PDF - Solunum Hastalıkları
Transkript
PDF - Solunum Hastalıkları
Cerrahi Uyguladığımız Postentübasyon Trakea Stenozlu İki Olgu Maruf ŞANLI*, A. Feridun IŞIK*, Bülent TUNÇÖZGÜR*, Akın SARIMEHMETOĞLU*, Levent ELBEYLİ* * Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı, GAZİANTEP ÖZET Solunum yetmezliğinde, mekanik ventilatör desteği amacıyla uygulanan endotrakeal tüp veya trakeostomi tüpü kullanımı sonrasında kaf seviyesinde, trakeal duvarda çevresel lezyon ve stenoz, tüp ucu seviyesinde trakeal duvarda granülom formasyonlu lezyon oluşabilir. Bu durum esas olarak tüpün kafı tarafından, trakeada oluşturulan aşırı basınç nedeniyle gerçekleşir. Endoskopik girişimler ve stent uygulamaları genellikle yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle cerrahi çözüm yolları daha çok tercih edilmektedir. Biz de postentübasyon trakeal stenozu olan ve trakeal rezeksiyon sonrası uç uca anastomoz uyguladığımız iki olgumuzu sunuyoruz. ANAHTAR KELİMELER: Entübasyon, trakea, cerrahi Geliş tarihi: 23 Mart 2006 Düzeltme sonrası kabul tarihi: 18 Temmuz 2006 SUMMARY TWO CASES WITH POST-INTUBATION TRACHEAL STENOSIS WHO UNDERWENT SURGERY After endotracheal intubation or tracheotomy cannulation for mechanical ventilation support in respiratory insufficiency, circular stenosis especially beneath the cuff and granuloma formation on tracheal wall at the tip of tube level may occur. This situation is caused by the hyperpressure of tube cuff on the trachea. Endoscopic interventions and stent applications are generally not sufficient. For this reason, surgical methods are more valuable. We aimed to present two cases with post-intubation tracheal stenosis that underwent tracheal resection and end to end anastomosis. KEY WORDS: Intubation, trachea, surgery Received: March 23, 2006 GİRİŞ Endotrakeal entübasyon, solunum yetmezliğinde mekanik ventilatör desteği amaçlı oral veya nazal endotrakeal tüplerle veya trakeostomi tüpleri ile yaygın olarak kullanılmaktadır. Entübasyondan sonra hava yolunda üç ciddi yaralanma oluşabilir; trakeoözefageal fistül, trakeoinnominate arter fistülü, subglottik larengeal veya larengotrakeal stenoz (1). İster trakeostomi tüpü ister endotrakeal tüp yerleştirilmiş olsun, şişirilebilir kaf seviyesinde, trakeal duvarda çevresel lezyon ve stenoz, bu sevi- Solunum Hastalıkları 2006; 17: 141-144 Accepted after revision: July 18, 2006 yenin altında tüpün ucu olan noktada trakeal duvarda granülom formasyonlu lezyon ve stomal ve kaf seviyesi arasındaki segmentte, trakeomalazi ile sonuçlanan değişik derecelerde kondromalazi oluşabilir. Ayrıca, tüp ucunun ritmik hareketlerle oynaması ve trakeobronşiyal sekresyonun hatalı aspirasyonu tüp ucu stenozunu hızlandırır (2). Kliniğimizde 2000-2005 yılları arasında entübasyon sonrası trakeal stenoz gelişmiş olan ve cerrahi uyguladığımız iki olgumuzu literatür bilgileri ışığında gözden geçirdik. 141 Şanlı M, Işık AF, Tunçözgür B, Sarımehmetoğlu A, Elbeyli L. OLGULAR Olgu 1 Nefes darlığı, öksürük, balgam çıkarma ve hırıltılı solunum yakınmaları olan 53 yaşındaki kadın hasta kliniğimize kabul edildi. Boyunda trakeostomi skarı mevcuttu. Başka bir merkezden gelmesi ve yeterli veri içeren belge olmaması nedeniyle mekanik ventilasyonun süresi hakkında sağlıklı bilgi edinilemedi. Göğüs tomografisinde, torakal girim düzeyinde trakea hava sütununda asimetrik görünüm tanımlandı. Bronkoskopide, vokal kordlardan 5 cm uzaklıkta trakeada, lümende 2/3 oranında daralma gözlendi. İstirahatte şiddetli nefes darlığı nedeniyle yatışından bir gün sonra operasyona alındı. Servikal kesi ve parsiyel median sternotomi yoluyla, 2.5 cm’lik stenotik trakea segmenti çıkarılarak uç uca anastomoz uygulandı. Anastomoz tek tek 2/0 polipropilen (Prolen; Ethicon) sütürlerle gerçekleştirildi. Yedi gün servikal fleksiyonda izlenen hastada postoperatif herhangi bir komplikasyon gelişmedi. Olgu 2 Öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı solunum yakınmaları olan 50 yaşındaki erkek hasta kliniğimize kabul edildi. Kabulden 13 ay önce geçirdiği batın operasyonu sonrası gelişen solunum sıkıntısı nedeniyle, entübe edilerek 11 gün ventilatör takibinde kaldığı öğrenildi. Akciğer grafisinde, bilateral yaygın infiltrasyon, göğüs tomografisinde yer yer fokal buzlu cam havalılık alanları, milimetrik nodüler opasiteler izlendi. Bronkoskopide vokal kordlardan itibaren 4 cm’de başlayan strüktür görüldü (Resim 1). Onbeş günlük aralıkla iki kez yapılan bronkoskopi- Resim 1. Olgu 2’nin trakeal stenozun bronkoskopik görünümü. 142 de bujilerle dilatasyon sağlandı, bulunan web yırtıldı. Darlıkta anlamlı genişleme saptanmayan olgu, son bronkoskopiden iki hafta sonra operasyona alındı. Operasyonda, cilt kesisinin krikoid kartilajdan başladığı parsiyel sternum kesisi yapılarak trakeaya ulaşıldı. Trakeadan yaklaşık 3 cm’lik segment çıkarılan hastaya uç uca anastomoz uygulandı (Resim 2). Anastomoz 2/0 polidiaksonon (PDS-Ethicon) sütür kullanılarak devamlı şekilde gerçekleştirildi. Yedi gün servikal fleksiyonda izlenen hastada postoperatif herhangi bir komplikasyon gelişmedi. TARTIŞMA Trakeal rezeksiyon sonrası oluşan defektin replasmanı amacıyla kullanılan yöntemlerin tümünde yetersizlikler vardır. Bu nedenle trakeanın rezeksiyonu ve rekonstrüksiyonunda primer uç uca anastomoz uygulaması için rezeksiyon sınırları zorlanmalıdır (3). Anterior duvara uygulanan transvers wedge rezeksiyon sonrasında posterior duvarda oluşabilecek katlanma, parsiyel obstrüksiyon yapabileceğinden, çevresel rezeksiyon daha uygundur. Biz de iki olgumuzda 3 ve 4 cm’lik trakeal çevresel rezeksiyonu takiben primer uç uca anastomoz uyguladık. Trakeanın ilk deneysel anastomozu 1881 yılında Gluck ve Zeller tarafından tanımlanmıştır. Trakea rezeksiyonu 1960’lı yıllara kadar 2 cm ile sınırlandırılmıştır. Değişik araştırmacıların çalışmalarından sonra anastomoz edilebilecek defektin uzunluğunun 6.5 cm’ye kadar çıkarılabilmesi Grillo’nun 1960-1965 yılları arasında çalıştığı mobilizasyon tekniğinin geliştirilmesiyle mümkün olmuştur (2). Resim 2. Olgu 2’nin çıkarılan trakea segmenti; ileri derecede kalınlaşma dikkati çekmektedir. Solunum Hastalıkları 2006; 17: 141-144 Cerrahi Uyguladığımız Postentübasyon Trakea Stenozlu İki Olgu Mobilizasyon için kullanılan yöntemler; pulmoner ligamanın kesilmesi, sağ hilusun tamamen mobilizasyonu, pulmoner damarların intraperikardiyal diseksiyonu, sol ana bronşun kesilerek intermedier bronşa reimplantasyonu, suprahiyoid larengeal serbestleme ve servikal fleksiyondur (2,3). Biz olgularımızda servikal fleksiyon dışında ek bir mobilizasyon tekniğine ihtiyaç duymadık. Postentübasyon trakeal stenoz, esas etyolojik ajan olarak tüpün kafı tarafından, trakeada oluşturulan aşırı basınç nedeniyle oluşur. Bu durum trakeal kartilajda lokal iskemik nekroz ve aşırı granülasyon dokusu gelişimine yol açar. Önlemek için geniş volüm, düşük basınç kaf kullanılması ve stomal tüpün dikkatle takip edilmesi gerekir (2,4). Her ne kadar geniş volüm kafların dizaynı ile genel bir düzelme oluştuysa da, bu kafların maksimal volümlerinin üzerinde şişirilmesiyle hala trakeal yaralanma oluşabilir. Bundan başka tüp ve plastik kafların irritatif kalitesi, gaz sterilizasyon tarafından irritan materyallerin üretilmesi, hipotansiyon ve bakteriyel infeksiyon entübe hastalarda trakeal stenoz gelişimine katkıda bulunur (2). Olgularımız başlangıç operasyonları sonrasında gelişen solunum sıkıntısı nedeniyle entübe edilerek bir süre (bir olgumuzda 11 gün) ventilatör takibinde kalmıştır. Postentübasyon trakeal stenozlu hastalarda görülen öksürük, nefes darlığı ve hırıltılı solunum bizim olgularımızda da mevcuttu. Bu semptomların çoğu ekstübasyondan sonraki 10-42 gün sonra açığa çıkar. Önceki iki yıllık dönem içinde 24 saat ve daha fazla süre entübe kalmış olan ve hava yolu obstrüksiyonu semptomları gelişen her hastanın aksi kanıtlanıncaya kadar organik obstrüksiyonu olduğu düşünülmelidir (2). Trakeal rezeksiyon ve uç uca anastomoz uygulanan hastalarda postoperatif olarak granülasyon, sternum ayrılması, restenoz, larengeal disfonksiyon, trakeal malazi, hemoraji, infeksiyon gibi komplikasyonlar bildirilmiştir (1,4). Bunlardan kaçınmak için anastomatik gerilimden kaçınılmalı, trakeal kan desteği korunarak dikkatli diseksiyon ve anastomoz uygulanmalıdır (4). Grillo ve arkadaşlarının, postentübasyon lezyonlar nedeniyle 503 hastaya toplam 521 trakeal rezeksiyon ve rekonstrüksiyon uyguladığı (restenoz nedeniyle 13 hasta reoperasyona uğramış, beş hasta re- Solunum Hastalıkları 2006; 17: 141-144 zidüel trakeal malazi nedeniyle başlangıç prosedüründen sonraki birkaç saat içinde reoperasyona alınmış) serisinde (ortalama rezeksiyon uzunluğu 3.3 cm), trakea-trakea anastomozlarında başarısızlık oranı %2.2, trakea-krikoid anastomozunda %6, trakea-tiroid kartilaj anastomozunda %8.1 bildirilmiştir (4). Mortalite oranı ise %2.4 olarak saptanmıştır. Toplam 901 hastanın 589’unun postentübasyon trakeal stenozlu olduğu başka bir çalışmada, uygulanan trakeal rezeksiyon ve primer onarım sonrası 853 (%95) hastada iyi sonuç, 37 (%4) hastada yetersizlik saptanmış ve mortalite 11 (%1) hastada gerçekleşmiştir (5). Hasta olağan aktivitelerini yapabiliyor ve postoperatif röntgenogramlarda veya bronkoskopik incelemelerde anatomik olarak iyi hava yolu gösteriyorsa sonuç iyi olarak, hasta normal aktivitelerini yapabiliyor fakat egzersizde stres oluşuyorsa, paralize veya parsiyel paralize vokal kord gibi anormallikler varsa, klinik olarak delili olmamasına rağmen hem endoskopik hem de röntgenografik daralma mevcutsa sonuç tatmin edici olarak değerlendirilmiştir. Yetersizlik ise genellikle trakeostomi gerektiren olgulardır (1,4). Olgularımızda mortalite ve komplikasyon gelişmedi. Grillo’nun değerlendirmesi temel alındığında sonuçlarımız iyi olarak değerlendirildi. Benign trakeal stenozlarda bronkoskopik dilatasyon, lazer tedavi ve stent uygulamaları önerilmektedir (2,4). Ancak Gaissert ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, daha önce aralarında 10 postentübasyon trakeal stenozlu hastanın olduğu, benign hava yolu stenozu nedenli stent (6 wall stent, 9 ultraflex stent) yerleştirilmiş olan 15 olgunun tümünde, ortalama sekiz aylık izlem periyodu sonunda hava yolu obstrüksiyonu bulguları gözlenmiş, bronkoskopilerinde granülasyon ve stenoz saptanmıştır. Bu olguların 13’ünden stent, kısmen veya tamamen çıkarılmış, uygun olan olgulara rezeksiyon uygulanmış, rezektabl olmayan olgulara T veya trakeostomi tüpü yerleştirilerek, stentlerin cerrahi onarıma üstün olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu bulgular ışığında, literatürle uyumlu olarak, stent veya bronkoskopik dilatasyonların tedavide kullanılabilmesine rağmen, uygun seçilmiş olgularda trakeal stenozun tedavisi için uç uca anastomozlu trakeal rezeksiyonun en iyi yöntem olduğu görüşündeyiz. 143 Şanlı M, Işık AF, Tunçözgür B, Sarımehmetoğlu A, Elbeyli L. KAYNAKLAR 1. Grillo HC. Surgical treatment of postintubation tracheal injuries. J Cardiovasc Surg 1979;78:860-75. 6. Gaissert HA, Grillo HC, Wright CD, Donahue DM, Wain JC, Mathisen DJ. Complication of benign tracheobronchial strictures by self-expanding metal stents. J Thorac Cardiovasc Surg 2003;126:744-7 2. Yalav E, Ökten İ (editörler). Trakea Cerrahisi. Ankara: A.Ü. Tıp Fak. Yayınları, 1979;11-180. 3. Mulliken JB, Grillo HC. The limits of tracheal resection with primary anastomosis. J Thorac Cardiovasc Surg 1968;55:418-21. Yazışma Adresi Maruf ŞANLI 4. Grillo HC, Donahue DM, Mathisen DC, Wain JC, Wright CD. Postintubation tracheal stenozis. J Thorac Cardiovasc Surg 1995;109:486-92. Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi 5. Wright CD, Grillo HC, Wain JC, et al. Anastomotic complications after tracheal resection: Prognostic factors and management. J Thorac Cardiovasc Surg 2004;128:731-9. GAZİANTEP 144 Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı e-mail: [email protected] Solunum Hastalıkları 2006; 17: 141-144