Yarın Geç Olabilir Kasım 2011

Transkript

Yarın Geç Olabilir Kasım 2011
YARIN GEÇ
OLABĠLĠR
İbrahim BEŞER
11 . Baskı
Bu kitaptaki bilgiler bütün Ġnsanların
Ġstifadesi için hazırlanmıĢtır. Tanıtım amaçlı yazılar dahil
orijinaline sadık kalmak Kaydıyla izin almaya gerek kalmadan
kısmen veya tamamen çoğaltılabilir kopyalanabilir.
www.ibrahimbeser.com
[email protected]
0 (232) 7821115
Baskı tarihi : Nisan 2011
Baskı, cilt :
FĠLDĠġ OFSET MATBAACILIK REKLAMCILIK
TĠÇ. LTD. ġTĠ. 0 (232) 251 08 88
Ve diğer bilgiler
2
SAYIN OKUYUCU
Bu tebliğ kitabı hiç bir düĢünce
Siyaset ve hiç bir
kimsenin inancını küçük düĢürme gibi
bir amaca hizmet etmek için hazırlanmamıĢtır.
Bu kitapta Yüce Allah‟ın ve
peygamberin Buyruklarının açıklamaları
ile birlikte Ġslâm dini ve güncel
yaĢamımız arasındaki kültürel bağlarımızın
nasıl kopartılmak istenildiği konu
edilmiĢtir.
Okumak için zaman ayırırsanız yararlı
olacağına Ġnanıyorum.
Varsa yanlıĢlarım
lütfen bu yanlıĢı bana bildiriniz.
Saygılarımla
3
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
SON NEFES
Ruhumuzu teslim etmeden önce göz perdemiz açılır ve gideceğimiz yeri yani
dünya gözü ile göremediğimiz asıl gerçekleri artık görürüz.
“Andolsun ki sen bunun farkında değildin, biz senin perdeni
kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir (denilir).” (Kaf sûresi 22. âyet)
KiĢi inancının gereğini yaptı ise ruhunu çok kolay teslim eder. Efendimiz s.a.v.
bize böyle buyurmuĢtur. Bu durumda gideceği yerin görüntüsüne göre, ya çok
sevinecek yada çok üzülecektir.
“Ve, gözleri beni görmeye kapalı (perde) bulunan, kulak
vermeye de tahammül edemez olanlar o gün cehennemle yüz
yüze getirmişizdir.” (Kehf sûresi 100. 101. âyetler)
Cenneti gören mümin ise vaad edilen bu güzelliğe hayran olur, dolayısıyla bu
Cennetin sahibi ve maliki, Yüce Allah‟a olan inancını yenileyerek görmeyi ifade eden,
“Kelimeyi Şahadeti” getirir yani ; Allah‟ın varlığına, birliğine ve Muhammedin
onun resulü olduğuna Ģahit oluyorum (görüyorum) der. (Mahkemede Ģahitliğin
esası da budur Olayı görüp görmediğini ifade eder.)
“Onların dualarının sonu da şudur, Hamd âlemlerin Rabbi
Allah‟a mahsustur.” (Yünus sûresi10 âyet)
Duanın Türkçe okunuĢu; “Ve ahiru dâ‟vâhum, (Son duaları) Elhamdu Lillâhi
Rabbil Âlemîn”.
ĠĢte müminler böyle güzel ölümlere mazhar olmak için yaz kıĢ demeden bir
ömür boyu Allah c.c. buyruklarına itaat ederler ve Cenneti hak etmek için çaba
gösterirler.
Müminlerin son sözleri ve duaları olan bu Âyeti Kerimeyi hesap günü
sonrası, Cennete girerken Cenneti gördüklerinde de okurlar.
“Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve Âlemlerin
Rabbi olan Allah‟a hamd olsun denilmiştir.” (Zumer sûresi 75. âyet)
Fatiha sûresinin baĢında, her rekatta okuduğumuz âyeti kerime de aynı duadır.
Bu tesadüf değildir. BaĢlangıç ve sondur.
Bu bilim, teknoloji ve insan aklının ötesinde bir olaydır.
O, Allah kanunudur ; Çünkü En ulvi kitap Kur‟an‟dır baĢlangıcı, Elhamdu
Lillâhi Rabbil Âlemindir. En ulvî ibadet namazdır BaĢlangıcı, Elhamdu Lillâhi
Rabbil Âlemindir. Ve en ulvî makam da Cennet‟tir, baĢlangıcı da yine Elhamdu
Lillâhi Rabbil Âlemindir…
4
İÇİNDEKİLER
Ben neden Müslüman oldum ?..............…………..…5
Yüce Allah‟a itaat nasıl olmalı ?.……………..…....97
Allah‟u teâlâ ġeytanı neden ölümsüz kıldı?........125
Ölüm……………………………………………………164
Kabir hayatı…………………………………………...176
Kıyâmet………………………………………………...186
MahĢer ve Mizan…………………………………….192
ġefaat…………………………………………………..198
Cennet………………………………………………….199
Ġnsan ve ġeytan……………………………………..205
Cehennem……………………………………………..209
Sonuç ………………………………………………….212
5
BEN NEDEN MÜSLÜMAN OLDUM?
Kâinatın yaratıcısı yüce Allah, insanlara uyarıcı olarak
gönderdiği peygamberler ve kitaplar sırasıyla Ģöyledir ; Tevrat
Hz. Mûsa a.s.‟a, Zebur Hz. Davut a.s.‟a, Ġncil Hz. Ġsâ a.s.‟a,
Kur‟anı Kerim ise Hz. Muhammed s.a.v.‟e indirmiĢtir.
Ayrıca yukarıda adı geçen peygamberlerden baĢka birçok
peygamberin de gönderildiğini, bazılarına da Ġnsanları uyarmak
için sahifeler halinde kitapların verildiğini Kura‟nı kerim bize
bildirmektedir.
Tevrat, Zebur ve Ġncil, zaman içinde değiĢikliklere
uğradıkları veya asıllarının bize kadar ulaĢmadığı herkes
tarafından bilinmektedir.
“Onlar kelimelerin anlamlarını
kendilerine
verilen
öğütlerin
unuttular.” (Maide sûresi 13. âyet)
değiştirirler,
başlıcalarını
Ancak yüce Allah Kur‟anı Kerimin korunmasını diğer
kitaplarda olduğu gibi insanlara bırakmamıĢ, kendisi koruması
altına almıĢtır. YaklaĢık on beĢ asırdan bu yana, türlü görüĢlere
sahip insanlar, kendi çıkarlarına göre ve tüm çabalara rağmen
ne değiĢtirebildiler ne de yönlendirebildiler.
“Kur‟anı kesinlikle biz indirdik, elbette onu yine
biz koruyacağız.”
(Hicir sûresi 9. âyet)
ĠĢin ilginç olan yönü ; Kur‟anı Kerimde ki tüm âyeti
kerimelerin içermiĢ olduğu kanunlar ve kâinatta yaĢayan
insanlar için programlanmıĢ her yaratık, hiç bir değiĢiklik
olmadan hâlâ Ġnsanlara hizmette kusur etmeden görevlerini
noksansız sürdürmektedir.
6
Canlı oluĢunun kanıtından olacak ki, teknoloji ilerledikçe
Kur‟anı Kerimin ya gerisinde kalmaktadır ya da tıpa tıp
uymaktadır. Örneğin; Dünyanın yuvarlak oluĢu.
“Geceyi gündüzün üzerine sararız, gündüzü
gecenin üzerine sararız.” (Zumer sûresi 5.âyet)
Önceden dünyanın düz olduğu iddia ediliyordu, Yuvarlak
oluĢunu bilim sonradan ispat etmiĢtir.
Ana karnındaki ceninin 3 karanlık aĢaması ;
“Sizi annelerinizin karınlarında,
karanlık
içerisinde,
yaradılıştan
geçirerek yaratmıştır.” (Zumer sûresi 6.âyet)
üç türlü
yaradılışa
Yine modern bilim 3 karanlık aĢamayı sonradan bulmuĢtur.
Evrenle ilgili âyeti kerimede ;
“Göğü kendi ellerimizle biz
genişletiyoruz.” (Zâriyat sûresi 47.âyet)
kurduk ve biz
Evrenin sürekli büyüdüğünü, geniĢlediğini de, yine 20.
yüzyılın baĢında bilim farkına varmıĢtır. durağan olduğunu
savunuyorlardı. BaĢlangıcı ve sonu olmayan evren diyorlardı.
20. asırda bilim, evrenin yoktan var edildiğini ispat
etmiĢtir. Kur‟anı Kerim‟de Yüce Allah, YaklaĢık on beĢ asır önce
semâvatı ve yeri yoktan var ettiğini bize bildirmiĢtir.
“Bilin ki O, Kâinatı yoktan ilk olarak yaratan,
ölümden sonra tekrar hayatı geri getirendir. O,
bağışlayan ve sevendir.” (Bürüç sûresi 13-14. âyetler)
7
Atlas okyanusu ile Akdeniz sularının Cebelitarık boğazında,
birbirine kesinlikle karıĢmaması ile ilgili Kur‟anı Kerimde ;
“İki denizi birbirine kavuşturmak üzere
salıvermiştir.
Aralarında
bir
engel
vardır,
birbirlerine geçip karışmıyorlar, onlardan inci ve
mercan çıkar.” (Rahman sûresi 19.20.22. âyetler)
“İki deniz birbirine eşit olmaz. Şu çok tatlıdır,
susuzluğu keser, içmesi kolaydır. Şu çok tuzludur,
acıdır (boğazı yakar). Hepsinden de taze et (balık)
yersiniz ve takmakta ( giymekte ) olduğunuz süs
eşyası çıkarırsınız.” (Fatır sûresi 12. âyet)
Hazreti Musa (a.s.) Ġse firavun‟un zulmünden kurtulmak
için, Asası ile kızıl denizi yarma olayı da Ģöyle gerçekleĢmiĢtir ;
“Bunun üzerine Mûsâ‟ya, Asan ile denize vur
diye vah yettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası
koca bir dağ gibiydi.” (ġuara sûresi 63. âyet)
“Mûsâ‟yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.
Sonra ötekileri suda boğduk.” (ġuara sûresi 65.66. âyetler)
Eti ve kemikleri bozulmamıĢ firavunun cesedini, sonradan
gelecek Ġnsanlara ibret olsun diye bırakan cenâbı Allah Kura‟nı
Kerimde Ģöyle buyuruyor ;
“Hatırlayın ki denizi yardık ve sizi kurtardık,
firavun taraftarlarını da siz bakadururken denizde
boğduk.” (Bakara sûresi 50. âyet)
8
“Bu
gün
senden
sonrakilere
(arkadan
geleceklere) ibret olsun diye senin bedenini cansız
olarak denizden çıkarıp bırakacağız.” (Yunus sûresi 92.âyet)
Kur‟anı Kerimde Cenâbı Allah bal arısına, diĢilere hitap
edilen Ģekilde hitap ederek, üstelik tekil takısını kullanarak,
onun ne yapması gerektiğini bildirmiĢtir. Çünkü Arapça‟da diĢiye
ayrı, erkeğe ayrı gramer kullanarak hitap edilmektedir.
Bu konu ile ilgili Kur‟anı kerimde ;
“Rabbin bal arısına vahyetti; dağlardan,
ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan
kendine evler (kovanlar) edin. Sonra meyvelerin
her birinden ye ve rabbinin sana kolaylaştırdığı
yaylım yollarına git. Onların karınlarından renkleri
çeşitli bir şerbet (bal) çıkar. Onda insanlar için
bir şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir
kavim için büyük bir ibret vardır.”
(Nahl sûresi 68. ve 69. âyetler)
Neden diĢi? Yüzlerce yıl sonra öğreniyoruz ki. Bal arıları,
aralarında az olan erkekleri yok ediyorlar. DiĢi kraliçe arı tek
kalıyor ve koloninin yönetimine de tek baĢına hakim oluyor.
Çok miktarda larvalar üreterek, ömürleri 6 hafta olan iĢçi ve
diğer arıların yerini dolduruyor. ĠĢçi ve diğer arıların ise cinsiyeti
yoktur. Kısırdır, eĢleĢemezler.
Bu ve diğer gerçekler bizi daha çok düĢünmeye iten
olaylardır. Mucizeden de ötedir. Bütün bunları yaratanından
daha iyi bileni olamaz.
9
YaklaĢık on beĢ asır önce çölde, bitki, sebze ve meyve
olmayan bir yerde, Cenâbı Allah bize rüzgarları aĢılayıcı ve
döllendirici olarak gönderdiğini bildirmektedir.
Günümüzdeki bilim, rüzgarın aĢılayıcı özelliği olduğunu,
bitkilerin üzerinden eserken erkek tohumlarla diĢi tohumları
döllendirdiğini, yağmurun yağmasında da büyük rol oynadığını
daha yeni ispat etmiĢtir.
“Biz rüzgarları aşılamayı sağlayan vasıtalar
olarak gönderdik. Ve gökten bir su indirdikte
onunla su ihtiyacınızı karşıladık. (biz bunları
yapmasaydık) Siz o suyu saklayamazdınız.”
(Hicir sûresi 22.âyet)
Bu âyette ayrıca; yağmur sularının yine yüce Allah‟ın
yarattığı yer katmanlarında stok edildiğini ve buralardan
insanların ihtiyacının temin edildiği ifade edilmektedir.
“O size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren
ve ağır bulutları meydana getirendir.” (Rad sûresi 12. âyet)
“Gök gürültüsü Allah‟a hamd eder. Meleklerde
onun korkusundan tespih ederler.” (Rad sûresi 13. âyet)
“Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci olarak
gönderen odur. Sonunda onlar (rüzgarlar) ağır
bulutları yüklenince, onu ölü bir memlekete sevk
ederiz. Oraya su indirir ve onunla türlü türlü
meyveler
çıkarırız.
İşte
ölüleri
de
böyle
çıkaracağız. Her halde bundan ibret alırsınız.”
(Araf sûresi 57.âyet)
10
Bu âyeti kerimelerden anlaĢılacağı gibi yüce Allah, ölüleri
nasıl dirilteceğini kullarına bildirmektedir. Ancak “ağır bulutları”
buyruklarının da üzerinde durmak gerekiyor.
Cenabı Allah‟ın gücünü, kudretini her yerde
gördüğümüz gibi burada da görebiliriz. Hava rüzgarlı ve
bulutlu olduğunda, zaman zaman o bölgedeki bulutların
ağırlığının 300 bin tona yakın bir ağırlık olduğunu, yaklaĢık 15
asır sonra bilim tespit etmiĢtir.
Yer çekimine karĢılık, bu devasa ağırlığı havada durduran
Allah‟tan baĢka kimse değildir. Böylece su baskınlarının ve
sellerin getirdiği felâketlerin kaynağı daha iyi anlaĢılmaktadır.
Cenâbı Allah, bizi kıyamet günü toprağın içinden dıĢarı
atacağını, âdeta fıĢkırtacağını, yer altındaki milyarlarca gömülü
insanın nasıl dirileceğini, mezarlarından nasıl kalkacaklarını,
Kur‟anı Kerimdeki çekirgelerle ilgili ayeti kerimede Ģöyle
bildirmektedir ;
“Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi
davetçiye koşarak kabirlerinden çıkarlar, O
esnâda kâfirler ise utangaç, gözleri dönmüş bir
durumda bu çok çetin, şiddetli ve zorlu gündür,
diyecekler.” (Kamer sûresi 7-8. âyetler)
Kur‟anı Kerim neden çekirgeyi misal vermiĢtir? Çekirgelerin
hayatını incelediğimizde karĢımıza ilginç bir olay çıkar.
Çekirgeler yumurtalarını toprağa tohum gibi yerleĢtirirler.
Larvalar uzun bir süre toprağın altında kaldıktan sonra
milyarlarca çekirge yeryüzüne çıkar.
Çekirge sürüleri, kilometrelerce uzunlukta ve geniĢliktedir.
Kapkara bir yağmur bulutu gibi. Bazı sürülerin 35 km.
geniĢliğinde ve metrelerce derinlikte olduğu tespit edilmiĢtir.
11
GüneĢi bile kapayarak yeĢil alanlara inerler ve yeĢillikleri
kuruturlar. Milyarlarca çekirgenin, toprak altından aynı zamanda
toplu halde yeryüzüne çıkmalarında bizim için çok büyük
ibretler vardır. Mezardan kalkmamızın en büyük kanıtıdır.
Ama kalpleri mühürlü olanlar yine de anlamazlar.
ĠĢte çekirgeleri böylece yeryüzüne çıkaran yüce Allah,
insanları da kabirlerinde böyle diriltecektir.
“Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor. İşte
sizide (kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız.”
(Rum sûresi 19. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimede buyurduğu gibi, öldükten sonra
dirilmenin hiç de öyle akıl almaz bir Ģey olmadığı, yeryüzündeki
sürekli yenilenme olaylarına iĢaretle özlü bir Ģekilde anlatılmıĢ
olmaktadır. Gerçekten, kupkuru topraktan ve ağaçlardan,
yemyeĢil bitkiler ve yapraklar, rengarenk çiçekler ve meyveler
çıkaran ilahi kudret için, yoktan var ettiği insanı tekrar
diriltmesinin zor olacağı düĢünülemez.
Çok akıllı süper zekaya sahip 10 kiĢiyi gün ıĢığı almayan,
takvim, saat, haberleĢme cihazları ve diğer zaman
göstergelerinin olmadığı bir yere kapasak. Yalnız yeme
içmelerini temin etsek ve onlara, 20 gün sonra buradan hep
birlikte çıkacaksınız desek? Ġnanıyorum ki her biri ayrı çıkıĢ
zamanı verecektir. Veya hiçbir yorum yapamayacaklardır.
Üstelik bunlar akıllı insanlardır.
Peki milyarlarca çekirge, uzun bir süre sonra hep
birlikte bulundukları karanlık yarıklardan aynı günde yeryüzüne
çıkmalarına ne denir? Allahu Ekber (Allah büyüktür) demekten
baĢka çaremiz yoktur.
12
“Din düşmanları Kıyâmet ne zamanmış,
kemikleri nasıl bir araya getirecekmiş diye
sorarlar.
Parmak
uçlarına
kadar
aynen
yaratacağız.” (Kıyâmet sûresi 3. ve 4.âyetler)
Bu âyeti kerimede, gözden kaçmaması gereken, önemli bir
husus olan parmak uçları buyruğudur. Cenabı Allah, neden
özellikle bu kelimeyi bize hatırlatmıĢ?
Çünkü yeraltında yatan milyarlarca insan ve yer üstündeki
milyarlarca insanın, hatta ikizlerin bile parmak izleri (çizgileri)
farklıdır. Kesinlikle aynı değildir.
ĠĢte parmak uçlarındaki Çizgileri bile aynen yaratacağını
bildirmesi, Allah‟u Teâlâ‟nın önemli mucizelerinden biridir.
“Onları sarsmasın diye yeryüzüne bir takım
dağlar diktik.” (Enbiya sûresi 31. âyet)
“Gökyüzünü sağlam bir tavan gibi yaptık.”
(Enbiya sûresi 32. âyet)
“Üstünüze
yedi
sağlam
gök
bina
ettik.”
(Nebe sûrusi 12. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimeler ise yer yüzünde oluĢacak
sarsıntıları azaltmak ve Gökyüzünden gelecek zararlı ıĢınların
Dünya‟ya ulaĢmasını önleyen, Atmosfer ve ozon Tabakaları ile
ilgilidir.
Bazı müfessirler ise; gök yüzündeki bütün cisimleri, yüce
Allah‟ın varlığının ve kudretinin birer delili olarak
yorumlamaktadırlar.
13
Diğer bir mucize ise:
Cenâbı Allah, yarattığı bütün kullarının ses yapısını farklı
tonlarda yaratmıĢtır.
Dolayısı ile telefon görüĢmemizde kiminle konuĢtuğumuzu,
çoğunlukla ses tonundan tanırız. Arkamız dönük ise veya
göremediğimiz tanıdık kiĢileri de, yine ses tonlarından kim
olduklarını anlarız.
* * * * * * * * *
Ġleride, yazılı diğer gerçeklerin dıĢında, bizim aklımızın
henüz algılayamadığı ve bilimin açığa çıkaramadığı cenabı
koyduğu sayısız kanunlar, buyruklar ve yaratıklar, milyonlarca
yıldır hizmetlerini hiç aksatmadan sürdürmektedirler.
Bize yaklaĢık 15 asır önce bildirilmiĢ olmasına rağmen,
bazılarını daha yeni anlamaya çalıĢıyoruz.
Bu kanunlar ve yaratıklar hizmetlerini ve görevlerini tam
itaatle aksatmadan yerine getirirken, diğer taraftan Allah c.c.
buyruklarından habersiz olup, hiç bir Ģey yaratamazken
kendilerinin de yaratık olduklarını unutmuĢ olanlar, çok akıllı
geçinen ve zaman zaman Müslümanları ve Kur‟anı Kerimi hafife
alan kiĢilerin de aralarında bulunduğu insanların çıkardığı ve
aynı zamanda çoğunluk esasına göre kabûl edilmiĢ kanunların
en çok kaç yıllık ömrü vardır dersiniz? 50 yılı geçmez.
Gülünç veya iĢlevsiz duruma düĢeceğinden derhal
değiĢtirilmektedir ve öyle de olması gerekir.
Örnek verecek olursak; Biz zamanında cebimizde
milyonlarca lira taĢırken, 5-10-50 lira ağır para cezası gibi
kanunlar değiĢtirilmiĢtir.
14
Cebindeki bir dolar yüzünden hapsi istenen, Türk parasını
koruma kanunu da 1980 yılında değiĢtirilmek zorunda
kalınmıĢtır.
Ayrıca o dönemlerde çok anlamsız olan, yurt dıĢına bir
defadan fazla çıkamaz yasağı da vardı. Çıkma zorunluluğu
olursa bir takım bürokrasi engelinden geçilmesi gerekiyordu.
ġimdi herkesin cebinde döviz, her köĢede döviz bürosu vardır.
Ġsteyen de istediği kadar yurt dıĢına çıkabiliyor.
Daha bir çok örnek verebiliriz. Yani insan aklının koyduğu
kanunlar, zamanla eskimektedir ve değiĢtirilmek zorundadır.
ĠĢte kıyamete kadar Kur‟anı Kerimin eskimeyeceğini,
kesinlikle değiĢtirilemez olmasını ve yönlendirilemeyeceğini bize
bildiren Âyeti Kerimelerde Ģöyle buyurmaktadır ;
“Rabbinizin
sözü,
doğruluk
ve
adâlet
bakımından tamamlanmıştır. İşiten ve bilen de
O‟dur.” (Enam sûresi 115. âyet)
“Senden önce gönderdiğimiz peygamberler
hakkındaki kanun da budur. Bizim kanunumuzda
hiçbir değişiklik bulamazsın.” (Ġsra sûresi 77. âyet)
“Allah‟ın kanunlarını değiştirmeye asla imkan
bulamazsınız.” (Ahzab sûresi 62. âyet)
“Allah‟ın kanununda ne bir değişiklik bulursun,
ne de Allah‟ın kanunlarında bir sapma bulursun.”
(Fatır sûresi 43. âyet)
15
“Allah‟ın öteden beri kanunu budur. Allah‟ın
kanunlarında asla bir değişiklik bulamazsınız.”
(Fetih sûresi 23. âyet)
“Eğer doğru iseler onun benzeri
meydana getirsinler.” (Tûr sûresi 34. âyet)
bir
söz
O halde bir Müslüman‟ın, Kur‟anı Kerimdeki yap yapma
husûsundaki âyetleri aynen uygulaması gerekir.
Yukarıdaki Ayeti kerimelerin Arapça aslındaki “tebdile”
değiĢtirme, “tahvile” yönlendirme anlamına gelir.
Yönlendirmeyi Ģöyle açıklayabiliriz;
Otoyolda ki bozukluktan dolayı bakım, tamirat veya baĢka
nedenden dolayı sağa geçici bir servis yolu açılır ve araçlar
bakım bitinceye kadar o yola yönlendirilir ve ileride tekrar
otoyola bağlanır.
Kur‟anı Kerim bozulmayacağı ve eskimeyeceği için,
yönlendirilmeyi ve değiĢtirilmeyi kabul etmez.
“Onlar hâlâ Kur'ân'ı gereği gibi düşünüp
anlamaya çalışmazlar mı? Eğer O Allah'tan başkası
tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda birçok
çelişkiler bulurlardı.” (Nisa sûresi 82. âyet)
YaklaĢık aradan on beĢ asır geçmiĢ olmasına rağmen
Kura‟nı Kerimde ki buyruklardan hiç biri bugünkü yaĢantımıza
ters düĢmemektedir. O, insanlar için bir ıĢıktır. Tersini
bekleyenlerin elleri hep boĢ kalmıĢtır.
16
Zira her önüne gelen kendi beğendiği Ģekilde yap yapma
ilkesinde değiĢiklik yapmaya kalksaydı, bir çok Ġslam dini oluĢur
ve her Ģey dejenere olurdu. Tıpkı diğer dinlerde olduğu gibi.
Örnek verecek olursak; “sen Hacca gitme, kurban kesme,
parasını bir hayır cemiyetine ver”, “nasıl olsa vergi veriyorsun
zekat verme”, “Ģimdilik baĢını aç sonra kapatırsın”, “sen daha
gençsin namazını sonra kılarsın”, “ibadet yapmıyorum ama
benim kalbim temiz” “herkes faizli para alıyor, sen de al sonra
almazsın”, “ Bir mevlit okutturuver birde lokma tatlısı döktürüver
olur biter ve diğerleri”.
“Ayetlerimizi
hükümsüz
bırakmak
için
yarışırcasına uğraşanlar içinde, iğrenç ve acıklı bir
azap vardır.” (Sebe sûresi 5. âyet)
Kur‟anı Kerimin değiĢtirilemeyeceğini Ģu âyeti kerime
pekiĢtirmektedir ;
“Deki bu Kur‟an‟ın bir benzerini ortaya koymak
üzere insanlar ve cinler bir araya gelseler,
birbirlerine destekte olsalar. Onun benzerini
ortaya getiremezler.” (Ġsrâ sûresi 88. âyet)
Ya yaparız ya yapmayız. Eğer yüce Allah‟ın buyruklarını
yaparsak karĢılığını alırız, yapmaz isek sonucuna katlanırız.
“Herkesin kazandığı, ya kendi lehinedir, yahut
aleyhinedir.” (Bakara sûresi 286.âyet)
Ama her fırsatta, Cenâbı Allah‟tan af ve özür dilemeliğiz.
Çünkü biz, Allah‟ın en sevgili kulu olsak bile, her gün yaklaĢık
20.000 kez alıp verdiğimiz oksijenli nefeslerin, sadece bir
tanesinin hakkını ödeyemeyiz.
17
“Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut
nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak
hemen
günahlarının
bağışlanmasını
dilerler.
Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir
de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar
etmezler” (Âli imran sûresi 135. âyet)
* * * * * * * * *
Neden Müslüman oldum konusuna gelince;
Hiç Ģüphe yok ki, insanlarda kendilerini koruyacak inanca iten,
zorlayan bir iç güdü vardır.
Ve insanların çoğunun inançları doğrultusunda manevi
huzur buldukları bir gerçektir. ĠĢte o gücü düĢünerek bulmaya
çalıĢalım.
“Bilesiniz ki kalpler ancak Allah‟ı anmakla
sükunet bulur.” (Rad sûresi 28. âyet)
Kimi der ki benim anam Müslüman, babam Müslüman, ben
de Müslüman bir âileden doğdum, dolayısı ile ben de
Müslüman‟ım. Müslümanlık kesinlikle gelenek, görenek, örf ve
âdet dini değildir. Ġslamiyet kayıtsız Ģartsız yaratana ve
peygambere tam itaat ve teslimiyet dinidir.
Hazreti Âdem‟den Hz. Peygamber s.a.v.‟e kadar gelen
ilâhi dinlerin adı Ġslam‟dır. BaĢka hak din yoktur. Musevilik ve
Ġsevilik de böyledir. Özü Cenâbı Allah‟a teslimiyettir.
Firavun, Kızıldeniz‟de boğulmadan önce Ģöyle demiĢti.
“Ben de Mûsa‟nın Allah‟ına inandım, ben de
Müslümanlardanım.” (Yunus sûresi 90. âyet)
Fakat imânı kabul edilmedi. Neden kabul edilmedi? Çünkü
hz. Mûsa Ģöyle duâ etmiĢtir ;
18
“Musa dedi ki, Ey Rabbimiz firavun ve
yandaşlarına dünya hayatında mal, mülk, ziynet
verdin. Bu yüzden insanları senin yolundan
saptırdılar. Ey Rabbimiz onların mallarını yok et,
Kalplerini de şiddetle sık ki, acıklı azabı görünceye
kadar iman etmesinler.” (Yunus sûresi 88. âyet)
Böylece Hazreti Mûsa a.s.‟ın duâsını, yüce Allah kabul etti
Çünkü hazreti Mûsa (a.s.) Uzun süre firavun ve taraftarlarını
imana davet etmiĢti.
“Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa
çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.”
(Mümin (ğafir) sûresi 41. âyet)
Havariler ise hazreti Ġsa a.s.‟a Allah c.c. yolunda yardımcı
olacaklarını Ģöyle ifade ettiler;
“Allah yolunda yardımcılarım kim? dedi.
Havariler: "Allah yolunda yardımcılar biziz. Allah'a
iman ettik. Şahit ol ki, biz de Müslümanlarız.”
(Ali imran sûresi 52. âyet)
Yemendeki Sebe Melikesi Belkıs da, iman etmeden önce,
O ve kavmi güneĢe tapıyorlardı. ġeytan da yaptıkları iĢleri
onlara güzel gösterirdi.
“Şeytan
kendilerine
yaptıklarını
süslü
göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuştu.”
(Neml sûresi 24.âyet)
Ġmân etmek zorunda kaldığında Ģöyle demiĢtir;
“Rabbim ben kendime yazık etmişim. Ben de
Süleyman‟ın yanında, âlemlerin
Rabbi
olan
Allah‟a teslim oluyorum.” (Neml sûresi 44. âyet)
19
“Babanız İbrahim‟in dininde (olduğu gibi)
peygamberin size şahit olması, sizinde insanlara
şahit olmanız için gerek bundan önceki kitaplarda
gerekse bunda (Kur‟an) da size Müslüman ismini
veren Allah‟tır.” (Hac sûresi 78.âyet)
Mûsevilik ve Hıristiyanlık, Kuranı kerimden önce hak dindi.
Hazreti Mûsa ve Hazreti Ġsâ hak peygamberlerdir, onlara
indirilen kitaplarda haktır, bütün peygamberlere kesinlikle
saygılıyız ve inancımız sonsuzdur.
“Peygamber
kendisine
Rabbi
tarafından
indirilen gerçeklere inandı, müminler de. Hepsi
birlikte
Allah'a,
O'nun
meleklerine,
O'nun
kitaplarına ve O'nun peygamberlerine inandılar.
Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerlerinden
ayırmayız. Duyduk ve uyduk. Günahlarımızı
bağışlamanı dileriz.” ( Bakara süresi 285. âyet)
“Allah'a ve peygamberlerine inanıp, onlardan
hiçbirini ayırmayanlara, işte onlara Allah ecirlerini
verecektir. O, bağışlar ve merhamet eder.”
(Nisa sûresi 152. âyet)
Dolayısıyla müminlerin çoğu her yatsı namazından sonra,
Bakara süresinin son iki âyeti olan 285. ve 286. âyeti
kerimelerini okudukları gibi her abdest alırken,de Ġmanın
Ģartları olan Amentü‟yu okurlar onlarda, yüce Allah‟ın
Meleklerine, indirmiĢ olduğu bütün kitaplarına ve
peygamberlerine olan imanlarını pekiĢtirirler ve kelimeyi
Ģahadet getirirler.
20
Kuranı Kerim de insanların imân edenlerine karĢı; sevgi
bakımından Museviler ve Allah‟a Ģirk koĢanların uzak,
Hıristiyanların daha yakın olduğu bildirilmektedir, dolayısıyla
Maide sûresinin 82. âyetinin sonu Ģöyle tamamlanmaktadır.
“Çünkü Hıristiyanlar arasında Allah'a bağlı
bilginler ve din adamları vardır ve onlar büyüklük
taslamazlar.” (Mâide sûresi 82.âyet)
Yukarıdaki âyeti Kerimenin Kuranda ki yorumu, özetle
Ģöyledir ;
(HabeĢistan‟a göç eden Müslümanlara iyi davranıp, onlara
anlayıĢ gösteren Hıristiyanlardır. Peygamber Efendimiz s.a.v. ile
anlaĢma yapanlar, Necran Hıristiyanlarıdır. Gerçi mutaassıp
Hıristiyanların birleĢerek yaptıkları haçlı seferleri, tarihin
sayfalarını teĢkil etmektedir.
Bununla beraber, râhipler ve Hıristiyan bilginlerinin tesiri
altında kalanların, Ġslam‟a nisbi yakınlıkları vardır. Hz.
Muhammed s.a.v.‟in peygamber oluĢunu, bir çok rahip ve keĢiĢ
sevgiyle karĢılamıĢ ve onun peygamber olduğunu itiraf
etmiĢlerdir.)
“Peygamber'e indirileni (Kuran‟ı) dinledikleri
zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı
gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: Ey
Rabbimiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz
derler.” (Mâide sûresi 83.âyet)
“Yanlarında Tevrat ve İncil de yazılı buldukları
O‟ Elçiye O‟ ümmi peygambere uyanlar (var ya),
işte O peygamber onlara iyiliği emreder onları
kötülükten men eder.” (Araf sûresi 157. âyet)
21
“Sen Kuran‟dan önce hiçbir kitap okumuş ya da
eline kalem alarak yazmış biri değilsin. Öyle
olsaydı batıl yanlısı inkârcılar kuşkulanırlardı.”
(Ankebut sûresi 48. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimenin Kurandaki yorumu Ģöyledir :
(Hz. Peygamber‟in ümmi yani okuma yazma bilmeyen bir
kiĢi olmasının baĢlıca hikmeti bu ayette açıklanmıĢ olmasıdır.
Eğer Resulü Ekrem okuma yazma bilen bir kiĢi olsaydı, ümmi
olan peygamber için bile bu kur‟anı o uydurmuĢtur demeye
kalkan ve bu açık mucizeleri inkar eden müĢrikler iftiralarına bir
ölçüde mesnet bulmuĢ olacaklar ve daha çok kimseleri
kandırabileceklerdi)
“Elinizdekinin (Tevrat‟ın) aslını tasdik edici
olarak indirdiğime (Kur‟an‟a) iman edin ! Sakın onu
inkâr edenlerin ilki olmayın, Âyetlerimi az bir
karşılık ile satmayın (çıkar ve inat gibi) yalnız
benden (benim azabımdan) korkun.” (Bakara sûresi 41.âyet)
“Hani biz İsrail oğullarından Allah‟tan başka bir
şeye tapmayınız, ana-babaya, akrabalara yetimlere
ve yoksullara iyilik ediniz, namazı kılınız, zekâtı
veriniz, diye söz almıştık. Fakat sonra küçük bir
azınlık dışında bu sözünüzden döndünüz. Hâlâ da
yüz çevirip duruyorsunuz.” (Bakara sûresi 83. âyet)
Allah‟u teâlâ‟nın emri ve buyrukları hepimiz için geçerlidir.
Bizim, Tevrat ve Ġncilin aslına ve onların bildirdiği
peygamberlere sonsuz saygımız vardır.
Mekke halkı Rasulullaha senin peygamber olduğuna Ģahit
yok, dediler.
22
“Şöyle söylediler: "Bize, yerden kaynaklar
fışkırtmadıkça
sana
inanmayacağız,
Veya
hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar
akıtmalısın. Yahut da iddia ettiğin gibi, göğü
tepemize parça parça düşürmeli, ya da Allah'ı ve
melekleri karşımıza getirmelisin. Veya altın bir
evin olmalı, yahut göğe yükselmelisin ama oradan
okuyacağımız bir kitap indirmezsen yine o
yükselmene inanmayacağız. De ki: Fesuphanallah!
Ben peygamber olan bir insandan başka bir şey
miyim.” (Ġsra sûresi 90. 91. 92. 93. âyetler)
Kur‟ândaki diğer âyeti kerimeler ise Ģöyle buyuruyor :
“Kendilerine
kitap
verdiğimiz
kimseler
(Hıristiyan ve Yahudiler), tıpkı kendi oğullarını
tanıdıkları gibi onu tanırlar (Onun Allah tarafından
gönderildiğini bilirler). Fakat kendilerini ziyana
sokarlar (inatçılar) inanmazlar.” (Enam sûresi 20.âyet)
“Rabbiniz, sizi en iyi bilendir. Dilerse size
merhamet eder; dilerse sizi cezalandırır. Biz, seni
onların üstüne bir vekil olarak göndermedik.”
(Ġsra sûresi 54. âyet)
Kuran‟ı Kerim Müfessirleri, bize vermiĢ oldukları bilgilere
göre yukarıdaki ayetin son cümlesini Ģöyle açıklamıĢlardır ;
Cenabı Allah Peygamber efendimiz s.a.v. i, kâfirlere ve
inanmayanlara karĢı zorlayıcı değil, Allah‟ın rahmetini
müjdeleyici ve azabından sakındırıcı olarak gönderildiğini
belirtmiĢlerdir.
Sonuçta sana uyanlara Allah c.c. cenneti vardır, sana
uymayanlara da cehennem azabı Ģeklinde yorumlamıĢlardır.
23
“İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla
ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki:
Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik.
Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na
teslim olmuşuzdur.” (Ankebut sûresi 46. âyet)
Bu nedenlerden dolayı yukarıdaki âyeti kerimede
buyurduğu gibi bizim ehli kitap ile en güzel Ģekilde mücadele
etmemiz ve onlara karĢı hoĢ görülü davranmamız gerektiğini
bize bildirmektedir.
ĠĢte Ġslâm dininin ne kadar büyük ve güzel bir hoĢ görü dini
olduğu buradan anlaĢılmaktadır.
Zorlama ve dayatma olmaksızın araĢtırıp doğruları bulmak
ve iletmek her Ġnsanın baĢlıca temel görevlerinden birisidir.
Dolayısıyla Ġslâm dininin son kitabı Kur‟anı Kerim‟dir. Ve
Cenâbı Allah bu mukaddes kitabı, Hz. Peygamber Efendimiz
s.a.v.‟e indirmiĢtir.
“Kur‟anı
sana
kısım
kısım
biz
indirdik.”
(Ġnsan sûresi 23. âyet)
Her yeni kanun, önceki kanunun yerini alacağı için yalnız
Dünya‟da değil bütün kainatta görünen ve görünmeyen bütün
mahlukat, Ġslam dininin son kitabına ve peygamberine sahip
çıkmalıdır.
Bu konu ile ilgili Kur‟anı Kerimdeki âyeti kerimelerin bazıları
Ģöyledir;
“Allah indinde din İslam‟dır.” (Âli Ġmrân sûresi19.âyet)
“Kim İslam‟dan başka bir din ararsa, bilsin ki
kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek
ve o Ahirette ziyân edenlerden olacaktır.”
(Âli Ġmrân sûresi 85. âyet)
24
“Deki; biz Allah‟a, bize indirilene, İbrahim,
İsmail, İshak, Yâkup ve Yâkup oğullarına
indirilenlere, Mûsa, İsâ ve (diğer) peygamberlere
Rableri tarafından verilenlere imân ettik. Onları
birbirinden ayırt etmeyiz. Biz ancak ona boyun
eğen Müslümanlarız .” (Âli Ġmrân sûresi 84 . âyet)
“İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti.
Yâkup ta „oğullarım Allah sizin için İslam dinini
seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz.‟
Dedi.”
(Bakara sûresi 132.âyet)
85.ve 84. âyetlerle ilgili Kura‟nı keremdeki yorum Ģöyledir ;
(Dinin esasına taalluk eden temel prensipler, vahye
dayanan bütün dinlerde aynıdır. DeğiĢiklikler daha ziyâde
ibâdetler ve beĢeri münasebetler konusunda olup, bu
değiĢiklikler, insan topluluklarının tekâmül etmiĢ olmasının bir
sonucudur. 84. âyetten anlaĢılacağı üzere Ġslam dini, daha
önceki peygamberlere de gönderilen ve esasa taalluk eden dini
prensipler bakımından kendisine aykırı olmayan bütün hak
dinlere saygılıdır. Ancak Ġslam dini, ilâhi dinler zincirinin son
halkası ve devrinin insanlığının mânevi, ahlâki ve içtimâi
ihtiyaçlarını eksiksiz karĢılayan yegâne dindir. Bu dinden baĢka
bir din tanıyan, bir yol tutan kimsenin, bu tutumu ile Ġslam‟a
aykırı davranmıĢ olduğu aĢikardır. ġu halde onun bu dininin ve
bu yolunun, Ġslam dini nezdinde bir geçerliliği olmaz.)
“İçinizden,
kendilerine
Allah‟ın
ayetlerini
okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini
temizleyen, kendilerine kitap ve hikmet öğreten bir
Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük
bir lütufta bulunmuştur.” (Âli imran sûresi 164. âyet)
25
“Seni yalanlayanlar bütün peygamberleri
yalanlamış olurlar.” (Âli Ġmrân sûresi 184.âyet)
“Bu gün size dininizi ikmâl ettim. Üzerinize
nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak
İslam‟ı kabûl ettim.” (Mâide sûresi 3.âyet)
* * * * * * * * *
Gelelim konumuza;
“Onlar ki gerek ayakta dururken, otururken,
yanları üzerine yatarken, hep Allah‟ı zikrederler ve
göklerin, yerin yaradılışı hakkında düşünürler. Ey
Rabbimiz, bunu sen boşuna yaratmadın, seni
tesbih ederiz. Bizi cehennem ateşinden koru‟
derler.” (Âli Ġmrân sûresi 191.âyet)
“Göklerde ve Yerde ne varsa hepsini kendi
tarafından size buyun eğdirmiştir, şüphesiz bunda
düşünen bir kavim için ibretler vardır.”
(Casiye sûresi 13. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimelerde buyurduğu gibi bizim, yüce
Allah‟a iman etmemizin, teslim olmamızın ana kaynağı çok
düĢünmektir. Çünkü insanlar düĢündükçe düĢünme yetenekleri
tetikleneceği için doğrulara daha kolay ulaĢabilirler.
Kuran‟ı Kerimde düĢünme ile ilgili yirmiye yakın Ayeti
Kerime vardır.
DüĢündükçe ve araĢtırdıkça bakınız çok ilginç hususlarla
karĢılaĢıyoruz. Ġçinde yaĢadığımız evreni düĢünelim.
26
Evrende neler var? Neler oluyor? GüneĢ, Ay, Yıldızlar
gezegenler ve milyarlarca galaksi bu galaksilerin bazılarında
da milyarlarca yıldız vardır.
Trilyonlarca, yani sayısı belirlenemeyecek kadar Yıldız
vardır, bu gezegenlerin ve yıldızların çoğu da dünyamızdan
büyüktür.
Bu saydıklarımız ve daha bilmediklerimizin hepsinin bir
görevi vardır. Hepsi de Yüce Allah tarafından verilen emirleri
harfiyen yerine getirmektedirler.
Kıyâmet günü geldiği zaman gökler ve yeryüzü ;
Rabbim görevlerimizi yaptık çekilebilir miyiz? diye müsaade
isteyecekler.
“Gök yarıldığı zaman. Rabbini dinleyip O,na
boyun eğdiği, görevinde haklandığı zaman. Yer
uzatılıp düzlendiği, İçinde bulunanları dışarı attığı
zaman. Rabbini dinleyip O,na boyun eğdiği,
görevinde haklandığı zaman.” (ĠnĢikak sûresi 1-2-3-4-5.âyetler)
Peki biz farkında olmadan dünya saatte 1.670 km. hızla
kendi çevresinde dönmektedir.
GüneĢ sistemi ile birlikte, bizim içinde yaĢadığımız
Samanyolu galaksisinin etrafında saatte 720 bin km. hızla
dönmektedir.
Samanyolu etrafındaki bir turunu yaklaĢık 225 milyon
yılda tamamlamaktadır. Ne kadar büyük bir evrende yaĢıyoruz.
Bütün bunları düĢününce ve gerçek olduğunu öğrenince bizim
ne kadar küçük, aciz bir yaratık olduğumuzu anlıyoruz.
27
Kur‟anı Kerimde bu konu ile ilgili âyeti kerimelerin bazıları
Ģöyledir;
“Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl
bina etmiş ve (yıldızlarla) nasıl donatmışız! Onda
hiçbir hata da yok.” (Kaf sûresi 6. âyet)
“Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü
de gecenin içine sokar. Güneş ve ayı emri altına
almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp
gider. İşte bütün bunları yapan Rabbiniz Allah‟tır.
Mülk onundur. Onu bırakıp ta kendilerine
taptıklarınız ise bir çekirdek kabuğuna bile sahip
değillerdir.” (Fatır sûresi 13.âyet)
Yukarıdaki âyetin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir;
(Gecenin gündüze, gündüzün geceye girdirilmesi gecenin
gündüzün yerini, gündüzün de gecenin yerini almasıdır. BaĢka
bir ifadeyle, birinin kısaltılmasıyla diğerinin uzamasıdır. GüneĢ
ve ayın yörüngeleri etrafında dönüĢlerini kıyâmete kadar
sürdürmeleri veya güneĢin bir yılda, ayın da bir ayda dönüĢünü
tamamlamasıdır.)
“Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü
geçebilir. Bunlardan her biri belli yörüngede yüzer
(akıp gitmeye) devam ederler.”
(Yâsin sûresi 40. âyet)
Yukarıda 13. âyeti kerimenin Arapça aslındaki „Kıtmir‟
buyruğunun üzerinde durmak gerekir.
Arapça‟da çekirdek anlamına gelen bu buyruk, dünyadaki
tüm insanların hayatının bir çekirdek kabuğuna ve zarlarına
bağlı olduğunu bize hatırlatmaktadır.
28
Evet bu çekirdekler bize yıllarca içindeki meyvelerin ve
sebzelerin tohumlarını saklıyor.
Tâ ki toprağı ve suyu bulunca canlanarak, bizim hayatımızı
idame ettiriyorlar. Bir canlıyı yıllarca içinde saklama mucizesine
sahiptir ve bunun böyle olmasını isteyen de yine cenanı
Allah‟tan baĢkası olamaz.
“Tohumu ve çekirdeği çatlatan Allah'tır. O
ölüden diriyi ve diriden ölüyü çıkarır. İşte Allah
budur. Nasıl olur da bu gerçeği görmezlikten
geliyorsunuz?” (Enam sûresi 95. âyet)
“İşte onlara bir delil: Ölü toprağı diriltir ve
oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.”
(yasin sûresi 33. âyet)
Hiçbir Ģey yaratamaz iken kendinin de yaratık olduğunu
unutanlar, Cenâbı Allah‟ı devreden çıkararak, tabiat, doğa
diyerek evrenin durağan olduğu sabit durum teorileriyle yıllarca
insanlara yanlıĢ bilgi vermiĢlerdir.
“Gökleri
ve
yeri
yoktan
var
eden
Odur.”
(Enam sûresi 101. âyet)
Yoktan var edildiği daha önce ifade edilmiĢti ama büyük
patlamanın da büyük bir güç tarafından yaratıldığını, aksi halde
trilyonlarca cismin istenilen konumda olmayacağını, en ufak bir
kayma tamamının içine çökme nedeni olacağı bilim adamları
tarafından ispat edilmiĢtir.
Rasgele patlamanın sadece tahrip edeceği, hiçbir eser
meydana getiremeyeceği muhakkaktır.
ĠĢte bu evreni yaratan benim! Diyen yine Cenâbı Allah‟tan
baĢkası değildir.
29
Biraz da kendi yaĢadığımız dünyamızı düĢünelim.
Dünyamıza dilediği Ģekli veren yüce Allah 23 derecelik eğimi,
ekvator ile kutupların güneĢin sıcaklığını dengeli bir Ģekilde
alabilmeleri için yaratmıĢtır.
Dünyamız 24 saatlik, 1 günlük turunu kısa zamanda
tamamladığı için gece ve gündüz arasındaki sıcaklık farkı
azdır. Ġnsanların yaĢamı için özel yaratıldığı aĢikardır.
Oysa Merkür gezegeni öyle değildir. Turunu 6 ay gibi uzun
bir sürede tamamladığı için gece ve gündüz sıcaklık farkı 1000
dereceyi bulmaktadır. Böyle bir yerde yaĢam olmaz.
Yuvarlak bir cisimde, deniz suları ve diğer yaratıklar
dökülmeden ve dağılmadan nasıl durabilmektedir?
“Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da
O'nun (varlığının) delillerindendir.” (Rum sûresi 25. âyet)
Tabi hepsinin hava basıncı, yer çekimi gibi bilimsel izahı
vardır ama burada yaratıcının Ģüphesiz her Ģeyi en ince
ayrıntısına kadar tasarlayıp programlaması onun her Ģeye kâdir
olduğunun bir göstergesidir.
“Üstlerinde kanatlarını aça kapata uçan kuşları
hiç görmediler mi ? Onları havada Rahman olan
Allah tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi
görmektedir.” (Mülk sûresi 19. âyet)
30
Yukarıdaki âyeti kerimenin Arapça aslında ki „saffat‟
Ģeklinde, sıra sıra uçan kuĢları hiç görmediniz mi? Buyruğu,
aynı zamanda bize göçmen kuĢlarını da hatırlatmaktadır, bu
kuĢlar hiç mola vermeden gece ve gündüz günlerce havada
kanat çırparlar, ulaĢacakları menzili ise özel radarları ile
bulurlar, ve dizi halinde uçarlarken birbirlerinin kanat
rüzgârlarından istifade ederler.
Peki bu kuĢlar, günlerce yemeden içmeden havada
uçmalarını sağlayan enerjiyi nereden buluyorlar? ĠĢte bunun
yanıtı ise yine yukarıda ki aynı âyeti kerimede mevcuttur.
Ayrıca Kur‟anı Kerim de;
“O
iki
doğunun
ve
iki
batının
Rabbidir.”
(Rahman sûresi 17.âyet)
Bu âyetin Kur‟anı Kerimdeki yorumu Ģöyledir;
(Burada yaz ve kıĢ mevsimlerine göre doğu ve batının
durumlarında değiĢiklik olduğu için iki batı ve iki doğu tabiri
kullanılmıĢtır.)
Diğer taraftan doğu ve batının uç sınırları arasında her gün
değiĢen doğular ve batılar olduğu için bazı ayeti kerimelerde
ise, Doğuların ve Batıların Rabbi olarak bildirilmektedir.
“Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim
ki, onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim
gücümüz yeter.” (Mearic sûresi 40 ve 41. âyetler)
Gece ve gündüzün oluĢması, yaz ve kıĢ ayları ile birlikte
sıcak ve soğuk oluĢması, dolayısı ile rüzgarların, bulutların,
yağmurların oluĢması ve 12 ayın meydana gelmesinde büyük
hikmetler vardır.
31
“Gökleri ve yerleri yarattığı günde, Allah‟ın
yazısına göre, Allah‟ın katında ayların sayısı
12 dir.” (Tevbe sûresi 36.âyet)
“Güneş‟i ışıklı, Ay‟ı da parlak kılan, yılların
sayısını ve hesabını bilmemiz için Ay‟a bir takım
menziller takdir eden odur. Allah bunları ancak bir
gerçeğe binaen yaratmıştır.” (Yunus sûresi 5. âyet)
Kaldı ki onlar ve diğer gezegenler boĢluktadır. Ne altında
tutan ne de üstten bir bağlantısı vardır. Yüce Allah‟ın
takdirinden baĢka bir Ģey değildir.
“O, gökleri, görebildiğiniz bir direk olmaksızın
yarattı.” (Lokman sûresi 10. âyet)
Eğer dengeleri bozulursa ve kaymaya baĢlarlarsa, onları
cenabı Allah‟tan baĢka kimse tutamaz.
“Şüphesiz Allah yerleri ve gökleri nizamları
(dengesi) bozulmasın diye tutuyor. And olsun ki
onların nizamı eğer bir bozulursa kendinden sonra
hiç kimse onları tutamaz. Şüphesiz O, halimdir
bağışlayıcıdır.”
(Fatır sûresi 41.âyet)
“Göğü Allah yükseltti ve dengesini O kurdu.”
( Rahman sûresi 7. âyet)
* * * * * * * * *
32
Denizlerde yaĢayan milyarlarca varlık, karada yaĢayan
milyarlarca hayvan, yeryüzünde 6 milyar insan, yeraltında
milyarlarca ölmüĢ insan ve yukarıda saydığım evrendeki
trilyonlarca yaratığın arasında ben kimim? Yerimizi tespit
etmemiz gerekiyor.
Eğer ben sinek bile yaratamıyorsam… Neden sinek?
Çünkü sinek bile benden daha güçlüdür.
Ben kanımı vermek istemediğim halde, üstelik türlü ilaçlar
kullanmama rağmen o benden zorla kanımı alır ve götürür geri
almaya da gücüm yetmez. Ben de güçsüzüm o da güçsüz.
Yüce Allah cahiliye devrinde yaĢayan ve putlara tapanlarla
ilgili Kur‟an da Ģu misâli vermiĢtir :
“Onlar bir araya gelseler, bir sineği bile
yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa onu da
geri alamazlar. Alan da aciz, alınan da aciz.”
(Hac sûresi 73.âyet)
Benim aczimi ifade eden Ayeti Kerimelerde Ģöyledir :
“İnsan zayıf yaratılmıştır.”
(Nisa sûresi 28. âyet)
Azalarımdan biri rahatsız olsa sızısına tahammül edemem,
O kadar acizim ki ne ayaklarımla yeri delebilirim nede dağlarla
boy ölçüĢürüm.
“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen
ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara
ulaşabilirsin.” (Ġsra süresi 37. âyet)
33
Acizliğimden dolayı kendimi kanıtlayamayacağıma göre
güçlü, kuvvetli, kudretli, yaratıcı ve evrendeki canlı ve cansız
varlıkların mutlak sahibi olan âlemlerin Rabbi Cenâbı Allah‟a
derhal teslim olmam gerekiyor.
Aksi halde kendini yitirmiĢ olanların yanında yer alıp, solda
kalmıĢ bir rakam olarak yaĢayamam.
Çünkü bu beden onun nimetleri ile ayakta durmaktadır. Ya
Rabbim ben de varım diyebilmem için teslimiyetimi derhal ilân
etmeliyim.
Dünya koskoca evrende bir hiçtir. Ben de dünyanın içinde
bir hiçim. Hiçin içinde bir hiç olmaktan kurtulmak için, dünya ve
âhiret hayatında mânevi bir koruyucuya ihtiyacım olduğu için,
sağda bir rakam olabilmek ve mezarımdan kör , çirkin bir yaratık
olarak değil de düzgün bir fizikle kalkabilmem için, hesap
gününde kitabımı sağımdan alabilmem için, dünyadaki
hayatımın hesabını mezarda ve âhirette kolay verebilmem için,
kabirde ve berzah aleminde en iyi makama sahip olabilmem
için, kabir çıkıĢında beni meleklerin karĢılaması için, kıyamet
günü mahĢerde kör olmamak için, dünyada dar gelirlilikten
kurtulup gelirimin hayırlı ve bereketli olması için, Cenneti âlâya
dahil olabilmem için, Ruhumu teslim etmeden önce göz perdem
açıldığında Cenneti âlâyı görebilmem için, çocuklarımın ve
neslimin hayrını görebilmem için, en önemlisi nefsimin ve kendi
Ģeytanımın uslanması için ve son duamın da Elhamdu lillahi
Rabbil Âlemin olabilmesi için, bütün göklerin ve yerin nûru
olan Cenâbı Allah ve peygamberine hakkıyla,
“EĢhedü enlâ ilâhe illallah ve eĢhedü enne Muhammeden
abduhû ve rasûluhû” diyerek kayıtsız ve Ģartsız mutlak
teslimiyetimi ilân edip yüce Allah‟a, kâinattaki tüm yaratıkların
boyun eğdiği gibi bende buyun eğmek zorundayım.
34
“Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi
O'na boyun eğmiştir.” (Rum sûresi 26. âyet)
“Benim Kitabımdan kim yüz çevirirse bilsin ki
ona dar bir geçim veririz ve kıyamet günü de onu
kör olarak haşrederiz.” ( Tâhâ sûresi 124 .âyet )
Peygamber Efendi miz s.a.v. Ģöyle buyuruyor ;
“Hakkıyla
Cennettir.”
Lâilâhe
illallah
diyenin
ödülü
* * * * * * * * *
Peki ya teslim olmayıp, Ebu Leheb veya diğerleri gibi
teslim olmayı haĢa reddetseydim. Biliyorsunuz Kur‟anı
Kerimde Mesed (Tebbet) sûresi namaz sûrelerindendir. Ve bu
sûre Ebu Leheb sağ iken inmiĢtir. Bu sûrenin bir bölümü
Ģöyledir :
“Ebu Leheb'in iki eli kurusun, kurudu da! Malı
ve kazandığı kendisine fayda vermedi. Alevli
ateşte yanacaktır.” (Mesed sûresi 1.2.3. âyetler)
Ebû leheb akıllı bir insandı ve sonucunu bile bile Ġslam‟ı
reddetti. Halbuki yalancıktan Müslüman oldum deseydi veya
diğer sahabiler gibi gerçekten imân etmiĢ olsaydı, Kur‟anı
Kerimdeki Mesed (Tebbet) sûresi ne olacaktı?
O tarihlerde yüzlerce Sahabe sonradan imân ettiler. Onlar
için Kur‟anı Kerimde benzeri bir sûre yoktur.
35
Demek ki Cenâbı Allah onun kesinlikle imân etmeyeceğini,
kalbinin mühürlü olduğunu Âlim sıfatıyla biliyordu ki, Mesed
sûresini o hayatta iken indirdi. Günümüzde de böyle hastalıklı
ve kalbi mühürlü, aynı kiĢiliğe sahip insanlar vardır.
“gerçekten
kâfir
olanları,
uyarsan
da
uyarmasan da, onlar iman etmezler. Zira Allah
onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.
Onların gözlerine bir çeşit perde çekilmiştir, onlar
için büyük bir azap vardır.” (Bakara sûresi 6. 7. âyetler)
“Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak
az gülsünler, çok ağlasınlar.” (Tevbe sûresi 82.âyet)
Hayvanlar akıllı olmadıkları halde, Cenâbı Allah tarafından
programlandıkları için Rablerine hem zikir etmek için hem de
insanlara canları, etleri ve baĢka yönleriyle hizmet etmek için
yaratılmıĢlardır.
“Hayvanlarda sizin için elbette ibretler vardır.
Onların karınlarındakinden (aldıkları besinleri süt
haline getirerek bunu) size içiririz.” (Müminûn sûresi 21.âyet)
Ya ilâhi buyrukları hiçe sayan akıllı insanlara ne oluyor?
BaĢı boĢ yaratık mı? Rablerine dönmeyeceklerini mi sanıyorlar?
“Vay başına geleceklere. Yine vay başına
geleceklere.
İnsan,
kendisinin
başı
boş
bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet sûresi 34-36. âyetler)
Tabi ki baĢı boĢ değil. Bu yüzden yüce Allah‟a imân edip
teslim olacağız. Çünkü Bize iki yol gösterdi ve serbest bıraktı.
36
Biz onun gücüne, kudretine ve azâmetine binaen
Müslüman olduk. Teslimiyetimizi ilân ettik.
Tersini düĢünürsek, harpte teslim alınan esirler veya
Mısır‟da Piramitleri inĢa eden köleler ve diğerleri; yarı karın
tokluğuna, belki de ölünceye kadar ağır iĢlerde çalıĢtırıldılar.
Kendi istekleriyle değil zorla. Üstelik esir alanlar yaratıcı değil
yaratılmıĢlardır.
Peki Cenâbı Allah‟a teslim olan kiĢi ne yapmalıdır? Her gün
sırtında taĢ mı taĢımalıdır? Hayır! Allah‟ın ilkesi tam
demokrasidir. Bizi kısa bir süre ile öylesine serbest bırakmıĢtır
ki, ayağımıza ne ip bağlamıĢtır nede ağırlık fakat bize iki yol
göstermiĢtir, ĠĢte Kur‟an, iĢte Cennet. ĠĢte Ģeytan, iĢte
cehennem.
“Ona
iki
yol
(doğruyu
göstermedik mi?”
(Beled sûresi 10.âyet)
ve
eğriyi)
Akıl burada devreye girecek. Allah c.c. ve peygamberden
s.a.v. uzak olan bazı insanlar , hinliklerini direk
açıklayamadıkları için her fırsatta aklı ön plana çıkararak,
Kur‟anı arka planda bırakma eğilimini süslü, entel kelimelerle
ifade etmeye çalıĢıyorlar.
Bu kiĢiler kendi dinleriyle Ģöyle alay ederler ;
“Onlar ki dinlerini bir eğlence oyun edindiler de
dünya hayatı onları aldattı. Onlar bu günleri
(cehennem ateşi) ile karşılaştıklarını unuttukları
ve âyetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi, bizde
bugün onları unuturuz.”
(Araf sûresi 51.âyet)
37
Böyle art niyetli kiĢilere prim vermemek gerekir. Akıl, iyiyi
ve kötüyü ayırt etmek için yaratılmıĢtır.
Cenabı Allah bize aklı, Kur‟anı değiĢtirsinler veya dinlerini
tahrif etsinler diye vermemiĢtir. Aklımızı irademiz dahilinde,
doğru yönde kullanırsak bizi doğruya götürür. Eğri yönde
kullanırsak bizi eğriye götürür.
Mümin kiĢi aklı selim olmak zorundadır. Aklı selim :
yani Allah c.c., Kuran‟ı kerim ve peygamber s.a.v. in ıĢığı ile
aydınlanmıĢ demektir, aksi halde akıl, hidayetten ve eğitimden
uzak kaldı ise bazen Ģeytandan daha tehlikeli olabilir.
* * * * * * * * *
Ġslâm nedir? ;
Kelimeyi Ģahâdet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak,
zina yapmamak, zekat vermek, faiz almamak, vermemek,
kumarın her türlüsünden uzak durmak, imkânı varsa hacca
gitmek, hayır yapmak, sadaka vermek, hasılı düzgün bir
insan olmak, Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarına gerçekten
itaat etmek, anaya ve babaya iyi davranmak, onları kırmamak,
isyan etmemek, babaya itaat etmek, anaya hizmet etmek
Ġslâm‟dır.
Ġmân nedir?; Yüce Allah‟a inanmak, meleklere inanmak,
kitaplarına inanmak, Peygamberlerine inanmak, âhiret gününe
inanmak, kadere inanmak, hayır ve Ģerrin Allah‟tan olduğuna
inanmak ve ölümden sonra dirilmeye inanmak Ġmandır.
Ġhsan nedir? ; Yüce Allah‟ı görüyormuĢ gibi ona ibadet
etmek, sen Onu görmüyorsan O seni görüyor. Efendimiz s.a.v.
bize böyle buyurmuĢtur.
38
Yüce Allah‟ın buyruklarının çoğunda, gerektiği hallerde
kolaylaĢtırıcı müsaadeler vardır.
“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.”
(Bakara sûresi 185.âyet)
“Allah her şahsa, ancak gücü yettiği kadar
sorumluluk yükler.” (Bakara sûresi 186.âyet)
“İnsan zayıf yaratılmış olduğundan Allah sizden
yükü hafifletmek ister.” (Nisa sûresi 28. âyet)
Örneğin; kiĢi yolculuk halinde namazı kısaltması, kadınların
ay hali durumundayken kılamadıkları namazlardan sorumlu
olmamaları, oruç tutamayacak kadar yaĢlıların fidye vermesi,
hastaların ve yolcuların da sonra oruçlarını tutması.
Domuz eti, kan, ölü hayvan ve yüce Allah‟tan baĢkasının
adını anarak kesilenin haram olmasına rağmen mecbur
kalındığında ölmeyecek kadar yenmesi, parası olursa hacca
gitmesi, zekat ve hayır yapması, Su bulamaz ise teyemmüm ile
abdest alınması da kolaylaĢtırıcı unsurlardandır.
“Su
bulamamışsanız
temiz
bir
toprağa
teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla
meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi
arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki
şükredesiniz.” (Maide sûresi 6. âyet)
Yalnız; faizde, zinada, içkide, örtünmede, kumarda,
hırsızlıkta, ay hali durumunda iken ve Allah‟u teâlâ‟nın emrettiği
yerin dıĢında kadınlar ile iliĢkide, anne ve babaya hakarette ve
diğer bazı hususlarda hafifletici neden yoktur.
39
Yukarıda olduğu gibi mecbur kalırsan Ģöyle davranabilirsin
Ģeklinde, Kur‟anı Kerimde en ufak bir taviz ve kolaylık yoktur.
Ancak, tövbe kapısı açıktır günahkar tövbe edip tövbesinden
geri dönmemek kaydıyla Allah‟ın affına sığınabilir. Cenâbı
Allah; faizden kaçınıp zekatını hakkıyla verirsen mallarını ve
gelirini arttırırız buyuruyor.
“İnsanların
mallarında
artış
olsun
diye
verdikleri her hangi bir faiz, Allah katında artmaz.
Allah
rızasını
isteyerek
verdiğiniz
zekata
gelince,
işte zekatı veren kimseler, evet onlar!
(sevaplarını ve mallarını) kat kat arttıranlardır.”
(Rum sûresi 39 âyet)
“Mallarını
Allah
yolunda
harcayanların
durumu, bir tanenin durumu gibidir ki, yedi başak
bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah,
dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti
geniştir.” (Bakara sûresi 261.âyet)
“Rabbin karar kıldı, ancak bana ibâdet edin,
ana ve babaya iyi davranın, onların biri veya
ikisi senin yanında yaşlanırlarsa onlara üf bile
deme, onları azarlama, onlara güzel sözler
söyle, onları koruyarak üzerlerine kanat ger.
Deki; Rabbim küçüklüğümde onlar beni nasıl
yetiştirdiler ve korudularsa sende onları esirge
diye duâ et.” ( Ġsrâ sûresi 23. 24 .âyetler )
Yukarıdaki Âyeti kerimenin baĢındaki mübarek buyruğun
Türkçe mealinde, tam olarak anlamını bulamıyoruz, çünkü bazı
Arapça kelimelerin karĢılığını ancak tarif ile anlayabiliriz.
40
Kura‟nı Kerimin belâğatini ve özlü ifade üslubunu baĢka
dile aynen aktarılması imkânsızlığı, bu mucizevi Kur‟anı kerimin
tamamı için söz konusudur. Yüce Allah, yukarıda 24. Ayeti
kerimenin Arapça aslında ki „Vegada Rabbuka‟ buyruğu,
hikmetini bilemediğimiz sanki Ġlâhi bir yüksek mahkeme
tarafından verilmiĢ bir karar olduğunu bildirmektedir.
Aslında Allah‟ın böyle bir karar ile kullarını muhatap almaya
ihtiyacı yoktur. Fakat gerçek Ģudur ki anneyi babayı memnun
etmek çok zordur çünkü anne baba çocuklarının eğitimi ve
terbiyesi için kırıcı olabilirler, ağır konuĢabilirler ve onları gözü
ile o hâlâ çocuktur. Dolayısıyla Cenabı Allah bu kutsal saygı
olayının yüksek öneme haiz olduğunu sıradan bir buyruk
olmadığını Anne ve Baba haklarının ne kadar büyük bir değer
taĢıdığını müminlere ve asi kullarına böyle bir emir ile
buyurmaktadır. Kur‟anı Kerimde bu Ģekilde alınmıĢ bir karar ile
baĢlayan baĢka bir âyeti kerime yoktur. Anne ve baba yıllarca
bize hizmet verdi gece gündüz demeden çocuğum en güzel
makamlara sahip olsun iyilerle aile kursun düĢüncesi ile bizlere
kol kanat germiĢlerdir, peki biz onların geleceği hakkında Ģimdi
ne düĢünüyoruz? Sadece tek bir Ģey ; Allah c.c. geçinden versin
ama acaba onları ne zaman kaybedeceğim.?
Diğer Ayeti kerime ise :
“Biz insana, anne ve babasına iyi davranmasını
tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara
katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl
içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da
ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur.
Dönüş ancak banadır.” (Lokman sûresi 14. âyet)
Peygamber Efendi miz s.a.v. Ģöyle buyuruyor ;
“Kim, annesi veya babası yanında yaşlanırsa
ve cennete giremezse, ona yazıklar olsun.”
41
Diğer hadisi Ģerif ise Ģöyledir ;
“Sen de Babanınsın, malında Babana aittir.”
Ayrıca Kura‟na, Kâbe‟ye, Anne ve babanın yüzüne
bakmanın ibadet olduğu hususunu bize bildirmektedir.
Yalnız Anne ve Babanın Ġslâm‟a aykırı buyruklarına itaat
edilmez .
Âyeti Kerimede ;
“Biz İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını
tavsiye etmişizdir. Eğer onlar seni bilgin olmayan
şeye bana ortak koşmak için zorlarlarsa, onlara
itaat etme.” (Ankebut sûresi 8.âyet)
Yüce Allah, yukarıdaki Âyeti kerimelerde görüldüğü gibi
Anneyi ve Babayı, ciddi bir Ģekilde koruma altına almıĢtır.
Diğer taraftan da çocuklarının içinden anne ve babayı
inciten olursa, onların bu çocuklara hoĢ görü ile yaklaĢmalarını
ve affetmelerini buyurmaktadır.
Böyle yaparsanız, bilin ki cenabı Allah‟ın bağıĢına mazhar
olursunuz mealinde ki Âyeti kerimeler Ģöyledir :
“Ey
iman
edenler!
Eşlerinizden
ve
çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır.
Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını
başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız,
bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
(teğabün sûresi 14. âyet)
* * * * * * * * *
42
Cenâbı Allah‟ın demokrasisi, ve Ġnsan hakları, bizim
uyguladığımız Ġnsan haklarından daha üstündür.
Örnek verecek olursak :
Bizim yaĢantımızda kırmızı ıĢıkta durursan sadece
vatandaĢlık görevini yapmıĢ olursun. Durmaz ve geçersen
cezayı hak edersin. Tabi polis tespit ederse. Oysa ilâhi
kanunda, durmaz geçersen mutlaka bir ceza görürsün. Çünkü
gözleniyorsun.
“Çünkü Rabbin seni her an gözetlemektedir.”
(Fecr sûresi 14. âyet)
Eğer Allah c.c. rızası için riâyet edersen on misli veya daha
fazla ödül alırsın. Ayrıca Ġslam‟ı yaĢamaya çalıĢan kimseler, iyi
hal ve hareketleriyle çevrelerinde selâm sıfatını yani en güzel
yaĢamı kazanmıĢ olurlar.
Öyle ki polisin, jandarmanın veya insanların görmediği bir
yerde, kimsenin canına, malına, namusuna zarar vermez,
tersine onları korur, kollar ve haklarına riayet eder anlamına
gelir. Oruç tutmak hariç. Orucun ödülünün bire kaç verileceği
belli değildir. Cenâbı Allah, Onun ödülünü ben değerlendirip
vereceğim buyuruyor. Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle
buyurmuĢtur.
Oruç âĢikâr olduğu kadar aynı zamanda gizli bir ibâdettir.
Ben oruçluyum der gider yemeğini yer. Ben oruçluyum der
gider suyunu, sigarasını içer. Oruç olmadığı halde siyaseten
iftar davetlerine katılır.
Ama ilâhi gücün kâtipleri kayda aldığı için kiĢinin oruca
karĢı gösterdiği titizlik ve önem derecesine göre yüce Allah bire
bir, bire on, bire yüz… Eğer sevdiği kuluysa, istemeyerek bazı
hatalar iĢlediyse, bire bin veya yeteri kadar verir. Böylece
hatalarından arındırır. Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle
buyurmuĢtur.
43
ĠnĢallah oruç ibadetlerini hakkıyla yerine getirenlere yüce
Allah cennetin Reyyan kapısını açacaktır.
Oruç ibadeti, Allah‟ın buyruklarına iman eden her müminin,
Allah‟u teâlâ‟ya kayıt ve Ģartsız itaat etmesi gereğinin ve
icraatının sergilendiği bir ibadettir.
Çünkü, yüce Allah‟ın sair günlerde helâl kıldıklarını, Ģu
vakitten Ģu vakide kadar yemeyiniz, içmeyiniz, buyruklarına
boyun eğen müminler. Allah‟ın, Ģu hususlar haramdır,
yapmayın ; Emirlerine ise hiç el uzatmayacakları gibi yanından
bile geçmezler.
“Ey iman edenler, sizin üzerinize oruç farz
kılındı. Sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi,
umulur ki korunursunuz.” (Bakara sûresi 183)
Ġslam dininde Cenâbı Allah‟a inancın gereği olarak
ibâdetlerini tam yapması, namazların tam kılınması kaydı ile
yapılan iyilikler, kötülük ve günahları yok eder.
Cenâbı Allah indinde bir iyiliğin karĢılığı on iyilik (sevap)
veya daha çok, bir kötülüğün karĢılığı bir kötülük (günah) yazılır.
“Kim Allah huzuruna bir iyilikle gelirse, ona
getirdiğinin on katı vardır. Kim de bir kötülükle
gelirse o, sadece onun misliyle karşılık görür.”
(Enam sûresi 160. âyet)
“Gündüzün iki tarafında (sabah, öğle ve ikindi),
gecenin de yakın saatlerinde (akşam, yatsı) namaz
kıl. Çünkü iyilikler, kötülükleri (günahları) giderir.”
(Hud sûresi 114. âyet)
44
“Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını
sorarlar. De ki; yapacağınız harcamalar (hayır)
öncelikle, Ana, Baba, yakın akrabalar, yetimler,
yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hiç şüphesiz
Allah yaptığınız her hayrı bilir.” (Bakara sûresi 215. âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde:
“Allah buyurur ki, her iyilik değerine göre 10
mislinden 700 misline kadar, yalnız oruçlunun
sevap değeri gizlidir, bana aittir.”
Diğer hadisi Ģerifte:“iyilikler
kötülükleri
yok
eder.”
* * * * * * * * *
Sonuç; Kuranı Kerimdeki bütün âyetler gün ıĢığı kadar
gerçek olduğundan Ġslâm dan uzak olanlar, tüm uğraĢlarına
rağmen değiĢtiremediler.
YaklaĢık on beĢ asırdan bu yana, insanlığa ıĢık tutan
Kur‟anı Kerime sıkıca sarılalım.
“İşte bu (Kur‟an) bizim indirdiğimiz mübârek bir
kitaptır. O‟na uyun ve Allah‟tan korkun ki size
merhamet edilsin.” (En’am sûresi 155. âyet)
Yüce Allah‟a teslim olan her müminin, Allah‟ın buyruklarını
yerine getirme zorunluluğu vardır. Özellikle namazlarımızı
ihmâl etmeyelim, Cuma namazımızı mutlaka kılalım, 2 rekat
cuma namazı zor değildir.
45
“Ey imân edenler; Cuma günü çağrıldığı
(ezan okunduğunda) zaman hemen Allah‟ı anmaya
(namaza) koşun ve alışverişi bırakın. Eğer siz
gerçeği anlayan kişiler iseniz, elbette bu sizin için
daha hayırlıdır.” (Cuma sûresi 9.âyet)
Niçin alıĢveriĢ? Çünkü bir tarafta para, bir tarafta mal veya
hizmet. Diğer sanayi kuruluĢları ve imalatçıların iĢi kolaydır. Sıra
ile bir veya iki nöbetçi bırakır Cuma namazına giderler,
gidenlere de nereye gidiyorsun diyen olmaz. AlıĢveriĢi bırakmak
zordur. MüĢterinin ve paranın kaçma durumu mevzu bahistir.
“Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de,
daraltır
da.
Onlar
ise
dünya
hayatı
ile
ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret
hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.”
(Rad sûresi 26. âyet)
“Deki Allah‟ın yanında (mescitte) bulunmak,
eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Zira Allah
rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Cuma sûresi 11.âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimelerde Cenâbı Allah; rızkı ben veririm
buyuruyor. Yani müĢteriyi kaçırma korkusundan Cuma
namazına gelmez isen sonucuna katlanırsın. Sonra oturur,
neden benim rızkım dar? diye düĢünüp durursun.
“Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan
kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve
Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah
yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin
için daha hayırlıdır.” (Saf sûresi 10. 11. âyetler)
46
“Bir takım insanları ne ticaret nede alış-veriş
onları Allah‟ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat
vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin
allak bullak olduğu bir günden korkarlar.”
(Nur sûresi 37. âyetler)
Peygamber Efendimiz s.a.v. in buyruğu olan;
“Üç defa üst üste mazeretsiz, Cuma namazını
terk eden kimsenin Allah kâlbini mühürler.”
Hadisi Ģerifine mazhar olmayalım. Aslında bir günden bile
az yaĢadığımız Ģu dünyadan ayrılmadan önce elimizde bir
tapumuz, bir hüccetimiz olsun. Ahirete intikal etmeye yüzümüz
olsun.
Kur‟anı Kerimde;
“Namaza çağrıldığınız zaman onu alay ve oyun
konusu yaparlar. Onların düşünmeyen bir toplum
olmalarındandır.” (Maide sûresi 58.âyet)
“Ailene (ve ailende sorumlu olduğun kişilere)
namazı
emret,
üzerinde
sabır
ile
dur
(uygulanmasını
sağla).
Biz
senden
rızık
istemiyoruz. Biz seni rızıklandırırız. Güzel sonuç
takvâ ile olur.”
(Tâhâ sûresi 132.âyet)
Yalnız yaptığımız ibadetleri yanımızda götüreceğiz.
Diğerlerinin tamamını dünyada bırakmak zorunda kalacağız.
Yapamadıklarımız için Cenâbı Allah‟tan özür ve af dilemeliyiz.
“Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle
işlediğiniz yüzündendir. (yinede) Allah, çoğunu
affeder.” (Ģüra suresi 30. ayet)
47
Yukarıdaki Âyetin Kuran‟da ki yorumu Ģöyledir ;
(Ayette hitap, günahkâr müminleredir. Günahı olmayan
müminlerin baĢına gelen musibetlerin sebepleri baĢkadır,
mesela onların sabretmeleri ecirlerini artıracak bir sebeptir).
“Ey iman edenler, sabır ve namaz ile Allah‟tan
yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenler
ile beraberdir.” (Bakara sûresi 153.âyet)
Çünkü sabır ile namaz müminin nefsine karĢı en büyük
silahıdır. Kur‟anı Kerim‟de, Rızıkla (gelirle) ilgili bir çok âyeti
kerime vardır. Bazıları Ģöyledir;
“Allah yolunda mallarını harcayanlar, yedi
başak bitiren bir tane gibidir ki, her başakta yüz
tane vardır. Allah dilediğine daha da fazla verir.
Allah geniştir her şeyi bilir.” (Bakara süresi 261. âyet)
“Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi
olan ancak Allah‟tır.” (Zariyat sûresi 58. âyet)
“Görmedin mi? Allah rızkı dilediğine geniş
geniş
vermekte,
dilediğinin
rızkını
da
daraltmaktadır.” (Rum sûresi 37. âyet)
“Resûlüm deki; Mülkün gerçek sahibi olan
Allah‟ım. Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü
dilediğinden geri (sıyırarak) alırsın. Dilediğini
yüceltir, dilediğini alçaltırsın.” (Âli Ġmrân sûresi 26.âyet)
Neden sıyırma? Ayeti Kerimenin Arapça aslındaki “Nezi”
buyruğu da, sıyırma anlamına geliyor.
48
Ġnsanoğlu elindeki mülkü kolayca vermez. Dolayısıyla yüce
Allah isterse sebep halk eder ve onu istese de istemese de
sıyırarak ondan geri alır. Koyun derisinin sıyrıldığı veya diĢinin
söküldüğü gibi.
* * * * * * * * *
Ġslâm dinini yaĢamaya çalıĢan müminler, sıkça Ģu
kelimelere muhatap olurlar.
Hangi devirde yaĢıyoruz? Ģeriat, irtica, yobazlık, çağdaĢlık,
gericilik, çağ dıĢılık, tutuculuk, umarım kelimeleri Ġslamiyet‟i
yaĢamaya çalıĢan müminleri yermek için kullanılan kelimelerdir.
Bu tür ve benzeri söylemleri dillerine sakız eden eski
kavimlerden geriye virane harabeler kalmıĢtır. Artık sesleri de
duyulmaz hale gelmiĢtir.
“Biz onlardan önce nice nesiller helâk ettik.
Sen onlardan her hangi birinden (bir varlık belirtisi)
hissediyor veya onlara ait cılız bir ses işitiyor
musun.” (Meryem sûresi 98.âyet)
“De ki, yeryüzünde bir gezin de bakın, bundan
öncekilerin sonu nasıl olmuş! Onların pek çoğu
müşrik idiler.” (Rum sûresi 42. âyet)
“Kendilerinden önce yaşamış, halen yurtlarında
gezip dolaştıkları, nice nesilleri helâk edişimiz
onları doğru yola sevk etmedi mi?.” ( Secde sûresi 26. âyet)
“Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve
gösterişçe daha güzel nice asırlar halkını helâk
etmişizdir.” (Meryem sûresi 74.âyet)
49
Yukarıdaki maksatlı kelimeleri bilinçli olarak Ġslam
aleyhinde kullananlar, Ġslamiyet‟i yaĢayan veya yaĢamaya
çalıĢan kiĢilerin sözleri değildir.
Bu düĢünceye sahip olan kiĢiler her fırsat bulduklarında
inananlara ve Ġslâmiyet‟i yaĢamaya çalıĢanlara karĢı her türlü
eylemi düzenlemeyi kendilerine vazife bilirler. fakat her
defasında yüce Allah çabalarını boĢa çıkarır.
Umarım kelimesi, anlamı dıĢında maksatlı olarak inĢallah
dileğine karĢılık kullanılmaya baĢlanmıĢtır. ĠnĢallah, Arapça da
“Allah isterse” anlamına gelir. KiĢi isterse veya umarsa değil.
“Allah‟ın dilemesine bağlamadıkça (inşallah
demedikçe) hiçbir şey için bunu yarın yapacağım
deme, bunu demeyi unuttuğun takdirde, Rabbim
beni yakın zamanda hidâyete eriştir, de.”
(Kehf sûresi 23 ve 24. âyetler)
“Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (bir şeyi
dilemenize izin vermesi) sayesinde (o şeyi)
dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah alimdir, hakimdir.”
( Ġnsan sûresi 30. âyet)
Kur‟anı Kerimdeki âyeti kerimelerin hiç birini kenara çıkarıp;
bu benim iĢime gelmez, dıĢlanmaktan ve kınanmaktan
korkarım, ha bu fena değil, benim çevreme uygun, beni
dıĢlamazlar demeye ne hakkımız vardır nede yüzümüz.
“O şeytan sizi yardakçıları ile korkutur, o halde
eğer gerçekten mümin iseniz onlardan değil,
benden korkunuz.” (Ali imran sûresi 175. âyet)
Neden! Çünkü yaratanın müsaadesi olmaz ise kalp atıĢları
duruverir.
50
Aynen Ġsrail oğullarının (Yahudilerin) hz. Mûsâ‟ya; “biz
Allah‟ı görmeden sana inanmayız” dediklerinde, yüce Allah‟ın
hepsini bulundukları yerde öldürüp bir müddet sonra
dirilttiği gibi.
“Biz Allah‟ı açıkça görmeden sana inanmayız
demiştiniz de bakıp durur olduğunuz halde hemen
sizi yıldırım çarpmıştı. Sonra ölümünüzün akabinde
sizi dirilttik.” (Bakara suresi 55. ve 56. âyetler)
Zaten kiĢinin hayatı boyunca yaklaĢık kalp atıĢ sayısı kaçtır
biliyor musunuz?
O rakamın yaĢantımızda fazla bir değeri yoktur. Eski para
ile size ne doğru dürüst bir araba ne de bir ev satın alabilir.
Hiç uyumadan 80 yıl boyunca tek tek saymaya kalksanız
sayamazsınız. ĠĢte bizim kalp atıĢımız 80 yıl yaĢayacağımızı
varsayarsak yaklaĢık 3 milyardır.
Bizim; dıĢlanırım, çevreme kabul ettiremem duygusu ve
korkusu, kâlp atıĢlarımızın yaklaĢık nerede olduğunu tespit
edip, hesap gününün yani yüce Allah‟a hesap verme anımızın
ne kadar yakın olduğunu anlamak için büyütece ihtiyaç yoktur .
“Allah, insanlara iyiliği istedikleri çabuklukta
kötülüğü verseydi, süreleri hemen bitirilirdi. Oysa
biz, bizimle karşılaşacaklarını beklemeyenleri
azgınlıkları içinde debelenmeye bırakırız.”
(Yunus sûresi 11. âyet)
Çünkü insanlar yargılanmak üzere alemlerin Rabbi olan
yüce Allah‟ın huzuruna mutlaka gelecekler.
“Öyle bir gün ki, insanlar o gün Rablerinin
huzurunda divan duracaklar.” (Mutaffifin sûresi 6. âyet)
51
“Eğer biz bu Kur‟an‟ı bir dağa indirseydik,
muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş
eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu
misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.”
(HaĢr sûresi 21. âyet)
Yukarıdaki Âyeti Kerimenin Arapça aslında ki „HaĢıan
mutasaddıan‟ buyruğunu iyi düĢünmek zorundayız.
Bir taĢ parçası Allah c.c. ve Kur‟an karĢısında korkudan
parça parça oluyorsa, insanoğlunun Kur‟anda ki buyruklar
karĢısında ne olması gerekir? Özellikle her fırsatta Kur‟an ve
uygulamaları aleyhinde türlü eylemlerde bulunanlar ne
yapmalıdır? Bunlar yaptıklarına piĢman olduklarını ifade
etmeleri gerekmiyor mu?.
O halde derhal Allah c.c. için secdeye kapanarak, adeta
koma halinde imiĢ gibi Allah‟tan özür ve af dilemeleri gerekiyor.
Elbette doğru olanda budur. Allah cümlemize Aklı selim ve
hidayet nasip etsin. Kur‟anı Kerim âyetlerinden her biri bizim
için kutsal ve uygulanması gereken hususlardır.
Bu âyetlerden birisi üzerinde bilir bilmez çok konuĢulan;
kadınların, kızların baĢ örtüsü konusudur.
Bu gerçekten Kur‟anı beğenmeyen münâfıkların, her
fırsatta değiĢtirmek istedikleri veya kendi anlayıĢlarına göre
yorumlamaya çalıĢtıkları âyeti kerimedir. YaĢantımızın en
önemli hususlarından birini bildiren âyetlerden birisidir.
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini harama
bakmaktan korusunlar, namus ve iffetlerini
esirgesinler, görünen kısımları (yüz, el, ayak gibi)
müstesna
olmak
üzere
ziynetlerini
teşhir
etmesinler. Baş örtülerini yakalarının üzerine
kadar örtsünler.” (Nur sûresi 31.âyet)
52
Bundan bir önceki 30. âyet de, erkeklerin de gözlerini
haramdan ve diğer organlarını fuhuĢtan korumaları hususunu
bildirmektedir.
31. âyetin devamında ise kimlere karĢı bu yasağın
uygulanmasına gerek olmadığını bildirmektedir. Bu konu ile ilgili
Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in bir çok hadisi Ģerifi vardır.
Gerek baĢ örtüsü, gerek faiz, gerek namaz ve cenabı
Allah‟ın diğer buyruklarını yapmamak ayrı karĢı gelmek ayrıdır.
Yapmamakla günah iĢlenmiĢ olunur.
Yüce Allah‟tan af dilenir ve ona sığınılır. Allah dilerse onu
affedebilir.
“Allah kendisine ortak koşulmasını elbette
bağışlamaz.” (Nisâ sûresi 116. âyet)
Yukarıda Ayeti kerimede buyurduğu gibi karĢı gelmesi
(Allah‟u teâlâ‟ya eĢ koĢmak) Ģirk koĢmak olur. Neden? Çünkü
hâĢâ Allah bilememiĢ, doğrusunu filânca biliyor ben onun
dediğini yaparım demektir. Kaldı ki yap yapma buyrukları
müminler için geçerlidir. Ġnanmayanlar için değil!
“Onlar dünyada iken Allah‟a yeterli ilgiyi
göstermediler, halbuki Kıyâmet günü bütün
yeryüzü Allah‟ın tasarrufundadır. O gün gökler
onun
sağ
eliyle
dürülmüş
olacaktır.
Din
düşmanlarından Allah münezzehtir.” (Zumer sûresi 67.âyet)
Yukarıda Âyeti kerimenin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir:
(Kıyamet gününde gökler ve yeryüzü, münhasıran Allah‟ın
mülk-ü tasarrufuna girecek, dünyada tasarruf iddiasında
bulunanların orada hiçbir hükmü kalmayacaktır.)
53
ġirk buyruğu Arapça da Ģirketten gelir yani Ģirkete ortak
olmaktan böyle olunca yüce Allah‟ın indirmiĢ olduğu buyruklara,
haĢa ortak olduğu iddiası çıkar. Yukarıdaki Âyeti Kerimenin
Arapça aslında ki (Amma yüĢrikun) buyruğunun asıl anlamı ise:
Sen kimin isteğine uyduysan senin Allah‟ın o dur, ben senin
Allah‟ın değilim anlamına gelir. Yani Yüce Allah, haram
kılmasına rağmen, bilinçli olarak, hem içerim, hem faiz yerim,
hem baĢımı açarım, hem namaz kılmam, hem de giyinik çıplak
veya daracık kıyafetlerimle dıĢarıda bedenimi teĢhir ederim
diyor ve bu yaptıklarının da yanlıĢ değil de doğru olduğunu
kabul ediyorum der ise, Allah‟a Ģirk koĢmuĢ olur dolayısıyla bu
kiĢi istediği kadar Elhamdü Lillâh Müslüman‟ım demesi, çölde
serap görmekten baĢka bir Ģey değildir. Yukarıdaki Ayeti
kerimede, mecazi anlamdaki sağ el buyruğu, o kadar müthiĢ bir
olaydır ki, bize göre milyonlarca yıl uzaklıkta olan göklerin ve
yer yüzünün tamamı Yüce Allah‟ın eliyle dürülmüĢ olacaktır,
yani trilyonlarca yaratık artık Allah‟ın tasarrufundadır, bırak bu
dünyadaki din düĢmanları Ġslâm‟a aykırı olan davranıĢlarını
sergileye devam ededursunlar. Bu anlayıĢa sahip kiĢiler
yukarıdaki Allah c.c. buyruklarına inanıyorlar da uygulamıyorlar
ise günah iĢlemiĢ olurlar. Eğer tövbe edip Allah‟u teâlâ‟nın
hidâyetine mazhar olmazlar ise onlar büyük mahkemede,
Allah‟ın Müntakim sıfatı ile yargılanmaya mahkumdurlar ve
Allah c.c. onlardan münezzehtir umurunda bile değildir.
“Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız
gün, kesinlikle intikamımızı alırız.” (duhan sûresi 16. âyet)
“De ki: Allah'ı bırakıp da taptığınız, ortaklarınızı
gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi
şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir
ortaklıkları var.” (fatır sûresi 40. âyet)
54
“Allah‟ın
buyurduklarını
inkar
edenlere
gelince, onların amelleri çöldeki serap gibidir.
Susayan onu su zanneder, nihayet ona vardığında
(hesap gününe) orada her hangi bir şey
bulamayacaktır. Üstelik yanı başında (buyruklarını
ısrarla yaptırmamak için çaba gösterdiği) Allah‟ı
bulmuştur.” (Nûr sûresi 39.âyet)
“Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi
gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler
var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak
ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve
onları günahlardan arıtmaz. Onlara elem verici
azab vardır.” (IBakara sûresi 174. âyet)
“Biz
kitapta
açıkça
belirttikten
sonra
indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler
var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de
bütün lânet ediciler lânet eder.” (Bakara sûresi 159. âyet)
Yukarıdaki âyetlerde; Allah c.c. buyruklarını inkâr edenler
bir Ģeyi unutuyorlar. Onlar yaratanın izniyle milyonlarca Sperm
arasında dünyaya gelmek için ana rahminde yarıĢıyorlardı.
Ana rahmindeki yarıĢı kazandılar ama ileride Kur‟an yolunu
seçmezler ise dünyadaki yarıĢı kazanamayacakları için, yüce
Allah‟ın ödülünü de hak edemeyeceklerdir.
* * * * * * * * *
Saç kadının her Ģeyidir. Güzelliğinin yarısıdır. Saç, peruk,
kozmetik, Ģampuan, türlü losyonlar, makyaj malzemeleri, estetik
cerrahiler, güzellik merkezleri, silikonlar, botokslar, solaryumlar,
kilo verme ve zayıflama aletleri…
55
Moda, dünya ticaretinin büyük bir bölümüdür. Bu konu için
yüklü paralar harcanmaktadır.
Ancak kadının evde kocasına karĢı güzel görünmesi ve
makyaj yapması esastır. DıĢarıdakilere karĢı değil.
Günümüzde bu da yetmiyor. Göbeklerinden sırtlarına
kadar açanlar var. Ve dahası; denizlerde bikiniler ve mayolar,
çıplaklığı kendilerine yaĢam tarzı edinenler, sokaklarda
hayasızca öpüĢenler.
Ġç çamaĢırlarına varıncaya kadar teĢhir edenler. Bütün
bunları kim neden yapıyor? Oturup düĢünelim.
ĠĢte burada baĢka bir konu devreye giriyor :
Dünya ticaretinin büyük bir bölümünü ellerinde tutan
zihniyet, hem programlarını uygulamak hem de ellerindeki
pastayı ve rantı kaybetmeden daha fazlasına sahip olmak
istiyorlar.
Çok iyi biliyorlar ki milletin temeli ailedir. Aile olmazsa millet
olmaz. Millet olmazsa devlet kavramının anlamı kalmaz .
Ailenin temeli ise dozunu ayarlamak kaydıyla karĢılıklı
sevgi, saygı ve hoĢgörüdür.
Dolayısı ile aileyi yok edebilmek için gençlerimizi
bulundukları temiz âile yaĢamından kopartıp arzu ettikleri ahlak
dıĢı bir yaĢama, evlilik dıĢı bir ortama doğru ısrarla çekmek
istiyorlar.
Ayrıca; internetteki porno siteler, hotbird denilen Avrupa
uydu kanallarından gelen pornografik ve çirkin yayınlar %80‟
imizin evinde maalesef baĢ köĢeyi almıĢtır.
Kendisi seyretmiyorsa oğlu seyrediyor, değilse torunu vs.
seyrediyor.
Bu tür uydu yayınları aile ve bireylerin yaĢamını temelden
çökertmektedir. O evin böyle bir uydu yayınına hiç ama hiç
ihtiyacı yoktur.
56
Çünkü onda bilimsel hiçbir yayın yoktur. Varsa bile
göstermeliktir. Çirkin yayınlar ise aile fertlerinin sadece ahlakını
tahrip eder.
Saygın aile kurumunun özünü teĢkil eden temiz cinsel
yaĢamın bir parçasıymıĢ gibi gösterilen aslında ailede cinsel
hayat ile hiç bir ilgisi olmayan internet sitelerindeki iğrenç ve
çirkin görüntülerden, aile faciaları doğabilir. Bütün bunlar sizin
kara kaĢınız ve kara gözünüz için yapılan yayınlar ve siteler
değildir.
Âyeti kerimede;
“Ay hali olan kadınlardan uzak durun,
temizleninceye
kadar
onlara
yaklaşmayın.
Temizlendikleri vakit Allah‟ın size emrettiği
yerden onlara yaklaşın.” ( Bakara sûresi 222 .âyet )
Aklımızı baĢımıza toparlayalım. O yabancı uyduyu ve
çanağını derhal evimizden uzaklaĢtıralım.
Bundan dolayı yabancı uydu kanallarından gelen erotik
yayınlardan ve internetteki çirkin ve iğrenç sitelerden
çocuklarımızın korunması için her türlü tedbirimizi almamız
gerekir.
Böylece gençlerimize tuzaklar kurarak evliliğin, dolayısıyla
ailenin önünü kesmek istiyorlar, hatta evlenmenin aile kurmanın
saçmalık olduğunu söyleyenleri bile iĢittim.
Halbuki Yüce Allah Kuran‟ı kerimde Ģöyle buyuruyor :
“İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız
eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var
etmesi,
O'nun
varlığının
belgelerindendir.
Bunlarda, düşünen millet için dersler vardır.”
(Rum sûresi 21. âyet)
57
Yukarıdaki âyeti kerimenin Arapça aslındaki (Seken)
(mavadde) ve (rahmet) kelimeleri ile yüce Allah, evlenmenin aile
kurmanın ne kadar faziletli ve kutsal bir yaĢam tarzı olduğunu
bize bildirmektedir. Seken, Meskenden gelir yani sükunetin
bulduğu yer, kiĢi evindeki rahatlığı ve huzuru hiçbir yerde
bulamaz isterse beĢ yıldızlı otel olsun, çünkü orada sürekli
resmiyet vardır. Mavadde ise karĢılıklı sevgi ve ülfet anlamına
gelir ki evliliğin ilk yıllarında ön plânda yer alan hususlardır,
zamanla çocuklar ve aile büyüdükçe bu duyguların yerine
Rahmet hakim olur yani artık eĢler birbirlerine Ģefkat ve
merhamet güzü ile bakmaya baĢlarlar ve biri diğerine her
hususta destek olur.
ĠĢte Allah c.c. aile kurmanın, evlenmenin güzelliğini,
değerini böylece bize bildirmektedir.
Dolayısıyla evlenmenin ve aile kumanın aleyhinde olanlara
fırsat vermeyelim. Onlar ülkemizin tertemiz insanlarını, Allah
c.c. emrinden ve kutsal aile kurumundan uzaklaĢtırarak fuhuĢ
ortamına çekmek için ellerinden gelen her türlü çabayı
göstermektedirler. .
Söz konusu kiĢilerin aile sorumluluğundan kaçtıkları için
kendi ülkelerinde nikahsız yaĢam biçimi bir hayli yüksektir.
Böyle evlilik dıĢı iliĢkilerden meydana gelen bebeklerde artıĢ
olunca, bu ülkelerin yöneticileri ilginç çözümler bulmuĢlardır.
Hem bebek itlâfına son vermek hem de genç nüfusun
çoğalmasını sağlamak amacıyla bir çok hastanede bebek
bırakma üniteleri oluĢturmuĢlardır.
Hatta kimin bıraktığının bilinmemesi için kiĢi bebeği
bıraktıktan bir müddet sonra ikaz devreye girerek hastane
yetkililerini uyarmaktadır.
58
Sadece cinsel arzularından dolayı nikahsız evlilik ve aile
dıĢı oluĢan bu zavallı çocuklar ileride Allah c.c. ve Kuran‟ı
kerimin yolunu bulamazlar ise, büyüdüklerinde arkalarında ailesi
yani; onlar için her Ģeyini feda edecek, Ģefkat, merhamet ve
acı duyabileceği, üzüleceği kimsesi yoktur.
Artık onun için sadece kendisi vardır. Haramları da
rahatlıkla helâlleĢtirir. Cinsel ihtiyacını da dıĢarıda giderecektir.
Anne, Baba, eĢ, kardeĢ, akraba da olmadığı için nerde
akĢam orda sabah.
Dolayısıyla insanlar kötüyü görmeden içinde bulunduğu
nimetin değerini anlayamazlar.
Her kim Ġslâm dininin temel prensiplerini uygularsa mutlaka
kazançlı çıktığını görecektir.
Türk milletini temiz aile yaĢamından koparmaya çalıĢan ve
böyle olmalarını isteyen zihniyet, bizim gibi günlük, haftalık veya
yıllık programlarla değil en az 50 yıllık programlarla iĢe
baĢlıyorlar. Ne olup bittiğinin biz sonra farkına varıyoruz.
Terörde olduğu gibi bu hususlarda da provokatörler vardır.
Yani bu konuda provokatör dediğimiz kiĢiler, her fırsatta Ġslam
dinini hafife alıp onu çürütmeyi ve aĢağılamayı kendine vazife
edinenlerdir.
Hatta öyleleri de vardır ki ; metropollerin kalabalık
yerlerinde veya yaya geçitlerinde öpüĢmenin, seviĢmenin her
türlüsünü pervasızca sergileyerek sözlerinde ve eylemlerinde
gençlere Ģu mesajı veriyorlar; Artık böyle davranıĢlar ayıp
veya günah olmaktan çıktı. Devir değiĢti sizde rahatlıkla
çekinmeden yapabilirsiniz .
59
“De ki: istediğiniz gibi yaşayın,
döneceğiniz yer ateştir.” (Ġbrahim sûresi 30. âyet)
Çünkü
Bir TV programında, bir genç canlı yayında aĢk belli
yerlerde değil her yerde yapılabilir yanıtını vermiĢti.
Hal böyle olunca yüce Allah‟a imanı olan kendini bilen ben
müslümanım diyen herkes; gözümüzün gördüğü kulağımızın
iĢittiği ve TV kanallarındaki her Ģeyin dikenlerini ve taĢlarını ayırt
etmek zorundayız.
Âyeti kerimede;
“Hakkında
bilgin
olmayan
işlerin
ve
davranışların ardına düşme, çünkü kulak, göz ve
gönül
(kalp)
bunların
hepsi
yaptığından
sorumludur.” (Ġsrâ sûresi 36. âyet)
Yani hakkında bilgi sahibi olmadığın eylemlerin peĢinden
gitme. Yukarıdaki âyetin Arapça aslındaki ‟Takfu‟ buyruğunun
asıl anlamı; aynen kalıp gibi karda bıraktıkları ayak izini takip
edercesine bilgisizce onların yaptıklarını taklit etme.
Dini bilgin olursa iyiyi kötüyü ayırt edebilirsin. Eğer yoksa
moda dersin kolaylıkla çıplaklığı kabul edersin, göbeğini
açarsın, dans etmek için kendini yabancıların kollarına teslim
edersin, dıĢarıdaki hayasızlıkları da çağdaĢlık olarak görürsün,
Allah diyemezsin Tanrı dersin, bikini ise doğal giysin olur,
çevrem beni dıĢlar korkusu ile baĢını örtmezsin, hacca
gitmezsin, hac parasıyla da hayır yapmayı daha uygun
olacağını sanırsın, kurban kesmezsin, parasını da kesilmesi
için vekalet vererek güvenilir yerlere değil de, hayır verilmemesi
gereken yerlere vererek hayır yaptığını sanırsın, ramazan
Bayramına da Ģeker bayramı dersin.
60
Sanki bir ay boyunca müminler, Allah‟ın rızasını kazanmak
için değil de Ģeker yemek için oruç tutmuĢ gibi gösteren
zihniyetin dediğini onaylarsın ve diğerleri…
ĠĢte bu yüzden bazı zalimler kendilerini taklit etsinler diye,
Ġslâm‟ı yaĢamaya çalıĢan çocuklarımızın kaliteli bir dini eğitim
ve genel kültür sahibi olmalarının önünü kesmek için her türlü
gayreti göstermektedirler. Demokrasi, özgürlük, insan hakları,
hürriyet kavramları ise keyiflerine göre bazen var olur bazen yok
oluverir.
“Sakın
Allah'ı,
zalimlerin
yaptıklarından
habersiz sanma; gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne
kadar Allah onları ( cezasını ) ertelemektedir.”
(Ġbrahim sûresi 42. âyet)
“Sen şimdi sabret. Bil ki, Allah'ın sözü şüphesiz
gerçektir.” (Rum sûresi 60. âyet)
Hatta bu zihniyete sahip olan kiĢiler, kendilerinden olmayan
baĢarılı ve inançlı iktidarları düĢürmek için el ele vermekten
kaçınmazlar.
Ayrı görüĢlere sahip olmalarına rağmen, konu Ġnanç
aleyhtarlığı olunca nasıl olduğunu anlamadan hepsi bir birlerine
destek oluverirler, çünkü gaye Ġslâmiyet‟in yükseliĢinin önünü
kesmektir.
“Onlar Allah'ın nurunu ağızları ile söndürmek
istiyorlar. Oysa Allah, kâfirlerin hoşuna gitmese de
nurunu kesinlikle tamama erdirmekte kararlıdır.”
(Tevbe sûresi 32. âyet)
“Halbuki onların tuzakları ile dağlar yerinden
gidecek değildir.” (Ġbrahim sûresi 46. âyet)
61
“Onlar (sana) tuzak kurarlarken Allah‟ta onlara
tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak kuranların en
hayırlısıdır. (Tuzağa düşmesi kim lâyık ise Allah
onu düşürür).” (Enfal Sûresi 30. âyet)
Kur‟an ve inanca karĢı duranlar için, Peygamber efendimiz
s.a.v. Hadisi Ģerifinde Ģöyle buyurmuĢtur :
“ Küfür
tek
bir
millettir .”
% 99‟u Müslüman olan bir ülkede yaĢadığımız halde
maalesef biz kendimizi : paraya, zevke, sefaya, eğlenceye,
modaya ve TV programlarına indekslediğimiz için çevremizde
olan bitenlerden haberimiz yok .
Yarın baĢı kapalı ama deniz kıyısında veya havuzda mayo
giyenleri görürseniz hiç ĢaĢırmayın.
Çünkü temelden dini kültüre sahip olmayanlar nefislerine
yenik düĢerek, kolaylıkla taklitçilerin peĢine düĢer ve onların
ayak izlerinin götürdüğü her çukura düĢerler.
“Rabbiniz tarafından size indirilen mesaja
uyunuz, O'nun dışında başka dostlar edinip
peşlerinden gitmeyiniz.” (Araf sûresi 3. âyet)
Geçenlerde Ġstanbul‟da baĢı kapalı göbeği açık kızlar,
parklarda baĢı kapalı öpüĢen kızlar, baĢı kapalı bedeninin
bütün çizgileri belli olan kızlar gördüm.
Acaba bunlar provokatör mü? Yoksa onların uyduları mı?
Allah bilir. Ayrıca kadınlarımızın çoğu kilo vereyim, güzel
görüneyim, giydiğim mayo yakıĢsın ve en çok bana baksınlar
diye deniz ve yaz mevsimine hazırlıklı giriyorlar.
62
Sanki tenini göstermeden, dıĢarıda yada denizde veya
yüzme havuzunda giymek için, baĢka giysiler yokmuĢ gibi
mutlaka çıplak bedenini teĢhir ederek, gözle bile olsa yabancı
erkeklerin istifadesine sunmak zorunda mısın?
Hayır! Ayrıca sana hiçbir Ģey kazandırmayacağı gibi
aleyhine olacaktır.
Kazanan sadece senin Ģeytanın olacaktır ve bu nefsin
istekleri hiç bitmeyecektir. Seni ilgilendiren yuvanı sağlam dini
temeller üzerine oturtmaktır.
Eğer yüce Allah‟a ve
peygamberine inanıyorsan derhal vazgeçmen gerekiyor.
Yoksa bu eyleminin faturası sana çıkacaktır. Çünkü bu
çıplak bedeni teĢhir ederek baĢkalarının bakmasını sağlamak
kadın, kız veya erkek olsun nikahlılarının dıĢında herkese
haramdır.
Dolayısı ile cezasını er geç kendin çekeceksin. ġeytanın
adımlarını takip ve taklit ederek, kısacık hayatın sonucunu hiç
de güzel hazırlamıĢ olmazsın.
“Ey iman edenler, şeytanın adımlarını takip
etmeyin, kim şeytanın adımlarını takip ederse
şunu bilsin ki, o hayasızlığı ve kötülüğü emreder.”
(Nur sûresi 21. âyet)
Eğer bizim gözlerimiz çevremizde dolaĢan diğer yaratıkları
görebilseydi, görecektin ki Ģeytan katıla katıla gülüyor olacaktı.
Çünkü istediğini sana yaptırmıĢtı. Gülmekle kalmaz ayrıca ben
senin yaptığını yapmam, bu eylemin dıĢındayım, tertemizim,
Allah‟tan korkarım derdi.
63
“Şeytan insana inkar et der. İnsan inkar
edince de „ben senden uzağım, çünkü ben
âlemlerin Rabbi olan Allah‟tan korkarım‟ der.”
(HaĢr sûresi 16. âyet)
Konu ile Kur‟an‟ı Kerimdeki yorum Ģöyledir ;
(ġeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği
bir Ģekilde insana yaklaĢır ve ona vesvese verir. Bununla
beraber bazen de Ģeytan insanların gözüne çeĢitli Ģekillerde
görünebilir.)
“Çünkü
o
ve
kabilesi,
sizin
onları
göremeyeceğiniz yerden görürler. Şüphesiz biz
şeytanları.
İnanmayanların
dostları
kıldık.”
(A’raf sûresi 27. âyet)
“Kim Rahmân‟ın Kuranı‟ndan yüz çevirirse ona.
Bir şeytan arkadaş veririz ve o şeytan artık ondan
ayrılmaz dostudur.” (Zuhruf sûresi 36.âyet)
ġeytanla birlikte diz üstü çökerek, cehennemin etrafında
sonuç beklemek kadar kötü bir Ģey olamaz.
“Öyle ise Rabbine Andolsun ki, muhakkak
surette onları da, şeytanları da mahşerde
toplayacağız. Sonra onları diz üstü çökmüş
vaziyette cehennemin
çevresinde
hazır
bulunduracağız.” (Meryem sûresi 68. âyet)
“Şeytan sizin düşmanınızdır. Sizde onu düşman
edinin. O kendine uyanları ancak ateş ehlinden
olmaya çağırır.” (Fatr sûresi 6. âyet)
64
Kadınlarımız, kızlarımız, kendilerine mutlaka çekidüzen
vermelidir. Kadın sahip olduğu güzelliği tesadüfen elde etmiĢ
değildir. Bu Cenâbı Allah‟ın ona bir lütfüdür.
Kadın bu güzel değerleri sadece beyi ile paylaĢmalıdır.
Kızlarda kendilerini müstakbel eĢleri için muhafaza etmelidirler.
Oysa günümüzde kadınlar ve kızlar, giyinik çıplak
kıyafetleri ile hem Allah‟ın buyruklarına ters düĢüyorlar hem de
eriĢilmez değerlerinden bir Ģeyler kaybetmiĢ oluyorlar.
Peki bu teĢhir yarıĢı daha ileriye gider, doyum noktasına
ulaĢırsa ne olur?
Tıpkı Uzak doğu, Avrupa, ve diğer bazı ülkelerde olduğu
gibi erkekler kanıksadığı için kadınlara, kızlara iltifat etmez hale
gelirler. Onların ilgisini artık kimse çekmiyor. Sadece sıradan
biri gibi ilgi görüyorlar.Örneğin; az olan elmasın değerli oluĢu,
çok olan her Ģeyinde ilgi görmediği gibi.
Yoksa yüce Allah‟ın koyduğu ekolojik dengeleri insanların
değiĢtirdiği, hassas kuralların bozulduğu, taĢların yerinden
oynatıldığı bir devire doğru mu sürükleniyoruz?
Yüce Allah‟ı, Kuran‟ı kerimi, peygamber s.a.v.‟i tanımayan
aile mahremiyeti kalkmıĢ, anne, baba, çocuk, saygı nedir bilen
yok. Annesinin, babasının, kardeĢlerinin aĢk ve çıkar için canına
bile kıyabilecek, dünyada kendinden baĢka yaĢayan kimse
yokmuĢ gibi davranan, toplumu Ģiddete doğru sürükleyen bir
nesil mi üretiyoruz?
65
Her geçen gün ilgi azalacağından, çılgınca davranıp daha
çok açılan, artık her ihtiyacını dıĢarıda gideren bir toplum haline
dönüĢürsek geriye dönüĢ için geç kalmıĢ olmaz mıyız?
Derhal aklımızı baĢımıza toparlayıp nereden dönersek
kârdır dememizin zamanı çoktan gelmiĢtir.
Aksi halde, Allah korusun Nuh - Ad- Semud - Lut ve diğer
kavimlerinin baĢına gelen felaketleri çağırmıĢ oluruz.
“Allah tarafından herkesi kapsayacak bir
musibetin gelmesinden veya farkında olmadan
kıyametin ansızın kopmayacağından emin mi
oldular?”
(Yüsuf sûrasi 107. âyet)
Oysa bu milletin kadınları altın gibidir. Çok değerlidir,
eriĢilmesi güç ve zor varlıklardır.
Kızlarımızın her biri hazine niteliğini ve değerini
taĢımaktadır. Bu hazine açığa çıkarsa gözlerle yağmalanır. En
kötü yağmalama ise gözlerin yağmalamasıdır. Biz farkında
olmadan bizden bir Ģeyler koparır ve götürürler.
Geleceğin anneleri sokakta sebil olamaz, onlara eriĢmenin
kuralları vardır. Bu kurallar onun değerine değer katarak
gerçekleĢtirilir. Dolayısı ile hiçbir kadın ve kızın bu güzel
değerleri açığa çıkarmaya hakkı yoktur.
Çünkü bu değerler ve güzellikler onlara Allah‟ın bir
emanetidir. Emanetler muhakkak sahiplerine ait olmalıdır.
Ancak böylece yüce Allah ve peygamber s.a.v. rızasını
kazanırlar ve kendileri için sonuçların en güzelini hazırlamıĢ
olurlar.
66
“Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara,
altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu.
Orada
ebedi
kalacaklardır.
Hem
de
Adn
cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir.
Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl
büyük kurtuluş da budur.) (Tevbe Sûresi 72. âye)
Diğer âyeti kerime ise Ģöyledir:
“Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin
olarak iyi işler yaparlar (Allah yolundan sapmazlar)
işte onlar cennete girer ve zerre kadar haksızlığa
uğramazlar.” (Nisa sûresi 124.âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimelerde ve kuranda ki diğer âyeti
kerimelerde buyurduğu gibi Yüce Allah‟a ve Peygamber
s.a.v. in emirlerine uygun yaĢayan erkek ve kadınlar
özellikle kadınlarla ilgili ahiret ve cennet yaĢamı Ģöyle
olacaktır: Cenneti hak eden mümine kadınları, Cenâbı Allah
her türlü dünyevi duygulardan, kıskançlıktan ve benzeri
çirkin huylardan arındıracak içleri de dıĢları gibi güzel
olacaktır. Eğer ikisi de cennete girdiyse bu eĢler isterlerse
dünyadaki kocalarına tertemiz olarak iade edilecektir.
Hurilerden daha güzel olarak yaratılan o dünyalı kadınlar,
eĢlerine ebedi bir hayat arkadaĢı ve hurilere sultan
olacaklardır. Sonsuza kadar sevdikleriyle birlikte Cennetten
istifade edeceklerdir. Cennet hem mümin erkeklerin hem de
mümine kadınların nimetler içinde diledikleri her Ģeye sahip
olacakları hayal bile edemeyeceğimiz kadar güzeldir.
Cenabı Allah Cenneti mümin kullarını ödüllendirmek için
özel olarak yaratmıĢtır. Hadisi Ģerir Ģöyle buyurmaktadır:
67
“Cennette, hiçbir gözün görmediği, hiçbir
kulağın işitmediği, hiçbir kalbin hissetmediği
güzellikler vardır”
Cennetin nimetlerinden erkekler kadar kadınlar da
istifade edecek, bütün nimet ve ihsanlar her iki cinse de
verilecektir. Hurilerden daha güzel yaratılan Cennet ehli
dünya kadınları, güzellikte o kadar ileride olacaklar ki bu
konuyla ilgili Hadisi Ģerif Ģöyle buyurmaktadır:
“Eğer Cennet kadınlarından birisi yeryüzüne
teşrif etse yeryüzü misk kokusu ile dolar, onun
parlaklığı da güneşin ve ayın ışığını yok eder.”
Yani güneĢin ıĢığını kapatacak kadar parlaklığa ve
cazibeye sahip olan bir kadın bundan daha güzel bir Ģeyi
tahayyül etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla Yüce Allah ne
erkeğe nede kadına zulüm etmez. Ġnsanlar kendi iradeleri
ile kendi sonlarını hazırlarlar. Her insan dünyada iken Allah
ve Peygamber yolundamı? ġeytanın yolundamı? Sorusunun
karĢılığını ahirette mutlaka görecektir.
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için
zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine
zulmederler.” (Yunus sûresi 44. âyet.)
Unutmayalım ki ; biz kutsal değerlerimize sahip çıkmaz
isek varlık nedenimizi unutur ve kendimizi kaybolmuĢların
arasında buluruz. KaybolmuĢlar; yani yolunu sapıtarak Allah ve
peygamber buyruklarını iĢine geldiği gibi yorumlayan kendini
manevi olarak yitirmiĢ kiĢilerdir. Bunlar, küçük parçalara
ayrılarak rüzgarların önünde sürüklenmeye devam edenlerdir.
68
Veya bunun çok tehlikeli bir manevi düĢüĢ olduğunu
anlamayanlar, uçurumu uçurum olarak göremedikleri için, aĢağı
yuvarlanmayı baĢarı kabul edenlerdir.
Konu ile ilgili Âyeti kerime Ģöyledir:
“Kim Allah‟a ortak koşarsa o, gökten düşüp
parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut
rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş (bir nesne)
gibidir.” (Hac sûresi 31. âyet)
Dolayısıyla müminler kaybolmuĢların yani yolunu
sapıtanların arasında yer almamak için her gün kıldıkları beĢ
vakit namazın kırk rekatında fatiha süresinin son iki ayeti
kerimesindeki duaları okurlar ve amin derler.
“Bizi doğru yola eriştir. Nimet verdiğin
kimselerin yoluna, gazaba uğrayanların ve
sapıtanların yoluna değil.” (Fatiha sûresi 6. 7. âyetler)
Türkçe okunuĢu : (Sıratellezine enamte aleyhim, Ğayril
mağdubi aleyhim veladdalin) Amin.
“inkâr edenler cehennemde : Ey Rabbimiz!
Cinlerden ve insanlardan bizi doğru yoldan
saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın
altına alalım, böylece cehennemin en altında
kalanlardan olsunlar, diyecekler.” (Fussilet sûresi 29. âyet)
Nasıl olurda Yüce Allah‟ın Kur‟anına ve dinine inanmazlar,
halbuki Kur‟an‟ı kerimdeki Ģu Ayeti kerime tek baĢına onların
Ġman etmeleri için bir nedendir:
69
“Allah kimi doğru yola koymak isterse onun
kalbini İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse,
göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı
kılar.
Allah
böylece,
inanmayanları
küfür
bataklığında bırakır.” (Enam sûresi 125. âyet)
Yukarıdaki ayeti kerimede buyurduğu gibi semaya doğru
yükseldikçe hava basıncı azalacağından kiĢinin göğsü
daralacaktır, oksijen ve nefes darlığından dolayı yaĢamı sona
erecektir.
Kur‟anı kerim ise, Allah‟ın koyduğu bu tabiat kanununun
var olduğunu bize yaklaĢık 15 asır önce bildirmiĢtir. Halbuki o
tarihlerde semaya yükseldikçe hava basıncı ve oksijenin
azalacağı ile ilgili hiç bir bilgi yok idi. Bilim ise bu hususu daha
yeni keĢfetmiĢtir.
ĠĢte yukarıdaki Ayeti kerimede Kur‟anı kerim bu ilâhi
kanuna iĢaret ederek Ġslâm dinini hazmedemeyenlerin göğüsleri
daima dar ve sıkıntılı olacağını bildirmektedir.
“Onların gözlerine bir çeşit perde çekilmiştir,
onlar için (dünya ve ahirette) büyük bir azap
vardır.” (Bakara sûresi 7. âyetler)
“Allah'ın dininden başka bir din mi arzu
ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister
istemez O'na teslim olmuştur, O'na döneceklerdir.”
(Ali imran sûresi 83. âyet)
* * * * * * * * *
KaybolmuĢların yanında yer alsınlar diye bizim sahip
olduğumuz iffetli ve hayalı yaĢamımızdan koparma harekâtı
yıllar önce baĢlamıĢtır.
70
Örnek verecek olursak; 50 yıl önce Yalova vapurundan
galata köprüsüne indiğimde ilk defa ne göreyim! Ġki güzel kız,
mini mini eteklerle o kalabalığın içinde bir oraya bir buraya gidip
geliyorlar.
Millet ĢaĢkın ĢaĢkın onlara bakıyordu. Neler olduğunu
düĢünmeye, anlamaya çalıĢıyorlardı. Bende
ne yalan
söyleyeyim onlara bir süre baktım.
Aradan 6 ay geçmedi ki mini etek moda oldu.
Tabi bu eteği ilk giyen iffetli kızlar eteklerini sık sık
çekiĢtiriyor, zaman zamanda mahcup oluyorlardı.
Her Ģeyin ilki zordur. Hiç kimse ceza evine düĢmek istemez
ama alıĢır. Hiç bir kadın kötü eve düĢmek istemez. Hiç bir kız
köprü altlarında, yol kenarlarında beklemek istemez.
Artık günümüzde mini eteğin lafı bile edilmiyor.
Dar kot pantolonlar, üzerlerindeki badiler, bellerini ince ve
basenlerini güzel ve çekici gösteren giysiler, çeĢit çeĢit
yapılmıĢ saçlar, yarı çıplak kıyafetleri ile iç çamaĢırlarının belli
olması veya görünmesi de aksesuar olarak kabul ediliyor.
Bütün bunlar modanın arkasına sığınarak; bana daha çok
baksınlar, daha çok ilgi çekeyim, vay ne güzelmiĢ desinler ve
bütün gözlerinde üzerinde olmasını isteyenlerdir. Yoksa zavallı,
masumane, istemeyerek, tesadüfen açılmıĢ değildir, bunlar
bilerek yapılan ve bilinçli bir Ģekilde ortaya çıkan eylemlerdir.
Bu sergileme ve gösteri yarıĢı devam ederken, genç erkek
çocuklarımızın hiçbir Ģey olmuyormuĢ gibi gözleri önüne
bakarak onları görmezlikten geldiklerini mi sanıyorsunuz?
71
Arz olursa talep olmaz mı? Tabi ki bazı gençler öylelerine
ilk fırsatta sahiplenme arzusu taĢırlar.
Bunlardan iyi aile terbiyesi almıĢ olanları hariç tutarsak,
bazıları kolaylıkla flört etmeyi, gezmeyi, sinemaya gitmeyi, ailesi
baĢı boĢ bıraktığı için veya ailesinden saklı kendi isteği ile
beraber olmayı kabul ediyor.
Hele bu; genç, yakıĢıklı veya varlıklı ise durum daha farklı
oluyor.
Sevgi yolları, parklar, mesire yerleri ve deniz sahilleri genç
kız ve genç çocuklarla doluyor.
Kol kola, eller omuzlarda, öpüĢerek sorumsuzca
dolaĢıyorlar. Böylece her Ģey serbest oluyor, Beğenirse devam
ediyor beğenmez veya bıkarsa baĢkasını buluyor.
“Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler
ise kötü kadınlara. Temiz erkekler de temiz
kadınlara yaraşır.” (Nur sûresi 26. âyet)
Bu konular ile ilgili Kur‟anı kerim Ģöyle buyuruyor :
“İnsanlar arasında ahlâksızlığın, edepsizliğin
(fuhşun) yayılmasını isteyenlere, gerek dünyada ve
gerekse ahirette acıklı bir azap beklemektedir.
Allah bilir, oysa siz bilmezsiniz.” (Nur sûresi 19. âyet)
“Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz.
Cennet ehli başarıya erişenlerdir.” ( HaĢr Sûresi 20.âyet)
72
Konumuzla ilgili Kur‟anı Kerimde Cenâbı Allah nikahsız
olarak gerek kadın olsun gerekse erkek olsun birbirleriyle yakın
iliĢki kurmak isteyenleri Ģöyle uyarmaktadır ;
“Zinaya yaklaşmayın, zira o bir hayasızlıktır ve
çok kötü bir yoldur.” (Ġsrâ sûresi 32. âyet)
YaklaĢmayın buyruğu da çok önemlidir. YaklaĢtıktan sonra
el ele tutuĢtuktan, göz göze geldikten, öpüĢme ve seviĢmeden
sonra artık geri dönüĢ çok zordur. Böyle tehlikeli yaklaĢımlardan
uzak kalmamız istenmektedir.
Erkek veya kadına nikahsız olarak bu türlü iliĢkiler
kesinlikle haramdır. Derhal tövbe edip tövbesinden geri
dönmemelidir.
Nikahlılarının dıĢında kimse ile temas kurmamaları gerekir
bu husus Allah ve peygamber buyruğudur, bütün müminler için
geçerlidir.
Zina ile ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır.
Ġlgilenen Kura‟nı Kerimden okuyabilir.
(Furkan sûresi 68.âyet)
(Nur sûresi 2. âyet)
(Mümtehine sûresi 12.âyet)
(Nur sûresi 3.âyet)
“Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar
müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve
merhametlidir.”
(Nur sûresi 5.âyet)
“Allah‟ın rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü
Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok
bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)
73
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ;
“Günaha tövbe eden kişi, günahı işlememiş
gibi olur.”
Bundan dolayı çocuklarımızı vakitli evlendirmenin yararı
büyüktür. DıĢarıdaki fuhuĢtan, kötü evlerden ve ahlaksızlıktan
korumuĢ oluruz.
ġeytanın oyununa gelmeyelim. Bize yakıĢan edepli giyinip,
hayalı yaĢamaktır. Bu da Allah ve peygamberin rızasını
kazandırır.
Yavrularımıza gerekli din eğitimini kanıtlarıyla birlikte verip
onları yanlıĢ davranıĢlardan korumamız gerekir.
Biz çocuklarımızla ilgilenmez isek Ġslâm dinini alaya alanlar
ilgilenir.
Bu konuda geç kalırsak bu kiĢilerin söyledikleri doğru bizim
söylediklerimiz yanlıĢ olur ve Allah indinde suçlu biz oluruz.
Eğer Kur‟anı Kerim yüce Allah‟ın yani beni yaratanın kitabı
ise ve bu kitabın bize bildirdiklerinin hepsi yaklaĢık on beĢ
asırdan bu yana gerçek çıktı ise ve bu emaneti de Ġnsanoğlu
yüklendi ise, dünyada doğum var ise, ölüm de var ise, ve biz
ondan geldik çok yakında ona dönecek isek, eğer biz
Müslüman‟ız diyor isek, ilâhi kanunları kayıtsız ve Ģartsız
uygulamak zorundayız.
Bütün bunlara ilave olarak; TV kanallarındaki erotik
görüntüler, paparazziler, canlı olarak gece geç vakitlere kadar
devam eden eğlence ve yarıĢma programları…
74
O program senin bu program benim diye dolaĢan,
vücudunun kıvrımlarını göstermeye çalıĢan yüzlerce kız
çocukları…
Acaba bu çocuklarda diğerlerine; gelin, gece geç saatlere
kadar siz de bizim yaptıklarımızı yapın diyen provokatörlerden
mi yoksa uydulardan mı?
Sonuç; içi boĢaltılmıĢ, kulaklığındaki müziğe göre ritim
tutmuĢ, ne yapacağını bilmeyen bir gençlik.
Gençliği yok edilmiĢ, saf dıĢı kalmıĢ bir ülkenin dünyada
baĢarı Ģansı olmadığı gibi iç ve dıĢ tehlikelere de açık olacağı
muhakkaktır.
Bir TV‟ eğlence programında, canlı yayında, bakirelik
konusu açılınca bir genç Ģöyle söyledi ;
Bana bakir kalmıĢ bir genç çocuk gösterin, bulamazsınız
demiĢti.
Demek ki gençler kendilerini öyle kaptırmıĢlar ki, açıkça
yaĢadıkları ortamı ve hayatı ifâde etmeye çalıĢıyorlar.
Kaldı ki son zamanlarda kızlarda bakirelik konusu da fazla
önemsenmemeye baĢlandı.
Yolu açık tutmak için bâkire olmamayı açıkça bazı TV
programlarında savunur hale geldiler.
Bizim temel hedefimiz, helâl evlilik yaparak Allah yolunda,
ailemize, ülkemize hayırlı yararlı evlâtlar yetiĢtirmek olmalıdır.
Bakabileceğimiz kadar çocuk yapmalıyız. Eğitim, öğrenim
ve din eğitimi ise kanıtları ile birlikte mükemmel olmalıdır.
Kur‟anı Kerimde bu konu ile ilgili âyetler Ģöyledir;
“Fakirlik korkusu nedeni ile çocuklarınızı
öldürmeyiniz. Sizin de onların da rızkını biz veririz.”
(Enam sûresi 151. âyet)
75
“Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına
kıymayın, biz onların da sizin de rızkınızı veririz.
Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.”
(Ġsrâ sûresi 31.âyet)
Önceden de konu ettiğimiz aile ve evlilik müessesesini,
gerek içeriden gerekse dıĢarıdan yıpratarak yok etmeye
çalıĢanlar gayelerine ulaĢsınlar diye cinsel yaĢamın bir Ģekilde
dıĢarıda giderilmesi gerekiyordu.
Nikahlı mı nikahsız mı? belli değil. Bir müddet birisiyle bir
müddet diğeriyle… Adı arkadaĢlık, beraber kalma, beraber
oturma gibi tatlı uyduruk kelimelerle cinsel ihtiyaçlarını
gidermek ama çocuk yapmamak…
ĠĢte bütün bu uğraĢlar insanlar, evlenmesinler, aile
kurmasınlar, dolayısıyla helâl
olanı bırakıp harama
yönlensinler, ülkede de yaĢlılar çoğunlukta olsun .
Sonuçta Türkiye‟nin Avrupa gibi genç nüfusu olmayan,
çoğunluğu 50 yaĢ üstü, yaĢlı bir Türkiye olması onların
programları gereğidir.
Çoğu gençlerimiz Ġslâm ve iman kültüründen uzak kaldıkları
için beĢ duyu ile baĢ baĢa kalmıĢlar, bunların kulakları ise
öğütlere karĢı kapalı hale gelmiĢtir.
Din eğitiminden uzak kalan gençlerimizin okul disiplinini ;
aĢk hayatı, Internet kafeler, gazinolar, barlar, sevgi parkları ve
futbol büyük çapta engellemektedir.
Böylece gençlerimizi daha verimli insanlara faydalı
faaliyetlerden uzaklaĢtırmayı baĢardılar.
Burada esas gâye gençlerin enerjilerini ve düĢüncelerini
ülkeye yararlı olmayan baĢka yerlere kanalize etmektir.
76
Ayrıca; Allah c.c. ve peygamberi unutturmak için gösterilen
türlü çabalar sonucunda yanlıĢ bilgilerin etkisi altında kalıp, ben
yalnız gördüğüme inanırım diyen ve Allah‟a karĢı saygısızca
davranan inançsız dini eğitim almamıĢ bazı zavallılar, haĢa ben
Allah‟a inanmam Melek, cin gibi Ģeyler yoktur, olsaydı görürdüm
derler. Böylece kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.
Halbuki bilmiyorlar mı? Dünya üzerinde yaĢayan insanların
bazılarının baĢ aĢağı, bazılarının yan ve bazılarının da dik
pozisyonda durduklarını ve böylece yaĢamlarına devam ettikleri
halde bunun farkında bile değiller.
Biz kâinatta Allah‟ın yaratmıĢ olduğu tüm varlıkların çok az
bir bölümünün isimlerini biliyoruz ve tanıyoruz, oysa büyük bir
bölümünün ne ismini biliyoruz ne tanıyoruz, nede teĢhis
edebilecek güce sahibiz, bu gerçek ortada iken bu yaratıklar
halen varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler.
ĠĢte hava, havadaki oksijen, ıĢık, elektrik akımı ve diğerleri
de aynen böyledir. Gözlerimizle görmediğimiz halde bu olaylar
dünya var olduğu müddetçe devam edecektir. Çünkü onlar
madde değildir, ama var oluĢları bir gerçektir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģeriflerinde;
“İnsanlara akıllarının
konuşun buyurmuştur.”
algılayabileceği
kadar
“Gençlerin yaşlıları örnek alması ne güzeldir.
Yaşlıların gençleri örnek alması ise ne kötü bir
ahlaktır.”
Bu konuyu biraz açalım ; ġöyle bir yaĢlı düĢünelim ki iĢi
gücü gençleri taklit etmektir.
77
Ama bu taklitçilik de kendisine bir türlü yakıĢmaz.
Çevresindekiler de onu kırmamak için bu davranıĢlarını hoĢ
görmeğe çalıĢırlar, ölüm sonrasına hiçbir yatırımı olmadığı bir
tarafa, cenaze namazının nasıl kılınacağını, kunut duâsı nedir,
nerede okunacağını bilmez, hâlâ kendini genç sanan, gençliğe
özenen zavallı bir yaĢlı.
Diğer taraftan bir genç düĢünün ki ;
Giyimi ve kuĢamı düzgün, anne, baba, komĢu hakkını ve
sözünü bilen, kimseyi aldatmamıĢ, yalan söylememiĢ, ağır
baĢlı, her adımında ve hareketinde Allah‟ın rızasını arayan,
Allah‟a karĢı olan kulluk görevini yerine getirmeye çalıĢan, güler
yüzlü, hoĢ görülü, çevresine saygılı ve her yerde adaleti
gözeten, ailesine bağlı, yalnız nikâhlısı ile birlikte olan, hem
dünyada hem âhirette ona hiç bir Ģey kazandırmayacak
uğraĢlardan uzak bir genç.
ĠĢte böyle gençlerin terleri bile kıymetlidir. Onların terleri
bile gül kokar. Dolayısıyla gençlerin yaptıkları ibadetler
yaĢlıların ibadetlerinden daha makbuldür.
Peygamber Efendimiz s.a.v., yedi güzel hasletten biri olan
diye baĢlayan hadisi Ģerifinde Ģöyle buyuruyor ;
“İbadet görevini kendine ilke edinen genci,
hiçbir gölgenin olmadığı o (kıyamet) günde Allah‟u
teâlâ onu arşının gölgesinde gölgelendirir.”
Bizim beklentimiz ; zeki, uyanık ve her alanda baĢarılı,
Allah‟ına, peygamberine, ailesine saygılı, milleti ve memleketi
için yararlı faaliyetlerde bulunan gençleri görmektir.
Hem genel kültür hem din eğitimi noksanlığı gençlerimizin
çoğunluğuna varlık nedenini unutturmuĢtur.
78
Oysa din eğitimini gereği kadar okullarımızda verebilseydik
okullardaki Ģiddet olayları olmazdı.
Çocuklarımızın beyinlerinin tahribat görmesini önler, her
türlü provokatif eylemlerden uzak kalmaları sağlanırdı.
Böylece ilk öğretim kapılarına kadar dayanan uyuĢturucu
ve diğer ahlâki çöküntülerden korurduk.
Art niyetli kiĢiler de buralardan gayrı meĢru kazanç elde
edemezlerdi.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki;
Bazı gençlerimiz ve inanç nedir bilmeyen insanlarımız
ailede, çevrede ve okulda, din Kuran ve Ġslâmiyet adına hiç bir
Ģey öğrenmedikleri için, Allah ve peygamber buyrukları olan
güzel değerlerden uzak kalmıĢlardır.
Ġslâm‟ın temiz hasletleri, davranıĢları, yaĢam Ģekli,
konuĢma tarzı ve giyim biçimleri artık onlara fazlasıyla yabancı
gelmektedir.
Böylece dünyanın süslü, konforlu ve tatlı yaĢamı da
onların vazgeçilmezi olur ve ilk sırada yerini alır.
Ġslâm dininin ise yaĢantılarında hiç yeri yoktur. Ezan sesleri
de onları rahatsız edecektir. Her fırsatta Allah ve peygambere
isyan etmeyi de baĢarı sayarlar.
Bu yüzden belki de Ġslâm dinini kendi istek ve arzularına
göre uygulayacaklar veya Müslümanları karalayacaklar yada
alay konusu ederek psikolojik olarak
rahatlamaya
çalıĢacaklardır.
“Kendilerine
"Rabbiniz
ne
sorulduğunda
"Bunlar
eskilerin
dediler.” (Nahl sûresi 24. âyet)
indirdi
diye
masallarıdır"
79
“Şimdi yiyiniz, azıcık safa sürünüz, sizler zaten
suçlusunuz.” (Murselât sûresi 46. âyet)
“Onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri
vardır ama görmezler; kulakları vardır ama
işitmezler.
İşte
bunlar
hayvanlar
gibidirler
hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.”
(Araf sûresi 179. âyet)
Cenabı Allah yukarıdaki Ayeti kerimede konu edilen din
düĢmanlarının kâlplerini ve kulaklarını ölüm öncesine kadar
mühürlü bırakacaktır. Ölüm öncesi göz perdesi ile birlikte
mühürlü olan kâlplerinin ve kulaklarının da mühürlerini
açacaktır, ancak Cehennemi karĢılarında bulacakları için
gözleri yuvasından dıĢarı fırlayarak beleriverecektir.
o
“Ve gerçek vaad yaklaştığında, (ölüm) işte
zaman kâfir olanların gözleri beleriverir.”
( Enbiya sûresi 97. âyet)
“Üzülmeyiniz küfür konusunda yarış halinde
olanlar, Allah‟a zarar veremezler, Allah onlara
âhirette şans tanınmasını istememektedir. onlara
çetin bir azap vardır.” (Âli Ġmrân sûre si 176.âyet)
“(Cennet ehli),
Sizi şu yakıcı ateşe sokan
nedir? Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle
cevap verirler ; Biz namazımızı kılmazdık, yoksulu
doyurmazdık, batıl ile beraber olur onlara alkış
tutardık (inancı yererdik) ceza gününü de yalan
sayıyorduk, nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip
çattı derler.” (Müddessir ûresi 42 den 47. âyete kadar)
80
“Ey insan! ihsanı bol Rabbine karşı seni
gururlandıran (kışkırtan) nedir?” (Ġnfitâr sûresi 7. âyet)
“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk
onlar, onu yüklenmekten kaçındılar, ondan
korktular da onu İnsan yüklendi.” (Ahzap sûresi 72. âyet)
Annelerin, babaların, öğretmenlerin bu konuda ihmalleri
vardır ve Allah indinde sorumludurlar. Özellikle öğretmenler bu
konuda çok ağır sorumluluk ve vebal üslenmektedirler.
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ;
“Herkes raidir
sorumludur.”
ve
riayeti
altındakilerden
* * * * * * * * *
Allah‟u teâlâ‟ya olan inancı 3 bölüme ayırabiliriz;
1- Evet, biz yüce Allah‟a ve peygamber buyruklarına
kayıtsız Ģartsız teslim olmuĢ kiĢileriz Kur‟anı kerimi okumayı
öğrendik her gün azda olsa okuyoruz.
“İşte bu (Kur‟an) bizim indirdiğimiz mübârek bir
kitaptır. O‟na uyun ve Allah‟tan korkun ki size
merhamet edilsin.” (En’am sûresi 155. âyet)
“Kur‟an okumayı alışkanlık edinirsen, biz
seninle
inanmayanların
arasına
gizleyici
(koruyucu) bir perde çekeriz.” (Ġsra sûresi 45.âyet)
81
“De ki: O, (Kur‟an) insanlar için doğru yolu
gösteren bir kılavuz ve şifadır.” ( Fussilet suresi 44.ayet)
Biz yüce Allah‟ın yap yapma buyruklarının tamamını
eksiksiz uygulamaya çalıĢırız, namazlarımızı kılarız, hatta
değeri daha yüksek olan sevaplar kazanabilmek için mümkün
olduğu kadar namazlarımızı cemaat ile camide veya cemaat ile
evde kılmaya çalıĢırız.
“Sen onları cemaatle rüku ve secde ederken,
Allah‟ın ihsan ve ikramını, Onun hoşnutluğunu
isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki
secdelerin izidir.” (Fetih sûresi 29. âyet)
attığımız her adımda Allah c.c. ve peygamber s.a.v. in
rızasını ararız, ayrıca dünya hayatındaki idarecilerimizin Ġslâm‟a
ters düĢmemek kaydıyla getirmiĢ oldukları kurallara ve güvenlik
güçlerine de saygılıyız diyebiliyorsak, hem dünyamızı hem de
âhiretimizi inĢallah kazanmıĢ oluruz.
“İşte onların mükâfatı, Rablerinin mağfireti ve
zemininden ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları
cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne
güzeldir.” (Âli imran sûresi 136. âyet)
“Rabbinin makamından korkan kimselere iki
cennet vardır.” ( Rahman sûresi 46. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimelerde, iki Cennet vardır buyruğu,
Cennet içinde Cennet anlamına gelir. 136. ve benzer anlamdaki
âyeti kerimelerin Arapça asıllarında ise çoğulu ifade eden
„Cennat‟ buyrukları yer alır.
82
ĠĢte bütün bu Cennetler, Yüce Allah‟ın emirlerine tam itaat
eden Salih ve veli kulları için geçerlidir, yani onlar bu Cennetler
ile ödüllendirileceklerdir.
Böyle gerçek müminlerle ilgili Kur‟anı Kerimde bir çok Ayeti
kerime vardır. Bazıları Ģöyledir ;
“İman edip yararlı iş yapanlara gelince onlar
da cennetliktirler. Onlar orada devamlı kalırlar.”
(Bakara sûresi 82. âyet)
“Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için
hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan
cennete koşun.” (Âli imran sûresi 133. âye
“İman edip güzel amel edenler (Allah‟a itaat
edenler) için güzel yurt olan (cennet-Tûba) vardır.”
(Ra’d sûresi 29.âyet)
“Kendisine kavuştukları gün, Allah‟ın onlara
iltifatı, selâm dır. Allah onlara çok değerli
mükâfatlar hazırlamıştır.” (Ahzab sûresi 44. âyet)
Diğer taraftan büyük günâhlardan sakınan kullar için
Kur‟an‟ı Kerimde ki Âyeti Kerimeler Ģöyledir :
“Eyğr
yasakladığımız
büyük
günahlardan
kaçınırsanız sizin, küçük günahlarınızı örteriz ve
sizi şerefli bir yere sokarız.” (Nisa sûresi 31. âyet)
“O iman edenler, büyük günahlardan ve
hayasızlıktan kaçınırlar.
Onlar öfkelendikleri
zaman da kusurları bağışlarlar.” (ġura sûresi 37. âyet)
83
“Ufak
tefek
kusurları
dışında,
günahın
büyüklerinden ve çirkin işlerden kaçınanlara
gelince, şüphesiz Rabbin, affı bol olandır.”
( Necm sûresi 32. âyet )
Yukarıdaki âyetlerin Kur‟andaki yorumu Ģöyledir :
( Ġnsanlar yaradılıĢları icabı günahtan kurunmuĢ melekler
gibi değildir, onların günah ve suç iĢleme kabiliyetleri de vardır;
faziletleri ise, buna karĢı iradeleri ile verdikleri mücadeleden
gelmektedir. Kul elinden geleni yapınca Mevlâ, ufak tefek
kusurları örtecek, yüze vurmayacaktır.)
2 - Hayır! Bütün bunlar saçma (hâĢâ) ben inanmıyorum,
bunlar eskilerin uydurmasıdır vs. diyenler ;
“Onlar her türlü mucizeyi görseler bile yine de
ona inanmazlar.” (Enam sûresi 25. âyet)
O takdirde konforlu yaĢam ve dünya her Ģeyiyle onların
olur. Dünya bazılarına geçici cennet, bazılarına da dar olur.
Onlara yasak yoktur, onlar Allah‟tan değil yalnız güvenlik
güçlerinden korkarlar, haramları kendilerine göre yorumlayıp
helâlleĢtirirler.
Biliyorsunuz; büyük bir felaketle karĢılaĢmıĢ sonucu ölümle
bitecek yada büyük bir üzüntüyü 1 veya 2 dakika yaĢayan
kiĢinin korkudan saçları aniden beyazlar.
ĠĢte âhirette cehennemin dehĢetini ve azâbı gören
inançsızlarla ilgili Cenâbı Allah Kur‟anı Kerim‟de Ģöyle
buyuruyor ;
84
“Peki inkar ederseniz, çocukları ak saçlı
ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl
koruyabileceksiniz.” (Müzzemmil sûresi 17.âyet)
Ġnkârcılarla ilgili diğer âyeti kerimeler Ģöyledir;
“Kâfirlere dünya hayatı süslü gösterildi; Bu
yüzden iman edenlerle eğlenirler. Halbuki Allah‟a
karşı
gelmekten sakınanlar,
kıyamet
günü
öbürlerinin üstündedir. Allah dilediğine hesapsız
nimetler verir.” (Bakara sûresi 212.âyet)
“Bilinmelidir ki inkar edenlerin ne malları, ne
de evlatları Allah huzurunda kendilerine bir fayda
sağlamayacaktır.
İşte
onlar
cehennemin
yakıtıdırlar.” (Âli Ġmrân suresi 10. âyet)
“Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu
az bir paha ile değişenler var ya, işte onların yeyip
de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey
değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle
konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar
için can yakıcı bir azap vardır.” (Bakara sûresi 174. âyet)
“Şurası muhakkak ki, imanı verip küfrü satın
alanlar (para, çıkar, makam, moda karşılığı gibi),
Allah‟a hiçbir zarar vermezler.” (Ali imran sûresi177. âyet)
“Eğer sana Kur‟anı kağıt üzerine yazılmış
indirseydik, onlar elleri ile tutmuş olsalardı, buna
rağmen inanmazlar, bu apaçık büyüden başka bir
şey değildir derlerdi.” (Enam sûresi 7.âyet)
85
“Eğer biz, onları (dünyadayken) ölülerle de
konuştursaydık, melekleri de indirseydik, her şeyi
de toplayıp karşılarına getirseydik, Allah‟ın
istedikleri (kişiler) hariç yine de inanmazlardı.”
(Enam sûresi 111. âyet)
“(Ey Muhammed) Onlardan ölen hiçbirine asla
namaz kılma, onun kabri başında da durma. Çünkü
onlar Allah ve Resûlünü inkar ettiler ve fâsık
olarak öldüler.” (Tevbe sûresi 84.âyet)
“Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı
çıksalar yinede inanmazlar, Gözlerimiz büyülenmiş
bir milletiz derler.”
(Hicir sûresi 14. ve 15.âyetler)
“Eğer (dünyada) tek ümmet olsaydı bazılarının
da, dininden dönebilme mahzuru olmasaydı,
Rahmanı inkar edenlerin evlerini (tavanlarını) ve
çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.”
(Zuhruf sûresi 33.âyet)
“Evlerinin kapılarını ve üzerine yaslanacakları
koltukları
da
(hep
gümüşten
yapardık).”
(Zuhruf sûresi 34.âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimelere göre inanmayanların
yaĢantısına, giyim ve kuĢamlarına, yiyip içtiklerine, modalarına,
oturdukları görkemli, gösteriĢli ve ihtiĢamlı meskenlerine, ne
yaptıkları özentisine kapılıp, onları müminlerin taklit etmemeleri
istenmemektedir.
86
3 - Ben müslümanım. Yüce Allah‟a, Peygamber s.a.v. me
ve Kur‟ana inanıyorum. Az bile olsa Kur‟anı Kerimi okumaya
veya öğrenmeye çalıĢıyorum.
Cuma namazlarını sabah ve diğer bazı namazlarımı
kılıyorum bir bölümünü kılamıyorum Allah kusurlarımı affetsin
der ve elinden geldiği kadar Ġslamiyet‟i yaĢamaya çalıĢır. Allah
tamamını da uygulamamı nasip etsin diye duâ edenler ve
inĢallah ileride fazlasını yaparım diyenler… ĠĢte zaten
çoğunluğumuzda bu kategoriye girmektedir.
Ancak, böyle kiĢilerin durumu hassastır. Artıları ve eksileri
dengeleyebilmek çok zordur. ĠnĢallah yaparım der ve ömrü
yetmez ise durum çok tehlikeli olur.
Terazinin mutlaka sevap yönünden ağır basması için
Allah‟a tövbe istiğfar yapıp büyük ve küçük günahlardan
sakınması, ibadetlerini eksiksiz yerine getirmesi gerekir.
Diğer namazlarını da kılmalıdır. Çünkü; namaz Allah
katında en ulvi değere sahip ibadettir. Dinin direğidir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģerifinde ;
dinin
direğidir.”
BuyurmuĢtur.
“Namaz
Eksik kalan diğer ibadetleri için de yüce Allah‟tan af ve
özür dilemelidir.
Bütün namazlar değerlidir, ancak sabah namazı Ģahitli bir
namazdır, yani mümin sabah namazını kılarken Melekler
tarafından gözlenmektedir.
87
“Güneşin
batıya
yönelmesinden
gecenin
kararmasına kadar namaz kıl; sabah vakti de
namaz kıl, zira sabah namazına melekler şahit
olur.” ( Ġsra sûresi 78. âyet)
Müminler yaptıkları ibadetlerle Allah‟a olan borçlarını
ödeyemezler aynı zamanda yüce Allah‟ın rahmetine ve
mağfiretine ve hidayetine de ihtiyaçları vardır, bu yüzden biz
Allah‟ın buyruklarını her fırsat bulduğumuzda eksiksiz yerine
getirmeye çalıĢalım ki rahmet ve mağfiretini kazanmayı hak
edelim.
Yüce Allah eğer nasip ederde girersek Cennetteki en büyük
üzüntümüz, cennetin yüksek makamına sahip olamamaktır.
Dolayısıyla cennetin alt derecelerinin kalmak veya hiç
girememek, insanoğlu için azıcık ömrün kocaman hatası ve
dönüĢü olmayan felâketlerin en büyüğüdür.
“O gün (amelleri tartacak) terazi haktır. Kimin
(sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa
erenlerdir.” ( A’raf sûresi 8. âyet)
“Kimin de (sevap) tartıları hafif gelirse, işte
onlar, âyetlerimizi inkâr ettiklerinden dolayı
kendilerini ziyana sokanlardır.” (A’raf süre 9. âyet)
Kur‟an‟ı kerimde bu ayetlerle ilgili açıklama ġöyledir ;
(Yüce Allah, âhirette herkesin amelini, keyfiyetini
bilmediğimiz bir terazi ile tartacaktır. Kimin sevap tarafı ağır
basarsa onlar kurtuluĢa erecekler, kimin de günah tarafı ağır
basarsa onlar da cehenneme gönderileceklerdir.)
88
“İki taraf arasında bir perde ve Â‟râf üzerinde
de (cennetlik ve cehennemliklerin) her birinin
yüzlerindeki alâmetlerinden tanıyan erkekler
vardır ki, bunlar henüz cennete giremedikleri halde
(gireceklerini) umarak cennet ehline; Selâm sizin
üzerinize olsun! Diye seslenirler.” ( Â’raf sûresi 46 . âyet )
Kur‟an‟ı Kerimde yukarıdaki Ayeti kerime ile ilgili açıklama
Ģöyledir;
(Cennetle cehennem arasında, yüksek bir sur veya dağdır
ki, sevapları ile günahları eĢit olanlar, Allah‟ın dilediği bir
zamana kadar burada kalacaklardır. Daha sonra Allah‟ın affına
nail olacak onlarda cennete gireceklerdir.)
“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri
kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık
edilmez. (Yapılan iş,) bir hardal tanesi kadar dahi
olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören
olarak biz (herkese) yeteriz.” (Enbiya sûresi 47. âyet)
“Kimin tartılan ameli ağır gelirse işte o hoşnut
edici bir yaşayış içerisinde olur, ameli hafif olana
gelince işte onun anası haviyedir. Nedir o biliyor
musunuz? Kızgın ateş.”
(Karia sûresi 6-7-8-9-10-11. âyetler)
* * * * * * * * *
Nefsine ve Ģeytana yenik düĢenler ; kulakları, kalbi,
vicdanı mühürlenmiĢ, Ģeytanının isteğine kanarak sadece kalıcı
olmayan dünyasına, nefsine ve bedenine hizmet etmiĢ, esas
bâki olan Allah‟a, ahiretine ve ruhuna hiç hizmet etmemiĢ, ölüm
sonrasına hiç yatırım yapmamıĢ insanlar…
89
Ġslâm‟ın aleyhinde Ģeriat, irtica, gerici, yobaz, çağdaĢlık
sloganlarıyla Ġslam ve Müslümanlık ilerlerse insanlar geri kalır
diyen ve bu kelimeleri maksadı dıĢında kullanan zavallı
mahluklar.
Kur‟anı Kerimde ilk inen sûrenin baĢında birinci buyruk
olan “Ġkr‟a” diye yer alan oku âyetinden habersiz olanlar…
“Yaratan Rabbinin adıyla (besmele ile) oku! O,
insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku ve öğren!
İnsana bilmediklerini öğreten ve kalemle yazdıran
Rabbin en büyük kerem sahibidir.”(Alak sûresi1.2.3. 5.âyetler)
“Resûlüm De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir
olur mu?”
(Zumer sûresi 9. âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģeriflerinde ;
“Beşikten
çalışınız.”
mezara
kadar
ilim
öğreniniz,
Diğer hadisi Ģeriflerinde ise; “İlim Çin de olsa alınız.”
Yine hazreti Ali (r.a.) anh‟ın mecazi anlamdaki sözü olan ;
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.”
Dediği bir kültürden gelindiğini bilmeyenler…
Müminler için bu buyruklar esastır. Dolayısıyla mümin
insanın mutlaka dünyasını ve âhiretini kazandıracak her türlü
bilgiye sahip olmak zorundadır.
Ama siz yöneticiler! Ġrtica ve benzeri sözlerle Ġnananları
yıllarca Kur‟an dan ve Ġslam‟dan uzaklaĢtırma politikası
izlediniz.
90
Çocuklarımızın hem genel kültür hem de meslek eğitimi
almamaları için türlü engeller getirdiniz. Ġmam hatip okullarını
güncelleĢtirmeniz gerekirken katsayılarını düĢürerek adeta
kapattınız.
Sizi yarın hesaba çekecek Yaratanımızın buyruklarını
öğrenmesinler diye Kur‟an kurslarını kapattınız.
ġu yaĢtan önce yüce Allah‟ın buyruklarını öğrenemez
dediniz.
Çoğu ; din eğitiminden yoksun, Allah ve peygamberden
bihaber, haram, helâl, iyi, kötü tanımayan, her türlü
provokasyona açık bir gençlik var ettiniz.
Siz Allah‟ın buyruklarını irtica olarak görmeye devam
ederken dıĢ güçlerde içimizdeki uzantılarından destek alıp Türk
Milleti‟ni yıllarca irtica, çağdaĢlık sloganları ile oyaladılar.
Kendileri ise atom, hidrojen, elektron, proton dediler ve
teknolojik olarak geliĢtiler.
Apollo dediler aya çıktılar, uydular fırlattılar, gözlem
istasyonları kurdular.
Bütün Dünyayı gözler hale geldiler, tekelleri altına
almadıkları yer kalmadı.
Radara görünmeyen uçak dediler, ellerindeki teknik
donanımı kullanarak insanların tepesine binip yurtlarından
ettiler.
Mallarına, yer altı ve yer üstü zenginliklerine el koyarak
canlarına kıydılar. Ġstedikleri gibi At koĢturuyorlar.
Peki bütün bunlar olurken siz ne yaptınız? Hiç bir Ģey
yapamadınız. Ġki kelime ile hâlâ bu milletin kalkınmasının önünü
kesiyorsunuz.
Peygamber Efendimiz s.a.v. gelmeden önceki irtica
devrinde olan her Ģey, kız çocuklarını diri diri gömmeleri
dıĢında, maalesef hepsini geri getirdiniz.
91
Onlar, Ġrtica devrinde kız çocuklarını diri diri gömüyorlardı.
Siz ise kız çocuklarının baĢı örtülü diye okutmuyor yani cahil
kalmalarını istiyorsunuz.
Aynen cahiliye devrinde olduğu gibi ve bu durumdan
memnun oluyorsunuz. Her gündeme geldiğinde aleyhinde
olmaya devam ediyorsunuz.
Bakalım cahiliye mi? Yoksa baĢka bir devirde mi
yaĢıyoruz?
Kötü evlerde ve köprü altlarında fuhĢa hazır bekleyenler.
Ġçki, viski, uyuĢturucu her yeri sarmıĢ. Barlar, meyhaneler,
dansözler. Sokaklarda, plajlarda ve yıldızlı otellerdeki
çıplaklıklar çeĢit çeĢit.
Giyinik çıplak kıyafetleri ile bedenlerini yabancı gözlerin
istifadesine sunan kadınlar çeĢit çeĢit.
Cenabı Allah‟a itaat öğretilmemiĢ insanların gözler önünde
aleni, sokaklarda ve parklarda utanmadan sergiledikleri çirkin
görüntüler çeĢit çeĢit. Tatil kamplarındaki israf çeĢit çeĢit.
Kumarlar, piyangolar, çekiliĢler, lotolar, totolar, yarıĢlar ve
diğer Ģans oyunları çeĢit çeĢit. Faiz borçları batağından intihar
edenlerin sayısı belli değil.
Hırsızlıklar, kap kaçlar… Görüldüğü gibi her yerde ahlâki
çöküntü câhiliye devriyle aynen örtüĢüyor.
Hiç kimse yukarıdaki ahlaki çöküntülere medeniyet ve
çağdaĢlık iddiasında bulunamaz.
“Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar.?”
(Maide sûresi 50. âyet)
92
“Ey iman edenler içki, kumar, fal ve şans
oyunları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak
durun. Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza
düşmanlık ve kin sokar.” (Mâide sûresi 90. âyet)
“Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza
düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah'ı anmaktan
ve namazdan alıkoymak ister.” (Maide sûresi 91. âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. ise hadisi Ģerifinde ;
“İçki bütün kötülüklerin anasıdır buyurmuştur.”
FuhuĢ ve diğer ahlâk dıĢı olaylar ile ilgili Kur‟anı Kerim de
zaten bir çok âyeti kerime vardır
Cenâbı Allah iyi ki Peygamber Efendimiz s.a.v.‟i göndermiĢ
ve Medine de, Medine isminden türeyen Ġslam medeniyetini
getirmiĢtir.
“İçinizden,
kendilerine
Allah‟ın
ayetlerini
okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini
temizleyen, kendilerine kitap ve hikmet öğreten bir
Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük
bir lütufta bulunmuştur.” (Âli imran sûresi 164. âyet)
“Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi
okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve
hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir
Resûl gönderdik.” (Bakara sûresi 151. âyet)
“Ey insanlar, şüphesiz ki size, kendinizden bir
Peygamber gelmiştir. Sıkıntıya düşmeniz ona ağır
gelir. O size, son derece düşkündür. Müminlere
çok şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe sûresi 128. âyet)
93
Yoksa bütün bu çirkinliklerin ve irticanın içinden müminler
sıyrılıp çıkamayacaklardı.
Müminlerin kesinlikle bu irticanın içinde yerleri yoktur.
Zaten mümin kiĢi bunların içinde yer alamaz. Onun
kültürüne, eğitimine ve edinmiĢ olduğu ahlâka tamamen
aykırıdır.
“O çok merhametli Allah'ın (has) kulları
onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve cahil
kimseler kendilerine laf attığı zaman (incitmeden)
"selâm" derler (geçerler).” (Furkan sûresi 63. âyet)
“Onlar, yalana şahitlik etmeyen, faydasız boş
bir şeylerle karşılaştıkları zaman, vakar ile geçip
gidenlerdir.” (Furkan sûresi 72. âyet)
Eğer bu toplum suç makinesi haline geldiyse bilinsin ki ;
Allah ve Peygamber buyruklarını yitirdikleri içindir.
* * * * * * * * *
En önemlisi sırtındaki ağırlıktan belini bir türlü
doğrultamayan, iç borçlarımızın dıĢında dıĢ borçlarımız olan
milyarlarca doların altında ezilen Türk milletidir. Bu paralar
nereye harcanmıĢtır?
O tarihlerde gereği olmadığı halde TeĢvik kanunları
çıkararak zaten varlıklı olanları daha zengin yapmaktan baĢka
ne iĢe yaradı. Bu paralarla, Türkiye sil baĢtan yenilenirdi.
Çok iyi biliniyor ki ihracat ekonominin bel kemiğidir. Yani
esas olan dıĢarıdan mal bedeli veya çıkarımız doğrultusunda
yatırım amaçlı olarak gelen yabancı paradır.
94
Yoksa Türkiye‟de vatandaĢın cebinden cebine dolaĢan
paranın yada para basmanın, ülkenin kalkınmasına ve
ekonomiye hiç bir yararı yoktur.
Ġhracatı engelleyen bürokrasinin kaldırılması gerekirken
yabancılardan yüksek faizle alınan krediler, düĢük faizlerle
teĢvik adı altında kanun çıkartılarak dağıtılmıĢtır.
Böylece ülkemiz yıllarca içinden çıkamayacağı katlamalı
büyük bir faiz batağına sürüklenmiĢtir.
Borcunu bankaya ödemeyene haciz geliyor. Size haciz
gelirse ne yapacaksınız?
Tabi ki haciz gelmeyecek Çünkü ; yalnız faizini ödemesi
için Türk milleti her Ģeyiyle onlara daha yıllarca çalıĢacak ve
hizmet edecektir.
Zira geçmiĢ hükümetler önceden aldıkları paraların sadece
faizlerini ödeyebilmeleri için yüksek faizle borç almayı baĢarı
kabul ediyorlardı.
Yıllarca hiç bitmeyecek bu borçları ve faizlerini Türk
milletine miras bırakıp gittiler.
ġimdilerde hiç çekinmeden, sıkılmadan tekrar gelmeye
çalıĢıyorlar.
* * * * * * * * *
Son zamanlarda bizi bizden uzaklaĢtırmak için Allah‟ın
selâmını alıp vermemek de moda haline geldi.
Biraz mürekkep yalayıp kendilerini diğerlerinden üstün ve
büyük zanneden çağdaĢlık hülyasında yüzenler, yüce Allah‟ın
selâmına karĢı çıkıyorlar.
95
Selam veriyorsun; hoĢ geldin, merhaba gibi sözlerle
geçiĢtirmeye çalıĢıyorlar. Aleyküm selam veya size de selam
olsun diyemiyorlar.
Sanki selâm alarak veya vererek Allah‟ın adını anarlarsa
bir Ģeyleri eksilecek, çevreleri onları ayıplayacak, onları
dıĢlayacak sanıyorlar. Bizi, yaratanın dıĢlamaması yeter.
Selâm; yüce Allah‟ın isimlerindendir. Selâm en güzel
yaĢam dileğidir, dolayısıyla iĢyerlerine girerken, yolda yürürken,
evine girerken selâm verme zorunluluğu vardır, Selâm verilerek
bir eve veya iĢyerine girilirse o yerde hayır, bereket ve rahmet
olur.
En önemlisi gelen kiĢi yaratanın selâm ismiyle size Ģu
mesajı veriyor; ben zararsızım… Yani size zarar vermek için
gelmediğini peĢinen ifade ediyor.
Kur‟anı Kerimde; selâmlaĢın, selâmlanan kiĢi selâm verene
daha iyisiyle cevap versin buyurur.
Örneğin ; Allah‟ın rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun.
“Bir selâm ile selamlandığınız zaman siz de
ondan daha güzeli ile selamlayın. Yâhut aynı ile
karşılık verin. Şüphesiz Allah her şeyin hesabını
arayandır.” (Nisâ sûresi 86.âyet)
Hırsız, soysuz, kapkaççı, veya canınıza kıymak için köĢede
gizlenmiĢ kiĢilerden sizin selâmetiniz için hareket etmelerini
bekleyemezsiniz.
Yüce Allah nasip ederde girersek, Cennette en çok
iĢiteceğimiz ve kullanacağımız söz selâmdır.
96
“Orada birbirlerine iyi yaşam dilekleri ise,
selâm dır.” (Yünus sûresi10 âyet)
“Orada ne boş ve ne günah içerikli bir söz
duymazlar. Sadece selâma karşılık selâm sözü
işitirler.” (Vakıa sûresi 25.26. âyetler)
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ;
“Binekli yürüyene, yürüyen oturana, gelen
içerdekilere, sayıca az olan çok olanlara selâm
versin.”
Diğer peygamber buyruğu ise; verilen selâmı almak
müminin mümine karĢı olan asli görevlerinden birisidir. Aynen
hapĢırınca yerhamk Allah demek, Hastalanınca ziyaretine
gitmek, istiĢare edildiği zaman doğruyu söylemek, dâvetine
icabet etmek cenazesinde bulunmak, ona vermiĢ olduğu sözü
tutmak, ve diğerleri gibi. ĠĢte bütün bunlar müminlerin
haklarındandır. Hak ise emanettir sahibine iade edilir.
Tabi ki selâmdan sonra merhaba, günaydın, hayırlı
sabahlar, hayırlı akĢamlar, hayırlı günler, iyi sabahlar, iyi
akĢamlar, iyi günler dileyerek hitap etmek gâyet güzeldir.
Bu böyledir diye aslımızı ve Yüce Allah‟ın selamını yok
etmememiz gerekiyor.
60 yıl önce günaydın sabah için tünaydın akĢam
kullanılması için doğmuĢlardı.
Günaydın, okullarda her sabah sıkça kullanıldığı için tuttu,
yaygın bir Ģekilde kullanılmaktadır. Tünaydın ise kabul
görmemiĢtir.
97
ALLAH’U TEALÂ’YA İTAAT NASIL OLMALI ?
Allah (c.c.), insanı kusursuz olarak iç ve dıĢ organlarını en
güzel Ģekilde yaratmıĢ.
Türlü hastalıklardan korunması ve bedenini savunabilmesi
için en ince ayrıntısına kadar tam teĢekküllü bir hastaneden
daha üstün bir niteliğe sahip olacak Ģekilde donatmıĢtır.
“Hastalandığım zaman bana şifa verendir.”
(Ģuara Sûresi 80.âyet)
“Allah
rahimlerde
dilediği
şekillendirir.”
(Âli Ġmran sûresi 6.âyet)
gibi
sizi
“Sonra nutfeyi kan pıhtısına çevirdik, kan
pıhtısını bir çiğnemlik et yaptık, ondan kemikler
yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu
apayrı bir yaratık yaptık, Biçim verenlerin en güzeli
olan Allah ne yücedir.” (Müminun sûresi 14. âyet)
Allahü Teâlâ insana öyle değer vermiĢ ki, dünyadaki bütün
varlıklar ve göklerdeki her Ģey; kuĢları, hayvanları, denizleri,
denizlerdeki balıkları, havayı, oksijeni, suyu, ağaçları, toprağı,
dağları, demiri, yer altı, yer üstü madenlerini ve daha
sayamadığımız bir çok nimetleri insanoğluna hizmet etmek için
yaratmıĢ bir kısmını istifadesine sunmuĢ, bir bölümünü de onun
tasarrufuna bırakmıĢtır.
“Biz
Adem
oğulları'nı
gerçekten
çeşitli
ayrıcalıklarla donattık, Kendilerine temiz besin
maddeleri bağışladık. Onları, yarattığımız diğer
canlıların çoğundan üstün kıldık.” (Ġsra sûresi 70. âyet)
98
Müfessirlere göre Ġnsanoğlunun diğer bazı yaratıklardan bir
çok üstün özellileri ve kabiliyetleri vardır örneğin ;
Akıllı oluĢu, el kol kulak göz ve ayaklarını dilediği gibi
kullanabilmesi, beden güzelliği, düĢünme yeteneği, okuması,
yazması, konuĢabilmesi, duyguları, gülmesi, ağlaması, temiz
yiyecek ile beslenmesi, her türlü buluĢlar icat etmesi, diğer bazı
yaratıkları kendi hizmetinde kullanabilmesi, iyi, kötü, doğru,
yanlıĢ, güzel, çirkin, kavramlarına sahip olması ve diğerleri.
Yüce Allah'ın ikramlarından biri de insanın kendi kendisini
idare edebilmesidir. Dolayısıyla kendi iradesi ile dünyada
yapmıĢ olduklarının karĢılığını iyi veya kötü, hesap gününde
görmesi, Yüce Allah‟ın adaletinin bir gereğidir.
“Biz
insanı
en
güzel
biçimde yarattık.”
(Tin sûresi 4.âyet)
“O göklerde ve yerde ne varsa hepsini size
boyun eğdirmiştir. Şüphesiz bunda düşünen bir
kavim için ibretler vardır.” (Casiye sûresi 13. âyet)
“Yer yüzünü size buyun eğdiren O,dur. Şu
halde onun sırtlarında dolaşın ve Allah‟ın rızkından
yiyin. Dönüş ancak O‟nadır.” (Mülk sûresi 15. âyet)
Yukarıdaki Ayeti kerimenin Kurandaki yorumu Ģöyledir :
(yeryüzünün insanların faydalanmalarına hazır ve uygun bir
durumda yaratıldığını ifade eden bir temsil mevcuttur.Yeryüzü
sırtlarında dolaĢılacak bir halde emre amade kılındığına göre,
artık dünyada da insanlara boyun eğmeyecek hiçbir varlık yok
demektir. Bu âyeti kerimede insanlığın özellikle Müslümanların
dâima yükselmeleri için bir teĢvik vardır.)
99
Örneğin; balığı tutup yiyoruz, balık itiraz etmiyor ; tavuğu
kesip yiyoruz, tavuk itiraz etmiyor, hayvanı yularından tutup
istediğin yere götürüyorsun sana direnmiyor ve diğerleri…
Bize o kadar doğal geliyor ki, onlardan piĢen yemekleri
zaman zaman beğenmediğimiz oluyor ama o bizim için
canını veriyor.
ĠĢte bütün bu mahlûkat hiç itiraz etmeden görevlerini
yapmaya devam ederken aynı zamanda da alemlerin Rabbine
tespih ediyorlar, zikrediyorlar, Secde ediyorlar.
“Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar
güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve
insanların
birçoğu
Allah‟a
secde
ediyor.”
(Hac sûresi 18. âyet)
“Yedi gök, dünya ve bunlarda bulunan herkes
ona tespih eder. Onu övgü ile tespih etmeyen
hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tespihini
anlayamazsınız. O çok Halim ve bağışlayandır.”
(Ġsrâ suresi 44.âyet)
Yukarıdaki âyetin Kur‟an da ki yorumu da Ģöyledir ;
(Tabiat ilimlerindeki keĢifler, bu âyetin açıklanmasına
yardımcı olmuĢtur. Önceleri cansız, hareketsiz oldukları sanılan
varlıklarda dahil olmak üzere bütün eĢya atomlardan meydana
gelmiĢtir. ĠĢte atom çekirdeklerinin etrafındaki elektronlar,
sürekli ve muntazam bir Ģekilde çekirdeğin etrafında
dönmektedirler ki onların bu dönüĢleri ve böylece ilâhi kanuna
en ufak bir sapma göstermeksizin boyun eğmeleri Kur‟anı
Kerim tarafından Allah‟ı tespih olarak nitelendirilmiĢtir.)
100
“Göklerde ve yerde bulunanlarla dizi dizi kanat
çırpıp uçan kuşların Allah‟ı tespih ettiklerini
görmez misin? Her biri kendi duasını ve tesbihini
(öğrenmiş) bilmiştir.” (Nur sûresi 41. âyet)
Ve bu kıymetli varlığa yani insana, kesintisiz canları
pahasına hizmet vermelerinin nedeni ise ; Cenâbı Allah‟ın
buyruklarına istisnasız olarak tam itaatle boyun eğerek
görevlerini yerine getirmektir.
Onlar istisnasız görevlerini yerine getirirken, insanlardan
bazılarının ise Ġslâm dini ve uygulamaları ile uzaktan yada
yakından ilgisi olmayanlar da vardır.
Dünya hayatını piyangodan elde ettiklerini sanıp ayak ayak
üstüne atarak, dünyanın her türlü tadından ve zevkinden
istifade etme yarıĢına girmiĢlerdir .
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence,
bir süs, aranızda bir öğünme ve daha çok mal ve
evlât sahibi olma isteğinden ibarettir.”
(Hadid sûresi 20. âyet)
“Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini
ağır bir azaba sürükleriz.” (Lokmam sûresi 24. âyet)
Peki ne oluyor da her fırsat bulduklarında Allah‟a isyan
etmek için yarıĢ halinde oluyorlar.?
Nedeni Ģöyle açıklanabilir : Merhametli yüce Allah‟ın, lütuf
ve keremi ile ikram ettiği nimetlerin her türlüsünü istedikleri
zaman anında elde ettikleri içindir.
101
“O zalimler ise şımartıldıkları refahın peşine
düştüler ve hepsi de suçlu oldular.” (Hud sûresi 116. âyet)
Çok iyi biliyoruz ki Yüce Allah bir ülkeye iki yıl hiç yağmur
yağdırmaz ise tıpkı daha önceleri Afrika ve diğer bazı ülkelerde
olduğu gibi kuraklıktan dolayı, açlıktan kemik ve deri halinde
kalan insanlar, süslü görkemli yazlık lüks villalar bir tarafta
dursun, bikini giyerek sahillerde bronzlaĢmayı DüĢünebilirler
mi? Veya modayı takip ederek açlıktan içine çökmüĢ
göbeklerini, erkekler baksın diye teĢhir edebilirler mi? Veya bu
yıl baĢında yeni yıla hangi içki ile girmeyi düĢüne bilecek halleri
varmıdır? Ve diğer aksi davranıĢlar ile ilgili her hangi bir
eylemde bulunabilecek kadar takatleri var mıdır? Hayır
kesinlikle yoktur.
Onların sadece bir kuru ekmeye ihtiyaçları vardır, eğer kuru
ekmeği bulurlarsa onu çöpe atabilirler mi? Hayır kesinlikle
atamazlar, bütün bu hususlar bizlere bir Ģeylerin ters gittiğini
anlatmaktadır. Bu felâketten ancak yüce Allah dilerse bu
insanları kurtarabilir.
“Allah, güven ve huzur içinde olan bir şehri
misâl verir ki, o şehrin (halkının) rızgı her taraftan
bol bol gelirdi, fakat Allah‟ın nimetlerine karşı
nankörce davrandılar, bu yüzünden Allah, onlara
açlık ve korku elbisesini giydirdi.” (Nahl sûresi 112. âyet)
“Eğer Allah başına bir musibet verirse bunu
Ondan başka hiç kimse gideremez. Eğer sana bir
iyilik verirse, kuşkusuz Onun gücü her şeye yeter.”
(Enam sûresi 17. âyet)
102
Dolayısıyla bütün bu olumsuzlukları gördükleri ve
bildikleri halde yüce Allah‟ın buyruklarına boyun eğmeyerek
neden isyanı tercih ediyorlar?
“Yemin olsun ki biz bu Kurân‟da insanlar için
çeşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların
çoğu inkârlarında ısrar ederler.” (Ġsra sûresi 89. âyet)
“Ey insan seni cömert olan Rabbine karşı
aldatan (kışkırtan) nedir? ” (Ġnfitar sûresi 6. âyet)
Bize verilmiĢ olan bu nimetlere karĢılık Allah‟a Ģükrederek
buyruklarını fazlasıyla yerine getirmemiz gerekmiyor mu?
ĠĢte lütuf ve kerem sahibi yüce Allah, yaratmıĢ olduğu
kullarına karĢı olan merhametinden dolayı yağdırmıĢ olduğu
yağmurlara ve sayısız nimetlere teĢekkür etmeyen ve ona
secde etmeyerek buyruklarını yerine getirmeyenlerle ilgili
Kura‟nı kerimdeki Ayeti kerimeler Ģöyledir :
“Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu
yerde durgunlaştırdık. Bizim onu gidermeye de
elbet gücümüz yeter.” (Müminun sûresi 18. âyet)
“Söyleyin bana şimdi içtiğiniz suyu gördünüz
mü? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren
biz miyiz?” (Vâkıa sûresi 68. 69 âyetler
“Allah size vermiş olduğu rızkı kesiverse, size
rızık verebilecek olan kimdir? Hayır onlar, azgınlık
ve nefrette direnip durmaktadırlar.” (Mülk sûresi 21.âyet)
103
“De ki: Suyunuz çekilecek olsa. Söyleyin
bakalım, size kim bir akar su getirebilir?”
(Mülk süresi 30. âyet)
dolayısıyla iĢin aslı ve gerçeği, umursamazlık ve isyan
değildir. Hiç bir zaman unutmayalım ki ;
Yüce Allah‟a tam itaat, kulluk görevlerimiz bizim önceliğimiz
olması gerekir.
ġöyle ki ; Teknolojinin bize vermiĢ olduğu imkanlardan
yararlanarak Dünyada ve evrende, Allah‟ın izni ile olması
gereken ve insanların tasarrufu dıĢında kalan bazı doğa olayları
hakkında önceden bilgi sahibi olduğumuz bir gerçektir.
Örneğin ; Ay ve GüneĢ tutulmasının hangi gün ve hangi
saatte gerçekleĢeceği, nereden gözlenebileceğini biliyoruz.
Yine evrende dolaĢan bütün gezegenler Cenabı Allah‟ın
hükmü ve emri iradesinde yol almaktadır.
Onların yerinin neresi olması gerektiğini ve düzenini
sağlayan da O‟dur. Çünkü onlar Allah‟ın Ayetlerindendir .
“Gece ve gündüz, güneş
âyetlerindendir.” (Fussilet sûresi 37. âyet)
ve
ay
O'nun
Biz onları yönlendirici güce sahip değiliz. Sadece gözleriz.
Hangi cismin kaç yıl sonra dünyaya en yakın mesafeden
geçeneğini tespit etmeyi ise daha yeni öğrenebildik.
Peki ileride yine Allah‟ın ayetlerinden biri gerçekleĢeceği
zaman teknoloji bize filanca yerde, Ģu tarih ve saatte, 7.9
Ģiddetinde deprem olacağını haber verse o bölgede yaĢayan
insanlar oh ne âlâ gözleriz deyip ayak ayak üstüne atıp
depremin oluĢunu beklerler mi? Hayır.
104
Öyle bir kaçıĢ ve göç baĢlar ki arkalarından kimse
yetiĢemez.
Hele zaman çok dar ise kiĢi canından baĢka bir Ģey
düĢünmez. En yakın akrabası Ģöyle dursun kendi çocuklarını
da görmez. Felaketin boyutuna göre beĢikteki çocuğunu bile
unutur.
ĠĢte Allahü Teâlâ insanlara kıyametin, ahiretin ve hesap
günü depreminin çok yakın olduğunu bir çok ayeti kerimede
bildirmiĢtir.
Bunu hiçe sayan bazı insanlar, Allah ve peygamberden
uzak yaĢamı seçmiĢler ve bu umursamaz tavırlarıyla dünyanın
zevkine derinlemesine dalmıĢlardır.
Ġtaat nedir bilmeyen insanlar, bu evrenin sahibi ve yaratıcısı
olan Cenabı Allah‟ın yoluna doğru süratle kaçarak O‟na
sığınmalıdır.
Ve tam itaatle ; Rabbim bende varım demelidir. Dolayısıyla
çok yakın olan kıyamet ve hesap günü depreminden kendini
korumalı ve buna hazırlıklı olmalıdır.
Buna rağmen halâ ayak ayak üstüne atarak kıyamet günü
gelsin gözleriz mantığı ile bekleyenler ömürlerinin hatasını
iĢlediklerinin ve kendilerini bile bile ateĢe sürüklediklerinin
farkında değiller.
Yüce Allah bizleri Ģu ayeti kerimelerle uyarmaktadır ;
“Onlar farkında
olmadan
gelir.” (Yusuf sûresi 107.âyet)
âhiret
aniden
“Ey insanlar! Rabbinizden korkun, çünkü
kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir.”
(Hac sûresi 1.âyet)
105
“Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın
emzirdiğinden vaz geçer, her gebe kadın çocuğunu
düşürür. insanları da sarhoş bir halde görürsün.
Oysa onlar sarhoş değildir, fakat Allah‟ın azabı çok
dehşetlidir.” (Hac sûresi 2.âyet)
“O gün kulakları patlatacak gürültü geldiğinde,
kişi kardeşinden, babasından, annesinden, eşinden
ve çocuklarından kaçar, o gün her birinin başını
aşacak derdi vardır.” (Abese sûresi 33-34-35-36-37.âyetler)
“Sizin o dediğiniz Kıyâmet günü ne zamanmış?
birde bakacaklar ki onlar eğlenirken ani bir çığlıkla
geliverecek, ne tavsiye edebilecekler nede
âilelerine dönebilecekler.” (Yâsin sûresi 48.49.50. âyetler)
“O gün dost dostun halini sormaz. Azaptan
kendini
kurtarmak
için
oğullarını,
karısını,
kardeşini, (dünyada) kendisini koruyan, barındıran
sülalesini ve yer yüzünde kim varsa versin de tek
kendisini kurtarsın.”
(Meâric sûresi 11.12.13.14. âyetler)
Yukarıdaki ayeti kerimede kiĢi cehennem azabından
kurtulmak için her Ģeyini ve aile efradını fidye olarak vermeye
razı oluyor ama bu kiĢi dünyada iken kolayca ibadetlerini
yapmaktan imtina ediyordu, kaldı ki orada hiçbir Ģeye sahibi
ve maliki değildir, ama dünyada çok Ģeye sahipti, Allah
buyruklarını ve Ġbadetlerini rahatlıkla kolayca yapabilirdi.
106
“Bütün yeryüzündekiler ve bir o kadarı daha
inkâr edenlerin olsa, bunlar kıyamet gününün
azabından kurtulmak için hepsini fidye olarak
verseler yine onlardan kabul edilmez. Onlar için
can yakıcı bir azap vardır.”
(Maide sûresi 36. âyet)
“Bugün artık ne sizden ne de inkâr edenlerden
fidye kabul edilir varacağınız yer ateştir Size
yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir”
(Hadid sûresi15.âyet)
“O gün , hiçbir nefis, başka bir nefis için bir şey
yapmaya malik değildir. O gün emir yalnız
Allah‟ındır.” (Ġnfitar sûresi 19. âyet)
“Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten
sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası
nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin.
Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya
hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına
güvendirerek sizi kandırmasın.” (Lokman sûresi 33. âyet)
Hz. Ali r.a. „hın çok değerli olan sözü ise Ģöyledir ;
“Dünyada icraat vardır, sorgulama yoktur.
Ahirette sorgulama vardır, icraat yoktur.”
Böylece bütün kâinattaki canlı ve cansız bütün yaratıklar
Cenabı Allah‟a kesintisiz her hususta, Secde ve ibadet görevleri
ile birlikte programları gereği insanlara olan hizmetlerini de tam
itaatle kusursuz yerine getirmektedirler.
107
“O göklerde ve yerde ne varsa hepsini size
boyun eğdirmiştir.” (Casiye sûresi 13. âyet)
“Yer yüzünü size buyun eğdiren O,dur.”
(Mülk sûresi 15. âyet)
Eğer Yüce Allah‟ın buyruğu ile, yukarıdaki âyeti
kerimelerde görüldüğü gibi söz konusu bütün bu varlıkların
tamamı bize boyun eğdirilmiĢ olmasaydı, ne tavuktan ne
balıktan ne yediğimiz hayvanlardan ne de bineklerimizden
istifade edemezdik, denizde ve karada yolculuk yapamazdık,
dağ kendini deldirip tünel açtırmazdı, hava ise, havada yolculuk
yapmamıza müsaade etmezdi. Bize öyle bir direniĢ gösterirlerdi
ki yanlarına bile yaklaĢamazdık, aynen yanar dağın lavlarından
kaçtığımız gibi onlardan kaçardık, dolayısıyla Allahu Taalâ‟nın
emri ile insan oğlunun tasarrufuna ve istifadesine bırakılan,
Bütün bu nimetlere karĢılık Cenabı Hakka ne kadar Ģükretsek
azdır.
“Üzerine
oturunca
Rabbinizin
nimetlerini
anarak, „bunları buyruğumuza veren ne yücedir
yoksa biz bunlara güç yetiremezdik‟ diyesiniz.”
(Zuhruf sûresi 13. âyet)
“O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin
hizmetinize verdi. Yıldızlar da Allah'ın emri ile
hareket ederler. Şüphesiz ki bunlarda aklını
kullananlar için pek çok deliller vardır.”
Nahl sûresi 12. âyet)
“Onlara karada ve denizde taşıtlar sağladık.”
(Ġsra sûresi 70. âyet)
“Sizi
karada
(Yunus sûresi 22. âyetler)
ve
denizde
yürüten
odur.”
108
“Allah şu anda bilemeyeceğiniz, daha nicelerini
(nakil vasıtaları) yaratır.” Nahl sûresi 8. âyet)
Yukarıdaki ayeti kerimenin arapça aslının baĢında, gerek
yük taĢımada gerekse binek hayvanlarından yararlanmamız
hususundaki buyrukları vardır.
Ancak özellikle son asırda nakil vasıtaları, gerek çeĢit,
gerekse sürat bakımından akıllara durgunluk veren bir geliĢme
göstermiĢtir. ĠĢte yukarıdaki ayetin sonunda ise “Allah, Ģu anda
bilemeyeceğiniz daha nicelerini (Nakil vasıtaları) yaratır”
mealindeki buyruk bu hususa iĢaret etmektedir ve Ģüphesiz bu
geliĢme, Allah‟ın insanlara en büyük lütuflarından birisidir.
“(O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri
yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size
türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp
gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de
sizin (yararlanmanız) için akıttı.” (Ġbrahim sûresi 32. âyet)
“Sürekli olarak yörüngelerinde hareket eden ay
ve güneşi, geceyi ve gündüzü sizin emrinize verdi.
O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size
verdi.” (Ġbrahim sûresi 33. âyet)
Bütün bu nimetleri göz ardı ederek umursamayanlar, hiçte
güzel olmayan sonuçlarını hazırlamıĢ olurlar .
* * * * * * * * *
Kur‟an‟ı Kerimde 14 adet secde âyeti vardır ;
“Onlara ne oluyor ki iman etmiyorlar Ve
onlara
Kur‟an
okunduğu
zaman
secde
yapmıyorlar.” (ĠnĢikak sûresi 20.21. âyetler)
109
“Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve
bütün melekler, kibirlenmeden Allah'a secde
ederler.” (Nahl sûresi 49.50. âyetler)
“Bizim âyetlerimize ancak o kimseler inanırlar
ki, bu âyetlerle kendilerine öğüt verildiğinde,
büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve
Rablerini hamd ile tespih ederler.” (Secde sûresi 15 âyet)
Yukarıdaki âyetler secde âyetlerindendir. Birisi Kur‟an da
okunduğu vakit tilâvet secdesi yapılır.
Bu konu ile ilgili Kuran‟ı kerimdeki yorum Ģöyledir;
(Bu âyetler secde âyetleridir. Bu konuda Ebu Hüreyre
(r.a.)‟in rivâyet ettiği bir hadis-i Ģerifin meali Ģöyledir ; Ġnsanoğlu
secde (âyetini) okuyup secde ettiği zaman, Ģeytan ağlayarak
çekilir ve Eyvahlar olsun! Âdemoğlu secde ile emrolundu, secde
etti ve Cenneti kazandı; ben ise secde ile emredilince direndim
ve sonum ateĢ oldu der.)
Secde aynı zamanda bir ibadettir, kiĢinin yüce Allah‟a
bağlılığının eylemle ifade Ģeklidir. El açarak dua edildiği gibi
bazı müminler secdeye kapanarak da dua ederler, çünkü secde
müminin yüce Allah‟a en yakın olduğu andır.
“Hayır onu dinleme (namaza karşı olanı) secde
et ve yalnızca Allah‟a yaklaş.” (Alak sûresi 19. âyet)
Hatta güzel bir sonuç elde ettikleri zaman, hemen abdest
alır ve Allah‟a Ģükür secdesine kapanırlar, böylece bu lütuf ve
nimetler için secdede dua ederler.
110
Ġnsan hayatı o kadar değerlidir ki ; Cenabı Allah kendi
ruhundan üfleyerek yarattığı kullarına doğru yolu bulması için
Kur‟anı Kerimde Ģöyle buyurmuĢtur ;
“Sonra şekillendirmiş, ona kendi Ruhundan
üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalpler
yaratmıştır. Ne kadar az şükrediyorsunuz.”
(Secde sûresi 9. âyet)
Diğer taraftan böylesi kıymetli Ġnsanın hayatının idamesi
ve korunabilmesi için Kura‟nı kerim Ģöyle buyuruyor ;
“İşte bu yüzden ki İsrail oğullarına (Yahudilere)
şöyle yazmıştık. Kim bir cana karşılık olmaksızın
(haksız yere) Bir cana kıyarsa bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa
bütün insanları kurtarmış gibi olur.”
( Mâide sûresi 32 . âyet )
Dolayısıyla masum insanları öldürmek, canına kıymak veya
intihar etmenin dinimizde yeri yoktur.
Peki hiç insan olmayan bir dünya düĢünün… Bütün bu
mahlûkat ne iĢe yarar? Hiçbir mana taĢımayacağı açıktır.
Öyle ise bu mahlûkatın insanlara hizmet etmek için
yaratıldığı aĢikârdır.
O halde insan kime hizmet ve itaat etmelidir? Yoksa baĢı
boĢ mu kalmalıdır?
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin
hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi
sandınız.” (Müminûn sûresi 115.âyet)
111
Yer, içer, bütün bu nimetlerden istifâde eder ve sonrada
Cenâbı Allah‟a ve Kur‟anı Kerimin âyetlerine karĢı gelir.
Hangi devirde yaĢıyoruz Ġrtica (gerici) diyerek, çağdaĢlık
kavramını da kendisine kalkan edinerek, sen kalp temizliğine
bak deyip ailesi ile tv. karĢısında yan gelip yatmalı mıdır?
“Onlara: "Rüku edin" (namaz kılın) denildiği
zaman etmezler.” (Mürselât sûresi 48. âyet)
“Namaza çağırdığınız zaman onu alay ve
eğlence konusu yaparlar. Bu davranış, onların
düşünemeyen bir toplum olmalarındandır.”
(Maide sûresi 58. âyet)
“Peygamberin getirdiğini doğru kabul etmemiş,
namaz da kılmamıştı. Aksine yalan saymış ve yüz
çevirmişti. Sonra da çalım satarak evine, ailesine
gitmiş, gerilerek yatmıştı.” (Kıyâmet sûresi 31-32-33. âyetler)
Dünyada hiçbir Ģey karĢılıksız olmayacağına göre bütün bu
nimetlerden istifâde ettiği için Allah‟a hamd edecek, Ģükredecek,
kulluk görevlerini yerine getirecektir.
Dünyadaki canlı ve cansız tüm varlıklar, Allah‟ın izni ile
kesintisiz Ġnsanoğluna hizmet ederken, Ġnsanoğlu da Yüce
Allah‟ın yap yapma buyruklarına kesintisiz itaat etmelidir, çünkü
Yüce Allah‟a, kalubelâ‟da verdiği sözü ve yemini yerine
getirmek zorundadır.
112
Kalubelâ ile ilgili Kur‟anı Kerim Ģöyle buyuruyor ;
“Hani Rabbin, Âdemoğullarından, bellerindeki
zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine karşı
şahit tutarak: Rabbiniz değil miyim?" diye şahit
tuttuğu zaman" evet Rabbimizsin, şahidiz" dediler.
(Bunu) kıyamet günü "Bizim bundan haberimiz
yoktu." demeyesiniz. Yahut: „ancak önceden
atalarımız şirk koşmuşlar, Biz ise onlardan sonra
gelen bir zürriyettik, şimdi o batılı kuranların
yaptıklarıyla
bizi
helâk
mi
edeceksin‟?
demeyesiniz diye (yaptık).” (Araf sûresi 172. 173. âyetler)
Arapça da kalubelâ; (Dediler ki kesinlikle evet anlamına
gelir). Cenâbı Allah, böylece dünyaya gelecek bütün Âdem
oğullarına ait ruhları bir araya topladı ve hepsi birden Allah‟a
itaat sözü verdiler. Dünyaya gelince de bazıları sözlerinde
durmadılar.
Bu ruhların tamamı Cenâbı Allah‟ın levhi mahfuzundadır.
Hepsinin nasıl bir kiĢiliğe sahip olacağı ezeli ilminde vardır.
Dünyaya gelmesi programlanan ruh, zamanı gelince
Allah‟ın emri ile ana rahmine görevli bir melek tarafından
üflenmektedir.
Kalubelâda verdikleri yemin ve sözlerinde durmayanlarla
ilgili âyeti kerimelerde;
“Allah‟a verdiğiniz sözü az bir değer (çıkar,
dışlanma, kınanma korkusu, makam, moda ve inat)
karşılığı değişmeyin.” (Nahl sûresi 95. âyet)
113
“Allah‟a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten
sonra bozanlar ve Allah‟ın, riayet edilmesini
emrettiği şeyleri (bağları koparıp) terk edenler ve
yeryüzünde fesat çıkaranlar: işte lanet onlar
içindir. Ve kötü yurt (cehennem) onlarındır.”
(Rad sûresi 25. âyet)
“Onlar ki, Allah'ın ahdini yerine getirirler ve
antlaşmayı bozmazlar.”
(Rad sûresi 20. âyet)
Cenabı Allah cümlemizi sözünde duran itaatkar bir mümin
ve yukarıdaki 20. Ayeti kerimeye mazhar olmamızı nasip etsin.
* * * * * * * * *
Peygamber Efendimiz s.a.v., Medine de iken namazlarını
Kudüs‟e doğru değil, Kâbe‟ye doğru kılmayı arzu ediyordu.
Kıble arayıĢı halinde iken Cebrâil (a.s.) Müslümanların her
gün namaz kıldıkları camilerin mihraplarının üzerinde yazılı olan
âyeti kerimeyi yüce Allah‟ın emri ile indirdi.
“Hemen
seni
hoşlanacağın
bir
kıbleye
döndürüyoruz.. Yüzünü artık Mescidi Haram
tarafına çevir.” (Bakara sûresi 144.âyet)
Bu âyeti kerime Peygamber Efendimiz s.a.v.‟i çok memnun
etmiĢ ve bu ayeti kerime indikten sonraki ilk vakit namazını
cemaatle Kâbe‟ye doğru yani Mekke‟ye doğru kıldırmıĢtır. O
tarihlerde inen âyetleri çoğu sahabe ezberine alırdı.
114
Medine‟de Peygamber Efendimiz s.a.v. ile namaz kılıp
ayrılan bir Sahâbe, yaklaĢık iki kilometre uzaklıktaki yerleĢim
biriminde bir sonraki vakit namazı için girdiği mescitte
Müslümanların namaza Kudüs‟e doğru durduklarını gördü ve
derhal mescidin kapısından sesini yükselterek inen âyeti
kerimeyi okudu.
Namazdaki cemaat imamı ile birlikte yüzlerini yeni kıbleye
yani Mekke‟ye dönerek namazlarını tamamladılar.
Söz konusu mescidin adı da (kıbleteyn) yani iki kıbleli
mescit olarak kaldı.
Hacca veya umreye giden ve Medine‟yi ziyaret eden
Müslümanlar bu mescidi de mutlaka ziyaret ederler ve iki rekat
namaz kılarlar.
Dikkat ederseniz burada da mutlak itaat vardır. Yok canım
olur mu öyle Ģey bir düĢünelim, ben bu zamana kadar Kudüs‟e
doğru kıldım, bir de aklımı kullanayım gibi sözlerin Kur‟anı
Kerim âyetlerine karĢı geçerliliği yoktur. Tersini iddia edenler
de Müslüman olmaz.
“Kim Allah‟a ve Resul‟e itaat ederse işte
onlar, Allah‟ın kendilerine lütuflarda bulunduğu
peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle
beraberdir . Bunlar ne güzel arkadaştır.”
(Nisa sûresi 69.ayet)
* * * * * * * * *
Biz dünya tarihinde geçmiĢ olayları çok çabuk unutan veya
hatırlamak istemeyen, araĢtırma ihtiyacı duymayan, geçmiĢten
ibret almak gibi bir düĢünceye sahip olmayan toplum haline
dönüĢmüĢüz.
115
Neden mi? Bakınız; bütün dünya kabul ettiği halde ve
Kur‟an‟ın bize bir çok âyetinde bildirdiği Hz. Nuh peygamber
a.s.‟a itaat etmeyen kavmidir.
Günümüzde de aynıdır. Allah‟a ve Peygambere itaat
edenler az, isyan edenler ise çoktur.
Nuh a.s. kavminin baĢında 950 yıl kalmıĢtır. Peygamber
Efendimiz s.a.v. ise sadece 63 yıl… Ama manevi olarak hâlâ
bizim baĢımızdadır.
“Andolsun ki, biz Nuh‟u kendi kavmine
gönderdik de o dokuz yüz elli yıl onların arasında
kaldı.” (Ankebut suresi 14. âyet)
“Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce
kavmini
uyar
diye
Nuh‟u
kendi
kavmine
gönderdik.” (Nuh suresi 1. âyet)
Bu âyetten sonra 25. âyete kadar Nuh a.s. kavmini Ġslam‟a
ve Allah‟ın emirlerine davet etmiĢ, ateĢten uzaklaĢtırıp cennete
yaklaĢtırmak için çok çaba göstermiĢtir.
Allah‟ım ben bunları Ġslâm‟a davet ettikçe benden
kaçıyorlar, büyüklük taslayıp kibirleniyorlar. Ben onlara Allah
çok merhametli ve bağıĢlayıcıdır dedim ama onlar kulaklarını
parmaklarıyla tıkadılar. Beni görünce yüzlerini örtüyorlar, inançlı
olanlara karĢı türlü eylemlerde bulunuyorlar, inancımızı bir
türlü kabullenemiyorlar bizi küçümsüyorlar, kibirlendikçe
kibirleniyorlar dedi.
Böylece yüce Allah‟a ve Nuh a.s.‟a itaat eden az, isyan
eden çoğalmıĢtı aynen günümüzde olduğu gibi.
116
“Bunlar
büyük
hileler,
kurdular!” (Nuh suresi 22. âyet)
büyük
desiseler
“Kavminden ileri gelenler dediler ki ; Biz seni
apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.” (Araf sûresi 60. âyet)
“Dedi ki; ey kavmim bende her hangi bir
sapıklık yok. Fakat ben, âlemlerin Rabbi tarafından
gönderilmiş bir peygamberim.” (Araf sûresi 61. âyet)
“Dediler ki: Sana hep aşağılık (düşük) kimseler
uymuş iken, biz hiç sana iman edermiyiz.”
(ġuara sûresi 111. âyet)
“Dediler ki: Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen
mutlaka,
taşlananlardan
(dışlanan,
kınanan,
yerilen) olacaksın.” (ġuara sûresi 116. âyet)
Hiç bir peygamber kavminin helâk olmasını istemez ama,
Hz. Nuh a.s. artık tahammül sınırını aĢtığından inanmayanların
helâkı için Cenâbı Allah‟a duâ etmiĢtir.
“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni
ve benimle birlikte olan müminleri kurtar.”
(ġuara sûresi 118. âyet)
“Nuh Rabbim dedi. Yeryüzünde kâfirlerden hiç
kimseyi bırakma. Çünkü sen onları bırakırsan
kullarını saptırırlar. Yalnız Ahlaksız ve nankör
(insanlar) doğururlar ve yetiştirirler.”
(Nuh suresi 26 ve 27. âyetler)
117
“Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de
duasına ne güzel karşılık verenleriz, Kendisini ve
ailesini büyük felâketten kurtardık. Biz yalnız
Nuh'un soyunu kalıcı kıldık. Sonradan gelenler
içinde ona iyi bir nam bıraktık. Bütün âlemlerden
Nuh'a selâm olsun!. İşte biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız.
Zira
o,
bizim
inanmış
kullarımızdan idi. Nihayet ötekileri (inanmayanları)
suda boğduk.”
( saffat sûresi 75. âyetten 82. âyete kadar)
Dualardan sonra Cenâbı Allah Nuh a.s.‟a gemi inĢa etmesi
için emir buyurmuĢtur (vah yetmiĢtir).
“Bizim gözlerimizin önünde vahyimiz (emrimiz)
uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında
bana bir şey söyleme. Çünkü onlar mutlaka
boğulacaklardır.” (Hud sûresi 37. âyet)
Ancak burada bir terslik vardı. Gemiler tersanelerde, suya
ve denize yakın yerlerde inĢa edilmesi gerekirdi.
Oysa Cenâbı Allah orada göz önünde inĢa etmesi
hususunda emir buyurmuĢtu.
ĠĢte Allah‟a itaatin doruk noktası burada, Nuh a.s. ve
inananları tarafından sergilenmiĢtir. Bu iĢte Neden? Nasıl?
Niçin? yoktu. Sadece Allah‟ın buyruğunu tam itaatle yerine
getiriyorlardı . Yoksa karada bu koskoca geminin ne iĢi vardı?
Birazda aklımızı kullanalım karada gemi mi olurmuĢ yahu…
Demediler.
Hz. Nuh a.s. gemiyi inĢa ederken kavminden ileri gelenler
onunla alay ediyorlardı.
118
“Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler
ise (yanına) her uğradıkça onunla alay ediyorlardı.
Deki eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz
nasıl alay ettinizse bizde sizinle alay edeceğiz.”
(Hud sûresi 38. âyet)
Bu bir gerçektir. Su olmayan bir yerde imâl edilen gemi, bir
süre sonra dağ gibi dalgalarla boğuĢacak ve içindekiler
kurtulacaktır.
Böylece yüce Allah‟a ve gayba inanmak, itaat etmek onları
kurtuluĢa götürmüĢtür. Çünkü onlar Allah‟ın gücünün ve
kudretinin her Ģeye kadir olduğunu ve Allah tarafında sürekli
gözlendiklerini çok iyi biliyorlardı.
Peki bize de Allah, Peygamber, namaz, oruç, kapanmak,
içki içmemek, zina yapmamak ve diğerleri hakkında Kuran‟ı
Kerim ve Peygamber efendimiz s.a.v. tarafından bir çok
uyarılar yapılmaktadır. Ama çok azımız itaat etmekteyiz.
“Böyle gelmiĢ böyle gider, güneĢ her sabah yeniden doğar,
herkes yapıyor bende yapayım” AnlayıĢının nereye götüreceğini
çok iyi bildikleri halde isyana devam ederek kendilerine, varıĢ
yerlerinin en kötüsünü hazırladıklarının farkında bile değiller.
“Azıcık bir eğlence, sonra varacakları yer
cehennemdir ,O ne kötü varış yeridir.”
(Âli Ġmran sûresi 197.âyet)
Müminler ise Allah tarafından sürekli gözlem altında
olduklarını bilirler ve kendilerine verilmiĢ olan nimetlere karĢılık,
Allah‟a hamd ederler, Ģükür ederler, gece gündüz demeden
Cenabı Allah‟ın buyruklarını yerine getirmeye çalıĢırlar.
119
“Çünkü Rabbin seni her an gözetlemektedir.”
(Fecr sûresi 14. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimede „gözetlemek‟ Meâlinin Arapça
aslındaki „Lâbirmirsad‟ buyruğunun asıl anlamı ise Ģöyledir;
Yukarıdaki gözetlemek olayı Arapça da çok farklı bir manâ taĢır.
Yüce Allah kullarını sanki radar ile veya sürekli kameranın
görüĢ alanı içerisinde olması, yada rasathane gibi, aslında bu
buyruk Arapça‟da avlanmanın türemesinden de gelir, Arapça da
„sayd‟ avlanma anlamını taĢır yani, hedefe varmak için göz gez
ve arpacıktan niĢan almak gibi. Yüce Allah‟ın insanı gözetleme
olayı yukarıdaki açıklamaların tamamını bir arada okuyabilir
isek ancak bu buyruğun manasını anlamıĢ oluruz.
„Mirsad‟ Buyruğu ile ilgili diğer ayeti kerime de Ģöyledir :
“Kuşkusuz Cehennem avını (yakalamak için)
pusuda gözetler.” (Nebe sûresi 21. âyet)
Konumuzla ilgili Âyeti Kerimede;
“Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynadığında
Nuh‟a dedik ki (hayvan çeşitlerinden) her birinden
iki çift ile (boğulacağına dair) aleyhinde sözü
geçmiş olanlar dışında aileni ve iman edenleri
gemiye yükle zaten onunla beraber pek azı iman
etmişti.” (Hud sûresi 40. âyet)
(bazı müfessirlere göre geminin buharlı olduğu yorumu
yapılmaktadır.)
“Sen,
yanındakilerle
beraber
gemiye
yerleştiğinde: Bizi zalimler topluluğundan kurtaran
Allah'a ham dolsun de.” (Müminun sûresi 28. âyet)
120
“Ve de ki: "Rabbim! Beni mübarek bir yere
indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın.”
(Müminun sûresi 39. âyet)
“Nuh dedi ki gemiye binin. Onun varması ve
durması Allah‟ın adıyladır. Şüphesiz ki Rabbim
çok bağışlayan, pek esirgeyendir. Gemi dağlar
gibi dalgalar arasında yüzüp gidiyordu. Nuh
gemiden uzakta bululan oğluna yavrucuğum sende
bizimle beraber bin kafirlerle beraber olma diye
seslendi.” (Hud sûresi 41-42. âyetler)
Hz. Nuh a.s.‟ın oğlu; ben kendimi kurtarırım, dağa çıkarım
diyerek babasının çağrısına uymadığı için boğulanların
arasında kalmıĢtır.
Kur‟anı Kerimdeki yorum da ; Nuh a.s.‟ın diğer 3 oğlu
Hâm, Sâm ve Yafes babalarına inanmıĢ ve onunla beraber
gemiye binmiĢlerdi. Ve Türk milletinin de Yafes‟in Türk adındaki
oğlundan türediği bildirilmektedir.
“Oğlu: "Dağa sığınırım, beni sudan kurtarır"
deyince, Nuh: "Bugün Allah'ın buyruğundan O'nun
acıdıkları
dışında
kurtulacak yoktur"
dedi.
Aralarına dalga girdi, oğlu da boğulanlara karıştı.”
(Hud sûresi 43. âyetler)
“Bizde derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile
göğün kapılarını açtık.” (Kamer sûresi 11. âyet)
“Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su,
takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti.”
(Kamer sûresi 12. âyet)
121
“(inanmayanlar boğulduktan sonra) Ey yer
suyunu yut, ey gök (sende suyunu tut) denildi. Su
çekilip azaldı, iş bitirildi. Gemide (cudi) dağının
üzerine yerleşti ve o zalimler topluluğuna yok
olsun denildi.” (Hud suresi 44. âyet)
Böylece Allah‟u teâlâ‟ya ve Peygamberine itaat edenler
kurtuluĢa erdiler.
“Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve
bunu âlemlere bir ibret yaptık.” (Ankebut sûresi 15. âyet)
“Söylenenleri dinlediler ve onu yalanladılar,
bizde onu ve onunla beraber gemide bulunanları
kurtardık, âyetlerimizi yalanlayanları boğduk.
Çünkü onlar kör bir kavim idiler.” (Araf sûresi 64.âyet)
Ġbret alıp Allah yoluna dönenlere ne mutlu! Nuh a.s.‟a
inanmayan zâlimler ise ateĢteki yerlerini aldılar.
“Bunlar günahları yüzünden suda boğuldular,
ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah‟a
karşı yardımcılarda bulamadılar.” (Nuh suresi 25. âyet)
“Sonra onların ardından
getirdik.” (Müminun sûresi 31. âyet)
“Ancak
O'nun
soyunu
bir
başka
sürekli
nesil
kıldık.”
(saffat sûresi 77. âyet)
Nuh tufanından sonra, yer yüzündeki Ġnsanların nesli (h.z.)
Nuh a.s. dan gelmiĢtir. Dolayısıyla yukarıdaki 77. âyeti kerime
bu hususa iĢaret etmektedir.
122
Böylece Allah‟a ve Peygambere itaat etmenin ve
etmemenin sonuçları, uygulamalı ve canlı olarak bizlere ibret
olsun diye bildirilmiĢtir. Ġbret almamakta ısrar edersek kötü
sonuca katlanmak zorunda kalırız.
Nuh kavminden baĢka Allah‟a ve peygamberine itaat
etmeyen ; Ress – Semud – Ad – Firavn – Lut – Eyke – Tubba
ve diğer kavimlere de Cenâbı Allah Müminleri kurtardıktan
sonra türlü cezalar vermiĢtir.
“Âd ve semud kavmini de, kesinlikle onların
helâk edilmiş meskenleri size belli ediyor.
(harabeleri halâ gözler önündedir) Şeytan onlara
yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan
çıkardı.” (Ankebut sûresi 38. âyet)
“Her birini günahı ile yakaladık. Kiminin başına
taş yağdıran gönderdik, kimini sayha (çığlık)
alıverdi, kimini yere geçirdik, kimini de boğduk.
Allah
onlara
zulmetmiyordu.
Fakat
kendi
nefislerine zulmediyorlardı.” (Ankebut suresi 40. âyet)
Ġtaat ile ilgili Kur‟anı kerimde bazı ayeti kerimeler Ģöyledir ;
“Yüzleri ateşte evirilip, çevrildiği gün „Eyvah
bize! Keşke Allah‟a itaat etseydik, peygambere de
itaat etseydik‟ derler.” (Ahzâb sûresi 66.âyet)
“Ey iman edenler; Allah‟a yakışır şekilde itaat
edin ve ancak mümin olarak ölün. Kim Allah‟a itaat
ederse, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder ve ona
beklemediği yerden rızık verir.” (Talak sûresi 2 . ve 3 .âyetler)
123
* * * * * * * * *
Ayrıca yüce Allah‟a güvenerek, sığınarak hareket eden
Müminler ile ilgili Kur‟anı kerimde 70 civarında âyeti kerime
vardır. Bazıları Ģöyledir;
“Allah‟a güven ve sığın. Vekil olarak Allah
yeterdir.” (Ahzab sûresi 3.âyet)
“Deki; bana Allah yeter. Güvenip dayanacaklar,
ancak ona güvenip dayanırlar.” (Zumer sûresi 38.âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. bu konu ile ilgili hadisi
Ģeriflerinde Ģöyle buyuruyor ;
“Kişi evinden abdestli olarak besmele ile çıkar
ve Tevekkeltü Alâllah (yani Allah‟a sığınıyorum der
ve) Lâ havle velâ kuvvete illâ billah (güç ve kuvvet
ancak Allah‟a aittir, derse) Allah onu korur, himaye
eder, hidayetine alır Şeytan ondan uzaklaşır.”
“Kim hakkıyla abdest alırsa,
altından günahları dökülür, çıkar.”
tırnaklarının
Bütün bu hususları uygulamak zor bir Ģey değildir. Eğer
uygularsak kazandığımızı mutlaka görürüz.
Fakat namazın yeri çok özeldir. Bütün ibâdetler kolaydır.
En zor ibâdet namaz ibâdetidir. Zaten ilk soru da namazdan
olacaktır. Sürekli namazı terk eden kiĢinin durumu çok daha
vahimdir. Derhal tövbe edip namaz kılmaya baĢlaması gerekir.
124
Mümin kiĢinin yolculuğu 90 Km. üzeri ise seferi sayılır, bu
durumda sabah, akĢam ve vitir namazlarını tam, diğer farz
namazlarını kısaltır ve ikiĢer rekat olarak kılar.
Bu yüce Allah‟ın buyruğudur. Sünnetler ise kiĢinin tercihine
kalmıĢtır. Hazreti peygamber s.a.v. in uygulamaları da böyledir.
En ulvi ibadet olan namazı hafife alan bazı kimseler uçakta,
otobüste veya binek halinde iken namaz kılma sonra kaza
yaparsın derler, bu kesinlikle yanlıĢtır, namaz her zaman her
yerde kılınabilir. Kur‟anı kerimde ayeti kerime Ģöyle buyuruyor ;
“Eğer korku altında iseniz (güvene kavuşana
dek) namazı yürürken yada binek üzerinde kılın.”
(Bakara sûresi 239. âyet)
Meskun mahallerde güvende vardır, cami ve mescit de
vardır.
Fakat yolculuk ıssız yerlerde, ormanlarda, dağlarda, dar
geçitlerde, yada her hangi bir yırtıcı hayvanın saldırısına
uğrama korkusu ve tehlikesi var ise ve namaz vaktide geçmek
üzere ise, mümin kiĢi namazını (Farzını) binek üzerinde veya
yürürken de kılabileceğini yukarıdaki âyeti kerime bize açıkça
belirtmektedir.
Yani namaz hiçbir neden ile terk edilemez, hasta
yatağında, baĢı ile ima ederek yattığı yerde, yada oturarak
namaz kılabiliyor ise demek oluyor ki kiĢi yürüyerek de namaz
kılabilir.
“Çünkü namaz müminler üzerine vakitli olarak
farz olunmuştur.” (Nisâ sûresi 103.âyet)
“Kim tövbe eder ve iyi amel işlerse, Allah‟a,
tövbesi kabul edilmiş olarak döner.” (Furkan sûresi 71.âyet)
125
ALLAH’U TEÂLÂ
ŞEYTANI NEDEN ÖLÜMSÜZ KILDI ?
“O göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi
yaratmak istediği vakit ona sadece “OL” der, o da
hemen oluverir.”
(Bakara Suresi 117.âyet)
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile
gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl
sahipleri için gerçekten açık, ibretli deliller
vardır.” (Ali imran sûresi 190. âyet)
“Murad ettiği (istediği)
yapar.” (Buruc sûresi 16. âyet)
her
şeyi
mutlaka
Cenâbı Allah‟ın koyduğu ve insanın isteğine ve iradesine
bırakmadığı kesin ve değiĢmez kurallar vardır.
Örneğin ;
Hangi ailenin çocuğu olmak, hangi ülkede dünyaya gelmek,
teninin siyah veya beyaz olması, ses tonunun nasıl olacağı,
nerede öleceği, nasıl öleceği, hangi yaĢta öleceği, boyunun
kısa veya uzun olması.
Ruh üflenmeden önce erkek veya kız olması, fiziğinin güzel
veya çirkin olması, kiminle evleneceği, kaç çocuk sahibi olacağı,
çocuk doğduktan sonra Anne memesine süt inmesi,
Vücudundaki kan dolaĢımı, iç organlarının çalıĢması, ne zaman
hasta olacağı, âzâlarının tam veya eksik olması, yarın baĢına
ne geleceği, rüzgarların hangi yöne eseceği, yağmurun nereye
ve ne zaman ne kadar yağacağı, ĢimĢek çakması, gök
gürlemesi, yer çekimi, hava ve basıncı, Kıyâmetin ne zaman
kopacağı ve daha sayamadığımız bir çok Ġlâhi kanunları hiç
kimse bilemez ve yönlendiremez.
126
“Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların
seçim hakkı yoktur.” (Kasas sûresi 68. âyet)
“Kıyamet vakti ile bilgi ancak Allah‟ın
katındadır. Yağmuru o yağdırır. Rahimlerde olanı o
bilir. Yine hiç kimse nerede öleceğini bilmez.
Şüphesiz Allah her şeyi bilendir, her şeyden
haberdardır.” (Lokman sûresi 34.âyet)
Bütün bunlar yüce Allah‟ın muradı ve emri dahilindedir,
kesinlikle bizim irademiz ve tasarrufumuzun dıĢındadır.
“Görmez misin ki Allah bulutları (dilediği yere)
sürüklüyor, sonra onları bir araya getirip üst üste
yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından
yağmur çıkarıyor.”
(Nur sûresi 43. âyet)
Hiç bir Ģey yaratamazken kendisinin de yaratık olduğunun
farkında olmayanlar… Yukarıdaki gerçeklerin hiç birisine
müdahale edecek ve yönlendirecek güce kesinlikle sahip
değillerdir.
Onlar sadece nefislerine, dünyalarına ve bedenlerine
hizmet ederler. Onlar hiç ölmeyeceklerini sanırlar yüce Allah‟a,
ahiretlerine ve ruhlarına hizmet etmeyi boĢa sayarlar.
Kalıcı olanı ve kalıcı olmayanı ayırt edemezler. Dünyada
iken namaz kıl, Allah için secde ve rüku yap denildiğinde
Müminleri alaya alırlardı.
“Onların peşinden öyle bir nesil geldi ki,
bunlar namazı bıraktılar. Şehvetlerinin arzularına
uydular.
Bunlar
azgınlıklarının
cezasını
çekecekler.” (Meryem sûresi 59.âyet)
127
“Onlara Rahmân'a secde edin denildiği zaman,
Rahmân da neymiş! Bize emrettiğin şeye secde
eder miyiz hiç derler ve bu emir onların nefretini
arttırır.” (Furkan sûresi 60. âyet)
“Acaba onlar her hangi bir yaratıcısız
mı
yaratıldılar? Yoksa kendileri yaratıcı mıydılar?”
(Tur sûresi 35 . âyet)
“Onlar,
huzurunda
(Dünyada)
kendilerine,
Allah‟ın
eğilin! Denildiği vakit eğilmezler.”
(Mürselât sûresi 48. âyet)
ĠĢte ahiret gününde cenabı Allah‟a müminler secde
yapacaklar, dünyada iken secde nedir bilmeyenler ise sırtları
sert bir tabaka ile kaplı olacağından secde yapmak için
eğildiklerinde yere kapanacaklardır.
“O gün dizler bükülmez ve secdeye davet
edilirler. Fakat güç yetiremezler. Gözleri düşük bir
halde yüzlerini zillet bürür. Halbuki onlar,
sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı
(fakat yine secde etmiyorlardı).” (Kalem sûresi 42. 43. âyetler)
Cenâbı Allah hz. Âdem a.s‟ ı yarattığında melekler onun
varlığını kabul ederek secde etmiĢlerdi.
Fakat Ģeytan ; beni ateĢten onu çamurdan yarattın diye
büyüklenerek secde etmemiĢti.
Böylece önceden çok değeri olan Ģeytanı, Yüce Allah
cennetten kovmuĢtur. Bunun üzerine Ģeytan Allah‟a Ģöyle duâ
etmiĢtir.
128
“(şeytanın başı, İblis) Ey Rabbim! Öyle ise,
(varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana
mühlet ver, dedi. O halde sen bilinen bir vakte
kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, dedi.”
(Hicr sûresi 36-37-38. âyetler)
Cenâbı Allah yukarıdaki âyeti kerime de buyurduğu gibi
insanlar tekrar dirilinceye kadar Ģeytanı ölümsüz kılmıĢtır.
Ġnsanoğlu Dünya hayatında çok yaĢadığını zanneder,
aslında bu hayatın ne kadar kısa olduğunu kesinlikle
değiĢmez ve yönlendirilemez olan Kuranı Kerim, bize Ģöyle
buyurmaktadır;
“Aralarında birbirlerine gizli gizli şöyle derler;
Dünyada sadece 10 gün kaldınız. Aralarında
konuştukları konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en
olgun ve akıllı olanı o zaman Bir günden fazla
kalmadınız, der .”
(Tâhâ sûresi 103. ve 104. ayetler)
“(Resûlüm)
onlar
senden
azabın
çabuk
gelmesini istiyorlar. Allah vaadinden asla dönmez,
muhakkak ki Rabbin nezdinde bir gün sizin
saymakta olduğunuz bin yıl gibidir.” (Hac sûresi 47.âyet)
“(Allah inkarcılara) Yer yüzünde kaç yıl
kaldınız, diye sorar. Bir gün veya günün bir kısmı
kadar kaldık derler. Buyurur; sadece az bir süre
kaldınız. Keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız.”
(Müminun sûresi 112-113-114.âyetler)
129
“Kıyamet günü günahkarlar (dünyada) ancak
pek kısa bir süre (Bir saat) kaldıklarına yemin
ederler.”
(Rum sûresi 55. ayet)
“Allah, gökten yere kadar her işi düzenleyip
yönetir. Sonra (bütün bu işler) sizin saydığınız
hesap ile bin yıl tutan 1 günde onun nezdine
çıkar.” (Secde sûresi 5.âyet)
“Melekler ve ruhlar, oraya miktarı (dünya yılı
ile) elli bin yıl olan mesafeyi bir günde yükselip
çıkar.” (Meâric sûresi 4.âyet)
“Sanki onlar kıyamet gününü gördüklerinde
dünyada geçirdikleri ömür bir akşam vakti ya da
kuşluk zamanı kadar gelir.” (Naziat sûresi 46. âyet)
Yukarıdaki Âyeti kerimelerden bizim dünyada bir gün bile
yaĢamadığımız anlaĢılmaktadır.
Yani sürekli cenabı Allah‟a karĢı suç iĢleyerek hayatını
varlık içinde devam ettiren ; sanki ben sizin yaptıklarınızı, o
gereksiz olan ibadet dediğiniz Ģeyleri yapmıyorum da ne
kaybettim, neyim eksik hatta yaĢam seviyem sizden daha üstün
diye düĢünen kiĢileri Allah‟ın derhal cezalandırmasını istememiz
veya böyle bir beklentimizin olması gerekmiyor.
Kur‟anı Kerimde :
“Ve onlara nice süslü bir yaşam verdik. Bütün
bunlar ve Dünya hayatının geçici zevklerinden
başka bir şey değildir, ahiret hayatı ise Rabbinin
katında takva sahipleri içindir.” (Zuhruf sûresi 35. âyet)
130
Zira o kiĢiler ileride Allah‟ın hidayetine mazhar olmaz ise
cezalarını çok kısa bir süre sonra zaten çekeceklerdir.
“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden
cezalandıracak olsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı
bırakmazdı. Fakat, onları takdir edilen bir müddete
kadar erteliyor. Ecelleri geldiği zaman onlar, ne bir
saat geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.”
(Nahl sûresi 61. âyet)
“Eğer Allah ,yaptıkları
yüzünden
insanları
( hemen ) cezalandırsaydı , yer yüzünde hiç bir
canlı yaratık kalmazdı.
Fakat
Allah, onları
belirlenmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri
gelince (gerekeni yapar). Zira Allah kullarını
görmektedir (gözetmektedir).”
( Fâtır sûresi 45. âyet)
“Senin, bağışı bol olan Rabbin merhamet
sahibidir; şayet, yaptıkları yüzünden onları
(hemen)
suçlayacak
olsaydı,
onlara
azabı
çarçabuk verirdi. Fakat, kendilerine tanınmış belli
bir süre vardır ki, artık bundan kaçıp kurtulacakları
bir sığınak bulamayacaklardır.”
(kehf sûresi 58.âyet)
“Senden, azabın çabucak gelmesini istiyorlar.
Eğer önceden belirlenmiş bir vade olmasaydı, azap
elbette onlara gelip çatmıştı.” (Ankebut sûresi 53. âyet)
“Onlar
senden,
azabı
acele
gelmesini
istiyorlar. Halbuki cehennem hiç şüpheleri
olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.”
(Ankebut sûresi 54. âyet)
131
“Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir
kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne
gözlerini dikme. Rabbinin rızkı hem daha hayırlı,
hem de daha süreklidir.” (Taha sûresi 131. âyet)
Demek oluyor ki ; dilediğini hariç tutmak kaydı ile, kötülük
yapacak kiĢinin elinden suç aletini alması veya buyruklarının
tersine davrananları engellemek, mani olmak için Allahü Teâlâ
melekleri göndermez.
Çünkü ; bir gün veya daha yakın bir zaman içinde sınav
bitecek, soruların yanıtlarının doğru olup olmadığı bizleri izleyen
ve kayda geçen meleklerin tuttuğu kitaplar (Hard diskler)
çözülecek ve herkes suçunun cezasını görecektir.
Bu konu ile ilgili Kur‟anı kerim Ģöyle buyuruyor ;
“Onun sağında ve solunda oturan her
davranışını yakalayıp tespit eden 2 melek vardır.”
(Kaf sûresi 17.âyet)
“Kim zerre kadar hayır veya şer yaptıysa onu
görür.” (Zilzâl sûresi 7. ve 8. âyetler)
“Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda
yazılı olanlardan korktuklarını görürsün, "Vah bize,
eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük
bir şey bırakmadan hepsini saymış!" derler.”
Kehf sûresi 49. âyet)
ĠĢte cenabı Allah Ġslâmiyet‟i ve Kuran‟ı küçümseyen
zalimlerin cezasını, çok yakın olan âhiret gününe bırakmaktadır.
Yüce Allah bazı zalimlerin cezasını dünyada iken baĢlatır.
132
“En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en
yakın azaptan (Dünya azabından) tattıracağız, olur
ki (imana) dönerler.” (Secde sûresi 21. âyet)
“Bunlar için dünyada bir rezillik, âhirette de
büyük bir azap vardır.” ( Bakara sûresi 114. âyet)
“Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.”
Ata sözü boĢa değildir.
Bundan dolayı Yüce Allah, Ģeytanın iĢlediği suça karĢılık
onu hemen cezalandırmamıĢ ve duasını kabul ederek onu
ölümsüz kılmıĢtır. Dünyadaki zalimler ve yardımcıları da Ģeytan
ile birlikte pek yakında hesap günü sonrası cezalarını
çekeceklerdir. Mazlumlar ise haklarını alacaklardır.
Eğer her suç iĢleyen yok edilseydi veya suç iĢlemesi
engellenseydi, dünyada varlığımızın nedeni olan yap yapma
ilkesine ters düĢer, sınavın anlamı kalmaz, insanın yaradılıĢ
gayesine aykırı olur, herkes melek gibi olurdu.
“O (öyle yüce Allah) ki, hanginizin daha güzel
davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı
yaratmıştır.” Mülk sûresi 2. âyet)
Hz. Ġbrahim a.s. kavminin putlarını kırdığında kendi
aralarında; Ġbrahim‟i yakın, putlarınızı kurtarın! diyen kavminin
ileri gelenleri büyük bir ateĢ hazırladılar .
“Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise: "Onu öldürün
yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah
onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden
bir kavim için ibretler vardır.” (Ankebut sûresi 24. âyet)
133
Hz. Ġbrahim a.s.‟ı elleri ve kolları bağlı olduğu halde ateĢin
ortasına attılar. Hz. Ġbrahim Allah‟a sığınmıĢ ve ona duâ etmiĢti.
Cenâbı Allah onu kurtarmak için melekleri göndermemiĢ fakat
ateĢe onu yakmaması için emir buyurmuĢtu.
“Ey ateş İbrahim için serinlik ve esenlik ol
dedik.” (enbiya sûresi 69.âyet)
Böylece; Hz. Ġbrahim a.s. zulümden kurtulmuĢtur.
* * * * * * * * *
Yukarıda, dilediğini hariç tutmak kaydı ile denilmiĢti, bu
doğrudur. Çünkü yüce Allah isterse Melekleri de gönderir,
aynen Hz. Lüt peygamber a.s. mı kurtarmak için Cebrail a.s. ile
birlikte bir kaç Melek görevlendirdiği gibi.
Lüt a.s. ın kavmi, hiçbir toplumda görülmeyen sapıklık ve
fenalıkları açıkça yapıyorlar kadınları bırakıp hem cinslerine
meylediyorlardı .
“Lüt‟u da gönderdik. O, kavmine demişti ki ;
Gerçekten siz, daha önce hiç bir milletin
yapmadığı hayasızlığı yapıyorsunuz.”
(Ankebut sûresi 28. âyat)
“(Bu ilâhi ikazdan sonra) Siz ille de erkeklere
yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda
edepsizlikler yapacak mısınız? Kavminin cevabı
ise şöyle demelerinden ibaret oldu; Eğer öğütlerin
doğru ise hadi bize Allah‟ın azabını getir dediler.”
(Ankebut sûresi 29. âyat)
Lüt a.s. öylesine bunalmıĢtı ki, kavminin yaptığı baskı,
itaatsizlik ve ahlâksızlık dayanılmaz boyutlara ulaĢtığı için yüce
Allah‟a duâ etmiĢtir.
134
“(Lüt;) Rabbim şu fesâtçılar güruhuna karşı
bana yardım eyle dedi.” (Ankebut sûresi 30. âyat)
Bu konu ile ilgili Kura‟ndaki yorum Ģöyledir ;
(Lüt a.s. mın duası üzerine Allah, Genç delikanlılar
suretinde melekler gönderdi. Onlara kavmi tecavüze kalkıĢınca
helâk olmayı hak ettiler.)
“Elçilerimiz (Melekler) Lüt‟a gelince lüt onlar
hakkında tasalandı (kavminin onlara sarkıntılık
yapmalarından çekindi) Korkma çekinme çünkü
biz senide aileni de kurtaracağız. Yalnız (azapta)
kalacaklar arasıda karın hariç dediler.”
(Ankebut sûresi 33. âyat)
Bu ayet ile ilgili Kura‟ndaki yorum Ģöyledir ;
(Melekler, insan kılığında geldiklerinden, ilk önce Hz. Lüt
onların melek olduğunu anlayamadı. genç delikanlı Ģeklinde
bürünmüĢ oldukları için, kavminin onlara da sarkıntılık
etmesinden endiĢelendi. Bunun üzerine melekler, Hz. Lüt‟a
Allah‟ın elçileri olduklarını açıkladılar.)
“Şehir halkı (çirkin arzuları için) birbirlerini
kutlayarak (Meleklerin yanına) geldiler.”
(Hicr sûresi 67. âyet)
“(Lüt) onlara, bunlar benim misafirlerimdir.
sakın beni utandırmayın, Allah‟tan korkun beni
rezil etmeyin dedi.” (Hicr sûresi 68. 69. âyetler)
“Biz seni, halkın işine karışmaktan
etmemiş miydik dediler.” ( Hicr sûresi 70. âyet)
men
135
“Melekler şöyle dediler: "Ey Lût, bizler,
rabbinin elçileriyiz. Onlar kesinlikle
sana el
süremezler.” (Hud sûresi 81. âyet)
Cenabı Allah‟ın gazabı Lüt kavmi için artık kaçınılmaz hale
gelmiĢ idi.
“Gecenin bir bölümünde âile fertlerini yola
çıkar, sende arkalarından yürü, sizden hiç kimse,
sakın dönüp de ardına bakmasın, gitmeniz istenen
yere gidin.” (Hicr sûresi 65. âyet)
Lut a.s. kavminden inananları, ailesi ve iki kızı ile birlikte,
onlara en yakın olan (Savğar) kasabasına doğru gece
yarısından sonra yola çıkardı.
“Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar
arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini
kurtardık.” (ġuara sûresi 170. 171 âyetler)
“Ona (Lüt‟a) şu kesin emri vah yettik ki ;
Sabaha çıkarken mutlaka onların sonu gelmiş
olacaktır.” (Hicr sûresi 66. âyet)
“Böylece ülkelerini, üstünü altına getirdik.
Üzerilerine
de
balçıktan
pişirilmiş
taşlar
yağdırdık.” (Hicr sûresi 74. âyet)
Bu konularla ilgili Kur‟anı Kerimdeki ki yorum Ģöyledir ;
(Daha sonra da üzerilerine taĢ yağdırmıĢtır ki, bir millet yok
olup tarih sahnesinden silinmesi için bundan daha Ģiddetli helâk
olamazdı. Hz. Lüt‟un kavminin helâk ediliĢi Cebrail a.s.‟ın aldığı
emir üzerine bu kavmin kasabalarının yükseğe kaldırıldıktan
sonra alt üst ederek yere çarpmasıyla gerçekleĢmiĢti.)
136
“İşte bunda düşünen ferasetli kimseler için
ibretler vardır.” (Hicr sûresi 75. âyet)
“O şehrin harabeleri bir yol üstünde hâlâ
durmaktadır.” (Hicr sûresi 76. âyet)
“Hakikaten bunda iman edenler için bir ibret
vardır.” (Hicr sûresi 77. âyet)
Söz konusu altı üstüne getirilen kasabalar, Kudüs‟e yakın
olan ölü denizin (lüt gölü) alt kıyısında ve yol üzerinde olan
harabe halindeki, (Sedum ve amura) kasabalarıdır.
“Biz dileseydik herkese hidayet verirdik. Fakat
cehennemi hem cinlerden (şeytanlardan) hem
insanlardan bir kısmıyla dolduracağım diye benden
kesin söz çıkmıştır.” (Secde sûresi 13.âyet)
* * * * * * * * *
Diğer taraftan Ġslâmiyet‟i ve ibadeti kendilerine göre
yorumlayarak doğru yolda olduklarını sananlar, hayır sever,
yardım sever olarak geçinirler.
Mevlit okuttururlar, lokma tatlısı döktürürler, Hatim duasını
yaptırırlar, bayram namazlarını da kılarlar, en yakınlarının
cenaze namazlarını da cami dıĢına bekledikten sonra kılarlar,
sonra da Allah‟a karĢı görevlerini yerine getirdiklerini zan
ederler, dindarlığı da kimseye bırakmazlar. Yukarıdaki hususlar
çok güzeldir ama bunları yapmıĢ olmakla kiĢi Allah‟a karĢı
kulluk görevini yerine getirmiĢ olmaz.
137
Bu anlayıĢa sahip olan bazı insanlar, Yüce Allah‟ın ve
peygamberin buyruklarını yerine getirmekten imtina ederek
Ġslâm‟a aykırı olan yaĢamlarına aynen devam ederler.
Örneğin: bilinçli olarak baĢ örtüsü yasağını savunurlar,
bazıları ramazan ayında ellerinde sigara ile oruca saygısızlık
yaparlar, Allah‟ın buyruklarını inkâr edenleri de kendilerine dost
edinirler. Makyajlarından ve giyinik çıplak kıyafetlerinden de vaz
geçmezler, hangi devirde yaĢıyoruz! Doğru olanda budur derler,
Ġnananları yeren eylemlere de, her fırsat bulduklarında alkıĢ
tutarlar, yıl baĢını da en güzel Ģekilde kutlayarak, ellerinde
kadehlerle yeni yıla girerler, böylece yeni yılın ülkemiz için
hayırlı ve bereketli olmasını beklerler. Sonrada elhamdülillah
Müslüman‟ız derler.
Sen kâlp temizliğine bak doğruyu görmek yeterlidir mantığı
ile kendilerini avuturlar.
“Çünkü
onlar
Allah‟ı
bırakıp
şeytanları
kendilerine dost edindiler. Böyle iken kendilerinin
doğru yolda olduklarını sanıyorlar.” (Araf sûresi 30.âyet)
ĠĢte böyle kiĢilerin Müslümanlıkları çölde serap gibidir.
Yanına varınca orada hiç bir Ģey bulamazlar.
“Allah‟ın buyurduklarını inkar edenlere gelince,
onların amelleri çöldeki serap gibidir. Susayan onu
su zanneder, nihayet ona vardığında (hesap
gününe) orada her hangi bir şey bulamayacaktır.
Üstelik
yanı
başında
(buyruklarını
ısrarla
yaptırmamak
için
çaba
gösterdiği)
Allah‟ı
bulmuştur.” (Nur sûresi 39.âyet)
138
“(Cennet ehli),
Sizi şu yakıcı ateşe sokan
nedir? Diye uzaktan uzağa sorarlar. Onlar şöyle
cevap verirler ; Biz namazımızı kılmazdık, yoksulu
doyurmazdık, batıl ile beraber olur onlara alkış
tutardık (inancı yererdik) ceza gününü de yalan
sayıyorduk, nihayet (bu haldeyken) bize ölüm gelip
çattı derler.” (Müddessir ûresi 42 dan 47. âyete kadar)
“Onların Beytullah (Kâbe) yanındaki namazları
da ıslık çalmak ve el çırpmaktan başka bir
şey
değildir. O halde İnkâr etmekte olduğunuz
şeylerden ötürü (şimdi) azabı tadınız.”
(Enfâl suresi 35. âyet)
“Ey iman edenler, eğer küfrü imana tercih
ediyorlarsa, Babalarınız ve kardeşlerinizi veliler
edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte
onlar zalimlerin kendileridir.” (Tevbe sûresi 23. âyet)
ĠĢte Kâbirde ve Ahirette Allah emirlerine
göre
sorgulanacaklarını unutanlarla ilgili Kura‟nı Kerimin
buyrukları Ģöyledir ;
“Onların amelleri fırtınalı bir günde rüzgarın
şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından
hiçbir şeyi elde edemezler. İşte bu, (Allah‟tan)
uzak sapıklığın kendisidir.” (Ġbrahim sûresi 18. âyet)
139
“De ki : Size yaptıkları işler bakımından en çok
ziyana uğrayanları bildirelim mi ? (Bunlar) İyi işler
yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında
çabaları boşa giden kimselerdir.”(Kehf sûresi 103.104. âyetler)
“Onların yaptıkları her bir (iyi) işi dikkate alırız,
fakat onu saçılmış zerreler halinde toz duman
ederiz.” (Furkan sûresi 23. âyrt)
“Hak dua ancak Allah‟a yapılır. O'nun dışında el
açıp dua ettikleri onların isteklerini hiçbir şeyle
karşılayamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye
suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Halbuki
(suyu ağzına götürmedikçe) su onun ağzına
girecek değildir. Kâfirlerin duası kuşkusuz hedefini
şaşırmıştır.” (Raad sûresi 14. âyet)
“De ki (ey Muhammed) Allahsız yaşamınla
eğlencene devam ededur, çünkü sen muhakkak
cehennem ehlindensin” (Zümer sûresi 8. âyet)
“Yoldan çıkanlara gelince, onların varacakları
yer ateştir. Oradan çıkmak istedikleri her
defasında geri çevrilirler.” (Secde sûresi 20. âyet)
Yukarıdaki Ayeti kerimeler ; Hangi devirde yaĢıyoruz? bu
devirde Oruç tutulur mu? Namaz kılınır mı? BaĢ örtüsü takılır
mı? Veya Allah buyruklarından her hangi birini inkâr ederek bu
olmasa da olur demek suretiyle uygulanmasına mani olanlar ve
onlara uyanlar için geçerlidir.
140
Ben inanıyorum ama Allah emirlerinden, bir bölümünü
yapıyorum bir bölümünü yapamıyorum Allah affetsin ileride
yapmayı nasip etsin diyenler için geçerli değildir.
Ayrıca Ġslâm‟a uygun yaĢamı yeren bazı münafıklar da
vardır ki bunlar, imanı tasdik ettiklerini dilleri ile söyledikleri
halde, kalpleri ile inkar ederler.
Böyle münafıklar bir yerlere gelebilmek için çoğu
söylemlerinde Ġslâm dinini basamak olarak kullanırlar, fiziki
yapıları düzgün söylediklerini de nerede ise doğru sanırsın ve
etkileyici düzgün cümleler kullandıklarını görürsün.
Bunlar bu tutum ve davranıĢları ile elbise giydirilmiĢ
kütüklere veya duvara dayatılmıĢ kerestelere benzetilmiĢtir,
çünkü efendimiz zamanında da böyle münafıklar var idi, duvara
yaslanıp Efendimizin, sözlerinden mana çıkarmaya çalıĢırlardı.
Onların kalıpları var fakat kâlp ve idrakleri yoktur. Ġki
yüzlülüklerinden dolayı çok korkak olurlar.
“Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna
gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki
elbise giydirilmiş kütüklerdir. Her çığlığı kendileri
için sanırlar. Onlar düşmandır. Onlardan sakının.”
(Mûnâfikun sûresi 4. âyet)
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş
edinmeyin. Çünkü onlar size fenalık etmekten asla
geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.”
(Ali imran sûresi 118. âyet)
141
ĠĢte böyle münafıkların sözlerine inanıp önceden
hazırlanmıĢ güzel, süslü kelimeler ve ikna edici cümlelere
kanarak, Ģeytanı dost edindikleri için her yaptıkları iĢin doğru
olduğunu sanırlar. Bundan daha iyisinin olamayacağına
inanırlar. Kuran‟ı ve Ġslâmiyet‟i yeren eylemlere de destek
olurlar.
“O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar
o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: Bize bakın
da sizin nurunuzdan alalım. Onlara:
Arkanıza
dönün de nur arayın! denilir.” (Hadid sûresi 13. âyet)
“Münafıklara
acı
bir
azabın
beklediğini müjdele.” (Nisa sûresi 138. âyet)
kendilerini
“Münafık erkeklerle münafık kadınlar birbirinin
aynıdırlar. Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar.
Ellerini sıkı tutar mallarını hayır yollarında
harcamazlar. Onlar Allah‟ı unuttular Allah da onları
unuttu. Şüphesiz ki münafıklar, kâfirlerin ta
kendileridir.”
(tevbe sûresi 67. âyet)
Halbuki Ģeytan onları, ideolojik emellerine yenik düĢürdüğü
için mutlaka âhiret azabından paylarına düĢeni çok yakında
alacaklardır. Ġslamiyet‟i yaĢamaya çalıĢanlarla alay edenler,
yarın Allah‟ın huzuruna çağırıldıklarında köle gibi geleceklerdir.
“Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız kul
köle gibi rahmana gelecektir. O bunların hepsinin
sayılarını
tespit
etmiştir.
Bunların
hepside
kıyamet gününde onun huzuruna tek başına
gelecektir.” (Meryem sûresi 93-94-95. âyetler))
142
* * * * * * * *
Sonuç olarak; âhirete, ölüme, Kıyâmete ve hesap gününe
hakkıyla hazırlıklı olmamız gerekiyor. Cenâbı Allah‟a ve
Peygamber Efendimiz s.a.v.‟e ne kadar yakın olmamız takva
derecemize bağlıdır.
Bir, on, yüz, bin rakamları ayrı ayrı rakamlardır ve
aralarında mesafeler vardır. ĠĢte biz takvâ, amel ve ibâdet
yönünden hangi rakama daha yakın isek Allah‟a ve
peygambere o kadar yakınız demektir.
“Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en
üstün olanınız, Ona karşı en çok takva sahibi
olandır. Şüphesiz Allah bilendir, haberi olandır.”
(Hucurât sûresi 13. âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. de bizden takvâ sâhibi iyi birer
mümin olmamızı istemektedir.
“Müminlerin aralarındaki üstünlük farkı, Arap,
olsun veya olmasın, ancak takvâ ile olur.”
Bu nasıl olur? Tabi ki aile, çevre, eğitim ve yönetim…
BaĢımıza getireceğimiz yönetici bizim inançlarımıza saygısız ise
bizim peĢinen nereye gideceğimiz âĢikârdır.
Ama Türk milletine saygılı, Allah‟ına ve peygamberine
sözde değil gerçekten itaat eden, insanlara koyun sürüsü
gözüyle bakmayan; âmir, müdür, muhtar, belediye baĢkanı,
kaymakam, vali, baĢbakan, cumhurbaĢkanı gibi yetkililerin de
bizi nereye götürecekleri âĢikardır.
143
Kur‟anı Kerimde, bu konu ile ilgili bir çok âyeti kerime
vardır. Bu âyetlerden bazıları aĢağıdadır.
“Ey
imân
edenler;
Allah‟a
itaat
edin,
peygambere ve sizden olan emir sahiplerine
(yöneticilere) de itaat edin.” (Nisâ sûresi 59.âyet)
SizdenmiĢ gibi görünenleri bırakın, gerçekten müminleri
seven yöneticileri baĢınıza getirin ve onlara itaat edin anlamını
taĢımaktadır.
“Müminlerle
karşılaştıkları
vakit
bizde
Müminiz, derler. Kendilerini yönlendirenlerle baş
başa kaldıklarında, biz sizinle beraberiz, biz onlarla
alay ediyoruz derler.” (Bakara sûresi 14.âyet)
“Kıyâmet
gününde
Allah
inanmayanlara
diyecek ki, senden önce geçmiş cin ve insan
toplulukları arasında sizde ateşe girin. Her ümmet
girdikçe tâbi oldukları yoldaşlarına (idarecilerine)
lanet edecekler, hepsi birbiri ardında cehennemde
toplanacak, sonrakiler öncekiler için ya Rabbimiz
bizi işte bunlar sapıttırdılar onun için onlara iki
kat azap ver diyecekler. Allah‟ta onlara her biri
için bir kat daha azap var diyecek.” ( Araf sûresi 38. âyet )
Yukarıdaki Âyetle ilgili Kur‟andaki yorum Ģöyledir :
(Toplumu yanlıĢ yolda yürüten liderlere hem kendi
Kâfirliklerinden, hem de baĢkalarını doğru yoldan
saptırdıklarından ötürü; bunların peĢinden gidenlere de hem
kâfir olduklarından hem de sapık liderleri tâklit etmelerinden
dolayı iki kat azap edilecektir)
144
“Ey
imân
edenler
müminleri
bırakıp
inanmayanları
kendinize
veli
(dost-sahip)
yapmayınız.” (Nisâ sûresin 144. âyet)
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost
edinmesin ve onu her kim yaparsa Allah‟tan ilişiği
kesilmiş olur, ancak onlardan bir korunma
yapmanız başkadır. Bununla beraber Allah sizi
kendisinden korunmanız hususunda uyarır. Nihâyet
gidiş Allah'adır.” (Âli Ġmrân sûresi 28.âyet)
“Eğer onlar Allah‟a, peygambere ve ona
indirilene imân etmiş olsalardı, onları veli
(dost-sahip) edinmezlerdi. Fakat onların çoğu
yoldan çıkmışlardır.” (Mâide sûresi 81.âyet)
“Allah‟tan başkası veli (dost-sahip) edinenler,
kendilerine yuva yapan örümceğin durumu gibidir.
Halbuki evlerin en çürüğü örümcek yuvasıdır,
keşke bilselerdi.” (Ankabut sûresi 41.âyet)
“Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize
uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler.
Rabbimiz onlara iki kat azap ver ve onları büyük
lânetle rahmetinden kov.” (Ahzab sûresi 67 ve 68. âyetler)
“Ey iman edenler : Benim de düşmanım, sizin
de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin.”
(Mümtahine sûresi 1. âyet)
Demek oluyor ki; hayatımızda yöneticilerimizin ve
idarecilerimizin çok büyük önemi ve rolü vardır.
145
Dilerlerse, dini, mesleki, ve genel kültür eğitimi veren
okullarımızdan mezun olan kız çocuklarımızın baĢı örtülü diye
katsayılarını düĢürerek eğitim haklarını ellerinden alabiliyorlar.
Kur‟an kurslarını kapatarak Ģu yaĢtan önce Kur‟an
öğrenemez diyebiliyorlar. ĠĢte Ġslâmiyet‟in ana kurallarını hiçe
sayarak yasaklayan böyle yöneticilerin %99‟u Müslüman olan
Türk milletine verebilecekleri hiç bir Ģey yoktur.
Hadisi Ģerifte ;
“Mümin kendini
sokturtmaz.”
aynı
delikten
iki
kez
Zaten Peygamber efendimiz s.a.v. den sonra 4 büyük
Halife de seçimle yönetimin baĢına gelmiĢlerdir.
O halde mümin uyanık olmak zorundadır.
Seçim günü sandık baĢında vazifesinin önemini bilecek bir
Türk cumhuru olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaĢlık görevini
yerine getirecektir.
Hem dünyasını hem de âhiretini ya kaybedecek ya da
kazanacaktır.
Bu kutsal görevini ve demokratik hakkını kullanırken
kendini, ailesini, milletini ve ülkesini düĢünmek zorundadır.
ġu âyeti kerimeler bizi uyarmaktadır ;
“Ey imam edenler kendinizi ve ailenizi yakıtı
insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.”
(Tahrim sûresi 6.âyet)
“Allah‟a ve resulüne itaat ediniz
merhamet edilsin.”
(Ali Ġmrân suresi132. âyet)
ki
size
146
* * * * * * * * *
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed
s.a.v.‟in hadisi Ģeriflerini inkar edip; ben yalnız Kur‟anı Kerime
inanırım diyen bilgi yoksunu insanlar da vardır.
Madem kura‟na inanıyor iĢte bu Ayetlerde Kur‟anı Kerim
buyruklarındandır ;
“Allah‟a ve Resûle itaat eden altından nehirler
akan cennete girecek, sonsuza kadar orada
kalacaklar. İşte bu büyük başarıdır.” ( Nisâ sûresi13.âyet )
“Resûle itaat eden Allah‟a itaat etmiş gibidir.”
(Nisâ sûresi 80.âyet)
“Allah‟ı ve peygamberlerini inkar edenler ve
Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırıp, bir
kısmına imân ederiz ama bir kısmına inanmayız
diyenler. İşte bunlar gerçek kafirlerdir. Biz bunlar
için alçaltıcı bir azap hazırladık.” (Nisâ sûresi 150-151. âyetler)
“(Resûlüm) de ki: Eğer Allah‟ı seviyorsanız
bana uyunuz ki, Allah ta sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın.” (Ali imran sûresi 31. âyet)
“ Deki Allah ve Resûle itaat edin. eğer
yüz çevirirlerse
bilinsin
ki
Allah
kâfirleri
sevmez.” (Âli Ġmrân sûresi 32.âyet)
“Sonra (Ey Muhammed) seni din konusunda
apaçık bir şeriat (düzen) sahibi kıldık sen ona uy,
bilmeyenlerin isteklerine uyma.” (Câsiye sûresi 18.âyet)
147
“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne
yasakladıysa ondan da sakının. Allah‟tan korkun
çünkü Allah‟ın azabı çetindir.” (HaĢr sûresi 7. âyet)
“İşte o elçi arşın sahibi Allah‟ın katında güçlü
ve itibarlıdır.” (Tekvir sûresi 19. ve 20.âyetler)
Ayrıca Allahü Teâlâ Peygamber efendimiz s.a.v. in gelmiĢ
ve geçmiĢ bütün günahlarını da bağıĢlamıĢtır.
“Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek
günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar,
seni doğru yola eriştirir.” (Fetih sûresi 2. âyet)
“Ve sen elbette yüce bir ahlâka sahipsin.”
(Kalem sûresi 4. âyet)
Bütün bu âyeti kerimeler bize; Peygamber Efendimiz
Muhammed s.a.v.‟in Ġslam dini ve kanunlarında ne kadar söz
sahibi olduğunu açıkça ifade etmektedir. Ayrıca bu konu ile ilgili
daha bir çok âyet vardır.
* * * * * * * *
Ġnsanı Kaderi ile birlikte yaratan Cenabı Allah, inananları
kurtardıktan sonra inançsız yaĢamlarından dolayı, yaradılıĢ
gâyesinin dıĢına çıkan, NUH – AD – SEMUD – LUT ve diğer
kavimleri helâk ettiği gibi bizi de isterse helâk edebilirdi.
“Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir
mahluk getirir. Bu (yok etme ve yaratma) Allah‟a
zor değildir.” (Fatır sûresi 16 ve 17. âyetler)
148
“Onların yerine daha iyilerini getirmeye
bizim gücümüz şüphesiz yeter ve kimse bizim
önümüze geçemez.” (Meâric sûresi 41. âyetler)
Âyeti kerimelerini tahakkuk ettirerek, diğerleri gibi bizleri de
önceden cezalandırabilirdi.
Peki bu kavimleri Cenâbı Allah neden ortadan kaldırdı?
Bunun bir çok nedeni vardır.
Onların helâk olmalarının nedenlerinden biriside, nasıl
olsa kaderimiz yazılmıĢtır diyerek kaza ve kader konusunu
kendilerine çıkar kabul edip fani dünyanın zevkine, sefâsına ve
Ģeytanlarına yenik düĢmelerinden kaynaklanmıĢtır.
“Allah'a şirk koşanlar dediler ki: "Allah
dileseydi, ne biz, ne babalarımız O'ndan başkasına
kulluk etmezdik ve O'nun emri olmadan hiçbir şeyi
de haram kılmazdık" Kendilerinden öncekiler de
böyle demişlerdi.” (Nahl sûresi 35. âyet)
“Yahut şöyle diyecektir: Allah bana doğru yolu
gösterseydi, her halde ben de tâkva sahiplerinden
biri olurdum.” (Zümer sûresi 57. âyet)
Yukarıdaki Âyeti kerimelerin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir ;
(MüĢrikler kader inancını, sadece iradesine ihanet sınırında
bırakmayıp, Allah‟a iftira etmeye kadar götürdüğünün çarpıcı bir
ifadesidir.)
Yukarıdaki âyeti kerimelerden anlaĢılacağı gibi Günümüzde
de kader konusunu sık sık gündeme taĢıyarak, kendileri için
çıkar zemini hazırlayıp bundan istifade cihetine gitmek isteyen
zavallı insanlar vardır.
149
Bu konu ile ilgili Peygamber Efendimiz s.a.v. kader
konusunda tartıĢma yapan sahâbeleri uyararak Ģöyle
buyurmuĢtur ;
“Siz bununla mı emrolundunuz? Yoksa ben
bunun için mi gönderildim? Şunu iyi bilin ki sizden
önceki ümmetler bu tür tartışmalara daldıkları için
helâk olmuşlardır.”
Kader ; yüce Allah‟ın yaratacağı bütün varlıkların ruhları,
dünyaya gelmeden önce levhi mahfuzda Allah‟ın ezeli ilmi
olarak toptan bulunmasıdır.
Kaza ise ; bu mahlukâtın dünyaya geldikten sonra
yazılarının zamanı gelince birer birer gerçekleĢmesidir.
KiĢinin dünyadaki ameli doğrultusunda Allah dilerse bu
yazıları yazdığı gibi değiĢtirmeyi de murat edebilir veya
silebilir.
Hadisi Ģerif Ģöyle buyuruyor:
“Kim ki Rızkının bereketlenmesini, bakiye
ömrünün uzaması kendisini sevindirirse o kimse
sılayı rahim yapsın.” (akraba ile ilişiğini kesmesin)
Onun gücüne, kuvvetine, kudretine, Âlim ve Kâdir sıfatına
kimse eriĢemeyeceği gibi dilediğini yapar. Hiç kimsenin karĢı
gelmeye gücü yetmez.
“Murad
ettiği
şeyleri
mutlaka
yapar.”
(Buruc sûresi 16. âyet)
“Allah dilediğini silip iptal eder, (dilediğini de)
sabit
bırakır.
Bütün
kitapların
aslı
onun
yanındadır.” (Rad sûresi 39. ayet)
150
Sahabelerden birisi Peygamber Efendimiz s.a.v.‟e Yazımız
yazıldığına göre bizim amel etmemize ne gerek var? diye
sorunca Ģöyle cevap almıĢtır ;
“İyilik
yapmak
isteyene
iyilik
yapmak
kolaylaştırılır. Kötülük yapmak isteyene de
kötülük kolaylaştırılmıştır.”
BuyurmuĢ ve Ģu âyeti kerimeyi okumuĢtur ;
“Kim verir ve sakınırsa (itaat ve hayır), güzeli
de tasdik ederse biz onu en kolaya hazırlar, onda
başarılı kılarız. Kim cimrilik yapar, vermezse,
kendini zengin sayıp hakka boyun eğmez, en güzeli
de yalanlarsa, biz onu en zora yöneltiriz.”
(Leyl sûresi 5. âyetten 10. âyete kadar)
Diğer âyeti kerimeler ise Ģöyledir ;
“Gaybın anahtarı Allah‟ın yanındadır. Onun için
gaybı ancak o bilir. O karada ve denizde ne varsa
hepsini bilir. Onun ilmi dışında bir yaprak dahi
düşmez. Yerin karanlıkları içinde tek bir tane yaş
veya
kuru
ne
varsa
hepsi apaçık bir
kitaptadır (Levhi mahfuzda yazılıdır veya Allah‟ın
ilmindedir).” (Enam sûresi 59.âyet)
“O halde sen akrabaya, yoksula, yolda
kalmışa
hakkını ver. Allah rızası isteyenler için
bu en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”
(Rum sûresi 38. âyet)
151
“Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen
azaltılması da mutlaka bir kitapta (yazılı) dır.
Şüphesiz onlar Allah‟a kolaydır.” ( Fatır sûresi 11 . âyet )
yukarıdaki Âyetin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir;
(önce topraktan yaratılan, insanlığın atası Hz. Adem, sonra
meniden yaratılan da diğer insanlardır. Her Ģeyin yazılı
olduğu kitap, Allah‟ın bilgisinin ve yapacağı iĢlerin tespit
edildiği, (levh-i mahfuzdur.)
“Şüphesiz ki ne yerde nede gökte hiçbir şey
Allah‟a gizli kalmaz.” (Âli imran sûresi 5.âyet)
“Göklerin ve yerin Gaybı (sırrı) yalnız Allah‟a
aittir. Her şey ona döndürülür. Öyle ise ona kulluk
et ve ona dayan.” (Hud sûresi 123. âyet)
“Göklerin ve yerin yaratılması, insanların
yaratılmasından elbette daha büyük bir şeydir.
Fakat insanların çoğu bilmez.” (Ğafir (mümin) sûresi 57. âyet)
Bu âyeti kerimelerden anlaĢılıyor ki Cenabı Allah yer ve
göklerin sırrı ve gizliliğini, geçmiĢi ve geleceği kendinden baĢka
bilenin olmadığını ve insanların yaratılmasının diğerlerini
yaratmaktan daha kolay olduğunu buyurmaktadır. Cenâbı Allah
için her Ģeyi yaratmak kolaydır.
Kâlubelâda ruhların hepsini yarattığında, Dünyaya gelecek
bütün Ġnsanların ruhlarını bir araya toplayan Ġlâhi güç, Allah‟a
itaat konusunda, onları kendi kendilerine Ģahit tutmuĢtur.
152
Yüce Allah onların dünyaya geldiklerinde nasıl bir kiĢiliğe
sahip olup olmayacaklarını bilmiyor muydu? HâĢâ! Yaratandan
baĢka kim bilebilirdi?
“ O, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz
annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada,
sizi en iyi bilendir.” ( Necm sûresi 32. âyet )
“Meryem oğlu İsa dedi ki; Ey İsrail oğulları,
ben size Allah‟ın elçisiyim. Benden önce gelen
Tevrat‟ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek
Ahmed adında bir peygamberinde müjdecisiyim”
(Saf sûresi 6.âyet)
Yukarıdaki Ayeti kerimede; Allâhu teâla böyle taktir
ettiğinden ve levhi mahfuza da böyle yazdığı için Hz. Ġsa a.s.,
Peygamber Efendimiz s.a.v. in dünyaya geleceğini yaklaĢık
550 yıl önce müjdelemiĢtir.
Peki Ayeti kerime neden Muhammed değil de Ahmed
olarak buyurmuĢtur? çünkü bu ismlerin manası, övgülerin
tamamına eriĢmiĢ anlamını taĢır, örnek verecek olursak ;
Ahmed - Muhammed – Mahmud - Memduh - Hamid - Hamdi Mihmad - Hammad ve hamdan gibi isimler de aynı türevden
gelmektedir. Arapça da, Mustafa ise arıtılmıĢ (filtre edilmiĢ)
tertemiz anlamına gelir.
“Resulüm biz seni ancak âlemlere rahmet
olarak gönderdik.” (Enbiyâ sûresi 107. âyet)
“(O Allah ki) Görülmeyeni ve görüleni bilendir.
Üstündür, hikmet sahibidir.” (Teğabun sûresi 18. âyet)
153
“Göklerin ve yerin mülkü Allah‟ındır. Mülk
Allah‟ın olunca bolluğu ve darlığı dilediği gibi
taksim eder. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız
çocukları, dilediğine de erkek çocukları verir.
Yahut hem erkek hem kız çocuğu verir, dilediğini
de kısır bırakır. O her şeyi bütünü ile bilendir,
gücü yeter.”
(ġûrâ sûresi 49.ve 50.âyetler)
Bu âyeti kerimelerden de anlaĢılıyor ki;
Ana rahmine girmek için milyonlarca sperm yarıĢırken
hangisinin gireceğini, erkek veya kız olacağını, iyi veya kötü
kiĢiliğe sahip olup olmayacağını gören ve bilen sıfatı ile Cenâbı
Allah, her Ģeyin önceden ve ezelden olduğunu bilen mutlak ilahi
güçtür.
Bedenimizdeki damarların uzunluğunun yüz bin kilometre
olduğunu, dünyayı 2,5 kez sarabildiğini ve kalbimizin günde
9000 litre yani 9 ton kan pompaladığını, bir sinek kanatlarını
saniyede 500 kez çırptığını biz biliyoruz da yaratanın bilmediğini
mi sanıyoruz? HâĢâ! Her Ģeyi bilen yaratan, odur her Ģey ezeli
ilminde vardır.
Ebû Leheb‟in yalancıktan bile olsa Ġmana gelmeyeceğini
önceden bilen Yüce Allah, hayatta iken cehennemlik olduğu
hususundaki Mesed (Tebbet) sûresini indirmesi yine onun ilmi
ve buyruğu dahilindedir.
Biz küçücük aklımızla, bilgisayarımıza USB belleği takarak,
yüzlerce sayfayı içeren bilgileri hiç noksansız, noktasına
virgülüne kadar bir saniyeden daha az bir sürede aynen ve
aynı netlikte, aktarabiliyoruz.
Veya ürettiğimiz malı, laboratuarda dayanıklılığını ve diğer
özelliklerini test etmek için kısa sürede 80 yıl yaĢlandırıp, nasıl
bir Ģekle dönüĢeceğini önceden öğrenebiliyoruz.
154
Peki Cenabı Allah, dünyaya göndermeden önce kendi
yarattığı ruhların kâlu belâda verdikleri sözü ve yemini
yerine getirip getirmeyeceklerini, dünyaya gelmeden önce,
kimin neyin nesi olacağını bilmeyecek kadar aciz midir? HâĢâ!
Hayır.
Aciz olan ; benim nasıl olsa yazım ve kaderim yazılmıĢ,
ben Ģeytanın her istediğini yapıyım ve onun arkasından
koĢturayım diyen zavallılardır.
Bizim zaman ve değer ölçülerimiz ayrıdır. Ġlahi zaman ve
değer ölçüleri farklıdır.
Cenâbı Allah katında dünyaya gelmiĢ ve gelecek bütün
canlı ve cansız varlıkların her Ģeyini bilmesi onun için bir andır.
Zaman mefhumu yoktur.
“Bizim buyruğumuz ancak bir göz açıp
kapanana kadar bir tek andır.” (Kamer Sûresi 50. âyet)
Aksi halde Yüce Allah Mümin kullarına hâĢâ zulüm etmiĢ
olur.
“Bu dünyada iken kendi ellerinizle yapmış
olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına
zulmetmez.” (Âli Ġmran sûresi 182.ayet)
“Eğer siz iman eder ve şükür ederseniz, Allah
size neden azâp versin. Allah şükre karşılık veren
ve her şeyi bilendir.” (Nisâ sûresi 147.âyet)
“İşte bu kendi ellerinizle yaptıklarınızdır. Yoksa
Allah kullarına zulmedici değildir.” ( Enfal sûresi 51. âyet )
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için
zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine
zulmederler.” (Yunus sûresi 44.âyet)
155
“Kim iyi bir iş yaparsa bu kendi lehinedir. Kim
de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara
zulmedici değildir.”
(Fussilet sûresi 46.âyet)
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır ; sarp
sağlam kalelerde olsanız bile, kendilerine bir iyilik
dokunsa, bu Allah‟tan derler ; başlarına bir kötülük
gelince de, bu senden derler. „Hepsi Allah‟tandır‟
de, bu kavme ne oluyor ki bir türlü lâf anlamıyorlar.
Sana gelen iyilik Allah‟tandır. Başına gelen kötülük
ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik,
buna Allah‟ın şahit olması yeter.” ( Nisa suresi 78. 79. âyetler )
Yukarıdaki Âyetlerin Kur‟an da ki yorumu Ģöyledir;
(Bu iki âyet birlikte mütalaa edilirse Ġslâm‟ın hayır, Ģer,
kaza ve kader mevzularında ki inanç ve düĢüncesine ıĢık
tuttuğu görülür. Ġnsanlar umumiyetle elde ettikleri baĢarı ve iyi
neticeleri kendilerine mal ederler. Felâket kötülük ve
baĢarısızlıklarını yükleyecek birisini ararlar, kendilerini kınamak
ve suçlamaktan kaçınırlar. Halbuki her Ģeyi yaratan Allah‟tır ;
her Ģey onun taktir ve kudreti ile var olur. Ancak Allah hiçbir
kimse için doğrudan doğruya felâket ve kötülüğe rıza
göstermez; kulun iĢlediği her günah, suç ve kötülükte bizzat
kendi iradesi devreye girer ve Allah kulu öyle istediği için, ve
iradesini o yönde sarf ettiği için öyle yaratır ; Ģu halde kul iradesi
yönünde iyi veya kötüyü Murad eder , Allah hâliktır ; kulun
iradesine göre yaratır.)
Yani kiĢi iradesini hangi yönde kullanırsa Yüce Allah iyi
veya kötüyü onun için yaratır.
Bu dünya hayatı bizim için bir testtir. Ve Ģu anda o teste
tâbi tutulduğumuzun bilinci ve Ģuuru içinde olmamız gerekir.
156
* * * * * * * * *
ġu bir gerçektir; bizim kurtuluĢumuz Kur‟anı Kerime ve
Peygamber efendimize saygı ve itaatimize bağlıdır. Aksi halde
ahiret güzelliklerinden nasibi olmayanların yanında yer alırız.
“O zaman: Rabbim! Beni niçin kör olarak
haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim" der.
Allah: Böyledir, ayetlerimiz sana gelmişti de sen
onları unutmuştun, bugün de öylece unutulursun"
der.” (Taha sûresi 125. 126. âyetler)
“O gün, zalim kimse ellerini ısırıp şöyle der;
Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım.”
(Furkan sûresi 27. âyet)
Aynen Ramazan ayında hâĢâ Allah‟a ve oruçlulara meydan
okurcasına herkesin gözü önünde kadeh kaldıran; ben sizin
tuttuğunuz orucu tanımıyorum dercesine ağzından sigarayı
düĢürmeyen ve buna benzer eylemleri bilinçli olarak yaparak
oruca saygı göstermeyenler veya Allah‟ın emri olan baĢ
örtüsü yasağının devamını isteyenler Kuran‟dan ve Ġslâmiyet‟ten
nasibi olmayanlardır.
Bunlar denizin ortasında karanlıkta dalgalarla boğuĢmaktan
bitap düĢtükleri için istediği kadar elini kaldırsın, imdat çığlıkları
atsın, Allah‟ın nuru olmadıkça artık kimse onları kurtaramaz.
Âyeti Kerimelerde de ;
“O inanmayanlar engin bir denizdeki yoğun
karanlıklar gibidir. Onu dalga üstüne dalga
kaplıyor, üstünde de bulut bir biri üstüne çöken
karanlıklar, insan elini uzatsa dahi görünmez. Bir
kimseye Allah nur vermemişse artık o kimsenin
ışık ve aydınlıktan nasibi yoktur.” (Nur sûresi 40. âyet)
157
“Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur sûresi 35. âyet)
Tabi hasta olanlar, yolcu olanlar, çok yaĢlı olanlar hariçtir.
Bunlar ya fidye verirler yada kalan oruçlarını sonra tutarlar.
Fakat yine de kesinlikle aleni, insanların gözü önünde
aĢikâr olarak yemek ve içmek Allah‟a, çevresine ve oruca
saygısızlıktır.
Evet böyle bir sonuca düĢmemek için biz hangi hal ve
durumda olursak olalım Allah‟a ve Peygamberimize saygılı
olmak zorundayız.
* * * * * * * *
Kendimizi, ailemizi ve müminleri çirkin davranıĢlardan
koruyabilmemiz ve hidayete erebilmemiz için her zaman yüce
Allah‟a duâ edeceğiz. Çünkü Kur‟anı Kerimde duâ ile ilgili çok
âyeti Kerime vardır.
Bazıları Ģöyledir;
“Kullarım sana beni sorduğu vakit, ben
herhalde yakınım. Bana duâ edenin duâsını bana
duâ ettiği anda işitir, ona karşılık veririm.”
(Bakara sûresi186.âyet)
“Rabbiniz şöyle buyurdu; Bana duâ edin. Size
icâbet edeyim. Çünkü bana ibadeti bırakıp
büyüklük taslayanlar, Aşağılanarak cehenneme
gireceklerdir.” (Gâfir (Mûmin) sûresi 60.âyet)
“Allah‟tan mağfiret dile (estağfurullah de)
çünkü Allah çok bağışlayan ve merhamet edendir.”
(Nisâ sûresi 106.âyet)
158
“De ki: duanız olmasa Rabbim size ne diye
değer versin?”
(Furkan sûresi 77.âyet)
Yüce Allah‟ın 99 ismini (Esmaül Hünsa) Yı okuduktan
sonra duâ edilmesinin daha makbul olacağı bize Ģu Ayeti
kerime bildirmektedir .
“En güzel isimler Allah‟ındır. O halde ona o
güzel isimlerle duâ edin.”
(Araf sûresi 180.âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in hadisi Ģeriflerinde;
“Allah‟ın 99 adı vardır. Onları ezberleyen ve ona
lâyık olan muhakkak cennete girer.”
“ Dua müminin silâhıdır.”
“Dua ibadetin beynidir. (Özüdür, iliğidir).”
Gece yarısından sonra ve mübârek gecelerde yapılan
duâlar, kardeĢin kardeĢe, annenin ve babanın çocuklarına
yapmıĢ oldukları duâlar, ayrıca zulme uğramıĢ kiĢilerin duâları
reddedilmez.
Peygamber Efendimiz
Ģöyledir;
s.a.v.‟in diğer hadisi Ģerifleri
“Mazlumun bedduasından sakın çünkü onun
duası ile Allah arasında perde yoktur.”
“ İki kötülük vardır ki, onları yapan; cezasını,
hem dünyada hem de ahirette çekecektir, zulüm
ve anneye babaya asi olmaktır.” Buyurmaktadır.
159
Ayrıca her gece yatsı namazından sonra okuduğumuz
Bakara süresinin son iki âyeti (Amenerrasülü) en büyük dualar
arasında yer alır. Duâdan önce Peygamber efendimiz s.a.v.‟e
mutlaka selâtı selâm getirmek gerekir.
Hazreti Ġbrahim a.s.‟ın Kur‟anı Kerimde ki duâsı Ģöyledir ;
“İbrahim demişti ki; Ey Rabbim bu şehri emin
bir şehir yap. Halkını da Allah‟a ve ahiret gününe
inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır.”
(Bakara sûresi 126.âyet)
“Ya Rabbim namazlarını doğru kılmaları için
çocuklarımdan bir kısmını senin beyti hareminin
yanına (Kâbeye) bitki ve meyve olmayan vadiye
iskân ettim. Sen onlara bol rızık ver.”
(Ġbrahim sûresi 37.âyet)
Yüce Allah Hz. Ġbrahim peygamberin duasını kabul etti ve
çok değerli olan zemzem suyunu verdi.
Hâlâ yaz kıĢ dünyadaki bütün sebzeler ve meyveler
nereden gelirse gelsin her mevsimde Mekke‟de, çölün
ortasında, Müslümanların kıblegâhı olan mübarek yerde,
alemlere hidayet dağıtan Ģehirde, her zaman aynı fiyata
bulabilirsiniz.
Zemzem suyunu ve kuyusuyla ilgili konuyu birazcık açacak
olursak ilginç sonuçlar buluruz.
Yapılan çeĢitli araĢtırmalar ve deneyler sonucunda
zemzem suyunun en az kükürt taĢıdığı, diğer sulara göre çok
besleyici; susuzluğu açlığı giderici, dünyada içilebilir en sağlıklı
ve Ģifalı su olduğu tespit edilmiĢtir.
160
1950 yıllarında zemzem kuyusunun orijinal halini O,
tarihlerde Hacca veya Umreye gidenler çok iyi bilirler.
Günün 24 saati hizmete açıktır. Kaynağı hiç bitmeyen
zemzem kuyusudur. Parmaklıkların içine sadece sâkiler
girebilirdi.
Sâkilerin görevi ; insanların yanlarında getirdikleri kapları
doldurmak ve 40-45 dereceleri bulan hava sıcaklığından
bunalan insanların serinlemesi için üzerlerine kova ile zemzem
dökerek zemzem ihtiyaçlarını gidermektir.
O tarihlerden bu güne kadar zemzem kuyusunun veriminin
artması için o bölgede çeĢitli onarımlar ve operasyonlar
yapılmıĢtır.
Ama yinede zemzem kuyusunun büyük bir mucize oluĢu
hâlâ güncelliğini korumaktadır.
Hâl böyle olunca zemzem kuyusunun bitmeyen
tükenmeyen bereketli bir kaynağa sahip olduğu anlaĢılmaktadır.
Bunun böyle olduğunu hemen herkes bilmektedir. Ama
konuyu ciddi olarak incelersek yine yüce Allah‟ın hikmeti ve
kudreti burada da karĢımıza çıkmaktadır.
Hac mevsiminde dıĢarıdan yaklaĢık 3 milyon hacı gelir.
Yerli vatandaĢlardan ise yaklaĢık 2 milyon kiĢi gelir.
Arafat‟a çıkmadan önceki son bir hafta içinde hacıların
tamamı Mekke‟de toplanmıĢ olur ve yaklaĢık 5 milyon kiĢiyi
bulur.
Hac mevsimi yaz aylarına tesadüf ettiği zamanlar hava
sıcaklığı zaman zaman 50 dereceye kadar çıkmaktadır.
161
Böyle sıcak havada doğal olarak zemzem ve su tüketimi
oranı olağanüstüdür.
Her hacının 24 saatte en az 1 litre su ve 1 litre zemzem
içtiğini kabul edersek 5 milyon litre zemzem demektir.
Hacıların zemzem ile abdest almalarını, memleketlerine
10 ar litreden az olmamak kaydıyla götüreceklerini ve Medine‟yi
münevvere de ki haremi Ģerife taĢınan zemzemi hesap dıĢı
bıraksak bile yinede bu miktar 24 saatte yaklaĢık 5 bin ton
zemzeme tekabül etmektedir.
Yani 500 tanker dolusu zemzem veren bir kuyu. Günde 500
tanker su verebilen dünyada baĢka bir kuyu var mıdır acaba?
Hayır yoktur.
Kaldı ki zemzem kuyusu denize 100 km. uzaklıktadır.
Çevresinde akarsu, nehir, baraj veya göl bulunmamaktadır.
Çölün ortasında ve Kâbe‟nin bitiĢiğindedir.
Böylece hz. Ġbrahim peygamberin duâsını kabul eden
Cenâbı Allah‟ın gücü, kuvveti, kudreti ve büyüklüğü burada da
tecelli etmektedir.
Dünyanın kalbi, merkezi, mübarek Ģehri Mekke‟de; Mescidi
haramda, haremi Ģerifte, Kâbe-i muazzamanın yanı baĢında,
milyonlarca ziyaretçiye fazlasıyla yetecek, böyle kıymetli
vasıflara sahip zemzem suyunun ancak böyle kıymetli bir yerde
çıkması Allah emridir, tesadüf olamaz.
Bunun böyle olmasını isteyen yine Allah‟tan baĢka kimse
değildir. Dünyanın en değerli suyunun bu kapasitede Kâbe‟nin
yani yüce Allah‟ın evinin yanında nasıl çıktığını Allah‟a
inanmayan ve her fırsatta Ġslâm dinini ve Ġslâm‟ı yaĢayanların
aleyhinde olanlar bu ilahi gücün bereketini izah edemezler.
162
“Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet
kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mabet)
Mekke‟deki (Kâbe) dir.”
(Âli imran sûresi 96.âyet)
Demek oluyor ki Allah yapılan duâları kabul ediyor, boĢa
gitmiyor. Fakat insanların bazıları belli zamanlarda Müslüman
ve dindar olurlar. Allah‟ı hatırlar ve duâ etmeye baĢlarlar.
Örnek verecek olursak ; Uçak düĢme tehlikesi geçirdiği
zaman, deprem olurken, denizde geminin dalgalarla boğuĢtuğu
an, yani ölüme yaklaĢtıkları zaman azda olsa hiçbir ibadetleri
olmadığı halde Allah‟ı hatırlar ve anmaya baĢlarlar.
Her Ģey normale dönünce Allah‟ı unuturlar. Sanki ölüm
onlara hiç uğramayacakmıĢ gibi. Hiçbir ibret almadan eski
hallerine dönüĢ yaparlar. Yani ; Ģeytana tapıyorsa Ģeytana,
kadına, kumara, içkiye vs.
ĠĢte Ģu mübarek âyeti kerimeler bu hususa iĢaret
etmektedir ;
“Sizi karada ve denizde yürüten odur. Hatta
gemide olduğunuzda şiddetli bir fırtına gelip çatar.
Her yerden onlara dalgalar hücûm eder ve onlar,
çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da Allah‟a
içtenlikle duâ etmeye başlarlar. Andolsun eğer bizi
bundan
kurtarırsan
mutlaka
şükredenlerden
olacağız, diye Allah‟a yalvarırlar. Fakat Allah onları
kurtarınca, birde bakarsın ki haksız yere eski
ahlaksızlıklarına geri dönerler. Ey insanlar
Nefislerinizin istekleri ancak dünya hayatının zevki
ve eğlencesidir. Sonunda bize döneceksiniz.”
(Yunus sûresi 22-23. âyetler)
163
“Gemiye bindikleri zaman, din ancak ona aittir
diye Allah‟a içtenlikle yalvarırlar. Fakat onları
salimen karaya çıkarınca (kurtarınca), bir bakarsın
ki (Allah‟a) yine şirk koşarlar.” (Ankebut sûresi 65.âyet)
“İnsanın başına bir sıkıntı gelince Rabbine
yönelerek ona yalvarır. Sonra Allah ona nimet
verince önceden yalvarmış olduğunu unutur,
Allah‟ın yolundan sapar (haramı helâlleştirir) ve
ona eşler koşar. (Ey Muhammed) Deki; küfrünle
biraz eğlene dur. Çünkü sen muhakkak cehennem
ehlindensin.” (Zumer sûresi 8.âyet)
Evet bazı yerlerde ve yıl baĢı gecelerinde gündüzler
yetmez. Allah‟a öyle isyan ederler ki, sabahlara kadar eğlence,
kumar ve içkiden sonra sızarak akıllarını yitirirler .
Hatta bazıları oyuna ve eğlenceye doyamadıkları için
kuĢluk vakti ancak dağılabilirler.
“Acaba o köy (kasaba) halkı, geceleyin
uyurlarken
kendilerine
âzabımızın
gelmeyeceğinden emin mi idiler? Yoksa o köy
(kasaba) halkı, kuşluk vakti oynayıp, eğlenip
dururken, onlara âzabımızın gelmeyeceğinden
emin mi idiler?” (Araf sûresi 97-98.âyetler)
“De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi
aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın
rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün
günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan,
çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)
164
ÖLÜM
Ölüm yok olmak demek değildir. Âhiretin ilk aĢaması olan,
dünyadaki yaĢantımızla ilgili hesabımızın verilme zamanının
gelmiĢ olmasıdır.
Küçük bir ırmaktan yada akar sudan atlayarak geçilir ya
iĢte öyle bir geçiĢ. Yani bir yerden bir yere taĢınmak gibi.
Yada eskiyen beden elbisesini atan Ruh, dünyada iken
Allah için yapmıĢ olduğu kulluk ve ibadetlerinin mükâfatını
almak veya Allah ve peygamber buyruklarına itaat etmediyse,
büyük sorgulamadan sonra cezasını hak etme zamanıdır.
“Deki size vekil kılınan ölüm meleği canınızı
alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”
(Secde sûresi 11. âyet)
Yalnız burada üzerinde önemle durulması gereken husus;
ölen kiĢi için yüksek sesle ağlamak, bağırmak, ağıt yakmak
yoktur. Peygamber efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur.
Ayrıca cenaze namazını kılmak için camiye gelen bazı
akrabaları, tanıdıkları, komĢularının aralarından ayıp olmasın
bende görüneyim diye gelenler veya gerçekten vazifeyi yapmak
için Camiye gelenler oluyor.
Bir bölümü O, vakit namazını teeddüben (saygısından)
camiye girip kılıyorlar ve çok iyi yapıyorlar. Bazıları da ellerinde
sigara cenaze namazını dıĢarıda bekliyorlar.
Aptestli mi, değil mi Allah bilir. Sanki biz hiç ölmeyeceğiz,
bizim ihtiyacımız yok, siz de neden bu iĢi yapıyorsunuz? der
gibi bir tavır sergileniyor. Bu çok üzücüdür ve yanlıĢtır.
165
“Sana yakin (ölüm) gelinceye kadar Rabbine
ibadet et.” (Hicir sûresi 99. âyet)
“Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk
etsinler diye yarattım.” (Zariyat sûresi 56. âyet)
Cenâze olayından bizim ibret alıp biraz düĢünmemiz
gerekiyor. Bizim Allah‟a yakın olmamızı istemeyen Ģeytanı
bırakıp kendimizi sorgulamalıyız.
Allah c.c. bana 70 - 80 sene ömür vermiĢ ama dünyaya
neden geldiğimi düĢünmedim, hadi yanıldım. Peygamberler
gönderdi hiç oralı olmadım hadi yanıldım. Kuran‟ı Kerim
gönderdi yine yanıldım. Her gün beĢ vakit ezan iĢittim ve
yanıldım, cenaze namazlarını kıldın yine yanıldın diyorsam ve
doğru yolu bulamadıysam orada Allah‟tan yardım istemeye
yüzüm olacakmı? Yüce Allah âyeti Kerimede Ģöyle buyuruyor ;
“Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, (önce)
yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! diye feryad
ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği
kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da
gelmedi mi? (Niçin inanmadınız?) Şimdi tadın
(azabı) Zalimlerin yardımcısı yoktur.” (Fatır sûresi 37. âyet)
“Cehennem bekçileri onlara sizin içinizden
Rabbinizin
âyetlerini okuyan ve
bu
güne
kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi
mi? Derler.” (Zumer sûresi 71. âyet)
Namaz kılmayı bilmiyorsan öğreninceye kadar yanındakine
bakarak bile kılmak Allah‟ın rızasını kazandırır. Kaldı ki namazın
nasıl kılınacağına dair bir çok kitap vardır.
166
Belki de bu içten davranıĢınız, geçmiĢ bütün günahlarınızın
silinmesine de neden olabilir. Ayrıca kadınlar camiye kadar
gelmiĢken isterlerse erkeklerle beraber olmamak kaydıyla
arkada saf tutup cenâze namazına katılabilirler. Bu gayet
doğaldır. Gerek cenaze ve gerekse diğer namazlarla ilgili
Peygamber efendimiz s.a.v. Ģöyle buyurmuĢtur;
“Erkekler için iyi olan ön saflardır, fazladan
sevap kazandırır, kadınlar için iyi değildir, sevap
kaybıdır. Arka saflar kadınlar için iyidir, fazladan
sevap kazandırır, erkekler için sevap kaybıdır.”
Dönelim konumuza ;
Tabi kiĢinin dünyada yaratana karĢı takvâ ve Ġslamiyet‟e
yakınlık derecesine göre ruhun bedenden ayrılma iĢlemi derisi
sıyrılıyormuĢ gibi olabilir veya çok kolay olabilir.
“Melekler yüzlerine ve arkalarına vurarak ve
tadın yakıcı cehennem azabını (diyerek)O kâfirlerin
canlarını alırken onları bir görseydin.” (Enfal sûresi 50.âyet)
“Canları en derinden acıyla çekip alanlara
andolsun. Canları yumuşacık alanlara andolsun.”
(naziat sûresi 1. 2. âyetler)
Evet bu durum kolay veya zor mutlaka göreceğiz. Buna
hazırlıklı olmak gerekiyor.Gerçi biz her gece ölüyoruz,
sabahleyin diriliyoruz. Bu da küçük ölümdür.
“Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan)
gündüz ne işlediğinizi bilen, sonra belirlenmiş süre
tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uykudan
uyandıran) odur.” (Enam sûresi 60.âyet)
167
Aradaki fark, hepimizin bildiği gibi Hiçbir Ģey
hatırlamıyoruz, olayların farkında olmuyoruz, kalp atıĢlarımız
azalıyor, sadece duyu organlarımız açık kalıyor. Sabahleyin
hiçbir Ģey olmamıĢ gibi kalkıyoruz.
Duyu organlarımızın açık kalması doğrudur, çünkü cenabı
Allah Kuranı kerimdeki Gece ayetlerinin çoğunda ĠĢitmiyor
musunuz? buyruğu yer alır.
“(Resulüm!) De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer
Allah üzerinizde geceyi tâ kıyamet gününe kadar
aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size ışık
getirecek İlâh kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz?”
(Kasas sûresi 71. âyet)
Tabi bu bize ekmek, su gibi gâyet doğal geliyor. Eğer
insanlar öldükten, beĢ yıl sonra topraktan çıkıp gelselerdi,
Cenâbı Hak öyle takdir etseydi, ona da alıĢacak ve bize çok
normal gelecekti.
Tıpkı ağaçların ve diğer bitkilerin son baharda ölüp ilk
baharda dirildikleri gibi.
“Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak,
yeryüzünü (Bitkileri) ölümünden sonra nasıl
diriltiyor? Şüphesiz ölüleri O diriltir. O her şeye
Kadir'dir.” (Rum sûresi 50. âyet)
Çoğu insan Allah‟ın koyduğu bu tabiat kanunlarını hayatın
bir parçası olarak görür. Aynen bir günde alıp verdiği ve
yaklaĢık 20.000 adet oksijen içeren nefesin sayısının kaç
olduğunu düĢünmek ve öğrenmek istemediği gibi, veya meyve
veren ağaçtan ibret alarak, o meyveyi verdiren Allah‟a hamd ve
Ģükür etmesini akıl etmediği gibi.
168
“Şüphesiz Rabbin. İnsanlara karşı lütuf
sahibidir, fakat insanların çoğu şükretmezler.”
(Neml sûresi 73. âyet)
“O sizi topraktan sonra, meniden sonra, bir
kan pıhtısından yaratıp, sonra bebek olarak
çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli çağa getiren ve
yaşlandırandır. Kimi daha evvel öldürülmektedir.”
(Gâfir (Mûmin) sûresi 64.âyet)
“Her nefis ölümü tadacak
döneceksiniz.” (Ankabut sûresi 57.âyet)
sonra
bize
Bazen gece uykuda korkunç bir rüya görürüz ve
sıçrayarak uyandığımız olur. Oh rüya imiĢ deriz.
Aslında dünya hayatının gerçek bir rüya olduğunu ve
burada ne kadar az yaĢadığımızı belirten Ayeti kerimelerde ;
“(Allah inkarcılara) sordu, yer yüzünde kaç gün
kaldınız? Bir gün veya günün bir kısmı kadar.
Buyurdu ki; sadece az bir süre kaldınız, keşke siz
(bunu) bilmiş olsaydınız.” (Müminun sûresi 112.114.âyetler)
“Mümin kullarımla dünyada alay ettiniz, onları
hafife aldınız, onlar bana itaat ediyor, siz onlara
gülüyordunuz. Bugün ben onlara sabırlarının
karşılığı muratlarını verdim, onlar kazançlı
çıktılar.” (Müminun sûresi 110. 111.âyetler)
Azrâil a.s.‟ın hangi surette geleceği de çok önemlidir.
Ġnanmayanlara çok korkunç görünür, müminlere ise çok
sevecen bir görüntü sergiler.
169
Hz. Ġbrahim a.s. Azrail a.s.‟a ; Kafir kiĢinin ruhunu nasıl
alırsın diye sorunca ısrarlı isteği üzerine, inançsız kiĢinin ruhunu
almak için girdiği kılığı görünce bulunduğu yerde bayılır.
Ayıldıktan sonra Azrail a.s.‟a; Senin bu görüntün o kiĢinin
ölümüne fazlasıyla yetmiĢtir der.
“Onların
malları
yada
çocukları
seni
imrendirmesin, çünkü Allah bunlarla dünya
hayatında onların azaplarını çoğaltmayı ve onların
canlarının kâfir olarak güçlükle çıkmasını istiyor.”
(Tevbe sûresi 55.âyet)
“Ve gerçek vaad yaklaştığında, (ölüm) işte o
zaman kâfir olanların gözleri beleriverir. Eyvah
bizlere! Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik, hayır
biz zalim kimselerdik, derler.” ( Enbiya sûresi 97. âyet)
Ruhumuzu teslim etmeden önce gözlerimiz belli bir noktaya
odaklanır. Bu aĢamadan sonra her Ģey bitmiĢtir geri dönüĢ
yoktur. Çünkü göz perdesi açıldığı için gideceği yeri yani dünya
gözü ile göremediği asıl gerçekleri artık görmektedir.
Bu durumda dünyaya en ufak bir mesaj veremez.
“Andolsun ki sen bunun farkında değildin, biz
senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün
keskindir (denilir).” (Kaf sûresi 22. âyet)
Gideceği yerin görüntüsüne göre ya sevinecektir yada
cehennemin dehĢetinden, yukarıda enbiya sûresinin 97. âyeti
Kerimesinde buyurduğu gibi korkudan gözleri belerecektir.
170
KiĢi inançlı ve Allah emirlerini uyguladı ise ruhunu çok
kolay teslim eder. Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur.
“Canları yumuşacık alanlara andolsun.”
(naziat sûresi 2. âyetler)
“O gün birtakım yüzler ışıl ışıl parlar. Onlar
Rablerine
bakacaklar
(Onu
görecekler).”
(Kıyamet sûresi 22-23. âyetler)
“Kendisine kavuştukları gün, Allah‟ın onlara
iltifatı, selâm dır. Allah onlara çok değerli
mükâfatlar hazırlamıştır.” (Ahzab sûresi 44. âyet)
Müminler Dünyada iken tüm yaratıkların üzerinde Allah‟ın
güçünü ve kudretini gördükleri için, kelimeyi Ģahadet
getiriyorlardı. ĠĢte ölüm öncesinde de, Cenneti gören müminler
vaad edilen bu güzelliğe hayran olurlar, dolayısıyla bu Cennetin
sahibi ve maliki, Yüce Allah‟a olan inançlarını yenileyerek
görmeyi ifade eden “Kelimeyi Şahadeti” sesli veya sessiz
olarak tekrar getirirler, yani ; Allah‟ın varlığına, birliğine ve
Muhammed‟in onun resulü olduğuna Ģahit oluyorum görüyorum
der. Mahkemede Ģahitliğin esası da budur Olayı görüp
görmediğini ifade eder. Ve Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemin
âyetini okur.
“Onların oradaki duası, Ya Allah Seni noksan
sıfatlardan tenzih ederiz! (sözleridir). Orada
(Cennette) birbirlerine iyi yaşam dilekleri selâm
dır. Onların dualarının sonu da şudur ; Hamd;
âlemlerin Rabbi Allah‟a mahsustur.” (Yünus sûresi10 âyet)
171
Duanın Türkçe okunuĢu; “Ve ahiru dâ‟vâhum, (Son duaları)
Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemîn”
ĠĢte müminler böyle güzel ölümlere mazhar olmak için yaz
kıĢ demeden bir ömür boyu ibadet ederler ve Cenneti hak
etmek için çaba gösterirler.
Müminlerin son sözleri ve duaları olan bu Âyeti Kerimeyi
hesap günü sonrası Cennete girerken, Cenneti gördüklerinde
de okurlar ;
“Artık aralarında adaletle hükmolunmuş ve
Âlemlerin Rabbi olan Allah‟a hamd olsun
denilmiştir.” (Zumer sûresi 75. âyet)
Fatiha sûresinin baĢında, her rekatta okuduğumuz âyeti
kerimede aynı duadır. Bu tesadüf değildir. BaĢlangıç ve sondur.
Bu bilim, teknoloji ve insan aklının ötesinde bir olaydır.
O, Allah kanunudur ;
Çünkü En ulvi kitap Kur‟an‟dır, baĢlangıcı Elhamdu Lillâhi
Rabbil Âlemindir.
En ulvî ibadet namazdır, BaĢlangıcı Elhamdu Lillâhi Rabbil
Âlemindir. Ve en ulvî makam da Cennet‟tir, baĢlangıcı da
yine Elhamdu Lillâhi Rabbil Âlemindir.
“(Melekler) Sabrettiğinize karşılık size selam
olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir!
Derler.” ( Rad sûresi 24. âyet)
Ruhumuzu teslim ettiğimiz an gözlerimiz ruhumuzun
gidiĢini takip eder çünkü göz perdemiz artık açıktır. Dolayısı ile
ölen kiĢinin gözleri bir yerlere bakıyor olabilir.
172
Peygamber Efendimiz s.a.v. bize ölen kiĢinin gözlerini
kapatmamızı buyurmuĢtur ve kendileri de uygulamıĢlardır.
Ġnanca, Ġslâmiyet‟e, Kuran‟a, Peygambere ve Müminlerin
yaĢam tarzlarına tahammül edemeyenler onlara irtica gözü ile
bakanlar, O gün göz perdeleri açıldığında cehennem ile yüz
yüze geleceklerdir. Gözleri fırlayacak dilleri tutulacak, Ģahadet
getiremeyeceklerdir.
“Ve, gözleri beni görmeye kapalı (perde)
bulunan, kulak vermeye de tahammül edemez olan
kimseleri
o
gün
cehennemle
yüz
yüze
getirmişizdir.” (Kehf sûresi 100. 101. âyetler)
Ġbrahim sûresi 42. âyeti Kerimesinde buyurduğu gibi gözleri
yuvasından dıĢarı fırlayacaktır.
“O gün birtakım suratlar da asıktır. Bel kırıcı
bir felâkete uğrayacaklarını sezerler. Hayır hayır,
can köprücük kemiğine dayandı. (etrafındakiler)
Bu hastayı iyileştirecek kimdir? diye sorarlar.
Adam, ayrılma zamanının geldiğini anlar. Ayakları
birbirinin üstüne dolanır. Ogün Rabbine doğru
yolculuk vardır. Adam ne inânmıştı, ne namaz
kılmıştı. Tersine inkâr etti ve sırt çevirmişti. Sonra
çalım sata sata yürüyerek evine ailesine gitmiş,
gerilerek yatmıştı. Vay başına geleceklere! Yine
vay başına geleceklere! İnsanoğlu, başı boş
bırakılacağını mı sanır?.” (Kıyamet sûresi 24 – 36. âyetler)
Böylece Ġnançlı ve inançsız insanların hayatı sona ermiĢ
olacak ve Dünya hayatı rüyasından uyanmıĢ olacağız.
173
Gerçekleri de tüm çıplaklığıyla göreceğiz. Ama iĢ iĢten
geçmiĢ olacak. KeĢke son vakit namazımı kılmıĢ olsaydım
diyeceğiz.
Müminler iyi ki Ġslamiyet‟i yaĢamıĢız diye sevinecekler.
Münafıklar, Kafirler ve imansızlar; keĢke dünyaya geri dönmek
olsaydı da Allah, Kur‟an ve Peygamber yolunda olsaydık
diyecekler.
“O gün kâfir keşke (İnsan olacağıma) toprak
olaydım der.” (Nebe sûresi 40. âyet)
“Önceden onu unutmuş olanlar derki, doğrusu
Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler (ama biz
kulak asmadık). Şimdi bizim şefaatimiz var mı ki
şefaat etsinler veya tekrar geri döndürülmemiz
mümkün mü ki yapmış olduğumuz amellerden daha
güzelini yapalım.”
(Araf sûresi 53.âyet)
“Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir
daha dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.
(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana
konuşmayın artık.”
(Müminun sûresi 107. 108. âyetler)
Bu dünyada zengini, fakiri, iyisi, kötüsü, güzeli, çirkini,
inanmıĢı, inanmamıĢı, kimi altın kalemle, kimi kurĢun kalemle,
kimi saraylarda, kimi gecekonduda, kimi çadırda, kimi barda,
kimi meyhânede, kimi tatil köyünde, kimi tarlada bahçede,
kiminin saçı açık, kiminin kapalı, kimi daracık pantolonla veya
giyinik çıplak, kimi bikini ile, kimi Allah‟ın rızasına uygun giysi
ile, kimi makyajlı, kimi makyajsız, kimi uçakla, kimi yaya, kimi
aç, kimi tok, kimi en üst makamda, kimi en alt makamda, kimi
imanlı kimi imansız, kimi Allah ve peygamber yolunda, kimi
zevki safa yolunda, iken sınav aniden bitecektir.
174
Önümüze konan sınav sorularını yanıtlayarak sahibine
teslim ettikten sonra milyarlarca insanın kaçamadığı ve her
Ģeyin boĢ, Cenâbı Allah‟ın baki olduğunu geçte olsa anlayıp
yaratana ister istemez teslim olacağız.
Sevdiğimiz her Ģeyi dünyada bırakıp cennet ya da
cehennem çukuru olan kabire gireceğiz.
“Tıpkı ilk yarattığımızda olduğu gibi, bize yine
yalnız başınıza geldiniz, size vermiş olduğumuz her
şeyi
arkanızda
bıraktınız,
üzerinde
etkili
ortaklarımız olduklarını sandığınız aracılarınızı
yanınızda görmüyoruz, (yandaşlarınız) aranızdaki
bütün bağlar kopuverdi.” (Enam sûresi 94. âyet)
Ġnsanların bazıları hiç ölmeyeceklerini sanırlar ve yukarıda
belirtilen, Yüce Allah‟ın arzu etmediği haram kıldığı, eylemleri,
kılık kıyafetleri, davranıĢ biçimlerini, sergiledikleri bir anda
kendilerini aniden Allah‟ın huzurunda buluvereceklerdir.
“Biz bu halde iken ölüm gelip bize çattı
derler.” ( Müddessir sûresi 47. âyet)
“De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm,
muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve
görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O
size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.”
(Cuma sûresi 8. âyet)
“De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım,
hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah
içindir.” (Enam sûresi 162. âyet)
175
Bizim dünyada ipi göğüslemiĢ olmamız büyük baĢarıdır.
“Şüphesiz inanıp yararlı işler işleyenlere,
onlara, içlerinden ırmaklar akan cennetler vardır.
İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Buruc sûresi 11. âyet)
Bizi dıĢlamalarından korktuğumuz insanlar, bir an önce Ģu
defin iĢlemi bitse de bu sıkıcı ortamdan kurtulsak düĢüncesiyle
bizi kabire koyduktan sonra güle oynaya geri döneceklerdir. Ve
biz hesabımızla baĢ baĢa kalacağız.
Evet pek yakında milyarlarca insanın kaçamadığı O, kabir
denen yere herkes girecektir.
Kitaplar, disketler çözülecek ve Cenâbı Allah‟a bütün
bunların hesabını tek baĢımıza vereceğiz.
“Ruhlar
bedenlerle
birleştiği
zaman.
(Amel yazılı) Defterler getirilip açıldığı zaman.”
(Tekvir sûresi 7. ve 10. âyetler)
“Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek
canlarınızda sorguya tabi tutulacaksınız.”
(Ali imran sûresi 186.âyet)
ĠĢte her mümin Dünyada yapmıĢ olduğu yatırımlarının
karĢılığını burada almaya baĢlayacaktır. Ve dünya hayatımız er
yada geç sonlanacaktır. Bekliyoruz ve
hep
beraber
göreceğiz….
“Her nefis, (her insan kendisi için)
hazırladığını (orada) anlar.” (Tekvir sûresi 14. âyet)
ne
176
KABİR HAYATI
Öldüğümüzde dünyada iken önümüzde ve arkamızda bizim
aynı zamanda korumalığımızı yapan „kirâmen kâtibin‟
meleklerinin tuttuğu hayır ve Ģer ile ilgili her türlü
hareketlerimizin kaydedildiği defter artık kapanmıĢ olacaktır.
“Üzerinizde muhafızlık eden değerli kâtipler
vardır. Onlar yapmakta olduklarınızı bilir ve yazar.”
(Ġnfitar sûresi 11-12. âyetler)
Yalnız geride bıraktığımız hayırlı evlatların yapacağı
duâlarla ilgili defter açık kalacaktır.
Ayrıca dünyada iken gösteriĢ olsun diye değil yalnız Allah
rızâsı için yaptırdığı cami, okul, yol, su getirme, köprü, talebe
okutma gibi „sadakayı câriye‟ dediğimiz hayırlar kullanıldığı
süre, okuttuğu kiĢilerin ilminden istifâde edildiği süre, insanlara
doğru yolu gösteren yazılarından istifâde edildiği süre bu
hayırlardan doğacak olan sevaplar, ölen kiĢinin defterine
kayıt edilmeye devam edecektir. Orada bundan daha iyi
kazanç olamaz.
“Allah'ın mescitlerini (camilerini) sadece,
Allah'a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan,
zekat veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler
imar eder. İşte onlar doğru yolda bulunanlardan
olabilirler.” (Tevbe sûresi 18. âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde ;
“Her kim Allah rızası için bir cami inşa ederse,
Allah Cennette, onun için bir köşk bina eder.”
177
Mallarını gösteriĢ ve riya amaçlı hayır adı altında sarf
edenler ile ilgili Kuranı kerimdeki Ayeti kerime Ģöyle buyuruyor :
“Mallarını insanlara gösteriş için sarf edip,
Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah
sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin ne
fena arkadaşı vardır.” (Nisâ sûresi 38. âyet)
Konumuzla ile ilgili Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi
Ģerifinde ;
“Bizim kabirde, aklımız başımızda, bizi mezara
götürenlerin ayak seslerini bile işiteceğiz.”
Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarına uyan müminler
Ģüphesiz kabirde rahat edeceklerdir.
Münker - Nekir ve cehennem melekleri Cenâbı Allah
tarafından görevlendirilmiĢ güçlü, kuvvetli ve acımasız
meleklerdir.
“Ey inananlar; kendinizi ve âilenizi yakıtı
insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun
başında iri gövdeli, sert tabiatlı, Allah‟ın
kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve
emredildiklerini yapan melekler var.” (Tahrim sûresi 6.âyet)
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifinde Ģöyle
buyurmaktadır ;
“Bunlar kabire konan kişiye; Rabbin kim?
Peygamberin kim? Dinin nedir? Kitabın hangisidir?
Kıblen neresidir? Sorularına cevap isteyecekler.”
178
Aklımız ve hafızamız yerinde olduğu için müminler
rahatlıkla cevaplayabileceklerdir.
“Allah, iman edenleri, dünya hayatında da,
ahirette de sağlam bir söz üzerinde tutar; zalimleri
de sapıttırır.” (Ġbrahim sûresi 27. âyet)
Ama diğerleri ĢaĢkınlık içinde olacaklardır. Çünkü orada
yalan ve takiyye yoktur. Dünyada iken ilgilenmediği hiçbir Ģeyin
adını hatırlamayacak ve sapıtacaklardır.
Dolayısıyla Ġslâm ve uygulaması ile ilgisi olmayanlar;
Münker ve Nekir meleklerine cevap veremeyecekler ve
ağızlarından sadece, Haa… Haa… Haa… sözlerinden baĢka
bir söz çıkmayacaktır.
Peygamber Efendimiz s.a.v. bize hadisi Ģerifinde böyle
buyurmuĢtur.
Çünkü onlar dünya hayatında iken Allah kanunlarını kâle
almadıkları için kalpleri ve kulakları mühürlenmiĢti.
“Allah
onların
kalplerini
ve
kulaklarını
mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde bir de perde
vardır. Ve büyük azab onlaradır.” (Bakara sûresi 6.âyet)
Kabir sorgulanmasından sonra ruhlarımızın bazıları yer
yüzünde kalır, bazıları bedenleri terk ederler çeĢitli berzah
alemlerine giderler.
Zaten vücudumuzu teĢkil eden bedenimizin etleri ve diğer
organlarımızın element bileĢimleri aynen toprakta bulunan
elementler ile örtüĢmektedir.
179
“Sizi ondan (topraktan) yarattık; yine oraya
döneceksiniz ve bir kez daha sizi ondan
çıkaracağım.”
(Taha suresi 55. ayet)
Dolayısı ile topraktan yaratıldık ve yine toprak olacağız.
Yani toprak bizim yabancımız değildir.
“Toprak bizim anamızdır.”
Peygamber Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur.
Çünkü biz cenin halinden ölünceye kadar tatlısı, ekĢisi,
acısı, sebzesi, meyveleri ve diğer yiyecekleri topraktan temin
etmiĢ idik.
Hal böyle olunca bizim fiziki bedenimiz yine toprakta yok
olacak, görünen bir varlıktan görünmeyen bir varlık haline
dönüĢeceğiz.
Aynen dünyaya gelmeden önceki halimiz gibi. Yalnız bir
farkla; dünyaya gelmeden önce tertemiz ve günahsız idik. ĠĢte
bize geçici olarak refakat ettikten sonra bedenden ayrılan asıl
olan ruhumuz kabir sorgulamasından sonra takva derecesine
göre berzah aleminde güzel geniĢ misk kokulu bir makama
sahip olacaklar veya hak ettiği cezaları çekmeye baĢlayacaktır.
Böylece ruhların Kıyâmet gününe kadar konaklayacağı
berzah aleminin dereceleri dünyada ruh bedendeyken iyi veya
kötü amel derecesine göre değiĢecek .
Cenâbı Allah‟ın yap yapma buyruklarını kimseden
çekinmeden, dıĢlanırım, kınanırım korkusuna kapılmadan
yerine getirenler ise takvâ derecelerine göre çeĢitli güzelliklere
sahip olan berzah aleminde toplu halde âhirete kadar
bekleyecekleri yerlerini alırlar.
180
“Sana ruh hakkında soru sorarlar. Deki ruh
Rabbimin işlerindendir. Size ancak az bir bilgi
verilmiştir.”
(Ġsra sûresi 85. âyet)
Kura‟n Kerimde bu âyet ile ilgili yorum Ģöyledir ;
(Bu âyet insan için ruhun mahiyetini anlamanın imkansız
olduğunu ifade etmektedir. Nitekim „ruhun mahiyeti‟ problemi,
asırlardır insanlığı en çok düĢündüren konulardan biri olmakla
beraber, halen meseleye nihai bir çözüm getirilememiĢ ve öyle
görünüyor ki bundan sonrada getirilemeyecektir. Nitekim artık
pek çok mütefekkirin aynı kanaate varmıĢ olması, bu konuda
Kur‟anı Kerimin haklılığını teyit etmektedir.)
Peygamber Efendimiz s.a.v.‟in ruhu berzah aleminin en
yüksek mertebesinde olacaktır.
Sonra diğer peygamberlerin ve Ģehitlerin ruhları gelir. Daha
sonra da Salih ve mûti kulların ruhları gelir.
ġehitler ve Allah‟ın sevgili kulları cenneti seyredecekler ve
hatta berzah aleminden açılan pencereden cenneti yani
ebediyen kalacakları yerleri görecek ve cennet nimetlerinden
Kıyâmet gününe kadar yaralanacaklardır.
Kur‟anı kerimde müminlerle ilgili âyeti kerimelerden bazıları
Ģöyledir;
“Şüphesiz Rabbim Allah‟tır deyip, sonra onun
yolunda yürüyenlerin üzerine ölümden sonra
melekler iner, onlara „korkmayın, üzülmeyin size
vad edilen cennetle sevinin‟ derler.”
(Fussilet sûresi 30.âyet)
181
“Allah
yolunda
öldürülenleri
sakın
ölü
sanmayınız, bilakis onlar diridirler. Allah‟ın lütuf
ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli
bir halde Rablerinin yanında rızıklara mazhar
olmaktadırlar. Arkalarından ve henüz kendilerine
katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder
ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini
duymaktadırlar. Onlar Allah‟tan gelen nimet ve
keremin,
Allah‟ın
müminlerinin
ecrini
zâyi
etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler.”
(Âli Ġmrân sûresi 169-170-171. âyetler)
Diğer taraftan üzerinde kul hakkı veya zimmet bulunanlar
Ģehit dahi olsalar cennet kapısında bekletilirler. Kıyâmet günü
hesabını vermeden, borçlarını ödemeden cennete giremezler.
Efendimiz s.a.v. bize böyle buyurmuĢtur.
AĢağı alemde tutulan ruhlar yeryüzünde kalırlar. Çünkü
ameli itibariyle çok asi ruhlardır. Yüce alemdeki ruhların yanına
yükselemezler.
“Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara
inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara
gök kapıları açılmayacak ve onlar deve (veya
halat) iğne deliğine girinceye kadar cennete
giremeyeceklerdir.
Suçluları
işte
böyle
cezâlandırırız.” (Araf sûresi 40. âyet)
Dünyada iken nefislerinin arzularını yerine getirmek için
ömürlerini boĢa harcayanlar.
Yüce Allah‟a az da olsa yaklaĢmayanlar, Ģeytana yenik
düĢenler, ibâdeti ve takvâyı hafife alanlar, Ramazan ayında
oruçlulara saygısızca davranıĢlar sergileyenler.
182
Cenâbı Allah‟ın emirlerini yaĢamaya çalıĢan kadın ve
erkeklere gülenler, müminlerle kaĢ göz hareketleriyle alay
edenler.
Kendileri bir araya gelince inananlarla alay etmekten zevk
alanlar. Dünyada sorumsuzca bir yaĢama sahip olan böyle asi
kiĢilerin ruhları aĢağı alemde kalmaya mahkumdurlar. Bu aleme
de Berzahın alt tabakası denir.
“Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı.
(Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler.
Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet
gününde onların üstündedir. Allah dilediğine
hesapsız rızık verir.” (Bakara sûresi 212.âyet)
“Dünyada mücrimler imân edenlere gülerlerdi.
Müminlere uğradıklarında kaş göz hareketleriyle
alay ederlerdi.” (Mutaffifin sûresi 29-30. âyetler)
Bu ruhların toplu halde Kıyâmete kadar kalacakları diğer
yerlerden bazıları da Ģöyledir;
Devlet ve millet malını yiyenler; yedikleri onların ruhlarını
ateĢ olarak sarmıĢ bir vaziyette Berzah aleminin alt tabakasında
beklerler.
Zina; hem Allah indinde hem de insanların kabul ettiği
büyük suçlar arasındadır.
Dolayısı ile tövbe etmeden önce ölen zinaya düĢkün
kiĢilerin ruhları tandır biçiminde ateĢli bir yerde beklerler.
Efendimiz s.a.v. Miraca çıktığında bunların acıklı hali
kendisine gösterilmiĢtir.
Zinâ ile ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır. Ġlgilenenler
Kur‟an‟ı Kerimden okuyabilir.
(Ġsrâ sûresi 32.âyet)
(Nur sûresi 2-3.âyetler)
(Furkan sûresi 68.âyet) (Mümtehine sûresi 12.âyet)
183
“Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar
müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve
merhametlidir.”
(Nur sûresi 5.âyet)
Dünyada iken fâiz yani her türlü fâizli teĢvikler, krediler,
nemâlar, ana paraları hariç tefecilikle baĢkasının sırtından
geçinenlerin ve faiz alanların ruhları çeĢitli kabir azapları
göreceklerdir.
Fâiz konusuyla ilgili çok ağır âyeti kerimeler vardır. Bazıları
Ģöyledir;
“Fâiz yiyen kimseler (kabirlerinden) tıpkı
şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak
kalkarlar. Onların bu hâli „alışveriş ve ticarette fâiz
gibidir‟ demelerindendir. Oysa Allah ticareti helal,
fâizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime
Rabbinden bir öğüt gelirde Fâizden vazgeçerse,
geçmişte olan kendisinindir ve işi Allah‟a kalmıştır
(Allah dilerse onu affeder). Kim tekrar fâize
dönerse, işte onlar ateşliktir, orada devamlı
kalırlar .”
(Bakara sûresi 275. âyet )
“Ey
iman
edenler!
Eğer
müminseniz
Allah‟tan
korkun
ve
faizi
bırakın.
Eğer
bırakmazsanız, Allah ve Resûlüne karşı harp ilan
etmiş olursunuz. Tövbe ederseniz, ana paranız
sizindir. Böylece zâlim olmazsınız, zulme de
uğramazsınız.”
(Bakara sûresi 278-279.âyetler)
Diğer âyeti kerimeleri ilgilenen
okuyabilir.
Kur‟an‟ı Kerimden
(Bakara sûresi 276. 280. 281.âyetler) (Âli Ġmrân sûresi 130. âyet)
(Nisâ sûresi 161.âyet)
184
Ġçki, kumar, uyuĢturucu ve diğer haramlara müptelâ
olanların ruhları kabir âleminde diğerleri gibi ceza çekecekler.
“Ey iman edenler içki, kumar, fal ve şans
oyunları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak
durun. Şeytan içkide ve kumarda ancak aranıza
düşmanlık ve kin sokar.” (Mâide sûresi 90. ve 91. âyetler)
“Ancak bundan sonra tövbe edip ıslah olanlar
müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve
merhametlidir.” (Nur sûresi 5.âyet)
“De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi
aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın
rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün
günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan,
çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)
ĠĢte firavun ve benzeri ruhlara sabah akĢam cehennem
ateĢi gösterilecek, cehennemde kalacakları yeri göreceklerdir.
Kıyâmet kopunca da azabın en çetinine gireceklerdir.
“(Azaptan biride) Ateştir ki, onlar sabah akşam
buna sokulurlar. Kıyametin kopacağı günde, Firavn
ailesini azabın en çetinine sokun, denilecek.”
(Gâfir (Mûmin) sûresi 46.âyet)
Özetle isyancı, âhirete hazırlıksız intikal eden ruhlar çeĢitli
kabir azabı görecekler. Değerli Ġslâm alimlerine göre
insanoğlunun 4 devresi vardır ;
185
1- Ana rahminde 3 karanlık bölgede yaradılıĢımız.
2- Dünyaya geliriz yavaĢ yavaĢ büyürüz kendi irademizle
dünyamızı ve âhiretimizi en iyi Ģekilde hazırlarız veya ikisini de
berbat eder ve ölürüz.
3- Berzah alemi büyük bir alemdir. Her ruh ameline ve
itikadına göre bu alemde yerini alır ve Kıyâmetin kopmasını
bekler.
4- Mahkeme-i Kübra yani büyük mahkeme kiĢiyi ya
cennete ya cehenneme gönderecek ve sonsuza kadar bir
baĢka hayat baĢlayacaktır.
* * * * * * * * *
Helâl et konusunu da dikkatinize arz etmek istiyorum.
Önemli bir konu olan ve Kur‟anı Kerimde; üzerine besmele
çekilmeden kesilen hayvanların etlerini yemeyiniz. Buyruğu
vardır. (Besmele unutularak kesilenler hariç) Tabi bizim et
alırken sormamız ve öğrenmemiz yeterlidir. Sorumluluğu karĢı
tarafa aittir. Ama yinede güvenilir yerleri tercih etmemiz gerekir.
“Allah‟ın âyetlerine inanıyorsanız, yalnızca
onun adı anılarak kesilen şeylerden (hayvanlardan)
yiyin.” (Enam sûresi 118.âyet)
Diğer âyeti Kerimeleri arzu eden Kur‟an‟ı Kerimden
okuyabilir. (Enam sûresi 119.- 121.-138. âyetler)
186
KIYÂMET
Kıyâmet günü yeniden ayağa kalkıĢ (kıyam) günüdür.
Ölümden sonra yeniden dirilme günüdür. Huzura çağrılma
günüdür.
Dünyada iken Allah için ne yapıp ne yapmadığımız
hususunda iyi veya kötü amallerimiz için hesap verme günüdür.
(Velbasu badel mevt) Hani imânın Ģartlarını sayarken deriz
ya, iĢte ölümden sonra bu diriliĢ gününe inanmaktır.
“Sonra sizi bir tek çağırışla çağırdığı zaman
bir de bakarsınız ki yerden diriltilip çıkacaksınız.”
(Rum sûresi 25. âyet)
ĠĢte uyku kalkıĢına da Arapça da kıyam denir. Topraktan
dirilerek kalkmamız ile uykudan kalkmamız arasında fazla
bir fark yoktur . Karanlık bir ortamda ve zaman göstergesi
olmayan bir yerde az veya çok ne kadar süre kaldığımızı
anlayamayız.
Aynen Ashabı Kehfin mağarada 309 yıl uyuduktan sonra
kendi aralarında; kaç gün kaldık? diye sorunca, bir gün veya
daha az dedikleri gibi.
Ashâbı kehf ile ilgili ayeti kerimelerde Ģöyle buyurur ;
“Bir gün yada günün bir parçası kadar kaldık,
dediler (kimide) şöyle dedi; Rabbimiz kaldığımız
müddeti daha iyi bilir.” (Kehf sûresi 19. Ayet)
“Onlar mağaralarında 3 asır kalmışlar ve
dokuz yılda buna ilâve edilmiştir.” (Kehf suresi 25.âyet)
187
Ashâbı kehf‟i mağarada 309 yıl uyutup sonra tekrar
diriltmesi yine Yüce Allah‟ın gücü ve kudretidir, bu olayda da
yine mucizelerinden birisi tecelli etmiĢtir..
Cenâbı Allah Kıyâmet gününün çok yakın olduğunu bize
bildirmektedir. Kur‟anı Kerimde Kıyâmetle ilgili kırka yakın âyeti
kerime vardır.
“Kıyamet yaklaşmaktadır fakat insanları çoğu
buna inanmazlar.” (Gâfir(Mûmin) sûresi 59. âyet)
Kıyâmet gününü ve ne zaman kopacağını Cenabı Allah‟tan
baĢka hiç kimse bilemez. Eğer bilmiĢ olsalardı
düĢünemeyeceğimiz ve Ayrıca bilemediğimiz bir çok problem
doğabilirdi. Aynen ne zaman öleceğimizin saklı olduğu gibi.
Yüce Allah Kur‟an‟ı Kerimde, Ġnsanlara bir çok Ayeti kerime
ile yapmıĢ olduğu tüm uyarılarına rağmen, peĢinde koĢtuğu
Ģeyin doğru veya yanlıĢ olup olmadığını görmesi için kıyamet
gününü gizlemiĢtir.
“Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye,
zamanını nerede ise gizli tuttuğum kıyamet saati
mutlaka gelecektir.” (Taha sûresi 15. âyet)
“Ey insanlar Allah‟tan korkun, çünkü Kıyâmet
günü depremi müthiş ve büyük bir olaydır .”
(Hac sûresi 1.âyet)
188
“O gün gözlerin kamaştığı zaman, ayın
tutulduğu, güneşin ve ayın bir araya geldiği zaman,
insanın kaçma yeri neresidir? (âcil kaçış yeri)
dediği zaman.” (Kıyâmet sûresi 6-7-8-9.âyetler)
Yukarıdaki âyeti kerimede „kaçma yeri neresidir?‟ olarak
görünen mealin, Arapça aslındaki „eynel mafar‟ buyruğunun
anlamını tam olarak bulamıyoruz, aslında bu buyruğu Ģöyle tarif
edebiliriz; Yukarıdaki kaçma olayı bir kuĢun insandan
kaçmasına veya herhangi bir mahlukatın birilerinden korkarak
kaçma olayı gibi değildir. Oradaki kaçma olayı Arapça aslında
olduğu gibi „mafar‟ fırlatmak kelimesinin türemesinden gelir, bir
rampadan âdeta fırlamak gibi veya bir çıtanın önünde canını
kurtarmak için var güçü ile koĢan bir ceylan gibi, veya inançsız
kiĢinin son nefesinde canını almak için gelen Azrail a.s.‟dan
eğer gücü yeterse ok gibi fırlayarak yattığı yerden kaçmak
istemesi gibidir. Bu mübarek buyruğun Arapça‟daki aslı budur
ancak bu Ģekilde bir tarif ile anlaĢılabilir.
„Mafar‟ Buyruğu ile ilgili diğer ayeti kerimeler de Ģöyledir :
“Sanki onlar ürkmüş zebralar gibi. Aslandan
kaçmaktadır.” (Müddessir sûresi 50. 51. âyetler)
Cenâbı Allah Kıyâmetin kopmasını dilediği an emir buyurur.
“Kıyâmet günü Allah‟ı yalanlayanların yüzleri
simsiyahtır. Cehennemde onlara barınacak yer mi
yoktur.” (Zumer sûresi 60. âyet)
“Ogün insanların küçük kelebekler gibi ateş
etrafında sersemce döndüğü zaman, dağların
hallaç pamuğu gibi atıldığı zaman.” (Karia sûresi 4-5.âyetler)
189
“O gün insanlar kendisine muhâlefet etmeden
davetçiye (İsrâfil‟e) uyacaklar. Artık çok esirgeyici
Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden
fısıltıdan başka bir ses işitilmez.” (Taha sûresi 108. âyet)
“Yer başka bir yere, gökler de (başka göklere)
değiştirildiği ve (insanlar) bir ve kahredici olan
Allah‟ın huzuruna çıktıkları gün (Allah bütün
zalimlerden intikam alacaktır).” (Ġbrahim sûresi 48. âyet)
“Sura üflenince kabirlerinden çıkıp Allah‟ın
huzurunda olacaklar. Ve diyecekler ki vay halimize
kim çıkardı bizi yattığımız yerden demek ki
müminler haklıymış Allah‟ın vaadi yerine geldi.”
(Yâsin sûresi 51.52.53. âyetler)
“Sura üflenince, Allah'ın dilediği bir yana,
göklerde olanlar, yerde olanlar hepsi düşüp ölür.
Sonra Sura bir daha üflenince hemen ayağa kalkıp
bakışır dururlar.” (Zumer sûresi 68. âyet)
Kur‟anı Kerimde yukarıdaki Âyetle ilgili yorum Ģöyledir;
(Birinci surda Allah‟ın dilemesi ile ölmeyip kalanlar; Cebrail,
Mikâil, Ġsrâfil, Azrail veya hâmili arĢ ya da Rıdvan melekleri,
hûriler, cennetin hazinedârı olan Mâlik ile cehennem bekçileri
olan zebânilerdir. Bu âyete göre nefha (sur) ikidir. Birinci sur
ölüm nefhası, ikincisi de Bâs (diriliĢ) nefhasıdır.)
“O gün gökyüzü yarıldığı zaman, kabirlerin
içindekileri dışarı çıkardığı zaman, denizlerin
birbirine katıldığı zaman.” (Ġnfitar sûresi 1-2-3-4.âyetler)
190
Az veya çok Cenâbı Allah‟ın emirlerine riâyet ederek ibâdet
etmiĢ olanlar, ona Ģirk koĢmayanlar, emirlerini yerine getirmiĢ
olanlar, kısmen yapmıĢ bir bölümünü yapamamıĢ ve sonrada
tövbe etmiĢ tövbeden sonra dönüĢ yapmamıĢ her fırsatta
Rablerinden özür dilemiĢ müminler Allah‟ın izni ile kurtuluĢa
ereceklerdir
Kabirlerinden rahatlıkla çıkacaklar. Sanki her Ģey gâyet
doğalmıĢ gibi. Ve onlara yol gösteren Melekler kendilerini
rahatlatacaktır. Fizikleri düzgün olarak bir an önce Rablerine
kavuĢmayı arzu edeceklerdir.
“En büyük dehşet bile onları tasalandırmaz.
Melekler onları (kabir çıkışında) şöyle karşılar; işte
bu size vaat edilmiş olan mutlu gününüzdür,
derler.” (Enbiyâ sûresi 103.âyet)
“O gün gök yüzü beyaz bulutlar
yarılacak
ve
Melekler
bölük
indirileceklerdir.” (Furkan sûresi 25. âyet)
halinde
bölük
“O gün kim hayır ve hasenât ile gelirse ona
daha hayırlısı verilir ve onlar büyük korkudan emin
(muaf) kılınırlar.”
(Nemil sûresi 89.âyet
“O gün müminlerin yüzleri sevinçli, güleç ve
müjdeli olacaklar.” (Abese sûresi 38. ve 39. âyetler)
Kıyâmet gününde yukarıda âcizane arz ettiğim gibi yer ve
gök Allah‟ın iznini alıp çekilecek, milyarlarca insan kabirlerden
dıĢarı çıkacak ve yeryüzünün dümdüz olduğu mahĢerde
amellerimize göre çeĢitli kılık ve fiziklerde yüce Allah‟ın
huzurunda hesap vermek için toplanacağız.
191
Bir diğer hesaplaĢma ise insanlar üzerinde hakkı olan
hayvanları da Cenâbı Allah tekrar diriltecek ve insanlardan
haklarını alacaklar ve sonra tekrar toprak olacaklardır.
Bunları gören kâfirler (din düĢmanları) keĢke bizde toprak
olsaydık diyeceklerdir.
“Biz pek yakında gelecek bir azap için sizi
uyardık. Kişi iki eliyle yaptıklarını göreceği güne
hazır olsun. O gün kafir, (inanmayan, keşke insan
olacağıma ) toprak olsaydım der.” ( Nebe sûresi 40 . âyet )
“O gün, inkâr edip Peygambere baş kaldırmış
olanlar, yerle bir olmayı ne kadar isterler ve
Allah'tan bir söz gizleyemezler.” (Nisa sûresi 42. âyet)
* * * * * * * * *
Diğer bir konu olan gelir ve giderlerimizle ilgili Yüce Allah
Kura‟nı Kerimde Ģöyle buyurmaktadır :
“Nihayet O gün dünyada kazanıp harcadığınız
nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”
(Tekâsür sûresi 8. âyet)
Bu âyeti Kerime ile ilgili Kur‟anı Kerimde ki yorum Ģöyledir :
(Ġnsanoğlu dünyada geçirdiği ömründen sıhhat ve afiyetten,
kazanıp harcadığı mal-mülk ve servetten, harcadıklarından,
harcamayıp geride bıraktıklarından birer birer hesap verecek.
Buharinin rivayet ettiği gibi hadisi Ģerifte, iki nimet vardır ki
insanların çoğu bunların değerinden habersizdir : Sağlık ve boĢ
vakittir. Zira kazanmak ve hayır yapmak bunlara bağlıdır.)
Böylece insanlar dünyadaki tüm kazaçlarını ve giderlerini
nereye sarf ettiklerinden hesaba çekileceklerdir…
192
MAHŞER VE MİZAN
MahĢer, Arapça da bir araya gelip sıkıĢık bir halde
toplanma anlamına gelir. Kıyâmet koptuktan sonra yüce Allah
görünen görünmeyen tüm varlıkları diriltmiĢ olacaktır.
“O gün ki dağları yerinden götürürüz,
yeryüzünün çırılçıplak olduğunu görürsün ve bütün
ölüleri bırakmaksızın onları mahşerde toplamış
olacağız.” (Kehf sûresi 47.âyet)
Ġnsanlar, Hayvanlar, kuĢlar, Ģeytanlar, cinler, zenginler,
fakirler, patronlar, iĢçiler, en yüksek ve en alt makamdakiler,
âmirler, memurlar mahĢerde toplanacaktır.
“Yeryüzünde
yürüyen
hayvanlar
ve
(gökyüzünde) iki kanadıyla uçan kuşlardan (ne
varsa) hepsi ancak sizin gibi ümmetlerdendir,
(onlarında durumları, rızıkları, ecelleri takdir
edilmiş ve yazılmıştır). Biz o kitapta hiçbir şeyi
eksik bırakmadık. Nihayet (onların hepsi) toplanıp
rablerinin huzuruna getirileceklerdir.”
(Enam sûresi 38. âyet)
Herkes dünyada kime inandıysa onun liderliğinde birlikte
toplanırlar.
Müminler, münâfıklar, ellerine her fırsat geçtiğinde Ġslâm
dinine hakaret edenler, kâfirler, kendi önderleri ve öğreticileri ile
beraber toplanırlar.
Müminler ĠnĢallah Peygamber efendimiz s.a.v.in Sancağı
altında toplanıp Cennete gireceklerdir.
193
Zira Kur‟anı Kerimde ;
“Firavun Kıyâmet gününde kavminin önüne
düşecek ve onları çekip ateşe götürecektir.
Varacakları yer ne kötü yerdir.” (Hud sûresi 98.âyet)
MahĢer günü çok zorlu bir gündür. O gün herkesin kendi
derdi vardır. Herkes kendini kurtarmaya çalıĢacaktır. Ama her
Ģey nâfile, boĢ.
Kur‟anı Kerimde de mahĢerle ilgili bir çok âyet vardır.
Bu âyetlerden bazıları Ģöyledir ;
“Ne Mesih nede Allah‟a yakın melekler Allah‟a
kulluk yapmaktan çekinmezler. Ona kulluktan
çekinip büyüklenen kimselerin hepsini yakında
huzuruna toplayacaktır.” (Nisa sûresi 172.âyet)
“Takva sahiplerini grup halinde, mahşerde
çok
merhametli
olan
Allah‟ın
huzurunda
topladığımız ve günahkarları da susuz olarak
cehenneme sürdüğümüz gün.” (Meryem sûresi 85-86. âyetler)
“O günde sûra üflenir ve biz o zaman din
düşmanlarını gözleri korkudan gömgök bir halde
mahşerde toplarız.” (Taha sûresi 102.âyet)
“O gün sûra üflendiğinde Allah‟ın istedikleri
hariç göklerde ve yerde kim varsa (büyük)
korkuyla sarsılıp huzura boynu bükük gelecekler.”
(Nemil sûresi 87.âyet)
ĠĢte o gün; O mahĢer gününde önümüzde ve arkamızdaki
muhafız meleklerinin tuttuğu defterler açılacak ;
194
“Her insanın amel defterini boynuna astık.
İnsan için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne
konacak bir kitap çıkarırız. Kitabını oku! Bugün
sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.”
( Ġsra sûresi 13.ve 14. ayetler)
“Ölüm sarhoşluğu bir gün gerçekten gelirde,
(ey insan) bu senin öteden beri kaçtığın şeydir
denir. Sura üfürüldü mü, işte bu geleceği vaat
edilen
gündür. Herkes yanında bir sürücü birde
şahitle beraber gelmiştir.” (Kaf sûresi 19-20-21.âyetler)
“Suçluların
ondan
korkmuş
olduklarını
görürsünüz. Vay halimize derler. Bu nasıl kitapmış
küçük,
büyük
hiçbir
şey
bırakmaksızın
yaptıklarımızın hepsini sayıp dökmüş, böylece
yaptıklarını
karşılarında
bulmuşlardır.
Senin
Rabbin kimseye zulmetmez.” (Kehf sûresi 49.âyet)
“Yeryüzü Rabbinin nûru ile aydınlanır, kitap
konulur, peygamberler ve şehitler getirilir ve
aralarında hakkaniyetle hüküm verilir, onlara asla
zulmedilmez. Herkes ne yaptıysa tamamen
karşılığı
verilir.
Aslında
Allah
onların
ne
yaptıklarını en iyi bilendir. Rabbine karşı
gelmekten sakınanlar ise bölük bölük cennete
sevk edilir. Oraya varıp ta kapılar açıldığında
cennet bekçileri selam size tertemiz geldiniz, artık
ebedi kalmak üzere girin buraya derler.”
(Zumer sûresi 73.âyet)
195
“O gün hesap için huzura alınırsınız. Kitabı
sağ tarafından verilenler, alın kitabımı okuyun,
doğrusu ben hesabımla karşılaşacağımı zaten
biliyordum, der.” (Hakka sûresi 19. 20.âyetler)
“Kimin kitabı sağından verilirse kolay bir
hesaba çekilecek ve sevinçli olarak âilesine
dönecek, kimin kitabı arkasından verilirse derhal
yok olmayı temenni edecek ve alevli ateşe
girecek, bilinsin ki dünyada âilesi içinde şımarıktı,
o hiçbir zaman Rabbine dönmeyeceğini sandı.
Onlara elim bir azabın müjdesi vardır. işleyenler
müstesna, onlar için arkası kesilmeyen mükâfat
İmân edip Sâlih amel vardır.”
(ĠnĢikak sûresi 7. âyetten 14. âyete kadar)
Yukarıdaki âyeti kerimenin Kur‟anda ki Yorumu Ģöyledir;
(Dünyada zengin ve Ģımarık olup etrafına yardım etmeyen,
egoist olarak yaĢayan, zenginliği kendisi için bir imtiyaz vesilesi
sayanlardır. Fakirleri ve yoksulları hiç düĢünmeyen kimselerin
âhiretteki acıklı hali sergilenmektedir. Dünyadaki durumlarına
göre dirileceklerini sanıyorlardı. Sonuç ise umdukları gibi
olmadı.)
“Cennet ehli, cehennem ehline Allah‟ın vaat
ettiğini buldunuz mu? diye soracaklar. Evet
derler, ve aralarından bir münadi Allah‟ın lâneti
zalimlerin üzerine olsun diye bağırır.”
( Araf sûresi 44 .âyet )
196
“Ateş ehli cennet ehline seslenecek, Allah‟ın
size verdiği rızktan birazda bize verin, diyecekler.
Onlarda; Allah onları kâfirlere haram etti
diyecekler. Onlar ki dinlerini bir eğlence oyun
edindiler, dünya hayatı onları aldattı. Onlar bu
günleri
ile
karşılaşacaklarını
unuttular
ve
âyetlerimizi bile bile inkar ettikleri gibi
bizde
bugün onları unuturuz.” (Araf sûresi 50 ve 51.âyetler)
Peygamber Efendimiz s.a.v. bize ayrıca beĢ Ģeyden
sorgulanacağımızı buyurmuĢtur.
1- Ömrünü nerede tükettin.
2- Gençliğini nasıl geçirdin.
3- Bildiklerini uygulayıp uygulamadığını.
4- Malını nereden kazandın.
5- Nerede harcadığı sorulacaktır.
Müminler bu sorulara kolaylıkla cevap vereceklerdir,
inkarcı ve zalimler ise ince ve titiz bir sorgulamaya tabi
tutulacaklar, müminlerin yüzleri sevinçli, diğerlerinin ise kapkara
olacağı o güne mutlaka hazırlıklı olmalıyız.
“Yüzler var ki, o gün parıl parıl Güleçli, sevinçli
ve müjdeli. Yüzler de var ki, o gün toz kaplanmış.
Onları karanlık bürümüştür. İşte onlar kâfirlerdir,
haktan sapanlardır.” (Abese sûresi 38- 42. âyetler)
197
“Yapısını Allah korkusu ve hoşnutluğu temeli
üzerine kuran mı hayırlıdır, yoksa yapısını kaymak
üzere olan bir yarın üzerinde kurup da o yarla
birlikte cehenneme kayan kimse mi hayırlıdır?
Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.”
(Tevbe sûresi 109. âyet)
ġüphesiz insanoğlunun dünyada kazandıklarını ve
kaybettiklerini, kiĢinin yapmıĢ olduğu ibadetleri takva derecesine
göre Cenâbı Allah hikmetinden suâl olmayan Mahkemesinde
değerlendirecek ve sonucumuzu da buna göre belirleyecektir.
ĠĢte dünyada Ģeytan ve onun baĢı iblisten her ne kadar
uzak kalmak istesek de bizi bazen bir Ģekilde yanıltabiliyorlar.
Biz davranıĢlarımızla onların tuzaklarına göre tedbir
almalıyız.
Biz onları görmüyoruz ama onlar hep yanı baĢımızda
dolaĢıyorlar. Eğer biz onları görseydik Dünya yaĢamı bizim için
zor ve tatsız bir yaĢam Ģekline dönüĢürdü.
Dolayısıyla Cenâbı Allah bize görmemiz gerekeni
görebilecek kadar yetenek vermiĢtir. Her Ģeyin tamamını ve
aslını ölümden önce ve sonra göz perdemiz açıldıktan sonra
göreceğiz.
198
ŞEFAAT
Yüce Allah‟a ve Peygambere itaat derecelerine göre,
Peygamber Efendimiz s.a.v. müminlerin bazı hata ve
günahlarının affı için Allah‟ın izni ile Ümmetine Ģefaatte
bulunacaktır.
Müminlerin ona yakınlık derecesine göre yani onun
sünnetlerine sımsıkı yapıĢanları Ģefaatçimiz Peygamber
Efendimiz s.a.v., orada yalnız bırakmayacak, Allah izin verir ise
bizlere Ģefaat hakkını kullanacaktır.
ġefaatle ilgili âyeti kerimeden bazıları Ģöyledir ;
“Deki; bütün şefaat Allah‟ın iznine bağlıdır.
Göklerin ve yerlerin hükümranlığı onundur. Sonra
ona döndürüleceksiniz.” (Zumer sûresi 44.âyet)
Değerli Ġslam âlimleri ; küfür ehli ve münâfıklar için Ģefaatin
bulunmadığı Kıyâmet gününde Hz. Muhammed, diğer
peygamberler ve Allah‟ın has kulları Allah‟ın izni ile günahkâr
müminler için Ģefaatte bulunabilirler derler.
“Semâvat ve yeryüzünde olan her şey onundur,
izni olmadan hiç kimse şefaat edemez.”
(Bakara sûresi 255.âyet)
“Rahman nezdinde söz ve izin alandan
başkasının şefaate gücü yetmez.” (Meryem sûresi 87.âyet)
“Allah onların önlerindekini de arkalarındakini
de bilir, Allah rızasına ulaşmış olanlardan
başkasına
şefaat
etmezler.
Onlar
Allah
korkusundan titrerler.”
(Enbiyâ sûresi 28.âyet
199
CENNET
Cennetle ilgili Kur‟anı Kerimde 150 ye yakın âyeti kerime
vardır.
Kur‟anı Kerimde cennetle ilgili bazı âyeti kerimeler Ģöyledir;
“Gerçekten mümin olup salih amel işleyenler,
onlar
cennetliktir,
onlar
orada
devamlı
kalacaklardır.”
(Bakara sûresi 82.âyet)
“Rabbinizin affına ve takva sahipleri için
hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar
olan cennete koşun.” (Âli Ġmrân sûresi 133.âyet)
“Erkek olsun, kadın olsun her kim mümin
olarak iyi işler yaparlar (Allah yolundan sapmazlar)
işte onlar cennete girer ve zerre kadar haksızlığa
uğramazlar.” (Nisa sûresi 124.âyet)
“İman eden Salih kişilere gelince, onlar için
konak olarak Firdevs Cennetleri vardır. Orada
ebedi kalacaklar. Oradan hiç ayrılmak istemezler.”
(Kehf sûresi 107. 108. âyetler)
“Allah deyip sonra dosdoğru yaşayanlara
korku yoktur ve onlar üzülmeyecektir. Onlar
cennet
ehlidirler,
yapmakta
olduklarına
(ibâdetlerine) karşılık orada ebedi kalacaklardır.”
(Ahkaf sûresi 13 ve 14. âyetler)
200
“Gerçekten insan pek hırslı yaratılmıştır.
Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryât
eder. İyilik dokunduğunda ise pinti kesilir, ancak
şunlar öyle değildir. Namaz kılanlar, namazları da
devamlıdır
(ihmal
göstermezler)
mallarından
isteyene (ve istemeyene de), mahrum kalmışa belli
bir hak tanıyanlar, ceza (hesap) gününün
doğruluğuna inananlar, Rablerinin azâbından
korkanlar, mahrem yerlerini koruyanlar ancak
eşlerine karşı müstesnâ. Bundan öteyi isteyenler
ise haddi aşanların ta kendileridir. Emânetlerine ve
sözlerine
riâyet
edenler,
yalancı
şahitlik
yapmayanlar, namazlarını koruyanlar işte bunlar
cennetlerde ikramlara maruz kılınırlar.”
(Meâric sûresi 19.âyetten 35.âyete kadar)
Kur‟anı Kerimde yukarıdaki âyetlerle ilgili yorumda da
Ģöyle der;
(Makbul kulların özellikleri sayılırken baĢta ve sonda
namaza yer verilmiĢtir. Namazın önemini apaçık ortaya
koymaktadır. 22. âyette namaza devam etme ve bu konuda
ihmal göstermeme noktasına temas edilmiĢtir. 34. âyette ise
namazın bütün haklarını vermenin yani bir taraftan erkan ve
âdâbına riâyet etmenin, diğer taraftan namaz dıĢındaki
davranıĢlarda da namazın kazandırdığı ulvi hasletlerin
korunmasının önemine iĢaret edilmektedir.)
Böylece haramlardan uzak kalıp sabrı kendine ilke
edinenler Allah indinde çeĢitli, târif edilemeyen güzellikte ve
aklın hayal bile edemeyeceği her türlü nimetlere sahip
olacaklardır.
Cenneti hak edip kazanan müminler eğer onlarda
kazandılarsa ailesi, karısı, çocukları, babaları, anneleri yani
zürriyetleri ile beraber olabilecekler.
201
“O Ând cennetleridir, oraya babalarından,
eşlerinden ve çocuklarından Salih olanlarla
beraber girecekler. Orada meleklerde onlara eşlik
edecektir.” (Ra’d sûresi 23.âyet)
Dünyadaki güzellik ve yakıĢıklılığın yanında cennetteki
güzellikler tarif edilemez. Öyle ki o güzelliğe bir bakıĢ belki
aylar, yıllar sürecek ve ona doyamayacaklardır.
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi Ģerifi Ģöyledir ;
“Allah teâlâ buyurdu ki; Ben Salih kullarıma
ötelerde öyle şeyler hazırladım ki, ne göz görmüş
ne kulak işitmiş nede kimsenin hayaline gelmiştir.”
Cennetin nimetlerinden erkekler kadar kadınlar da istifade
edecek, bütün nimet ve ihsanlar her iki cinse de verilecektir.
Hurilerden daha güzel yaratılan Cennet ehli dünya kadınları,
güzellikte o kadar ileride olacaklar ki bu konudaki hadisi Ģerif
Ģöyle buyurmaktadır:
“Eğer Cennet kadınlarından birisi yeryüzüne
teşrif etse yeryüzü misk kokusu ile dolar, onun
parlaklığı da güneşin ve ayın ışığını yok eder.”
Yani güneĢin ve ayın ıĢığını kapatacak kadar
parlaklığa ve cazibeye sahip olan bir kadın bundan daha
güzel bir Ģeyi tahayyül etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla
Yüce Allah ne erkeğe nede kadına zulüm etmez.
“Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şey için
zulmetmez. Fakat insanlar kendi kendilerine
zulmederler.”
(Yunus sûresi 44. âyet.)
202
Konular ile ilgili diğer ayetler;
“Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara,
içinde ebedî kalmak üzere altından ırmaklar akan
cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler
vâdetti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte
büyük kurtuluş da budur.” (Tevbe sûresi 72. âyet)
“Şüphesiz takvâ sahipleri için de başarı ödülü
vardır. Bahçeler, bağlar, Göğüsleri tomurcuk gibi
kabarmış yaşıt kızlar, Ve içki dolu kâse (ler).
Onlar orada ne boş bir lâkırdı ne de yalan işitirler.”
(Nebe sûresi 31- 35. âyetler)
“Bugün cennetlikler, nimetler içinde sâfa
sürerler, onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara
kurulurlar.”
(Yâsin sûresi 55 ve 56. âyetler)
“Mâinden doldurulmuş testiler ve kadehlerle ki
bu şaraptan ne başları ağrır, nede akılları giderilir.
Beğendikleri meyveler, canlarının çektiği kuş
etleri, saklı inciler gibi iri gözlü
hûriler,
yaptıklarına karşılık onlara verilir. Orada boş bir
söz ve günaha sokan bir laf işitmezler. Duydukları
söz yalnız „selam, selam‟dır.”
(Vâkıa sûresi 18.âyetten 26.âyete kadar)
Yukarıdaki âyetlerle ilgili Kuran‟daki yorum Ģöyledir ;
(Hayır yarıĢında ileri giden sâbıkların kavuĢacağı nimetlere,
yukarıdaki âyetlerde de temâs edilmiĢtir. Bu nimetlerden biri
asla bitip tükenmeyen bir kaynaktan akan ve kendisinden
kapların doldurulduğu mâin adlı cennet Ģarabıdır.)
203
“Böyle olduğu gibi biz onları ayrıca iri gözlü
hûrilerle evlendiririz.”
(Duhan sûresi 54.âyet)
“Biz ceylan gözlüleri (Hurileri), defterleri
sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır;
onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir
yaşta kılmışızdır.
Bunların bir kısmı eski
ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.”
(Vâkıa sûresi 35.den 40.âyete kadar)
Yukarıdaki âyetlerle ilgili Kuran‟daki yorum Ģöyledir ;
(yukarıdaki âyetlerde sağcıların cennetteki hayatları
anlatılmaktadır. Âyetlerin tefsirinde cennet ehlinin 30 veya 33
yaĢındaki gençler olarak cennete girecekleri, hûrilerin doğum
hâdiseleri olmaksızın yaratılacakları veya dünyadaki yaĢlı
kadınların bâkire kızlar haline dönüĢtürülecekleri rivâyetine yer
verilmiĢtir.)
“Kimin kitabı sağından verilirse, Kolay bir
hesapla hesaba çekilecek; Ve sevinçli olarak
ailesine dönecektir.” (ĠnĢikak sûresi 7. 8. 9. âtetler)
“O gün cennet takvâ sahiplerine yaklaştırılır,
cehennemde azgınlara apaçık gösterilir.”
(ġuarâ sûresi 90-91.âyet)
“Her canlı ölümü tadacaktır. Her halde
Kıyâmet günü yaptıklarınızın karşılığı tas tamam
verilecek, kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete
girerse o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya
hayatı ise aldatma ve eğlenceden başka bir şey
değildir.”
(Âli Ġmrân sûresi 185.âyet)
204
Yukarıdaki meâlde uzaklaĢtırma olarak geçen kelimenin
Arapça aslındaki “zühziha” buyruğu, Ģöyle de tarif edilebilir.
Hani yan yana oturan bir grubun aralarına bir kiĢi daha
almak için oturanların sağa sola kayarak yer açmaları gibi.
ĠĢte bu Ģekilde basenleri üzerinde kayarak cehennemden
uzaklaĢıp kıl payı Cennetin alt tabakalarından birini hak edenler
için bir örnektir.
Buradan anlaĢılıyor ki; Cenâbı Allah‟a karĢı olan
görevlerimizin bilinci içinde yaratana saygımız, icraatımız ve
ibâdetlerimiz mutlaka sorumsuzca davranıĢlarımızdan daha çok
olmalıdır.
Mizânımız ağır olsun ki Firdevs cennetlerinden birine
girme hakkını kazanalım.
Kur‟anı Kerimde;
“Orada ilk ölümden başka ölüm tatmayacaklar
ve Allah onları cehennem azâbından korumuştur.
Sürekli hayata kavuşmuşlardır, Rabbinden lütuf
olarak verilmiştir. İşte o büyük kurtuluştur.”
(Duhan sûresi 56.ve 57. âyetler)
“Kötülükten sakınanlara vaad edilen cennetin
durumu şöyledir: Orada bozulmayan temiz sudan
ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar,
içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme
baldan ırmaklar vardır. Onlar için cennette her
çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır.”
(Muhammed sûresi 15.âyet)
205
İNSAN VE ŞEYTAN
ġeytan ve Ģeytanın baĢı iblis her yere kolaylıkla gidebilen
ve istediği Ģekle girebilen Allah‟ın yaratıklarından birisidir.
Yüce Allah Hz. Adem'i yaratmıĢ ve meleklerden ona secde
etmelerini istemiĢti. Melekler Allah'ın emrini yerine getirirken,
cinlerden olan Ġblis Hz. Adem'e secde etmedi. Kendisinin
insandan daha üstün bir yaratık olduğunu idda etti. Bu
itaatsizliği yüzünden Allah'ın huzurundan kovuldu.
Cennetten kovulan Ģeytanın iĢi gücü insanları doğru yoldan
saptırmaktır. Müminlere Allah‟ın yasak kıldığı hususları doğru
göstermek, Kuran ahlâkından uzaklaĢtırmak için her türlü
çabayı gösteren bir mahluktur ve bizim ebedi ve ezeli
düĢmanımızdır.
Cenâbı Allah insanoğlunu yaratmayı Murad ettiğinde aklı,
bedeni, elleri, ayakları, duyuları, maddi arzuları, yemek arzuları
ve en önemlisi her zaman Ģeytanın elinde koz olarak kullandığı,
cinsel arzulara sahip olan Hz. Âdem a.s.‟ı yaratmıĢ ve kendi
mübarek kutsi ruhundan üfleyerek ona can vermiĢtir.
“Biz
insanı
en
güzel
biçimde
yarattık.”
(Tin sûresi 4. âyet)
Yüce Allah bütün varlıklardan Hz. Âdem‟e secde etmesini
istemiĢ hepsi secde ederek varlığını kabul etmiĢlerdir.
Allah‟u teâlâ‟ya karĢı gelmeden önce meleklerle beraber
cennette iken aslı cinlerden olup Ģeytanların baĢı olan iblis yüce
Allah‟a karĢı gelmiĢtir.
206
“Onu çamurdan yarattın beni ateşten yarattın.”
(Araf sûresi12.âyet)
ĠĢte kafir ve lâin sıfatını burada almıĢ, Ģeytanın insana
düĢmanlığı burada baĢlamıĢtır.
ġeytan : Hz. Âdem ve Havvâ anamıza yasak kılınan
Ģeyleri uzun uğraĢlar sonunda yaptırarak cennetten yer yüzüne
inmelerine neden olmuĢtur.
Affedilmeleri için Cenâbı Allah‟a duâ etmiĢler ve yüce Allah
da duâlarını kabul etmiĢtir.
Kur‟anı Kerimde bu konular ile ilgili âyeti kerimeler Ģöyledir;
“(Allah buyurdu ki) ey Âdem sen ve eşin
cennete yerleşin, dilediğiniz yerden bolca yiyin
fakat şu ağaca yaklaşmayın, sonra zalimlerden
olursunuz.
Derken
şeytan
çirkin
yerlerini
kendilerine göstermek için onlara vesvese verdi ve
Rabbiniz, sırf melek olursunuz veya ebedi
kalanlardan olursunuz diye sizi bu ağaçtan men
etti, başka bir sebepten değil dedi.”
(Araf sûresi 19. 20. âyetler)
“Ve şeytan onlara ben gerçekten size öğüt
verenlerdenim diye yemin etti. Böylece onları hile
ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında çirkin
yerleri, avret mahalleri kendilerine göründü ve
cennet yapraklarından üst üste yamayıp üzerlerine
örtmeye başladılar. Rableri onlara, ben sizi o
ağaçtan men etmedim mi ve şeytan size apaçık
düşmandır, demedim mi? Diye nidâ etti.”
(Araf sûresi 21. 22. âyetler)
207
“(Âdem ile eşi) dediler ki; Ey Rabbimiz, biz
kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bizi
affetmezsen mutlaka ziyân edenlerden oluruz.
Allah buyurdu; birbirinize düşman olarak inin,
(şeytan ve insan) sizin için yeryüzünde bir süreye
kadar yerleşip kalma ve yaşayıp faydalanma
vardır. Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve
oradan dirilip çıkarılacaksınız, dedi.”
(Araf sûresi 23. 24. 25. âyetler)
“Andolsun biz insanı, (pişmiş) kuru bir
çamurdan, şekillenmiş cıvık bir balçıktan yarattık.
Cinleride daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.
Hani Rabbin meleklere demişti ki; ben kupkuru bir
çamurdan şekillenmiş cıvık bir balçıktan insan
yaratacağım. Onu düzenlediğim (insan şekline
koyduğum) ve ona ruhumdan üflediğim zaman siz
hemen onun için secdeye kapanın. Meleklerin
hepsi toptan secde ettiler. Fakat iblis (şeytanın
başı) secde edenlerle beraber secde etmekten
imtina etti.” (Hicr sûresi 26. âyetten 31. âyete kadar)
“(Allah) Ey iblis! Secde edenlerle beraber
olmayı terk etmene sebep olan ne? Dedi. (İblis)
Ben kuru bir çamurdan oluşan, şekillenmiş bir
balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için
var olmadım, dedi. Bunun üzerine Allah, öyle ise
oradan çık, çünkü artık kovuldun, dedi. Muhakkak
ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerinde
olacaktır.” (Hicr sûresi 32. âyetten 35. âyete kadar)
208
“(İblis) Ey Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar
dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi. O
halde sen bilinen bir vakte kadar kendilerine
mühlet verilenlerdensin, dedi. (İblis) dedi ki: Ey
Rabbim! Andolsun ki, beni azdırmana karşılık
bende yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim
ve onların hepsini mutlaka azdıracağım. Ancak
onlardan ihlaslı
kulların müstesna.
(Allah)
Buyurdu: İşte benim gözetmem gereken doğru yol
budur. Şüphesiz kullarım (benimdir).
Onların
üzerinde sana verilmiş bir hâkimiyet yoktur. Ancak
azgınlardan sana tâbi olanlar müstesna. Muhakkak
cehennem, onların hepsine vâdolunan yerdir.
Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapısı için
ayrılmış bir zümre vardır.” (Hicr sûresi 36. âyetten 44. âyete kadar)
Kur‟anı Kerim de bu âyetlerle ilgili yorumda da Ģöyle der;
(ġeytan da cinlerden olduğu için insanların göremeyeceği
bir Ģekilde insana yaklaĢır ve ona vesvese verir. Bununla
beraber bazen de Ģeytan insanların gözüne çeĢitli Ģekillerde
görünebilir.)
Cenabı Allah hepimizi Ģeytanın Ģerrinden koruyup kendine
mûti olan kullardan eylesin.
209
CEHENNEM
Cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur çünkü mutlaka
yüce Allah‟ın gücüne ve kudretine tanık olması gerekir,
ama nasıl bir uğrama olacağını Kur‟anı Kerim bize Ģöyle
bildirilmiĢtir ;
“İçinizden, oraya uğramayacak hiç bir kimse
yoktur. Bu rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.
Sonra Allah‟tan korkup, sakınanları kurtaracağız
ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız.”
(Meryem sûresi 71. 72. âyetler)
Bu âyeti Kerimenin Kur‟anı Kerimdeki açıklaması Ģöyledir ;
(bir rivayete göre, iyi veya kötü her insan cehenneme bir
uğrayacak, ama Allah iyileri oradan hemen kurtaracaktır. Cabir
r.a. hın naklettiği bir hadise göre, cennetteki müminler, daha
önce cehenneme uğrayacaklar. Fakat cehennemde onların
uğradıkları yerlerin ateĢi sönecektir. Bir diğer rivayete göre,
cennetlik müminlerin cehenneme uğramaları. Sırat
köprüsünden geçmelerinden ibarettir.)
“Hidâyetten uzak kalanlar; Kıyâmet gününde
onları kör, dilsiz, sağır bir halde yüzü koyun
haşrederiz. Onların kalacağı yer cehennemdir.
Ateşi yavaşladıkça onun alevini arttırırız.”
(Ġsrâ sûresi 97.âyet)
Cehennem ile ilgili bazı âyeti kerimeler Ģöyledir :
“Şurası muhakkak ki, kim rabbine günahkâr
olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise
orada ne ölür, ne dirilir.” (Taha sûresi 74. âyet)
210
“Onların hepsini bir araya topladığımız gün
Allah cinlerin (Şeytanlar) topluluğuna siz insanlarla
çok uğraştınız der. İnsanların söz sahibi olan
dostları da ey Rabbimiz biz dünyada birbirimize
eğlencelik yaptık ve bize verdiğin sürenin sonuna
geldik. Allah dedi ki benim dilediklerim hariç
sonsuza kadar ateşe girin.” (Enam sûresi 128.âyet)
“İnkar edenlere cehennem ateşi vardır. Orada
öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azâbı da biraz
olsun hafifletilmez, işte biz nankörleri böyle
cezâlandırırız.” (Fatır sûresi 36.âyet)
“Kâfirler eyvahlar olsun bize, işte bu cezâ
günüdür, derler. İşte bu yalanlamış olduğunuz
hüküm günüdür. Allah meleklerine Allah‟tan
başkasına ibâdet edenleri, eşlerini ve taptıklarını
toparlayın ve onlara cehennemin yolunu gösterin
der.” (Saffat sûresi 20-21-22-23.âyetler)
“O küfredenler bölük halinde cehenneme
sürülür, oraya geldikleri zaman kapıları açılır,
cehennem
bekçileri
onlara
sizin
içinizden
Rabbinizin
âyetlerini okuyan ve
bu
güne
kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi
mi? Derler. Geldi derler, ama kafirlerin üzerine
azap hak olmuştur. Onlara içinde ebedi kalacağınız
cehennemin kapılarından girin, kibirlenenlerin yeri
ne kötüdür denir.” (Zumer sûresi 71 ve 72. âyetler)
211
“Ateşte bulunanlar, cehennem
Rabbimize duâ edin bizden bir
azâbı
hafifletsin
diyecekler.”
bekçilerine
gün olsun
(Gâfir (Mûmin) sûresi 49.âyet)
“Allah düşmanları ateşe sürülmek üzere
toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler.
Nihâyet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri
ve derileri işledikleri şeye karşı onların aleyhine
şahitlik edecekler. Derilerine; niçin aleyhimize
şahitlik yapıyorsun, derler. Onlarda her şeyi
konuşturan Allah, bizi konuşturdu, sizi ilk defa o
yarattı yine ona döndürülüyorsunuz, derler.”
(Fussiletsûresi19.20. 21.âyetler)
“Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak!
Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun
bekçileri onlara, Size (bu azap ile) korkutucu bir
peygamber gelmemiş miydi? diye sorarlar.”
(Mülk sûresi 8. âyet)
“Onlar şöyle cevap verirler, Evet doğrusu bize,
(bu azap ile) korkutan bir peygamber gelmişti
fakat biz (onu) yalan saymış ve Allah'ın bir şey
gönderdiği yok, siz olsa olsa büyük bir sapıklık
içindesiniz! demiştik.” (Mülk sûresi 9. âyet)
“Ve Şayet kulak vermiş veya aklımızı
kullanmış olsaydık, (şimdi) şu alevli cehennemin
mahkûmları arasında olmazdık! diye ilâve ederler.
Böylece günahlarını itiraf ederler. (Rahmetimden)
Artık uzak olsun O alevli Cehennemin mahlukları.”
(Mülk sûresi 10.11. âyetler)
212
SONUÇ
YaklaĢık on beĢ asır önce henüz uzay bilimleri ve diğer
teknolojik imkânların olmadığı yani makine, alet, teleskoplar,
uzay istasyonları, uydu alıcıları ve vericileri, haberleĢme
cihazları, astronomi bilimleri, araĢtırma laboratuarları,
mikroskoplar ve daha sayamayacağımız bir çok araç ve gerecin
olmadığı ve insanlar insanlık sıfatından tamamen yoksun
olduğu bir cahiliye devri yaĢarken, Cenâbı Allah tarafından Hz.
Peygamber Efendimiz Muhammed s.a.v.‟e indirilen Kur‟an
kerim; yukarıda sayılan bilim adına kazanılmıĢ hususların
tamamını, hatta daha fazlasını içerdiği gibi dünyadaki
yaĢantımıza, gelecekteki teknolojiye ve kıyamete kadar da
insanlığa ıĢık tutmak için indirilmiĢtir. Bundan dolayı biz yüzyıllar
boyunca Kuranı kerimdeki yüksek hikmetli dengeye hiç
eriĢemedik, bu günkü bilgimiz yine yetmiyor. Yani insanoğlunun
Ģimdi ve ileride ulaĢacağı medeniyetler Kuranı Kerimi hiç
aĢamayacaktır.
“Alemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammede
Furkanı (Kuranı) indirdi.” (Fussilet sûresi1. âyet)
“Onlar hâlâ Kurân‟ı gereği gibi düşünüp
anlamaya çalışmazlar mı? Eğer O Allah'tan başkası
tarafından indirilmiş olsaydı mutlaka onda bir çok
çelişkiler bulurlardı.” (Nisa sûresi 82. âyet)
Yukarıdaki âyeti kerimede görülen “bir çok çeliĢkiler”
buyruğu, bizleri gerçeklerin özüne götürmektedir. Öyle ki elli
veya yüz yıl önce insanların söyledikleri bazı sözler, talimatlar,
konmuĢ kurallar ve hükümler, Ģimdi çeliĢkilerle dolu gülünç
duruma düĢerken, yaklaĢık on beĢ asır önce peygamber s.a.v „e
inen Kuran‟ı bu gün okuduğumuzda hiçbir çeliĢki bulamıyoruz.
213
Hatta ısrarla çeliĢki arayanlar, bütün zorlamalara rağmen
bulamamaktadırlar. Çünkü O Kuran Allah‟ın kitabıdır.
Müminler bu mübarek âyeti kerimelerin değerli ve kıymetli
olduklarını çok iyi biliyorlardı, inanıyorlardı ve uyguluyorlardı.
Ayetlerin içermiĢ olduğu bizim zaten inandığımız gizli
mesajları ise ;
YaklaĢık 15 asır sonra bilim adamlarının yaptıkları tabiat
bilimlerindeki keĢifler ve araĢtırmalar sonucunda, Kur‟anı
Kerimdeki Ayetlerin tamamının Allah kanunu olduğunu
onaylamak zorunda kalmıĢlardır.
Allah‟a c.c. Ģükürler olsun.Ġyi ki müminler bu âyetlere geçen
süre içerisinde inanmıĢlar, Ġlâhi Kanunlara boyun eğmiĢlerdir.
Evet Allah‟ım iman ettik doğru söylüyorsun diyerek ;
Müslümanlar, Yüce Allah‟ı, meleklerini ve çoğu da
peygamberlerini görmedikleri halde tam itaatle biz de varız ve
hakkıyla teslim olanlardanız demiĢlerdir.
“Allah‟ın kullarına gıyaben (görmedikleri halde)
vaat ettiği cennetlerine girecekler. Şüphesiz onun
vaadi yerini bulacaktır.”
(Meryem sûresi 61.âyet)
“Fakat
daha
görmeden
Rablerinden
(azâbından)
korkanlara
gelince,
onlar
için
gerçekten hem bağışlama, hem büyük mükâfat
vardır.”
(Mülk sûresi 12.âyet)
Mealleri özetlenen bazı Âyeti kerimeler ve yorumları Ģöyledir;
1- Evrenin yoktan var edilmesi.
2- Evrenin sürekli büyüyor olması.
214
3- Milyarlarca galaksinin yaratılması.
4- Her galakside milyarlarca yıldızın var oluĢu.
5- Bütün bunları yerli yerine yerleĢtirmesi ve milyonlarca
yıldır görevlerini yapıyor olmaları. Eğer en ufak bir kayma
olursa veya dengeleri bozulursa evrenin içine çökeceği.
6- Dünyamız güneĢe biraz daha yakın veya uzak olsa ısı
farkından yaĢanmaz hale gelecek olması.
7- Dünyanın yuvarlak oluĢu.
8- Denizlerin; su rezervi, gemilerin seyri, taze et yememiz,
inci, mercan takı ve süs eĢyaları çıkarmamız için
yaratılmıĢ olması.
9- Atlas okyanusu ile Akdeniz sularının Cebelitarık
boğazında kesinlikle birbirlerine karıĢmaması.
10 - Demirin dünyaya indirilmiĢ olması.
11- Bal arısına diĢi sözcükleri ile tekil olarak (koloninin
yönetimini elinde bulunduran kraliçe arıya)
direk hitâb edilmesi.
12- Ana karnındaki bebeğin üç karanlık aĢaması.
13- Yaratılan bütün insanların ses tonunun farklı oluĢu.
14- Ġnsanların parmak izlerinin farklı oluĢu.
215
15- Atmosfer tabakalarının yaratılması.
16- Sağanak yağıĢlı olan bölgedeki Bulutların ağırlığının
zaman zaman 300 bin tona ulaĢması.
17- Rüzgarların aĢılayıcı olması.
18- Ashâbı Kehf‟i 309 yıl uyuduktan sonra yeniden dirilmesi.
19- Kızıldeniz‟in yarılması.
20- Firavun‟un cesedinin sonrakilere ibret olarak bırakılması.
21- Milyarlarca çekirge gibi mezarlarımızdan dirilerek
çıkacağımızı bildirmesi.
22- Gök yüzüne yükseldikçe hava basıncının azalacağı.
23- Ġbrahim a.s.mın duâsı ve zemzem suyunun mucizesi.
24- Çekirdekler ve tohumlar, içlerindeki bitkileri, meyveleri,
ve sebzeleri, toprağı ve suyu buluncaya kadar, insanlar
için yıllarca canlı olarak saklıyor olması.
Ayrıca yüce Allah‟ın kitabında daha bir çok mucize içeren
Ayeti kerimeler vardır.
Evet o cihazlar yok iken yukarıda mealleri özetlenen âyeti
kerimeler ve Kuran‟ı Kerimin tamamı var idi. Ve müminler de
Allah‟ın yap yapma buyruklarının tamamına itaat ediyorlardı.
216
Aradan yaklaĢık on beĢ asır geçmiĢ olmasına rağmen
Kur‟an da ki Ayetlerin tamamı hiç bir konuda bu günkü
yaĢantımıza ters düĢmediği gibi aksine bu Ġlâhi kanunlar
güncelliğini koruyarak teknolojinin önünde yer almaktadır, ve
kıyamete kadar da devam edecektir.
Hiç kimsenin bu kanunları, değiĢtirmeye veya tahrif etmeye
gücü yetmemiĢtir.
Günümüzde bilim isteyerek veya istemeyerek bütün bu
yukarıda yazılı Âyeti Kerimelerin özetlenen meallerinin
yaratıcıya ait olduğunu bilimsel olarak kanıtlarıyla birlikte ispat
etmiĢtir.
Fakat, yaklaĢık on beĢ asırdan bu yana Kurandaki Âyeti
Kerimeleri yalanlayan, Allah‟a ve peygambere saygısızlık
yapan, yap yapma buyruklarını hiçe sayan ve Ģeytanla
arkadaĢ olanların hepsi Ģu anda Cenâbı Allah‟ın huzurunda
ya sorgulanıyorlar, yada cezalarını çekiyorlar.
Ayrıca Allah‟ım bizi tekrar Dünyaya gönder, yap dediklerini
çok yapalım yapma dediklerini de hiç yapmayalım çığlıklarıyla
yalvarıyorlar.
“O günahkârların, Rableri huzurunda başları
öne eğik halde, Rabbimiz, gördük, duyduk şimdi
bizi dünyaya geri gönder de sana kulluk yapalım.
Artık kesin olarak inandık! Diyecekleri zamanı bir
görsen.” (Secde sûresi 12. âyet)
Ama çok geç. Nâfile… Her Ģey onlar için
Defterleri kapanmıĢtır.
bitmiĢtir.
217
“Onlar ateşin karşısında durup, âh ne olur
keşke dünyaya geri döndürülsek de bir daha
rabbimizin
âyetlerini
yalanlamasak
ve
Müslümanlardan olsak. Dediklerini bir görsen.”
(Enam sûresi 27. âyet)
“Ey Rabbimiz yakın bir müddete kadar bize
süre
ver
de
senin
dâvetine
uyalım
ve
peygamberlere tâbi olalım derler. (onlara) daha
önce, sizin için bir zeval olmadığına, yemin
etmemiş miydiniz? (denilir).” (Ġbrahim sûresi 44. âyet)
“Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha
(ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz
zalim insanlarız. (Allah) buyurur ki: Alçaldıkça
alçalın orada! Bana konuşmayın artık.”
(Müminun sûresi 107. 108. âyetler)
“Onlar orada; Ey Rabbimiz bizleri çıkar,
yaptıklarımızı hiç yapmayalım, yalnız Salih ameller
yapalım diye feryat ederler. Size düşünecek
kimsenin, düşünebileceği, öğüt alabileceği kadar
bir
ömür
vermedik
mi?
Size
uyarıcıda
(peygamberler)
gelmemiş
miydi?
(Fakat
inanmadınız.) öyle ise tadın (azâbı), zâlimlerin
yardımcısı yoktur. ” (Fatır sûresi 37. âyet)
“Yahut azabı gördüğünde, keşke benim için
dönüş imkânı bulunsaydı iyilerden olsaydım,
diyeceğin günden sakın.”
(zümer sûresi 58. âyet)
218
“Göreceksin ki zalimler, azabı gördükleri
zaman. Geri döneceğimiz bir yol var mı ?
diyecekler.” (ġura sûresi 44. âyet)
“Onlar hakkında acele etme, onlar vaat
edildikleri azabı gördükleri gün, sanki dünyada
gündüzün bir saati kadar kaldıklarını anlarlar .”
( Ahgaf sûresi 35. Ayet)
Türk milletini ve kahraman ordumuzu
cephede
yenemeyeceklerini anlayan dıĢ güçler, yurdumuzdaki
uzantılarından destek alarak; bizim ahlâkımızı, terbiyemizi,
bozmaya çalıĢmıĢlar. Türk milletinin tek yumruk olmalarını
hazmedememiĢlerdir.
Müslüman olsunlar ama Allah‟ın istediği gibi değil bizim
istediğimiz gibi olsunlar diye diretenler bu milleti dininden,
imanından uzaklaĢtırmak için el ele vererek her yola ve çareye
baĢ vurmaktadırlar.
Bizim için ayrı, özel bir yeri ve değeri olan kadınlarımızın,
kızlarımızın ve çocuklarımızın daracık giysilerle, yarı çıplak,
moda adı altında sokağa dökülmelerine neden olmuĢlardır.
Ġnternette ki çirkin siteler ve yabancı uydu yayınları ile,
bizim kutsal aile birliğimizi yıpratıp, zayıflatarak evlenmenin ve
aile kurmanın önünü kapayarak toplumumuzu çirkin
alıĢkanlıklarla âdeta suç makinesi haline getirmiĢlerdir.
Körpe yavrularımızı aileden koparıp sahip olduğumuz
hayâlı, iffetli ve güzel değerlerimizden uzaklaĢtırmak için yoğun
çaba gösteriyorlar.
Gelin bu Ģeytanın ve Ģeytan kılığına girmiĢ insanların
sözlerine inanmayalım. Onlara kanmayalım. Bu tuzağa bizde
öncekiler gibi düĢmeyelim.
219
“Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken, zayıf
olanlar, o büyüklük taslayanlara, Biz size
uymuştuk.
Şimdi
ateşin
birazını
bizden
savabilirmisiniz derler?” (Mümin (Ğair) Sûresi 47. âyet)
“Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak
derlerki, Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa
saplanmıştık. Çünkü biz sizi alemlerin Rabbi ile bir
seviyede tutuyorduk (şeytanın yandaşlarını). Bizi
Allah
düşmanı
olan
ağır
suçlular
yoldan
çıkarmışlardır. Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok.
Cana yakın bir dostumuz da yok. Ah keşke, bir
daha dünyaya dönebilsek de müminlerden olsak.”
(ġuara sûresi 96 – 102. âyetler)
Gelin Kur‟anı Kerime ve Peygamberimizin buyruklarına,
sımsıkı sarılalım. Öyle sarılalım ki bizi kimse onlardan asla
ayıramasın.
Maddi durumu müsâit olanlar hacca gitsin. Analarından
doğmuĢ gibi (kul hakkı hariç) tertemiz olsunlar.
“İnsanlara haccı ilan et; gerek her türlü
bineklerle, gerek yaya olarak sana gelsinler, bütün
geniş yollardan, uzak derin vadilerden gelsinler.”
(Hac sûresi 27. âyet)
“Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine
getirsinler ve o tarihi evi (kâbeyi) tavaf etsinler.”
(Hac sûresi 29. âyet)
Veya hakkıyla güzel bir gusül abdesti alarak 2 rekat namaz
kılsın, Allah ve peygamber yolundan hiç ayrılmamak üzere
tövbe istiğfâr ederek affı için Allah‟a yalvarsın.
220
“De ki ; Ey kendi nefisleri aleyhine haddi
aşanlar, (Allah‟ın yolundan ayrılanlar) Allah‟ın
rahmetinden ümit kesmeyin, çünkü Allah bütün
günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan,
çok esirgeyendir.” (Zümer sûresi 53. âyet)
Yukarıda 29. Ayeti kerimede ki kirlerini gidersinler
Ģeklindeki meâlin Arapça aslındaki „Tefesehum‟ buyruğunun
asıl anlamı, kasık ve koltuk altı tıraĢıdır. Müminler genelde bu
bölgelerin temizliğine dikkat ederler ve bir arpa boyundan fazla
uzamadan temizlerler.
Kura‟nı Kerimdeki bazı Sûrelerin baĢında anahtar gibi
sıralanmıĢ bizim hikmetini bilemediğimiz mübarek harfler vardır.
Bu harflere „mukatta‟ harfler denir ve Kura‟nın sırlarındandır.
Cenabı Allah‟ın Kelâmı olduğu için biz küçücük aklımızla
her Ģeyin en ince ayrıntısına kadar çözebilme kabiliyetine sahip
değiliz. Belki zamanla anlaĢılacaktır.
Bu kutsal kitap tam anlamıyla bir mucizedir. Bundan
dolayıdır ki :
Kuran‟ı Kerimi kendisine yaĢam edinen Peygamber
efendimiz s.a.v. bizim en büyük önderimiz ve öğreticimizdir.
Bende haddim olmayarak acizane sizlere belli Ayeti
kerimeleri aktarma imkânı bulabildim.
Kuran‟ı Kerimin büyüklüğünü, yüce Allah‟ın azametini ve
nelere kadir olduğunu ancak Ģu misâl ile daha iyi kavrayabiliriz.
Yüce Allah‟ın ve peygamber efendimizin tebliğlerinin bir
bölümünü içeren, okumuĢ olduğumuz bu kitapta biz sadece
evin salonunu tanıyabildik. Bundan sonra neler olduğunu
bilmiyoruz.
221
Daha sonra; evin diğer odaları, diğer katları ve diğer
apartmanların varolduğunu; ġehirler, Ülkeler, Dünya ve büyük
bir Evrenin varlığını zamanı gelince ve göz perdemiz açıldıktan
sonra her Ģeyin asıl gerçeğini öğreneceğiz.
Dolayısıyla Kura‟nı Kerimde cenabı Allah; Denizler
mürekkep olsa, bütün ağaçlarda kalem olsa yine de benim
yaratıklarımı dile getiremezsiniz, buyurmaktadır.
“Şayet yer yüzündeki ağaçlar kalem, deniz de
mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha
eklense, yine Allah‟ın sözleri yazmakla tükenmez.
Şüphe yok ki Allah mutlak gâlip ve hikmet
sahibidir.” (Lokman suresi 27. âyet)
“De ki : Rabbimin sözleri için, derya mürekkep
olsa ve bir o kadarda ilâve getirsek dahi, Rabbinin
sözleri bitmeden önce deniz tükenir.” (Kehf sûresi 109.âyet)
* * * * * * * *
“Ey iman edenler, Kendisine hiçbir alış verişin,
hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin bulunmadığı bir
gün gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan
Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar
zalimlerdir.” (Bakara sûresi 254. âyet)
“Herhangi birinize ölüm gelip de (Rabbim) beni
yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip
iyilerden olsam. Demesinden önce, size verdiğimiz
rızık tan (sadaka, hayır ve zekat) verin.”
(Münafikun sûresi 10. âyet)
222
Yukarıdaki Âyet ile ilgili Kur‟anı Kirimdeki yorum Ģöyledir :
(Zekatın verilmesini emreden bu ayete göre, üzerinde zekat
ve hac borcu olanların ölüm anında üzüntü ve piĢmanlık içinde
hayata dönmeyi isteyecekleri rivayet edilmiĢtir.)
“Ve onlar ki, zekât
getirirler.” (Muminun sûresi 4. âyet)
(vazifelerini)
yerine
Zekât, hayır, kurban ve derisi, fitre, iftar yemekleri ve diğer
vermeye (infaka) yönelik ibadetler bilinçsizce tasarruf edilmez,
çünkü bunlar kutsal dinimizin gereği olan ibadetlerdir, rant aracı
olarak kullanılmasına müsaade etmemeliyiz.
Yani yüce Allah‟ın rızasını kazanmak için yaptığın bu hayır
ibadetinin boĢa gitmemesi için özelliğine göre, sarf edileceğine
inandığın ve güvendiğin yerlere verilir.
Veya bu hayıra lâyık olanı bulur kendin verirsin.
Yukarıdaki Âyeti kerimelerdeki buyruklar hem erkekler hem
de kadınlar için geçerlidir.
“Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin
olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler
ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.”
(Nisa sûresi 124. âyet)
Ayrıca zekât ve hayır ile ilgili Kur‟anı kerimde bir çok âyeti
kerime vardır.
ġu âyeti kerimelerin gereğini yaparsak kurtuluĢa erebiliriz;
“İnsanların öyleleri de vardır ki Allah‟ın rızasını
almak için nefislerini satarlar. Allah‟ta kullarına
şefkatlidir.” (Bakara sûresi 207. âyet)
223
“Ey imân edenler, rüku edin; secde edin;
Rabbinize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa
eresiniz.” (Hec sûresi 77. âyet)
Yukarıdaki Ayeti kerimede ki kurtuluĢa ermek, Arapça da
„felâh‟ buyruğundan gelir, dolayısıyla camilerimizde beĢ vakit
ezan okunurken hayyale ssalâh hayyalel felâh deriz ve
müminleri namaza ve kurtuluĢa çağırırız. Çünkü namaz en ulvi
ve kutsal bir ibadettir, insanı kurtuluĢa götürür.
“Doğrusu
kurtuluşa
ermiştir
günahtan) temizlenen.
Rabbinin
namaz kılan.” (Âlâ sûresi 14.15. âyetler)
(her
adını
türlü
anıp
“Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah için) gizli ve
açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir
kazanç umabilirler.” (Fatır sûresi 29. âyet)
“Onlar, Rablerinin rızası için sabrederler.
Namazı gereği gibi kılarlar. Bizim rızıklandırdığımız
şeylerden gizli ve açık, hayır yolunda sarfederler.
İyilikle kötülüğü savarlar. İşte bu müminlere,
âhiretin en güzel mükâfaatı vardır. O da "Adn"
cennetleridir. Oraya müminler, Salih olan ataları,
eşleri ve soyları gireceklerdir. Melekler her
kapıdan
onların
yanlarına
girecekler
ve
"Sabretmenizin karşılığı olarak, selam size,
âhiretin
en
güzel
mükâfaatı
ne
hoştur."
diyeceklerdir.” (Rad sûresi 22. 23. 24. âyetler)
224
“Kim Allah‟tan korkarsa, (Allah yolunda olursa)
Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona
beklemediği yerden rızık verir.” (Tâlak sûresi 2. 3. âyetler)
Mü‟minûn sûresinin baĢındaki müminlerin tarifini yapan, ve
bizim aynamız olan mübarek âyeti kerimenin meali ise Ģöyle
buyuruyor :
“Ancak bu müminler ki başarıya erişenlerdir.
Namazlarını huşû içinde kendilerini vererek
kılanlar. Boş sözlerden uzak kalanlar. Zekatlarını
uygulayanlar. Kadınları (zevceleri) hariç mahrem
yerlerini (Irz, namus, iffet) koruyanlar. Bunun
dışına çıkanlar âdi (haddi aşan) kişilerdir. Emânete
ve verdikleri söze riâyet edenler. Namazlarının
vaktini koruyanlar. İşte onlar süresiz kalacakları
Firdevs in vârisidirler.” (Mü’minün suresi 1.âyetten 11.âyete kadar)
“Allah müminlerin mallarını ve canlarını onlara
verilecek cennet karşılığında satın almıştır.”
(Tevbe sûresi 111.âyet)
Cenâbı Allah hepimizi Peygamber Efendimiz s.a.v. e
Cennette komĢu olmamızı nasip etsin.
Siz yüce Allah‟ın ve peygamber s.a.v. in hep yanında
olunuz. O‟nun çizgilerinden hiç ayrılmayınız. Ve bana da Allah
râzı olsun demeyi unutmayınız.
Bana bir defa Allah razı olsun diyenden, cenabı Allah ta
ondan bin defa razı olsun.
Allah‟u teâlâ‟nın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun
Saygılar, sevgiler, hoĢça kalın….
225
Sevgili kardeĢim ;
Yüce Allah‟a imanı olan kendini bilen ben Müslüman‟ım diyen
herkes; gözümüzle gördüğümüz, kulağımızla iĢittiğimiz ve TV
kanallarındaki her Ģeyin dikenlerini ve taĢlarını ayırt etmek zorundayız.
Âyeti kerimede ;
“Hakkında bilgin olmayan işlerin ve davranışların ardına
düşme, çünkü kulak, göz ve gönül (kalp) bunların hepsi
yaptığından sorumludur.”
(Ġsrâ sûresi 36. âyet)
Yani hakkında bilgi sahibi olmadığın eylemlerin peĢinden gitme.
Yukarıdaki âyetin Arapça aslındaki ‟Takfu‟ buyruğunun asıl anlamı;
“aynen kalıp gibi karda bıraktıkları ayak izini takip edercesine, bilgisizce
onların yaptıklarını taklit etme.”
Ġslâm‟i bilgin olursa iyiyi kötüyü ayırt edebilirsin. Eğer yoksa
moda dersin kolaylıkla çıplaklığı kabul edersin, göbeğini açarsın, dans
etmek için kendini yabancıların kollarına teslim edersin, Allah
diyemezsin Tanrı dersin, modern görünmek için Allah‟ın selâmını alıp
vermezsin, Allah‟ı anmamak için inĢallah yerine umarım dersin, bikini
ise doğal giysin olur, Ramazan bayramına da Ģeker bayramı dersin.
Sanki bir ay boyunca müminler Allah‟ın rızasını kazanmak için
değil de Ģeker yemek için oruç tutmuĢ gibi gösteren zihniyetin dediğini
onaylarsın ve diğerleri…
ĠĢte bu yüzden kendilerini taklit etsinler diye yıllarca müminlerin
kaliteli bir dini eğitim almalarını ve genel kültür sahibi olmalarının önünü
kesmek için her türlü gayreti göstermektedirler.
Bütün bunların bilinci içinde biz bâki olan Allah‟a, ahiretimize ve
ruhumuza hizmette öncelik tanıyıp, kalıcı olmayan dünyamıza, nefsimiz
ve bedenimize gereği kadar hizmet vererek diğer ülkelere de
önceden olduğu gibi öncü ve örnek olmak için boĢ olan her
Ģeyden uzaklaĢıp, tüm gücümüzle çalıĢmalıyız.
“Bilinsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey
yoktur.” (çalıştığı kadar hak eder) (Necm sûresi 39.âyet)
Allah‟ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Saygılarımla…
Bar kot no:869746203888
9. baskıya konan yukarıdaki barkot aynen kalacak
226

Benzer belgeler