kİtapçık - FOL Sinema Topluluğu

Transkript

kİtapçık - FOL Sinema Topluluğu
bELLEĞİN
TOPOĞRAFYASI
E42
yönetmen:
cynthıa madansky
33’ / 2015 / İtalyanca &
Türkçe AltyazILI
DEVOTION
yönetmen:
cynthıa madansky
34’ / 2003 / İnGİLİzce &
Türkçe AltyazILI
E42, 1942 Dünya Fuarı ve faşizmin yirminci yılını kutlamak
için Mussolini tarafından tasarlanmış modern bir Roma
manzarasını keşfe çıkıyor. Başta faşist rejimin kamusal ve
kolektif eylemleri için anıtsal bir alan olarak tasarlanan
mekanların açılışı hiçbir zaman gerçekleştirilememiş.
Savaş sonrasında yeniden düzenlenen 420 alan bugün
tamamlanamamış ve geçici, boş ve sessiz, anıtsal ve
görkemli bir manzaranın zamansız ruhunu sunuyor.
kavanozlar, renkli plastikler kullanılmış ve tüm bu teknik,
müstehcenliği daha az fark edilebilir kılarak soyutluğa
doğru fiziksel bir boyut kazandırmıştır.
İstanbul'un ihtiyatlı ve minimal bir gezi günlüğü. Yabancı,
bir otel odasından diğerine taşınarak bir ilişkinin
çözülmesi üzerine düşünüyor ve aynı anda İslam’a ve
seküler milliyetçiliğe adanmış bu şehirde, bu adanmışlığın
ritüellerindeki şiddet ve zaafta bir sığınak buluyor.
E42
Merve Ünsal
Geride duran kameranın bana göstermediğinden gözümü
alamıyorum. Hareket eden bedenler de olsa yerinde duran
ve anıtsallığıyla gözümü kamaştırması gereken ama tam
tersine Madansky’nin perspektifinden gittikçe küçülen ve
sanki anıtsallıkları ellerinden alınan bu ‘şey’ler.
Hareket eden bir adam var. Bu adamın adımları da,
bedeninin esnek, akışkan hareketleri var önünde durduğu
ya da üzerine basarak geçtiği ya da bir ucundan bir ucuna
gittiği kameranın perspektifini gözüme sokuyor. O adamın
hareketleri dışında bir şey düşünemez hale geliyor; o adam
gördüğüm her şeyi manasız hale geliyor, hipnotize ediyor
beni. Sanki bireyselliğe, bireye, bedene sahip çıkıyor bu
adam.
Bir taraftan da bir kadın sesi bir hikaye anlatıyor. Tarihleri
benim doğumumdan çok evvel olan bir şeyler bunlar.
Tanıdığım Nazi, Musevi gibi kelimelerle neden bahsedeceğini
tahmin ettiğimden kalbim daha hızlı atmaya başlıyor.
Siyasi hareketlerin geçiciliğinin ne kadar kalıcı travmalar
yaratabildiğini düşünüyorum.
Anlık kazaların kalıcı yara izleri bırakabilmesi gibi.
Tarihsel travmalar bütüne baktığınızda sanki hıçkırıklar gibi
zaman çizgisinde.
Sonrasını sonsuza kadar değiştiren hıçkırıklar.
Madansky’nin peyzajla olan ilişkisi tehlikeli bir estetiğe
sahip. Görsel olarak izlediğimiz şeyler muhteşem bir
güzellikle anlatılıyor. Anlatılanın korkunçluğu ile görselin
güzelliği arasında yine bir gerginlik var. Humbert Humbert’ın
Lolita’nın vücudunun kıvrımlarını, yaralı dizlerini anlatırken
duyduğu ve duyurduğu şevk, arzu gibi bir şey bu aslında.
Hissetmemem gereken şeyleri hissetmenin suçluluğu.
Peki sonra? Bu film ile diğer faşizm anlatımları arasındaki
fark nedir? Güzel olan ve kamerayı geride tutan ile
yakınlaşan ve deşifre etmeye çalışan nerelerime hitap
ediyor? Yeni bir peyzaj algısına açık mıyım? Geçiciyi acaba
ancak kendi bedenim üzerinden mi tecrübe edebiliyorum?
DEVOTION
Merve Ünsal
Bir şehre karşı ve bir şehirde hissedilen arzu, belki de
bütün şehir anlatımlarının temelini oluşturuyor.
Sokaklarda oradan oraya yürürken ya da yürümeye
çekinirken hissedilen aslında kendi şüphelerimizin,
korkularımızın, istemeye çekindiklerimizin özeti.
Cynthia Madansky’nin Devotion’ında hemen düşündüğüm ama
yüksek sesle söyleyemeyeceklerimin görselleştirildiğini ve
Madansky’nin sesli anlatımıyla ile dile geldiğini görüyorum.
Olan biteni tanıyorum. Aşıkların (lover kelimesinin aşık
mı sevgili mi olduğunu düşünüyorum, lover’ı tanımlayan
bedenlerin tanınması mı yoksa paylaşılan hisler mi? Araya
bir çizgi çektiğim anda kendi koordinatlarımı ve iç dünyamı
deşifre ettiğimi fark ederek susuyorum) arasında oluşmuş
olan ve bu şehir aracılığıyla yüzeye çıkan mesafenin aslında
dokunmakla dokunmamak arasındaki gerginlik olduğunu
sanıyorum.
Kendimizinki dışında bir bedenle şehrin dokusu
arasındaki ilişkinin çoğu zaman benzer bir yabancılıkla
tanımlanabileceği, yabancılıkların birçok arzunun özünde
olması.
Yabancı. Yaban. Karaosmanoğlu’nun ayrıksı olmak, aidiyet
üzerine bir roman. Bir uzvun eksikliğinin, lover’lığın
yarasının hissedildiği anları arka arkaya dizen, bilinmez bir
son ile biten, bitmemeyi bu şekilde sahiplenen bir metin.
Madansky’nin görsel metni ile sesli metni arasındaki
boşluk. Hikayelendirmelerin hem aynı ritimde hem de
birbiriyle zaman zaman çarpışarak gitmesi. Müziğin getirdiği
üçüncü metnin ezgilerinin, duraksamalarının, uzattığı ve
kısalttığı anların toplamının filmdeki his karmaşasını
katmanlandırması.
Bütün bunların arka fonunda çarpık heterojenliğinin
çatlakları ile ulusal bir kimlik.
Tanımaya ya da kendini evde hissetmeye başladığın anda
uzaklaşan bir şehir.
Şehir de şehir olsa, şehirden çok Doğu-Batı, iyi-kötü, eski-
yeni, laik-laik olmayan gibi ikilemler üzerinde anlatılmaya,
dillendirilmeye çalışan bir çatışma alanı, hiçbirinin hiçbir
zaman kazanmadığı ve üstün gelirmiş gibi gözükse de
aslında Boğaz’da Marmara ve Karadeniz’in sularının
birbirine pek de karışmaması gibi bir sürü şeyin akıntılar
yarattığı bir mücadele sathı.
Aşığın ağzına ilk defa sokmaya çalıştığında çekingen olan
dili. Dillendirmeye çalışmak ile bu anın arasında bir ilişki
kurulabilir mi acaba?
Bu kİtapçık, Fol Sİnema
TARAFINDAN 20 maYIS 2016
TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN
CYNTHIA MADANSKY'NİN
FİLMLERİNDEN OLUŞAN
'BELLEĞİN TOPOĞRAFYASI'
ADLI GÖST ERİM İÇİN
HAZIRLANMIŞTIR.
Edİtörlüğü BURAK
ÇEVİK TARAFINDAN
gerçekleştİRİLEN
kİtapçıkt a meRVE ünSAL'IN
E42 VE deVOTION FİLMLERİ
HAKKINDA KALEME ALDIĞI
YAZISI YER ALMAKTADIR.
BU SÜREÇTE DESTEKLERİ İÇİN
BAŞTA CYNTHIA MADANSKY
OLMAK ÜZERE MERVE
ÜNSAL'A, OĞUZHAN ÜSTÜN'E,
FATMA ÇİFTÇİ'YE, SİNEM
GÜNEŞ'E, EFSUN ECEM
ÜÇKARDEŞ'E VE GÖRSEL
TASARIMLAR İÇİN SARP
SÖZDİNLER'E İÇTENLİKLE
TEŞEKKÜR EDERİZ.
B e l l e ğ İ N Topoğrafyası
20 Ma yıs CUM a, 18: 00
MEKaN: AYNALI GEÇİ T
Meşrutİyet CadDES İ Avrupa Pasajı No: 8 Kat: 2