Nisan - Türkiye Ziraat Odaları Birliği

Transkript

Nisan - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını
TARIMDA TÜRK-ÇİN İŞBİRLİĞİ
Bayraktar,
Çin’in,
75
milyar
dolarlık tarım ürünleri ithalatı yaptığını,
Türkiye’nin 74 milyon dolarlık ihracatla
bu ülkenin ithalatından binde 1 bile pay
alamadığını belirterek, “Bu zabıt özellikle süt ve süt ürünleri ile yaş meyve ve
sebze, tavuk eti ve tavuk ayağı, Antep
fıstığı ihracatının yolunu açacak” dedi.
>>Sayfa 4
Yıl: 5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
www.tzob.org.tr
TARIM DOĞAL RİSKLERDEN EN ÇOK
ETKİLENEN SEKTÖR
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal üretimde çiftçileri mağdur eden kuraklık ve tarla
ürünlerinde don riskinin henüz uygulamada olmadığını bildirerek, “Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan
çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin kapsama alınmasını istiyoruz” dedi. >>Sayfa 2
Bayraktar:
Gelecek on yılda,
sigortalanan alan
oranı ve hayvan sayısını
artırmak hepimizin görevidir.
Sigortalama oranını hep
birlikte artırmamız
gerekiyor
ALAN BAZLI DESTEK İÇİN ÇKS UYARISI
ÇAVDARHİSAR'A
YENİ HİZMET BİNASI
TZOB GENEL BAŞKANI
BAYRAKTAR KÜTAHYA'DA...
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, fındık üreticilerinin, 2012 yılı ürünü alan bazlı
gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai
saati bitimine kadar başvuru yapmaları gerektiğini bildirdi. >>Sayfa 9
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi Ziraat
Odası’nın yeni hizmet binasını hizmete açtı. >>Sayfa 5
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Kütahya Ziraat Odası yeni hizmet binasının
açılışını yaptı. >>Sayfa 4
SÜTE VERİLEN FİYAT, HAYVANCILIK
DESTEKLERİNİ YOK EDİYOR
ÇİFTÇİ
BORCUNA SADIK
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, çiftçinin 2012 yılında kullandığı 32,6 milyar
liralık tarım ve balıkçılık kredisinden, sadece yüzde 3,1’i
geri dönmediğini bildirerek, “Son derece düşük olan bu
oran, sıkıntılarına rağmen çiftçimizin borcuna sadık kaldığını gösteriyor” dedi. >>Sayfa 13
AYIN KONUSU
MISIR SEKTÖRÜ
BİR ATA YADİGARI
TİGEM
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı bir kararla sütte maliyet belirleme çalışması yapıldığını, üreticilerin de
konseyde belirlenen süt maliyeti olan 117 kuruşu uygun
bulduğunu bildirerek, “Bunun üzerine sanayicinin çiğ
sütte önerdiği fiyat, ‘maliyetinizi biliyoruz ama biz kazanacağımız paraya bakarız’ itirafıdır” dedi. >>Sayfa 7
BAYRAKTAR, “SÜT İHRACATI”NI
DEĞERLENDİRDİ…
■ ÜLKEMİZDE MISIR>>Sayfa 14
■DÜNYA VE TÜRKİYE MISIR PİYASASI >>Sayfa 14
■ MISIR >>Sayfa 15
■ EKİM ALANLARI VE ÜRETİM >>Sayfa 16
■ AYDIN İLİNDE MISIR ÜRETİMİ VE ÜRETİMDE
YAŞANAN SORUNLAR >>Sayfa 17
■ MISIR TARIMININ
ÖNEMİ >>Sayfa 17
Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan geçmişi, aralarında “dünyanın en büyüğü” unvanını taşıyan
Ceylanpınar’ın da bulunduğu 18 tarım işletmesi… Genellikle kısa adı TİGEM ile bilinen TARIM İŞLETME-
LERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ…
>>Sayfa 6
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine süt ihracatına
başlanmasını ve konuyla ilgili mevzuatın yürürlüğe girmesini değerlendirdi; “Bu karar, süt sektörümüzün AB
pazarında rekabet etmesi, bu sayede gelişerek dünya
pazarlarında güçlü ve önemli bir aktör olması için atılmış
önemli bir adımdır” dedi. >>Sayfa 8
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
2
sektörlerde çalışan milyonlarca kişi
de tarımdan ekmek yiyor. 75,6 milyon
nüfusu, 32 milyon turisti doyuruyor.
[SESLENİŞ]
Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım,
Nisan ayı, birçok bölgemizde
ekimleri de tamamlayacağımız ay.
Sözlerime başlarken, Allah’tan Nisan
yağmurları gibi bereketli ürünler ve
bol kazançlar niyaz ediyorum.
Sevgili dostlarım,
Her zaman ve hiç bıkmadan vurguluyoruz ki, tarım sektörümüz ülkemizde milli ekonomimize çok önemli
katkılar sağlıyor. Bu katkı cari fiyatlarla
yüzde 8’e, sabit fiyatlarla yüzde 9,4’e
ulaşıyor. Çalışanların dörtte biri tarımda istihdam ediliyor. 6 milyonun
üzerinde kişiye istihdam sağlıyor.
Sektör gıdayla birlikte yıllık bazda
15,5 milyar dolar ihracat yapıyor. 4,6
milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor.
Ulaştırmadan gıda sanayine, bankacılıktan sigortacılığa pek çok sektöre
büyük oranda katkıda bulunuyor. Bu
Bütün olumsuzluklara rağmen ülkemizde stratejik önemi her geçen
gün artan tarım, diğer sektörlerdeki
büyümeye karşın lokomotif sektör
özelliğini koruyor. Sahip olduğumuz
doğal zenginlikler ve iklime bağlı olarak oluşan bölgeler çok çeşitli tarım
ürünlerinin yetişmesine imkân tanıyor,
dolayısıyla insanımızın büyük bir bölümü için önemli bir gelir kaynağı olma
özelliğini halen sürdürüyor. Ancak
sektörümüz için yapılması gereken; el
ele verilerek üretimin artırılabilmesi için
gereken çalışmalar ile çözüm bekleyen sorunlarımız da ortada bulunuyor.
Bütün bunların yanı sıra kırsalda
kalkınma, mutlaka sağlanması gereken en önemli konu başlıklarımızdan biri olmaya devam ediyor. Çeşitli
projelerin yanı sıra tarım sektörünün
gençlerimiz için düzenli gelir elde edilen bir meslek haline dönüştürülmesi
de fevkalade önem taşıyor.
Değerli arkadaşlarım,
Girdi maliyetlerinin yüksekliği,
çiftçilerimizin önünde, diğer ülkelerle rekabet açısından çok büyük bir
engeldir. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan ülkeler arasındadır.
Bu sebeple mazottaki fiyat artışlarına
ürün fiyatları yetişememektedir. Her
ne kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık
TARIM DOĞAL RİSKLERDEN
EN ÇOK ETKİLENEN SEKTÖR
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Bakanlığımız tarımsal destekler kapsamında mazot, gübre ve toprak analizi desteğinde bulunuyorsa da verilen
destekler artırılmalıdır. Tarım sektörünün dünya ile rekabet edebilmesi
için üretim maliyetlerinin düşürülmesi
gerekmektedir. Tarımda, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, temel girdiler
üzerindeki vergi yükünün kaldırılması
çiftçimizin olduğu kadar, ülkemizin de
büyük menfaatine olacaktır.
Değerli dostlarım,
Bugüne kadar yaptığımız ve dile
getirdiğimiz hep şu oldu: Bir yandan
sektörümüzün sorunlarına ilişkin taleplerimizi dile getirirken, bir yandan
da sorunlarımızın çözümü noktasında gerçekleştirilen çalışmaları da
görmezden gelmedik. Tersine bu çalışmaların her zaman yanında olduk,
açık desteğimizi verdik ve teşekkürlerimizi dile getirdik. Bu çerçevede,
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen
destekleme bütçesinin artırılmasını
da çok olumlu karşılıyoruz.
Ancak, 2010, 2011 ve 2012 yıllarını
kapsayan 3 yıllık döneme baktığımızda mazot fiyatlarının yüzde 39, gübre
fiyatlarının çeşitlerine göre yüzde 52
ile yüzde 98 arasında arttığını; bu dönemde hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve
alanlarında desteğin mazotta yüzde
32, gübrede yüzde 29 yükseldiğini
görüyoruz. Bu rakamlar ışığında mazot ve gübrede desteklerin bir miktar
daha artırılmasını talep ediyoruz.
Değerli üyelerimiz, kıymetli çiftçi
dostlarım,
Şu gerçeğin altını bir kez daha
çizmekte yarar görüyoruz: Yapısal sorunların getirdiği büyük yük, çiftçimiz
üzerinde önemli bir maliyet oluşturuyor. Destekler verilmediği takdirde, bu
sorunların yol açtığı maliyetlerle sürdürülebilir üretim yapmak mümkün
değildir. Bundan dolayı desteklerin
artırılarak devam etmesi sektörümüz
açısından hayati önem taşıyor.
Kıymetli arkadaşlarım,
Ay içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker
ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığımız ziyaret, özellikle ihracat kanallarımız açısından, hele Çin gibi çok
büyük bir pazar dikkate alındığında
fevkalade önemli bir ziyaret oldu. Bu
çerçevede, muhataplarımıza, özellikle çiftçi eğitimi başta olmak üzere,
TZOB ile Çin Gıda ve Yerli Ürünler
Odası’nın işbirliği yapabileceğini ve
bu işbirliğinin her iki ülke çiftçileri açısından da yararlı olabileceğini
belirttik. Muhtemel işbirliği alanlarını
içeren niyet mektubu taslağını da
kendilerine ilettik.
Önümüzdeki ay Dünya Çiftçiler
Günü’nü kutlayacağız. Bu vesileyle
bütün çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya
Çiftçiler Günü’nü şimdiden kutluyor,
ürünlerinizde bolluk, kazançlarınızda
bereket, işlerinizde başarılar diliyorum.
Bayraktar: Gelecek on yılda, sigortalanan alan oranı ve hayvan
sayısını artırmak hepimizin görevidir.
Sigortalama oranını hep birlikte artırmamız gerekiyor
alışkanlıklarının değişmesinin, gıdaya
olan talebi artırdığını bildiren Bayraktar,
son yıllarda artan biyoenerji üretiminin de
tarımsal ürünlere olan talebi daha da yükselttiğini vurguladı.
İklim değişikliğinin bir sonucu olarak
kuraklık, aşırı yağış, sel, hortum, don, dolu
gibi tabii afetlerin daha sık yaşanmasının,
çevre kirliliği, tarım arazilerinin amaç dışı
kullanımı gibi nedenlerin, tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini ve üretim artışını
gittikçe zorlaştırdığını belirten Bayraktar,
şunları kaydetti:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal üretimde çiftçileri mağdur eden kuraklık ve
tarla ürünlerinde don riskinin henüz uygulamada olmadığını bildirerek, “Bu konuda
çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan
çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla
ürünlerinde don riskinin kapsama alınmasını istiyoruz” dedi.
İmtiyaz Sahibi
TZOB Adına
M. Nuri Şeyda Sorman
Genel Yayın Müdürü
Bekir Şinasi Özdemir
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Ebru Mine Esen
Ankara Rixos Oteli’nde düzenlenen, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehri Eker, TZOB
Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, milletvekilleri, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Recep
Koçak, Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim
Kurulu Başkanı Ramazan Kadak ile Ziraat
Odası başkanları, üreticiler, STK temsilcileri
ve eksperlerin katıldığı “Tarım Sigortalarının
Gelecek 10 Yılı” konulu çalıştay yapıldı.
Yayın Kurulu
M. Hikmet Yavuzyiğit
Metin Türkyılmaz
Ömer Kaya
Salim Altay
Hasan Hüseyin Coşkun
Prof. Dr. Mevhibe Albayrak
Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu
Prof. Dr. Erdoğan Güneş
Dr. Özden Hiçbirol
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 3 gün
süren çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’de önemli bir istihdam
alanı olan ve nüfusun dörtte birinin geçimini sağladığı tarımın; diğer sektörleri de
büyük ölçüde etkileyen, sosyal ve ekonomik bakımdan en önemli sektörlerin başında geldiğini belirtti. Dünyada nüfusun
artması, bazı ülkelerde gelir düzeyindeki
yükseliş ve buna bağlı olarak beslenme
“Bundan dolayı tarımsal üretimin sürdürülebilir olması ve artırılması daha da önemli
hale gelmiştir. Tarım ürünleri spekülasyona
açık bir emtia haline dönüşmüştür. Dünya
gıda fiyatları, küresel etkiler, fiyat manipülasyonları, iklim değişikliği ve talep artışları
nedeniyle son dönemde rekor yükselişler
göstermekte; dünyada yaşanan gelişmeler
ülkemizi de etkilemektedir.”
Tarım, doğal risklerden en çok
etkilenen sektör
Tarımsal üretimde verimliliği ve kaliteyi
artırabilmek için ne kadar yoğun ve son tek-
Yayın Türü
Yaygın Süreli Yayın
Yapım Ajansı
Basım Tarihi
24.06.2013
Yönetim Yeri
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
GMK Bulvarı No: 25
Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
e-mail:[email protected]
Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi
312 447 48 25
Dağıtım
PTT Kargo
Baskı
MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri
Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 1357. Sokak
No: 41 Ostim / ANKARA
Tel: 312 354 54 57
Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak
kurallarına uymayı taahhüt eder.
Yayımlanan yazıların sorumlulukları
sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini
yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan
yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla,
diğer yayın organlarında yayımlanabilir.
Gönderilen yazılar iade edilmez.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
3
noloji kullanılırsa kullanılsın, tarımın, doğal
risklerden en çok etkilenen sektör olduğunu
bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Tarımda, teknik tedbirlerle önlenmesi
mümkün olmayan riskler sık sık görülmekte,
çiftçiler için her yıl büyük felaketlere neden
olmaktadır. Üretimde meydana gelebilecek
miktar kayıpları ve kalitenin düşmesi, gerek
ülke ekonomisinde gerekse üretici gelirinde
istikrarsızlığa sebep olmaktadır.
Tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin
sağlanması bakımından, üretici gelirlerindeki istikrarın korunması, ülkelerin öne
çıkan en temel tarım politikasıdır. Üretici
gelirlerinde meydana gelebilecek ani düşüşler, ülkelerin makro ekonomik dengelerini de etkileyecek düzeyde olmaktadır.”
Bayraktar, Türkiye’de son yıllarda iklimdeki değişimlerden dolayı kuraklık,
aşırı yağış, sel, hortum, don, dolu gibi doğal afetlerin daha fazla yaşandığını, bundan en çok, tarım ürünlerinin etkilendiğini,
üreticilerin her yıl, ekim döneminin başlangıcından hasada kadar, doğal afetlerle
karşı karşıya kaldığını anlattı.
Son yıllarda tarımsal üretime en fazla
etki eden afetin, 2007 yılında gerçekleştiğini, o yıl yeterli yağışın olmaması sebebiyle
kuraklığın ülke geneline yayıldığını, çiftçilerin birçok üründe çok büyük zararlarla
karşı karşıya kaldığını belirten Bayraktar,
“Birliğimizce, Ziraat Odalarımızdan alınan
bilgilere göre yapılan çalışmada, kuraklığın, çiftçilerimize zararının yaklaşık 5 milyar
lirayı bulduğu sonucuna varılmıştır. Aynı yıl
kuraklığın etkisiyle tarımda önemli oranda
bir küçülme meydana gelmiştir” dedi.
Sonraki yıllara bakıldığında, afetlerin
2007 yılındaki gibi ülke genelinde görülmemekle birlikte, her yıl bazı bölgelerde
devam ettiği bilgisini veren Bayraktar,
şunları söyledi: “Aşırı ve zamansız gerçekleşen yağışlar, verim ve kaliteyi etkilerken,
aşırı yağışların neden olduğu sel, can ve
mal kayıplarına yol açmıştır. Artık tarımsal
üretimi doğal afetlerden koruma, üreticinin zararını en aza indirme daha önemli
hale gelmiştir.
Bütün gelişmiş ve birçok gelişmekte
olan ülkelerde olduğu gibi, bu felaketlerin
neden olduğu zararlar, ancak tarım sigortaları uygulamasıyla karşılanabilmektedir.
Bu konuda ülkemizde de 2005 yılında
yasalaşan 5363 sayılı Tarım Sigortaları
Kanunu ile önemli bir adım atılmıştır. Çiftçilerimizin uzun yıllar beklediği Tarım Sigortaları Kanunu, 2006 yılından bu yana
uygulanmaktadır.
Tarım sigortaları uygulamasının başladığı ilk yıl, kapsamdaki konular yetersiz
kalmış, bizim de girişimlerimiz doğrultusunda her yıl kapsama alınan riskler ve
konular genişletilmiş, sigorta kapsamı
artırılmıştır.
Şöyle ki; tarım sigortaları, 2006 yılında
hayvansal üretimde, süt sığırları ve kümes
hayvanları kapsama alınarak başlamış,
2013 yılına gelindiğinde erkek besi sığırları, manda ve küçükbaş hayvanlar ve su
ürünleri de kapsama dâhil edilmiştir.
Yine 2006 yılında bitkisel ürünlerde
ve seralarda dolu ana riskiyle birlikte,
yangın, heyelan, fırtına, hortum ek teminatları ülke genelinde, don ise 90 ilçede
uygulanmaya başlamıştır. 2013 yılına
gelindiğinde deprem, sel ve su baskını
eklenmiş, ülke genelinde meyvelerde
çiçeklenme döneminde görülen don da
kapsama alınmıştır.”
Sigorta yaptıran üretici sayısı
henüz yeterli değil
Son yıllarda sık görülen sel ve su
baskınının ve meyvelerde çiçeklenme
döneminde yaşanan zirai donun kapsama dâhil edilmesini memnuniyetle
karşıladıklarını bildiren Bayraktar, şöyle
devam etti:
“Ülkemizde tarım sigortaları, devlet,
sigorta sektörü ve çiftçi temsilcisi olarak Birliğimizin işbirliğiyle kısa zamanda
oldukça iyi bir duruma gelmiştir. Tarım
sigortalarının hızlı bir şekilde gelişmesinde büyük katkıları olan Tarım Sigortaları Havuz Yönetimine ve TARSİM’e
gerçekleştirdiği çalışmalardan dolayı
teşekkür ediyorum. 2006 yılından bu
yana sigorta yaptıran üretici sayısı, sigortalanan alan miktarı hızlı bir şekilde
artmakla birlikte, henüz yeterli değildir.
Ülkemizde toplam ekilen tarım alanı dikkate alındığında, sigortalanma oranı halen Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtlarına göre
yüzde 7,9, sigortalanan büyükbaş hayvan oranı yüzde 3’tür. Ülke genelinde
üreticilerin afetlerden korunma düzeyi
dikkate alındığında bu oranlar oldukça
düşüktür.
Gelecek on yılda, sigortalanan alan
oranı ve hayvan sayısını artırmak, üreticilerimizi risklere karşı korumak için, eksikleri bugünden ortaya koymak, dünyada gelişmiş ülkelerin uygulamalarını
incelemek ve bu konularda çalışmak
hepimizin görevidir. Sigortalama oranını hep birlikte artırmamız gerekiyor.
Yeri gelmişken bir kez daha vurgulamak
isterim ki, Türkiye Ziraat Odaları Birliği
olarak sigortalanma oranını artıracak
çalışmalara her türlü desteği vermeye
hazırız.
Tarımsal üretimde çiftçilerimizi mağdur eden kuraklık, tarla ürünlerinde don
riski henüz uygulamada değildir. Bu
konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz.
Yapılan çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen
kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin
kapsama alınmasını istiyoruz. Bunun
gerçekleştirilmesi, tarım sigortalarının
ilk on yılındaki başarısı olacaktır.”
Tarımda sigortalanma oranının artmasında en önemli konulardan birinin
eğitim olduğunu bildiren Bayraktar,
“Üreticileri tarım sigortaları hakkında
bilgilendirme ve bilinçlendirme konusunda TARSİM tarafından eğitim çalışmaları yapılmasına rağmen, halen üreticilerimiz Tarım Sigortaları konusunda
yeterli bilince sahip değildir. Çiftçilerimiz, devlet destekli tarım sigortası
uygulamasını genel anlamda biliyor,
ancak teknik ayrıntı konusunda bilgilendirmeye ihtiyaç bulunuyor. Bu konuda, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak
biz de eğitim çalışmalarına destek vermek istiyoruz” dedi.
Kapsama alınabilecek hayvan
hastalıkları konusunda çalışma
yapılmalı
Tarım sigortalarında genel olarak
primlerin yarısının, çiçeklenme dönemindeki meyvelerin don riskine karşı
sigortalanmasında ise sigorta priminin
üçte ikisinin desteklendiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu:
“Verilen desteğe rağmen ödenen
sigorta bedelleri, üreticilerimize yüksek
gelmektedir. Üreticilerimiz hayvancılıkta, kapsamdaki hastalıkları yeterli bulmamakta, bu nedenle sigorta yaptırma
konusunda istekli davranmamaktadır.
Kapsama alınabilecek hayvan hastalıkları konusunda çalışma yapılmalıdır.
Bilindiği üzere, 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu kapsamına girmeyen
risklere karşı çiftçilerimiz, 2090 sayılı
kanundan faydalanabilmektedir. Ancak,
2090 sayılı kanunun uygulanabilirliğinin yetersiz olması, söz konusu kanun
kapsamındaki riskler için ödenek ayrılmaması nedenleriyle tarım sigortaları
uygulamaları kapsamı dışında kalan
risklerle karşılaşılan üreticilerimiz mağdur olmaktadır.
5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu
ile 2090 sayılı kanun, üreticilerin karşılaştığı tarımsal risklere karşı korunmasına yönelik birbirini tamamlayıcı kanunlardır. Bu amaçla, 2090 sayılı kanun
yeniden gözden geçirilerek ihtiyacı karşılayabilir hale getirilmelidir.
Tarımsal üretimin, her yıl yaşanan
doğal risklerden korunması ve yaşanabilecek kayıpların en aza indirilmesi
amacıyla, başta kuraklık olmak üzere,
mümkün olan en geniş kapsamlı sigorta güvencesini sağlayan uygulamaları
bekliyoruz.”
Bayraktar, tarım sigortalarının yaygınlaştırılması ve üreticilerde sigorta bilincinin artırılması amacıyla Birlik olarak
ellerinden gelen her türlü desteği vermeye hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
4
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
TARIMDA TÜRK-ÇİN İŞBİRLİĞİ
TZOB Genel Başkanı Bayraktar:
“Çin, 75 milyar dolarlık tarım
ürünleri ithalatı yapıyor.
Türkiye 74 milyon dolarlık
ihracatla bu ülkenin ithalatında
binde 1 bile pay alamıyor.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Türk gıda ürünlerine Çin pazarını açacak gıda güvenliği
mutabakat zaptının imzalanmasını “çok
önemli bir gelişme” olarak değerlendirdi.
Bayraktar, Çin’in, 75 milyar dolarlık tarım ürünleri ithalatı yaptığını, Türkiye’nin
74 milyon dolarlık ihracatla bu ülkenin ithalatından binde 1 bile pay alamadığını
belirterek, “Bu zabıt özellikle süt ve süt
ürünleri ile yaş meyve ve sebze, tavuk eti
ve tavuk ayağı, Antep fıstığı ihracatının
yolunu açacak” dedi.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı
Mehdi Eker’in Çin Halk Cumhuriyeti’ne
yaptığı resmi ziyarete katılan Şemsi Bayraktar, 16 Nisan’da başlayan Çin ziyaretinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Baka-
nı Mehdi Eker’in Çin Tarım Bakanı Han
Changfu ve Çin Kalite ve Kontrol Denetim
Bakanı Ci Şuphing ile yaptığı görüşmelere iştirak etti.
Çin Halk Cumhuriyeti Tarım Bakanı
Han Changfu ile yapılan görüşmede, iki
ülkenin tarımsal potansiyellerinin ulaştığı
düzey göz önüne alınarak ilişkilerin daha
da geliştirilmesi için karşılıklı olarak yapılması gerekenler hakkında görüş alışverişinde bulunuldu.
İlişkilerin geliştirilmesi için bir yürütme
kurulu kurulması ve kurulun ilk toplantısını
Mayıs sonunda veya Haziran ayı başında
yapması, her iki ülkenin sivil toplum kuruluşları arasında da işbirliğine gidilmesiyle
ilgili Bakan Mehdi Eker tarafından yapılan
öneri, Çin tarafından olumlu karşılandı.
Çin Kalite ve Kontrol Denetim Bakanı
Ci Şuphing ile de Türkiye ve Çin’in ticari ilişkilerinin geliştirilmesini amaçlayan
bir görüşme yapıldı ve ticarette öncelikli
alanlar olarak yaş meyve ve sebze, tavuk
eti ve tavuk ayağı, süt ve süt ürünleri ile
Antep fıstığı öne çıktı. Görüşme sonunda
hazırlıkları tamamlanan ve tarım ürünleri
ticaretinde sorunların aşılmasında önemli
bir aşama olan Gıda Güvenliği Mutabakat
Zaptı iki Bakan tarafından, Türkiye Ziraat
Odaları Başkanı Şemsi Bayraktar’ın da
aralarında bulunduğu Türk heyeti ve Çin
heyeti huzurunda imzalandı.
Çin ziyaretinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Pekin’de, pazar
yerini dolaşarak, meyve sebze fiyatlarını
incelediler.
TZOB tanıtıldı
Bayraktar, Çin Gıda ve Yerli Ürünler Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Rung Weidong ve oda temsilcilerine TZOB hakkında bilgi verdi. Özellikle çiftçi eğitimi başta
olmak üzere TZOB ile Çin Gıda ve Yerli
Ürünler Odası’nın işbirliği yapabileceğini ve bu işbirliğinin her iki ülke çiftçileri
açısından da yararlı olacağını ifade eden
Bayraktar, muhtemel işbirliği alanlarını
içeren niyet mektubu taslağını Çin Gıda
ve Yerli Ürünler Ticaret Odası’na iletti.
Çin Gıda ve Yerli Ürünler Ticaret Odası,
Şanghay’da düzenlenecek meyve ve sebze ihracat fuarına TZOB’u da davet etti.
Geziye, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı bürokratları, bazı üretici ve ihracatçı birliklerinin başkanları da katıldı.
TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR KÜTAHYA'DA...
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya Ziraat Odası’nın yeni binasını
hizmete açtı.
Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada, nüfusu her yıl Türkiye kadar artan
dünyada tarımın büyük önem kazandığını belirtti. Çiftçilerden alınanın çiftçilere
hizmet olarak döndürüldüğünü bildiren
Bayraktar, açılışını yaptıkları, Kütahya Ziraat Odası yeni hizmet binasının Kütahya
ve Kütahya çiftçisine hayırlar getirmesi temennisinde bulundu.
Türkiye’nin ticarette Avrupa pazarı dışında Uzak Doğu’ya ve Çin’e de açılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, Gıda, Tarım
ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Çin’e
gittiğini, burada Türkiye’nin tarım ürünlerine
Çin pazarını açacak anlaşmalar imzalandığını anlattı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Bizler Çin’e girmekte geç kalmışız. Çünkü Çin
halkı 4 dolara domates, 4 dolara salatalık,
3,5 dolara elma yiyor. Biz o pazarda yokuz.
Biz Avrupa’ya yönlenmişiz, ticaretimizi Avrupa eksenli yapmışız. Avrupa krize girince
biz Asya’ya kaymışız. Bunu 10 sene önce
yapmış olmamız lazımdı. Bu pazarlarda
Türk elmasını görmemiz lazımdı. Çin Tarım
Bakanı, Çin Kalite ve Kontrol Denetim Bakanı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın yapmış olduğu anlaşmalarla inşallah bize de Çin pazarı açılmış olacak.”
2007 yılında dünya genelinde yaşanan küresel ısınmadan Türkiye’nin de
etkilendiğini ifade eden Şemsi Bayraktar,
şöyle devam etti:
“2007 yılında yaşanan küresel ısınma
çiftçimizin 5 milyar liralık kayıp yaşamasına yol açtı. Zaman zaman yaşanan
sel olayları, yağışlar, don ve dolu Türk
çiftçisinin üretimini etkilemeye devam
ediyor. Bu durum gıda sektöründe spekülasyonlara neden oluyor, fiyat manipülasyonlarını getiriyor. Küresel sermaye
gıdaya oynamaya başladı. Türkiye’de
tarımsal Üretici Fiyat Endeksinin (ÜFE)
genel ÜFE’nin altında kalıyor. Bu demektir ki, Türk çiftçisi her türlü zor koşullara
rağmen üretmeye devam ediyor. Ülkenin
gıda arzını sağlıyor. Bunun karşılığı budur. Gıda ÜFE’si genel ÜFE’nin altında
ise üreticinin pazarlama sorunu var, ürün
pazarda para etmiyor demektir. Üretiyoruz ama pazarlamada zorluk çekiyoruz.
Bu ülkede üretmeyi başardık ama örgütlenmeyi başaramadık. Benim üreticimin
malını alacak, stoklayacak, soğuk hava
zincirinde koruyacak ve piyasaya peyder
pey arz edecek bir mekanizmayı maalesef kuramadık. Kooperatifleri kurduk,
batırdık. Üretici birliklerini kurduk. Onu
da çok sağlıklı bir şekilde götüremiyoruz. Üretici örgütlerini ve birliklerini idari
ve mali açıdan güçlü getirilmesi için hükümetimize teklifte bulundum. Bu teklifim kabul gördü, inşallah üretici birlikleri
rehabilite edilecek, inşallah daha güçlü
hale getirilecek.”
Tarımın 2023 hedefleri
Tarım sektörünün 2023 yılında Gayri
Safi Milli Hasılaya 150 milyar dolarlık bir
katkıya, 50 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı, 50 milyon turisti ve 85 milyon nüfu-
su beslemeyi hedeflediğini bildiren Bayraktar, “Tarım sektörünün 2023 hedefi bu.
Bunu Türk çiftçisi yapar, dün yaptı, bugün de yapıyor, yarın da yapacak. Yeter
ki önünü açalım. Zaman zaman destek
istediğimiz de; ‘Ya Başkan çok popülizm
yapıyorsun, mazot pahalı, gübre pahalı diyor, devamlı çiftçiye para istiyorsun.
Bunlar bütçede kara delik’ diyenlere de
zaman zaman sesleniyorum. Bu kadar
yapısal sorun ve yüksek maliyetle dünyanın hiçbir yerinde hiçbir çiftçi bu işi yapamaz” ifadelerini kullandı.
TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar daha sonra Kütahya Ziraat Odası yeni
hizmet binasının Kütahya ve Kütahya
çiftçisine hayırlar getirmesi temennisinde
bulundu.
Bayraktar’ın konuşmalarının ardından
Kütahya Ziraat Odası Başkanı Ömer Demirtaş da odaları hakkında bilgi vererek
çalışmalarını ve hizmetlerini anlattı. Kütahya Valisi Kenan Çiftçi, Belediye Başkan
Vekili Halil Toklu da birer konuşma yaparak Ziraat Odasının yeni hizmet binasının
hayırlı olması temennisinde bulundular.
Yapılan konuşmaların ardından plaket sunumları yapıldı. Kütahya Ziraat
Odası”nın yeni hizmet binasının açılış
kurdelesi, TZOB Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Kütahya Valisi Kenan Çiftçi ve
Belediye Başkan Vekili Halil Toklu tarafından kesildi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
5
KÜTAHYA FUARI AÇILDI
Bayraktar, 5. Kütahya Tarım Fuarı
açılışını yaptı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’da, 5.
Kütahya Tarım, Hayvancılık, Seracılık ve
Süt Endüstrisi Fuarı’nın açılışını yaptı.
Bayraktar, Kütahya'da Frig Fuarcılık
A.Ş. tarafından organize edilen 5. Kütahya Tarım, Hayvancılık, Seracılık ve
Süt Endüstrisi Fuarı’nı (KÜTAF'13),
düzenlenen törenle açtı. Bayraktar, açılış
töreninde yaptığı konuşmada, dünyada
gıda fiyatlarının arttığını, önümüzdeki
yıllarda da artamaya devam edeceğini
bildirdi. Dünyada gıdanın, enerji ile birlikte en önemli sektör haline geldiğini
belirten Bayraktar, şunları söyledi:
“Önümüzdeki yıllarda gıda fiyatları artmaya devam edecek. Türkiye bu potansiyeli iyi değerlendirirse ülkemizin
zenginliği olacak. Tarım, Gayri Safi Milli
Hasılaya 150-200 milyar dolar katkı
sağlayacak. Bu anlamda çiftçiye katkı
çok önemli.”
Törende konuşan Frig Fuarcılık A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Varol,
Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Odası,
Tarım İl Müdürlüğü ve Ticaret Borsası'nın
desteklediği fuarda, 164 firmanın 203
marka ile temsil edildiğini kaydetti. Varol,
4 gün sürecek olan fuarda, tarım makineleri ve ekipmanları, organik gübre,
tohum, yem gibi ürünlerin tanıtılacağını
belirtti.
Bu yıl 5'incisi gerçekleştirilen fuarda
ziyaretçi sayısını en az 150 bin olarak
hedeflediklerini belirten Tuncay Varol, "Fuar organizasyonunda Tarım İl
Müdürlüğü, Ziraat Odaları, Tarım Kredi
Kooperatifleri ve Ticaret Borsası bizden
bir an olsun yardım ve desteklerini esirgemediler. Kurumlarımıza, firmamız
adına
şükranlarımı
sunuyorum.
Fuarımız, 28 Nisan Pazar akşamı saat
19.00'a kadar açık kalacak" dedi.
yıl daha da büyümesinden büyük bir
memnuniyet duyduğunu kaydetti.
Fuarın açılış kurdelesi, Türkiye Ziraat
Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi
Bayraktar, Kütahya Valisi Kenan Çiftçi
ve diğer yetkililer tarafından, “hayırlı
olsun” temennisiyle kesildi. Bayraktar,
Vali Çiftçi ve protokol mensupları fuarı
gezerek firmaların yetkililerinden ürünleri hakkında bilgi aldı.
Tuncay Varol, fuarda Kütahya'nın yanı
sıra Afyonkarahisar, Uşak, Eskişehir ve
Bilecik illerinden de çok sayıda firmanın
stant açtığını belirtti.
Kütahya Valisi Kenan Çiftçi de
konuşmasında, Tarım Fuarı'nın her geçen
ÇAVDARHİSAR'A YENİ HİZMET BİNASI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’nın
Çavdarhisar ilçesi Ziraat Odası’nın yeni
hizmet binasını hizmete açtı.
Bayraktar, açılış dolayısıyla düzenlenen törende, yeni hizmet binasının, dünyanın en eski borsalarından birine de ev
sahipliği yapan Çavdarhisar’a, yöre ve
ülke tarımı ve çiftçisine hayırlar getirmesi
dileğinde bulundu.
Daha sonra tarihi M.Ö 3000’li yıllara
dayanan Aizanoi Antik Kenti’nde incelemelerde bulunan Bayraktar, dünyanın
ilk borsalarından biri olarak tanımlanan
yapı alanı ile Stadion-Tiyatro’nun da aralarında bulunduğu tarihi kalıntıları gezdi.
M.S. 2’nci yüzyılın ikinci yarısından kalma
ve olasılıkla gıda pazarı olarak kullanılmış yuvarlak yapıda M.S. 4’üncü yüzyılın
başlarında İmparator Diocletianus’un 301
yılında enflasyonla mücadele için yaptığı ücret tespitlerinin kopyası bulunuyor;
yazıtta, İmparatorluk pazarlarında satılan
tüm malların satış ücretleri yer alıyordu.
Yapı bu haliyle dünyadaki ilk borsa binalarından biri olarak kabul ediliyor.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
6
BİR ATA YADİGARI
TİGEM
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan geçmişi, aralarında “dünyanın en büyüğü”
unvanını taşıyan Ceylanpınar’ın da bulunduğu 18 tarım işletmesi…
Genellikle kısa adı TİGEM ile bilinen
TARIM İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ…
Özellikle son yıllarda başarılı çalışmalarıyla göz dolduran; nitelikli, örnek
ve öncü üretim hedeflerinin yanı sıra kar eden bir işletme anlayışıyla faaliyetlerini
sürdüren TİGEM’in Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sayın
Mehmet Halis BİLDEN, Çiftçi ve Köy Dünyası’nın bu ayki konuğu oldu.
rulmuş, ayrıca üretilen tohum safiyetini
%99,8’e çıkarmak için lazer teknolojisi ile
çalışan ve tohumları rengine göre ayıran
makineler tesis edilmiştir. Diğer taraftan
üretilen hububatın açıkta depolanması
yerine, daha iyi şartlarda muhafaza edilmesi için 2007–2012 yılları arasında toplam 90 bin ton kapasiteli çelik silo tesis
edilmiştir.
Verimlilik, kalite ve maliyet unsurları
arasındaki dengeyi oluşturarak, idari ve
ekonomik tedbirlerle birlikte toplam hasıla ve gelirlerde net bir başarı yakalayan;
geçmiş yıllarda ortalama 20 milyon TL
zarar ederken 2010’dan beri kar eden bir
kurum haline gelen; tarımsal üretimi son
derece olumsuz etkileyen ülke çapındaki
aşırı kuraklığa rağmen, 2011 yılında karlılığını en çok artıran KİT: TİGEM
Sayın Bilden, TİGEM’i kısaca
anlatmak gerekirse, nereden
başlamak gerekir?
Öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum.
Geçmişi Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan, Cumhuriyetin ilk yıllarında
önemli görevler üstlenen TİGEM, yurdumuzun genellikle ıslaha muhtaç ve verimsiz arazileri üzerinde kurulmuş, ıslah ettiği
bu arazilerde tarımsal üretimin temel girdilerinden olan sertifikalı tohumluk ve damızlık gibi ana materyalleri üreterek çiftçilerin kullanımına sunmuş, tarihi boyunca
Türk tarımına öncülük yapmıştır.
Günümüzde toplam arazi varlığı içindeki payı %8 olan 19 işletmesini, 2’si iştirak olmak üzere, uzun süreli özel sektör
yatırımlarına açmış olan TİGEM; faaliyetlerini 18 işletmede ve 3 milyon 411 bin dekar arazi üzerinde, yatırımlarını daha etkin
verimli sürdürebilme kabiliyetine sahip
olarak yürütmektedir.
Takip ettiğimiz kadarıyla
sulama projelerine büyük önem
veriyorsunuz.
Üretimin her aşamasını teknolojiyle
buluşturarak son 5 yılda gerçekleştirilen
dönüşüm her şeyden önce tarımda doğa
şartlarına bağımlılığı asgari düzeye indirebilmek amacıyla başlatılan büyük sulama
yatırımlarında görülmektedir. TİGEM tarihinin en büyük sulama ve mekanizasyon
projesi, arazi varlığının %52’sini oluşturan
Ceylanpınar İşletmesinde 2009 yılında
başlatılmıştır. 2011 sonu itibarıyla tamamlanmış olan ve toplam 300 milyon TL maliyetli projede, yer altı su potansiyelinden
yararlanılarak 500 bin dekar arazi, tamamı modern basınçlı sulama sistemleriyle
olmak üzere, sulamaya açılmıştır. Kuruluşundan bu yana 109 bin dekar arazisinin sulamaya açıldığı işletmede projeyle
birlikte 610 bin dekar arazi sulanır hale
getirilmiş, buğday üretiminde 3,6 kat artış
sağlanarak GAP kapsamındaki illerin sertifikalı hububat tohumu ihtiyacının tamamı
ile diğer illerin tohum ihtiyacı da önemli
ölçüde karşılanmaya başlanmıştır. İkinci
ürün mısır, soya, ayçiçeği ile yem bitkileri
de üretim planına dâhil edilmiş, toplam
1.450 kişilik ilave istihdam sağlanmıştır.
Proje dışında kalan sulanabilir tarım arazilerinden 310.000 dekar arazinin daha
2013-2015 yıllarını kapsayan “MardinCeylanpınar Ovalarını Sulama Ana Kanalı
Projesi” kapsamında sulamaya açılması
planlanmıştır. 2015 yılı sonu itibarıyla işletmenin sulanan arazi miktarı 920.000
dekara ulaşmış olacaktır.
Ceylanpınar’da olduğu gibi yer altı
suyu potansiyelinden yararlanılarak
Eskişehir-Anadolu, Muğla-Dalaman ve
Konya-Gözlü Tarım İşletmelerinde de 25
bin dekar arazinin sulanması sağlanmış,
2013 yılı içerisinde 50 bin dekar arazinin
daha sulamaya açılması programlanmıştır. Ayrıca, Anadolu, Ceylanpınar, Dalaman, Koçaş ve Malya Tarım İşletmelerinde yüzey sulama yöntemiyle sulanan 76
bin dekar arazide yağmurlama ve damla
sulama gibi sulama randımanı yüksek
olan sistemler tesis edilmiştir. Bu çerçevede; TİGEM genelinde 70 yılda 216 bin
dekar olan sulanan alan miktarı, üç yılda
üç kat artışla 753 bin dekara çıkarılmıştır.
Tarımın bir başka olmazsa olmazı
mekanizasyon. Bu konuda hangi
noktadasınız?
Kullanılan alet ve makinelerin kapasitelerinin artırılması ve modernizasyonu
kapsamında, 2008 yılından itibaren yakıt, zaman ve işgücünden önemli ölçüde tasarruf sağlayan muhtelif güçte 463
adet traktör satın alınmıştır. Son iki yılda
57 adet doğrudan ekim makinesi alınarak 2009’dan itibaren “Doğrudan Ekim”
metoduna başlanmıştır. Doğrudan ekim
makinelerinin kullanımı ile 2011 yılında
108.000 dekar ve 2012 yılında 182.000
dekar 2. ürün dane mısır ile 18.000 dekar
buğdayın doğrudan ekim yöntemiyle ekilişi gerçekleştirilmiş, dekar başına 25 TL
tasarruf sağlanmıştır.
Yapılan teknolojik yenilenmeler neticesinde; toprak işleme faaliyetlerinde birim
yakıt tüketimi %45 azalmış ve iş başarısı
%277 artmış, ikileme alet kombinasyonlarının kullanılması faaliyetlerinde birim yakıt
tüketimi %25 azalmış ve iş başarısı %178
artmış, ekim makinelerinin kullanımı ile
birim yakıt tüketimi %24 azalmış ve iş başarısı %120 artmış, kendi yürür ilaçlama
makinelerinin devreye girmesi ile ilaçlama
faaliyetlerinde birim yakıt tüketimi %58
azalmış ve iş başarısı %618 artmıştır.
Tohumluk kalitesinin artırılması ve tesis
kapasitelerinin yükseltilmesi kapsamında
yürütülen çalışmalar ile 2007 yılından itibaren tohumculuk potansiyeli yüksek 7
işletmede her biri 20 ton/saat kapasiteli otomatik tohum hazırlama tesisi ku-
Teknolojik yenilenme kapsamında da
2012 yılı içerisinde dört işletmede (Ceylanpınar-Şanlıurfa, Karacabey-Bursa, Sultansuyu-Malatya, Anadolu-Eskişehir); bayi
otomasyon sistemi, akaryakıt ve araç takip
sistemi, kameralı güvenlik sistemi ve coğrafi veri tabanlı bilgi sistemi TİGEM’de ilk
olarak uygulamaya konulmuştur. Bu sistemlerle araç ve traktörlerin arazideki çalışmaları, arıza durumları ve akaryakıt kullanım miktarları bilgisayar ortamında takip
edilebilmekte, muhtemel yangın, sabotaj
ve gasp gibi olumsuzluklar için tedbir alınmakta, görüntüler İşletme merkezi ve Genel Müdürlükten izlenebilmektedir.
Sayın Genel Müdürüm, tohumluk
satışlarında geldiğiniz nokta nedir?
TİGEM tarafından dağıtılan sertifikalı
hububat tohum miktarı son 10 yılda 2 kattan fazla artırılarak, 75 bin tondan 175 bin
tona çıkartılmıştır. Bu artışın temelini; etkin
tanıtım, uygun fiyat politikaları, sertifikalı
tohumluğun desteklenmesi ve bayilik sistemi gibi tedbirler oluşturmaktadır. Bayiler
aracılığı ile çiftçilerimize dağıtılan tohumluklar için daha çağdaş bir dağıtım sisteminin oluşturulması amacıyla 2009 yılında
“Bayi Otomasyon Sistemi” kurulmuş ve
web tabanlı sertifikalı tohum dağıtım sistemine geçilmiştir. Ülke çapındaki bayiler
ile gerçekleştirilen görüşme ve toplantılar
neticesinde kota sistemi uygulamaya konulmuş, bayilerimize ait araç ve mekanlar
tek tipte giydirilmiştir. Ayrıca 2012 yılında,
ülke çapında billboard ve TV reklamı kampanyası yürütülmüştür.
Teknoloji yenileme sonucunda meydana gelen kalite artışına bağlı olarak
TİGEM’in ürettiği kaliteli hububat tohumuna yurt dışından da talepler gelmeye başlamıştır. 2012 yılında 4 ülkeye gerçekleştirilen toplam 9.766 ton sertifikalı buğday
tohumu ihracatı ile 6 milyon 981 bin dolar
gelir elde edilmiştir.
Tohumla ilgili özel sektörle ortak
üretim çalışmalarınız da var, değil mi?
Ülke tohumculuğunun her üretim dalında gelişmesi için tüm imkanlarını özel
sektör ve araştırma kuruluşlarının hizmetine sunan TİGEM, Türk özel sektör tohumculuk firmalarının büyük ölçekli sulu tarım
arazi taleplerini karşılamakta ve her yıl ortalama 60 bin dekar arazide ortak tohumculuk yapmaktadır. Neredeyse tamamen
ithalata bağımlı olan patates tohumluğu
üretimi alanında da özel sektörle iş birliğine gidilmiştir. Yüksek vasıflı patates tohumu üretimi için en uygun iklim ve toprak
yapısına sahip olan Ulaş-Sivas ve GözlüKonya işletmelerinde ihtiyaç duyulan arazilerin tahsisleri yapılarak 2012 yılından
itibaren tohum üretimine başlanmıştır. Bu
durum, makroekonomik boyuta ek olarak, üreticinin ve sanayicinin isteğine uygun, hastalıklardan ari ve yüksek verimli
patates tohumluğunun ülke içerisinden
tedariki yanında, ithalatın da azaltılması
anlamına da gelmektedir.
Peki, hayvancılıkla ilgili gelişmeler
ne durumda?
Damızlık sığır yetiştirilmesi alanında ihtisas sahibi olan TİGEM’in sığırcılık yapılan
12 işletmesinde son 5 yılda 109 milyon
TL’lik yatırım gerçekleştirilerek bilgisayar destekli, modern hayvancılık tesisleri
kurulmuş, barınak kapasitesi artırılmıştır.
Karacabey ve Koçaş Tarım İşletmelerinde 60 ünitelik dönerli (rotary) sağım tesisi
kurularak faaliyete geçirilmiş, Ceylanpınar
İşletmesinde 3 bin ve Gözlü İşletmesinde
2 bin ana başlık en son teknolojilerle donatılmış ve bünyesinde biyogaz tesislerinin
de yer aldığı komple sığırcılık tesislerinin
yapımına 2012 yılında başlanmıştır. 2009
yılında Sultansuyu Tarım İşletmesinde döl
kontrollü Sperma Üretim Merkezi kurulmuş, üretim izni alınan 14 boğadan 227
bin doz sperma üretilmiştir. Önümüzdeki
dönemlerde elde edilecek olan üstün vasıflı boğalara ait spermalarla, ülkemizin bu
alandaki ithalatının önemli bir kısmı ortadan kaldırılacaktır.
9 işletmemizde, 10 ırk ile sürdürülmekte olan koyunculukta ana kadronun artırılması yönündeki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Bunun yanında Gözlü, Karacabey
ve Polatlı işletmelerine 1.000’er ana başlık
komple damızlık koyun tesisleri yapılmış,
Ceylanpınar İşletmesinde 8 ayrı noktada
Koyun Otomatik Sağım Merkezleri oluşturulmuş ve 40 ton kapasiteli süt soğutma
ve muhafaza tankı kurularak 2012 yılında
hizmete alınmıştır. İşletmede mevcut 25
bin baş koyunun tamamında elle sağım
sonlandırılarak, en ileri teknolojiye sahip
makineler ile sağıma geçilmiş ve sağım
işçiliğinden %75 tasarruf sağlanmış, so-
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
ğuk zincir oluşturulduğu için daha sağlıklı
süt elde edilir hale gelmiştir.
durulmuş spermanın ihracatı gerçekleştirilmiştir.
Ülkemizde, koyunculukta en büyük ıslahçı kuruluş olan TİGEM; üniversitelerle
yaptığı işbirliği çerçevesinde Malya, Türktahirova, Anadolu Merinosu, Acıpayam,
Bafra ve Polatlı koyun ırklarının elde edilmesini sağlamıştır. Gözlü İşletmesinde,
Akkaraman ırkı koyunların ıslahı ve elit
sürü oluşturulması amacıyla Genel Müdürlüğümüz ile Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliğiyle “Akkaraman Irkı
Koyunların Seleksiyon ve Melezleme İle
Islahı Projesi” 2012 yılında başlatılmıştır.
Ayrıca; Sivas İli Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ile yapılan işbirliği çerçevesinde
Ulaş İşletmesinde Kangal Akkaraman ırkı
koyunların “halk elinde ıslahı projesi” çalışmaları da yine aynı yıl içerisinde başlatılmıştır.
Üç işletmemizde yetiştirilmekte olan
safkan Arap atlarının satışları Karacabey
Tarım İşletmesinde yapılmaya başlanmıştır. Bu satışlarda ilk defa alıcılardan birine
noter huzurunda yapılan çekilişle 1 tay
hediye edilmesi ve bedelin ödenmesinde
taksitlendirme uygulamaları başlatılmıştır.
Ayrıca bu alanda da tanıtım faaliyetleri güçlendirilmiş, TV reklam ve billboard
kampanyaları yürütülmüş, her satış öncesi resimli ve kare barkotlu broşürler
hazırlanmış, alıcılara ücretsiz konaklama
imkanı sağlanmıştır.
Bir diğer alan da at yetiştiriciliği ve
satışları… Bu konudaki
hedefleriniz neler?
Safkan Arap atı yetiştiriciliğinde, sağlıklı ve nitelikli soy kütüğüne sahip, koşu
performansı yüksek Safkan Arap atı genetik özelliklerinin gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması amacıyla Karacabey İşletmesinde “Aygır Sperması Üretim
Laboratuvarı” kurulmuş ve ülkemizde ilk
olarak 3 şampiyon aygıra ait 75 doz don-
TİGEM, safkan Arap atı kadrosunu bu
yıl içerisinde satın aldığı 4 tanınmış kısrakla
güçlendirmiş, kadrosundaki bu güçlenmeye paralel olarak her yıl 250 baş civarında
gerçekleşen tay satış rakamını, 2013 yılında 300 başa çıkarmayı hedeflemiştir.
Sayın Genel Müdürüm, bütün bu
çalışmaların, gelişme ve
değişimlerin çiftçilerimize,
üreticilerimize katkısı ne olacak?
Edindiğiniz tecrübeleri çiftçimizle
nasıl paylaşacaksınız?
İşin püf noktası da burada işte... Çiftçi
kardeşlerimiz bir şeyi gözüyle görmedikçe
ona pek fazla inanmaz. Bu manada biz,
çiftçi kardeşlerimizin gözü olmak istiyoruz.
Ülkemizin farklı bölgelerindeki 3 işletmenin,
Karacabey, Konuklar ve Ceylanpınar’ın eğitim merkezi haline getirilmesi, Kurumumuz
ve Bakanlığımız personeli ile çiftçilerimize
tarımsal teknoloji kullanımı konusunda eğitim verilmesi ve bizzat arazide uygulama
çalışmalarının gösterilmesini planladık.
Çiftçilerimizle, bu işletmelerimizdeki
toplantı salonlarında teoriğe, arazilerimizde de pratiğe yönelik, uygulamalı çalışmalar yapacağız. Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Genel Başkanımız Sayın Şemsi
Bayraktar ile de konuyu paylaştık. Kendi-
7
leri de bu eğitimlere büyük önem veriyor.
Önümüzdeki yılı bu açıdan çok önemsiyoruz. İşletmelerimizde konaklamalı olarak
50 grubu ağırlayacağız, inşallah. Zaten
önemli olan sadece bu kurumu kara geçirmek, tasarruf tedbirleri almak değildir.
Önder, bilinçli çiftçilerimiz yapılanları görsünler, örnek işletmeler oluştursunlar…
Asıl hedeflerimizden biri budur. Zaten bu,
dünyanın her yerinde böyledir. Biz TİGEM
olarak bu hedefi gerçekleştireceğiz. Bu
açıdan, 2014 yılı hem çiftçilerimiz hem de
bizler açısından çok önemli bir yıl olacak.
Tecrübelerimizi, yaptıklarımız, aldığımız
yolu onlarla paylaşacağız.
SÜTE VERİLEN FİYAT, HAYVANCILIK
DESTEKLERİNİ YOK EDİYOR
göre fiyatlandırmaya bir anda geçilemeyeceği anlaşıldığı halde, 15 gündür üreticinin
fiyatını bilmeden sattığı sütün fiyatının ne
olacağının kararlaştırılmaya çalışıldığını bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Ulusal Süt
Konseyi’nin aldığı bir kararla sütte maliyet
belirleme çalışması yapıldığını, üreticilerin
de konseyde belirlenen süt maliyeti olan
117 kuruşu uygun bulduğunu bildirerek,
“Bunun üzerine sanayicinin çiğ sütte önerdiği fiyat, ‘maliyetinizi biliyoruz ama biz kazanacağımız paraya bakarız’ itirafıdır” dedi.
Bayraktar, üreticiler için çiğ sütün litre
maliyetinin 117 kuruş olarak açıklandığını,
sanayicilerin “maliyeti, üreticilerin zor durumda olduğunu” kabul ettikten sonra üreticilerin gözlerinin içine baka baka geçen 6
aylık fiyattan devam kararı almak istemeleri,
bir kısmının ise net 88 kuruş önermelerinin
kabul edilebilir bir teklif olmadığını belirtti.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, kamuoyunun da yakın takip ettiği
üzere 25 Eylül 2012 tarihinde Ulusal Süt
Konseyi’nde yapılan toplantıda bir araya
gelen üretici ve sanayici temsilcilerinin,
çiğ süt tavsiye fiyatının Ekim 2012 -Mart
2013 tarihleri arasında 6 ay süreyle 90 kuruş olmasına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanlığı yetkililerinin ise süt teşvik priminin artırılmasına karar verdiğini belirtti.
Bakanlık sözünde durdu primi
artırdı, sanayiciler sözünde durmadı
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın
verdiği sözde durduğunu, süt teşvik primini artırdığını, fakat sanayicilerin verdikleri sözde durmadığını, büyük bir kıs-
mının belirlenen bu fiyatın altında süt
aldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ulusal Süt Kayıt Sistemi verilerine göre
sanayicilerin büyük bir kısmı, sütün litresini
75 kuruş ve altında fiyata almışlardır.
Aradan geçen altı ay sonunda Nisan
2013 tarihi itibariyle 6 aylık süt fiyatının
belirlenmesi noktasında ise farklı bir süreç işlemiştir. Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı bir kararla, önce maliyet belirleme çalışması yapılmış, 2013 yılı için süt maliyet
fiyatı 117 kuruş olarak belirlenmiştir. Buna
göre süt alım fiyatları konuşulacakken,
bu defa konseyin bazı üyelerince sütte
kaliteye göre fiyatlandırma üzerinde çalışılma fikri oraya atılmıştır. Bu kapsamda
taraflara ülke gerçekleri ile uyuşmayan bir
model sunulmuş, iki gün içinde bu modelle ilgili görüşleri istenmiş ve nihayetinde 12 Nisan 2013 tarihinde Ulusal Süt
Konseyi’nde taraflar bu konuda görüşlerini belirtmek üzere bir araya gelmişlerdir.
Toplantıda kaliteye göre fiyatlandırmaya
geçilmesinin gerekli olduğu konusunda
taraflar hem fikir olmuşlardır. Fakat altyapısı hazırlanmadan bu sisteme geçmenin
ciddi sıkıntıları da beraberinde getireceği
belirtilmiştir. Netice de bu konuda bir çalışmanın yapılması ve yol haritasının belirlenmesi kararlaştırılmıştır.”
Kaliteye göre fiyatlandırmaya
bir anda geçilemeyeceği anlaşıldı
Toplantıda alınan bu kararla, kaliteye
“Üreticiler, konseyde belirlenen süt
maliyeti olan 117 kuruşu uygun bulmuştur. Bu teklif karşısında sanayicilerin bir
kısmı sanki ortada bir belirsizlik yokmuş
gibi şu an için herhangi bir teklif veremeyeceklerini, bir kısmı geçen 6 aylık
süreçteki fiyattan almaya devam kararı
aldıklarını bildirmiş. Bir kısmı ise ağırlıklı
olarak net ödenecek fiyat olarak 88 kuruşu önermişlerdir. Bu fiyatın da tüm ülkede
bütün firmaların uygulaması gereken fiyat
olması gerektiğini ifade etmişlerdir.
Bu fiyat geçen altı aylık dönemde
belirlenen fiyatın da altında bir fiyat olduğundan, sanayicilere bir kez daha
sorulmuş, değişiklik olmadığı görülünce
taraflar anlaşamamışlardır. Sanayicilerin
‘maliyeti, üreticilerin zor durumda olduğunu’ kabul ettikten sonra üreticilerin
gözlerinin içine baka baka geçen 6 aylık
fiyattan devam kararı almak istemeleri,
bir kısmının ise net 88 kuruş önermeleri
kabul edilebilir bir teklif değildir. Bunun
anlamı, ‘biz sizin maliyetinizi biliyoruz
ama bu bizi ilgilendirmiyor, biz kazanacağımız paraya bakarız, biz kendi maliyetimize bakarız, işinize geliyorsa zararına bize sütü verin, yok işinize gelmiyorsa
siz bilirsiniz’ demektir.
Öncelikle şunu belirtelim ki dünyanın
hangi ülkesinde süt üreticisi bilmediği
fiyattan sütünü 15 gün süreyle satmaktadır? Belirsizliğin daha ne kadar süreceği de henüz belli değildir. Buna sebep
olan sanayicilere sormak istiyorum, gelin
üreticilerle bir empati yapın bakalım. Bu
duruma ne kadar dayanabileceksiniz?
Ayrıca sormak istiyorum malınızı alan
marketler size bir fiyat vermediği takdirde ürünlerinizi belirsizlik içinde kaç gün
satabilirsiniz? Belirsizlik içinde nasıl bir
planlama yapabilirsiniz? Borçlu olduğunuz kişilere nasıl bir ödeme planı sunabilirsiniz?”
Ulusal Süt Konseyi görevini yapsın
Ulusal Süt Konseyi‘nin, kaliteye geçiştir, maliyet hesaplamadır diye tarafları oyalamak yerine görevini yapması ve
bölgelere göre süt maliyetini belirleyip
ilan etmesi gerektiğini bildiren Bayraktar,
“herkes üreticilerimizin, sütü nerelerde
kaça mal ettiğini görsün” dedi.
Üreticinin alın teri döktüğünü, yoğun
emek sarf ettiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Alın terini ucuza kapatmak
isteyen sanayicilere sesleniyorum. Karşınızda, milyon dolarlık yatırım yapan, dünyayla entegre olmuş, üretimin bütün aşamalarında dünyayı takip eden çiftçimiz
var.Dünyada fiyat değişimlerini, gelişmeleri, tarafların reflekslerini, oluşan politikaları an be an izleyen üretici örgütleri var.
Hükümetimize sesleniyorum. Hayvancılık desteklerini yüzde 4,5’lerden aldınız
yüzde 28’lere kadar çıkardınız. Üreticilerimize bu desteklerle birlikte yatırım imkanlarını
artırmak için sıfır faizli krediler, hibe destekler verdiniz. Yerli ve yabancı birçok büyük
ölçekli işletmenin kurulmasına imkan sağladınız. Bütün bunların yok olmasına göz
mü yumacaksınız? Piyasada yaşanacak
istikrarsızlık yeni yatırımları nasıl çekecek?
Kaçmaya çalışan büyük ölçekli işletmeler
nasıl ikna edilip kalmaları sağlanacak?
Biz üreticiler hükümetimizin ve ülkemizin vizyonunu biliyoruz. Kaliteli sütse
kaliteli süt üretiriz, üretim artışıysa zaten
rakamlar ortada üretiriz. Yoğun emekse
verilen emek de ortada. Ama şunu biliyoruz ki ‘büyük hedeflere, küçük hesaplarla’
ulaşılamaz. Sanayicilerimizi şapkalarını
önlerine koyarak anlık değil, uzun vadeli
düşünmeye davet ediyoruz.”
Bayraktar, 2008 yılında süt fiyatlarında
yaşanan sorunun hayvancılık sektöründe
ciddi bir sıkıntıya neden olduğunu, yükselen et fiyatlarını düşürmek, kesilen damızlık hayvanların yerlerine yenilerini koymak için 3 milyar dolara yakın bir döviz
harcandığını hatırlatarak bunların yeniden
yaşanmaması gerektiğine dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
8
BAYRAKTAR, “SÜT İHRACATI”NI DEĞERLENDİRDİ…
Bayraktar: Öncelikli hedefimiz iç piyasada istikrarın oluşturulması,
sütü üreten çiftçilerimize hak ettikleri gelirin sağlanması olmalıdır
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Avrupa Birliği
(AB) ülkelerine süt ihracatına başlanmasını ve konuyla ilgili mevzuatın yürürlüğe
girmesini değerlendirdi; “Bu karar, süt
sektörümüzün AB pazarında rekabet etmesi, bu sayede gelişerek dünya pazarlarında güçlü ve önemli bir aktör olması
için atılmış önemli bir adımdır” dedi.
Bayraktar, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bugün itibarıyla süt sektörünün
yıllık bazda 225 milyon dolardan fazla
ihracatının söz konusu olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin, dünyanın birçok ülkesine, peynirden yoğurda, süttozundan,
tereyağı ve dondurmaya kadar çok sayıda ürün ihraç ettiğini anımsattı.
Alınan bu kararla hem ihraç edilen
ürün yelpazesinin genişlemesi hem de
dış ticaret hacminin artmasının söz konusu olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Faaliyette bulunan diğer
firmalarımızın da kalite standartlarını artırmalarıyla birlikte ilk etapta ihracat izni
alan 6 firmamızın arasına katılması, bu
sürece katkı sağlayabileceği gibi, oluşacak rekabetle birlikte hem kalitenin hem
de iç üretim hacminin artması mümkün
olabilecektir.
Ülke içi gerçekler de hatırlanmalı...
Bu sevindirici gelişmeyle birlikte ülke
içi gerçeklerin de hatırlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Öncelikli hedefimiz,
iç piyasada istikrarın sağlanması, sütü
üreten çiftçilerimize hak ettikleri gelirin
sağlanması olmalıdır. Eğer bu bir gemiyse ve yeni hedeflere yelken açmışsa, bu
geminin en önemli aktörü olan çiftçilerimizin de mutlu olması, üretim için gayretlendirilmeleri, teşvik edilmeleri gerekmektedir.
Son yıllarda sanayicilere dünya fiyatlarından süttozu almaları için ciddi oranlarda teşvik verilmesi, okul sütü ile ekstra
talep yaratılması gibi uygulamalar Hükümetimizin sanayici açısından, hayvancılığa verilen destekleri artırması ise üreticilerimiz açısından önemli adımlar olarak
değerlendirilebilir. Bunun yanında bizim
de çok önemsediğimiz ve her platformda
talep ettiğimiz, süt piyasasını düzenlemek
üzere Et ve Balık Kurumu’nu Et ve Süt Kurumu haline getirmek için atılan adım da
sektör açısından önemli bir gelişmedir.
Fakat bütün bu gelişmelere rağmen
sektörde şu an üretici açısından olumsuz
bir hava söz konusudur.”
Yem fiyatları risk…
Yem fiyatlarının yükselmesinin üreticileri tedirgin ettiğine, üretimin sürdürülebilirliğini riske soktuğuna işaret eden TZOB
Genel Başkanı Bayraktar, sütte, üreticinin
yem alım gücünün çok önemli bir konu
olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Bundan dolayı süt/yem paritesi çok
önemlidir. Bilim adamlarımız süt sığırcılığında süt/yem paritesinin 1,5’in altına
düşmemesi, 2 civarında seyretmesi gerektiğini belirtmektedirler. Yani üreticimizin
süt üretiminden para kazanabilmesi için 1
kilogram süt sattığında en az 1,5 kilogram
yem alabilmesi gerekir.
Türkiye’ye bakacak olursak; paritenin genelde 1 ve 1,2 arasında değiştiği,
bazı zamanlarda 1’in de altına düştüğü
görülmektedir. 2012 yılı yem fiyatlarının
aşırı yükselmesi üreticilerimizde tedirginlik yaratmıştır. Geçen bir yılda yem fiyatları
arpada yüzde 26,5 kepekte yüzde 22,5
ayçiçeği tohumu küspesinde yüzde 87,0
süt yeminde yüzde 25,7 mısırda ise yüzde 7,5 oranında artış göstermiştir. Şu an
için ne yazık ki parite 1’in altında seyretmekte ve üretimin sürdürülebilirliği için bir
tehdit oluşturmaktadır.”
Süt maliyeti 1 lira düzeyindedir
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız
Mehdi Eker’in yaptığı açıklamada, süt/
yem paritesinin 1,3 olması yani 1 kilogram sütle 1,3 kilogram yem alınması gerektiğini ifade ettiğini belirten Bayraktar,
şöyle devam etti:
“Ama ne yazık ki şu an 1 kilogram süt
satan üreticilerimiz çoğu yerde yaklaşık
850 gram yem alabilmektedirler. Sektör
taraflarının katıldığı toplantılarda da belirlenen 1 litre sütün maliyeti 1 liranın üzerindedir. 2008 yılında yaşadığımız krizin bir
benzerini yaşamak istemiyorsak süt fiyatları mutlaka taraflarca belirlenen maliyeti
dikkate alarak açıklanmalıdır. Süt maliyeti
1 lira düzeyindedir. Çiğ süt fiyatı üretimin
sürdürülebilirliği açısından 1 liranın üzerinde olmalıdır.
Süt sektöründe ‘kazan kazan’ politikası yoktur. Kazanan sütü işleyen kesim,
kaybedense üreticilerimizdir.
Ülkemizde ne yazık ki üretici süt fiyatları arttığında birçok kesim itiraz ediyor,
buna karşılık kutu süt, peynir, yoğurt gibi
süt ürünlerinin perakende fiyatları arttığında kimsenin sesi çıkmıyor. Bu da üzerinde
düşünülmesi gereken önemli bir husustur.
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Nisan ve Mayıs’a dikkat…
Sütte yakın zaman tehlikesine dikkat
etmek gerekmektedir. Ülkemizde NisanMayıs gibi mevsimsel üretim artışlarının
yaşandığı döneme yaklaştıkça üreticilerimizde sürekli bir tedirginlik yaşanmaktadır. Çünkü bu dönemde mevsimselliğe
bağlı sütteki artış süt fiyatlarının düşmesiyle kendini göstermekte, yem fiyatlarındaki artışla birlikte ciddi maliyet baskısıyla
karşı karşıya kalan üreticiler sürdürülemez üretim nedeniyle hayvanlarını kasaba sevk etme ve üretimden vazgeçme
durumunda kalmaktadırlar.
Nisan ayında yeniden fiyatların belirlenecek olması bu açıdan çok önem arz
etmektedir. Bilindiği üzere 2008 yılında da
buna benzer bir kriz yaşamıştık. O zaman
yem fiyatları bugünkü gibi yükselmiş, süt
fiyatları düşürülmüş, yüksek maliyet-düşük fiyat kıskacında kalan üreticiler sürdürülemez fiyatlar neticesinde hayvanlarını kasaba sevk etmiş, o zaman yetkililer
tarafından verilen bilgilere göre de 1 milyona yakın damızlık hayvan mezbahalarda kesilmişti. Netice de damızlık hayvan
kesimleriyle birlikte et krizi baş göstermiş,
ithalat kapıları açılmış ve hala da ithalat
kapısı kapatılamamıştır. Bu krizin sadece
hayvan ve et boyutuyla bize maliyeti 3
milyar doları bulmuş hatta geçmiştir.”
Çiğ süt fiyatı hala belirlenemedi
Bugün itibarıyla çiğ süt fiyatının hala
belirlenemediğini, yapılan toplantılardan
da bir sonuç alınamadığını belirten Bayraktar, belirlenecek fiyatın, AB’ye ihracat
onayı alan firmalar bazında ülkemizin dış
pazar hedefleri dikkate alındığında, üretimi
sürdürebilecek seviyede olmasının büyük
önem taşıdığını vurguladı. Bayraktar, “Fiyat
düşürülme eğilimlerinin olması ya da üretim maliyetlerinin altında bir fiyatın belirlenmesi, belirlenene bu hedefe ters düşeceği
gibi, geçmişte yaşananlardan hiç ders çıkarılmadığı anlamına gelecektir ki, bu durumda kaybeden ne üretici ne tüketici ne
de sanayici olacaktır. Kayıp ülkece yaşanacaktır. Süt üreticileri olarak beklentimiz,
hem sanayicilerimizin hem de üreticilerimizin neticede ülkemizin kazanmasıdır. Bu
fırsatın ve oluşan rüzgarın küçük hesaplarla tersine çevrilmemesi gerekmektedir”
değerlendirmesinde bulundu.
GIDA VE TARIM İHRACATINDAKİ ARTIŞ DEVAM EDİYOR
Hububat ve yağlı tohumlar
ithalatında artış
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Mart ayında
Türkiye’nin genel ihracatındaki yüzde 0,3,
ithalatındaki yüzde 0,6 azalmaya karşın
gıda ve tarımda ihracat ve ithalatta artışın
sürdüğünü bildirdi.
Mart ayında gıda ve tarım ithalatında
özellikle hububat ithalatında artış görüldüğünü bildiren Bayraktar, hububat ithalatı yüzde 430,3 artışla 53 milyon 996 bin
dolardan 286 milyon 348 bin dolara, yağlı
tohumlar ithalatının ise yüzde 70,4 artışla
97 milyon 388 bin dolardan 165 milyon
913 bin dolara yükseldiğine dikkati çekti.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mart
ayı gıda ve tarım ihracatı, geçen yılın aynı
ayına göre, pamuk dahil yüzde 5,5 artışla
1,49 milyar dolardan 1,57 milyar dolara
çıkarken, ithalatta yüzde 30,8 artışla 1,04
milyar dolardan 1,36 milyar dolara yükseldiğini belirtti.
Şemsi Bayraktar, pamuk dahil üç aylık
gıda ve tarım ihracatının 4,18 milyar dolarken, yüzde 10,5 artışla 4,62 milyar dolara
ulaştığını, aynı dönemde pamuk dahil ithalatın ise yüzde 16,3 artışla 3,14 milyar
dolardan 3,65 milyar dolara çıktığına dikkati çekti.
Ham tarım, ormancılık, balıkçılık dış
ticaret rakamları
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Ham tarım ve ormancılık ihracatı
Mart ayında yüzde 0,2 azalarak 484 milyon 633 bin dolardan 483 milyon 443
bin dolara indi. İlk 3 aylık dönemde ham
tarım ve ormancılık ihracatı yüzde 8,8 artışla 1 milyar 372 milyon 420 bin dolar-
Şemsi Bayraktar, Mart ayında 380 milyon 984 bin dolarlık sebze, meyve ihracatı
gerçekleştirildiğini, ayrıca pamuk ihracatının geçen yılın aynı ayına göre 18 milyon
512 bin dolar artışla 180 milyon 428 bin
dolara yükseldiğini, pamukta ithalatın 66
milyon 89 bin dolar artarak 273 milyon
408 milyon dolara çıktığını belirtti.
dan 1 milyar 493 milyon 633 bin dolara
yükseldi. Buna karşın Ocak ayında ham
tarım ve ormancılık ithalatı yüzde 53,8,
ilk üç ayda ise yüzde 15,5 arttı. Ocak
ayı ham tarım ve ormancılık ithalatı 533
milyon 854 bin dolardan 821 milyon 331
bin dolara, 3 aylık dönemde ise 1 milyar 829 milyon 88 bin dolardan 2 milyar
112 milyon 665 bin dolara çıktı. Balıkçılık ihracatında Ocak ayında yüzde 38,1,
Ocak-Mart döneminde yüzde 35,4 artış
var. İhracat Ocak ayında 11 milyon 905
bin dolardan 16 milyon 444 bin dolara,
Ocak-Mart döneminde 56 milyon 333 bin
dolardan 76 milyon 251 bin dolara yükseldi. İthalat ise balıkçılıkta Ocak ayında
yüzde 0,2, Ocak-Mart döneminde yüzde 1,9 azaldı. Ocak ithalatı balıkçılıkta 5
milyon 79 bin dolardan 5 milyon 70 bin
dolara, Ocak-Mart döneminde ise 12
milyon 976 bin dolardan 12 milyon 735
bin dolara düştü.”
Günümüzde ihracatı artırmanın, pazarı
korumanın aslanın ağzından ekmek almaktan zor hale geldiğini, Türk çiftçisinin
sıkıntılara rağmen, genel ihracattaki düşüşe
rağmen ihracatını artırmayı başardığını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin rekabet gücünü
artıracak önlemler alırsak gıda ve tarımda
ihracat artmaya devam eder. Türkiye’nin
tarımdaki potansiyeli tartışılmaz bir gerçektir. İhracat, 2023 yılına kadar çok kolay bir
şekilde 50 milyar dolara yükseltilebilir” dedi.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
KAYISIYI DON VURDU
don zararı meydana gelmiştir. Malatya’nın
yanı sıra Elazığ’da da kayısılar dondan
zarar görmüştür.
Erken çiçek açan meyve türleri arasında yer alması nedeniyle don riskiyle karşı
karşıya olan kayısı ağaçlarının bu yıl erken çiçek açması üreticilerimizin kaybını
daha da artırmıştır. Bölgede hasar tespit
çalışmaları devam etmektedir. Net veriler
hasat tespit çalışmaları tamamlandıktan
sonra ortaya çıkacak olmakla birlikte, halihazırda eldeki verilere göre bu yıl kayısı
üreticisi büyük kayıptadır.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye kayısı
üretiminin çok büyük bir kısmını karşılayan Malatya’da hava sıcaklıklarının Mart
ayının ortasında ve sonunda doğru eksi
değere düşmesi nedeniyle kayısı ağaçlarında yüzde 80 ile yüzde 90’a varan
oranlarda don zararı meydana geldiğini
bildirdi.
Bayraktar, “Dünya kuru kayısı üretimi
ve ticaretinin yaklaşık yüzde 75’ini elimizde
tutuyor ve 296,6 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Don felaketi ihracatımızı olumsuz
etkileyecek, çiftçimiz mağdur olacaktır. Çiftçimizin mağduriyeti giderilmelidir” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada,
bitkilerdeki büyüme ve gelişme olaylarının
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, fındık üreticilerinin, 2012 yılı ürünü alan bazlı gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai
saati bitimine kadar başvuru yapmaları
gerektiğini bildirdi.
Bayraktar, “Fındık üreticilerimizin destek ödemesinden faydalanabilmeleri için
çiftçi ve fındık kayıt sistemlerine kayıt yaptırmaları, ÇKS kaydı bulunanların da kayıtlarını güncellemeleri şart” dedi.
Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada,
fındığın, tarım sektöründe, ihracatta daima
ön planda yer alan ürünlerden biri olduğunu, fındıkta Türkiye’nin dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75’ini karşıladığını
belirtti. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde 2
milyon nüfusun geçim kaynağı olan fındıkta, 2011-2012 sezonunda yaklaşık 217 bin
ton iç fındık ihracatı yapıldığını, karşılığında
1,6 milyar dolar gelir elde edildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Üreticimiz verimli ve kaliteli ürün için,
fındık üretiminin başlangıcından hasat
dönemine kadar geçen devrede mazot,
gübre, ilaç gibi gerekli temel girdileri kullanmaktadır. Ülkemizde özellikle mazot,
gübre gibi girdilerin fiyatı oldukça yüksektir. Buna fındık toplama işçilik maliyetlerinin de eklenmesi maliyetleri daha da
artırmaktadır. Ürünün yüksek olan üretim
maliyetlerinin altında satılması zor durumda olan üreticimizin daha da mağdur olmasına neden olur.
Bilindiği üzere fındık üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla 2009 yılının
Haziran ayında açıklanan fındık stratejisi
kapsamında; fındığın taban arazilerden
sökülmesi, daha ziyade yamaç arazilerde
üretimin desteklenmesi amacıyla fındık
üreticilerine dekara 150 lira destek, prim
olarak ödenmeye başlanmıştır. Üretim
maliyetlerini aşağıya çeken ve 3 yıldır
uygulanan alan bazlı destekler 2011’de
sona ermiş, 3 yıllık dönemde fındık üre-
genetik yapının yanında çevre koşulları
tarafından yönlendirildiğini, bu durumda
üretimin, iklimsel faktörlerden önemli ölçüde etkilendiğini ve üretimin bu faktörlere göre şekillendiğini belirtti.
Özellikle yağış ve sıcaklık rejiminde
meydana gelen düzensizliklerin zaman
zaman üretimde önemli kayıplara yol açtığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Nitekim Malatya ilimizde bu yıl havaların mevsim normallerinin üzerinde
seyretmesi nedeniyle kayısı ağaçları önceki yıllara göre 20 gün daha erken çiçek
açmıştır. Hava sıcaklıklarının Mart ayının
ortasında ve sonuna doğru eksi değere
düşmesi nedeniyle kayısı ağaçlarında
yüzde 80 ila yüzde 90’a varan oranlarda
ticilerine toplam 1,8 milyar lira ödeme
yapılmıştır. Strateji çerçevesinde fındık
üreticisinin desteklenmesi üreticinin mağduriyetini önlemiştir.”
Kaliteli üretim, fiyat istikrarı
ve maliyetlerin düşürülmesi
açısından önemli
Bayraktar, kaliteli fındık üretiminin sürdürülebilirliği, ihracatta önem arz eden
fiyat istikrarı ve maliyetlerin azaltılması
için uygulanan, fındık üreticilerinin yaklaşık yüzde 84’ünün faydalandığı alan bazlı
desteklerin devam kararı alınmasının, fındığın hak ettiği değeri bulabilmesi, ihracatta bulunduğu yeri koruyabilmesi ve dış
dünyada kaliteli Türk fındığı imajının zedelenmemesi açısından önem arz ettiğini
belirtti.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Birliğimizin girişim ve gayretleriyle fındıkta
alan bazlı desteğin 3 yıl daha uzatılması,
üreticimize rahat bir nefes aldırdı” dedi.
Bayraktar, fındık yetiştiriciliği yapan
fındık üretici belgesine sahip, kamu ku-
Zarar gören sadece kayısı üreticisi değildir. Dünya kuru kayısı üretimi ve ticaretinin yaklaşık yüzde 75’inin ülkemiz tarafından yapıldığı, 2012 yılı itibarıyla kuru kayısı
ihracatımızdan 296,6 milyon dolar gelir
elde edildiği dikkate alındığında ülke ekonomisi de önemli bir kayba uğrayacaktır.”
Malatya’da don teminatı poliçe
sayısı yüzde 68,7 azaldı
Tarım Sigortaları Kanunu’nun 21 Haziran 2005 tarih, 25852 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Bayraktar, şöyle devam
etti: Kanun kapsamında sigorta yaptıran
çiftçiler devlet tarafından desteklenmekte, devlet destekli tarım sigortası yaptıran
üreticiler, belirtilen risklerden zarar görmesi halinde zararları karşılanmaktadır.
Kayısıda çiçeklenme döneminin de sigorta kapsamına dahil edilmesiyle birlikte
çiftçilerimizin sigorta yaptırabilmelerine
imkan tanınmıştır.
9
Çiçeklenme döneminin kapsama alınması oldukça sevindirici bir gelişme olmuştur. Ancak prim desteğine rağmen ödenen
sigorta bedellerinin üreticilere yüksek gelmesi, muafiyet oranlarının, müşterek sigorta oranlarının fazlalığı nedeniyle çiftçinin
alacağı tazminatın azalması ve buna bağlı
olarak üreticinin uğradığı zararın karşılanma oranının düşük kalması gibi nedenlerle
tarım sigortası yaptıran üretici sayısı yetersiz kalmaktadır. Kayısının başkenti olan
Malatya’da don teminatı için alınan poliçe
sayısı, 2011 yılında 9 bin 994 iken bu rakam
2013 yılında yüzde 68,7 oranında azalarak
3 bin 126’ya gerilemiştir.”
“Üstü açık fabrika” tarım çeşitli
risklere maruz kalıyor
Üstü açık fabrika olarak nitelendirilen
tarım sektörünün her yıl çeşitli risklere maruz kaldığını bildiren Bayraktar, tarımsal
üretimin hemen hemen her yıl çeşitli il ve
ilçelerde kuraklık, zamansız gerçekleşen
yağışlar, fırtına, don, sel, dolu gibi risklerle
karşı karşıya bulunduğunu belirtti.
Üreticilerimizin kayıplarının karşılanmasının yanı sıra, tarımsal üretimde
sürekliliğin sağlanması açısından tarım
sigortasının düzenli olarak her yıl yaptırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Bayraktar, tarım sigortalarından beklenen faydanın sağlanabilmesi, üreticinin
tarım sigortasına talebin artması için prim
miktarlarının ve muafiyet oranlarının düşürülmesi gerektiğine dikkati çekti. Bayraktar, kayısı üreticisinin mağduriyetinin
giderilmesinin önem taşıdığını belirtti.
ALAN BAZLI DESTEK İÇİN ÇKS UYARISI
rum ve kuruluşları hariç gerçek ve tüzel
kişilere dekar başına 2012 yılı ürünü için
150 lira, 2013 yılı ürünü için 160 lira, 2014
yılı ürünü için 170 lira alan bazlı gelir desteği ödemesi yapılacağını hatırlattı.
Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti:
“Fındık üreticilerimizin 2012 yılına ait
alan bazlı destek ödemesinden faydalanabilmeleri için Çiftçi Kayıt Sistemine
(ÇKS) ve Fındık Kayıt Sistemine (FKS)
kayıt yaptırmaları, ÇKS kaydı bulunanların
da kayıtlarını güncellemeleri şart.
2012 yılı ürünü alan bazlı gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai
bitimine kadar başvurularını da yapmaları
gerekiyor.”
Telafi edici ödeme başvuruları da
30 Nisan’da sona eriyor
Fındık Alanlarının Tespitine Dair Kararın 1’inci maddesinde belirtilen il ve ilçelerdeki, birinci sınıf, ikinci sınıf ve yüzde
6’dan daha az eğimli üçüncü sınıf tarım
arazilerinde ruhsatsız fındık bahçelerini
sökerek alternatif ürüne geçen kamu ku-
rum ve kuruluşları hariç gerçek ve tüzel
kişilere de telafi edici ödeme yapılacağını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti:
“2012-2014 yılları arasında; 2012 yılı için
başvuranlara, ilk yıl için dekara 300 lira,
ikinci ve üçüncü yıllarda ise her bir yıl için
150 lira olmak üzere üç yılda toplam 600
lira, 2013 yılı için başvuranlara, ilk yıl için
300 lira, ikinci yıl için 150 lira olmak üzere
iki yılda toplam 450 lira telafi edici ödemenin yapılması kararlaştırılmıştır.
Bu bağlamda fındık üreticilerimizin
2012 yılına ait Telafi Edici Ödemeden
faydalanabilmeleri için 31 Aralık 2012 tarihine kadar Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt
yaptırmaları (ÇKS) veya kayıtlarını güncellemeleri, Fındık Kayıt Sistemine (FKS)
kayıt yaptırmaları şartıyla; 2012 yılı için
‘Telafi Edici Ödeme’ başvurularını en geç
30 Nisan 2013 tarihi mesai bitimine kadar
yapmaları gerekmektedir.”
Bayraktar, üreticilerimizin mağduriyet
yaşamamaları için başvurularını bir an
önce yapmalarında fayda bulunduğuna
dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
10
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
HAYVANCILIKTA BEKLENEN MÜDAHALE KURUMU OLUŞTURULDU
dan dolayı hayvancılıkta fiyat istikrarı çok
önemlidir. 2008’lerin bir daha yaşanmaması için hem ette hem de sütte fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor. Müdahale
kurumu bunu sağlayacaktır.”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Et ve Balık
Kurumu Genel Müdürlüğü’nün adının Et
ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi ve hayvancılıkta müdahale kurumuna dönüştürülmesinin
hayvancılık için çok önemli olduğunu
bildirerek, “Uzun süredir kurulması için
çaba sarf ettiğimiz Et ve Süt Kurumu,
sektörümüze ve ülkemize çok büyük
katkı sağlayacak” dedi.
Türkiye’de hayvancılığa yıllardır destek verildiğine ve sektöre çok ciddi oranda kaynak aktarıldığına işaret eden TZOB
Genel Başkanı, “Tarım destek bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay binde 5’ler
seviyesinden yüzde 28’lere ulaşmıştır.
Yani tarıma verilen desteğin dörtte birden
fazlası hayvancılığa gitmektedir” dedi.
Bayraktar, ette ve sütte müdahale
kurumu kurulmasıyla, sektörde fiyat istikrarı, üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımının artması ve işletme
ölçeklerinin büyümesinin artık mümkün
olacağını belirtti.
Şemsi Bayraktar, Resmi Gazete’nin
bugünkü sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki karara gore,
devletin genel hayvancılık politikası çerçevesinde, hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenmesini temin etmek, piyasa ekonomisi
kuralları içinde sektörde tam rekabet
koşullarının tesisine katkıda bulunarak
kamu yararı ile faaliyetlerini sürdürmek
amacıyla kurulan ve bir iktisadi devlet
teşekkülü olan Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün adının Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü olarak değiştirildiğini bildirdi.
Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünün amacı, faaliyet konusu, kapsamı,
merkezi ve sermayesinin ana statüsünde
yer alacağını belirten Bayraktar, ette ve
sütte müdahale kurumu kurulması konusundaki taleplerini daha önce Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’a ilettiklerini, Başbakan Erdoğan’ın da ilgili yerlere talimat
verdiği hatırlattı.
Başbakan Erdoğan ile en son Aralık
ayında Başbakanlık Resmi Konut’ta bir
araya geldiklerinde de konuyu bir kere
daha görüştüklerini ve destek taleplerini
yinelediklerini belirten Bayraktar, Başba-
kan Erdoğan’ın gerekli talimatları vererek
müdahale kurumunun kurulması konusunu bizzat takip ettiğini bildirdi. Bayraktar,
“Başbakan Erdoğan’a müdahale kurumu
konusunda verdiği sözü tuttuğu için teşekkür ediyoruz” dedi.
Müdahale kurumu ülke açısından da
fevkalade önemli
Et ve sütte bir müdahale kurumu oluşturulmasını talep ettiklerini, hemen her
platformda dile getirdiklerini ve takipçisi
olduklarını, sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da bu konuyu fevkalade önemli bulduklarını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti:
“Hayvancılığımızın gelişmesine ve
sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere her
platformda ilettiğimizi talebimizi dikkate alan çalışma kapsamında Et ve Balık
Kurumu’nun adının ‘Et ve Süt Kurumu’
olarak değiştirilmesi ve müdahale kurumuna dönüştürülmesi sektör ve ülke açısından çok faydalı olacaktır.
Ülkemizde devletin hayvancılık sektöründe, Avrupa Birliği ve ABD’de olduğu
gibi gerektiğinde müdahale alımları yoluy-
la piyasaya girip istikrarı sağlaması, üreticilerin önünü görerek üretim yapmasını
sağlayacak. Yatırım kabiliyetlerini artıracak.
Üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımının artması ve işletme ölçeklerinin büyümesi artık mümkün olacak.”
2008’ler bir daha yaşanmasın
Piyasaya müdahale edecek böyle bir
kuruluşun olmamasının 2008 yılında ülkeye pahalıya mal olduğunu hatırlatan
Bayraktar, şöyle devam etti: “2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek
üretim maliyeti ile düşük fiyat kıskacında
kalan birçok üretici, damızlık hayvanlarını
kasaba götürmüş ve üretimden çıkmıştı.
Bu dönemde birçok işletme küçülmek
durumunda kalmış, buna bağlı olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı, 2,5 milyar dolardan fazla besilik, kasaplık canlı hayvan ve
karkas et ithalatına neden olmuştu. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar
eski haline gelebilmesi ve işletmelerin yeniden kurulabilmesi için sıfır faizli kredi ile
hayvancılık işletmelerinin damızlık hayvan
almaları teşvik edildi. Damızlık ithalatında
ülke kapsamı genişletildi. Böylece, takip
eden iki yılda 80 bin baştan daha fazla
damızlık hayvan için 300 milyon dolardan
fazla döviz ödenerek ithalat yapıldı. Bun-
ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞ TÜKETİCİYE YANSIMADI
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda üretici fiyatlarındaki düşüşün tüketiciye yansımadığını bildirerek, “Genel ÜFE yıllık
bazda yüzde 2,30 artarken, tarımda yüzde 5,77 azaldı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık enflasyon yüzde 8,10 ile yüzde 7,29 olan genel TÜFE’nin üzerinde
gerçekleşti” dedi.
Bayraktar, tarımda üretici fiyatlarının
Mart ayında Şubat ayına göre yüzde
0,07 arttığını, Aralık ayına göre yüzde
0,06, geçen yıl Mart ayına göre yüzde
5,77 düştüğü, on iki aylık ortalamalara
göre yüzde 2,26 arttığını belirtti. Yıllık
üretici enflasyonunun genel tarımda yüzde 5,77, tarım ve avcılıkta yüzde 5,94,
ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 9,08
gerilediğine dikkati çeken Bayraktar,
şunları kaydetti: “Tarımda üretici fiyatlarındaki düşüş, tüketiciye yansımadı.
Üreten değil, aracı kazandı. Aradaki zincir kırılmalı, üreticinin aracısız tüketiciye
ulaşması sağlanmalıdır. Aracı devreden
çıkarılmalıdır. Tarımda üretici fiyatları, son
bir yılda yüzde 5,77 gibi yüksek oranda
düşse de görünen o ki düşüş nihai ürüne
yansımıyor. Nihai ürün yüzde 8,10 artıyor.
Ne üretici emeğinin karşılığını alabiliyor
ne de tüketici uygun fiyata ürün bulabiliyor. Buna acilen çözüm bulunmalıdır.
Tarım ve gıdada fiyat istikrarı sağlanmalı,
üretici emeğinin karşılığını almalı, tüketici
de makul fiyata ürün bulabilmelidir.”
Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda
fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve
kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla
açıklama yapmaya devam ettiklerini bildirdi.
Market fiyatlarındaki değişimler
Bayraktar, Mart ayındaki market fiyatlarına bakıldığında; 4 üründe fiyat değişimi olmazken, 12 üründe azalma, 24 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti. Mart
ayında patates, kuru fasulye, yeşil mercimek ve yumurta fiyatlarında değişim
görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 37,63
oran ile en fazla yeşil fasulyede olduğunu
bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 19,45 ile patlıcan, yüzde 15,35 ile kabak, yüzde 10,83 ile salatalık, yüzde 6,27
ile maydanoz, yüzde 3,46 ile kuru soğan,
yüzde 3,26 ile marul, yüzde 3 ile ayçiçeği
yağı, yüzde 2,74 ile pırasa, yüzde 2,16 ile
mısırözü yağı, yüzde 0,65 ile pirinç, yüzde
0,38 ile nohut izledi.
Market fiyatlarında en fazla fiyat artışı ise yüzde 20,1 artışla karnabaharda
görüldü. Karnabahardaki fiyat artışını
yüzde 15,09 ile domates, yüzde 13,34
ile yeşil soğan, yüzde 11,48 ile Antep
fıstığı, yüzde 9,85 ile ıspanak, yüzde
9,31 ile limon, yüzde 8,74 ile sivri bi-
ber, yüzde 8,19 ile armut, yüzde 7,94 ile
kuru incir, yüzde 5,5 ile lahana, yüzde
4,44 ile havuç, yüzde 3,56 ile portakal,
yüzde 2,88 ile elma, yüzde 2,24 ile süt,
yüzde 2,21 ile dana eti, yüzde 2,07 ile
toz şeker, yüzde 2,05 ile kuru üzüm,
yüzde 1,94 ile kırmızı mercimek, yüzde
1,91 ile zeytinyağı, yüzde 0,92 ile zeytin, yüzde 0,85 ile kuzu eti, yüzde 0,78
ile kuru kayısı, yüzde 0,55 ile tavuk eti,
yüzde 0,46 ile fındık takip etti.”
Üretici fiyatlarındaki
değişimler
Mart ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında; 20 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 7 üründe azalma, 9 üründe ise fiyat artışı olduğu bilgisini
veren Bayraktar, şöyle devam etti:
“Mart’ta pırasa, lahana, havuç, patates, portakal, limon, armut, kuru fasulye,
nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek,
pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir,
yumurta, süt, dana eti, zeytin ve zeytinyağı fiyatlarında değişim olmazken, fiyat
düşüşü yüzde 43 oran ile en fazla yeşil
fasulyede görülmüştür. Yeşil fasulyedeki
fiyat düşüşünü yüzde 25 ile patlıcan ve
salatalık, yüzde 17,75 ile kabak, yüzde
15,28 ile kuru soğan, yüzde 12,84 ile Antep fıstığı, yüzde 9,32 ile elma izledi.
En fazla fiyat artışı yüzde 35,71 ile
oran ile domateste görüldü. Domateste-
Avrupa Birliği’nin ise tarımı desteklemede kullanılan Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’nda (FEOGA)
yer alan bütçenin yüzde 80’ini uzun yıllar piyasayı düzenlemek için kullandığını
vurgulayan Bayraktar, piyasayı düzenlemeden, piyasada istikrar sağlamadan
sektöre aktarılacak her kaynağın istenilen
yerlere ulaşamayacağını kaydetti.
Çiğ sütte fiyat sorunu derhal
çözülmeli, üretici de önünü görmeli
Şemsi Bayraktar, çiğ sütte yaşanan fiyat karmaşasına da artık bir son verilmesi,
Ulusal Süt Konseyi’nin araştırma sonucu
belirlediği, üreticilerin de uygun bulduğu
litrede 117 kuruş olan maliyetin üzerinde
bir fiyat konusunda uzlaşma sağlanması
gerektiğine dikkati çekerek, “Durum ortadayken, sanayicilerin çiğ süte 88 kuruş
gibi son derece düşük, maliyetin çok altında bir fiyat önermeleri abesle iştigaldir.
Sorun derhal çözülmeli, üretici de önünü
görmelidir” dedi.
Bayraktar, açıklamasında, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticinin en
büyük ve tek meslek örgütünün sesine kulak veren Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık
Bakanı Mehdi Eker başta olmak üzere,
emeği geçen herkese teşekkür ettiklerini,
Et ve Süt Kurumu’nun üreticilere, hayvancılığa, tüketicilere ve ülkeye fayda sağlayacağından emin olduklarını bildirdi.
ki fiyat artışını yüzde 23,64 ile maydanoz,
yüzde 20,33 ile ıspanak, yüzde 16,35 ile
yeşil soğan, yüzde 13,89 ile karnabahar,
yüzde 9,4 ile marul, yüzde 8,78 ile fındık,
yüzde 4,82 ile sivri biber, yüzde 0,88 ile
kuzu eti takip etti.”
Fiyat değişimlerinin nedenleri
Bayraktar, fiyatı artan ürünlere bakıldığında, domates ve sivri biber gibi
ürünlerde fiyat artışında hasat edilen ürün
miktarındaki azalmaya bağlı olarak arzda
meydana gelen daralmanın etkili olduğunu bildirdi. Özellikle domatesteki fiyat
artışında Antalya’nın ilçelerinde meydana
gelen fırtınanın etkili olduğunu belirten
Bayraktar, şunları kaydetti:
“Fiyat düşüşü görülen ürünlere baktığımızda, üreticide fiyatı en çok düşen
ürün yeşil fasulye, patlıcan, salatalık,
kabak gibi ürünlerde hasat edilen ürün
miktarındaki artışa bağlı fiyatlarda düşüş
yaşanmıştır. Kışlık sebzeler arasında yer
alan karnabahar, ıspanak gibi sezon sonuna gelinmesi nedeniyle arzda yaşanan
daralma fiyatlarda bir miktar artışa yol açmıştır. Genel olarak değerlendirdiğimizde arz ve talepteki değişime bağlı
olarak fiyatlarda artış ve
azalışların
meydana
geldiği
görülmektedir.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
11
MAZOT VE GÜBREYE DAHA FAZLA DESTEK TALEBİ
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2010-2011-2012
yıllarını kapsayan 3 yıllık dönemde mazot
fiyatlarının yüzde 39,1, gübre fiyatlarının
çeşitlerine göre yüzde 52,3 ile yüzde 98,7
arasında arttığını, bu dönemde hububat,
yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler,
sebze ve meyve alanlarında destek mazotta yüzde 32,3, gübrede yüzde 29,4
yükseldiğini bildirdi.
Bayraktar, “Mazot ve gübrede fiyat artışı, desteğin üzerinde. Daha fazla destek
bekliyoruz. Hükümetimizden mazot ve
gübrede desteklerin bir miktar daha artırılmasını talep ediyoruz” dedi.
Destekleme bütçesinin artmasını ve 9
milyar lirayı geçmesini olumlu karşıladıklarını bildiren Bayraktar, yapısal sorunların
getirdiği büyük yükün çiftçi üzerinde bir
maliyet oluşturduğunu, destekler verilmediği takdirde sürdürülebilir üretim yapmanın mümkün olamayacağını, bundan dolayı desteklerin artırılarak devam ettirilmesi
gerektiğini belirtti.
Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen
destekleme tutarlarını değerlendiren Bayraktar, zeytinyağında fark ödemesi desteğinin yüzde 20 artışla 50 kuruştan 60 kuruşa, hastalıklardan ari işletme desteğinin
hayvan başına 300 liradan yüzde 25 artışla
375 liraya yükseldiğini bildirdi.
Bayraktar, “Yeni destek kapsamında,
hastalıktan ari hayvancılık işletmelerinde
onaylı süt çiftliği sertifikası olan işletmelere
hayvan başına ilave 50 lira, damızlığa ayrılan her manda yavrusu için üreticiye 100
lira destek verilmesini doğru bir adım olarak değerlendiriyoruz” dedi.
Şemsi Bayraktar, 2012 yılında Çiftçi
Kayıt Sistemine dâhil olan çiftçilere verilen
dekar başına 2,5 liralık toprak analizi desteğinin 2013 yılında değişmediğini bildirdi.
Mazot ve gübre destekleri
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, dekar
başına mazot destekleme tutarının peyzaj
ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman
emvali alanlarında yüzde 7,4 artışla 2,7
liradan 2,9 liraya, hububat, yem bitkileri,
baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve
alanlarında yüzde 7,5 artışla 4 liradan 4,3
liraya, yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanında yüzde 9,4 artışla 6,4 liradan
7 liraya yükseldiğini kaydetti. Bayraktar,
dekar başına gübre destekleme tutarının
ise peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera
ve orman emvali alanlarında yüzde 8,1
artışla 3,7 liradan 4 liraya, hububat, yem
bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze
ve meyve alanlarında yüzde 10 artışla 5
liradan 5,5 liraya, yağlı tohumlu bitkiler ve
endüstri bitkileri alanında yüzde 11,1 artışla 6,3 liradan 7 liraya çıktığına dikkati çekti.
Şemsi Bayraktar, desteklerdeki bu artış
oranına karşın, 2013 yılı Ocak ayı itibarıyla
son bir yıllık dönemde, mazot fiyatlarının
yüzde 8,3, çeşitlerine göre ortalama gübre
fiyatları artış oranının ise yüzde 8,7 olduğunu kaydetti.
Bayraktar, Türk çiftçisinin dünyanın en
pahalı mazotunu kullanan çiftçiler arasında olduğunu, dışa bağımlılığı dolayısıyla
gübre fiyatlarının yüksek seyrettiğini, bundan dolayı mazot ve gübrede destekleme
rakamlarının bir miktar daha artırılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye tarım havzaları üretim ve destekleme modeline göre fark ödemesi
desteğinin kilogram başına, 2013 yılında,
2012 yılına göre, yurt içinde üretilen sertifikalı tohum kullanılan kütlü pamukta yüzde
8,7 artışla 46 kuruştan 50 kuruşa, aspirde
yüzde 12,5 artışla 40 kuruştan, 45 kuruşa,
zeytinyağında yüzde 20 artışla 50 kuruştan
60 kuruşa yükseltildiğini belirten Bayraktar,
diğer ürünlere verilen prim desteklerinin
geçen yılki rakamlarda kaldığı bilgisini verdi.
Hayvancılık destekleri
Hayvancılık sektöründe 2013’te 2 yeni
destek uygulanacağını, kaba yemde de ithalatta kilogram maliyeti 50 kuruşun üzerindeki bölümünün devlet tarafından karşılanacağını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
“Yeni destek kapsamında, hastalıktan ari
hayvancılık işletmelerinde onaylı süt çiftliği
sertifikası olan işletmelere hayvan başına
ilave 50 lira, damızlığa ayrılan her manda
yavrusu için üreticiye 100 lira destek verilmesini doğru bir adım olarak değerlendiriyoruz. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez
Birliği’nce yurtdışından ithal edilecek kaba
yemin mahallinde yetiştiriciye teslimindeki
kilogram maliyeti 50 kuruşun üzerinde olması halinde farkı çiftçilere ödenecek.
2013’te de küçükbaş hayvancılık desteklerinin tamamında artış yapıldı. 2012’de
koyun ve keçi de hayvan başına 18 lira olan
destek bu yıl, yüzde 11,1 artışla 20 liraya
çıkarıldı. Koyun, keçi ve manda sütüne verilen litre başına 15 kuruşluk prim de 2013’te
yüzde 33,3 artışla 20 kuruşa yükseltildi.
Hastalıklardan ari işletme desteği hayvan başına 2012’de 300 lira iken 2013
yılında yüzde 25 artışla 375 liraya yükseltildi. Arı koruma desteği kovan başına 25
liradan yüzde 60 artışla 40 liraya çıkarıldı.
Halk elinde küçükbaş hayvan ıslahı elit
sürü yavru destek miktarı 40 liradan yüzde
25 artışla 50 liraya yükseltildi.
Döl kontrolü projesi kapsamındaki suni
tohumlamadan doğan buzağı ilave ödemesi 25 liradan yüzde 40 artışla 35 liraya
çıkarıldı.”
Yem bitkileri destekleri arttı
Yem bitkileri desteklerinin artırılmasını
olumlu karşıladıklarını belirten Bayraktar,
şu bilgileri verdi: “Geçen yıl açıklanan Yem
Bitkileri Destekleme tebliğinde, yonca ve
korunga için belirlenen miktarların, sırasıyla 4 ve 3 yıl için toplam olarak belirlenmişti.
Bu yıl yıllık rakama dönüldü. Dekar başına
toplamda yoncada suluda 2013 için verilecek 4 yıllık dönem için her yıl 50 lira, kuruda
4 yıllık için her yıl 30 lira, korungada 3 yıllık
dönem için her yıl 35 lira geçen yılın üzerinde rakamlara tekabül etmektedir. Böylece
yoncada suluda yıllık yüzde 53,8, kuruda
yüzde 71,4 ve korungada yıllık yüzde 33,3
artış olmuştur. Dekar başına destekler tek
yıllıklarda yüzde 16,7 artışla 30 liradan 35
liraya, silajlık tek yıllıklarda yüzde 11,1 artışla 45 liradan 50 liraya, suludaki silajlık
mısırda yüzde 36,4 artışla 55 liradan 75
liraya, kurudaki silajlık mısırda (kuru) yüzde 16,7 artışla 30 liradan 35 liraya, yapay
çayır-merada yüzde 33,3 artışla 75 liradan
100 liraya yükseltildi.
Yurt içi sertifikalı tohum kullanım desteği 2013’te 2012 yılına göre soya, yer fıstığı,
yonca, susam, kanola, aspir ve çeltik ürünlerinde değişmezken diğer ürünlerde arttı.
Yurt içi sertifikalı tohum kullanım desteği,
dekar başına buğdayda yüzde 25 artışla
6 liradan 7,5 liraya, arpa, tritikale, yulaf ve
çavdarda yüzde 33,3 artışla 4,5 liradan
6 liraya, nohut, kuru fasulye, mercimekte
yüzde 42,9 artışla 7 liradan 10 liraya, patateste yüzde 100 artışla 20 liradan 40 liraya
çıkarıldı. Patates siğili görülen ve bunun
için oluşturulan güvenlik kuşağı alanlarında karantina önlemi olarak bu alanlarda
alternatif ürün yetiştirilmesi veya nadasa
bırakılması durumunda dekar başına 110
lira destek verilmesini olumlu görüyoruz.”
Yurt içi sertifikalı fidan, çilek fidesi ve
standart fidan kullanım ve yurt içi sertifikalı
tohum üretim desteği rakamlarında ve çiftlik muhasebe vergi ağı sistemi katılım desteğinde değişikliğe gidilmediğini vurgulayan Bayraktar, organik tarım desteğinin
dekarda meyve ve sebzede yüzde 42,9
artışla 35 liradan 50 liraya çıkarıldığını, tarla
bitkilerinde 10 liralık desteğin değişmediğini, organik tarımda anaç sığır ve mandada
hayvan başına 150, buzağıda 50, anaç koyun ve keçide 10 lira, arılı kovanda kovan
başına 5 lira, alabalıkta kilogram başına 35
kuruş, çipura ve levrekte 45 kuruş destek
verileceğini belirtti
İyi tarım uygulamaları desteklerinde
değişim olmadığını bildiren Bayraktar,
destekleme ödemesi kapsamına alınan
her tarımsal işletme için ödenen yıllık 600
liralık destek ile biyolojik ve biyoteknik mücadele desteğinin 2013 yılında 2012 yılına
göre değişmediğini kaydetti.
Bayraktar, bakanlığın, bu yıl yeni olarak,
tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu öncelikli
konulara ilişkin bilgi ve teknolojilerin geliştirilmesi ve çiftçiler ile tarımsal sanayicilere
aktarılması amacıyla, uygun görülen araştırma-geliştirme (ARGE) projelerine, 20132016 cari yılları içinde destekleme ödemesi yapacağını bildirdi.
TARIMIN OCAK İSTİHDAMI BİLE 5,5 MİLYON…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın, mevsim etkileri nedeniyle faaliyetlerin en aza
indiği Ocak ayında bile 5,5 milyona yakın
istihdam yarattığını bildirerek, “Tarımda
istihdam, Ocak ayında, 2012’in aynı ayına
göre, 58 bin kişi artarak 5 milyon 474 bin
kişi oldu” dedi.
Bayraktar yaptığı açıklamada, Ocak
ayında toplam istihdamın, 2012’in aynı
ayına göre, 958 bin artarak, 24 milyon
433 bine çıktığını belirtti. Bu dönemde
hizmetler sektöründe istihdamın 609 bin,
sanayide 186 bin, inşaatta 105 bin, tarımda 58 bin arttığını bildiren Bayraktar, 2012
yılı Ocak ayında 5 milyon 416 bine inen
tarımdaki istihdamın Şubat ayında 5 milyon 427 bine, Mart’ta 5 milyon 613 bine,
Nisan’da 6 milyon 11 bine, Mayıs’ta 6
milyon 363 bine, Haziran’da 6 milyon 555
bine, Temmuz ayında 6 milyon 638 bine
yükseldiğini kaydetti.
Tarımdaki istihdamın 2012 Ağustos
ayında 6 milyon 564 bine, Eylül’de 6 milyon 502 bine indiğini bildiren Bayraktar,
mevsim şartlarının etkisiyle Ekim ayında 6
milyon 322 bine, Kasım ayında 6 milyon
27 bine, Aralık ayında 5 milyon 686 bine,
2013 Ocak ayında ise 5 milyon 474 bine
düştüğünü belirtti.
Ocak ayında hizmetler sektörünün 12
milyon 549 bin, tarımın 5 milyon 474 bin,
sanayinin 4 milyon 870 bin, inşaat sektörünün ise 1 milyon 540 bin kişiye istihdam
yarattığı bilgisini veren Bayraktar, “Tarım,
tarımsal faaliyetin en alt seviyeye indiği
Ocak ayında bile sanayiden 604 bin daha
fazla kişiye istihdam sağladı. Sanayi ve
inşaatın toplam istihdamı 6 milyon 410
bin kişi” dedi.
Bayraktar, Ocak ayında, geçen yılın
Ocak ayına göre, hizmetlerin payının 0,5
puan artarak yüzde 51,4’e, inşaatın payının 0,2 puan artarak yüzde 6,3’e çıktığını,
buna karşın sanayinin payının 0,1 puan
azalmayla yüzde 19,9’a, tarımın payının
ise 0,7 puan azalmayla yüzde 22,4’e indiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, hizmetler sektörünün istihdam içindeki payının
artmasının, tarımın payının azalmasına
neden olduğunu, payının azalmasına karşın tarımdaki istihdamda azalma bir yana
artış görüldüğünü vurguladı.
Tarım işsizliği 2,3 puan düşürüyor
Türkiye’de işsiz sayısının Ocak’ta 2
milyon 890 bin kişi olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarım, 5
milyon 474 bin kişiye iş sağlayarak, işsizliğin çok daha artmasına engel oluyor.
Hizmetlerin ardından ikinci büyük istih-
dam kapısı tarım olmaya devam ediyor.
Ocak ayı işsizlik oranı yüzde 10,6 oldu.
Tarım dışı işsizlik ise yüzde 12,9. Genç
nüfusta işsizlik yüzde 20,7 düzeyinde.
Tarımı dışarıda tutarsak Ocak ayı işsizlik rakamı yüzde 10,6 değil yüzde 12,9
çıkıyor. Hizmetlerin ardından istihdamda
ikinci olan tarım, yüzde 12,9 olan işsizliği
2,3 puan düşürerek yüzde 10,6’ya çekiyor. İhracat artışı, büyüme rakamlarını
olumlu etkileyen tarım, istihdamda da
görevini yapıyor.”
Tarımın istihdamdaki payı
Son bir yıllık dönemde mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki payının yüzde 22,4 ile yüzde 26 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“2012 yılı Mart ayında, Ocak ayına
göre 0,5 puan artışla yüzde 23,6’ya çıkan istihdamda tarımın payı, Nisan ayında 0,8 puan artışla yüzde 24,4’e, Mayıs
ayında ise 0,8 puan artışla yüzde 25,2’ye,
Haziran ayında 0,4 puan artışla yüzde
25,6’ya, Temmuz ayında 0,4 puan artışla yüzde 26’ya çıktı. Yine 2012 Ağustos
ayında, 0,1 puan azalışla yüzde 25,9’a,
Eylül’de 0,4 puan azalışla yüzde 25,5’e,
Ekim ayında ise bir önceki aya göre 0,7
azalmayla yüzde 24,8’e, Kasım ayında
ise Ekim ayına göre, 1 puan azalmayla
yüzde 23,8’e, Aralık ayında 0,8 azalmayla yüzde 23’e, 2013 Ocak ayında ise 0,6
puan azalmayla yüzde 22,4’e indi. Bu
rakam 2012’in Ocak ayında yüzde 23,1
düzeyindeydi.
Tarım, her ay sanayiden çok daha
fazla istihdama katkı veriyor. 2011 yılında tarım, Eylül ayında 1 milyon 768 bin,
Ekim ayında 1 milyon 635 bin, Kasım
ayında 1 milyon 289 bin daha fazla istihdam yarattı. Kış aylarında bile tarım,
sanayiden yüz binlerce kişi daha fazla
istihdam sağladı. 2011 Aralık ayında 899
bin, 2012 Ocak ayında 732 bin, Şubat’ta
743 bin, Mart’ta 893 bin, Nisan’da 1
milyon 219 bin, Mayıs’ta 1 milyon 603
bin kişi, Haziran’da 1 milyon 795 bin
kişi, Temmuz’da 1 milyon 861 bin kişi,
Ağustos’ta 1 milyon 818 bin kişi, Eylül’de
1 milyon 767 bin kişi, Ekim’de 1 milyon
590 bin kişi, Kasım’da 1 milyon 214 bin
kişi, Aralık ayında 830 bin kişi daha fazla
istihdam yarattı. En son Ocak ayında da
tarım, sanayiden 604 bin kişi daha fazla
istihdam sağladı.”
Bayraktar, hizmetler sektörünün ardından en önemli istihdam alanı olan tarımın,
diğer sektörler içinde de yüzde 20’lere
yaklaşan çok büyük bir ağırlığı olduğunu
belirtti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
12
YUMURTA ÜRETİMİNDE ARTIŞ
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Sanayiye aktarılan süt miktarı
Şubat ayında 620 bin 701 ton inek
sütünün sanayiye aktarıldığını bildiren
Bayraktar, şöyle devam etti:
“2012 yılı Şubat ayında sanayiye aktarılan süt miktarı 631 bin 521 tondu.
Şubat ayı itibarıyla yıllık bazda sanayiye
aktarılan inek sütü miktarı 7 milyon 924
bin 886 ton oldu. 2012 yılı sonunda bu
rakam 7 milyon 932 bin 485 tondu.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayında, geçen yılın aynı ayına göre, tavuk
yumurtası üretimi yüzde 11,2, tavuk eti
üretimi yüzde 3 artarken, sanayiye aktarılan süt miktarının yüzde 1,7 gerilediğini bildirdi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Şubat
ayları itibarıyla, 2010 yılında 907 milyon
46 bin adet olan tavuk yumurtası üretiminin, 2011 yılında 1 milyar 48 milyon
171 bin adede, 2012 yılında 1 milyar
152 milyon 131 bin adede, bu yılın Şubat ayında ise 1 milyar 280 milyon 627
bin adede yükseldiğini belirtti. Tavuk yumurtasında 2010 yılında 11 milyar 840
milyon 396 bin adet olan üretimin 2011
yılında 12 milyar 954 milyon 686 bin,
2012 yılında 14 milyar 910 milyon 774
bin adede çıktığı bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti: “2010 yılında 1
milyon 444 bin 59 ton olan tavuk eti üretimi, 2011 yılında 1 milyon 613 bin 309
tona, 2012 yılında 1 milyon 723 bin 919
tona yükseldi. Kanatlı sektörü, Şubat
ayı itibarıyla yıllık 15 milyar 229 milyon
442 bin tavuk yumurtası, 1 milyon 737
bin 541 ton tavuk eti üretimiyle önemli
bir seviyeye çıktı. Ülkemizde kişi başına
tavuk yumurtası tüketimi 175-180 adet.
Bu rakam Çin’de 256, Avusturya’da
234, Avustralya’da 216, Almanya’da
212, İngiltere’de 189, ABD’de 171. Ülkemizde tavuk eti üretimi 20 kilograma
yaklaşmış durumda. Tavuk eti üretimi, İngiltere’de 32, Avustralya’da 38,
ABD’de 49 kilogramı buluyor. Büyük bir
potansiyel barındıran ihracat bir yana,
gelişmiş ülkelerin kişi başına tüketim
miktarlarına ulaşmak için de üretim artışı devam etmelidir.”
Bayraktar, kanatlı sektöründe 2012
yılında tavuk yumurtası, eti ve sakatatında yıllık ihracatın, 640,9 milyon dolardan
842,9 milyon dolara yükseldiği bilgisini
de verdi.
Süt sektörünün yıllık bazda 225 milyon dolardan fazla ihracatı söz konusu.
Sektör, dünyanın birçok ülkesine, peynirden yoğurda, süttozundan, tereyağı
ve dondurmaya kadar ürün ihraç ediyor.
AB’ye yönelik süt ihracatının başlayacak
olması sektör için yeni bir soluk olacak.
İç piyasada fiyat istikrarı çok önemlidir.
Sütü üreten çiftçilerimize hak ettikleri
gelirin sağlanması sürdürülebilir üretimi
getirecektir.
Hayvancılık sektörünün temel sorunları da görmezden gelinemez. Hayvancılık sektöründe; fiyat istikrarının oluşturulması, yeterli destek sağlanması, yem
sorununun çözülmesi, hastalıklarla etkin
mücadele edilmesi, girdi maliyetlerinin
düşürülmesi gerekiyor.”
Et ve sütte bir müdahale kurumu
oluşturulması talebini hemen her platformda dile getirdiklerini ve sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da
çok önemsediklerini vurgulayan Bayraktar, “Hayvancılığımızın gelişmesine ve
sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere her
platformda ilettiğimiz et ve sütte müdahale kurumunda çalışmalar nihayet sona
geldi. Et ve Balık Kurumu’nun ‘Et ve Süt
Kurumu’ olarak değiştirilmesi ve müdahale kurumuna dönüştürülmesi sektöre
istikrar getirecektir” dedi.
ÜRETİCİ TÜKETİCİ ARASINDAKİ
ARACI KALDIRILMALI
Bayraktar: Tarımda ekonomik örgütleri
derhal kurmamız lazım
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici fiyatlarının yıllık bazda bitkisel, meyve ve sebze
ürünlerinde yüzde 3,58, canlı hayvanlar
ve hayvansal ürünlerde yüzde 11,11 gerilediğini ama bunun tüketiciye yansımadığını bildirerek, “Üretici tüketici arasındaki
aracıyı kaldıralım, zinciri kıralım” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, üreticinin ürününü bitkisel, meyve ve sebze
ürünlerinde bir yıl öncesinin yüzde 3,58,
canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde
yüzde 11,11 daha düşük bir fiyatla elinde
çıkarabildiğini, buna karşın tüketici fiyatlarının yıllık bazda taze meyve-sebzede
yüzde 13,92, diğer işlenmiş gıdada yüzde 1,68, ekmek ve tahıllarda yüzde 11,34,
diğer işlenmiş gıdada yüzde 7,14 arttığını
belirtti.
Mart ayında üretici fiyatlarının yüzde
0,81 oranında yükseldiğini ve yıllık enflasyonun yüzde 2,30 olduğunu hatırlatan
Bayraktar, bu dönemde imalat sanayisinin aylık fiyat artışları hızlanırken tarım fiyatlarında belirgin bir değişim gözlenmediğinin Merkez Bankası’nın Mart Ayı Fiyat
Gelişmeleri çalışmasında vurgulandığı
bilgisini verdi. Üretici fiyatlarında bitkisel
ürünler ile meyve ve sebze fiyatlarının
Mart ayında yüzde 0,31 oranında artar-
ken, canlı hayvan fiyatlarındaki düşüş
eğiliminin azalarak da olsa devam ettiğini
ve yüzde 0,51 olarak gerçekleştiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarımda üretici fiyatlarında yıllık bazda büyük
düşüş var. Mart ayı itibarıyla yıllık olarak
toplam tarımda yüzde 5,77, bitkisel, meyve ve sebze ürünlerinde yüzde 3,58, canlı
hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde
11,11 gerileme görülüyor.
Buna karşın tüketici fiyatlarında, gıda
ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık
enflasyon yüzde 8,10’a yükseldi. Mart
ayında genel tüketici fiyatları yüzde 0,66
oranında artarken yıllık enflasyon yüzde
7,29’a çıktı. Bu gelişmelerde işlenmemiş
gıda fiyatları temel belirleyici oldu.
Görünen o ki tarımda üretici fiyatlarındaki düşüş, tüketiciye yansımadı. Üreten değil, aracı kazandı. Aradaki zincir
kırılmalıdır. Üreticinin aracısız tüketiciye
ulaşması sağlanmalıdır. Aracı devreden
çıkarılmalıdır. Bunlar yapılmazsa ne üretici
emeğinin karşılığını alabilir ne de tüketici
uygun fiyata ürün bulabilir. Buna acilen
çözüm bulunmalıdır. Tarım ve gıdada fiyat istikrarı sağlanmalı, üretici emeğinin
karşılığını almalı, tüketici de makul fiyata
ürün bulabilmelidir. Tarımda ekonomik örgütleri derhal kurmamız lazım.”
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
ÇİFTÇİ BORCUNA SADIK
13
pılmakta, üreticiler Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla düşük
faizli kredi kullanabilmektedir. Sektördeki
tecrübesi ve devlet desteğine aracılık etmesi gibi nedenlerle Ziraat Bankası tarım
sektörüne kullandırılan kredilerde her zaman ilk sırada yer almıştır.”
Bayraktar, üreticilerin yaşanan afetlerden dolayı ürünlerine sigorta yaptırmalarının önemli olduğunu, çiftçilerin tarım
sigortası yaptırabilmesi için çiftçi kayıt
sistemine (ÇKS) kayıtlı olmaları gerektiğini bildirdi.
İller itibarıyla kredi kullanımı
2012 yılı sonu itibarıyla il bazında kredi kullanımına bakıldığında 2 milyar 573
milyon 237 bin lirayla İzmir ilinin ilk sırada
yer aldığının görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti:
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel
Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin 2012
yılında kullandığı 32,6 milyar liralık tarım
ve balıkçılık kredisinden, sadece yüzde
3,1’i geri dönmediğini bildirerek, “Son
derece düşük olan bu oran, sıkıntılarına
rağmen çiftçimizin borcuna sadık kaldığını gösteriyor” dedi.
Bayraktar, yaptığı açıklamada, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK) verilerine göre, tarım ve balıkçılık
sektörüne kullandırılan nakdi kredi miktarının, 2012 yıl sonu itibarıyla, 2011 yılına
göre yüzde 5,5 artışla 32 milyar 642 milyon 626 bin liraya ulaştığını bildirdi. 2011
yılında kullandırılan toplam 30 milyar 930
milyon 792 bin liralık nakdi kredi miktarının, 2012 yılı sonunda kadar 1 milyar 711
milyon 834 bin lira arttığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti:
“2012 yılında tarım ve balıkçılık sektörü kredilerinin yüzde 62’sini kapsayan
20 milyar 249 milyon 204 bin lirası Ziraat
Bankası tarafından verildi.
BDDK verilerine göre, 2012 yılında
toplam tarım ve balıkçılık sektörü kredisinin sadece yüzde 3,1’inin takibe düşmüş
kredilerden oluştuğunu bildiren Bayraktar, “Bu orana göre 2012 yılında takibe
düşen kredi miktarı 1 milyar liradır” dedi.
Tarımsal kredilerin dönemler itibarıyla
şekli değişmekle birlikte geçmişten bu yana
devlet tarafından desteklenen bir konu olduğunu vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi:
“2004 yılından itibaren yayınlanan Bakanlar Kurulu kararlarıyla faiz indirimi ya-
Bayraktar: Türk tarımı 2012’de, yüzde 3,5 büyüyerek
109,8 milyar liralık hasılaya ulaştı
Şemsi Bayraktar, Türk tarımının 2011 yılında 101,3 milyar liralık cari hasılasını 2012
yılında 109,8 milyar liraya çıkardığını, balık-
İllerin kullandığı kredilerin 2011 yılına
göre artış oranlarına bakıldığında yüzde
51,8 ile Giresun ilk sırada yer almaktadır. Giresun İlinde 2011 yılında 119 milyon 277 bin lira kredi kullanılmışken, bu
rakam 2012 yılında 181 milyon 7 bin liraya ulaşmıştır. Giresun İlini yüzde 41,8
ile Ankara, yüzde 41,7 ile Tunceli, yüzde
27,7 ile Şanlıurfa izlemektedir. Bir önceki
yıla göre kredi kullanımı en fazla azalan
il ise Rize’dir. Rize İlinde 2011 yılında 91
milyon 575 bin lira kredi kullanımı söz
konusu iken, 2012 yılında bu rakam 71
milyon 216 bin liraya gerilemiş, kredi kullanımında bir yılda yüzde 22,2 azalma
gerçekleşmiştir.”
Tarım ve balıkçılık sektörü kredilerinde Ziraat Bankası’nı 4 milyar 330 milyon
lirayla Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK)
izledi. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatifleri’ni 2 milyar 336 milyon 906
bin lirayla Denizbank takip etti. Bu bankayı 1 milyar 551 milyon 698 bin lirayla
Vakıfbank, 1 milyar 439 milyon 395 bin
lirayla Türk Ekonomi Bankası (TEB), 1
milyar 143 milyon 178 bin lirayla Türkiye
İş Bankası, 799 milyon 610 bin lirayla Yapı
ve Kredi Bankası ve 782 milyon 42 bin lirayla Garanti Bankası izledi.”
Tarım büyümede diğer
sektörlere fark attı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın büyümede
diğer sektörlere fark attığını, Türk tarımının
2012’de, yüzde 3,5 büyüyerek 109,8 milyar liralık hasılaya ulaştığını bildirdi.
“İzmir’i 1 milyar 783 milyon 829 bin lirayla Adana, 1 milyar 764 milyon 443 bin
lirayla Ankara, 1 milyar 614 milyon 969
bin lirayla İstanbul takip ediyor. En az kre-
di kullanan il ise 14 milyon 785 bin lirayla
Hakkari’dir.
çılıkta da 2,3 milyar liralık hasılanın 2,8 milyar lirayı aştığını, 103,6 milyar lira olan toplam hasılanın da 112,6 milyar lirayı geçtiğini
belirtti. Bayraktar, tarım, avcılık ve ormancılıkta 2011 yılı büyümesinin revize yapılarak yüzde 6,2, balıkçılığın yüzde 1,8 olarak
değiştirildiğini, tarım, avcılık ve ormancılığın,
2007’deki gerilemesinden sonra üst üste 5
yıldır büyüdüğünü vurguladı.
Balıkçılıkta 2011 yılında yüzde 1,8 olan
büyümenin bu yıl yüzde 3,1 olarak gerçekleştiğini belirten Bayraktar, tarım, avcılık ve
ormancılıkta 2012 son çeyrek büyümesinin yüzde 4,3’ü bulduğu, balıkçılıkta ise
yüzde 1,7’de kaldığı bilgisini verdi.
dışında tarımı geride bırakan sektör yok.
Türkiye ekonomisinde son çeyrek büyümesi yüzde 1,4’te kalırken, tarım, avcılık
ve ormancılıkta yüzde 4,3’ü buldu.”
Bayraktar, şunları kaydetti: “Türkiye’nin
milli geliri cari fiyatlarla 1 trilyon 416,8 milyar liraya, dolar olarak da 786,3 milyar
dolara ulaştı. Ekonomi 2012 yılında sabit
fiyatlarla yüzde 2,2 büyüdü. Türkiye ekonomisinde son çeyrek büyümesi yüzde
1,4 oldu. Büyümenin genelde yüzde 2,2,
imalat sanayisinde yüzde 1,9, madencilik
ve taş ocakçılığında yüzde 0,8, inşaatta
yüzde 0,6, toptan ve perakende ticarette yüzde 0,1 olduğu bir ortamda tarımda
yüzde 3,5’i bulması önemlidir. Balıkçılıktaki büyüme de yüzde 3,1’dir. Bu rakam da
diğer sektörlere göre daha iyidir.
Tarım, avcılık, ormancılık ile balıkçılığın
milli gelirdeki payının 2012 yılında, 2011
yılındaki gibi yüzde 8 olduğunu, sabit fiyatlarla bu payın 2011-2012 döneminde
yüzde 9,2’den yüzde 9,4’e yükseldiğini
bildiren Bayraktar, tarımın yüzde 3,5 büyümeyle görevini yaptığını kaydetti.
Büyüme, elektrik, gaz, buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımında yüzde 3,5,
toptan ve perakende ticarette yüzde 0,1,
oteller ve lokantalarda yüzde 3,4, ulaştırma, depolama ve haberleşmede yüzde 3,2, mali kuruluşların faaliyetlerinde
yüzde 3,2, konut sahipliğinde yüzde 1,7,
gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetlerinde yüzde 6,6, kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal güvenlikte yüzde 3,5,
eğitimde yüzde 4,3, sağlık işleri ve sosyal hizmetlerde yüzde 5,3, diğer sosyal,
toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetlerinde
yüzde 0,6, ev içi personel çalıştıran hane
halklarında yüzde 5,6 düzeyinde gerçekleşti. Gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri, ev içi personel çalıştıran hane halkları, sağlık işleri ve sosyal hizmetler, eğitim
Tarım ve balıkçılığın milli
gelirdeki payı yüzde 8
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK)
verilerine göre, 2012 yılında tarım, avcılık ve ormancılıkta 8 milyar 507,8 milyon
liralık, balıkçılıkta 492 milyon liralık hasıla
artışı yaşandığını belirten Bayraktar, 2011
yılında dolar bazında tarım, avcılık ve ormancılıkta 60,4 milyar dolar, balıkçılıkta
1,39 milyar dolar, toplamda 61,8 milyar
dolar olan hasılanın, 2012 yılında tarım,
avcılık ve ormancılıkta 60,94, balıkçılıkta
1,57 milyar dolara, toplamda 62,5 milyar
dolara yükseldiğini bildirdi.
TZOB Genel Başkanı Bayraktar, bu ortamda yüzde 3,5 büyüyen Türk tarımının,
yapısal sorunların çözülmesi, piyasa istikrarının sağlanması, girdi fiyatlarının makul
seviyelere çekilmesi, rekabet koşullarının
sağlanması durumunda 2023 yılında 85
milyon ülke nüfusunu, 50 milyon turisti
beslemesinin yanı sıra 50 milyar dolarlık
ihracat, 150 milyar dolarlık hasıla gerçekleştirebileceğine dikkati çekti.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
14
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Mısır, binlerce yıldan beri tarımı yapılan birkaç ender bitkiden biridir. Anavatanı
Amerika kıtası olup buradan dünyanın her
yerine yayıldığı bilinmektedir. Mısırın ülkemize girişi ise Kuzey Afrika üzerinden olmuştur. Bu bitkiye, ülkemizde mısır adının
verilmiş olması, bu bitkinin Mısır ve Suriye
üzerinden girdiğinin bir göstergesidir.
Mısır, tropik, subtropik ve ılıman iklim
kuşaklarında yetişebildiği için, dünyada
tüm ülkelerde az çok mısır tarımı yapılabilmektedir. Elde edilen verimler ise, ülkeye ve yetiştirilen çeşitlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ortalama dekara
1 ton üzerinde verim alınabilmektedir.
Ülkemizde ise 1.5 ton civarında verim
alan illerimiz bulunmaktadır. Mısır ülkemizin her bölgesinde yetiştirilebilmesine
karşın, en çok Karadeniz Bölgesi’nde
yoğunlaşmıştır. Bu bölgemiz 300.000350.000 hektarlık ekim alanı ile ülkemiz
toplam mısır alanlarının yaklaşık yüzde
60-65’ine sahiptir. Ancak, bu yöremizde
ortalama verim 220-230 Kg/da’dır. Bu nedenle, ancak üretimimizin yüzde 20’sini
karşılayabilmektedir.
Diğer yandan, Akdeniz Bölgemizde, ortalama verim 1000-1500 kg/da dolayındadır. Bu bölgemizde, ekim alanları, 140.000150.000 hektar olmasına rağmen, toplam
mısır üretimimizin yüzde 45’ini sağlamaktadır. Trakya’nın da yer aldığı Marmara Böl-
M ISIR
ÜLKEMİZDE
gemiz toplam mısır üretimimizin yaklaşık
yüzde 20’sini sağlamaktadır.
Ülkemizde geçen yıl Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TÜİK), 2012 tahminlerine
göre mısır üretiminin 4 milyon 600 bin
tonu bulacağını, belirtmiştir.
2003 yılında 1,8 milyon tona varan ithalat, 2011 yılı itibarıyla 0,3 milyon tona
geriledi. 2011 yılında 4.2 milyon ton olan
üretimin 2012 yılında 400 bin ton artması
2012-2013 piyasa yılında ithalat yapılamayacağını düşündürebilir.
TÜİK’in 2012 yılı 1. tahminlerine göre
mısır üretimi 4 milyon 600 bin ton. Üreticilerin hibrit tohum ve bölgelere uygun
tohum çeşitlerinin kullanması; yetiştirme
tekniklerine uyum gösterdi. Yem sanayisi
talebindeki artış, düşük dünya fiyatlarının Türkiye fiyatlarına yaklaşması ve prim
desteklerinin de etkisiyle pamuktan mısıra yöneliş buna eklenince, özellikle GAP
yöresi ve Ege Bölgesinde başta mısır üretiminde önemli artışlara ulaşıldı.
Son yıllarda Şanlıurfa, Mardin, İzmir,
Konya ve Bursa’da ekim alanı ve üretim aratışı Sakarya, Adana, Mersin ve
Hatay’da ise ekim alanı ve üretim azalışı
görülmüştür.
Mısır ekim alanı, kendi fiyatından ve
pamuk fiyatından etkilenmektedir. Yapı-
lan araştırmalar mısır fiyatının 570 krş’tan
artarak, 650 krş’tan alıcı bulduğu; mısır
ekim alanının ise yüzde 6,1 arttığını göstermiştir.
Mısır üreticilerimiz başta tohum olmak üzere teknolojiyi iyi kullanmıştır.
Pamuk ürününe göre yetiştirme tekniği,
hasat, nakliye ve depolamasının kolay
olması ve birim alandan elde edilen yüksek verimle birlikte üretim masraflarının
düşüklüğü dolayısıyla maliyet açısından,
pamuk ekim alanlarından pay kapmaktadır. Buna rağmen mısır bitkisi üretiminde girdilerin yüksekliği ve desteğin yeterli olmaması üreticilerimizi zor durumda
bırakmıştır.
Ülkeler arasındaki ve aynı ülke içindeki bölgeler arasındaki verim farklılıkları,
iklim faktörleri yanında, üretim sırasında
uygulanan yetiştirme tekniklerinden ve
üretimde kullanılan çeşitlerden kaynaklanmaktadır. Mısır dünyada buğday ve
çeltikten sonra en fazla tarımı yapılan
tahıl bitkisidir. Gerek insan beslenmesinde, gerek hayvan yemi olarak ve gerekse
sanayinin değişik kollarında ham madde
olarak kullanılabilmesinden dolayı, pek
çok tarımsal ürün deseninde kolayca yerini bulmuştur.
Sanayide mısırdan pek çok ürün elde
edilmektedir. Un, yağ, nişasta, tatlandırıcılar başta olmak üzere yüzlerce ürün
bu bağlamda sayılabilir. Bitkinin her bir
parçası ayrı bir ekonomik değere sahiptir.
Ülkemizde üretilen mısırlar değişik amaçlarla tüketilmektedir. Hayvan yemi olarak
kullanılmasının yanında sanayide de farklı
amaçlarla kullanılmasından dolayı bazı
yıllarda mısır üretimimiz kendimize yetmemektedir ve yurt dışından ithal yoluna
gidilmektedir.
DÜNYA VE TÜRKİYE
MISIR PİYASASI
Dünya mısır piyasasında
neler yaşanıyor
Dünya mısır ekiliş alanları
son 4 yılda yüzde 9,8, dünya
mısır üretimi ise yüze 5,6 artmıştır. Buna karşın yıl sonu
stoklar yüzde 11,1 gerilemiş
ve kullanım yüzde 7,5 oranında
artmıştır. Stokların gerilemesi ve
üretim artışının tüketimin altında
kalması mısır fiyatlarında yüzde
89,1 oranında bir artışı doğurmuştur. Mısır ekiliş alanları özellikle biyoetanaol ve yem için mısıra olan
talebin artmasıyla 2011 yılında rekor
üretim 883 milyon tona ulaşmıştır, fakat
olumsuz hava koşulları nedeniyle 2012
yılında 857 milyon tonla daha az oranda
artmıştır.
Mısır üretiminde dünya toplam üretimin yüzde 35’ine yakınına sahip olan
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) mısır
piyasalarındaki en güçlü ülke konumundadır. Bu ülkede üretimde olan oynama
mısır fiyatlarını yakından ilgilendirmektedir.
Yaklaşık yüzde 20’lik bir oranla ABD’nin
ardından ikinci en büyük üretici olan Çin
aynı zamanda önemli bir ithalatçıdır. Avrupa Birliği (AB), Meksika, Brezilya ve Arjantin diğer önemli üretici ülkelerdir. Bu ülkeler
arasında Brezilya ve Arjantin güney yarımkürede olma avantajı ile, tüketimin çoğunun gerçekleştirildiği kuzey yarım kürenin
ihtiyacı olan dönemde piyasaya girerek
önemli avantaj sağlamaktadır. Üstelik son
yıllarda Brezilya ve Arjantin ABD fiyatlarının
yaklaşık yüzde 10 altında piyasaya sun-
Hüsnü Ege
TZOB Teknik Müşavir
Ahmet Bahadır Sezgin
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
Osmaniye Ziraat Odası Başkanı
MISIR SEKTÖRÜ
maktadır. 2012/2013 piyasa yılında ABD
mısır üretiminin düşmesiyle Brezilya dünya ihracatında ilk sıraya yükselmiştir.
Oldukça geniş kullanım alanı olan
Mısırın yaklaşık yüzde 60’a yakını yem
üretiminde kullanılmaktadır. Mısırın yem
amaçlı kullanımı, 500 milyon ton civarındadır. Başta Asya ve az gelişmiş ülkelerde olmak üzere hayvansal ürün talebinin
artması, yem üretimi amaçlı mısır talebinin gelişimini etkileyecektir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere
enerji ihtiyaçlarını karşılamada birçok ülke
mısırdan biyoetanol üretmektedir. Petrol alternatifi ürünler arasında öne çıkan
biyoetanol kullanımı için mısır tüketimi
giderek artmaktadır. Vergi indirimleriyle
desteklenen bu artışın gelecekte de devam edeceği açıktır.
Etanol amaçlı mısır kullanımında ABD
ve Brezilya ilk sıralardaki ülkelerdir. 2012
yılında ABD’de tek başına etanol için 130
milyon ton mısır kullanılmıştır.Dünya etanol üretimi için mısır kullanımı 250 milyon
ton olarak gerçekleşmiştir.
Mısırın üçüncü önemli kullanım alanı
nişasta bazlı şeker üretimidir (NBŞ). Gıda
sanayinde tatlandırıcı amaçlı olarak kullanılan NBŞ, son yıllarda gıda güvenliği,
obezite gibi tartışmalarda sıklıkla gündeme gelmektedir.
Dünya mısır piyasasında fiyatların
gerilemesi bekleniyor
ABD Tarım Bakanlığına göre, 2013 yılında dünya mısır üretiminin bir önceki yıla
göre yüzde artışla 965 milyon tona ulaşarak rekor kırması öngörülmektedir. Uluslararası Tahıl Konseyi (IGC) ise 2013’de
mısır üretiminin 945 milyon ton olacağını
tahmin etmektedir. Tüketim artış oranının,
üretim artışından daha az olacağı öngörüsüyle mısır stoklarının artacağı ve dünya
mısır fiyatlarında aşağı doğru bir baskının
olacağı hesaplanmaktadır. Nitekim ABD
borsasında vadeli 2013 Eylül ayı fiyatlarının bir önceki yılın ortalama fiyatına göre
yüzde 9,4 azalarak, 307 $/ton’dan 229 $/
tondan işlem göreceği öngörülmektedir.
Yine 2015 Mart ayında vadeli mısır fiyatı
222 $/ton olarak belirlenmiştir.
Türkiye mısır piyasasında
neler yaşanıyor
Dünya mısır ihracatında en önemli
ülke, üretimde de en yüksek paya sahip
olan ABD’dir. Dünya mısır ihracatından
yüzde 50 oranında pay aldığı tahmin
edilmektedir. ABD’nin ardından en fazla
paya sahip ülkeler ise sırasıyla Arjantin ve
Brezilya’dır. Bu 3 ülke 90 milyon ton olan
ihracatın 70 milyon ton’unu gerçekleştirmektedir.
Türkiye mısır ekilişi son 4 yıl itibariyle
yüzde 4,5 oranında artış göstermiştir. Buna
karşın verim artışı, yüzde 7 oranında bir üretim artışı getirmiştir. Diğer yandan, Türkiye
mısır üretimi kullanımımıza yetmediğinden,
her piyasa yılında mısır ithalatı gerçekleştirilmektedir. Son 4 piyasa yılında ithalat artışı
yüzde 48,5 olmuştur. Diğer yandan Toprak
Mahsulleri Ofisi mısır alım fiyatları son 4 yılda yüzde 9,3 oranında artış göstermiştir. Mısır borsa fiyatları ise TMO fiyatlarının yüzde
5 üstünde gerçekleşmektedir.
Japonya dünya mısır ithalatından aldığı yüzde 17’lik payı ile en büyük ithalatçıdır yem ve NBŞ tüketiminin yüksek
düzeyde olması Japonya’yı mutlak dışa
bağımlı hale getirmektedir. Meksika ise
yüksek üretimine rağmen, üretiminin yem
ve NBŞ sanayinin talebini karşılayamaması nedeniyle, yüzde 9’luk payı ile dünya mısır ithalatında 2. sıradadır.
Mısır ve ürünleri, insan, hayvan beslenmesinde ve sanayi de oldukça geniş
bir alanda kullanılmaktadır. En önemli
kullanım alanı da yüzde 70 ile yem sanayidir. 3,7 milyon ton mısırın çoğu kanatlı
hayvanlar üretimi için olmak üzere karma
yem sanayinde kullanıldığı tahmin edilmektedir. Nişasta bazlı şeker üretiminde
kullanılan mısır 750 bin ton, öz tüketim
Mısır, tropik, subtropik ve ılıman iklim
kuşaklarında yetişebildiği için, dünyanın
hemen her yerinde tarımı yapılabilmektedir. Günümüzde Antartika haricinde, dünyanın her yerinde mısır yetiştirilebilmektedir (Geçit vd. 2009).
Mısır, gerek besin maddesi olarak gerekse glikoz, nişasta, yağ ve yem sanayinin ham maddesi olarak kullanılan önemli
bir üründür. Ülkemizde üretilen mısırın tamamına yakını yurt içinde tüketilmektedir.
İçinde bulundurduğu zengin besin maddesi nedeniyle insan ve hayvan beslenmesinde büyük değer taşımaktadır.
MISIR
Sibel Şerifoğlu
TZOB Teknik Müşavir
Dünya NBŞ üretimi için kullanılan mısır
miktarı 20 milyon ton civarındadır.
Dünya mısır üretiminin değerlendirmesi yapıldığında, 174 milyon hektar
alanda, 857 milyon ton mısır üretimi yapıldığı görülmektedir. Ortalama mısır verimi
ise dekara 500 kg’dır. Dünya mısır üretiminin yıldan yıla artarak 2012 yılında 857
milyon tona ulaştığı görülmektedir. Dünya
üretim miktarı 2012/13 yılı üretim tahmini
dikkate alındığında 2005/06 yılına oranla
%22 oranında artmıştır.
Mısır üretiminde dünyada önde gelen
ülkeler ABD, Çin, Brezilya, AB(27),
Meksika ve Hindistan’dır. 2012/13
yılında dünya mısır üretiminin
%32’sini ABD, %24’ünü Çin
gerçekleştirmiştir. Türkiye
ise dünya mısır üretiminden %0,5 oranında pay
almaktadır.
15
300 bin ton ve diğer endüstriyel kullanımıyla birlikte toplam mısır kullanımı yaklaşık 5 milyon ton civarındadır.
Türkiye mısır fiyatları dünya fiyatlarının üzerinde seyretmektedir. Genetiği
değiştirilmiş tohumlardan üretilen ve
sübvansiyonlu (ithalatçılara verilen
kredilerde dahil) olarak dünyaya
sunulan fiyatların düşüklüğü karşısında gümrük duvarları ve biyogüvenlik uygulamalarıyla ithalatımız
engellenmektedir. Ülkemizde yüzde
130’a varan gümrük vergileri uygulanmaktadır. Son yıllarda biyogüvenlik sebebiyle ABD ve diğer Amerika ülkelerinden
yapılan ithalat durmuş, Rusya ve Avrupa
Birliği ülkelerinden ithalat yapılmaktadır.
İç talepteki son yıllardaki yüksek oranlı
artışına rağmen, üretimin bu talebi karşılayamaması net ithalatçı konumun oluşmasının temel nedenidir. Özellikle kanatlı
hayvan ve ürünleri üretimindeki artış mısır
talebini artırmaya devam etmektedir. AB,
Rusya gibi ülkelere tavuk eti ihracatının
artması durumunda talep daha da artabilecektir.
yüzde 180’e kadar artırılabilen gümrük
vergilerinin önemi artmaktadır.
Türkiye mısır üretiminde 2013
yılında yeni bir rekor tahmin ediliyor
Kendimize yeterliliği sağlama noktasında ilerlerken, bu üretimi gerçekleştiren çiftçilerimizin fiyat açısından mağdur
olmayacakları bir piyasayı sağlamak için
gerekli tedbirlerin alınması önemlidir.
Dünya ve Türkiye piyasalarında, fiyatlarda görülebilecek bir gerileme sanayicilerimiz tarafından iyi değerlendirilmeli, çiftçi
aleyhine bir duruma dönüştürülmemelidir.
En önemlisi de, hasat zamanı TMO piyasayı düzenleme yolunda, eldeki veriler
ışığında, mısır üretiminde ülkeye yeterlilik kazandıran çiftçinin emeklerini boşa
harcatmayan uygun bir fiyat politikasıyla
müdahale alımında bulunmalıdır.
Dünya mısır üretiminin %56’sını karşılayan ABD ve Çin ekim alanı olarak
değerlendirildiğinde ise toplam ekim alanının %20’sini karşılamaktadır. Özellikle
ABD’nin 4,9 ton olan dünya verim ortalamasının üzerinde üretim yapması, dünya
üretiminden %32 oranında pay almasına
sebep olmaktadır.
kullanılan mısırın dünya tüketimi aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 1. üretim
tahminlerine göre, 2013 yılı mısır üretiminde önemli bir rekor bekleniyor. 2012
yılında 4 milyon 600 bin ton olarak gerçekleşen mısır üretiminin, 2013 yılında
yüzde 7,6 artışla 4 milyon 950 bin tona
yükseleceği tahmin edilmektedir. Neredeyse Türkiye’nin mısır ihtiyacını karşılayacak bu üretim nedeniyle hiç ya da çok
az bir ithalat yapılması beklenebilir. Yurt içi
fiyatlar düşme eğilimine girecektir. Dünya
fiyatlarının da gerileme beklentisi yine de
ithalat kapısını açabilecektir. Bu durumda
Mısır üretiminde birinci sırada
yer alan ABD 35 milyon hektar
alanda 274 milyon ton üretim
yapmaktadır. ABD’nin mısır verimi ise hektara ortalama 10 ton
iken 2012 yılında 8 tona gerilemiştir.
Dünya üretiminden %0,5
oranında pay alan ülkemizde,
mısır verimi 2012 yılında dekara 739 kg ile dünya ortalamasının üzerinde gerçekleşmiştir.
Üretimin yoğun olarak yapıldığı
Akdeniz, Güneydoğu Anadolu
ve Marmara Bölgesinde verim
miktarı ortalama 1.000 kg’ın
üzerinde gerçekleşmekte, dünya ortalamasının oldukça üzerine
çıkmaktadır.
Dünya mısır tüketimi
Dünyada mısır başta yem ve biyoetanol sanayi olmak üzere, nişasta
ve nişasta bazlı şekerler sanayi, bitkisel
yağ sanayi, mısır ekmeği yapımı, taze tüketim, cips ve çerez olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, sap ve yaprakları endüstride,
kağıt, karton, dolgu maddesi ve ambalaj
olarak değerlendirilmektedir.
Gerek besin maddesi olarak gerekse
glikoz, nişasta, yağ, biyoetanol ve yem sanayinin
ham maddesi olarak
Sonuç olarak, dünya mısır üretiminde artan talepten dolayı görülen üretim
artışının, 2013 yılında rekor olacağı beklenilmektedir, fakat kuzey yarımkürede
ürünün çoğu tarladadır ve üretimde düzeltmeler olabilecektir.
Dünya mısır tüketimine ait veriler incelendiğinde, dünya üretiminde ilk sırada
yer alan ABD’nin tüketimde de %31 pay
alarak ilk sırada yer aldığı görülmektedir.
ABD’yi %24 pay ile Çin izlemektedir.
ABD’de hayvancılığın, biyoetanol ve mısır sanayinin gelişmiş
olması tüketimin de fazla olmasını
sağlamaktadır.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Dünya üretiminde 5’inci sırada olan
Arjantin’in 2012/13 yılı üretimi 26,5 milyon
ton olmasına rağmen tüketimi 8,3 milyon
ton olarak gerçekleşmiştir. Arjantin 26,5
milyon ton olan üretiminin 22 milyon tonunu ihraç etmiştir.
2013/14 yılı Mayıs ayı tahminlerine
göre dünya mısır üretiminin 966 milyon
ton, dünya mısır tüketiminin 837 milyon
ton olması beklenmektedir.
Dünya mısır ticareti 2012/13 yılında
97 milyon ton olarak gerçekleşmiştir.
2009/10 yılında dünya mısır ihracatının
%62’si ABD, Arjantin, Brezilya tarafından
gerçekleştirilmiştir. ABD 2012 yılına kadar
dünya mısır ihracatının ortalama %50’sini
gerçekleştirirken 2012 yılında ABD’nin
düşen verim miktarı nedeniyle üretim
azalmış ihracatta gerilemiştir. 2012 yılında ülkeler arasında dünya ihracatından
Brezilya %27, Arjantin %22,5, ABD %20
oranında pay almıştır.
Türkiye mısır üretim ve tüketimi
Ülkemizde 1980 yılında 583 bin hektar alanda mısır üretimi gerçekleştirilirken
ekim alanlarında yıldan yıla artış ve azalışlar gerçekleşmiş en fazla 2005 ve 2012
yılında 600 bin hektara ulaşmıştır.
Mısır üretiminde önemli gelişme verim artışında gerçekleşmiştir. 1980 yılında
212 kg/da olan mısır verimi, 2012 yılında
739 kg/da kadar çıkmıştır. Türkiye ortalama mısır verimi geçmiş yıllarda dünya
ortalamasının altında gerçekleşirken, son
yıllarda dünya verim ortalamasının üzerine
çıkmıştır. Ülkemizde üretimin yoğunlaştığı
Akdeniz ve Marmara Bölgesinde ortalama
verim 10 ton/ha üzerine çıkarak dünya ortalamasının iki katını geçmektedir.
Verim artışı son yıllarda ülkemizde tohumluk üretiminde sağlanan başarıdan
kaynaklanmaktadır. İlk yıllarda az sayıda
melez mısır çeşidi ile üretim yapılırken,
günümüzde tüm bölgelerimizin özelliklerine uygun çok sayıda melez mısır çeşidi
ile üretim yapılmaktadır.
1990 yılında 2 milyon ton olan mısır
üretimi 2012 yılında iki katını geçerek 4,6
milyon tona ulaşmıştır. Birçok sektörde
kullanılan mısırda üretim artışının sağlanması oldukça sevindirici olmakla birlikte,
bu üretim rakamının daha da artırılması
gerekmektedir.
Mısır ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi
olmak üzere tüm bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Toplam hububat üretiminden
%14 oranında pay alan mısır, buğday ve
arpadan sonra üretim miktarı bakımından
üçüncü sırada yer almaktadır.
2010 yılı üretim rakamlarına göre birinci sırada olan Akdeniz Bölgesi toplam
üretimden %37 oranında pay almaktadır.
Bu bölgeyi %22 oranında Güneydoğu
Anadolu, %16 oranında pay ile Ege Bölgesi, %15 oranında aldığı pay ile Marmara Bölgesi izlemektedir.
Son yıllarda ikinci ürün yetiştiriciliğinin
artması ile birlikte ekolojik olarak ikinci
ürün yetiştiriciliğine uygun olan Akdeniz,
Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgesinde
mısır üretimi de artmıştır. Aynı zamanda
pamuk üretiminden vazgeçen üreticilerin
mısıra yönelmesi Akdeniz Bölgesinin Türkiye toplam üretiminden %37 oranında
pay almasını sağlamıştır.
Özellikle GAP projesinin sulanabilir tarım alanlarını arttırması ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesi mısır üretiminde
büyük bir potansiyele sahip olmuştur.
Türkiye mısır tüketimi
Ülkemizde mısırın önemli bölümünün
yem sanayinde kullanılmasına rağmen
kullanım alanı oldukça geniştir. Nişasta
ve nişasta bazlı şekerler sanayi, bitkisel
yağ sanayi, biyoyakıt sanayi, mısır ekmeği yapımı, taze tüketim, cips ve çerez olarak kullanılmaktadır. Mısır ayrıca, sap ve
yaprakları endüstride kağıt, karton, dolgu
maddesi ve ambalaj olarak değerlendirilmektedir.
Mısır üretiminin son yıllarda artmasına
paralel olarak mısır tüketimi de artış göstermektedir. 2000/01 yılında 3 milyon ton olan
yurt içi mısır kullanımı 2011/12 yılında 5.1
milyon tona ulaşmıştır. Yıllara göre değişmekle birlikte Türkiye mısır üretiminin %71’i
yem sanayi tarafından kullanılmaktadır.
Ülkemizde mısır üretimi uzun yıllar
tüketimi karşılayamamış, ihtiyaç ithalatla
karşılanmıştır. Son yıllarda artan üretim
miktarına bağlı olarak mısırda ithalat azalmıştır.
Mısır ithalatımız özellikle 2002, 2003 ve
2004 yıllarında önemli oranda artış göstermiştir. Mısır üretiminde gerçekleşen
artışa paralel olarak mısır ithalatı da 2005
ve 2006 yılında azalmıştır. Ancak 2007
yılında ekim alanlarında görülen azalma
ve kuraklığa bağlı olarak azalan üretim
ve mısır tüketimindeki hızlı artış sebebiyle
mısır ithalatı tekrar 1 milyon tonun üzerine
çıkmıştır. 2008 ve 2009 yıllarında üretim
EKİM ALANLARI VE ÜRETİM
Mısır dünya tarım
ürünleri
piyasalarında
hem
üretim hem de
ticareti ile oldukça önemli bir yere
sahiptir. Ülkemizde
nişasta bazlı şeker (glik o z ) , sakroz, fruktoz, bitkisel yağ,
gıda sektörü ve yenilenebilir yakıt etanol gibi çeşitli kullanım alanına sahip
olan mısır, alternatif kullanım alanı
olarak biyoyakıt üretiminde de revaçtadır (mısırdan 22 çeşit değişik ürün
elde edilmektedir).
İlimiz ekim alanı ve üretim incelendiğinde en büyük üretim payına sahipken Ege ve Güneydoğu Anadolu
gibi bölgelerdeki ekim alanı ve üretim
artışı bu durumu daha geniş alanlara yayılması ilimizde ekim alanını ve
kümülatif tonun düşük görülmesine
sebep olmaktadır.
Ülkemizde 2010 yılında 5.935.519
dekar alana dane mısır ekimi yapılmış
4.310.000 ton ürün elde edilmiştir.
Adana’da ise 2010 yılında 860.354
dekar alana ekilmiş ve 774.318 ton
ürün elde edilmiştir. Ancak bu miktar
ülkenin tahıl üretiminde 3. sırada yer
almasına rağmen tüketimi karşılayamamaktadır.
Ülkemizde 2012 yılında Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre 6.222.426 dekar alana ekilen
dane mısırdan 4.600.000 ton ürün elde
edilirken, 792.289 dekar alan ile Adana Türkiye dane mısır ekim alanının
%16,5’unu kapsamaktadır. 736.462 ton
üretim ile Türkiye üretiminin %16,5’u
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
miktarının ihtiyacı karşılaması ile 2009 ve
2010 yılında ithalat miktarı gerilemiştir.
Türkiye her yıl yoğun olarak ABD’den
mısır ithalatı gerçekleştirirken, 2012 yılında sadece 124 ton mısır ithalatı yapılmıştır. GDO’lu mısır üretiminin en fazla
gerçekleştirildiği ABD’den ithalatın azaltılması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. 2012 yılında mısır ithalatı
en fazla Rusya Federasyonundan yapılmıştır. 2012 yılında gerçekleştirilen toplam 807.480 ton ithalatın 487.914 tonu
bu ülkeden yapılmıştır. Ayrıca 2012 yılında Macaristan, Romanya, Ukrayna ve
Bulgaristan’dan ithalat yapılmıştır. Toplam
ithalatın %96’sı bu ülkelerden yapılmıştır.
Sonuç ve öneriler
Kullanım alanlarının fazlalığı ve özellikle son yıllarda dünyada biyoetanol üretiminde mısırın hammadde olarak kullanılması, mısıra olan ilginin artarak devam
edeceğini göstermektedir.
Diğer ülkelerde üreticilerin, ülkemizdeki üreticilere göre daha fazla desteklenmesi, verimlerinin yüksek oluşu ve ucuz
girdi temin etmeleri dolayısıyla üretim
maliyetlerinin daha az olması nedeniyle,
dünya fiyatları daha düşüktür. Mısır üreticisi dünya piyasaları ile rekabet etmekte
zorlanmaktadır. İç piyasada oluşan fiyatların gerilememesi için ithalat özellikle hasat döneminde tamamen durdurulmalı,
gümrük vergi oranları en yüksek seviyede
tutulmalıdır.
Artan gübre ve motorin fiyatlarının
masraflar içerisindeki payının azaltılması
için girdi desteği artırılmalıdır.
Prim uygulamasının amacı, üretimin
yönlendirilmesi, üreticilerimizin gelir seviyesinin korunması, tarımsal üretimde
sürekliliğin sağlanması, sanayici ve ihracatçıya dünya fiyatlarından mal temini ve
rekabet şansı kazandırılması, sağlıklı bir
piyasa oluşumunun sağlanması, spekülatif hareketlerin önlenmesi, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasıdır. Prim uygulamasının amacına ulaşabilmesi ise ancak
primlerin yeterli miktarda verilebilmesine
bağlıdır. Prim miktarı belirlenirken piyasa
fiyatları ile üretim maliyetine göre belirlenecek hedef fiyat arasındaki farkı karşılayacak şekilde olmasına dikkat edilmelidir.
Ülkemizde ilaç, gübre, mazot, sulama
ve sulamada kullanılan elektrik gibi girdilerde fiyatların yüksek oluşu maliyeti artırmaktadır. Bu durumda, üreticilerimiz haksız bir rekabetle karşı karşıya kalmaktadır.
Adana’dan elde edildiği ifade edilmektedir. Ancak bu rakam Adana Tarım il
Müdürlüğü ve Adana Ticaret Borsası
kayıtlarına uymamaktadır.
Ülkemizde dane mısır ekim alanları son beş yılda %4.64 oranında artış gösterirken ilimizde dane mısır ekimi %8,9 oranında gerilemiştir. Dane
mısır fiyatları 2010 yılında bir önceki
yıla göre %5,5 artarken 2012 yılında
bir önceki yıla göre %7,9 oranında
azalmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri dünya mısır fiyatlarındaki
gerileme, artan üretim girdi maliyetleri, ürün prim desteğinin çok düşük
olması ve satış fiyatlarının mısırdan
elde edilen gelirin üreticinin maliyetini
karşılayamamasıdır.
Tarım teknolojilerini yakından takip eden çiftçilerimiz her ne kadar
dane mısır ekim alanlarını daraltsa
da dekara verimde Türkiye ortalamasının üzerinde takip etmektedir.
2010 yılında dekara verim ortala-
Üreticilerimizin verimli bir şekilde üretim
yapabilmeleri bakımından ucuz girdi kullanımı sağlanmalı, gübre, mazot ve elektrikteki vergi oranları indirilmelidir.
Tohumlar gerekli performans analizleri
ve demonstrasyonlar yapılmadan piyasaya sürülmektedir. Bu da üretimi ve verimi olumsuz etkilemektedir. Yabancı ot,
hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşitlerin
geliştirilmesine ağırlık verilmeli ve geliştirilen çeşitlerin performans denemeleri ve
adaptasyon çalışmaları yapılarak sonuçları üreticilerimize aktarılmalıdır.
Mısır üretiminin artırılması için sulanan
alanların genişletilmesi, bunun için de sulama yatırımlarına ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Suya fazla ihtiyaç duyması nedeniyle mısır üretim döneminde yapılan masraflar içerisinde sulamanın payı artmaktadır. Özellikle
damla sulama yöntemi ile su kullanımında
tasarruf önemli şekilde sağlanmaktadır. Bu
nedenle mısır yetiştiriciliğinde suyun daha etkin olarak kullanıldığı yağmurlama ve damla
sulama yöntemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.
GAP bölgesinde, mısır için ön görülen
üretim hedeflerine ulaşabilmek için üretim, planlı bir şekilde teşvik edilmelidir.
Kaynak:
1. www.tuik.gov.tr
2. www.tarim.gov.tr
3. www.fas.usda.gov
Süleyman Girmen
Seyhan Ziraat Odası Başkanı
16
ma 726 Kg, 2011 yılında 717 Kg ve
2012 yılında 739 kg iken ilimizde
2010 yılında ortalama dekara verim
870 Kg iken 2012 yılında ortalama
dekara verim 961 Kg’dır (1. ve 2.
ürün ortalamasıdır. 1. Ürün ekim
alanı 721.158 dekar ile 862.772 ton,
2. Ürün mısır ekim alanı 347.644 dekar ile 296.371 ton dur.
Kaynak: Tarım İl Müdürlüğü kayıtları ve
Adana Ticaret Borsası
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
AYDIN İLİNDE MISIR ÜRETİMİ VE
ÜRETİMDE YAŞANAN SORUNLAR
Rıza Posacı
Aydın Ziraat Odası Başkanı
İlimizin, mısır üretiminde yaşanan sorunlarını;
Halil İbrahim Balıkçı
Ankara İl Koordinasyon Kurulu Başkanı
Haymana Ziraat Odası Başkanı
İlimiz 2012 üretim yılında 147.232 dekar alandan 146.455 ton dane mısır üretimi, 180.017 dekar alandan 879.931 ton ile
silajlık mısır üretimi gerçekleştirilmiştir. Türkiye silajlık mısır üretiminde 5’inci sıradadır.
Mısır, dünya tahıl ekiliş ve üretiminde
buğday (232 milyon ha ekiliş, 595 milyon
ton üretim, 257 kg/da tane verimi) ve çeltikten (146 milyon ha ekiliş, 519 milyon
ton üretim, 356 kg/da tane verimi) sonra
üçüncü sırayı almaktadır. Dünyadaki ekiliş alanı yaklaşık 130 milyon ha, üretimde
475 milyon ton ve dekardan alınan verimde 370 kg civarındadır. Türkiye, dünya
ülkeleri arasında mısır ekiliş alanı açısından 7. sıradadır. Mısır bitkisi ülkemizde de
buğday ( 9.5 milyon ha ekiliş, 20 milyon
ton üretim, 212 kg/da tane verimi) ve arpadan (3.3 milyon ha ekiliş, 7.3 milyon
ton üretim, 220 kg/da tane verimi) sonra
en çok ekim alanı ve üretime (585 bin ha
ekiliş, 2.5 milyon ton üretim ve 425 kg/da
tane verimi) sahip bir sıcak iklim tahılıdır.
Mısır üretimi özellikle ülkemizde sulanır
alanların artmasına bağlı olarak son yıllarda önemli artışlar göstermiştir. Sulu tarım alanlarında özellikle ikinci ürün mısır
tarımının yapılması süt ve besi hayvanı
yetiştiricileri için kaliteli, bol ve ucuz yem
kaynağı sağlamaktadır.
Mısır gibi güneş enerjisini yakalayan
ve depolayan bitkiler önemli bir yenilenebilen enerji kaynağıdır. Son yıllarda mısırın
biyo-yakıt (biyo-etanol) üretiminde kullanılan bitkilerin başında gelmesi önemini
bir kat daha artırmıştır. Mısır nişastasından rafinerilerde şekerlerin fermantasyonu sonucunda elde edilen etanol biyo-yakıt olarak yüksek performans gösterirken
zehirli ekzost emisyonunu da azaltmaktadır. Etanol üretimine ilave olarak bu rafinerilerde mısır yağı ve mısır glüten yemi gibi
çok değerli ürünler de elde edilmektedir
Mısır bitkisinin toprak ve
iklim istekleri
Mısır bitkisi yetişeceği toprak tipi yönünden çok seçici olmamasına rağmen
organik maddece zengin, derin, ve su
tutma kapasitesi iyi topraklarda yüksek
1- Üretim aşamasında yaşanan sorunlar,
2- Hasat sonrası, pazarlama aşamasında yaşanan sorunlar olarak ele alabiliriz.
Üretim Aşamasında
Yaşanan Sorunlar;
a) İlimiz genelinde meydana gelen yağışların etkisiyle toprak işlemenin zamanında yapılamaması, toprağın ekim için
yeterli ısıya ulaşmaması ile gecikmeden
kaynaklanan verim kaybı,
b) Gelişme ve olgunlaşma döneminde, domuz popülasyonunun ürüne verdi-
verim potansiyeline sahiptir. Kumsal topraklardan ağır yapıdaki killi topraklara
kadar her türlü iyi drenaj sağlanmış topraklarda tarımı yapılabilmektedir. Özellikle mısır toprak havasızlığından çok zarar
görmektedir. Mısır bitkisi asitlik açısından
pH’sı 5-8 arasında değişen yerlerde verimli olarak yetiştirilebilir.
Toprak işleme
Mısır tarımında toprağı işlemenin
amacı, iyi bir tohum yatağı hazırlamak,
ön bitkiden kalan sap artıklarını gömmek,
toprağı havalandırmak, yabancı otları yok
ederek toprakta depolanan suyu artırmaktır.
1. Ana ürün mısır tarımında
toprak işleme
Sulu koşullarda yapılacak ana ürün
mısır tarımında tarla hazırlığı ayçiçeği
tarımında olduğu gibidir. Bu amaçla, ön
bitkinin hasadından sonra mısır ekimi düşünülen tarla eğer tav uygunsa soklu pulluk ile 8-10 santim derinlikte sürülmelidir.
daha sonra Sonbaharda 18-20 cm derinlikte ikinci bir sürüm yapılmalıdır.
İlk sürümden sonra, düşen yağışlar
nedeniyle tarlada önemli bir otlanma görülürse, bu otlar kültivatör (kazayağı) ile
toprağı 10-15 santim derinlikte işleyerek
yok edilmelidir. Mısır bitkisi düzgün bir çıkış için nemli bir tohum yatağı ister. Bunu
sağlamak için İlkbaharda toprak tava geldiğinde tarla önce kültivatör ve sonra tırmık veya yaylı tırmık ile 10-15 santim derinlikte işleyerek ekime hazır hale getirilir.
İlkbaharda toprak nem ve tavının kaybına
yol açabilecek soklu pulluk ile derin sürümden kesinlikle kaçınılmalıdır.
2. İkinci ürün mısır tarımında
toprak işleme
Haziran ayı içerisinde yapılacak hububat hasadından sonra saplar hemen
tarladan uzaklaştırılıp, tarla sulanır, toprak
tava gelince sürülür, diskaro ve yaylı tırmık
çekilir. Bunun yanında yabancı ot problemi
olmayan bazı tarlalarda ise diğer bir toprak
hazırlığı yöntemi olarak birbirine dik istikamette çekilen goble disk ile yapılır. Her iki
yöntemde de iyi bir tohum yatağı hazırlamada kolaylık olması açsından hububat
hasadının olabildiğince aşağıdan (10 cm)
yapılmasında fayda vardır.
Gübreleme
Mısır tarımında kuruda ve
suluda kullanılacak gübre dozları
ği tahribat neticesi ürün kaybı, zararlı ile
mücadelede Av ve Yaban Hayvanların ve
Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlılarla Mücadele Esas ve Usulleri Hakkındaki Yönetmelik hükümleri prosedürlerinin
yerine getirilmesindeki zorluklar sonucu,
popülasyonla yeteri kadar mücadele edilememesi,
c) Mısırın tozlaşma döneminde, aşırı sıcaklıkların döllenmeye olan olumsuz
etkileri ve bunun birim alandan istihsal
edilecek ürüne yansıması, olarak sıralayabiliriz.
Hasat Sonrası, Pazarlama
Aşamasında Yaşanan Sorunlar;
Son yıllarda, mazot, gübre, zirai mücadele, işçilik vb. girdi kalemlerindeki fiyat artışlarının maliyetleri artırması, buna
karşılık istihsal edilen ürün fiyatlarının aynı
oranda artmaması ve kazanç elde edememesi neticesi çiftçilerimiz, yeni üretim
sezonuna öz sermaye sıkıntısı ile girmiş
ve ihtiyaç duyduğu girdileri temin etmek
Öncelikle en doğru
gübreleme için toprak
analizinin yaptırılması şarttır. Azotlu, fosforlu ve potaslı
gübrelerin tamamı İlkbaharda
ilk toprak işlemesinden önce
tarlaya santrifüjlü gübre dağıtma makinası ile saçarak verilip arkasından kazayağı ile ekim derinliğine karıştırılabileceği
gibi ekimde tarlaya kombine ekim makinası ile de banda tohumun 5 cm sağına
(veya soluna) ve altına gelecek şekilde
verilebilir. Azotlu gübrelerin yarısı ekimle
birlikte, diğer yarısı da ileriki gelişme dönemlerinde sıra arasına, bitkilerin yaprak
ve büyüme noktalarında kalmayacak şekilde uygulanabilir. Ayrıca bitki yapraklarını gübrenin yakmaması için sulama yaparken veya yağmur çiselerken yapraklar
yaş olacağından kesinlikle azotlu gübre
uygulanmamalıdır.
Ekim zamanı:
Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından
ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için
toprak ısısının 12oC olması gereklidir.
İkinci üründe sıcaklık ekimi engelleyici
değildir. Yüksek toprak sıcaklıklarında
(18-20oC) tohumların çimlenme ve çıkışı
daha hızlı olur. Bölgelerimizin iklim durumu dikkate alındığında mısır ana ürün
ekim zamanları Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Nisan ayı başında, Marmara, Orta Anadolu ve Karadeniz
Bölgelerinde Nisan sonu, Doğu Anadolu
Bölgesinde Mayıs ayıdır. O yılın iklim durumu da ekim zamanını belirlemede kuşkusuz önemlidir. Mısır ekimi, gerek ana
üründe ve gerekse ikinci üründe olabildiğince erken yapılmalıdır. Erken ekimler,
mısır bitkisinin Kış ve İlkbahar yağışlarından daha iyi yararlanmasını sağlar. İkinci
ürün ekimi 15 Temmuz’ a kadar tamamlanmalıdır.
Sorunlar ve çözüm yolları
Bölgede silajlık mısırlar genelde 1020 Eylül tarihlerinde hasat edilmektedir.
Çünkü silaj mısır yetiştiriciliğinde tanenin
fizyolojik olumu tamamlaması beklenmemektedir. Fakat tanelik mısır yetiştiriciliğinde bitkilerin kesinlikle ilk donlardan
önce fizyolojik oluma ulaşmaları gerekmektedir. Bölgede düşük Mayıs-Haziran
ayı sıcaklığı, kış yağışlarının düşüklüğü
nedeniyle toprakta yetersiz su rezervi, ilkbahar yağışlarının yetersizliği, Eylül ayında erken gelen donlar sıkça karşılaşılan
iklim kaynaklı sorunlar olarak ifade edilebilir. Bu sorunlar birleştiğinde ise; yetersiz
17
ve hasat sonu ödemek üzere, bankalardan kredi çekmek zorunda kalmışlardır.
Üretici, bankalara olan borcunu kapatmak için; serbest piyasa koşullarında, hiçbir müdahale olmadan spekülatif
hareketlerin de etkisiyle oluşan fiyattan,
ürününü satmak zorunda bırakılmaktadır.
Piyasada regüle görevini üstlenmesi
gereken ve çiftçimizin “Kara Gün Dostu”
olarak bildiği Toprak Mahsulleri Ofisi alım
fiyatlarını geç açıklamakta, müdahale işlevini yerine getirememektedir.
Hemen her yıl yaşanan bu sorunların
giderilmesi bakımından; Ürün İhtisas Borsalarının işlevi ve önemi hususunda, yayım faaliyetlerinde bulunularak üreticilerin
bilinçlendirilmesi ve borsada yapacağı
vadeli işlem sonucu zarar görmemesi
sağlanmalıdır.
çıkış, don
zararı,
çiçeklenmede
gecikme,
koçan ucunun boş
kalması, hasadın
gecikmesi ve yüksek
tane nemi, kurutma
maliyetinden kaçan üreticilerin hasadı Kış aylarına
bırakması ve zaman zaman
tipi şeklinde yağan kar yağışlarının bitkilerde yatma, kırılma,
koçan düşmesi gibi ek sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların
çözümü için; emniyetli olgunlaşmayı
garantileme açısından uygun olum grubundan çeşitlerin seçimi, erken ya da geç
ekimlerden kaçınılması, ekim döneminde
toprakta tav yetersiz ise yeterli çıkış için
sulama sonrası ekim, tane nemi % 20
civarına düştüğünde ise kurutma yoluna
gidilerek hasadın Kış aylarına bırakılmaması önerilebilir.
Ülkemizde mısır üretiminde istenilen
seviyeye ulaşılabilmesi için kaliteli tohum
kullanılmalı ve gübre kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Mısırın sulamalı tarım olarak
üretimi yapıldığı bölgelerde sulama sorununun halledilmesi gerekir.
Ülkemizde mısır üretiminin istenen
seviyeye gelememesinin önündeki en
büyük engel girdi maliyetlerinin yüksek ve piyasa fiyatının da düşük olmasıdır. Düşük kar ve zarar etme endişesi
Türkiye’de mısır üretiminin artmasını büyük ölçüde engellemektedir. Ayrıca mısır
işleme sanayisinin yeterince oluşmaması, her bölgede kurutma tesislerinin
olmaması ve tesis işletme maliyetlerinin
de yüksek olması mısır tarımının gelişmesinde önemli bir engel olarak görülmektedir.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
18
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
Bekir Şinasi Özdemir
TZOB Yönetim Kurulu Üyesi
ORGANİK SEBZECİLİK
Dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte
gıda maddelerine duyulan ihtiyaç da yoğun
bir şekilde artmıştır. Gıda maddelerine olan
talebin karşılanabilmesi amacıyla; birim
alandan daha fazla ürün elde edebilmek
için tarımsal alanda kimyasal girdilerin kullanıldığı konvansiyonel üretime geçilmiştir.
Konvansiyonel üretimde kimyasal mücadele yapılması, kimyevi gübrelerin bilinçsiz ve
aşırı kullanılması sonucunda ekolojik dengede bozulmalar meydana gelmiş, çevre
ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler
ortaya çıkmaya başlamıştır.
Konvansiyonel üretimde yaşanan bu
gibi sorunlar nedeniyle özellikle gelir ve
eğitim seviyesi yüksek olan gelişmiş ülkelerin, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığına zarar vermeyen bir üretim modeli
arayışı neticesinde kimyasal maddelerin
kullanılmadığı, kontrollü bir üretimi öngören “organik tarımsal üretim” faaliyeti
ortaya çıkmıştır. Bu üretim sisteminde her
aşama kontrol altında olup, elde edilen
ürün de sertifikalandırılmaktadır.
Dünyada 1980’li yıllardan itibaren ticari boyut kazanan organik tarım, günümüze kadar hızlı bir gelişim göstermiştir.
Başlangıçta sözleşmeli yetiştiricilik şeklinde Ege Bölgesi’nde yoğunlaşan üretim,
daha sonra ülke genelinde yaygınlaşmıştır. İlk etapta oldukça küçük alanlarda
ve çok az sayıdaki işletmede sürdürülen
organik tarımsal üretim faaliyeti giderek
gelişme göstermiştir.
Ülkemizde yıllar itibariyle organik tarımın gelişimine baktığımızda, 1996 yılında
6 bin 790 hektar olan organik tarım alanları, 2011 yılına gelindiğinde 424 bin 117
hektara ulaşmıştır. Organik tarım alanlarının toplam tarımsal üretim alanı içindeki
payı, 2011 yılına gelindiğinde yüzde 2,4
olmuştur.
Üreticilerin organik tarıma yönlendirilmesi, bu üretim dalının benimsenmesi ve
organik tarımın bu noktaya gelmesinde verilen üreticilere, 2013 yılı için dekar başına
50 lira ödeme yapılacağı kararlaştırılmıştır.
Genelde organik tarım özelde organik
sebzeciliğin yaygınlaştırılması açısından
verilen desteklerin yanı sıra, tüketici bilincinin artırılması suretiyle talebin artırılması,
üreticilerimizin ürettiği ürünlerin pazar bulması açısından ayrıca önem taşımaktadır.
İnsan sağlığının önemi ve çevre bilincinin giderek arttığı günümüzde, gerek
güvenli gıda tüketimi, gerekse diğer canlılara zarar vermeyen, daha kontrollü bir
üretimi öngören organik tarımsal üretim
faaliyetleri tüm ülke nüfusunu besleyecek
düzeyde değildir. Bu nedenledir ki, konvansiyonel tarımsal üretimin devam etme
zorunluluğu bulunmaktadır. Konvansiyonel üretim ile organik üretim birbirlerine
karşı olmayıp, farklı üretim tekniklerinin
uygulandığı üretim şekilleridir.
Dünyada çevre koruma, hayvan ve
bitki sağlığına dönük kırsal kalkınma politikaları ile gıda güvenliğini sağlamaya yönelik yaklaşımların öne çıktığı bir dönemde, organik tarım ülkemiz için bir avantaj
olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsanların organik tarımsal üretime
başlamasında etkili olan faktörler dikkate
alındığında, gerek ülkemizin sahip olduğu
bu avantajı değerlendirmek, gerekse gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya
bırakmak amacıyla çevre ve insan sağlığına dost tarım uygulamaları hususunda
gerekli tedbirleri almak ve organik tarımsal üretimi yaygınlaştırmak öncelikli hedefimiz olmalıdır.
Hasat Makineleri Çalıştayı
Hasat makineleri ile ürün hasadında karşılaşılan sorunlar
ve bu sorunların çözüm yolları ele alındı
Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü
tarafından düzenlenen “Kendi Yürür Hasat Makineleri ile Ürün Hasadı, Sorunlar
ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” 18 ve 19
Nisan’da Isparta’da yapıldı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin
(TZOB) de katıldığı toplantıda, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, biçerdöver operatörü birlik temsilcileri, üniversitelerin çeşitli bölümlerinden hasat
konusunda çalışmalar yapan akademisyenler ve ülkemizde hasat makinesi ithal
eden ve satışını yapan firmaların temsilcileri yer aldı. Çalıştaya Birliğimizi temsilen
Teknik Müşavir Ebru Kuzu, Isparta Ziraat
Odası Başkanı Bayram Kutlu ve Korkuteli
Ziraat Odası Başkanı Musa Fikri Büyükçetin katıldı.
Çalıştayda, kendi yürür hasat makineleri ile ürün hasadında karşılaşılan sorunlar ve bu sorunların çözüm yolları ele
alındı.
Biçerdöverle hasatta yaşanan
sorunlar ve çözüm önerileri
Biçerdöverler, hasat ve harman işini
beraber yapan kombina makineler olup,
her çeşit daneli ürünü değişik ürün ve
tarla şartlarında hasat ve harman edebilir
özelliktedir.
Pahalı bir tarım makinesi olan biçerdöverlerin hububat hasat döneminin uzun
olması, biçerdöverlerin bölgeler arasında nakline ve dolayısıyla uzun süre kullanılmasına yol açmaktadır. Ülkemizde
biçerdöver faaliyetlerinin Mayıs ayından
Ağustos sonuna kadar devam etmesi, biçerdöver müteahhitliğini hareketli ve kazançlı bir duruma getirmektedir. TÜİK verilerine bakıldığında 2000 yılında 12.578
adet olan biçerdöver sayısı 2011 yılında
14.313 adede ulaşmıştır.
Ülkemizdeki biçerdöver parkının yenilenmesi gerekirken, eski ve çok yaşlı
biçerdöverlerin yurda getirilmesi büyük
sakıncalar yaratmaktadır. Halihazırda
yürürlükteki uygulamaya göre biçerdöverler ve pamuk hasat makinelerinde 7
yaşa kadar (7 yaş dahil) ithalata izin verilmektedir.
Tarlanın verimi ve arazinin durumu biçerdöver ayarlarının uygun yapılması ve
biçerdöverin uygun çalışma hızında gitmesi gibi koşullar sağlandığında sıfıra en
yakın dane kaybına ulaşılacaktır. Ancak
birtakım olumsuz şartlar nedeniyle hasat
sırasında dane kayıplarına sebebiyet verilmektedir.
Biçerdöverle hasatta dane kaybının
nedenleri kısaca,
1. Zamansız hasat (hasat olgunluğu
devresi harici hasat),
2. Biçerdöver kullanıcılarının “operatör
yetiştirme kursu”na katılmamaları nedeniyle teknik bilgilerden mahrum oluşu,
3. Kurs görmüş dahi olsa kar amacı
ile biçerdöverlerin yüksek hızda çalıştırılması,
4. Biçerdövere hububat durumuna
göre her tarla için yeniden ayar yapmaması,
5. Tarlanın tesviyesiz olması,
6. Çiftçinin biçerdöver hakkındaki teknik bilgileri ve dane kayıp ölçüm yöntemini bilmemesi, şeklinde sıralanabilir.
Biçerdöverle hasatta meydana gelecek ürün kayıplarının önlenmesinde en
büyük görev ürünü bin bir zorlukla üreten
çiftçilerimize düşmektedir. Alın teriyle üret-
tikleri ürünlerin alınacak basit önlemlerle
kaybedilmesinin önüne geçmelidirler.
Hasat makinelerinde ömür faktörü
Tarım makineleri belirli bir dönem
sonucunda yenilenmesi gereken makinelerdir. Özellikle traktör, biçerdöver,
pamuk hasat makinesi gibi karmaşık
makinelerde kullanım ömürleri, yaştan
ziyade çalışma saati ile belirlenmektedir.
Örneğin, pamuk hasat makinesi işlevsel
özellikleri itibariyle 2–3 bin fan saati kullanımı sonunda yenilenmesi gereken
bir makinedir. Aksi halde bakım onarım
giderleri katlanarak artar, ayar tutmakta
zorlanır ve arıza olasılıkları yükselir.
Eski teknoloji ürünü ve çok eskimiş
durumda olan makinelerin çalışır durumda olması zorlaşmış, bakım onarım
maliyetleri ve diğer işletme giderleri artmış durumdadır. Ayrıca aşırı yakıt tüketimleri ve yanmadaki verimsizliklerine
bağlı olarak egzoz emisyon değerleri
yükselmiş, artan arıza sıkıntılar nedeniyle zaman ve iş kayıpları artmış durumdadır.
Çiftçilerimizce de bilinen bu olumsuzluklara karşın bu makinelerin hala
hurdaya çıkarılmamalarının nedeni, ülkemiz tarım sektöründeki işletme yapısının küçük olması ve elde edilen gelirin
düşük olmasıdır. Bu nedenle mekanik ve
ekonomik ömrünü fazlasıyla doldurmuş
olan, belli yaşın üzerindeki makinelerin
bir plan dahilinde uygulamaya konacak
teşvik programıyla hurdaya ayrılarak
mevcut parkın yeni teknoloji ürünler ile
yenilenmesi gerekmektedir. Bu durum
ülkemiz tarım, sanayi ve ekonomisine
pek çok kazanç sağlayacaktır.
Kaynak
TZOB Zirai ve İktisadi Raporu, 2007–2010.
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013
19
Niğde Ziraat Odası
MEDAŞ
SORUNLARI ENERJİ BAKANLIĞI
MÜSTEŞARINA İLETİLDİ
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, geçen
yıl 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde
imzalanan
protokol
çerçevesinde,
Diyarbakır’da kadın çiftçilere yönelik eğitim çalışması yapıldı.
10-11-12-15 Nisan 2013 tarihlerinde
gerçekleştirilen eğitim çalışmasına 102
kadın çiftçi katıldı. Eğitim toplantılarında,
“İklim değişikliği ve kadın, Kooperatifçilik
ve kadın, Girişimcilik, Liderlik ve Kadın,
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın haklarımız, Sosyal güvenlik” konularının yanı
sıra “Organik ve iyi tarım uygulamaları,
meyvecilikte ve bağcılıkta budama teknikleri, bahçe bitkileri, toprak analizinin
önemi, sağım teknikleri, ahır hijyeni ve
hayvanların bakımı, sulama sistemleri ve
su kullanımının önemi, gıda muhafaza
yöntemleri” ele alındı.
GAZİANTEP’TE KADIN
ÇİFTÇİ EĞİTİMİ
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı,
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, 14 Mayıs 2012 Dünya Çiftçiler Gününde Kadın
Çiftçilerin Eğitimi konusunda imzalamış
olduğumuz protokol çerçevesinde Gaziantep ve ilçelerinde eğitim çalışmaları
yapıldı. 1-26 Nisan 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmalara 38 kadın
çiftçi katıldı. Eğitim konuları; “İklim değişikliği ve kadın, Kooperatifçilik ve kadın,
Girişimcilik, Liderlik ve Kadın, Toplumsal
cinsiyet eşitliği ve kadın haklarımız, Sosyal güvenlik” başlıkları altında işlendi.
MACAR HEYETİNDEN ZİYARET
Sultanhisar ve Nazilli’deki tarımsal çalışmaları yerinde inceleyen ve iş bağlantılarını artırmayı düşünen heyet, hem üretim alanlarını hem de tarımsal iş yerlerini
gezdi. Sultanhisar’daki incir işletmeleri,
topraksız seralar, zeytinyağ fabrikaları,
çilek seraları ve tarım işletmeleri ile tarım
üretim sahalarında inceleme yapılan ziyarette, konuk Macar tarım heyetine ayrıntılı
bilgi verildi.
Sultanhisar Ziraat Odası Başkanı Bilal
Tarhan, “2 yıldır karşılıklı olarak sürdürülen
görüşmelerde Macaristan’ın bölgemize
ilgisi gittikçe artmaktadır. Bu ziyaretlerinde sadece tarımsal alanlarımızı değil tarımsal sanayimiz hakkında da bilgi sahibi
oldular” dedi.
Sultanhisar ilçesindeki çilek seralarını
ve çilek işletmelerini gezen heyetin çilek
üretimiyle ilgili ayrıntılı bilgiler edindiklerini
vurgulayan Tarhan şunları kaydetti:
“Ekolojik sisteme sahip 2 fazlı zeytinyağ fabrikaları ve zeytin işletmeleri ,
topraksız tarım seraları ziyaret progra-
Sultanhisar Ziraat Odası
Macaristan Tarım Müsteşarı ve Mako
Belediye Başkanı ile iş adamlarından oluşan Kırsal (Zirai) Kalkınma Grubu, Sultanhisarve Nazilli Ziraat Odalarının davetlisi
olarak 19 – 24 Nisan tarihleri arasına ziyarette bulundu.
mımız dahilindedir. Aydın Ziraat Odaları olarak Aydın tarımı,
işletmeleri ve tesisleri ile tarımda ne kadar ileri olduğumuzu
gösterdik. Bütün yetiştirdiği
ürünler ihracat kalitesinde olan
ilimizde , üreticilerimizin büyük
çoğunluğunun iyi tarım ve organik tarım programında olduğunu belirttik. Macaristan tarım
heyeti Sultanhisar ve Nazilli
Ziraat Odalarının davetlisi olarak gelmesine rağmen Aydın
Ziraat Odalarının dayanışması
sayesinde Aydın, Yenipazar ve
Didim Ziraat Odalarımız da heyete destekde bulundular. Macaristan tarım heyetine yöresel ürünlerimizden hediyeler
verildi. İlişkilerin ticari boyuta geçmesi
ve karşılıklı ticaretin arttırılması için çaba
gösterileceğini söylendi. Yenipazar Ziraat Odası Başkanı Süleyman Kozbek,
konukları evinde ağırlayarak Aydın’ın yöresel yemeklerinden ikram ettiği ziyaret
programında, Didim Ziraat Odası başkanı Bahattin Gökdemir’in organik zeytinyağ hediyesi ile Aydın Ziraat Odalarımız
dayanışmasını göstermiş oldu.”
Tarhan, Ziraat Odalarının sadece çiftçilerimizin ürünüyle ilgilenmediğini, kurum
kimliğiyle tarımsal ürünlerimizi tanıtan bir
turizm elçisi görevini de başarıyla yerine
getirdiğini kaydetti.
Konuk Macar Tarım Heyetinde Roland
Horvath (Belediye Başkanı) , Ferenc Takacs (Müsteşar), Laszlo Gacs (İş adamı),
Szilvia Virag Nagyne (Mako Ziraat Odası
Başkanı), Zsuzsanna Erzsebet Bertok (İş
adamı), Istvan Lengyel (İş adamı) ve Eva
Rozsnyai (Avrupa Birliği Mako Eyalet Fon
Yönetimi Müdürü) yer aldı.
16 Nisan 2013 Salı Günü Odamız
toplantı salonunda MEDAŞ tarımsal sulama aboneleri ile ilgili toplantı yapılarak
MEDAŞ’ın borcu Olmayan Abonelere bile
elektrik enerjisi vermeyeceği tartışılmış ve
konu ile ilgili komisyon kurulmuştu. Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Veli
Kenar ile birlikte komisyon üyelerinden
Edikli Belediye Başkanı Sayın Ahmet Musalli, Çayırlı Belediye Başkanı Devlet Kılıç,
Yeşilgölcük Belediye Başkanı Sayın Salih
Ertul, Alay Belediye Sayın Başkanı Şenol
Soylu 22 Nisan Pazartesi günü Ankara’ya
giderek Enerji Bakanlığı Müsteşarı Sayın
Metin Kilci ile MEDAŞ tarımsal sulama
abonelerinin sorunlarını görüşmek üzere
bir toplantıya katıldılar.
Yapılan toplantıda MEDAŞ tarımsal sulama aboneleri ile ilgili odamızca hazırlanan bir raporla başlıca sorunlar anlatıldı.
Şöyle ki:
-Çiftçilerimizin jeneratör verilmesine
sıcak bakmadıkları anlaşılmıştır. Üreticilerimiz kendilerinden doğacak arızayı dahi
yaptıracak veya onaracak maddi güçlerinin kalmadığı, arazideki tel, trafo, trafo
yağı gibi ekipmanların çalındığı, hasar
gördüğü veya kullanılamayacak vaziyete
geldiği bilindiği halde verilecek jeneratörü ise nasıl güvenli bir şekilde muhafaza
edecekleri endişesi içindedirler. Jeneratörlerin yerine borcu az olan elektrik hatlarında örneğin hattaki 15 aboneden 3
borçlu 12 si ödemiş ise borçlu abonelerin
hattı kesilerek veya iptal edilerek devreden çıkartılırsa kalan abonelere enerji verilmesi daha uygun olacağı düşünülmektedir.
-MEDAŞ’a borcu alan abonelerden iyi
niyetli ve borçlarını ödeme gayreti içinde
bulunan çiftçilerimiz vardır. Ancak borcun
aslı ile uygulanan faiz, ceza veya buna
benzer uygulamalar ile borcun olağanüstü yükseldiği bilinmektedir. Kısa sürede
olsa (bir Ay) yapılandırma yapılırsa faiz
indirimi, tahakkuk eden ceza affı gelirse
veya taksitlendirme olanağı sunulursa
en az % 30 abone borcunu ödeyecektir.
Borçtan dolayı iptal olmuş sözleşmelerin
ise tekrar kazanılmış olacağı ve yeni sözleşme için ek bir külfetten de kurtulacağı
bilinmelidir.
-Enerji çözümü aşamasında verilecek
olan jeneratör için imzalanan protokolün
esnetilmesi halinde çiftçilerimizin daha
sıcak bakacaklardır. Protokol aşamasında sulanacak tarım arazilerinin ne kadar
olacağı nasıl tespit edilecek, yani Çiftçinin
güncel Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne göre
mi, yoksa zimmet esnasında ve kurulum
aşamasında çiftçinin direkt beyanına
göre mi hareket edileceği karmaşası içerisindedir. Netlik kazanırsa çiftçinin yararına olacağı da bilinmelidir.
-Elektrik enerjisi veya jeneratörü hiç
verilemeyecek borçsuz aboneler için
hasar tespiti yapılacak ve tazminat ödenecektir. Bu hasar tespitinde yine güncel Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne göre mi
yoksa çiftçinin kurumunuza beyan ettiği
araziye göre mi yapılacağı da netlik kazanmalıdır. Çiftçilerimiz Kurumunuzdan
gelen bu bilgiye göre üretimini ve ekimini
ayarlayacaktır.
Enerji Bakanlığı Müsteşarı Sayın Metin Kilci’yla yapılan görüşmede sorunların
giderilmesindeki sürecin önemi de göze
alınarak bir an önce tarımsal sulamanın
önündeki engellerin aşılması gerektiği,
aksi takdirde çiftçilerimizin maddi manevi
anlamda büyük kayıp yaşayacakları vurgulandı. Komisyon üyelerimiz 26 Nisan
2013 Cuma günü aynı konuyu MEDAŞ
A.Ş. Genel Müdürü Sayın Muhittin Murat
ile görüşmek üzere Medaş Konya Bölge
Müdürlüğüne ziyarette bulunacaklardır.
YERLİ KİRAZ RAFLARDA
Kuzey yarım Kürede yetişen ilk kirazın
merkezi olan İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde, üreticiler hasat hazırlıklarına başladı.
Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent
Oray, erkenci kirazların iki, üç hafta içerisinde raflarda yerini alacağını söyledi.
Kuzey yarım kürede ilk kirazın yetiştiği
Kemalpaşa’da üreticiler hasat hazırlıklarına
başladı. Bu yılki rekolte ile ilgili bilgi veren
Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent
Oray, geçtiğimiz ay içinde yaşanan don
olayının bazı bölgelerde kiraza zarar verdiğini söyledi. Oray, “İki hafta önce yaşanan
don olayı sebebi ile bazı bölgelerimizde
ürünlerimiz zarar gördü. İlçe tarım müdürlüğümüze bağlı ekipler bölgede hasar tespit
çalışmalarını yürütüyorlar. Bu tespitini ardından 2013 yılının ürün rekoltesi netleşecek.
Şu an itibari ile tahmini olarak bu yılki rekoltenin 60 bin ton civarında olmasını bekliyoruz. Taleplerini şu an için ne olacağı belli değil. Aldığımız duyumlara göre, dış piyasada
taleplerin az olacağı yönünde. Bu durum
fiyatları aşağıya çekecektir” dedi.
İthal Kirazın Kilosu 650 TL
Geçtiğimiz günlerde bazı görsel ve
yazılı basında çıkan ve kilosu
650 TL’yi bulan kirazın, ithal
bir ürün olduğunu belirten
Oray, Kemalpaşa’da bu yıl
çıkacak erkenci kirazın kilosunun 20-30 TL arasında
olacağını tahmin ettiklerini
belirtti. Oray, “Bu rakam yurt
dışından getirilen ithal kirazın
rakamı. Bu haberin ardından,
bölgemizde erkenci kirazın
çıktığı, üreticinin kirazını silahla koruduğu yönünde haberleri okuduk. Bu haberler
gerçeği yansıtmamakta. Bölgemizde henüz erkenci kiraz
diye tabir ettiğimiz ürün hasatı yapılmadı.
Bu tarz haberler maalesef kiraz üreticimizi
ileriki dönemlerde zor durumda bırakıyor.
Bu rakamın onda biri bile üreticinin cebine
girse, bugün kiraz üreticisi bayram eder.
Bizim tahminimiz bölgemizde turfanda ilk
çıkacak olan kirazın fiyatının 20-30 TL olacağı yönünde. Temennimiz, yurt dışı piyasasının talebinin çok olması yönüde. Şayet
bu olmaz ise, basında yer aldığı gibi kirazı
650 TL fiyatı ile sadece raflarda görmekle
yetiniriz” dedi.
Kemalpaşa Ziraat Odası
DİYABAKIRLI KADIN
ÇİFTÇİLERE EĞİTİM
TZOB
Ziraat
ODALARI
Türk Çiftçisinin Sesi
Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir
Yıl: 5
NİSAN 2013
Sayı:52
Yönetim Yeri
GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA
Tel: 312 231 63 00 (Pbx)
Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77
www.tzob.org.tr

Benzer belgeler