Nisan - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Transkript
Nisan - Türkiye Ziraat Odaları Birliği
Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Aylık Yayını TARIMDA TÜRK-ÇİN İŞBİRLİĞİ Bayraktar, Çin’in, 75 milyar dolarlık tarım ürünleri ithalatı yaptığını, Türkiye’nin 74 milyon dolarlık ihracatla bu ülkenin ithalatından binde 1 bile pay alamadığını belirterek, “Bu zabıt özellikle süt ve süt ürünleri ile yaş meyve ve sebze, tavuk eti ve tavuk ayağı, Antep fıstığı ihracatının yolunu açacak” dedi. >>Sayfa 4 Yıl: 5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 www.tzob.org.tr TARIM DOĞAL RİSKLERDEN EN ÇOK ETKİLENEN SEKTÖR Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal üretimde çiftçileri mağdur eden kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin henüz uygulamada olmadığını bildirerek, “Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin kapsama alınmasını istiyoruz” dedi. >>Sayfa 2 Bayraktar: Gelecek on yılda, sigortalanan alan oranı ve hayvan sayısını artırmak hepimizin görevidir. Sigortalama oranını hep birlikte artırmamız gerekiyor ALAN BAZLI DESTEK İÇİN ÇKS UYARISI ÇAVDARHİSAR'A YENİ HİZMET BİNASI TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR KÜTAHYA'DA... Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındık üreticilerinin, 2012 yılı ürünü alan bazlı gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai saati bitimine kadar başvuru yapmaları gerektiğini bildirdi. >>Sayfa 9 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi Ziraat Odası’nın yeni hizmet binasını hizmete açtı. >>Sayfa 5 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya Ziraat Odası yeni hizmet binasının açılışını yaptı. >>Sayfa 4 SÜTE VERİLEN FİYAT, HAYVANCILIK DESTEKLERİNİ YOK EDİYOR ÇİFTÇİ BORCUNA SADIK Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin 2012 yılında kullandığı 32,6 milyar liralık tarım ve balıkçılık kredisinden, sadece yüzde 3,1’i geri dönmediğini bildirerek, “Son derece düşük olan bu oran, sıkıntılarına rağmen çiftçimizin borcuna sadık kaldığını gösteriyor” dedi. >>Sayfa 13 AYIN KONUSU MISIR SEKTÖRÜ BİR ATA YADİGARI TİGEM Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı bir kararla sütte maliyet belirleme çalışması yapıldığını, üreticilerin de konseyde belirlenen süt maliyeti olan 117 kuruşu uygun bulduğunu bildirerek, “Bunun üzerine sanayicinin çiğ sütte önerdiği fiyat, ‘maliyetinizi biliyoruz ama biz kazanacağımız paraya bakarız’ itirafıdır” dedi. >>Sayfa 7 BAYRAKTAR, “SÜT İHRACATI”NI DEĞERLENDİRDİ… ■ ÜLKEMİZDE MISIR>>Sayfa 14 ■DÜNYA VE TÜRKİYE MISIR PİYASASI >>Sayfa 14 ■ MISIR >>Sayfa 15 ■ EKİM ALANLARI VE ÜRETİM >>Sayfa 16 ■ AYDIN İLİNDE MISIR ÜRETİMİ VE ÜRETİMDE YAŞANAN SORUNLAR >>Sayfa 17 ■ MISIR TARIMININ ÖNEMİ >>Sayfa 17 Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan geçmişi, aralarında “dünyanın en büyüğü” unvanını taşıyan Ceylanpınar’ın da bulunduğu 18 tarım işletmesi… Genellikle kısa adı TİGEM ile bilinen TARIM İŞLETME- LERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ… >>Sayfa 6 Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine süt ihracatına başlanmasını ve konuyla ilgili mevzuatın yürürlüğe girmesini değerlendirdi; “Bu karar, süt sektörümüzün AB pazarında rekabet etmesi, bu sayede gelişerek dünya pazarlarında güçlü ve önemli bir aktör olması için atılmış önemli bir adımdır” dedi. >>Sayfa 8 Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 2 sektörlerde çalışan milyonlarca kişi de tarımdan ekmek yiyor. 75,6 milyon nüfusu, 32 milyon turisti doyuruyor. [SESLENİŞ] Ziraat Odalarımızın değerli mensupları, sevgili çiftçi dostlarım, Nisan ayı, birçok bölgemizde ekimleri de tamamlayacağımız ay. Sözlerime başlarken, Allah’tan Nisan yağmurları gibi bereketli ürünler ve bol kazançlar niyaz ediyorum. Sevgili dostlarım, Her zaman ve hiç bıkmadan vurguluyoruz ki, tarım sektörümüz ülkemizde milli ekonomimize çok önemli katkılar sağlıyor. Bu katkı cari fiyatlarla yüzde 8’e, sabit fiyatlarla yüzde 9,4’e ulaşıyor. Çalışanların dörtte biri tarımda istihdam ediliyor. 6 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlıyor. Sektör gıdayla birlikte yıllık bazda 15,5 milyar dolar ihracat yapıyor. 4,6 milyar dolar dış ticaret fazlası veriyor. Ulaştırmadan gıda sanayine, bankacılıktan sigortacılığa pek çok sektöre büyük oranda katkıda bulunuyor. Bu Bütün olumsuzluklara rağmen ülkemizde stratejik önemi her geçen gün artan tarım, diğer sektörlerdeki büyümeye karşın lokomotif sektör özelliğini koruyor. Sahip olduğumuz doğal zenginlikler ve iklime bağlı olarak oluşan bölgeler çok çeşitli tarım ürünlerinin yetişmesine imkân tanıyor, dolayısıyla insanımızın büyük bir bölümü için önemli bir gelir kaynağı olma özelliğini halen sürdürüyor. Ancak sektörümüz için yapılması gereken; el ele verilerek üretimin artırılabilmesi için gereken çalışmalar ile çözüm bekleyen sorunlarımız da ortada bulunuyor. Bütün bunların yanı sıra kırsalda kalkınma, mutlaka sağlanması gereken en önemli konu başlıklarımızdan biri olmaya devam ediyor. Çeşitli projelerin yanı sıra tarım sektörünün gençlerimiz için düzenli gelir elde edilen bir meslek haline dönüştürülmesi de fevkalade önem taşıyor. Değerli arkadaşlarım, Girdi maliyetlerinin yüksekliği, çiftçilerimizin önünde, diğer ülkelerle rekabet açısından çok büyük bir engeldir. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz tarımda dünyanın en pahalı mazotunu kullanan ülkeler arasındadır. Bu sebeple mazottaki fiyat artışlarına ürün fiyatları yetişememektedir. Her ne kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık TARIM DOĞAL RİSKLERDEN EN ÇOK ETKİLENEN SEKTÖR Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Bakanlığımız tarımsal destekler kapsamında mazot, gübre ve toprak analizi desteğinde bulunuyorsa da verilen destekler artırılmalıdır. Tarım sektörünün dünya ile rekabet edebilmesi için üretim maliyetlerinin düşürülmesi gerekmektedir. Tarımda, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, temel girdiler üzerindeki vergi yükünün kaldırılması çiftçimizin olduğu kadar, ülkemizin de büyük menfaatine olacaktır. Değerli dostlarım, Bugüne kadar yaptığımız ve dile getirdiğimiz hep şu oldu: Bir yandan sektörümüzün sorunlarına ilişkin taleplerimizi dile getirirken, bir yandan da sorunlarımızın çözümü noktasında gerçekleştirilen çalışmaları da görmezden gelmedik. Tersine bu çalışmaların her zaman yanında olduk, açık desteğimizi verdik ve teşekkürlerimizi dile getirdik. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen destekleme bütçesinin artırılmasını da çok olumlu karşılıyoruz. Ancak, 2010, 2011 ve 2012 yıllarını kapsayan 3 yıllık döneme baktığımızda mazot fiyatlarının yüzde 39, gübre fiyatlarının çeşitlerine göre yüzde 52 ile yüzde 98 arasında arttığını; bu dönemde hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında desteğin mazotta yüzde 32, gübrede yüzde 29 yükseldiğini görüyoruz. Bu rakamlar ışığında mazot ve gübrede desteklerin bir miktar daha artırılmasını talep ediyoruz. Değerli üyelerimiz, kıymetli çiftçi dostlarım, Şu gerçeğin altını bir kez daha çizmekte yarar görüyoruz: Yapısal sorunların getirdiği büyük yük, çiftçimiz üzerinde önemli bir maliyet oluşturuyor. Destekler verilmediği takdirde, bu sorunların yol açtığı maliyetlerle sürdürülebilir üretim yapmak mümkün değildir. Bundan dolayı desteklerin artırılarak devam etmesi sektörümüz açısından hayati önem taşıyor. Kıymetli arkadaşlarım, Ay içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Sayın Mehdi Eker ile Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığımız ziyaret, özellikle ihracat kanallarımız açısından, hele Çin gibi çok büyük bir pazar dikkate alındığında fevkalade önemli bir ziyaret oldu. Bu çerçevede, muhataplarımıza, özellikle çiftçi eğitimi başta olmak üzere, TZOB ile Çin Gıda ve Yerli Ürünler Odası’nın işbirliği yapabileceğini ve bu işbirliğinin her iki ülke çiftçileri açısından da yararlı olabileceğini belirttik. Muhtemel işbirliği alanlarını içeren niyet mektubu taslağını da kendilerine ilettik. Önümüzdeki ay Dünya Çiftçiler Günü’nü kutlayacağız. Bu vesileyle bütün çiftçilerimizin 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü şimdiden kutluyor, ürünlerinizde bolluk, kazançlarınızda bereket, işlerinizde başarılar diliyorum. Bayraktar: Gelecek on yılda, sigortalanan alan oranı ve hayvan sayısını artırmak hepimizin görevidir. Sigortalama oranını hep birlikte artırmamız gerekiyor alışkanlıklarının değişmesinin, gıdaya olan talebi artırdığını bildiren Bayraktar, son yıllarda artan biyoenerji üretiminin de tarımsal ürünlere olan talebi daha da yükselttiğini vurguladı. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak kuraklık, aşırı yağış, sel, hortum, don, dolu gibi tabii afetlerin daha sık yaşanmasının, çevre kirliliği, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı gibi nedenlerin, tarımsal üretimi olumsuz etkilediğini ve üretim artışını gittikçe zorlaştırdığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımsal üretimde çiftçileri mağdur eden kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin henüz uygulamada olmadığını bildirerek, “Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin kapsama alınmasını istiyoruz” dedi. İmtiyaz Sahibi TZOB Adına M. Nuri Şeyda Sorman Genel Yayın Müdürü Bekir Şinasi Özdemir Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ebru Mine Esen Ankara Rixos Oteli’nde düzenlenen, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehri Eker, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, milletvekilleri, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Recep Koçak, Tarım Sigortaları Havuzu Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Kadak ile Ziraat Odası başkanları, üreticiler, STK temsilcileri ve eksperlerin katıldığı “Tarım Sigortalarının Gelecek 10 Yılı” konulu çalıştay yapıldı. Yayın Kurulu M. Hikmet Yavuzyiğit Metin Türkyılmaz Ömer Kaya Salim Altay Hasan Hüseyin Coşkun Prof. Dr. Mevhibe Albayrak Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu Prof. Dr. Erdoğan Güneş Dr. Özden Hiçbirol TZOB Genel Başkanı Bayraktar, 3 gün süren çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’de önemli bir istihdam alanı olan ve nüfusun dörtte birinin geçimini sağladığı tarımın; diğer sektörleri de büyük ölçüde etkileyen, sosyal ve ekonomik bakımdan en önemli sektörlerin başında geldiğini belirtti. Dünyada nüfusun artması, bazı ülkelerde gelir düzeyindeki yükseliş ve buna bağlı olarak beslenme “Bundan dolayı tarımsal üretimin sürdürülebilir olması ve artırılması daha da önemli hale gelmiştir. Tarım ürünleri spekülasyona açık bir emtia haline dönüşmüştür. Dünya gıda fiyatları, küresel etkiler, fiyat manipülasyonları, iklim değişikliği ve talep artışları nedeniyle son dönemde rekor yükselişler göstermekte; dünyada yaşanan gelişmeler ülkemizi de etkilemektedir.” Tarım, doğal risklerden en çok etkilenen sektör Tarımsal üretimde verimliliği ve kaliteyi artırabilmek için ne kadar yoğun ve son tek- Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yapım Ajansı Basım Tarihi 24.06.2013 Yönetim Yeri Türkiye Ziraat Odaları Birliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 e-mail:[email protected] Kurumsal Yayıncılık | Pazarlama İletişimi 312 447 48 25 Dağıtım PTT Kargo Baskı MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri Ağaç İşleri Sanayi Sitesi 1357. Sokak No: 41 Ostim / ANKARA Tel: 312 354 54 57 Ziraat Odaları aylık yayını basın ahlak kurallarına uymayı taahhüt eder. Yayımlanan yazıların sorumlulukları sahiplerine ait olup, Birliğimiz görüşlerini yansıtmamaktadır. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmek koşuluyla, diğer yayın organlarında yayımlanabilir. Gönderilen yazılar iade edilmez. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 3 noloji kullanılırsa kullanılsın, tarımın, doğal risklerden en çok etkilenen sektör olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Tarımda, teknik tedbirlerle önlenmesi mümkün olmayan riskler sık sık görülmekte, çiftçiler için her yıl büyük felaketlere neden olmaktadır. Üretimde meydana gelebilecek miktar kayıpları ve kalitenin düşmesi, gerek ülke ekonomisinde gerekse üretici gelirinde istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Tarımsal üretimde sürdürülebilirliğin sağlanması bakımından, üretici gelirlerindeki istikrarın korunması, ülkelerin öne çıkan en temel tarım politikasıdır. Üretici gelirlerinde meydana gelebilecek ani düşüşler, ülkelerin makro ekonomik dengelerini de etkileyecek düzeyde olmaktadır.” Bayraktar, Türkiye’de son yıllarda iklimdeki değişimlerden dolayı kuraklık, aşırı yağış, sel, hortum, don, dolu gibi doğal afetlerin daha fazla yaşandığını, bundan en çok, tarım ürünlerinin etkilendiğini, üreticilerin her yıl, ekim döneminin başlangıcından hasada kadar, doğal afetlerle karşı karşıya kaldığını anlattı. Son yıllarda tarımsal üretime en fazla etki eden afetin, 2007 yılında gerçekleştiğini, o yıl yeterli yağışın olmaması sebebiyle kuraklığın ülke geneline yayıldığını, çiftçilerin birçok üründe çok büyük zararlarla karşı karşıya kaldığını belirten Bayraktar, “Birliğimizce, Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilere göre yapılan çalışmada, kuraklığın, çiftçilerimize zararının yaklaşık 5 milyar lirayı bulduğu sonucuna varılmıştır. Aynı yıl kuraklığın etkisiyle tarımda önemli oranda bir küçülme meydana gelmiştir” dedi. Sonraki yıllara bakıldığında, afetlerin 2007 yılındaki gibi ülke genelinde görülmemekle birlikte, her yıl bazı bölgelerde devam ettiği bilgisini veren Bayraktar, şunları söyledi: “Aşırı ve zamansız gerçekleşen yağışlar, verim ve kaliteyi etkilerken, aşırı yağışların neden olduğu sel, can ve mal kayıplarına yol açmıştır. Artık tarımsal üretimi doğal afetlerden koruma, üreticinin zararını en aza indirme daha önemli hale gelmiştir. Bütün gelişmiş ve birçok gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, bu felaketlerin neden olduğu zararlar, ancak tarım sigortaları uygulamasıyla karşılanabilmektedir. Bu konuda ülkemizde de 2005 yılında yasalaşan 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile önemli bir adım atılmıştır. Çiftçilerimizin uzun yıllar beklediği Tarım Sigortaları Kanunu, 2006 yılından bu yana uygulanmaktadır. Tarım sigortaları uygulamasının başladığı ilk yıl, kapsamdaki konular yetersiz kalmış, bizim de girişimlerimiz doğrultusunda her yıl kapsama alınan riskler ve konular genişletilmiş, sigorta kapsamı artırılmıştır. Şöyle ki; tarım sigortaları, 2006 yılında hayvansal üretimde, süt sığırları ve kümes hayvanları kapsama alınarak başlamış, 2013 yılına gelindiğinde erkek besi sığırları, manda ve küçükbaş hayvanlar ve su ürünleri de kapsama dâhil edilmiştir. Yine 2006 yılında bitkisel ürünlerde ve seralarda dolu ana riskiyle birlikte, yangın, heyelan, fırtına, hortum ek teminatları ülke genelinde, don ise 90 ilçede uygulanmaya başlamıştır. 2013 yılına gelindiğinde deprem, sel ve su baskını eklenmiş, ülke genelinde meyvelerde çiçeklenme döneminde görülen don da kapsama alınmıştır.” Sigorta yaptıran üretici sayısı henüz yeterli değil Son yıllarda sık görülen sel ve su baskınının ve meyvelerde çiçeklenme döneminde yaşanan zirai donun kapsama dâhil edilmesini memnuniyetle karşıladıklarını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Ülkemizde tarım sigortaları, devlet, sigorta sektörü ve çiftçi temsilcisi olarak Birliğimizin işbirliğiyle kısa zamanda oldukça iyi bir duruma gelmiştir. Tarım sigortalarının hızlı bir şekilde gelişmesinde büyük katkıları olan Tarım Sigortaları Havuz Yönetimine ve TARSİM’e gerçekleştirdiği çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum. 2006 yılından bu yana sigorta yaptıran üretici sayısı, sigortalanan alan miktarı hızlı bir şekilde artmakla birlikte, henüz yeterli değildir. Ülkemizde toplam ekilen tarım alanı dikkate alındığında, sigortalanma oranı halen Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtlarına göre yüzde 7,9, sigortalanan büyükbaş hayvan oranı yüzde 3’tür. Ülke genelinde üreticilerin afetlerden korunma düzeyi dikkate alındığında bu oranlar oldukça düşüktür. Gelecek on yılda, sigortalanan alan oranı ve hayvan sayısını artırmak, üreticilerimizi risklere karşı korumak için, eksikleri bugünden ortaya koymak, dünyada gelişmiş ülkelerin uygulamalarını incelemek ve bu konularda çalışmak hepimizin görevidir. Sigortalama oranını hep birlikte artırmamız gerekiyor. Yeri gelmişken bir kez daha vurgulamak isterim ki, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak sigortalanma oranını artıracak çalışmalara her türlü desteği vermeye hazırız. Tarımsal üretimde çiftçilerimizi mağdur eden kuraklık, tarla ürünlerinde don riski henüz uygulamada değildir. Bu konuda çalışmalar yapıldığını biliyoruz. Yapılan çalışmaların bir an önce tamamlanmasını, ülke genelini etkileyen kuraklık ve tarla ürünlerinde don riskinin kapsama alınmasını istiyoruz. Bunun gerçekleştirilmesi, tarım sigortalarının ilk on yılındaki başarısı olacaktır.” Tarımda sigortalanma oranının artmasında en önemli konulardan birinin eğitim olduğunu bildiren Bayraktar, “Üreticileri tarım sigortaları hakkında bilgilendirme ve bilinçlendirme konusunda TARSİM tarafından eğitim çalışmaları yapılmasına rağmen, halen üreticilerimiz Tarım Sigortaları konusunda yeterli bilince sahip değildir. Çiftçilerimiz, devlet destekli tarım sigortası uygulamasını genel anlamda biliyor, ancak teknik ayrıntı konusunda bilgilendirmeye ihtiyaç bulunuyor. Bu konuda, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak biz de eğitim çalışmalarına destek vermek istiyoruz” dedi. Kapsama alınabilecek hayvan hastalıkları konusunda çalışma yapılmalı Tarım sigortalarında genel olarak primlerin yarısının, çiçeklenme dönemindeki meyvelerin don riskine karşı sigortalanmasında ise sigorta priminin üçte ikisinin desteklendiğine dikkati çeken Bayraktar, şöyle konuştu: “Verilen desteğe rağmen ödenen sigorta bedelleri, üreticilerimize yüksek gelmektedir. Üreticilerimiz hayvancılıkta, kapsamdaki hastalıkları yeterli bulmamakta, bu nedenle sigorta yaptırma konusunda istekli davranmamaktadır. Kapsama alınabilecek hayvan hastalıkları konusunda çalışma yapılmalıdır. Bilindiği üzere, 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu kapsamına girmeyen risklere karşı çiftçilerimiz, 2090 sayılı kanundan faydalanabilmektedir. Ancak, 2090 sayılı kanunun uygulanabilirliğinin yetersiz olması, söz konusu kanun kapsamındaki riskler için ödenek ayrılmaması nedenleriyle tarım sigortaları uygulamaları kapsamı dışında kalan risklerle karşılaşılan üreticilerimiz mağdur olmaktadır. 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile 2090 sayılı kanun, üreticilerin karşılaştığı tarımsal risklere karşı korunmasına yönelik birbirini tamamlayıcı kanunlardır. Bu amaçla, 2090 sayılı kanun yeniden gözden geçirilerek ihtiyacı karşılayabilir hale getirilmelidir. Tarımsal üretimin, her yıl yaşanan doğal risklerden korunması ve yaşanabilecek kayıpların en aza indirilmesi amacıyla, başta kuraklık olmak üzere, mümkün olan en geniş kapsamlı sigorta güvencesini sağlayan uygulamaları bekliyoruz.” Bayraktar, tarım sigortalarının yaygınlaştırılması ve üreticilerde sigorta bilincinin artırılması amacıyla Birlik olarak ellerinden gelen her türlü desteği vermeye hazır olduklarını sözlerine ekledi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 4 Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 TARIMDA TÜRK-ÇİN İŞBİRLİĞİ TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Çin, 75 milyar dolarlık tarım ürünleri ithalatı yapıyor. Türkiye 74 milyon dolarlık ihracatla bu ülkenin ithalatında binde 1 bile pay alamıyor.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türk gıda ürünlerine Çin pazarını açacak gıda güvenliği mutabakat zaptının imzalanmasını “çok önemli bir gelişme” olarak değerlendirdi. Bayraktar, Çin’in, 75 milyar dolarlık tarım ürünleri ithalatı yaptığını, Türkiye’nin 74 milyon dolarlık ihracatla bu ülkenin ithalatından binde 1 bile pay alamadığını belirterek, “Bu zabıt özellikle süt ve süt ürünleri ile yaş meyve ve sebze, tavuk eti ve tavuk ayağı, Antep fıstığı ihracatının yolunu açacak” dedi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’in Çin Halk Cumhuriyeti’ne yaptığı resmi ziyarete katılan Şemsi Bayraktar, 16 Nisan’da başlayan Çin ziyaretinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Baka- nı Mehdi Eker’in Çin Tarım Bakanı Han Changfu ve Çin Kalite ve Kontrol Denetim Bakanı Ci Şuphing ile yaptığı görüşmelere iştirak etti. Çin Halk Cumhuriyeti Tarım Bakanı Han Changfu ile yapılan görüşmede, iki ülkenin tarımsal potansiyellerinin ulaştığı düzey göz önüne alınarak ilişkilerin daha da geliştirilmesi için karşılıklı olarak yapılması gerekenler hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. İlişkilerin geliştirilmesi için bir yürütme kurulu kurulması ve kurulun ilk toplantısını Mayıs sonunda veya Haziran ayı başında yapması, her iki ülkenin sivil toplum kuruluşları arasında da işbirliğine gidilmesiyle ilgili Bakan Mehdi Eker tarafından yapılan öneri, Çin tarafından olumlu karşılandı. Çin Kalite ve Kontrol Denetim Bakanı Ci Şuphing ile de Türkiye ve Çin’in ticari ilişkilerinin geliştirilmesini amaçlayan bir görüşme yapıldı ve ticarette öncelikli alanlar olarak yaş meyve ve sebze, tavuk eti ve tavuk ayağı, süt ve süt ürünleri ile Antep fıstığı öne çıktı. Görüşme sonunda hazırlıkları tamamlanan ve tarım ürünleri ticaretinde sorunların aşılmasında önemli bir aşama olan Gıda Güvenliği Mutabakat Zaptı iki Bakan tarafından, Türkiye Ziraat Odaları Başkanı Şemsi Bayraktar’ın da aralarında bulunduğu Türk heyeti ve Çin heyeti huzurunda imzalandı. Çin ziyaretinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile TZOB Genel Başkanı Bayraktar, Pekin’de, pazar yerini dolaşarak, meyve sebze fiyatlarını incelediler. TZOB tanıtıldı Bayraktar, Çin Gıda ve Yerli Ürünler Ticaret Odası Başkan Yardımcısı Rung Weidong ve oda temsilcilerine TZOB hakkında bilgi verdi. Özellikle çiftçi eğitimi başta olmak üzere TZOB ile Çin Gıda ve Yerli Ürünler Odası’nın işbirliği yapabileceğini ve bu işbirliğinin her iki ülke çiftçileri açısından da yararlı olacağını ifade eden Bayraktar, muhtemel işbirliği alanlarını içeren niyet mektubu taslağını Çin Gıda ve Yerli Ürünler Ticaret Odası’na iletti. Çin Gıda ve Yerli Ürünler Ticaret Odası, Şanghay’da düzenlenecek meyve ve sebze ihracat fuarına TZOB’u da davet etti. Geziye, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bürokratları, bazı üretici ve ihracatçı birliklerinin başkanları da katıldı. TZOB GENEL BAŞKANI BAYRAKTAR KÜTAHYA'DA... TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya Ziraat Odası’nın yeni binasını hizmete açtı. Bayraktar, açılışta yaptığı konuşmada, nüfusu her yıl Türkiye kadar artan dünyada tarımın büyük önem kazandığını belirtti. Çiftçilerden alınanın çiftçilere hizmet olarak döndürüldüğünü bildiren Bayraktar, açılışını yaptıkları, Kütahya Ziraat Odası yeni hizmet binasının Kütahya ve Kütahya çiftçisine hayırlar getirmesi temennisinde bulundu. Türkiye’nin ticarette Avrupa pazarı dışında Uzak Doğu’ya ve Çin’e de açılması gerektiğini vurgulayan Bayraktar, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Çin’e gittiğini, burada Türkiye’nin tarım ürünlerine Çin pazarını açacak anlaşmalar imzalandığını anlattı. Bayraktar, şunları kaydetti: “Bizler Çin’e girmekte geç kalmışız. Çünkü Çin halkı 4 dolara domates, 4 dolara salatalık, 3,5 dolara elma yiyor. Biz o pazarda yokuz. Biz Avrupa’ya yönlenmişiz, ticaretimizi Avrupa eksenli yapmışız. Avrupa krize girince biz Asya’ya kaymışız. Bunu 10 sene önce yapmış olmamız lazımdı. Bu pazarlarda Türk elmasını görmemiz lazımdı. Çin Tarım Bakanı, Çin Kalite ve Kontrol Denetim Bakanı ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımızın yapmış olduğu anlaşmalarla inşallah bize de Çin pazarı açılmış olacak.” 2007 yılında dünya genelinde yaşanan küresel ısınmadan Türkiye’nin de etkilendiğini ifade eden Şemsi Bayraktar, şöyle devam etti: “2007 yılında yaşanan küresel ısınma çiftçimizin 5 milyar liralık kayıp yaşamasına yol açtı. Zaman zaman yaşanan sel olayları, yağışlar, don ve dolu Türk çiftçisinin üretimini etkilemeye devam ediyor. Bu durum gıda sektöründe spekülasyonlara neden oluyor, fiyat manipülasyonlarını getiriyor. Küresel sermaye gıdaya oynamaya başladı. Türkiye’de tarımsal Üretici Fiyat Endeksinin (ÜFE) genel ÜFE’nin altında kalıyor. Bu demektir ki, Türk çiftçisi her türlü zor koşullara rağmen üretmeye devam ediyor. Ülkenin gıda arzını sağlıyor. Bunun karşılığı budur. Gıda ÜFE’si genel ÜFE’nin altında ise üreticinin pazarlama sorunu var, ürün pazarda para etmiyor demektir. Üretiyoruz ama pazarlamada zorluk çekiyoruz. Bu ülkede üretmeyi başardık ama örgütlenmeyi başaramadık. Benim üreticimin malını alacak, stoklayacak, soğuk hava zincirinde koruyacak ve piyasaya peyder pey arz edecek bir mekanizmayı maalesef kuramadık. Kooperatifleri kurduk, batırdık. Üretici birliklerini kurduk. Onu da çok sağlıklı bir şekilde götüremiyoruz. Üretici örgütlerini ve birliklerini idari ve mali açıdan güçlü getirilmesi için hükümetimize teklifte bulundum. Bu teklifim kabul gördü, inşallah üretici birlikleri rehabilite edilecek, inşallah daha güçlü hale getirilecek.” Tarımın 2023 hedefleri Tarım sektörünün 2023 yılında Gayri Safi Milli Hasılaya 150 milyar dolarlık bir katkıya, 50 milyar dolarlık ihracata ulaşmayı, 50 milyon turisti ve 85 milyon nüfu- su beslemeyi hedeflediğini bildiren Bayraktar, “Tarım sektörünün 2023 hedefi bu. Bunu Türk çiftçisi yapar, dün yaptı, bugün de yapıyor, yarın da yapacak. Yeter ki önünü açalım. Zaman zaman destek istediğimiz de; ‘Ya Başkan çok popülizm yapıyorsun, mazot pahalı, gübre pahalı diyor, devamlı çiftçiye para istiyorsun. Bunlar bütçede kara delik’ diyenlere de zaman zaman sesleniyorum. Bu kadar yapısal sorun ve yüksek maliyetle dünyanın hiçbir yerinde hiçbir çiftçi bu işi yapamaz” ifadelerini kullandı. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar daha sonra Kütahya Ziraat Odası yeni hizmet binasının Kütahya ve Kütahya çiftçisine hayırlar getirmesi temennisinde bulundu. Bayraktar’ın konuşmalarının ardından Kütahya Ziraat Odası Başkanı Ömer Demirtaş da odaları hakkında bilgi vererek çalışmalarını ve hizmetlerini anlattı. Kütahya Valisi Kenan Çiftçi, Belediye Başkan Vekili Halil Toklu da birer konuşma yaparak Ziraat Odasının yeni hizmet binasının hayırlı olması temennisinde bulundular. Yapılan konuşmaların ardından plaket sunumları yapıldı. Kütahya Ziraat Odası”nın yeni hizmet binasının açılış kurdelesi, TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya Valisi Kenan Çiftçi ve Belediye Başkan Vekili Halil Toklu tarafından kesildi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 5 KÜTAHYA FUARI AÇILDI Bayraktar, 5. Kütahya Tarım Fuarı açılışını yaptı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’da, 5. Kütahya Tarım, Hayvancılık, Seracılık ve Süt Endüstrisi Fuarı’nın açılışını yaptı. Bayraktar, Kütahya'da Frig Fuarcılık A.Ş. tarafından organize edilen 5. Kütahya Tarım, Hayvancılık, Seracılık ve Süt Endüstrisi Fuarı’nı (KÜTAF'13), düzenlenen törenle açtı. Bayraktar, açılış töreninde yaptığı konuşmada, dünyada gıda fiyatlarının arttığını, önümüzdeki yıllarda da artamaya devam edeceğini bildirdi. Dünyada gıdanın, enerji ile birlikte en önemli sektör haline geldiğini belirten Bayraktar, şunları söyledi: “Önümüzdeki yıllarda gıda fiyatları artmaya devam edecek. Türkiye bu potansiyeli iyi değerlendirirse ülkemizin zenginliği olacak. Tarım, Gayri Safi Milli Hasılaya 150-200 milyar dolar katkı sağlayacak. Bu anlamda çiftçiye katkı çok önemli.” Törende konuşan Frig Fuarcılık A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Varol, Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Odası, Tarım İl Müdürlüğü ve Ticaret Borsası'nın desteklediği fuarda, 164 firmanın 203 marka ile temsil edildiğini kaydetti. Varol, 4 gün sürecek olan fuarda, tarım makineleri ve ekipmanları, organik gübre, tohum, yem gibi ürünlerin tanıtılacağını belirtti. Bu yıl 5'incisi gerçekleştirilen fuarda ziyaretçi sayısını en az 150 bin olarak hedeflediklerini belirten Tuncay Varol, "Fuar organizasyonunda Tarım İl Müdürlüğü, Ziraat Odaları, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ticaret Borsası bizden bir an olsun yardım ve desteklerini esirgemediler. Kurumlarımıza, firmamız adına şükranlarımı sunuyorum. Fuarımız, 28 Nisan Pazar akşamı saat 19.00'a kadar açık kalacak" dedi. yıl daha da büyümesinden büyük bir memnuniyet duyduğunu kaydetti. Fuarın açılış kurdelesi, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya Valisi Kenan Çiftçi ve diğer yetkililer tarafından, “hayırlı olsun” temennisiyle kesildi. Bayraktar, Vali Çiftçi ve protokol mensupları fuarı gezerek firmaların yetkililerinden ürünleri hakkında bilgi aldı. Tuncay Varol, fuarda Kütahya'nın yanı sıra Afyonkarahisar, Uşak, Eskişehir ve Bilecik illerinden de çok sayıda firmanın stant açtığını belirtti. Kütahya Valisi Kenan Çiftçi de konuşmasında, Tarım Fuarı'nın her geçen ÇAVDARHİSAR'A YENİ HİZMET BİNASI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesi Ziraat Odası’nın yeni hizmet binasını hizmete açtı. Bayraktar, açılış dolayısıyla düzenlenen törende, yeni hizmet binasının, dünyanın en eski borsalarından birine de ev sahipliği yapan Çavdarhisar’a, yöre ve ülke tarımı ve çiftçisine hayırlar getirmesi dileğinde bulundu. Daha sonra tarihi M.Ö 3000’li yıllara dayanan Aizanoi Antik Kenti’nde incelemelerde bulunan Bayraktar, dünyanın ilk borsalarından biri olarak tanımlanan yapı alanı ile Stadion-Tiyatro’nun da aralarında bulunduğu tarihi kalıntıları gezdi. M.S. 2’nci yüzyılın ikinci yarısından kalma ve olasılıkla gıda pazarı olarak kullanılmış yuvarlak yapıda M.S. 4’üncü yüzyılın başlarında İmparator Diocletianus’un 301 yılında enflasyonla mücadele için yaptığı ücret tespitlerinin kopyası bulunuyor; yazıtta, İmparatorluk pazarlarında satılan tüm malların satış ücretleri yer alıyordu. Yapı bu haliyle dünyadaki ilk borsa binalarından biri olarak kabul ediliyor. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 6 BİR ATA YADİGARI TİGEM Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan geçmişi, aralarında “dünyanın en büyüğü” unvanını taşıyan Ceylanpınar’ın da bulunduğu 18 tarım işletmesi… Genellikle kısa adı TİGEM ile bilinen TARIM İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ… Özellikle son yıllarda başarılı çalışmalarıyla göz dolduran; nitelikli, örnek ve öncü üretim hedeflerinin yanı sıra kar eden bir işletme anlayışıyla faaliyetlerini sürdüren TİGEM’in Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Sayın Mehmet Halis BİLDEN, Çiftçi ve Köy Dünyası’nın bu ayki konuğu oldu. rulmuş, ayrıca üretilen tohum safiyetini %99,8’e çıkarmak için lazer teknolojisi ile çalışan ve tohumları rengine göre ayıran makineler tesis edilmiştir. Diğer taraftan üretilen hububatın açıkta depolanması yerine, daha iyi şartlarda muhafaza edilmesi için 2007–2012 yılları arasında toplam 90 bin ton kapasiteli çelik silo tesis edilmiştir. Verimlilik, kalite ve maliyet unsurları arasındaki dengeyi oluşturarak, idari ve ekonomik tedbirlerle birlikte toplam hasıla ve gelirlerde net bir başarı yakalayan; geçmiş yıllarda ortalama 20 milyon TL zarar ederken 2010’dan beri kar eden bir kurum haline gelen; tarımsal üretimi son derece olumsuz etkileyen ülke çapındaki aşırı kuraklığa rağmen, 2011 yılında karlılığını en çok artıran KİT: TİGEM Sayın Bilden, TİGEM’i kısaca anlatmak gerekirse, nereden başlamak gerekir? Öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum. Geçmişi Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarına dayanan, Cumhuriyetin ilk yıllarında önemli görevler üstlenen TİGEM, yurdumuzun genellikle ıslaha muhtaç ve verimsiz arazileri üzerinde kurulmuş, ıslah ettiği bu arazilerde tarımsal üretimin temel girdilerinden olan sertifikalı tohumluk ve damızlık gibi ana materyalleri üreterek çiftçilerin kullanımına sunmuş, tarihi boyunca Türk tarımına öncülük yapmıştır. Günümüzde toplam arazi varlığı içindeki payı %8 olan 19 işletmesini, 2’si iştirak olmak üzere, uzun süreli özel sektör yatırımlarına açmış olan TİGEM; faaliyetlerini 18 işletmede ve 3 milyon 411 bin dekar arazi üzerinde, yatırımlarını daha etkin verimli sürdürebilme kabiliyetine sahip olarak yürütmektedir. Takip ettiğimiz kadarıyla sulama projelerine büyük önem veriyorsunuz. Üretimin her aşamasını teknolojiyle buluşturarak son 5 yılda gerçekleştirilen dönüşüm her şeyden önce tarımda doğa şartlarına bağımlılığı asgari düzeye indirebilmek amacıyla başlatılan büyük sulama yatırımlarında görülmektedir. TİGEM tarihinin en büyük sulama ve mekanizasyon projesi, arazi varlığının %52’sini oluşturan Ceylanpınar İşletmesinde 2009 yılında başlatılmıştır. 2011 sonu itibarıyla tamamlanmış olan ve toplam 300 milyon TL maliyetli projede, yer altı su potansiyelinden yararlanılarak 500 bin dekar arazi, tamamı modern basınçlı sulama sistemleriyle olmak üzere, sulamaya açılmıştır. Kuruluşundan bu yana 109 bin dekar arazisinin sulamaya açıldığı işletmede projeyle birlikte 610 bin dekar arazi sulanır hale getirilmiş, buğday üretiminde 3,6 kat artış sağlanarak GAP kapsamındaki illerin sertifikalı hububat tohumu ihtiyacının tamamı ile diğer illerin tohum ihtiyacı da önemli ölçüde karşılanmaya başlanmıştır. İkinci ürün mısır, soya, ayçiçeği ile yem bitkileri de üretim planına dâhil edilmiş, toplam 1.450 kişilik ilave istihdam sağlanmıştır. Proje dışında kalan sulanabilir tarım arazilerinden 310.000 dekar arazinin daha 2013-2015 yıllarını kapsayan “MardinCeylanpınar Ovalarını Sulama Ana Kanalı Projesi” kapsamında sulamaya açılması planlanmıştır. 2015 yılı sonu itibarıyla işletmenin sulanan arazi miktarı 920.000 dekara ulaşmış olacaktır. Ceylanpınar’da olduğu gibi yer altı suyu potansiyelinden yararlanılarak Eskişehir-Anadolu, Muğla-Dalaman ve Konya-Gözlü Tarım İşletmelerinde de 25 bin dekar arazinin sulanması sağlanmış, 2013 yılı içerisinde 50 bin dekar arazinin daha sulamaya açılması programlanmıştır. Ayrıca, Anadolu, Ceylanpınar, Dalaman, Koçaş ve Malya Tarım İşletmelerinde yüzey sulama yöntemiyle sulanan 76 bin dekar arazide yağmurlama ve damla sulama gibi sulama randımanı yüksek olan sistemler tesis edilmiştir. Bu çerçevede; TİGEM genelinde 70 yılda 216 bin dekar olan sulanan alan miktarı, üç yılda üç kat artışla 753 bin dekara çıkarılmıştır. Tarımın bir başka olmazsa olmazı mekanizasyon. Bu konuda hangi noktadasınız? Kullanılan alet ve makinelerin kapasitelerinin artırılması ve modernizasyonu kapsamında, 2008 yılından itibaren yakıt, zaman ve işgücünden önemli ölçüde tasarruf sağlayan muhtelif güçte 463 adet traktör satın alınmıştır. Son iki yılda 57 adet doğrudan ekim makinesi alınarak 2009’dan itibaren “Doğrudan Ekim” metoduna başlanmıştır. Doğrudan ekim makinelerinin kullanımı ile 2011 yılında 108.000 dekar ve 2012 yılında 182.000 dekar 2. ürün dane mısır ile 18.000 dekar buğdayın doğrudan ekim yöntemiyle ekilişi gerçekleştirilmiş, dekar başına 25 TL tasarruf sağlanmıştır. Yapılan teknolojik yenilenmeler neticesinde; toprak işleme faaliyetlerinde birim yakıt tüketimi %45 azalmış ve iş başarısı %277 artmış, ikileme alet kombinasyonlarının kullanılması faaliyetlerinde birim yakıt tüketimi %25 azalmış ve iş başarısı %178 artmış, ekim makinelerinin kullanımı ile birim yakıt tüketimi %24 azalmış ve iş başarısı %120 artmış, kendi yürür ilaçlama makinelerinin devreye girmesi ile ilaçlama faaliyetlerinde birim yakıt tüketimi %58 azalmış ve iş başarısı %618 artmıştır. Tohumluk kalitesinin artırılması ve tesis kapasitelerinin yükseltilmesi kapsamında yürütülen çalışmalar ile 2007 yılından itibaren tohumculuk potansiyeli yüksek 7 işletmede her biri 20 ton/saat kapasiteli otomatik tohum hazırlama tesisi ku- Teknolojik yenilenme kapsamında da 2012 yılı içerisinde dört işletmede (Ceylanpınar-Şanlıurfa, Karacabey-Bursa, Sultansuyu-Malatya, Anadolu-Eskişehir); bayi otomasyon sistemi, akaryakıt ve araç takip sistemi, kameralı güvenlik sistemi ve coğrafi veri tabanlı bilgi sistemi TİGEM’de ilk olarak uygulamaya konulmuştur. Bu sistemlerle araç ve traktörlerin arazideki çalışmaları, arıza durumları ve akaryakıt kullanım miktarları bilgisayar ortamında takip edilebilmekte, muhtemel yangın, sabotaj ve gasp gibi olumsuzluklar için tedbir alınmakta, görüntüler İşletme merkezi ve Genel Müdürlükten izlenebilmektedir. Sayın Genel Müdürüm, tohumluk satışlarında geldiğiniz nokta nedir? TİGEM tarafından dağıtılan sertifikalı hububat tohum miktarı son 10 yılda 2 kattan fazla artırılarak, 75 bin tondan 175 bin tona çıkartılmıştır. Bu artışın temelini; etkin tanıtım, uygun fiyat politikaları, sertifikalı tohumluğun desteklenmesi ve bayilik sistemi gibi tedbirler oluşturmaktadır. Bayiler aracılığı ile çiftçilerimize dağıtılan tohumluklar için daha çağdaş bir dağıtım sisteminin oluşturulması amacıyla 2009 yılında “Bayi Otomasyon Sistemi” kurulmuş ve web tabanlı sertifikalı tohum dağıtım sistemine geçilmiştir. Ülke çapındaki bayiler ile gerçekleştirilen görüşme ve toplantılar neticesinde kota sistemi uygulamaya konulmuş, bayilerimize ait araç ve mekanlar tek tipte giydirilmiştir. Ayrıca 2012 yılında, ülke çapında billboard ve TV reklamı kampanyası yürütülmüştür. Teknoloji yenileme sonucunda meydana gelen kalite artışına bağlı olarak TİGEM’in ürettiği kaliteli hububat tohumuna yurt dışından da talepler gelmeye başlamıştır. 2012 yılında 4 ülkeye gerçekleştirilen toplam 9.766 ton sertifikalı buğday tohumu ihracatı ile 6 milyon 981 bin dolar gelir elde edilmiştir. Tohumla ilgili özel sektörle ortak üretim çalışmalarınız da var, değil mi? Ülke tohumculuğunun her üretim dalında gelişmesi için tüm imkanlarını özel sektör ve araştırma kuruluşlarının hizmetine sunan TİGEM, Türk özel sektör tohumculuk firmalarının büyük ölçekli sulu tarım arazi taleplerini karşılamakta ve her yıl ortalama 60 bin dekar arazide ortak tohumculuk yapmaktadır. Neredeyse tamamen ithalata bağımlı olan patates tohumluğu üretimi alanında da özel sektörle iş birliğine gidilmiştir. Yüksek vasıflı patates tohumu üretimi için en uygun iklim ve toprak yapısına sahip olan Ulaş-Sivas ve GözlüKonya işletmelerinde ihtiyaç duyulan arazilerin tahsisleri yapılarak 2012 yılından itibaren tohum üretimine başlanmıştır. Bu durum, makroekonomik boyuta ek olarak, üreticinin ve sanayicinin isteğine uygun, hastalıklardan ari ve yüksek verimli patates tohumluğunun ülke içerisinden tedariki yanında, ithalatın da azaltılması anlamına da gelmektedir. Peki, hayvancılıkla ilgili gelişmeler ne durumda? Damızlık sığır yetiştirilmesi alanında ihtisas sahibi olan TİGEM’in sığırcılık yapılan 12 işletmesinde son 5 yılda 109 milyon TL’lik yatırım gerçekleştirilerek bilgisayar destekli, modern hayvancılık tesisleri kurulmuş, barınak kapasitesi artırılmıştır. Karacabey ve Koçaş Tarım İşletmelerinde 60 ünitelik dönerli (rotary) sağım tesisi kurularak faaliyete geçirilmiş, Ceylanpınar İşletmesinde 3 bin ve Gözlü İşletmesinde 2 bin ana başlık en son teknolojilerle donatılmış ve bünyesinde biyogaz tesislerinin de yer aldığı komple sığırcılık tesislerinin yapımına 2012 yılında başlanmıştır. 2009 yılında Sultansuyu Tarım İşletmesinde döl kontrollü Sperma Üretim Merkezi kurulmuş, üretim izni alınan 14 boğadan 227 bin doz sperma üretilmiştir. Önümüzdeki dönemlerde elde edilecek olan üstün vasıflı boğalara ait spermalarla, ülkemizin bu alandaki ithalatının önemli bir kısmı ortadan kaldırılacaktır. 9 işletmemizde, 10 ırk ile sürdürülmekte olan koyunculukta ana kadronun artırılması yönündeki çalışmalara ağırlık verilmiştir. Bunun yanında Gözlü, Karacabey ve Polatlı işletmelerine 1.000’er ana başlık komple damızlık koyun tesisleri yapılmış, Ceylanpınar İşletmesinde 8 ayrı noktada Koyun Otomatik Sağım Merkezleri oluşturulmuş ve 40 ton kapasiteli süt soğutma ve muhafaza tankı kurularak 2012 yılında hizmete alınmıştır. İşletmede mevcut 25 bin baş koyunun tamamında elle sağım sonlandırılarak, en ileri teknolojiye sahip makineler ile sağıma geçilmiş ve sağım işçiliğinden %75 tasarruf sağlanmış, so- Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 ğuk zincir oluşturulduğu için daha sağlıklı süt elde edilir hale gelmiştir. durulmuş spermanın ihracatı gerçekleştirilmiştir. Ülkemizde, koyunculukta en büyük ıslahçı kuruluş olan TİGEM; üniversitelerle yaptığı işbirliği çerçevesinde Malya, Türktahirova, Anadolu Merinosu, Acıpayam, Bafra ve Polatlı koyun ırklarının elde edilmesini sağlamıştır. Gözlü İşletmesinde, Akkaraman ırkı koyunların ıslahı ve elit sürü oluşturulması amacıyla Genel Müdürlüğümüz ile Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi işbirliğiyle “Akkaraman Irkı Koyunların Seleksiyon ve Melezleme İle Islahı Projesi” 2012 yılında başlatılmıştır. Ayrıca; Sivas İli Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği ile yapılan işbirliği çerçevesinde Ulaş İşletmesinde Kangal Akkaraman ırkı koyunların “halk elinde ıslahı projesi” çalışmaları da yine aynı yıl içerisinde başlatılmıştır. Üç işletmemizde yetiştirilmekte olan safkan Arap atlarının satışları Karacabey Tarım İşletmesinde yapılmaya başlanmıştır. Bu satışlarda ilk defa alıcılardan birine noter huzurunda yapılan çekilişle 1 tay hediye edilmesi ve bedelin ödenmesinde taksitlendirme uygulamaları başlatılmıştır. Ayrıca bu alanda da tanıtım faaliyetleri güçlendirilmiş, TV reklam ve billboard kampanyaları yürütülmüş, her satış öncesi resimli ve kare barkotlu broşürler hazırlanmış, alıcılara ücretsiz konaklama imkanı sağlanmıştır. Bir diğer alan da at yetiştiriciliği ve satışları… Bu konudaki hedefleriniz neler? Safkan Arap atı yetiştiriciliğinde, sağlıklı ve nitelikli soy kütüğüne sahip, koşu performansı yüksek Safkan Arap atı genetik özelliklerinin gelecek nesillere aktarılmasının sağlanması amacıyla Karacabey İşletmesinde “Aygır Sperması Üretim Laboratuvarı” kurulmuş ve ülkemizde ilk olarak 3 şampiyon aygıra ait 75 doz don- TİGEM, safkan Arap atı kadrosunu bu yıl içerisinde satın aldığı 4 tanınmış kısrakla güçlendirmiş, kadrosundaki bu güçlenmeye paralel olarak her yıl 250 baş civarında gerçekleşen tay satış rakamını, 2013 yılında 300 başa çıkarmayı hedeflemiştir. Sayın Genel Müdürüm, bütün bu çalışmaların, gelişme ve değişimlerin çiftçilerimize, üreticilerimize katkısı ne olacak? Edindiğiniz tecrübeleri çiftçimizle nasıl paylaşacaksınız? İşin püf noktası da burada işte... Çiftçi kardeşlerimiz bir şeyi gözüyle görmedikçe ona pek fazla inanmaz. Bu manada biz, çiftçi kardeşlerimizin gözü olmak istiyoruz. Ülkemizin farklı bölgelerindeki 3 işletmenin, Karacabey, Konuklar ve Ceylanpınar’ın eğitim merkezi haline getirilmesi, Kurumumuz ve Bakanlığımız personeli ile çiftçilerimize tarımsal teknoloji kullanımı konusunda eğitim verilmesi ve bizzat arazide uygulama çalışmalarının gösterilmesini planladık. Çiftçilerimizle, bu işletmelerimizdeki toplantı salonlarında teoriğe, arazilerimizde de pratiğe yönelik, uygulamalı çalışmalar yapacağız. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanımız Sayın Şemsi Bayraktar ile de konuyu paylaştık. Kendi- 7 leri de bu eğitimlere büyük önem veriyor. Önümüzdeki yılı bu açıdan çok önemsiyoruz. İşletmelerimizde konaklamalı olarak 50 grubu ağırlayacağız, inşallah. Zaten önemli olan sadece bu kurumu kara geçirmek, tasarruf tedbirleri almak değildir. Önder, bilinçli çiftçilerimiz yapılanları görsünler, örnek işletmeler oluştursunlar… Asıl hedeflerimizden biri budur. Zaten bu, dünyanın her yerinde böyledir. Biz TİGEM olarak bu hedefi gerçekleştireceğiz. Bu açıdan, 2014 yılı hem çiftçilerimiz hem de bizler açısından çok önemli bir yıl olacak. Tecrübelerimizi, yaptıklarımız, aldığımız yolu onlarla paylaşacağız. SÜTE VERİLEN FİYAT, HAYVANCILIK DESTEKLERİNİ YOK EDİYOR göre fiyatlandırmaya bir anda geçilemeyeceği anlaşıldığı halde, 15 gündür üreticinin fiyatını bilmeden sattığı sütün fiyatının ne olacağının kararlaştırılmaya çalışıldığını bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı bir kararla sütte maliyet belirleme çalışması yapıldığını, üreticilerin de konseyde belirlenen süt maliyeti olan 117 kuruşu uygun bulduğunu bildirerek, “Bunun üzerine sanayicinin çiğ sütte önerdiği fiyat, ‘maliyetinizi biliyoruz ama biz kazanacağımız paraya bakarız’ itirafıdır” dedi. Bayraktar, üreticiler için çiğ sütün litre maliyetinin 117 kuruş olarak açıklandığını, sanayicilerin “maliyeti, üreticilerin zor durumda olduğunu” kabul ettikten sonra üreticilerin gözlerinin içine baka baka geçen 6 aylık fiyattan devam kararı almak istemeleri, bir kısmının ise net 88 kuruş önermelerinin kabul edilebilir bir teklif olmadığını belirtti. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, kamuoyunun da yakın takip ettiği üzere 25 Eylül 2012 tarihinde Ulusal Süt Konseyi’nde yapılan toplantıda bir araya gelen üretici ve sanayici temsilcilerinin, çiğ süt tavsiye fiyatının Ekim 2012 -Mart 2013 tarihleri arasında 6 ay süreyle 90 kuruş olmasına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkililerinin ise süt teşvik priminin artırılmasına karar verdiğini belirtti. Bakanlık sözünde durdu primi artırdı, sanayiciler sözünde durmadı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın verdiği sözde durduğunu, süt teşvik primini artırdığını, fakat sanayicilerin verdikleri sözde durmadığını, büyük bir kıs- mının belirlenen bu fiyatın altında süt aldığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Ulusal Süt Kayıt Sistemi verilerine göre sanayicilerin büyük bir kısmı, sütün litresini 75 kuruş ve altında fiyata almışlardır. Aradan geçen altı ay sonunda Nisan 2013 tarihi itibariyle 6 aylık süt fiyatının belirlenmesi noktasında ise farklı bir süreç işlemiştir. Ulusal Süt Konseyi’nin aldığı bir kararla, önce maliyet belirleme çalışması yapılmış, 2013 yılı için süt maliyet fiyatı 117 kuruş olarak belirlenmiştir. Buna göre süt alım fiyatları konuşulacakken, bu defa konseyin bazı üyelerince sütte kaliteye göre fiyatlandırma üzerinde çalışılma fikri oraya atılmıştır. Bu kapsamda taraflara ülke gerçekleri ile uyuşmayan bir model sunulmuş, iki gün içinde bu modelle ilgili görüşleri istenmiş ve nihayetinde 12 Nisan 2013 tarihinde Ulusal Süt Konseyi’nde taraflar bu konuda görüşlerini belirtmek üzere bir araya gelmişlerdir. Toplantıda kaliteye göre fiyatlandırmaya geçilmesinin gerekli olduğu konusunda taraflar hem fikir olmuşlardır. Fakat altyapısı hazırlanmadan bu sisteme geçmenin ciddi sıkıntıları da beraberinde getireceği belirtilmiştir. Netice de bu konuda bir çalışmanın yapılması ve yol haritasının belirlenmesi kararlaştırılmıştır.” Kaliteye göre fiyatlandırmaya bir anda geçilemeyeceği anlaşıldı Toplantıda alınan bu kararla, kaliteye “Üreticiler, konseyde belirlenen süt maliyeti olan 117 kuruşu uygun bulmuştur. Bu teklif karşısında sanayicilerin bir kısmı sanki ortada bir belirsizlik yokmuş gibi şu an için herhangi bir teklif veremeyeceklerini, bir kısmı geçen 6 aylık süreçteki fiyattan almaya devam kararı aldıklarını bildirmiş. Bir kısmı ise ağırlıklı olarak net ödenecek fiyat olarak 88 kuruşu önermişlerdir. Bu fiyatın da tüm ülkede bütün firmaların uygulaması gereken fiyat olması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bu fiyat geçen altı aylık dönemde belirlenen fiyatın da altında bir fiyat olduğundan, sanayicilere bir kez daha sorulmuş, değişiklik olmadığı görülünce taraflar anlaşamamışlardır. Sanayicilerin ‘maliyeti, üreticilerin zor durumda olduğunu’ kabul ettikten sonra üreticilerin gözlerinin içine baka baka geçen 6 aylık fiyattan devam kararı almak istemeleri, bir kısmının ise net 88 kuruş önermeleri kabul edilebilir bir teklif değildir. Bunun anlamı, ‘biz sizin maliyetinizi biliyoruz ama bu bizi ilgilendirmiyor, biz kazanacağımız paraya bakarız, biz kendi maliyetimize bakarız, işinize geliyorsa zararına bize sütü verin, yok işinize gelmiyorsa siz bilirsiniz’ demektir. Öncelikle şunu belirtelim ki dünyanın hangi ülkesinde süt üreticisi bilmediği fiyattan sütünü 15 gün süreyle satmaktadır? Belirsizliğin daha ne kadar süreceği de henüz belli değildir. Buna sebep olan sanayicilere sormak istiyorum, gelin üreticilerle bir empati yapın bakalım. Bu duruma ne kadar dayanabileceksiniz? Ayrıca sormak istiyorum malınızı alan marketler size bir fiyat vermediği takdirde ürünlerinizi belirsizlik içinde kaç gün satabilirsiniz? Belirsizlik içinde nasıl bir planlama yapabilirsiniz? Borçlu olduğunuz kişilere nasıl bir ödeme planı sunabilirsiniz?” Ulusal Süt Konseyi görevini yapsın Ulusal Süt Konseyi‘nin, kaliteye geçiştir, maliyet hesaplamadır diye tarafları oyalamak yerine görevini yapması ve bölgelere göre süt maliyetini belirleyip ilan etmesi gerektiğini bildiren Bayraktar, “herkes üreticilerimizin, sütü nerelerde kaça mal ettiğini görsün” dedi. Üreticinin alın teri döktüğünü, yoğun emek sarf ettiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Alın terini ucuza kapatmak isteyen sanayicilere sesleniyorum. Karşınızda, milyon dolarlık yatırım yapan, dünyayla entegre olmuş, üretimin bütün aşamalarında dünyayı takip eden çiftçimiz var.Dünyada fiyat değişimlerini, gelişmeleri, tarafların reflekslerini, oluşan politikaları an be an izleyen üretici örgütleri var. Hükümetimize sesleniyorum. Hayvancılık desteklerini yüzde 4,5’lerden aldınız yüzde 28’lere kadar çıkardınız. Üreticilerimize bu desteklerle birlikte yatırım imkanlarını artırmak için sıfır faizli krediler, hibe destekler verdiniz. Yerli ve yabancı birçok büyük ölçekli işletmenin kurulmasına imkan sağladınız. Bütün bunların yok olmasına göz mü yumacaksınız? Piyasada yaşanacak istikrarsızlık yeni yatırımları nasıl çekecek? Kaçmaya çalışan büyük ölçekli işletmeler nasıl ikna edilip kalmaları sağlanacak? Biz üreticiler hükümetimizin ve ülkemizin vizyonunu biliyoruz. Kaliteli sütse kaliteli süt üretiriz, üretim artışıysa zaten rakamlar ortada üretiriz. Yoğun emekse verilen emek de ortada. Ama şunu biliyoruz ki ‘büyük hedeflere, küçük hesaplarla’ ulaşılamaz. Sanayicilerimizi şapkalarını önlerine koyarak anlık değil, uzun vadeli düşünmeye davet ediyoruz.” Bayraktar, 2008 yılında süt fiyatlarında yaşanan sorunun hayvancılık sektöründe ciddi bir sıkıntıya neden olduğunu, yükselen et fiyatlarını düşürmek, kesilen damızlık hayvanların yerlerine yenilerini koymak için 3 milyar dolara yakın bir döviz harcandığını hatırlatarak bunların yeniden yaşanmaması gerektiğine dikkati çekti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 8 BAYRAKTAR, “SÜT İHRACATI”NI DEĞERLENDİRDİ… Bayraktar: Öncelikli hedefimiz iç piyasada istikrarın oluşturulması, sütü üreten çiftçilerimize hak ettikleri gelirin sağlanması olmalıdır Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine süt ihracatına başlanmasını ve konuyla ilgili mevzuatın yürürlüğe girmesini değerlendirdi; “Bu karar, süt sektörümüzün AB pazarında rekabet etmesi, bu sayede gelişerek dünya pazarlarında güçlü ve önemli bir aktör olması için atılmış önemli bir adımdır” dedi. Bayraktar, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, bugün itibarıyla süt sektörünün yıllık bazda 225 milyon dolardan fazla ihracatının söz konusu olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin, dünyanın birçok ülkesine, peynirden yoğurda, süttozundan, tereyağı ve dondurmaya kadar çok sayıda ürün ihraç ettiğini anımsattı. Alınan bu kararla hem ihraç edilen ürün yelpazesinin genişlemesi hem de dış ticaret hacminin artmasının söz konusu olduğunu bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “Faaliyette bulunan diğer firmalarımızın da kalite standartlarını artırmalarıyla birlikte ilk etapta ihracat izni alan 6 firmamızın arasına katılması, bu sürece katkı sağlayabileceği gibi, oluşacak rekabetle birlikte hem kalitenin hem de iç üretim hacminin artması mümkün olabilecektir. Ülke içi gerçekler de hatırlanmalı... Bu sevindirici gelişmeyle birlikte ülke içi gerçeklerin de hatırlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Öncelikli hedefimiz, iç piyasada istikrarın sağlanması, sütü üreten çiftçilerimize hak ettikleri gelirin sağlanması olmalıdır. Eğer bu bir gemiyse ve yeni hedeflere yelken açmışsa, bu geminin en önemli aktörü olan çiftçilerimizin de mutlu olması, üretim için gayretlendirilmeleri, teşvik edilmeleri gerekmektedir. Son yıllarda sanayicilere dünya fiyatlarından süttozu almaları için ciddi oranlarda teşvik verilmesi, okul sütü ile ekstra talep yaratılması gibi uygulamalar Hükümetimizin sanayici açısından, hayvancılığa verilen destekleri artırması ise üreticilerimiz açısından önemli adımlar olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında bizim de çok önemsediğimiz ve her platformda talep ettiğimiz, süt piyasasını düzenlemek üzere Et ve Balık Kurumu’nu Et ve Süt Kurumu haline getirmek için atılan adım da sektör açısından önemli bir gelişmedir. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen sektörde şu an üretici açısından olumsuz bir hava söz konusudur.” Yem fiyatları risk… Yem fiyatlarının yükselmesinin üreticileri tedirgin ettiğine, üretimin sürdürülebilirliğini riske soktuğuna işaret eden TZOB Genel Başkanı Bayraktar, sütte, üreticinin yem alım gücünün çok önemli bir konu olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti: “Bundan dolayı süt/yem paritesi çok önemlidir. Bilim adamlarımız süt sığırcılığında süt/yem paritesinin 1,5’in altına düşmemesi, 2 civarında seyretmesi gerektiğini belirtmektedirler. Yani üreticimizin süt üretiminden para kazanabilmesi için 1 kilogram süt sattığında en az 1,5 kilogram yem alabilmesi gerekir. Türkiye’ye bakacak olursak; paritenin genelde 1 ve 1,2 arasında değiştiği, bazı zamanlarda 1’in de altına düştüğü görülmektedir. 2012 yılı yem fiyatlarının aşırı yükselmesi üreticilerimizde tedirginlik yaratmıştır. Geçen bir yılda yem fiyatları arpada yüzde 26,5 kepekte yüzde 22,5 ayçiçeği tohumu küspesinde yüzde 87,0 süt yeminde yüzde 25,7 mısırda ise yüzde 7,5 oranında artış göstermiştir. Şu an için ne yazık ki parite 1’in altında seyretmekte ve üretimin sürdürülebilirliği için bir tehdit oluşturmaktadır.” Süt maliyeti 1 lira düzeyindedir Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker’in yaptığı açıklamada, süt/ yem paritesinin 1,3 olması yani 1 kilogram sütle 1,3 kilogram yem alınması gerektiğini ifade ettiğini belirten Bayraktar, şöyle devam etti: “Ama ne yazık ki şu an 1 kilogram süt satan üreticilerimiz çoğu yerde yaklaşık 850 gram yem alabilmektedirler. Sektör taraflarının katıldığı toplantılarda da belirlenen 1 litre sütün maliyeti 1 liranın üzerindedir. 2008 yılında yaşadığımız krizin bir benzerini yaşamak istemiyorsak süt fiyatları mutlaka taraflarca belirlenen maliyeti dikkate alarak açıklanmalıdır. Süt maliyeti 1 lira düzeyindedir. Çiğ süt fiyatı üretimin sürdürülebilirliği açısından 1 liranın üzerinde olmalıdır. Süt sektöründe ‘kazan kazan’ politikası yoktur. Kazanan sütü işleyen kesim, kaybedense üreticilerimizdir. Ülkemizde ne yazık ki üretici süt fiyatları arttığında birçok kesim itiraz ediyor, buna karşılık kutu süt, peynir, yoğurt gibi süt ürünlerinin perakende fiyatları arttığında kimsenin sesi çıkmıyor. Bu da üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir husustur. Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Nisan ve Mayıs’a dikkat… Sütte yakın zaman tehlikesine dikkat etmek gerekmektedir. Ülkemizde NisanMayıs gibi mevsimsel üretim artışlarının yaşandığı döneme yaklaştıkça üreticilerimizde sürekli bir tedirginlik yaşanmaktadır. Çünkü bu dönemde mevsimselliğe bağlı sütteki artış süt fiyatlarının düşmesiyle kendini göstermekte, yem fiyatlarındaki artışla birlikte ciddi maliyet baskısıyla karşı karşıya kalan üreticiler sürdürülemez üretim nedeniyle hayvanlarını kasaba sevk etme ve üretimden vazgeçme durumunda kalmaktadırlar. Nisan ayında yeniden fiyatların belirlenecek olması bu açıdan çok önem arz etmektedir. Bilindiği üzere 2008 yılında da buna benzer bir kriz yaşamıştık. O zaman yem fiyatları bugünkü gibi yükselmiş, süt fiyatları düşürülmüş, yüksek maliyet-düşük fiyat kıskacında kalan üreticiler sürdürülemez fiyatlar neticesinde hayvanlarını kasaba sevk etmiş, o zaman yetkililer tarafından verilen bilgilere göre de 1 milyona yakın damızlık hayvan mezbahalarda kesilmişti. Netice de damızlık hayvan kesimleriyle birlikte et krizi baş göstermiş, ithalat kapıları açılmış ve hala da ithalat kapısı kapatılamamıştır. Bu krizin sadece hayvan ve et boyutuyla bize maliyeti 3 milyar doları bulmuş hatta geçmiştir.” Çiğ süt fiyatı hala belirlenemedi Bugün itibarıyla çiğ süt fiyatının hala belirlenemediğini, yapılan toplantılardan da bir sonuç alınamadığını belirten Bayraktar, belirlenecek fiyatın, AB’ye ihracat onayı alan firmalar bazında ülkemizin dış pazar hedefleri dikkate alındığında, üretimi sürdürebilecek seviyede olmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Bayraktar, “Fiyat düşürülme eğilimlerinin olması ya da üretim maliyetlerinin altında bir fiyatın belirlenmesi, belirlenene bu hedefe ters düşeceği gibi, geçmişte yaşananlardan hiç ders çıkarılmadığı anlamına gelecektir ki, bu durumda kaybeden ne üretici ne tüketici ne de sanayici olacaktır. Kayıp ülkece yaşanacaktır. Süt üreticileri olarak beklentimiz, hem sanayicilerimizin hem de üreticilerimizin neticede ülkemizin kazanmasıdır. Bu fırsatın ve oluşan rüzgarın küçük hesaplarla tersine çevrilmemesi gerekmektedir” değerlendirmesinde bulundu. GIDA VE TARIM İHRACATINDAKİ ARTIŞ DEVAM EDİYOR Hububat ve yağlı tohumlar ithalatında artış Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Mart ayında Türkiye’nin genel ihracatındaki yüzde 0,3, ithalatındaki yüzde 0,6 azalmaya karşın gıda ve tarımda ihracat ve ithalatta artışın sürdüğünü bildirdi. Mart ayında gıda ve tarım ithalatında özellikle hububat ithalatında artış görüldüğünü bildiren Bayraktar, hububat ithalatı yüzde 430,3 artışla 53 milyon 996 bin dolardan 286 milyon 348 bin dolara, yağlı tohumlar ithalatının ise yüzde 70,4 artışla 97 milyon 388 bin dolardan 165 milyon 913 bin dolara yükseldiğine dikkati çekti. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Mart ayı gıda ve tarım ihracatı, geçen yılın aynı ayına göre, pamuk dahil yüzde 5,5 artışla 1,49 milyar dolardan 1,57 milyar dolara çıkarken, ithalatta yüzde 30,8 artışla 1,04 milyar dolardan 1,36 milyar dolara yükseldiğini belirtti. Şemsi Bayraktar, pamuk dahil üç aylık gıda ve tarım ihracatının 4,18 milyar dolarken, yüzde 10,5 artışla 4,62 milyar dolara ulaştığını, aynı dönemde pamuk dahil ithalatın ise yüzde 16,3 artışla 3,14 milyar dolardan 3,65 milyar dolara çıktığına dikkati çekti. Ham tarım, ormancılık, balıkçılık dış ticaret rakamları Bayraktar, şunları kaydetti: “Ham tarım ve ormancılık ihracatı Mart ayında yüzde 0,2 azalarak 484 milyon 633 bin dolardan 483 milyon 443 bin dolara indi. İlk 3 aylık dönemde ham tarım ve ormancılık ihracatı yüzde 8,8 artışla 1 milyar 372 milyon 420 bin dolar- Şemsi Bayraktar, Mart ayında 380 milyon 984 bin dolarlık sebze, meyve ihracatı gerçekleştirildiğini, ayrıca pamuk ihracatının geçen yılın aynı ayına göre 18 milyon 512 bin dolar artışla 180 milyon 428 bin dolara yükseldiğini, pamukta ithalatın 66 milyon 89 bin dolar artarak 273 milyon 408 milyon dolara çıktığını belirtti. dan 1 milyar 493 milyon 633 bin dolara yükseldi. Buna karşın Ocak ayında ham tarım ve ormancılık ithalatı yüzde 53,8, ilk üç ayda ise yüzde 15,5 arttı. Ocak ayı ham tarım ve ormancılık ithalatı 533 milyon 854 bin dolardan 821 milyon 331 bin dolara, 3 aylık dönemde ise 1 milyar 829 milyon 88 bin dolardan 2 milyar 112 milyon 665 bin dolara çıktı. Balıkçılık ihracatında Ocak ayında yüzde 38,1, Ocak-Mart döneminde yüzde 35,4 artış var. İhracat Ocak ayında 11 milyon 905 bin dolardan 16 milyon 444 bin dolara, Ocak-Mart döneminde 56 milyon 333 bin dolardan 76 milyon 251 bin dolara yükseldi. İthalat ise balıkçılıkta Ocak ayında yüzde 0,2, Ocak-Mart döneminde yüzde 1,9 azaldı. Ocak ithalatı balıkçılıkta 5 milyon 79 bin dolardan 5 milyon 70 bin dolara, Ocak-Mart döneminde ise 12 milyon 976 bin dolardan 12 milyon 735 bin dolara düştü.” Günümüzde ihracatı artırmanın, pazarı korumanın aslanın ağzından ekmek almaktan zor hale geldiğini, Türk çiftçisinin sıkıntılara rağmen, genel ihracattaki düşüşe rağmen ihracatını artırmayı başardığını belirten Bayraktar, “Çiftçimizin rekabet gücünü artıracak önlemler alırsak gıda ve tarımda ihracat artmaya devam eder. Türkiye’nin tarımdaki potansiyeli tartışılmaz bir gerçektir. İhracat, 2023 yılına kadar çok kolay bir şekilde 50 milyar dolara yükseltilebilir” dedi. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 KAYISIYI DON VURDU don zararı meydana gelmiştir. Malatya’nın yanı sıra Elazığ’da da kayısılar dondan zarar görmüştür. Erken çiçek açan meyve türleri arasında yer alması nedeniyle don riskiyle karşı karşıya olan kayısı ağaçlarının bu yıl erken çiçek açması üreticilerimizin kaybını daha da artırmıştır. Bölgede hasar tespit çalışmaları devam etmektedir. Net veriler hasat tespit çalışmaları tamamlandıktan sonra ortaya çıkacak olmakla birlikte, halihazırda eldeki verilere göre bu yıl kayısı üreticisi büyük kayıptadır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye kayısı üretiminin çok büyük bir kısmını karşılayan Malatya’da hava sıcaklıklarının Mart ayının ortasında ve sonunda doğru eksi değere düşmesi nedeniyle kayısı ağaçlarında yüzde 80 ile yüzde 90’a varan oranlarda don zararı meydana geldiğini bildirdi. Bayraktar, “Dünya kuru kayısı üretimi ve ticaretinin yaklaşık yüzde 75’ini elimizde tutuyor ve 296,6 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz. Don felaketi ihracatımızı olumsuz etkileyecek, çiftçimiz mağdur olacaktır. Çiftçimizin mağduriyeti giderilmelidir” dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, bitkilerdeki büyüme ve gelişme olaylarının Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, fındık üreticilerinin, 2012 yılı ürünü alan bazlı gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai saati bitimine kadar başvuru yapmaları gerektiğini bildirdi. Bayraktar, “Fındık üreticilerimizin destek ödemesinden faydalanabilmeleri için çiftçi ve fındık kayıt sistemlerine kayıt yaptırmaları, ÇKS kaydı bulunanların da kayıtlarını güncellemeleri şart” dedi. Şemsi Bayraktar, yaptığı açıklamada, fındığın, tarım sektöründe, ihracatta daima ön planda yer alan ürünlerden biri olduğunu, fındıkta Türkiye’nin dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 75’ini karşıladığını belirtti. Özellikle Karadeniz Bölgesi’nde 2 milyon nüfusun geçim kaynağı olan fındıkta, 2011-2012 sezonunda yaklaşık 217 bin ton iç fındık ihracatı yapıldığını, karşılığında 1,6 milyar dolar gelir elde edildiğini vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Üreticimiz verimli ve kaliteli ürün için, fındık üretiminin başlangıcından hasat dönemine kadar geçen devrede mazot, gübre, ilaç gibi gerekli temel girdileri kullanmaktadır. Ülkemizde özellikle mazot, gübre gibi girdilerin fiyatı oldukça yüksektir. Buna fındık toplama işçilik maliyetlerinin de eklenmesi maliyetleri daha da artırmaktadır. Ürünün yüksek olan üretim maliyetlerinin altında satılması zor durumda olan üreticimizin daha da mağdur olmasına neden olur. Bilindiği üzere fındık üretim maliyetlerini düşürmek amacıyla 2009 yılının Haziran ayında açıklanan fındık stratejisi kapsamında; fındığın taban arazilerden sökülmesi, daha ziyade yamaç arazilerde üretimin desteklenmesi amacıyla fındık üreticilerine dekara 150 lira destek, prim olarak ödenmeye başlanmıştır. Üretim maliyetlerini aşağıya çeken ve 3 yıldır uygulanan alan bazlı destekler 2011’de sona ermiş, 3 yıllık dönemde fındık üre- genetik yapının yanında çevre koşulları tarafından yönlendirildiğini, bu durumda üretimin, iklimsel faktörlerden önemli ölçüde etkilendiğini ve üretimin bu faktörlere göre şekillendiğini belirtti. Özellikle yağış ve sıcaklık rejiminde meydana gelen düzensizliklerin zaman zaman üretimde önemli kayıplara yol açtığını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Nitekim Malatya ilimizde bu yıl havaların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle kayısı ağaçları önceki yıllara göre 20 gün daha erken çiçek açmıştır. Hava sıcaklıklarının Mart ayının ortasında ve sonuna doğru eksi değere düşmesi nedeniyle kayısı ağaçlarında yüzde 80 ila yüzde 90’a varan oranlarda ticilerine toplam 1,8 milyar lira ödeme yapılmıştır. Strateji çerçevesinde fındık üreticisinin desteklenmesi üreticinin mağduriyetini önlemiştir.” Kaliteli üretim, fiyat istikrarı ve maliyetlerin düşürülmesi açısından önemli Bayraktar, kaliteli fındık üretiminin sürdürülebilirliği, ihracatta önem arz eden fiyat istikrarı ve maliyetlerin azaltılması için uygulanan, fındık üreticilerinin yaklaşık yüzde 84’ünün faydalandığı alan bazlı desteklerin devam kararı alınmasının, fındığın hak ettiği değeri bulabilmesi, ihracatta bulunduğu yeri koruyabilmesi ve dış dünyada kaliteli Türk fındığı imajının zedelenmemesi açısından önem arz ettiğini belirtti. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Birliğimizin girişim ve gayretleriyle fındıkta alan bazlı desteğin 3 yıl daha uzatılması, üreticimize rahat bir nefes aldırdı” dedi. Bayraktar, fındık yetiştiriciliği yapan fındık üretici belgesine sahip, kamu ku- Zarar gören sadece kayısı üreticisi değildir. Dünya kuru kayısı üretimi ve ticaretinin yaklaşık yüzde 75’inin ülkemiz tarafından yapıldığı, 2012 yılı itibarıyla kuru kayısı ihracatımızdan 296,6 milyon dolar gelir elde edildiği dikkate alındığında ülke ekonomisi de önemli bir kayba uğrayacaktır.” Malatya’da don teminatı poliçe sayısı yüzde 68,7 azaldı Tarım Sigortaları Kanunu’nun 21 Haziran 2005 tarih, 25852 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Bayraktar, şöyle devam etti: Kanun kapsamında sigorta yaptıran çiftçiler devlet tarafından desteklenmekte, devlet destekli tarım sigortası yaptıran üreticiler, belirtilen risklerden zarar görmesi halinde zararları karşılanmaktadır. Kayısıda çiçeklenme döneminin de sigorta kapsamına dahil edilmesiyle birlikte çiftçilerimizin sigorta yaptırabilmelerine imkan tanınmıştır. 9 Çiçeklenme döneminin kapsama alınması oldukça sevindirici bir gelişme olmuştur. Ancak prim desteğine rağmen ödenen sigorta bedellerinin üreticilere yüksek gelmesi, muafiyet oranlarının, müşterek sigorta oranlarının fazlalığı nedeniyle çiftçinin alacağı tazminatın azalması ve buna bağlı olarak üreticinin uğradığı zararın karşılanma oranının düşük kalması gibi nedenlerle tarım sigortası yaptıran üretici sayısı yetersiz kalmaktadır. Kayısının başkenti olan Malatya’da don teminatı için alınan poliçe sayısı, 2011 yılında 9 bin 994 iken bu rakam 2013 yılında yüzde 68,7 oranında azalarak 3 bin 126’ya gerilemiştir.” “Üstü açık fabrika” tarım çeşitli risklere maruz kalıyor Üstü açık fabrika olarak nitelendirilen tarım sektörünün her yıl çeşitli risklere maruz kaldığını bildiren Bayraktar, tarımsal üretimin hemen hemen her yıl çeşitli il ve ilçelerde kuraklık, zamansız gerçekleşen yağışlar, fırtına, don, sel, dolu gibi risklerle karşı karşıya bulunduğunu belirtti. Üreticilerimizin kayıplarının karşılanmasının yanı sıra, tarımsal üretimde sürekliliğin sağlanması açısından tarım sigortasının düzenli olarak her yıl yaptırılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan Bayraktar, tarım sigortalarından beklenen faydanın sağlanabilmesi, üreticinin tarım sigortasına talebin artması için prim miktarlarının ve muafiyet oranlarının düşürülmesi gerektiğine dikkati çekti. Bayraktar, kayısı üreticisinin mağduriyetinin giderilmesinin önem taşıdığını belirtti. ALAN BAZLI DESTEK İÇİN ÇKS UYARISI rum ve kuruluşları hariç gerçek ve tüzel kişilere dekar başına 2012 yılı ürünü için 150 lira, 2013 yılı ürünü için 160 lira, 2014 yılı ürünü için 170 lira alan bazlı gelir desteği ödemesi yapılacağını hatırlattı. Şemsi Bayraktar, şunları kaydetti: “Fındık üreticilerimizin 2012 yılına ait alan bazlı destek ödemesinden faydalanabilmeleri için Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) ve Fındık Kayıt Sistemine (FKS) kayıt yaptırmaları, ÇKS kaydı bulunanların da kayıtlarını güncellemeleri şart. 2012 yılı ürünü alan bazlı gelir destekleri için en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai bitimine kadar başvurularını da yapmaları gerekiyor.” Telafi edici ödeme başvuruları da 30 Nisan’da sona eriyor Fındık Alanlarının Tespitine Dair Kararın 1’inci maddesinde belirtilen il ve ilçelerdeki, birinci sınıf, ikinci sınıf ve yüzde 6’dan daha az eğimli üçüncü sınıf tarım arazilerinde ruhsatsız fındık bahçelerini sökerek alternatif ürüne geçen kamu ku- rum ve kuruluşları hariç gerçek ve tüzel kişilere de telafi edici ödeme yapılacağını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “2012-2014 yılları arasında; 2012 yılı için başvuranlara, ilk yıl için dekara 300 lira, ikinci ve üçüncü yıllarda ise her bir yıl için 150 lira olmak üzere üç yılda toplam 600 lira, 2013 yılı için başvuranlara, ilk yıl için 300 lira, ikinci yıl için 150 lira olmak üzere iki yılda toplam 450 lira telafi edici ödemenin yapılması kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda fındık üreticilerimizin 2012 yılına ait Telafi Edici Ödemeden faydalanabilmeleri için 31 Aralık 2012 tarihine kadar Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt yaptırmaları (ÇKS) veya kayıtlarını güncellemeleri, Fındık Kayıt Sistemine (FKS) kayıt yaptırmaları şartıyla; 2012 yılı için ‘Telafi Edici Ödeme’ başvurularını en geç 30 Nisan 2013 tarihi mesai bitimine kadar yapmaları gerekmektedir.” Bayraktar, üreticilerimizin mağduriyet yaşamamaları için başvurularını bir an önce yapmalarında fayda bulunduğuna dikkati çekti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 10 Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 HAYVANCILIKTA BEKLENEN MÜDAHALE KURUMU OLUŞTURULDU dan dolayı hayvancılıkta fiyat istikrarı çok önemlidir. 2008’lerin bir daha yaşanmaması için hem ette hem de sütte fiyat istikrarının sağlanması gerekiyor. Müdahale kurumu bunu sağlayacaktır.” Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü’nün adının Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi ve hayvancılıkta müdahale kurumuna dönüştürülmesinin hayvancılık için çok önemli olduğunu bildirerek, “Uzun süredir kurulması için çaba sarf ettiğimiz Et ve Süt Kurumu, sektörümüze ve ülkemize çok büyük katkı sağlayacak” dedi. Türkiye’de hayvancılığa yıllardır destek verildiğine ve sektöre çok ciddi oranda kaynak aktarıldığına işaret eden TZOB Genel Başkanı, “Tarım destek bütçesinden hayvancılığa ayrılan pay binde 5’ler seviyesinden yüzde 28’lere ulaşmıştır. Yani tarıma verilen desteğin dörtte birden fazlası hayvancılığa gitmektedir” dedi. Bayraktar, ette ve sütte müdahale kurumu kurulmasıyla, sektörde fiyat istikrarı, üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımının artması ve işletme ölçeklerinin büyümesinin artık mümkün olacağını belirtti. Şemsi Bayraktar, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nın eki karara gore, devletin genel hayvancılık politikası çerçevesinde, hayvancılık sektöründe düzenleyici ve destekleyici bir rol üstlenmesini temin etmek, piyasa ekonomisi kuralları içinde sektörde tam rekabet koşullarının tesisine katkıda bulunarak kamu yararı ile faaliyetlerini sürdürmek amacıyla kurulan ve bir iktisadi devlet teşekkülü olan Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğünün adının Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü olarak değiştirildiğini bildirdi. Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğünün amacı, faaliyet konusu, kapsamı, merkezi ve sermayesinin ana statüsünde yer alacağını belirten Bayraktar, ette ve sütte müdahale kurumu kurulması konusundaki taleplerini daha önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ilettiklerini, Başbakan Erdoğan’ın da ilgili yerlere talimat verdiği hatırlattı. Başbakan Erdoğan ile en son Aralık ayında Başbakanlık Resmi Konut’ta bir araya geldiklerinde de konuyu bir kere daha görüştüklerini ve destek taleplerini yinelediklerini belirten Bayraktar, Başba- kan Erdoğan’ın gerekli talimatları vererek müdahale kurumunun kurulması konusunu bizzat takip ettiğini bildirdi. Bayraktar, “Başbakan Erdoğan’a müdahale kurumu konusunda verdiği sözü tuttuğu için teşekkür ediyoruz” dedi. Müdahale kurumu ülke açısından da fevkalade önemli Et ve sütte bir müdahale kurumu oluşturulmasını talep ettiklerini, hemen her platformda dile getirdiklerini ve takipçisi olduklarını, sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da bu konuyu fevkalade önemli bulduklarını vurgulayan Bayraktar, şunları kaydetti: “Hayvancılığımızın gelişmesine ve sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere her platformda ilettiğimizi talebimizi dikkate alan çalışma kapsamında Et ve Balık Kurumu’nun adının ‘Et ve Süt Kurumu’ olarak değiştirilmesi ve müdahale kurumuna dönüştürülmesi sektör ve ülke açısından çok faydalı olacaktır. Ülkemizde devletin hayvancılık sektöründe, Avrupa Birliği ve ABD’de olduğu gibi gerektiğinde müdahale alımları yoluy- la piyasaya girip istikrarı sağlaması, üreticilerin önünü görerek üretim yapmasını sağlayacak. Yatırım kabiliyetlerini artıracak. Üretim planlaması, bilgi ve teknoloji kullanımının artması ve işletme ölçeklerinin büyümesi artık mümkün olacak.” 2008’ler bir daha yaşanmasın Piyasaya müdahale edecek böyle bir kuruluşun olmamasının 2008 yılında ülkeye pahalıya mal olduğunu hatırlatan Bayraktar, şöyle devam etti: “2008 yılında sütte yaşanan kriz neticesinde yüksek üretim maliyeti ile düşük fiyat kıskacında kalan birçok üretici, damızlık hayvanlarını kasaba götürmüş ve üretimden çıkmıştı. Bu dönemde birçok işletme küçülmek durumunda kalmış, buna bağlı olarak kırmızı ette yaşanan sıkıntı, 2,5 milyar dolardan fazla besilik, kasaplık canlı hayvan ve karkas et ithalatına neden olmuştu. Bunun yanında, ülke hayvancılığının tekrar eski haline gelebilmesi ve işletmelerin yeniden kurulabilmesi için sıfır faizli kredi ile hayvancılık işletmelerinin damızlık hayvan almaları teşvik edildi. Damızlık ithalatında ülke kapsamı genişletildi. Böylece, takip eden iki yılda 80 bin baştan daha fazla damızlık hayvan için 300 milyon dolardan fazla döviz ödenerek ithalat yapıldı. Bun- ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞ TÜKETİCİYE YANSIMADI Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımda üretici fiyatlarındaki düşüşün tüketiciye yansımadığını bildirerek, “Genel ÜFE yıllık bazda yüzde 2,30 artarken, tarımda yüzde 5,77 azaldı. Gıda ve alkolsüz içeceklerde yıllık enflasyon yüzde 8,10 ile yüzde 7,29 olan genel TÜFE’nin üzerinde gerçekleşti” dedi. Bayraktar, tarımda üretici fiyatlarının Mart ayında Şubat ayına göre yüzde 0,07 arttığını, Aralık ayına göre yüzde 0,06, geçen yıl Mart ayına göre yüzde 5,77 düştüğü, on iki aylık ortalamalara göre yüzde 2,26 arttığını belirtti. Yıllık üretici enflasyonunun genel tarımda yüzde 5,77, tarım ve avcılıkta yüzde 5,94, ormancılık ve tomrukçulukta yüzde 9,08 gerilediğine dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarımda üretici fiyatlarındaki düşüş, tüketiciye yansımadı. Üreten değil, aracı kazandı. Aradaki zincir kırılmalı, üreticinin aracısız tüketiciye ulaşması sağlanmalıdır. Aracı devreden çıkarılmalıdır. Tarımda üretici fiyatları, son bir yılda yüzde 5,77 gibi yüksek oranda düşse de görünen o ki düşüş nihai ürüne yansımıyor. Nihai ürün yüzde 8,10 artıyor. Ne üretici emeğinin karşılığını alabiliyor ne de tüketici uygun fiyata ürün bulabiliyor. Buna acilen çözüm bulunmalıdır. Tarım ve gıdada fiyat istikrarı sağlanmalı, üretici emeğinin karşılığını almalı, tüketici de makul fiyata ürün bulabilmelidir.” Şemsi Bayraktar, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticiden tüketiciye, halkın tamamını yakından ilgilendiren gıda fiyatlarındaki değişimleri takip etmeye ve kamuoyunu doğru bilgilendirme amacıyla açıklama yapmaya devam ettiklerini bildirdi. Market fiyatlarındaki değişimler Bayraktar, Mart ayındaki market fiyatlarına bakıldığında; 4 üründe fiyat değişimi olmazken, 12 üründe azalma, 24 üründe ise fiyat artışı olduğunu belirtti. Mart ayında patates, kuru fasulye, yeşil mercimek ve yumurta fiyatlarında değişim görülmezken, fiyat düşüşü yüzde 37,63 oran ile en fazla yeşil fasulyede olduğunu bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 19,45 ile patlıcan, yüzde 15,35 ile kabak, yüzde 10,83 ile salatalık, yüzde 6,27 ile maydanoz, yüzde 3,46 ile kuru soğan, yüzde 3,26 ile marul, yüzde 3 ile ayçiçeği yağı, yüzde 2,74 ile pırasa, yüzde 2,16 ile mısırözü yağı, yüzde 0,65 ile pirinç, yüzde 0,38 ile nohut izledi. Market fiyatlarında en fazla fiyat artışı ise yüzde 20,1 artışla karnabaharda görüldü. Karnabahardaki fiyat artışını yüzde 15,09 ile domates, yüzde 13,34 ile yeşil soğan, yüzde 11,48 ile Antep fıstığı, yüzde 9,85 ile ıspanak, yüzde 9,31 ile limon, yüzde 8,74 ile sivri bi- ber, yüzde 8,19 ile armut, yüzde 7,94 ile kuru incir, yüzde 5,5 ile lahana, yüzde 4,44 ile havuç, yüzde 3,56 ile portakal, yüzde 2,88 ile elma, yüzde 2,24 ile süt, yüzde 2,21 ile dana eti, yüzde 2,07 ile toz şeker, yüzde 2,05 ile kuru üzüm, yüzde 1,94 ile kırmızı mercimek, yüzde 1,91 ile zeytinyağı, yüzde 0,92 ile zeytin, yüzde 0,85 ile kuzu eti, yüzde 0,78 ile kuru kayısı, yüzde 0,55 ile tavuk eti, yüzde 0,46 ile fındık takip etti.” Üretici fiyatlarındaki değişimler Mart ayındaki üretici fiyatlarına bakıldığında; 20 üründe fiyatlar bir ay önceki fiyatlara göre değişmezken, 7 üründe azalma, 9 üründe ise fiyat artışı olduğu bilgisini veren Bayraktar, şöyle devam etti: “Mart’ta pırasa, lahana, havuç, patates, portakal, limon, armut, kuru fasulye, nohut, kırmızı mercimek, yeşil mercimek, pirinç, kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, yumurta, süt, dana eti, zeytin ve zeytinyağı fiyatlarında değişim olmazken, fiyat düşüşü yüzde 43 oran ile en fazla yeşil fasulyede görülmüştür. Yeşil fasulyedeki fiyat düşüşünü yüzde 25 ile patlıcan ve salatalık, yüzde 17,75 ile kabak, yüzde 15,28 ile kuru soğan, yüzde 12,84 ile Antep fıstığı, yüzde 9,32 ile elma izledi. En fazla fiyat artışı yüzde 35,71 ile oran ile domateste görüldü. Domateste- Avrupa Birliği’nin ise tarımı desteklemede kullanılan Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu’nda (FEOGA) yer alan bütçenin yüzde 80’ini uzun yıllar piyasayı düzenlemek için kullandığını vurgulayan Bayraktar, piyasayı düzenlemeden, piyasada istikrar sağlamadan sektöre aktarılacak her kaynağın istenilen yerlere ulaşamayacağını kaydetti. Çiğ sütte fiyat sorunu derhal çözülmeli, üretici de önünü görmeli Şemsi Bayraktar, çiğ sütte yaşanan fiyat karmaşasına da artık bir son verilmesi, Ulusal Süt Konseyi’nin araştırma sonucu belirlediği, üreticilerin de uygun bulduğu litrede 117 kuruş olan maliyetin üzerinde bir fiyat konusunda uzlaşma sağlanması gerektiğine dikkati çekerek, “Durum ortadayken, sanayicilerin çiğ süte 88 kuruş gibi son derece düşük, maliyetin çok altında bir fiyat önermeleri abesle iştigaldir. Sorun derhal çözülmeli, üretici de önünü görmelidir” dedi. Bayraktar, açıklamasında, Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak, üreticinin en büyük ve tek meslek örgütünün sesine kulak veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker başta olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür ettiklerini, Et ve Süt Kurumu’nun üreticilere, hayvancılığa, tüketicilere ve ülkeye fayda sağlayacağından emin olduklarını bildirdi. ki fiyat artışını yüzde 23,64 ile maydanoz, yüzde 20,33 ile ıspanak, yüzde 16,35 ile yeşil soğan, yüzde 13,89 ile karnabahar, yüzde 9,4 ile marul, yüzde 8,78 ile fındık, yüzde 4,82 ile sivri biber, yüzde 0,88 ile kuzu eti takip etti.” Fiyat değişimlerinin nedenleri Bayraktar, fiyatı artan ürünlere bakıldığında, domates ve sivri biber gibi ürünlerde fiyat artışında hasat edilen ürün miktarındaki azalmaya bağlı olarak arzda meydana gelen daralmanın etkili olduğunu bildirdi. Özellikle domatesteki fiyat artışında Antalya’nın ilçelerinde meydana gelen fırtınanın etkili olduğunu belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Fiyat düşüşü görülen ürünlere baktığımızda, üreticide fiyatı en çok düşen ürün yeşil fasulye, patlıcan, salatalık, kabak gibi ürünlerde hasat edilen ürün miktarındaki artışa bağlı fiyatlarda düşüş yaşanmıştır. Kışlık sebzeler arasında yer alan karnabahar, ıspanak gibi sezon sonuna gelinmesi nedeniyle arzda yaşanan daralma fiyatlarda bir miktar artışa yol açmıştır. Genel olarak değerlendirdiğimizde arz ve talepteki değişime bağlı olarak fiyatlarda artış ve azalışların meydana geldiği görülmektedir.” Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 11 MAZOT VE GÜBREYE DAHA FAZLA DESTEK TALEBİ Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 2010-2011-2012 yıllarını kapsayan 3 yıllık dönemde mazot fiyatlarının yüzde 39,1, gübre fiyatlarının çeşitlerine göre yüzde 52,3 ile yüzde 98,7 arasında arttığını, bu dönemde hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında destek mazotta yüzde 32,3, gübrede yüzde 29,4 yükseldiğini bildirdi. Bayraktar, “Mazot ve gübrede fiyat artışı, desteğin üzerinde. Daha fazla destek bekliyoruz. Hükümetimizden mazot ve gübrede desteklerin bir miktar daha artırılmasını talep ediyoruz” dedi. Destekleme bütçesinin artmasını ve 9 milyar lirayı geçmesini olumlu karşıladıklarını bildiren Bayraktar, yapısal sorunların getirdiği büyük yükün çiftçi üzerinde bir maliyet oluşturduğunu, destekler verilmediği takdirde sürdürülebilir üretim yapmanın mümkün olamayacağını, bundan dolayı desteklerin artırılarak devam ettirilmesi gerektiğini belirtti. Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenen destekleme tutarlarını değerlendiren Bayraktar, zeytinyağında fark ödemesi desteğinin yüzde 20 artışla 50 kuruştan 60 kuruşa, hastalıklardan ari işletme desteğinin hayvan başına 300 liradan yüzde 25 artışla 375 liraya yükseldiğini bildirdi. Bayraktar, “Yeni destek kapsamında, hastalıktan ari hayvancılık işletmelerinde onaylı süt çiftliği sertifikası olan işletmelere hayvan başına ilave 50 lira, damızlığa ayrılan her manda yavrusu için üreticiye 100 lira destek verilmesini doğru bir adım olarak değerlendiriyoruz” dedi. Şemsi Bayraktar, 2012 yılında Çiftçi Kayıt Sistemine dâhil olan çiftçilere verilen dekar başına 2,5 liralık toprak analizi desteğinin 2013 yılında değişmediğini bildirdi. Mazot ve gübre destekleri TZOB Genel Başkanı Bayraktar, dekar başına mazot destekleme tutarının peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali alanlarında yüzde 7,4 artışla 2,7 liradan 2,9 liraya, hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında yüzde 7,5 artışla 4 liradan 4,3 liraya, yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanında yüzde 9,4 artışla 6,4 liradan 7 liraya yükseldiğini kaydetti. Bayraktar, dekar başına gübre destekleme tutarının ise peyzaj ve süs bitkileri, özel çayır, mera ve orman emvali alanlarında yüzde 8,1 artışla 3,7 liradan 4 liraya, hububat, yem bitkileri, baklagiller, yumru bitkiler, sebze ve meyve alanlarında yüzde 10 artışla 5 liradan 5,5 liraya, yağlı tohumlu bitkiler ve endüstri bitkileri alanında yüzde 11,1 artışla 6,3 liradan 7 liraya çıktığına dikkati çekti. Şemsi Bayraktar, desteklerdeki bu artış oranına karşın, 2013 yılı Ocak ayı itibarıyla son bir yıllık dönemde, mazot fiyatlarının yüzde 8,3, çeşitlerine göre ortalama gübre fiyatları artış oranının ise yüzde 8,7 olduğunu kaydetti. Bayraktar, Türk çiftçisinin dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçiler arasında olduğunu, dışa bağımlılığı dolayısıyla gübre fiyatlarının yüksek seyrettiğini, bundan dolayı mazot ve gübrede destekleme rakamlarının bir miktar daha artırılması gerektiğini vurguladı. Türkiye tarım havzaları üretim ve destekleme modeline göre fark ödemesi desteğinin kilogram başına, 2013 yılında, 2012 yılına göre, yurt içinde üretilen sertifikalı tohum kullanılan kütlü pamukta yüzde 8,7 artışla 46 kuruştan 50 kuruşa, aspirde yüzde 12,5 artışla 40 kuruştan, 45 kuruşa, zeytinyağında yüzde 20 artışla 50 kuruştan 60 kuruşa yükseltildiğini belirten Bayraktar, diğer ürünlere verilen prim desteklerinin geçen yılki rakamlarda kaldığı bilgisini verdi. Hayvancılık destekleri Hayvancılık sektöründe 2013’te 2 yeni destek uygulanacağını, kaba yemde de ithalatta kilogram maliyeti 50 kuruşun üzerindeki bölümünün devlet tarafından karşılanacağını bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Yeni destek kapsamında, hastalıktan ari hayvancılık işletmelerinde onaylı süt çiftliği sertifikası olan işletmelere hayvan başına ilave 50 lira, damızlığa ayrılan her manda yavrusu için üreticiye 100 lira destek verilmesini doğru bir adım olarak değerlendiriyoruz. Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği’nce yurtdışından ithal edilecek kaba yemin mahallinde yetiştiriciye teslimindeki kilogram maliyeti 50 kuruşun üzerinde olması halinde farkı çiftçilere ödenecek. 2013’te de küçükbaş hayvancılık desteklerinin tamamında artış yapıldı. 2012’de koyun ve keçi de hayvan başına 18 lira olan destek bu yıl, yüzde 11,1 artışla 20 liraya çıkarıldı. Koyun, keçi ve manda sütüne verilen litre başına 15 kuruşluk prim de 2013’te yüzde 33,3 artışla 20 kuruşa yükseltildi. Hastalıklardan ari işletme desteği hayvan başına 2012’de 300 lira iken 2013 yılında yüzde 25 artışla 375 liraya yükseltildi. Arı koruma desteği kovan başına 25 liradan yüzde 60 artışla 40 liraya çıkarıldı. Halk elinde küçükbaş hayvan ıslahı elit sürü yavru destek miktarı 40 liradan yüzde 25 artışla 50 liraya yükseltildi. Döl kontrolü projesi kapsamındaki suni tohumlamadan doğan buzağı ilave ödemesi 25 liradan yüzde 40 artışla 35 liraya çıkarıldı.” Yem bitkileri destekleri arttı Yem bitkileri desteklerinin artırılmasını olumlu karşıladıklarını belirten Bayraktar, şu bilgileri verdi: “Geçen yıl açıklanan Yem Bitkileri Destekleme tebliğinde, yonca ve korunga için belirlenen miktarların, sırasıyla 4 ve 3 yıl için toplam olarak belirlenmişti. Bu yıl yıllık rakama dönüldü. Dekar başına toplamda yoncada suluda 2013 için verilecek 4 yıllık dönem için her yıl 50 lira, kuruda 4 yıllık için her yıl 30 lira, korungada 3 yıllık dönem için her yıl 35 lira geçen yılın üzerinde rakamlara tekabül etmektedir. Böylece yoncada suluda yıllık yüzde 53,8, kuruda yüzde 71,4 ve korungada yıllık yüzde 33,3 artış olmuştur. Dekar başına destekler tek yıllıklarda yüzde 16,7 artışla 30 liradan 35 liraya, silajlık tek yıllıklarda yüzde 11,1 artışla 45 liradan 50 liraya, suludaki silajlık mısırda yüzde 36,4 artışla 55 liradan 75 liraya, kurudaki silajlık mısırda (kuru) yüzde 16,7 artışla 30 liradan 35 liraya, yapay çayır-merada yüzde 33,3 artışla 75 liradan 100 liraya yükseltildi. Yurt içi sertifikalı tohum kullanım desteği 2013’te 2012 yılına göre soya, yer fıstığı, yonca, susam, kanola, aspir ve çeltik ürünlerinde değişmezken diğer ürünlerde arttı. Yurt içi sertifikalı tohum kullanım desteği, dekar başına buğdayda yüzde 25 artışla 6 liradan 7,5 liraya, arpa, tritikale, yulaf ve çavdarda yüzde 33,3 artışla 4,5 liradan 6 liraya, nohut, kuru fasulye, mercimekte yüzde 42,9 artışla 7 liradan 10 liraya, patateste yüzde 100 artışla 20 liradan 40 liraya çıkarıldı. Patates siğili görülen ve bunun için oluşturulan güvenlik kuşağı alanlarında karantina önlemi olarak bu alanlarda alternatif ürün yetiştirilmesi veya nadasa bırakılması durumunda dekar başına 110 lira destek verilmesini olumlu görüyoruz.” Yurt içi sertifikalı fidan, çilek fidesi ve standart fidan kullanım ve yurt içi sertifikalı tohum üretim desteği rakamlarında ve çiftlik muhasebe vergi ağı sistemi katılım desteğinde değişikliğe gidilmediğini vurgulayan Bayraktar, organik tarım desteğinin dekarda meyve ve sebzede yüzde 42,9 artışla 35 liradan 50 liraya çıkarıldığını, tarla bitkilerinde 10 liralık desteğin değişmediğini, organik tarımda anaç sığır ve mandada hayvan başına 150, buzağıda 50, anaç koyun ve keçide 10 lira, arılı kovanda kovan başına 5 lira, alabalıkta kilogram başına 35 kuruş, çipura ve levrekte 45 kuruş destek verileceğini belirtti İyi tarım uygulamaları desteklerinde değişim olmadığını bildiren Bayraktar, destekleme ödemesi kapsamına alınan her tarımsal işletme için ödenen yıllık 600 liralık destek ile biyolojik ve biyoteknik mücadele desteğinin 2013 yılında 2012 yılına göre değişmediğini kaydetti. Bayraktar, bakanlığın, bu yıl yeni olarak, tarım sektörünün ihtiyaç duyduğu öncelikli konulara ilişkin bilgi ve teknolojilerin geliştirilmesi ve çiftçiler ile tarımsal sanayicilere aktarılması amacıyla, uygun görülen araştırma-geliştirme (ARGE) projelerine, 20132016 cari yılları içinde destekleme ödemesi yapacağını bildirdi. TARIMIN OCAK İSTİHDAMI BİLE 5,5 MİLYON… Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın, mevsim etkileri nedeniyle faaliyetlerin en aza indiği Ocak ayında bile 5,5 milyona yakın istihdam yarattığını bildirerek, “Tarımda istihdam, Ocak ayında, 2012’in aynı ayına göre, 58 bin kişi artarak 5 milyon 474 bin kişi oldu” dedi. Bayraktar yaptığı açıklamada, Ocak ayında toplam istihdamın, 2012’in aynı ayına göre, 958 bin artarak, 24 milyon 433 bine çıktığını belirtti. Bu dönemde hizmetler sektöründe istihdamın 609 bin, sanayide 186 bin, inşaatta 105 bin, tarımda 58 bin arttığını bildiren Bayraktar, 2012 yılı Ocak ayında 5 milyon 416 bine inen tarımdaki istihdamın Şubat ayında 5 milyon 427 bine, Mart’ta 5 milyon 613 bine, Nisan’da 6 milyon 11 bine, Mayıs’ta 6 milyon 363 bine, Haziran’da 6 milyon 555 bine, Temmuz ayında 6 milyon 638 bine yükseldiğini kaydetti. Tarımdaki istihdamın 2012 Ağustos ayında 6 milyon 564 bine, Eylül’de 6 milyon 502 bine indiğini bildiren Bayraktar, mevsim şartlarının etkisiyle Ekim ayında 6 milyon 322 bine, Kasım ayında 6 milyon 27 bine, Aralık ayında 5 milyon 686 bine, 2013 Ocak ayında ise 5 milyon 474 bine düştüğünü belirtti. Ocak ayında hizmetler sektörünün 12 milyon 549 bin, tarımın 5 milyon 474 bin, sanayinin 4 milyon 870 bin, inşaat sektörünün ise 1 milyon 540 bin kişiye istihdam yarattığı bilgisini veren Bayraktar, “Tarım, tarımsal faaliyetin en alt seviyeye indiği Ocak ayında bile sanayiden 604 bin daha fazla kişiye istihdam sağladı. Sanayi ve inşaatın toplam istihdamı 6 milyon 410 bin kişi” dedi. Bayraktar, Ocak ayında, geçen yılın Ocak ayına göre, hizmetlerin payının 0,5 puan artarak yüzde 51,4’e, inşaatın payının 0,2 puan artarak yüzde 6,3’e çıktığını, buna karşın sanayinin payının 0,1 puan azalmayla yüzde 19,9’a, tarımın payının ise 0,7 puan azalmayla yüzde 22,4’e indiğini kaydetti. Şemsi Bayraktar, hizmetler sektörünün istihdam içindeki payının artmasının, tarımın payının azalmasına neden olduğunu, payının azalmasına karşın tarımdaki istihdamda azalma bir yana artış görüldüğünü vurguladı. Tarım işsizliği 2,3 puan düşürüyor Türkiye’de işsiz sayısının Ocak’ta 2 milyon 890 bin kişi olduğuna dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarım, 5 milyon 474 bin kişiye iş sağlayarak, işsizliğin çok daha artmasına engel oluyor. Hizmetlerin ardından ikinci büyük istih- dam kapısı tarım olmaya devam ediyor. Ocak ayı işsizlik oranı yüzde 10,6 oldu. Tarım dışı işsizlik ise yüzde 12,9. Genç nüfusta işsizlik yüzde 20,7 düzeyinde. Tarımı dışarıda tutarsak Ocak ayı işsizlik rakamı yüzde 10,6 değil yüzde 12,9 çıkıyor. Hizmetlerin ardından istihdamda ikinci olan tarım, yüzde 12,9 olan işsizliği 2,3 puan düşürerek yüzde 10,6’ya çekiyor. İhracat artışı, büyüme rakamlarını olumlu etkileyen tarım, istihdamda da görevini yapıyor.” Tarımın istihdamdaki payı Son bir yıllık dönemde mevsimsel oynamalar nedeniyle tarımın istihdamdaki payının yüzde 22,4 ile yüzde 26 arasında değiştiğini belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılı Mart ayında, Ocak ayına göre 0,5 puan artışla yüzde 23,6’ya çıkan istihdamda tarımın payı, Nisan ayında 0,8 puan artışla yüzde 24,4’e, Mayıs ayında ise 0,8 puan artışla yüzde 25,2’ye, Haziran ayında 0,4 puan artışla yüzde 25,6’ya, Temmuz ayında 0,4 puan artışla yüzde 26’ya çıktı. Yine 2012 Ağustos ayında, 0,1 puan azalışla yüzde 25,9’a, Eylül’de 0,4 puan azalışla yüzde 25,5’e, Ekim ayında ise bir önceki aya göre 0,7 azalmayla yüzde 24,8’e, Kasım ayında ise Ekim ayına göre, 1 puan azalmayla yüzde 23,8’e, Aralık ayında 0,8 azalmayla yüzde 23’e, 2013 Ocak ayında ise 0,6 puan azalmayla yüzde 22,4’e indi. Bu rakam 2012’in Ocak ayında yüzde 23,1 düzeyindeydi. Tarım, her ay sanayiden çok daha fazla istihdama katkı veriyor. 2011 yılında tarım, Eylül ayında 1 milyon 768 bin, Ekim ayında 1 milyon 635 bin, Kasım ayında 1 milyon 289 bin daha fazla istihdam yarattı. Kış aylarında bile tarım, sanayiden yüz binlerce kişi daha fazla istihdam sağladı. 2011 Aralık ayında 899 bin, 2012 Ocak ayında 732 bin, Şubat’ta 743 bin, Mart’ta 893 bin, Nisan’da 1 milyon 219 bin, Mayıs’ta 1 milyon 603 bin kişi, Haziran’da 1 milyon 795 bin kişi, Temmuz’da 1 milyon 861 bin kişi, Ağustos’ta 1 milyon 818 bin kişi, Eylül’de 1 milyon 767 bin kişi, Ekim’de 1 milyon 590 bin kişi, Kasım’da 1 milyon 214 bin kişi, Aralık ayında 830 bin kişi daha fazla istihdam yarattı. En son Ocak ayında da tarım, sanayiden 604 bin kişi daha fazla istihdam sağladı.” Bayraktar, hizmetler sektörünün ardından en önemli istihdam alanı olan tarımın, diğer sektörler içinde de yüzde 20’lere yaklaşan çok büyük bir ağırlığı olduğunu belirtti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 12 YUMURTA ÜRETİMİNDE ARTIŞ Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Sanayiye aktarılan süt miktarı Şubat ayında 620 bin 701 ton inek sütünün sanayiye aktarıldığını bildiren Bayraktar, şöyle devam etti: “2012 yılı Şubat ayında sanayiye aktarılan süt miktarı 631 bin 521 tondu. Şubat ayı itibarıyla yıllık bazda sanayiye aktarılan inek sütü miktarı 7 milyon 924 bin 886 ton oldu. 2012 yılı sonunda bu rakam 7 milyon 932 bin 485 tondu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Şubat ayında, geçen yılın aynı ayına göre, tavuk yumurtası üretimi yüzde 11,2, tavuk eti üretimi yüzde 3 artarken, sanayiye aktarılan süt miktarının yüzde 1,7 gerilediğini bildirdi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Şubat ayları itibarıyla, 2010 yılında 907 milyon 46 bin adet olan tavuk yumurtası üretiminin, 2011 yılında 1 milyar 48 milyon 171 bin adede, 2012 yılında 1 milyar 152 milyon 131 bin adede, bu yılın Şubat ayında ise 1 milyar 280 milyon 627 bin adede yükseldiğini belirtti. Tavuk yumurtasında 2010 yılında 11 milyar 840 milyon 396 bin adet olan üretimin 2011 yılında 12 milyar 954 milyon 686 bin, 2012 yılında 14 milyar 910 milyon 774 bin adede çıktığı bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti: “2010 yılında 1 milyon 444 bin 59 ton olan tavuk eti üretimi, 2011 yılında 1 milyon 613 bin 309 tona, 2012 yılında 1 milyon 723 bin 919 tona yükseldi. Kanatlı sektörü, Şubat ayı itibarıyla yıllık 15 milyar 229 milyon 442 bin tavuk yumurtası, 1 milyon 737 bin 541 ton tavuk eti üretimiyle önemli bir seviyeye çıktı. Ülkemizde kişi başına tavuk yumurtası tüketimi 175-180 adet. Bu rakam Çin’de 256, Avusturya’da 234, Avustralya’da 216, Almanya’da 212, İngiltere’de 189, ABD’de 171. Ülkemizde tavuk eti üretimi 20 kilograma yaklaşmış durumda. Tavuk eti üretimi, İngiltere’de 32, Avustralya’da 38, ABD’de 49 kilogramı buluyor. Büyük bir potansiyel barındıran ihracat bir yana, gelişmiş ülkelerin kişi başına tüketim miktarlarına ulaşmak için de üretim artışı devam etmelidir.” Bayraktar, kanatlı sektöründe 2012 yılında tavuk yumurtası, eti ve sakatatında yıllık ihracatın, 640,9 milyon dolardan 842,9 milyon dolara yükseldiği bilgisini de verdi. Süt sektörünün yıllık bazda 225 milyon dolardan fazla ihracatı söz konusu. Sektör, dünyanın birçok ülkesine, peynirden yoğurda, süttozundan, tereyağı ve dondurmaya kadar ürün ihraç ediyor. AB’ye yönelik süt ihracatının başlayacak olması sektör için yeni bir soluk olacak. İç piyasada fiyat istikrarı çok önemlidir. Sütü üreten çiftçilerimize hak ettikleri gelirin sağlanması sürdürülebilir üretimi getirecektir. Hayvancılık sektörünün temel sorunları da görmezden gelinemez. Hayvancılık sektöründe; fiyat istikrarının oluşturulması, yeterli destek sağlanması, yem sorununun çözülmesi, hastalıklarla etkin mücadele edilmesi, girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerekiyor.” Et ve sütte bir müdahale kurumu oluşturulması talebini hemen her platformda dile getirdiklerini ve sektör açısından olduğu kadar ülke açısından da çok önemsediklerini vurgulayan Bayraktar, “Hayvancılığımızın gelişmesine ve sorunlarının çözümüne önemli katkı sağlayacağına inandığımız ve yetkililere her platformda ilettiğimiz et ve sütte müdahale kurumunda çalışmalar nihayet sona geldi. Et ve Balık Kurumu’nun ‘Et ve Süt Kurumu’ olarak değiştirilmesi ve müdahale kurumuna dönüştürülmesi sektöre istikrar getirecektir” dedi. ÜRETİCİ TÜKETİCİ ARASINDAKİ ARACI KALDIRILMALI Bayraktar: Tarımda ekonomik örgütleri derhal kurmamız lazım Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, üretici fiyatlarının yıllık bazda bitkisel, meyve ve sebze ürünlerinde yüzde 3,58, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 11,11 gerilediğini ama bunun tüketiciye yansımadığını bildirerek, “Üretici tüketici arasındaki aracıyı kaldıralım, zinciri kıralım” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, üreticinin ürününü bitkisel, meyve ve sebze ürünlerinde bir yıl öncesinin yüzde 3,58, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 11,11 daha düşük bir fiyatla elinde çıkarabildiğini, buna karşın tüketici fiyatlarının yıllık bazda taze meyve-sebzede yüzde 13,92, diğer işlenmiş gıdada yüzde 1,68, ekmek ve tahıllarda yüzde 11,34, diğer işlenmiş gıdada yüzde 7,14 arttığını belirtti. Mart ayında üretici fiyatlarının yüzde 0,81 oranında yükseldiğini ve yıllık enflasyonun yüzde 2,30 olduğunu hatırlatan Bayraktar, bu dönemde imalat sanayisinin aylık fiyat artışları hızlanırken tarım fiyatlarında belirgin bir değişim gözlenmediğinin Merkez Bankası’nın Mart Ayı Fiyat Gelişmeleri çalışmasında vurgulandığı bilgisini verdi. Üretici fiyatlarında bitkisel ürünler ile meyve ve sebze fiyatlarının Mart ayında yüzde 0,31 oranında artar- ken, canlı hayvan fiyatlarındaki düşüş eğiliminin azalarak da olsa devam ettiğini ve yüzde 0,51 olarak gerçekleştiğini bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: “Tarımda üretici fiyatlarında yıllık bazda büyük düşüş var. Mart ayı itibarıyla yıllık olarak toplam tarımda yüzde 5,77, bitkisel, meyve ve sebze ürünlerinde yüzde 3,58, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 11,11 gerileme görülüyor. Buna karşın tüketici fiyatlarında, gıda ve alkolsüz içecekler grubunda yıllık enflasyon yüzde 8,10’a yükseldi. Mart ayında genel tüketici fiyatları yüzde 0,66 oranında artarken yıllık enflasyon yüzde 7,29’a çıktı. Bu gelişmelerde işlenmemiş gıda fiyatları temel belirleyici oldu. Görünen o ki tarımda üretici fiyatlarındaki düşüş, tüketiciye yansımadı. Üreten değil, aracı kazandı. Aradaki zincir kırılmalıdır. Üreticinin aracısız tüketiciye ulaşması sağlanmalıdır. Aracı devreden çıkarılmalıdır. Bunlar yapılmazsa ne üretici emeğinin karşılığını alabilir ne de tüketici uygun fiyata ürün bulabilir. Buna acilen çözüm bulunmalıdır. Tarım ve gıdada fiyat istikrarı sağlanmalı, üretici emeğinin karşılığını almalı, tüketici de makul fiyata ürün bulabilmelidir. Tarımda ekonomik örgütleri derhal kurmamız lazım.” Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 ÇİFTÇİ BORCUNA SADIK 13 pılmakta, üreticiler Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri aracılığıyla düşük faizli kredi kullanabilmektedir. Sektördeki tecrübesi ve devlet desteğine aracılık etmesi gibi nedenlerle Ziraat Bankası tarım sektörüne kullandırılan kredilerde her zaman ilk sırada yer almıştır.” Bayraktar, üreticilerin yaşanan afetlerden dolayı ürünlerine sigorta yaptırmalarının önemli olduğunu, çiftçilerin tarım sigortası yaptırabilmesi için çiftçi kayıt sistemine (ÇKS) kayıtlı olmaları gerektiğini bildirdi. İller itibarıyla kredi kullanımı 2012 yılı sonu itibarıyla il bazında kredi kullanımına bakıldığında 2 milyar 573 milyon 237 bin lirayla İzmir ilinin ilk sırada yer aldığının görüldüğünü bildiren Bayraktar, şunları kaydetti: Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçinin 2012 yılında kullandığı 32,6 milyar liralık tarım ve balıkçılık kredisinden, sadece yüzde 3,1’i geri dönmediğini bildirerek, “Son derece düşük olan bu oran, sıkıntılarına rağmen çiftçimizin borcuna sadık kaldığını gösteriyor” dedi. Bayraktar, yaptığı açıklamada, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, tarım ve balıkçılık sektörüne kullandırılan nakdi kredi miktarının, 2012 yıl sonu itibarıyla, 2011 yılına göre yüzde 5,5 artışla 32 milyar 642 milyon 626 bin liraya ulaştığını bildirdi. 2011 yılında kullandırılan toplam 30 milyar 930 milyon 792 bin liralık nakdi kredi miktarının, 2012 yılı sonunda kadar 1 milyar 711 milyon 834 bin lira arttığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “2012 yılında tarım ve balıkçılık sektörü kredilerinin yüzde 62’sini kapsayan 20 milyar 249 milyon 204 bin lirası Ziraat Bankası tarafından verildi. BDDK verilerine göre, 2012 yılında toplam tarım ve balıkçılık sektörü kredisinin sadece yüzde 3,1’inin takibe düşmüş kredilerden oluştuğunu bildiren Bayraktar, “Bu orana göre 2012 yılında takibe düşen kredi miktarı 1 milyar liradır” dedi. Tarımsal kredilerin dönemler itibarıyla şekli değişmekle birlikte geçmişten bu yana devlet tarafından desteklenen bir konu olduğunu vurgulayan Bayraktar, şu bilgileri verdi: “2004 yılından itibaren yayınlanan Bakanlar Kurulu kararlarıyla faiz indirimi ya- Bayraktar: Türk tarımı 2012’de, yüzde 3,5 büyüyerek 109,8 milyar liralık hasılaya ulaştı Şemsi Bayraktar, Türk tarımının 2011 yılında 101,3 milyar liralık cari hasılasını 2012 yılında 109,8 milyar liraya çıkardığını, balık- İllerin kullandığı kredilerin 2011 yılına göre artış oranlarına bakıldığında yüzde 51,8 ile Giresun ilk sırada yer almaktadır. Giresun İlinde 2011 yılında 119 milyon 277 bin lira kredi kullanılmışken, bu rakam 2012 yılında 181 milyon 7 bin liraya ulaşmıştır. Giresun İlini yüzde 41,8 ile Ankara, yüzde 41,7 ile Tunceli, yüzde 27,7 ile Şanlıurfa izlemektedir. Bir önceki yıla göre kredi kullanımı en fazla azalan il ise Rize’dir. Rize İlinde 2011 yılında 91 milyon 575 bin lira kredi kullanımı söz konusu iken, 2012 yılında bu rakam 71 milyon 216 bin liraya gerilemiş, kredi kullanımında bir yılda yüzde 22,2 azalma gerçekleşmiştir.” Tarım ve balıkçılık sektörü kredilerinde Ziraat Bankası’nı 4 milyar 330 milyon lirayla Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) izledi. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ni 2 milyar 336 milyon 906 bin lirayla Denizbank takip etti. Bu bankayı 1 milyar 551 milyon 698 bin lirayla Vakıfbank, 1 milyar 439 milyon 395 bin lirayla Türk Ekonomi Bankası (TEB), 1 milyar 143 milyon 178 bin lirayla Türkiye İş Bankası, 799 milyon 610 bin lirayla Yapı ve Kredi Bankası ve 782 milyon 42 bin lirayla Garanti Bankası izledi.” Tarım büyümede diğer sektörlere fark attı Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, tarımın büyümede diğer sektörlere fark attığını, Türk tarımının 2012’de, yüzde 3,5 büyüyerek 109,8 milyar liralık hasılaya ulaştığını bildirdi. “İzmir’i 1 milyar 783 milyon 829 bin lirayla Adana, 1 milyar 764 milyon 443 bin lirayla Ankara, 1 milyar 614 milyon 969 bin lirayla İstanbul takip ediyor. En az kre- di kullanan il ise 14 milyon 785 bin lirayla Hakkari’dir. çılıkta da 2,3 milyar liralık hasılanın 2,8 milyar lirayı aştığını, 103,6 milyar lira olan toplam hasılanın da 112,6 milyar lirayı geçtiğini belirtti. Bayraktar, tarım, avcılık ve ormancılıkta 2011 yılı büyümesinin revize yapılarak yüzde 6,2, balıkçılığın yüzde 1,8 olarak değiştirildiğini, tarım, avcılık ve ormancılığın, 2007’deki gerilemesinden sonra üst üste 5 yıldır büyüdüğünü vurguladı. Balıkçılıkta 2011 yılında yüzde 1,8 olan büyümenin bu yıl yüzde 3,1 olarak gerçekleştiğini belirten Bayraktar, tarım, avcılık ve ormancılıkta 2012 son çeyrek büyümesinin yüzde 4,3’ü bulduğu, balıkçılıkta ise yüzde 1,7’de kaldığı bilgisini verdi. dışında tarımı geride bırakan sektör yok. Türkiye ekonomisinde son çeyrek büyümesi yüzde 1,4’te kalırken, tarım, avcılık ve ormancılıkta yüzde 4,3’ü buldu.” Bayraktar, şunları kaydetti: “Türkiye’nin milli geliri cari fiyatlarla 1 trilyon 416,8 milyar liraya, dolar olarak da 786,3 milyar dolara ulaştı. Ekonomi 2012 yılında sabit fiyatlarla yüzde 2,2 büyüdü. Türkiye ekonomisinde son çeyrek büyümesi yüzde 1,4 oldu. Büyümenin genelde yüzde 2,2, imalat sanayisinde yüzde 1,9, madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 0,8, inşaatta yüzde 0,6, toptan ve perakende ticarette yüzde 0,1 olduğu bir ortamda tarımda yüzde 3,5’i bulması önemlidir. Balıkçılıktaki büyüme de yüzde 3,1’dir. Bu rakam da diğer sektörlere göre daha iyidir. Tarım, avcılık, ormancılık ile balıkçılığın milli gelirdeki payının 2012 yılında, 2011 yılındaki gibi yüzde 8 olduğunu, sabit fiyatlarla bu payın 2011-2012 döneminde yüzde 9,2’den yüzde 9,4’e yükseldiğini bildiren Bayraktar, tarımın yüzde 3,5 büyümeyle görevini yaptığını kaydetti. Büyüme, elektrik, gaz, buhar ve sıcak su üretimi ve dağıtımında yüzde 3,5, toptan ve perakende ticarette yüzde 0,1, oteller ve lokantalarda yüzde 3,4, ulaştırma, depolama ve haberleşmede yüzde 3,2, mali kuruluşların faaliyetlerinde yüzde 3,2, konut sahipliğinde yüzde 1,7, gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetlerinde yüzde 6,6, kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal güvenlikte yüzde 3,5, eğitimde yüzde 4,3, sağlık işleri ve sosyal hizmetlerde yüzde 5,3, diğer sosyal, toplumsal ve kişisel hizmet faaliyetlerinde yüzde 0,6, ev içi personel çalıştıran hane halklarında yüzde 5,6 düzeyinde gerçekleşti. Gayrimenkul, kiralama ve iş faaliyetleri, ev içi personel çalıştıran hane halkları, sağlık işleri ve sosyal hizmetler, eğitim Tarım ve balıkçılığın milli gelirdeki payı yüzde 8 Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, 2012 yılında tarım, avcılık ve ormancılıkta 8 milyar 507,8 milyon liralık, balıkçılıkta 492 milyon liralık hasıla artışı yaşandığını belirten Bayraktar, 2011 yılında dolar bazında tarım, avcılık ve ormancılıkta 60,4 milyar dolar, balıkçılıkta 1,39 milyar dolar, toplamda 61,8 milyar dolar olan hasılanın, 2012 yılında tarım, avcılık ve ormancılıkta 60,94, balıkçılıkta 1,57 milyar dolara, toplamda 62,5 milyar dolara yükseldiğini bildirdi. TZOB Genel Başkanı Bayraktar, bu ortamda yüzde 3,5 büyüyen Türk tarımının, yapısal sorunların çözülmesi, piyasa istikrarının sağlanması, girdi fiyatlarının makul seviyelere çekilmesi, rekabet koşullarının sağlanması durumunda 2023 yılında 85 milyon ülke nüfusunu, 50 milyon turisti beslemesinin yanı sıra 50 milyar dolarlık ihracat, 150 milyar dolarlık hasıla gerçekleştirebileceğine dikkati çekti. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 14 Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Mısır, binlerce yıldan beri tarımı yapılan birkaç ender bitkiden biridir. Anavatanı Amerika kıtası olup buradan dünyanın her yerine yayıldığı bilinmektedir. Mısırın ülkemize girişi ise Kuzey Afrika üzerinden olmuştur. Bu bitkiye, ülkemizde mısır adının verilmiş olması, bu bitkinin Mısır ve Suriye üzerinden girdiğinin bir göstergesidir. Mısır, tropik, subtropik ve ılıman iklim kuşaklarında yetişebildiği için, dünyada tüm ülkelerde az çok mısır tarımı yapılabilmektedir. Elde edilen verimler ise, ülkeye ve yetiştirilen çeşitlere bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ortalama dekara 1 ton üzerinde verim alınabilmektedir. Ülkemizde ise 1.5 ton civarında verim alan illerimiz bulunmaktadır. Mısır ülkemizin her bölgesinde yetiştirilebilmesine karşın, en çok Karadeniz Bölgesi’nde yoğunlaşmıştır. Bu bölgemiz 300.000350.000 hektarlık ekim alanı ile ülkemiz toplam mısır alanlarının yaklaşık yüzde 60-65’ine sahiptir. Ancak, bu yöremizde ortalama verim 220-230 Kg/da’dır. Bu nedenle, ancak üretimimizin yüzde 20’sini karşılayabilmektedir. Diğer yandan, Akdeniz Bölgemizde, ortalama verim 1000-1500 kg/da dolayındadır. Bu bölgemizde, ekim alanları, 140.000150.000 hektar olmasına rağmen, toplam mısır üretimimizin yüzde 45’ini sağlamaktadır. Trakya’nın da yer aldığı Marmara Böl- M ISIR ÜLKEMİZDE gemiz toplam mısır üretimimizin yaklaşık yüzde 20’sini sağlamaktadır. Ülkemizde geçen yıl Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2012 tahminlerine göre mısır üretiminin 4 milyon 600 bin tonu bulacağını, belirtmiştir. 2003 yılında 1,8 milyon tona varan ithalat, 2011 yılı itibarıyla 0,3 milyon tona geriledi. 2011 yılında 4.2 milyon ton olan üretimin 2012 yılında 400 bin ton artması 2012-2013 piyasa yılında ithalat yapılamayacağını düşündürebilir. TÜİK’in 2012 yılı 1. tahminlerine göre mısır üretimi 4 milyon 600 bin ton. Üreticilerin hibrit tohum ve bölgelere uygun tohum çeşitlerinin kullanması; yetiştirme tekniklerine uyum gösterdi. Yem sanayisi talebindeki artış, düşük dünya fiyatlarının Türkiye fiyatlarına yaklaşması ve prim desteklerinin de etkisiyle pamuktan mısıra yöneliş buna eklenince, özellikle GAP yöresi ve Ege Bölgesinde başta mısır üretiminde önemli artışlara ulaşıldı. Son yıllarda Şanlıurfa, Mardin, İzmir, Konya ve Bursa’da ekim alanı ve üretim aratışı Sakarya, Adana, Mersin ve Hatay’da ise ekim alanı ve üretim azalışı görülmüştür. Mısır ekim alanı, kendi fiyatından ve pamuk fiyatından etkilenmektedir. Yapı- lan araştırmalar mısır fiyatının 570 krş’tan artarak, 650 krş’tan alıcı bulduğu; mısır ekim alanının ise yüzde 6,1 arttığını göstermiştir. Mısır üreticilerimiz başta tohum olmak üzere teknolojiyi iyi kullanmıştır. Pamuk ürününe göre yetiştirme tekniği, hasat, nakliye ve depolamasının kolay olması ve birim alandan elde edilen yüksek verimle birlikte üretim masraflarının düşüklüğü dolayısıyla maliyet açısından, pamuk ekim alanlarından pay kapmaktadır. Buna rağmen mısır bitkisi üretiminde girdilerin yüksekliği ve desteğin yeterli olmaması üreticilerimizi zor durumda bırakmıştır. Ülkeler arasındaki ve aynı ülke içindeki bölgeler arasındaki verim farklılıkları, iklim faktörleri yanında, üretim sırasında uygulanan yetiştirme tekniklerinden ve üretimde kullanılan çeşitlerden kaynaklanmaktadır. Mısır dünyada buğday ve çeltikten sonra en fazla tarımı yapılan tahıl bitkisidir. Gerek insan beslenmesinde, gerek hayvan yemi olarak ve gerekse sanayinin değişik kollarında ham madde olarak kullanılabilmesinden dolayı, pek çok tarımsal ürün deseninde kolayca yerini bulmuştur. Sanayide mısırdan pek çok ürün elde edilmektedir. Un, yağ, nişasta, tatlandırıcılar başta olmak üzere yüzlerce ürün bu bağlamda sayılabilir. Bitkinin her bir parçası ayrı bir ekonomik değere sahiptir. Ülkemizde üretilen mısırlar değişik amaçlarla tüketilmektedir. Hayvan yemi olarak kullanılmasının yanında sanayide de farklı amaçlarla kullanılmasından dolayı bazı yıllarda mısır üretimimiz kendimize yetmemektedir ve yurt dışından ithal yoluna gidilmektedir. DÜNYA VE TÜRKİYE MISIR PİYASASI Dünya mısır piyasasında neler yaşanıyor Dünya mısır ekiliş alanları son 4 yılda yüzde 9,8, dünya mısır üretimi ise yüze 5,6 artmıştır. Buna karşın yıl sonu stoklar yüzde 11,1 gerilemiş ve kullanım yüzde 7,5 oranında artmıştır. Stokların gerilemesi ve üretim artışının tüketimin altında kalması mısır fiyatlarında yüzde 89,1 oranında bir artışı doğurmuştur. Mısır ekiliş alanları özellikle biyoetanaol ve yem için mısıra olan talebin artmasıyla 2011 yılında rekor üretim 883 milyon tona ulaşmıştır, fakat olumsuz hava koşulları nedeniyle 2012 yılında 857 milyon tonla daha az oranda artmıştır. Mısır üretiminde dünya toplam üretimin yüzde 35’ine yakınına sahip olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) mısır piyasalarındaki en güçlü ülke konumundadır. Bu ülkede üretimde olan oynama mısır fiyatlarını yakından ilgilendirmektedir. Yaklaşık yüzde 20’lik bir oranla ABD’nin ardından ikinci en büyük üretici olan Çin aynı zamanda önemli bir ithalatçıdır. Avrupa Birliği (AB), Meksika, Brezilya ve Arjantin diğer önemli üretici ülkelerdir. Bu ülkeler arasında Brezilya ve Arjantin güney yarımkürede olma avantajı ile, tüketimin çoğunun gerçekleştirildiği kuzey yarım kürenin ihtiyacı olan dönemde piyasaya girerek önemli avantaj sağlamaktadır. Üstelik son yıllarda Brezilya ve Arjantin ABD fiyatlarının yaklaşık yüzde 10 altında piyasaya sun- Hüsnü Ege TZOB Teknik Müşavir Ahmet Bahadır Sezgin TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Osmaniye Ziraat Odası Başkanı MISIR SEKTÖRÜ maktadır. 2012/2013 piyasa yılında ABD mısır üretiminin düşmesiyle Brezilya dünya ihracatında ilk sıraya yükselmiştir. Oldukça geniş kullanım alanı olan Mısırın yaklaşık yüzde 60’a yakını yem üretiminde kullanılmaktadır. Mısırın yem amaçlı kullanımı, 500 milyon ton civarındadır. Başta Asya ve az gelişmiş ülkelerde olmak üzere hayvansal ürün talebinin artması, yem üretimi amaçlı mısır talebinin gelişimini etkileyecektir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Gelişmiş ülkeler başta olmak üzere enerji ihtiyaçlarını karşılamada birçok ülke mısırdan biyoetanol üretmektedir. Petrol alternatifi ürünler arasında öne çıkan biyoetanol kullanımı için mısır tüketimi giderek artmaktadır. Vergi indirimleriyle desteklenen bu artışın gelecekte de devam edeceği açıktır. Etanol amaçlı mısır kullanımında ABD ve Brezilya ilk sıralardaki ülkelerdir. 2012 yılında ABD’de tek başına etanol için 130 milyon ton mısır kullanılmıştır.Dünya etanol üretimi için mısır kullanımı 250 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Mısırın üçüncü önemli kullanım alanı nişasta bazlı şeker üretimidir (NBŞ). Gıda sanayinde tatlandırıcı amaçlı olarak kullanılan NBŞ, son yıllarda gıda güvenliği, obezite gibi tartışmalarda sıklıkla gündeme gelmektedir. Dünya mısır piyasasında fiyatların gerilemesi bekleniyor ABD Tarım Bakanlığına göre, 2013 yılında dünya mısır üretiminin bir önceki yıla göre yüzde artışla 965 milyon tona ulaşarak rekor kırması öngörülmektedir. Uluslararası Tahıl Konseyi (IGC) ise 2013’de mısır üretiminin 945 milyon ton olacağını tahmin etmektedir. Tüketim artış oranının, üretim artışından daha az olacağı öngörüsüyle mısır stoklarının artacağı ve dünya mısır fiyatlarında aşağı doğru bir baskının olacağı hesaplanmaktadır. Nitekim ABD borsasında vadeli 2013 Eylül ayı fiyatlarının bir önceki yılın ortalama fiyatına göre yüzde 9,4 azalarak, 307 $/ton’dan 229 $/ tondan işlem göreceği öngörülmektedir. Yine 2015 Mart ayında vadeli mısır fiyatı 222 $/ton olarak belirlenmiştir. Türkiye mısır piyasasında neler yaşanıyor Dünya mısır ihracatında en önemli ülke, üretimde de en yüksek paya sahip olan ABD’dir. Dünya mısır ihracatından yüzde 50 oranında pay aldığı tahmin edilmektedir. ABD’nin ardından en fazla paya sahip ülkeler ise sırasıyla Arjantin ve Brezilya’dır. Bu 3 ülke 90 milyon ton olan ihracatın 70 milyon ton’unu gerçekleştirmektedir. Türkiye mısır ekilişi son 4 yıl itibariyle yüzde 4,5 oranında artış göstermiştir. Buna karşın verim artışı, yüzde 7 oranında bir üretim artışı getirmiştir. Diğer yandan, Türkiye mısır üretimi kullanımımıza yetmediğinden, her piyasa yılında mısır ithalatı gerçekleştirilmektedir. Son 4 piyasa yılında ithalat artışı yüzde 48,5 olmuştur. Diğer yandan Toprak Mahsulleri Ofisi mısır alım fiyatları son 4 yılda yüzde 9,3 oranında artış göstermiştir. Mısır borsa fiyatları ise TMO fiyatlarının yüzde 5 üstünde gerçekleşmektedir. Japonya dünya mısır ithalatından aldığı yüzde 17’lik payı ile en büyük ithalatçıdır yem ve NBŞ tüketiminin yüksek düzeyde olması Japonya’yı mutlak dışa bağımlı hale getirmektedir. Meksika ise yüksek üretimine rağmen, üretiminin yem ve NBŞ sanayinin talebini karşılayamaması nedeniyle, yüzde 9’luk payı ile dünya mısır ithalatında 2. sıradadır. Mısır ve ürünleri, insan, hayvan beslenmesinde ve sanayi de oldukça geniş bir alanda kullanılmaktadır. En önemli kullanım alanı da yüzde 70 ile yem sanayidir. 3,7 milyon ton mısırın çoğu kanatlı hayvanlar üretimi için olmak üzere karma yem sanayinde kullanıldığı tahmin edilmektedir. Nişasta bazlı şeker üretiminde kullanılan mısır 750 bin ton, öz tüketim Mısır, tropik, subtropik ve ılıman iklim kuşaklarında yetişebildiği için, dünyanın hemen her yerinde tarımı yapılabilmektedir. Günümüzde Antartika haricinde, dünyanın her yerinde mısır yetiştirilebilmektedir (Geçit vd. 2009). Mısır, gerek besin maddesi olarak gerekse glikoz, nişasta, yağ ve yem sanayinin ham maddesi olarak kullanılan önemli bir üründür. Ülkemizde üretilen mısırın tamamına yakını yurt içinde tüketilmektedir. İçinde bulundurduğu zengin besin maddesi nedeniyle insan ve hayvan beslenmesinde büyük değer taşımaktadır. MISIR Sibel Şerifoğlu TZOB Teknik Müşavir Dünya NBŞ üretimi için kullanılan mısır miktarı 20 milyon ton civarındadır. Dünya mısır üretiminin değerlendirmesi yapıldığında, 174 milyon hektar alanda, 857 milyon ton mısır üretimi yapıldığı görülmektedir. Ortalama mısır verimi ise dekara 500 kg’dır. Dünya mısır üretiminin yıldan yıla artarak 2012 yılında 857 milyon tona ulaştığı görülmektedir. Dünya üretim miktarı 2012/13 yılı üretim tahmini dikkate alındığında 2005/06 yılına oranla %22 oranında artmıştır. Mısır üretiminde dünyada önde gelen ülkeler ABD, Çin, Brezilya, AB(27), Meksika ve Hindistan’dır. 2012/13 yılında dünya mısır üretiminin %32’sini ABD, %24’ünü Çin gerçekleştirmiştir. Türkiye ise dünya mısır üretiminden %0,5 oranında pay almaktadır. 15 300 bin ton ve diğer endüstriyel kullanımıyla birlikte toplam mısır kullanımı yaklaşık 5 milyon ton civarındadır. Türkiye mısır fiyatları dünya fiyatlarının üzerinde seyretmektedir. Genetiği değiştirilmiş tohumlardan üretilen ve sübvansiyonlu (ithalatçılara verilen kredilerde dahil) olarak dünyaya sunulan fiyatların düşüklüğü karşısında gümrük duvarları ve biyogüvenlik uygulamalarıyla ithalatımız engellenmektedir. Ülkemizde yüzde 130’a varan gümrük vergileri uygulanmaktadır. Son yıllarda biyogüvenlik sebebiyle ABD ve diğer Amerika ülkelerinden yapılan ithalat durmuş, Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerinden ithalat yapılmaktadır. İç talepteki son yıllardaki yüksek oranlı artışına rağmen, üretimin bu talebi karşılayamaması net ithalatçı konumun oluşmasının temel nedenidir. Özellikle kanatlı hayvan ve ürünleri üretimindeki artış mısır talebini artırmaya devam etmektedir. AB, Rusya gibi ülkelere tavuk eti ihracatının artması durumunda talep daha da artabilecektir. yüzde 180’e kadar artırılabilen gümrük vergilerinin önemi artmaktadır. Türkiye mısır üretiminde 2013 yılında yeni bir rekor tahmin ediliyor Kendimize yeterliliği sağlama noktasında ilerlerken, bu üretimi gerçekleştiren çiftçilerimizin fiyat açısından mağdur olmayacakları bir piyasayı sağlamak için gerekli tedbirlerin alınması önemlidir. Dünya ve Türkiye piyasalarında, fiyatlarda görülebilecek bir gerileme sanayicilerimiz tarafından iyi değerlendirilmeli, çiftçi aleyhine bir duruma dönüştürülmemelidir. En önemlisi de, hasat zamanı TMO piyasayı düzenleme yolunda, eldeki veriler ışığında, mısır üretiminde ülkeye yeterlilik kazandıran çiftçinin emeklerini boşa harcatmayan uygun bir fiyat politikasıyla müdahale alımında bulunmalıdır. Dünya mısır üretiminin %56’sını karşılayan ABD ve Çin ekim alanı olarak değerlendirildiğinde ise toplam ekim alanının %20’sini karşılamaktadır. Özellikle ABD’nin 4,9 ton olan dünya verim ortalamasının üzerinde üretim yapması, dünya üretiminden %32 oranında pay almasına sebep olmaktadır. kullanılan mısırın dünya tüketimi aşağıdaki tabloda verilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 1. üretim tahminlerine göre, 2013 yılı mısır üretiminde önemli bir rekor bekleniyor. 2012 yılında 4 milyon 600 bin ton olarak gerçekleşen mısır üretiminin, 2013 yılında yüzde 7,6 artışla 4 milyon 950 bin tona yükseleceği tahmin edilmektedir. Neredeyse Türkiye’nin mısır ihtiyacını karşılayacak bu üretim nedeniyle hiç ya da çok az bir ithalat yapılması beklenebilir. Yurt içi fiyatlar düşme eğilimine girecektir. Dünya fiyatlarının da gerileme beklentisi yine de ithalat kapısını açabilecektir. Bu durumda Mısır üretiminde birinci sırada yer alan ABD 35 milyon hektar alanda 274 milyon ton üretim yapmaktadır. ABD’nin mısır verimi ise hektara ortalama 10 ton iken 2012 yılında 8 tona gerilemiştir. Dünya üretiminden %0,5 oranında pay alan ülkemizde, mısır verimi 2012 yılında dekara 739 kg ile dünya ortalamasının üzerinde gerçekleşmiştir. Üretimin yoğun olarak yapıldığı Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Marmara Bölgesinde verim miktarı ortalama 1.000 kg’ın üzerinde gerçekleşmekte, dünya ortalamasının oldukça üzerine çıkmaktadır. Dünya mısır tüketimi Dünyada mısır başta yem ve biyoetanol sanayi olmak üzere, nişasta ve nişasta bazlı şekerler sanayi, bitkisel yağ sanayi, mısır ekmeği yapımı, taze tüketim, cips ve çerez olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, sap ve yaprakları endüstride, kağıt, karton, dolgu maddesi ve ambalaj olarak değerlendirilmektedir. Gerek besin maddesi olarak gerekse glikoz, nişasta, yağ, biyoetanol ve yem sanayinin ham maddesi olarak Sonuç olarak, dünya mısır üretiminde artan talepten dolayı görülen üretim artışının, 2013 yılında rekor olacağı beklenilmektedir, fakat kuzey yarımkürede ürünün çoğu tarladadır ve üretimde düzeltmeler olabilecektir. Dünya mısır tüketimine ait veriler incelendiğinde, dünya üretiminde ilk sırada yer alan ABD’nin tüketimde de %31 pay alarak ilk sırada yer aldığı görülmektedir. ABD’yi %24 pay ile Çin izlemektedir. ABD’de hayvancılığın, biyoetanol ve mısır sanayinin gelişmiş olması tüketimin de fazla olmasını sağlamaktadır. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Dünya üretiminde 5’inci sırada olan Arjantin’in 2012/13 yılı üretimi 26,5 milyon ton olmasına rağmen tüketimi 8,3 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Arjantin 26,5 milyon ton olan üretiminin 22 milyon tonunu ihraç etmiştir. 2013/14 yılı Mayıs ayı tahminlerine göre dünya mısır üretiminin 966 milyon ton, dünya mısır tüketiminin 837 milyon ton olması beklenmektedir. Dünya mısır ticareti 2012/13 yılında 97 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. 2009/10 yılında dünya mısır ihracatının %62’si ABD, Arjantin, Brezilya tarafından gerçekleştirilmiştir. ABD 2012 yılına kadar dünya mısır ihracatının ortalama %50’sini gerçekleştirirken 2012 yılında ABD’nin düşen verim miktarı nedeniyle üretim azalmış ihracatta gerilemiştir. 2012 yılında ülkeler arasında dünya ihracatından Brezilya %27, Arjantin %22,5, ABD %20 oranında pay almıştır. Türkiye mısır üretim ve tüketimi Ülkemizde 1980 yılında 583 bin hektar alanda mısır üretimi gerçekleştirilirken ekim alanlarında yıldan yıla artış ve azalışlar gerçekleşmiş en fazla 2005 ve 2012 yılında 600 bin hektara ulaşmıştır. Mısır üretiminde önemli gelişme verim artışında gerçekleşmiştir. 1980 yılında 212 kg/da olan mısır verimi, 2012 yılında 739 kg/da kadar çıkmıştır. Türkiye ortalama mısır verimi geçmiş yıllarda dünya ortalamasının altında gerçekleşirken, son yıllarda dünya verim ortalamasının üzerine çıkmıştır. Ülkemizde üretimin yoğunlaştığı Akdeniz ve Marmara Bölgesinde ortalama verim 10 ton/ha üzerine çıkarak dünya ortalamasının iki katını geçmektedir. Verim artışı son yıllarda ülkemizde tohumluk üretiminde sağlanan başarıdan kaynaklanmaktadır. İlk yıllarda az sayıda melez mısır çeşidi ile üretim yapılırken, günümüzde tüm bölgelerimizin özelliklerine uygun çok sayıda melez mısır çeşidi ile üretim yapılmaktadır. 1990 yılında 2 milyon ton olan mısır üretimi 2012 yılında iki katını geçerek 4,6 milyon tona ulaşmıştır. Birçok sektörde kullanılan mısırda üretim artışının sağlanması oldukça sevindirici olmakla birlikte, bu üretim rakamının daha da artırılması gerekmektedir. Mısır ülkemizde başta Akdeniz Bölgesi olmak üzere tüm bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Toplam hububat üretiminden %14 oranında pay alan mısır, buğday ve arpadan sonra üretim miktarı bakımından üçüncü sırada yer almaktadır. 2010 yılı üretim rakamlarına göre birinci sırada olan Akdeniz Bölgesi toplam üretimden %37 oranında pay almaktadır. Bu bölgeyi %22 oranında Güneydoğu Anadolu, %16 oranında pay ile Ege Bölgesi, %15 oranında aldığı pay ile Marmara Bölgesi izlemektedir. Son yıllarda ikinci ürün yetiştiriciliğinin artması ile birlikte ekolojik olarak ikinci ürün yetiştiriciliğine uygun olan Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Ege Bölgesinde mısır üretimi de artmıştır. Aynı zamanda pamuk üretiminden vazgeçen üreticilerin mısıra yönelmesi Akdeniz Bölgesinin Türkiye toplam üretiminden %37 oranında pay almasını sağlamıştır. Özellikle GAP projesinin sulanabilir tarım alanlarını arttırması ile birlikte Güneydoğu Anadolu Bölgesi mısır üretiminde büyük bir potansiyele sahip olmuştur. Türkiye mısır tüketimi Ülkemizde mısırın önemli bölümünün yem sanayinde kullanılmasına rağmen kullanım alanı oldukça geniştir. Nişasta ve nişasta bazlı şekerler sanayi, bitkisel yağ sanayi, biyoyakıt sanayi, mısır ekmeği yapımı, taze tüketim, cips ve çerez olarak kullanılmaktadır. Mısır ayrıca, sap ve yaprakları endüstride kağıt, karton, dolgu maddesi ve ambalaj olarak değerlendirilmektedir. Mısır üretiminin son yıllarda artmasına paralel olarak mısır tüketimi de artış göstermektedir. 2000/01 yılında 3 milyon ton olan yurt içi mısır kullanımı 2011/12 yılında 5.1 milyon tona ulaşmıştır. Yıllara göre değişmekle birlikte Türkiye mısır üretiminin %71’i yem sanayi tarafından kullanılmaktadır. Ülkemizde mısır üretimi uzun yıllar tüketimi karşılayamamış, ihtiyaç ithalatla karşılanmıştır. Son yıllarda artan üretim miktarına bağlı olarak mısırda ithalat azalmıştır. Mısır ithalatımız özellikle 2002, 2003 ve 2004 yıllarında önemli oranda artış göstermiştir. Mısır üretiminde gerçekleşen artışa paralel olarak mısır ithalatı da 2005 ve 2006 yılında azalmıştır. Ancak 2007 yılında ekim alanlarında görülen azalma ve kuraklığa bağlı olarak azalan üretim ve mısır tüketimindeki hızlı artış sebebiyle mısır ithalatı tekrar 1 milyon tonun üzerine çıkmıştır. 2008 ve 2009 yıllarında üretim EKİM ALANLARI VE ÜRETİM Mısır dünya tarım ürünleri piyasalarında hem üretim hem de ticareti ile oldukça önemli bir yere sahiptir. Ülkemizde nişasta bazlı şeker (glik o z ) , sakroz, fruktoz, bitkisel yağ, gıda sektörü ve yenilenebilir yakıt etanol gibi çeşitli kullanım alanına sahip olan mısır, alternatif kullanım alanı olarak biyoyakıt üretiminde de revaçtadır (mısırdan 22 çeşit değişik ürün elde edilmektedir). İlimiz ekim alanı ve üretim incelendiğinde en büyük üretim payına sahipken Ege ve Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerdeki ekim alanı ve üretim artışı bu durumu daha geniş alanlara yayılması ilimizde ekim alanını ve kümülatif tonun düşük görülmesine sebep olmaktadır. Ülkemizde 2010 yılında 5.935.519 dekar alana dane mısır ekimi yapılmış 4.310.000 ton ürün elde edilmiştir. Adana’da ise 2010 yılında 860.354 dekar alana ekilmiş ve 774.318 ton ürün elde edilmiştir. Ancak bu miktar ülkenin tahıl üretiminde 3. sırada yer almasına rağmen tüketimi karşılayamamaktadır. Ülkemizde 2012 yılında Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığı verilerine göre 6.222.426 dekar alana ekilen dane mısırdan 4.600.000 ton ürün elde edilirken, 792.289 dekar alan ile Adana Türkiye dane mısır ekim alanının %16,5’unu kapsamaktadır. 736.462 ton üretim ile Türkiye üretiminin %16,5’u Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 miktarının ihtiyacı karşılaması ile 2009 ve 2010 yılında ithalat miktarı gerilemiştir. Türkiye her yıl yoğun olarak ABD’den mısır ithalatı gerçekleştirirken, 2012 yılında sadece 124 ton mısır ithalatı yapılmıştır. GDO’lu mısır üretiminin en fazla gerçekleştirildiği ABD’den ithalatın azaltılması olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. 2012 yılında mısır ithalatı en fazla Rusya Federasyonundan yapılmıştır. 2012 yılında gerçekleştirilen toplam 807.480 ton ithalatın 487.914 tonu bu ülkeden yapılmıştır. Ayrıca 2012 yılında Macaristan, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan’dan ithalat yapılmıştır. Toplam ithalatın %96’sı bu ülkelerden yapılmıştır. Sonuç ve öneriler Kullanım alanlarının fazlalığı ve özellikle son yıllarda dünyada biyoetanol üretiminde mısırın hammadde olarak kullanılması, mısıra olan ilginin artarak devam edeceğini göstermektedir. Diğer ülkelerde üreticilerin, ülkemizdeki üreticilere göre daha fazla desteklenmesi, verimlerinin yüksek oluşu ve ucuz girdi temin etmeleri dolayısıyla üretim maliyetlerinin daha az olması nedeniyle, dünya fiyatları daha düşüktür. Mısır üreticisi dünya piyasaları ile rekabet etmekte zorlanmaktadır. İç piyasada oluşan fiyatların gerilememesi için ithalat özellikle hasat döneminde tamamen durdurulmalı, gümrük vergi oranları en yüksek seviyede tutulmalıdır. Artan gübre ve motorin fiyatlarının masraflar içerisindeki payının azaltılması için girdi desteği artırılmalıdır. Prim uygulamasının amacı, üretimin yönlendirilmesi, üreticilerimizin gelir seviyesinin korunması, tarımsal üretimde sürekliliğin sağlanması, sanayici ve ihracatçıya dünya fiyatlarından mal temini ve rekabet şansı kazandırılması, sağlıklı bir piyasa oluşumunun sağlanması, spekülatif hareketlerin önlenmesi, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasıdır. Prim uygulamasının amacına ulaşabilmesi ise ancak primlerin yeterli miktarda verilebilmesine bağlıdır. Prim miktarı belirlenirken piyasa fiyatları ile üretim maliyetine göre belirlenecek hedef fiyat arasındaki farkı karşılayacak şekilde olmasına dikkat edilmelidir. Ülkemizde ilaç, gübre, mazot, sulama ve sulamada kullanılan elektrik gibi girdilerde fiyatların yüksek oluşu maliyeti artırmaktadır. Bu durumda, üreticilerimiz haksız bir rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Adana’dan elde edildiği ifade edilmektedir. Ancak bu rakam Adana Tarım il Müdürlüğü ve Adana Ticaret Borsası kayıtlarına uymamaktadır. Ülkemizde dane mısır ekim alanları son beş yılda %4.64 oranında artış gösterirken ilimizde dane mısır ekimi %8,9 oranında gerilemiştir. Dane mısır fiyatları 2010 yılında bir önceki yıla göre %5,5 artarken 2012 yılında bir önceki yıla göre %7,9 oranında azalmıştır. Bunun en önemli nedenlerinden biri dünya mısır fiyatlarındaki gerileme, artan üretim girdi maliyetleri, ürün prim desteğinin çok düşük olması ve satış fiyatlarının mısırdan elde edilen gelirin üreticinin maliyetini karşılayamamasıdır. Tarım teknolojilerini yakından takip eden çiftçilerimiz her ne kadar dane mısır ekim alanlarını daraltsa da dekara verimde Türkiye ortalamasının üzerinde takip etmektedir. 2010 yılında dekara verim ortala- Üreticilerimizin verimli bir şekilde üretim yapabilmeleri bakımından ucuz girdi kullanımı sağlanmalı, gübre, mazot ve elektrikteki vergi oranları indirilmelidir. Tohumlar gerekli performans analizleri ve demonstrasyonlar yapılmadan piyasaya sürülmektedir. Bu da üretimi ve verimi olumsuz etkilemektedir. Yabancı ot, hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesine ağırlık verilmeli ve geliştirilen çeşitlerin performans denemeleri ve adaptasyon çalışmaları yapılarak sonuçları üreticilerimize aktarılmalıdır. Mısır üretiminin artırılması için sulanan alanların genişletilmesi, bunun için de sulama yatırımlarına ağırlık verilmesi gerekmektedir. Suya fazla ihtiyaç duyması nedeniyle mısır üretim döneminde yapılan masraflar içerisinde sulamanın payı artmaktadır. Özellikle damla sulama yöntemi ile su kullanımında tasarruf önemli şekilde sağlanmaktadır. Bu nedenle mısır yetiştiriciliğinde suyun daha etkin olarak kullanıldığı yağmurlama ve damla sulama yöntemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. GAP bölgesinde, mısır için ön görülen üretim hedeflerine ulaşabilmek için üretim, planlı bir şekilde teşvik edilmelidir. Kaynak: 1. www.tuik.gov.tr 2. www.tarim.gov.tr 3. www.fas.usda.gov Süleyman Girmen Seyhan Ziraat Odası Başkanı 16 ma 726 Kg, 2011 yılında 717 Kg ve 2012 yılında 739 kg iken ilimizde 2010 yılında ortalama dekara verim 870 Kg iken 2012 yılında ortalama dekara verim 961 Kg’dır (1. ve 2. ürün ortalamasıdır. 1. Ürün ekim alanı 721.158 dekar ile 862.772 ton, 2. Ürün mısır ekim alanı 347.644 dekar ile 296.371 ton dur. Kaynak: Tarım İl Müdürlüğü kayıtları ve Adana Ticaret Borsası Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 AYDIN İLİNDE MISIR ÜRETİMİ VE ÜRETİMDE YAŞANAN SORUNLAR Rıza Posacı Aydın Ziraat Odası Başkanı İlimizin, mısır üretiminde yaşanan sorunlarını; Halil İbrahim Balıkçı Ankara İl Koordinasyon Kurulu Başkanı Haymana Ziraat Odası Başkanı İlimiz 2012 üretim yılında 147.232 dekar alandan 146.455 ton dane mısır üretimi, 180.017 dekar alandan 879.931 ton ile silajlık mısır üretimi gerçekleştirilmiştir. Türkiye silajlık mısır üretiminde 5’inci sıradadır. Mısır, dünya tahıl ekiliş ve üretiminde buğday (232 milyon ha ekiliş, 595 milyon ton üretim, 257 kg/da tane verimi) ve çeltikten (146 milyon ha ekiliş, 519 milyon ton üretim, 356 kg/da tane verimi) sonra üçüncü sırayı almaktadır. Dünyadaki ekiliş alanı yaklaşık 130 milyon ha, üretimde 475 milyon ton ve dekardan alınan verimde 370 kg civarındadır. Türkiye, dünya ülkeleri arasında mısır ekiliş alanı açısından 7. sıradadır. Mısır bitkisi ülkemizde de buğday ( 9.5 milyon ha ekiliş, 20 milyon ton üretim, 212 kg/da tane verimi) ve arpadan (3.3 milyon ha ekiliş, 7.3 milyon ton üretim, 220 kg/da tane verimi) sonra en çok ekim alanı ve üretime (585 bin ha ekiliş, 2.5 milyon ton üretim ve 425 kg/da tane verimi) sahip bir sıcak iklim tahılıdır. Mısır üretimi özellikle ülkemizde sulanır alanların artmasına bağlı olarak son yıllarda önemli artışlar göstermiştir. Sulu tarım alanlarında özellikle ikinci ürün mısır tarımının yapılması süt ve besi hayvanı yetiştiricileri için kaliteli, bol ve ucuz yem kaynağı sağlamaktadır. Mısır gibi güneş enerjisini yakalayan ve depolayan bitkiler önemli bir yenilenebilen enerji kaynağıdır. Son yıllarda mısırın biyo-yakıt (biyo-etanol) üretiminde kullanılan bitkilerin başında gelmesi önemini bir kat daha artırmıştır. Mısır nişastasından rafinerilerde şekerlerin fermantasyonu sonucunda elde edilen etanol biyo-yakıt olarak yüksek performans gösterirken zehirli ekzost emisyonunu da azaltmaktadır. Etanol üretimine ilave olarak bu rafinerilerde mısır yağı ve mısır glüten yemi gibi çok değerli ürünler de elde edilmektedir Mısır bitkisinin toprak ve iklim istekleri Mısır bitkisi yetişeceği toprak tipi yönünden çok seçici olmamasına rağmen organik maddece zengin, derin, ve su tutma kapasitesi iyi topraklarda yüksek 1- Üretim aşamasında yaşanan sorunlar, 2- Hasat sonrası, pazarlama aşamasında yaşanan sorunlar olarak ele alabiliriz. Üretim Aşamasında Yaşanan Sorunlar; a) İlimiz genelinde meydana gelen yağışların etkisiyle toprak işlemenin zamanında yapılamaması, toprağın ekim için yeterli ısıya ulaşmaması ile gecikmeden kaynaklanan verim kaybı, b) Gelişme ve olgunlaşma döneminde, domuz popülasyonunun ürüne verdi- verim potansiyeline sahiptir. Kumsal topraklardan ağır yapıdaki killi topraklara kadar her türlü iyi drenaj sağlanmış topraklarda tarımı yapılabilmektedir. Özellikle mısır toprak havasızlığından çok zarar görmektedir. Mısır bitkisi asitlik açısından pH’sı 5-8 arasında değişen yerlerde verimli olarak yetiştirilebilir. Toprak işleme Mısır tarımında toprağı işlemenin amacı, iyi bir tohum yatağı hazırlamak, ön bitkiden kalan sap artıklarını gömmek, toprağı havalandırmak, yabancı otları yok ederek toprakta depolanan suyu artırmaktır. 1. Ana ürün mısır tarımında toprak işleme Sulu koşullarda yapılacak ana ürün mısır tarımında tarla hazırlığı ayçiçeği tarımında olduğu gibidir. Bu amaçla, ön bitkinin hasadından sonra mısır ekimi düşünülen tarla eğer tav uygunsa soklu pulluk ile 8-10 santim derinlikte sürülmelidir. daha sonra Sonbaharda 18-20 cm derinlikte ikinci bir sürüm yapılmalıdır. İlk sürümden sonra, düşen yağışlar nedeniyle tarlada önemli bir otlanma görülürse, bu otlar kültivatör (kazayağı) ile toprağı 10-15 santim derinlikte işleyerek yok edilmelidir. Mısır bitkisi düzgün bir çıkış için nemli bir tohum yatağı ister. Bunu sağlamak için İlkbaharda toprak tava geldiğinde tarla önce kültivatör ve sonra tırmık veya yaylı tırmık ile 10-15 santim derinlikte işleyerek ekime hazır hale getirilir. İlkbaharda toprak nem ve tavının kaybına yol açabilecek soklu pulluk ile derin sürümden kesinlikle kaçınılmalıdır. 2. İkinci ürün mısır tarımında toprak işleme Haziran ayı içerisinde yapılacak hububat hasadından sonra saplar hemen tarladan uzaklaştırılıp, tarla sulanır, toprak tava gelince sürülür, diskaro ve yaylı tırmık çekilir. Bunun yanında yabancı ot problemi olmayan bazı tarlalarda ise diğer bir toprak hazırlığı yöntemi olarak birbirine dik istikamette çekilen goble disk ile yapılır. Her iki yöntemde de iyi bir tohum yatağı hazırlamada kolaylık olması açsından hububat hasadının olabildiğince aşağıdan (10 cm) yapılmasında fayda vardır. Gübreleme Mısır tarımında kuruda ve suluda kullanılacak gübre dozları ği tahribat neticesi ürün kaybı, zararlı ile mücadelede Av ve Yaban Hayvanların ve Yaşam Alanlarının Korunması, Zararlılarla Mücadele Esas ve Usulleri Hakkındaki Yönetmelik hükümleri prosedürlerinin yerine getirilmesindeki zorluklar sonucu, popülasyonla yeteri kadar mücadele edilememesi, c) Mısırın tozlaşma döneminde, aşırı sıcaklıkların döllenmeye olan olumsuz etkileri ve bunun birim alandan istihsal edilecek ürüne yansıması, olarak sıralayabiliriz. Hasat Sonrası, Pazarlama Aşamasında Yaşanan Sorunlar; Son yıllarda, mazot, gübre, zirai mücadele, işçilik vb. girdi kalemlerindeki fiyat artışlarının maliyetleri artırması, buna karşılık istihsal edilen ürün fiyatlarının aynı oranda artmaması ve kazanç elde edememesi neticesi çiftçilerimiz, yeni üretim sezonuna öz sermaye sıkıntısı ile girmiş ve ihtiyaç duyduğu girdileri temin etmek Öncelikle en doğru gübreleme için toprak analizinin yaptırılması şarttır. Azotlu, fosforlu ve potaslı gübrelerin tamamı İlkbaharda ilk toprak işlemesinden önce tarlaya santrifüjlü gübre dağıtma makinası ile saçarak verilip arkasından kazayağı ile ekim derinliğine karıştırılabileceği gibi ekimde tarlaya kombine ekim makinası ile de banda tohumun 5 cm sağına (veya soluna) ve altına gelecek şekilde verilebilir. Azotlu gübrelerin yarısı ekimle birlikte, diğer yarısı da ileriki gelişme dönemlerinde sıra arasına, bitkilerin yaprak ve büyüme noktalarında kalmayacak şekilde uygulanabilir. Ayrıca bitki yapraklarını gübrenin yakmaması için sulama yaparken veya yağmur çiselerken yapraklar yaş olacağından kesinlikle azotlu gübre uygulanmamalıdır. Ekim zamanı: Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak ısısının 12oC olması gereklidir. İkinci üründe sıcaklık ekimi engelleyici değildir. Yüksek toprak sıcaklıklarında (18-20oC) tohumların çimlenme ve çıkışı daha hızlı olur. Bölgelerimizin iklim durumu dikkate alındığında mısır ana ürün ekim zamanları Ege, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Nisan ayı başında, Marmara, Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde Nisan sonu, Doğu Anadolu Bölgesinde Mayıs ayıdır. O yılın iklim durumu da ekim zamanını belirlemede kuşkusuz önemlidir. Mısır ekimi, gerek ana üründe ve gerekse ikinci üründe olabildiğince erken yapılmalıdır. Erken ekimler, mısır bitkisinin Kış ve İlkbahar yağışlarından daha iyi yararlanmasını sağlar. İkinci ürün ekimi 15 Temmuz’ a kadar tamamlanmalıdır. Sorunlar ve çözüm yolları Bölgede silajlık mısırlar genelde 1020 Eylül tarihlerinde hasat edilmektedir. Çünkü silaj mısır yetiştiriciliğinde tanenin fizyolojik olumu tamamlaması beklenmemektedir. Fakat tanelik mısır yetiştiriciliğinde bitkilerin kesinlikle ilk donlardan önce fizyolojik oluma ulaşmaları gerekmektedir. Bölgede düşük Mayıs-Haziran ayı sıcaklığı, kış yağışlarının düşüklüğü nedeniyle toprakta yetersiz su rezervi, ilkbahar yağışlarının yetersizliği, Eylül ayında erken gelen donlar sıkça karşılaşılan iklim kaynaklı sorunlar olarak ifade edilebilir. Bu sorunlar birleştiğinde ise; yetersiz 17 ve hasat sonu ödemek üzere, bankalardan kredi çekmek zorunda kalmışlardır. Üretici, bankalara olan borcunu kapatmak için; serbest piyasa koşullarında, hiçbir müdahale olmadan spekülatif hareketlerin de etkisiyle oluşan fiyattan, ürününü satmak zorunda bırakılmaktadır. Piyasada regüle görevini üstlenmesi gereken ve çiftçimizin “Kara Gün Dostu” olarak bildiği Toprak Mahsulleri Ofisi alım fiyatlarını geç açıklamakta, müdahale işlevini yerine getirememektedir. Hemen her yıl yaşanan bu sorunların giderilmesi bakımından; Ürün İhtisas Borsalarının işlevi ve önemi hususunda, yayım faaliyetlerinde bulunularak üreticilerin bilinçlendirilmesi ve borsada yapacağı vadeli işlem sonucu zarar görmemesi sağlanmalıdır. çıkış, don zararı, çiçeklenmede gecikme, koçan ucunun boş kalması, hasadın gecikmesi ve yüksek tane nemi, kurutma maliyetinden kaçan üreticilerin hasadı Kış aylarına bırakması ve zaman zaman tipi şeklinde yağan kar yağışlarının bitkilerde yatma, kırılma, koçan düşmesi gibi ek sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların çözümü için; emniyetli olgunlaşmayı garantileme açısından uygun olum grubundan çeşitlerin seçimi, erken ya da geç ekimlerden kaçınılması, ekim döneminde toprakta tav yetersiz ise yeterli çıkış için sulama sonrası ekim, tane nemi % 20 civarına düştüğünde ise kurutma yoluna gidilerek hasadın Kış aylarına bırakılmaması önerilebilir. Ülkemizde mısır üretiminde istenilen seviyeye ulaşılabilmesi için kaliteli tohum kullanılmalı ve gübre kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Mısırın sulamalı tarım olarak üretimi yapıldığı bölgelerde sulama sorununun halledilmesi gerekir. Ülkemizde mısır üretiminin istenen seviyeye gelememesinin önündeki en büyük engel girdi maliyetlerinin yüksek ve piyasa fiyatının da düşük olmasıdır. Düşük kar ve zarar etme endişesi Türkiye’de mısır üretiminin artmasını büyük ölçüde engellemektedir. Ayrıca mısır işleme sanayisinin yeterince oluşmaması, her bölgede kurutma tesislerinin olmaması ve tesis işletme maliyetlerinin de yüksek olması mısır tarımının gelişmesinde önemli bir engel olarak görülmektedir. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi 18 Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 Bekir Şinasi Özdemir TZOB Yönetim Kurulu Üyesi ORGANİK SEBZECİLİK Dünya nüfusundaki hızlı artışla birlikte gıda maddelerine duyulan ihtiyaç da yoğun bir şekilde artmıştır. Gıda maddelerine olan talebin karşılanabilmesi amacıyla; birim alandan daha fazla ürün elde edebilmek için tarımsal alanda kimyasal girdilerin kullanıldığı konvansiyonel üretime geçilmiştir. Konvansiyonel üretimde kimyasal mücadele yapılması, kimyevi gübrelerin bilinçsiz ve aşırı kullanılması sonucunda ekolojik dengede bozulmalar meydana gelmiş, çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkmaya başlamıştır. Konvansiyonel üretimde yaşanan bu gibi sorunlar nedeniyle özellikle gelir ve eğitim seviyesi yüksek olan gelişmiş ülkelerin, çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığına zarar vermeyen bir üretim modeli arayışı neticesinde kimyasal maddelerin kullanılmadığı, kontrollü bir üretimi öngören “organik tarımsal üretim” faaliyeti ortaya çıkmıştır. Bu üretim sisteminde her aşama kontrol altında olup, elde edilen ürün de sertifikalandırılmaktadır. Dünyada 1980’li yıllardan itibaren ticari boyut kazanan organik tarım, günümüze kadar hızlı bir gelişim göstermiştir. Başlangıçta sözleşmeli yetiştiricilik şeklinde Ege Bölgesi’nde yoğunlaşan üretim, daha sonra ülke genelinde yaygınlaşmıştır. İlk etapta oldukça küçük alanlarda ve çok az sayıdaki işletmede sürdürülen organik tarımsal üretim faaliyeti giderek gelişme göstermiştir. Ülkemizde yıllar itibariyle organik tarımın gelişimine baktığımızda, 1996 yılında 6 bin 790 hektar olan organik tarım alanları, 2011 yılına gelindiğinde 424 bin 117 hektara ulaşmıştır. Organik tarım alanlarının toplam tarımsal üretim alanı içindeki payı, 2011 yılına gelindiğinde yüzde 2,4 olmuştur. Üreticilerin organik tarıma yönlendirilmesi, bu üretim dalının benimsenmesi ve organik tarımın bu noktaya gelmesinde verilen üreticilere, 2013 yılı için dekar başına 50 lira ödeme yapılacağı kararlaştırılmıştır. Genelde organik tarım özelde organik sebzeciliğin yaygınlaştırılması açısından verilen desteklerin yanı sıra, tüketici bilincinin artırılması suretiyle talebin artırılması, üreticilerimizin ürettiği ürünlerin pazar bulması açısından ayrıca önem taşımaktadır. İnsan sağlığının önemi ve çevre bilincinin giderek arttığı günümüzde, gerek güvenli gıda tüketimi, gerekse diğer canlılara zarar vermeyen, daha kontrollü bir üretimi öngören organik tarımsal üretim faaliyetleri tüm ülke nüfusunu besleyecek düzeyde değildir. Bu nedenledir ki, konvansiyonel tarımsal üretimin devam etme zorunluluğu bulunmaktadır. Konvansiyonel üretim ile organik üretim birbirlerine karşı olmayıp, farklı üretim tekniklerinin uygulandığı üretim şekilleridir. Dünyada çevre koruma, hayvan ve bitki sağlığına dönük kırsal kalkınma politikaları ile gıda güvenliğini sağlamaya yönelik yaklaşımların öne çıktığı bir dönemde, organik tarım ülkemiz için bir avantaj olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanların organik tarımsal üretime başlamasında etkili olan faktörler dikkate alındığında, gerek ülkemizin sahip olduğu bu avantajı değerlendirmek, gerekse gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla çevre ve insan sağlığına dost tarım uygulamaları hususunda gerekli tedbirleri almak ve organik tarımsal üretimi yaygınlaştırmak öncelikli hedefimiz olmalıdır. Hasat Makineleri Çalıştayı Hasat makineleri ile ürün hasadında karşılaşılan sorunlar ve bu sorunların çözüm yolları ele alındı Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Bölümü tarafından düzenlenen “Kendi Yürür Hasat Makineleri ile Ürün Hasadı, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştayı” 18 ve 19 Nisan’da Isparta’da yapıldı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) de katıldığı toplantıda, kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, biçerdöver operatörü birlik temsilcileri, üniversitelerin çeşitli bölümlerinden hasat konusunda çalışmalar yapan akademisyenler ve ülkemizde hasat makinesi ithal eden ve satışını yapan firmaların temsilcileri yer aldı. Çalıştaya Birliğimizi temsilen Teknik Müşavir Ebru Kuzu, Isparta Ziraat Odası Başkanı Bayram Kutlu ve Korkuteli Ziraat Odası Başkanı Musa Fikri Büyükçetin katıldı. Çalıştayda, kendi yürür hasat makineleri ile ürün hasadında karşılaşılan sorunlar ve bu sorunların çözüm yolları ele alındı. Biçerdöverle hasatta yaşanan sorunlar ve çözüm önerileri Biçerdöverler, hasat ve harman işini beraber yapan kombina makineler olup, her çeşit daneli ürünü değişik ürün ve tarla şartlarında hasat ve harman edebilir özelliktedir. Pahalı bir tarım makinesi olan biçerdöverlerin hububat hasat döneminin uzun olması, biçerdöverlerin bölgeler arasında nakline ve dolayısıyla uzun süre kullanılmasına yol açmaktadır. Ülkemizde biçerdöver faaliyetlerinin Mayıs ayından Ağustos sonuna kadar devam etmesi, biçerdöver müteahhitliğini hareketli ve kazançlı bir duruma getirmektedir. TÜİK verilerine bakıldığında 2000 yılında 12.578 adet olan biçerdöver sayısı 2011 yılında 14.313 adede ulaşmıştır. Ülkemizdeki biçerdöver parkının yenilenmesi gerekirken, eski ve çok yaşlı biçerdöverlerin yurda getirilmesi büyük sakıncalar yaratmaktadır. Halihazırda yürürlükteki uygulamaya göre biçerdöverler ve pamuk hasat makinelerinde 7 yaşa kadar (7 yaş dahil) ithalata izin verilmektedir. Tarlanın verimi ve arazinin durumu biçerdöver ayarlarının uygun yapılması ve biçerdöverin uygun çalışma hızında gitmesi gibi koşullar sağlandığında sıfıra en yakın dane kaybına ulaşılacaktır. Ancak birtakım olumsuz şartlar nedeniyle hasat sırasında dane kayıplarına sebebiyet verilmektedir. Biçerdöverle hasatta dane kaybının nedenleri kısaca, 1. Zamansız hasat (hasat olgunluğu devresi harici hasat), 2. Biçerdöver kullanıcılarının “operatör yetiştirme kursu”na katılmamaları nedeniyle teknik bilgilerden mahrum oluşu, 3. Kurs görmüş dahi olsa kar amacı ile biçerdöverlerin yüksek hızda çalıştırılması, 4. Biçerdövere hububat durumuna göre her tarla için yeniden ayar yapmaması, 5. Tarlanın tesviyesiz olması, 6. Çiftçinin biçerdöver hakkındaki teknik bilgileri ve dane kayıp ölçüm yöntemini bilmemesi, şeklinde sıralanabilir. Biçerdöverle hasatta meydana gelecek ürün kayıplarının önlenmesinde en büyük görev ürünü bin bir zorlukla üreten çiftçilerimize düşmektedir. Alın teriyle üret- tikleri ürünlerin alınacak basit önlemlerle kaybedilmesinin önüne geçmelidirler. Hasat makinelerinde ömür faktörü Tarım makineleri belirli bir dönem sonucunda yenilenmesi gereken makinelerdir. Özellikle traktör, biçerdöver, pamuk hasat makinesi gibi karmaşık makinelerde kullanım ömürleri, yaştan ziyade çalışma saati ile belirlenmektedir. Örneğin, pamuk hasat makinesi işlevsel özellikleri itibariyle 2–3 bin fan saati kullanımı sonunda yenilenmesi gereken bir makinedir. Aksi halde bakım onarım giderleri katlanarak artar, ayar tutmakta zorlanır ve arıza olasılıkları yükselir. Eski teknoloji ürünü ve çok eskimiş durumda olan makinelerin çalışır durumda olması zorlaşmış, bakım onarım maliyetleri ve diğer işletme giderleri artmış durumdadır. Ayrıca aşırı yakıt tüketimleri ve yanmadaki verimsizliklerine bağlı olarak egzoz emisyon değerleri yükselmiş, artan arıza sıkıntılar nedeniyle zaman ve iş kayıpları artmış durumdadır. Çiftçilerimizce de bilinen bu olumsuzluklara karşın bu makinelerin hala hurdaya çıkarılmamalarının nedeni, ülkemiz tarım sektöründeki işletme yapısının küçük olması ve elde edilen gelirin düşük olmasıdır. Bu nedenle mekanik ve ekonomik ömrünü fazlasıyla doldurmuş olan, belli yaşın üzerindeki makinelerin bir plan dahilinde uygulamaya konacak teşvik programıyla hurdaya ayrılarak mevcut parkın yeni teknoloji ürünler ile yenilenmesi gerekmektedir. Bu durum ülkemiz tarım, sanayi ve ekonomisine pek çok kazanç sağlayacaktır. Kaynak TZOB Zirai ve İktisadi Raporu, 2007–2010. Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Yıl:5 | Sayı: 52 | NİSAN 2013 19 Niğde Ziraat Odası MEDAŞ SORUNLARI ENERJİ BAKANLIĞI MÜSTEŞARINA İLETİLDİ Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, geçen yıl 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nde imzalanan protokol çerçevesinde, Diyarbakır’da kadın çiftçilere yönelik eğitim çalışması yapıldı. 10-11-12-15 Nisan 2013 tarihlerinde gerçekleştirilen eğitim çalışmasına 102 kadın çiftçi katıldı. Eğitim toplantılarında, “İklim değişikliği ve kadın, Kooperatifçilik ve kadın, Girişimcilik, Liderlik ve Kadın, Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın haklarımız, Sosyal güvenlik” konularının yanı sıra “Organik ve iyi tarım uygulamaları, meyvecilikte ve bağcılıkta budama teknikleri, bahçe bitkileri, toprak analizinin önemi, sağım teknikleri, ahır hijyeni ve hayvanların bakımı, sulama sistemleri ve su kullanımının önemi, gıda muhafaza yöntemleri” ele alındı. GAZİANTEP’TE KADIN ÇİFTÇİ EĞİTİMİ Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Türkiye Ziraat Odaları Birliği arasında, 14 Mayıs 2012 Dünya Çiftçiler Gününde Kadın Çiftçilerin Eğitimi konusunda imzalamış olduğumuz protokol çerçevesinde Gaziantep ve ilçelerinde eğitim çalışmaları yapıldı. 1-26 Nisan 2013 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmalara 38 kadın çiftçi katıldı. Eğitim konuları; “İklim değişikliği ve kadın, Kooperatifçilik ve kadın, Girişimcilik, Liderlik ve Kadın, Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın haklarımız, Sosyal güvenlik” başlıkları altında işlendi. MACAR HEYETİNDEN ZİYARET Sultanhisar ve Nazilli’deki tarımsal çalışmaları yerinde inceleyen ve iş bağlantılarını artırmayı düşünen heyet, hem üretim alanlarını hem de tarımsal iş yerlerini gezdi. Sultanhisar’daki incir işletmeleri, topraksız seralar, zeytinyağ fabrikaları, çilek seraları ve tarım işletmeleri ile tarım üretim sahalarında inceleme yapılan ziyarette, konuk Macar tarım heyetine ayrıntılı bilgi verildi. Sultanhisar Ziraat Odası Başkanı Bilal Tarhan, “2 yıldır karşılıklı olarak sürdürülen görüşmelerde Macaristan’ın bölgemize ilgisi gittikçe artmaktadır. Bu ziyaretlerinde sadece tarımsal alanlarımızı değil tarımsal sanayimiz hakkında da bilgi sahibi oldular” dedi. Sultanhisar ilçesindeki çilek seralarını ve çilek işletmelerini gezen heyetin çilek üretimiyle ilgili ayrıntılı bilgiler edindiklerini vurgulayan Tarhan şunları kaydetti: “Ekolojik sisteme sahip 2 fazlı zeytinyağ fabrikaları ve zeytin işletmeleri , topraksız tarım seraları ziyaret progra- Sultanhisar Ziraat Odası Macaristan Tarım Müsteşarı ve Mako Belediye Başkanı ile iş adamlarından oluşan Kırsal (Zirai) Kalkınma Grubu, Sultanhisarve Nazilli Ziraat Odalarının davetlisi olarak 19 – 24 Nisan tarihleri arasına ziyarette bulundu. mımız dahilindedir. Aydın Ziraat Odaları olarak Aydın tarımı, işletmeleri ve tesisleri ile tarımda ne kadar ileri olduğumuzu gösterdik. Bütün yetiştirdiği ürünler ihracat kalitesinde olan ilimizde , üreticilerimizin büyük çoğunluğunun iyi tarım ve organik tarım programında olduğunu belirttik. Macaristan tarım heyeti Sultanhisar ve Nazilli Ziraat Odalarının davetlisi olarak gelmesine rağmen Aydın Ziraat Odalarının dayanışması sayesinde Aydın, Yenipazar ve Didim Ziraat Odalarımız da heyete destekde bulundular. Macaristan tarım heyetine yöresel ürünlerimizden hediyeler verildi. İlişkilerin ticari boyuta geçmesi ve karşılıklı ticaretin arttırılması için çaba gösterileceğini söylendi. Yenipazar Ziraat Odası Başkanı Süleyman Kozbek, konukları evinde ağırlayarak Aydın’ın yöresel yemeklerinden ikram ettiği ziyaret programında, Didim Ziraat Odası başkanı Bahattin Gökdemir’in organik zeytinyağ hediyesi ile Aydın Ziraat Odalarımız dayanışmasını göstermiş oldu.” Tarhan, Ziraat Odalarının sadece çiftçilerimizin ürünüyle ilgilenmediğini, kurum kimliğiyle tarımsal ürünlerimizi tanıtan bir turizm elçisi görevini de başarıyla yerine getirdiğini kaydetti. Konuk Macar Tarım Heyetinde Roland Horvath (Belediye Başkanı) , Ferenc Takacs (Müsteşar), Laszlo Gacs (İş adamı), Szilvia Virag Nagyne (Mako Ziraat Odası Başkanı), Zsuzsanna Erzsebet Bertok (İş adamı), Istvan Lengyel (İş adamı) ve Eva Rozsnyai (Avrupa Birliği Mako Eyalet Fon Yönetimi Müdürü) yer aldı. 16 Nisan 2013 Salı Günü Odamız toplantı salonunda MEDAŞ tarımsal sulama aboneleri ile ilgili toplantı yapılarak MEDAŞ’ın borcu Olmayan Abonelere bile elektrik enerjisi vermeyeceği tartışılmış ve konu ile ilgili komisyon kurulmuştu. Odamız Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Veli Kenar ile birlikte komisyon üyelerinden Edikli Belediye Başkanı Sayın Ahmet Musalli, Çayırlı Belediye Başkanı Devlet Kılıç, Yeşilgölcük Belediye Başkanı Sayın Salih Ertul, Alay Belediye Sayın Başkanı Şenol Soylu 22 Nisan Pazartesi günü Ankara’ya giderek Enerji Bakanlığı Müsteşarı Sayın Metin Kilci ile MEDAŞ tarımsal sulama abonelerinin sorunlarını görüşmek üzere bir toplantıya katıldılar. Yapılan toplantıda MEDAŞ tarımsal sulama aboneleri ile ilgili odamızca hazırlanan bir raporla başlıca sorunlar anlatıldı. Şöyle ki: -Çiftçilerimizin jeneratör verilmesine sıcak bakmadıkları anlaşılmıştır. Üreticilerimiz kendilerinden doğacak arızayı dahi yaptıracak veya onaracak maddi güçlerinin kalmadığı, arazideki tel, trafo, trafo yağı gibi ekipmanların çalındığı, hasar gördüğü veya kullanılamayacak vaziyete geldiği bilindiği halde verilecek jeneratörü ise nasıl güvenli bir şekilde muhafaza edecekleri endişesi içindedirler. Jeneratörlerin yerine borcu az olan elektrik hatlarında örneğin hattaki 15 aboneden 3 borçlu 12 si ödemiş ise borçlu abonelerin hattı kesilerek veya iptal edilerek devreden çıkartılırsa kalan abonelere enerji verilmesi daha uygun olacağı düşünülmektedir. -MEDAŞ’a borcu alan abonelerden iyi niyetli ve borçlarını ödeme gayreti içinde bulunan çiftçilerimiz vardır. Ancak borcun aslı ile uygulanan faiz, ceza veya buna benzer uygulamalar ile borcun olağanüstü yükseldiği bilinmektedir. Kısa sürede olsa (bir Ay) yapılandırma yapılırsa faiz indirimi, tahakkuk eden ceza affı gelirse veya taksitlendirme olanağı sunulursa en az % 30 abone borcunu ödeyecektir. Borçtan dolayı iptal olmuş sözleşmelerin ise tekrar kazanılmış olacağı ve yeni sözleşme için ek bir külfetten de kurtulacağı bilinmelidir. -Enerji çözümü aşamasında verilecek olan jeneratör için imzalanan protokolün esnetilmesi halinde çiftçilerimizin daha sıcak bakacaklardır. Protokol aşamasında sulanacak tarım arazilerinin ne kadar olacağı nasıl tespit edilecek, yani Çiftçinin güncel Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne göre mi, yoksa zimmet esnasında ve kurulum aşamasında çiftçinin direkt beyanına göre mi hareket edileceği karmaşası içerisindedir. Netlik kazanırsa çiftçinin yararına olacağı da bilinmelidir. -Elektrik enerjisi veya jeneratörü hiç verilemeyecek borçsuz aboneler için hasar tespiti yapılacak ve tazminat ödenecektir. Bu hasar tespitinde yine güncel Çiftçi Kayıt Sistemi (ÇKS)’ne göre mi yoksa çiftçinin kurumunuza beyan ettiği araziye göre mi yapılacağı da netlik kazanmalıdır. Çiftçilerimiz Kurumunuzdan gelen bu bilgiye göre üretimini ve ekimini ayarlayacaktır. Enerji Bakanlığı Müsteşarı Sayın Metin Kilci’yla yapılan görüşmede sorunların giderilmesindeki sürecin önemi de göze alınarak bir an önce tarımsal sulamanın önündeki engellerin aşılması gerektiği, aksi takdirde çiftçilerimizin maddi manevi anlamda büyük kayıp yaşayacakları vurgulandı. Komisyon üyelerimiz 26 Nisan 2013 Cuma günü aynı konuyu MEDAŞ A.Ş. Genel Müdürü Sayın Muhittin Murat ile görüşmek üzere Medaş Konya Bölge Müdürlüğüne ziyarette bulunacaklardır. YERLİ KİRAZ RAFLARDA Kuzey yarım Kürede yetişen ilk kirazın merkezi olan İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde, üreticiler hasat hazırlıklarına başladı. Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent Oray, erkenci kirazların iki, üç hafta içerisinde raflarda yerini alacağını söyledi. Kuzey yarım kürede ilk kirazın yetiştiği Kemalpaşa’da üreticiler hasat hazırlıklarına başladı. Bu yılki rekolte ile ilgili bilgi veren Kemalpaşa Ziraat Odası Başkanı Bülent Oray, geçtiğimiz ay içinde yaşanan don olayının bazı bölgelerde kiraza zarar verdiğini söyledi. Oray, “İki hafta önce yaşanan don olayı sebebi ile bazı bölgelerimizde ürünlerimiz zarar gördü. İlçe tarım müdürlüğümüze bağlı ekipler bölgede hasar tespit çalışmalarını yürütüyorlar. Bu tespitini ardından 2013 yılının ürün rekoltesi netleşecek. Şu an itibari ile tahmini olarak bu yılki rekoltenin 60 bin ton civarında olmasını bekliyoruz. Taleplerini şu an için ne olacağı belli değil. Aldığımız duyumlara göre, dış piyasada taleplerin az olacağı yönünde. Bu durum fiyatları aşağıya çekecektir” dedi. İthal Kirazın Kilosu 650 TL Geçtiğimiz günlerde bazı görsel ve yazılı basında çıkan ve kilosu 650 TL’yi bulan kirazın, ithal bir ürün olduğunu belirten Oray, Kemalpaşa’da bu yıl çıkacak erkenci kirazın kilosunun 20-30 TL arasında olacağını tahmin ettiklerini belirtti. Oray, “Bu rakam yurt dışından getirilen ithal kirazın rakamı. Bu haberin ardından, bölgemizde erkenci kirazın çıktığı, üreticinin kirazını silahla koruduğu yönünde haberleri okuduk. Bu haberler gerçeği yansıtmamakta. Bölgemizde henüz erkenci kiraz diye tabir ettiğimiz ürün hasatı yapılmadı. Bu tarz haberler maalesef kiraz üreticimizi ileriki dönemlerde zor durumda bırakıyor. Bu rakamın onda biri bile üreticinin cebine girse, bugün kiraz üreticisi bayram eder. Bizim tahminimiz bölgemizde turfanda ilk çıkacak olan kirazın fiyatının 20-30 TL olacağı yönünde. Temennimiz, yurt dışı piyasasının talebinin çok olması yönüde. Şayet bu olmaz ise, basında yer aldığı gibi kirazı 650 TL fiyatı ile sadece raflarda görmekle yetiniriz” dedi. Kemalpaşa Ziraat Odası DİYABAKIRLI KADIN ÇİFTÇİLERE EĞİTİM TZOB Ziraat ODALARI Türk Çiftçisinin Sesi Türkiye Ziraat Odaları Birliği Ücretsiz Yaygın Süreli Gazetesidir Yıl: 5 NİSAN 2013 Sayı:52 Yönetim Yeri GMK Bulvarı No: 25 Demirtepe/ANKARA Tel: 312 231 63 00 (Pbx) Fax: 312 229 65 38 - 231 30 77 www.tzob.org.tr