KÜRESELLEŞME KARŞISINDA BAŞKENT ANKARA

Transkript

KÜRESELLEŞME KARŞISINDA BAŞKENT ANKARA
Dr. Savaş Zafer ŞAHİN
Atılım Üniversitesi
Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü
Aralık 2009
SUNUM İÇERİĞİ
 Başkentlerin Yüzyılı
 Başkentlerin Yıldızı Sönerken
 Küresel Ağ ve Başkentler
 Küreselleşmenin Üç Dalgası ve Ankara
 Bir Başkentin Çözülüşü
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Yirminci yüzyıl diğer tüm tanımların yanı sıra
“Başkentlerin Yüzyılı” olarak da tanımlanabilir.
 Yirminci yüzyıl boyunca bütün dünyada başkentlerin
sayısı ulus-devletlerin sayısına paralel olarak
inanılmaz bir şekilde artmıştır.
 1900’lerin başında tüm dünyada neredeyse yarıya
yakını Latin Amerika’da bulunun 40 kadar ulus devlet
ve başkent bulunuyordu.
 2000’lere gelindiğinde-ulus devletlerin ve başkentlerin
sayısı 200’ü çoktan aşmıştı.
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Bu süreç içinde başkentler ulus-devlet idealleri ve
ulus-devlet inşasının ayrılmaz bir parçası haline geldi.
 Yeni kurulan ulus-devletler için çoğu zaman yeni bir
başkent kurmak ya da var olan başkenti bir şekilde
dönüştürerek ulus-devlet ideallerine uygun hale
getirmek rüştünü ispat etmekle aynı anlama geliyordu.
 Bu meydan okumayı gerçeğe dönüştürmek için
yirminci yüzyılda bir çok yeni başkent kuruldu, var
olan başkentler başka kentlere taşındı ya da var olan
başkentlerin dönüşümü için programlar uygulandı.
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
1960’tan bu yana Afrika, Asya ve Latin Amerika’da Kurulan Başkentlerin Bazıları
Yıl
1956
1957
1959
1961
1963
1965
1970
1973
1975
1982
1983
1987
Ülke
Brazil
Mauritania
Pakistan
Botswana
Libya
Malawi
Belize
Tanzania
Nigeria
Liberia
Ivory Coast
Argentina
Gilbert, 1989
Eski Başkent
Brasília
Nouakchott
Islamabad
Gaborone
Beida
Lilongwe
Belmopan
Dodoma
Abuja
TBA
Yamoussoukro
Viedma/Carmen
Yeni Başkent
Rio de Janeiro
Saint Louis (Senegal)
Karachi
Mafeking
Tripoli/Benghazi
Zomba
Belize City
Dar es Salaam
Lagos
Monrovia
Abidjan
Buenos Aires de Patagones
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Günümüze geldiğimizde dünyada çok farklı başkent
türlerinin var olduğunu söyleyebiliriz (Hall, 2006):
 Çok-işlevli Başkentler: Üst düzey ulusal işlevlerin
tümünü ya da çoğunu barındıran başkentler (Londra,
Paris, Madrid, Stockholm, Moskova, Tokyo …)
 Küresel Başkentler: Başkent olmanın yanı sıra aynı
zamanda siyaset, ticaret ve diğer işlevlerde ulus-ötesi
roller üstlenen başkentler (Londra, Tokyo)
 Siyasi Başkentler: Hükümetin merkezi olarak kurulan
ancak eski başkentlerde kalan işlevlerden yoksun
başkentler (Bonn, Washington, Ottawa, Canberra,
Brazil, Ankara…)
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Eski Başkentler: Hükümetin merkezi olma işlevini
kaybeden ancak diğer tarihsel misyon ve işlevlerini koruyan
başkentler (1945’den 1994’e kadar Berlin, Philadelphia, Rio de
Janeiro, İstanbul …)
 Eski İmparatorluk Başkentleri: Bağlı bulundukları
imparatorluk ortadan kalktığı halde ulusal başkent olmaya
devam eden ve eski imparatorluk toprakları üzerinde etkisi
devam eden başkentler (Londra, Madrid, Lisbon, Viyana …)
 Bölgesel Başkentler: Özellikle Federal Ulus-devletlerde
önceleri de facto başkent kabul edilmiş olmalarına rağmen bu
rolü kaybeden, yine de bölgelerinde etkilerini devam
ettirmekte olan başkentler (Milan, Turin, Stuttgart, Munich,
Montreal, Toronto, Sydney, Melbourne …)
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Süper Başkentler: Uluslar arası kurum ve kuruluşlara
ev sahipliği yapan ama her zaman aynı zamanda ulusdevlet başkenti olmayabilen başkentler (Brüksel,
Strazburg, Cenevre, Roma, New York …)
Bu farklı başkent türleri her zaman kesin çizgilerle
birbirinden ayrılmayabilirler. Örneğin Londra hem bir
çok işlevli başkent, hem küresel başkent, hem siyasi
başkent, hem eski imparatorluk başkentidir. Bir
başkentin bu farklı tanımları karşılayacak bir tarihsel
geçmişe sahip bulunması bu sunumda anlatılacak
süreçle de çok yakından ilişkilidir.
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Başkentlerin Siyasal Rolleri:
 Yirminci yüzyılda başkentlerin hükümet merkezliği
işlevini derinden etkileyen üç önemli siyasal dönüşüm
yaşandı:



1. Kara ve deniz imparatorluklarının dağılması (Almanya,
Avusturya, Rusya, Osmanlı, Birleşik Krallık, Fransa, Portekiz)
2. Federal sistemlerin oluşumu (Avustralya, Güney Afrika,
Almanya, İspanya ve Sovyetler) ve var olan sistemlerin daha da
ademi merkezi hale gelmesi (Fransa).
3. Yeni ulus ötesi grupların oluşumu (Birleşmiş Milletler,
Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Şangay Anlaşması…)
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Her üç dönüşümün başkentler üzerinde çarpıcı etkileri
oldu. Kimi başkentler bu üç dönüşümden farklı
biçimlerde etkilenirken (Viyana, Berlin…), kimileri de
bu siyasi dönüşümlerden çok fazla etkilenmeden
varlıklarını sürdürdüler (Londra, Paris).
 Bazı kentler ise bu dönüşümler sonucunda geçmişte
olmadığı kadar önem kazandılar (Brüksel, Ankara…)
 Çoğunlukla eski imparatorluk başkentlerini siyasal
süreçlerden çok sosyo-ekonomik süreçler baskın
biçimde etkilemektedir (ör: sanayisizleşme)
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Görülmektedir ki:




1. Ani ve dramatik bir politik değişiklik bir başkentin rolü ve
geleceğini etkileme potansiyeline sahiptir.
2. Bu olmazsa değişim genellikle yavaştır ve sosyo-ekonomik
unsurlar tarafından belirlenir.
3. Bazı küresel kentler siyasi imparatorluklar kaybedilse de
eski imparatorluk toprakları üzerindeki iktisadi ve kültürel
hegemonyalarını devam ettirebilirler.
4. Başkentlerin sosyo-ekonomik hinterlandı ne kadar geniş
hegemonyaları ne kadar etkiliyse siyasal değişimlerden o
kadar az etkilenirler.
BAŞKENTLERİN YÜZYILI
 Başkentlerin İktisadi Rolleri:
 Tarihsel gelişme bir kentin başkent ilan edilmesi ile o
kentin çektiği iktisadi işlevler arasında bir ilişki
olmadığını göstermektedir.
 Avrupa Başkentlerinde çoğunlukla siyasal işlevlerle
iktisadi işlevlerin gelişimi birbirini desteklemiştir.
 Özellikle ihtisaslaşmış bir siyasal başkenti olan uluslarda
genellikle diğer işlevler başka kentlerde
yoğunlaşmaktadır (New York – Washington, Sydney –
Melbourne – Canberra)
 Bu uluslarda başkent kurulu bir mekansal – kentsel
tarihselliğin üzerine gelmiştir.
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN
 Son 20-30 yıldır siyasal, teknolojik, iktisadi ve
mekansal unsurlar başkentlerin geleceğini etkilemeye
başlamıştır:
 Siyasal Unsurlar:
 1. Ulus-devletlerin aşınması
 2. Geçmişle yeni bağlar kurmaya çalışan kimlik siyasetinin ve
milliyetçiliğin yükselişi
 3. ABD güdümlü yeni dünya düzeni
 4. Küresel ulus ötesi yeni formasyonların oluşumu
 5. Temsili demokrasilerin krizi ve çoğunluk sultasına dönüşme
eğilimine girmeleri
 6. Medyanın siyasi bir güç haline gelmesi
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN






7. Modernist düşüncenin yaygın eleştirisinin siyasal bir söylem
halini alması (ulus devletlerin jakoben olarak tanımlanması)
8. Katılımcı demokratik yapı ve süreçlerin temsili demokrasiye
bir alternatif olarak sunulması ve giderek yaygınlaşması
9. Kamusal alanın genişleyerek sivil toplum örgütleri ve
medyayı da içine alması
10. Pasif yurttaşlık kavramı yerine aktif yurttaşlık kavramının
önerilmesi
11. Gelişmiş ülkelerin nüfus artışları sabit kalırken ya da
negatife dönerken gelişmekte olan ülkelerin nüfus artışının
uzun vadede devam edecek olması
12.Çevresel ve iklimsel sorunların siyasal süreçler halini alması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN






13. Adem-i merkezileşmenin ve yerel yönetimlerin
güçlenmesinin hakim paradigma haline gelmesi
14. Uluslar arası terörizm hareketinin yükselişi
15. Yapısalcılık sonrası akımların da etkisiyle geleneksel siyasal
grupların çözülme eğilimine girmesi (sınıflar, meslek
grupların…)
16. Siyasette imaj, karizma ve liderlik gibi unsurların daha
etkin hale gelmeye başlaması
17. Yerel politikanın yükselişi
18. Kurulu ağlara katılamayan kitlelerle kurulu ağlarda
benliğini boşlukta hisseden kitlelerin birincil kimlikler
etrafında toplanması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN
 Teknolojik unsurlar:




1. Sanayi toplumu ideali ve gerçekliğinin enformatik (bilgi)
toplumu idealine dönüşmesi
2. Teknolojik gelişmelerin zaman-mekân sıkışması ya da
dürülmesi durumunu yaratması
3. Bilişim teknolojilerinin tahmin edilemeyecek bir hızla
gelişmesi
4. İnternet teknolojilerinin, mobil ağların ve kullanıcı bazlı
(etkileşimli) iktisadi ve sosyal ağların var olan iktidar
ilişkilerini ve yüz yüze sosyal etkileşimi derinden etkilemesi,
beklenenin aksine ulus devlet kültürünü aşındıracak etkiler
yaratması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN






5. Enerji ve çevre teknolojilerinin yüksek katma değer üreten
sektörler halini alması
6. Genetik biliminin yaşamın kodunu çözmesi ve yaşamın
temel taşlarının düzenlenebilir hale gelmesi
7. Gelişen yazılım sektörünün veri tabanı ve ağ çözümlerini
küreselleştirmesi
8. Teknolojik gelişmelerin temel mühendislik ve bilim
dallarını birbirine yakınlaştırması
9. Teknolojinin kullanıcı odaklı hale gelmesi ve teknolojik
gelişmenin “tasarım” unsuruna bağımlı kılınması
10. Fikri mülkiyet haklarının anonimleşerek ortadan kalkması
(freeware, wikipedia) ya da korunması için bariyer ve
engellerin oluşturulması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN
 İktisadi Unsurlar:






1. Fordist (dikey) üretim biçimlerinden yatay örgütlenen esnek
(post-Fordist) üretim biçimlerine geçiş
2. Sanayi üretiminin yerini hizmet sektörü ağırlıklı bir iktisadi
yapıya bırakması
3. Küresel sistemde üretim merkezlerinin batıdan doğuya
kayması
4. Neo-liberal politikaların biçim değiştirmekle birlikte
ağırlığını devam ettirmesi
5. Kumanda ve denetim işlevlerinin çok uluslu şirketler
tarafından ciddi biçimde etkilenmeye başlaması
6. Lojistik ve tedarik zincirlerinin giderek karmaşıklaşması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN







7. Emek-sermaye-hammadde-bilgi dörtlüsünün dolaşımı
önündeki tüm engellerin kalkması
8. Gündelik yaşamın dünyanın her noktasında senkronize
hale gelmesi
9. Finans piyasalarının reel sektör üzerinde ezici baskısı
10. Yaşamın temel yapı taşlarının iktisadi süreçte
dönüştürülerek metalaştırılması (GDO, nano teknoloji…)
11. Doların küresel para birimi statüsünün sarsılması
12. Dünya Bankası ve IMF Yapısal Uyum Programlarının tek
reçete olmaktan çıkması
13. Çok uluslu şirketlerin kendi yolsuzluk ve istismar
düzenlerini oluşturması ve kapitalist sistemin kırılganlaşması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN





14. Uzun bir dönemden sonra ilk defa farklı şekillerde ve
sebeplerle (organik tarım), tarımsal ürün fiyatlarının artması
ve gıda krizlerinin yaşanması
15. İşyeri konut ayrımının yeniden düzenlenmesi ve ev-ofis,
tele çalışma gibi yeni çalışma biçimlerinin ortaya çıkması
16.Geleneksel meslek tanım ve formasyonlarının değişmesi,
yenilikçilik ve yaratıcılığın öne çıkması
17. Mutlak başarı ve ürünün bir yaşam biçimi olduğunu
yaymaya çalışan pazarlama biçimlerinin ürünün yerini alması
18. Yerel tüketim alışkanlıkları ve üretim teşvik edilirken aynı
zamanda AVM’ler gibi hizmet sektörünün yeni yüzleriyle yerel
farklılıkların ortadan kalkması ve tüm dünyanın aynılaşması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN
 Mekansal Unsurlar:






1. Ulusların mekansal dizgelerinin ve sıra büyüklük
düzenlerinin dengesiz ve eşitsiz hale gelmesi
2. Eşitsiz gelişmenin uluslar arası boyut kazanması
3. Dünya kentlerinden oluşan bir “küresel ağ” düzeninin
oluşmaya başlaması
4. Güneydoğu Asya’da ve Hindistan’da orta büyüklükteki
kentlerin sayısında patlama yaşanması
5. Dünya nüfusunun kentlerde yaşayan kısmının kırda
yaşayan kısmını aşması
6. Metropoliten alanların yerlerini kent-bölgelere bırakması
(İstanbul kent bölgesi)
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN






7. Küresel sisteme eklemlenmede dünya kentlerinin ulus
devletlerden daha etkili hale gelmeye başlaması
8. Ulusal kültürün yerini dünya kentlerinin kozmopolit
kültürünün alması
9. Yaratıcı endüstrilerin kentsel imge ve kültürü dönüştürmesi
10. Kentlerin sanayisizleşme sonrası işsizlik ve yoksulluk
sorunlarını derinlemesine yaşaması
11. Küresel sisteme eklemlenmede yarışmacı ve rekabet eden
kentler kavramlarının öne çıkması
12. Kentlerin hizmet sektörü ve uluslar arası sermaye destekli
mega dönüşüm projelerinin mekanı haline gelmesi ve
dönüşümün bir ideoloji halini alması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN







13. Marka değeri, kültür varlıkları ve turizm potansiyelinin
kentsel ekonomide öne çıkması
14. Bölgesel kalkınmanın ve kümelenme stratejilerinin önem
kazanması
15. Kentleri birbirine bağlayacak ulaşım olanaklarının ve
teknolojisinin gelişmesi (hızlı tren, uçak seferleri)
16. Kent merkezlerinin çökmesi, alışveriş merkezlerinin
yükselişi
17. Banliyölerin kentsel alan haline gelmeleri
18. Kentlerin farklı sosyal kesimlerin yaşam alanları olarak
parçalanmaları
19. Kentlerde kutuplaşma ve gerilimin artması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN







20. Kent yönetimlerinin tekelci “kent patronları” elinde
katılımcılıktan uzaklaşması ve bir temsiliyet vakumunun
oluşması
21. Kentlerin birer propaganda makinesi haline gelmesi
22. Kentsel hizmetlerde halkla ilişkilerin, devasalığın ve dış
görünümün öne çıkması
23. Sürdürülebilir kentsel gelişmenin gerilimi
24. Kentsel gelişme ile ekolojik uyumun çatışması
25. Gelişmeleri düzenleyici bir kent yönetimi ve planlama
paradigmasının geliştirilememesi
26. Bilimsel, bütüncül, modernist kent idealinin yerini,
projeci, parçacı, günübirlik politikaları ve tercihleri yansıtan
bir kent deneyimine bırakması
BAŞKENTLERİN YILDIZI SÖNERKEN
TEMSİLİYET
MEKANİZMALARI
MEKANSAL DÜZENLEME
İÇSEL ÖRGÜTLENME
SERMAYE BİRİKİMİ
GERÇEKLİĞİN ÜRETİMİ
ÇOK AKTÖRLÜLÜK
ÇOK ÖLÇEKLİLİK
ÇOK ORTAKLILIK VE
YATAY ÖRGÜTLENME
ÇOKLU TERCİHLER VE
TARZLAR
ÇOKLU GERÇEKLİK
KÜRESEL AĞ VE BAŞKENTLER
 Başkentlerin yıldızı sönerken kurulan yeni dünya kentleri
ağında “ilişkisellik” artık çok farklı unsurlar tarafından
belirlenmektedir.
 Longborough Üniversitesi tarafından kurulan Küreselleşme
ve Dünya Kentleri Araştırma Ağı (Globalization and World
Cities – GaWC – Research Network) bu alanda çok önemli
araştırmalar yapmaktadır.
http://www.lboro.ac.uk/gawc/index.html
 Bu araştırmalarda ilişkisellik için belirlenen ölçütler
doğrultusunda dünya kentleri ağı sınıflandırılmakta ve
modellenmektedir.
DÜNYA KENTLERİ AĞINDA İLİŞKİSELLİK ÖLÇÜT VE GÖSTERGELERİ
Ölçüt
İletişim-Haberleşme
Finans
Ekonomi
Kurumsal Hizmetler
Demografik Yapı
Ulaşım – Altyapı
Kültürel/Sosyal
Yönetim/İşletme
Bölgesel Düzen
Gösterge
Telefon Hatları
İnternet Kullanıcıları
Mobil Ağ Kullanıcıları
TV Sayısı
Ulus aşırı Şirketler
Menkul kıymetler
Banka Merkezleri
Yabancı Sermaye
Kredi Değerlendirme Notu
Gayrı Safi Milli Hasıla
İstihdam Olanakları
Ticari Açıklık ve Kolaylık
Reklam
Sigorta
Muhasebe
Hukuk
İşletme
İlişkisellik
Nüfus Büyüklüğü
İşgücü Dağılımı (sanayi-hizmet)
Göçmenler
Hava Trafiği
Limanlar
Kent İçi Trafik
Katı – yumuşak – akıllı altyapı
Dünya Çapında Etkinlikler
Yaşanabilirlik
Yoksulluk/Suç
Başkent
Yerel Yönetim Kapasitesi
Siyasal İktidar
Mekânsal Konum
Merkez – çevre İlişkileri
KÜRESEL AĞ VE BAŞKENTLER
 Yapılan analizler dünya kentlerinin oluşturduğu ağın
zaman geçtikçe daha sıkı bağlarla örüldüğünü,
ilişkiselliğin arttığını göstermektedir.
 Bu dönüşüm başta İstanbul gibi kentlerin bu ağa
eklemlenmesine sebep olurken kentlerin büyük bir
kısmını dışarıda bırakmaktadır.
 Dışlanan kentler bu ağa ancak en yakınlarındaki dünya
kenti üzerinden bağlanabilmektedir.
 Dünya kentleri üzerine yapılan analizlerde bu kentler
için ayrıca bir sınıflandırma kalıbı üretilmiştir.
KÜRESEL AĞ VE BAŞKENTLER
 Kentlerin yukarıda belirtilen unsurlar, doğrudan ve
dolaylı ilişkisellikleri açısından değerlendirildiği
sınıflandırma şöyledir:
 Alpha++ kentleri En ist düzey ilişkiselliğe sahip küresel
sistemin merkezi konumundaki kentlerdir. Londra ve
New York eklemlenme kapasiteleriyle öne çıkmaktadır.
 Alpha+ kentleri Londra ve New York’a destekçi olan
özellikle Pasifik Asyanın ileri hizmet ihtiyaçlarını
karşılayan kentlerdir.
 alpha & alpha- kentleri Ana ekonomik bölgeleri dünya
ekonomisine bağlayan dünya kentleridir.
KÜRESEL AĞ VE BAŞKENTLER
 Beta Kentler Bölgelerini ve uluslarını dünya ekonomisine
başlamada araçsal öneme sahip kentlerdir.
 Gama Kentler Küçük bölge ve ulusları dünya
ekonomisine bağlayan ya da ileri üretici hizmetlerde
gelişmemiş dünya kentleridir.
 Kendine Yeten Kentler Dünya kenti niteliği taşımayan
ancak dünya kentlerine bağımlı olmayacak düzeyde
hizmetlere sahip olan kentlerdir. En yaygın rastlanan iki
örnek Küçük ve orta büyüklükte başkentler ve üretici
bölgelerin geleneksel merkezleridir.
 2000
(İstanbul
Beta + Dünya
Kenti)
 2000
 2000
 2004
(İstanbul
Beta Dünya
Kenti – Küme
Düşme)
 2004
 2004
 2008
(İstanbul
Alfa - Dünya
Kenti – Küme
Yükselme,
Ankara
kendine
yeten şehirler
arasında)
 2008
 2008
KÜRESEL AĞ VE BAŞKENTLER
 Son on yıl içinde başkentlik küresel ağa dahil olmada
önemini kaybetmiştir. Kumanda ve denetim işlevleri öne
çıkmıştır.
 Dünyadaki dünya kentlerinin ağırlığı Kuzey Amerika’dan
Avrupa ve Pasifik Asya’ya kaymıştır.
 Her dünya kentinin hinterlandı bu ilişkisellikle
oluşmaktadır.
 Tüm dünya kentleri arasında ilişkisellik artmıştır. Bu
ilişkiselliğin artması bazı kentleri önemli hale getiriyor gibi
görünse de ilişkisellik genel olarak arttığından özellikle 20.
yüzyılda başkent olan kentler için ağa eklemlenememe
sorunu ortaya çıkmaktadır.
KÜRESELLEŞMENİN ÜÇ DALGASI VE
ANKARA
 Kuramcılar yaşadığımız küreselleşme sürecinin bir ilk
olmadığını, daha önce de küreselleşme dalgalarının
yaşandığını ama yaşadığımız küreselleşmenin kendi
“ilk”lerine sahip olduğunu söylemektedir.
 Her dalga tüm kentler üzerinde olduğu gibi Ankara
Kenti üzerinde de önemli etkiler yaratmıştır.
 Son küreselleşme dalgasının etkilerini daha iyi
anlayabilmek için önceki küreselleşme dalgaları ile
birlikte bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
1. Dalga: 1870 - 1914
 Ulaşım maliyetlerinin ve tarif bariyerlerinin kalkması ile
başlayan ilk küreselleşme dalgası Ankara üzerinde bugün
hala hissettiğimiz etkiler uyandırmıştır.
 Dalganın başlangıcı Ankara ekonomisinin Anadolu ticaret
yolları üzerindeki konumunu sarsmıştır. En çarpıcı örnek
1800’lerin ortalarında Ankara’dan alınarak Yeni Zelanda’ya
götürülen 50 çift tiftik keçisinin sayısının yüzyılın sonunda
5 milyonu aşmasıdır.
 Bu etkilerle dokuma tezgahları durmuş, Ankara 1900’lerin
başında orta büyüklükte bir Anadolu kasabasına
indirgenmiştir.
1. Dalga: 1870 - 1914
 Aynı dalganın etkisiyle Osmanlı Devletinin yıkılması
sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti
Ankara seçilmiş, dalga bu kez Ankara Kentini başkent
haline getirmiştir.
 Ankara ulus-devletler projesini de yaratan dalganın
etkisiyle bir cumhuriyet projesine dönüşür.
Cumhuriyetin tüm ideallerinin, simgelerinin ve insan
tipinin görünür hale geldiği bir kent olarak imar edilir.
 Öncü ve örnek bir kent planlaması süreci
gerçekleştirilir, yaşamın her alanında atılımlar
gerçekleştirilir.
1. Dalga: 1870 - 1914
 Ancak, yeni kurulan başkentin İstanbul – Ankara
ikilemi üzerinde kurulduğu görülmektedir. Bu ikilem
cumhuriyet tarihi boyunca farklı şekillerde kendisini
gösterecektir.
 İkilemin en önemli yansıması Ankara Kentinin
yoksunlukları ile ilgilidir. Konut, ekonomik dinamizm,
istihdam ve gündelik yaşam önemli sorun alanları
olarak ortaya çıkar.
 Erken cumhuriyet kadrosunun önemli sayılabilecek bir
kısmı “arazi rantının” kullanılması düşüncesindedir.
1. Dalga: 1870 - 1914
 Daha 1800’lerin sonlarında Ankara’nın başkentliği olasılığı
tartışılmaktadır.
 Cumhuriyetin kurulmasından hemen önce eski İzmir
Mebusu İsmail Hakkı Bey ve Amerikan Şirketi Chester yeni
hükümete bir “developman” (arazi geliştirme) şirketi
kurulmasını, bu şirketin arazi rantları ve altyapı imtiyazları
ile donatılmasını ve Ankara’nın bu şekilde imar edilmesini
önermişlerdir.
 Cumhuriyetin ileri görüşlü kadroları bu tür bir görüş yerine
planlı imarı, ekonomik kalkınmayı ve kültürel gelişmeyi
merkeze alan bir yaklaşımı tercih etmişlerdir.
1. Dalga: 1870 - 1914
 Ekonomik alanda Atatürk Orman Çiftliği Modeli ve
Maltepe Fabrikalar Bölgesi, ulaşım ve haberleşme
yatırımları, kültürel alanda sergievleri, opera binası ve
parklar yeni kurulan başkentin modelini
oluşturmuştur.
 Bu model planlı bir kentsel gelişme ile
yönlendirilmeye çalışılmış, on yılda gelinen nokta
batılı ülkelerin basınından da izlendiği kadarıyla
“şaşırtıcı” bulunmuştur. Ancak, arazi spekülasyonunun
Ankara üzerindeki gölgesi her zaman devam edecektir.
2. Dalga: 1945 – 1980
 Ulaşım ve tarif bariyerlerinin daha da inmesi, tek para
birimine geçilmesi ve gelişen iletişim olanaklarıyla birlikte
soğuk savaş dönemi ikinci küreselleşme dalgasını
başlatmıştı.
 Bu dalgada çok partili yaşama geçilerek liberal bir
yaklaşımın benimsenmesi İstanbul – Ankara ikileminde
dengeyi İstanbul lehine değiştirmeye başlamıştır.
 Ankara kimi zaman Türkiye’nin jeopolitik konumunun ve
ithal ikameci sermaye birikiminin yönetim merkezi olarak
merkezi işlevini sürdürse de İstanbul sanayileşmenin ve
kültürel yaşamış başkenti olmaya başlar.
2. Dalga: 1945 – 1980
 Ankara cumhuriyetin ilk yıllarının ulus devlet projesi
disiplininden kopar.
 Kırdan kente yoğun göçün de etkisiyle planlama
çalışmaları var olmasına rağmen plansız gelişen, imar
edilme rüyası kesintiye uğrayan bir kent haline gelir.
 1980’lere gelindiğinde Ankara %60’ı gecekondulardan
oluşan, trafik, hava kirliliği, yoksulluk, işsizlik
sorunlarıyla karşı karşıya kalan, başkentlik işlevleri
dışındaki işlevleri gelişemeyen, hükümetin merkezi
olmak dışında yerel olarak anlamı kalmayan bir kent
haline gelir.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 1980’lerin ortalarında Türkiye’de de kabullenilen neo-
liberal politikaların özelleştirme-serbestleştirmekuralsızlaştırma dalgası Ankara Kentini ilk başlarda olumlu
etkiler.
 Büyük altyapı yatırımlarına girişilir. Kent coğrafi olarak
adem-i merkezileştirilmeye çalışılır. Ulaşımda metro ve
diğer yatırımlar hızlanır. Kentsel dönüşümün ilk örnekleri
görülmeye başlanır.
 Ancak tüm bunlar aynı politikaların sonuçları sebebiyle
etkisiz kalır ve beklenen den farklı sonuçlar üretir. Sosyal
dönüşüm Ankara’yı ulus devletin başkentinden başka bir
şeye dönüştürmeye başlar.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Serbestleştirme Ankara’ya plansızlık olarak yansır.
1990’a kadar tüm gelişimi bütünsel bir planla
yönlendirilen Ankara 2007’ye kadar geçen 17 yılı
plansız geçirir.
 Parçacı uygulamalar, mevzi planlar, kenti
denetlenemez bir yayılma sürecine sokar.
 İmar afları ve gecekondu ıslah planları Ankara’nın
%60’ını oluşturan gecekondu sakinlerini dönüştürür.
Önce gecekondusunu verip daire alanlar sonra
kendileri müteahhit olur, sermaye birikimi yapar. Yeni
ve muhafazakar bir orta sınıf filizlenmektedir.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Bu yeni orta sınıf tüm siyasi dengeleri, tüm alışılageldik
ulus devlet kalıplarını değiştirecek yeni değerler ve yaşam
biçimlerini kente dayatmaya başlar.
 1990’ların sonlarına gelindiğinde kent daha da derin bir
krizi yaşamaya başlar. Küresel sisteme eklemlenemeyen
Ankara Kenti Anadolu’da kısılıp kalmış bir siyasal ağın
parçası olmaktan öteye gidemez.
 Küresel sisteme eklemlenemeyen Ankara Kenti İstanbul
karşısında giderek etkisizleşir, bu etkisizleşme merkezi
hükümet politikalarıyla da derinleştirilir. Devlet kurumları
İstanbul’a taşınmaya başlar. Artık hükümetlerin politikası
İstanbul’u dünya … merkezi yapmaktır.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Ankara giderek parçalanan bir kentsel ekonomik,
sosyal ve siyasal yapıya dönüşür.
 Kutuplaşma, gerilim ve yarılma yaşanır. Yoksulluk
artar, istihdam olanakları ve ekonomik çeşitlilik azalır.
Hizmet sektörü ağırlık kazanırken kentin ekonomik
dinamikleri arsa ve konut spekülasyonu tarafından
ağırlıklı olarak yönlendirilmeye, Ankaralılar rant
arayan topluma dönüşmeye başlar.
 Kent merkezleri çöküntüleşir, alışveriş merkezleri
denetimsiz biçimde yayılmaya başlar.
İmalat Sanayinde kıpırdanma var gibi görünse de çalışan nüfusun
%70’inden fazlası hizmet sektöründe istihdam edilmektedir.
Hizmet sektörünün başat alt dalı da inşaat sektörüdür. Kentte ön
plana çıkan müteahhitlik, inşaat ve teknik hizmetlerin, müşavirlik,
proje ve uygulama islerinin çok önemli bir özgünlük olarak Ankara
ekonomisini biçimlendirdiği görülmektedir (2023 Ankara Nazım
Plan Raporundan).
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Kentsel ekolojik yapı bozulmaya başlar, kültürel miras
unsurları yok olur ve sahipsiz kalır.
 Kentte temsiliyet vakumları oluşur. Kentleri “kent
patronları” ve enformel siyasal çıkar ağları yönetmeye
başlar.
 Cumhuriyetin değerleri aşınmaya yok olmaya başlar
(Havagazı fabrikası, AOÇ, Ulus, Ulus Heykelinin altın
sarısına boyanması, Güvenpark, AKM…)
 Kentsel yaşam ve mekan kalitesi düşer, kimliksiz ve
kişiliksiz yeni yerleşim bölgeleri yaygınlaşır.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Kültürel yapıların sayısı nüfus artış oranında artmaz,
Ankara’nın yetişmiş insan gücü ve kültürel birikimi
İstanbul’a kayar (Yeni Sahnenin yıkılması, Keçiören
gibi ilçelerde bir tek konser salonunun bile
bulunmayışı)
 Turist sayısının her geçen gün azalır(2008 yılı
rakamlarına göre Ağrı’ya gelen turist sayısı Ankara’dan
fazladır)
 Ankara’da yaşayan kentlilerin kentin değerlerine
yabancılaşır (amblemi olmayan kent)
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Kentsel büyük ulaşım ve altyapı yatırımlarının uzun




yıllardır tamamlanamaz
Bütünsel, konforlu, sağlıklı işleyen ve ucuz bir toplu
taşıma sisteminin bulunmaz
Kentsel borç yükü çok büyük miktarlara ulaşır
(Türkiye’nin en borçlu belediyesi)
Kent merkezindeki değerli alanlar bir türlü kentin
kullanımına sunulamaz (AKM alanı)
Kişi başına yeşil alan miktarı artsa da hava kirliliği
otomobil kullanımına bağlı olarak tekrar artmaya
başlar.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Kent yönetimleri sivil toplum örgütleri ile kavgalı hale gelir.
Sivil toplum örgütleri ile meslek odalarının öneri ve
eleştirileri dikkate alınmaz, hatta toplum gözünde küçük
düşürülmeleri için özel olarak çaba harcanır.
 İşbirliği ve eşgüdüm kültürü yok olur. Kent yönetimleri ile
kentteki 12 üniversite arasında ortak proje ve uygulama
sayısı bir kaç örnek dışında yok gibidir.
 Kavga ve kutuplaşma ortamının siyasi ranta
dönüştürüldüğü bir yönetim kültürü yerleşir.
 Kentsel karar alma mekanizmalarında katılımcı yöntemler
uygulanmaz. Karar almada çoğu zaman kent
yönetimlerinin teknik kadrolarının uyarıları dahi dikkate
alınmaz.
3. Dalga: 1980 Sonrası
 Kent yönetimleri yaşanabilir kentlerin değil “daha”,
“en”, “ultra”, “süper” projelerin, yönetimleri haline
gelmeye başlar.
 Tüm kent, sokaklar, metro vagonları, bilbordlar bir
propaganda makinesi haline getirilir. Kent sakinleri
seçeneksiz, seçeneklerden habersiz hale getirilir.
 Kent otomobil direksiyonundan, alışveriş merkezi
içinden, erzak ve kömür dağıtım kamyonlarının
kasalarından yönetilmeye başlar.
 Kent mekansal bütünlüğünü kaybeder.
Yorumsuz…
BİR BAŞKENTİN ÇÖZÜLÜŞÜ
 Artık “imar” edilen yani “güzelleştirilen değil “çözülen”
bir başkentte yaşıyoruz.
 Çözülen sadece kentin sosyal ve ekonomik yapısı değil,
bir ideal, bir yaşam biçimi ve bir rüyadır.
 Mekansal yapı, birlikte yaşama ve sosyalleşme azmi,
ulus devlet idealinin yansıttığı tüm değerler artık
kentte parçalanmış bir kent yaşamı yelpazesi ile
birlikte var olmaktadır.
 Ankara artık planlı kentsel gelişmenin değil katlı
kavşakların, propaganda aracına dönüştürülen
kentlerin öncü ve örneği haline gelmiştir.
BİR BAŞKENTİN ÇÖZÜLÜŞÜ
 Çözülme 3. küreselleşme dalgası ile başlamadıysa da




derinleşmiş, çarpıcı boyutlara varmıştır.
Çözülen tek bir kent değil bir ulusun eşitsiz gelişmeye
karşı ürettiği çözümdür.
Çözülen dengeli yaşamlar süren bireylerin olgunlaştığı
kamusal mekanlardır.
Çözülen yaşanabilir, insanca ve çağdaş bir kent olma
idealidir.
Çözülen tüm bu değişim karşısında suskun kalan ve
seçenekler üretmeyen herkestir.
BİR BAŞKENTİN ÇÖZÜLÜŞÜ
 Elbette ki bu dünyanın sonu değildir.
 Ankara ve Ankaralılar yaşamaya devam edeceklerdir
her günkü gibi.
 Trafik sıkışmaya devam edecek, İstanbul’a taşınmalar
artacak, üniversite mezunları Ankara’da kayda değer
bir şeyler bulamayacaktır.
 İstanbul’da İstanbul medyasının çektiği dizilerde daha
çok Ankaralılar oynayacak, çok uluslu şirketlerin
İstanbul şubelerinde Ankara’da okuyanlar çoğunlukta
olacaklardır belki.
BİR BAŞKENTİN ÇÖZÜLÜŞÜ
 Ancak, bilinmelidir ki Ankara’dan çözülen kazağın ipi
İstanbul’dan yakalanamaz.
 Ankara bütünselliğin, bilimselliğin, sistematik ve akılcı
yaklaşımın ve toplumsallığın parçacılığa, günü birlik
çözümlere, el yordamına ve umarsız bireyciliğe karşı
bir çığlığıydı.
 Bu sunuş da Ankara’ya, Ankara’nın değerlerine sahip
çıkılmasının bir haykırışıdır.
 Gelin Ankara’ya ve değerlerine sahip çıkalım,
Ankara’da gidecek görecek bir yer olmadığını
zannetsek de hala…
BAŞKENT ÇÖZÜLMEDEN…
TEŞEKKÜRLER…
[email protected]

Benzer belgeler

küreselleşme karşısında

küreselleşme karşısında işlevlerden yoksun başkentlerdir bunlar örneğin Bonn, Washington Ottawa, Canberra, Brazil, Ankara gibi. Eski başkentler var hükümetin merkezi olma işlevini kaybeden ancak diğer tarihsel misyon işle...

Detaylı