Özet: „Almanya`daki Müslüman Yaşam Şekli“

Transkript

Özet: „Almanya`daki Müslüman Yaşam Şekli“
Özet
Deutsche
Islam
Konferenz
Özet: „Almanya‘daki Müslüman Yaşam Şekli“
Yapılan araştırma, Almanya‘daki Müslüman yaşam şekillerinin çeşitliliğini ilk kez
kanıtlıyor
Federal Göç ve Mülteciler Dairesi, ülke çapında temsil edici nitelikteki ilk araştırmayı ortaya koydu. Araştırma, ağırlıklı olarak Müslüman nüfusa sahip 49 ülkeden gelen kişileri kapsamakta, dolayısıyla
Almanya‘daki Müslüman yaşam şekli hakkında kapsamlı bir tablo sunmaktadır. Deutsche Islam Konferenz
(DIK; buradan itibaren Alman İslam Konferansı olarak geçiyor) adına yapılan araştırma, Almanya‘daki Müslüman yaşam şekillerinin çeşitliliğini ilk kez kanıtlıyor. Zira araştırmada, farklı kökenlerden gelen kişilere,
hem gündelik yaşamdaki dinî konular hem de yapısal ve sosyal entegrasyon ile ilgili sorular soruldu. 16
yaşından büyük toplam 6.004 kişiyle, telefon aracılığıyla anket yapıldı. Değerlendirmeler, hane halkı üyeleri
hakkındaki verilerle birlikte, hemen hemen 17.000 kişi hakkındaki bilgileri kapsıyor.
Almanya‘da yaklaşık 4 milyon Müslüman yaşıyor
Federal Göç ve Mülteciler Dairesi‘nin araştırmasından çıkan sonuca göre, Almanya‘da 3,8 ile 4,3 milyon Müslüman yaşıyor. Almanya‘da toplam olarak yaklaşık 82 milyon kişinin yaşadığı göz önüne alındığında,
Müslümanların toplam nüfus içindeki oranı yüzde 4,6 ile 5,2 tutuyor. Almanya‘da yaşayan Müslümanlar
arasında, ele alınan ülkelerden gelen Müslüman göçmenlerin yaklaşık yüzde 45‘i Alman vatandaşı; yaklaşık
yüzde 55‘i ise yabancı ülke vatandaşı.
Bu durumda, Müslüman nüfus topluluğunun, 3,1 ile 3,4 milyon arasında değişen daha önceki tahminlerdekinden daha büyük olduğu ortaya çıkıyor. Bu tahminler, dolaylı bir yönteme dayanmaktaydı. Bu yönteme göre, yalnızca Müslüman ağırlıklı 20 ülkenin vatandaşı olarak Almanya‘da yaşayan kişilerle, 1988 ile
2005 arasında bu ülkelerin vatandaşlığından Alman vatandaşlığına geçen kişilerin sayısı toplanıyordu. Oysa
Federal Daire’nin araştırmasında, çok sayıda başka ülkeden gelen göçmenler ve Alman vatandaşlığına geçen
ailelerin sonraki kuşakları da göz önüne alınmıştır.
Yeni sonuçlar aynı zamanda, söz konusu ülkelerden göçmen olarak gelen kişilerin kayda değer bir
kısmınınsa Müslüman olmadığını ortaya koymaktadır. Örneğin, İran‘dan gelen göçmenlerin yüzde 40‘a
yakını, hiçbir dinî cemaate dahil olmadıklarını belirtmektedir. Irak gibi diğer, Müslüman ağırlıklı nüfusa sahip ülkelerdense, çoğunlukla, İslam dışı dinî azınlıklar göçmen olarak gelmiştir. Dolayısıyla, gelinen ülkenin
nüfus bileşiminden yola çıkarak, Almanya‘da yaşayan göçmenlerin dinini doğrudan çıkarsamak mümkün
değildir.
1
Özet
Tablo 1: Hane halkı nüfusunun dinlere ve bölgesel kökenlere göre dağılımı (yüzde cinsinden)
Güneydoğu
Avrupa
Orta Asya/
BDT
Türkiye
İran
Güney/
Güneydoğu
Asya
Yakındoğu
Kuzey
Afrika
Afrika (diğer) Toplam
Müslüman
37,2
81,4
1,2
48,7
57,2
59,3
74,6
22,1
52,0
Hıristiyan
34,1
2,7
55,7
10,3
8,8
17,4
3,4
59,2
22,1
0,1
0,0
3,0
0,7
0,0
1,1
0,0
0,0
0,8
Musevî
Diğer
Yok
0,6
1,2
2,0
1,9
13,9
2,8
0,0
1,4
1,9
27,9
14,7
38,0
38,4
20,0
19,5
22,0
17,1
23,3
Toplam %
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
100,0
n (ağırlıksız)
2.226
2.401
2.864
753
2.551
3.064
1.786
1.347
16.992
Kaynak: Muslimisches Leben in Deutschland (MLD) 2008, tüm hane halkı üyeleri hakkındaki veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 16.992
Araştırmanın sonucuna göre, Almanya’daki Müslümanlar, bölgesel köken bakımından çok heterojen bir topluluk teşkil etmektedir. Beklendiği gibi, en büyük çoğunluğu Türk kökenli grub oluşturmaktadır.
Almanya’da yaşayan Müslümanların 2,5 ile 2,7 milyonu Türk kökenlidir. Bu sayı Almanya’da yaşayan
Müslümanların yaklaşık yüzde 63’üne tekabül etmektedir. Kökenleri Güneydoğu Avrupa’daki Bosna, Bulgaristan ve Arnavutluk’a dayanan kişilerin sayısı 496.000 ile 606.000 arasındadır. Bu sayının Almanya’da
yaşayan tüm Müslümanlar içindeki payı, yaklaşık yüzde 14’tür. Büyüklük bakımından Almanya’daki üçüncü
büyük nüfus topluluğu, 292.000 ile 370.000 göçmenle, Yakındoğu kökenlidir. Bunlarsa, Almanya’da yaşayan
tüm Müslümanların yaklaşık yüzde 8’ini oluşturur. Almanya’da yaşayan Müslümanların 259.000 ile 302.000
kadarı Kuzey Afrika’dan (yaklaşık yüzde 7), bunların çoğunluğu Fas’tan gelmiştir. Diğerleri, Orta Asya/BDT,
İran, Güney/Güneydoğu Asya ve Afrika’nın diğer yerlerinden gelmiştir (toplam olarak yaklaşık yüzde 8).
Şekil 1: Bölgesel kökenlerine göre Müslümanların sayısı (bin, yüzde cinsinden)
2,561 (63.2%)
Türkiye
550 (13.6%)
Güneydoğu Avrupa
330
(8.1%)
Yakındoğu
280
(6.9%)
Kuzey Afrika
186
(4.6%) Güney/Güneydoğu Asya
70
61
17
(1.7%)
(1.5%)
(0.4%)
İran
Afrika (diğer)
Orta Asya/BDT
Kaynak: Hesaplama, MLD’nin tüm hane halkı üyeleri hakkında 2008’deki veritabanına (ortalama
değer) ve 30.06.2008’deki duruma göre AZR (Yabancıların Merkezî Kaydı) veritabanı
verilerine dayanmaktadır
Almanya’daki Müslümanların yüzde 98’i, Doğu Berlin dâhil olmak üzere, eski Federal Almanya eyaletlerinde yaşamaktadır. Eski Almanya eyaletlerinin dışında kalan Müslümanlar, mekânsal bakımdan son derece dağınıktır. En yüksek oran, en kalabalık nüfuslu Kuzey Ren Westfalya eyaletinde görülür. Almanya’daki
her üç Müslüman’dan biri bu bölgede yerleşiktir. Ardından, yüzde 10’un üstünde payla Baden-Württemberg, Bavyera ve Hessen gelir. Geriye kalan, çoğunlukla küçük boyuttaki yedi eski Almanya eyaletinde ise,
Müslümanların yaklaşık olarak yüzde 25’i yaşamaktadır.
2
Özet
Farklı mezheplerin temsil edilmesi
Almanya’daki Müslümanlar arasındaki en büyük mezhep grubunu, yüzde 74’le Sünnîler oluşturuyor.
Araştırma sonuçlarına göre çoğunluğu kendini Müslüman olarak kabul eden Alevîler, yüzde 13’le, ikinci
büyük Müslüman inanç grubunu oluşturuyor. Ardından, yüzde yedi payla Şiîler geliyor. Bunların dışında,
Almanya’daki Müslümanlar arasında, Ahmediye, Sufîlik/Mistik veya İbadiye ve diğer mezheplerden oluşan
küçük cemaatler de mevcut.
Şekil 2: Almanya’daki Müslümanların mezheplere göre dağılımı (yüzde cinsinden)
74 %
7%
Sünnîler
Siîler
13 %
Alevîler
6%
Diğer
Kaynak: MLD 2008, tüm hane halkı üyeleri hakkındaki veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 6.669
Yüksek dindarlık oranı, gündelik dinî pratiklerde büyük farklılıklar
Müslümanların çoğunluğu dindar kişiler. Toplam yüzde 36’sı, kendilerini güçlü inanca sahip olarak
tanımlıyor. Geri kalanların yüzde 50’si, oldukça inançlı olduklarını belirtiyor. Dindarlık, özellikle Türk kökenli Müslümanlar ve Afrika kökenli Müslümanlar arasında belirgin. Buna karşılık, hemen hemen tamamı
Şiî olan, İran kökenli Müslümanlar arasında oldukça zayıf: Bunlardan yalnızca yüzde 10’u kendilerini çok
inançlı olarak tanımlıyor; yaklaşık üçte biri ise hiç inançlı olmayarak tanımlıyor. Hemen hemen tüm köken
gruplarında, Müslüman kadınlar erkeklerden daha inançlı olma eğiliminde.
Tablo 2: Ankete katılan Müslümanların, bölgesel kökenlerine göre dindarlık derecesi (yüzde cinsinden)
Güneydoğu
Orta Asya/
Türkiye
Avrupa
BDT
İran
Güney/
Güneydoğu Yakındoğu
Asya
Kuzey
Afrika
Afrika (diğer) Toplam
Çok inançlı
15,4
41,4
5,0
10,1
35,9
23,0
34,3
46,7
36,0
Oldukça inançlı
63,0
47,1
95,0
34,8
53,0
60,2
58,1
40,0
50,4
Oldukça inançsız
18,8
8,4
—
24,6
8,5
8,9
5,2
6,7
9,6
Hiç inançsız
2,7
3,1
—
30,4
2,6
7,9
2,3
6,7
4,0
Toplam (N)
227
587
17
139
442
496
417
92
2.417
Kaynak: MLD 2008; ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı.
Ağırlıksız vaka sayısı: 2.417
Ayrıca, Müslümanlarla başka dinlerin mensupları arasında yapılan karşılaştırmalar, güçlü dindarlığın
Müslümanlara has olmadığını göstermektedir. Çoğu köken grubunda, inanç derecesi bağlamında, Müslümanlarla diğer dinlerin mensupları arasında son derece az fark gözlenmiştir. Ancak, namaz kılma veya dua
etme, dinî bayramları kutlama, dinî beslenme kurallarına uyma ve oruç tutma gibi, gündelik dinî pratiklerde ise, bölgesel kökene göre ve (Müslümanlarda) mezhebe göre büyük farklar görülmektedir. Dindarlık ve
dinî pratik Müslümanlarda çok belirgin olmakla birlikte, dinî derneklere veya topluluklara üye olma oranı,
diğer dinlerin mensuplarına oranla daha düşüktür.
3
Özet
Namaz kılma veya dua etme sıklığı diğer inanç gruplarından daha yüksek olan Sünnî mezhebinden
olmakla birlikte, Güneydoğu Avrupa’dan gelen kişilerin namaz kılma veya dua etme sıklığı nispeten daha
düşüktür. Hemen hemen tüm köken gruplarında, her gün mü namaz kılınıp dua edileceğini yoksa hiç mi namaz kılınmayacağını veya dua edilmeyeceğini, çoğunluk belirlemektedir. Afrika’dan gelen Müslümanlarla
Türk Müslümanları arasında belirgin bir fark vardır. Kendi beyanlarına göre, Türk Müslümanlarının her gün
namaz kılma veya dua etme oranı, Afrikalı din kardeşlerine oranla yaklaşık yüzde 20 daha düşüktür.
Şekil 3: Ankete katılan Müslümanların, bölgesel kökenlerine göre namaz kılma veya dua
etme sıklığı (yüzde cinsinden)
0
10
20
Güneydoğu Avrupa
30
15,7
Orta Asya / BDT
15,0
3,2
8,7
16,9
Yakındoğu
4,2
33,7
23,7
6,7
16,7
6,8
10,7
10,0
4,8
90
8,2
100
11,9
34,5
5,9
9,3
30,0
8,8 1,5 2,9
20,6
44,1
2,0 5,1 3,63,1
9,2 1,7 5,8 2,3 5,2
0,06,7
8,2
0,05,0
5,9
7,6
80
10,9
50,0
11,0
70
4,8
11,8
54,4
Kuzey Afrika
60
22,2
15,2
İran
Afrika (diğer)
50
39,9
Türkiye
Güney / Güneydoğu Asya
40
41,8
52,0
6,7
53,3
Hiçbir zaman
Yılda birkaç kez
Ayda en çok bir kez
Haftada bir kez
Haftada birkaç kez
Her gün
Ayda birkaç kez
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 2.443
Dinî toplantılara veya etkinliklere katılma sıklığında, belirgin bir cinsiyet farkı mevcuttur. Müslüman kadınların yalnızca yüzde 26’sı, ayda birkaç kez veya daha sık olarak dinî toplantılara veya etkinliklere katılmaktadır. Müslüman erkeklerde bu oran, yüzde 43’tür. Cinsiyetler arasındaki farklar, tüm köken
gruplarında mevcuttur. Bu farklar, Afrika’nın diğer bölgelerinden gelen Müslümanlarda özellikle belirgindir. Bunlarda, erkeklerin yüzde 52’sine karşılık kadınların sadece yüzde 29’u sık sık dinî toplantılara veya
etkinliklere katılmaktadır.
4
Özet
Tablo 3:
Ankete katılan Müslümanların, bölgesel kökenlerine ve cinsiyetlerine göre dinî toplantılara veya
etkinliklere katılma oranı (yüzde cinsinden)
Güneydoğu
Avrupa
Türkiye
Orta Asya/
BDT
İran
Güney/
Güneydoğu Yakındoğu
Asya
Kuzey
Afrika
Afrika (diğer) Toplam
Hepsi
Sık
10,4
40,0
4,8
4,4
46,7
24,5
36,0
46,7
35,0
Seyrek
39,7
37,1
57,1
23,5
29,2
28,1
33,1
26,7
35,9
Hiçbir zaman
49,8
22,8
38,1
72,1
24,2
47,4
30,9
26,7
29,0
13,1
49,4
12,5
5,7
51,3
27,8
42,1
52,2
42,5
Erkek
Sık
Seyrek
51,0
32,8
25,0
25,7
27,5
28,6
31,6
26,1
33,6
Hiçbir zaman
35,9
17,7
62,5
68,6
21,3
43,6
26,3
21,7
23,9
7,5
30,5
3,0
37,5
17,5
25,0
28,6
26,4
Kadın
Sık
Seyrek
28,1
41,5
76,9
21,2
32,5
27,0
36,7
28,6
38,7
Hiçbir zaman
64,4
28,0
23,1
75,8
30,0
55,6
38,3
42,9
34,9
Toplam (N)
230
589
18
139
453
512
424
92
2.457
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 2.457
Dinî beslenme kuralları ve oruç
İran ve Orta Asya/BDT dışında, ankete katılan Müslümanların çoğunluğu, belirli yiyecek ve içeceklerden dinî nedenlerle uzak duruyor. İslamî mezhepler kendi aralarında karşılaştırıldığında, anlaşıldığı
kadarıyla, beslenme kurallarına en çok önem veren grup Sünnîler. Bu gruptan ankete katılanların neredeyse
tümü (yüzde 91), İslamî beslenme kurallarına uyuyor. Şiîler (yüzde 60) ve Alevîler (yüzde 49) için, bu kurallara
uyulması oldukça daha az önem taşıyor.
Şekil 4:
Ankete katılan Müslümanların, bölgesel kökene göre İslamî yiyecek ve içecek kurallarına uyma
oranı (yüzde cinsinden)
100%
15.1
90%
80%
15.8
14.2
21.2
24.1
19.3
34.9
70%
70.0
60%
75.0
50%
84.9
40%
30%
84.2
85.8
78.8
75.9
80.7
65.1
20%
30.0
10%
25.0
0%
Güneydoğu
Avrupa
Türkiye
Orta Asya/
BDT
İran
Güney/
Güneydoğu
Asya
Yakındoğu
Kuzey
Afrika
Evet
Afrika (diğer)
Toplam
Hayır
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 2.265
5
Özet
Bölgesel kökene göre ayırt edilirse, İslamî oruç kurallarına en fazla uyanlar yüzde 78’lik bir payla
Kuzey Afrika Müslümanları. Buna karşılık, Orta Asya/BDT bölgesinden gelen Müslümanlar, başka bölgelerden gelen Müslümanlara oranla belirgin bir şekilde daha seyrek oruç tutuyor. Güneydoğu Avrupa’dan
gelen Müslümanlar arasındaysa, hiçbir zaman oruç tutmayanlar, arada bir oruç tutanlar ve her zaman oruç
tutanların oranı aşağı yukarı birbirine eşit. İranlı Müslümanların yüzde 30’u kendilerini “hiç inançlı değil”
olarak tanımlamakla birlikte, yine de bunların yüzde 90’a yakını, oruç kurallarına tamamen veya kısmen
uyduğunu belirtiyor.
Şekil 5: Ankete katılan Müslümanların, bölgesel kökenlerine göre oruç tutma oranı
(yüzde cinsinden)
0
10
20
Güneydoğu Avrupa
30
Afrika (diğer)
70
80
19,1
52,1
16,8
55,8
23,9
20,3
78,2
10,3
26,7
9,1
13,6
69,1
11,8
31,1
100
61,4
77,3
11,5
90
27,2
16,3
22,3
Güneydoğu Asya
Kuzey Afrika
60
35,8
Orta Asya / BDT
Yakındoğu
50
37,1
Türkiye
İran
40
13,3
60,0
Hayır
Kısmen
Evet
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 2.468
Başörtüsü takmak ikinci kuşakta daha az yaygın
Başörtüsü takma veya okuldaki bazı seçmeli derslere katılma gibi, entegrasyon tartışmalarında gündemde olan konularda dinin önemi, çok katmanlı bir tablo oluşturuyor. Yaş ile başörtüsü takan kadınların
oranı arasında belirgin bir bağlantı mevcut. Ayrıca, ikinci kuşakta başörtüsü takma sıklığı önemli ölçüde
düşmüş. İkinci kuşaktan olup da her zaman başörtüsü takanların payı, ilk kuşaktan olanlara oranla yüzde 7
daha düşük. Ancak ikinci kuşaktan bazen başörtüsü taktığını belirten kadınların oranı yüzde 12’yi bulmakta.
Her iki kuşak grubunda hiç bir zaman başörtüsü takmayan yüzde 70 oranında bir çoğunluk mevcut.
6
Özet
Şekil 6:
Ankete katılan 16 yaşından büyük Müslüman kadınların, başörtüsü
takma sıklığına ve kuşaklara göre dağılımı (yüzde cinsinden)
0%
10%
1. Kuşak
20%
25,2
2. kuşak
30%
40%
50%
60%
2,7 3,1
17,8
70%
80%
90%
100%
69,0
11,5
70,7
Evet, her zaman
Evet, çoğunlukla
Evet, bazen
Hayır, hiçbir zaman
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 1.092
Analizler, inanç derecesiyle başörtüsü takma arasında da belirgin bir pozitif bağlantı olduğunu
kanıtlıyor. Ankete katılan Müslüman kadınlar arasında, kendini inançsız olarak tanımlayanlardan hiçbiri
başörtüsü takmıyor. Buna karşılık, kendini çok inançlı kabul edenlerin yarısı, her zaman, çoğunlukla veya
bazen başörtüsü takıyor. Ancak aynı zamanda, çok inançlı olmanın zorunlu olarak başörtüsü takmakla bir
arada görülmediği de ortaya çıkıyor. Yine de çok dindar her iki Müslüman kadından biri başörtüsü takıyor.
Şekil 7:
Ankete katılan 16 yaşından büyük Müslüman kadınların başörtüsü
takma sıklığına ve inanç derecesine göre dağılımı (yüzde cinsinden)
Toplam
23,0
Çok inançlı
1,9 5,7
40,8
Oldukça inançlı
12,9
69,3
2,5
7,0
49,7
6,2
80,3
Oldukça inançsız 2,5 6,8
90,7
Hiç inançlı değil
100,0
0%
10%
20%
Evet, her zaman
30%
40%
50%
Evet, çoğunlukla
60%
70%
Evet, bazen
80%
90%
100%
Hayır, hiçbir zaman
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 1.074
Okuldaki seçmeli derslere ve faaliyetlere katılma
Sık sık, Müslüman kız öğrencilerinin yüzme dersine ve okul gezilerine katılmaları da tartışma konusu
teşkil etmektedir. Anketin bu konudaki neticeleri, bu tür faliyetlere katılma imkânına sahip olan Müslüman
kız öğrencilerden sırasıyla yüzde 7’sinin ve yüzde 10’unun bu faaliyetlere katılmadığını göstermektedir.
Bununla birlikte, gerek kız erkek karışık spor ve yüzme derslerine gerekse okul gezilerine ilişkin analiz-
7
Özet
ler toplamda, Müslüman ağırlıklı ülkelerden gelen ailelerde yaşayan erkek ve kız öğrencilerin büyük bir
çoğunluğunun, bu ders ve faaliyetlere katıldıklarını göstermektedir.
Şekil 8: İlgili seçmeli derslerin sunulduğu öğrenciler arasında, dinlere ve cinsiyetlere göre, kız
erkek karışık spor ve yüzme dersine, cinsel eğitim dersine ve son okul gezisine katılma
oranları (yüzde cinsinden)
100%
90%
80%
50%
98,9
98,8
97,6
97,8
96,7
92,9
97,4
98,7
96,6
96,6
94,4
84,9
95,4
90,2
97,2
95,6
Diğer dinler, k
60%
Diğer dinler, e
70%
40%
30%
20%
10%
13,1
8,7
Spor dersi
Yüzme dersi
Cinsel eğitim dersi
Hayır, dinî nedenlerle
Müslümanlar, k
Müslümanlar, e
Diğer dinler, k
Diğer dinler, e
Müslümanlar, k
Müslümanlar, e
Diğer dinler, k
Diğer dinler, e
Müslümanlar, k
Müslümanlar, e
Diğer dinler, k
Diğer dinler, e
Müslümanlar, k
Müslümanlar, e
0%
Okul gezisi
Hayır, başka nedenlerle
Katılma
Kaynak: MLD 2008, tüm hane halkı üyeleri hakkındaki veritabanı, 6 yaşından 22 yaşına kadar olan öğrenciler, ağırlıklı.
Din dersine katılma
Projenin sonuçları, siyasî ve idarî bağlamda ayrıntılı planlamalar açısından önem taşımaktadır;
örneğin, muhtemel İslamî din dersi ihtiyacını dile getiren öneriler açısından. Bu bağlamda, Müslüman
öğrencilerin yüzde 25’inin ahlak dersine, yüzde 5’inin Katolik, yüzde 3’ünün Protestan din dersine ve yüzde 11’inin İslamî din dersine katıldığı ortaya çıkmıştır. Müslüman öğrencilerin yarısından fazlası, hiçbir din
veya ahlak dersine katılmamaktadır. Muhtemelen bunun nedeni aynı zamanda, okullarında uygun derslerin sunulmamasıdır. Bu varsayım, Müslümanların çoğunluğunun (yüzde 76), İslamî ve Alevî din dersinin
başlatılması fikrini savunmasıyla da desteklenmektedir. Bu fikri savunanların Sünnîler arasındaki oranı
özellikle yüksektir (yüzde 84). Şiîlerde (yüzde 71), Ahmedîlerde (yüzde 79) ve diğer İslamî mezheplerde (yüzde
69) biraz daha düşüktür. Alevîler, okullarda İslamî din dersinin başlatılmasını yalnızca yüzde 54 oranında
savunmaktadır. Alevîlere ayrıca, devlet okullarında ayrı bir Alevî din dersinin başlatılmasından yana olup
olmadıkları da soruldu. Alevîlerin yüzde 64’ü bu soruya evet cevabını verdi.
Almanya’daki Müslümanların örgütlenme düzeyi
Müslümanların toplam olarak yüzde 20’si dinî derneklerde veya topluluklarda örgütlenmiştir. Dinî
bir derneğin kayıtlı üyesi olan kişilerin Alevîler ve Şiîler arasındaki oranı, Sünnîler arasındaki oranından
(yüzde 22) yüzde 10’ar daha düşüktür. İbadîler veya Ahmedîye cemaati gibi diğer küçük İslamî mezheplerin
mensuplarından yüzde 29’u, dinî bir derneğe üyedir.
8
Özet
Almanya’daki İslamî organizasyonların Müslümanları temsil etme oranı
DIK içinde çeşitli Müslüman birlikleri temsil edilmektedir. Bunlar arasında en bilinen birlik, tüm
Müslümanların yüzde 44’ü tarafından adı verilen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’dir (DİTİB). Türk kökenli
göçmenlerden yüzde 59’u DİTİB’i tanımaktadır, Sünnî Türkler arasında DİTİB’i tanıyanların oranı biraz
daha yüksektir (yüzde 65). Müslümanların yaklaşık dörtte biri, şu birliklerden birini tanıdığını belirtmiştir:
Zentralrat der Muslime in Deutschland (ZMD; Almanya Müslümanlar Konseyi), Verein islamischer Kulturzentren (VIKZ; İslam Kültür Merkezleri Birliği), Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF). Tüm kişilerin
yalnızca yüzde 16’sı Islamrat für die Bundesrepublik Deutschland (IRD; Almanya İslam Konseyi) örgütünü
tanımaktadır. Daha 2007’de kurulan Koordinationsrat der Muslime in Deutschland (KRM; Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi) örgütünü ise, bu güne kadar ankete katılanlardan yalnızca yüzde 10’u
tanımaktadır.
DIK içinde temsil edilen İslamî birlikler, Almanya’daki Müslümanların çoğunluğunu temsil etmemektedir. Müslümanların yüzde 25’inden azı kendisini Alman İslam Konferansı’na katılan İslamî birlikler
tarafından kayıtsız şartsız temsil edilmiş görüyor. Alman İslam Konferansı’na katılan birlikler arasında
en yüksek temsil oranına, Almanya’daki tüm Müslümanların yüzde 16’sının kendilerini temsil ettiğini
düşündükleri DİTİB ulaşmıştır. Yalnızca Türk kökenli göçmenler göz önüne alındığında bu oran, yüzde 23’tür. Sünnî Türkler arasında DİTİB tarafından temsil edildiğine inananları oranı yüzde 28’dir. Asıl
hedef grup göz önüne alındığında, Alevi Birlikleri Federasyonu da nispeten yüksek bir temsil düzeyine
ulaşmaktadır. Alevîlerin yüzde 19’u, Alevi Birlikleri Federasyonu’nun kendilerini temsil ettiğine inandıklarını
belirtmiştir. Türkiye kökenli her on Müslüman’dan biri, VIKZ tarafından temsil edildiğine inanmaktadır.
Ankete katılan Müslümanlardan yalnızca yüzde 2’si, KRM tarafından dinî meselelerde temsil edildiğine
inanmaktadır. (Birçok cevap şıkkı beyan etmek mümkündü.)
Müslümanlarla gayrimüslimler arasındaki farklar – entegrasyonda da
Bulgular, entegrasyon konusunda da farklı bölgesel kökenlerden gelen Müslümanlar arasında olduğu
kadar, aynı ülkeden gelen Müslümanlarla gayrimüslimler arasında farklar olduğunu ortaya koymaktadır.
Ankete katılan Müslümanlar arasında yaşanan güçlükler daha ziyade dil entegrasyonu ve yapısal entegrasyon konusunda ortaya çıkmakta; buna karşılık, sosyal entegrasyonun çoğunlukla düşünüldüğünden daha iyi
olduğu görülmektedir. Çeşitli göstergelere göre Müslümanlar genelde, aynı ülkelerden gelen diğer dinlerin
mensuplarına kıyasla daha düşük entegrasyon derecesine sahip.
Ancak, farklı ülkelerden gelen Müslümanlar arasındaki büyük farklar nedeniyle, İslam ile entegrasyon arasında doğrudan bağlantı kurmak mümkün değildir. Eğitim düzeyi açısından dinler ve mezhepler
arasındaki farklar öncelikle, Türkiye’den, eski Yugoslavya’dan, Fas’tan ve Tunus’tan gelen göçmen işçilerin
istihdam koşullarına dayanan tarihsel verilerle bağlantılıdır. Bu göçmen işçiler ve aile üyeleri ağırlıkla,
eğitim düzeyleri düşük olan sosyal tabakalardan gelmekteydi. Bu bağlamda, düşük öğrenim düzeyi ve işçilik
vasıflarının yetersizliği, özellikle ilk kuşaktan olan kadın göçmenlerde belirgindir.
Öğrenim durumunda, yapısal entegrasyonun güçlükleri kendini belli ediyor
Türk göçmenler grubu hakkındaki çeşitli araştırmalarda, yapısal entegrasyon açısından eksiklikleri
olduğu ortaya konmuştur. Federal Göç ve Mülteciler Daire’sinin bunları tamamlar nitelikteki araştırma
sonuçları, Müslüman ülkelerden gelen göçmenlerin eğitim düzeyinin genelde nispeten düşük olduğunu
göstermektedir. Bu noktada, Türk göçmenler öğrenim düzeyi bakımından, yalnızca Güney Avrupa’daki işçi
ihraç eden ülkelerden gelen göçmnlere ve Alman kökenli göçmenlere kıyasla değil, aynı zamanda diğer
Müslüman ülkelerden gelen göçmenlere kıyasla da nispeten kötü bir durumdadır. Bu durumun başlıca
açıklaması, ilk kuşaktan olan kadın göçmenlerin aşırı düşük düzeydeki verilerinde yatmaktadır.
9
Özet
Şekil 9:
Ankete katılan, göçmenlik geçmişine sahip kişilerin geldikleri ülkede veya Almanya’da gördükleri
eğitim sonucunda aldıkları diploma, bölgesel kökene ve dinlere göre (yüzde cinsinden)
100%
90%
27,5
53,6
68,4
31,3
26,9
31,2
23,4
Hıristiyan/Musevî/Diğer
16,5
9,4
Güneydoğu
Avrupa
Türkiye
Müslüman
Hıristiyan/Musevî/Diğer
0,0
Müslüman
0%
6,3
8,3
Müslüman
10%
23,6
5,1
Orta Asya / BDT
5,1
1,7
5,9
5,9
11,9
5,9
Hıristiyan/Musevî/Diğer
31,6
13,4
İran
Bitirdiği okul yok
11,8
12,4
11,8
17,1
5,9
Güneydoğu
Asya
Öğrenim düzeyi düşük
13,6
18,2
19,9
25,0
20,3
19,2
16,8
11,4
25,0
13,6
11,2
15,4
12,7
0,0
Yakındoğu
Hıristiyan/Musevî/Diğer
15,7
30,6
Müslüman
29,5
15,9
20,6
33,5
Hıristiyan/Musevî/Diğer
20%
55,7
82,4
40%
30%
52,2
Müslüman
24,2
81,4
Hıristiyan/Musevî/Diğer
29,5
54,5
Hıristiyan/Musevî/Diğer
22,5
60%
55,3
50,0
66,7
Hıristiyan/Musevî/Diğer
70%
50%
38,5
40,1
Müslüman
35,9
37,0
Müslüman
34,7
Müslüman
80%
Kuzey Afrika
Öğrenim düzeyi orta
Afrika (diğer)
Öğrenim düzeyi yüksek
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 3.886
Birinci ve ikinci göçmen kuşağına göre ayırt edildiğinde tüm bölgesel köken gruplarında, ikinci
kuşaktan olan kişilerin, ana babalarının kuşağına kıyasla Alman eğitim sisteminden diplomayla ayrılma
sıklığı belirgin bir şekilde daha fazladır. Bu durum özellikle Müslüman kadınlar için geçerlidir. Bu noktada,
öğrenim düzeyinde bir yükselme fark edilmektedir. Bu öğrenim düzeyinde tespit edilebilen genel yükselişe
rağmen, okulu diplomasız terk edenlerin oldukça yüksek oranı ve nispeten Abitur diploması alanların düşük
oranı, öğrenim düzeyinde daha eksiklerin bulunduğuna işaret etmektedir.
Türkiye’den gelen kadın göçmenler Türkiye’den gelen erkek göçmenlerden daha ender olarak
okulu diplomasız terk etmekte ve çoğunlukla ortalama bir öğrenim düzeyine ulaşmaktadır. Dolayısıyla,
kadın göçmenlerin Almanya’da gördüğü eğitimi göçmenlerin geldikleri ülkelerde gördükleri eğitimle
kıyasladığımızda, Almanya’da daha yüksek ölçüde cinsiyet eşitliği elde edildiğini kaydedebiliriz.
Güncel sosyal iliskilerde herhangi bir sınırlama saptanamadı
Sosyal ilişkiler, toplumsal dayanışmaya ve uyuma temel oluşturmaktadır. Örneğin, derneklere üye
olmak, göçmen kabul eden ülkeye uyumda yardımcı bir araçtır. Müslümanların yarısından fazlası bir Alman
derneğine üyedir, yalnızca yüzde 4’ü sadece geldikleri ülkeyle ilgili bir derneğe üyedir ve bunlar arasında
Almanya’da kurulmuş dernekler de bulunmaktadır. Yüzde 18’i hem Almanya’yla ilgili hem de geldikleri ülkeyle ilgili derneklere üyedir.
10
Özet
Şekil 10: Ankete katılan Müslümanların, Almanya’yla ve geldikleri ülkeyle ilgili derneklere
üyelikleri (yüzde cinsinden)
41 % Hiç üyeliği yok
4 % Geldiği ülke ile ilgili üyeliği var
37 % Almanya ile ilgili üyeliği var
18 % Almanya ve geldiği ülke ile ilgili üyeliği var
Kaynak: MLD 2008, ankete katılan 16 yaşından büyük kişilere ilişkin veritabanı, ağırlıklı. Ağırlıksız vaka sayısı: 2.448
Ankete katılan kişilerin Alman kökenli şahıslara olan gündelik sosyal temas sıklığı nispeten yüksektir
ve tüm bölgesel kökenlerden olan Müslümanlar, Almanlarla daha sık temas kurmaya istekli olduklarını ortaya koymaktadır. Tüm Müslüman köken gruplarında, Almanlarla gündelik teması olmayan ve temas isteği de
göstermeyenlerin oranı yüzde 1’den yüksek değildir.
Entegrasyon politikası açısından çıkarımlar
Sonuçlar, dinî meselelerin taşıdığı toplumsal önemi daha iyi değerlendirebilmemizi sağlayacak bir
zemindir. Görünüyor ki, kız erkek karışık yüzme derslerine katılma gibi, entegrasyon tartışmalarında sıkça
gündeme getirilen konuların “kitlesel olgular” değil ve ancak küçük bir azınlığı ilgilendiren meselelerdir.
Dolayısıyla bu konuların abartılmaması gerektiği ortaya çıkmaktadır.
Yine de rakamlar, entegrasyon desteğinde dikkate alınması zorunlu olan, kişilerin kendilerini
sınırlamasıyla ilgili gelişmelerin vuku bulduğuna işaret etmekte.
Yapısal entegrasyon eksikliklerinin daha güçlü entegrasyon çabalarına vesile olması gerektiği görülmektedir. Bu çabalar sırasında, Müslümanların ve Müslüman ülkelerden gelen diğer göçmenlerin entegrasyonu, dinî hedef grubuyla sınırlı kalmayıp daha geniş bir perspektifle ele alınmalıdır. Bu bağlamda,
Almanya çapında entegrasyon kursları yardımıyla dil gelişiminin teşvik edilmesinin yanı sıra öğrenim
yoluyla entegrasyon, önemli birer başlangıç noktalarıdır. Öğrenim durumunda kuşaktan kuşağa genel bir
artış saptanmasına rağmen, okulu tamamlamadan terk edenlerin sayısının nispeten yüksek oluşu ve Abitur
diploması alanların oranının görece düşük oluşu, öğrenim eksikliğinin hâlâ devam etmekte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, kamuoyunda zaten yoğun tartışmalara konu olan, göçmenlere verilen okul öncesi,
okul içi ve okul dışı eğitimin desteklenmesi girişimlerinin tutarlı bir şekilde uygulanması gerekmektedir.
Mevcut Hıristiyan din dersine uygun İslamî din dersinin başlatılması arzusu Müslümanlar arasında
çok yaygın bir arzudur. Alman İslam Konferansı’nın bu konuyla ilgili yoğun çalısmaları bu arzu yöneltisinde
sürdürülmektedir. Araştırmanın neticeleri aynı zamanda Müslümanların kendi aralarında örgütlenmelerine
yönelik bir çağırı teşkil etmektedir. Ve bu çağırı aynı zamanda siyasete ve idareye yöneliktir, ki bir an önce
anayasaya uygun İslamî din dersinin ve bu bağlamda Alman üniversitelerinde İslamî teoloji ve din pedagojisinin yerleştirmesinde ilerlemeler elde edilebilsin.
11

Benzer belgeler