda yetişmiş olmak’… İzmir farklı etnik kökenden halkları bir araya getiren, çok kültürlü ve çok dinli bir şehir. Fakat öyle her kültürün kendini çok da özgürce yaşadığı, kendi dilinde yada kültüründe ötekileştirilmeden ifade ettiği bir ortam değildi benim yaşadığım. Bunun bir sonucu olarak her halk; Kürt, Rum, Roman, Balkan göçmeni yahut Arnavut, Boşnak, Pomak, Çerkes, Gürcü ya da Yahudi, Hristiyan, Alevi ve diğerleri arasında, bu mağduriyetten ve ötekileştirilmekten kaynaklı empati gelişiyor. Benim yaşadığım da benzer bir empati idi. Böylesi bir ortam, insanı diğer etnik ve dini kimliklerin hikayelerini öğrenmeye, onları anlamaya ve saygı duymaya yöneltiyor. Bir hoşgörü ve barış dilini edinmenize vesile oluyor. ‘Kendi imkanlarıyla müzik yapmaya çalışmanın hazzı’… Genel olarak kendi imkanlarınızla ürettiğiniz, emek ve hissiyat kattığınız herşey çok değerlidir. Kendi özgücünüzle, kendi fikirleriniz ve yaratıcılığınızla kıt kanaat biraraya getirdiğiniz müzikal projeler ve çabaların bir şekilde karşılığını olumlu eleştiriler ve takdir ile alıyorsunuz. Benim açımdan en büyük mutluluk; Kürtler ya da Türkiyelilerin dışında İngiltere’de diğer halklara da Kürtçe müziği ulaştırabilme ve anlatabilme konusundaki çabalarımız. “Bu vatansız halkın şarkıları da, hikayesi de oldukça büyüleyici’’ demelerindeki içtenliği duymak en büyük hazdır. “Müzik yapmak” ne demek? Yaşanmışlıkları, deneyimleri, olay ve hikayeleri anlatmanın farklı ve belki de en etkili dili müziktir. Kısacası; kendini, duygularını özgürce dile getirmenin ve paylaşmanın yolu… ‘Bir eseri ‘müzik’ yapan en önemli etken’… Herkes açısından farklı bir yanıtı olabilecek bu soru için kişisel olarak denebilir ki; söylerken ya da dinlerken içinize işleyen, hissettiren, kendinizi bulduğunuz ve yaşadığınız; sizi ve değerlerinizi ifade ettiğine inandığınız ve bunun yanı sıra, sınırları aşan ve herkese hitap edebilen eserler uzun ömürlü birer cevahir olmuştur her zaman. Horasan Kürtleri’nden sanatçı Yalda Abbasî’nin seslendirerek gün ışığına çıkardığı Le Yarê kilamı ciddi bir eserdir. 1909 yılında Türkmenlerin saldırısına uğrayan bir Kürt köyündeki tüm erkeklerin katledilmesi ve kadınların köle olarak satılmasına kaynaklık eden bu eser, müzik ve sözlü gelenek ile günümüze ulaşması bakımından önemlidir. Bu yönüyle müzik bir elçi ve kuşaktan kuşağa aktarımın en etkin yolu olması itibariyle önem taşımakta. ‘Kürtçe’nin yasaklanması, Kürt sanatçıların tasfiyesi ve Kürt siyaseti ile müziğinin iç içe oluşu’… Yaşanılan tüm baskı ve inkar süreçleri Kürtler’in kendi devrimci sanatçılarını yaratmıştır. Kitleleri haksızlığa karşı ayağa kaldıran, ruh ve can katan, moral veren eserler ortaya çıkmıştır. Kürdistan’da kimliği, duruşu ve kitleleri ayaklandırdığı gerekçeleriyle katledilen, ağır bedeller ödeyen yüzlerce isimsiz Kürt sanatçı var. Örneğin; Merdin, Qoserli (Kızıltepe) Hozan Hemido Kürtçe müzik dinlemenin bile suç sayıldığı 1970’li yılların sonlarında sahnede ulusal mesajlar içeren Kürtçe şarkılar söyler, hapse atılır, defalarca işkenceden geçirilir; bağlama çalamasın diye tırnakları çekilir ve 1993 yılında da JİTEM tarafından katledilir. Yine Çewlikli sanatçı Rençber Ezîz 1980 askeri darbesi sonrası faşist cuntacı yönetimi eleştirmek için bestelediği Way Way Nînna isimli Zazakî eserde Kenan Evren’e gönderme yaparak ‘’Evrên şima biyu hêr ma / Umo kot miyon kêber ma / Pat pênî alinçêr ma / Miletê ma sêy vêr niya /Rençber gay xwi bid tifing bîger / Xelasê faşîst cîna’’ der. Çevirisi şöyledir: ‹› Sizin (Kenan) Evren bizim eşek olmuş / Bahçemizin içine girmiş / Alınçlarımızın yapraklarını soymuş / İnsanımız eskisi gibi değil / Rençber öküzü verip tüfek alırsa / Fasistin kurtuluşu yok”… Bu sözlerin sahibi Rençber Ezîz’in bir süre sonra müziği yasaklanır ve hapse atılır. Ezîz 1988’de Almanya’nın Hannover kentinde yüksek bir binadan şüpheli bir şekilde düşüp hayata veda eder. Daha isimlerini sayamadığımız ve kimliğinden dolayı ciddi baskılara, işkence ve ölümlere maruz kalmış nice Kürt sanatçısı var. ‘Kürt müziğinin evrensel, kaliteli ve nitelikli olmasını sağlamak’… Sınırları aşmak yaptığınız müzik ile bağlantılıdır. Dengbej Şeroyê Biro dönemin oldukça sınırlı iletişim imkanlarına rağmen tüm Kafkasya’da bilinen ve sevilen bir sanatçı olmuştur. Yine Rojhilatlı Hesen Zîrek Ortadoğu’da tanınan bir isimdir. Günümüzde yeterli olamasa da uluslarası düzeyde yapılan çalışmalar var. Mesela Rojhilatlı Kamkaran grubu, Güney Kürdistanlı müzisyen Hüseyin Zahawy, Çopi Fettah, Aynur Doğan ve daha birçok Kürt sanatçının uluslararası düzeyde ki çalışmaları Kürt müziğini farklı halklarla buluşturmada önemlidir. Ayrıca Kürt geleneksel müziği ile Shakespeare’in Hamlet oyununun sahnelenmesi önemli bir çalışmadır. Türkiye’de şuan da Kürtçe müzik yapmak eskisi gibi güç değil. Kürtler bilhassa kültürel kurumları aracılığıyla her geçen gün seslerini biraz daha güçlü duyurmaktalar. Ancak bireysel çalışmalar yapan Kürt sanatçıların iddialı eserler üretmesi bakımından bir tıkanma sözkonusu. Hangi kaynaktan besleneceği konusunda kararsız. Sırtını popüler kültüre dayamış, köklerinden, özdeğerlerinden, nice Kürt şairinin eserlerinden beslenmeden yapılan çalışmalar bunlar. Kürt müziğini uluslararası düzeyde ve hakkını vererek yapan sanatçıların sayısı bu yönüyle yeterli değil. Kürt kültür kurumlarında yetişen gençlerin bu açığı zaman içerisinde kapatacağına inanıyorum. ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 26 ORTADOĞU GERÇEKLİĞİ: ARAP BAHARI VE KÜRTLER BÜLENT BİNGÖL-LONDRA Ortadoğu coğrafyasındaki halklar 20.yüzyıla girerken kültür, din, toplum ve ekonomi alanlarında son derece geri kalmışlardı. Osmanlı, İran, Arap,... Hükümranları feodalizm , Şovenizm , gericilik ve talan ekonomisi aracılığı ile insanlara kulluğu dayatıyordu. Öte yandan 19.yüzyıla kadar din alanında reformlar geliştiren, rönesans ile sanatı, pozitif bilimlerle tekniği, sanayileşmeyi, sosyal bilimlerle toplum ve bireyi gerçekliğini ortaya çıkaran bir Avrupa vardı. Avrupa’daki bu gelişmelerin ana dinamiği ticarettir; toplumdaki dinsel tıkanmışlığı, feodal örgütlenmenin tıkanmışlığını iyi değerlendiren burjuvazi, özgür birey ve özgür toplum perspektifiyle dinsel ve feodal yönetimleri ortadan kaldırdı; bir baştan öbür başa rahatça ticaret yapabildiği ulus devleti inşa etti. Tüccarların kar hırsıyla millet, hatta ırk şövenizmine dayanan ulusçuluk anlayışı bir süre sonra kendi ulus sınırlarını aşıp dünya kaynaklarını ele geçirme, sömürgeciliğine dönüştü. Kapitalist Batılılar Ortadoğu’yu sömürgeleştirme amacıyla bölgeye girdiler; çıkarları için bölgedeki dinsel ve sosyal gericiliği , feodalizmi, ve Halkların çelişkilerini sürekli kullanmak üzere harita üzerinden cetvelle devletler oluşturdular. Bu kirli politikaları için Kürt halkının yaşadığı coğrafyayı oluşturdukları dört şovenist ülke arasında paylaştırdılar. Böylece her gücü veya ülkeyi öncelikle kendi içinde çatışan sonrasında hep kendilerine mahkum eden bir tezgaha dönüştürdüler. Sömürgeci güçler kapitalist kar hırsıyla dünya kaynaklarını ele geçirmek için yüz milyondan fazla insanın öldüğü iki büyük dünya savaşı çıkardılar. Başını kapitalist Amerika’nın ve sosyalist Sovyetler Birliği’nin çektiği iki blok güç oluştu. Batı Bloğu sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik gelişimini tamamlamayan Ortadoğu’yu daha da kendine bağımlı hale getirmek için bölgedeki çelişkileri derinleştirme temelinde dinci ve milliyetçi oluşumları destekledi ve geliştirdi. Bu şekilde dincileşen, ırkçılaşan ülke yönetimleriyle hem Sosyalist düşünceyi ve Sovyetlerin etkinliğini azaltıyordu hemde kendine bağımlı düşkün anti demokrat kişilik, toplum ve devletler oluşturuyordu. Batı El kâide, Hamas, Saddam, F Gülen, Evren, MHP ve benzeri yapı ve diktatörleri yaratıp yıllarca iş tuttu. Batı’nın ulus devlet anlayışı ve yardımıyla kurulan T. Cumhuriyeti tek millet anlayışıyla farklı olan inanç ve kimliklere jenosid ve asimilasyon uyguladı. Türkiye Cumhuriyeti farklıkları Türkleştirme ve yok etme politikalarını en son Dersim katliamıyla nihayete erdirdi, sistematik devşirme sistemini devreye soktu. Artık toplumların direnme gücü kalmamıştı; en iddialı direnmeler dahi Kemalist ideolojiye paralel dinsel ve solcu yaklaşımları aşmadı. Devletin bu karşı çıkılmaz ideolojisi Abdullah Öcalan’ın 1970’lerde ; devleti sömürgeci ve asimilasyoncu ilan edip Halkların ve Kürdistan’ın özgürlüğünü istemesiyle Türkiye’deki politik şekillenme yeni bir aşamaya girdi. Kürt mücadalesi Kimliksiz, dilsiz, kültürsüz bir devrimin asimilasyona hizmet edeceği ve böyle bir devrimin hayal olacağı gerçeğini ortaya koydu. Bu devrimci teşhis ve direnişle Kürt Hareketi 1980 darbesi ve işkencehaneleri aşarak Kürdistan dağlarıyla buluştu. Ülkede ve Ortadoğu’da özgürlük umu- dunu ortaya çıkardı ve her yıl yeni kazanımlarla büyüdü ve büyüyor. 1991 yılında Sovyetlerin yıkılmasıyla Amerika ve Batı 1991 yılında körfez savaşıyla Ortadoğu’da tam ve genişletilmiş hakimiyet sağlamak için yeni dönem başlattı. Ortadoğu’ya yapılan müdahalenin iki körfez savaşı, milyonlarca insanın ölümü, bir çok ülkeyi hedeflemesi, onlarca devletin katılımı ve uzun vadeli stratejik hedefleri ile bir üçüncü dünya savaşıdır. Batı Ortadoğu’ya müdahalesini Arap baharı kampanyasıyla yeni aşamaya uygun işbirlikçi yönetim ve parçalı sınırlarla nihayetlendirme amacındadır. Batı kar hırsıyla çıkmış olduğu bu yola ;kültürleri, inançları, kimlikleri ve insanların onurunu dikkate almayan materyalist yaklaşımıyla Ortadoğu’da bataklığa girmiş bulunuyor. Keza Ortadoğu toplumuda çürüyen maddi ve manevi değerleriyle bu bataklıktan bir çıkış bulamıyor. Ortadoğu’da Halkların ve değerlerin özgürlüğünü , demokratik toplum demokratik birey hedefiyle demokratik modernite projesiyle ortaya çıkan PKK hareketi, emperyalist Batı ve işbirlikçi dinci milliyetçi bölge rejimleri açısından tehlike arz ediyordu. Bu temelde Ortadoğu’ya müdahale eden güçler 1999 yılında Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan’ı esir alarak Kürt mücadelesini kontrollerine almak istediler. Ancak Öcalan Batı’nın kontrol edemediğini birbirine kırdırtma hamlesine karşılık demokratik modernite projesiyle cevap verince, Kürt mücadalesi Ortadoğu’da en güçlü çözüm seçeneği ve siyasal güç haline geldi. Kürt mücadalesi 1999 yılından bu yana kitleselliğini artırarak; belediyeler, vekiller, demokratik kurumlar, dört Parça Kurdistanda özgün sosyal, siyasal , kültürel, ekonomik örgütlenmeler ve büyüyen askeri gücüyle Ortadoğu’da kendi çözümünü dayatır hale geldi. 2011 yılında Suriyede de devreye konulan Arap Baharı ile ülkede kaos başladı. Özellikle bölge üzerinde hesabı olan mezhepçi bölge Ülkelerinin ve Kürt düşmanlığı üzerinden hesaplaşmak isteyen Türkiye devleti ve AKP Hükümeti kaosu derinleştirerek nüfuz etmek istediler. Bu temelde Suriye’ye sürekli silah sevkiyatı ve Dünya’nın her tarafından açıktan yobaz Cihatçıları soktular. İSİD, El-kaide,.. gibi insanlık düşmanı kafa kesen, tecavüzcüler türetildi. Türkiye ve malum güçlerin kontrolündeki İŞİD ile Irak’ta Maliki Hükümeti devrildi, Şengal’de Ezidi Kürtlere saldırarak Rojava arkadan çevrelenerek , Rojavadaki kazanımlar hedeflendi. Türkiye’deki AKP hükümetiyle stratejik ortak olduğunu zanneden KDP çevreleri; Rojavaki Oluşumu izole ederek ambargo koyarak oynanan büyük oyundan kendilerine de küçük bir Kürdistan hediye edileceği çıkarcılığıyla Şengal’den güçlerini savaşmadan çektiler. İŞİD binlerce kadını esir aldı ve binlerce insanımız öldürüldü. Rojavadan YPG ve PKK Güçlerinin çıkış koridoru açmasıyla yüzbinlerce Ezidi Kürt katliamdan kurtuldu. Kürt düşmanı İŞİD’in Mahmur ve Erbil’e saldırması ile bu gerçekle yüzyüze gelen KDP yönetimi; PKK nin Mahmur, Hewler ve Kerkük’teki Öncü çıkışıyla ancak savunma savaşına dahil oldu. Taşeron çeteçi İŞİD Eylül ayında Rojavadaki demokrasi modelini çökertmek amacıyla ortada yer alan Kobani kantonuna Musul ve Rakkadan plan dahilinde ele geçirdiği üstün ağır Silahlarla saldırıya geçti. AKP hükümetinin yardımı ve yönlendirmesiyle saldıran İŞİDe karşı, muazzam bir direniş gösterildi ancak buna rağmen İŞİD şehrin içine kadar girebildi. Gerillanın direnişi ve Kürdistanın dört parçasındaki ve yurtdışındaki Kürtler’in olağan üstü ve sürekli eylemleri dünya kamuoyunu ayağa kaldırdı. Bu direniş ve kamuoyu baskısı şehrin içine girene kadar İŞİD’i seyreden Amerika’nın havadan vasat borbardımanı ve sınırlı işbirliğini getirdi. Gerillanın Kobanideki eşsiz direnişi ve zaferi Dünya’ya İŞİD’in yenilebileceğinin umudunu yarattı. Aynı süreçte iŞİDe verdiği desteğin güveniyle hareket eden Erdoğan Kobani’in düşmesi arzusunu ortaya koyuyordu; Türkiye’nin İŞİDi desteklemesine karşı 6-7-8 Ekım protestolarında 50ye yakın yurttaşımız şehid edildi. Rojava Kürdistanın hedef alınma sebebi Ortadoğu’ya demokrasi modeli ve Kürt kazanımı olması durumudur. Bu nedenlerden dolayı hem kapitalistlerin hemde gerici statükocu yapıların hedefi oldu. Kobani zaferi hem Ortadoğu hemde Kürtler açısından bir dönüm noktasıdır. Öncelikle Öcalan’nın projesinin doğruluğu, demokratik insan ve toplum iradesinin direniş gücü ortaya çıktı. Türkiye ve Erdoğan’ın gerçek yüzü ortaya çıktı; Batı ve Doğu arasında köprü görevi gördüğünü iddia eden Türkiyenin Ortadoğu’daki krizlerin örgütleyeni ve bu krizlerden nemalananı olduğu ortaya çıktı. Ayrıca AKPnin gerici ve sömürücü karekteri ortaya çıktı. KDP’nin küçük olsun benim olsun hesabıyla yaptığı yanlışlar ortaya çıktı ve Kürdistani iddiasını sürdürme açısından mecburi hedef büyütme zorunluluğu ortaya çıktı. KDP’nin Ulusal ve demokratik yönetim olamama pozisyonunu deşifre etti. KDP Hükümetlerinin sürekli girmekten kaçındıkları Kerkük, Celawla, Xaneqin gibi alanlara zorunlu girme durumu ortaya çıktı. Amerika ve Batı açısından ise; planladıkları oyunlarının tehlike boyutlarını ortaya çıkardı. Ortadoğu’daki değişimin kimliklerin, inançların, değerlerin demokrasi ve özgürlükler hesaba katılmadan olamayacağı ortaya çıktı. Genel olarak Rojava ve özelde Kobani zaferi Kürt uluslaşmasında, siyasetinde ve diplomasisinde dönüm noktasıdır. Rojava devrimi, Demokratik modernite esasıyla sosyal siyasal kültürel ekonomik ve askeri alanda güç olup kendi kendini muhatap etme ve sonuç almanın adı oldu. Yine Rojava’daki kazanımlar ve kuzey Kürdistan’daki demokratik inşa süreci halkımızda sinerji yaratmış; AKP Hükümeti’nin bütün barış karşıtı duruşuna karşı hareketimizin güç olmasını ve kendi çözümünü dayatmasını sağlıyor. Dahası Kürtler için artık cin şişeden çıkmıştır. HDP projesi Kürt halkının ,Halkların , İnançların , Emeğin, Doğa’nın, Kadının demokratik haklarını kazanmanın önünü açıyor. Geldiğimiz süreç itibariyle demokratik modernite perspektifiyle Kürtler Ortadoğu’da ve Dünya’da inisiyatif sahibi ve güç olabilme durumundadırlar. Günümüzde kapitalizm ve gericilik geldiği aşama itibariyle insani değerleri, emeği, kadını ve doğayı korkunç yaralıyor. Tarihsel olarak Önderliğimizin geliştirdiği Demokratik Modernite perspektifi ile insan ve doğa özüne kavuşuyor ; böyle bir perspektif hem teorik hem de pratik anlamda özüne uygun demokratik ahlakla yerine getirilirse ; şehidlerimizin kanı ve emeğiyle bugünlere gelen mücadalemiz başarılı olacaktır. Bize düşen görev böylesi kutsal bir mücadalenin emekçisi, demokratı ve takipçisi olmaktır. Umut ve emek ile.... ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 27 28 ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 Sudoku Zor Sudoku Basit KARİKATÜRLER ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 29 Alevilik ve iktidar Kemal Bülbül-Özgür Gündem Aslında tartışmak istediğim konu, “Özerk, demokratik toplum modeli” ve Alevilik. Her inancın kendine özgü bir kutsal” kavramı vardır ki buna geniş anlamda teoloji denir. Ancak teo (Theos-Tanrı) loji (logia-bilgi/bilim) kavramı daha çok tevhid dinlerindeki “kutsal” kavramını açıklamak için kullanılır. doks” belirlemesi (Sözcüğün geniş ve farklı anlamları olsa da) “Kabul edilmiş din kurallarına aykırı davranan, aykırı düşüncelere veya ilkelere saplanmış olan” anlamında kullanılır. Yani bir inancın hetorodoks olabilmesi için, devletin ve iktidarın kontrolünde olan bir ortodoks inancın içinde yer alması ama içinde yer aldığı ortodoks inancın “Kabul edilmiş kurallarına aykırı davranıp aykırı düşünce ve ilkelere saplanmış olması” gerekiyor. Din ve inançların “kutsal” kavramı veya teolojisi o inancın toplumsal yaşama bakışını ve toplumsal örgütlenme biçimini belirler. Bu belirlemeden yola çıkılarak din ve inançlar için ortodoks veya hetorodoks tanımı yapılır. Bu durumda ortodoks inançlar devlet ve iktidar dini, hetorodoks inançlar toplum ve halk inancıdır. Peki, bu durumda Alevilik hangi “ortodoks” inancın içinde yer alıyor? Hangi “Kabul edilmiş kurallarına aykırı davranıp aykırı düşünce ve ilkelerinden sapıyor?” Cevap, “İslamiyet’in içinde yer alıyor. Ama Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet’in İslam ortodoksisine karşı hetorodoks bir duruşu var.” Doğrusu “Alevilik hetorodoks bir inançtır” demek Osmanlı uleması ve Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) yetkililerinin “Alevilik Rafıziliktir” demelerinin biraz yumuşatılmış, entelektüel dille söylenmiş biçimidir. Günümüzde birçok araştırmacı, yazar, teolog Alevilik için “Hetorodoks bir inanç” der. Buradaki “Hetoro- Tarihçi, araştırmacı, yazar ve teologlar “Alevilik bir hetorodoks inançtır.” belirlemesini Selçuklu, Osmanlı ve Cum- huriyet tarihinde devlet ile Alevi toplumu arsında yaşananlardan yola çıkarak yapıyorlar. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan Alevi katliamlarının temel sebebi vergi, asker devşirme, asimilasyon politikaları ve Aleviliğin toplumsal örgütlenme biçimiydi. Alevilerin “Ocak” örgütlenmesi bahsi geçen iktidarlar için bir “Ayak bağı” idi. Zira egemen iktidar “Yönettiği reayaya” direk ulaşmak, asker devşirmek, vergi almak ve “reayayı kendine tabi kılmak” istiyordu. Ama “Rafıziler” ocaklarına, mürşitlerine, pirlerine, dede ve rehberlerine talip oluyor, Alevilik Yolu’nu yürütenlere “Hakullah/Çıralık” veriyorlar, devlete vergi vermiyorlardı. Üstüne üstlük “askere gitmiyorlar”, bu da yetmiyormuş gibi “Kadı efendi” ve “Şeriat mahkemeleri” dururken toplumsal ve bireysel sorunlarını cemlerde çözüyorlardı! “Rafızi” Kızılbaşlar ile her türlü katliam ve “Osmanlı oyunlarına” rağmen başa çıkamayan zihniyet “Kaleyi içten fethetmeyi” düşündü. “Devleti Osmani’nin menfaati maksadıyla Ocaklar ile müspet(!) münasebetler tesis etme cihetine gidilecek!” Osmanlı, bazı Alevi Ocakları ile öyle “Müspet(!)” ilişkiler kurdu ki, bir zaman sonra o ocaklar “Padişah Efendimizden(!) şecere almaya” başladılar! Ulus devlet öncesinde egemen iktidarlar dini esaslara göre örgütlenir, dini iktidarlarına dayanak yaparak iktidarlarını kutsarlardı. “Tekke ve zaviyeler kanunu” öyle iddia edildiği gibi “Şeriatçı örgütlenmeye karşı” değil, kırım ve katliamdan geriye kalan Alevi ocaklarına karşı yapıldı. Bir diğer amaç da Sünniliğin tüm mezheplerini kontrol altına almak ve “Kutsal laiklik” ile “Devlet Alevisi” yaratırken, Diyanet İşleri Başkanlığı ile “Devlet İslamı ve Sünniliği” yaratmaktı. Bu gün Alevi toplumun karşı karşıya olduğu durum “Kentlere, yurt dışına göç ile oluşan” durumdan çok Alevi ocaklarının, mürşitlik, pirlik, dedelik, rehberlik kurumunun yok edilmesi, etkisiz kılınması ve cem, deyiş, nefes, gülbang, semah gibi kutsal değerlerinin elinden alınarak, “Folklorik ritüeller” gibi gösterilmesi, giderek kendi değerlerine yabancılaştırılması ile olmuştur. Ve yaklaşık bin yıldır Alevi toplumuna “Reva görülenler” özgür ve özerk duruşundan, özgür ve özerk olmak istediğinden değil midir? Bu bağlamda Alevi sorunun çözümü de Tekçiliği, egemen dini Türk/ İslamcı devlet dinini örgütleyen DİB yerine inanç özerkliğiyle olmaz mı? ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 30 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz Bu sayfada £10 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. Kartal Food DRİVİNG LAND ŞOFÖR OKULU Sakine Kartal’dan sağlıklı ev yemekleri Evlere ve işyerlerine servis yapılır Kısa sürede fazla para harcamadan ehliyet almak, güvenli sürücü olmak için vitesli & otamatik direksiyon dersleri verilir. Tel: 07926 751328 Erken test günü alınır [email protected] Ali 07723921216 Sağlıklı ve zinde bir vücuda sahip olmak için henüz gec değil, özel ve grup dersleri ile kendinizi yeniden kesfetme zamanı. Deniz Dogrusoz Personal Trainer 07455947693 www.deniz-personal-tranining.com ALTUN CLEANING SERVICES 07427424619 Ufuk Kaya 07405891522 MEM Painting and Decoration El sanatları kursu verilir Takı, Mosaic, geleneksel el sanatları. Her türlü boya ve dekorasyon işi itina ile yapılır. Hurdar Sinop Tel:07448 654 828 07984 513 968 TOPCU MOBILE CAR MECHANIC Her türlü araba tamiri işleriniz yapılır REPAIRS SERVICING DIAGNOSTICS PRE-MOT/FAILURES AHMET TOPCU 07415106521 07405756462 Horizon Books Kitap Satış Temsilcisi Hurdar Hand Crafts Özel Türkçe Dersi Türkçe diksiyon ve gramer dersleri verilir. Diren Yalçın 07504 662756 Mahmut Söylemez BALINZA LAUNDRY & CLEANING SERVICES Her türlü çamaşır yıkama işi yapılır. Evden alıp eve teslim servisimiz mevcuttur. One 2 One English for children and adults 07428336181 OREL BOOKKEEPING & ADMIN 07768282295 [email protected] Yıldız Adıgüzel Qualified English Language Teacher SATS, GCSE, A LEVEL, ESOL, IELTS & BUSINESS ENGLISH For more information and Free consultation: t 0753 4491 623 e [email protected] ÇARŞAMBA 15 NİSAN 2015 SERi iLANLAR İlanlarınızı [email protected] adresine gönderebilirsiniz 31 Bu sayfada £30 1 kutu ilan 0742 948 1490 İlanlarınızı Pazartesi günü saat 16.00’ya kadar gönderebilirsiniz. SOUTHBURY LAUNDRETTE Self Service Laundry Service Wash İroning Service 020 8804 3725 467 Southbury Road, Enfield EN3 4HX Located between Tesco and Southbury station ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 DILZAR DÎLOK Bêyî ku mirov bikeve nava şaşitiyekî weke şêwegiriyê, divê mirov bizane ku li gorî çanda xwe, ango jiyîna bi çanda xwe azadî ye Komara Tirkiyeyê, kurdên bêreng, hejar û bêdeng dixwaze. Kurdên mirî dixwaze. Kurd, li hemberî van hemû êrîşên çandî hê jî cil û bergên xwe yên çandî û herêmî li xwe dikin. Hinek cil û bergên taybet bi erdnigariya Kurdistanê, gerîla jî li xwe dikin. Her çend kurd rastî qirkirina çandî hatibin jî bi saya têkoşîna azadiyê kurdan cil û bergên xwe yên netewî dubare li xwe kirin. Gelê kurd dît ku cil û bergên netewî nemada paşverûtiyê nîn in, berovajiyê vê yekê bi gerîla dît ku nîşaneya berxwedan û rûmetê ne. Wer jî fêr bû û pejirand. Îro cil û bergên me weke çekan têne nirxandin, têne qedexekirin û dikin hinceta girtin û binçavkirinê. AKP’ya ku dilê xwe dibijîne salên bebikiyê yên komariyê, li ser şoreşa kumê dixwaze şoreşekî nû bike. Dijminatiya dewleta tirk di mijara dijminatiya şal û şapik de şênber bû û dest bi şoreşa pantolan kirin. Ev bebiktiya ku di dema pîriya komarê de dikin, êdî faşîzm jî derbas kiriye. 9 KOMARA TIRKIYEYÊ QIRKIRINA ÇANDÎ DIDOMÎNE Divê her ciwanekî kurd di kesayeta xwe de vê têkoşînê bimeşîne Divê ciwan jî cil û bergên çandî û netewî weke tenê cilên kal û pîran nebînin. Divê hemû kurd, hem ên ku li bakurê Kurdistanê dijîn û hem jî yên li metropolên Tirkiyeyê xwedî li dîrok, çand û zimanê xwe derbikevin, li gorî vê yekê bipeyivin, li gorî vê yekê bifikirin û heta xwarin û vexwarina xwe jî li gorî vê yekê rêkûpêk bikin. Divê vê yekê ji xwe re weke şertê bingehîn bihesibînin. Li hemberî wê nexweşiya ku kofî û şelwaran weke paşverûtî dibîne, divê her ciwanekî kurd di kesayeta xwe de vê têkoşînê bimeşîne. Qanûnên faşîst şermezar bikin Kurdîtî, bi qasî ku diyardeyekî siyasî ye, ew qas jî diyardeyekî çandî ye. Di vê çarçoveyê de nûnertiyekî rast a nasnameyê kirin, şertê bingehîn ê hebûnê ye. Divê hemû Kurdistanî cil û bergên xwe yên herêmî û neteweyî li xwe bikin û van qanûnên faşîst ên komara Tirkiyeyê şermezar bikin. Cil û berg ji xirabkariyên modernîteya kapîtalîst ên ku di bin navê modayê de pêk tîne rizgarkirin jî, di serî de erka bingehîn a ciwanan e. Dijminatiya AKP’ê ya li hemberî kurdan Dema ku mirov nehêle zarokek jî cilên bi dilê xwe li xwe bike, hema rûdine û digirî û bi israr dixwaze cilên bi dilê xwe li xwe bike. Lê belê dijminatiya AKP’ê ya li hemberî kurdan, desthilatbûnê weke êrîşkirina ser kurdan dibîne. Ango desthilatiyê wiha dinirxîne. Dijminatiya li hemberî kurdan, bûye rêbazek ku di dîroka komara Tirkiyê de hikûmetan ji xwe re esas girtine û îro jî AKP vê yekê dike. Polîtîkaya înkar û tinekirinê, polîtîkaya dewletê ya bingehîn e û wer difikirin ku kîjan hikûmet vê yekê baş pêk bîne, ew ê zêdetir bikare li ser piyan bimîne. Yekoyeko cilên kurdan, kefiyên wan, rengên wan, şal û tîliliyên wan têne qedexekirin. Beriya ku ev rejîma faşîst xeyalan jî qedexe bike, divê mirov xwe jivan qedexeyan rizgar bike. Divê mirov çi bike? Hûnermend dibêjin, divê mirov tiştekê bike. Divê hemû kurd cil û bergên xwe yên herêmî û çandî li xwe bikin. Divê gelê me li kolanan bi şal û şepikên xwe, bi xwezayîbûna xwe vê rejîma faşîst şermezar bike. Hem divê bi armanca şermezarkirina pêkanînên rejîma faşîst û hem ji van jî lixwekirina cil û bergên netewî û lixwepêçana kefiyeya netewî ye. Şêwazê cil lixwekirinê jî dişibe ziman. Reng, zimanê beden in. Şêwe, zimanê bedena mirov e. Em nikarin tenê di festîvalan de kurdî baxivin. Eger wisa be, divê hemû kurd di her qadekî jiyanê de cil û bergên xwe yên netewî û herêmî li xwe bikin û wan hemû şêweyên cil û bergên modernîteyê ku di bin navê modayê de têne pêşkêşkirin jî weke amûrên helandinê bibînin û li hemberî wan têbikoşin. Dê li çiyayan cil û bergan li xwe bikin jî bi armanca xwebûnê li xwe bikin. Ne tenê di pîrozbahiyên Newrozê û li hinek festîvalan de li xwe bikin, divê di her qadekî jiyanê de şal û şepik û kiras û fîstanên xwe li xwe bikin. Divê bi vî awayî zagonên rejîma faşîst bêne pûçkirin. Xisleta bingehîn a dewleta tirk ew e ku çareseriyê nîqaş dike û hewl dide bihelîne, eger nebe serkût dike, eger nekare înkar bike, vê carê jî tune dike. Reng zimanê beden in Ev hikûmeta ku ji aliyekê ve serî li lîstokên osmaniyan dide, ji aliyê din ve jî tevkujiyên zarokan didomîne û bi tecawizkirina zarokan re dixwaze nifşên nû tine bike û her dem qirkirina çandî jî bidomîne. Polîs û gardiyan hikûmetekî tecawizkar jî ji ber sîstema xwe ya heyî tecawizkar in. Niha hikûmetek heye, televîzyona kurdî vedike, lê nahêle bi kurdî stran bêne gotin; hikûmetekî evqasî bêteşe ye. Li hemberî van hemû pêkanînên dewletê yên înkarker û tineker, divê mirov bi zimanê hebûnê biaxive. Yek BÊYÎ ku mirov bikeve nava şaşitiyekî weke şêwegiriyê, divê mirov bizane ku li gorî çanda xwe, ango jiyîna bi çanda xwe, azadî ye. Li hemberî hemû awayî kirêtiyên modernîteya kapîtalîst divê gelê kurd bi aktuelkirina serdema modernîteya demokratîk re girîngiya cil û bergan bi van çalakiyên xwe ji her kesê re ragihîne. Ez bangewaziyê li her kesê, bi taybet jî li ciwanan dikim ku cil û bergên gerîla yên ku weke sûc û tewanbariyê têne pênasekirin ango şal û şepikan, li xwe bikin. Divê komara Tirkiyeyê jibîr neke ku ew ciwanên ku cilên gerîla, şal û şepikên bav û kalên xwe ku nikarin li bajaran li xwe bikin, wê li çiyayan heman cil û bergan li xwe bikin. ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 8 Demîrtaş: Yên mirine ji bo vê hikûmetê ne girîng in Hevserokê Giştî yê HDP’ê Selahattîn Demîrtaş got, “Divê em rêyên guhertina vê desthilatdariyê bibînin. Ne 301 canên li Somayê mirin ne jî yên li Agiriyê mirin, ji bo vê hikûmetê ne girîng in. Hemû bindest, divê em desthilatdariya ji dengên HDP’ê ava bikin.” Li dû rûniştina doza li ser karesata kana komirê ya Somayê, ku 301 karkeran jiyana xwe ji dest dan, Hevserokê Giştî yê HDP’ê Selahattîn Demîrtaş li derve daxuyaniyek da. Demîrtaş diyar kir ku ji ber cînayeta kar a li Somayê rû da dil û can îro li vir in û anî ziman ku ya li Soma qewimî ne “qeza” ye, “cînayet” e. Demîrtaş da xuyakirin, ku ji bo pirsîna hesabê komkujiya Somayê ew hatine û mîna her kesî li benda edaletê ne û destnîşan kir ku divê berpirsyariya edaletê bi tenê ji heyeta dadgehê re neyê hiştin. Demîrtaş axaftina xwe wiha dewam kir: “Piştî rewşeke bi vî rengî diviyabû Wezîrê Enerjiyê ji ser qoltixa xwe rabûya û biçûya. Siyasetmedarekî bi tenê jî nayê darizandin. Heta ku siyasetmedar bên darizandin, hingî wijdanê me hemûyan wê rehet bibe. Divê bersûc bê ceza nemînin. Ya girîng ew e ku di vir de rêveberên sîstema êdî bêhn jê tê, bên darizandin. Ji ber ku bi edaleta ji vir derkeve re wê rû bi rû bûn pêk were.” Demîrtaş diyar kir ku ji bo desthilatdariya heyî pere her tişt e û got, “Divê em rêyên guhertina vê desthilatdariyê bibînin. Pêwîste em desthilatdariya xwe ava bikin. Weke xwediyên vê welatî, weke xebatkarên bi xwêdana eniya xwe dixebitin, em ne neçarî desthilatdariya AKP’ê ne. Ne 301 canên li Somayê mirin ne jî yên li Agiriyê mirin, ji bo vê hikûmetê ne girîng in. Hemû bindest, divê em desthilatdariya ji dengên HDP’ê ava bikin.” Li dû daxuyaniyê, Demîrtaş, Hevberdevka HDK’ê Sebahat Tûncel û namzetê HDP’ê yê Îzmîrê Ertûgrûl Kurkçu jî di nav de HDP’yî bi dirûşmên “Ji Roboskî heta Soma em ê hesap bipirsin” û “Bijî Partiya Demokratîk a Gelan” heta ber avahiya HDP’ê ya Navçeya Akhîsarê meşiyan. Demîrtaş li ber avahiya navçeyê jî axaftineke kurt kir û ji hemû derdorên civakê re got, “Eger em dixwazin di 8’ê Hezîranê de li welatekî divê em mal bi mal, kolan bi kolan bigerin û ji bo HDP’ê bixebitin.” Baluken AKP’ê biryara şer daye Serokwekîlê Koma HDP’ê Îdrîs Baluken tevlî xebatên hilbijartinê yên Çewlîkê bû û diyar kir ku heke HDP di bin bendê de bimîne AKP wê şer bide destpêkirin. Xebatên hilbijartinê yên HDP’ê li Çewlîkê bi ziyareta esnafan berdewam dike. Serokwekîlê Koma HDP’ê Îdrîs Baluken li navçeya Bongîlanê esnaf ziyaret kirin. Baluken û heyeta pê re di ketina navçeyê de ji aliyê welatiyan ve hate pêşwazîkirin û pişt re derbasî avahiya partiyê bû. ‘EV DENG LAYÎQÎ ÇEWLÎKÊ NAYÊN’ Baluken di civîna li vir de axivî û diyar kir ku dê teqez bendavê derbas bikin û wiha got: “Dengên ji sedî 30 layîqî Çewlîkê nayê. Bajarê me yên nirxên wê gelek mezin e. Di vê hilbijartinê de em bendavê derbas bikin ji bo pêşeroja Tirkiyeyê ya sed salan gelek girîng e.” ‘AKP BIRYARA ŞER GIRT. EV YÊK JI BO ME ZELAL E’ Baluken di civînê de balkişand ser pêvajoya çareseriyê û da zanîn ku hikûmeta AKP’ê biryara şer girt û wiha axivî: “Pêvajoya çareseriyê bi saya Birêz Abdullah Oalan berdewam dike. Hikûmeta AKP’ê ligel pêvajoya çareseriyê ya dimeşe, ligel hiwildanên me di cîvîna MGK’ê ya dawî ya 13 seatan berdewam kir de biryara şer girt. Ev yêk ji bo me zelal e û em xwedî vê agahiyê ne. Biryara di civînê de hatî girtin heke hilbijartine nebe dê xistiban meriyetê. Lê niha ji ber em di pêvajoya hilbijartinê de ne AKP bi guman nêzî biryara şer dibe. Ji ber ku hewcehiyên wê bi dengên gelê Kurdistanê hene. Ji bo nebêje ‘Min biryara şer girt û niha jî ez têm ji we deng dixwazim’ vê biryarê pêk nayne. Em ji vê yêkê bi bawer in,heke di vê hilbijartinê de AKP destê xwe xurt bike û HDP’ê di bin bendavê de bihêle dê şerekî mezin bide destpêkirin. Tiştên li Agiriyê pêk hatin jî perçeyekî biryara şer a di MGK’ê de hatin girtin e.” ‘YA DIKEVE SER MILÊ HEMÛ KESÎ EW E KU BIRYARA AKP’Ê VALA DERXE’ Baluken bilêv kir ku biryara şer a AKP’ê dêbi derbasbûna bendavê ya HDP’ê vala bê derxistin û wiha pê de çû: “Ya dikeve ser milê me hemûyan biryara AKP’ê vala derxistin e. Riya vê yêk jî di hilbijartinê de dengên AKP’ê kêmkirin û HDP bendavê derbas bike ye. Heke ve yêk pêk neyê dê ya AKP dixwaze pêk bê û şermekî mezin dê bide destpêkirin.” Piştî civînê Baluken û heyeta pê re esnafên navçeyê ziyaret kirin. Pişt re Baluken derbasî Arakonakê bû. Baluken li qehweyekê bi gel re hate cem hev û guhdariya pirsgirêkan kir. Di cîvîna gel de Serokê AKP’ê yê bajarokê û gelek cerdevan jî tevlî cîvînê bûn. Baluken piştî Navendan Çandê ya Ciwanan ziyaret kir ber bi Dara Henê ve bi rê ket û di ketina navçeyê de ji aliyê gelek welatiyan ve hate pêşwazîkirin. ‘Wê hesabê Soma bê pirsîn’ Endamên Platforma Piştevaniya Somayê, hikûmeta AKP’ê protesto kirin û gotin dewlet li Somayê birînan derman nake Doza Somayê ku di kana komirê ya li navçeya Somaya Manîsayê de 301 karkeran jiyana xwe ji dest dan û li Dadgeha Cezayê Giran a Akhîsarê pêk hat. Endamên Platforma Piştevaniya Somayê, ji bo piştgirî bidin, doza Somayê li Kolana Sakaryayê hatin cem hev û daxuyanî dan çapemeniyê. Endamên platformê pankarta; “Wê hesabê Somayê bê pirsin” vekirin û dirûşmên, “Qeza nîne cînayet e” û “Qeder nîne qetlîam e” berz kirin. Li ser navê platformê endamê Kaldiraçê Can Ersoy daxuyanî da û diyar kir ku dewlet li Somayê birînan derman nake. Ersoy bal kişand ser rapora meclîsê ya ku mehê 120 karker dimirin û wiha got : “Di vê sektorê de mirina karkeran kêm nebûye, zêde bûye.” Piştî daxuyaniyê endamên platformê bi dirûşma, “Wê hesabê Somayê bê pirsîn” berz kirin û çalakî bi dawî bû Ji Heyva Sor a Kurdistanê ji bo qurbaniyên komkujiya Hesekê alîkarî Saziya Mirovahiyê Heyva Sor a Kurdistanê ku bi xebatên xwe bûye hêviya gelê Rojava, qurbaniyên komkujiya 20’ê Adara îsal li Hesekê ji bîr nekir û destê alîkariyê dirêjî wan kir. Heyva Sor a Kurdistanê bi vê armancê û bi desteka Heyva Sor a Kurd li Rojava 22 mîlyon lîreyên Sûrî ango 100 hezar Euro alîkariya madî li malbatên qurbaniyên komkujiyê belav kir. Şeva Newrozê li bajarê Hesekê êrîşkarên rêxistina bi navê DAIŞ’ê li du deverên cuda komkujî pêk anîn û di encamê de 54 kesan jiyan xwe ji dest da û bi dehan welatiyên sivîl jî birîndar bûn. Heyva Sor a Kurdistanê piştî vê komkujiya hovane, yekser derbarê rewşa malbatên qurbanî û birîndaran de lêkolîn da destpêkirin û biryar da ku alîkariya wan bike. Li gorî vê yekê, ji bo malbatên ji ber êrîşên xwekuji zerar li wan hatibe, karibin birînên xwe derman bikin û debara xwe ya jiyana bikin, Heyva Sor a Kurdistanê di cih de dît ku alîkariya madî bi wan re bike. Bi vê armancê, Heyva Sor a Kurdistanê bi destek û navbênkariya Heyva Sor a Kurd li tevahiya malbatan Rojava 22 mîlyon lîreyên Sûrî ango 100 hezar Euro alîkariya madî li malbatên qurbaniyên komkujiyê belav kir. Heyeta ku ji Serokê Heyva Sor a Kurd Egîd Îbrahîm û endamên saziyê pêk dihat çûn serdama malbatan û alîlkarî dan wan. Ji aliyê xwe, malbatên qurbaniyên komkujiya Hesekê ji ber vê helwesta berpirsiyar, malavahiya Heyva Sor a Kurdistanê kirin. KNK’ê qurbaniyên Enfalê bibîr anî Konseya Rêveber a KNK’ê bi daxuyaniyekê, di salvegera 27. de qurbaniyên Enfalê bibîr anî û di serî de Neteweyên Yekbûyî û saziyên humanîter bang li tevahiya cîhanê kir ku li ser vê heqîqetê bisekinin û bi awayekî fermî weke tawanên jenosîdê nas bikin. Konseya Rêveber a Kongreya Neteweyî ya Kurdistanê (KNK) bi munasebeta 27. salvegera Enfalê ku ji aliyê rejîma Iraqê ve li ser gelê kurd hatibû meşandin û 182 hezar kes hatibûn qetilkirin de daxuyaniyek nivîskî weşand. Daxuyanî wiha ye: “Ev salek din jî bi ser Enfalên reş re derbas dibin. Belê va 27 sal li ser mezintirîn komkujî û jenosîda dewleta Iraqê ya li ser xelkê Başûrê Kurdistanê derbas bûn û hîn jî Enfal û komkujî û tinekirin a li ser gelê me didomin. Komkujî û qirkirina kurdan bi destê rejîmên dagirkerên Kurdistanê, di heyama sed salên bihurî de, cih û berperên taybet di dîroka gelê me yê Kurdistanê de bi girtine. Her ji jenosîd û komkujiya Dêrsimê bigire heta Amûdê, Kurdên Feylî, 8 hezar Barzanî û rêze komkujî yên li rojhilatê Kurdistanê û heya digehe hewên enfal û Helebce yê. Ew komkujî ya li Başûrê Kurdistanê bi destê rejîma Baasê ya dewleta Iraqê hat encam dan, ew komkujî mezintirîn û pir êş û azartirîn a gelê Kurd e. Meynetî û birînên kûr li dû xwe hêlane, ku nêzî 182 000 mirov bi kal, pîr, jin û zarok bûn qurbanî. Bi hovanetirîn şêweyên dije mirovatî yê qetlîamkirinê, bi saxî bin ax kirin û gelek ji wana bi birçîtî giyana xwe ji dest dan. Ev şêweyê qetlîamê mînaka wê li hemû cîhanê nebû ye. Ev hewla komkujî yê ku li sala 1988’ê hat encam dan, rejîma Bexda yê bi navê (ENFAL) ê nav kir. Kurd û Kurdistanî li her aliyê Kurdistanê, her sal di roja 14.04 de bi roja enfal û qurbaniyan bi bîr tinin. Mixabin, piştî 24 salan li ser rizgarkirina Başûrê Kurdistanê û xweseriyek azad, asewarên wê komkujî yê hê mayne û ew birîn bi ser vala mane. Li alî yê dadgehên navdewletî ve jî Enfal û hemû komkujiyên din ên bi dirêjîî ya dîrokê yên ku li ser Kurd û Kurdistanê hatin, weke jenosîda li ser gelekî, li gor prensîbên yasayên mafên mirovan ên neteweyên yekgirtî ve nahatîne ser rastkirin. Her çende hewl û pêngav jêre hatîne dan. Lê bi şêweyên heremekî û ne yekgirtî. Belê îsal birîneka din li ser Enfalên Kurd û Kurdistanîyan zêde bû. Enfal û fermana 74’an a li ser Şengalê û komkujî ya destên reşên terorê terora DAIŞ’ê ye. Dem hatiye ku Kurd û Kurdistanî bi hev re Enfal, ferman û hemû komkujî yên ku li ser gelê me hatine bi yek dosî, bi yek keys, bi yek deng û bi yek pênase bi dunyayê bidin nasîn. Ew komkujî yên han yek û yeko ji armanca jinavbirina gelên Kurdistanê hatine encamdan, ew hewl û kiryarên dijî mirovahiyê ne û divê dinya, alem, neteweyên yekgirtî û cîhana humanîter li ser vê heqîqetê bi sekinin û bi fermî weke tawanên jenosîd bên nasandin. Em Kongreya Neteweyî ya Kurdistan (KNK) ne tenê li roja 14’ê Nîsanê ya Enfal tê bîra me, dibe ku em her rojên salê hest bi birîn û êşên enfalan dikeyn. Herwesa ji bo gihandina wê bûyerê bo raya giştî û navdewletî û bi jenosîd nasandina Enfalan, di kar û çalakiyên me da dosyayek taybet li ser xebitîne heye, bi taybetî digel Yekîtiya Ewropayê. KNK roja Enfalên Başûrê Kurdistan ku îsal salroja 27. e, bi erkek mirovî, niştîman û neteweyî dinirxîne. Û di heman dem de gûrî û qurbanîyên enfalê ji dil û can bi bîr tîne û kes û kar û malbatên wana serferaz û pêdar dibîne û silav dike.” ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 7 DI MODERNÎTEYA DEMOKRATÎK DE METAFÎZÎK FEYZÎ AKTAŞ-Azadiya Welat Li dû her sûr, pîramîd, dewlet û îbadetgehan hişmendiyek “derdinyayî” heye. Lê, paradoks ew e ku vê hişmendiyê bi avahiyên xwe yê daringî civak û însan dîzayn kirine, fikrê wê çawa bijîn bi wan dane erêkirin Metafîzîk şaxekî felsefeyê ye. Xwe li ser hişmendiyek gerdûnî û tevgerek gerdûnî berceste dike. Ji ber vî awayî jî metafîzîk, têkiliya ruh û bedenê jêneger dibîne. Têgînên bingehîn yên wekî hişmendî, beden, Xweda, wext, dinya, heyber, wusat, hemanî pênase dike û têkiliyê wan ê xwezayê datîne holê. Diyalektîka navbera wan têgînan tevgerek zindî diafirîne û ev jî wekî metafîzîkê tê pênasekirin. Ji xwe bi yewnaniya Arîsto û Platon, bi vê dixwazin hêza zihîn ya li pişt gerdûn, xweza û bedenê bibînin; ji ber vî awayî jî, ji vê milê felsefê re gotine metafîzîk. Çimkî meta wekî “piştre”, “jê wê de” tê binavkirin, Physîka jî wekî “gerdûn”, “xweza” û “beden” tê dîtin. Bi kelijandina van herdu bêjeyan “metafîzîk” û wateya wê, tê pê. Têkiliya sîmbiyotîk Em bi wêrekî dikarin bibêjin ku hişmendiya însan ya ontolojîk, metafîzîk e; di avakirina civakê de ji ber ku jiyan wekî ayîn û seremaniyek tê dîtin rista rih û bedenê ji gorî pêdiviyê rojane tê kargîn kirin. Ev, di nava hişmendiya daringiyê de hevsengiyek civakî û wekheviyekê ava dike. Lê piştre ev, ji aliyê olparêziya desthilatdarî ve, bi awayekî ji rist û giringiya xwe hatiye dûrxistin. Têkiliya sîmbiyotîk ji navbera rih û bedenê hatiye rakirin. Û têkiliyatiyek desthilatdar di navbera wan de hatiye rûniştandin. Heman têkiliyên desthilatdar di navbera hişmendiyê û daringiyê de jî hatiye afirandin. Ev di qirnê navendî de wekî kartezyenîzmê hatiye pênasekirin. Hişmendî û rih avakarê tevek tevgerên gerdûnî û însan hatiye dîtin. Olparêziya desthilatdar darîng û bedenê wekî ajalekî bê wate dîtiye. Metafîzîk ewilî ji vî milî ve hatiye bêwatekirin. Ji milê din ve jî di qirnê 19’emîn de pozîtivîzm; tenê daringî derxistiye pêş, rih û hişmendî tune hesibandiye. Bi vî awayî pozîtivîzmê jî ji milê xwe ve derbeya mezin li metafîzîkê xistiye. Modernîteya demokratîk, hem metafîzîka îdealîst û desthilatdar û hem jî metafîzîka pozîtîvîst ya yekalî red û rexne dike. Qonaxa ku zanist gihîştiyê, bi bêhişmendiyê ne ji civak û ji tu tiştek din tê avakirin. Çirûsk û bizavkên ku hatine afirandin bi hêza hişmendiyê xemilandî ne. Metafîzîk, hişmendiya mirov ya ontolojîk e Mirovê metafîzîk, di zanebûn û hayilbûniya xwe de ye. Ev, raman û hişmendiya wî/ê jî vezelok dike. Ji ber vî awayî metafîzîk; rasteqîniya mirov ya avakariya civakî ye. Parametreyên geşedanên civakê bi paradoks û hem jî yê lewazî û qelsiyê. Ango, hayilbûniya meriv; hem geşdariya asta îdraqê nîşan dide û hem jî hember gerdûniyê nebesiya îdraqê dihewîne. Her çiqas zerengiya fikirkirina însên pêşketî be jî, gerdûn dîsa jî li pêşiya wî/ê “lîstokên kompleks” radixe! Însan; hem heyberek bisînor e, hem jî pêl bi pêl xwe li vê sînorê dixe. Ji bo ku xwe ji vê dualîtiyê xilas bike pêdivî bi metafîzîkê dibîne. Metafîzîkên îdealîst û pozîtîvîst ji ber ku bandorekî rûxinêr li civak, civaknasî û psîkolojiyê kirine têgîna “metafizîka erênî” hatiye pêşxistîn. Metafîzîka erênî ji du kirûyên wesfînî yên cuda geşedanek civakî û însanî ava dike. Metafîzîka erênî nakokî û paradoksên jiyanê yên wekî daring-razberî, heyber- valahî, wate-heqîqet, mirin-jiyanê tune nahesibîne, berovajî wî/ê her ku diçe vê paradoksê hê kûrtir û siftir dike, ev bi xwe dibe bingehê geşedanên ramana civakê. Ango metafîzîka erênî; hem diyalektîk û dijberiyê red nake, hem jî nakeve cudayî û dubendiyên desthilatdariyê ku xefikê şaristaniyê ne. metafîzîka erênî, di vê siftbûn û kûrbûnê de ristek katalîzor dilehîze, daxwaza azadiya însên û hêza wî/ê ya watedayînê bi vê metafîzîkê xurt dibe. Li hember desthilatdarî, koletî, nediyarî, trajedî, şoretî, hêrs, daxwaz, tundî, nefret, şehwet û dehşetê ancax meriv dikare bi vîn, hêvî, raman û jiyanek baş derdikeve. Ev jî metafîzîka wekî şertekî jêneger datîne pêşiya mirov. Çimkî cihê ku başkirin û estetîzekirina jiyanê lê hebe, li wir huner û hêza hişmendiya erênî heye. Ev bixwe jî metafîzîk e. Metafîzîka neyînî Mirov dikare metafîzîka neyînî bi du şaxê bingehîn rave bike. Yek metafîzîka olperestî yê ku hatiye mîsogerkirin û desthilatdar e, yanî îdealîzm e. Ya duyemîn jî pozîtîvîzm û dariştiyên wê yên wekî rasyonalîzma mîsogerkirî, zanistiya teqezkirî (zanistperestî), pêşketinxwazî, ronayîparêzî, modernîzm û determînîzm in. Ev her du cureyên me metafîzîkê ji nebaşî, desthilatdarî û eblûyê diafirînin û ji diyalektîka jiyana zindî qutin herdu jî ji naskirina heqîqet, xwezaya însên û formên civakê dûr in. Li ser dijberiya zanîn û çanda civaka xwezayî- demokratîk xwe pêşve dixin. Rêbazê gelaleya fikir, felsefe û bîrdoziya civaka xwezayî-demokratîk; bi lîberalîzm, oryantalîzm, oto- oryantalîzm, neteweperestî, nihilîzm û zayendparêziyê diferişînin. Metafizîkek neyînî Her modernîteyek xwediyê fikreke metafizîk e, wexta ku lêpirsîna serdem û kiryarê wê tune be di alî geşedanên çandî û jiyanî de jî pêşketinên ber bi çav çênabin. Ji ber ku heqîqet bi hişmendiyê tê avakirin, hêlek heqîqetê her tim bi metafîzîkê re mijûl e. Ev mil, her tim zanist, felsefe û agahiyê dihilberîne. Ji ber vî awayî jî ji zîguratên Sumeriyan hetanî roja me ya îroyîn sedesta bi awayek neyînî metafizîk pêşxistîn e. Vêya, îro ji xwe wekî kapîtalîzm pişesazîtî û netewe-dewlete berceste kiriye. Ev jî dide xuya kirin ku modernîteya kapîtalîst, metafîzîkek neyînî ye. Modernîteya kapîtalîst hevsevgiye hesas yê wekî navbera exlaq-zanist, pîşesazî-civak, ekolojî-teknolojî û bo civakîbûnê ku nebe nabe yên wekî însan-xweza, civak-felsefe, wate-heqîqetê difelişîne û vana dike amurên desthilatdariyê. Metafîzîka ku desthilatdariyê hilberîne ew metafîzîk hem neyînî, hem pişafker û hem jî şemartek e, modernîteya kapîtalîst, van taybetiyan tevekî di nava xwe de dihewîne. Hêza hişmendiyek metafîzîk Lewazî û qelsbûna metafizîka erênî bi kapîtalîzmê gihiştiyê radeya herî jor. Bi mezinbûna çanda daringî ya kapîtalîst, maneviyat qels bûye, heliyaye. Çanda desthilatdar di her serdemên dîrokê de daringî û awaziyen bi ezamet û dêwasa afirandin e; bajarên mezin, sûrên girgire, pîramîdên heydeh, îbadetgehên pîroz û dewletên “bêsînor” ava kirin e. Însan, civak bi van hatine tirsandin û qanihkirin. Li dû her sûr, pîramîd, dewlet û îbadetgehan hişmendiyek “der-dinyayî” heye. Lê, paradoks ewe ku vê hişmendiyê bi avahiyên xwe yê daringî civak û însan dîzayn kirine, fikrê wê çawa bijîn bi wan dane rêkirin… 6 Berroj berxwedana Kobanê vedibêje Zeynep KURAY-ANF Berxwedana şervanên YPG/YPJ’ê ya li Kobanê li dijî çeteyên faşîst ên DAIŞ’ê hat meşandin, bi navê ‘Berroj’ yekem car dibe mijara belgefîlmê. Belgefîlm dê di çarçoveya 34’emîn Mîhrîcana Fîlman a Stenbolê de di 17’ê nîsanê de li Konsolosxaneya Fransayê were nîşandan. Nûçegihanê wêneyan Îhsan Kaçar ê bi Omer Leventoglu re belgefîlm kişand têkildarî belgefîlma xwe ya navborî ango Berrojê ji ANF’ê re axivî. uWeke nûçegihanê wêneyan te berxwedana Kobanê şopand. Nêrîna çêkirina belgefîlmê bi çi rengî derket holê? Di destpêkê de weke rojnamegerekî çûm Pirsûsê. Hingî li Kobanê pevçûnan nû dest pê kiribûn. Meha îlonê bû, hêj çeteyên DAIŞ’ê neketibûn Kobanê. Wê demê bi ajansa alman ZDF’ê re xebitîm. Di destpêkê de ji derve ve min şahidî ji şer re dikir. Li gundê Etmanekê min wêne dikişandin. Şerekî ne adil bû. YPG’î bi çekên gelekî biçûk û kêm Kobanê diparastin, di destên DAIŞ’ê de jî çek û cebilxaneya ji teknolojiya dawî hebû. Her tim di hişê min de bû ku divê vê bêedaletî û berxwedanê bikim belgefîlm. Ev nêrîn li Kampa Kobanê ya li Pirsûsê, bi naskirina Ehmed Remo re şênber bû. Ehmed Remo kî ye? Ehmed Remo gerîlayekî berê yê PKK’î yê ji Kobanê ye. Em li wê derê bi mirovên li kampan re her tim rûdiniştin û me çîroka wan dikirin nûçe. Li Kampa Kobanê Ehmed Remo yê lingên wî ji çongê ve jêkirî bala min kişand. Çûm cem wî min pê re sohbet kir û çîroka wî gelekî bala min kişand. Remo yê di sala1988’an de tevli refên PKK’ê bû, di pevçûna li Çiyayê Allahû Ekber ê Erzîromê de bi saxî filitî ku di wî şerî de nêzî 70 gerîla şehîd ketin. Bi rojan birçî ma. Mecal di lingê wî de namîne û bi ser zikê xwe ve xwe kaş dike û digihîje gundekî, lê li vir ji aliyê leşkeran ve tê girtin. Bi rewşeke ku lingên wî ji ber berfê pûç bûye, wî dibin TEM’a Erzîromê û îşkenceyê lê dikin. Dema hat girtin, ger bibirana nexweşxaneyê dê lingên wî bihata rizgarkirin, lê ji ber îşkenceyê lê dibe kangren. Remo nahêle lingên wî bê jêkirin lê li ser israra hevalên wî yên PKK’î qebûl dike û ji nexweşxaneyê dişînin girtîgehê. 12 salan di girtîgehan de tê ragirtin. Dematê berdan berê xwe dide Kobanê cihê lê ji dayik bûye û mezin bûye. Lê li vir jî îstîxbarata Sûriyeyê dest jê bernade. Ji ber ku her du lingên wî jêkirî ye, nikare bi tena serê xwe bijî. Rojekê li gundekî li jineke ker û lal rast tê û biryarê dide pê re bizewice. Ji vê zewacê keçeke wan a bi navê Zozan tê dinyayê. Zozan wan bi jiyanê ve girê dide. Lê vê carê jî DAIŞ êrîşî Kobanê dike. Ehmed Remo tevî ku şervanekî kevn e û astengdar e jî bi malbata xwe re neçar dimîne koçî Pirsûsê bike. Lê dilê wî her tim li aliyê din ê sînor lê dide. Her roj bi wesayîtekê diçe ser sînor û li pevçûnan dinêre. Ji me re her tim digot; “Xwezî rewşa min ne bi vî rengî bûya, min karibûya xaka xwe biparasta.” Dema min li çîroka wî guhdarî kir, gelekî bandor li min kir. Û min biryar da ku ji çîroka Ehmed Remo destpê bike û belgefîlma berxwedana Kobanê çêbikim. Ji ber ku ciwanên Kobanê diparêzin, ji îdeolojiya Ehmed Remo xwe jê xwedî kir, derketin holê. Piştî guhdarîkirina li vê çîrokê bi Omer Leventoglu re me biryara çêkirian belgefîlmê da. Hûn çawa derbasî Kobanê bûn? Di dema herî dijwar a şer de derbas bûm û 12 rojan mam. Ji sedî 60’ê Kobanê di destên DAIŞ’ê de bû. Derbasbûna ji derî nepêkan bû. Ji ber ku topên hawanê timî li ber deriyê sînor diket. Lê min biryara xwe ji mêj ve dabû û bi rayedarên Kobanê yên li Pirsûsê re ketim nava diyalogê, min ji wan re got ku dixwazim weke rojnamegerekî derbas bibim. Gotin temam û anîn ziman ku firsenda destpêkê de ew ê min derbas bikin. Lê tevî ku bi rojan mam jî, ti agahî nehat. Çûm gundekî nêzî sînorê Yumurtalikê, min hewl da li wir rêyeke derbasbûnê bibînim. 8 rojan bi vî rengî li ser sînor sekinîm û komeke ji 40 şervanî yên ji bo derbasî Kobanê bibin hat. Min ji wan re got ku rojnamevanim û dixwazim derbas bibim. Bi du koman em derbas bûn. Koma destpêkê çû lê ji ber ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 Bi hoparlorên li ser kamyonekê sirûda Rojava lê didan û ev jî DAIŞ’ê dîn dikir. Psîkolojiya wan ewqasî xera dibû ku ji ber xwe ve gule direşandin û hawan diavêtin. Ew kamyonet li hemû mewziyan digeriya. Di tevahiya şer de dihat gotin ku Tirkiyeyê alîkariya lojîstîk daye çeteyên DAIŞ’ê. Tu li rewşeke bi vî rengî rast hatî yan na? Bêguman min ji vê rewşê re şahidî kir, ji xwe alîkariya ji wan re hat dayîn nehat veşartin. Bi taybetî di ser rêya trenê, dihatin Kobanê û êrîşî YPG’iyan dikirin. Her kesên li wir bi vê dizanîbûn. Piştî êrîşa bombeyî ya li deriyê sînor ê Murşîtpinarê, yek ji rojnamegerên çûn gundê Etmanekê me. Û min li wir dîmenê wesayîta DAIŞ’ê ya reviya kişand. Ji xeta ku panzerên leşkerên tirk lê bûn, reviya. Ji Tirkiyeyê agahî ji YPG’iyan re tê dayîn ku dê saet di 05’an de wesayîta sotemeniyê were şandin û di wê saetê de DAIŞ êrîşa bombeyî dike. Ev yek êrîşeke bi zanebûn bû. Hemû rayedarên ku li Kobanê bi wan re axivîm, ev agahî piştrast kirin. Wekî din, gelekî dihat gotin ku balafirên DYA’yê li cihên vala dixistin. têl gelekî tûj bûn, nikarîbû derbas bibe. Piştre koma duyemîn a ez jî di nav de bû, saet di 03.00’yê sibehê bi pêşengiya rêberekî ket ser rê. Em 42 kes bûn û ji bo panzerên leşkeran me nebînin ji nava çem em derbas dibûn. Dema em xwe gihand Kobanê YPG’iyan em pêşwazî kirin. Mîna ku min berê soz da xwe, dem em derbas bûn min ax maçî kir. Vê rewşa min her kes matmayî hişt. Destpêkê gotin qey ez şervanek im, min ji wan re got ez rojnamevanekim. Wê şevê em bi şervanan re man. Bi tenê çend malên ewle mabûn. Dûre ez birim cihekî ku çapemenî lê dikare bixebite. uTe karibû xwe bigihîne qada şer? Belê min xwe gihand. YPG û YPJ bi rastî jî di mercên zehmet de şer dikir. Li wir min ji mirin, birîndarî, teqîn û fîşekan re şahidî kir. Li Eniya Xerbê ku weke Eniya Cûdî dihat naskirin û yek ji eniyên herî xeter bû, ez li hevalekî xwe yê berê rast hatim. Li wir fermandarê YPG’ê yê ku em pêşwazî kir, hevalekî min ê ku zêdeyî 10 sal in min ew nedîtiye, bû. Henek kir û ji min re got, ‘tu hêj entel î’. Ji ber ku şervanekî serkeftî bû, nasnavê wî Cûdî li eniyê kiribûn. Dûre piştî ji Kobanê derketim, min bihîst ku di pevçûnê de jiyana xwe ji dest daye. Mercên YPG/YPJ’iyan çawa bû? Moralên wan çawa bû? Beriya her tiştî di mercên gelekî zehmet de şer dikirin lê moralên wan her tim bilind bûn. Bi biryar bûn ku heta dawiyê şer bikin. Nêrîna ‘heta mirovê herî dawî em ê li ber xwe bidin û bi ser bikevin’ her tim di nava wan de zindî bû. Li cem YPG’iyan bawerî, fedekarî û keleşên wan hebûn. Rizgariya Kobanê jî ev bû. Bifikirin, DAIŞ li odeyeke xaniyekî, YPG’î jî li odeyeke din a heman xaniyî bûn. Kî rahêje hors û bi lez dîwêr qul bike û bombeyê biavêje odeya din, ew ê mewziyê qezenc bike. Ev yek rewşeke lîstika kişikê bû. Di emrê xwe de yekemcar min mirin ew çend nêzî xwe dît. uTu li berxwedana jinên YPJ’î jî rast hatî, ew çawa bûn? Dikarim bêjim ku ew ji YPG’iyan bêhtir bi motîve bûn. Ji ber ku baş bi nêrîna DAIŞ’ê ya li hemberî jinan dizanîbûn, gelekî bi biryar bûn. Gelekî baş şer dikirin. Ev yek jî ji bo her kesî dibû çavkaniyeke mezin a moralê. Di wan mercên giran de jî bi hev re govend digerandin û moral didan. Belê, ger DYA yanî koalîsyonê di destpêkê de dest li rewşê werdabûna, çeteyên faşîst ên DAIŞ nekarîbû biketa Kobanê. Ji ber ku tangên ku bi rojan ji Reqayê anîn, 3 kîlometre dûrî Girê Miştenûrê bombebaran dikirin. DYA’yê ango koalîsyonê di destpêkê de destwerdaneke di cih de nekir. Lê belê piştî ku berxwedanê li cîhanê deng veda, neçar ma pozîsyona xwe biguherîne. Tu dikarî van 12 rojên şahidiya xwe bi çi rengî pênase bikî? Ez di nava berxwedana herî balkêş a sedsala 21’an de bûm. Di nava ruhê azadî, berxwedan û şer de çûm û hatim. Ji ber ku berxwedana bi rûmetê ya li hemberî şerekî hov û bê pîvan hat nîşandan, careke din nîşanî min da ku teknolojiya herî mezin ne çek e, mirov û vîna mirov e. Ya ku Kobanê azad kir jî ev vîn bû. Derketina Ehmed Remo, berxwedana YPG û YPJ’iyan dewamiya vê vînê ye. Berroj berbanga sibê ye Çima Berroj? Tê wateya berbanga sibehê. Ji bo Kurd û Kurdistanê xwedî nirxekî felsefîk ê mezin e. Piştî têkoşîna 37 salan, kurd bi berxwedana li Kobanê ji tarîtiyê derketin û ev yek vê derketina ronahiyê îfade dike. Ne tenê ji bo kurdan berxwedana Kobanê ji bo tevahiya gelên Rojhilata Navîn hilhatina rojeke nû ye. Ji ber ku Berrroj kêliya tarîtî bi dawî dibe û ronahî dest pê dike ye. ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 5 ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 4 Nivîskar Gunter Grass jiyana xwe ji dest da Li Îtalyayê di nava rojekê de hezar penaber hatin rizgarkirin Li gorî daxuyaniya yekîneyên ewlekariya peravên Îtalyayê, di nava hefteyekê de hejmara keştiyên penaberan ên li Derya Spî hatine girtin, zêde bûne. Yekîneyên ewlekariyê bi tenê roja Înê 1000 penaber ‘rizgar kirin’. Roja Înê di encama îxbareteke li yekîneyên ewlekariyê yên Îtalyayê hat kirin de hatibû ragihandin ku 3 keştiyên bi sedan penaber tê de bûn, li cihekî di navbera Lîbya û Îtalyayê de hatibûn dîtin. Duh jî li Lecce ya li peravê başûr ê li welêt e, di encama îxbarekê de keştiyeke ji 36 penaberên Somalî, hatibû zevtkirin. Polîsê Îtalyayê 2 welatiyên Arnavûtî ku guman jê dihat kirin ku endamên şebekeya Nivîskarê xwediyê xelata Nobelê Gunter Grass li bajarê Lubeck ê Elmanyayê di 87 saliya xwe de jiyana xwe ji dest da. Grass, nivîsa xwe ya dawî di 3’ê Adarê de li ser mirina Yaşar Kemal nivîsî û di nivîsa xwe de Yaşar Kemal wek ‘Rêhevalê min yê dil fireh’ bi nav kiribû. Grass li bajarê Danzîng a Polonyayê bi navê niha Gdansk, ji dayik bû. Di 1999’an de xelata Nobelê girt. Nivîskariya lîstikê jî kiriye û romanên wî li sînemeyê jî hatine bikaranîn, ya herî navber jî Teneke Tranpek bû. Di ciwantiya xwe de demekê di rêxistina ciwanan a Nazî de cih girtibû û Grass di her derfetê de nîşan da ku bi vê tecrûbeya xwe re hatiye rû hev. Grass bi nivîsên xwe yên ku polîtîkayên Îsraîlê rexne kiribû û helbesta ku nivîsandibû, wek kesê ku ji aliyê Îsraîlê ve nedihat xwestin, hat îlankirin. Li dij ziwatiyê teknîka parzûnkirina ava behrê! Li eyaleta herî mezin a DYA’yê Kalîforniyayê ziwatî, gihiştiye asteke ku fikaran zêde dike û niha tê nîqaşkirinbi parzûnkirina ava okyanusê wê hewcedariya vê bê pêşwazîkirin. Lê li dijî vê rêbaza buha û rê li ber zerara derdorê vedike, bêbiyarbûnek heye. Li Kalîforniyayê di hefteyê dawî de bi zêdebûna ziwatiyê re fikar zêde dibin. Ziwatiya ku berê dihat fikirîn wê derbas bibe, berevajî vê derket. Ji bo hewcedariya avê li hinek bajar û komunan wê ava okyanusan bê parzûnkirin. Şaredariya Santa Barbara ya ku ziwatî lê zêde ye, berê tesîsa parzûnkirinê bi hinceta ku bihaye, girtibû lê niha dîsa vedike û San Dîego jî tesîsa parzûnkirinê ya herî mezin tê avakirin. BUHAYÊ WÊ JI SEDÎ 80 ZÊDETIR E Li San Dîego projeya bi navê Carlsbad Desalination Project wê mîlyar dolarek lê biçe, rojane wê 200 mîlyon lître ava behrê parzun bike û ava vexwarinê hilberîne. Bi tesîsa nû re wê hewcedariya ava kantona San Dîego ya 3.2 mîlyonî ji sedî 7 çareser bike. Zirara rêbaza parzûnkirina avê ya li derdorê jî bi nîqaşe. Ji bo lîtreyek ava vexwarinê bê bidestxistin divê di 2 lître ava behrê bê parzûnkirin û serî metrekupî jî 1.600 dolare. Ji bo ava behrê ya ji metrekupek xwê bê parzûnkirin jî hewcedarî bi 2.8 kîlovat saet enerjî heye. ZERARÊ DIDE DERDORÊ Her çiqas ev rêbaz wek alternatîf bê dîtin jî têkildarî ku wê zerarê bide derdorê, fikar hene. Li gorî endamê hîndkariya zanîngeha University of California Henry Vaux, bi kişandina ava okyanusê re wê bi mîlyonan hêkên masiyan û zindiyên din derkevin derve. Bi vî awayî jî wê bi mîlyaran zindiyên behrê tine bibin. 37 penaberên Kurd û Sûriyeyî anî ne, binçav kirin. Di hefteya bihurî de jî bi qasî hezar 500 penaber li Derya Spî hatibûn rizgarkirin. Hejmara koçberên di sala 2014’an de bi awayekî îllegal hatin welatên Ewropayê gihîşt 276 hezarî. Ji van 220 hezar di ser Derya Spî re hatin. Herî zêde jî di ser Lîbya û Tûnisê re penaber berê xwe didin Îtalyayê. Serokên DYA û Kuba piştî 55 salan li hev rûniştin Serokê DYA Barack Obama bi hempîşeyê xwe yê Kubayî Raûl Castro re di civîneke bilind a dîrokî de civiya. Ji Şoreşa Kubayê ya 1959’an û vir ve têkiliyên navbera her du welatan qut bûbû û ji hingî ve yekemcar serokdewletên her du welatan li Civîna Bilind a Amerîka ya li Panamayê li hev rûniştin. Di vê kombûnê de Barack Obama got, “Ji bo pêşerojê em li ber destnîşankirina rêyeke nû ne. Pêkane ku di nava demê de rûpelekî nû were vekirin û têkiliyên nû yên di navbera her du welatan de bên teşwîqkirin.” Obama da zanîn ku ji bo her du welatan ji nû ve sefaretxaneyan vekin xebat wê dewam bikin û îdîa kir ku ew ê zexta xwe ya ‘li ser mijara mafên mirovan’ a li Kubayê dewam bikin. Serokdewletê Kubayê Raûl Castro jî ragihand ku ji bo çareseriya pirsgirêkên di navbera her du welatan de muzakere wê dewam bikin û di vê mijarê de wê ‘bi sebir’ bin. Castro destnîşan kir ku ew hewldanên DYA yên ji bo hilweşandina rêveberiya komunîst a li Kubayê şermezar dikin, lê belê Obama ji van hewldanên dema şerê sar ne berpirsyar e. Ji bo sererastkirina têkiliyên piştî şoreşa 1959’an qut bûbûn, di navbera her du welatan de beriya çar mehan pêvajoyeke nû destpê kiribû. DYA herî dawî bi biryareke beriya çend hefteyan re ragihandibû ku wan pêkanînên li hemberî bi dehan kargehên bi Kubayê re bazirganiyê dikin, rakirine. Hillary Clinton namzetiya xwe ya ji bo serokatiya DYA aşkera kir Ji Demokratan Wezîra Derve ya DYA Hillary Clinton namzetiya xwe ya ji bo Serokatiya Dewletên Yekbûyî yên Amerîkayê (DYA) aşkera kir. Ger Clinton bê hilbijartin wê bibe yekem seroka jin a DYA. Hillary Clinton bêyi mîtîngekê li dar bixe, namzetiya xwe ya ji bo serokatiyê bi rêya înternetê aşkera kir. Di vîdeoya ku di malpera www.hillaryclinton.com de hate weşandin hate diyarkirin ku wê senator û wezîra dewletê Clinton di nava Demokratan de namzetiya xwe ya ji hilbijartina pêşwext aşkera kiriye. Di hilbijartinên pêşwext ên Demokratan de Barack Obama qezenc kiribû. Li gorî anketan ji sedê 60’ê demokratan destekê didin Clintonê. ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 3 Li Brîtanyayê amadekariyên mîtînga mezin a HDP’ê Bi nêzîkbûna hilbijartinên giştî yên li Bakurê Kurdistanê û Tirkiyeyê re, xebatên hilbijartinê yên li Brîtanyayê zêde bûn. Koordînasyona hilbijartinê ya HDP’ê wê di vê çarçoveyê de li Lee Valley Athletic Centre ya li Londonê di 26’ê Nîsanê de mîtîngeke mezin pêk bîne. Berdewama nûçeya rûpelê pêşîn Roja Şemiyê li çar navendên cuda civîn hatin lidarxistin, xebatên hilbijartinê hatin nirxandin û bang li mirovên dixwazin bi dildarî cihê xwe di xebatên hilbijartinê de bigirin, hat kirin. Di civînên hemwext ên li Navenda Civaka Kurd, Daymer, Halkevî û Kirkisrakiyan de, her wiha amadekariyên ji bo mîtînga 26’ê Nîsanê hatin nirxandin. Di mîtînga 26’ê Nîsanê saet di 13:00 a li Lee Valley Athletic Centre de wê Hevseroka berê ya HDP’ê û Hevşaredara Bajarê Mezin a Amedê Gultan Kişanak amade be. DIVÊ EM BI RUHÊ SEFERBERIYÊ BIXEBITIN Kartal da zanîn ku ew ê dengên hilbijêrên Kurdistanî û Tirkiyeyî yên li Ewropayê bandoreke mezin li encamên hilbijartinê bike. Kartal got: “Ger em Kurdistanî û Tirkiyeyê xebateke serketî bikin ew ê bihêlin ku HDP bi ser bikeve û em ê bandoreke cidî bikin. Bi bî awayî wê hilbijartineke nû destpê bike. Ji ber vê jî divê em bi ruhê seferberiyê bixebitin. Divê em li deriyê her kesê bidin. Bi taybet jî divê em xwe bigihînin civaka Elewî ya ku destekê dide CHP’ê û xebateke cidî bimeşînin.” Koordînasyona Hilbijartinê ya HDP’ê ya Brîtanyayê ku di meha Sibatê de hat avakirin û di nav de 26 sazî hene, heta niha bi xebateke berfireh re qeyda bi hezaran hilbijêrên nû kir. Koordînasyonên xweser ên hilbijartinê yên jin û ciwanan jî, di heman çarçoveyê de xebatê dimeşînin. Ji bo tevlîbûneke xurt li dengdana rojên 30 û 31’ê Gulanê yên li paytext London û bajarê Edînbûrghê bê kirin, xebateke berfireh tê meşandin. Koordînasyon ji bo gel bi hêsanî bibe navendên sindoq lê ne dixebite û ji bo vê jî li 9 navendan buroyên pêwendiyê hatine avakirin. Di hilbijartinên giştî yên 7’ê Hezîranê de li Ewropayê bi qasî 2.5 mîlyon, li Brîtanyayê jî bi qasî 90 hezar hilbijêrên qeydkirî hene. Ji bo hemû hilbijêrên li derveyî welat, dema bikaranîna dengan li gumrukan di 8’ê Gulanê de destpê dike û di 7’ê Hezîranê de bi dawî dibe. TÊKOŞÎNA JINAN KELECANÊ DIAFIRÎNE Piştre ji Partiya Keskan a Înglîz Hackney Gordon Peters têkildarê pêvajoyê axivî û bal kişand ser rola têkoşîna jinan a li Rojava û da zanîn ku têkoşîna jinên Kurd a li Rojava kelecanê diafirîne. Peter her wiha, da zanîn ger ew bêne hilbijartin karê wan ê pêşî wê derxistina Navê PKK’ê ji lîsta terorê be. Peters da zanîn ku ew ê ji bo vê yekê di asta hikûmeta Îngilîz de her tiştên pêwîst bikin. NE NETÊ DI HILBIJARTINAN DE, XEBATEKE HEVPAR A DEMDIRÊJ Piştre namzeda Partiya Keskan Charlotte George axivî û da zanîn ku ew ne tenê di hilbijartinan de hevkariya hev bikin, ew dixwazin hevkariyeke demdirêj hebe. George diyar kir ku ew dixwazin hevkariyeke demdirêj bi gelê Kurd re bikin. Hevserokê Meclîsê Bulten Ekîncî rapora xebatê ya salane xwend û bal kişand ku piraniya raporê ji rexnedayinê pêk tê. Di raporê de bal kişandin ser girîngiya xebatê û pêva- joyê. Piştî gotûbêjên têkildarê raporê, avêtin dengdanê û rapor bi piraniya dengê delegeyan hate qebûlkirin. BUDAK Û ÇÎMEN JI BO HEVSEROKATIYÊ HATIN HILBIJARTIN Rojeva dawî ya kongreyê jî hilbijartin bû. Di hilbijartinan de Turkan Budak û Sabrî Çîmen bi piraniya dengan ji bo hevserokatiya meclîsê hatin hilbijartin. Her wiha, di kongreyê de komîsyon hatin avakirin û ji bo Meclîsa Gel a Kurdan 151 kes hatin hilbijartin. Hevserokên nû yên meclîsê axivîn û sond xwarin. Hilbijartinên Brîtanya: Encamên anketan nêzî hev in Di anketên hatin kirin de partiya ku serokwezîr Davîd Cameron Partiya Muhafazakar (Tories) di rêza yekem de ye û hinek jî nîşan didin ku wê Partiya Karkeran (Labour) biser keve. Li gorî anketa ji aliyê şîrketa ICM ve hatiye kirin, Torîes ji sedî 39 di rêza yekem de cih digire û partiya Karkeran (Labour) ji sedî 33 dengan di rêza duyem de cih digire. Rêjeya dengên Demokratên Lîberal ya hevkarê dehilatdariyê ye ji sedî 8 kêm bûn, tê texmînki- rin ku wê Keskan jî ji sedî 7 dengan bigirin. Partiya Serbixwe ya Qiraliya Yekbûyî (UKIP) jî di rêjeya ji sedî 7’an de ma. Anketa ji aliyê Ashkroft National Pol ve hatiye kirin jî nîşan dide ku di navbera Labour û Torîes de cudahiya dengan tine. Di anketa wan de tê hefteyê borî de hat kirin jî nîşan da ku Partiya Karkeran bi 3-4 puan ferqî wê bibe yekem. MÎLÎBAND WÊ DESTURÊ NEDE REFERANDUMA YE’YÊ texmînkirin ku her du partî jî ji sedî 33 dengan bigirin. Li gorî anketê ji UKIP ji sedî 13, lîberal ji sedî 9 dengan digirin û Keskan jî ji sedî 6’ê de dimînin. Anketeke din ya di Li aliyê din tevî ku piranî gelê Îngîlîstanê li dij Yekîtiya Ewropayê ne jî Partiya Karkeran bi endamatiya YE’yê derdixe pêş. Lîderê partiyê Ed Mîlîband di kampanyaya hilbijartinê de got di rewşa ku bê hilbijartin de wê endamtiya YE’yê nebe referandumê. ÇARŞEM, 15 AVRÊL 2015 2 Xaçepirs Bersiva Hefteya Borî Efendîno PÊKENOK LI BER QIBLÊ Lı gundekî melayek ji jina mirovekî gundî hez dike û li pey gundî digere ku jina wî destan derbixe. Mele rojekê diçe pişta gund dibîne ku mêrê jinikê li ser piyan berqiblê dimîze. Di cih de dike qêrîn û dibejê: -Wele jina te ji te çû, lewra tu berqible dimîzî. Mêrik kir û nekir mela ji ya xwe nehat xwarê. Dawiya dawî jina xwe berda. Heyamek piştî hingê mela jina mêrik ji xwe re anî û li kêfa xwe nêrî. Mêrikê me niyeta mela hîn bû, lê êdî dereng bû. Êdî ew jî li pey mela digeriya. Wele dawiyê mêrik rojekê dît ku mela li ser piyan û berqible dimîze. Demildest çû çema û jê re got: -mela jina min ji te çû, jina min bihêle. -wûsa ecele neke. Dema min dimîst, min serê wî zivirandibû. Efendîno rahijin teşkên xwe rahijin kincên xwe, postalên xwe û şivqeyên xwe çiyê we hebe li ser vê, axê û we çi anîbe bi xwe re: tenq, top, tiveng, teyare… û we çi ava kiribe: dibistan, qereqol, dadgeh û hepsên bêdergeh, zîndan û asaqgehên têrguneh û jinên xwe jî esseh efendîno, zaruyên xwe jî : hebe pîç û bêjiyên ji xwe jî û kuçikên xwe jî bibin, pisîk û çivîkên xwe jî û ala xwe jî ji bîr mekin efendîno, ala xwe jî tiştekî, tiştekî nehêlin ji kerema xwe… hûn ê biçin hûn ê pişta stûyê xwe bixurînin û biçin hûn ê biniçniçin û hûn ê biçin! biçin: berî kuç û kevir di we werbin biçin: berî ku dayikên kitansipî tû bikin ser çavên we û hêj ku agir vêneketiye j” agir: hima niha, vê kêlîkê, ji vir rahijin teşkên xwe û biqeşitin ji vir, efendîno! hûnê biçin efendîno, hûnê biçin berî ku hûn bisekitin se se hima rahijin teşkên xwe û biqeşitin! Arjen Arî Li Brîtanyayê amadekariyên mîtînga HDP’ê Komara Tirkiyeyê Qirkirina Çandî Didomîne Rupel 2 Di Modernîteya Demokratîk de Metafîzîk Rupel 9 Rupel 7 telgraf.co.uk Çarşem, 15/04/2015 Meclîsa Gelê Kurd ya Brîtanyayê 9’emîn Kongreya xwe pêk anî Meclîsa Gelê Kurd a Brîtanyayê ku saziya herî bilind ya Kurdan e, 9´emîn kongreya xwe pêk anî. Di kongreyê de Turkan Budak û Sabrî Çîmen ji bo hevserokatiya meclîsê hatin hilbijartin. Kartal bal kişand ser sîstema tarî ya çeteyên DAIŞ’ê li ser gelên Rojhilata Navîn ferz dike û got: “Patronê Tirkiye yê DAIŞ’ê Erdogan bi xwe ye, dixwaze bi hegemonyaya xwe sîstema xwe ya serokatiyê li ser gelan ferz bike. Hêjmar ROJNAMEYA HEFTEYÎ 464 Hilbijartinên Brîtanya: Encamên anketan nêzî hev in Kartal diyar kir ku Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan ji bo pêvajoya çareseriya demokratîk her tiştên ji destê wî tên dike û AKP û Erdogan berevajoyê vê yekê tişta ji destê wan dikin. Kongre roja yekşemê li Navenda Civaka Demokratîk a Kurdan a li Haringeyê pêk hat. Piştî rêzgirtina ji bo şehîdên têkoşînê Hevserokê Meclîsa Gel a Kurd Bulent Ekîncî axivî. Ekîncî di axaftina xwe bal kişand ser hesasiyetên pêvajoyê û da zanîn rêxistinbûna gelê Kurd a li Brîtanyayê pir girîng e. Gelek nûnerên saziyên sivîl û nûnerên Partiya Keskan jî tevlî kongreyê bûn her yekî axaftinek kirin. Di kongreyê de raporên xebata salekê ên bi awayekî xwerexnedayîn hatin xwendin û paşê pêkêşî kongreyê kirin. Hevserokê Kongra-Gel Remzî Kartal jî bi telefonê tevlî kongreyê bû û pêşketinên dawiyê nirxand. Kartal di axaftina xwe de got: “Em di pêvajoyeke gelekî girîng de ne” û bal kişand ser girîngiya Şoreşa Rojava û pêşketinên li Rojhilata navîn. Kartal da zanîn ku AKP û Erdogan ji ber ku nikarin ji bo pêvajoyê bibin bersiv her tim li pey provakasyonan dikevin û got: “Erdogan mirovekî wisa ye ku dikare ji bo împeratoriya xwe ava bike, her tiştî bike. Bûyerên vê dawiyê li Agirî qewimîn parçeyek ji vê yekê ne.” Kartal bal kişand ser girîngiya hilbijartinê û got: “Armanc ne tenê temsîliyeta li parlamentoyê ye, ev yek tê wateya destpêkirina pêvajoyeke nû ya siyasî li Tirkiyeyê. An wê Erdogan bi hewldana xwe ya padîşahiyê bibe destpêkek tarî pêk bê, yan wê bi serketina HDP’ê Tirkiye wê ber bi pêşerojek nû ve biçe. Ger CHP bi çend pûanan pêş bikeve an paş bikeve, nikare bandoreke cidî li rawestandina Erdogan bike. Tenê hêza dikare Erdogan rawestîne HDP ye.” Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yemîn de ye Tevî 20 roj mayîn ji hilbijartinê re di anketên hatin kirin de partiya serokwezîr Davîd Cameron Partiya Muhafazakar (Tories) di rêza yekem de ye û hinek jî nîşan didin ku wê Partiya Karkeran (Labour) biser keve. Li gorî anketa ji aliyê şîrketa ICM ve hatiye kirin, Torîes ji sedî 39 di rêza yekem de cih digire û partiya Karkeran (Labour) ji sedî 33 dengan di rêza duyem de cih digire. Berdewama nûçeyê di rûpelê 3´yan de ye