Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow ve Seferihisar Üzerine De
Transkript
Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow ve Seferihisar Üzerine De
Bir Yerel Kalkınma Modeli: Cittáslow ve Seferihisar Üzerine Değerlendirmeler(*) Dr. Serdar Şahinkaya(**) Bu deneme ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca 2007 yılında ilan edilen / açıklanan Türkiye Turizm Stratejisi (2023) belgesinin1 nihai hedefi olan “2023 yılında 63 milyon turist, 86 milyar $2 dış turizm geliri ve turist başına yaklaşık 1350 $ harcamaya ulaşılması” na yardımcı olabileceği düşünülen yeni bir turizm anlayışı yanı sıra bir anlamda yerel kalkınma modeli olarak da değerlendirilen Cittáslow hakkında kısa bir bilgi sunmak, Türkiye’nin ilk Cittáslow’u olan Seferihisar ve bu bağlamda kimi manevra alanlarını /önerilerimi tartışmaya açmak amaçlanmaktadır. I.) Cittáslow Nedir? İtalyanca Cittá (şehir) ve İngilizce slow (sakin / yavaş) kelimelerinden oluşan Cittáslow, “sakin şehir” anlamına geliyor. Her şey, 1986’da Roma’daki İspanyol Merdivenleri’nde yapılan Mc Donalds açılışının, Carlo Petrini önderliğindeki grup tarafından tabaklar dolusu İtalyan makarnası fırlatılarak protesto edilmesiyle başladı. Çünkü, “meydanın estetiği bozulacaktı” ve “yemek yeme, öyle abur cuburla doymak ve o hızla tüketmek” değildir. O andan itibaren daha yavaş ve anlamlı akmaya başlayan zaman, adına fastfood a bir tepki olarak slow food “yavaş yemek” denilen ve doğaçlama şekillenen karşı hareket ile giderek yaygınlaştı ve ilerleyen yıllarda yalnızca gıda üzerine değil, yaşam, yolculuk, eğitim, okuma, para ve başka alanlarda da ortak bir “yavaşlık” felsefesinden beslenen bir akım halini aldı. Süreç içerisinde, İtalya’nın Barolo kentinde Slowfood “Yavaş Yiyecek Birliği” oluşturuldu. 1989′da Paris’te uluslararası boyut alan birliğin, bugün 100′den fazla ülke temsilcisinden oluşan 80 bin üyesi bulunuyor 3. Benzer bir tarzda ülkemizde de, fast food çılgınlığına ve sağlıksızlığına dikkat çekmek için “sefertası hareketi”4 diye bir (*) İlk taslak Ocak 2010’da kaleme alınmıştır. mülkiye Genel Yayın Yönetmeni. 1 www.mevzuat.dpt.gov.tr/ypk/2007/20070302-17-1.doc Erişim tarihi: 20 Ocak 2010. 2 Yazım şekli korunmuştur. 3 http://www.slowfood.it/ Erişim tarihi: 20 Ocak 2010. 4 Sefertası Hareketi’nin İzmir Temsilcisi Meltem Özen ile yapılan bir söyleşiden: (**) sivil toplum örgütlenmesi başlamıştı. Yavaş yiyecek kavramından esinlenen Cittáslow “Sakin Şehir Hareketi”nin temeli ise 1999′da İtalya’nın Toscana bölgesinde bulunan Greve in Chianti şehrinde, 30 kadar Yavaş Yiyecek Şehri’nin katılımıyla atıldı. Greve in Chianti 5 Sakin Şehir Hareketinin ilk bildirgesinde, küreselleşmenin insanlar arasındaki iletişimi, kaynaşmayı ve değişimi kolaylaştırmasına karşılık, farklılıkların törpülenerek, tek bir model insan oluşturmaya doğru gittiği ve sonunda sıradanlığın hâkim olacağı bir düzenin yaratılacağı konusunda endişeler bulunduğu dile getirilmişti. Bu endişelerin giderilmesi, yerel değerlere sahip çıkılması, bu değerlerin korunması ve geliştirilmesi amacıyla Sakin Şehirler kavramı çerçevesinde bir ağ oluşturuldu. “Sefertası Hareketi nasıl doğdu, neyi amaçlıyor? Fast foodun geleneksel yemek kültürleri üzerindeki ve fast food zihniyetinin toplum ve yaşam üzerindeki olumsuz etkilerine bir tepki olarak, gazeteci Ümit Sinan Topçuoğlu ve ünlü baklavacı Nadir Güllü tarafından başlatılan bir hareket Sefertası Hareketi ve daha çok internet tabanlı bir örgütlenme. Başlangıçta İtalya merkezli Uluslararası Slow Food Hareketi örnek alındı. Sefertası adı ise halka açık olarak yapılan ilk toplantıda, bir vatandaşın önerisi üzerine oluştu. Böylece, "sefertası" ad ve sembol olarak benimsendi. Kısa zamanda harekete destek olan kişi ve kuruluşların sayısı arttı. 2007 yılına gelindiğinde ise yurt çapında örgütlenmeye başlandı. Şu anda İzmir’den başka Bursa, Ordu ve Sakarya’da bölge temsilciliğimiz var. Sefertası Hareketi, küreselleşmenin hedefi olarak bütün dünya için biçilen tek kültüre karşı, kültürel çeşitliliği, mutfaktan başlayıp hayatın her alanında savunmayı amaçlıyor. Kültürel fakirleşmeye ve fast food zihniyetinin olumsuz etkilerine karşı toplumu uyarmayı ve bu konuda kamuoyu oluşturulmayı öncelikli amaç edindik. Evde yemek pişirilmesini ve aile sofralarını, fast food beslenmenin olumsuz etkilerine karşı toplumun bağışıklık mekanizması olarak görüyor ve teşvik ediyoruz. Bütün bunlar, doğal olarak, geleneksel mutfak ve yemek kültürlerini koruma ve geleceğe taşımayı da kapsıyor. Zaten, "sefertası", korumayı, taşımayı ve hareketliliği sembolize etmez mi?” http://www.hurriyet.com.tr/ege/7937963.asp?gid=142&sz=5428 Bu arada yazının esas konusu “sakin şehir” olduğu için sefertası hareketi sonrası ülkemizdeki saygın, desteklenesi oluşumlara ait gelişmeleri başka bir yazı konusu yaparak sadece meraklılarına adres gösterelim. http://www.slowfoodanadolu.com/ ve http://www.fikirsahibidamaklar.org/ ve de http://slowfoodgenclik.wordpress.com/ 5 Görsel malzeme, http://www.abctuscany.com/florence/greve-in-chianti/index.cfm Erişim tarihi: 18 Ocak 2010 1 Sakin Şehir’in İtalya’da ortaya çıkmasına şaşırmamak gerek6. “La dolce vita”nın tatlı hayat ülkesi İtalya, özelikle yemekle ilgili geleneklerine çok bağlı. 1991 – 2004 yılları arasında Orvieto7’nun Belediye Başkanı olan Stefano Cimicchi, bu görevinden sonraki birkaç yıl “Slow Food (Yavaş Yemek)”un başarılı konseptinden yola çıkılarak hazırlanan Sakin Şehir hareketinin başkanlığını yürüttü. Sakin Şehir hareketi, küçük kentlerin geleneksel yapılarını, sıkı kuralları dikkatle uygulayarak korumaları gerektiğini savunuyor: Arabalar şehir merkezlerinden çıkarılmalı, insanlar sadece yerel ürünleri tüketmeli ve sürdürülebilir enerji kullanmalı. Kaynak: http://www.orvieto-info.com/index.htm Bu küçük şehirlerde, süpermarket ya da McDonald’s aramanın bir anlamı yok. Cimicchi, “Amacımız yaşanır şehirler yaratmak,” diyor, “Tıpkı yazar Italo Calvino ve mimar Renzo Piano gibi, bir ütopya şehri konsepti üzerinde çalışıyoruz”. Sakin Şehirler, ekoloji ve sürdürülebilirlik alanında bilimin son buluşlarından da faydalanarak, Ortaçağ’dan ya da Rönesans Dönemi’nden kalma kentsel öğeleri de korumaya çalışıyorlar. Eğer kentin bu amacına yardımcı olacaksa, modern teknolojiye bile izin veriliyor. Mesela Cimicchi, Orvieto’da sadece yayaların geçişine izin veren elektronik kapılar kullanmak istiyor. Pisa’da da benzer bir sistem var: Eğer kameralar parkmetrenin süresinin dolduğunu tespit ederse, bir dakika ya da tüm gün de olsa, park cezası kesiliyor8. Sakin Şehir olabilme kuralları arasında en belirleyici olanları, nüfusun 50.000’i geçmemiş olması. Doğal ve tarihi doku ve de çevrenin korunabilirliği, kültürel ve sosyal geleneklerin yaşatılabilmesi ve buna uygun yaşam biçimlerinin varlığı da temel ölçütlerden bir bölümü. Sürdürülebilir enerji kullanımıyla yerelde ve yerel halkın üretimiyle sağlıklı gıdaların üretilip-tüketilmesi, kent merkezlerine taşıt trafiğinin sokulmaması ve büyük alışveriş mağazalarının-markalarının kent merkezlerinde yer almaması ve üretimde bulunmaması koşulu da bir diğer önemli husus. Ayrıca, yöreye özgü yemek kültürlerinin dolaşımda olması ve tüm bu yerinde ve özgün kimlik özelliklerini yansıtan, aceleye gelmeyen bir yaşamı benimseyecek insan varlığının, kaynaşma-misafirperverlik alışkanlıklarının yaşatılması. Özetlemek gerekirse, Sakin Şehir olabilmek için çevre politikaları, altyapı, kentin dokusunun korunan kalitesi, yerel üretim ve ürünlerin desteklenmesi, konukseverlik gibi ölçütler gerekiyor. 6 İtalya’da Sakin Şehir Belgeli şehirlere bir arada yer veren yararlı bir kaynak için bknz: http://www.cittaslow.com/ 7 Sadece 16.000 nüfusa sahip bu küçük yerleşim yeri, Sakin Şehir sertifikası aldığından bu yana yılda tam 1 milyon turist çekiyor. Orvieto’nun görkemli web sayfası esin kaynağı olabilir: http://www.orvieto-info.com/ 8 http://www.arkitera.com/news.php?action=displayNewsItem&ID=34231 Erişim tarihi: 18 Ocak 2010 2 Bu şehirlerin logosu olan salyangozu9 kullanabilmeye hak kazanan merkezler, düzenli olarak denetimden geçiriliyor. Harekete dahil olan kentlerde insan daha düşük tempoda yaşıyor, daha az enerji tüketiyor ve vahşi bir gıda tüketimi yerine az ama öz beslenme ile yaşıyor. Kendisine, ailesine ve çevresine daha çok zaman ayırabiliyor. Bu değişim bir anlamda insanın çevresi ve doğa ile sağlıklı bir ilişki içinde olmasının, sağlıklı bir beden ve ruh için en önemli adım olduğunun onaylanmasıdır. Ancak, Sakin Şehir Hareketine dahil olmak o kadar kolay değil. Nitekim “Sakin Şehir Bildirisi”10 de gürültü kirliliğini ve trafiği kesmek, yeşil alanları ve yaya bölgelerini arttırmak, yerel üretim yapan çiftçilerle bu ürünleri satan dükkân ve lokantaları desteklemek gibi elliden fazla “taahhüt” içeriyor11. Bildirideki ölçütlere uymak şart. Çevre politikalarında, altyapıda, kent dokusunda, kentteki bütün üretim alanlarında şeffaflık ve kaliteyi korumak ve sürdürülebilir kılmak şart. Sakin Şehir Birliği uzmanları, uzun bir denetimden sonra onay veriyor ve kabul edilen kent hareketin logosu olan “Salyangoz” ile ödüllendiriliyor. Balbiani Palace (Chiavenna) Kaynak: http://www.breaks-italian-lakes.com/id61.html Yavaş Kentte yaşamak birçok fedakârlık gerektiriyor. Alışılmış temponun düşmesi gerek en başta. Kent merkezine motorlu araçlar giremiyor ki bu şart Türkiye’nin kentlerinde en zor hayata geçebilecek olanı. Alışveriş merkezlerinin hemen önünde uzanan caddeler bunun en iyi kanıtı. İnsanımız otoparka aracını bırakıp iki adımlık mesafeyi yürümeye eriniyor. Yavaş Kent gönüllüleri bir çok belediyeyi zorlayarak öncü yasaların çıkarılması ve uygulanmasını sağlamakta. Sadece yerel yemeklerin dolaşımda olması, sürdürülebilir enerji kaynaklarının özendirilmesi, çevre koruma gibi hedefler bir bir hayata geçiyor. Parlak neon ışıkları kullanmak ve süpermarket açılması yasak. 9 Doğanın en yavaş ve en korunaklı (kabuğu nedeniyle, korumacılığında simgesi olmuş böylece) canlısı. http://www.cittaslow.org.au/page.asp?id=9 11 Oktay Ekinci, “Oylar Sakin Şehircilere” http://www.ekolojistler.org/oylar-yavas-sehircilere-.-oktayekinci.html Erişim tarihi: 18 Ocak 2010 10 3 II.) Örnek Olarak Bra'da Yeni Bir Yaşam Tarzı12 İtalya’nın Piedmonte Bölgesindeki Bra şehri. Sıradan bir gün. Henüz günün ilk vakitleri. Ama şehirde bir hareketlilik var. Bu hareketliliğin kaynağı yollardaki araçlardan değil. Hareketlilik kaldırımlarda; yürümeye, koşmaya veya bisiklet sürmeye ayırılmış alanlarda. Halkın bir kısmı pek çok türden ağaçlarla yeşillendirilmiş, rengârenk çiçeklerle süslenmiş parklarda oturup arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Birbirleriyle karşılaşan insanların dilinden sıcak bir “buon giorno” (günaydın) ifadesi dökülüyor. Bralılar her sabah kalktıklarında sakin bir şehirde gözlerini açmanın mutluluğunu yaşıyorlar. Sabah yürüyüşünü ve koşusunu yapan insanlar tekrar evlerine dönüp kahvaltılarını aile bireyleriyle yaptıktan sonra yine gönül huzuru içinde işlerine gidiyorlar. Tabiî yine çoğu işyerine yürüyerek veya bisikletiyle gidiyor. Her iki yanında lavanta ve leylâklar sıralanmış caddelerde tek tük arabaya rastlanıyor. Ancak onlar da klakson çalmamak, çevreyi rahatsız etmemek için elinden geleni yapıyor. Havada lavanta ve leylâk kokusu var. Cadde ve yol kenarlarında zevksiz reklam panolarından eser yok. En işlek caddelerde dahi dükkânların önlerinde şatafatlı tabelalar, neonlu aydınlatmalar görülmüyor. İnsanlar gösteriş için değil, sadelik için yarışıyorlar burada. Bra’daki gezintimiz esnasında, görmeye alışık olduğumuz birşeyin daha yokluğunu fark ediyoruz: Hiçbir evin üzerinde, televizyon anteni veya çanak anteni yok. Bra, sanki 2002 yılının değil, iki-üç yüz yıl öncesinin şehri. Şehir âdeta yeniden restore edilmiş ve modern binalar dahi tarihî mirasa uygun hale getirilmiş. Bir de, Bra Belediyesinin katkısıyla pek çok bina, Piedmonte bölgesinde yaygın olan bal rengi sıvalarla kaplanmış. Bu yönü Bra’ya ayrı bir esrarengiz özellik kazandırıyor. Yine Bra caddelerinde modern şehirlerin iki vazgeçilmezi süpermarket ve fast food lokantalarından eser yok. Bra’lılar alışverişlerini mahalli dükkânlardan veya Bra Belediyesince açılan ve sadece yerli ürünlerin satıldığı mekânlardan yapıyorlar. Üstelik buralarda satılan ürünlerin tamamı organik tarım yöntemleriyle ve ekolojik şartlara uygun olarak üretilmiş. Bra usulü sucuklar, salamlar, el yapımı çikolatalar, kimyasal ilâç veya hormon kullanılmadan üretilen sebze ve meyveler. İnsanlar aldıkları ürünlerden emin ve gönül rahatlığıyla yiyebiliyor. Üstelik bunu pişirdikleri veya kullandıkları her ürünün Bra patentli olduğunun bilinci içindeler. Bu durum onlar için ayrı bir gurur kaynağı. Bir de yılın belli dönemlerinde gerçekleştirilen ve şehre akın akın turist çeken gıda festivallerini işin içine katarsak, Sakin Şehir olma Bralılara çok şey kazandırıyor. Bra’da yaygın olarak bulunan yerlerden birisi de peynir imalâthaneleri. Bu yönüyle de Bra şehrinin Sakin Şehir olmanın bir başka nimetinden yararlandığı görülüyor. Son iki yılda şehir idarecilerinin desteğiyle pek çok yere peynir imalâthanesi13 açıldı. Böylece hem yerli hayvancılığa 12 Dr. Veli Sırım, “Sakin Şehirler” http://www.italyaonline.net/Italya/hakkinda/makaleler/Sakin%20Sehirler.htm. Bu kısımdaki görseller, http://www.itbiz.com/piedmont/braida/ tarafımızdan eklenmiştir 4 büyük destek sağlandı, hem de halka taze ve güvenli peynirler sunma imkânı hazırlandı. Daha da önemlisi, peynirciliğe yapılan yatırımlar sayesinde pek çok Bralı genç iş buldu, işsizlikten kurtuldu. Hemen belirtelim, Bra peynirleri kısa zamanda şehrin ve bölgenin sınırlarını aşmış, bütün İtalya’ya dağılmış durumda. Hattâ, yetkililere göre, Avrupa’nın değişik yerlerinden özel siparişler de geliyor. Bra caddeleri öğle vakti tekrar hareketleniyor. İnsanların bir kısmı evine, bir kısmı da mahallî yemeklerin onlarca çeşidinin sunulduğu lokantalara doğru gidiyor. Özellikle lokantalara yaklaşıldığında lavanta ve leylâk kokularına birbirinden nefis yemeklerin kokuları karışıyor. Aynı tablo akşam da yaşanıyor bu sakin şehirde. Ancak hareketlilik bu kez gece geç vakitlere kadar devam ediyor. Herkes dostlarıyla bir araya gelme, sohbetler etme, birlikte gezme ve dinlenme fırsatı bulma yarışında. Sakin Şehir düşüncesinin bütün Bra’lılarca kabul gördüğünün bir diğer göstergesi de gençler. Daha iki sene öncesine kadar arabalarında, evlerinde veya halka açık yerlerde çok yüksek ses tonuyla müzik dinleyen gençlere artık rastlanmıyor. Galiba Bra’lı gençler de artık sükûnetin eşsiz melodilerine kulak veriyorlar. Bra Belediyesinin güzel bir uygulaması da kullanılan eşyaların veya ürünlerin geri dönüşümüyle ilgili. Öncelikle çevreye zararsız ve geri dönüşüm özelliği olan ürünlerin üretilmesi veya satılması öngörülüyor. Bunun yanı sıra yeniden ekonomiye kazandırılabilecek atıklar için de şehrin pek çok yerine ayrı kutular yerleştirilmiş. İnsanlar da bu konuda bilinçlendikleri için bu tür atıkları ayrı ayrı poşetlere koyuyorlar. Toplanan atıklar tekrar işlenerek ekonomiye kazandırılıyor. Paolo Linotti, Turin’de teknolojik danışmanlık yapan özel bir şirketin temsilcisi olarak Bra’da bulunuyor. Büyük şehirlerden gelen pek çok uzman gibi yaptığı tek şey, Bra’nın nasıl olup da bu kadar sakin bir şehir olabildiğini araştırmak. Paolo, Bra’daki gördükleri karşısında tek kelimeyle şaşkına dönmüş. “Sükûnet prensibinin modern şehircilik anlayışına ciddî bir alternatif olduğu gayet açık” derken, içinde yıllarını geçirdiği Turin’i şöyle tanımlıyor: “Herkes koşuşturma içinde, herşey itişkakış halde.” Bra’daki sükûnetin değerini en fazla bilenler ise hiç şüphesiz orta yaşın üstünde olanlar. Bunlardan birisi de ömrünün tamamını bu şehirde geçirmiş olan Bra Belediye Başkan Vekili Bruna Sibille. Bra’nın Sakin Şehirler Hareketine katıldığı son iki yıl içinde yaşanan değişiklikleri bir bir anlattıktan sonra şöyle bağlıyor sözlerini: “Bu bizim için uzun bir süreç. Ancak her geçen gün Bra’yı daha güzel yaşanır yer haline getireceğiz. Bunu başardığımızda ise, dünyanın bütün insanları sakin bir şehirde yaşamak isteyecek ve bütün şehirler birgün Sakin Şehir olacak.” 13 Seferihisar’ın keçi sütünden yapılan meşhur Armola Peynir’i için de aynı sistem düşünülemez mi? “Seferihisarda Armola Peyniri: Bölgeye özgü, diğer peynir türlerine benzemeyen peynir çeşitleri arasında yer alan armola peyniri, Seferihisar ilçesindeki bir kaç mandıra ve evlerde yapılıyor. Eskiden tulum içinde yapılan peynirin şu anda endüstriyel olarak tulum üretimi gerçekleşmiyor. Armola peyniri, keçi sütünden yapılan süzme yoğurt, keçi sütü loru ve beyaz peynirin karışımıyla ortaya çıkıyor. Armola, hafif bir peynir olması ve istendiğinde domates salatasına sos olarak kullanılabilme özelliği nedeniyle çok tercih ediliyor. Keçi sütünden yapılması ve peynir-yoğurt karışımı olması nedeniyle farklı bir lezzeti var. Genelde ekmeğe sürülerek üzerine zeytinyağı, kırmızı biber, sarımsak ilave edilerek yeniliyor.” http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/468184.asp “Armola ise sadece Seferihisar'da bulabileceğiniz ve 'keçi tulumu' diye adlandırabileceğimiz bir peynir türüdür. Hemen karşıdaki Sisam adasında da Seferihisar'daki gibi birkaç küçük mandırada ve evlerde bu peynir yapılıyor. Adı da aynı! Armola, Rumca 'peynir suyu' demek... Ama bu isim sizi aldatmasın, basbayağı bir tür peynir aslında; ancak yapımında içine lor ve yoğurt da karıştırılıyor. Evlerde de, Seferihisar'ın küçük mandırası Zeybekoğlu'nda da, keçi peyniri, lor ve yoğurdun çok uzun bir süre (altı saat boyunca) yoğrulmasıyla elde ediliyor. Doğaldır ki, Seferihisar çevresindeki dağlarda beslenen keçilerin sütüne sinen adaçayı ve kekik kokusu da bu peynire hoş bir lezzet katıyor...Daha şimdiden armolalı börekler Seferihisar'ın özgün tadı olmuş durumda...” http://www.aksam.com.tr/2009/11/19/yazar/14464/nedim_atilla/armola__camur__kopanisti.html http://blog.milliyet.com.tr/Seferihisar_in_sakli_lezzeti__Armola/Blog/?BlogNo=179990 . Erişim tarihi: 26 Ocak 2010 5 III.) Çeşitli Açılardan Sakin Şehirler Hareketi Sakin Şehirler Hareketine katılmak isteyen bir şehir, Birlik Anlaşma Bildirgesine imza atarak bazı yükümlülüklerin altına giriyor. Harekete üye şehirler yılda bir kez farklı bir şehirde toplanıyorlar. Bu toplantılarda bir yıl süresince gerçekleştirilen faaliyetler gözden geçiriliyor. Bir sonraki dönemle ilgili uygulamalar planlanıyor. Ayrıca Koordinasyon Komitesi tarafından görevlendirilen uzmanlar yeni üye olan şehirlerin yetkililerine hareketin hedeflerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı bir eğitim semineri veriyorlar. Gerektiğinde bu uzmanlar üye şehirlerde tertiplenen konferanslara ve seminerlere katılıp, Sakin Şehir düşüncesini anlatıyorlar. Yavaş Bir Şehir Olmanın Yolları Sakin Şehirler Hareketinin en belirgin özelliği, yerel kimliğin canlandırılması. Bu doğrultuda Sakin Şehirler Hareketinde yerini alan her bir şehir şu kuralları uygulama alanına koyuyor: Sakin Şehirler Hareketinin ortak logosunun kullanılması. Bu hareketin temel hedefleriyle doğrudan veya dolaylı olarak uyum içinde çalışmalar yapan veya yapacak olan kamu veya özel kuruluşlara destek sağlanması, yönlendirilmesi ve gerektiğinde her türlü desteğin sağlanması. Şehrin karakteristik özelliklerinin yanı sıra, yaşanan çevrenin korunması, zenginleştirilmesi ve çevreyle iç içe bir şehir hayatının sağlanması için politikalar belirlenmesi. Örneğin, kullanılmış ürünlerin çevreyi kirletmesinin önlenmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılmasına yönelik önlemler alınması. Caddeler ve parkların çok çeşitli ağaç türleriyle ve çiçeklerle donatılması. Şehrin sükûnetini bozan ses ve görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi. Örneğin araç trafiğinin, klakson ve alarmların kontrol altına alınması, bunun için elektrikle çalışan taşıtların veya bisiklet kullanımının teşvik edilmesi; binaların üzerindeki televizyon antenlerinin, reklâm panolarının, neon ışıklı reklâmların kaldırılması. Şehrin tarihî yapısını koruyacak şekilde altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi. Çevre ve şehir yapısının kalitesini artıracak ve geliştirecek teknolojilerin kullanılması. Yayalar için ayrılan alanların genişletilmesi. Gıda ürünleri üretiminin tamamen tabiî ve ekolojik yollarla gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması. Üretimi her geçen gün azalan mahallî ürünlerin koruma altına alınması, bu ürünlerin üretiminin artması için her türlü teşvikin sağlanması. İnsanların rahatlıkla geleneksel ürünleri, yiyecekleri temin edebilecekleri, hattâ sohbet için bir araya gelebilecekleri alışveriş mekânlarının, lokantaların veya toplantı yerlerinin tesis edilmesi. İnsanlara Sakin Şehirler Hareketinin temel prensiplerinin ve düşünce altyapısının her fırsatta anlatılması. Özellikle gençlere ve okul öğrencilerine yönelik eğitim programlarının hayata geçirilmesi. Toparlayacak olursak Kasım 1999’da Orvieto’da hazırlanan sözleşmeye göre Sakin Şehirlerin şu şartları sağlaması gerekiyor: 6 1 - Etrafını çevreleyen bölgenin ve kentsel düzenin niteliklerini korumak ve geliştirmek için, yeniden kullanma tekniklerini araştırarak, çevresel politikalar uygulaması, 2 - Toprağın işgali için değil, kullanımının geliştirilmesi için, işlevsel bir altyapı politikası yürütmesi, 3 - Çevrenin ve kent düzeninin kalitesini geliştirmek için teknoloji kullanımını teşvik etmesi, 4 - Doğal, çevreyle uyumlu tekniklerin kullanımıyla üretilen yiyecek maddelerinin tüketimini desteklemesi, genetik yapısıyla oynanmış ürünleri hariç tutarak, Slow Food Ark ve Presidia projeleriyle işbirliği içerisinde, zor durumlar için gereken tipik ürünlerin üretilmesi, 5 - Bir bölgenin kültür ve geleneklerinin korunarak, simgeselleşmesine katkıda bulunup, yerli üretimi teşvik etmesi ve tüketicilerle, kaliteli üreticiler ve satıcılar arasında doğrudan temas kurulabilmesi için tercih edilebilir ortamlar ve mekânlar yaratmayı desteklemesi, 6 - Konukseverlik kalitesini ve yerel toplum ile onun belirli özellikleri arasında gerçek bir bağ kurmayı desteklemesi, bir şehrin kaynaklarının eksiksiz ve yaygın olarak kullanımını önleyen fiziksel ve kültürel engelleri kaldırması, 7 - Gençlerin ve okulların sistematik bir biçimde lezzet eğitimiyle tanışmasına özel bir dikkat göstererek, yalnızca iç işletmecilerinin değil, bütün vatandaşlarının Yavaş Kent’te yaşadıklarına dair farkındalıkların sağlanması. Bu şartlara topluca bakıldığında, somut anlamda sürdürülebilir bir yerel kalkınma modelinin tematik çerçevesi ile karşılaşılmaktadır. 2010 yılı Ocak ayı itibariyle 19 ülkeye yayılan Sakin Şehir sayısı 129’dur. Türkiye’den bu Sakin Şehir belgesini alan tek yerleşim Seferihisar’dır. Seferihisar Belediyesi’dir. 7 Ülkelere Göre (Sertifikalı) Sakin Şehirler (31 Aralık 2009) Ülke ABD Almanya Avusturalya Avusturya Belçika Danimarka Güney Kore Hollanda İngiltere İspanya İsveç İsviçre İtalya Kanada Norveç Polonya Portekiz Türkiye Yeni Zelanda Sertifikalı Sakin Şehirler Steve Barbose - Mayor of Sonoma, Virginia Hubbell - Representative Cittaslow Sonoma Deidesheim, Hersbruck, Lüdinghausen, Marihn, Nördlingen, Schwarzenbruck, Überlingen, Waldkirch, Wirsberg Goolwa, Katoomba Enns, Hartberg, Horn Chaudfontaine, Enghien, Lens, Silly Svendborg Damyang, Hadong, Jangheung, Sinan, Wando, Yesan Midden-Delfland Aylsham, Berwick upon Tweed, Cockermouth, Diss, Linlithgow, Ludlow, Mold, Perth, Sturminster Newton Begur, Bigastro, Lekeitio, Mungia, Pals, Rubielos de Mora Falköeping Mendrisio Abbiategrasso, Acqualagna, Acquapendente, Altomonte, Amalfi, Amelia, Anghiari, Asolo, Barga, Bazzano, Borgo Val di Taro, Bra, Brisighella, Bucine, Caiazzo, Capalbio, Casalbeltrame, Castel San Pietro Terme, Castelnovo ne’ Monti, Castelnuovo Berardenga, Castiglione del Lago, Castiglione Olona, Cerreto Sannita, Chiavenna, Chiaverano, Cisternino, Città della Pieve, Civitella in Val di Chiana, Cutigliano, Fontanellato, Francavilla al Mare, Galeata, Giffoni Valle Piana, Giuliano Teatino, Greve in Chianti, Guardiagrele, Levanto, Massa Marittima, Monte Castello di Vibio, Montefalco, Morimondo, Orsara di Puglia, Orvieto, Pellegrino, Parmense, Penne, Pianella, Piossasco, Pollica, Positano, Pratovecchio, Preci, San Daniele del Friuli, San Gemini, San Miniato, San Potito, Sannitico, San Vincenzo, Santa Sofia, Scandiano, Stia, Suvereto, Teglio, Tirano, Todi, Torgiano, Trevi, Zibello Cowichan Bay, Naramata Eidskog, Levanger, Sokndal Biskupiec, Bisztynek, Lidzbark Warminski, Reszel Lagos, Sao Bras de Alportel, Silves, Tavira Seferihisar Matakana (Rodney District) Kaynak: http://www.cittaslow.net/ 8 Ülkelere Göre Sakin Şehirlerin Bir Bölümü / Harita Kaynak: http://www.cittaslow.net/ 9 IV.) Seferihisar: Türkiye’nin İlk Sakin Şehri Seferihisar Hakkında Kısa Bilgi(*) Seferihisar, İzmir'in güneybatısında ve Ege Bölgesi'nde yer almaktadır. İl merkezine uzaklığı 45 km`dir. Kuzeyde Urla, Doğuda Menderes, batı ve güneyde Ege Denizi ile çevrilidir. Seferihisar, Cumhuriyet öncesinde 1884 yılında ilçe olmuştur. Günümüzde İzmir'in 30 ilçesinden birisidir. 2008 Yılı ADNKS verilerine göre toplam nüfusu 26.945`tir. Bu nüfusun 23.669'u merkezde, 3.276'sı köylerde yaşamaktadır. Seferihisar`da 12 İlköğretim Okulu, 5 Orta Öğretim Kurumu bulunmakta; 3 525 öğrencinin eğitim gördüğü bu okullarda, 213 öğretmen görev yapmaktadır. İlçede, sağlık hizmetleri, 1 Devlet Hastanesi, 4 Sağlık Ocağı, 1 Sağlık Evi tarafından verilmektedir. Seferihisar'ın Beyler, Çamtepe, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut ve Ulamış olmak üzere toplam 8 köyü ve Doğanbey ile Ürkmez beldeleri bulunmaktadır. Beyler, Orhanlı, Gödence, Çamtepe ve İhsaniye köyleri orman köyleridir. Kavakdere köyü ise dağınık yerleşme yapısına sahiptir. Orhanlı köyü 1979 tarihinden itibaren yeni yerleşim alanına kurulmuş, eski köyün yerinde bir mahalle kalmıştır. Evliya Çelebi'nin de dediği gibi zeytin ve üzüm temel geçim kaynakları arasındadır. Seferihisar ilçe merkezi 6 mahalleye sahiptir. Bunlar, Turabiye, Cami Kebir, Hıdırlık, Tepecik, Çolak İbrahim Bey, Sığacık ve Ulamış mahalleleridir. (*) Bu kısmında yazılmasında geniş ölçüde; http://tr.wikipedia.org/wiki/Seferihisar,_%C4%B0zmir http://www.seferihisar.bel.tr/ http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1098 http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/tarihce.html; http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/ilcemiz.html; 10 İlçenin batısının ve güneyinin Ege Denizi’ne kıyısı olmakla birlikte ilçe merkezi denizden 5 km içeride bulunmaktadır. İlçenin yüzölçümü 386 km²’dir. Seferihisar’ın konumu ise 26°45'00" doğu; 27°01'30" doğu boylamları ile 38°17'00" kuzey ve 38°02'00" kuzey enlemleridir. İlçe topraklarından demiryolu hattı geçmemekte, en yakın istasyon İzmir kent merkezinde (45 km) ve Adnan Menderes Havalimanı’nda (40 km) hizmet vermektedir. İlçenin deniz kıyısında yolcu ve yük taşımacılığına ait bir limanı bulunmazken, Sığacık’ta bir balıkçı barınağı ve 400 yat kapasiteli yat limanı bulunmaktadır. İlçe merkezinin kuruluş yeri deniz seviyesinden 18 m yükseltidedir. Kent, kuzeygüney yönünde uzanan Kızıldağlar’ın (1080m) batısında, denize inen yamaçlar ve Kocaçay vadisinin düzlükleri üzerine kurulmuştur. İklimi İklim şartlarının belirlenmesinde planeter faktörlerden başka yükselti, rölyef, bakı, kıyı konumu, denizden uzaklık, kıyı akıntıları gibi fiziki coğrafya koşulları da etkili olmaktadır. Seferihisar'da ise morfolojik bakımdan yüksek alanlar az olduğu için rölyefin ve yükseltinin pek etkisi yoktur. Yörenin ikliminde en büyük etki denize aittir. Denize yakınlık ve denizin ılıman etkisiyle sıcaklık kış aylarında pek düşmez. Seferihisar'da ortalama yıllık sıcaklık, meteoroloji istasyonunun 1929 – 1995 yılları arası kayıtlarına göre; 16,4 C°, aylık ortalama maksimum sıcaklık Temmuz ayında 35,2 C°, aylık ortalama minimum sıcaklık 4,2 C° dir. Seferihisar ve çevresinde yüksek yaz sıcaklıkları yaşanırken kışlar ılık geçmektedir. Bu duruma göre Seferihisar'ın Akdeniz termik rejim bölgesi içinde olduğu söylenebilir. Çünkü yılın 4 ayında (Haziran-Temmuz-Ağustos-Eylül) sıcaklıklar 20 C° nin üstündedir. Seferihisar'da yıllık ortalama rüzgâr hızı, yaklaşık olarak 3,5 m/sn civarındadır. Ocak, Şubat, Mart aylarında rüzgâr hızında nisbi bir artış gözlenirken Mart ayından Haziran ayına kadar bir azalma daha sonra tekrar yükselme gözlenmekte ise de bunlar önemli bir değer değildir. Diğer yandan kışın ve geçiş mevsimlerinde rüzgârın hızı zaman zaman oldukça artmaktadır. Seferihisar'da yıllık ortalama bağıl nem % 64 olup, aylara göre değişmektedir. Sonbahar'dan itibaren bağıl nem oranı ilkbahar sonuna kadar yıllık ortalamadan fazla, Mayıs ayından itibaren yıllık ortalamanın altındadır. Minimum nem durumuna bakıldığında; hiçbir ayda atmosfer neminin % 10 un altına düşmediği anlaşılır. Batı sektörlü rüzgârların etkin olduğu, sıcaklığın azaldığı, bulutluluğun arttığı kış aylarında bağıl nem oranı artmakta, kuzey sektörlü rüzgârların görüldüğü ve bulutluluğun azaldığı yaz aylarında ise azalmaktadır. Kısaca söylenebilir ki deniz etkisinde olan yörede bağıl nem değerleri her ay yüksektir. Seferihisar'da yıllık ortalama yağış miktarı 588.1 mm dir. En yağışlı mevsim kış mevsimi ve en yağışlı ay Aralık ayıdır (142mm). En az yağış ise 11 yaz aylarında görülür (Temmuz ayında 1 mm). Seferihisar yarı nemli, mezotermal, su noksanı yaz aylarında çok kuvvetli, deniz etkisi alan bir özelliğe sahiptir. Mayıs - Eylül ayları arasında topraktaki su yetersizliği yörede tarım faaliyetlerini olumsuz etkilemektedir. Kasım ayından Nisan ayına kadar olan dönemde ise buharlaşma az olduğu ve yağış miktarları da yeterli olduğu için toprakta su bulunmaktadır. Bitki örtüsü Seferihisar ekolojik ve fizyonomik bakımından ortak özellikler gösteren bitki topluluklarına sahiptir. Bitki toplulukları iki ana formasyonda görülür. Bunlar; maki topluluğu ve orman topluluğudur. Maki olarak ayırt edilen ve baskın türlerini, delice, menengiç, zakkum, katırtırnağı ve yer yer fundaların oluşturduğu formasyonda maki - garip şeklinde topluluklar da vardır. Ayrıca küçük topluluklar halinde kızılçam ormanları ile yüksek yapılı, kalın gövdeli, tek ağaç şeklinde meşeler yayılış gösterir. Doğal bitki örtüsü arasında kültür bitkilerinden zeytin ve narenciye ağaçları dikkati çeker. Ekonomisi Seferihisar ilçesi genelinde ekonomik faaliyetlerin temelini tarım ve onun içerisinde de zeytincilik oluşturmakta iken, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ile süs bitkileri ağırlıklı seracılık, hayvancılık son yıllarda önemli gelir kaynağı olmaya başlamıştır. Öte yandan balıkçılık devam ederken, turizm; günümüzde ilçe ekonomisine katkı veren en önemli sektörlerden biri haline gelmiştir. Nüfusun % 80'i tarımla uğraşmaktadır. İlçenin sanayi ve ticaret hayatında çeşitli alanlarda faaliyet gösteren işletme, fabrika, atölye ve imalathaneler bulunmaktadır; İlçe merkezinde tanzim et satış mağazası ve otobüs işletmesi olmak üzere 2 adet belediye iktisadi teşekkülü, 11 adet un fabrikası, 9 adet mandıra, 8 adet zeytinyağı fabrikası, 11 adet yaş meyve-sebze paketleme işletmesi, 2 adet beşer tonluk süt toplama merkezi, 50 adet marangoz imalathanesi, 10 adet soğuk demir atölyesi, 6 adet alüminyum ve 4 adet plastik imalathanesi bulunmaktadır. Narenciye paketleme tesislerinde işlenen ürünler ihraç edilmekte, diğer imalathane ve atölyeler ise ancak ilçe ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 12 Kültürel Zenginlikler14 Cami ve Mescitler: 1.Güdük Minare Cami (Seferihisar ilçe Merk.) 2.Hıdırlık Cami (Seferihisar İlçe Merk.) 3.Turabiye Cami (Seferihisar İlçe Merk.) 4.Ulu Cami (Seferihisar İlçe Merk.) 5.Kasım Çelebi Cami (Düzce Köyü) 6.Sığacık Cami ve Sığacık Mescidi Hamamlar Medreseler: 1.Hamam (Seferihisar İlçe Merk.) 2.Sığacık Hamamı 3.Düzce Köyü Hamamı 4.Ulamış Köyü Hamamı 5.Kasım Çelebi Medresesi (Düzce Köyü) Çeşme -Anıt-Su Kemeri-Ilıcalar: 1.Şehitler Çeşmesi (Seferihisar İlçe Merk.) 2.Ulamış Köyü Şehitlik Anıtı 3.Su Kemeri (Beyler Köyü) 4.Cumalı Ilıcaları (Kavakdere Köyü) Tümülüsler: 1.Güneşlikent Tümülüsü (Tepecik Mah.Gemisuyu Mevki, Seferihisar İlçe Merk.) 2.Tümülüs- A (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki, Seferihisar İlçe Merk.) 3.Tümülüs-B (Hıdırlık Mah.Sazlıgöl Mevki, Seferihisar İlçe Merk) Antik Kent ve Sit Bölgeleri 1.Teos Antik Kenti 2.Lebedos Antik Kenti 3.Karaköse Harabeleri 4.Myonnesos Adası 14 http://www.seferihisar.bel.tr/ . Dünden Bugüne Seferihisar’ın Tarihsel Gelişimi adlı kısa bir özete değerlendirme notumuzun Ek:1’inde yer verilmektedir. 13 V.) Seferihisar ve Türkiye’nin İlk Yavaş Şehri 15 Beş yıldızlı oteller yerine butik otellerin inşa edildiği, yerel kültüre sahip çıkarak sakin yaşam tarzının benimsendiği, gürültü kirliliğine ve trafiğe karşı yoğun önlemlerin alındığı ‘Cittaslow’lar, son yıllarda klasik tarzdaki tatil anlayışını da değiştirdi. Bu düşünceden yola çıkarak Seferihisar’ı sakinliğiyle bir turizm çekim merkezi haline getirmek isteyen yetkililer, özenle korunan kent dokusu, doğası, sessiz, sakin yaşamıyla, Cittaslow Birliği’ne kabul edildi. Türkiye’nin ilk “sakin şehri” oldu İtalya’da toplanan Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi toplantısına katılan Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, temaslarında öncelikle Cittaslow Genel Sekreteri Pier Giorgio Oliveti ile görüşüyor. Görüşme sonrasındaki toplantıda başvuru dosyasının sunumunu müteakip iki saatlik bir süre boyunca Seferihisar anlatılıyor ve Birliğin tarihinde ilk kez, bir kent incelenip denetlenmeden başvurusu kabul ediliyor. Belediye Başkanı Tunç Soyer, basına yaptığı açıklamada şunları söylüyor: “Toplantıya giderken çok heyecanlıydım. Hem ilçemizi, hem ülkemizi tanıtmak için Cittaslow başvurusu iyi bir fırsattı. Çok iyi hazırlandık. Toplantı öncesi çeşitli görüşmelerim oldu, komite toplantısında da başvuru dosyasını sunarak, ilçemizi ve niye Cittaslow için başvurduğumuzu anlattım. Toplantıda başvurumuz kabul edildi. Böylece Seferihisar, Türkiye’nin ilk, dünyanın 15 http://www.mimdap.org/w/?p=28314 ve http://www.seferihisar.bel.tr/ 14 129′uncu Cittaslow’u yani ’sakin şehri’ oldu. Bu, turizm için, ilçemizin gelişimi, değerlerimizin korunması için çok önemli. Sakin şehrin simgesi olan salyangoz logosunu almaya hak kazanmış olduk.” Seferihisar, altyapı, çevre, kent estetiği, misafirperverlik ve yavaş yemek gibi başlıklar altında 52 kritere göre değerlendirilmiş ve yüzde 50 başarı gerekirken yüzde 73 düzeyinde uygunluk sağlayarak sonunda ’salyangoz’ logosuna kavuştu. Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olan Seferihisar’ı örnek alan 60 yerleşim yeri16 daha ‘Sakin Şehir’ olmak için kolları sıvadı. Değişen çehresi ile köylü pazarı Kaynak: http://www.seferihisar.bel.tr/gazete.pdf EBSO Vakfı Başkan Yardımcısı ve Bayanlar Birliği Başkanı Berkay Eskinazi ise Sakin Şehir kavramı olarak da adlandırılan Cittaslow'un, içerdiği kriterler nedeniyle, kolay elde edilemeyen bir statü olduğunu vurguluyor. Seferihisar'ın sakin şehir unvanını elde etmesiyle ilçenin tarihi dokusunun koruma altına alındığını belirten Eskinazi, “İzmir'in ve Türkiye'nin yurt dışındaki tanıtımı da gerçekleşti. Seferihisar bu başarısıyla, kentimize paha biçilmez bir tanıtım sağlamış oldu” dedi. Söz konusu unvanın, Seferihisarlıların ekonomik ve sosyo-kültürel umutlarını artırdığına işaret ediliyor. 16 Bu yerleşim yerleri arasında; Antakya, Aydın’ın Yeni Pazar, Muğla’nın Akyaka, Eskişehir’in Bozüyük ilçeleri sayılabilir. 15 VI.) Seferihisar’da Neler Yapılmakta17 1.) Çocukların doğal üretimi öğrenmeleri amacıyla bahçeler yaratılıyor. 2.) Yerel üretimin desteklenmesi amacıyla ticari merkezler kurulmasına yönelik kriteri karşılamak amacıyla “Köy Pazarı” kuruluyor. Bu bağlamda eski belediye binası Seferihisar'ın 8 köyüne tahsis edilmiş. Burada köylüler, kendi ürünlerini sunma imkânı buluyorlar. Haftanın bir günü de açık pazar kuruluyor. 3.) Kent içine bisiklet yollarının yapılması projesi sürdürülüyor. Bu konuda Belediye Başkanı Tunç Soyer şunları kaydediyor: “Arkadaşlarımız, güneş enerjili bir bisiklet üretti. İlçede, rampaları pedal çevirmeden çıkmaya olanak sağlayan bisikletler olacak”. 4.) Belirli saatlerde kent merkezine motorlu araç alınmayan Seferihisar’da fayton uygulamasını başlatmak için girişimler sürüyor. 5.) Görüntü kirliliği bulunan ana cadde tamamen yenileniyor. Bütün tabelalar değişiyor. Çanak antenler sökülüyor. 6.) 20 ressamla sürdürülen çalışmalar neticesinde (DYO sponsorluğunda), evlerin cephelerinin boyanması, kolonların taş kaplanması, klimalara ahşap ızgara yapılması ile pencere ve balkonlara sardunya konulmasına karar verilmiş ve bu amaçla 4 bin sardunya fidelenmiş 7.) Seferihisar'da 75 yaş üstü yurttaşları bir araya getirerek yaşlıların anlattıkları anıları derlenmesinden oluşacak “Seferihisar Sözlü Tarihi” kitabı çıkarmak hedeflenmiş. 8.) Yılın 300 gününü güneşli geçiren Seferihisar aynı zamanda zengin termal enerji kaynaklarına ve güçlü rüzgâr koridorlarına sahip. Bu çerçevede öncelikle kentin ısınmasında jeotermal enerjiyi kullanma hedefleniyor. Ayrıca kentin aydınlatılmasında güneş ve rüzgâr enerjisi kullanan yeni estetik aydınlatma elemanları projelendirilmiş durumda. 9.) Yerel Yemek Lokantalarının oluşturulmasına hız verilmiş. Bu konuda esnaf eğitimine de İzmir’deki Üniversitelerden alınan desteklerle devam ediliyor. 10.) Turizm konusunda mass- turizm ve her şey dahil sistemi yerine ev pansiyonculuğu ve çevreye saygılı, doğal ve tarihi mimari dokuya uygun butik oteller’in öne çıkacağı bir projenin olgunlaştırılmasına gayret gösteriliyor. Bu çerçevede eko-turizmin yaygınlaştırılması amacıyla “kentin tamamının turistik bir merkez haline getirilmesi” hedeflenmiş durumdadır. 17 Burada not edilenler Ocak 2010 itibariyle. Yazının yeniden elde geçirilmesi sırasında Seferihisar’daki son gelişmelerin yer aldığı yeni bir yayın dikkat çekmiştir. Meraklıları mutlak göz atmalıdır: http://www.seferihisar.bel.tr/gazete.pdf 16 VII.) Seferihisar ve Bir İhtisas Bankası Olarak Türkiye Kalkınma Bankası Bilindiği üzere, Türkiye Turizm Stratejisi (2023)18 ile üretim, yönetim ve uygulama süreçlerinde sektörün önüne bir yol haritası konularak yönlendirilmesi temel amaç olarak kabul edilmiştir. Türkiye Turizm Stratejisi çalışmasının temelinde yer alan bu yaklaşım, çalışmanın noktasal değil bölgesel, emredici değil yönlendirici, statik değil dinamik bir çerçevede geliştirilmesini olanaklı kılmaktadır. Strateji Belgesinde “ülkemiz kıyı turizmi yanı sıra, alternatif turizm (sağlık ve termal turizm, kış sporları dağ ve doğa turizmi, yayla turizmi, kırsal ve eko turizm, kongre ve fuar turizmi, kruvaziyer ve yat turizmi, golf turizmi, v.b.) gibi turizm türleri açısından da eşsiz imkânlara sahip” bulunduğuna dikkat çekilerek, bu potansiyelin rasyonel anlamda kullanılmamakta olduğu vurgulanmaktadır. Türkiye Turizm Stratejisi 2023, ülkemizin doğal, kültürel, tarihi ve coğrafi değerlerini koruma-kullanma dengesi içinde kullanmayı ve turizm alternatiflerini geliştirerek ülkemizin turizmden alacağı payı arttırmayı hedef almakta ve turizm kaynaklarının noktasal ölçekte planlanması yerine gelişim aksları boyunca turizm koridorları, turizm bölgeleri, turizm kentleri ve eko turizm bölgeleri oluşturacak şekilde ele alınmasını bu değerlerin tanıtımı ve kullanım ölçütlerinin belirlenmesi açısından daha doğru bir yaklaşım olarak görmektedir. Böylece, turizm potansiyeli bulunan bölgelerin diğer alternatif turizm türleri ile cazibesi artırılmış olacaktır. Türkiye Turizm Stratejisi-2023’ün öngördüğü hedeflerle ülkemizin her yanına dağılmış durumda bulunan sağlık, termal, yayla, kış ve dağ sporları, kültürel açıdan önemli yer ve yerleşmelerin tek tek ele alınmasından çok bunların birbirleriyle entegrasyonu sayesinde daha cazip ve daha güçlü alternatif varış noktaları ve güzergâhlar oluşturulacaktır. Güçlü bir turizm güzergâhı ve bölgesel varış noktası oluşturulması ile bu bölgeler içinde zayıf kalan yerleşmelerin kültür, el-sanatları, yeme-içme tesisleri ve konaklama imkânları ile güçlenmeleri de sağlanmış olacaktır. Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi alt başlığında “Zengin kültürel ve doğal değerlere sahip kentlerimizin markalaştırılarak, turistler için bir çekim noktası haline getirilmesi” temel hedeftir. Şehir turizmi metropol ölçeğindeki büyük şehirlerde gerçekleştirilen bir turizm türüdür19. Paris, Londra, Montreal ve Prag şehir turizminin yapıldığı en önemli kentler arasındadır20. Şehir turizminde şehrin turizm potansiyeli ve çizdiği 18 www.mevzuat.dpt.gov.tr/ypk/2007/20070302-17-1.doc Erişim tarihi: 20 Ocak 2010. Bu “şehir turizmi” meselesinin sadece büyük şehirler olarak algılamak yanıltıcı olacaktır. Notun ilgili kısmında da bahsedildiği 16.000 nüfuslu Orvieto şehri Sakin Şehir olarak belgelendikten sonra yılda 1 milyon turist almaktadır 20 Bu bağlamda, İtalya’daki Capri Adası da bana göre incelenmesi ve dersler çıkarılması gereken örneklerden biridir. 2005 yılı Nisan ayında o dönemde yayında olan www.panoramadergisi.com da yayınlanan, “Limona Dayalı Bir Turizm Stratejisi Örneği: Capri” başlıklı yazımın sonuç bölümünün ilk paragrafı “Yörenin doğasını tüketmeden, mimari dokuya saygılı, yöreye özgü ana bir tasarım gerçekleştirilmiştir Capri’de. Bu ana tasarımın merkezinde “limon” vardır. Ve her alt tasarımın mutlaka “limon” ile bir ilintisi kurulmuştur. Yukarıda da belirtilmeye çalışıldığı gibi tüm ürün tasarımlarında limonun estetik ve uyumlu baskınlığı, Capri’yi doğa ve tarihinin yanında akılda kalıcı bir öğe olarak öne çıkarmaktadır. Oysa Türkiye’deki turistik yörelerin nerede ise hepsinde; fes, imitasyon Topkapı kamaları, telkari gümüşler, deri eşyalar, halı ve kilimler ile oniks vazoları görmek mümkündür. İster Bergama’ya, ister Efes’e, isterseniz İstanbul’a, Bodrum’a, Cunda’ya gidin değişmez. Yöreye özgü spesifik bir ürünü aramak nafiledir” biçiminde idi. 19 17 imaj çok önemlidir. Bu nedenle, şehrin tüm çekim noktalarının maksimum düzeyde kullanılması gereklidir. Ülkemizde öncü örnek olarak dünyanın en büyük turizm potansiyeline sahip metropollerinden biri olan İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerimizden Ankara, İzmir ve Antalya’da şehir turizmi projesi başlatılması önerilmektedir. 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak İstanbul’un belirlenmesi bu şehrimizin kültür, sanat, şehircilik ve çevresel kalite olarak güçlendirilmesini gündeme getirmektedir. Kentsel Ölçekte Markalaşma Stratejisi’nin 2023 hedefleri arasında özet olarak; İç ve dış turizmde kültür turizmi hareketini artırmak için her yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bir şehir “Kültür Turizmi Kenti” olarak ilan edileceği; tarihi, kültürel ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonun yaptırılacağı; yöresel etkinlikler uluslararası standartlara uygun biçimde geliştirileceği; kültürel ve sanatsal gösterilerin sergileneceği tesisler ve mekânların yapılacağı; yerel halkın soyut ve somut kültürel mirasın değeri ve korunması konusunda bilinçlendirilmesinin sağlanacağı; şehirlerimizin zengin kültürel mirasını vurgulayan ulusal-uluslar arası düzeyde tanıtım ve pazarlama yapılmasının sağlanacağı hususları özetlenmiştir. Bu bağlamdaki hedeflerin gerçekleşmesi için de yapılması gerekenler alt başlıklar halinde şu şekildedir21: Mimari düzenlemeler: Uluslararası standartlarda şehir müzeleri kurulacak, → Tarihi, kültürel ve mimari özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restorasyonu yapılacak, → Tarihi dokuları ve eski merkezleri yenilenmesi projeleri hazırlanacak, → Anıt, kale, su kemeri, sur, han, kervansaray v.b. tarihi yapıların ışıklandırma ve çevre düzenlemeleri yapılacak, → Tarihi çekim noktalarının çevresinde turistik yeme-içme tesisleri yapılması, → Ülkemizin meşhur el sanatlarından deri, halı, takı gibi ürünlerin sunulacağı Kapalıçarşı benzeri otantik alışveriş merkezleri yapılacak ve mevcut olanların iyileştirilmesi sağlanacak. → Ulaşım Sistemi ile ilgili Düzenlemeler: → → Kıyı şehirlerindeki iskele ve limanlarda düzenlemeye gidilecek, Deniz turizmi olanakları geliştirilecektir. Fiziksel -Sosyal Düzenlemeler: Kent merkezinde turizm danışma büroları açılacak, → Yerel idare ve ilgili kuruluşlar ile işbirliği yapılarak altyapı ve üstyapı eksiklikleri tamamlanacak, → Capri örneğinden esinlenerek Seferihisar için de markalaşmış bir ürünü olan Mandalina önerilemez mi?. Bahse konu makalemin tümü http://www.mulkiyeistanbul.org/?action=anidetay&id=57 linki kullanılarak okunabilir. 21 Sadece bu değerlendirme ile ilgili hususlar özetlenmiştir. 18 Yön levhaları ve bilgilendirme tabelaları konulacak, → Şehir turları kapsamında tur güzergâhını ve çekim noktalarını gösterir özel şehir haritaları ve broşürleri basılacak ve sahip olunan değerlerin gerek ülke çapında gerekse yurtdışında tanıtım ve pazarlaması yapılacaktır. → Eko-Turizm ve Yayla Turizmi: Yerel halk, turistik ürün, hediyelik eşya yapımı, servis, kalite ve işletmelerin yönetimi konusunda eğitilecektir. → Etnografik ve ekolojik özelliklerinin sergilendiği müze evlerin açılması teşvik edilecektir. → Alana girişte kabul noktaları oluşturulacak ve buralarda ziyaretçilere farklı güzergâhları ve yöresel özellikleri gösteren mola noktaları ve tur güzergâhlarını gösteren haritaları sunulacaktır. → Doğa turizmi için kullanılacak alanlarda, çeşme, wc, barınak, mesafe ve yön levhalarının tamamlanması, dağ yürüyüşü rotalarının Küresel Yer Belirleme Sistemi (GPS) ile uydulara tanıtılması, yeni taşıt yolu açılmaması sağlanacaktır. → Kitle turizmi amaçlı kullanılacak alanlarda; fiziksel planlama çalışmalarına altlık oluşturacak kadastro tamamlanarak, orman ve mera alanlarının sınırlarının tespitini takiben 1/25 000, 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları hazırlanacaktır. → Doğa turizm amaçlı olarak seçilen alanlarda güzergâh üzerinde yer alan mağara, şelale, ilginç ağaç ve kaya oluşumu, sportif alanlar, kamping alanları vb. çekicilikler için çevre düzenlemeleri yapılacak, başta ulaşım olmak üzere gerekli altyapılar tamamlanacaktır. → Yörenin özelliklerinin araştırılmasına imkân verecek ve bunun bilimsel anlamda gösterimini sağlayacak araştırma istasyonları ve bilim müzeleri kurulacaktır. → Yöre halkına pansiyonculuk eğitimi verilecektir. → Turizm gelişim alanlarında yer alan eko-turizm alanlarının “alan yönetim planları” yapılacaktır. Görüldüğü üzere bu alt kısımda özetlenen hususların bütünü, değerlendirme notunun başlangıcını oluşturan Citta Slow- Yavaş ya da Sakin Şehirler meselesi ve dolayısıyla da Türkiye’nin ilk sakin şehri Seferihisar ile de doğrudan ilgilidir. → Bu çerçevede, Türkiye Kalkınma Bankası’nın 2010 yılı İş Programı ve Bütçesi’ne bakılmalıdır. Banka’nın iş programında Stratejik Amaç 1 şöyle tariflenmiştir: Ülke düzeyinde ekonomik ve teknolojik ilerlemeyi sağlayacak, verimlilik ve rekabeti artıracak yatırımları desteklemek.” Bu ifadenin tablolaştırıldığı kısımda turizm sektörü ile ilgili iki temel hedef ise aşağıdaki gibidir: 19 Hedefler Hedef 1.2. 2010 yılında Turizm sektörüne toplam olarak 204.000.000 TL plase edilmesi öngörülmektedir. Bu tutar, toplam plâsmanların % 35'idir. Bu tutarın 120.000.000 TL'si doğrudan kredi, 84.000.000 TL'si ise Apex Bankacılık Ürünü olarak kullandırılacaktır. Hedef 1.7. Yeni turizm alanları oluşturulmasında ve alt yapı faaliyetlerinde, ilgili özel ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkiye geçerek, Bankamızın aktif rol almasına yönelik çalışmalar yapılacaktır. Faaliyet ve Yöntemler 1.Aktif kredi pazarlama, yöntemimizin ilk aşamasını oluşturmakla birlikte Apex Bankacılık Yöntemleri de uygulanacaktır. Bu aşamada sektör konusunda ihtisaslaşmış personelin deneyimleri pazarlama aşamasında devreye girmekte, girişimciler yönlendirilmektedir. Bunun dışında yeni turizm alanları oluşturulmasında görev almak suretiyle yeni fırsatlar oluşturulacaktır. Turizm kredilerinin değerlendirilmesinde temel yöntem proje değerlendirmedir. 2. Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Müdürlüğü tarafından turizm sektörüne ilişkin sektörel verileri izlemeye yönelik Araştırma Faaliyetleri gerçekleştirilecektir. Kredi Değerlendirme II Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı ve ilgili diğer Bakanlıklar ile TÜRSAB ve turizm sektörüyle ilgili diğer sivil toplum kuruluşları nezdinde bu hedefe yönelik girişimlerde bulunacaktır. Ülkemiz turizm sektöründeki mevcut yatak kapasitesinin yaratılmasında başat / temel rolü oynayan, geçmişte turizm işletmelerinin gelişip yaygınlaşmasında Turban’ın öncü – örnek işletmeleriyle adeta bir okul / ekol rolünü üstlenen, günümüz Belek ve Beldibi bölgelerinin, farklı bir ifade Güney Antalya Bölgesi Turizm Geliştirme Projesinin lokomotifi olan Türkiye Kalkınma Bankası, 2010 yılında ve sonrasında turizm sektörünün de sürükleyici aktörü olabilir. Türkiye’nin de bir gurur kaynağı olarak 19 ülke arasında bir Citta Slow / Yavaş şehre sahip olması önemli bir aşamadır. Bu konuda hem geçmiş birikimini, hem de gelecek heyecanını ülkemizden 60 yakın potansiyel Sakin Şehir adaylarıyla paylaşabilir. Her ne kadar Türkiye Kalkınma Bankası’nın kuruluşunu düzenleyen 4456 sayılı yasanın22 getirdiği finansal destek sağlanabilecek şirketler bağlamında Anonim Şirket’lerle sınırlı ise de APEX Bankacılık uygulamaları bu konuda Türkiye Kalkınma Bankası’na manevra imkânı sağlayabilir. Farklı bir ifade ile yeni ve geleceğin saygın yatırım alanları arasında yer alacak olan bu “yavaş / sakin şehir” teması, hizmet yelpazesinin çeşitlenmesi ve tarihindeçok sayıda “ilk”lere imza atmış bir kurum olarak Kalkınma Bankası’nın yine bir “ilk”in daha yaratıcısı olabileceği değerlendirilmektedir. 22 Türkiye Kalkınma Bankası’nın kuruluş kanun için bakınız: http://www.kalkinma.com.tr/kurulus-kanunu.aspx 20 Türkiye’nin ilk yavaş şehri Seferihisar özelinde somutlaştırırsak; i) Apex Bankacılık Ürünü olarak Seferihisar’da Ev Pansiyoncuğunu destek kredileri geliştirilebilir ii) Seferihisar’da güneş enerjisi, termal ve rüzgâr enerjisi potansiyellerinin hayata geçirilmesi projelendirilebilir. (Değerlendirme notunda bu bağlamda örneklere yer verilmiştir) iii) Yeme – İçme Tesisleri, farklı bir ifade ile yerel lokantaların yeniden yöresel malzeme ile tefrişi için yine Apex Bankacılık Ürünü olarak kredi imkânları yaratılabilir. iv) Banka kadrosunda yer alan mimar ve şehir plancıları vasıtasıyla, mekanların rölöveleri çıkartılabilir, restorasyon projeleri yapılabilir. v) Uygun görülmesi halinde bu öneriler, bir paket halinde değerlendirilebilir ve bir örnek proje, Bankanın ilgili birimlerindeki bu konularda alan bilgisi olan mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları tarafından hazırlanabilir. vi) Seferihisar bağlamında hazırlanabilecek böyle bir projenin, bundan sonra Sakin Şehir belgesi alma potansiyeli / hazırlığı olan (2010 Ocak itibariyle) 60 kadar kentle de bağlantı kurması / iş üretmesi imkânı da yaratılmış olacaktır. 21 Ek 1: Dünden Bugüne Seferihisar’ın Tarihsel Gelişimi(*) Ege'nin diğer yöreleri gibi Seferihisar'da da M.Ö.7,-5,yüzyıllar arasında Lidyalılar, İranlılar, Atinalılar ve Ispartalılar hüküm sürmüştür. Daha sonra yöreye İranlılar, Bergama Krallığı, Makedonyalılar, Eski Yunanlılar, Romalılar ve Bizanslılar egemen olmuştur. Seferihisar 1084 yılında Selçuklu Komutanı Emir Çakabey tarafından alınmış, II. Haçlı Seferi(1147–1149)sonrasında, bölge Sultan Mesut tarafından Selçuklu topraklarına katılmıştır. Seferihisar,1308 yılında Selçukluların dağılması ile 1320 de Aydınoğullarının egemenliğine ardından 1394 yılında da Osmanlıların eline geçmiştir.1402 Ankara Savası nihayetinde Moğolların işgaline uğrayan bölge,1425 yılında tekrar Aydınoğulları'nın elindedir, ancak Cüneyt Bey'in ölümünden sonra Seferihisar artik Osmanlıların olmuştur. Seferihisar 14,-15,-16, yüzyıllarda Düzce (Hereke)deki medresesiyle bir ilim ve kültür ocağı haline gelmiştir. Osmanlı toprak bölünüşüne göre has arazi içersinde bulunan Seferihisar’ın geliri III. Murat’ın annesi Valide Sultan tarafından, Mekke’ye vakfedilmiştir. Seferihisar 19,yüzyıl başlarında 20 bini aşkın nüfusa sahipken, köylerde çıkan veba hastalığı nüfusu kırmış, Seferihisar’ ın dört beş köyü ortadan kalkmıştır. İzmir 1850 yılında, Aydin vilayeti'nin merkezi olunca, Seferihisar nahiyesi de 1884 yılında Belediye olmuştur. İlçe merkezinde Selçuklular ve Osmanlılardan kalma camiler bulunmaktadır. Bunlardan; Turabiye Camii (1197) yılında Selçuklular tarafından yapılmış (1783–1784) yıllarında Osmanlılar tarafından bakıma alınıp yeniden ibadete açılmıştır. Osmanlı döneminde ise Güdük Minare Camii, Hıdırlık Camii (1767–1768)ve Ulu Camii (1816–1817) inşa edilmiştir. Bu camilerin hepsi çeşitli tarihlerde onarım gördüklerinden günümüzde de ibadete açıktırlar. Ayrıca Osmanlı Dönemi’nden kalma ve bugün yıkıntı halde 2 hamam bulunmaktadır. Seferihisar ve çevresinde tespit edilen tarihi değerlerden biride Tümülüslerdir. Bunlardan; Tepecik Mah.deki Güneşlikent Tümülüsü, yaklaşık 20 metre yüksekliğinde, 80 metre çapındadır ve yoğun kaçak kazılara maruz kalmıştır. Ayrıca Hıdırlık Mahallesinde de birbirine yakin konumlarda 2 si tescilli, 8 i tescilsiz, toplam 10 Tümülüs yer almaktadır. Seferihisar'da Cumhuriyet döneminde kayda değer bir olayda Kore Savaşları’na katılan Türk Kuvvetlerinin, ikinci kafileden itibaren,1951–1960 yılları arasında on yıl hazırlık eğitimini burada yapmış olmalarıdır. Seferihisar ilçe merkezinde Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyet döneminde şehit düşenlere ait bir Şehitlik ile ilçe merkezi girişinde, İzmir Caddesi üzerinde Şehitler Çeşmesi bulunmaktadır. Seferihisar’ın Kurtuluşu ve Çolak İbrahim Bey 15 Mayıs 1919 tarihine kadar Seferihisar'da yaklaşık % 50 Rum,% 50 yerli ve Mora göçmeni Türk ahali birlikte yaşamışlar, İzmir’in 15 Mayıs 1919 da Yunan işgaline uğramasıyla, işgal yılları başlamış,11 Eylül 1922 de ilçe kurtarılmıştır. Harbiye'den yetişmiş Çolak İbrahim Bey, Mustafa Kemal Paşa'nın teklifini kabul ederek, maiyetindeki iki milis süvari alayı ile birlikte Kuvayı Milliye'ye katılmıştır. Emrine bir nizamiye alayı ile bir dağ bataryası verilerek 1920 yılında 3.Süvari Tümeni namıyla Garp Cephesi emrinde bir süvari tümeni yapılmıştır. Çolak İbrahim Bey, Kızılçullu yakınlarından Bu kısmında yazılmasında geniş ölçüde; http://tr.wikipedia.org/wiki/Seferihisar,_%C4%B0zmir http://www.seferihisar.bel.tr/ http://www.izmir.gov.tr/default_B1.aspx?content=1098 http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/tarihce.html; http://www.seferihisarogretmenevi.com.tr/ilcemiz/ilcemiz.html; (*) 22 hareket ederek, Sefehisar’ın doğusundaki dağ geçitlerinden ilerlemiş ve 11 Eylül 1922 tarihinde öğleden sonra Seferihisar'a girmiştir. Giriş yönü, Kocaçay tarafından bugünkü Kurtuluş Caddesi (o zaman ki Sığırtmaç Sokağı) üzeridir. Çolak İbrahim Bey adı, Seferihisar’da eski Rum Mahallesi olan ve sonradan Rumeli göçmenlilerinin yerleştirildiği mahalleye verilmiştir.1982 yılında bir tanesi Çolak İbrahim Bey Mahallesindeki parka, diğeri de Şehitler Çeşmesi karşısında olmak üzere 2 büstü dikilmiştir. Atatürk’ün Seferihisar’ı Ziyareti Seferihisar için önemli tarihlerden biri de 11 Nisan 1934 de Mustafa Kemal Atatürk'ün ilçe merkezini ve Sığacık'ı ziyaretleridir. Atatürk ilçeye girmeden önce Sığacık'a geçmiş, sahilde incelemelerde bulunmuştur. Karşılaştığı Sığacık İlkokul öğretmeninden not defterini istemiş, harf devrimine rağmen öğretmenin not defterinin eski yazıyla yazılmış olduğunu görünce üzülmüştür. Sonra küçük öğrenci Mehmet İnce'ye sorular sorup, onu okşamış ve Seferihisar'a dönmüştür. Üzerinde yerli malı kumaştan golf elbise olan Atatürk, askeri gazinoda ağırlanıp, kahvesini içtikten sonra, halkı selamlayarak ilçeden ayrılmıştır. Sığacık Bugün Seferihisar'ın bir mahallesi durumunda olan Sığacık, ilçe merkezinin 5 km batısında, 16. yüzyılda inşa edilmiş bir kalenin surları içinden çevreye doğru yayılarak, tarihle iç içe bir yerleşim dokusu özelliği kazanmıştır. Tarihi yerleşme Teos'un kuzey limanını oluşturan koydadır. Sığacık kalesi ve sur duvarları 1521–1522 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman' ın emri üzerine Rodos seferine hazırlık olması amacıyla donanma komutanı Parlak Mustafa Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. O dönemde meskûn bir yer olan Sığla/Sığala ( Sığacık)' ya bir dış kale bir de koğuş tabir edilen askerlerin günlük hayatını ve eğitimini geçirdiği iç kaleden oluşan bir kale yapılmıştır. İç kalenin denize bakan kısmında iki burç ve iki kapı bulunmaktadır. Dış kale ise Kuşadası, Ayasuluk ve Seferihisar adlı üç kapıya sahiptir. Aslında İki katlı olan kalenin kalan tek katının surlarına iki kulenin gizli merdivenlerinden tırmanılır. Sığla Sancağı' na ait bir İcmal Defteri' nde önemi belirtilen kıyı kaleleri arasında, AyasuluğÇeşme deniz hattında küçük teknelerin ilk uğrak yeri olarak Sığacık' ın adı geçmektedir. XVI. yüzyılda Urla ve Sığacık İskeleleri hububat ve kuru meyve naklinde kullanılmaktaydı. Sığacık kalesi bir yerleşme yerini savunmaktan çok bir deniz üssü olarak hizmet vermiş, daha sonraları gümrük kontrol merkezi olarak kullanılmıştır. Kalenin surları ve iki kulesinden başka içinde Süleyman Han Cami, hamam ve mescit vardır. Surların yapımında Teos antik kentinin taşlarından yararlanılmış olup, duvarlarda Teos'tan gelme kitabelere rastlamak 23 mümkündür. Kale içinde evler bitişik düzende olup, bazıları tek bazıları da iki katlıdır. Evlerin çoğu kerpiçtendir ve büyük bölümünde iç avlu bulunmaktadır. İki katlı evlere cumbalar ve tahta panjurlar eklenmiş, içerdeki merdivenler ve kapılar ahşaptan yapılmıştır. Teos Teos, Anadolu ve Ege Adaları üzerindeki 12 İon kentinin en önemlilerinden biridir. Yaklaşık olarak MÖ 5. yüzyıl kaynaklı olan geleneksel öyküye göre Teos MÖ 11. yüzyılda Boeotia Orchomenos' tan gelen Minyaslılar tarafından kurulmuştur. Efsanevi kurucusu olarak Athamas bilinmektedir. Onları Kodrus oğullarının soyundan gelen Atinalı' lar izlemiştir. M.Ö. 7. yy,da Milet'li Thales'in 12 İon kentinin Teos'ta ortak bir meclis kurmasını önermesi,Teos'un o çağlarda ki kuvvetli durumunu simgeler. M.Ö. 6. yy.da Pers istilasının başlamasıyla Teos da diğer İon kentleri gibi düşmüş, bunun üzerine Teoslular, gemilerle adalara geçerek kurdukları kolonilere yerleşmişlerdir. M.Ö 494'de Lade Savaşı'nda koloniler yeniden zafer elde ettikleri için, Teos kısa zamanda toparlamış, gidenler geri dönmüş ve deniz aşırı ticaret sayesinde Teos tekrar zengin bir kent haline gelmiştir. M.Ö 304'de bütün İon kentlerini etkileyen depremden sonra Antiganus, Lebedos'un bütün nüfusunu toplayıp Teos'a götürmeyi teklif etmiştir. Bu konuyla ilgili planlar Seferihisar'da bulunan uzun bir kitabede mevcuttur.Ancak Antiganus planlarını gerçekleştiremeden Teos , M.Ö 302' de Büyük İskender'in generali Lysimachus tarafından ele geçirilmiş, Lysimachus yeniden inşa ettirdiği Efes'de yerli nüfus olmadığı için Teos ve Lebedos'daki nüfusun bir kısmını buraya naklettirmiştir. M.Ö 190 yılında Romalılar ile Teos'un yöneticisi Antiochus III'ün arasında kıyılarda egemenlik çekişmesi vardı. Antiochus III'ün askerleri için ayırdığı büyük gıda stokları Romalıların dikkatini çekmiş ve Teoslulara bu stokları vermelerini, aksi takdirde düşman muamelesi göreceklerini bildirmişlerdir. Teoslular bu teklifi kabul etmişler, ancak Doğanbey adası arkasındaki koyda Roma donanmasına tuzak hazırlamışlardır. Romalıların yükleme işini kentin güneyinden başka bir koyda yapmaları üzerine planları bozulmuş, durumu öğrenen Romalılar Teos donanmasına saldırarak yenmiş ve onları barış antlaşması yapmaya zorlamışlardır. Bu olay Teos'un tarihteki son belgesidir. Roma idaresi altındaki Teos, tarihteki olayların akışı içinde silinip kaybolmuştur. Teos'un kuzey ve güneyinde iki limanı ve her iki limandan ortalama 1,5 km uzaklıkta ortadaki bir tepe üzerinde akropolü bulunmaktadır. En eski surlar bu tepe üzerindedir. Kent, akropol ile güney liman arasında gelişmiştir. M.Ö 3. yüzyıla ait sur duvarları düz hatlar ve dik kırıklıklarla devam eder. Güneyde limana ait bazı kalıntılar vardır. Aynı şekilde kuzeyde Sığacık kale surları altından denize girmiş bazı liman kalıntıları mevcuttur. Surların hemen yanında inşa edilen tapınak, Teos’un büyük tanrısı Dionysos için yapılmıştır. Tapınak, batı kesiminde duvar içindedir. Mimarı M.Ö 2. yüzyılda yaşamış Priene'li Hermogenes'tir.1924 yılında yapılan kazılardan sonra Mabedin mermerleri hemen yakında kurulan bir mermer atölyesinde işlenip satıldığından günümüze çok az kalıntı kalmıştır. 24 Dionysos şenliklerinin düzenlendiği bu kentte en önemli yapı olan tiyatro, kentin güneyindedir. Helenistik yapıdaki tiyatroda oturma yerleri (auditorium) bugüne ulaşmamıştır. Tiyatronun olduğu yerden çevreyi seyretmek çok uygundur. Tiyatro manzarası Myonnessus'u içermektedir. Odeion 1964 yılında bulunmuştur. Tiyatroya benzeyen bu yapıda on bir oturma sırası görülmektedir. İki kişi onuruna Roma döneminde dikilen heykellerin yazılı altlıkları burada bulunmuştur. Odeion o dönemde genellikle müzik dinlenilen, üstü kapalı bir mekândır. Kent merkezinin kuzey doğusundaki büyük yıkıntı alan ise Gymnasion'dur. Burada bulunan yazıtlardan anlaşıldığına göre kız ve erkek öğrencilerin devam ettiği bu okulda üç öğretmen vardır. Tapınağın güneyinde günümüzde hala ayakta kalmış olan su deposu vardır. Yaklaşık 45 metre boyundaki bu yapı yamaca inşa edilmiştir. Depoya su güney batıdaki Çeşmebaşı kaynağından künklerle getirilmiş, buradan planlı bir sistemle tüm kent ve limana dağıtılmıştır. Teos'daki binalar sert kireç taşından yapılmıştır. Bu taşlar Seferihisar'dan 1,5 km kadar uzaklıkta bugünkü adı Taşdibi olan bir tepeden çıkarılmıştır. Karagöl denilen yerde günümüzde bile pek çok inşaat artığının bulunması taşların çıkarıldıktan sonra işlenerek inşaat yerine götürüldüğünü göstermektedir. Teos’taki Arkeolojik Araştırmalar Antik çağda Ionia'nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Teos, konumu itibariyle, Ionia'da erken koloni yerleşmelerinin prototipini yansıtır. Erken dönemlerden bu yana uzmanların ilgisini çeken yerleşimdeki ilk kazı çalışmaları 19. yüzyılda Society of Dilettanti tarafından gerçekleştirilmiş, ardından 20. yüzyılın başlarında çalışmalar Fransız ekip tarafından sürdürülmüştür. 1960'larda Ankara Üniversitesi' nden uzmanlar tarafından da kazı çalışmalarının yapıldığı Teos’ta, antik yerleşim alanı ve Dionysos Tapınağının kazısı Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nden Dr. Mustafa UZ tarafından yürütülmüştür. Kendisinin beklenmeyen ölümü üzerine Dr. Numan TUNA tarafından üstlenilen proje 1989'dan beri Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Tarihsel Çevre Değerlerini Araştırma Merkezi (TAÇDAM) tarafından desteklenmektedir. Teos'un antik çağ yapıları ve teraslarını göstermek amacı ile üretilen topografik haritalar kentin arazi kullanımının sürekliliğini ve mülkiyet dokusunu ortaya koymuştur. Akropol tepesinin güneydoğu kısmında yürütülen arkeo-jeofizik araştırmaların amacı modern arazi teraslaması ile antik kent duvarlarının uzanımı arasındaki ilişkiye ışık tutacak sonuçların elde edilmesiydi akropoliste bulunan arkaik dönem kamu yapıları, Dionysos tapınağı, agora, kent, savunma duvarları ve antik liman Teos'un en göze çarpan yapılarıdır. Vitrivius'un Mimarlık Üzerine On Kitap (III.3.6–8,IV 3.1) adlı eserinde Dionysos Teos Tapnağının antik dönemin en önemli yapılarından biri olduğu vurgulanmıştır. Tapınağın podyumu ve Temenos alanının platformları doğal tepenin tıraşlanması ve tesviye edilmesi ile oluşturulmuştur. Tapınakta yapılan yeni çalışmalar yapının 8,10 x 19,3 metre boyutlarında bir 25 stylobate üzerine inşa edilmiş prostylos olabileceğini düşündürmektedir. Helenistik yapı öncesine ait Arkaik tapınağın var olduğuna işaret eden kanıtlar bulunmaktadır. Tiyatro ve bouleteriondaki arkeolojik yüzey araştırmaları tamamlanmıştır. Kocakır Tepesinin güneydoğusunda doğal bir tepe üzerine inşa edilmiş olan tiyatro Roma döneminde, Hadrian'ın imparatorluğu sırasında birkaç ekleme yapılmıştır. Agoranın kuzey köşesinde yer alan bouleterion, anakaya üzerinde dört-beş m yüksekliğe sahiptir. Ve yapının teras duvarı için üç metre kalınlığında bir dolgu oluşturulmuştur. Araştırmanın kapsadığı bir diğer önemli alan Güney Limanı'ndaki mendirektir. Antik dönem Batı Anadolu limanlarının bugüne dek koruna gelen örneklerinden olan Güney Limanı, doğubatı yönünde 200 metre kadar uzanır. Mendireğin duvar inşa tekniğinin kent suruyla aynı olması ve kent surunun epigrafik kanıta dayalı olarak M.Ö 2. yüzyıla tarihlendirilmesinden ötürü mendireğinde aynı dönemde inşa edildiği öne sürülebilir. Kent duvarlarının iç kesimlerinde gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucunda seramik üretimi ile ilişkili döküntüler içeren alanlar ortaya çıkarılmıştır. Güney Limanının batı kısmında bu özellikteki döküntü yaklaşık 2 hektarlık bir alana yayılmaktadır. Antik liman alanı boyunca Agoranın doğu kesiminde sınırlı bir alanda yüzeyde, yine aynı karakterde döküntüler izlemektedir. Myonnesos Doğanbey körfezinden 1 km kadar kuzeyde Myonnesos' un olduğu yer, günümüzde Çıfıtkale veya Sıçan Adası olarak bilinmektedir. Myonnesos, tarihte ancak birkaç kere ortaya çıkmıştır. M.Ö 190 yılında Antiocus III, kıyıları korumaya çalışırken Teos 'a yönelmiş olan Roma Donanması karşısında birçok gemi görür. Önce kralın donanması zannedilir, ancak daha sonra korsan gemileri olduğu anlaşılır. Korsanlar Roma donanmasından kaçarak Myonnesos' a sığınmayı başarırlar. Tarihte “geniş bir tabandan piramit gibi yükselen ve karadan çok dar bir patikayla ulaşılan sarp bir kaya” olarak anlatılan Myonnesos için aynı zamanda, deniz kıyısında ki kayaların deniz tarafından oyulmasıyla sivri çıkıntılara sahip olduğundan bahsedilir. Miletli Hecataeus M.Ö. 500' de Myonnesos' tan bir kent olarak bahseder. Buna karşılık Efes' li Artemidorus burayı sadece bir yer olarak tanımlar. Tarihçi Pliny ise buranın eskiden bir kasaba iken kendi devrinde sönmüş olduğunu anlatır. Bir zamanlar Dionysos sanatçılarının barındığı yer olarak da adı geçen adanın ana kara ile bağlantısı güneyde 25–30 cm su altında kalmış olan antik yol ile sağlanmaktadır. Düz alanlardan yoksun kayalık adada görülen Myonnesos' ait tek yapı kalıntısı 2,5-3 metre yüksekliğinde ve 5-6 metre uzunluğunda olan antik duvardır. Çok büyük boyutlu taşlarla inşa edilen bu duvar M.Ö. 500' lü yıllara tarihlenir. Üst kısımlarda mevcut kalıntılar ise 16. yüzyıla ait Türk yapılarından kalmıştır. Dionysos artistleri büyük olasılıkla adanın karşısında bulunan verimli vadiye yerleşmişlerdir. Ancak buralarda herhangi bir kalıntıya rastlanmaması artistler grubunun büyük inşaatlar yapmadıklarını ortaya koyar. Myonnesos' da Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait izlere de rastlamak mümkündür. Selçuklular döneminde İpsilihisar olarak anılan ada, tarihte Cüneyt Bey olayı olarak bahsedilen olaylar dizisine kadar Aydınoğullarının son beyi olan Cüneyt Bey' in kalesi 26 olmuştur. Ada bu yenilgiden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştır. Tepenin hemen üstünde yer alan sıvaları korunmuş olan üç sarnıç ile bazı yapı kalıntıları Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine aittir. Lebedos Gümüldür - Ürkmez arasında günümüzde Kısık adı ile bilinen yarımada üzerinde bulunan kent, 12 İon kentinden biridir. Lebedos' un anakaradaki arazisi, Kolophon ve Teos' un topraklarıyla kesilmiştir. Lebedos çevresi İon göçlerine kadar Karyalıların işgalinde kalmıştır. Kentin ilk kuruluş yıllarına ait bilgiler yok ise de, varlığı M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren bilinmektedir. Kent, M.Ö. 226' da Mısır firavunu II. Ptolemy tarafında ele geçirilmiş, bu işgal 60 yıl sürmüştür. Lebedos tarihinin en önemli olaylarından biri de önce Teos sonra da Efes' ten kovulan ve bir süre Myonnesos' da barınan Dionysos artistlerinin en sonunda buraya yerleşmeleridir. Strabo' nun, Lebedos' ta her yıl Dionysos şerefine şenlik ve yarışmalar düzenlendiğinden bahsetmesi; Dionysos artistlerinin bu kente kendi geleneklerinin yanı sıra canlılık getirdiğini de göstermektedir. Lebedos' ta bugüne kadar kazı yapılmadığından açıkta görülen kalıntılar çok azdır. Hereke /Düzce Seferihisar' ın 6 km kuzeyinde bulunan Düzce köyünün eski adı Hereke' dir ve halk arasında "Herakles" den geldiği ve köyün doğrudan Heraklia antik kenti üzerine kurulduğu görüşü yaygındır. Diğer taraftan böyle bir kentin varlığına bilimsel literatürde rastlanılmadığı için şüpheyle de bakılmaktadır. Antık kentten görebileceğimiz yalnızca yörede kullanılmış bol miktardaki taşlardır. Bunlardan en ilginci Erken Osmanlı döneminden kalma hamamın batı duvarında yer alan tanrı Herakles' e Gymnasion başkanının adadığı sunaktır. Yörede bulunan frizler İzmir Arkeoloji Müzesi' ne götürülmüştür. Düzce' de en fazla dikkati çeken eserler, 15. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Kasım Çelebi Medresesi ve Camii' dir. Medrese ile aynı avluyu paylaşan cami, avlunun güneyindedir ve orijinal yapısından yalnızca minarenin alt kaidesi ve minareye bitişik köşe duvarları kalmıştır. Medrese ise avlunun kuzeydoğusunda yer almakta ve kalıntısından “L” formunda olduğu anlaşılmaktadır. Medresenin iki yönlü kolunda toplam dokuz adet küçük birimin içinde birer ocak ve ikişer niş bulunmaktadır. Birimlerin önünde sütunlar ile taşınan ve sivri kemerlerle birbirine bağlanan revak sırası mevcuttur. Revakların ve birimlerin üzeri tuğla malzemeli kubbe ile örtülmüştür. 27 Beyler Su Kemeri Seferihisar ilçe merkezinin 16 km doğusundaki Beyler Köyünde, köyün kuzeydoğusunda büyük bölümü ayakta olan büyük bir su kemeri dikkati çekmektedir. Yapının, Roma döneminde inşa edildiği ve büyüklüğüne göre de yöre için oldukça önemli bir yerleşmeye dağdan su getirmek amacıyla yapıldığı anlaşılmaktadır. Söylentilere göre burası Teos halkı tarafından yayla olarak kullanılmıştır. Üç adet kemeri hala ayakta olan su kemerine köyde "Yedi Kızlar" denilmektedir. Karaköse Harabeleri Karakoç Kaplıcalarına yaklaşık 1.5 km, Lebedos antik kentine 4 km uzaktaki haberlerin olduğu yere Karaköse denildiği gibi, halk arasında Karakisse şeklinde de söylenmektedir. Muhtemelen Hellenistik döneme tarihlendirilen, ancak araştırması henüz yapılmamış bir tapınak ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Çevrede yapılan temel kazılarında ortaya çıktığı gibi, buraya en yakın Hamamönü Kaplıcası' nın şifalı sularının hamama büzlerle getirildiği sanılmaktadır. 28