sağlıklı iletişim

Transkript

sağlıklı iletişim
İHLAS KOLEJİ BİREYSEL GELİŞİM VE EĞİTİM DERGİSİ
Sayı
12
İÇİNDEKİLER
04
Annelik Duygusu
06
10
Alışveriş mi Yapıyorsunuz
Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?
Çocuklarda Gelişim
ve Öğrenme
İMTİYAZ SAHİBİ
Hami Koç
İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
GENEL YÖNETMEN
12
Azmi AKSOY
GENEL YAYIN YÖNETMENİ
Server Gürsoy
Birpınar: “Her İki Kişiden
Biri Çevreci Olmalı”
16
Kardeş Kıskançlığı
18
Çocuğunuza
Sorumluluklar Verin
SANAT YÖNETMENİ
Aytekin Karaca
DANIŞMA KURULU
Hamdi Özakay
Sebahattin Kazaz
Müge Kılıç
Sıtkı Çelik
REKLAM SORUMLUSU
Ali Oğuz Çelikörs
0212 639 68 70
YAZI İŞLERİ
A. Faruk Levent
Esin Özer
Şaban Yılmaz
Elif Tuğçe Eyikoçak
Ahmet Kenar
Kübra Hamdioğlu
Bahar Engin
GRAFİK TASARIM
20
Çocuklarımızla Sağlıklı
İletişim
24
Sanal Değil
Gerçek Canavar
28
Sınavlara Hazırlık
30
Sorumluluk Almanın
Vakti Geldi!
50
Haberler
34
Onlar Büyürken!
56
Çocuğunuzun Özgüveni
Artırmak İçin Neler Yapabilirsiniz?
36
Artık Onunda Bir
Mesleğe İhtiyacı Var
58
Dersimiz “Fetih”
40
Çocuğa Model Olmak
59
Kendinize Ne Kadar
Güveniyorsunuz?
44
Okul Öncesi Dönemde
Bilgisayar Destekli Eğitim
60
Beyninizin Hangi Tarafını
Daha Çok Kullanıyorsunuz?
46
Bebeklikten Ergenliğe Mutlu
Çocuk Nasıl Yetiştirilir
62
Çocuğumu Yeniden
Yetiştirmem Mümkün Olsaydı
48
Gözlerime Gül Çocuk
64
Bulmaca
Ozan Gürel, Ali Serdar Mert
KATKIDA BULUNANLAR
Levent Çelik, İsmail Baş
Nizameddin Çakır
YAPIM
DVC İletişim
0 212 452 24 90 - 452 77 68
BASKI
İhlas Gazetecilik A.Ş.
Yenibosna/İstanbul - 0 212 454 35 08
YORUM
ETKİLİ
01
Sayı
12
EDİTÖRDEN
Server GÜRSOY
Çocuklarımıza Sorumluluk Yükleyelim
Bilgisayarlar…
Modern dünyanın vazgeçilmezleri .İşlerimizi kolaylaştırmanın yanısıra , eğlence aracı olarak da kullanılabiliyorlar.
Özellikle çocuklar, can sıkıntısından,
bilgisayar oyunlarının içine adeta hapsolmakta, sanal dünyanın içinden çıkamaz halde saatlerce ekran karşısında
kalmakta, çevresinden soyutlanarak,
oyundaki karakterini yöneten, hayattan
kopuk kişiler haline gelebilmekteler.
bir prens vardı. Kardeşleri, arkadaşları
gezer, ava gider, eğlenirken o odasına
kapanır, sürekli düşünürdü. Oğlunun
bu hali hükümdar babasını çok üzüyordu.Bir gün hükümdar, ülkesinin en
bilge kişisini sarayına çağırtıp ona oğlunun durumunu anlattı ve buna bir çözüm bulmasını istedi. Bunun için bilgeye
bir hafta süre verdi. Bir hafta içinde bir
çözüm bulamazsa, bunun hayatına mal
olabileceğini de hatırlattı.
Uzmanlar, bilgisayar oyunları konusunda
aileleri uyarıyor.” Benim evladım,bilgisayarda sessiz sessiz oturuyor demeyin,o anda dehşet verici bir oyunun
vahşi karakterlerinden birini yönetiyor
olabilir. Anne baba olarak çocuğunuzu
dinleyin ve onlarla daha çok iletişim ve
duygusal bağlantı kurun, aile birliğine
çok daha fazla önem verin.”
Yaşlı Bilge, üç beş gün düşünüp taşındı;
aklına hiçbir çözüm gelmedi. Bu nedenle canını olsun kurtarmak için ülkeyi
terk etmeye karar verdi. Üzgün ve
dalgın bir şekilde ülkeyi terk ederken,
bir köyün yakınında koyunlarını, keçilerini
otlatan küçük bir çobanla sohbet etti.
Küçük çoban yaşlı bilgeye “Amca şu
hayvanlara biraz göz kulak oluver de,
ben de köyden yiyecek bir şeyler alıp
geleyim, bu gün unutmuşum da”, dedi.
Bilge de zevkle kabul etti.
İlgisiz,hedefsiz,modelsiz çocuklar can
sıkıntısından bilgisayara yönelmekte,
sosyal ortamdan uzak durmaktalar.
Yüz yüze iletişim yerine sanal dünyayı
tercih etmekteler.
Eşler, çocuklarına ve birbirine kaliteli
zaman ayırmalıdır. Çocuklara sorumluluk
verilmeli, zamanını kaliteli geçirecek
meşguliyetler bulunmalıdır. Problemin
çözümü: Can sıkıntısını gidermek,yakın
ilgi göstermektir. Yeterince ilgilenilmeyen
çocukların canı daha çok sıkılacak,
daha çok bilgisayar başında kalacaktır.
h h
h
Vaktiyle can sıkıntısından, hayatın yaşanmaya değmez olduğundan yakınan
Bilgenin kafası, karşılaştığı olaylarla
meşgul bir halde hayvanlara göz kulak
olurken, bir koyun yavrusu, kenarında
oynamakta olduğu uçurumdan aşağı
yuvarlanıverdi. Çobana verdiği sözü
doğru dürüst tutabilmek için kuzuyu
kendisi kurtarmaya karar verdi. Bu
amaçla uçurumun dibine indi. Önce
kuzuyu sırtına bağladı sonra, tırmanmaya başladı.
Birkaç tırmanma başarısızlıkla sonuçlandı. Ama Bilge yılmadı. Uğraştı, didindi, zorlandı; ama sonunda kuzuyu
yukarı çıkarmayı başardı.
Küçük dostuna verdiği sözü tutabilmek,
bunun için de kuzuyu uçurumdan çıkarmak bir süre kafasını öyle meşgul
etti ve kendini bu işe o kadar verdi ki,
başından geçmekte olan olayı, canını
kurtarabilmek için ülkeyi terk etmekte
oluşunu unuttu.
Fakat bu durum onun kafasında yeni
bir şimşek çakmasına neden oldu ve
şöyle düşündü:’’ Bir kimse ciddi olarak
bir işle meşgul olur, bir girişimde bulunur
bunu başarı ile sonuçlandırmak arzusu
benliğini tam olarak kaplarsa , o kimse
için can sıkıntısı, olayları kafasına takmak
diye bir şey söz konusu olamaz ‘’. Bu
gerçek, dolayısıyla hükümdarın oğlu
için de geçerlidir. Bilge artık kaçma
fikrinden vazgeçip hemen geri döndü
ve hükümdarın huzuruna çıkarak şu
çözümü sundu:
“Hükümdarım, eğer oğlunuzun can sıkıntısından kurtulmasını hayata bağlanmasını istiyorsanız ona bir sorumluluk
yükleyin, zamanını kaplayıcı bir meşguliyet verin. Can sıkıntısının, yaşamaktan şikayet etmenin ana sebebi
başıboşluktur. Oğlunuza yükleyeceğiniz
sorumluluk ne derece ciddi, sonucu
ne derece ağır olursa, kendini o derece
can sıkıntısından kurtaracak, yaşama
mücadelesi ve azmi o derece artacaktır.’’
Çocuklarımıza sorumluluk yükleyelim
Sevgi ve saygılarımızla….
YORUM
ETKİLİ
3
Psk. Elif Tuğçe EYİKOÇAK
Annelik Duygusu
Anne denildiğinde, aklımıza sıcak bir kucak, sarıp sarmalayan kollar, güven ve
sevgi gelir. Annelik üzerine bir şeyler söylememiz istense, herhalde hepimizin
söyleyecek pek çok sözü vardır.
4
YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
A
nne denildiğinde, aklımıza sıcak
bir kucak, sarıp sarmalayan
kollar, güven ve sevgi gelir. Annelik üzerine bir şeyler söylememiz istense, herhalde hepimizin söyleyecek
pek çok sözü vardır.
mesi ve anne çocuk arasında sağlıklı
bir bağlanmanın gerçekleşmesi gerekir.
Sağlıklı annelik tutumu, bebeğin ihtiyaçlarını karşılamaktan keyif almayı
içerir. Ancak bunu gerçekleştirmek her
zaman çok da kolay olmaz.
Bir kadın, bir bebek dünyaya getirdikten
sonra anne olur. Aslında bir bebeğin
doğumu, bir annenin doğumunu da
beraberinde getirir. Anneliğin ilk temeli,
fizyolojik ve hormonal birçok değişimi
içinde barındıran hamilelik döneminde
atılır. Çocuğun doğumu ile birlikte de
annelik hayata geçirilir.
Anne - çocuk ilişkisi doğası gereği iç
içe geçmiş bir ilişkidir; bu noktada bir
yanıyla karşılıklı mücadele vardır. Çocuk
bağımsızlığını ilan etmek için uğraş
verirken, anne de çocuğun hayatının
içinde yer alma çabasındadır. Kısa bir
dönem için anneler çocuklarının her
şeyi olabilirler; ancak çocuklar annelerinin her şeyi olmamalıdırlar.
Bir kadın annelik işlevini yerine getirmeye
başladığında, diğer canlı türlerine göre
bakıma ve ilgiye çok daha fazla ihtiyacı
olan bir bebekle karşı karşıya kalır.
Annenin tüm ilgisi, bebeğin duygularını
düşünme ve anlamaya yöneliktir. Hedefi, bebeğin gereksinimlerini uygun
olarak karşılamaktır. Bebek, doğumundan itibaren, gelişimi için anneye ihtiyaç
duyar. Annenin bebeğinin ihtiyaçlarını,
bebeğin ihtiyaç duyduğu anda karşılıyor
olması önemlidir. Özellikle bebeğin
dünyaya geldiği ilk anlarda güven duygusunun anne tarafından beslenebil-
Bu Büyülü İlişkide Kaybolmamak
İçin Unutulmaması Gerekenler
Anne olmak, kadın olmayı ikinci plana
atmak anlamına gelmemelidir. Annelik
bir görev değil, bir ilişki biçimidir. Mükemmel çocuklar yetiştirmek adına,
bunu bir görev edinip, tüm enerjisini
buna yoğunlaştırmak, çocuğun önünde
sadece kendisiyle ilgilenen bir bağımlı
anne modeli oluşturur. Bir kadının, kendini sadece anne olarak tanımlaması,
diğer yaşam alanlarına kendini kapaması ne anne, ne de çocuk için ka-
zançlı olacaktır. Anne ile çocuk arasında
ayrışmanın olabilmesi ve annenin çocuktan başka ilgi alanları bulması da
önemlidir.
Mükemmel annelik anlayışı, mükemmel
çocuklar yetiştirmeyi garantilemez. Aksine çok fazla baskılanmış, engellenmiş ve mutsuz çocuklar olarak
yetişmelerine sebep olabilir.. Annelik
çok yoğun bir duygudur. Bu çok yoğun
ruhsal ve fiziksel yakınlık, her iki taraf
için de zarar verici olabilir. Annenin isteklerine tümüyle hapsolmuş çocuk
kendini yapılandıramaz, kendi istek
ve yönelimlerini bağımsız olarak şekillendiremez.
İç içe geçmiş anne - çocuk ilişkisinde
gerek annenin, gerekse çocuğun bireyselleşmesi ancak babanın devreye
girmesiyle mümkün olabilir. Çocuğun
gelişimi anne - baba arasındaki nitelikli
iletişime bağlıdır. Anne ve babanın birbiriyle iletişime geçme biçimleri, birbirlerine duydukları sevgi, saygı, hoşgörü, güven ve anlayış, çocukların
ileriki hayatlarında diğer insanlarla, özellikle eşleriyle olan iletişimlerinin temelini
oluşturacaktır.
Bir kadın annelik işlevini
yerine getirmeye
başladığında, diğer
canlı türlerine
göre bakıma ve
ilgiye çok daha
fazla ihtiyacı
olan bir bebekle
karşı karşıya
kalır.
YORUM
ETKİLİ
5
Deniz Günim / Psikolojik Danışman / Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi
ÇOCUKLARDA
GELİŞİM VE ÖĞRENME
6
YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
Çocukların zihinsel
gelişimi hayata
gözlerini açtıkları
ilk andan
başlayarak yıllar
içinde girdikleri
yaş gruplarına
göre devam eder.
Bu dönemler
içinde çocuklar
çevrelerine karşı
davranışlarını
şekillendirirler ve
sosyal hayata ilk
adımlarını atarlar.
Ç
ocuk, dünyaya geldiği andan
itibaren öğrenmeye başlar. Büyümeyle birlikte yaşadıkları doğrultusunda çevreye uyum sağlayabilmek, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için
davranışlarını değiştirmeye başlar. Yaşantı ve deneyimler sonucu oluşan
davranışlardaki kalıcı değişiklikler öğrenmedir. Henüz birkaç aylık bebekler
bile ağlamanın ilgi çektiğini, ağladıklarında annelerinin onların karnını doyurduğunu; bunun sonucunda isteklerini
elde etmek için, ağlamayı öğrenirler.
Yaşamın ilk yılları beynin en hızlı geliştiği,
gelişimin ve öğrenmenin hızlı olduğu
zamandır.
Son yapılan araştırmalar beyin gelişiminin
en hızlı döneminin 0–3 yaş arasında
olduğunu göstermektedir. Özellikle yaşamın ilk yıllarında yeterli beslenme,
ilgi, etkileşim ve uyaranların fazla olması
çocuğun gelişimi ve öğrenmesi için
son derecede önemlidir. Bu yıllarda
çocukla oyun oynamak, onunla bol bol
konuşmak, ona yeterli ilgi ve sevgi göstermek gelişimi açısından gereklidir.
Öğrenme gelişim ve olgunlaşmadan
bağımsız düşünülemez. Çocuk gelişim
ve olgunlaşmasına bağlı olarak öncesinde yapamadığı şeyleri yapabilmeye
başlar. Çocuğun becerileri, basitten
karmaşığa doğru ilerler. Önce basit
olanı yapar, büyüdükçe ve geliştikçe
daha zor ve karmaşık olan becerileri
öğrenir. Çocuk, önce başını tutar, sonra
oturur, akabinde emekler ve yürür. Oturamayan bir çocuğu yürümeye zorlamak
doğru değildir. Henüz kalemi tutup,
karalama yapamayan bir çocuğa, harfleri yazmayı öğretmeye çalışmak da
anlamsızdır. Kalem tutmayı öğrenen;
karalama ve boyama yapan, yeterli olgunluğa gelen çocuk, harfleri yazmayı
da öğrenebilir.
Çocuk, birçok açıdan gelişir. Gelişimi,
fiziksel, bilişsel, duygusal, sosyal ve
dil gelişimi olarak değerlendirebiliriz.
Çocuk, bedensel olarak büyür; kilosu
artar, boyu uzar. Çevresinde gördükleri,
duydukları sonucunda; konuşma, duygu ve düşünceleri anlama, yorumlama
ve ifade edilebilme becerisi gelişir. Bilişsel gelişim, çocuğun nasıl düşündüğünü; duygusal gelişim duyguların
farkındalığını ve yaşantılar sonucu çocuğun bu duygulara nasıl tepki verdiğini;
sosyal gelişim ise, çocuğun çevresiyle
nasıl ilişki kurduğunu içerir.
Çocuklarda öğrenme ve gelişimi inceleyen psikolog Jean Piaget' ye göre,
öğrenme ve gelişim farklı aşamalarda
değerlendirilir. Bütün çocukların düşünme biçimleri benzer özellikler göstererek gelişir. 0–2 yaş dönemine denk
düşen zaman, çocuğun dünyayı duyuları aracılığıyla algıladığı dönemdir.
Çocuk duyarak, tadarak, dokunarak,
koklayarak, görerek öğrenir. Bu dönemde bebeklerin ve çocukların objeleri
ağzına götürmesi sıkça gözlenen bir
davranıştır. Çocuk dünyayı, objeleri ağzına götürerek, atarak, düşürerek tanımaya çalışır. Önce çevresindekileri gözleriyle takip eder, sonrasında saklanan
bir oyuncağın geçici olarak kaybolduğunu, aslında hala var olduğunu öğrenir.
Bu dönemdeki çocukların en keyif
aldığı oyunlardan biri “cee-cee” oyunudur. Biraz büyüdüğünde, 2–7 yaş
aralığında, çocuğun dili kullanmaya
başlamasıyla sembol kullanımı başlar.
YORUM
ETKİLİ
7
Öğrenme, gelişme ve olgunlaşmaya bağlı olarak ilerler
Çocuğun yetiştiği ortamda ne kadar
çok konuşuluyorsa, çocuğun konuşması da o kadar gelişir. Ona masal
okumanın, birlikte şarkılar söylemenin
dil gelişimine katkısı büyüktür. Bu dönem
çocuğun soru sorarak öğrendiği dönemdir. Konuşmayı öğrenmeyle birlikte
“Bu ne?” sorusunu sıkça sormaya başlarlar. Bu dönemde soruları cevapsız
bırakmamak, tanıyabileceği yeni şeyler
üretmek, öğrendiklerini uygulama fırsatları sağlamak, yeni bir şey öğrendiğinde bunu fark ettiğimizi ve buna
değer verdiğimizi ona hissettirmek, çocuğun öğrenmesini olumlu etkileyecektir.
Bir sonraki dönemde çocuk, öğrendiklerini tanımlayabilir, karşılaştırabilir,
dünyayı algılamak için bazı
genel kuralların olduğunu
keşfeder. Çocuk, daha
önce oyuncaklarını renklerine, şekillerine göre ayırt
etmeyi, gruplamayı öğrenmiştir. Ancak sınıflandırmayı
daha sonra öğrenirler. Örneğin; ilk önce kedi ve köpeklerin ayrı gruplar olduğunu anlar, ancak her ikisinin
de hayvanlar sınıfında olduğunu anlama daha sonra
gelişir. Önceleri sadece yetişkinler istediği için kurallara
uyarken, bu dönemde ku-
8
YORUM
ETKİLİ
ralların anlamını anlamaya başlar. Bu
dönemde çocuk, daha çok görebildiği,
dokunabildiği somut şeylerle öğrenir.
Deneyerek ve sonuçlarını görerek öğrenme bu dönemde önemlidir. 11 -12
yaşa gelindiğinde sadece obje ve deneyimler değil, soyut kavramlar anlaşılmaya başlar. Ahlaki kuralları genelleyebilir, mecaz anlamlar, benzetmeler
kullanabilir.
Öğrenme için uygun zamanı göz ardı
etmemek gerekmektedir. Çocuğu, hazır
olmadığı zamanlarda bir takım bilgi ve
becerileri öğrenmeye zorlamak, belli
beceri ve bilgileri öğrenebileceği uygun
zamanlarda ise, öğrenme ortamını ha-
zırlamamak, çocuğun gelişimi açısından
doğru değildir. Çocuğun yaşına ve becerilerine uygun uyaranlar seçmek, uygun öğrenme etkinlikleri sunmak önemlidir.
Etkileşim, çocuğun gelişimi ve öğrenmesi için en önemli faktörlerden biridir.
Çocukların taklit ederek, model alarak
öğrendikleri unutulmamalıdır. Çocuk,
çevresiyle ve insanlarla etkileşim içinde
olmadığında zor öğrenir, gelişemez.
Özellikle yaşamın ilk yıllarında çocuğun
gelişim ve öğrenmesinde anne babasının rolü çok büyüktür. Öğrenmeye elverişli bir ortam oluşturmak, çocukla
yeterince etkileşimde olmak, gerekli ve
yeterli uyaranları sağlamak,
çocuğun öğrenme isteğini
desteklemek, çocuğun gelişimini ve öğrenmesini olumlu
yönde etkileyecektir. Bütün
çocuklar, gelişiminin doğal çizgisinde ilerler. Ancak, her çocuğun kendine özgü bir gelişim hızı ve tarzı olduğunu da
unutmamak gerekir. Bu nedenle çocuğun bireysel özelliklerini anlamaya çalışmalıyız.
Her bireyi kendi özelliklerine
göre tanımak ve desteklemek,
öğrenme ve gelişim açısından
son derece önemlidir.
Feyza Bayraktar / Uzman Psikolog / Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Alışveriş mi Yapıyorsunuz;
Kendinizi mi Kandırıyorsunuz?
Sadece ¸lkemizde
değil, d¸nyanın her
kˆşesinde alışveriş
Áılgınlığına kendini
kaptırmış onlarca insan
gˆrebilirsiniz. Ya siz?
HiÁ d¸ş¸nd¸n¸z m¸
alışveriş yaparken
nelere dikkat
ediyorsunuz ya da siz
de mi bir alışveriş
Áılgınısınız. Eğer merak
ediyorsanız hemen
okumaya başlayın ve
kararı kendiniz verin.
10 YORUM
ETKİLİ
A
lışveriş yapmak kimisi için bütçesi yettiğince ihtiyaçlarını karşılamak, kimisi için ihtiyacı olduğundan fazlasını almamaya özen
göstermek, kimisi içinse üzüntü ve sıkıntılıyken kendini daha iyi hissetmek
için bir oyalanma şeklidir. Yalnız, eğer
kişi kendini her kızgın, üzüntülü, kaygılı,
stresli ya da yalnız hissettiğinde, aşırı
para harcıyor veya alışveriş yapıyorsa,
harcadığı paranın miktarı yüzünden
ailesi ve çevresi ile sorun yaşıyorsa,
kredi kartları yanında olmadan kendini
kötü hissediyorsa, nakit para yerine
kredi kartı kullanıyorsa, para
harcadıkça kendini rahatlamış hissediyor ve sonrasında da utanç ve pişmanlık hissediyorsa,
alışveriş bağımlılığının
sinyallerini veriyor olabilir. Alışveriş bağımlılığında en önemli kriterlerden biri
kişinin para harcarken sonuçlarını göz
ardı ederek kendini kontrolden çıkmış
hissediyor olması ve bu davranışını
kontrol altına almayı başaramıyor olmasıdır. Alışveriş bağımlılığının altında
yatan temel sebeplerden bir tanesi kişinin problemlerinden kaçmak istemesi
ve hayatının gerçekleri ile yüzleşmek
istememesidir.
Yapılan araştırmalar, alışveriş bağımlılığının toplumun ne kadar bir bölümünde
olabileceğini netleştiremiyor. Bunun temel sebebi ise pek çok kişinin alışveriş
bağımlılığının bir problem olabileceğini
düşünmemesi ve profesyonel yardım
almıyor olmasıdır. Profesyonel yardım
talep edilmediği için istatistiklerin çı-
Sayı
12
Alışveriş
bağımlılığı
depresyon,
kaygı bozuklukları,
kişilik bozuklukları
ve yeme
bozukluklarıyla
aynı anda
gˆr¸lebilir.
kartılması da mümkün olamıyor. Yalnız
araştırmalar, alışveriş bağımlılığının kadınlar arasında erkeklere nazaran daha
yaygın olduğunu gösteriyor. Alışveriş
bağımlığı olan bazı kişiler, ayakkabı,
giysi, mutfak aleti gibi belirli şeylerden
ihtiyacı olmadan pek çok adet alırken,
bazı alışveriş bağımlıları ise, birbirinden
farklı pek çok objeyi alabilir. Diğer bir
deyişle, onlar için para harcayacakları
herhangi bir şey satın almak yeterli olabilir. Bazen, aldıkları şeylerin farkında
bile olmayabilirler. Dolaplarının içinde
hala etiketi duran pek çok kıyafet, hiç
giyilmemiş pek çok sayıda ayakkabı
ya da hiç kullanılmamış pek çok ev
eşyası olabilir.
Alışveriş bağımlılığı depresyon, kaygı
bozuklukları, kişilik bozuklukları ve
yeme bozukluklarıyla aynı anda görülebilir.
Alışveriş Bağımlılığındaki Önemli Noktalar
l Bütçenin üzerinde para harcamak:
Her insan zaman zaman harcamaları
sırasında bütçesini aşıp ekonomik anlamda kendini sıkıntıya sokacak duruma
gelebilir. Yalnız, bir daha aynı duruma
düşmemek için harcamalarını kontrol
altına almaya çalışır. Oysa alışveriş bağımlılığı olan kişiler bütçe kontrolünü
göz ardı ederek durmadan aynı problemle karşı karşıya kalırlar.
l Aşırıya kaçmak: Alışveriş bağımlılığı
olan kişilerde çok sık rastlanan bir davranış şeklidir. Bir çift ayakkabı almak
için dışarı çıkıp, 3-4 çift ayakkabı veya
torbalarca giysi ile eve dönmek buna
örnek gösterilebilir.
l Kronikleşmiş para harcama isteği:
Bazen, insanların ihtiyaçlarına göre alışveriş miktarları da artabilir. Özellikle de
uzaklaşmak, kişinin çevresi ile olan ilişkilerine zarar verebilir.
yılın bazı zamanlarında (bayramlar, özel
günler, vs gibi)artış görülebilir. Oysa
alışveriş bağımlılığı devam eden bir
problemdir. Özel bir zaman olsun ya
da olmasın kronikleşmiş bir para harcama veya alışveriş durumu mevcuttur.
l Problemi gizlemek: Alışveriş bağımlılığı olan kişiler ne kadar harcadıklarını, ne aldıklarını ailelerinden, özellikle
de eşlerinden gizlemeye çalışırlar. Alışveriş bağımlılığı, çoğu zaman eşler arasında problemlere, ayrılıklara sebep
olabilir.
l Kısırdöngü: Alışveriş bağımlılığı olan
pek çok kişide, alışveriş sonrası his-
Alışveriş Bağımlılığından
Kurtulmak İçin
Alışveriş bağımlılığından kurtulmak için
psikolojik destek, bireysel ve grup tedavi, aile ve arkadaş desteği oldukça
önemlidir. Bunun yanı sıra alınabilecek
kişisel önlemler şunlardır:
l Eğer böyle bir bağımlılığınız olduğunu
düşünüyorsanız daha çok nakit para
ile alışveriş yapmaya yönelin, böylece
ödeyemeyeceğinizin üzerinde harcama
yapmamış olursunuz.
l Bir alışveriş listesi yapın ve o listedekiler dışında bir şey almamaya özen
gösterin.
l Alışverişe yalnız çıkmamaya özen
gösterin. Yanınızda sizi frenleyecek birilerinin olması oldukça önemlidir.
l Kendinizi kötü hissettiğiniz anlarda, yürüyüşe çıkın veya egzersiz
yapın. Yürüyüşe çıkarken yanınıza
para ya da kredi kartı almamaya
özen gösterin.
sedilen suçluluk duygusu para harcama
dürtüsünü tetikleyebilir ve kişinin daha
fazla para harcamasına zemin hazırlayabilir. Böylece suçluluk duygusu ile
alışveriş yapma dürtüsü birbirini takip
eder ve içinden çıkılmayacak bir kısırdöngü haline gelir. Bazen de kişi suçluluk duygusuyla aldıklarını geri iade
edip, parasını geri alır; fakat bu, problemin ortadan kalktığı anlamına gelmez.
l Yıpranan ilişkiler: Aşırı para harcamaktan kaynaklanan problemler eşler
arasında ve aile içinde ilişkilerin yıpranmasına sebep olabilir. Bunun yanı
sıra kişi zamanının çoğunu alışveriş
yaparak geçirdiği için sosyal ortamından
kendini izole edebilir. Sosyal çevreden
YORUM
ETKİLİ
11
İl Çevre ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar:
“Her İki Kişiden Biri
Çevreci Olmalı”
Bir gece saat 2 gibi, bir
cerrah beni aradı, dedi
ki “Ben uyuyamadım,
yarın sabah 5 yaşında
bir çocuğu ameliyat
edeceğim, hala uyuyamadım, eğer çocuğa bir
şey olursa, günahı, vebali senin üstünedir.” O
zaman anladım ki, gece
gündüz çalışmalıyız, insanların huzuru için çalışmalıyız.
R
esmi rakamlara göre 12 milyon
nüfusu, 300 personeliyle, kontrol etmeye ve denetlemeye çalışan, İstanbul İl Çevre Müdürlüğü’nün
çalışmalarını en yetkili ağızdan, İl Çevre
ve Orman Müdürü Prof. Dr. Mehmet
Emin Birpınar’ dan dinledik. Mehmet
Emin Birpınar’ la yaptığımız sohbeti,
İstanbul’un büyüleyici manzaraya sahip
Çevre İl Müdürlüğü binasında gerçekleştirdik. Birpınar, böylesine devasa
bir şehre İl Çevre Müdürü olarak hizmet
etmenin getirdiği sorumlulukların da
büyük olduğunu vurgulayarak sorduğumuz sorulara içtenlikle cevaplar
verdi.
Dünyanın en gözde şehirlerinden
birinde Çevre ve Orman Müdürlüğü
yapmaktasınız. Sizce bu şehrin en
büyük sorunu nedir?
İstanbul, her daim keşfedilmeye açık
bin bir türlü fırsatı yaşayanlarına sunuyor.
Tarihi mekanları, sürekli artan nüfusu,
sanayisi, yeşilliği ve kültürel aktiviteleri
ile İstanbul’a dair söylenecek çok şey
var. Türkiye’nin en önemli finans merkezi
de olan şehir, bünyesinde pek çok çelişkiyi de barındırıyor. Bu büyülü ve de-
12 YORUM
ETKİLİ
vasa metrolpolün en büyük sorunlarının
başında bugün çevre geliyor.
İstanbul’da yeşil alan miktarı nedir?
İstanbul, her gün değişen, ama değişmeyenleri de bünyesinde barındıran
müthiş bir şehir. Yahya Kemal’in meclis
notlarında 1936’da İstanbul nüfusu yaklaşık 900.000. Beyoğlu, Üsküdar, Mecidiyeköy, Kadıköy, Fatih gibi ilçelerin
yeşil oranlarına bakıldığında %25 gibi
bir rakam söz konusu, yani o dönem
4 metrekareden 1’i yeşil. 1994’te İstanbul Belediyesi büyük bir ağaçlandırma ve yeşillendirme kampanyası
başlattı. Şu an geldiğimiz noktada, İstanbul’un %50’si ağaçlarla kaplı, dünyada ormanı bu kadar çok olan bir
metropol yok. Ancak bu oran İstanbul’un
kuzeyinde. Yaşam güneyde, Marmara
kıyılarında olduğu için insanlar yeşilliği
hissedemiyor.
Sayı
12
İstanbul’un çevre problemleri nelerdir?
Şu an en büyük sorunlarından biri,
şehrin iç kesimlerinde ağaç dikecek
alanın olmaması. 1940’lı yıllarda İstanbul,
dünyanın en güzel şehirleri yarışmasına
katıldı ve Rio De Jenerio’yla birlikte
finale kalıp, dünyanın en güzel şehri
seçildi. Geçmişte İstanbul’un çevre
planını Fransız mimar Hanry Prost’a
yaptırdık, ancak bunun büyük bir hata
olduğunu sonra anladık. Prost ilk iş
olarak, Osmanlı’nın mesire yeri olarak
kullandığı Haliç’in kıyılarını sanayi olarak
değiştiriyor ve 1980’li yılların ortalarına
kadar bütün sanayi atıklarını Haliç’ döküyor. Haliç’in temizlenmesinde Çevre
Bakanımızın büyük katkıları oldu. Yine
İstanbul’da kendi elimizle mahvettiğimiz
yerlerden diğer ikisi, Kazlıçeşme ve
Küçükçekmece Gölü’dür. Küçükçekmece gölü, dünyanın en güzel göllerinden bir tanesiydi. Alttan beslenen,
Sazlı Derenin beslediği bir göldü. Sazlı
Dereye, Meksika’dan gelen bir yılan
balığı olan, Angurya, her yıl beslenmeye
gelirdi. Üç ay beslendikten sonra Meksika’ya geri dönen bu balık, Meksika
Körfezi’nde yumurtluyordu. Gölün etrafındaki havzayı hem konuta, hem sanayiye açtık. Bütün pislikleri göle verdik
ve göl öldü. O balık artık gelmez oldu.
İstanbul’un bir diğer çevre problemi
ise, gürültü kirliliği. Beşiktaş civarında
571 tane eğlence merkezi var. Bu eğlence yerlerinin bütün denetimi bizde.
Yazın teknemiz var, akşamdan sabah
“Çünkü sizler, çocuklar, bizim geleceğimizsiniz, sizler
olmazsanız gelecek olmaz, şekillenemez, sizi ne kadar
iyi birer çevreci olarak yetiştirebilirsek, gelecek nesillere
o kadar temiz bir çevre bırakabiliriz.”
5’e kadar sürekli gürültü kontrolü yapıyor,
gerekirse ceza kesiyoruz. Halkımızın
rahatı için sistemli bir şekilde denetimlerimizi yapıyoruz. Bununla ilgili hiç unutamadığım bir anım var. Bir gece saat
iki gibi, bir cerrah beni aradı, dedi ki
“Ben uyuyamadım, yarın sabah beş
yaşında bir çocuğu ameliyat edeceğim,
hala uyuyamadım, eğer çocuğa bir
şey olursa, günahı, vebali senin üstünedir.” O zaman anladım ki, gece gündüz çalışmalıyız, insanların huzuru için
çalışmalıyız.
İstanbul’un çevre problemlerini
nasıl denetliyorsunuz?
İstanbul’da 12 bin tane sanayi tesisi
var, biz her yönüyle, incelemeye yetişemeyiz. 300 elemanımızın 100’ü mühendis, İstanbul’u bu kadar kişiyle denetlerim derseniz, yanlış dersiniz. Çevre
İdaresi Başkanlığı önümüzdeki dönem,
ajans adı altında kurulacak. Bu ajans
kurulursa daha etkin bir denetim yapabiliriz, diye düşünüyorum. Mühendis
sayısı artmalı, bir de çevre polisinin olması gerekiyor. Nasıl orman muhafaza
memurum varsa, çevre muhafaza memurunun da olması lazım ki, ben işlerimi
daha rahat, daha etkili bir şekilde yapabileyim. Çünkü ben bir fabrikayı denetlemeye gittiğimde, mühendislerimi,
biyologlarımı kendi içimizden muhafaza
memurlarıyla koruyabileyim ki denetim
daha sağlıklı yapılsın. Şu an jandarma
ve polisimiz bizle geliyor ama kendi
bünyemizden olursa daha bağımsız
ve hızlı oluruz.
Çocuklarımızın, gençlerimizin çevre konusunda bilinçlenmeleri için gerçekleştirdiğimiz Çevre Eğitim Projesi var.
Çünkü sizler, çocuklar, bizim geleceğimizsiniz, sizler olmazsanız gelecek
olmaz, şekillenemez, sizi ne kadar iyi
birer çevreci olarak yetiştirebilirsek, gelecek nesillere o kadar temiz bir çevre
YORUM
ETKİLİ
13
bırakabiliriz. Bu sebeple, çevre bilinci
eğitimlerimizi, yaptığımız en önemli çalışma olarak nitelendirebilirim.
Göreviniz süresince çevre bilincine
katkı sağlayan çalışmalarınızı bi-
zimle paylaşır mısınız?
Tuzla Orhanlı’da bulunan tehlikeli atık
varillerinin toprağın altından çıkarılması,
dünyada büyük yankı uyandırmıştır..
Ayrıca 5 defa Meclis’ten geçmemiş
olan Çevre Kanunu da bir gecede çıktı.
İstanbul bu anlamda, örnek bir şehir,
buradaki büyük bir problemi çözdüğünüzde, tüm Türkiye’ye yayıldığını bu
olaydan görebiliyorsunuz. Ayrıca, bu
kanundan sonra elimiz daha da güçlendi. Artık idari yaptırım yetkisine sahip
bir kurum olarak cezayı kesiyor, gerekirse
tesisi kapatabiliyoruz. Bir de, eğitim temelli çalışmamız var ki, çevre bilincinin
oluşmasına, çocukların ve gençlerin
bu bilinçle yetişmelerine gayret ediyoruz.
“Çevre Eğitimlerimizi” yaptığımız en
önemli çalışma olarak nitelendirebilirim.
Çevre konusundaki sıkıntılar size
nasıl iletilebilir?
Şikayet mekanizmasının çalışması çok
önemli ve faydalı sonuçlar getiriyor. Şikayet etmeyi insanların öğrenmesi lazım,
çocuklarımızın geleceği için, çevre
adına yapılan yanlışı ihbar etmeliyiz.
İnternet sitesinden, isim yazmadan bildirilen şikayetleri değerlendiriyoruz.
Yarım saat içinde her noktaya ulaşabiliyoruz. Herkesi çevre konusunda duyarlı
olmaya kendi sağlığını doğrudan ilgilendiren konularda müdahil olmaya
davet ediyoruz.
14 YORUM
ETKİLİ
Psk. Ayça İYİGÜN
KARDEŞ KISKANÇLIĞI
Çocuğunuz kardeşini
kıskanmaya başladı
ve bunu
davranışlarıyla
gösteriyorsa paniğe
kapılmayın. Uygun
yolları kullanarak
etkilerini en aza
indirebilirsiniz. Her
şey sizin elinizde.
16 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
K
ıskançlık, günümüzden yüzyıllar
öncesine dayanır, kaynağında
sevilen bir şeyi kaybetme duygusu yatar. Bireyin sevdiği, ihtiyaç duyduğu birinden gördüğü ilgiyi bir başkası
ile paylaşmaya tahammül edememesi
nedeniyle kendini gösterir.
Bu konu hakkında yapılan araştırmalar,
bize bu duygunun içgüdüsel olarak
doğumdan itibaren insanın yaşamında
yer aldığını göstermektedir. Kıskançlık
çeşitli unsurlardan meydana gelir. Öfke,
elde etme tutkusu, kıskançlığın temelini
oluşturan duygulardır.
Günümüzde ailelerin en çok karşılaştığı
ve çözümsüz kaldığı durum ise kardeş
kıskançlığıdır. Bu durum kendini yaklaşık
1,5 yaşından itibaren gösterir ve 4–5
yaşlarına kadar en yoğun bir şekilde
ilerler.
zarar verdiğini fark ettiği anda bu durumun ciddiyetini ona belli etmeden
duygularına yönelmelidir. Çocuğun ne
hissettiğine tercüman olarak yaklaşılmalıdır. Örneğin, “Benim yalnızca seninle
ilgilenmemi istiyorsun, seni anlıyorum
fakat kardeşinin şu an bana ihtiyacı
var, kendi bakımını kendisinin yapamadığını, bunlar için bize ihtiyaç duyduğunu görüyorsun, ancak tabiki senin
hissettiğin her şey benim için değerli
ve her zaman benimle paylaşabilirsin”
gibi onu anladığınızı gösteren cümleler
kullanabilirsiniz.
Çocuklar çeşitli kıyaslama sorularıyla
karşınıza gelebilirler. Bu durumda kıyaslamaya imkân vermeden herkesin
tek ve kendine özgü bireyler olduğunu,
kardeşini ve onu eşit sevdiğinizi anlatan
konuşmalar yapılabilirsiniz. Önemsendiğini ve kendine de zaman ayrıldığını
gören çocuk özgüven kazanır, kendisiyle
barışır. Önemli olan çocukların ihtiyaç
duydukları zamanlarda yanlarında yer
almak ve beraber olunan zamanlarda
çocuğa bütün dikkatin verilmesidir.
Her bir çocukla “özel bir ilişki” yaşanmalı,
güzel ve kaliteli zamanlar paylaşılmalıdır.
Önemsendiğini ve kendine de zaman
ayrıldığını gören çocuk özgüven kazanır,
kendisiyle barışır. Önemli olan çocukların
ihtiyaç duydukları zamanlarda yanlarında
yer almak ve beraber olunan anlarda
kaliteli zaman geçirmektir.
Nereden geldikleri bilinmeyen kardeşler,
çocukların gözünde, annesinin sevgisini
elinden alacak olan rakipler olarak görünürler. Çocuğu kardeş fikrine hazırlarken, bir kardeşi olacağı, “ailemize
bir bebek katılacak” şeklinde söylenebilir.
Fakat bu haberi günlük yaşamdan bir
durum bildiriyormuş gibi vermek yanlıştır.
Küçük bir aile toplantısı yapıp, onunda
bu konu hakkındaki düşüncelerini almak, kendine olan güvenini sağlayacak
ve çekinmesi gereken bir durum olmadığını anlamasına yardım edecektir.
Kuşkusuz ki, çocuk yeni gelen bebeğe
karşı öfke ve kıskançlık duyacaktır; ama
ona sizin tarafınızdan duygularını açma
imkânı verildiği ve zaman ayrıldığını
görmesiyle, kendini daha rahat hissedecektir.
Ailesiyle bu konuda konuşamayan ve
kıskançlık duygusunu içinde tutan bir
çocuk, bastırmış olduğu duyguyu davranışlarına yansıtır. Kimi çocuk, anne
ve babasının yanında kardeşine zarar
verirken, kimisi de yalnız kaldıkları anda
kardeşinin canını acıtacak hareketlerde
bulunabilir. Bazı çocuklarda ise bu durum, gerileme, bebeklik çağına dönme
davranışları olarak da görülebilir. Örneğin,
alt ıslatma, parmak emme, kendi saç
ve kaşını yolma ya da hasta taklidi
yapma gibi ilgiyi üzerlerine çekecek
davranışlar sergileyebilirler. Bu durumu
çözüme ulaştıracak kişiler ebeveynlerdir.
Aile, çocuğun kendine veya kardeşine
YORUM
ETKİLİ
17
Çocuğunuza
Sorumluluklar
Verin
18 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
Çocuk yetiştirmenin zorluğunu en iyi yaşayan bilir, derler. Anne, Baba ve Çocuk
üçgeninde yaşanılan sıkıntıları en aza indirmenin yolu, anne ve babanın
çocuklarıyla olan ilişkilerinde izleyecekleri yolu iyi belirlemeleri ve
uygulamalarıdır. Anne ya da babaysanız hiç kendinize sordunuz mu nasıl bir
ebeveyn olduğunuzu yoksa sadece kendi bildiklerinizi mi çocuğunuza aktardınız.
A
nne ve babalar, çocuklarını eğitirken öncelikle gelişim evrelerini
bilmeli ve çocuklarının içinde
bulunduğu gelişim dönemini tanımalıdırlar. Başka bir deyişle, çocuklarını tanıyarak işe başlamalıdırlar.
Anne ve babalar, çocuklarının kendi
modelleri olmadığı gibi, kardeşlerinden
ve arkadaşlarından farklı, bağımsız,
kendine özgü zekâ ve kişilik özellikleri
olan bir birey olduğu gerçeğinden hareket etmelidirler.
Anne ve babaların çocuklarına, “uygun
olan davranışı” ya da neyin doğru neyin
yanlış olduğunu öğretebilmeleri için,
gerek kendi aralarında gerekse çocuklarına yönelttikleri davranışlarında
dengeli, tutarlı ve kararlı olmaları gerekir.
Anne babanın güvenli bir çocuğa sahip
olabilmeleri için, önce kendilerine, sonra
birbirlerine, ardından da çocuklarına
güvenmeleri gerekir.
Anne ve babalar çocuğundan yaşı ve
yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğu hayal kırıklığına uğratacak,
yaşının üstünde beklentiler içine girmemelidirler. Çocuk yönlendirilirken,
çocuğun ilgi ve yetenekleri esas alınmalıdır.
ması, düşünmesi ve davranması gerektiğiyle ilgilenir. Çünkü bu anne baba
için, çocukları belirli bir kalıba sokmak,
onu bağımsız olarak gelişmesinden
daha önemlidir.
Anne baba, kendilerine saygısı olan,
çocuğunun kişiliğine saygı duyan anlayışta olmalıdır ki, çocuklarının benlik
saygısı da yüksek olabilsin.
Anne babalar kendi kendini yönetebilen
bireyler yetiştirmek için gerekli psikososyal ortamı hazırlamalıdırlar. Bunun
için de aşırı koruyucu yaklaşımdan kaçınarak çocuğun kendi kendini yöneten
bir birey olmasına fırsat vermeleri gerekir.
Anne baba, çocuğa sevgi veren, girişim
yeteneğini ve özgüvenini kazanabilmesi
için onu destekleyen kişiler olmalıdırlar.
Çocuğa yeterli düzeyde desteğin sağlandığı bu ortamda anne babanın sağladığı disiplin ve eğitimin nitelikleri olumludur. Çocuğun istemi hiçbir zaman
engellenmez. Aşırı davranışları anlayışla
karşılanır ve yumuşak bir biçimde düzeltilir. Böyle bir esnek ortamda çocuk,
cesaretli ve topluma uyumlu bir insan
olarak yetişir. Yaşamını yapıcı çabalar
üstüne kurmayı öğrenir.
İdeal anne babayı tanıtmak zor olmakla
beraber, başarılı anne-babalar, çocuğun
ihtiyaçlarını sezen, onlara uygun yanıtlar
veren, aşırı hoşgörülü veya katı olmayıp,
çocuğa karşı esnek bir yaklaşım içinde
olan, davranışlarında belirli bir kararlılık
ve devamlılık sağlayan, karşı çıkmadan
önce her zaman çocuğunun isteklerini
dinleyen anne-babalardır.
Yine başarılı anne-babalar, çocuğunun
kendi kendisini denetlemesini ya da iç
denetim demek olan ahlak gelişimine
ortam hazırlayan, çocuktaki sorumluluk
duygusunu geliştiren, olayların sonuçlarıyla onları baş başa bırakan, onlara
hak ve özgürlüklerinin sınırını öğreten,
çocuklarına korku silahını çevirmeksizin,
kendi kendilerini disipline eden ve düşüncelerini özgürce anlatabilen birer
birey olarak yetişmelerine imkan hazırlayan kimselerdir.
Önemli olan çocuğunuzu, kendi hayatını devam
ettirebilecek düzeye getirebilmektir.
Anne baba öncelikle çocuğunu bağımsız bir birey olarak kabul eden, ona
sevgi ile yaklaşan ve olumlu ilişki kurmaya çalışan kişiler olmalıdır. Bilinmelidir
ki, sevgi temeline dayanan eğitim, sağlam ve başarılı eğitimdir.
Anne baba öyle bir ortam hazırlamalıdır
ki, çocuk sanki her zaman anne ve
babası yanındaymış gibi kendini güvenli
ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin. Böyle bir aile ortamı çocuğun
kendine özgü anlayış ve düşüncesini
ifade etme olanağı sağlar. Buna karşın
sağlıksız bir aile, çocuğun nasıl algılaYORUM
ETKİLİ
19
Şaban YILMAZ / REHBER ÖĞRETMEN
«OCUKLARIMIZLA
SAĞLIKLI İLETİŞİM
E
sas olarak, sözlerle anlaşıyormuş
gibi görünsek de, iletişim kurmamıza yardımcı olan üç temel
özellik vardır: Kelimeler, ses tonu ve
beden dilimiz. Duygu ve düşüncelerimizi
iletmek için öncelikle kelimeleri kullanırız.
mizin tonu daha da yükselir veya bedenimizle konuşmaya başlarız. “Bir su
istedim sizden, onu bile getirmeyecek
misiniz oğlum, kızım!” deriz ve bedenimizle konuşmaya başlarız. Gözlerimiz
açılır, kızarız, bir anda gergin bir fizyolojik
görünüme bürünürüz.
“engelli iletişim”le birlikte problemler
de ortaya çıkmaya başlar. Özellikle
gençlik dönemi, engelli iletişimle sıkça
karşılaşacağınız bir dönemdir. Eğer
söylediklerimiz, olumsuz yan mesajlarla
geri dönüyorsa, o zaman aile içi iletişimde işler yolunda gitmiyor demektir.
Söylediğimiz kelimelerin yetmediğini
anladığımızda birkaç kelime daha ekleriz veya çıkartırız. Örnek olarak; “Bana
bir bardak su ver!” dediğimizde, su
gelmiyorsa, “Çok susadım, bir bardak
su verecek kimse yok mu!,” diyerek
birkaç kelime daha ekleriz. İlettiğimiz
duygu ve düşüncemiz iyi anlaşılsın
diye, ses tonumuzla birlikte beden dilimizi de kullanırız. Su gelmezse sesi-
Bir iletişim içerisinde esas olarak, dikkat
etmemiz gereken şey kendi duruşumuz,
yüzümüzdeki ifademiz ve söyleşimizdeki
ses tonumuzdur. Bunları eğer başarılı
bir şekilde kontrol edebiliyorsak, sağlıklı
iletişim kurabiliyoruz demektir. Yüzümüzdeki sevecenlik, ses tonumuzdaki
neşe ve güven ifadesi karşımızdakine
doğru ulaşıyorsa, işler iyi gidiyor denebilir. Mesajlarımızda dalgalanma varsa
Anne ya da baba, çocuğuna bir şey
söylediğinde, çocuktan geri bildirim
alamıyorsa “tıkanık iletişim”den söz
edebiliriz. Tıkanık iletişimde kanallar kapalıdır, mesaj gitmekte ancak geri dönmemektedir. Aile içerisinde iletişimin,
tıkanık noktalara gelmesine veya yaklaşmasına sebep olabilecek iletişim
engellerinin ortadan kaldırılması gerekiyor, demektir.
20 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
İletişim engellerini aşmada yardımcı
olabilecek bazı ipuçlarından yararlanabiliriz.
Bunlar:
n Sadece biz konuşmamalı, monolog
yerine diyalog kurmalıyız.
n Dinlerken kendimizi kontrol etmeli,
problemlerimizi karşıya yansıtmamalıyız.
n Karşımızdaki insana güven ve cesaret verebilmeliyiz.
n Suçlama, yargı, genelleme ve yorumlardan genellikle uzak durmalıyız
n Doğru dinlemek , ne dinleyeceğinize
karar vermekle başlar.
n Doğru dinlemeyi başarabilmemiz
için, esas olarak susmayı kabul etmemiz
gerekir. Çünkü dinlemek için, önce
susmak gerekir.
n Dinlerken pasif olmamız yararlıdır.
Çözüm bulma çabası içine girmemeliyiz.
Onun ihtiyacıyla ilgiliyiz, amacımız onun
duygularını ifade etmesine ve rahatlamasına imkân sağlamak olmalıdır.
n Eğer çocuğumuz, "Bu dediğim doğru mu, ne dersin anne/baba?" diyorsa,
o zaman danışma durumundadır. İletişim buraya gelmişse, fevkalade iyi bir
yoldayız demektir.
n Eğer çocuğumuz sorunlarını size
danışıyorsa bu mutluluk verici bir özelliktir.
Böyle bir iletişimde çözüm üretebilme
ihtimali oldukça yüksektir.
n Etkin dinleme biçimini kullanmalıyız.
Etkin dinlemede yapacağınız şey, çocuğunuzun söylediği cümleyi anladığınızı ona iletmektir. Çocuğun söylediklerini anlamak ise, onun söylediklerine
ekleme yapmadan söylediklerini açmak
demektir.
n İletişimin sağlıklı olabilmesi için “ben
dili”ni kullanmanız yararlı olacaktır. ”Beni
mutlu ettin. Ben çok üzüldüm...” gibi.
n Bireyler arası iletişim sırasında kullanılan “Ben dili” olumlu ve yapıcı ilişkilerin temelini sağlamlaştırırken, “sen
dili” aile içi ilişkileri sarsmakta hatta yok
edebilmektedir. ”Senden ancak bu
beklenir. Sen var ya…, Sen sus…”
gibi.
n Kabul etmediğiniz davranışın gerekçeli tanımını yapmalıyız.
n Bu davranışın bizde oluşturduğu
etkiyi ifade etmeliyiz.
n Gencin sergilediği olumsuz davranışın bizde yaşattığı duyguları dile getirmeliyiz.
Anne ya da baba,
Áocuğuna bir şey
sˆylediğinde,
Áocuktan geri
bildirim
alamıyorsa
tıkanık
iletişimden
sˆz
edebiliriz.
Tıkanık
iletişimde
kanallar
kapalıdır,
mesaj
gitmekte
ancak geri
dˆnmemektedir.
Aile iÁerisinde
iletişimin,
tıkanık noktalara
gelmesine veya
yaklaşmasına
sebep olabilecek
iletişim
engellerinin
ortadan
kaldırılması
gerekiyor,
demektir.
YORUM
ETKİLİ
21
Onu, beğenmediğiniz yˆnleri ile
kabullenelim, ama beğenmediğiniz
yˆnlerinin de nedenleri ile aÁıklayalım.
Çocuğumuzla sağlıklı bir
iletişim kurabilmek için;
n Yıkıcı eleştirilerden kaçınmalı, yapıcı ve olumlu
yönde tavsiyelerde bulunmalıyız.
n Ertelemeyelim.
n Suçlayıcı ifadeler kullanmayalım.
n Onu, beğenmediğiniz yönleri ile kabullenelim, ama beğenmediğiniz yönlerinin de nedenleri ile açıklayalım.
n Çocuğumuzda güçlü bir
istek uyandırmaya çalışalım.
n Onu yüreklendirelim.
n Çocuğumuza karşı iyi bir dinleyici olalım. Onu kendinden bah-
22 YORUM
ETKİLİ
setmesi için cesaretlendirelim.
n Onunla iyi bir iletişim başlatmak
için ilgilendiği şeylerden bahsedelim.
n Onun fikrine saygı gösterelim ve
asla “Sen anlamazsın” demeyelim.
n Eğer hatalıysak bunu açık yüreklilikle
ifade edelim.
n Empati kuralım, yani onun duygularını anlamaya çalışalım.
n Konuşmaya içten bir iltifat ve övgüyle
başlayalım.
n Emir vermek yerine sorular soralım.
n Gerektiğinde gururunu kurtarmasına
izin verelim.
n Övgü ve takdirlerimizde içten ve
cömert olalım.
n Her zaman onu sevdiğinizi ve değer
verdiğinizi hissettirelim.
M. Kurtbay ÖNÜR
[email protected]
SANAL DEĞİL
GER«EK
CANAVAR
Anne-babalar
dikkat edin!
Başınızı dinlemek
iÁin Áocuklarınızı
farkında olmadan canavarın ellerine emanet
ediyorsunuz. Odasında oyun oynadığını
d¸ş¸nd¸ğ¸n¸z Áocuklarınız, psikolojisi
bozulmuş, gerÁek hayatla ilişiği kesilmiş
birer suÁ makinesine dˆn¸ş¸yor.
24 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
H
ayat yorgunu ebeveynlerin ‘kafa
dinlemek’ maksadıyla bilgisayar
başında eğlenen çocukları, ‘start
game’ komutuyla birlikte ‘şiddet’i en
son dozajında yaşıyor. Bir tuşa tıklayınca,
gerçekten, sanal âleme uçarken, ‘suç
profili’ni de beynine ve ruhuna kazıyan
bireyler haline geliyor. Türkiye’de durum
acıklı... Peki dünya ne yapıyor?.. Bilgisayarın hipnotize ettiği, kaosa, kana
ve suça susamış ‘mitolojik canavar’
olan insan nefsini fark edince, ard arda
tedbir almaya başladı. Avustralya tam
olarak 33 popüler oyunu yasakladı.
Peki biz hangi noktadayız? Neler yapılmalıyız... Uzmanlarımız biraz ‘kulak çekerek’ ikâzlarda bulundu. Türkiye’nin
sayılı psikoloji ve psikiyatristlerinden
Prof. Dr. M. Kemal Sayar, bilgisayar
oyunlarının çocuklar üzerindeki etkilerini
anlattı:
Evimizde zamanını, eğitim hayatını ve
ruhunu oyuna teslim etmiş çocuklarımız
var. Oyun bağımlısı çocukların, hemen
hepsinde sosyal, psikolojik kayıplar ve
aile içi çatışma artıyor, ebeveynlerine
de düşman oluyor. Gerçek hayatın sorumluluğundan uzaklaşıyorlar. Değişikliği
gözlemleyen aile endişelenmeye ve
söz konusu oyunları yasaklamaya başlayınca, işin vahameti artıyor. Bağımlı
çocuklar için ‘yasak’, anne-baba-çocuk
ilişkisini bozuyor. Oyuncu gençlerde
‘sorumsuzluk’, ‘yalnızlık’, ‘sosyal yalıtım’,
‘saldırganlık’ gibi duygusal ve davranış problemi görülüyor. Öz güvenleri düşük, sosyal endişe ve
dengesizlik düzeyleri yüksek oluyor.
ZEKİ ÇOCUKLAR TUZAKTA!
Bu oyunlar zeka düzeyi aşırı gelişmiş
olan çocukları bağlıyor. Şehir hayatı
zeki çocukların enerjilerini boşaltma,
zekâlarını kullanma, kendilerini ifade
etmede ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Her
anlamda sıkışmışlık yaşayan çocuklar,
tıkalı kaldıkları 100-150 metrekare evlerde, sınırsız bilişim dünyasında kayboluyor. Kendilerini orada ifade ediyorlar.
KONUŞ, HİSSET VE DİNLE
Çocukların korkunç tuzaktan kurtulması
için, aile büyüğü bilinçli olmalı. Anne
ve baba çocuğunun karanlık bir kuyuda
olduğunu görmeli. Onunla iletişim kurmalı. Dokunmalı, konuşmalı, hissetmeli,
dinlemeli... İlgilendiğini hissettirmeli.
Halı saha maçı, sinema, basketbol ilgi
alanı neyse, sosyal faaliyetler organize
etmeli.
TEKNOLOJİK TUZAK!
Artık yetişkinler gözünü açmalı...
İstanbul’da Hakan ile Almanya’daki
Hans aynı oyunu paylaşıyor. Oyunda
kişiler ruhsal ve psikolojik bağlantıya
geçiyor. Biz buna ‘Yarıcanlı etkileşim’
diyoruz. Kullanıcı genç, karşısında hastalıklı, sağlıklı bir tip mi var? Bilmiyor.
Karşı taraf, çocuğun zafiyetini kullanarak,
‘kademe yükseltmek’ ve ‘zafer’ vaadiyle
tavizler isteyebiliyor. Böylece, oyun tuzağa dönüyor
ÜRKÜTEN DEĞİŞİM!
Bir çocuk bilgisayar başında nasıl
değişir?... Önce bağımlı çocuk
çevresinden kopar. Oyun içinde
‘cesur ve atak’tır. Gerçek hayatta
‘ürkek ve içine kapanık’. Gerçek
dünyanın ötesinde sanal bir dünya
kurup, burada yaşar. Yeni dünyasının kuralları, gerçek hayatla çatışır.
Hakiki birey, hayal bir karaktere
bürünür. Artık bağımlı için hayat
sıkıcı ve streslidir. Artık o bilgisiz,
ürkek, içine kapanık ağır paranoyalar, bazen şizofrenik patlamalar
yaşayan psikolojisi harabeye dönüşen
bir gençtir.
YORUM
ETKİLİ
25
EV Mİ TIMARHANE Mİ?
Oyunla hipnotize olmuş çocuk, ailesini
oyunda ilerlemeye engel görüyor. Ebeveynlerini yaralayan, eşyalarına zarar
verenler var. Bu tür hasta bağımlılar
için Japonya, Hollanda, ABD gibi ülkelerde tedavi ve rehabilitasyon merkezleri kuruldu. Türkiye’de böyle bir
merkez açmalı. Yoksa bu oyunlar gelecek neslimizi yutacak
AİLEDEKİ TEHLİKE!
Bazı oyunlar gençlerimizin cinayet, hırsızlık, uyuşturucu kaçakçılığı gibi faaliyetlerde bulunup, kademe yükseltip,
mafya babalığı tahtına oturmaları için
çabalamasını sağlıyor. Cinayet, gasp,
kumar gibi suçların provasını ruhunda
yaşıyorlar. Bu provalar tatmin etmeyince,
aktiviteleri gerçek hayata yansıtmaya
başlıyorlar. Suç dünyasının içinde olmak
oyun ve eğlenceye dönüşüyor. Ve suç
şebekeleri ve organize örgütler, evinin
odasında masumca ve sessizce oturan
çocuklardan çıkabiliyor. Çünkü vicdan
ve hissiyat yok oluyor.
ÇOCUKLARINIZI NASIL KORUYACAKSINIZ?
l Çocuğunuzun bilgisayarı herkesin kullandığı ortak bir alanda ve odada
bulunsun.
l Bilgisayarın ekranı ebeveynin takip edebileceği noktalardan görünsün.
l Çocuğunuzun interneti bir bilgi alma aracı olarak görmesini sağlayın.
l Online oyunlarda kimlerle bağlantı kurduğunu
öğrenin.
l ‘Benim evlâdım, bilgisayarda sessiz sessiz oturuyor’ demeyin. Çünkü o
anda dehşet verici oyunlarla zehirleniyor olabilir. Takip edin.
l Anne-baba olarak çocuğunuzu dinleyin ve onunla daha çok iletişim ve
duygusal bağlantı kurun.
l Çocuğunuzun sosyal hayattaki fiziksel ve zihinsel aktivitilerini artırın.
l En önemlisi çocuğunuzun manevi dünyasının
gelişmesi için inanç eğitimi verin.
l Gergin bir aile ortamı, çocukları sizden uzaklaştırır. Tartışmadan kaçının!
26 YORUM
ETKİLİ
Şaban YILMAZ / REHBER ÖĞRETMEN
SINAVLARA
HAZIRLIK
Sınavlarına hazırlık aşamasında iyi
konsantrasyon ve motivasyon,
başarının en önemli unsurudur.
Bu nedenle öğrenci
kendini olumsuz
etkileyecek duygu ve
düşüncelerden
uzaklaşmak
zorundadır.
S
ınava hazırlık aşamasında, gençlerin ilgili ve anlayışlı aile ihtiyaçları
daha da artmaktadır. Sınav kaygısı yaşayan gençlerin kaygılarının sadece sınavla ilgili olduğunu düşünmek
yersiz olur. Bu gençlerle yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kaygının
temel sebebi ,gencin çevresi tarafından
olumsuz olarak algılanma korkusudur.
Gençlerde başarısızlık korkusu yanında,
başta ailesine, akabinde akraba, komşu,
arkadaş gibi kişilere ne diyeceği endişesi
de başlar. “Başarısız, tembel, beceriksiz,
Hiçbir öğrenci sınavlara
başarısız olmak için
girmez, dolayısıyla
başarısızlıktan ziyade,
öğrencinin başarılı
olduğu noktaları
vurgulamak ve onları
yüreklendirmek yararlı
olacaktır.
28 YORUM
ETKİLİ
hatta kafası çalışmayan” bir insan olarak
değerlendirileceği düşüncesi,gençte
aşırı baskı oluşturur. Yoğun olarak kaygı
yaşamaya başlar. Yoğun kaygı, öğrenme sürecine, olumsuz etki eder.
Sınavlarına hazırlık aşamasında iyi konsantrasyon ve motivasyon, başarının
en önemli unsurudur. Bu nedenle öğ-
renci kendini olumsuz etkileyecek duygu
ve düşüncelerden uzaklaşmak zorundadır. Bunu, tek başına gerçekleştirmesini beklemek haksızlık olacaktır. Bu
noktada aile ve okul, öğrencinin yanında
olmak zorundadır. Gencin, "başarısız
olursam aileme ne derim?" "Tanıdıklarım
benim hakkımda ne düşünür?" "Sonra
onların yüzüne nasıl bakarım?" gibi so-
Sayı
12
rulardan arındırılması gerekir.
Bazı aile ve öğretmenler bu gibi düşüncelerin gençlerde sorumluk duygusunu geliştireceğini, dolayısıyla öğrencinin derslerine daha çok çalışacağını
zannederler. Fakat araştırmalar göstermiştir ki, bu gibi düşünceler kaygı düzeyini daha fazla arttırmaktan ve öğrenmeyi olumsuz etkilemekten, dolayısıyla da sınavlarda başarısız olmaktan
başka bir işe yaramaz. Hiçbir öğrenci
sınavlara başarısız olmak için girmez,
dolayısıyla başarısızlıktan ziyade, öğrencinin başarılı olduğu noktaları vurgulamak ve onları yüreklendirmek yararlı
olacaktır. Sınava hazırlanan gence yardım konusunda aile bireylerinin en çok
dikkat etmeleri gereken nokta, her fırsatta, ona değerli olduğunu hissettirmek
ve sınavda başarılı olsa da, olmasa da
bunun kendileri açısından değişmeyeceğini vurgulamaktır.
lentilerinizi direten konumda olmaktan
kaçınmalı, çocuğunuzun yetenek ve
ilgileri konusunda ileriki yıllarda başarılı
olabileceği mesleği seçmesinde destekleyici olmalısınız.
Çocuğunuzun sizden farklı bir birey
olduğunu, onun da kendine özgü
istek ve beklentilerinin olduğunu unutmayınız!
Çocuğunuzla sürekli
iletişim içinde olmalı,
sadece başarılı
olduğunda değil, her
zaman yanında
olduğunuzu
hissettirmelisiniz.
Kaygının yüksek olmasının olumsuz
etkileri olmakla beraber, kaygısızlığın
da öğrenmedeki olumsuz etkileri göz
ardı edilemez. Bu sebeple dengeleri
iyi yakalamak gerekir. “Devamlı çalış,
hiç çalışmıyorsun, bu gidişle sen beceremezsin” demek ne kadar yanlışsa,
“sen nasıl olsa yaparsın, boş ver, bu
kadar üzerinde durma” gibi söz ve
davranışlar da o kadar yanlıştır. Ayrıca
"Bence ,sen en iyi yerlere layıksın, senin
kazanamaman gibi bir ihtimal düşünemiyorum." gibi sözler de başta ona
destek verir gibi görünse de ,sonuçta
kaygı düzeyini yükselttiği için zararlı
olabilir.
Sonuç olarak ailenin gence, doğru ve
motive edici bir yaklaşım içinde olması
gerekir. Çocuğunuzla sürekli iletişim
içinde olmalı, sadece başarılı olduğunda
değil, her zaman yanında olduğunuzu
hissettirmelisiniz. Ona çalışabilmesi için
gerekli maddi ve manevi olanakları
sağlamalısınız. Onun yetenek ve kapasitesini en iyi şekilde değerlendirmeli
ve beklentilerinizi bu objektif değerlendirmelere göre ayarlamalısınız. Dershane
ve okulla devamlı işbirliği içinde olmalı,
gerektiğinde yapılması gerekenler konusunda yardım almalısınız. Meslek
seçimi konusunda kendi istek ve bekYORUM
ETKİLİ
29
Hatice Bilici - EĞİTİMCİ
ONLAR BÜYÜRKEN
Büyürlerken zamanı bile fark edemeyiz, kendimizden pek çok şeyi feda ederiz,
onlar için her şeyden çabucak vazgeçeriz. Ama bazen istesek bile masum
gördüğümüz hatalardan dönemeyiz. Oysa bize masum gözüken bu hatalar
çocuklarımızda kalıcı hasarlar bırakabilir. Bunlardan en önemlisi de yalan
söylemektir. O, çok masum bulduğumuz, kimseye zararı dokunmadığını
düşündüğümüz küçücük yalanlar var ya...
34 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
Ç
ocuklarımız, kendimizden daha
değerli görebildiğimiz yegane
varlıklar. Yuvamızın neşe kaynağı,
umutlarımız, yarınlarımız, hayallerimiz,
geleceğimiz, her şeyimiz… Büyürlerken
zamanı bile fark edemeyiz, kendimizden
pek çok şeyi feda ederiz, onlar için her
şeyden çabucak vazgeçeriz. Ama bazen istesek bile masum gördüğümüz
hatalardan dönemeyiz. Oysa bize masum gözüken bu hatalar çocuklarımızda
kalıcı hasarlar bırakabilir. Bunlardan en
önemlisi de yalan söylemektir. O, çok
masum bulduğumuz, kimseye zararı
dokunmadığını düşündüğümüz küçücük yalanlar var ya... Bir süre sonra bizimle büyüyen çocuğumuz için de doğal hale gelebiliyor.
Belirli yaşlarda çocuklarımızın öğrenme
yeteneğinin aslı taklitçilik esasına dayanır.
Özellikle ilk çocukluk döneminde model
olan anne, babadır. Onların yaptıkları
davranışlar hep doğru olarak algılanır.
Onlar ebeveynlerinden ne görürlerse
onu taklit ederler. Zira annesi ,kapıya
gelen komşusuna “Dolapta hiç domates kalmamış komşu “diyor. Çocuk
dolaptaki domatesleri neden vermediğini sorunca da “Çocuklar her işe
karışmaz.” cevabını veriyor. Babası işten
geldiğinde telefon çalıyor, oğluna “Arayana babam daha işten gelmedi de”
diyerek çocuğu yalan söylemeye kendi
teşvik ediyor. İşte bize masum gözüken
bu “küçük yalanlar!” zamanla çocuğun
karakterinin bir parçası olabiliyor. Bir
süre sonra çocuk okulda öğretmenine,
arkadaşlarına çok rahatlıkla yalan söyleyebiliyor, ve bunu alışkanlık haline
getirebiliyor. Ailesine şikayetler gelmeye
başlayınca “Bu çocuk , yalan söylemeyi
kimden öğrendi ” diyerek sebep aranmaya başlanıyor.
Bizim onlara ya da başkalarına söylediğimiz yalanlar, onların da yalan söylemeye alışmalarında etkili olacaktır.
Özellikle, anne babaların tutumlarında
ve alışkanlıklarında titiz olmaları gerekir.
Yaptıklarımız masum gibi görünse de
çocuklarımızın bunları nasıl algıladıkları
çok önem taşımaktadır. Karşımızdaki
kişiye herhangi bir konuda dürüst davranmak ve bunu hayat şekli haline getirmek çocuklarımızın yalansız yetişme-
Kim Demiş ki Çocuk
Küçük Bir Şeydir,
Bir Çocuk Belki en
Büyük Şeydir!
A. Hamit
sine büyük destek sağlayacaktır. Arkadaş çevresinde ya da okul ortamında
çocuk yalanla karşılaştığında nasıl davranması gerektiğini ailesinden öğrenir.
Anne babanın, bu durumda takındıkları
tutum çocuk için temel oluşturacaktır.
Kötü örnek olabilecek arkadaşlardan,
bu konuda nasıl sakınması gerektiğini
de çocuklarımıza biz öğreteceğiz. Hayatta yaşadığı tecrübelerde ona yardımcı
olmak, sorunları aşmasında ona destek
sağlamak ve her davranışımızla iyi bir
model oluşturmak çok önemlidir. Türkçemizde güzel bir söz vardır: “Ağaç
yaşken eğilir.” Çocuklarımızı aile ortamında titizlikle yetiştirirsek, onları dış
etkenlerden korumamız kolay olacaktır.
Aile, çocuğun ilk okulu, anne baba ise
ilk öğretmenleridir. Bu nedenle her konuda dürüstlüğü öğreten ve örnek olan
anne-babalar, örnek bireyler yetiştireceklerdir. Çocuk hayatın hangi döneminde olursa olsun, ailesinden iyi şeyler
öğrendiyse sorunları aşmayı başaracaktır. Evladını yetiştirirken ona “problemleri çözme yöntemlerini” de öğreten
ailelerin çocukları yıkılmadan ya da
yalan gibi hatalı davranışlarda bulunmadan önlerine çıkan engelleri aşabileceklerdir.
Unuttuğumuz ya da gözden kaçırdığımız bir şey var: Yalan masum
değildir,masum olan çocuktur.
Türkçemizde güzel bir
söz vardır: “Ağaç
yaşken eğilir.”
Çocuklarımızı aile
ortamında titizlikle
yetiştirirsek, onları dış
etkenlerden korumamız
kolay olacaktır.
YORUM
ETKİLİ
35
Psk. Esin ÖZER
Sorumluluk Almanın
!
Vakti
Geldi
S
orumluluk: “Kişinin kendi davranışlarının veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın
sonuçlarını üstlenmesi, mesuliyet” olarak
tanımlanmaktadır. Sorumluluktan bahsederken kişinin kendi davranışları veya
yetki alanına giren olaylardan bahsedilmektedir. Ergenlerle ilişkide, anne
babanın, hem sorumluluklarını yerine
getirmesi hem de ergenden sorumluluklarını yerine getirmesini istemesi, ergenin kendisini bir “birey” olarak hissetmesini sağlayacaktır.
Ergenlik hem bir değişim/dönüşüm
dönemi hem de soyut düşünmenin
başladığı dönemdir. Bir başka deyişle
ergenlik dönemi merak etme, sorgulama, bir birey olarak kendine özel de-
30 YORUM
ETKİLİ
Anne ve babamızın biz
her ne kadar Áocuk
olarak kalmak istesek
de s¸rekli sˆylediği şu
sˆz¸ hangimiz
unutabilir ki: Artık senin
de sorumlulukların var.
Ergenliğe hoş geldiniz.
ğerler ve yorumlama becerisinin başladığı yaşlardır. Öyleyse sorumlulukları
için de ergen kendi sınırlarını çizmek
ve kendi fikrini belirtmek isteyecektir.
Bugüne kadar büyüklerinden aldığı bilgileri, kendisi yorumlayarak ve değerlendirerek kendi yolunu bulmaya çalı-
şacaktır. Ergenler bu dönemde hemen
her konuda olduğu gibi bir ikilem içine
girerler. Bir yandan belirli sorumlulukları
alarak kendilerini göstermek, kendi
başlarına karar vermek, özgürlüklerini
kazanmak isterler. Öte yandan ise, bu
yeni dönemin bilinmezliklerinin getirdiği
başaramama, olumsuz eleştirilme riskinden kaçmak için sorumluluk almak
istemezler. Kısaca çocuk kalmanın rahatlığıyla, ergen olmanın haklarını almak
için kazanmaları gereken yeni sorumluluk becerileri arasında gidip gelebilirler.
Ergenler, hepimizin bildiği gibi nasihatlerden hoşlanmazlar. Dolayısıyla sorumluluklarının, yapmaları gerekenlerin
sık sık hatırlatılması onları öfkelendirebilir.
Çünkü onlar sorunlarını kendilerinin çözebileceğine inanır ve bu nedenle baş-
Sayı
12
Ergenler bu dˆnemde
hemen her konuda
olduğu gibi bir ikilem
iÁine girerler. Bir
yandan belirli
sorumlulukları alarak
kendilerini gˆstermek,
kendi başlarına karar
vermek, ˆzg¸rl¸klerini
kazanmak isterler. ÷te
yandan ise, bu yeni
dˆnemin
bilinmezliklerinin
getirdiği başaramama,
olumsuz eleştirilme
riskinden kaÁmak iÁin
sorumluluk almak
istemezler.
!
Ergenlik
dˆneminde
problemler
başlar.
kasının akıl vermesine dayanamazlar.
Ama aynı zamanda sınırlarını oluşturmak
ve sorumluluklarını tanımlamak için bilgi
ve kriterlere büyük bir açlık duymaktadırlar.
İlgileri ve duyguları doğru mu, yetenekleri
çevresi için bir anlam ifade ediyor mu,
okulla ilgili sorumluluklar kendisine mi
ait, kendilerinden ve başkalarından
neleri bekleyebilirler, birilerinden bir şey
istemek zayıflık mı, hangi sorumlulukları
alarak çevresinde tanınabilirler? Bu soruların cevaplarını tek başına bir ergenin
bulması, her zaman zor olmuştur. Ergen
kendi sorumluluklarından ve haklarından
oluşan bir sınırı ancak çevresi sorumluluk
ve haklarını bilirse oluşturabilir.
Sorumluluklarına sahip çıkması ise ilişki
kurduğu kişilerle uygun bir iletişim tarzı
kurarsa mümkün olur. Anne babalar
ergenlerle ilişkilerinde onların sorumluluk
almalarını desteklemek için öncelikle
kendi sorumluluk ve haklarını tanımlamalıdır. Genel bir ifadeyle anne babaların
sorumluluklarından bahsedecek olursak;
çocuklara, gençlere rehber olmak,
onları tehlikelerden korumak, gençlerin
ihtiyaç duydukları bilgileri vermek, yetenek ve ilgilerini desteklemek, sosyal
!
«ocuğunuzun
sizi ˆrnek
aldığını
unutmayın
YORUM
ETKİLİ
31
ortamda uygun davranış becerilerini
göstermek, öğretmek olarak özetlenebilir.
Anne babalar çocuklarıyla ilişkilerindeki
sorumluluklarını yerine getirmede zaman
zaman ikileme düşebilirler ya da nereden başlayacaklarını bilemezler. En
başta model olarak, istenen davranışları
anne baba olarak önce kendileri sergilemelidirler. Nasihat ederek değil,
sohbet ederek çocukların/gençlerin isteklerini müdahale etmeden dinleyerek,
(bir sorun olduğunda gencin ne yaşadığını, düşündüğünü, hissettiğini anlamaya çalışarak), çocukların yapabileceklerini/yapması gerekenleri onların
yerine yaparak değil; beklentileri ve nedenlerini onlarla paylaşarak, tutarlı ve
kararlı bir tutum kullanarak (kendi duygu
ve düşüncelerini açıkça gecikmeden
ifade ederek), ergenin kendisiyle ilgili
karar sorumluluğunu almasına izin vererek, saygı göstererek, teşvik etmelidirler. Çocuğun para, zaman kullanma
becerisini kazanmasını sağlayarak (haftalık ya da aylık belli miktarda harçlık
vererek bu sağlanabilir) anne babalar
sorumluluklarını yerine getirebilirler.
Anne babaların çocuklarına karşı sorumlulukları olması ne kadar doğalsa
beklentileri, bu ilişkide hakları olması
32 YORUM
ETKİLİ
da bir o kadar doğaldır. Zaten ergenin
de bu yönde bir beklentisi vardır. Anne
baba ergenden isteklerini/haklarını belirtirse ergen de kendi sorumluluk ve
haklarını tanımlama becerisini kazanacaktır. Anne babalar çocuklardan isteklerini, onlarla ilişkilerinde hakları olduğunu aşağıdaki noktaları dikkate alarak gösterebilir.
Yaşanan bir durumla ilgili duygusunu,
beklentisini, isteğini net olarak ifade
ederek, çocukların/gençlerin yaptığı bir
davranıştan nasıl etkilendiğini, bu davranışın kendisinde neye sebep olduğunu söylemelidirler (örneğin, sen okulda arkadaşlarınla sorun yaşadığında
okula gelmek zorunda kalıyorum, zaman
kaybediyorum, öfkeleniyorum ya da
kızıyorum gibi...). Anne baba olarak
kendinize zaman ayırarak (unutmayın
siz güçlü ve enerji dolu olmazsanız ne
kendinize ne çocuğunuza yararlı olabilirsiniz), çocuğunuzla birlikte eğlenerek
(onunla ders çalışmak yerine birlikte
maça giderek, sinemaya giderek
vb.../çünkü ders onun sorumluluğudur.),
çocuğunuzun kararlarında onun işine
yarayacak bilgileri sunarak; (çocukların
yetenek ve ilgilerini geliştirebilmeleri
için bilginizi, deneyiminizi “yönlendirme
ve zorlama” yapmadan paylaşmak,)
gibi yaklaşımlar yararlı olacaktır
Psikolog Fatmanur KULAÇOĞLU
Artık Onunda Bir
Mesleğe İhtiyacı Var
Meslek seÁimi kişinin hayatı boyunca yapacağı en ˆnemli seÁimlerden
biridir. Birey, mesleğini seÁmekle yaşayacağı Áevreyi, bir anlamda
ekonomik durumunu, ilişkide bulunacağı insanları da seÁmiş
olmaktadır.
36 YORUM
ETKİLİ
Sayı
12
O
kul çağı, meslek seçimi açısından önemli kararların verildiği
bir dönemdir. Kişi, anasınıfından
lise yıllarına kadar geçen süreç içinde,
kendine en uygun meslekler konusunda
bilgilendirilir. Meslek seçimi, kişinin
hayatı boyunca yapacağı en önemli
seçimlerden biridir. Meslek seçimi yapılırken, bir anlamda, gelecekteki ekonomik durum ve ilişkide bulunulacak
insanlar da seçilmektedir. Ergenliğin
başlarında “buluğ çağı” dediğimiz hızlı
büyümeyi içeren dönemin getirdiği
uyum problemleri, ergenlerin meslek
seçiminde sağlıklı kararlar vermesini
önemli ölçüde etkilemektedir. Bu doğrultuda, ergenler okul ve meslek seçi-
minde bilgilendirilmeye ve rehberliğe
ihtiyaç duyarlar. Onların kendi ilgi, yetenek, kişiliklerini tanımalarını sağlamak
ve meslekler dünyası hakkında bilgi
vermek daha sağlıklı kararlar almalarını
sağlar.
Okulda Mesleğe Yöneltme;
Okullarımızın, öğrenci yetiştirmekteki
esas işlevi öğrenciyi hayata ve mesleğe
hazırlamaktır. Bu doğrultuda yapılan
çalışmalar, anaokulundan yükseköğretime doğru farklılık gösterir.
Okul öncesinde
Mesleğe Yöneltme;
1) 4–6 yaşlarında çocuğa, günlük hayatında ilişkide olduğu insanların mesleğinden başlayarak, yakın çevresindeki
meslekleri, rol oynama ve pandomim
yöntemiyle tanıtmak.
2) Çalışma ile para kazanma arasında
ilişki kurdurmak.
3) Yardım etme, kendini geliştirme, işbirliği yapma gibi değerlerle, çalışma
arasında ilişki kurarak, çalışmaya verilen
önemi artırmak.
4) Meslekler hakkında önyargı oluşturmadan, her mesleğin insan yaşamı
için önemine işaret etmek.
5) Mesleki çalışmaların verimli olabilmesi
için sahip olunması gereken, zamanı
kullanma, bir işi sonlandırma, dürüst
olma gibi, iş yaşamındaki değerleri öğretmek.
Ergenliğin başlarında buluğ Áağı
dediğimiz hızlı b¸y¸meyi iÁeren
dˆnemin getirdiği uyum problemleri,
ergenlerin meslek seÁiminde sağlıklı
kararlar vermesini ˆnemli ˆlÁ¸de
etkilemektedir. Bu doğrultuda,
ergenler okul ve meslek seÁiminde
bilgilendirilmeye ve rehberliğe ihtiyaÁ
duyarlar.
YORUM
ETKİLİ
37
÷ğrenci yetiştirmekteki esas işlev; ˆğrenciyi hayata ve mesleğe hazırlamaktır. Bu
doğrultuda yapılan Áalışmalar, anaokulundan y¸ksekˆğretime doğru farklılık gˆsterir.
İlköğretim Birinci Kademede Mesleğe Yöneltme;
1) Öğrencileri çalışma alanlarını tanımaları
için eğitmek, çalışma alanlarının birbirinden farklarını anlamalarını sağlamak.
2) Mesleklerin birbirleri ile etkileşim içinde
olduğunu anlamalarını sağlamak.
3) Bir hizmetin veya bir ürünün çeşitli
meslek mensuplarının işbirliği içinde
nasıl ortaya konduğunu anlamak, bunun
için fabrikaları veya büyük firmaları
ziyaret etmek.
4) Ders konuları ile meslekler arasındaki
ilişkileri fark edebilmek.
5) Meslek edinmenin ve çalışmanın
para kazanmak dışındaki temel amaçları
hakkında farkındalık geliştirmek.
6) Meslek yaşamının daha etkin ve verimli geçebilmesi için okul öncesinde
kazandırılmaya başlanan çalışkan ve
üretken olma, zamanı değerlendirme,
sebatkâr olma, başarılı olma, işbirliği
yapma gibi değerleri pekiştirmek.
İlköğretim İkinci Kademede
Okula ve Mesleğe Yöneltme;
1) Derslerle meslekler arasındaki ilişkileri
anlayabilmeleri için, branş öğretmenleri
tarafından yönlendirilmek.
2) Fen bilimleri, sosyal bilimler, ekonomi,
sanat gibi mesleki alanları tanıtmaya
devam ederek kendi kişisel özellikleri
ile mesleki alanlar hakkında düşünmelerini sağlamak.
3) Çevrelerindeki insanlarla görüşerek
iş alanı ve meslekler hakkında bilgi
toplamalarını sağlamak.
4) Sekizinci sınıftan
sonra gidilebilecek
ortaöğretim
kurum-
38 YORUM
ETKİLİ
ları hakkında bilgi sahibi olmaları için
tanıtıcı programlar hazırlamak.
5) Hangi ortaöğretim kurumuna devam
edeceğine öğrencinin kendisi, velisi ve
sınıf öğretmeni ile birlikte karar vermek.
6) Çalışma yaşamını tanıyabilmeleri
için, çeşitli mesleklerle ilgili kısa süreli
gözlemler yapmalarını ve bu gözlemlerini
sınıftaki arkadaşları ile paylaşmalarını
sağlamak.
Lisede okula ve
Mesleğe Yöneltme;
1) Kendilerine en uygun olan dallara
ayrılabilmeleri için yönlendirmek.
2) Lisede okuyacağı dallarla, yükseköğretimde okuyacağı programlar arasındaki bağlantıya dikkat etmek.
3) Kendisine en uygun olan yükseköğretim programlarının neler olabileceği
konusunda rehberlik etmek ve mesleki
danışmanlık yapmak.
4) Üniversite sınavı öncesi dolduracağı
tercih bildirim formunu hatasız olarak
hazırlayabilmesi için öğrenciye rehberlik
etmek.
5) Ders öğretmenlerinin her birinin ders
konuları ile doğrudan ilgili olan meslekleri tanıtmalarını, böylelikle
öğrencilerin meslek çeşitleriyle ilgili sözcük dağarcıklarının genişlemesini
sağlamak.
6) İş tecrübesi kazanmak için yaz aylarında ve hafta sonları kısa süreli çalışmaları için öğrencileri teşvik etmek.
7) Bir yükseköğretim programına giremeyen öğrencilerin hangi mesleki alanda kısa vadeli mesleki eğitim alacağı
veya hangi işlerde çalışabileceği konusunda bilgilendirmek.
8) Hangi yükseköğretim programına
gireceği konusunda kararsız olan öğrencilere gerekirse mesleki ilgi testi uygulamak.
9) Meslekler hakkında geniş bilgi vererek, teknolojik gelişmelere ve ülke
ekonomisindeki ilerlemelere bağlı olarak,
talebi artan veya azalan meslekleri tanıtmak.
Birey için büyük önem taşıyan bu süreçte aile, okul ve öğretmenlerin (sınıf
öğretmenleri, branş öğretmenleri ve
rehberlik uzmanları) bir araya gelip,
yönlendirmede yardımcı ve destek olmaları, bireyin kendisine en uygun mesleği seçmesinde en kritik noktadır.
Psk. Esin ÖZER
«OCUĞA
MODEL OLMAK
Her anne baba Áocuğunu Áevreye duyarlı topluma
saygılı olacak şekilde yetiştirmek ister. Bu ancak
dikkat edilmesi gereken noktaları kaÁırmamakla
m¸mk¸n olabilir.
Z
aman zaman kendimizi sanki
çepeçevre şiddet ve zulümle
çevrilmiş bir dünyada yaşıyor
gibi algılayabiliriz. Şiddet ve zalimliğin
çok sık görüldüğü bir dünyada, çocuklarının daha duyarlı, iyi insanlar olarak
gelişebilmeleri, diğerlerine karşı daha
çok sevgi ve ilgi gösterebilmeleri için,
neleri yapmaları ya da yapmamaları,
nasıl davranmaları gerektiği, pek çok
anne babanın merak ettiği bir sorudur.
Elbette ki, anne - babalar çocuklarının
yaşamını etkileyen her durumu kontrol
edemezler. Çocukları, dışarıdaki şiddet
içeren dünyadan tamamen koparmak
da mümkün değildir. Buna rağmen,
çocuklarının daha şefkatli, daha adil
ve daha sorumlu olarak yetişebilmeleri
için anne-babaların yine de yapabileceklerinin olduğunu söyleyebiliriz.
İnsanlar, bazen çocukların, dünyayı ve
insanları, yetişkinlerin bildiği şekilde "bilemedikleri"ni düşünürler. Onların, dünyayı kendilerine göre, kendi bakış açılarıyla değerlendirdiklerini sanırlar; acaba
bu ne kadar gerçektir?
Bir zamanlar araştırmacılar, diğer insanlara yönelik gerçek bir şefkat ve ilgi
duygusunun, yetişkinliğe doğru ortaya
çıktığına inanırlardı. Bugünlerde, bu
inancın doğru olmadığı, insanın kendini
bir başkasının yerine koyma (empati)
ve ilgiyle karışık endişelenme duygularının çok daha küçük yaşta görüldüğü
saptanmıştır Örneğin, bir anne, eşiyle
yaptığı bir tartışma sonucunda ağlamaya
başladığında, daha 21 aylık olan kızı
40 YORUM
ETKİLİ
yanına gelip, kucağına oturmuş ve annesine fiziksel şefkat gösteren davranışlar içine girmiş. Anne, "Minik kızım
uzandı ve beni alnımdan öptü. O dakikada tüm üzüntüm ortadan kalktı ;
ben de ona sarıldım. Daha sonra yüzünde bir tebessüm oluştu. Rahatlamıştı." sözleriyle ifade etmektedir.
Pek çok çalışmada, çocukların ister
sınıf arkadaşları, ister komşu, ister bir
yabancı olsun, acı çeken insanlardan
hemen etkilendikleri görülmüştür. Ayrıca,
çocukların hayvanlara yönelik, sanki
doğuştan getirilmiş bir yakınlıkları olduğu,
çok iyi bilinir. Yeni doğan bebeklerin
bulunduğu kliniklerde, bir bebek ağla-
maya başladığında, diğerlerinin de ağlamaya başlaması, belki de bu ilgi ve
duyarlılığın ilk işaretleridir.
Anne-babalar neler yapabilir?
Neler hissettiğinizi bilmelerini sağlayın.
Yapabileceğiniz en önemli şey, çocuklarınızın sevgi, şefkat ve sorumluluk
duyguları içinde davranmalarının, sizi
ne kadar mutlu edeceğini onlara açıkça
söylemenizdir. Çocuğunuzun düşüncesiz ve acımasız bir davranış içine
girdiğini gördüğünüzde hemen müdahale edin ve bu şekilde davranmasını
Sayı
12
Anne - babalar Áocuklarının yaşamını etkileyen her durumu kontrol edemezler.
«ocukları, dışarıdaki şiddet iÁeren d¸nyadan tamamen koparmak da m¸mk¸n
değildir. Buna rağmen, Áocuklarının daha şefkatli, daha adil ve daha sorumlu
olarak yetişebilmeleri iÁin anne-babaların yine de yapabileceklerinin olduğunu
sˆyleyebiliriz.
istemediğinizi söyleyin. Çocuğunuzla
konuşurken içten ama kesin bir dil kullanın. Üzerinde durduğunuz şey onun
kişiliği ya da herhangi bir özelliği değil,
yapmış olduğu ve dikkatinizi çeken
davranışı olsun. Diğer deyişle, "İyi çocuklar böyle yapmaz!" ya da “Kötü bir
çocuksun!” yerine, “Yaptığın (davranış)
iyi bir davranış değil” deyin. Olumlu ve
ilgi- sevgi içeren davranışları için de
aynı yaklaşım geçerlidir. Onlara bu tür
davranışlarının sizi ne kadar mutlu ettiğini
coşkulu bir şekilde ifade edin. Örneğin,
“Biraz önce düşen arkadaşının yanına
gidip, ona yardım ettiğini gördüm. Ne
kadar iyi bir davranış yaptın! Çok hoşuma gitti, gururlandım!” diyebilirsiniz.
Hangi tür davranışları onayladığınız,
hangilerini onaylamadığınız konusunda
çocuklarınızla açık, dürüst ve kesin ko-
nuşun. Cümlelerinizi kısa ve konu ile
ilgili tutun. Önemli olan onların suçluluk
duymasını değil, bir şeyler öğrenmesini
sağlamaktır.
Onlar için iyi modeller olun
l Çocukların şefkatli olmalarına yardımcı olabilmek için anne-babalar, iki
açıdan model olabilirler: Bunlardan biri
diğerlerine karşı, ikincisi de çocuğunuza
YORUM
ETKİLİ
41
karşı gösterdiğiniz şefkatli davranışlardır.
l Sizin davranışlarınız, laf olarak söylenenlerden daha etkili olur.
l Eğer siz kendiniz, tutarlı olarak sevgi
ve şefkat dolu biriyseniz, çocuklarınızın
da bu şekilde yetişmesi olasılığı daha
yüksektir. Çocuklar nasıl davranacakları
konusunda ipuçları almak üzere annebabalarını ve diğer yetişkinleri gözlerler.
l Şunu unutmayın! Eğer onlara bir
şey söylüyor ama davranışlarınızla tersini
yapıyorsanız, çocuklarınız, sizin yaptıklarınızı daha çok dikkate alacaklardır.
l Herkesin gönüllü yardım kuruluşlarına
ayıracağı zamanı ya da bağışlayacağı
parası olmayabilir. Ama tüm ailenizin,
gündelik yaşantının bir parçası olabilecek küçük “iyilikçilik” davranışları olabilir.
Bir komşunuzun bir ricasını kırmamak,
onlar istemeden bir ihtiyaçlarını önceden
görmek, incinmiş bir hayvanı korunaklı
bir yere çekmek, evsiz bir insana biraz
para verip iyi bir şeyler söylemek, bir
grup ergen tarafından alaya alınmış
biri için araya girmek, caddeden karşıdan karşıya geçen bir görme engelliye
yardımcı olmak, otobüste bir yaşlıya
ya da çocuklu bir kadına yer vermek
gibi, pek çok, “ilgi-sevgi-şefkat” göstergesi olabilecek, küçük davranışlar
vardır. Çocuklarınız siz bunları yaparken
sizi izleyebildikleri gibi, kendileri de bu
işlerde rol alabilirler.
l Çocuklarınızın çevresinde bu tür
özellikleri gösteren kişilerin bulunmasını
ve dolayısıyla sizden başka modeller
de olmasını sağlayın.
Çocukların yaşadıkları evde kendilerini
güvende hissetmeleri, etrafında olup
bitenleri fark etmeleri ve başka insanların
sorunlarına karşı duyarlı olmaları açısından oldukça önemlidir. Bunun tam
tersi durumlarda ise, sevgi ve şefkatten
mahrum yetişmiş çocuklar kendilerini
sürekli güvensiz hissedeceklerinden,
onların sadece kendilerini korumayı,
kurtarmayı düşünmeleri, sadece kendi
ihtiyaçlarına yönelmeleri söz konusudur.
Bundan yola çıkarak söyleyebiliriz ki,
çocuklarımızın iyi insanlar olarak yetişmeleri için en önemli faktör, kendilerinin
ilgi, şefkat, iyilik dolu bir ortamda yaşamalarıdır
«ocukların yaşadıkları evde kendilerini g¸vende hissetmeleri, etrafında olup
bitenleri fark etmeleri ve başka insanların sorunlarına karşı duyarlı olmaları
aÁısından oldukÁa ˆnemlidir. Bunun tam tersi durumlarda ise, sevgi ve şefkatten
mahrum yetişmiş Áocuklar kendilerini s¸rekli g¸vensiz hissedeceklerinden,
onların sadece kendilerini korumayı, kurtarmayı d¸ş¸nmeleri, sadece kendi
ihtiyaÁlarına yˆnelmeleri sˆz konusudur.
42 YORUM
ETKİLİ
Psk. Melisa KÜÇÜK
OKUL ÷NCESİ
D÷NEMDE BİLGİSAYAR
DESTEKLİ EĞİTİM
Teknolojinin geldiği noktada artık Áocuklarımız bilgisayarla daha
okul ˆncesinde tanışıyorlar. Okul ˆncesi dˆnemde verilen eğitimlere
sağlanan bilgisayar desteği artık Áok ˆnemli.
44 YORUM
ETKİLİ
B
ilgisayar Destekli Eğitim (BDE),
bilgisayar teknolojisinin öğretim
sürecindeki uygulamalarını kapsayan bir tanımdır. Bu uygulamalar
kişiye bilgi sunmak, özel öğretmenlik
yapmak, bir becerinin gelişmesine katkıda bulunmak, olaylar arasında ilişki
kurabilmek ve sorun çözücü veri sağlamak olabilir. BDE kısaca, bilgisayarların
ders içeriklerini doğrudan sunma, başka
yöntemlerle öğrenilenleri tekrar etme,
problem çözme, alıştırma yapma ve
benzeri etkinliklerde öğrenme-öğretme
aracı olarak kullanılmasıyla ilgili uygulamalardır. BDE, uyarı ve pekiştirme ilkelerine dayanır. Bilgisayarda öğrenci
sorulan soruya karşı bir yanıt verir, bu
yanıta karşılık bir pekiştireç alır. Bu etkinlikler üzerinde sürekli çalışma, öğrenci
üzerinde davranışın gerçekleşmesine
neden olmakta ve bu da öğrenimi gerçekleştirmektedir.
Okul öncesi dönemde bilgisayar
destekli eğitimin yeri ve önemi
Bilgisayarın çocuk ve gençler üzerinde
olumlu etkileri vardır. Bilgisayar, kolaylığı
nedeniyle küçük çocuklar arasında da
yaygın şekilde kullanılabiliyor. Böylece
öğrenme eğlenceli hale geliyor. Çocuğu
merak ve rekabet duygusuyla cesaretlendirir. Çocuğun dikkatini yoğunlaştırmayı öğrenmesini sağlar. Zihinsel
gelişim, özellikle alfabenin tanınması,
kavram bilgileri, sayıların tanınması,
sayma becerisi ve ön matematik becerileri, planlama, karşılaştırma, sebep-sonuç ilişkisi kurma, hedefe ulaşma ve problem çözme yeteneğinin
gelişmesine yardımcı olur. Bilgisayar
destekli eğitim yoluyla öğrencinin, öğrendiği konuyla ilgili değerlendirmeyi
kendi kendine yapmasını sağlanır. Böylece bilgisayar, çocuğa, anlama düzeyini belirleme fırsatını tanır. Yazma
ve iletişim becerilerinin gelişmesine
katkıda bulunur. Çocuğun ilgisini çektiği
sürece, bilgisayar özgül bir öğretmen
işlevi görür. Öğrencinin okulda başarı
gösteremediği dersleri, ev ortamında
kendi kendine başarabilme olanağı
verir. Böylece okulda yaşadığı eksikliği
evde bilgisayarı sayesinde kapatacaktır.
Özellikle okul öncesi eğitim programlarında, yaşa uygun bilgisayar etkinlikleri,
el-göz koordinasyonunun gelişmesine
Sayı
12
Bilgisayarda kullanılmak ¸zere seÁilen ˆğretim
materyalinin, okul ˆncesi eğitim programını
destekleyici olup olmadığının doğru belirlenmesi
gerekiyor.
büyük katkı sağlar. Bütün bu olumlu
yanlarının yanı sıra kullanımın belirli bir
sınırı aştığı taktirde bir çok olumsuz
durumun yaşanacağı unutulmamalıdır.
Dikkat edilmesi gereken noktalar:
Eğitim için bilgisayar kullanırken ebeveyn olarak dikkat edilmesi gereken
noktalar var. Bilgisayarda kullanılmak
üzere seçilen öğretim materyalinin,
okul öncesi eğitim programını destekleyici olup olmadığının doğru belirlenmesi gerekiyor. Uygun bir yazılımın
uygunluk, etkinlik, etkililik ve verimliliği
çok önemlidir. Bunun için materyalin
alınmadan önce kısa bir ön araştırma
yapmak, hata yapmamak için iyi bir
yöntemdir. Ayrıca öğrenim materyalinin
içerdiği bilgilerin doğruluğuna, çocuğun
yaşına uygunluğuna, konuları anlatış
dilinin anlaşılır ve açık olmasına, öğrencinin dikkatini çekebilir nitelikte olmasına dikkat edilmeli. Bu tarz eğitim
materyalleri seçilirken, teknik açıdan
yeterli, içerisinde kullanma kılavuzu ile
ilgili yazılı bir dokümanın bulunması
da dikkat edilmesi gereken diğer konulardır.
YORUM
ETKİLİ
45
Psk. Elif Tuğçe EYİKOÇAK
Bebeklikten,
Ergenliğe Mutlu
Çocuk Nasıl
Yetiştirilir
A
nne ile çocuk ilişkisindeki süreklilik ve tutarlılık, çocukta temel
güven duygusunun özünü oluşturur. Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği, bebeğe verilen besinlerin ya da yapılan sevgi
gösterilerinin niceliğine değil, daha çok
anne - çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır.
Yaşamın ilk yılında, çocukla kurulan
duygusal iletişim, güven ya da güvensizlik duygularının oluşumuna neden
olur. Bu dönemde, bebeğin psiko-
46 YORUM
ETKİLİ
sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir.
Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden
doğan güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı bireylerarası ilişkilerin
temelini oluşturur. Bebek için anne,
dünyanın tamamıdır. Anne gülümsedikçe, bebek de gülümser ve karşılıklı
sıcak bir ilişki başlar. İşte bu karşılıklı
olumlu ilişki, güvenin temelini oluşturur.
Dört çeşit anne yaklaşımından söz
edebiliriz;
1- DUYARLI ANNE:
Bebekten gelen işaretlere ve iletişim
simgelerine olumlu tepki verir. Sağlıklı
bir etkileşim ortamını hazırlar.
Buna karşılık, duyarsız anne, son derece
keyfi bir yaklaşım içerisindedir; kendi
istekleri ve hayatı ön plandadır.
2-KABUL EDEN ANNE: Çocuğuna
bakma ve ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu üstlenir. Ara sıra sinirlilik
belirtileri gösterse de çocuk ön plandadır. Buna karşılık reddeden anne,
Sayı
12
Anne figürünün çocuklarının gelişimindeki rolünü asla göz ardı edemeyiz.
Annenin verdiği ilgi ve şefkat, sadece bebeklik ya da çocukluk için değil
bireylerin tüm hayatları boyunca sergiledikleri davranışlarına yön veren en
temel unsurlardır.
çocuğa karşı, sevgi ve şefkatini gölgede bırakan öfke ve içerleme duyguları ile doludur. Çoğunlukla çocuğa
sinirlenir ve ceza ile denetim sağlamaya çalışır. Çocuğunu kucağına
almaz, okşamaz. Bebekle tensel
temas kurmaz, onunla bir başkasının
ilgilenmesini sağlayarak, kendi yaşantısını sürdürür.
3-İŞBİRLİĞİNE AÇIK ANNE: Çocuğun özerkliğine saygı duyar. Nadiren
onun üzerinde denetim kurmaya çalışır. Çocuğun ihtiyaçlarını kendisinin
karşılamasına izin verir.
Buna karşılık mücadeleci anne, çocuğun o andaki psikolojik durumunu
yeterince dikkate almadan, kendi arzularını ona zorla benimsetmeye
çalışır, dayatmacıdır. Annenin isteklerinin
aşırılılığı karşısında başarısızlığa uğrayan
çocuk, bir yandan kendi gözünde değersizleşirken, öte yandan cesareti kırıldığı için, başarıya ulaşmada çaba
göstermez.
girer. Sözgelimi, mesleğini icra etmenin
mutluluğunu yaşayan ve eşiyle iyi ilişkiler
içinde olan bir annenin, çocuğuna karşı
tutumu olumludur. Buna karşılık anne,
bir şeylerden endişe duyduğunda, çocuğun hareketleri daha fazla canını sıkacaktır.
Babanın dolaylı görevlerinden biri de,
sıcak anne-çocuk ilişkisinin zeminini
hazırlayabilmektir. Yapılan bazı araştırmalara göre böyle bir ilişkinin gerisinde,
destekleyen baba faktörünün olduğu
görülmektedir. Eğer baba, sorumluluklarının bilincinde olan bir bireyse, bu
durum annenin rahatlamasına ve ço-
cuğuyla sıcak ilişkiler geliştirmesine sebep olur. Mutlu ve huzurlu çocuklar yetiştirebilmek için öncelikle mutlu ve huzurlu bir aile ortamının olması gerekir.
İnsanların zihninde, çalışan annelerin
yetersiz olduklarına dair inançlar vardır;
fakat çalışan ve zamanını doğru kullanan
anne için böyle bir yetersizlik söz konusu
değildir. Çalışan ve ekonomik bağımsızlığı
olan anne, suçluluk duygusuyla çocuğu
şımartmadığı takdirde, ideal anne olma
yolundadır. Yeter ki, geri kalan zamanını
çocuğuyla geçirmiş olsun. Önemli
olan zamanın çokluğu değil, kaliteli zamanın birlikte geçirilmesidir.
4-ERİŞİLEBİLİR ULAŞILABİLİR ANNE:
Çocuğun iletişim girişimlerini anlar ve
belli uzaklıktan da bunları fark eder,
dolayısıyla dikkati kolaylıkla çocuğa
çevrilir. Buna karşılık; ilgisiz, kayıtsız
anne ise kendi etkinlikleri ve düşünceleriyle fazlasıyla meşgul olduğundan,
çocuğun iletişim girişimlerini çoğunlukla
fark etmez. Annenin mutluluğu ve ruh
sağlığı, çocuk yetiştirmedeki etkinliği
açısından da özel bir önem taşır.
İlgili anne, sadece çocuğu doğrultusunda yaşamak yerine, kendisi için
farklı etkinlikler planlayıp yapıyorsa, çocuk da kendi adımlarıyla gelişip öğrenmeyi başaracaktır. Kendi ilgilerini
geliştirmeye devam eden anneler, çocuklarının da benzer girişimlerini destekler.
Annenin kişisel yaşamı iyi gittiğinde,
çocuğuyla çok daha iyi bir ilişki içine
YORUM
ETKİLİ
47
Cambridge Sınavı Sertifika Tˆreni B¸y¸k Heyecana Sahne Oldu
İhlas Koleji
÷ğrencileri
Cambridge
Yeterlilik
Sertifikalarını
Aldı
C
ambridge Üniversitesi Sınav
Genel Merkezi (UCLES) ile The
British Council işbirliğiyle düzenlenen İngilizce Yeterlilik Sınavlarında
yüzde yüz başarı gösteren İhlas Koleji
öğrencilerine sertifikaları ve plaketleri
düzenlenen bir törenle verildi. İhlas Koleji
Marmara Evleri ve Bahçelievler Kampüsü
Konferans Salonunda yapılan törenlerde
öğrenciler mutluluk ve heyecanı aynı
anda yaşadılar. Sertifika ve plaket törenleri
İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
Hami Koç’un konuşması ile başladı.
Koç yaptığı konuşmada, yabancı dildeki
başarıyı zirveye taşıyan tüm öğrenci ve
öğretmenlere teşekkür etti. İhlas Kolejlerinin bu sene bir yüksek okulda okumak için tercih yapan bütün lise mezunlarının tamamının bir yüksek öğretim
kurumuna yerleştiğini, bu neticenin çok
ciddi bir başarı olduğunu ve
her alanda olduğu gibi yabancı dil eğitiminde de iddialı olduğunu söyleyen
Koç, başarılarımıza bir yenisinin daha
eklenmesinden son derece mutluyum
dedi.
Törende, Cambridge ESOL Türkiye Koordinatörü Toros Öztürk ve British Side
Akademik Direktörü Sally Gayford’la yapılan röportajlar izletildi. Öztürk, Cambridge Üniversitesi tarafından tasarlanan
bu sınavların, dünyanın birçok ülkesinde
yabancı dil eğitim standartlarını yükselttiğini vurgulayarak, hedef dilde iletişim
50 YORUM
ETKİLİ
becerisini ölçmeyi hedefleyen sınavlara katılımın her yıl katlanarak arttığını
belirtti. YÖK’ün FCE sınavlarını tanımasıyla birlikte, Cambridge Üniversitesi sınavlarının daha büyük bir
önem kazandığını belirten Gayford
ise, İhlas Koleji öğrencilerinin gösterdiği başarıdan çok etkilendiğini
ifade etti.
Yapılan konuşmaların ardından İhlas
Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami
Koç, Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu Müdürü Sebahattin
Kazaz, Özel Bahçelievler İhlas İlköğretim Okul Müdürü Server Gürsoy
ve İngilizce öğretmenleri öğrencilere
sertifika ve plaketlerini verdi. Öğrencileri sınavlara hazırlayan öğretmenlere
plaketlerini takdim eden İhlas Eğitim
Kurumları Genel Müdürü Hami Koç,
yabancı dile verdikleri önemin altını
bir kez daha çizerek gösterilen başarıdan duyduğu memnuniyeti ifade
etti. Koç, “Uluslararası standartlarda hazırlanan bu sınavlara katılan öğrencilerimizin elde ettikleri başarılar, kurum
olarak yabancı dile bakış açımızı ve
geldiğimiz noktayı net bir şekilde ortaya
koymaktadır. Gayret gösteren tüm öğrenci ve öğretmenlerimizi yürekten kutluyorum.” dedi. Mutluluklarını arkadaşları
ve öğretmenleriyle paylaşan öğrenciler
2010 yılında daha büyük başarılara
imza atma sözü verdiler. Programa ka-
tılan veliler de gösterdikleri üstün gayretlerden dolayı İngilizce öğretmenlerini
tebrik ettiler. Tören toplu hatıra fotoğrafı
çekimi ile sona erdi. 1913’ten itibaren
yapılmakta olan ve öğrencilerin dinleme,
konuşma, yazma ve okuma becerilerini
ölçen, Cambridge Sınavları Young Learners, KET (Cambridge Key English
Test), PET (Preliminary English Test) ve
FCE (First Certificate in English) olmak
üzere 4 aşamada gerçekleştiriliyor.
Sayı
12
Geleneksel Zirvedekiler ÷d¸lleri Sahiplerini Buldu
U
İhlas Koleji Yılın Eğitim Kurumu
luslararası FirstBusiness Dergisi'nin geleneksel Zirvedekiler
Ödülleri Grand Cevahir Otel'de
düzenlenen törenle sahiplerine verildi.
Türkçe-İngilizce hazırlanarak 20 ülkede
20.000 seçkin yönetici ve işadamına
ulaşan FirstBusiness Dergisi Seçici Kurulu her yıl, Ekonomi, Siyaset, Yerel Yönetim, Proje ve Türk Dünyası gibi kategorilerde yılın başarılı isimlerine ödüllerini
takdim etti.
Törende, son 2 yıldır OKS Türkiye birinciliğini elden bırakmayan İhlas Koleji,
başarılarından dolayı yine ödüle layık
görülen kurumlar arasında yer aldı.
Ödül töreni, çok sayıda ülkeden pek
çok devlet adamı, bürokrat, işadamı,
diplomat, akademisyen ve sanatçıların
buluşmasına sahne oldu. FirstBusiness
Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Seyfullah
Türksoy, “Zirvedekiler-2008” ödüllerinin
Türk dünyasında yılın başarılı kişi ve
kurumlarına verildiğini belirtti. Törende,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,
AK Parti Genel Sekreteri Naim Şahin,
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, İhlas Holding
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yavuz
Özgün, İhlas Eğitim Kurumları Genel
Müdürü Hami Koç, Bağcılar Belediye
Başkan Lokman Çağrıcı’nın yanı sıra
Türk dünyasından bürokratlar, iş adamları
ve medya mensupları yer aldı. Türk
Dünyası Hizmet Ödülü'ne layık görülen
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğul Günay,
“Özellikle Türk dünyası ile ilgili olarak,
böyle bir ödüle layık görüldüğüm için
çok teşekkür ediyorum” dedi. 2007 Yabancı Dil Sınavı Türkiye İkinciliği, 2006
ve 2007 ÖSS Türkiye Birinciliği, 2007
ve 2008 OKS Türkiye Birinciliği, 2007
ve 2008 Özel Okullar Sınavı Türkiye Birinciliği gibi bir çok başarının sahibi
İhlas Koleji, “Yılın Eğitim Kurumu” ödülüne layık görüldü. İstanbul Vali Yardımcısı
Orhan Öztürk “Yılın Eğitim Kurumu”
ödülünü İhlas Eğitim Kurumları Genel
Müdürü Hami Koç’a takdim etti. Başarılarının temelinde öğrencilerle tek tek
ilgilenen bir anlayış olduğunu söyleyen
Hami Koç, “Elde ettiğimiz başarıların
ardından aldığımız bu ödül, bizim açımızdan mutluluk verici. Bu başarıda
tüm eğitimcilerimizin büyük payı var.”
şeklinde konuştu. Yılın Devlet Adamı
ödülünü TBMM Başkanı Köksal Toptan
alırken, Azerbaycan'da Yılın İşadamı dalında Azersun Holding Başkanı Abdulbari
Güzel ödüle layık görüldü. Gece boyunca ekonomi, siyaset, eğitim, yerel
yönetim, proje ve Türk dünyası gibi kategorilerde çeşitli ödüller sahiplerini
buldu.
İHLAS KOLEJİ GenÁ Basketbol Takımı Final Grubunda
İ
hlas Koleji Genç Basketbol Takımı play-off grubunu namağlup bitirerek final
grubuna kaldı. İhlas Koleji Genç Basketbol Takımı Final grubunda İTO Spor
Kulübü, Yeşilyurt ve İstanbulspor ile grupta ilk iki sırada yer almak için
mücadele edecek. İhlas Koleji Genç Basketbol Takımı ilk iki sırada yer aldığı
takdirde 2010-2011 sezonunda bir üst lig olan A Ligi’nde İhlas Koleji’ni temsil
etme hakkını kazanacak.
İhlas Koleji Basketbol Takımının Maç Sonuçları
Basketbol takımının antrenörü Ta- İhlas Koleji Gelecek Nesil
85
60
83
66
cettin Çıpa, “başarılarımızı çok ça- İhlas Koleji Uni Basket
101
54
lışma ve takım oyununa borçluyuz, İhlas Koleji B. Sancak
İhlas Koleji Netspor
93
60
amacımız final grubunda ilk iki sı- İhlas Koleji Kurtuluş
89
44
İhlas Koleji Karşıyaka
103
94
rada yer almak olacaktır.” dedi
YORUM
ETKİLİ
51
÷SS
Ek Yerleştirme
SonuÁları
AÁıklandı
2
007 ve 2008 OKS Türkiye birincisi, 2007 ve 2008 Özel Okullar
Sınavı Türkiye birincisi, 20062007 ÖSS Türkiye birinciliği alan İhlas
Koleji, bu yılda büyük bir başarı elde
etti. 2006 ve 2007 Yılında Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’nin
açıkladığı verilere göre ÖSS Türkiye birincisi olan İhlas Koleji, bu yıl da ÖSS’ye
yerleştirmede büyük başarı gösterdi.
2009 ÖSS ek yerleştirme sonuçlarının
açıklanmasıyla beraber İhlas Eğitim Kurumları’nda üniversite kazandırma oranı
,
İhlas Koleji nden
Y¸zde 100 Başarı
yüzde 100 olarak gerçekleşti. ÖSS ek
yerleştirme sonuçlarına göre tercih yapan öğrencilerin yüzde 100’ü bir yükseköğretim programına yerleşti. Bu yerleştirme yüzdesiyle İhlas Kolejleri başarı
zincirine bir halka daha ekledi.
İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
Hami Koç açıklanan ÖSS ek yerleştirme
sonuçlarının ardından yaptığı değerlendirmede: “İhlas Koleji eğitime başladığı günden bugüne kaliteli, güvenli
ve disiplinli eğitim anlayışıyla öğrenci-
lerine yön verdi ve vermeye devam
edecek. Gerek bireysel anlamda gerekse genel olarak elde ettiğimiz başarıların temelinde sadece işini düzgün
ve kaliteli yapmak için yola çıkmış öğretim kadromuz vardır. Bu kadro, yaptığı
işe gönülden inanmış ve geleceğimiz
olan gençlerimizi yarınlarına kendinden
emin olarak hazırlamak için yola çıkmıştır.
Son yıllarda elde ettiğimiz başarılar Türkiye’de İhlas Koleji’nin ne kadar önemli
bir yere geldiğinin en iyi göstergesidir.”
dedi.
Daimi Resim Sergisi Artık İnternetten de İzlenebilecek
İ
hlas Koleji öğretmen ve öğrencileri
tarafından yapılan resimlerden oluşturulan sergi İhlas Koleji internet sitesinden sanat severlerin ilgi ve beğenisine sunuldu. Halen Özel Marmara
Evleri İhlas İlköğretim Okulu’nda sergilenen “Daimi Resim Sergisi” artık internetten de izlenebilecek. 2008 yılı içinde
İhlas Koleji’nde açılan sergi velilerin ve
resim severlerin büyük ilgi ve beğenisini
kazanmıştı. Açılışını dönemin İstanbul İl
Milli Eğitim Müdürü ve kalabalık bir katılımcı grubun yaptığı sergi gezenlerden
tam not almıştı. Serginin internet sitesinden yayınlanmasına ilişkin olarak konuşan İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü Hami Koç, İhlas Koleji olarak sanata
52 YORUM
ETKİLİ
her zaman destek verdiklerini belirtti.
“İyi bir sanat eğitimi alan insan canlı ve
cansız hiçbir varlığa kolay kolay zarar
vermez.” diyen Koç, sanat eğitiminin
çocukların gelişimi için ne kadar önemli
olduğunu vurguladı.
İhlas Koleji, “Daimi Resim Sergisi” ile,
sanatsal eğitime destek vermeyi amaçlıyor. Öğrencilerin doğru bir sanat eğitimi
alarak estetik duygularının geliştirilmesi
için gerekli eğitimlerin verildiği İhlas Koleji’nde, öğrencilerin hayal dünyasının
gelişmesinin yanında aynı zamanda algılama, düşünme ve bunları çevresiyle
paylaşmasına yardımcı olacak bilgilerin
kazandırılması da hedefleniyor. Sanat
severler el emeği göz nuru ile hazırlanan
sergiyi Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu’nda gezebilecekleri gibi,
sergide yer alan resimlere İhlas Koleji’nin
kurumsal web sitesinden Görsel Sanatlar
Kulübü başlığı altından da ulaşabilirler.
www.ihlaskoleji.k12.tr
www.ihlaskoleji.com
Sayı
12
«ocuk Edebiyatında Yılın En İyisi Yusuf DURSUN
E
debiyat Kültür ve Sanat Araştırmaları Deneği (ESKADER), tarafından kültür ve sanat dallarına ait 34 kategoride 2009
yılının en iyilerinin belirlendiği
“ESKADER 2009 Yılı Ödülleri”
sahiplerini buldu. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde yapılan
toplantıda açıklanan sonuçlarda, Çocuk
Edebiyatı dalında İhlas Koleji Edebiyat
Öğretmeni Yusuf Dursun ödüle layık
görüldü.
2009 yılında çıkarmış olduğu kitaplarla
bu ödülü kazanan Yusuf Dursun, çalışmalarının böyle bir ödüle layık görüldüğü için çok mutlu ve gururlu olduğunu
söyledi. “Ödülü kazanmamda hizmeti
ve emeği geçen bütün arkadaşlarıma
teşekkürü bir borç bilirim.” diyen Dursun,
verilen bu ödüllerle, ülkemizde kültür
ve sanatın gelişmesine hizmet eden
insanların çalışmalarına verilen önemin
vurgulandığını belirtti.
İhlas Koleji’nde de büyük
bir mutlulukla karşılanan
ödülle ilgili olarak İhlas Eğitim
Kurumları adına konuşan
Genel Müdür Hami Koç,
Yusuf Dursun ile tüm İhlas
Koleji camiası olarak iftihar
ettiklerini söyledi. “İhlas Koleji
adına Yusuf Dursun öğretmenimizin edebiyat dünyasına yapmış
olduğu katkılardan dolayı teşekkür ediyorum. Ayrıca bu alanlarda çok faydalı
hizmetler veren diğer şair ve yazar öğretmenlerimizi de kutluyorum,”diyen
Koç, Yusuf Dursun’a bundan sonraki
çalışmalarında da başarılar diledi.
Bu yıl ikincisi düzenlenen “ESKADER
Ödülleri” kültür ve sanat dallarında yıl
içinde yapılan çalışmaların incelenmesi,
takip edilmesi ve değerlendirilmesi açısından büyük bir sorumluluğu üstleniyor.
ESKADER Genel Başkanı Mehmet Nuri
Yardım, titizlikle yürütülen çalışmalar
sonucunda ödüllerin belirlendiğinin altını
çizdi. Bu çalışmalar sayesinde 2009
yılı Kültür Sanat dünyasının envanterinin
çıkarıldığını söyleyen Yardım. “Geçen
yılki ilk ödüllerimiz çok beğenilmişti.
İnanıyorum ki, bu seneki ödüller de
kültür sanat çevrelerinden takdir görecektir.” dedi.
İhlas Koleji’nden Bilime Farklı Bakış AÁısı
BİLİM VE SANAT AYNI SAHNEDE BULUŞTU
İ
hlas Koleji’nin düzenlemiş olduğu
“Fen ve Teknoloji Sunum Yarışması”
renkli görüntülere sahne oldu. Bilimsel konuların, tiyatro, şarkı ve dans
gibi sahne sanatlarıyla da sunulabileceğini gösteren yarışmada hem yarışmacı öğrenciler hem de izleyiciler oldukça keyifli dakikalar geçirdiler.
Yarışma gˆrsel bir şˆlene dˆnd¸
6., 7. ve 8. sınıf öğrencilerinin Fen ve
Teknoloji derslerindeki becerilerini arttırmayı hedefleyen yarışmada, öğrencilerin hazırlamış oldukları stantlar izleyicin
büyük beğenisini kazandı. Yarışma boyunca çok heyecanlı oldukları görülen
Özel Bahçelievler İhlas İlköğretim Okulu
öğrencileri yarışmayı kazanabilmek için
kıyasıya mücadele ettiler.
Rekabet ¸st d¸zeydeydi
Çekişmenin son ana kadar devam
ettiği yarışmayı 6-B, 7-C ve 8-B sınıfları
kazandı. Kendileri için çok güzel bir
deneyim olduğunu belirten öğrenciler,
yarışma boyunca çok eğlendiklerini ve
bilgilerini pekiştirdiklerini söylediler.
İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
Hami Koç, öğrencilerin kendilerine güvenmelerini sağlamanın yanında bu
yarışma ile öğrencilerin bilime olan sevgilerini arttırmayı hedeflediklerini söyledi.
Biliminde doğru ortam oluşturulduğu
takdirde eğlenceli olabileceğinin altını çizen
Koç, “Öğrencilerimiz,
bilimsel konuları eğlenceli bir halde sunarak hem konular
hakkında bilgilerini pekiştirdiler hem de birbirleriyle rekabeti yaşadılar.” dedi.
YORUM
ETKİLİ
53
Eskiden Oturdukları Sıralarda Şimdi Ders Veriyorlar
B
ir zamanlar öğrenci olarak bulunduklara sınıflara öğretmen
olarak dönen İhlas Koleji’nin
12 öğretmeni, heyecan ve gururu aynı
anda yaşıyorlar. İhlas Koleji’nde görev
yapan zamanın öğrencileri şimdinin
öğretmenleri eskiden öğrenci olarak
dolaştıkları koridorlarda artık birer öğretmen olarak dolaşıyorlar.
Bilgi ve tecrübelerini geleceğin yetişkinlerine aktaran öğretmenler, İhlas Koleji
çatısı altında olmanın ayrıcalığını ve
mutluluğunu yaşadıklarını söylediler.
İhlas Koleji 2003 mezunu İngilizce öğretmeni Fatma Sarışahin’de bu ayrıcalığı
ve mutluluğu yaşayan 12 öğretmenden
sadece biri. Sarışahin, “Seneler önce
öğrencileriyken şimdi meslektaşları olduğumuz saygı değer hocalarımla çalışmanın gururunu yaşıyorum.” dedi.
Yine İhlas Koleji mezunlarından olup
şu anda İhlas Koleji öğretmen kadrosunda bulunan Matematik öğretmeni
Kasım Koyuncu da yaşamış olduğu
gururu şu şekilde aktardı. “Üniversite
eğitimim sırasında öğretmenlik mesleğini
yapmak istediğimi fark ettim ve kendimi
bu yönde geliştirmeye başladım. Mezun
olup da mesleğimi gerçekleştirebileceğim bir kurum için düşünmeye başladığımda aklımın ve gönlümün tek
isteği İhlas Koleji’ydi.” Koyuncu, ayrıca
zamanında kendi öğretmenleriyle şimdi
meslektaş olmaktan duyduğu hazzı hiç
bir şeye değişmeyeceğini vurguladı.
2004 yılı mezunlarından Hatice Kübra
54 YORUM
ETKİLİ
Oğuz da İhlas Koleji öğretmenlerinden.
Halen İhlas Koleji’nde Matematik öğretmeni olarak görev yapan Oğuz, çalışma ortamındaki samimiyetten dolayı
çok mutlu olduğunu ve İhlas Koleji’nde
öğretmen olarak çalışmayı herkese tavsiye ettiği söyledi. “Şimdi beni yetiştiren
hocalarımla birlikte çalışmak, mesai arkadaşlığı yapmak hem heyecan verici
hem de çok gurur verici. Bu samimi
ortam daha verimli olmamızı
sağlıyor.” diyen Oğuz, bir dönem öğrenciliğini yaptığı öğretmenlerinin kendisine verdiğini
destekten dolayı çok minnettar
olduğu belirtti.
Değişik dönemlerde İhlas Koleji’nden mezun olduktan sonra
eğitimlerini tamamlayıp yeniden
İhlas Koleji bünyesine dönen
öğrencileriyle gurur duyduklarını
belirten İhlas Eğitim Kurumları Genel
Müdürü Hami Koç, onlara her zaman
destek olacaklarının altını çizdi. “Onlarla
aynı çatı altında gelecek nesillere eğitim
vermekten bir eğitimci olarak büyük
mutluluk duyuyorum.” diyen Koç, bundan sonra da İhlas Koleji olarak genç
kuşak öğretmenlerle tecrübeyi birleştirerek eğitim dünyasında hizmet vermeye
devam edeceklerini söyledi.
Sayı
12
Şenol: “Aile İÁinde Sosyal Ortam Oluşması İÁin Elektriğin
Kesilmesini Beklemeyin”
U
zman Psikolog Özkan Şenol,
Özel Marmara Evleri İhlas Koleji
Konferans Salonunda öğrenci
ve velilere “Çocuğunuzun, ailenizin ve
kendinizin farkında mısınız ?” konulu
bir seminer verdi. İhlas Koleji ve Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün
ortaklaşa düzenlediği seminere Beylikdüzü Kaymakamı Yusuf Odabaşı,
Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf
Uzun, Beylikdüzü İlçe Milli Eğitim Müdürü İkram Karapınar, Şube Müdürleri,
İhlas Eğitim Kurumları Genel Müdürü
Hami Koç, Beylikdüzü ilçesinden üst
düzey yetkililer ve eğitimciler de katıldı.
Seminerde aile içinde ebeveynlere düşen görevler hakkında konuşan Özkan
Şenol, çocuklar ile etkili iletişimin nasıl
kurulacağı üzerine tavsiyelerde bulundu.
Aile içinde ebeveynlerin dikkat etmesi
gereken konulara değinen Şenol, “Aile
içinde anne ve baba hiçbir zaman otoriteyi elden bırakmamalı.” dedi.
Şenol: “Bilgisayarı Áocuklarınızın odasından Áıkartın
Gelişen teknolojiyle artık neredeyse her
evde bir hatta iki bilgisayar olduğuna
değinen Şenol, bilgisayarın ve televizyonun aile içi iletişimi zayıflattığını, bununda bireyler arasındaki sorunları büyüttüğüne dikkat çekti. Odasında bilgisayar bulunan çocukların çevreye
karşı olan ilgilerini kaybettiğini söyleyen
Şenol, çocukların ilerleyen yaşlarda
sağlıklı bir sosyal yaşama sahip olabilmeleri için anne ve babaların üzerine
büyük görevler düştüğüne vurgu yaptı.
Seminer sonunda yapmış olduğu katkılardan dolayı Özkan Şenol’a Beylikdüzü Kaymakamı ve Belediye Başkanı
tarafından bir plaket ve çiçek takdim
edildi.
“SAHNE SENİN S÷Z SENİN” de Heyecan Doruktaydı
İ
hlas Koleji tarafından ikincisi düzenlenen “Sahne
Senin Söz Senin” etkinliklerinde öğrenciler hem takım
hem de bireysel olarak yarıştılar.
Bütün öğrencilerin en az bir dalda katıldığı organizasyonda,
sahne yarışmalarının yanı sıra spor kategorilerinde de
öğrenciler yeteneklerini sergileme fırsatı buldular.
Kazaz: “÷nemli olan yarışırken eğlenebilmek”
Özel Marmara Evleri İhlas İlköğretim Okulu Müdürü Sebahattin Kazaz yarışmalarda öğrencilerinin ortaya koydukları çabadan ve performanstan oldukça mutlu olduklarını söyledi. “Önemli olan yarışırken de eğlenmeyi
sağlayabilmek.” diyen Kazaz, bu yarışmalar sayesinde
öğrencilerin kendilerine olan özgüvenlerini arttırmayı hedeflediklerini belirtti. Kazaz ayrıca sosyal aktivitelerin çocukların gelişimini olumlu yönde etkilediğine vurgu yaparken, “Tüm öğrencilerimizin katıldığı bu organizasyonda;
bireysel yetenekler kadar çocuklarımızın takım içindeki
yeteneklerini de görebilmek bizim için oldukça önemli.”
dedi.
YORUM
ETKİLİ
55
GÖZLERİME GÜL ÇOCUK
48 YORUM
ETKİLİ
Kim boyadı gözlerini maviye,
Yanakları elma elma al çocuk.
İşte döndüm gülüşünden deliye;
Gamzelerin güller açan ebrudur,
Kirpiklerin yüreğime doğrudur,
Seni sevmek bir doyumsuz duygudur;
Hiç büyüme salıncakta kal çocuk,
Bir öpüşle dünyaları al çocuk.
Hiç büyüme salıncakta kal çocuk,
Sevgi üzre domur domur dal çocuk.
Saçlarına gül kokusu sinmiştir,
Gökyüzünden gülce selam inmiştir,
Can kokulum canevime konmuştur;
Bir akşam/sefası tatlı nefesin,
Bülbüle meşk olur billurdan sesin.
Akşam oldu, oyun bitti, nerdesin?
Hiç büyüme salıncakta kal çocuk,
Gülüşünü gökyüzüne sal çocuk.
Hiç büyüme salıncakta kal çocuk,
Sabah akşam gözlerime gül çocuk.
ÇOCUĞUNUZUN ÖZGÜVENİNİ ARTIRMAK İÇİN
NELER YAPABİLİRSİNİZ?
Ona
Sık Sık
Söz Hakkı
Verin
l Kendini Ve Duygularını “Ne Düşünüyorsun,
Nasıl Hissediyorsun” Gibi Sözlerle Anlamaya Çalışın.
l Onun Fikirlerine Değer Verdiğinizi Hissettirin.
l Onun Olumlu Davranışlarını Kesinlikle Takdir Edin.
l O, Konuşurken Onun Yüzüne Bakın Ve Ciddiye Alındığını Hissettirin.
l Onun İçin Zaman Ayırın.
l Yaşına Uygun Görevler Verin Ve Daha Sonra Başarısını Takdir Edin.
lOnunla, Değişik Konularda Sohbet Etme Ortamı Oluşturun.
lOnun Korku Ve Endişelerine Saygı Duyun.
l Aşırı Eleştirici Olmaktan Ve Yargılayıcı Olmaktan Çekinin.
l Hatalı Davranışlarını Konuşarak Uyarın Ve Ona Doğru Olanı Anlatın.
l Başkalarının Yanında Onu Küçük Düşürmeyin.
l Onun Başarısızlıklarını Büyütmeyin.
l Başkaları İle Kıyaslamayın.
l Kabiliyetlerini Fark Edin Ve Teşvik Edin.
l Topluluk İçerisinde Söz Almasını Teşvik Edin.
l Onu Sevdiğinizi Sık Sık Söyleyin.
l Onun İçin Önemli Olanlara Siz De Önem Verin.
l Onun Önemli Günlerini Unutmayın
l Sadece Onun İçin Ayırdığınız Zamanlar Olsun.
l Yanlış Ve Uygunsuz Cezalandırmadan Kaçının.
l Ondan Beklentileriniz Çok Aşırı Olmasın.
l Ona Yaşından Ve Olduğundan Küçükmüş Gibi Davranmayın
l Onunla Birlikte Sosyal Aktivitelerde Bulunun.
56 YORUM
ETKİLİ
Vehbi Tülek / Binbir Osmanlı Hikayesi
B
Dersimiz “Fetih!”
ir gece, Molla Güranî hazretleri, istikbâlin Fâtih’i Şehzade
Mehmed’e mûtad dersini verdikten sonra odasına çekilmişti. Gece
bir ara uyandığında, şehzâdenin lambasının yandığını görünce, acaba
rahatsız mıdır diye odasına kadar
gider, kapısını çalar. Şehzâde kapıyı
açınca hoca sorar:
- Hayırdır inşâallah, neden uyumadın?
Şehzâde Mehmed cevap verir:
- Müzâkere ediyordum efendim!
— Hangi dersi müzâkere ediyordun?
Deyince şehzâde cevap vermez...
“Sır küpü” Şehzade!
Masanın üzerine bakan Molla Gürani,
kâğıtlar üzerinde birtakım notlar ve
haritayı hatırlatan askerî plan ve pro-
58 YORUM
ETKİLİ
jeler görüp sorar:
- Bunlar nedir?
- Efendim, uykusuz kalışımın sebebini
arz edeyim. (Fakat sır olarak sizde kalması ricâsıyla...) Gönlümü ateşler içinde
bırakan sır şudur: Ta Sahâbe-i kirâm
zamanından beri defalarca muhâsara
edildiği halde, Konstantiniye niçin fethedilemiyor? İşte bu gece beni bu
saatlere kadar uykusuz bırakan mes’ele
bu idi.
Alevden bir cümle!..
Bu alevden cümleyi dinleyen Molla
Güranî hazretleri, şehzâde Mehmed’e
şu şekilde cevap verir:
-Evlâdım, bu büyük zafere kavuşmanı
bütün gönlümle arzu ederim. Lâkin
ben senin câhil bir kumandan olmanı
değil, âlim bir hükümdar olmanı isterim.
Peygamber Efendimizin müjdelediği
bu büyük fetih, mutlaka ki âlim, âlim
olduğu kadar da âdil ve dirâyetli bir
kumandana nasip olacaktır. Bu sebepten senin okuman gereken her
şeyi okuyup değerlendirdikten sonra
bu büyük zafere seferber olman,
rûhumun en büyük emelidir...
Netice zafer olmuştur...
Şehzâde Mehmed, hocasının bu
cihan-kıymet nasihat ve vasiyetini
yıllar yılı rûhunda en mukaddes bir
bayrak olarak dalgalandırırken, durmadan aklî ve rûhî melekelerini kemâle erdirerek, 21 yaşında o büyük
zaferi kazanmış ve bu cennet vatanı
bizlere emânet etmiştir...
19 Ekim 2003 Pazar Türkiye Gazetesi
Sayı
12
?
Kendinize Ne Kadar
Güveniyorsunuz
İş yada üniversite için yaptığınız
üç başvurunuz reddedilirse kendi
yeteneğinizden şüphe eder misiniz?
l Evet
n Hayır
Büyük kalabalıklar kafanızı karıştırıyor ya da sizi korkutuyor mu?
l Evet
n Hayır
Şu anda dolabınız eski püskü kıyafetlerle mi dolu?
l Evet
n Hayır
Kendinize sürekli aynada bakar mısınız?
l Evet
n Hayır
Yürürken ya da birini beklerken
vücudunuzun duruşu dik mi?
l Evet
n Hayır
Çoğu zaman insanların sizin hakkınızda dedikodu yaptığını düşünür
müsünüz?
l Evet
n Hayır
Güvenlik kuvvetlerinden biri size
yaklaştığında kalbiniz daha hızlı atmaya başlar mı?
l Evet
n Hayır
Lokanta otobüs ya da caddedeki
yabancılar arasında size birinin dikkatle baktığını ya da size kahkaha
attığını hissediyor musunuz?
l Evet
n Hayır
Tanımadığınız bir ülkeye bilet kazansanız ya da size böyle bir bilet
verilse, yalnız gitmekten korkar mısınız?
l Evet
n Hayır
Çoğu zaman kötü rüyalar görür
müsünüz?
l Evet
n Hayır
Bir sorun gözüktüğünde çoğu zaman başkalarının yardımıyla mı çözersiniz?
l Evet
n Hayır
Ebeveynlerinizin size olan sevgilerinin az olduğunu düşünüyor musunuz?
l Evet
n Hayır
Her gün yeni bir şey öğrenmeniz
gerekli olmadığını düşünür müsünüz?
l Evet
n Hayır
Satın aldığınız ucuz bir şeyi geri
vermektense zarara katlanarak kullanmayı mı tercih edersiniz?
l Evet
n Hayır
Çabalarınızın çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlandığını hissediyor
musunuz?
l Evet
n Hayır
EVET’ LER ÇOĞUNLUKTAYSA
Kendine güven noktasında zaman zaman problem yaşayabilen, etrafındakilerin önderlik ve rehberliğine ihtiyaç
duyabilen birisiniz. Hayatı güzel yaşamak
için biraz desteğe ihtiyacınız olabilir.
Bilmemek sizi bıktırmasın. Öğrenmenin
sihirli kapılarının her zaman ardına kadar
açık olduğunu ve kişilerarası ilişki becerilerini geliştirmenin mümkün olduğunu unutmayın.
HAYIR’ LAR ÇOĞUNLUKTAYSA
Özgüven konusunda hem güçlü hem
zayıf yönleri olan bir insansınız. İnsan
ilişkileriniz ve kendinize olan güveniniz,
birçok problemi aşmada size yardımcı
oluyor. Ancak bazen durup biraz nefes
almak ve etrafınızdaki insanların size
yardım etmesine fırsat vermek olumlu
katkılar sağlayabilir.
YORUM
ETKİLİ
59
Beyninizin
Hangi Tarafını
Daha Çok
Kullanıyorsunuz?
Okuldayken hangi dersleri daha çok tercih ederdiniz?
A) Sosyal dersleri
B) Sayısal dersleri
Hangi spor dalını tercih edersiniz?
A) Yalnız yapılanı
B) Takım halinde yapılanı
Gördüğünüz rüyayı berrak canlı olarak hatırlıyor musunuz?
A) Çoğu zaman
B) Nadir veya asla
Konuşurken…
A) Çok mimik ve hareket kullanırım
B) Az mimik ve hareket kullanırım
Ellerinizi birleştiriniz; sağ baş parmağınız.
A) Üstte
B) Altta
Saatinize bakmadan doğru zamanı tahmin etmeye
çalışınız
A) Tahminimden 10 dakikadan fazla fark var
B) Tahminimden 1-10 dakika arası fak var
Daha çok;
A) İnsanların yüzünü hatırlıyorum
B) İnsanların ismini hatırlıyorum
İki gözünüzü açık olarak bir kalemi düz bir kenara
doğru tutunuz. Sol gözünüzü kapatınız ve kaleminizi yerleştiriniz, yer değiştirmedi mi?
Not ediniz, ondan sonra aynısını sağ
gözünüzü kapatarak yapınız ve not ediniz. Kaleminiz;
A) Sol gözünüzü kapatınca yer değiştirdi
B) Sağ gözünüzü kapatınca yer değiştirdi.
60 YORUM
ETKİLİ
A’ LAR ÇOĞUNLUKTAYSA
SAĞ BEYİN ÖZELLİKLERİ
1- Çoğu çocuklar sağ beyinli olurlar
2- Üretkenlik vardır.
3- Müzikten dinlemekten hoşlanırlar
4- Koku alma özellikleri gelişmiştir.
5- Renk ve görme özellikleri gelişmiştir.
6- Nesneleri bir bütün olarak algılarlar.
7- Artistik faaliyetlerde bulunmayı
çok severler.
8- Zor kontrol edilebilme özelliklerine
sahiptirler.
9- Hayal güçleri fazla gelişmiştir.
10- Hissi hareket eder, olayları teferruatlı düşünmezler.
11- İnsanlarla sosyal ilişkileri iyi değildir.
B’ LER ÇOĞUNLUKTAYSA
SOL BEYİN ÖZELLİKLERİ
1- Mantıklı hareket ederler
2- Problem çözme teknikleri gelişmiştir.
3- Şuurlu hareket ederler.
4- Nesnelerin detaylarını görürler.
5- Analiz etme özellikleri vardır.
6- Akademik faaliyet içerisinde bulunurlar.
7- Matematik işlemler öncelik sırayı
alır.
8- Yabancı dil öğrenmeye daha yatkındırlar.
9- Kolay yönetilebilen insan tipidirler.
10- Beşeri münasebetleri oldukça
gelişmiştir.
DİANNE LOOMANS
ÇOCUĞUMU
YENİDEN
YETİŞTİRMEM
MÜMKÜN
OLSAYDI
Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı,
Ona işaret parmağımı kaldırıp
Yasaklar koymak yerine,
Parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim.
Hatalarını daha az düzeltir,
Onunla daha çok yakınlık kurmaya çalışırdım.
Onu sadece gözlerimle izler, saat kısıtlamaları
koymazdım.
Daha ilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat gösterirdim.
Onunla daha çok yürüyüşlere çıkar, uçurtmalar
uçururdum.
Ona karşı ciddi bir tavır içinde olmak yerine,
Onunla oyun oynardım.
Onunla kırlarda koşar, yıldızları seyrederdim.
Onunla daha az çekişir, ona daha çok sarılırdım.
Önce benlik saygısını kazanmasını sağlar,
Ona her zaman katı davranmaz,
Onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim.
Güç konusunda daha az ders verir,
Sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim.
62 YORUM
ETKİLİ
64 YORUM
ETKİLİ

Benzer belgeler