Untitled - TED Adana Koleji

Transkript

Untitled - TED Adana Koleji
5/A Sınıfı
8
TÜRKÇE
Türkçedir en güzel dil,
Ürünleri boldur Türkçenin.
Rahat rahat okunur, Türkçe
Kelimeler için en güzel dildir.
Çarşısı alfabedir.
En temiz dildir, yoktur kir.
Alper PAYDAK /5A
ÇOCUK
Çok hızlı büyüdüm.
Oyunlarla büyüdüm.
Cambazlık yaparak büyüdüm.
Uzak yerlere gitmek isteyerek,
Kahkahalarla büyüdüm.
Alper PAYDAK /5A
OKULUMUZ
Oyunlar oynarız.
Kitaplar okuruz.
Ufacık ufacık ellerimizle
Lambasını açarız, beyinlerimizin.
Uzak hedefler koyarız.
Masallar yazarız,
Uzun derslerde.
Zamansızca öğreniriz.
Alper PAYDAK /5A
9
Alper PAYDAK /5A
10
ÖĞRETMENLER
Öğretmenler öğretir bize,
Olan tüm bilgileri.
Asla atlamaz,
Her şeyi öğretirler bize.
Sabah akşam demezler,
Çalışır öğretirler.
Hayatımızı onlara borçluyuz,
Sevgili öğretmenlerim.
Atakan ERDÖNMEZ /5A
MUTLULUK
İnsanlar mutluluğu
Zor bir şey sanırlar.
Ama aslında
Kolaydır hayatta.
Mutluluk için
Üç temel kural vardır:
Neşe, sevinç, saygı.
Her derde devadırlar.
Biraz özgüven,
Biraz da çalışma,
Eğer bunları yaparsan
Mutluluğun durmaz asla.
Atakan ERDÖNMEZ /5A
11
ATATÜRK
Atatürk kurtardı bizi,
Yurttaki tüm düşmanlardan.
Asla pes etmedi,
Asla dinlenmedi.
Her şartta okudu,
Bilgileri boldu.
Ülkeyi böyle kurdu,
Önderimiz Atatürk.
Atakan ERDÖNMEZ /5A
12
SAVAŞ
Savaştır yok eden, savaştır eve ateş düşüren .
Özgürlük barış derler; ama kimin için derler bilmem.
Savaştır her yeri, savaştır kalpleri yok eden.
Savaştır askeri, savaştır askerin ailesini yok eden.
Savaşta iki kişi savaşır ganimet için özgürlük için derler.
Ama hangi taraf için bu özgürlük, bu ganimet hırsı?
Savaş bir tarafı mahkûm eder, bir tarafı gardiyan ama niçin?
Savaşmayı bırakın, barışın barıştırın!
Aziz GÜL /5A
YAĞMUR
Yağmur gelir, yağmur gider o yağmurdur o yağmur.
Yağmur bize bereket, yağmur bize hayat verir.
Günlerce yağar bize toprağı bize yeşilliği verir.
Herkes kıymetini bilir bilmeyene bildirilir.
Yağmur berekettir yağmur hayattır.
Yağmur nice nimet, iki dakika yağdı mı nice bereket gelir.
Yağmurla kazanılır aş, iş, ekmek çünkü yağmurdur bereket veren.
Ağaç ekin yağmur olsun, yağmur yağsın ağaç olsun, iyi bakın.
Aziz GÜL /5A
13
ŞARKI
Şarkı rahatlatır, şarkı sevindirir kişiyi
Şarkıda caz vardır, rock vardır, blues vardır, klasik vardır.
Rahatlatanı vardır, kulak tırmalayanı vardır; ama vardır o bana yeter
Dinlerim şarkıyı, dinlerim rahatlarım, sevinirim.
Dinleyin rahatlayın, sevinin, dinletin rahatlatın sevindirin, ama dinletin
şarkıyı.
Dinleyin, dinletin unutmayın beni dinleyin, dinletin
Şarkı güzeldir dinleyin, dinletin unutmayın şarkıyı!
Aziz GÜL /5A
Aziz GÜL /5A
14
BALONLARIM
Balonlarım niye güzelsin?
Niye süslemişler seni?
Hayatımın renkleri,
Canım balonlarım.
Sen dünyadaki
En mutlu balonsun.
Sen dünyadaki
En güzel balonsun.
Berk SAHİLLİOĞLU /5A
AĞAÇLAR
Ağaçlarım
Sen beni korur,
Sen beni yaşatırsın.
Dünyanın yeşillikleri
Seni sever, seninle yaşar.
Berk SAHİLLİOĞLU /5A
ATATÜRK
Sen benim liderimsin,
Sen benim iyi kalplimsin,
Sen benim kurtarıcımsın,
Sen benim meleğimsin,
Sen benim ATATÜRK’ümsün.
Berk SAHİLLİOĞLU /5A
15
Berk SAHİLLİOĞLU /5A
16
FERDA
Ferda öğretmenim, canım öğretmenim,
En iyi öğretmensiniz.
Rüyalar kadar güzelsiniz,
Dünyalar kadar değerlisiniz.
Altın mı, Ferda öğretmen mi deseler yine sizi seçerim.
Ceyda BİLİR /5A
EY YOLCU
Bastığın yerlerde,
Onlarca şehit yatar.
Bastığın yerlerde, onlarca can yatar.
Bastığın yerlerde,
Türk milleti yatar.
Bastığın yerlerde,
Gelecek yatar.
Ceyda BİLİR /5A
ÖĞRETMENİM
Öğretmenim, eğer siz olmasaydınız ,
Ne yapardım ben?
Kim öğretirdi bana alfabeyi,
Yüklemi, sıfatı, eylemi.
Öğretmenim eğer siz olmasaydınız,
Doğruyu nasıl yanlıştan ayırırdım?
Kim öğretirdi bana Ferda ipuçlarını?
Öğretmenim eğer siz olmasaydınız…
Ceyda BİLİR /5A
17
Ceyda BİLİR /5A
18
YALAN DÜNYA
Şu ölümlü dünyada,
Kim mutlu olmuş acaba?
Her şey mal mülk olmuş,
Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş?
Manevi değer yok olmuş,
Her şeyden çıkar arar olmuş.
Şefkat desen zor bulunurmuş,
Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş?
Doğallık kalmamış her yer çöp
Teknoloji zaten uçuyor.
Herkes evinde oturmuş pinekliyor,
Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş?
Her yer beton yığını olmuş
Ağaç bitki kalmamış.
Oksijensizlikten dünyanın ömrü kısalmış
Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş?
İnsanlar yalan sanmış sevgiyi
İşleri yoluna koymak için
Herkes para borcuyla boğulmuş
Şu yalan dünyada kim mutlu olmuş?
Elif İZCİ /5A
Elif İZCİ /5A
19
CANIM ÖĞRETMENİM
İkinci annem oldun benim
Sizi görünce sevinirim.
Ben sizi çok severim
Canım öğretmenim.
Bana bakıp güldünüz
Kalbimi neşeyle doldurdunuz.
Sevgiyi ve saygıyı öğrettiniz.
Ben sizi çok severim
Canım öğretmenim
Elif İZCİ /5A
ANNEM
Ay oldun, güneş oldun,
Ne zaman arasam yanımda oldun.
Nasılsam öylesin.
En çok seni severim.
Menekşemsin canımsın.
Elif İZCİ /5A
20
CANIM ANNEM
Canım annem benim
Büyüttün beni.
Koruyup kolladın,
Hiç yalnız bırakmadın.
Eksiğimi anında aldın.
Sevgi ve şefkat verdin,
Canım annem benim.
Gülsün YÜKSEL /5A
KİTAPLAR
Ben varken susarlar,
Ben yokken oynarlar,
Roman, hikaye, öykü…
Hepsi birbirinden harikalar.
Resimli resimsiz,
Hepsi birbirinden zevklidir.
Gülsün YÜKSEL /5A
ZAFERE ULAŞTIK
Ne zorlu yollar aştık,
Sonunda ulaştık.
Yaşlı genç demeden,
Savaşa katıldık.
Bir sürü şehit verdik ama
Bağımsızlığımıza da ulaştık.
Gülsün YÜKSEL /5A
21
Gülsün YÜKSEL /5A
22
CANIM TÜRKİYE
Türkiye ünlüdür sanatıyla
Memleketimdir, canımdır.
Ticarette ünlüdür esnafımız.
Canım Türkiye’m!
Gel vatandaş gel Türkiye’ye gel.
Türkiye’nin her yeri dillere destandır.
Türkiye can damarımdır.
Canım Türkiye’m!
Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A
BARIŞ GÜZELDİR BARIŞ
Dünya savaşı çıktığında
Savaşlarda yardımı,
Güzeli temsil eder barış.
Barış güzeldir barış!
Barış olmadan saygı olmaz.
Barış hayat ve coşkudur.
Barışla yaşa iyi ol.
Barış güzeldir barış!
Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A
KİTAP
En büyük heyecansın benim için,
Gel senden bir şeyler öğreneyim.
Senden vazgeçmem,
Bilgi kaynağısın kitap.
En büyük kaynaksın benim için,
Sen üzüntülü günlerimde yardımsın.
Senin bilgin her şeye yeter.
Bilgi kaynağısın kitap.
Hasan Oğuzhan KARABULUT /5A
23
ATATÜRK
Başöğretmen ve lider,
Mustafa Kemal Atatürk!
Gösterdi doğru yolu.
Olduk eğitimli millet.
Sarı saçlı, mavi gözlüydü.
İyiydi,kibardı,nazikti.
Başöğretmendi, ulu önderdi.
Korkusuzdu, cesurdu.
O Mustafa Kemal’di.
İshak Murat KAPLAN /5A
OKULUM
Sanki bir bilgi yuvası,
Çukurova’da bir yuva.
Her yerinde en iyi öğretmenler.
Öğretir, en iyi bilgileri.
Burada herkes ailedir, kardeştir.
Arkadaşça yaşar, bu cennette herkes.
Canım okulum,
Çiçek bahçem.
İshak Murat KAPLAN /5A
CANIMA
Canım annem seni çok seviyorum.
Annemsin sen ,benim canımsın.
Ne güzelsin.
Isıttın beni güzelliğinle
Melek annem.
Anneciğim, canımsın!
İshak Murat KAPLAN /5A
24
ÇANAKKALE’M
Çanakkale’m Çanakkale’m,
Ah benim Çanakkale’m.
Ne kadar şehit verdik sana.
Ah benim Çanakkale’m.
Kendi canını feda etti herkes.
Kanlı şanlı askerlerimiz.
Ah benim Çanakkale’m.
Laleler, sümbüller icinde yatsın şehitlerimiz.
Ey geçilmez ÇANAKKALE’M.
Kazım Ata NAMLI /5A
ANNEM
Canım annem, güzel annem.
Hep bana bakan, seven annem.
Canım annem, güzel annem.
Sen bana baktın, büyütttün.
Hep sevdin, hep saydın.
Biz sana borcumuzu,
Nasil ödeyelim annem?
Kazım Ata NAMLI /5A
TÜRKİYE’MİZ
Bizim güzel, hür devletimiz
Türkiye’miz bizim
Taşıyla toprağıyla
Gezmek görmek lazım.
Düşün bu vatan için
Kanını canını verenleri,
Binlerce kefensizi
Düşün, bu toprkalar için dökülen kanları.
Kazım Ata NAMLI /5A
25
Kazım Ata NAMLI /5A
26
ANNE SEVGİSİ
Anne sevgisi unutulmaz.
Nasıl özlersiniz, anne sevgisini.
Nerede diye ararsınız, anne sevgisini.
Eksik etmez annemiz bizden sevgisini.
Melissa YAĞAN /5A
ÖĞRETMENİM
Canım öğretmenim,
Sizi çok severim.
Bize sevgi gösterirsiniz.
Bizi seversiniz.
Melissa YAĞAN /5A
SAYGI
Saygı çok önemlidir.
Saygı olmazsa bu dünyada olmaz.
Büyüklerimize saygı duyalım.
Saygı çok önemlidir.
Melissa YAĞAN /5A
27
Melissa YAĞAN /5A
28
KARDEŞİM
Kanka gibi oldun bana,
Ayrılmadın yanımdan,
Renk renk kıyafetlerinle
Değerlisin benim için
Emin ol sen.
Şiirler yazacağım
İlham kaynağım,
Melek gibi gözlerin var.
Nilsu YONTAR /5A
ANNEM
Ağlayınca yanımda olurdun,
Nasıl yaparsın bunları,
Nar gibi gözlerin,
Elma gibi yanakların
Meleksin sen benim için.
Nilsu YONTAR /5A
Nilsu YONTAR /5A
29
SEN OLMASAN ÖĞRETMENİM
Seninle öğretmenim,
Sevgiyi, saygıyı öğrendim.
Seninle öğretmenim,
Okumayı, yazmayı öğrendim,
Seninle öğretmenim,
Artıyı, eksiyi öğrendim.
Seninle öğretmenim,
Arkadaşlığı, dostluğu öğrendim.
Seninle öğretmenim,
Mecazı, gerçeği öğrendim.
Sen olmasan öğretmenim,
Ben bir hiçim,
Canım öğretmenim.
Nilsu YONTAR /5A
30
ANNE
Anne seni çok seviyorum.
Nedense seni çok seviyorum.
Niçin kendini bu kadar sevdiriyorsun?
En güzeli de kendimi çok şanslı hissetmem.
Said Burak UÇAR /5A
GAZİANTEP
Baklavasıyla ünlüdür.
Tadı da çok güzeldir.
Denemeyen kalmasın,
Herkes yesin.
Said Burak UÇAR /5A
ÇEVRE
Çevremize iyi bakalım.
Yerlere çöp atmayalım.
Çöpleri geri dönüşüme gönderelim.
Çevremizi koruyalım.
Said Burak UÇAR /5A
31
TED
Türkiye’nin en iyi okulu,
Eğitimde bir numara.
Dünyaya tanıtmış kendini TED Adana!
Samet Yiğit KARSLI /5A
TÜRKÇE
Türkçeyi en iyi biz biliriz.
Ama yine de gerekir, geliştirmemiz.
Bunun için, dilimizin kıymetini bilelim.
Sahip çıkalım Türkçemize.
Yedirmeyelim kimseye,
Dosta düşmana.
Bir tanedir Türkçemiz,
Tanısın bizi dünya.
Samet Yiğit KARSLI /5A
32
CANIM ANNEM
Canım annem,
Seni çok seviyorum.
Benim güzel annem
Kollarına doğdum.
Kollarında büyüdüm.
Canım annem,
İyi ki sen varsın.
Benim tatlı annem,
Melekler meleği
Benim güzel annem.
Canım annem,
İyi ki varsın.
Seni seviyorum,
Canım annem!
Seyfettin Mete SEZER /5A
YUVAM
Evim benim,
Yuvam benim.
Evimde doğdum.
Evimde büyüdüm.
Güzel yuvam
Evim benim,
Yuvam benim,
Evimde doğdum.
Evimde yaşıyorum.
Benim büyük ve güzel yuvam.
Seyfettin Mete SEZER /5A
33
OKUL
Okulum benim,
Sende öğrendim.
Seninle büyüdüm.
Sende okumayı, yazmayı öğrendim.
Okulum benim,
İkinci yuvam.
Okulum benim,
Sende alfabeyi okudum,
Sende alfabeyi yazdım.
Okulum benim.
Seyfettin Mete SEZER /5A
Seyfettin Mete SEZER /5A
34
35
5/B Sınıfı
36
ATAM
Bir bakıyorum deniz,
Bir bakıyorum güneş,
Bir bakıyorum lider,
Görüyorum Atatürk’e bakınca.
Atam bir fırtına koparıyor içinde
Acaba neler düşünüyor.
Bir bakmışız ki 19 Mayıs’ı ilan etmiş.
Bir bakmışız ki 23 Nisan’ı ilan etmiş.
Acaba bunları nasıl başarıyor?
Merak ediyorum Ata’mdan iyi lider var mı diye.
Onu çok özlüyorum, çok seviyorum.
Atam bu ülkenin lideri ve hep öyle kalacak.
Kalbimizde o ölmedi,
Yaşıyor hâlâ Ata’mız.
Bir hilal gibi parlıyor hâlâ
Yaşayacak ve yaşatacağız.
Ada BAYSAL /5B
TÜRKÇEMİZ
Lütfen Türkçemizi koruyalım.
Lütfen Türkçemize zarar vermeyelim.
Lütfen Türkçemize sahip çıkalım.
Lütfen Türkçemizi ağlatmayalım.
O bizim bağımsızlığımız,
O bizim gururumuz,
Koruyalım Türkçemizi.
Türkçemizi koruyalım.
Türkçe bizim dilimiz.
Kıymayalım Türkçemize.
Ada BAYSAL /5B
37
ORMANLAR
Ah ne güzel o ormanlar,
Ne güzel o şarkı söyleyen kuşlar,
Birbirleriyle konuşuyorlar,
Bir sanat eseri gibi.
Bir koruyabilsek o güzel ormanları,
Ne güzel olur ağaçlar kesilmezse
Ağaçlar bizim yaşam kaynağımız.
Öldürmeyelim o kuşları, ağaçları, canlıları…
Bir tablo gibi yaşamımız.
Ağaç, çiçek, böcekten oluşuyor hayatımız.
Yarım kalmasın tablomuz.
Üzmeyelim güzel ormanları.
Ada BAYSAL /5B
38
ANNEM
Beni büyüttün,
Beni sevdin,
Bana hediye verdin,
Bana yavrucuğum dedin.
Canım annem…
Hep sevdin beni.
Seviyorum seni!
Ata TURHAN /5B
BABAM
Düşündün her zaman…
Acaba oğlum beni sever mi?
Ben de düşündüm babam beni seviyor mu?
Sonra cevaplar geldi.
Oğlun seni seviyor.
Baban seni seviyor diye.
Mutlu olduk hepimiz.
Ata TURHAN /5B
39
OKULUM
Benim güzel okulum,
Beni büyüttün,
Seninle büyüdüm,
Seni çok sevdim.
Seninle büyüdüm,
Beni korudun,
Beni sevdin teşekkür ederim.
Ata TURHAN /5B
40
SABAH
Her sabah yeni yaşam
Pozitif ol.
Ne güzel yaşıyorsun.
Kahvaltı et,
Karnın ağlamasın doysun.
Okuluna git,
Kafan dolsun.
Barış KOLUAÇIK /5B
DOĞA
Bak bir dışarı
Ağaçları mı görüyorsun?
Görüyorsan mutlu ol.
Bu ekosistem tablosu,
Doğanın askeri.
Kuşa bak,
Ekosistemin uçağı,
Özgürce uçar.
Meyveye bak,
Ekosistemin tatlısı,
Tabağın arkadaşı.
Barış KOLUAÇIK /5B
EVLER
Bizi sarmalayan,
Koruyan kollayan,
Cansız arkadaş evlerimiz.
İster 6+1 ister 1+1 olsun.
Evdir, sıcaktır.
Rahat evimizi çok severiz.
Dekore ederiz.
Barış KOLUAÇIK /5B
41
Barış KOLUAÇIK /5B
42
AİLEM
Babam korur beni,
Sever bizi.
Annem çok ama çok sever beni,
Sever bizi.
Anneannem ışık tutar, önüme.
Yol gösterir aileme.
Ben severim ailemi.
Onlar da sever birbirini.
Deniz Derin Şen /5B
AYICIĞIM
Seninle yatarım,
Seninle kalkarım,
Seninle kahvaltı yaparım.
Okula gider, maalesef seni evde bırakırım.
Küçüklüğümden beri
Varsın yanımda.
Bıkmadım senden.
Uyudum, seninle yıllarca.
Deniz Derin Şen /5B
43
FERDA ÖĞRETMEN’İM
Siz adeta bir güneş,
Yol gösteren ışık,
Doyamayız, gören kıskanır sizi.
Çünkü çok güzelsiniz.
Anlatırsınız dersinizi,
Bakarsınız anlamadıklarımıza,
Seversiniz bizi,
İyi ki varsınız.
Keşke hep bizimle olsanız.
Hayatımıza anlam katarsınız,
Çok güzel ve sevecensiniz,
İyi ki bizimlesiniz.
Deniz Derin Şen /5B
44
HAYVANLAR
Dünyanın güzel hayvanları,
Hem yeriz hem severiz.
Sayesinde protein alırız.
Onlar sayesinde doyarız.
Onlar eğer olmazsa
Bu dünyada yaşam olmaz.
Hayvanlar aleminde,
Fil, goril, maymun binlercesi
Bizi eğlendirir.
Bazen korkutur bazen iğrendirir.
Ama onlar hayvanlar
İnsanların dostudur.
Ege KARAZİNCİR/ 5B
ÖĞRETMENİM
Benim canım öğretmenim!
Sen bana öğrettin.
Sen bana yardım ettin.
Eğer sen olmasaydın,
Şu an buralarda olamazdım.
Ana okulunda başladın.
Liseye kadar yardım ettin.
Benim canım öğretmenim!
Kalbimin bir parçasısın,
Her gün benim yanımdasın.
Eğer sen olmasaydın,
Şu an buralarda olamazdım.
Benim canım öğretmenim!
Ege KARAZİNCİR/ 5B
45
KİTAPLAR
En başta kalem gelir,
Kaleme yazı gelir.
Bu yazıların bütününe
Hikâye denir.
Bu hikâyeler boş kâğıtta kalmaz.
Bu sayfaların bir yeri vardır.
Onun adı da kitaptır.
Bu kitaplar öyle boş değildir.
Elbet bir konusu vardır.
Bu kitapların konusu da
Gerçek hayata dayanır.
Ege KARAZİNCİR/ 5B
46
GÜZEL ÜLKEM TÜRKİYE’M
Vatanını yurdunu seven insan
Vatansız olamaz.
Kurtuluş savaşında insanlar,
Bizim geleceğimiz için kan döktüler,
Canlarını verdiler.
Bir insanın geleceği için canını vermek…
Büyük cesaret ister.
Senin geleceğin için kan dökenlere
Haklarını vermen gerekir.
İstiklal Marş’ımız der ki:
“Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklal.”
Halil Çağlar ÇEKİNMEZ/5B
ATATÜRK
1881’de bir güneş doğdu.
Bir amacı vardı.
Asker olmak, ülkesini kurtarmak…
Geldikleri gibi giderler, dedi.
Gönderdi onları, bu güzel vatandan.
Göğsüne, mermi geldi.
Saati kırıldı.
Üniformadan başka giyeceği yoktu.
Ama vazgeçmedi ve yendi.
Vazgeçseydi, şimdi olmayacaktı.
Bu güzel vatan.
Ödeyemez kimse ona hakkını.
Halil Çağlar ÇEKİNMEZ/5B
47
OYUN
Eğlencelidir oyun,
Çocukların vazgeçilmezi.
Oyunlarla büyürüz.
Oyun olmazsa olmaz.
Tüm yeni nesil
Oyunları sever.
Oyunsuz sade geçer
Tüm hayatımız.
Hasan Barış KIRAT /5B
ANNE SEVGİSİ
Bir başkadır anne sevgisi.
Hiçbir şeyle değiştirilmez,
Anne sevgisi.
Benim biricik annem!
Anlatılmaz bu sevgi,
Anne sevgisi.
Onu hiçbir şeyle değişmem.
Canım annem!
Hasan Barış KIRAT /5B
MATEMATİK
Eğlenceli işlemlerle
Düşündürücü terimlerle
Güzel bir dosttur.
Eğlenceli matematik.
Matematik olmasa
İnsanlar gerideydi.
Dünyayı geliştirdi
Güzel matematik.
Hasan Barış KIRAT /5B
48
CANIM ANNEM
Güldüğümde gülen,
Ağladığımda ağlayan,
Benim için yaşayan,
Dünyadaki en büyük
Şans meleğim.
Canım annem!
İsmail Ata PİLGE /5B
BABACIĞIM
Senin kollarında unuttum minikliğimi,
Seninle güçlendim.
Senden sevmeyi öğrendim
Canım babacığım!
İsmail Ata PİLGE /5B
OKUL
Okul çok güzeldir,
Onu severim.
Uluslararası şeyler öğrenirim.
Çok severim okulumu,
Oyun oynarız,
Ben, espri yaparım.
Okul çok komiktir,
Herkesi güldürürüm.
İsmail Ata PİLGE /5B
49
ANNEM
Sen beni besledin,
Sen beni büyüttün,
Sana borçluyum, ben her şeyi.
Bugüne kadar ekmeğini yedim.
Sen bana şefkat gösterdin.
Seni hep seveceğim,
Hiç unutmayacağım, anneciğim!
İsmet Tolga YILMAZ /5B
İsmet Tolga YILMAZ /5B
50
KİM BİLMEZ O SAVAŞI
Kim bilmez o savaşı,
O kanlı olanı.
Kim bilmez o savaşı,
Acımasız olanı.
Bir kızgın düşman,
Ardından Türk askeri.
Yaptı bir çatışma,
O başkomutanıyla.
Kim bilmez o savaşı,
Türk tarihinin en büyüğünü.
Kanların yerde süzüldüğü,
Türk’ ün kazandığı önemli savaşı.
Bu savaşı bilmeyen,
Bu kahramanlığı bilmeyen,
Bu kanı, acıyı bilmeyen,
Kendinden utansın.
İsmet Tolga YILMAZ /5B
ÖĞRETMENİM
Öğretmenim,
Sen bana öğrettin okumayı, yazmayı.
Öğretmenim,
Sen bana öğrettin sayıları saymayı.
Öğretmenim,
Siz bize her şeyi öğrettiniz.
Teşekkürler öğretmenim.
İsmet Tolga YILMAZ /5B
51
AY YILDIZLI BAYRAĞIM
Ay yıldızlı bayrağım
Kemal Paşa komutanım.
O dalgalanan bayrağım
Benim kanım, canım bayrağım.
O benim bayrağım,
Al yıldızlı bayrağım.
Dalgalanan bayrağım,
Benim kanım, canım bayrağım.
İzzet Demir ESENDEMİR /5B
ÇUKUROVA
Pamuklarla büyüdük,
Çiçeklere güldük,
Zaman geçti, o zaman.
Zaman oldu, o zaman.
İnsanlarda mutluluk,
Çiçeklerde güler yüz,
Mutluluklarda Çukurova.
İzzet Demir ESENDEMİR /5B
ADANA’M
Kebabıyla ünlüdür.
Şalgamına doyum olmaz.
Bici bici yazın gülüdür.
Benim Adana’m, Adana’m.
İzzet Demir ESENDEMİR /5B
52
ÖĞRETMENİM
Öğretmenim, öğretmenim,
Benim canım öğretmenim.
Kahverengi saçlı, mavi gözlü öğretmenim.
Sizi çok seviyoruz.
Hep yanımızda durdunuz.
Bizi hep korudunuz.
Nur yanaklı öğretmenim
Sizi çok seviyoruz.
Naci Arda YILDIZ /5B
KARDAN ADAM
Ben kardan adam,
Kar ile büyüyen adam.
Burnumda havuç,
Ben kardan adam.
Ben kardan adam,
Kömürden gözlerim
Ben kardan adam.
Naci Arda YILDIZ /5B
MATEMATİK
MAT’tır onun kısaltması
Onu ezber yapma,
Her gün çalış,
İşlemler dünyası gibi
Matematik dersi.
Naci Arda YILDIZ /5B
53
Naci Arda YILDIZ /5B
54
KİTAPLAR
Bir başkadır kitaplar,
Seni içine çeker, dururlar.
O güzel hikâyeleriyle
Herkesin ruhunu okşarlar.
Birçok kişi bilmez,
Kitap okumanın yararını.
Anlasalar kitap okumanın yararlarını,
Bütün dünya çocukları.
Herkes, anlasa kitapların vermek istediği mesajları.
Utku KÜTÜKÖZÜ /5B
MEMLEKET
Öyle bir yer biliyorum ki
İçine girsen cennet.
Öyle bir yer biliyorum ki
Dışarı bir başka.
Öyle bir yer biliyorum ki
Bütün arkadaşlarım orada.
Öyle bir yer biliyorum ki
Orası bizim memleket.
Utku KÜTÜKÖZÜ /5B
ARKADAŞLAR
Arkadaşlar önemlidir,
Her zaman yanındadırlar.
Arkadaşlar önemlidir,
Hep arkandadırlar.
Ayrılma arkadaşlarından,
Hep onların yanında kal.
Hep sev arkadaşlarını,
Onlar her zaman arkandadırlar.
Utku KÜTÜKÖZÜ /5B
55
ÖĞRETMENİM
Canım öğretmenim!
Biricik öğretmenim!
Sensin bana,
A’dan Z’ye her şeyi öğreten.
Usanmadan, bıkmadan.
Teker teker her şeyi,
Sayıları, sözcükleri öğreten.
Yağmur AĞARDAN /5B
CANIM ANNEM
Canım annem,
Benim annem,
Tatlı annem.
Severim seni ben hep,
Canım annem,
Güzel annem,
Severim seni.
Canım annem.
Yağmur AĞARDAN /5B
ÇALIŞALIM ÖĞRENELİM
Çalışalım öğrenelim,
Eğlenerek öğrenelim.
Usanmadan bıkmadan,
Zevk ile öğrenelim.
Güle güle öğrenelim.
Tatlı dille öğrenelim.
Kahkahalarla öğrenelim.
Eğlenerek öğrenelim.
Yağmur AĞARDAN /5B
56
57
58
MUSTAFA KEMAL
Günler, haftalar, yıllar geçti,
Kimse onu unutmadı.
Adı MUSTAFA KEMAL’Dİ.
Kimse unutamazdı,
Bu lideri.
Kimse sevmemezlik edemezdi,
Mustafa Kemal’i.
Adı bize bir lideri,
Kalbi bize tecrübeyi,
Beyni bize aklı anlattı,
İşte bu MUSTAFA KEMAL’Dİ.
Bizlere bir Ata,
Dünyaya bir Paşa,
İşte o MUSTAFA KEMAL’Dİ.
Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A
KARDEŞİM
Her gün mutlusun,
Her gün telaşlı,
Bir bakıyorum üzgün,
Bir bakıyorum heyecanlı.
Anlamıyorum seni,
Canım kardeşim,
Az mı çektim senden.
Hele ilk doğduğun gün,
Unuttular beni o gün.
Ağladım üzüldüm ama
Sen benim kardeşimsin.
Az mı çektim senden,
Her şeyimi kırdın attın.
Girerdin odama,
Dağıtırdın her yeri,
Ama canım feda olsun,
Sen benim kardeşimsin.
Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A
59
BEN SENİN ANNENİM
Çiçekler açtı,
O güzel yüzünde,
Bilmiyorum sanma,
O güzel kalbini.
Saklama benden,
Ben senin annenim.
Her şeyini bilirim,
Bilmiyorum sanma,
O güzel kalbini.
Bilmiyorsun daha,
Anneliğin zor iş olduğunu,
Öğreneceksin zamanı gelince,
Hayatın uzun daha çok uzun,
Git yaşa çocukluğunu.
Bir gün gelecek,
Canından can vereceksin,
O küçük yavruna.
Ayşegül DEMİRCİOĞLU /6A
60
ANNE
Annedir o anne,
Ne zaman zorlansak,
Ne zaman sıkıntımız olsa,
El uzatır o bize.
Asla pes etmez,
Ne olursa olsun.
Nedenini sormadan,
Elini uzatır o hep.
Bahar Naz SOYTOPRAK /6A
BAHAR
Baharda açar çiçekler,
Artık renkli olur doğa,
Hasretini giderir ilkbaharla.
Azıcık sıcak olur ama
Rüzgâr eser yine burada.
Bahar Naz SOYTOPRAK /6A
61
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Kanlı canlı savaştılar,
Amaçlarına ulaştılar.
Bunların hepsi,
Vatan aşkı içindi.
Neyse deyip geçmediler,
Vatanları için öldüler,
Canla başla savaşıp,
Bize Türkiye’yi verdiler.
Şimdi Çanakkale içinde,
Kara toprağın dibinde,
Ama hala onlar,
Kalbimizde yaşıyorlar.
Onlar Türkiye için ölü değil,
Onlar her zaman burada,
En güç anımızda,
Buluruz onları yanımızda.
Bahar Naz SOYTOPRAK /6A
62
ARKADAŞ
Arkadaş senin arkanı kollayan,
Canını emanet edebileceğin,
Seninle gülen seninle ağlayan,
Senin hep yanında olan
Can dostundur.
Senden hiç vazgeçmeyen
Can dostundur.
Barkın İZMİR /6A
KAVGA
Kavga çok kötüdür.
Kavga eden arkadaş bulamaz.
Asla ve asla
Kavga etmeyin.
Kavga ederseniz,
Herkesin gözünden düşersiniz.
Asla ve asla
Kavga etmeyin.
Barkın İZMİR /6A
63
YALAN
Yalan söylenilmemelidir.
Asla ve asla
Layık değildir kimseye,
Asla ve asla
Nergis gibi olun yalan söylemeyin.
Barkın İZMİR /6A
64
ANNEM BENİM
Annem benim,
Ninniler söyleyip
Ne yapıp ne edip
Eliyle besleyip
Mışıl mışıl uyutandır annem, o benim annem.
Benim annem bir tane,
En bol şefkat benim annemde.
Nur doğar güldüğünde
İş yerimize, evimize, bahçemize…
Mis kokar, benim annem bir tane.
Baturalp BOZ /6A
DÜNYAMIZ
Dünyamız boğuluyor, karanlığa.
Üzülürüz, çalışırız bir şeyler yapmaya.
Ne yapsak ne fayda, olmaz bir şey tek başımıza.
Yok olacak dünya.
Ağlamayın sonra.
Baturalp BOZ /6A
65
ACABA
Söylesem sana duygularımı
Ne dersin, acaba?
Yardım edip, sorunuma
Yanıt verir misin, acaba?
İçimdekileri döksem ortaya,
İçimdeki yangını,
Söndürür müsün acaba?
Baturalp BOZ /6A
66
BAKTI BANA
Yürüyordum sokakta,
Bakıyordum etrafıma.
Bakıyordu bana fıstık,
Kaldım orada öylece.
Canımsın canımsın,
Ne bakıyorsun bana?
Bir şey mi var,
Yakıyor muyum yoksa ortalığı?
Apartmana girdim.
Kapılar açıldı,
Herkes bana bakıyor.
Bir baktım aynaya,
Başımda talih kuşu varmış meğerse.
Cenk TAŞDEMİR/ 6A
ANNEM
Hastaydım baktın bana.
Öptün yanağımdan,
Baktım iyileşiyorum.
Hemen koştum, sokağa oynadım.
Gelmiştim eve, yemek hazırdı.
Bakıyordun bana,
Gülüyordun bana.
O güzel gamzelerinle
Küçüktüm ben,
Yanıma gelip okuyordun bana
O güzel hikâyeleri.
Gülüyordun sen o güzel gamzelerinle.
Cenk TAŞDEMİR/ 6A
67
KİTAP
Kitap denince akla
Öykü, roman, şiir gelir.
Hâlbuki kitap
Bilgilerin bilgisidir.
Binlerce kitap var.
Hepsinde bilgi var.
Bilgilenirsin kitapla
Eğlenirsin kitapla.
Öğrettiler okumayı,
Okuyunca başarmayı,
Kazanırsın çocuk,
Yeter ki kitap oku.
Demir COŞKAN /6A
YALAN
Yılandan daha sinsi,
Anlamazsın neden söylendiğini.
Liste yaparsın söyleyeni
Aslında kötülüktür temeli.
Neden söylersiniz kötü sözleri
Demir COŞKAN /6A
68
ÖRNEK İNSAN
Gökte yerde hasta olanların,
Aklına ilk sen gelirsin.
Zekânla yaptıklarını hatırlar,
İmrenir insanlar sana.
Yaşayan bir cevhersin,
Alkışlara layık bir mücevhersin,
Şanlı bir cerrahsın,
Altın kalpli bir insansın.
Rövanş maçlarına kalmayansın,
Güneşi gölgede bırakansın,
İnsanlığın ışığısın,
Lokum gibi bir adamsın.
Duygu GÜRLER /6A
DÜNYADA BARIŞ OLSA
Dünyada barış olsa,
İnsanlar savaşmasa,
Barışlar çoğalsa,
Dünyada barış olsa.
Dünyada barış olsa,
Hayvanların hakkı korunsa,
Türler yok olmasa,
Dünyada barış olsa.
Dünyada barış olsa,
Çocuklar mutlu olsa,
Gençler huzurlu olsa,
Dünyada barış olsa.
Duygu GÜRLER /6A
69
DOĞA
Sabahın köründe kalkmış güzel papatya,
Güzel güzel gülüyor selamlıyor herkesi.
Ağaç Bey horluyor, gül rahatsız oluyor,
Yapraklarını açmıyor, seslerini sevmiyor.
Güneş dede ufukta, milleti uyandırıyor,
Sarı ışıklar saçarak doğayı canlandırıyor.
Kedi teyze usanmış, sabah erken kalkmaktan,
Mırıldanarak uyanıyor, o derin uykusundan.
Duygu GÜRLER /6A
70
SEVGİ KORKUYU YENDİ
Herkes içinde bir korkuyla yaşar.
Hiç yenmeyi denemez, hiç üstüne gitmez.
Onu gördü mü, saklanacak delik arar
Bulamadı mı gözlerini kapar.
Kimisi vardır korkusuna yenilir,
Kimisi vardır savaşır ve yener.
Kimisi vardır sevgiden güç alır,
Bu güç bütün kötülükleri yener.
Sevgiyle ve cesaretle üstüne gidersen,
Pes etmez sonuna kadar savaşırsan,
Dostundan yardım alırsan,
Kurtulursun korkudan.
Ezgi YÜCE /6A
SANAT
Dinledikçe yüreğim dolar,
Boyadıkça gözüm renklenir.
Onsuz yaşamım bir hiçtir,
Sanat ruhumun gıdasıdır.
İzlemeden yaşam olmaz,
Canlandırmadan sanat olmaz.
Onsuz yaşam renksiz,
Sanatsız dünya olmaz.
Dansı söylemeden geçemem
Görünüşü zor; ama kıvırması kolay
Onsuz yaşam düşünemem
Sanat dünyanın hareketidir.
Ezgi YÜCE /6A
71
ERCİYES
Kış gelmeden beyaz eteğini giyer.
Turistiyle kayakçısıyla Kayseri’ye renk katar.
Sucuk ekmeğiyle içini ısıtır.
Erciyes Kayseri’nin karı.
Sonbahardan estirin soğuk rüzgârları.
Karı erken getirir, geç götürür.
Kardan adamıyla seni güldürür.
Erciyes senin neşendir.
Yazları hayvanlara yuva olur,
Kışları insanlara eğlence.
Senin eğlence kaynağındır.
Erciyes yüreğimin sevdası.
Ezgi YÜCE /6A
72
ANNE
Sen bana dili, Türkçeyi öğrettin.
Kendini herkese feda etmedin,
Sadece benim iyiliğimi düşledin.
Sen benim ilk öğretmenimsin,
İlk anımda yanımda olan yine sensin.
Beni en çok seven koruyan kişi
Sen canım annemsin.
Bana hiç kızmadın.
Beni en ileriye ulaştırdın.
İleriye giden yolda,
Bir bir bana adımlarımı attırdın.
Ağladım yine sen yanımdaydın,
Üzüldüm yine sen yanımdaydın.
Bundan sonra ben de senin yanındayım.
İsmail Kaya YERLİKAYA /6A
KİTAP
Bir hikâyenin içindeymiş gibi adımlarını atıyorsun.
Sonra da o hikâyenin içinde kaybolup gidiyorsun.
Bir bakmışsın sihirli bir ormandasın,
Orada kaybolup uçuyorsun.
Mükemmel bir dünya
Uçuyorsun havalarda
Engellerden atlıyorsun.
İsmail Kaya YERLİKAYA /6A
73
ATATÜRK
Bizi kurtaran,
Ülkemize kavuşturan,
Sevinçten bize bayram kutlatan,
Bizi egemenliğe kavuşturan,
İşte o büyük insan ATATÜRK!
Savaşlarda kazanan,
Düşmanı korkudan kaçıran,
İşte o büyük adam ATATÜRK!
İsmail Kaya YERLİKAYA /6A
74
GEÇERİM KENDİMDEN
Bazen gözüm dalar gider uzaklara.
Bazen sıkılırım geçerim kendimden.
Zorluklarla savaşıp geçerim kendimden,
Sıkılmam yarar bazen işime.
Karanlık günlerde efkârlı gecelerde
Kendimden geçip zor gelirim kendime.
Dağıtırım bazen ortalığı.
Sıkılırım bu dünyadan.
Sevmek özgürlükse,
Özgürüz ikimizde.
Murat COŞANOĞLU / 6A
İLK
Mutluyum seninle
Mutsuzum sensiz.
İlk görüşüm,
Son sessizliğim,
İlk düşüncemdin.
İlk nefretimdin sen benim.
İlk kez görmüş gibi,
Seviyorum hala seni.
Murat COŞANOĞLU / 6A
75
MUTLULUK
Her zaman mutlu olurum senin yanında.
Oyunlar oynarız şarkılar söyleriz.
Mutlulukla döneriz yuvamıza,
O heybetli şatomuza.
Sarılırız onlara.
Gülümseriz onlara.
Murat COŞANOĞLU / 6A
76
ATATÜRK
Sen bize öğretirsin doğruyu, güzeli.
Arındırırsın kötülüklerden kalbimizi.
Yanlışa saptırtmaz, öğretirsin doğruyu.
Şanınla aydınlatırsın ruhumuzu
Mavi gözlüm, sarı saçlım, gözümün nurusun.
Üzgüne mutluluk, mutluluğa dostsun.
Türkiye’nin şerefi, milletin gururusun.
Vatanı ayakta tutan Ulu Öndersin.
Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A
MEVSİMLER
Mevsimler bize mutluluk
Evimize neşedir.
Verir onlar bize sıcağı,soğuğu.
Sindirir içimize bahar kokusunu.
İsterim ki herkes sevsin soğuğu ve karı
Mevsimler içimize sevinçtir.
Laleler ısınır, yaz sıcağı gelince.
En büyük yapraklar sonbaharda düşer.
Rakunlar ağaca çıkar mevsimlerin neşesiyle.
Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A
77
HAYVANLAR
Herkes ister ki bir hayvanı olsun.
Anılarımla benimle olacak.
Yaşamıma mutluluk,
Ve en büyük keyfim olacak.
Anlatayım ben de: “Hayvanım şöyle yaptı.”
Ne olursa olsun mutlu yaşasın benimle.
Lalelerin arasında koşa zıplaya oynayalım.
Arkadaşların en iyisi,
Rakiplerin en tatlısı.
Mustafa Oğuzhan SÖZLÜ /6A
78
BABAM
O benim babamdır.
Soğukkanlı gibi görünse de
Aslında çok sıcakkanlıdır.
Bizi çok sever.
O benim babam,
Bizim için her fedakârlığı göze alır.
Sınavdan kötü not alsak kızar,
Çünkü bizim iyiliğimizi düşünür.
Babamız bizi çok sever.
Sait Kayra BAYRAKTAR /6A
ANNEM
O benim annemdir.
Annelerin güzeli,
Çok güzel yemek yapar.
Çünkü o annedir.
O benim annemdir.
Dünyanın güzeli,
Günler gece olsa
Yine de o sevgisiyle dünyayı aydınlatır.
Annem öyle biridir ki
Özellikleri everene sığmaz.
Çünkü o annedir.
Kimsem olmasa kaybolsam
O beni tanır.
Çünkü o benim annemdir.
Sait Kayra BAYRAKTAR /6A
79
FERDA ÖĞRETMEN’İM
O dünyanın en güzel, en bilgili
Türkçe öğretmenidir.
Çünkü o Ferda Öğretmen’dir.
Türkçeyi bana o sevdirdi.
Sınavlarda bizi,
Bin kişinin önüne geçirdi.
Bilgi verdi.
Çünkü o tecrübeliydi.
Ferda Öğretmen’im,
Sizi çoookkkk seviyorum!
Sait Kayra BAYRAKTAR /6A
80
81
ÖYKÜLER
82
83
ALTIN ŞEHİR EL DORADO
Tom ve Jack adında iki arkadaş varmış. Bu iki arkadaş bir gün
çayırlıkta yürürken Tom’u ayağına bir metal parçası takılmış. Yere
saplı metal parçasının etrafını kazdıklarında birden bir sandıkla
karşılaşmışlar. Sandık paslı ve kirliymiş. Her halinden eski olduğu
da belliymiş. Sandığı açtıklarında içinde bir bez parçasına sarılı
harita çıkmış. Tom, haritayı açıp Jack‘a bu ne diye sormuş. Sonra
bir hazine haritası bulduklarını anlamışlar. Bu yıllar önce yerin dibine
batmış altın şehir El Dorado’nun haritasıymış.
Jack :
— Tom bu gerçek midir, sence?
Tom:
— Bence bu harita yıllar öncesinden yapılmış Eldora’nın batması ile
buralara kadar sürüklenmiş olmalı.
— Peki neden burada?
— Bilmiyorum. Onu deniz getirmiş olabilir. Belki de bir korsan, hııı.
— Vaay şimdi anladım.
— Haydi bunu ailemize gösterilim.
— Tamam
Ailelerinin yanına gitmişler ama “Ne saçmalıyorsunuz öyle bir şehir
olsaydı çoktan bulunmuştu.” cevabını almışlar.
Jack sinirlenmiş:
— Atlantisi buldukları gibi değil mi?
Bu gerginlikten sonra iki arkadaş evden ayrılmışlar arkeolog olan
amcası Micheal’ın yanına gitmişler.
Micheal:
— Evet bu yaklaşık beş bin yıl öncesine ait, yani milattan önceye.
Tom:
— Peki sahte mi gerçek mi?
— Milattan once yaşayan insanların sahte bir şey yapacağını
düşünmüyorum. Bir dakika! Yoksa bu El Dorado’nun haritası mı?
84
Jack:
— Evet onu bir bataklıkta bulduk.
— Müthiş!
Sonra iki arkadaş bir kayanın üzerine çıkıp dünya haritasını da
yanlarına alıp konuşmaya başlamışlar.
Tom:
— Sence nereyi gösteriyor?
— Bence şurayı A-da-na adındaki yeri gösteriyor.
— Evet öyle gösteriyor. Ama orası Türkiye nasıl gideceğiz?
— Şimdi beni dikkatlice dinle. Buradan Yunanistan’a giden otobüsün
bagajına gireceğiz. Oradan da Ege kıyılarından Türkiye’ye giden
gemiye saklanacağız. Oradan da başka bir otobüs ve Adana’dayız.
— Hayır bu imkansız!
— Bence imkansız değil, sana uç demiyorum, alt tarafı bir bagaja
gireceğiz.
— Doğru ya, olur yarın gidelim.
— Bir dakika ailemize ne diyeceğiz?
— Yaz kampına gittiğimizi söyleyeceğiz.
— Good Idea!
Ertesi sabah olur iki arkadaş ailelerine yaz kampına gideceklerini
söyleyip evden ayrılırlar. Yunanistan’a giden otobüs kalkmak üzeredir.
Ama bagajın yanında bir görevli bekliyordur. Bu yüzden iki ayrı çuval
bulup içine girer ve bir kargoymuş gibi otobüsün bagajına girmeyi
beklerler. İki saat yolculuktan sonra sıkılmaya başlarlar. Birden Jack’in
aklına bir fikir gelir.
— Hadi şu bavullara bakalım. Belki güzel bir şeyler buluruz. Ama
sonra yerine koyalım.
— Tamam.
Bavulları açmaya başlarlar.
Tom:
— Aaa bir bilgisayar buldum içi de oyun dolu.
— Hadi oynayalım.
Böyle böyle Yunanistan’a gelirler. Şanslıdırlar ki Mersin’e giden bir
gemi ile karşılaşırlar. Bu geminin altında aynı depo gibi bir bölüm
vardır. Kaptan gelmeden ve çaktırmadan oraya gidip saklanırlar.
85
Oradan da Adana’ya geçerler. Adana’ya geldiklerinde hava çok
sıcaktır. Tom sorar:
— Acaba El Dorado neden buraya yapılmış olabilir ki?
— Çünkü burada dünyanın en verimli ovalarından biri olan Çukurova
var.
— Vaay demek dünyanın en verimli ovalarından biri burada ha?
— Tamam, o zaman bir Adana haritasına ihtiyacımız var.
— Bak şurada bir turizm şirketi var.
İki arkadaş turizm şirketine giderler ve Jack:
— May I have an Adana map please?
— Of course, but where are your parents?
— Oh They are in the yatch. They’re coming right now.
— Ok. Here you are.
Haritayı alan iki arkadaş gezmeye başlarlar. Sonra bir arkeoloji
müzesi görürler ve Tom, işte tam da aradığımız yer, der. Binaya girip
ellerindeki haritayı gösterirler. Arkeologlar hemen incelemeye alırlar.
Sonra iki arkadaşa dönerek:
— Çok teşekkürler sayenizde bir efsane bulunabilir. Arama
çalışmalarına siz de katılmak ister misiniz?
— Tabii ki..
Hep beraber haritada işaretli yere gelirler. Kazı çalışmaları başlar. Ve
bir altın kubbe bulunur. Herkes çok heyecanlanır. Kazı esnasında
ortaya bir yol çıkar. Jack, Tom ve araştırmacılar bu yoldan ilerlemeye
karar verirler. Tozdan ve yılların yıkıntısından eskimiş yolun sonunda
adeta bir altın şehirle karşılaşırlar. Bir anda şehrin koruyucuları
olarak heykelleştirilen yüzlerce taş asker hareket etmeye başlar.
Araştırmacıları esir alırlar. Ancak Tom ve Jack son anda kurtulur
ve yardım çağırmak için dışarı çıkarlar. Kısa bir sure sonra yardım
çağrılarına herkes uyar. İçeri girdiklerinde ne araştırmacı ne de taş
akser vardır. Yardıma koşanlar tam kızıp geri dönerken, ordaki diğer
araştırmacılar durumu anlatırlar. Hemen bir birlik toplayıp tekar içeri
dönerler. Daha derine indiklerinde iç bir oda fark ederler. Kapıyı
zorladıklarında gerçekten de yüzlerce taş askerin kendilerine doğru
saldırdığını görürler. Ellerindeki silah gücünün tamamını panik halinde
taş askerler üzerine kullanan yardım ekibi sonunda etrafı taş yığınına
çevirmeyi becerirler.
86
Şans onlardan yana olmuş, kaçırılan araştırmacıları da kurtarmışlardır.
Tom ve Jack yer altından çıktıklarında tüm haber kanallarının etrafında
toplandıklarını görürler. Görüntü alındığını farkeden kafadarlar
ailelerinin bu haberi gördüğünü düşünüp korkarlar. Durumu yetkililere
anlattıklarında yetkililer önce şaşırır, sonra onların ailelerine kavuşması
için yolculuklarını üstlenirler. Tom ve Jack ailelerine kavuştuğunda
bekledikleri cezayı almazlar. Aileleri onlara sarılarak onları affeder.
Böylece El Dorado Adana’da gün yüzüne çıkar.
Çınar Alp ÖZDEMİR /6A
87
88
89
KİTAPTAN OKUL
Müdür Bey o gün çok heyecanlıydı. Çünkü okuldaki tuğlaları
kitaplarla değiştireceklerdi büyük gün gelmişti. Velilerin arabaları okul
kapısından birer ikişer giriyordu.Gelen veliler topladıkları kitapları
arabadan çıkarıp belirlenen bölgelere koyuyordu. Son veli de kitapları
bırakıp gittikten sonra Sami Müdür çocukları ve öğretmenleri bir
araya topladı ve konuşmaya başladı:
— Merhaba sevgili çocuklar ve sayın öğretmenler bugün şu çirkin
tuğlalardan kurtulup her yeri bilgi dolu kitaplarla dolduracağımız gün.
Öncelikle bu iş için herkesin gönüllü olması beni çok sevindirdi.
Pekala, fazla söze gerek yok az laf çok iş. Beşinci ve altıncı sınıflar,
kantin inşaatına başlasın. Başlarında Sena Öğretmen ve Funda
Öğretmen olsun. Birinci ve ikinci sınıflar da salonuna Umut ve Cengiz
Öğretmenlerle birlikte üçüncü ve dördüncü sınıflar da Eda ve Mert
Öğretmenlerle girişi yapsınlar. Kalan öğretmenler siz benimle gelin.
Beraber öğretmenler odasını yapacağız. Hadi az laf çok iş!
Çocuklar ve öğretmenler hemen işlerinin başına koşturdu.Otuz
dakika sonra herkes coşkuyla çalışıyordu. O sırada altıncı sınıflardan
Gamze’nin eline “Masal-ı Derya“ isimli bir masal kitabı denk geldi.
Sağına ve soluna baktı çaktırmadan kuytu bir köşeye geçip kitabı
okumaya başladı. Kitaptan gözlerini alamadı.Hemen iki masalı
bitirdi. O sırada Elif Gamze’yi fark etti işini bırakıp tuvalet bahanesi
ile Gamze’yi aramaya çıktı. Beş dakika kısa bir aramadan sonra
Gamze’yi buldu, Elif.
90
— Gamze! Burada ne yapıyorsun? Gamze bu ses irkildi. Elif ‘e
baktı sonra kitaba hemen kitabı saklamaya çalıştı. Elif’in kaytardığını
düşünmesini istemiyordu. Ama Elif hızlı bir hamle ile Gamze’yi
durdurdu.
— Hey! Sen burada kitap mı okuyorsun?
— Şey... Evet kitap çok hoşuma gitti bende oku...
— Şşştt! Tamam anladım anladım. Etrafına bakındı. Beğendiği bir kitabı
aldı, oturdu ve okumaya başladı. Gamze saf saf Elif’e bakıyordu. Elif kitaptan başını kaldırıp Gamze’ye baktı. Eliyle ‘’sus’’ işareti yapıp
ona yanına oturmasını işaret etti. Gamze önce şaşırdı, sonra kitabı
alıp Elif’in yanına gitti ve okumaya başladı. Beş dakika sonra oradan
geçen bir üçüncü sınıf öğrencisi onları gördü ve o da oturup kitap
okumaya başladı. Yirmi dakika sonra otuz altı çocuk oturmuş kitap
okuyordu. Bir saat sonra okuldaki çocukların yarısı oturmuş kitap
okuyordu. Sonunda Sena Öğretmen çocukların yokluğunun farkına
vardı. Elindeki işi bırakıp çalışan Funda öğretmene:
— Funda, tüm çocuklar nereye gitti?
— Bilmiyorum ki... Ama ben birkaç çocuğu şu kitap yığının arkasına
giderken görmüştüm.
— Tamam o zaman ben gidip bakayım, sen geliyor musun?
—Sen git,sonra gel ,bana haber ver şimdi çocukları yalnız
bırakmayayım.
—Tamam haklısın.
Aradan on dakika geçer; ama Sena Öğretmen dönmez.
Sonunda Funda Öğretmen merakına yenik düşer ve oradaki en
büyük örgencisine iki dakika sorumluluğu verir ve Sena Öğretmenin
peşinden gider.
Funda Öğretmen kitap yığının arkasına geçtiğinde gördüğü
manzara karşısında çok şaşırdı. Solunda oturup kitap okuyan birinci
sınıf ve beşinci sınıf öğrencileri vardı. Sağında üçüncü, dördüncü
ve altıncı sınıf öğrencileri oturuyordu ama onu en çok şaşırtan kısmı
hemen karşısında ikinci sınıf öğrencileri ile altı öğretmen vardı ve herkes
herkesin kitap okuyordu. Gidip Sena Öğretmen’in yanına oturdu ve
kitap okumaya başladı.
91
Böyle böyle üç saat içinde okulda çalışan öğrenci kalmamıştı.
Sonunda Sami Müdür çocukların yokluğunu fark etti sadece çocuklar
değil öğretmenlerin de yarısı yoktu kalan öğretmenlere işi bırakıp
diğerlerini aramalarını söyledi. Öğretmenler okulun dört bir yanına
dağıldı. Kısa bir süre sonra okulda öğretmen kalmadı. Sami Müdür bu
işe bir türlü anlam veremiyordu. O kadar insan nereye gitmiş olabilirdi?
Büyük kitap yığınında sola dönünce her şeyi anladı onca insan oturmuş
büyük bir dikkatle kitap okuyorlardı. Sami Müdür ne diyeceğini, ne
yapacağını şaşırmıştı. O gün işe ara verildi. Ertesi gün tekrar toplandı
ama boşuna, herkes her defasında bir yolunu buluyor kitap okuyordu.
Veliler ve müdür bunun böyle olmayacağını anlamışlardı. Aralarında
para toplayıp okuma yazma bilmeyen işçiler tuttular. Bu işçiler tüm
okulu iki günde inşa ettiler.
Eğitimdir ki, bir milleti ya
özgür, bağımsız, şanlı yüksek bir
topluluk halinde yaşatır;
ya da esaret ve sefalete terk eder.
Mustafa Kemal ATATÜRK.
Duygu GÜRLER /6A
92
PASLI ÇAKI - DUYGU GÜRLER
93
PASLI ÇAKI
Günün birinde ormandaki küçük bir kulübe de yaşlı bir adam yaşardı.
Bu adam çok fakirdi. Karısı ve iki kızı seneler önce ölmüştü. Büyük
oğlu büyümüş doktor olmuştu ama babasını arayıp sormazdı. Küçük
oğlu evlenip İstanbul’a taşınmıştı. Ondan da uzun zamandır haber
alamıyordu.
Yine bir bayram günü yaşlı adam mutfakta yemek yaparken birden
kapısı çalındı. Çok şaşırdı yaşlı adam, onu pek arayan olmazdı. Emektar
bastonuna dayanarak kalktı, kapıyı açtı. Geleni tanıyamadı. Karşısında
iyi giyimli genç bir delikanlı duruyordu.
Onun yanında da güler yüzlü altın saçlı bir bayan. Kucağında en fazla üç
yaşlarında olan bir kız çocuğu.Adam bu manzara karşısında şaşırırken
genç delikanlı adamın yaşlılıktan nasır tutmuş elini yakaladı, öptü
alnına koydu. Delikanlıdan sonra aynı şeyi bayan da yaptı. Ardından
da küçük kız. Adam ne olup bittiğini anlayamamıştı. Ama sevinmediği
de söylenemezdi. Şaşırma duygusunu bastıran, çocukça bir mutluluk
vardı içinde. Delikanlı usulca eğildi, adama sarıldı. Bir yandan ağlamaklı
bir sesle:
— Baba! Yaşlı adam anlamıştı. Cüssesinden beklenmeyecek kadar
yumuşak bir sesle:
— Oğlum! Gel, içeri gel otur, dedi.
— Tabii babam, otururum oturmasına ama önce seni torunun ve
gelininle tanıştırayım. Yaşlı adamın nur yüzüne kocaman bir tebessüm
yayıldı. Delikanlı devam etti:
— Bu gelinin Serenay, bu da küçük torunun Gelincik. Yaşlı adam
torununu kucağına aldı. Ne kadar da hafifti. Adı gibi narin bir kızdı. Kızıl
94
saçları gelincik çiçeğini hiç aratmıyordu. Küçük kızın alnına bir öpücük
kondurdu. Onları içeri geçirdi. Delikanlı yaşamını, karısının ailesini
ballandıra ballandıra anlattı. Sonunda:
— Buraya geldik, çünkü artık yeni evimize taşındık. Ev yeterince büyük.
Biz de düşündük de... karısı devam etti:
— Sizi yanımıza almak istiyoruz babacığım. Yaşlı adam bu teklif
karşısında önce şaşırdı, sonra oğluna dönüp:
— Gelirim gelmesine de buradaki arsam ne olacak? En az üç dönümlük
arazi var burada, oğul.
— Aman baba dert ettiğin şeye bak, onu satarız, bizim araba da
eskimişti onu yenileriz, hem üzerine para da artar karıcığıma araba da
alırız. Bu sözlerin üzerine yaşlı adamın içine bir kurt düştü. Hemen içi
alevleniverdi, hiddetle:
— Çıkın gidin evimden !
— Ama baba biz...
— Gidin ! Hayırsız evlat!
Adam, karısı ve küçük kız evi terk ederken adam kendine bir bardak çay
aldı, küçük iskemlesine oturdu ve gidişlerini izledi. Çayını yudumlarken
kendi kendine söyleniyordu: “Evlatmış, bu devirde her şey para olmuş,
ne babanın ne ananın hayrı kalmamış.”
Yaşlı adam çayını içtikten sonra hışımla paltosunu alarak evden dışarı
çıktı.
*
* *
Yıllar sonra yaşlı adam öldü. Cenazenin ardından adamın oğlu mirasını
almak için yetkili kuruma gitti.Oradaki bayana mirasını sorunca bayan :
— Haa, siz Mehmet Ayılmış’ın oğlu olmalısınız. Kendisi size bıraktığı
tek mirası bizzat bana verdi. Elini cebine attı ve yanına küçük bir not
iliştirilmiş paslı bir çakıyı çıkarıp oğluna uzattı.
95
— Bu işte bir yanlışlık olmalı , benim babamın üç dönüm arazisi vardı!
— Babanız üç dönüm arazisini LÖSEV’e bağışladı. Size bıraktığı tek
şey bu. Kadın arkasını döndü ve başka bir müşteriyle ilgilenmeye
başladı. Adam babasının bıraktığı çakıya baktı ve yanındaki notu
okumaya başladı, notta:
yazıyordu.
Duygu GÜRLER /6A
96
97
DÖRT ARKADAŞ VE MACERALARI
Ece dokuz yaşında ve üç kişilik bir çekirdek ailesi var. Ece açık
tenli, kumral saçlı, kahverengi gözlü bir kız çocuğu ve aynı zamanda
sevecen, cana yakın ve çalışkan bir kız. Arkadaşı Cenk ile komşu.
Cenk de kumral tenli, kahverengi saçlı, mavi gözlü bir çocuk ve on
yaşında o da Ece gibi sevecen, cana yakın ama biraz da utangaç ve
ailesi üç kişi.
Ece ailesi ile birlikte villada oturmaktaydı. Cenklerin evi ise Ecelerin
hemen yanındaydı. Ecelerin karşısındaki villaya bir aile taşındı. Onlar
dört kişilik bir aileydi. Anne, baba ve çocuklardan oluşmaktaydı.
Çocuklardan kız olanın adı Zeynep, erkek olanınki ise Ali’ydi. Zeynep
on bir yaşında ve uzun boylu, siyah saçlı, mavi gözlü ve açık tenli bir
kızdı. Zeynep hoşgörülü, olumlu ve zeki bir kızdı. Ali sekiz yaşındaydı.
Sarı saçlı, mavi gözlü, açık tenli; enerjik ve açık sözlü bir çocuktu.
Bir gün Ece ile Cenk, Zeynep ve Ali’yle tanışmak için evlerine gitti. Bir
gün içinde kaynaşıp ormanın önündeki boş alanda oyun oynamaya
başladılar.
Zeynep ve Ali’yle kaynaştıktan bir ay sonra Ece’nin evde oturmaktan
canı çok sıkıldı. Dışarı çıkmak istedi ve Cenk’i çağırdı. Ne oynayalım
diye düşünürken yanlarına Zeynep ile Ali geldi. Ali “Ne oynuyoruz?”
diye sordu. Zeynep “Saklambaç” diye bağırdı. Cenk “ Bana uyar” dedi
ve saklambaç oynamaya başladılar. Ali saymak istiyordu ve saymaya
başladı. O sırada Ece ormanda kayboldu sandılar gidip ormana baktılar
ama Ece‘yi bulamadılar hemen ailesine haber verdiler. Ailesi de Ece’yi
aradı ama bulamayınca polisi aradılar. Polisler gelince olayı anlattılar.
Polis ormanda bir ağaç ev olup olmadığını sordu. Ece’nin babası:”
Yoktu.” dedi. Cenk’in bir anda beraber yaptıkları kulübe aklına geldi
ve bunu polislere söyledi. Kulübeye gittiklerinde Ece orada uyuyordu.
Ece’yi uyandırıp ona sarıldılar. Ece polislerin neden burada olduğunu
sordu ve annesi olanları anlattı. Hep beraber güldüler ve Ece artık
evinden çok uzaklaşmayacağına söz verdi.
98
Okullar yarın açılıyordu. Ece çok heyecanlıydı, yerinde duramıyordu.
Cenk’i aradı ve hangi okula gideceğini sordu. Cenk de sizin okula
geliyorum deyince Ece çok sevindi. Zeynep’i de aradı Ali ve onun da
aynı okula geleceklerini öğrenince çok mutlu olmuştu. Uzanıp yarını
hayal ederken uykuya dalmıştı sabah saat 07.00’da kalkmış hemen
okul formasını giymişti. Bugün keyfine diyecek yoktu. 4. sınıfa
başlıyordu ta ki servise geçerken ayağı kayıp üstü başı hem yara hem
de çamur olana dek. Cenk, Zeynep ve Ali onu eve götürdü Ece’nin
üstünü başını temizlemesine yardım etti. Annesi ona pansuman yaptı.
Evde uzanması gerekiyordu ama okula gitmek istediğini söyledi.
Annesi hayır gitmemelisin her yerin yara mikrop kaparsa hasta olursun
deyince annesini anlayışla karşıladı. Ama yine de üzülmüştü. Cenk’in
aklına birden servis geldi ve servis diye bağırdı. Zeynep, camdan
dışarı bakıp: “Gitmiş.” dedi yüksek sesle. Hepsi üzüldü. Üzüldüler
ama birlikte oldukları için mutlulardı. Cenk sessizliği bozmak için
Ece’ye şu an nasıl olduğunu sordu. Zeynep de: “Annelerimizi arayıp
Ecelerde olduğumuzu söylemeliyiz.” deyince hemen telefona geçip
annesini aradı. Zeynep’in annesi Ece’ye geçmiş olsun demek için
Ecelere geldi. Cenk’in annesi de geldi. Ece’ye geçmiş olsun diledi ve
ayağa kalkıp bir yere gitmesine yardımcı oldu. Ece herkese teşekkür
etti ve onlar sayesinde daha iyi olduğunu söyledi. Ertesi gün sabah
kalktığında yaraları iyileşmişti sadece birkaç sıyrık kalmıştı ve annesi
sıyrıkları da yara bandı ile kapatmıştı.
Okula gitmeye hazırdı. Sınıfa girince yeni gelen arkadaşlarına kendini
tanıttı ve öğretmenine dün neden gelmediğini anlattı. Öğretmeni
ona geçmiş olsun dedi ve derse başladılar. Eve gelince annesine
okulda yaptıklarını anlattı. Okulda neler oynadığından başladı
anlatmaya, sonra yanına Cenk geldi oynamak için. Zeynep ve Ali’yi
de çağırdılar birbirlerine arkadaşlarını ve yaptıkları şeyleri anlattılar
ve çok güldüler. Sıra oyun oynamaya gelmişti. Oyun seçerken Ali
birdirbir oynayalım dedi çünkü derslerinde eskiden oynanan oyunları
bir birlerine anlatıyorlardı ve hepsi birdirbir oynamayı uygun buldular ve
oynamaya başladılar. Çok iyi oynayamasalar da az çok beceriyorlardı.
Sabah erken kalkacakları için erkenden evlerine döndüler. Sabah
okula gitmek için evin önüne aynı anda çıktılar ve servisi beklemeye
başladılar.
99
Öğretmeni onlara uçurtma yapma ödevi vermişti Ece bu ödevi çok
sevdi ve eve büyük bir heyecanla döndü. Serviste Zeynep, Ali ve Cenk’e
bu ödevi anlattı. Annelerinden ip, kargı, eski gazete ve defter kabı
istediler. Evlerin de kargı yoktu. En yakın kırtasiyeye gidip kargı aldılar
ve tek başlarına uçurtma yapmaya başladılar. İnternetten yapılışına
bakarak bir uçurtma yaptılar. En sonunda uçurtmayı çıkartmalarla
süslediler. Kendileri ile gurur duyuyorlardı. Sıra uçurtmayı uçurmaya
gelmişti. Uçurtma sürekli yalpalanıyordu ve sonun da uçurtma ağaca
takıldı. Uçurtmaya uzanmaya çalıştılar ama uzanamadılar, Ali koşup
babasını çağırdı. Babası uçurtmayı çıkardı ama kertikleşmiş ve
ortasında kocaman bir delik vardı. Şimdi ne yapacaklardı? Yeni bir
kargı aldılar ve yeniden başladılar. Diğer uçurtmadaki yapıştırmaları
alıp yeni yaptıkları uçurtmaya taktılar. Bu uçurtma daha iyi uçuyor ve
hiç yalpalamıyordu. Ece uçurtmayı okula götürdüğünde arkadaşları
ile beraber uçurtmayı tanıtmak istedi. Ve onların öğretmelerinden izin
isteyerek beraber uçurtmalarını tanıtıp uçurdular. Çok eğlenmişlerdi
ama o kadar da yorulmuşlardı.
Ertesi gün beden eğitimi dersleri vardı. Ece çok heyecanlıydı. Çünkü
beden eğitimi derslerinde hem çok eğlenip, hem de her hafta farklı
oyunlar oynuyorlardı.
Ece öğretmenine ne oynayacaklarını sordu. Öğretmen ona
konferans salonunda Cumhuriyet Bayramı hazırlığı için tiyatro
hazırlığı yapacağını söyledi. Ece merak edip öğretmene ne rolde
olduğunu sordu. Öğretmen sürpriz olsun deyince Ece rolünü çok
merak etti. Öğretmen rolleri söylüyordu. Sıra Ece’ de idi. Ece bebek
sallamakla görevliydi. O gün için oyuncak bebek getirip bebeğini
kollarında sallayacaktı. Erkekler ise kimi Türk kimi yabancı asker
olacaktı. Son olarak görevi, ölen Türk askerinin üstüne Türk bayrağı
sermekti. Ece çok heyecanlıydı. Çünkü bu onun ilk tiyatro gösterisi
olacaktı. Cumhuriyet Bayramı gelmişti Ece sahneye çıktı rolünü
yaptı, bittiğinde herkes onları ayakta alkışlamıştı.Ece bu duruma çok
sevinmişti.
Ece’nin annesi hamileydi ve yakında kardeşi olacaktı.Kardeşi olacağı
için kimsenin onunla ilgilenmeyeceğini düşünüyordu. Ama kardeşi
doğduktan sonra kardeşine gösterilen ilgi kendine de gösterilmişti.
Bu durumdan çok hoşlanmıştı. Hem tatlı ve çok şirin bir kardeşi olmuş
hem de kendisine de ilgi gösteriliyordu.
100
Ailesi hala kardeşinin ismini koymamıştı. Ece kardeşinin ismi Elif
olmasını istiyordu. Annesi ise Sema olmasını istiyordu. Babası ise
Elif Sema olsun, deyince bu isim hoşlarına gitmişti çünkü ikisinin de
istediği isim olacaktı. Diğer gün nüfus müdürlüğüne gidip isminin Elif
Sema olduğunu söylediler. Artık hem Elif hem de Sema dedirtmeye
çalışıyorlardı. Elif’in ilk kelimesi abla olmuştu tam olarak abla demese
de abba kelimesi onlara yetiyordu. Çok sevinmişlerdi. Ece Elif’ e kendi
ismini öğretmeye çalıştığı halde bir türlü Elif demiyordu, sanki bunu
Ece’nin inadına yapıyordu. Ece artık pes etmişti, o sırada annesi
yanına gelip neden pes ettiğini sormuştu. Ece buna cevap olarak
kardeşine verdiği Elif ismini, kardeşi sevmediği için çok üzüldüğünü
söyledi. Ece’nin annesi başta biraz güldükten sonra, Elif kelimesinin
bazı harflerini söylemek zor olduğu için bunun zaman alacağını bu
nedenle moralini bozmaması gerektiğini söyledi. Ece annesinin
dediklerini doğru bularak hiç moralini bozmadan tekrar heveslendi bu
işe. Elif dünyaya geleli iki yıl olduktan sonra, artık Elif diyebiliyordu. Ve
ilk dişleri çıkmıştı. Artık tam sevilecek kıvamdaydı. Gelip geçen onu
seviyordu aynı zamanda başkasının yardımı olmadan o gün birkaç
adım atmıştı. Hepsi çok sevinmişti ve bu anın videoya almışlardı.
Aslında evlerinde kamera olduğu için her şey ortadaydı. Artık Elif,
Elif diyebiliyordu. Ece annesine çok teşekkür etti çünkü annesi ona
destek olup, ona inanmıştı. Ve artık Elif Ece ile oyunlar oynuyordu.
Bir gün dışarıda oyun oynamaya çıkmışlardı. Kar yağıyordu ağaçlar
bembeyaz olmuştu ama ağaçlar çam ağacı olduğu için hiç yaprak
dökülmemişti. Elif ablası Ece’ye nedenini sormuştu. Ece: “Onlar çam
ağacı oldukları için yaprakları dökülmez.” dedi. Oyun olarak körebe
oynuyorlardı. Elif hiç ebe olmuyordu çünkü bu onun için hem tehlikeli
hem de ebe olmak istemiyordu. Ece ebe olmuştu o sırada Elif geri geri
yürürken bir taşa çarpıp yere düştü ve ağlamaya başladı. Onu kaldırıp
eve götürdüler neyse ki taş sivri değildi.
Ece bir gün bir şiir yarışmasına katılıyordu bu şiir Çanakkale ile ilgiliydi
şiiri:
101
GEÇİRMEDİK GEÇİRMEYİZ
Bir bomba patladı,
Bir savaş başlıyordu elbet.
Herkes işini bıraktı,
Koştu savaş yoluna, milleti için.
Çanakkale’de her yer kan,
Vatan uğruna canını veren asker dolu.
Düşünülen, millete ne olacaktı?
Bu iş yarı yolda bırakılıp,
Herkes teslim mi olacaktı?
Hayır, dedi bir ses:
“Çanakkale ‘de eşlerimiz çocuklarımız öldü,
Bu onların yanında kalmamalı,
Bu savaşı biz kazanmalıyız, evlatlarımız için
Kazanmalıyız.” dedi.
Çanakkale geçilmez dedik,
Her bir ölen insan için,
Geçirmedik Çanakkale’yi
Vatanımız için.
Şiiri ile gurur duyuyordu kazanacağını düşünüyordu;ama bu yarışma
Türkiye çapında olacağı için kaybedebileceğini de düşünüyordu.
Sonuçlar açıklandığında Ece yarışmayı kaybetmişti. Moralini çok
bozmuştu. Diğer gün babası iş dönüşü Ece’nin morali yerine gelmesi
için ona en sevdiği pastadan ve çiçeklerden almıştı. Ece, babasına
teşekkür etti ve daha iyi olduğunu söyledi. Babası Elif’e de çiçek
almıştı. Elif de teşekkür etti ve çiçekleri direk odasına koydu. Annesi
ona çiçeği o şekilde koyarsa çiçeğin hemen solacağını bu nedenle
çiçekleri su dolu bir vazoya koymalarının çiçeğin ömrü için iyi olacağını
söyledi. “Çiçek mis gibi kokuyor.” dedi, Elif. Ertesi gün Ece’nin sınıfı
matematik yazılısı oldu. Sonuçlar açıklandığında Ece yüz almıştı. İlk
defa yüz aldığı için çok mutluydu hatta şiir yarışmasını unutmuştu bile.
Bu haberi ilk kardeşine ve ailesine vermişti ve hepsi çok sevinmişti.
Gökçe KAYA /5B
102
103
BİP
Bir gün telefonlarımız çıldırdı. Garip görüntüler göstermeye başladı
ama neyse ben en baştan başlayayım. Biz üçümüz dört yaşından
beri arkadaşız ama artık arkadaşlığımız sona erecek galiba çünkü
bir hafta önce evimizin yerine bir otoban yapmayı düşünmüşler
ve taşınmamız gerekiyormuş. Sadece bir otoban için! Ve şimdiki
zamandayız. Hani telefonlarımız çıldırdı dedim ya gerçekten çıldırdı.
Daha önce hiç göremediğimiz yeşil, siyah ışınlar saçıyorlar. Artık bir
karar aldık arkadaşlığımızın son gecesinde birlikte telefonların bizi
nereye götüreceğine bakmak istedik.
Annelerimizi kandırdık, sadece Adam kaldı, Adam’ın annesi iki ay
önce boşanmıştı bu yüzden kurallara çok uyuyordu. Biz de onların
evine gidip Adam’ı ikna edecektik. Evlerine vardık Adam çok
tedirgindi devamlı annelerimiz bizi yakalarsa başımıza bir iş gelirse
deyip duruyordu. En sonunda onu ikna etmeyi başardık. Tabii bir
şartı vardı. Kask takmalıydık ve en kötüsü kasklardan birisi pembe
renkteydi. İkimiz didiştik ve en sonunda pembe kask bana düştü,
yola koyulduk. Saat 10.00’da vardık. Telefonlar çölü gösteriyordu.
Çöle geldiğimizde bir parlama gördük. Telefonlar o ışığa yaklaştıkça
çıldırıyordu. En sonunda parlayan yere geldik ve kocaman bir hayal
kırıklığı sadece roket görünümlü bir cisimdi. O kadar kızmıştım ki,bu
bir çöp diye bağırdım. Adam belki işimize yarar dedi.Ben de bu
sadece bir çöp işimize yaramaz dedim. Ama Adam bize çaktırmadan
o cismi çantasına koymuştu. Eve dönerken Adam’ın çantasından bir
ses geldi. Adam çantasını yere atıp kaçtı. Hepimiz siper aldık.Adam
bağırıp duruyordu. Ben gidip çantayı sopa ile dürttüm. Yine aynı sesi
çıkardı. Çantanın içine baktım ve benim çöp dediğim cisim çantanın
içindeydi. Cismi çantanın içinden çıkardım. Bize bir zarar vermemişti
aynı sesi çıkarıyordu sürekli. Onu yanımıza almaya karar verdik. Bu
arada telefonuma baktım ve telefonun ekranının değiştiğini gördüm.
Başka bir yeri gösteriyordu. Bir çiftliği gösteriyordu hızla oraya doğru
gittik. Çiftlikteki ahırın içine girdik. Birden bir şeyin ahırın içindeki traktöre
çarptığını gördük. Gidip traktörün içine baktım ve aniden bir şey fırladı.
104
Duvarlara çarpıp duruyordu çok hızlı hareket ediyordu takip etmekte
zorlanıyordum. Hepimiz çok korkuyorduk anlam veremiyorduk. Çok
hızlı hareket eden şey yanımıza aldığımız cisime yani rokete doğru gitti
ve aniden roketle birleşti. Sonra roket açıldı içinden robota benzer bir
şey çıktı. Bu robot uzaylıydı. Sadece “Bip” diye bir ses çıkarıyordu. Ben
yanına yaklaştım ve sorduklarım doğruysa bir bip yanlışsa iki bip sesi
çıkar dedim.Ona sorular sormaya başladık:
— Canlı mısın? Bip
— Yaralı mısın? Bip
— Bizi yok etmek istiyor musun? Bip Bip
Bu sorulardan yaralı olduğunu öğrenmiştik. Telefonlar yine yön
değiştirdi. Bu sefer çok uzağı gösteriyordu. Robotu da yanımıza alıp
gösterdiği yere gitmeliydik. Oraya vardığımız da olayların karıştığını ve
kolay olmayacağını düşündüm. Telefonların gösterdiği ve geldiğimiz
yer, bir bardı. Çocuktuk ve barda olmamız doğru değildi. Kimseye
görünmeden bara girdik. Gizlice telefonun gösterdiği yere doğru
ilerliyorduk ki Adam yakalandı. Çirkin bir kadın Adam’ın omzundan
tutup seni tanıyorum sen Micel ‘ın oğlu olmalısın dedi. Adam’ı masaya
oturttu Adam ağlamaklı oldu. Adam çirkin kadının sorduğu sorulara
cevap vermeye çalışırken biz de gizlice telefonların gösterdiği yere
doğru ilerlemeye devam ettik. Bir kumar makinesinin yanına geldik.O
anda korkutuğumuz şey oldu ve bir parça fırlayıp duvarlara çarpmaya
başladı. Herkes çığlık atmaya başlamıştı. Fırlayan parça bir süre daha
etrafta çarpıp dolaştıktan sonra robot ile birleşti. Herkes çok kızgındı
ne olduğunu anlamamışlardı ama bize bakıyorlardı. Zor da olsa oradan
çıkıp sakin bir yere gittik. Uzaylı robotu çıkardık ve uzaylı robotun garip
bir şekilde uçmaya çalıştığını gördük. Bize robotun uçmaya çalışması
komik görünmüştü, çok eğleniyorduk. Ama eğlencemiz birden son
bulmuştu. Çünkü robot birden yere düştü hiç kıpırdamıyordu. Hepimiz
çok telaşlandık onu hemen bir sonraki parçaya götürmeliydik. Adam:
“Bip ‘i hemen kurtarmamız gerekiyor.” dedi. Ben de “Bip mi?” diye
sordum. Uzaylı robota Bip ismini vermişti.Neyse dedim bundan çok
daha büyük sorunlarımız vardı. Hızlıca yol alırken birden karşımıza
105
polisler çıktı. Bu saat de burada ne işiniz var, diye sordu. Hiçbirimiz
yanıt veremedik. Polis çantamızı aldı hiçbir şey demeden yanımızdan
uzaklaştı. Hepimiz şaşkındık her şey bitmiş miydi? Adam koşup polis aracının arkasına atladı ve bagaja girmeyi başardı. Araç hareket
etmeye başladı ve uzaklaştı ,bisikletlerimize binip onları yakalamaya
çalıştık ama çok hızlılardı, yetişemedik gerçekten mahvolmuştuk,
ben dedim ki bence onlar gerçek polis değildi, yoksa Bip’in peşinde
olmazlardı, o anda aklıma bir fikir geldi bir sonraki parçanın nerede
olduğuna bakmaya karar verdim ve yine yola çıktık. Gerçekten çok
yorulmuştuk ama vardık ve tahminlerim doğru çıktı, çakma polisler de
oradaydı ama düşündüğümden çok daha fazlalardı, gizlice gitmeye
çalıştık ama bizi hemen yakaladılar ve Adam’ın yanına götürdüler. Bip
yanlarındaydı ama parça marça yoktu sonra çakma polisler bizden
yardım istedi. Ben Bip’in yanına gittim. Durumu çok kötüydü onunla
konuşmaya başlayınca Bip’in gözleri açıldı biraz ayıldı, Bip’e yalvardım
ve sonunda üç dört parça birden ona doğru gelmeye başladı, ortalık karışmışken biz kaçmayı denedik ama kaçamadık. Tüm parçalar
birleşince Bip tam uçabiliyordu ve çakma polislerin tamamına bir duvar oluşturdu, o sırada kaçtık, o kadar hızlı gidiyorduk ki neredeyse
kaza yapacaktık; ama korktuğum gibi olmadı, derken kocaman bir
kamyon geldi, bize tam çarpıyordu ki Bip arabayı parçalara ayırdı. Biz
geçtikten sonra yeniden birleştirdi,
Evimize varmıştık daha kimse uyanmamıştı. Telefon bizim bahçeyi
gösteriyordu, bizim bahçeye gittik. Bip birden yerin altına inmeye
başladı, çok hızlıydı bir süre bekledik ama gelmedi, ben çok endişelendim ve Bip’in kazdığı yere atladım. Derindi ama canım acımadı, Bip oradaydı takılmıştı. Onu zorla çıkardım ve sonra birden ışıklar yandı, Bip
ışıkların ucuna gidiyordu, ışıkların sonunda kontrol paneli gibi bir yere
geldik. Bip kendini ona yerleştirmemi ister gibiydi, onu alıp oraya yerleştirdim, Bip bir şeyler yaptı ve beni arkadaşlarımın yanına gönderdi.
Birden yerin altından milyonlarca parça çıktı ve birleşti, bu parçalarla
dev bir uzay gemisi oluşturuldu.
106
Demek ki çakma polisler uzay aracına ulaşmak için otoban yapacağız
diye o bölgeyi inşaat alanı olarak kullandılar.İnsanları kandırdılar. Uzay
gemisi uçup gitti, işte şimdi bugündeyiz, telefonlarımız düzeldi, bir
daha Bip’ten hiç mesaj alamadık ama ben inanıyorum o uzayda bir
yerlerde ve bizi izliyor umarım bizi unutmaz, çünkü biz onu çok özleyeceğiz.
Namık Sedat ÜNLÜ / 5B
107
Namık Sedat ÜNLÜ / 5B
108
109
GÜNEŞE YOLCULUK
Defne, beş yaşında küçük bir kızdı. Yeşil gözleri, kahverengi
saçları ve kırmızı dudakları vardı. En büyük tutkusu güneşti.
Bebekliğinden beri güneş ona çok gizemli geliyordu. “O sapsarı
top, neden saatlerce orada duruyor ve insanların ona bakmasına izin
vermiyordu?“ aklında bunun gibi birçok soru vardı. İşte bu soruları
gidermek ve yeni bilgiler edinmek için anne babasına sürekli bilim
dergileri okutuyor sorular soruyordu. Anne ve babası artık kızlarının
sorduğu bu sorulara cevap veremez hale gelmişlerdi.
Yıllar geçti. Defne artık yedi yaşındaydı. Birinci sınıfa başlamıştı.
Öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyordu. Aynı zamanda başarılı bir
öğrenciydi. Sınıfın çoğundan önce, okuma yazmayı öğrenmişti.
En yakın arkadaşı kendisi gibi bilime ve güneşe meraklı olan Bora’ydı.
İkisi teneffüslerde oturup birbirlerinin güneşle ilgili sorularını cevaplamaya
çalışıyorlardı. Günler böyle geçip gitti. Artık yaz tatiline çok az kalmıştı.
Bütün çocuklar gibi Defne ve Bora da çok sevinçliydiler. Yaz tatilinde
yüzecekler, aileleriyle gezmeye gideceklerdi. Birbirlerine yaz tatilinde
de görüşeceklerine dair söz vermişlerdi.
Okulun son haftasıydı. İlk ders zilinin çalmasına çok az kalmıştı.
Ama Defne hala ortalıklarda görünmüyordu. Bora meraklanmaya
başlamıştı. Neyse ki merakı çok uzun sürmedi. Az ilerden Defne
koşarak geliyordu. Nefes nefese kalmıştı,Defne.
— Bora, buldum!
— Neyi buldun Defne?
— Güneşle ilgili sorularımızı nasıl gidereceğimizi buldum.Güneşe
gideceğiz.
— Güneşe gitmek mi? Defne, sen çıldırdın galiba. Biz nasıl güneşe
gidebiliriz?
O sırada ders zili çaldı. İkisi de koşarak sınıflarına girdiler. Teneffüste
tekrar konuşmaya başladılar. Bora, sürekli Defne’ye soru soruyordu.
—Güneşe uçan balonla gideceğiz. Duyduğum kadarıyla Kapadokya’da
onlardan varmış.
— Peki, Kapadokya’ya nasıl gideceğiz?
— Yaz tatilinde anne ve babalarımıza söyleriz.
Sonunda iple çektikleri yaz tatili geldi. Defne ile Bora anne ve
110
babalarını ikna etmeyi başarmışlardı. Cumartesi günü saat 08.30’da
buluşacaklar ve yola çıkacaklardı.
Cumartesi günü 08.30’da Bora ve ailesi geldiğinde, Defne
ve ailesinin onları beklediğini gördüler. Birkaç saatlik yolculuktan
sonra Kapadokya’ya vardılar. Öncelikle kararlaştırdıkları otele yerleşip,
öğlen yemeklerini yediler. Daha sonra peri bacalarının ve balonların
bulunduğu alana gittiler.
Biraz gezdikten sonra, Bora ve Defne anne ve babalarından uçan
balona binmek için izin istediler. Ebeveynleri onları kırmadı ve beraber
balona binmeyi kabul ettiler. Balona bindikten birkaç dakika sonra
balon iyice yükselmişti. Bir süre sonra balon yükselmeyi bırakınca
Defne ve Bora telaşlandılar. Anne babalarına “Bu balona güneşe
gitmek için bindiklerini, balonun neden daha fazla yükselmediğini”
sordular. Defne’nin annesi:
— Çocuklar uçan balonlar belirli bir yükseklikten sonra, daha fazla
uçamaz, yükselemezler. Ayrıca siz isteseniz de güneşe gidemezsiniz.
Çünkü güneş ve ay dünyamızdan çok uzaktalar. Onları daha yakından
görme şansına ancak astronot olarak sahip olabilirsiniz.
Defne ve Bora hayal kırıklığına uğramışlardı. Yanlarında duran baloncu:
— Çocuklar, üzülmeyin! Aşağıdaki manzarayı seyredin.
Bu söze herkes hak verdi ve manzarayı seyretmeye koyuldular.
Zeynep YENTUR /5B
111
116
Adana – Mersin Otoyolu
Seyhan / ADANA
Telefon: 444 7 833
www.tedadanakoleji.k12.tr
E-Posta: [email protected]

Benzer belgeler